265
Dinbilimleri Akademik Araştırma Dergisi IV (2004), Sayı: 1
İNSANLAR İSLAM’I NİÇİN KABUL EDİYORLAR∗ Abu Ameennah Bilal Philips∗∗ Çev. İbrahim EROL∗∗∗
Hali hazırda cereyan eden akımların gölgesinde “davetin gerekliliği” konusu kendi sahasında oldukça geniş bir konudur. İnsanlar İslam dinini Batıda (USA, Kanada, Fransa ve Almanya’da), Orta Doğu ülkelerinde (Suudî Arabistan, Malezya, Ürdün’de) ve Uzak Doğu ülkelerinde (Malezya, Hong Kong ve Filipinler vb.) kabul etmektedirler. Binaen aleyh, her bölgenin kendine has özel bir karakteri ve din değiştirme için bir takım özel sebepleri mevcuttur. Dahası; bu bölgelerin her birindeki değişimin farklı sebepleri, bir bakma İslam diniyle kurulan farklı ilişkiler üzerine dayanır. Aslında bu sebeplerin sayısı, İslam dinini kabul edenlerin sayısı kadar fazladır. Çünkü bay bayan her kişinin, İslam’ı niçin kabul ettiklerine dair kendilerine ait özel sebepleri mevcuttur. Bununla birlikte, bu konu insanoğlunun karakterinin genel perspektifinden ele alındığında, sözü edilen bu sebepler genel hatlarıyla birkaç gurupta toplanabilir. İslam’ın getirmiş olduğu yükümlülükler bakımından, herhangi bir kimse insanoğlunun yaratıldığı ilk günden bu yana, insanoğlunun tabiatının değişmediğini ve Hz. Muhammet döneminde din değiştirerek İslam’a girmenin sebepleri neyse, temelde bu gün de bu sebeplerin aynı olduğunu iddia edebilir. İslam’a göre; Hz. Adem’den Hz Muhammet’e kadar sadece tek bir din gelmiştir. Sonuç olarak; bütün peygamberlerin getirmiş oldukları mesajlar temelde bir ve aynıdır: “Andolsun ki; Biz, Allah’a kulluk edin ve putlardan sakının diye (emretmeleri için) her millete bir peygamber gönderdik.”1 • Bu metin Prof. Dr. Abu Ameennah Bilal Philips’in www.bilalphilips.com/abouthim/artic08a.htm adlı sitesinde yayınlanan bir makalesidir. ∗∗ Dubai’deki Amerikan Üniversitesinde Prof. olarak öğretim üyeliği yapmaktadır. Aslen Jamaika’lı olup Kanada’da büyümüştür.1972’de İslam’ı kabul eden Philips, 1994 yılında doktorasını teoloji alanında yapmıştır. Riyad’da pek çok özel okulda, İslamî eğitim ve Arapça dersleri vermiştir. 1994’te Dubai’de İslamic İnformation Center’i kurmuştur. ∗∗∗ KTÜ Rize İlahiyat Fakültesi Arap Dili ve Belagatı Araştırma Görevlisi i_erol61@hotmail.com 1
En-Nahl, 16/32.
266
Abu Ameennah Bilal Philips Görüldüğü gibi temel mesajlarda herhangi bir fark yoktur. Bunun yanı sıra
yaratılış amacı da sadece Allah’a kulluk etmektir. “Ben Cinleri ve İnsanları bana kulluk etsinler diye yarattım.”2 Bu mesaj insanoğlunun kulluğa olan temel ihtiyacını belirtir. Bu temel ihtiyaç Adem’in yaratılmasıyla birlikte bütün insanlıkta da yaratılmıştır. Hz.Allah bu ihtiyacı şu şekilde belirtmiştir: “Kıyamet gününde, biz bundan habersizdik diyemeyesiniz diye Rabbin, Ademoğullarından, onların bellerinden zürriyetlerini aldı ve onları kendilerine şahit tuttu ve dedi ki: ben sizin Rabbiniz değil miyim?3 (Onlar da) Evet (Rabbimiz olduğuna) şahit olduk dediler. Yahut )ne yapalım) daha önce babalarımız Allah’a ortak koştu, bizde onlardan sonra gelen bir nesildik. (Onun için biz de onların izinden gittik. Ahdi) iptal edenlerin yüzünden bizi helak edecek misin?”4 İnsanların Doğal Yapısı (Fıtrat) Hz Allah Adem’i yarattığında kendi uluhiyetinin tasdikine dair insanoğlundan söz ve yemin aldı. Daha sonra bu yemin ve söz, hamileliğin beşinci ayında cenin henüz fetüs dönemine girmeden önce insan ruhuna yerleştirildi. Sonuçta çocuk dünyaya geldiğinde doğal olarak kendisinde bir Allah inancı olmuş oldu. Bu doğal inanç, “Arapça’da fıtrat”5 olarak ifade edilir. Şayet çocuklar, doğumdan itibaren tek başlarına yaşasaydılar, sonuçta Allah’tan ve onun birliğinden haberdar olarak yetişirlerdi. Fakat bütün çocuklar, dolaylı ya da dolaysız olarak çevrelerinin etkisi altında kalmaktadırlar. Hz. Muhammet (sav) bir hadislerinde şöyle buyurmuşlardır: Her doğan çocuk İslam fıtratı üzerine doğar...çocuğu anne ve babası Yahudileştirir ve ya Hıristiyanlaştırır ya da Mecusileştirir.6
2
Ez-Zâriyât, 51/56 Bu ayette geçen “kâlû belâ” ifadesi hakkında farklı görüşler vardır. Bu hadisenin ezelde mi, ana rahminde mi yoksa buluğ çağında mı olduğu hususunda birtakım görüşler mevcuttur. Daha geniş bilgi için bkz. Ahmet Hamdi Yazır, Hak Dini Kuran Dili, IV, 2323- 2333. 4 El-A’râf, 7/172-173 5 Fıtrat kelimesi yazmak, ikiye ayırmak, yaratmak,icat etmek manalarına gelen f t r kökünden isim olup yaratılış, belli bir yatkınlığa sahip oluş anlamlarında kullanılır. İlk yaratılış, bir bakıma mutlak yokluğun yarılarak içinden çıkması şeklinde telakki edildiğinden fıtrat kelimesiyle ifade edilmiştir. Buna göre fıtrat, ilk yaratılış anında varlı türlerinin temel yapısını, karakterini ve henüz dış etkilerden etkilenmemiş olan ilk durumlarını belirtir. Bkz. İbn Manzûr, Lisanu’l-Arab, Beyrut 1990, V, 56-59; 6 Buharî, Cenâiz, 80, 93; Müslim, Kader, 22, no:2658; Muvatta, Cenâiz, 52, (1, 241). 3
Dinbilimleri Akademik Araştırma Dergisi IV (2004), Sayı: 1
267
Çocuğun bedeni, Allah’ın onun tabiatına koymuş olduğu fiziksel kanunlara boyun eğer. Doğal olarak da onun ruhu, Allah’ın, onun yaratıcısı ve Rabbi olduğu gerçeğini kabul eder. Bunu yanı sıra çocuğun ebeveyni, çocuklarının kendi yollarını takip etmeleri için gayret gösterirler. Çocuklar da o çağlarda henüz yeterince güçlü olmadıklarından, ebeveynlerine karşı koymaya ya da onların söylediklerinin zıddını yapmaya muktedir olamazlar. İşte bu çağlarda çocukların takip ettikleri din anlayışı bir adet veya bir terbiye biçimidir. Hz. Allah da bundan dolayı onu sorguya çekmez. Çocuklar olgunluğa ve kemale eriştiklerinde ve çocukluğunda içinde bulunduğu eski dinin yanlışlıklarını ortaya koyduğunda, bu genç insan artık ilmin ve sebeplerin gösterdiği ve dayandığı dini takip etmelidir.7 İşte bu noktada şeytan devreye girer ve bu genç insanın eski dininde kalması için ya da daha sapkınlığa düşmesi için en iyi aldatmacalarını kullanır. Günahlar o kimseye hoş ve sevimli gösterilir ve artık bundan sonra o kişi doğru yolu bulmak için kendi nefsi arzuları ve fıtratı arasında çabalayarak yaşamak zorunda kalır. Gerçeği ve hakikati arayan insan şayet fıtratı seçerse, Hz Allah ona bu arzularının üstesinden gelmesi için yardım eder. Hatta bu hadise, bir kimsenin hayatının hemen hemen tamamına da şamil olabilir. Bu arayışa çok erken başlanılmasına rağmen, pek çok insan İslam dinine oldukça geç yaşlarda girmiştir. Hz MUHAMMET DÖNEMİ Modern çağ olarak da değerlendirilen Hz Muhammet dönemi (asr-ı saadet) boyunca insanlar, gelen ilahi mesajı algılamada kendi ön hazırlıkları münasebetiyle iki ana guruba ayrılmışlardır. 1) Kendinden öncekilerin yani atalarının dinlerine tabii olup bu dinde mutsuz oldukları için gerçeği arayanlar. 2) böyle bir araştırma içinde olmayanlar. Bu ikinci gurupta muhtemelen kendi içerisinde ikiye ayrılır. Böyle bir araştırmayı atalarının dininde devam etmek için yapmayanlar. Diğeriyse böyle bir araştırmayı Allah inancını reddettikleri için yapmayanlar ki; bu son ifade edilen gurup tarih boyunca hep azınlıkta olmuştur.
7
Tahavî, el-Akîde, (5. baskı 1972), s,273.
268
Abu Ameennah Bilal Philips Birinci gurup, yani araştırmacı gurup, devamlı olarak azınlığı temsil eder. Çünkü
insanların çoğu hiç sorgulamaksızın kendi toplumlarının kültürel normlarını kabul etme eğilimindedirler. Hz peygamber döneminde bu küçük gurup “hanefî” olarak adlandırılmıştır. Hanefîlerin pek çoğu, Hz Peygamberin mesajı kendilerine ulaştığında hemen müslüman olmuşlardır. Çok az bir kısmı da kabile taassubu nedeniyle bu mesajı reddetmiştir. Sonuçta bu ilk gurup, vahyin temiz ve taze mesajına karşılık vermiştir. Diğer taraftan, ikinci gurup ise kendi cevaplarını ve karşılıklarını Hz Muhammet’in karakterini esas alarak kendi doğruları üzerine dayandırdılar. Çünkü onlar Hz Peygamberin, hayatı boyunca dürüst ve güvenilir olduğunu biliyorlardı. Sonuçta onu peygamber olduğuna dair iddiasında şüphe edilecek herhangi bir sebep yoktu. 1.
Örnek Davranışlar
Din değiştirmelerin ilki Hz Peygamberin evinde olmuştur. Hz Hatice, Hz Ali, Hz Zeyd gibi. Bunları Hz Peygamberin yakın ve güvenilir dostu Ebû Bekir (ra) izlemiştir. Bu insanların din değiştirmeleri, Hz Peygamberle olan yakın ilişkileri sebebiyle ve yaşadıkları kişisel deneyimler neticesinde onun tartışılmaz derecede güvenilir bir insan olduğuna inanmaları nedeniyle olmuştur. Din değiştirmenin temelinde yatan bu sebep örnek davranış (the role model) olarak adlandırılmıştır. 2. İslâmî Monoteizm’e (Tevhide) Davet Daha sonra İslam dinini etkileyen beş kişinin din değiştirip Müslüman olması, Hz Ebu Bekir’in daveti sonucu olmuştur. Bunlar; Osman b. Affân, Zübeyr b. Avâm, Abdurrahman b. Avf, Sa’d b. Ebî Vakkâs ve Talha b. Ubeydullah’tır. Bu insanların din değiştirip Müslüman olmaları, kendilerime gönderilen mesaj sayesinde olmuştur.8 Bu neden, genel ifadesiyle “davet” olarak adlandırılır. 3. Hakikat Arayışçıları Dinlerini değiştirip Müslüman olanlar arasında, kendi halkının tapmış olduğu putları reddederek gerçeği arayan Amr b. ‘As gösterilebilir. Yine onun gibi Selmân-ı Fârisî de Zerdüştlük, Musevîlik ve Hıristiyanlıktan sonra İslam’ı seçmiştir. Bu ve buna benzer
biçimlerde
dinlerini
değiştiren
insanlar
“hakikat
vasıflandırılabilir. 8
Zakaria Bashier, Makkan Crucible, s, 124-126; er-Râhik el-Mektûm, s, 77.
arayışçıları”
olarak
Dinbilimleri Akademik Araştırma Dergisi IV (2004), Sayı: 1
269
4. Kur’an Okuma Ömer b. Hattab’ın, Hz Peygamber’in ezberinden okudu el-Hakka Suresini dinledikten sonra din değiştirip Müslüman olduğu güvenilir bir şekilde bize nakledilmiştir.9 Necâşî’nin de Meryem suresini dinledikten sonra Müslüman olduğu rivayet edilmiştir. Bunlar ve daha niceleri, Kur’an’ı dinlemeleri sebebiyle Müslüman olmuşlardır. 5. Evlilik Enes b. Malik’in annesi Ümmü Süleym tarafından, Ebu Talha el-Ensârî’ye İslam’ı kabul etme çeyizi teklif edildi. Ayrıca Ümmü Süleym, Ebu Talha’ya onun yanlış olan inancıyla alakalı olarak da kendi mantıksal davetini sundu. Yani Ebu Talha, evliliğiyle birlikte Müslüman oldu. Hz Peygamber’in kızı Zeynep’le evli olan Ebu’l-‘As yine peygamber tarafından ondan ayrılmıştır. Daha sonra Ebu’l-‘As, bedir savaşında esir edilince fidye karşılığında serbest bırakıldı. Bu fidye Zeynep tarafından gönderilmiştir. Yukarıda ifade edilen her iki durum, insanların İslam dinine girmelerinde Müslüman kadınlarla evlenmenin ne kadar önemli bir faktör olduğunu göstermektedir. Din değiştirmenin sebepleri hakkında düzenlenen araştırma nisan 2001’de dünyanın farklı bölgelerinde yapılmıştır. Bu araştırmalar, yukarıda bahsetmiş olduğumuz faktörlerin, 21. yüzyılda insanlığın İslam’ı seçmelerinde ana sebepler olarak kalmaya devam ettiğinin bir kanıtıdır. Hemen belirtelim ki; Orta Doğu’da din değiştirmedeki en büyük faktörlerden birisi, işverenlerdeki dini ve ahlaki numunelerdir. Bu durum özellikle uzak ve yakın doğuda Arap evlerinde, ev işlerinde yardımcı olarak çalışan kimseler için söz konusudur. Bu ise Hz Peygamber döneminde din değiştirmenin ana sebepleri arasında yer alan “örnek davranış” maddesini içermektedir.10 Batıda ise müslümnlarla yaşamak fazla önemli bir faktör değildir. Çünkü Müslümanlarla kurulan ilişkiler son derece azdır
9
Bu rivayetler Ahmet b. Hanbel’in Müsnedinde toplanmışlardır. El-Müsned, I, 17-18. Bu konudaki araştırmalar Bahreyn ve Katar’da yapılmıştır.
10
270
Abu Ameennah Bilal Philips
ve batılılarda, Arap evlerindeki biçimiyle bir ev yardımcılığı yoktur.11 Sonuçta model ve örnek davranışlar, işte, okulda veya komşulukta, Müslümanlarla temas kurulduğu taktirde hala etkili bir sebeptir. Özellikle bazı yerlerde , toplumda din değiştirerek İslam’a girişlerin çoğu, hal ve hareketlerinde model ve güzel örnek olan kimseler tarafından sağlanmıştır.12 Bu araştırmalardan çıkan sonuca göre; batıda görülen en önemli din değiştirme sebebi, bilginin (kaynağın) güvenilir ve muteber oluşudur. Kast sisteminin yaygın olduğu Hindistan’da zulme uğrayan kesimler, İslam dininde sosyal adalet ve hoşgörü buldular. Sonuç olarak bazı yerlerde13, İslam dinindeki sosyal eşitlik ve adalet anlayışı, bu dinin tercih edilmesinde en büyük faktör olmuştur. DAVET STRATEJİLERİ Bu yüzyılda, insanların İslam’ı niçin kabul ettiklerine dair pek çok sebebin ortaya çıkmasında sonra ve din değiştirenlerin çok farklı şekillerde çevreyle ilişki kurduklarının anlaşılmasından sonra, insanları İslam’a davet etmek için etkili bazı metotların geliştirilmesi gerekli hale gelmiştir. 1. Örnek Davranışlar İlk olarak, Hz Peygamber dönemindeki din değiştirmede etkili olan faktörlerle, günümüz modern çağdaki faktörler arasında en etkili şeyin hangisi olduğunu belirlemek gerekir. Buna göre birinci metot “örnek davranıştır” metodudur. Orta doğuda evlerinde daimi surette hizmetçi bulunduran aileler, bu hizmetçiler için çok iyi bir örnek oluşturma konusunda medya veya broşürler aracılığıyla bilgilendirilmelidirler. Küçük çocukların kötü muameleye tabii tutulduğu durumlar yerel medyaya aksettirilmelidir. Buna zıt ve muhalif görüşlerin etkileri, aile içerisinde azaltılmalıdır.Diğer taraftan, batı bağlamında da Müslümanlar, halkı ve batı toplumunu İslam’la
ve dolayısıyla da
Müslümanlarla tanıştırmak için güçlü ve etkili programlar geliştirmelidirler. Bu ise yerel ibadethanelerde veya İslamî merkezlerde herkesin katılabileceği düzenli toplantılar yapmayla başarılabilir. Müslüman olmayan komşulara da ziyaret amaçlı 11
Evde temizlik ve diğer işleri yapmaya gelen kimselerle, makalede belirtilen Arap evlerinde ki hizmetçiler arasında temelde farklılıklar vardır. Arap evlerinde bulunan ev hizmetçileri (domestic helpers) yaşamlarını çalışmış oldukları evlerde sürdürmektedirler. Tüm iaşeleri, ve ihtiyaçları ev sahipleri tarafından karşılanmakta olup, çalıştığı ev hemen hemen hayatının bütününü oluşturur. Bu bakımdan batıdaki ev hizmetçilerinden farklıdırlar. (çev. Notu) 12 bu araştırma, Amerika’da Detroit ve Michigan bölgelerinde yapılmıştır ve makalenin aslında 9 ve 10 no lu araştırma olarak belirtilmiştir. 13 Bu araştırma Hindistan’da yapılmıştır ve makalenin aslında 4 no lu araştırma olarak belirtilmiştir..
Dinbilimleri Akademik Araştırma Dergisi IV (2004), Sayı: 1
271
olarak, doğu mutfağına ait yemekler sunulmalıdır. Çünkü exotik yani başka bir kültüre ait yemekler, Müslüman olmayan diğerleri için her zaman çekici bir unsurdur. Batıdaki üniversitelerde İslamî hafta ve günler oradaki öğrencilere ulaşmak için sadece etkili bir vasıta olmuştur.
2. Tevhide Davet İslam’ın temel mesajının batıda yaşayan toplumlara ulaşması gerekir. Günümüzde batıda yaşayan insanların büyük çoğunluğunda, İslam öğretilerinin ne olduğuna dair çok düzgün bir fikir bulunmamaktadır. Bununla beraber batıda, İslam dinine girenlerin pek çoğu, Hz Allah’ın, Hz Peygambere öğrettiği; “yakın aile fertlerini uyar”14 ayetini temel alan aile davetinin birer neticesidir. Bir kimse İslam’a girdiğinde, erkek veya bayan olsun kendi aile fertlerinin hemen İslam dinine girmeleri için girişimde bulunur.Bunun gibi, pek çok din değiştirme, aile içindeki bir kimsenin davetiyle olmuştur. Bunun yanı sıra ferdi çalışmalar da olabilir. Fakat bu çalışmalar, geniş kitlelere ulaşmak için ihtiyaç duyulan çok sayıdaki davet materyalinin yerini tutamaz. Radyo ve televizyonun da davetteki etkisi ve rolü göz ardı edilemez. Bu güne kadar uydudan pek çok İslamî yayın Arapça olarak yayınlanırken, İngilizce davetin yeri maalesef pek az olmuştur. Daha etkin ve daha kullanışlı davet broşürleri ve yayınların geliştirilmesi gerekmektedir. Çünkü sert ve ateşli konuşmalarla yapılan yakınlaşma hareketleri artık demode olmuştur ve uluslar arası düzeyde alternatif materyaller geliştirilmelidir. 3. Hakikat Arayışçıları Hz Peygamber döneminde, gerçeği arayanlar olduğu gibi günümüzde de hakikat arayışı içinde olanlar vardır. Bu insanlar pek çok durumda, kendi dinlerinin dogmalarıyla bir türlü iç huzuru yakalayamamaktadırlar. Gerçeği arayanlar, kendi din adamları tarafında kendilerine sunulan eski kalıtsal dinlerinde ve inançlarında sorularının ve sorunlarının cevaplarını bulamamaktadırlar.özellikle Bu faktör, araştırma yapılan bazı bölgelerde15 net bir biçimde göze çarpmıştır. Amerika’da, din 14 15
eş-Şûrâ, 26/15. Bahsi geçen araştırmalar Danimarka, Londra, Kanada (İngiltere), Ditroit (USA) gibi ülke ve şehirlerde yapılmıştır.
272
Abu Ameennah Bilal Philips
değiştirenlerin yüzde seksen altısı, Hıristiyan iken kendi inanç sistemindeki bir takım açmazlar sebebiyle İslam’ı seçmiştir. Sonuç olarak; değişik gizemler ve sorunların çözümüne dair, İslamî çözümleri anlatan pek çok programın geliştirilmeye ihityacı vardır. Hz İsa’nın önemini vurgulayan eserler, gerçekte İslam’ın Peygamberi ve onun mesajı olan ve dünya çapında desteklenmesi gereken İslam düşüncesinin önemini vurgulamaktadır. 4. Kur’an Okuma Batıda sonradan İslam dinini seçen pek çok kimse, Kur’an’ın manasını okuduktan sonra İslam’la yüzleşip dinlerini değiştirmişlerdir. Bu gerçek bizlere, Hz peygamber döneminde Kur’an’ı dinleyip de Müslüman olanları hatırlatmaktadır. Kur’an’ın geniş çapta çevirisini yapan Yusuf Ali ve Muhsin Khandır. Fakat her iki çeviride de mesajın yansıtılması açısından çok ciddi problemler mevcuttur. Yusuf Ali’nin çevirisi eski İngilizciyle yapılmış olup, dipnotlarında da pek çok yanlış bilgi mevcuttur. Diğer taraftan, Muhsin Khan’ın çevirisi doğru olmakla birlikte, açıklama kabilinden olan parantez içi cümleler çok fazla yer tutmaktadır. Öyle ki; okuyucu bunları bazen ayetlerle karıştırabilir. Dolayısıyla bu sahada, Kur’an’ın anlaşılması güç olan ayetlerinin etkili bir şekilde, referanslarıyla birlikte ve modern bir İngilizce’yle çevirisine ihtiyaç vardır. 5. Evlilik Araştırmalar göstermiştir ki; Müslüman ülkelerde yaşayan ve dinlerini değiştiren batılıların çoğunun, bu değişimlerinin altında evlilik yatmaktadır. Bazı durumlarda bu din değiştirme olayı gerçek olmamakla birlikte, nadiren de olsa evlenmek için dinini değiştirenler mevcuttur. Bu, nefret uyandıran bir durum olmasına rağmen bir kimse, şüphe nedeniyle diğerlerinin din değiştirmesini reddedemez. Bunun çözümü; İslam dinine girme ihtimali olan kimselerin, İslam’a girmeden önce devam edebilecekleri eğitim programları geliştirmek ve onların temel eğitimlerini almalarını sağlamaktır. Bu yaklaşım, çoğunluğu, evlenmek için dinlerini değiştirenler tarafından oluşturulan Singapur’daki “İslam’a Girenler Birliği” (MCA) tarafından ortaya atılmıştır.
273
Dinbilimleri Akademik Araştırma Dergisi IV (2004), Sayı: 1 SONUÇ: TAKİP ETMEK
Yeryüzünde din değiştirmeye, özellikle de İslam dinine girmeye neden olan faktörler hemen hemen aynıdır. Bu faktörler belirli bir zaman periyoduyla da sınırlı değildir. Bilakis bunlar ta ilk zamanlardan günümüze kadar olabilir ve dinin propagandasını yapmak ve başkalarının İslam’a çağırmakla ilgilidir. Bu etkenler birbirleriyle içselleştirilip kaynaştırıldıktan sonra doğru stratejiler geliştirilebilir. Daha da ötesi; İslamî organizasyonlar, İslam dinini araştıranların bu sahadaki materyalleri ve elde edecekleri maddi manevi kazançları analiz edebilmeleri için, din değiştirme ile alakalı doğru bilgileri ortaya koymalıdırlar. Uluslararası pek çok organizasyonun münasip ve uygun kayıtları maalesef yoktur ve pek azını isimleri vardır. Takip etme programları, uygun kayıtlar olmadığı sürece etkili sonuçlar vermez. Belki de din değiştirenlerin karşılaştığı en büyük problem, takip etme eksikliğidir. Hz Peygamber döneminde İslam’a yeni girenler, Müslümanlar tarafından desteklenerek İslam toplumuna entegre ediliyorlardı. Bu gün ise İslam’a girerek dinlerini değiştirenler, kutlanarak kendi başlarına bırakılıyor. Bunu sonucu olarak da; pek çoğu, zorluklarla karşılaştığında, şayet müslümanlardan destek görmezse, eski dinlerine dönmektedirler. Batı da ise yeni Müslüman olanların ihtiyaçlarını temin etmek için enstitülere ve Müslüman toplum gönüllülerine büyük ihtiyaç vardır. Hapishanelerde bulunup da İslam’ı seçen pek çok kişi eski yıkıcı hayatını terk ettikten sonra, Müslüman olmayan arkadaşlarıyla yine hapishanede yaşamaya devam eder. Bu gibi insanların sayısı çok az olmasına rağmen, bilinmeyenlerin sayısı da oldukça fazladır. İslam’a girenlerin karşılaştığı diğer büyük problem ise, özellikle batıda Müslüman
olmayan
toplumlarda
Müslüman
olan
ailelerin
desteklenmesi
sorunudur.Çünkü bu ailelerin çocukları liseden mezun olduklarında, sık sık İslam dininden ayrılırlar. Sonuç olarak; İslam’a giren ailelerin çocuklarının kimliklerini korumak için, bir davet stratejisi olarak müslüman okullarını geliştirilmesi gerekmektedir. Bu çocuklar İslam’ı seçmediler ve İslam kültürüyle de aralarında bir bağ eksikliği vardır. Bunun kaçınılmaz sonucu olarak her onda biri veya ikisi İslam’dan ayrılırlar. Bu çocuklar bazen de sporda Shaquille O’neal (basketbol) veya Roket Raghib (Amerikan futbolu) gibi İslam’la herhangi bir bağlantısı olmayan kimseler gibi bir yıldız olma peşine düşer...