1 Sivas Madımak Oteli Katliamı ve Pakize Suda Röportajı Prof. Dr. Ali Demirsoy, Hacettepe Üniversitesi
Haber Türk Televizyonu, 02.07.2011 günü, saat 16. 00’da Madımak Otelinde 33 aydın (ayrıca iki otel görevlisi, iki de yangını çıkaran kişi) insanın diri diri yakıldığı tarihin anıldığı gün (aslında 84 insanı diri diri yakmak için eylem düzenlenmişti) galiba “hayata Dair” adlı bir programda bir röportaj yayınladı. Yıllarca önce bu tarihte (2 temmuz 1993) Dünya Biyoloji Olimpiyatı için Hollanda’nın Utrecht kentinde bulunuyordum. Şehirdeki bir küçük geziden otele yeni dönmüştüm ki olimpiyata katılan ülkelerin temsilcileri büyük bir üzüntü ve şaşkınlıkla yanıma gelerek, geçmiş olsun demeye başladılar.
Ne
olduğunu
öğrenmek
için
televizyonu
baktığımda,
başımdan aşağı kaynar suyun dökülmenin ne olduğunu orada öğrendim. Zamanımızda çok az rastlanan bir vahşet sergilenmişti. Madımak Oteline saldıran binlerce insanın ağzından akan salyalarını görür ve hezeyanla bağırmalarını bugün hala işitir gibi oluyorum. Daha sonra öğrendiğimiz kadarıyla yönetimdekilerin ihmali mi dersiniz, beceriksizliği mi dersiniz, kasıt mı dersiniz ne derseniz deyin, Valiliğe ve Belediyeye birkaç yüz metre uzaklıkta bulunan Madımak oteli 3 saat boyunca içindeki insanlarla birlikte cayır cayır yanmış. Aslında ani olarak ortaya çıkan bir eylem değilmiş, bir gün önce belirli bir mekândan gelen göstericiler Kültür Merkezindeki Ozanlar heykelini parçalamış. Daha sonraki gün Hükümet Konağını taşlamayla eyleme başlamışlar ve sayıları 20.000 ulaşmış. Attıkları sloganlar demokrasi ve laiklik karşıtı sloganlarmış. Bir gün önceden dersini almış olması gereken güvenlik güçleri de herhalde eylemci olarak değilse bile seyirci olara katılmış
2 görünüyorlar. Doğrudan olaya karışmayan; ama gerekli önlemi almayan yetkililerin hepsi şu ya da bu şekilde terfi sayılabilecek yerlere getirildi. Bu canileri savunan avukatlar kuşkusuz mesleki görevlerini getirmiş olabilirler; buna karışmanın hiç kimsenin hakkı olmadığını söyleyebiliriz; ancak garabet, bu avukatların belirli bir dünya görüşünü savunan partilerce zaman içinde başta milletvekili olmak üzere çok önemli yerlere getirilmesidir. Olay Alevi Sünni ayrışmasına çekilmeye çalışıldı. Hatta daha sonra Kemaliye-Başbağlar’da yine 33kişinin ölümüyle sonlanan ikinci insanlık dışı katliam Sivas’ın öcü olarak tanıtıldı. Öyle mi değil mi kimse tam bilmiyor. Aynı kaynaktan kışkırtıldığı da olası. Ancak bunu sadece bir ayrışıma indirgemek yanıltıcı olabilir. Çünkü Madımak’ta ölenlerin 15’i Alevi , 15’i Sünni ve bir tanesi de Hırıstiyandı. Sloganlar ise "Cumhuriyet burada kuruldu, burada yıkılacak" idi. Olay, Türk tarihine ve ne yazık ki Cumhuriyetimizin temelinin atıldığı bu ile bir kara leke olarak yazılmayla kaldı. Görüntüleri çok açık ve belirgin olarak alınmış eylemcilerin pek azı –dostlar alış verişte görsün misali- yakalandı, yargılandı (33 kişi idama mahkûm oldu; yaşıyorlar; şu anda hiç biri hapiste değilmiş; elebaşlarının bir kısmı kaçtı, bugüne kadar da yakalanamadı). Hiç kimse adalet yerini buldu diyemeden tarihin karanlıklarına gizletildi… Yirminci Yüzyılda bir ilde böyle bir vahşet olur mu diye aklınıza bir soru gelebilir? Olursa niye olur diye de merak ediyor olabilirsiniz. Aslında bu katliamdan kıl payı kurtulan Aziz Nesin’in Türk Milleti’nin zekâsı ile söylediği sözün ve bu vahşetin neden işlendiğinin yanıtı yukarıda verdiğim tarihte ilgili televizyonda Pakize Suda’nın Sivas sokaklarında rast gele yapmış olduğu görüntülü röportajda verilmiştir.
3 Pakize Suda, neredeyse 100 kişiye, giyimi kuşamı yerinde olana da, türbanlı olana da, köylü giyimi olana da, gence de, orta yaşlıya da yaşlıya da, sakallıya da sakalsıza da yani anlayacağınız her katmanı temsil eden insana bir soru sordu: “Cumhur ne demektir?” Bunun okul arkadaşının
adı
olduğunu,
demokrasi
olduğunu,
yönetim
biçimi
olduğunu, laikli olduğunu, milletvekili olduğunu, iyi bir şey olduğunu, özellikle cumhurbaşkanı olduğunu söyleyenden tutun da böyle bir kelimeyi hiç duymadığını, daha önce ne olduğunu bildiğini, ancak şimdi hatırlamadığını, bu kelimenin ne anlama geldiğini hiç merak etmediğini böyle bir soruya yanıt vermek istemediğini, hiçbir bilgim yok, konuşmak istemiyorum diyenlere kadar önümüzden bir halk (cumhur) geçti. Birkaç kişi belirli belirsiz, sanki başka kelime bulamayıp da ilk ağızlarına gelen kelimeyi söylüyormuş gibi ‘halk’ dedi. Yine de sevindirici olan bir şeyi söylemeden geçmek istemiyorum. Belediye başkanına sorduğunda hiç duraksamadan halk dedi. Böylece Sivas’ta bu programda görüşme yapılan en az bir kişinin bu kelimenin anlamını tam bildiğini görerek rahatladık. Hakkını yememek gerekir, programda belli ki orta eğitimini tamamlamış ve dünyadan haberi olan genç bir kızımız da duraksamadan bu kelimenin anlamını tam olarak söyledi ve kamu yönetimi okuyarak vali, bakan ve cumhurbaşkanı olacağım diyerek de hedefini ortaya koydu. Bu kızı gördükten sonra Sivas’tan umudu tümüyle kesmedim; en az belli bir birikimi olan uygar bir kişinin bu ilde yaşamış olduğunu öğrenmem beni mutlu etti. Kırsal kesim vatandaşı çok olan Sivas’ta bu kelimenin ne anlama geldiğini bilmeyen çok kişinin olmasını bir yerde anlayışla karşılayabiliriz. Ancak, Pakize Suda hanımın mülakat yaptığı çok sayıda insanın Cumhuriyet Üniversite öğrencisi olduğunu ya da bu üniversiteyi yeni bitirdiğini ya da bu okuldan mezun olduğunu söylemesi ürkütürcüydü.
4 Niye mi? 4-5 yıl boyunca senede en az 7-8 ay, hafta içi 5 gün üniversitenin içindeki öğrenci yurtlarında kalıyorsanız haftanın 7 günü, üzerinde Cumhuriyet Üniversitesi yazılı bir kapının altından geçiyorsanız ve siz bu kapının üzerindeki Cumhur yazısının ne anlama geldiğini merak etmiyor, anlamını öğrenmiyorsanız, bu ülke Madımak Oteli Katliamına benzeri olaya daha çok tanık olabilir. Bu tarihte Madımak Oteli Katliamını anmak için yananların aileleri de dâhil olmak üzere anmak için buraya gelenlere valilik bu alanda bulunmalarını yasaklamış. Çok kişi böyle bir yasaklamayı garipsemiş olabilir. Çünkü en iyi ve etkili anma, olayın bulunduğu yerde yapılırsa olur, örneğin Çanakkale Savunmasında, Aziziye tabyasında, Maraş’ın Kurtuluşunda
ve
birçok
benzer
yerde
olduğu
gibi.
Çanakkale
Savunmasını örneğin Çorumda yapılan törenlerle anmayız. Madımak Oteli Katliamı niye olayın geçtiği yerde anılmamalı? Büyük bir olasılıkla vali, böyle iğrenç bir olayın, geçmişteki Başbakan Yardımcısının manevi ruhunun, İçişleri Bakanı yetkililerinin, Yerel Yönetimin yetkililerinin, ilin kolluk kuvvetleri yetkililerinin ve selefi olduğu makamın yetkililerinin daha fazla hırpalanmasını ve suçlanmasını önlemeyi düşünmüş olmalı ki bu insanları başka alanlara yönlendirmeyi uygun bulmuş olmalı. Çünkü çocuğunun diri diri yakıldığı bir yerde, yakılanların ailelerinin ve dostlarının o kişiyi o yerde anması kadar doğal bir şey olamaz. Açıkça yönetimler bu utancı bir daha anımsamak bile istemiyorlar… Yukarıda tarih ve saati verilen röportaj bize önemli bir uyarıyı da getirdi.
Türkiye
üniversiteleri
başlarını
ellerinin
arasına
alıp
düşünmelidirler. Bu üniversitelerin yöneticileri toplantılarda şu kadar yurtdışı makale çıkardık deyip öğüneceklerine ilk olarak bu okullardan biz öncelikle uygar ve kültürlü insan yetiştiriyoruz duygusunu tatmayı
5 öğrensinler. Üniversite aynı zamanda bir kültür yuvasıdır ve bunun eğitimdeki adı “örtülü bilgidir”. Derinliği olmayan, dünya görüşü olmayan, empatisi (duygudaşlık) ve merak duygusu geliştirilmeyen insan robottur; robotlar verilen talimatı yerine getirirler. Eğer mum olmazsanız, karanlığa mahkûm olursunuz. Mum olma görevi ilk olarak eğitim kurumlarına düşen bir görevdir. Yanmayan mum –adı mum olsa da- karanlığın aracıdır; aydınlığın değil. Madımak Oteline saldıranlar da bu ışıktan nasibini alamayan, başka odaklarca yönlendirilerek robota döndürülmüş yaratıklardır. Dilerim ülkemiz yanan insanların ışıklarıyla değil, bilim yuvalarının ışıklarıyla yolunu bulur ve uygar dünyada beklenen yerini alır… Prof. Dr. Ali Demirsoy
Sevgili Kardeşim Madımak Oteli Katliamı ve Pakize Suda’nın Sivas röportajı bize geçmişte yaşadıklarımızın nedenlerini ve gelecekte de neler yaşayabileceğimizin önemli ipuçlarını veriyor. Bu sefer yazı kısa, okumanızı öneririm. Sevgilerimle