Keşke Çizmeyi Aşmasaydı... (Ali Demirsoy’dan bir saptama) Bir sanat galerisinde ressamın biri bir resim sergisi açıyor ve bu sergiyi izleyenlerin düşüncelerini de dikkatle not alıyor. Bir gün bir adam geliyor; bir atın üzerinde kılıç kuşanmış bir süvariyi gösteren bir tabloyu enine boyuna inceliyor ve ressama dönerek “bu resim yanlış yapılmış” diyor. Ressam diğer meslektaşlarını da çağırarak adamı dinliyor. Adam diyor ki, körüklü çizme atın üzerinde hiçbir zaman böyle görünmez; tamamen yanlış yapılmış; şu şekilde olmalıydı. Ressam arkadaşlarıyla tabloyu enine boyuna inceliyorlar ve anlıyorlar ki gerçekten çizme yanlış resmedilmiş. Adama teşekkür ediyorlar. Adam sergiden ayrılmıyor, tekrar resmin karşısına geçiyor, o yana gidiyor bu yana geliyor, uzaktan bakıyor, yakından bakıyor ve ressama diyor ki, kılıcı da yanlış yapmışsınız; kılıç böyle durmaz. Ressam tekrar arkadaşlarını çağırıyor, kılıcın duruşunu enine boyuna inceliyorlar. Karar veriyorlar ki, kılıcın duruşunda herhangi bir hata yok. Adama diyorlar ki, kılıç doğru duruyor, hata yok. Adam üsteliyor, hayır ben öyle görüyorum, kılıç yanlış duruyor. Üstatlar merak ediyorlar, bu adam niye bu kadar ısrarlı diye ve sonunda soruyorlar: Beyim senin mesleğin ne? Adam: “Körüklü çizme ustasıyım’ diyor. O zaman ressam adama dönüyor ve: Keşke sen çizmeyi aşmasaydın. Can
Dündar’ın
yazılarını,
şiirlerini,
belgesellerini
ve
beğenirdim. Keşke Abdullah Gül belgeselinden sonra bu işi bitirseydi.
sunumlarını