Yenilenebilir Enerji Piyasasının Gazetesi
DEĞİŞİMİN KAYNAĞI YENİLENEBİLİR
Yıl: 5
Sayı: 150
@petroturkcom www.petroturk.com
KARBON FİYATLANDIRMASI ADİL VE ŞEFFAF OLMALI
Prof. Dr. Filiz Karaosmanoğlu
•• 7
03
Enerji dünyası değişiyor Dünya Enerji Konseyi’nin Dünya Enerji Kaynakları 2016 Raporu’na göre; birçok ülkenin enerji kaynaklarında çeşitliliğe yönelmesi, ortak mülkiyetin artması ve mikro şebekelerin gelişmesi, enerji dünyasını değiştirdi.
SON 15 YILDA BAŞLICA ENERJİ TÜKETİMLERİ 5.73% 6.05% 0.22% 1.01% 0.54%
2005
23.
Dünya Enerji Kongresi’nde açıklanan Dünya Enerji Kaynakları 2016 Raporuna göre, yenilenebilir enerji kaynakları pazarında yatırım, kapasite ve büyüme oranlarındaki beklenmedik yükseliş, söz konusu değişimde önemli rol oynuyor. Bu durum, fiyatların düşmesi, ayrıca ekonomik büyüme ile sera gazı emisyonunun giderek ayrışması üzerinde etkili oluyor.
“STRATEJİK KARARLAR ALABİLMEK HER ZAMANKİNDEN ÖNEMLİ” Raporun tanıtımında konuşan Dünya Enerji Kaynakları Başkanı Hans-Wilhelm Schiffer şöyle dedi: “Günümüzde enerji sektörünün de benimsediği teknoloji ve kaynak çeşitliliği, pek çok fırsat yaratıyor. Ancak işlerin daha karmaşık hale gelmesiyle, mücadele edilmesi gereken alanlar da artıyor. Mevcut dalgalı seviyesi nedeniyle; hükümetler, uluslararası kuruluşlar ve şirketler paydaşların, sağlam bilgi ve verilere dayanarak stratejik kararlar alabilmeleri her zamankinden önemli. Yenilenebilir kaynaklara dayanan global enerji kapasitesi son 10 yılda iki kat arttı; 2006 yılında 1,037 GW iken 2015 sonu itibarıyla 1,985 GW seviyesine ulaştı. Bu başta, güç üretimi için rüzgar ve güneş enerjisinin rekor düzeyde kullanımı sayesinde gerçekleşti. Rüzgar enerjisi
5.14% 6.44% 0.63% 0.06% 0.70%
22.89%
28.61%
2010
35.96% 23.70%
29.84%
2015
33.49% 23.85%
Petrol
Doğal Gaz
Hidro
Güneş Enerjisi
Kömür
Nükleer
Rüzgar
Diğer Yenilenebilir
kapasitesi küresel çapta 2006’da 74 GW’tı, 2015 yılında bu oran 432 GW oldu. Kurulu güneş enerjisi kapasitesi de aynı dönem içinde 6 GW’tan 227 GW seviyesine ulaştı. Global hidrogüç kapasitesi 2006’tan bu yana yüzde 35 oranında artarak, 893 GW’tan, 154 GW’ı pompaj depolamalı olmak üzere, 1,209 GW’a (2015) ulaştı.” Hidrogüç, küresel elektrik üretiminde başı çeken yenilenebilir kaynak; 2015 itibarıyla yenilenebilir elektriğin yüzde 71’i bu yöntemle üretiliyor. Buna karşılık 2015’te dünya çapındaki yenilenebilir elektrik üretiminin yüzde 15’i rüzgar, yüzde 5’i güneş enerjisi, yüzde 9’u ise biyokütle ve jeotermal gibi kaynaklardan yararlanılarak gerçekleştirildi. Yenilenebilir kaynaklardan temin edilen enerji 2015’te 5,559 TWh
seviyesindeydi; bu, 24,098 TWh olan dünya çapındaki enerji üretiminin yüzde 23’üne denk geliyor.
“DOĞALGAZIN YÜKSELİŞİ SÜRECEK” Dünya Enerji Konseyi Genel Sekreteri Christoph Frei şunları kaydetti: “Geleneksel olmayan kaynaklarda ciddi bir artış gözlemliyoruz. Benzer bir tırmanış, son 10 yılda yenilenebilir kaynaklar alanında kullanılan teknolojik gelişmeler için de söz konusu. Her ne kadar taşımacılıkta petrole duyulan ihtiyaç devam etse ve petrol talebin yüzde 60’ını karşılamayı sürdürse de, genel olarak bu kaynağa olan talep azalacak. Doğalgazın yükselişi ise sürecek; 2060 yılına kadar çıktı büyümesinin yüzde 25 ila yüzde 70 arasında seyredeceği tahmin ediliyor.Güneş, rüzgar
RAPORDA ÖNE ÇIKAN DİĞER BULGULAR: • Aralık 2015 itibarıyla, toplam 64 GW kapasiteli, 65 adet nükleer reaktörün inşası sürüyordu. Bu tesislerin 40’ı, dört ülkede bulunuyor: Çin, Hindistan, Rusya ve Kore. An itibarıyla 45 küçük modüler reaktör tasarım aşamasında, dört reaktörün ise yapımı devam ediyor.
4.44% 6.79% 1.44% 0.45% 0.89%
• 2004 – 2013 yılları arasında global uranyum üretimi yüzde 40 arttı. En fazla uranyum üreten ülke ise Kazakistan. Enerji sektöründe yaşanan büyük dönüşüme rağmen, bazı enerji kaynaklarıyla ilgili sorunlar söz konusu. Önemli ilerlemeler kaydedildiyse de, emisyon hedeflerini tutturmak için temiz enerji yönünde atılması gereken adımların çok gerisindeyiz.
29.20%
32.94%
ve hidrogüç, kurulu enerji üretim kapasitesinin yaklaşık yüzde 30’unu, global elektrik üretiminin yüzde 23’ünü teşkil ediyor, ilerleyen yıllarda payları daha da artacak. Bununla birlikte enerji verimliliği, elektrik depolama ile karbon yakalama ve depolama konusunda daha fazla ilerleme kaydetmeye acilen ihtiyaç var. Petrol sektöründeki büyüme trendinin yavaşlaması ve 2060 yılına gelindiğinde kömürün eski önemimi kaybetmiş olacak olması; gözlerin, genelde şirketlere ait atıl varlıklardan, çoğunlukla devlet mülkiyetindeki, petrol ve kömür gibi atıl kaynaklara çevrilmesine yol açacak. Bu durum, mevcut global ekonomik ve jeopolitik dengeleri etkileyeceğinden, kapsamı genişletilmiş karbon ve iklim tartışmaları çerçevesinde ele alınmalı.”
‘ENERJİ MÜMKÜN OLAN EN VERİMLİ ŞEKİLDE KULLANILMALI’
G
lobal enerji sektörünün oyuncularını İstanbul’da buluşturan 23. Dünya Enerji Kongresi’nde, Leuven Energy Enstitüsü Direktörü William D’haeseleer’in moderatörlüğünde düzenlenen “İklim Değişikliği: İvmeyi Yakalamak” başlıklı oturumda, enerji ve çevre ilişkisi masaya yatırıldı. Uluslararası Ticaret ve Sürdürülebilir Kalkınma Merkezi (ICTSD) Başkanı Ricardo Melendez-Ortiz toplantıda yaptığı konuşmada; “Paris Anlaşması, gönüllü eyleme dayalı, ademi merkeziyetçi beyanları gerektiren bir anlaşma. İşe yarayıp yaramayacağı uygulamadan sonra belli olacak. Bu, yukarıdan aşağıya inen, ekonomik olarak alışmadığımız kadar kapsamlı ve ulusal seviyedeki eylemlere bağlı bir anlaşma. Doğası gereği bu durum temel ekonomik işlevleri etkileyecek ve ülkelerin katılımları farklı düzeylerde olacak” dedi.
“ULUSLARARASI İŞBİRLİKLER GEREKİYOR” Ortiz sözlerine şöyle devam etti; “Uluslararası düzeylerde çeşitli önlemler ve işbirlikleri gerekiyor. Küresel hedefler başka türlü yakalanamaz.” İddialı hedeflere ulaşabilmek için tedbir alınması gerek. Enerji arzı içinde karbon yoğun yakıtlarının payının azalması gerek. Fosil yakıtların kullanımında 2050 itibarıyla yüzde 40’lık azalma olacak.”
“FOSİLE 3 TRİLYON DOLAR” Bununla birlikte bazı vergilerin enerji verimliliğini artırmayı engellediğini vurgulayan Ortiz şunları ekledi: “Çalışmalarımızın bir kısmı yedek parça ve teknoloji ithalatında vergilerin azaltılması yönünde. Bazı kazanımlar oldu ama bunun politika kararlarıyla desteklenmesi gerekiyor. IMF’nin yayınladığı bir raporda yılda 3 trilyon dolardan fazla fosil yakıt teşviki olduğu belirtiliyor; devletten özel sektöre doğrudan bir teşvik var. Temiz enerjide ise devletler tarafından yılda 200 milyon dolardan fazla destek
verilmiyor. Paris Anlaşması’nın işlevsel olabilmesi için bunu destekleyecek eylemler içinde olunması gerekiyor.”
“TEDBİRLER, REKABETÇİLİĞİ BOZMAMALI” ICTSD Başkanı Ricardo Melendez-Ortiz sözlerini şöyle sürdürdü: “Dünyada tüketime dayalı emisyon kavramı tam anlaşılabilmiş değil. Emisyonların yaklaşık yüzde 25’i aslında ithalattan kaynaklanıyor. Bu emisyonları kontrol altına almak için
tedbirler almak gerek, ancak bu süreçte sektörlerin rekabetçi konumunu da bozmamak gerek. Dünya ekonomisinde karbon piyasasının nasıl yönetileceği konusunda hala bir uzlaşma yok. Bunlar 50 küsur yıldır üzerinde çalışılan konular.”
emisyonların azaltılması faaliyetlerinin finanse edilebilmesi için 100 milyar dolarlık harcama gerektiğini kaydetti.
“GERÇEKÇİ KARBON FİYATLAMASI ŞART”
Ottmar Edenhofer şunları söyledi: “Karbondioksit fiyatlandırması ülkelere bırakılıyor ama bu ülkelerin çabaları iyi değerlendirilmeli. Bir ülke karbondioksite zam yaptığında elde edilen gelir ülkede bırakılabilir. Paris
Oturuma katılan bir diğer konuşmacı, Potsdam İklim Etkisi Araştırmaları Enstitüsü (PIK) Baş Ekonomisti Ottmar Edenhofer ise iklim değişikliğine yol açan
“KARBON FİYATLANDIRMA ADİL OLMALI”
başarılı olacaksa, karbon fiyatlandırma uygulamalarının gerçekçi ve adil olması şart. Bugün ton başına karbondioksitin fiyatlandırması 250 dolar.”
“ŞİRKETLERİN TEŞVİKE İHTİYACI VAR” Karbon emisyonları konusunda yalnızca kömüre odaklanmayıp doğalgaza da bakmak gerektiğini kaydeden PIK Başkanı Ottmar Edenhofer “Karbondioksit fiyatı istediğimiz emisyon azaltımını ifade ediyor. Şirketlerin büyük bir teşvike ihtiyacı var. Ama fiyatlama düşük olursa kimse buna yatırım yapmaz. Paris Anlaşması başarıydı ama artık kutlamaları bitirmemiz gerekiyor. Oturup çalışmamız gerekiyor” açıklamasında bulundu.
“HER KÖMÜR PROJESİ HAYATA GEÇMEZ” Ottmar Edenhofer, Paris Anlaşması’ndaki ulusal katkı paylarının gönüllülük esasına dayandığını hatırlattı. Edenhofer sözlerine şöyle devam etti; “600 giga tonluk karbondioksit emisyonu olacak ve bununla birlikte birçok ülkenin kömür kullanımını artırmaya yönelik ciddi planları var. Kömürün yol açtığı emisyonlar 2020’li yıllarda pik yapabilir. Ama önemli olan ne kadar para harcanacağı. Bence gündemdeki kömür santrali projelerinin sadece üçte biri hayata geçirilecek. Bütün kömür santralleri açılırsa, 2 derece hedefini tutturmak mümkün olmaz.”