Yıl:1 • Sayı:1 • TEMMUZ / AĞUSTOS 2010 • Fiyatı: 4 TL
Akvaryumların Kralı:
Discus
Karidesler Kendi Kendini İdare Edebilen
Akvaryumlar Denizin Melekleri
İKİ AYDA BİR YAYINLANAN AKVARYUM KÜLTÜRÜ DERGİSİ
Özel Yapım Armatürler
Bayilikler verilecektir
Deniz akvaryumu kurulumu, bakımı, canlı satışı Distribütörlüklerimiz
ekstremakvaryum.com.tr
Bahçekapı Mah. 2464. Sokak No: 4/1 (Doğukaradeniz Binası İçi) Şaşmaz / Ankara Tel: 0312. 278 73 42 (pbx) Fax: 0321. 278 75 43 e-mail: azmi@ekstremakvaryum.com
DOĞU KARADENİZ KURULUŞUDUR
İçindekiler Haber- Akvartistler Derneği Genel Kurulu
8
Tatlı suyun kralları: Diskus Denizin Melekleri
19
6
14
Fanustaki Dünya: Paladarium Karidesler
20
Kendi Kendini İdare Edebilen Akvaryumlar: Ecespare
34
Evimdeki Resif - Işık Nedir?
Büyük Sistemler Röportajı: Panora
40
26
37
Deniz Akvaryumlarında Alkalinite Yunus Cichlid
44
42
Mikro Algler
Sahibi: Güney Film Yapım Basım Ltd. adına Direnç Kıymaç Sorumlu Yazı işleri Müdürü: Alper Tülek Görsel Tasarım: Şeref Kartal Editör: Özge Özdemir Yayın Türü: Yaygın Süreli Yayın Reklam için başvuru: Alper Tülek 0532 620 49 47 Yazarlar: İsa Aydın, Gökçe Göktan, İl Bilge Aslıhan Okumuş, Selim Özadar, Talip Devrim Özgen, Gültekin Sabana, Davut Şems, Ali Ulvi Tekgüç, Hakan Toğuç, Ümit Uğur Tunç, Ergün Tunçkıran, Refet Ali Yalçın Yönetim Yeri ve Yazışma Adresi: Duatepe mh. Avukat cd. Şahmerdan sk. No: 2/36 Şişli - İstanbul Tel: 0212. 279 23 48 Baskı: Matsa Basımevi Web: www.akvaryumplus.com e-mail: bilgi@ akvaryumplus.com
Merhaba sevgili akvaristler, Birbirinden değerli hobici arkadaşlarımızla beraber bu güzel dergide yayın hayatımıza başlıyoruz. AkvaryumPlus dergimizde hepimizin büyük tutkusu olan, tatlı su ve deniz akvaryumlarıyla ilgili güncel makaleler paylaşmaya çalışacağız. Ayrıca paladarium hakkında da sizlere bilgiler vermeye çalışacağız. Hepimizin farklı iş ve uğraşları olmasına rağmen, ortak noktada buluştuğumuz bu hobi kendi iç dünyalarımızı temsil ediyorlar. Beklide her biri su dünyasına duyduğumuz özlemi yansıtıyorlar. Ve buna bizi iten en büyük etmende sanırım su dünyasının keşfedilmemişliği bizleri cezp ediyor. Akvaryumlarımız öyle çeşitli ki her biri kendi aralarında benzersizlikler gösteriyor. Hatta sahip olduğumuz bu akvaryumlar günden güne, aydan aya ve yıldan yıla sürekli değişim göstererek bize bu çeşitliliği yansıtıyor. Belki de bu hobiye bu kadar bağlanmamızın en büyük sebepleri bunlar olsa gerek. Sevgili akvaristler bu derginin oluşumunda sizlerinde katkılarınızı beklemekteyiz. Bizlere web sitemizden (www.akvaryumplus.com) ulaşabilir konularla ve yazarlarımıza buradan soru, görüş ve önerilerinizi rahatlıkla iletebilirsiniz. A. Alper TÜLEK
4
Tatlı suyun
Kralları Diskus (Symphysodon aequifasciatus) tür olarak gerek nazik yapısı, gerekse doğru su şartlarının sağlanması bakımından tatlı su akvaryumlarının en son basamağı, krallarıdır.
Ali Ulvi Tekgüç
Diskus beslemek isteyen aktivarist arkadaşlara kendi tecrübe ve düşüncelerime dayanarak, bu zorlu bir o kadar da güzel türün doğru ve sağlıklı bir şekilde yaşatılmasının temel basamaklarını paylaşmak istiyorum. Beğendiğiniz bir veya birkaç diskusu akvaryumcunuzdan satın almadan önce mutlaka tür hakkında yazılmış olan kitap ve makaleleri okuyarak araştırma yapmanız ve bu doğrultuda türün ihtiyacı olan akvaryumu planlamanız balığınızın hayatı için bir esastır. Diskus balığını daha önce kurmuş olduğu akvaryumda beslemek isteyenlere tavsiyem eğer akvaryum şartları diskusa uygun değilse balığınızı bu akvaryuma eklemeyin. Diskus ölümlerinin çoğu bu türün ihtiyaçlarına cevap verememekten kaynaklanmaktadır. Diskus ph 5.50 – 7.50 arasında, genel sertliği yumuşak olan, 28°C – 32°C ısıdaki suları seven, asıl habitatı Amazon nehrinin durgun, ılık ve temiz su kolları olan bir cichlid türüdür. Bu yüzden akvaryuma konacak veya konmuş olan taban malzemesi ve dekor hiçbir zaman ph salınımı yapmamalıdır. Ph salınımı yapan kum, çakıl gibi malzemeler ph minus veya sirke ile yapılacak çok basit bir testle anlaşılabilir. Malzemenin üstüne dökeceğiniz birkaç damla ile köpürüp kö-
8
pürmediğine dikkat etmek yeterlidir. Köpürüyor ise sakın diskusu akvaryuma koymayın. Daha önce kurmuş olduğunuz akvaryumda mercan
kırığı midye kumu veya ölü mercan dekoru var ise o akvaryuma kesinlikle diskus koymayın. Kuvarz kum veya çakıl, laterit ve lav taşları ph salınımı yapmayan doğru taban malzemeleridir. Bence diskusu beslemenin en uygun, kolay ve sağlıklı yolu akvaryum tabanına hiç malzeme koymamaktır. Akvaryumunuzu kurmadan önce herhangi bir izolasyon firmasından alacağınız gri renkte ki termoflex malzemenin üstüne oturtmanız hem akvaryumunuzu çatlamalara karşı korur hem de taban malzemesi olmayan çıplak akvaryum tabanını koyulaştırarak balıklarınızı strese karşı korur. Diskus durgun, az akıntılı suları sevdiği için kafa motorlu iç filtreler bu tür için uygun değildir. Bu tür filtreler hem çok akıntı yaparlar hem de diskusun istediği temiz su filtrelemesi yapamazlar. Size tavsiyem akvaryum litresine göre büyük çaplı
bir dış filtre almanızdır. Bu dış filtrenin içini mekanik ve biyolojik arıtım yapacak kaliteli malzeme ile doldurmanızdır. Diskus akvaryumlarında aktif karbon kesinlikle kullanılmamalıdır. Filtre kulelerinde (ıslak-kuru) kullanılan bio-ball kapalı devre dış filtrelerde hep ıslak kalacağı için biyolojik döngüye yeterli katkıda bulunamayacağından onun yerine siporax gibi bol gözenekli bir malzemenin kullanılması doğru olacaktır. Filtrenin çıkışına takacağınız filtre debisine uygun bir uv filtre akvaryumunuzda serbest dolaşan patojenleri ve algleri öldürüp suyunuzun daha sağlıklı ve temiz kalmasını sağlayacaktır. Diskus akvaryumlarının en güzel ve en zor olanı canlı bitkili diskus akvaryumlarıdır. Daha önce kurmuş olduğunuz bitkili akvaryum, bitkileriniz ve diğer tür balıklarınız için doğru olsa da diskus için doğru olmayabilir. Diskus akvaryumları diğer akvaryumlara daha yüksek sıcaklıkta (28°C – 32°C) olması gerektiğini söylemiştim. Eğer daha önce kur-
9
duğunuz akvaryum 26°C ve bitkiler bu sıcaklığa alışmış ise ısıyı biranda yükseltmeniz bitki kayıplarına ve su kimyasının bozulmasına sebep olur. Onun için diskuslarınızı almadan önce lütfen taban malzemenizin ph salınımı yapıp yapmadığını kontrol edip haftalık ısıyı 1°C- 2°C artırarak bitkilerin ve diğer balıkların bu suya adaptasyonunu sağlayın. Bu arada ısıya dayanamayıp ölen bitkileri ve yaprakları akvaryumunuzdan çıkartın. Canlı bitkili diskus akvaryumu kurmak en az bir tuzlu su resif akvaryumu kurmak kadar tecrübe ve planlama gerektirir. Eğer böyle bir seçim yapıyorsanız ışıktan taban malzemesine, filtre kurulumundan bitki seçimine kadar her noktayı iyi planlayın. Sump (filtre tankı) sistemi bitkili akvaryumlar için uygun değildir. Sump ve kule
(ıslak-kuru) suyu oksijenle zenginleştireceği ve bitkilerin fotosentez yapabilmeleri için gerekli olan karbondioksit miktarını düşüreceği için ancak otomatik ph sensörlü karbondioksit sistemli high-tech akvaryumlarda kullanılabilir. Akvaryumunuzu diskus için ilk kez kuracak iseniz, akvaryumunuzu planlarken genişliği ve derinliği en az 50cm olan bir akvaryum yaptırmanız ilerde boyları 15-20cm bulabilen disk şeklindeki balıklarınızın daha rahat hareket etmesini olanak verecektir. Yetişkin bir diskus akvaryumda 40 litre suya ve belli bir bölgeye ihtiyaç duyar. Kaç adet diskus beslemeyi düşünüyorsanız boy-enderinlik hesabı ile akvaryumunuzu yaptırın. Örneğin 10 adet yetişkin diskus sürüsü için 400 litre suya ihtiyacınızı 125-55-60cm lik bir akvaryum karşılıya bilir. Diskus bir sürü balığı olup, belli hiyerarşik düzen içinde diğer diskuslarla yaşamaktadır. Tek bir diskus almak ve onu diğer tür balıkların yanına koymak, aynı şekilde sonradan alacağız tek bir diskusu oturmuş bir diskus sürüsünün içine sokmak yeni bireyi strese sokabilir. Bunları önlemek diskus alırken 2 çiftten az diskus almayın ve akvaryumda hiyerarşik düzen kurulmadan önce kısa zaman dilimlerinde balıklarınızı diskus akvaryumuna ekleyin. Diskus için yaşadığı bölgedeki suyun temiz olması, akvaryum suyundaki nitrat değerini 20ppm değerinden düşük olması, diskuslarınızın sağlığı açısından çok önemlidir. Düzenli haftalık %
10
musluk suyu kullanılacak ise mutlaka klor bağlıyıcı bir ürün kullanmak veya suyu en az iki gün hava taşı ile havalandırmak mutlaka yapılması gereken bir olaydır. Benim tavsiyem, Türkiye’de musluktan akan sular sert ve daha çok Afrika cichledlerine uygun olduğu için, bir adet ozmos cihazı ve iletkenlik ölçer satın almanız. Bu yatırımınız sayesinde diskuslarınızı ilerde üretmek isterseniz yetişkin erkek diskuslarda görülen ve sert sulardaki kireç yüzünden meydana gelen üreme kanal tıkanıklığı problemini çözmüş, hem de yumurtlama için gereken düşük iletkenlikteki üreme tankı suyunu elde etmiş olursunuz. Ancak ozmos makinasından elde edeceğiz su iletkenlik bakımından çok düşük (saf su) olduğu için direk olarak akvaryuma konulmamalıdır.
20 su değişimi ve filtrenin mekanik malzemelerinin temizlenmesi veya değiştirilmesi balığınızın hem daha çabuk gelişmesini sağlar, hem de balığınızın hastalanma riski azaltır. Kurduğu akvaryumda taban malzemesi kullanmayan ve canlı bitki beslemeyenler, günlük yemleme sonrası yem ve dışkı atıklarını bir hortum kullanarak (dip çekerek) akvaryumdan çıkartırlar ve daha önce hazırlamış oldukları su ile %5-%10 değişim yaparlar ise hem akvaryumdaki suyun kimyası bozulmamış olur, hem de diskuslarınız daha mutlu olurlar. Su değişimindeki dikkat edilmesi gereken en önemli konu klor ve ısıdır. Su değişimlerinde
İletkenlik ölçer yardımı ile akvaryum suyunun değerini microsimens ( µs ) veya ppm olarak ölçtükten sonra, ozmos suyu tatlı su akvaryumları için hazırlanmış mineral katkıları ile veya klordan arındırılmış musluk suyu ile karıştırarak, aynı iletkenlik seviyesinde akvaryuma eklemeliyiz. Özellikle kışın büyük çaplı su değişimlerinde önceden hazırlamış olduğumuz suyu mutlaka akvaryum ısısına yakın bir dereceye getirip öyle akvaryumumuza koymalıyız. 11
Canlı bitkilerin olduğu bir diskus akvaryumunda iletkenliği (200µs-100ppm) aralığında tutmak bitkilerinizin sağlığı için yararlı olacaktır.
Diskus yavru iken gelişim sürecini tamamlayana kadar daha çok mineralle ihtiyaç duyar. Bu mineralleri sudan alırlar. Eğer satın aldığız diskuslar yavru ise akvaryumunuzdaki iletkenlik değerlerini biraz yüksek tutmanız (300µs -150ppm) yararlı olacaktır. Diskuslarınız büyüdükçe iletkenliği yavaşça daha düşük değerlerdeki su değişimleri ile aşağı almanız (100µs – 50ppm) doğru olacaktır. 12
Yeni aldığız bir diskusun akvaryuma konulması aşaması en dikkat edilmesi gereken konudur. Diskuslar en çok bu işlem doğru yapılmadığında zarara uğrar hatta birkaç hafta içinde ölürler. Diğer tür tatlı su balıklarında yapılan alıştırma süreci diskuslar için yetersiz kalır. Konacağı akvaryumun su kimyasına alışma süreci aynen bir deniz balığının alıştırma süreci gibi damlama yöntemi ile yavaş ve sakin bir ortamda yapılmalıdır. Ani ısı ve iletkenlik değişimleri diskuslarınızı ozmotik şoka sokar, türün çok hassas olan mukoza tabakasına zarar verir. Diskusta küsme ve kararma denilen olay bundan dolayıdır. Ozmotik şoka uğrayan bir diskus kolay toparlanamaz. Yeni girdiği ortamdaki diğer balık ve diskuslara karşı koyamaz, yem yiyemez, mukoza dokusu zedelendiği
için ikincil bakteriyel ve fungal hastalıklara direnç sağlayamaz, bir köşede saklanır, rengi kararır ve ölümünü bekler. Eğer böyle bir diskusunuz var ise size önerim 35x35x40 ebatlarında 50 litrelik bir karantina tankı yaptırmanız, içine 100watt’lık bir ısıtıcı, hava ile çalışan sünger filtre (süngeri aktif karbondan yapılmış olmamalı !!! ) ve bir cam derece koymanızdır. Karantina tankı fazla ışık almayan, sakin bir bölgeye yerleştirmelisiniz. Karantina tankı, akvaryumdan alacağız suyla doldurup, hasta diskusunuzu akvaryumdan buraya nakil edin. Üç gün boyunca %20 temiz su ile değişim yapın, karantina tankının ısısını yavaşça 2°C artırarak 34°C kadar çıkarın. İlk su değişiminden sonra suya, eczanelerde bulabileceğiz bemiks ampulden bir ampulü tanka dökün. Bu diskusunuzun direncini kuvvetlendirecektir. Bu arada gerekli araştırmayı yapıp balığın geçirdiği ikincil hastalığın tanısını ve tedavide kullanacağız ilacı tedarik edin. Üçüncü gün su değişimin-
den sonra ilaç tedavisine başlayın. İlaç tedavisi bittikten sonra eğer balığınız tam olarak sağlına kavuşmuş ve yem yiyor ise balığınızı ana tanka damlama yöntemi ile alıştırarak geri koyun. Diskuslarınızı çok hareketli, bölgeci ve agresif balık türleri ile hiçbir zaman aynı akvaryumda beslemeyin. Afrika cichlidleri, hatta bir Güney Amerika cichlidi ve diskusların yakın akrabası olan melek balıklarının ( Pterophyllu scalare) diskus akvaryumlarında yeri yoktur. Canlı doğuranlar, tetra cinsleri, çöpçü balıkları (corydoras) diskus akvaryumlarına konulabilir. Bence en doğrusu diskusu diğer diskuslar ile beraber bakmaktır. Biz aktivaristler olarak, bu güzel, sakin ve nazik türün gereksimi olan özene, planlamaya dikkat edersek, onun ihtiyaçlarına vakit ayırabilirsek diskus beslemenin çok zor olmadığını görebiliriz. Sizlere sağlıklı ve bol diskuslu günler diliyorum. 13
Foto: Chung-Ming Wu Pygoplites diacanthus
Denizin melekleri Ufak parlak balıklar, ilginç çizgiler ve renkli benekler... Fakat bu büyüleyici desen ve renk kombinasyonunu bir arada en iyi şekilde görebileceğimiz aile şüphesiz melekbalıklarıdır.
14
Egzotik deniz balıkları, insanları, genellikle inanılmaz desenleri ve parlak renkleriyle etkisi altında bırakır. Ufak parlak balıklar, ilginç çizgiler ve renkli benekler... Fakat bu büyüleyici desen ve renk kombinasyonunu bir arada en iyi şekilde görebileceğimiz aile şüphesiz melekbalıklarıdır. İri cüsselerinin üzerindeki eşsiz desenlerin kusursuzluğu en ufak ayrıntısına kadar bizi hayrete düşürür. Bu büyük renkli balıklar aynı zamanda oldukça zeki ve kişilik sahibidir. Sahibini tanıdığı gibi büyüdükçe her bireyin kendi karakteri gelişir ve size balığınızla iletişim kurma şansı verir. Melekbalığı, Pomacanthidae familyası üyelerine verilen genel addır. Bu familya içerisinde 5cm’lik Fisher’ın cüce melekbalığından (Centropyge fisheri) 60cm’lik gri melekbalığına (Pomacanthus arcuatus) kadar çok farklı özelliklere sahip türler bulunmaktadır. Bu familyanın üyeleri aynı zamanda dünya denizlerinde de geniş bir dağılım gösterir. Karaipler’in sığ sularından, Pasifik’in derinliklerine kadar birçok farklı yerde görülebilirler. Fakat tüm türlerin ortak özelliği, solungaçlarının arkasında bulunan kılçıktır. Zaten familyanın adı da latincedeki ‘pom’ yani örtü ve ‘acanthus’ yani diken sözcüklerinden türemiştir. Melekbalıklarını balık kepçesi ile yakalarken çok dikkat etmek gerekir, zira bu kılçık kepçeye takılıp balığın zarar görmesine neden olabilir.
Foto: Davut Şems
Selim Özadar
Apolemichthys ve Chaetodontoplus cinsi melekbalıkları diğerleri kadar güzel olmalarına rağmen onlar kadar akvaryum piyasasında yer edinememişlerdir. Bunun nedeni birçok türün akvaryumda yem almayı kabul etmeyip bir süre sonra güçsüz düşüp hastalığa yakalanmasıdır. Uzun yıllar akvaryumda yaşatılması denenen bu türlere yüksek ölüm oranları nedeniyle artık ithalatçılar da pek sıcak bakmamaktadır. Ayrıca nadir bulundukları için fiyatları da genellikle yüksektir. Apolemichthysler arasında en popüler türler gözünden geçen siyah bantıyla soyguncu melekbalığı (Holacanthus arcuatus) ile altın pullu melekbalığıdır (Apolemichthys xanthopunctatus). Buna rağmen bu iki tür dahi oldukça nadir bulunur ve yüksek fiyatlardan satılır. Soyguncu me-
Pomacanthus navarchus
Familyanın en küçük üyesi olan cüce melekbalıkları, yeterli büyüklükte akvaryumu olmayan ama melekbalıklarının güzelliğine şahit olmak isteyen akvaristler için idealdir. Bu cins içerisinde öyle çok seçenek vardır ki, boya kataloğu gibi neredeyse istediğiniz her renk kombinasyonunu bulabilirsiniz. Cüce melekbalıkları da kendi aralarında farklı boylarda olurlar. Bazı türler en fazla 4-5 cm’e kadar büyüyebilirken bazı türler 15cm’i aşabilir. Küçük türler genellikle mercanlarla daha iyi geçinmektedir ve daha uyumlu olmaktadırlar. Büyük türler özellikle sert mercanlar, istiridye ve Xenia gibi yumuşak mercanlarınızın tadına bakabilirler. Ayrıca kendi vücut yapısındaki balıklara karşı oldukça agresif davranabilmektedirler. Bunları göz önüne alarak bir cüce melekbalığı almanızı öneririm. Yine de oldukça barışçıl ve hiçbir mercana dokunmadan yaşayan cüce melekbalıkları da oldukça sık karılaşılan bir durumdur.
Centropyge bispinosa
Foto: Davut Şems
Chaetodontoplus türleri ise aslında oldukça dayanıklı fakat güzelliği familyadaki diğer türlere kaptırmışlardır ve bu nedenle akvaryumcularda kolay bulunmazlar. Hatta melekbalıklarından çok kelebekbalıklarına benzedikleri için akvaryumcuda genellikle yanlış isimlendirilirler. Singapur melekbalığı (Chaetodontoplus mesoleucus) şüphesiz bu cinsteki en popüler ve kolay bulunabilen türdür. Çok renkli bir balık olmasa da oldukça dayanıklıdır ve en fazla 15cm’e kadar büyüyebilen boyuyla ufak akvaryumlarda da bakılabilir. Bu cins içerisinde de birkaç göz alıcı tür vardır fakat oldukça zor bulunur. Benim de favorilerimden olan mavi çizgili melekbalığı (Chaetodontoplus septentrionalis) gövdesindeki mavi damarlı deseniyle oldukça ilgi çekici olmasının yanında aynı zamanda dayanıklı ve genellikle resif uyumludur. Büyüdükçe kendi vücut yapısındaki diğer balıklara karşı bölgeci davranabilir, bu nedenle akvaryuma diğer balıklardan sonra eklenmesi iyi olur. Doğadan yalnızca yılın bazı dönemlerinde toplandığı için nadir bir türdür.
Foto: Davut Şems
lekbalığı üstte bahsettiğim gibi genellikle akvaryumda yem kabul etmez ve yaşama ihtimali oldukça düşüktür. Bu nedenle bu türden uzak durmak en iyisi olacaktır. Altın pullu melekbalığı ise bu cinsteki diğer türlere oranla daha dayanıklıdır fakat yine de akvaryumcuda yem aldığını görmeden eve getirmemek en iyisidir.
Cüce melekbalıkları doğada genellikle ufak haremler halinde yaşarlar ve protogenik hermafrodittirler yani sürünün en güçlüsü erkeğe dönüşür ve diğerleri dişi olarak kalır. Akvaryumunuz eğer yeterli büyüklükteyse siz de bir cüce melek haremi kurabilirsiniz. Bunun için 3 ya da 4 adet yavru birey seçmeniz ve güçlü olana kendilerinin karar vermesini beklemeniz gerekmektedir. Harem olarak baktığınızda balıkların birbirlerine kur danslarını ve aralarındaki hiyerarşiyi izleme şansını yakalayabilirsiniz. Ayrıca balıklarınız da tek başına olmadığı için kendini daha güvende hissedip, daha az saklanacak ve renklerini daha iyi gösterecektir. Bu balıkları boyutlarına göre üç grupta inceleyebiliriz. Birinci grup küçük boydaki yani en fazla 5-6cm’e kadar büyüyebilen cüce melekbalıkları. Bu gruba Atlanik melekbalığı (Centropyge argi), Fisher’ın cüce melekbalığı (Centropyge fisheri) ve pigme cüce melekbalığını (Centropyge flavicauda) sokabiliriz. Küçük cüce melekbalıkları nano akvaryumlarda rahatlıkla bakılabilecek kadar ufak boyuttadır ve genellikle resif uyumludur. Özellikle pigme cüce melekbalığı Amerika’da zor bulunabilmesine rağmen, ülkemizde kolaylıkla bulunabilir. İkinci grup biraz daha büyük olan mercan güzeli (Centropyge bispinosa) ve alev melekbalığı
15
Foto: Davut Şems
Pomacanthus imperator
(Centropyge loricula) gibi akvaryum dünyasının en popüler iki balığını içerir. Bu balıklar 12cm’e kadar büyüyebilir ve genelde bütün günlerini kayalar üzerinde yiyecek arayarak geçirirler. Bu nedenle akvaryumda bol miktarda oturmuş canlı kaya bulunması bu iki türün sağlıklı kalabilmesi için oldukça önemlidir. Özellikle akvaryumda tang gibi büyük balıklar varsa utangaç davranıp bütün gün saklanabilirler. Bunu engellemenin en iyi yolu, balığı yalnız bırakmayıp doğadaki gibi en az 2 ya da 3 bireyden oluşan bir harem kurmak olacaktır. Son grupta ise 15cm’e kadar büyüyebilen çift renkli melekbalığı (Centropyge bicolor) ve limon kabuğu melekbalığını (Centropyge flavissima) sayabiliriz. Bu iki tür diğer cüce melekbalıklarına oranla oldukça büyük ve aynı zamanda çok daha bölgecidir. Genellikle kuru yeme alışmalarını sağlamak oldukça zordur, bu nedenle satın almadan önce yem yediğinden emin olmak gerekir. Ayrıca büyük cüsselerini tok tutabilmek için akvaryumda gün içerisinde üzerinden beslenebileceği yeteri miktarda canlı kaya olması çok önemlidir. Bu türler genellikle mercanlarla iyi geçinemediği için resif akvaryumuna ekleyecekse16
niz iki kere düşünmenizi, bir sorun çıktığında balığı yakalama şansınız yoksa hiç eklememenizi öneririm. Diğer türlerde olduğu için özellikle sert mercanlar, istiridyeler ve tüp kurtları gibi omurgasızlar tehlike altındadır. Cüce melekbalıkları doğada günlerini harem olarak dolaşıp yiyecek arayarak geçirirler. Yedikleri arasında mikro ve makro yosunlar, çökeltiler ve ufak omurgasızlar bulunmaktadır. Bu nedenle akvaryumda da hem bitkisel hem de hayvansal ağrılıklı yemler ile gün içerisinde az ama sık bir besleme yapmak gerekir. Cüce ya da büyük olsun, günümüzde her tür melekbalığını resif akvaryumlarında gözümüz gibi baktığımız mercanların yanında görmeye alışığız. Fakat aslında mercanlarla tamamen uyumlu tek melekbalığı cinsi Genicanthus lardır. Bu barışçıl türler diğer melekbalıklarından çok farklı özellikler gösterirler. Neredeyse tüm melekbalıkları kaya ve kumun yüzeyi üzerinden beslenir, bu nedenle mercanlar da dahil olmak üzere birçok omurgasız diyetlerinin bir parçasıdır. Fakat Genicanthuslar daha çok dev Anthiaslara benzerler ve haremler su yüzer haldeki planktonlarla bes-
lenirler. Mercanlarla ve diğer balıklarla tamamen uyumludurlar ve resif akvaryumları için birebirdir. Genicanthus türlerinde dişi ile erkek arasında bariz bir renk ve şekil farklığı görülür. Erkekler daha çarpıcı renklere ve daha uzun yüzgeçlere sahiptir. Bu cins, diğer melekbalılarına oranla daha fazla yüzme alanına ihtiyaç duyar ve çift ya da harem olarak bakılmalıdır. Büyük vücutlu ve küçük ağızlı bu balıkların da metabolizması diğer planktivor balıklar gibi hızlı çalışır, bu nedenle günde en az 3 kez bol proteinli bir yem ile beslenmeleri gerekmektedir. Yeteri kadar beslenememe, harem içerisindeki hiyerarşiye de zarar verir ve erkeğin güçsüz düşmesi durumunda dişilerden biri yerine geçmeye çalışabilir. Bu cins içerisinde en sık rastlanan tür Lamarck’ın melekbalığıdır (Genicanthus lamarck). Yaklaşık 18cm boya ulaşır ve oldukça dayanıklı bir balıktır. Diğer Genicanthus türleri kadar alımlı renkleri olmasa da özellikle yetişkin erkeklerin etkileyici siyah çizgi ve benekleri vardır. Süslü melekbalığı (G. bellus), siyah benekli melekbalığı (G. melanospilos) ve Watanabe’nin melekbalığı (G. watanabei) de nadiren de olsa ülkemizde bulabileceğiniz diğer Genicanthus türleridir. Melekbalıklarının imparator ve kraliçelerinin bulunduğu Pomacanthus cinsi aynı zamanda deniz akvaryumlarındaki en alımlı balıkları da içerir. Eşsiz renkleriyle herkesi büyüleyecek güzelliğe sahip bu devlerin de, doğada çok büyük alanları kapsayan hiyerarşik bir alile yapısı vardır. Her
Centropyge bicolor
Foto: Davut Şems
Foto: Davut Şems Foto: Davut Şems
Pygoplites diacanthus
bir dişinin belli bir bölgesi vardır ve bu bölgenin dışına çıkmaz. Erkek ise içinde yaşayan dişiler ile birlikte tüm alanın sahibidir ve burayı diğer erkeklere karşı korur. Genç melekbalıklarının rengi yetişkinlerden çok farklıdır. Çoğu tür cinsel olgunluğa ulaşmadan önce siyah üzerine sarı ya da beyaz halkalara sahiptir ve büyüdükçe renk değişip yetişkin desenlerine kavuşur. Gençler ile yetişkinler arasındaki bu büyük renk farkının nedeni, gençlerin yetişkin erkeklerin bölgesine rahatça girip çıkabilmesi içindir. Böylelikle yetişkin erkekler henüz cinsel olgunluğa ulaşmamış bireyleri rakip olarak görmez ve alanına girmesine izin verir. Genç Pomacanthuslar birbirine çok benzer ve kolaylıkla birbirleriyle karıştırılabilirler. Eğer yanlış balık almak istemiyorsanız, farklı türlerin gençlik desenlerini kitap ya da internet üzerinden iyice inceleyip akvaryumcuya öyle gidin. Özellikle imparator ve Kuran melekbalıklarının gençlik desenleri olduça benzerdir. En popüler Pomacanthus şüphesiz İmparator melekbalığıdır (Pomacanthus imperator). Vücudundaki sarı üzerine mavi çizgiler ve suratındaki maske ile melekbalıklarının imparatorudur. Oldukça bölgeci olan bu yüzen tablo 40cm’lik boyuyla akvaryumda terör estirebilir. Sağlıklı gelişimi için yeterli büyüklükte bir akvaryuma ihtiyaç duyar ve diğer balıklara sataşmaması için akvaryuma en son eklenmesi gerekir. Diğer popüler türlerden olan görkemli melekbalığı (Euxiphipop navarchus), ve mavi maskeli melekbalığı (E. xanthometopon), Pomacanthusların bir alt-cinsine mensupturlar. Görkemli melekbalığı 25 cm boyuyla Pomacanthuslar arasında en 17
Foto: Davut Şems
Pomacanthus semicirculatus
küçük türlerden biridir. Mavi maskeli melekbalığı ise 35 cm’e kadar ulaşabilir. İmparator, görkemli ve mavi maskeli melekbalığı üçlüsü son zamanlarda kısa polipli sert mercan akvaryumlarında oldukça yaygınlaşmaktadır. Mercanlar için risk taşısalar da cüce melekbalıklarının aksine kısa polipli sert mercanlar ile genellikle ilgilenmemektedirler ve rengarenk Acroporaların arasında akvaryuma iddialı bir hava katmaktadırlar. Fakat uzun polipli sert mercanlar, Zoanthidler ve istiridyelerin bu balıkların menüsünde en başta gelmekte olduğunu unutmamak gerekir.
Centropyge vroliki
18
Güzelliği tartışılmayacak kusursuzlukta olan diğer büyük meleklerden kraliçe melekbalığı (Holacanthus ciliaris), Kaptan Cousteau belgesellerinden alışık olduğumuz Fransız melekbalığı (Pomacanthus paru) ve kuyruğunda Arapça harflere benzer desenler bulunduğu için bu ismi almış Kuran melekbalığı (Pomacanthus semicirculatus) malesef ki mercanlara şans tanımayacak olan türlerin başında geliyor. Bu türlerin doğadaki diyeti mercanları da kapsadığı için ancak balık akvaryumlarında bakılabilirler. Yine de gerek dayanıklılıkları gerekse güzellikleri ile büyük balık akvaryumları için ideal bir seçimdir. Oldukça bölgeci olmalarının yanı sıra yavaş yüzen balıklara karşı
agresiftirler bu nedenle aslanbalığı gibi balıkların yüzgeçlerini kopartıp öldürebilirler. Tang, papazbalığı, kelebekbalıkları, tetikbalıkları gibi hızlı ve aktif türler ile bakılabilirler. Son olarak kendi cinsinin tek üyesi olan kraliyet melekbalığı yani Pygoplites diacanthus’tan bahsetmek istiyorum. Bu tür 25 cm boyuyla mercanlarla genellikle uyumlu ve barışçıl bir tür olmasına rağmen akvaryumda yaşama oranı oldukça düşüktür. Bunun nedeni akvaryumda genellikle yem almayı kabul etmeyip, parazitlere yenik düşmesidir. Bu nedenle kraliyet melekbalığını almadan önce akvaryumcuda yem aldığından emin olmalısınız. Sağlıklı bir balık saklanmak yerine etrafta dolaşıp yiyecek bir şeyler arıyor olmalıdır. Balığı yeme alıştırmak ana tank yerine bir karantina akvaryumunda çok daha kolay olacaktır. İlk denenmesi gereken besinler midye, karides ve deniz yosunları. Kuru yemler melekbalıkları için yeterli besin değerine sahip değildir ve ayrıca suyu çok fazla kirletirler, bu nedenle düzenli olarak taze deniz ürünleri ve yosunlarla beslenmeleri gerekmektedir. Melekbalıklarının diyeti açısından önemli bir besin maddesi sünger ve tünikadlar. Özellikle kraliyet melekbalıkları doğada bol miktarda sünger ve tünikad tüketir ve akvaryumda iyi beslenmelerine rağmen bir süre sonra aniden ölmelerinin sebebinin süngerlerden aldıkları besin maddelerini alamadıkları olduğu düşünülüyor.
Fanus’taki Dünya
Paladarium Paladarium dediğimiz zaman aklımıza hemen en basit tabiri ile bir su kenarının kapalı ortamda taklidi ve oradaki yaşamın benzerini evimizin bir köşesinde yaşatmak diye geliyor. Fakat bana kalırsa bu açıklama paladariuma az gelir hem de çok az. Paladarium her akvaristin akvaryum ortamında yaratmayı düşündüğü dünyanın hep bir limit içinde kalmasına bir alternatif bence. Her halde çoğumuzun ortak noktası küçük bir tank ile başlayıp bunun büyümesi sonra da sayılarının artmasıdır. Malum ev ortamında bu da ne kadar olabilir ki. Sonra bazılarımıza tatlı su yetmeyip deniz akvaryumuna geçiş. İnsanoğlunun yaratıcılık isteği işte bu noktada devreye giriyor ve bizi daha iyisine daha gerçekçisini yapmaya zorluyor. Gerçek dünyada da bir su ortamını çevresindeki kara parçasından soyutlayarak düşünemeyiz. Orada ki sulak ortamı dışında karasal etkenler hazırlar. Ve paladarium macerası dünyayı evine sığdırmak isteyen akvarist için başlamış olur. Bir kumsal, bir göl kenarı ya da herhangi bir akarsuyun yanı bunların hepsi bir paladarium dekoru olabilir. Bize sadece hangi ortamı evimizde istediğimize karar verip onu canlandırmak düşüyor. Benim paladariuma başlayanlara ilk tavsiyem öncelikle bulunduğu çevrenin, şehrin, bölgenin sahip olduğu şartlara uygun biyotop tarzında paladarium ile başlamasıdır. Böylece nem sorununu büyük ölçüde çözecek ve ilk denemede üzüntü yaşanmayacaktır. Ayrıca ısıtma soru-
nu da ülkemiz gibi 4 mevsim yasayan ülkelerde sorun olabilir. Tropik bölgelerin hava sıcaklığı nem oranı ülkemize göre oldukça farklı ve kapalı ortamda bunu taklit etmek yeterli tecrübeye sahip olmadan oldukça zor. Fakat bulunduğunuz bölgenin canlıları zaten sıcaklığa ve neme alışık olduğundan yapacağınız paladariumda rahatça barınabilir. Çoğu kimse paladariumlari bir amfibyum olarakta görüyor. Ama başlangıçta da dediğim gibi paladarium evimize sığdırdığımız bir makro dünya, onu hayal gücümüzle büyütebildiğimiz kadar büyütebiliriz.
Gültekin Sabana
Hazırlayacağımız ortamda karasal alanın suyumuz için hazırlayıcı olacağını hep hatırlamamız gerekiyor. Örneğin sulak alanda sert su balığı besleyeceksek karasal alanda mangrove kökünü ve yaprakları fazla kullanmamız gerekecek. Aksi takdirde kökler suyumuzu yumuşatarak balıklarımız için uygun olmayan bir su oluşturacak. Ya da tam tersi yumuşak su seven balıklar beslerken suyu sertleştirecek kalkerli dekorasyon malzemeleri kullanacak olursak yine balıklarımız için ortamı elverişsiz hale getireceğiz. Paladarium görsel olduğu kadar biyolojik yapısı ile de bizlere gerçek doğanın zevkini tattırır. Yeter ki biz doğanın dengesini doğru okuyup en doğru şekilde evimizde canlandıralım. Gelecek sayılarda sizlerle değişik biyotopları ve paladariumlarının nasıl yapılabileceğini göreceğiz. Şimdilik sağlıcakla kalın… 19
Lysmata amambionensis
Karidesler (shrimps)
Fosilleri bulunan ve milyonlarca sene önce yaşayan ve hâlâ yaşamlarını sürdüren canlılardır. Hobicilerin tercih ettiği en gözde en şirin ve temizlıkçi olarak en çalışkan omurgasızlardır. Karidesler çok sığ sulardan tutun ışıksız soğuk ve çok derin sularda yaşıya bilen ve bu şekilde evrim geçiren canlılardır. Türlerine göre tuzlu ve tatlı sularda yaşarlar
Class: Crustacea Order: Decapoda (eklem bacaklılar) Familyalar: Hippolytidae, Stenopodidae, Palaemonidae
Davut Şems
Yaşam süreleri: Ortalama akvaryumdayaşama süreleri 1-3 sene arasındadır. Bu süre türler arasında değişebilir en uzun süre yaşayanlar boxer karideslerdir. Karides alırken daha uzun süre yaşamaları için küçük bireyleri seçmek gerekir, yavru karideslerin akvaryumdaki yaşama süresi daha uzundur. Cinsiyetleri: Karideslerin belirli cinsiyetleri yoktur. Hermaferodittirler, yavru vermeleri için 2 bireye ihtiyaç duyarlar ve birbirlerini döllerler. Son zamanlarda üreticiler ve hobiciler tarafından başarı ile üretilmişlerdir. Su şartları: Su sıcaklığı 24-26, PH 8.1-8.4 KH 8-12 İhtiyaç duydukları elementler: Karidesler büyümek ve kabuk değiştirmek için calcium, mg, iodine ve trace elemenlerine ihtiyaç
20
duyarlar. Sağlıklı kalmaları için bu elementleri suya ilave etmeliyiz ve düzenli olarak kısmi su değişimi yapmalıyız. Kabuk değiştirme: Karidesler büyüme sürecinde devamlı kabuk değiştiriyorlar ve bu kabuk değişimi genelde geceleri olur ve yeni kabukları sertleşene kadar gizlenirler çünkü çok savunmasız olurlar. Genç bireyler sık sık kabuk değiştirirken daha yaşlılar daha geç kabuk değiştiriyorlar. Hobiye yeni başlayan arkadaşlar bu boş kabukları görünce karidesin öldüğünü düşünürler ertesi gün karides ortaya çıkınca şaşırırlar.
Resif uyumu: Hepsi resif uyumludurlar fakat boxerler küçük akvaryumlarda diğer karideslere agresif davrana bilirler hatta yeni kabuk değiştiren diğer karidesleri yiye bilirler ama büyük akvaryumlarda pek sorun olmaz. Ayrıca deniz yıldızı besleyen akvaristler harlequin shrimp beslememelidirler. Çünkü harlequin shrimpler deniz yıldızı ile beslenirler.
Doğal düşmanları: Resif uyumlu olmayan bir çok balık karideslere zarar verebilir bu nedenle resif akvaryumlarında beslemek gerekiyor. Hatta bazı resif uyumlu balıklar bile bazen karideslere zarar verebilirler örnek olarak bazı şahin balıkları karideslere saldıra bilirler. Sosyal davranışlar: Karidesler doğada ikili veya daha çok sürüler halinde yaşarlar tek beslendiğinde utangaç davranıp pek ortalıkta görünmezler, karideslerin akvaryumda görünüp gezmelerini istiyorsak 3-5 bireyli guruplar halinde beslenmeliyiz tabi nano akvaryumlarda çok sayıda beslenemez.
Satın alırken dikkat edilecek hususlar: Dayanıklı olsalarda hassas ve zarif canlılardır alırken torbaya küçük bir taş veya canlı kaya eklersek canlı ona tutunur ve sitrese girmez birde akvaryuma eklerken canlıyı bir kovaya koyup su damlatmak süretiyle yeni suya alıştırmalıyız, aniden akvaryuma sokmak su değerlerin farklılığından dolayı strese girebilirler. Denizde yaşayan karidesler 8’e ayrılır 1. Cleaner shrimp 2. Boxer shrimp 3. Harlequin shrimp 4. Dancing shrimp 5. Amenone shrimp 6. Rock shrimp 7. Pistol shrimp 8. Deep water shrimp 1. Cleaner shrimp Temizlikçi karidesler çok sayıda türlere sahiptirler ve ortak özellikleri balıkların üstünde yaşayan parazitleri hatta dişlerinin arasındaki yem artıkları temizlik yapmakta görevlidirler, doğada çok sayıda balık bu karideslerin yaşadıkları bölgeye gelip ve hareketsiz kalarak hatta yan yatarak bu canlılara kendilerini teslim edip ve parazitlerden kurtulmayı beklerler. Lysmata amambionensis Ülkemize en fazla ithal edilen ve aynı ismi taşıyan cleaner shrimptir. İngilizce ismi skunk cleaner olan bu canlı güzellikleri ve davranışları ile tüm tuzlu su akvaristlerin kalbine taht kurmuş canlı-
lysmata debelius Marmoratus complex
lardır. Boyları 5-6 cm olur ve renkleri kırmızı beyazdır. Dayanıklı canlılardır ve gurup halinde yaşarlar akvaryumda en az 2-3 birey olmak üzere beslenmelidirler. Lysmata debelius Yine cleaner grubuna ait fire shrimpler, göz alıcı renklere sahip karideslerdir ve ülkemize çok sayıda ithal ediliyor. Tamamen kırmızı olup, beyaz benekleri vardır. Ateş karidesleri çok utangaçtır ve devamlı yuvalarında gizlenirler. Ancak çok sayıda alınırsa, gurup halinde ortaya çıkarlar. Marmoratus complex (saron sp.) Çok güzel bir karides türüdür diğer karideslerden biraz daha iridir ve sosyal davranışlar sergilerler,ülkemize pek fazla ithal olmasada benim gördüklerim çok hoş ve hareketli canlılardır. gerek renkleri gerek davranışları hobicileri tatmin edici canlılardır. En az, 2 birey alınmalıdır. Lysmata wurdemanni Peppermint shrimp: Son zamanların en populer karidesi olan ve aiptasia yeme özelliği olan bu canlılar görsellikten ziyade aiptasia yedikleri için telep alıyorlar ve diğer karideslerden daha fazla fiyata satılıyorlar. Çok utangaç olan bu canlılar daha çok akşamları aktif oluyorlar ve yeni aldıkla-
21
Lysmata wurdemanni rımızda güzdüz pek ortalıkta dolaşmıyorlar. Hele bol mağaralı büyük akvaryumlarda nadir olarak ortaya çıkıyorlar. Başı aiptasialarla dertte olan akvarist arkadaşlara tavsiye edilebilir. Renkleri krem üstüne kırmızı şeritler gibidir ve 7 cm kadar büyürler. Aiptasialar bittikten sonra bir sorun olomaz ve yem artıkları ve çeşitli canlı ve kuru yemlerden beslene bilirler. Lysmata seticaudata Mediterranian cleaner shrimp (akdeniz temizlikçi karides): Bizim denizlerimizde bulunan ve peppermintin yakın akrabası olan bu karides pepperminte çok benzer. Hatta satıcılar tarafından bilerek veya bilmeyerek peppermint yerine satılmaktadır. Aslında bunlarda azda olsa küçük aiptasialari yerler. Bunlarda çok utangaçtırlar. Uzun süre göremedikçe öldüğünü bile düşüne biliriz ama dayanıklı canlılardır. Soğuk su canlısıdırlar fakat sıcak suya da adapte olabilirler. 18-25ºC derece ideal su ısısıdır. Doğada sürüler halinde yaşarlar. 2. Boxer shrimpler: Yerli ve yabancı bir çok türü bulunmaktadır. Bu ismi görünüşü dolayısıyla haketmişler, kolları açık bir boksöre benzerler ve diğer karideslere göre biraz agresiftirler. Kıskaçlarıda diğer karideslere göre daha büyük ve daha kalındır. Antenleri çok uzundur. Biraz agresif olduklarından eğer başka karideslerle besleyecekseniz, büyük akvaryumlarda tercih edilmeli, aksi halde kavgalara ve agresif hareketlere şahit olabilirsiniz. Elbette bu bir kural değil. Bizzat nano da besledim ama fazla agresif davranmadı. Yinede tedbiri elden bırakmamalıyız. 22
Stenopus hispidus Banded coral shrimp: Boxer shrimplerin en populer ve en çok ithal edilen karidesidir. Duruşu ve renkleri çok hoştur. Diğer karideslerden biraz daha büyük gibi görünür. Azda olsa biraz agresiftir ve akvaryumda karideslerin en fazla yaşayanıdır. Benim akvaryumda 3 seneden beri hala yaşıyan boxer karidesim var. Bu guruba ait fazla karides ithal edilmiyor ama yurt dışında gold banded coral shrimp adı altında (Stenopus zanzibaricus) satılmaktadır. Bir de yerli boxerler var pek piyasası bulunmasa da, akdenizde yaşayan (stenopus spinosus) akdeniz boxer karidesi bulunmaktadır. Tropik sıcaklıklara dayanabilirler.
3. Harlequin shrimp Hymenocera elegans: Dünyanın en güzel karidesleridir. Pek karideslere benzemesede muhteşem görüntüye sahipler. Karidesler gibi uzun antenlere sahip değiller. Kıskaçları yassı ve büyüktür. En önemli özellikleri sadece deniz yıldızı ile beslenirler. Bakımları ortadır, yani deniz yıldızı bulamazlarsa ölürler. Renkleri beyaz turuncu ve ince şeritli mavidir. Doğada normalde çiftler halinde yaşarlar. Deniz yıldızları avlar ve uzun süre onunla beslenirler. Avlama teknikleri önce yıldızı ters çevirip sonra onu yuvalarına taşımaktır. Sonra kollarından başlayarak deniz yıldızını yemeye başlarlar. Bazı akvaryumlarda Asterina deniz yıldızı istilasına uğrarlar. Bu yıldızlar aşırı derecede çoğalır ve coralin algleri yerler. Bu yıldızların aşırı üremesini kontrol altına almak için en iyi çözüm bu güzel karideslerdir. Hem gözümüze hitap ederler hemde asrerina’lardan kurtarırlar.
Stenopus hispidus anemone shrimp). Bu cam karidesler anemon ve bazi uzun polypli sert mercanlar (LPS) tentakullerin arasında yaşarlar. Yani anemon ve mercanları konak olarak kullanıp, ortak yaşam sürdürürler. Anemone karideslerin başka bir örneği Thor amboinsis (sexy anemone shrimp). Rekleri siyah kırmızı ve beyazdır. Boyları 2-3 cm. yani çok küçüktür. O yüzden nano akvaryumlarda tercih edilmeliler.
Hymenocera elegans
Hymenocera elegans
Durban dancing 4. Dancing shrimp: Yaptıkları hareketlerden olayı bu ismi almışlar. Dans edermiş gibi hareket ederler. Doğada büyük sürüler halinde, küçük mağaralarda ve oluklarda yaşarlar. Ülkemize az da olsa ithal edilir. Örnek olarak “Durban dancing shrimp”i söyleye biliriz. 5. Anemone shrimp: Küçük karideslerdir ve genelde rengsizler. Sürüler halinde anemonların, tetakullerin arasında yaşarlar. Bizim denizlerde de bol miktarda bulunur. Örnek olarak Periclimenes brevicarpalis (galass
6. Rock shrimp: Kaya karideslere örnek hepimizin yakından bildiğimiz ve tüm denizlerimizde bulunan Teke karidesidir. Paleomon serratus veya elegans: Kıyılarda ve limanlarda çok sayıda bulunan dayanıklı ve çok sosyal bir karides türüdür. Su sıcaklığına adapte olur ve akvaryumda rahat bir şekilde yaşar. Akvaryuma alıştıktan sonra pek gizlenmez. Hatta ele bile gelirler ama büyük balıklardan içgüdüsel olarak korkarlar. Akvaryumda temizlik ekibi olarak kullanabiliriz. Normalda satılmaz ama kıyılarımızda özellikle Marmara denizinden bol miktarda temin edebiliriz. 7. Pistol shrimp: Alpheus sp.: Daha çok minik bir istakozı andıran bu karidesler büyük kıskaçlara sahiptir. Bu kıskaçların bir tanesi diğerinden daha büyüktür. Bu da bu karideslerin ayırıcı özelliğidir. Çünkü reef lobsterlere benzerler ama lobsterlerin kıskaçları aynı boydadır. Bu karideslerin başka özellikleri doğada kumda yaşayan ”goby”lerle symbiotic yaşam sürerler. Devamlı kum ve taşların altında oluklar açıp yuva yaparlar ve gobylerle beraber bu yuvalarda yaşarlar. Akvaryumda çok hoş bir görüntü oluştururlar. Her cins pistol shrimp kendine has bir gobysi vardır. Pistol karidesleri alanlara gobysiyle beraber almalarını tavsiye ederim. Pistol shrimplere bir kaç örnek: Snapping shrimp, Bullseye snapping shrimp, Tiger snapping shrimp, Japanese snapping shrimp. 8. Deep water shrimp: Bu gurup karidesler derin soğuk ve karanlık sularda yaşarlar ve çoğu kördür ve akvaryumda beslenmesleri tercih edilmiyor. Hatta piyasasıda yoktur. Bu sayımızda en bilinen ve tercih edilen karidesleri size tanıtmaya çalıştık umarım yararlı olmuştur, Canlılarınıza iyi bakın. 23
internetten alışveriş şimdi
başlıyor
petmarket.com.tr
petmarket.com.tr
Petmarket Evcil Hayvan ve Ürünleri Tic. Ltd. Şti. Cemalpaşa mah. Toros cad. Ziya apt. 39 / B - 2 P.k. 01120 Seyhan / ADANA Telefon: 0322. 459 71 84 • Fax : 0322.458 59 89 • e-mail: info@petmarket.com.tr
99 TL.
ve üzeri
Alışverişlerinizde
KARGO BEDAVA
Refet Ali Yalçın
Kendi kendini idare edebilen Akvaryumlar
ecespare
Akvaryum hobisi pek çok kişi tarafından ciddiyeti, ucu bucağı henüz görülememiş, dünyanın en; bilgi, birikim ve yaratıcılık isteyen hobilerinden birisidir. Bu yazımda hobiyi bu şekilde görmeme neden olan doğanın kusursuz yasalarını evimizin bir köşesinde nasıl bulundurduğumuzu ve buna anlayarak nasıl müdahale edilebileceğini bildiklerim sınırında anlatmaya çalışacağım.
Çoğumuzun hayallerinin bir köşesinde kendi kendini idare edebilen küçük bir ekosistem vardır. Peki acaba bu ekosistemi kurmak ne derecede mümkün? Bu soruyu cevaplayabilmek için akvaryumdaki sistemin detaylarına inip sistemi o şekilde incelemek lazım. Bölümlerde o bölümün müdahaleli ve müdahalesiz olarak nasıl işlediğini ayrı ayrı ele alacağım.
26
Akvaryumlardaki canlı yoğunluğu: Çoğumuz şnorkelle denize dalıp aşağıda neler olup bittiğine bakmışızdır. Tabandan su yüzeyine büyük bir kesit hacim aldığınızda ne kadar fazla su kütlesine ne kadar az balık kütlesi düştüğünü görebilirsiniz. Bu durum akvaryumlarda hiç de doğadaki gibi değildir. 100x30x40 cm3 lük standart metrelik akvaryumdaki 5 tane sarı pren-
sesi düşünün. Bu akvaryum ve balıklardan oluşan sistemi 1000 tane arka arkaya, 1000 tane üst üste, 1000 tane de yanyana koyup oluşan hacimdeki balık sayısı ile doğalarını kıyaslayalyım. Sanırım durumu gördünüz 1000’er tane koyduğumuz hacimde bir su birikintisi olsaydı, balık nedeniyle 10 m önümüzü göremezdik, her taraf sapsarı sarı prenses olurdu. Tabi doğada bu kadar canlının hayatta kalması mümkün olmazdı. Sisteminizde ne kadar az balık olursa, o kadar az atık olur. Akvaryumda doğadan daha yoğun bir şekilde canlı bakmak istiyorsak, bu canlıların atıklarını daha zararsız atıklara indirgeyen bakterileri de daha yoğun bir şekilde tutmalıyız. Bu yüzden eğer tamamen doğal bir akvaryumdan vazgeçtiysek ve yoğun balık beslemek istiyorsak substrat denilen alan/hacim oranı yüksek bakteri yataklarını filtrelerimizde kullanmalıyız. Akvaryumlarda av avcı ilişkisi: Akvaryumda av ve avcıyı bir arada tutmak oldukça zor. Çünkü akvaryumda av ile avcının karşılaşma olasılığı doğaya göre çok daha sık oluyor. Somutlaştırmak gerekirse. Bir zar atıyorsunuz ve eğer 1 gelirse karşıdaki size ateş ediyor. Eğer 100 kardeşseniz, her kardeş bu şekilde 20 defa zar atarsa 2-3 kardeş hayatta kalır. (5/6 üzeri 20 den ihtimalin %2.6 olduğu görülebilir) Hayatta 20 defa
böyle zar atarak türünüzün devamı sağlanabilir ama hem 10 kişiyseniz hem de daimi olarak size zar attırılıyorsa işinizin pek şansa kalmadığı sadece olayın kılıfına uydurulduğu söylenebilir. Bu yüzden akvaryumlarda doğal yaşam diyip av ile avcıyı yan yana koymak hatalı bir seçim olacaktır. Akvaryumun bir diğer dezavantajı da bu ihtimallerin bir yönde ağır olarak gittiğinde olayın doğa tarafından kapatılamaması. Örneğin 1000 liranız var, siz de karşınızdaki de 1 lira koyuyor, yazı tura atıyorsunuz kazanan ortadaki 2 lirayı alıyor ve oyun böyle devam ediyor. Bir sefer birisi, bir sefer diğeri kazanıyor, bazen birisi 3 defa üstüste kazanıyor, sonra diğeri 2 sefer üstüste kazanıyor vb. ve ortalama olarak ikisi de yaklaşık eşit sayıda kazanacağı için çok fazla oyun oynasalar dahi iki tarafında 1000 liraya yakın parası kalıyor. Belki birisinin 1050 birisinin 950 kalır ama neticede yakın şekilde devam eder. Ancak eğer 1000 değil de 2 lirayla bu kumara girilirse oyun 10 dakikada neticelenir ve birisi diğerinin tüm parasını alır oyun biter. Doğada da durum benzer ilerler, diyelim ki bu şans faktörü avların alehine gelişti ve hepsi avlandı, o bölgeye başka bölgeden avlar gelir ama akvaryumda sizin av eklemeniz gerekir. Ya da avcılar av yakalayamadı ve açlıktan öldü diyelim. Doğada yan bölgeden buraya avcı gelir ama akvaryumda yine siz alırsınız. Üstelik aza-
27
lan tür sayısının av-avcı dengesinin bozukluğundan mı, şanssızlıktan mı bittiğini anlayamak durum dengede gibi görünüyorsa zor olur. Yani av ile avcıyı mümkün olduğunca doğadaki şartlarda buluşturmak lazım. Bunun için kocaman bir akvaryum ve az sayıda ve küçük boylu avcı gerekir. Avcıları küçük balıklardan seçmenin (örneğin cüce cichlidler) bir diğer avantajı avcının açlıktan ölmesini engellemektir. Bunu dışında tabi avlara bitkilerle çok iyi saklanma yerleri sağlanmalıdır. Bu sorunu aşmak için avcının giremeyeceği avın rahatlıkla çoğalabileceği sığınakların olması iyi olur. Yukarıda av avcı olarak anlattık ancak bir besin piramidi olduğunu ve bu ilişkinin pek çok canlılar arasında olabileceğini unutmamak lazım. Örneğin yaprak balığı avcı kardinal tetra avdır, aynı zamanda da kardinal tetra avcı, su piresi avdır. Yukarıdaki paragraflarda bahsettiğim dengenin tüm bu av-avcı ilişkilerinde korunması gerekir. Tetralar su pirelerini tüketirse açlıktan ölürler, sonra yaprak balığı da açlıktan ölür. Son olarak bu bölümde belirtmek istediğim konu av-avcı seçimi. Örneğin böyle bir akvaryumda zor üreyen kardinal tetrayı seçmek yerine sistemin kolay işlemesi için kolay üreyen ve kardinal tetra ile benzer boy ve beslenme yapısındaki asya balığı barbus titeyayı seçmek daha akıllı28
ca olur. Azot döngüsü: Balıklar besinlerden proteini aldıklarında boşaltım sonucu suya amonyak bırakırlar. Sanılanın aksine bu amonyak katı dışkı olarak değil, solungaçtan suya doğrudan sıvı olarak bırakılır. Balıklar amonyağı doğrudan suya bırakıyorlar. Bu durum nehirler ve göllerde sorun olmuyor ancak küçük su hacmindeki akvaryumlarda balık için zehirleyici oluyor. Amonyak sudaki oksijenli bakterilerce nitrite, nitrit de nitrata çevriliyor. Nitrat, amonyaktan daha az zararlı olsa da özellikle yüksek konsantrasyonlarda balığın büyümesine, üremesine, renklenmesine ters etkide bulunan, daha çok arttığında ise kansere ve ölüme götüren bir bileşiktir. Müdahale edilen tanklarda suyu değiştirmemizin ana sebebi nitrattır. Gün olacak uzaklıştırmak için üşene üşene su değiştirdiğimiz nitrat kapalı sistemde ihtiyaç duyduğumuz şey hatta bu sistemdeki en önemli şey olacak. Nasıl mı? Sisteme karbondioksiti, oksijeni eklemekte çıkartmakta fazla mesele yok. Azotun aksine bu maddeler aynen olduğu gibi seviliyor ve havada da bol miktarda bulunduğundan sıkıntı olmuyor. Ancak azot öyle değil. Siz bir sistemi başta kaç canlı ve ne kadar su ile kurduysanız, ve bu canlıların bünyesinde ve suda ne kadar serbest ol-
mayan azot atomu varsa o sistemde 1 yıl sonra da aşağı yukarı o kadar azot atomu vardır ve bu önemsenmeyecek miktarda azalıp artabilir ancak neticede yaklaşık olarak başladığımız kadar azotla gideriz. Bu ne demek? Bu demek ki bitki sayısı artıyorsa, bitkilere gelen azot, ölen bir balığın bünyesindeki azottur. Bu bitkinin bir şekilde örneğin çürükçül bitki yiyen gammarus tarafından yenip, onun da balık tarafından yenip tekrar balığa geçmesi gerekir. Ya da bitkiler bozulup da gammaruslarca yenmiş ve sayısı oldukça azalmışsa bu azotlar artık gammarusta ve suda nitrat halindedir, bu bitkisiz durum da sistemin üretkenliğini düşürür. Bu gibi durumlar genelde kendini kurtarır, fazla gammaruslar yem olur, avcı sayısı çok artar, gammaruslar azalınca av yeteneği ve şansı az olandan başlamak üzere avcılar açlıktan ölür, ardından bu ölülerin azotları ile sudaki diğer şartlar, ışık vb. de bitkiler için uygunsa bitkiler yine ürer. Ama denge bitkiler lehine aşırı
geliştiğinde durum genelde kendini kurtaramaz. Besin piramidinin üzerinden başlayarak canlılar ölür. Gammarus, salyangoz gibi küçük canlılar ve bitki kalır. Azot açısından bitki budaması ve canlı ekleme çıkarması çok önemlidir. Bir bitkiyi budarken ve ölü balığı çıkarırken sistemin azotunu alıp canlı kütlesini düşürdüğünüzü, bitki ve canlı eklerken de arttırdığınızı bilmekte fayda var. Son olarak da bir canlının aşırı miktarda üremesi ve böylelikle azotu bünyesine alması kesinlikle sistemin devamı için müdahale gerektirdiğini gösterir aksi taktirde canlı çeşidi azalmış bir halde yeni bir denge kurulacaktır. Su ve mineral içeriği: Su zamanla buharlaşacak. Eğer istenen düşük ve orta pHlı bir sistemse su eklemek sorun olacak.
Çünkü buharlaşan sudaki mineral miktarı yok denecek kadar azdır, bizim sistemimizde de azot sayısı belirli olduğu için canlılar aşırı artış gösteremiyor örneğin bu yüzden salyangozlar aşırı artıp minerali kullanamıyor. Bu yüzden eğer buharlaşan su normal su ile tamamlanırsa su kapalı havza gölleri gibi (ör Tanganyika) zamanla çok sert olur. Bu göllerde de suyun tek gidiş yönü buharlaşmadır, nehirlerle beslenir ama bir nehirle kendini dışarıya veremez ve su mineral-
lerce aşırı zengin olur. Bu da çoğu bitkilnin fazla sevdiği bir durum değildir. Buharlaşan suyun yerinin r/o ile tamamlanması önemlidir. Canlı rekabeti: Canlılar tipine göre; daha çok ışığı, daha çok besini, daha çok yeri alabilmek için birbiriyle mücadele edeceklerdir. Örneğin bu tür bir akvaryumda birden fazla bitki türü genellikle en iyi yayılabilen bitkinin yaşamını sürdürmesiyle son bulur. Diğer bitki ya kıyıda köşede cılız olarak yaşar ya da tamamen ölür. Benzer şekilde bitkili bir akvaryumu bırakıp tatile giderseniz de baskın hızlı uzayan bitki üstü kapatır ve ışığı keser. Tabi budama yapılırsa, uygun türler seçilirse, yayılımcı bir bitkinin ulaşmasının çok zor olduğu bir yere diğer bitki konulursa veya 2. bitki olarak javamoss gibi diğer bitkilerin arasında yaşayan gölge bitkisi konulursa fazla sayıda bitki bakılabilir. Ancak bitki 29
budamanın sistemden azot götürdüğünü unutmamak gerek. Hayvanlar da birbiriyle rekabet halinde olacaktır. Örneğin salyangozlar en çok yosunu, artığı, çürümüş canlıları yiyerek, sayılarını çok arttırarak kendi ile rekabet eden gammarusun soyunu tüketebilir. Bu yüzden bu canlıların birinin dominantlığını engellemek için sayılarını kısıtlayıcı önlemler, avcılar almak gerekir. Aynı tür arası rekabet güçlü olanın hayatta kalması açısından güzel olsa da, türler arası rekabet bahsettiğim gibi ciddi sorunlara ve canlı çeşidinin azalmasına yol açacaktır. Enerji dengesi: Enerjinin pek çok ayrı sınıflandırması vardır. Bizim ilgilendiğimiz konu akvaryum canlılarındaki enerjinin sisteme getirilmesi, tüketimi ve aktarımıdır. Enerji, besinlerin moleküllerinin arasındaki bağlarda saklanıyor. Örnek vermek gerekirse bir şeker molekülünü (C6H12O6), bizim enzimlerimiz oksijen (O2) yardımı ile parçalarına ayırıyor. Hem de bizim çok iyi bildiğimiz parçalara. 1 adet
30
C6H12O6 + 9 adet O2 ---> 6 adet CO2 + 6 adet H2O . Evet 1 molekül şekeri yakmak için 9 molekül oksijen kullandık ve enerjinin yanında 6’şar molekül karbondioksit ve su çıktı. Bu şeker hücrenin içinde karbondioksit ve suya parçalanır ve en basit oksijenli bakteriden, insana kadar tüm oksijenli ortam canlılarında bu olay gerçekleşir ve en temel enerji kaynağıdır. Canlılar hareket etmek, sistemlerini, hücrelerini çalıştırmak, iş yapmak için enerjiye ihtiyaç duyarlar. Bu enerji de üst paragraftaki işlem sonucu sağlanır. Normal akvaryumda veriyoruz yemi, alıyorlar yemdeki şekeri her şey güzel ama kapalı sistemde iş öyle değil. Bu enerji, üreticilerde sisteme alınır ve besin piramidini alttan üste doğru harcanarak dolaşmaya başlar, bu yüzden besin piramidindeki birey sayıları da tepedeki en avcı olana doğru çıktıkça azalır. Akvaryuma bu enerjiyi getiren yegane yerler bitkiler ve yosunlar gibi fotosentetik canlılardır. Ne nitrifikasyon bakterileri, ne çürükçül canlılar üretim yapabilir, bu işi fotosentetik canlılar yapar. Enerji üretirler lafı hatalı olur, enerji değil şeker üretirler, enerjiyi sisteme kazandırırlar. Bunu da şu şekilde yaparlar: 6 adet CO2 + 6 adet H2O ---> C6H12O6 + 9 adet O2 Evet yukarıdaki işlemin tersi Yukarıda bu işle-
min tersini yapıp işlemden enerji kazanıp harcamıştık. Bu işlemde ise bunlar arasında bağ oluşturmak için bize enerji lazım. Bu enerji ise sisteme nereden gelebilir? Tabi ki ışıktan. Işıktan elde edilen enerji ile karbondioksit ve su birleştirilip şeker yapılır ve oksijen açığa çıkar. Bu üretilen şekerlerin bir kısmı bitki tarafından yaşamsal faaliyetler için kullanılır, kalan kısmı ise nişasta yapılarak depolanır. Bu enerji, nişasta vasıtası ile bitkiyi yiyen canlıya aktarılır. Burada önemli olan bir nokta var. Eğer bitkinin çürümüş yapraklarının örneğin gammarusca yenmesini ve bunu yiyen canlıların avcılarca yenerek enerjinin besini piramidin üstüne taşıması bekleniyorsa sistemde sorun vardır. Çünkü bitki çürüdüğünde bu enerjinin pek çoğu çürükçül bakteriler tarafından alınır, karbondioksit ve suya dönüşüp enerji işlemi yukarılara tırmanmadan hemen yine baştan başlar. Çürükçül bakteriler sistem için önemlidir fakat bu kadar erken devreye girmeleri sistem için iyi olmaz. Bu yüzden bitkilerin olabildiği kadarıyla sağlam şekilde yenmesi gerekir. Bunu yiyen canlı (ör. gammarus) içindeki şekeri doğrudan alamaz çünkü şeker nişasta halinde depolanır. Yiyen canlı bu nişastanın bir kısmını midesinde şekere parçalayıp, şekeri de hücrelerine enerji kullanmak için alır, bu nişastanın bir kısmını ise alamadan bağırsaklarından dışkı olarak atılır. Bize çürükçül bakteriler bu dışkılar için lazımdır ve devreye girerler. Neticede bu canlı şekerleri glikojen olarak depolar, lazım olduğunda şekere çevirip kullanır. Ardından gammarusu yiyen avcı balık vücüdunda et olarak, kan olarak, karaciğer olarak vb. depolanan bu enerjiyi midesine indirir. Mide ve bağırsaktan geçerken büyük kısmını yakalar, yakalayamadığı kısım dışkı olarak atılır ve çürükçüller devreye girer. Bu konu başlığından bakıldığında bir sistem için üretcinin (bitkinin ve yosunun) ne kadar önemli olduğu ve besin zincirinin ne kadar dikkatli ve özenli ayarlanması gerektiği görülebilir. Harcanan enerji kadar besini sisteme getirmeliyiz, kakadu yüzerken harcadığı enerjinin temelinin bizim ışıktan geldiğini bilmeli, bu enerjinin bitkiden alınıp, birazının harcanıp birazının gammarusa geçerek, onun da birazının harcanıp, birazının kakaduya geldiğini bilip sisteme hakim olmayız.
Son bir not: Havada bol karbondioksit, akvaryumda da bol su var, bu bitkiler kocaman olur kontrol edilemez diye düşünülebilir. Ancak biz olayı parçalara böldük ve olayları mümkün olduğunca bağımsız inceliyoruz. Bitki, karbondioksit ve su ile şekeri üretir ancak, azot döngüsünde hatırlayacağımız gibi; protein yapımı için su ve karbondioksit yanında azota ihtiyacı var, bunu da nitrat, amonyak gibi azotlu bileşiklerden alır. Yeni yapraklar için protein, protein için azot lazım, o da bölüm 3’den hatırlayacağımız üzere kısıtlı. Kumun Bakım İhtiyacı Bir bardağa kumu tepeleme doldurtuktan sonra üzerine ciddi bir hacimde su eklesek de taşma gözlemlemeyiz. Nedeni kumların arasındaki boşluktur. Akvaryumda da bu boşluklar su ile dolar ve derinlere indikçe bu suyun yüzeyle ilişiği kesilir. Üstteki kısım difüzyonla değişim gerçekleştirse de alttaki su aynen kalır. Bunu engellemek için, taban ısıtması, minare salyangozu, yer yer kumun en dibine gömülmüş, bir timer vasıtası ile 3-4 günde bir, 1 dakika kadar çalışan minik hava taşları gibi çeşitli opsiyonlar kullanılabilir. Eğer bu yöntemlerin hiçbiri seçilmezse büyük ihtimal bitkilerin kökleri nefes alamaz ve çürür, dipte ciddi bir H2S gazı oluşumu başlar, bu az az da olsa difüzyonla akvaryum suyuna karışır, az miktarı zehirlemese de rahatsız eder. Tortu Akvaryumdaki bitkilerin ve kumun üzerinde oluşacak tortular zamanla görüntü kirliliği yaratacaktır. Bununla ilgili önemli 2 nokta; rahatsız olunmaması gerektiği ve bunun doğal olduğunun hatırlanmasıdır. Pek çok bakteri bu tortuların üze-
31
gede yorum yapabilelim. Hatta biz üstün körü yorum yapabiliriz. Biyoloji bilmini detaylı okumuş kimseler uzun süreler gözlemleyip yorum yapabilir. Bunun dışında kurması çok kolay olan denge ise şudur. Siz su piresi, karides, balık, su mercimeği ıvır zıvırı bırakırsınız. Yaşayan yaşar, ölen ölür ve elinde sonunda bir denge kurulur. Ama içinde sizin istediğiniz balık ve bitkilerin kalacağına dair bir şey diyemem :) Odanızda uçuşan böcekler, sudaki garip küçük böcekler, yosunlar ve basit yapılı bitkiler olmak üzere, o şartlara uygun canlılar gelip orada dengeyi kurarlar.
rinde yaşayacak, karides, yavru balık gibi küçük canlılar da buraları av ve saklanma mekanı olarak çok seveceklerdir. Eşin dostun aa ne pis akvaryum, değiştirsene suyunu lafına karşılık sunum niteliğinde bir cevap yerine, derslerim çok yoğun gibi kısa bir cevap verilmeye alışılmalıdır. Denge kurmak hem çok zor hem de çok kolay. Şöyle ki bu şekilde iri canlılarla (balık) küçük bir yerde (akvaryum) müdahalesiz denge kurmak çok zordur ve sanmıyorum ki 1-2 yıllık sonuçlarını görmeden hiçbirimiz buna tamam bu den-
Biyolojik sistemlerden bilgisayar gibi bahsedemeyiz. Pentium 4-2000 MHz, 512 ram, 128 mb ekran kartı ile bu oyun çalışır deriz ama, doğa olayı bambaşka, bölümlerde belirttiğim gibi çok fazla değişken var, bunlar birbirlerini etkiliyor, şans faktörü var vb. Olur ya da olmaz diye kestirip atamayız. Daha önceki belirttiğim gibi hazırlanan bir sistemde büyük avcılar ölür ve bu sistem içinde basit yosun olan, salyangoz veya karides olan bir sisteme dönüşür diye. 2000 yılında aldığım Pet Magazin dergisinde 1 karides 1 yosun ve gerçekleşen hayaller adlı bir yazı vardı. Oradan yola çıkarak internette yaptığım araştırma neticesinde bu 2 siteyi buldum. http://www.exhibitionecospheres.com/ http://www.eco-sphere.com/ home.htm Burada kapalı cam küre içinde yaşayan karides ve yosunlu sistemler satıyorlar. Dediklerine göre 10 sene yaşayan sistem varmış, 2 sene de garantisini veriyorlar. Küçük ve basit bir şekilde bu denge sağlanır ama canlılar büyüdükçe sayı arttıkça yaşam alanı da büyümedikçe iş çok zorlaşıyor. İnsan müdahalesi konusunda da net bir şey denemez. Yani sistemi görüp kötüye gidişlere müdahale edilirse olmaması için bir sebep yok ama ben bir sistem kurayım, hiç ellemeyeyim doğal seyrinde gelişsin derseniz başlıklarda belirttiğim pek çok sorunu çözmek için muhteşem bir ayar yapmalısınız veya basit canlılar seçmelisiniz. Ucun, bucağın ve koşulsuz doğrunun olmadığı akvaryum hobisinin bu yeni dergisine hoş geldiniz.
32
ABONE FORMU
www.akvaryumplus.com Ünvanı: Adı, Soyadı: Adresi:
1 Yıllk
6 sayı
24
TL
Telefon: GSM: e-mail:
Bilgi içinN
Banka Havalesi için hesap numarası: Abdullah Alper TÜLEK / Garanti Bankası / IBAN : TR27 0006 2000 1810 0006 6939 79
A. Alper TÜLEK 0532. 620 49 47 bilgi@akvaryumplus.com
Evimdeki Resif
Merhaba sevgili tuzlu su dostları. Bundan böyle yeni dergimizin bu köşesinde sizlerle birlikte olacağım. Beni bu göreve layık gördükleri için tüm arkadaşlarıma huzurunuzda teşekkür ederim. İlk yazımda biraz da kendimi tanıtmak isterim. Pek çok arkadaşım gibi uzun yıllar tatlı su hobisiyle uğraştıktan sonra 2000 yılı sonlarında tuzlu su hobisiyle tanıştım. Gördüklerim beni inanılmaz derecede etkilemişti ve bu hobiyi yapmak zorunda olduğumu hissettim. Yaklaşık 2 yılım okuyup, öğrenmekle geçti. 2002 yılında cesaretimi topladım ve 300 litrelik bir karışık resif tankı kurdum. Bu tank ile edindiğim tecrübeler, beni balıklardan çok mercanlara doğru itti. Akabinde 2004 yılında 1100 litrelik karışık resif tankımı kurdum. Bu tanktaki hacim pek çok mercana ev sahipliği yapabilmeme imkan verdi. Bu sıralarda SPS (kısa polipli sert mercanlar) türlerine karşı merakım arttı ve 2008 yılında taşınma dolayısıyla ömrü kısa süren 800 litrelik bir SPS tankım oldu. Şimdilerde ise fotosentetik olmayan türlere ev sahipliği yapacağım 350 litrelik bir resif kuruyorum. Bu köşede sizlere, evimizde misafir ettiğimiz bu güzel canlıların doğal ortamlarındaki ihtiyaçlarından ve bu ihtiyaçlara tanklarımızda nasıl cevap verebileceğimizden bahsetmeye çalışacağım. Yazacaklarım; kendi tecrübelerim, araştırmalarım, pek çok kaynaktan yaptığım derleme, çeviri ve alıntılardan oluşmaktadır. 34
© Kipp Baker
Gökçe Ali Göktan
Bölüm 1
Işık nedir Resif akvaryumları kurarken hepimizin üzerinde en çok kafa yorduğu konulardan biridir ışık seçimi. Hem fotosentetik mercanların enerji ihtiyaçlarının büyük bölümünü ışıktan almaları, hem de ışıklandırma armatürlerinin diğer ekipmanlara göre daha pahalı olması, karar vermeden önce iyice düşünmemize sebep olur. Elimizin altındaki alternatifler de çoğaldıkça seçim yapmak daha da güçleşebilir. Peki ışık neden bu kadar önemli ? Niye bu işe bu kadar kafa yoruyoruz? Birkaç yazıdan oluşan bu dizide, bu soruların cevaplarını sizleri sıkmadan anlatmaya çalışacağım.
Işık, doğrusal dalgalar halinde yayılan elektromanyetik dalgalara verilen isimdir. Bir enerji formudur ve foton denilen kütlesiz ve yüksüz atomaltı parçacıklardan oluşur. Tüm parçacıklar gibi fotonlar da dalga özelliği gösterirler. Bir dalga boyları ve bir frekansları vardır. Işığı oluşturan parçacıkların yani fotonların kütlesi yoktur. Onlar sadece enerjidirler. Işık bir doğru şeklinde yayılır. Işığın bir doğru biçiminde yayılması ışık ışınları sayesinde oluşur. Işık ışınları da fotonların ilerlerken aldıkları yoldan başka birşey değildirler. Fotonlar kaynaklarından çıktıktan sonra -eğer önlerinde hiç bir engel yoksa- düz doğrultuda ve hiç sapmadan yayılırlar. Herhangi bir cisme çarpınca da cismin şeffaf olup olmamasına göre yansır veya kırılırlar.
Frekas (Hz)
Dalga Boyu
Işığın ne olduğunu anlayabilmemiz için elektromanyetik spektrumun ne olduğunu bilmemiz gerekir. Herhangi bir cismin elektromanyetik spektrumu, o cisim tarafından çevresine yayılan karakteristik net elektromanyetik radyasyonu tabir eder. Bu figurde de görüldüğü üzere, elektromanyetik spektrum geniş aralıkta dalgaboylarını ve foton enerjilerini kapsamaktadır. Görülebilir ışık, insan gözünün ışık veya renk olarak algıladığı aralığa denk gelen elektromanyetik enerjidir. Beyaz ışık bir prizmadan geçirildiğinde, bileşenleri olan diğer dalgaboylarına ayrılabilir. Her dalgaboyu farklı bir frekansa sahiptir ve göz tarafından farklı bir renk olarak algılanır.
Elektronik Tayf (Spektrum)
1019 1018
Gama ışını X-ışını
1017 1016 1015 1014 1013
Morötesi Görünür ışık Kızılötesi
UHV
1010
100 MHz 50 MHz
10
8
Mikrodalga
VHV 2.6
400 to 440 nm 440 to 490 nm 490 to 540 nm 540 to 590 nm 600 to 650 nm 650 to 700 nm
400 nm altındaki radyasyon ultraviyole (UV) radyasyon olarak tanımlanır ve 3 segmentten oluşur. UV-A (400-315 nm), UV-B (315-280 nm) ve UV-C (280-100 nm). UV radyasyon gözle görülemez ama insanlar için zararlıdır. Güneş ışığından gelen en zararlı segment UV-B segmentidir. UV-C daha zararlıdır ama atmosferde emildiği için dünyanın yüzeyine ulaşamaz.
400 nm
100 nm
Dalgaboyu (λ)
1000 nm 1 ųm
500 nm
Dalga yüksekliği (Güç)
600 nm
10 ųm 700 nm
Zaman
1 cm 10 cm
Radyo -TV
1m 10 m
107
FM
Mor Mavi Yeşil Sarı Turuncu Kırmızı
1000 ųm 1 mm
109 VHV 7-13
1 nm
100 ųm
1011
500 MHz
1A 0.1 nm
Dalgaboyu
10 nm
1012 1000 MHz
0.1 A
Renk
100 m
106
1000 m Uzun dalga
Elektromanyetik radyasyonun 3 temel özelliği vardır. Dalgaboyu, frekans ve enerji. Dalgaboyu: Basitçe ifade etmek gerekirse ışık bir dalga gibi yol alır. Yarattığı iki dalganın tepe noktaları arasındaki mesafe de dalgaboyu olarak tanımlanır. Bir mesafeyi tanımladığı ve çok küçük olduğu için, bir uzaklık ölçüsü birimi olan nanometre ile ifade edilir ve ölçülür. Dalgaboyu frekans ile ters orantılıdır, dolayısıyla dalgaboyu uzadıkça frekans azalır. 400 - 780 nm dalga boyları arası gözle görülebilir. Çok enteresan bir tesadüftür ki, fotosentez de bu dalga boylarındaki ışık sayesinde gerçekleşir. Bu dalgaboyları aralığındaki radyasyonun birleşik etkisi insan gözüne beyaz ışık olarak görünür. İşte bu noktada ışığın bizim için önemi ortaya çıkmaktadır.
Bir Tam Devir (Frekans = 1 Saniyede devir sayısı)
Frekans: Uzayda belirli bir zaman aralığı boyunca belirli bir noktadan geçen dalgaların sayısı ışığın frekansını verir. Normalde saniye birimiyle ölçülse de, biz Hertz (Hz) birimini kullanırız. 1 Hz = 1 dalga/saniye dir. Frekans dalgaboyu ile ters orantılıdır, insan gözü bu özelliği renk olarak algılar. Dalganın dalgaboyu azaldıkça, dalganın frekansı artar. Bütün dalgalar aynı hızda (ışık hızı) yol alırlar. Matematiksel formulü aşağıdaki gibidir; Dalgaboyu λ λ ν c
= hız (ışık hızı)/frekans = c/ν = dalgaboyu = frekans = hız (ışık hızı)
Enerji: Daha önce de belirttiğim gibi ışık bir enerji formudur ve en küçük parçacığı fotondur. Görünür ışık değişik dalga boylarında birçok fotonun karışımıdır. Fotonlar yansıtılır ve çeşitli yüzeyler tarafından emilir. Gözümüze ulaştığında, renk ve parlaklık algılamalarını yaratır. Bu foton35
lar doğrudan bitki ve mercan fotosentezine sebep olurlar. Fotonlardan gelen enerji, fotosentez sırasında mercanlar içinde yaşayan fotosentetik endosimbiyotik zooxanthellae için birincil enerji kaynağı olan karbondioksiti (CO2) şekere dönüştürmek için kullanılır. Enerji joule cinsinden ölçülür. Radyasyonun frekansı arttıkça, her bir fotonun içindeki enerji de artar. Kullandığımız diğer bir terim de Watt tır. Watt ise güç ölçüm birimidir. 1 Watt = 1 Joule/saniye dir. Tavsiye: Buraya kadar olan bölümde ışığın ne olduğunu ve kullanılan çeşitli genel terimleri açıklamaya çalıştım. Işık aslında matematiksel olgular çerçevesinde ele alınmalı ve bu doğrultuda hesap kitap yapılarak kullanılmalıdır. Resif akvaryumlarımız için ışıklandırma düzenekleri kurarken gelişi güzel ve kulaktan dolma bilgilerle değil, bilimin ışığında alternatifler üreterek ve aralarından canlılarımızın ihtiyacı doğrultusunda tercihler yapmamız gerekmektedir. Işığı salt görsel bir araç olarak görmek son derece yanlış olur. Resiflerin olağanüstü güzellikleri gözünüzden, yanınızdan ve kalbinizden eksik olmasın.
Dünyanın en kaliteli kumlarını üreten
firmasından
Aragalive ve Ocean Direct serisi canlı deniz kumları Instant Aquarium ve Eco-Complate serisi gibi tatlı su ve bitki akvaryumu canlı ve ölü kumları Purple up, AragaMilk, AragaMight gibi katkı maddeleri reaktör malzemeleri ve ilaçları
ekstremakvaryum.com.tr
Bahçekapı Mah. 2464. Sokak No: 4/1 (Doğukaradeniz Binası İçi) Şaşmaz / Ankara Tel: 0312. 278 73 42 (pbx) Fax: 0321. 278 75 43 e-mail: azmi@ekstremakvaryum.com
DOĞU KARADENİZ KURULUŞUDUR
Ankara Panora’da
dev akvaryum
Merhaba akvaristler dergimizin bu ilk sayısının ilk röportajını Ankara Panora da bulunan dev akvaryumların bakımını gerçekleştiren Kortan Arca ile yaptık. Merhabalar öncelikle bize sistemlerin genel özelliklerini kısaca anlatır mısınız? Elbette, toplamda150 ton kapasiteye sahip köpek balığı ve mercan biyotoplarından oluşan iki adet deniz akvaryumumuz bulunmaktadır. Her biri 3,7 m yükseklikte ve 16,5 cm kalınlığa sahiptir. Bu akrilik akvaryumların ön panelleri Amerika’dan getirilmiş ve sistemin projelendirilmesi ise tamamen Türk firmaları tarafından yapılmıştır. Neden akvaryumlarda akriliği tercih ettiniz? Akrilik kullanılmasının nedeni ışık geçirgenliğinin fazla olması, dolayısıyla renklerin doğal görünmesi, ayrıca cam gibi kırılgan olmamasından dolayı da güvenlik faktörünün yüksek olması diyebiliriz. Biraz uzun ve karışık bir cümle oldu sanırım
Sistemin kuruluş tarihi ve ilk canlı koyma sürenizde neler yaşadığınızı kısaca anlatabilir misiniz? Panora alış veriş merkezinin proje aşamasında düşünülen akvaryumların imalatına 2006 yılında başlanmıştır. Binanın yapımında tüm statik hesaplamaları yapılırken akvaryumlar da göz önünde bulundurulmuştur. Ve bunun içinde özel beton ve özel yalıtım malzemeleri kullanılmıştır. Yaklaşık 2.000.000 dolara mal olan sistem yanlış hatırlamıyorsam 26.01.2008 tarihinde görüşe açılmıştır. İlk dolumu Çeşme ve Saroz körfezinden tankerlerle su getirilerek yapılmış ancak şu an su değişimlerinde sentetik deniz suyu kullanmaktayız.
37
lı mercan türlerinin ve mercan resiflerinde bulunan canlıların oluşturduğu bir konsepttir. Denizden özel olarak çıkartılmış 10 ton kaya bloğu gerekli kürleme işleminin ardından, mercanların gelişebileceği şekilde akvaryuma yerleştirilmiştir. Gerekli ak ntı simülasyonu için tuzlu suya uygun 14 adet pompadan faydalanıyoruz. Yine suyun canlılar için uygun olan 25–26 oC tutulabilmesi soğutucuları bu tank içinde kullanıyoruz. Şu anki su değerlerimiz; Sıcaklık 25 ºC, Tuzluluk 1024, Ca 440, Mg 1380, KH 10, PH 8.1, PO4 0, Nitrat 2-5 Sanırım daha çok köpek balığı akvaryumunuz ilgi çekiyor bu akvaryumunuzun genel özellikleri nelerdir? Çoğu insan mercan akvaryumuz da ki canlıları fark etmeyip doğrudan bu tanka yöneliyorlar. Kıkırdaklı balıkların ağırlıkta olduğu tropik derin su konseptini yaratmaya çalıştığımız bir akvaryumdur genel olarak aktif avcı canlılar yer almaktadır. Köpek balığı akvaryumlarımızda dekor gerçek mercan ve kayalardan kalıp alınarak özel harç karışımı ile hazırlanmıştır. Gerekli akıntı simülasyonu için tuzlu suya uygun 7 adet pompa kullanıyoruz. Ayrıca suyun canlılar için uygun olan 25–26 ºC tutulabilmesi için soğutucu kullanılıyoruz. Şu anki su parametrelerimiz; Sıcaklık 26 ºC, Tuzluluk 1024, PH 8.1, Nitrat 35-40. Peki mercan akvaryumlarınızın genel özellikleri nelerdir? Diğer köpek balığı tankımızdan biraz daha farklı bir yapı ve su değerleri taşıyor. Bu tankımız can38
Tanklardaki aydınlatmayı nasıl sağlıyorsunuz? Sanırım gün ışığından faydalanmıyorsunuz. Evet Ankara da gün ışığını kullanmak çok yararlı olmayacağı için uygun dalga boylarına sahip MH kullanılıyoruz ve toplam aydınlatma gücümüz 15.000 watt. Sanırım bizim evlerimizdeki tanklarımıza karşın sizin büyük sistemlerde yaşadığınız zorluklar vardır. Bunlar arasında en çok yaşadığınız zorluklar nelerdir? Evdeki tanklarla bu tarz büyük tankları pek karşılaştırmamak gerekiyor. Sistemin büyük olmasından kaynaklı canlıları takip etmek bizim için gerçekten çok zor oluyor. Büyüklükten kaynaklı sistem çok daha karmaşık. Bundan dolayı da kontrol altına almak uzun süreli oluyor. En büyük zorluğumuzu sanırım giderlerin çok yüksek olması diyebilirim. Ayrıca temizlik ve bakım işlemlerinin mecburen dalışla gerçekleştiriyoruz. Buda oldukça yorucu oluyor.
Peki bu zorluklara karşın büyük sistemlerin kolaylıkları da var mı? Elbette ki var. Sistem büyük olduğu için su parametrelerindeki dalgalanmalar minimum seviyede oluyor. Ve kendi içerisindeki biyosistem kendi aksaklıklarını kendi kendine giderebiliyor. Dolayısıyla ekosistemde oluşan aksaklıklarda tolerans çok daha fazla oluyor. Yani sistemlerin tol ere gücü çok daha yüksek diyebiliriz. Tankın bakımını nasıl sağlıyorsunuz? Tanklarda barındırdığımız canlıların doğal ortamlarına en yakın koşullarda yaşamlarının devamlılığı için getirildikleri ortamlarındaki doğal yapının, sıcaklığın ve akıntıların akvaryum içersinde yaratılması gerekiyor. Bunun içinde düzenli olarak su değişimleri yapıyoruz. Özellikle mercanların gelişimi için gerekli olan Ca, Mg, CO3 gibi elementler ve iz elementler için düzenli yapılan test sonuçları yorumlanarak gerekli ilaveler yapıyoruz. Su parametrelerinin yanında motor, filtre ve elektronik cihazların rutin bakım ve kontrollerini de periyodik olarak yapıyoruz. Sistemimizde dev protein toplayıcılar da bize yardımcı oluyorlar. Günlük ortalama 2 saatlik dalışla iç bakım gerçekleştiriliyoruz. Ayrıca canlıların sağlık durumlarının kontrolünü de sürekli gözlemleyip notlar alıyoruz. Yoksa bu kadar canlıyı hatırlamak kimi zaman zor oluyor.
Köpek balıklarını nasıl ve nelerle besliyorsunuz ayrıca beslerken zorluklar yaşıyor musunuz? Köpek balıklarını uskumru fileto, kolyoz, tüp kalamar ve jumbo boy karidesle besliyoruz. Kendi güvenliğimiz için çelik örgülü eldiven ve kalın dalış elbisesi kullanıyoruz. Yemleme sırasında saldırganlaşan köpek balıklarından korunmak için mümkün olduğu kadar toplu şekilde duruyor ve canlıları sürekli gözle takip ediyoruz.
Peki mercan tankınızdaki mevcut türler nelerdir? Resif tankımızda tang türleri, elden yem yiyen chelmon, chromisler, damsel türleri ve wrasse türleri gibi resif uyumlu balıklarımız mevcut. Mercan olarak ta; ağırlıklı olarak soft mercanlar bulunmakta ileriki zamanla da sps türlerini de düşünüyoruz. Hatta 1-2 tür deneme amaçlı tankımızda var ve şu an için herhangi bir olumsuz tepki almadık.
Ziyaretçilerden aldığınız yorumlar nelerdir? Genelde dalgıçlarımızı robot zannediyorlar ve sanki tankın içinden dışarıyı görmüyormuşuz gibi ilginç davranışlar sergiliyorlar. Bezen “Köpek balığı saldırsa da seyretsek” gibi acı ama ilginç yorumlarda duyuyoruz.Mercan tankındaki balıklarımıza “bizim orda da var ”( Antalya, Adana İzmir gibi sahil kentlerinde de olduğunu ima etmeleri) gibi yorumlarda bulunuyor.
Köpek balığı tankınızda hangi balıklar bulunuyor? Köpek balığı türlerinden siyah yüzgeçli resif köpek balığı, cat shark ve sandbar köpek balığımız bulunuyor. Şu anda 2.5-3 yaşındalar ve ortalama boyları 1m civarlarında. Bu akvaryumda bir buçuk metreye ulaşmaları ve 35-40 kiloyu bulmalarını bekliyoruz. Bunlardan başka mono, vatoz, keman vatoz, müren, golden jack, batfish ve dev çipuralarda bulunuyor.
Ankara ya ve tüm Türkiye ye yaşattığınız bu görsel ziyafetin yanında başka çalışmalarınızda var mı? Evet şu an bazı planlarımız var. Ankara Üniversitesi Su Ürünleri mühendisliği bölümü ile ortak yapılacak projeler üzerinde çalışılmaktayız ve düşüncemize göre yakın çevredeki ilk ve orta öğretim okullarından gelen öğrencilere akvaryumdaki mevcut canlılar hakkında bilgi verilerek eğitim amacıyla da yararlanmayı düşünüyoruz.
39
Su ürünleri yetiştiriciliğinde kullanılan
genel mikroalg türleri İsa Aydın
Class
Genus
Bacillariophyceae Skeletonema Thalassiosira Phaeodactylum Chaetoceros Cylindrotheca Bellerochea Actinocyclus Nitzchia Cyclotella Haptophyceae
Isochrysis Pseudoisochrysis Dicrateria
Chrysophyceae
Monochrysis (Pavlova)
Prasinophyceae
Tetraselmis (Platymonas) Pyramimonas Micromonas
Cryptophyceae
Chroomonas Cryptomonas Rhodomonas
Cryptophyceae
Chlamydomonas Chlorococcum
Xanthophyceae
Olisthodiscus
Chlorophyceae
Carteria Dunaliella
Cyanophyceae 44
Spirulina
Mikro alg yetiştiriciliğinde ortam şartları (sıcaklık, tuzluluk, aydınlatma vb.) ve su kalitesi Kuluçkahanelerde canlı yem ünitelerinde çeşitli algler üretilebilmektedir. Bu türlerin çeşitli sıcaklık, ışık, tuzluluk ve diğer ortam şartlarına ihtiyacı vardır. Üretilen her tür için farklı ortam şartları oluşturmak maliyet ve işgücünü artıracaktır. Bunun için stok olarak tutulan mikroalg kültürleri buna göre seçilmelidir. Yine de kuluçkahanelerde yaygın olarak kullanılan kültürler birbirlerine yakın ortam şartlarında tutulabilirler.
Parametreler
Aralık
Optimum
Sıcaklık (ºC)
16-27
18-24
Tuzluluk (gr/lt)
12-40
20-24
Işık yoğunluğu (lüx)
1000-10000
2500-5000
Fotoperiyot (ışık: karanlık saat)
16:8 (minimum)
24:0 (maksimum)
PH
7-9
8.2-8.7
Kültürlerin muhafazasında dikkat edilecek konulardan biriside su kalitesidir. Kuluçkahanelerde üretim sırasında kontaminasyon riskine karşın su olabildiğince iyi filtre edilmelidir. Canlı yem ünitelerinde özellikle alg ünitelerinde filtrasyon çok önemlidir. Bu ünitelerde kullanılacak suyun mümkünse 1 mikronluk filtrelerle süzülmesi gerekir. Böylelikle zooplankton ve siliatların geçişi engellenmiş olur.
En küçük karenin Türü Izgara tipi Derinlik uzunluğu A
Thoma
0.02 mm 0.05 mm
B
Neubauer improved
0.1 mm
0.05 mm
C
Bürker
0.1 mm
0.05 mm
Izgaranın şekli (en küçük kare kırmızı işaretlenmiştir)
Saf (stok) kültürler mikroalg üretimhanelerinin can damarıdır. Saf kültürde kullanılacak ekipmanlar ve su, otoklav ve etüv yardımıyla sterilize edilir. Saf kültür çalışmalarında kullanılan malzemeler Gerekli olan malzemeler düşünüldüğünde yine saf kültür ve yoğun kültür olmak üzere bir ayrım yapılmaktadır. Saf kültür çalışmaları yoğun kültüre göre oldukça düşük hacimlerde yapılmaktadır ve buna uygun malzemeler farklıdır. Otoklav ve/veya kuru etüv strelizatörü Kimyasallar için cam dolap 20 ml’lik tüpler 250 - 500 ml’lil erlenler 1-5- 10-25 ml’lik pipetler, pipet kapları Aşılama sırasında kullanılan bunzen bek 2 lt’lik erlenler 5 lt’lik balon jojeler 60 lt’lik torbalar 350 lt’lik sepet torbalar Çeşitli hacimlerde tanklar (1, 2, 5, 1 ve 25 m3) Mikro alglerin sayım yöntemleri Fitoplankton kültürlerinde gelişmenin izlenebilmesi için ml’deki hücre sayısının bilinmesi yararlı olur. Bu amaçla çeşitli sayma kamaraları kullanılır. Bunlardan en yaygını Neubauer, Thoma ve Bürker sayma kamaralarıdır. Kalın bir lam şeklinde olan bu sayma kamaraları ancak mikroskop altında görülebilen ayrıntılı çizgilerle çizilmişlerdir.
Temel hesaplama yöntemi 1 ml’deki alg sayısı = ( X · 1000 mm3 ) / ( Y · w² · d) X = sayımı yapılan alg hücreleri Y = sayılan en küçük kareler d = sayma kamarasının derinliği w = bir karenin uzunluğu Alg yetiştiriciliğinde kullanılan besi yerleri ve kimyasal yapıları, hazırlanışı ve kullanımı Alg kültürünün sürekliliğini sağlayabilmek için devamlı olarak kültürlerin yenilenmesi gereklidir. Besin ortamlarında kullanılan maddeler temel besin elementleri (azot, fosfor ve potasyum içeren maddeler), iz elementler ve vitaminlerdir. 45
Alg yetiştiriciliğinde kullanılan alg türlerinin izolasyonu çeşitli araştırmacılar tarafından yapılmıştır. Araştırıcılar bu türlerin izolasyonu ve besin ihtiyaçları üzerinde çeşitli besin ortamları formüle etmişlerdir.
Vitamin Solusyonları Ana Solüsyonlar: B 12 100 mg Biotine 100 mg Thiamine 10 gr
Kuluçkahanelerde sıklıkla kullanılan besi ortamları Walne ve Guillard’s F/2 ortamlarıdır. Bu iki besi yeri zamanla modifiye edilmişlerdir. Aynı isimle hazırlansa bile kuluçkahaneler arasında farklılıklar görülebilmektedir.
Bu vitaminlerden her biri ayrı ayrı daha önceden etüvde steril edilerek soğutulmuş birer litrelik distile su içinde eritilir. İz element solüsyonunda olduğu gibi vitamin solüsyonunda da ana solüsyonlardan çalışma solüsyonu hazırlanır.
Bu ortam 3 ana grup solüsyondan oluşmaktadır. 1.Walne kültür ortamı
Çalışma Solüsyonu: B12 10 cc Biotine 10 cc Thiamine 10 cc
Mineral Tuz Solüsyonu NaNO3 300 gr KH2PO4 30 gr NH4Cl 20 gr
Daha önceden etüvde steril edilerek soğutulmuş 1 litre distile suya eklenir. Bütün vitamin solüsyonlarının buzdolabında saklanması gerekir.
Bu maddeler 1 lt distile su içerisinde etüvde veya otoklavda eritilerek 170 oC’de 4 saat süre ile steril edilir. İz Element Solüsyonu Ana Solüsyonlar: Solüsyon A : ZnSO4. H2O CuSO4.5H2O CoSO4.7H2O MnSO4.H2O
30 gr 25 gr 30 gr 20 gr
Solüsyon B: FeCl.6H2O
50 gr
2. Guillard’s F/2 medium
Solüsyon C: Na2MoO4.2H2O
25 gr
Solüsyon D: NaEDTA.2H2O
50 gr
Her bir solüsyona ait maddeler birer litre distile su içerisinde eritilerek etüvde 170 ºC’de 4 saat süre ile steril edilir. Bunlar soğuduktan sonra çalışma solüsyonu hazırlanır. Çalışma solüsyonu Solüsyon D : Solüsyon A : Solüsyon B : Solüsyon C :
100 cc 10 cc 10 cc 10 cc
Solüsyonun hacmi distile su ile 1 litreye tamamlanır.(870 ml.) etüvde 4 saat süre ile steril edilir. Soğuduktan sonra kullanıma hazır hale gelir. 46
Ortama alg ekimi yapılmadan önce bu 3 solüsyondan (mineral madde, iz element ve vitamin solüsyonu) 1 litre deniz suyuna 1 ml gelecek şekilde ilave edilir.
Mineral Madde Solüsyonu 75 g NaNO3 5 g NaH2PO4 1 litre distile suda eritilir. Steril hale getirilir. Silikat Solüsyonu 30 g Na2SiO3 1 litre distile suda eritilir. İz element solüsyonu 10.0 g CoCl2, 9.8 g CuSO4, 180 g MnCl2, 6.3 g Na2MoO4, 22.0 g ZnSO4 Tüm bu maddelerin her biri ayrı ayrı 1 litre distile suda eritilip sterilize edilir. Her bir solüsyondan 1 ml + 4.35 g Na2C10H14O8N2 + 3.15 g FeCl3 olacak şekilde 1 litre distile suda eritilip sterilize edilir.
Vitamin Solusyonu Stok solüsyon 20 g thiamin HCl 0.1 g biotin 0.1 g B12 Tüm bu vitaminler 1 litre distile suda eritilip sterilize edilir. 5 ml stok solüsyon 1 litreye tamamlanarak çalışma solüsyonu hazırlanır. Hazırlanan stok solüsyonlardan 1 litreye 1 ml gelecek şekilde ilave edilir. Alg yetiştiriciliğinde kültür sistemleri ve birbirlerine olan avantaj ve dezavantajları 1.Süreksiz kültürler – Kesikli kültürler Kültür sabit hacimdedir ve hücre sayısındaki artış ortamdaki besin maddeleri tükeninceye kadar devam eder. Hücre yoğunluğu belli yoğunluğa ulaşmış olan kültürlerden hasat yapılarak ortama deniz suyu ve besin eklenir. Belli bir süre sonra (mikroskobik yöntemlerle sayılarak) hücre yoğunluğu aynı miktara ulaşır ve hasat edilir.
Bu kültür yöntemi kesikli kültürlerle sürekli kültür sistemleri arasında geçiş oluşturur. 3. Sürekli kültürler Bu tip kültürlerde ortamın besini azaldıkça ortama besin girilmektedir. Iyi bir takip yapılarak sistemden belirli miktarda hasat yapılır ve tam kontrol altında hücre yoğunluğunda diğer sistemlerle kıyaslanamayacak kadar yüksek yoğunluklara ulaşılır. Bu sistemde daha sık aralıklarla hasat ve besin girişi esastır. Avantaj çizelgesi Yöntem
Karıştırma
Işık kullanımı
Tür kontrolü
Sterilite
Kesikli kültür
yeterli
yeterli
Kolay
Zor
Yarı kesikli kültür
yeterli
yeteli
Zor
Zor
Çok zor
Çok zor
Sürekli kültürler mükemmel mükemmel
7 gün
7 gün 7 gün 15 gün 30 gün
Tüpler 250 ml ~ 10 ml
2 lt
5 lt
~50 lt
~350 lt
2. Yarı kesikli kültürler Bu üretim tekniğinde başlangıçta aynı kesikli kültürlerde olduğu gibi hücre sayısındaki artışın ortamdaki besin maddeleri tükeninceye kadar devam etmesine müsaade edilir. Belli bir hücre yoğunluğuna ulaşan kültür hacminin tamamı yenilenmektense uygun görülen bir miktar hasat edilir –kültür hacmim yarısından fazlası bile olabillir– kalan kültürün üzerine su ve besleyici ortam eklenir. 47
Hazırlayan: İl Bilge Aslıhan Okumuş 1
2
3
4
1
1
5
6
7
8
9
10
5
2
2
4 5 6
3
7
4
7 8 9 10 8
11
Anahtar Kelime 1
2
3
4
5
6
7
8
Bulmacayı çözün, anahtar kelimeyi isim, adres ve telefon numaranızla birlikte 31 Temmuz 2010 tarihine kadar bilgi@akvaryumplus.com adresine gönderin yapılacak çekilişle PETMARKET’ten 100 TL’lik hediye çeki kazanın
48
Ödüllü Bulmaca
6
3
11
Soldan Sağa: 1 – Deniz akvaryumlarında kullanılan bir çeşit kum – Bir nota (A). 2- Bir uzunluk ölçüsü birimi – Afrika kıtasında bir nehir. 3- Tam dairesel olmayan yuvarlak şekil – Cömert karşıtı. 4- Arapçada ekmek – Un, su, tuz ve maya ile yapılan temel beslenme öğemiz.. 5- Yüzyılın kısaltması - Işığın değişik dalga boylarının gözün retinasına ulaşması ile ortaya çıkan bir algılaması. 6- Avrupa futbol birliğinin kısaltılması – İnsanın tıpatıp benzeri ama o insanın kendisi olmama hali. 7- Maden tetkik arama enstitüsü kısaltması – Defterlerin sayfalarının kırışmasını engelleyen nesne – Bir nota (C). 8 – Pomatomidae familyasından ekonomik değeri yüksek bir balık türü – Genellikle halk arasında adı Neslihan olan kişilerin kısaltılarak seslenme sözü. 9- Adıyamanda bulunan Altınsu – Böceklerin larvadan yetişkin hale geçirdikleri evre. 10 - Katı maddelerin büyük parçası, küme, yığın. 11 - Hediye, armağan: içinde dua bulunan kitap - Námo ‘nun kardeşi, hayallerin ve rüyaların efendisiydi. Yukarıdan Aşağı : 1 - Akvaryumumuzda çeşitli nedenlerle oluşan canlılar için çok zehirli madde – Dişi ceylan yavrusu. 2- Bir olay, bir haber veya sözü nakletme. 3Düz, açık ve geniş yer, meydan, saha - Ceza olarak ayak tabanlarına vurmakta kullanılan, ayakları uygun bir durumda sıkıştırıp tutan, kalınca bir sopa ile bunun iki ucuna bağlı bir ipi olan cezalandırma aracı. 4- Eski dilde su - Asmanın taze veya kuru olarak yenilen ve salkım durumunda bulunan meyvesi. 5- Dokuzdan sonra gelen sayının adı. - Çeşitli doğa olaylarının sebep olduğu yıkım. 6- İngilizcede takma isim – Terlemiş olan. 7- Bilim – Utanma, utanç duyma – Rütbesiz asker. 8 – Edirne’ den geçen bir ırmak . 9- Bir cinsiyet – Resimdeki balığın halk diline yerleşmiş adı. 10- Ne yapayım anlamında söylenen bir söz. 11- Fazla karşıtı –Atmosferin bir tabakası (Termosfer in sona erdiği termopoz düzeyinin üstünde kalan atmosfer bölümüdür).