Ayder Gelin Sayı 8 - N.Cyprus Wedding Magazine

Page 1

AYDER gelin KIBRIS’IN K ADIN VE EVLİLİK HAZIRLIKLARI DERGİSİ

TEMMUZ - AĞUSTOS 2013 YIL: 2 SAYI: 8 Fiyatı: 7.5 TL

İlk dans bir rüya Düğün dansı hakkında merak ettikleriniz...

e t e M & e l i z Fe

Balayı özel

Güzel Atlar Ülkesi

KAPADOKYA Özel Röportajlar

Fezile Özdamlı Süleyman Kurt Şermin Kotak

FENG SHUI: MUTFAKLAR

Zamansız Gelinlikler Her dönem şık


Construction Ltd.

Mutluluğunuzu sağlam temeller üzerine kurun Ev, Villa Alım-Satım-Kiralama

.

Arsa Alım-Satım

.

Rent a Car

.

Havuz Temizliği

Tel: 0392 822 3911 Faks: 0392 822 3912 GSM: 0533 851 3995 E-mail: aliyemeneci@hotmail.com


Siz hayal edin, BİZ GERÇEKLEŞTİRELİM...

Düğününüzün tüm aşamalarını sizin için planlıyoruz. Size sadece düğününüzün keyfini çıkarmak kalıyor...

Düğün l Nişan l Sünnet l Doğum Günü l Davet l Açılış l Kokteyl ve Catering Hizmetleri Sinevizyon l Fotoğraf ve Video Çekimi l Davetiye l Nikah Şekeri l Düğün Pastası Bebek Odası Süsleme l Konsept Tasarım

Bellapais Işıkları Yanı (Aslanlı mağaza)I 0533 888 9 777 - 0548 884 1997 info@irorganisation.com I www.irorganisation.com

AYDER

gelin Temmuz - Ağustos 2013 1


e

Özel tasarım ve kalitesiyle fark yaratan Zaden Kuyumculuk, en mutlu anınızda yanınızda...

e

2

www.aydergelin.com


Hasan Devran Sk. No: 2A Suriçi - Gazimağusa Tel: 0392 366 41 81 I Fax: 0392 366 38 15 info@zadenkuyumculuk.com www.zadenkuyumculuk.com

AYDER

gelin Temmuz - Ağustos 2013 3


360 araba kapasiteli otoparkı ile Di Figaro, yaz mevsiminde panaromik deniz manzaralı terasta, yemekli davetli sayısı 200-500 kişi, kokteyl 200-1000 kişi ve tebrik düğünü 1000 kişi ve üzeri davetliye ev sahipliği yapabilecek kapasitededir. Tüm bunların yanında özenle dekore edilmiş gelin odasıyla da kendinizi prensesler gibi hissederek günün keyfini çıkaracaksınız.

4

www.aydergelin.com


design I 0542 881 25 31

Aşkın büyülü mekanı, Beyaz düşler diyarı

10 Yavrukuş Sokak, Karaoğlanoğlu - Girne Tel: 822 40 40 I Gsm: 0533 820 20 70 I E-mail: party@difigaro.com www.difigaro.com

AYDER

gelin Temmuz - Ağustos 2013 5


6

www.aydergelin.com


AYDER

gelin Temmuz - AÄ&#x;ustos 2013 7


design I 0542 881 25 31

TARİHİ BELLAPAİS MANASTIRI’NA KOMŞU EŞSİZ BİR BOUTIQUE HOTEL 8

AYDER

gelin


Ayrıcalıklı düğünler, ayrıcalıklı mekanlarda yaşanır...

Özel günlerinizi benzersiz bir anıya dönüştürebileceğiniz Bellaview Boutique Hotel, Düğün, Nişan, Kına Daveti ve Bekarlığa Veda gecelerinizde siz ve değerli konuklarınıza ev sahipliği yapıyor. Bellapais Yolu No: 2 Ozanköy - Girne Tel: 0392 816 11 55(pbx) Fax: 0392 816 11 99 info@bellaview.net www.bellaview.net 15 Nisan - 15 Haziran 2013

9


AYDER gelin SAHİBİ

Abrakadabra İletişim Yönetimi Co.

Editörden

www.aydergelin.com

Ayder Gelin’den herkese merhaba...

www.abrakadabra.biz.tr twitter.com/abrakadabraiy GENEL YAYIN YÖNETMENİ Mine Çeliker mine@mineceliker.com YAYIN KOORDİNATÖRÜ Cem Kar cemkar@cemkar.net GRAFİK TASARIM Abrakadabra I Grafik Tasarım KATKIDA BULUNANLAR Afet Çeliker Ayşen Deretarla Eda Kansu Mine Avkıran Oğuzhan Öztürk Saadet Erhat

Oldukça sıcak yaz günlerinde olduğumuz şu günlerde, Temmuz-Ağustos sayımızla karşınızdayız. Bu sayımızda neler mi var?... Gelinliklere özel bir bölüm ayırdık... Zamansız gelinlikler hakkında bilgiler bulacaksınız... Yıllar sonra düğün fotoğraflarına baktığında yine gelinlikle kendini modern bir gelin görmek isteyenlere duyurulur... Bunun yanında dünyaca ünlü modacıların 2014 Bahar Koleksiyonuna da bir göz atmayı ihmal etmedik... Ayrıca, Şermin Kotak ile tarihe bir yolculuk yaptık... Bellaview Butique Hotel sahibi Süleyman Kurt ile düğün davetleri ve turizme dair samimi bir sohbet gerçekleştirdik. Ayrıca kapak röportajı yaptığımız Fezile Özdamlı düğün günü yaşadıklarını ve heyecanını bizimle paylaştı... Temmuz-Ağustos sayımızı keyifle okumanızı diliyoruz... Sağlıkla ve mutlulukla...

Mine Çeliker

YAYIN DANIŞMANI Dervişe Çeliker REKLAM REZERVASYON Tel: 0542 881 25 31 E-mail: info@aydergelin.com www.aydergelin.com Baskı: Okman Printing Ltd. Tel: 225 42 47

10

www.aydergelin.com

Kapak Fotoğraf: Kerim Belet Gelin: Fezile Özdamlı Saç: Naci Bayramoğlu Makyaj: Ece Emin


AYDER

gelin Temmuz - AÄ&#x;ustos 2013 11


içindekiler

AYDER gelin KIBRIS’IN K ADIN VE EVLİLİK HAZIRLIKLARI DERGİSİ

www.aydergelin.com

TEMMUZ - AĞUSTOS 2013 YIL: 2 SAYI: 8

14 Bahar Modelleri 18 Vera Wang’tan Siyah & Beyaz 20 Zamansız Gelinlikler 22 Kapak Röportaj: Fezile & Mete 28 İlk Dans bir Rüya 30 Nişan: Behnaz & Enver 32 Röportaj: Şermin Kotak 38 Eda Kansu: Güzel Atlar Ülkesi: Kapadokya 42 Mekan Röportaj: Süleyman Kurt 46 Mine Avkıran: Uzakdoğu’da Gelin Olmak 48 Akdeniz’in Gözbebeği Limon 50 Afet Çeliker: Feng Shui: Mutfaklar 52 Haber: Sanatseverler resim ve heykel sergisinde buluştu 54 Oğuzhan Öztürk: Yoga mı yapıyorsun Moga mı? 56 Saadet Erhat: Lezzet Durağı 12

www.aydergelin.com


Galerimizde resim ve heykeltraşlık dersleri verilmektedir. İsteğe özel resim siparişi alınır.

Mete Adanır Cad. Lido İş Merkezi No:33 B Blok 1/D Girne e-gallery: www.cyprusmonart.com e-mail: info@cyprusmonart.com Tel: 0392 815 96 51 GSM: 0542 883 57 57

AYDER

gelin Temmuz - Ağustos 2013 13

design I 0542 881 25 31

GALERİ


Bahar modelleri... Theia 2014 Bahar koleksiyonu beğeniye sunuldu.

B

eyaz, krem, uzun, kısa, kabarık, balık etek, çiçekli, dantelli gelinliklerden oluşan koleksiyonun aksesuarları dikkat çekti. Kumaş detayları ve gelinliklerin farklı modelleri ile öne çıkan koleksiyonda tamamen yapay ve tamamen gerçek bitkilerden oluşan yemyeşil el buketleri gelinliklerin tamamlayıcısı olarak kullanıldı...

14

www.aydergelin.com


design I 0542 881 25 31

Ölümsüz Sevgilerin Sembolü 2,000 TL ve üzeri düğün alışverişinizde

Macila Autos’dan düğün aracınız HEDİYE ! Beğendiniğiniz aracı düğün gününüzde ayırtmak için acele edin... a

u

t

o

s

444 GOLD 4653

Metropol Yolu - Lefkoşa

AYDER

gelin Temmuz - Ağustos 2013 15


18

AYDER

gelin


15 Nisan - 15 Haziran 2013

19


Gelinlik HABER

Vera Wang’tan siyah & beyaz

Dünyaca ünlü tasarımcı Vera Wang, 2014 Bahar koleksiyonunu sergiledi... Farklı modelleri, siyahın asaleti ve beyazın saflığıyla biraraya getiren tasarımcının yeni sezon gelinlik modellerini mercek altına aldık.

G

eçtiğmiz yıla renkli gelinlikleriyle sezona damgasını vuran ve bu yıl siyah ve beyazı farklı şekillerde biraraya getiren tasarımcı kulisteki tüm hazırlıklarda modellerin yanındaydı... Kim Kardashian’ın 3 farklı gelinliğine de imza atan Wang, bu sezon yalnızca siyah ve beyazı kullanarak asi, modern, romantik ve sıradışı gelinlikler ortaya çıkardı. Balık etekler, kabarık modeller, straplezler, sırt dekolteleri ve daha bir çok detayı görebileceğiniz gelinlikler oldukça sade ve modern çizgilere sahip.

18

www.aydergelin.com


AYDER

gelin Temmuz - AÄ&#x;ustos 2013 19


Stil MODA

Oleg Cassini

Zamansız Gelinlikler

Her dönem modada değişiklikler yaşanır... Bir dönem karpuz kollu gelinlikler herkesin beğenisini kazanırken, yıllar sonra gülünç bir duruma gelebiliyor... Bir dönem gelinlikler üzerinde yapma çiçekler modayken, bir başka dönem oldukça demode olabiliyor... Tüm bunları göz önüne aldığımızda ortaya tek bir şey çıkıyor... Size yakışan gelinlik nasıl?

Özellikle dikkatli kullanılacak dantel detaylar ve klasik kesim gelinlikler her daim moda olduğunu hatırlamanızı öneririm... İşte zamansız gelinlikler... 20

www.aydergelin.com

Justin Alexandre

M

utlaka her dönem bazı aksesuarlar ve modeller ön plana çıkacaktır. Bu oldukça normal bir durum ancak sırf moda diye kendinize yakışmayan bir modeli tercih etmemenizi tavsiye ediyoruz. Bu yüzden, stiliniz, vücut şekliniz ve beğeninize göre zamansız bir gelinlik modeli tercih edebilir ve yıllar sonra fotoğraflarınıza bakarken karşınızda eskimeyen bir gelin bulabilirsiniz.


Prenses Kate

Prenses Stephanie

Prenses Mary

Çok farklı zaman dilimlerinde evlenen prenseslerin gelinliklerinde dantelleri görmek mümkün. Klasik gelinliğin ve eskimeyen trendi olmasının yanında zerafeti de simgeleyen danteller içinde prensesler gibi olabilirsiniz.

Prenses Alexandra

Prenses Madeleine AYDER

gelin Temmuz - Ağustos 2013 21


Düğün KAPAK RÖPORTAJ

Fezile &Mete

L

efkoşa’daki The Elysium Park’ta dünya evine giren Fezile ve Mete’nin 17 Mayıs’da gerçekleşen düğününe 1500 davetli katıldı.

Çiftin fotoğraflarını Devrim Eyyubi, Harun Ucar, Kerim Belet ve Abbas Elmas çekerken, güzel gelinin saçını Naci Bayramoğu, makyajını ise Ece Emin yaptı.

22

www.aydergelin.com


“Bekarlığa veda partisi benim için unutulmayacak kadar özel ve güzel bir geceydi. Şarkılar çalındı, oyunlar oynandı hatta gecenin sonunda kendimi sahnede buldum…”

Ayder Gelin: Düğün gününe kadar hazırlık süreciniz nasıl geçti? Fezile Özdamlı: Düğün tarihini almamızdan düğüne son 15 gün kalana kadar hayatımızda pek bir değişiklik olmamıştı. Gelinliğimi kafamda önceden tasarlamıştım ve çok fazla gezmeme gerek kalmadan gittiğim gelinlikçide hayalimdeki gelinliği bulmuştum. Makyajım için hiç düşünmeden her zaman gittiğim güzellik salonundan randevu aldım ve onun bana ayarladığı kuaförü tercih ettim. Düğün törenimizin özel olmasını istiyordum. Bu süreçte ailem ve arkadaşlarım bana çok destek oldular. Hatıra defterimizden, çiçek sepetlerine kadar birçok şeyi kendimiz tasarlayarak, kendimiz yaptık. Davetiyemizi de sade ama şık bir tasarım yaparak hazırladık. Düğün tarihi yaklaşıp davetiyelerimizi dağıtmaya başladığımız zaman telaş bizim için başlamıştı. Uzun zamandır görüşemediğimiz arkadaşlarımızla akrabalarımızla görüşüp bir nebze olsun hasret gidermek bizim için çok güzeldi. Davetiye dağıtıldıktan sonra geriye sadece işin eğlence kısmı kalmıştı. Düğüne birkaç gün kala arkadaşlarımla birlikte bekarlığa veda partisi düzenledik. Bekarlığa veda partisi, benim için unutulmayacak kadar özel ve güzel bir geceydi. Şarkılar çalındı, oyunlar oynandı hatta gecenin sonunda kendimi sahnede buldum…

olduğundan saçımın açık makyajımın sade olmasını istemiştim. Bu konuda Naci’ye ve Ece ablaya güveniyordum. Salona gittiğim zaman Ece abla benden bile daha heyecanlıydı ve onun pozitif enerjisi bana da yansıyordu. Benim makyajıma başladığımız zaman ailem ve arkadaşlarımda hazırlanmak ve yanımda olmak için bize katıldılar. Bu telaşlı günümüzde Devrim Eyyubi de o anları ölümsüzleştirmek için bizimleydi. Makyajım bittiği zaman gelinliğimi giyip saçımı yaptırmaya başladık. Vakit daha da yaklaşmıştı saat 18.00’da düğün salonunda fotoğraf çektirmek için Harun Uçar’la anlaşmıştık. Haliyle Harun ağabey bizden önce düğün salonuna varmıştı. Ben de hazırlandıktan sonra nişanlımın gelmesini beklemeye başladım. Kendisi biraz rötarlı olsa da çok gecikmeden beni almaya gelmişti. Mutlu bir günün ardından mutlu ve eğlenceli bir gece bizi bekliyordu. Düğün salonuna giderek fotoğraf çekimimizi çok eğlenceli ve kısa bir süre içerisinde gerçekleştirdik.

A.G.: Düğün günü heyecanınızı bize anlatır mısınız? F. Ö.: 17 Mayıs Cuma sabahı evde telaş başlamıştı annemle babam heyecandan uyuyamayıp sabah erkenden kalkmışlardı. Haliyle ben de sabah erkenden kalkıp hazırlık saatinin gelmesine kadar evde fotoğraflar çekerek bekledim. Güzellik salonuna gittiğim zaman ise gelinliğimi giymek için sabırsızlanıyordum. Sadelik benim için önemli

A.G.: Genel olarak düğününüzü nasıl tanımlarsınız? Aklınızda kalan ilginç bir anıyı paylaşır mısınız? F. Ö.: Bizim için hayatımızın en özel günüydü. İlk dansımızdan son dansımıza kadar her şey mükemmeldi. Umarım hem bizim, hem de diğer çiftlerin bundan sonraki günlerimiz de o günkü gibi sevgi, heyecan ve mutluluk dolu geçer…

A.G.: Nikah kıyılırken neler hissettiniz? F. Ö.: Düğün salonuna girdiğimiz zaman tüm sevdiklerimizin orada olması bizi çok sevindirdi. Nikah kıyılırken heyecandan nikah memurunun bana önceden söylediklerini unutmuştum. O anda ikimizde çok heyecanlı ve mutluyduk…

AYDER

gelin Temmuz - Ağustos 2013 23


Düğün KAPAK RÖPORTAJ

“Nikah kıyılırken heyecandan nikah memurunun bana önceden söylediklerini unutmuştum. O anda ikimizde çok heycanlı ve mutluyduk…”

24

www.aydergelin.com


En iyisine layıksınız...

Düğün aracınızı, lüks araç filomuzdan seçebilirsiniz.

AYDER

gelin Temmuz - Ağustos 2013 25


Güzellik denince

L E Z Ö E R E L GELİN M A R G O R P T PAKE Gelin Makyajı I Gelin Saçı I Protez Kirpik Ekimi Gelin Vücut Masajı I Oksijen Uygulamalı Cilt Bakımı Spa Manikür - Pedikür I Komple Vücut Sir

26

www.aydergelin.com


Güzellik rı Uygulamala

aSıkılaştırma ve Toparlama aLekeleri Aydınlatma ve Yenileme aKazayağı Çizgi Açma aDekolte Bakımı

aRF MultiPLUS (Radyo Frekans) aLenf Derenzj Çizme aStarvac Vacum aMaxuvibe

aDestekleyici El Selülit Masajı aYosun Vücut Maskesi aBedensel İncelme ve Yağ Yakımı

Jel Sistem Tırnak Tırnak Süslemeleri Jel Sistem Kalıcı French Kalıcı Oje Bir Haftalık Tırnak Uygulaması

Makyaj rı Uygulamala

aVücut Peelingi aSıkılaştırma Toparlama aToksin atımına ve cildi minarellerle zenginleştirmeye yönelik spa vücut bakımları.

aKalıcı Makyaj Masaj rı 3 yıl kalıcı kaç, dudak ve göz Uygulamala kontür makyajı aAqua Makyaj aGece ve Gündüz Makyajı

Spa Manikür-Pedikür Nem Maske Parafin Uygulama (arzuya göre) El-Ayak Masaj

aAromaterapi Vücut Masajı aBiyoenerji Vücut Masajı

aKaş şekillendirme aKaş-Kirpik Boyası aKirpik Perması aProtez Kirpik Ekimi

En yeni teknoloji Lazer Epilasyon cihazı Anthelia ile her kıl tipine ve rengine uygun lazer epilasyon uygulaması. Ayrıca cilt gençleştirme bakımlarında akne ve vasküler problemlerde gözle görülür farklar.

Lazer Epilasyon

Yaza Özel Programlar

DİYETİSYEN EŞLİĞİNDE ZAYIFLAMA, BEDENSEL İNCELME, TOPARLAMA VE SELÜLİT TEDAVİSİ

wellness & beauty club Bilgi ve randevu için:

0392 223 80 90 - 0392 223 36 34 Dr. Burhan Nalbantoğlu Cad. Şht. Hasan Arseven Sok. No:6 Kat:3 Lefkoşa facebook/ Ece Emin Wellness & Beauty Club

AYDER

gelin Temmuz - Ağustos 2013 27

design I 0542 881 25 31

t Selülit Pake Programı

aGenç Cilt Bakımı aKlasik Cilt Bakımı aAnti-aging Cilt Bakımı aCİlt Porlarının Sıkılaşması aOksijen Kazandırma

elegance & more

Cilt Bakımı


Düğün HAZIRLIK

İlk dans bir rüya Düğünlerin en özel anı hiç şüphe yok ki ilk danstır. Bir ömür birlikteliğe adım atılan o günde, ilk dans çiftler için çok daha anlamlı artık... İşte bu yüzden bu sayımızda düğün dansıyla ilgili bilmek istediklerinizi bu sayfalara taşıdık.

P

rofesyonel dans eğitmenleri ve çifte özel koreografilerle ilk dansınız rüya gibi bir anıya dönüşebilir. Duet Academy yöneticisi Ebru Seven Canaksın’dan düğün dansı ile ilgili merak ettikleriniz hakkında bilgi aldık.

Dans figürleri ve koreografi çifte özel hazırlanıyor

Düğün dansına talebin son zamanlarda ciddi şekilde artış gösterdiğini dile getiren Canaksın, istenilen dansın Duet Academy’nin eğitmenleri tarafından verilebileceğine dikkat çekiyor. Çiftlerle yapılan ön görüşmede müzik seçenekleri ve istenilen dansın zorluk derecesi gözden geçirildiğini belirten Canaksın, dans figürleri ve koregrafinin; seçilen müziğe, düğün mekanının zeminine ve gelinlik modeline göre özel olarak düzenlendiğine de vurgu yapıyor. 28

www.aydergelin.com

Alınacak ders sayısı yetenek ve koreografiye göre değişiyor

Düğün dansı için alınacak ders miktarının tamamen çiftin istediği koreografi ve çiftin yeteneğine göre değiştiğine dikkat çeken Canaksın, normal paketin 1 ay, haftada 2 saatlik dersler olduğunu belirtiyor. Uzman eğitmenler eşliğinde verilen derslerle her seviyede ve yetenekte kişilerin düğününde dans edebileceğine dikkat çeken Canaksın, akdemiye başvuran bazı çiftlerin 2 derste de hazırlanabildiklerini belirtiyor.

DUET ACADEMY DÜĞÜN DANSI KURS ÜCRETLERİ 1 saat: 45 TL 1 aylık paket (8 SAAT): 360 TL


AYDER

gelin Temmuz - AÄ&#x;ustos 2013 29


Haber NİŞAN

Behnaz &Enver

B

ehnaz Zulfigar ve Enver Kara çifti 16 Haziran’da muhteşem Bellapais Manastırı manzarasına sahip Kybele Restaurant’ta evliliğe ilk adımı attı.

50 kişilik davetilinin katılımıyla gerçekleşen nişan kokteylinde çiftin ve davetlilerin mutluluğu gözlerinden okunuyordu. Ayder Gelin olarak çifte ömür boyu mutluluklar diliyoruz.

30

www.aydergelin.com


AYDER

gelin Temmuz - AÄ&#x;ustos 2013 31


Röportaj DOSYA

Hayatını eğitime adayan bir kadın

Şermin Kotak

Eğitimin için hayatı boyunca büyük mücadeleler veren bir kadın Şermin Kotak... 12 yaşında ortaokula gitmek için verilen mücadele hayatının birçok anında tekrarlanmış... Şermin Hanım ile hayatına dair bir sohbet gerçekleştirdik. Ayder Gelin: Sizi kısaca tanıyabilir miyiz? Şermin Kotak: İlk, orta ve lise eğitimim Mağusa'da geçti. O zaman Sömürge dönemiydi. Mağusa'da tek bir ortaokul vardı ve ona da bir tek erkek öğrenciler giderdi. İyi bir öğrenciydim ve ilkokulu bitirdiğmiz zaman ben de ortaokula gitmek istiyordum. O zaman okuyabilecek kızlar, sadece Lefkoşa'daki Victoria Kız Mektebi'ne gidebilirdi. Kazalarda kızlar için ortaokul yoktu. 12 yaşında, büyük bir mücadele ile kızların ortaokula alınmasını sağladık. Mağusa Ortaokulu'na alınan ilk kız öğrencilerden birisiyim. Ortaokulumuz Mağusa Kutup Osman Tekkesi'nin yanındaki 3-4 odalı bir binaydı ve biz bazı dersleri bahçede ağaç altında yapardık. O kadar imkansızlıklar içindeydik... Ancak eğitimi tam anlamıyla yapabiliyorduk. 1950'lerde bölgeler Türkiye'den eğitim yardımı almaya başladı. Komisyon tarafından yönetilen bu okullar, o dönem sömürge ida32

www.aydergelin.com


resini reddetti ve Türkiye'den öğretmen istediler. Böylece bize Türkiye'den öğretmenler geldi. O dönem o öğretmenlerin canla başla çalışmasını hiç unutamam. Biz ortaokula giderken, okulun liseye dönüşmesi için bir mücadele başladı ve biz orta 3. sınıftayken lise olmasına karar verildi. Lisenin adını bile öğrencilerden teklifler alınarak kondu. Böylece lisenin adı Namık Kemal Lisesi oldu. Çünkü Namık Kemal, Mağusa halkı için büyük önem taşıyan birisiydi. Osmanlı döneminde Mağusa'da sürgün hayatı yaşayan Namık Kemal'i Mağusalılar çok sevmişlerdi. O lise, altyapısı çok kötü olmasına rağmen, eğitimi eksiksiz sürdürmüştür. A.G.: Lise öğrenciliğiniz nasıl geçti? Ş.K.: Lise devamlı etkinliği olan bir liseydi. Çok başarılı bir lise oldu. Ben de çeşitli etkinliklerde bulundum. Folklör, koro, izcilik gibi... Liseyi bitirip mezun olduktan sonra üniversite için olgunluk sınavı vardı. Olgunluk sınavını kazandım ve Ankara Üniversitesi Fen Fakültesi Matematik bölümüne gittim. Ankara'da 4 yıl geçirdik. Buarada İsmet ile üniversite son sınıfta nişanlandık. A.G.:İsmet Kotak ile nasıl tanıştınız ve nişanlanmaya karar verdiniz? Ş.K.:Biz zaten anaokuldan itibaren birlikte okuyorduk. Bütün çocukluğumuz beraber geçti. Üniversitedeyken artık bu arkadaşlığımızın adını koyduk. O dönem İsmet de Ankara Üniversitesi Siyasal Bilimler Fakültesi'nde okuyordu. Üniversiteden sonra tekrar ülkeye döndük ve mezun olduğum Namık Kemal Lisesi'ne matematik öğretmeni olarak atandım.

A.G.: 4 senelik öğrencilik hayatından sonra ülkenize döndüğünüzde neler yaşadınız? Ş.K.: Bu 4 senelik süreçte çok şey değişmişti. Namık Kemal Lisesi çok modern bir okul olmuştu. Türkiye çok güzel bir okul binası yaptırmıştı ve 1961'de bu yeni okulda öğretmenliğe başladım. İnanın, ben lisedeyken öğrenci olan arkadaşlarımızın bazıları öğrencim olarak karşıma geldi. Benim için kendi okuduğum okula tekrar öğretmen olarak gelmek çok anlamlıydı. 1962 yılında Türkiyeli öğretmenler görevi bize devredip ayrılıyordu. 2. yılımı tamamlayıp asaletim onaylandığında, bana okulda Müdür Muavini olmam teklif edildi ve böylece çok genç yaşta müdür muavini oldum. Aynı yıl 7 Temmuz 1963'te evlendik. A.G.: Düğününüzle ilgili ilginç bir anınız var mı? Ş.K.: Eskiden dini nikahlar vardı. Ardından da resmi nikahlar yapılıyordu ama yine cami kullanılıyordu. Fakat biz ısrarla cami dışında, salonda bir nikah yapmak istedik ama izin verilmemişti. O dönem de caminin bazı yerleri tamir ediliyordu. Biz de mühendislerden, 'kalabalık bir grup girerse cami yıkılabilir' diye bir rapor aldık. Böylece ilk kez bize izin verdiler ve nikahımızı salonda halkın arasında kıydık. Gece de bir restoranın bahçesinde kokteylli bir düğün yaptık. Bu, Mağusa için büyük bir yenilikti. Ardından da balayına gittik. O dönem yeni bir araba almıştık. Kıbrıs'tan önce vapurla Lazkiye'ye gittik. Sonra Lazkiye'den çıkarak tüm Güney ve Batı sahillerini dolaştık. Balayı kavramı da o dönem için çok yeni bir kavramdı. BaAYDER

gelin Temmuz - Ağustos 2013 33


Röportaj DOSYA

layından döndüğümüz zaman evimize yerleştik ancak Kıbrıs bıraktığımız Kıbrıs değildi.

“BEN GENÇLİĞİMİ HATIRLAMIYORUM DİYECEĞİM ÇÜNKÜ BÜYÜK SORUMLULUKLARLA, BİRDEN BİRE OLGUN BİR İNSAN OLDUM.” 34

www.aydergelin.com

A.G.: Neler değişmişti? Ş.K.: 1963 olaylarının birkaç ay öncesiydi. Her gün kurşun sesleri, Rum tarafında saldırılar, ölümler gündeme geliyordu ve 21 Aralığa kadar bu devam etti. Buarada çarpışmaların çıkacağı kesinlikle belli olmuştu. Yeni bir örgütlenmeye başlandı. Ben de o dönemde TMT teşlikatında göreve çağırıldım ve yeminli mücahit oldum. O dönem eşimle ayrı ayrı mücahit olduk ve birbirimizden haberimiz yoktu. 21 Aralık 1963'te Rum saldırıları resmen başldı ve Mağusa Namık Kemal Lisesi de tam Rum sınırındaydı. Bütün atışlarda hedefti. Okulu boşaltmak durumunda kaldık. Okul müdürümüz Türkiyeliydi ve Türkiye'ye döndü. Ben ve Rahmetli Hasan Tuncer müdür muavini olduğumuzdan, okul yönetimi bize kaldı. Zaten çarpışmalar başlayınca birkaç ay okullar tatil olmuştu. O arada Mağusa'da Canbolat Radyosu'nun kuruluşunda çalıştık. Lefkoşa'da Bayrak Radyosu'nun kuruluşundan hemen 2 ay sonra Mağusa Canbolat Radyosu'nu da yayına soktuk. Evlerden toplanan pick-uplar, tape recorderler radyonun malzemeleri oldu. Ben o radyoda her gece halkın moralini yükseltici programlar hazırlayıp sunuyordum. Eşim de o dönemde bu radyonun haber merkezinin sorumlusu olmuştu. O da haberleri hazırlar her gece haber bültenin arkasından canlı olarak yorum yapardı. A.G.: Eğitime nasıl devam ettiniz? Ş.K.: Savaş da olsa okullar eğitimden uzak duramazdı. Okulu Surlar İçindeki bir ilkokula taşımaya karar verdik. Küçük bir okuldu ama biz çift tetrisat yaparak öğrenime başladık. Ancak erkek öğretmenlerin hemen hepsi mücahit olmuştu. Lise öğrencilerinin de hepsi mücahitti. Gece nöbete gidiyorlar, gündüz okula geliyorlardı. Gün-

düz okul sıralarında uyuyan erkek öğrenciler görürdük. Ama eğitim devam ediyordu. Geriye kalan öğretmenler canla başla çalışarak, hiç mesai saati düşünmeden, gündüz gece çalışarak eğitimi devam ettirdi. O dönemlerde mezun olup da en iyi üniversitelerde okuyan öğrencilerimiz var. O dönemdeki özveri, işbirliği ve çalışma azmi hiçbir dönemde olmadı. Zaten Kıbrıs Türkü'nü bugünlere getiren olay buydu. Yani Cumhuriyet ilan edecek kadar... Şimdi bakıyorum da altyapı yok, okulda hademe yok, maaş artışı, sınıfta bir eksik öğretmen var diye grevler yapılıyor. Şartlar o kadar değişti. Ancak o dönem hiçbirşey yoktu. Ama bu eğitim yapılabiliyordu ve çalışanların hakikaten gayreti, özverisi, fedakarlığı müthişti... Köylerden gelen öğrencilerimiz yurtlarda kalıyordu. Köylerine de istedikleri zaman gidemiyorlardı, irtibat yoktu. O öğrenciler için öğretmenlerimizden biri her gece yurtlarda nöbet tutuyordu. Halk o dönem Türkiye'den gelen yardımlarla geçiniyordu. Biz de yurt öğrencileri için gelen yardımı koşarak alıp yurda geliyorduk. O dönem koşullar çok zordu. A.G.: Hem radyoda görev yapıyordunuz hem de okulda yöneticiydiniz. Ş.K.: Ben hem okulda yöneticilik yapıyordum, hem radyoda görev yapıyordum. Ayrıca bütün Mağusa'nın eğitiminden sorumlu, Eğitim Şürası'nın üyesiydim. O dönem Rum barikatlarından dolayı erkeklerin yollara çıkması imkansızdı. Alınan bir kararla, şüradan 2 arkadaş, Barış Gücü'nden de yardım isteyerek Mağusa kazasının bütün köylerini bir bir dolaştık. Bu köylerde okulların açılmasını sağladık. Bazı öğretmeni tarlada, bazı öğretmeni mevzide bulduk. Hiç unutmuyorum, Turunçlu karma bir köydü ve köyde öğretmen bulamadım. Çünkü Rumlar öğretmenin mücahit olduğunu ve silahların onda olduğunu tespit etmiş ve ona komplo kurmaya çalışmışlar. Öğretmen


de köyü terketmiş. Şimdi adını anımsamıyorum ama lise mezunu, üniversiteye yeni başlamış bir öğrenci buldum. Dedim ki "oğlum gel seni öğretmen yapalım. Bu çocukların, bu okulun devam etmesi gerek." Ve ben bu çocuğu orada sözlü olarak ikna ettim ve "öğrencileri topla okulu aç" dedim. Ve okullar açıldı... Eğitim çarpışmalara rağmen devam etti. Köy öğretmenlerinin çoğu mücahit komutanıydı. Aynı anda okulların da açık olması gerekiyordu ve açtırdık. Eğitim de devam etti. Bu gezimiz aynı zamanda köylerdeki mücahit yetkilileriyle de bir irtibat göreviydi. Onlara da sözlü olarak merkezden talimatlar götürdük. Çünkü yollar kapalı, haberleşme yoktu. A.G.: Bu sorumlulukları aldığınızda çok gençtiniz. Bu durumu nasıl yorumluyorsunuz? Ş.K.: Düşünün ki yeni mezun oldum, yeni evliydim ve müdür muavinliğinde de yeniydim. Omuzlarıma çok ağır sorumluluklar yüklenmişti. Ben gençliğimi hatırlamıyorum diyeceğim çünkü büyük sorumluluklarla, birden bire olgun bir insan oldum. O zamanki koşullar da buydu. A.G.: Eşiniz tüm bunları nasıl karşıladı? Ş.K.: Eşim çok anlayışlı birisi olmasına rağmen çok rahatsız oluyordu. Hele bu köy gezilerinde ben isyan ettiğini hissediyordum. Hatta gidip komutana demiş ki "eşim gideceğine ben gideyim. Genç bir hanım yolda kaç tane Rum barikatında geçerek gidiyor." Eşim bu konuda çok tedirgin oluyordu ancak bu koşullarda çalışmaya mecburduk. Bu arada ben hamile oldum ve bu koşuşmanın içinde ilk bebeğimi kaybettim. Ardından 1966 yılında ise ilk çocuğum Serhat doğdu. İlk bebeğimi kaybettiğm için mutlaka doktora gitmem gerekiyordu ancak Mağusa'da böyle bir imkan yoktu. Lefkoşa'ya doğum için gelirken, bütün Rum barikatlarında durdurulduk. Lefkoşa'da Türk barikatına geldiğimiz zaman "kayıt yapalım" dediler. Nihayet kızdım ve "doğuruyorum, kliniğe gidiyorum" dedim ve gittim. Ertesi gün ilk ziyaretçim oradaki görevli polis oldu. Dedi ki "sizi kayıt yapmaya geldim". Bir hafta sonra Mağusa'ya dönebilmiştim. Yani babası bebeği bir hafta sonra görebildi. Artık çocuğumuz da vardı... A.G.: Halkın moralini yüksek tutmak için neler yapıyordunuz? Ş.K.: Mağusa’da halkın moralini yüksek tutabil

mek için sanat faaliyetleri yapıyorduk, şiir geceleri düzenliyorduk, arkasından temsiller hazırlayıp oynuyorduk. Bir Hürrem Sultan piyesini oynadık ki, ben Hürrem Sultan, eşim de Kanuni Süleyman'dı. Sonra bir Fatih piyesi oynadık. Halkı birarada tutabilmek ve hayatın normal devam ettiğini gösterebilmek için biz bunları da yapıyorduk. Özel sosyal etkinlikler yapıyorduk ayrıca. Şimdi düşünüyorum da tüm bunlar günlere nasıl sığardı bilemiyorum. O dönem mücahitlik yapan öğrencilerin yurtdışına çıkmaları yasaklanmıştı. Kızlar üniversiteye gidebiliyordu ancak erkek öğrenciler mücahitliğe devam ediyordu. Geleceğimizden kaybettiğimizi farkettik. Böylece o erkek öğrencilere üniversite kursları başlattık. Bölgedeki eğitimli herkesten yararlanarak, hangi bölümlere gitmek istiyorlarsa onlarla ilgili kurslar başlattık. Bunların bir yararı oldu mu diye sorarsanız, bilmiorum ama en azından motivasyon sağladı. Eğitimlerine devam ettiklerini, kopmadıklarını hissettiler ve orada da görev yaptık. A.G.: Lefkoşa'ya nasıl geldiniz? Ş.K.:1968 yılında Rum Türk çarpışmalarında biraz yumuşama olmuş, görüşmeler başlamıştı. O arada yollar bazı köylere gidilebilir duruma gelmişti. Dr. Küçük başkanlığında Geçici Türk Yönetimi kuruldu. Eşim de 1969 Ocak ayında bu yönetimde görevlendirildi. O zaman üyelik aslen 'Bakanlık' göreviydi eşime önerilen ve kabul etti. Burada göreve başladı. Hemen arkasından ben de naklimi isteyip Lefkoşa'ya geldim. Lefkoşa'da birkaç ay Türk Lisesi'nde görev yaptım. Sonra Lefkoşa Türk Kız Lisesi'ne Müdür Muavini olarak atandım. Kız lisesine girmek benim için çok değişikti. Hem öğrenci hem öğretmen olarak, bütün ömrüm karma okullarda geçti. İlk kez bir kız okulunda ders veriyordum ve ilk önceleri bunu çok yadırgadım. Ama yine de o dönemde de çok başarılı kızlar yetiştirdiğimi söyleyebilirim. Şimdiki Başbakan Sibel Siber de o dönemde öğrencimdi. Ne mutlu bana ki şimdiki kabinede başbakanla birlikte 2 de bakan öğrencimdi. Bunlardan biri Mağusa'dan İsmail Başarır, diğeri de Asım İdris. Öğretmenliğin tatmin edici yanı budur. Yetiştirdiğiniz öğrencileri iyi bir yerde görmek.

“MAĞUSA’DA HALKIN MORALİNİ YÜKSEK TUTABİLMEK İÇİN SANAT FAALİYETLERİ YAPIYORDUK...”

A.G.: 1974 sonrası 3 çocuklu bir Bakan eşiyAYDER

gelin Temmuz - Ağustos 2013 35


Röportaj DOSYA

“İLK HEDEFİM, 20 TEMMUZ LİSESİ’Nİ ÇOK İYİ BİR DÜZEYE ÇIKARMAK OLDU. TÜM YARIŞMALARDA ADINDAN BAHSEDİLİR BİR LİSE HALİNE GELDİ.”

36

www.aydergelin.com

diniz ve yine büyük sorumluluklarınız vardı. Bunlardan bahsedebilir misiniz? Ş.K.: 1974 sonrası civar köylerde Türkiye'den göç eden ailelerin çocukları vardı. O günlerde ayrım gözetmeden o çocukların eğitimi için çalıştık. Buaradaki çalışma daha farklıydı. Hem öğretmendim hem de Bakan eşi olarak görevlerim vardı. Ayrıca 2 çocuğum daha oldu. Tonguç 70 yılında ve Aslı da 74'te tam harekattan bir hafta önce doğdu. 19 Temmuz gecesi saat 12'de ben Aslı'ya süt verirken ansızın babası geldi evden birşeyler aldı ve giderken geldi beni öptü ve "çocuklar sana emanet, dikkat et" dedi. "Bu evde kalmak zorunda değilsiniz" dedi. "N'oldu? Çıkarma mı oluyor?" dedim. "İnşallah" dedi. Birşey söylemeden gitti. Kaldığımız ev çok güvenli bir ev değildi. Gece saat 2'de karar verdim ve yandaki eve geçebilmek için bahaneler yaratmaya başladım. Ben çıkarmanın olacağını da hissettim ve gittim komşunun kapısını çaldım. Dedim ki, "ben çocuklarla tedirgin oldum, korkuyorum gelebilir miyim?". Çıkarma olacak diyemedim. "Tabi" dedi ve çocukları aldım. Serhat 8, Tonguç 4, Aslı ise yeni doğmuştu. Komşunun evine geçtik. Sabah 5'te "radyoyu açıp, bekleyelim" dedim. Komşu da anladı artık ve radyoda Denktaş'ın anonsunu dinledik. Bir hafta o komşunun evinde kaldık. Bir hafta sonra bir arka sokakta bir bodruma gittik. Ondan sonra çocuklarla başka bir bodruma gittik. Zor günlerdi. 3 tane küçük çocuk olunca başka bir görev yapma imkanı yoktu. Ardından bir gün aniden İsmet eve geldi ve "arabanın anahtarlarını ver" dedi. "Benim araba bombalandı, seninkini alıp gideyim" dedi. Aldı ve gitti. Bildiğimiz o kadar. Biz zaten çocuklarla bodrumda kalıyorduk ve gitme imkanımız da yoktu. 74 sonrası bir rahatlama oldu ancak hayatımız yine farklı bir yoğun döneme girdi. İsmet, İskan ve Rehabilitasyon Bakanı idi. Bütün gelen göçmenlerden o sorumluydu. Eve uğrayacak zamanı yoktu. Türkiye'den gelen göçmenlerin inti-

bakları için ben de beraber köyleri gezmeye başladık. Çünkü kadınları buradaki yaşama alıştırmak kolay değildi. Gelen çocukların bir çoğunun nüfusa bile kaydı yoktu. Örneğin, hiç okula gitmemiş çocuk vardı. Çoğu kız çocukalrının okumasını istemiyorlardı. Bir gün Kantara'ya yakın bir köye gittik. Çok güzel bir kız çocuğu gördüm. Ela gözleriyle çok tatlıydı. Kızı sevdim ve dedim "gel seni okula götüreyim". "Babam seni öldürür" dedi. "Neden?" dedim. "Hiç bir kız okula gider mi?" dedi. Yani böyle bir zihniyetti. Ama biz o dönemde gece gündüz o köyleri gezdik ve insanlara anlattık. Okumaları gerektiğini, çocukların okula gitesi, gelişmesi gerektiğini ve bu memlekette eğitimli insanlar olması gerektiğini anlattık. Okula gitmeyen çocuk kalmasın diye uğraşıyorduk. O dönem de yasa geçmişti. Eğitim mecburiyeti. Babaları ikna ettik ve okula gittiler. Yıllar sonra bir seçim dönemi Karpaz'a gittiğimizde baktım ki kızlar tamamen değişti. Bir nesil tamamen nesil değişti. maalesef bugün kimse göçmenlerle uğraşmıyor. O dönemde gelen nüfusla kapı kapı gezip uğraşıyorduk. Sen okulda çocuğu eğitirsen, onlar eve de eğitim götürecektir. Öğretmen, çocuk kim olursa olsun, ne olursa olsun eğitimi vermelidir. A.G.: Fen Lisesi mücadeleniz var. Bunu bize anlatır mısınız? Ş.K.: Kız Lisesi, 1974'ten sonra 20 Temmuz Lisesi ismiyle karma bir lise oldu. Uzun yıllar orada çalıştım. 1982 yılında da okulun müdür oldum. İlk hedefim, 20 Temmuz Lisesi'ni çok iyi bir düzeye çıkarmak oldu. Tüm yarışmalarda adından bahsedilir bir lise haline geldi. İşte şimdiki Eğitim Bakanı da o dönemin öğrencilerindendir. Kıbrıs'a bir Fen Lisesi açılması hep arzumdu. Fen Lisesi'nin açılması için büyük mücadeleler verdim. İlk önce kendim, Fen ve lisan ağırlıklı bir sınıf açtım. Ken-


di öğrencilerimizden sınavla seçerek bu sınıfı açtık. Ve onlara tam gün eğitim vererek çok başarılı bir sınıf oluşturduk. Ancak sendikalar ve Bakanlık karşı çıktı. Ancak mücadele ettim ve zorla bu yapıyı kabul ettirdik. Amacımız bu sistemin başarılı olabileceğini göstermekti. O zaman ilk kez bilgisayar eğitimi başlattık. 6 yıl sonra, o sınıf öğrencilerinin tamamı üniversiteye girebilmişti. Ancak o zaman Bakanlık bunun olabileceğine inandı ve Fen Lisesi resmen açıldı. O dönemde Kolej sınavını kazanıp gitmeyen ve bizim okula gelip kaydını yaptıran öğrenciler vardı. Ama maalesef bu şekilde devam edemedi. A.G.: Fen Lisesi'nin ardından hangi görevleri yürüttünüz? Ş.K.: 1991 yılına kadar 20 Temmuz Lisesi müdürüydüm. 1991 yılında eğitim bakanlığına geçtim. 2 yıl orada çalıştıktan sonra emekli oldum. Özel okul açmak ümidiyle emekli olmuştum ama o günkü Eğitim Bakanı Mehmet Ali Talat, okul açmama onay vermedi. Ben de birkaç yıl Girne'deki bir özel eğitim kurumunda çalıştım. Emekliliğe alışmaya çalışıyordum aslında. 2001 yılında Kamu Hizmeti Komisyonu'na atandım ve 6 yıl da orada çalıştım. Orada da belki öğretmen olduğum için belki karakterimden dolayı çok titiz çalıştım. Tüm atamalarda sınavların yapılmasını ve bu sınavların bilgisayar tarafından değerlendirilmesini kabul ettirdim. Soru bankasının kurulması için uğraş verdim. Tam düzene girmişti ki sürem doldu ve ayrıldım. Aslında orada da çok gurur verici çalışmalar yaptım ve şaibeli olaylar yaşamadık. A.G.: Siz gençlik yıllarınıza baktığınızda yaşadıklarınızı nasıl tanımlarsınız? Ş.K.: Bir ömür mücadele ile geçti ancak hiç eğilmeden, kimseye yalvarmadan, arzu ettiğim yerlere gelebildim.

A.G.: İsmet Kotak’ın eşi olmayı nasıl tanımlarsınız? Ş.K.: Biz bir bütün olduk. Birbirimizi tamamlayan iki eşdik. Çok mutlu bir evliliğimiz oldu. Bu kadar çalışma ve mücadele arasında onu da en iyi şekilde yürütebildik. Aynı anda onun çalışma hayatını anlatabilseydim, O’nunki daha zor ve mücadele içinde geçmişti. Çoğu zaman yalnız da kaldım. Hem anne hem baba olmak zorunda olduğumuz dönemler de oldu ama hiç bir zaman şikayetimiz olmadı. Birbirimizi çok iyi anlayan insanlardık. Birbirimizin hem şahsına hem görevine saygı duyduk. Birbirimizin işine hiç karışmadık. İşlerimiz gereği birbirimizi zor durumda bırakmadık çünkü herkes ne yapacağına kendi karar verirdi.

AYDER

gelin Temmuz - Ağustos 2013 37


Makale BALAYI

Güzel Atlar Ülkesi Eda Kansu İletişim adresi: e_kansu@hotmail.it

KAPADOKYA

...ve hersey 60 milyon yıl önce başlar... etrafını çevreleyen volkanların püskürttüğü lavlar ve küllerin oluşturduğu tabakaların zaman içinde doğal bir şekilde biçimlerini almasıyla bugünkü Kapadokya dediğimiz eski Pers dilinde “güzel atlar ülkesi” diye hayat bulan, tüm dunyanın ilgisini çekmeyi başaran bu masalsı bölge oluşur.

Paşabağ Vadisi 38

www.aydergelin.com


Göreme Açık Hava Müzesi

B

u masalsı bölge şeklinin yanısıra, açık hava müzeleri, trekking’e elverişli vadileri ve renkli balon turlarıyla hem hareketli ve kültürel, hem de romantik bir tatil imkanı sunuyor. a Macera tutkunları: Günübirlik turlarla düzenlenen Kızılçukur Vadisi, trekking sevenler için bölgeyi keşfetmek adına ideal bir başlangıç. Biraz zorlu yolu arşınladıktan sonra, oldukça eski Çavuşin köyüne ulaşmanız mümkün. Paşabağ Vadisi, peri bacalarının en güzel oluşumlarını görebileceğiniz yer. Oldukça bakımlı yollarında yürüyüş yapmak oldukça keyif verici olacaktır. Minik şapeller ve yaşama alanlarını keşfederken girişlerin ters taraftan olması sizleri şaşırtmasın, ne de olsa yaşam yerlerini güvenli hale getirmeye çalışıyorlardı. Ve hala keşfetme duygusu sizleri terk etmediyse Kaymaklı yer altı şehri, Ihlara vadisi, oldukca romantik. Güvercinlik, Derin

Kuyu yer altı şehri, Uçhisar Kalesi, Devrent Vadisi, Pancarlık Vadisi, Zelve Vadisi en cok ziyaret edilen yerlerin arasındadırlar. a Göreme Açık Hava müzesi oldukça büyük bir vadi içerisinde bulunan kayalıkların şapeller, kiliseler, mutfaklar ve yaşam alanlarına dönüştürülmesi ile oluşmuş. Unesco’nun dünya mirası listesinde yer alan bu müze, manastır eğitim sisteminin başlatıldığı yer olarak kabul ediliyor. Zira, IV. yüzyılda Aziz Basilius tarafindan bu amaç için yaptırılmış ve manastır hayatı burada VIII. yüzyıla kadar sürmüş. Göreme Açık Hava Müzesi’nden sonra, Avanos, bölgenin tarihini tanımak adına yapılabilecek ikinci gezi. Hititler’den beri süregelen çanak çömlek yapımı halen burada ustaların hünerli ellerinde hayat bulmakta. Burada bulunan atölyelerde ayakla çevrilen tezgahların başına geçip bir deneme de siz yapabilirsiniz.

Göreme Açık Hava müzesi oldukça büyük bir vadi içerisinde bulunan kayalıkların şapeller, kiliseler, mutfaklar ve yaşam alanlarına dönüştürülmesi ile oluşmuş. AYDER

gelin Temmuz - Ağustos 2013 39


Makale BALAYI

editörden El yapımı seramikler

editörden

a Düşler ülkesi Kapadokya, daha da renkli bir hal alır eğer balon turuna katılırsanız. Sabahın erken saatinde havalanan yüzlerce renkli balonla gün doğuşunu peri bacaları üzerinden süzülerek izlemek, romantik bir macera olabilir. a Alışveriş için en uygun yerler; Ürgüp ve Göreme şehir merkezleri. Oldukça renkli bu merkezlerde el yapımı seramiklerden, takılara, batik tekniğiyle boyanmış giysilerden kilimlere kadar bir çok şey mevcut. Tabii minik peri bacalarını da unutmamak lazım… a Ve İç Anadolu mutfağı ve yerel şaraplar denilince akla ilk gelenler elbette testi kebabı ve birbirinden leziz meyve şarapları (karadut, vişne, böğürtlen, elma ve daha birçok çeşit)… Mahzen Şarap Evi, Ürgüp şehir merkezinde bulunan bir şarap evi. Birbirinden güzel şarapları tatmak için ideal bir mekan.

40

RÖPORTAJ

Eski çağlardan günümüze uzanan bu korunma altına alınmış kültür mirası, sıcakkanlı insanlarıyla sizi oldukça ilginç bir masalın içinde huzur bulmaya davet ediyor…

1905, Ali Sami Yen

Şarap Evi

www.aydergelin.com Lefkoşa Türk Belediyesi 2013 ara seçimi 7 Nisan’da gerçekleşti. Siyaset Bilimci Dr. Salih Egemen ile LTB seçiminin, ülkemiz siyaseti adına bize neleri işaret ettiğini konuştuk.


Yen

RÖPORTAJ

15 Nisan - 15 Haziran 2013

Ekim - Kasım 2012

3

3


Röportaj

MEKAN

Bellapais Manastırı’na komşu, sıcak ve samimi

Bella View

Eşsiz Girne manzarası ve Bellapais Manastırı’na komşu bir otel Bella View... Bu samimi ve sıcak otelin sahibi Süleyman Kurt ile mekana ve turizme dair konuştuk.

42

www.aydergelin.com


Ayder Gelin: Öncelikle bize kendinizden bahseder misiniz? Bellapais’te otel açma fikri nasıl ortaya çıktı? Süleyman Kurt: Ben İstanbul’luyum. Otuz dört yıldır tekstil işinden dolayı Kıbrıs ile ilişkimiz var. Burası da 18 sene önce aldığımız yazlık evimizdi. Yaz dönemlerinde gelip gidiyorduk. Bir ayağımız hep Kıbrıs’taydı. Sonrasında turizm yapma fikri olunca da öncelikle elimizdeki bu yeri değerlendirmek istedik. Kıbrıs’ı çok sevdiğimizden dolayı böyle bir proje geliştirdik esasında. Bellaview Boutique Hotel’i faaliyete geçireli 7 sene oldu. Zaman hızlı geçiyor. A.G.: Şu an sadece turizmle mi uğraşıyorsunuz yoksa tekstil devam ediyor mu? S.K.: İstanbul’da tekstil işimiz devam ediyor. Eşim orada devam ediyor ben de burada otel ile ilgileniyorum. Ancak sürekli İstanbul’a gidip geliyorum ve işlerimizi birlikte nöbetleşerek devam ettiriyoruz.

“BURASI LOKASYON OLARAK DA KAFASINI DİNLEMEK İSTEYEN, KİTAP OKUMAK, YEMEK YEMEK VE İSTİRAHAT ETMEK İSTEYENLERE HİTAP EDİYOR.”

A.G.: Kuzey Kıbrıs’ın ilk butik oteli Bellaview. Bu nasıl gerçekleşti. Öncelikle otelinizin konumu muhteşem… Bellapais Manastırına komşu olmasıyla birlikte Girne manzarası da büyüleyici. Bu avantajlar mı sizi otel yapmak için motive etti? S.K.: Aslında yer olarak küçüktü. Bu metrekarede bir yer için ancak bu şekilde bir dekor yapılabilirdi ki dekoru da eşim yaptı. Evimizde de bu tarz mobilyalar kullandığımız için oteli de evimiz gibi döşedik. Butik otele de gelince, Turizm Bakanlığı’nın denetlemesi sonucunda sınıflandırma belgemizi butik otel olarak aldık. Yani biz butik otel yapmak için yola çıkmadık. Ayrıca odalarda da hep Kıbrıs el oyması mobilyalar kullandık. Hiçbir mobilyamız fabrikasyon değil. Burada gördükleriniz Kıbrıs’a özgü el oymaları, Uzak Doğu’dan getirdiğimiz mobilyalar yani yöresel malzemeler kullanmaya özen gösterdik. A.G.: Otel kaç odadan oluşuyor? S.K.: 23 odamız var. Önümüzdeki sene biraz değişiklik yapacağız. Sınıflandırma esaslarında da birkaç değişiklik var, onlara bakıyoruz ve ona göre düzenlemelerimizi yapacağız.

Ancak şu an 23 odamız bulunuyor. Müşterilerimizin yüzde doksanı İngiliz. Burası lokasyon olarak da kafasını dinlemek isteyen, kitap okumak, yemek yemek ve istirahat etmek isteyenlere hitap ediyor. Örneğin çocuk almıyoruz çünkü çocuklara göre bir aktivite yok. İkincisi de otelde ilk günden itibaren otel içerisinde ve odalarda sigara içilmiyor. A.G.: Düğün organizasyonlarına gelecek olursak. Örneğin İngiltere’den düğünleri için ülkemize gelen konuklar düğün yemeklerini otelinizde yapacaklar. S.K.: Aracı kişiler var onlarla çalışıyoruz. İngiltere’den gelen grup bir sene öncesinden rezervasyon yaptırmıştı. İngiltere’de düğün organizasyonu yapanlar bizimle irtibata geçiyorlar. Onun haricinde yerli müşterilerimiz ya da Kıbrıs’ta evlenmek isteyen müşterilerimiz oluyor. Daha çok havuz başında kokteyl organizasyonları yapıyoruz. Bunun yanı sıra, geçtiğimiz kış kapalı salonumuzu dekore ettik. Biraz geç kaldığımız için bu kış sadece birkaç toplantı organizasyonu alabildik. Ancak önümüzdeki yıl düğünler olursa bunu da tanıtacağız. Salonumuz 450 metrekarelik bir alana sahip. Dediğim gibi kış dönemi için geç kaldık ancak önümüzdeki kış için gerek düğün gerekse toplantılar için yerimizi hazırladık. A.G.: Havuz başında düğünlerini yapmak isteyenler için kişi kapasitesi nedir? S.K.: Havuz başında yemekli düğün için 100 120 kişi ağırlayabiliyoruz. Kokteyl olursa 200 kişiye kadar kabul edebiliyoruz. Salonumuz ise yine yemekli 100-150 kişi kapasiteli. Kokteylli organizasyonlar için 400-450 kişi alabilecek kapasitede. Daha fazla kişi için yerimiz maalesef müsait değil. A.G.: Peki saat sınırlarınız var mı? S.K.: Tabi var. Gece 12’ye kadar kutlama devam ediyor. Müzik veya eğlenceyi 23.3023.45 gibi bitiriyoruz. Çünkü burada yaşayan insanlar 22.30-23.00 gibi odalarına çekiliyor. Ancak biz gece yarısına kadar tölare edebiliyoruz. AYDER

gelin Temmuz - Ağustos 2013 43


Röportaj

MEKAN

A.G.: Yemekli ve kokteylli organizasyonlarda yer kirası alıyor musunu? S.K.: Biz yer kirası için ücret talep etmiyoruz. Müşterinin isteğine göre menü hazırlıyoruz. İkram etmek istedikleri içkileri söylüyorlar. Menü ve içecekler belirlendikten sonra da fiyatı tespit ediyoruz. Tabi fiyatlar yemek ve içeceğe göre artıyor veya azalıyor. Ama dediğim gibi mekan için ayrıca bir ücret almıyoruz. Balayı odası ikramımız oluyor çifte. Onun haricinde müşteriyle karşılıklı görüşmenin ardından bizden ne istenirse, beklentilere göre hareket ediyoruz. Bu arada çok önemli bir şey daha, biz hiçbir zaman süsleme, pasta, fotoğraf ve müzik olayını üstlenmiyoruz. Bu konularda müşterilerimizi serbest bırakıyoruz. A.G.: Bu güne kadar yaptığınız organizasyonlardan nasıl tepkiler aldınız? S.K.: Bu güne kadar yaptığımız organizasyonlarda müşterilerimiz hep memnun ayrıldı. Biz onlardan, onlar da bizlerden memnun bir şekilde gerçekleştirdik. Zaten internet sitemiz de var ve özellikle İngilizler bizi oradan bulabiliyorlar. Onların organizasyonları maksimum 70 kişilik oluğu için kutlamalar daha çok aile ortamında samimi bir atmosferde geçiyor. Birinci derecede yakınlarını davet ediyorlar. Kutlama için gelenler hem bizim otelde hem de civar otellerde kalabiliyorlar. Yemekte buluşuyorlar yani yabancı konuklarımız da mutlu oluyor. A.G.: Sanırım ülkemizde düğün turizmi de gelişiyor. Ülkemizin tarihi mekanlarında düğünlerini yapmayı tercih edenler için de özellikle Bellapais Manastırı’na olan yakınlığınız ilgi çekiyordur. S.K.: Tabi bu konuda görüşmeler var. Bilhassa Bellapais bölgesi turistik bir bölge olduğu için Manastır çok tercih ediliyor. Fakat tabi orada da muazzam aksilikler yaşanıyor. Daha yeni yaşadığımız bir olay; müşterimizin Bellapais Manastırı’nda fo44

www.aydergelin.com

toğraf çektirmesi için nerdeyse sabıka kaydı istiyorlar. Yazışlamlar, izinler.. Ayrıca 100 TL gibi bir para ödenmesi gerekiyormuş ki bu ücreti ödemek için Lefkoşa’ya çağırıyorlar. Bu formaliteler yerine kapıda para alınabilir örneğin… Turizm Bakanlığı’nın bu konularla ilgilenmesi gerekiyor.

İngiltere’den gelip düğünlerini Bellaview Butique Hotel’de yapan İngiliz çift.

Para almaları güzel tabi ama bu parayı çok basit bir şekilde, kapıda bir makbuz karşılığında yapabilirler. Turistin bu işlem için Lefkoşa’ya gitmesi gerekmemeli. Özellikle Bellapais Manastırı çok tercih ediliyor lokasyonundan dolayı. A.G.: Bellaview’de düğün yemeklerini ya da düğün kokteyllerini yapmak isteyenler düğün tarihlerinden ne kadar zaman önce size gelmeliler?

S.K.: Ne zaman isterlerse bizimle görüşebilirler. Açıkcası bizim çok dolu bir programımız yok. Düğün günlerinden bir gün evvel de gelseler hazırlığımızı yapabiliriz. Çünkü öyle bir kapasitemiz var. Yeter ki müşteri karar versin ve bütçesine uysun. Bizim için hiç sorun değil. A.G.: Bir otel işletmecisi olarak gerek Türkiye gerekse yurtdışındaki butik otelleri kıyasladığımız zaman ne gibi farklılıklar görüyorsunuz ? S.K.: Butik otel olarak en büyük dezavantajımız yurt dışı ve Türkiye ile mukayese edildiğinde fiyatlarımızın korkunç derecede ucuz olması. Çünkü, normal fiyat uygularsak buraya gelen turistin bütçesine uymaz ve imkansız iş yapamayız. O yüzden fiyatlarımızı çok düşük tutuyoruz. Bunun haricinde Kıbrıs çok güzel bir ülke ancak çok büyük eksiklikler var. Bu eksiklikler giderilmesi zor eksiklikler değil. Gazetelerden de takip ediyoruz, denize bırakılan pislik örneğin. Mesela müşterimiz sekizinci ya da yirminci kez gelebiliyor otelimize ve sekiz sene önce geldiğinde yarım inşaat olan yer hala bitmemiş. İşte ben bu müşteriye verecek cevap bulamıyorum. İlk gelen müşteriye yaz geldiği için gürültüden dolayı inşaat durdu diyebilirim. Ama o da çözüm değil çünkü müşteri de atıl durumda olan inşaatı anlayabiliyor. Yarım inşaatı İngiliz turist anlayamıyor çünkü memleketinde inşaatlar başlar ve biter. İkincisi ise bu pisliği anlatamıyoruz. Çarşıdaki, limandaki kirliliği anlatamıyoruz. İçler acısı bir durum. Yani Kıbrıs’ın bir numaralı yeri Bellapais ve Girne Limanı ve bu yerlerin altın gibi korunması lazım. Ben şahsım olarak ilk 80 yılında yedek subaylığım için Kıbrıs’a geldim ve ben o 80’lerdeki Girne’yi arıyorum. Tabi turizm ülkesi olmaya çalışırken, bana şahsım olarak ne düşüyorsa, elimden ne geliyorsa ben yapıyorum. Müşterimi işletme olarak memnun ediyorum. 7 yıldır burada defterimiz var. Ben buna şirketimizin namus defteri diyorum. Bu


“BEN KENDİMİ TURİZMDE BİR ASKER OLARAK GÖRÜYORUM VE KIBRIS TURİZM ORDUSUNDA BEN ÜZERİME DÜŞEN VAZİFEYİ YAPIYORUM.”

Bellaview Butique Hotel sahibi Süleyman Kurt

defteri okuyan herkes bize notunu veriyor. TripAdvisor sitesinde de dört buçuk yıldızız şu an. A.G.: Peki sizce ülkemizin turizmi ne noktada ve nereye gidiyor? S.K.: Şu an olması gerektiği yerde maalesef değil. Niye olmadığı çok basit ama kimseden çaba görmüyoruz. Firma sahipleri kendi çabalarıyla bir şeyler yapmaya çalışıyor. Yani hiçbir teşvik ve gayret yok. Bütün firma sahipleri, otel sahipleri, turistik tesis sahipleri özellikle ufak oteller inanıyorum ki elinden geleni yapıyorlar. Çünkü bizim varımız yoğumuz turist. Yani biz turisti başımızda taşıyoruz diğer arkadaşların da aynısını yaptığına inanıyorum ancak çok büyük zorluklarla… Gelen turist memnun

olmaz ve dönerse bir dahaki seneye gelmiyor bu da doğal olarak bize yansıyor. Ama genel olarak Kıbrıs turizmine yüzde bilmem kaç yansıyor. Ben bu ülkeyi sevdiğim için yatırım yaptım. Sizde takdir edersiniz 23 odayla trilyonlar kazanılmıyor. Yani biz Kıbrıs sevgisiyle geldik. Yoksa ben bu otelin daha büyüğünü, daha değişik konseptini İstanbul’da yapabilirdim ki, hem yedi göbek İstanbulluyum hem de İstanbul turizmin göbeği. Ancak ben Kıbrıs’a olan sevgimden dolayı buradayım ve Kıbrıs’ı sevdiğim için üzülüyorum. A.G.: Siz mesul olduğunuz kendi işletmenizin geleceğini nasıl değerlendiriyorsunuz? S.K.: 7 senedir otelimiz yükselişte. Ancak

neticede 23 odamız var. İlk günden kaliteyi amaçladım ve birinci derecede defterimden çok memnunum. Özellikle son bir iki senedir işletmemize gelen müşterilerimiz yeniden gelmeye başladı. 6 senedir, 7 senedir gelen, her sezon iki kere gelen müşterilerimiz var. İş icabı her ay gelen müşterilerimiz de var ve bunlar her geçen gün arttı. Yani gelen bir daha geliyor. Yer bulamayıp başka otele de gitseler bir kahve içmeye, hatrımızı sormaya gelenler var. Bu tür şeyler de bizleri mutlu ediyor. Demek ki doğru yoldayız ki bunları yaşıyoruz. Ben kendimi turizmde bir asker olarak görüyorum ve Kıbrıs turizm ordusunda ben üzerime düşen vazifeyi yapıyorum. A.G.: Son olarak neler söylemek istersiniz. Gerek düğün organizasyonaları gerekse turizmle alakalı olarak. S.K.: Allah evlenenlere sabır ve mutluluk versin. Süreç zor, ekonomik olarak da her şey gittikçe pahalılaşıyor. Her şey sırf evlenmekle değil, mühim olan ondan sonraki süreci yürütmek. Ev kurmak, çocuk mesuliyei almak. Allah kolaylık versin. Güzel ama bir o kadar da zor bir müessese. Turizme gelince, iyi olacağını ümit ediyoruz. Ümit etmekten, dua etmekten başka da aklıma bir şey gelmiyor. Bana düşen görevi ben seve seve yaparım. Yeter ki gelen müşteriye rezil olmayalım. Negatif bir duyum almak istemiyorum ama her gün duyuyorum.

AYDER

gelin Temmuz - Ağustos 2013 45


Makale GELENEKLER

Uzakdoğu’da gelin olmak… Mine Avkıran İletişim adresi: whiteflagsss@hotmail.com

Düğünün tüm masraflarını karşılamak zorunda olduğunuzu düşünün... Ya da astrolog uygun bulmazsa evlenemeyeceğinizi… Bu örnekler ilginç ancak dünyada var olan ve halen uygulanan gelenekler…

B

u yazımızda Uzakdoğu ülkelerindeki düğün geleneklerini ele alıyoruz… Çin, Japonya, Hindistan ve Kore’nin de içinde bulunduğu bu ülkelerin kendilerine göre farklı düğün gelenekleri var…

Ayrıca; Ay takviminin 7. ayının son 15 gününde evlenmenin uğursuz olduğuna inanılıyor; çünkü o dönemde cehennemin kapısının açılıp, kayıp ruhların serbest kaldığına inanılıyor

beyaz gelinlik yerine, ‘Sari’ denilen özel bir giysi giyiyor. Törene gündelik kıyafetlerle giden gelin, daha sonra kocasının kendisine sunduğu kıyafeti giyiyor. Hindistan’da düğün öncesinde yapılan dini törenlerde dünyaca ünlü Hint kınası da yakılıyor. Kına yakma geleneği, Türk geleneklerine benziyor.

oynamalarına izin veriliyor. Yatağın üzerinde ne kadar çok çocuk olursa çiftin de o kadar çocuğunun olacağına inanılıyor. Çinli gelinler ise, düğünden bir gece önce, narenciye esansıyla banyo yapıyor. Bu gelenek, şeytani ruhlardan arınılacağı anlamına geliyor.

Astrolog uygun bulmazsa evlenemiyorlar

Çin’de gelinler, saflığı simgeleyen beyaz duvak yerine, kırmızı duvak örtünüyor. Ayrıca, kırmızı ayakkabı giyiyor. Kırmızının mutluluk ve şans getirdiğine inanılıyor. İlginç bir başka geleneğe göre, Çinli çifte nedimelik yapanlar, gelinin horoskopuyla uyumlu doğum yılına sahip kişilerden seçiliyor.

Hindistan’da düğün Düğünü kız tarafı yapmak zorunda Şeytani ruhlardan arınmak için öncesinde yapılan Hindistan’da düğünü kız tarafı yapıyor, narenciye banyosu dini törenlerde hatta kız tarafı damada para ya da mal dahi Çin’de evlilik yatağını, damat hazırlıyor ve veriyor. Kız, kuzeniyle evlenirse bundan üzerine portakal, fıstık ve çeşitli meyvelerden dünyaca ünlü Hint kurtuluyor. Hindistan’da damat sadece koyuyor. Ailenin küçük çocukları yatağın kınası da yakılıyor. gelinin kıyafetinden sorumlu oluyor. Gelin, üzerine oturtuluyor ve meyvelerle

Çin’de ise, evlilik öncesinde katı kurallar var… İnanılması güç ama Çin’de evlenmek isteyen çift, astroloji uzmanına başvuruyor. Çift, astrolog tarafından evliliğe uygun bulunursa, o zaman evlilik hazırlığına başlayabiliyor. 46

AYDER

gelin

Beyaz yerine kırmızı duvak


Kuzey Kore’de ise, evlilik geleneklerinde ördek ve kaz önemli bir yer tutuyor. Eskiden, damatlar arkalarında kaz taşıyarak beyaz bir atın üstünde gelinin evine gidiyordu. Günümüzde ise sembolik olarak tahta kaz kullanılıyor.

Kadın evlenince de kendi soyadını kullanıyor

Çinliler, evlenince kadın kendi soyadını kullanmaya devam ediyor, ancak çocuklar erkeğin soyadını alıyor. Yani annelerin soyadları çocuklarınınkinden her zaman farklı oluyor.

İyi geçinme işareti

Kuzey Kore’de ise, evlilik geleneklerinde ördek ve kaz önemli bir yer tutuyor. Eskiden, damatlar arkalarında kaz taşıyarak beyaz bir atın üstünde gelinin evine gidiyordu. Günümüzde ise sembolik olarak tahta kaz kullanılıyor. Bir başka geleneğe göre de, çiftin oturacağı eve bir çift tahta ördek yerleştiriliyor. Eğer ördekler karşılıklı konuyorsa çift iyi geçiniyor, ters konuyorsa çiftin kavga ettikleri anlamına geliyor.

Kadın 25’inde erkek 27’sinde evlenebiliyor

Kuzey Kore’de evlenme yaşı var. Kadınlarda 25 erkeklerde ise 27 yaşın altında evlenmek kanunen yasak. Ayrıca erkekler, evlenmeden önce askerlik görevini de yerine getirmiş olması gerekiyor.

Mutluluğu simgeleyen kırmızı gelinlik

Japonlar da tıpkı Çinliler gibi mutluluğu ve yeni bir başlangıcı simgeleyen kenarları kırmızı şeritli beyaz ipek gelinlik giymeyi tercih ediyor. Bazı yörelerde gümüş, altın, kırmızı ve beyaz ortak olarak kullanılıyor. Japon gelinlerin düğün töreni sırasında birkaç kez kıyafetlerini değiştirmesi de farklı bir gelenek… Bu gelenek, en çok gelinlikçilerin işine yarıyor… 15 Nisan - 15 Haziran 2013

47


Güzellik BAKIM

Akdeniz’in gözbebeği

LİMON

Adamızın vazgeçilmez tatları arasında ilk sıralarda yer alan LİMON, Akdeniz’in adeta gözbebegidir. Acaba bu mucizevi meyveyi tüketirken sağlığımıza ne kadar fayda sağladığının yeterince bilincinde miyiz?

B

aşlıca faydaları: Yüksek tansiyonu dengeler, kanı temizler, böbrek taşı düşürmede yardımcı olur, bağışıklık sistemini güçlendirir, böcek ve sinek ısırmalarında şişmeyi ve kızarmayı önler. C, A ve B vitaminleri bakımından zengin olup, flovonoid içeriği ile, antiageing ve antioksidan özellikleri ile hem saç ve cilt güzelliğimiz için vazgeçilmez bir meyve, hem de sağlığımız için güçlü bir vitamin deposudur. Prof. Dr. Mehmet Öz, limon kabuklarının cilt kanserine karşı adeta bir kalkan görevi üstlendiklerini, cildi güzelleştirip sinirleri yatıştırdığını açıkladı.

Saç ve saç diplerine sürülen limon suyu, kepek problemini iyileştirmede önemli rol oynarken, saçlarınızı da parlatmayı ihmal etmez. Ciltteki önemli faydaları ise özellikle aknelerin üzerine sürüldüğünde olumlu sonuç vermesidir; anti-ageing zengini olduğundan kırışıklıklar için de bir vazgeçilmezdir.

Tüm cilt tipleri için maske: ya da yüz süngeri yardımıyla Bir kaşık limon suyu Bir kaşık bal

Limon suyunu ve balı iyice karıştırdıktan sonra yüzümüze ve boyun bölgemize sürüyoruz, beş dakika cildimizde bekletip ılık suyla bir parca pamuk 48

AYDER

gelin

yüzümüzden akıtıyoruz. Cilt daha parlak ve yumuşak bir hal alır, iri gözenekleri sıkılaştırmada yardımcı olur. *Kuru ciltler karışımın içine az yoğurt da ekleyebilirler.


AYDER

gelin 15 Temmuz Nisan - 15- AÄ&#x;ustos Haziran 2013 49


Makale FENG SHUI

FENG SHUI: MUTFAKLAR Afet Çeliker İletişim adresi: afetceliker@gmail.com

Mutfaklar yaşamlarımızın sağlık merkezlerine benzer. Bundan dolayı, Feng Shui’de mutfaklar çok önemli bir yer tutar. Gıdanın tüketildiği, hazırlandığı ve depolandığı yerler olduklarından, bu çok amaçlılık, mutfaklarda fazla zaman geçirilmesine neden olur.

B

arındırdığı fonksiyonlar nedeniyle, Feng Shui prensiplerinin uygulanmasında da daha fazla özen gösterilmesi gereklidir. Bu mekanlarda, Beş Element döngüleri önem kazanmaktadır. Mutfaklar genelde Ateş elementine ait olduklarından, her zaman yangın ihtimali sözkonusu olmuştur. Ocaklar, elektrikli ocaklar Ateşi temsil etmekte, evye ve buzdolabı ise Su elementini temsil etmektedir. Elementler arasındaki bu hassas denge nedeniyle, seçilen malzemeler ve renkler ne Ateş elementine ne de Ağaç elementine ait olmalıdır. Bilindiği gibi, yoğun kullanılan Ağaç elementi Ateş elementini beslemekte ve yangın olasılığını artırabilmektedir. Bu bağlamda, dengelemek için Toprak elementinden faydalanılır. Zeminde taş veya seramik kullanımı, taş saksılar veya Su elemanını temsil eden beyaz rengin kullanımı Ateş elemtinin etkisini azaltır. Genellikle, iyi enerji akışını elde etmek için temel birtakım uygulamalar da bulunmaktadır. Mutfakların, her zaman, temiz ve düzenli olması, diğer mekanlardaki gibi önem teşkil etmektedir. İyi aydınlatılmış

50

www.aydergelin.com

olması ve iyi havalandırılması da gereklidir. İdeal olarak, mutfakların yerleşimi yemek alanına yakın olmalı ve yatak odalarından uzak olmalıdır. Bu, hem yin ve yang ilişkisi için, hem de kokuların dağılımı için önemlidir. Diğer taraftan, mutfak kapılarının, banyo ve tuvalet odalarının kapılarının tam karşısında konumlanması doğru değildir. Ateş ve Su elementlerinin dengesini kaybetme ihtimali artar. Buna ek olarak, ocakların veya fırınların bulunduğu duvar yüzeyinin uyku alanına yakın yüzeyler olmaması tavsiye edilir.

MUTFAK KAPISININ TAM KARŞISINDA BUZDOLABININ YER ALMASI BEREKETİ OLUMSUZ YÖNDE ETKİLEMEKTEDİR. Ocakların veya fırınların konumu, evye veya buzdolabını karşılamamalıdır, çünkü ocaklar Ateş elementine ve diğerleri de Su elementine aittirler. Buna karşılık, evye, buzdolabı ve bulaşık makinası yan yana konumlanabilir.

Mutfak kapısının tam karşısında buzdolabının yer alması bereketi olumsuz yönde etkilemektedir. Bununla birlikte, konutun ana giriş kapısında olduğu gibi, ocağın yönünün de aile reisinin olumlu yönlerinden birisine göre konumlanması gerekmektedir. Yaşama mekanlarında olduğu gibi, kullanıcıların sırtlarını kapıya dönerek oturmaları, veya bu konumda mutfakta çalışmaları önerilmemektedir. Her zaman, kapıdan kimin ya da neyin girdiğinin görmek ve bilmek idealdir. Böyle bir görüş sağlanmadığında, kullanıcı konsantrasyon sorunuyla birlikte güvensizlik ve dikkat dağınıklığı yaşar. Diğer bir taraftan, mutfağı geniş göstermek veya kullanıcının arkasını görmesini sağlamak amacıyla kullanılan aynalar da tehlikeli olabilir. Aynalar yansıtıcı özellikleri nedeniyle, Ateş elementinin gücünü ikiye katlamaktadır. Aile fotoğraflarının da mutfakta yer alması önerilmemektedir. Daha önce de belirtildiği gibi, mutfaklar, konutların sağlık merkezi gibidirler, bu nedenle, ilaçların mutfakta depolanması önerilmemektedir. İlaçların yeri, banyo odasındaki dolaplar olabilir.


Mutfakların, her zaman, temiz ve düzenli olması, diğer mekanlardaki gibi önem teşkil etmektedir.

Mutfaklarda seçilecek olan renkler, bu mekanların yönüne göre seçilebilir. Batı yönü için beyaz (Metal); Güneybatı yönü için sarı veya toprak renkleri (Toprak); Kuzey yönü için mavi, siyah ve beyaz (Su); Doğu ve Güneydoğu içinse yeşil (Ağaç) uygundur. Diğer taraftan, kırmızı rengi Güney (Ateş) yönünü temsil etse de mutfaklarda tercih edilmemeli, onun yerine bej veya pembe seçilebilmektedir. Kuzeybatı yönü ise mutfaklar için kesinlikle uygun bir yön değildir. Sevgi ve saygılarımla

Afet Çeliker (Y. Mimar), Mastery Academy of Chinese Metaphysics’den sertifikalı Feng Shui Uzmanı’dır.

AYDER

gelin Temmuz - Ağustos 2013 51


Haber SANAT

Sanatseverler

resim ve heykel

sergisinde buluştu Ressam ve heykeltraş Sevim Erdal’ın sahibi olduğu Mon Art Galeri kursiyerlerinin yıl sonu sergisi Mon Art Galeri ve Girne Amerikan Üniversitesi işbirliği ile GAÜ Spectrum Fuaye alanında sanatseverlerin beğenisine sunuldu. Kursiyerlerin resim ve heykellerinin yeraldığı sergi 7-14 Mayıs tarihleri arasında gezildi. 52

www.aydergelin.com


Mon Art Galeri sahibi ressam ve heykeltraş Sevim Erdal, sergi günü oldukça mutluydu...

Toplam 79 eser sergilendi

Sanatseverlerin yoğun ilgi gösterdiği ve toplam 79 eserin bulunduğu karma sergide; 10 kursiyer resimlerini 2 kursiyer ise heykellerini sergiledi. Serginin açılışı Girne Belediye Başkanı Sümer Aygın tarafından yapılırken, kursiyerlere Girne Belediye Başkanı Sümer Aygın ve GAÜ Mütevelli Heyeti Başkanı Memduh Erdal tarafından katılım ve teşekkür belgesi takdim edildi. Resim öğretmenliğini Gülten Can, heykel öğretmenliğini ise Toya Akpınar'ın yaptığı Mon Art Galeri yeni dönem resim ve heykel kursları Ekim ayında devam edecek.

Kursiyeler, sertifikalarını aldıktan sonra öğretmenlerle hatıra fotoğrafı çektirdi.

AYDER

gelin Temmuz - Ağustos 2013 53


Makale YOGA

YOGA MI YAPIYORSUNUZ YOKSA MOGA MI?

Oğuzhan Öztürk İletişim adresi: oguzhanozturk@yogaakademi.com

Yoga denildiğinde hemen hemen herkesin zihninde olumlu şeyler canlanır. Stresten kurtulmak, fiziksel forma girmek, sağlıklı ve huzurlu olmak… Tabi bunların dışında yoganın bir din olduğunu düşünen, bunu sadece bayanların yaptığı bir spor zanneden ya da jimnastik gibi zor duruşların yapıldığı bir aktivite olarak düşünenler de yok değil. Bu yanlış düşünceler neden ortaya çıkmış? Çünkü insanoğlu herşeyi yaptığı gibi yogayı da çökertmiş ve değiştirmiş.

G

ünümüzde yoga olarak yapılan çalışmaların belki de %95 i yoga değil “moga” olmuş. Bu arada “moga” sözcüğü, sonradan türetilmiş, uydurma sözde yoga türleri için kullanılmaktadır. Peki bu mogalar nasıl ortaya çıkmış? Tabi ki Uzakdoğu dinlerinin misyonerlik çalışmaları sayesinde…

durum günümüzde de devam etmektedir. Tabi bu çalışmalar tepki topladığı için günümüzde bunları daha dikkatli yapıyorlar. Hatta bu sözde yoga merkezlerinden bazıları misyonerlik çalışmalarından dolayı Avrupa’da yasaklanmıştır. Kısacası yoga yaparken dikkatli olmak gerekiyor. Peki, gerçek yoga nedir o zaman?

maktadır. Ayrıca, Orijinal Yoga Sistemi’nde hiyerarşi ve herhangi bir lidere ya da tanrıya tapınma yoktur. Yoga, hiçbir sınıf, inanç, renk, ırk, cinsiyet ve yaş ayrımı olmayan, tüm insanlığa açık olan kültürel ve spiritüel bir bilgi dalıdır. Ancak, özellikle Hinduizm ve Budizm dinleri kendi dinlerini yaymak için tüm dünyada yoga adı altında misyonerlik çalışmaları yapmış. Sözde yoga merkezleri açılmış ve burada birkaç yoga hareketi gösterildikten sonra Hinduizm ve Budizm dinleri aşılanmış. Bu

3. Asana – Vücut çalıştırma teknikleri 4. Pranayama – Nefes ve biyoenerji teknikleri 5. Pratyahara – Astral, çakra ve kundalini teknikleri 6. Dharana – Konsantrasyon teknikleri 7. Dhyana – Meditasyon teknikleri 8. Samadhi – Üstün meditasyon teknikleri

“Yoga, hiçbir sınıf, inanç, renk, ırk, 8 Basamaklı Kişisel Gelişim Sistemi cinsiyet ve yaş ayrımı Yoga din değildir! olmayan, tüm insanlığa En eski din olan Hinduizm yaklaşık 5.000 yıl- Gerçek Yoga yani Orijinal Yoga Sistemi 8 basaaçık olan kültürel lık bir geçmişe sahip olurken, Orijinal Yoga maktan oluşan kişisel gelişim sistemidir: Sistemi’nin yazılı kaynakları ise günümüzden ve spiritüel bir bilgi 10.000 yıl öncesine dayanmaktadır. Sadece 1. Yama – Negatiflerden arınma dalıdır.” bu bilgi ile yoganın bir din olmadığı anlaşıl- 2. Niyama – Pozitifleri güçlendirme

Büyük Yoga Üstadı Akif Manaf 54

www.aydergelin.com

Yapılan çalışmanın yoga olarak adlandırılabilmesi için bu 8 basamağın bir arada olması gerekmektedir. Oysaki günümüzde yaygın olarak yapılan sözde yoga türlerinde bu ba-


Sakatlanmamak için moga merkezlerine dikkat! Yoga Academy'nin her ay doğada düzenlediği festivallerden bir görüntü

samaklardan sadece biri ya da birkaçı yapılmaktadır. Orijinal Yoga Sistemi’nin ne olduğu, neye yaradığı, nereden geldiği, nereye götürdüğü ile daha detaylı bilgiler edinmek isterseniz, Büyük Yoga Üstadı Akif Manaf ’ın “Yoga Nedir? Ne Değildir?” adlı eserini inceleyebilirsiniz.

Biraz da sözde Yoga türlerine bakalım… Moga türleri Moga yani sözde yoga türleri uygulandığında kişiye fayda sağlamak yerine zarar vermektedir. Birçok kişi sakatlanmakta, çeşitli fizyolojik ya da psikolojik rahatsızlıklar ortaya çıkmaktadır. Zaman içerisinde farklı kişiler Orijinal Yoga Sistemi’nin 8 basamağınki tekniklerden yararlanmış ve bunlara farklı isimler koymuş böylece sözde yoga türleri ortaya çıkmış. İşin ilginç tarafı bunları yapanlar da Hindu rahiplerdir. Bir çeşit spor olan yogayı Hindu rahiplerden öğrenmek ne kadar akıllıca olur, gerçekten düşünmek gerekir… Yoga hakkında yazılmış orijinal metinler Hindular tarafından tamamen değiştirilmiş, çeşitli sözde yoga türleri ortaya çıkmış. Örneğin; aştanga yoga, hatha yoga, vivekananda yoga, raja yoga, sahaca yoga, kundalini yoga, şivananda yoga gibi... Bunun yanı sıra bazı kişiler kendi egolarının kurbanı olarak uyguladıkarı sözde yoga türlerine kendi isimlerini bile vermişlerdir. Örneğin, iyengar yoga, bikram yoga, şivananda yoga, vivekananda yoga gibi… Diğer bir taraftan yoganın yaygınlaşmasıyla özellikle spor salonlarında power yoga, yoga fit gibi türler de ortaya çıkmıştır. Bu çalışmalarda jimnastik gibi

yoga duruşları yapılmakta, ilk derslerde bile başüstü duruşlar yaptırılarak birçok kişi sakatlanmasına yol açılmaktadır.

Aştanga Yoga Aştanga kelimesi iki kelimeden oluşmaktadır; Aşta ve Anga. Aşta kelimesi “sekiz” anlamına gelirken, Anga ise bölüm, hisse anlamına gelmektedir. Gerçek yoga olan Orijinal Yoga Sistemi zamanla Aştanga yoga olarak anılmıştır. Fakat bunun günümüzde yoğun ve zorlayıcı hareketlerle birçok kişinin sakatlığına sebep olan “aştanga yoga” türüyle alakası yoktur. Sözde yoga türü olan aştanga yoga ile özellikle Hindistan’da yoga adı altında misyonerlik çalışmalarının yapıldığı bilinmektedir.

Hatha Yoga Diğer bir taraftan hatha yoga, Şivaizm dini misyonerlerinin bunu çekici kılmak amacıyla ortaya çıkardıkları sözde yoga türüdür. Orijinal Yoga Sistemi’nin ilk iki basamağını atlayarak diğer basamakların da temel tekniklerini alıp basitleştirilmesinden ibarettir. Bu tür sözde yoga çalşmaları çeşitli sakatlıklara yol açmaktadır.

Vivekananda Yoga Bu sözde yoga türü yine Hinduizm tarikatlarının uzantısıdır. “Vivekananda Yoga” olarak adlandırılan çalışmaları yapan kişiler terapi yaptıklarını iddia etmektedir. Oysa bu sözde yoga çalışmalarında katılımcılara saatlerce Hindu ilahileri söyletilmektedir. Bunlar Hindu dilinde olduğu için, söylenenlerin Hindu tanrılarına adanış duaları olduğunu anlamamaktadır.

Yoga yerine yukarıda bahsedilen sözde yoga türlerini uygulayıp sakatlanmamak için öncelikle yoga eğitmenini ve yoga merkezini araştırmak gerekiyor. Bir merkezin Hinduizm uzantılı bir yer olup olmadığını anlamak için bir kaç ipucu verelim: - Eğitmenler Hinduizm ya da Budizm kökenli yerlerden sertifikalıdır. Bu tür eğitim merkezleri çoğunlukla Hindistan ve Amerika’da bulunmaktadır. - Bu tip merkezlerde Hindu ilahileri müzik olarak çalınmaktadır. Müziklerde Şiva gibi Hindu tanrılarının isimleri geçmektedir. - Merkezler katılımcılarını “Aşram” olarak adlandırılan aslında Hindu ibadethaneleri olan yerlere “yoga yapacağız” diye Hindistan`a, geziye götürür. - Bu merkezlerde yurtdışından gelen sözde Yoga uzmanları Hindu rahipleridir. Bunları boyunlarındaki iplerden, tespihlerden, kıyafetlerinden, alınlarındaki yatay ya da dikey boya işaretlerinden anlamak mümkündür. - Bu yerlerde iç mekanda Hindu rahiplerinin resimleri, Hindu tanrılarına ait resim ya da heykelcikler bulunur. - Mantra meditasyonu adı altında Hindu ilahileri söyletilir. - Bu tip merkezlerin internet sitesini incelediğinizde dua tespihlerini, dua bayraklarını, Hindu rahiplerinin kitaplarını, Buda heykellerini sattıklarını görülebilir. Moga değil, gerçek Yoga olan Orijinal Yoga Sistemi uygulayarak mükemmel sağlığa, mutluluğa ve huzura kavuşmanız dileğiyle… AYDER

gelin Temmuz - Ağustos 2013 55


Mutfak LEZZET DURAĞI

Saadet Erhat

Sıcak bir yaz gününden herkese merhaba. İki aylık bir ayrılıktan sonra yine birlikteyiz. İçinde bulunduğumuz yaz günlerine uygun olarak sizlerle hafif lezzetlerin tarifini paylaşacağım. Bu sıcak yaz günlerinde bol bol sıvı tüketmek şart. Onun için su her daim hayatınızda olsun. Sebzeli böreğimiz çok hafif. Tadını çok beğeneceksiniz. Panna Cotta ise çok güzel bir İtalyan tatlısı. Sıcak yaz günleri için ideal hafiflikte. Yaz sofralarının vazgeçilmezi semizotunun faydalarını mutlaka okuyun. Semizotunu yoğurt, sarımsak ve tuzla karıştırdığınızda tadına doyamayacaksınız. Hepinize keyifli, sağlıklı ve lezzet dolu yaz günleri dilerim...

İletişim adresi: saadetk@yahoo.com

Yaz sofralarının vazgeçilmezi: SEMİZOTU

B

uğulu yaprakları, hafif mayhoş tadı ile ilkbahar ve yaz aylarında en çok yenen sebzelerden biridir semizotu. C vitamini zengini bu sebze bol miktarda posa içerdiği için sindirim sisteminin ve diyet yapanların da dostu. Ayrıca, bol miktarda Omega-3 yağ asidi içerir. Semizotu, yaprakları salata olarak ya da ıspanak gibi pişirilerek yemeklerde kullanılan bir sebzedir. Semizotunu yoğurtla karıştırıp yiyebilirsiniz. Bahçe ve tarlada kendi kendine yetişen daha küçük yapraklı yabani türleri de vardır. 15 çeşidi olan semizotunun en makbulü büyük yapraklı frenk semizotudur. Uzmanlar ,Parkinson tedavisinde hastalarına mutlaka semiz otu salatası yemelerini öneriyor.Zihin yorgunluğu, sinirlilik ve uykusuzluğa iyi gelir.Kanı temizleyici özelliği vardır.Mide ve bağırsak hastalıklarında faydalıdır. Bağırsakları yumuşatır ve mide yanmasını giderir. İdrar söktürür ve kabızlığı giderir. Sinirleri yatıştırıcı etkisi ile zihin yorgunluğu ve uykusuzluğa iyi gelir.

56

www.aydergelin.com


SEBZELİ BÖREK MALZEMELER 2 adet yufka 1 adet pırasa 1 adet havuç 1 adet patates 100 gram pazı veya ıspanak 1 adet yumurta 2 çorba kaşığı sıvı yağ Yeteri kadar tuz, karabiber Galeta unu YAPILIŞI Patatesi kabuklarıyla 20 dakika haşlayın. Soğuduktan sonra soyup rendeleyin. Pırasayı ve pazıyı ince ince kesin. Havucu soyup rendeden geçirin. Bir tencereye sıvı yağı koyup ısırın. Sırasıyla pırasa, havuç ve pazıyı ekleyip karıştırın. Hazırladığınız içi soğumaya bırakın. Yufkaları 8 eşit parçaya bölün. Üçgenin taban kenarlarına iç koyup, köşeleri üzerine kapatıp sarın. Üzerlerine çırpılmış yumurta sürün ve galeta ununa batırın. 170 derece ayarlı fırında üzeri kızarıncaya kadar pişirin.

Böğürtlen Soslu PANNA COTTA MALZEMELER 1 kutu küçük krema 1 bardak süt 100 gr şeker 20 gr. toz jelatin Tereyağı

Böğürtlen Sos için 180 gr. böğürtlen (donmuş) 20 gr. şeker

YAPILIŞI Toz jelatini soğuk suda eritin. Süt, krema ve şekeri bir tencereye koyun. Kaynayınca ateşten alın ve içine eritmiş olduğunuz jelatini ekleyip iyice karıştırın. Kalıplarınızın içini iyice tereyağlayıp, içine karışımı dökün ve buzlukta 3 saat bekletin. Daha sonra, servis tabağına ters çevirin. Üzerine böğürtlen sosu koyun ve servis yapın. Böğürtlen Sosu Böğürtlenleri tencereye koyun. İçine şekeri de ekleyip , şeker eriyene kadar kaynatın. Suyu, aroması çıkana kadar bekletin.

AYDER

gelin Temmuz - Ağustos 2013 57


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.