Ergenlerin Benlik Saygýsýna Ailelerinin Tutum ve Davranýþlarýnýn Etkisi •Öðr.Gör.Dr. Nülüfer ERBÝL* •Öðr.Gör.Dr. Zeynep DÝVAN** •Öðr.Gör.Dr. Perihan ÖNDER**
Özet Bu araþtýrma, ergenlerin benlik saygýsýna anne-babanýn tutum ve davranýþlarýnýn etkisini belirlemek amacýyla planlanmýþ ve uygulanmýþtýr. Tanýmlayýcý tipteki araþtýrmanýn evrenini Ordu ili Atatürk Lisesinde öðrenim gören 750 öðrenci oluþturmaktadýr. Araþtýrmada örneklem seçimine gidilmeyerek, öðrencilerin tamamý çalýþma kapsamýna alýnmak istenmiþ, ancak ulaþýlabilen 690 öðrenci ile çalýþýlmýþtýr. Veriler, anket formu ve Coopersmith benlik saygýsý ölçeði ile 12-13 Mayýs 2004 tarihlerinde toplanmýþtýr. Verilerin analizi SPSS 11.5 bilgisayar, istatistik programý yardýmýyla, yüzde, aritmetik ortalama, standart sapma, ANOVA varyans analizi, t testi ve Kruskal Wallis testi ile yapýlmýþtýr. Ergenlerin benlik saygýsý puan ortalamasý 59.14±15.37'dir. Ergenlerin, kardeþ sayýsý (P<.05), anne eðitim düzeyi (P<.01) ve annebaba tutum ve davranýþlarýna göre benlik saygýsý puanlarýnýn istatistiksel olarak gruplar arasý anlamlý fark gösterdiði belirlenmiþtir. Anahtar Kelimeler: Ergen, benlik saygýsý, ailenin tutum ve davranýþý.
Abstract Affect of Attýtudes and Behaviors of Families on Self-Esteem of Adolescents This research was conducted and planned to define affect of attitude and behaviors of their parent to self-esteem of adolescents. The universe of this descriptive research included of 750 students at Atatürk High School in Ordu. All of the high school students were wanted to take part in our study but only 690 high school students accepted to take part in the questionnarie. The data were collected with questionnarie and Coopersmith Self-Esteem Inventory between May 12-13, 2004. The analysis of data was done with percentage, arithmetic mean, standard deviation, ANOVA variance analysis, t test, Kruskal Wallis test in SPSS 11.5 computer program. The mean of self esteem point of adolescents is 59.14±15.37. It was determined that the statisticaly significant difference were found the level of self-esteem according to number of sibling (P<.05), Education level of mother (P<.01) and attitude and behaviors of families. Key Words: Adolescent, self-esteem, attitute and behavior of family.
*Ondokuz Mayýs Üniversitesi, Ordu Saðlýk Yüksekokulu. **Ondokuz Mayýs Üniversitesi, Ordu Saðlýk Yüksekokulu Mezunu.
Temmuz-Aðustos-Eylül 2006
7
Giriþ Ergenlik dönemi, hýzlý anatomik, fizyolojik ve psikolojik deðiþikliklerin olduðu, çocuklukla yetiþkinlik arasýnda yer alan kendine özgü özellikleri ve sorunlarý olan bir geçiþ çaðýdýr (1). Dünya Saðlýk Örgütü (DSÖ), 10-19 yaþ grubunu "ergen", 10-24 yaþ grubunu "genç insan" olarak tanýmlamaktadýr (2). Dünya'da genç nüfusa bakýldýðýnda, 20 yaþ altý nüfusun oraný Fransa, Ýngiltere, Ýtalya gibi ülkelerde % 8 iken, Türkiye'de % 36.4'tür (3,4). Aile fizyolojik, ekonomik, kültürel ve toplumsal olarak çocuk ve ergenin ruhsal geliþimini ve davranýþlarýný biçimlendirip yönlendiren, insan yaþamýnda doðumdan önce baþlayan ve hayatýn sonuna kadar etkisini sürdüren bir kurumdur. Ergenin çocukluk döneminden itibaren ailede anne-babanýn çocuða karþý tutum ve davranýþlarý, çocuðun gelecekteki yaþantýsý açýsýndan önemli olduðu kadar, çocuða ailenin bir üyesi olduðu bilincini de aþýlamakta ve topluma uyumun temelini atmaktadýr. Ayný zamanda ergen ailede bir birey olarak sosyal deneyimlerini edinmekte, tercihler yapmakta ve kararlarda etkin rol alarak karar vermeyi de öðrenmektedir (4,5). Ailede anne-babanýn kendi deðer ve inançlarýna göre çocuk yetiþtirmede deðiþik tutumlarý vardýr. Anne- baba tutumlarý "demokratik tutum" ve "otoriter tutum" olmak üzere iki genel baþlýkta toplanabilir. Temelinde demokratik tutum olan aile içinde yetiþen ergenin, bir birey olarak kabul edilmesi, alýnan kararlara katýlmasý, anne-baba davranýþlarýný eleþtirebilmesi ve bazý konularda kendi kendine karar verebilmesi için fýrsatlar tanýnmaktadýr. Bu tutumu benimseyen anne-babalar ergenin baðýmsýz kiþilik geliþtirmesine yardýmcý olmakta, sözlü iletiþime önem vermekte ve istekleri konusunda tartýþabilmekte; kendini ifade etmesi için motive ederek dýþa dönük, yaratýcý, etkin ve liderlik özelliklerine sahip bir birey olabilmeleri için fýrsat tanýmaktadýr (6-9).
8
Temmuz-Aðustos-Eylül 2006
Otoriter tutumu benimseyen ailelerde, annebabada çocuklarýnýn hakimi olduklarý düþüncesi, yoðun baský, itaat ve ceza vardýr. Koyulan katý kurallara uymayan çocuklar genelde fiziksel þiddetle cezalandýrýlýrlar. Böyle ailelerde çocuk, anne-baba arasýnda korkuya dayalý bir iliþki vardýr (10). Yapýlan çalýþmalarda anne-babanýn otoriter olma düzeylerinin artmasýyla birlikte çocuklarda problem görülme sýklýðýnýn da arttýðý görülmektedir (11,12). Kimlik geliþimi yaþam boyu sürmesine karþýn, en önemli dönüm noktasý ergenlik dönemidir. Ergende yeterlilik duygusu, tutum ve baþarý için gerekli bir koþul ve bir ruh saðlýðý göstergesi gibi deðiþik anlamlarý olan benlik saygýsýnýn geliþimi de oldukça önemlidir (13). Benlik saygýsý, bireyin kendi hakkýnda ne hissettiði ya da neye inandýðý ile ilgili "kendini algýlayýþý"dýr. Benlik saygýsý, motivasyon, tutum, davranýþ ve emosyonel algýlamalarýn etkisini tanýmlar (14). Çuhadaroðlu (1986), benlik saygýsý ve ergenlik dönemi arasýnda çift yönlü iliþki olduðunu, benlik saygýsýnýn bugüne kadar olan durumunun ergenin geliþimini etkileyeceðini belirtmektedir. Bu dönemde, içsel faktörler ile birlikte, çevresel faktörlerin etkisi ile geliþen benlik imgeleri, ergenin kendine yaklaþým biçimini de belirlemektedir. Bu yaklaþýmýn yönü, yani kendisi hakkýnda olumlu ya da olumsuz bakýþ açýsýna sahip olmasý, kendini deðerli ya da deðersiz görmesi benlik saygýsýný belirlemektedir. Benlik saygýsý ergenin ileriki yaþamýnda düþüncelerini, duygularýný ve davranýþlarýný belirleyen kimliðinin çekirdeðini oluþturur (15). Anne-babanýn ve arkadaþlarýnýn ergenle olan iliþkisi, ergenin benlik deðerine katkýda bulunur. Özellikle anne-baba desteði ergenlerin kendilerini önemli ve deðerli algýlamalarý için önemli bir faktördür. Ergenin benlik deðerini artýrmak için yeterli olduklarý ve baþarýlý olacaklarý alanlarýn onlara tanýtýlmasý ve bu alandaki baþarýlarýn teþvik edilmesi, duygusal destek ve sosyal onay vererek ergenlerin güven duygularýnýn pekiþtirilmesi önerilmektedir (16).
Aile bireyleri arasýnda duygular ve düþünceler paylaþýldýkça birbirlerinin ortak yönlerini tanýyýp farklý taraflarýna saygýlý olmayý öðrendikçe; iliþkiler derinleþir, içtenlik kazanýr ve dýþa yansýtmak istemedikleri davranýþlar azalarak karþýlýklý güven duygusu daha anlamlý bir düzeye ulaþýr (3,13). Bu araþtýrma, ergenlerin demografik özellikleri ve ailelerinin tutum ve davranýþlarý ile benlik saygýsý düzeyleri arasýndaki iliþkiyi incelemek amacýyla yapýlmýþtýr. YÖNTEM Tanýmlayýcý olan bu araþtýrmanýn evrenini 20032004 Eðitim Öðretim yýlýnda Ordu Ýli Milli Eðitim Müdürlüðü Atatürk Lisesi'nde eðitim görmekte olan 750 öðrenci oluþturmaktadýr. Örneklem seçimine gidilmeyerek tüm öðrencilerin araþtýrma kapsamýna alýnmalarý planlanmýþ, ancak ulaþýlabilen 690 öðrenci ile çalýþýlmýþtýr. Araþtýrmayý uygulamak için kurumdan yazýlý izin alýnmýþtýr. Veriler, araþtýrmanýn amacýna uygun olarak, literatür bilgileri doðrultusunda hazýrlanan demografik özellikler (11 soru) ile ailenin ergene karþý tutum ve davranýþlarýný (14 soru) deðerlendirmek amacýyla hazýrlanan toplam 25 soruluk anket formu ve Coopersmith Benlik Saygýsý Ölçeði aracýlýðý ile elde edilmiþtir. Anket formunun anlaþýlýrlýðýný deðerlendirmek için 20 kiþiye ön uygulama yapýlmýþtýr. Gerekli düzeltmeler yapýldýktan sonra anket formu ile Coopersmith Benlik Saygýsý Ölçeði, 12-13 Mayýs 2004 tarihlerinde, araþtýrmacýlarýn gözetiminde öðrencilere verilerek cevaplamalarý istenmiþ ve formlarýn doldurulmasý 10-15 dakika sürmüþtür. Coopersmith Benlik Saygýsý Ölçeði: Stanley Coopersmith (1986) tarafýndan hazýrlanan ölçek, çeþitli yaþ gruplarýna, özellikle yetiþkinlere uygulanabilecek þekilde geliþtirilmiþtir. Ölçek "benim gibi" ve "benim gibi deðil" þeklinde seçenekleri olan 25 ifadeden oluþmaktadýr. Ölçeðin ülkemizde geçerlik-güvenirlik çalýþmasý Turan ve Tufan (1987) tarafýndan yapýlmýþtýr (17). Verilerinin analizi bilgisayarda SPSS 11.5
istatistik paket programýnda yüzde, aritmetik ortalama, standart sapma, t testi, ANOVA varyans analizi ve Kruskal Wallis testi ile yapýlmýþtýr. BULGULAR VE TARTIÞMA Araþtýrmaya katýlan ergenlik dönemdeki gençlerin %28.6'sý 16 yaþýnda, %54.8'i kýz, %36.7'si 2 kardeþ, % 40.6'sý ailede çocuklarýn en büyüðüdür. Öðrencilerin %92.6'sýnýn anneleri en az ilkokul mezunu; annelerin %83.5'i ev hanýmý, %37.4'ünün babasý lise mezunu ve babalarýn %32.2'si serbest meslek sahibidir. Öðrencilerin %77'si il merkezinde oturmakta ve % 92'si annebabanýn beraber yaþadýðý aile yapýsýna sahiptir (Tablo 1). Öðrencilerin benlik saygýsý puan ortalamalarý karþýlaþtýrýlmýþ, demografik özelliklerden kardeþ sayýsý (P<.05) ve annenin eðitim durumu'na (P<.01) göre istatistiksel olarak gruplar arasý anlamlý fark olduðu, diðer özelliklerine göre ise gruplar arasý anlamlý fark olmadýðý belirlenmiþtir (P>.05) (Tablo 1) . Benlik saygýsýnýn ergenin geldiði aile, annebaba eðitim düzeyi, mesleði ve cinsiyet gibi etkenlerle de iliþkili olduðunu gösteren çalýþmalar vardýr. Ailelerin sosyal ve ekonomik durumlarý ile gençlerin benlik saygýsý arasýndaki iliþkinin incelendiði bir çalýþmada; varlýklý olan ailelerden gelen gençlerin % 51'inde yüksek benlik saygýsý saptanmasýna karþýlýk, düþük gelir düzeyine sahip gençlerde bu oranýn %38 olduðu belirlenmiþtir. En üst ve en alt toplumsal sýnýftaki erkek gençler karþýlaþtýrýldýðýnda, benlik saygýsý belirgin bir biçimde üst sýnýfta yüksek bulunmuþtur. Buna karþýlýk her iki sýnýftaki genç kýzlar karþýlaþtýrýldýðýnda fark daha küçük bulunmuþtur (18). Hatipoðlu (1996) kýz ergenlerin benlik saygý düzeylerinin erkek ergenlere göre daha düþük olduðunu, Güngör(1989) ise kýz ve erkeklerin benlik saygýlarý arasýnda fazla bir fark olmadýðýný belirlemiþlerdir. Bu araþtýrmada bulunan kýz ve erkekler arasýnda benlik saygýsý düzeyinin farklý olmamasý sonucu Güngör'ün araþtýrma sonucunu desteklemektedir (19, 20).
Temmuz-Aðustos-Eylül 2006
9
Tablo 1. Öðrencilerin Demografik Özelliklerine Göre Daðýlýmý ve Benlik Saygýsý Düzeylerinin Karþýlaþtýrýlmasý De?i?kenler Deðiþkenler (n=690) (n=690) Sayý Ya? 15 16 17 18 19 Cinsiyet Kýz K? z Erkek Kardeþ Sayýsý Karde? Say?s? 1 2 3 4 Kardeþ Sýra Karde? S?raDurumu Durumu 1 2 3 4 Anne Eðitim Anne E?itimDurumu Durumu Okur-yazar Okur-yazardeðil de?il Ýlkokul ?lkokul mezunu mezunu Ortaokul mezunu Lise mezunu Üniversite mezunu Anne Mesleði Anne Mesle?i Ev Ev hanýmý han?m? Çalýþýyor Çal???yor Baba Baba Eðitimi E?itimi Okur yazar deðil Okur-yazar de?il Ýlkokul ?lkokul Mezunu mezunu Ortaokul mezunu Lise mezunu Üniversite mezunu Baba Mesleði Baba Mesle?i Serbest Çiftçi Ýþçi ? ?çi Memur Emekli Yanýtsýz Yan? ts?z Yaþadýðý Ya?ad? ??Yer Yer Köy
Ýlçe ? lçe Ýll ? Anne Babanýn Anne Baban?nDurumu Durumu Anne baba beraber Anne baba bo?anm? boþanmýþ? Anne Anne baba birisi ölü Aile büyükleriyle birlikte
10 Temmuz-Aðustos-Eylül 2006
Say? Sayý
%
Benlik Sayg? Saygýsý s? Puanlarý Puanlar?
Test ve PP Deðeri De?eri
157 197 194 122 20
22.8 28.6 28.1 17.7 2.8
58.21±16.27 61.23±14.60 59.46±14.61 57.73±15.25 50.00±19.74
KW=9.163 P>.05
378 312
54.8 45.2
59.07±15.34 59.14±15.43
29 253 224 184
4.2 36.7 32.5 26.6
60.55±19.32 61.03±14.85 58.00±15.82 57.56±14.63
280 188 125 97
40.6 27.2 18.1 14.1
60.35±14.54 59.41±16.19 56.89±16.15 57.77±14.85
51 309 116 173 41
7.4 44.8 16.8 25.1 5.9
56.58±15.05 57.22±15.08 59.60±16.31 61.73±15.08 63.90±14.26
584 106
83.5 16.5
61.39±14.39 58.69±15.52
8 173 129 258 122
1.2 25.1 18.7 37.4 17.6
55.50±20.22 56.49±16.13 59.68±13.75 60.08±15.55 60.36±14.94
KW=6.370 P>.05
222 61 132 186 23 66
32.2 8.8 19.1 27.0 3.3 9.6
57.81±14.76 54.95±16.37 59.10±16.66 59.93±14.86 62.26±12.63 63.87±14.94
KW=14.198 P>.05
115
16.6
55.82±16.29
44 531
6.4 77.0
59.86±15.03 59.75±15.13
635 11 27 17
92.0 1.6 3.9 2.5
58.74±15.43 66.54±11.21 63.40±16.88 61.17±10.65
t=.052
P>.05
KW=7.821 P<.05
F=1.746
P>.05
F=3.847 P<.01
t=1.668
P>.05
F=3.164 P>.05
KW=5.837 P>.05
Bu çalýþmada anne ve baba eðitim düzeyi yükseldikçe benlik saygý puanlarýnýn da arttýðý, anne eðitim düzeyine göre benlik saygýsý puanlarýnda gruplar arasý anlamlý farklýlýk olduðu, baba eðitim düzeyine göre ise anlamlý fark olmadýðý görülmüþtür. Anne-baba eðitim düzeyinin yükselmesine paralel olarak ergenin benlik saygýsý da artmaktadýr. Güngör (1989), Ankara'da 1000 lise öðrencisi üzerinde yaptýðý araþtýrmada annebabalarýnýn eðitim düzeyi orta ve yüksek olan ergenlerin, eðitim düzeyi düþük olan annebabalarýn çocuklarýna göre daha yüksek benlik saygýsýna sahip olduklarýný saptamýþtýr (19). Çam, Khorshid ve Altuð Özsoy'un (2000) hemþirelik öðrencileri üzerinde yapmýþ olduklarý çalýþmada anne eðitim düzeyinin yüksek olmasýnýn benlik saygýsýný olumlu yönde etkilediðini saptamýþtýr(21). Bu araþtýrmanýn sonucunu literatür destekler niteliktedir. Ergenlerin anne-babalarýnýn tutum ve davranýþlarý incelendiðinde; ergenlerin %54.1'i ailelerinin kendilerine yeterli zaman ayýrdýðýný, %11.3'ü "hiçbir zaman" ve % 49.1'i "bazen" sorunlarýný aileleriyle paylaþtýðýný, ailede karar alma sürecinde %37'sinin "etkili" olduðunu ifade ettiði belirlenmiþtir. Ergenlerin %47'si ailesinin arkadaþ seçimlerine müdahale etmediðini, %61.4'ü kabul edilmeyen istekleri olduðunda aileleri tarafýndan açýklama yapýldýðýný, %62'si özel hayatlarýna saygý gösterildiðini, %66.8'i duygu ve düþüncelerini ifade etmeleri için uygun ortam oluþturulduðunu ifade etmiþlerdir. Ergenlerin %44.8'i aileleriyle cinsel konularý konuþmaktan çekindiðini, %92.8'i ailede kýz-erkek ayýrýmý yapýlmadýðýný ve %80'i anne-babasýnýn fikirlerini aile ortamýnda açýkça söylediðini ifade ettikleri belirlenmiþtir (Tablo 2). Araþtýrma kapsamýna alýnan ergenlerde benlik saygýsý puan ortalamasýnýn 59.14 olduðu belirlenmiþtir. Ergenlerin ailelerinin tutumlarýna göre aldýklarý benlik saygýsý puan ortalamalarý deðerlendirildiðinde, ergenlik dönemi hakkýnda aileleri tarafýndan açýkça bilgilendirilen (63.39 P<.001), ailede yeterli zaman ayrýlan (62.68 P<.001), sorunlarý paylaþýlan (65.37 P<.001), karar alma sürecine katýlan (62.04 P<.001), arkadaþ seçimine müdahale edilmeyen (60.93 P<.001),
istekleri kabul edilmediði durumlarda açýklama yapýlan (62.93 P<.001), özel hayatlarýna saygý gösterilen (62.03 P<.001), duygu ve düþüncelerini ifade etmelerine saygý duyulan ve bunun için uygun ortam oluþturulan (62.16 P<.001), aileleriyle her konuda konuþmaktan çekinmeyen (63.54 P<.001), kýz erkek ayýrýmý yapýlmayan (59.73 P<.01), anne babanýn fikrini açýkça ifade ettiði (59.57 P<.05) ailelere sahip ergenlerde diðerlerine göre benlik saygýsý puanlarýnýn daha yüksek olduðu ve ailelerin tutum ve davranýþlarýna göre benlik saygýsý puanlarý deðerlendirildiðinde gruplar arasý anlamlý fark olduðu saptanmýþtýr (Tablo 2). Bu çalýþmada, aile ile iyi iliþkileri olan, kararlara katýlan, kendilerine ve görüþlerine saygý duyulan, kýz-erkek ayrýmýnýn olmadýðý, aileleriyle her konuda konuþmaktan çekinmeyen ve demokratik ailelere sahip ergenlerde benlik saygýsýnýn daha yüksek olduðu görülmektedir. Çuhadaroðlu (1986), ergenlik döneminde benlik saygýsýnýn, ergenin yaþantýlarýna, içinde bulunduðu aile ve sosyal ortamýna göre azalma ya da çoðalma gösterebileceðini belirtmiþtir(4). Muhlenkamp ve Sayles (1986) benlik saygýsýnýn yaþam biçiminin göstergesi olduðunu ve içinde yetiþilen sosyal çevre ile kendine saygý duyma arasýnda iliþki olduðunu belirlemiþtir(22). Bu çalýþmada bulunan sonuçlar literatürdeki bilgileri desteklemektedir. Hatipoðlu (1996) orta öðretimde okumakta olan 619 öðrenci üzerinde yaptýðý araþtýrmada, annenin çocuk yetiþtirme tutumlarý ile benlik tasarým düzeyleri arasýnda anlamlý iliþkiler olduðu, annelerini "ilgili ve þefkat gösteren" ile "amaçlarýna ulaþmada yardýmcý olan" ve "tutarlý disiplin uygulayan" olarak algýlayan ergenlerin benlik tasarýmý puanlarý ile algýladýklarý tutumlar arasýnda ayný yönde olumlu iliþkiler olduðunu belirlemiþtir. Buna karþýlýk benlik tasarým puanlarý ile duygusal cezalandýrma davranýþlarýndan alýnan puanlar arasýnda ters yönde bir iliþki bulunmuþtur. Koruyuculuk, fiziksel cezalandýrma ve baþarý için baský boyutlarýnda elde edilen puanlarla benlik tasarým puanlarý arasýnda anlamlý bir iliþki bulunamamýþtýr (20). Bu araþtýrmada bulunan sonuç literatüre benzerlik göstermektedir.
Temmuz-Aðustos-Eylül 2006
11
Tablo 2. Ergenlerin Seçme ve Sorun Yaþama Durumuna Göre Aile Tutumlarýnýn Daðýlýmý ve Aile Tutumlarýna Göre Benlik Saygýsý Düzeylerinin Karþýlaþtýrýlmasý De?i?kenler Deðiþkenler
Say?* Sayý*
%** %**
Benlik Saygýsý Sayg?s? Benlik Puanlarý Puanlar?
TestTest ve Pve P Deðeri De?eri
Yeterli Zaman Ayýrma (n=690) Yeterli Zaman Ay?rma (n=690)
Evet Evet 373 54.1 62.68±15.26 F=36.534 Hayýr Hay?r 73 10.6 47.45±13.12 P<.001 Kýsmen K?smen 244 35.3 57.12±14.06 Aile paylaþma (n=690) Aileile ilesorun sorun payla?ma(n=690) Evet Evet 273 39.6 65.37±14.10 F=54.001 Hayýrr Hay? 78 11.3 48.23±12.77 P<.001 Bazen Bazen 339 49.1 56.56±14.80 Ailede almaya katýlma (n=690) Ailedekarar karar almaya kat? lma(n=690) Etkiler Etkiler 255 37.0 62.04±15.50 F=18.518 Etkilemez Etkilemez 70 10.1 49.77±15.70 P<.001 Kýsmen K? smenEtkiler etkiler 365 52.9 58.84±14.48 Ailelerin arkadaþ seçimine müdahalesi Ailelerin arkada? seçimine müdahalesi (n=690) (n=690) Evet Evet 92 13.3 53.91±15.45 Hayýrr F=7.783 Hay? 324 47.0 60.93±15.17 P<.001 Bazen Bazen 274 39.7 58.69±15.20 isteklerde açýklama Kabul Kabuledilmeyen edilmeyen isteklerde aç?klama yapma (n=690) yapma (n=690) Evet Evet 424 61.4 62.93±14.06 Hayýrr F=39.919 Hay? 52 7.5 49.46±15.44 P<.001 Bazen Bazen 214 31.1 53.85±15.32 Özel hayatlarýna saygý gösterme (n=665) Özel hayatlar?na sayg?gösterme (n=665) Kesinlikle Kesinlikle 412 62.0 62.03±14.51 Kýsmen F=21.998 K? smen 198 29.7 55.34±16.07 P<.001 Hiç Hiç 55 8.3 51.16±13.73 Duygu düþüncelerini ifade ifade Duyguveve dü?üncelerini edilmesine saygý gösterme (n=690) edilmesine sayg? gösterme (n=690) Uygun ortam Uygun ortamoluþturuluyor olu?turuluyor 461 66.8 62.16±14.38 Anne saygý gösteriyor, baba otoriter Anne sayg? gösteriyor, baba otoriter 94 13.6 56.51±15.41 F=26.500 Baba saygý gösteriyor, anne otoriter Baba sayg? gösteriyor, anne otoriter 33 4.8 57.09±13.64 P<.001 Uygun ortam oluþturulmuyor Uygun ortam olu?turulmuyor 102 14.8 48.33±14.99 Aile çekinilen konularkonular Aileile ilepaylaþmaktan payla?maktan çekinilen (n=600 (n=600) Cinsel konular Cinsel konular 269 44.8 57.54±14.59 Arkadaþ ile sorunlar Arkada? ileilgili ilgili sorunlar 69 11.5 54.05±15.95 KW=37.537 Hiçbir konuda çekinmem Hiçbir konuda çekinmem 250 41.7 63.54±15.26 P<.001 Her konuda Her konudaçekinirim çekinirim 12 2.0 54.66±14.70 Cinsiyete göre düþünceye önem önem verme Cinsiyete göre dü?ünceye verme (n=679) (n=679) Kýz düþüncesi önemsiz K? z çocuðunun çocu?unun dü?üncesi önemsiz 13 1.9 44.23±19.95 KW=11.58 Erkek çocuðunun düþüncesi önemli Erkek çocu?unun dü?üncesi önemli 36 5.3 53.66±13.01 P<.01 Kýz erkek ayýrýmý yapýlmaz K? z-erkek ay?r?m? yap?lmaz 630 92.8 59.73±15.26 Anne-baba arasýndaki demokrasi Anne-baba aras?ndaki demokrasi (n=675) (n=675) Anne-baba fikrini ifade eder Anne-baba fikrini ifade eder 540 80.0 59.57±15.04 Baba ifade eder, anne uygular Baba ifade eder, anne uygular 68 10.1 55.35±16.59 F=2.807 P<.05 Baba söyler ama, sonuçta Babafikrini fikrini söyler ama, sonuçta 67 9.9 55.94±15.26 annenin olur annenindediði dedi?i olur *Bazý sorularýn yanýtlanmamasý, bazý sorulara birden fazla yanýt verilmesi nedeniyle n farklýdýr. **Yüzdeler "n" üzerinden alýnmýþtýr.
12 Temmuz-Aðustos-Eylül 2006
Tablo 3'te ergenlerin çeþitli deðiþkenler ile benlik saygýsý arasýndaki iliþki deðerlendirildiðinde, %43.9'u ergenlik dönemi ile ilgili üstü örtülü olarak bilgilendirildiðini, %43.1'i bu dönemde kendilerine okul arkadaþlarýný yakýn hissettiklerini, ergenlik döneminde ailelerinden %46.8'i hoþgörü, % 11'i saygý, %7'si her konuda yardým beklentisi olduðunu, %37.9'u eve geliþ-gidiþ saatleri, %26.1'i arkadaþ seçimi, %18.7'si televizyon programlarý izleme konusunda aileleri ile aralarýnda sorun çýk-
týðýný ifade ettikleri belirlenmiþtir. Ergenlerin çeþitli deðiþkenleri ile benlik saygýsý puanlarý arasýndaki iliþki deðerlendirildiðinde, ailenin ergenlik dönemi hakkýnda bilgi vermesi (P<.001), ergenlik döneminde yakýn olan kiþiler (P<.001), ergenlik döneminde aileden beklentiler (P<.01) ve aile ile yaþanýlan sorun nedenleri (P<.001) arasýnda benlik saygýsý puanlarý açýsýndan gruplar arasý anlamlý fark olduðu saptanmýþtýr (Tablo 3).
Tablo 3. Ergenlerin Çeþitli Deðiþkenlere Göre Daðýlýmý ve Deðiþkenlere Göre Benlik Saygýsý Düzeylerinin Karþýlaþtýrýlmasý Deðiþkenler De?i?kenler
Sayý Say?*
%**
Test TestvevePPDeðeri De?eri
219 150 288
33.3 22.8 43.9
F=17.581<.001
262 344 109
32.8 43.1 13.7
F=51.40 P<.001
237 34 61 17 28 132
46.8 7.0 11.0 3.5 5.7 26.0
F=2.639 P<.01
138 95 5 68 16 8 12 22
37.9 26.1 1.4 18.7 4.4 2.2 3.3 6.0
F=2.200 P<.01
Ailenin adölesan dönemi hakk? hakkýnda nda bilgi bilgi verme durumu (n=657) verme durumu (n=657) Açýkça Aç?kça bilgilendirildim bilgilendirildim Bilgi Bilgi verilmedi verilmedi Üstü Üstü örtülü örtülü Adölesana yakýn olan kiþiler Adölesanabu budönemde dönemde yak? n olan (n=798) ki?iler (n=798) Aile Aile Okul Okul arkadaþlarý arkada?lar? Yakýn Yak?n çevre çevre arkadaþlarý arkada?lar? Adölesana döneminde aileden beklentiler Adölesan döneminde aileden (n=509) beklentiler (n=509) Hoþgörü Ho?görü Her Her konuda konuda yardým yard?m Saygý Sayg? Güven Baský Bask?olmamasý olmamas? Sorun Sorun yok yok Aile sorun nedenleri (n=364) Aile ile ileyaþanýlar ya?an?lan sorun nedenleri
(n=364) Eve Eve geliþ-gidiþ geli?-gidi? saatleri saatleri Arkadaþ seçimi Arkada? seçimi Alýnganlýk Al?nganl?k gösterme gösterme TV TV programlarý programlar?izleme ?zleme Sýnav ve ders çalýþma S?nav ve ders çal??ma Ailevi Ailevi sorunlar sorunlar Görüþler Görü?ler Sorun Sorun yok Yok
*Bazý sorularýn yanýtlamamasý, bazý sorulara birden fazla yanýt verilmesi nedeniyle n farklýdýr. **Yüzdeler "n" üzerinden alýnmýþtýr.
Temmuz-Aðustos-Eylül 2006
13
Anne-babalar ergenlik dönemi ile ilgili çocuklarýný ilk bilgilendiren olmalýdýr (23). Ergenler özellikle aileleri tarafýndan anlaþýlamamaktan, çocuk yerine konulmaktan, onlarýn baskýcý otoriter, anlayýþsýz ve hoþgörüsüz tutumlarýndan þikayetçi olmaktadýrlar (10). Yalçýnkaya ve Þanlý (2003) 11-16 yaþ grubunda aile kararlarýna katýlma durumu ile ilgili yaptýðý araþtýrmada, anne, baba ile en çok sorun yaþanan durumlarýn televizyon izleme ve eve geliþ-gidiþ saatleri konusunda olduðu saptanmýþtýr (4). Bu araþtýrmanýn sonucu daha önce yapýlan araþtýrma sonuçlarýyla paralellik göstermektedir. Saydam ve Gençöz (2005), 14-17 yaþ grubunda olan gençlerle yaptýklarý çalýþmada, benlik saygýsýnýn düþük olmasýný gençlerde toplam problem ile içe yönelim ve dýþa yönelim problemlerinin artýþýnda açýklayýcý bulmuþlardýr (24). Literatürde, anne-babalarýn çocuklarýna yaklaþým biçimlerinin onlarýn kiþilik özelliklerinin biçimlenmesinde etkili olduðu, "aþýrý korumanýn" baþkalarýna baðýmlý bireyler, "aþýrý hoþgörünün" bencil ve baþkalarýndan hizmet bekleyen bireyler, "çocuða karþý olumsuz duygular beslemenin" sinirli, özellikle kendinden küçük ve zayýflara karþý düþmanca duygulara sahip bireyler, "baskýcý tutumun" baþkalarýnýn etkisinde kolay kalabilen, çekingen bireyler, çocuklar arasýnda dengenin olmadýðý "çocuk kayýran tutum" sonucunda kýskanç, çevresi ile sevincini ve kederini paylaþamayan, giderek yalnýzlaþan bireyler yetiþmesine neden olduðu belirtilmektedir (9). Ayrýca hoþgörülü, gerekli bazý kýsýtlamalar dýþýnda çocuðun kendi baþýna karar almasýný destekleyen, kendini ailenin diðerleri kadar önemli bir elemaný olarak algýlamasýný saðlayan, iþbirliðine açýk, ödüllendirme ve istediði gezi programýnýn ertelenmesi gibi cezalandýrmalarla (ancak dayaðý içermeyen) saðlanan iliþkinin, çocukta yüksek benlik saygýsýna ve ruhsal fonksiyonlarda ileri derecede uyuma yol açtýðý belirtilmektedir (5). Çocuklarýndan genel olarak memnun olmayan, onlara öfke duyan ve hüsran kaynaðý olarak algýlayan ailelerin çocuklarýnda benlik saygýsýnýn düþük düzeyde olduðu, ailesel kabul ve desteðin, tutarlý bir disiplinin olduðu ailelerin çocuklarýnda ise uyum ve benlik algýsý olumlu bir þekilde
14 Temmuz-Aðustos-Eylül 2006
geliþmektedir (25, 26-28). SONUÇ VE ÖNERÝLER Araþtýrmanýn sonucunda, ergenlerin benlik saygýsý puan ortalamasýnýn 59.14 olduðu belirlenmiþtir. Ergenlerin demografik özelliklerinden; kardeþ sayýsý, anne eðitim düzeyleri ile benlik saygýsý puanlarý karþýlaþtýrýldýðýnda istatistiksel olarak gruplar arasý anlamlý fark olduðu saptanmýþtýr. Ailede yeterli zaman ayrýlan, sorunlarý paylaþýlan, karar alma sürecine katýlan, arkadaþ seçimine müdahale edilmeyen, istekleri kabul edilmediði durumlarda açýklama yapýlan, özel hayatlarýna saygý gösterilen, duygu ve düþüncelerine saygý duyulan ve ifade etmeleri için uygun ortam oluþturulan, aileleriyle her konuda konuþmaktan çekinmeyen, kýz erkek ayýrýmý yapýlmayan, anne-babanýn fikrini açýkça ifade ettiði ailelere sahip olan ergenlerde diðerlerine göre benlik saygýsý puanlarýnýn daha yüksek olduðu ve ailelerin tutum ve davranýþlarýna göre benlik saygýsý puanlarý deðerlendirildiðinde gruplar arasý anlamlý fark olduðu saptanmýþtýr. Bulunan sonuçlar doðrultusunda öneriler: Ergenlik dönemindeki gence; -Aileler sevecen bir tutumla yaklaþmalý ve onlarý kabul görülen ortamda yetiþtirerek yeteneklerini geliþtirilmelerine olanak saðlamalý, -Yeterli zaman ayrýlmalý ve iyi dinleyici olunmalý, aileden beklentilerini açýkça ifade edebileceði ve her konuda rahatça konuþabileceði uygun ortamlar oluþturulmalý, alýnan kararlarda etkin rol almalarý saðlanmalý, -Anne-baba kendi aralarýndaki iliþkide demokrasi kültürünü yaþatarak çocuklarýna örnek olmalý, -Anne-babalar çocuklarýný ergenlik dönemi hakkýnda bilgilendirmeli, ihtiyaç duymalarý halinde aileler profesyonel yardým almalarý yönünde desteklenmeli, -Okulda öðretmenler tarafýndan ergenin benlik saygýsýna olumlu katký sürdürülmeli, - Ergenler, aileler ve öðretmenleri de kapsayan daha ileri çalýþmalar yapýlmalýdýr.
KAYNAKLAR 1. 2.
3.
4.
5.
6. 7.
8.
9.
10.
11.
12.
13.
14.
Üstün B.(1990), “Ergenlik Dönemi ve Aile Ýliþkileri,” "Türk Hemþireler Dergisi, (3) 29-30. …….. (2002), "Sexual And Reproductive Health Of Adolescent", Progress in Reproductive health Research, 8:1, 29 Temmuz 2005'te http://www. who.int/reproductive-health/hrp/ progress/ 58 /news58.html adresinden indirildi. Yörükoðlu A.(1985), "Gençlik Yýlý Oturumu Açýþ Konuþmasý", Türk Hemþireler Dergisi. 35(2):2728. Yalçýnkaya H., Þanlý N. (2003), Ýlköðretim Okulu 11-16 Yaþ Öðrencilerin Ailede Karar Vermeye Katýlýmý Konusundaki Görüþleri, Milli Eðitim Dergisi, 29 Temmuz 2005'te http://yayim.meb. gov.tr/yayimlar/157/yalcinkaya.htm adresinden indirildi. Herken H., Özkan Ý. (1998), "Sigara Alýþkanlýðý Ve Anne Baba Tutumu", Genel Týp Dergisi, 8(2):8589. Bilen M. (1983), Ailede Kurumlarda ve Toplumda Saðlýklý Ýnsan Ýliþkileri, 3.Baský, s:142-144. Yalçýn S. (1994), "Ergen ve Bedensel Geliþim Ýle Ýlgili Sorunlar", Türk Hemþireler Dergisi. 44(56):30-31. Aral N. (1999), "Çocuðun Benliðinin Geliþmesinde Ana Baba Tutumlarýnýn Rolü. Sosyal Hizmetler Dergisi, s.34-37. Öksüz Y(2005). Ergenin kiþilik geliþiminde ebeveynin rolü, 3 Aðustos 2005 tarihinde http://gridergi.8k.com/psikoloji/ergen.htm adresinden indirildi. …….(2005). Ebeveyn tutumlarý, 2 Aðustos 2005'te www.benbigun.com/ ebeveyn- tutumlari. php adresinden indirildi. Güneysu S (1982).Ana-babalarýn çocuklarýna karþý tutumlarý ve çocuklarýndaki davranýþ problemleri. H.Ü. Saðlýk Bilimleri Enstitüsü, Yayýnlanmamýþ Yüksek Lisans Tezi, Ankara. Arý M, Bayhan P, Artan Ý (1997). "Farklý ana-baba tutumlarýnýn 4-11 yaþ grubu çocuklarýnda görülen problem durumlarýna etkisinin araþtýrýlmasý." 10.Ya-Pa Okul Öncesi Eðitimi ve yaygýnlaþtýrýlmasý semineri. 22-25 Mayýs 1995, Ya-Pa Yayýnlarý,s.23-38, Ýstanbul. Karadaðlý A(1993). "Öðrenci hemþirelerin benlik saygýsý düzeyleri ile algýladýklarý okul yaþantýlarý arasýndaki iliþkinin incelenmesi." Türk Hemþireler Dergisi, 43(2):11-15. Dowshen S Mesinger B (2005) Developing your child's self-esteem, 27 Temmuz 2005'te http://kidshealth.org/parent/emotions/feelings/self_estee
mhtml adresinden indirildi. 15. Çuhadaroðlu F(1986). Adölesanlarda benlik saygýsý, Uzmanlýk Tezi, H.Ü. Týp Fakültesi, Ankara. 16. Kulaksýzoðlu A (1998). Ergenlik Psikolojisi, Remzi Kitapevi, Ýstanbul. 17. Pýnar R, Arýkan S (1998). "Hemþirelerde iþ doyumu: Etkileyen faktörler, iþ doyumu ile benlik saygýsý ve asersivite iliþkisi", VI.Ulusal Hemþirelik Kongresi Kitabý, GATA Hemþirelik Yüksekokulu, 14-16 Mayýs, s.159-170. 18. Yörükoðlu A(1986). Gençlik Çaðý, Türkiye Ýþ Bankasý Kültür Yayýnlarý, Ankara, s.94. 19. Güngör E.(1998). Ahlak Psikolojisi ve Sosyal Ahlak, Ötüken Yayýnevi, Ýstanbul,. 20. Hatipoðlu Z(1996). Ergenlik çaðýndaki öðrencilerin benlik tasarým düzeyleri ile algýlanan anne davranýþlarý arasýndaki iliþkinin incelenmesi, Yayýnlanmamýþ Yüksek Lisans Tezi, Ýstanbul, 1996. 21. Çam O, Khorshid L, Altuð Özsoy S (2000). Bir hemþirelik yüksekokulundaki öðrencilerin benlik saygýsý düzeylerinin incelenmesi, Hemþirelik Araþtýrma Dergisi, 1(1):33-40. 22. Muhlenkamp A F, Sayles J A(1986). "Self esteem, social support and positive health practices, Nursing Research, 35(6):334-338. 23. Gölbaþý Z(2003). Saðlýklý gençlik ve toplum için bir adým: Cinsel saðlýk eðitimi, Aile ve Toplum Dergisi, 5(2):6, 33-40. 24. Saydam Bahçivan R, Gençöz T (2005). Aile iliþkileri, ebeveynin çocuk yetiþtirme tutumu ve kendilik deðerinin gençler tarafýndan belirtilen davranýþ problemleri ile iliþkisi, Türk Psikoloji Dergisi, 20(55):61-74. 25. Urbanc K.(2001), "Adolescense happens to whole family", IUC Journal of Social Work 26 Ekim 2005'te http://www.bemidjistate.edu/sw_ journal/issue02/contenes.htm adresinden indirildi. 26. Felson RB, Zielinski MA. (1989), "Children's self esteem and parental Sopport, Journal of Marriage and the Family, 51:727-735. 27. Özbay H., Þahin N., Hýncal G. ve ark. (1991), "Ergenlikte benlik imajý, çalýþan ve öðrenci ergenler arasýnda karþýlaþtýrmalý bir çalýþma." Türk Psikiyatri Dergisi, 2(2):82-95. 28. Temel F., Maðden D. (1989), "Çocuk Yuvasýnda Kalan 9-10 Yaþlarýndaki Korunmaya Muhtaç Çocuklarýn Aile Bireylerini ve Ýliþkilerini Algýlamalarý", Saðlýk Dergisi, 61(4):34-42.
Temmuz-Aðustos-Eylül 2006
15
16 Temmuz-Aðustos-Eylül 2006
Kadýnlarýn Enerji Tasarrufuna Ýliþkin Bilgileri * Öðr.Gör.Dr. Hülya ÖZTOP ** Yrd.Doç.Dr. Seval GÜVEN
Özet Sürdürülebilir kalkýnmanýn en temel sorunlarýndan biri konutta kullanýlan enerjinin azaltýlmasýdýr. Kadýnlarýn geleneksel olarak üstlendikleri rolleri, onlarý bu hedefe ulaþmanýn kilit oyuncularýndan biri yapmaktadýr. Bu araþtýrma farklý öðrenim düzeyindeki kadýnlarýn konutun aydýnlatýlmasý, ýsýtýlmasý ve elektrikli büyük araçlarýn kullanýmý konusunda enerji tasarrufuna iliþkin bilgi düzeylerini belirlemek amacýyla planlanmýþ ve yürütülmüþtür. Bu amaçla toplam 560 kadýn araþtýrma kapsamýna alýnmýþtýr. Araþtýrma sonucunda kadýnlarýn öðrenim düzeyi yükseldikçe, konutun aydýnlatýlmasý, ýsýtýlmasý ve elektrikli büyük araçlarýn kullanýmý konularýndaki enerji tasarrufuna iliþkin bilgi düzeyi ortalama puanlarýnýn da yükseldiði saptanmýþtýr. Anahtar Kelimeler: Kadýn, enerji, enerji tasarrufu.
Abstract One of the main problems of the sustainable economic development is to reduce the energy consumption. Traditional roles that have been undertaken by women make them key persons to reach this target. This research about energy saving during the usage of white goods as well as during the lighting and heating of the residence has been planned and conducted to determine the knowledge of women, who have different education levels. Scope of the research comprises of 560 women. The results show that together with increase in education level of women, it is observed the average score of the knowledge level about energy saving during the lighting and heating of the residence, usage of white goods, increase as well. Key Words: Woman, energy, energy saving.
* Hacettepe Üniversitesi Ev Eko.Y.O. Aile ve Tük. Bil. Böl. ** Hacettepe Üniversitesi Ev Eko.Y.O. Aile ve Tük. Bil. Böl.
Temmuz-Aðustos-Eylül 2006
17
Giriþ Ülkemizde ve dünyanýn geliþmekte olan ülkelerinde sanayileþme, kentleþme ve sosyal zenginleþmeye paralel olarak enerji talebi giderek artarken, insan hayatý için þart olan hizmetleri saðlayan enerji kaynaklarý ise sürdürülebilir olmayan tüketimden dolayý giderek azalmaktadýr [Agusman ve Nadar, 1999]. Konutlar enerjinin yaygýn olarak büyük miktarda tüketildiði alanlardan birisidir. Isýnma, aydýnlatma, temizlik, rekreasyon vb. faaliyetlerin yürütülmesinde aileler büyük ölçüde enerji tüketen araçlar kullanmaktadýrlar [Anon, 2001]. Ailelerin yaþam düzeylerinin devamýna ve geliþimine katkýsý olan evle ilgili faaliyetlerin istenen düzeyde gerçekleþtirilmesi, enerji kaynaklarýnýn rasyonel kullanýmýnýn öðrenilmesi ile mümkün olacaktýr [Matthews, 1986]. Bu nedenle günümüzde artýk, üretilen ya da satýn alýnan enerjinin etkin kullanýmýna iliþkin bilgi sahibi olma, üzerinde durulan en önemli konudur. Bireylerin enerji tasarrufu konusundaki bilgi yetersizliði ya da yanlýþ bilgi edinmeleri, enerji tüketimini azaltmak için etkili yöntemler geliþtirmelerini engelleyebilir [Kooreman, 1996]. Enerjiden tasarruf saðlamak için ne yapacaðýný bilmeyen bireylerden tasarrufta bulunmalarý da beklenemez. Bu araþtýrma farklý öðrenim düzeyindeki kadýnlarýn konutun aydýnlatýlmasý, ýsýtýlmasý ve elektrikli büyük araçlarýn kullanýmý konusunda, enerji tasarrufuna iliþkin bilgi düzeylerini belirlemek amacýyla planlanmýþ ve yürütülmüþtür.
YÖNTEM Araþtýrma bölgesi olarak Ankara Ýli Altýndað Saðlýk Grup Baþkanlýðý, Mutlu Saðlýk Ocaðýnýn bulunduðu yerleþim bölgesi seçilmiþtir. Araþtýrma kapsamýna alýnacak örneklem sayýsýnýn belirlenmesinde örneklem geniþliði formülünden yarar-
18 Temmuz-Aðustos-Eylül 2006
lanýlmýþtýr. Mutlu Saðlýk Ocaðýnda bulunan ev tespit fiþlerinden yararlanýlarak sistematik örnekleme yöntemi ile seçilen toplam 560 aile araþtýrma kapsamýna alýnmýþtýr. Araþtýrma verileri hazýrlanan anket formuna baðlý kalýnarak ailelerde eþlerden kadýnla yüz yüze yapýlan görüþmeler sonucu toplanmýþtýr. Konutun aydýnlatýlmasý, ýsýtýlmasý, çamaþýr makinesi, buzdolabý, ocak ve fýrýn, bulaþýk makinesi kullanýmý konularýnda enerji tasarrufuna iliþkin bilgileri saptamak amacýyla hazýrlanan sorularýn seçeneklerine 0, 1, 2 þeklinde aðýrlýk puanlarý verilmiþtir. Doðru seçeneðe "2", yanlýþ seçeneðe "1" ve bilmiyorum seçeneðine "0" puan verilmiþtir. Olumsuz cümleler ters kodlanarak deðerlendirilmiþtir. Konutun aydýnlatýlmasýna iliþkin tam puan 14, ýsýtýlmasýna iliþkin tam puan 20, çamaþýr makinesi kullanýmýna iliþkin tam puan 8, Buzdolabý kullanýmýna iliþkin tam puan 22, ocak ve fýrýn kullanýmýna iliþkin tam puan 16, bulaþýk makinesi kullanýmýna iliþkin tam puan 6'dýr. Kadýnlarýn enerji tasarrufuna iliþkin bilgilerini belirlemeye yönelik soru gruplarýndan aldýklarý ortalama puanlar üzerinde öðrenim düzeyinin etkisini belirlemede varyans analizi uygulanmýþtýr [Sümbüloðlu ve Sümbüloðlu, 1994]. BULGULAR VE TARTIÞMA Deneklere Ýliþkin Genel Bilgiler Araþtýrma kapsamýna alýnan kadýnlarýn %28.7'si "34-41", %25.5'i "26-33", %21.8'i "41-49", %13.0'ü "18-25", %10.9'u "50 ve üzeri" yaþ grubunda yer almaktadýr. Kadýnlarýn yarýdan fazlasý (%63.0) ilkokul ve daha az, %32.5'i ortaöðrenim %4.5'i ise yükseköðrenim düzeyine sahiptir. Kadýnlarýn Konutun Aydýnlatýlmasýnda Enerji Tasarrufuna Ýliþkin Bilgileri Araþtýrma kapsamýna alýnan 560 kadýnýn konutun aydýnlatýlmasýna iliþkin bilgilerini ölçmeyi amaçlayan 7 sorudan aldýklarý toplam ortalama
puan, 14 tam puan üzerinden, 10.506'dýr (Tablo 1).
masýnda enerji tasarrufuna iliþkin bilgi düzeylerinin
Öðrenim durumlarýna göre toplam ortalama puan-
yüksek olduðunu göstermektedir.
lar incelendiðinde; yükseköðrenim düzeyindeki
lenmiþtir (p<0.05) (Tablo 1). Bu durum öðrenim
Kadýnlarýn konutun aydýnlatýlmasýnda enerji tasarrufuna iliþkin bilgilerle ilgili her bir sorudan aldýklarý ortalama puanlar öðrenim durumlarýna göre incelendiðinde; en yüksek ortalama puaný, tüm öðrenim gruplarýnda, "aydýnlatmada enerji
düzeyi yüksek olan kadýnlarýn konutun aydýnlatýl-
tasarrufunu saðlamak için az enerji tüketen
kadýnlarýn
puanýnýn
(10.920),
ortaöðrenim
(10.758) ve ilkokul ve daha az (10.363) öðrenim düzeyindekilerin puanýndan yüksek olduðu belir-
Tablo 1. Kadýnlarýn Öðrenim Durumlarýna Göre Konutun Aydýnlatýlmasýnda Enerji Tasarrufu Bilgilerine Ýliþkin Ortalama Puanlar Kad? nlar?n Konutun Kadýnlarýn Konutun Aydýnlatýlmasý nlat?lmas? Ayd? Konusunda Konusunda Enerji Tasarrufuna Tasarrufuna Enerji Bilgileri ?Ýliþkin li?kin Bilgileri 1. nlatmada 1. Ayd? Aydýnlatmada enerji enerji tasarrufunu tasarrufunu saðlamak için için az az sa?lamak enerji tüketen tüketen enerji lambalar tercih tercih lambalar edilmelidir edilmelidir 2. 2. Flüoresan Floresan lambalar akkor lambalara lambalar akkor göre watt baþýnagöre 3 veya 4 lambalara watt kat daha fazla ýþýk verir ba?? na 3 veya 4 kat daha fazla ???k verir 3. ve 3. Lambalar? Lambalarýnnve armatürlerin sýk armatürlerin s?ksýk s?k tozu alýnarak tozu al?narak daha daha fazla enerji fazla enerji harcamadan aydýnlatma harcamadan miktarý artýrýlabilir ayd? nlatma miktar? artt?r?labilir 4. verimli 4. Daha Daha verimli ayd? nlatma saðlamak sa?lamak aydýnlatma için fazla ýþýða ????aihtiyaç ihtiyaç için fazla duyulan bölümlerde duyulan bölümlerde yüksek güçlü yüksek güçlü tek tekbir bir lamba yerine lamba yerine düþük dü?ük güçlü çok güçlü çok sayýda say?da lamba kullanýlmalýdýr(-) lamba kullan?lmal?d?r (-) 5. K? Kýsa 5. sa bir bir süre süreiçin için dahi olsa dahi olsa terk oda terk edildiðinde ýþýklar edildi?inde ???klar söndürülmelidir söndürülmelidir 6. ?ma ve ve okuma okuma 6. Çal? Çalýþma sýrasýnda s? ras?nda odanýn odan?n tamamýný tamam? n?aydýnlatmak gerekir (-) gerekir ayd? nlatmak (-) 7. Aç? renkliduvarlar, Açýkk renkli duvarlar, mobilyalar,mobilyalar, perdeler ve perdeler veyansýtýr hal?lar ve halýlar ýþýða ? ????yans? t?r ve odanýn aydýnlatma odan? n ayd? nlatma ihtiyacýný azaltýr ihtiyac?n?azalt?r GENEL ORTALAMA
GENEL TOPLAM
ÝLKOKUL VE ?LKOKUL VE DAHA AZ DAHA AZ
n = 353 x sx
ÖÐRENÝM Ö? REN?MDÜZEYÝ DÜZEY? ORTA YÜKSEK ORTA YÜKSEK ÖÐRENÝM ÖÐRENÝM Ö? REN?M Ö? REN?M
n = 182 x sx
x
n = 25 sx
TOPLAM N = 560 x Sx
VaryansAnalizi Analiz Sonuçlarý Varyans Sonuçlar?
sd
K.O.
F
P
1,912
0,312
1,940
0,300
2,000
0,000
1,925
0,302
2
0,119
1,305
0,272
1,425
0,549
1,511
0,583
1,520
0,653
1,452
0,566
2
0,496
1,554
0,212
1,765
0,547
1,676
0,621
1,640
0,569
1,730
0,574
2
0,583
1,773
0,171
0,782
0,795
0,962
0,894
0,600
0,707
0,832
0,829
2
2,643
3,885
0,021*
1,960
0,269
1,896
0,440
2,000
0,000
1,941
0,331
2
0,297
2,737
0,066
0,830
0,932
1,000
0,986
1,240
0,970
0,904
0,956
2
3,216
3,551
0,029*
1,688
0,568
1,775
0,503
1,920
0,400
1,722
0,544
2
0,936
3,192
0,042*
1,480
0,568
1,537
0,618
1,560
0,471
1,501
0,586 2
0,471
3,849
0,022*
10,363
10,758
10,920
10,506
*P<0.05
Temmuz-Aðustos-Eylül 2006
19
lambalar tercih edilmelidir" (ilkokul ve daha az: 1.912, ortaöðrenim: 1.940, yükseköðrenim: 2.000) (p>0.05) ve "kýsa bir süre için dahi olsa oda terk edildiðinde ýþýklar söndürülmelidir" (ilkokul ve daha az: 1.960, ortaöðrenim: 1.896, yükseköðrenim: 2.000) (p>0.05) cümlelerinden aldýklarý bulunmuþtur. Konuya iliþkin yapýlan çalýþmalarda
Öðrenim durumlarýna göre toplam ortalama puanlar incelendiðinde; öðrenim düzeyi arttýkça kadýnlarýn konutun ýsýtýlmasýnda enerji tasarrufuna iliþkin bilgileri ile ilgili ortalama puanlarý da artmaktadýr (ilkokul ve daha az: 16.524, ortaöðrenim: 17.028, yükseköðrenim: 17.920) (p<0.05) (Tablo 2). Ersoy ve Kalýnkara (2002) tarafýndan yapýlan
normal ampul yerine floresan kullanmanýn enerji
araþtýrmada da konut ýsýtmada enerji verimliliðine
tasarrufuna büyük oranda katkýda bulunduðu,
yönelik toplam tutum puanlarý bakýmýndan öðre-
18 watt'lýk bir floresanýn 75 watt'lýk bir ampul ile ayný verimlilikte aydýnlatma saðladýðý belirtilmektedir (Anon, 1999). Bu araþtýrmada tüm öðrenim düzeyindeki kadýnlarýn olumsuz olarak hazýrlanan (ilkokul ve daha az: 0.782, ortaöðrenim: 0.962, yükseköðrenim: 0.600) "daha verimli aydýnlatma saðlamak için fazla ýþýða ihtiyaç duyulan bölümlerde yüksek güçlü tek bir lamba yerine düþük güçlü çok sayýda lamba kullanýlmalýdýr" (p>0.05) (Tablo1) cümlesinden en düþük puaný almalarý ise özellikle bu konudaki bilgi ihtiyacýnýn daha fazla olduðu kanýsýný uyandýrmaktadýr.
nim düzeyinin etkili olduðu ve öðrenim düzeyi
Kadýnlarýn Konutun Isýtýlmasýnda Enerji Tasarrufuna Ýliþkin Bilgileri Bir konutta ýsý; çatý, kapý, pencere, duvar ve döþemelerden kaybolur. Bu nedenle bu alanlarýn yalýtým malzemeleri ile ya da mobilyalarýn uygun biçimde yerleþtirilmesi ile izole edilmesi gereklidir. Pencere ve kapýlarýn kýþ aylarýnda yalýtýmýnýn saðlanmasý, perdelerin radyatörü örtmesinin önlenmesi, bacalarýn kýþ aylarýna girmeden temizlenmesi gibi konut kullanýmý ile ilgili deðiþiklikler enerji kaybýnýn azaltýlmasýnda etkin rol oynar [Bayraktar, 1987; Anon., 2000]. Tablo 2'de de görüldüðü gibi araþtýrma kapsamýna alýnan 560 kadýnýn konutun ýsýtýlmasýna iliþkin bilgilerini ölçmeyi amaçlayan 10 sorudan aldýklarý toplam ortalama puan, 20 tam puan üzerinden, 16.750'dir. Riecken ve Yavaþ (1979) tarafýndan yapýlan araþtýrmada da bireylerin enerji tasarrufuna iliþkin konular arasýnda en fazla konutun ýsýtýlmasýnda enerji tasarrufu ile ilgili bilgi sahibi olduklarý bulunmuþtur.
20 Temmuz-Aðustos-Eylül 2006
yükseldikçe puanlarda önemli artýþlar olduðu görülmüþtür. Konutun ýsýtýlmasýnda enerji tasarrufuna iliþkin bilgiler konusunda her bir sorudan alýnan ortalama puanlar öðrenim durumuna göre incelendiðinde; en yüksek puanýn, ilkokul ve daha az (1.997) ile ortaöðrenim (2.000) gruplarýnda "bacalar kýþ aylarýna girmeden önce kontrol edilerek temizlenmelidir" cümlesinden, yükseköðrenim düzeyinde birbirine eþit ortalama puanlarla (2.000) "bacalar kýþ aylarýna girmeden önce kontrol edilerek temizlenmelidir" ve "perdeler radyatör önünü örtmeyecek þekilde kapatýlmalýdýr" cümlelerinden, en düþük puanýn ise her üç öðrenim grubunda da olumsuz olarak hazýrlanan "çamaþýrlar
radyatör
üzerinde
kurutulabilir"
(p<0.05) cümlesinden alýndýðý belirlenmiþtir (ilkokul ve daha az: 0.844, ortaöðrenim: 1.121, yükseköðrenim: 1.240) (Tablo 2). Kadýnlarýn Çamaþýr Makinesinin Kullanýmýnda Enerji Tasarrufuna Ýliþkin Bilgileri Bir aracýn enerji kullanýmý, saatte harcadýðý enerji miktarýna ve kullaným süresine baðlý olmakla birlikte araçlarýn enerji ihtiyaçlarý, bilinçsizce kullanýmla da artar. Bu nedenle ailelerin araç kullanýmýnda minimum tüketimde bulunmak için neler yapýlabileceklerini bilmeleri, aracýn üretici talimatlarýna baðlý olarak kurulmasý, çalýþtýrýlmasý, bakýmýnýn yapýlmasý gibi kullanýmýna iliþkin bilgileri edinmeleri enerji tasarrufuna yardým eder ve aracýn ömrünü uzatýr [Caselman, 1993].
Tablo 2. Kadýnlarýn Öðrenim Durumlarýna Göre Konutun Isýtýlmasýnda Enerji Tasarrufu Bilgilerine Ýliþkin Ortalama Puanlar Kadýnlarýn Konutun Isýtýlmasý Kad?nlar?Konusunda n Konutun Enerji Tasarrufuna Is?t?lmas? Konusunda EnerjiBilgileri Tasarrufuna Ýliþkin ?li?kin Bilgileri
ÖÐ ENÝM DÜZEYÝ Ö?R REN? M DÜZEY? ?ÝLKOKUL LKOKUL VE VE DAHA AZ
x 1. Doðalgaz Do?al gazveya veya 1. tüplü tüplü gazlý gazl?sobalar sobalar yerine yerineelektrik elektrik sobalarý sobalar?tercih tercih edilmelidir. (-) edilmelidir (-) 2. Hava Hava giriþlerini giri?lerini 2. önlemek önlemekiçin için pencere pencereve vekapýlarýn kap?lar?n her yýl izalasyonu her y?l izalosyonu saðlanmalýdýr? sa?lanmal?d?r 3. Yerleri Yerlerihalý hal?ileile 3. kaplamak kaplamakzeminde zemindeýsý kaybýný azaltýr. ?s?kayb? n?azalt?r 4. Kalýn Kal?nperdeler perdeler 4. kullanýlarak kullan?larakpencelerden ýsý kaybý ?s? pencerelerden azaltýlabilir. kayb?azalt?labilir 5. Perdeler Perdelerradyatör radyatör 5. önünü önünü örtmeyecek örtmeyecek þekilde ?ekildekapatmalýdýr? kapat?lmal?d?r 6. Radyatör Radyatörüzerine üzerine 6. mermer mermer veya veyaahþap ah?ap levha levhe konmamalýdýr? konmamal?d?r 7. Çamaþýrlar Çama??rlar 7. radyatör radyatörüzerinde üzerinde kurutulabilir. kurutulabilir (-) (-) 8. 8. Kullanýlmayan Kullan?lmayan odalar odalarýsýtýlmamalý ?s?t?lmamal? ve tutulve kapýlar kap?lar?kapalý kapal? malý ancak bu odalartutulmal? ancak bu da sýcaklýk belli bir odalarda s? cakl?da k derecenin altýna belli bir derecenin düþürülmemelidir. alt?na da dü?ürülmemelidir 9. Kullanýlan Kullan?lanodalarýn 9. sýcaklýklarý odalar?n s?18-21 cakl???18derece arasýnda 21ºC aras? nda tutulmalýdýr. tutulmal?d?r 10. Bacalar Bacalar kýþ k??aylarýna girmeden önce aylar? na girmeden kontrolkontrol edilerek önce temizlenmelidir. edilerek temizlenmelidir GENEL ORTALAMA GENEL TOPLAM
n = 353 sx
ORTA ORTA Ö? REN?M ÖÐRENÝM
x
n = 182 sx
YÜKSEK YÜKSEK ÖÐRENÝM Ö? REN?M
Varyans VaryansAnalizi AnaliziSonuçlarý Sonuçlar?
TOPLAM TOPLAM
n = 25 x
sx
x
N = 560 sx
sd
K.O.
F
P
1,697
0,667
1,802
0,551
1,680
0,748
1,730
0,636
2
0,699
1,732
0,178
1,929
0,316
1,885
0,437
1,920
0,400
1,914
0,364
2
0,120
0,905
0,405
1,700
0,640
1,626
0,731
1,880
0,440
1,684
0,665
2
0,826
1,875
0,154
1,779
0,581
1,643
0,728
1,840
0,473
1,738
0,631
2
1,251
3,168
0,043*
1,816
0,474
1,890
0,419
2,000
0,000
1,848
0,448
2
0,632
3,178
0,042*
1,615
0,643
1,797
0,490
1,840
0,473
1,684
0,597
2
2,307
6,609
0,001*
0,844
0,930
1,121
0,962
1,240
0,970
0,952
0,951
2
5,683
6,404
0,002*
1,788
0,587
1,797
0,583
1,920
0,400
1,796
0,578
2
0,205
0,612
0,543
1,360
0,562
1,467
0,563
1,600
0,500
1,405
0,563
2
1,186
3,785
0,023*
1,997
0,053
2,000
0,000
2,000
0,000
1,998
0,042
2
0,001
0,292
0,747
1,652
0,545
1,703
0,546
1,792
0,440
1,675
0,547
2
0,663
6,893
0,001*
16,524
17,028
17,920
16,750
* p<0.05
Temmuz-Aðustos-Eylül 2006
21
Araþtýrma kapsamýna alýnan 560 kadýnýn çamaþýr makinesinin kullanýmýnda enerji tasarrufuna iliþkin bilgilerini ölçmeyi amaçlayan 4 sorudan aldýklarý toplam ortalama puan, 8 tam puan üzerinden 6.527'dir. Toplam ortalama puanlar öðrenim düzeylerine göre incelendiðinde; öðrenim düzeyi arttýkça kadýnlarýn çamaþýr maki-
ile 900C arasýnda dört kat daha fazla elektrik tüke-
nesinin kullanýmýnda enerji tasarrufuna iliþkin bilgi-
kitapçýklarda çamaþýr yýkama ile ilgili olarak düþük
leri ile ilgili ortalama puanlarý da artmaktadýr.
ýsý kullanýlmasý ve kullaným kýlavuzlarýnda belirtilen
Ancak aralarýndaki farklýlýk istatistiksel açýdan önemsiz (p>0.05) bulunmuþtur (ilkokul ve daha az: 6.476, ortaöðrenim: 6.572, yükseköðrenim: 6.920).
doluluk oranýna uyulmasýný tavsiye etmektedir
Çamaþýr makinesinin kullanýmýnda enerji tasarrufuna iliþkin bilgiler konusunda her bir sorudan alýnan ortalama puanlar öðrenim durumuna göre incelendiðinde; her üç öðrenim düzeyinde de kadýnlarýn "çamaþýr makinesi tamamen dolmadan çalýþtýrýlmamalýdýr" (ilkokul ve daha az: 1.960, ortaöðrenim: 1.923, yükseköðrenim: 1.920) ve "çamaþýr makinesinde tavsiye edilenden fazla deterjan kullanýlmamalýdýr" (ilkokul ve daha az: 1.909, ortaöðrenim: 1.929, yükseköðrenim: 2.000) cümlelerinden en yüksek puaný aldýklarý görülmüþtür. En düþük puanýn ise yine tüm öðrenim düzeylerinde olumsuz olarak hazýrlanan "çamaþýr makinesinde yüksek sýcaklýk derecelerinde çamaþýr yýkamak elektrik enerjisi tüketimini arttýrmaz" (ilkokul ve daha az: 1.264, ortaöðrenim: 1.385, yükseköðrenim: 1.600) (p<0.05) cümlesinden alýndýðý bulunmuþtur. Bu durum tüm öðrenim düzeyindeki kadýnlarýn yüksek sýcaklýk derecelerinde çamaþýr yýkamanýn elektrik enerjisi tüketimini arttýrdýðý konusunda bilgilendirilmeye gereksinim duyduklarýný ortaya koymaktadýr.
timi olduðunu bildikleri belirlenmiþtir. Ayrýca araþtýrmada kadýnlarýn çoðunluðunun kir ve lekelerin ancak yüksek ýsý derecesinde temizleneceðini düþündükleri belirtilmektedir. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlýðý bünyesindeki Ulusal Enerji Tasarrufu Merkezi de yayýnladýðý broþür ve
[Anon, 2003]. Kadýnlarýn Buzdolabý Kullanýmýnda Enerji Tasarrufuna Ýliþkin Bilgileri Aracýn doðru þekilde kullanýlmasýný bilmek enerji tasarrufu açýsýndan çok önemlidir. Doðru kullanýldýðý sürece bir buzdolabý iyi bir depolama olanaðý oluþturarak alýþveriþ ve ulaþýma harcanan para, zaman ve enerjiden de tasarruf saðlayacaktýr. Ayný zamanda bir buzdolabýnýn harcadýðý enerji miktarý defrost sistemine, büyüklüðüne, izolasyon durumuna, oda sýcaklýðýna, buzdolabýnýn yerleþim yerine ve aile üyelerinin kullaným biçimlerine baðlýdýr [Caselman, 1993; Du Bois ve ark. 1998]. Araþtýrma kapsamýna alýnan 560 kadýnýn buzdolabý kullanýmýnda enerji tasarrufuna iliþkin bilgileri ile ilgili 11 sorudan aldýklarý toplam ortalama puan 22 tam puan üzerinden 17.798'dir. Öðrenim düzeyi arttýkça kadýnlarýn buzdolabý kullanýmýnda enerji tasarrufu bilgilerine iliþkin ortalama puanlarý da artmaktadýr (p<0.05) (ilkokul ve daha az: 17.612, ortaöðrenim: 18.060, yükseköðrenim: 18.520). Buzdolabý kullanýmýnda enerji tasarrufuna iliþkin bilgilerle ilgili her bir sorudan alýnan ortala-
Nitekim Türkiye Bilimsel ve Teknik Araþtýrmalar
ma puanlar öðrenim düzeyine göre incelen-
Kurumunun yaptýðý ölçümlerde deðiþik marka
diðinde; yükseköðrenim düzeyindeki kadýnlarýn
çamaþýr makinelerinin 900C'de çalýþtýrýldýðý zaman
"buzdolabýnda mevsimlere göre ýsý ayarý yapýl-
0
40 C'ye göre dört kat daha fazla enerji tükettiði
malýdýr" ve "buzdolabýna sýcak yiyecekler konul-
ortaya çýkmýþtýr. Tübitak tarafýndan üç büyük ilde
mamalýdýr" cümlelerinden tam puan (2.000) aldýk-
(Ýstanbul, Ankara ve Ýzmir) yapýlan araþtýrmada
larý, ilkokul ve daha az (1.994) ve ortaöðrenim
0
kadýnlarýn sadece %5'inin çamaþýr yýkarken 40 C
22 Temmuz-Aðustos-Eylül 2006
düzeyindeki (1.995) kadýnlarýn ise en yüksek
puaný "yiyeceklerin kapalý olarak yerleþtirilmesine
en düþük ayara getirilmelidir. Ayrýca mümkünse
dikkat edilmelidir" cümlesinden aldýklarý belirlen-
piþirme iþleminde az su kullanýlarak tencere
miþtir. Bu konuda en düþük puanýn ise tüm öðre-
kapaðýnýn sýkýca kapatýlmasý da enerji tasarrufu
nim düzeylerinde olumsuz olarak hazýrlanan
saðlar. Piþirme sýrasýnda tencere içerisinde oluþan
"geniþ buzdolaplarý küçük olanlardan daha az
basýnç nedeni ile yüksek ýsý saðlayan basýnçlý
enerji harcar" cümlesinden alýndýðý saptanmýþtýr
tencereler ise piþirme süresini kýsaltarak enerji
(ilkokul ve daha az: 1.022, ortaöðrenim: 1.131,
harcamasýný azaltýrlar [Erel, 1978]. Fýrýnda piþirme
yükseköðrenim: 1.160). Kadýnlarýn olumsuz
iþlemlerinde de fýrýn kapaðýnýn sýk sýk açýlmamasý,
olarak hazýrlanan "buzdolabý kapaðýnýn sýk sýk açýl-
gerekli olmadýkça ön ýsýtma yapýlmamasý, donmuþ
masý enerji tüketimini etkilemez" cümlesinden
yiyeceklerin fýrýnda piþirilmeden önce çözdürül-
aldýklarý ortalama puanlarýn öðrenim düzeyinin
mesi, az miktardaki yiyeceklerin mümkünse
yükselmesine baðlý olarak artmasý da dikkat çeki-
küçük fýrýnda piþirilmesi kullanýlan enerjiden
cidir (p<0.05) (ilkokul ve daha az: 1.232,
maksimum fayda saðlar [Caselman, 1993;
ortaöðrenim: 1.533, yükseköðrenim: 1.640).
Albrecht, 1998].
Ülkemizde ailelerin hemen hemen tamamýnýn
Bu araþtýrmada kadýnlarýn (n=560) ocak ve
buzdolabýna sahip olduðu dikkate alýndýðýnda;
fýrýnlarýn kullanýmýnda enerji tasarrufuna iliþkin 8
hem sürekli kullanýlmasý hem de harcadýðý enerji
cümleden aldýklarý toplam ortalama puan 16 tam
miktarýnýn yüksek olmasý nedeniyle enerji tasarru-
puan üzerinden 12.565'dir. Öðrenim düzeyi yük-
fu açýsýndan buzdolabýnýn doðru þekilde kullanýl-
seldikçe kadýnlarýn ocak ve fýrýnlarýn kullanýmýnda
masý için tüm öðrenim düzeyindeki kadýnlarýn,
enerji tasarrufu bilgilerine iliþkin ortalama puanlarý
özellikle de düþük öðrenim düzeyindekilerin bu
da yükselmektedir. Ancak fark istatistiksel açýdan
konuda daha fazla bilgi edinmelerinin gerekliliði
önemsiz (p>0.05) bulunmuþtur (ilkokul ve daha
de açýkça ortaya çýkmaktadýr. Nitekim Kalýnkara ve
az: 12.511, ortaöðrenim: 12.627, yükseköðrenim:
Ersoy tarafýndan (2000) yapýlan araþtýrmada
12.920).
düþük sosyo-ekonomik düzeydeki kadýnlarýn
Bu konuda her bir sorudan alýnan ortalama
enerji tasarrufu konusunda yeterli bilgiye sahip
puanlar öðrenim düzeyine göre incelendiðinde;
olmamalarý nedeniyle sorumluluklarýný yerine
her üç öðrenim düzeyinde de en yüksek puanýn
getiremedikleri ve enerji tasarrufu eðitimine daha
"yemek kaynamaya baþladýktan sonra ocak alevi
fazla gereksinim duyanlarýn düþük sosyo-
iyice kýsýlmalýdýr" cümlesinden (ilkokul ve daha az:
ekonomik düzeydekiler olduðu belirtilmiþtir.
1.992, ortaöðrenim: 1.978, yükseköðrenim: 2.000) (p>0.05), en düþük puanýn da olumsuz olarak
Kadýnlarýn Ocak ve Fýrýnlarýn Kullanýmýnda Enerji Tasarrufuna Ýliþkin Bilgileri
hazýrlanan "piþirme iþleminde fýrýn yerine ocak tercih edilmesi daha çok enerji tüketilmesine neden
Mutfaklarda kullanýlan piþirme araçlarýnýn kul-
olur" cümlesinden alýndýðý görülmüþtür (ilkokul ve
lanýþlý ve yüksek verimli olmasý kullanýlan enerjiyi
daha az: 0.983, ortaöðrenim: 1.017, yükseköð-
büyük ölçüde azalmaktadýr. Ýster elektrik enerjisi,
renim: 1.320) (p>0.05).
isterse gaz kullanýlsýn ocakta yemek piþirme, fýrýnda yemek piþirmeden daha ekonomiktir [Akkaya ve Güven, 2000]. Piþirme iþlemi için baþlangýçta
Kadýnlarýn Bulaþýk Makinesi Kullanýmýnda Enerji Tasarrufuna Ýliþkin Bilgileri
yüksek sýcaklýk gerekebilir ancak kaynama
Ailelerin tükettiði yiyeceklerin depolanmasý ve
baþladýktan sonra ocak alevi piþirmeyi saðlayacak
hazýrlanmasý yanýnda piþirme ve serviste kulla-
Temmuz-Aðustos-Eylül 2006
23
nýlan araç ve gereçlerin temizliði için de enerji
SONUÇ VE ÖNERÝLER
kullanýmý söz konusudur. Bu amaçla kullanýlan
Konutta enerji tasarrufuna iliþkin tüm konular-
bulaþýk makinelerinde sanitasyon açýsýndan
da kadýnlarýn aldýklarý toplam ortalama puanlar
yüksek sýcaklýk gerekmedikçe 50-550C'lik su
yüksektir ve öðrenim düzeyi arttýkça ortalama
sýcaklýðý yeterlidir. Çünkü makinede kullanýlan
puanlar da artmaktadýr. Ancak özellikle olumsuz
enerjinin büyük kýsmý suyu ýsýtmak içindir. Bulaþýk
olarak hazýrlanan sorularda diðer öðrenim grup-
yýkama makinelerinde ön yýkama yapmak yerine
larýna göre yüksek olmakla birlikte, yükseköðre-
araçlarý makineye yerleþtirmeden yiyecek artýk-
nim düzeyindeki kadýnlarýn da ortalama puan-
larýnýn iyice temizlenmesi ve makine tam dolma-
larýnýn düþük olmasý, enerji tasarrufuna iliþkin bilgi-
dan çalýþtýrýlmamasý önemli ölçüde enerji tasarru-
lerinin yeterli olmamasýndan dolayý olumsuz hazýr-
fu saðlayabilmektedir [Skipton ve ark., 1998;
lanan sorularda kolayca yanýlgýya düþebildikleri
Akkaya ve Güven, 2000].
kanýsýný uyandýrmaktadýr.
Araþtýrma kapsamýna alýnan 560 kadýnýn
Bu sonuçlar öðrenim düzeyi yükseldikçe
bulaþýk makinesinin kullanýmýnda enerji tasarrufu-
enerji tasarrufu ile ilgili bilgi düzeyinin yükseldiðini,
na iliþkin 3 cümleden aldýklarý toplam ortalama
ancak düþük öðrenim düzeyindeki kadýnlarýn bilgi
puan 6 tam puan üzerinden 4.100'dür. Öðrenim
düzeyi puanlarýnýn düþük olmasý nedeniyle bu
düzeyi arttýkça kadýnlarýn bulaþýk makinesinin kul-
grubun daha fazla eðitime gereksinim duyduðunu
lanýmýnda enerji tasarrufu bilgilerine iliþkin toplam
göstermektedir.
ortalama puanlarý da artmaktadýr (ilkokul ve daha az: 3.960, ortaöðrenim: 4.302 yükseköðrenim: 4.600) (p<0.05). Yine her üç öðrenim düzeyinde de en yüksek puan alýnan (bulaþýk makinesi tamamen dolmadan çalýþtýrýlmamalýdýr; ilkokul ve daha az: 1.918, ortaöðrenim: 1.973, yükseköðrenim: 2.000) (p<0.05) ve en düþük puan alýnan (bulaþýklarý makinede yýkarken mutlaka ön yýkama yapýlmalýdýr; ilkokul ve daha az: 0.822, ortaöðrenim: 0.852, yükseköðrenim: 1.120) (p>0.05) cümlelerin benzerlik gösterdiði, öðrenim düzeyi arttýkça bilgiye iliþkin ortalama puanlarýn da arttýðý görülmüþtür. Enerji tasarrufuna iliþkin diðer konularda da olduðu gibi, öðrenim düzeyi arttýkça kadýnlarýn bulaþýk makinesinin kullanýmýnda enerji tasarrufuna iliþkin toplam ortalama puanlarýnýn artmasý, özellikle öðrenim düzeyi düþük olan kadýnlarýn
Sürdürülebilir kalkýnma konusunda baþarýya ulaþmanýn en önemli yollarýndan biri de birey ve ailelere, gerek kendileri gerekse gelecek kuþaklarýn ihtiyaçlarýný karþýlamada sahip olduklarý kaynaklarýn etkin ve verimli kullanýlmasýnýn gerekliliðinin önemini anlatmak, olumlu davranýþlar geliþtirmelerinde yardýmcý olacak bilgileri edinmelerine olanak veren eðitici faaliyetlere katýlmalarýný saðlamaktýr. Sürdürülebilir nitelik taþýmayan tüketim alýþkanlýklarýnýn deðiþtirilerek enerji kullanýmýnda verimliliðin saðlanabilmesi için; Kamu kurum ve kuruluþlarýnýn, yerel yönetimler ve sivil toplum örgütleri ile iþbirliði ve iletiþim içinde olup farklý sosyo-ekonomik düzeydeki tüketicilerin, konutlarda enerji tasarrufuna iliþkin bilgilendirilme ve bilinçlendirilmeleri için eðitim programlarý hazýrlamasý,
enerji tasarrufu konusunda bilgilendirilmeye daha
Bilinçli ailelerin bilinçli nesiller yetiþtireceði
fazla gereksinimleri olduðunu ortaya koymaktadýr.
göz önüne alýndýðýnda küçük yaþta verilen
Gönen ve Kalýnkara (1991) tarafýndan yapýlan
eðitimin önemine dikkat edilerek, okul ve ailenin
araþtýrmada da yükseköðrenim gören kadýnlarýn
enerjinin verimli kullanýmý konusunda iþbirliði
enerji tasarrufu konusunda daha olumlu tutuma
içinde olmasý ve enerji tasarrufunun gerekliliði
sahip olduklarý belirtilmiþtir.
üzerinde önemle durulmasý gerekmektedir.
24 Temmuz-Aðustos-Eylül 2006
KAYNAKLAR ____ (1999) "Saving Energy on Lighting and Appliances." Copyright, Golden West Publishing Inc.wysiwyg://1.38/http://homeownernet. com/articles/saveelec.htm ___ (2000) Evinizde Enerjinin Verimli Kullanýlmasý Ýçin Öneriler, Elektrik Ýþleri Etüd Ýdaresi Genel Müdürlüðü. Ulusal Enerji Tasarrufu Merkezi, Ankara. ____ (2001) Konutlarda Elektrik Enerjisinin Verimli Kullanýmý, Elektrik Ýþleri Etüd Ýdaresi Genel Müdürlüðü. Ulusal Enerji Tasarrufu Merkezi, Ankara. ___ (2003) "Türk Kadýnlarý Elektrik Tasarrufunu Bilmiyor" NTNMSNBC, Haber http://www.ntvmsnbc.com.tr /news/179211.ascp?cp1=1, 17.10.2003 Agusman, M. ve Nadar, A. (1999) "Enerji Tüketim Yönetim Sistemi Uygulamalarýnýn Enerji Tasarrufu Açýsýndan Önemi ve Yararlarý" Ulusal Enerji Verimliliði Kongresi, Ankara. Akkaya, G. ve Güven, S. (2000) "Enerji Tasarrufu" Ekonomik ve Teknik Dergi” Standart: 39:464, 89-91. Albrecht, J. (1998) " Making Decision: Buying a Range" Nebraska Cooperative Extension NF97-337, http://ianrpubs.unl.edu/housing/nf337.htm Bayraktar, E. (1987) "Ailelerin Enerji Tasarrufuna Ýliþkin Bilgi, Tutum ve Davranýþlarýnýn Ýncelenmesi" H.Ü. Saðlýk Bilimleri Enstitüsü, Ev Ýdaresi ve Aile Ekonomisi Programý, Yayýnlanmamýþ Bilim Uzmanlýðý Tezi, Ankara. Caselman, M.W. (1993) "Energy Efficiency of Major Appliances" Human Environmental Sciences Publication GH4950, http://muextension.missouri.edu/xplor/hesquide/houseeq/gh4950.htm
Du Bois, M. ve Ark. (1998) "Making Decision: Buying a Refrigerator" Nebraska Cooperative Extension NF97336,http://ianrpubs.unl.edu/housing/nf336.h tm Erel, S. (1978) Evde Kullanýlan Araç ve Gereçler, Hacettepe Üniversitesi Basýmevi, Ankara. Ersoy, A.F. ve Kalýnkara, V. (2002) "Ailelerin Konut Isýtmada Enerji Verimliliðine Yönelik Tutum ve Davranýþlarý" Mesleki Eðitim Dergisi, 4:7, 33-48. Gönen, E. ve Kalýnkara, V. (1991) "Kadýnlarýn Elektrikli Ev Araçlarýnýn Kullanýmýnda Enerji Tasarrufuna Yönelik Tutum ve Davranýþlarý" Kadýn ve Enerji Tasarrufu Sempozyumu, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlýðý, Enerji Tasarrufu Koordinasyon Kurulu, Ankara. Kalýnkara, V. ve Ersoy, A.F. (2000) "Farklý SosyoEkonomik Statüdeki Ailelerin Enerji Tasarrufuna Ýliþkin Tutumlarý ve Eðitim Gereksinimleri" Türkiye Sosyal Araþtýrmalar Dergisi, 4:1, 17-32. Kooreman, P. (1996) "Individual Discounting, Energy Conservation and Household Demand for Lighting" Resource and Energy Economics, 18:103-114. Matthews, W. (1986) "Energy in the Home" Journal of Home Economics, 24:2, 19-20. Riecken, G., Yavaþ, U. (1979) "Energy Conservation Awareness" Ball State Business Review, 9:2, 2-5. Skipton, S. ve ark. (1998) "Making Decision: Buying a Dishwasher" Nebraska Cooperative Extension NF97-333 http://ianrpubs.unl. edu/housing/nf 333.htm Sümbüloðlu, K. ve Sümbüloðlu, V. (1994) Biyoistatistik, Özdemir Yayýncýlýk, Ankara.
Temmuz-Aðustos-Eylül 2006
25
26 Temmuz-Aðustos-Eylül 2006
Ev Ortamýnýn Çocuðun Geliþimine Göre Düzenlenmesi
•Yrd.Doç.Dr. Yasemin AYDOÐAN*
Özet Erken çocukluk döneminde ev ortamýnda, sevgi ve güven içerisinde sunulan zihinsel uyarýcýlar çocuðun çok yönlü geliþimine temel oluþturur. Bloom'a göre insan geliþiminin ilk dört yýlý, zihinsel geliþmenin en kritik evresidir. Ýnsan zekasýnýn %50'sinin 0-4 yaþ arasýnda, %30'unun 4-8 yaþ arasýnda, %20'sinin de 8-17 yaþ arasýnda geliþtiði bilinmektedir. Bu nedenle çalýþmada uyarýcýlarla zenginleþtirilmiþ, güvenli ve saðlýklý bir ev ortamýnýn oluþturulmasýnda özellikle anne babalara düþen görev ve sorumluluklar konusunda öneriler sunulmuþtur. Anahtar Kelimeler: Ev ortamý, anne baba eðitimi, uyarýcýlar, çocuk geliþimi.
Abstract In home life of the childhood, the mental stimulators enabling to develop the child in multi ways should be introduced with love and trust and constitute the fundamental. According to Bloom the first four years of human development are the most critical years for the mental development. It is known that 50 % of human brain development is taking place between 0-4 years, % 30 between 4-8 years and 20% between 8-17 years. For this reason the research has worn and brought suggestions to parents with regard to their responsibilities and duties for the precautions to be undertaken at home and has been enriched with stimulators. Key Words: Home environment, education of the parents, stimulators, child development.
* Abant Ýzzet Baysal Üniversitesi, Eðitim Fakültesi, Ýlköðretim Bölümü, Okul Öncesi Öðretmenliði A.D .
Temmuz-Aðustos-Eylül 2006
27
Giriþ Çocuk geliþimi; çocuðun hareket, düþünme, hissetme ve baþkalarýyla iliþki kurmada daha karmaþýk düzeylere ulaþtýðý bir deðiþme sürecidir. Bu açýdan bakýldýðýnda bütün çocuklar geliþir ve geliþmelerinde bir sýra izlerler. Ancak geliþme oraný, özelliði ve kalitesi çocuktan çocuða deðiþir (Myers,1990:15). Bu geliþme sürecini etkileyen faktörlerden bir kýsmý kalýtýmla kazanýlýr ve deðiþtirilmesi mümkün deðildir. Ancak yine bu sürecin oluþumunda önemli bir yer tutan ve düzenlenmesi, deðiþtirilmesi mümkün olan bir faktör vardýr ki, o da çevredir. Geliþimciler çocuðun kiþisel geliþiminin büyük ölçüde, içinde yaþadýðý ve geliþtiði çevresine baðlý olduðunu vurgulamaktadýrlar. Çocuðun büyümesi, geliþmesi, kendisini tanýmasý, yeteneklerinin farkýna varmasý ve yeni kavramlar öðrenmesi için çevre özelliklerinin iyi bir þekilde deðerlendirilmesi þarttýr. Ayrýca, çocuðun yaþadýðý çevreyi etkili kullanma bilincine ulaþmasý onun bilgi birikimine katký saðlayarak geliþimini desteklemektedir. Bu nedenle bazý durumlarda kýsýtlayýcý olabilen çevre özelliklerinin, çocuðun saðlýðý ve geliþimi açýsýndan düzenlenmesi gerekmektedir (Bullock,1988: 25;Myers,1990:15;Bradley vd.,2000: 247; Göka, 2001:78) Uygun bir çevreye olan ihtiyaç, her yaþtaki insan için önemlidir. Ancak fiziksel ve zihinsel geliþmenin henüz tamamlanmadýðý okul öncesi dönemde bu ihtiyacýn karþýlanmasý hayati bir önem taþýmaktadýr (Ertuðrul,1994:7;Oktay,1995: 11). Erken çocukluk döneminde ev ortamýnda, sevgi ve güven içerisinde sunulan zihinsel uyarýcýlar çocuðun çok yönlü geliþimine temel oluþturur. Bloom'a göre insan geliþiminin ilk dört yýlý, zihinsel geliþmenin en kritik evresidir. Ýnsan zekasýnýn %50'sinin 0-4 yaþ arasýnda, %30'unun 4-8 yaþ arasýnda, %20'sinin de 8-17 yaþ arasýnda
28 Temmuz-Aðustos-Eylül 2006
geliþtiði bilinmektedir. Bu yüzden özellikle okul öncesi çocuklar için düzenlenen ev ortamý ve bu ortamda yer alacak uyarýcý zenginliði çok önemlidir (Erkan,1998:22). Uyarýcýlarla zenginleþtirilmiþ, güvenli ve saðlýklý bir ev ortamýnýn oluþturulmasýnda en büyük görev anne - babalara düþmektedir. Ancak bu ortamýn oluþturulmasýnda evdeki diðer bireylerin ve eðitim kurumlarýnýn iþbirliðine ve önerilerine de ihtiyaç duyulmaktadýr. Zaten günümüzün eðitim anlayýþý da, ailenin çocuðun eðitimi üzerindeki önemli etkisinden hareketle, aileyi ve öðretmeni daha aktif bir þekilde iþbirliðine itmektedir. Bu sayede okullarda çocuða verilen eðitim-öðretim, ev ortamý doðallýðýnda anne babalar tarafýndan pekiþtirildiðinde, öðrenmenin çok daha kalýcý bir þekilde gerçekleþeceði düþünülmektedir (Bradley vd., 2000:247; Ersoy ve Þahin,1999:58; Güven, 2000:99). Çocuðun dünyayla iliþkisinin temellerinin evde kurulduðu göz önüne alýndýðýnda, ev ortamý daha önemli hale gelmektedir. Evini merkez alarak çevresini tanýyan çocuk, her yere ve her þeye evden açýlýr. Hayalleri evde baþlar ve zamanýnýn büyük bölümü evde geçer; evde beslenir, uyur, banyo yapar, çamaþýrlarý yýkanýr, oyun oynar, ders çalýþýr, ortalýðý karýþtýrýr, televizyon seyreder. Bir anlamda çocuðun gerçek çevresi, dünyasý evidir (Göka,1997:29;Göka,2001,76). Bu açýdan bakýldýðýnda ebeveynlerinden ev desteði almayan çocuklarýn þanssýz olduklarý bir gerçektir. Çocuklar için uygun ev ortamý hazýrlayacak anne babalarýn çocuklarýn geliþimi ve eðitimine destek olabilmek için yapmalarý gereken tek þey, onlara önlerindeki sihirli dünyanýn kapýlarýný açmak ve uyaranlarla zenginleþtirilmiþ bir dünya sunmaktýr (Güven, 2000:98). Tüm bu noktalardan hareketle ev ortamýnýn çocuklarýn geliþim düzeylerine ve amaçlarýna göre saðlýklý, güvenli ve ilgi çekici bir þekilde düzenlenmesi gerekmektedir. Kaza olasýlýklarýný giderici önlemlerin alýndýðý, çocuklarýn gereksinimlerinin
karþýlanmasýný engelleyecek kýsýtlama ve aksaklýklarýn olmadýðý, çocuklarýn özgürce oynayýp çalýþtýklarý ortamlar çocuklarýn biliþsel, sosyal ve duygusal geliþiminin en üst düzeyde desteklenebilmesi için þarttýr (Frankel ve Bates,1990: 814; Coon vd.,1990: 459; Metin ve Þahin,1999:67; Votruba-Drzal,2003). Çocuklar, özelliklerine uymayan ortamlarda kendilerini engellenmiþ hissedip olumsuz duygular içine girebilirler. Özellikle engelli çocuklarda bu duygular daha da yoðundur. Bu nedenle ev ortamýnýn düzenlenmesi sistemli bir çalýþmayý gerektirir. Çevre düzenlenmesinde o ortamda bulunan çocuklarýn geliþim özellikleri, düzeyleri, ilgileri ve gereksinimlerinin dikkate alýnmasý gerekmektedir (Metin ve Þahin,1999:67). Ancak, ev ortamýnýn çocuðun gereksinimleri ve mutluluðu için çocuk merkezli düzenlenmesinde, hiçbir zaman diðer bireylerin hak ve özgürlüklerinin kýsýtlanmamasý gerekmektedir. Çocuðun geliþmesi ve etkin öðrenmesinde ev ortamýnda bulunmasý gereken önemli özellikler þu þekilde özetlenebilir: Güvenli Ortam: Çocuklarýn çevresine olan meraklarý yoðundur. Her þeyi bilmek, öðrenmek, dokunmak, tatmak isterler. Bu durumda ailelere düþen görev; çocuklarýna güvenli bir ortam hazýrlamak, tehlikeli durum ve nesneleri önceden düþünüp ortadan kaldýrmaktýr. Bunun için ailelere þu temel öneriler sunulabilir: Çocuklar her ne sebeple olursa olsun yalnýz býrakýlmamalý, mümkünse güvenli kiþi ya da kurumlara teslim edilmelidir. Çocuklarýn yaþadýðý çevre kontrol altýnda tutulmalý, tehlikeli þeyler (ilaç, deterjan vs.) ortadan kaldýrýlmalýdýr.
pencereden sarkmamak, kibritle oynamamak gibi). En önemlisi de çocuklarýn kendini koruyabilmesi için gerekli bilgi ve becerileri edinmeleri saðlanmalýdýr (Örneðin, bir þey yanýyorsa-yanan eþyanýn özelliðine göre- üzerine su dökülmesi gerektiði gibi) (Kaðýtçýbaþý vd.,1999:43; Nazik, 2003:58). Uyarýcý Çeþitliliði: Ev ortamýnýn en önemli özelliklerinden birisi de içermesi gereken zengin çeþitliliktir. Uyaranlarýn zeka üzerindeki etkileri dikkate alýndýðýnda; çocuðun içinde bulunduðu ortamda zengin çeþitliliðin saðlanmasý ve bunun çocuða fark ettirilmesi büyük bir önem taþýmaktadýr. Çocuk çevresindeki zengin çeþitliliði kavradýkça, kendi yerini ve bu ortamdaki anlamýný daha iyi deðerlendirmeye baþlayacaktýr. Ev ortamýnda bu özelliðin saðlanabilmesi için; Bitki türlerinin çeþitliliði, Üstlenilen rollerin çeþitliliði, Okuma-yazma materyallerinin çeþitliliði (dergi, kitap, gazete), Sayý, renk vb. kavramlarý içeren eðitici materyallerin çeþitliliði, Serbest olarak ifadeyi kolaylaþtýran materyallerin çeþitliliði (boya malzemeleri, kuklalar vb.), Fizyolojik özellikler açýsýndan, anne-baba modellerinin bir arada oluþu, Günlük yaþamda kullanýlan araç-gereçlerin çeþitliliði, Farklý boyutlarda ve iþlevlerde olan eþyalarýn çeþitliliði gereklidir (Türksoy,1991:80). Bunlarýn dýþýnda bir müzik aleti çalma, þarký söyleme, sözel ve sözel olmayan seslere
Çocuklara dokunmamasý, yapmamasý
duyarlýlýkla ilgili etkinlikler ev ortamýnda bulunan
gereken þeyler açýklanmalý, bu tür davranýþlarýnýn
çeþitliliði daha da zenginleþtirecek ve çocuðun
sonucunda neler olabileceði konusunda çocuklar
tüm geliþim alanlarýna katkýda bulunacaktýr
uyarýlmalýdýrlar (Örneðin, prizlere dokunmamak,
(Armstrong, 2000:28).
Temmuz-Aðustos-Eylül 2006
29
Ev ortamýndaki bu uyaranlarýn çocuðun geliþi-
yeni ürünler yaratmaya çocuðunu teþvik etmelidir.
mini, eðitimini ve hoþ vakit geçirmesini saðlaya-
Bunun için evde artýk olarak nitelendirilecek plas-
cak þekilde kullanýlmasý elbette ki ebeveynlerin
tik kutular ve þiþeler, kapaklar, tuvalet kaðýdý rulo-
yaratýcý ve üretken davranýþlarýyla iliþkilidir. Eve
larý, renkli dergi sayfalarý, artýk kumaþ ve yün
günlük alýnan bir gazete ya da dergi, kapalý
parçalarý, eski giysiler, kuruyemiþ kabuklarý, büyük
dolaplarda kalan ansiklopediler çocuklar tarafýn-
boy boncuklar, düðmeler vb. gibi malzemeler için-
dan kullanýlmadýðý taktirde, bu zengin çeþitliliðin
deki atýklar temizlenerek saðlýklý oyun malzemeleri
çocuklar üzerindeki olumlu etkilerinden bahset-
halinde çocuða sunulmalýdýr (Ömeroðlu ve Turla,
mek mümkün deðildir. Oysa ücretsiz olarak temin
2001:50).
edilebilecek bir alýþ veriþ dergisinden bile pek çok
Özellikle çocuklarýn eðitimi konusunda ekonomik koþullarýn zorlandýðý günümüzde bu tür yaratýcý düþüncelere daha çok ihtiyaç duyulmaktadýr. Bu nedenle ev ortamýnda bulunabilecek çok çeþitli malzemelerin hiçbir engel ve yasak olmadan çocuklar tarafýndan deðiþik amaçlarla kullanýlmasýna olanak verilmeli ve çocuðun her ortamda kendiliðinden oluþan öðrenme fýrsatlarýndan yaralandýrýlmasý saðlanmalýdýr (Gönen,1998: 13;Akt. Özben ve Argun, 2000:7; Göka,2001:78).
þekilde yararlanýlabilir. Çocuðun yaþýna göre; dergideki ürünlerin fiyatlarýný çocukla birlikte incelemek, en ucuz ya da en pahalý ürünü seçmek, ürünlerin renklerini söylemek, yenen ya da yenmeyen ürünleri sýnýflandýrmak, dergideki resimleri keserek çeþitli koleksiyonlar oluþturmak dergiye iliþkin yapýlabilecek basit etkinliklerdir. Ayný þekilde evde yemek piþirme vakitleri çocuklara; karýþtýrmak, yýkamak, tadýna bakmak, çevirmek gibi pek çok kelimeyi öðretmede uygun fýrsatlar yarattýðý gibi, yýkanmýþ çamaþýrlarý sýnýflandýrmada çocuklara çözmek için sayýsýz problemler saðlamaktadýr. Çoraplarý eþleme, giysileri deðiþik gruplara ayýrma, çeþitli çarþaflarý büyüklüklerine ve þekline göre katlama çocuklar için eþsiz deneyimlerdir. Bu tür etkinlikler çocuklar için hem eðlendirici hem de öðretici bir oyun niteliði taþýrken, anneler de iþ yaparken çocuklarýyla birlikte olma fýrsatýný elde etmiþ olurlar (Honig, 1990:3). Kýsaca çocuklarýn el göz koordinasyonlarýnýn, matematik kavramlarýnýn ya da diðer kavramlarýnýn geliþebilmesi için ev ortamýnda bulunan materyallerle bire bir etkileþimde bulunmalarý gerekmektedir. Örneklerde de görüldüðü gibi, evde bulunan pek çok araç-gerecin ya da eþyanýn ebeveynlerin yaratýcýlýklarý sayesinde çocuklarýn geliþimini destekleyen ve çocuklarýn büyük bir zevkle oynayacaklarý oyun materyallerine dönüþmesi mümkündür. Aile dýþardan satýn aldýðý oyuncaklarý ya da materyalleri çocuða sunmanýn yaný sýra evdeki ve çevresindeki malzemeleri de kullanarak
30 Temmuz-Aðustos-Eylül 2006
Deðiþim: Çocuðun geliþim düzeyi ile paralel olarak ev ortamýnda; zamana, mekana ve yaþa göre bir deðiþimin uygulanmasý gerekmektedir (Türksoy,1991:80). Zamana göre deðiþim; ýsý, ýþýk, hava koþullarý ve mevsimlere göre çocuðun odasýnýn hatta evin genelinde yapýlacak düzenlemeyi kapsar. Bu düzenleme eþyalarýn yerleþiminde olabildiði gibi çocuðun odasý için kullanýlan mefruþat seçimini de içerir. Örneðin, kýþ ayýnda çocuðun odasýnda kaloriferin yaný baþýna konabilecek iki üç yastýkla çocuða bir okuma köþesi yapmak ya da perdeleri kurdelelerle farklý þekillerde baðlayarak çocuðun yaðan karý izleyebilmesini saðlamak mümkündür. Elbette ki her çocuðun bir odasý olmayabilir, ancak çocuðun yattýðý ya da kullandýðý mekanlarý çocukla birlikte, onun isteði ve beðenisi doðrultusunda düzenlemek gereklidir. Yapýlacak deðiþimler, ev ortamýný monotonluktan kurtaracaðý gibi eþyalarýn daha iþlevsel kullanýlmasýna yardýmcý olacaktýr. Ayrýca bu sayede çocuðun odasýný ya da kullandýðý mekanlarý daha çok sevmesi ve orada daha hoþ vakit geçirmesi saðlanmýþ olacaktýr.
Yapýlacak deðiþimlerde en önemli faktör
çeþitli öðeler arasýndaki iliþkileri önemseyerek
çocuðun yaþýdýr. Erken yaþlarda çocuk için hazýr-
problemlere tek baþýna çözüm yollarý bulmaya
lanan bir odanýn, ileri yaþlardaki gereksinimleri
çalýþmaktadýr. Bu sayede çocuk günlük yaþamýn-
karþýlamasý beklenemez. Bu nedenle özellikle
da sýk sýk karþýlaþtýðý problemleri hiç kimsenin
çocuðun odasýndan baþlayarak tüm evin çocu-
yardýmýna gereksinim duymadan çözebilmekte,
ðun yaþý doðrultusunda bir deðiþime gereksinimi
merak duygusunu ve araþtýrmacý kiþiliðini geliþti-
vardýr. Örneðin, okul öncesi dönemde psiko-
rebilmektedir. Ayrýca ev ortamýndaki uyarýcý
motor geliþim ve güvenli bir ortam saðlamak için
zenginliði de çocuklarýn problem çözme beceri-
daha çok boþ alanlara ihtiyaç duyulurken, ilköðre-
lerinin geliþimini destekleyerek, yeni deneyimler
tim döneminde daha çok kitap raflarýna ve uygun
kazanmalarýna yardýmcý olur (Frankel ve Bates,
ders çalýþma ortamlarýna ihtiyaç duyulmaktadýr.
1990:814).
Ev içerisinde yapýlacak bu deðiþimlerin, aile birey-
Renklerin Kullanýmý: Renkler yaþantýmýzýn her alanýnda sürekli var olan ancak farkýnda olup, yeterince kullanýlamayan bir özelliktir. Halbuki eðitim araç-gereçlerinde ve ortam içerisinde uyarýcý ve öðretici nitelikte kullanýlan renkler, çocuklarýn biliþsel aktivitelerini destekleyerek öðrenmelerine yardýmcý olmaktadýr (Türksoy, 1991:80).
lerinin ortak görüþleri doðrultusunda yapýlmasý ev içerisinde geçirilen zamanýn hem daha eðlenceli hem de daha verimli geçirilmesini saðlayacaktýr. Ýþlevsel Olma: Ev ortamýnda bulunan canlýcansýz her öðe, eylem ve süreç bir iþleve sahiptir. Bu iþlev, bir bütünün parçasýný oluþturmak, var olan iþleyiþi sürekli kýlmak, denetimi saðlamak, sistemi ilerletmek vb. biçimlerde olabilir (Türksoy, 1991:80). Ev ortamýnda bu iþlevselliðin sürdürülebilmesi için aile bireylerine özellikle de ebeveynlere büyük sorumluluklar düþmektedir. Ev içerisinde herhangi bir iþlevi olmayan eþyanýn kalabalýða yol açmasýný önlemek, evdeki her alanýn ya da eþyanýn en iþlevsel bir þekilde kullanýlabilmesini saðlamak, evdeki iþleyiþin devamýnda tüm aile bireylerinin yaþýnýn ve gücünün elverdiði ölçüde görev ve sorumluluklar almasýný saðlamak ebeveynlerin görevidir. Ancak iþlevselliðinde zamana ve özellikle de teknolojinin geliþimine paralel olarak yenilenmeye ihtiyacý vardýr. Karmaþýklýk: Ev ortamýnýn içermesi gereken önemli bir özellik de karmaþýklýk olgusudur. Bu kelime baþlangýçta yanlýþ anlaþýlmakla birlikte burada söz konusu olan bir daðýnýklýk deðil, her þeyin çocuða hazýr ve düzenli bir þekilde sunulmamasýdýr. Her þeyin çocuða düzenli bir þekilde sunulduðu çevrede çocuklarýn biliþsel aktiviteleri yetersiz kalabilmektedir. Yeterli karmaþýklýk olgusuna sahip bir ev ortamýnda çocuk, bütünleþtirme ve soyutlama becerilerinin düzeyine uygun olarak,
Canlý bir renk dünyasýnýn varlýðý ve görsel malzemelerin sýnýrsýz kullanýmý, her yaþtaki birey ve özellikle de küçük yaþtaki çocukluklar için olmazsa olmaz koþullarýn baþýnda gelmektedir. Eðitim ortamýnda kullanýlan renklerin öðrenmeyi, motivasyonu ve hatta zeka geliþimini nasýl etkilediði yolunda yapýlan çalýþmalar çok ilgi çekicidir. Örneðin, Münih Psikoloji Enstitüsünde yapýlan araþtýrmalar öðrenme ortamýnda kullanýlan rengin ne kadar önemli olduðunu ortaya çýkarmýþtýr. Bu çalýþmalarda sýnýflarda kullanýlan açýk mavi, sarý, yeþilimsi sarý ve portakal renginin en etkili renkler olduðu belirtilmiþtir. Üstelik bu renklerle boyanýp, dekore edilmiþ ortamlarda büyüyen çocuklarýn IQ düzeylerinin 12 puan daha artabileceði; siyah, beyaz ve kahve renkli ortamlarýn ise IQ'da düþmelere yol açabileceði belirlenmiþtir (Akt.Köksal, 2002:51). Renklerin zihinsel geliþime etkilerinin dýþýnda psikolojik olarak da insaný etkilediði bilinmektedir. Bu nedenle hangi renklerin ya da renk tonlarýnýn bireylerde duygusal deðiþimlere neden olduðunun bilinmesinde yarar vardýr. Bu konudaki
Temmuz-Aðustos-Eylül 2006
31
bilimsel çalýþmalar doðrultusunda, çocuðun beðenisiyle tercih edilen renklerin özellikle odasýnýn dekorasyonunda kullanýlmasý, diðer ortamlarda ve kullanýlan malzemelerde renklerin etkili ve renk duyarlýlýðýný, görselliðini zenginleþtirecek þekilde kullanýlmasý gerekmektedir.
zamanlarý öðrenme fýrsatlarýna dönüþtürmek
Uyum: Ev ortamýndaki zengin uyarýcýlardan
öðretimi ya da çok çeþitli beceriler çin kullanabile-
iþlevlerine uygun bir þekilde yararlanýlabilmesi ve
ceði unutulmamalýdýr. Ayrýca ebeveynlerin yaratýcý
bireylerin yaþamlarýndaki estetik duygusunun geliþebilmesi için tüm öðeler arasýnda bir uyumun olmasý gerekmektedir. Ev ortamýndaki uyum; bireylerin ev içerisindeki rollerinden renk, ses, ýþýk, doku, biçim ve iþlevlerde uyum gibi pek çok alaný kapsamaktadýr. Özellikle aile içindeki genel uyumun istikrarlý, doyum saðlayýcý ve mutluluk verici olmasý çocuklarýn geliþimi ve eðitimlerinin daha iyi bir ev ortamýnda gerçekleþmesini desteklemektedir (Akt.Ulusavaþ,1988;Türksoy,1991:80).
yeteneklerini kullanarak çocuklarýna ayýrdýklarý
Çocuðun yaþayarak öðrenmeyi gerçekleþtirdiði ev ortamýnýn düzenlenmesi, ebeveynlerin bu konuda eðitilmelerini gerekli kýlmaktadýr. Bu konuda etkili eðitim programlarýnýn hazýrlanabilmesi için, anne babalarýn ev ortamlarýnýn düzenlenmesindeki gereksinimlerinin daha açýk olarak belirlenmesi gerekmektedir (Ulusavaþ, 1988:).
malýdýr. Örneðin, önlük takmayý reddeden bir
Ev ortamýnýn çocuklarýn öðrenmelerine yönelik düzenlenmesinde ebeveynlere þu temel öneriler sunulabilir:
kabuklarýndan bir resim çerçevesi ya da küçük
Öncelikle anne-baba çocuðun içinde bulunduðu çevreden, yani evden baþlayarak çevre bilincine sahip, çevrenin korunmasýna duyarlý modeller olmalý ve doðumdan itibaren bu bilinci çocuðuna aþýlayarak, bunun bir yaþam tarzý haline gelmesine çalýþmalýdýrlar. Çocuklara kendi çevrelerini ve bu çevre içinde yer alan tüm objeleri korumalarýný öðretmenin temel ebeveynlik görevi olduðu hiçbir zaman unutulmamalýdýr. Örneðin, musluðun ya da elektrik düðmesinin açýk býrakýlmamasý gerektiðini öðrenmek çocukluk çaðýnda edinilmesi gereken bir alýþkanlýktýr. Çocuklarýyla nitelikli zaman geçirmek ve bu
32 Temmuz-Aðustos-Eylül 2006
ebeveynlerin sorumluluðundadýr. Örneðin, yýkanmýþ çoraplarý eþleþtirme, çarþaflarý katlama ya da kek yapýmýndaki aþamalarý izleme/yapma en iyi kavram öðrenme fýrsatlarý olabilir. Bu nedenle ev ve çevredeki her türlü malzemenin matematik
zamaný geniþletmeleri de mümkündür. Örneðin bir annenin günün büyük bölümünü geçirdiði mutfakta alt çekmecelerden birini iki yaþýndaki çocuðunun oyuncaklarýna ayýrmasý, hem kendisinin rahat çalýþmasýna hem de çocuðuyla pek çok þeyi paylaþmasýna yardýmcý olacaktýr. Çocuklar, yapmak istemediði davranýþlar konusunda zorlanmamalý ve sorunlar yaratýcý problem çözme yöntemleriyle giderilmeye çalýþýlçocuðun boynuna renkli bir eþarp takarak ona artýk bir kovboy olduðu söylenebilir. Ebeveynler çevrelerinde bulunan artýk materyalleri kullanarak, çocuklarýyla birlikte yaratýcý ürünler oluþturma becerilerini geliþtirmelidirler. Örneðin, eski bir kavanozda biriktirilen yumurta yün parçalarýndan bir parmak kuklasý yapmak mümkündür. Anne-babanýn ev ortamýndaki iþlevlerde çocuða sorumluluk bilincini kazandýrmasý, onun kiþilik geliþimi için önemlidir. Örneðin, çocuða bir ev hayvaný ya da bitki alarak sorumluluðunu ona býrakmak bu duygunun geliþimine katký saðlar. Eðer çocuða bir kuþ ya da balýk armaðan etmek imkansýzsa, sorumluluklarý hem daha az hem de bakýmlarý daha kolay olan bir saksý çiçeði armaðan ederek de ayný sonuca ulaþmak mümkündür. Ev içerisinde çocuklarýn hoþlandýklarý düzenleme ya da uygulamalarla, onlarýn çalýþma ve dinlenme zamanlarýný eðlendirici hale dönüþtürü-
lebilmelidir. Örneðin, yerde oynamaktan hoþlanan bir çocuk için yere halý parçalarý ve minderler koymak, yattýðý yerden ulaþabileceði bir uzaklýða oyuncaklarýný ya da kitaplarýný koyabileceði bir raf yerleþtirmek, odasýna resimler asabileceði köpükten yapýlmýþ büyük bir duvar panosu asmak onlarý mutlu edecektir. Son olarak da ebeveynler her konuda yetiþkin müdahalesini en aza indirmeli ve çocuklarýna sorumlu özgürlük bilincini kazandýrmaya çalýþmalýdýrlar. Örneðin, çocuk kendi beðenisi doðrultusunda düzenlediði ve bakýmýný yaptýðý odasýnda, bir arkadaþýný misafir edebilmeli, gerektiðinde ikramýn türüne ve yapýlýþýna kendi karar verebilmelidir. KAYNAKÇA Armstrong, Thomas.(2000). In Their Own Way, Discovering and Encouraging Your Child's Multiple Intelligences, Pengu in Outnam Inc. New York, 28. Bradley, Robert, H. et al.(2000).Measuring the Home Environments of Children in Early Adolescence, Journal of Research on Adolescence, 10 (3): 247342, 8 Charts. Bullock, Janis.(1988).Encouraging Problem Solving, Day Care and Early Education, Fall:24-27. Coon, Hilary et al.(1990).Home Environment and Cognitive Ability of 7-Years-Old Children in the Colorado Adoption Project: Genetic and Environmental Etiologies, Developmental Psychology, May, 26 (3): 459-468.
Göka, Þenol.(2001). Ýnsan ve Mekan, Pýnar Yayýnlarý, Birinci Basým, Eylül, Ýstanbul, 76-78. Gönen, Mübeccel ve Ark..(1998). Çocuklar Ýçin Yaratýcý Etkinlikler, Ankara,13. Güven,Yýldýz.(2000). Erken Çocukluk Döneminde Sezgisel Düþünme ve Matematik, Yapa Yayýn Pazarlama San. Tic. A. Þ., 1.Basým, Ekim, 98. Honig, S. Alice.(1990). Parent Involvement in Early Childhood Education, (Ed. L. Kessler) Revised Edition, Washington D.C., 3. Kaðýtçýbaþý, Çiðdem, S. Bekman ve P. Sunar.(1999). Anne Eðitim Programý Kýlavuzu, Boðaziçi Üniversitesi, Unicef, 43. Köksal, Hayal.(2002). Erken Çocukluk Eðitiminde Görsel Okur-Yazarlýk ve Renklerin Önemi, Erken Çocukluk Eðitimi Kongresi, Program-Özet Kitabý, 3-5 Mayýs, 51. Metin, Nilgün ve S. Þahin.(1999).Özel Eðitime Ýhtiyaç Duyan Çocuklar Ýçin Fiziksel ve Eðitsel Çevre Düzenlemesi, Çocuk Geliþimi ve Eðitimi Dergisi, 1 (1) Aralýk: 67-74. Myers, Robert, G.(1990).Erken Çocukluk Geliþimi ve Eðitiminde Farklý Modeller, Erken Çocukluk Eðitiminde Farklý Modeller, Seminer Bildirileri, Eylül 10-14, Ýstanbul, Unicef, 15. Nazik, Behire.(2003).Sýk Görülen Çocukluk Çaðý Kazalarýnda Ýlk Yardým Uygulamalarý ve Korunma Yollarý, Standard, Ekonomik ve Teknik Dergi, Eylül, 42 (501): 52-59. Oktay, Ayla.(1995).Çocuk Haklarý Sözleþmesi ve Okulöncesi Eðitim, Çocuk ve Biz, Ekim-Kasým, 1, 11-15. Ömeroðlu, Esra ve A. Turla.(2001).Okulöncesi Dönemde Yaratýcýlýk Eðitimi ve Desteklenmesi, Milli Eðitim Dergisi, Temmuz, Aðustos, Eylül, 151: 48-52.
Erkan, S.(1998).Okulöncesi Eðitim Kurumlarýnda Hizmet Ýçi Eðitim, Milli Eðitim Dergisi, 138:22-28.
Özben, Þüheda ve Y. Argun.(2001).Okulöncesi Çocuklarýn Yaratýcý Yetenekleri ile Anne-Baba Tutumlarý Arasýndaki Ýliþki, Çocuk Geliþimi ve Eðitimi Dergisi, Aralýk, 3 (1): 1-14.
Ersoy, Özlem ve F. T. Þahin.(1999).0-6 Yaþ Döneminde Anne-Baba Eðitiminin Önemi, Mesleki Eðitim Dergisi, 1 (1): 58-62.
Türksoy, Ömür.(1991).Çevre Duyarlýlýðý Eðitiminde Biliþsel Yaklaþým, Çocuk ve Temel Çevre Özellikleri, Eðitim ve Bilim Dergisi, 5: 80-88.
Ertuðrul, Yasemin.(1994).3-6 Yaþ Çocuklarýn Ev Ortamlarýnýn Düzenlenmesi Üzerine Bir Araþtýrma, (Yayýnlanmamýþ Yüksek Lisans Tezi). Ankara: Gazi Üniversitesi.
Ulusavaþ, Mualla. (1988). Bursa Ýli Resmi Kreþlerinde Okulöncesi Çaðda Çocuðu Olan Anne-Babalarýn Öðrenme Gereksinimleri Ýle Anne-Babalýk Yeterlilikleri Arasýndaki Ýlgiye Dayalý Bir Anne-Baba Eðitim Programýnýn Önerisi (Yayýnlanmamýþ Doktora Tezi). Ankara: Ankara Üniversitesi.
Frankel, Karen, A. and J. E. Bates.(1990).MotherToddler Problem Solving: Antecedents in Attachment, Home Behavior, and Temperament, Child Development, 61: 810-819. Göka, Erol.(1997).Çocuk ve Çevre. Baþbakanlýk Aile Araþtýrma Kurumu Yayýnlarý, Genel Yayýn No: 34, Eðitim Serisi, Ankara, 29.
Votruba-Drzal, Elizabeth.(2003).Income Changes and Cognitive Stimulation in Young Children's Home Learning Environments, Journal of Marriage &Family, 00222445, May, 65 (2), Academic Search Premier.
Temmuz-Aðustos-Eylül 2006
33
34 Temmuz-Aðustos-Eylül 2006
Gebelikte Yaþanan Fiziksel Saðlýk Sorunlarýnýn Ýncelenmesi •Öðr.Gör. Emre YANIKKEREM* •Öðr.Gör. Saliha ALTIPARMAK* •Doç.Dr. Gülten KARADENÝZ*
Özet Amaç: Bu çalýþmanýn amacý, gebe kadýnlarýn gebelikte yaþadýklarý fiziksel sorunlarý incelemek ve gebelik sorunlarý ile gebelerin sosyodemografik, doðurganlýk özellikleri arasýndaki iliþkiyi saptamaktýr. Yöntem: Bu çalýþma Manisa il merkezinde bulunan 1 ve 2 Nolu Saðlýk Ocaklarýnda Gebe izlem kartlarýna kayýtlý gebelerle görüþülerek Eylül 2004-Aralýk 2004 tarihleri arasýnda yapýlmýþtýr. Çalýþmaya 195 gebe katýlmýþ, gebelerin adresleri saðlýk ocaðýndan gebe izlem kartlarýndan alýnmýþtýr. Veri toplama aracý olarak, araþtýrmacýlar tarafýndan hazýrlanan sosyo-demografik ve doðurganlýk özelliklerini içeren anket formu ile Bakýcý'nýn geliþtirdiði Fiziksel Gebelik Sorunlarý Listesi kullanýlmýþtýr. Veriler gebe kadýnlarla evlerinde yüz yüze görüþme yöntemiyle toplanmýþ, verilerin deðerlendirilmesinde yüzde daðýlýmý, ortalama, t testi, Mann-Whitney U, Kruskal Wallis analizi yapýlmýþtýr. Anlamlýlýk derecesi p<0.05 düzeyi esas alýnarak hesaplanmýþ, veriler SPSS 10.0 programýnda deðerlendirilmiþtir. Bulgular: Gebelerin gebelik sorunlarý ortalamasý 11.2±3.9(2-20) olup, en fazla yaþanan sorunlar birinci trimestrde sýk idrara çýkma (%88.9), yorgunluk (%83.3), kusma-bulantý (%72.2), ikinci trimestrde sýk idrara çýkma (%90.6), yorgunluk (%83.5), bel aðrýsý (%76.5), üçüncü trimestrde yorgunluk (%90.2), sýk idrara çýkma (%88.0), bel aðrýsý (%83.7) dýr. Kadýnýn gelir durumu, eþ ile arasýndaki uyum, saðlýk kurumuna baþvurma, gebelik trimestri ve gebelikte sigara içme ile gebelikte yaþanan sorunlar arasýnda anlamlý bir iliþki bulunmuþtur. Anahtar kelimeler: gebelik, gebelik sorunlarý, fiziksel saðlýk sorunlarý
Abstract The Determination of the Pyhsical Health Problems Experienced During Pregnancy Summary Objectives: The study was made in order to determine physical problems experienced during pregnancy and to examine relation between pregnancy problems and the socio-demographic/fertility characteristics. Method: The study was carried out on pregnants that were registered in Pregnancy Card in 1 and 2 No primary health units' area in Manisa city center. Between September 2004 to December 2004 was period of the study. 195 pregnants participated within the study and pregnant addresses were obtained from primary health units. Socio-demographic, fertility characteristics questionnaire, which was prepared by researcher and pregnancy problems list, which was developed by Bakýcý were used for the data collection. Percent distribution, MannWhitney U test, stu-dent t - test and Kruscal Wallis test were used for evaluation of the data. If the p value was <0.05, the difference was considered significant and the data were evaluated with SPSS for Windows 10.0. Findings: Our research findings indicated that the mean score for pregnancy problems have been found 11.2±3.9 (2-20) out of total 24 problems. The most experienced problems in the first trimester of pregnancies were as follows; poliuri (88.9%), fatigue (83.3%), and nausea-vomit (72.2%) respectively. Also, in the second trimester these problems included poliuri (90.6%), fatigue (83.5%), and lumbago (76.5%). The pregnancies experienced fatigue (90.2%), poliuri (88.0%), and lumbago (83.7%) problems n the third trimester. There was significant statistical relationship between application of health institution, smoking in pregnancy, pregnancy trimesters, harmony between women and husbands, family income status, and the pregnancy problems that women experienced (p<0.05). Key words: Pregnancy, pregnancy problems, physical health problems.
*Celal Bayar Üniversitesi Manisa Saðlýk Yüksekokulu.
Temmuz-Aðustos-Eylül 2006
35
Bu çalýþmanýn amacý, gebe kadýnlarýn gebelikte yaþadýklarý fiziksel saðlýk sorunlarýný belirlemek
Giriþ Yaþamýn yeni bir evresi olan ana-baba olma yada ebeveynlik, ailedeki tüm bireyleri etkileyen bir süreçtir. Gebelik kadýnýn yaþamý boyunca yaþadýðý en önemli olaylardan biridir. Eþler arasýnda sevgiyi arttýran, evlilik temellerini kuvvetlendiren gebelikte, vücutta görülen hormonal deðiþikliklerin kadýnlarda büyük ruhsal deðiþiklikler yaptýðý bilinmektedir. Ýnsan yaþamýnda yeni bir evre olarak kabul edilen anne-baba olma, eþler için stres yaratan bir durumdur(1). Gebelik doðal bir olay olmasýna raðmen, fizyolojik, psikolojik ve sosyal bir çok deðiþikliði beraberinde getirmektedir. Bu süreçte kadýnda meydana gelen fizyolojik deðiþiklikler, bunun yanýnda beden çizgilerindeki deðiþiklikler kadýnýn kendine "ben kimim?" sorusunu sormasýna neden olmaktadýr. Her kadýn için özel ve anlamlý bir dönem olan gebelikte bebeðin dünyaya gelmesi genellikle olumlu ve doyurucu bir yaþantý olsa da kadýn bu deðiþikliklerle birlikte bazý fiziksel ve psikolojik rahatsýzlýklarý da yaþayabilmektedir(2,3,4). Bu rahatsýzlýklar nedeniyle gebelik, uyum saðlamayý gerektiren stresli bir yaþam olayý yada kriz olarak nitelendirilmektedir. Ayrýca gebelik süreci vücut görüntüsünde, sosyal iliþkilerde, aile içi rollerde de deðiþiklik yapan bir durumdur(2,5,6).
ve gebelerin sosyo-demografik, doðurganlýk özellikleri ile gebelik sorunlarý arasýndaki iliþkiyi incelemektir. YÖNTEM Bu çalýþma tanýmlayýcý, analitik kesitsel bir araþtýrmadýr. Manisa il merkezinde çalýþmanýn yapýldýðý tarihte 18 saðlýk ocaðý bulunmakta olup, bu saðlýk ocaklarýndan iki tanesi basit rastgele örneklem ile seçilmiþtir. Manisa il merkezinde bulunan 1 ve 2 Nolu Saðlýk Ocaklarýnda Gebe izlem kartlarýna kayýtlý gebelerde (n=250) Eylül 2004-Aralýk 2004 tarihleri arasýnda yapýlmýþtýr. Araþtýrmaya katýlmak isteyen gebeler çalýþmaya dahil edilmiþ, gebelerin yaþadýklarý sorunlara yönelik danýþmanlýk ve eðitim araþtýrmacýlar tarafýndan anket formu doldurulduktan sonra verilmiþtir. Çalýþmaya 195 gebe katýlmýþ, gebelerin adresleri saðlýk ocaðýndan gebe izlem kartlarýndan alýnmýþtýr. Çalýþmaya katýlým oraný %78'dir. Veri toplama aracý olarak, araþtýrmacýlar tarafýndan hazýrlanan sosyo-demografik ve doðurganlýk özelliklerini içeren anket formu ile Bakýcýnýn geliþtirdiði Fiziksel Gebelik Sorunlarý Listesi kullanýlmýþtýr. Gebelik sorunlarý listesi 24 sorudan oluþmaktadýr(7). Bakýcý'nýn Gebelik Sorunlarý Listesi geçerlik güvenilirliði saptanmýþ bir ölçek deðildir. Ancak Bakýcý'nýn "Gebelikte yaþanan fiziksel sorunlarýn saptanmasý ve bunu etkileyen etmenlerin incelen-
Kadýnýn yaþadýðý gebelik sorunlarýný azaltarak
mesi" isimli uzmanlýk tezinde gebelikte yaþanan
anne ve dolaylý olarak toplum saðlýðýný geliþtirmek
sorunlar literatür incelemesi sonucu oluþturulmuþ-
için ebe ve hemþireler baþta olmak üzere tüm
tur. Burada ele alýnan sorunlardan oluþan liste,
saðlýk ekibine önemli görevler düþmektedir.
gebelikte sorulmasý gereken en spesifik sorun-
Doðum öncesi bakým, gebeye sadece bilgi ve
lardýr(7). Araþtýrmanýn baðýmlý deðiþkeni gebelik
fiziksel bakým vermeyi deðil, ayný zamanda
sorunlarý; baðýmsýz deðiþkenleri ise, kadýnýn yaþý,
gözlem, destek, yardým etme, sürekli eðitim ve
eðitim durumu, çalýþma durumu, eþin eðitim duru-
danýþmanlýk rol ve iþlemlerini de içermektedir.
mu, sosyal güvence, gelir durumu, gebelik, küre-
Saðlýk çalýþanlarý gebe tarafýndan belirtilen semp-
taj, düþük sayýsý, isteyerek gebe kalýp kalmama
tomlarý ve sorunlarý dikkatlice dinlemeli, sorunlarýn
durumu, gebelik trimestri, iki gebelik arasýndaki
boyutlarýný belirlemelidir.
süre, gebeliðinde saðlýk kurumuna baþvurma
36 Temmuz-Aðustos-Eylül 2006
durumu, gebeliðinde destek alma durumu, eþ ile
üç sorun sýrasýyla; sýk idrara çýkma(%88.9),
uyumu ve sigara içme durumudur. Veriler gebe
yorgunluk(%83.3), kusma bulantý(%72.2) iken;
kadýnlarla evlerinde yüz yüze görüþme yöntemiyle
ikinci trimestrde; sýk idrara çýkma(%90.6), yorgun-
toplanmýþ, verilerin deðerlendirilmesinde yüzde
luk(%83.5), bel aðrýsý(%76.5), üçüncü trimestrde
daðýlýmý, ortalama, t testi, Mann-Whitney U,
ise; yorgunluk(%90.2)), sýk idrara çýkma(%88.0)
Kruskal Wallis analizi yapýlmýþtýr. Anlamlýlýk dere-
ve bel aðrýsýdýr(%83.7). Gebelerin trimestrlere
cesi p<0.05 düzeyi esas alýnarak hesaplanmýþ,
göre yaþadýklarý gebelik sorunlarý Tablo 3'de
veriler SPSS 10.0 programýnda deðerlendirilmiþtir.
görülmektedir. Gebelerin yaþadýklarý gebelik sorunlarý ile bazý
BULGULAR
deðiþkenler arasýndaki iliþki incelendiðinde;
Gebelerin sosyo-demografik ve doðurgan-
kadýnýn gelir durumu azaldýkça, eþ ile arasýndaki
lýk özellikleri Gebelerin sosyo demografik özellikleri incelendiðinde, yaklaþýk yarýsýnýn (%51.8) 25 yaþ ve altýnda ve %47.2'sinin ilkokul ve altýnda eðitim aldýðý, %13.3'ünün herhangi bir iþte çalýþmakta olduðu ve %8.7'sinin sosyal güvencesinin bulunmadýðý saptanmýþtýr. Kadýnlarýn yaþ ortalamasý 25.5±4.7 (14-43)'dür. Gebelerin %55.9'u gelir durumlarýnýn orta düzeyde olduðunu belirtirken, %11.3'ünün aile yapýsý geniþ ailedir. Gebelerin gebelik sayýsý ortalamasý 2.0±1.2(1-8)'dir. Gebe-lerin %47.2'si doðum, %19'u düþük yapmýþ, %14.9'u küretaj olmuþtur. Gebelerin gebelik haftasý ortalamasý 25.5±7.8(5-40)'dýr. Gebelerin %47.2'si üçüncü trimestrdedir. %17.9'u istemeden gebe kalmýþtýr. Ýki gebelik arasýndaki yýl ortalamasý 2.2±2.9 (0-15)'dir. Kadýnlarýn %69.2'sinin iki gebeliði arasýnda iki yýl ve daha az süre geçmiþtir.
uyumsuzluk düzeyi arttýkça gebelik sorunlarý puan ortalamasý artmaktadýr(p<0.05). Saðlýk kurumuna baþvurmayan ve gebeliðinde sigara içen gebelerin gebelik sorun puanlarý yüksek bulunmuþtur. Gebelik trimestri ilerledikçe gebelikte yaþanan sorunlar arasýnda anlamlý bir iliþki saptanmýþtýr (p<0.05). Eðitim durumu ilkokul ve altýnda olan, 25 yaþ ve altýnda olan gebeler, çalýþan, geniþ aile tipine sahip gebeler ile gebelik sorunlarý puan ortalamasý arasýnda istatistiksel anlamlýlýk saptanmamýþtýr (p>0.05). Daha önce doðum yapmayan, gebeliðinde kimseden destek almayan, iki gebelik arasýnda iki yýl ve altýnda süre olan, daha önce düþük yaþayan, istemeden gebe kalan gebelerin toplam gebelik sorun puan ortalamasý diðer gruplara göre yüksek bulunmuþ ancak gruplar arasýnda anlamlý istatistiksel iliþki bulunmamýþtýr (p>0.05)(Tablo 1-2).
Gebelerin %50.8'i eþleri ile uyumlu olduðunu belirtmiþlerdir. Yaklaþýk 10 gebeden biri (%9.2) gebeliði boyunca hiçbir saðlýk kurumuna baþvurmamýþtýr. Yaklaþýk beþ gebeden biri (%19.5) gebeliðinde sigara içmektedir. Gebeliðinde eþinden yada ailesinden destek alanlarýn oraný ise %89.2'dir(Tablo 1-2). Gebelerin yaþadýklarý gebelik sorunlarý ve gebelik sorunlarýný etkileyen etmenler Gebelerin yaþadýklarý gebelik sorunlarý incelendiðinde; ilk trimestrde en fazla oranda yaþanan
TARTIÞMA Bir anne adayýnýn saðlýðý ayný zamanda beklenen bebeðin de saðlýðý demektir. Annelerin gebeliðin baþladýðý günden baþlayarak kendi saðlýklarýný kontrol altýnda bulundurmalarý çocuðun saðlam ve mutlu olarak dünyaya gelmesinde önemli rol oynar. Anne ve çocuk saðlýðýnda önemli bir rolü olan antenatal bakým hizmeti temelde koruyucu saðlýk hizmeti olup, kadýn saðlýðýnýn önemli bir bölümüdür. Çünkü kadýn saðlýðýný
Temmuz-Aðustos-Eylül 2006
37
Tablo 1. Gebelerin Gebelikte Yaþanan Fiziksel Saðlýk Sorunlar Puanlarý ve Etki Eden Etmenler Arasýndaki Ýliþki(A) Etmenler Yaþ 25 yaþ ve altý 25 yaþ ve üzeri
Gebenin eðitim durumu ilkokul ve altý Ýlkokul üstü Gebenin çalýþma durumu Çalýþan Çalýþmayan Sosyal güvence Olan Olmayan Aile tipi Çekirdek aile Geniþ aile
Ailenin gelir durumu Ýyi Orta Kötü
N
Yüzde (%)
101 94
51.8 48.2
92 103
47.2 52.8
26 169
13.3 86.7
178 17
91.3 8.7
173 22
66 109 20
88.7 11.3
33.8 55.9 10.3
Ortalama (X)
SD
11.4 11.0
3.7 4.1
11.5 11.0
3.9 3.9
Mean rank
Sum of ranks
Test
t deðeri
p deðeri p=0.552
188.0
t=0.961
p=0.338
189.8
t=0.596
df
Test
107.7 96.5
2799.5 16310.5
98.1 96.9
17462.5 1647.5
Mann-Whitney U=1494.5 p=0.933
97.3 103.3
16838.5 2271.5
Mann-Whitney U=1787.5 p=0.642
84.8 97.4 144.8
bozan nedenlerin büyük bir kýsmý gebelik, doðum ve doðum sonu dönemlerde normalden sapmalarla ilgilidir. Ülkemizde TNSA 1998 verilerine göre kadýnlarýn %32'si doðum öncesi bakým almamýþken(8), TNSA 2003 verilerinde ise kentsel alanda doðum öncesi bakým alanlarýn oraný %88.4 iken, bu oran kýrsal alanda %65.8'dir. Toplamda kadýnlarýn %81.4'ü doðum öncesi bakým almýþtýr (15).
Mann-Whitney U=1945.5 p=0.346
Kruskal Wallis test X=17.5 df=2 p=0.000
olarak ilk sýrada yorgunluk(%93.0), bel aðrýsý (%71.7) ve sýk idrar çýkma (%70.7) olarak bulmuþlar, gebe kadýnlarýn gebelik sýrasýnda yaþadýklarý sorun ortalamasýný 9.7 olarak belirlemiþlerdir. Çalýþmalarýnda ilk trimestrde iþtahta azalma, kusma-bulantý, çok uyuma, kokulara karþý hassasiyet, bazý gýdalara karþý aþýrý istek; üçüncü trimestrde ise solunum sýkýntýsý, hantallýk, bacaklarda kramp, þiþkinlik hissi, iþtahta artma, hareketlerde azalma ve sýcak basmasý gibi sorunlarýn
Gebelerin yaþadýklarý gebelik sorunlarý
daha fazla yaþandýðýný saptamýþlardýr(3). Çalýþma-
Çalýþmada her üç trimestrde yaþanan en yük-
da gebelerin yarýdan çoðu ilk trimestrde iþtahta
sek orana sahip sorun sýk idrara çýkma, bel aðrýsý
artma yaþadýðýný belirtirken, gebelik haftasý
ve yorgunluk olup, tüm gebelerde belirlenen
ilerledikçe bu oran düþmektedir. Fawcett ve
toplam gebelik sorun puan ortalamasý 11.2±3.9'
York'un çalýþmasýnda iþtahta artma gebeliðin
dur. Yalman ve arkadaþlarý gebelerin her üç
sonlarýna doðru %70, sýk idrar çýkma ise birinci
trimestrinde de bel aðrýsý þikayeti yaþadýklarýný
trimestrde %91, üçüncü trimestrde %100 bulun-
belirtmiþtir(9). Benzer þekilde Sevil ve Bakýcý 1998
muþtur(10). Çalýþmamýzýn bulgularý yapýlan çalýþ-
yýlýnda yaptýklarý çalýþmada, gebelik sorunlarý
malar ile benzerdir.
38 Temmuz-Aðustos-Eylül 2006
Tablo 2: Gebelerin Gebelikte Yaþanan Fiziksel Saðlýk Sorunlarý Puanlarý ve Etki Eden Etmenler Arasýndaki Ýliþki(B) Etmenler
Daha önce doðum yapma durumu Doðum yapan Doðum yapmayan
Daha önce düþük yapma durumu Düþük yapan Düþük yapmayan Daha önce küretaj olma durumu Küretaj olan Küretaj olmayan
N
92 103
37 158
Yüzde (%)
Ortalama (X)
19.0 81.0
47.2 52.8
SD
t deðeri
p deðeri
df
10.9 11.5
3.9 3.8
t=-0.913
p=0.362
188.9
12.0 11.0
3.4 4.0
t=1.473
p=0.146
61.5
Mean rank
Sum of ranks 2780.5 16329.5
29 166
14.9 85.1
18 85 92
9.2 43.6 47.2
72.8 91.1 109.3
160 35
82.1 17.9
Ortalama (X) 11.1 11.7
SD 4.0 3.3
Ýki gebelik arasýndaki süre 2 yýl ve az 2 yýl üzeri
135 60
69.2 30.8
11.5 10.6
3.9 3.9
Gebelikte sigara içme durumu Sigara içen Sigara içmeyen
38 157
19.5 80.5
12.5 10.9
3.7 3.9
99 89 7
50.8 45.6 3.6
106.3 85.8 135.0
Gebelik trimestri Ýlk trimestr Ýkinci trimestr Üçüncü trimestr Bu gebeliði isteme durumu Ýsteyerek gebe kalan Ýstemeden gebe kalan
Eþle uyum durumu Her zaman Uyumlu Uyumlu Uyumsuz
95.9 98.4
174 21
89.2 10.8
Saðlýk kurumuna baþvurma Baþvuran Baþvurmayan
177 18
90.8 9.2
Kruskal wallis test X=8.574 df=2 p=0.014
t deðeri t=-1.017
p deðeri p=0.312
df 57.9
t=1.480
p=0.142
111.4
t=0.2.427
p=0.018
58.4
Kruskal wallis test X=89.364 df=2 p=0.009 Sum of ranks
Test
95.9 114.9
16696.5 2413.5
Mann-Whitney U=1471.5 p=0.144
94.0 137.3
16638.0 2472.0
Mean rank
Gebeliðinde destek alma durumu Hiç kimseden destek almayan Eþ ve aileden destek alan
Mann-Whitney U=2345.5 p=0.826
Mann-Whitney U=885.0 p=0.002
Temmuz-Aðustos-Eylül 2006
39
Gebelik sorunlarýný etkileyen etmenler 1. Sosyo-demografik özellikler
25 yaþ üzeri grupta bu ortalama 11.0'dir. Bakýcý
Çalýþmada gebelerin eðitim, yaþ ve çalýþma
9.9, 25-34 yaþ grubunda 9.3 olarak saptamýþtýr(7).
durumu ile toplam gebelik puaný arasýnda anlamlý
Gözüyeþil (2003) yaptýðý çalýþmada, 20-24 yaþ
iliþki bulunmazken, Sevil ve Bakýcý 1998 yýlýnda
grubunda gebelik sorun ortalamasýný 14.9, 25-29
yaptýklarý çalýþmada, gebelerin çalýþma durumu ile
yaþ grubunda 14.6, 30-34 yaþ grubunda 14.8 bul-
gebelik sorun ortalamalarý arasýnda anlamlý bir iliþ-
muþ yaþ ile gebelik sorunlarý arasýnda anlamlý fark
ki saptamýþlardýr(3). Çalýþmamýzda 25 yaþ ve altý
saptamamýþtýr. Gözüyeþil(2003) ilkokul mezun-
gebelerde gebelik sorun ortalamasý 11.4 olup,
larýnýn sorun ortalamalarýný 14.6, orta-lise mezun-
15-24 yaþ grubunda gebelik sorun ortalamasýný
Tablo 3: Gebelerin Trimesterlere Göre Yaþadýklarý Sorunlar Gebelik sorunlarý
I. trimestr
II. trimestr
III. trimestr
Toplam
Hazýmsýzlýk
9(50.0)
37(43.5)
45(48.9)
91(46.7)
Kusma bulantý Ýþtahta artma
Ýþtahta azalma
Bazý yiyeceklere aþýrý istek Konstipasyon Daire
Sýk idrara çýkma Hemoroid
Bel aðrýsý
Diþ ve diþ eti aðrýsý Solunum güçlüðü
Kokulara karþý hassasiyet Deride irritasyon Sýcak basmasý Þiþkinlik hissi Baþ aðrýsý
Bacaklarda kramp
Hareketlerde azalma Hantallýk, sakarlýk Yorgunluk
Çok uyuma
Cinsel istekte azalma/artma Diðer
40 Temmuz-Aðustos-Eylül 2006
Sayý(%)
13(72.2) 5(27.8)
12(66.7) 9(50.0) 6(33.3) 2(11.1)
16(88.9) 3(16.7)
12(66.7) 4(22.2) 2(11.1)
12(66.7) 1(5.6)
6(33.3) 2(11.1) 8(44.4) 6(33.3)
5(27.8) 2(11.1)
15(83.3) 12(66.7) 4(22.2) 8(44.4)
Sayý(%)
38(44.7) 32(37.6) 34(40.0) 42(49.4) 38(44.7) 16(18.8) 77(90.6) 11(12.9) 65(76.5) 34(40.0) 40(47.1) 40(47.1) 14(16.5) 41(48.2) 27(31.8) 45(52.9) 43(50.6)
45(52.9) 27(31.8) 71(83.5) 44(51.8) 35(41.2) 18(21.2)
Sayý(%)
46(50.0) 29(31.5) 33(35.9) 40(43.5) 47(51.1) 12(13.0
81(88.0) 19(20.7) 77(83.7) 32(34.8) 62(67.4) 32(34.8) 19(20.7) 56(60.9) 47(51.1) 48(52.2)
60(65.2) 70(76.1) 28(30.4) 83(90.2) 43(46.7) 57(62.2) 31(33.7)
Sayý(%)
97(49.7) 66(33.8) 79(40.5) 91(46.7) 91(46.7) 30(15.4)
174(89.2) 33(16.9)
154(79.0) 70(35.9)
104(53.3) 84(43.1) 34(17.4)
103(52.8) 76(39.0)
101(51.8) 109(55.9)
120(61.5) 57(29.2)
168(86.7) 99(50.8) 96(49.2) 57(29.2)
larýnýn 14.5, yüksekokul mezunlarýnýn 15.1
larý arasýnda anlamlý bir iliþki saptanmazken,
bulmuþ; yüksekokul mezunu olan gebelerde
Gözüyeþil küretaj olanlarda gebelik sorun ortala-
gebelik sorunlarýnýn fazla görülmesinin nedenini
masýný 13.5, olmayanlarda 14.9 olduðunu belirt-
bu gebelerin büyük çoðunluðunun çalýþmasý ve
miþtir(11).
iþ yaþamý ile gebelik birlikte düþünüldüðünde
Ýstemeden gebe kalan kadýnlarýn gebelik
gebelik sorunlarýnýn artacaðýný belirtmiþtir. Çalýþ-
sorun ortalamasý isteyerek gebe kalanlara göre
ma-mýzýn bulgularýna paralel olarak, bu çalýþmada
yüksek bulunmuþ, istatistiksel fark saptan-
çalýþan gebelerde çalýþmayan gebelere göre
mamýþtýr. Gözüyeþil isteyerek gebe kalanlarda
gebelik sorun ortalamasýný yüksek bulmuþtur (11).
gebelik sorun ortalamasýný 14.2, istemeyerek
Bakýcý ve Gözüyeþil ekonomik durum ile gebe-
gebe kalanlarda 16.7 olarak saptamýþtýr(11).
lik sorun ortalamasý arasýnda anlamlý bir iliþki bul-
Bakýcý ise sýrasýyla bu ortalamalarý 9.1 ve 10.4 bul-
mazken(7,11); Herrera ve arkadaþlarý çalýþ-
muþtur(7).
malarýnda, ekonomik sorunlarýn gebelik sorunlarýný arttýrdýðýný belirtmiþlerdir(12). Çalýþmamýzýn bulgularýnda görüldüðü gibi gebelik sorunlarý gelir durumu düþtükçe yükselmektedir.
3.
Gebelerin eþleri ile uyumu ve destek
sistemleri Çalýþmamýzda gebelik sýrasýnda en çok destek alýnan kiþinin kadýnýn eþi olduðu bulunmakla birlik-
2. Doðurganlýk özellikleri
te, yaklaþýk 10 gebeden biri hiç kimseden destek
Çalýþmamýzda gebelik trimestri ilerledikçe
almadýðýný belirtmiþtir. Hiç kimseden destek
toplam gebelik sorun puan ortalamasý artmak-
almayan gebelerde ise toplam gebelik sorun
tadýr. Bunun nedeni ise, gebeliðin fizyolojik olarak
puan ortalamasý daha yüksek bulunmuþtur. Sevil
anneye getirdiði yükün aðýrlaþmasý olabilir.
ve Bakýcý 1998 yýlýnda yaptýklarý çalýþmada,
Çalýþmamýzda hiç doðum yapmayan kadýnlar-
gebelerin %88.7'sinin ilk sýrada destek saðlayan
da gebelik sorun ortalamasý (11.5) daha önce
kiþinin eþi olduðunu, %11.3'ünün annesi oldu-
doðum yapan kadýnlara göre (10.9) yüksek bulun-
ðunu bulmuþlardýr(3). Yanýkkerem ve arkadaþlarý
muþtur. Rofe ve arkadaþlarý doðum sayýsýnýn art-
çalýþmalarýnda gebelikte destek almayan gebe-
masýyla gebelik sorunlarýnýn arttýðýný belirtirken
lerin depresyon puan ortalamalarýný daha yüksek
(13), Gözüyeþil daha önce doðum yapýp yapma-
bulmuþtur(1). Yapýlan bir çalýþmada fiziksel sorun-
ma ile gebelik sorunlarý arasýnda anlamlý iliþki saptamamýþ (11), Bakýcý ise gebelik sayýsý bir olan gebelerin gebelik sorun ortalamasýný 9.7, gebelik sayýsý 5 ve üzerinde olanlarýn 10.2 olduðunu belirtmiþtir (7). Bakýcý düþük yapanlarda gebelik sorun ortala-
larýn gebelerin emosyonel durumlarý ile yakýndan iliþkili olduðu saptanmýþtýr(13). Gözü-yeþil gebelik sorunlarý arttýkça depresyon puanlarýnýn arttýðýný bulmuþtur(11). Herrera ve arkadaþ-larý yaptýklarý çalýþmada, eþ ve aile üyelerinin desteðinden yoksun kadýnlarýn gebeliklerinde daha fazla sorun yaþadýklarýný, evlilik iliþkilerinin kötü olmasýnýn
masýný 8.9, yapmayanlarda 9.9; Gözüyeþil ise
gebelik sorunlarýný arttýrdýðýný belirtmiþlerdir(12).
sýrasýyla 14.5 ve 14.8 olarak saptamýþtýr(7,11).
Gözüyeþil eþleriyle uyumlu olanlarda gebelik
Çalýþmamýzda düþük yapanlarda gebelik sorun
sorun ortalamasýný 14.7, olmayanlarda 14.9; çevre
ortalamasý 12.0 olup, yapmayanlarda 11.0 saptan-
ile uyumu olanlarda 14.3, olmayanlarda 16.2
mýþtýr.
olarak saptamýþtýr(11). Sorias sosyal aðýn üçte
Çalýþmamýzda küretaj olma ile gebelik sorun-
ikisini aile ve akrabalarýn oluþturduðunu söylemiþ
Temmuz-Aðustos-Eylül 2006
41
ve çalýþmasýnda eþ desteðinin ilk sýrada olduðunu
mesi, Yayýnlanmamýþ doktora tezi, Ege Üniversitesi Saðlýk Bilimleri Enstitüsü, Ýzmir, 1-2, 35-40.
saptamýþ, annelik rolü eþi tarafýndan onaylanan, sorunlarýný eþi ile paylaþan kadýnlarýn yeni rollere
3.
Sevil Ü, Bakýcý A(2002). Gebelikte yaþanan fiziksel sorunlarýn saptanmasý ve bunlarý etkileyen etmenlerin incelenmesi, Saðlýk ve Toplum, TemmuzEylül, 12(3):56-62.
4.
Demir Ü, Þirin A, Saruhan A ve ark(1996). Doðum kadýn saðlýðý ve hastalýklarý hemþireliði ders notlarý, Ýzmir, 75-76.
5.
Romano T, Mercer N(1998). Effects of stres on family functioning during pregnancy, Nursing research, September/October, 37(5):268-274.
6.
Tatar N(1990). Prenatal bakýmýn önemi ve bu alandaki son geliþmeler. Ege Üniversitesi Hemþirelik Yüksekokulu Dergisi, 6(2):41-47.
7.
Bakýcý A(1990). Gebelikte yaþanan fiziksel sorunlarýn saptanmasý ve bunu etkileyen etmenlerin incelenmesi, yayýnlanmýþ yüksek lisans tezi, Ege Üniversitesi Saðlýk Bilimleri Enstitüsü, Ýzmir, 50-56.
8.
Toros A(1999). Türkiye Nüfus ve Saðlýk Araþtýrmasý, Saðlýk Bakanlýðý Ana Çocuk Saðlýðý ve Aile Planlamasý Genel Müdürlüðü, Ankara.
9.
Yalman A, Aydýn R, Sindel D ve ark(1993). Gebelikte bel aðrýsý ve nedenleri, Jinekolojik ve Obstetrik, 7:175-179.
daha uyumlu olduðunu, daha az sorun yaþadýðýný belirtmiþtir(14). Toplumumuzda, aile ve akraba desteðinin güçlü olmasý, gebelerin toplumdaki yeri ve önemi kadýnlarýn bu dönemde desteklenmesi, gebelik için anlamlýdýr. SONUÇ Çalýþmada en fazla yaþanan sorunlar birinci trimestrde sýk idrara çýkma, yorgunluk ve kusmabulantý, ikinci trimestrde sýk idrara çýkma, yorgunluk ve bel aðrýsý, üçüncü trimestrde yorgunluk, sýk idrara çýkma ve bel aðrýsýdýr. Kadýnýn gelir durumu, eþ ile arasýndaki uyum, saðlýk kurumuna baþvurma, gebelik trimestri ve gebelikte sigara içme ile gebelikte yaþanan sorunlar arasýnda anlamlý bir iliþki bulunmuþtur. Antenatal bakým hizmeti veren saðlýk personeli gebelere gebelik, doðum, gebelikte yaþanan sorunlar ve gebelikte psikolojik deðiþiklikler ile ilgili konularda bilgiler vermelidir. Böylece gebelerin yaþadýklarý sorunlarýn farkýna vardýrýlarak, kendilerini daha iyi hissetmeleri saðlanabilir. Saptanan sorunlar doðrultusunda ise gebelere uygun yaklaþým ve bakýmýn verilmesi çok önemlidir. Gebenin eþi baþta olmak üzere tüm aile bireylerine, gebelikte kadýnýn hassaslýðý ve desteðe olan ihtiyacý konusunda bilgi verilmelidir. Sorunlu gebeliklerin azaltýlmasý, istenmeyen gebelik problemlerinin en aza indirilmesi için üreme saðlýðý, aile planlamasý ve evlilik öncesi eðitim merkezlerinin oluþturulmasý ve yaygýnlaþtýrýlmasý önemlidir. KAYNAKLAR 1. Yanýkkerem E, Altan E, Demirtosun P(2004). Manisa 1 Nolu Saðlýk Ocaðý Bölgesinde Yaþayan Gebelerde Depresyon Durumu, Kadýn Doðum Dergisi, Haziran, Cilt:2, Sayý:4. 301-306. 2. Sertbaþ G(1998). Gebelerde doðum öncesi-sonrasý durumluluk-süreklilik kaygý düzeylerinin incelen-
42 Temmuz-Aðustos-Eylül 2006
10. Fawcett J, York R(1986). Spouses physical and pyschological symptoms during pregnancy and the postpartum, Nursing Research, May/June, 35(3):144-148 11. Gözüyeþil E(2003). Gebe kadýnlarda depresyon durumu ve bunu etkileyen etmenlerin incelenmesi. Yayýnlanmamýþ yüksek lisans tezi, Ege Üniversitesi Saðlýk Bilimleri Enstitüsü, Ýzmir,108-110. 12. Herrera JA et al(1992). Antepartum biopyschosocial risk and perinatal outcome, Family Practice Research, December, 12(4):9. 13. Rofe F, Blitter M, Lewin I(1993). Emotional experiences during the three trimesters of pregnancy. Jin Clin Psyshology, January, 49:3-12. 14. Sorias O (1998). Sosyal destekler ve ruh saðlýðý. Ege Üniversitesi Týp Fakültesi Dergisi, 27(13): 359-362. 15. Türkiye Nüfus ve Saðlýk Araþtýrmasý, 2003. http://www.hips.hacettepe.edu.tr/tnsa2003 /index_old.htm
Huzurevlerinde Kalan Yaþlýlarýn Beslenme Servisi Örgütünden Memnuniyet Durumlarý •Yrd.Doç.Dr. Nurten ÇEKAL
Özet Bu araþtýrma, huzurevlerinde kalan yaþlýlarýn beslenme servisi örgütünden memnuniyet düzeylerini belirlemek amacý ile planlanmýþtýr. Bunun için Afyon, Aydýn ve Denizli illerinde bulunan huzurevlerinde yaþayan 76'sý erkek 38'i kadýn olmak üzere toplam 114 yaþlý araþtýrma kapsamýna alýnmýþtýr. Araþtýrma sonuçlarýna göre; huzurevleri içerisinde yemekhanenin servis hizmetinden memnuniyet düzeyi puanlarýnýn A Huzurevinde B ve C huzurevine kýyasla daha yüksek olduðu ve bu durumun da istatistiksel olarak önemli olduðu belirlenmiþtir (p< 0.05). Anahtar kelimeler: Yaþlýlýk, beslenme, huzurevi, beslenme servis örgütü.
Abstract The Satýsfactory Sýtuatýon From Nutrýon Servýce Organization Elderlyýn Lývýng Nursýng Homes The research was planned to determine the satisfactory situations from nutrition service organization of elderly living in Afyon, Aydýn and Denizli's nursing homes. Totally 114 elderly consisting of 76 male and 38 female included in the research. According to the results; in the nursing homes the satisfactory situations points of restaurant are more higher at nursing home A when compared to nursing homes B and C and this station is found to be statistically significant. Key words: Aging, nutrition, nursing home, nutrition service organization.
*Pamukkale Üniversitesi, Denizli Meslek Yüksekokulu, Ýktisadi ve Ýdari Programlar Bölümü, Turizm ve Otel Ýþletmeciliði Programý, Denizli.
Temmuz-Aðustos-Eylül 2006
43
üstü yaþlý bireyler, bugün nüfusun % 12'sini temsil ederken, 2030 yýlýnda bu oranýn % 20.1'e çýkacaðý
Giriþ Yaþlanma, zaman faktörüne baðlý olarak kiþinin
tahmin edilmektedir (Garry and Vellas 1996). Elli yýldan kýsa bir süre sonra da, Amerika'da yaþayan
deðiþen çevreye uyum saðlama gücü ile organiz-
her beþ kiþiden birinin, 65 yaþýn üzerinde olacaðý
manýn iç ve dýþ etmenler arasýnda denge saðlama
düþünülmektedir (Scheneider and Gralnik 1990).
potansiyelinin azalmasý ve böylece yaþlanma ile
Tüm dünyada olduðu gibi ülkemizde de týbbýn
ölüm olasýlýðýnýn yükselmesidir. Bir baþka tanýmla
ilerlemesi sonucu, insan ömrünün uzamasý ile yaþlý
yaþlýlýk, nöral fizyolojik bir olgu olup, kiþilerin fizik-
nüfusta artýþ gözlenmektedir. Ayrýca, sanayileþme
sel ve ruhsal güçlerini bir daha yerine gelmeyecek
ve kentleþme süreci içerisinde geniþ ailenin
þekilde yavaþ yavaþ kaybetme halidir (Anon
çekirdek aileye dönüþmesi, kýrsal bölgelerden
2002a).
kentsel bölgelere göç, kadýnýn çalýþma hayatýna
OECD (1992)'nin açýklamalarýna göre yaþlý
girmesi, geleneksel kültür ve deðerlerdeki deðiþ-
denildiðinde "davranýþ ve ihtiyaçlarý deðiþen
meler yaþlýnýn aile içindeki eski rolünü yitirmesine
heterojen bir gruptan oluþan 65 yaþ üzerindeki
neden olmakta, yaþ prestij saðlayan bir öðe
insanlar" anlaþýlýr. Bireylerin artýk eski gücünde
olmaktan çýkmakta, kuþaklar arasýndaki farklýlýk
olmadýðý, kapasitelerinde önceki döneme göre bir
nedeniyle de yaþlýnýn evde bakýmý büyüyen bir
düþüþ olduðu vurgulanýr. Sonuç olarak yaþlýlýk
sorun olarak karþýmýza çýkmaktadýr (Akbayrak
insanýn bedensel ve ruhsal yapýsýnýn deðiþmesini
1994; Anon 2002a). Bu nedenlerden dolayý her
ve var olan fiziksel ve mental kapasitelerinin azal-
geçen gün sayýlarý artan, sosyal ve ekonomik yön-
masýný ifade eden bir döneme iþaret etmektedir.
den yoksunluk içinde bulunan muhtaç yaþlýlarýn,
Dolayýsýyla yaþlýlýk dönemi kronolojik, biyolojik,
huzurlu bir ev ortamý içinde yaþantýlarýný devam
psikolojik ve sosyal açýlardan yorumlanmaktadýr
ettirmelerini, fiziksel ve ruhsal saðlýklarýnýn korun-
(Field 1972).
masýný, sosyal iliþkilerinin geliþtirilmesini ve devam
Sýklýkla aðrýlar, zihni durgunluklar, þaþkýnlýklar
ettirilmesini, huzur, güven ve refah içinde bulun-
olarak hissedilen yaþlanma ile birlikte çeþitli
malarýný saðlamak amacý ile huzurevlerinin açýl-
bedensel deðiþiklikler de ortaya çýkar. Topluma ait
masýna gereksinim duyulmuþtur (Anon 2002a).
olamama ve izole olma duygularý, içe dönme,
Huzurevlerinde kalan yaþlýlarýn günlük ihtiyaç-
vücut fonksiyonlarý ile bu ciddi devamlý uðraþlarý
larýnýn (yeme, içme, barýnma ve temizlik gibi)
ortaya çýkarýr, birçoklarýný intihara götürebilen bu
karþýlanmasýnýn yaný sýra; týbbi bakým ve tedavi-
ciddi ve heyecansal karýþýmlarý ortadan kaldýrmak
lerinin yapýlmasý, psikolojik ve sosyal kaynaklý
için yaþlý kiþiler bu duygularý ile gerekli þekilde
sorunlarýnýn çözümünde yardýmcý olunmasý,
uðraþýlmaya muhtaçtýrlar. Yaþlýlýk, bireyin geçmi-
sosyal iliþkilerinin geliþtirilmesi, zamanlarýnýn
þine dönük halen yaþamýn bir takým sorunlarýný
deðerlendirilmesi, aktivitelerinin devamýnýn sað-
yaþadýðý ve yaþam sürecini tamamladýðý bir
lanmasý, ayrýca besin harcama oranlarý ve saðlýk
devredir (Anon 2002a).
durumlarý göz önüne alýnarak uygun tarzda
Dünyada toplumsal yapýdaki deðiþiklikler, özel-
beslenmelerini temin etmek amacýyla gerekli tüm
likle týpta elde edilen geliþmelerin sonucunda bek-
hizmetler, doktor, sosyal hizmet uzmaný, psikolog,
lenen yaþam süresinin artmasýna paralel olarak,
diyetisyen, fizyoterapist ve hemþire gibi ihtisas
yaþlý nüfus hýzla artmaktadýr. 1900'lü yýllarýn baþýn-
sahibi elemanlar tarafýndan koordineli bir biçimde
da toplam nüfusun % 4'ünü oluþturan 65 yaþ ve
verilmeye çalýþýlmaktadýr (Anon 2002b).
44 Temmuz-Aðustos-Eylül 2006
Yaþlýlar için sosyal iyilik halinin belirlenmesinde
niyet düzeylerinin araþtýrýlmasý planlanmýþtýr.
kullanýlan ölçütler Dünya Saðlýk Teþkilatý (WHO) tarafýndan belirlenmiþtir. Buna göre yaþlýlar arasýn-
MATERYAL VE YÖNTEM
da bazý gruplar daha fazla medikal ve sosyal
Araþtýrma, Baþbakanlýk Sosyal Hizmetler
sorunlara sahiptirler. Bu gruplara özen gösteril-
Çocuk Esirgeme Kurumu Genel Müdürlüðü'ne
mediði takdirde önemli saðlýk sorunlarý ortaya çýk-
baðlý Afyon, Aydýn ve Denizli Huzurevlerinde
abileceði belirlenmiþtir. Huzurevlerinde barýnan
yaþayan yaþlýlar üzerinde yürütülmüþtür. Araþtýr-
yaþlýlar da bu gruplardan biridir (WHO 1974).
manýn yapýldýðý tarihte Afyon ve Aydýn Huzurev-
Yaþlanma ile görülen fizyolojik ve psikolojik
lerinde 150, Denizli Huzurevi'nde 180 yaþlýnýn
deðiþiklikler, yaþlýlarýn beslenme durumlarý Ýle
kaldýðý belirlenmiþtir. Bunlardan demansý olma-
yakýndan iliþkilidir. Yaþlanma, bireyin beslenme
yan, yemekhaneye gelebilen ve kendi yemeðini
durumunu etkilemektedir. Yaþlýlýktaki ölümlerin
yiyebilen yaþlýlar belirlenerek Afyon Huzurevinden
görünür nedenleri belirli hastalýklar olmakla birlik-
38, Aydýn Huzurevinden 48, Denizli Huzurevinden
te, yaþlýlýkta görülen sosyal ve davranýþ deðiþik-
28 olmak üzere 76'sý erkek, 38'i kadýn toplam 114
liðinin kötü beslenmeyle ilintili olduðu ileri
yaþlý araþtýrma kapsamýna alýnmýþtýr.
sürülmektedir (Baysal 1994). Yaþlanmada sindi-
Yaþlýlarýn saðlýk durumuna iliþkin bilgiler ve
rim, dolaþým ve boþaltým organlarýnýn iþlevlerinde
yaþlýnýn beslenme servisi örgütünden mem-
deðiþmeler olur. Glikoz toleransý, kardiyak indeksi,
nuniyet düzeyleri araþtýrýcý tarafýndan yüz yüze
oksijen tüketme yeteneði, sinir iletim hýzý, tat ve
görüþme yöntemi ile uygulanan anket formu ile
koku alma yetenekleri, kas gücü, sindirim organ-
belirlenmiþtir.
larýnýn mekanik hareket ve salgýlarý azalýr.
Yaþlýlarýn yemekhanenin servis hizmetinden,
Metabolik atýklarýn böbreklerden atým hýzý yavaþlar
yemeklerin niteliðinden memnuniyet düzeylerinin
(Baysal 2002).
belirlenmesinde Likert tipi 5'li skala kullanýlmýþtýr.
Huzurevleri toplu beslenme yapýlan kurumlar-
Buna göre memnuniyet düzeyleri: 5 (çok mem-
dan biridir. Toplu beslenme yapýlan kurumlarda
nunum), 4 (memnunum), 3 (fikrim yok), 2 (mem-
çok sayýda kiþinin bir arada yemek yiyebilmesi için
nun deðilim), 1 (hiç memnun deðilim) olmak
yiyeceðin sipariþi, satýn alýnmasý, depolanmasý,
üzere 1-5 puanla deðerlendirilmiþtir. Toplanan
hazýrlanmasý, piþirme ve servisi gibi, yapýlmasý
veriler, SPSS 11.0 for Windows istatistik
gerekli pek çok iþlem vardýr. Bu iþlemlerin istenen
programýnda deðerlendirilmiþtir. Verilerin deðer-
biçimde yapýlabilmesi için bir örgüt tarafýndan
lendirilmesinde khi-kare önemlilik testi ve varyans
yürütülmesi zorunluluðu vardýr. Bu örgüte kurum
analizi kullanýlmýþ, farklýlýðýn kalýnan huzurevlerine
beslenme servisi örgütü adý verilir. Beslenme
göre anlamlýlýk düzeyi "tek yönlü varyans analizi
servisi örgütünün en önemli görevi, besin öðesi
(F testi)" ile irdelenmiþtir. Uygulanan varyans
bakýmýndan yeterli ve dengeli, psikolojik ve sosyal
analizi sonucu bulunan deðerin anlamlý çýkmasý
doyum saðlayan, ekonomik ve eðitici bir yemek
durumunda, hangi gruplar arasýnda farklýlýðýn
servisi yapabilmektir (Kutluay ve Birer 1987).
anlamlý olduðunun bulunmasý için "LSD" testi
Bu çalýþmada, bazý huzurevlerinde barýnan yaþlýlarýn beslenme servisi örgütünden memnu-
uygulanmýþtýr. Anlamlýlýk düzeyi olarak en düþük 0.05 alýnmýþtýr.
Temmuz-Aðustos-Eylül 2006
45
Tablo 1. Yaþlýlara Ýliþkin Bazý Demografik Özellikler (Kalýnan Huzurevlerine Göre) Demografik bilgiler
A Huzurevi
Cinsiyet
Sayý
Kadýn
n=38
Erkek
Yaþlar 60-74 75+
Eðitim Durumu Okur yazar
Ýlkokul mezunu
26.3
15
45,8
14
50,0
20
52.6
20
41.6
10
35.8
50
43.9
9
23.7
14
29.2
11
39.3
34
29.8
7.9
5
10.4
1
23
5 1 3
60,5
13.2 2.6
26
2 7
54,2
4.2
14.6
14
5 1
50,0
17.9 3.5 3.5
38
%
22
22
7.1
Sayý
39,5
73.7
2
%
92.9
76
51 63
12 9 9
33.3 66.7
44,7 55,3
10.5 7.9 7.9
24
63.1
22
45.8
15
53.6
61
53.5
5
13.2
11
22.9
1
3.5
17
14.9
6 3
Huzurevine gelmeden
15.8 7.9
Köy
13
34.2
Ýl
19
50.0
Yurt dýþý
Sayý 26
Evli
Kasaba
%
Toplam (n=114)
45.8
28
Hiç evlenmemiþ
önce yaþanýlan yer
Sayý
C Huzurevi
n=28
54.2
Üniversite mezunu
Boþanmýþ
n=48
26
Lise mezunu
Eþi ölmüþ
%
10
Ortaokul mezunu
Medeni durum
B Huzurevi
6 -
9 6
1
18.7 12.5
32.1
24
10.7
2.1
10
35.8
24
21.1
62.4
13
46.3
62
54.4
16
33.3
-
1
2.1
5 -
17.9 -
12
21.1
3
15.8
30
9
27 1
10.5
23.7 0.8
A: Afyon Huzurevi B:Aydýn Huzurevi, C: Denizli Huzurevi
BULGULAR VE TARTIÞMA Yaþlýlara iliþkin genel bilgiler 1.Yaþlýlara iliþkin bazý demografik veriler Yaþlýlarýn demografik özelliklerine iliþkin bilgiler Tablo 1'de verilmiþtir. Tablodan da anlaþýlacaðý gibi araþtýrma kapsamýna alýnan yaþlýlarýn % 66.7'si erkek, % 33.3'ü ise kadýndýr. Erkek oraný C huzurevinde en yüksek (% 92.9) olup, bunu A (%73.7) ve B (% 45.8) huzurevleri izlemektedir. Araþtýrma kapsamýna alýnan yaþlýlarýn %55.3'ü 75 ve daha üzeri, % 44.7'si ise 60-74 yaþ grubunda yer almaktadýr. A (% 60.5) ve B (% 54.2) huzurevlerindeki yaþlýlarýn yarýdan fazlasý ve C huzurevindekilerin yarýsý 75 ve daha üzeri yaþ grubundadýr. Yaþlýlarýn ortalama yaþlarý 74 + 7.3'tür. Yaþlýlarýn
46 Temmuz-Aðustos-Eylül 2006
eðitim durumlarý incelendiðinde hiçbir öðretim kurumuna devam etmemiþ olan okur-yazarlar (% 43.9) çoðunluktadýr. Bu oran A huzurevinde % 52.6 iken, B huzurevinde 41.6'ya, C huzurevinde % 35.8'e düþmektedir. C huzurevinde ortaokul mezunu olan yaþlýlarýn oraný yüksektir (% 39.3). Yaþlýlarýn medeni durumlarý incelendiðinde eþi ölmüþ olanlar (% 53.5) çoðunluktadýr. Bu oran A huzurevinde % 63.1, C huzurevinde % 53.6, B huzurevinde ise % 45.8'dir. Yaþlýlara huzurevlerine gelmeden önce nerede yaþadýklarý sorulmuþtur. En yüksek oraný % 54.4 ile il merkezinde yaþayanlar oluþturmaktadýr. Bu oran B huzurevinde en yüksek olup (% 62.4) A huzurevinde % 50.0, C huzurevinde ise % 46.3' tür.
Tablo 2. Yaþlýlarýn Süregelen Bir Hastalýklarýnýn Bulunma Durumunun Kaldýklarý Huzurevlerine Göre Daðýlýmlarý Hastalýk
durumlarý
Huzurevleri
A Huzurevi
B Huzurevi
C Huzurevi
Toplam
Sayý
%
Sayý
%
Sayý
%
Sayý
%
Hastalýðý olan
29
76.3
39
81.3
18
64.3
86
75.4
Hastalýðý
9
23.7
9
18.7
10
35.7
28
24.6
Toplam
38
100.00
48
100.00
28
100.00
114
100.00
olmayan
A: Afyon Huzurevi B:Aydýn Huzurevi, C: Denizli Huzurevi
2.Yaþlýlarýn saðlýk durumlarýna iliþkin bilgiler
hastalýklarýnýn olduðunu belirtmiþlerdir. Süregelen hastalýðý olanlar B huzurevinde diðerlerinden daha yüksektir (% 81.3).
Yaþlýlara, herhangi bir hastalýklarýnýn olup olmadýðý sorulmuþtur. Yaþlýlarýn % 24.6'sý herhangi bir hastalýklarý olmadýðýný, % 75.4'ü ise süregelen
Yaþlýlýk dönemine giren pek çok kiþi tansiyon
Tablo 3. Yaþlýlarýn Süregelen Hastalýk Durumlarýnýn Kaldýklarý Huzurevlerine Göre Daðýlýmlarý Hastalýklar
A Huzurevi
B Huzurevi
C Huzurevi
Sayý
%
Sayý
Sayý
%
Sindirim sistemi
-
-
3
7.7
1
5.6
Kalp ve damar
5
17.2
7
17.9
2
11.1
Hipertansiyon
4
13.8
7
17.9
5
27.7
Solunum yolu
8
27.6
7
17.9
1
5.6
Romatizma
3
10.4
10
25.6
6
33.3
Diyabet
2
6.9
4
10.3
2
11.1
Böbrek hastalýðý
4
13.8
1
2.6
1
5.6
Osteoporoz
1
3.4
-
-
-
Sinir sistemi
2
6.9
-
-
-
hastalýðý hastalýðý
hastalýðý
hastalýðý
%
-
Toplam Sayý
%
14
16.3
4
4.7
16
18.6
16
18.6
19
22.1
8
9.3
6
6.9
1
1.2
2
2.3
A: Afyon Huzurevi B:Aydýn Huzurevi, C: Denizli Huzurevi
Temmuz-Aðustos-Eylül 2006
47
yüksekliðinden, duyusal bozukluklardan, kas
dir. A huzurevinde kalanlarda ise diyet yapanlarýn
eklem ve iskelet sistemine baðlý aðrýlar ve hareket
oraný (% 63.2) daha düþüktür. Yaþlýlarýn diyet
güçlüklerinden, sindirim sistemi bozukluklarýndan
yapma durumlarý ile kaldýklarý huzurevleri arasýn-
yakýnýrlar. Bu yakýnmalardan baþka yaþlýlýkta
daki farklýlýk istatistiksel olarak önemsiz bulunmuþ-
diabet, kalp - damar hastalýklarý gibi bazý hastalýk-
tur (x2=0.572 p >0.05). Yaþlýlarýn yaþlarý dikkate
lar da geliþebilir (Hasipek ve Soyuer 1995).
alýnarak diyet yapma durumlarý incelendiðinde
Tablo 3, incelendiðinde en çok görülen
60-74 yaþ arasý diyet yapan yaþlýlarýn oranýnýn
hastalýklar sýrasý ile romatizma (% 22.1), hipertan-
(% 39.2) 75 ve daha üst yaþ grubundakilerden
siyon ve solunum yollarý hastalýklarý (% 18.6), kalp
daha yüksek olduðu belirlenmiþtir (% 23.8). Yaþ
ve damar hastalýklarýdýr (% 16.3). Diker (2000),
ilerledikçe diyet yapanlarýn oraný azalmasýna
Kocaeli Körfez Saðlýk Ocaðý'nda yaþlýlar üzerinde
karþýn bu farklýlýk istatistiksel olarak anlamlý bulun-
yaptýðý çalýþmada en sýk rastlanan hastalýklarýn
mamýþtýr (x2= 1.765 p > 0.05).
hipertansiyon ve romatizmal hastalýklar olduðunu
Beyhan vd. (1989), Ankara huzurevlerinde
belirlemiþtir. Bulduk vd. (2001) Ankara'da özel ve
yaptýklarý çalýþmada diyet uygulamayanlarýn
resmi huzurevlerinde yaptýklarý çalýþmada yaþlýlar-
oranýný % 64 olarak bulmuþlardýr. Bulduk vd.
da en çok görülen hastalýðýn hipertansiyon
(2001), Ankara'da özel ve resmi huzurevlerinde
(% 48.6) ve romatizmal hastalýklar (% 38.1)
yaptýklarý çalýþmada yaþlýlarýn % 54'ünün, Çakýroð-
olduðunu saptamýþlardýr. Yine Þanlýer ve Yaman'ýn
lu ve Çayýr (2002), Ankara'daki huzurevlerinde
(2002) Ankara'da yaþayan yaþlýlar üzerinde yaptýk-
kalan yaþlýlar üzerinde yaptýklarý çalýþmada
larý çalýþmada yaþlýlarýn en çok romatizmadan ve
yaþlýlarýn % 45.1'inin diyet yaptýklarýný belir-
hipertansiyondan yakýndýklarý belirlenmiþtir. Bu
lemiþlerdir. Araþtýrmada ise diyet yapanlarýn oraný
bulgular araþtýrma bulgularý ile benzerlik göster-
her 3 araþtýrmadan daha yüksek bulunmuþtur.
mektedir.
Yaþlýlarýn yaptýklarý diyet türlerine bakýldýðýnda
Tablo 4, incelendiðinde, yaþlýlarýn % 71.1'inin
en fazla yapýlan diyetin hipertansiyon diyeti
diyet yaptýðý görülmektedir. Diyet yapanlarýn oraný
olduðu (% 28.4), bunu % 23.5 ile kalp ve damar
C huzurevinde daha yüksektir (% 82.1). Bunu
hastalýklarý, % 19.7 ile ise diyabet diyetinin izlediði
B Huzurevinde kalan yaþlýlar (% 70.8) izlemekte-
belirlenmiþtir. Diyet türlerinin huzurevlerine göre
Tablo 4. Yaþlýlarýn Diyet Yapma Durumlarý (Kaldýklarý Huzurevlerine Göre) Yaþlýlarýn diyet
yapma durumu
Huzurevleri A Huzurevi
B Huzurevi
C Huzurevi
Toplam
Sayý
%
Sayý
%
Sayý
%
Sayý
%
Diyet yapýyor
24
63.2
34
70.8
23
82.1
81
71.1
Diyet yapmýyor
14
36.8
14
29.2
5
17.9
33
28.9
Toplam
38
100.00
48
100.00
28
100.00
114
100.00
x2= 0.572 df=2 p > 0.05 A: Afyon Huzurevi B:Aydýn Huzurevi, C: Denizli Huzurevi
48 Temmuz-Aðustos-Eylül 2006
Tablo 5. Yaþlýlarýn Yaptýklarý Diyet Türlerinin Kalýnan Huzurevlerine Göre Daðýlýmlarý Yapýlan diyet türleri
Huzurevleri
A Huzurevi
B Huzurevi
C Huzurevi
Sayý
Sayý
Sayý
%
%
Toplam
%
Sayý
%
Sindirim sistemi
3
12.5
2
5.9
-
-
5
6.2
Kalp ve damar
7
29.2
8
23.5
5
17.2
19
23.5
Hipertansiyon
7
29.2
13
38.2
3
13.0
23
28.4
Diyabet
4
16.6
11
32.4
1
4.4
16
19.7
Böbrek hastalýðý
2
8.3
-
-
3
13.0
5
6.2
Zayýflama diyeti
1
4.2
-
-
12
52.2
13
16.0
24
100.0
34
100.0
23
100.0
81
100.0
hastalýðý
Toplam
A: Afyon Huzurevi B:Aydýn Huzurevi, C: Denizli Huzurevi
Yaþlýlarýn beslenme servisi örgütünden memnuniyet düzeylerine iliþkin bilgiler
daðýlýmlarýna bakýldýðýnda ise hipertansiyon (% 38.2) ve diyabet (% 32.4) diyetinin en yüksek
Diyet yapan yaþlýlara yemekhanede diyetlerine uygun yemeklerin çýkýp çýkmadýðý sorulduðunda yaþlýlarýn büyük çoðunluðu (% 94.3) yemekhanede "diyetlerine uygun" yemeklerin çýktýðýný, % 5.7'si ise "bazen diyetlerine uygun" yemeklerin çýktýðýný belirtmiþlerdir. Her üç huzurevinde de diyetisyen bulunmaktadýr. Diyet yapan yaþlýlar için ayrý yemek çýkmamakta, yalnýzca yemeklere piþerken tuz ilave edilmemektedir. Diyabetli hastalara ise yalnýzca tatlý verilmemektedir.
oranda B huzurevinde, kalp ve damar hastalýklarý diyetinin % 29.2 oraný ile A huzurevinde, uygulandýðý görülmektedir. C huzurevinde ise en fazla uygulanan diyet zayýflama diyetidir (% 52.2). Sürücüoðlu (1997) huzurevlerinde kalan yaþlýlar üzerinde yaptýðý araþtýrmada en çok yapýlan diyetin hipertansiyon diyeti olduðunu belirlemiþtir. Bu sonuç araþtýrma bulgularý ile benzerlik göstermektedir.
Tablo 6. Yaþlýlarýn Yemek Alýrken Bekleme Süreleri (Kaldýklarý Huzurevlerine Göre) Bekleme süreleri
A Huzurevi
Sayý
%
5-10 dakika arasý
12
31.6
Toplam
38
100.0
5 dakikadan az
11-15 dakika arasý
2
24
5.3
63.1
Huzurevleri
B Huzurevi
Sayý 40
7 1
48
C Huzurevi
%
Sayý
%
Sayý
14.6
18
64.3
37
100.0
28
83.3 2.1
7 3
25.0 10.7 100.0
49 28
114
Toplam %
43.0 32.5 24.5 100.0
x2=81.449 df=4 p < 0.01 A: Afyon Huzurevi B:Aydýn Huzurevi, C: Denizli Huzurevi
Temmuz-Aðustos-Eylül 2006
49
Tablo 7. Yaþlýlarýn Verilen Yemeklerin Tümünü Tüketebilme Durumlarý Huzurevleri
Verilen
yemeklerin
A Huzurevi
B Huzurevi
C Huzurevi
Toplam
durumu
Sayý
%
Sayý
%
Sayý
%
Sayý
%
Evet
10
27.0
21
56.8
6
16.2
37
32.5
3
15.8
-
-
16
84.2
19
16.7
Hayýr
25
43.1
27
46.6
6
10.3
58
50.9
Toplam
38
100.0
48
100.0
100.0
114
100.0
tüketilebilme
Bazen
x2=47.361
df=4
28
p < 0.01 A: Afyon Huzurevi B:Aydýn Huzurevi, C: Denizli Huzurevi
Tablo 6, yaþlýlarýn yemekhanede yemek alýrken bekleme sürelerine göre daðýlýmlarýný göstermektedir. Yemek alýrken 5 dakikadan daha az bir süre bekleyenlerin oranlarý % 43.0, 5-10 dakika bekleyenlerin oranlarý % 32.5, 11-15 dakika bekleyenlerin oranlarý ise % 24.5 olarak bulunmuþtur. Yemek almak için 5 dakikadan daha az bekleyen yaþlýlarýn oraný B huzurevinde en yüksek iken (% 83.3) A huzurevinde 11-15 dakika bekleyenlerin (% 63.1), C huzurevinde ise 5-10 dakika bekleyenlerin (%64.3) oranlarý en yüksektir. Bu durumda yemek alýrken B huzurevindeki yaþlýlarýn daha kýsa bir süre bekledikleri sonucuna varabiliriz. Bu farklýlýk istatistiksel olarak da önemli
bulunmuþtur (x2=81.449 p< 0.01) Yaþlýlarýn yaþ gruplarý dikkate alýnarak yemekhanede yemek alýrken bekleme süreleri incelendiðinde gerek 60-74 (% 51.0), gerekse 75 ve daha üzeri yaþ grubundaki (% 50.8) yaþlýlarýn yarýsýnýn yemek alýrken 5 dakikadan daha az bir süre bekledikleri belirlenmiþtir (x2= 0.131 p> 0.05). Yaþlýlara verilen yemeklerin hepsini tüketip tüketemedikleri sorulmuþ ve elde edilen veriler Tablo 7 'de gösterilmiþtir. Araþtýrma kapsamýna alýnan yaþlýlarýn % 50.9'u yemeklerin "hepsini tüketemedikleri"ni, % 16.7'si ise yemeklerin tümünü "bazen tüketemedikleri"ni belirtmiþlerdir. Yemeklerin tümünü tüketebilenlerin oranlarý
Tablo 8. Yaþlýlarýn Yemekhanede Servis Yapan Personelin Dýþ Görünüþ ve Temizliðinden, Yemeklerin Sunuluþ Biçiminden ve Servis Takýmlarýnýn Temizliðinden Memnuniyet Düzeyleri (Kaldýklarý Huzurevlerine Göre) Servise iliþkin
sd
Kareler
F
p
LSD
Servis yapan personelin
2
6.010
6.816
.002**
1-2,1-3
Yemeklerin sunuluþ
2
5.975
14.326
.000**
1-2,1-3
Yemek servis
2
5.189
9.389
.000**
1-2,1-3
faktörler
dýþ görünüþ ve temizliði biçimi
takýmlarýnýn temizliði
ortalamasý
*p < 0.05 **p < 0.01 1:Afyon Huzurevi 2:Aydýn Huzurevi 3:Denizli Huzurevi
50 Temmuz-Aðustos-Eylül 2006
B huzurevinde % 56.8, A huzurevinde % 27.0, C huzurevinde ise %16.2'dir. Yapýlan istatistiksel analizde yaþlýlarýn verilen yemeklerin hepsini tüketme durumlarý ile kaldýklarý huzurevleri arasýndaki farklýlýk istatistiksel olarak önemli bulunmuþtur (x2= 47.361 p < 0.01). Yaþlýlarýn yaþ gruplarý ile verilen yemekleri tüketebilme durumlarý arasýn-
tüketemeyen yaþlýlara verilen yemekleri neden tüketemedikleri sorulmuþtur. Yaþlýlarýn % 67.5'i yemeklerin tümünü "fazla geldiði için", % 18.2'si "iþtahý olmadýðý için", % 14.3'ü ise yemekleri "sevmedikleri için" tüketemediklerini ifade etmiþlerdir. Çakýroðlu ve Çayýr (2002) Ankara'daki huzurevlerinde kalan yaþlýlarýn yemek porsiyon-
daki iliþki incelendiðinde her iki yaþ grubunda da
larýný fazla bulduklarýný belirlemiþlerdir.
yaþlýlarýn yaklaþýk yarýsýnýn hiçbir zaman verilen
Yaþlýlarýn yemekhanede servis yapan personelin dýþ görünüþ ve temizliðinden, yemeklerin sunuluþ biçiminden ve servis takýmlarýnýn temizliðinden memnuniyet düzeyleri belirlenmiþ ve Tablo 8'de gösterilmiþtir. Araþtýrma kapsamýna alýnan huzurevlerinin üçünde de servis yapan
yemeklerin tümünü tüketemedikleri belirlenmiþtir. Yaþ gruplarý ile yemekhanedeki yemeklerin tümünü tüketebilme durumlarý arasýnda anlamlý farklýlýk bulunmamýþtýr (x2= 0.595 p > 0.05). Verilen yemekleri bazen ve hiçbir zaman
Tablo 9. Yemeklerin Kývam ve Renk Uyumu ve Yaþlýlarýn Dengeli Beslenmeleri Açýsýndan Uygunluk Durumu (Kalýnan Huzurevlerine Göre)
Yemeðe iliþkin faktörler
sd
Kareler
F
p
LSD
Kývam ve renk uyumu
2
1.388
.944
.392
-
Dengeli beslenmeye uygun
2
2.342
2.472
.032
1-2
ortalamasý
P<0.05* p< 0.01** 1:Afyon Huzurevi 2:Aydýn Huzurevi 3:Denizli Huzurevi
personel beyaz renkte ve temiz üniforma giymektedir. Yaþlýlarýn servis yapan personelin dýþ görünüþ ve temizliðine, yemeklerin sunuluþ biçimine, yemekhanedeki servis takýmlarýnýn temizliðine iliþkin memnuniyet düzeyi puanlarýnýn A huzurevinde, B ve C huzurevinden daha yüksek olmasýna karþýn her üç huzurevinde de iyi (4) olduðu belirlenmiþtir. Yaþlýlarýn servis yapan personelin dýþ görünüþ ve temizliðine (F= 6.816 p < 0.01), yemeklerin sunuluþ biçimine (F=14.326 p < 0.01), yemek servis takýmlarýnýn temizliðine (F= 9.389 p < 0.01) iliþkin memnuniyet düzeyi puanlarý bakýmýndan A huzurevi ile B ve C huzurevleri arasýndaki farklýlýk istatistiksel olarak önemli bulunmuþtur. Üç huzurevinde de yemekhanelerde "tablo d'hote mönü sistemi" uygulan-
makta ve yemekleri yaþlýlar kendileri almaktadýrlar. Yaþ gruplarý dikkate alýndýðýnda her iki yaþ grubundaki yaþlýlarýn (60-74 ve 75 ve daha üstü) servis yapan personelin dýþ görünüþ ve temizliðine, yemeklerin sunuluþ biçimine ve yemek servis takýmlarýnýn temizliðine iliþkin görüþlerinin olumlu olduðu belirlenmiþtir (F= 0.372 p > 0.05), (F= 0.038 p > 846), (F= 0.944 p > 0.05). Yiyeceklerin tüketilmeden önce iþtah açýcý bir görüntüye sahip olmasý mönü planlanýrken dikkat edilmesi gereken bir konudur. Yemeklerin sindirilme ve besleyici özelliði açýsýndan dengelenmesi yanýnda tat, renk, kývam konularýnda da iyi düzenlenmiþ mönüler tüketiciyi memnun edecektir. Renkli yiyecekler az renkli yiyeceklerle birleþtirilmelidir. Kývam uyumu açýsýndan ise yumuþak
Temmuz-Aðustos-Eylül 2006
51
yiyeceklerin gevrek yiyeceklerle bir arada olmasý gerekmektedir (Aktaþ 2001; Baysal ve Küçükaslan 2003; Bulduk 2005). Yaþlýlara yemeklerin kývam ve renk uyumu ve dengeli beslenmeleri açýsýndan uygunluðu sorulmuþ elde edilen veriler Tablo 9'da gösterilmiþtir. A huzurevinde kalan yaþlýlar yemekleri kývam ve renk uyumu açýsýndan iyi olarak, B ve C huzurevinde kalan yaþlýlar fikrim yok þeklinde deðerlendirmiþlerdir. Yemeklerin dengeli beslenmeleri açýsýndan uygunluk durumunu ise A ve C huzurevinde kalan yaþlýlar iyi olarak, B huzurevindeki yaþlýlar fikrim yok þeklinde deðerlendirmiþlerdir. Yaþlýlarýn yemekleri dengeli beslenmeleri açýsýndan uygun bulma durumlarý konusunda A ve B huzurevinde kalan yaþlýlar arasýndaki farklýlýk istatistiksel olarak önemli bulunmuþtur (F= 2.472 p < 0.05). Yaþlýlar, yemekleri kývam ve renk uyumu açýsýndan deðerlendirmede yaþanan huzurevleri arasýnda farklýlýk olmadýðý belirlenmiþtir (F= 0.944 p > 0.05). Yaþlýlardan 60-74 yaþ grubundakiler yemekleri kývam ve renk uyumu açýsýndan iyi olarak deðerlendirirken 75 ve daha üst yaþ grubundakiler fikrim yok þeklinde deðerlendirmiþler ancak bu farklýlýk istatistiksel olarak anlamlý bulunmamýþtýr (F= 0.288 p > 0.05). Her iki yaþ grubundaki yaþlýlar yemeklerin dengeli beslenmeleri açýsýndan "iyi / uygun" olarak deðerlendirmiþlerdir (F= 0.031 p > 0.05). Yaþlýlarýn hazýrlanýþ biçimi ve lezzetinden þikayetçi olduklarý yemek gruplarý Yaþlýlara yemekhanede lezzetinden ve hazýrlanýþ biçiminden þikayetçi olduklarý yemek grubunun olup olmadýðý sorulmuþtur. Yaþlýlarýn % 21.1'i bazý yemeklerin hazýrlanýþ biçimi ve lezzetinden þikayetçi olduklarýný belirtmiþlerdir. Buna göre þikayetçi olunan yemek gruplarýna en çok C (% 50.0) huzurevinde rastlanmýþ olup, bu oraný % 33.3 ile B, % 16.7 ile de A huzurevinin izlediði belirlenmiþtir. Hazýrlanýþ biçimi ve lezzetinden en fazla þikayetçi olunan yemek grubu C (% 5.3) ve A (% 1.8) huzurevlerinde sebzeler iken, B huzurevinde (% 3.5) çorbalardýr.
52 Temmuz-Aðustos-Eylül 2006
SONUÇ Araþtýrma sonucunda yaþlýlarýn yemekhanedeki servis hizmetine iliþkin memnuniyet düzeyi ve yemeklerin dengeli beslenmeleri kývam ve renk uyumu açýsýndan uygunluk durumu puanlarýnýn A huzurevinde B ve C huzurevlerine kýyasla daha yüksek olduðu belirlenmiþtir. Yaþlýlara daha iyi, isteklerine uygun kaliteli hizmet sunabilmek ve onlarý memnun edebilmek için zaman zaman huzurevlerinde beslenme servisi örgütünden memnuniyet düzeyi ve beklentilerini ortaya koyan çalýþmalara gereksinim vardýr. Böylece farklý kültür gruplarýndan gelen ve farklý beslenme alýþkanlýklarýna sahip bireylere sunulacak hizmetler konusunda bir alt yapý oluþturulmasý saðlanabilecektir.
KAYNAKLAR Akbayrak, N. (1994). Yaþlýlýk Sorunlarý. GATA Týp Akademisi Yayýnlarý, Ankara. Aktaþ, A. (2001). Aðýrlama Hizmet Ýþletmelerinde Yiyecek ve Ýçecek Yönetimi. 2. Baský. Antalya. Anon (2002a). http://www.shcek.gov.tr/dosyalar/yasli hizm/yasliliðe genel bakis. htm. Anon (2002b). http://www.shcek.gov.tr/dosyalar/yaslihizm/sosyal hizmet alaný olarak yaslilik. htm. Görgün Baran, A., Kalýnkara, V., Aral, N., Akýn, G., Baran, G. ve Özkan, Y. (2005). Yaþlý ve Aile Ýliþkileri Araþtýrmasý: Ankara Örneði. T.C. Baþbakanlýk Aile ve Sosyal Araþtýrmalar Genel Müdürlüðü Yayýnlarý, Genel Yayýn No: 127, Ankara. Baysal, A., Küçükaslan, N. (2003). Beslenme Ýlkeleri ve Planlamasý. Ekin Kitabevi, Ankara. Baysal, A. (2002). Beslenme. 9.Baský. Hatiboðlu Yayýnevi. Ankara. Baysal, A. (1994). Yaþlýlýk ve Beslenme. Türkiye Diyetisyenler Derneði Yayýný:7, Ankara. (s.28). Beyhan,Y., Bozkurt, N.,Özcan, G. (1989). Ankara huzurevindeki yaþlýlarda saðlýk ve beslenme durumlarý ile ilgili karþýlaþtýrmalý bir araþtýrma. Saðlýk Dergisi, 61(2),63-70. Bulduk, S., Yabancý, N., Demircioðlu, Y. (2001). Huzurevlerinde kalan yaþlýlarýn saðlýk ve beslenme durumlarýnýn saptanmasý. I.Ulusal Yaþlýlýk
Kongresi, 10-12 Ekim 2001, Ankara (s.96-107). Bulduk, S. (2005). Beslenme Ýlkeleri ve Mönü Planlama. Detay Yayýncýlýk. Ankara. Çakýroðlu, F. P., Çayýr, S. A (2002). Huzurevlerinde kalan yaþlýlarýn beslenme servis örgütü hizmetlerine iliþkin memnuniyet durumlarý. Yaþlý Sorunlarý Araþtýrma Dergisi, 3(1):15-28. Diker, J. (2000). Körfez 6 no'lu saðlýk ocaðý ile Yüzbaþýlar saðlýk ocaðý bölgelerinde 65 yaþ üzerindeki kiþilerde kronik hastalýklar ve ilaç kullanýmý. Turkish Journal of Geriatrics, 3(3):91-97 Field, M. (1972). The Aged, the Family and the Community. Columbia University Press., New York. Garry, P.J. and Vellas, B.Bj. (1996). Aging and Nutrition, Present Knowledge in Nutrition. Ziegler E.E. and Filer L.J., ILSI Press, Washington. ''alýnmýþtýr'' Bulduk, S., Yabancý, N., Demircioðlu, Y. (2001). Huzurevlerinde kalan yaþlýlarýn saðlýk ve beslenme durumlarýnýn saptanmasý. I.Ulusal Yaþlýlýk Kongresi, 10-12 Ekim 2001, Ankara (s.96-107). Hasipek, S., Soyuer, Þ. (1995). Saðlýklý yaþlýlýk ve beslenme iliþkisi. Sosyal Devlet Yaklaþýmýnda 2000'li Yýllara Doðru Olgun Gençlik Sempozyumu, Ankara. (s.22-35).
OECD (1992). Urban Policies for Ageing Populations. Head of Publication Service, Paris. "alýnmýþtýr" Görgün Baran, A., Kalýnkara, V., Aral, N., Akýn, G., Baran, G. ve Özkan, Y. (2005). Yaþlý ve Aile Ýliþkileri Araþtýrmasý: Ankara Örneði. T.C. Baþbakanlýk Aile ve Sosyal Araþtýrmalar Genel Müdürlüðü Yayýnlarý, Genel Yayýn No: 127, Ankara. Scheneider, E.L. and Guralnik, J.M. (1990). The aging of America, aspect on health care costs. JAMA, 263: 2335-40 ''alýnmýþtýr'' Bulduk,S.,Yabancý, N., Demircioðlu, Y (2001). Huzurevlerinde kalan yaþlýlarýn saðlýk ve beslenme durumlarýnýn saptanmasý. I.Ulusal Yaþlýlýk Kongresi, 10-12 Ekim 2001, Ankara (s.96-107). Sürücüoðlu, M.S., (1997). Ankara'da huzurevi ve güçsüzler yurdunda barýnan yaþlýlarýn beslenme alýþkanlýklarý ve saðlýk durumlarý üzerinde bir araþtýrma. Beslenme ve Diyet Dergisi, 26(1):18-24. Þanlýer, N., Yaman, M. (2002). Ankara'da yaþayan yaþlýlarýn saðlýk ve beslenme durumlarý. Yaþlý Sorunlarý Araþtýrma Dergisi, 2(1):29-38 WHO (1974). Planning and Organization Geriatric Services. Report of Expert Community Technical Report Series, Genova.
Kutluay, T. ve Birer, S. (1987). Kurum Beslenmesi. Milli Eðitim Gençlik ve Spor Bakanlýðý Ders Kitaplarý Dizisi:295, MEB Yayýnlarý: 808, Ankara.
Temmuz-Aðustos-Eylül 2006
53
54 Temmuz-Aðustos-Eylül 2006
Premenopozal Dönemde Deðiþen Gereksinimler ve Kontrasepsiyon • Öðr.Gör.Dr. Þafak ERGÜL* • Prof.Dr. Ayla Bayýk TEMEL*
Özet Premenopozal dönem; menopozdan iki-altý yýl önceki dönemdir. Bu dönemde kadýnýn doðurganlýðý devam etmektedir, çok az da olsa bir ovulasyon olup, kontraseptif yöntem kullanýlmadýðý takdirde, gebelik meydana gelebilmektedir. Ýleri yaþlarda yaþanacak bir gebelik, hem annenin hem de bebeðin saðlýðý için riskleri arttýrmaktadýr. Bu dönemde karþýlaþýlacak planlanmamýþ bir gebelik, kadýnýn duygusal stres yaþamasýna ayný zamanda bazý alanlarda sosyal izolasyonuna neden olabilir. Bu nedenle, premenopozal dönemde kontrasepsiyon oldukça önemlidir. Günümüzde pek çok kontraseptif yöntem bulunmaktadýr. Ancak, premenopozal dönemde en uygun, en etkin tek bir yöntemden söz etmek doðru deðildir. Menopoz dönemi yaklaþan kadýna kontraseptif yöntem önerilirken, kadýnýn fiziksel durumu, menopoz semptomlarý ile baþetme yeterliliði, kemik yýkýmý gibi bir çok faktör de göz önünde bulundurulmalýdýr. Bu makalede; premenopozal dönemde kadýnlarýn deðiþen gereksinimlerini göz önüne alarak saðlýk personelinin önerebilecekleri kontraseptif yöntemler incelenmiþtir. Anahtar Kelimeler: Premenopozal dönem, kontraseptif yöntemler.
Abstract Changing needs and contraception in premenapausal period Premenapausal period is two-six years of before menopause. Woman's fertility continues during this period, and ovaries may intermittently produce eggs, and she may become pregnant if she does not use contraception. Pregnancy late in life presents increased risks to her health and that of her fetus. An unplanned pregnancy in this period can be emotionally stressfull and even socially undesirable in some setting for woman. So, contraception during premenapause is particularly important. There are a number of contraceptive methods today. But, it is not true to mention about the most efficient and suitable method premenopozal period. While woman is being advised and consulted for contraception, a number of factors, such as physical health status, coping abilities of women with premenapausal symptoms, bone damage and other factors, should be taken into consideration. This article aims to examine contraceptive methods which will be advised by the health personel for the women in the premenapausal period by taking into consideration the changing of this period. Key Words: Premenapausal period, contraceptive methods.
*Ege Üniversitesi, Hemþirelik Yüksekokulu, Halk Saðlýðý Hemþireliði A.D. Ýzmir.
Temmuz-Aðustos-Eylül 2006
55
Giriþ Dünya Saðlýk Örgütü tarafýndan biyolojik ve týbbi anlamda son adet kanamasý olarak tanýmlanan menopoz, orta yaþ dönemini yaþayan tüm kadýnlar için geriye dönüþsüz, evrensel bir olaydýr (Prior 1998, Giacobbe et al.2004). Bu olay yaþamýn doðurganlýk kýsmýnýn sona erdiðine iþaret eden bir parametredir (Bayraktar ve ark. 2002, Ergöl ve ark. 2001). Menopoz, geniþ bir yaþ dönemini içeren (35-65 yaþ) ve klimakterik olarak tanýmlanan dönem içinde bir kesittir. Yaþ dönümü ya da klimakterik terimi, orta yaþta hem kadýnlarda hem erkeklerde ortaya çýkan hormonal, fiziksel ve duygusal deðiþmelerin geniþ bir bileþimine karþýlýk olarak kullanýlmaktadýr (Hatcher et al.1990, Oskay 1998). Doðurganlýklarý azalmasýna raðmen tamamen sona ermeyen, premenopozal dönemdeki kadýnlarýn gebelikleri yüksek saðlýk risklerini de beraberinde getirmektedir. Bu dönemde sýkça karþýlaþýlan saðlýk sorunlarýnýn yanýnda kontrasepsiyon gereksinimi de oldukça önemli bir yer tutmaktadýr (Hacýalioðlu 2001). Klimakterik dönemde hormon düzeylerinde meydana gelen deðiþmeler sonucunda 45 ile 55 yaþ arasýnda kadýnlar, adet kanamasýnýn sona ermesi ile doðurganlýðýn bitmesi anlamýna gelen "menopoz"a girmektedir. Menopoza giriþ yaþý genellikle 50 yaþ civarýdýr. Amerika Birleþik Devletleri'nde (ABD) ortalama menopoz yaþý 51 olarak belirtilirken, Japonya'da 50 yaþ civarýnda yaþandýðý bildirilmiþtir (IMAP 1997, Ergöl ve ark. 2001). Benzer þekilde, ülkemiz kadýnlarýnda da menopoz dönemi 45-50 yaþlarý arasýnda baþlarken, menopoz yaþ ortalamasý 46'dýr. Menopozdan 2-6 yýl kadar öncesinde, düzensiz adet kanamalarý, anovulatuvar sikluslar, emosyonel rahatsýzlýklar ve vazomotor semptomlarla kendini gösteren bir dönem yaþanýr ki bu döneme premenopozal dönem denilmektedir (Durmuþoðlu ve ark. 1997, Akkuzu ve Akýn 1998). Bu makalede; meno-
56 Temmuz-Aðustos-Eylül 2006
poz öncesinde, adet düzensizlikleri baþlayan, gebelik riski devam eden orta yaþ dönemindeki kadýnýn, gereksinimlerine cevap verebilecek kontraseptif yöntemlerin gözden geçirilmesi amaçlanmýþtýr. PREMENOPOZAL DÖNEM VE DEÐÝÞEN GEREKSÝNÝMLER Menopoz bir kadýnýn hayatýnda ruhsal ve bedensel deðiþikliklere neden olan fizyolojik bir olay olarak tanýmlanmakla birlikte, premenopozal ve postmenopozal dönemde ortaya çýkan saðlýk sorunlarý, orta yaþ kadýnýnýn en önemli saðlýk sorunlarý arasýnda yer almaktadýr (Yýldýrým ve ark.1999). Menopozdan 2-6 yýl önceki premenopoz dönemi; biyolojik, psikolojik ve sosyal boyutlarýyla incelenecek olursa; biyolojik olarak, sýcak basmalarý, gece terlemeleri gibi vazomotor belirtiler, hormonal ve metabolik deðiþiklikler olarak osteoporoz, cinsel organda atrofi, bu dönemdeki kadýnlarýn en yaygýn yakýnmalarý arasýndadýr. Psikolojik olarak, duygu durum deðiþiklikleri, biliþsel yeti deðiþiklikleri, yorgunluk, uykusuzluk premenopozal dönemde görülen önemli yakýnmalardýr (Þirin 1995, Trabeaux ve Porche 2003). Premenopozal dönemde yaþanan semptomlar sosyo-kültürel faktörlerden de etkilenmektedir. Bazý kültürlerde menstruasyonun sosyal önemi, cinsiyete özgü stres, sosyoekonomik düzey, kadýnýn toplumdaki rolleri bu semptomlarý etkileyebilmektedir (Reproductive Life Stages 2002, Ku et al.2004). Bireyin aile yapýsý, eþiyle ve çocuklarýyla iliþkileri toplumsal etkinliklere katýlýmý ve gelecekle ilgili beklentilerinin yanýsýra, toplumun menopoza bakýþ açýsý da, kadýnýn yaklaþan menopoza gösterdiði reaksiyonu ve davranýþlarýný belirlemektedir (Yýldýrým ve ark. 1999, Best 2002). Premenopozal dönemde kadýnýn doðurganlýðý devam etmektedir. Çok az da olsa bu yaþlarda bir ovulasyon olup, gebelik meydana gelebilmektedir (Taneepanichskul Dusitsin 2003). Giacobbe ve arkadaþlarý (2004) 40-55 yaþlarýnda kadýnlarýn
ovulasyon volümlerini deðerlendirdikleri araþtýrmalarýnda, premenopozal dönemde, kadýnlarýn ovulasyon volümlerinin postmenopozal döneme göre anlamlý þekilde farklýlýk gösterdiðini belirlemiþlerdir. Bununla baðlantýlý olarak da, premenopozal dönemde kadýnýn gebelik olasýlýðý ve bu gebeliðin getireceði risklere dikkat çekmiþlerdir (Giacobbe et al.2004). Yapýlan araþtýrmalar ailelerinde ideal çocuk sayýsýný tamamlamýþ olan çiftlerin %60'ýnda, kadýnýn henüz menopoza girmediðini göstermektedir. Bu çiftlerin önemli bir bölümünün de ileri yaþta olduðu ifade edilmektedir. Kadýnýn 40-50 yaþlarda yaþayacaðý planlanmamýþ bir gebelik, hem anne hem de bebek için gebeliðe baðlý risklerin fazla olduðu ve istenmeyen bir olaydýr. Bu yaþ grubundaki gebeliklerde maternal mortalite, spontan düþükler, fetal anomaliler ve perinatal mortalite artýþ göstermektedir. Özellikle geliþmekte olan ülkelerde bu risklere týbbi bakým yetersizliði de eklenmektedir (Ulusal Aile Planlamasý Hizmet Rehberi 2000). Ýleri yaþ doðumlar saðlýk sorunlarýnýn yanýsýra kadýn ve ailesi için psikolojik ve ekonomik sorunlara, bazý alanlarda kadýnýn sosyal izolasyonuna da neden olmaktadýr (Agarwall et al.1999). Bu dönemdeki istenmeyen gebelikler, büyük oranda isteyerek düþükle sonlanmaktadýr. Bazý Batý ülkelerinde, 40 yaþ üzeri yasal gebelik sonlandýrmalarý ergenlik dönemdekilerden çok daha fazladýr. Bunun en önemli nedeni, kontrasepsiyonun bu dönemde önemsenmemesidir (Bastian et al.2003). Bu nedenle bu yaþlardaki her kadýn kendisi için en uygun kontraseptif yöntemi seçmelidir. Ülkemizde 2003 yýlý Nüfus ve Saðlýk Araþtýrmasý (TNSA) sonuçlarýna göre 45-49 yaþ kadýnlar arasýnda herhangi bir modern yöntem kullananlarýn oraný %25.8, herhangi bir geleneksel yöntem kullananlarýn oraný %24.2 olarak düþük oranlarda saptanmýþtýr (TNSA 2003). Yapýlan araþtýrmalarda, toplumda cinsel (cinselliðe ait) ve dinsel tabularla kýsýtlanan kadýn yaþantýsýnýn, menopozla birlikte deðiþikliðe uðradýðý ve bunun sonucunda kadýnýn toplumsal yaþamda rahatladýðý belirlenmiþtir. Ünsal çalýþ-
masýnda, Ersoy ve Göktuð tarafýndan Ankara Cevizlidere'de yürütülen bir araþtýrmada, ortalama 47 yaþ grubundaki kadýnlarýn yarýya yakýn bir bölümünün (%47.5) adetin kesilmesiyle "rahatladýðýný" ifade ettiklerini belirtmiþtir. Bu kavram açýldýðýnda; rahatlamanýn cinsellik ve adet kanamasýyla ilgili tabulardan kaynaklandýðý anlaþýlmýþtýr (Ünsal 1999). Dolayýsýyla artýk gebe kalmayacaðýný düþünen ve bunun sonucunda belli bir toplumsal rahatlýða kavuþan kadýn, bu yöndeki görüþleri doðrultusunda herhangi bir kontraseptif yöntem de kullanmamaktadýr. TNSA'nýn 2003 yýlý verilerine göre de, ülkemizde 45-49 yaþ grubu evli kadýnlarýn yarýsý (%50.1) herhangi bir gebeliði önleyici yöntem kullanmamaktadýr. PREMENOPOZAL DÖNEM VE KONTRASEPSÝYON Kýrklý yaþlardaki kadýnlar için kontrasepsiyon konusu özellik taþýmaktadýr. Menopoz dönemi yaklaþan kadýna kontraseptif yöntem önerilirken, kadýnýn fiziksel durumu, menopoz semptomlarý ile baþetme yeterliliði, kemik yýkýmý gibi bir çok faktör de göz önünde bulundurulmalýdýr. Temel olarak, kýrk yaþ üstü kadýnlar risk faktörlerine göre iki grupta ele alýnarak kontraseptif yöntemler önerilmektedir. Yüksek riskli (sigara ve alkol kullanan) kadýnlara yalnýzca hormonal olmayan yöntemler olan rahim içi araç (RÝA), kondom vb, düþük riskli (sigara kullanmayan, az alkol kullanan) kadýnlara ise özellikle hormonal yöntemler ile hormonal olmayan yöntemler önerilmektedir (Glaiser Gebbie 1996, Belaisch 2003). Ayrýca, premenopozal dönemde kadýnlarýn, boþanma, ayrýlma, dul kalma gibi nedenlerle doðurganlýk öncelikleri ve cinsel davranýþlarý, genç kadýnlara göre faklý olduðundan kontraseptif yöntem seçimi de bu doðrultuda gerçekleþmektedir. Menopoz dönemi yaklaþan kadýnlarýn kontraseptif kullanýmý konusunda, özellikle geliþmekte olan ülkelerde çok az veri bulunmaktadýr. Hindistan'ýn Yeni Delphi kentinde, yarýsýndan fazlasý 35 ve üzeri yaþlardaki 500 kadýnýn kontraseptif kullanýmý ve seksüel davranýþlarýna iliþkin yapýlan çalýþmada, kadýnlarýn
Temmuz-Aðustos-Eylül 2006
57
%40'ýndan fazlasýnýn sterilizasyon yöntemini seçtiði belirlenmiþtir. Orta yaþlý kadýnlarýn sadece %1.2'si oral kontraseptifleri yöntem olarak kullanmaktadýr. Hem genç hem de orta yaþlý kadýnlar oral kontraseptif yerine RÝA kullanmayý tercih etmektedir (Agarwall et al.1999). Çin'de 45-55 yaþlar arasýndaki 742 kadýnla yürütülen araþtýrmada premenopozal dönemdeki 242 kadýnýn %75.6'sýnýn RÝA ve bariyer yöntemleri tercih ettiði belirlenmiþtir (Chen Ho 1999). Ülkemizde 45-49 yaþ evli kadýnlar arasýnda en çok kullanýlan yöntem, %20.9 oranýnda geri çekme olarak belirlenmiþtir. En çok kullanýlan modern yöntem ise, %11.1 oranla RÝA'dýr (TNSA 2003). ABD'de doðumlarýn, %85'i 35 yaþýn altýnda gerçekleþmektedir. Ulusal Aile Planlamasý raporuna (1995) göre, 40-44 yaþ arasý kadýnlarýn 2/3'ü kontraseptif yöntem olarak sterilizasyonu tercih etmektedir (Westhoff 1998). Kadýn sterilizasyonu, saðlýklý bir bayanda, güvenli, etkinliði oldukça yüksek geriye dönüþsüz bir yöntemdir. Ayrýca geniþ kapsamlý prospektif kohort çalýþmalarýyla bu yöntemin over kanseri riskini azalttýðý gösterilmiþtir. Ancak, doðurganlýðý azalan kadýnlar için tüpligasyon uygulamasý iyi deðerlendirilmeli, giriþimin pahalý olmasý, az da olsa cerrahi risk taþýmasý vb. özellikleri göz önünde tutulmalýdýr (Durmuþoðlu ve ark 1997, IMAP 2002). Etkinlikleri yüksek olan rahim içi araçlar ileri yaþ kadýnlar için uygun bir seçenektir. RÝA uygulamasýnda engel oluþturabilecek cinsel yolla bulaþan hastalýklarla ilgili riskler, çok eþliliðin genç yaþlara göre daha az olmasý nedeni ile ileri yaþlarda azalýr. Bu yaþlarda genellikle en az bir ya da daha fazla doðum yapmýþ olma da RÝA uygulamasýný kolaylaþtýrýr. Ýleri yaþlarda uterus myomlarýnýn daha sýk görülmesi kavitede yer kaplayarak, RÝA uygulamasýný güçleþtirebilir. Ayrýca orta yaþlý kadýnlar genç kadýnlara göre daha dar servikal kanala sahiptir. Bu nedenle RÝA'nin yerleþtirilmesinde az da olsa güçlük yaþanabilir. Ülkemizde yaygýn olarak uygulanmamakla birlikte, uzmanlar kadýna, iþlemden bir gece önce veya dört saat önce ucuz ve kolay bulunabilir 400 mg
58 Temmuz-Aðustos-Eylül 2006
misoprostol'un aðýz yoluyla veya vajinal yoldan verilebileceðini, bunun serviksi geniþleteceði ve iþlemi kolaylaþtýracaðýný belirtmektedirler (Reproductive Life Stages 2002, Belaisch 2003). Kadýnlarýn adet kanama miktarý ve düzenindeki deðiþiklikler, RÝA'a baðlý olabileceði için premenopozal dönemdeki kadýnlarda daha dikkatli olunmalý ve uterus olasý bir patoloji açýsýndan deðerlendirilmelidir. RÝA'nýn menopozdan bir yýl sonra çýkarýlmasý önerilmektedir (Þirin 1995, Durmuþoðlu ve ark 1997). Bir diðer alternatif yöntem, sürekli olarak uterusa progestin salgýlayan Levonorgestrol salýnýmlý rahim içi araçtýr. Ülkemizde uygulanmayan bu yöntem, özellikle orta yaþlý kadýnlarda yaygýn görülen düzensiz adet kanamalarýný kontrol altýna alýr, menstruasyon kanamasýný azaltýr. Bu nedenle histerektomi yerine iyi bir alternatif olarak düþünülmektedir. Levonorgestrolün uterusa doðrudan devamlý salýndýðý bu yöntem, menopoz semptomlarýný kontrol amaçlý östrojen replasman tedavisi uygulanan kadýnlarda uterus tabanýný ve endometriumu korur. Bu yöntemin, ayrýca progestinin haplar ve implantlar yoluyla vücuda salýndýðý yöntemlerden daha düþük sistemik etkiye neden olduðu da belirtilmektedir (Taneepanichskul Dusitsin 2003). Kombine oral kontraseptifler (KOK) yaklaþan menopoz döneminde kardiyovasküler hastalýk riski olmayan kadýnlar tarafýndan menopoza kadar kullanýlabilir. Dünya Saðlýk Örgütü kontraseptif uygunluk ölçütlerinde tek baþýna yaþýn, KOK kullanýmýna sýnýrlama getirmeyeceðini vurgulamaktadýr. Yaþ faktörü göz önüne alýndýðýnda, 40 yaþýn altýnda olan kadýnlar kategori I, 40 yaþ üzerinde olanlar kategori II olarak kabul edilmektedir. Sigara kullanýmý kardiyovasküler sistem hastalýðý için önemli bir risk faktörüdür. Otuz beþ yaþýn üzerinde az sayýda sigara içen kadýnlar kategori III, aþýrý (günde 20'den fazla) sigara içen kadýnlar ise kategori IV olarak kabul edilmektedir (Durmuþoðlu ve ark 1997, Westhoff 1998). Her yýl KOK kullanan ve herhangi bir risk faktörü taþýmayan 20-24 yaþ kadýnlar arasýnda kardiyovasküler hastalýða baðlý ölüm riski bir milyonda iki iken, 30-34 yaþ gubunda bu risk bir milyonda
beþ, 40-44 yaþ grubunda ise yaklaþýk olarak bir milyonda 20-25'dir. Kardiyovasküler hastalýk riskinin azaltýlmasý için ileri yaþtaki kadýnlarýn mevcut en düþük doz KOK kullanmasý önerilmelidir (Ulusal Aile Planlamasý Hizmet Rehberi 2000, Seibert et al. 2003). KOK'ler her yaþ grubunda kadýnlarýn over ve endometrial kansere yakalanma riskini azaltýrken, premenopozal dönemdeki kadýnlarýn kemik, mineral dansitelerinin korunmasýnda etkili olmaktadýr. Bu dönemde KOK kullanýlmasý, menstrual kanamalarý düzenler. Bunun sonucu olarak da, orta yaþlý kadýnlarda yaygýn olan düzensiz menstrual kanamanýn taný ve tedavisi amacýyla yapýlacak invaziv giriþimler ve jinekolojik cerrahi giriþimler de azalmaktadýr. KOK'ler menopoz dönemi yaklaþan kadýnlarda sýcak basmasý ve diðer menopozal semptomlarýn kontrolünde de oldukça etkilidir (Kovacs 2003, Seibert et al.2003). Ancak tüm bu yararlýlýklarýnýn yanýnda son yýllarda KOK kullanýmýnýn göðüs kanseri riskini arttýrdýðý da belirtilmektedir. ABD'de bu konuda 35-64 yaþ arasý 9000 kadýn üzerinde yapýlan toplum temelli vaka kontrol çalýþmasýnda günümüzde veya geçmiþte KOK kullanýmý, artan göðüs kanseri riski ile iliþkilendirilememiþtir. Yürütülen bir baþka meta analiz çalýþmada ise, ilaç kullanýmýnýn göðüs kanseri riskini az da olsa arttýrdýðý saptanmýþtýr. ABD'de bu konuda araþtýrmalar sürdürülmektedir (Reproductive Life Stages 2002). Yalnýz progestin içeren yöntemler de (haplar, implantlar, enjeksiyonlar), ileri yaþ dönemdeki kadýnlar için uygun seçenektir (Glaiser Gebbie 1996, Kovacs 2003). Bu yöntemlere özellikle, sigara kullanan, hipertansiyon, diyabet ve venöz tromboli öyküsü olan KOK kullanamayan kadýnlar güvenle baþvurabilir. Bu yöntemlerin, menopoz öncesi dönemde sýk görülen endometrial hiperplazi üzerinde de tedavi edici özelliði vardýr. Ýleri yaþta kadýnlar yalnýz progestin içeren yöntemlerde sýk görülen adet düzensizlikleri ve amenora gibi yan etkileri daha iyi tolere edebilirler. Ancak özellikle adetler arasý aþýrý kanamalarda, olasý jinekolojik patoloji akýlda tutulmalýdýr (Durmuþoðlu ve ark. 1997).
Ýleri yaþlarda çiftler, bariyer yöntemleri (kondom, diyafram, spermisitler) kullanmaya daha fazla motive olabilirler. Premenopozal dönemde östrojenin azalmasýna baðlý artan vajinal kuruluk gibi yakýnmalarda spermisitlerin yararlý etkisi görülebilir. Spermisitler, vajinal kuruluk ve atrofiye baðlý enfeksiyonlara ve travmaya direnci azalan vajinal dokunun korunmasý açýsýndan da yararlýdýr. Ýleri yaþtaki kadýnlarda vajen kaslarýndaki gevþeklik diyafram kullanýmýný güçleþtirebilir. Yine ileri yaþta ve ereksiyon güçlüðü olan erkeklerde kondom kullanýmý uygun olmayabilir (Durmuþoðlu ve ark.1997). Premenopozal dönemde hormonal dengesizlikler nedeni ile adet düzensizlikleri ve ovulasyonsuz sikluslar sýk görülmektedir. Bu nedenle bazal vücut ýsýsý ve servikal mukusun izlenmesi gibi geleneksel yöntemler menopoza yakýn dönemlerde güvenli deðildir (Þirin 1995). Tüm bu bilgiler ýþýðýnda, Tablo 1'de menopoz dönemi yaklaþan kadýnlar için kontraseptif seçenekler kýsaca özetlenmiþtir.
SONUÇ Orta yaþ dönemindeki kadýnlarýn menopoz öncesi ve sonrasý dönemi daha saðlýklý ve huzurlu olarak geçirmeleri ve kendilerine olan güvenlerinin tekrar kazandýrýlmasýna yönelik gerekli önlemlerin alýnmasý, bireysel ve toplumsal düzeyde önem taþýmaktadýr. Üreme saðlýðý hizmetleri kapsamýnda bu yaþ grubu kadýnlar risk grubu kapsamýna alýnmalýdýr. Bu konuda en büyük sorumluluk ise saðlýk personeline düþmektedir. Saðlýk personeli, bu yaþ grubu kadýnlara yönelik hizmet planlamada, fiziksel ve emosyonel deðiþikliklere baðlý gereksinimlerin karþýlanmasý, uygun kontraseptif yöntem seçimi, yaklaþan menopoz ve sonrasýndaki saðlýk bakýmýný sürdürme konularýnda güncel bilgilerden yararlanarak, kadýnlara gerekli bakým ve danýþmanlýk hizmetlerini vermelidir.
Temmuz-Aðustos-Eylül 2006
59
Tablo 1. Orta Yaþ Döneminde Kadýnlarda Kontraseptif Yöntem Seçenekleri Düþük Etkili Yöntemler 1)Takvim Yöntemi
Yararlýlýklarý *Menopozu baskýlamaz.
2)Kondom
*HIV ve CYBH’a karþý koruyan tek *Her kullanýmda doðru þekilde yöntem. kullanýlmak zorundadýr. *Menopozu baskýlamaz. *Menopozu maskelemez. *Orta yaþlý kadýnlarýn aracý yerleþtirmesi güç olabilir. *HIV ve CYBH’a karþý koruyucu olup, olmadýðýbilinmiyor. *Menopozu maskelemez. *HIV ve CYBH’a karþýkorumaz Yararlýlýklarý Sakýncalarý *Over ve endometrium kanserine *Kardiyovasküler hastalýk riski karþý koruyucu etkisi oldukça olan kadýnlar için uygun deðildir . güçlüdür. *Menopozu maskeler *Kemik kaybýný önler. *HIV ve CYBH’a karþý *Menstrual kanamalarý koruyuculuðu yoktur. normalleþtirir. *Menopoz semptomlarýný kontrol eder.
3)Diyafram
4)Spermisitler Etkili Yöntemler 1)Kombine Oral Kontraseptif (KOK)
2)Progestin içeren haplar (POP)
*Östrojen kontrendike olduðunda güvenli olarak kullanýlabilir.
3)Acil Kontraseptif Ýlaçlar (KOK veya POP)
*Kardiyovasküler hastalýk riski taþýyan kadýnlar tarafýndan kullanýlmasý kontrendikasyon içermez. Yararlýlýklarý *Östrojen içeren kombine enjekte kontraseptifler. KOK’lardan daha az östrajen içerir. Buna baðlýolarak yan etkileri de azalýr. *Östrojen kontrendike olduðunda güvenle kullanýlýr. *Endometrial kansere karþý koruyabilir. *Östrojen kontrendike olduðunda güvenle kullanýlabilir. *Etkisi 5-7 yýldýr. *Etikisi en az 12 yýldýr. *Menopozu maskelemez. *Endometrial kansere karþý koruyucu olabilir.
Daha Etkili Yöntemler 1)Kombine enjekte kontraseptifler 2)Sadece progestin içeren enjekte kontraseptifler (DMPA) 3)Deri altý implantlar 4)Rahim içi araç
5)Levonorgestrol içeren rahim içi araç
*Etkisi en az 7 yýldýr. *Menstrual kanamayý azaltýr. *Hormon replasman tedavisini tamamlayýcýdýr.
6)Sterilizasyon
*Over kanserine karþýkoruyabilir *Menopozu maskelemez.
Sakýncalarý *Adetler düzensizse fertilite günlerini belirlemek güçtür. *HIV (AIDS) ve Cinsel Yolla Bulaþan Hastalýklara (CYBH) karþý korumaz.
*Daha disiplinli bir kullanýmý gerektirir. *HIV ve CYBH’a karþýkorumaz *Tekrarlý kullaným için uygun deðildir. *HIV ve CYBH’a karþýkorumaz. Sakýncalarý *Kardiyovasküler hastalýk riski taþýyan orta yaþlý kadýnlar için uygun deðildir. *HIV ve CYBH’a karþýkorumaz. *Ara kanamalar olabilir. *HIV ve CYBH’a karþýkorumaz. *Ara kanamalar olabilir. *HIV ve CYBH’a karþýkorumaz. *Menstrual kanama problemleri eklenebilir. *Takýlmasýorta yaþlýkadýnlar için daha zor olabilir. *HIV ve CYBH’a karþýkorumaz. *Menstrual kanama problemleri eklenebilir. *Takýlmasýorta yaþlýkadýnlar için daha zor olabilir. *HIV ve CYBH’a karþýkorumaz. *Geriye dönüþsüzdür. *HIV ve CYBH’a karþýkorumaz.
Kaynak: (Reproductive Life Stages 2002, As menopause approaches, needs change, Network Family Health International, 22 (1): 19-25).
60 Temmuz-Aðustos-Eylül 2006
KAYNAKLAR 1. AGARWAL N., DEKA D., TAKKAR D. (1999), "Contraceptive Status And Sexual Behavior in Women Over 35 Years of Age in India", Advances in Contraception, 15, 235-244. 2. AKKUZU G., AKIN A. (1998), "Menopoz Sonrasý Ve Yaþlýlýk Döneminde Kadýnýn Saðlýk Sorunlarý", Saðlýk ve Toplum, 8(3-4): 68-72. 3. BASTIAN LA., SMITH CM., NANDA K. (2003), "The Rational Clinical Examination; Is This Woman Perimenopausal?", JAMA, February 19, 289 (7): 895-902. 4. BAYRAKTAR R., UÇANOK Z. (2002), "Menopoza Ýliþkin Yaklaþýmlarýn Ve Kültürlerarasý Çalýþmalarýn Gözden Geçirilmesi", Aile ve Toplum Dergisi, Nisan-Haziran, Yýl:5, 2 (5): 5-12.
15. International Medical Advisory Panel (IMAP) (2002), "Statement on Hormonal Methods of Contraception”, 26(5), 1-8. 16. KOVACS L. (2003), Oral Contraception Over the Age of 40, Ann N Y Acad Sci, Nov;997: 194-198. 17. Ku SY, Kang JW, Kim H et al. (2004), “Regional Differences in Age At Menopause Between Korean-Korean and Korean-Chinese, Menopause, 11(5): 569-574. 18. OSKAY Ü. (1998), "Klimakterium Dönemindeki Kadýnlarda Cinsel Saðlýðýn Korunup, Geliþtirilmesi, 4.Ulusal Kadýn Çalýþmalarý Toplantýsý, Ege Üniversitesi Kadýn Sorunlarý Araþtýrma ve Uygulama Merkezi ve Ege Kadýn Araþtýrmalarý Derneði Yayýný, Ýzmir, 128-131.
5. BELAISCH J. (2003), "Contraception during the perimenopause", Presse Med 12 (32): 647-654.
19. PRIOR JC. (1998), "Perimenopause: The Complex Endocrinology of the Menopausal Transition", Endocrine Reviews, 19 (4): 397-428.
6. BEST K. (2002), "The Many Meanings Of Menopause", Network Family Health International, 22 (1), 30-31.
20. Reproductive Life Stages (2002), As Menopause Approaches, Needs Change, Network Family Health International, 22 (1): 19-25.
7. CHEN J, Ho SC (1999), "Contraceptives status and sexual function of climacteric Chinese women", Contraception, 59 (2): 85-90.
21. SEIBERT C., BARBOUCHE E., FAGAN J., MYINT E., WETTERNEC T., WITTEMYER M., "Prescribing Oral Contraceptives For Women Older Than 35 Years Of Age", Annuals of Internal Medicine,138: 54-64.
8. DURMUÞOÐLU F., TOMRUK DG., YILDIRIM A. (1997), "Özel Dönem ve Durumlarda Kontrasepsiyon", Aile Planlamasýnda Temel Bilgiler, Ýnsan Kaynaðýný Geliþtirme Vakfý, Ýstanbul, 202-205. 9. ERGÖL Þ., EROÐLU, K. (2001), "Klimakterik Dönemdeki Kadýnlarýn Saðlýk Bakýmlarýna Ýliþkin Bilgi, Uygulama ve Tutumlarý", Saðlýk ve Toplum, 11(1): 49-56.
22. ÞÝRÝN A. (1995), Kadýn ve Menopoz, Ege Üniversitesi Basýmevi, Ýzmir. 23. TANEEPANICHSKUL S., DUSITSIN N. (2003), "Contraception in Perimenopause", J. Med. Assoc. Thai, 86 Suppl (2): 140-144.
10. GIACOBBE M., NETO M.P, PAIVA L.H et al.(2004), "Ovarian Volume, Age and Menopausal Status", Menopause, 11 (2): 180-185.
24. TRABEAUX SL., PORCHE DJ. (2003), Chapter:27, "Womens Health", in Community&Public Health Nursing, Stanhope M. Lancester J (Eds), Fifth edition, Mosby, 558-560.
11. GLAISER A., GEBBIE, A. (1996), "Contraception for the Older Women", Baillieres Clin Obstet Gynaecol, 10(1); 121-138 .
25. Ulusal Aile Planlamasý Hizmet Rehberi (2000) Kontraseptif yöntemler Cilt:II, Saðlýk Bakanlýðý AÇS ve AP Genel Müdürlüðü, Ankara, 383-397.
12. 2003 Yýlý Türkiye Nüfus ve Saðlýk Araþtýrmasý (2004), Hacettepe Üniversitesi Nüfus Etüdleri Enstitüsü, SB AÇSAP Genel Md., Ankara, 63-65.
26. ÜNSAL D. (1999). "Menopozdan sonra rahatladým", Hürriyet Gazetesi 9 Ocak 1999, http://arsiv.hurriyetim.com.tr, eriþim: 18.06.2004.
13. HACIALÝOÐLU N. (2001), Perimenopozal kontrasepsiyon, Atatürk Üniversitesi Hemþirelik Yüksekokulu Dergisi, 4 (2): 63-67.
27. WESTHOFF C. (1998), "Contraception at age 35 years and older", Clin Obstet Gynecol, 41 (4), 951957.
14. HATCHER R., KOWAL D., GUEST F et al.(1990), Kontraseptif Yöntemler: Uluslar arasý Basým, Çeviri editörü: Ayþe AKIN, Ýnsan Kaynaðýný Geliþtirme Vakfý, Ankara,180-181.
28. YILDIRIM U., Maral I., Özkan S., Bumin A. (1999), "Ankara Gölbaþý Bölgesinde Menopozdaki Kadýnlarýn Menopoz Dönemi Ýle Ýliþkili Olan Yakýnmalarý", Saðlýk ve Toplum, 9 (2): 22-25.
Temmuz-Aðustos-Eylül 2006
61
62 Temmuz-Aðustos-Eylül 2006
Yurtta Kalan ve Eðitimi Saðlýkla Ýlgili Olmayan Kýz Öðrencilerin Saðlýk Davranýþlarýnýn Deðerlendirilmesi •Doç.Dr. Ferda ÖZBAÞARAN** •Araþ.Gör. Ayden ÇOBAN*** •Yasemin BORA**** •Ayþe KAYMAZ**** •Meltem SOLAR**** •Kýymet KUÞ****
Özet Amaç: Bu araþtýrma, Celal Bayar Üniversitesi Kýz Öðrenci Yurdu'nda kalan ve eðitimi saðlýkla ilgili olmayan kýz öðrencilerin mevcut saðlýk davranýþlarýný ve bu davranýþlarý etkileyebilecek bazý bireysel özelliklerini belirlemek amacýyla tanýmlayýcý olarak yapýlmýþtýr. Gereç ve Yöntem: Araþtýrma, 15.02.200415.03.2004 tarihleri arasýnda Celal Bayar Üniversitesi Kýz yurdunda kalan öðrencilerden (624), eðitimi saðlýkla ilgili olmayan, araþtýrmanýn yapýldýðý tarihlerde yurtta olan ve araþtýrmayý kabul eden 288 öðrenci üzerinde yürütülmüþtür. Veriler bireysel özellikleri içeren bir soru formu ve "Saðlýklý Yaþam Biçimi Davranýþlarý Ölçeði (Health Promotion Life-Style Profile)=HPLP" ile toplanmýþtýr. Bulgular: Kýz öðrencilerin yaþ ortalamasý 20.72 1.57 olup, genel olarak Saðlýk Yaþam Biçimi Davranýþlarý puan ortalamasý (120.17±15.83) orta düzeyde olduðu ve diðer alt gruplara oranla kiþiler arasý destek alt grubundan (21.48±3.95) daha yüksek puan aldýklarý, saðlýk sorumluluðu alt grubundan ise en düþük puan aldýklarý (20.60±5.32) bulunmuþtur. Kýz öðrencilerin sýnýf numarasý arttýkça saðlýklý yaþam biçimi davranýþ puan ortalamalarýnýn da arttýðý ve aradaki farkýn anlamlý olduðu saptanmýþtýr (P<0.05). Sonuç: Eðitimi saðlýkla ilgili olmayan üniversite kýz öðrencilerinin saðlýðý geliþtirici davranýþlar kazanmalarý için saðlýk eðitim programlarýnýn düzenlenmesi ve yürütülmesi gerekmektedir. Anahtar kelimeler: Saðlýk davranýþlarý, kýz öðrenciler, saðlýk eðitimi.
Abstract The Evoulation of Health Bevahiviors of Girls Students who stay at Darmitory and not Related Health Education Objective: This research was planned descriptively to investigate the health promoting behaviors and the factors affecting them of students attending to stay at Celal Bayar Üniversity Grýl Student Dormitory and not related health educatýon. Material and Methods: Research was carried out with total 288 students who not related health education, accepted to participate in research and who were present in the domitory between the dates of 15 February- 15 March 2004, stay at Celal Bayar University Grýls Students Domitory (total 624). Data were collected through a questionnaire containing individual traits and a Health Promoting Life-Style (HPLP) used to measure health promoting behaviors. Findings: The mean age of grils students was 20.72 1.57 their overall mean scores of Healthy Life-Style Behaviors were at medium level (120.17±15.83) and when compared to other subgroup they received the lowest score from health responsibility subgroup (20.60±5.32).and higher score from interpersonal support subgroup (21.48±3.95). Their classroom student numbers increased and the difference in between was highly significant (P<0.05). Conclusion: At üniversity, grýls student who not related health education to gain health promoting behaviors, health training programs should be established and implemented. Key words: Health promoting behaviors, grils students, health training.
*III.Ulusal Hemþirelik Öðrencileri Kongresinde Poster Bildiri olarak sunulmuþtur. (29-30 Nisan 2004) ** Celal Bayar Üniversitesi, Manisa Saðlýk Yüksekokulu. *** Celal Bayar Üniversitesi, Manisa Saðlýk Yüksekokulu. **** 3. Sýnýf Öðrencisi, Celal Bayar Üniversitesi, Manisa Saðlýk Yüksekokulu, Hemþirelik Bölümü.
Temmuz-Aðustos-Eylül 2006
63
hedefleri arasýnda; saðlýða iliþkin yaþam biçimlerinin belirlenmesi, olumlu saðlýk davranýþlarýnýn
Giriþ Saðlýk ya da iyilik hali, bireylerin kendini tamamýyla, yani fiziksel, ruhsal ve sosyal açýdan saðlýklý ve sorunlarýný çözümlemede etkin sayabilme sürecidir. Bu süreç bireyin kendi kendine gerçekleþtirebileceði davranýþlarý ve içinde yaþadýðý çevrenin deðiþimini içerir (Palank 1991). Günümüzde pek çok saðlýk sorununun, saðlýk-
geliþtirilmesi ve bunun içinde bireylerin bilgilendirilmesi ve yönlendirilmesi yer almaktadýr (Yetkin ve Uzun 2000, Al Am'aitah, Haddad ve Umlauf 2001). Bu bireyler arasýnda üniversite öðrencileri de bulunmaktadýr. Özellikle kýz öðrencilerin gelecekteki nesillerin yetiþmesinde önemi büyüktür. Bireylerin saðlýklý yaþam davranýþlarýný sergilemeleri bu konuda aldýklarý eðitimle ve saðlýk
sýz yaþam biçiminden kaynaklandýðý görüþünden
hizmeti ile iliþkili olabilmektedir. Eðitim, bireyin
yola çýkarak saðlýk anlayýþý artýk, bireyin, ailenin ve
olumlu davranýþ deðiþikliðine yol açar. Gerekli
toplumun saðlýðýný koruyan, geliþtiren ve sürdüren
eðitimin verilmesi için öncelikle hedef kitlenin
davranýþlar kazanmasý ve kendi saðlýðý ile ilgili
konu ile ilgili davranýþ biçimleri belirlenmeli ve bu
doðru kararlar vermesi üzerine dayanmaktadýr.
doðrultuda gerekli eðitim programlarý düzenlen-
Saðlýðý koruma ve sürdürmede saðlýk durumunu
meli ve yürütülmelidir (Spellbring 1991).
bozacak tutum ve davranýþlardan sakýnmak yer alýrken, saðlýðý geliþtirmede bireyin potansiyelini
AMAÇ:
ve enerjisini kullanma, doyurucu bir yaþam
Çalýþma, sürdürmekte olduðu eðitimin saðlýk
sürdürme, üretken olabilme ve saðlýk konusunda
davranýþlarýný etkilemeyen bir alan olmasý baký-
yeteneklerini sonuna kadar kullanabilme olanaðý-
mýndan sosyal ve fen bilimleri alanýnda, saðlýk
na sahip olma durumuna yer verilir (Palank 1991,
davranýþlarýnda bireysel karar verebileceði bir
Esin 1998, Yetkin ve Uzun 2000).
ortam olabileceði bakýmýndan yurtta kalan ve
Birey, subjektif algýlamalarý sonucu tutum ve
geleceðin anneleri olarak kýz öðrencilerin hedef
davranýþlarýnda deðiþiklik gösterirken, saðlýklý
kitlenin bir kýsmýný oluþturduðu düþüncesinden
insan gücü, objektif deðerlendirmelerle geliþmeyi
yola çýkarak planlanmýþtýr.
etkileyen faktörleri belirler ve olumsuz olanlarý
Bu araþtýrma, Celal Bayar Üniversitesi'nde
gidermeye çalýþýr. Birey; saðlýðýn geliþtirilmesinde
eðitimi saðlýkla ilgili olmayan (sosyal ve fen bilim-
ve saðlýklý yaþam biçimini sergilemede ve bu
leri eðitimi alan) ve yurtta kalan kýz öðrencilerin
yaþam biçimine iliþkin aktiviteleri yerine getirmede
mevcut saðlýk davranýþlarýný, bunlarý etkileyebile-
aktif rol oynar. Eðer bireyler kendi saðlýðýnýn
cek bazý bireysel özellikleri belirlemek ve uygun
sorumluluðunu almayý öðrenirse, yaþam biçimin-
önerilerde bulunmak amacýyla yapýlmýþtýr.
deki deðiþiklikler günümüzün pek çok saðlýk sorununu önleyebilir veya giderebilir. Sonuçta da,
GEREÇ VE YÖNTEM:
bireyin iyilik düzeyi bulunduðu durumdan daha
Tanýmlayýcý tipte olan bu araþtýrma, 15.02.2004
yüksek düzeye çýkabilir (Yetkin ve Uzun 2000).
-15.03.2004 tarihleri arasýnda Celal Bayar Üniver-
Böylece daha saðlýklý bireyler dolayýsýyla saðlýklý
sitesi Kýz yurdunda kalan öðrencilerden (N=624),
toplumlar oluþabilir.
eðitimi saðlýkla ilgili olmayan, araþtýrmanýn yapýl-
Dünya Saðlýk Örgütü, Avrupa Bölgesi'ne üye tüm devletlerin "Herkes Ýçin Saðlýk" stratejisi
64 Temmuz-Aðustos-Eylül 2006
dýðý tarihlerde yurtta olan ve araþtýrmayý kabul eden 288 öðrenci üzerinde yürütülmüþtür.
Veriler bireysel özellikleri içeren bir soru formu
Öðrencilerin bireysel özelliklerine iliþkin soru
ve "Saðlýklý Yaþam Biçimi Davranýþlarý Ölçeði
formunda yer alan Beden Kitle Ýndeksi (BKÝ) þu
(Health Promotion Life-Style Profile)=HPLP" ile
formüle göre hesaplanmýþtýr: Aðýrlýk (Kg)/Boy
toplanmýþtýr. Saðlýklý yaþam biçimi davranýþlarý
(m2). Bu formülle hesaplanan deðer; 20'nin altýn-
ölçeði, 1987 yýlýnda, Walker, Sechrist ve Pender
da ise "zayýflýk", 20-25 arasýnda ise "normal olma",
tarafýndan geliþtirilmiþtir. Bireyin saðlýklý yaþam
25'in üzerinde ise "þiþmanlýk" olarak kabul
biçimi
edilmektedir (Baysal 1996).
ile
iliþkili
olarak
saðlýðý
geliþtiren
davranýþlarýný ölçer. Pender tarafýndan 1987 yýlýnda geliþtirilen Saðlýðý Geliþtirme Modeli test etmek için geliþtirilmiþtir. Pek çok topluluk üzerinde yapýlan çalýþmalarda geçerliliði ve güvenirliði kanýtlanmýþ bir ölçektir. Esin (1998) tarafýndan Türkçe
formunun
geçerlilik
ve
güvenirliði
yapýlmýþtýr (Esin 1998). Ölçek toplam olarak 48 maddeden oluþmuþtur. Altý alt grubu vardýr. Alt gruplarý; kendini geliþtirme, saðlýk sorumluluðu, egzersiz, beslenme, kiþiler arasý destek ve stres yönetimidir. Her bir alt grup baðýmsýz olarak tek baþýna kullanýlabilir. Ölçeðin tümünün puaný saðlýklý yaþam biçimi davranýþlarý puanýný verir. Ölçeðin tüm maddeleri olumludur. Ters madde yoktur. Ýþaretleme 4'lü
Veriler SPSS for Windows 10.0 programýna iþlenerek; sayý ve yüzdelik, ortalama, Independent Samples T Test, One Way ANOVA ile deðerlendirilmiþtir. BULGULAR VE TARTIÞMA
Araþtýrma kapsamýna alýnan öðrencilerin (288 öðrenci) yaþ ortalamasý 20.72 1.57, %51.0'ý 21-23 yaþ grubunda, %68.4'ü sosyal bilimlerinde ve %31.6'sý fen bilimlerinde, %28.8'i 1.sýnýfta eðitimine devam etmekte, %89.6'sýnýn ailesi çekirdek aile tipinde, %54.9'unun annesi ilkokul mezunu, %34.7'sinin babasý ilkokul mezunu olduðu belirlenmiþtir.
likert tipli ölçek üzerinde yapýlýr. "Hiçbir zaman"
Öðrencilerin %80.2'sinin annesi ev hanýmý,
yanýtý için bir, "bazen" yanýtý için iki," sýk sýk" yanýtý
%33.7'sinin babasý emekli, %7.3'ü ikinci kez
için üç, "düzenli olarak" yanýtý için dört puan verilir.
üniversitede olduðu, %4.5'inin herhangi bir iþte
Ölçeðin tamamý için en düþük puan 48, en yüksek
çalýþtýðý, %66.7'sinin ailenin geliri giderine denk
puan 192'dir (Erci, Aydýn ve Tortumluoðlu 2000,
olduðu saptanmýþtýr. Araþtýrma kapsamýna alýnan
Yetkin ve Uzun 2000).
öðrencilerin %50.7'sinin en uzun süre ilde
Tablo 1. Öðrencilerin Saðlýklý Yaþam Biçimi Davranýþlarý Ölçeði ve Alt Gruplarýndan Aldýklarý Ortalama Puanlarýnýn Daðýlýmý ALT ÖLÇEKLER
Kendini Gerçekleþtirme Saðlýk Sorumluluðu Egzersiz
Beslenme
Kiþiler Arasý Destek Stres Yönetimi TOPLAM
Ölçeðin
Ýþaretlenen
Genel
22-51
36.87±5.17
5-19
8.67±2.78
Alt ve Üst Deðeri
Alt ve Üst Deðer
10-40
10-40
13-52 5-20 6-24
20.60±5.32
7-24
15.24±3.18
10-28
17.31±3.16
7-28
12-28
48-192
66-190
7-28
X±SD
21.46±3.95 120.17±15.83
Temmuz-Aðustos-Eylül 2006
65
yaþadýðý, %24.7'sinin sigara içtiði, %16.7'sinin de
20.60±5.32, egzersiz alt grubundan 8.67±2.78,
alkol aldýðý belirlenmiþtir. Beden Kitle Ýndeksine
beslenme alt grubundan 15.24±3.18, kiþiler arasý
bakýldýðýnda; %50.4'ünün zayýf, %45.8'inin normal,
destek alt grubundan 21.46±3.95, stres yönetimi
%3.8'inin þiþman olduðu saptanmýþtýr.
alt grubundan 17.31±3.16 puan almýþlardýr. En
Yetkin ve Uzun'un (2000) yaptýklarý çalýþmada
yüksek puan kiþiler arasý destek alt gruplarýndan
da öðrencilerin %23.9'unun zayýf, %71.7'sinin
alýnýrken, saðlýk sorumluluðu alt grubundan alýnan
normal ve %4.4'ünün þiþman olduðu bulunmuþtur.
puan en düþüktür. Öðrencilerle yapýlmýþ benzer
Tablo 1'de, öðrencilerin Saðlýklý Yaþam Biçimi
bir çalýþmada, öðrencilerin saðlýklý yaþam biçimi
Davranýþlarý ölçeðinden ve alt gruplarýndan aldýk-
ölçeði puan ortalamasý 122.07±17.72 (Tezel ve
larý ortalama puanlar görülmektedir. Öðrenciler
Uzun 2000), Gözüm ve Tezel'in (2000) yurtta kalan
genel olarak toplam Saðlýklý Yaþam Biçimi
öðrencilerle yapmýþ olduðu çalýþmada öðrenci-
Davranýþlarý ölçeðinden ortalama 120.17±15.83
lerin saðlýklý yaþam biçimi davranýþlarý puan ortala-
puan aldýklarý saptanmýþtýr. Ölçekten alýnabilecek
masý 117.6±17.3 olarak bulunmuþtur. Bu bulgular
en düþük ve en yüksek puanlara göre deðer-
çalýþma bulgularýyla benzerlik göstermektedir.
lendirildiðinde (alt deðer: 49-üst deðer: 192) kýz
Öðrencilerin saðlýklý yaþam biçimi davranýþlarý
öðrencilerin saðlýklý yaþam biçimi davranýþ puan-
ölçeði toplam puanlarýný etkileyen deðiþkenlere
larýnýn orta düzeyde olduðu görülmektedir.
bakýldýðýnda; öðrencilerin yaþ gruplarýnýn, öðren-
grubundan
imlerini sürdürdükleri bilim dalý, sigara içme
36.87±5.17, saðlýk sorumluluðu alt grubundan
durumlarýnýn ve çalýþma durumlarýnýn saðlýklý
Kendini
gerçekleþtirme
alt
Tablo 1. Öðrencilerin Bazý Sosyo-Demografik Özelliklerine Göre Saðlýklý Yaþam Biçimi Davranýþlarý Ölçeði Puan Ortalamalarý SOSYO-DEMOGRAFÝK ÖZELLÝKLER YAÞ BÝLÝM DALI SÝGARA ÝÇME ÇALIÞMA DURUMU AÝLE TÝPÝ
ANNE MESLEÐÝ
SINIF
BKÝ
18-20 21 ve üstü Sosyal Bilimler Fen Bilimleri Ýçiyor Ýçmiyor Çalýþýyor Çalýþmýyor Çekirdek Geniþ
Ev hanýmý Ýþçi Memur Serbest meslek Emekli Hazýrlýk 1.sýnýf 2.sýnýf 3.sýnýf 4. sýnýf Lisans üstü eðitim Zayýf Normal Þiþman
66 Temmuz-Aðustos-Eylül 2006
SAÐLIKLI YAÞAM BÝÇÝMÝ DAVRANIÞLARI n X±SD t P 130 118.76±14.88 1.173 P>0.05 158 121.32±16.53 197 120.21±16.22 0.944 P>0.05 91 120.07±15.03 71 119.90±15.82 0.167 P>0.05 217 120.26±15.87 13 119.69±11.80 2.097 P>0.05 275 120.19±16.01 258 120.92±16.14 2.900 P<0.05 30 113.73±11.44 n X±SD F P 231 120.10±15.94 8 107.00±9.41 2.469 P<0.05 23 124.65±13.68
9 17 26 83 79 55 34 11 145 132 11
114.44±11.10 124.23±18.24 120.03±16.80 117.10±15.55 123.81±15.90 120.25±15.18 116.79±15.03 127.54±16.16 118.81±16.29 121.15±15.19 126.36±16.24
2.293
P<0.05
1.634
P>0.05
Tablo 3: Öðrencilerin Bazý Özelliklerine Göre Saðlýklý Yaþam Biçimi Davranýþlarý Alt Ölçek Puan Ortalamalarý ÖZELLÝKLER
SINIF
Hazýrlýk 1.sýnýf 2.sýnýf 3.sýnýf 4. sýnýf Lisans üstü eðitim
n 26 83 79 55 34 11
AÝLE GELÝRÝ
Gelir giderden fazla Gelir gidere denk Gelir giderden az
n 27 192 69
BKÝ
Zayýf Normal Þiþman
n 145 132 11
18-20 21 ve üstü
n 130 158
YAÞ
BKÝ
Zayýf Normal Þiþman
BÝLÝM DALI
Sosyal bilimler Fen bilimleri
n 145 132 11 n 197 91
Ýþçi Memur Serbest meslek Emekli
n 38 58 95 97
BABA MESLEÐÝ
Kendini Gerçekleþtirme X±SD F 37.92±6.35 35.49±5.11 38.27±4.69 3.801 37.09±4.81 35.17±4.97 38.81±4.95 Saðlýk Sorumluluðu X±SD F 23.37±7.47 5.393 20.61±5.06 19.46±4.66 Egzersiz X±SD F 8.51±2.78 0.628 8.79±2.79
9.27±2.79 Beslenme X±SD t 14.70±3.07 2.655 15.68±3.21 Kiþiler ArasýDestek X±SD F 20.93±3.28 3.840 21.86±4.54 23.72±3.16 X±SD t 21.67±4.17 1.306 21.02±3.39 Stres Yönetimi X±SD F 16.55±3.07 16.72±2.83 3.045 18.02±3.19 17.28±3.26
P
0.002
P 0.005 P 0.534 P
0.008 P 0.023 P
0.193 P 0.029
yaþam biçimi davranýþlarýný istatistiksel olarak
malarý daha yüksek bulunmuþtur (P<0.05).
etkilemediði saptanmýþtýr (P>0.05). Bu sonuç;
Öðrencilerin anne ve babalarýnýn eðitimi, baba-
öðrencilerin yaþlarýnýn birbirine yakýn olmasý,
larýnýn mesleði, gelir durumlarý, en uzun yaþanýlan
sürdürdükleri bilim dallarýnýn saðlýkla ilgili olma-
bölge ve alkol alma durumlarýnýn saðlýklý yaþam
masý, sigara içen ve çalýþan öðrenci sayýsýnýn fazla
biçimi davranýþ-larýný etkilemediði belirlenmiþtir
olmamasýndan kaynaklanabilir.
(P>0.05). Bu sonuç kýz öðrencilerin çoðunluðu-
Çekirdek aile tipinde olan, annesinin mesleði
nun aile gelir durumunun iyi, en uzun süre ilde
memur olan, lisans üstü eðitim alan kýz öðrenci-
yaþamýþ olma ve sigara veya alkol alýmýnýn düþük
lerin saðlýklý yaþam biçimi davranýþlarý puan ortala-
olmasý durumu ile açýklanabilir.
Temmuz-Aðustos-Eylül 2006
67
Saðlýklý yaþam biçimi davranýþlarý ölçeði
anlamlý bir fark bulunmamýþtýr (P>0.05). Öðrenci-
toplam puaný ile öðrencilerin BKÝ arasýnda istatis-
lerin stres yönetimi alt ölçek puanlarý, babalarýnýn
tiksel olarak anlamlý bir fark saptanmamýþtýr
mesleklerinden etkilenmiþ olup, babasý serbest
(P>0.05). Çalýþma ile benzerlik gösteren, Gözüm
çalýþan öðrencilerin stres yönetimi alt ölçeði puan-
ve Tezel'in (2000), yurtta kalan üniversite öðrenci-
larý diðer gruplara göre daha yüksek bulunmuþtur
lerinin BKÝ'nin Saðlýklý Yaþam Biçimi Davranýþlarýný
(P<0.05). Bu durum stres kaynaklarýný tanýma ve
doðrudan etkilemediðini belirtmiþlerdir.
kontrol etmede kýz öðrencilerin babalarýndan
Tablo 3'te de görüldüðü gibi, lisans üstü eðitim
etkilendiðini düþündürebilir.
alan öðrencilerin kendini gerçekleþtirme alt ölçek puanlarý diðer öðrencilerin puanlarýndan anlamlý derecede yüksektir (P<0.05). Aile geliri giderinden fazla olan öðrencilerin saðlýk sorumluluðu alt ölçek puan ortalamasý aile geliri giderine denk ve az olan öðrencilerden daha yüksek bulunmuþtur (P<0.05). Bu sonuç Özbaþaran ve ark. (2003) çalýþmasýyla benzerlik göstermektedir.
SONUÇ VE ÖNERÝLER Öðrencilerin genel olarak Saðlýk Yaþam Biçimi Davranýþlarý puan ortalamasý (120.17±15.83) orta düzeyde olduðu ve diðer alt gruplara oranla kiþiler arasý destek alt grubundan (21.48±3.95) daha yüksek puan aldýklarý bulunmuþtur. En düþük puan ise saðlýk sorumluluðu alt grubundan alýnan puan
BKÝ'e göre þiþman olan öðrencilerin egzersiz
(20.60±5.32) olarak belirlenmiþtir. Öðrencilerin sýnýf
alt ölçeði puanlarý normal ve zayýf olanlara göre
numarasý arttýkça saðlýklý yaþam biçimi davranýþ
daha yüksek bulunmuþ fakat aradaki fark istatis-
puan ortalamalarýnýn da arttýðý saptanmýþtýr.
tiksel olarak anlamlý saptanmamýþtýr (P>0.05). Tezel ve Uzun'un (2000) çalýþmasýnda egzersiz alt ölçeði
puanlarý
þiþman
olan
öðrencilerin
10.12±2.99, normal olan öðrencilerin 9.86±2.82, zayýf öðrencilerin ise 9.58±2.90 olarak saptanmýþ ve aradaki fark anlamsýz bulunmuþtur (Tezel ve Uzun 2000). Öðrencilerin beslenme alt ölçek puanlarý yaþlarýna göre anlamlý fark göstermektedir (P<0.05). Yaþ arttýkça beslenme davranýþlarýnda da olumlu deðiþmeler görülmektedir. Öðrencilerin BKÝ'e göre kiþiler arasý destek alt ölçek puanlarýna bakýldýðýnda; þiþman öðrencilerin puanlarýnýn
Öðrencilerin aile tipi çekirdek aile olan, annesinin mesleði memur olan, lisans üstü eðitim alan kýz öðrencilerin saðlýklý yaþam biçimi davranýþlarý puanlarý daha yüksek bulunmuþtur. Bu sonuçlar doðrultusunda öneriler olarak; i Özellikle eðitimi saðlýkla ilgili olmayan üniversite öðrencilerinin saðlýðý geliþtirici davranýþlar kazanmalarý için alt sýnýflardan baþlayarak, saðlýkla ilgili eðitim ve saðlýk hizmeti veren kurumlarýn iþbirliði yaparak öðrencilere yönelik saðlýk eðitim programlarýnýn düzenlenmesi ve yürütülmesi,
yüksek olduðu görülmektedir (P<0.05). Bu sonuç
i Saðlýk eðitim programlarýnda özellikle öðrenci-
þiþman öðrencilerin çevreden soyutlanmamak için
lerin daha düþük puan aldýklarý alanlara aðýrlýk ver-
yakýn çevreyle iletiþimi ve etkileþimi daha fazla
ilmesi,
önemsediðini düþündürebilir. Öðrencilerin öðrenim gördükleri bilim dalýna göre kiþiler arasý destek alt ölçeði puanlarý arasýnda
68 Temmuz-Aðustos-Eylül 2006
i Benzer çalýþmalarýn daha geniþ, eðitimi saðlýkla ilgili olan öðrenci gruplarýyla karþýlaþtýrmalý ve erkek öðrencilerle de yapýlmasý önerilebilir.
KAYNAKLAR 1-
6- PALANK, C. (1991), Determinants Of Health-
Al Am'aitah R., Haddad L, Umlauf M.G (1999),
Promotive Behaviors: A Review Of Current
"Health promotion behaviors of jordnian women",
Research: Nursing Clinics of North America, 26
Health Care Women Int., 20 (6) :533-546.
(4):815-832.
2- BAYSAL, A. (1996), Beslenme, VI. Baský, Hatipoðlu
7- SPELLBRýNG, A.M. (1991), Nursing's role in health promotion: an overview: Nursing Clinics of North
Yayýnevi, Ankara, s.28. 3- ERCÝ, B., Aydýn Ý, Tortumluoðlu G (2000), "Koruyucu
America, 26(4):805-813.
Saðlýk Hizmetlerinde Görev Yapan Hemþire Ve
8- ÖZBAÞARAN F., ÇETÝNKAYA A., GÜNGÖR, N.
Ebelerin Saðlýklý Yaþam Biçimi Davranýþlarý Ve
(2003), Celal Bayar Üniversitesi Saðlýk Yüksekokulu
Tükenmiþlik Düzeyleri", Atatürk Üniversitesi
Öðrencilerinin Saðlýk Davranýþlarýnýn Deðerlendi-
Hemþirelik Yüksekokulu Dergisi, 3(1):10-16.
rilmesi, II. Uluslararasý, IX. Ulusal Hemþirelik
4- ESÝN, M.N. (1998), "Türk Kadýnlarýnýn Saðlýk Davranýþlarýnýn Deðerlendirilmesi", VI. Ulusal Halk
5- GÖZÜM, S., TEZEL, A. (2000), "Yurtta Kalan Üniversite Öðrencilerinin Saðlýk Davranýþlarýný Etkileyen Path
Analizi
Ýle
9- YETKÝN, A., Uzun Ö (2000), "Eðitimi Saðlýkla Ýlgili Olan Ve Olmayan Yüksekokul Öðrencilerinin Saðlýk
Saðlýðý Kongresi Kitabý. s.52-55.
Faktörlerin
Kongresi Bildiri Özet Kitabý, Antalya, s.120.
Davranýþlarýnýn Karþýlaþtýrýlmasý", Atatürk Üniversitesi Hemþirelik Yüksekokulu Dergisi, 3(2):3-10.
Açýklanmasý",
I. Uluslararasý, VIII. Ulusal Hemþirelik Kongresi Bildirileri Kitabý, Antalya.
Temmuz-Aðustos-Eylül 2006
69
70 Temmuz-Aðustos-Eylül 2006
Doðum Sonrasý Depresyonun Annelik Yaþamýna Etkileri •Prof.Dr. Hediye ARSLAN* •Arþ.Gör. Özlem Can GÜRKAN* •Arþ.Gör. Zübeyde EKÞÝ* •Öðr.Gör. Dr. Feride Engin YÝÐÝT*
Özet Çalýþma kadýnlarýn doðum sonrasý depresyon ve umutsuzluk yaþama düzeylerini belirlemek ve depresyonun annelik yaþamýna etkilerini tanýmlamak amacýyla prospektif olarak, Zeynep Kamil Kadýn ve Çocuk Hastalýklarý Hastanesi doðum sonrasý servisinde yapýlmýþtýr. 1 Þubat-31 Mayýs 2002 tarihleri arasýnda belirlenmiþ hastanede canlý doðum yapan ve amaç açýklandýktan sonra çalýþmaya katýlmayý isteyen toplam 173 kadýn örneklem grubuna alýnmýþtýr. Katýlýmcýlara doðum sonrasý 3. gün Beck Depresyon Ölçeði, Beck Umutsuzluk ölçeði ve araþtýrmacýlar tarafýndan hazýrlanmýþ anket formu uygulanmýþtýr. Anket formu kadýnýn demografik, obstetrik özellikleri ile doðum sonrasý depresyon puanlarýný etkileyebileceði düþünülen sorularý içerir. Elde edilen veriler deðerlendirildikten sonra doðum sonrasý 4. ayda Beck depresyon ölçek puaný 20 üzerinde olan toplam 8 kadýnla telefonla görüþülmüþ ve kadýnlarýn bu süre içinde yaþadýklarý sorgulanmýþtýr. Katýlýmcýlarýmýzýn %15,7'sinin (n=27) doðum sonrasý depresyon puanlarýnýn yüksek olduðu belirlenmiþtir. Depresyon puanlarý yüksek olan annelerin doðumdan sonraki süreçte depresyon belirtileri gösterdiði ve annelik deneyimlerinin olumsuz yönde etkilendiði gözlenmiþtir. Anahtar Kelimeler; Doðum sonrasý depresyon, annelik deneyimi
Abstract In order to determine the level of postpartum depression, the experience of hopelessness following child birth, and the effect of depression on motherhood this prospective study was undertaken in the postpartum services of Zeynep Kamil Women and Child Hospital. After the aim of the study was informed to all volunters, 173 postpartum women, who gave live birth in the same hospital during the period of February 01 2002 - May 31 2002 participated in the research study. On the third day following childbirth, Beck's depression scale, Beck's hopelessness scale and a questionnaire, consisting of demographic, obstetrical features and factors associated with postpartum depression were applied each participant. After the initial data was evaluated, 8 women with Beck's depression scale score above 20 were interviewed by telephone and were asked for the events that they had experienced in the 4 th month of postpartum period. Of 15.7 % participants (n=27) had higher depression scores after birth. It has been observed that mother ship experience was adversely affected and prolonged findings of depression were seen in mothers with high depression scores. Key words: Postpartum depression, maternity experience
*Marmara Üniversitesi, Hemþirelik Yüksekokulu, Doðum ve Kadýn Hastalýklarý Hemþireliði Anabilim Dalý.
Temmuz-Aðustos-Eylül 2006
71
Beck 1992'de yaptýðý çalýþmada, doðum sonrasý depresyonu hazýrlayan faktörleri gebelik
Giriþ Gebelik, kadýn yaþamýndaki önemli geliþimsel olaylardan biridir. Gebelik döneminde meydana gelen morfolojik ve fonksiyonel tüm deðiþimler
sýrasýnda gözlenen depresyon, kadýnýn diðer doðumlarýndaki depresyon hikayesi, sosyal desteðin yokluðu, yaþam stresi, çocuk bakma stresi, annelik hüznü yaþama, baþarýsýz evlilik ve doðum öncesi anksiyete olmak üzere 8 faktör
kadýnýn ruhsal alanýna yansýr. Bu nedenle gebelik
þeklinde tanýmlamýþtýr. Günümüzde yapýlan meta
fizyolojik bir olay olmasýnýn yaný sýra kadýnda stres
analizlerinde doðum sonrasý depresyon ile kötü
yaþatan bir durum olabilmekte ve kadýnda
evlilik iliþkisi, yaþam stresi ve gebelik sýrasýndaki
psikolojik problemlerin ortaya çýkmasýna neden
depresyon arasýnda güçlü bir iliþki saptanmýþtýr
olabilmektedir (1-4).
(10).
Doðum sonrasý dönemde annelik hüznü,
Watt ve arkadaþlarý (2002) depresyon puaný
depresyon ve psikoz þeklinde psikolojik bozukluk-
yüksek olan kadýnlarda, depresyon puanlarý ile
lar görülebilir. Özellikle doðum sonrasý depresyon,
kadýnýn saðlýk karakteristikleri (yaþ, kronik saðlýk
doðumdan sonraki ilk 1 yýl içinde herhangi bir
probleminin varlýðý) ve sosyal çevre özellikleri
zamanda görülebilen, bütün annelerin %10-15'ini
(kültürel geçmiþ, evde konuþulan dil, güvenli
etkileyen, aylar ve hatta yýllar sürebilen ve ilk
destek ve çocuk doktoruna danýþma, taburculuk
olarak 1968'de Pit tarafýndan bir sendrom olarak
eðitimi alma gibi bakým verme tecrübeleri) arasýn-
tanýmlanmýþ bir olgudur (3,5-8). Ancak günümüz-
da iliþki belirlemiþlerdir (3).
deki çalýþmalar doðum sonrasý depresyon ile
Watson ve arkadaþlarý kadýnlarýn %23'ünde
diðer zamanlardaki depresyon arasýnda bir kate-
doðum sonrasý depresyon görüldüðünü, bunun
gori farklýlýðý olmadýðýný bildirmektedir (4).
gebelik sýrasýnda ortaya çýktýðýný ve bu durumun
Uykusuzluk, yorgunluk, dikkat azlýðý, bazen gereksiz neþe ve aðlama nöbetleri gibi annelik hüznü sýrasýnda görülebilen bulgulara ek olarak doðum sonrasý depresyonda isteksizlik, iþtah deðiþiklikleri, aþýrý endiþe, sýkýntý, çevreye ilgisizlik, bebekle ilgili aþýrý kaygý ya da bebeðe karþý ilgisizlik gibi klinik belirtiler görülebilir (1,2,9).
gebelik sýrasýndaki depresyon puanlarý, antenatal kliniklerdeki bakýmýn kötü olmasý, düþük doðum aðýrlýðý ve erken doðum eylemi ile iliþkili olabileceðini ortaya koymuþtur (4). Antenatal bakým alan ve almayan kadýnlarda, antenatal bakým almayanlarýn alanlara göre daha fazla duygusal stres yaþadýklarý belirlenmiþtir (11). Elliott
ve
arkadaþlarý
(1988)
antenatal
Yaþanan bu durumdan anne, çocuklarý ve
kliniklerde yaptýklarý çalýþmalarýnda; hastalara
dolayýsýyla aile etkilenir. Sorunun yaþandýðý aile-
antenatal vizitler, aylýk destek grup toplantýlarý ve
lerde çocuðun istenmemesi, ailenin daðýlmasý,
doðum sonrasý depresyon eðitimi içeren antena-
kiþinin kendine zarar vermesi gibi sonuçlarla
tal bakým uygulamýþlar ve çalýþma sonucunda
karþýlaþýlabilir (3-6). Böyle ailelerde doðan çocuk-
antenatal bakým alan grupta doðumdan sonraki 3
larda uzun vadede biliþsel, davranýþsal ve duy-
ay boyunca daha az depresyon görüldüðünü bul-
gusal geliþim olumsuz etkilenir. Dural'ýn çalýþ-
muþlardýr (12).
masýnda doðum sonrasý psikiyatrik bozukluðu
Doðum yapmýþ kadýnlarda, yaþanan stresin
olan kadýnlarýn çocuklarýnda deðiþik davranýþ
yoðunluðunu etkileyen faktörlerden biri de bebek-
sorunlarý olduðu gözlenmiþtir (8).
le ilgili sorunlardýr. Bebekte hiperbilirubinemi,
72 Temmuz-Aðustos-Eylül 2006
mizaç bozukluðu veya anomali varlýðý gebelik
Araþtýrmanýn ilk adýmýnda, doðum sonrasý
ve doðum sonrasý dönemde anneyi olumsuz etk-
3. gününde olan ve çalýþmaya katýlmayý isteyen
ile-yen durumlardýr (7,8). Ayrýca, kadýnlar hem
173 hastaya, demografik, obstetrik ve depresyon-
kendilerinin, hem de bebeklerinin saðlýðýndan aþýrý
la iliþkili faktörleri içeren bir anket formu, Beck
endiþe ediyorlarsa, saðlýk personelleri bu kadýnlar-
Depresyon Ölçeði (BDÖ) ve Beck Umutsuzluk
da doðum sonrasý depresyondan þüphe etmeli-
Ölçeði (BUÖ) dolduruldu.
dirler (3).
BDÖ'den
alýnan
puanlar
deðerlendirildi.
Özetle doðum sonrasý depresyonu etkileyen
BDÖ'den 20 ve üzerinde puan alan hastalara bir
birçok faktör vardýr ve problem erken tanýmlan-
psikiyatr ya da psikologla görüþmeleri ve yardým
malýdýr. Taný ve tedavideki gecikme sonucu hem
almalarý önerildi. Ancak hastalardan hiçbirinin
annenin hem de bebeðin bakýmýnda sorunlar
psikiyatr ya da psikolog yardýmý almamasý, çalýþ-
yaþanmasýna neden olur. Bazen bebeðin hem
mamýzý olumlu ya da olumsuz etkilemedi.
fiziksel, hem de biliþsel geliþiminde gecikmeye yol açar (3).
Çalýþmanýn ikinci adýmýnda ise BDÖ'den 20 ve üzerinde puan alan hastalar ile doðum sonrasý 4.
Watt ve arkadaþlarý çalýþmalarýnda (2002),
ayda telefonla görüþerek bilgi alýndý. Telefon
depresyon puaný yüksek olan kadýnlarýn taburcu
görüþmeleri araþtýrmacýlar tarafýndan gerçekleþ-
olurken bir hekim tarafýndan deðerlendirilmelerine
tirildi ve telefon görüþmeleri sýrasýnda yarý yapý-
karþýn hiçbirinde doðum sonrasý depresyondan
landýrýlmýþ görüþme formlarý kullanýldý. Yarý yapý-
þüphelenilmediðini belirtmiþlerdir (3).
landýrýlmýþ görüþme formlarý, kadýnýn kendisini
Doðum
sonrasý
depresyon
hekimlerin,
hemþire / ebelerin, ev ziyaretleri yapan saðlýk
nasýl hissettiði, bebeði, çevresi ve ailesi ile olan iliþkilerini deðerlendiren sorularý içermekteydi.
personelinin ilgilenmesi gereken bir konudur (4).
Araþtýrmamýzda kullanýlan, Beck Depresyon
Gebelik sýrasýnda yaþanan depresyonu tanýmla-
Ölçeði, depresyon belirtilerinin derecesini objektif
mak da, doðum sonrasý depresyon oluþumunu
olarak ölçmeyi amaçlayan ve bireylerin tek
azaltan ve erken tedavi edilmesini saðlayan
baþlarýna doldurabilecekleri 21 maddelik bir
önemli bir yaklaþýmdýr. Doðum sonrasý depres-
ölçektir. Geçerlilik ve güvenilirliði ülkemizde Tegin
yonu erken tanýlamada kullanýlan farklý ölçme
tarafýndan 1980 yýlýnda yapýlan ölçekten 0-63
araçlarý mevcuttur. Bunlardan biri de Beck
arasýnda deðiþen puanlar alýnýr. Tegin (1980)
depresyon ölçeðidir (10,13,14).
BDÖ'nin geçerlilik ve güvenirliliðini yaptýðý çalýþ-
Çalýþmamýz
kadýnlarýn
doðum
sonrasý
masýnda güvenirlik katsayýsý olan Chonbach's
depresyon ve umutsuzluk yaþama düzeylerini
Alpha'yý 0.61 olarak belirlemiþ ve ölçekten alýnan
belirlemek ve depresyonun annelik yaþamýna
toplam puanýn artmasý ile depresyon düzeyinin
etkilerini tanýmlamak amacýyla prospektif olarak
artacaðýný belirlemiþtir (15).
yapýlmýþtýr.
Bizim çalýþmamýzda ölçeðin güvenirlik kat-
GEREÇ VE YÖNTEM
sayýsý (Chonbach's Alpha) 0.90 bulunmuþtur.
Tanýmlayýcý ve kalitatif tipteki çalýþmamýz,
Çalýþmamýzda Tekin ve arkadaþlarýnýn (1996)
Zeynep Kamil Kadýn ve Çocuk Hastalýklarý
çalýþmalarýnda kabul ettikleri 20 puan ve üzeri
Hastanesinin doðum sonrasý servisinde 1 Þubat-
deðer kesme noktasý alýnmýþ ve 20 puan ve
31 Mayýs 2002 tarihleri arasýnda gerçekleþ-
üzerinde alan hastalarýn depresyon puanlarý yük-
tirilmiþtir.
sek olarak kabul edilmiþtir(2).
Temmuz-Aðustos-Eylül 2006
73
Tablo 1: Öðrencilerin Bazý Özelliklerine Göre Saðlýklý Yaþam Biçimi Davranýþlarý Alt Ölçek Puan Ortalamalarý OBSTETRÝK ÖZELLÝKLER Evlilik süresi
Seber (1991) çalýþmasýnda, ölçeðin güvenirlik katsayýsý olan Chonbach's Alpha'yý 0.86 bulmuþtur
X ± SD
(15). Bizim çalýþmamýzda BUÖ'nin güvenirlik kat-
5.15 ± 4.6 yýl
Elde edilen verilerin deðerlendirilmesi yüzdelik, Ki-kare testi, t testi ve Pearson korelasyon testleri ile yapýlmýþtýr. Doðum sonrasý 4. ayda telefonla görüþülerek toplanan veriler ise kalitatif olarak deðerlendirilmiþtir.
Gebelik sayýsý
2.4 ± 2.05
Yaþayan Çocuk Sayýsý
1.7 ± 1.08
N=173
düzeyinin yüksek olduðunu göstermektedir (15).
sayýsý 0.72 bulunmuþtur.
BULGULAR
Çalýþmamýzda kullandýðýmýz bir diðer ölçme aracý olan Beck umutsuzluk ölçeði, geçerliliði ve güvenilirliði Seber (1991) ve Durak (1994) tarafýndan yapýlan, kiþinin kendi kendine puanlamasý için uygun, 20 maddelik bir ölçektir. Kiþinin gelecekle ilgili kiþisel düþünce ve inançlarýný deðerlendiren ve intihar olgusunun güçlü bir göstergesi olan bu ölçeðin toplam puanlarý 0-20 arasýnda deðiþir ve ölçekten alýnan puanýn yüksek olmasý umutsuzluk
Çalýþmamýzdan elde edilen veriler deðerlendirildiðinde, olgularýn yaþ ortalamalarýnýn 25 ± 5.02 yýl olduðu, katýlýmcýlarýn %60'ýnýn ilkokul mezunu olduðu ve %91,9'unun çalýþmadýðý, eþlerindeki iþsizlik oranýnýn ise %12.1 olduðu belirlendi. Olgularýn obstetrik özellikleri incelendiðinde, ortalama evlilik süresi 5.15 ± 4.6 yýl, gebelik sayýsý 2.4 ± 2.05, yaþayan çocuk sayýsý 1.7 ± 1 olarak belirlendi (Tablo 1).
Tablo 2: Olgularýn Þimdiki Doðumuna Ýliþkin Özelliklerinin Daðýlýmý Gebeliði Ýsteme
ÖZELLÝKLER
Bebeðin Cinsiyetinden Memnun olma Gebelikte Sorun Yaþama Gebelik Süresince Destek Alma
Geçmiþte psikolojik bir sorun yaþama Doðum Þekli
N=173
%
Ýsteyen Ýstemeyen
125 48
72.3 27.7
Olan Olmayan
164 9
94.8 5.2
Alan Almayan
148 25
85.5 14.5
Yaþayan Yaþamayan
Yaþayan Yaþamayan
Normal Spontan Doðum Sectio Sezeryan
40 133
16 157
125 48
Kadýnlarýn %15.7’sinin (n=27) depresyon puanlarý yüksek olarak belirlendi.
74 Temmuz-Aðustos-Eylül 2006
33.1 76.9
9.8 90.2 72.3 27.7
Katýlýmcýlarýmýzýn % 72.3'ünün isteyerek gebe kaldýðý ve %94.8'inin bebeðinin cinsiyetinden memnun olduðu, gebelikte sorun yaþama durumu incelendiðinde ise %23.1'inin sorun yaþadýðý, geçmiþte psikolojik bir sorun yaþama oranýnýn ise %9.8 olduðu tespit edildi (Tablo 2). Kadýnlarýn yaþ ortalamalarý, çalýþma durumlarý, eþlerinin çalýþma durumlarý, çocuk sayýsý, gebeliði isteme durumu, bebeðin cinsiyetinden memnun olma durumu ve doðum þekli ile depresyon puanlarýnýn yüksek olmasý arasýnda herhangi bir iliþki olmadýðý belirlendi. Kadýnlarýn %15.7'sinin (n=27) depresyon puanlarý yüksek olarak belirlendi. Olgularýn BDÖ ve BUÖ puanlarý arasýndaki korelasyon incelendiðinde aralarýnda pozitif yönde istatistiksel olarak anlamlý bir iliþki olduðu bulundu (r= 0.312, p<0.05) (Tablo 3). Tablo 3: BDÖ ve BUÖ Puanlarý Arasýndaki Korelasyon X ± SD
r ve p
BDÖ puan ortalamasý
10.8 ± 9.8
r=0.312
BUÖ puan ortalamasý
4.4 ± 3.3
p< 0.05
Çalýþmamýzda gelir düzeyindeki farklýlýklar ve depresyon puanlarýnýn yüksek olmasý arasýnda istatistiksel olarak anlamlý bir fark olduðu gözlendi (X2 =15.9, P=0) (Tablo 4). Tablo 4: Olgularýn gelir düzeyi ile depresyon puanlarý arasýndaki iliþki Depresyon puanlarý
Depresyon puaný düþük olanlar Depresyon puaný yüksek olanlar
Ýyi
28
5
GELÝR DÜZEYÝ Orta Kötü
102
11
16
11
X2
p
Çalýþmamýzda, doðum öncesi destek alma ve depresyon puanýnýn yüksek olmasý durumu arasýnda ileri derecede anlamlý bir iliþki bulunmuþtur (t=3.2, P<0.001) (Tablo 5). Olgularýn % 85.5'inin gebelik sýrasýnda eþ, anne ve kayýnvalide gibi yakýnlardan destek aldýklarý gözlenmiþtir (Tablo 2). Tablo 5: Doðum Öncesi Destek Alma Durumu Ýle BDÖ Puaný Arasýndaki Ýliþki Destek alanlarda BDÖ puan ortalamasý Destek alamayanlarda BDÖ puan ortalamasý
N
X ± SD
t ve p
148
9.8± 8.06
t= 3.2
25
16.6 ± 16.14
P< 0.001
Doðum sonrasý dönemde BDÖ puanlarý yüksek olan 27 hastadan ulaþabildiðimiz 8 hasta ile yaptýðýmýz telefon görüþmelerinde; 2 hastanýn olumlu ve pozitif duygular yaþadýðý, bebeði, eþi ve ailesi ile her hangi bir sorun yaþamadýðý bebeðe ve doðum sonrasý döneme uyum saðladýðý gözlenmiþtir. Yapýlan görüþmelerde diðer 6 hastada depresif belirtiler saptanmýþtýr. Hastalarla yapýlan görüþme sonuçlarý Tablo 6'da sunulmuþtur. Doðum sonrasý depresyon puanlarýndaki yüksekliðin, emzirme üzerindeki etkisini incelemek üzere hastalara "Bebeðinizi düzenli emziriyor musunuz?" diye soruldu. Altý hasta ile yapýlan görüþmede, hastalarýn etkin emzirmeyi devam ettirmedikleri, sütlerinin yetersiz olduðu düþüncesiyle emzirmeyi kestikleri ya da ek gýdalara baþladýklarý belirlendi.
15.9
Görüþme yapýlan hastalardan 4'ünün eþinin çalýþmadýðý ve ekonomik olarak baþkalarýna baðýmlý olduklarý bulundu.
p=0
Doðum sonrasý olgularýn yaþadýklarý fiziksel sorunlar sorgulandýðýnda, kadýnlarýn en fazla dikiþlerle ilgili sorunlar yaþadýklarý ve bir kadýnýn
Temmuz-Aðustos-Eylül 2006
75
Tablo 6: Depresyon Puanlarý Yüksek Olan Kadýnlarýn Bebek, Eþ ve Ailesi ile Ýlgili Evde Yaþadýðý Sorunlarýn Daðýlýmý. Bebeðimi kýsa bir süre emzirdim, sonra sütüm kesildi þimdi ise ek gýdalar veriyorum (5) Kendimi sýkýntýlý hissettim ve bebeði kabullenmem zor oldu (1)
Bebek bakýmý ile ilgili zorluklar yaþýyorum bazen korkuyorum (1) Bebek çok yaramaz ve onunla sürekli ilgilenmek zorundayým (1)
Eþimle bir takým nedenlerle (iþ, askerlik vb.) bir süredir ayrýyýz (3)
Eþim çalýþmýyor ve bize baþkalarý ekonomik olarak yardýmcý oluyor (4) Eþimin ailesi ve kendi ailemle ilgili ciddi sýkýntýlarýmýz var (2) Doðumdan sonra kontrole hiç gitmedim (4)
Dikiþlerim iltihaplandý ve akýntý oldu ama kendiliðinden geçti (6) Cinsel iliþki sýrasýnda aðrý duyuyorum (1)
Doðumdan sonra kendimi çok mutsuz hissediyorum (2)
Bir kez kendimi öldürmeye çalýþtým ancak bebeðimi düþünüp vazgeçtim (1) Uyku düzensizliði yaþýyorum (5)
Can sýkýntýsý ve yalnýzlýk hissediyorum (4) Çok duygusalým (1)
Sürekli halsizlik hissediyorum (1)
Sürekli aðlamak istiyorum, aðlama krizlerim oluyor (1) Ýþtahsýzlýk yaþýyorum (2)
Çok hýzlý kilo kaybettim (2)
Çocuklarým yüzünden kendime vakit ayýramýyorum ve bu bana sýkýntý veriyor (3) ( ) içindeki rakamlar aldýðýmýz cevap sayýsýný yansýtmaktadýr.
cinsel iliþki sýrasýnda aðrý duyduðu belirlendi. Kadýnlar fiziksel olarak sorun yaþamalarýna raðmen doktora baþvurmamýþ ve sorunun kendiliðinden ortadan kalkmasýný beklemiþlerdir. Hastalarýn hissettikleri duygular sorgulandýðýnda; yalnýzlýk, dalgýnlýk, halsizlik, sürekli aðlama hissi, mutsuzluk, intihar düþüncesi, uykusuzluk ve iþtahta azalma/ artma þeklinde olumsuz duygular ifade ettikleri belirlenmiþtir. Yalnýzca bir hasta doðumdan sonra kendini öldürmeye kalkýþtýðýný ancak bebeðini düþünerek vazgeçtiðini belirtmiþtir.
TARTIÞMA Çalýþmamýzda kadýnlarýn ortalama 25±5.02 yaþlarýnda evlendikleri, evlilik sürelerinin ise ortalama 5.15±4.6 yýl olduðu belirlenmiþtir. Grubumuzdaki kadýnlarda evlilik sürelerinin az olmasý nedeniyle ortalama gebelik (2.4±2.5) ve ortalama yaþayan çocuk sayýlarý da (1.7±1) az bulunmuþ-
76 Temmuz-Aðustos-Eylül 2006
tur. Ülkemizde evlilik süresinin artmasý ile paralel gebelik ve yaþayan çocuk sayýsý da artmaktadýr (16). Kadýnlarýmýzýn gebelik (2.4±2.5) ve çocuk sayýlarýnýn (1.7±1) az olmasý, yaþ ortalamalarýnýn düþük (25±5.02 yýl) ve evlilik sürelerinin (5.15 ± 4.6) kýsa olmasý ile ilgili olabilir. Kadýnýn gebe kalma isteði onun gebeliðe hazýr olduðu anlamýna gelmez. Kadýnlarýn gebeliði arzulamasý kadar, psikolojik ve fiziksel olarak da gebeliðe hazýr olmalarý gerekir. Her yönüyle gebeliðe hazýrlanmýþ kadýnlarýn, gebeliðe ve anneliðe adaptasyonlarý daha kolay gerçekleþir ve kadýnlar yaþadýklarý durumdan keyif alýrlar. Gebeliklerinden memnun olan kadýnlar genellikle, gebeliði doðal bir olay olarak görürler ve gebelikte olaðan ruhsal deðiþikliklere daha kolay adapte olurlar (2). Araþtýrdýðýmýzda da isteyerek gebe kalma ve bebeðinin cinsiyetinden memnun olma durumlarý
yüksek bulunmuþtur ve bulgularýmýz Tekin ve arkadaþlarýnýn çalýþmalarý ile benzerlik göstermektedir (2). Ýsteyerek gebe kalma ve bebeðin cinsiyetin-
konusunda daha dikkatli deðerlendirilmeleri gerektiðini ortaya koymaktadýr. Watt ve arkadaþlarý doðum sonrasý depresyon yaþayan
kadýnlarý
incelediði
çalýþmasýnda,
den memnun olma oranlarýnýn çalýþmamýzda yük-
doðum yapan kadýnlarýn hastaneden taburcu
sek bulunmasýnýn nedeni, katýlýmcýlarýn çoðunluk-
olmadan önce mutlaka bir kadýn doðum hekimi
la ilk gebeliklerini yaþamalarý ve yaþayan çocuk
tarafýndan deðerlendirildiðini ancak hiçbirine
sayýlarýnýn azlýðý ile iliþkili olabilir.
depresyon tanýsý konulmamýþ olduðunu ve bu
Ýnandý ve arkadaþlarý çalýþmalarýnda (2002), istenmeyen gebeliklerin ve bebeðin cinsiyetinden memnun olmamanýn, depresyon riskini artýrdýðýný belirtmiþlerdir. Çalýþmamýzda, gebeliði isteme ve bebeðin cinsiyetinden memnun olma oraný ile depresyon puanýnýn yüksek olmasý arasýnda iliþki bulunamamýþtýr (17).
nedenle de hastalarýn hem medikal tedaviden
Günümüzde yapýlan çalýþmalarda doðum sonrasý depresyonun sýklýkla gebelik öncesi yaþanan psikolojik bozukluklarýn devamý olduðu ve bu nedenle kadýnýn duygusal durumunun doðum sonrasý dönemde olduðu kadar, gebelik döneminde de deðerlendirilmesi gerektiði vurgulanmýþtýr (4).
neði ile de güçlü bir iliþki içindedir (15).
Gebelik sýrasýnda yaþanan ve bebeðin yaþamýný tehdit eden sorunlar kadýnýn daha fazla stres ve anksiyete yaþamasýna neden olmaktadýr (4). Çalýþmamýzda gebelik döneminde fiziksel ve psikolojik sorun yaþama oranýnýn az olduðu ve doðum sonrasý depresyon puanlarýnýn yüksek olmasý ile herhangi bir iliþkisi olmadýðý belirlenmiþtir. Çalýþmamýza kadýnlarýn gebelik ve doðum öncesindeki depresyon puanlarýný bilmememize ve bu da çalýþmamýzýn sýnýrlýlýklarýndan biri olmasýna raðmen, doðumdan sonraki depresyon puanlarýný
deðerlendirdiðimizde,
olgularýmýz
%15.7'sinde BDÖ'den alýnan puanlarýn yüksek olduðu belirlendi. Yapýlan çalýþmalarda da doðum sonrasýnda depresyon görülme sýklýðýnýn %10-15 oranýnda olmasý ve çalýþma sonuçlarýmýzla benzerlik göstermesi, BDÖ'den yüksek puan almýþ olgularýn doðum sonrasý depresyon
hem de psikoterapiden yararlanamadýklarýný belirlemiþtir (3). Çalýþmamýzda kadýnlarýn umutsuzluk düzeyleri de incelenmiþtir. Çünkü umutsuzluk pek çok mental hastalýðýn oluþum nedenidir. Umutsuzluk depresyon, intihar düþüncesi ve kavrama yeteDoðum sonrasý depresyon kadýnlarda, intihar giriþimine kadar götürebilen sonuçlar yaratabilir (4). Depresyon puaný yüksek olan kadýnlarda, umutsuzluk puanlarýnýn da yüksek olmasý kadýnýn yaþadýðý durumun ciddiyetini anlamak ve önlem almak açýsýndan önemlidir. Çalýþmamýzda, depresyon puanlarý ile umutsuzluk puanlarý arasýnda pozitif yönde bir korelasyon olduðu ve bunun da tahmin edilebilen bir durum olduðu gözlenmektedir. Bu sonuç depresyon puanlarý yüksek olan kadýnlarda intihar düþüncesinin sorgulanmasý ve kadýnýn daha yakýndan izlenmesi gerektiðinin göstergesidir. BDÖ'den yüksek puan alan hastalar, bir psikolog ya da psikiyatr tarafýndan depresyon açýsýndan deðerlendirilmelidir. Doðum sonrasý depresyonun oluþumunda sosyal ve ekonomik güçlüklerin önemli bir rol oynadýðý
çalýþmalarla
ortaya
çýkarýlmýþtýr
(3,5,8,18). Çalýþmamýzda da benzer olarak gelir düzeyi azaldýkça depresyon puanýnýn arttýðý görülmüþtür. Çalýþmamýzda depresyon puaný yüksek olan 27 hastadan 11'inin düþük gelir düzeyine sahip olmalarý bu durumu desteklemektedir.
Temmuz-Aðustos-Eylül 2006
77
Gelir düzeyinin azalmasý kiþinin alým gücünü
Araþtýrmamýzda kadýnlarýn en sýk dikiþlerde ilti-
etkilemekte ve bu nedenle kadýn, kendisi ve
haplanma ve akýntý gibi fiziksel sorunlar yaþadýk-
bebeði için gerekli olan temel ihtiyaçlarý saðlama-
larý ancak bu sorunlar nedeniyle doktora baþvur-
da sýkýntý çekmektedir. Temel ihtiyaçlarýný karþýla-
madýklarý anlaþýlmýþtýr. Bulgularýmýzla benzer
ma sýkýntýsý yaþayan kadýnýn stres düzeyi artmakta
olarak Watt ve arkadaþlarýnýn 2002 yýlýndaki çalýþ-
ve depresyon geliþebilmektedir.
malarýnda, kadýnlarýn doðum sonrasý mutlaka bir doktor ile iletiþim kurduklarý ancak sadece %10'unun kendi ihtiyaçlarý ile ilgili bilgi aldýklarý bulunmuþtur.
Çalýþmamýzda ortaya çýkan diðer bir durum da doðum öncesi sosyal destek alma ile depresyon puanlarýnýn yüksek olmasý arasýndaki negatif yönlü korelasyondur. Literatürde de belirtildiði gibi gebelik, doðum ve emzirme sýrasýnda kadýnýn sahip olduðu sosyal desteðin yararlý sonuçlarý olduðu belirlenmiþtir (3, 8,19). Türk toplumunda gebelik sýrasýnda kadýna ailesi, eþi ve yakýnlarý tarafýndan verilen destek çok önemlidir. Gebe kadýnýn bu dönemi özeldir ve herkes yardýmcý olmaya çalýþýr. Çalýþmamýzda doðum öncesi destek alma oraný oldukça yüksek düzeyde bulunmuþtur. Ýnandý ve arkadaþlarýnýn (2002) çalýþmalarýnda da bizim bulgularýmýza benzer þekilde, yeterli aile desteði olmayan kadýnlarda doðum sonrasý depresyonun önemli oranda arttýðý belirlenmiþtir (17).
Hastalarýn doðum sonrasý dönemde, saðlýk sorunlarý yaþamalarýna raðmen doktora baþvurmamalarý, toplumumuzda kabul gören doðum sonrasý dönemdeki iyileþmenin kendiliðinden gerçekleþeceði düþüncesi ve ekonomik sebeplerle iliþkilidir. Hastalarýmýzdan 4'ünün eþlerinin iþsizliði nedeniyle ekonomik olarak baþkalarýna baðýmlý olmalarý görüþümüzü desteklemektedir. Doðum sonrasý depresyon tanýsý alan kadýnlarda aðlamaklý görünüm, umutsuzluk, karamsarlýk, duygusal dalgalanmalar, suçluluk, uyku bozukluðu, iþtahsýzlýk, çocuk bakýmýnda yetersizlik hissi, konsantrasyon bozukluðu, bellek bozukluðu, yorgunluk gibi belirtiler gözlenir (8)
Doðum sonrasý depresyon yaþayan kadýnlarýn
Literatürle uyumlu olarak çalýþmamýzdaki
neler yaþadýðýný anlamak önemlidir. Çünkü bu
kadýnlarda da, uyku düzensizliði, can sýkýntýsý ve
dönemde kadýnlar aile ve çevrenin etkisi altýnda
yalnýzlýk, halsizlik, aðlamaklý olma, kendini mutsuz
kalýr. Telefon görüþmelerimizde yalnýzca 2 has-
hissetme, iþtahsýzlýk gibi depresif belirtilerin
tanýn olumlu ve pozitif duygular yaþadýðý bebeði,
mevcut olduðu gözlenmiþtir. Ancak kadýnlarýn hiç
eþi ve ailesi ile herhangi bir sorun yaþamadýðý,
biri bunlarý sorun olarak görmemiþ ve yönlendiril-
bebeðe ve doðum sonrasý döneme uyum
melerine raðmen herhangi bir psikolog ya da
saðladýklarý gözlenmiþtir.
psikiyatrdan yardým almamýþlardýr.
Diðer 6 hasta ise en çok bebek emzirme
Kadýnlarýn kendi sorunlarý ile çok az düzeyde
konusunda sorun yaþamýþlardýr. Literatürde de
ilgilenmelerinin nedeni öz bakým davranýþýnýn
belirtildiði gibi doðum sonrasý duygusal problem-
geliþmemesi ve ilgisini bebeðine yoðunlaþtýrmasý
leri olan annelerin bebekleri yalnýz anne sütü ile
olarak açýklanabilir.
beslenememektedir. Doðum sonrasý depresyon puaný yüksek olan
SONUÇ VE ÖNERÝLER
kadýnlarýn, yorgunluk, idrar kaçýrma, sýrt aðrýsý, cin-
Doðum sonrasý dönemde BDÖ puanlarýna
sel problemler, sýk öksürme, normalden daha faz-
göre; depresyon puanlarý yüksek olanlar (%15.7)
la grip ya da soðuk algýnlýðý, baðýrsak problemleri
azýmsanmayacak derecededir. Kadýnýn günlük
ve iliþkilerde zorluk yaþadýklarý belirlenmiþtir (20).
aktivitelerini, bebeði ile iletiþimini, aile içi iliþkilerini
78 Temmuz-Aðustos-Eylül 2006
etkileyen ve bazen kadýnýn hem kendisine hem de bebeðine zarar vermesine neden olabilen bu durum hasta taburcu edilmeden önce mutlaka çeþitli ölçme araçlarý ile deðerlendirilmelidir. Depresyonu tanýlamayý amaçlayan ölçme araçlarýndan elde edilen puanlar yüksek ise hastalar bir uzman tarafýndan depresyon açýsýndan deðerlendirilmelidir. Doðum sonrasý dönemde kadýnlar sadece fiziksel olarak deðil mutlaka psikolojik açýdan da bir uzman tarafýndan deðerlendirilmeli ve gerekiyorsa hastaya psikoterapi veya medikal tedavi önerilmelidir. Doðum sonrasý depresyon yaþadýðý belirlenen hastalar, mutlaka evde bakým hemþireleri tarafýndan izlenmeli, anne emzirmeyi sürdürme ve öz bakým davranýþlarý açýsýndan desteklenmelidir. Gebelik sýrasýnda yeterli sosyal desteði olmayan anneler için doðum sonrasý destek gruplarý oluþturulmalý ve annelerin gruplara katýlýmlarý saðlanmalýdýr. Gelir düzeyi düþük olan anneler doðum sonrasý yardým alabilecekleri kurumlara yönlendirilmelidir. Hastanýn tanýlanmasý, tedavisi ve izlenmesinde önemli rolü olan hemþirelerin bu konu ile ilgili daha fazla çalýþma yapmalarý önemlidir.
1. 2.
3.
4.
5.
KAYNAKLAR Ekþi, A. 1999. Ben Hasta Deðilim. Nobel Kitapevi, Ýstanbul. Tekin, N., Ekizler, H., engin, F. (1996) Yeni Doðan Saðlýðýnýn Postpartum Depresyon ve Emzirme Tutumlarýna Etkisinin Ýncelenmesi. Hemþirelik Bülteni. 10 (39), 15-25. Watt, S., Sward, W., Krueger, P., Sheedan, D. (2002) A cross- sectional study of early identification of postpartum depression. Ýmplacatýons for primary care providers from the ontorio mother & infant survey. BMC Fam Pract. 3(1): 5-10. Evans J., Heron J., Framcomb H., Ole S., Golding J (2001) Cohort study of depressed mood durisng pregnancy and after childbirth. BMJ 4: 323 (7307): 257-260. Beck T, Gable R (2001), Comporative Analysis of the performance of the postpartum depression screening scale with two other depression instru-
ment. Nursing research, 50 (4): 242-249. 6. Fergenson S.S., Jamieson D.J., Lindsay M. (2002) Diagnosing Postpartum Depression: Can we do better? Am J Obstet Gynecol. 186, 899-902. 7. Cutrona C E, Troutman, B, R. (1986) Social Support, Infant Temperament, and Parenting SelfEfficacy: A mediotional model of postpartum depression. Child development, 57: 1507-1518. 8. Dural.G, Kutlu, Y. (2003) Sakarya Ýlindeki Gebe Kadýnlarda Doðum Sonrasý Depresyon Riskinin Belirlenmesi ve Yüksek Riskli Kadýnlarda Hemþirelik Uygulamalarýnýn Etkinliði. Ý.Ü. Üniversitesi Saðlýk Bilimleri Enstitüsü Hemþirelik Anabilim Dalý, Ýstanbul. 9. Simpson K.R., Creehan P.A. (2001) Perinatal Nursing Second Edition, Philadelphia. 10. Beck,T., Reynolds, M., Rutowski, P. (1992) Maternity Blues and postpartum Depression. JOGNN; 21 (4): 287-293. 11. Burist, A., Westley D., Hill C. (1999) Antenatal prevention of postnatal depression. Arch Womens Ment Health. 1:167-173. 12. Elliott S A., Leverton T., Sanjack M., Turner H., Cowmeadow P., Hopkins J. (2000) Promoting Metal Health After Childbirth: A Controlled Trial of Primary Prevention Of Postnatal Depression. BRJ Clin Psychol. 39 (Pt 3), 223-41. 13. Righetti-Veltema M., Conne- Perreard E., et al. (1998) Risk Factors and Predictive Sings Of Postpartum Depression. J Affect Disorder 49 (3), 167-80. 14. Ouedroogo A., Kere M., Lankoande J., et al. (1998) Screening of Postpartum Depressive States in The Yalgado Ovedraogo National Hospital Center Maternity Ward in Ouagadougou Burkina Faso. J Gynecol Obstet Biol Reprod. 27 (6), 611-6. 15. Savaþýr I., Þahin N. (1997) Biliþsel - Davranýþçý Terapilerde Deðerlendirmede Sýk Kullanýlan Ölçekler. Türk Psikologlar Derneði Yayýnlarý No: 9, Ankara. 16. Saðlýk Bakanlýðý (Türkiye), Hacettepe Üniversitesi Nüfus Etüdleri Enstitüsü, Türkiye Nüfus ve Saðlýk Araþtýrmasý (TNSA) 1998. Ankara, Türkiye. 17. Ýnandý T., Elçi O.C., Ozturk A., Egri M., Polat A., Sahin TK. (2002) Risk factors for depression in postnatal first year, in eastern Turkey. International Journal of Epidemiology 31, 1201-1207. 18. Coþkun, A.; Üreme Psikozlarý. Hemþirelik Bülteni. 1 (3), 86-93, Ýst, 1984. 19. Morrell C J., Spiby H., Stewart P., Walters S., Morgan A. (2000) Costs and effectiveness of community postnatal support workers: randomised controlled trial. BMJ 9- 321(7261), 593-598. 20. Brown,S., Lumbey, J. (2001) Physical Health Problems After Childbirth and Maternal Depression at Six to Sevan Months Postpartum. BJOG october 2000., 107 (10):1194.
Temmuz-Aðustos-Eylül 2006
79
Beden Eðitimi ve Spora Katýlýmda Aile Faktörü
•Prof.Dr. Özbay GÜVEN* •Araþ.Gör. Erman ÖNCÜ**
Özet Bu çalýþmanýn amacý; beden eðitimi ve spora katýlýmda aile faktörünün önemi ve ailelerin çocuklarýn beden eðitimi ve spor etkinliklerine katýlýmýna yönelik düþüncelerini literatüre dayalý olarak deðerlendirmektir. Çocuklarýn beden eðitimi ve spor aktivitelerine katýlýmý, büyük ölçüde anne-babalarýnýn konuya olan bakýþ açýsýyla ilgilidir. Ailelerin bu konudaki yaklaþýmý, çocuklarýnýn bu aktivitelere katýlýp katýlmamalarý noktasýnda neredeyse en belirleyici unsurdur. Bazý aileler, beden eðitimi ve sporun çocuk geliþimi ve sosyalleþme süreci üzerindeki olumlu etkisinin bilincinde olup çocuklarýnýn bu aktivitelere katýlýmýný desteklerken çoðu aile ise; çocuklarýnýn bu faaliyetlere katýlýmýna sýcak bakmamaktadýr. Toplumumuzda genel bir kaný haline gelen sporun akademik baþarýyý olumsuz yönde etkilediði fikri ve sakatlanmalara neden olduðu düþüncesi, ailelerin çocuklarýnýn beden eðitimi ve spor aktivitelerine katýlýmýna yönelik olumsuz tutum sergilemesinde baþlýca etkenler olarak karþýmýza çýkmaktadýr. Günümüzde aileler eskiye göre spora daha olumlu yaklaþmakta ve çocuklarýný spora yönlendirmektedir. Halen spor aktivitelerinin çocuðun derslerdeki baþarýsýný engellediðini düþünen aileler bulunmakla birlikte çok sayýda aile de belli bir ücret ödemeyi göze alarak çocuklarýný sporla ilgili kurslara kayýt ettirmektedir. Anahtar Kelimeler: Beden eðitimi, spor, aile.
Abstract Family Factor in Physical Education and Sports The objective of this study is to reveal the importance of parental factor in physical training and sports participation and to analyze the point of view of parents about participation of their children into physical training and sports activities based on the literature on this subject. Participation of children into physical training and sports activities is highly related to the point of view of their parents on this issue. The attitude of the parents towards this issue is almost the most decisive element in whether or not their children would participate into such activities. Some parents are aware of the positive effect of physical training and sports on child's development and socialization process and support their children's participation into such activities whereas most parents do not welcome their children's participation into such activities. The idea which is very common in the society that sports have a negative effect on scholar success and cause injuries is the leading factor that leads parents to display a negative attitude towards participation of their children in physical training and sports activities. Today parents' approach to the sports is much more positive than it used to be in the past, and they encourage their children to do sports. Although there are still parents who think that sports activities impede the scholar success of their children, there are many parents who pay an amount of money to recruit their children to the sports-related courses. Keywords: Physical education, sports, family.
*Gazi Üniversitesi, Beden Eðitimi ve Spor Yüksekokulu, Ankara. **Gazi Üniversitesi, Beden Eðitimi ve Spor Yüksek Okulu, Ankara.
Temmuz-Aðustos-Eylül 2006
81
Beden Eðitimi ve Spor
Giriþ Bir çocuðun sosyalleþmesini saðlayan araçlar; baþta ailesi olmak üzere, komþularý, oyun arkadaþlarý, okul arkadaþlarý, öðretmenleri ve kitle iletiþim araçlarýdýr(38). Kiþilerin beden eðitimi ve spor etkinliklerine katýlmalarý üzerinde en kuvvetli etki gösteren faktörler ise; aile, birincil gruplar, referans gruplarý, meslekleri, gelirleri, yaþlarý, cinsiyetleri ve serbest zaman faaliyetlerine imkan verecek ortamýn varlýðý þeklinde sýralanmaktadýr(42). Ailelerin beden eðitimi ve sporla ilgili olmasý, çocuðun bu aktivitelere katýlýmýnda hatta fiziksel aktivitelerin toplumun çoðunluðunca yapýlmasýnda da olumlu bir etkendir(40). Çocuklarýn beden eðitimi ve spor aktivitelerine katýlýmý, büyük ölçüde anne-babalarýnýn konuya olan bakýþ açýsýyla ilgilidir. Ailelerin bu konudaki yaklaþýmý, çocuklarýnýn bu aktivitelere katýlýp katýlmamalarý noktasýnda neredeyse en belirleyici unsurdur. Bazý aileler, beden eðitimi ve sporun çocuk geliþimi ve sosyalleþme süreci üzerindeki olumlu etkisinin bilincinde olup çocuklarýnýn bu aktivitelere katýlýmýný desteklerken çoðu aile ise; çocuklarýnýn bu faaliyetlere katýlýmýna sýcak bakmamaktadýr. aktiviteleri, sosyalleþmenin önemli bir aracý olarak kabul edilmektedir. Amerika Birleþik Devletleri'nde, bu düþüncede olan yetiþkinler, oyunlu aktiviteler düzenlemekte, beceriyi geliþtirmeyi ve ödül alma baþarýsýnýn önemini vurgulayan beden eðitimi ve spor programlarýna katýlmasý için çocuklarýný teþvik etmektedirler(9). Bu çalýþmada; beden eðitimi ve spora katýlýmda aile faktörünün önemi ve çocuklarýn beden eðitimi ve spor etkinliklerine katýlýmýna yönelik muþtur.
82 Temmuz-Aðustos-Eylül 2006
Baumgatner ve Jackson (1987), beden eðitimin, temel amaçlarýný þu þekilde sýralamýþtýr(4):
•Organik
Geliþmiþ ülkelerde beden eðitimi ve spor
düþünceleri literatür taramasý ile
Beden eðitimi; oyun, cimnastik ve spor gibi eðitici bütün bedensel etkinlikleri içeren genel bir kavram olup, "bedensel etkinlikler içinde ve bedensel etkinlikler aracýlýðý ile eðitim" þeklinde tanýmlanabilir(29). Spor ise, beden eðitimi etkinlikleri altýnda insanlarýn tek baþýna ya da toplu olarak fiziksel, psikolojik ve düþünsel yeteneklerini, önceden saptanmýþ bir düzen ve belli kurallar içinde geliþtirip ortaya koymaya yönelik eylemlerinin tümüne denir(37). Günümüzde beden eðitimi ve spor aktiviteleri; saðlýk, serbest zamanlarý deðerlendirme, performans, kendine güven/özgüven, kiþiler arasý iliþkiler ve aktif yaþam tarzý alýþkanlýklarý'nýn kazandýrýlmasý amaçlý yapýlmaktadýr(31). Ýnsanýn beden ve ruh saðlýðýný geliþtirmek ve iradesini güçlü kýlmak beden eðitiminin temel amaçlarý arasýnda yer aldýðý gibi ayný zamanda sosyal ve ekonomik kalkýnmanýn da temel unsurlarý arasýnda yer almaktadýr. Beden eðitimi ve spor, iradeyi güçlendirerek, insanýn kendine güven duymasýný saðlayarak kiþiliðin oluþmasýný kolaylaþtýrýr. Bireyin keþfedilmemiþ özelliklerinin ortaya çýkmasýna ve yaratýcý yönünü harekete geçirmesine imkan saðlar(16).
ortaya konul-
geliþimin, bu amaç kuvvet, güç, dayanýklýlýk ve kalp, dolaþým sistemi dayanýklýlýðý gibi, fiziksel uygunluk öðelerini içerir.
•Sinir-adale
uyumu geliþimi; koordinasyon motor performans, sportif beceri ve diðer hareket aktivitelerini içerir.
•Kiþisel sosyal geliþim; olumlu davranýþlarý, liderliði ve demokratik davranýþlarý içerir. •Zihinsel geliþim; bu amaç bilgileri, stratejileri ve anlama kâbiliyetini içerir. Beden eðitimi ve spor ortamý içinde birey kendi kâbiliyeti ve baþkalarýnýn kâbiliyetini tanýmayý, eþit koþullarda yarýþmayý, yenilgiyi kabullenerek baþkalarýný takdir edebilmeyi, kazandýðý zaman
mütevazi olabilmeyi, baþkalarýna yardým etmeyi, doðayla ve zamanla yarýþarak zamanýný ve emeðini en uygun þekilde kullanmayý öðrenir. Bu anlamda beden eðitimi ve spor, insaný çok yönlü olarak hayata hazýrlamayý amaçlayan modern eðitim sisteminin de önemli bir aracýdýr(40).
Konuþma þekli, yemek yeme alýþkanlýðý, uyku düzeni, okuma isteðinden, müzik, sinema ve spora ilgi duymaya kadar tüm ihtiyaç ve ilgileri aile içerisinde taklit yoluyla þekillenir. Bu nedenle anne ve babasýný kitap okurken gören çocuk kitap okumaya yatkýn olacak, diþlerini fýrçaladýðýný gördüðünde diþ fýrçalama alýþkanlýðýný kazanacak,
Aile
beden eðitimi ve spor faaliyetlerine katýldýðýný
Aile, tüm toplumda bütün diðer kurumlarýn,
gördüðünde de aktif olarak spora katýlacaktýr(40).
iþleyebilmeleri için katkýsýna muhtaç olduklarý bir müessesedir(14). Çünkü, ailenin görevlerinden en önemlisi insan türünü üretmek ve devam ettirmektir. Ayný zamanda, aile baþka kurumlarýn da kaynaðýdýr. Günümüzde baþka toplumsal kurumlar tarafýndan üstlenilen bir takým hizmetlerörneðin; ekonomik etkinlikler, toplumsal denetim, eðitim, eðlence ve dinlenme- önce aile içinde geliþmektedir. Ailenin bir toplumsal kurum olarak geliþmesi, kendine yeterli bir örgüt olmaktan çýkýp yavaþ yavaþ geniþleyen toplum içinde özel görevleri olan bir birim haline gelmesiyle olmuþtur. Ailenin temel bir kurum olmasýnýn bir baþka nedeni de sosyalleþmede çok önemli bir role sahip olmasýndan kaynaklanmaktadýr. Ýnsanýn sosyal/kültürel bir varlýk olmasýný saðlayan bu süreç, önce ailede baþlamakta sonra diðer kurumlarýn da yardýmýyla geliþmektedir(39).
Beden Eðitimi ve Spor Aktivitelerine Katýlýmda Aile Bireylerin beden eðitimi ve spor dünyasýný görmesini saðlayan ilk birim ailedir. Ailenin sosyalleþme üzerindeki bu etkisi, çocuðun beden eðitimi ve spor aktivitelerine katýlýp katýlmayacaðýný ve katýlýyorsa da ne þekilde katýlacaðýný belirlemektedir(29). Çocuklarýn bedensel aktivitelere katýlmalarýnda ve bedensel aktivitelerin çocuklar için cazip hale gelmesinde anne-babalarýn çok büyük ve hayati bir etkisi vardýr(41). Çocuklarýn bedensel aktivitelere katýlýma yönlendirilmesi uzun yýllardan beri araþtýrmacýlara konu olmuþtur(3,7,36). Konuyla ilgili ilk araþtýrmalardan birisi Orlick (1974) tarafýndan yapýlmýþtýr. Araþtýrmacý spora katýlýmla iliþkili çevresel faktörleri incelemiþ, çocuklarýn ailele-
Tutum Oluþumunda Ailenin Önemi
rinden bir rol modeli olarak olumlu yönde
Çoðu tutumlarýn kökeni çocukluk dönemine
etkilendiði sonucuna ulaþmýþtýr. Ayrýca küçük
dayanmakta ve genelde doðrudan deneyim,
yaþta spora baþlayan erkek çocuklarýn anne-
pekiþtirme, taklit ve sosyal öðrenme yoluyla
babalarýnýn ya spor yapan ya da sporla ilgili kiþiler
edinilmektedirler(27). Birçok araþtýrma da, anne-
olduklarýný bulmuþtur(36). Ayný zamanda ailelerin
babalarýn tutumlarý ile çocuklarýn tutumlarý arasýn-
bazý tutumlarý da çocuklarýn bedensel aktivitelere
da yüksek bir korelasyon olduðunu göstermekte-
katýlýmýný
dir(34). Çocuklar anne-babalarýyla birlikte çok
Amerika'da minik tenisçiler ve anne-babalarý
zaman harcarlar ve bir süre sonra, onlarý etkileme
üzerinde yapýlan bir araþtýrma; anne-babalarýn
yönünde bilinçli bir çabalarý olmasa bile yalnýzca
sportif oyunlarda kazanma üzerine odaklanmasý
onlarý taklit ederek, onlarýn inandýklarýna inanmaya
ve çocuklarýna karþý utandýrýcý davranýþlar sergile-
baþlarlar(18). Çocuk doðumdan itibaren okul
mesinin, hem erkek ve hem de kýz çocuklarýnýn
dönemine kadar öncelikle aile üyeleriyle iliþki
bedensel aktivitelere katýlýmýný olumsuz yönde
içerisindedir. Her þeyi onlarý taklit ederek öðrenir.
etkilediði sonucunu ortaya çýkarmýþtýr(11).
engelleyebilmektedir.
Güneydoðu
Temmuz-Aðustos-Eylül 2006
83
Çocuklarýn (5-9 yaþ) beden eðitimi ve spor etkinliklerine katýlýmý üzerinde ailenin etkisini belirlemek amacýyla 2001 yýlýnda Hong Kong Üniversitesi Spor Bölümü tarafýndan yapýlan bir araþtýrmada þu sonuçlara ulaþýlmýþtýr: Çocuklarýn %57'sinden fazlasý aile üyeleriyle, %14'ü karþýlýklý olarak arkadaþlarýyla, %20'si sýnýf arkadaþlarýyla ve %5'i de kendi baþlarýna sportif aktiviteler içinde bulunmaktadýrlar. Aile üyeleriyle birlikte spor yapan çocuklarýn da %42'si anne-babalarýyla, %11'i kardeþleriyle ve %4'ü diðer akrabalarýyla birlikte spor yapmaktadýrlar(17). Elit genç sporcularýn, spora katýlýmlarý üzerinde ailelerinin etkisini belirlemek amacýyla Ýngiltere'de yapýlan bir baþka araþtýrmada da; yüzücülerin %70'i, cimnastikçilerin %42'si ve tenisçilerin de %57'si oranýnda bu sporlara baþlamalarýnda ailelerinin etkili olduðu sonucu ortaya çýkmýþtýr(5). Ýstanbul Ýli'nde 14-16 yaþ grubu genç basketbolcüler üzerinde yapýlan bir çalýþmada, sporcularýn basketbol oynamaya teþvik edilmesinde ailenin, %46 oranýnda önemli bir rolü olduðu tespit edilmiþtir(13). 15 deðiþik spor branþýnda 451 sporcu üzerinde yapýlan bir baþka araþtýrmada da; ilgili spor branþýna teþvik eden unsurlara iliþkin görüþlerin sýralanmasýnda aile (anne-baba ve kardeþler) ilk sýrada yer almaktadýr(44).
• Akademik Kaygýlar Toplumumuzda genel bir kaný haline gelen sporun akademik baþarýyý olumsuz yönde etkilediði fikri ve sakatlanmalara neden olduðu düþüncesi, ailelerin çocuklarýnýn beden eðitimi ve spor aktivitelerine katýlýmýna yönelik olumsuz tutum sergilemesinde baþlýca etkenler olarak karþýmýza çýkmaktadýr. Sporun akademik baþarýyý olumsuz yönde etkilediðine dair çok net bulgular olmamakla birlikte aksine pek çok araþtýrmada (10,15,30,43) beden eðitimi ve spor etkinliklerine katýlýmýn akademik baþarý üzerinde olumlu etkileri bulunduðu yönünde sonuçlar elde edilmiþtir. Ancak
84 Temmuz-Aðustos-Eylül 2006
gerekli bilinçlendirmenin yapýlmamasý ve eðitim sisteminin akademik ve spor yaþamýnýn birlikte yürütülmesine yeteri kadar müsait olmamasý, ailelerde bu yönde olumsuz fikirler oluþmasýna neden olmaktadýr. Okul ve sporun birlikte, saðlýklý bir þekilde yürütülebileceðinin en güzel örneði; dünyanýn en kaliteli basketbol ligi NBA'in uygulamalarýdýr. NBA'de oynamak için üniversitede okuyor olmak ya da üniversite mezunu olmak ve bir alt lig olan NCC (Üniversitelerarasý Basketbol Ligi)'de oynamýþ olma þartlarý aranmaktadýr.
• Serbest Zaman Ýmkanlarý Son yýllarda ülkemizde uygulanan eðitim politikalarý sonucu, ilk ve ortaöðretim öðrencilerinin serbest zaman imkanlarý oldukça kýsýtlanmýþtýr. Üniversitelere giriþ sýnavýndan sonra liselere giriþ sýnavýnýn da uygulamaya konulmasýyla birlikte 'dershane' kavramý eðitim sistemimizin ayrýlmaz bir parçasý haline gelmiþtir. Özellikle ilköðretim sekizinci sýnýf ve lise üçüncü sýnýftaki öðrencilerin sosyal etkinliklere ayýracak zamanlarý hemen hemen hiç kalmamýþtýr. Lise son sýnýfta beden eðitimi dersinin seçmeli iki saat, ilköðretim son sýnýfta da zorunlu bir saat ve seçmeli iki saat olmasý nedeniyle beden eðitimi ders saatlerinin de amaca hizmet edecek þekilde yeterli olmadýðý görülmektedir. Ulusal Beden Eðitimi ve Spor Birliði (NASPE) tarafýndan 2000 yýlýnda Amerika Birleþik Devletleri’nde ilkokul, ortaokul ve lise öðrencilerinin anne-babalar üzerinde yapýlan bir araþtýrmada; araþtýrmaya katýlan anne-babalarýn %81'i, çocuklarýnýn beden eðitimi aktivitelerine her gün katýlmalarýný istediklerini, %41'inin ise çocuklarýnýn bu aktivitelere her gün katýldýðýný belirtmiþlerdir(26).
• Eðitim Sistemi Ayrýca Türkiye’de sýnavlara girecek öðrencilere zaman yaratmak amacýyla ailelerin ve okul yöne-
timlerinin, beden eðitimi dersiyle yakýndan ilgili bazý çabalarýný da göz ardý etmemek gerekir. Ailelerin çocuklarýna beden eðitimi derslerine katýlmamalarý için saðlýk raporu almalarý ve beden eðitimi ders saatlerinin sýnavlara hazýrlýk amacýyla baþka derslerle doldurulmasý bu çabalarýn baþýnda gelmektedir. Üniversite ve liselere giriþ sýnavlarýnýn beden eðitimi ve spor etkinliklerine yönelik bir baþka olumsuz etkisi de; sýnavlara girecek öðrencilerin okul takýmlarýnda yer almak istememesidir. Beden eðitimi öðretmenleri okul takýmlarýný oluþtururken bu yönde oldukça problem yaþadýklarýný, öðrenciler isteseler bile ailelerinin buna müsaade etmediðini, okul yönetimlerinin de bu durum karþýsýnda kayýtsýz kaldýðýný belirtmiþlerdir(6). Genelde eðitim seviyesi yüksek olup Anadolu liselerinde okuyan öðrencilerin anne-babalarý bile, beden eðitimi ve spor faaliyetlerinin çocuklarýnýn derslerini olumsuz yönde etkileyeceði düþüncesiyle çocuklarýnýn okul takýmlarýna girmesini istememektedirler(21). ABD'de yapýlan bir araþtýrmada anne-babalarýn %96,9'u, okullar arasý spor aktivitelerine katýlýmýn çocuklarý için yararlý olduðunu yine ayný çalýþmada anne-babalarýn %56,3'ü de, okullar arasý spor aktivitelerine katýlým süresince çocuklarýnýn akademik baþarý durumlarýnýn daha iyi olduðunu belirtmiþlerdir(23).
• Sakatlýk Kaygýsý
lýklarý konusunda yeterli bilgi donanýmýna sahip olmamasý. - Beden eðitimi ders ve/veya antrenman programlarýnýn, çocuklarýn geliþim özellikleri göz önünde bulundurulmadan düzenlenmesi. - Çocuklarýn beden eðitimi ve spor aktivitelerinde baþýboþ býrakýlmasý. - Beden eðitimi ders saatlerinin ders programlarýna geliþigüzel yerleþtirilmesi. - Spor salonlarýnýn sayýca ve iþlevsel açýdan yeterli olmamasý. - Açýk beden eðitimi ve spor alanlarýnýn özellikle zemin açýsýndan aktivitelere uygun olmamasý. - Çocuklarýn spor sakatlýklarýyla ilgili öðretmen ve/veya antrenörler tarafýndan teorik olarak bilgilendirilmemesi.
• Cinsiyet Türk Toplumunda erkeklerin sportif etkinliklere katýlmalarýna bayanlara kýyasla daha sýcak bakýlmýþtýr. Kýz çocuklarý sportif faaliyetlerde, fiziksel özellikleri ve geleneksel sebeplerden dolayý hep ikinci planda kalmýþlardýr. Bu da aktif bayan sporcu sayýsýnýn düþmesine ve geleceðin anneleri olacak kiþilerin beden eðitimi ve spor konusunda eðitilmelerinin engellenmesine sebep olmaktadýr(24). Bir toplum içinde kadýnýn spora katýlýmý, kadýnýn o toplum içerisindeki genel statüsünün bir yansýmasýdýr(40). Her konuda olduðu gibi, sporda
Beden eðitimi ve spor aktiviteleri; yaralanma, hastalanma ve sakatlanma riski de taþýyan aktivitelerdir. Bu nedenle, bazý aileler çocuklarýnýn bu aktivitelere katýlýmýna müsaade etmemekte müsaade edenler de bu konuda ciddi þekilde kaygý duymaktadýrlar. Beden eðitimi ve spor etkinliklerinde meydana gelen yaralanma, hastalanma ve sakatlanmalarýn nedenleri genel olarak þöyle sýralanabilir:
da cinsiyet üstünlükleri söz konusudur. Spor dalla-
- Çocuklarýn, beden eðitimi ve spor aktiviteleri için uygun malzeme donanýmýna sahip olmamasý.
yaþam yerine pasif yaþamý seçmesi düþünülmek-
- Öðretmen ve/veya antrenörlerin spor sakat-
paten gibi artistik ve estetik branþlarý seçmesi
rýnda, farklý yüzde performans düzeyleri ile bir dominant taraf mevcuttur. Ancak geliþim düzeyleri farklý toplumlarda bu konuya olan bakýþ açýsý deðiþmekte, endüstrileþmiþ ülkelerde kadýnlarýn spora katýlým oraný fazla iken geliþmekte olan ülkelerde ise bu oran düþüktür. Çünkü bu toplumlarda kadýn, hala diþi cinsin yalnýzca doðurganlýk için yaratýldýðý, ter yerine parfüm kokmasý, aktif tedir. Spora katýldýðýnda ise, kadýnýn tenis, yüzme,
Temmuz-Aðustos-Eylül 2006
85
alýþý bakýmýndan kadýn ve erkekler arasýnda büyük
leri noktasýnda bu durum en belirleyici unsurlardan birisidir. Örneðin atletizm, futbol gibi spor branþlarý ailelere ekonomik yönden pek fazla yük getirmezken tenis, kayak gibi spor dallarýnda ise durum tersi yöndedir.
farklýlýklar vardýr. Ancak belli bir sosyo-ekonomik
Çaðlayan ve arkadaþlarý (2004) tarafýndan
ve kültürel seviyeye sahip aileler, kýz çocuklarýnýn
yapýlan bir araþtýrmada spor yapan çocuklarýn ailelerinin eðitim düzeyinin spor yapmayan çocuklarýn ailelerine oranla daha yüksek olduðu bulunmuþtur(10). Çocuklarýn fiziksel aktiviteye yönelmeleri üzerinde ailelerin etkisini araþtýrmak amacýyla Brustad (1993) tarafýndan yapýlan bir çalýþma; sosyo-ekonomik seviyesi yüksek olan ailelerin, çocuklarýný fiziksel aktiviteye katýlým için daha fazla yönlendirdiklerini göstermiþtir(7). Yine Brustad (1996) tarafýndan yapýlan benzer bir çalýþmada da; sosyo-ekonomik seviyesi düþük ailelerin fiziksel aktiviteye yönelik tutumlarý ile çocuklarýný bedensel aktivitelere katýlýma yöneltmeleri arasýnda olumsuz yönde anlamlý bir farklýlýk olduðu sonucuna ulaþýlmýþtýr(8). Yüzücü, cimnastikçi, tenisçi ve futbolcularýn spora nasýl baþladýðý ve yönlendirildiðinin belirlenmesi amacýyla yapýlan bir çalýþmada ise; ailenin sosyo-ekonomik durumu ile spora baþlama ve sportif branþ seçimi arasýnda anlamlý bir iliþkinin olduðu sonucuna ulaþýlmýþtýr(5).
önerilmektedir(1). Kadýn hareketleriyle birlikte belirli ölçüde sosyal deðiþim saðlanmasýna raðmen hala yarýþma sporlarýna katýlýmda, çalýþma ve serbest zamanlarý deðerlendirmede sporun yer
spor yapmasý için çaba sarfetmekte ya da kendisi geçmiþte spor yapmýþ anneler kýz çocuklarýný spor yapmaya teþvik etmektedir. Buna raðmen spora baþlayan kýz çocuklarýnýn spor yapma süreleri ve düzeyleri yine toplumun yapýsýna baðlý olarak erkek çocuklara kýyasla daha düþük olmaktadýr(40). Nisan 2006 verilerine göre ülkemizde Gençlik ve Spor Genel Müdürlüðü'ne baðlý federasyonlarda aktif olarak spor yapan yaklaþýk 214 bin erkek sporcuya karþýlýk bayan sporcu sayýsý yaklaþýk 92 bin civarýndadýr(19). Oysaki 2000 yýlý verilerine göre Türkiye nüfusunun %51'ini erkekler %49'unu da bayanlar oluþturmaktadýr(12). Avustralya'da 2002 yýlýnda yapýlan bir araþtýrmaya göre beden eðitimi ve spor aktivitelerine erkeklerin %78.7'si, bayanlarýn ise %77'sinin katýldýðý tespit edilmiþtir(2). Amerika'da yapýlan baþka bir araþtýrmada da, 1971 yýlýnda liselerde okuyan 27 kýzdan bir kýzýn sportif aktivitelere katýldýðý 2006 yýlýnda ise üç kýzdan birinin sportif aktivitelere katýldýðý belirtilmiþtir(35). Kadýn, anne olarak aile ile toplum arasýndaki en saðlam köprüdür. Çocuðun ilgilerinin doðmasý ve geliþmesinde annenin oldukça önemli rol oynadýðý bilinmektedir. Bu nedenle saðlýklý nesillerin yetiþtirilmesi için öncelikle kadýnlarýn spor konusunda eðitilmeleri büyük önem taþýmaktadýr(25).
•Sosyo-Ekonomik Durum Ailelerin sosyo-ekonomik durumlarý da çocuklarýn beden eðitimi ve spor etkinliklerine katýlýmý üzerinde oldukça önemli bir rol oynamaktadýr. Özellikle çocuklarýn hangi spor dalý ile ilgilenecek-
86 Temmuz-Aðustos-Eylül 2006
10-15 yýl öncesine kadar anne-babalarýn, sporu bir meslek olarak icra etmek isteyen çocuklarýna karþý tutumlarýnýn son derece olumsuz olduðu bilinmekteydi. Yine akademik yaþamla spor hayatýnýn bir arada yürütülmesi, aileler tarafýndan imkansýz olarak görülmekteydi. Ancak son yýllarda bazý spor branþlarýndaki sporcularýn, yüksek derecede maddî kazançlar elde etmeye baþlamasýyla birlikte ailelerin çocuklarýný spora yönlendirme konusunda daha istekli davranmaya baþladýklarý gözlenmektedir. Bu durum iyi yönde bir iþaret gibi gözükse de bunun asýl nedeni; aileler tarafýndan beden eðitimi ve sporun çocuk geliþimi açýsýndan öneminin kavranmasý deðil sporculuðun bir meslek olarak ekonomik getiri-
lerinin oldukça fazla olduðunun düþünülmesinden kaynaklanmaktadýr. Öte yandan çocuklarýnýn akademik geleceðinden umutlu olmayan aileler -onlarýn ilgilerini ve kâbiliyetlerini gözetmeksizin- çocuklarýna sporcu olmalarý yönünde baský yapmaktadýrlar. Bu durum çocuklarýn kiþilik geliþimi üzerinde oldukça olumsuz etkiler yaratmaktadýr.
etkisinin daha fazla olduðunu göz önünde bulundurarak, sporun toplum geneline yayýlmasý ve büyük çoðunluk tarafýndan yapýlýr hale gelmesi için özellikle kadýnýn spora ilgisini arttýrmak; aktif olarak sporun içinde yer almasýný saðlamak için çaba sarf edilmelidir(40). Beden eðitimi ve spor aktiviteleri için uygun ve saðlýklý ortamlarýn oluþturulmasý, öðretmen/ antrenör tarafýndan gerekli önlemlerin alýnmasý ve
SONUÇ ve ÖNERÝLER
çocuklarýn bilinçlendirilmesiyle birlikte yaralanma,
Yapýlan araþtýrmalar göstermektedir ki günümüzde aileler geçmiþe göre spora daha olumlu yaklaþmakta ve çocuklarýný spora yönlendirmektedir. Halen spor aktivitelerinin çocuðun derslerdeki baþarýsýný engellediðini düþünen aileler bulunmakla birlikte, çok sayýda aile de belli bir ücret ödemeyi göze alarak çocuklarýný sporla ilgili kurslara kayýt ettirmektedir(40).
hastalanma ve sakatlanma riskleri en aza indiri-
Ancak bu durum geliþmiþ ülkelerle kýyaslandýðýnda henüz yeterli seviyeye ulaþamadýðýmýz net bir þekilde görülmektedir. Bu sonucun en önemli göstergeleri, ülkemizde düzenli olarak spor yapan birey sayýsýnýn ve uluslararasý spor organizasyonlarýnda elde edilen baþarýlarýn istenilen seviyelerde olmamasýdýr.
yaþýndan önce çocuklarýnýn elinden tutup onlarý
Spor alýþkanlýðýnýn kazandýrýlmasýnda ailenin öneminin bilincinde olan ülkeler, eðitim ve beden eðitimi ve spor politikalarýný bu yaklaþýma göre þekillendirmiþler ve bu yönde araþtýrmalar yapmýþlardýr. Ülkemizde ise, beden eðitimi ve sporun aile boyutu üzerine yapýlan çalýþmalarýn sayýca çok yetersiz olduðu görülmektedir.
faaliyetleri okul döneminde de devam ettirilmelidir.
Ailelerin çocuklarýnýn beden eðitimi ve spor aktivitelerine katýlýmýna yönelik olumsuz tutumlarýný deðiþtirmek, amacýyla, öncelikle annebabalara yönelik bilinçlendirme çalýþmalarý yapýlmalý, beden eðitimi ve sporun önemi kavratýlmalýdýr. Mevcut eðitim ve spor politikalarý da yeniden gözden geçirilip eðitim ve sporun entegrasyonu saðlanmalýdýr.
meye zamanýný iyi ayarlayan çocuklar ve gençler,
Belirli bir yaþa kadar çocuk üzerinde annenin
spor programlarýný seyretmeleri, çocuklarýnýn
lebilir. Ailelerin de çocuklarýnýn beden eðitimi ve spor aktivitelerine katýlýmýyla ilgili olarak üzerlerine düþen çok önemli sorumluluklarý vardýr. Bu sorumluluklar þöyle sýralanabilir: - Temel eðitim gibi spor sevgisi de çocuða aile ortamýnda verilmelidir. Örneðin, anne-babalar okul spor salonlarýna, yarýþmalara, maçlara götürmelidirler. Çocuklarýný önce seyirci olarak spora motive etmeli, spor yapan akran gruplarý seyrettirilerek kendilerinin de sportif çalýþmalar yapabileceði konusunda cesaretlendirmelidirler. Çocuk küçük yaþta spor yapmaya yönlendirilmeli ve spor Aileler çocuklarýný derslerinde baþarýsýz olacaðý endiþesi ile sportif etkinliklere katýlmalarýna olumsuz bakacaklarýna, onlara günlük hayatlarýný iyi organize etmelerini ve zamanlarýný israf etmeden faydalý amaçlarda kullanmayý öðretmelidirler. Dolayýsýyla dersine, spora, dinlenmeye, eðlenhem derslerinde hem de spor faaliyetlerinde baþarýlý olabileceklerdir. Böylelikle ailelerin spora bakýþ açýlarý da daha olumlu olacaktýr(24). - Ailelerin beden eðitimi ve spora karþý olumlu tutumlarý, nesiller arasýnda spora olan ilgiyi arttýrýr. Bundan baþka ailelerin spor yapýyor ya da geçmiþte sporla ilgilenmiþ olmalarý, düzenli olarak
Temmuz-Aðustos-Eylül 2006
87
aktif katýlým için çocuklarýný cesaretlendirmeleri
merak ve eðilimlerin tehlikeli boyutlara dönüþme-
ve sporun aile içinde genel bir konu olmasý sonu-
den tatmin edilmesi ve atlatýlmasýnýn tek yoludur.
cu; çocuklar sporla daha fazla ilgilenebilir ve spor
Eðitim bu amacýný gerçekleþtirebilmek için çeþitli
etkinliklerine katýlýmda bulunabilirler(32).
araçlar kullanýr. Spor ise, bu araçlar içerisinde
- Anne-babalar, çocuklarýn beden eðitimi ve
gençlere ulaþabilmenin en kolay ve belki de en
spor aktivitelerine katýlýmlarý açýsýndan bir örnek oluþturacak þekilde spor yapmalý veya kendileri de fiziksel olarak etkinlikte bulunmalýdýr. Çocuk-
etkili olanýdýr. Çünkü sportif çalýþmalar, gençlere,
larýn spora katýlýmlarý desteklenmeli, ödüllendirilmeli ve ilgi gösterilmelidir(20). - Aileler, çocuklarýna olumlu ve güvenli bir ortam yaratmakla yükümlüdürler. Çünkü çocuklar, çevresinde geliþen olaylarý yorumlarken ve davranýþlarýný geliþtirirken ailelerinden etkilenirler. Bu yüzden aileler çocuklarýndan yýldýz sporcular olmasýný istemeden önce çocuklarýnýn hangi sporu yapabileceði, yarýþmaya katýlýp katýlamayacaðý ile ilgili bilgilere sahip olmalýdýrlar. Öðretmenler ve antrenörlerle iletiþim kurulmasý bu açýdan çok önemlidir(40). - Çocuklar, spor uðraþlarýný aileleriyle paylaþmak ve onlar tarafýndan desteklenmek isterler(33). Çocuðun spor faaliyetleri içindeyken ailesini yanýnda görmesi, aile ile paylaþýlan konularýn çoðalmasý aile baðlarýný da güçlendirecektir. Bu durumlarda ailelerin yapmasý gereken, çocuða destek olmasý, eleþtirmemesi, asýl olarak böyle olumlu bir aktivite içinde yer almasýný takdir etmesidir. Aileler de sporu okullar gibi bir eðitim aracý olarak kullanabilir(40). - Sýrf gelenekler tasvip etmiyor diye beden eðitimi ve sporla ilgili mevcut imkanlar, kýz çocuklarýndan esirgenmemeli; kýz ve erkek çocuklara eþit þans verilmelidir(22). - Yeteri derecede spor kültürüne sahip aileler çocuklarýný okul öncesi ve okul döneminde spora teþvik etmekle onlarýn birçok normal dýþý davranýþa yönelmelerini engelleyebilirler(25). - Gençlik çaðý, sigara, içki, uyuþturucular, deðiþik arkadaþ gruplarý vb. pek çok þeye merak ve eðilimlerin var olduðu bir dönemdir. Eðitim, bu
88 Temmuz-Aðustos-Eylül 2006
enerjilerini, onlarýn saðlýðýna katkýda bulunacak þekilde kullanma olanaðý yaratýrken kurallara uymayý, birlik, dayanýþma, iþbirliði ve paylaþma ilkelerini yerleþtirerek bireyin topluma uyumunu saðlar. Bu yolla gençler bir yandan baþarý için sabýr, özveri ve disiplin içinde çalýþmanýn gerekliliðini, diðer yandan yenilgiyi kabullenmeyi ve kendinden daha iyi olaný takdir edebilmeyi öðrenir. Eþit þartlar içinde ayný kurallarla kendini tanýma ve tanýtma deneyimini yaþar. Ayrýca kendine güven, cesaret, macera ve arkadaþlýk duygularýný tatmin edebileceði güvenilir bir ortamda vakit geçirmiþ olur(40). - Çocuk muhtemelen beden eðitimi öðretmeni ve/veya antrenöründen büyük ölçüde etkilenir. Bu etkiye; çocuðun sportif hareketlerden ne kadar zevk aldýðý, yeni beceri ve stratejileri ne kadar öðrendiði, psikolojik, sosyal olarak nasýl geliþtiði ve nasýl yarýþtýðý da dahildir. Eðer beden eðitimi öðretmeni ve/veya antrenör kâbiliyetli, olumlu motivlere sahip, çocuða yararlý bir deneyim sunabilecek gibi görünüyorsa ona güvenilip desteklenmeli ve karýþmadan yardýmcý olunmalýdýr(22). KAYNAKLAR 1. Açýkada, C., Ergen, E., Bilim ve Spor, Büro Tek Ofset Matbaacýlýk, Ankara, 1990. s.183. 2. Australian Sports Commission., "Participation in Exercise, Recreation and Sport," 2002, http://www.ausport.gov.au/fulltext/2003/scors/ERAS S.pdf, 12 Nisan 2006. 3. Babkes, M.L., Weiss, M.R., "Parental Influence on Children's Cognitive and Affective Responses to Competitive Soccer Participation," Pediatric Exercise Science, 11, 1999, 44-62. 4. Baumgatner,T.A., Jackson, A .S., Measurement for Evaluation in Physical Education and Exercise
Science, Third Edicion, Dubuque, Wm.C.Brown,1987. 5. Baxter-Jones, A.D., Maffulli, N. (TOYA Study Group), "Parental Influence on Sport Participation in Elite Young Athletes", Journal Sports Medicine Physical Fitness, 2003, Jun;43(2),pp.250-255. 6. Erman,Öncü, "Beden Eðitimi ve Spora Katýlýmda Ailenin Rolü Konusunda Beden Eðitimi Öðretmenleriyle Yapýlan Görüþme," Mersin, 14 Nisan 2004. 7. Brustad, R.J., "Who Will Go Out and Play? Parental and Psychological Influences on Children's Attraction to Physical Activity", Pediatric Exercise Science, 5, 1993, pp.210-213. 8. Brustad, R.J., "Parental and Peer Influence on Childeren's Psychological Development Through Sport, In:" Smoll, F.L., Smith, R.E. (Eds): Children and Youth in Sport: A Biopsychosocial Perspective, Madison, WI: Brown and Benchmark, 1996, pp.112-124. 9. Coakley, J., Social Dimensions of Ýntensive Training and Participation in Youth Sports, Intensive Participation in Children's Sports, Cahill, B. R. and Pearl, A. J. , Human Kinetics Publishers, Champaign ,1993, p.77. 10. Çaðlayan, A., Çalýk, F., Sivrikaya, K., Kahveci, M., "12-15 Yaþ Grubu Spor Yapan Öðrencilerle Spor yapmayan Öðrencilerin Okul Baþarýlarý Yönünden Karþýlaþtýrýlmasý", 10. ICHBER-SD Avrupa Kongresi ve SBD 8. Uluslararasý Spor Bilimleri Kongresi, Antalya, 17-20 Kasým 2004. 11. DeFrancesco, C., Johnson, P., "Athlete and Parent Perception in Junior Tenis", Journal of Sport Behavior, 20, 1997, pp.29-36. 12. DÝE., Türkiye Ýstatistik Yýllýðý (2004), http://www.die.gov.tr/yillik/03_Nufus.pdf, 12 Nisan 2006. 13. Donuk, B., Balcýoðlu, Ý., Þenduran, F., Ülker, Ý., "Ýstanbul'da Yaþayan 14-16 Yaþ Grubu Genç Basketbol Sporcularýnýn Psikososyal ve Demografik Özellikleri", 10. ICHBER-SD Avrupa Kongresi ve SBD 8. Uluslararasý Spor Bilimleri Kongresi, Antalya, 17-20 Kasým 2004.
Exercise Science, 2001, 13,pp.225-238. 16. Erkal, M., Güven, Ö., Ayan, D., Sosyolojik Açýdan Spor, 3. Baský, Der Yayýnlarý, Ýstanbul,1998, s.114. 17. Family Support Affects Kids' Sports Participation, http://www.china.org.cn/english/SO-e/24505.htm, 11 Haziran 2005. 18. Freedman, J.L., Sears, D.O., Carlsmith, J. M., Sosyal Psikoloji, Çev: Ali Dönmez, Ýmge Kitabevi, 4.Baský, Ankara, 2003, s.435. 19. GSGM.,Federasyonlara Göre Sporcu Sayýlarý, http://www.gsgm.gov.tr, 12 Nisan 2006. 20. GSGM., Spora Baþlama Yaþý, http://www.gsgm. gov.tr, 20 Þubat 2006. 21. Güçlü, A., "Spor Baþarýyý Etkiler", Milliyet Gazetesi, 9 Mart 2005. 22. Hanlon,T., Sport Parent, Publishers, Champaign,1994.
Human
Kinetics
23. Haris, K.W., "Parental Expectations of High School Interscholastic Athletic Activities, Faculty of Virginia Polytechnic Institute", (phD), Virginia,1999, pp.25,30. 24. Hergüner, G., "Çocuðun Spora Yönelmesinde Ailenin Rolü ve Önemi", Ondokuz Mayýs Üniversitesi Eðitim Fakültesi Dergisi, Sayý:6, 1991, s.87. 25. Hergüner, G., "Farklý Liselerdeki Sporcu Öðrencilerin Problem ve Beklentilerinin Belirlenmesi ve Karþýlaþtýrýlmasý", Gazi Üniversitesi Saðlýk Bilimleri Enstitüsü, Yayýnlanmamýþ Doktora Tezi, Ankara, 2001, s.88. 26. http://www.pelinks4u.org/naspe/pr032200.htm, 6 Haziran 2005. 27. Kaðýtçýbaþý, Ç., Yeni Ýnsan ve Ýnsanlar, 10.Baský, Evrim Yayýnevi, Ýstanbul,1999, s.119. 28. Küntay, E., "Çocuk ve Gençlerde Davranýþ Bozukluðunu Düzeltici Önlem Olarak Spor", Ed; Erdemli, A., Türk-Alman Kültür Dialoðunda Spor Ahlâký ve Felsefesine Yeni Yaklaþýmlar Sempozyum Kitabý, Meya Matbaacýlýk, Ýstanbul, 1991, s.155-158.
14. Dönmezer, S., Sosyoloji, Savaþ Yayýnlarý, Ankara, 1984, s.214.
29. Larson, C.A., Curriculum Foundation and Standarts for Physical Education, Englewood Cliffs, New Jersey, 1970.
15. Dwyer, T., Sallis, J. F., Blizzard, L., Lazarus, R., Dean, K.,"Relation of Academic Performance to Physical Activity and Fitness in Children", Pediatric
30. Linder, K. J., "Sport Participation and Perceived Academic Performance of School Children and Youth", Pediatric Exercise Science, 11,
Temmuz-Aðustos-Eylül 2006
89
Youth", Pediatric Exercise Science, 11, 1999,pp.129144.
38. Özgüven, M., Toplum Bilimlerine Giriþ, Ekin Kitabevi, Bursa, 1996, s.43.
31. Lumpkin, A., Physical Education And Sport: A Contemporary Introduction, TimesMirror/Mosby College Publishing, Missouri,1990,s.8.
39. Özkalp, E., Aile Kurumu, (Ed): Zýllýoðlu, M.: Davranýþ Bilimleri, A.Ü.A.Ö.F. Yayýnlarý, No: 59, Meteksan, Ankara,1987, s.134.
32. McPherson, B.D., Curtis, J.E., Loy J.W., The Social Significance of Sport, Human Kinetics Publishers, Champaign, 1986, s.40.
40. Öztürk, Füsun, Toplumsal Boyutlarýyla Spor, Baðýrgan Yayýmevi, Ankara, 1998, s.61.
33. Morris, M., Dont Rush Your Kids, Human Kinetics Publishers, Champaign, 1978, s.334. 34. Munn, N.L., Fernald, L.D., Fernald, P.S., Introduction to Psychology, L. Carmicheal (Ed.), Houghton Mifflin, Boston, 1969, s.610. 35. National Girls & Women In Sports Day, http://www.northnet.org/stlawrenceaauw/sportday.htm, 12 Nisan 2006. 36. Orlick, T.D.,Sport Participation: A Process of Shaping Behavior, Human Factors, 16, 1974, pp.558-561. 37. Özbek, O., "Sporda Etik Dýþý Davranýþ Alanlarý ve Etik Ýlkeler", Gazi Beden Eðitimi ve Spor Bilimleri Dergisi, Sayý: 4, 1999, s.38.
90 Temmuz-Aðustos-Eylül 2006
41. Perkins, D.F.: Parents Making Youth Sports A Positive Experience, Report Available From Collage of Agricultural Sciences, Penn State University, 2000, http://pubs.cas.psu. edu/ freepubs /pdfs /ui349.pdf, 12 Nisan 2006. 42. Seraslan, M.Z., "Spor Talebini Yönlendiren ve Etki den Ýç ve Dýþ Pazarlama Çevresi Faktörlerine Ýliþkin Araþtýrma", Marmara Üniversitesi Beden Eðitimi ve Spor Yüksek Okulu 2. Spor Bilimleri Kongresi, Ýstanbul, 8-9 Mayýs 1997. 43. Shephard R.J.: "Curricular Physical Activity and Academic Performance", Pediatric Exercise Science, 9,1997,pp.113-125. 44. Sunay, H., Saracaloðlu, A.S., "Türk Sporcusunun Spordan Beklentileri Ýle Spora Yönelten Unsurlar", Uluslararasý Spor Bilimleri Kongresi, AIESEP, Singapur, 4-6 Aralýk 1997.
Medya ve Çocuk: Hemþirelik Tanýlarý Doðrultusunda Bir Ýnceleme
•Arþ.Gör. Figen Iþýk ESENAY* •Prof.Dr. Zeynep CONK*
Özet Medya araçlarýnýn, haber vermek, bilgilendirmek, eðitmek, eðlendirmek gibi yararlý etkilerine karþýn, pek çok zararlý etkileri de bulunmaktadýr. Bu zararlý etkilere, özellikle, dýþ dünyanýn saldýrýlarýna karþý savunmasýz ve incinebilir olan çocuk ve gençler maruz kalmaktadýr. Ýster saðlýk ister sosyal bilimlere ait olsun, birçok mesleðin bu maruziyetin farkýnda olma ve çözüm üretme sorumluluðu vardýr. Fiziksel, sosyal, týbbi, biyolojik ve insan bilimlerinden derlenen bilgiler üzerine kurulan hemþirelik; birey, aile ve toplum saðlýðýnýn fiziksel, ruhsal, sosyal ve spiritüel yönleriyle korunmasýný amaçlar. Bu makalede, medyanýn çocuk saðlýðý üzerindeki olumsuz etkileri hakkýnda hemþirelik tanýlarý doðrultusunda farkýndalýk yaratmak amaçlanmýþtýr.
Abstract Media tools, in spite of many harmful effect, has beneficial influences as information, knowledge, education and have a good time. Because of to be defenceless and vulnerable, children and adolescents are exposed this harmful effect. Belongs whether health or social science, many profession have responsiblity of avvareness about media exposion and produce solution. Nursing, build on knovvledge that collect from physical, social, medical, biologic and human sciences, related about individual, family and societys pysical - psychologic - social - spiritual every which dimensions. in this article, it is aim to created avvareness about medias harmful effect on child health, through nursing diagnosis.
*Ege Üniversitesi, Hemþirelik Yüksekokulu, Çocuk Saðlýðý ve Hastalýklarý Hemþireliði A.D.
Temmuz-Aðustos-Eylül 2006
91
kapsamaktadýr (T.C.Baþbakanlýk Aile ve Sosyal Araþtýrmalar Genel Müdürlüðü 1994).
Giriþ Dünya, teknolojik ve bilimsel geliþmeler doðrultusunda son yýllarda çok hýzlý bir baþkalaþým süreci içindedir. Bu süreç toplumsal yaþamý etkilemiþ ve saðlýk bakým sisteminin deðiþmesini gerektirmiþtir. Bu geliþmeler ile birlikte, bireylerin ve toplumun saðlýðýný korumak, sürdürmek ve geliþtirmek için saðlýðý etkileyen sosyal ve psikolojik deðiþkenlerin belirlenmesine yönelik çalýþmalar yoðunluk kazanmaya baþlamýþtýr. Ýnformasyon, postmodern ya da kitle iletiþim çaðý olarak tanýmlanan çaðýmýzda, medyanýn toplum yaþamýndaki yeri ve etkisi her gün giderek artmaktadýr. Bu kadar yakýn ve sýk temas edilen araçlarýn insanlar üzerinde olumlu ya da olumsuz, birtakým etkilerinin olabileceði konusunda tüm bilim çevreleri fikir birliði içerisindedir. Bir çok çalýþma, medyanýn en çok çocuk ve gençleri etkilediði, bu etkinin çoðu zaman da olumsuz olduðunu göstermiþtir. Dýþ dünyanýn gerçeklerini, medya aracýlýðý ile sunulanlarla kavramlaþtýran çocuklar ve gençler de, kaçýnýlmaz olarak bu etkiyi olumsuz yönde yaþamaktadýrlar (AAP 1999). Saðlýklý bir toplum saðlýklý bireylerden oluþur. Gelecek nesillerin saðlýk kalitesi çocuk ve gençlerin saðlýklarýna baðlýdýr. Medya araçlarýnýn informasyon amacýyla çok önemli görevleri ve yararlarý olduðu yadsýnamaz. Bu makalede, medyanýn çocuk saðlýðý üzerindeki olumsuz etkileri, bütüncül yaklaþým temelinde, hemþirelik tanýlarý doðrultusunda incelenmiþtir. MEDYA NEDÝR? "Medya" kelimesi, Türk Dil Kurumu'nun Türkçe Sözlüðünde; "büyük iletiþim ve yayýn organlarýnýn bütününe verilen ad ve iletiþim ortamý, iletiþim araçlarý, kitle iletiþim araçlarýnýn tümü" olarak tanýmlanmaktadýr (TDK 2005). En geniþ anlamýyla medya, iletiþimin yer aldýðý her türlü ortamý ve iletiþim sýrasýnda kullanýlan her türlü aracý
92 Temmuz-Aðustos-Eylül 2006
Son yýllarda "Basýn" kelimesi yerine kullanýlan "Medya" kelimesi, "kitle iletiþim araçlarý" (KÝA) olarak da literatürde anýlmaktadýr. KÝA'lar genel bir yaklaþýmla yazýlý ve sözlü medya olarak ayrýma tabi tutulmuþtur. Bu ayrýma göre, gazete, dergi, kitap gibi basýlý yayýnlar "yazýlý medya", radyo ve televizyon (TV) ise "sözlü, görsel, iþitsel medya" olarak nitelendirilmektedir. Öte yandan bilgisayar kullanýmý ve dolayýsýyla internet ortamýnda yapýlan yayýncýlýk da hýzla geliþme gösterdiðinden, "dijital medya" da KÝA'larý arasýna alýnabilir (Özdiker 2003). Toplumsal yapý içerisinde önemli yerleri olan medya araçlarýnýn genel ve ortak görevleri; (a) Haber vermek, eðitmek, eðlendirmek, (b) Kamuoyu oluþturmak, (c) Bilgilendirmek ve sosyalleþtirmek, (d) Dil ve zihin geliþimini teþvik etmek, (e) Çocuðun kültürünü geliþtirmek, (f) Çocuðun ilgi ve yaþam alanlarýný geliþtirmek, (g) Çocuðun estetik zevklerini geliþtirmek, (h) Dýþýmýzda meydana gelen olaylarý görmek, duymak, algýlamak, (i) Siyasal sürece katýlma ve denetlemeyi saðlamak, (j) Toplum birimleri arasýnda gerekli iliþkilerin kurulmasýna imkan hazýrlamak suretiyle milli birlik ve beraberliði saðlamak, (k) Kültürün nesilden nesile aktarýmýný saðlamak, (I) Mal ve hizmetlerin tanýtýlmasýna ve satýlmasýna yardým etmek, (m) Toplum içi ve toplumlararasý kültür ve alýþveriþine yardýmcý olmak, (n) Aile bireylerini bir araya toplayarak aralarýnda yeni ortak bilgilerin doðmasýný saðlamak,
(o) Çocuklarýn inanç, deðer, davranýþ ve tutumlarýnýn oluþumunda anne-babadan sonra en önemli rolü oynamak sayýlabilir (Özdiker 2003).
eðitici, rol modeli ve deneyimli bilgi kaynaklarý olarak ebeveyn, öðretmen ve akranlarýn yerini medya almaktadýr (Rich & Bar-on 2001).
Günümüz Türkiye'sinin ulusal - bölgesel - yerel
American Pediatri Akademisi (AAP); TV, sinema, video ve bilgisayar oyunlarý, internet, þarký sözleri ve müzik videolarý (klipler), gazeteler, dergiler, kitaplar, reklamlar gibi medya unsurlarýnýn çocuk ve ergenlere yararlarý kadar zararlarýnýn da olduðunu bildirmiþtir (AAP 1999).
medyasýnda etkinlikler yönünden televizyonlar (230 kanal) önde gelmekte, daha sonra gazete ve dergiler (3500 yayýn) ile radyolar (1176 kanal) sayýlmaktadýr (Özdiker 2003). Medyada ulusal ve uluslararasý seçenekler gün geçtikçe artmaktadýr. Tematik kanallarýn çoðalmasý (Number One, Fashion TV, Discovery, Nickalodeon, Medical Channel vs.), digital yayýncýlýk (Digitürk), batýdakiyle ayný anda yayýnlanan Hollyvvood filmleri, küresel medya devleriyle kurulan baðlantý ve ortaklýklar (Cosmo, Marie Claire, CNN-Türk, CNBC-e), büyüyen ve geliþen internet eriþimi (ADSL) sayesinde, küreselleþme ve medyaya eriþim açýsýndan önemli adýmlar atýlmaktadýr. Baþ döndürücü bir hýzla deðiþen bu medya ortamýnda, Türkiye'de medyaya eriþim düzeyi ve daðýlýmýna bakýldýðýnda, yüksek gelir düzeyindeki gruplar, kitap, dergilere eriþim, kablolu TV, video teknolojisinden yararlanma açýsýndan daha avantajlý durumdadýr. Buna karþýlýk, düþük gelir düzeyindekilerin medyaya eriþimleri daha çok TV ile sýnýrlý kalmaktadýr(MediaScape Raporlarý:Türkiye'de Medya 2000). UNESCO tarafýndan 1997'de sunulan "Dünya Ýletiþim Raporunda Amerikalýlarýn günde ortalama 3 saat 59 dakika ile birinci sýrada yer aldýðý TV izleme sýralamasýnda, Türkiye 3 saat 36 dakika ile ikinci sýrada yer almaktadýr. Üstelik bu süre sinema ve müzik videolarý izleme, internette dolaþma (surf yapmak), bilgisayar ya da video oyunlarý oynama sürelerini içermemektedir. Gün geçtikçe çeþitliliði ve çekiciliði arttýrýlan medya malzemeleri düþünüldüðünde, çocuk ve gençlerin medya maruziyetlerinin de artmakta olduðu açýktýr. Çocuk ve gençler, ailesi ya da arkadaþlarýyla geçirdiði zamandan daha fazlasýný TV, sinema, internet, bilgisayar ve video oyunlarý gibi medya unsurlarý ile harcamaktadýr. Uzun süreli bu temas sonucu,
MEDYANIN OLUMSUZ ETKÝLERÝ: HEMÞÝRELÝK TANILARI Geliþen ve deðiþen teknoloji ve toplumsal yaþama paralel olarak hemþirelerin rolü de geliþmiþtir. Saðlýðýn korunmasý geliþtirilmesi ve hastalýklarýn önlenmesinde bireylerin ve toplumun saðlýðýný tehdit eden faktörlerin farkýnda olma, bireyleri bu konuda farkýna vardýrma hemþireliðin en önemli koruyucu iþlevidir. Bunu yaparken, hemþirelik süreci ve hemþirelik tanýlarýný kullanýr. Hemþirelik hizmetlerinin odaðý insan dýr. "Hemþirelik tanýsý'"da; birey ve gruplarýn saðlýk durumlarýna karþý insana özgü tepkileridir ve genelde saðlýk durumlarýndaki varolan ya da potansiyel deðiþiklikleri tanýmlar(Birol 2000). Aþaðýda, medyanýn çocuk saðlýðý üzerine etkileriyle ilgili mevcut olan literatürde vurgulanan problemler North American Nursing Diagnosis Association (NANDA) tarafýndan belirlenen hemþirelik tanýlarý altýnda sýnýflandýrýlmýþtýr (Carpenito 2005). A. SALDIRGANLIK RÝSKÝ (ÞÝDDET POTANSÝYELÝ) Saldýrganlýk riski, NANDA tarafýndan "diðer insanlara ya da çevreye yönelik þiddet kullanan ya da bu riski taþýyan bireydeki durum" olarak tanýmlanýr (Carpenito 2005, Birol 2000). Baþlýca þiddet türleri; Fiziksel Þiddet (dayak, kaza, yangýn, cinayet, yaralama, yakma, patlama, patlatma, canlý, çevre, nesne tahribatý, soygun ve soygun giriþimi, tecavüz, tartaklama), Fiziksel Olmayan Þiddet (sözel þiddet, tehdit, þantaj,
Temmuz-Aðustos-Eylül 2006
93
baský, küfür), Kurgu Þiddet (doða üstü þiddet,
þiddet eylemi gerçekleþtirenlerin oraný % 5.7,
doða üstü canlý þiddeti, zaman ötesine yönelik
günde 1 ila 3 saat arasýnda TV seyredenlerde oran
þiddet), Gizli Þiddet þeklinde sýralanabilir. Medya
% 22.5, günde 3 saatten fazla TV seyredenlerde
açýsýndan "þiddet", yukarýda tanýmý ve türleri belir-
ise þiddet eylemi gerçekleþtirenlerin oraný % 28.8
tilen tüm unsurlarýn medya izleyenlerine yansýtýl-
olarak bildirilmiþtir (Johnson ve ark. 2002). Yani
masý olarak tanýmlanabilir. Genel olarak medyada
gençler ne kadar uzun süre TV izlerse, o kadar
yansýtýlan, þiddettin her türünü kapsayacak kadar
þiddet eylemi gerçekleþtirmeye yatkýndýrlar.
çoktur (Özdiker 2003).
Ayrýca, Silvern ve VVilliamson (1987), bilgisayar ve
Batmaz ve Aksoy (1995), Türk TV dünyasýnda
video oyunlarý ve internet gibi interaktif medyanýn,
en fazla vurgulanan olgunun þiddet (%62) ve suç
TV gibi pasif medyadan daha etkileyici olduðunu
(%48) olduðunu bildirmiþlerdir. Yalýn'ýn (1998) bir
bildirmiþtir.
araþtýrmasý göstermiþtir ki; günde ortalama 4-5
Basýlý medya araçlarý içinde gazeteler, dergiler
saat TV izleyen bir insan, ortalama 40-50 þiddet
ve kitaplar çocuklarýn eðitim ve öðretimlerine
mesajý ile karþýlaþmaktadýr. Bu kadar çok TV izle-
katkýda bulunan en önemli unsurlar olduklarý
nen bir ülkede çocuklarýn maruz kaldýklarý þiddet
halde, gazetelerde, dergilerde, hatta çocuklara
düþünüldüðünde, sonuç korkutucudur.
yönelik hazýrlanan bazý hikaye ve masal kitaplarýn-
Yýllardýr yerli ve yabancý sinema filmlerinde
da bile þiddet tasvirleri bulunabilmektedir. Þiddet
iþlenen yoðun þiddet unsurlarýnýn TV’ye taþýnmasý
içeren resimler ve metinler çocuklarýn ruh saðlýðý
engellenememektedir. Son yýllarda yerli yapým ve
açýsýndan tehlike oluþturabilmektedir (Can 2003).
dramalarda büyük bir çoðunlukla þiddet içeren
Medyadaki þiddet ile saldýrgan davranýþlar
senaryolar ve mafya tiplemeleri iþlenmektedir
arasýndaki iliþki, kalsiyum alýmý ile kemik kitlesi,
(Özdiker 2004). TV’lerdeki karakterlerin çocuklar
kondom kullanmama ile HIV enfeksiyonu, çevre-
ve gençler tarafýndan taklit edildiði ve model
sel sigara maruziyeti ile akciðer kanseri arasýnda-
alýndýðý bilinmektedir. Bulgu'nun (1995) araþtýrmasýna katýlan çocuklarýn % 23.6'sý "en çok hangi tür programlarýn kahramanlarýna özenirsiniz ?" sorusuna en çok korku, þiddet ve gerilim türü filmlerin kahramanlarýna özendikleri cevabýný vermiþlerdir. Özenilen bu kahramanlarýn çoðunun þiddet kullanan kiþiler olmasý olaðandýr. Çünkü þiddet uygulayan, güçlü ve kazanan olarak sunulmak-
ki iliþkiden daha güçlü bulunmuþtur (AAP 2001a). Rich ve Bar-on (2001) çocuklar ve gençlerde mortalite ve morbidite için önlenebilir saðlýk riskleri sýralamasýnda "þiddet, madde kullanýmý, obezite ve cinsel yolla bulaþan hastalýklar" gibi davranýþ temelli durumlarýn "enfeksiyon hastalýklarý ve konjenital bozukluklarýn" yerini aldýðýný bildirmiþlerdir.
tadýr. Çocuklarýn ve gençlerin deneyimlerinin ve
Bir çok çalýþma, medyadaki þiddetin sinsi ve
biliþsel yeteneklerinin yetersizliði nedeniyle,
güçlü etkisinin, toplumun þiddete olan duyarlýlýðýný
TV’de verilen mesajlarýn doðruluðu ya da yanlýþlý-
yitirmesinin nedeni olduðu gösterilmiþtir (AAP
ðýný ayýrt edemeyebilmektedirler (VVright ve ark.
2001a). Türkiye'de yapýlan bir çalýþmada; her gün
1994, Flavel 1986).
bir süre TV izlediðini söyleyen 362 çocuktan
ABD'de yapýlan bir araþtýrmada 9 ila 16 yaþlarý
% 20.7'si, þiddete baþvuran kahramandan rahat-
arasýndaki 707 çocuk TV izleme alýþkanlýk ve
sýz olurken, % 42'si hiç rahatsýz olmadýðýný belirt-
süreleri ile þiddet eylemlerinde bulunma oranlarý
miþlerdir (Bulgu 1995). Çünkü, görüntülü, oyun-
açýsýndan izlenmiþlerdir. Araþtýrma sonucunda, en
laþtýrýlmýþ, müzikle abartýlý hale getirilmiþ haber,
az TV seyreden grupta (günde 1 saatten az)
gerçekliðini yitirmekte, bu mesajlar aracýlýðýyla
94 Temmuz-Aðustos-Eylül 2006
toplumsal yaþamda þiddet olgusu olaðanlaþtýrýlmaktadýr. Doç.Dr. Nurdoðan Rigel'in (1995) "Haberin gizli tüketicisi çocuk" araþtýrmasýnda, haber simgelerini resimleyen 5-7 yaþ grubu çocuklarýn "bomba, tabanca, ucundan kan damlayan býçak, trafik kazasý, yangýn, düþen uçak, adam öldüren kiþiler, karanlýkta kaçan çocuklar ve polis" çizdiklerini bildirmiþtir (Rigel 1996, Þirin 2003). B. BÝREYSEL BAÞETMEDE YETERSÝZLÝK; SUÇ POTANSÝYELÝ "Etkisiz bireysel baþetme" tanýsý NANDA tarafýndan; çocuk ve ergenlerde olgunlaþmaya baðlý olarak fiziksel, psikolojik davranýþsal, sosyal ve biliþsel kaynaklardaki yetersizliklere baðlý davranýþ deðiþiklikleri ile sonuçlanan bir durum olarak tanýmlanýr (Carpenito 2005, Birol 2000). Suç potansiyeli, þiddet potansiyeli ile bir bakýma paralellik göstermektedir. Çünkü þiddet, suçu beraberinde getirmektedir. Çocuklar, soyut yargýlama yeteneklerinin geliþmemesi, psikolojik ve biliþsel deneyimlerinin yetersizliðine baðlý olarak hayal ile gerçek arasýndaki farký göremeyebilirler. Medyada izledikleri herþeyi gerçek olarak algýlamalarý, gördüklerini denemekten ve taklit etmekten hoþlanmalarý, yasal ve ahlaki kurallarý henüz bilmemeleri yüzünden doðruyu yanlýþý ayýrt edemeyebilirler. Gördüklerine "mutlak gerçekler" olarak inanma eðilimindedirler. Bu nedenle; medyadaki mesajlara karþý savunmasýzdýrlar. Medyadaki þiddetin saldýrgan davranýþlarý tetiklemesi ile ya da medyada gördükleri yanlýþ davranýþlarýn "yanlýþ" olduðunun ayrýmýna varamayarak, suç iþlediklerinin farkýnda olmadan suç teþkil eden davranýþlar gösterebilirler (Flavel 1986, VVright ve ark. 1994). Bui ve Simon (2003) çalýþmalarýnda bir yaralanma nedeniyle acil servise baþvuran çocuk ve gençlerin %25'inin kurban ya da fail durumunda olduðunu bildirmiþlerdir. TV, film ve müzik videolarý da silah taþýmayý ve
kullanmayý normalleþtirmekte ve bunlarý kiþisel güç kaynaðý olarak çekici göstermektedir (Strasburger & Donnerstein 1999). Radyo TV Üst Kurulu (RTÜK) yönetmeliklerinde de "Yayýnlarda, suç ve toplumsal kurallara aykýrý davranýþlar, insanlarý bu tür fiil ve davranýþlara özendirici, suç tekniklerini öðretici biçimde verilemez" denilmektedir(www.rtuk.gov.tr). C. BÝREYSEL BAÞETMEDE YETERSÝZLÝK; MADDE BAÐIMLILIÐI Çocuk ve ergenler; fiziksel, psikolojik davranýþsal, sosyal ve biliþsel kaynaklarýndaki yetersizlikleri ve medyada gördüklerini denemekten ve taklit etmekten hoþlanmalarý nedeniyle doðru ile yanlýþý ayýrt edemeyebilirler. Bu nedenle; medyada verilen özendirici mesajlarý doðru olarak algýlarlar ve bu durum, bir takým davranýþ deðiþiklikleri ile sonuçlanabilir(Strasburger 1999). Batmaz ve Aksoy (1995) çalýþmalarýnda, TV'de alkolün % 31.7 oranlarýnda en fazla vurgulanan olgulardan biri olduðunu bildirmiþtir. Bir çalýþmada, ergenlerin alkol kullanma davranýþlarý üzerine medya maruziyetinin etkisi; yaþ, etnik, cinsiyet, gelir ve eðitim düzeyi kontrollü incelendiðinde indirekt ve pozitif bir etki bulunmuþtur(Austin ve ark. 2000). Alkol ve sigara reklamlarýnýn çekiciliði, sevilen þov ve spor programlarýna sponsor olmalarý, ücretsiz daðýtýlan küçük armaðanlar, sevilen ve örnek alýnan kiþilerin sigara ya da alkol kullanmalarý baþetme yetenekleri zayýf olan çocuk ve ergenlerde davranýþ deðiþikliklerine yol açabilmektedir. Özellikle alkol reklamlarýnda, alkol alanlarýn çok eðlendikleri, çekici göründükleri ve arkadaþlarý arasýnda çok popüler olduklarý gibi mesajlar, çocuk ve ergenleri etkileme açýsýndan önemli vurgulardýr (Austin ve ark. 2000). D. BESLENMEDE DEÐÝÞÝM; AÞIRI BESLENME POTANSÝYELÝ Bu taný, metabolik gereksinimlerinden fazla beslenme riski taþýyan bir bireydeki durumu tanýmlar (Carpenito 2005, Birol 2000).
Temmuz-Aðustos-Eylül 2006
95
Çocuklarýn gerçek gereksinimlerini gereksinimi olmayanlardan ayýrt etmesi oldukça zordur. Medyayý takip eden çocuklar genellikle reklam programlarýndan hoþlanmakta ve etkilenmektedirler. Çocuklar, TV'de ve yazýlý medyada sýk gördükleri, yüksek þeker, yað ve tuz içeren yiyeceklere özenmekte ve tüketmektedir. Çocuklarýn izlediði reklamlarýn büyük çoðunluðunun bu tür yiyecek reklamlarý olduðu düþünülürse, reklamlarýn dengesiz ve saðlýksýz beslenmeyi desteklediði ortaya çýkmaktadýr. Anneler de TV'de gördükleri besinleri çocuklarýna alma eðilimindedirler. Kayhan (1994) çalýþmasýnda, annelerin %94'ünün TV'de reklamý çýkan yiyecekleri aldýklarýný göstermiþtir. TV'lerde yapýlan gýda, þeker ve çikolata reklamlarýnýn etkisine ek olarak, TV ve bilgisayar önünde fazla zaman geçirme, oyun ve fizik aktivite azalmasý, kompleks karbonhidratlarla ve yaðlý gýdalarla aþýrý beslenme bu tanýnýn baþlýca etkenleridir. Yapýlan bir çalýþmada günde 2 saatten fazla TV seyreden çocuklarýn %52'sinde aþýrý kilo ve %28'inde obezite saptanmýþtýr. Çocuklarda obezite prevalansýnda son yýllarda çok hýzlý bir artýþ vardýr. Daha önce kýz çocuklarýnda %5-6, erkek çocuklarýnda %5 olan obezite oraný kýzlarda %16-18'e erkeklerde ise %14-16'a çýkmýþtýr. Obezite sýklýðý, 4 saatten daha fazla TV izleyen çocuklarda 1 ya da daha az süre TV izleyen çocuklara göre daha yüksek oranda saptanmýþtýr (Robinson ve ark. 1993). E. BEDEN ÝMGESÝNDE BOZULMA Kendi bedenini algýlayýþ þeklinde bozulma veya rahatsýzlýk yaþayan, ya da bu riski taþýyan bireydeki durumdur (Carpenito 2005, Birol 2000). Sosyo kültürel modele göre, beden imgesi ve yeme davranýþý bozukluklarý, kadýnlara beden çekiciliði için sunulan gerçek dýþý ölçülerin ve kadýnlarýn bu gerçek dýþý ölçülerle tanýmlanan "aþýrý zayýf bedene ulaþmalarý yönündeki toplumsal baskýlarýn bir ürünüdür. Zayýflýk yönündeki toplumsal baskýlarýn en güçlü ileticisi ve pekiþtiricisi olan medyanýn beden imgesi ve yeme
96 Temmuz-Aðustos-Eylül 2006
davranýþý bozukluklarý üzerinde önemli bir rolü vardýr (Field ve ark. 2001, 2005). ABD'de en çok izlenen üç TV kanalýndaki çocuklara yönelik programlarýn üç ay boyunca her cumartesi günü izlenip kaydedildiði bir çalýþmada, reklamlarýn çoðunun (%60.6) yiyeceklerle ilgili olduðu dikkati çekmiþtir. Yiyeceklerle ilgili bu reklamlarda daha çok erkek modeller kullanýlýrken, fiziksel görünümle ilgili reklamlarda kadýnlarýn model olduðu belirlenmiþtir. Bu bulgular, medyanýn reklamlarda kadýnlar için dýþ görünümün önemini vurguladýðý ve bunun çocukluk yýllarýndan baþlayarak süregeldiði biçiminde yorumlanmýþtýr. Ergen ve genç kýzlara yönelik güncel dergilerdeki reklamlarýn içeriði de sýklýkla güzellik - bakým ürünleri, moda giysiler ve fiziksel çekicilikle ilgilidir (Stice, Schupak-Neuberg & Show 1994). Harrison ve Cantor (1997) yüksek okul öðrencisi kýzlarda haftalýk TV izleme süresi ile beden imgesi doyumu arasýnda iliþki olduðunu, TV izleme süresi arttýkça, beden imgesi doyumunun azaldýðýný bildirmiþtir. Stice ve Show'un (1994) çalýþmasýnda da aþýrý zayýf modellerin resimlerine yalnýzca 3 dakika bakan üniversite öðrencisi kýzlarýn, normal beden aðýrlýðýndaki modellerin ya da model olmayan resimlere bakanlara göre daha yüksek düzeylerde beden imgesi doyumsuzluðu, utanç, mutsuzluk, suçluluk, depresyon, kendine ve bedenine güvensizlik gösterdikleri bildirilmiþtir. Deðiþik çalýþmalardan elde edilen bu bulgular, kýsa süreli de olsa aþýrý zayýf medya imgeleriyle karþý karþýya kalmanýn, kadýnlarda kendi bedenlerine odaklanmaya ve geçici de olsa toplumsal karþýlaþtýrma ile kendi bedenlerini olumsuz olarak deðerlendirmeye yol açtýðýný düþündürmektedir. Ayrýca çalýþmalarýn sonuçlarý, TV'nin daha çok yatkýn kiþilerdeki beden imgesi ve yeme davranýþý bozukluklarýyla iliþkiliyken; yazýlý medyanýn, yatkýnlýðý olmadýðý belirlenen kadýnlarda da beden imgesi doyumu ve yeme davranýþlarýný etkilediðini bildirmektedir (Martinez-Gonzales 2003, Field ve ark. 2005).
Ergenler yaþam hakkýnda öðrenme ve kendi toplumsal gerçeklerini oluþturma süreci içindedirler. Ergenin kendi fiziksel görünümünü kabul etmesi, geliþiminin temellerinden biridir. Ancak medyada ýsrarlý ve kalýplaþmýþ bir biçimde zayýflýðýn ideal olarak sunulmasý ergenlerin bu geliþmeyi baþarýyla tamamlamasýný engellemektedir. F. ANKSÝYETE Anksiyete, kiþinin deðer sistemi ya da güvenlik örüntüsüne bir tehditten dolayý yaþanan belirsiz bir endiþe ve huzursuzluk duygusudur (Carpenito 2005, Birol 2000). Çocukluk döneminden baþlayarak aþýrý zayýf, ideal güzel, uzun boy, küçük burun gibi medya imgeleri ile bombardýmana tutulan gençler, bu "ideal" stereotipini içselleþtirmektedirler. Bu içselleþtirme ise beden imgesi doyumunu azaltmasýnýn yaný sýra yeme davranýþý bozukluklarýný artýrmaktadýr. "Ýdeal kiþi" hedefine ulaþmaya çalýþýrken, öðrenme ve özdeþim sürecindeki ergenler kendilerini "yeterince" zayýf / güzel bulamadýklarýnda, bu þekilde de bir birey olarak kabul göreceklerine inanmamakta ve toplumsal olarak "reddedilme anksiyetesi" yaþamaktadýrlar. Ayrýca medyada görünen hemcinsleri gibi görünmek isteyen gençlerde, kilolarý ile ilgili anksiyete artmaktadýr (Field ve ark. 2001). G. DUYGUSAL ALGISAL DEÐÝÞÝMLER; OTÝZM "Duyusal algýsal deðiþim" tanýsý, gelen uyaranlarýn miktarýnda, þeklinde ya da yorumlanmasýnda bir deðiþim olan ya da bu riski taþýyan bireydeki durumu ifade eder (Carpenito 2005, Birol 2000). Son yýllarda, medya unsurlarýndan TV'nin neden olduðu düþünülen bir baþka saðlýk sorunu ise çocuklarda otizm sorunudur. TV ile otizm arasýnda bir iliþki olmakla birlikte, bu iliþkinin nedensel bir iliþki olduðuna dair bilimsel bir kanýt yoktur. Otizmin oldukça geniþ bir semptom yelpazesi
vardýr. Bu geniþ yelpaze içinde TV'nin bazý semptomlarýn kuvvetlenmesine veya ortaya çýkmasýna neden olabileceði bildirilmektedir. Özellikle de dil, iletiþim ve sosyal beceriler alanlarýndaki semptomlarý nitelik ve nicelik olarak artýrabileceði düþünülmektedir. Örneðin, zaten insanlara karþý ilgisiz olan çocuk, TV nedeniyle insanlardan iyice uzaklaþabilmekte, aile üyeleri, TV ile ilgilenen çocukla iliþki kurmakta güçlük çekebilmektedir. Ýnsanlarla etkileþimleri azaldýðý için göz kontaðý kurma süreleri ve dili kullanma gereksinimleri de azalabilmektedir (Özcan 2005). TV'nin otizme bir baþka olumsuz etkisi de tedavinin etkinliði azaltmasý konusundadýr. TV'nin, eðitim programlarý ile çocuklara kazandýrýlmaya çalýþýlan sosyal ve iletiþim becerilerinde gerilemeye neden olabileceði bildirilmiþtir (Özcan 2005). Özetle TV'nin, otizme neden olmadýðý, ancak bazý otizm semptomlarýný kuvvetlendirici ve otizm tedavisinin etkinliðini azaltýcý etkisi olduðu bildirilmiþtir. Bu nedenle, otizm belirtileri gösteren çocuklarda, taný konmayan vakalarda bile, TV'nin dikkatle ve sýnýrlý sürelerle izlenmesine izin verilmesi önerilmektedir. H. CÝNSEL YAÞAMDA DEÐÝÞÝKLÝK Bireyin cinsel algýlarýnda ve yaþamýnda bir deðiþiklik olmasý ya da olmasý riskini ifade eder (Carpenito 2005, Birol 2000). Toplumsal yaþamý her açýdan etkilemede önemli bir rol üstlenen TV, internet ve basýlý yayýnlarýnda; cinsellik, müstehcenlik, erotizm ya da pornografi konularý, kamu yararýnýn gözetilmesi, toplum deðerleri ve bireysel haklarýn korunmasý, düzenlenmesi ve denetiminde güçlük çekilen konularýn baþýnda gelmektedir (Özdiker 2003). Günümüz medyasýnda TV, film ve müziklerdeki söz ve görüntülerde cinsel içerikli mesajlar daha açýk ve net hale gelmiþtir. Bu mesajlarýn çoðu gerçekçi olmayan, doðru olmayan ve yanýltýcý bilgileri de içerebilmektedir. Bir çalýþma sonuçlarýna göre TV'de sevgi söz-
Temmuz-Aðustos-Eylül 2006
97
leri ve görüntüleri % 35.9 oranýnda yer alýrken,
gereði, cinselliðin yer aldýðý yapýmlar, gençlerin ve
sözlü ve fiziksel cinsellik % 59, heteroseksüel iliþki
çocuklarýn zihinsel, duygusal, sosyal ve ahlâki
%58, kýsmi çýplaklýk %18.6, tam çýplaklýk %4.5
geliþimini korumak amacýyla uygun uyarýlar
olarak gerçekleþmektedir (Batmaz & Aksoy 1995).
yapýlarak, saat 24.00 ile 05.00 arasýnda yayýnla-
Medyada cinselliðin aþýrý ve düzeysiz bir biçimde
nabilir. Bu tür programlarýn tanýtým duyurularýnda,
yer almasý, homoseksüellik ve benzeri çarpýk iliþ-
cinselliðin teþhir edildiði bölümler kullanýlamaz.
kilerin çok iþlenmesi ve bu görüntülerin özendirici
Bireyleri cinsel meta olarak gösteren yayýn yapýla-
boyutlara vardýrýlmasý, gelecek nesillerin tehdit
maz" (www.rtuk.gov.tr).
altýnda býrakýlmasý sonucunu doðurmaktadýr. Yaþa
I. SOSYAL ÝZOLASYON & SOSYAL
uygun olmayan cinsel içerikli filmlerin izlenmesi
ETKÝLEÞÝMDE BOZULMA
bazý çocuklarý aþýrý uyarmakta, bazýlarýnda nefret ya da suçluluk duygusu oluþturmakta, bazýlarýnda ise cinsel içerikli suçlarýn iþlenmesine ya da normalden sapan davranýþlara neden olabilmektedir (Earles 2002). Bir çok çalýþma, yüksek cinsel içerikli medyaya maruziyet ile gençlerdeki cinsel davranýþ deðiþiklikleri arasýnda baðlantý saptamýþtýr (Strasburger 1997, 1999). Bir içerik analizi çalýþmasýnda, bir hikayesi olan müzik videolarýnýn %75'inin cinsel içerikli görüntüler yer aldýðý; müzik videolarý izlemenin ergenlerin erken ve riskli cinsel aktivitede bulunmalarý ile ilgili olduðu gösterilmiþtir (AAP 2001b). Müzik kliplerindeki müstehcen görüntüler yaþ, sosyo-ekonomik-kültürel düzey, cinsiyet,
Sosyal izolasyon, bireyin sosyalleþmesine yardým edecek ve destek saðlayacak grup ve bireysel iliþkilerde azalma olarak tanýmlanýr. Sosyal etkileþimde bozulma ise, bireyin sosyal iliþkilerinde olumsuzluk, doyumsuzluk ve yetersizlik algýlamasý ya da algýlama riskinin olmasý durumudur (Carpenito 2005, Birol 2000). Ýnsanlar arasýndaki iletiþimsizliðin iletiþim araçlarýnýn geliþmesine karþýt olarak arttýðý görülmektedir. TV, bilgisayar ve internetin eðitim ve iletiþime yararlarý yanýnda, çocuk ve gençlerin sosyalleþmelerinde olumsuzluklar yaratacaðý tartýþýlmaktadýr. Medya, bir yandan yepyeni dünyalar ve bilgi denizi sunarken diðer yandan da
kablolu TV/uydu yayýnlarýný izleme, bir þarkýcýya
serbest zamanlarýnýn çoðunu bilgisayar ve TV
hayranlýk duyma, izleme süresi, klipleri izlemeye
baþýnda geçiren çocuklar ve gençler için, sosyal
karþý ebeveynin tutumu deðiþkenlerine baðýmlý
hayattan kopma ve soyutlanma tehlikesini
olarak, çocuklarýn cinsel ve biliþsel geliþimlerini ve
karþýmýza çýkartmaktadýr (Silvern ve ark. 1987).
müstehcenliðin kabul edilebilirlik sýnýrlarýný olumsuz yönde etkilemektedir (Ceylan 2005).
Siber iletiþimde (chat) çocuk ya da genç, olmak istediði kiþi gibi davranabilmektedir. Bu da
Medyada evlilik dýþý cinsel iliþkilerin, evli çift-
olumsuz bir takým etkileþimlere neden olabilmek-
lerin iliþkisinden daha çok ele alýndýðý gösterilmiþ;
te, çocuk ve gençler kim olduklarýný bilmedikleri
evli olmadan hamile kalan kýz çocuklarýnýn,
kiþilere güvenebilmekte ve zarar görebilmekte-
"TV'deki cinsel iliþkilerin gerçek yaþamdakinin
dirler. Unutulmamalýdýr ki, gerçek sosyal iliþkilerin
aynýsý olduðunu" söylemeye, bu tür bir iliþkiye
yerini hiçbir siber iliþki alamaz.
girmeyen kýz çocuklarýna göre daha fazla eðilimli
Ý. YALNIZLIK RÝSKÝ
olduðu saptanmýþtýr (AAP 2001b).
Bireyin, baþkalarý ile iliþki kurma isteði ya da
Radyo TV üst kurulu (RTÜK) yönetmeliðinin
gereksinimi ile ilgili bir rahatsýzlýk yaþama riski
10. maddesine göre "Cinsel duygularý sömürüye
bulunan bireydeki durumdur (Carpenito 2005,
yönelik yayýn yapýlamaz. Ancak tür ve içerik
Birol 2000).
98 Temmuz-Aðustos-Eylül 2006
Bilgisayar - TV ekranýnýn karþýsýndaki çocuklar, arkadaþlarýndan, ailelerinden, sosyal çevresinden soyutlanabilmektedir. Medya, “uzaklarý yakýnlaþtýrýrken, yakýnýmýzý ustaca bizden uzaklaþtýrmaktadýr” Kiþi, kendisinden ibaret bir dünyaya kapanmakta, evinde medyanýn düzenlediði siber bir hayatýn içinde hapsolmaktadýr (Ünalan 2004). TV, bilgisayar ve internet, çocuk ve gençleri saatlerce oyalayarak sosyal iletiþimlerini azaltmakta, sosyal çevre oluþturmasýný engelleyebilmektedir. Sürekli internet kullanýcýlarýnýn yüksek düzeyde depresyon ve yalnýzlýk hissettiði bildirilmektedir. ABD'de yapýlan bir çalýþmada haftada bir saatini internet ortamýnda geçirmenin depresyonun ortalama %1, yalnýzlýk hissinin %4, sosyal iliþki ve çevre kaybýnýn %2.7 oranýnda arttýðý saptanmýþtýr (Kraut 2004). Oskay (1994), iletiþim teknolojisinde sýnýrsýz geliþmelerin yaþandýðý günümüzde, insanlar arasýndaki
iletiþimsizliðin
ortaya
çýkmasýný,
medyanýn bu etkisine baðlamýþtýr. J. ÝLETÝÞÝMDE BOZULMA: SÖZEL ÝLETÝÞÝMDE BOZULMA Diðer insanlarla düþünce, görüþ alýþ veriþinde bulunmada, isteklerini, eðilimlerini, emellerini, algýlamalarýný ve gereksinimlerini iletmede güçlük yaþayan ya da bu riski taþýyan bir bireydeki durumdur (Carpenito 2005, Birol 2000). Bu konuda yapýlan bilimsel çalýþma olmamasýna karþýn sosyal iliþkilerinin zayýflamasýna ve sosyal izolasyona yol açabilen medya araçlarýnýn çocuklarýn konuþma ihtiyaçlarýný minimale indirdiði açýktýr. Ýnternet ve TV'nin çok aþýrý izlenmesi çocuðun dil geliþiminde bazý sýkýntýlarýn ve eksikliklerin oluþmasýna neden olabilmektedir. K. AÝLE SÜRECÝNDE DEÐÝÞÝM
Bireyin, toplumdaki kültürel deðerleri özümsemesinde en etkili faktör ailedir. Ancak medya; aile içi iletiþimi azaltma, aile mahremiyetini göz önüne serme, þiddete ve suça yöneltme gibi bir çok olumsuz etkisiyle aile süreçlerini olumsuz yönde etkilemektedir (Ünalan 2005). Medya kuþatmasýndaki aileler, çocuklarýnýn ahlakî ve bireysel eðitimleri ile daha az ilgilebilmektedir. Evde ailenin tüm bireylerinin uzun süre TV, bilgisayar, internet karþýsýndan ayrýlmamasý sonucu, tüm aile bireyleri de az konuþan, az soran, az sorgulayan kiþiler olmaktadýrlar (AAP 2001a). L. UYKU DÜZENÝNDE BOZULMA Uyku zamanýnýn nitelik ve niceliðinin bozulmasý nedeniyle rahatsýzlýða yol açan ya da yaþam biçimini engelleyen ya da olumsuz etkileyen bir deðiþim olan ya da bu riski taþýyan bireyde yaþanan durumu ifade eder (Carpenito 2005, Birol 2000). Aþýrý ve uygunsuz TV izleme ve internet kullanýmý durumunda, geç saatlere kadar uyanýk kalan çocuklarýn uyku ritmi bozulmakta, uyku bozukluklarý yaþamakta ve kabuslar görmekte, yalnýz kalmak istememe, korku ve endiþe gibi duygular yerleþebilmektedir (Owens ve ark. 1999). M. BÜYÜME VE GELÝÞMEDE DEÐÝÞÝKLÝK Bireyin, ait olduðu yaþ grubunun fiziksel, motor, biliþsel ve sosyal geliþimsel görevlerini yerine getirmede bir yetersizliði olmasý ya da bu riski taþýmasý durumunu ifade eder (Carpenito 2005, Birol 2000). Daha önce bahsedilen baþlýklar birlikte incelendiðinde; bilgisayar, internet, TV, video oyunlarý gibi medya öðeleri çocuðun fiziksel hareketlerini kýsýtlamak, pasifleþtirmek, beslenme alýþkanlýk-
Normalde destekleyici ve iyi iliþkiler içinde olan
larýný deðiþtirmek, aile arkadaþ iliþkileri gibi sosyal
aile bireylerinin, bir stresör karþýsýnda, bu olumlu
etkileþimlerden uzaklaþtýrmak, göz saðlýðýný olum-
iliþkilerinin bozulmasý ya da bozulma riski taþýmasý
suz etkilemek doðrultusunda, fiziksel, psikolojik
durumudur (Carpenito 2005, Birol 2000).
ve sosyal büyüme ve geliþmesini olumsuz yönde
Temmuz-Aðustos-Eylül 2006
99
etkileyebilmektedir (Atay 2003).
TV ve internet baþýnda fazla zaman geçiren
Vakit ve motivasyon eksikliðinden dolayý,
çocuklar, dikkatsizlik, dalgýnlýk, çeviklik azalmasý,
çocuklarýn oyunlar ve deðiþik aktiviteler ile
çevresinden habersiz olmasý nedenleriyle fiziksel
kazanacaklarý motor beceriler yetersiz kalmakta,
yaralanmalar konusunda risk altýndadýrlar. Uberos
çocuklarýn arkadaþ ortamlarýnda kazanacaklarý
ve arkadaþlarý (1998) çalýþmalarýnda çocuklarýn
sosyal adaptasyon yeteneði istenen seviyede
TV izlerken geçirdiði zaman ile kaza riski arasýnda
olmamakta, ince motor becerilerin geliþimi için
iliþki bildirmiþlerdir.
gerekli vakit azalmakta, bu yaþ için gerekli olan
Bui ve Simon (2003) hastanelerin acil servis-
fiziksel hareketlilik ile enerji atýmý eksik kalmak-
lerine baþvuran 2-17 yaþ arasý 100 çocuðun
tadýr(Andersen ve ark.1998, Healy 2003).
%44'ünün bir medya davranýþýný taklit ettiði için
N. UMUTSUZLUK Bireyin, problemleri çözmek ya da istediði amaçlara ulaþmak için hiçbir alternatifin ya da
yaralandýklarýný, bu çocuklarýn %88'inin davranýþý TV'den, %8'inin filmlerden, %2'sini ise video oyunlarýndan öðrendiklerini bildirmiþlerdir.
turmak için enerjisini kendi kendine harekete
P. KENDÝNE ZARAR VERME RÝSKÝ: ÝNTÝHAR ETME RÝSKÝ
geçiremeyen bir bireydeki sübjektif bir duygusal
Kendine yönelik zarar verme riski bulunan bir
kiþisel tercihin olmadýðýný düþünen, amaçlar oluþ-
durumdur (Carpenito 2005, Birol 2000).
bireydeki durumdur. Bu durum, kendini suistimal
Medyada, toplumun, özellikle de çocuklarýn
etme, kendini sakat etme, intihar giriþimi eylem-
dünyasýný alt-üst edecek görüntülerle her an
lerinin bir ya da birkaçýný içerebilir. "Ýntihar etme
karþýlaþmak mümkündür. Ýstikrarsýzlýk, savaþlar,
riski", kendini öldürme riski taþýyan bir bireydeki
ekonomik krizler, deprem, cinnet ve cinayet gibi
durumu tanýmlar(Carpenito 2005, Birol 2000).
aþýrý duygusal yayýnlar, çocuklarý etkileyebilmekte-
Ýntihar davranýþýna medyanýn etkisinin olup
dir. Çocuklar programlarý, onlarý gündelik yaþam-
olmadýðý tartýþýlan bir konudur. Medya toplumu
larý ve kendi anlam sistemleriyle iliþkilendirerek
yönlendirici büyük bir güçtür ve intihar olgusunun
okurlar. Örneðin çocuklar depremi izlerken
basýn-yayýn organlarýnda yer almasý öðretici
kendinin de tehlike içinde olduðunu düþünür ve
özendirici, taklit davranýþýna yol açabilir ve ulusal
onu yaþarlar, olaylardan kendilerini ayrýþtýra-
intihar olaylarý da bundan etkilenebilir görüþünden
mazlar. Yaþadýðý duygularý objektif çözüm üret-
hareketle medya ve intihar davranýþý arasýnda
meye dönüþtüremezler. Bu tür yayýnlarý çocuklarýn
baðlantý aranmýþtýr. Çalýþmalarýn bir kýsmý, medya
aþýrý þekilde izlemesi doðru deðildir (Özkan 2004).
da yer alan intihar haberlerinin ulusal intihar oran-
Radyo TV üst kurulu (RTÜK) yönetmeliðinin 4.
larýný arttýrdýðý yönünde iliþki bildirirken, diðer bir
maddesi V. bendinde "Yayýnlarýn karamsarlýk,
grup çalýþma intihar oranlarý ile medya da sunumu
umutsuzluk, kargaþa ve þiddet eðilimlerini körük-
arasýnda hiçbir iliþki saptanamadýðý, bir grup çalýþ-
leyici veya ýrkçý, nefret duygularýný kýþkýrtýcý nitelik-
mada ise, kýsmi destek saðlayan bulgular elde
te olmamasý" kararý verilmiþtir.
edildiði bildirilmiþtir (Kaskun 2005).
O. KAZA RÝSKÝ Bireyin algýsal ya da fizyolojik bir bozukluk sebebiyle tehlikelerin farkýnda olamamasý ve zarar görme riskinin bulunmasýdýr (Carpenito 2005, Birol 2000).
100 Temmuz-Aðustos-Eylül 2006
Ülkemizde kitle iletiþim araçlarýndan özellikle yazýlý basýn organlarýnda 2002 yýlýnýn Ocak ve Mayýs aylarý arasýnda yer alan intihar, intihar giriþimi ile ilgili haberlerini inceleyen bir çalýþmada, haberlerin içeriðinde oldukça önemli hatalar
yapýldýðý bildirilmiþtir. Bunlar; i Ýntihar yöntemlerinin çok ayrýntýlý bir þekilde verilmesi (Örneðin; yaþadýðý evin ikinci katýndan atladý, on beþ tane uyku ilacý aldý gibi), i Ýntihar eden veya intihar giriþiminde bulunan bireylerin ailelerine ve arkadaþlarýna býraktýklarý notlarýn, mektup veya þiirlerin tamamen yazýlý olarak verilmesi. Ayrýca, bu notlara iliþkin olarak yorumlar yapýlarak bireyin intihardan baþka hiçbir çaresinin olmadýðý ve intiharýn tek çýkýþ yolu olarak sunulmasý, i Ýntihar eden veya giriþimde bulunan bireylerin mutlaka bir ruhsal sorunu varmýþ gibi yansýtýlmasý, i Özellikle konu ile ilgili uzmanlarýn intihara iliþkin çok kesin ifadeler kullanmalarý ve intiharý tek bir sebebe baðlama eðilimleri, i Bazý intihar olaylarýnýn basýnda günlerce verilmesi ve ailelere yönelik tavsiyeler ve bilgiler vermek yerine aileleri suçlayýcý ifadelere yer verilmesi olarak bildirilmiþtir.
Palabýyýkoðlu, Hovardaoðlu ve Azizoðlu (1995)'nun yapmýþ olduklarý bir çalýþma sonucunda þu belirlemeler yapýlmýþtýr "intihar haberleri yorumsuz, dramatize edilmeden, yanlýþ bilgilere yol açmayan kýsa bilgiler halinde, iç sayfalarda ve fotoðrafsýz yer almalýdýr".
SONUÇ Medya araçlarýnýn birçok yararý olduðu yadsýnamaz. Ancak unutulmamalýdýr ki çocukluk çaðýnda görülen her görüntünün, duyulan her sesin, karþýlaþýlan her iyi ve kötü muamelenin muhakkak ileriki yýllarda bir yansýmasý olacaktýr. Bu nedenle medya araçlarý eðitim amaçlý olarak kullanýlmalý, eðlence amaçlý ise belli sýnýrlarda kullanýlmalýdýr. Özellikle anne-babalar, aile olarak birlikte izledikleri programlar konusunda oldukça seçici davranmalýdýr. Ülkemizde henüz tam olarak bilincine varýlamayan "medya okur-yazarlýðý" kavramýný kazanmak ve çocuklarýmýza kazandýrmak gereklidir. KAYNAKÇA
1. American Academy Of Pediatric (AAP) Committee On Public Education (1999). Media Education. Pediatrics, 104: 341-343. 2. American Academy Of Pediatric (AAP) Committee On Public Education (2001a). Media Violence. Pediatrics, 108: 1222-1226. 3. American Academy Of Pediatric (AAP) Committee On Public Education (2001b). Sexuality, Contraception, And The Media. Pediatrics, 107: 191-194. 4. Andersen, RE., Crespo, CJ., Bartlett, SJ., Cheskin, L.J., Pratt, M. (1998). Relationship Of Physical Activity And Television VVatching VVith Body VVeight And Level Of Fatness Among Children. Journal Of The American Medical Association. 279(12): 938-42. 5. Atay, M., Öncü, E. (2003). Elektronik Bakýcý: TV. Çoluk Çocuk Dergisi, 27: 14-17. 6. Austin, EW., Pinkleton, BE. Fujioka Y. (2000). Effects On Adoiescents' Use Of Alcohol The Role Of Interpretation Processes And Parental Discussion Ýn The Media's. Pediatrics, 105: 343-349. 7. Batmaz V., Aksoy A. (1995) Türkiye'de TV ve Aile. Aile Araþtýrma Kurumu Baþkanlýðý Yayýnlarý, Ankara. 8. Birol, L. (2000). Hemþirelik Süreci Hemþirelik Bakýmýnda Sistematik Yaklaþým, Geniþletilmiþ 4. Baský, Bozyaka Matbaacýlýk, Ýzmir. 9. Bui, TT., Simon, HK. (2003). VVrestling VVith Reality: Are Pediatric Ýnjuries Related To Media Violence Academic Emergency Medicine, 10(5), 442. 10. Bulgu, N. (1995). Kitle Ýletiþim Araçlarýnýn Toplumsal Yapýya Olumsuz Etkileri Ve Sapma Davranýþlarý. H.Ü. Yayýmlanmamýþ Doktora Tezi, Ankara. 11. Can, Ö. (2003). Çocuk Ve Gençlik Edebiyatýnýn Eðitimdeki Yeri Ve Önemi. Süleyman Demirel Üniversitesi - FEF Sosyal Bilimler Dergisi, 8: 149 12. Carpenito, LJ. (2005). Çev: Firdevs Carpenito. Hemþirelik Tanýlarý El Kitabý, 10. Baský, Nobel Kitabevi, Ýstanbul. 13. Ceylan, PM., Demirbað, AE., Çiftçi, A. (2005). Müzik Videolarýndaki Müstehcenliðin 7-12 Yaþ Çocuklar Üzerindeki Etkisi. Türkiye Klinikleri, 25(2): 213-220. 14. Earles, KA., Alexander, R., Johnson, M., Liverpool, J., Mcghee, M.(2002). Media Ýnfluences On Children And Adolescents:Violence And Sex. Journal Of National Medical Assoclation, 94: 797-802. http://gateway.proquest.com /openurl? ctx_ver= z39.88-2003& res_id=xri:pqd &rft_val_fmt = ori:fmt:kev: mtx:journal & genre= article&rft_id=xri: pqd:did=000000229495381 15. Field, AE., Austin, SB., et al. (2005) "Exposure To The Mass Media, Body Shape Concerns, And Use Of Supplements To Improve VVeight And Shape Among Male And Female Adoiescents" Pediatrics, 116: 214220 16. Field, AE., Camargo, CA., Taylor, CB. et al (2001) "Peer, Parent, And Media Influences On The Development Of VVeight Concerns And Frequent Dieting Among Preadolescent And Adolescent Girls And Boys" Pediatrics, 107: 54-60 17. Flavell, JH. (1986) The Development Of Children's
Temmuz-Aðustos-Eylül 2006
101
17. Flavell, JH. (1986) The Development Of Children's Knowledge About The Appear-Ance- Reality Distinction. American Psychologist;41:418-425.
34. Rich, M., Bar-On, M. (2001) "Child Health Ýn The Information Age: Media Education Of Pediatricians" Pediatrics, 107: 156-162.
18. Günindi Ersöz, A. "Popüler Kültür Ürünlerinden Müzik Videolarýnýn Gençler Üzerindeki Olumsuz Etkileri" Http://Aile.Gov.Tr/Ailet2/Kultur.Htm
35. Rigel, N. (1996) Haberin Gizli Tüketicisi Çocuk. Yeni Türkiye Dergisi Medya Özel Sayýsý; 11: 561-592.
19. Harrison, K., Cantor, J., (1997) The Relationship Between Media Consumption And Eating Disorders. Journal of Communication, 47: 40. 20. Healy, JM. (2003) Understanding TV's Effects On The Developing Brain, American Academy Of Pediathcs http://www.aap.org/ advocacy/chm 98nws.htm 21. Johnson, JG., Cohen, P., Smailes, E.M., Kasen, S., Brook, J.S. (2002) Television Viewing And Aggressive Behavior During Adolescence And Adulthood". Science; 295 (5564): 2468 - 2471 http://www.sciencemag.org/cgi/content/full /295/ 5564 / 2468/dc1 22. Kaskun, A., Öztunç, S. (2005) Çocuk, Televizyon Ve Þiddet. Ankara Üniversitesi Ýletiþim Fakültesi Dergisi http://ilef.ankara.edu.tr 23. Kayhan, F. (1994) Beslenme Eðitimi Alan Ve Almayan Ýlkokul Öðrencilerinin TV Reklamlarýndan Etkilenme Durumlarý. E.Ü.S.B.E. Yayýnlanmamýþ Yüksek Lisans Tezi, Ýzmir. 24. Kraut, R. (2004) Human Computer Interaction Institutehttp://homenet.hcii.cs.cmu.edu/progress/rese arch.html
36. Robinson, TN., Hammer, LD., Killen, JD., et al. (1993) Does Television Viewing Ýncrease Obesity And Reduce Physical Activity? Cross-Sectional And Longitudinal Analyses Among Adolescent Girls. Pediatrics; 91: 273-280Ü 37. Silvern, SB., VVilliamson, PA. (1987) The Effects Of Video Game Play On Young Children's Aggression, Fantasy, And Prosocial Behavior. Journal of Applied Developmental Psychology; 8: 453-462. 38. Singer MI, Slovak K, Frierson T, York P. (1998) Vievving Preferences, Symptoms of Psychological Trauma, And Violent Behaviors Among Children VVho VVatch Television. Journal of the American Academy of Child and Adolescent Psychiatry; 37: 1041-1048. 39. Stice E, Schupak-Neuberg E, Show HE. (1994) Relation Of Media Exposure To Eating Disorder Symptomatology: An Examination Of Mediating Mechanisms. Journal of Abnormal Psychology; 103(4):836-40. 40. Stice E, Show HE. (1994) Adverse Effects Of The Media Portrayed Thin-Ideal On VVomen And Linkages To Bulimic Symptomatology. Journal of social and clinical psychology; 13: 288-308.
25. Martînez-Gonzâlez, MA., Gual, P., Lahortiga, F., et al (2003) Parental Factors, Mass Media Influences, And The Onset Of Eating Disorders Ýn A Prospective Population-Based Cohort. Pediatrics, 111: 315-320.
41. Strasburger VC, Donnerstein E (1999) "Children, Adolescents, And The Media: Issues And Solutions" Pediatrics; 103: 129-139.
26. Mediascape Raporlarý: Türkiye'de Medya (2000) BYAUM Ankara Üniversitesi Basýn Yayýn Araþtýrma Uygulama Merkezi, Ankara.
42. Strasburger VC. (1997) "Sex, Drugs, Rock'n'roll" and The Media: Are The Media Responsible For Adolescent Behavior? Adolescent Medicine; 8: 403414.
27. Oskay, Ü. (1994) "Ýletiþim Çaðý Ýnsanýn Sorunu: Ýletiþimsizlik!"; Bilim ve Teknik, 315:40-46. 28. Owens, J., Maxim, R., Mcguinn, M., et al. (1999) Television Vievving Habits And Sleep Disturbance in School Children. Pediatrics, 104(3): http://www. pediatrics.Org /cgi/content/full/ 104/3/e27
43. Þirin M.R. (2003) TV, Þiddet Ýçerikli Haber Öyküleri Ve Çocuk. Çocuk Forumu; 6(1): 60-67. 44. T.C. Baþbakanlýk Aile Ve Sosyal Araþtýrmalar Genel Müdürlüðü (1994) Televizyon ve Aile. http://www.aile. gov.tr
29. Özcan, A. (2005) Televizyon Ve Otizm. http://www.tumofftv. tüketiciler, org / 2005-06.htm
45. T.C. Radyo Televizyon Üst Kurulu http://www.rtuk.gov.tr
30. Özdiker, C. (2003) TV Yayýnlarýnda Cinsellik, Müstehcenlik, Erotizm Ve Pornografi, http://www.jurnal.net/arastirma/arastirma-8.htm
47. Uberos J., Gomez A., Munoz A., Molina A., Galdo G., Perez F.J. (1998) "Television And Childhood Injuries: Is There A Connection?" Archives Of Pediatrics And Adolescent Medicine; 152: 712-14.
31. Özdiker, C. (2004) Televizyonda Mafya Tiplemeleri. + http://www.jurnal.net/arastirma/arastirma-5.htm 32. Özkan, R. (2004) Televizyonun Eðitimdeki Yeri Ve Televizyon Dizilerinde Verilmek Ýstenen Mesaj. Millî Eðitim Eðitim-Kültür-Sanat Dergisi, 162 http://yayim.meb.gov.tr/ dergiler/ 162/ozkan.htm 33. Palabýyýkoðlu, R., Azizoðlu, S., Hovardaoðlu, S. (1995) Gazetelerde Yayýnlanan Ýntihar Haberlerine Ýliþkin Tutumlar. Psikiyatri, Psikoloji, Psikofar-makoloji (3P) Dergisi:15-20.
102 Temmuz-Aðustos-Eylül 2006
46. Türk Dil Kurumu, Türkçe Sözlük http://www.tdk.gov.tr
48. Ünalan Þ. (2005) Medya ve Kültür Deðiþmesi http://www.ilkadimdergisi.com/140/kapak-sukru.htm 49. Wright JC, Huston AC, Reitz AL, Pieymat S. (1994) Young Children’s Perceptions of Television Reality: Determinants and Developmental Differences. Developmental Psychology; 30:229-239. 50.
Yalýn A., (1998) Televizyondaki Þiddet ve Müstehcenliðin Çocuk ve Aile Üzerindeki Etkisi, Ankara: Aile Araþtýrma Kurumu Baþkanlýðý Yayýnlarý.
Kolesterol Konusunda Verilen Eðitimin Kadýnlarýn Bilgi Düzeylerine Etkisi •Yrd.Doç.Dr. Saime KÜÇÜKKÖMÜRLER* •Uzman Aydan BEKAR**
Özet Kolesterol konusunda verilen eðitimin etkisinin deðerlendirilmesi amacýyla, 2005 yýlýnda yapýlan bu çalýþmaya Adapazarý ilindeki Halk Eðitim Merkezi'ne devam eden 48 kadýn alýnmýþtýr. Araþtýrmada ön-test-iþlem(eðitim)-son-test modeli, kontrol grupsuz olarak uygulanmýþtýr. Kadýn-lara eðitimden önce düzey belirleme testi uygulanmýþtýr. Kolesterol ile ilgili 5 haftalýk bir eðitim verilmiþ ve düzey belirleme testi son-test olarak tekrar uygulanmýþtýr. Araþtýrma sonuçlarýna göre, kadýnlarýn % 81,3'ünün 15-25 yaþ arasýnda, % 37,5'inin ilkokul mezunu, beden kitle indeksine göre kilo fazlalýðý oraný % 18,8'dir. Eðitimden önce, kolesterol bilgi düzeyine iliþkin verilen ilk testten alýnan puanlarýn ortalamasý 14.85 ± 4.36 iken, eðitim sonrasý uygulanan son-testte 20.77 ± 3.73'e yükselmiþtir. Bu fark istatistiksel olarak önemlidir (p<0.05). Verilen eðitim, kadýnlarýn kolesterol ile ilgili bilgi düzeylerini arttýrmada önemli derecede etkili olmuþtur. Kardiyovasküler hastalýklardan korunmada ve bu tür hastalýklarýn azalmasýnda, kolesterol ile ilgili verilen eðitimler etkili olacaktýr. Anahtar kelimeler: Kolesterol, kadýn, eðitim.
Abstract The Evaulation of the Effect of the Education About Cholosterol on Women’s Data Level This research, planned to determine the effect of education on cholesterol, is done in 2005, includes 48 women who applied Training Center in Adapazarý. Research with survey method, with the characteristics of experimental research without control group is used, pre-test-process-posttest model was applied. After a five-week education and achievement test was applied as posttest. According to the research results, 81.3 % of the women are between the ages 15 -25 and 37.5 % of the women are primary school graduated. The average of the overweight women is 18.8 %. The average mark of the women, that evaluates their knowledge level about cholesterol was 14.85 ± 4.36 before the education, increased to 20.77 ± 3.73 in the post-test applied after the education. This difference is highly important (p<0.05). The conclusion is, education is effective in increasing women's knowledge level about cholesterol, it is an important in protection from cardiovascular diseases. Key words: Cholesterol, women, education.
*Gazi Üniversitesi, Mesleki Eðitim Fakültesi, Gýda ve Beslenme Eðitimi A.B.D, Ankara. **Gazi Üniversitesi, Mesleki Eðitim Fakültesi, Gýda ve Beslenme Eðitimi, Ankara.
Temmuz-Aðustos-Eylül 2006
103
Kolesterolün yüksek olmasýnda beslenmenin ve yaþam tarzýnýn etkili olduðu yapýlan araþtýr-
Giriþ Kalp ve damar hastalýklarý ülkemizde ve dünyada en önemli saðlýk problemlerinden birini oluþturmaktadýr. Türkiye'de 6 milyon kiþide kan kolesterol düzeyi sýnýrda, 2 milyon kiþide ise yüksektir. HDL (yüksek dansiteli lipoprotein) kolesterolün düþük olmasý, LDL (düþük dansiteli lipoprotein)kolesterolün yüksek olmasý; kalpkrizi, felç, damar týkanýklýðý, böbrek yetmezliði vb. hastalýk olasýlýðýný arttýrmaktadýr (Edward,1999;PAHO, 2004;SRWW,2005). Kolesterol baþta; karaciðer olmak üzere deri, adrenal korteks, beyin, ince baðýrsaklar, testis gibi organlarda amino asit, karbonhidrat veya yað asitlerinin metabolik ara ürünü olan asetil Co A'lardan sentezlenmektedir (Onat,2002). Kolesterol dokularda ve plazma lipoproteinlerinde serbest kolesterol veya uzun zincirli yað asiti ile birleþmiþ olarak kolesterol esteri halinde bulunmaktadýr. Kolesterol esteri, dokularýn çoðunda bulunan kolesterolün depo halidir. Kolesterol esterleri önemli miktarda plazma lipoproteinlerinde, adrenal kortekste ve karaciðerde bulunmaktadýr (Conway, 2002). Çekirdekli hücre içeren dokularýn hemen hepsi kolesterol sentez edebilmektedir. Karaciðerde sentezlenen kolesterol, dokulara plazma lipitleri ile taþýnmaktadýr. Plazma lipitleri; kolesterol, trigliserid, fosfolipit ve serbest yað asitlerinden oluþmaktadýr. Bu lipitler kanda protein ile birleþmiþ halde yani lipoprotein kompleksleri halinde taþýnýrlar. Kan plazma lipoproteinleri ihtiva ettikleri lipitlerin parçacýklarýna ve yoðunluklarýna göre; þilomikronlar, düþük dansiteli lipoprotein (LDL), çok düþük dansiteli lipoprotein (VLDL) ve yüksek dansiteli lipoprotein (HDL) olarak sýnýflandýrýlmaktadýr (Whitney-Rolfes, 2002; Wardlaw 2003). Kolesterolün plazmada taþýnmasýnda veya metabolizmasýndaki anormalliklerin ateriosklerosiz (damar týkanýklýðý) geliþimi ile iliþkili olduðu bilinmektedir(Conway, 2002).
104 Temmuz-Aðustos-Eylül 2006
malarla ortaya koyulmuþtur. Yiyeceklerin kolesterol, doymuþ, doymamýþ ve trans yað asiti içeriði, antioksidanlar, karbonhidrat, protein, lifli gýdalar, B vitamini ve homosisteinin kolesterol seviyesine etki eden diyetsel faktörler olduðu bilinmektedir (Mensink,1987; Ascherio,2000. Cater,2001; Bunyard 2002). Aðýrlýklý olarak hayvansal besinlerde, (süt ve süt ürünleri, et ve etten yapýlan salam, sosis, sucuk, tereyaðý, yumurta vs)
hindistan
cevizinde, kakaoda bulunan doymuþ yað asitleri (Baysal,1991; Gündüç,1995; Þenel,2000). LDL-K düzeyini (Gökçe,1997; Cater,2001; NCEP, 2001) zeytinyaðý, fýndýk ve susam yaðýnda bol miktarda bulunan tekli doymamýþ yað asitleri (Baysal,1991; Gündüç,1995). LDL-K ve trigliserid seviyesi üzerindeki etkisinin nötral olduðu, serum kolesterol seviyesini düþürdüðü, HDL-K seviyesini yükselttiði tespit edilmiþtir (Mensink,1987; Onat, 2002). Çoklu doymamýþ yað asitlerinden n-3 yað asitleri yaðlý deniz balýklarý, keten tohumu ve yaðý, fýndýk, yeþil yapraklý sebzelerde bol miktarda bulunmaktadýr(Bowman,2001). Yapýlan çalýþmalarda n-3 yað asitlerini tüketenlerde koroner kalp hastalýðýna baðlý ölümler daha düþük bulunmuþtur. Birçok besin maddesinde doðal olarak bulunan trans yað asitlerinin ise LDL-K seviyesini yükselttiði, HDL-K seviyesini düþürdüðü açýklanmýþtýr (Ascherio, 2000; NCEP, 2001). Diyetle alýnan günlük kolesterolün ise 200 mg'dan az olmasý gerektiði önerilmektedir(NCEP,2001). Diyetin lif içeriðinin kardiyovaskuler hastalýklarla iliþkisinin diðer diyet bileþenlerine göre daha zayýf olduðu, yüksek karbonhidrat alýmýnýn ise LDL-K seviyesini yükselterek, HDL-K seviyesini düþürdüðü, bu nedenle aterioscklerosizden korunmak için diyette karbonhidrat alýmýnýn arttýrýlmamasý gerektiði, karbonhidrat alýmýnýn günlük total kalorinin % 60.0'ýný, proteinin % 15.0'ini geçmemesi ve yetiþkin bireyin günlük 20-30 gram lif almasý gerektiði önerilmektedir(Ludving,1999;NCEP,2001;Liu,2002;
Onat,2002). Önemli bir antioksidan olan A ve C vitamininin koroner kalp hastalýðý riskini düþürmede yetersiz olduðu, E vitamini ile ilgili araþtýrmalarýn yetersiz olduðu yapýlan çalýþmalarla açýklanmýþtýr(Edward,1999;GISS,1999). Kardiyovaskuler(KAH) hastalýklar için kan homosistein seviyesinin yüksek olmasýnýn önemli bir risk faktörü olduðu ve homosistein yüksekliði nedenlerinin B6, B12 ve folik asit yetersizliði ile diyetin metionin içeriði ve aþýrý kahve tüketimi olduðu açýklanmýþtýr (Mygard,1997;Mann,1999; Onat,2002). Dünya nüfusunun % 49,7' sini, Türkiye nüfusunun % 49,3'ünü kadýnlar oluþturmaktadýr (ANON, 2003; SRWW, 2005). Kadýnlarýn eðitilmesi aile üyelerinin saðlýklý bilinçli beslenmesi ve saðlýklý nesillerin yetiþtirilmesi açýsýndan çok önemlidir. Ýnsanlarýn kendi yaþam tarzlarýna uygun beslenme þeklini benimsemeleri, besinleri hazýrlama ve piþirme sýrasýnda nelere dikkat etmeleri gerektiðini, beslenme ile saðlýk iliþkisini bilmeleri ve bu konularda
doðru
alýþkanlýklar
kazanmalarý,
beslenme konusunda eðitimi ile saðlanabilir. Saðlýklý beslenme alýþkanlýklarýnýn temeli çocukluk döneminde atýlmaktadýr. Çocukluk döneminde ilk bilgiler aile tarafýndan verilmekte ve çocuk çevresindekileri taklit ederek davranýþ geliþtirmektedir. Bu nedenle anne ve babalarýn yeterli ve dengeli beslenme konusunda bilgi sahibi olmalarý ve bildiklerini günlük yaþamlarýnda uygulamalarý büyük önem taþýmaktadýr. Özellikle ailede kadýnlarýn yemek hazýrlama ve piþirme görevinde sorumluluðun büyük bir kýsmýný üstlendiði düþünüldüðünde, kadýnýn bilgisizliði tüm ailenin yanlýþ ve eksik beslenmesine neden olabilmektedir. Ailede önemli sorumluluklarý olan kadýnlarýn eðitilmesi saðlýklý nesillerin yetiþtirilmesi açýsýndan önemlidir. Bu nedenle araþtýrma, kadýnlara kolesterol konusunda verilen eðitimin bilgi düzeylerine etkilerini tespit etmek amacýyla planlanmýþ ve yürütülmüþtür.
ARAÞTIRMA YÖNTEMÝ Bu çalýþma Adapazarý ilinde Halk Eðitim Merkezi'nde çeþitli kurslara devam eden 17-50 yaþ arasýndaki gönüllü 48 kadýn üzerinde yapýlmýþtýr. Araþtýrma, survey yöntemine göre yapýlmýþ betimleme araþtýrmasý olmakla birlikte, kontrol grupsuz deneysel bir araþtýrma özelliðini de taþýmaktadýr. Araþtýrmada ön-test-iþlem(eðitim) -son-test modeli, kontrol grupsuz olarak uygulanmýþtýr. Kadýnlarýn kiþisel özellikleri hakkýnda bilgi edinmek için soru formu, kolesterol ile ilgili bilgi düzeylerini ölçmek için düzey belirleme testi kullanýlmýþtýr. Hazýrlanan soru formu ve düzey belirleme testi eðitimden önce kadýnlara ön test olarak uygulanmýþ, beþ haftalýk eðitim programýndan sonra ayný düzey belirleme testi son-test olarak tekrar uygulanmýþtýr. Sorular doðru ve yanlýþ cevaplardan oluþmuþtur. Bu ifadelere verilen her doðru cevap 1 puan verilerek deðerlendirilmiþtir. Bu nedenle en fazla alýnabilecek puan 25, en az alýnabilecek puan ise 0'dýr. Eðitim verilirken bilgisayar, projeksiyon, afiþ gibi eðitim araçlarý kullanýlmýþ, katýlýmcýlara kolesterol ile ilgili hazýrlanan el kitaplarý daðýtýlmýþtýr. Eðitim haftada l ders saati olmak üzere 5 hafta olarak belirlenmiþtir. Verilerin analizinde SPSS 11,0 istatistik paket programý kullanýlmýþtýr. Verilerin çözümlenmesinde yüzde, aritmetik ortalama, standart sapma, iliþkili iki grup arasý t testi kullanýlmýþtýr. Kadýnlarýn yaþa göre daðýlýmlarý incelendiðinde; % 81,3'ü 25 ve daha küçük, % 10,5'i 2635 yaþ arasýndadýr. Kadýnlarýn % 37,5'i ilkokul mezunu, % 29,2'si ortaokul, % 27,1'i lise mezunudur. Kadýnlarýn % 66,7' si ev kadýný, % 22,9'unu ise öðrencidir. Araþtýrma kapsamýna alýnan kadýnlarýn BKÝ (Beden kitle indeksi) göre % 62,4'ünün normal kiloya sahip olduðu ve % 18,8'inde ise kilo fazlalýðý olduðu görülmektedir. BKÝ'nin 30 ve üzerinde olmasý "obezite" olarak tanýmlanmaktadýr (Whitney, 2002; Wardlaw, 2003). Obezitenin koroner kalp hastalýklarý için pozitif bir risk faktörü olduðu ve plazma lipit ve lipoprotein düzeyleri üzerinde olumsuz etkilere sahip olduðu yapýlan
Temmuz-Aðustos-Eylül 2006
105
Tablo 1. Kadýnlarýn Yaþ, Eðitim, Meslek ve Beden Kitle Ýndeksi Durumlarýna Göre Daðýlýmlarý Yaþ(yýl) 15-25 26-35 36-45
46 ve üstü
Eðitim Durumu Okur yazar
Ýlkokul mezunu
Ortaokul mezunu Lise mezunu
Üniversite mezunu Meslek durumu Ev hanýmý Emekli
Serbest meslek Öðrenci
Beden kitle indeksi <18.5 zayýf
18.5-24.9 normal
25-29.9kilo fazlalýðý
N=48
%
39
81.3
2
4.1
5 2
10.5 4.1
1
2.1
14
29.2
18 13 2
37.5 27.1 4.2
32
66.7
4
8.3
1
11
2.1
22.9
10
20,8
9
18,8
29
62,4
çalýþmalarla tespit edilmiþtir (NCEP,2001; Onat,2003). Plazma kolesterol ve LDL-K düzeyleri, obezlerde (BKI>30 kg/m2) normal aðýrlýkta olanlara göre (BKI <25 kg/m2) 30 mg/dl yüksek olduðu, HDL-K düzeylerinin ise obezlerde normallere göre 3-6 mg/dl düþük olduðu açýklanmýþtýr. Ayný çalýþmada, orta yaþlý (31-49) erkeklerde % 24,8, 50 yaþ ve üzeri erkeklerde % 25,7, orta yaþlý kadýnlarda % 38, 50 yaþ ve üzeri kadýnlarda ise % 50,2 oranýnda obezite görüldüðü tespit edilmiþtir. (Onat,2003). Bu çalýþmada yaþ ortalamasýnýn büyük çoðunluðunun (%81.3) 25 yaþ ve altýnda olmasý nedeniyle obeziteye rastlanmamýþ olabilir. Kadýnlarýn saðlýk durumlarý incelendiðinde ise % 75,0'ýnýn herhangi bir saðlýk sorunu bulunmadýðý, % 6.3'ünde kalp damar hastalýklarý,
106 Temmuz-Aðustos-Eylül 2006
% 8.2'sinde sindirim sistemi hastalýklarý, % 6.3'ünde sinir sistemi hastalýklarý ve % 4.2'sinde ise karaciðer, safra kesesi ve pankreas hastalýklarý bulunduðu tespit edilmiþtir. Yalýn, Gök ve Toksöz (2001) yaþ ortalamasý 47 olan çalýþma grubunun % 32,0'ýnda hipertansiyon, % 12.0'ýnda diyabet, % 42.0'ýnda obezite görüldüðünü saptamýþlardýr. Kadýnlarýn % 31.5'inin sigara kullandýðý ve sigara kullananlarýn % 20'sinin günde 1-3 arasý, % 46.7'sinin 4-6 arasý, % 6.6'sýnýn 7-9 ve % 26.7'sinin ise 10 ve üzeri sigara tükettiði tespit edilmiþtir. Sigaranýn kardiyovasküler hastalýklar (KAH) için pozitif bir risk faktörü olduðu bilinmektedir(NCEP,2001). Araþtýrma kapsamýna alýnan kadýnlarýn % 4.2'sinin haftada 1-2 defa 1'er kadeh alkol tükettiði, tercih edilen alkol türünün ise bira ve þarap olduðu tespit edilmiþtir. Epidemiyolojik çalýþmalar, orta derecede düzenli alkol tüketiminin KAH riskini azalttýðýný göstermektedir (Rýmm;1996; Çelik, 2002). Alkol tüketiminin KAH riskini azaltýcý etkisi; HDL-K düzeyini arttýrmasýna, % 5-10 insülin duyarlýlýðýný arttýrmasýna ve % 20-30 fibrinojen azalmasýna baðlanmýþtýr. Yapýlan diðer bir çalýþmada, aþýrý alkol içen erkeklerde (ayda 560 ml ve üstü) yaþ ve sigara ayarlý HDL-K yaklaþýk 4 mg/dl yükseldiði, kadýnlarda da ayný boyutta eðilim görüldüyse de anlamlýlýða ulaþmadýðý tespit edilmiþtir. Alkol içmeyenlere kýyasla aþýrý alkol tüketen erkeklerde yaþ ve sigara kan basýncýný yaklaþýk 5.3 mmHg yükseltirken, kadýnlarda ters yönde bir iliþki gözlenmiþtir(Rýmm,1999). Kadýnlarýn spor yapma durumlarý incelendiðinde ise % 33.3'ünün düzenli olarak spor yaptýðý ve spor yapanlarýn % 75.0'ýnýn yürüyüþ, % 12.5'inin koþu, % 6.3'ünün step, % 6.3'ünün taekwandoyu tercih ettiði tespit edilmiþtir. Spor yapan kadýnlarýn % 18.8'i günde bir saatten az, % 43.8'i günde 1-2 saat, % 12.5'i haftada 1-2 saat, % 25'i haftada 3-4 saat spor yaptýklarýný belirtmiþlerdir. Fiziksel aktivite azlýðýnýn Kroner kalp hastalýðý (KKH) için önemli bir risk faktörü olduðu yapýlan bazý çalýþmalarla tespit edilmiþtir (King,1995).
Tablo 2. Kötü Kolesterol Oluþumunu Azaltýcý Bilgi Sorularýna Ýliþkin t Testi Sonuçlarý (n=48) Besin tüketimi ile ilgili bilgi sorularý Saðlýklý beslenmek için vücudun yað ihtiyacýnýn çoðunluðunu zeytinyaðýndan karþýlanmalýdýr.
Kötü kolesterol seviyesini düþürmek için tavuk, hindi ve balýketi, koyun ve sýðýr etine tercih edilmelidir.
Kolesterolü yüksek olan kiþiler kýzartmalardan kaçýnmalýdýr.
Sucuk, salam, sosis gibi et ürünleri doymuþ yaðlarý fazla içerdiðinden az tüketilmelidir.
Fazla alkol tüketimi kalp hastalýðý riskini arttýrmaktadýr.
Kolesterol yüksekliðinde sebze, meyve,
kurubaklagil ve tahýl grubu tüketimi arttýrýlmalýdýr. Kuru fasulye gibi kurubaklagillerin lif içeriði fazla olduðu için kötü kolesterolün düþmesini saðlamaktadýr.
Günde birkaç adet fýndýk vb. yenmesi iyi kolesterolü yükseltir.
Doymuþ yaðlar kötü kolesterolün yükselmesinde etkilidir.
Tam yaðlý süt ve süt ürünleri kolesterolü düþürmektedir.
Kolesterol vücudun bütün hücrelerinde bulunan
Ön test
(n=48)
Son test (n=48)
Mean ± SD
Mean ± SD
0.29 ±0.45
0.68 ±0.46
0.58 ±0.49
0.81 ± 0.39
0.89 ±0.30
t
p
-4.49
0.00**
-4.49
0.00**
0.97 ± 0.14
-1.66
0.10
0.85 ±0.35
1.00 ±0.00
-2.83
0.00**
0.93 ±0.24
0.89 ±0.30
-0.70
0.48
0.79 ±0.41
0.91 ± 0.37
-1.77
0.08
0.50 ± 0.50
0.83 ± 0.37
-3.66
0.01**
0.43 ±0.50
0.72 ± 0.44
-2.95
0.05*
-2.86
0.00**
-1.04
0.30
-2.19
0.03*
-5.83
0.00**
-8.47
0.00**
-3.08
0.00**
-2.22
0.03*
0.64 ±0.48 0.60 ±0.49
0.87 ± 0.33 0.70 ± 0.45
yað benzeri bir maddedir.
0.77 ±0.42
0.91 ±0.27
seviyesi 180-200 mg/dl’dir.
0.20 ± 0.41
0.72 ± 0.44
yükselmektedir.
0.70 ± 0.45
0.93 ± 0.24
yönünden zengindir
0.77 ± 0.42
0.93 ± 0.24
0.06 ± 0.24
0.18 ± 0.39
-1.77
0.08
0.64 ± 0.48
0.89 ± 0.30
-3.29
0.00**
Saðlýklý yetiþkin bir bireyin toplam kolesterol Sigara içme ve þiþmanlýk iyi kolesterolü düþürür. Düzenli egzersiz ile kötü kolesterol seviyesi
Sakatatlar, tereyaðý, yumurta sarýsý kolesterol Kadýnlarda menopozdan sonra kolesterol seviyesi artarak kalp hastalýklarý riski artmaktadýr.
Þiþmanlýk kolesterol düþürücü bir etkendir.
*p<0.01
*p<0.05
0.14 ±0.35
0.75 ±0.43
sd=46
Temmuz-Aðustos-Eylül 2006
107
"Saðlýklý beslenmek için vücudun yað ihtiyacýnýn çoðunluðu zeytinyaðýndan karþýlanmalýdýr" sorusunda ön-testten alýnan puanlarýn ortalamasý 0.29 iken, eðitim sonrasý 0.68'e yükselmiþtir. Fark t testi sonucuna göre anlamlý bulunmuþtur. (p<0.05) Mensink ve Katan (1987)'ýn yaptýðý çalýþmada, sadece zeytinyaðý diyeti uygulanan grupta, serum kolesterol seviyesinin ortalama 0.46 mmol/I düþtüðü, HDL-K seviyesinin 0.03 mmol/l yükseldiði, serum trigliserid seviyesinin ise 0.06 mmol/I düþtüðü tespit edilmiþtir. Yapýlan baþka bir çalýþmada, evde kullanýlan yað türlerinin sýrasýyla, zeytinyaðý, diðer bitkisel sývý yaðlar (ayçiçek yaðý, mýsýrözü yaðý, soya yaðý), tereyaðý ve margarin olduðunu, kuyruk ve iç yaðýnýn ise hiç kullanýlmadýðý saptanmýþtýr (Gündüç,1995). Cater ve Denke (2001) yaptýklarý çalýþmada diyete beherik asit, palmitik asitten zengin palmiye yaðý ve oleik asitten zengin bitkisel sývý yað eklenerek hafif hiperkolesterolemik erkeklerde kan lipit profilini saptamýþlardýr. Araþtýrma sonucunda beherik asit içeren diyet ve palmitik asit içeren diyet toplam kolesterol ve LDL-K seviyesini yükseltirken, oleik asit içeren diyette her iki parametrede de düþme gözlenmiþ, HDL-K ve trigliserid seviyesinde farklýlýk gözlenmiþtir. Fakat NCEP (2001), saðlýklý beslenmek için diyetle alýnan tekli doymamýþ yað asitleri miktarýnýn total kalorinin % 20,0'ýný geçmemesi gerektiðini önermiþtir (Onat, 2002; Onat, 2003). "Kötü kolesterol seviyesini düþürmek için tavuk, hindi ve balýk eti, koyun ve sýðýr etine tercih edilmelidir" sorusunda ön-testten alýnan puanlarýn ortalamasý 0.58 iken, son-testte 0,8 T’e yükselmiþtir. Fark istatistiksel olarak önemlidir (p>0.05). "Kolesterolü yüksek olan kiþiler kýzartmalardan kaçýnmalýdýr" sorusunda ön-test ve son-testte alýnan puanlarýn ortalamalarý arasýndaki fark istatistiksel olarak önemsiz bulunmuþtur (p>0.05). Yapýlan bir çalýþmada, evde ve ev dýþýnda kýzartýlmýþ gýda tüketiminin yaygýn olmadýðý, kýzartýlmýþ gýda tüketiminin evde haftada 1-3 kere (% 45.0),
108 Temmuz-Aðustos-Eylül 2006
ve ev dýþýnda ayda bir kere (% 43.0) olduðunu tespit etmiþtir (Gündüç,1995). "Sucuk, salam, sosis gibi et ürünleri doymuþ yaðlarý fazla içerdiðinden az tüketilmelidir" sorusundan alýnan ön-test ve son-test puanlarýnýn ortalamalarý arasýndaki fark istatistiksel olarak önemli bulunmuþtur (p<0.05). NCEP, günlük enerjinin % 7,0'dan azýnýn doymuþ yaðlardan, % 20,0'ýnýn tekli doymamýþ yaðlardan, % 10,0'ýnýn çoklu doymamýþ yaðlardan gelmesini önermektedir (NCEP;2001). "Fazla alkol tüketimi kalp hastalýðý riskini arttýrmaktadýr" sorusunun ön-test ve son-test puanlarýnýn ortalamalarý arasýndaki fark istatistiksel olarak önemsiz bulunmuþtur(p>0.05). Yapýlan bazý araþtýrmalarda, hafif-orta derecede alkol tüketiminin kardiyovasküler sistem üzerinde faydalý olduðu, fazla tüketiminin ise saðlýðý olumsuz etkilediði saptanmýþtýr (Rimm,1996; Çelik,2002; Onat,2003). Bir baþka çalýþmada orta derecede alkol tüketiminin KAH riskini azalttýðý, bu koruyucu etkinin de günde 1-2 kadeh alkol tüketimi ile saðlandýðýný saptamýþlardýr (Çelik,2002). Htnes ve Rimm (2001), erkekler için günde 2 kadeh (20-30 g etanol), kadýnlar için günde 1 kadeh (10-15 g etanol) alkol tüketiminin KKH riskini % 30.0-40.0 azalttýðýný tespit etmiþlerdir. Türk Kardiyoloji Derneði'nin yapmýþ olduðu bir araþtýrmada Türk erkeklerinin % 32.5'inin, kadýnlarýn %3.6'mýn ara sýra alkol kullandýðýný ve alkolün HDL-K'ý her iki cinsiyette de arttýrdýðýný saptamýþlardýr (Onat,2003). "Kolesterol yüksekliðinde sebze, meyve, kurubaklagil ve tahýl grubu tüketimi arttýrýlmalýdýr" sorusundan alýnan ön-test ve son-test puanlarýnýn ortalamalarý arasýndaki fark istatistiksel olarak önemsiz bulunmuþtur (p>0.05). "Kuru fasulye, mercimek, nohut, bezelye gibi kurubaklagillerin lif içeriði fazla olduðu için kötü kolesterolün düþmesini saðlamaktadýr" sorusundan ön-testte alýnan puanlarýn ortalamalarý 0.50
iken, eðitim sonrasý 0.85 'e yükselmiþtir. Fark
"Kolesterol vücudun bütün hücrelerinde bulu-
istatistiksel olarak önemli bulunmuþtur(p<0.05).
nan yað benzeri bir maddedir" sorusunda eðitim
Lif yönünden zengin yiyecekler kurubaklagiller,
alýnan puanlarýn ortalamasý 0.77 iken, eðitim son-
tahýllar, taze sebzeler ve taze meyvelerdir. Protein
rasý uygulanan son-testte 0.91'e yükselmiþtir. Fark
gereksinimi bezelye, nohut, kuru fasulye, merci-
istatistiksel olarak önemli bulunmuþtur (p<0.05).
mek gibi kurubaklagillerden ve tam tahýllardan
"Saðlýklý yetiþkin bir bireyin toplam kolesterol seviyesi 180-200 mg/dl'dir: sorusunda ön-testte alýnan puanlarýn ortalamasý 0.20 iken, eðitim sonrasý 0.72'ye yükselmiþtir. Fark istatistiksel olarak önemli bulunmuþtur (p<0.05). Kanda LDL-K'ün yükselmesi, aterosklerosizi arttýrmaktadýr. LDL kolesterol düzeyinin 100-129 mg/dl arasýnda olmasý, toplam kolesterol seviyesinin ise 200 mg/dl.'nin altýnda olmasý normal kabul edilmektedir. Kolesterol deðerleri < 200mg/dl istenilen, 200239 mg/dl sýnýrda yüksek ve >240 mg/dl yüksek düzeydedir (NCEP;2001).
karþýlanmalýdýr. Bu besinler, lif yönünden de zengin olduklarý için kan kolesterol düzeyini düþürmede de yardýmcý olmaktadýr (Bowman, 2001; Onat,2002). Yapýlan bir çalýþmada lif tüketimi diðer diyet bileþenleri ile karþýlaþtýrýlmýþ ve kardiyovasküler risk faktörleri ile zayýf bir iliþkisinin olduðu saptanmýþtýr (Ludving,1999). "Günde bir avuç fýndýk yenmesi iyi kolesterolü yükseltir" sorusunda ön-testte alýnan puanlarýn ortalamasý 0.43 iken, eðitim sonrasý 0.72 'ye yükselmiþtir. Fark istatistiksel olarak önemli bulunmuþtur (p<0.05). "Doymuþ yaðlar kötü kolesterolün yükselmesinde etkilidir" sorusundan alýnan ön-test ve sontest puanlarýnýn ortalamalarý arasýndaki fark istatistiksel olarak önemli bulunmuþtur(p<0.05). Diyetle alýnan doymuþ yað asitlerinin, LDL-K düzeyini yükselttiði yapýlan çalýþmalarla tespit edilmiþtir(Onat,2002). Hayvansal besinler, Hindistan cevizi, kakao, tam yaðlý süt ve süt ürünleri bol miktarda doymuþ yað içermektedir(Baysal,1991; Gündüç,1995; Þenel,2000). Son yýllarda genelde toplam yað tüketimi miktarýnda önemli farklýlýk olmamasýna raðmen, sývý yað tüketim miktarýnýn katý yaða oranla arttýðý gözlenmektedir (Pekcan; 2001). "Tam yaðlý süt ve süt ürünleri kolesterolü düþürmektedir" sorusundan alýnan ön-test ve sontest puanlarýnýn ortalamalarý arasýndaki fark istatistiksel olarak önemsiz bulunmuþtur (p>0.05). Yapýlan bir çalýþmada, doymuþ yað asitleri ve kolesterol yönünden zengin süt ve süt ürünleri ile et ve et ürünlerinin tüketim yaygýnlýðýnýn sýrasý ile günde 2-3 kere (% 45.0) ve haftada 4-7 kere (%67.0) olduðunu tespit etmiþtir (Gündüç,1995).
"Sigara içme ve þiþmanlýk iyi kolesterolü düþürür" ifadesinin ön-test ile son-test puanlarýnýn ortalamalarý arasýndaki fark istatistiksel olarak önemlidir(p<0.05). Sigara içimi HDL-K düzeyini düþürmekte, LDL-K oksidasyonunu artýrmaktadýr (Onat,2002). Wilson (1983)'un yaptýðý çalýþmada sigara kullanýmýnýn HDL-K seviyesini erkeklerde 4 mg/dl kadýnlarda 6 mg/dl düþmeye neden olduðu tespit edilmiþtir. Ýçilen sigara sayýsý ile HDL-K seviyesi arasýnda anlamlý negatif bir iliþki saptanmýþtýr. Bir çalýþmada günde 20 ya da daha fazla sigara içen erkeklerin HDL-K düzeyinin, sigara içmeyenlerin düzeyinden ortalama % 11.0 daha düþük olduðu, günde 20 ya da daha çok sigara içen kadýnlarýn HDL-K düzeyinin içmeyenlerden yaklaþýk % 14.0 daha düþük olduðu gözlenmiþtir(Neufeld,1997;Onat,2002). TEKHARF çalýþmalarýnda 1997/1998 yýllarýnda 2569 yetiþkinde sigara içimindeki son durum ile geçen 8 yýl içindeki deðiþimler araþtýrýlmýþtýr. 1990 yýlýnda 1000 yetiþkinde sigara içen 594 erkek varken, 1998 yýlýnda 578'e indiði; ayný dönemde sigara içen kadýn sayýsýnýn 178'den 216'ya yükseldiði ve tiryaki kadýnlarda tüketilen ortalama sigara miktarýnýn da % 20.0 dolayýnda artýðý tespit edilmiþtir (Onat, 1999).
Temmuz-Aðustos-Eylül 2006
109
"Düzenli egzersiz ile kötü kolesterol seviyesi
"Þiþmanlýk kolesterol düþürücü bir etkendir"
yükselmektedir" sorusunda ön-testte alýnan puan-
sorusunda ön-testte alýnan puanlarýn ortalamasý
larýnýn ortalamasý 0.70 iken, son-testte 0.93'e
0.64 iken, son-testte 0.89'a yükselmiþtir(p<0.05).
yükselmiþtir (p<0.05). Yapýlan bir çalýþmada
Obezitenin KKH için bir risk faktörü olduðu, plaz-
4 hafta süre ile günde 1 saat ardýþýk olarak normal
ma lipid ve lipoprotein düzeyleri üzerinde olumsuz
tempoda yürüyüþ ve diyet uygulanan çalýþma
etkiye sahip olduðu yapýlan çalýþmalarda tespit
grubunda total kolesterol seviyesinde ve LDL-K'da
edilmiþtir(Kýng,1995; Onat, 2001;Yalýn, 2001).
anlamlý bir azalma saptanmýþtýr (Yalýn, 2001).
50-65 yaþ arasýndaki, kadýn ve erkeklerde farklý
"Sakatatlar, tereyaðý, yumurta sarýsý kolesterol
yoðunluktaki fizik aktivitenin uzun dönem etki-
yönünden zengindir" sorusunda ön-test puan-
lerinin araþtýrýldýðý bir çalýþmada, HDL-K artýþý
larýnýn ortalamasý 0.77 iken, son-testte 0.93'e yük-
düþük yoðunlukta fakat haftada daha sýk seanslar
selmiþtir. Fark istatistiksel olarak önemli bulun-
uygulanan grupta daha belirgin bulunmuþ, egzer-
muþtur. (p<0.05). Sakatat (beyin, ciðer, böbrek),
siz sýklýðýnýn HDL-K seviyesini yükseltmede önem-
tereyaðý ve yumurta sarýsý kolesterol ve doymuþ
li olabileceði açýklanmýþtýr(NIH,1998). Bir baþka
yað asitlerinden zengin olan gýdalardýr. Günlük
çalýþmada, 4 hafta süre ile günde 1 saat ardýþýk
kolesterol alýmýnýn günlük < 200 mg olmasý
olarak normal tempoda yürüyüþ ve diyet (günde
önerilmektedir (NCEP, 2001;Onat, 2002). Gökçe
% 20 'den az yað ve 300 mg.’dan az kolesterol)
(1997) çalýþmasýnda, tereyaðý, margarin, ayçiçek
uygulanan çalýþma grubunda, vücut aðýrlýðýnda
yaðý, zeytinyaðý ve mýsýrözü yaðýnýn plazma
(p=0.001), total kolesterolde (p<0.001) ve
lipoprotein fraksiyonian üzerine etkisini incele-
LDL-K'da (p<0.001) anlamlý bir azalma görüldüðü
miþtir. Araþtýrma sonucuna göre, tereyaðý grubuna
tespit edilmiþtir (Yalýn, 2001).
ait HDL-K deðeri, kontrol grubuna ait HDL-K
"Kötü kolesterolün 130 mg/dl'nin altýnda olmasý
deðerine göre önemli derecede yüksek (p<0.01),
normaldir" sorusunda ön-teste alýnan puanlarý
ayçiçeði yaðý grubuna ait HDL-K deðeri yine kon-
ortalamasý 0.18 iken, son-testte 0.70'e yüksel-
trol grubuna göre önemli derecede düþük bulun-
miþtir (p<0.05).
muþtur (p<0.05). Ayrýca tereyaðý grubunda toplam kolesterol seviyesi de yüksek bulunmuþ-
SONUÇ VE ÖNERÝLER
tur. Bu nedenle tereyaðý ateroskleroz için bir risk
Bu araþtýrmanýn en önemli amacý, bireylerin
faktörü olarak görülmektedir (Cater, 2001; Marray,
beslenme ile ilgili yanlýþ inanç ve tutumlarýnýn
2004).
düzeltilmesinde ve doðru alýþkanlýklar kazan-
"Kadýnlarda menopozdan sonra kolesterol
malarýnda beslenme eðitiminin önemini vurgula-
seviyesi artarak kalp hastalýklarý riski artmaktadýr "
yarak, doðru beslenme alýþkanlýklarý kazandýra-
sorusunda ön-testte alýnan puanlarýnýn ortalamasý
bilmektir. Bireylerin beslenme bilgi düzeyleri,
0.06 iken, son-testte 0.18' e yükselmiþtir. Fakat
eðitim öncesi ve eðitim sonrasý karþýlaþtýrýldýðýnda,
fark istatistiksel olarak önemli bulunmamýþtýr
eðitim öncesi ön-test genel ortalamasý 14.85 ±
(p>0.05). Yapýlan bazý çalýþmalarda östrojenin,
4.36 iken, eðitim sonrasý 20.77 ± 3.73'e yük-
plazma lipoproteinleri üzerinde olumlu bir etkiye
selmiþtir. Genel olarak eðitim öncesi ile eðitim
sahip olduðu ve postmenopozal kadýnlardaki
sonrasý fark t testi sonucuna göre önemli bulun-
koroner hastalýðý riskindeki artmayý geciktirdiði
muþtur(p<0.05).
tespit edilmiþtir (Erol, 1999; NCEP, 2001; Nazlý,
Toplumun iyi beslenme alýþkanlýklarý kazanmasý ve koroner kalp hastalýklarýndan korunmasý
2001).
110 Temmuz-Aðustos-Eylül 2006
için þunlar önerilebilir; HDL-K seviyesini arttýrmada ve ideal kiloya sahip olmada oldukça önemli olan yürüyüþ, koþu gibi fiziksel aktiviteler her yaþ grubunda desteklenmelidir. Koroner kalp hastalýðý için önemli bir risk faktörü olan sigara kullanýmý, eðitim ve caydýrýcý politikalar ile azaltýlabilir. Halk eðitim merkezleri gibi yaygýn eðitim kurumlarýna devam edenlere beslenme eðitimi verilerek, saðlýklý beslenme konusunda bilinçlenmeleri saðlanabilir. Yazýlý ve görsel basýnda saðlýklý beslenme programlarý ile halkýn bu konularda bilinçlendirilmesi saðlanabilir. Okullarda beslenme eðitiminin ilköðretimden baþlayarak ayrý bir ders olarak programlarda yer almasý saðlanabilir. Benzer çalýþmalar farklý yaþ, cinsiyet ve meslek gruplarýna uygulanabilir. KAYNAKÇA Anon, 2003. 2000 Genel Nüfus Sayýmý. Nüfusun Sosyal ve Ekonomik Nitelikleri. T.C. Devlet Ýstatistik Enstitüsü. Yayýn No: 2759. Ankara. ASCHERIO, Willet. (2000), Trans Yaðlarýn Saðlýða Etkileri, Beslenme ve Diyet Dergisi, 29(2), 47-49. BAYSAL. Ayþe ve baþk. (1991). Besinlerin Bileþimleri Ankara: Türk Diyetisyenler Derneði Yayýný. 3.Baský. BOWMAN, A. Barbara ve R. M. Russell. (2001). Present Knowledge in Nutrition, Washington: ILSI, BUNYARD, B. Linda, K.E.DENNIS, B. J. NICKLAS. (2002). Dietary Intake and Changes in Lipoproteýn Lipids in Obese, Postmenopausal Women Placed on an American Heart Association Step J Diet. Journal of the American Dietetic Assocýation. 102(1). 62-57. CATER, NB ve MA. DENKE. (2001). Behenik Asit Ýnsanlarda Kolesterol Düzeyini Yükselten Doymuþ Yað Asididir. Beslenme ve Diyet Dergisi, 30(2). 63. CONWAY, W. Thomes, A. Spector, D. Chapell. (2002). Biyokimya Olgu Sunumlu Yaklaþým. (Çev. Nilgün Altan),Ankara:Palme Yayýnlarý. 1.Baský. ÇELÝK, Seden, Þ. GÖRGÜLÜ ve T. TEZEL. (2002). Alkol Tüketimi ve Koroner Kalp Hastalýðý. Türk Kardiyoloji Derneði Arþivi. 30(10), 634-639. EDWARD, P ve MD. HAVRANEK. (1999). Primary Prevention of CHD: Nine Ways to Reduce Risk. American Family Physician, (15). EROL, Çetin ve baþk. (1999). Türk Kardiyoloji Derneði Koroner Arter Hastalýðýna Yaklaþým ve Tedavi Kýlavuzu. Ýstanbul. GISSI
Prevenzione
Investýgators.
(1999).
Dietary
Supplementation With n-3 Polyunsatured Fatty Acids and Vitamin E After Mycardial Infarction:Results of the GlSSI-Prevenzione Trial. Eruppo Italiano Perlo Studio Della Sopravvivenzo Nell Infarto Miyocardio. Lancet, 354(9177), 447-455. GÖKÇE, Recep. (1997). Katý ve Sývý Yað Tüketiminin Plazma Lipoprotein Fraksiyonlarý Üzerine Olan Etkilerinin Araþtýrýlmasý. Kütahya: Dumlupýnar Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü (Yayýnlanmamýþ Yüksek Lisans Tezi). GÜNDÜÇ, Naile. (1995). Piyasadaki Margarinlerin Trans Yað Asidi Niceliði ve Kan Kolesterolü Üzerine Etkisi. Ýzmir: Ege Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü (Yayýnlanmamýþ Yüksek Lisans Tezi). HTNES, LM ve EB. RIMM. (2001). Moderate Alcohol Consumption and Coronary Heart Disease:a Review. Postgrad Med J, (77), 747-752. KING. A.C. ve baþk. (1995). Long-Term Effects of Varying Intensities and Formats o f Physical Activitýy on Participation Rates, Fitness and Lipoproteins in Men and Women Aged 50-65 Years. Circulation, (91), 2596-2600. LIU, Simin. (2002). Intake of Refined Carbohydrates and Whole Grain Foods in Relation to Risk of Type 2 Diabetes Mellitus and Coronary Heart Disease. Journal of the American College of Nutrition, 21 (4). 298-306. LUDVING, S. Davidve baþk. (1999). Dietary Fiber Weight Gam and Cardiovaskuler Disease Risk Factors in Young Adults. JAMA, (282), 1539-1546. MANN, NJ. ve baþk. (1999). Ttw Effect of Diet on Plasma Homocysteýne Concentrations in Healthy Male Subjects. Eur J Clin Nutr, (53). 895. MARRAY, K. Robert, P. GRANNER ve P.Mayes. (2004). Harper Biyokimya. (Çev. Nurten Dilmen ve Tuncay Özgünen),Nobel Týp Kitabevi. MENSÝNK, RPveMB. KATAN. (1987). Effect of Monounsatured FattyAcýts Versus Comlex Carbohydrates on High-Density Lipoproteiris in Health Men and Women. Lancet, 17 (1), 122-125. MYGARD O. ve baþk. (1997). Coffe Consumption and Plasma Total Homocysteine. The Hordaland Homocysteine Study. Am J Clin Nutr. ( 65 ), 136. NAZLI. Nasýh ve K. AYTEMÝR.( 2001) Koroner Arter Hastalýklarý. Anadolu Kardiyoloji Dergisi, l (3). NCEP( National Cholesterol Education Program Expert Panel): Executýve Summary of The Third Repon of The National Cholesterol Education Program (NCEP) Expert Panel on Detection, Evaluation and Treatment of High Blood Cholesterol in Adults (Adult Treatment Panel (ATP) III). (2001). J Am Med Assoc, 285(19), 2486-2497. NEUFELD ve baþk. (1997). Passive Cýgarette Smokýng and Reduced HDL Cholesterol Leve/s in Children
Temmuz-Aðustos-Eylül 2006
111
WithHigh-RiskLipidProfiles. Circulation, (96), 1403-1407. NIH (National Intitutes of Health). Clinical Guidelines on The Identification Evaluation and Treatment of Cht'enveighît and Obesity in Adults The Evidence Report. (1998). Obcs Res, 6(2). 51-209. ONAT. Altan. (2003). Türkiye'de Obezitenin Kardiyovasküler Hastalýklara Etkisi Türk Kardiyoloji Demeði Arþivi, 31(5), 279-289. ONAT, Altan ve baþk. (1999). Türk Eriþkinlerinde Sigara Ýçimi: Kadýnlarýmýzda Tiryakilik Artma Yolunda. Türk Kardiyoloji Derneði Arþivi , 27(10). ONAT. Altan ve baþk. (2001). Yetiþkinlerimizde Sigara Ýçiminin Sýklýðý HDL ile Ýliþkisi ve Koroner Olaylara Etkisi. Türk Kardiyoloji Derneði Arþivi, 29(49), 3-8.
Lower Risk of Coronary Heart Disease: Mera Analysiz of Effects on Lipids and Haemostotic Factors. BMJ, (319), 1523-1528.6.SMOLÝN GRASVENOR 2005 SRWW Special Report of the World's Women 2005 Progress in statistics.Demographic and Social Statistics Branch United-Nations Statistics Division, Departmen of economic and Social Affairs.The commission on the Status of Women ÞENEL, Ebru. (2000). Yaðlardaki Teknolojik Geliþmeler ve Beslenme ile Ýliþkileri. III. Uluslar arasý Beslenme ve Diyetetik Kongresi, 12-15 Nisan Panel. Beslenme ve Diyet Dergisi, 29(2). 42-61. WARDLAW. M.G. (2003). Contemporary Nutrition. Published: by McGraw, Newyork, America.
ONAT. Altan ve baþk. (2002). Türk Kardiyoloji Derneði Koroner Kalp Hastalýðý Korunma ve Tedavi Kýlavuzu. Ýstanbul.
WILSON, PW ve baþk. (1983). Factors Associated With Lipoprotein Cholesterol Levels. The Famingham Study. Ateriosclerosis, (3).273-281.
ONAT, Altan ve baþk. (2003). A Ikol Ýçiminin Prospektif Ýncelemede Risk Deðiþkenleri Metabolik Sendrom ve Koroner Risk Üzerine Etkileri. Türk Kardiyoloji Derneði Arþivi. 31(8), 417-425.
WHÝTNEY E.N.Rolfes S:R(2002)Understanding Nutrition(nýnth ed.) WHITNEY, Eleanor Noss ve S. R. ROLFES. (2002). Nýnth Edition Understanding Nutrition. Wadsworth/Thomson Learning USA
PAHO(Pan American Health organizition) 2004. Anderstanding coronary heart disease -the carebbean food and nutrition insttitute
YALIN, Sevgi , H. GÖK ve R. TOKSOZ. (2001). Sedanter Bireylerde Kýsa Dönem Düzenli Egzersiz- Diyet Programýnýn Lipid Profili Üzerindeki Etkileri. Anadolu Kardiyoloji Dergisi. 1(3), 179-188.
PEKCAN, Gülden. (2001). Türkiyede Beslenme Sorunlarý ve Boyutlarý: Besin ve Beslenme Politikalarý ve Önemi. Ankara: Hacettepe Üniversitesi Beslenme ve Diyetetik Bölümü. RIMM, EB ve. Baþk. (1996). Revýew of Moderate Alcohol Consumption and Reduced Risk Of Coronary Heart Disease: is the Effect Due to Beer Wine, or Spirits. BMJ, (312), 731-736. RIMM, EB ve baþk. (1999). Moderate Alcohol Intake and
112 Temmuz-Aðustos-Eylül 2006