Enerji Piyasasının Gazetesi
•• 18
Türkiye enerji piyasasının yeni büyük oyuncusu: Çin
Lübnan gazına hazırlıklı mıyız?
‘Ucuz petrol devri’ sonrasına hazır mıyız?
Yıl: 11
Sayı: 221
@petroturkcom
www.petroturk.com
GOZLER A D ’ A YEK
03
“TÜRKİYE’NİN NÜKLEERE SAHİP OLMASI ŞART”
Türkiye enerji piyasasının yeni büyük oyuncusu: Çin
E
nerji sektörünün kritik olan birçok özelliğinin yanı sıra en bilinen özelliği büyük finansman ve öz kaynak gerektiren yatırım ihtiyacıdır. Dünya genelinde bakıldığı zaman hemen hemen bütün piyasalarda enerji yatırımlarında büyük oranda dış kaynak yani borçlanma enstrümanları kullanılır. Dolayısı ile büyük yatırımların birçoğunda belirleyici ana faktör finansmandır ve dolayısı ile borcun geri ödenebilirliğidir. Türkiye özelinde ise, birçok ülkede olduğu gibi bu sorunsalın ikinci ve üçüncü boyutları da devreye girmektedir; yapılan yatırımların teknoloji tarafında yerel yeterlilik ve yatırımcıların öz kaynak yeterliliği...
ENERJİDE İHTİYAÇ BÜYÜYOR Bu bakımlardan yılladır en hassas olduğumuz konuların başında gelen cari açık meselemiz ve dış borç stoku konularımıza rağmen gereken altyapısal yeterliliğe ulaşamadık. Ancak diğer taraftan enerjide ihtiyacın büyüyeceği ve hazırlıkların buna göre yapılıyor olması da yadsınamayacak şekilde stratejinin bir parçası.
Uzun vadeli yapılacak yatırımlar ile Çin ile Türkiye arasında ciddi bir sermaye, borç ve teknoloji transferi ilişkisi kurulması hedefleniyor ve bu Çin devleti tarafından da tam anlamıyla destekleniyor.
NÜKLEER SANTRALDE CİDDİ ALIM GARANTİSİ MEVCUT Türkiye, genel anlamda vatandaşının finanse edeceği “Alım Garantili” model ile dünyadaki diğer örnekleri gibi yenilenebilir yatırımları gerçekleştirmeye devam ediyor. Çok önemli görülen nükleer santral tarafında da ciddi bir alım garantisi mevcut. Ancak yeni dönemde bu yatırımcıların profillerine bakıldığında, özellikle geçen 10 yıl içerisinde yatırım yapan Avrupalı
şirketlerin daha fazla risklerini artırma gibi bir görüntüleri yok. Hatta bazılarının çıkmak istediği net şeklide konuşuluyor. Avrupa ile birlikte Türkiye’de de ciddi zararlar ettiler. Aynı şeklide Rusya kökenli finansman da petrol fiyatlarında oluşan denge sonucunda değişmiş gözüküyor.
AVRUPALILAR YENİLENEBİLİR TARAFINDA DEVAM EDECEK Zaten genel anlamda bakınca, Avrupa kökenli yatırımcılar sadece yenilenebilir üretim tarafında devam edecek gibi gözükürken, Rus şirketleri büyük ihtimalle nükleer ile birlikte doğal gaz ile üretiminde kalabilirler. Rus şirketlerinin doğal gaz “talep güvenliği” açısından Türkiye’de çok düşük fiyatlardan santral sahibi olmalarında bir mantık olabilir.
TÜRKİYE’NİN İSTEĞİ ANCAK ÇİN’DEN GELEBİLİR Ancak Türkiye’nin esas istediği yerli ve yenilenebilir kaynaklar ile bu kaynakların kullanılmasında yerli ekipman oranını artırmak konusundaki, teknoloji, sermaye ve borçlanma olanağı, bugünkü şartlarda ancak Çin’den gelebilir gibi gözüküyor. Bu anlamda gerek YEKA mantığında geliştirilecek güneş santralleri gerekse yerli kömür santralleri ile ilgili konuların tümünde Çin kökenli şirketlerin daha aktif olacağı gözüküyor.
YERLİ ORTAK KONUSUNDA ÇOK HASSASLAR Ancak Çinli şirketlerin Türkiye gibi prosedürleri zorlu ülkelerde tek başlarına iş yapmalarını beklemek mümkün değil. Ayrıca yerel ortak konusunda da çok hassas bir yapıları vardır. Çin sermayesinin temel özelliği kendilerince tanımlanan “güven kriterini” tamamladıktan sonra agresif olmasıdır yani yatırım iştahının açılmasıdır. Bu bakımdan gerek YEKA gerekse yerli kömür yapılandırma ve yarışma süreçlerinde bu hassasiyetler kesin olarak göz önünde bulundurulmalıdır ve gerek ilgili bakanlıklar ve kurumlar, gerekse özel şirketler bu denge üzerinden bir politika izlemeliler diye düşünüyorum.
ÇİN DEVLETİ DESTEKLİYOR Sonuçta uzun vadeli yapılacak bu yatırımlar ile Çin ile Türkiye arasında ciddi bir sermaye, borç ve teknoloji transferi ilişkisi kurulması hedefleniyor ve bu Çin devleti tarafından da tam anlamıyla destekleniyor. Umarım bu hedeflerde nükleer enerji dahil tüm tarafların memnun olduğu sonuçlara ulaşmak mümkün olur.
‘Temel gelişim noktası liberalizm ve şeffaflık olmalı’
Enerji Ticareti Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Cem Aşık, Türkiye’nin bölgede enerji merkezi konumuna gelmek amacıyla çalışmalarını hızlandırdığını belirtti.
E
TD Yönetim Kurulu Başkanı Cem Aşık yaptığı açıklamada, coğrafi konumu gereği Türkiye’nin, gelişmiş ekonomilere sahip Avrupa ülkeleriyle zengin enerji kaynaklarına sahip ülkeler arasında köprü konumunda bulunduğunu söyledi. Türkiye’nin jeopolitik konumu itibarıyla da küresel enerji arz-talep bağlantılarının buluşturulmasında önemli rol üstlendiğini dile getiren Aşık, “Şeffaf, öngörülebilir, adil ve rekabetin yaşandığı,
‘TÜRKİYE
risklerin yönetilebildiği bir piyasa ortamını oluşturmak gerekiyor. Bunların da ötesinde fiyatların müdahalesiz arz ve talebe bağlı olarak oluştuğu piyasayı oluşturmak gerekiyor. Türkiye, kaynak çeşitliliğini oluşturduğunda doğru altyapı yatırımlarıyla doğalgaz ve elektrikte tedarik güvenliğini sağlayan bir enerji merkezi konumuna gelebilir.” değerlendirmesinde bulundu.
AVRUPA’NIN ARZ GÜVENLİĞİNDE KİLİT ROL OYNAYABİLİR’
AB
’nin doğalgazda dışa bağımlılık risklerini altyapı ve kaynak çeşitliliğiyle çözmeye çalıştığını bildiren Cem Aşık, “Türkiye’nin de benzeri hamleleri daha fazla gecikmeden yapması gerekiyor. Türkiye, Avrupa ile kıyaslandığında birincil kaynaklara çok daha yakın ve daha fazla alternatife sahip” dedi.
ETD Yönetim Kurulu Başkanı Cem Aşık
“DOĞRU YATIRIMLARLA RİSKLERİ YÖNETMEK MÜMKÜN” Cem Aşık, “Türkiye, doğru altyapı yatırımlarıyla bir taraftan kendi tedarik risklerini yönetirken, diğer taraftan Avrupa’nın arz güvenliğinde kilit bir rol oynayabilir” die konuştu.
“DAHA FAZLA ŞEFAFLIĞA İHTİYAÇ VAR” Cem Aşık, elektrik pazarının tasarım ve altyapısının giderek daha sağlam hale geldiğini belirterek, “Enerji politikalarının ve düzenlemelerinin uygulanması noktasında daha fazla şeffaflığa ihtiyaç var. Temel gelişme noktası enerji piyasasında liberalizm ve şeffaflık olmalı. Doğalgaz piyasasının hızlıca kurulması,
yatırımların çekilmesi için siyasi iradeye ihtiyaç var” diye konuştu. Türkiye’nin enerjide merkez ülke konumuna geldiğinde, fiyat konusunda da söz sahibi olabileceğine işaret eden Cem Aşık ayrıca, maliyetlerin pazara göre endekslenerek hazine garantisi vermeden yatırım çekilebileceğinin altını çizdi.
Cem Aşık Elektrik pazarının altyapısının giderek daha sağlam hale geldiğini belirtti.
08
OSB’lere doğalgazı BOTAŞ ulaştıracak Mevcut doğal gaz dağıtım bölgeleri lisans kapsamı dışında kalan organize sanayi bölgelerine doğal gaz ulaştırılması amacıyla BOTAŞ Genel Müdürlüğü görevlendirildi.
M
evcut doğal gaz dağıtım bölgeleri lisans kapsamı dışında kalan organize sanayi bölgelerine doğal gaz ulaştırılması amacıyla BOTAŞ Genel Müdürlüğü görevlendirildi. Bakanlar Kurulu’nun konu ile ilgili kararı Resmi Gazete’de yayımlandı. Kararın amacı, mevcut doğal gaz dağıtım bölgeleri lisans kapsamı dışında kalan yerlerde kurulu bulunan ve hâlihazırda
doğal gaz iletim boru hattı tesis edilmemiş organize sanayi OSB’lerde, üretime geçmiş katılımcı sayısının OSB’nin toplam kapasitesine oranı en az yüzde 40 olan ve basınç düşürme ve ölçüm istasyonlarını yapmayı taahhüt edenlere, katılımcılarının ihtiyacı olan doğal gazın ulaştırılmasını sağlamaya yönelik yapılacak ulusal iletim şebekesi ile basınç düşürme ve ölçüm istasyonu arasındaki iletim boru hatları yatırımlarına ilişkin esasların belirlenmesi olarak gösterildi.
6 AY İÇİNDE
MÜRACAAT EDİLMESİ
GEREKİYOR
B
u kapsamdaki OSB’lerin, durumlarını tevsik edici belgeler ile birlikte bulundukları ilin valilikleri vasıtasıyla, bu Kararın yürürlük tarihinden itibaren altı ay içerisinde BOTAŞ’a müracaat etmeleri gerekiyor. İlgili OSB’nin doğal gaz tüketimine olan ihtiyacı ve BOTAŞ’ın teknik değerlendirmesi göz önünde bulundurularak Enerji Bakanlığınca uygun görülmesini müteakip Kalkınma Bakanlığınca BOTAŞ’ın yatırım programına dahil edilmesi kaydıyla, talep sahibi OSB’lere doğal gaz ulaştırılmasını teminen inşa edilecek iletim boru hatları için gerekli yatırımlar BOTAŞ tarafından gerçekleştirilecek.
GÖREV ZARARI ÖDEMELERİNİN SÜRELERİ 10 YILI GEÇEMEYECEK Söz konusu olan görev zararıyla, ilgili OSB’nin doğal gaz tüketimine başladığı tarihten itibaren 10 yıllık bir süre boyunca kararname kapsamında yapılacak denetime ilişkin raporun kesinleşmesine müteakip, Hazine Müsteşarlığının bütçesine konulacak olan ödenekten BOTAŞ’a ödenecek. Her bir OSB için ekonomik geri dönüşü sağlaması öngörülen toplam miktara fiili çekişler itibarıyla 10 yıldan önce ulaşılması durumunda, söz konusu tarihte ilgili OSB için Hazine Müsteşarlı tarafından BOTAŞ’a yapılacak görev zararı ödemeleri son bulacak. Görev zararı ödemelerinin süreleri her bir OSB için 10 yıldan fazla olmayacak.
İLGİLİ BAKANLIKLARIN VE BOTAŞ’IN GÖRÜŞLERİ ALINACAK Bu Kararın uygulanmasına dair usul ve esaslar, valiliklerce yapılacak başvuruların içeriği ve değerlendirilmesine ilişkin kriter ile görev zararı tutarının hesaplanmasına ilişkin hususları da içerecek Hazine Müsteşarlığı tarafından, Enerji Bakanlığı, Sanayi Bakanlığı, Kalkınma Bakanlığı ve BOTAŞ’ın görüşleri alınarak belirlenecek.
EKONOMİK GERİ DÖNÜŞ SAĞLANACAK Bu Karar kapsamında, doğal gaz iletim boru hattı tesis edilecek OSB’lerin her biri için yatırım tutarlarının, yatırımın tamamlandığı yıldaki iletim bedeline ve ekonomik geri dönüşünü sağlayacak.
HESAPLANAN İLETİM GELİRİ O YILIN GÖREV ZARARI SAYILACAK 10 yıllık süreye bölünmesiyle elde edilecek taşımaya esas yıllık doğal gaz miktarının OSB’lerce ilgili her bir yılda fiilen tüketilen doğal gaz miktarından çıkartılması sonucu hesaplanan eksik çekiş miktarı nedeni ile mahrum kalınan ve o yılın iletim bedeli ile çarpılması sonucu hesaplanan iletim geliri, o yılın görev zararı sayılacak.
ABD’nin kaya gazı üretimi artmaya devam edecek ABD
Enerji Enformasyon İdaresi (EIA) tarafından yayınlanan “Yıllık Enerji Görünümü 2016” raporuna göre ABD’nin kaya petrolü ve kaya gazı üretimi 2040 yılına kadar artmaya devam edecek.
KONVANSİYONEL OLMAYAN PETROL ÜRETİMİ 2040’TA 7.08 MİLYON VARİLE YÜKSELEBİLİR Raporda yer alan tahminlere göre ABD’nin 2015 yılında günlük ortalama 4.89 milyon varil olan konvansiyonel olmayan petrol üretiminin 2040 yılında 7.08 milyon varil seviyesine yükselmesi bekleniyor. 2015 yılında ABD toplam ham petrol üretiminin yüzde 52’si konvansiyonel olmayan üretimle sağlamıştı. Düşük petrol fiyatları ve yatırımlardaki düşüşün konvansiyonel olmayan petrol üretimini önümüzdeki dönemlerde düşürmesi beklenirken,
yeni teknolojiler ve artan verimliliğin buradaki üretim ve yatırımları 2019’dan itibaren tekrar artış trendine sokması bekleniyor.
2.24 MİLYAR METREKÜPE YÜKSELECEK 2015 yılında günlük ortalama 1.06 milyar metreküp (37.4 bcf/d) olan şeyl gazı üretiminin ise 2040 yılında 2.24 milyar metreküpe (79 bcf/d) yükseleceği tahmin edildi. Kurum tarafından yapılan tahminlerde ülkedeki konvansiyonel olmayan petrol ve gaz üretimindeki artışın büyük oranda üretim teknolojilerindeki gelişim, petrol fiyatları ve kaynakların kullanılabilirliğindeki değişimlere bağlı olacağı belirtiliyor. Kurumun geliştirdiği senaryolar bu 3 temel konudaki farklı değişimler baz alınarak gerçekleştirildi.
ABD Enerji Enformasyon İdaresi (EIA) tarafından yayınlanan “Yıllık Enerji Görünümü 2016” raporuna göre ABD’nin kaya petrolü ve kaya gazı üretimi 2040 yılına kadar artmaya devam edecek.
12
Enerjisa’ya sektörün ilk
uluslararası KSS Stevie Ödülü Enerjisa, Stevie Ödülleri’nde bu yıl “Avrupa Yılın Sosyal Sorumluluk Programı” kategorisinde Gümüş Stevie Ödülü’ne layık görüldü. Enerjisa, proje kapsamında bugüne kadar 208 bin öğrenciye enerji verimliliği ve tasarrufu eğitimi verdi.
E
nerjisa, Stevie Ödülleri’nde bu yıl “Avrupa Yılın Sosyal Sorumluluk Programı” kategorisinde Gümüş Stevie Ödülü’ne layık görüldü. Enerjisa Dağıtım Şirketleri Genel Müdürü olarak görevini sürdüren Murat Pınar, “Enerjisa’nın Enerjik Gönüllülerinin desteği ile 440
okulda 208 bin öğrenciye enerji verimliliği ve tasarrufu eğitimi vermeyi başardık” diye konuştu. Murat Pınar sözlerine şöyle devam etti: “Sektörde bu alanda alınan ilk uluslararası ödülü ülkemize getirmenin gururunu yaşıyoruz. Eğitimlerimizi sürdürmye devam edeceğiz” açıklamasında bulundu.
‘HEDEFİMİZ DAHA FAZLA ÖĞRENCİYE ULAŞMAK’
T
opluma katkı sağlayacak sosyal sorumluluk faaliyetlerine her zaman önem verdiklerini ifade eden Enerjisa Dağıtım Şirketleri Genel Müdürü Murat Pınar, “Ülkemizin enerji alanında en önemli konularından biri olan enerji verimliliği hakkında kamuoyunda ve özellikle de geleceğimizin elçileri ilkokul öğrencilerinde enerji tasarruf algısını uyandıracak ve yaygınlaştıracak çalışmaları sürdürmeye büyük önem veriyoruz. Bu kapsamda daha küçük yaşlarda olan çocuklarımıza eğlenceli eğitimler ile ulaşarak onların enerji tasarrufu hakkında bilinçlenmelerini amaçlıyoruz. Dünyanın Enerjisini Ben Koruyorum adını verdiğimiz sosyal sorumluluk projemizle 2010 yılından beri ilköğretim öğrencilerini enerji verimliliği ve tasarrufu konusunda bilinçlendiriyoruz. 2016 yılında da devam ettiğimiz bu anlamlı çalışmamızın uluslararası alanda Stevie Awards’a layık görülmesi de bizi ayrıca gururlandırdı. Hedefimiz çok daha fazla öğrenciye ulaşmak” açıklamasında bulundu.
GELECEĞİN ELÇİLERİ “DÜNYANIN ENERJİSİNİ BEN KORUYORUM” DİYOR
E
nerjisa, 5 yıldır sürdürdüğü eğitimlerle 440 okulda toplam 208 bin çocuğa ulaştı. “Dünyanın Enerjisini Ben Koruyorum” projesi kapsamında elektrik dağıtım hizmeti sağladığı 14 ilde enerji verimliliği eğitimleri
gerçekleştirildi. Söz konusu projede gönüllü Enerjisa çalışanlarıyla ‘Enerji Verimliliği Tiyatrosu’nu da hayata geçiren Enerjisa, Bremen Mızıkacıları oyununu enerji verimliliği temasına uyarlayarak, çocukların eğlenirken öğrenmelerini amaçlıyor.
Enerjisa’da iki önemli atama Enerjisa Satış Şirketleri Genel Müdürlüğü görevine Hüseyin Çağlar, İnsan Kaynakları ve Kurumsal Yetkinlikler Başkanlığı’na Hakan Timur getirildi. Enerjisa’da iki önemli atama birden gerçekleşti. 21 ilde 9 bini aşkın çalışanı olan Enerjisa’nın insan kaynakları faaliyetlerini Nisan 2016 itibarıyla yönetmekte olan Hakan Timur, bundan sonra Enerjisa İnsan Kaynakları ve Kurumsal Yetkinlikler Başkanlığı görevini de yürütecek. Bu atamanın yanı sıra Enerjisa Satış Şirketleri Genel Müdürü de değişti. 20 milyon kişiye elektrik enerjisi sağlayan Enerjisa’nın satış ve pazarlama faaliyetlerini Hüseyin Çağlar yürütecek.
ELEKTRİK PAREKENDE SATIŞ
FAALİYETLERİNDEN SORUMLU OLACAK
H
üseyin Çağlar, Sabancı Holding ve E.ON ortaklığındaki Enerjisa’nın, elektrik perakende satış faaliyetlerinden sorumlu olacak. Kariyerine 1996 yılında Procter & Gamble Türkiye’de başlayan Çağlar, 2009 yılına kadar çeşitli birimlerin yönetimini üstlendi. Çağlar ayrıca 2009-2012 yılları arasında Procter & Gamble İsviçre’de Pazarlama ve Enerjisa Satış Strateji Planlama Direktörü Şirketleri pozisyonunda bulundu. Genel Müdürü
VODOFONE’DA SATIŞ DİREKTÖRÜ OLARAK GÖREV YAPTI 2012 yılından bu yana Vodafone Türkiye’de Satış Direktörü olarak görevini sürdüren Hüseyin Çağlar, İstanbul Atatürk Fen Lisesinden ve Boğaziçi Üniversitesi Makine Mühendisliği bölümünden mezun oldu.
Hüseyin Çağlar
İÇ VE DIŞ İLETİŞİM YÖNETİMİ İLE İŞ
MÜKEMMELİĞİ FAALİYERİNİ YÖNETİYOR
H
Holding İnsan Kaynakları akan Timur, Sabancı Holding Müdürlüğü ve Kordsa Global’de ve E.ON ortaklığındaki Enerjisa’da organizasyonel Global İnsan Kaynakları Direktörlüğü görevlerini yürüttü. iklim ve kültür gelişimi, değişim yönetimi ve stratejik 1998-2000 yılları arasında insan kaynakları süreçlerinin Sabancı Holding “Talent Pool” yönetiminin yanı sıra, iç ve ve 2009’da Sabancı Lider Takımı dış iletişim yönetimi ile iş (SALT) gelişim programlarında mükemmelliği faaliyetlerini yer alan Hakan Timur, yönetiyor. STK’lar bünyesinde aktif rol aldı. Timur daha sonra 2011-2016 yılları “Profesyonel Koçluk” arasında Sabancı Holdingeğitimini tamamladı. Heidelberg Cement JV İstanbul Üniversitesi ortaklığındaki Akçansa’nın İngilizce İktisat insan kaynakları süreçlerinin yönetiminden sorumlu Bölümü ve Sabancı Üniversitesi Enerji Genel Müdür Yardımcılığı ve Teknoloji görevini yürütmüş olan Yönetimi Hakan Timur, kariyerine Master 1997 yılında Marsa-Kraft Programı Foods International’da İnsan Kaynakları ve Kurumsal mezunu olan başladı. Ardından Sabancı Yetkinlikler Grubu’nda sırasıyla Gıda Hakan Timur, Başkanı evli ve 2 Grubu İnsan Kaynakları Hakan Timur Müdürlüğü, Sabancı çocuk babası.
13
15
16
‘30 MİLYON
LİRALIK YATIRIM’
S
CADA projesinin ilk fazı kapsamında Bursa, Balıkesir, Çanakkale ve Yalova’da yer alan 290 dağıtım merkezinin tüm saha çalışmaları devreye girdi. Projenin ilk fazı için 20 milyon TL yatırım bütçesi kullanan UEDAŞ, 2018 sonunda tamamlanacak ikinci faz kapsamında ise 10 milyon TL ek yatırım yapacak. Bu ek yatırımla birlikte 220 istasyon daha SCADA’ya dahil edilecek. SCADA projesinin 2018 yılına kadar Coğrafi Bilgi Sistemleri ile entegre olacağını söyleyen UEDAŞ Genel Müdürü Mesut Efe, “SCADA projesinin ilk fazı kapsamında Bursa, Balıkesir, Çanakkale ve Yalova’da toplam 290 dağıtım merkezi devreye girdi. Projenin ilk fazı için 20 milyonluk yatırım yapıldı. 2018 yılı sonunda tamamlanacak ikinci faz çalışmaları için de 10 milyon liralık yatırım yapılacak. Böylelikle toplamda 30 milyonluk yatırım yapılacak” şeklinde konuştu.
20
Çanlar yerli petrol arama ve üretimi için çalıyor Hidrokarbon kaynakları açısından değerlendirildiğinde bölgesindeki önemli üretici ülkelerin aksine son derece sınırlı kaynaklara sahip olan Türkiye’nin ekonomik büyümesiyle birlikte petrol tüketimi ve ithalatı her geçen yıl artmaktadır. Uzun yıllardır Türk ekonomisinin en hassas ve kırılgan makro göstergelerinden birisi olan cari açığın en önemli nedenlerden birisi enerji ithalatıdır. Bunun en önemli kalemi olan ham petrol ve rafine petrol ürünleri ithalatı ise yıllar içinde petrol fiyatlarındaki artışa bağlı olarak artarken son 2 yılda yaşanan hızlı fiyat düşüşünde olduğu gibi düşük fiyat dönemlerinde ise gerilemektedir. Brent petrolün yıllık ortalama varil fiyatı 2011 yılında 111.26 dolar olurken 2014 yılında ortalama varil fiyatı 98.97 dolara geriledi. 2015’de gerçekleşen yıllık ortalama varil fiyatı ise 52.32 dolar oldu. 2016 yılında ise fiyatlar 30 doların altını görmüştü. Türkiye’de 2011 yılında cari açığın GSYH’ya oranı yüzde 9.6 olurken, enerji hariç oran yüzde 3.5 olmuştu. 2015 yılında ise cari açığın GSYH’ya oranı petrol fiyatlarındaki düşüşün etkisiyle yüzde 4.5 olurken enerji hariç oran yüzde 0.2 olmuştur. 2016 yılında cari açığın GSYH’ya oranının ise yüzde 4,4’e yakın gerçekleşeceği tahmin ediliyor. Petrol fiyatlarındaki düşüşün cari açık üzerindeki etkisi net şekilde görülürken petrol fiyatlarının gelecek yıllarda tekrar artmaya başlamasıyla birlikte cari açık da artışa geçecektir. Önümüzdeki dönemlerde yerli petrol arama ve üretiminin düşmesi ise cari açık üzerinde ilave artışa neden olarak ekonomideki dengesizliğin artmasına neden olabilecektir.
AÇILAN KUYU SAYISI SON 12 YILIN EN DÜŞÜK SEVİYESİNE İNDİ Yılında yürürlüğe giren 6491 sayılı Türk Petrol Kanunu Türkiye’de petrol ve doğal gaz arama üretim faaliyetlerinin artmasını ve sektörün hareketlenmesini sağlamayı amaçlamıştı. Ancak petrol fiyatlarında 2014 yılı ortasında başlayan hızlı düşüş dünya genelinde olduğu gibi Türkiye’deki arama yatırımlarının ertelenmesi ve düşmesine neden olduğundan beklenen etkiyi yapmaktan çok uzak kaldı. Yeni kanununun zamanlama acısından teşvik maddesi üzerinden yeniden gözden geçirilmesinde yarar olduğu aşikârdır. 2014 yılında Türkiye’de 89 âdeti arama ve tespit, 100 âdeti üretim olmak üzere toplam 189 kuyu kazılırken 2015 yılında ise kazılan kuyu sayısı ise üçte iki düşerek 38 âdeti arama ve tespit, 24 âdeti üretim olmak üzere toplam 62’ye
gerilemiştir. Bu aynı zamanda son 12 yılındaki en düşük seviyesi olmuştur. 2016 yılının ilk 6 aylık döneminde kazılan toplam arama-tespit ve üretim kuyusu sayısının 6 âdeti arama ve tespit, 9 âdeti ise üretim olmak üzere 15’e gerilediği ifade ediliyor.
PETROLDE YERLİ ÜRETİMİN TÜKETİMİ KARŞILAMA ORANI YÜZDE 6’YA GERİLEDİ Türkiye’nin 2000 yılında toplam ham petrol ve rafine petrol ürünleri ithalatı 31 milyon ton, toplam petrol üretimi ise 2.7 milyon ton olarak gerçekleşmişti. 2015 yılına gelindiğinde toplam ham petrol ve rafine petrol ürünleri ithalatı 38.8 milyon tona yükselirken petrol üretimi ise 2.5 milyon tona geriledi. Son 15 yıllık dönemde en düşük üretim ise 2.1 milyon tonla 2007 yılında gerçeklemişti. 2000 yılında Türkiye toplam petrol tüketimin yüzde 8.7’sini yerli üretimle karşılarken bu oran 2015 yılında yüzde 6.4’e gerilemiş durumda. Yerli petrol üretimi ve yeni rezerv artışındaki düşüşün devam etmesi durumunda birkaç yıl içinde yerli üretimin toplam tüketimi karşılama oranının yüzde 6’nın altına ineceği değerlendiriliyor.
ARAMA VE YERLİ ÜRETİM NEDEN ÖNEMLİ? Düşük petrol fiyatları dünya genelinde başta offshore projeler olmak üzere yüz milyarlarca dolarlık yeni arama ve üretim projesinin ertelenmesine ya da iptal edilmesine yol açtı. Türkiye gibi görece yüksek maliyetli petrol üreticisi bir ülke bu durumdan olumsuz olarak etkilenirken düşük petrol fiyatları ve arz fazlasının sağladığı rahatlık arama ve üretim yatırımlarının ikinci plana itilmesine neden oldu. Küresel enerji sektöründe güneş enerjisi ve enerji depolamadaki hızlı gelişmenin gelecek yıllarda elektrik otomobil satışlarının artmasına neden olması bekleniyor. Bununla birlikte başta ulaşım ve petrokimya sektörü olmak üzere petrol tüketimi artış hızı yavaşlasa da artmaya devam edecek. Düşük petrol fiyatları nedeniyle yeni üretim yatırımlarındaki düşüş ve talepteki toparlanmanın küresel petrol arz fazlasını birkaç yıl içinde ortadan kaldıracağı öngörülüyor. Bu durum ise önümüzdeki yıllarda petrol arzında oluşacak açığa bağlı olarak petrol fiyatlarının 7580 dolar bandına çıkmasına neden olacaktır. Petrolde 100 dolar ve üstü seviyelerin
görülmesi büyük çaplı jeopolitik şoklar haricinde mümkün görünmemekle birlikte petrol fiyatlarının bugünkü seviyelerin üstüne çıkması Türkiye’nin her geçen yıl artan ham petrol ve rafine petrol ürünleri ithalatı kaynaklı ithalat faturasının da artmasına neden olacaktır. Türkiye’nin sınır komşularında
2016 ilk 6 aylık üretim senaryosu (varil/gün) Güncel piyasa fiyatı (US$/ varil) Devlet hissesi
Varil
US$
40.000
1.800.000
5.000
225.000
35.000
1.575.000
45 12,50%
Şirketlere kalan Üretim Maliyeti (US$/varil)
yaşanan iç savaş ve çatışmalar Türkiye açısından yerli petrol ve gaz üretimini çok daha stratejik hale getirmektedir. Türkiye’nin Avrupa ülkeleri ve ABD ile kıyaslandığında son derece yetersiz olan ham petrol ve işlenmiş ürün stok kapasitesi Türkiye’nin enerji arz ve ulusal güvenliği açısından yerli üretimi hayati önem kazanmaktadır.
15
600.000
20%
975.000
FAVÖK (Şirketlere kalan) Kurumlar vergisi Şirketler vergi toplamı
195.000
Net devletin aldığı devlet hissesi + vergi
420.000
Net şirketlere kalan kazanç
780.000
Şirketlerin karlılığı (arama safhası yatırımları hariç)
43%
* Güncel Durum Senaryosu
Türkiye’de yapılan arama yatırımları ve üretilen her varil petrolün aynı zamanda Kamuya gelir, binlerce vatandaşımıza istihdam sağladığı da unutulmamalıdır. Nereden bakılırsa bakılsın yerli petrol-doğal gaz arama ve üretim sektörü Türkiye açısından oldukça hayati bir önemde ve göz ardı edilmemesi gereken stratejik bir alandır.
ARAMA VE ÜRETİM STRATEJİK YATIRIM KAPSAMINA ALINMALI 1934’ten 2015 yılı sonuna kadar Türkiye’de bugüne dek 4.617’si karalarda, 73’ü denizlerde olmak üzere toplam 4.690 kuyu açılmıştır. Yıllık ve toplam
21 Varsayımlar Teşvik fiyatı (US$/ varil) Kuyubaşına yatırım maliyeti (US$)
Hedef yıllık sondaj sayısı Arama yatırımı toplamı (US$) Yeni keşif oranı (%) Ortalama piyasa fiyatının US$/75 ulaşması
75 2.500.000 100 250.000.000 15% 2018 Ocak
Yeni keşif rezervleri (milyon varil)
500
Kuyubaşı ortalama üretim (varil)
250
Yeni üretim kuyusu sayısı Günlük hedeflenen üretim (varil) *Önerilen Alım Fiyatı Modeli açılan kuyu sayılarına bakıldığında Türkiye’nin topraklarının ve denizlerinin yaklaşık yüzde 90’a yakın büyük bir bölümünün henüz aranamadığı görülmektedir. Bu durum yeni rezerv keşiflerini engellediği gibi Türkiye’nin topraklarındaki muhtemel hidrokarbon kaynaklarından maksimum oranda faydalanamamasına da neden oluyor. Türkiye’deki arama üretim yatırımlarının önünde düşük petrol fiyatlarının yanı sıra mevzuat uygulamaları ile son yıllarda bürokrasiden kaynaklanan sorunlar da ciddi sıkıntılara oluşturduğu için arama yatırımlarının neredeyse durma noktasına gelmesine neden olmuştur. Sektörde faaliyet gösteren yerli ve yabancı oyuncular EPDK ve PİGM’in mevzuatlarının birbiriyle uyuşmamasının arama-üretim şirketleri için çok ciddi sıkıntılara ve zaman kaybına neden olduğu ifade ediliyor. Konuya hakim personel sayısının azlığı, petrol kanunun amir hükümlerinin bürokraside, yerel idarelerde velhasıl arama-üretim sektörünün Türkiye açısından öneminin yeterince farkında olunmaması da kamu tarafındaki tıkanıklığın bir diğer nedeni. Özellikle yerel idareler ve Kamunun olayı yeterince sahiplenmemesi ve petrol kanununun birinci maddesinin öneminin farkında olmaması kendisini teşviklerde de gösteriyor. 6491 sayılı Petrol Kanunun ilgili (13’üncü) maddesi uyarınca Arama Faaliyetlerinde sarf edilen mazot ÖTV ve KDV’den muafken şirketlerin mazot
taleplerinin ancak yüzde 50-60 civarındaki miktarını alabildikleri bunun en önemli nedeninin ise bu teşviklerden yararlanmak isteyen merdiven altı şirketlerin teşvikleri istismar etmesi olduğu ifade ediliyor. Bu ve buna benzer diğer sorunların aşılabilmesi için PİGM’in gerçek arama-üretim şirketlerini diğerlerinden ayırması ve önleyici düzenlemelerin yapılması gerekiyor.
Türkiye’nin sahip olduğu hidrokarbon 3.750 kaynaklarını çıkartması için sektörün önünün açılması ve devlet tarafından Akkuyu nükleer santralinde olduğu gibi “Stratejik Yatırım” kapsamına alınarak bu bakış açısı ile desteklenmesi gerekiyor. Unutulmamalıdır ki petrolün rezervleri azaldıkça petrolün değeri anlaşıldığında vakit çok geç olacaktır.
15
Kısa ve orta vadede ise arama-üretim yatırımlarını arttırmaya ve yabancı yatırımcıları Türkiye’ye çekmek amacıyla kamu tarafından sağlanacak teşvikler ile arama ve üretim yatırımlarının artması ve petrol üretimindeki düşüşün durdurulması sağlanabilir. Bu teşvikler aynı zamanda düşük fiyatlardan dolayı yatırımlarını erteleyen ve karlı projeler peşinde koşan yabancı arama-üretim şirketlerinin Türkiye piyasasına yönelmesini ve cazip bir ülke konumuna gelmesini sağlayacaktır. Petrol fiyatlarının düşüklüğü Türkiye gibi topraklarının yüzde 90’ına yakını henüz aranmamış bir ülke için bulunmaz fırsattır. Arama Şirketleri düşük fiyat yüzünden çok zor bir dönem yasarken Bu durum Türkiye’nin taktiksel yaklaşımı ile bir anda hem şirketler hem de Türkiye acısından bir fırsat penceresine dönüşebilir. Bu kondüktörden hareketle aşağıdaki teşvik modeli önerisini yöneticilerimize sunmayı görev bildik
VARİL BAŞINA 75 DOLAR ALIM FİYATI MODELİ Türkiye’nin 2015 yılında günlük ortalama 48 bin varil olan ham petrol üretimi 2016’nın ilk yarısı itibariyle yaklaşık 40 bin varil olduğunu varsayalım.
281.250
Toplam üretim geliri (US$/gün) Devlet hissesi
12,50%
Şirketlere kalan
Üretim Maliyeti (US$/varil)
469
35.156
3.281
246.094
15
56.250 189.844
FAVÖK (şirketlere kalan) Kurumlar vergisi
20% 37.969
Şirketler vergi toplamı Net devletin aldığı devlet hissesi+ vergi Net şirkerlere kalan kazanç
73.125 151.875
Şirketlerin karlılığı
54% 98.438
Devletin teşvik maliyeti (US$) Devletin teşvik marjı (US$) Devletin yıllık marjı (US$)
25.313 9.239.063 240.760.938
Net yabancıyatırım girişi (US$) Yıllık üretim (milyon varil) Yıllık döviz tasarrufu (milyon US$)
1.368.750 61.593.750
*Teşvik Uygulamasının Sonuçlarının Mali Yönden Değerlendirmesi
Türkiye’nin hızlı bir şekilde aramaüretim yatırımlarını arttırabilmesi için önerdiğimiz modeli ele almadan önce 2016’nın ilk yarısı itibariyle Türkiye’de üretilen petrolden devlete ve üreticilere ne kadarlık bir gelir akışı sağlandığını ve hacmi kabaca hesaplamakta fayda var. Güncel durum senaryomuzda, Türkiye’nin 2016’nın ilk yarısı itibariyle günlük petrol üretiminin yaklaşık 40 bin varil, petrolün piyasadaki ortalama varil fiyatının ise 45 dolar, varil başına ortalama üretim maliyetinin 15 dolar olduğunu baz aldığımızda: Türkiye’de günde üretilen ortalama 40 bin varil petrolden 1 milyon 800 bin dolarlık gelir elde ediliyor. Devletin üretilen petrolden aldığı yüzde 12.5’lik paydan(5 bin varil) günlük ortalama geliri 225 bin dolar oluyor. Üretici şirketlerin günlük ortalama sağladığı geliri ise 1 milyon 575 bin dolardır.
şirketlerin günlük ortalama sağladığı gelir ise 246 bin 94 dolar olacaktır. Üretilen günlük 3 bin 750 varil petrolün ortalama 15 dolar maliyetle toplam üretim maliyeti ise 56 bin 250 dolar olacak. Günlük toplam gelirden üretim maliyeti çıkarıldığında ise şirketlere geriye 189 bin 844 dolarlık bir gelir kalacaktır. 189 bin 844 dolarlık gelir üzerinden şirketlerin ödeyeceği yüzde 20’lik kurumlar vergisinin toplamı ise 37 bin 969 dolardır. Kamuya sağlanan günlük ortalama toplam katkı miktarı ise 35 bin 156 doları üretilen petrolden devlet hissesi, 37 bin 696 doları ise vergi geliri olmak üzere toplam 73 bin 125 dolar olacaktır. Şirketlerin günlük geliri 151 bin 875 dolar olurken şirketlerin arama yatırımları hariç karlılığı yüzde 54’e çıkacaktır.
Üretilen günlük 40 bin varil petrolün varil başına ortalama 15 dolar maliyetle toplam üretim maliyeti ise 600 bin dolardır. Günlük toplam gelirden üretim maliyeti çıkarıldığında ise şirketlere geriye 975 bin dolarlık bir gelir kalmaktadır.
Devlet tarafından verilecek günlük ortalama teşvik miktarı 98 bin 438 dolar olurken, devletin sağlayacağı toplam vergi ve devlet hissesi geliri ise 73 bin 125 dolar olacaktır. Aradaki fark çıkarıldığında devletin kasasından çıkacak günlük net teşvik miktarı ise sadece 25 bin 313 dolar olacaktır.
975 bin dolarlık gelir üzerinden şirketlerin ödediği yüzde 20’lik kurumlar vergisinin toplamı ise 195 bin dolardır.
1 yılda devletin kasasından çıkacak olan toplam teşvik miktarı ise 9 milyon 239 bin 63 dolar olacaktır.
Kamuya sağlanan günlük ortalama toplam katkı miktarı ise 225 bin doları üretilen petrolden devlet hissesi, 195 bin doları ise vergi geliri olmak üzere toplam 420 bin dolar olmaktadır.
Yabancı şirketler tarafından 250 milyon dolarlık arama-üretim yatırımının yapılması durumunda bunun 240 milyon 760 bin 938 doları bu şirketler tarafından sağlanırken geri kalan 9 milyon 239 bin 63 dolar ise devlet teşviki olacaktır.
Şirketlerin günlük geliri 780 bin dolar olurken şirketlerin arama yatırımları hariç karlılığı yüzde 43 olmaktadır. Yukarıda yer alan varsayımlar ışığında devletin yeni arama-üretim yatırımları sonrası bulunacak kuyulardan üretilecek petrolün varilini 75 dolardan satın alarak yeni bir teşvik modeli uygulamaya koyduğunu varsayalım. Arama-üretim yatırımlarının yeni teşvik uygulamasının neticesinde tekrar artmaya başlamasıyla birlikte kuyu başına ortalama 2 milyon 500 bin dolarlık maliyetle 100 adet kuyu açılması durumunda 250 milyon dolarlık yeni arama yatırımı gerçekleştirilebilecektir. Türkiye’de 1945 yılından bugüne açılan arama kuyularındaki hidrokarbon keşif isabet oranı yüzde 11 civarındadır. İyimser bir varsayımla yeni teknolojilerin de katkısıyla yeni açılacak kuyularda bu oranı yüzde 15 olarak varsaydığımızda açılan 100 yeni arama kuyusunun 15 tanesinden petrol üretilebilecektir. Yeni kuyulardan sağlanacak toplam yeni rezerv artışının ise 500 milyon varil olacağını varsayalım. Kuyu başına ortalama petrol üretim miktarını ise 250 varil olarak aldığımızda, 15 adet yeni kuyudan sağlanacak ortalama günlük üretim 3750 varil olacaktır. Devletin varil başına 75 dolarlık alım fiyatından 45 dolarlık ortalama varil fiyatını çıkardığımızda devlet tarafından ödenecek ortalama teşvik varil başına 30 dolar olmaktadır. Bunun günlük toplam maliyeti ise 3750 varillik üretimle 98 bin 438 dolar olacaktır. Devlete 1 yıllık toplam teşvik maliyeti ise devlet payı olan 469 varil çıkartıldığında 3.281 varil günlük üretim üzerinden 35 milyon 929 bin 688 dolar olacaktır. Devletin 75 dolarlık alım fiyatı teşviki ile üretilecek ilave 3750 varillik petrolün günlük ortalama toplam gelir üretimi 281 bin 250 varil olacaktır. Devletin üretilen petrolden aldığı yüzde 12.5’lik paydan(469 varil) günlük ortalama geliri 35 bin 156 dolar, üretici
Türkiye sağlanacak ilave üretim artışıyla 1 milyon 368 bin 750 varil fazla petrol üretirken 61 milyon 593 bin 750 dolarlık daha az petrol ithal ederek döviz tasarrufu sağlamış olacak. Petrol fiyatlarının toparlanarak artmaya devam etmesi bugün 45-50 dolar bandında hareket eden petrol fiyatlarının 75’e dolara doğru çıkmasını ve devlet tarafından verilen teşvikinde her geçen gün azalmasını sağlayacaktır.
SONUÇ Türkiye petrol arama-üretim sektörüne ilişkin veriler bize gerekli çalışmaların yapılmaması durumunda Türkiye’nin yerli petrol üretimi ve arama çalışmalarının hem kısa ve orta hem de uzun vadede ciddi sorunlarla karşılaşacağını ve sektörün bitme noktasına geleceğini gösteriyor. 15 Temmuz’daki darbe girişimi sonrası Türk ekonomisinin tüm alanlarda olduğu gibi arama-üretim sektöründe de kamu ve özel sektör olarak kenetlenmesi, yabancı yatırımcılara Türkiye’de yatırım yapmalarının ne kadar doğru bir seçim olacağını göstermesi gerekiyor. Türk ekonomisinin ve enerji sektörünün artık yeni başarı hikayelerine ihtiyacı var. 15 Temmuz sonrası ülkemizde oluşan güçlü birlik ve sinerjiyi doğru şekilde kullanarak içinden geçtiğimiz bugünlerden güçlenerek çıkmaktan başka çaremiz yok. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanımız Sayın Berat Albayrak ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı Müsteşarımız Sayın Fatih Dönmez ile tüm ekip ve Bakanlık Bürokrasisinin güçlü, kendine güvenen duruşu ve başarılı çalışmaları sektöre büyük bir güven ve umut veriyor. Bakanlık tarafından başarıyla hayata geçirilmeye başlanan yerli kömür teşviki ve YEKA çalışmalarında olduğu gibi petrol arama-üretimi sektörünün de artık bir başarı hikayesine ve kapsamlı bir strateji oluşturulması için devletin gücünü ve desteğini hissetmeye ihtiyacı var.
22
24
26
27
28
SENE SONUNA KADAR İLK YEKA BÖLGESİ TESLİM EDİLECEK
ÇİN VE ABD ŞİRKETLERİ İHALELERİ BEKLİYOR 1500 MW İHALEYE ÇIKACAK
2 MİLYAR DOLARLIK YATIRIM GELECEK
30 BEDAŞ, Türk ekonomisinde yaşanan güçlü büyümeye paralel olarak hızla artan enerji talebini karşılamak üzere yatırımlarına hız verdi. Kesintisiz ve kaliteli enerji sağlamayı kendisine misyon edinen BEDAŞ, 341 milyon lirası bu yıl olmak üzere 5 yılda toplam 1 milyar 570 milyon liralık yatırıma imza atacak.
BEDAŞ’tan 5 yılda
1,5 milyar TL’lik yatırım
B
EDAŞ’ın hedeflerini, ‘7/24 kesintisiz ve kaliteli enerji sağlamak’ olarak özetleyen Genel Müdür Mehmet İslamoğlu, “Şirket hedefleri, şebeke planlama trendleri ve şebeke bulguları doğrultusunda bir yatırım planı oluşturuyoruz. Belirlediğimiz yatırım planı çerçevesinde önümüzdeki dönemde başta can ve mal güvenliği, tedarik sürekliliği ve bağlantı taleplerinin karşılanması olmak üzere yatırımlarımıza devam edeceğiz” dedi.
İ
stanbul’un Avrupa Yakası’na elektrik dağıtım hizmeti veren ve piyasanın yüzde 13’ünü elinde bulunduran BEDAŞ, 2016 dahil 5 yıllık dönemde 1 milyar 570 milyon TL yatırım planlıyor. Bu yılın ilk altı ayında 95 milyon liralık yatırım yapan BEDAŞ, yılın ikinci yarısında bu rakama 246 milyon lira daha ekleyecek. Yılın ikinci yarısındaki yatırımların 80’ini yeni trafo, yer altı kablo tesisi ve aydınlatma gibi kalemler oluşturacak. 2013 yılında özelleştirme süreci tamamlanan BEDAŞ, o tarihten bu yana toplam 563 milyon liralık yatırıma imza attı. Önümüzdeki 5 yılda yapılacak yatırımlar da dikkate alındığında BEDAŞ, 20132020 yılları arasında İstanbul Avrupa Yakası’na kaliteli ve kesintisiz enerji için 2,1 milyar lira harcamış olacak.
TÜKETİCİ VE MEGA PROJELER ETKİLİ Yatırım kararı alırken hizmet verdiği tüketicilerinin ihtiyaçlarını göz önünde bulunduran BEDAŞ, bu sırada yerel yönetimlerle de işbirliği içinde çalışıyor. Şirket bünyesinde bulunan planlama ve işletme müdürlükleri, belediyeler ve tüketicilerden gelen talepler, arıza verileri ile şebeke yaşı yatırım planlama sürecinde etkili oluyor.
YATIRIMLAR YILLIK OLARAK HESAPLANIYOR Yatırım Direktörlüğü’ne bağlı Planlama ve Proje Müdürlüğü tarafından projelendirilen yatırımların ne
YATIRIMLARIMIZA DEVAM EDECEĞİZ
6 AYDA 95 MİLYON TL YATIRIM
B
EDAŞ’ın 2016’nın ilk altı ayında 95 milyon liralık yatırımının alt kalemleri şöyle sıralanıyor: • Dağıtım sistemine bağlı bulunan abonelerin toplam tüketimindeki artışı karşılamak üzere şebekenin mevcut kapasitesinin artırılması için gerekli yatırımlar, • Yeni yerleşim yerlerinin oluşmasıyla ortaya çıkan elektrik ihtiyacının karşılanabilmesi için yapılması gereken genişleme yatırımları, • Dağıtım tesislerinin ekonomik ömrünü tamamlaması, can ve mal güvenliği nedeni ile aynı nitelikte yeniden yapılan yatırımlar,
• Dağıtım sistemine bağlı bulunan veya bağlanacak olan dağıtım sistemi kullanıcıları için yapılacak dağıtım şebekesi yatırımları,
SCADA sistemiyle çok kısa sürede arızalara çözüm üretilebiliyor.
• Dağıtım sisteminde kayıpları azaltmak ve standardizasyonu sağlamak adına yapılacak gerilim dönüşümü için yapılan yatırımlar, • Mevcut dağıtım tesislerindeki deplase işlerine ait yatırım harcamaları, • Genel Aydınlatma Yönetmeliği hükümleri çerçevesinde dağıtım şirketlerinin yükümlülüğünde yer alan aydınlatma yatırımları,
• Tedarik sürekliliği, ticari ve teknik kaliteye ilişkin kriterlerin yerine getirilmesi için yapılan dağıtım merkezleri, kesici ölçü kabinleri, kompanzasyon-reaktör ile teknolojik gelişmelere uygun olarak ihtiyaç duyulan yatırımlar,
• Vergi Usul Kanunu ve diğer ilgili mali mevzuata uygun olarak aktifleştirilebilen kontrol sistemleri, coğrafi bilgi sistemleri, OSOS, kullanıcı yönetim ve izleme sistemleri ve bu sistemlerin kullanımı için gerekli bilişim sistemi ve teknoloji yatırımlarına ilişkin harcamalar ile Şebeke İşletim Sistemi yatırımları.
zaman başlayacağı ve ne kadar sürede yapılacağı ise şebekenin büyüme hızına paralel olarak BEDAŞ tarafından hazırlanmış Master Plan çerçevesinde belirleniyor. Bu plan doğrultusunda yatırımlar
beş yıllık süre zarfında yıllık olarak hesaplanıyor. Şebeke ve sanayinin büyüme hızı, yeni havalimanı gibi mega projelerin hayata geçirilecek olması ve kentsel dönüşüm projeleri yatırım sürecinde
etkili oluyor.
SCADA’YA 18,3 MİLYON LİRA HARCANDI BEDAŞ’ta özelleştirme süreci sonrasında tesis yatırımları devam ederken teknolojinin ağırlığının da artması dikkat çekiyor. Tüm iş süreçlerini yeniden düzenleyerek entegre hale getiren Entegre Bilişim Sistemleri (EBS) süreci, şirketin geleceğine yönelik yapılan önemli bir adım olarak öne çıkıyor. Entegre Bilişim Sistemleri çerçevesinde yürütülen Kontrol ve Veri Toplama Sistemi SCADA’da büyük yol alan BEDAŞ, ilk aşamada 290 trafo merkezi ve 65 indirici trafo merkezi sisteme dahil etmiş durumda.
ARIZA SAYILARINI EN AZA İNDİRMEK HEDEFLENİYOR Ağustos 2016 itibarıyla BEDAŞ’ın yaptığı yatırım tutarı 18 milyon 325 bin lirayı aşmış bulunuyor. SCADA sistemiyle arıza bilgisi anında kontrol merkezine ulaşıyor. Ayrıca ilgili birimler çok kısa sürelerde arızalara çözüm üretebilme imkanı buluyorlar. Bu arada son dönemde bin 284 kilometre kablo tesisiyle 436 trafo inşa eden BEDAŞ, 2016-2020 yıllarında 5 bin 476 kilometrelik kablo tesisiyle 2 bin 810 trafo daha inşa etti. Böylece BEDAŞ kesinti ve arıza sayılarını en aza indirmeyi hedefleyerek çalışmalarına bu doğrultuda devam etti.