BİSİKLETLE GÜNEY EGE (KISA VERSİYON) 5-9 Ekim 2012
Kuşadası-Güzelçamlı-Bafa Gölü-Bodrum 5 Gün / 300 Km Yazı ve Fotoğraflar: İbrahim Sertaç Kasaplar
Heyecanlıyım, zira ömrümde ilk kez bisiklet ile uzun bir tura çıkacağım. Önceden İzmir çevresinde Yenifoça’ya, Seferihisar’a gidip döndüğüm günübirlik pazar gezilerim olmuştu. Ama bu kez çadırımı ve eşyalarımı bisikletime yükleyip, 5 gün boyunca gezerek 300 kilometrelik bir tur yapacağım. Haydi bakalım…
Kuşadası için otobüs bileti alıyorum. Müşteri hizmetlerini arayıp yolculukta bisikletimin de olduğunu haber veriyorum. Sabahın erken saatlerinde İzmir otogarından binip keyifli bir yolculuktan sonra Kuşadası otogarında iniyorum. Başlıyorum güneye doğru pedallamaya.
1
Soğucak mevkine gelince bir bakkaldan taze simit almak için duruyorum. Emekli bir asker olan bakkal amcanın ikramı olan çayı da termosuma doldurup deniz kıyısında keyifli bir kahvaltı yapıyorum. Denize parallel ilerleyen DavutlarGüzelçamlı bisiklet yolunu takip ederek Dilek Yarımadası Büyük Menderes Deltası Milli Parkı’na ulaşıyorum. İlk günümün tamamını buraya ayırmayı planlamıştım. İyi ki de öyle yapmışım. Milli parkın tertemiz koylarında yüzdükten sonra Oluklu Kanyon’un yürüyüş parkurunda bir kaç saat ilerleyip muhteşem manzaranın, zengin çeşitliliğe sahip bitki florasının ve doğanın içinde tarifsiz bir keyifle yolculuk yapıyorum.
Bu coğrafyanın yakınlarına gelen herkesin bir gününü bu park için ayırmasını öneririm. Garip ağaç kokuları, zengin bitki ve böcek çeşitliliği, benim göremediğim ama broşürlerde ismi geçen yabani hayvanları ve muazzam manzara eşliğinde yüzme lüksü bölgenin heyecan verici özelliklerinden sadece bazıları. Otobüs firmalarının Kuşadası-Güzelçamlı seferleri mevcut. Buradan sonra ister yürüyerek, ister minibüsle parka rahatlıkla ulaşabilirsiniz. Milli park içinde konaklama imkanı yok; park akşam altıda kapanıyor. Ben de geç olmadan Güzelçamlı tarafında, tam da denizin kenarında bir kamp alanı bulup çadırımı kurarak ilk turumun ilk gününü tamamlıyorum.
Kapıkırı Köyü Bafa Gölü’nde İki Gün Ertesi sabah erkenden uyanıp, kahvaltıdan sonra Söke’ye doğru pedallıyorum. Öğlen saatlerinde Söke merkeze, akşamüstü de Bafa Gölü kıyılarına ulaşıyorum. Anayoldan 10 km içerde kalan Kapıkırı Köyü’ne geliyorum. Son kilometrelerde, yoldaki kırık bir ceviz kabuğu yüzünden lastiğim patlıyor. Yine de göl kenarındaki köye kadar idare ediyorum. Pek çok restoran, pansiyon ve kamp alanı seçeneği içinden en yakın yer ile iki gün için anlaşıp çadırımı kuruyorum. Bir tarafta kayalık tepeler yükselirken diğer tarafta; tam da gölün üzerinde güneş batıyor. Gün içinde pedalladığım seksen küsür kilometrenin yorgunluğu hemen geçti. Bafa Gölü’nü şimdiden sevdim. Sabah çadırımın fermuarını açar açmaz kampın sevimli köpekleri yanıma gelip kendilerini sevdiriyorlar. Bu gün hiç pedal çevirmeyeceğim ve tüm gün göl çevresinde gezineceğim için keyfim yerinde. Tek sıkıntım patlak lastik. Neyse ki yama setim var. Kahvaltıdan önce bisikletime yama yapmaya hazırlanırken yan çadırdaki bir başka bisikletli arkadaş yanıma geliyor, böylece tanışıyoruz Mehmet ile. O da haftasonu için bisikletine atlayıp Bodrum’dan buraya gelmiş ve yolda onun da lastiği patlamış. Hem onun hem de benim bisikleti yamaladıktan sonra göl kıyısında keyifli bir sohbet eşliğinde kahvaltı ediyoruz. Sonra Mehmet geç olmadan Bodrum’a dönmek için yola çıkıyor. Ben de içme suyumu ve fotoğraf makinamı alıp
yürüyüşe çıkıyorum. Antik Kral Mezarları dibinde el işi örtüler ve takılar satan teyzelerle, kahvede çay içtiğim amcalarla sohbet ediyorum. Çevredeki müthiş doğal güzellikler arasında geziniyorum. Gölün kirlenmiş ve bataklığa dönüşmüş yerlerini görünce de biraz üzülüyorum. Bafa Gölü’nü ve Kapıkırı Köyü’nü, özellikle bahar ve yaz aylarında buralara yolu düşen herkese tavsiye ediyorum. Otobüsle Milas otogarına gelip, buradan da Bafa merkeze ve köye ulaşmak oldukça rahat. Sonraki gün gene erkenden uyanıp göl kıyısında kahvaltımı ettikten sonra çadırımı toplayıp Milas’a doğru yola koyuluyorum. Patlak lastiğime yaptığım yama pek sağlam olmadı.
Zaten eski olan lastiğim birkaç kilometrede bir iniyor. Bu yüzden öğlen saatlerinde vardığım Milas merkezde bir tamirci bulup eski lastiğimi yenisi ile değiştiriyorum. Böylece Bodrum’a kadar önümde ilerleyen yolu gönül rahatlığı ile pedallıyorum. Turumun en uzun mesafesi olan Kapıkırı-Bodrum arası 90 kilometre. Akşamüstü saat beşte, Bodrum’un o davetkar esintisine karşı yokuş aşağı inişe geçiyorum. Bembeyaz evler, marinadaki tekneler, yatlar ve masmavi deniz; gün boyu çıktığım yokuşların tüm yorgunluğunu unutturuyor. Mesai çıkışı Mehmet ile buluşuyoruz ve beni misafir ediyor. Güzel bir akşam yemeğinden sonra erkenden sızıyorum.
Bodrum Bodrum
Sonra Turgutreis civarında dolanıyorum. Burası bence merkezden daha güzel, daha sakin. Gün içinde yüzüyorum, geziniyorum, yiyorum, içiyorum ve Bodrum’un keyfini çıkarmış olarak eve dönüyorum. Eşyalarımı toplayıp İzmir otobüsüne binmek üzere Bodrum otogarına geliyorum. Müzik dinleyerek geçen 4 saatlik yolculuğun sonunda gece İzmir otogarına, oradan da 30 dakikalık pedallama ile evime varıyorum; keyifli bir gezinin yarattığı bu mutluluk ile...
Deliksiz uykumdan erken uyanıyorum. Kahvaltı ederken Mehmet, gün içinde bisikletle gezebileceğim bir Bodrum rotası çıkarıyor. Yarımadanın güney kıyıları ve denize paralel ilerleyen manzaralı yol beni Bağla, Akyarlar üzerinden Turgutreis’e ulaştıracak. Son günün planı bu... Bodrum’un güzel köy yollarında ilerliyorum. Tam güneyde, yani Akyarlar civarında manzara gerçekten müthiş ancak hava çok güneşli olduğundan ve ışık da tam karşıdan geldiğinden bu güzel manzaraları istediğim gibi fotoğraflayamıyorum.
2