Duygu durum bozukluğu eştanısının sosyal anksiyete bozukluğu

Page 1

SB 1 Duygudurum Bozukluðu Eþtanýsýnýn Sosyal Anksiyete Bozukluðu Üzerine Klinik Etkisi Ahmet Koyuncu1, Ýlker Özyýldýrým2 Batý Bahat Hastanesi Psikiyatri Birimi1,Medicana International Psikiyatri Birimi2

Amaç: Sosyal anksiyete bozukluðu (SAB) hastalarýnda duygudurum bozukluðu eþtanýsý oldukça sýktýr (1-3), fakat bu eþtanýlarýn SAB üzerine klinik etkilerini araþtýran çalýþma sayýsý sýnýrlýdýr (1). Bu çalýþmada bipolar veya major depresif bozukluk eþtanýsýnýn sosyal anksiyete bozukluðu (SAB) üzerine klinik etkilerinin araþtýrýlmasý amaçlanmýþtýr. Yöntem: Çalýþmaya DSM-IV'e göre primer tanýsý SAB olan 140 hasta alýnmýþtýr. Tüm hastalara tanýlamaya yönelik SCID-I ve klinik özellikleri deðerlendirmek amacýyla Ýþlevselliðin Genel Deðerlendirilmesi Ölçeði (ÝGD), Liebowitz Sosyal Anksiyete Ölçeði (LSAÖ) Beck Depresyon Ölçeði (BDÖ), Beck Anksiyete Ölçeði (BAÖ), Çocukluk Çaðý Travma Ölçeði (CTQ) uygulanmýþtýr. Bipolar bozukluk eþtanýsý olan (SAB-BB) 22, major depresif bozukluk eþtanýsý olan (SAB-MDB) 103 ve yaþamboyu herhangi bir duygudurum bozukluðu eþtanýsý olmayan 15 (SAB-EO) hasta demografik ve klinik özellikleri açýsýndan karþýlaþtýrýlmýþtýr. Bulgular: Gruplar arasýnda yaþ, cinsiyet, eðitim gibi demografik ve SAB baþlangýç yaþý gibi klinik özellikler açýsýndan farklýlýk bulunmamýþtýr. SAB-BB grubunda; geçmiþ psikiyatrik baþvuru, antidepresan kullanýmý sýklýðý ve süresi, toplam depresif epizod sayýsý ve depresyonlarda atipik görünüm varlýðý diðer iki gruptan daha fazla idi. LSAÖ ölçeði açýsýndan gruplar arasýnda farklýlýk saptanmadý. SABBB ve SAB-MDD gruplarý arasýnda bir fark olmasa da, her iki grubun SAB-EO grubuna göre; ÝGD puanlarý daha düþük, BECK-D ve CTQ toplam puanlarý daha yüksek idi. Sonuç: Bu sonuçlar duygudurum bozukluðu eþtanýsýnýn SAB klinik özellikleri ve þiddetini belirgin olarak etkilemese de, SAB hastalarýnýn iþlevselliklerini olumsuz yönde etkilediðini göstermektedir. Bulgular ayrýca SAB hastalarýnda duygudurum eþtanýsýnýn çocukluk çaðý travmatik yaþantýlarý ile iliþkili olabileceðini akla getirmektedir. Kaynaklar 1. Perugi G. Bipolar II and unipolar comorbidity in 153 outpatients with social phobia. Comp Psychiatry 2001;42:375-381. 2. Van Ameringen M. Relationship of social phobia with other psychiatric illness. J Affect Disord 1991;21:93-99. 3. Kessler RC. Lifetime comorbidities between social phobia and mood disorders in the US National Comorbidity Survey. Psychol Med 1999;29:555-567


SB 2 Agorafobili Panik Bozukluðu Hastalarýnýn Biliþsel Davranýþçý Terapi Öncesi ve Sonrasýnda Panik Bozukluk Semptomlarý ve Yakýn Ýliþkilerde Stresle Baþa Çýkma Tarzlarý Açýsýndan Karþýlaþtýrýlmasý Ýdris Üre, Peykan Gökalp, Nilgün Öngider, Figen Karadað Maltepe Üniversitesi

Amaç: Agorafobili Panik Bozukluðu hastalarýnýn BDT öncesi ve sonrasýnda Panik Agorafobi puanlarý ve yakýn iliþkilerde stresle baþa çýkma tarzlarýný açýsýndan karþýlaþtýrmasýdýr. Yöntem: Çalýþmanýn örneklemi, Maltepe Üniversitesi Týp Fakültesi Hastanesi Psikiyatri AD Polikliniði'nde Ocak-Nisan 2010 tarihleri arasýnda ayaktan tedavi görmekte olan, DSM-IV taný ölçütlerine göre Agorafobili Panik Bozukluðu (1) tanýsý konmuþ ve BDT'ye uygun 6 hastadan oluþmaktadýr. Hastalarýn tümüne SCID-I/Klinik Versiyonu ve Panik Agorafobi ölçeði (PAÖ) ve Yakýn Ýliþkilerde Çok Boyutlu Baþa Çýkma Ölçeði uygulanmýþtýr. Ardýndan 12 seans BDT uygulanmýþ ve terapi sonrasýnda tüm ölçekler tekrar tekrarlanmýþtýr. Bulgular: Veriler non-parametrik Wilcoxon Test ile deðerlendirilmiþtir. Panik ve Agorafobi Ölçeðinde alýnan puanlar karþýlaþtýrýldýðýnda terapi sonrasýnda toplam puan (z= -2.232 p<0,05); kaçýnma davranýþý (z= -2.264 p<0,05); ve yeti yitimi(z= -2.271 p<0,05); puanlarýnýn terapi öncesine göre daha düþük olduðu bulunmuþtur. Terapi öncesi ve terapi sonrasýnda yakýn iliþkilerde stresle baþa çýkma tarzlarý puanlarý incelendiðinde, olumsuz baþa çýkma puanlarýnýn (z= -2.232 p<0,05); dýþsal destek arama puanlarýnýn (z= -2.251 p<0,05) ve geri çekilme puanlarýnýn (z= -2.226 p<0,05 terapi sonrasýnda terapi öncesine göre daha düþük olduðu bulunmuþtur. Sonuç: Çalýþmamýzda, Agorafobili Panik Bozukluk hastalarýn ego fonksiyonlarý açýsýndan yetersiz olabileceklerini düþündürmektedir Literatürde bunu destekleyen bulgular vardýr (2,3). BDT sonrasýnda yapýlan deðerlendirmeler terapi öncesine göre karþýlaþtýrýldýðýnda, saptanan önemli deðiþiklikler göz önüne alýndýðýnda BDT'nin Panik Bozukluk tedavisinde önemli iþlevi olduðunu düþündürmektedir. Kaynaklar 1- APA (American Psychiatric Asssosiation) (1994) Diagnostic and Statistical Manual of Mental Disorders, (DSM IV). Washington DC, (Çev.ed: E.Köroðlu), Hekimler Yayýn Birliði, Ankara, 1995 2- Kessler RC, Chiu WT, Jin R,Ruscio AM, Sheare K,Walters EE (2006). The epidemiology of panic attacks, Panic disorder and agoraphia in the national comorbodity survey replication. Arch Gen Psycihiatry, 63 415-24 3- Uðuz Þ, Altýntaþ EY, Levent BA (2006). Panik Bozukluðu: Etiyoloji, Klinik Gidiþ, Komorbidite ve Tedavisi. Turkiye Klinikleri J Int Med Sci, 2(12): 21-25


SB 3 Anoreksiya Nevrozalý Hastalarda Miyokardial Fibrozis; Kardiyak MR Çalýþmasý Serap Oflaz1, Baþak Yücel2, Nalan Öztürk2, Dilek Kangal3, Ramazan Kurt4, Memduh Dursun3, Nihat Polat5, Hüseyin Oflaz5 Ýstanbul Týp Fakültesi Psikiyatri ABD1, Ýstanbul Üniversitesi Ýstanbul Týp Fakültesi Psik2 Ýstanbul Üniversitesi Ýstanbul Týp Fakültesi Rady3, Marmara Üniversitesi Dahiliye ABD4, Ýstanbul Üniversitesi Ýstanbul Týp Fakültesi Kardj5

Amaç:Bu çalýþmada amacýmýz anoreksia nervosalý hastalarda kalp kas kütlesinin kardiak MR ile deðerlendirilmesidir. Yöntem: Anoreksiya nervoza tanýlý 15-43 yaþlarý arasýnda ve vücut kitle indeksi 12,7 ile 18,5 arasýnda deðiþen 30 bayan hastanýn, ekokardiografi ve 1,5 Tesla MR cihazý ile kontrastsýz ve kontrastlý olarak sol ventrikül (LV) kas kütlesi hesaplandý. Geç kontrastlý sekanslar miyokardiyal kontrast tutulumu açýsýndan deðerlendirildi. Bulgular:30 anoreksiya olgusunun tümünde MRG'de LV kas kütlesi normal deðerlerin (63-95 g/m2) altýnda ortalama 41,5±6,9 olarak saptandý. 10 olguda perikardiyal effüzyon mevcuttu. 8 (%26,6) olguda fibrozis ile uyumlu olabilecek miyokardiyal transmural geç kontrast tutulumu izlendi. Sonuç:Anoreksiya psikiyatrik hastalýklar arasýnda ölüm oraný en yüksek hastalýk grubudur. Çalýþmamýza katýlan tüm olgularda ekokardiografi ve MR ile sol ventrikül kas kütlesi azalmýþ olarak saptandý. Ayrýca kardiak MR ile bazý olgularda miyokardiyal fibrozis ile uyumlu geç kontrast tutulumu ve perikardiyal effüzyon dikkati çekti. Bu hastalardaki sýk görülen kardiak ölümlerin zemininde elektrolit dengesizliðinin yanýnda myokardial fibrozizin etkili olabileceði sonucuna varýldý. Kaynaklar 1-TamburrinoMB,McGinnisRA.Anorexia nervosa.Areview.PanminervaMed.2002 Dec;44(4):301-11. 2- CookeRA,ChambersJB,Anorexia nervosaandthe heart.BrJHospMed.1995Oct4-17;54(7):313-7. 3-GalettaF,Franzoni F.Earlydetectionof cardiac dysfunctionin patientswithanorexianervosa by tissueDopplerimaging. ÝntJCardiol2005;101:33-37).


SB 4 Dikkat Eksikliði/Hiperaktivite, Ýmpulsivite ve Obezite Ýliþkisi Önder Kavakcý, Yeltekin Demirel, Nesim Kuðu, Naim Nur, Orhan Doðan Çukurova Üniversitesi Týp Fakültesi Psikiyatri AD

Amaç:Dikkat eksikliði/hiperaktivite bozukluðu (DEHB) (1,2) ve impulsivite (3) ile obezite arasýnda iliþki ileri sürülmüþtür. Bu çalýþmada Sivas ilinde aile hekimliði eðitimi alan hekimler arasýnda DEHB, impulsivite ve vücut kitle indeksleri (VKÝ) arasýndaki iliþki araþtýrýldý. Yöntem:Çalýþmaya 78 kadýn, 177 erkek 255 hekim katýldý. Olgular sosyodemografik veri formu, eriþkin DEHB kendi bildirim ölçeði (ASRS), Wender Utah Derecelendirme ölçeði (WUDÖ) ve Barrat impulsivite ölçeðini (BÝÖ)doldurdu. Bulgular:Çalýþmaya katýlan 255 hekimin %3.5'i ASRS ölçeði ile DEHB kriterlerini karþýladý. VKÝ ile WUDÖ ve ASRS arasýnda iliþi saptanmadý. VKÝ obezite sýnýrýnýn üzerinde olanlar ile BÝÖ toplam puaný arasýnda (r=0.439, p=0.041), dikkatsel impulsivite arasýnda (r=0.480, p=0.02), planlanmamýþ impulsivite arasýnda (r=0.409, p=0.04) pozitif korelasyon bulundu. Obezite ile motor impulsivite arasýnda anlamlý bir iliþki saptanmadý. Yaþ ile VKÝ arasýnda pozitif korelasyon (r=0.370, p<0.000), yaþ ile BÝÖ toplam puan arasýnda negatif korelasyon (r=-0.175, p=0.008), dikkatsel impulsivite arasýnda negatif korelasyon (r=-0.139, p<0.032), motor impulsivite arasýnda negatif korelasyon(r=-0.146, p=0.022), planlanmamýþ impulsivite arasýnda negatif korelasyon (r=-0.178, p=0.005), ASRS arasýnda negatif korelasyon (r=-0.236, p=0.000) saptandý. Sonuç:Sivas'ta Aile hekimliði eðitimi alan popülasyonda obezite ile impulsivite arasýnda bir iliþki gözlenirken, obezite ve DEHB arasýnda bir iliþki saptanamamýþtýr. Yaþ ile VKÝ artarken, impulsivite ve DEHB belirtilerinde azalma gözlenmektedir. Bu sonuçlarýn daha geniþ ve farklý gruplarda araþtýrýlmasý gereklidir. Kaynaklar 1- Cortese S, Angriman M, Maffeis C, Isnard P, Konofal E, Lecendreux M, Purper-Ouakil D, Vincenzi B, Bernardina BD, Mouren MC.Attention-defict/hyperactivity disorder(ADHD) and obesity: systematic review of the literature. Crit Rev Food Sci Nutr. 2008;48:524-37. 2- Altfas JR. Prevalence of attention deficit/hyperactivity disorder among adults in obesity treatment. BMC Psychiatry. 2002; 13;2:9. 3-Rosval L, Steiger H, Bruce K, Israël M, Richardson J, Aubut M. Impulsivity in women with eating disorders: problem of response inhibition, planning, or attention? Int J Eat Disord. 2006;39(7):590-3.


SB 5 Memesi Alýnmýþ Kadýnlarla Kadýnlýk, Beden ve Cinsellik Üzerine Bir Psikodrama Çalýþmasý Ebru Sorgun1, Arþaluys Kayýr2, Ejder Akgün Yýldýrým3, Eylem Sönmez4 Fransýz Lap Aix Hastanesi Barýþ Kliniði1, Ýstanbul Ünversitesi Týp Fakültesi Psikiyatri AD2, Bakýrköy Ruh ve Sinir Hastalýklarý Hastanesi3, Fransýz la Paix Hastanesi4

Bu çalýþmada psikodrama yöntemi meme kanseri geçirmiþ, iyilik hali devam eden, cinsellik ve beden algýsý ile sorunlar yaþayan kadýnlarla yapýlmýþtýr. Grup yaþ ortalamasý 47, eðitim düzeyi lise ve üstü olan, en az 1.5 en fazla 10 yýllýk meme kanseri öyküsü olan 7 kadýnla yürütülmüþtür. Meme kaybý sonrasý beden algýsýnda, kendine güvende, cinsellikte çeþitli sorunlar yaþayan kadýnlarýn aslýnda hastalýk öncesinden de cinsellik ve kadýnlýkla ilgili sorunlarý olduðu görülmüþtür. Cinsellik kadýn için her zaman yasaklý ve sorunlu bir alan olarak tanýmlanmýþ, kadýnýn bedenine ve cinselliðine uzaklýðý hastalýkla birlikte iki yabancý iliþkisine dönüþmüþtür. Psikodrama aracýlýðýyla kadýnlýk, cinsellik, beden ve yakýn iliþkiler üzerine sürdürülen bir yýllýk çalýþmanýn 24 haftasý burada anlatýlmýþtýr. Çalýþma belirtilen temalar çerçevesinde yarý yapýlandýrýlmýþ olarak yürütülmüþ, zaman zaman psiko-eðitsel çalýþmalara baþvurulmuþtur. Grup üyeleri çalýþmaya düzenli ve aktif katýlým saðlamýþlar, psikodrama çalýþmasýna katýlmaktan keyif aldýklarýný dile getirmiþlerdir. Psikodrama ile harekete geçmek, bedenini kullanmanýn, sahneye kullanarak etkileþime girmenin, cinsellikle ilgili bilgilendirmelerin ve bu bilgilendirmelerde psikodramayý kullanmanýn iþlevsel olduðu görüldü. Çalýþma sonunda kadýnlar farkýndalýk, bireyselleþme, cinselliði konuþma, yakýn iliþkilerde rahat hissetme, kaybý kabullenme, empati artýþý ve kendine güven konularýnda ilerleme saðladýklarýný dair geribildirimlerde bulunmuþlardýr.


SB 6 Akne Hastalarýnda Beden Memnuniyeti Volkan Topcuoglu1, Ýnan Usta2, Zeynep Demirçay2 Marmara Üniversitesi Psikiyatri Anabilim Dalý1,Marmara Üniversitesi Dermatoloji2

Amaç:Yüzün görünüþünü deðiþtirebilen akne, beden memnuniyetini etkileyebilmekte ve sosyal içe çekilme, anksiyete ve depresyon gibi psikososyal problemlere neden olabilmektedir. Akne hastalarýnýn klinik özellikleri, beden özelliklerinden memnuniyeti ve diðer ruhsal faktörler arasýndaki iliþkileri kontrollü kesitsel bir çalýþma ile deðerlendirmeyi amaçladýk. Yöntem:Çalýþmaya 125 akne hastasý, 125 saðlýklý kontrol ve 47 hasta kontrol (22 psoriasis ve 25 vitiligo) alýndý. Aknenin klinik þiddeti Global Akne Derecelendirme Sistemi ile deðerlendirildi. Tüm gruplar Beden Bölgelerinden ve Özelliklerinden Memnuniyet Ölçeði, Hastane Anksiyete ve Depresyon Ölçeði, Rosenberg Benlik Saygýsý Ölçeðini doldurdu. Akne grubuna Akne Yaþam Kalitesi Ölçeði uygulandý. Sonuçlar:Akne hastalarýnýn yaþ, akne süresi, akne veya skar þiddeti gibi klinik özellikleriyle beden memnuniyeti arasýnda anlamlý bir iliþki bulunmadý. Ancak, akne ve hasta kontrol grubunda, kadýnlarýn beden özelliklerinden memnuniyeti skorlarý erkeklerden anlamlý olarak daha düþüktü. Akne þiddetinin, hastalarýn benlik saygýsý, yaþam kalitesi ve anksiyete düzeylerini olumsuz olarak etkilediði görüldü. Akne ve kontrol gruplarý arasýnda beden özelliklerinden memnuniyet, yaþam kalitesi ve ruhsal faktörler açýsýndan anlamlý bir fark bulunmadý. Akne hastalarýnda, beden özelliklerinden memnuniyet ile yaþam kalitesi ve diðer ruhsal faktörler arasýnda anlamlý korelasyon vardý. Anksiyete ve depresyon riski yüksek olan akne hastalarýnda beden özelliklerinden memnuniyet, riski düþük olanlara göre anlamlý olarak daha azdý. Sonuç:Akne, þiddetinden baðýmsýz olarak, beden memnuniyetini, özellikle anksiyete veya depresyon gibi düzeyi yüksek olan hastalarda olumsuz etkileyebilemektedir. Kaynaklar 1-Gökdoðan-Çok, F. Ortaöðretime devam eden ergenlerde beden imajýndan hoþnut olma düzeyi. Ankara Üniversitesi, Yayýnlanmamýþ Yüksek Lisans Tezi, Ankara, 1988. 2-Demirçay Z, Þenol A, Seçkin D, Demir F. Akne vulgarisli hastalarda akne yaþam kalite ölçeðinin Türkçe güvenirlik çalýþmasý. Türkderm 2006;40:94-7. 3- Demirçay Z, Seçkin D, Þenol A, Demir F. Patient's perspective: an important issue not tobe overlooked in assessing acne severity. Eur J Dermatol 2008;18 (2):181-4.


SB 7

Þizofrenide Eksiklik Sendromunun Doðum Mevsimi ve Aile Öyküsü Ýle Ýliþkisi Almila Erol1, Levent Mete1, Özyýl Sarýkaya2 Ýzmir Atatürk Eðitim ve Araþtýrma Hastanesi1,Bursa Devlet Hastanesi2

Amaç:Þizofrenide eksiklik sendromu; kýsýtlý duygulaným, duygusal alanýn daralmasý, konuþma yoksulluðu, ilgi alanlarýnýn azalmasý, amaçlarýn azalmasý, sosyal güdünün azalmasý gibi negatif belirtilerin birincil ve ýsrarlý olmasý biçiminde tanýmlanmýþtýr.1 Bu araþtýrmanýn amacý eksiklik sendromu ile doðum mevsimi ve ailede þizofreni öyküsü arasýndaki iliþkinin araþtýrýlmasýdýr. Yöntem:Araþtýrmaya Ýzmir Atatürk Eðitim ve Araþtýrma Hastanesi Psikiyatri Kliniðine ayaktan tedavi için baþvuran ve ilk muayenede þizofreni tanýsý alan 110 hasta alýndý. Tüm olgularla DSM-IV için yapýlandýrýlmýþ klinik görüþme (SCID-I) ile görüþülerek þizofreni tanýsý onaylandý. Ardýndan Negatif Belirtileri Deðerlendirme Ölçeði, Pozitif Belirtileri Deðerlendirme Ölçeði, Eksiklik Sendromu Çizelgesi uygulandý. Sosyodemografik bilgiler ve doðum mevsimi öðrenildi. Eksiklik sendromu olan ve olmayan hastalar, yaz ve kýþ-bahar doðumlu olma ve þizofreni aile öyküsü açýsýndan karþýlaþtýrýldý. Bulgular:Yaz doðumlu hastalarda kýþ-bahar doðumlu hastalara göre eksiklik sendromu istatistiksel olarak anlamlý düzeyde daha fazlaydý. Eksiklik sendromu olan hastalarýn birinci ve ikinci derecede akrabalarýnda þizofreni öyküsü, eksiklik sendromu olmayanlara göre anlamlý düzeyde daha fazlaydý. Doðum mevsimi açýsýndan bakýldýðýnda ise yaz doðumlu hastalarýn birinci ve ikinci derecede akrabalarýnda þizofreni öyküsü kýþ-bahar doðumlulara göre anlamlý düzeyde fazlaydý. Sonuç:Araþtýrmamýzda eksiklik sendromu olan hastalarda yaz doðumlarýnýn ve ailede þizofreni öyküsünün daha fazla olduðu saptanmýþtýr. Bu bulgular önceki araþtýrmalarla da uyumludur.2,3 Araþtýrmamýzýn sonuçlarý eksiklik sendromunun çevresel etmenlerden çok genetik etmenlerin baskýn olduðu bir patofizyolojye sahip olduðu görüþüne ek kanýt saðlamaktadýr. Kaynaklar 1) Carpenter WT Jr, Heinrichs DW, Wagman AM. Deficit and nondeficit forms of schizophrenia: the concept. Am J Psychiatry 1988; 145(5):578-583. 2) Kirkpatrick B, Castle D, Murray RM, Carpenter WT Jr. Risk factors for the deficit syndrome of schizophrenia. Schizophr Bull 2000; 26(1):233-42. 3) Tek C, Kirkpatrick B, Kelly C ve ark. Summer birth and deficit schizophrenia in Nithsdale, Scotland. J Nerv Ment Dis 2001; 189: 613-617.


SB 8

Yaþlýlarda Suç Davranýþýný Etkileyen Etmenler

Nurcan Uslu1, Çezar Atasoy1, Meltem Efe Sevim1, Serap Çakýçý Alparslan2 Bakýrköy Ruh ve Sinir Hastalýklarý Hastanesi1, Aðrý Devlet Hastanesi2

Amaç:Çalýþmamýzda adli psikiyatri birimine yatýrýlan 60 yaþ ve üstündeki kiþilerde suç iþlemeyi etkileyen etmenleri tespit etmek amaçlanmýþtýr. Yöntem: 2004- 2009 yýllarý arasýnda yatýrýlmýþ 107 olgunun týbbi kayýtlarý geriye dönük olarak incelenerek sosyodemografik verileri, suç, taný ve tedavi özelliklerini içeren veri formu ve Taylor'ýn Suç Þiddeti Derecelendirme Skalasý kullanýlmýþtýr. Bulgular:Çalýþmaya alýnan olgularýn%86'sýnýn erkek, %14'ünün kadýn olduðu, öðrenim sürelerinin ortalama 5,17 yýl olduðu, %47,7'sinin bekar, dul ya da boþanmýþ olduðu, %36,4'ünün yalnýz yaþadýðý saptandý. Olgularýn suç türlerine bakýldýðýnda %34,6'sýnýn adam öldürme, öldürmeye teþebbüs ve yaralama suçlarý iþlediði, %28'inin tamamen þiddet dýþý, %44,9'u hafif-orta ve %27,1'i ciddi þiddet içeren suçlar iþlediði belirlendi. Þiddet suçu iþleyen yaþlýlarýn sýklýkla ateþli silah ve delici-kesici alet kullandýðý ve yakýn çevrelerini hedef aldýðý saptandý. Örneklem grubunun %22,4'ünde psikiyatrik hastalýk olmadýðý, %22,4'ünde hezeyanlý bozukluk, %17,7'inde þizofreni ve atipik psikoz, %10,3'ünde demans, %6,5'inde bipolar bozukluk, %5,6'sýnda alkol ve psikoaktif madde kullaným bozukluklarý saptandý. Tartýþma ve Sonuç:Suç iþlemiþ yaþlýlar çoðunlukla eðitim düzeyi düþük, düzenli çalýþma yaþamý olmayan erkeklerden oluþmaktadýr. Çalýþmamýzda diðer çalýþmalarla uyumlu olarak yaþlýlarýn iþlediði suçlar arasýnda en sýk adam öldürme suçunun olduðu, yabancý kaynaklý çalýþmalardan farklý olarak ise cinsel suç oranýnýn düþük olduðu bulunmuþtur (1,2). Diðer ülkelerde yapýlan çalýþmalara kýyasla alkol ve psikoaktif madde kullaným bozukluklarý ve kiþilik bozukluklarýnýn daha az, Hezeyanlý Bozukluk tanýsý daha fazla oranda saptanmýþtýr (1,2). Suç ve suçun þiddet derecesiyle en sýk iliþkisi olan psikotik bulgu kötülük görme hezeyanýdýr. Geçmiþ suç öyküsü yaþlýlýkta þiddet davranýþý ile iliþkili bulunmamýþtýr. Ýleri yaþta yineleyici suç sýklýkla hezeyanlý bozukluk ve alkol ve psikoaktif madde kullanýmý ile iliþkilidir (1). Kaynaklar 1. Lewis CF, Fields C, Rainey E. A study of geriatric forensic evaluees: who are the violent elderly? J Am Acad Psychiatry Law 2006; 34:324-332. 2. Fazel S, Grann M. Older criminals: a descriptive study of psychiatrically examined offenders in Sweden. Int J Geriatr Psychiatry 2002,17: 907-913.


SB 9 Adli Psikiyatri Hastalarýna Yönelik Hemþire Tutum Ölçeði Geliþtirme M.Olcay Çam, Leyla Baysan Arabacý Ege Üniversitesi Hemþirelik Yüksekokulu

Amaç:Araþtýrma, hemþirelerin, adli psikiyatri hastasýna yönelik tutumlarýný belirlemek amacýyla bir ölçek geliþtirmek ve geliþtirilen ölçeðin geçerlik ve güvenirliðini saptamak amacýyla yapýlmýþtýr. Yöntem:Metodolojik tipteki araþtýrma, Türkiye'de Saðlýk Bakanlýðý'na baðlý Ruh Saðlýðý ve Hastalýklarý Hastaneleri'nde çalýþan tüm hemþirelerden(N=910) araþtýrmaya katýlmayý kabul eden 650hemþire ile yürütülmüþtür.Veri analizinde, ölçeðin %85'i doldurulmayan 30anket ve ölçekteki en az bir maddenin yanýtsýz býrakýldýðý 84anket geçerlik ve güvenirlik deðerlendirmesi dýþýnda býrakýlarak, verilerin deðerlendirmesi toplam 536anket üzerinden yapýlmýþtýr.Araþtýrmada Tanýtýcý Bilgi Formu, Ruhsal Hastalýða Yönelik Ýnançlar Ölçeði(RHÝÖ) ve Adli Psikiyatri Hastalarýna Yönelik Hemþire Tutum Ölçeði(APHHTÖ) kullanýlmýþtýr. APHHTÖ niteliksel ve niceliksel olmak üzere iki süreçte geliþtirilmiþtir.Niteliksel süreçte "odak grup görüþmesi" ve "kompozisyon formlarý" ve literatürde psikiyatri alanýnda geliþtirilmiþ çeþitli tutum ölçekleri kullanýlmýþtýr(1).Elde edilen verilerin niteliksel analizi sonrasýnda 115maddeden oluþan APHHTÖ aday formu geliþtirilmiþtir. Niceliksel süreçte, kapsam geçerliliði için Lawshe tekniði kullanýlmýþ(3) ve yapýlan uzman deðerlendirmesi sonrasýnda 35maddelik ilk form oluþturulmuþtur. Bu formun tüm evrene uygulanmasýndan sonra yapýlan geçerlik ve güvenirlik deðerlendirmeleri sonucunda(1,2,3) 10maddesi çýkarýlarak, APHHTÖ'nin 25maddeden oluþmasýna karar verilmiþtir. Bulgular:APHHTÖ'in geçerlik ve güvenirlik çalýþmasýnda kapsam geçerlik indeksi (KGÝ) .69, RHÝÖ ile olan uyum geçerliliði .44, iç tutarlýlýðý belirleyen Cronbach Alpha katsayýsý .86 ve küme içi korelasyon katsayýsý .86, ön-test ile tekrar-test arasýndaki tutarlýlýðý belirleyen kararlýlýk katsayýsý.69 bulunmuþtur. Ön-test puan ortalamalarý ile tekrar-test puan ortalamalarý arasýndaki fark istatistiksel olarak da anlamlý bulunmamýþtýr (t=0.247, p>0.05). Yapýlan faktör analizi doðrultusunda APHHTÖ'nin, "sosyal mesafe(14,15,16,17.maddeler)", "bakým vermedeisteklilik (7,10,11,12,13,19, 20.maddeler)","güven (8,9,18,21,22,23,24,25.maddeler)" ve "tehlikeli görme (1,2,3,4,5,6.maddeler)" olmak üzere dört altboyuttan oluþtuðu saptanmýþtýr. Ölçekteki pozitif maddelerin her biri "Kesinlikle Katýlmýyorum(1)'dan, "Tamamen Katýlýyorum(5)"a doðru, negatif maddeler ise tam tersi olacak biçimde 5'li likert þeklinde düzenlenmiþtir.Ölçekten elde edilecek en yüksek puan "125", en düþük puan "25"dir.Yüksek puan adli psikiyatri hastasýna yönelik olumlu tutumu göstermektedir. Sonuç:Bu veriler doðrultusunda, APHHTÖ'ningeçerli ve güvenilir bir ölçek olduðu belirlenmiþtir.


SB 10 Zorunlu Yatýþ Yapýlan Psikiyatrik Hastalara Ait Sosyodemografik Veriler ve Klinik Özellikler Yücel Yýlmaz, Ýshak Sayðýlý, Ömer Yanartaþ, Burak Baykaran, Sermin Kesebir, Mustafa Bilici, Dilber Yýldýz Erenkoy Ruh ve Sinir Hastaliklari Egitim ve Araþtýrma Hastanesi

Amaç:Zorunlu yatýþ konusu tüm dünyada özellikle psikiyatristleri yakýndan ilgilendiren bir konudur (1). Bu konuda çeþitli ülkelerde farklý uygulamalar söz konusudur (2,3). Ülkemizde bu alandaki uygulamalar medeni kanunun 432. maddesi ile düzenlenmiþtir (4). Bu çerçevede Erenköy Ruh ve Sinir Hastalýklarý Eðitim ve Araþtýrma Hastanesinde gerçekleþen zorunlu yatýþlarýn sosoyodemografik özelliklerinin ve psikiyatrik özelliklerinin incelenmesi amaçlanmýþtýr. Ayrýca gerçekleþmiþ olan tüm zorunlu yatýþlarla iliþkili hukuksal süreçleri de tartýþmak bu çalýþmanýn amaçlarýndandýr. Yöntem:Bu çalýþma için gerekli veriler 01 Temmuz 2009 - 01 Temmuz 2010 tarihleri arasýnda tedavi amacýyla baþvuran hastalar arasýndan zorunlu yatýþ yapýlmýþ psikiyatrik hastalar arasýndan rastgele seçilen 100 hastadan elde edilmiþtir. Hastalara ait sosyodemografik veriler araþtýrýcýlar tarafýndan oluþturulmuþ olan sosyodemografik veri formu ile elde edildi. Hastalara ait klinik özellikler hastane týbbi kayýtlarýndan, geriye dönük olarak, elde edilmiþtir. Sonuç:Son 1 yýlda tüm yatýþlara oranla, zorunlu yatýþ oraný % 23.11'dir, Zorunlu yatýþ yapýlan hastalar arasýnda en yaygýn taný gruplarý % 39 þizofreni, %27 bipolar affektif bozukluk, % 9 þizoaffektif bozukluk olarak saptandý. Hastalarýn %68 erkek, %32 kadýn cinsiyette idi. Erkeklerin yaþ ortalamasý 37.1, kadýnlarýn yaþ ortalamasý 38 idi. Zorunlu yatýþý yapýan hastalarýn ortalama yatýþ süreleri 16,2 gündür. Kaynaklar 1) La Fond JQ. Law and the delivery of involuntary mental health services. Am J Orthopsychiatry. 1994 Apr;64(2):209-22 2) Keown P, Mercer G, Scott J. Retrospective analysis of hospital episode statistics, involuntary admissions under the Mental Health Act 1983, and number of psychiatric beds in England 1996-2006. BMJ. 2008 Oct 9;337:a1837 3) Priebe S, Katsakou C, Glöckner M, Dembinskas A, Fiorillo A, Karastergiou A, Kiejna A, Kjellin L, Nawka P, Onchev G, Raboch J, Schuetzwohl M, Solomon Z Torres-González F, Wang D, Kallert T. Patients' views of involuntary hospital admission after 1 and 3 months: prospective study in 11 European countries. Br J Psychiatry. 2010 Mar;196:179-85. 4) Türk Medeni Kanunu. 2001


SB 11 Yaþlýlarda Beden Bütülüðüne Yönelik Þiddeti Etkileyen Etmenler Kongrede sunulmamýþtýr.


SB 12 Psikiyatri Dal Merkezine Baþvuran 2447 Vakada Subjektif Duygudurum Labilitesi ve Döngüsellik Açýsýndan Bir Çalýþma Ahmet Kocabýyýk1,Fahri Karson1,Basri Doðu1,Yavuz Altýnkaynak2 Özel Dr. Fahri Karson Psikiyatri Merkezi1,Bakýrköy Ruh ve Sinir Hastalýklarý Hastanesi 2. Nöroloji Servisi2

Amaç:Anksiyöz, depresif ve anksiyöz-depresif karýþýk semptomatolojili hastalar, psikiyatri polikliniklerine en çok baþvuran hastalardýr. Bu çalýþmada; DSM IV'e göre deðerlendirilen hastalarýn, duygudurum, biliþsel ve davranýþsal motor alanlarda labilitesi ya da döngüsellikleri olup olmadýðýný araþtýrmak, tanýlarýyla döngüsellikleri arasýndaki iliþkiyi incelemek amaçlandý. Yöntem:Özel Psikiyatri Dal Merkezi'ne baþvuran 2447 hastayla, 3 araþtýrmacý tarafýndan görüþülerek, DSM IV'e göre deðerlendirmeler yapýldý. Duygudurum labilitesini saptamak için NIMH çalýþmasýnda tanýmlanan duygudurum labilitesi skalasýnýn iki itemi modifiye edilerek kullanýldý (1). Ortalama döngü süreleri 9 kategoride sýnýflandýrýlarak kaydedildi. Bipolar II tanýsý için hipomani süre kriteri 2 gün olarak alýndý. Bulgular:Olgularýn %70'den fazlasýnýn, bir günlük ya da bir günün altýnda, birkaç saatlik döngüleri olduðu saptandý. Major depresyon, obsesif kompulsif bozukluk, bipolar tip 1, tip 2 ve panik bozuklukta, en az 3 döngüsel zaman aralýklarýnda, birkaç saatten birkaç aya kadar uzayabilen döngüsel sürelerin olduðu saptandý. Dissosiyatif bozukluk ve somatizasyon bozukluðunda, bir haftadan daha kýsa süreli döngüselliðin olmadýðý bulundu. Tartýþma ve sonuç:Soft bipolar spektrum bozukluklarýnýn yaygýnlýðý üzerine yapýlan araþtýrmalar giderek artmaktadýr. Literatürde, yaygýnlýk oranlarý geçmiþ yýllara göre daha yüksek oranlarda bildirilmektedir (2,3). Bu çalýþmada; depresif, anksiyöz ya da depresif-anksiyöz karýþýk semptomatolojili hastalarýn sistematik olarak sorgulandýðýnda, belirli döngü sürelerine karþýlýk gelen deðiþkenlikleri olduðu saptandý. Sonuçta; duygudurum labilitesini sorgulamanýn, klinik çalýþmalara katkýlarýnýn olabileceði düþünülmüþtür. Ýlerde, daha kapsamlý metodolojilerin oluþturulduðu prospektif çalýþmalara ihtiyaç vardýr. Kaynaklar 1.Akiskkal, HS, Maser, JD et al., 1995. Swintching from "unipolar" to bipolar II. An 11-year prospective study of clinical and temperamental predictors in 559 patients. Arch. Gen. Psychiatry 52, 114-123. 2.Angst, J, Gamma, A et al., 2007. Parsing the clinical phenotype of depression: The need to integrate brief depressive episodes. Acta Psychiatr. Scand. 115, 221-228. 3.Angst, J, Gamma, A Et al., 2002. Toward a re-definition of subthreshold bipolarity: epidemiology and proposed creteria for bipolar-II, minor bipolar disorders and hypomania. J. Affect. Disord. 73, 133-146.


SB 13 Ýlk Atak Ýki Uçlu Bozuklukta DM Ali Görkem Gençer,Sermin Kesebir Erenköy Ruh ve Sinir Hastalýklarý Eðitim ve Araþtýrma Hastanesi

Giriþ ve Amaç:Duygudurum bozukluklarý ile bazý bedensel hastalýklar arasýnda çift yönlü bir baðlantý mevcuttur (1). Glukokortikoid/insülin sinyal mekanizmalarý ve immünoinflamatuar efektör sistemler iki uçlu bozukluk ile stres duyarlý genel týbbi durumlar arasýndaki patofizyolojiye iþaret eden kesiþim noktalarýdýr. Yakýn tarihli bir çalýþmada diyabetik olmayan iki uçlu olgularda tedaviye baþlamadan önceki glikolize hemoglobin (HbA1c) düzeyleri kronik hiperglisemiye iþaret etmektedir (2). Bu çalýþmanýn amacý ilk atak iki uçlu olgularda diyabet yaygýnlýðýný saptamak, bu olgularla diðerleri arasýnda klinik özellikler yönünden bir fark olup olmadýðýný ortaya koymaktýr. Yöntem:Bu amaçla acil servise ya da ayaktan tedavi merkezimize, baþvuran tüm ilk atak iki uçlu olgular, bilgilendirilmiþ onam karþýlýðýnda, ardýþýk olarak çalýþmaya alýnmýþtýr. 22 ilk atak iki uçlu olgu arasýnda, açlýk kan þekeri, oral glukoz tolerans testi, HbAýc düzeyleri eþliðinde yapýlan endokrinoloji konsultasyonu ile diyabetes mellitus (DM) tanýsý konan olgular, diðer iki uçlu olgularla karþýlaþtýrýlmýþtýr. Bulgular:Ýlk atak iki uçlu olgular arasýnda DM tanýsý % 18.2 oranýnda bulunmuþtur. DM saptanan olgular diðerlerinden daha yaþlý (39.3±9.6/ 28.5±7.6) bulunurken (p= 0.023), aralarýnda bir cinsiyet farký saptanmamýþtýr. DM olan iki uçlu olgularda aile öyküsü ve çocukluk çaðý travmasý daha az sýklýkta (p= 0.001 ve 0.043) iken, psikotik bulgu sýklýðý daha fazladýr (p= 0.003). BMI daha yüksek olan (p= 0.031) DM+ iki uçlu olgularda, kolesterol ve LDL düzeyleri daha yüksek (p= 0.002 ve 0.014) bulunmuþtur. TSH düzeyi daha düþük (p= 0.013) saptanýrken, fT4 düzeyleri daha yüksek (p= 0.015) ve P düzeyleri daha düþük (p= 0.024) bulunmuþtur. Sonuç:Bu çalýþmanýn sonuçlarýna göre iki uçlu bozukluk eþtanýlý bazý hastalarda DM, iki uçlu bozukluðun saðaltýmý yanýnda, kendinden kaynaklanýyor olabilir. Buna ek olarak diyabetin iki uçlu bozukluðun klinik özellikleri ve gidiþi üzerine de önemli etkileri vardýr. Kaynaklar McIntyre RS ve ark. Medical comorbidity in bipolar disorder. Curr Opin Psychiatry 2007, 20:406-16. Castilla-Puentes R. Effects of antipsychotics on HbA1c in bipolar disorder. Bipolar Disord 2007, 9:772-8.


SB 14 Geç Baþlangýçlý Ýki Uçlu Bozukluk: Ýlk Atak Olgular Arasýnda Bir Karþýlaþtýrma Sermin Kesebir,Sena Þayakçý Erenköy Ruh ve Sinir Hastalýklarý Eðitim ve Araþtýrma Hastanesi

Giriþ ve Amaç:Geç baþlangýçlý iki uçlu bozukluk yaygýnlýðý % 0.1-0.4 olarak söylenmektedir (1). Ýleri yaþta görece nadir ortaya çýkan maniler, yatýþý gerektirir þiddette dönemlerdir. Sýklýkla nörolojik bozukluklar ile birliktedir. Bu çalýþmanýn amacý geç baþlangýçlý olgularýn, ilk atakta, diðerlerinden farklýlaþýp farklýlaþmadýðýný araþtýrmaktýr. Yöntem:Bu çalýþmada acil servis ya da ayaktan tedavi merkezimize son altý ay içerisinde baþvuran ilk atak iki uçlu olgular, bilgilendirilmiþ onam karþýlýðýnda, ardýþýk ve ileri dönük olarak deðerlendirilmiþtir. Geç baþlangýç ölçütü olarak 50 yaþ kabul edilmiþtir. Kontrol grubu, benzer þekilde baþvurup deðerlendirilen, bu yaþýn altýndaki ilk atak iki uçlu olgular olarak belirlenmiþtir. Bulgular:Geç baþlangýçlý olgularda yaþ ortalamasý (=iki uçlu bozukluk baþlangýç yaþý ortalamasý) 64.5±7.3 olup, cinsiyet farký bulunmamýþtýr. Bu olgularýn gelir düzeyi daha düþük (p= 0.048) olup, kýrsal kesimde yaþýyor olma oranlarý daha yüksektir (p= 0.019). Ýlk atak mani ve karma dönem sýklýðý daha yüksek (p= 0.001), psikotik bulgu daha sýktýr (p= 0.014). Genel týbbi duruma baðlý olgularýn oraný % 46.2 olup (p= 0.025), bunlarýn da % 50'si nörolojik durumlar iken % 50'si DM'tur. 15 geç baþlangýçlý olgunun tümünün beyin görüntülemesinde derin beyaz cevher hiperintensiteleri ortak özelliktir. Bu olgularýn AKÞ daha yüksek (p= 0.042), vit B12 düzeyleri daha düþük (p= 0.026), Ca düzeyleri daha düþük (p= 0.021) bulunmuþtur. Aile öyküleri fark göstermezken, hastalýk öncesi hipertimik mizaç geç baþlangýçlý olgular arasýnda daha sýktýr (p= 0.025). Sonuç:Geç baþlangýçlý iki uçlu olgularda genel týbbi duruma baðlý duygudurum bozukluðu ayýrýcý tanýda önemli bir yer tutmaktadýr. Kaynaklar Benazzi F. Classifying mood disorders age of onset instead of polarity. Prog Neuropsychopharmacol Biol Psychiatry 2009, 1;33(1):86-93.


SB 15 Bipolar Affektif Bozukluk Hastalarýnda Çocukluk Çaðý Travmalarý, Aleksitimi ve Dissosiyatif Belirtilerin Sýklýðý ve Diðer Klinik Özelliklerle Ýliþkisi Onur Yýlmaz,Mehmet Alpay Ateþ,Ümit Baþar Semiz,Ayhan Algül GATA Haydarpaþa Eðitim Hastanesi

Amaç:Çocukluk çaðý travmalarý deðiþik psikiyatrik bozukluklarla anlamlý birliktelikler göstermektedir. Bipolar Affektif Bozukluk (BAB) hastalarýnda çocukluk çaðý travmalarýný araþtýran çalýþmalar sýnýrlý sayýdadýr (1). Bu çalýþmada BAB tanýlý bireylerin çocukluk çaðý travmalarý ile dissosiyatif ve aleksitimik özelliklerinin saðlýklý gönüllülerle karþýlaþtýrmalý olarak ortaya konmasý , ayrýca çocukluk çaðý travmasý olan bipolar hastalarýn seyri ile olmayanlarýn seyri arasýndaki farklarýn belirlenmesi amaçlanmýþtýr. Yöntem:GATA Haydarpaþa Eðitim Hastanesi Psikiyatri Polikliniði'ne baþvuran, DSM-IV taný ölçütlerine göre BAB tanýsý konulan ve ötimik dönemde olan 70 hasta ile 70 saðlýklý kontrol olgusu çalýþmaya alýnmýþtýr. Hasta ve kontrol grubuna SCID-I, DES, Çocukluk Çaðý Travmalarý Ölçeði (CTQ) ve 20 soruluk Toronto Aleksitimi Ölçeði (TAÖ) uygulanmýþtýr. Bulgular:BAB hastalarýnýn CTQ nun alt ölçeklerinden aldýklarý puanlar ,CTQ toplam puanlarý , TAÖ alt ölçeklerinden aldýklarý puanlar ,TAÖ toplam puanlarý ve DES ortalama puanlarý kontrol grubuna göre anlamlý þekilde yüksek bulunmuþtur. Ayrýca çalýþmamýzda çocukluk çaðý travmasý olan BAB hastalarýnýn komorbid psikopatoloji öyküsü sýklýðý, toplam epizod sayýlarý ve intihar giriþimleri de travmasý olmayanlara göre daha fazla saptanmýþtýr. Tartýþma:Literatürde BAB hastalarýnda çocukluk çaðý travmalarýnýn genel popülasyona göre daha fazla görüldüðü bildirilmiþtir (2). Çalýþmamýzda da çocukluk çaðý travmalarýnýn, dissosiyatif fenýomenlerin ve aleksitimik özelliklerin BAB hastalarýnda genel popülasyona göre daha fazla görüldüðü saptanmýþtýr. Çalýþma bulgularý ayrýca, literatürdeki 'çocukluk çaðý travmalarýnýn BAB ýn prognozuna olumsuz etki yaptýðý' þeklindeki sonuçlarý (1,3) desteklemektedir. Kaynaklar 1. Garno, J. L., Goldberg, JF: Impact of childhood abuse on the clinical course of bipolar disorder. Br J of Psychiatry, 2005; 186: 121-125. 2. Romero S, Birmaher B, Axelson D,Goldstein T,Goldstein BI, Gill MK : Prevalence and correlates of physical and sexual abuse in children and adolescents with bipolar disorder, J Affect Disord 2009 ;112: 144-150. 3. Leverich GS, Altshuler LL, Frye MA : Factors associated with suicide attemps in 648 patients in the Stanley Foundation Bipolar Network, J Clin Psychiatry, 2003;65 :506-515.


SB 16 Çocukluk Çaðý Travmasýnýn Bipolar I Bozukluk Üzerine Etkisi Deniz Arýk1, Tolga Binbay1, Fisun Akdeniz2, Nesli Keskinöz Bilen3, Serhan Iþýklý3, Damla Ýþman Haznedaroðlu3, Simavi Vahip3 Sinop Atatürk Devlet Hastanesi1, Ege Üniversitesi Týp Fakültesi Psikiyatri Anabilim2, Ege Üniversitesi Týp Fakültesi Psikiyatri Anabilim3

Amaç:Bu araþtýrmada EÜTF Psikiyatri Kliniði Affektif Hastalýklar Birimi'nde ayaktan izlenen Bipolar I Bozukluk tanýlý hastalarda þiddetli çocukluk çaðý travmasýnýn hastalýk baþlangýç ve gidiþat özellikleri, psikiyatrik ektanýlarý, hastalýk baþlangýcýndan sonra travmaya maruz kalma üzerine olan etkisinin incelenmesi amaçlanmýþtýr. Yöntem:Bu araþtýrmada 18-55 yaþ arasýnda yer alan remisyondaki bipolar I bozukluk tanýlý hastalar deðerlendirilmiþtir. Hastalarýn sosyodemografik özellikleri, hastalýk özellikleri ve ektanýlarý klinisyenler tarafýndan deðerlendirilmiþtir. Hastalarýn çocukluk çaðý travmasý öyküsü ise özbildirim ölçekleri olan Çocukluk Çaðý Kötüye Kullanýmý Soru Listesi, Çocukluk Çaðý Travmalarý Ölçeði (CTQ-28) ile deðerlendirilmiþtir. Bulgular:Araþtýrmaya toplam 78 bipolar I bozukluk hastasý alýnmýþtýr. Þiddetli çocukluk çaðý travmasý olan bipolar bozukluk hastalarýnýn (n: 29) olmayanlara göre daha fazla özkýyým giriþimlerinin olduðu (Yaþ ve cinsiyet için uyarlanmýþ Olasýlýk Oraný [OO]: 3,12; %95 Güven Aralýðý [GA]: 1,14-8,49), hastalýk sonrasýnda daha fazla þiddetli travma yaþadýklarý (OO: 6,27; %95 GA: 1,99-19,74), ilk hastalýk belirtilerinin baþlamasýndan ilk tedavi görmelerine kadar geçen sürenin daha uzun olduðu (OO: 2,92; %95 GA: 1,08-7,91) saptanmýþtýr. Þiddetli çocukluk çaðý travmasý ile ektaný kategorileri, kendine zarar verme davranýþý, psikotik bulgulu hastalýk dönemi oraný, hastalýk baþlangýç yaþý, geçirilen toplam epizod sayýsý arasýnda ise anlamlý iliþki saptanmamýþtýr. Sonuç:Araþtýrma soncunda bipolar I bozukluk hastalarýnda þiddetli çocukluk çaðý travmasý ile tedavisiz kalýnan süre, hastalýk sonrasýnda retravmatizasyon ve yaþamboyu özkýyým giriþimi sayýsý arasýnda anlamlý iliþki saptanmýþtýr.


SB 17 Sýçanlarda Tipik Ve Atipik Antipsikotiklerin Bazalateral Amigdala Üzerindeki Etkilerinin Derin Beyin Kaydý EEG Yöntemiyle Karþýlaþtýrýlmasý (Tipik Ve Atipik Antipsikotik Ayrýmýnda Yeni Bir Yöntem) Oytun Erbaþ1, Saylav Bora1, Özlem Çubuk2, Nedret E. Turan3 Ege Üniversitesi Týp Fakültesi Fizyoloji1, Ýzmir Atatürk Eðitim Psikiyatri Kliniði2,Ankara Atatürk Eðitim Psikiyatri Kliniði3

Amaç:Tipik ve atipik antipsikotik ayrýmýnda klinik olarak atipik antipiskotiklerin daha az ekstrapiramidal yan etki yaptýðý ve negatif semptomlu psikozlarýn tedavisinde daha etkin olduðu bilinmektedir.Antipsikotiklerin klasifikasyonunda net bir yöntem bulunmamaktadýr.Bu çalýþmada atipik antipsikotiklerin tedavi sýrasýnda normal duygulanýmý daha az bozduðu gözleminden(1)yola çýkarak,derin beyin kaydý EEGsi ile tipik ve atipik antipsikotiklerin bazolateral amigdaladaki(3)spontan in vivo elektriksel ritme etkilerini karþýlaþtýrdýk. Gereç Yöntem:Çalýþmada Sprague Dawley(n=9)eriþkin erkek sýçanlar kullanýlmýþtýr.Sýçan anestezisi ketamin(40 mg/kg)-Ksilazin(4 mg/kg)kullanýlarak IP (Ýntraperitoneal) yol ile yapýlmýþtýr.Anestezi altýnda drill yardýmý ile kraniuma pencere açýlarak sterotaksik yöntemle bregma referans alýnarak bazolateral amigdalaya(koordinatlar AP:-2.8 mm,L:+4.8 mm, V -8.5 mm(Paxinos) dýþ kýsýmlarý yalýtýlmýþ bipolar EEG elektrodu yerleþtirilmiþtir.Elektrodlar akrilik kullanýlarak kraniuma sabitlenmiþtir.Elektrodlarýn yerleþtirilmesinden 3 gün sonra sýçanlar kendi kafesleri içerisinde uyanýk dururumda saline verilerek spontan amigdala EEG kayýtlarý alýnmýþtýr.Ardýndan sýçanlara 7 gün ara ile Olanzapine(Zyprexa) 1mg/kg,Haloperidol(Norodol)1 mg/kg,5mg/kg dozunda Klorpromazine(Largactil),1mg/kg dozunda Ziprosidon(Zeldox) uygulanmýþtýr. Kayýtlar Biopac MP30 sistemiyle alýnýp,FFT(Fast Fourier Transform) ve PSA(Power Spectral Analyse)yöntemleriyle deðerlendirilmiþtir.1-4Hz Delta,4-8Hz Teta,8-12Hz Alfa,12-20Hz Beta olarak kabul edilip EEGdeki dalgalarýn yüzde baskýnlýklarý deðerlendirilmiþtir.(2) Bulgular ve Yorum:Elde edilen verilere göre amigdala spontan aktivitesinde yüzde olarak baskýn frekans 1-4Hz(Delta) bulunmuþtur.Tipik ve atipik antipsikotik verilen sýçanlarýn EEG kayýtlarý,saline uygulanan(kontrol grubu)sýçanlarýn EEG kayýtlarý ile karþýlaþtýrýldýðýnda,1-4Hz bandýnda anlamlý(p<0.005) baskýlanma,4-8Hz ve 8-12 Hz bandýnda anlamlý(p<0.005) artma oluþturduðu görülmüþtür. Atipik antipsikotik verilen sýçanlarýn EEG kayýtlarý,tipik antipsikotik uygulanan sýçanlarýn kayýtlarý ile karþýlaþtýrýldýðýnda 1-4Hz bandýnda anlamlý artma(p<0.05),4-8 ve 8-12Hz bandýnda anlamlý(p<0.05)azalma oluþturup,saline verilen grubun deðerlerine yaklaþtýrmýþtýr. Sonuç:Bulgular atipik antipsikotiklerin,tipik antipsikotiklere göre bazolateral amigdaladaki spontan elektriksel aktiviteyi daha az deðiþtirdiðini göstermekte olup,derin beyin kaydý EEGsinin antipsikotiklerin gruplandýrýlmasýnda yeni bir yöntem olabileceðini göstermektedir. Kaynaklar 1) Hum Psychopharmacol2003:Dec18(8):641-6.EEG abnormalities associated with antipsychotics:acomparisonof quetiapine, olanzapine,haloperidoland healthy subjects 2)Neuroimage 2010May15;51(1):173-82.Epub 2010 Feb10.Antipsychotics reverse abnormal EEG complexity in drug-naive schizophrenia:amultiscale entropy analysis. 3)J Neurosci.2010 Apr7;30(14):4999-5007Oxytocin enhances amygdala-dependent,socially reinforced learning and emotional empathy in humans


SB 18 Yaþlýlarda Vitamin B12 Replasmanýnýn Nöropsiyatrik Ölçeklerle Yansýmasý Ergün Bozoðlu,Ahmet Turan Iþýk,Hüseyin Doruk,Mehmet Ýlkin Naharcý GATA Geriatri BD.

Amaç:Geriatrik olgularý inceleyen çalýþmalarda %30 gibi yüksek oranlarda vitamin B12 eksikliði prevalansýndan bahsedilmektedir(1).Vitamin B12 eksikliðinde yaþlý hastalarda anemi veya periferik yayma bulgularý geliþmeden de bazý nöropsikiyatrik bozukluklarýn geliþebileceði belirtilmektedir(2). Bu eksikliðin erken belirtilerinden ikisi entelektüel fonksiyonlarda azalma ve depresyon olabileceði belirtilmesine raðmen, bu konu hala tartýþmalýdýr. Bu çalýþmanýn amacý düþük vitamin B12 düzeyli yaþlýlarda vitamin B12 replasmanýnýn nöropsikiyatrik deðerlendirme ölçeklerine yansýmasýný incelemektir. Yöntem:Bu çalýþmada düþük vitamin B12 düzeylerine (<400 pg/ml) sahip 136 erkek ve 191 kadýn olmak üzere toplam 327 yaþlý olgu deðerlendirildi. Olgulara ilk bir ay haftada bir, daha sonra beþ ay süreyle de ayda bir 1000 mikrogram intramusküler siyanokolbalamin almalarý önerildi. Tüm hastalar baþlangýçta ve 6 ay sonra ayrýntýlý geriatrik deðerlendirmeden geçirildi(3). Bulgular:Ýkinci deðerlendirmede tüm olgularýn tam kan parametreleri stabil kalýrken, B12 replasmaný almamýþ 120 olgunun vitamin B12 düzeylerinde anlamlý düþme ve günlük yaþam aktivitesi, minimental durum deðerlendirmesi ve Yesavage'nin geriatrik depresyon ölçeklerinin skorlarýnýn tamamýnda istatistiksel olarak anlamlý bozulma bulundu. Vitamin B12 replasmaný almýþ 207 olgunun vitamin B12 düzeylerinde ve mini-mental durum deðerlendirmesi ile Yesavage'nin geriatrik depresyon ölçeklerinin skorlarýnda istatistiksel olarak anlamlý düzelme, günlük yaþam aktivitesi ölçeklerinin skorlarýnda ise korunma gösterdi. Sonuç:Vitamin B12 düzeyleri 400 pg/ml'dan daha düþük olan yaþlýlara replasman yapýlmasý, nöropsikiyatrik deðerlendirme ölçeklerine olumlu yansýmasý ile geliþmesi muhtemel nöropsikiyatrik sorunlarýn önlenmesi, fonksiyonelliðin korunmasý ve morbiditenin azaltýlmasý açýsýndan faydalý gibi görünmektedir. Bu nedenle geriatrik olgularda vitamin B12 düzeyinin taranmasý ve eksik olanlarda replasman yapýlmasý önerilir. Kaynaklar 1. Guralnik JM, et al. Prevalence of anemia in persons 65 years and older in the United States: evidence for a high rate of unexplained anemia. Blood, 2004;104(8):2263-2268. 2. Weir DG, Scott JM. Brain function in the elderly: role of vitamin B12 and folate, British Medical Bulletin, 1999;55:669-682. 3. Iþýk AT, Bozoglu E. Acetylcholinesterase inhibition and insulin resistance in late onset Alzheimer's disease, International Psychogeriatrics, 2009;21(6):1127-1133.


SB 19 Demanstaki Nöropsikiyatrik Semptomlarýnýn Tedavisi Ergün Bozoðlu, Mehmet Ýlkin Naharcý, Hüseyin Doruk, Mehmet Ak,Ahmet Turan Iþýk GATA Geriatri BD.

Amaç:Demans tanýsý ile takip edilen olgularda ortaya çýkan nöropsikiyatrik semptomlarýn1 sýklýðýnýn ve tedavisinin gözden geçirilmesi. Yöntem:Bu çalýþma Geriatri polikliniðinde demans tanýsý ile takip ve tedavi edilen 324 olgunun týbbi kayýtlarýnýn retrospektif olarak incelendiði devam eden bir araþtýrmanýn ön sonuçlarýdýr. Bulgular:Olgularýn 131'i (%40.4) erkek (yaþ ortalamasý:75.6±6.3) ve 193'ü (%59.6) kadýndýr (yaþ ortalamasý:75.7±6.4). Olgular kliniðimizde demans tanýsý aldýklarýnda Klinik Demans Derecelendirme2 (CDR)'ye göre %43.2'si erken evre (CDR=1), %41.4'ü orta evre (CDR=2) ve %15.4'ü ileri evreydi (CDR=3). Mini-mental durum deðerlendirme3 ortalamasý 18.5±5.7 idi. Ortalama 4.7±2.4 yýllýk (3ay11yýl) takip süresince olgularýn 238'inde (%73.5) enaz bir nöropsikiyatrik semptom görülmüþtür. Olgularda hastaya, bakýcýsýna ve yakýnlarýna en fazla sýkýntý veren nöropsikiyatrik semptomlardan ajitasyon %22.5, halüsinasyon %19.4, anormal motor davranýþ %16.7, agresyon %13.9, hezeyan %9 ve disinhibisyon %4.9 oranlarýnda görülmüþtür. Semptomlarýn ilk görülüþü taný konduktan ortalama 23 ay sonradýr (bir yýl öncesinden 9.yýla kadar). Bu semptomlarýn tedavisinde olgularýn %75'inde antipsikotikler kullanýlmýþ olup, ortalama dozlarý ketiyapin 53.6mg (12.5-200mg), risperidon 1.45 mg (0.5-4mg), olanzapin 4.74 mg (2.5-7.5mg) ve haloperidol 1.86 mg (1-3mg) ile ortalama 4 ay (1-12ay) süreyle tedavi edildiði ve semptomlarýn etkin kontrolüne ortalama 3 haftada (1.gün-12.hafta) ulaþýldýðý görülmüþtür. Yine bu semptomlarýn kontrolünde olgularýn %16'sýnda trazodon ortalama 75mg (50200mg) ve ortalama 5 ay (1-12ay) süreyle tedavi edildiðinde özellikle anormal motor davranýþ, ajitasyon ve agresyonun kontrolüne 4 haftada (1-12.hafta) ulaþýldýðý görülmüþtür. Sonuç:Demanstaki nöropsikiyatrik semptomlarýn en çok orta evre (CDR=2) demans vakalarýnda, demans tanýsý konduktan sonraki ilk iki yýl içinde ortaya çýktýðý ve bunlarýn kontrolünde antipsikotiklerin düþük doz baþlayýp yavaþ arttýrarak kýsa süreli kullanýmýnýn yanýnda bazý seçilmiþ vakalarda düþük doz trazadonun'da bölünmüþ dozlarda kullanýlabileceði görülmektedir. Kaynaklar 1.Kalapatapu RK, Schimming C. Update on neuropsychiatric symptoms of dementia. Geriatrics 2009;64(5):10-8. 2.Morris JC. Clinical dementia rating. Int Psychogeriatr. 1997;9:173-8. 3.Güngen C ve ark. Standardize mini-mental testin Türk toplumunda hafif demans tanýsýnda geçerlilik ve güvenilirliði. Türk Psikiyatri Dergisi 2002;13:273-281.


SB 20 Sýnav Kaygýsý ve Ýliþkili Psikiyatrik Bozukluklar Önder Kavakcý,Aysegül Selcen Güler,Selma Çetinkaya Çukurova Üniversitesi Týp Fakültesi Psikiyatri Ad

Amaç:Sýnav kaygýsý öðrenciler için önemli bir sorundur ve akademik performansý olumsuz etkiler(1) Dikkat eksikliði hiperaktivite bozukluðu(DEHB) olan öðrencilerin akademik ve psikolojik güçlükler açýsýndan daha fazla risk altýnda olduklarý gösterilmiþtir (2). Yüksek düzeyde DEHB belirtisi bildiren öðrenciler; belirgin olarak daha az akademik baþ etme davranýþý göstermektedir (3). Bu çalýþmada týp fakültesi öðrencilerinde sýnav kaygýsý ile DEHB, anksiyete, depresyon arasýndaki iliþkinin incelenmesi amaçlanmýþtýr. Yöntem:Basit rast gele örneklemle belirlenmiþ 171 öðrenci sosyodemografik veri formu, Eriþkin DEHB Kendi Bildirim Ölçeði(ASRS), Wender Utah Derecelendirme Ölçeði (WUDÖ), Liebowitz Sosyal Anksiyete Ölçeði (LSAÖ), Durumluluk Süreklilik Kaygý Envanteri (DSKE), Beck Depresyon Ölçeði (BDÖ) ve Sýnav Kaygýsý Envanterini (SKE) doldurdu. Bulgular:Öðrencilerin %15.8'inde patolojik düzeyde sýnav kaygýsý, %2.3'de patolojik düzeyde anksiyete tespit edildi. ASRS puanlarý deðerlendirildiðinde; %4.1'de DEHB, BDÖ'ye göre %14.8 öðrencide depresyon saptandý. SKE puanlarý, LSAÖ kaygý puaný, Süreklilik Kaygý puaný anlamlý olarak kýzlarda daha yüksekti. SKE toplam puaný ile; SKE kuruntu alt ölçeði, SKE duyuþsallýk alt ölçeði, ASRS puaný, WUDÖ puaný, LSAÖ kaygý alt ölçeði, LSAÖ kaçýnma alt ölçeði, BDÖ, Süreklilik kaygý puanlarý arasýnda anlamlý pozitif iliþki bulundu. ASRS ve WUDÖ ile DEHB olarak deðerlendirilen öðrencilerde, DEHB olmayanlara göre belirgin olarak daha fazla sýnav kaygýsý, süreklilik anksiyete, depresyon ve sosyal anksiyete puanlarý saptandý. Sonuç:Týp Fakültesi öðrencilerinde sýnav kaygýsý yaygýndýr. Sýnav kaygýsý yüksekliði sýklýkla; DEHB, sürekli anksiyete, sosyal anksiyete, depresyon gibi psikopatolojilerle birlikte görülmektedir. DEHB belirtileri olan öðrenciler sýnav kaygýsý baþta olmak üzere sürekli anksiyete, sosyal anksiyete ve d e p r e s y o n g i b i p s i k o p a t o l o j i l e r i b e l i r g i n o l a r a k d a h a f a z l a g ö s t e r m e k t e d i r l e r. Kaynaklar 1-Peleg-Popko, O. Differentiation and test anxiety in adolescents. Journal of Adolescence, 2004; 27, 645-662. 2-Weyandt LL, DuPaul GJ. ADHD in college students: Developmental findings. Dev Disabil Res Rev, 2008; 14:311319. 3-Turnock P, Rosen LA, Kaminski PL. Differences in academic coping strategies of college students who self-report high and low symptoms of ADHD. J Coll Stu Dev 1998; 39:484-493.


SB 21 Üniversite Öðrencilerinde Ýnternete Baðýmlýlýk Düzeylerinin Ýncelenemsi Emel Öztürk,Dilek Altay,Esra Engin,Þeyda Dülgerler Ege Üniversitesi Hemþirelik Yüksekokulu

Amaç:Bilgiye ulaþma haberleþme alýþveriþ sohbet oyun aracý olan internet hayatýmýzýn vazgeçilmezlerindendir. (1) Ancak; fazla internet kullanýmýnýn olumsuz sonuçlarý vardýr. Bilgisayar/internet kullaným oraný en fazla 16,24 yaþ gurubundadýr. Koruyucu saðlýk hizmetlerinde rolleri olan toplum ruh saðlýðý hemþirelerinin üniversite öðrencilerinde bu konuyu önemsemeleri gerekmektedir. (2,3) bu araþtýrma, üniversite öðrencilerinde internet baðýmlýlýk düzeylerini belirlemek amacýyla yapýlmýþtýr. Yöntem:Tanýmlayýcýdýr örneklemi 1 Nisan - 30 Mayýs 2010 tarihleri arasýnda Ege Üniversitesi Bornova kampüsündeki okullarda okuyan 472 öðrenci oluþturmuþtur veriler tanýtýcý bilgi formu ve internet baðýmlýlýk ölçeði ile toplanmýþtýr analizinde sayý yüzdelik ortalama kullanýlmýþtýr. Bulgular:Öðrencilerin %61,4 ü kýz boþ zaman aktivitelerinde %38,8 inin internete girdiði, %77,8 zinin bilgisayar sahibi olduðu, %99,2 sinin internet kullandýklarý, %66,7sinin interneti evlerinde kullandýklarý saptandý. Ýnternet baðýmlýlýk ölçeði genel puan ortalamalarýnýn 73,2±22,57 ve yoksunluk alt ölçeðinin diðer alt ölçeklerden daha yüksek ortalamasý olduðu saptandý. Sonuç:Öðrencilerin ölçek puanlarýnýn eþik deðer 68.500 den büyük olmasýyla internet baðýmlýlýk düzeylerinin yüksek olduðu saptandý. Kaynaklar 1. Aksayan O 2002 eðitim ve sosyalleþme açýsýndan internet kullanýmý Ýstanbul örneði yayýnlanmaýþ doktora tezi Sakarya Üniversitesi sosyal bilimler enstitüsü 2. Cengizhan C 2005 öðrencilerin bilgisayar ve internet kullanýmýnda yeni bir boyut baðýmlýlýk 8. Ulusal Pdr Kongresi 3. Türkiye istatistik kurumu <!--[if !supportlists]-->r b


SB 22 Ýlköðretim Öðrencilerinde Depresyon ve Ýliþkili Faktörler Filiz Adana1, Özgü Uluman2, Hülya Arslantaþ3 Adnan Menderes Üniversitesi1,Ýstanbul Üniversitesi Florence Nightingale Hemþirelik Yüksekokulu2, Adnan Menderes Üniversitesi Aydýn Saðlýk Yüksekoku3 Giriþ ve Amaç:Eriþkinlerde olduðu gibi,çocuklarda da depresyon sýk görülen psikiyatrik bir bozukluktur.Son 20 yýldýr yapýlan araþtýrmalar affektif bozukluklarýn,sýklýkla yaþamýn erken dönemlerinde baþladýðýný göstermektedir.Majör depresif bozukluðun yaygýnlýðý prepubertal çocuklarda %1-2,6-8 yaþ grubunda %2-4,9- 12 yaþ grubunda %3-5dýr.Depresif bozukluklar diðer psikiyatrik bozukluklara benzer olarak genetik,ailesel ve çevresel etkenler arasýnda karþýlýklý etkileþim sonucu ortaya çýkmaktadýr.Depresyonun tanýnmasý,anlaþýlmasý önemlidir ve bu belirlemeler doðrultusunda okul saðlýðý hemþireleri öðrencilerin uygun baþa çýkma becerileri geliþtirmesinde,ruhsal ve bedensel sorunlarýn erken belirlenmesinde anahtar rol oynayabilir.Bu çalýþmanýn amacý ilköðretim öðrencilerinde depresyon ve iliþkili faktörleri belirlemektir(1,2). Yöntem:Araþtýrmanýn yapýldýðý ilköðretim okulu Kars merkezinde bulunmakta ve 1705 öðrenciyle eðitimini sürdürmektedir.Okulda 46 derslik ve 22 sýnýf öðretmeni ve 31 branþ olmak üzere 53 öðretmen görev yapmaktadýr.Araþtýrmanýn evrenini 2007-2008 eðitim öðretim yýlýnda Milli Eðitim Bakanlýðý Kars Milli Eðitim Müdürlüðüne baðlý ilköðretim okulunun ikinci kademesinde öðrenim gören öðrenciler oluþturmuþtur.Araþtýrmanýn örneklemini ise ilköðretim okulunda öðrenim gören,ulaþýlabilen ve araþtýrmaya katýlmayý kabul eden 235 erkek,200 kýz öðrenci oluþturmuþtur.Öðrencilere kendilerini tanýtýcý anket formu ve çocuklar için depresyon ölçeði (3) uygulanmýþtýr. Bulgular:Çalýþmaya katýlan öðrencilerin yaþ ortalamasý 9.96± 0.88 olup %54'ü erkektir.Öðrencilerin %74.7'sinin saðlýk sorunu olmadýðýný,%76.3'ü baþarý durumunu orta düzeyde algýladýðýný,%93.3'ü boþ zamanlarýnda ders dýþý aktivitelere ilgi duyduðunu,%92.9'u her gün annesi ile zaman geçirdiðini ifade etmiþlerdir.Öðrencilerin çocuklar için depresyon ölçeði puan ortalamasý 9.40±5.58 olup,% 6.9'unun depresyon ölçeði puanýnýn 19 ve üstü olduðu bulunmuþtur.Çalýþmaya katýlan öðrencilerden ders dýþý aktivitelere ilgi göstermeyenlerin gösterenlere göre(x=14.38;p=0.00),saðlýk sorunu olanlarýn olmayanlara göre(x=5.55;p=0.02),baþarý durumu düþük olanlarýn olmayanlara göre(x=31.84;0.00),anne ile günlük baþ baþa zaman geçirmeyenlerin geçirenlere göre(x=8.06;0.005)depresyon puaný daha yüksek bulunmuþtur. Sonuç:Öðrencilerin depresyonunun yüksek olduðu,öðrencilerin ders dýþý aktivitelerle uðraþmasýnýn,saðlýk sorunu olmamasýnýn,baþarý durumunun iyi olmasýnýn,annesinin kendine zaman ayýrmasýnýn depresyon puanlarýný azalttýðý görülmektedir. Kaynaklar 1.Bodur Þ,Üner ÖÞ.Çocuk ve ergenlerde majör depresif bozukluk:Bir gözden geçirme.Anadolu Psikiyatri Dergisi 2008;9:105-110. 2. Tamar M,Özbaran B.Çocuk ve Ergenlerde Depresyon. Klinik Psikiyatri 2004;2:84-92. 3. Öy B.Çocuklar iççin depresyon ölçeði:geçerlilik ve güvenilirlik çalýþmasý.Türk Psikiyatri Dergisi 1991;2:132-137.


SB 23 Alkol Baðýmlýlýðý Sürecini Öznel Deðerlendirme Ölçeði: Geçerlik ve Güvenirlik Çalýþmasý Hatice Demirbaþ2, Ýnci Özgür-Ýlhan1, Yýldýrým B.Doðan1 Ankara Üniversitesi Týp Fakültesi Psikiyatri Klini1, Baþkent Üniversitesi2

Amaç:Alkol baðýmlýlarýnda alkole tekrar baþlamada riskli durumlarýn saptanmasý ve bu durumlarla etkili baþ etme becerilerinin geliþtirilmesi relaps oranlarýný azaltacaktýr (1, 2). Buradan yola çýkarak relaps (tekrar alkole baþlama) ve remisyonu (içmemeyi) yordayan ruhsal süreçleri deðerlendirmek üzere pilot çalýþma ile daha önce oluþturulmuþ DID Relaps-Remisyon Ölçeði'nin geliþtirilmesi amaçlanmýþtýr (3). Yöntem:Ýki ayrý baðýmlýlýk tedavi merkezinde yatarak ve ayaktan tedavi görmüþ toplam 365 hasta çalýþmanýn örneklemini oluþturmuþtur. Hastalara DID-Relaps-Remisyon Ölçeði, Kiþisel Bilgi Formu, Beck Depresyon Envanteri (BDE), Spielberger Durumluk (STAI-I)-Süreklilik Kaygý(STAI-II) Envanterleri uygulanmýþtýr. Hastalarýn 6 ay boyunca aylýk-iki aylýk izlemi yapýlmýþ, izlemden çýkan hastalara telefonla ulaþýlarak kontrole çaðrýlmýþtýr. Güvenilirlik analizinde 21 madddeye indirilen DID Ölçeði'nin iç tutarlýlýk katsayýsý hesaplanmýþ, geçerlilik analizinde ise faktör analizine baþvurulmuþ, ayrýca yaþ, medeni durum, diðer ölçek puanlarýnýn DID Ölçek puanýyla birlikte baðýmsýz deðiþkenler olarak alýndýðý lojistik regresyon analizi ile ölçeðin 6 aylýk içmemeyi yordayýp yordamadýðý sýnanmýþtýr. Bulgular:Elde edilen yeni ölçek "Alkol Baðýmlýlýðý Sürecini Öznel Deðerlendirme Ölçeði (ABS-ÖD)" olarak adlandýrýlmýþtýr. Ölçeðin iç tutarlýlýk puaný .81 olarak hesaplanmýþtýr. Faktör analizi sonucunda "Kendini Kurbanlaþtýrma", "Çevresel Destek Algýsý" ve "Toplumsal Baský", olarak adlandýrýlan üç faktörlü yapýnýn varyansýn %41'ini açýkladýðý görülmüþtür. ABS-ÖD toplam puaný ile BDE, STAI-I-II ile arasýnda pozitif ve anlamlý bir iliþki bulunmuþtur. Toplumsal Baský alt ölçeðinde 6 aydan daha önce tekrar alkole baþlamýþ olanlarýn puan ortalamalarý ile içmeyenlerin puan ortalamalarý arasýnda istatistiksel olarak anlamlý bir fark belirlenmiþtir (p=.048). Ölçek toplam puanýnýn 6 aylýk izleme sonrasýnda içmeme -alkole tekrar baþlama durumunu yordadýðý saptanmýþtýr. Sonuç:Alkol Baðýmlýlýðý Sürecini Öznel Deðerlendirme Ölçeði, alkol baðýmlýlarýnda tekrar alkole baþlama ve içmeme süreçlerini deðerlendirmede kullanýlabilecek geçerli ve güvenilir bir ölçektir. Kaynaklar 1. Kalyoncu A, Mýrsal H, Pektaþ Ö, Yazýcý AH, Mýrsal N, Beyazyürek M. Alkol baðýmlýlýðýnda nüks nedenleri: kesitsel bir çalýþma. Baðýmlýlýk Dergisi 2001; 2:61-63. 2. Türkcan A, Coþkun B, Ýlem E, Çakmak D. Alkol baðýmlýlarýnda 3 aylýk izlem sonuçlarý. Baðýmlýlýk Dergisi 2001; 2(1):30-33


SB 24 Cinsel Kötüye Kullanýmý Olan Çocuk ve Ergenlerin Ebeveynlerinde Psikopatoloji, Mizaç ve Baðlanma Aynil Yenel, Sermin Kesebir Erenköy Ruh ve Sinir Hastalýklarý Eðitim ve Araþtýrma Hastanesi

Giriþ ve Amaç:Cinsel kötüye kullanýmý (kk) olan çocuk ve ergenlerin ebeveynleri pek çok çalýþmanýn konusu olsa da, birinci ve ikinci eksen tanýlarýný sistematik bir biçimde inceleyen çok az sayýda araþtýrma vardýr. Mizaç ve baðlanma biçimlerini inceleyen ilk çalýþma ise sözkonusu çalýþmadýr. Yöntem:Cinsel kk olan çocuk ve ergenlerin ebeveynleri arasýnda 80 anne ve 66 baba deðerlendirilmiþtir. Çalýþmaya katýlmayý kabul eden bu kiþilerle taný görüþmeleri SCID-I ve II ile yapýlmýþ, mizaç TEMPSA Mizaç Ölçeði, baðlanma biçimi Eriþkin Baðlanma Biçimi Ölçeði ile deðerlendirilmiþtir.Bu çalýiþmada tacizci, % 9.2 olguda babanýn kendisidir (s= 13). Bulgular: Cinsel kk olan çocuk ve ergenlerin anneleri arasýnda dul (p= 0.003) ve okur yazar olmama (p= 0.029) oranlarý, cinsel kk ve psikiyatrik hastalýk öyküsü (p= 0.012 ve 0.012) daha yüksektir. Bu ebeveynlerde baðlanma biçimleri kontrol grubundan farklýlýk göstermezken, depresif-anksiyöz ve siklotimik mizaç annelerde kontrol grubundan daha sýk (p= 0.022 ve 0.004) bulunmuþtur. I. Eksen tanýsý cinsel kk olan grubun annelerinde % 82, babalarýnda % 45.5 oranýndadýr. II. Eksen tanýsý için bu oranlar % 97.5 ve % 100 olarak bulunmuþtur. En sýk görülen I. Eksen tanýlarý anksiyete bozukluklarý ve duygudurum bozukluklarýdýr. En sýk görülen kiþilik bozukluklarý C kümesi kiþilik bozukluklarý olup, annelerde baðýmlý, babalarda obsesif kompulsif ve pasif agresif, her iki ebeveynede kaçýngan ve kendini çelmeleyici kiþilik bozukluklarý baskýndýr. Sonuç:Bu çalýþmanýn sonuçlarý, cinsel kk olan çocuk ve ergenlerin annelerinin, çocuklarýný koruyucu özelliklerinin eksikliðini önemli göstermektedir. Babalarýnýn ise daha az ulaþýlabiliyor, ulaþýlsa da görüþmeyi daha az kabul ediyor oluþu, bu çalýþmanýn hem kýsýtlýlýðý, hem de dikkat çekici bir diðer sonucudur. Zinzow H, Niehausd A, Fitzgeralde M. Abuse and Parental Characteristics, Attributions of Blame, and Psychological Adjustment in Adult Survivors of Child Sexual Abuse. Journal of Child Sexual Abuse 2010, 11: 12-21.


SB 25 Psikopatolojisi Olan Çocuklarýn Annelerinde Gebelik, Loðusalýk ve Baðlanma Sermin Kesebir, Semine Özdoðan Kavzoðlu Erenköy Ruh ve Sinir Hastalýklarý Eðitim ve Araþtýrma Hastanesi

Giriþ ve Amaç:Annelerin gebelik ve loðusalýk dönemlerinde yaþadýklarý stres verici yaþam olaylarý ve psikolojik zorlanmalarýn bebekleri üzerine etkisine iliþkin pek çok yorum yapýlmaktadýr. Öte yandan baðlanmanýn çift yönlü olarak bu süreçlerden etkileneceði açýktýr. Bu çalýþmanýn amacý psikopatoloji saptanan çocuklarýn annelerinde gebelik ve loðusalýk dönemlerinde yaþanan zorlanmalarýn araþtýrýlmasý ve baðlanma biçimlerinin incelenmesidir. Yöntem:Çocuk ve Ergen Psikiyatrisi'nde taný almýþ ve tedavi görmekte olan olgularýn anneleri arasýndan, bilgilendirilmiþ onam formunu onaylayanlar ve herhangi bir psikiyatrik baþvurusu ve tedavisi olmayan (SCID-NP ile) 100 anne, ardýþýk olarak çalýþmaya alýnmýþtýr. Kontrol grubu bir ilkokulda benzer yaþ ve cinsiyette olan 40 öðrencinin annesidir. Tüm anneler ile daha öncden hazýrlanmýþ olan bilgi formu doldurulmuþ, daha sonra Eriþkin Baðlanma Biçimi Ölçeði'ni doldurmalarý istenmiþtir. Bulgular:Psikiyatrik bozukluðu olan çocuk ve ergenlerin annelerinde gebelik yaþlarý daha erken, çalýþýyor olma oraný ve gebeliðin planlý gerçekleþmiþ olma oraný daha düþük, gebelikte (sonraki iki ay içerisinde deðil) stresle karþýlaþma, psikiyatrik yakýnmasý olma ve fiziksel yakýnmasý olma oraný daha yüksektir (sýrasýyla p= 0.035, 0.012, 0.027, 0.005, 0.025 ve 0.045). Miadýnda ve sezeryanla doðum oranlarý daha düþük (p= 0.045 ve 0.025), bebekle ilgili doðum komplikasyonu daha sýktýr (p= 0.035). Eþle iliþkinin iyi olma oranlarý benzer iken, loðusalýkta yardýmcýsý olma oranlarý ve bu yardýmcý ile iliþkilerinin iyi olma oranlarý daha düþüktür (p< 0.001 ve 0.045). Emzirme oranlarý benzer iken güvensiz baðlanma oranlarý daha yüksektir (kaçýngan baðlanma) (p= 0.035). Sonuç:Bu çalýþmada psikopatolojisi olan çocuklarýn annelerinde güvensiz baðlanma daha sýk bulunmuþtur. Gebelik döneminde stresli yaþam olaylarý, psikolojik ve fiziksel zorlanmalar, loðusalýk döneminde ise sosyal desteðe vurgu vardýr. Hay DF, Pawlby S, Waters CS, Sharp D. Antepartum and postpartum exposure of maternal depression: different effects on different adolescent outcomes. J Child Psychol Psychiatry 2008, 49(10):107988.


SB 26 Yatan Hastalara Yönelik Yeni Bir Grup Terapi Tekniðinin Katýlanlar Tarafýndan Deðerlendirilmesi Ý.Ferhan Dereboy1,Hülya Arslantaþ2,Yaþan Bilge Þair3, Gökhan Salkýn3,Pelin Þahin4 Adnan Menderes Üniversitesi1,A. Menderes Üniversitesi Saðlýk Y.O RSH Hemþireliði A.D.2, A. Menderes Üniversitesi Týp Fakültesi Psikiyatri A.D.3, A. Menderes Üniversitesi Psikiyatri Servisi Sorumlu Hemþireliðiþ.4 Amaç: Adnan Menderes Üniversitesi Psikiyatri servisinde yýllar boyunca yatan hastalarla yapýlan Yalom (1) gruplarýndan kazanýlan deneyimin ýþýðýnda, evrimsel (2), kiþilerarasý/iliþkisel ve varoluþçu yaklaþýmlarý bütünleþtiren yapýlandýrýlmýþ bir grup terapi tekniði geliþtirilmiþ olup 2005 yýlýndan bu yana uygulanmaktadýr. Bu araþtýrma Kiþilerarasý Rol Analizi Terapisi (KARAT) olarak adlandýrýlan bu tekniðin hastalar tarafýndan nasýl deðerlendirildiðini incelemek amacýyla gerçekleþtirilmiþtir. Yöntem: Araþtýrma verileri ADÜ psikiyatri servisinde yatýp KARAT grup terapi seanslarýna katýlan 41 hasta (24 erkek, 17 kadýn) ve katýlmayan 18 hastadan (6 erkek, 12 kadýn) toplanmýþtýr. KARAT() grubun yaþ ortalamasý 35.4, KARAT(+) grubun yaþ ortalamasý 41.7 olarak hesaplanmýþtýr. Katýlýmcýlardan, kendilerine sunulan listede yer alan on adet saðaltýcý etkinlik arasýnda en çok yarar gördükleri üç tanesini önem sýrasýna sokmalarý istenmiþtir. Katýlýmcýlarýn klinik deðerlendirmelerine iliþkin veriler, izleyen asistan doktorlar tarafýndan veri dosyasýna kaydedilmiþtir. Bulgular:KARAT görseler de görmeseler de hastalarýmýzýn en deðer verdikleri saðaltýcý etkinlikler sýrasýyla doktorlarýyla yaptýklarý görüþmeler, ilaç tedavisi ve hemþire ekibinin ilgi ve yardýmýdýr. KARAT gören hastalar arasýnda grup terapisini ilk üç etkinlik arasýnda deðerlendirenlerin oraný % 27; deðerlendirmeyenlerin oraný % 73'tür. KARAT'dan çok yararlandýðý algýsýna hangi parametrelerin eþlik ettiðini incelemek amacýyla bu iki grup arasýnda yapýlan karþýlaþtýrmalarda sadece katýlýnan seans sayýsýnýn anlamlý etkisi belirlenmiþtir (Z= -2.6, p=0.009). Hastalarýn katýldýðý seans sayýsý ortancasý KARAT'ý ilk üç tedavi etkinliði arasýnda sayanlarda 12 iken, saymayanlarda 7'dir. Sonuç:KARAT tekniði, özellikle 10 ve üstünde seansa katýlan hastalar tarafýndan tedavilerinin önemli bir bileþeni olarak deðerlendirilmektedir ve bu sonuç psikoterapi için doz-yanýt modeliyle uyumludur (3). Kaynaklar 1.Yalom I. (1983) Inpatient Group Psychotherapy. New York: Basic Books. 2.Stevence A, Price J (2000) Evolutionary Psychiatry - A New Beginning. 2. Baský. Londra: Routledge. 3.Page AC, Hooke GR(2009) Best practices: increased attendance in inpatient group psychotherapy improves patient outcomes. Psychiatric Services 60(4):426-8.


SB 27 Psikiyatrik Sorunlarýn Trafikle Ýliþkisi Mehmet Yumru1,Mustafa Sercan2,Eren Abatan2,Burcu Rahþan Erim3, Müjgan Özen3 Özel Terapi Týp Merkezi1,Ýzzet Baysal Üniversitesi Psikiyatri AD2, Nevþehir Devlet Hastanesi3

Amaç:Literatürde psikiyatrik hastalýklar ve sürücülük üzerine az sayýda çalýþma bulunmaktadýr (13). Bu çalýþmada ülkemizde psikiyatrik hastalýklar ve ilaç tedavilerinin sürücülük iþlevlerine etkisinin incelenmesi amaçlanmýþtýr. Yöntem:Konu ilgili 22 maddeden oluþan anket formu, 4 ayrý ilde (Ýstanbul, Bolu, Antalya, Nevþehir) 1 Ocak - 31 Mart 2010 tarihleri arasýnda psikiyatri polikliniðine baþvuran hastalara (n=822) uygulanmýþtýr. Bulgular:Baþvuran hastalarýn %50.5'inin (n=415) sürücü belgesi vardý. Hastalara konulan tanýlarýn DSM-IV taný ölçütlerine göre daðýlýmý; %49.9 anksiyete bozukluklarý, %37.1 duygudurum bozukluklarý, %8.6 psikotik bozukluklar, %4.4 diðer olarak belirlendi. Sürücü belgesi olanlarýn %20.2'si (n=84) araç kullanmadýðýný belirtti. Araç kullananlar arasýnda sürücü belgesi olmadýðý halde araç kullandýðý ifade eden 21 hasta vardý (%6). Hastalarýn %13'ü (n=107) yaya olarak kaza geçirdiklerini belirtti. Araç kullananlarýn %63.1'i erkek idi. Araç kullanan hastalarýn %32.4'ü (n=114) alkollü araç kullandýklarýný belirtti. Araç kullanan hastalarýn % 22.7'si (n=80) hastalýðýn baþlangýcýndan bu zamana kadar sürücülük becerilerinde gerileme olduðunu ifade etmiþtir. Bu hastalarýn %80'i ise araç kullanmaya devam ettiklerini belirtmiþtir. Araç kullanan hastalarýn %20.5'i (n=72) ruhsal hastalýðýnýn tedavisi için kullanýlan ilaçlarýn sürücülük becerilerinde bozulmaya yol açtýðýný düþünüyor. Psikiyatrik ilaç tedavisine baþladýktan sonra kazaya yol açtýðýný belirten hasta sayýsý ise 35 (%9.9) idi. Alkol ya da madde etkisinde araç kullanýmýna baðlý trafik kazasý oraný ise %7.4 (26) idi. Araç kullanan hastalarýn yol açtýðý kazaya baðlý can kaybý oraný %0.9 (n=3) idi. Araç kullanan hastalardan psikotik bozukluk tanýsý alanlarda alkol ya da madde etkisi altýnda araç kullaným oraný psikotik bozukluk tanýsý almayanlara göre anlamlý düzeyde fazla idi (p<0.05). Ayný þekilde psikotik bozukluðu olan hasta grubu olmayan gruba göre anlamlý olarak psikiyatrik hastalýklarýnýn ve ilaç tedavilerinin sürücülük becerilerini daha fazla etkilediði ve daha fazla trafik kazasýna yol açtýklarý saptanmýþtýr (p<0.05). Sonuç:Çalýþmamýz geniþ bir hasta grubunda psikiyatrik durumlarýn sürücülük becerilerini inceleyen ilk çalýþmadýr. Çalýþmamýzýn sonuçlarý sürücü ehliyeti ve psikiyatrik muayene alanýnda yapýlacak yasal düzenlemelere ýþýk tutacaktýr.


SB 28 Penn Bilgisayarlý Nörobiliþsel Deðerlendirme Bataryasýnýn Türkçeye Uyarlanmasý: Saðlýk Bireylerde Duygu Tanýmaya Baðlanma ve Cinsiyetin Etkisi Kemal Kuþçu1,Özlem Altunel1,Seda Kýzýltoprak1,Görkem Demirdöðen1 Uzay Dural2,Ekin Doðan2, Marmara Üniversitesi1,Doðuþ Üniversitesi2

Amaç: Duygularýn doðru þekilde fark edilmesi, hafýzada tutulup belli durumlarda sosyal ipucu olarak kullanýlmasý, birbirlerinden ayýrt edilebilmesi gibi faktörlerin belirli deðiþkenlerle olan iliþkilerinin incelenmesi insanýn, sosyal ortamdaki etkileþiminin anlaþýlmasýnda büyük rol oynamaktadýr. Duygu tanýma ve duygu ayrýþtýrma becerileri çeþitli nöropsikolojik ölçümlerle deðerlendirilmektedir. Çalýþmanýn amacý PENN Bilgisayarlý Nörobiliþsel Deðerlendirme Bataryasý, PennBNDB (Penn Computerized Neurocognitive Battery, PennCNB)'nýn Türkçe'ye çevrilmesi ve saðlýklý grup için norm oluþturmak ve nörobiliþsel profillerin cinsiyet ve baðlanma ile iliþkisini incelemektir. Yöntem: alýþmanýn örneklemini Marmara Üniversitesi'nde 2007-2008 eðitim ve öðretim döneminde eðitim alan 63 son sýnýf öðrencisi oluþturmaktadýr. PennBNDB Türkçe'ye çevrilmiþ ve orijinal dile geri çevrilerek tutarlýlýk kontrol edilmiþtir. Üzerinde uzlaþýlan hali web ortamýna geçirilmiþ ve saðlýklý katýlýmcýlara Ardýndan Yetiþkin Baðlanma Ölçeði uygulanmýþtýr. Bulgular: PennBNDB Duygu Hatýrlama ve Duygu Tanýma alt testlerinin Cronbach Alfa deðerleri 0.70'in oldukça üzerindedir. Yüz Hatýrlama, Duygu Ayrýþtýrma ve Duysal-Motor alt testleri Cronbach Alfa deðerleri 0.60 civarýnda ve kabul edilebilir düzeydedir. Analiz sonuçlarý yüz tanýma alt ölçeðinde kadýnlarýn erkeklere göre istatistiksel anlamlýlýk düzeyinde daha fazla sayýda yüz tanýdýðýný, daha fazla sayýda yanlýþ pozitif yüz hatýrladýðýný göstermektedir. Duygu hatýrlama alt testinde kýzgýn ifadeli yüzlerin doðru hatýrlanma oraný, kýzgýn ifadeli yüzlerin yanlýþ pozitif hatýrlanma oraný ve yanlýþ pozitif üzgün ifadeli cevap erkeklere göre kadýnlarda istatistiksel anlamlýlýk düzeyinde daha fazladýr. Yanlýþ pozitif korkulu ifadenin hatýrlanma oraný ise erkeklerde kadýnlara göre istatistiksel anlamlýlýk düzeyinde daha yüksektir. Güvenli baðlanan katýlýmcýlar ile güvensiz baðlananlar arasýnda istatistiksel düzeyde anlamlý farklýlýk bulunmamýþtýr.


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.