Şeref Bigalı

Page 1

ŞEREF BİGALI

ANKASANAT

1


Birlik Mahallesi Doğukent Bulvarı 450. Cadde Vadi İkizleri Sitesi No: 3/A Çankaya ANKARA


ŞEREF BİGALI 12 MART - 16 NİSAN 2016

ANKASANAT 3



5


Şeref Bigalı 1925 yılında Bergama'nın Göçbeyli bucağında doğdu. 1950 yılında İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi, Cemal Tollu Atölyesi'nden mezun oldu. 1963-64 yıllarında Paris’te Henri Goetz ile, uzun yıllar da İzmir'de Abidin Elderoğlu ile çalıştı. Çeşitli liselerde resim öğretmenliği yaptıktan sonra, İzmir Eğitim Enstitüsü (Fakültesi) Resim Bölümü'nün kurulup gelişmesinde önemli hizmetlerde bulundu. Binlerce öğrenci yetiştirdi. Emekli olduktan sonra da özel atölyesinde dersler verdi. Resim sanatının felsefî ve teknik bütün yönlerini inceleyen Resim Sanatı adlı kitabını 1976 ve 1984 yıllarında kendi imkânlarıyla yayınladı. Söz konusu kitap, 1999 yılında Türkiye İş Bankası Yayınları arasında çıktı. Yurt içi ve yurt dışında 50'nin üzerinde sergi açan Şeref Bigalı'nın eserleri Ankara, İstanbul ve İzmir Devlet Resim-Heykel Müzeleri ile birçok yurt içi ve yurt dışı resmi ve özel koleksiyonlarda yer almaktadır. Batı resmine olan ileri derecedeki âşinalığı, Şeref Bigalı'yı Anadolu'nun yerli kimliğinden ve değerlerinden koparamadı. Millî ve yöresel unsurlardan hareketle, resmin evrensel dilini ve plastik değerleri eserlerine ustalıkla yansıtan Şeref Bigalı, yağlıboyada olduğu kadar, suluboya ve desende de piktüral yaratıcılığın ve özgün estetiğin zirvesine ulaştı. 15 Şubat 2005 tarihinde İzmir'de hayata veda etti. ÖDÜLLER 1967 1968 1969 1970 1971 1972 1982 1983 1986 1996 1998 2000 2004 6

DYO Resim Yarışması 3. Ödülü DYO Resim Yarışması 2. Ödülü DYO Resim Yarışması Jüri Özel Ödülü DYO Resim Yarışması 5. Ödülü DYO Resim Yarışması 2. Ödülü DYO Resim Yarışması Jüri Özel Ödülü 1982 DYO Resim Yarışması Mansiyon TPAO 2. Atatürk Resim Yarışması 1. Mansiyon Zonguldak 100.Yıl Vakfı Resim Yarışması 2. Ödülü 1983 Meteksan Desen Yarışması Büyük Ödülü 47. Devlet Resim Heykel Sergisi Onur Ödülü İş Bankası Sanat Büyük Ödülü Bergama Kültür ve Sanat Vakfı Ödülü MSÜ Güzel Sanatlar Akademisi 50. Mezuniyet yılı madalyonu DYO Resim yarışmalarında en fazla ödül kazanan sanatçı ünvanı


BENİM SANATIM Sanat, anlatımı mümkün olmayan, öze alt meseleler karşısında, güven ve inanç isteyen, geniş, derin bir kavrayış ve seziştir. Bu kavrayış ve seziş, ifadesini psikolojik kanunlarda, zengin hayal gücünde, vicdan melekesinin sezgisinde ve geometrinin sihrinde bulur. Sanatın bir iç yaşama olduğu anlaşılınca, şekiller ve renkler birer ifade vasıtası olurlar. Bir eser, ruhun kanunlarını kavrayışta gösterdiği hassasiyet ölçüsünde takdir ve hayranlık uyandırır. Kökleri ruhun derinliklerinde olan inançları maddeleştirip mantıklaştırmak gayretinde değilim. Sanatın mantık ve muhakeme ile hiçbir ilgisi bulunmadığına inanıyorum. Sanat bir iç hayatın dış dünyaya yansımasıdır. O bir sezgidir. Sanatta sezilen ve inanılan bir taraf vardır. Abidin Elderoğlu'nun ifadesiyle, maddi alakalar, haz ve eğilimler sanat için faydasızdır. Bu noktada sanat felsefesi başlar. Bizi yükselten değerler, armoni, birlik ve bütünlükte var olan şekil, renk ve koyuaçık kontrastlarıyla denge içinde bulunur. Bu sübjektif değerlerin şekillenmesinde konu yardımcı olur. Bu kavramlara bir de karakteristik açıdan üslup (stil) eklenir. Bu arada tabiat sevgisini de unutmamalıyız. Sanat şüphesiz tabiat değildir; ancak onsuz olmayacağını da kabul etmeliyiz. Her devrin sanatı soyut olmuştur. Soyut değer varlığın içindedir. Soyutlamada eşya yok demek değildir. Soyut olmak, sezilen temel plastik değerlere gerçek hayatı yaşatmak demektir. Benim sanat anlayışımda her türlü fanteziden uzak, özentisiz bir sadelik vardır. Tuvallerimde ve diğer resimlerimde bütün zamanlar için yeni ve diri kalabilecek devamlılık arıyorum. İç varlığımın sesinde bunu hissediyorum. Çalışırken kendimi zorlamam, fakat endişelenirim. Çalışmam zaman içinde olgunlaşır. İçimden geldiği ve hissettiğim gibi çalışırım. Her şey tuval için bir konu ve her konu, resim olmak için taze bir başlangıçtır. Resmimi herhangi bir akım içinde değerlendirmiyorum. Ancak yine de bir şey söylemek gerekirse, ekspresyonist (anlatımcı) bir tavrı benimsediğimi söyleyebilirim. Eserlerime ilgi ile bakan gözlere kişiliğimden bir nebze sunabilirsem, işte bu mutluluğumdur.

7


BABAM ŞEREF BİGALI Derin bir denizdi o, dalgaları göklere değen, Hakiki bir ressamdı, eski çağlardan gelen, Şimdi kendisi yok, ruhu uzaklarda, Resimleri yaşıyor, yaşayacaklar çağlar boyunca. A.N.B. Bir insanın babasını anlatması, hele hakkında yazı yazması oldukça zordur. Zira her şeyde olduğu gibi, bir kişiyi anlatırken de nesnel ölçütler kullanmak gerekir. Ama insanın babası söz konusu olunca her şey değişiyor; objektif kalabilmek zorlaşıyor ve özel unsurlar, duygular kaçınılmaz olarak kâğıda dökülüyor. Babam Şeref Bigalı'yı tanımlarken ilk önce belirtilmesi gereken nokta şudur: O her şeyden önce bu toprakların insanı, Anadolu'nun ressamıydı. Yerli değerlere sıkı sıkıya bağlıydı. “Anadilini, ana kültürünü, kendi milletinin kültürünü sevip anlamayan hiçbir şeyi sevemez" derdi. Milletimizin, kökleri uzun asırlara giden muhteşem medeniyetini ve sanatını derinlemesine özümsemişti. Asya Türk sanatından kopup gelen, Selçuklu ve Osmanlı'da vücut bulan ve Cumhuriyetimizle çağdaş formlara bürünen sanatımızın tüm unsurları mistik kişiliğinde yer bulmuştur. Bu yüzden, Asya Türk sanatının özlü değerlerini eserlerinde resmeden Abidin Elderoğlu babam için büyük bir usta, Türk resminin büyük dehasıydı. "Dünya mimari sanatında iki büyük mimar vardır; birisi Koca Sinan'dır” derdi. (Diğer Batılı büyük mimarı hatırlayamıyorum.) Şeref Bigalı, çevresine karşı çok duyarlı, tabiata âşık, insan sevgisiyle dolu, metafizik ürpertileri olan, mistik bir romantizme yelken açan hassas bir karaktere sahipti. Merhamet duyguları yoğundu; kendisinden talepte bulunanları asla geri çevirmez, elindekini verir, maddiyata hiç önem vermezdi. Mistik yanı güçlüydü; akıl, şuur, şuuraltı, gönül, ahlak, insan, hayat, ölüm ötesi, kâinat gibi metafiziğin ezeli meseleleri üzerinde düşünür, bu konularla ilgili kitaplar okur, notlar alır, tabiatın sırrını çözmeye çalışırdı. Aristo'nun “Sanatın hedefi objelerin saklı yönlerini bulmaktır; çünkü bu en doğru realitedir” sözü sanat hayatının adeta rehberi olmuştu. Vefalıydı, hocaları Cemal Tollu, Abidin Elderoğlu ve Henri Goetz’e derin bir sevgi ve saygıyla bağlıydı. Ama o elbette kendi yolunu seçti. 1925 yılında Bergama'nın Göçbeyli bucağında doğan Şeref Bigalı'nın hafızasından, doğduğu evin iki parçalı ahşap kapısı, birkaç meyve ağaçlı ve aşmalı avlusu, evin önündeki taşlarla kaplı sokak, sokağın ucundaki çeşme ve koşuşan tavuk ve horozlar hiç silinmedi. Çocukluğunun bu ilk yıllarına ait imajları uzun yıllar sonra yaptığı eserlerine büyük bir özenle yansıttı. Bir de köy kahveleri, kır çiçekleri, şemsiyeleriyle yağmurda yürüyenler ustalık döneminin başlıca temaları oldu. Ümit Gezgin'in ifadesiyle, Anadolu'nun o temiz ve saf insanlarını tuvallerine taşıdı, o insanların dünyalarını özgün bir estetikle resmetti. Adnan Turani'nin yerinde bir tespitiyle, İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi'nde (1944-1950) başlayan ve Paris’teki ikametiyle (1963- 1964) devam eden, Batı resmine ileri derecedeki aşinalığı, Şeref Bigalı'yı Anadolu'nun yerli kimliğinden ve değerlerinden koparamadı. Babamın bende yer eden bir hatırası şöyledir: "1963 yılında devlet bursuyla resim eğitimi için Paris'e gönderildim. Oradaki Türk ressamların çoğunun devam ettiği bir Fransız hocanın atölyesine ben de gideyim dedim ve gittim. Ancak girmemle çıkmam bir oldu; hoca eleştirisine sunulan resimleri yere koymuş ve ayağıyla kritik yapıyordu. Sanata bu kadar saygısızlık olamaz dedim ve derhal çıktım. Bir daha da uğramadım." Vefatından (15 Şubat 2005) birkaç yıl önce, arzusu üzerine, beraberce Paris'e gittik ve bir hafta boyunca müzeleri gezdik. Batı resim sanatının büyük ustalarının resimlerini uzun yıllardan sonra tekrar görüp inceledikten sonra şu sözleri sarfetti: “Oğlum, şunu anladım ki, ben doğru yolda yürümüşüm." Bu gözlemi hem kendisini, hem de beni çok memnun etmişti. Hayatının son anına kadar hem resim yaptı, hem de bildiklerini öğrencilerine aktarmaya çalıştı. Uzun yıllar resim öğretmenliği yaptığı İzmir Buca Eğitim Enstitüsü (şimdiki Eğitim Fakültesi) Resim Bölümü’nün kurulup gelişmesinde büyük katkıları oldu. Emekli olduktan sonra da özel atölyede dersler verdi. Öğrencileri, resim anlatırken her şeyi unuttuğunu ve takati kesilinceye kadar büyük bir heyecanla resmi öğretmeye çalıştığını hep söylemişlerdir.

8


Babam, resim sanatını teknik ve felsefi bütün yönleriyle inceleyen Resim Sanatı adlı kitabını kendi imkânlarıyla 1976 yılında yayımladı, ikinci baskısı 1984 yılında yapılan kitap, 1999 yılında Türkiye iş Bankası Yayınları arasında çıktı. Şeref Bigalı'nın sanat anlayışını ve resim bilgisini ortaya koyan bu kitabın mevcudu yıllar önce tükenmiştir. Çok talep edilen bu kitabın bir kurumumuzca tekrar basılmasının resim sanatımıza önemli bir katkı sağlayacağına inanıyorum.

Soyut peyzaj, kağıt üzeri suluboya 17 x 24 cm, 1989 tarihli, imzalı

Şeref Bigalı'nın sanatını herhangi bir akım içinde değerlendirmek mümkün görünmüyor. Ancak yine de bir şey söylemek gerekirse anlatımcı (ekspresyonist) bir tavrı benimsediğini söyleyebiliriz. Gelip geçici heveslere, moda akımlara hiçbir zaman itibar etmedi. Hep kalıcı olanı, temel plastik değerleri aradı; milli ve yöresel unsurlardan hareketle resmin evrensel dilini yakalamaya ve bu dili eserlerine yansıtmaya çalıştı. Sanatında soyut/figüratif ayrımı yapmadı; ona göre, "her devrin sanatı soyut olmuştur. Soyut değer, varlığın içindedir. Soyutlamada eşya yok demek değildir. Soyut olmak, sezilen temel plastik değerlere gerçek hayatı yaşatmak demektir. Sanat anlayışında her türlü fanteziden uzak, özentisiz bir sadelik vardır." Tuvallerinde bütün zamanlar için yeni ve diri kalabilecek devamlılığı aradı ve kanımca bunu fazlasıyla başardı. Ressamca tutumundan hiçbir zaman ödün vermedi. Şeref Bigalı, hakkı yenmiş bir sanatçıydı. Onun materyalist bir dünya görüşüne sahip olmayışı ve sanatını da maddeci bir anlayışın ve türevlerinin belirlediği akımların dışında tutması, resim sanatının yüksek estetik ve plastik değerlerine daima bağlı kalması, şüphesiz uğradığı haksızlıkların başlıca sebebiydi. Bu hususu böyle bir kitap çerçevesinde dile getirmeyi arzu etmezdim. Ancak ülkemiz sanat hayatının şekillenmesinde, özellikle 1970'li yıllardan sonra temel bir rolü olan ve ideolojik yanı ağır basan bu yanlış, sakat ve önyargılı yaklaşıma değinmeden de geçemezdim. Çünkü ortada “hakkı yenen”, Türk resminin büyük bir ustası vardı ve bu ressam babamdı. Yaz aylarında aile köklerimizin bulunduğu Biga'ya ve köylerine gider, tatilimizi oralarda geçirirdik. Babam da bu eşsiz fırsatı kaçırmaz, âşığı olduğu tabiattan bol bol suluboya yapar ve desen çizerdi. Biga'nın Cihadiye köyündeki tepeler, ovalar, ağaçlar, çiçekler suluboya ve desenlerinde sıkça yer almıştır. Şimdi dağlarını, ovalarını çizdiği o köyün mezarlığında annem Zehra Bigalı ile yan yana başka bir âlemde bulunuyor. Allah'ın sonsuz rahmeti üzerlerine olsun. Ahmet Necati BİGALI 10 Temmuz 2006, Ankara

9


ŞEREF BİGALI’DAN SÖZLER Evrenin esrar perdelerinin, mistisizmin, ruhlara yangın veren heyecan dalgasıyla sezilip şuura doğan gerçeklerin şekillenmesi sanat olmuştur. Çizgi formun tapusudur. Desen, en temiz çizgiyi bulmaktır. Parçaların sadelik şuuruna ermesi gereklidir. Çizgiyi düşünceyle birleştirmek gerekir. Desende soyut yüzeylerin kavranması şarttır. İlk göz görür, sonra el görür, sonra da duygu görür. Karakter, kendimize göre görmektir. Şekillerin kaderinde soyutlama vardır. Sanat bir izlenim değil, bir espridir. Ana dilini, ana kültürünü, kendi milletinin kültürünü sevip anlamayan hiçbir şeyi sevemez. Tabiatın anası geometridir. Varlıklar dünyasından daha büyük sanat yoktur. Âlemde bir şey her şeydir, her şey de bir şeydir. 10


Peyzaj, duralit üzeri yağlıboya ‘Güzel Sanatlar Akademisinde talebe iken ilk yağlıboya tablom’, ibareli 18 x 24 cm ,1947 tarihli, arkası imzalı

11


Kağıt üzeri guaj-pastel 24 x 18.5 cm, 1963 tarihli, Paris dönemi, imzalı

12


Soyut, kağıt üzeri suluboya 13 x 18 cm, 1978 tarihli, imzalı

“Şeref Bigalı, diğer teknik ve malzemelerle birlikte, suluboyayı da genel üslubunun içinde özgün bir duyumsama estetiği doğrultusunda kullanmış ender ressamlardan biri olarak karşımıza çıkar. Soğuk-sıcak renk dalgalanması, suyun akışkanlığı ve transparan etkisi içinde, kıvrımlaşan ve şiirsel bir kompozisyon oluşturan desenin ritmiyle, adeta insan ruhunun derin katmanlarını da parça parça görselliğin önüne taşır. Ele aldığı bütün konuları suluboyanın mantığı doğrultusunda ve altta gezinen karakalemin göz okşayıcı açılımıyla ortaya koyan ressam, izlenimin ötesinde ele aldığı konuya gizli bir anlam ve hikaye katmasını da bilir”. (Ümit Gezgin, ‘Suluboya ve Ressam Olmak’, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 2006, sayfa 23).

13


Sütçü, kağıt üzeri füzen 24 x 30 cm, 1983 tarihli, imzalı

“Desen bir çizme, çizerek anlatma kabiliyetidir; klasik ressamların da büyük ustalıkları hep kendilerine özgü kılabildikleri desenden gelir. Desene dayalı renk anlatımını, figür kimlikli dramatik kurguyu ve öyküyle plastik bütünlüğü ortak bir özgün kulvarda eritebilen ayrıcalıklı ressamlardan Şeref Bigalı’nın resmi de, desene kendine göre bir anlam ve anlatım verdiği kadar, rengi de ihmal etmeyen, desen-renk bütünlüğünü, yine desen ağırlıklı bir kompozisyon ve anlatım mantığı içinde kurgulayan, ayrıcalıklı ve kendine özgü bir realite resmi olarak karşımıza çıkar”. (Ümit Gezgin, ‘Şeref Bigalı’da Desenin Estetik Yolculuğu, Deseni Anlamak’, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 2006, sayfa 17).

14


Peyzaj, kağıt üzeri karakalem 46 x 32 cm. 14.9.1999 tarihli, imzalı

15


Kağıt üzeri karakalem 52 x 35 cm, 16.9.1999, imzalı

16

Kağıt üzeri karakalem 35 x 35 cm, 15.12.1996, imzalı


Kağıt üzeri karışık teknik 34 x 47 cm, 20.4.1998, imzalı

Kağıt üzeri karakalem & kuruboya 35 x 35 cm, 21.4.1998, imzalı

17


Kağıt üzeri suluboya 31 x 27 cm, 1992 tarihli, imzalı

18


Peyzaj, kağıt üzeri suluboya 30 x 24 cm, 7.8.1991 tarihli, imzalı

17


Kağıt üzeri karakalem 24 x 33 cm, 20.9.1991 tarihli, imzalı

Kağıt üzeri karakalem 35 x 35 cm, 14.9.1999 tarihli, imzalı

18


Güvercin, kağıt üzeri suluboya 26.5 x 13 cm, 1984 tarihli, imzalı

Biga, kağıt üzeri suluboya 14.5 x 21.5 cm, 8.7.1990 tarihli, imzalı

19


Tuval üzeri yağlıboya 22 x 34 cm, imzalı

“Görüntüsel gerçekliğe boyut ekleyen, lirik bir anlam katan Bigalı suluboyaları kendi iç seslerini yaşarlarken, izleyende de yüksek bir görsel estetik duygusu yaratırlar. Rengin, biçimin, ışığın ve gölgenin her zaman için dengeli dağıtıldığı, çizgilerin yalın anlatım imkanlarını kuşanarak ressamın karakterini çözümlediği ve renkle bütüne erdiği bütün suluboya anlatımları görsel kültüre estetik, plastik katkı sağladığı kadar, insani bir adım, giderek varoluşsal bir açılım imkanına da sahip özellikleriyle insanlarda saygı uyandırırlar”. (Ümit Gezgin, ‘Şeref Bigalı’nın Suluboyalarında Görsel Değerler’, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 2006, sayfa 26).

20


Kağıt üzeri suluboya 14.5 x 21.5 cm, 1990 tarihli, imzalı

Kağıt üzeri suluboya 15.5 x 22 cm, 1991 tarihli, imzalı

21


Vazoda çiçekler, kağıt üzeri suluboya 35 x 25 cm, 1997 tarihli, imzalı

22

Vazoda güller, kağıt üzeri suluboya 33 x 23 cm, 2002 tarihli, imzalı


Vazoda güller, kağıt üzeri suluboya 34 x 23 cm, 2003 tarihli, imzalı

Vazoda güller, kağıt üzeri suluboya 35 x 24 cm, 2002 tarihli, imzalı

23


Natürmort, kağıt üzeri karışık teknik 35 x 50 cm, 14 Kasım 2000 Salı, arkası imzalı

24

Kağıt üzeri suluboya 32 x 23.5 cm, 12.6.1999 tarihli, imzalı


Tuval üzeri yağlıboya 46 x 38 cm, 1996 tarihli, imzalı

25


Vazoda çiçekler, tuval üzeri yağlıboya 46 x 38 cm, 2001 tarihli, imzalı

26


Vazoda çiçekler, tuval üzeri yağlıboya 40 x 24 cm, 1999 tarihli, imzalı

Henri Goetz, onun resimleri hakkında şöyle demiştir: ‘Benim eleştirime sunmak tevazuunda bulunduğu bütün resimleri, kendisini çevreleyen dünya hakkındaki onun çok şahsi ve bilhassa çok duygulu anlayışını açıklamaktadır. Resim sanatının bugünkü eğilimlerine karşı çok sağlam ve ressamca tutumundan şahsen çok etkilendim’. (Ümit Gezgin, ‘Şeref Bigalı ve II.Dünya Savaşı Sonrası Türk Resmi’, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 2006, sayfa 36-37). 27


Vazoda çiçekler, tuval üzeri yağlıboya 41 x 34 cm, 1998 tarihli, imzalı

28


‘Kır çiçekleri’, İzmir, tuval üzeri yağlıboya 49 x 42 cm, 1993 tarihli, imzalı

29


Kuşlar, tuval üzeri yağlıboya 65 x 80 cm, 1997 tarihli, imzalı

‘Resim göze seslenir. Ruhun penceresi de gözdür’ diyor Leonardo da Vinci. Görsel olanı ruhsal tınısı yüksek bir aşamaya getirme yetkinliğiyle Şeref Bigalı nesnenin ve doğanın içindeki gizli anlamı da ortaya çıkarmasını bilir. Kıvrak deseni, kesintisiz devam eden bir döngüsellikle kağıt yüzeyinde belirginlik kazanırken, bu belirgin alana yerleştirilen renkler, suluboyanın kendine özgü kıvamını, ressamın ifadesel yaratıcılığıyla bütünleştirerek olgun bir anlatım düzlemine taşınır. Bu anlatım düzlemi ruhun pencerelerini de aralamak anlamına gelmektedir aynı zamanda. Dinmek bilmez bir enerjiyle, hemen hemen bütün anlatım imkanlarını kullanmak isteyen bir sanatçının, suluboya tekniğinde de kendi yetkinliğini ruhsal düzlemi de içerecek şekilde ne boyutta kullandığının örnekleriyle doludur. (Ümit Gezgin, ‘Şeref Bigalı’nın Suluboyalarında Görsel Değerler’, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 2006, sayfa 25).

30


‘Uçun kuşlar’, tuval üzeri yağlıboya 47 x 65 cm, 1999-2001 tarihli, imzalı

“Yağmur, Balıkçılar, Hayvanlar (kuş, at, horoz vb), Park, Kahvehane, Natürmort, Nü, Portreler, Mekânlar, Nesneler, Soyutlamalar vb bütün estetik argümanlar, sanatçı için kendini ve kendini ifade etme ayraçlarıdır; bu ayraçlar içine hem plastik kabiliyetini, hem düşünsel ve duygusal açılımlarını ve felsefesini yerleştirir. Resimsel hakikat onun için doğru bir resmi üretme felsefesidir aynı zamanda. Bu doğru resimsel realite, kendi toprakları üzerine ayağını basan evrensel bir çizgidir. Batı plastik gerçekliği, kendine ait değerlerle harmanlanır sanatçı nezdinde. Özgün bir bileşene oturur; bir Türk resmi gerçekliği şeklinde de estetik somutluğa doğru yol alır”. (Ümit Gezgin, ‘Şeref Bigalı Sanatında Yağlıboya Resmin Kendine Özgü Anlamı’, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 2006, sayfa 28).

31


Kuşlar, tuval üzeri yağlıboya 55 x 65 cm, 1997 tarihli, imzalı

“Şeref Bigalı resmi içsel bir dinamizm boyutunda ilerler. Desenlerden suluboyalara, yağlıboya resimlere kadar uzanan çizgi içinde bu resim, kendine özgü bir yapıya sahiptir. İnsani duyarlılığı kendine has bir ritim duygusu ve estetik kategori boyutunda algılayan Şeref Bigalı, figür ağırlıklı bir resmi kurgularken, bu resmin biçim ve içerik özelliklerine yeni yaklaşımlar da getirir. Sanatçı için resim bir algılama biçiminin ötesinde, bir yaşam biçimi realitesini de barındırır. O durmaksızın resim üreterek, desen çizerek, suluboya tekniğiyle veya herhangi bir malzemeyle resmi, içsel hissedişin ve görsel algılayışın sezgisel çeperleri içinde, fakat olabildiğince estetik katsayısı yüksek bir alana çıkarır”. (Ümit Gezgin, ‘Şeref Bigalı’nın Resmini Anlamak, Şeref Bigalı’nın Resminin İçsel Yapısı Üzerine’, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 2006, sayfa 11).

32


‘Kuşların düğünü’, tuval üzeri yağlıboya 34 x 46 cm, 2003 tarihli, imzalı

“Genelde bütün bir tabiata ve onun içindeki görselliğin estetik realitelerine yönelse bile, sanatçı bazı konulara özellikle hayranlık duyar. Hayranlık duyduğu bu konuların ve seçtiği görselliğin, onda mutlaka, estetiğe konu olabilecek, güzel biçimlenmeye uygun bir yönünün olması gerekir. Kent, kasaba enstanteneleri içindeki insanlar ki, daha çok “yağmur” teması içinde bir varlık kazanacak ve yoğun mekân ve telaş gerçekliği içindeki o insanlar, yağmur sağanağı altında şemsiyelerine sığınıp birbirlerine yaklaşırken, yine de yalnızlığı ve iletişimsizliği yaşayacaklardır. İşte bunu hissettirir sanatçı derinden derine insanlara. Ama alabildiğine görsel bir şölen boyutunda sunar, bu seri resimlerini bize. Yağmur gerçekliği, kapalı bir atmosfer olgusu, grilerin, koyu mavilerin dağılımı, çevredeki mekân parçaları, bina ayrıntıları, insanların hareket ritmi ve sıcaksoğuk dengesinde kompoze olan yapısıyla hem dengeye kavuşur, hem de yüksek bir görsel dizayn ortaya çıkar. Bu görsel dizayn veya tasarım realitesine sanatçı özel bir önem vermektedir. Hemen hemen bütün resimleri görselliğin dengeli dağılımı, kompozisyon değerlerinin bütün boyutlarıyla estetik bir mantık silsilesi içine oturması, oluşması üzerine kuruludur. Bu da hangi konuyu, ne boyutta ele alırsa alsın, klasik-modern estetik gerçekliğin bütün uyum realitelerine dengeli bir yaklaşım gösterildiği ve üslup, kişisel renk-biçim tavrı da bu realite toplamı içinde değerlendirildiği için, en başta gerçek anlamda “güzel” resimler ortaya çıkar. Bu güzellik kavramı içinde de kültürel algılama ve düşünsel derinlik gelir. (Ümit Gezgin, ‘Konular Çerçevesinde Şeref Bigalı Resmi’, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 2006, sayfa 29).

33


‘Alacalı kedi’, tuval üzeri yağlıboya 25 x 41 cm, 1991 tarihli, imzalı

“Benim için ressam Bigalı, doğaya sıkıca bağlılığı, sağlam deseni ve suluboyasıyla öne çıkmaktadır… Bilmiyorum o nedenden midir, Şeref Bigalı’yı yağlıboya yapıtlarından önce, deseni ve suluboyalarıyla öne çıkarmışımdır”. Güven Zeyrek, ‘Dostum Şeref Bigalı İçin’, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 2006, sayfa 41).

‘Kuşlar’, tuval üzeri yağlıboya 20 x 58 cm, 2000 tarihli, imzalı

34


‘Kazlar’, tuval üzeri yağlıboya 50 x 60 cm, 1998-2003 tarihli, imzalı

“Hayvanlar serisi olarak da kabul edebileceğimiz ve içinde horozlar, kuşlar, atlar vb hayvanların olduğu seri de yine estetik argümanlar doğrultusunda algılanmıştır. Horozların dinamik realiteleri, resme konu olmasının yanında, renk-biçim bütünlüğü içinde görsel ve şiirsel bir şölen olarak sunulmuştur. Elbette salt plastik öğe olarak duran çalışmaların, figürlü anlatımlardan bir farkı vardır. Çünkü her figür resmi aynı zamanda dramatik bir gerçekliği, insanla ilintili bir öyküyü ve kültürü de yansıtır. Şeref Bigalı’nın figürlü bütün resimlerinde bu kültürel ve duygusal açılımı, figürlerin kâh bedenlerinin duruşunda, mekân içinde aldığı konumlarında, kâh yüzlerine sinen anlamda ve bakışın derinliğinde gözlemleriz. Yüksek ve kendine özgü bir renk-biçim ve kompozisyon mantığı içinde ele alıp yorumladığı figürlü resimlerinde bile; tekli, çoklu figür gruplarının içinde sanatçı, plastik ve estetik olanı başat bir öğe olarak alıp, resmi ona göre yorumlamıştır. (Ümit Gezgin, ‘Konular Çerçevesinde Şeref Bigalı Resmi’, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 2006, sayfa 30).

35


Tuval üzeri yağlıboya 60 x 92 cm, arkası imzalı

“Bigalı için realite yaşamdan beslenen bir kimliğe sahiptir. Bu kimlik Türk toplumunun yaşam gerçekliğiyle örülü kimliğidir. Sıcak ve içten tuş zenginliği, tablolarını ören plastik anlatım, insana ve tabiata sevgiyle yaklaşan bir ressamın içtenliğini görselliğe taşır. Bigalı için resim ilk önce plastik elemanların toplamı olarak karşımıza çıkar. Bu yönüyle o konunun ötesinde bir resimsel değeri inşa eder ve gerçek sanatçı kimliğini ortaya koyar. Bir açıklamasında şöyle der Bigalı: ‘Konu mühim değil, asıl olan plastik hüviyettir. Plastik elemanların yeterince perçinlenmiş olup olmadığıdır. Konu her şeydir. Sanatta konu yoktur. Yalnız hislenme, esinlenme vardır”. (Ümit Gezgin, ‘Şeref Bigalı ve II.Dünya Savaşı Sonrası Türk Resmi’, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 2006, sayfa 36).

36


Tuval üzeri yağlıboya 53 x 64 cm, arkası imzalı

Şeref Bigalı’nın resimlerinde abartı yoktur, bir hakiki pentür olma gayreti vardır; insana hümanist bir bakışla eğilir; sadece figürü değil, tabiatta ne varsa hepsini sever, hepsinin resimsel değeri ve anlamı olduğunu kavrar. Bu yönüyle ne Neşet Günal gibi gerçekçidir, ne Cihat Burak gibi naif, ne de Nuri Abaç kadar çocuksu…Ama soyutçuların resimsel birikimleri ve resmi algılayışları dahil, soyut-somut bütünlüğü içinde resmi bir sezgi, bilgi ve anlatım gerçekliği, o gerçekliğin estetikte yansımasını bulmuş bütünü olarak ele alır. Onun için aslolan resimsel ifadedir; bu resimsel ifadeyi de modern figür dediğimiz, ekspresif figüratif anlamda yakalar. Anlattığı, renk ve biçime dönüştürdüğü yaşadığı doğa, insanlar ve onların dünyaları olunca da, derin ve anlamlı Türk resmi kimliği oluşur. Yapmacıksız, içten, dürüst bir gerçeklik anlatımı, özümsenmiş bu toprakların insanını, tabiatını resme dökme olayı onun şahsında Türk resmi olarak yansımasını bulmuştur. (Ümit Gezgin, ‘Şeref Bigalı ve II.Dünya Savaşı Sonrası Türk Resmi’, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 2006, sayfa 36).

37


Tuval üzeri yağlıboya 65 x 93 cm, arkası imzalı

“Şeref Bigalı’nın doğup büyüdüğü çevreye olan içten ilgisi Paris sonrası resimlerine tamamen yansımıştır. Paris’te öğrendiği, büyük fırça hareketine dayanan soyut lirik biçimlemenin, özlemle yapmak istediği Biga kasaba yaşamına ilişkin konuları resimlemeye yetmediğini anlamıştı. Şeref, bana söylediği gibi, Biga’yı seviyor ve hatta köylerinden birinde oturarak oranın yaşamsal dünyasından edindiği gözlemlerini zenginleştirmek istiyordu. Bu nedenle her yaz, öğretmenlik yaptığı İzmir’den Biga’nın bir köyündeki akraba evine gidiyor ve elindeki desen defterine kurşunkalem ya da suluboya ile notlar alıyordu. Sobasının yazın bile kaldırılmadığı, adi tahta masaların etrafında oturanların gösterildiği köy kahveleri ve onların ağaçlı ön bahçeleri, demli çay renginin boyayla isabetle saptandığı dolu ya da yarısı içilmiş çay bardakları, onun için çekici resim konuları oluyordu. Ayrıca, köyün başörtülü ve feraceli kadınları ile günlük elbiseleri ve başlarındaki yerel şapkalarıyla bıyıklı genç ve yaşlı insanları, meyve toplayan köylü kadınları, isli gaz lambaları, sağlıklı diri cins horozları, gene o çevrenin turistik yapıların bulunmadığı sakin kumsalları, yerel balıkçıları ve onların yamuk yumuk kulübeleri, fal bakan ve baktıran kadınları, onun resimlerinde boyasal bir dilde biçimlendiriliyordu. Biga’nın dar sokaklımahallelerindeki yerel evleri, horozlu tavuklu avluları da onun resimlerine konu olmuştu. Ancak Şeref bu konuları, adi bir optik görüntü havasında biçimlendirmemişti. Şeref’in hemen bütün resimlerinde o ilginç, o ağır başlı, etkili hamur boyalı inançlı anlatım vardır. Ayrıca onun çalışmaları hiçbir zaman bir seanslık basit bir doğaçlama şeklinde de gerçekleştirilmemiştir….

38


Tuval üzeri yağlıboya 65 x 91 cm, arkası imzalı

Şeref’in özellikle son yirmi yıllık dönemine ait kompozisyonlarındaki figürlerde uyguladığı biçimlemelerde, soyut denemelerine dayanan bir kurgu anlayışına önem verdiği görülmektedir. Ayrıca, yer yer canlı bir anlatım sağlamak için karıştırılmamış, yalın renkli, kalın vurgulayıcı çizgileri kullanmıştır. Kahvelerde oturup çay içerek sohbet edenlerin yüzlerini, ellerini, oturuşlarını, giysilerini bu tür kalın renkli çizgilerle özellikle vurgulamıştır. Figürlü kompozisyonlarını ilginç bir kompozisyon çekiciliğine ulaştırmak için sık sık soyut, doğada olmayan, doğada görülmeyen mekân dışı yüzeyler oluşturmakta ve bunları yalın renklerle resmin yüzeyine yaklaştırmaktadır. Dolayısıyla, onun resimlerindeki figürler, tanınırlıklarını korumakla birlikte, doğal ışıklı-gölgeli biçimlerden özellikle uzaklaştırılmışlardır. Son yıllarındaki resimlerinden bazılarında Biga ve çevresi dışında kalan konulara da ilgi gösterdiği görülmektedir; örneğin yağmurdan kaçan, ellerinde renkli şemsiyelerle koşuşturan kadınlar; yarı çıplak genç kızlar; renkçi bir paletin bütün olanaklarının kullanıldığı vazoda çiçekler, natürmortlar ve kimi doğa görünümleri gibi. (Adnan Turani, ‘Farklı Bir İnsan ve Sanatçı: Şeref Bigalı’, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 2006, sayfa 39).

39


Tuval üzeri yağlıboya, 51 x 61 cm, arkası imzalı.

“Her güçlü ve büyük sanatçı kendi geleneğini oluşturarak yoluna devam etmiştir. Bigalı da kendi estetiğini temellendirirken Batı resim sanatı birikimini modern bir estetik bileşenle tahkim edip, onu kendi ulusal derinliğiyle özdeşleştiren ve giderek de bu özdeşletirmeyi bir insan arkeolojisi ve derinliği boyutunda algılattıran bir özgün yapı geliştirmişti. Bu estetik kalıp, değişim içinde bir resimsel realiteyi gündemine alıyor ve onun için geniş bir görsel repertuar da oluşturuyordu. Çünkü bakıldığında, çok geniş bir yelpazede resim üretmiştir sanatçı; hayvan figürlerinden doğa betimlemelerine, insan tasvirlerinden natürmortlara, yorumlanmış desenlere, o desenlerin ve resimlerin çizgiyle, suluboyayla ve yağlıboyayla algılanan ve konumlandırılan ifade imkanlarına kadar, geniş bir alan içinde, konu sıkıntısı da çekmeden Bigalı durmaksızın, büyük bir tutku ve aşkla resim yapmıştır”. (Ümit Gezgin, ‘Genel Olarak Şeref Bigalı Resmi’, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 2006, sayfa 13).

40


Park, tuval üzeri yağlıboya 40 x 50 cm, arkası imzalı

“Şeref Bigalı resmindeki desen realitesi estetik bir gerçeklik üzerinde temellenir; yani “güzel” olgusu, onun bütün desenlerinin temelinde vardır. Doğayı ve gerçekliği olduğu gibi taklit etmeyi amaçlamaz bu desen; ona bir yorum ifadesi katar, kendine özgü realite boyutu ekler. Çizginin yalın bir anlatım imkanı sunduğunu çok iyi bilir sanatçı. Doğa, biçim, renk, gölge ve kompozisyon çeşitlemesidir; oysa desen, gerçekliği olabildiğince aza indirgeme ve bütün karmaşadan soyutlama çabasıdır. Sanatçı bu soyutlama çabasını, görsel realitenin kendi boyutu içinde kalarak yapar. Özgün bir dışavurum, gerçeklikle birlikte örtüşen şiirsel anlam ve katsayı, hemen hemen sanatçının bütün desen ağırlıklı anlatımlarında gezinir. Figür ve doğa betimlemeleri içinde Şeref Bigalı, tabiatın karmaşık yapısını, kendi duru karakterinin yalın imkanları dahilinde ele almak ister. Bunu da yetkin bir düzlemde gerçekleştirir. Tek tek figürleriyle, onların ruhsal durumlarını da ortaya çıkaran ekspresif bir ifadesi ve tadı da olan anlatımlarında hem çizginin gücünü, kalemin plastik bir değer ifade eden anlamını buluruz, hem de çizilen eleman, konu, figür, hayvan motifi veya doğa betimi olabildiğince sanatçının ruhsal katılımıyla birlikte bir yorum zenginliğine, bakanı da işin içine çeken ortak bir katılım ve anlam boyutuna ulaşır”. (Ümit Gezgin, ‘Şeref Bigalı Desenlerindeki Gerçeklik Algılaması’, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 2006, sayfa 20).

41


‘Kır kahvesi’, tuval üzeri yağlıboya 32 x 40 cm, 2003-2004 tarihli, arkası imzalı

42


Konak Meydanı, tuval üzeri yağlıboya 45 x 55 cm, arkası imzalı

“Bigalı yine teknik-estetik ve düşünsel katkısını takdirle andığı Abidin Elderoğlu’nun çizgisinden, daha somut, ayağı yere basan, bu toprakların insanlarının realitesini ve hayat gerçekliğini işleyeceği figür resmi üretecektir. Bu figür resmi, yağlıboyanın bütün plastik gücünü, renk-biçim dağılımı ve boya sürüş, kullanış estetiği düzleminde bütün görkemi ve yaratıcılığıyla kuşanırken, Anadolu insanını dramatik gerçekliği ile sempatikliği içindeki orta ayar boyutta işleyip gelişecektir. Kâh kasaba insanlarının hayatı, kâh köy gerçekliğinin sevimli ve renkli yüzü, sanatçının yaşadığı, büyüdüğü, gözlemlediği toprakların insan ve mekân gerçekliğiyle örtüşüp üstün ve ayrıcalıklı bir resim hüviyetine dönüşecektir”. (Ümit Gezgin, ‘Şeref Bigalı Sanatında Yağlıboya Resmin Kendine Özgü Anlamı’, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 2006, sayfa 2728). 43


Sohbet, tuval üzeri yağlıboya 116 x 90 cm, imzasız

44


Sohbet, tuval üzeri yağlıboya 116 x 90 cm, imzasız

45


‘Artistin eşi’, tuval üzeri yağlıboya 65 x 46 cm, 1997 tarihli, imzalı

46


Hamam, tuval üzeri yağlıboya 50 x 60 cm, arkası imzalı

“Şeref Bigalı’nın resimleriyle karşılaşan bir insan birden kendini değişik bir duygu içerisinde bulur. Bu kişinin resimde algıladığı, figürlerin içinde yer aldığı irreel resimsel mekânla kendi reel hareket mekânının bütünleşmesinden doğan bir duygudur. Bu bütünleşme, resmi algılayan kişi ile algılanan resimsel figürler arasındaki özdeşleşmeyi de kapsar. Buradan mekân, kılık kıyafet, oturuş ve yürüyüş biçimleriyle insanların ortak yöresel dünyası meydana gelir. Biz de bu ortak dünyanın insanlarıyız. Şöyle ki, örneğin bir mahalle kahvesinde toplanmış konuşan insanlar bizim dilimizle konuşan bizim kahvenin insanlarıdır. Yağmurda şemsiyeleriyle yürüyen kadınlar ya da bir sokak hamamındaki kadınlar bizim kadınlarımızdır. Havada uçuşan kuşlar bizim kuşlarımız, saksıdaki çiçekler bizim çiçeklerimizdir. Gördüğümüz sokaklar bizim sokaklarımız, evler bizim evlerimizdir. Bigalı’nın resminde ifade edilen dünya, bizim orta halli Türk insanının bir zaman yaşamış olduğu yöresel bir dünyadır. Şimdi ise o, bir nostalji dünyasıdır.” (Prof.Dr.İsmail Tunalı, ‘Şeref Bigalı’nın Resmi Üstüne’, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 2006, sayfa 45).

47


, imzalı.

Horoz dövüşü, tuval üzeri yağlıboya 60 x 60 cm, arkası imzalı

“Ressam en nihayetinde kendi gölgesinin izini süren bir kimliktir; elbet bu gölgeye coğrafya, tanığı olduğu insanlar, hayatı algılama biçimi, değerleri karışır; onlarla bütünleşir ve böylece estetik değeri ve katsayıyı oluşturur onun resmi. Ama eninde sonunda o, bir sanatçı ifade ediciliğiyle kendi izini, kendi gölgesini arar. Şeref Bigalı da, bütün çalışmaları göz önünde tutulursa, kendi gölgesini görsel estetiğin alanına yetkin bir düzlemde aktarmış sanatçılar arasında yer alır”. (Ümit Gezgin, ‘Genel Olarak Şeref Bigalı Resmi’, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 2006, sayfa 14).

48


‘Köyümdeki evden’, tuval üzeri yağlıboya 90 x 116 cm, 2000-2001 tarihli, imzalı

49


‘Ormanda’, İzmir, Tuval üzeri yağlıboya 26 x 75 cm, 1999 tarihli , imzalı

‘Kahve’ temalı resimlerinde de yine sanatçının kâh konturların figürlerin karakterlerini ortaya çıkaracak tarzda belirlendiğini, kâh daha serbest bir espas içinde onların resimsel öğe olarak durduğunu tespit ettiğimiz bütün resim çalışmaları boyunca, uyumsal bir dengenin resimsel realiteleri kişisel derinlik noktasında çok iyi gözettiğini gözlemler; giderek yaşayan ve soluk alıp veren kahve ortamı ve insanları içinde Anadolu kasabasının kendine özgü kahve kültürüyle tanışmış, giderek bu tanışmayı benimsemeye ve yaşamaya dönüştürmüş oluruz. Figür söz konusu olunca sanatçı içe kapanık bir nostaljik gerçekliği de estetik algılamasının merkezine yerleştirerek çoğaltır. Nostalji onda, geçmişe duyulan bir özlemden ziyade, estetiğe konu olan bir açılım şeklinde oluşur. Bozulmamış insani değerlerin daha canlı olduğu ve korunduğu, en önemlisi insan sıcaklığının yaşandığı bir realite ve yaşam biçimi olarak da kendini gösterir onun figürlü resimlerinde nostalji. Öyle ki, kent insanını betimlediği “yağmur” konseptli resimlerinde bile sanatçı, insan beden, figür ve davranışlarında yansısını bulan, renkçi anlatımla taçlanan ve estetik bir öncül haline dönüşen “nostaljik” tasvirler sunmasını bilir. Kımıl kımıl devinen bu insan bedenleri, yağmurun sağanağına tutulmaktan hoşnut şemsiyeliler kalabalığı, çizginin ve rengin devingen kıvraklığı içinde, insani bir hoşnutluk içinde, ama biraz mutsuz ve yalnız kendi hüznünün kalabalığına dalar. Şeref Bigalı bütün resimlerinde olduğu gibi, burada da bir gözlem değil, tespit ve yorum sanatçısı olduğunu gösterir. (Ümit Gezgin, ‘Konular Çerçevesinde Şeref Bigalı Resmi’, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 2006, sayfa 29).

50


Tuval üzeri yağlıboya 55 x 47 cm, arkası imzalı

51


‘Yağmur’, tuval üzeri yağlıboya 15 x 26 cm, 1996 tarihli, imzalı

“Yağmur sağanağı içindeki insanlar tatlı telaşlarla, şemsiyeler altında, bir kent-kasaba enstantenesi içinde koşturmakta, yürüyüp gitmektedirler. Renk-biçim boyutunda algılanılan bu resim, Şeref Bigalı’nın hemen hemen bütün resimlerinde olduğu gibi, yüksek bir şiirsellik duygusu uyandırmaktadır. Çünkü renk-biçim armonisi çok iyi ayarlanmıştır. Konturlar burada da vardır; yer yer kesintiye uğrasa bile, konturla bir hayatı çoğaltan ve bölen gerçeklik kıskacı gibi, olması gereken estetiklikte devreye girmiştir”. (Ümit Gezgin, ‘Şeref Bigalı Sanatında Yağlıboya Resmin Kendine Özgü Anlamı’, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 2006, sayfa 28).

Yağmur, duralit üzeri yağlıboya 13 x 37 cm, 1998 tarihli, imzalı

52


Yağmur, uval üzeri yağlıboya 40 x 30 cm, arkası imzalı

53


‘Pınar başında’, tuval üzeri yağlıboya 55 x 65 cm, 2000-2001 tarihli, imzalı

“Abidin Elderoğlu, Şeref Bigalı için şunları söylemiştir: “Sanatçı insanlar, içinde yaşadıkları dünyayı bir de kendi açılarından görerek bir daha yaratmış olurlar. Bu sonuç onun sanatında olgunluğunu, hayat ve tabiat sırları ve gerçekleri derinliğine erdirmiştir. Bu konuda sanatçının içtenliği kadar içgüdü de önemlidir. İşte Şeref Bigalı, böylece sanatçılığın seçkin niteliklerini eserlerinde belirtmiş bir yurt evladı olarak gelişmiş, güvenç ve övüncümüze yakışmıştır”. (Ümit Gezgin, ‘Şeref Bigalı ve II.Dünya Savaşı Sonrası Türk Resmi’, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 2006, sayfa 36).

54


Tuval üzeri yağlıboya 87 x 100 cm, 1997 tarihli, imzalı

“Şeref Bigalı kendi resmi için şunları söyler: ‘Duygularımızı, hassasiyetimizi kendimize göre his konuları çerçevesinde anlatmak amacımızdır. Burada realite baş tacımızdır. Çünkü, bütün varlığımızla alemde nefes alıyor, yaşamaya çalışıyoruz. Realitede nefes alan, yaşayan plastik mekanları ve varlıkları seçiyoruz. Seçilen şey yaşayan, ve yaşayacak olan taraflardır’. (Ümit Gezgin, ‘Şeref Bigalı ve II.Dünya Savaşı Sonrası Türk Resmi’, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 2006, sayfa 36).

55


ŞEREF BİGALI BİBLİYOGRAFYASI "Şeref Bigalı”, Cemal Tollu, Yeni Sabah Gazetesi, 26 Mart 1956 "Şeref Bigalı ve Söyledikleri", Nevin Önen, Demokrat İzmir Gazetesi, 15 Haziran 1973 "Türk Resim Sanatından Desenler", Nüzhet islimyeli, Ankara Sanat Yayınları, 1977 "Suluboya Resim Sanatı Tarihi", Nüzhet İslimyeli, Ankara Sanat Yayınları, 1982 "Resim Sanatı“, Şeref Bigalı, Kendi Yayını, 1984 (2. Baskı) "Ressam Şeref Bigalı: Batılı Anlamda Sanat Eleştirmeni Yetiştiremedik...", Sermet Öge, Yeni Asır Gazetesi, 1 Şubat 1984 "Şeref Bigalı İstanbul'da", Ahmet Koksal, Milliyet Gazetesi, 15 Şubat 1986 "Şeref Bigalı Eleştirmen Yokluğundan Yakınıyor: Türkiye'de Resme Ölçü Koyucu Yok", Tanju İzbek, Milliyet Gazetesi, 28 Ocak 1987 "Ressam Şeref Bigalı ile Bir Konuşma", Hüseyin Tuncer, Türk Yurdu Dergisi, Şubat 1988 "Şeref Bigalı Atölyesi", Yaşar Aksoy, Yeni Asır Gazetesi, 1 Şubat 1993 ‘Türk Plastik Sanatçıları-Ansiklopedik Sözlük", Kaya Özsezgin, Yapı Kredi Yayınları, 1994 "Cumhuriyet’in 75. Yılında Türk Resmi", Kaya Özsezgin, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları Türkiye İş Bankası 1996 Sanat Büyük Ödülü Kataloğu, Türkiye İş Bankası Ankara Sanat Galerisi, 1997 'Türkiye iş Bankası Resim Koleksiyonu", Kıymet Giray, 1997 Doku Sanat Galerileri Resim Sergisi, Sitebank Kataloğu,1998, İstanbul İzmir Büyükşehir Belediyesi Resim Koleksiyonu Kataloğu, 1998, İzmir "Resim Sanatı", Şeref Bigalı, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 1999, Ankara "Bigalı'nın Sanatta 50. Yılı", Yaşar Aksoy, Yeni Asır Gazetesi, 17 Şubat 2000 Şeref Bigalı Resim Sergisi Kataloğu, Garanti Sanat Galerisi, 2000, İstanbul "Hayali Kamçılayan Resimler", Ümit Gezgin, Dünya Gazetesi, 6 Mayıs 2000 "Ressam Şeref Bigalı Üzerine", Ahmet Necati Bigalı, Sanat Çevresi Dergisi, Mayıs 2000 Tarihli Sayısı İzmirli Ressamlar Ansiklopedisi, Mümtaz Sağlam, İzmir Büyükşehir Belediyesi Kültür Yayını, 2001 Şeref Bigalı Resim Sergisi Kataloğu, Vakıfbank Kemal Sunal Sanat Merkezi, 2001, İstanbul "Türk Resim Sanatında Yaşayan Bir Şahsiyet: Şeref Bigalı”, Bütün Dünya Dergisi, Temmuz 2001 Sayısı "Resmi Geçit-Ressam Söyleşileri", Şefik Kahramankaptan, Kültür Bakanlığı Yayını, 2001, Ankara İzmir Resim ve Heykel Müzesi Kataloğu, Kültür Bakanlığı Yayını, 2002 “Şeref Bigalı Sergisi Doku'da", Ümit Gezgin, Dünya Gazetesi, 22 Mart 2002 "Başlangıcından Bugüne Türk Resmi İçin Bir Müze Denemesi", Sanat Dünyamız Dergisi, Yayın 2003/88. Sayı Ankara Devlet Resim ve Heykel Müzesi Kataloğu, Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayını "Gelenekçi Bir Sanatçı: Şeref Bigalı" Ekinoks Dergisi, Mayıs-Haziran 2004, Sayı: 2 Ressamlar Derneği Sanatçıları, Ressamlar Derneği Yayını, 2004 "Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası Sanat Koleksiyonu 1-2, Halil Akdeniz- Mümtaz Sağlam, 2004, Ankara "500 Türk Sanatçısı-Plastik Sanatlar”, Prof. Dr. Ayla Ersoy, Altın Kitaplar, 2004, İstanbul T.C. Dışişleri Bakanlığı'nın 85. Kuruluş Yıldönümü Plastik Sanatlar Sergisi Kataloğu, Mayıs 2005 Suluboya Ressamlar Grubu 35. Yıl Sergileri Kataloğu, 2005, Ankara "Şeref Bigalı'nın Ardından“, Ümit Gezgin, Milliyet Sanat Dergisi, Mayıs 2005 Sayısı "İnsan Merkezli Bir Estetiğin Resimleri“, Ümit Gezgin, Art & Life, Mayıs - Haziran 2006, Sayı: 16

56


Fotoğraflar/Photographer Muhsin Önder Editör/Mizanpaj Fatih Önder Yayıncı/Publisher Ankara Antikacılık Birlik mahallesi Doğukent bulvarı 450. cadde Vadi ikizleri sitesi No: 3/A Tel: 0312 442 38 91 Fax: 0312 442 38 93 info@ankaraantikacilik.com www.ankaraantikacilik.com Bu katalog 12 Mart - 16 Nisan 2016 tarihleri arasında ANKASANAT tarafından düzenlenen Şeref Bigalı resim sergisine istinaden yayınlanmıştır. Baskı Adedi 500 © Tüm hakları mahfuzdur.


ANKASANAT


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.