Çocuklarda özgüven gelişimi

Page 1

GÜ, Gazi Eğitim Fakültesi Dergisi, Cilt 24, Sayı2 (2004) 111-121

Çocuklarda Özgüven Gelişimi

Development of Self-Confıdence in Children Jale ELDELEKLİOĞLU Uludağ Üniversitesi Eğitim Fakültesi Eğitim Bilimleri Bölümü, Bursa-TÜRKİYE ÖZET Özgüven davranışların en önemli belirleyicilerinden biri olup, bireyin kendine yönelik olumlu yargılarının olması, kendini ve olayları kontrol edebileceği inancı, kendini sevmesi, yeterli olduğunu düşünmesi, değerinin farkına varması, kendisiyle barışık olması, kendini olduğu gibi kabul etmesi, kendini tanıması gibi durumlarla ilgili bir kavramdır. Özgüven eksikliği okulda ve yaşamın diğer alanlarında başarısızlığa neden olan önemli bir problemdir. Özgüven duygusunun temeli ilk çocukluk yıllarında atılmakta ve daha sonraki yıllarda, sağlıklı bir aile yapısı, uygun anne baba ve öğretmen tutumları ile gelişmektedir. Bu çalışmada, konuyla ilgili son yıllardaki bazı yayınlar ve araştırmalar incelenerek, güven duygusunun kökeni, düşük özgüven belirtileri, özgüven gelişimi için gerekli koşullar üzerinde durulmuş ve bazı öneriler sunulmuştur. Anahtar Sözcükler: Çocuk, özgüven, gelişme ABSTRACT Self confidence is one of the major determinants of the behaviour. It is related to the following: Individual’s having positive ideas towards himself/herself, the belief that he/she can control himself/herself and the events, loving himself/herself, and thinking that he/she is sufficent. Lack of self confidence is an important problem which causes failure at school and in other domains of life. The foundations of self confidence are laid in early childhood period and develop with a healthy family structure, suitable parents and teacher attitudes in subsquent years. In this study, some of the most recent publications and studies regarding this issue are reviewed. Moreover, the roots of the feeling of trust, the signs of low self-confidence and the necessary conditions for the development of self-confidence are underlined and some suggestions are made. Key Words: Child, self-confidence, development


112

GÜ, Gazi Eğitim Fakültesi Dergisi, Cilt 24, Sayı2 (2004) 111-121

1.Giriş Günümüzde öz güven eksikliği belki de bir çoğumuzun yaşadığı bir problem olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu bazı insanlar için önemsiz bir sorun, bazıları içinse büyük bir sıkıntı ve huzursuzluk kaynağı olabilir. Çünkü modern dünyada bizden öz güvenli olmamız beklenmekte ve güvensiz davranışlar toplum tarafından onaylanmamaktadır. Güvenli davranışlar ise her zaman beğenilmekte ve takdir edilmektedir. Küçüklükten itibaren yaşamın her alanında, öğrencilik yıllarında, yeni bir işe başlarken, özel ve sosyal yaşantımızda, mesleğimizi yaparken öz güvenli davranmamız bizi başarıya ulaştırmakta, öz güven eksikliği ise kendimizi değersiz ve başarısız hissetmemize neden olabilmektedir. Aynı zamanda öz güven eksikliği bireyleri kırılgan ve kolay incinebilir hâle getirmekte, dünyayı zorluklarla ve düşmanlıklarla dolu bir yer olarak algılamalarına yol açmaktadır. Öz güveni düşük bireyler için dünya yaşanması zor bir yerdir. Güvenli bireyler içinse kendilerini gösterebilecekleri bir sahne. Peki nedir öz güven? Öz güven; kişinin kendine yönelik olumlu yargılarının olması, kendini ve olayları kontrol edebileceği inancı, kendini sevmesi, yeterli olduğunu düşünmesi ve değerinin farkına varması, kendisiyle barışık olması, kendini olduğu gibi kabul etmesi, kendisini tanıması gibi durumlarla ilgili bir kavramdır (Bishop 1997, Hambly 2001, Humpreys, 2002). Görüldüğü gibi öz güven bileşenleri, davranışları belirleyen en önemli özelliklerdir ve yaşamın ilk yıllarından itibaren geliştirilmesi gerekir. Bunun için çocukluk ve ergenlik dönemlerinde uygun ebeveyn tutumları, öğretmen tutumları ve yakın çevredeki bireylerin tutumları son derece önemlidir. Humpreys (2002) öz güvenin iki merkezi boyutundan bahsetmektedir. Bunlar; sevilebilir olma ve yeterli olma duygusudur. Bu duygular ise bireylerin bebeklikten başlayarak tüm yaşamları boyunca aileleri ve yakın çevreleri ile olan ilişkileri sonucu gelişmektedir. Çocuklar yaşamlarındaki anne, baba, teyze, hala abla, vb. önemli yetişkinlerle olan ilişkilerinin etkilerini ve deneyimlerini her zaman içlerinde taşımaktadırlar. Okula başladıklarında ise öğretmenler ve arkadaşlarla yaşanan


GÜ, Gazi Eğitim Fakültesi Dergisi, Cilt 24, Sayı2 (2004) 111-121

113

deneyimler önem kazanmaktadır. Tüm bu yaşantılar sonucu bireyler kendilerini değerli veya değersiz, yeterli veya yetersiz olarak değerlendirmektedir. Kasatura (1998) ise yüksek öz güven için, çocukluk yıllarında ihtiyaçların uygun bir şekilde karşılanması ve ergenlik yıllarında, gencin ailesinden bağımsızlaşarak mutlaka bireyselleşme duygusunu kazanması gerektiğini vurgulamaktadır. Anne baba tutumları çocuğun kişilik ve öz güven gelişimini etkileyen en önemli faktörlerden birisi olup, onun ileride nasıl bir yetişkin olacağını tayin etmektedir. Çocuğun en yakın çevresi, ilk ortamı ailesidir. Doğduğu andan itibaren çocuğun ailesiyle kurduğu ilişkinin güvenli olması ve daha sonraki yıllarda da uygun anne baba davranışları çocuğun psikososyal gelişimi ve öz güvenin kazanılması açısından son derece önemlidir. Aşağıda öz güven duygusunun kökeni ve ailenin önemi tartışılmıştır. 1.1 Öz Güven Duygusunun Kökeni ve Ailenin Önemi Erikson’a (1984) göre öz güven yaşamın ilk yıllarında başarılması gereken bir gelişim görevidir. Psikososyal gelişim kuramına göre doğumdan bir buçuk yaşına kadar olan dönemde çocuğun tüm ihtiyaçlarını gideren ve dış dünyayı temsil eden kişi annedir. Annenin bebeğini acıktığı zaman beslemesi, altını kirlettiğinde değiştirmesi ve diğer ihtiyaçlarını karşılaması, tüm bunları düzenli bir şekilde yapması, bunları yaparken çocuğuna dokunması, sevgi vermesi, çocukla anne arasında özel bir ilişkinin kurulmasına yol açar. Anne ile bebek arasında oluşan bu olumlu ilişki öz güven duygusunun temelini oluşturur. Bebek kendisini, değer verilen ve sevilmeye lâyık birisi olarak algılar. Bebekteki ilk toplumsal güvenin belirtileri, kolayca beslenebilmesi, uyuyabilmesi ve bağırsaklarını boşaltabilmesidir. Bu sağlıklı gelişim bebeğin anneye ve dış dünyaya güvenebilmesi anlamına gelmektedir. Çünkü anne çocuğun gözünde dış dünyayı temsil etmektedir. Yani ihtiyaçlarının uygun bir şekilde karşılanması ve koşulsuz bir şekilde sevilmesi çocuğun kendini değerli bir varlık olarak algılamasına ve etrafına güven duygusu geliştirmesine neden olur. Fakat annenin yeterince duyarlı olmaması ve sevgi göstermemesi, anne çocuk arasındaki ilişkinin sürekli ve tutarlı olmaması, çocuğun


114

GÜ, Gazi Eğitim Fakültesi Dergisi, Cilt 24, Sayı2 (2004) 111-121

anneye ve dış dünyaya güven duygusu geliştirememesine ve güvensiz bir kişiliğin temellerinin atılmasına yol açar. Aile içinde, sevgi ortamı içinde büyümeyen ve temel güven duygusu gelişemeyen çocuklarda, daha sonraki yıllarda öz güven problemi kaçınılmaz olarak yaşanır. Aynı zamanda çocuğun öz güveni aile bireylerinin birbirleriyle ilişkilerden de etkilenmektedir. Anne baba arasındaki düşmanca çatışmalar veya suskunluklara sürekli tanık olan çocuk bu güvensiz ortamdan etkilenmektedir. Çocuklar ana babaya öylesine bağımlıdır ki anne baba arasındaki ilişkiyi tehdit eden herhangi bir şey onu ailenin devam edeceği ve ihtiyaçlarının karşılanacağı konusunda kuşkuya düşürür, güvenini alt üst eder. Çocuk anne baba arasındaki çatışmaları kendisini sevmedikleri şeklinde yorumlayabilir (Humpreys, 2002). Kısaca çocukluk yıllarında öz güvenin en önemli belirleyicilerinden biri de aile bireylerinin birbirleriyle etkileşimidir. Öz güven gelişimini etkileyen bir diğer faktör ise anne babanın kendi öz güven düzeyleridir. Öz güveni düşük anne babalar çoğunlukla kendine güvenli çocuklar yetiştirememektedirler. Kısaca özetlersek öz güvenin temeli yaşamın ilk yıllarındaki yaşantılara dayanmaktadır. Bu dönemde çocuklar yeterince sevilip onaylandıklarında ve bir birey olarak kabul edilip saygı gösterildiklerinde güven duygusunun temelleri atılmış olmaktadır. Ancak öz güven duygusu kolay zedelenebilen bir duygudur. Bireylerin ilk çocukluk yıllarında olumlu yaşantıları olsa bile daha sonraki uygun olmayan deneyimler sonucu öz güven sorunları ortaya çıkabilmektedir (Hambly, 2001). Bu duygunun yerleşebilmesi için uygun ana baba ve öğretmen tutumlarının tutarlı bir şekilde devam etmesi gerekmektedir. Anne baba tutumları ve çocuğun psikososyal gelişimini inceleyen birçok araştırma bulgularına göre aile ortamı başta öz güven olmak üzere, öz saygı, kendini kabul, kişisel ve sosyal uyum, iletişim becerileri gibi birçok özelliği etkilemektedir. (Bilal 1984, Eldeleklioğlu, 1996, Güneysu ve Bilir 1989, Kılıçcı 1981, Kızıltan 1982). Tüm bu araştırmaların sonuçlarına göre demokratik ortamlar birçok olumlu kişilik değişkeninde olduğu gibi öz güven gelişimi için de en uygun ortamlardır. Yine bu araştırma sonuçlarına göre, çocuklarını olduğu gibi kabul eden, ilişkilerinde demokratik olmaya özen gösteren anne babaların çocuklarının öz güven, kendini kabul, olumlu


GÜ, Gazi Eğitim Fakültesi Dergisi, Cilt 24, Sayı2 (2004) 111-121

115

benlik kavramı ve bağımsız karar verme düzeylerinin otoriter aile ortamında yetişen çocuklara göre daha yüksek düzeyde olduğunu saptamışlardır. Dubow ve arkadaşları (1987) yaptıkları boylamsal çalışmalarında 206 kız ve 192 erkeği sekiz yaşından itibaren izlemişler, ailelerin çocuklara karşı tutumlarını öz güven ve davranış biçimleri açısından incelemişlerdir. 22 yıl sonra otoriter olmayan ve uygun anne baba davranışları ile büyüyen yetişkinlerin öz güven duygusunun diğer yetişkinleri göre daha yüksek seviyede geliştiğini saptamışlardır. Steinberg ve diğerlerinin (1990) yaptıkları çok geniş kapsamlı bir araştırmada aile tutumlarının çocuk ve ergenleri dört konuda etkilediğini belirtmektedirler. Bunlar; 1- Öz güven 2- Okul performansı 3- Stres 4- Çocuk suçlarıdır. Sonuçta demokratik aileleri olan çocukların okulda daha başarılı, daha öz güvenli, daha az stresli oldukları ve suç işlemeye daha az eğilimli oldukları, otoriter ailelerden gelen çocukların ise daha başarısız, daha güvensiz ve suçluluğa daha yatkın oldukları saptanmıştır. Lamborn ve diğerleri(1991) Baumrind’in kavramasal çerçevesine uygun olarak otoriter (authoritarian), otoriteye dönük (authoritative), hoşgörülü ve ihmalkâr ailelerin ergenlik çağındaki çocuklarını öz güven ve uyum açısından incelemişlerdir. Bu araştırma sonucunda otoriteye dönük evlerden gelen ergenlerin diğer ailelerden (otoriter, ihmalkâr, hoşgörülü) gelen çocuklara göre öz güvenleri, psikolojik uyumları, başarı yönelimleri daha fazla bulunmuştur. Bazı anne babalar ise ihmalkâr, duygusal olarak soğuk, aşırı sert, veya aşırı koruyucu davranarak çocuklarının öz güvenini zedelemektedirler (Pardeck&Pardeck,1990). Yukarda özetlenen araştırma bulgularından da anlaşılacağı gibi anne ve babanın evdeki otoriter ve suistimalci davranışları, çocuklara yeterince sevgi vermemek, reddetmek, sevgiyi koşula bağlamak, yeterince şefkât ve anlayış göstermemek, dayakla tehdit


116

GÜ, Gazi Eğitim Fakültesi Dergisi, Cilt 24, Sayı2 (2004) 111-121

etmek veya dövmek, çocukları diğer çocuklarla kıyaslamak, bağırmak emretmek, alay etmek veya çocukların anne ve babayı kontrol etmelerine izin vermek, aşırı şımartmak, onlara teslim olmak gibi olumsuz davranışlar çocukların öz güven gelişimini engellemektedir. Çocukların daha az öz güvenli yetiştirilmeleri toplumların daha alt sosyoekonomik düzeyinde ve kırsal kesimde yaygın tutumlar olarak karşımıza çıkmaktadır. Kâğıtçıbaşı’nın (1981, 1990) Türkiye yi de kapsayan kültürler arası çalışmalarında düşük sosyoekonomik düzeyde ve özellikle birbirine sıkı bağlarla bağlı ailelerin egemen olduğu kırsal kesimdeki tarımla uğraşan geleneksel gruplarda, çocuklardan beklenen davranışlar, bağımsız olabilme veya karar verebilme değil, anne babaya itaat etmesidir. Bu araştırma sonuçlarına göre çocuğun “kendine güvenmesi” ve “bağımsız olması” en az değer verilen özellikler olarak bulunmuştur. Bu tip ailelerde çocukların davranışları; anne, baba ve aileye yakın diğer yetişkinler tarafından denetlenmekte, böylece güven duygusunun gelişimi açısından son derece önemli olan iç denetim engellenmiş olmaktadır. Ev ortamındaki bağımlılık beklentileri, okulda da öğretmene bağımlılık ve itaat beklentileri ile bütünleşmekte, bunun sonucu içsel denetim yerine dış denetim gelişmekte, çocuklar, bağımsız davranamayan, bağımsız karar veremeyen, yaptığı davranışlardan kuşku duyan, çekingen, güvensiz yetişkinlere dönüşebilmektedirler (Kâğıtçıbaşı, 1990). 1.2 Çocuklarda Öz Güven Eksikliğinin Belirtileri Öz güven eksikliği okulda ve yaşamın diğer alanlarında kendini çeşitli şekillerde belli etmektedir. Kendine güveni eksik bireyler duygusal, sosyal ve akademik konularda zorluklar yaşamaktadırlar. Okulda çekingen veya zorba davranan, duygusal olarak aşırı kırılgan ve hassas olan, yeni deneyimlere kapalı olan çocukların genellikle öz güven problemleri vardır. Bu davranışlara öğretmenlerin, kızarak, cezalandırarak, aşağılayarak veya dalga geçerek karşılık vermesi öz güven eksikliğini perçinlemektedir.


GÜ, Gazi Eğitim Fakültesi Dergisi, Cilt 24, Sayı2 (2004) 111-121

117

Aşağıda çocuğun öz güveninin zayıf düzeyde olduğunu gösteren davranışlara örnek gösterilmiştir. Tablo-1: Çocuklarda Öz Güvenin Zayıf Olduğunu Gösteren İşaretler Aşırı Kontrol Göstergeleri

Kontrolsüzlük Göstergeleri

Utangaç ve içine kapanık Çok siz Yeni aktivitelere/mücadelelere girmekte isteksiz Anne ve babaya yapışan Başka çocuklarla kaynaşmakta sıkıntı çeken Yeni durumlarla karşılaştığında ürkek ve çekingen davranan Davranışlarının olumlu biçimde düzeltilmesinden bile hemen incinen Davranışlarının olumsuz biçimde düzeltilmesinden aşırı rahatsız olan Kendini aşağı görme alışkanlığı edinmiş Hayale dalma eğilimin de yanlış yapma ve başarısızlıktan çok korkan Daima insanları memnun etme çabası içinde olan Karın ağrısı ve bulantı şikâyetleri olan

Saldırgan Düzenli aralıklarla sinir krizi geçiren Zorba Düzenli olarak okuldan kaçan Kendisinden bir şey istendiği zaman iş birliği yapmayan Sık sık tazelemek ve yardım almak isteyen Sürekli sevilip sevilmediğini, istenip istenmediğini soran Anne babasının hoş görmeyeceğini bile bile derslerini ihmal eden Kendi hataları için başkalarını suçlayan Kendisine ve başkasına ait eşyaları hor kullanan Evdeki ve okuldaki görevlerini yerine getirirken dikkatsiz ve özensiz davranan Herkesten üstünmüş gibi davranan Yalan söyleyen

(Humpreys, 2002) Görüldüğü gibi düşük öz güveni olan çocuklar aşırı kontrollü veya aşırı kontrolsüz davranabilmektedirler. Burada dikkat edilmesi gereken nokta, kontrolsüz davranışlar dikkat çekerken, aşırı kontrollü davranışların anne, baba ve öğretmenleri rahatsız etmediği için bir problem olarak görülmemesidir. Oysa öz güven eksikliğinden dolayı aşırı kontrollü davranan çocuklar da okulda ciddî düzeyde problem yaşamakta ve bu onların akademik başarısını olumsuz yönde etkilemektedir. 1.3 Yüksek Öz Güven İçin Yapılması Gerekenler Öz güven eksikliği, çocukluk yıllarındaki hatalı anne baba tutumları, eğitim yanlışlıkları tutarsızlıklar ve olumsuz çevre koşullarından kaynaklanacağı gibi bazen de okul, iş, aile ve toplumsal yaşantıya ait beklenmeyen kötü olayların sonucu olarak da ortaya çıkabilir Örnek olarak; bir yakının kaybedilmesi, şehir veya okul değiştirilmesi, yeni bir çevre, yaşam standartlarının değişmesi vb. verilebilir. Ancak tüm bunlara rağmen öz güven eksikliği üstesinden gelinebilecek bir problemdir (Mckay ve Fannig, 1988). Öncelikle çocukların hangi konularda öz güven problemi yaşadığı tespit edilmelidir. Genellikle onlar fiziksel görünümlerine ilişkin, sevilebilecek, çekici, ilginç bir kişiliklerin olup


118

GÜ, Gazi Eğitim Fakültesi Dergisi, Cilt 24, Sayı2 (2004) 111-121

olmadığına ilişkin, yeterli, becerikli başarılı ve zeki biri olup olmadıklarına ilişkin öz güven problemi yaşayabilirler. Direnfield (2003) çocukların öz güven duygularının gelişiminde, uygun kilo ve olumlu beden imajının belirleyici bir rol oynadığını bildirmektedir. Çocukluk ve ergenlik yıllarında nasıl göründükleri onlar için çok önemlidir. Bu dönemde fiziksel görünümleri ile ilgili olumsuz sözler söylemek, başkalarıyla kıyaslamak, aşağılamak veya alay etmek, ona ancak fiziksel olarak çekici olduğunda sevilebilir olduğu mesajını vermek, çocukların fiziksel görünümlerine ilişkin olumsuz benlik imajı geliştirmelerine neden olur. Olumsuz benlik imajı ise öz güveni olumsuz yönde etkiler. Verilen fiziksel cezalar, çocuğun bedenine yönelik şiddet veya cinsel taciz de öz güveni ciddî bir şekilde düşürmektedir. Bu konuda anne babanın, öğretmenlerin, yakın aile çevresinin (teyze, dayı, amca, hala, aile dostları) dikkatli olması gerekmekte, olumsuz mesajlar yerine olumlu mesajlar verilmesi ve her türlü şiddetten kaçınılması gerekmektedir. Ayrıca çocukların bedenlerini değerli bulmaları için anne baba tarafından sık sık sarılıp öpülmeleri ve konuşulmaları gerekmektedir. Humpreys (2002) çocuğun kendini, kişiliğini ilginç ve çekici bulması davranışlarının onaylanabilir olduğunu, ailesi için özel biri olduğunu bilmesi kısaca ‘kendisi olduğu’ için sevilebilir ve değerli olduğunu hissetmesi gerektiğini belirtmektedir. Bunun için çocuklara sık sık koşulsuz sevgi gösterilmeli, önemli oldukları hissettirilmeli, onaylanmalı ve cesaretlendirilmelidir. Ayrıca sürekli gelişen ve değişen çocuğun değişik ihtiyaçlarına karşı duyarlı olunmalıdır. Yüksek öz güven için akademik başarı da önemli bir faktördür. Normal şartlarda ihtiyaçları uygun şekilde karşılanan çocukların okulda başarılı olmamaları için bir neden yoktur. Ancak bazen okula gelinceye kadar çocukların öz güveni ciddî bir şekilde zarar görmüş olmakta bu da başarısızlığa yol açmaktadır. Hair (2003)’in yaptığı boylamsal bir çalışmada da olumlu benlik saygısının akademik başarıyı, olumlu yönde artırdığı tespit edilmiştir. Yanlış öğretmen tutumları ve sınıf ortamının güvenli olmaması da çocuğun başarısını düşüren diğer bir faktördür. Başarısızlık duygusunun yaşanması, düşük akademik benlik algısına yol açmaktadır. Henüz yaşamın ilk yıllarında çocuğun başarısızlık duygusu ile


GÜ, Gazi Eğitim Fakültesi Dergisi, Cilt 24, Sayı2 (2004) 111-121

119

tanışması, ilerde başarılı ve becerikli birisi olabileceği inancını kaybetmesine ve sonuçta öz güven eksikliğine neden olmaktadır. Başarı ve başarısızlık kavramları tartışmalı ve göreceli olduğuna göre bur da yapılması gereken

yanlışlardan

ve

başarısızlıklardan

ders

alınmasıdır.

Çoğu

insan

başarısızlıklardan ve yanlışlardan dehşete düşüp, hem kendini hem de etrafındakilere cezalandırıcı davranmaktadır. Eğitimsel çabaları yetersiz olan çocuklara ebeveyn ve öğretmenleri tarafından tembel, aptal, kayıtsız vb. sıfatlar kullanılması ve eleştirilmesi bu çocukların kendi kapasitelerine olan inancını zayıflatmaktadır. Yaygın bir görüş olan ‘çocukların pişmesi için eleştirilmesi’ gerçekçi değildir. Aslında doğru olan bunun tersidir. Eleştiri ya davranışları geliştirmeye çalışan kapıları kapatır ya da onları, aşırı hırsa, mükemmeliyetçiliğe ve başarısızlıktan korkmaya sürükler. Her çocuğun kendine uygun bir tempoda öğrenmeye ve her şeyi kendine özgü yollardan yapmaya ihtiyacı vardır (Humpreys, 2002, Miller, 2002). Ayrıca çocukların kişiliğindeki ve davranışlarındaki farklılıklar kabul edilmeli, desteklenmelidir. Yüksek öz güvenli çocuklar için yapılması gerekenleri özetleyecek olursak; öncelikle evde çocuk için olumlu ve demokratik bir ortam olmalıdır. Çocuk anne ve baba tarafından koşulsuz olarak sevilmeli ve kabul edilmelidir. Çocuğa duyulan sevgi, sözlü ve fiziksel olarak ifade edilmelidir. Aile üyeleri arasında doğrudan ve açık iletişim olmalıdır. Çocukların önünde eşler birbiriyle çatışmaya girmemelidir. Aile üyeleri birbirilerini desteklemeli ve bunu göstermelidir. Anne, baba, öğretmenler tutarlı, adil, demokratik

olmalı

ve

çocuklar

arasından

ayrım

yapmamalıdır.

Akademik

performansıyla ilgili aşırı beklentiler içinde olmamalıdır. Onlara ev içinde sorumluluklar verilmeli, ev dışında yeni mücadele alanları sunulmalıdır. Sonuçtaki başarısı değil, çabaları vurgulanmalıdır. Çabaları her zaman desteklenmelidir. Çocuklara aşırı koruyucu davranılmamalı ve onların adına karar verilmemeli, kararlarını kendilerinin vermeleri sağlanmalıdır.


120

GÜ, Gazi Eğitim Fakültesi Dergisi, Cilt 24, Sayı2 (2004) 111-121

2. Sonuç Bireylerin kendilerini rahat, huzurlu, mutlu ve başarılı hissetmeleri, istediklerine ulaşabilmeleri için öz güven duygusuna sahip olmaları son derece önemlidir. Güven duygusunun temelleri ise çocukluk yıllarında atılmaktadır. Bunun için yaşamım ilk yıllarında anne ile bebek arasında sürekli ve tutarlı bir ilişkinin olması gerekmektedir. Daha sonraki yıllarda ise yüksek öz güven duygusunun gelişebilmesi için sevecen, demokratik destekleyici anne baba tutumlarının önemi birçok araştırma bulgusuyla desteklenmiştir. Öz güven duygusunun devam edebilmesi için sadece anne baba tutumları değil, yakın çevre ve öğretmen tutumları da önemlidir. Çocuğun kendini sevilebilir ve değerli hissetmesi yakın çevresiyle kurduğu ilişkiyle yakından bağlantılıdır. Öz güvenleri yüksek yetişkinler çocuklarını da daha güvenli yetiştirmektedirler. Bu nedenle ebeveynlerin ve öğretmenlerin davranışların en büyük belirleyicisi olan öz güven hakkında bilgi sahibi olmaları ve yukarda anlatılan konulara dikkat etmeleri gerekmektedir.

Kaynaklar Baumrind, D. (1966). Effects of Authoritative Parental Control on Child Behaviors. Child Development 37,887-907. Bilal, G. (1984). Demokratik ve Otoriter Olarak algılanan Ana Baba Tutumlarının Çocukların Uyum Düzeyine Etkisi. Yayımlanmamış Doktora Tezi. Hacettepe Üniversitesi, Ankara. Bishop, S. (1997). Kişisel Güveni Geliştirmek.(Çev.: G. Günay). İstanbul:Rota Yayınları. Direnfeld, G.(2003). Going for the Brass Ring: Devoloping Self-Esteem ın Children. <http//search.epnet.com/direct > (20 Aralık, 2003). Dubow, E.F., ve ark.(1987). Childhood Correlates of Adult Ego Development. Child Development. 58, 860-69. Eldeleklioğlu, J. (1996). Ana Baba Tutumları ve Karar Verme Becerileri Arasındaki İlişki. Yayımlanmamış Doktora Tezi. Gazi Üniversitesi, Ankara. Erikson, E.H. (1984). İnsanın Sekiz Çağı.(Çev.: V. Şar,ve B. Üstün). Ankara: Birey ve Toplum Yayınları.


GÜ, Gazi Eğitim Fakültesi Dergisi, Cilt 24, Sayı2 (2004) 111-121

121

Güneysu, S., Bilir, Ş. (1988). Üniversite Gençliğinin Kendini Kabul Düzeyine Algılanan Ana Baba Tutumlarının Etkisi. Psikoloji Dergisi. VI, (22), 127132. Hambly, K. (2001) . Öz güven. (Çev.:B. Bıçakçı). İstanbul: Rota Yayınları. Siyah Beyaz Serisi. Hair, E.C. ve Graziano, W.G. (2003). Self-Esteem, Personality and Achievement in High School: A Prospective Longitudinal Study inTexas. <http//search.epnet.com/direct> (2 Aralık- 2003). Humpreys, T.(2002).Çocuk Eğitiminin Anahtarı:Özgüven (4.baskı, Çev.:T. Anapa). İstanbul: Epsilon Yayınları. Kâğıtçıbaşı, Ç. (1981). Çocuğun Değeri. İstanbul: Boğaziçi Üniversitesi İdarî Bilimler Fakültesi Yayınları. Kâğıtçıbaşı, Ç. (1990). İnsan Aile Kültür(2. Baskı). İstanbul: Remzi Kitabevi. Kasatura, İ. (1998). Kişilik ve Öz güven. Psikoloji Dizisi 4. İstanbul: Evrim Yayınevi. Kaya, Ö. (1994). Annelere Verilen Eğitimin Çocuklarına Karşı İstenmedik Tutumlarına Etkisi. Yayımlanmamış Doktora Tezi. Gazi Üniversitesi, Ankara. Kılıçcı, Y. (1981). Üniversite Öğrencilerinin Kendilerini Kabul Düzeyini Etkileyen Bazı Değişkenler. Yayımlamamış Doktora Tezi. Hacettepe Üniversitesi, Ankara. Kızıltan, G. (1982). Üniversite Öğrencilerinin Kişisel ve Sosyal Uyum Düzeylerini Etkileyen Etmenler. Yayınlanmamış Doktora Tezi. Hacettepe Üniversitesi, Ankara. Lamborn, S. ve Ark. (1991). Patterns of Competence and Adjusment Among Adolescent From Authoritative, Authoritation, İndulgent and Neglectful Families. Child Development, 62, 1049-1065. Lawton, L.E. (1992).The Guality of Parent-Adult-Child Relationsships and Family Structure. Disertation Abstracts International 52 (9), 3446-A. Mckay, M., Fanning, P. (1988). Self Esteem. New Harbinger Publications. Miller, S.A. (2002).On the Road to Indepence. Early Childhood Today, 16, (7), 578579. Pardeck, J.A.ve Pardeck, J.T. (1990). Family Factors Related to Adolescent Autonomy. Adolescence, . XXV, 98. Steinberg, L ve Ark. (1990). Authoritative Parenting And Adolescent Adjusment Across Varied Ecological Niches. National Center on Effective Secondary Schools, Madison WI.


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.