Temel bir insan hakki ve savaş karşiti bir tutum olarak vicdani red

Page 1

TEMEL giR iNsaN HAKKI vE sAvAş KARşITI giR tuTuM ot ARAK

VICDANIRED

IIAZIRLAYAN: IZMrİnr İ SAVAŞ KARŞ ITLARI Ocak 1997

ICINDEKILER

t)...........

.....".........

...........

..vicnaxi ng» KAvRAMrşa iıişriN ggıinıgNiıvıLER

\

2)

3) ...-....................iNsAN

........... 5) ...........

4)

6)

...........

........öNsöz

HAKLARI, DEMoKRAsi, nARIş vE vicneNi ng»

....vicnaNi nrnniN KIsA raniııçesi

.vicoexi ne»nr iıişrix KARAR önı.ıgKLBRi ...iri vicnıNi RED DEKLARAsyoNu

7).........BIR DUŞLJNCE sUÇU OLARAK HALKI ASKERLIKTEN SOGUTMAK


r.

oNSoZ

Izmir Savaş Karşıtlan Derneği Başkanı Osman Murat Ülke'nin 7 Ekim 1996 tarihinde TCK m.155'deki "halkı askerlikten soğutma" suçrrnu işlediği gerekçesiyle, Askeri Ceza Kanunu rn58'de di,izenlenen "milli mukavemeti kırtrıa" fiiline dayanılarak fufuklanması ile birlikte tilkeııin siyasal giindemine "vicdani red" kavramı ilk kez girmiş oldu.

Aslında, kamuoyu bu kawamla, 1989 yılında Tayfun Gönül ve Vedat ZencifinSokak Dergisi'nde vicdani retlerini açıklaırıalan ile taruşmştı. Bu arkadaşlar hakkında TCK m.155'den dava açıldı, ancak sivil mahkemede yargılandılar. Bu yaıgılama sonucu, Vedat 7-encir beraat etti, Tayfun Gönül ise üç ay ceza aldı ve bu da para cezasma çevrildi.

Daha sonraki yıllarda ülkede yaşanan savaş boyutlandı, çeşitli kesimlerden §avaşa

karşr daha ciddi tepkiler gelişmeye başladı, asker kaçaklaruıın sayısrndaki artış da bunu

gösterdi. 1993 yılmın sonlarına doğru gelindiğinde, bu gelişmelere sonuç olarak militarizmin de rahatsızlığı giderek arttıve Genelkurmay Başkanlğı tarafindan Askerı Mahkemelet'in yaygm kullanımı başladı. Böylelikle, sıkıyönetim dönemleri ve casusluk suçlan dışında da şivil kişilerin askeri mahkemelerde yargılanmasınııı yolu açıldı- Aynı yıl, Genelkurmay Başkanlıgı'nın basıı organlarına ve gazetecilere yönelik yaptıgı suç duyurularında da büyiik artışlar oldu. Genelkurmay Başkanlığı taraf]ndan Adalet Bakanlığı kanalıyla savcılftlara gönderilen suç duyurularrım say§l 2|7'yi buldu. Bu suç duyurularından mahkumiyet kararr çıkmamasma tepki gösteren Genelkurmay Başkanlığı yetkilileri, "Yargr fevkalade iyi işlemelidir. 2l7 suç duyurusundan şu ana kadar hiç mahkumiyet yok. Bu olmaz" diye konuştular. Bu olaydan kısa bir stire sonra Genelkurmay Askeri Matıkemesi, özel bir televiryon kanalı olan HBB'nuı program yapımcılaruıdan Erhan A§ıldz ıle Ali Tevfik Berber'in ve İzmir'deki Savaş Karşıtları Derneği başkanı Aytek Özel'in tufuklanmasınr kararlaştırdı.

O tarihteıı bugtine kadar onlarca

gazeteci, sanatçı, öğrenci ve antimilitarist TCK m. 1 55'ten Askeri Mahkemeler'de yargılandılar. Ancak hiçbir yargılama, kamuoyundan yeterince ilgi ve tepki görmedi. Osman Murat Ülke'nin yargılanması bu anlaırıda bir

ilki oluşturdu. Başta üç büyiik kent olmak i,izere, ülkenin bir çok yerinde oluşturulan dayanışma komiteleri ile Osman Murat Ülke'ye satıip çıkildı, TCK, rn.155 ve Askeri

Mahkemeler eleştirildi ve vicdani reddin bir hak olduğu vurgulandı. Medya suıırlr da olsa sayfalarında yer verdi. Ama en önemlisi "Vicdani Red" kavramı bir deklarasyon olmaktan çıkarak Osman Murat Ülke'nin eyleminde doğru bir biçimde içeriklendi. Ttirkiye'de asıl ilk olan buydu işte. 2


19 Kasım l996'da Geııelkurırıay Askeri Mahkemesi, Osman'ın tutukluluk haline son vererek, askerliğini yapması için Bilecik'deki birliğine gönderilmesi kararı aldı. Yaklaşık 45 giin siiren bu fufukluluğun büyiik böttlmiinü Mamak Askeri Cezaevi'nde hücre cezasl ve açlık grevinde geçti. Osman, bir sivil olduğu halde bwada kendisine

dayatılan askeıi yaptırımlara uymadr, tek tip elbise giymedi. Aynı tavrını, hiçbir örgütlü şiddet kurumunun parçası olmayacağm1 dolayısıyla askerlik yapmayacağını söyleyerek Bilecik'deki askeri birlikte de siirdiirdü. Bu vicdani ve ahlaki bir tutumdıır. Osman kendine ve orduya karşı diirüstüir. Kaçmadı, çtirtik raporu almak için uğraşmadı ve "parast neyse veririz" diyerek bedelli askerlik yolunu seçmeü. Karşsına çıkan/çıkacak olan zorluklan göze a|arak/katlanaıak itaatsizliği seçti. İk obn işte budur.

Bilecik'de birkaç giin kalan Osman Murat Ülke, burada emre itaatsizlik suçu işledigi gerekçesi ile tekrar futuklanarak Eskişehir'deki Askeri Cezaevi'ne kapatıldı. Akabinde Eskişehir 1. Taktik Hava Kuwetleri Komuanlığı Askeri Mahkemesi'nde "emfe itaatsizlikte §rar" suçlamasıyla hali<ında dava açıldı. 27 Ara|k'ta çıkarıldıgı ikinçi duruşmada tahliye edildi. Tahliye §onrası göttirtlldüğü askerlik şubesinde Osman Murat Ülke'ye, bağlı olduğu birliğe kendi başma gitmesi söylendi. Bir vicdani retçi olan ve hiçbir şekitde askerlik yapmayacağını söyleyen Ülke'nin, doğal olarak herhangi bir zor olmadığı koşuld4 kendiliğinden askere gitmesi sözkonusu olamazdı. Birligi yerine evine gitti. Bir basın açıklaması yaparak kaçmadığm1 adresinin bilindiğini ve olağan yaşantsını stirdtireceğini kamuoyuna bildirdi. Aynca 28 Ocak l997'de Genelkurmay Askeri Mahkemesi'nde tufuksıız olarak siiren duruşmasına katılarak savuırmasını verırıek istedigini söyledi. Bu duruşmada Osman Murat Ülte futuklanabilir ya da zorlao tekrar birliğine götiirtilebilir. Böylesi bir gelişmede yaşananlar tekralanacak ve Osman belki de yeni zorluklar ve ceza|arla karşılaşacakiır. Ama bu, onun seçimidir...

Ancak gelişmelere şöyle biı baktığ ınıada, Osman Murat Ülke'nin şahsında saldırıya uğrayan şeyin bar§, demokrasi ve insan haklan mücadelesi olduğunu görebiliriz. Çilnkii o; temel bir insan hakkı olan vicdani red hakkını kullanmştır. Vicdani red, düştince ve vicdan özgürliiğiiniin meşru bir kullanımı ve tezahiiriinden başka bir şey değildir. Bu hak, bir çok değişik uluslararası sözleşme ve kararda yer alarak evrensel diizeyde onay kazanmıştır.

Yine bugtine kadar yaşananlara baktıgınuda diyebil iiz ki, Ti,irkiye'de vicdani red hakkının kullanrlrna§[un, si,ireç olarak iki aşamalı bir yol izleyeceği göriinmektedir. Reddini açıklayan kişi öncelikle, heniiz sivil bir kişiyken, halkı askerlikten soğuttuğu gerekçesi ile TCK, m.155 ve askeri yarglyı karşsında bulacaktu. Bu açıkça di§tince ve anlatrm özgtirliiğiiniin engellennıesidir. Vicdani retçinin mücadelesi, temel hak ve


özgiirltiklerin korunması doğrultusunda ve olağanüstii bir mahkeme niteliğindeki askeri yaıgıya karşı demokratikleşme ve hııkuk mücadelesinin bir bileşeni olarak gelişecekiir. Sözkonuzu sonınun aynı zarnanda, retçi olmadığı halde vicdani red hakkını savunan, retçilere destek veren ya da orduyu herhangi bir şekilde eleştiren herkesin öntinde durduğu unutulmamalıdu. İtlnci aşama, retçinin zorLa askere göttiri,ilmesidir.

Artık vicdani red bir düştince, bir deklarasyon olmaktan ç*arak kişinin eyleminde vücut bulmaktadır. Bu aşamada militarizmin büttin şiddeti, provokasyonlar1 irrasyonalitesi ile karşı karşıya kalş vardır. Eleştiri daha doğrudan ve çıplaktır. Onun nesnesi olmaya karşı direnildigi için de militarizmden kopuş mutlaktır. Bu ise savaşın insan kaynaklarmın kurutulması anlamuıa geldigi için savaş ve şiddet karşıtlğınııı en somut ifade ediliş biçimidir.

Izmiıli Savaş Karşıtlan olarak çalışma tarzı ve anlayışlar bakımından, alışılagelmiş

olandan farklı bir yapı oluşturma isteğine sahibiz. Gerek düştinsel diizlemde, gerekse pratik faaliyetlerde kendimizi dar çıkarcı ve pragmatik siyaset yapşlardan arıııdırmaya çalşıyoruz. Alanımıza giren ve kendimize dert edindiğimiz konularda demokrasi cephesindeki tiim yapı ve bireylerle karşılıklı b.ilgilendirme, birikim aktarma yoluyla gönüllülük temelinde ve eşit ilişki kurmak en temel ilkemizdir. Bizim için iyi ve doğru

olanı başkalarına önermeyi önemsediğimiz kadar bize yapılan öneri ve eleştirileri de aynı şekilde önemsemekte ve varoluşumuz için gerekli saymaktayız.

Bu anlayıştan kalkarak yukarıda ana hatlarına kısaca değinmeye çalıştğımz si,irecin ilk günlerinde TCK, m.l55 ve Askeri Yargı konusunda ki,içük bir dosya hazırlamıştık. O çalşmanıı bir devamı olarak "Vicdani Red" konusunda tartşmak ve bilgilendirme yapmak amacıyla yeni bir dosya hazırladık. Bu amaç, aynr zamarıdabir hatırlatmayı da içeriyor. Dosya; algılayışlara ve isteklere bağlı olarak yapılacak katkılarla daha genişlemiş, ama bize ait bir dosya olarak kalabilir. Ya da hepimizin ortak dosyası haline gelebilir.

Durduğumuz nokiadan baktÇıırıızda karşı karşıya olduğumuz sonınrın önemi bize, dosyanın hepimize ait olması gerektigi sonucunu veriyor. Değerlendirme size/sizlere ait. Sonuç ne olursa olsun her ti.irlü katkı ve çaba bizim için değerlidir ve önemlidir. Hepsi için şimdiden teşekktir ediyoruz...


II.

VICDANI RED KAVRAMINA ILIŞKIN DEGINMELER

Dil önemlidir. Kawarnlanmız, öyle zannediyorum ki, içeriklerinden daha fazlasını; kavraırır kullananm o içerikle kurduğu ilişkiyi de gösterirlçr. Ve bilinmesi, iyice

bilinmesi gerektigi tizere her kavram belli bir düştince diinyasında doğar ve bu diinyanın renklerini kendisiyle beraber taşır.

Gerek bu maka§e adını veren "vicdani red" kavram1 gerekse bu kavramın içinde doğduğu savaş karşıtı çerçeve, iizerinde yaşadıgımn coğrafyada ilk kez orı yıldan da}ıa kısa bir siire öncesinde duyulınaya başlandı ve sadece üç yildır örgütlü bir mücadelenin ekseni olageldi. Bizi bu makaleyi kaleme almaya yönelten öncelikli neden "vicdani red" kawammı kendi öz bağlamııda açıklamaya çalşmak ve sınırlı da olsa öncelikle aiılaki ve -belli bir dolayıma tabi olarak da- politik temellerini ifade etmekii; ancak, yaüna nedenimiz salt bu çabayla srnırlı değil.

Vicdani red kavraırrınm -ya da pratikte, ilk vicdani retçilerin ortaya çıkmasınuı- çok geniş olmasa da yaraffıgı bir etki var. Bu etkinin öncelikli nedenini elbette on yılı aşkıı biı siiredir devam eden §avaşm belirledigi politik-toplumsal gerçeklikte aramak yerinde olur. Savaşın yaraffıgı bu koşullar vicdani red kavramrnm kendi gerçekliğini anlarrayı (paradoksal olmayan ama yine de ilginç bir şekilde) zorlaştırmaktadu. Zfua, savaşa ilişkin her -tarafsız değil ama varolan taraflardan bağımsız- tufum savaşan taraflaruı gayretkeşliğiyle ya yok edilmeye ya da taraflardan birine yamaıımaya çalışılıyor. Buna bir de bu coğrafyanın gayet pragırıatist, incelmiş bir zekadan ve idealleriyle diyalektik bir ilişkide belirlenmesi gereken -ama böyle olmayan- ahlaki değerlerden yoksun olan geleneksel muhalefet kiilttirtinü ekleyin. Sonuç; bir düşiincenin kendisini savaşan tarafların ya da geleneksel sol muhalefetin dışında; olduğu gibi varetme§inin ve hele de kamuoyu tarafindan anlaşılmasının bütiinüyle zorlaşmş olduğudur.

Ortaya çıkan birçok yçni kavram

gibi "savaş karşıtlğı", "vicdani

red",

"antimilitarizm", "şiddetten arulmış eylem", "sivil itaatsızlik" vd. de yol açtıklan muhalefetin etkisi oranuıda devlet tarafmdan bastırılmaya, geleııeksel sol söyleme eklenebildikleri oranda bu söylemin stirdtirücüsü kesimler tarafindan kendilerine maledilmeye, aksi takdirde, "demokratik kiiçiik burjuva tavn" olarak bir kenara atılmaya, savaş konusundaki duruşlanyla da "haklı savaş"ın destekçisi haline getirilmeye çaJış ılıyor. Bg erozyondur. Bu makale, aynı zamanda, okuyucusuna etkileyebildiği oranda bu erozyonu aza|tma isteğinin de bir tirtinüdür.


vicdani Reddin Öntemelleri Vicdani red, bireyde vücut bulan ve bu nedenle belli bir birey üasarrmı doğrultusunda kavranabilen savaş karşıtı bir futumdur. En kısa tanımıyla; bir bireyin ahlaki tercih, dini inanç ya da politik görüşleri nedeniyle askerlik yapmayı reddetmesidir. Farklı motivasyonlardan kaynaklanan ama aynı eylemde birleşen bireylerin, kuşkusuz, ortak bir paydaları vardu. Bu payda militarizme karşı olınaktu. Militarizmin ve hizmet ettiği devlet aygıtmın (tahakktim mekanizması da diyebiliriz) birey iizerindeki en arsz tasamıf iddiasına karşı olnaktır.

Özel olarak militarizm ve genel olarak da tahakktim mekanizmasr hayatımızın birçok alanında ve hatta hayatınıuın kendisi iizerinde çeşitli tasamıflar iddia etmekte, bu tasamıfları kullanmak için şiddeti örgütlemekie ve bu tasamıf iddiasına karşı çıl«ıayı da -yine örgütlii şiddet ile garanti altına alman- yaptırımlara bağlamaktadn. Tiim toplumsal modelimiz, biı tahakküm mekarlizması olan iktidaruı bu tasamıfunu kullanabileceği biçimde örgiitlenmiştır; ailede, okulda, işyerinde, orduda ve bizzat hergiin onlarca defa iizerinde ytirtidüğtimilz caddelerde. Ve tek tek her birey, iktidarın kendi iizerindeki bu tasamıflarmı kabul edecek, bu tasamıflarma hizmet edecek ve üstiine üstltik bir'de bundan gurur duyacak biçimde yetiştirilmekie, daha doğru bir tabirle öğ üttilmektedir.

Hayatwıız i2erindeki bu tasamıflar neredeyse sonsuz bir çeşitlilikte ortaya çıkar. Vergiye tabi tufulmak, yasal olarak gözaltma alınmak, yasalar ile onaylanmayan atna aynı yasalar tarafindan fiili olarak korunan bir biçimde işkenceye uğramak, tecaviiz edilmek, okulda dayak yemek, işten çıkarıimak, aç bırahlmak,hayatınıızın bir buçuk yıtını orduya adamak, bunu yapmaya zorlanmak, yapmaktan kaçuıdığımu takdirde soruşturulmak, aranmak, yakalanmak, dövülmek, itaat etmeye zorlanmak, insan öldiirmesini öğrenmek, şiddet kullanmak, insanlrktan çıkarılmak, köylülere bok yedirmek, yapmak istemezsek yine dövülmek, ana ülimizi konuşamamak, vb, vb. Yaşamrmız boyunca bunları ve daha nice benzerlerini hepimiz göriirtiz. Bazılanmız bunların arasından yaşar gider, bazılarırın ise "Niye?" diye §orar. Rahatsız olur. Yaşanan durumu kendi adalet tasarımına, ahlakına, inançlarına, kısaca kendisini kenüsi yapan herşeye aykırı bulur. Burada bir insanın hayatı tizerinde iki farklı hak iddiası vardır; biri o insanın kendisine aittir, digeri ise iktidara. Vicdani red karan, bu çatşkının en yoğun yaşanüğı durumlardan birinde ortaya çıkar ve çoğunlukla, askere çağrılan bireyin bu çagrıyr alenen reddetmesiyle gerçekleşir. Aslında söz konusu olan, bireyin kendi hayatı ve bizzü yaşııına hakkı tizerinde, kendisinden başka bir yetkinin tasamıfunu kabul etmemesidir. Ve bu, bize, son derece makul göziiktiyor.


Ahlaki Sorumluluk lşbirligi Yapmamak İnsanları vicdani retçi olmaya yönelten çeşitli gerekçeler vardır. Bu gerekçeler içerikleri bakımmdan birbirinden gayet farklı olabilirler. Birey iman ile bağlandığı bir kutsall* tasarımı doğrulfusunda askerlik yapmayı reddedebileceği gibı, son derece politik bir tasanm, yai bir toplumsal tasarrm doğrultusunda da bunu yapabilir. Vicdani red, bu farklı gerekçelerin ortaklaştığı ahlaki bir momenttir. Zır4 hangi gerekçeyle olursa olsıın askerlik yapmayl reddetmek, savaş mekanizması ile işbirliği yapmayı reddetmeİiir ve bireyi, bu reddedişe -neredeise kaçınılmaz olarak_ stirfüleyen ahlaki bir sorgulamayı gerektirir.

Ahlaki sorgulamayı, kawamlarm diliyle konuşfuğutnue böyle bir metinde ifade etmek gerçekten zor. Anlamak için, insanuı kendisiyle hesaplaşmasmn derinliklerini tahayyül etmeliyiz. Bu tahayyül bizi tek bir söze, sık sık acı verebilen bir sözcüğe siirtiklüyor: Sonrmluluk! İnsan sorumludur. Evlemlerinden ve eylememezliklerinden sorumludur. İrade satıibidir ve bu ytizden her koşulda doğru bildiği gibi davranma "imkanı"na sahiptir. Ahlaktan ve sorum]uluktan sözedebilmemizi mi,imkiin kılan yegane şey de zaten bu uimkan"dır. Birey, bu imkanı kultanmadıgı her durumda "kötüllilr" olarak addettiği şeyden kendisinin de sorumlu olduğunu duyumsar. En azından, diirüst ahlaki sorgulama bunu gerektirırıektedir. Bir eylemin sorumluluğu onu gerçekleştirene olduğu kadar, ona iradi onay veren herkese aittır. Ve kanrmızca, askerlik bıınun için zorunludur; daha çok insanr savaş mekanizmasının gtinahlarına ortak etmek için. Vicdani red, bu giinaha ortak olmak istemeyen ahlaki duyarlılıktan doğar.

Savaşa Karşı Vicdani Red Basitçe şunu soracağız:Uzerinde yaşadığımu coğrafuada bir savaş vaı mı? "Kirli" ya da "haklr" demiyoruz, "terör" ve "teröre karşı mücadele" de demiyoruz; sadece savaş... "Kürdistan", "bölge" ya da "gtineydoğu Anadolu"da yaşanan bir savaş...

Tırnak içinde kullandığımz kelimelerden bağımsz olarak bu soruya "Evet'' diyecek çok az insan var. Bu şıı demektir; tırnak içindeki kavramların kendisindaı doğduklan politik tasarımlardan bağımsz olarak savaş tizerine düştinen çok az insan... Kavrarnların bu çeşitliligi, bizim sadece "savaş" demeyi yeğledigimiz olgunun tanımlanmasına dair bir tartşmayla karşı karşıya olunduğunu gösteriyor. Gerçi aklı başmda hiç kimse, durup dururken, savaş yerine ukirliu ya da "haklr" savaş, "terör" ya da "teröre karşı mücadele" demeyecek; veya bizim gibi, sadece "§avaş" demeyi yeğlediğini belirtme ihtiyacı duymayacaktır. Bu, savaş iizerine politik tasarımlar


dolayımmdan düştinmenin ve bu yolla yargıda bulunmanın doğurduğu bir sonuçtur. Ve bu sonuç bize şunu söylemektedir: Pekçok insan belli (ve değişken olabilen) politik amaçlar doğrulfusıında, belli tarihsel koşullarda savaşı bir araç olarak onaylamaktadır. Ve bu onay, kimi durumlarda onaylayandan bağımsız da olarak, keııdisini politik bir büttinliiğe dayandırır. Savaş, bu pqlitik bütilnlük içerisinde onaylanan ve gözetilen amaçların gerçekleştirilmesi yolunda meşru bir araç olarak kabul edilmekte ve pek çok "özgtirltikçü-eşitlikçi" söylem tarafmdan mücadelenin en üst biçimi olarak kutsanmaktadır.

Bu durum iizerine düştinmek bizi, ister istemez, araç-arnaç ilişkisi iizerine düşiinmeye stirtiklüyor. Politik düştinceler tarihi açsından bunun neredeyse kadim bir tartışma olduğunu biliyorıız. Bu tartşmayı burada bütiinüyle yapmak miimkiin değil; ancak, dili<at çekmek istediğimiz önemli bir noİ<ta vaı. Araç-amaç ilişkisi bakımından birbirine zıt gibi görtinen iki tutumdan bahsedilegelir. Birincisi, amaca ulaşabilmek için her ttirlü Eıracl meşru gören bir tutumdur ve Malryavel ile özdeşleştirilmiştir. Bu tutum a"racm meşruiyetini "yarar" ilkesine göre belirler. İkinci bir fufum doğal olarak başka bir ilkeye dayanır. Bu ikinci tutuma göre bir aracı meşru kılan şey, onrın gözetilen aınaca "uygun" olup olmadığıdır -ve mesela, tarihsel olarak tipik bir temsilcisini Gandhi'de ve onun şiddetten anıım§ direnişinde bulur. Doğrusu, bu ayrımın araç ve amaç arasuıdaki karşıhklı ve kesintisiz etkileşimi hiçe saydğını düştinüyoflrz. Böylesi bir ayrrm, her iki tavn da salt bireyin tercihine tabi olan iki imkan olarak göstermektedir. Oysa, hele ki sözkonusu ettiğima şey politika olduğunda, araçlardan önce amaçlar tercih edilirler ve bu iki tercih birbirini kesintisiz olarak belirler. Başka bir deyişle, ofoç ve amaç araşında yapısal bir farklılft aramak boşunadır. Kanınıızca Ma§avel de, Gandhi de bunı.ırı gayet iyi farkındaydı ve her ikisi de politik ideallerine giden yolu bu idealin yap§ına uygun bir şekilde formüle etmişlerdi. Öncelikli sorun Eımacl gerçekleştirmek için doğru aracm ne olduğu değil, bizatihi €Lmacm ne olduğudur. Amaç kendi aracııu söyler. Savaştan yana olmak ya da ona karşı olmak... İşlek bir zihin temel sorunun bu olmadığını görecektir. Bfu araç olarak savaşl onaylayan ya da reddeden iki ayn ilkeyle -ve dolaysıyla iki a5ırı "amaç kavrayşı"yla- karşı karşıyayız

Savaşı politik bir araç ya da şu çok sevimsiz deyişle "politikanm başka ançlarLa devarnr" olarak ele aldğımada, açıl<tn ki, €ımacrna uygunluğu ölçüstinde meşru bir araçtu o. Öyl. ya da böyle her tiirlü "haklr §avaş" söyleminin Eöz öntinde bulundurduğu da bu olsa gerek. Nitekim, ulus-devlet kurmak için savaş kadar uygun pek az araç vardr ve savaşilı "doğa"§ı ulus-devletin "doğa"sma pek azhaksalık eder. zira,her ikisi de tahakktimcü niteliklidir.


Tatıakktimiin çeşitli kisveler altındaki her ti,irlü makro politik tezahtirtintin savaş ile içli dşlı olmasının bir tesadüf olmadğını düştinüyoruz; bu makro politik tezahiirlerin hepsinde "haklı §avaş" düştincesini bu§or oluşumuz ise hiç tesadüf değildir. Sözkonusu olan tatıalı*timcii bir toplumsal taşarım yaratmak ya da onu korunıaksa §avaş buna çok uygun bir araçtu ve tahakkiimcü politik düşüncelerin böyle bir aracı "haklr" olarak adlandırırıamasl için hiçbir neden göremiyoruz; çiinkii savaşın bir başka işlevi tahak!ıimdıir

Vicdani red de bu diizlemde kavranabildiği ölçüde derinlikli olarak ve hakiki anlamıyla anlaşılabilir. Savaşın hiçbir tiirtine destek vermemek ve herhangi bir savaş mekanizırıası içinde yer almayı reddetmek anlamında vicdani red; sav€şı, yani militariani, yani örgtitlü ve kurumsal şiddeti onaylayan hiçbir politik amacı ve toplumsal tasarımr insan topluluklarının geleceği için hayra alamet bir şey olarak görmemekiedir.

Toplumsal Değişimin Aracı Olarak Vicdani Red Vicdani retçilere sıklıkla söylenen şeylerden biri, savaşa karşr bu kadar bireysel bir futumun, gerçi iyi niyetli olduğu, ama yetersiz kaldıgı ve sonuç a|maya yöneiik otınldığıdu. Bu diyoruz ki, vicdanının sesini dinleyen bir insanın durumunu anlamamanuı bir sonucudur; retçi öncelikle sonuç almak için değil, vicdani kanaatleri gereği başka ttirlü davranması mümkün olmayacağı için bu yönde davranmaktadır; ama konumuz şimdi bu değil.

Vicdani red tekil bir eylem olarak, şüphesiz, toplumu dönüştiirmeye muktedir değildir. Ama unutulmaması gerekir ki vicdani retçi ahlaki bir öznedir; kendi iradesi doğrultusunda davranmakta ve ister istemez ötekiteri de böyle yapmaya davet etmektedir. Bu davet, yapısı gereği, bir toplumsal değişim çağrsıdır. Elbeffe, çoğu kişi bilir ki, toplum böyle çağrılarla değişmiyor; ama bunu bilenlerin pek azı" toplumun bu çağrılar olmaksızın hiç değişmeyeceğinin farkındadr. Dolaysıyla retçinin tutu(nu, bizzat örnek teşkil etmesi bakımmdan toplumsal degişim yöntinde bir değere sahiptir.

Vicdani reddin toplumsal değişim için ifade ettiği asıl önem, eylemin kendisinden ziyade, kişiyi bu eyleme stirfüleyen kavrayşta yatar. Vicdani retçi -reddinin gerekçeleri çok farklı olsa da- belli bir toplumsal değişim istikaırıetine işaret etmektedir. Bu istikamet; bir, tçlumsal değişim mücadelesine katılanların iradelerini özgiirleştirneleri, dolaysıyta iktidar tarafuıdan belirlenen ve yönetilen kişiliksiz nesneler olmaktan çıkıp ahlaki ve politik özneler haline gelmeleri şeklinde; iki,


özgtirleşme siirecinin politik araçlarını tahakkiimtin köleleştirici araçlarııdan ayırrıalar1yani şiddetten arınm§ bir mücadele örgütlemeleri şeklinde; üç, istenen yeni diinyanın değerlerini bugiinden inşa etmek ve onlara yaşam alanı açmak şeklinde; ve daha, şu anda aklıma gelmeyen başka başka şekillerde tezahiir eder. Tiim bu tezahtir edişler belli bir meşruiyet fikrine dayanmaktadır. Bu meşruiyet, kuşkusuz iktidar nezdinde değil, üçiincü taraflar yani halk nezdinde ortaya çıkar ve toplumsal değişimin momenti halktan başkası olmayacaktr. Şüphesiz, demek istemiyoruz ki, şiddetten arınm§ eylem kendisinden menkul olarak üçtincü taraflan ikna eder ve döniiştiirtir. Hayır. Demek istediğimiz, vicdani reddin de bir parças[u teşkil ettigi bu eylem biçimlerinin, kendi duruş noktalarını anlatabilmek ve diğerlerini ikna edebilmek için sahip olduğ u imkanlılıkların (istidatlar) daha fazla olduğ udur.

Hiçbir tahak*tim sistemi keııdisini mutlak bir varoluşa dönüşttirmeyi -eıı azından

şimdiye kadar- becerebilmiş değildir. Her tahakktim sisteminin Mya da çok gedikleri vardu ve öyle zannediyorum ki bu gerçek hiç değişmeyecekiir; zira insan, yap§l gereği çok çeşitli varoluş imkanlarırıa sahiptu. "En kapalı, en totaliter toplumlarda bile birisi çıkar ve dtizenin çarkına bir yerde çomak sokar; çünkii özıe her zamar eyleme muktedirdir ve daima bir özgtirltik imkanına sahiptir." Şiddetten anırm§ eylem biçimleri meşruiyetler.ini tarı da sistemin bu kapatılamaz gediklerinde tesis ederler ve bu gedikleri genişletiılerj İktidarııı şiddeti karşısında, şiddetten arurm§ futum (şiddete boyun eğmeyi değil, şiddete rağmen yapacağını yapmakta srar etmeyi kastediyorum) anlatmak istediğini üçiincü taraflara çok daha doğrudan ve kendisinden kaçmdamaz bir arılıkla iletme imkanırıa sahip olur. Onun meşruluk iddiasının pratikteki

karşılığı işte budur.

ru, İNSAN HAKLAH, BARIş, DEMOKRASİ VE VİCDANİ RED Kiirt sorununun çöztimü için önerilen sayaşın başlamasından bu yana |2 yıl geçti. Adı ister "düşfü yoğunluklu çatrşma" ya da "terörle mücadele" olsun; ister "kirli" ya da "haklı" ön eklerini alsın, her savaş gibi coğrafyamuda yaşanan savaş da hesaba gelmez maddi ve manevi kayıplarm. yanrsfa, ttim toplumsal ve siyasal yaşamda mıJazzambir değişinı ve alttist oluşa nedeıı olmaktadu. savaşla birtikte, insan hakları ihlalleri daha da yoğunlaşmıştır. Savaşa bağlı olarak ukçılığın ve şovenizmin geniş yığmlar arasındaki yaygınlğı ve gördüğü itibar iirktlntii vericidir. Halkın adeta devlet gibi davranmaya başladığı koşullarda, devlet de militarist emir komuta zincirinin 10


tepesindeki karar merciiden ibaret bir göriiniim vermektedir. Siyasal kirliliğin artşına koşut bir şekilde, demokrasi düşmanlığı ve huhık tanımazlık, siyaset yap§ın temel ilkesi haline gelmiştir. İnsan hayatının zeıre kadaı önemi kalmamştır. Şiddet, sorunları

çözmenin tek aracı olarak benzersiz bir iktidara sahiptir. Farklı olanı anlaırıaya çalşrnak, kendini ötekinin yerine koymak tek kelime ile ihanettir. Herkes bizden olmak zorundadır, aksi taktirde yokedilmeyi haketmiştir. Yokedilmeyi istemeyenler ise .bu coğraffayı terk etmek zorundadırlar. Tiim bu dayatmalara karşı çıkş ve itaatsizlik ise güçlü değildir; geniş yığınlar nezdinde meşruiyet kaeanmş bağırnsu bir söylemi yoktur ve mücadele araçlarının seçiminde sistemden tam bir kopuşu yaşayamamaktadır...

Savaşın etkiledigi sosyal ve siyasal koşullaruı betimlemesini daha da uzatmak ve ayrmtılandırmak miimktin. Ancak, bu kadarı bile nasıl zorluve karmaşık bir gerçeklik içindc olduğrımuzu anımsatmaya yeter. Doğaldıı ki; bu anımsatmayı bir amaç güderek yaptık. Amacımız; insan hakları, barş ve demokrasi kavramları ile ilişkisi içinde vicdani reddin içinde yaşadığınnu gerçekliğin ıeresine denk düştiiğtinü ortaya koyma istegidir.

İnsan Haklan ve Vicdani Red 'Vicdani red' kavramının etik, politik içeriklendirmesi her şeyden önce insanm insan olmaktan kaynaklanan temel hak ve özgiirltiklerine dayanır. Temel hak ve özgürliiklerin meşru kullanımı olan vicdani red; ayflı zarnaftda, göriintir bir gerçeklik haline getirdiği bu hakların teminatıdır da. Vicdani red, insan hakları kavrayışı ve hak kullanımı bakımmdan oldukça geri dtizeyde olan Tiirkiye'de, insan hakları mücadelesinin bir bileşeııi olarak, hak sahibi olma ve hak aratr|abilincinin gelişmesini hızlandıracak önemli bir moment özelligi taşımaktadır.

Vicdani red öncelikle "yaşam hakkr" nrn savunusuna dayanır. Aydınlanma

düşiincesinin, insanı kendisi dşındaki ve ona aşkm ilkelere dayanarak kavrayan her ti.irlü dtinya görüşiine karşı geliştirdigi birey olmak, biricik bir kişiliğe sahib olmak anlayşları, devamııda bizi "hak sahibi olma" fikrine ulaştırması bakımından önemli bir gelişmedir. Bireylkişi kawamı "irade' ve "eyleme" özgiirlüğü gibi yetilerin iizerine oturmaktadır. İrade ve eylemeye ehil olmak ise bir takun doğal haklara sa}ıip olmak ve onlarr kullanabilınek demektir. İnsan bio-psiko-sosyal bir bütiinlüğe sahiptir. Kişi olarak haklarını kullanabilmesi için bu bütiinlügilni,in korunması bir zorunluluktur. Ancak, bio-psiko-sosyal büttinlüğiin oluşmasınn ve stireğen bir "gereklilik" hali kazanabilmesinin ön koşulu da, önce dünyaya gelmiş olmak, §onra da "yaşamı stirdiirmek", yod "yaşamak'! ür. Bu da "yaşam hakkı" denilen şeyi karşımıza çıkarır. ı1


Diğer tiim haklarm kullanılabilirlik merkezi olaıak "yaşam hakkı" içerigi, kapsamı ile "biı" ve "a5rnı" olan bir özden ibarettir. Tıpkı tek hücreli bir canlı gibidir. Ona yapılacak herhangi bir müdahale ya da sınır getirme çabası hücrerıin ttiınlüğtinü etkiler. Bu aslında onu yokolmaya göttiren ya da yokolma tehdidi içeren bir etkilemedir. Dolayısı ile sözkonusu "öz[in", yani "yaşam hakkı"nın, rnutlak varoluşunun korunması için, hiç bir önlem, yaptırım ya da kurallar dizgesi ile sınırlandırılmaması, noksana uğratılmaması gerekmektedir. Buradan kalkarak daha özlü bir şekilde diyebiliriz ki "yaşam hakkr', 'linsanın öldiirülınezligi" hakkından başka birşey değilür. Oysa savaş yol açtığı ağır kıyım ve yıkınrlarla insanın varlğına karşı en ciddi tehdittir. Başta yaşam hakkı olmak iizere her ti,irlü insan hak ve özgiirlügiintin alabildiğine çiğnendiği, yok edildiği nesnel bir dunıırıdur. Bu bakımdan §avaşın hiçbir ttirtine destek verırıemek; öldiirrıeyi öğreten, ölmeyi ve öldtirırıeyi emreden her ttirlü şiddet mekanizması içinde yer almayı reddetmek anlamına gelen vicdani redçilik ise, yaşamhakkını mutlak olarak savunmak demektir. Öncelikle kendi yaşam hakkıııdan yola çıkan vicdani retçi, gerçekleştirdiği bu eylemi ile aynı zarıaıda başkalarıııın yaşaıTı hai*ınuı koruyucusu ve güvencesi de olmaktadır.

Vicdani reddin dayandığı temel haklardan bir diğeri ise evrensel bildirgenin

18.

maddesinde belirtilen "düşiince, vicdan ve din özgi,irlüğü hakkr"dır. Derin inanışları da kapsar biçimde dinsel, ahlaki veya benzer nedenlerden kaynaklanan vicdani ilketerle

ortaya çıkan vicdani red, düşiince ve vicdan özgiirlüğtintin meşru bir kullanlml v6 tezahtiriinden başka birşey değildir. Bu tezahiir ediş, doğal olarak beraberinde "düştinceyi ifade özgiirlügü" gibi temel bir hakkin kullanımınr da getirmektedir.

Düşiinmenin ve düşiiııceyi ifade etmenin suç sayıldlgı, bil çok yasal diizenlerneyle engellendigi bir ülkede, bu hakların dolayımsz bir kullanımr olan vicdani reddin de öntinde elbette büytik zorluklar vardır. Vicdani retçinın karşısına, düşüncelerini açıkladığı andan itibaren, "halkr askerlikten soğutmak" gibi belirsiz bir suçu diizenleyen TCK, m.155 vo olağanüstii yargl niteliğindeki askeri mahkemeler çıkmaktadır. Dolayısryla, vicdani redde ilişkin hak alma çabaları başanya ulaştıkça l'düşiinceyi ifade özgtirlüğü" için verilen müçadelede önemli bir adım daha atılm§ olacaktır.

Demokrasi ve vicdani Red Yurtüaşların çoğunluğıınun hala "kapıkulu" duygu ve zihniyeti ile körükörtine bağh olduğu bir devletin egemenliği altında yaşıyoruz. Bu, demokrasinin en temel ögesi olan, verili olanı sorgulayan, eleştiren, reddeden ve değiştirmeye çalışan "özgi.ir iradelerin" yokluğu anlamına gelmekteür. Ordu da, sözkonusu duygu ve zihniyetin |2


yeniden iiretiminin gerçekleştiği, devletin en önemli ideolojik üretim aygıtlarııdan biridir. Dolaysıyl4 her bakımdan koşulsuz itaatt isteyen bir kurumun sorgulanmast ve işlevinin reddi anlamındaki vicdani red; "tebaa" olmaktan, "kulluk"tan kurtulup "irade" ve "eyleme" özgürlüğtine sahip, "birey" olmaya giden yolu açan önemli araçlardan biri durumundadır.

Bireyin özıur iradesine dayah bir çıkış olan vicdani red aynı zarıanda bir toplumsal değişim çağrsıdır. Bu çağn, diğer tezahür ediş biçimlerinin yanlsra önerdiği insan ilişkileri ile de gerçekleşir. Tahakktimcü, otoriter ilişkilerin yaşandğı bir ortamda özgtir iradelerin, bunlara daya! yigdeni kanaatlarin oluşmasnın milmk[in olamıyacağı çok açıktır. Bu bakımdan hiçbir iktidar ve tahakktim ilişkisine izin vermeyen, eşit ve özgw irade sahiplerinin ilişki biçimi olarak taban demokrasisi, vicdani red hareketinin daha doğru bfu deyişle anti-militarist hareketin oluşmasmın ve gelişmesinin önkoşuludur. Bu önkoşul aynı zamanda, bugtine kadar yönetenler açsmdan olduğu kadar, yönetilenler açsından da hep sorunlu bir kavram olan demokrasinin yaşam biçimi haline gelmesi için bir öneri, bir imkanlılıktır.

Vicdani reddin reel

di,izlemde

'demoltratikleşme

ve

hukuk

mücadelesinin zenginleşmesine yönelik katksı ise çok daha yakuı bir imkanlılık olarak göztikmektedir. Bu, uluslarüstti hulilk normlarının benimsetilmesi uğraşsıdır. Başka bir çok alanda olduğu gibi, bu alanda da T.C. devleti altına imza attığı uluslararası sözleşmeleri ve kararları bir ttirlü uygulamamakta ve yokmuş gibi davranmaktadır. Vicdani red hakkuıa ilişkin uluslararası diizeyde alınmış kararların ve yapılmş sözleşmelerin iç hul$k kuralı haline getirilmesi yönünde sağlanacak bir başarı bir çok açıdan örnek oluşfuracakiır. Diğer alanlardaki uğraşılar ile karşılıklı etkileşim içindeki bu katkı, genel demokrasi ve hukuk standartının yiikselmesi anlamrıa da gelecektir.

Banş ve Vicdani Red Bugiin ulaşılan nokiada, savaşıı getirdigi yıkrm, hiç kimsenin hatta savaşl si.irdiiren güçlerin bile tahammtil edemeyeceği boyuttadır. Bir çöztime ulaşma ve banş talebi, tiirn ağırlığı ile kendini dayatan bir gerçekliktir. Ne var ki savaşan güçler, savaşl kendileri açısından rasyonalize eden, meşrulaştıran, gerekliligini mutlak kılmaya çalışan ve biraz dikkatlice incelendiğinde benzerlikler üaşıdıgı görülen bir söyleme sahipler. Bu söylemin ve onu oluşfuran düşünüş biçiminin içinde kalarak, gerçekien §avaşa karşı bir tufum geliştirmek ve çöztim thetmek mtimk[in değildir. Kurumsal şiddeti onaylayan tiim siyasal, toplumsal amaçları yadsımak; §avaşın hiçbir tiirtine destek vermemek; herhangi bir savaş mekanizması içinde yer alınayı reddetrnek anlamındaki "vicdani red", taraflardan ttimüyle bağımsı.z ve üçiincü bir seçeneğin varolduğunu açık ve net olarak göstermektedir. Bu, aynı zaırranda? savaşn insan l3


kaynaklannın kurutulması çağrsuıı da içermektedir. Bu çağrının karşılık bulması halinde savaşı durdurabilme ve gerçekten savaş yanlsı güçlerden bağımsız, adil bir çöziim tiretebilme imkanı yakalanabilecekiir. Son gtinlerde yaşanaıı gelişmeler, özellikle kazadarı sonra açığaçftan siyasal gerçekler açıkça göstermiştii ki; b*ş, demokrasi ve insan haklan mücadelesinin öniindeki asıl engel militarizmdir. Savaşm stirmesini isteyen de "o" dur. Başta faili meçhul cinayetler olmak iizere her tiirlü insan haklan ihlalinin sorumlusu da "o" dur. Artık mititarizıni doğrudan hedef almadan siirdiirülecek olan demokrasi ve insan haklari mücadelesi ile bir sonuca ulaşmak miimkiin görünmemekiedir. Bu bakımdan militarizmi doğrudan sorgulaırıaya alan, onu güçlendirecek her tiirlü ilişkiden kendini muaf futmayı aırıaçlayan vicdani reddin banş, demokrasi ve insan hakları mücadelesinin bir bileşeni olarak önemi görmezden gelinemez.

l

Iv. ViCnaNi REDniN KISA TARirıi Vicdani reddin kökenlerini Ortaçağ'da ilk olarak orta Avnıpa feodal beyliklerinde bulmak miimkiin. O dönemde çeşitli Hrıstiyan tarikatları feodal beylerle anlaşmalar yaplp, bir çeşit "savaş vergisi" ödeyerek üyelerini ordu hizmetinin dışuıda futuyorlardı. Bu durumu gerçek anlamıyla vicdani red olarak tanrmlamak mtimkiin değildir; zira, ıeddetmek denen insani yeti hiçbir çağda bedeli para ile ödenen birşey olarak ortaya

çıkmamıştır.

Bu çizgiyi ilk

terkeden ve feodal rejimin ya askerlik hizıneti ya §avaş

vergisi dayatmasııa karşı

ilk

radikal çıkışı gerçekleştiren Almanya'daki

"Wiedertaeufer" tarikatı, Katolik kilisesinin kışkırtmasıyla kanlı bir şekilde bastırıldı. Sonrasında 18. yiizyılda İngiltere'de, dini inançları nedeniyle şiddet kullanmayı, askerlik yapmayl ve vergi vermeyi reddeden "Quaker" tarikatmı görüyoruz. Quakerler gerekçelerinin açıklğı ve tavırlarındaki futarlıtftla ilk vicdani retçiler olarak adlandırılabilirler.

Vicdani retçilerin 20. yiizyıtda

ilk

kitlesel

çıkşı l.

Paylaşım Savaşı sırasında

İngiltere'de gerçekleşti. Savaşa çağrılan binlerce insan savaşa katılmayı reddettiler, 3.000 tanesi hapse atıldı. Bu çıkıştan soffa l92l yı|nda İngiliz retçilerin önemli bir böliimünü oluşfurduğu WRI (War Resisters' İnternational - Uluslararası Savaş Karşıtları) kuruldu. WRI daha sonra yerel savaş karşıtr örgtitlerin ve vicdani red örgütlerinin uluslararası çatsı haline geldi.

l4


Vicdani red hareketi 1968 ve sonrasinda büttin Avrupa'yı sarstr. Avrupa devletleri vicdani red ha}kını '70'lerin ortasından başlayarak tarumaya başladılar. '80'lerin başııda Yunanistan ve Ttirkiye dşında büttln Avrupa ülkelerinde vicdani red hakkı tanınmış durumdaydı. Ancak vicdani red hakkı "sivil hizmet" zorunluluğuyla birlikte elde edilebildi. Silatıtı hizmet yapmak istemeyen insanlar gene zorrınlu'olarak ve çoğırrılukla askerlikten da}ıa uzun bir stire hastane, okul vb. sosyal birimlerde çok düştik ücretlerle hizmet etmeye zorlanıyorlar. Batılı liberal devletler bu yasal dtizenlemeyle Avrupa vicdani red hareketinin büYiik böltimilnü yönlendirmeyi bşaıdılarsa da, bugti,ı hem askerlik yapmayı hern de sivil hizmet yapmayı reddeden insanlardan oluşan "total red" hareketi Avrupa, Latin Amerika ve Afrika'nın çeşitli tilkelerinde siirmektedir. Bu tavir devletin birey üsttindeki hiçbir tasamıfunu kabul etırıemesi ve uluslararasl-savaş di,izenine her ne biçimde olursa olsun hizınet etmeyi reddetmesi ile radikal savaş karşıtlığının gerçek taşıyıcısı durumundadu.

v. vicDANi nnnop

iıişriN ranaR

öRNEKI_.ERİ

l. BIRLEŞMrş MILLETLER Askerlik hizmetini vicdani redle ilgili 1993 yılı kararr (8 Mart 1993 dökiimanı E/CN 4/lgg3tL.107: "Gençligin, askerlik hizmetini vicdani red

sorusunu kapsayacak biçimde, insan haklaruıuı desteklenmesi

ve

korunması

içerisindeki rolü".) Avusfurya, Kosta Rika, Rusya Federasyonu, ABD, Kanada, Hollanda, Portekiz ve Birleşik Krallık (İngiltere ve Kuzey İrlanda) tarafından hazırlanmştır. İnsan Haklan Komisyonu;

-Tilm Üye Devletler'in, insan haklarını ve temel özgiirliikleri desteklemg ve koruma ve çeşitli uluslararasr insan haklaıı belgeleri, Birleşmiş Milletler Şartı ve insancıl hukırk çerçevesinde iizerine aldığı yüki.imlülükleri yerine getirme ödevleri olduğunu tekrarlayarak,

- Insan Haklan Evrensel Beyannamesi'nin, yaşam hakkı, kişi özgiirlük ve güvenligi, düştince, vicdan ve din, vicdani red haklannı di.izenleyen 3 ve 18. maddelerini hatırlayara§

I5


- Uluslaıarası Sivil ve Siyasal Haklar Sözleşmesi tarafindan tanınan, herkesin düştince, vicdan ve din özgiirliiğiine sa}ıip olduğunu akılda tutarak,

-

Diiştince, vicdan ve din özgiirlüğü hakkınıı yasal uygulaması olarak herkesin askerlik hizmetini vicdani red hakkı olduğunu tanryan Mart 1989 tarihli 89/59 sayılı tavsiye kararrnı hatırlayarak - Genel Kurul'un 1985 yılmı "Uluslararası Gençlik Yıl1 Katıtım, Gelişme, Barş" olarak adlandırdğı 17 Aralık 1979 yılı 34/15 nolu kararı, Genel Kurul'un; genç insanlarırı

anlayşl4 tiim insanlar için barş, adalet ve saygı ruhuyla biiyüttilmesi gerektiğini diizenleyeıı Aralık 1965,2037 QOÇ ve 19 Aralık 1968, 2447 (XXIII; sayılı tavsiye

kararlarııı akılda tutarak,

-

Pek çok ülkede askerlik hizrıetini vicdani reddi sağlamaya dair devam eden gereksinime dikJ<at çeken Alt- Komisyon Özel Raportörü'niin diizenledigi insan

haklan ve gençlik hakkındaki §onuç raporuna ( I]/CN.4/Sub.2/1992136) dikkat ederek, - askeri hizmet yapan insanların, vicdani red geliştirebileceğinin bilincinde olarak,

- askeri hizmeti vicdani reddin, derin inanşları da kapsar biçimde dinsel, ahlaki veya beıızer nedenlerden kaynaklanan vicdani ilkelerden ve nedenlerden ortaya çıktıgınıı farkrıa vararak,

l. Uluslararası Sivil ve Politik Haklar Sözleşmesi m.18'de olduğu kadar İnsan Haklan Evrensel Bildiigesi m.l8'de de beli*ildigi gibi, herkesin Çüşiince, vicdan ve din

özgiirlüğü hakkının meşru kullanrmı olarak

askerlik hizmetini vicdarri red hakkı olduğuna dikkat çeker,

2. hrın.lu askerlik hizınetini yapmakta olan kişilerin, askerlik hizmetini vicdani red hakkının dşında bırakılamayacağ ını belirtir,

Askerlik hizmetini vicdani redle ilgili pek çok yerel ya§anm var olduğu gerçeğinin farkma var[, 3. Eğer hentiz yapılmadıysa, askerlik hizınetini viçdani reddi samimi temelde ele alan , askeri hizmeffeıı aynk tutmayı amaçlayan yasalar yapılmasını ve önlemler alınmasmı, Devletler'den rica eder,

4. Vicdani retçiler için, tavsiye kararlaruıda, vicdani red nedenleriyle uyarlı pek çok alternatif hizmeti tanıttıklarm1 bu doğrulfuda, bazı Devletlerin deneyimlerini akılda l6


futarak, vicdani redçileri hapis cazasna mahkum etmekien kaçındıkların1 bu koşullan

hazırlamamş olan zorunlu askeri hizmet sistemi bulunan ülkelere hatırlatır, 5. Bu ti,ir hizmetlerin kamu nezdinde silahla ilgisi bulunmayan,(non-combatant) veya sivil karakterli olması gerektiğini ve ceza|andırıcı niteliginin bulunmamasr gerektiğini vurgular, 6.

Eğer heniiz yapılmadıysa, Üye Devletlerden, kendi ulusal yasal sistemlerinin çatsı

içinde vicdani reddin uygun olmadığuıa özel durumlarda karar verecek, bağımsız ve tarafsz yapilax oluşturulmasrnr rica eder,

7. Askeri hizmetten etkilenen ttlm ilgili kişilere askerlik hizmetini vicdani red ve vicdani retçi stattistine süip olmak için gerekli vasıtalaıın bilgisinin utaşılabilir olmasının önemini belirtir.

8. Genet Sekreter, varolan kararları Birleşmiş Milletler'in tiim Üye Devletleri'nden temin etmesini ve askeri hizmeti vicdani red hakkının, Birleşmiş Milletler'in ti,im komuoyunun bilgilendirilmesi etkinliklerinin içerisinde yer almasını talep eder,

9. Genel Sekreter aynı zamanda, Komisyon'dan, askerlik hizmetini vicdani red konusundaki ellli birinci ofurumunda, Hüktimetler tarafindan tiretilen dilekleri ve kendisine ulaşan bilgileri rapor etmesini talep eder,

lO.Bundan sonra bu konunun, elli birinci oturumurrıın gtindemini oluşfuran "Gençligin, askerlik hizmetini vicdani red sorusunu kapsayacak biçimde, insan haklarııın desteklenmesi ve korunması içerisindeki rolü" başlığı ile dikkate alınmasına karar verir.

Yanısıra;

BM

İnsan Haklan Komisyonu, vicdani red konusuna 1981 ydında değinmiştir. Evrensel İnsan Hakları Bildirgesi ve Uluslararası Sivil ve Politik Haklar Sözleşmesinde herkesin düşiince, vicdan ve din hakkı olduğu tanınmıştır. Komisyon, 1989'daki karan içinde,(karar no 1989/59) 'Uluslararası Sivil ve Politik Haklar Sözleşmesi m.18'de olduğu kadar İnsan Hakları Eweıısel Bildirgesi m.l8'de belirtildigi gibi, herkesin düştince, vicdan ve din özgiirlügü hakkının meşru uygulaması olarak askerlik hizmetini vicdani red hakkı olduğunu tanır.'Aynı zamanda Komisyon, üye devletleri, 'bu ttir koşulları hazırlamamış zorunlu askeri hizmet sistemi olanları (üye devletleri)... 'ilkesel olarak kavgacı olmayan (non-combatant) (paragraf 4), sivil karakterli ve kamu yaranna alternatif hizmetlerin değişik biçimlerini vicdani retçilere tarırtması (paragraf 3) doğrulfusunda uyanr. ı7


8 Mart 1995 tarihli kararmda (Karar |9951 83), Insan Hakları Komisyonu daha önceki

kararlarını tekrar etti ve 'heniiz yapılmadıysa, askeri hizmeti vicdani red temelinde bağşıklıkları amaçlayan yasaların yapılması ve yeni mesafeler alınmasını Devletler'den srarla talep etti. '

(Aşağıdaki çeuinler, İnsan HaHan Helsinki Federasyonu Hoilanda tarafindan

yaynlanan "Yunanistan ve Tıirkiye'de Vicdani Red" adiı broşıirden alınmştır.)

2.

AvRt]PA ctrvnNıİr vB İşgİRLİĞİ ronrFBneNsr

1990 Kopenhag Belgelerinde, paragraf 18 şöyle der; (

1

8)

Katılıncı devletler

(l8.1) - Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Komisyonu, herkesin, askeri hizmeti vicdani redde hakkl olduğunu tanıdığuıı kaydederek

(18.2) - pek çok katılımcı devlet tarafından, askeri hizmetten vicdani red temelinde bağ şıklık|ara ızıin veren yeni mesafeler aluıdğ uıı kaydederek

- pek çok

htikümetler dışı organizasyonun, askerlik hizmetini vicdani red konusundaki aktivasyonlarını kayıtlayarak

(18.3)

(18.4) - vicdani red nedeniyle uygun, ilkesel olarak kavgasız (non- combatant) veya sivil karakterli alternatif hizmetleri, heniiz yapılmayan yerlerde, kamu yaranna ve cezaLandrrcı olmayan karakterde tanıtmayı dikkate alır ve bu konuda hemfikir olur

(18.5) - bu konuda kamuoyuna bilgi vermeyi olanaklı kılar

(18.6) - İnsani Boyut Konferansı çatsı içinde, silahlı hizmeti vicdani red temelinde, zorun]u askeri hizmetten bağışıklıkla ilgili bireylerin benzer sorulan olduğunda mütalaa içinde olunur ve bu sorularla ilgili bilgi alşverişinde bulunur.

l8

:


3.

AVRIJPA KONSEY

Avrupa Konseyi, ilk olarak 1967 yılınd a,337 no'lu kararr ve 478 no'lu tavsiye karan ile vicdani red hakkı konusunda kendisini açıklamştır. Bundan sonra, Parlamenterler Asaırıblesi ve Başkanlar Komitesi çeşitli nedenlerle konuya gönderme yapmştır. 1987 yılında Başkanlar Asamblesi bir karar (no. R (87) 8) içinde 'zorunlu askerlik hizmetinden sorumlu olan, vicdani nedenlerin zorlamasryla şilah kullanmayla ilişkilenmeyi reddeden herkes bu hizmeti yapma ytlktimlülüğiinden kurtarılma hakkına sahip olmalıdır... Bu kişiler, altenıatif hizmetler yapmaya sorumlu tutulabilir (paragfaf 1).

Daha ötesi, 'alternatif hizmet... ilkesel olarak sivil ve kamu yaraxına olmah' (paragraf 9) ve'cezalandırıcı nitelikte olmamalıdır' (paragraf 10).

4.

AVRIJPA BIRLIGI

...Tiirkiye, (üye olarak hentiz kabul edilmemekle birlikte- çn) Avrupa Birligi ile ilişkilendirilmiştir ve AB ile yeni gtimriik birliği anlaşmasıım Avrupa Patlementosu tarafııdan onaylandığını görmek istemektedir. Bu nedenle, Ttiıkiye'nin insan hakları sicili, Parlarnento tarafindan stirekli olarak incelenmektedir. Tiirkiye'nin Avnıpa gtimrilk birligi üyesi olabilmesi ve insan hakları konusu nedeııiyle yükselen tansiyon Tiirkiye ile AB arasında defalarca askıya alınan görüşmeler için Avrupa Parlamentosu'nun onay veflnesi gerekmektedir......

Avrupa Parlamentosu'nun viçdani red ve alternatif sivil hizmet konusundaki 'özgürltik ve toplumun tiim üyelerine eşit davranma ilkesine tamamen saygıyla, askere alınan herkesin, silahlı veya silahsız askeri hizmeti, vicdan temelinde herhangi bir zamanda reddetme hakkmı garanti etıneye çağıran' birinci paragrafi, 13 Ekim 1989 yılında adapte edildi. Karar aynı zaırıanda, alternatif sivil hizmet hakkının Avnıpa İnsan Haklarını Koruma ve Temel Haklar Sözleşmesi içerisine bir insan hakkı olarak alınmasr için Komisyon ve AB'nin Üye Devletleri'ne, AB'ne baskı yapmaları için çağrı yapmaktadır. (paragraf l 1)

Mart 1993 tarihli kararda Avrupa Parlamentosu'BM İnsan Hakları Komisyonu'nun 89159 nolu kaıan ile askerlik hizmetini vicdani reddin tanıdığı gibi, vicdani red hakkınm, Üye Devletlerin yasal sistemleri içerisine alınması gerektiğini ad«ieder' (paragraf 46). Yine, 'Af Örgütil tarafuıdan pek çoğu düşiince suçlusu (prisoniers of 11

l9


con§cience) olarak kabul edilen vicdani retçilerin yargılanmaları ve hapsedilmelerini kınal (paragraf 50)....

Geçen yıl (19 Ocak |gg4} Avnıpa Parlamentosu 'vicdani reddi, Birleşmiş Milletler İnsan Haklan Komisyonu'nun |g8g/5g no'lu kararında tanındığı gibi, gerçek kişisel bir hak olarak addeden' başka bir kararı da adapte etti. ..

vI. iı<i

vicnaxi

RED DEKLARASyoNIJ

Vicdani retçi, bir asker kaçağı değildir. Vicdani reddi -ülkemizde son derece yaygıJı olan ve orduya ve askerliğe karşı duyulan içsel tepkinin de bir göstergesi olarak addedilebilecek- asker kaçaklığından ayırdeden en önemli şartlardan biri vicdani retçinin askerlik yapmayı reddettiğini kamuya açıklamasıdır. Bu açıklaırıalara "vicdani red dektarasyonu" diyoruz. Aşağıda iki vicdani red deklarasyonu okuyacaksuız. İlki Vedat Zencir tarafindan Sokak dergisine yapılmış bir açıklamadır ve 1l Şubat 1990 tarihli Sokak dergisinde yayuılanmştr. İkincisi ise 16 Ocak 1993 tarihinde Erkan Çalpur tarafırıdan -İzmir'de kurulan ve Kasım '93'te kapatılan- ilk Savaş Karşıtları Derneği'nde açıklandı ve 8 Şubat 1993 tarihli Bakaya dergisinde yayuılandı.

Vedat Zencir 6 Kasım l996'daİzmir Valiligi tarafından "tedbir gerekçesi"yle kapatılan İzmir Savaş Karşıtlan Derneği yönetim kurulunda görev almaktadır ve Erkan Çalpur da aynı derneğin üyesidir. Her iki vicdani retçi de askere gitmerne tavrında kararlı olarak olağ an yaşamlarını sürdtirüyorlar.

uBen Vedat Zencir. Şiddeti, emir alıp veımeyi yaşantıma almanıaya niyetli ve kararlı olan bir insanım. Yaşantımı bir takım ahlaki ilkeler doğrultusunda göstermeye özen gösteriyonım. Bunun için yaşaın anlayşımla çelişecek kurum, kuruluş ve işIerde büunmuyorum. 20 yaşndan beri kendimi ne zaman askere almmış dğünsem veya bunun niyasnı görsem mide kramptan geçiiyoıum. Emir alıp vermek benim kişiliğimle, duygulanmla hiç bağdaşmayan bir şey. HeIe kendimi tanımadığım insan]an öldürmeye hazır dğıinmek -bu, hiçbir şekilde kabui edemeyeceğim bir durum.

İnsan benim için dinset boyutta kutsal bir yaratık değil, fakat ben insana tannsal bir yıikleme yapmadan her insanm yaşıınül en az keadiminki kadar kutsal buluyorum. Bu 20


ytizden de gerekçesi ne oluısa olsun öld{iımeye yönelik herhangi bir yapı içinde buIunaııaaı.

Kendi değerleim doğnıItusunda yaşamak beaim en doğal hakkm. Uste]ik benim değerlerim gayet safiyane şeyleı Şiddet istemiyoıum. Emir aimak-vemıek istemiyonım. Şimdi, bunun dşnda bir daunnşa zorlaamamı da doğnısu hiç aHwı almıyor."

vedat zencir

"Insanlık ailesinin bir ferdi oiarak bea, her tıirlü cinayete, bir cinayet örgitıi (hem de ea büyük oianı) olank orduya ve tabi ki savaşa lcarşyım. Awcu, ben karşı olduğumu

aet biçimde ortaya koymadıkçç sessiz kaidıkça bu aşağıI* dunımu anaylamış olacağıını dıişıinüyoa Iaşanan bu rezi]IiHere karşı bir soıumluluğum olduğunu hissediyoıum.

Bu düşıincelerim ve alıIaki ilkelerjmle ben

(elbette ki) insaa öIdümıek ve bunu yapacak kişileri eğifrııek amacıyla kuruiüuş bir örgıit olduğunu dıişıindüğtim orduya katıimayı, bir,,asker" olmayı reddediyoıum

Bu hareketim üzerine bana ,,devletı'n ve mjlletin çıkarı" ya da ,,ahlak" koausuada nutuk çelgıek isteyenier o]abilir. Ama ben kendimi herhangi bir millete dahil ya da deu]ete ait hissefııiyorum. Egemen ahlaki kalıplar da beni bağlanııyor.

Birey otank

kendi (iasanca olduğuau d.işıindüğüm) ahlakım vıır ve ona göre hareket ediyorum." Erkan Çalpur

vu. Bin Düşürxcg StJçtJ oLARAK

"HALKI ASKERLIKTEN SOGUTMAK" (T.C.K. Madde

155)

Rahatlıkla gözlenebileceği tizere son yıllarda sivillerin askeri mahkemelerde yargılanmalaıı giderek sıklaşıyor. Bunun bir nedeni tizerinde yaşadğımu coğrağada on yılı aşkın stiredir yaşanan savaşln, devlet ve kurumlarmı daha baslacı, daha militer, da}ıa pervasız hale getirmesi ise, bir diger nedeııi de, kuşkusuz, bu pervasızlğa "Dur!"

2l


dryen insanlarm ortaya çıkmasıdır. Baeı insanlar, bu memlekette başlarına gelebilecek her ti,irlü şeyi göze alarak düştincelerini açıklamaktıa, militarizfrlll ve ttim taraflanyla

savaşı eleştirmektedirler. Ve böylece "düşiince suçu" olaıak bildigimiz durum ortaya çftar. Şüphesiz bu, "düşiince suçu"nun tek biçimi değildir. Üzerinde yaşadıgımız

coğrafuad4 Ttirkiye Cumhuriyeti devletinin çeşitli yasalan ile yiize yakın di§ünce suçu tarif edilmiştir. İşte "halkı askerlikten soğutma" §uçrrnu diizenleyen TCKnııı 155. maddesi de bu yasalardan birisidir.

Ancak 155. madde yol açtğı yargılama usulü ve bu usuliin siyasal işlevi gözöniine almdğında diğer "düştince suçlan"ndan belli bir farklılğı içerir. Söztinü ettiğimiz 155. madde aynen şöyle:

üual haricinde kanunlan karşı gelmeye hatkı teşvik ile memleketİn emniyetine tehlike ivas edecek surette makale nesir edealer ve halkı askerlikten soğurnak yolunda aeşiyatta veya telkinatta bulunan]ar yahut umumi bir içtimada veya nıısn toplandğı yerlerde bu suretle autuk ınt eden]er iki aydan iki seneye kaı';r }ıapİs alunur ve bunlaıdan 45ffi lindan 36.000 linya kadar ağır cezayı nakdi alnır." "Geçen maddelerdeyazılı olaa

Görüldüğü iızere, bu madde ile kişilerin askeri yasalar ve askeri uygulamalar konusundaki görüş, inanç ve düştinceleri bir suç kabul edilerek cezalandırılmaktadır. Bu gayet açık.

Ikinci ve daha önemli bir nokta ise şudur. 1993 yılına dek "halkı askerlikten

soğutmak" bir terör suçu olarak fiilen Devlet Güveıılik Mahkemeleri'nin (DGM) görev alanuıda kabul ediliyordu. 1993'ten bu yana ise bu zuç Tiirk Askeri Ceza Kanunu'nun (TACK) 58. maddesi ile ilişkilendirilmekte ve "vatana ihanet" kapsamında ele alınarak görevli mahkeme olarak askeri mahkemeler kabul edilmektedir.

TACK Madde 58 şöyle der: "Her kim Tiirk Ceza Kanunuhun 153 ve 161. maddelerinde yazılı suçlardan biisini ve l55. maddede yazılı haikı askerlikten soğutmak yolunda aeşriyatta ve te]kinatta bulunmak ve nutuk indefuıek frillerini işleyecek oluısq mil]i mukavemeti kıınıak cüımünden dolayı mezkur maddelerde gcisterilen cezalarla cezalandırılır. Bunun anlamı şudur ki, savaşa, militarizme ve askerliğe karşı düşiincelerini açıklayan insanlar sadece "halkı askerlikten soğutrrıak" ile değit, fakat "halkı askerlikten soğutmak yoluyla milli mukavemeti krrmak" ile suçlanmakta ve bundan dolayı da sivil mahkemelerde değ il askeri mahkemelerde yargılanmalarııa zernin hazırlanmaktadır.

"Halkı askerlitien soğutma" suçrrnun sivil ceza kanunu (TCK) içerisinde zatnn diizenlenmiş iken bir de askeri ceza kanununda (TACK) yeralınasnın en önemli 22


ilgili genel hüktimlerinden sıyrılmak istemidir. "Halkı askerlikten soğutnrak" suçu, "milli mukavemeti kfmak" ile ilişkilendirilerek "vatana ihanet" §uçlarl arasında ele alınmaktadn; ve böylece de zamün aşımından müstesna fufulmaktadır. Dolaysıyla herhangi bir tarihte savaşa ve militarizme karşı bir görüş nedeni sivil yasanuı

dile getirmiş olmaktan dolayı ömriintiziln sonuna kadar yargılanma tehdidi altındasınz.

Tilm modern ceza teorileri -en azından prensipte- önce suçlu yaratıp

§onra

cezalandırmak isteminden ziyade, toplumda suç oraııını aza|ffiıaya yöneliktir. Devletin keııdisine çizdiği meşruluk alanı içerisinde ceza vermenin aınacı da, "suç" ile bozulduğu varsayılan toplumsal dengenin yeniden sağlanmasıdır. Dolayısryla, devlet, ceza verebilme yetkisini bireylerin davranşlarından intikaırı alma yöntinde kullanamaz. "Halkı askerlikien soğutmak" şeklinde bir suç tarif edilmiş olması düşiinme ve düşi,incelerini açıklama özgiirlügiinü baştan aşağıya ihlal ederken, bir de tarif edilen bu suçrrn zaman aşımırıdan müstesna futulması, intikamcı bir ceza anlayşıyla karşı karşıya olduğumuzu ve dolaysıyla devletin, kendisine çizmiş olduğu meşruiyet alanrnuı dşuıa çıktığını gösterir. 155. maddenin askeri bir suç olarak kabul edilmesine imkan veren bu usül, aynı zarıanda savaşa ve militarizme yönelik eleştirileri askeri yaıg|kapsamuıa sokma}iadır. Böylece kişinin düşiincelerini açftlanrası sonucu baskıya marc"e kalmas1 yargılanması, hapsedilmesi yetmezmiş gibi, biı de tiim bu işler askeri makamlar tarafindan yapılmaktadır. Yani bir sivil olarak askeri uygulamaları eleştirmenin bedeli, askerler tarafııdan, askeri yasalara göre yargılanıp, askeri hapishanelere tıkılmak olmaktadn.

Bu sıradan bir baskı politikası değildir. Genel anlamıyla militarizme ve §avaşa, özel olarak da -vicdani red kavramıyla ilişkili olarak- zorunlu askerliğe yapılan eleştirilerin askeri yargı kapsamına alınrnasıyla Genelkurmay Başkanlıgı meseleye el koymuş oldu ve konu kati biçimde tartışmaya kapatıldı. Böylece savaş karşıtı düşiince ve daha genel

olarak orduyu ve militarist politikaları eleştirme mevhumu "dokunulmaz" bir alana taşınryordu. Askeri yargmn öncelikli olarak hizınet ettiği siyasal işlev de budur: Orduyu ve yürüttilen militarist politikalan "eleştirilebilir olanın" sııırları dışuıa çıkarmak. Bu "dokunulmazlık", her militarist devlet geleneğinde aynı olduğu tizere Tiirkiye Cumhuriyeti tarihi içinde de ordunun diğer devlet organlanndan ayrrk, onlardan üstiin ve eleştirilemez bir yere sahip olmasından kaynaklanır.

İşte 155. maddeyi ihlal edenler, aslen bu dokunulmazlğı tanımadıklan içindir ki, devletin intikamcı ceza uygulamalaruıın hedefi durumuna gelmekiedirler.

23


Konuyla ilgili Berlin'deki Kampagıe gegen Wehıpilicht, Zwangsdienste wd Militğr (Askerlige, .funınla l{ir.ıııete ve Militarime Karşı Kampanya) taıafmdaa yaymlaaan,ç4skerliği Reddedelim - Kriegsdienste veııveigetn" adlı broştir tausiye edilfu.

Bazı iletişim adreslen

:

Kaırıpagne gegen Wehrpflicht, Zwangsdienste und Militör OranienstraBe 25, 10999 Berlin Tel: O30 l 615 0O 53O - Faıı: O3O l 6L5 OO 529 enail : cıım[ıaign@berlin- snafu de .

Connection ç.V. Gerberstr- 5, 63065 Offenbach Tel: 069 l 82 37 55 34 Fax; 069 l 82 37 55 35 email : coıınec tion@link-f. rhein-main. de

Savaş Hızmetini Reddedenler Girişimi Barbarastr. 1 52531 Übach-Palenberg

Tel: O245l / 42O 24

24

-

Fax: O245L I 9a 92 13


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.