ÜNİVERSİTEDE ALKOL YASAĞI-SAPLA SAMANI BİRBİRİNE KARIŞTIRMA
Alkolün zararlı olduğu bilimsel bir gerçektir. Toplumun birçok kesimini sosyal olarak kemiren bir alışkanlık olarak da bilinir. Hatta biraz alındığında dolaşım sistemini rahatlattığı konusunda birçok yerde bilimsel kayıt olsa bile yine de zararlı denebilir. Bunun aksini ileri sürmek bilime aykırıdır. Birçok ilacın, birçok baharatın, birçok koruyucunun yan etkileri ile zararlı olduğu bilinir. Yan etkileri olan yüzlerce yiyecek-içeceği listelemek mümkündür. Durum böyle ise neden bu zararlı maddeleri kullanıyoruz? İlacı kullanıyorsunuz; çünkü kullanmazsanız daha zararlı sonuçlar elde edebilirsiniz; besin maddesini kullanıyorsunuz; çünkü yaşamınızı renklendirmek, çeşitlendirmek ve yaşamdan daha çok zevk alacak bir durumu belli ki tercih ediyorsunuz. Hiç kimse akşam sabah ilaç almayı, koruyucusu olan besin maddelerini tüketmeyi, alkol kullanmayı tercih etmez; kimse de bunların kullanılmasını önermez. Çok daha yaygın ve yıkıcı etkisi olan sigaranın eğitim kurumlarının yerleşkelerinde kullanılmasının yasaklanmasını hiç kimsenin kınayamayacağı gibi. Çünkü böyle bir kullanım kişinin duygusal dünyasındaki bir aksaklığı belirtir; belki de üzerinde durulması gereken bir alışkanlık değil bir hastalığı gösterir. Alkol de bunlardan biridir. Olur olmaz yerlerde, olur olmaz zamanlarda, olur olmaz ortamlarda, önemli bir neden olmadıkça sadece karmaşık iç dünyaları rahatlatmak için kullanmanın hem toplum için hem birey için olumsuz sonuçlar doğuracağını herkes bilir ve onaylar. Bir devletin bütün bunları olabildiğince düzenlemesini de kimse yadırgamaz. Bu nedenlerle orta eğitimde, gençlik kamplarında, spor tesislerinde ve benzer yerlerde bu tip alkollü (müskirat) sıvıların tüketilmesi yasaklanmıştır; en azından belirli günler haricinde hoş görülmez Doğrudur da. Öğrencilerin her zaman ulaşabileceği olur olmaz her zaman tüketebileceğimiz yerlerin eğitim kurumlarından bulunmasını kimse istemez. Ancak bu, gerekli zamanlarda, gerekli koşullarda, sosyalleşmenin
güçlendirileceği
ortamlarda
kullanılmasının
sakıncalı
olduğu
anlamına da getirilmemelidir. Bu farkı ilk olarak üniversitenin kendisi ayırt edebilmeliydi. Dünyamız bilim dünyasıdır, bir insanın sadece okuma ve kendi deneyimleriyle kendini yetiştirmesi söz konusu değildir. Başka insanların bilgi ve becerisi,
deneyimine gereksinme duyar. Başka bir insanın 30 yıl edindiği bilginin özetini, 3-4 saatte sağmak akıllı bir insan için zor değildir; üstelik bir başarıdır. Düşünün, çevrenizde çeşitli konularda iyi onlarca eğitilmiş insan var ve siz bunlardan yeterince yararlanamıyorsunuz. Niye? Çünkü bir araya gelemiyorsunuz. Bir insana senin bilgine gereksinim var, benim yanıma gelir, karşıma oturur, bana anlatır mısın diyemiyoruz; sana gelip dizinin dibine oturayım bana anlatır mısın da diyemiyorsun. Ancak şunu yapmak için bir teklif götürebiliyorsun. Tanıdık ya da tanımadık birine “Bu akşam benim misafirim olur musun? Belki bir iki kadeh de atarız” diyorsun ve onu davet ediyorsun. Eğer davet kabul edilirse, karşında 30-40 yılını bir konuda öğrenmeye ve eğitmeye vermiş bir insanı, dikkatle dinleyerek o konuda –çok büyük emek sarf etmeden- büyük bir bilgi ve deneyim sahibi olabiliyorsun. Bir başka hafta bir başka birinden başka bir konuda bilgiyi edinebiliyorsun. Aynı şekilde davet edildiğin yerlerde de bu bilgileri büyük bir mutlulukla bu sefer sen veriyorsun. Toplumu bilgili, deneyimli, çeşitli konularda fikir sahibi olarak analitik düşünmenin yolunu böylece açmış oluyorsun. Bir üniversiteye yakışan ve beklenen de analitik düşünen insanları yetiştirmektir. Tersi uygulamalarda, sadece kendi ile barışık olan, sosyal ilişkileri kesilmiş, güdümlenmeye hazır, tek boyutlu toplum olmaya aday olursunuz. Böyle bir sosyal ilişkinin güçlendirilmesi nasıl olur? Dünyanın her tarafını bilemiyorum. Ancak gördüğüm ve çoğunun akademik kurumlarında bulunduğum onlarca ülkenin akademik yaşamında, belirli günlerde, belirli yerlerde, seviyeli ve en önemlisi fikir alış verişine yönelik içki kullanımının, akademik yaşamın bir parçası olduğunu söyleyebilirim. Birçok seviyeli işbirliğinin ve bilgi paylaşımının usulüne uygun içkili sofralarda kazanıldığını en az üniversite mensupları bilmeliydi. Birçok kişinin bu yolla çok şey öğrendiğini biliyorum. Çok uzağa da gitmeye gerek yok. Ben, alkolü hiçbir zaman sevmedim; ancak asistan girdiğim 1966 yılından bu yana haftada bir ya da duruma göre iki defa (düğün, doğum günü ve bazı geleneksel törenler hariç) kendi konusunda uzman olan, deneyimi olan, dünyaya farklı bir açıyla bakan, düzgün, seviyeli, bilgili bir insanla (çoğu akademisyendi) bir iki kadeh attım ve onlardan çok; ama çok şey öğrendim; yerine göre de ben verdim. Bu insanların sayesinde bilimin birçok konusunda ağzımı şaşkınlıkla açarak dinlemeyi değil, neden bahsediliri anlamayı kazandım. Bu seviyeli içkili toplantılarda edindiğim bilgiyi yüzlerce yıl okumayla öğrenemeyecektim. Görgü tanığı oldukları olayları birinci
elden öğrenmem de bunlara dâhil değil… İnsan kolay yetişmiyor; çevresiyle olgunlaşıyor, kavruluyor; bunun sıvısı da belli usulüne ve amacına uygun kullanılmış alkol oluyor. Üniversite kendi konusu dışında bir şeyleri –doğru- bilen insanların toplandığı yerdir. Bu nedenle siyasete de, yönetime de, zorunlu her durumda topluma da yol gösterecek nitelikli insanların bulunduğu yerler olmuştur. Güdülen değil, güdümleyen insanların bulunduğu yerler olmuştur. Gerçekçi olmak gerekiyor. Alkol belirli bir düzeye gelmiş insan grubu için, bildiğini aktarma, espri yapma, karşısındakine daha müşfik davranma için tetikleyici bir etkiye sahiptir. Biyoloji ve kimya dünyasında bir tepkimeyi başlatabilmek için gerekli olan “Aktivasyon” enerjisinin görevini yüklenir. İçki içtiğinde şuur altındakileri ortaya döken, kırıcı, saldırgan, uysallıktan yoksun, geldiği eğitim ve yönlendirmeler bakımından birçok sapkınlığı gizli olarak taşıyan; içki içtiği zaman –baskının ortadan kalkması nedeniyle- bunu ortaya döken insanların barınacağı yer üniversiteler değildir. Öğretim üyeleri en zor koşullarda dahi muhakemesini, dengesini tarafsızlığını yitirmeyen, her şeyi usuyla yorumlayan ve tepki gösteren insanlardır; üniversiteler de onların görev yaptıkları yerlerdir. İki kadeh içince, bilimsel tartışmaları bir yana bırakarak, ne söylediğini bilmeyen, ağzına bir lokma içki alınca ortaya düşüp söz gelişi mastika oynayan, cıvıklaşan, saldırganlaşan insanların bu üniversitelerde bulunduğunu düşünüyorsanız ya da içki içince kendini kontrol edemeyeceğinden dolayı içkiye düşman olan elemanlarınızın olduğunu düşünüyorsanız, öncelikle bir öğretim üyesinin ölçütlerini yeniden gözden geçirmeniz gerekiyor. Öncelikle sosyal ilişkilerin, bilimsel bilginin en yüksek ve en hızlı bir şekilde aktarılabileceği üniversite olmalısınız. Barındırdığınız üyelere güvenmelisiniz; onları en hafif bir uyarmada dengesini yitiren insanlar olarak görmemelisiniz. Doğrusunu isterseniz, üniversite mensuplarının bu son paragraftaki tanıma uygun niteliksiz insanlardan oluştuğunu düşünerek, üniversitelerde en azından belirli zamanlarda, belirli yerlerde, belirli kişilerin bulunacağı yerlerde içkinin yasak edilmesini, öğretim üyelerine ve yöneticilere bir saygısızlık olarak düşünüyorum.
Prof. Dr. Ali Demirsoy