Gas&Power 217. sayı

Page 1

BEKLE GOR ‘Yerel yönetimler doğal gaz tüketimini desteklemeli’





Türkiye ile İran işbirliği her iki ülke ve bölge için büyük şans. Bu fırsatı kaçırmayı kimse göze almamalı. Özellikle de Türkiye ve İran. İran pazarının açılması Türkiye’nin yeni bir büyüme hikayesi yazmasına yardımcı olacaktır diye düşünüyorum.




08

‘Yatırımların atıl hale gelmemesi için tüketimin desteklenmesi gerekiyor’ GAZBİR Başkanı Yaşar Arslan 2016 yılının ilk yarısını Gas&Power’a değerlendirdi. Doğal gaz sektörüne ilişkin önemli açıklamalarda bulunan Arslan, doğal gaz kullanımının yaygınlaştırılması için yerel yönetimlerin desteğine ihtiyaç olduğunu belirtti.

2

016 yılın ilk yarısını Gas&Power’a değerlendiren GAZBİR Başkanı Yaşar Arslan önemli açıklamalarda bulundu. GAZBİR olarak amaçlarının sektörü daha iyi bir konuma getirmek olduğunu belirten Arslan; “Doğal gaz kullanan nüfus her yıl artıyor. Dağıtım şebekelerinin vatandaşlarımıza ulaştırılması için büyük çaba ve emek harcanmaktadır. Yapılan yatırımların atıl hale gelmemesi için özellikle konut tüketiminin desteklenmesi gerekiyor” dedi. GAZBİR Başkanı Yaşar Arslan; “2016 yılının ilk yarısını geride bıraktık. GAZBİR açısından önemli bir dönem oldu. Mayıs ayında gerçekleştirdiğimiz Genel Kurulumuzda yeni yönetimimizi oluşturduk. Yönetim Kurulumuzda katılımcılık ilkesini yerine getirmeye çalışıyoruz. Yönetim Kurulu toplantılarımız mümkün olan en yüksek katılımla interaktif şekilde gerçekleştiriliyor. Önümüzdeki dönemde hayata geçirmeyi planladığımız birçok yeni projemiz var” diye konuştu.

“AMACIMIZ SEKTÖRÜ DAHA İYİ BİR NOKTAYA GETİRMEK” GAZBİR olarak amaçlarının, sektörü daha iyi bir noktaya getirmek olduğunu ifade eden Arslan; “Özellikle hizmet kalitesi ve standartlarının belirlenmesi konusunda kamu ile ortak çalışmalarımızı arttırarak devam ettireceğiz. Sektör olarak şebeke yatırımı ve işletmesi anlamında uluslararası düzeyde faaliyet gösteriyoruz. Buradaki bilgi birikimimizi yurtdışına taşımamız gerekiyor. Ülke olarak önümüze çıkan fırsatları değerlendirebileceğimizi düşünüyorum” dedi.

“TÜKETİMLERDE SICAKLIK DEĞİŞİMLERİ ETKİLİ OLUYOR” “Özellikle konut tüketiminde 2016 yılının ilk

5 ayında geçen yılın ilk 5 ayına göre yüzde 6 oranında azalma olduğunu görüyoruz” diyen Yaşar Arslan sözlerine şöyle devam etti; “Sadece Mayıs ayını dikkate alırsak da geçen yılın Mayıs ayına göre bu yıl konut tüketiminde yüzde 11,3’lük bir artış söz konusu oldu. Burada yılın ilk dört ayında hava sıcaklıklarının mevsim ortalamalarının üzerinde seyretmesinin etkisi oldu. Abone sayısındaki yıllık artışlar göz önünde bulundurulduğunda, konut tüketimlerinde önümüzdeki yıl artış gerçekleşeceğini düşünüyorum.”

‘YEREL YÖNETİMLER DOĞAL GAZ KULLANIMININ YAYGINLAŞTIRILMASI

İÇİN YÖNLENDİRİCİ OLMALI’

G

AZBİR Başkanı Yaşar Arslan; “Bazı bölgelerde şebekelerin ulaşmış olmasına rağmen tüketicilerin doğal gaz kullanımına geçmedikleri görülmekte. Burada Valiliklerin ve yerel yönetimlerin doğal gaz kullanımının yaygınlaştırılması için yönlendirici olmaları gerektiğini düşünüyorum. Dağıtım şebekelerinin vatandaşlarımıza ulaştırılması için büyük çaba ve emek harcanmaktadır. Yapılan yatırımların atıl hale gelmemesi için özellikle konut tüketiminin desteklenmesi gerekiyor. Özellikle hava kalitesinin iyileştirilmesi ve karbon salımının azaltılması bakımından doğal gazın çok önemli katkıları olduğu herkes tarafından bilinen bir konu. Valilikler ve yerel yönetimlerin bu noktada daha duyarlı davranması, ülkemizin geçtiğimiz günlerde imzaladığı Paris Anlaşması bakımından da büyük önem arz ediyor.” diye konuştu.

ÖZEL

AJ RÖPORT

“DOĞAL GAZ KULLANAN NÜFUS HER YIL ARTIYOR” GAZBİR bünyesinde yaptıkları analizlerde, ülke

nüfusunun yaklaşık olarak yüzde 54’ünün (43,1 milyon) doğal gaz kullanmakta olduğunu gördüklerini belirten GAZBİR Başkanı Yaşar Arslan; “Ülkemizde yüzde 45’lik bir kesimin henüz doğal gaz konforundan faydalanmadığı görülüyor. İl bazında değerlendirdiğimizde;

Kocaeli, Yalova, İstanbul, Bursa ve Ankara nüfusa oranla en çok doğal gaz kullanılan illerimiz. Yalova haricindeki illerde doğal gazın uzun yıllardır kullanıldığını söylemek mümkün. Ancak, doğal gaz dağıtım sektöründe yatırım ihtiyacı halen devam etmektedir. Burada altını çizmemiz gereken nokta,

‘ŞİRKET BİRLEŞMELERİNİ TEŞVİK EDİCİ DÜZENLEMELERİ BEKLİYORUZ’

D

oğal Gaz Piyasası Kanununda Haziran ayında yasalaşan Torba yasa ile bazı değişiklikler olduğunu hatırlatan GAZBİR Başkanı Yaşar Arslan; “Doğal gaz dağıtım sektörü için en önemli konu şirket birleşmelerine ilişkin yeni düzenlemeler. Bilindiği üzere doğal gaz dağıtım sektöründe faaliyet gösteren 69 doğal gaz dağıtım şirketi var. 69 dağıtım şirketi 76 ilde faaliyet yapıyor. 71 ilimizde doğal gaz arzı sağlanmış durumda. 5 ilimizde ise şebeke inşaatı çalışmaları başlamış durumda. Yakın zamanda bu bölgelerde de

vatandaşlarımız doğal gaz ile tanışacaklar. Sektörde faaliyet gösteren irili ufaklı birçok şirket olması uygulamada bazı güçlüklere sebep olmakta. İşletme verimliliği anlamında özellikle fiziki yakınlığı olan şirketlerin birleşerek bir şirket altında toplanması ve doğal gaz dağıtım şirketi sayısının azalmasına GAZBİR olarak biz de olumlu yaklaşıyoruz. Ancak burada önemli olan konu şirket birleşmelerini teşvik edecek mekanizmaların oluşturulması. Kanun değişikliğinde birleşmelerin önü açılmış olmakla beraber,

bunu teşvik edici unsurlara değinilmediğini görüyoruz. Özellikle birleşme sonrasında geçerli olacak lisans süresi ve tarifeler anlamında ikincil mevzuatta bir takım özel düzenlemelerin yapılmasını bekliyoruz. Buna ilişkin önerilerimizi zaman zaman kamu ile paylaşıyoruz. Süreci yakından takip ettiğimizi söyleyebilirim” dedi.

GAZBİR Başkanı Yaşar Arslan doğal gaz kullanımının yüzde yüze ulaşamayacağı konusudur. Doğal gaz alternatifi olan bir yakıt türü olduğundan böyle bir durum söz konusudur. Ancak başta da belirttiğim gibi, önümüzdeki dönemde yapılacak şebeke yatırımlarıyla bu oran her yıl artış gösterecektir” açıklamasını yaptı.

“DOĞAL GAZ ÖNEMİNİ SÜRDÜRMEYE DEVAM EDECEK” Yaşar Arslan; “Dünyada yenilenebilir enerjiler ve karbon salımını azaltacak enerji politikaları ve çeşitlendirmesi yönünde bir yaklaşım hakim. Doğal gaz, diğer fosil yakıtlara göre karbon salımında sağladığı görece avantaj nedeniyle, özellikle dünya enerji vizyonu açısından bu geçiş döneminde büyük bir öneme sahip. Gelişmiş ülkelerin enerji politikalarını incelediğimizde doğal gazın önemli bir paya sahip olduğu ve gelecek öngörülerinde de bu önemi sürdürdüğü görülmekte. Bu bakımdan; Paris Anlaşması, küresel ısınma ve iklim değişikliği gibi gelecek için hayati önem taşıyan konularda doğal gazın avantajlı durumu mutlaka gördüğü ilgi ve alacağı destek üzerinde etkili olacaktır. Sektörümüzün de bu ilerici vizyonla gelişmeleri yakından takip ederek doğaya ve insana daha fazla katkı sunmaya devam etmesi kaçınılmazdır” diye konuştu.



10

7. Türkiye Enerji Zirvesi

için geri sayım devam ediyor

Bu yıl 7. kez düzenlenecek olan Türkiye Enerji Zirvesi’nin Danışma Kurulu Ankara’da ikinci kez toplandı. Erman Tekdemir/ Ankara

7.

Türkiye Enerji Zirvesi’nin Danışma Kurulu ikinci kez Ankara’da toplandı. Toplantıda, Doğu Akdeniz temasıyla Adana’da gerçekleştirilecek olan Zirve’nin içeriğine dair önemli ayrıntılar konuşuldu. Bir önceki Kurul Toplantısında Zirve’nin çerçevesi belirlenerek Doğu Akdeniz’de yapılması kararlaştırılırken, Zirve’nin ikinci Danışma Kurulu Toplantısında, işlenmesi planlanan başlıklar gündeme getirildi. Enerji bürokrasisi, özel sektör temsilcileri ve sivil toplum kuruluşlarının geniş katılım gösterdiği toplantı iftar programıyla devam etti.

DANIŞMA KURULU’NA GENİŞ KATILIM 7. Türkiye Enerji Zirvesi Danışma Kurulu Toplantısı’na sektör büyük ilgi gösterdi. Toplantıya, başta Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı (ETKB) Müsteşarı Fatih Dönmez, Müsteşar Yardımcısı Abdullah Tancan, ETKB Danışmanı Barış Sanlı ve EPDK Başkan Yardımcısı Mehmet Ertürk olmak üzere; PÜİS, ADER, TOBB Doğal Gaz Meclisi, TÜREB, TOBB LPG Meclisi, PETFORM, ETD, EFET, PETDER, Shell, TABGİS, GÜNDER, GAZBİR, AKADER ve ELDER temsilcileri katıldı.

KONULAR ÜZERİNDE FİKİR ALIŞVERİŞİ YAPILDI Kasım ayında Adana’da

yapılacak olan 7. Türkiye Enerji Zirvesi’nde enerji piyasalarına ilişkin tüm üst konu başlıklarının masaya yatırılması bekleniyor. Elektrik, petrol, doğal gaz ve yerli kömür ve nükleer enerji başlıklarının her yönüyle değerlendirilmesi beklenen Zirve öncesi danışma kurulunda özel sektör temsilcileri ile STK’lar tek tek dinlendi. Konu başlıklarına ilişkin önerilerini dile getiren sektör temsilcileri, alt başlık olarak ele alınması gereken içerikleri sıraladı. Enerji Zirvesi’nde yapılacak oturumlarda hangi konuların konuşulacağının da çerçevesi çizildi.

“PİYASASYA YOL HARİTASI…” Türkiye’nin dış politika konusunda son dönemde kat ettiği yol üzerine Enerji Zirvesi’nin Doğu Akdeniz’de yapılmasının isabetli bir tercih

olduğunu dile getiren Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı Müsteşarı Fatih Dönmez, bölgede atılmak istenen her adımda Türkiye ile masaya oturmanın adete bir zorunluluk haline geldiğini söyledi.

“YENİ BİR MERHALE KAT EDİYORUZ” Zirve’nin Doğu Akdeniz’de yapılacak olması nedeniyle de dikkat çekici olduğunu ifade eden Dönmez, bu bağlamda Türkiye’nin jeopolitiği konusunda da çarpıcı tespitlerde bulundu. Dönmez, Danışma Kurulu Toplantısında yaptığı konuşmada “Oturumda

ele alınması planlanan konuların gayet yerinde konular olduğunu görüyorum. Piyasanın ortak sorunlarının ve onlara yol haritası olabilecek konuların yansıdığı görülüyor. Son yaşananlardan sonra görülüyor ki “Doğu Akdeniz” oldukça isabetli bir seçim olmuş. Yeni bir merhale kat ediyoruz. Kuzey komşumuzla olan süreçte yeni aşamaya geçiliyor. Türkiye bu bölgede asırlardır var ve asırlardır da oyun kurucu olarak varlığını sürdürüyor. Birileri, Türkiye’yi zaman zaman dışlamak istese de bu bölgeden dışlamak isteyenler yine eninde sonunda gelip Türkiye’yle masaya oturmak durumunda kalacak. Türkiyesiz bir formülü bu

bölgede işletmek mümkün değil. Bu toplantıda da bunu vurgulamakta fayda var. Doğu Akdeniz ve bölgede Türkiye olmazsa oyun kurulamaz. Buranın jeopolitiği açısından, konuyu, enerji başlığı altında da incelediğimizde Türkiyesiz bir oyun olamayacağını görüyoruz” diye konuştu.

“YAŞANANLAR ZİRVENİN ÖNEMİNİ ARTIRDI” Türkiye’nin “hidrokarbon” konusunda eksikliği olsa bile pek çok alandaki başarısıyla bu eksikliği kapattığını söyleyen ETKB Müsteşarı Dönmez, hayata geçirilen uygulamalar sayesinde Türkiye’nin batıdaki birçok ülkeyle yarışabilecek


11 duruma geldiğini belirtti. Dönmez, “Her ne kadar hidrokarbonda çok tatminkar bir rezervimiz olmasa da iç potansiyelimiz çok iyi… Ekonomimiz gelişiyor, pazarlara yakınlığımız, geçiş güzergahı olmamız açısından bir avantaj. Türkiye’nin regülasyonları, kuralları normları da bugün itibariyle de batıdaki bir çok ülkeyle yarışabilecek pozisyonda. Dolayısıyla bu haliyle de yatırım çekebiliyor. Olumlu yönleri değerlendirdiğimizde Zirve’nin Adana gibi bir yerde olması ve Akdeniz’de bugün gelinen nokta bu toplantının önemini bir kez daha artırmış olacak diye düşünüyorum” açıklamalarında bulundu. Elektrik üretiminde de kullanılması nedeniyle doğal

gaz konusunun oldukça önemli olduğunu belirten ETKB Müsteşarı Fatih Dönmez, konutlarda tüketilen doğal gaza olan talebin arttığını söyledi. Doğal gaz tüketiminin sanayide ve konutlarda artırılması gerektiği yönünde görüşlerini açıklayan dönmez, buna paralel olarak doğal gazın elektrik üretimindeki payının gün geçtikçe azaldığını

açıkladı. Doğal gaza ilişkin çarpıcı açıklamalar yapan Dönmez, “LNG ve doğal gaz konusuna özellikle vurgu yapmakta fayda var. Kaynak çeşitliliği, depolama kapasitesinin artırılması oldukça önemli. Bunların piyasadaki algıları, piyasadaki oyun bunları nasıl değiştirebilir böyle

OEDAŞ’a talip arttı Erman Tekdemir / ANKARA

E

nerji Piyasası Düzenleme Kurumu (EPDK) tarafından, yükümlülüklerini yerine getirmemesi ve Türkiye Elektrik Ticaret ve Taahhüt AŞ’ye (TETAŞ) olan borcu nedeniyle yönetiminde değişikliğe gidilen Osmangazi Elektrik Dağıtım A.Ş. (OEDAŞ) için Türkiye’nin önde gelen gruplarından 4 büyük şirketin teklif verdiği öğrenildi. OEDAŞ, 2010 yılında Yıldızlar Holding tarafından 485 milyon dolar

karşılığında Özelleştirme İdaresi’nden devralınmıştı. Daha sonra yükümlülüklerini yerine getirmediği gerekçesiyle yönetiminde değişikliğe gidilen ve satışı gündeme gelen OEDAŞ’a Türkiye’den, NG Grup, Erdem Holding, STFA ve Denizatı Petrokimya AŞ’nin satın almak için teklif verdiği enerji kulislerini hareketlendirdi. Daha önce de söz konusu dağıtım şirketi için İtalya’nın en büyük enerji şirketi Eni’nin verdiği teklif gündeme gelmişti. İtalyan enerji devi Eni’nin, satıştan çekilmesinin ardından satış için yetkilendirilen Ak Yatırım’a adı geçen 4 yerli şirketin teklif verdiği öğrenildi. Enerji kulislerinde 1.4 milyon abonesi bulunan dağıtım şirketinin satışında sona yaklaşıldığı konuşuluyor. OEDAŞ’ın satış süreci, 2013 yılında EPDK tarafından yönetimi

bir etki var mı bunların da değerlendirilmesinin önemli olduğunu düşünüyorum. Doğal gazı şu anda 77 ilde kullanıyoruz. Türkiye’nin hemen hemen tamamında doğal gaz var. Fakat ilçelerin talepleri artmaya başladı. Doğal gaz piyasasında da tüketimin özellikle sanayide ve konutlarda artırılması için girişimlerde bulunmakta fayda

var” açıklamasında bulundu. Doğal gazın elektrik üretimindeki payının azaldığına ve doğal gaz kullanımının özellikle konutlarda ve sanayide yaygınlaşması gerektiğine dikkat çeken Dönmez, doğal gazda uzun süre önce yapılan kontratların süresinde sona yaklaşıldığını da ifade etti.

Osmangazi Elektrik Dağıtım A.Ş.’nin satışında İtalyan Eni’nin yarıştan çekilmesinin ardından 4 büyük Türk şirketi satın alım için teklif verdi. değiştirilerek başlatılmıştı. Satışın bu ay sonu gerçekleşme ihtimalinin yüksek olduğu belirtiliyor.

ÇİNLİLER VAZGEÇMİŞTİ OEDAŞ’ın satışı konusunda 2015 yılı başlarında Çinli China Machinery Engineering Corporation (CMEC) ile anlaşmaya varılmış ancak 2015 Temmuz ayında sürpriz bir şekilde satış sürecinin durduğu açıklanmıştı. CMEC’ten yapılan açıklamada, hisselerin Dedeli Yatırım ve diğer hissedarlardan alınacağı duyurulmuş ancak taraflar arasındaki görüşmeler, belirlenen tutar karşılığında CMEC’e devredilecek varlıklar üzerinde anlaşmaya varılamaması tıkanmıştı. Bunun üzerine CMEC yetkilileri,

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’na bildirimde bulunarak OEDAŞ’ın çoğunluk hissesini almaktan vazgeçtiklerini açıkladı. CMEC, Osmangazi Elektrik Perakende Satış AŞ şirketlerinin yüzde 75’ini dolaylı yoldan 384.6 milyon dolara satın almak için anlaştığını açıklamıştı.

1.4 MİLYON ABONESİ VAR 1.4 milyon abonesi bulunan OEDAŞ Eskişehir, Kütahya, Afyon, Uşak, Bilecik illerini kapsıyor. 5 il, 54 ilçe, 189 belediye, 1811 köy, 381 köy bağlısı, 56 işletmeye elektrik dağıtımı yapan OEDAŞ Türkiye enerji tüketiminin yüzde 2.4’ünü karşılıyor. Türkiye’deki nüfusun yüzde 3.6’sı ve abone sayısının yüzde 4’ü bu bölgede bulunuyor.


12

Doğalgazın teneke çağına mı giriyoruz?

18

. yüzyılda küresel çapta en yaygın kullanılan enerji kaynağı odundu. 19. yüzyılda kömür çağına girildi. 20. yüzyıl petrol çağı oldu. 21. yüzyılın ise doğal gaz çağı olması bekleniyordu. Öyle ya, doğal gaz en temiz fosil yakıttı, boldu ve gelecek vaat ediyordu.

Öyle gözüküyor ki doğal gazın altın çağı eğer gelirse Amerika’ya gelir. Peki, Altın Çağ değil de gümüş veya bronz bir gaz çağı yaşanabilir mi? Politikacılar doğalgazın arkasından iterse belki evet. Elektrik üretiminde yenilenebilir enerji ile doğalgazın flörtlüğü, bazı ülkelerin ve şirketlerin itelemesi sonucu uluslararası anlaşmalar yoluyla evliliğe dönüştürülebilir.

Doğalgaz 21. yüzyılın ilk 10 yılında en hızlı büyüyen fosil yakıttı. 2011 Fukişima nükleer kazası sonrası LNG piyasası şaha kalkmıştı. Bu arada Amerika’da kaya gazı devrimi tescilleniyordu. Doğal gazın, karbon kralı olan kömürün dünya enerji karışımı ve elektrik üretim karışımındaki paylarını aşındırması bekleniyordu. Bu durum Uluslararası Enerji Ajansı (IEA) dahil büyük bir kitleyi gaza getirmişti. IEA, 2011 yılı sonuna doğru yayınladığı ve çok ses getiren bir raporunun başlığında “Doğalgazın altın çağına mı giriyoruz?” diye soruyor, içinde ise doğal gaz altın çağına giriyor cevabı veriyordu. Geçtiğimiz beş yıldan beri doğal gaz piyasasındaki gelişmeler bu beklentileri karşıladı mı? Bugün neredeyiz? Doğal gazın geleceği konusunda bugünkü beklentiler neler? gibi sorulara Haziran ayında yayınlanan 4 önemli rapora atıflarda bulunarak cevap vermeye çalışacağım bu yazımda.

IEA 2011 YILINDA ŞÖYLE SORUYORDU: DOĞAL GAZIN ALTIN ÇAĞINA MI GİRİYORUZ? IEA’nın “Doğalgazın altın çağına mı giriyoruz?” başlıklı raporunda küresel çapta doğal gaza olan talebin 2030 yılında kömürü geride bırakacağı, 2035 yılında da petrole olan talebi yakalayacağını öngörüyordu. Ayrıca, doğalgazın 2035 yılında küresel enerji talebinin üçte birini oluşturacağını tahmin ediyordu. Raporda yıllık ortalama yüzde 1.8’lik talep artışıyla doğal gaz talebinin petrol ve kömürü geçeceği ve 2011-2035 yılları arasında doğal gaz talep artış miktarının dünya gaz talebine yeni bir Rusya veya Orta Doğu eklemek anlamına geleceği ifade ediliyordu. Artan bu talep ise özellikle kaya gazı devrimi sayesinde

gerçekleştirilecek büyük miktarda üretim artışıyla rahatça karşılanabilecekti. Üretimde büyük artışın gaz fiyatlarında yaratacağı baskı nedeniyle gazın ucuzlayacağı ve dolayısıyla gaz talebini de tetikleyeceği savunuluyordu. Dahası, ucuz ve bol miktarda doğal gazın, yenilenebilir enerjiye olan talebe zarar verebileceği uyarısında bulunuluyordu. Gazın bu parlak geleceğinden dolayı Ajans 2035’e kadar olan dönemi hatta 21. yüzyılı “gazın altın çağı” olarak tasvir etmekteydi. Yani raporun başlığında soru soruyor içinde ise cevabını “yetmez ama evet” gibi veriyordu. Henüz taşlar yerine oturmamışken sizce IEA neden doğalgazda altın çağ diye milleti gaza getirmek istedi? Sayın Selim Şiper, Gas&Power’ın Ağustos 2015 sayısındaki “Gaz Zamanı” başlıklı yazısını şu sonsöz ile bitirmişti: “Gaza gelip hesapsız kitapsız geleceklerini ‘altın çağ’a bağlayanlar, buharlaşma tehlikesiyle yaşarlar.” Bu yazımda ele aldığım 4 rapor da sanki Sayın Şiper’i haklı göstermek için birbiriyle yarış yapmış. Nasıl mı?

BNEF’İN YENİ ENERJİ GÖRÜNÜMÜ RAPORU BNEF’in (Bloomberg New Energy Finance) Haziran ayında yayınladığı 2016 Yeni Enerji Görünümü Raporu elektrik piyasalarında gelecekte yaşanacak 8 önemli değişimden bahsediyor. Bunlardan birincisi, yani ilk sıraya koyulan değişim şöyle: “Gazın altın çağı olmayacak” Üstelik ucuz kömür ve gaza rağmen önümüzdeki 25 yılda dünya elektrik üretim kurulu gücüne eklenecek 8.6 TW yeni kapasitenin yüzde 64’ü rüzgar ve güneş bazlı olacak diyor rapor. Rüzgar ve güneş bazlı elektrik üretim maliyetinin çok hızlı düşmesinin de etkisiyle global çapta doğal gaz ve kömürden üretilen elektriğin 2025 yılında zirve yapacağı ve sonrasında pastadaki payının azalacağını iddia ediyor.

BP’NİN DÜNYA ENERJİ İSTATİSTİKLERİ RAPORU Gelin, önce BP’nin Haziran ayında yayınlanan Dünya Enerji İstatistikleri Raporu’nun geçmişle ilgili taze global verilerine şöyle kabaca bakalım. 7,3 milyar nüfusa sahip dünyamızda geçtiğimiz sene günlük ortalama birincil enerji tüketimi 36 milyon ton petrol eşdeğeriydi, yani 100 milyon nüfusa sahip Filipin’in neredeyse bir yılda tükettiğine denk. Dile kolay, günde 22 milyon ton kömür, 93 milyon varil petrol, 10 milyar metreküp doğal gaz, 65 bin ton uranyum yanında 60 TWh elektrik tükettik ve bunun için bir hesaba göre 10 milyar dolar harcadık. Verdiğim bu rakamların hepsi BP istatistiklerinde yok ama neyse. Raporun tanıtımını yaparken BP Baş Ekonomisti Spencer Dale, global çapta fosil yakıt tüketimi durgunluğa girerken üretimde bolluk yaşandığının altını çizmekteydi. İki yıldır fiyatları yarıya inen fosil yakıtların 2015 yılında dünya enerji bileşimi içindeki payı düştü. Dünya enerji tüketimi 2015 yılında son 5 yılın en düşük büyümesini (%1) kaydetti. Karbon kralı kömürün tüketimi 40 yıldır ilk defa yüzde 4 düştü (çoğunlukla ABD ve Çin yüzünden) ve nihayetinde dünya birincil enerji tüketimindeki pasta payı yüzde 30’un altına geriledi (2005’ten bu yana en düşük pay). Enerji tüketimi 1999’dan bu yana ilk defa yüzde 1.5’in altına inen Çin’de gaz talebinin büyüme hızı da 2015 yılında azaldı. Japonya, Güney Kore ve Hindistan’da da gaz talebi daralırken, gaz tüketimi 5 yıldır düşen Avrupa’da toparlandı. Kısacası, Dünya gaz tüketiminin tarihsel ortalama yıllık büyüme oranı yüzde 2,3’ten 1,7’ye indi. Doğal gaz arzı ise kaya gazının öncülüğünde artmaya devam etti. Asya’da azalan talep nedeniyle Avrupa piyasasına yönlenen LNG, iki piyasa arasındaki fiyat farkını da ortadan kaldırdı. Dahası, LNG ithalat cenneti olan Asya pazarından bu sene re-export yapılmaya bile başlandı. Küresel gaz ticareti 2015 yılında yüzde 3.3 arttı. Boru hattıyla yapılan ticaret yüzde 4 büyürken LNG ticareti sadece yüzde 1.8 arttı. Küresel gaz ticaretinin toplam tüketim içindeki payı yüzde 30 olurken, boru hatlarıyla yapılan gaz ticaretinin toplam gaz ticareti içindeki payı geçen seneye nazaran çok az artış gösterdi. (%67.5).

ULUSLARARASI ENERJİ AJANSI’NIN ORTA VADELİ DOĞAL GAZ SEKTÖRÜ RAPORU Haziran ayında yayınlanan bir diğer önemli rapor IEA’nın 2021 yılına doğru gelişmeleri irdeleyen Orta Vadeli Doğal Gaz Sektörü Raporuydu. Eğer Gas&Power


13 gazetesindeki makalelerin düzenli okuyucusu iseniz IEA raporundaki temel sonuçları ve öngörüleri zaten biliyorsunuz demektir, raporu okumasanız da olur. IEA bu raporda 2021’e kadar süreçte küresel çapta doğal gaz yılık ortalama talep artış hızını yüzde 1.5’e indirdi ki bu Çin’in yüzde 4.7 olan talep artış hızının yüzde 9’a çıkacağı varsayımına dayanıyor. Geçen yılki Dünya Enerji Görünümü Raporunda doğal gaz talep artış hızı yüzde 2’ydi. Buna rağmen Ajans 2021 yılında gazın küresel enerji karışımındaki payının az da olsa artmasını bekliyor. Rapor ayrıca herkesin hemfikir olduğu gibi doğal gazda arz fazlasının en azından bir 5 yıl daha devam edeceğini söylüyor. Bu da haliyle gaz fiyatlarına aşağı yönlü baskı yapacak. Talep artış hızı yavaşlarken büyük miktarda LNG kapasitesinin devreye girmesi de bunda önemli rol oynayacak.Raporda altı çizilen diğer bir husus LNG ihracatının önümüzdeki yıllarda büyüyeceğidir. 2015-2021 arasında yüzde 45 artacak olan LNG kapasitesinin yaratacağı arz fazlası da spot gaz fiyatlarında büyük bir baskı yaratacak. Asya ve diğer pazarlarda istenmeyen LNG ise Avrupa piyasalarına yönelmek zorunda kalacak ve bu da global gaz dinamiklerinde kontrat süresi, yapısı, esnekliği ve fiyatlandırma gibi önemli değişimleri beraberinde getirecek.

STATOIL’İN ENERGY PERSPEKTİFLERİ 2016 RAPORU Haziran ayında bir başka rapor da Statoil tarafından yayınlandı. Energy Perspectives 2016 başlıklı rapor 3 alternatif senaryo altında 2040’a kadar dünya enerji görünümü konusunda tahminler içeriyor. Statoil, 2015-2020 arasında küresel doğal gaz talep artışının yıllık ortalama yüzde 1.4 veya altında olacağını tahmin ediyor. Yani IEA’dan daha kötümser. Tahmin edeceğiniz gibi gaz talebinde 2040 yılına kadar olacak artışın büyük bölümü gelişmekte olan ekonomilerden kaynaklanacak. Global gaz piyasasının geleceğini arz değil talep azlığı şekillendirecek diyor rapor. Bunda da haliyle Asya’nın talebinin ne olacağı en temel etmen olacak. Statoil, Avrupa’nın 2040 yılı doğal gaz talebinin 2015’tekinden az olacağını tahmin ediyor. Avrupa’da doğal gazın politize edilmeye devam edileceği ve bunun yanında Avrupa Birliği Komisyonu’nun rekabet, iklim ve enerji güvenliği amaçlı enerji politikasının gaz talebinde ve haliyle gaz piyasasında önemli rol oynayacağını da ekliyor. Kapatılan kömür santralleri Avrupa’nın doğal gaz geleceği için iyimser bir tablo oluştururken, doğal gaz fiyatlarının henüz kömürden kayışı kolaylaştıracak düzeyde olmadığını savunuyor. Ayrıca, yenilenebilir enerjinin önlenemeyen yükselişi ve elektrik talebindeki zayıf büyüme nedeniyle doğalgazın önünün kesildiğini söylüyor.

GAZIN ALTIN ÇAĞI BEKLENTİSİNİ TÖRPÜLEYEN NEDENLER Peki, ne oldu da göklere çıkarılan doğalgaz 5 yıl içinde yere düştü, önümüzdeki 5 yıl yerde kalacak ve sonrasında da birçok görüşe göre sürünecek? Gazda altın çağ beklentisi nasıl törpülendi? En önemli nedenlerin başında bazı varsayımların (belki de sektörde yaşanan hızlı değişim nedeniyle) yanlış çıkması veya bekleneni verememesi yatıyor. Örneğin, petrol ve gaz fiyatları kısa sürede çöktü. Beklenen kaya gazı devrimi kaya gazı üretiminde hafife alınan sosyal kabul edilebilirlik faktörü nedeniyle ABD dışında gerçekleşmediği gibi üretim miktarları konusundaki iyimser hava puslandı. Fosil yakıt karşıtlığı çığ gibi büyümeye başladı. Dünyanın en büyük gaz ithalatçısı olan Avrupa’da doğal gaz ucuz kömür ile yenilenebilir enerji arasında kısıldı ve hata dışlanmaya başlandı. Fosil yakıtların en temizi olmasına rağmen doğalgaz çevreciler tarafından istenmeyen

yakıtlar listesinde tutuldu. Çevrecilerin yakında kaya gazı menşeli LNG’nin ticaretine de karşı çıkmalarına da şaşırmamak gerekir. Baksanıza, hidrolik çatlatmanın, dolayısıyla kaya gazı üretiminin yasaklandığı Fransa’da menşei kaya gazı olan LNG ithalatının yasaklanması çoktan konuşulmaya başlandı bile.

GAZ SEKTÖRÜNÜN HAYATTA KALMASI DEMEK SEKTÖRÜN GELECEĞİNİN PARLAK OLACAĞI ANLAMINA GELMEZ Doğal gazın geleceğini belirleyecek en önemli konu elektrik üretimindeki yerinin ne olacağıdır. Dolayısıyla kömür ve yenilenebilir enerji kaynaklarının elektrik üretimindeki izleyeceği rota hayati önem taşıyor. Amerika’da bu sene yaşanacak olayın diğer bölgelerde de yaşanıp yaşanmayacağını ve hatta Amerika’da bile devam edip etmeyeceğini ise zaman gösterecek. Amerika’da ne mi yaşanacak? Doğal gazın ABD elektrik üretimindeki payı yüzde 33’e çıkarak bu sene itibariyle kömürü geride bırakacak ve yıllık bazda ilk defa birinci sıraya yerleşecek. Avrupa elektrik üretim sektöründe kullanılan gaz miktarının son 5 yılda 75 bcm azalması Avrupa’da gazın geleceği konusundaki soruları daha da arttırıyor. Düşük kömür ve düşük karbon fiyatı ortamında doğalgazın baz yük olarak kullanımda rekabet edebilmesi için fiyatının MMBtu başına 3.5 doların altında kalması dile getiriliyor bugünlerde. Diğer yandan, İngiltere’de uygulanan taban karbon fiyat modelinin Avrupa Birliği’nin kalan ülkelerinde uygulanabilirliği bugün için tam bir muamma. Ama şu var ki, kömür fiyatları doğalgaz fiyatlarının yarısı veya daha ucuz bir seviyede kalacak gibi. Bu da daha ucuz yakıt ile daha temiz yakıt arasındaki ibrenin daha ucuzdan yana dönmesine neden olabilir. Doğal gaz talebinin artışı konusunda fiyatlar tek başına belirleyici unsur değil tabiki. Yani düşük fiyat doğalgaz talebinin artacağı anlamına gelmeyebilir. Yenilenebilir enerji üretim maliyetleri de bir kaç yıldır hızla düşüyor. Bu düşüş yenilenebilir enerjinin pasta payını arttırması yanında SunEdison gibi dünya çapındaki güneş paneli üreticisinin, zorlaşan rekabet nedeniyle iflasına da neden oluyor. Yani yenilenebilir enerji yatırımları da (özellikle şebekeye satış tarifesinin cazibesi kalmadığında) fosil yakıt yatırımları da riskli konuma geldi aslında. Dolayısıyla, doğalgazın yenilenebilir enerji kaynaklarıyla evlilik modeli konusundaki politik kararlar doğalgazın geleceği açısından çok önemli.

“Global nükleer enerji kapasitesi 25 yılın en büyük artışını yaşadı” Uluslararası Enerji Ajansı (IEA) verilerine göre global nükleer enerji kapasitesi 2015 yılında 1990’dan bu yana görülen en büyük artışı yaşadı.

IEA

verilerine göre global nükleer enerji kapasitesi 2015 yılında 1990’dan bu yana görülen en büyük artışı yaşadı.

“DOĞRU POLİTİKA NÜKLEER KAPASİTEYİ ARTIRABİLİR” Çin ve Rusya’daki yatırımların etkisiyle nükleer enerji kapasitesi 2015 yılında 10,2 GW arttı.

IEA Başkanı Fatih Birol konuyla ilgili olarak şu açıklamalarda bulundu: “Nükleer kapasitede böyle bir artışı daha önce hiç görmemiştik. Çin, Güney Kore ve Rusya bu artışta rol oynadılar. Ortaya konan veriler, doğru politikalar uygulandığında nükleer kapasitenin artabileceğini gösteriyor” diye konuştu.

Peki, yeni kullanım alanları doğalgaz talebini arttırmaya yeter mi? Düşük petrol fiyatları doğalgazın kara taşıtlarında kullanımının yaygınlaşmasında önemli bir engel. Gittikçe yaygınlaşacağı tahmin edilen elektrikli araçlar da bir diğer engel. LNG’nin ağır vasıtalarda ve yolcu ve yük taşımacılığında faaliyet gösteren gemilerde kullanılması konusunda çok ciddi çalışmalar olmasına karşın koskoca bir sektörü ayakta tutmaya yetmeyeceği tahmin edilmektedir. Öyle gözüküyor ki doğal gazın altın çağı eğer gelirse Amerika’ya gelir. Peki, Altın Çağ değil de gümüş veya bronz bir gaz çağı yaşanabilir mi? Politikacılar doğalgazın arkasından iterse belki evet. Unutmamak gerekir ki Paris İklim Anlaşması giderek politik destek kazanıyor. Yani, elektrik üretiminde yenilenebilir enerji ile doğalgazın flörtlüğü, bazı ülkelerin ve şirketlerin itelemesi sonucu uluslararası anlaşmalar yoluyla evliliğe dönüştürülebilir. Bunlara ilaveten, şu anda büyük bir iştahla devam eden doğalgaza yeni kullanım alanları arayışının da bekleneni vermesi lazım tabiki. Gazda teneke çağı yaşamamak dileğiyle...

Rusya’nın deniz limanlarında kömür taşımacılığı arttı Rusya’nın deniz limanlarında kömür taşımacılığı Mayıs ayında yıllık yüzde 5,4 arttı. Montel’in haberine göre, kömür taşımacılığı belirtilen ayda 390 bin ton/gün oldu. Aylık bazda ise taşımacılık

yüzde 8,3 yükselişle Montel’in 2011 Ocak ayında rakamları toplamaya başladığı günden bu yana en yüksek seviyeyi gördü. Ocak-Mayıs döneminde kömür taşımacılığı yüzde 10 artarak 52,1 milyon tona çıktı.


14





18




21




24


25

2015 yılında kurulu güç

yüzde 5 arttı EPDK tarafından yayımlanan Elektrik Piyasası 2015 Yılı Gelişim Raporuna göre; 2015 yılında kurulu güç geçen yıla oranla yüzde 5,22 artarak 73 bin 147 MW oldu. Puant talep ise yüzde 5,58 artarak 43 bin 289 MW değerine ulaştı.

820 MİLYON TL EK MALİYET OLUŞTU 2015 yılında ortalama Piyasa Takas Fiyatı (PTF) 143,97 TL/MWh olurken, en yüksek PTF değeri 259,03 TL/ MWh ile 20 Ağustos tarihinde saat 14:00’te gerçekleşti. En düşük PTF değeri ise 0 TL/ MWh oldu. 2015 yılında ortalama Sistem Marjinal

E

PDK, Elektrik Piyasası 2015 Yılı Gelişim Raporunu yayımladı. EPDK Başkanı Mustafa Yılmaz’ın mesajının da bulunduğu raporda elektrik piyasasına ilişkin önemli veriler paylaşıldı. Elektrik üretim miktarının bir önceki yıla göre yüzde 5,58 oranında arttığı elektrik piyasasında 2015 yılında dağıtımda 54 bin 551 kişi istihdam edildi. Rapora göre; 2015 yılında kurulu güç önceki yıla oranla yüzde 5,22 artarak 73 bin 147 MW oldu. Puant talep ise yüzde 5,58 artarak 43 bin 289 MW değerine ulaştı. 2015 yılında elektrik üretim miktarı 2014 yılına göre yüzde 3,07 artarak 259,69 TWh, tüketim miktarı ise yüzde 2,69 artarak 264,14 TWh’a ulaştı. Üretim miktarının yüzde 37,81’i doğal gazdan, yüzde 25,76’sı hidroelektrikten, yüzde 12,83’ü taş kömürü ve linyitten, yüzde 15,22’i ithal kömürden, yüzde 4,45’i rüzgardan, geri kalan kısım ise diğer kaynaklardan elde edildi. 2015 yılında elektrik ithalatı 2014’e göre yüzde 6,81 azalarak 7,41 TWh

Fiyatı (SMF) 143,02 TL/MWh olarak gerçekleşti. En yüksek SMF değeri 265,61 TL/MWh olurken, en düşük SMF değeri ise 0 TL/MWh oldu. 2015 yılında DGP’de verilen talimatlar nedeniyle elektrik piyasasında 820,51 milyon TL ek maliyet oluştu.

olarak gerçekleşirken, ihracat ise yüzde 9,96 artışla 2,96 TWh değerine yükseldi. 2015 yılında YEK Destekleme Mekanizmasından faydalanan katılımcı sayısı 234’e ulaştı. Bu katılımcıların kurulu gücü ise 5 bin 423,63 MW oldu. 2015 yılında YEKDEM katılımcılarının üretimleri, 2014 yılına kıyasla yaklaşık 3 kat artarak 17,72 TWh olarak gerçekleşti. Bu miktarın yüzde 47’si rüzgardan elde edildi.

SERBEST TÜKETİCİLERİN 2015 YILI TÜKETİMİ 107,8 TWH OLDU EPDK tarafından yayımlanan rapora göre; 2015 yılında serbest tüketici limiti 4 bin kWh olarak belirlendi. Teorik piyasa açıklığı yüzde 85,04 olarak hesaplandı. Serbest tüketicilerin 2015 yılı tüketimi 107,8 TWh olarak gerçekleşti. Bu oran toplam faturalanan tüketimin yaklaşık olarak yüzde 55,7’ine karşılık geliyor. 2015 yılı sonunda serbest tüketici sayaç sayısı 2 milyon 37 bine ulaştı. Bu sayı toplam tüketici sayaç sayısının

yüzde 5’ine karşılık geliyor. İletim ile ilgili verilen bilgilere bakıldığında, 2015 yılı sonu itibariyle iletim sisteminde 701 adet trafo merkezi, 1.628 adet trafo bulunuyor. Bu trafoların gücü, 2014 yılına kıyasla yüzde 9,2 oranında artarak 139 bin 051 MVA olarak gerçekleşti. 2015 yılı sonu itibariyle iletim hatlarının uzunluğu 56 bin 744,2 kilometreye ulaştı. Böylece, son 14 yılda iletim hat uzunluklarında yüzde 32,68 civarında bir artış oldu. 2015 yılında iletim şirketi tarafından 2,11 milyar TL yatırım yapıldı. İletim sistemi kayıp oranı ise yüzde 2,21 oldu.

YAKLAŞIK 40 MİLYON TÜKETİCİ DAĞITIM SİSTEMİNİ KULLANIYOR 2015 yılı sonu itibariyle dağıtım sistemini kullanan tüketici sayısı 39,72 milyon oldu. En yüksek tüketici sayısına sahip bölgeler 4,73 milyon ile Boğaziçi, 3,97 milyon ile Başkent dağıtım bölgeleri oldu. 2015 yılı sonu itibariyle dağıtım şirketlerinin bölgelerindeki toplam tüketim miktarı 156 milyon 166 bin 853 MWh olarak gerçekleşti. En yüksek tüketim miktarına sahip bölgeler 22 milyon 934 bin 366 MWh ile Boğaziçi, 13 milyon 926 bin 855 MWh ile Başkent dağıtım bölgeleri oldu. En yüksek kayıp

kaçak oranları yüzde 72,12 ile Dicle, yüzde 59,7 ile Vangölü ve yüzde 26,6 ile Aras bölgelerinde gerçekleşti. En düşük kayıp kaçak oranları ise yüzde 4,98 ile Akedaş, yüzde 5,25 ile Kayseri ve Civarı dağıtım bölgelerinde gerçekleşti.

EPDK Başkanı Mustafa Yılmaz

ELEKTRİK DAĞITIM SEKTÖRÜNDE 54 BİN 551 KİŞİ İSTİHDAM EDİLDİ 2015 yılı sonu itibariyle elektrik dağıtım sektöründe 54 bin 551 kişi istihdam edildi. Bunlardan 15 bin 472 adedi dağıtım şirketi kadrolu personeli olarak, 39 bin 079 adedi de taşeron firma personeli olarak görev yapıyor. Boğaziçi EDAŞ 5 bin 433 toplam personel ile en yüksek çalışan sayısına sahipken, kadrolu personel sayısının en yüksek olduğu dağıtım şirketi 1.664 personel ile Dicle EDAŞ, taşeron personel sayısının en yüksek olduğu bölge ise 4 bin 908 personel ile Boğaziçi EDAŞ oldu. Kayseri ve Civarı EDAŞ ise 928 personel ile en düşük çalışan sayısına sahip dağıtım şirketi olarak kayıtlara geçti.

417 BİN 440 ADET TRAFO BULUNUYOR 2015 yılı sonu itibariyle dağıtım sisteminde 143 bin 768 MVA gücünde 417 bin 440 adet trafo bulunuyor. Dağıtım hatlarının uzunluğu 1 milyon 070 bin 337 kilometre. Bu rakamın 912 bin 551 kilometresini havai hatlar, 157 bin 786 kilometresini de yeraltı hatları oluşturuyor. 2015 yılında dağıtım şirketleri tarafından cari fiyatlarla 3,56 milyar TL yatırım yapıldı. En yüksek yatırım miktarı 404,6 milyon TL ile Başkent, 354,5 milyon TL ile Boğaziçi bölgelerinde gerçekleşti.

‘BİLDİRİMLERİN

ZAMANINDA

YAPILMASI ÇOK

E

ÖNEMLİ’

PDK Başkanı Mustafa Yılmaz şu bilgileri verdi; “2015 yılında yapılan düzenlemeler ışığında piyasanın, daha serbest, rekabetçi ve şeffaf bir yapıya gitme yönünde önemli mesafe kat edildi. Bilindiği üzere, Enerji Piyasası Bildirim Yönetmeliği çerçevesinde elektrik piyasasında faaliyet gösteren kişiler, 2015 yılı başından itibaren faaliyetlerine ilişkin bildirimlerini, elektronik imza ile Enerji Piyasası Bildirim Sistemini kullanarak Kurumumuza sunmaya başlamış olup piyasa gelişim raporunun hazırlanmasında büyük ölçüde bildirim sisteminden alınan verilerden faydalanılmıştır. Bildirim sistemi ile tüm verilerin zamanında ve doğru bir şekilde Kurumumuz tarafından derlenip analiz edilerek raporlanmasına ve ilgili tüm taraflarla paylaşılmasına önem veriyoruz. Bu kapsamda raporda yer alan verilerin tutarlılığının ve güvenilirliğinin sağlanabilmesi için sistemde tanımlanan bildirimlerin zamanında ve eksiksiz yapılması büyük önem arz etmektedir.”


26


27

Fortune 500’e enerji şirketleri damga vurdu Fortune 500 Türkiye araştırmasının dokuzuncusu açıklandı. Listeye enerji alanında hizmet veren şirketler damgasını vurdu. Bu yıl zirveye 37,1 milyar liralık net satış ile BOTAŞ oturdu.

F

inansal kurumlar ve holding şirketleri dışındaki tüm sektörleri kapsayan Fortune 500 Türkiye araştırması açıklandı. Bu yıl dokuzuncusu gerçekleştirilen Fortune 500 Türkiye araştırmasının ilk sırasında 37,1 milyar liralık net satış geliriyle BOTAŞ yer aldı.

NET SATIŞLAR YÜZDE 7,48 ORANINDA ARTTI Listedeki şirketlerin net karları da 2014 yılına göre yüzde 6,72 oranında artarak 28 milyar 648 milyon liraya yükseldi. Fortune 500 Türkiye listesinde bulunan şirketlerin net satışları 2015 yılında bir önceki yıla göre yüzde 7,48 oranında artarak toplamda 851 milyar TL’ye çıktı. Esas faaliyet karları yüzde 42,26 oranında artarak toplam 54,6 milyar TL oldu. 2014 yılında ise şirketlerin esas faaliyet karları yüzde 13,49’luk düşüşle 38,4 milyar liraya gerilemişti. Öte yandan, şirketlerin finansman giderlerindeki yüzde 68,26’lık artış dikkat çekti.

FORTUNE 500’E 86 YENİ FİRMA DAHİL OLDU Fortune 500 Türkiye listesinde bu yıl 86 yeni firma geldi. Öte yandan 241,3 milyar lira satış gelirine sahip Fortune 500 Türkiye’de ilk 10 şirketin sektörel ağırlığı

petrol ve enerji şirketlerinden oluşuyor. Böylece, listenin ilk 10’unda yer alan şirketler daha önceki yıllarda olduğu gibi geleneği bozmadı.

AKARYAKIT SEKTÖRÜ ORTALAMANIN GERİSİNDE KALDI Fortune 500 Türkiye listesine göre birçok sektör iyi bir yılı geride bırakırken, akaryakıt sektörü gerileyen fiyatlar sebebiyle ortalamanın gerisinde performans gösterdi. Petrol ve Türevleri Üretimi ve Dağıtımı alanından listeye 19 firma dahil oldu. Bu alanda ilk sıraya 36,8 milyar lira net satış ile TÜPRAŞ yerleşti. İkinci sırada OMV Petrol Ofisi, üçüncü sırada OPET, dördüncü sırada Shell & Turcas, beşinci sırada ise Aygaz yer aldı. Listeye giren diğer firmalar ise şöyle oldu; İGDAŞ, THY OPET Havacılık, TP Petrol Dağıtım A.Ş, İpragaz, Türkiye Petrolleri A. O., Kadooğlu Petrolcülük, Termopet Akaryakıt, Siyam Petrolcülük, Enerji Petrol Ürünleri, Tankar Oto Petrol, Sadık Otomotiv Akaryakıt, Duman Petrol, Hattuşa Enerji Gaz İthalat, CYE Petrol. Petrol ve Türevleri alanında listeye giren bu

19 firmanın toplam net satışları 131,2 milyar lira olarak gerçekleşti.

34 ENERJİ FİRMASI LİSTEYE GİRDİ Enerji sektöründen ise 34 firma Fortune 500 listesine girdi. Geçen yıl enerji alanından 24 şirket listede yer alabilmişti. Enerji alanında birinci TEİAŞ oldu. TEİAŞ’ı sırsıyla TETAŞ, EÜAŞ, Çalık Enerji ve Aksa Doğalgaz Dağıtım takip etti. Enerji alanındaki firmaların 2015 yılındaki toplam net satışları 80,1 milyar lira oldu. Ayıca Depolama alanın lideri BOTAŞ olurken, kimyevi madde alanında birinci 4,5 milyar lira net satış ile Petkim Petrokimya oldu.

İLK 10’NDA 7 ENERJİ FİRMASI YER ALDI

S

ekiz yıldır zirvede yer alan TÜPRAŞ’ın net satışları 36,8 milyar TL olarak gerçekleşti ve TÜPRAŞ bu yıl ikinci sıraya geriledi.

OMV Petrol Ofisi 30,9 milyar liralık net satışı ile geçen yıl olduğu gibi bu yılda üçüncü sırada yer aldı. Listenin ilk 10’unda; BOTAŞ, TÜPRAŞ ve OMV Petrol Ofisi’nin yanı sıra TEİAŞ, TETAŞ, OPET ve Turcas yer aldı. TEİAŞ’ın net satışı 20 milyar lira, TETAŞ’ın 19,5 milyar lira, OPET’in 18,4 milyar lira, Shell & Turcas’ın 15,3 milyar lira olarak gerçekleşti.

BİRİNCİLİK İSTANBUL’UN OLDU İllere göre sıralamaya bakıldığında ise geçen yıl listeye 258 şirketle giren İstanbul bu yıl da 251 şirketle ilk sırada yer aldı. İzmir geçen yıl Bursa’ya kaptırdığı üçüncülüğü bu yıl 30 şirket geri aldı. Geçen yıl listede olmayan Düzce ve Yalova bu yılın listesine birer şirketle girdi.

TOPLAM İSTİHDAMDA GERİLEME YAŞANDI Listede yer alan 500 şirketin toplam istihdamında yüzde 3,23’lük bir gerileme oldu. Şirketlerin toplam çalışan sayısı 2015 yılında 1 milyon 85 bine geriledi. Ayrıca listede yer alan şirketlerin aktifleri yüzde 16,8’lik artışla 837,3 milyar liraya, özkaynakları ise yüzde 9,6 oranında yükselerek 340 milyar liraya çıktı.

TOPLAM SATIŞLAR YAKLAŞIK 313 MİLYAR DOLAR Fortune 500 Türkiye’nin toplam satışları 312 milyar 866 milyon doları buluyor. Buna göre, Fortune 500 Türkiye toplamı Fortune 500 ABD listesine ikinci sıradan girebiliyor. ABD listesinin ilk sırasında bulunan Wal-Mart’ın net satışları 482,1 milyar dolar. Bu tabloya göre, Türkiye’nin en büyük 500 şirketinin net satışlarının toplamı WalMart’ınkinin yüzde 65’i kadar.


28

İsrail ve Rusya ile yeni

dönem ne getirecek 27 Haziran’da Türkiye-İsrail ve TürkiyeRusya ilişkilerinde arka arkaya yaşanan gelişmeler Türkiye’nin bu iki ülkeyle diplomatik ilişkilerinin iyileşme sürecine girmesini beraberinde getirdi. İki ülkeyle ilişkilerin düzelmesi diplomasi, güvenlik, ekonomi ve enerji konularında çok önemli etkilere neden olacak.

Azak Denizi

RUSYA Anapa

Karadeniz

BULGARİSTAN YUNANİSTAN

TÜRK AKIMI

Kıyıköy

İpsala Lüleburgaz

İstanbul

TÜRKİYE İzmir

T

ürkiye’nin İsrail ve Rusya olan ilişkilerinde yaşanan bozulma bu iki ülkeyle var olan enerji işbirliği ve yapılması planlanan enerji projelerinin geleceği üzerinde belirsizlikleri arttırdığı gibi Türkiye’nin enerji arz güvenliği sorunuyla tekrar yüzleşmesini de neden olmuştu. Uzmanlar, İsrail ve Rusya ile ikili ilişkilerin düzelmesinin tüm tarafların çıkarına olmakla birlikte her şeyin bir anda ilişkilerin iyi olduğu zamanlardaki gibi olmasını beklemenin gerçekçi olmayacağı gibi ülkelerin kamuoylarında yanlış değerlendirmelerin yapılmasına da neden olabileceğini belirtiyorlar. Bu açıdan bakıldığında özellikle Türkiye’nin bu iki ülkeyle var olan ve yapılacak enerji işbirliği ve projelerine yönelik değerlendirmelerde temkinli olunması gerektiğini ifade ediyorlar.

İSRAİL VE RUSYA İLE ENERJİ PROJELERİNDE BEKLE GÖR Ülkeler arası ilişkilerde ülkelerin karşılıklı çıkarlarının esas olduğunu ve Türkiye’nin tüm alanlarda olduğu gibi

enerjide de kendisine en yüksek faydayı sağlayacak uzun vadeli stratejik adımları atmak isteyeceğini belirten uzmanlar, bu nedenle Türkiye’nin her iki ülkeyle görüşmelerini enerji başlığında da sürdürürken Türk Akımı doğal gaz boru hattı projesinden İsrail-Türkiye doğal gaz boru hattı projesine kadar ilgili tüm konularda hızlı karar vermekten kaçınacağını belirtiyorlar.

ENERJİ HER İKİ ÜLKEYLE İLİŞKİLERDE ÖNEMLİ BİR BELİRLEYİCİ OLMAYA DEVAM EDECEK İsrail ve Rusya ile enerji işbirliği ve projelerin geleceği konusunda Ankara’nın temkinli hareket ederken söz konusu projelerin tüm taraflara sağlayacağı katkılar göz önüne alındığında uzun vadede tarafların enerjide güçlü ilişkilerinin devam edeceği görülüyor. Yeni boru hattı projelerinin hayata geçmesi ise taraflar arası anlaşmalar kadar bölgesel ve küresel jeopolitik konjonktür ile piyasa dinamiklerindeki değişimlere göre şekillenecek.

Hatay

SURİYE KKTC

Akdeniz

İSRAİL - TÜRKİYE BORU HATTI

Ege Denizi

LÜBNAN İSRAİL

Türkiye’nin İsrail ve Rusya ile diplomatik ilişkilerinin düzelmesi bu ülkelerle yapılnması planlanan Türk Akımı ve İsrail-Türkiye Doğal Gaz Boru Hattı Projelerini hayata geçebilmesinin önünü açtı.


29

GAS & POWER YAZARLARI İSRAİL VE RUSYA İLE YENİ DÖNEMİN ENERJİ SEKTÖRÜNE MUHTEMEL YANSIMALARINI DEĞERLENDİRDİ MEDYADA SANKİ İSRAİL GAZI YARIN TÜRKİYE’YE GELECEKMİŞ GİBİ BİR HAVA YARATILDI OME Hidrokarbonlar Direktörü ve Gas & Power yazarı Sohbet Karbuz

O

ME Hidrokarbonlar Direktörü ve Gas & Power yazarı Sohbet Karbuz İsrail’le varılan anlaşmaya yönelik yaptığı değerlendirmede şunları söyledi: İsrail ile Türkiye arasındaki diplomatik ilişkiler düzeldi diye medyamızda sanki İsrail gazı yarın Türkiye’ye gelecekmiş gibi bir hava yaratılmasını hayretle izliyorum. Güney Kıbrıs’ın onayını almadan, tek taraflı olarak ilan ettiği Münhasır Ekonomik Bölgeden (MEB) bir boru hattı geçirmek mümkün gözükmüyor. 1982 tarihli Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi’ne (UNCLOS) Türkiye’nin taraf olup olmaması önemli değil ama söz konusu deniz hukukuna göre boru hattının rotası konusunda hattın geçeceği ülkenin rızası ve izni gerekli. Gerekli izinler alınırken hattın GKRY, dolayısıyla AB kural ve kanunlarına

uyumluluğu gerekli. Boru hattının çevresel etki değerlendirmesi raporu (ÇED), hattın geçeceği ülkenin resmi makamlarına onay için sunulmalı.

KIBRIS SORUNU ÇÖZÜLMELİ Ayrıca daha önce Gas & Power’daki bir yazımda da belirttiğim gibi GKRY’nin tek taraflı ilan ettiği MEB, uluslararası çevreler ve AB tarafından tanındığından ve yeni Kıbrıs AB müktesebatına tabi olacağından bence yeni Kıbrıs’ın MEB’si GKRY’nin hâlihazırdaki MEB’si olacak. Ben şahsen Türkiye’nin ulusal güvenlik nedeniyle buna göz yumacağını hiç sanmıyorum. Yani aslında hem Kıbrıs sorununun çözülmesi gerekiyor hem de yeni Kıbrıs’ın MEB’sinin taraflarca ve Türkiye tarafından kabul edilmesi gerekiyor. Bu ise, şart olmasa da Ege ve Akdeniz’de Yunanistan ile Türkiye arasındaki deniz sınırları problemlerinin çözümünü gerektirebilir. MEB konusu bizi diğer hukuki koşula getiriyor: Boru hattı yapmak için gerekli Hükümetler Arası Anlaşma (HAA). Eğer Kıbrıs sorunu çözülmezse veya Türkiye Kıbrıs Cumhuriyetini tanımazsa boru hattı için HAA yapılamaz ve çevresel etki değerlendirmesi (ÇED) onaylanamaz. Ayrıca, Güney Kıbrıs’ın açtığı 3. uluslararası ihaleye teklif verme süresi 22 Temmuz tarihinde bitiyor.

Sonrasında ise GKRY alınan teklifleri inceleyip uygun gördüğü firmalara ruhsat verecek. Hemen akabinde ise doğal olarak Türk Dışişleri Bakanlığı’nın durumu kınayan bir bildiri yayınlaması ve havanın yeniden gerilmesi söz konusu olabilir. Ayrıca 2017 başından itibaren Eni ve Total şirketleri de yeniden sondaj faaliyetlerine başlayacak. Bunun da olumsuz etkileri olabilecek. Bu ortamda Güney Kıbrıs sularında boru hattı döşenebileceğini iddia etmek biraz saflık olur. Benzer şekilde İsrail’in tüm gaz ihracatının da tek bir boru hattıyla gerçekleştireceğini düşünmek de saflık olur.

UZUN VADEDE İSRAİL GAZININ BORU HATTIYLA GİDEBİLECEĞİ TEK PAZAR TÜRKİYE’DİR Tüm bunlar bir yana olayın birde ticari boyutu var tabi ki. Leviathan ortakları para kazanmayacaklarını düşünmeseler bu boru hattıyla ihracata yanaşmazlar. İsrail hükümeti de onları zorlayamaz. Ancak Mısır doğal gaz sektöründe değişen dinamikler nedeniyle uzun vadede İsrail gazının boru hattıyla gidebileceği tek pazar Türkiye’dir. Fakat gaz arz çeşitliliğini arttırmak uğruna Türkiye İsrail gazına ne kadar bir fiyat premium’u ödemeye razı acaba? Kuzey Irak, İsrail gazı yanında Türkiye’ye bir de Şah Deniz gazının geleceği hesaba

ANKARA İSRAİL GAZI KONUSUNDA ACELE ETMİYOR

U

luslararası enerji analisti ve Gas & Power yazarı Emin Emrah Danış yaptığı değerlendirmede İsrail ve Doğu Akdeniz gazının Türkiye’nin doğal gazda kaynak çeşitliliğini sağlaması ve enerji ticaret merkezi olabilmesi için çok önemli bir kaynak olduğunun altını çizdi. Danış, Kıbrıs sorunu başta olmak üzere bölgede var olan belirsizlikler, önümüzdeki dönemde yaşanacak LNG arz fazlası ve düşük gaz fiyatlarına yönelik beklentilerin, projenin finansmanıyla ilgili belirsizlik yarattığının göz ardı edilmemesi gerektiğini söyledi. Ankara’nın İsrail gazında aceleci olmadığını söyleyen Danış şu değerlendirmeleri yaptı: “İsrail doğal gazının Türkiye’ye gelmesi her iki ülkeye de ciddi ekonomik ve stratejik kazanımlar sağlayacağı için tüm taraflar için “kazan kazan” olacaktır. Bununla birlikte İsrail gazının 2021 ve 2022 yılından önce Türkiye’ye gelmesini beklemek gerçekçi olmayacaktır. Tel Aviv’in doğal gaz konusunda Türkiye’ye göre çok daha aceleci olduğu ve sürekli gündemde tuttuğunu görüyoruz. Ankara’nın ise bu konuda biraz daha temkinli olduğunu ve acele hareket etmek istemediğini, bununla birlikte Enerji ve Dışişleri Bakanlıkları’nın Türk şirketlerinin İsrail gazı konusundaki girişimlerini yakından takip ettiğini

görüyoruz.” Rusya ile ilişkilerdeki yumuşamanın enerji sektörüne yönelik etkileri konusunda ise Danış Türkiye’nin hemen pozisyon belirlemek istemeyeceğini bunun yerine Rusya ile görüşmeye devam ederken gelişmeleri bir süre izlemeyi tercih edeceğini ve Rusya’yı doğrudan karşısına alacak hamlelerden kaçınacağını ifade ediyor. Danış, “Türkiye Rusya ile yaşanan kriz sonrası enerjide tek bir ülkeye yüksek oradan bağımlı olmanın, arz güvenliği kadar ulusal güvenliği üzerinde de ne kadar riskli olabileceğini görmüş oldu. Bu nedenle kaynak çeşitliliğini Kuzey Irak, İsrail doğal gazı ve ilave LNG ile güvence altına almak isteyecek. Öte yandan Rusya ile ilişkilerdeki yumuşama ve bu ülkeyle ilişkilerini düzeltmek istemesi nedeniyle uzlaşma sağlanması halinde Türk Akımı projesinde ilk fazın yakılmasına yeşil ışık yakabilir. Rusya Türkiye gibi doğal gazda önemli ve büyük bir pazardaki güçlü konumunu kaybetmek istemeyecektir. Gelişmelerin izleyeceği seyre göre Akkuyu Nükleer santrali projesinde de önümüzdeki aylarda tekrar bir hareketlenme görebiliriz. Akkuyu’da mevcut yapıyla mı devam edileceği yoksa yeni bir ortaklığın gündeme gelip gelmeyeceği de önemli bir nokita olacak” diye konuştu.

İSRAİL GAZI TÜRKİYE İÇİN ÇOK ÖNEMLİ Danış açıklamalarına şöyle devam etti; “Türkiye doğal gaz da ticaret merkezi olmak isterken önümüzdeki yıllarda oluşması muhtemel “arz fazlası” meselesini de göz önüne almak zorunda. Türkiye’nin bugün doğal gaz ithalat ettiği ülkelerle yaklaşık 52 milyar metreküp/yıl boru hattı ve LNG kontratı var. Buna 2019’dan itibaren TANAP’tan gelecek olan 6 milyar metreküplük anlaşmaya bağlanmış gazı da koyduğumuzda 58 milyar metreküplük kontratta bağlanmış gazdan bahsediyoruz. Türkiye’nin elektrik üretiminde gazın payının önümüzdeki yıllarda düşmeye devam edecek olması gaz talebinde geçtiğimiz yıllarda görülen yüksek hızlı büyüme döneminin sonuna geldiğimizi gösteriyor. 2020’ye gelindiğinde iyimser tahminle Türkiye’nin 4951 milyar metreküp bandında bir gaz tüketimine sahip olacağını tahmin ediyoruz. Bunun üzerine 2021’den sonra sisteme girebilecek 10 milyar metreküp Kuzey Irak ve 7 milyar metreküp İsrail gazını da eklediğinizde 75 milyar metreküplük bir gaz giriş kapasitesi ihtimali söz konusu olabilecek. Buna FSRU terminal projelerini de eklediğimizde Türkiye’nin talebinin çok üzerinde bir gaz girişine sahip olacağını

katılması gerekir. Türkiye’nin bu kadar gaz ihtiyacı var mı? Yoksa bunun ne kadarı dış piyasalara gönderilebilir? Gönderilebilir kelimesi çok önemli. Biz mi göndereceğiz yani bu gazları onlardan alıp biz mi ihraç edeceğiz yoksa onlar bizi bir köprü olarak mı kullanacaklar? Kısacası transit bir ülke mi olacağız yoksa Hub oluyoruz mu diyeceğiz? Zaman gösterecek.

TÜRK AKIMI PROJESİNİN AKIBETİ 3 ŞEYE BAĞLI Türk-Rus ilişkilerinin normalleşme yoluna girmesi haklı olarak hemen Türk Akımı projesinin yeniden hayata geçirilebileceği haberlerini gündeme getirdi. Bence Türk Akımı veya ne isim verilirse verilsin Karadeniz yoluyla Türkiye üzerinden Yunanistan-İtalya rotasını takip etmesi düşünülen projenin akıbeti 3 şeye bağlıdır. Birincisi Kuzey Akım-2’nin gerçekleşip gerçekleşmeyeceği, ikincisi Rusya’nın ileride Doğu Akdeniz’deki her ülkede doğal gaz atını koşturabilecek tek ülke olup olmayacağı, üçüncüsü ise Avrupa Birliği’nin de büyük destek verdiği LNG’nin ileride Avrupa piyasasında Rus gazıyla gireceği rekabetin şiddeti ve boyutu. Başlangıçta 4 ayaklı olarak düşünülen Türk akımın tek ayağının bile hayata geçirilmesi Rusya için en azından Ukrayna üzerinden geçen miktarı 15 milyar metreküp azaltması açısından bir başarı olarak görülecektir.

Uluslararası enerji analisti ve Gas & Power Yazarı Emin Emrah Danış

görüyoruz.”

Emin Danış; “Burada kırılma noktası bu kadar gazın gelmesini sağlayacak olan anlaşmalarının nasıl hayata geçeceği. Sistemdeki ülkelerden bazılarının payları düşerken yeni başka ülkeler pay alacak. 2021 sonrası Batı Hattından gelen 14 milyar metreküplük Rus gazının kademeli olarak yerini Şahdeniz 2, İsrail gazı ve ilave LNG’nin alması söz konusu olabilir. Bunun için ise Batı Hattının beslediği Marmara bölgesine gazın iletilmesini sağlayacak ilave boru hattı ve diğer alt yapı yatırımlarının yapılması gerekecek. Türkiye’ye gelecek fazladan her gaz Türkiye için maliyet ve arz güvenliği için büyük avantaj sağlarken üretici ülkeler ve projeler arasındaki pazar rekabeti de arttıracaktır” açıklamasında bulundu.


30

‘Üçlü enerji açmazının çaresi inovasyon’ olacak Dünya Enerji Konseyi tarafından yayınlanan Dünya Enerji Trilemma 2016 Raporu’nda, ‘Üçlü Enerji Açmazı’ olarak nitelendirilen sürdürülebilirlik, güvenlik ve enerjiye erişimin tek çaresinin inovatif politikalar ve teknolojiler olduğu belirtildi.

D

ünya Enerji Trilemma 2016 Raporu’na göre sürdürülebilirlik, güvenlik ve enerjiye erişimin tek çaresinin inovatif politikalar ve çözümler olduğu belirtildi. Dünya Enerji Trilemma Çalışma Grubu Başkanı Joan MacNaughton raporla ilgili yaptığı açıklamada Paris Anlaşması’nın, ülkelerin sürdürülebilir enerji politikaları çıtasını yükselttiğini ifade etti.

“PARİS ŞARTLARINI YERİNE GETİRMELİYİZ” MacNaughton, “Artık sadece enerji güvenliğinin, erişimin ve satın alım gücünün garanti edilmesi yetmiyor. Paris

‘ÜLKELER İNOVASYON İÇİN VAKİT KAYBETMEMELİLER’

D

ünya Enerji Konseyi Genel Sekreteri Christoph Frei ülkelerin, gelir sağlayan ve insanların modern enerjilerin avantajlarından yararlanmalarına olanak tanıyan yöntemlere odaklanmaları gerektiğini söyledi. Frei, “Arz ve talebi ulusal düzeyde değiştirmeyi hedefleyen yatırım ve politikaların gözle görülebilir bir ilerleme sergilemeleri zaman alıyor. Ülkeler, ‘üçlü enerji açmazı’ konusunda ilerleme kaydedebilmek için vakit kaybetmeden harekete geçmeli; güvenli, adil ve çevre açısından sürdürülebilir enerjiyle sektörün gelişimini, rekabetçi ekonomiyi ve sağlıklı

şartlarını da yerine getirebilmek de büyük önem taşıyor” dedi. Yüksek gayri safi yurtiçi hasıla veya doğal kaynaklara sahip olmanın önemine değinen MacNaughton, “Bunların yanında, stratejik yönü net bir politika ve bu politikanın iyi bir biçimde uygulanması da performansı artıracak etkenlerin başında geliyor. Aslında bütün bu etkenlerin bir bütün olarak değerlendirilmesi ve hepsine gereken önemin verilmesi gerekiyor” dedi.

bir toplumu desteklemeli. Bu konuların tamamı Ekim ayında İstanbul’da düzenlenecek Dünya Enerji Konseyi’nde tartışılacak” diye konuştu.

ANA GÜNDEM MADDESİ ENERJİ POLİTİKALARI

D

ünya Enerji Konseyi Türk Milli Komitesi Başkanı Murat Mercan ‘üçlü enerji açmazı’nın 9-13 Ekim 2016’da İstanbul’da yapılacak 23. Dünya Enerji Kongresi’nin ana temalarından biri olduğunu dile getirdi. Mercan, “İkinci gün düzenlenecek ‘İnovatif İş Modelleri: Yeni Bir Ufuk’ ve ‘Enerji Dönüşümünü Sağlamak: 150 Ülkenin Değerlendirmesi’ oturumlarında, e-depolama veya iş önceliklerindeki değişiklikler gibi enerji teknolojilerindeki inovasyonun, üçlü açmazın dengelenmesinde nasıl bir rol oynayabileceği ve düşük karbon

ekonomisine geçişe nasıl katkı sunabileceği tartışılacak. Üçüncü günün ana gündem maddesi ise enerji politikaları olacak. Yaklaşık 100 bakan ve 10 bine yakın delegenin katılımıyla enerji dönüşümüne ivme kazandırmak için atılması gereken adımlar masaya yatırılacak” diye konuştu.

‘ÜÇLÜ ENERJİ AÇMAZI’NA BEŞ ÇÖZÜM • Rapora göre, sürdürülebilirlik, güvenlik ve enerjiye erişim denklemi konusunda ilerleme sağlayabilmek ve 2020 sonrası için belirlenen hedefleri tutturabilmek için beş alana odaklanılması gerekiyor. Bunlar: • Enerji tedariki: Politika yapıcılar ve karar vericiler, pazar için şeffaflık sağlamalı ve net enerji hedefleri belirlemeli. • Enerji erişimi: Ülkeler, sektördeki maliyetleri düşürmek ve modern altyapılara özel yatırımları artırmak için mevzuat çerçeve çalışmalarında reforma gidiyor.

• Alım gücü: Sübvansiyonlar düşük gelirli tüketiciler için kısa vadede önemli olsa da, uzun vadede kurumların karlılığını olumsuz etkileyebilir. • Enerji verimliliği: Tasarruf, enerji verimlilik standartlarının uygulanmasına yönlendirmek için tek başına yeterli değil. Performans değerlendirmeleri, teşvik ve etiketleme programları tüketici enerji verimliliğini teşvik ediyor. • Dekarbonizasyon: Dinamik ve esnek yenilenebilir enerji yatırım politikaları, değişen pazar dinamiklerine ve gelişen teknolojilere ayak uydurabilmek için şart.

Dünya Enerji Konseyi Türk Milli Komitesi İran’da Dünya Enerji Konseyi Türk Milli Komitesi, İran Enerji Bakanı Hamid Chitchian’ın da katılacağı 23. Dünya Enerji Kongresi’nin tanıtım çalışmaları için İran’a gitti. Komite başkent Tahran’da düzenlenen 11. Uluslararası Enerji Konferansı’na katıldı. İran Enerji Bakanı Hamid Chitchian’ın da katılacağı kongrenin tanıtım çalışmaları kapsamında Dünya Enerji Konseyi Türk Milli Komitesi, dünyanın en

“ENERJİ SEKTÖRÜNÜ DEĞİŞTİRECEK ÇÖZÜMLER MASAYA YATIRILACAK”

İ

ran’ın, Rusya’dan sonra Türkiye’nin ikinci doğalgaz tedarikçisi olduğuna ve Türkiye’nin petrol ihtiyacının yaklaşık yüzde 30’unu karşıladığına dikkat çeken Dünya Enerji Konseyi Türk Milli Komitesi Başkanı Murat Mercan, “İran, enerji alanında Türkiye’nin en önemli ortaklarından biri olmakla birlikte, dünyanın da önde gelen oyuncularından biri. Global enerji sektörünün önde gelen şirketlerini, dünya liderlerini ve kanaat önderlerini buluşturacak olan Dünya Enerji Kongresi’nde 70 ülkeden katılımcılarla birlikte, İran’dan delegeleri

büyük doğalgaz ve petrol rezervlerine sahip ülkelerden biri olan İran’ı ziyaret etti. Dünya Enerji Konseyi İran Milli Komitesi’nin davetlisi olarak İran’a giden Türk Milli

ve konuşmacı olarak, 36 bakanla birlikte İran Enerji Bakanı Sayın Hamid Chitchian’ı İstanbul’da ağırlamaktan mutluluk duyacağız” açıklamasında bulundu.

Komitesi, başkent Tahran’da düzenlenen 11. Uluslararası Enerji Konferansı’na katıldı. Dünya Enerji Konseyi Türk Milli Komitesi Başkanı Murat Mercan’ın bir sunum yaptığı

konferansta katılımcılar, 9 -13 Ekim’de İstanbul’da düzenlenecek, ‘enerji olimpiyatları’ olarak bilinen 23. Dünya Enerji Kongresi’ne davet edildi.

COP21’den sonra en büyük enerji toplantısının Dünya Enerji Kongresi olduğunu vurgulayan Mercan, “Türkiye, dünyanın enerjisinin yüzde 72’sini üreten ülkelerin komşusu ve üretici bölgelerle tüketici bölgeler arasında doğal köprü vazifesi görüyor. Enerji kongresinde de enerji sektörünü değiştirecek teknolojiler ve jeostratejik gelişmeler masaya yatırılacak. 23. Dünya Enerji Kongresi, küresel enerji sektörü için bir mihenk taşı olacak” dedi.




Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.