SULTAN II. ABDÜLHAMİD’İN HİZMETİNDE
SELİM MELHAME PAŞA VE AİLESİ EROL MAKZUME
MD BASIMEVİ
İÇİNDEKİLER
YAZARIN ÖNSÖZÜ SELİM MELHAME PAŞA HAKKINDA- ÖNDER KAYA AT THE SERVICE OF SULTAN ABDULHAMID II: SELIM MELHAME PASHA AND HIS FAMILY BÖLÜM 1: SELİM MELHAME
8 10 13
17 17 SELIM MELHAME’NIN ILK YILLARI 1868: SELIM MELHAME PAYITAHTTA 17 SELIM MELHAME RUS VE SIRP SAVAŞLARI’NA KATILIYOR 18 DOĞU RUMELI KOMISYONU’NDA SELIM MELHAME’NIN KÂTIPLIK GÖREVI 19 21 RUSLAR’IN MARMARA ADALARI’NI ISTILA ETME PLANLARI SELIM MELHAME RÜSUM-U SITTE İDARESI’NDE 22 SELIM MELHAME DÜYUN-U UMUMIYE İDARESİ’NDE 23 24 Genel müdürlüğe getiriliyor 24 Mecidiye’nin değerini arttırma çalışmaları 25 İşletmenin ipek kozası üretimine verdiği destek 26 Düyun-u Umumiye İdaresi hakkında söylenenler 26 Selim Melhame Düyun-u Umumiye’den ayrılıyor DOĞDUĞU TOPRAKLARDA: BEYRUT LIMANI IMTIYAZINDA SELIM MELHAME İMPARATORLUK’TA YÜKSELIŞ DÖNEMI VE SELIM MELHAME CEBEL-I LÜBNAN MUTASARRAFLIĞI’NA ADAYLIĞI SELIM MELHAME’NIN HAFIYE TEŞKILATI’NDA ÜYELIĞI 1893’TEN İTİBAREN NAZIRLIK DÖNEMİ Orman, Maden ve Ziraat Nezareti'nin kuruluş süreci ve Melhame'nin nazır olarak tayini Selim Melhame döneminde tarım, orman ve maden okulları Ormancılık Madencilik ve Petrol i) Madenlerin işletilmesiyle ilgili Selim Paşa’ya yapılan suçlamalar ii) Sadrazam Said Paşa’nın anılarında Ergani Madenleri ve Selim Paşa iii) Maden Nizamnamesi’nin getirdiği düzenlemeler iv) Petrol ve Bağdat Demiryolu Ziraat ve hayvancılık i) Ziraat eğitimi ii) Botanik bahçelerin kurulması iii) Gül yağı üretimi iv) Hayvancılık v) İpekçilik
27 28 33 35 36 36 37 38 38 39 40 42 43 44 44 45 45 46 47
1894 YILI IÇIN SELIM MELHAME'NIN BAŞKANLIĞINDA PLANLANAN ZIRAAT VE SANAYI SERGISI, DIĞER SERGILER 48 1986’DA DIŞ BASINDA SELIM MELHAME PAŞA 50 NAZIRLIK DÖNEMİNDE SELİM MELHAME'NİN ALDIĞI DİĞER GÖREVLER 51 51 Rumeli (Şark) Demiryolu Şirketi 51 Düyun-u Umumiye İdaresi ile temaslarının sürmesi 52 Düyun-u Umumiye ve Rouvier Planı 54 Selim Melhame ve Yıldız Porselen Fabrikası 56 Selim Melhame ile Ressam Fausto Zonaro arasında doğan dostluk 57 Kayzer II. Wilhelm’in karşılanışını Selim Melhame’nin üstlenmesi 58 Kayzer II. Wilhelm’in Sultan Abdülhamid’e çeşme armağanı Lorando ve Tubini olayı: Midilli’nin Fransızlar tarafından işgali ve Fransızlar'ın taviz koparma stratejisi 58 61 1902 Cebel-i Lübnan Mutasarrıflığı seçimlerinde adının yeniden geçmesi 61 1900-1903 Rusya ilişkilerinde Selim Melhame 64 1902-1903 Selim Melhame’nin Balkanlar’da görevi 66 Mürzsteg Kararları
2
Selim Melhame Paşa’nın Bâbıâli’yi olup bitenlerden sorumlu tutması Makedonya’da mali denetim Potemkin Zırhlısı İsyanı olayında Selim Paşa Selim Melhame Paşa'nın 1906’da Padişah tarafından özel göreve atanması 1907, Roma ve Viyana misyonu: Makedonya için adli denetim girişimini iptal ettirme çabaları Selim Paşa Roma’da Selim Paşa Viyana’da 1907 Roma seyahatinde Selim Melhame’nin ilgilendiği başka konular Ereğli Kömür Maden İşletmesi ve Trablusgarp ile Bingazi sorunları Karadağ sınır sorunu ve Taş Kule Meselesi Muhalifler Londra Büyükelçiliği için Selim Melhame Paşa'nın ismi geçiyor Hicaz Demiryolu Projesi
SELIM MELHAME VE AILESI İSTANBUL’DA SELIM MELHAME’NIN AILE SERVETI HAKKINDA SELIM PAŞA VE AILESININ İSTANBUL’DA YAŞAMI HAKKINDA NOTLAR AILENIN SIRASELVILER’DEKI KONAĞINDA MUHTEŞEM DÜĞÜN II. MEŞRUTIYET ERTESINDE SELIM MELHAME SADRAZAM KÂMIL PAŞA’YA GÖNDERILEN MEKTUPLAR SELIM MELHAME'NIN İSTANBUL’DAN AYRILIŞINDAN SONRAKI YILLAR SELIM PAŞA HAKKINDA ARDA KALAN IKI ANEKDOT
BÖLÜM 2: NECİP MELHAME
GENÇLIK YILLARI NECIP MELHAME’NIN TUNUS YILLARI İSTANBUL DÖNÜŞÜNDE PARIS BÜYÜKELÇILİĞI MÜSTEŞARLIĞI’NA TAYINI 1898: PARIS’TEN İSTANBUL’A DÖNÜŞÜ TÜNEL İMTİYAZI Meşrutiyet ilanından sonra Necip Paşa'ya tünel imtiyazı hakkında yapılan suçlama
EYLÜL 1898’DE SOFYA’YA OSMANLI YÜKSEK KOMİSERİ OLUŞU Bulgaristan’da veba salgını Musevilerin taciz edilmesi ve Necip Melhame Bulgar Başbakanı ve Dışişleri Bakanı Todor Ivanchov Necip Melhame’den yardım istiyor Makedonya çeteleri sorun çıkarmaya devam ediyor Necip Melhame’nin eline geçen gizli belge Bulgarlar ile ticari anlaşma Necip Melhame Sofya’daki görevinden istifa ediyor KRİTİK DURUMDAN DOLAYI SOFYA’DA KALIŞINI UZATMASI Müftülükler sorunu Bulgar basınında Necip Melhame Sofya’da görevdeyken hakkında yapılan diğer eleştiriler
66 69 69 70 70 71 77 79 79 81 82 82 82
83 85 87 90 95 98 102 103 106
107 107 108 109 110 110 112 112 113 113 113 114 114 114
115 118 118 119
SOFYA’DAN AYRILIŞI VE İSTANBUL’DAKI GÖREVLERI 121 NECIP MELHAME’YE BEYRUT'TA VERİLEN TRAMVAY IŞLETME IMTIYAZI 121 NECIP MELHAME PAŞA BULGAR PRENSI FERDINAND ILE 1906’DA TEKRAR GÖRÜŞÜYOR 122 SINA YARIMADASI VE İNGILIZLER 125 BAŞ HAFIYE FEHIM PAŞA, PATLAYAN BOMBALAR VE NECIP MELHAME PAŞA 126 BAŞBAKAN CLEMENCEAU VE KRAL EDWARD ILE GIZLI GÖRÜŞMELER 127 II. MEŞRUTIYET ILANI SONRASI SIKINTILI YILLAR 128 MECLİS-İ MEBUSAN BAŞKANLIĞI’NA NECİP MELHAME’NİN SUNDUĞU LAYİHA 129 Paris’teki görevi hakkında 130 132 Sofya’da görevli iken Nafia Nezareti müşteşarı iken 132 132 Yıldız suikastı olayında komiserlik görevi
Fausto Zonaro (1854-1929), Salacak'tan Kız Kulesi, Özel koleksiyon.
Ermeni basını tarafından hedef alınışı 134 Mesnetsiz ihbarlar 135 Bombalama olayları ve Fehim Paşa 135 Suikast komisyonundan ve nezaretten istifa 136
KUYUMCU CARTIER’DEN ALINAN MÜCEVHERLERLE ILGILI ŞIKÂYET NECİP MELHAME'NİN EV EŞYALARI MÜZAYEDEDE SATILIYOR
SELIM PAŞA’NIN DAMADI ROMEI-LONGHENA PAŞA SULTAN II. ABDÜLHAMID ILE İTALYAN KRALIYETI VE HÜKÜMETI ARASINDA: ROMEI-LONGHENA PAŞA SULTAN II. ABDÜLHAMID’IN SALTANATININ SON GÜNLERINDE EN YAKIN TANIĞI ROMEI-LONGHENA ROMEI-LONGHENA’NIN ANILARINDA SARAY’IN BAŞKÂTIBI TAHSIN PAŞA
BÖLÜM 3: KONT GIOVANNI GIROLAMUS ROMEI-LONGHENA PAŞA
BÖLÜM 4: DİĞER KARDEŞLER VE SELİM VE NECİP PAŞALAR’IN SANATA MERAKI
138 140 144
145 145 147 149 150
SELIM PAŞA’NIN OSMANLI DEVLETI’INDE GÖREVLI DIĞER KARDEŞLERI 150 150 İskender Melhame ve Filip Melhame’nin ölümü 150 Filip Melhame 151 Şükrü Melhame 151 Habib Melhame 151 Selim Paşa ve Necip Paşa’nın sanata olan merakı 158 BÖLÜM 5: SONUÇ EKLER
162
DİPNOT KAYNAKÇA
200
MELHAME AİLESİNE VERİLEN NİŞAN VE RÜTBELER (ULAŞILAN VERİLERDEN)
DİZİN
4
164 218 230
Fausto Zonaro (1854-1929), Beylerbeyi'nde İki Çam, Özel koleksiyon.
SULTAN II. ABDÜLHAMİD'İN HİZMETİNDE SELİM MELHAME VE AİLESİ EROL MAKZUME GRAFIK TASARIM Yağmur AĞCAOĞLU AKKOÇ KAPAK TASARIM Donatella PETRINI
REDAKSİYON Yağmur AĞCAOĞLU AKKOÇ DIZIN Kemal GURULKAN
BASIM EVI MD BASIM T: +90 212283 1015 www.mdbasim.com.tr
SERTIFIKA NO: 41746 I. BASIM BASKI ADETI: 1000 TEMMUZ 2019 ISBN
Her hakkı mahfuzdur. Bu kitabun hiçbir bölümü, metin kısmı, belgeler ve fotoğraflar, yazarın yazılı izni olmaksızın mekanik ya da elektronik metodlarla veya ileride icat edilecek sistemlerle hiçbir şekil ve biçimde iktibas edilemez, yeniden satış amacıyla fotokopi de dahil olmak üzere hiçbir sistemle çoğaltılamaz. Dergi, gazete veya radyo-TV'lerce yapılacak alıntılar veya kitapta yer alan belgelerce fotoğrafların bilimsel-akademik yayınlarda kullanılması, kaynak gösterilmesi şartıyla bu hükmün dışındadır. 6
Selim Melhame Efendi'ye Padişah tarafından verilen, tüm görevleri gayret ve başarı ile yerine getirmiş olduğu Yunan Muharebesi'nde ölenlerin ailelerine ve yaralananların kendilerine yardımdan geri kalmadığı için Orman ve Maden Nazırı olarak atandığını gösteren 24 Zilhicce 1315/16 Mayıs 1898 tarihli Vezaret Rütbesi beratı. Melhame aile koleksiyonu. 7
YAZARIN ÖNSÖZÜ Bu kitap, Düyun-u Umumiye İşletmesi, Balkanlar, Trablusgarp, Hicaz Demiryolu, Sina Yarımadası, Lorando ve Tubini olayı, Potemkin Zırhlısı İsyanı gibi tarihi olaylara değinmekle beraber, bu konuları detaylı biçimde mercek altına alan bir çalışma değildir. Selim Melhame Paşa, Necip Melhame Paşa, Selim Melhame Paşa’nın damadı Romei-Longhena Paşa ve Osmanlı Devleti’nde görevli diğer kardeşleri, eşi ve evlatları hakkında genelde İstanbul dönemlerine değinen bir çalışmadır. Bilindiği gibi Selim Melhame Paşa başta olmak üzere, Necip Melhame Paşa ve Kont Romei-Longhena Paşa, Sultan II. Abdülhamid’in en zor günlerinde yanında bulundurduğu ve güvendiği bürokratları arasında yer almışlardır.
Osmanlı, Fransız, İtalyan, İngiliz devlet arşivleri, Melhame aile arşivleri, kitap, dergi, internet gibi muhtelif kaynakların kullanımıyla, şahısların isimlerinin geçtiği zaman dilimi ve görev kulvarlarında rollerine değinen, değerli tarihçilerimizin ileride tamamlayıcı verilere ulaşabileceği bir ön araştırma olarak görülmelidir. Çalışmada Osmanlıca, Fransızca, İtalyanca ve İngilizce’den Türkçe’ye yapılan çevirilerde, mümkün olduğunca metin sadeleştirmesine gidilmiştir. Dizinde yer almayan isimler metinde koyu renkte gösterilmiştir.
Kitap, tüm kaynakların değerlendirildiği eksiksiz bir çalışma olmamakla birlikte, bugüne kadar Selim Melhame Paşa ve ailesi hakkında hazırlanan ilk yayın olma özelliğini taşımaktadır. Bir yandan Saray ile Bâbıâli arasındaki zayıf halka, diğer yandan Batılı güçlerin Osmanlı Devleti’ne karşı takındığı sömürgeci dinamikler bağlamında, II. Abdülhamid rejiminin tükenmesiyle Melhameler ve görevden uzaklaştırılan diğer Osmanlı bürokratları için sonraki araştırmalara zemin oluşturabilecek bir yayındır. Bilgilendirici ve ilgi çekici olması açısından kitapta görsellere yer verilmiştir.
Kitabın hazırlanışında, Selim Melhame ailesinden, ellerindeki arşivleri paylaşan Myriam Melhame, Hubertus Freiherr von Fürstenberg, Raymond de Boulloche, Marzia Provaglio Longhena, Kont Cesare Provaglio Longhena, Kont Scipione Provaglio Longhena ve Nasri Malhamé’ye, ellerindeki belge ve bilgilerle yardımcı olan değerli tarihçi Sinan Kuneralp, Büke Uras, Fransua Vuçino ve N. Nazan Yücel’e, kitabın içeriğini değerlendiren ve takdim yazısını sunan Önder Kaya’ya, Osmanlıca belge çevirilerini sağlayan Nuri Güçtekin ve Kemal Gurulkan’a, hazırlık çalışmalarımda büyük katkıları dokunan Kansu Şarman ve Günce Akpamuk’a, dizini hazırlayan Kemal Gurulkan'a, redaksiyon ve grafik tasarımını gerçekleştiren Yağmur Ağcaoğlu Akkoç’a, kapağın tasarımcısı Donatella Petrini’ye, İngilizce çevirmen Dylan Clements’e, kitabın basımını gerçekleştiren MD Basımevi’nin sahibi Murat Denizoğlu’na ve son olarak ailemden Elena Makzume, Antea Dalya Makzume, Margarita Parschukova, Ronald Makzume, May Ghazalé Sikias ve Semih Baki’ye en içten teşekkürlerimi sunarım... EROL MAKZUME
Myriam Melhame, Selim Melhame Paşa'nın Birinci rütbeden İftihar Nişanı (1901) ile.
Selim Melhame Paşa’nın küçük torunu, ailenin Melhame soyadını taşıyan son ferdi Myriam Melhame’ye... Selim Melhame Paşa soyundan gelen ailelerin 2015 yılında Murnau Almanya’da gerçekleştirdikleri aile toplantısının kataloğu. Kaynak 8
Erol 9
SELİM MELHAME PAŞA HAKKINDA Selim Melhame Paşa’nın adını ilk olarak nerede duyduğumu düşünüyorum da… Belleğime hemen Nahid Sırrı Örik’in Abdülhamid Düşerken adlı kitabından uyarlanan 2002 yapımı film geliveriyor. Filmin bir sahnesinde Mehmet Şehabeddin Paşa’nın kızı, babasına okuduğu bir gazete haberinde II. Meşrutiyet’in ilanı sırasında farklı gerekçeler öne sürerek istifa eden eski kabine üyeleri arasında Selim Melhame Paşa’yı da sayar. Paşa hakkında açıkçası hemen hemen hiçbir şey bilmiyordum. Osmanlı tarihi denilince aklıma ilk gelen, biyografi kaynakları arasında yer alan Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi ile Yapı Kredi Yayınları’ndan çıkan ve bu sahada önemli bir el kitabı olan Yaşamları ve Yapıtlarıyla Osmanlılar Ansiklopedisi adlı çalışmada da yine Selim Melhame Paşa’ya ait bir madde yoktu. Oysa biyografik çalışmalar son kertede tarih yazımında çok önemli roller oynuyor. Erol Makzume’nin elinizdeki incelemesi de bu açıdan son derece önemli. Bunun dışında çalışma gerek Selim Melhame gerekse Maruni kökenli bir aile olan Melhameler'e dair pek çok önemli veri sunuyor.
Selim Melhame, Lübnan’ın önde gelen Maruni ailelerinden birinin oğlu olarak dünyaya gelir. Bu dönemde yetişen pek çok devlet adamı gibi çocukluk devresinde Batılılarca açılan bir Katolik liseye devam ederek iyi derecede Fransızca öğrenir. Bu dile olan hâkimiyetini, eğitimini Mekteb-i Sultanî’de devam ettirmek suretiyle perçinler. Mekteb-i Sultanî aynı zamanda önde gelen bürokratlarla ve onların çocuklarıyla tanışmasına imkân sunar.
Selim Melhame, doğru zamanda doğru adımlar atmayı bilen zeki bir kişiliğe sahip. 93 Harbi olarak bilinen Osmanlı-Rus Savaşı’nda kendi rızasıyla cepheye giderek görev alır. Kardeşi Filip de onu takip eder. Yeri gelmişken hemen belirtelim ki, Selim Melhame sadece kendi kaderini değil, atmış olduğu adımlarla kardeşlerinden bazılarının da istikballerinin şekillenmesinde belirleyici olmuştur.
Melhame’nin ilk ciddi görevi 26 yaşında Doğu Rumeli komisyonu bünyesinde üstlendiği tercümanlık vazifesidir. Sonrasında Düyun-u Umumiye İdaresi’ne geçen Melhame, 1886-1892 yılları arasında burada çalışır. Bu süre içinde II. Abdülhamid’in güvenini kazanır. Hatta ilerleyen yıllarda II. Abdülhamid’in Hafiye Teşkilatı içinde yer alır. Melhame’ye olumsuz bakılma nedenlerinin başında, onun ve kardeşi Necip Melhame’nin Sultan’ın Hafiye Teşkilatı’nın içinde önemli rol oynamaları gelir. Elinizdeki çalışmadan da anlaşılacağı üzere Melhame’nin sadakati Bâbıâli’ye değil her zaman Sultan’adır. Ayrıca Melhame, ticari ilişkilerin ve devlet imtiyazlarının içinde aktif olarak yer almış ve bundan dolayı da kötü bir imaj bırakmıştır.
Yeri gelmişken bir noktaya değinmekte fayda var. Halit Ziya Uşaklıgil, Saray ve Ötesi adını taşıyan ve Sultan Reşad’ın başkâtipliğini yaptığı devreyi anlattığı anılarında, II. Abdülhamid zamanında bürokraside yer alabilmenin ve kritik pozisyonlara gelebilmenin en önemli koşullarından biri olarak Hafiye Teşkilatı’nın bir parçası olmanın geldiğini yazar.
Melhame’nin Fransızca’ya olan hâkimiyeti ona pek çok uluslararası platformda Osmanlı Devleti’ni temsil etme imkânı yaratacaktır. Ayrıca Erol Makzume’nin kitabının bir yerinde açıkça gösterdiği gibi, dile olan hâkimiyeti bazı durumlarda Sultan’ın Avrupa Devletleri nezdindeki propagandası için de devreye girmiştir. Selim Melhame’nin aktif olarak görev aldığı bir diğer alan da Orman, Maden ve Ziraat Nezareti’dir. Bu devrede Melhame’nin girişimleri neticesinde tarım, ormancılık ve madencilik alanlarında çeşitli okulların temelleri atılmış, imparatorluğun farklı bölgelerindeki maden yataklarının tespiti ve işletilmesi konusunda çeşitli teşebbüslerde bulunulmuş, bataklıklar kurutulmaya, değişik fidanlar getirtilerek ülkenin belli yerlerine dikilmeye başlanmış, botanik bahçelerinin temelleri atılmış, Anadolu’nun farklı yerlerinde gül yetiştiriciliği ve gül yağı üretimi teşvik edilmiş, baytarlığa önem verilmiş, Louis Pasteur ile temasa geçilerek hayvan hastalıklarının önlenmesi konusunda teşebbüslerde bulunulmuştur. Melhame, daha Düyun-u Umumiye yıllarında ilgilenmeye başladığı ipek üretimiyle nezaret devresinde daha da yakından alakadar olma imkânı bulmuştur.
İstanbul’un kent silüetine pek çok mimari eserle katkıda bulunan Raimondo D’Aronco’nun İstanbul’a gelmesine vesile olan kişi de Selim Melhame olmuştur. Melhame, İstanbul’da yapılması planlanan Ziraat ve Sanayi Sergisi’nin hazırlık aşaması için ünlü mimarı payitahta davet etmiş, fakat 1894 depremi serginin yapılmasını mümkün kılmamıştır. D’Aronco’nun sözleşmesi uzatılarak kendisine başka siparişler verilmiştir.
Çalışma, adından da anlayacağınız üzere sadece Selim Melhame’ye odaklanmıyor. Aynı zamanda kardeşi Necip Melhame ve damadı Romei-Longhena Paşa da oldukça etraflı bir şekilde çalışmada işleniyor. Necip Melhame her ne kadar başlarda bürokrasi basamaklarını ağabeyinin yardımı ile tırmansa da, sonrasını kendi zekâ ve girişimciliği ile getirmiş bir isim. Sultan II. Abdülhamid’in gizli görüşmeler için ona sıklıkla başvurması, aslında ona olan güvenini gösteriyor. Ancak Sultan’a olan yakınlığı sonraki yıllarda oldukça hırpalanmasına sebep olmuştur. Kitapta geçen Necip Melhame ile ilgili bir anekdot Necip Melhame Paşa’nın parlak zekâsını gözler önüne serer niteliktedir. Ağabeyi Selim Melhame’nin Düyun-u Umumiye’de müdür 10
olduğu yıllarda İstanbul’a gelen Necip Melhame, ağabeyinin ilk başlarda kendisine beklediği ölçüde yardımcı olmaması üzerine, bir ayakkabıcı sandığı edinerek Düyun-u Umumiye binasının önünde tezgâh açar ve gelen geçene “Ayakkabılarınızı Düyun-u Umumiye Müdürü’nün kardeşine boyatınız” der.
Necip Melhame’nin gerek Tunus, gerek Paris gerekse Bulgaristan’daki faaliyetleri hakkında elinizdeki çalışmada oldukça detaylı malumat zaten var. Anlaşıldığı kadarıyla II. Abdülhamid, özellikle kritik konularda Necip Melhame’yi gizli vazifelerle sıklıkla yurt dışına gönderiyordu. Necip Melhame, Bulgar Prensi ile bir kısmı gizli bir kısmı resmî pek çok görüşme yapmış, özerk Bulgar Prensliği ile Osmanlı Devleti arasındaki sorunlu konuları çözmeye çalışmıştı. Melhame, Sultan tarafından bir ara Sina Yarımadası’ndaki Taba kentinde Osmanlı varlığı meselesini görüşmeye de memur edilmişti. Sultan’a olan yakınlığı ve doğrudan ona karşı sorumlu olması, Sadrazam Said Paşa’nın ve onun nezdinde Bâbıâli’nin kendisine sert tavır takınmasına yol açacaktır. Yine özellikle Paris yıllarında Padişah adına Jön Türkler’in faaliyetlerini takip etmesi de, gerek Jön Türkler’in gerekse kendisini bir tehdit olarak gören Paris Sefiri Münir Paşa’nın ona karşı öfke duymasına sebep olur.
Necip Melhame’yi son dönem Osmanlı tarihinde ön plana çıkaran en önemli gelişme, 1905 yılında Sultan II. Abdülhamid’e Yıldız Camii’deki Cuma namazı sonrasında yapılan bombalı suikast girişimi vesilesiyledir. Bu suikast teşebbüsü sonrasında Sultan II. Abdülhamid Saray’dan Cuma Selamlığı’na giderken. Elisa Zonaro objektifinden. Zonaro aile arşivi. kurulan sorgu komisyonunda Necip Melhame önemli bir mevki işgal eder ki, bu durum Sultan’ın kendisine duyduğu güvenin bir yansımasıdır. Bu bağlamda kitapta yer alan ve Meşrutiyet sonrası dönemde hakkındaki suçlamalara cevap niteliği taşıyan metinler kanımca büyük önem taşıyor.
Çalışmanın son kısmı ise; kızlarını istikballeri açık subaylarla evlendirme yoluna giden Selim Melhame’nin kızı Feride ile evli olan Romei-Longhena Paşa’ya ayrılmış. Selim Melhame diğer iki kızını da genç Alman subaylarıyla evlendirecektir. Romei-Longhena Paşa jandarma teşkilatını düzenlemesi için İtalya Kralı III. Vittorio Emanuele tarafından İstanbul’a yollanmıştır. Paşa, kısa sürede Sultan II. Abdülhamid’in yakın çevresine dâhil olmuştur. Öyle ki Yıldız Camii çıkışındaki bombalı suikast sonrasında bizzat Sultan’ın emniyetini sağlar. İtalyan hariciyesinin yazışmasında bazı özel bilgilerin, Sultan’a yakınlığı ile tanınan Longhena Paşa ile ihtiyaten paylaşılmaması dahi istenir. Paşa, II. Meşrutiyet’in ilanından hemen sonra İtalya’ya döner.
Bu çalışmayı önemli kılan faktörlerden biri de, çalışmanın Osmanlı ve Avrupa devlet arşivlerinin yanı sıra Melhame ailesinin özel arşivine de dayanıyor olması. Daha önce Sultan II. Abdülhamid’in ressamı Fausto Zonaro üzerine değerli çalışmalara imza atan Erol Makzume bu sefer Melhame ailesinin üzerine odaklanıyor. Çalışmayı okurken pek çok önemli bilgi edindim ve keyif aldım. Okurların da aynı keyfi almasını dilerim. ÖNDER KAYA TARİHÇİ- ARAŞTIRMACI 11
Hans Schadow’un fırçasından Selim Melhame Paşa. Makzume koleksiyonu.
At the service of Sultan Abdulhamid II: SELIM MELHAME PASHA AND HIS FAMILY SUMMARY TRANSLATED BY DYLAN CLEMENTS SELIM MELHAME PASHA Having studied at the Lazarite lycee of Saint Joseph d’Antoura in Beirut between 1863 and 1867, Selim Pasha arrived in Istanbul and completed his education at Galatasaray Lycée before taking up a job there. In 1876, he volunteered to fight in the Ottoman-Serbian War and took on the role as a clerk in the Rumelian Borders Commission on behalf of the Ottoman State. Later, the Board of Duty appointed him as a civil servant first to the Ottoman Internal Debt Administration, which supervised the empire’s internal debts, and then to the Ottoman Debt Administration, which was the organisation which supervised both internal and external debts of the empire. Due to his accomplished services, he became the head of the Ottoman Debt Administration in 1888, and he continued in this position until 1892. With the Sultan being concerned with priority issues, the board of the Ottoman Debt Administration brought his service to an end on 13th March 1892. Thanks to his sharp mind, his education and command of five foreign languages apart from Turkish, Selim Melhane had rapidly excelled within Ottoman bureaucracy and, in a short space of time, he became one of Sultan Abdülhamid II’s most trusted bureaucrats.
Upon marrying Aimée, a daughter of the Crespins, one of the well-known Levantine families within Istanbul society, in 1881, he had found himself a place within the political and diplomatic milieu of the city. He married his daughters off to German and Italian officers from aristocratic families. He forged relationships with the financial circles of Pera and using credit he had gained from them, he made investments in real estate. Through the recommendations of financial and banking institutions, he acquired great personal wealth by taking up shares in South African gold mines which were profitable primarily on the Istanbul stock exchange for many years. With his appointment by Sultan Abdülhamid II to the Forestry, Mining, and Agriculture Ministry in 1893, the importance given to agriculture increased. Selim Pasha brought together a team made up of local and foreign experts in agriculture and animal husbandry and sent many students to study in schools in Europe. He greatly encouraged the growing of roses and the production of rose oil, laying the first foundations for what would make Turkey today one of the largest producers of rose oil in the world.
Attaching importance also to veterinary medicine, the Pasha had veterinary schools opened and took on the role of chairman of the animal supervision commission. During his time at the ministry, he also set up initiatives to have sericulture schools opened in order to support the silkmaking industry. In 1905, on the basis of the high revenues taken from the tithes on silk production, the Minister Selim Melhame, who had been educated at the agricultural school "Ecole de Grignon" was highly praised by Jacques Garnier who gave a lecture in Paris titled "Silkmaking in Turkey". Between 1892 and 1893, he took on an administrative role at the Yıldız Porcelain Factory, which he had helped to found, established using the French Sévres and Limoges factories as models, and took great pains to bring it up to world standards through expansion of the factory.
He had the laws governing the field of mining brought up to date, eradicating significant deficiencies, and made efforts to prevent abuses. It was thanks to this that an increase was seen in revenues from mining. Learning that the English, using archaeological research as an excuse, had been searching for petrol in Iraq, Selim Pasha put a stop to it and, in 1896, gave permission to Nemlizade Hasan Tahsin Bey, a merchant from Istanbul, to carry out research into crude oil and petrol in Baghdad, but due to technological deficiencies, this did not achieve a positive result. Bringing the renowned Italian architect Raimondo d’Aranco to Istanbul in 1893, he had designs drawn up for the Gate of Happiness [another name for Istanbul] Agriculture and Industry Exposition project, planned for 1894, but due to the earthquake [in July 1894], the project could not be realised.
Selim Pasha’s power arose directly from his relationship with the Sultan, by passing that of the Grand Vizier Said Pasha, and this was the cause of violent enmity and jealousy on the behalf of the Grand Vizier and other employed at the Sublime Porte. In his role as the Sultan’s special representative from 1902-3, Selim Pasha predicted that the Rouvier Project, aimed at postponing Ottoman debts and reducing the burden on the treasury, was not going to reach a positive outcome and succeeded in blocking it despite the strong opposition of the German ambassador Marshall von Bieberstein, who was managing the project, and Grand Vizier Said Pasha, who was supporting it, thus earning Selim praise from the Sultan.
2
During his time as a minister, Selim Pasha was also sent by Abdülhamid on missions both at home and abroad, secret and private. In 1896, he successfully chaired a special commission in meetings carried out with Prince Ferdinand in order to ease
13
the problem with the Bulgars. In 1898, the Sultan put him in charge of a commission to carry out preparations concerning the visit of Kaiser Wilhelm II and was tasked with the positioning of the German Fountain in 1899. The fountain was placed at the northern edge of Sultanahmet Square. In 1906, on a secret mission, he visited various European Prime Ministers in order to prevent any possible disorder in regime change, wishing to support Mehmed Burhaneddin Efendi, third son of the Sultan, in place of his nephew Reşad Efendi and the eldest son of Abdülaziz, Yusuf Izzettin Efendi, who had both been mooted as candidates for the Sultanate after Abdülhamid.
On another important mission on which he had been sent in 1907, he visited the Italian King Vittorio Emanuele III, with whom he had previously had the opportunity to meet, seeking support from European allies for the cancellation of judicial supervision in Macedonia. He also received assurances from the King that Ottoman sovereignty would not be violated in Libya. On his return, he warned the Sultan to not leave mining concessions in Tripoli to the Banco di Roma, suggesting that the Ottoman presence in Libya would otherwise be weakened. After the 2nd Constitution was brought in, when the regime changed and all balance was turned on its head, the Italo-Turkish War of 1911 could not be prevented and Italy emerged from the war victorious.
With the declaration of the 2nd Constitution on 24th July 1908, with the coming together of nationalists, the religious, and various ethnic groups, Abdülhamid was forced from the throne, no matter what the cost, and close supporters of the government also bore the brunt of this. In the confusion of the first days after the announcement of the Constitution, the Pasha, who was disliked and envied by many of those at Yıldız Palace, was exposed to unfounded accusations of corruption in the press, and feeling his life to be in danger, he requested permission from the Sublime Porte to leave Istanbul, and when that was not forthcoming, on 29th July 1908, with the aid of the Italian Ambassador, he boarded the Italian-flagged cargo ship S/S Bosnia and set off for Italy, never to return, later settling in Florence.
With a decree made on 20th May 1909, it was decided that his rank would be removed, his medals rescinded, and his personal possessions and real estate be confiscated. In 1908, he had written to the Prime Minister, Kâmil Pasha, requesting his right to defence, but his right was not recognised. The Court of Auditors, in an official report dated 29th December 1909, decided that Selim Pasha, who had been accused by the commission of giving out some tenders without permission and at inadequate values while a minister, had cost the treasury 100,000 lira in damages and that he had also not paid a debt of 8,152 kurush and 30 para for costs taken from an exhibition organised for the relief of the children of martyrs and injured soldiers. However, not a single piece of evidence pertaining to the accusations of corruption carried out in his name was found. NECIP MELHAME PASHA
Selim Melhame’s brother, Necip Melhame (1856-1927), with the support of his older brother, moved to Istanbul and decided to go into state service, just as his older brothers, Habib, Şükrü, Iskender, and Filip, had before him.
He first worked for some time in Tunisia, having been given the concession of the “El Basira” newspaper, financed by the Sublime Porte. The newspaper’s Pan-Islamist outlook and Necip’s opposition to European occupation caused unease among the French colony and the French government. After returning to Istanbul in 1897 and having been given the title of counsellor by order of Sultan Abdülhamid in the same year, he was appointed as advisor to the Ottoman Embassy in Paris. Commanded by the Sultan to travel between Paris and Geneva, his efforts to keep track of members of the Committe of Union and Progress and pacify them made the Young Turks extremely uncomfortable. He had some success in promoting the reforms carried out by the Hamidian regime in the European press. Necip Melhame Paşa. Salt Araştırma Arşivi İstanbul. 14
Following his service in Paris, the Sultan appointed him as the Ottoman High Commissioner in Sofia and he served there between 1898 and
1901. Here Melhame defended the rights of Muslim Turkish refugees and the Muslim Turkish minority. Since he had Catholic and Arabic roots, he was subjected to negative reactions from the Orthodox and Muslim Bulgars there, despite his good relations with Prince Ferdinand and the Bulgarian government. Despite all the obstacles, he met with Macedonian insurgents and made efforts to find a solution for the problems that had arisen there. Taxes in Western Roumelia began to be paid in instalments in order to make it easier for them to be paid by the Bulgarian Principality.
On his return to Istanbul in 1901, like his brother Selim, he was appointed to Sultan Abdülhamid’s spy network. Later he become advisor in the Commerce and Public Works Ministry and in 1902 a member of the Council of State. Following the attempt on the Sultan’s life in the courtyard of the Yıldız Mosque in 1905, he was made head of the committee investigating the incident by Abdülhamid, and revealed the culprits in a short space of time. As the Sultan’s shadow minister with an office in the Yıldız Palace, he successfully played a role in many special internal and external assignments up until the announcement of the 2nd Constitution. COUNT GIOVANNI ROMEI-LONGHENA PASHA
Colonel Romei-Longhena Pasha (1865-1944) was sent to Istanbul by the Italian King Vittorio Emanuele II, arriving on 20th March 1904 and appointed to the training of the Ottoman Gendarmerie. In April 1905, he married Feride, the daughter of Selim Pasha, in the Saint Esprit Cathedral. Sultan Abdülhamid benefited from Romei-Longhena’s role as private secretary in communications with the Italian government from the middle of 1905. Taking the title of Pasha, he was the Sultan’s most closely-held, consulted and trusted soldier in his final days on the throne. In the Sultan’s eyes, he was the first person to foresee the downfall of the Hamidian regime. Following the declaration of the 2nd Constitution, he offered his resignation and returned to the Italian army, many years later taking his place in the Italian Senate.
Romei-Longhena Paşa. Melhame aile arşivi.
***
According to the historian Hanssen, the diplomatic advances of Selim Pasha and Necip Pasha represented the transformation of Ottoman history together with that of modern Levantines. Their being Maronite Christians of Arab origin, with their diplomatic skills and ties to the Ottoman regime, enabled them to successfully represent the Ottoman State in the power arenas of Europe. According to Hanssen, within the political framework of friendship that Abdülhamid II had established with leaders of European states in the 19th century and beginning of the 20th, the Melhame brothers’ ensuring the interoperability of the Ottoman State was an unavoidable condition. Despite just a century having passed, very little is known about Selim and Necip Melhame today. It consists of accusations, in their personal registers, in articles and satirical caricatures that appeared in journals and books of the “Committee of Union and Progress” era. There is a also a significant lack of information concerning Selim Pasha’s son-in-law, Giovanni RomeiLonghena. Nevertheless, these three bureaucrats, under the difficult conditions of the empire, loyally defended the interests of the Ottoman State and carried out important services for the Sultan. Sultan Abdülhamid II did not make a single accusation against them, yet because of the authority the Young Turks granted to Hıgh Vizier Said Pasha, he was unable to protect them after the announcement of the 2nd Constitution. Despite their having been accused and distanced from the Sultan’s inner circle, I believe that it is necessary for the files to be re-evaluated within the context of the conditions and dynamics of the period and the true accomplishments of these bureaucrats. Everybody’s pros and cons should be put under the microscope in an objective manner. Even though they were disproportionately accused and forgotten in the past, the reputations that they deserve should one day be restored to them.
15
BÖLÜM 1: SELİM MELHAME SELİM MELHAME’NİN İLK YILLARI 14 Haziran 1849 yılında Beyrut’ta doğan Selim Melhame1, Avukat Bishara Melhame2 (1824-1867) ve Rose de Gervais’in (1835-1915) ilk çocuğuydu. 15 Ekim 1851’de Beyrut’ta vaftiz edildi3. Maruni olan Melhameler, Lübnan’ın en tanınmış ailelerindendi ve kökenleri 1693 yılından itibaren Beyrut’un 68 km. doğusundaki dağlık vadide yer alan Akura’dan geliyordu.
Akura kasabasının karşı yamaçtan görüntüsü. Courtesy sola.ai-artisto1.
Beyrut Maruni Başpiskoposu Ignace Ziade, 9 Kasım 1960 tarihli mektubunda, kilisenin mevcut belgeleri üzerinde yaptığı arşiv çalışmasında Melhame ailesinin, Lübnan’ın en eski ve en soylu ailelerinden biri olduğunu yazıyor. Aile kökeni XV. yüzyıldan, Akura Emiri Malik el Marouni el Lübnani’ye dayanıyor. Aynı soydan Akuralı Emir Djabbour’un (1634-1700) din düşmanlarına karşı kazandığı zaferden sonra kendisine “kanlı savaş” anlamına gelen Melhame soyadı verilmişti4. Selim Melhame ve ailesinin bu soydan geldiğine dair bilgi tarihî belgelere dayanmaktadır5.
Selim’in altısı erkek beşi kız, toplam on kardeşi bulunuyordu. Dokuz yaşından on yedi yaşına kadar, diğer erkek kardeşleri gibi6, Cünye’de Saint Joseph d’Antura Koleji’nde (Kısa adı Antura) eğitim gördü. XIX. yüzyılın sonlarında Lazarist rahipler tarafından kurulan Antura Koleji, Fransız dilinde eğitim veren Lübnan’ın tek kolejiydi. Osmanlı egemenliğinde yaşayan Hristiyanları eğitme ve onların yükselmesini sağlama misyonunu üstlenmişti. Okul farklı milletlerden öğrenci kabul ediyordu. Bu nedenle üst düzey yöneticilerin çocukları başta olmak üzere, Osmanlı’da yaşayan farklı millet ve dinden pek çok öğrencisi bulunuyordu. Bölgedeki sosyal seviyesi yüksek Müslüman aileler de çocuklarını Antura Koleji’ne gönderiyordu. Selim, liseden mezun olduktan sonra, Beyrut’ta Cizvit Üniversitesi’nde kurslara katıldı7.
19. yüzyıl sonunda St. Joseph Antura Koleji’nden bir görüntü. Antura Koleji web sitesi.
1868: SELİM MELHAME PAYİTAHTTA
Maruni Patriği Ignace Ziade'nin Melhame ailesinin soyu hakkındaki belgesi. Melhame aile arşivi.
Selim Melhame, 1863-1864 eğitim yılında Antura Koleji’ne başladığı sırada okulun müdürü Peder Etienne Depeyre’ydi8. 1867-1868 eğitim yılına kadar bu okulda eğitim aldı. Kolejin kayıtlarına göre Selim Melhame’nin eğitimi bu yıllar boyunca Fransızca gramer dersleri üzerinde yoğunlaştı. Başkalarının gıpta ettiği bir hayat kurmak isteyen Selim’in Fransızca eğitimi parlak geleceği için büyük bir yatırım olacaktı.
1868 yılına gelindiğinde Antura Koleji’ndeki eğitimini tamamlayan Selim, İstanbul’a yerleşerek Şûrâ-yı Devlet arşivlerinde stajyer olarak çalışmaya başladı.9 Bu yıllarda Mekteb-i Sultanî’de mubassır10 olarak da görev yapıyordu. Arapça, Türkçe, Fransızca bilen Selim Melhame, kısa sürede güçlü nitelikleriyle okul yönetiminde dikkat çekti. Müdür yardımcısı Mösyö d’Hollys genç adamın çalışmalarından çok memnundu.11 Selim, Mekteb-i Sultanî’de eğitim gören, Saray’daki üst düzey memurların çocuklarına Fransızca dersleri de veriyordu. Bu sayede devletin üst düzey bürokratlarıyla yakınlaşma fırsatı buldu. Ders verdiği önemli bürokratların çocukları arasında eski Sadrazam Fuad Paşa’nın iki oğlu Nazım ve Kazım Beyler, Hilmi Bey’in Osmanlı 17
Prensesi Azize ile evlenen oğlu İzzet Bey, bir paşanın oğlu olan Muhtar Bey, Bâbıâli nazırlarından Reşat Fuat ve Galip Beyler de bulunuyordu12.
Beyoğlu’nda Mekteb-i Sultanî (Bugünkü Galatasaray Lisesi). Jean Weinberg Fotoğraf Atölyesi Beyoğlu.
Devlet Evrak Odası’ndaki çalışmasını tamamlayan Selim Melhame13, 1871 yılında Şam Valisi Suphi Paşa’nın talebiyle kâtiplik görevine atanarak14 Şam’a gitti. Orada, ayrıca Suphi Paşa’nın çocuklarına Fransızca dersleri verdi. Bir süre sonra ayda 1425 kuruş maaşla Suriye vilayeti tercümanlığına yani ilk diplomatik görevine tayin oldu15. İki yıl boyunca tercüman olarak Şam’da görev yaptı16. Suriye vilayetinde kendisi gibi tercümanlık yapan Halil el Huri ve Mişel Eddé17 de Beyrut’tan geliyordu. Bu vilayette yaşayan diğer hemşehrilerinden Nikola Nakkaş ve Antura Koleji mezunlarından Halil Ganem ise 1876’da açılacak ilk Osmanlı Parlamentosu’nda vekil olacaklardı.
İki yılın sonunda Suphi Paşa, Selim Melhame’nin İstanbul’a dönerek çocuklarına eğitim vermeye devam etmesini istedi. Bunun üzerine 31 Ocak 1873’te Şam’daki görevinden ayrılan Selim Melhame18 İstanbul’a döndü. Bir süre Hariciye Nezareti bünyesinde yer alan Tercüme Odası’nda çalıştı. Fakat bu sırada Osmanlı başkenti ayaklanmalar ve savaşlarla baş etmeye çalışıyordu. Selim Melhame, bu çalkantılı dönemde Osmanlı’nın gönüllü askerlerinden biri olacaktı.
Bu ve sonraki yıllarda genç yaşta ölen Fadıl dışındaki kardeşler, kademeli olarak ağabeyleri Selim’i İstanbul’da takip edecek, kendisinden destek alarak zamanla muhtelif devlet görevlerinde çalışacaklardı. SELİM MELHAME SIRP VE RUS SAVAŞLARI’NA KATILIYOR
1875 yılına gelindiğinde Osmanlı Devleti, ilk kez Kırım Savaşı’nın açıklarını kapatmak için aldığı dış borç faizlerinin ödemesini durduracağını ilgili devletlere bildirdi19. Ekonomik çöküntünün yanı sıra siyasi problemler de yaşanıyordu. Özellikle Balkanlar’da Müslümanlar ve Hristiyanlar arasında yaşanan sorunların Avrupa’da yarattığı tepkiler Osmanlı’yı zor durumda bırakıyordu. 1876 yılında Sultan Abdülaziz’in tahttan indirilip sonrasında bir rivayete göre intihar etmesi, bir rivayete göre de öldürülmesi üzerine, 1 Haziran’da Şehzade Murat Padişah olmuş, bir anayasa hazırlanması için çalışmalar başlamıştı. Anayasa hazırlığı için acele edilmesinin bir sebebi de; Balkanlar’daki sorunlar üzerinden kendisine baskı uygulayan devletleri susturmak ve yapılacak uluslararası konferanstan fazla yara almadan kurtulmaktı20. Hâlihazırda anayasal rejim karşıtı görüş benimseyen taraflar varken, anayasa taraftarları da söz konusu belgenin nasıl hazırlanması gerektiğine dair tartışma halindeydi. Osmanlı-İslam geleneği için çok yeni bir kavram olan anayasanın hazırlık aşaması kolay geçmedi. Öte yandan V. Murat da ruhsal sağlık problemleri yaşıyordu. Fakat uluslararası konferans için acele eden Komisyon Başkanı Mithat Paşa’nın ve Sadrazam Rüştü Paşa’nın beklemeye tahammülleri yoktu21. Bu nedenle V. Murat aklî dengesinin yerinde olmadığı öne sürülerek 93 günlük saltanat devresinin sonunda tahttan indirildi ve yerine anayasal bir düzeni kabul eden II. Abdülhamid’in gelmesi sağlandı. Uzun görüşmelerden sonra Kânûn-ı Esâsî hazırlanarak 23 Aralık 1876’da ilan edildi, fakat bunalım sona ermedi. Aynı gün İstanbul’da düzenlenen Tersane Konferansı’nın ilk oturumunda ilan edilen Kânûn-ı Esâsî’nin hiçbir olumlu etkisi olmadı. Osmanlı Devleti, konferans oturumları sonunda Batılı devletlerce alınan ağır kararlara uymayı reddetti. Bu durum, 24 Nisan 1877’de Rusya’nın Osmanlı Devleti’ne savaş açmasına sebep oldu. Rusya’nın Eflak ve Boğdan’a girmesiyle 93 Harbi olarak da anılan Osmanlı-Rus Savaşı başladı.
Bu noktada belirtmek gerekir ki, Osmanlı Devleti’nin reddettiği koşullardan biri de Sırbistan ve Karadağ’ın bağımsızlığına kadar uzanan taleplerdi. 1875 yılında Hersek’te başlayan ayaklanma Sırbistan ve Karadağ’daki Panslavistler tarafından destek bulmuş, Haziran 1876’da Sırbistan ve Karadağ, Rusya’nın da teşviğiyle Osmanlı Devleti’ne savaş açmıştı. Bu mücadele Ekim ayı sonunda Rusya’nın Osmanlı Devleti’ne ultimatomuyla sona erecekti.
1876 yılında Selim Melhame, Sırbistan’la yapılan savaştan haberdar olunca vakit kaybetmeden gönüllü olarak cepheye gitti. Cephede siyasi delege yardımcısı olarak görev yaptı22. Şubat 1877’de savaşın sona ermesiyle İstanbul’a döndü, fakat henüz 18
rahat bir nefes alamadan Osmanlı-Rus Savaşı patlak verdi. Kardeşi Filip’le birlikte gönüllü olarak Osmanlı Ordusu’na tekrar katıldı. 27 Eylül 1977’de Mütemayız23 rütbesi alan Selim Melhame, yabancı lisan bilmenin avantajını kullanarak savaş boyunca cephede telgraf trafiğinin denetiminden sorumlu oldu24. Paris, Viyana, Berlin ve diğer yabancı ülke gazetelerine bilgi aktaran telgrafları da kontrol ediyordu. Selim Melhame bu görevini 25 Mayıs 1895’te Orman, Madenler ve Ziraat Nazırı iken Maliye Nezareti Muhasebesi’ne eski muhasebe kayıtları hakkında bilgi almak için yazdığı yazıda şu ifadelerle dile getiriyordu: ‘Rusya Muharebesi’nde Tuna Ordusu’nda politika memuriyeti muavinliğinde ve muharebenin sonunda, Rumeli tarafındaki kalelerin kurtarılmasında bulunup, bu vazifenin sonunda da Rumeli Şarki Avrupa Komisyonu’nda hizmet etmiş olduğumdan hizmette almış olduğum maaş miktarı...25’ DOĞU RUMELİ KOMİSYONU'NDA SELİM MELHAME’NİN KÂTİPLİK GÖREVİ 1877-1878 yıllarında Sultan II. Abdülhamid ile Çar II. Alexander’in iktidarları döneminde yapılan Osmanlı-Rus Savaşı’nda Rusya, Osmanlı Ordusu’nu Balkanlar’da ve Kafkaslar’da kıskaca alarak hazırlıksız yakalayıp hezimete uğrattı. Rusya’nın savaşı başlatmasının arkasında Balkanlar’da güttüğü genişleme politikası, boğazlardan faydalanma isteği, Romanya ve Bulgaristan’ın bağımsızlık talepleri ve Panslavizm politikası gibi nedenler bulunuyordu.
Rusya’nın hızla Balkanlar’dan İstanbul’a doğru ilerlemesi üzerine Osmanlı Devleti 1878 yılının Ocak ayı başında Rusya’ya mütareke talebinde bulundu. 14 Ocak’ta mütareke önerileri Grandük Nicola’ya iletilmesine rağmen savaş devam etti. Osmanlı temsilcileri ve Grandük ancak 20 Ocak’ta masaya oturabildi. Rusya’nın ağır şartlar öne sürmesi üzerine mütareke görüşmeleri duraklasa da 26 Ocak’ta Ruslar’ın Edirne’ye girmesiyle birlikte, 31 Ocak 1878 tarihinde, Osmanlı ve Rus temsilcileri Edirne Mütarekesi’ni imzaladı. Rusya’nın imzalanan mütarekeyle İstanbul ve boğazları ele geçirmeyi hedeflediğini düşünen İngiltere ve diğer Avrupa Devletleri telaşa kapıldı. Bunun üzerine İngiltere, Akdeniz filosunu Mudanya yakınlarında demir attırarak Rusya’nın tutumuna tepki gösterdi. Avrupa’nın bu reaksiyonundan çekinen Ruslar, İstanbul’a ordularını sokma fikrinden vazgeçti.
Çok geçmeden Osmanlı Devleti 3 Mart 1878’de Rusya ile ağır maddeler içeren Ayastefanos Antlaşması maddelerini kabul etmek zorunda kaldı. Ruslar adına Büyükelçi Ignatiyev, Maslahatgüzâr Nelidov, Osmanlı Hükümeti adına Sadrazam Ahmed Vefik Paşa ve Safvet Paşa tarafından Yeşilköy’de Ayastefanos Antlaşması imza altına alındı. Antlaşmada boğazlar gündem dışı tutularak, Osmanlı topraklarında Bulgaristan Prensliği’nin kurulması, Bosna ve Hersek’e iç işlerini denetim izni, Sırbistan, Karadağ ve Romanya’ya bağımsızlık tanınması, Teselya’nın Yunanistan’a bırakılması, Doğu’da Kars, Ardahan, Artvin, Batum, Doğubeyazıt ve Eleşkirt’in Rusya’ya terk edilmesi kararları alındı26.
Bahriye Nezareti’nin Taşkızak Tershanesi’nde Safvet Paşa’nın başkanlığında Düvel-i Muazzama’nın katıldığı, Balkan ve ıslahat sorunlarının ele alındığı 23 Aralık 1876 tarihli Tershane Konferansı. L’Illustration Paris, 13 Ocak 1877. Makzume koleksiyonu.
İngiltere ve diğer Avrupa Devletleri, Ayastefanos Antlaşması’yla Rusya’nın Balkanlar’da hâkimiyet sağladığını görünce, Edirne Mütarekesi sonrasında olduğu gibi büyük telaşa kapıldı. Batılı devletlerden destek arayışı içinde olan Sultan II. Abdülhamid de Kıbrıs’ın idaresini İngiltere’ye bırakmak koşuluyla onlardan destek sözü aldı. Böylece 13 Haziran 1878’de Berlin’de bir ay sürecek olan tarihî kongrenin yolu açıldı. Osmanlı Hükümeti, İngiltere, Avusturya, Fransa, İtalya, Almanya ve Rusya’nın katılımı ile 19
gerçekleşen kongre sonrasında, 13 Temmuz 1878’de Berlin Antlaşması imzalandı. Bu antlaşma sayesinde Ayastefanos’un ağır şartları görece hafifletilerek Osmanlı Devleti’nin Balkanlar’daki varlığı, eskisi kadar etkin olmasa da sürmeye devam etti.
Berlin Antlaşması’nın önemli maddelerinden biri Bulgaristan Prensliği’nin kurularak fiilen bağımsız olmasıydı27. Özerk Bulgaristan’ın sınırları Tuna’dan Balkan Dağları’na kadar uzanacak, Bulgarlar tarafından yönetilecek ancak Osmanlı maliyesine vergi ödenecekti. Bosna ve Hersek vilayetleri Avusturya-Macaristan tarafından işgal edilip yönetilecekti. Balkanlar’ın güneyinde kalan bölgenin politik ve askerî yargı yetkileri, Doğu Rumeli vilayetine yönetimsel özerklik tanınmasına karşın Osmanlı Devleti’nde kalıyordu. Özerk yönetimi denetlemek üzere Rusya, Avusturya, İngiltere, Fransa, İtalya ve Osmanlı Devleti’nin yer aldığı ‘Doğu Rumeli Komisyonu’ kuruldu. Komisyonun, bu kanayan bölgedeki görevi muhtelif etnik gruplar arasındaki ahengi denetlemek, reformlar sunmak ve ikinci nüfus olan Müslüman halkın, müftülerin, vakıfların haklarına sahip çıkmaktı.
RUSLAR’IN MARMARA ADALARI’NI İSTİLA ETME PLANLARI Daha önce belirttiğimiz gibi, Osmanlı Hükümeti adına Sadrazam Ahmet Vefik Paşa ve Hariciye Nazırı Safvet Paşa, Rusya adına Büyükelçi Ignatiev ve Maslahatgüzâr Nelidov’un 3 Mart 1878’de Yeşilköy’de imzaladığı “Ayostefanos Antlaşması” Osmanlı Devleti aleyhinde çok ağır maddeler içeriyordu. 4 Haziran 1878’de Safvet Paşa31, Hariciye Nazırlığı görevini devam ettirdiği halde sadrazamlığa getirildi. Birkaç gün aradan sonra, 13 Temmuz 1878’de Berlin’de imzalanan antlaşmada ise bu defa Avrupalı güçlerin katılımı sağlanarak Osmanlı Hükümeti’ne karşı olan şartlar nispeten hafifletildi.
Safvet Paşa ve General Ignatiev, The Graphic 06.01.1877. Makzume dijital arşivi.
Ayastefanos Antlaşması’nda, boğazlar ve Marmara Denizi konu dışı tutulmasına rağmen Safvet Paşa boğazlarda gizli emelleri olan Ruslar’dan şüpheleniyordu. Ruslar, Güney Rumeli’ye yani Marmara Denizi’nin kuzey sahillerine nüfuz etmişlerdi. Safvet Paşa, Ruslar’ın Marmara Adaları’yla ilgilenebileceklerini sezinleyince, Doğu Rumeli Komisyonu toplantılarında kâtiplik görevinden tanıdığı Selim Melhame’yi konuyu araştırmak için gizli bir misyonla görevlendirdi. Selim Melhame’nin adalarda yürüttüğü gizli soruşturmadan sonra 8 Temmuz 1878’de Sadrazam Safvet Paşa’ya sunduğu rapor şöyleydi: Altesleri,
Yüksek Altesleri’nin, onur duyduğum görevlendirmeleri üzerine 13 Haziran tarihinde önce Bandırma’ya, oradan da Erdek’ten
Komisyon ilk celsesini 18-30 Eylül 1878 tarihleri Rumeli Komisyonu’nda 11. protokol katılımcıları ve protokolun son sayfasında kâtiplerin ıslak arasında gerçekleştirdi. Komiserliği, Almanya adına imzaları. Melhame aile arşivi. İstanbul’daki Konsolos Yardımcısı De Braunschweig, Avusturya-Macaristan adına De Kallay, Fransa adına Ortaelçisi Baron de Ring, İngiltere adına Parlamenter Sir Henry Drummond Wolff, İtalya adına İstanbul İtalya Büyükelçiliği çevirmeni Şövalye Vernoni, Rusya adına Rus Genelkurmay Görevlisi Albay Schepelew, Osmanlı Devleti adına ise Müşir Asım Paşa üstlendi. Fransa, İngiltere, Rusya ve Osmanlı Devleti adına yardımcı komiserler de görevlendirildi. Osmanlı Devleti’nin yardımcı komiseri, Sahak Abro olarak tanınan Abro Efendi’ydi.
İlk oturum Sadrazam Safvet Paşa’nın Kanlıca’daki yalısında, ikinci ve üçüncü Asım Paşa’nın yine Kanlıca’daki yalısında, dördüncü Abro Efendi’nin Tarabya’daki konağında, beşinci İstanbul’daki son oturum 05-17 Ekim 1878 tarihleri arasında Asım Paşa’nın konağında gerçekleşti. İstanbul’daki celselerde Asım Paşa komisyon başkanlığını üstlendi. 21 Ekim’den sonra komisyon Doğu Rumeli’deki Filipe (Plovdiv) şehrine taşındı. Orada ilk celse Alman Komiseri Braunschweig’in Filipe’de tuttuğu evde, sonrakiler komisyon Eylül 1879’da dağılıncaya kadar Filipe’deki Avrupa Komisyonu binasında yapıldı. Filipe’de başkanlığı Avrupalı komiserler sırayla üstlendiler28.
Oturumlarda, görüşme dili Fransızca olduğundan kâtipliğe iyi Fransızca bilen üç memur atandı. Osmanlı Devleti adına Selim Melhame, Fransa adına A. Rozet, Rusya adına Izvolski görev aldı. Melhame, bu görevi için 40 Osmanlı lirası aylık maaş aldı. Bir yıl çalışan komisyonun düzenlediği altmışa yakın protokol bu üç kâtibin ıslak imzalarıyla kayda alındı. Osmanlı heyeti her ne kadar Doğu Rumeli’de yaşayan Türk nüfusa, Bulgar, Yunan, Romen, Yahudi ve Ermeniler ile eşit şartlar sağlanması için yoğun çaba harcadı ise de, arzu edilen kalıcı çözümler elde edilemedi.
26 yaşında komisyonda Osmanlı Hükümeti adına kâtiplik görevi üstlenen Selim Melhame, dış siyasette yakın ilişkiler kurma fırsatı bularak ciddi anlamda deneyim edindi. Rus Kâtip Izvolski ileriki yıllarda Rusya Dışişleri Bakanı oldu. Selim Melhame, komisyon çalışmaları sonrasında 30 Osmanlı altın lirası maaşla Sofya’daki Türk Büyükelçiliği’ne ateşe olarak tayin edildi. Bu görevden kısa bir süre sonra istifa ederek, 13 Ocak 1880’de Rüsum-u Sitte İdaresi’ne memur olarak atandı29. Bu tarihlerde Fransız Hükümeti Selim Melhame’yi Légion d’Honneur Nişanı ile taltif etti30. 20
Rus Grandükü Nikola’nın Yeşilköy’deki karargâhı. Gravür sanatçısı Ph. Montoreano, Mart 1878. Makzume dijital arşivi. 21
geçerek Marmara Adası’na gittim. Araştırmamdaki bilgilerin daha gerçekçi olması amacıyla Paşa Limanı ve Coutalis (Ekinlik) Adaları’nı da gezdim. Araştırmalarım sonucunda Ruslar’ın bölgenin elverişliliğini araştırmak için adalara iki defa uğradıklarını öğrendim. İlk gelişleri 20 Şubat tarihinde idi. Aralarında üç subayın bulunduğu toplam on askerden oluşan bir grup üç gün boyunca Ekinlik Adası’nda konakladı. 10 Mayıs tarihinde ikinci kez uğradıklarında, bu defa bir Rus subay Asmalı’da iki gün kaldı. Bu iki gezinti için bahane arayan Ruslar, adalara karşıdan gelen rüzgârdan korunmak için buralara sığınmak zorunda kaldıklarını söylemişler. İddiaların, Ekinlik Adası hakkında doğruluğuna inanmak zor çünkü, varışları gelmeden on yedi saat önce, Yunan asıllı İstianos adlı bir kayıkçı tarafından gümrük idaresinde görevli Mustafa Efendi’ye beyan edilmiş. Aynı sığınma iddiası, Asmalı’ya gelen Rus subay için de geçerli olamazdı, çünkü Asmalı kazası Marmara Adası’nın sağ uç tarafında bulunuyor, yani konumu Ruslar’ın karargâhının bulunduğu Khora’dan en uzak noktada. Oraya ulaşmak için adanın etrafını dolaşarak en uç noktasına varmak gerekiyor. Ayrıca, Tekirdağ’a (Rodosto) giden her kayıkçıya Ruslar’ın, adalardaki Hristiyan nüfusunu, Osmanlı Hükümeti’nin yaptırımlarını, malzeme tedarik imkânlarını, mevcut konut sayısını ve gemi geçişlerini engellemek amacıyla, Marmara Denizi’ne hâkim pozisyonda top bataryalarını yerleştirmek için uygun tepelerin olup olmadığını sorduklarını tüm bölge halkı biliyor. Ada kayıkçılarından 1) Mastoriani ve oğlu, 2) Anglaki, 3) Yovan Christoforos, 4) Simitçioğlu Antonaki, 5) Toflogi Kiriaci, Tekirdağ ve Şarköy’den geçişlerinde, oradaki Rus yetkililer tarafından bu hususlarda sorgulandıklarını beyan ettiler. Yapmış oldukları tüm araştırmalara rağmen, Ruslar, Marmara Adaları’nı istila etme fikrinden vazgeçmişe benziyorlar. Bunun sebeplerini şöyle özetleyebiliriz: 1)Khora’nın Marmara Adası’ndan 28 km. uzaklıkta olması. 2)Ağır top bataryalarını Marmara Adası’na çıkartma imkânının olmaması. 3)Sahil kumsal olduğu için bataryaları takoz üzerine yükseltmek gerekiyor. Kaldı ki, adadaki tepelere ulaşmak için patika yollardan süvariler dahi zor geçebiliyor. 4)Bataryaların tepelere taşınma işlemi yapılsa bile, Ruslar’ın Khora ve Marmara Adaları’ndan gerçekleştireceği top atışların menzili 14 km’yi geçmeyeceği için, 28 km. genişliğindeki Marmara Adası ile Marmara kuzey sahili arasında geçitten geçen gemiler kontrol altına alınamayacak. 5)Khora ve Marmara Adası aralığını Ruslar bataryaları ile kontrol altına alamasalar bile, Roda tarafında buna imkân olsa da, donanmamızın durdurulması mümkün olmayacak.
Selim Melhame’nin Safvet Paşa’ya raporunda sunduğu el çizimi Marmara Adaları haritası, BOA HR.SYS.01218.
Rüsum-u Sitte İdaresi Başkanlığı’na Hamilton Lang getirilmişti. İç borçların ödenmesinde alınan olumlu sonuçlar neticesinde İstanbul ve Avrupa borsalarında Osmanlı tahvilleri değer kazanmaya başladı. Bunun üzerine, Avrupalı alacaklılara da borçlarını ödeme yolları arayan Bâbıâli, onlarla benzer bir uygulamayı görüşmeye hazır olduğunu bildirdi. Rüsum-u Sitte’ye benzer bir uygulama ile Avrupalı alacaklılara olan borçlar hafifletilebilecek, siyasi ilişkiler düzelecek, yabancı para piyasalarına başvuru imkânı doğacak, böylece yatırımlarda ve diğer sorunların çözümünde bu sinerjiden yararlanma fırsatı doğacaktı36. SELİM MELHAME DÜYUN-U UMUMİYE İDARESİ’NDE
Avrupalı alacaklılar ve Osmanlı Devleti arasındaki görüşmeler 13 Eylül 1881’de başlayıp yaklaşık üç ay sürdü. 20 Aralık 1881 tarihinde ‘Muharrem Kararnamesi’ adıyla imza altına alınan 21 maddelik anlaşma temelde üç gruba ayrılıyordu: Borç miktarlarının saptanması, borçlara tahsis edilen kaynaklar ve Düyun-u Umumiye İdaresi’nin kurulup işe başlaması37. Muharrem Kararnamesi’yle Avrupalılara olan borçların ödenmesi bu şekilde garanti altına alınmış oluyordu. Buna karşılık Osmanlı Devleti borçlarda %54’e varan, faiz oranlarında ise %9’lardan %1’e kadar düşen indirimler elde etti. Kurulan Düyun-u Umumiye İdaresi 1882 yılı Ocak ayından itibaren çalışmalarına başladı.
Kararnamenin 18. maddesi devlete, Düyun-u Umumiye İdaresi’ne bırakılan gelirleri kontrol etme fırsatı tanıyordu. Devlet denetimi, Düyun-u Umumiye İdaresi gözetiminde tayin edeceği bir komiser ve müfettiş ekibiyle yerine getirecekti. İdarenin genel müdürü statüsünde olacak bu hükümet komiseri, yönetim kurulunun toplantılarına katılacak ama oy kullanamayacaktı. Gerek müdür gerekse müfettişler, yönetim kurulunun kararlarını inceleyip defterleri kontrol edebilecek ancak icraata doğrudan müdahale edemeyecekti. Düyun-u Umumiye İdaresi, Osmanlı maliyesine bağlı olmakla birlikte tamamen ayrı ve özgür hareket edebilecekti. İdarenin memurları devlet personeli statüsünde emeklilik hakkına sahip olmalarına rağmen, devletin memurlar üzerinde hiçbir tasarruf hakkı bulunmuyordu. Yabancılardan oluşan yönetim kurulu, memurlarını serbestçe seçip başka bir şubeye tayinlerini çıkartabilir ya da işten uzaklaştırabilirdi38.
Altesleri bu konularda her türlü tedbiri düşünmüş olmalarına rağmen, donanmamıza ait bir geminin, ara sıra Adalar bölgesinde boy göstermesine izin verirlerse iyi olacak. Bu uygulama, imparatorluk karşıtı olan ve Rumeli’deki Ruslar’a yakın olan ada halkına, etkisini hissettirmek açısından önemli olacaktır. Naçiz ve boyun eğen kulunuz, Selim (Melhame) İstanbul, 8 Temmuz 187832.
Osmanlı İmparatorluğu’nun en kritik dönemlerinde, Hariciye Nazırı olarak Ayastefanos Antlaşması’nda imzası bulunan Safvet Paşa, Marmara Adaları ve boğazlar gibi imparatorluğun can damarı sayılacak bir bölgeyi Ruslar’ın istila etmek istediğini doğru sezinlemişti. Selim Melhame’den soruşturmayı gizli yürütmesini istemesi de Safvet Paşa’nın doğru bir karar aldığını gösteriyor. Biraz da, Melhame’nin raporunda belirttiği sebeplerden dolayı olacak, Ruslar tarihî emellerine yine ulaşamadılar.
SELİM MELHAME RÜSUM-U SİTTE İDARESİ’NDE
Osmanlı Hükümeti, 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı sonrasında Osmanlı Bankası ve Galata Bankerleri’ne olan borcunu ödeyemeyeceğini açıklamış, 22 Kasım 1879 günü bu kurumlarla 1878 Kararnamesi’ne imza atmak zorunda kalmıştı. Kararnamede yer alan 15 maddede hükümet alkollü içecek, pul, İstanbul bölgesinde çıkan deniz ürünleri, Edirne, Samsun ve Bursa’da üretilen ipek öşrü, tömbeki ve tütün tekeli gibi faaliyetlerin vergilerinin toplanması ve işletme hakkını on yıl süreyle Osmanlı Bankası ile Galata Bankerleri’ne devrediyordu33. İç borçları ödemek amacıyla Osmanlı Bankası ve Galata Bankerleri’nin Maliye Nezareti'ne 22
bağlı olarak kurdukları yönetime böylece Rüsum-u Sitte İdaresi adı verildi. Selim Melhame, Galata’nın en önemli bankerlerinden Yorgo Zarifi’nin34 desteği ile Rüsum-u Sitte İdaresi’ne 13 Nisan 1880’de, 50 Osmanlı lirası maaşla memur görevine getirildi. Başarılı çalışmalarından dolayı 12 Aralık 1881’de idarenin müşavirliğine terfi ederek maaşı 60 Osmanlı lirasına yükseltildi35.
1898’de Mimar Vallaury tarafından inşa edilen Düyun-u Umumiye Binası’nın 1900’lerin başındaki görüntüsü. Makzume dijital arşivi.
Selim Melhame 13 Ocak 1882’de Rüsum-u Sitte’deki hükümet adına müşavirlik görevinden aynı maaşla Düyun-u Umumiye’ye transfer oldu. 1883 yılında, Sultan II. Abdülhamid kendisini 'Ula Sanisi' rütbesi ile taltif etti39. 24 Eylül 1883’te maaşı 75 Osmanlı lirasına çıkartılarak idarenin genel müdür yardımcılığına getirildi.
Düyun-u Umumiye İdaresi yönetim kurulunda tahvil sahibi alacaklılarının yedi temsilcisi bulunuyordu. Bunlardan ilki İngiliz, Hollanda ve Belçika’nın çıkarlarını; diğer beşi sırayla Fransız, Alman, Avusturyalı, İtalyan ve Osmanlı tahvil alacaklılarını temsil ediyordu. Yedinci yönetim kurulu üyesi Osmanlı Bankası’ndan öncelikli tahvilleri (priority bonds) takip eden üyeydi. Böylece, önceden sadece iç alacaklılar için kurulan Rüsum-u Sitte İdaresi’nin çalışmaları da, Düyun-u Umumiye bünyesine katılan yedinci yönetim kurulu üyesiyle mümkün olmuştu40.
23
karşılığında halka Mecidiye dağıtacak, böylece Mecidiye sikkesi normal değerine ulaşacaktı. İhtiyaç halinde piyasadan bir miktar Mecidiye geri çekilecekti.
Genel müdürlüğe getiriliyor Londra Büyükelçisi Kostaki Musurus Paşa, el yazısıyla, 26 Mayıs 1885’te İngiliz devlet adamı ve İngiltere adına Düyun-u Umumiye’de görevli Komiseri Edward Pleydel-Bouverie’ye (1818-1889) gönderdiği mektupta, Düyun-u Umumiye Genel Müdürlüğü’nden ayrılacak olan Gaston Auboyneau yerine, idarenin müdür yardımcısı olan Selim Melhame’nin bu göreve tayin edilmesi için destek olmasını istiyor. Musurus Paşa, Melhame’yi mektubunda “Çok yetenekli ve zeki bir beyefendi, çevresindekiler tarafından saygı duyulan, dostları arasında üst düzey ve etkin bürokratlar olan biri” olarak tanımlıyor41. 23 Haziran 1885’te, bu defa Saray protokol şefi Münir Paşa Londra’daki Osmanlı Büyükelçisi Kostaki Musurus Paşa’ya gönderdiği “Palais Imperial de Yıldız-Secrétariat” başlıklı notada, Düyun-u Umumiye İdaresi genel müdürlüğünden ayrılıp Osmanlı Bankası müdürlüğüne atanan Gaston Auboyneau’nun yerine, idare genel müdürlüğüne Selim Melhame Efendi’nin getirtilmesi için girişimde bulunmasını talep ediyor42. Notadan, Selim Melhame’nin bu tayininin II. Abdülhamid’in bilgi ve iradesi doğrultusunda gerçekleştiği anlaşılıyor.
Selim Melhame, 13 Mart 1886’dan itibaren idarenin genel müdürü olarak Osmanlı Hükümeti adına görev aldı ve maaşı 137,5 Osmanlı lirasına yükseltildi. Yönetim kararlarında oy hakkı olmadığı için ancak Osmanlı Hükümeti ile Düyun-u Umumiye Yönetim Kurulu arasında bağlantı görevini devam ettirdi. Bu görevi 13 Şubat 1892’ye kadar sürdürdü. Rüsum-u Sitte’de çalıştığı yılları da ilave edersek her iki idarede toplam 12 yıl kesintisiz hizmet verdi.
Mecidiye’nin değerini arttırma çalışmaları
24 Aralık 1889’da, Maliye Nazırı Agop Paşa başkanlığında kurulan ve Maliye Nazırı 2. Sekreteri Nazif Bey, Tütün Rejisi Komiseri Nuri Bey, Osmanlı Bankası Müdürü Sir Edgar Vincent, Düyun-u Umumiye İdaresi Genel Müdürü Selim Melhame ve Tütün Rejisi Avrupa müdürlerinin yer aldığı komisyon, iç piyasada yoğun işlem gören Avusturya Maria Teresa sikkesini43 kademeli olarak tedavülden kaldırmaya ve ülkeye girmesini yasaklamaya karar verdi44. Osmanlı hazinesi bu paraları toplayıp
Osman Hamdi Bey
Maria Teresa sikkesinden bir örnek.
İlaveten beşlik ve altılık olarak bilinen küçük Osmanlı gümüş paralar piyasadan tamamen çekilecek, Osmanlı Bankası’nın altına endeksli bastıracağı bakır paralar piyasaya sürülecekti. Bu düzenlemeden doğacak maliyetin %50’sini Osmanlı Hükümeti, %20’sini Düyun-u Umumiye İdaresi, kalan %30’luk kısmını, her biri %15 olmak üzere Tütün Rejisi ile Osmanlı Bankası karşılayacaktı. Kararın uygulamaya girmesini bir alt komite takip edecekti. Osmanlı Hükümeti ve Düyun-u Umumiye arasında yapılan bu anlaşma tarafların o tarihlerde uyum içinde çalıştıklarını, Osmanlı parasının güçlenmesi için Düyun-u Umumiye İdaresi’nin de katkıda bulunduğunu gösteriyordu.
İşletmenin ipek kozası üretimine verdiği destek 1880’li yılların ortasında, Alman Hermann Schöler’in Bursa’da ipek kozası üretim projesi başarısızlığa uğrayıp ipek böceklerinde büyük kırıma sebep olan karataban ve baygınlık hastalıklarına çare bulunamayınca, Düyun-u Umumiye İdaresi Louis Pasteur’den Türkiye’ye bir uzman göndermesi talebinde bulundu. Bay Pasteur’ün temasa geçtiği Montpellier Koza Üretim Merkezi Müdürü Bay Maillot, Fransa’da kendisinin yetiştirdiği ve okul birincisi olan Osmanlı tebaasından Kevork Torkomyan’ı tavsiye edince Düyun-u Umumiye o güne kadar netice alınamayan Alman projesi yerine Torkomyan’dan yeni bir proje teklifinde bulunmasını talep etti.
Torkomyan’ın sunduğu proje, Düyun-u Umumiye’nin eş başkanı Aubaret ve Caillard ile Genel Müdür Selim Melhame tarafından kabul görünce, Bursa Koza Üretim Merkezi İşletmesi’ni ele alması için Maliye Nezareti’ne resmî talepte bulunuldu. Kendisi gibi Ermeni asıllı olan Torkomyan’ın işe alınmasına sevinen Maliye Nazırı Agop Paşa bu gelişme hakkında Sultan II. Abdülhamid’i Bir kartpostalden Bursa’da bir ipek dokuma atölyesi görüntüsü. Makzume dijital arşivi. bilgilendirdi45. 1888 yılında İpekçilik Enstitüsü’nü de kurarak çok sayıda öğrenci yetiştiren Torkomyan’ın Cumhuriyet Dönemi’ne kadar Türk ipek endüstrisine büyük katkıları dokundu ve Torkomyan bu alanda kitaplar kaleme aldı46.
***
Cercle d’Orient'da Osman Hamdi Bey’in aralarında bulunduğu Düyun-u Umumiye ve Osmanlı Bankası yöneticileri, 1905-1906. Hassan-Pierre Guiroye. Makzume koleksiyonu. 24
Osmanlı vatandaşlarının tahvil alacaklarını temsilen en uzun yönetim kurulu üyeliği yapan kişi Osman Hamdi Bey’di. Ressam, maliyeci, diplomat, eski eserler ve ziraat uzmanı olan Osman Hamdi Bey, 1888’den 1910 yılındaki ölümüne kadar, Osmanlı tahvil sahiplerinin temsilciliğini yaptı. 1910’dan itibaren onun yerini alan Hüseyin Cahit Bey İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin güçlü bir savunucusu ve Birinci Dünya Savaşı’nda Türk-Alman ittifakının büyük destekçisiydi. Cahit Bey’i 1922’de Osmanlı Maliye Nazırları’nın en yeteneklilerinden sayılan Cavit Bey izledi47. Selim Melhame yönetim kurulunda tek Türk üye olan Osman Hamdi Bey’le 1888’den 1892’ye kadar, yıllarca beraber çalışma fırsatı buldu. Düyun-u Umumiye İdaresi’nin gelir toplama yetkisi Cumhuriyet Hükümeti tarafından 1923’te sona erdirilecekti.
Selim Melhame 1888’de Bâlâ48 rütbesi ile taltif edildi. İleriki yıllarda Sultan II. Abdülhamid Melhame’yi pek hassas bir misyonda görevlendirecekti.
25
Düyun-u Umumiye İdaresi hakkında söylenenler
DOĞDUĞU TOPRAKLARDA: BEYRUT LİMANI İMTİYAZINDA SELİM MELHAME Mehmet Hakan Sağlam’a göre: Düyun-u Umumiye İdaresi, sadece vergi toplayan ve topladığı vergileri alacaklılara aktaran bir kurum olmamıştır. İdare, kurumun çalışma prensipleri, personelin görev ve yetkileri, vergilerin ne şekilde toplanacağı, toplanan paraların nasıl kullanılacağı, sahte para ve pullar hakkında ne şekilde işlem yapılacağı, yazışma sırasında kâğıt ve posta masraflarından tasarruf edilmesi amacıyla ince ve ucuz kâğıt kullanılması, kaçakçılara kesilecek para cezalarının tutarı, içki üretimini ve ihracatını artırmak için ihracatçılara vergi iadesi ödenmesi, ihracatta kullanılacak kapların geçici ithal kapsamında vergisiz olarak ithal edilmesi gibi binlerce olaya ve düzenlemeye imza atmıştır49.
Tütün Rejisi’nin bir sigara kutusu. Makzume koleksiyonu.
Tütün ve tuz işletmelerinden elde edilen gelir vergilerinde Düyun-u Umumiye aslan payını aldı. Tütün tekelinin yönetimi için Osmanlı Bankası 1884’te Viyanalı Kredit Ansalt ve Berlinli Bleichröder Bankası ile Osmanlı İmparatorluğu Tütün Rejisi’ni kurarak tarım alanlarını sistematik şekilde denetim altında tutabildi, tütün kaçakçılığı asgari düzeye düşürüldü ve böylece reji kârlı duruma geçti. Ege, Karadeniz ve Makedonya’da tütün üretimi arttığı gibi İzmir, Samsun ve Halep’te sigara fabrikaları kuruldu50. Ayrıca, idare yurdun muhtelif noktalarında tuz havuzları işletimine destek verdi ve ürünün dış satımında gerekli kolaylıkları sağladı.
Bazı yazarlar Düyun-u Umumiye yönetimini, kapitalizmin Osmanlı topraklarına girme ve yerleşme aracı, Osmanlı Devleti’nde yabancı çıkarlarını gözeten ileri bir karakol, bağımsız bir ülkenin içine yerleşmiş, yabancıların söz sahibi olduğu, onların güdümündeki ikinci bir maliye nezareti, Osmanlı borçlarının idaresinin ötesinde Batı emperyalizminin bir sömürü aracı ve takviye edilmiş kapitülasyonlarla donatılmış bir teşkilat olarak görmüştür51. Yönetim kurulundaki Avrupalı alacaklıların temsilcileri bu düşüncelerle donatılmış olsalar bile uygulamada bu doğru değildi. Avrupalı komiserler arasında çıkan ihtilaflar ve Selim Melhame ile Komiser Osman Hamdi Bey gibi Osmanlı bürokratların varlığı sayesinde, o yıllarda Düyun-u Umumiye İdaresi’nin Osmanlı Devleti’ne faydaları olduğunu anlıyoruz.
Lübnan’ın Fransa’yla tarihe dayanan dostluğunun devam ettirilmesi bir Osmanlı Lübnanlısı olan Selim Melhame için çok önemliydi. Selim Melhame Düyun-u Umumiye’de görev yaptığı dönemde OsmanlıFransız ilişkilerini geliştirmek için büyük çaba harcadı. Düyun-u Umumiye’deki Fransa temsilcisi Binbaşı Leon Berger ile yakın ilişkiler kurdu. Osmanlı Hükümeti ile Fransa arasında varılan ticari antlaşmada kendi imzası da bulunuyordu. Bu atılımla 1888’de Beyrut Limanı işletme imtiyazını kendisinin ortak olduğu Fransızlar kazandı.
Anglofil Sadrazam Kâmil Paşa’nın etkisiyle imtiyazı İngiltere kazanmak üzere iken Düyun-u Umumiye Genel Müdürü Selim Melhame, kendini de dâhil ederek Fransızlar’ın imtiyazı kazanmasında önemli derecede etkili oldu. Düyun-u Umumiye’de görevli olduğu sırada Crespin ailesinden 500 bin frank borç aldı. Beyrut Limanı imtiyazını talep eden Yusuf Mudran Efendi’yle anlaşan Melhame, bu paranın bir kısmını alınan imtiyaza teminat olarak Nafia Nezareti’nin Osmanlı Bankası’ndaki hesabına yatırdı. Düyun-u Umumiye’den izin alarak Paris’e gitti ve Beyrut Limanı işletme şirketini kurdu56. Şirketin yönetimini iki Fransız ile paylaşıyordu: Kont Perthuis ve Mösyö Raymond. Selim Melhame’ye destekleri için şükranlarını sunan dönemin Beyrut Limanı Yönetim Kurulu Başkanı Nervo, Bâbıâli’nin en önemli ismi durumundaki Kâmil Paşa’ya karşı zaferini ima etmek amacıyla, Selim Melhame’ye mitoloji kahramanı David’in Goliath’a zaferini temsil eden bir yağlı boya tablo hediye etmişti57.
Beyrut Limanı’nın 1903 tarihli bir krokisi. books.openedition.org- Christine Babikian.
Fransızca adı “Compagnie Impériale Ottomane du Port, des Quais et des Entrepôts de Beyrouth” olan imtiyaz şirketinin inşa ettiği rıhtımlar, kapalı ambarlar, dalgakıran ve mendirek sayesinde, gemiler ilk defa barınaklı bir limana girebiliyor, rıhtımlara yanaşarak yükleme tahliye işlemlerini yapabiliyorlardı. 1889-1894 yıllarında Sürsok ailesi aralarında olmak üzere, Lübnan’ın tanınmış tüccarları yeni liman imkânlarından faydalanarak Lübnan’ın dış ticaretine büyük katkı sağlamaya başlamışlardı58.
Şevket Pamuk’un idare hakkında düşünceleri şöyledir: Düyun-u Umumiye İdaresi kurulduktan sonra Osmanlılar’ın dışarıdan aldıkları borç miktarı artmamış, tersine azalmıştır. Birikmiş olan dış borçlar büyük ölçüde kapatılmış, buna rağmen yeni borç alma oranı, ödenen miktarın daima altında kalmıştır. Bu da II. Abdülhamid’in dış borçları sıfırlayıp imparatorluğun üzerindeki baskıyı hafifletme stratejisinin bir ölçüde amacına ulaştığını göstermektedir52. Selim Melhame Düyun-u Umumiye’den ayrılıyor
17 Mart 1892’de yabancı basında çıkan bir haberde53, 15 Mart günü yapılan Düyun-u Umumiye İdaresi yıllık kongresinde, Başkan Caillard’ın görevinin bir yıl daha uzatıldığı, Genel Müdür Selim Melhame’nin ise gelişim ve reform tekliflerine karşı geldiği ve adının entrika, adam kayırma gibi olaylara karıştığı iddiasıyla görevine son verildiği yazıyordu. Selim Melhame’nin memurluğuna Düyun-u Umumiye Meclis İdaresi’nin 3985 no’lu 14 Mart 1892 tarihli54 kararıyla son verilmişti. Görevden ayrılan Selim Melhame’nin yerine Müdür Yardımcısı Fransız Noblet tayin oldu.
Düyun-u Umumiye ve Osmanlı Hükümeti’ne, on yılı boyunca önemli hizmetler veren Selim Melhame’nin, II. Abdülhamid’in güvendiği bir bürokrat olmasına rağmen bir anlık kararla görevden uzaklaştırılmasına Muharrem Kararnamesi gereğince hiçbir tasarrufta bulunulamadı.
Selim Melhame’nin Düyun-u Umumiye’deki çalışmasına son verilmesinin birkaç nedeni vardı. Öncelikle az önce bahsedildiği gibi çeşitli imtiyazlar için ortaklıkları bulunuyordu. Bir yandan Düyun-u Umumiye’deki vazifesi ile uğraşıyor, bir yandan da özel işleriyle ilgileniyordu. Selim Melhame hakkında The Times’da çıkan “adam kayırma” iddiası da ihtimal ki bu durumdan dolayı kaynaklanmıştır. Ayrıca dönemin önemli üst düzey memurları gibi Selim Melhame de Sultan’a hafiyelik yapıyordu ve bu durum doğal olarak idare tarafından hoş karşılanmıyordu. Fakat, Selim Melhame’nin görevinden alınmasının esas sebebi; Bâbıâli’nin Yıldız Politikaları çerçevesinde Cebel-i Lübnan Sancağı’na mutasarrıf atamasıyla ilgili görüşmeler gerçekleştiriyor olmasıydı55. 26
1890’larda Beyrut Limanı’ndan bir görüntü. Makzume dijital arşivi.
27
İMPARATORLUK’TA YÜKSELİŞ DÖNEMİ VE SELİM MELHAME Osmanlı Hükümeti, 1880-1892 yılları arasında, bugünkü Kamu Personel Rejimi’nin temellerini atan, memurluk düzenlemelerinin yer aldığı Memurin-i Mülkiye Kararnamesi’nin hazırlanması59, ordunun modernleştirilmesi, tarımın, demiryolu, liman, tramvay yatırımlarının gerçekleşmesi gibi çok sayıda reforma imza attı. Bu gelişmelerde Selim Melhame’nin aktif rol aldığı Rüsum-u Sitte ve Düyun-u Umumiye İdareleri’nin olumlu icraatlarının da şüphesiz önemli katkıları oldu.
Selim Melhame Temmuz 1891’de Fransız basınında yayımlanmak üzere Sultan II. Abdülhamid’in son yıllarda gerçekleştirdiği çalışma ve reformlarla ile ilgili uzun bir makale hazırladı. Propaganda amaçlı, Avrupa’yı bilgilendirme hedefi olan yazının Sultan Abdülhamid’in iradesiyle Selim Melhame’ye hazırlatılıp basına sunulduğu düşünülebilir. Selim Melhame Paşa’nın Fransız basını için hazırladığı makale60:
Osmanlı Devleti’nin şu anki durumuyla on beş yıl önceki hâli karşılaştırıldığında, sadece yüksek düşünce ve olağanüstü feraset sahibi olan Padişah’ın hâkimane yönetimi sayesinde elde edilen büyük gelişmeleri inkâr edebilecek tarafsız tek bir kişi dahi bulunamaz. 1877’de gerçekleşen büyük felaketleri hatırlamayan var mıdır? Padişah’ın henüz tahta çıktığı sırada Osmanlı topraklarının en bayındır vilayetlerinden bazıları elden çıkmış, devlet hazinesi boşalmış, asker ve devlet daireleri perişan olmuş, mali itibar kaybedilmişken; on beş yıl sonra, bugün, askeriye olağanüstü şekilde düzenlenmiş, mali itibar iade edilmiş, devletin tüm daireleri ıslah olmuş, daha önce yok denecek kadar az olan ulaşım araçları hazırlanmış, binlerce okul açılmış, adli reformlar gerçekleştirilmiştir. Şu kısa süre içinde yapılan reformları saymaya kalkışmak, olup bitenleri özetlemek için kaleme alınan makalemizin kaldıramayacağı kadar uzun ayrıntılar içereceğinden, yapılan önemli reformlara kısaca değinmekle yetineceğiz.
Son savaştan sonra II. Abdülhamid’in en büyük emeli ve uğraşı ordunun ıslahı olmuştur. Hazinenin darlığına rağmen her türlü fedakârlığa katlanarak güçlü bir ordunun hazırlanmasını sağlayacak düzenlemeleri, mükemmel nizamnameleri ve yeni askere alma kanununu yürürlüğe koymuş; askeri mükemmel silahlarla donatmış ve amaçlarına erişmiştir. Nitekim bugün Osmanlı Devleti’nin sahip olduğu savaş araç ve gereçleri hız, hareket ve mükemmellik bakımından istenilenin üstündedir. Mevcut Martini61 tüfeklerine ek olarak, küçük çapta tüfekler sipariş edilmiş; bunların 400 bini depolarda korunduğu gibi 200 bininin de yıl içerisinde teslimi kararlaştırılmıştır. Son savaştaki top kayıpları telafi edilerek mükemmel ve yeterli sayıda Krupp topları edinilmiştir. Son savaşta eksikliği en fazla Martini tüfeğinden bir örnek. hissedilen şey, hatta Plevne’yi savunan kahraman askerin Rus Ordusu’nu takip ederek şanlı bir galibiyet almasına engel olan etken, yeterli süvari kuvvetin bulunmayışıydı. Bu eksiklik de giderilerek süvarilerin düzenlenmesi ve gelişmesi sağlanmıştır. Yine Padişah’ın tedbirlerinden olmak üzere, son zamanlarda Kürt aşiretlerinden oluşan süvari alayları tertip edilerek askerî düzen ve disiplin altına alınmaları sağlanmış, askeriyenin bu kısmı da istenilen düzeye ulaştırılmıştır. Padişah söz konusu aşiretlerden 49 alay oluşturulmasını emretmiştir. Bunların son dönemde İstanbul’a gelen reislerini görenler, böyle cengâverlerin askerî düzen ve disiplin altına alınmasının büyük bir başarı olduğunu tasdik etmektedir. Padişah’ın bu reislere gösterdiği ilgi ve söz konusu aşiretlerin bağlılığı, göçebeliği bırakma kararı vermelerini sağlamıştır. Bu süvari alaylarının en muntazam düşman süvarilerine karşı koyabilecekleri şüphesizdir. Osmanlı askerinin disipline olan düşkünlüğüne gelince, bundan bahsetmeye dahi gerek yoktur. Çünkü, onların cesaretlerini ve halifelerine olan bağlılıklarını herkes bilir. Esasen Osmanlılar’da büyüklere saygı ve itaat yaratılıştan gelen bir haslet olmakla birlikte, Padişah’ın tüm halkını kucaklayan merhamet, şefkat ve cömertliği herkesi, özellikle de askeri kendisine hayran bırakır. Asker, Padişah uğrunda ölmeyi bahtiyarlık saymaktadır. Padişah’ın çabaları yalnızca kara ordusuyla sınırlı kalmayıp deniz kuvvetlerini de kapsamaktadır. Ancak donanmanın saldırıya elverişli bir hâle getirilmesi olağanüstü fedakârlık gerektirdiğinden, şan ve şerefi korumaya, tasarrufa, riayete ve barışa dayalı politikasıyla örtüşmek üzere, mevcut donanmanın güçlendirilmesine özen gösterilmektedir. Bununla birlikte asıl gerekli olan şeyle, Osmanlı sahillerini koruma imkânlarını artırma ve tamamlamayla yetinmişlerdir. Yine Fransa, İngiltere ve Almanya’dan yeterli sayıda torpido getirtildiği ve Tersane-i Âmire bina ve tezgâhları genişletilip geliştirildiği gibi hızlı zırhlı vesair savaş gemilerinin hazırlanması için de çalışılmaktadır. 28
Bununla birlikte, Padişah’ın yukarıda sayılan gayretleri saldırı amaçlı değildir. Aksine, Osmanlı Devleti’nin politikası esasen barışçıl ve tüm devletler hakkında çok naziktir. Zaten tüm Osmanlılar’ın yaratılıştan gelen hasletlerinden biri olan siyasi feraset, II. Abdülhamid de somutlaşmıştır. Kendileri Avrupa’nın genel gidişatını derinlemesine izlemektedir. Politik mesleğini zaman ve zemine uydurarak üçlü ittifakı oluşturan devletler, Fransa’nın ve Rusya’nın eğilim ve tekliflerine karşı uzlaşmacı bir tutum göstermekten vazgeçmemektedir. İtalya herhangi bir taahhüt altına girmekten kaçınmakla birlikte, her devletle eşit ve iyi ilişkilerde bulunmaya gayret göstermektedir. Bu politikanın eserleri, son yıllarda ortaya çıkan; Berlin Anlaşması’nın Yunanistan’a ve Karadağ’a toprak terki hakkındaki hükümlerinin uygulanması, Rus askerinin Doğu Rumeli’yi boşaltması, Doğu Rumeli inkılabı, Girit İsyanı, bazı İngilizler’in Ermeni işlerine müdahaleleri, Mısır’ın işgali gibi her biri Avrupa’da, hatta tüm dünyada savaş ateşini tutuşturabilecek önemli problemlerin çözümündeki büyük başarısında gözlemlenmiş, herkesin hayret ve beğenisini kazanmıştır. Problemlerin çözümünde izlenen yol her zaman yumuşak olmayıp gerektiğinde kararlılık ve sertlik de içermektedir. Mesela, Doğu Rumeli İnkılabı meselesinde ihtiyat ve yumuşaklılık, Yunanlar ile Giritliler’in istekleri konusunda da sebat ve kararlılık tercih edilmiştir. Bununla birlikte her meselenin nazırların ihtar ve görüşleriyle çözüldüğü de zannedilmemelidir. Bilakis, bazı önemli konularda nazırların farklı görüşler ileri sürdükleri de olmuştur. Padişah meselenin esasını ve muhtemel sonuçlarını etraflıca inceleyip en isabetli, devlet ve milletin çıkarlarına en hayırlı çözüme kanaat getirdiğinde, başkalarının hayal ve yanlış düşüncelerine kapılmayarak, kararlarında durmuşlardır. Bu hâkimane yol ve hareketin, Osmanlı Devleti’nin ve bir dereceye kadar da Avrupa’nın huzur ve güvenliğini de sağladığı inkâr edilemeyecek bir gerçektir. Bununla birlikte, bunca güç meselenin devlet ve millete hayırlı bir şekilde çözülmesine II. Abdülhamid’in Avrupa hükümdarlarıyla doğrudan kurduğu ilişkilerin ve Padişah’ın kişiliğinin büyük etkisi olduğu maddeten sabittir. Bunlardan bazıları: Eskiden Osmanlı Devleti hakkında iyi niyet beslemediği bilinen Rusya’nın tavır değiştirerek Osmanlı topraklarındaki Ermenileri kışkırtmak için çalışanlara destek vermeyi bırakması ve Giritliler’in çıkardığı son karışıklığın önlenmesini tercih etmesi; imparatorları Padişah tarafından oldukça nazik şekilde kabul edilmiş olan Alman Devleti’nin, Yunan Kraliyet ailesiyle arasındaki hısımlıktan dolayı Girit hülyasında Yunanları desteklemekten kaçınması... II. Abdülhamid’in saltanat dönemine gelinceye kadar Avrupalı hükümdarların Osmanlı Devleti’yle ilişkisi Bâbıâli ile olan münasebetle sınırlı kalıp Osmanlı Padişahlarıyla doğrudan tanışmadıklarından ve ilişki kurmadıklarından, münasebet ve tebliğler doğal olarak biraz sertlik ve soğukluk içermekteydi. Eskiden Bâbıâli âdeta yabancı elçilerin baskısı altında olup, büyükelçiler isteklerine kolayca erişebiliyordu. Bugün ise bunlara yer olmadığı gibi, bilakis II. Abdülhamid’in Avrupa hükümdarlarıyla doğrudan ilişkide bulunan, tüm çetrefil problemleri hâkim bir tutumla çözen, siyasi belirsizliklerin tamamını bilen, problemlerin halledilmesinde anahtar vazifesi gören bir Padişah olduğunu görünce, isteklerini kabul ettirmektense âdeta birbirleriyle yarışarak onun teveccühünü kazanmaya çalışmaktadırlar. Bununla birlikte, Osmanlı devlet politikasının son yıllardaki faydaları, yukarıda sayılan siyasi başarılarla sınırlı olmayıp içerdeki tüm devlet dairelerinde yapılan, bir kısmının meyveleri alınmış, bir kısmınınki ise aşamalı olarak ileride alınacağı açık olan reformlar: Devlet memurlarının geleceği; devletin mali itibarının iadesi; maliye işlerinin iyileştirilmesi; eğitimin yaygınlaşması; adliye ve mahkeme işlerinin düzenlenmesi; birçok demiryolu ve tramvay hattıyla çeşitli yolların yapılması; sulama işleri ve bataklıkların temizlenmesi gibi işler için imtiyazlar verilmesi; maden ve mühendis okulunun, sağır ve dilsizlere mahsus bir mektebin, bir darülacezenin, birtakım numune çiftliği, tarla, fidanlık, hara, ortaokul vs. açılması; itfaiye alaylarının oluşturulması da zikredilmeye değer gelişmelerdendir. Çünkü, yüzyıllarca eski halinde kalıp ilerleyememiş bir ülkede bunca reformun gerçekleştirilmesi çok zorken, hepsi gösterilen kararlılık ve sebat sayesinde, büyük bir düzenle yapılmıştır. Bu mülki reformlar hakkında ayrıntılı birtakım bilgiler verilmesi gerekir. Şöyle ki: Bugün küçük büyük tüm makam, memuriyet ve memurlara bakıldığında Padişah tarafından tüm memurların tayin ve işten uzaklaştırılmaları kanuna bağlanmış, Bâbıâli’nin bazı memurları görevden alma isteği yasal dayanağı olmadığından reddedilmiştir. Bugün Osmanlı görevlileri memuriyetlerinden emindir ve yasal gerekçe olmadıkça görevden alınmaları âdeta imkânsızdır. Bu bakımdan bugün müsteşarlar, yazı işleri müdürleri, genel müdürler, elçiler, valiler, mutasarrıflar ve kaymakamların çoğu uzun yıllardır yerlerini korumaktadır. İçlerinden yeni atananların da kadro ve kıdem kuralına uyularak seçildiği memnuniyetle gözlemlenmektedir. Eskiden sık sık değiştirilen memurlar, yerlerinden emin olamadıklarından dolayı Bâbıâli’nin keyfî idaresine göre işten atılma ihtimalini göz önünde bulundurarak çalışırlardı. Hamdolsun bu korku artık kalmamıştır. 1876 krizinin üstünden sadece on beş yıl geçmişken bugün mali itibar yükselmiş; zamanında ve düzenli ödenen Osmanlı tahvilleri, geçmiş borçların ana paralarının bir haylisi ödenmiş ya da birleştirilmiştir, Avrupa piyasalarında revaç bulmuş; değerli tahvillerin birleştirilmesinden sonra 1876 yılı borç tahvilleri meşhur Roçild Bankası (Rothschild) aracılığıyla birleştirilmiştir. 29
Ayrıca Osmanlı Devleti’nde yapılması uzmanlarca teklif edilen, ülke için yararlı girişimlerin diğer ülkelerden daha güzel sonuçlar sağladığı memnuniyetle görülmektedir. Batılı sermayedarlar bu güzel sonuçları gördükçe, sermayelerini Amerika tahvillerine ya da sonuçları belirsiz ve tehlikeli işlere yatırmaktansa, Osmanlı tahvillerine ve sanayisine yatırmayı tercih etmektedirler. Bugün de çeşitli imtiyaz isteklerinde bulunmaktadırlar. II. Abdülhamid döneminde elde edilen gelişmeler abartı değil gerçeğin ta kendisidir. Hatta en önemli ve şaşırtıcı olan şey, bunca düzenleme, teslimat ve teçhizatın hiçbir borçlanmada bulunulmaksızın sağlanması ve dünyanın en cesur ve eğitilmiş askerine sahip olunmasındaki başarıdır. Gerçi bu zaman zarfında bazı küçük borçlanmalar olmuşsa da aynı süre içinde anaparanın ödenmesi veya birleştirilen meblağ söz konusu borçlanmadan çok daha fazla olduğundan buna borç denilemez. Önceleri maliye nazırları 100-120 bin franklık borç için Galata bankerlerine aşırı faizler önerdikleri halde olumsuz cevap alırlardı. Şimdi ise, aynı bankerlerin az bir faizle sürekli ve ısrarla yaptıkları teklifler kabul edilmemektedir. Bu durumun da sırf Padişah’ın başarılarından ileri geldiği açıktır. Çünkü II. Abdülhamid, tahta çıkışının ardından Osmanlı Devleti’nin Avrupa topluluğunda sahip olması gereken konumu alması gibi önemli bir görevi kavrayarak “İyi politika mali işlerin düzenliliğine bağlıdır” kuralından hareketle, Osmanlı’nın alacaklılarıyla karşılıklı güveni sağlayacak bazı sözleşmeler yapmıştır. Bunların sonucunda sadece Padişah’ın iradesi üzerine, yabancı ülkelerin müdahalelerine meydan verilmeksizin Düyun-u Umumiye-i Osmaniye İdaresi oluşturulmuştur. Berlin Antlaşması’ndan kaynaklanıp devletçe kabul edilmiş olan diğer taahhütlerin de ülkeye mümkün mertebe zarar vermeyecek bir şekilde yerine getirilmesini isteyerek tam anlamıyla uygulanmasını sağlayan da yine Padişah’tır. Yine, Yunanlılar ve Karadağlılar’ın isteklerine karşı Osmanlı Devleti’nin gösterdiği muhalefet sayesinde, onların önceden karşı geldikleri çözümü kabul ettirmek de Padişah’ın başarılarındandır. Eğitime gelince: Osmanlı Devleti’nin bu hususta Avrupa’nın en medeni ülkeleri düzeyinde bulunduğu söylenemese de, on yıldır eğitim alanında elde edilen gelişmeleri inkâr etmek haksızlık olur. Bugün her vilayette üç yüz beş yüz okul olup, her bir vilayette kırk elli bin öğrenci okumaktadır. Eskiden okuma yazma oranı yüzde üç civarında iken bugün yüzde otuz beşe ulaşmıştır. Çoğu vilayette Avrupa’daki lise, askerî ve hazırlık okulları gibi birer lise ve birer askerî okul bulunmaktadır. İstanbul’daki sanayi okulu büyütülmüş ve iyileştirilmiştir. Bir resim okulu ve bir müze açılmıştır. Hele Müze-i Hümayun, içerdiği sanat eserleriyle Avrupa’nın dahi gıpta edeceği bir düzeydedir. Hukuk, Mülkiye, Kadı ve Dil okulları da açılmıştır, birkaç yıldır düzenli bir şekilde ve başarıyla çalışmaktadır.
Sultan II. Abdülhamid ressam Fausto Zonaro’nun fırçasından. Makzume dijital arşivi. 30
Osmanlılar’ın refah ve saadeti de Padişah’ın sürekli gayretlerinin eseridir. Osmanlı Devleti esasen bir tarım ülkesi olduğundan, her şeyden önce doğal kaynaklarından daha fazla yararlanılması, yol ve ulaşım araçlarının sağlanması çok lüzumludur. Padişah’ın gayretlerinin derecesi burada da gözlemlenmektedir. Şöyle ki, tahta çıktıklarında çevresindekilerin ve danışmanlarının, her yeni iş ve girişimin aleyhinde bulunmak, hatta demiryollarına Osmanlı topraklarına yapılacak saldırıları kolaylaştıracak bir araç gözüyle bakmak gibi boş ve yanlış fikirlerine katılmayarak; projeleri etraflıca incelemek ve ülkenin gerçek menfaatini düşünmek suretiyle bu tür yararlı işlerle ilgili imtiyaz isteklerini olumlu karşılamıştır. İsteklerde aradığı bir şey varsa, o da taahhütlerini iyi niyetle, ülke için en hayırlı olacak şekilde yerine getirmeleri ve mali güçlerinin kanıtı idi.
İşte bu şekilde Padişah tarafından, ülkenin bayındır hâle gelmesini sağlayacak pek çok imtiyaz verilmiştir: Bağlantı hatları, Anadolu demiryolu, Selanik ve Manastır demiryolu, Bursa ve Konya demiryolu, Adana ve Mersin demiryolu, Şam ve Havran arasında buharlı tren, Aydın ve Kasaba demiryollarının uzatılan hatları, İstanbul ve Beyrut rıhtımları, İzmir ve Selanik tramvayları, Selanik, Edirne ve İstanbul’a su getirtilmesi, Fırat Nehri’nin temizlenmesi, tüm Osmanlı topraklarında valiler aracılığıyla yapılan binlerce şose yol, Samsun ve Sivas demiryolu. Samsun’la Sivas, Dedeağaç’la Selanik, İskenderun’la Diyarbakır arasında birer demiryolu, Beyrut’la Şam arasında buharlı tren hakkında istenen imtiyazlar da hâlen görüşme aşamasındadır. Bu konuda sözü uzatmaya gerek yoktur. Osmanlı Devleti’nin durumunu bilenler bütün bu girişimlerin ne derece teşvik aldığını gördükleri gibi, tüm Osmanlılar da ulaşım imkânlarıyla ziraatçıların mal ve ürünlerini artıracağı açık olan söz konusu girişimlerin hamisi olan Padişah’ın sağlık ve başarısı için dua etmektedirler. Tarımın ve ülke servetinin geliştirilmesi için birçok tarım okulu, numune çiftlik ve tarlalar, bağ ve dut fidanlıkları, ipek atölyeleri kurulmuştur. Her sancakta Fransa’nın en muntazam tarım okullarını bitirmiş uzmanların yönetiminde birer numune çiftliği açılmış veya açılmak üzeredir. Osmanlı Devleti’nin her ilçesinde açılan Ziraat Bankaları da çiftçiler için büyük bir nimettir çünkü, eskiden yoksul halk birtakım tefecilerin pençesinde ezilmekteyken şimdi arazisini işlemek için gerekli parayı çok küçük bir faizle Ziraat Bankaları’ndan almaktadır. On yıldan beri uygulamaya konulan adli reformlar herkesin kişisel hürriyetini güvence altına almıştır. Bir zamanlar halk memurların, belki de bir muhtarın esiri gibiyken, yasa ve adaletin hükümlerinin uygulanmasıyla artık hiç kimse, en fakir kişiye dahi kötülük yapamaz durumdadır. Hatta, pek çok büyük memur, sırf buna aykırı davrandıkları gerekçesiyle görevden alınmıştır. Zaten bugün her Osmanlı, zerre kadar bir zarar görüp mağdur olacak olsa, adalet kaynağı olan Padişah’a başvurması halinde kollanacağından emindir. Şu adli düzenlemeler on beş yıl önce yoktu, bir yerin ileri gelenleri dahi en küçük memura yaranmak durumunda idi. Bugünkü adli reformlar bir zamanlar hayal olarak görülüyordu. Osmanlı memurlarının buna uymayacağı, ilerleme yolunda geride kalmış bir ülkede kanun karşısında herkesin eşit tutulması ve bunca zamandır son derece zorbaca davranmış derebeylerine kanunun her kuvvetin üstünde olduğunu anlatmanın mümkün olamayacağı iddia ediliyordu. Şimdi ise, gerek memurlar, gerekse halk kanun ve adaleti tanıyor, yazdığımız gibi aksine davranan büyük küçük herkes kanunun pençesine düştüğünden, onu tanımak zorunda kalıyor. Bazen Doğu toplumlarının ve milletlerinin durumunun esef verici olduğu söylenmektedir. Oysa, bu iddia doğru değildir, hele II. Abdülhamid dönemi için büsbütün yanlıştır. Çünkü, Osmanlı Hükümeti her bakımdan şefkatli ve babacan bir idare olduğundan, halk, Avrupa’nın sıkıcı yönetimlerinin güçlükleriyle karşılaşmadan Avrupalılar’ın tüm serbestliklerinden yararlanmaktadır. Bununsa, Padişah’ın her iş ve muamele hakkında bilgisi olmasından ileri geldiği kesindir. Daha önce, her diktatörle yönetilen ülkede olduğu gibi, çevresi ve yakınları devlet ve milletin gerçek durumunu Padişah’a bildirmeyerek kendi çıkarlarına baktıklarından, ülkenin canlanması için gerekli reformların yapılmasına ve uygulanmasına engel olurdu. Veya bazı basit reformlarla yetinirdi ki Kırım Savaşı’ndan sonra tutulan siyasi yol bu söylediklerimizin doğruluğunun açık delilidir. Çünkü, eğer Hükümet erkanı savaşın başarılı sonuçlarından hakkıyla yararlanarak yeni reformlar yapıp, yenilikçi önlemleri samimi ve çıkar düşünmeden tasarlamış ve Padişah’a bu yolda fikir aşılamış ve uyarılarda bulunulmuş olsaydı, bugüne kadar hiçbir ülkede eşi görülmemiş gelişmelerin sağlanacağı ve Osmanlı Devleti’nin dünyadaki birinci devlet olacağı açıktı. Yazık ki, geçmiş dönemin devlet adamları böyle uygun bir fırsattan yararlanamadı. Bilakis onlar Padişah’ın gücünü kendi çıkar ve emelleri yolunda kullandı. Yönetimi ele alıp amaçlarına ulaşmaktan başka bir gayeleri olmadığından, herkesin bildiği acı olaylar yaşandı. II. Abdülhamid ise tahta çıktığında, eksilmiş olan hükümranlık haklarını geri aldı. Esasen tek kişinin hâkimiyetine dayanan bir ülkede, bazı çıkarcıların saltanat makamına olan bağlılığı ortadan kaldırmaya çalışmaları doğaldır. II. Abdülhamid, makamına ait olan hükümdarlık haklarını büyük bir ustalık ve gayretle elde etmiştir. Yönetimi kendi ellerine almasını önlemek için yapılan telkinleri ve güçlükleri tek tek bertaraf etmeyi başarmıştır. Bu başarıları ise tam bir isabet ve nimet olmuştur. Çünkü, Osmanlı Devleti’nin esasına vâkıf olanların bildiği gibi, bu devletin siyasi devamlılığının Osmanlı hanedanıyla o kadar güçlü bir bağı vardır ki, devletin devamlılığı ve varlığı o hanedanın varlığına bağlıdır. Bu hanedanın Hükümeti’nin şanına noksanlık verebilecek her ayaklanma ve teşebbüse tam bir delilik ve ihanet gözüyle bakılması gerekeceği kuşkusuzdur. Bununla birlikte, II. Abdülhamid’in, zaten ciddi bir gözetim altında yürümeyen işlerin idaresini kendi ellerine almaları, bencilce ve diktatörce bir yönetim kurma isteğine bağlanmamalıdır. Bilakis, herkesin hakkına son derece riayet ederek işlerin güzel yürümesini müdahalelerle sekteye uğratmaktan onun kadar kaçınan bir hükümdar görülmemiştir. Yalnızca kendisine sunulan her işi dikkat ve özenle inceleyip önemli hususlar hakkında nazırlarının dikkatini çekmekle yetinir. Kendisine arz edilen hususlarda yüzeysel geçiştirilmiş bazı yönler hakkında nazırlar kurulunun dikkatini çekmek için uyarı ve önerilerde bulunduğu ve bilahare, bu isabetli önerilerin ülkenin menfaatine çok daha uygun kararlar alınmasını sağladığı bugün resmî kayıtlardaki pek çok iradeleriyle ortadadır. Bu hakimane davranışın, Hükümeti kendi bildiği gibi yöneterek kişisel çıkarlarına hizmet etmeye, 31
yakınlarını sevindirmeye ve bazen de Padişah tarafından hak eden bazı kimselere yapılan iyiliklere tepki göstermeye alışanların hoşuna gitmemesi tabiidir. Ancak, II. Abdülhamid buna asla önem vermez, önem vermemesi de çok yerindedir. Özellikle, Osmanlı tarihi incelendiğinde, Bâbıâli’nin bugüne dek her türlü teftiş ve kontrolün üstünde bulunduğu inancıyla kendine verilen idari hakları çoğu kez kötüye kullanmasının örnekleri görülür. Hatta Osmanlı Sultanları’nın, kahramanca fetihlerle kurmuş oldukları Osmanlı Devleti’nin, Padişahlar’ın yönetimi Bâbıâli’ye terk ettikleri günden beri çökmekte olduğu iddia olunabilir. Her ne ise, konu haricine çıkmış olduğumuzdan, konumuza dönerek yazımıza son verelim. Osmanlı Devleti, öyle sanıldığı gibi can çekişmekte değildir. Değişim geçiren her ülke gibi, II. Abdülhamid sayesinde gösterişsiz, fakat güvenli ve ileride Avrupa’yı kendisine olağanüstü önem vermek zorunda bırakacak kadar değişerek modernize edilmiş ve edilecek bir ülkedir. Osmanlı Devleti’nin bugün demiryolları ve her çeşit iletişim aracıyla Avrupa’ya bağlanmakla, gelecekteki muhtemel harekâtının incelenmesi faydasız değildir. Ancak, şimdilik söylenilebilecek bir şey varsa o da, gelecekte göreceği işler Avrupa hakkında hayırlı olacaktır. Çünkü, Osmanlı Devleti güçlenip geliştikçe kendisine daha az göz dikileceği ve Doğu Meselesi’nin bugüne kadar sebep olduğu tartışmaların da ortadan kalkarak tüm dünyaya mutluluk ve güvenliğin yerleşeceği açıktır. Düyun-u Umumiye-i Osmaniye Genel Müdürü Kulları: Selim (6 Temmuz 1891) Selim Melhame’nin 1891 yılında, Düyun-u Umumiye genel müdürüyken yazdığı bu makalede, II. Abdülhamid öncesi dönemde yapılan yanlış politikalar eleştirilirken, Selim Melhame Paşa, Melhame aile arşivi. Abdülhamid başa geldiğinden beri her alanda sürekli iyileştirmeler yapıldığı vurgulanıyor. Eskiden devletin hazineleri boşaltılmış, toprakları elden çıkmış, ordusu güçsüzleştirilmiş, devlet dairelerinde işten anlamayan memurlar çalışır hâle gelmişken, şimdi her yönüyle gelişmekte olan bir Osmanlı Devleti’nin doğduğu anlatılıyor.
Makalenin 1891 yılı Temmuz ayında, Selim Melhame gibi dikkat çeken bir üst düzey memur tarafından kaleme alınmış olması, önemini bir kat daha arttırıyor. Metnin yazılma sebebi ve amacı en az içeriği kadar merak uyandırıyor. Öncelikle makalenin diğer devletlerin Osmanlı topraklarındaki emellerinin farkında olunarak yazıldığı çok açık. Fransa’da yayımlanacak bu makaleyle Balkanlar başta olmak üzere; hem toprak, hem de hâkimiyet beklentisi olan devletlere âdeta Osmanlı’nın kolay lokma olmadığı ifade ediliyor. Öncelikle ordunun hem asker hem de silah bakımından ıslahı hakkında yeni birliklerin düzenlenmesi, yeni silahların ve topların satın alınması meselesinin üzerinde övgüyle duruluyor ki, diğer devletlere en son 1878’de Rusya’nın müthiş bir hezimete uğrattığı Osmanlı Ordusu’nun artık eskisi gibi güçsüz olunmadığı mesajı veriliyor. Gerekirse sertlikle karşılık verileceği gibi savaş yanlısı olunmadığı ve iyi bir diplomasiyle dostluk ilişkileri içinde ilerlemek istendiği de belirtiliyor62. Bu noktada Abdülhamid’in diğer devletlerin temsilcileri ve yöneticileriyle kurduğu yakın ilişkinin Osmanlı Devleti’nin Batı’da daha iyi anlaşılmasına vesile olacağının altı çiziliyor. Ayrıca kendinden emin Osmanlı Devleti imajı için güçlendirilmiş bürokrasi, ekonomi, eğitim, yerli sanayiye yatırım, tarım, ulaşım vurgusu da metnin önemli bir bölümünü kapsıyor.
Makalenin yazılışının başka bir sebebi de, daha önce Abdülaziz ve V. Murat’ın tahttan indirilmesine tanık olan Abdülhamid’in iç siyasette de güçlü bir imaj çizmek istemesi olabilir63. Çünkü metinde bahsedilen devlet dairelerinin düzenlenmesi, 32
memurların liyakat ilkesiyle iş yapıyor olması, 1876’da borçlarını ödeyemeyeceğini açıklayan devletin artık borçlarını ödeyebilir hâle gelmesi, ki burada Selim Melhame’nin genel müdürlüğünü yaptığı Düyun-u Umumiye’yi överek kendi önemini de arttırdığı söylenebilir, yeni okulların açılıp eğitim seviyesinin yükseltilmesi için çalışılıyor olunması ve en önemlisi yeni ulaşım kanallarının açılmış olması Osmanlı’nın iç siyasetinde de yankı bulacak önemli reformlardır. Diğer bir önemli nokta da; Melhame’nin makalesinde Bâbıâli’nin geçmişte sahip olduğu idari hakları kötüye kullandığı, bunun Padişah’ın politikalarına ters geldiğini söyleyerek mevcut hükümete de gönderme yaptığı görülüyor64. 1891’de henüz bir devlet memuru statüsünde iken II. Abdülhamid’in otokratik yapısını savunan Selim Melhame’nin o yıllarda Padişah’a olan yakınlığı, Bâbıâli’ye danışmadan, basına sirküle etmek üzere hazırladığı bu makaleden anlaşılmaktadır.
Selim Deringil de “The Well-Protected Domains” adlı kitabında Selim Melhame’nin makalesinin devlet için yeni bir imaj oluşturma örneği olduğunu söylüyor. Çünkü makalede Abdülhamid’in yenilikleri ve reformları anlatılırken kendisinin meşru bir hükümdar olduğu da vurgulanıyor, yatırımlarının ülkenin değerini arttırdığı belirtiliyor. Yasemin ve Safi Avcı’ya göre “19. yüzyılın son çeyreğinde büyük bir ivme kazanan Osmanlı modernleşme süreci, bürokratik ve hukuki reformlar aracılığıyla sadece devletin nitelik değiştirdiği bir dönem değildir. Bu dönemde sık sık dile getirilen tebaanın eşitliği ve hukukun egemenliği gibi yeni anlayışların güdümünde geleneksel devlet-toplum ilişkisi yeniden biçimlenmeye başlamıştır. Devlet toplumun bütün katmanlarına daha fazla nüfuz etmek, günlük yaşamda daha görünür bir nitelik kazanmak için çaba sarf etmiştir65.” CEBEL-İ LÜBNAN MUTASARRIFLIĞI’NA ADAYLIĞI
Cebel-i Lübnan mutasarrıflığı mevzusu hem Avrupalı süper güçlerin, hem de Osmanlı Devleti’nin dikkatini çekiyordu. Yapılan görüşmelerde mutasarrıfın Osmanlı vatandaşı bir Hristiyan olması gerektiği kararı bulunuyordu. Selim Melhame, 1890 yılından beri İstanbul’da görev yapan Fransa Büyükelçisi Paul Cambon tarafından mutasarrıf olmaya aday gösterildi66 ve 1892 yılında adaylığını sundu.
19 Temmuz 1892’de İtalya Dışişleri Bakanı Brin; Berlin, Londra, Paris, St. Petersburg ve Viyana İtalya Büyükelçilikleri’ne gönderdiği telgrafta Sadrazam Said Paşa’nın Selim Melhame’yi bu göreve uygun bulduğunu ancak İstanbul’da süper güç temsilciliklerinin bu konuda mutabakat etmesi gerektiğini belirtti. Mutasarrıflık süresinin beş yıla indirilme önerisi de Osmanlı Hükümeti’ne sunulacaktı67. Selim Melhame’nin Cebel-i Lübnan mutasarrıflığı için diğer rakipleri Bedros Kuyumcuyan, Nasri Franko, Naum Paşa ve Fethullah Efendi’ydi. Aynı gün Londra’daki İtalyan Büyükelçisi Tornielli, İtalya Dişleri Bakanı Brin’e geçtiği telgrafta Maruni olmasından dolayı Selim Melhame’nin adaylığına İngiltere’nin karşı geldiğini bildirdi. İngiltere Dışişleri Bakanı Lord Salisbury İstanbul’daki Büyükelçisi Sir F. Clare Ford’a geçtiği telgrafta, Selim Melhame’nin adaylığının kabul edilemez olduğunu söyleyerek, Nasri Franko’yu desteklemeleri talimatını verdi. Bunu yaparken Büyükelçi Ford’un, Avusturya-Macaristan Büyükelçisi Calice ve İtalya Büyükelçi Müsteşarı Guasco di Bisio’nun da desteğine ihtiyacı vardı68.
Bu diplomatik trafikte Almanya’nın, Lübnan mutasarrıflığı ile ilgilenmediği ve Selim Melhame’nin adaylığı hakkında fikir beyan etmediği görülüyor. İtalyan Hükümeti iç yazışmalarında Viyana’daki İtalyan Büyükelçisi Costantino Nigra, 21 Temmuz 1892’de İtalyan Dışişleri’ne gönderdiği telgrafta Avusturya-Macaristan’ın: 1) Maruni olduğu için Dürziler ile anlaşmazlık yaratacağını, 2) Karakteri ve sadakatinden emin olmadıklarını, 3) Fransız bir bayanla evli olduğunu söyleyerek Selim Melhame’yi adaylığa uygun bulmadığını belirtti69. 23 Temmuz’da yapılan oturumda Avusturya-Macaristan, İngiltere ve İtalya Büyükelçilikleri Selim Melhame’yi Maruni olduğu için adaylığa uygun görmediklerini bu tek sebebe bağlayarak beyan ettiler. Rusya ve Fransa başında olumsuz görüş beyan etmemelerine rağmen, bir süre sonra Fransa karara uyarak Nasri Franko’nun adaylığını onaylamak zorunda kaldı.
Beyrut Valisi İsmail Kemal de, 23 Temmuz 1892’de şifreli bir telgrafla Yıldız Sarayı Başkitabet Dairesi’ne, her ne kadar Selim Melhame’nin sadakatine ve liyakatine güvenilse de, Maruni ahalisinden olması ve Fransa’nın himayesinde bulunmasının halkın tepkisine yol açacağını yazmıştı. Başkâtip Ziya Paşa 27 Temmuz 1892 tarihinde bu telgrafı Sadarete gönderdi ve konuyla ilgili bir karar alınmasını istedi70. Diğer taraftan, 9 Ağustos 1892’de, Cevdet Paşa, “Cevdet kulunuz” imzasıyla Saray’a bir mektup gönderdi. Mektupta Osmanlı’daki yabancı büyükelçilerin Selim Melhame’nin adaylığı meselesini ülkelerine soracağı yer alıyordu. Halep Hristiyanları içinde saygın bir yere sahip olan tacir Vekiloğulları’ndan Fethullah’ın adaylığı da büyükelçiler tarafından kabul görmemişti. Cevdet Paşa da Beyrut Valisi gibi Selim Melhame’nin adaylığını onaylamıyordu. Bununla ilgili dış duyumlara dayanmakla birlikte çeşitli nedenler öne sürüyordu. Cevdet Paşa’ya göre Maruniler Fransız politikasına eğilimli olan ve
33
devlete yarı bağlı görünen bir gruptu. Söylediğine göre, bu nedenle bir Maruni’nin Cebel-i Lübnan mutasarrıflığına adaylığı, kendi politikasıyla örtüştüğünü bilen Fransız Büyükelçiliği tarafından bile henüz onaylamamıştı71.
Bâbıâli’nin ve çeşitli diplomatların karşı çıkmalarının yanı sıra o dönemde Fransa’nın Suriye’deki rakibi olan İngiltere, bölgede böylesine üst düzey bir göreve bir Lübnanlı’nın atanmasını engellemek için büyük çaba göstermiş ve sonuçta başarılı olmuştur72. Neticede, Melhame bu göreve getirilmediği gibi, büyükelçilerin üzerinde durduğu adaylardan Nasri Franko da seçilmeyerek, Bâbıâli Cebel-i Lübnan mutasarrıfı olarak tepki uyandırmayacak Halepli bir katolik olan Naum Paşa’yı tayin edecektir.
Aynı dönemde Selim Melhame yeni kurulmakta olan Orman, Maden ve Ziraat Nezareti’ne atanmayı umuyordu. Bu kez beklediği desteği görecek ve kısa bir süre sonra Orman, Maden ve Ziraat Nazırı olacaktı73. SELİM MELHAME’NİN HAFİYE TEŞKİLATI’NDA ÜYELİĞİ
II. Abdülhamid, amcası Sultan Abdülaziz’in tahttan indirilmesi ve kardeşi V. Murat’ın, kendi yaptığı anlaşmanın ardından şeyhülislam ve ordunun da desteğiyle, düşürülmesinin ardından tahta geçtiği ilk yıllarda, Mithat Paşa’nın sürgüne gönderilmesi ve Mebusan Meclisi’nin dağıtılmasıyla bir istibdat dönemi başlamıştı. Kendisine karşı Ali Suavi ve Kleanti Skalyeri-Aziz Bey komitesi tarafından yapılan iki komplo girişimi, zaten evhamlı bir doğası olan Abdülhamid’in bir polis hükümeti kurmasına yol açmıştı. Kısa sürede özellikle basın ve toplantı haklarında özgürlükler kısıtlandı. Özel mahkemeler, keyfi tutuklamalar, sürgünler bir yana; jurnal74 vermeyi teşvik eden hafiye örgütü sistemli bir hale getirildi75.
Osmanlı’da devletin içinde çeşitli hafiyelik görevlendirmeleri yapılsa da, hem diğer devletlere ve kamu görevlilerine hem de vatandaşa karşı istihbarat toplansa da sistematik bir hafiyelik teşkilatı bulunmuyordu. “Jurnal” tabiri ilk kez XIX. yüzyılda II. Mahmud’un yazdırdığı bir talimatnamede kullanıldı. Talimatnameye göre yerel yönetim birimlerine jurnal kâtibi atanacak ve bu kâtipler milletin malının korunması, refah ve halkın huzuruyla ilgili iyi ve kötü her bilgiyi toplayacak, jurnal hazırlayacak ve İstanbul’a gönderecekti76. Sonrasında tahta çıkan Sultan Abdülmecid dönemi boyunca da sade vatandaş bile hafiyeler tarafından dinlenmekteydi. Dinlenen kişi hakkında tutulan jurnallerde mekân, tarih ve saat bilgisi yer alıyordu77. Abdülaziz döneminde ise Sadrazam Mahmud Nedim Paşa’nın talimatıyla memleketin dört bir yanına jurnalci memurlar gönderilmişti. Bu kişiler topladıkları bilgileri jurnal olarak Bâbıâli’ye göndermekle yükümlüydü78.
Sultan II. Abdülhamid dönemine gelince, Sadrazam Said Paşa 1879 yılında teşkilatı tekrar düzenleyerek Zaptiye Nezareti’ne bağladı79. Fakat aslında teşkilat fiilî olarak doğrudan Abdülhamid’e bağlıydı. 1884 yılında Fransa’dan getirtilen, kendisine 50 lira aylık maaş bağlanan ve 10 lira ev kirası tahsis edilen Mösyö Bonin, teşkilatın amacını ve önemini anlatırken kuruluşun Selim Melhame Hafiye Teşkilatı’nda iken aleyhinde Zaptiye Nezareti’ne bağlı olduğundan bahseder80. Tüm vilayetlerde hafiyeler yayınlanan bir karikatür. ekrembugraekinci.com bulunuyordu. Bu kişiler yalnızca Sultan’a değil sadrazama da jurnal göndermekteydi. Memurların ödemeleri jurnalin önemine göre değişiyordu. Hafiyelerin bir kısmı bu işten maaş alıyorken, bir kısmı başka işlerle meşgul olan fakat jurnal de veren kişilerdi81. Başka birimlerde memurluk yapanlar Sultan’a yakınlaşmak, mevki sahibi olmak, rütbe kazanmak için jurnalcilik yapıyordu. Bu nedenle Abdülhamid’in etrafındaki pek çok üst düzey memur Hafiye Teşkilatı’ndaydı. Ayrıca Padişah en yakınındaki hizmetçilerden de kendine sadık casuslar bulurdu.
Osman ve Maden Nazırı Selim Melhame Paşa'ya 12 Cemaziyelevvel 1313/11 Kasım 189 tarihinde verilmiş ve Sultan II. Abdülhamid'in tuğrasını taşıyan altın imtiyaz madalyası beratı. Melhame aile koleksiyonu. 34
Selim Melhame de Düyun-u Umumiye görevi boyunca Sultan’ın Hafiye Teşkilatı’nda çalışıyordu82. İcraat bölgesi Beyoğlu’nda politik ve diplomatik çevreler idi83. Yabancı diplomatların, paşaların, İstanbul burjuvazisinin üyesi olduğu Cercle d’Orient Kulübü izlenmesi gereken en önemli mekânlardan biriydi. Dönemin devlet adamlarının II. Meşrutiyet sonrası yazdıkları hatıratlarda84 Selim Melhame’nin sunduğu jurnaller sayesinde Abdülhamid’le yakın ilişkiler kurduğu ve bu sayede yükseldiğinden bahsedilir. Aynı şekilde kardeşi Necip Melhame de Hafiye Teşkilatı’nın önemli isimlerindendi. Görevleri sırasında Selim ve Necip Melhame kardeşlerin adları jurnalciliğe ve rüşvetle ilgili dedikodulara haylice karışmış, bu durum kamuoyunun onlar hakkında olumsuz düşünceler taşımasına sebep olmuştu85. 35
1893’TEN İTİBAREN NAZIRLIK DÖNEMİ Orman, Maden ve Ziraat Nezareti’nin kuruluş süreci ve Melhame’nin nazır olarak tayini Osmanlı’da toprak yönetimi XIX. yüzyılda değişmeye başladı. Tanzimat ile birlikte tımar sistemi86 kaldırıldı ve 1858’de tarımda verimliliği arttırmak adına ilk ciddi toprak kanun çalışması olan Arazi Kanunnamesi hazırlanarak toprak paylaşımı, toprak sahibi olma, orman arazileri gibi konularda düzenlemeler yapıldı. Ancak hem tarım, hem maden hem de ormanlar hakkında icraat yapacak, denetleyecek, tüm yurtta verimliliği arttırmak için çalışmalar yapacak idarelerin kuruluş süreci biraz karmaşıktı. Bu tarz kurumlar açılsa bile bir Ticaret Nezareti’ne, bir Maliye Nezareti’ne bağlandıklarından bir türlü beklenen randımanı veremiyordu. Çünkü bu iki nezaret, kendilerine bağlı olan bu idarelerle ilgilenecek, onları denetleyecek personel ve deneyime sahip değildi. Zaten iki kurumun da işi haddinden fazla yoğundu.
Ziraatle ilgili ilk teşkilat teşebbüsü 1838’de Hariciye Nazırı Mustafa Reşit Paşa zamanında Ziraat ve Sanayi Meclisi’nin kurulmasıyla atıldı. Ziraat Nezareti ilk kez 1846 yılında kuruldu ancak bir tarım politikası ve bütçe planlanamadığı için bir süre sonra Ticaret Nezareti’ne bağlandı. 1893’e kadar farklı isimlerle bazen nezaret bazen idare olarak hayatına devam etti. 1880’li yıllarda Ticaret ve Ziraat Nezareti adı altında çalışan kurum aynı zamanda Orman ve Maden Müdür-i Umumiliği, Orman ve Maden Meclisi, Ziraat Bankası, Halkalı Ziraat ve Baytar (Veteriner) Okulu’nu da kapsıyordu.
Tarımda bu gelişmeler olurken, Osmanlı Devleti ormanlar ve madenler konusunda da ancak XIX. yüzyılda ilerleme kaydetmeye başladı. 1857’de Orman Mektebi kurularak uzman yetiştirme konusunda adımlar atıldı. Ormanların paylaşımı, muhafazası ve idaresiyle ilgili düzenlemeler için yabancı orman mühendisleri getirtiliyordu. 1867’de Orman İdaresi kurularak Maliye Nezareti’ne bağlandı ve üç yıl sonra ilk orman nizamnamesi hazırlandı.
Madencilik de hemen hemen aynı gelişmeleri gösterdi. Önceleri madenleri ıslah etmek için yabancı mühendisler görevlendiriliyor, maden mühendisliği eğitimi için yurt dışına öğrenci gönderiliyordu. 1861 ve 1869 yıllarında maden nizamnameleri uygulamaya kondu. 1861’de Maden İdaresi kurularak Maliye Nezareti’ne bağlandı ve 1874 yılında Maden Mektebi kuruldu87.
1880 yılında kabul edilen bir kararnameyle orman ve maden okulları birleştirildi. Orman ve maden idareleri kapatılarak Orman ve Maden Nezareti kuruldu ancak nezaret bir süre sonra idare haline getirildi. Orman ve Maden İdaresi ile Ziraat İdaresi, 7 Şubat 1893 yılında Orman, Maden ve Ziraat Nezareti adı altında birleşti. Orman ve Maden Mektebi ile Halkalı Tarım Mektebi’nin de bağlı olduğu Nezaret, Meclis-i Vükelâ’da (Nezaret Kurulu’nda) yer almıyordu88. Necip Melhame Paşa
Münir Paşa
Arap İzzet Paşa
Kurulan nezaretin başına, II. Abdülhamid’in şahsi tasarrufuyla 3 Şubat 1893’te tayin edilen Selim Melhame, 150 Türk lirası maaş almaya başladı. 22 Şubat 1894 yılında kendisine Birinci rütbeden Osmanî Nişanı verildi ve maaşı 200 Türk lirasına çıkarıldı89.
Selim Melhame, nazır olmasıyla birlikte otoritesini temin etmek için adımlar attı. 1869-1871 ve 1878-1893 yılları arasında Orman ve Maden İdaresi’nden sorumlu olan ve nezaret kurulduğu sırada bir komisyonda görevli olan Bedros Efendi’nin memuriyetine devam etmediğini bir tezkire ile bildirerek onun Şûrâ-yı Devlet azalığına tayin edilmesini sağladı. Nezarete muavin olarak da Düyun-u Umumiye’de birlikte çalıştığı Gelir İdaresi Müsteşarı Hüseyin Hüsnü Efendi’yi tayin ettirdi90. Selim Melhame döneminde orman, maden ve ziraat okulları
Orman, maden ve ziraat okullarının açılması ve eğitimine önem verilmesi Tanzimat’tan sonra başlamıştı. Abdülhamid dönemine geldiğimizde başarılı eğitim reformları yapıldı. Kurulan okulların yanı sıra tarım, maden, orman uzmanlarından oluşan kadrolar kurmak için yurt dışına öğrenci gönderiliyordu. Bir kısmı nezaret kurulmadan önce başlayan eğitim reformları, Selim Melhame’nin nazırlığı döneminde de devam etti ya da var olanlar geliştirildi. 1879’da ileride müfettiş ve öğretmen olarak görev yapmak üzere Fransa’ya, 1883’te de Almanya’ya tarım öğrencisi gönderildi. 1884’te hazırlanan nizamnameyle kurulan ve 1892’de eğitim ve öğretim hayatına başlayan Halkalı Ziraat Mektebi, tarım eğitimi konusunda önemli bir kilometre taşı oldu. İlk olarak, 1889’da kurulan Mülkiye Baytar Mektebi’yle birlikte91 Halkalı Ziraat ve Baytar Mektebi adı altında eğitim vermeye başlayan okul, 1894 yılında Mülkiye Baytar Mektebi’nden ayrılarak Halkalı Ziraat Mektebi olarak yoluna devam etti92.
İstanbul dışındaysa 1887’de Selanik’te kurulan Selanik Ziraat Mektebi ve 1891’de açılan Bursa Ziraat Mektebi tıpkı Halkalı Ziraat Mektebi gibi kimya, matematik, vergi ve toprak hukuku gibi derslerin yanında uygulamalı ziraat eğitimi de veriyordu. Ziraat makinelerinin kullanımı gibi pratik eğitim yapılabilmesi için okulların yanında numune çiftlikleri kuruldu. 1880’lerin sonunda numune çiftlikleri memleketin her tarafında kurulan numune tarlalarına dönüştürülerek modern aletler ve modern tarım yöntemleriyle üretim yapılmaya başlandı93.
1880 yılında iki okul birleştirilerek Orman ve Maden Mektebi kurulmuştu. Bu okul 1893 yılında kapatılarak maden eğitimi için yurt dışına öğrenci gönderilmeye, ormancılık içinse Halkalı Ziraat Mektebi’nde eğitim verilmeye başlandı. 1893’ten itibaren Selim Melhame’nin ziraatten sorumlu nazır olduğu dönemde eğitim kalitesini arttırmak için çıkarılan bir nizamnameyle okulun adı Halkalı Ziraat ve Ormancılık Mekteb-i Âlisi olarak değişti. Birinci ve ikinci müdür ile uygulama hocalarının yüksek düzeyde bir ziraat okulundan, yani Halkalı Ziraat Mektebi’nden ya da yurt dışındaki ziraat okullarından mezun olması şartı getirildi94.
Arnavut Turhan Paşa
Selim Melhame Paşa
Cercle d’Orient’da Selim ve Necip Melhame Paşalar’ın aralarında bulunduğu hükümet erkanı grubu. 1905-1906. Hassan-Pierre Guiroye. Makzume koleksiyonu. 36
1899’da onarımı tamamlanan ve bir kısmı nezaretine tahsis edilen binanın nezaret girişi. Makzume dijital arşivi.
1898 yılında, Selim Melhame’nin nazırlığı döneminde Ankara’da bir çoban okulu açıldı ve Tiftik keçilerinin beslenmesi, tedavisi, korunması, ıslahı hakkında çalışmalar başlatıldı. Bu dönemde açılan başka bir kurum da 1900’de İzmir’deki Bağcılık Okulu’ydu. Selim Melhame’nin Düyun-u Umumiye İdaresi Genel Müdürü olduğu dönemde de idarenin teşvikiyle açılan bu tip başka özel amaçlı tarım okulları vardı.
1893 yılında Sanayi Mektebi de Orman, Maden ve Ziraat Nezareti’ne bağlanmıştı. Selim Melhame 1894 yılı depreminde Sultanahmet’teki, bugünkü Marmara Üniversitesi Rektörlük binası olan, dönemin Sanayi Mektebi binasının zarar görmesi
37
üzerine yapılan onarım çalışmalarını bizzat takip etti. Atpazarı ve Şehzadebaşı’ndaki binalarda eğitime devam eden öğrenciler, 30 Ağustos 1899’da tekrar açılan Sultanahmet’teki binaya döndü. Binanın bir bölümü nezarete ayrılmıştı ama ek olarak inşa edilecek yeni yapılar için de çalışmalar başlamıştı. Hem Sanayi Mektebi’ni, hem Orman, Maden ve Ziraat Nezareti’ni, hem de Yeniçeri Müzesi’ni95 barındıran binanın açılışı, 1 Eylül 1900 yılında Selim Melhame’nin katılımıyla yapıldı96. Okul binasının onarımını ve nezaret için eklenen binanın planlarını Selim Melhame’nin daveti üzerine İstanbul’a gelen İtalyan mimar Raimondo d’Aronco hazırladı.
D’Aronco, II. Abdülhamid tarafından sermimarlığa yükselecek 1909’a kadar Osmanlı Devleti’nde görev yapacaktı. 1894’ten sonra İstanbul’daki pek çok anıtın restorasyonu ile ilgilendi ve saray mimarı olarak önemli yapıları tasarladı97. İstanbul’da Art Nouveau akımının başlamasında etkili olan d’Aronco’nun eserlerinin ve restore ettiği binaların arasında Karaköy Camiisi, Beşiktaş’taki Şeyh Zafir Türbesi, Tıbbıye-i Şahane binası, Tarabya’daki İtalyan Büyükelçilik binası, Yıldız Şale’nin merasim köşkü, Çini Fabrika-i Hümâyunu, II. Abdülhamid Hamamı gibi mimari eserler bulunuyordu. Ormancılık
kurulmasından sonra Nazır Selim Melhame Paşa’nın madenlerin keşfi, çıkarılması için verilen imtiyazların karar aşamasında, komisyonda rol aldığı biliniyor. Osmanlı Hükümeti adına Fransızlar tarafından işletilmekte olan Ergani Bakır Madeni’nde, 1900 yılı itibariyle çıkarılan bakırın ayarı %80 artırılmış, şirketin 12 bin lira olan sermayesi 20 bin liraya çıkarılmış ve yıllık üretilen bakır miktarı da bir milyon üç yüz bin kilogramı bulmuştu. Böylece Ergani Madeni’nin yıllık geliri 80 bin lirayı aşmış, bunun yaklaşık yarısı Hazine’ye gelir kaydedilmişti104. Saray Başkâtibi Tahsin Paşa’nın Ocak 1900 yılında Yıldız Sarayı Başkitabet Dairesi’ne yazdığı yazı da bu rakamı doğrulamaktadır. Yazısında, Tahsin Paşa, Ergani Madeni’nde fazla mesai yapılarak o yılki gelirin arttığını ve 80 bin liraya yükseldiğini belirtiyordu105.
Bazı kaynaklara göre, Selim Melhame nazırlığı süresince bazı madenlerin işletme haklarının Padişah'ın damatlarına ya da üst düzey çalışanlara verilmesini sağlamıştı. 1902 yılında, Ermeni Tacir Halaçyan’ın İzmit ve Bursa’da bulunan 33 maden için maden başına 5000 lira ödemeyi reddetmesi nedeniyle, bu madenleri ondan alarak işletmesini Sultan’ın damatlarına, mabeyincilere ve şeyhülislama dağıttığı ifade edilmektedir106.
Orman ve Maden Meclisi’nin 1887 yılında kapatılmasıyla açılan Orman Fen Heyeti, ormanların korunması, tespiti, ihale şartnamelerinin ve sözleşmelerinin gerçekleştirilmesi üzerine yetkilendirildi. Orman, Maden ve Ziraat Nezareti’nin kurulmasından sonra ona bağlanarak görevine devam eden heyet; başkan, dört üye ve bir kâtipten oluşuyordu98.
Selim Melhame’nin nazırlığı döneminde Osmanlı topraklarında orman arazilerinin ayrıntılı haritaları yapılmış, fidan dikimi modern yöntemlerle gerçekleştirilerek, mevcut alanların dışında yeni orman alanları oluşturulmuştur. Ormanların tamamını kapsayacak şekilde fen memurları, müfettişler, süvari korucular ve bekçiler tayin edilmiştir. Yangınlara ve diğer afetlerde hızlı bir şekilde ulaşıp müdahale etmek için orman alanlarında yollar açılmıştır99.
Selim Melhame Paşa’nın nazırlığıyla ilgili icraatları, Bâbıâli’nin ve sadrazamların hedefi oluyordu. Ormancılık konusunda da kendini savunmak zorunda kaldığı durumlar ortaya çıkmıştı. 1907’de Padişah’a gönderdiği bir mektupta, Sadrazam ve Bâbıâli’den gelen şikâyetlere kendini şu şekilde savunuyordu:
Geçen seferki arizamda ayrıntılı olarak belirtildiği üzere, Bâbıâli’nin nazırlığım hakkındaki tecavüzleri ve sadrazamın arizasındaki isnatları yalan, iftira ve kötülükten ibarettir. Kastamonu’dan gelen cevabı içeren orman müfettişliğinin yazısı da bunu göstermektedir. Ucuza satıldığı söylenen 80.000 metremikap kereste hiç satılmadığı gibi Trabzon’daki 50.000 metremikabın satışı da, benden önce 20 kuruşa satılırken ben yüzde altmış derecesinde fazla bir fiyata satabilmek için müzayedeyi ertelettim. Bunları gerekli yerlere bildirip durumu anlattığım hâlde gerçeği itiraf etmemelerinden dolayı tekrar size şikâyete cüret eyledim. Görevimi zorlaştıran söz konusu hareketlere engel olunması ve hataen meydana gelen muamelelerin düzeltilmesi hususunda gereğinin yapılmasını arz ederim100. Selim Paşa’nın yolsuzlukla suçlandığı başka bir mevzu da Orman, Maden ve Ziraat Nezareti tarafından azledilerek mahkemeye verilen Alaşehir eski Orman Süvari Memuru Maruf Nazım Bey’le ilgiliydi. Nazım Bey Ocak 1904’teki savunmasında haksız yere mahkemeye verildiğini belirterek Selim Melhame’nin kendisini başka bir vilayete göndermek istediğini, ancak yolsuzluklarına ayak uydurursa gözetim altında işine devam edebileceğini söylediğini iddia etmişti. Süvari memurunun Selim Melhame ile doğrudan teması olmadığı gibi Padişah Yaveri Şakir Paşa’ya gönderdiği layihada, kendisini doğrulayıcı cevap almadığı anlaşılmaktadır101. Madencilik ve Petrol
Orman, Maden ve Ziraat Nezareti’ne bağlı olarak çalışan Maden Fen Heyeti madenlerin teknik yönleriyle ilgileniyor, heyetin maden arama, numune inceleme, imtiyaz işlemleri gibi görevleri bulunuyordu. Heyet, bir başkan, dört üye ve bir kâtipten oluşuyordu. Alınan kararlar nezarete bildiriliyordu.
i) Madenlerin işletilmesiyle ilgili Selim Paşa’ya yapılan suçlamalar
Madencilikte dönemin önemli olaylarından biri Ergani Bakır madenleri meselesi idi. Ergani Maden Mühendisliği görevine Maden Fen Heyeti’nin önerisiyle 1889 yılında Orman ve Maden Okulu mezunlarından Aram Efendi tayin edilmişti103. Nezaretin
Yine 1902 yılında Karaman’da bulunan kömür madenleri için, imtiyaz sahibi olan ve buradaki kömürü çıkartan Alman işadamı Frank ve Polonyalı işadamı Tcherkowski’den, sözde önemsiz bir sebepten dolayı, nezaret adına yüklü miktarda para talep ettiği iddia edildi. Yabancı işletmeciler istenen parayı ödemeyi kabul etmeyip durumu elçilerine iletmelerine rağmen, madeni alma konusunda ısrarcı tavır gösteren Selim Melhame bir rivayete göre maden gelirinin bir kısmını II. Abdülhamid’in damadı Nurettin Paşa’ya bıraktı. Duruma itiraz eden aracı Fazıl Paşa İstanbul’dan sürüldü107.
17 Eylül 1893 tarihli bir Fransız dergisinde, nazır olduktan kısa bir süre sonra, Balya-Karaaydın kurşun madenlerini işleten Fransız Maden Mühendisi ve İşletmeci De Catelin ile Ergani’de bakır madenlerinin işletimi konusunda anlaşmak üzere olduklarını belirten haber, zengin Osmanlı madenlerini değerlendirmesi hususunda gösterdiği yoğun çabadan dolayı göreve yeni atanan Selim Melhame’ye övgüde bulunuyordu102.
38
Ereğli Madenleri İşletmesi’nin Üzülmez Maden Ocağı. Makzume dijital arşivi.
39
Yaşanan benzeri bir başka olay İzmit sancağındaki Karasu’da bulunan, Hasan Efendi’ye ait olan çinko madeniyle ilgiliydi. Söylentiye göre Melhame, Hasan Efendi’den bu madenleri almış ve işletmesini Harbiye Nazırı Rıza Paşa’yla ortak olarak üstlenmişti. Muhtemelen burada kronolojik bir hata yapılmaktadır. İhtimal ki bu iddiadaki ortaklık iddiasına sebep olan gelişme 1890’ların sonunda Selim Melhame henüz nazır olmadan kurulan ve bölgedeki madeni çıkartan anonim Karasu Maden Şirketi sebebiyledir. Selim Melhame ve Rıza Paşa, Fransız Büyükelçi Mösyö Constans’ın girişimleriyle madenin çıkartılması konusunda Mösyö Rouzaut’la işbirliği yapmıştı. Selim Melhame bu işe birebir girmek yerine kardeşi Habib Efendi’yi tayin etmişti108.
II. Meşrutiyet ilanı sonrasında, Tanin gazetesinin Mart 1909’da yayımladığı “Selim Melhame’ye dair” makalesi, muhasebeci Osman Niyazi’nin gönderdiği mektubu içeriyordu. Bu mektupta Osman Niyazi’nin ortağıyla birlikte Biga sancağının Ayvacık ilçesine bağlı Adatepe köyünde resmî izinle arayıp çıkardıkları madenlerin kendisine verilmesi gerekirken, yasaya aykırı olarak Selim Paşa’nın özel himâyesinde olduğu söylenen, Mavrokortado ve ortaklarının iltimasıyla Yunan Ralli’ye ihale edildiğine dair belgelerin komisyona sunulduğu iddiası yer alıyordu. Ancak yapılan incelemeler sonunda böyle bir olaya rastlanmamıştı109. Yine Ağustos 1909’da Cenap Şehabettin’in Servet-i Fünun’da yazdığı makalede, Selim Melhame’yle ilgili şu sözler yer almaktadır:
O zamanlarda, madenlerimiz gerekli olduğu seviyelerde işletilmiyordu. Özellikle, ruhsat almakta müşkilat vardı. Evvela, doymak bilmeyen Selim Melhame’den (II. Abdülhamid devrinin en ünlü devlet adamlarından) başlayarak en küçük evkaf memuruna kadar bir yığın açları doyurmak, sonra, senelerce mabeynle Hükümet daireleri arasında koşmak, vakit ve nakidi sarf etmek lazımdı... İmtiyaz fermanı elde etmekle iş bitmiyordu. Madenlerini işletebilmek için, taşra memurlarını yağlamak, ballamak, valisinden orman dairesi kalemlerine kadar herkesi münasip bir hediye ile güldürmek borcunuzdu... Düşününüz ki, İstibdat Devri’nde verilen maden imtiyazının miktarı iki yüze vardığı halde, işletilmiş veya işletilmekte olan maden ocaklarının adedi altmışı geçmez110. Yukarıda verilen II. Meşrutiyet ilanı öncesi ve sonrasında aktarılan örneklerde, bazı Osmanlı işletmecilerin ellerindeki imtiyazı kaybetme sebeplerinin başında, ellerindeki madenleri teknik imkânsızlıklardan dolayı randımanlı olarak çalıştıramamalarının geldiği görülür. Bu yönde alınan kararların Padişah'ın bilgisi ve rızasıyla yapıldığı bilinmektedir. Çalışmayan madenlerin işletme hakkı gelişmiş teknik donanımlı ve ekonomik gücü olan yabancı şirketlere ve Padişah’ın desteklediği Osmanlı girişimcilere veriliyor, yerli-yabancı ortaklılıklara dönüştürülüyordu. Léonard Fischer’in makalesinde yer alan imtiyaz devir açıklamalarının akademik kaynaklardan olmayıp, Selim Paşa’yı yakından tanıyan ve çekemeyen bir Suriyeli tarafından kendisini suçlamak amacıyla yazar Fischer’e aktarıldığı anlaşılıyor. Nazır Selim Melhame’nin Maden Fen Heyeti’ni atlayarak zaten tek başına karar alma yetkisi bulunmuyordu.
Selim Melhame’nin özellikle II. Meşrutiyet sonrası ülkeden ayrılmasıyla birlikte111 hakkında en çok konuşulan konu, ülke madenlerinin imtiyaz ve işletmesi konusunda Maliye Nezareti’yle gerekli görüşmeleri yapmadan hareket ettiğidir. Ülkenin maden zenginliğini bütünüyle kontrolü altına aldığı ve yabancı şirketlere aracı olduğu ayrıcalıklardan aldığı “komisyonların toplamının otuz milyon franktan fazla olduğu sanıldığına” dair iddialar ortaya atıldı112. Bu çerçevede, 28 Temmuz 1908’de İstanbul’dan ayrılırken haksızlıkla elde ettiği “tüm servetini” de yanına alarak kaçtığı iddia edildi113.
Osmanlı Bankası Londra Şubesi’nin Musurus Paşa’ya gönderdiği yazı. BOA HR.SFR.3.576.1.2.1.
Henry Bath & Co.’dan Büyükelçi Musurus’a gönderilen yazı. BOA HR.SFR.3.576.1.2.1.
Selim Paşa’nın ayrılışından bir gün sonra, bir Alman gazetenin akşam baskısında çıkan haberin söylentilere göre kurgulandığı anlaşılıyor114. Yine, “The British Documents on the Origins of War” belgelerinde Aykut Kansu’nun işaret ettiği sayfa 17’de, Melhame’nin nezaretine bağlı imtiyazlardan otuz milyon frank komisyon edindiğine dair herhangi bir açıklama bulunmuyor115. Keza, Selim Melhame’nin beraberinde tüm servetini götürdüğüne dair gösterilen diğer kaynaklar da bu iddiayı doğrulamıyor116. Kızlarıyla arasında geçen yazışmalardan Selim Paşa’nın, Avrupa’da bulunduğu ilk yıllarda maddi sıkıntı çektiği, bu yüzden varlıklı Fransız ve Alman damatlarından para borçlandığı biliniyor117. Bu durumdan da anlaşılabileceği üzere, günümüzde, Melhame ailesi II. Meşrutiyet ilanı sonrası ortaya atılan suçlamaların tekrardan gözden geçirilmesi ve peşin hükümlere karşı mesafeli durulmasını istemekteler.
Nezareti’nin başka bir nezarete ya da Meclis-i Vükelâ’ya bağlı olmamasıydı ancak Said Paşa görevdeyken bu rahatsızlığını Saray Başkitabeti’ne bildirebilirdi.
Selim Melhame’nin II. Abdülhamid’le olan yakın ilişkilerinden ötürü kendisiyle pek iyi geçinemeyen dönemin sadrazamlarından Said Paşa, anılarında Selim Melhame Paşa’nın Ergani’den çıkarılan bakırları Madenler İdaresi adına, istediği fiyatla sattığını, savaş toplarının dökülmesi için bakır verilmemesinden dolayı Tophane Müşiri Zeki Paşa’nın şikâyette bulunduğunu yazar118. Said Paşa’nın belirttiğine göre Selim Paşa madenleri taşıtma ve satma konusunda Osmanlı Bankası ile anlaşma yapmış, Maliye Nezareti’ne de haber vermemişti. Bâbıâli’den izin alınmadan yapılan bu tür anlaşmalardan rahatsız olmasına ve sorun çıkarmaya çalışmasına rağmen Said Paşa’nın herhangi bir yaptırımının olmadığı anlaşılıyor. Nedeni, Orman, Maden ve Ziraat
Nezaretin onayını takiben, aracı banka olan Osmanlı Bankası Londra şubesi “Henry Bath & Sons” şirketinden navlunu tahsil ederek rakamı bloke ediyor, nezaret lehine akreditif açıyordu. İskenderun Limanı’nda külçe bakır muhtelif ülkelere taşınmak üzere şileplere yüklendikten sonra119 Osmanlı Bankası’na devredilen deniz konşimentoları ve sigorta poliçeleri, banka tarafından “Henry Bath and and Sons” şirketine teslim edilerek, navlun serbest bırakılıyor ve ilgili birimlere havale ediliyordu120.
ii) Sadrazam Said Paşa’nın anılarında Ergani Madenleri ve Selim Paşa
40
Devlet arşivlerindeki belgelerden, 1906-1907 yıllarında yurt dışına İskenderun Limanı’ndan yapılan bakır külçe ihracatının tam bir şeffaflıkla gerçekleştiğini görüyoruz. Bakır numuneler önce İngiliz aracı şirket “Henry Bath & Sons” tarafından İngiliz “Jas. S. Merry & Co.” gözetim şirketine incelettiriliyordu. Kalite sertifikası, Henry Bath tarafından oluşturulan ton başına fiyat teklifiyle beraber, İngiltere Büyükelçisi E. (Stefanaki) Musurus Paşa’ya iletiliyor, gelen bu belgeler Osmanlı Hariciyesi’ne bağlı büyükelçilik tarafından tasdik edilerek, Büyükelçi’nin mektubuyla birlikte, diplomatik kurye yoluyla Nazır Melhame Paşa’ya ulaştırılıyordu.
Musurus Paşa, The Illustrated London News 19.05.1906. Makzume dijital arşivi. 41
Bugünün ihracat işlemlerine benzeyen ve yaklaşık 110 yıl önce Selim Paşa’nın nezaretinin uyguladığı yöntem, ihracat işlemlerini güvenilir hâle getiriyordu. Konsinye121 ya da alivre (vadeli satış) satış yöntemlerine göre hiçbir risk taşımıyordu. İşlemlerden, Londra Büyükelçiliği’nin de devrede olması sebebiyle Hariciye Nezareti’nin, dolaylı olarak da Bâbıâli’nin de haberdar olduğu anlaşılıyor.
Bu yüzden, II. Meşrutiyet sonrasında Sadrazam Said Paşa’nın anılarında Selim Melhame’yi eleştirmesi ihracat işlemleri hakkında yeterince bilgi sahibi olmamasından kaynaklanmış olabilir. Tophane Müşiri Zeki Paşa’nın şikâyetine gelince Ergani Madenleri’nden çıkartılan bakırın ve Ereğli Madenleri’nden çıkartılan kömürün Fransız işletmeci firmaların imtiyazında olduğu hatırlanmalıdır. Osmanlı Ordusu ihtiyaçlarını Fransız işletmecilerden ticari anlaşmalar çerçevesinde tedarik ediyordu. 1902 tarihinde, dış basındaki bir habere göre donanma kömür borcunu kapatamayınca Fransız şirketi kömür tedariğini kesmişti122.
rakamlar 1893-1908 yılları arasında Orman, Maden ve Ziraat Nezareti görevinde bulunmuş Selim Melhame Paşa’nın bir başarısı olarak algılanabilir. Bu dönemde verilen teşviklerle çok sayıda yeni maden işletmesi açılmış, alınan vergilerle devlet gelirleri artmış, sektöre dayalı ticaret gelişmiştir126. Nezaretin sağladığı kolaylıklar sayesinde krom üretimi katlanmış, piyasaya sürülen manganez, zımpara, antimon, arsenik, simli kurşun madenlerinin önemli miktarı Avrupa’ya ihraç edilmişti.
Selim Melhame Paşa diğer madenlerle ilgili çalışmalarda birebir sorumlu olmasa da nezaretiyle ilgili konuları muhakkak takip ediyordu. Örneğin Aydın’ın Mekri kazasına bağlı Kargı ve Koca çiftlikleri sınırları içindeki, Bezkese köyünde ve Köyceğiz ilçesine bağlı Elçek ve Kızılkaya köylerindeki krom; Evkaf Nezareti’nce (Vakıflar Nezareti) Madam Abbot’a ihalesi kararlaştırılan zımpara madenleri ve Serfice sancağındaki taş ocağı incelemeleri için, 1906 yılında Rüsumat Dairesi’nde kurulan komisyonda Selim Melhame Paşa da yer almıştı127.
1872-1908 yılları arasında imparatorluk toprakları içinde tanınan 98 maden işletme imtiyazı faaliyetini 1908 yılına kadar sürdürdü. Bu sayıya ruhsatı faaliyetsizlikten dolayı iptal edilen firmalar dâhil değildi. Tamamına yakını Müslüman çoğunluklu Osmanlı işletmeci ya da Osmanlı yatırımcılarıyla ortak hareket eden yabancı şirketlerden oluşuyordu. Selim Melhame Paşa’nın 1893-1908 yıllarında, nazırlığı döneminde, tanınan ve faaliyetleri 1908’e kadar devam eden maden imtiyaz sayısı ise 57 idi128.
Osmanlı özel sektörünün, yabancı ortak olmadan işlettiği madenlerin dörtte üçünün bilgi ve teknik yetersizliğinden dolayı ekonomiye pek bir katkısı olmamıştı. Bu yüzden, Selim Melhame’nin başında olduğu nezaret, Sultan II. Abdülhamid’in iradesi doğrultusunda, özel sektör yerine yabancı işletmecilerle ortaklık kurabilen Osmanlı bürokratları ya da devlet memurlarına imtiyaz hakkı önceliği tanıdı129. Bu sayede Padişah, diğer imtiyazlarda olduğu gibi, yakın bürokratlarını destekleyebiliyor, yabancı ortaklı işletmelerin üretim düzeyi uygun seviyelere ulaşıyor ve yabancı ortaklar rahatlıkla denetlenebiliyordu130. iv) Petrol ve Bağdat Demiryolu
1900 başlarında İskenderun Limanı iskelesi ve mavnalar. Makzume dijital arşivi.
iii) Maden Nizannamesi’nin getirdiği düzenlemeler Nezaretin sunduğu, yeni Maden Nizamnamesi taslağı, yabancı maden şirketlerinin protestolarına ve elçiliklerle yapılan uzun görüşmelere sahne oldu. Sonunda Nizanname 9 Nisan 1906 tarihli irade ile ilan edildi. Hazırlık çalışmaları Nazır Selim Melhame Paşa ile Bâbıâli Hukuk Müşaviri, Şûrâ-yı Devlet Tanzimat Dairesi Reisi ve Şûrâ-yı Devlet Reisi tarafından oluşan bir heyet tarafından gerçekleşti. Osmanlı Devleti’nin maden satışından elde edilecek gümrük artışı İngiltere ve Fransa’nın baskılarından dolayı ancak bir sene sonra, 25 Nisan 1907’de onaylanabildi. Selim Paşa dönemi öncesi 1869 ve 1887 tarihli nizamnameleriyle yer yer benzerlikler olmasına rağmen, yeni nizamnamede maden hukuku alanında boşluklar doldurulup devletin gelirini artıran, madenlerin yabancılar tarafından hor kullanılmasını önleyen reform niteliğinde yeni uygulamalar devreye girmiş oldu.
Nizamnamenin bazı maddeleri şunlardı: İmtiyaz verilmeden önce maden arama ruhsatı verilecek ve çalışmalar vilayetler tarafından denetlenecek, imtiyaz sahibi arazi dahilinde madencilik dışında üretim faaliyeti gösteremeyecek, ağaç ekerek ya da maden üretiminden bağımsız bina inşa ederek mülkiyet hakkı iddia edemeyecek, mühendis ve ustabaşı dışındaki personel Osmanlı tebaasından olacaktı123. Başta İngiliz Büyükelçisi olmak üzere diğer Avrupa Büyükelçileri, bazı maddelere karşı çıkarak hakkında ferman bulunmayan madenlerin işletme imtiyazının da verilmesini istiyordu. Selim Melhame bu konuda Saray Başkitabeti’ne ilettiği yazıda şöyle demektedir:
Bâbıâli, büyükelçilerin isteklerini reddetme yerine te’vîl yoluna saparak esasen Padişah'ın haklarına tecavüz etmektedir. İsteğiniz üzere, bu konudaki görüşlerim Başkâtip paşaya iletilmiştir...124 Söz konusu belgede Selim Paşa, Bâbıâli’nin yeni nizamnameyi ihlal ettiğini belirtip Sultan’a konu ile ilgili rahatsızlığını iletmektedir.
1870-1899 yılları arasında yerli ve yabancı maden işletmecilerine yüz kırk imtiyaz tanınmıştı. Son maden imtiyazının uygulamaya girdiği 1900-1911 zaman diliminde maden üretimi iki katına çıkmış, verilen ferman sayısı önceki dönemi yakalamıştı125. Bu
42
Dönemin önemli bir kaynak meselesi de Irak petrolleriydi. Selim Melhame’nin nazırlığı döneminde Irak petrollerinin de önemi artmış, bölgedeki kaynaklar dikkat çekmeye başlamıştı. XIX. yüzyılın ikinci yarısında İngiltere başta olmak üzere Fransa, Hollanda, Almanya, Avusturya da bölgedeki petroller üzerine araştırma yapmak, kuyu kazmak için Sultan II. Abdülhamid’e başvurularda bulunuyordu. II. Abdülhamid ise Musul ve Bağdat vilayetleri de dâhil olmak üzere petrollerin her türlü hakkını 6 Nisan 1889 ve 21 Eylül 1898’deki iradeleriyle mülkiyetine geçirmişti. Saray Başkâtibi Tahsin Paşa’dan Musul’daki petrol yatakları ile ilgili araştırma yapmasını istemişti. Selim Melhame Paşa da Şûrâ-yı Devlet’in kararıyla, Bağdat ve Basra’da petrol arayacak tüccarlardan Nemlizâde Hasan Tahsin Bey ile 1896’dan başlayarak birer senelik ve yedi maddelik sözleşme imzalamış, böylece Tahsin Bey petrolün aranması, çıkarılması ve taşınması imtiyazını almıştı131.
Bu tarihten sonra yerli ve yabancı araştırmacılar bölgeye gelerek petrol yatakları üzerine araştırma yapmaya ve imtiyaz elde etmek için kendi aralarında rekabete başladı. İngiltere hem petrole hâkim olmak istiyor hem de Hindistan yolunda güvenliğinin tehlikeye girmesini engellemeye çalışıyordu. II. Abdülhamid imtiyazların tamamıyla yabancılara verilmesine karşı olduğu için bu imtiyazlarda, maden imtiyazlarında olduğu gibi, yerel hissedar uygulamasını şart koşuyordu. Selim Melhame Paşa’nın kardeşi Habib Melhame’nin de birlikte çalıştığı İngiliz-Avusturya ortaklı William Knox d’Arcy grubu bölgedeki rekabetin İngiltere adına önemli isimlerinden oldu132.
Bu noktada, Bağdat Demiryolu Projesi’nden de bahsetmek gerekir. Zira demiryolu inşası zamanla petrol yatırımına dönüşmüştü. Süveyş Kanalı’nın yapımıyla birlikte Fransa ve İngiltere bölgede hâkimiyet kurma mücadelesine girdiler. Ancak, 1870’lerin başından itibaren Almanya, Rumeli demiryollarındaki başarıları nedeniyle, Osmanlı Devleti için demiryolu inşası konusunda bölgede öncelik sahibi devlet olma durumuna gelmişti133.
Osmanlı-Alman ilişkileri 1898’de Alman İmparatoru II. Wilhelm’in İstanbul’a yaptığı ikinci ziyaretle iyice gelişmiş, iki ülke arasında işbirliği artmıştı134. Aralarında Deutsche Bank’ın da olduğu Alman sermayeli Anadolu Demiryolu Şirketi 1899’da kurulmuş, zamanla Osmanlı topraklarındaki demiryollarından bazılarının imtiyazını alarak çalışmaya başlamıştı. Deutsche Bank Müdürü Siemens, II. Wilhelm’in ziyaretinden sonra Bağdat Demiryolu çalışmaları boyunca, rayların iki tarafından itibaren 20 km’lik bir bölgede petrol araştırması ve çıkarılması için imtiyaz istemişti135. Selim Melhame Paşa, bu imtiyazın sağlanması sırasında Siemens’le görüşmekte, imtiyaz konusunda destek olmaktaydı136. Hükümet, son olarak Mart 1902’de Konya’dan Bağdat’a uzanacak demiryolunu yapma imtiyazını Anadolu Demiryolu Şirketi’ne verdi137. Bir sene sonra Anadolu Demiryolu Şirketi’nin de ortağı olduğu Bağdat Demiryolu Şirketi kuruldu138. Yeni şirkete bölgede petrol araştırması yapabilmesi için de imtiyaz verildi ancak vaadlerini yerine getiremeyen Almanya, 1907 yılına gelindiğinde Osmanlı Devleti ile anlaşmazlığa düştü ve Padişah’ın mülkiyetini yöneten Hazine-i Hassa Nezareti, Almanya ile yapılan petrol anlaşmasını feshetti. 43
Ziraat ve hayvancılık Ziraat işlerinin icrası için farklı ziraat idareleri kurulmuş ve çeşitli nezaretlere bağlanmış, Orman, Maden ve Ziraat Nezareti kurulana kadar pek bir istikrar sağlanamamıştı. 1892 yılında kurulan ziraat alanındaki görevleri tek bir merkezde toplayacak olan Ziraat Fen Heyeti, nezaret kurulduktan sonra, nezaret bünyesinde II. Meşrutiyet’e kadar görevine devam ederek bu alandaki çalışmaların düzenli işlemesini sağladı.
Beş şubeden oluşan heyette birinci grup; arazi iyileştirmesi, sulama, zirai teşvik ve zirai sergiler gibi genel reformların yapılmasıyla ilgili, ikinci grup; bağların tanzimi ve yeniden düzenlenmesi, filoksera denen asma hastalığının yayılmasının önlenmesi ve aşıların yapılmasıyla ilgili, üçüncü grup; yeni ziraat okullarının, numune çiftlik ve tarlalarının açılması, mevcut olanların iyileştirilmesiyle ilgili, dördüncü grup; ispirto, nişasta, yağ, peynir, patates, verimi yüksek olan Amerikan pamuğu, ipek gibi ürünlerin üretiminin arttırılması, meyve kurutma yöntemlerinin yaygınlaştırılması, sebze ve meyvenin konserve haline getirilmesi için makineler getirtilmesi139, beşinci grup ise bulaşıcı hayvan hastalıklarının önlenmesi, tedavisi ve hayvan ırklarının ıslah edilmesiyle ilgili çalışıyordu140. Bu şubelerin müfettişliğine, öncelikle, yurt dışında tarım eğitimi alanlar getiriliyordu.
1890’ların ikinci yarısında Batum ve Japonya’dan getirilen çay fidanları ziraat okullarına ve numune tarlalarına dağıtılarak üretim yapılmaya çalışıldı.
Selim Melhame’nin girişimleri arasında, 1895-1897 yılları arasında ziraati geliştirmek üzere ülke topraklarında oluşturmayı planladığı “Numune Çiftliği” kurma çalışmaları vardı. Bunun sonucunda Ankara’da inşasına başlanılan Keçiören ilçesi Fatih Caddesi’ndeki Ankara Ziraat Mektebi binası 1908 yılında tamamlandı. Ankara Valisi Ali Münif Bey tarafından açılışı gerçekleştirilen mektep uzun yıllar ülkede ziraatin geliştirilmesine öncülük etmiş ve bu konuda uzman elemanların yetiştirilmesine katkıda bulunmuştur141. 19191921 yılları arasında Mustafa Kemal Atatürk karargâhını bu binada kuracak ve Kurtuluş Savaşı’nı buradan yönetecekti.
Bu dönemde özellikle hastalıklara yol açan Van Gölü çevresi 2017 yılına kadar Meteoroloji Genel Müdürlüğü olarak kullanılan eski Ankara gibi bataklık bölgelerinin kurutulması için okaliptüs ağaçları Ziraat Mektebi binası. hurriyet.com.tr- Necati Yalçın. dağıtılarak dikilmeye başlandı. Selim Melhame Paşa 6 Şubat 1894’te Saray’a yazdığı bir yazıda, Ziraat-i Fenniye Reisi Aram Efendi tarafından 4 Mayıs 1893’te özellikle bataklık bölgelere dikilen okaliptüs ağaçlarının faydalarını belirtiyordu. Yazıda, Söğüt ağacının da dikilen bölgeyi temizleyip ıslah ettiğini, kahve ve pamuk fidanlarının yetiştirilmesiyle ilgili risalelerini de saraya sunduğunu sözlerine ilave eder142. ii) Botanik bahçelerin kurulması
Selim Melhame döneminde, 1894’te ve 1903’te iki botanik bahçesi kurulmuş, botanik eğitimine de önem verilmişti. XIX. yüzyılın ikinci yarısında saray ve şehir düzenlemelerinde kullanılmak üzere yerli bitkiler kadar yurt dışından getirilen ağaç ve çiçek türleri de kullanılmaya başlandı. II. Abdülhamid döneminde Yıldız Sarayı’nın dış bahçesi olan; Çadır Köşkü, Malta Köşkü, Yeni Köşk, Acem Köşkü, Şale Köşkü, Talimhane Köşkü gibi yapıları da barındıran Yıldız Parkı başta olmak üzere saray bahçelerinin süslenmesine çok önem veriliyordu. Selim Melhame’nin de nazırlık döneminde yurt dışından ağaç siparişinde bulunduğu biliniyor. Örneğin kendi imzasının bulunduğu bir belgede Almanya ve Hollanda’dan birer Azalea lebinis, Azalea rozet, Azalea narsisflora, Azalea Graf fon Meran, Çin portakalı ve Japonya Andromedası sipariş ediyor. Yine Selim Melhame’nin Sultan’a yazdığı 13 Mart 1896 tarihli başka bir yazıda Lübnan sediri ile ilgili ayrıntılı bilgi ve Lübnan sediri siparişi verildiği haberi yer alıyor143. iii) Gül yağı üretimi
1907’de Fransız Ziraat Bakanlığı’ndan aldığı Merite Agricole nişanı beratı. Melhame aile koleksiyonu.
i) Ziraat eğitimi Daha önce bahsedildiği üzere Selim Melhame’nin nezareti süresince ziraatta en çok önem verilen konu eğitimdi. Hem ziraat okullarında iyi bir eğitim verilmesi için uğraşılıyor hem de yurt dışına öğrenci gönderiliyordu. Böylece iyi eğitim almış, ziraat konusunda uzman bir kadro, ziraat müfettişlerinin de bulunduğu düzenli bir yapı oluşturulmuştu. Bir yandan da numune tarlaları kurularak çiftçiye modern yöntemler tanıtılıyor, daha verimli üretim yapılması için uğraşılıyordu. Bunların yanı sıra bu dönemde yine üretimi arttırmak için çeşitli teşvik programları uygulandı. Ziraat Bankası’ndan yapılan ödemelerle tohum ve tahıl ithal edildi, numune tarlalarına ve üreticilere dağıtılarak tohum kalitesi arttırılmaya çalışıldı. Aydın ve Adana’ya pamuk, Anadolu’nun çeşitli bölgelerine buğday, arpa, mısır, patates, pirinç tohumları dağıtıldı. Edirne’de ipek yetiştiriciliğine katkıda bulunmak için dut fidanı, Ege Bölgesi’ne de asma filizi gönderildi. Bu tohum ve fideler genellikle ABD’den getirtiliyordu. 44
Selim Paşa’nın gül yağı üretimi için dağıttığı imbiklerden örnekler. lcivelekoglu.blogspot.com.
Selim Melhame Paşa’nın ziraat alanındaki bir diğer çalışması da gül yağı konusunda oldu. Anadolu’da gül yetiştiriciliği yüzlerce yıldan beri devam ediyordu fakat gül yağı üretimi ilk olarak 93 Harbi (1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı) sonrası Anadolu’ya gelen göçmenlerle başladı. 1880’lerin ikinci yarısında gül yağı üretimi Bursa ve İstanbul’da üç yıl önce ekilen yağ gülünden elde ediliyordu. Selim Melhame Paşa 1899 yılında, Anadolu’da gül yetiştiriciliğini teşvik için, bedelini nezaretinin karşıladığı Diyarbakır, Suriye, Trabzon, Adana, Kastamonu, Edirne, Aydın, Bursa, Konya, Ankara, Çatalca, Biga ve İstanbul vilayetlerindeki çiftçilere ücretsiz yüz bin gül fidanı dağıttırdı. Böylece gül bahçeleri geliştirildi. Gül yağı yapımında kullanmak için gerekli olan imbikler de üreticilere ödünç veriliyordu144. Bu imbiklerle günümüzde Bursa bölgesinde hâlâ karşılaşılıyor. Isparta’nın ilk gül yağı üreticisi Müftüzade İsmail Efendi ilk ürününü Selim Melhame Paşa’ya getirdiğinde Üçüncü Derece Mecidiye Nişanı ile ödüllendirildi ve kendisine bir de damıtma kazanı hediye edildi. Bugün dünyanın sayılı gül yağı üreticilerinden olan Türkiye’nin bu konuda ilerlemesinde Melhame Paşa’nın önemli katkısı olduğu rahatlıkla söylenebilir. 45
iv) Hayvancılık Orman, Maden ve Ziraat Nezareti’nin faaliyet alanı ormancılık, madenler ve ziraat ile sınırlı kalmayıp hayvancılığa da uzanıyordu. Selim Melhame’nin nazırlık dönemi boyunca hayvancılık konusunda da önemli gelişmeler yaşandı. Hayvanların tedavisi, hastalıkların önlenmesi, sağlıklı hayvanlar yetiştirilmesi, üretimin artması için çeşitli çalışmalar yapıldı. Yurt dışında eğitim almış kadrolar oluşturuldu, yurt dışından tedavi ve ilaç üretimi için uzmanlar getirtildi.
Nezaret kurulduktan sonra cemre145 tedavisi için kurulan bir komisyon Halkalı Ziraat ve Baytar Okulu’nda çalışmalara başladı. Komisyonda Fransa’da mikrobiyoloji eğitimi alan Kolağası Zühtü Nazif ve Rıfat Hüsamettin de bulunuyordu. 10 Eylül 1893 tarihinde nezaret bünyesinde Zabıta-i Sıhhiye Hayvaniye Komisyonu kuruldu ve komisyonun başına Selim Melhame atandı. Hayvan hastalıklarının önlenmesi için yapılacaklarla ilgili bir talimat hazırlayan komisyonun üyeleri arasında Ziraat Heyet-i Fenniyesi Başkanı Aram Efendi, Mekteb-i Tıbbiye’deki Baytar Komisyonu Başkanı Miralay Ali, Ziraat Heyet-i Fenniyesi Beşinci Şube Müdürü Kaymakam Mehmed Ali, Şehremaneti Veteriner Müfettişi Binbaşı Haydar, Askerî Baytar Mektebi öğretmeni Binbaşı Galip, Halkalı Ziraat ve Baytar Mektebi öğretmenlerinden Binbaşı Minas Efendi bulunuyordu146.
Öncelikle Bursa vilayetinde uygulanacak talimatta temel amacın, bölgede hem insanların hem de hayvanların sağlığını korumak, hayvan türlerini ıslah etmek, hastalıkları teşhis ve tedavi etmek, hastalıkların yayılmasını önlemek için gerekli tedbirleri almak olduğu ifade edilmişti. Ayrıca Halkalı Baytar Mektebi mezunlarından yeterli sayıda veteriner ve müfettiş de görevlendirildi. Talimata göre hayvanın hastalığının belirlenmesi, bulaşıcı olup olmadığının saptanması, eğer bulaşıcı olduğu düşünülüyorsa karantinaya alınması, bölge veterinerine haber verilmesi, bölge veterinerinin de en hızlı şekilde oraya gelerek hastalığı teşhis etmesi ve mahalli idarecileri alınacak tedbirlerle ilgili bilgilendirmesi gerekiyordu. Tedbir eksikliğinin sorumlusu olarak, kaza ya da sancak baytarı sorumlu tutuluyordu147.
Talimatın uygulanması için bir bütçe planı çıkarılmış, masraflar belirlenmişti. Kaynak olarak hayvan muayene harcı ve harç alınmayan bazı hayvanlardan senelik vergi alınması düşünüldü. Fakat bu çözüm vergilerin hayvan üretimini sekteye uğratacağı düşünülerek reddedilmiş ve masrafın Ziraat Bankası’ndan karşılanması uygun görülmüşse de, bir süre sonra ithal ve ihraç edilen hayvanlardan muayene harcı alınmaya başlanmıştır148. Bu sırada diğer vilayetlerde hayvan hastalıkları ortaya çıktı ve bu durum hayvan ticaretini sekteye uğrattı. Bunun üzerine Zabıta-i Sıhhiye-i Hayvaniye Komisyonu, 4 Nisan 1898’de talimatın tüm yurtta uygulanmasına karar verdi. Her kaza merkezinde veteriner bulunması istendi ve bu nedenle veterinerlik okulu mezunları istihdam edildi. Tüm bu icraatların sorumluluğu nezarete aitti. Komisyon Selim Melhame başkanlığında sık sık bir araya geliyordu.
Bu dönemde ele alınan önemli konu, veba mikrobunun ortaya çıkmaması ve bulaşmaması için ölen hayvanların gömülmesiyle ilgili uygun bir bölge bulunması ve uygulamayla ilgili de denetim ve kontrol mekanizmasının belirlenmesiydi149. Diğer bir önemli girişim de son derece ölümcül ve bulaşıcı bir hayvan hastalığı olan ve Osmanlı’da büyük kayba yol açan sığır vebasını önlemek amacıylaydı.
İstanbul’da Pasteur Enstitüsü Şubesi Kurucusu Dr. Maurice Nicolle. Makzume dijital arşivi. 46
II. Abdülhamid, 1886 yılında, Askerî Tıp Okulu Profesörü Dr. Zağaros Paşa, Askerî Tıp Okulu Profesörü Hüseyin Remzi Bey ve Veterinerlik Okulu Profesörü Hüsnü Bey’in oluşturduğu üç kişilik ekibi, Fransa’daki Louis Pasteur’e göndererek ona Mecidiye Nişanı sunmak, 10 bin frank altın bağışta bulunmak ve kuduza karşı korunma yöntemleri öğrenmek üzere görevlendirmişti150. Ekip beş ay boyunca Fransa’da eğitim gördü. Zağaros Paşa 1887’de İstanbul’a dönerek Kuduz Enstitüsü’nü kurdu151. 1893 yılında bu kez Üsküdar’da kolera vakaları görülmeye başlamıştı. Bunun üzerine Selim Melhame’nin girişimiyle tekrar Louis Pasteur’le iletişime geçildi. Louis Pasteur Türkiye’ye gelmedi, ancak Pasteur Enstitüsü’nden en az kendisi kadar güvendiği Dr. Maurice Nicolle’ü (1862-1932) Bakteriyoloji Enstitüsü kurmakla İstanbul’a gönderdi152.
Dr. Nicolle enstitünün başına geçti ve serum üretmek için çalışmalara başladı. Aynı zamanda sığır vebası, piroplazmoz gibi hastalıklar üzerine de çalışmalarına
devam ediyordu. Selim Melhame, Veteriner Adil Bey’le birlikte çalışan Dr. Nicolle’ün araştırmalarıyla, özellikle sığır vebasına karşı serum geliştirme konusuyla bizzat alakadar oldu153 .
Bundan birkaç yıl sonra bu kez tüm vilayetlerde büyük kayıplara yol açan bulaşıcı tifüsü önlemek için çalışmalar başladı. Selim Melhame 1897 yılında bizzat İstanbul Bakteriyoloji Enstitüsü Müdürü Dr. Nicolle’den ve Laboratuvar Şefi Adil Bey’den bu konu üzerine çalışmalarını istedi. W. Kolle ve G. Turner gibi önde gelen uzmanların çalışmaları gibi önemli tüm çalışmalar incelenmeye alındı. Avrupa’da, Asya’da hâlen devam eden ya da geçmişte var olan başka salgın hastalıklar da incelendi. Enstitü tarafından üretilen antiserumun uygulanması için Veteriner Refik Bey görevlendirildi. Enstitü, 1899 yılında Pasteur Enstitüsü’nün yıllığında yayımlanan “Sığır vebası üzerine çalışmalar” başlıklı yazısında, Selim Melhame’nin çalışmalara başından itibaren destek verdiğini, nazırın girişimleri sayesinde sığır vebasının önlenmesinde olumlu sonuçlar alındığını ve zamanla daha da iyi neticeler elde edileceğini belirtiyordu154.
1898 yılında Kayzer II. Wilhelm, İstanbul ziyaretinde İstanbul Bakteriyoloji Enstitüsü’nü ziyaret etmek istemiş ancak Dr. Nicolle kendisini kabul etmemişti. Bu durumun nedeni, ihtimal ki ziyaretin Almanya ve Fransa gibi güçlü iki ülkenin Osmanlı üzerindeki etkisini arttırma çabasının yaşandığı günlere denk gelmesidir. 1901 yılından itibaren enstitü maddi sıkıntılarla karşılaştı, Bâbıâli’den ve Fransa’yla olan ilişkilerin zayıflamasından dolayı bu ülkeden almakta olduğu destek önemli şekilde azaldı. Bu arada rakip bir laboratuvar devreye girerek başına da İngiliz Bakteriyolog M. Black getirilince Dr. Nicolle enstitüdeki görevinden istifa ederek Fransa’ya döndü.
İstanbul’a Selim Melhame Paşa aracılığıyla getirilen Dr. Nicolle’ün başarılı çalışmaları bugüne kadar unutulmadı. Yıllar sonra, 1988’de Türkiye Hükümeti İstanbul’da bir laboratuvara, anısına, “Maurice Nicolle” adını verdi. Laboratuvarın açılış gününde, dönemin Pasteur Enstitüsü Müdür Yardımcısı L. Chambon da hazır bulundular155. v) İpekçilik
Tuz, tütün, alkol, ipek gibi ürünlerin vergileri Osmanlı’nın borçları bitene kadar Düyun-u Umumiye İdaresi’ne tahsis edilmişti. Bu nedenle idare bu tip ürünlerin verimliliğini arttırmak için çeşitli yollara başvurdu. Bunun bir örneği de idarenin ipekçiliğin gelişmesi için yaptığı çalışmalardı. İpek ve koza vergisinin geliri idareye bırakılmıştı. Bu nedenle ipek gelirlerini arttırmak için incelemeler başlatan ve uzmanlara denetlemeler yaptırtan Selim Melhame’nin de görevli olduğu Düyun-u Umumiye İdare Meclisi156, sağlam ipek böceği yumurtası üretmek için uygulanan teknik ve yöntemleri öğretmek adına Bursa’da bir darülharir (ipekçilik okulu) kurulması kararı aldı157. 1888’de Bursa’da kurulan Harir Darüttalimi ipek böcekçiliği ve tohumculuk hakkında eğitim vermeye başladı ve kısa sürede başarısını kanıtladı.
Selim Melhame’nin nazırlığı döneminde sürekli gelişen okulun öğretmen ve idare kadrolarını başta Torkomyan Efendi olmak üzere Fransa’da bu konuda eğitim almış kişiler oluşturuyordu. Okul, 1900’lü yılların başında artık diğer vilayetlerden de gelen öğrencilerin eğitim aldığı bir kurum haline geldi. 1894 yılında artık daha esaslı bir enstitüye ihtiyaç duyulduğu için Torkomyan Efendi tarafından, mezun olduğu Montpellier Ziraat Enstitüsü’nün bir küçük modeli, Bursa’daki okula monte edildi.
1899’da Bursa’da Ziraat Mektebi bünyesinde Darüttalim açıldı. Bunun dışında başka bir ipekçilik okulu bulunmuyordu. Selim Melhame, aynı yıl daha önce hizmet verdiği Düyun-u Umumiye İdaresi’yle yapılan yazışmaların bir türlü sonuçlanmamasından yakınıyor, en azından Ziraat Bankası’nın desteğiyle Amasya’da bir darülharir daha açılmasını talep ediyordu158. Bundan bir sonuç alınamadı ancak 1904 yılında Selim Melhame bu defa Selanik’te bir darülharir kurulması için girişimde bulundu. Selanik Ziraat Mektebi Müdürü ve Selanik Ziraat Müdürü’nün kaleme aldığı rapora göre bölgede böyle bir okula ihtiyaç vardı. Kuruluşu sırasında yapılan masraflar ve senelik giderler çiftliğin hasılatından ve Selanik’teki Bank-ı Osmani’den karşılanabilirdi ancak Şûrâ-yı Devlet159 yıllık masrafların hasılattan giderilmesini kabul etmedi. Selim Melhame buna Ziraat Bankası’ndan destek verilmesi şeklinde çözüm üretti. Okulun yapılması için gerekli olan izin ancak 1906’da çıktı. Selanik Harir Dârüttalimi 1907’de öğrenci kabulüne başladı160. Selim Melhame Paşa nazırlığı boyunca ipekçilik eğitimine büyük önem vermiş, yeni okulların kurulması için çok çaba
Bursa’da ipek kozası hasatı. bursadazamandergisi.com 47
göstermişse de Selanik’te açılan Dârülharir’den sonra II. Meşrutiyet’e kadar maddi sorunlardan dolayı başka okul açılamadı.
1899’da Bursa Ziraat Mektebi bünyesinde açılan Harir Darüttalimi. Makzume dijital arşivi.
1905 yılında “Türkiye’de İpekçilik” başlığı altında Fransa’da bir konuşma yapan İstanbul’daki Fransız Coğrafya Cemiyeti üyesi Jacques Garnier, Türkiye’de ipekçiliğin (ipekböceği üretimi) gelişmesinde Fransa’nın eğitim konusunda üstlendiği önemli role değiniyor. 1905’te üretilen ipeklerin öşür vergisi gelirlerinin hâlâ Düyun-u Umumiye İdaresi tarafından toplandığını söyleyen Garnier, bu başarının temelinde Paris’te “Ecole de Grignon” ziraat okulunda eğitim gören Nazır Selim Melhame’nin, Düyun-u Umumiye Komiseri Osman Hamdi Bey’in, Montpellier Enstitüsü mezunu ve Bursa’daki Harir Darüttalimi’nin Kurucusu Torkomyan Efendi ile İsmet Bey’in önemli katkılarına dikkat çekiyor161.
1894 YILI IÇIN SELIM MELHAME’NIN BAŞKANLIĞINDA PLANLANAN ZIRAAT VE SANAYI SERGISI, DIĞER SERGILER XIX. yüzyılda başlayan uluslararası sergiler zamanla pek çok ülkeye yayıldı. Sergilerde Sanayi Devrimi’nden sonra başlayan üretim fazlası ürünler teşhir ediliyordu. Yeni pazar ve hammadde arayışı başlamıştı. Bir yandan da katılımcı ülkenin tarım, sanayi, sanat eserleri, geleneksel gösterileri, yemekleri sergileniyor; ülkelerin tanıtımı yapılıyordu. Bu kervana Osmanlı Devleti de katılmıştı. Daha önce Londra sergisine katılmış, tarım, sanayi ve sanat ürünleri sergilenmiş; Paris sergisine katılmış ve Hereke, Feshane, Selviburnu, Tophane Fabrika-ı Hümayunu’na ait dokuma ürünleri başta olmak üzere el sanatı, sanayi ve tarım ürünleri sergilenmişti162.
1898 Evlad-ı Şuheda ve Ma’lulin Guzzat’-ı Asakir-i Şahane İ’ane Sergisi, kağıt üzerine suluboya. T.B.M.M. Milli Saraylar Koleksiyonu env. no. 12-2704.
Osmanlı Devleti de 1863 yılında Sergi-i Umûmî-i Osmânî adında uluslararası bir sergiye ev sahipliği yaptı. Önceleri ulusal çapta düşünülerek hazırlanılan sergiye yabancı devletler de davet edildi; Fransa, İngiltere ve Avusturya-Macaristan tarım makine ve aletleriyle sergiye katılmışlardı.
Diğer ülkelerdeki uluslararası sergilere katılmaya devam eden Osmanlı Devleti’nin ikinci sergi girişimi 1893 yılında olacaktır. Osmanlı’nın toprak ürünlerini ve sanayi mamüllerinin teşhiri için yapılacak sergi çalışmaları Sultan II. Abdülhamid’in talebi üzerine başladı. Haberi, Levant Herald gazetesi “memleketin refah ve saadetini artırmak üzere ikinci bir sanayi sergisi düzenleniyor” olarak duyurmuştu163. Dersaâdet Ziraat ve Sanâyi Sergi-i Umûmîsi adı verilen serginin hazırlığı için Orman, Maden ve Ziraat Nezareti tarafından bir komisyon kuruldu. Komisyonun başında hem sergi hazırlıkları hem de toprak ve sanayi ürünleri hakkında bilgi sahibi olan Nazır Selim Melhame bulunuyordu164.
Selim Melhame, Mart 1893’te Yıldız Sarayı Başkitabet Dairesi’ne yazdığı yazıda komisyonun geri kalan üyeleri için Ziraat Bankası Genel Müdürü Cemal Bey, Orman Fen Heyeti Başkanı Nazif Bey, Orman ve Madenler Müdür Yardımcısı ve Madenler Fen Heyeti Başkanı Ziya Bey, Ziraat Fen Heyeti Başkanı Aram Efendi, Nezaretin Yazı İşleri Müdürü Abdüllatif Efendi, Mimar Alexandre Vallaury’i önerdi. Melhame, İtalyan Büyükelçisi gibi kişilerin de komisyonda fahri üye olarak bulunmak istediklerinden bahsediyordu165. Başkâtip Süreyya Paşa Nisan 1893’te komisyona bu isimlerin yanı sıra Müze-i Hümayun Müdürü (Osman) Hamdi Bey ve İstanbul Su Kumpanyası Direktörü Mösyö Selyen’in atanmasının, İtalya ve İngiltere büyükelçilerinin de fahri olarak yer almasının kararlaştırıldığını bildiriyordu166.
Komisyon, sergi alanının İzzet Paşa Çiftliği’yle Darülaceze arasında inşa edilmesine karar verdi. Selim Melhame sergi binası için İtalya Büyükelçisi Kont Collobiano’yla bağlantıya geçerek İtalyan Mimar Raimondo d’Aronco’yu (1893-1909) İstanbul’a çağırmıştı. Fransız Mühendis Kovil de sergi binasının inşaatıyla ilgilenmek üzere davet edilmişti. Harcamaların bütçesi 6340 lira olarak planlanmıştı. Osmanlı Bankası sergi giderlerini karşılamak için garanti istediğinde, Selim Melhame bankaya tramvay, vapur ve demiryollarının vergilerinden yıllık ekstra para manipüle etmeyi teklif etse de167 serginin tüm harcamaları Rumeli Demiryolu gelirinden ödenecekti. Demiryolu işletmecisi ödemeyi taahhüt ettiği yıllık taksitin ilki olan 800 lirayı 48
1906 Bursa Mamulat ve Mahsulat Sergisi, kağıt üzerine suluboya, T.B.M.M. Milli Saraylar Koleksiyonu env. no 12-2845.
49
NAZIRLIK DÖNEMİNDE SELİM MELHAME’NİN ALDIĞI DİĞER GÖREVLER Rumeli (Şark) Demiryolu Şirketi Tanzimat ile birlikte Osmanlı’nın Batılılaşma çabalarının bir parçası olarak Sultan Abdülaziz, İstanbul’u Viyana’ya bağlayacak, Balkanlar’da başka şehirlerle bağlantıları olacak bir demiryolu projesi imtiyazını 31 Mayıs 1868 yılında Belçika firması Van der Elst and Cie’ye verdi. Şirket maddi sıkıntı çekince, Saray imtiyazı iptal edip 17 Nisan 1869’da Yahudi asıllı Alman-Macar Yatırımcı Baron Maurice de Hirsh’e devretti. Hirsch, çalışmalarını Paris’te kurduğu şirket üzerinden yönetti. Balkanlar’da önce Edirne-Dedeağaç-Banaluk-Avusturya sınır hatları ile Selanik-Üsküp hattının bir bölümü hizmete girdi. 1875 yılına kadar İstanbul-Edirne-Sarımbey-Belova ve Üsküp-Mitroviçe ve Tırnova Yanbolu hatları devreye girdi. Uzun bir aradan sonra, İstanbul ile Viyana arasındaki bağlantı 1888’de II. Abdülhamid döneminde gerçekleşince, Paris ile İstanbul arasında ilk kesintisiz seferler, Haziran 1889’dan itibaren “Orient-Express” treni ile mümkün oldu171. Osmanlı Devleti ile Baron Hirsh arasında devam eden ihtilaf, 1875 yılından 1888’e kadar tarafların karşılıklı talepleri yüzünden adeta içinden çıkılmaz bir hâl aldı. 1878’de Baron Hirsh’in sahibi bulunduğu Rumeli Demiryolu İşletme Şirketi 1878’de Viyana’ya taşındı ve “Şark Demiryolları Şirketi” adını değiştirdi. 1889’da Baron Hirsch şirketi Deutsche Bank ve Wiener Bank Verein’in ortak oluşturduğu Şark Demiryolları Bankası’na sattı. Bu tarihten itibaren Rumeli demiryollarında Alman-Avusturya sermayesi egemen oldu.
Mimar d'Aronco'nun Ziraat ve Sanayi Sergisi için yaptığı bir suluboya çalışması. Udine Şehir Müzesi koleksiyonu.
ödeyecekti168. Hazırlıklarla ilgili her şey düşünülmüş ve çalışmalar çoktan başlamıştı ancak etkinlik 1894’te gerçekleşen İstanbul depremi nedeniyle iptal edilmek zorunda kaldı.
Gerçekleşmeyen, Ziraat ve Sanayi Sergisi projesini tamamlayan Mimar d’Aronco, sözleşmesi uzatılarak devlet dairelerinin keşif ve tamiratıyla ilgili çalışmalar sürdürdü. Ayrıca, Nazır Selim Melhame, Sanayi Mektebi ve Halkalı Ziraat Mektebi’nin baytar bölümünün inşası için, d’Aronco ile iki senelik anlaşma sağladı.
1901 yılı Şubat ayı başında Şark Demiryolu Şirketi ile Bâbıâli arasında sürüncemede kalan konular, Hariciye Nazırı Tevfik Paşa, Orman, Maden ve Ziraat Nazırı Selim Melhame Paşa ve Saray Hukuk Danışmanı Hakkı Bey’den oluşan üçlü bir komisyon tarafından ele alındı. Komisyon, Hariciye Nezareti’nde toplanarak imtiyaz şirketinin yeni sahipleriyle Bâbıâli arasında ihtilaf konusu olan, işletmeci şirkete tahsis edilen veya kamulaştırılan arsalar, liman rıhtımları ve diğer dosyaları incelemeye aldı172. Alman ve Avusturya bankaları tarafından işletilen Rumeli Demiryolu Şirketi ile Bâbıâli arasındaki ilişkiler 1909 yılında Bulgaristan’ın bağımsızlığına kadar sorunsuz geçti denebilir. Bu tarihten itibaren, I. Dünya Savaşı’nın da etkisiyle Osmanlı Devleti’nin Balkanlar’da kontrol ettiği hat sayısı oldukça azaldı. Buna rağmen, Baron Hirsch döneminde imzalanan bağlayıcı sözleşmelerden dolayı olan borçlar Şark Demiryolları Şirketi’ne, Cumhuriyet ilanından sonra da ödenmek zorunda kalındı. Düyun-u Umumiye İdaresi ile temaslarının sürmesi
Bu tarihten itibaren Selim Melhame Paşa ve nezaretinin katılımıyla muhtelif yurt içi ve yurt dışı sergiler düzenlendi. Bunlar arasında, 1898’de Selim Paşa’nın başkanlık ettiği “Şehit Çocukları ve Malül Askerlere Yardım Sergisi” tanıtımı için Saray Ressamı Fausto Zonaro, bugün Dolmabahçe Sarayı’nda bulunan bir suluboyayı gerçekleştirdi ve bundan ipek mendiller üretilerek satışa sunuldu.
Düyûn-ı Umûmiye Meclis-i İdâresi Başkanı Kumandan Leon Berger ile Mösyö Külman ve diğer bazı zevat tarafından sadarete takdim edilen dilekçe içeriğinin tetkiki için Ticâret ve Nâfı’a Nâzırı’nın başkanlığında oluşturulan komisyona davet olunduğumdan, arz edilen dilekçe tetkik olunup ileride bunların şikâyetlerine mahal bırakmayacak şekilde imtiyaz şartlarına uygun olarak alınması uygun bulunan bazı tedbirleri içeren mazbata takdim olunmuştur.
1986'DA DIŞ BASINDA SELIM MELHAME PAŞA
Mösyö Auboyneau ile de gerek ispirto ve sair konular görüşülmüş, ortaya konulan düşünceler Hazine-i Celile’nin mevcut ihtiyaçlarını hafifletmesine ve devlet gelirlerinin de artmasına sebep olabilecek şekilde ve uygulanabilir bir hâle getirilmek üzere tetkik edilmekte olup sonucun arz edileceği. Kulları Selim.
1906’da Bursa’da Sultan II. Abdülhamid’in tahta çıkış yıldönümü olan 31 Ağustos’ta açılan uluslararası “Mamulat ve Mahsulat Sergisi”nde sergilenen eşyalar arasında halılar, halı tezgahları, zeytinyağları, sabunlar, Eskişehir lületaşları, şekerleme ürünleri, sarraciye ve maden ürünleri başı çekti. 12 Mart 1896’da İngiliz “The Morning Post” gazetesinde “The Situation in Turkey” adlı haberde, bayram öncesinde Ermeni sorunlarından dolayı Osmanlı Hükümeti zor durumda kalınca, hükümetin düşeceği, Sultan II. Abdülhamid’in görevlendirdiği İzzet Paşa’nın kabine değişikliği üzerinde çalıştığı yazıyordu. Sadrazamlığa Zihni, Cevat ya da Abdurrahman Paşalar’dan biri düşünülüyor, Dahiliye Nezareti’ne İsmail Kemal Bey, Maliye Nezareti’ne Orman, Maden ve Ziraat Nazırı görevini üç yıldır sürdüren Selim Melhame Paşa’nın adı geçiyordu. Harbiye, Bahriye ve Tophane nazırları değişmeyecekti. Yeni hükümette Şeyhülislam’da yerini koruyacaktı fakat Hariciye Nazırı’nın değişmeyeceği henüz kararlaştırılmamıştı. Dış basında çıkan bu haberden sonra Halil Rıfat Paşa Hükümeti değişmeyecek, Selim Melhame Paşa ise Orman, Maden ve Ziraat Nazırı olarak görevine devam edecekti169.
20 Ağustos 1896’da İngiliz basınında çıkan diğer bir haberde Sultan II. Abdülhamid’in vasal ülke durumunda olan Bulgaristan’dan birikmiş olan vergileri talep edişi gündeme geliyor:
Yıldız’da toplanan Maliye Komitesi aldığı bir kararla, Berlin Antlaşması’nın 9. maddesinden doğan ve 1879’dan beri birikmiş olan vergi alacaklarının tahsili için, bir komisyonu, Prens Ferdinand ile görüşmek üzere Sofya’ya göndermeye karar verdiğini, ciddi sorunlar yaratacak bu girişimi Sultan’ın desteklediğini ve Selim Melhame Efendi’nin bu özel komisyonun başına getirilmesini önerdiğini170 yazıyor. 50
19 Aralık 1895’te, Selim Melhame Paşa’nın Saray Başkitabeti’ne gönderdiği mesaj şöyle173:
Yazıdan nazırlık döneminin ilk yıllarında Selim Paşa’nın devlet gelirlerini artırmak için, 1892 yılına kadar genel müdürü olduğu Düyun-u Umumiye İdaresi’nin yabancı başkan ve komiserleri ile temasta kaldığı anlaşılıyor. Selim Paşa’nın Düyun-u Umumiye İdaresi’yle ilgili görüşleri ve görüşmeleri, sonraki yıllarda da devam eder. 14 Mayıs 1900’da Düyun-u Umumiye İdaresi’ne bırakılan gelirlerin bir kısmının Hazine’ye kaydırılması ve vergi reformları hakkında bazı önerilerini Selim Paşa doğrudan Sultan II. Abdülhamid’e aşağıdaki raporla arz ediyor:
Gelirlerin artırılması için bazı vergilere zam yapılması hakkında Padişah’a sunulan dilekçeler ve inhisarât-ı hamse [beş inhisar/ beş tekel] den hazır olan gelirlerin zam ve vergi şeklinde doğrudan doğruya tahsili uygun olacağından bu konuya dâir düşüncemin arzının istenmesi üzerine konuyla ilgili hatıratımın arzına cesaret eyledim174: İnhisâr-ı hamse bir yabancı şirket aracılığıyla tahsil olunmaktansa birer munzam vergi şeklinden doğrudan doğruya gümrük vergileriyle birlikte tahsil olunması uygun olacağından bu usulün yabancı elçiliklere kolaylıkla kabul ettirilebileceği. Bazı vergilere zam yapılması konusuna gelince deve ve benzeri evcil hayvanlardan bir vergi alınması, et vesaire gibi erzağa da birer vergi konulması yolunda bazı düşünceler ortaya konulmakta ise de, büyük kısmı Irak bölgesinde bulunan develerden 51
“Vidi” adıyla bir vergi alınmakta olduğu; keçi ve koyundan tahsil olunan vergi vaktiyle her sene verdikleri hasılatın yaklaşık onda birine karşılık gelmek üzere tayın kılınmış; at, katır ve çiftlik hayvanından ise yavru ve süt almak gibi sahibinin maddi bir istifadesi olmadığından şimdiye kadar bir vergi alınmamış olmakla birlikte bu hayvanlara icabında askerî hizmetlerde de kullanılmak ve ülkede bu gibi hayvanların çoğalmasına engel olmamak için vergiden muaf tutulmaları ve askerî teçhizat karşılığı olarak bir sene gelire yüzde altı nispetinde bir zam da yapılmış olduğundan uygun olanı bu gibi hayvan ve erzaktan vergi alınmamasının daha uygun olacağı; bir baş koyunun yüz elliden iki yüz kuruşa kadar satıldığı Beyrut’ta üç buçuk kuruş vergi alınıp ancak elli dört kuruşa satıldığı, Sivas’ta beş kuruş vergi alınması ve senevi bir baş koyundan Edirne’de beş kuruşluk yün alındığı hâlde ağnam175 vergisinin beş kuruş; Bursa’da on iki kuruşluk, Kastamonu’da on dört kuruşluk yün alındığı halde dört kuruş vergi konulması nispet kabul edemediğimden sözü edilen vergiler eşit olarak tahsil edilir. Vidi “Deve Resmi” de incelenirse belirtilen gelirin pek çok artabileceği çok net olduğundan gerek koyun vergileri gerek diğer gelirlerin kayba uğratılmadan tahsil olunmasının da düşünülmesi gerekir. Gelir Vergisi... de başlangıçta zamanın ihtiyacına göre konulmuşken bugün aynı şekilde devam etmesi sebebiyle tahsilat günden güne azalmaktadır. Eğer gelir vergisi için mükemmel bir yönetmelik hazırlanarak fakirlerden alınan gelir vergisine hiç zam yapılmayarak, zengin takımının istifadeleri nispetinde vergi vermesi esas alınırsa, gelir vergisinin tahmini dört yüz bin lira artması; emtia ve sair erzakın tüketiminden çok istifade eden tüccar ve bankerlere yüklenmiş olur. Tüketimden vergi alınması fikri bu şekilde kolaylıkla uygulamaya konulmuş olur. Gelir vergisinin düzenlenmesi ve patent tahvilinden oluşacak gelir fazlasının Düyun-u Umumiye’ye terki Tesviye-i Düyun Nizâmnâmesi (Bütçe Nizannamesi) hükümlerinden ise de, gerek bu fazlanın ve gerekse pul ve içki gibi her devlette en büyük gelir kalemi sayılan ve bugün Düyun-u Umumiye’ye terk edilmiş olan gelirden bir kısmının da alınıp istifade edilmesi mümkün olup Tensik-i Düyûn (Borçların düzenlenmesi, düşürülmesi) müzakeresi meydana konulursa söz konusu hususların kolaylıkla hallolunabileceği. Söz konusu konulardan başka intikâl harcının eşit alınması yani baba, kardeş ve amcadan ve daha uzak akrabasından miras intikâl eden emlakın aynı harçla satışının yapılması uygun olmayıp akrabalığın derecesine göre vergi alınması daha uygun ve bazı yerlerde uygulandığından, bu uygulamanın tercih edilmesi halinde de bir hayli gelir sağlanmış olabileceği… Kulları Selim, 4 Mayıs 1900. Düyun-u Umumiye ve Rouvier Planı Maurice Rouvier (1842-1911) Marsilya’da Thiers Lisesi’nde ticaret eğitimi gördükten sonra, liseden aldığı diplomayla merkezi İstanbul’da olan Zarifi ve Zafiropoulos Ticarethanesi’nin Marsilya şubesinde çalışmaya başladı. Bu bağlantı, lisede okuduğu yıllarda İstanbul’daki şirket sahiplerinin yakını olan Vlasto adında Rum asıllı bir Osmanlı’yla dostluk kurması sayesinde gerçekleşti. Zarifi ve Zafiropoulos o yıllarda Rusya ve Ortadoğu ülkeleri arasında hububat ticaretinde büyük başarı elde etmişlerdi. Daha sonra, bilindiği gibi, Osmanlı Hükümeti’ne bankerlik hizmetlerinde ve silah ticareti finansmanında aktif rol oynadılar. Bu ticarethanede büyük tecrübe kazanan genç Rouvier, sonraki yıllarda birkaç defa Maliye Nezareti görevine getirilen, iki defa meclis başkanlığı yapan önemli bir Fransız devlet adamı oldu. 1890’lı yıllarda Düyun-u Umumiye İdaresi, Osmanlı Devleti’nin dışa olan borçlarını tahsil ederken büyük sorunlarla karşı karşıya kaldı. Bu sebeple, Alman İmparatoru II. Wilhelm’in 1898’de İstanbul’a yaptığı ikinci ziyarette gündeme gelen ve sonra imtiyazı Almanlara tanınan Bağdat Demiryolu inşaatının başlamasını Sultan Abdülhamid bir an önce arzu etmesine rağmen, finansal destek bu ve diğer projelerde sağlanamıyordu.
Maurice Bouvier (1842-1911). Le Pélerin-Paris, 6 Şubat 1905. Makzume dijital arşivi. 52
Bütçe açığı için çözüm arayışında olan Abdülhamid, dış borç dönüşümü için Düyun-u Umumiye İdaresi bağlamında dış borçların konsolidasyonunu176 önerince, durumdan haberdar olan Paris Büyükelçisi Münir Paşa temasta olduğu Fransız Devlet Adamı Maurice Rouvier’in konuya uygun bir plan geliştirdiği haberini Saray’a ulaştırdı. 24 Ocak 1902’de Rouvier’in dosyası Saray’a ulaşınca dosyayı inceleyen Abdülhamid ile Sadrazam Said Paşa getirilen teklifi ham ve ülke çıkarları için yetersiz buldular177. Talepleri üzerine daha sonra yapılan ufak iyileştirmelerle uygulamaya geçilebileceğine karar verdiler. Mart 1902’de, yabancı basında çıkan bir haberde Maurice Rouvier’in Padişah’ın iradesiyle İngiliz, Fransız ve Alman sendikaları ile konsolidasyon görüşmelerine yetkili kılındığı bildiriliyordu178. Görüşmeler Fransa adına Rouvier, Almanya adına İstanbul Almanya Büyükelçisi Marshall von Bieberstein tarafından yürütüldü. İngilizler görüşmelerde perde arkasında kalmayı tercih ettiler. Alman Hükümeti, Bağdat Demiryolu
projesini bir an önce başlatmak arzusunda olduğundan, Bieberstein projenin işleme girmesi için bu dönemde olağanüstü çaba harcadı179.
25 Haziran 1902’de Bâbıâli’de Selim Melhame Paşa’nın da yer aldığı nazırlar kurulu Rouvier’in önerdiği planda bazı değişikliklerin doğru olmadığına kanaat getirdi ve Saray’a bununla ilgili bir mazbata sundu. Selim Melhame Paşa, projeyi destekleyen Sadrazam Said Paşa’ya rağmen bunun yürürlüğe girmemesi için büyük dirayet gösterince proje başkanı Alman Büyükelçisi Bieberstein’in sert tepkilerine hedef oldu. Neticede Osmanlı Hükümeti ile plan görüşmesini yürütmekte olan Alman ve Fransızlar arasında aylar süren görüşmelerden sonra, başta Almanlar'ın Bağdat Demiryolu inşaatı için kaynak edinmek için ısrarla başlatmak istedikleri Rouvier planı çalışmaları üç noktada kilitlendi.
İstenilen yıllık hizmet ödeme garantisini, teklif edilen düşük amortisman oranını ve Türk piyangosuna biçilen tahvil değerini Osmanlı Hükümeti yetersiz bulunca Rouvier planı askıya alındı180. Selim Melhame Paşa’nın Sadrazam Said Paşa’yı da atlayarak doğrudan Padişah’la görüşmesi, böyle bir kararın alınmasında yardımcı oldu. Neticede, Rouvier planı sayesinde önce ekonominin soluk alacağını düşünen Sultan Abdülhamid, Selim Paşa’dan, planın getireceği ağır yükümlülükleri Ressam Hans Schadow’un fırçasından Alman Büyükelçisi Bieberstein. öğrenince kendisine övgüler yağdırarak Said Paşa’nın görevine son verdi. Alman Büyükelçisi Marshall von Bieberstein, Melhame’nin İstanbul Almanya Başkonsolosluğu koleksiyonu. fikir değiştirmek için rüşvet istediğini söyleyerek, kendisine iftirada bulundu. Diğer yandan Selim Melhame ile Rus Büyükelçisi Zinoviev arasındaki dostluk ilişkileri ileri sürülerek181, Melhame’nin, Bağdat Demiryolu projesine karşı olan Ruslara destek çıktığını, Rouvier planını bu sebepten dolayı bloke ettirdiği iddia edildi182. Almanlar’ın baskısı ile 1902 yılının Ağustos ayı başında Sultan II. Abdülhamid’in Rouvier planını onayladığı haberi çıktıysa da, plan uygulamaya girmedi. Padişah ve Meclis-i Vükela tarafından kabul edilen projenin uygulamada Hükümete getireceği ek yükü ve sakıncalarını Selim Paşa bir defa daha Yıldız Sarayı Başkitabeti’ne, Padişah’a sunduğu 10 Haziran 1902 tarihli layihanın bir bölümünde özetle şöyle açıklıyor:
Duyduklarıma göre Meclis-i Vükelâ mazbatasında biz borcumuzu ödemeye devam ettikçe kontrolden hiçbir korku olmadığı ve zaten bence borç ödendikçe kontrolün sakıncasından bahsedilmeyerek borçların birleştirilmesi muamelesine Alman ve Fransız Büyükelçileri'nin zorlaması üzerine girişilmiştir. Hâlbuki, bunların görünürdeki maksatları borçların birleştirilmesinden meydana gelecek gelir fazlasının Bağdat demiryolu teminatına karşılık tutulmasından ibarettir. Kendileri, borçların birleştirilmesi muamelesinden sonra devleti ellerinden geldiği kadar sıkıştıracakları gibi borç birleştirme muamelesinde güya devlete büyük hizmetleri oluyor gibi davranacaklardır. Düyun-u Umumiye İdâresi'nin gelirlerinin artırılması için makul ve gayri makul çıkacak vergileri birleştirerek, bunun da Bağdat demiryolunda kendi vatandaşları hissedar olan diğer devletlerin elçilerine örnek olmasıyla onlarda bu uygulamaya destek vereceklerdir. Böylece Düyun-u Umumiye İdaresi yabancı bir devlet idaresi yerine konularak söz konusu kontrolden beklentilerini gerçekleşmiş olacaklardır… Arz edilen bilgilerden sonra bu layihanın kabulünü öneririm. Aksi taktirde, bu mazbatayla, sakınca ve riskler ortadan kaldırılmamış oluyor, arz ederim183. Planın başarısızlığa uğramasında Osmanlı Hükümeti’nin çok geçerli nedenlerinin olması yanında madalyonun diğer tarafına baktığımızda,
Fransa’da yayınlanan bir karikatürde Rouvier’in göğsünde Kayzer II. Wilhelm ve Delcassé’nin göğsünde Sultan II. Abdülhamid. Bibliotheques Spécialisées Paris. 53
eski Maliye Nazırı Rouvier ve Fransız Dışişleri Bakanı Delcassé arasındaki ihtilaf da dikkate alınmalıdır. Bağdat Demiryolu projesinde Fransa’nın Almanya’nın yanında yer almasını isteyen Rouvier’in düşüncelerine Delcassé tamamen muhalifti. Delcassé Rusya ile olan iyi ilişkileri korumak istiyor184 ama Almanya’nın gücünden de çekiniyordu. Bu düşüncesinde Delcassé’yi Fransız Hükümeti destekliyordu185.
Rouvier görüşmeler sırasında Deutsche Bank müdürü ile yakınlık kurmuş, hatta projenin başarıya ulaşabilmesi için kendisinden borç talep etmişti. Diğer yandan, Düyun-u Umumiye İdaresi’nde Fransa ve Almanya dışındaki yabancı komiserler Rouvier Planı hakkında yeterli derecede bilgilendirilmemişlerdi. Temsil ettikleri ülke alacaklılarından onay alınmadıkça planın hayata geçirilmesi zaten mümkün olmayacaktı. Bağdat demiryolu imtiyazını elinde bulunduran Almanya, Rouvier projesi gelirlerinden mahrum kalınca, önce 2800 kilometre uzunluğunda bir parkur inşa etmek yerine, Konya ile Ereğli arasında 200 kilometrelik kısa bir parkur üzerinde çalışmalarını başlattı186.
Rouvier planı askıya alınmadan önce de Bâbıâli taze para kaynakları arayışındaydı. 1899’dan beri Filistin’de yurt edinme arayışında olan siyonist liderlerden Theodore Herzl ile Sultan Abdülhamid arasında 19 Mayıs 1901’de görüşme sağlandı. Herzl Padişah’a ICA’dan (Jewish Colonization Association) sınırsız kaynak sağlayacağını söylemesine rağmen, Yahudilerin Filistin’e yerleşimi için izin alınmayınca, söz konusu kredi elde edilemedi187. Selim Melhame ve Yıldız Porselen Fabrikası
İmparatorluk’ta ilk porselen üretimi XVIII. yüzyıl başlarında Galata, Beykoz, Balat gibi semtlerdeki küçük atölyelerde başladı. Abdülmecid döneminde de bu atölyelerin çalışanlarını bir araya getirecek ve batı teknolojisini kullanarak üretim yapacak olan ilk porselen fabrikası kuruldu. Ancak porselenin gelişmesi Sultan II. Abdülhamid döneminde, Sevres’deki porselen fabrikası örnek alınarak, 1890’larda Selim Paşa’nın denetimi altında188, Yıldız Sarayı dış bahçesine yaptırılan porselen fabrikasıyla gerçekleşti189. Selim Paşa’nın girişimiyle İstanbul’a getirtilen İtalyan Mimar D’Aronco tarafından inşa edilen fabrika 1894’te depremden zarar görse de yine D’Aronco’nun tadilatıyla aynı yıl üretime devam etti. İdari ve mali olarak Hazine-i Hassa Nazırlığı'na bağlı Emlâk-ı Hümâyûn İdaresi’ne tâbi olan fabrikanın kurulmasıyla saraylarda bulunan Uzakdoğu porselenlerinin yerini Yıldız porselenleri almaya başladı. Üretilen her porselende fabrikanın orijinal amblemi olan ay yıldız damgası bulunuyordu. Fabrikanın ilk Dahiliye Müdürü190 Fransız Louis Date porselen imalatıyla ilgili her konudan sorumluydu191. 1894’te Yusuf Bey, 1895’te de Nazım Bey fabrika müdürü oldu. Nazım Bey, II. Meşrutiyet’e kadar görevde kaldı. Çalışanların bir kısmı aynı zamanda 1882’de kurulan Sanayi-i Nefise’de (Güzel Sanatlar Okulu) eğitim alıyordu. Selim Melhame, nazırlığı devam ederken 1894 yılından itibaren Yıldız Porselen Fabrikası’nın başkanlığını da üstlendi ve II. Meşrutiyet ilanına kadar bu görevi devam etti192. Selim Melhame bütün harcamaları kayıt altına aldırıyordu. Gelir gider kayıtları, fabrika muhasebesi tarafından Emlâk-ı Hümâyûn İdaresi’ne gönderiliyordu193. Fabrikanın Hazine-i Hassa’yla iletişimini Melhame üstleniyordu. Personel alımında nazırın muhakkak onayı gerekiyordu.
Gelir elde etmekten çok saray ve kasırlarda kullanılmak, gelen yabancı ülke hükümdarlarına ve gidilen ülkelerde üst düzey memurlara hediye edilmek, uluslararası sergilere gönderilmek üzere üretim yapan fabrikanın satış merkezlerinden biri Kapalıçarşı’da açılan Hereke Halı Fabrikası Mağazası’ydı. Selim Melhame döneminde Hereke Fabrikası’nda kumaş üretimine ilaveten yün ve ipek halı üretimine de geçilmişti. Selim Paşa’nın karşılama etkinliklerini üstlendiği Kayzer II. Wilhelm’in İstanbul’u ikinci ziyareti sırasında, Alman İmparatora Yıldız Porselen Fabrikası’nda üretilmiş vazolar ve Hereke halıları hediye edilmişti.
Selim Melhame Paşa 2 Mayıs 1896’da Sultan’a sunduğu raporda, fabrika masraf ve gelirlerini gösteren listeyle birlikte önceki yılın fiyatlarıyla gelir ve giderin eşit olduğunu, ilk yıl alınacak gelirle fabrikanın genişletilmesi için gerekli Yıldız Porselen Fabrikası’ndan bir görüntü. Makzume dijital arşivi. bin liranın kullanılacağını, yerli işçilerin sayısının artarak yabancı usta istihdamından tamamen vazgeçileceğini, böylece daha az ücretle çalışacak çini ustaları bulundurarak, yerli çini sanayisi kurulacağını ve özel çini fabrikaları tesis edilerek her yıl Avrupa’dan ithal edilen porselen mamullerine artık para verilmeyeceğini yazıyordu194. 54
Selim Paşa ailesinin evinde bulundurduğu Yıldız Porselen imalatı vazo ve güleptan. Melhame aile koleksiyonu.
3 Mayıs’ta fabrikayla ilgili Saray’a sunduğu detaylı layihada, fabrikanın verimini arttırmak için yapılması gerekenler hakkında Selim Melhame bilgi sunuyor. Beyazıt Camii’nde düzenlenen bir sergide halk tarafından ürünlerin çok beğenildiğini ve adeta kapışılırcasına satıldığını, fabrikanın Avrupa standartlarında üretim yaptığını ancak personel ve bina yetersizliğinden dolayı üretimin sınırlı kaldığını belirtiyor. Ürünlerin Avrupalı mallardan daha üstün bir kaliteye ulaşması ve Osmanlı çini sanatının canlandırılarak yetenekli sanatkârlar yetiştirilmesi için gerekli ortamın sağlanabilmesi için de gerekli gördüğü adımları yazıda belirtiyor:
...Çalışanlarının azlığı dolayısıyla Avrupa’dan getirilen sanatkârların yanlarına ancak birer çırak, bazen de iki çırak verilebilmektedir. Bunların da sanatı öğrenmeleri uzun bir süreyi gerektirmektedir. Fabrika geliştirilip de ustaların yanına üçer yahut dörder çırak verilebilirse içlerinden sanatı çok kısa sürede öğrenenler çıkacak ve diğerleri de peyderpey yetişecektir. Mevcutlardan uygun olanlar da Osmanlı’nın eski sanatlarını öğrenmeye yönlendirilecek, yerli sanatkârlar yetişecek ve yerli üretim artacaktır. Çalışanların artmasıyla yabancı sanatçıların yerine yerlilerinin yetiştirilmesinin mümkün olabileceği; geçen yıl ülkesine dönen Fransız sanatçının yerine yerli sanatkârların geçmesiyle ve çiçek çizimiyle görevli ressam ve fırıncıların kontratlarının bitimiyle işlerini yerli sanatçılara devredecek olmalarıyla sabittir. Mevcudun yetersizliğinden dolayı her sanat için bir, bazen de iki kişi ayrılmış bulunmaktadır. Bir sanatın tek bir kişiye bırakılması asla doğru olmadığından resimhanedeki çeşitli işlerde kullanılmak üzere dört ressam ile model, kalıp odasına iki, emay odasına üç, dökmecilik öğrenmek üzere de dört yetenekli işçi ile katene ve çamur işlerinde kullanılmak üzere üç işçiye şiddetle ihtiyaç vardır. Söz konusu işçilerin çoğu, Zonaro’nun Yıldız Porselen Fabrikası’nda resmettiği bir tabak. sanayi okulu öğrencilerinden ve sanayi taburlarından alınmak suretiyle fazla Topkapı Sarayı Müzesi koleksiyonu İstanbul. masrafa gerek görülmeksizin tedarik edilebilir. Bu şekilde tedarik edilemeyenler de, ülkesine dönecek olan iki Fransız ustanın boşta kalacak maaşlarıyla idare edebileceklerdir. Bunun dışında, fabrika binasında yapılacak gerekli tadiller ve ek binalarla, acil ihtiyaç duyulan büyük fırının inşası için toplam 99.000 kuruş gerekmektedir. Bu düzenlemelerle üretim üç dört misli artıp hazinece sipariş edilen yıllık üç bin adet eşyanın imali ve bu sayıdan fazlasının dışa ihracı mümkün olabilecektir195. Selim Melhame’den alınan rapor sonrasında, 21 Kasım 1896’da Saray Başkâtibi Tahsin Paşa ilgililere şu bilgiyi geçiyor:
Padişah tarafından emir ve ferman buyrulacak mahale yeniden bir porselen fırınıyla, bu fırın için bir bina ve demir çatı, ayrıca bir fayans fırınıyla porselen imalathanesi üzerine de çini imalathanesi inşa edilmesi ve bunun için gereken alet ve edevatın temini için 393 lira harcanmasıyla mümkün olduğu Orman, Maden ve Ziraat Nazırı Selim Melhame Efendi hazretleri tarafından arz edilmiş ve bu masrafla söz konusu fırınların Selim Paşa tarafından inşası, söz konusu fermanda bildirilmiştir. Arz olunur196.
Muhtelif yazışmalardan Selim Paşa’nın nazırlık görevi dışında, Yıldız Porselen Fabrikası’na da zaman ayırdığı, fabrikayı büyüterek dünya standartlarına getirmek için çaba sarf ettiği anlaşılıyor. Selim Melhame ile Ressam Fausto Zonaro arasında doğan dostluk
1893-1894 yıllarında İstanbul’da yaşamını zorlukla geçiren Fausto Zonaro sanatını tanıtmak ve şehirde ilk çalışmalarını satmak düşüncesiyle Yüksekkaldırım Caddesi’nde dükkânı bulunan gravür ustası Zellich’le anlaştı ve vitrinine İstanbul konulu suluboyaları satışa koydu. Bunlar kısa zamanda satılınca Zellich kendisinden yeni eskizler ve suluboyalar istedi. Bu defa çalışmalar giderek daha yüksek fiyatlara satıldı ama sanatçı eserlerin neredeyse tamamına yakınını satın alan kişi hakkında bir türlü bilgi edinemedi.
Günün birinde Tatavla’da açıkhavada bir manzara betimlerken zaptiyeden dört kişi tuvalini ve resim malzemesini elinden alarak kendisini bir binanın bekleme salonuna bırakıp oradan ayrılırlar. Bir süre sonra kendisini soruşturmaya gelen kişiye sanatçı kartvizitini sununca, Osmanlı yetkili “Demek Pera’daki vitrinde satılan suluboyalar imzanızı taşıyor” diyerek heyecanını gizleyemiyor ve Zonaro’ya “Tablolarınızı ben satın aldım” dedikten sonra kendini Selim (Melhame) Paşa olarak tanıtıyor. İyi Fransızca konuştuklarından ikili arasında uzun yıllar sürecek samimi dostluğun ilk temelleri atılıyor.
Selim Paşa aldığı suyuboyalardan lüks bir albüm oluşturarak sanatsever Sultan II. Abdülhamid’e armağan ettiğini söyleyince Zonaro mutlu oluyor. Kendisine kartvizitini vererek, sokakta sıkıntı çekmesi halinde bu kartı göstermesini öneriyor. Bu iyiliği
56
karşılıksız bırakmak istemeyen sanatçı birkaç saat önce üzerinde çalıştığı tabloyu “A Selim Pasha avec grand dévouement Fausto Zonaro” (Selim Paşa’ya büyük bir sadakatla, Fausto Zonaro) sözleriyle ithaf ederek kendisine armağan ediyor. Ressamın ufak kız kardeşi Leonia’nın not defterinden edinilen bu bilgilerden, Sultan II. Abdülhamid’e yakın olduğu bilinen Selim Melhame Paşa’nın 1896’da, Zonaro’nun Ressam-ı Hazret-i Şehriyari (Sultan’ın Ressamı) olarak atanmasında en az Rus Büyükelçi Aleksandır Nelidov kadar emeği geçtiği anlaşılıyor. Kısa bir süre Yıldız Porselen Fabrikası’nda çalışan Fausto Zonaro hatıratında fabrikadan şöyle bahsediyor:
...İşte yeniden, manzara çalışmalarım için korudaki gezintilerime dönüyorum... Bu çalışmalarım sırasında, bir gün Mimar d’Aronco’nun zarif eseri, Porselen Fabrikası’na kadar gittim. Bina, geniş bir alanın göz önüne serildiği Ortaköy yamacına kurulmuştu: Ufukta Adalar ve önde Moda, Haydarpaşa ve yukarıya doğru, yükselen geniş kabristanının sıra sıra siyah servileriyle Üsküdar... Fabrika, Padişah’ın bir hevesiydi. Bütün değerli konukları, gerekli merasim kuralları dahilinde fabrikayı ziyaret etmeyi ihmal etmezlerdi. Yüce gönüllü Padişah, bu vesileyle değerli konuklarına birkaç parça porselen ya da çok beğenmişlerse, yüksek değerde bir porselen yemek takımı armağan ederdi197 ...
Fabrikadan sorumlu sanatsever Selim Melhame Paşa, fabrikadaki çalışmalarında da Zonaro’nun porselen betimlemelerinde yeteneğini hisseden kişilerdendi ve eserlerini çok beğeniyordu. Zonaro’ya fabrikanın sanat yöneticiliğini dahi teklif etmişti. Böylesi disiplinli bir düzende çalışmaya uygun olmadığını düşünen sanatçı teklifi kabul etmemişti. Zonaro hatıratında Melhame Paşa’nın kendi eserlerini hemen ortadan kaldırdığını anlatır. Paşa, Zonaro’nun betimlediği porselen eserleri, henüz sergilenmeden, kendisine ayırıyordu:
Ressam Fausto Zonaro (1859-1929). Makzume dijital arşivi.
...Fabrikanın Genel Müdürü, Orman ve Maadin Nazırı Melhame, orada olmaktan hoşlandığımı anlayınca sözü, fabrikanın sanat yöneticiliğini yapmak isteyip istemediğime getirdi. Fakat disiplinden sıkıldığım için geri durdum. Bununla beraber, ateşin etkisiyle renklerin nasıl değişeceğini hesaplayıp fırınladığım birçok parça boyadım. Fakat bana başarılı görünen o çalışmalarım hemen yok oluyordu. Ürünleri toplayıp kaldıransa Melhame’nin ta kendisiydi. Bana yalnızca, oradaki Fransızlar’dan birinin boyalarıyla yaptığım ve fırından çıkar çıkmaz alıp eve götürdüğüm ilk çalışmam olan tabak kaldı198 . Kayzer II. Wilhelm’in karşılanışını Selim Melhame’nin üstlenmesi Alman İmparatoru II. Wilhelm 1889 yılından sonra İstanbul’a 1898’de tekrar uğradı. Bu ziyaretine Filistin ve Suriye yolculuklarını dâhil etti. Kudüs’te kurulan Protestan Kilisesi’nin açılışına katılma isteği de ziyaretin amaçlarından biriydi. Ziyaret, böylesine önemli bir hükümdarı ağırlayan Sultan II. Abdülhamid’e olduğu kadar, İngiltere’yi saf dışı bırakarak Bağdat demiryollarında imtiyaz sahibi olmak isteyen ve bölge petrollerinden yararlanmak için planlar yapan II. Wilhelm için de çok önemliydi. İki imparator ve iki ülke arasında sıkı bir dostluğun başlangıcı olacak bu ziyaret birkaç ay boyunca Amerika’dan İngiltere’ye, tüm dünyanın da gündemini meşgul edecekti. Ziyaretin organizasyonu ve düzenlemeleri Selim Melhame Paşa’ya bırakılmıştı. Melhame, Osmanlı-Yunan Savaşı sonrasında gazi ve şehit ailelerine yardım için düzenlenen sergi, daha sonra deprem nedeniyle iptal edilen fakat bir yıl boyunca Osmanlı tarım ürünlerinin sergilenmesi için organizasyonu devam eden Ziraat ve Sanayi Sergisi gibi pek çok organizasyonun düzenlenmesinde görev almış, bu konuda tecrübeli bir isimdi.
Ziyaret henüz gerçekleşmeden İstanbul ve Berlin arasındaki iletişim iyice artmıştı. Selim Melhame başkanlığında çalışmalar başladı. II. Wilhelm’in İstanbul’daki ziyareti boyunca konaklaması için 25 bin pound harcanması planlanan Yıldız Şale Köşkü’nün üçüncü kısmı Mimar d’Aronco’ya yaptırıldı199. Köşkün elektrikle aydınlanması için 1898 yılında Siemens & Halske firmasıyla anlaşıldı. Bu haliyle Şale Köşkü, II. Wilhelm’in dokuz yıl önceki ziyaretinde kaldığı köşkün iki kat büyüklüğüne ulaşmıştı200. Bu arada Pera’da, Galatasaray’dan Rusya Konsolosluğu’na kadar olan binalar elden geçiriliyor, restorasyonları yapılıyordu. 57
Yalnızca İstanbul’da değil, Kayzer’in ziyareti çerçevesinde Suriye ve Filistin’de de hiçbir masraftan kaçınılmıyordu.
Selim Melhame de karşılama heyetinin içinde yer aldı. Hohenzollern adlı kraliyet yatıyla, maiyetinde bulunan savaş gemileri 17 Ekim 1898 tarihinde Çanakkale önlerinde top atışlarıyla karşılandı. Çanakkale’de, Kale-i Sultaniye’deki karşılama heyetinde Selim Melhame Paşa’nın yanı sıra, Berlin eski Büyükelçisi ve Hariciye Nazırı Said Paşa, Turhan Paşa, Mehmed Şakir Paşa, Selnis Paşa, Kamphövener Paşa ve Berlin Büyükelçisi hazır bulundular201. 18 Ekim’de İstanbul’a yatlarıyla ulaşan İmparator ve İmparatoriçe Dolmabahçe Sarayı’nda karşılandılar, oradan Yıldız Sarayı’na geçtiler202.
Alman Çeşmesi orijinal maketi, Makzume koleksiyonu.
Alman İmparatoru'nu Kale-i Sultaniye'de karşılayan heyet, en sağ başta oturan Selim Melhame Paşa.
İstanbul’daki beş günlük ziyaret sonunda Mecmua-i Lisan, 3 Kasım 1899. Makzume dijital arşivi. iki ülke arasında dostluklar pekişti ve çeşitli imtiyazlar üzerinde anlaşıldı. 14 Haziran 1898’de dış basında203 Alman İmparatoru’nun Suriye ve Filistin ziyareti için hazırlıkları Bâbıâli’nin sürdürdüğüne, II. Wilhelm’e, sağlık sorunları yaşayan Münir Paşa yerine Selim Melhame veya Karateodori Paşa’nın refakat edeceğine dair bir haber çıktı. Kayzer ve eşi, İstanbul’dan 22 Ekim’de ayrılarak Kudüs’e doğru yola çıktılar. Kudüs ve Suriye seyahatlerinden sonra dönüş yoluna koyularak Kasım ayı sonunda ülkelerine döndüler. Kayzer II. Wilhelm’in Sultan Abdülhamid’e çeşme armağanı
II. Wilhelm’in Osmanlı topraklarına yaptığı ziyaret dönüşü Alman-Osmanlı dostluğunun bir göstergesi olarak yaptırmaya karar verdiği çeşmenin çalışmaları kısa sürede başladı. Çeşmenin projesini Alman Mimar Max Spitta hazırladı. Malzemeler Almanya’dan getirilecek İstanbul’da monte edilecekti204. Çeşmenin İstanbul’da yapımını Mimar Schoele üstlenirken, yapının mimarları arasında Carlitzik ve J. Antony de bulunuyordu.
Almanya ve Osmanlı Devleti arasında geçen yazışmalarda çeşmenin konulacağı yer meselesi tartışılmış, sonunda Sultanahmet Meydanı’nda karar kılınmıştı. Sultan II. Abdülhamid Almanya Büyükelçisi Marshall von Bieberstein’ı Saray’a çağırarak çeşmenin konumlandırılma görevini Selim Melhame Paşa’ya verdiğini bildirdi205. Mayıs 1899’da Yıldız Sarayı Başkitabet Dairesi’ne yazılan yazıda Alman Çeşmesi’yle ilgili kısaca şu bilgiler yer alıyordu:
Alman İmparatoru’nca inşa edilecek çeşmenin, Orman, Madenler ve Ziraat Nazırı Selim Melhame Paşa tarafından yaptırılan planda olduğu gibi, Sultanahmet Meydanı’ndaki bahçenin arka tarafında inşası ve çeşmenin meydanı daraltmayacağı anlaşılmıştır. Çeşme civarındaki tahta parmaklıklar yerine yine Selim Melhame Paşa tarafından Mekteb-i Sanayi’deki gibi demir parmaklıklar yaptırılmasına karar verilmiştir206.
Bölgedeki planlamanın sorumluluğu Selim Melhame Paşa’ya verilmişti. Çeşmenin inşasının 1 Eylül 1900’deki II. Abdülhamid’in tahta çıkışının 25. yılı için düzenlenecek törene kadar yetiştirilmesi için uğraşılsa207 da çeşmenin açılış töreni Almanlar’dan gelen talep üzerine, II. Wilhelm’in 42. doğum yıldönümü olan 27 Ocak 1901’de gerçekleşti. Açılışa II. Wilhelm’in Almanya’dan bizzat gönderdiği özel heyetin yanı sıra Almanya Büyükelçisi, elçilik memurları, askerler, süvariler, jandarma ve polisler katıldı208. Bâbıâli, çevre düzenlemesini “bir an evvel” bitirip ilk açılış tarihini geciktirmek istememesine rağmen, son dakikada kaynak yetersizliği sorununun gündeme gelmesi “acaba Almanlar isteyerek mi tarihi değiştirdi?” sorusunu akla getirdi.
Lorando ve Tubini olayı: Midilli’nin Fransızlar tarafından işgali ve Fransızlar’ın taviz koparma stratejisi
Osmanlı’da siyasi sürgün yeri olarak hatırlanan Ege Denizi’nin en büyük adalarından Midilli’nin Osmanlı Devleti için en büyük önemi İstanbul’un güvenliğiydi. Ancak Midilli zirai üretim ve balıkçılığın yanı sıra Akdeniz ticaretinin de önemli noktalarından biriydi. Adada genel nüfusu Hristiyanlar oluştururken bir de Osmanlı askeri birliği bulunuyordu. 58
59
5 Kasım 1901’de Fransız donanması Midilli’de demir attı ve adayı işgal ettiğini bildirdi. Midilli Mutasarrıfı Reşid Paşa, o sabah durumu Saray Başkâtibi Tahsin Paşa’ya telgrafla bildirmişti209. Midilli’nin Fransa tarafından işgal edilmesi başlangıçta Osmanlı Devleti tarafından anlaşılamamıştı. Çıkartma ünlü Amiral Leonce Caillard’ın önderliğinde yedi gemiyle yapılmıştı. Fransız donanması adaya o kadar sakin yerleşmiş, gümrük ve telgrafa o kadar olaysız el koymuştu ki kimse gerçek bir işgal olduğuna inanamamıştı. Fransız Büyükelçiliği bu girişimi Hariciye Nezareti’ne iletti ve böylelikle sorunun ne olduğu kısa süre içinde ortaya çıktı210.
Olayın başkahramanları Galata’nın en önemli ailelerinden, Fransız Levantenler, Lorando kardeşler ve Erbe Tubini’ydi. Tubini, banker kuruluşu “Le Crédit Général Ottoman”nın kurucularındandı. Sultan Abdülaziz’in hükümdarlığında, Şirvani Mehmed Rüştü Paşa’nın sadareti döneminde Lorando kardeşler ve Tubini’nin de içinde bulunduğu bankerlerden 9 Ocak 1874 tarihli mukaveleyle 1 milyon İngiliz lirası avans alınmıştı211. Abdülaziz’in tahttan indirilmesinin ardından borçlar 25 yıl boyunca faiz nedeniyle yükselmişti. Orhan Koloğlu diğer bankerlere olan borçlar ödenmişken Lorando ve Tubini’nin borçlarının ödenmemesini devletin meşguliyetine bağlıyor. Zaten karışık bir siyasi süreçten sonra tahta gelen II. Abdülhamid döneminde de milliyetçi akımlarla, Rusya yenilgisi sonucu devletin iflas etmesiyle, Fransa’nın 1881’de Tunus’a ve İngiltere’nin 1882’de Mısır’a yerleşmeleriyle uğraşan devlet borçlarla ilgilenememişti.
Sultan’la İstanbul’daki Fransa Büyükelçisi Jean Antoine Ernest Constans ve Saray arasındaki görüşmelerin sona ermesinden sonra212 aradaki iletişimi sağlayan Osmanlı Devleti’nin Paris Büyükelçisi Salih Münir Paşa anılarında, Lorando ve Tubini’nin yaklaşık 100 bin lira olan borcun yıllar içindeki faizle 1 milyon liraya kadar yükseldiğini, bu borcun artık ödenmesi için bankerler namına dava açıldığını ve kazanıldığını belirtiyordu. Davayı açan sendikanın mensupları arasında üst düzey memurlar ve gazeteciler de bulunuyordu. Yine Salih Münir Paşa’nın anılarına göre dava açılmasaydı, Fransız Büyükelçisi Constans borcun faiz eklenmeden ödenmesini kabul edecekti, ancak verilen jurnallerle bu durum Bâbıâli’ye o zaman kabul ettirilememişti. Fransız Hükümeti’nin de haberdar olmasıyla mevcut problem büyümüş ve Midilli’nin işgal edileceği açıklanmıştı213. İşgalden önceki süreçte Selim Melhame Paşa, Saray İkinci Kâtibi İzzet Holo Paşa’yla birlikte, borç miktarının azalması ve ilişkilerin yumuşaması için, borçların ödenmemesi durumunda İstanbul’u terk etme tehdidinde bulunan Fransız Büyükelçisi Constans ile görüşmeler yapmıştı. Dış ilişkilerde Selim Melhame, Saray’da da İzzet Holo Paşa meseleyle alakadar oluyordu214. Constans 26 Ağustos 1901’de Hariciye Nazırı Tevfik Paşa’ya yazdığı mektupta o gün Orient Express’e binerek İstanbul’dan ayrılacağını ifade etmiş, Sultan’ın konuya herhangi bir çözüm üretmediğini söylemişti215. Teşrifat Nazırı İbrahim Paşa ve Selim Melhame Paşa Sirkeci İstasyonu’na gidip Padişah’ın çözüm üreteceğini söyleyerek büyükelçiyi ülkeden ayrılmaması için ikna etmeye çabaladılar. Constans görüşme sonunda, Fransız Hükümeti’nden aldığı emir üzerine gitmek zorunda kalsa da, iyimser bir tutum takınacaktır. Meselenin çözümlenmesi ve büyükelçinin İstanbul’a geri dönüşü için Fransa’nın taleplerinin Bâbıâli tarafından kabul edilmesi gerektiğini belirtti216. Constans’ın İstanbul’dan gidişi Midilli’nin işgalinden yaklaşık iki buçuk ay evveldi. 28 Ağustos’ta hâlâ İstanbul’da bulunan Fransız Büyükelçiliği Müşaviri Edmond Bapst’ın Fransız Dışişleri Bakanı Théophile Delcassé’ye yazdığı mektupta, Bâbıâli’nin Constans’ın gideceğine son dakikaya kadar inanmadığı, gitmek üzereyken Selim Melhame’nin onu çözüm ve gidişini ertelemek konularında ikna etmeye çalıştığı yazıyordu217. 29 Ağustos 1901’de Fransız basınında çıkan bir haberde, Büyükelçi Constans OrientExpress treni ile Paris yolunda İngiliz Daily Mail gazetesi muhabirine yaptığı açıklamada Paris’te iki gün kalıp Dışişleri Bakanı Delcassé ile görüşeceğini, akabinde yaylaya dinlenmeye gideceğini söylemişti. Selim Melhame Paşa ile Sirkeci İstasyonu’nda yaptığı son görüşmede, sözlü beyanlara itibar etmeyeceğini, kendisinden yazılı bir resmî açıklama talep ettiğini, ancak Selim Paşa’nın böyle bir yetkisinin olmadığını söylediğini, gerekli garantiyi almadan kararını değiştirmeyeceğini bildirmişti218. Selim Paşa’nın, II. Abdülhamid’in en güvendiği devlet adamlarından biri olmasının yanı sıra, bu olayda aracı olarak kullanılmasının başka bir sebebi daha vardı. Galata ve Pera’nın en önemli levantenlerinden, Galata’daki bir brokaj ofisi sahibi Fransız Joseph André Crespin ve Venedikli tacir Giorgio Lorando 1792 yılında işlerini birleştirmiş ve Joseph, Giorgio’nın kızıyla 60
evlenmişti. Çiftin oğlu Alexandre Crespin, diğer bir önemli banker aile olan Glavaniler’in kızıyla evliydi. Selim Melhame’nin karısı ise Alexandre Crespin’in kızı Aimée Lucie Clémentine’di219. Dolayısıyla Selim Melhame Paşa, Lorando kardeşlerin akrabası olarak ön plana çıkmış, böylece Fransa’yla sorunu çözümleme amacıyla, yakın ilişkilerini kullanması istenmişti. Fransa bir hafta sonra, 12 Kasım’da adadan çekildi. Problemin bu kadar çabuk çözüme kavuşmasında Selim Melhame Paşa’nın da önemli rolü olduğu söylenir220.
Adanın işgalinden haberdar olan II. Abdülhamid, Lorandolar’a ve Tubini’ye borçlarının yaklaşık yarım milyonluk bir kısmını ödeyeceklerini, kalanı taksitlendireceklerini; ayrıca Fransa’nın taleplerini de kabul ettiklerini açıkladı. Fransa’nın Midilli’den çekilmek için verdiği notada Fransız tabiyet ve himayesi altında bulunan kişiler veya ruhban tarafından idare edilen okulların, sağlık kurumlarının ve kiliselerin resmen tanınması gibi istekleri de vardı. Prof. Şerife Yorulmaz221 çalışmasında bu süreci detaylı bir şekilde anlatarak Fransa’nın Lorando ve Tubini’nin borçlarının ödenmesi dışında da istekleri olduğunu belirtir. Zaten Lübnan, Kudüs ve çevresinin de Fransız sömürgesine katılma isteği açıktır. Zira Fransız okullarının, sağlık ve hayır kurumlarının büyük kısmı bu bölgededir. Buradan anlaşılıyor ki, Fransız Büyükelçi Constans, Lorando ve Tubini olayını bahane ederek II. Abdülhamid’ten çok daha önemli tavizler elde etme amacı güdüyordu.
Fransız Büyükelçi Constans’ın kişisel servetine düşkün olduğu kadar Fransız çıkarlarını da korumaya çalıştığı bilinmektedir. Borçların ödenmesiyle ilgili Saray’a gittiğinde İstanbul rıhtımlarının işletme imtiyazının 35 milyon frank karşılığı Fransızlara verildiğinden, ancak henüz devrin gerçekleşmediğinden bahsetmişti. Fransa ve Türkiye ilişkilerinde o dönemki en önemli problemlerden biri de buydu. Rıhtım Şirketi imtiyazı için Fransa’nın her şeyi yapabileceği Midilli işgalinde ortaya Fransız Amiral Caillard. Makzume dijital arşivi. çıkmıştı. Ancak, Eylül 1902’de The Times haberinde, aradan bir yıl geçmesine rağmen, Türkiye’nin Fransız Rıhtım Şirketi’ne henüz imtiyazı vermediği, diğer taraftan limanların işletmesini geri alabilecek maddi güce de sahip olmadığı yazıyordu222.
İzzet Paşa ve Selim Paşa ile arası iyi olmayan Sadrazam Said Paşa anılarında Selim Melhame ve İzzet Holo’nun bu süreçte birtakım dolaplar çevirdiğini iddia eder223. Halefi Sadrazam Kâmil Paşa ise, tam tersi, borçlanma konusunda Said Paşa’yı sorumlu tutar. Saray Başkâtibi Tahsin Paşa ise anılarında, isim vermeden, birtakım kişilerin bu yüksek faizden çıkar sağladığını belirtir224.
1902 Cebeli Lübnan Mutasarrıflığı seçimlerinde adının yeniden geçmesi
1861’den Cebeli Lübnan Mutasarrıflığı görevinde sırayla yer alan isimler Davud Paşa, Franko Paşa, Rüstem Paşa, Wassa Paşa ve Naum Paşa idi. Altıncı mutasarrıf olarak listeye eklenecek isim 1892’de merakla bekleniyordu. Adaylık için, öncelikle, 1883’te olduğu gibi, Nazır Selim Melhame Paşa ve eski Mutasarrıf Franko Paşa’nın oğlu Nasri Bey Franko’nun adları geçiyordu. Osmanlı Hariciyesi’nde görevli Yusuf Bey Cussa’nın adı da sonradan ağırlık kazanmaya başladı. Fakat Lübnanlı oluşu Bâbıâli için bir engel oluşturuyordu. Roma Büyükelçiliği Müsteşarı Ermeni Katolik Kuyumcuyan’ın da adı geçiyordu225. Sonuçta Fransa ile diğer Avrupalı güçlerin Bâbıâli ile yaptıkları değerlendirmeler neticesinde göreve Arap kökenli olmayan sürpriz bir isim, Katolik olan Polonya asıllı Muzaffer Çaykovski Paşa getirildi.
1900-1903 Rusya ilişkilerinde Selim Melhame
XIX. yüzyılda Balkanlar’da da İstanbul’da olduğu gibi siyasi ve sosyal yapıda huzur yoktu. Bulgaristan, Sırbistan ve Yunanistan’ın etkili olmaya çalıştığı Makedonya’da farklı milletlerin çeteleri kargaşa yaratıyor, bu da diğer devletlerin bölgeye müdahalesini kolaylaştırıyordu. Selim Melhame Paşa 1900’lerin başından itibaren Balkanlar’daki problemi çözmek için Sultan II. Abdülhamid adına kritik nokta görevlerde yer alacak, Avrupa Devletleri temsilcileri ile görüşmeler gerçekleştirecekti. Ancak, öncelikle Rusya-Osmanlı ilişkilerindeki rolünden bahsetmek gerekir. Fransız Büyükelçisi J. A. Ernest Constans (1833-1913). Makzume dijital arşivi.
1903 yılına gelindiğinde Makedonya’da yabancı devletlerin müdahalesi Saray tarafından hoş karşılanmıyordu. Osmanlı’nın karşı koymasına rağmen Rusya, 26 Ocak 1903’te Kosova’nın kuzeyindeki Mitroviçe’de bir konsolosluk kurdu. Konsolosluğa tepki büyüktü. Avusturya ve Rusya, 21 Şubat’ta Berlin Antlaşması imzacısı devletlerin de onayını alarak Osmanlı’ya bir 61
reform planı teklif etti. Hemen kabul edilerek uygulamaya konan reform planı jandarmaya Hristiyan subay alınması, siyasi suçluların affedilmesi226, Arnavutlar’ın kanun dışı faaliyetlerinin engellenmesi gibi maddeler içerdiğinden ötürü oradaki halkın tepkisini çekmişti. Arnavutlar reform planını ve Mitroviçe’de açılan Rusya Konsolosluğu’nu protesto ediyordu, hatta silahlanıp Mart sonunda Mitroviçe’ye saldırı düzenlemişlerdi. Saldırıdan sonraki gün Mitroviçe’deki ilk Rusya Konsolosu Grigori Şerbina, Arnavut Onbaşı İbrahim tarafından vurulmuş, 10 gün sonra da hayatını kaybetmişti. Hâlbuki, Rus Konsolos’un Mitroviçe’ye tayinini Bâbıâli güvenlik nedeniyle hiç uygun bulmuyordu. 1900’lerde bir Makedon çetesi. Makzume dijital arşivi. Bâbıâli, Rus Dışişleri’ni ve İstanbul’daki Rus Büyükelçisi’ni önceden defalarca uyarmış, tayinin iptal edilmemesi halinde en azından bir süre için ertelenmesini istemişti. Ancak bu uyarılara Ruslar kulak vermemişti. Onbaşı İbrahim kurulan mahkemede, idam cezasına çarptırılsa da, Rus Çarı infazın ertelenmesini istemişti. Daha sonra Çar, suçlu için af talep edecekti227. Sultan konuyla ilgili Rusya’nın İstanbul’daki Büyükelçisi Zinoviev’le görüşmek üzere Selim Melhame Paşa’yı gönderdi. Rusya, Mitroviçe’deki konsolosun öldürülmesini belki de aldığı riskin bilincinde olduğu için diplomatik krize dönüştürmemişti228. Ancak, 8 Ağustos 1903’te halka ve memurlara kötü davranışları diğer yabancı temsilciler tarafından da bilinen Manastır’daki Rusya Konsolosu Aleksander Arkadeyeviç Rostkovski’nin aynı yılın 8 Ağustos’unda nöbetçi Jandarma Halim tarafından öldürülmesi büyük bir diplomatik krize dönüştü. İkinci olayın olduğu gece II. Abdülhamid Zinoviev’le görüşmek için Selim Melhame Paşa’yı tekrar görevlendirdi. Selim Melhame büyükelçiden aldığı izlenimleri bir rapor halinde Sultan’a sundu. Zinoviev, olaydan Osmanlı Hükümeti’ni sorumlu tutarak bölgede güvenliğin sağlanamadığını iddia etti. Rusya’nın bu defa sert tavrıyla karşılaşan Selim Melhame, ertesi gün bir mahkemenin kurulması ve sorumlunun idamla cezalandırılması önerisinde bulundu. Rostkovski’nin cenazesi ve taziyelerin ardından, Rusya Dışişleri Bakanı Kont Lambsdorf Osmanlı Devleti’nden bu durumları önleyici birtakım başka reformlar da yapmasını istedi. Baskı kurup bu isteklerin yerine getirilmesi için de bir Rus savaş filosunu Osmanlı karasularına doğru yola çıkarttı229. Olayın üzerinden henüz on gün geçmemiş iken ve filo İğneada açıklarına geldiği sırada, baskı altında kalan Osmanlı Devleti, Rusya’nın taleplerini kabul ettiğini açıklamıştı. Bu arada Selim Melhame Paşa Büyükelçi Zinoviev’le görüşmelere devam ediyor, Padişah'a Zinoviev’in durumun sakinleşmesi taraftarı olduğunu iletiyordu230. Zinoviev, Rusya’nın Osmanlı Devleti’nden uygulamasını beklediği talepler olsa da, bölgede statukonun korunmasından yana olduğunu belirtmişti.
Bâbıâli ile Fransa arasındaki ilişkileri karikatürize eden bir Fransız dergisinin (bilinmiyor) arka kapağı. Makzume koleksiyonu. 62
Selim Melhame Paşa, Rusya ilişkilerinde ilk kez görevlendirilmiyordu. Mitroviçe’deki konsolosun öldürülmesinden birkaç hafta önce, Mart 1903’te Büyükelçi Zinoviev’le Anadolu Demiryolu Kumpanyası hakkında görüşmüştü. Melhame, Sultan’a sunduğu raporda konu Ereğli hattına geldiğinde, Zinoviev’in Almanya ile Osmanlı Devleti arasında bir ittifak anlaşması olup olmadığını sorduğunu yazıyordu. Melhame’ye göre Zinoviev’in bu sorusu, Rusya’ya tavır alınıp alınmadığını öğrenmek içindi. Cevap olarak bu tür telkinlerin Rusya ile Osmanlı Devleti arasındaki iyi ilişkileri çekemeyenlerin uydurması olduğu, Almanlara verilen 200 km’lik hattın çok önceden verildiği, bir öneminin de olmadığı anlatılmıştı231.
Zinoviev 1901 yılında İstanbul’daki ofisinde. Artmaximum Hamburg dijital arşivi. 63
Osmanlı’nın Rusya’yla ilişkilerinde büyük hareketlilikler yaşanan 1903 yılı biterken, Selim Melhame sene boyunca yaptığı gibi Rus Büyükelçisiyle görüşmelere devam ediyor, konuşmalarını Sultan’a rapor halinde sunuyordu. 1902-1903 Selim Melhame’nin Balkanlar’da görevi
XIX. yüzyılda Balkanlar’daki halklar Osmanlı Devleti’nden bağımsızlık almak için mücadele ediyordu. Osmanlılar büyük devletlerin baskısıyla bölgede pek çok ıslahat yapmış, söz konusu devletlerin müdahalelerine açık hale gelerek bu topraklardaki egemenliğini giderek kaybetmeye başlamıştı. Kosova, Selanik ve Manastır vilayetlerinin bulunduğu bölge, 1900’lere gelindiğinde Makedonya adıyla anılmaya başladı. Türkler’in, Arnavutlar’ın, Yahudiler’in, Rumlar’ın, Bulgarlar’ın, Sırplar’ın ve başka halkların bir arada yaşadığı bu topraklar XX. yüzyıl başına kadar olan süreçte güvenli bir yer olmaktan çıkmıştı. Bulgaristan, Sırbistan ve Yunanistan Makedonya’da hak iddiasında bulunuyor, egemenlik kurma çabasına giriyordu.
Makedonya’da çeşitli örgütler kurulmuş, şiddet eylemleri başlamıştı. Bulgar komitacıları Müslüman ve bilhassa da Rumlar’ın can ve mallarına zarar vermekteydi. Said Paşa anılarında Göreyli, Vodina ve Yenice kazalarının Toşam, İzburkça ve Koştan bucaklarında birkaç yüz eşkiyanın diğer halklara zarar verdiğini, bir kıyım olma ihtimali doğduğunu ve bölgedeki jandarmanın takviye kuvvete ihtiyaç duyduğunu yazıyor232. Bu arada, St. Sava ve Etniki Eterya gibi Sırp ve Yunan komitaları da Osmanlı Devleti’ni ıslahat yapmaya zorlamak için uğraşıyordu. Komitacılar köyleri, kasabaları, posta arabalarını, yolcuları soyuyor; kendilerine karşı çıkanları öldürüyordu. 1898-1901 yılları arasında Selim Paşa’nın kardeşi, Sofya’da görevli Osmanlı Yüksek Komiseri Necip Melhame de Osmanlı adına sorunların üstesinden gelmek için yoğun çaba sarf ediyordu. Sonunda Batılı güçlerin de baskısıyla, 1902 yılında valilerin yetkilerini genişleten, mahkemelerin bağımsızlığını vurgulayan, karma jandarma örgütü kurulmasını hükme bağlayan ve bunların bir umumi müfettiş tarafından denetlenmesini kabul eden “Rumeli Vilayetleri Hakkında Talimat” yürürlüğe girdi233.
Avusturya ve Rusya, bölgede yapılacak ıslahatlar konusunda kontrolü ele almış durumdaydı. Diğer Batılı devletler onların hazırladığı programlar üzerinden hareket ediyordu. İki ülkenin hazırlayıp Berlin Antlaşması’nı imzalayan diğer devletlerin de onaylamasıyla Osmanlı Devleti’ne sunulan Viyana Islahat Programı’nı 23 Şubat 1903’te baskı altında kalan Sultan II. Abdülhamid kabul etmek zorunda kalmıştı. Ancak bu programlar uygulamada bölgedeki iç karışıklıklara engel olmuyordu.
Selim Melhame Paşa. Melhame aile arşivi.
II. Abdülhamid bu yıllardan başlayarak Selim Melhame Paşa’ya ve kardeşi Necip Melhame’ye Makedonya sorununun çözümü için çeşitli özel görevler verecekti. Selim Melhame, Osmanlı’nın olağanüstü büyükelçisi olarak yabancı ülkelerin yöneticileri ve diplomatlarıyla ve komitacılarla görüşecekti.
Selim Melhame, Sırbistan’dan Niş’e giderek Sırp komitacılarla görüşmeler gerçekleştirdi. Onların isteklerini Sultan adına dinleyerek çözümle ilgili adımlar attı. 9 Eylül 1902’te Niş’ten Yıldız Sarayı Başkitabet Dairesi’ne gönderdiği raporda, komitayı temsilen görüştüğü Petrof’un harfiyen şunları söylediğini belirtiyordu234:
Bizden yazılı olarak hiçbir taahhüt beklemeyiniz. Şartlarımızı kabul ederseniz sözümüz yeterlidir. Altı ay yani Eylül sonuna kadar hiçbir şekilde düşmanca hareket etmeyeceğiz. Vilayetlerde mahallî hükümetler bize karşı hiçbir şekilde karışıklık çıkardığımıza dair herhangi bir suçlamada bulunmayacaktır. Çetelerimiz hiç yokmuş gibi davranacaklar. Bizim emrimiz altında bulunmayan bazı şahısların şahsen işleyecekleri suçlardan sorumlu değiliz. Buna karşılık siz de sekiz gün, yani gelecek Salı gününe kadar buradaki ileri gelenler ve dostlarınız arasında bir dostunuza tayin edeceğimiz bir mevkide, birinci taksit olarak yüz bin frank ve ikinci taksit olarak Ağustos’un ilk Çarşamba gününde aynı miktarda para vereceksiniz. Eğer gelecek Salı gününe kadar dostlarımıza bu konuda bir cevap vermezseniz sözleşme hükümsüz kalacaktır. Bundan başka yapılan bu görüşmelerin gizli kalacağına ve kardeşlerimize karşı, vilayetlerde baskı uygulanmayacağına ve ahalinin şikâyet ettiği memurların yerine peyderpey namuslu ve akıllı memurlar tayin olunacağına namusunuz üzerine söz veriniz. 64
Alman İmparatoru II. Wilhem’in Selim Melhame’yi taltif ettiği nişan beratı. Melhame aile koleksiyonu. 65
Komite temsilcisinin bu söylemlerini Saray’a ileten Selim Melhame Paşa, mektubunda, ilk taksiti 75.000 franka indirdiğini belirtiyordu. Görüştüğü komitacı ilk taksite kadar Bulgaristan veya Osmanlı vilayetlerinde bulunmasını istemediğinden, Melhame Paşa Belgrad ya da başka bir yere gideceğini söyleyerek, konuyla ilgili düşüncelerini şöyle aktarıyordu: Benim fikrimce bu girişimde hem vakit hem de nakit kaybediliyor. Biz ayrılığa düşersek bunların ısrarları artacak. Hâlbuki kuvvetleri yedi yüz kişiden fazla değildir. Bununla hiçbir saldırıya cesaret edemezler. Etseler bile ezilirler ve ezileceklerini de bilirler. Diğer taraftan bunların saldırmak için güçleri olduğu kabul edilse ve sözlerinde duracakları muhakkak olsa bile altı ay sonunda yine saldırıya başlayacaklarına şüphe yoktur. Hülasa, bunlar siyasi bir maksat güdüyorlar. O halde kendilerini güçlendirmiş oluruz ya da maksatları sadece para kazanmaktan ibarettir. Bu durumda da dolandırıcılıklarına yol vermiş oluruz. Bu konuda etkili adım atabilmem için gereğini hızlıca tarafıma bildirmenizi rica ederim. Aksi halde her ihtimale karşı emrinizi beklerim235.
8 Mart 1903 tarihinde dış basında çıkan bir haber, Rumeli vilayetlerinde Sultan’ın iradesi ile alınan kararlar neticesinde durumun sakinleştiğini ve bazı çetelerin yakalanarak mahkemeye havale edildiğini yazıyordu236.
Ancak komitacı gruplar rahat durmuyordu. 22 Nisan’da İstanbul’daki Rusya Büyükelçisi Zinoviev’den bir mektup alan Melhame Paşa, büyükelçinin yazdıklarını Padişah'a iletmişti. Zinoviyev mektubunda Rumeli’deki üç vilayette büyükelçilerce bir “adli” denetim yapmayı planladıklarından bahsediyordu. Konuyla ilgili Sultan’la görüşme isteğini Selim Melhame vasıtasıyla iletiyordu237. 16 Ağustos 1903’te yine Zinoviev’den edindiği bir bilgiye dayanarak, Selim Paşa Saray’a gönderdiği notada, Bulgar eşkıyasını durdurmak için Rusya’nın Osmanlı Devleti'nden girişimde bulunmasını tavsiye ettiğini bildiriyordu238. Mürzsteg Kararları
Ekim 1903’e geldiğimizde Avusturya ve Rusya Dışişleri Bakanları Mürzsteg’te buluşarak Şubat ayında imzalanan Viyana Islahat Programı’na ek ıslahatlar içeren yeni bir rapor hazırladı. Rapor, Berlin Antlaşması’nı imzalayan diğer devletlerin de onayı alındıktan sonra Rusya ve Avusturya Büyükelçilikleri tarafından Saray’a sunuldu. II. Abdülhamid’in tüm itirazlarına ve kararı gözden geçirme isteğine rağmen Osmanlı Devleti Kasım 1903’te raporu uygulamak zorunda kaldı. Aralık 1902’de Padişah’ın temsilcisi olarak Selanik’e atanan, üç vilayeti de kapsayan mülki, mali, adli ve güvenlik işleri Genel Müfettişliği’ne atanan Hüseyin Hilmi Paşa yeni alınan kararlarla, Rus ve Avusturyalı iki sivil memuru yanında bulundurmak zorunda kaldı. Jandarmanın ıslahı görevi de Bâbıâli’ye bağlı İtalyan General De Giorgis’e verildi. Batılı güçlerin temsilcileri De Giorgis’i desteklemeye başladılar. 14 Aralık 1903 tarihli mesajında Rus Büyükelçisi Zinoviev ile muhtelif konularda yaptığı görüşmeyi, Selim Paşa Sultan II. Abdülhamid’e özetle şöyle aktarıyordu:
Bu sabah Rus Büyükelçisi tarafından öğle yemeğine alıkonuldum. Büyükelçi Zinoviev’in söylediklerinden kayda değer olanlarını bildiriyorum. Hamdi Paşa’nın değiştirilmesinin çok isabetli olduğunu söylemiş, Bâbıâli’nin kablo işini bildirmemesine hayret etmiş ve sadrazamın bu işte iki yüzlü bir yol tuttuğunu belirtmiştir. Kendisine bu işin de diğerleri gibi, yoluna gireceğini, halkın ülkede doğru giden her işin Padişah sayesinde doğru gittiğine General De Giorgis. Makzume dijital arşivi. inandığını söyledim. Sözlerimi tasdikle, her zaman ifade ettiği gibi sizin, dünyanın huzuru için lazım olduğunuzu belirtti. Hüseyin Hilmi Paşa’nın iktidardaki tavırlarının konumunun nezaketiyle uyuşmadığını hatırlattı239. Zeki Paşa’yla uzun uzadıya görüştüğünü; kendisine Rusya’nın bilinen vilayetlerle ilgili müdahalesinin Osmanlı Devleti’ne bir zarar getirmeyeceği gibi, teklif edilen tedbirlere yardım etmesi halinde Bulgarlar’a karşı çok etkili bir önlem almış olacağını söylediğini, Zeki Paşa’nın bunu tasdik ettiğini aktardı. Avusturya Büyükelçisi ile ilgili sözlerime cevaben Büyükelçi Calice ile Alman Büyükelçileri’nin zararlı kimseler olmadığını ve sözlerine güvenilebileceğini ancak Fransız ve İngiliz Büyükelçileri’nin sözlerine pek güvenilemeyeceğini belirtti. Calice hakkındaki sözlerine mümkün olduğunca karşı çıktıysam da, uygun olmayacağı düşüncesiyle daha ileriye gitmedim240. Selim Melhame Paşa’nın Bâbıâli’yi olup bitenlerden sorumlu tutması Selim Melhame Paşa, Ocak 1904’te doğrudan Sultan’a sunduğu, üzerinde ay ve gün belirtilmeyen bir raporda241, Mürzsteg kararları ertesinde Rumeli meselesinde olumsuz şekilde sonuçlanmakta olan hususlarla ilgili yorumunu sunuyor, Rumeli’de gelinen noktanın sorumlusu olarak Bâbıâli’yi gösteriyor242:
66
Johannes Zehngraf’ın (1857-1908) yapmış olduğu Selim Paşa’nın portresi. Melhame aile koleksiyonu.
Ülkeme sadakatimden dolayı bugün sonuçlanmış olan malum konu hakkında aşağıdaki açıklamaları yapmaya cüret eylerim. Avrupa asıl maksadına erişmiş olsa idi, genel olarak Osmanlı’nın bağımsızlığının ve özellikle Rumeli’deki Osmanlı hukukunun sıkıntıda olacağına şüphe yoktu. Bundan dolayı bu sıkıntı hafiflemiş ve meydana gelen hata bir daha meydana gelmemek üzere giderilmiştir. Bu durumda Bâbıâli’nin mevcut heyeti bu işe ne kadar mâni olabilmiştir? Bu konuda vazifesini yerine getirmiş midir, getirmemiş ise niçin getirmemiştir? Yanlışlıkla mı? Eğer değilse olaylar ve gelen bilgilere bakarak arz edeceğim mantıklı deliller ile bu işte Bâbıâli’nin görevini yapmadığı gibi, meselenin meydana gelişine de nasıl sebebiyet vermiş olduğunu ortaya koyacağım. Bu konudaki deliller aşağıda arz edilecektir. Birinci: Meselenin meydana gelmesi (Acaba Bâbıâli istemeseydi mesele bu kadar vahim bir sonuca varır mıydı?) İkinci: Meselenin altı yedi ay önce meydana geldiğini herkes bilirken başlangıçta Bâbıâli’nin Padişah'a karşı bir sene önce jandarmanın işi gibi gizlemesi. Üçüncü: Alman Büyükelçisi Bieberstein’ın son seyahatinden dönmesine kadar kontrol meselesinin aleyhinde iken, döndükten sonra işin lehine tavır alması. Dördüncü: Almanya Büyükelçisi Baron Bieberstein ve Avusturya Büyükelçisi Baron de Calice’nin bu işte Avrupa’yı müttefik hale getirmesi. Beşinci: Başlangıçta Bâbıâli’nin meseleyi önemsiz görüp, itiraz niteliğindeki cevapları ona göre hazırlaması. Altıncı: Konunun önemi Padişahça anlaşıldığı anlaşıldıktan sonra, (Sadrazam) kendi konumunun tehlikede olduğunu fark edince, kendisini temize çıkarmak için, memurlarını derhâl Rumeli’den uzaklaştırmıştır. Böylece uygulanma imkânı olmayan teklif için büyükelçilere sert içerikli bir tebligat teşebbüsünde bulunmuştur. Yedinci: Bu tebligat yapıldıktan sonra (Sadrazam’ın) İtalya Büyükelçisi ile Bâbıâli’de yalnız başına, bir tercüman aracılığıyla yaptığı görüşmeden sonra büyükelçilerin benzeri görülmemiş bir şekilde ortak karar alarak, Padişah’ın huzuruna kabul edilmek istemeleri. Sekizinci: Büyükelçilerin Padişah’la görüşme talebinde bulunduklarında, yazmak istedikleri taslakta hepsinin ayrı ayrı kabul edilmeleri mümkünken, yazıyı kaleme alan Fransız maslahatgüzarına Alman Büyükelçi’nin “Toplantıyı beraber yapmaya karar verdik” diyerek “kolektif” ibaresini yazıya eklettirmesi. Dokuzuncu: Bâbıâli’ye yakın olduğu bilinen Alman Büyükelçisi’nin, 1-2 hafta öncesine kadar büyükelçilerin değiştirilmesi tekliflerine en sıcak bakan kişi olmasına rağmen, bu defa Avrupalı diğer devletlerin taleplerine destek vermesi. Onuncu: Midilli gümrüğünün işgalinden önce işlerine son verilecek olan, yabancı sivil memurların tayini hakkındaki teklifi Bâbıâli’nin reddetmesi ve bu konuda yazılan nota gibi, bir cevabi notayı yazmayı düşünmemesi. On birinci: Bayram kutlamasında, kabine üyelerine haklı olarak gösterilen kırgınlık üzerine, iş çözümlenmeyecek olursa Bâbıâli’nin konumunun çok tehlikede olacağının anlaşılmasından sonra, o zamana dek hükümetin girişimlerine alabildiğine karşı çıkan Alman Büyükelçisi’nin birdenbire (Bâbıâli’ye) kabul edilmesi.
Makedonya’da mali denetim Mürzsteg Kararları Osmanlı Devleti için ağır kararlardı. Makedonya neredeyse yarı özerk bir hâl almış, yabancı güçlerin müdahalesi artmış ve kolaylaşmıştı. Ancak bölge, verilen tavizlere rağmen sakinleşmeyecekti. Batılı devletler bu kez üç vilayetin ‘mali’ yönetiminin Osmanlı Bankası’na verilmesi için baskı yapıyordu. 30 Kasım 1905’te Selim Melhame Paşa, Fransız maslahatgüzarı Boppe’la Saray adına yaptığı görüşmede, Mürzsteg Raporu çerçevesinde Makedonya’da yabancı sivil memurların görevlendirilmesi taleplerinin Sultan II. Abdülhamid tarafından kabul edildiğini bildirdi. Altı yabancı sivil memurun denetimi ve Osmanlı Bankası’nın danışmanlığıyla bölgede, Batılı güçlerin Osmanlı Hükümeti tarafından Makedonya’da uygulayacağı reformları garanti altına alacağı düşüncesine Padişah saygı duyuyordu. Karşı geldiği tek konu, üç vilayette bir mali denetim komisyonunun kurulması idi243.
1905’te Rusya ile Avusturya, II. Abdülhamid’e mali denetim komisyonu tasarısını kabul ettirmek amacıyla bir güç gösterisi düzenlemeye karar verince, Osmanlı Devleti’ni gizlice destekleyen Almanya dışında, diğer beş süper gücün savaş filoları Midilli ve Limni’ye gelerek, orada gümrük, posta ve telgraf merkezlerine el koydu. Bunun üzerine II. Abdülhamid bölgenin mali denetimini bir Fransız kurum olan Osmanlı Bankası’na devretmek zorunda kaldı244. Potemkin Zırhlısı İsyanı olayında Selim Paşa
Selim Melhame’nin Rusya Büyükelçisi Zinoviev ile görüşmelerinden biri 1905 yılının Haziran-Temmuz aylarında Potemkin Zırhlısı İsyanı sırasında gerçekleşmişti. 1917 yılındaki Bolşevik Devrimi ile yıkılacak olan Rus Çarlığı döneminde halkın yaşadığı ekonomik sorunlar dayanılmaz boyutlara varmış, rahatsızlık Rus donanmasında da belirgin hale gelmişti. 27 Haziran 1905 gecesi “Prens Potemkin” zırhlısı Odesa’ya vardığında gemide meydana gelen çatışmalarda mürettebattan pek çok kişi ölmüş, isyancı ya da devrimci mürettebat gemi yönetimini ele geçirmişti.
Bâbıâli’nin tüm yabancılara gösterdiği ılımlı politika ile, Padişah'ın yönetim şekline ve şahsına karşı herkesçe bilinen duyguları bu delillere eklendiğinde, Bâbıâli’nin bu işin olumsuz bir sürece girmesindeki en kusurlu taraf olduğu kesinlikle söylenebilir. Ancak, desteklediğine hükmolunmazsa, hafiflik ve idaresizliğiyle saltanatı çok büyük bir tehlikeye düşürme derecesine getirdiği kuşkusuzdur. Padişah’ın Almanya ile yirmi sekiz yıldan beri büyük bir kararlılık ve soğukkanlılıkla kurduğu dostça ilişkileri, (Sadrazamın) kendi kişisel çıkarları lehinde ve saltanat aleyhinde kullanması, Avrupa’da böyle bir “ittifak” bugüne kadar asla gerçekleşmemiş iken, bu kez, Avusturya Büyükelçisi Baron de Calice’nin Baron Marshall’la ön ayak olarak böyle bir “ittifakı” sağlamış olması, Bâbıâli’nin yaşanan olaylardaki kusurunun bir delilidir. Osmanlı Devlet Politikası’nın esası devletler arasında rekabetler oluşturarak bundan yararlanmak olup Padişah’ın bugüne kadar bu yolda pek çok başarısı görülmüştür. Buna rağmen Bâbıâli’nin bu yararlı yolu tutmamasının üzerinde çok düşünülmesi ve önem verilmesi gereken bir konu olduğuna şüphe yoktur. Bundan dolayı efendimiz Hazretleri’nin sadık olan bu kulları, bu gibi tehlikelerin tekrar etmemesini Cenab-ı Hak’tan temenni ettiğimi arz ederim. Kulları Selim. Selim Paşa’nın bu raporundan, Makedonya konusunda Bâbıâli’nin Batılı Büyükelçiler ile arasındaki zayıf diplomatik halka ile Sultan II. Abdülhamid’in dış politikası arasında önemli farklılıklar olduğunu görüyoruz. Olumsuz gelişmelerle ilgili Selim Melhame Paşa doğrudan sadrazama atıfta bulunmasa da bir şekilde Bâbıâli’nin ihmali olduğuna işaret ediyor. Abdülhamid Almanya İmparatoru II. Wilhelm, İtalya Kralı III. Vittorio Emanuele ve diğer Avrupalı liderler ile kişisel alanda iyi ilişkiler sürdürmesine rağmen, Bâbıâli’nin Düvel-i Muazzama (Büyük güçlerin) büyükelçileri ile yürüttüğü görüşmelerde yanlış adım attığının altını çiziyor. Osmanlı yönetiminin zaafiyetinden yararlanan Almanya, Avusturya-Macaristan ve diğer büyükelçiler, ülkeleri yararına tavizler kopararak Sultan II. Abdülhamid’in bilgisi dışında rahatça hareket edebiliyorlardı. Batılı devletlerin Bâbıâli’ye zorla kabul ettirdikleri sözde çözüm projeleri, ne yazık ki Makedonya’daki durumu git gide kötüleştirmekten ve Balkanlar’ın Osmanlı Devleti’nden kopuş sürecini hızlandırmaktan başka bir sonuç vermeyecekti. 68
Potemkin zırhlısı Rusya’nın Karadeniz donanmasının en kuvvetli zırhlısı olup 12.000 tonilato istiap hacmindeydi. Saatte 18 deniz mili sürat yapabilmekte, 30,5 cm’lik 4, 15 cm’lik 16 adet olmak üzere muhtelif çaplarda 60 kadar topa sahip olan gemi dakikada 400 top atabilme kapasitesine sahipti. Bunlardan başka torpil atması için iki aleti mevcut olup, ambarlarında büyük miktarda barut ve 3000’i aşkın top mermisi mevcuttu. İkdam, 9 Temmuz 1905. Ya. Hus. 491/52, 12 Temmuz 1905, Köstence Başşehbenderliğinden gelen telgraf. Potemkin Zırhlısı kartpostalı, Makzume koleksiyonu. 69
2 Temmuz 1905’te Potemkin Zırhlısı Köstence Limanı’na vardı ancak erzak ikmali reddedilince Kefe Limanı’na hareket ederek ihtiyaçlarını oradan sağladı. Gemi, 8 Temmuz 1905’te Köstence’ye dönerek Romanya makamlarına teslim oldu ve devrimci tayfalar serbest bırakıldı.
1917 yılında Bolşevik Devrimi’ni gerçekleştiren Lenin, bir konuşmasında devrimi ateşleyici en önemli unsurun Potemkin Zırhlısı olayı olduğunu söylemişti: Bunların en ünlüsü, Karadeniz’de isyancıların eline geçen ve Odesa’da devrime katılan Prens Potemkin Zırhlısı’ndaki ayaklanmadır245…
Potemkin Zırhlısı Karadeniz’de bulunduğu sürece, Sultan II. Abdülhamid geminin Boğaza girme ihtimalini göz önünde bulundurarak, Boğaz güvenliğini güçlendirmeye karar verdi. Boğaz’ın Karadeniz girişine eski topların yanına 12 inçlik yeni toplar yerleştirildi. Boğazın girişi de mayınlarla kapatıldı. Bir İngiliz dergisine göre, Osmanlı Hükümeti zırhlının Boğazı geçmeye teşebbüs etmesi halinde kıyı bataryalarınca ateş açılması emrini vermişti246.
İstanbul’daki Rus Büyükelçisi Zinoviev, 12 Temmuz 1905 tarihinde, Petersburg’a gönderdiği gizli notada Osmanlı Devleti’nin olaydan rahatsızlık duyduğunu ve gelişmeleri çok yakından takip ettiğini iletmişti247. Selim Melhame Paşa Zinoviev’le görüştükten sonra Potemkin’in Romanya’ya teslimini Sultan’a şu kelimelerle iletti: …Potemkin’in tayfaları arasında yaptıklarından pişman olmuş olanlarla diğerleri arasında çıkan tartışmadan 30 kişi ölmüş olması nedeniyle, tayfalara dokunulmamak şartıyla, Romanya Hükümeti’ne teslim edilmesine karar vermişlerdir248… Aynı mesajda Selim Paşa, Zinoviev’in Potemkin Zırhlısı’na Köstence Limanı’nda Romen bayrağı çekilmesinin geçici olduğunu, Rus makamlara iadesinden sonra tekrar Rus bayrağını dalgalandıracağını söylediğini yazdı. Selim Paşa’nın Sultan’a gönderdiği diğer bir bildiride, isyancı tayfaların gemiyi terk ederken gemi gövdesinde delikler açtıkları hakkındaki söylentiyi dönemin çağdaş kaynakları da doğrulamaktaydı249. Bu durumda Rus makamlar gemiyi teslim aldıklarında, Köstence’den ayrılmadan önce, tamirden geçirdikleri düşünülebilir.
Potemkin olayını fırsat bulup, Boğaz istihkamlarını güçlendirme girişiminde bulunan Sultan II. Abdülhamid hakkında bir Rus akademisyen tebliğinde250; "1905 yılında Padişah Hükümeti, Petersburg’un hoşnutsuzluğunu göz ardı ederek, İstanbul Boğazı’nın tahkiminde modernizyasyona gitmiştir." demişti. Potemkin olayından aylar sonra Zinoviev ile tekrar görüşen Selim Melhame Paşa, Sultan’a görüşmesiyle ilgili şu yorumda bulunmuştu: …Boğaz’daki istihkamların251 takviyesi hakkında lakırdı arasında, lisan-ı münasible ettiğim sözleri, sefir cevapsız geçmiştir252. Zinoviev’in Melhame’nin sözlerine sessiz kalması, Boğaz girişini güvenlik altına alan Sultan’ın atılımının Petersburg’da benimsenmediğini işaret ediyordu. Selim Paşa, ince zekâsıyla Boğazlar’da emeli olan Rus Hükümeti’nin rahatsız kaldığını sezinlemişti.
Rus Büyükelçisi Zinoviev ve Selim Melhame’nin muhtelif konularda bir araya gelmeleri tamamen Sultan II. Abdülhamid’in iradesi ile gerçekleşiyordu. Zinoviev, Petersburg ve büyükelçilerle ilgili bilgilerini paylaştığında, Selim Paşa Saray’a rapor ediyor böylece Rusya’nın ve İstanbul’daki yabancı misyonun Bâbıâli’de karşılaştığı sorunlardan ve kopardıkları tavizlerden, az da olsa Padişah haberdar olabiliyordu.
Selim Paşa Roma’da
19 Ekim’de Selim Melhame Paşa, Sultan II. Abdülhamid tarafından Osmanlı Devleti’nin olağanüstü büyükelçisi olarak özel bir görevle İtalya’ya gönderilecek, İtalya’nın Osmanlı Devleti’nin yanında yer alması sağlanarak projeden vazgeçilmesi konusunda ilk adım atılacaktı. Osmanlı’nın İtalya’yla ilişkilerinin iyileşmesinde Selim Paşa’nın İtalya Kralı III. Vittorio Emanuele ve diplomatlarıyla olan yakın ilişkileri önemli yer teşkil ediyordu. Selim Melhame’nin Kral ile önceden tanışıklığı, henüz prens iken eşi Elena’yla 1890 ve 1900 yıllarında İstanbul’a yaptığı ziyaretlere dayanıyordu. Seyahatin gerçekleşmesinde Melhame’nin damadı ve Padişah'ın yaveri olan İtalyan Romei-Longhena Paşa’nın da etkisi büyüktü254.
Roma’ya seyahatinden önce haberdar edilen İtalyan Dışişleri Bakanı Tittoni, İstanbul’daki Büyükelçisi Imperiali’ye255 18 Ekim’de gönderdiği şifreli telgrafta şöyle diyor: Bugün size İtalya ve Türkiye arasındaki ilişkilerin durumunu içeren ama özellikle İtalya’nın Trablusgarp’taki ekonomik çıkarları ile ilgili raporumuzu gönderiyorum. Sultan adına Selim Paşa’nın Kralımız, Başbakanımız ve benimle görüşeceği konular hakkındaki telgrafınızı bu arada aldım256. İtalya Dışişleri Bakanı ile İtalya Büyükelçisi arasındaki bu yazışmadan, Selim Paşa’nın ziyaretinin yalnızca Osmanlı İmparatorluğu’nu rahatsız eden Makedonya adli denetim sorunu değil, aynı zamanda İtalya’nın bu görüşmelerde Osmanlı topraklarında çıkarlarını genişletme ve güvence altına alma niyetinde olduğunu görüyoruz.
Selim Melhame’nin, 20 Ekim günü Sultan tarafından yazılmış iki mektup ve nişanı Kral’a takdiminden sonra, Kral ile görüşmesinde büyük dostluk havası esmişti. İtalya Kralı, Dersaadet’e yaptığı ziyaretlerden beri Sultan’a karşı samimi hisler beslediğini yinelemişti. Bu arada, Fransız basını Kasım ayında bu ziyaretin nişan verme adı altında İtalya’yı ‘adli’ denetim projesinden çekilmeye ikna seyahati olduğu hakkında geçerli olan bir yorumda bulunacaktı257. Burhaneddin Efendi’nin Fausto Zonaro’ya imzalı fotoğrafı. Abdullah Biraderler. Zonaro aile koleksiyonu.
1907, Roma ve Viyana misyonu: Makedonya için adli denetim girişimini iptal ettirme çabaları Selim Melhame Paşa’nın 1907 yılında Avrupa’ya giderek Makedonya’da adli denetimin uygulanmaması için yaptığı görüşmelere geçmeden önce, o döneme kadarki değişikliklerden bahsetmek gerek. 1905’te İngiltere Dışişleri Bakanı olan Sir Edward Grey, 70
Makedonya’daki şiddet olayları 1907’ye kadar artarak devam etti. Avrupa Devletleri’nin Osmanlı’ya yaptığı baskı da buna bağlı olarak artıyordu. Avusturya ve Rusya, Makedonya’da yeni ıslahat planları yapmaya devam etti ve Eylül 1907’de bölge için, mevcut denetimlere ilaveten, defalarca gündeme getirdikleri ‘adli denetim’ projesini hazırladılar. Amaç üç vilayete; Selanik, Manastır ve Kosova’ya biri Müslüman diğeri Hristiyan ikişer hukuk müfettişi atamaktı. Osmanlı askerî harp divanı da, bu adli denetime tabii tutulacak, Osmanlı Ordusu’nda alınacak kararlarda yabancı hukuk müfettişinin sözü de göz önünde bulundurulacaktı. İstanbul’da Fransa, İtalya ve Almanya Büyükelçileri’nin de devreye girmesiyle, Batılı ülkeler projeyi hayata geçirmek için Osmanlı Devleti’ne baskı uygulamaya başladılar. Makedonya’da hukuki açık olduğunu, bu sebepten dolayı adli denetim mekanizmasının gelmesi gerektiğini savundular. İngiltere bu projeye müdahil olmamıştı. Sultan II. Abdülhamid ise söz konusu projenin hayata geçmesine kesinlikle karşı çıkıyordu.
Selim Paşa, 19 Ekim 1907 sabahı Roma’ya beraberindeki heyetle birlikte vardığında Kral’ın Başyaveri General Brusati tarafından tren istasyonunda karşılandı. Kendisine ertesi gün Kral tarafından kabul edileceği bilgisi verildi. Ziyaretin kâğıt üzerindeki amacı İtalya Kralı’na Hanedan-ı Âli Osman Nişanı verilmesiydi. Bu vesileyle pek çok mühim mesele de görüşülecekti. Bunlardan en önemlisi Makedonya sorunuydu. Selim Melhame, Sultan II. Abdülhamid’in mektuplarını Kral’a iletecek, Sultan’ın temsilcisi olarak Kral III. Vittorio Emanuele ile müzakereler yapacaktı.
Selim Melhame Paşa’nın 1906’da Padişah tarafından özel göreve atanması
Selim Melhame Paşa Eylül 1906’da gizli bir özel görevle Avrupa’ya gönderildi. Bu seferki vazifesi Sultan II. Abdülhamid’den sonra Osmanlı tahtının varisi konusunda Avrupa Devletleri’ni bilgilendirme amacını taşıyordu. II. Abdülhamid, yerine geçecek veliahdın liberal görüşlü kardeşi Reşat Efendi ya da yeğeni Yusuf İzzeddin Efendi olmasını kesinlikle arzu etmiyordu. Bu iki ismin yerine oğlu Prens Burhaneddin Efendi’nin tahta geçmesi konusunda kararlıydı253.
Almanya’nın güçlenmesi durumunu göz önünde bulundurarak Makedonya konusunda Rusya’yla ortak hareket etme isteğindeydi. Fransa da bu iki ülkenin yanında yer alacaktı. Almanya’nın yanında yer alacak olan Avusturya-Macaristan’ın 1906’da göreve gelen yeni Dışişleri Bakanı Baron von Aehrenthal, Balkanlar’daki mevcut statukonun korunmasından yana değildi. Zaten Slavlar konusunda Rusya’ya karşı Arnavutları destekliyordu ve bu konuda da Bulgaristan’dan yardım bekliyordu. Sırbistan’ı ekonomik olarak zor durumda bırakmak için 1906’dan itibaren çalışmaya başlamıştı. Her ne kadar Makedonya toprakları üzerinde Osmanlı’ya karşı politika üretilirken ortak tutum sergileseler de Batılı ülkelerde bloklaşma başlamıştı.
21 Ekim günü bu kez İtalya Kralı, Miralay Kont Raimondi vasıtasıyla Selim Melhame Paşa’ya iki kıymetli mozaikli tablo258, refakatindeki İsmail Hakkı Bey’e Üçüncü rütbeden Saint Maurice ve Lazare, oğlu Nihat Bey’e Üçüncü rütbeden Couronne d’Italie Nişanları'nı takdim etti. Ayrıca, Amiral Alfonso di Brochetti’nin Dersaadet’teki ziyaretinde Sultan tarafından büyük bir ihtişamla karşılanmanın bir karşılığı olarak Osmanlı Devleti baş memurlarını farklı derecelerden toplam 15 adet Saint Maurice ve Lazare ile Corona d’Italia nişan ve beratı ile taltif etti. 22 Ekim’de Selim Melhame Paşa’nın onuruna, İtalya Kralı ve İtalyan Dışişleri Bakanı Tittoni’nin de katıldığı bir ziyafet verildi. Kral, akşam yemeğinden önce saat 19.00’da bir saat kadar Selim Melhame’yle baş başa görüştü259. Konuşma sonrasında Kral, kendisiyle tekrar bir araya gelmek istediğini söyledi. Aynı gün, İtalyan Dışişleri Bakanı Tittoni, el yazılı mektubuyla ayın 23’ü saat 16.00’da 71
Bakanlar Konseyi’ne katılacağından Selim Paşa’yı saat 15.00’te bakanlığa görüşmeye davet ediyordu260. Paşa, Tittoni’yle görüşmesinde Avrupa Devletleri’nin uygulamaya yeltendikleri ‘adli’ denetime Osmanlı Devleti’nin asla izin vermeyeceğini söylediğini defterine not düşer. Eğer İtalya gerçekten kararlı ise projenin diğer devletler tarafından iptal edilebileceğine inandığını da belirtir. Ancak, Saray’a yazdığı mektupta, İtalya’dan ‘adli’ denetim projesinin iptal edilmesi konusunda destek aldığını söylemekle birlikte, Avrupa ittifakının aldığı kararlardan çark etme olasılığının oldukça zayıf olduğunu bildirmek zorunda kalır. Roma ziyareti sırasında Selim Paşa’nın kullanımına Kral’ın kendi özel arabası tahsis edildi.
25 Ekim’de Selim Melhame Paşa’nın Saray’a gönderdiği bir mesajda, İtalya Dışişleri Bakanlığı Kabine Şefi Marki Carlotti ve Kral’ın Başyaveri General Brusati’yle görüştüğünü, görüşmelerin istenildiği şekilde sonuçlanması için birkaç gün daha Roma’da kalması gerektiğini, ancak İtalya Hükümeti’nin misafiri olarak 3-4 günden fazla kalmasının yakışık olmayacağından 25 Ekim sabahı Floransa’ya geçtiğini yazıyordu. Daha sonra gayriresmî bir sıfatla Roma’ya geri döneceğini, Kral’ın dönüşte onunla tekrar görüşmek istediğini belirtiyordu. Carlotti, Selim Paşa’nın İtalya Dışişleri Bakanı Tittoni ile görüşmesini: "Osmanlı Devleti, Rumeli’de adli denetimi kabul etmeyecekti, eğer İtalya ve Almanya, bu kararın alınmaması gerektiğine kanaat getirirse, adli kontrol uygulanmayacaktı." sözleriyle özetlemişti.
İtalya Büyükelçisi Marki Guglielmo Imperiali. Makzume dijital arşivi.
Aynı gün Saray Başkâtibi Tahsin Paşa, Selim Melhame Paşa’ya gönderdiği telgrafta, üç vilayetle ilgili Avusturya Başbakanı’yla görüşmek için, Roma’dan sonra Viyana’ya gitmesini talep ediyordu. Avusturya Başbakanı’na iki imparatorluğun dostluğunun eski ve samimi olduğu vurgulanmalı, bu vilayetlerdeki adli işlere ilişkin reformların zaten uygulandığı, bunun dışındaki adli denetim projesinin Osmanlı Devleti ve halkı tarafından asla kabul görmeyeceği bildirilmeliydi. Avusturya, 1900’lerin başından itibaren bölgede ıslahat çalışmaları üzerine Rusya’yla birlikte en çok çalışan ülkeydi. 1905’te Rusya’nın Japonya’ya yenilmesi ve Çarlık Rusyası’nın anayasal düzeni kabulü, bölgedeki Rus, Slav ve Bulgar siyasetini sekteye uğratmış, Rusya’nın bu açığını Avusturya kapatmıştı.
29 Ekim’de Kont Gianotti ve İtalya Dışişleri Kabine Şefi Marki Carlotti, Selim Melhame Paşa’yı, kendisiyle tekrar görüşmek üzere “Circolo della Caccia” derneği lokalinde yemeğe davet ettiler. İtalyan soylu ailelerin üyelerini bir araya getiren “Gentlemen’s Club”e katılma davetini Selim Paşa’ya dernek başkanı göndermişti261. Aynı gün Marki Carlotti, Selim Melhame Paşa ile Makedonya hakkındaki görüşme içeriğini Viyana’daki dostu İtalyan Büyükelçisi’ne ileterek, İtalya’nın Makedonya’da bir adli denetim mekanizmasının devreye girmemesi için geç kalındığını düşündüğünü söylese de, Avrupa’nın diğer devletlerini rahatsız etmeden Osmanlı Devleti’ne destek vereceğini bildiriyordu262:
Selim Paşa, Kral’ın yanına bu iki ülke arasındaki dostluğun sağlam olduğunu ve geliştiğini görmek amacıyla, Sultan tarafından özel görevle gönderildiğini söyledi. Sultan’ın, Osmanlı İmparatorluğu’nun değişmez bütünlüğüne saygılı İtalyan siyasetini ve onun çıkar gözetmeyen karakterini kıymetli bulduğunu sözlerine ilave etti. Ayrıca, büyük sempati hissettiği Kral’ın kendisine karşı duyduğu içten ve samimi hisleri, büyük bir coşkuyla karşıladığını belirtti. Selim Paşa, Sultan’ın bu iyi ilişkileri, Osmanlı İmparatorluğu topraklarındaki İtalyan girişimlerine teşvik vererek, devam ettirmek ve geliştirmek için mümkün olanları yapmaya hazır olduğunu sözlerine ilave etti. Buna karşılık Majesteleri, siyasi konularda, özellikle Makedonya’daki adli denetimin uygulanmaması için, İtalyan diplomasisinden sağlam ve iyi bir destek beklediğini söyledi. Selim Paşa bana dedi ki, Majesteleri Sultan, kendi insiyatifiyle, büyük güçlerin önerdiği adli reformları uygulama kararı aldı. Bu reformlarla bağlantılı kararnamenin yürürlüğe girmesiyle ilgili İstanbul’daki elçilikler bilgilendirildi. Bu durumda Avrupa’nın yeni bir müdahalesi, yani Makedonya’daki üç ilde adli denetim konusundaki hak iddiası, kendi lehine hareket etmek olarak yorumlanacak, zedeleyici bir unsur olacaktır. Avrupa, bölgedeki egemen gücün (Osmanlı Devleti) itibarının, Makedonya’daki düzenin tek koruyucusu olduğunu görmüyor olamazdı. Çünkü Avrupa Devletleri de, bölgedeki Müslümanların, yüksek dinî otorite olan Sultan’ın sorumluluğundaki uygulamalara yapılacak müdahalelere karşı blok halinde ayaklanacağını biliyorlar. Kur’an, Müslüman ülkelerde medeni kanun yerine geçer. ‘İman kuralları’ olarak görülen yasaların uygulamasını; ülkelerini, dillerini, geleneklerini tanımayan bir grup yabancıya emanet etmek, Halife’nin manevi egemenliğini zedeleyicidir. Bu ve daha fazla nedenle Majesteleri Sultan, Selim Paşa’yı İtalya ve Avusturya-Macaristan’ın Dışişleri Bakanları’na hiçbir zaman, hiçbir şekilde adli denetimi kabul etmeyeceğini bildirmek üzere görevlendirdi. Selim Paşa’ya görüşlerine katıldığımı söyledim. Eğer bu görüşmeyi geçenlerde Baron d’Aehrenthal ile yaptığımız toplantıdan önce yapsaydık, Aehrenthal’a Osmanlı’nın görüşünü daha net bir şekilde iletirdik dedim. Büyük güçlerin ortak isteğini ve İstanbul’daki
72
Selim Paşa’nın Saray Başkitabeti’ne gönderdiği mesajlardan birinin taslağı. Melhame aile arşivi. 73
büyükelçilerin bu istek doğrultusunda görevlendirildiğini hatırlatarak bu sorunun belirsiz bir zamana ertelenmesinin mümkün olmadığına inandığımı, fakat erteleme yolu bulmak için Baron d’Aehranthal ile olan iyi ilişkilerimi kullanmaya hazır olduğumu sözlerime ilave ettim. Selim Paşa’nın aniden Viyana’ya hareket edeceğini öğrenen Carlotti, Avusturya Dışişleri Bakanı Baron d’Aehrenthal’e263 kendisi hakkında övgü dolu ve tanıtıcı bir yazı göndereceğini söyleyince, Selim Paşa, Carlotti’ye bu jestinden dolayı en içten teşekkürlerini sundu.
Daha önce de belirttiğimiz gibi İngiltere bir süredir Makedonya konusunda Rusya’nın tavrını destekliyordu. 30 Ekim’de Saray’a yazdığı mektupta Selim Melhame Paşa, İtalya’dayken İngiltere ile Rusya arasında yapılan anlaşma hakkında basından bilgi edinmeye çalışıyor ve bu bilgileri İtalya Dışişleri’nden aldığı bilgilerle karşılaştırıyordu. Melhame’ye göre Rusya’yla İngiltere arasındaki uzlaşma iki şıklıydı, biri resmî olanı, yani basın tarafından ilan edilmiş olanı diğeri ise sözlüydü. İki devlet birbiriyle yazılı anlaşma dışında her konuda karşılıklı uzlaşma içerisinde hareket etmeye çalışacak, birbirinin çıkarlarını ve nüfuz bölgelerini gözetecekti. İngiltere, Rusya’nın Balkan milletlerinin bağımsızlığı yolundaki politikasını desteklemeyi vaat ediyordu. İtalya Dışişleri Bakanı Tittoni ise Rusya’nın bu uzlaşmadan sağlayabileceği yarardan çok kuşkulu olduğunu belirtiyordu. Selim Melhame bu bilgileri Saray’a çok güvenilir kaynaklardan edindiğini ifade edecekti.
İtalya’yla dostane ilişkilerin daha da güçlenmesi için çaba gösteren Selim Paşa, 30 Ekim 1907’de Saray’a, Roma’da görüştüğü üst düzey bürokratlara ve diplomatlara birtakım ilave nişanın verilmesini önerdi: ...Başbakan Giovanni Giolitti’yle Dışişleri Bakanı Tittoni’ye murassa iftihar, Başyaver General Brusati’ye Murassa Mecidi, Dışişleri Müsteşarı Bollati’ye ve İtalya’nın Karadağ Büyükelçisi olduğu halde Dışişleri Bakanlığı Kabine Şefliği görevini yürüten Marki Carlotti’ye Birinci Mecidî nişanı verileceğini müjdelemekle görevlendirilmem hususunda...
Selim Melhame Paşa ve heyeti 3 Kasım’da İtalya Başbakanı, Dışişleri Bakanı ve Savunma Bakanı’nın katıldığı davette İtalya’daki İtalya Kralı Vittorio Emanuele III. Fausto Zonaro fırçasından, İstanbul görüşmelerini tamamladı ve adı geçenlere nişan alacakları haberini İtalyan Başkonsolosluğu koleksiyonu. verdi. Roma’dan ayrılmadan önce İtalya Kralı Selim Melhame Paşa’yı tekrar huzuruna kabul etti. Selim Melhame Paşa, kendilerine olağanüstü saygı ve ilgi gösteren İtalya Kralı’na, eski silah meraklısı olduğunu bildiğinden antika bir kılıç hediye etti. Ayrıca Roma’dan ayrılmadan önce Panteon’daki İtalyan kral mezarlarına bir çelenk koyarak İtalyanlar’ın sempatisini kazandı. Selim Paşa’nın 3 Kasım’da Başkitabet’e gönderdiği mesajda İtalya Dışişleri Bakanı ve Başbakan’ın mesajlarını şöyle iletir:
Son iki üç yıldır İtalya kamuoyunun Bulgar işlerine bakışı tamamen değişmiştir. Bugün aklı başında bir İtalyan yoktur ki, Rumeli’deki Hristiyan milletlere hak versin. Osmanlı Padişahı'nın hikmetli siyaseti sayesinde Rumeli vilayetlerinde Hristiyanlar'ın vahşi saldırılarına karşı Müslüman halk ve askerler tarafından şikâyete sebep olacak hiçbir harekette bulunulmamıştır. Hristiyanlar'ın birbirlerine ve Müslümanlara karşı çeteler yoluyla yaptıkları her türlü vahşi davranışın ve Müslümanlar'ın insanlığının da ortaya konması ile İtalya kamuoyunun fikri büsbütün değişmiştir. Bugün Kral, Hükümet ve halk aynı düşüncede olup statukonun devamını istemektedir. Ayrıca bununla kalmayıp İtalyanlar’ın çıkarı için çok güçlü ve her düşmana galip gelebilecek bir Türkiye’nin gerekliliğini de bilmekteler. Bu durumda İtalya’dan her türlü dostluk eserinden başka bir şey beklenilmemelidir… İtalya adli denetim projesinin iptalini zorla kabul ettiremeyeceğini, mümkün mertebe karşı duracağına dair gizli teminatta bulunmuştur264. 74
29 Ekim 1907’de Dışişleri Bakanı Tittoni’nin el yazısıyla davetini ertelediğine dair not. Melhame aile arşivi.
Tittoni’nin Kasım 1907 tarihli mesajı: Giolitti ve kendisine verilen nişanlarla ilgili teşekkür yazısı. Melhame aile arşivi.
4 Kasım’da, Saray Başkitabeti’nin geçtiği telgrafta, üç vilayetin adli kontrol projesi olarak Avusturya ve Rusya tarafından yapılacak tekliflerin hiçbir şekilde kabul edilmeyeceği, bunun Viyana’daki Osmanlı Büyükelçiliği’nce Avusturya Dışişleri Bakanı’na tebliğ edildiği, hiçbir teklifin kabul edilmemesi ve bu yolda beyanattan geri durulmaması gerektiği Selim Melhame Paşa’ya tekrar hatırlatılıyordu265. Selim Paşa, İtalya Kralı, Başbakanı ve Dışişleri Bakanı’yla son görüşmesini Saray Başkitabet Dairesi’ne şöyle aktarıyor:
Rusya ve Avusturya sivil memurlar vasıtasıyla üç vilayette her işi kontrol edebiliyor. Bu nedenle Avusturya’nın, hazırlanan projeden vazgeçmesi, diğer devletlere karşı nezaketsiz bir davranış sayılacağından, projeyi resmî olarak takip etmek zorundadır. İtalya’ya gelince; bu yaz Avusturya ve İtalya Dışişleri Bakanları’nın yaptıkları görüşmeler sırasında adli denetim projesinin sözü geçtiğinde, Bâbıâli’nin projeyi asla kabul etmeyeceği ciddi bir şekilde dile getirilmiş olsaydı, bu teşebbüsün ortaya çıkmayacağı söylenirdi. Her ne ise, bugün İtalyan Hükümeti gerçekten de Osmanlı Devleti’ne bu konuda yardım etmek arzusundadır. Bu yüzden, çok gizli tutmak ve kimseye bildirmemek kaydıyla şu öğütte bulunmaktadır: Osmanlı, itirazında kararlı olursa işten vazgeçilmesinin mümkün olacağını bilip ona göre hareket etmeli; bir yandan da adli reformlarla ilgili kararları hayata geçirmelidir. İtalya’nın, Avrupa Birliği’nden ayrılmaması için, İstanbul’daki İtalya Büyükelçisi Marki Imperiali görünüşte büyükelçilerin gerçekleşmesi muhtemel dostane taleplerine katılabilir. Bu durum, bu yaz alınan, Balkanlar’da statukonun korunmasını sağlamak için İtalya ile Avusturya’nın Balkan meselelerinde daima birlikte hareket edecekleri şeklindeki karardan ileri gelip herhangi bir zarar vermeyecektir. Kısacası, Osmanlı Devleti projenin reddinde diretir, büyükelçilerin bu konudaki muhtemel taleplerini sürekli reddeder ve işi kendi kararları doğrultusunda çözerse konu zamanla kendiliğinden kapanacaktır. Osmanlı’nın projeyi reddedeceği yabancı kabinelerce bilinmekte iken hiçbir taraftan projeyi ciddi bir biçimde kabul ettirmek için baskıda bulunulmaması da bunun delilidir. 75
II. Meşrutiyet ilanından sonra Balkanlar, Le Petit Journal ilavesi, 18.10.1908, fr.wikipedia.org.
İtalya’nın bu beyanı alabildiğine gizli tutulmayıp, böyle bir öğütte bulundukları duyulacak olursa, İtalya’nın Üçlü İttifak’taki konumu çok nazik olduğundan, yaptıkları bu gizli uyarıların ifşa edilmesi, işlerin karışmasına sebep olabileceği gibi gelişmelere de menfi etkisi olacağı İtalya tarafından ayrıca belirtilmiştir266. Başkitabet’e gönderdiği mesajlardan anlaşılacağı gibi Selim Melhame Paşa İtalya seyahati sırasında İtalya Kral’ı ve Hükümeti iyi ilişkiler kurmuştu. İtalya, Rusya ve Avusturya öncülüğündeki ittifakın Makedonya’da uygulamak istediği adli denetim projesinin iptali için Osmanlı Devleti’ne önemli tavsiyelerde bulunuyordu. Konu önceden İtalya’ya getirilseydi daha etkin bir girişimde bulunmaları mümkün olacaktı. Zamanlamada geç kalınmıştı. Bu aşamada, ittifak üyesi olduğu devletler ile yaptığı görüşmelerde İtalya, kesin tavır gösterememesine rağmen, Osmanlı görüşünü anlatmak ve görüşe destek çıkmaktan geri kalmayacaktı. Selim Paşa Viyana’da
13 Kasım’dan sonra Roma’dan Floransa’ya geçen Selim Paşa, 18 Kasım akşamı Viyana’ya ulaştı. İtalya’nın aracılığıyla Baron d’Aehrenthal ile görüşmek için hazırlıklara başlamıştı. Bu dönemde sık sık rahatsız ve yorgun olduğunu notlarına düşüyordu. Diplomatik girişimleri nasıl yönlendireceğini iyi bildiği için Viyana’daki Osmanlı Büyükelçisi Mahmut Nedim Paşa ile birlikte 20 Kasım’da Baron d’Aehrenthal’i ziyaret ederek İftihar Nişanı takdim etmeyi öncelikli olarak uygun buldu.
Aynı gün, Viyana İtalyan Büyükelçiliği’nin ticaret ateşi Fasciotti, İtalya Dışişleri Bakanı Tittoni’ye gönderdiği mesajda şöyle yazıyordu:
Bâbıâli’nin tüm baskılarına rağmen, Avusturya Dışişleri Bakanı Baron d’Aehrenthal bana adli denetim projesinin uygulanmasının önemi üzerinde durdu. Fransız meslektaşım da Avrupalı güçlerin bu kontrolden vazgeçemeyeceklerini hatırlattı267”.
20 Kasım tarihinde Viyana’da, Baron d’Aehrenthal ile resmî görüşmesinden önce, Selim Paşa, Berlin Osmanlı Büyükelçisi’ne gönderdiği notada ‘adli’ denetim projesinin iptali için Almanya’nın Osmanlı Devleti tarafında yer alarak, Avusturya’yı projeden vazgeçirmesi gerektiğini söylüyordu. Almanya Şansölyesi Prens Bernhard von Bülow’la Büyükelçi’nin bir süre önce yaptığı görüşmeden sonra tekrar Bülow’la görüşüp bu konuda II. Abdülhamid’in hassasiyetini iletmesini istiyordu.
Selim Paşa, Büyükelçi’ye gönderdiği mesajda Avusturya ile Osmanlı Devleti arasındaki sorunlara değinerek Makedonya’ya Avrupalı sivil memurların çoktan atandığını ve orada yıllardır görevde olduklarını, bunun gibi her zaman Avrupa’nın isteğiyle yapılan diğer reformların bölgede sakinliği zaten sağlamadığını, yeni bir reform iddiası ile bu kez ‘adli’ denetim mekanizması kurmak istediklerini ve buna Sultan’ın bölgede yaşayan Müslümanlar'ın hukuki güvencelerinin sarsılmaması için özellikle karşı çıktığını bildiriyordu. Selim Paşa mesajda, bölgede beş senedir alınan önlemlerin ayrılıkçı ve kendi çıkarları için hareket edenlerin dışında kimseye yaramadığını, Almanya’yla kurulan dostluk ilişkileri çerçevesinde bölgede barışın sağlanması için farklı önlemler alınmasının önemini hatırlatıyordu268.
7.11.1907 tarihli Journal de Salonique'nin Roma seyahati ile ilgili haberi. Melhame aile arşivi.
Görülüyor ki Selim Paşa misyonu sırasında projenin iptali için sadece İtalya ve Avusturya’yı ikna etmeye çalışmadı. Aynı zamanda, Almanya’dan da destek alınması için uğraştı. Avusturya ve Rusya’nın ısrarlı tutumlarına rağmen adli denetim projesinin ertelenmesi ya da iptalini sağlamakta Osmanlı Devleti geç kalmasına rağmen, sorunun çözümlenmesi için çok yönlü çaba harcadı. 77
23 Kasım’da Baron d’Aehrenthal’le başbaşa bir görüşme yapan Selim Paşa, Avusturya Dışişleri Bakanı’na Sultan II. Abdülhamid’in bu uygulamayı asla kabul etmeyeceğini söyledi. Ertesi gün Selim Paşa’nın Saray Başkitabeti’ne gönderdiği mesaj şöyleydi:
Bir saatten fazla süren görüşmede birbirimizi boş yere ikna etmeye çalıştık. Ancak hak ve mantığa uygun olan sözler benimkiler olduğundan bu durum Baron d’Aehrenthal’ı çok sıktı. Bu yüzden Roma’dan bana da ihbar edildiği üzere Avusturya’nın Avrupa ahenginden ayrılmayacağını belirtti. Bâbıâli’ye mali komisyon aracılığıyla yapılması önerilen denetimin kabul edilebilir bir halinin kabulünü tavsiye etmemi istedi. Cevap olarak, denetimin haksızlığına ve zararlarına inandığımı, Padişah’ın kesinlikle reddedeceğini bildiğim böyle bir tebligata vicdanımın el vermeyeceğini söyleyip kendilerinden gayet dostane bir biçimde ayrıldım.
Otele dönüşümde Baron d’Aehrenthal iade-i ziyarete gelmiştir. Burada eskiden bildiğim Avusturyalı ve yabancı memurlarla yapılan fikir alışverişinden edindiğim izlenime göre; denetim meselesi, vaktiyle Avusturya ve İtalya arasında –artık olmayan- siyasi rekabette bir tehdit unsuru olarak konulmuşken bugün bu konudaki ısrar yalnızca Yunan Kralı, Bulgar Prensi gibi kişilerin ve bunlara bağlı birtakım Avrupalı hanedanların müracaatlarının eseridir. Bunun dışında, benim d’Aehrenthal’a gerek doğrudan doğruya, gerekse Roma Kabinesi vasıtasıyla yaptığım tebligat etkisini göstermiştir. Hatta son zamanlarda üç vilayetin maliye komisyonunun denetimine bırakılması 1907 İtalya Dışişleri Bakanı Tittoni ile Alman Dışişleri Bakanı Bülow. kararlaştırıldığını, adliye işlerini reddetmede ısrarımız görüldüğü Makzume dijital arşivi. halde yalnız adliye müfettişliğine atanacak Osmanlı memurlarının tayinleri sırasında maliye komisyonun görüşünün alınması gibi bir çözüm şekline yanaşılacağını… adliye kararları uygulandığında bölgede hiç kimsenin tehdit altında bulunmayacağını belirttim. Selim Paşa, 25 Kasım’a kadar Viyana’da kalarak Avusturya Hükümeti ile görüşmelere devam edecekti. Bu arada, 28 Kasım 1907’de St. Petersburg İtalya Büyükelçiliği’nin ticaret ataşesi Tomasi Della Toretta’nın İtalyan Dışişleri Bakanı Tittoni’ya gönderdiği mesajda Rusya Dışişleri Bakanı Izvolski’nin tereddütlerine yer ayırmaktaydı. Izvolski mesajında, Selim Paşa’ya Roma’da gösterilen ilginin Avusturya ve Rusya’nın Bâbıâli’ye sunduğu ‘adli’ denetim projesinin iptali ile ilgili olmadığını umduğunu ve İtalya dâhil olmak üzere tüm güçlerin projenin yürürlüğe girmesi için Bâbıâli’ye baskı yapmaları gerektiğini hatırlattı269.
Yazışmadan, İtalya’nın, üyesi olduğu Avrupa İttifaki üyesi Rusya tarafından baskı altında tutulduğunu, projenin iptalinin bu aşamada ne kadar zor olduğunu anlıyoruz. 30 Kasım günü Tittoni, Tomasi Della Toretta’ya gönderdiği cevabî mesajda, Rusya Dışişleri Bakanı Izvolski’ye İtalya’nın Avrupa ittifakından farklı bir tutumda olmayacağını iletmesini istedi270.
Selim Paşa bu seyahat sırasında oldukça yoğun çalışmış, pek çok görüşme gerçekleştirmişti. Bu nedenle İstanbul’a döndüğünde işe başlamadan önce 20-25 günlük dinlenme izni talep etmişti. Saray Başkâtibi Tahsin Paşa bu talebe cevaben elde edilen yararlı sonuçları sekteye uğratmamak için İstanbul’a dönerek çalışmalarını sürdürmesini, bilahare dinlenmek için bir süre izin kullanabilceğini söylemişti271.
Aynı tarihlerde, Bâbıâli’nin iç yazışmalarını incelediğimizde Hariciye Nazırı Tevfik Paşa ile Roma, St. Petersburg, Viyana, Londra ve Berlin’deki Osmanlı Büyükelçileri arasındaki Makedonya ile ilgili haberleşme trafiğinde 24 Ekim ile 18 Kasım 1907 tarihleri arasında belge bulunmadığını ve Selim Paşa’nın seyahatine atıfta bulunulmadığını anlıyoruz272. Hariciye ve Osmanlı Büyükelçileri arasında belirtilen tarihlerde olası yazışmaların devlet arşivlerinde eksikliği, Sultan adına hareket eden Selim Paşa’nın dış temaslarının Bâbıâli’de rahatsızlık yarattığını ve belgelerin bu nedenle kaldırıldığı düşünülebilir. Saray Başkâtipliği ile Sadrazam ya da Hariciye Nazırı arasında bu tarihlerde yazışmalar devlet arşivlerinde mevcutsa, bu belgelerin incelenmesi gerekir. Bu arada, Selim Paşa İtalya ve Avusturya’da bulunduğu sırada, Sadrazam Ferit Paşa’nın İtalya aleyhinde tutum takındığı, İtalya’nın sadece Trablusgarp’ta değil tüm Osmanlı topraklarındaki ticari, eğitim ve endüstri faaliyetlerini engellemeye çalıştığı yabancı basında yer aldı273. 78
Selim Paşa’nın Viyana seyahatinden yaklaşık iki hafta sonra, 12-14 Kasım tarihlerinde, Tevfik Paşa ve Viyana Büyükelçisi Mahmut Nedim Paşa arasındaki şifreli yazışmalardan Baron d’Aehrenthal’ın Osmanlı Büyükelçisi’yle yaptığı görüşmede ısrarla savunduğu ‘adli’ denetim konusunu görüşmede konu etmediğini, Makedonya’da maliye, jandarma ve diğer kurumlarda çalışan yabancıların tamamlanan görev sürelerinin uzatılmasını istediğini ve Osmanlı Devleti’nin Balkanlar’da hükümdarlık haklarının güvence altında olduğunu hatırlattığını görüyoruz. Selim Paşa’nın seyahatinin ertesinde d’Aehrental’ın bu tavrı İttifak ülkelerinin projeyi beklemeye almış olabilecekleri ve Selim Paşa’nın seyahatinin olumlu bir meyvesi olarak algılanabilir.
1903-1907 yılları arasında İttifak ülkeleri Dışişleri, Osmanlı Büyükelçileri ve İstanbul’da görevli yabancı büyükelçiler arasında yapılan yazışmalar incelendiğinde, Bâbıâli’nin Makedonya sorununu çözümleme konusunda güçlü kozları olduğunu görüyoruz274. Selim Paşa’nın Roma ve Viyana seyahatleri sonrasında ‘adli’ denetim projesinin iptali için doğru atımlar atıldı ise de, Bâbıâli yöneticilerinin dış temaslardaki yanlış tutumu yüzünden II. Abdülhamid’in isteği yerine getirilemedi275.
Hariciye Nazırı Tevfik Paşa yabancı büyükelçilerle doğrudan görüşmek yerine, kendilerine genelde yazılı tebligatlar gönderiyordu. Dönemin dış basını, Berlin Büyükelçiliği’nden Hariciye Nezareti’ne atanan Tevfik Paşa’nın diplomatik yazışmalar yapmakla yetindiğini belirtiyor276. Makedonya sorununda Tevfik Paşa'nın, çeşitli denetim mekanizmalarını dayatmaya çalışan Avusturya Dışişleri Bakanı Baron d’Aehrenthal, Rusya Dışişleri Bakanı Baron Lamsdorf ve Almanya Şansölyesi Bernhard Tittoni ve Baron von Aehrenthal. The Illustrated London News, von Bülow ile doğrudan temasları bulunmuyordu. Bu üç ülke Dışişleri 10 Ekim 1908. Makzume dijital arşivi. Bakanı'nın Osmanlı Büyükelçiler ile irtibatta kalmaları, II. Abdülhamid’in iradesini güçlü bir şekilde yansıtmıyordu. Bâbıâli’nin zayıf diplomatik girişimleri, 23 Temmuz 1908’de II. Meşrutiyet’in ilanıyla tamamen sekteye uğrayacaktı. 1907 Roma seyahatinde Selim Melhame’nin ilgilendiği başka konular
Selim Melhame Roma’da kaldığı sürede Makedonya sorunu dışında İtalya ve Osmanlı Devleti’ni ilgilendiren birkaç önemli konu hakkında da görüşmeler yapmıştı. Ereğli Kömür Maden İşletmesi ve Trablusgarp ile Bingazi sorunları
İlki, Ereğli’deki kömür maden işletmesi için ortaklık yapan İtalyanlar’ın çalışmalarının engellenmekte olduğu yönündeki iddialarla ilgiliydi. Osmanlı Devleti’nin o zamanlardaki en önemli maden yatağı olan Ereğli kömür madenlerinde 1840’ların sonunda Galata Bankerleri’nin işletme imtiyazı bulunuyordu. Zonguldak Limanı’nı inşa etme ve işletmesini üstlenmenin yanı sıra Zonguldak lavvarını da277 inşa eden şirket, bölgedeki en etkili işletmeydi. Kısa süre sonra kömür madeni ocağı ve havzadaki demiryollarını işletme hakkını da aldı. Tabii, şirketin Fransız sermayeli oluşu bölgede etkin olmak isteyen İtalyanları rahatsız ediyor, Fransızlara imtiyaz verilirken İtalyanlara verilmemesi sorun yaratıyordu. Selim Melhame Paşa, 25 Ekim 1907’de Başkitabet Dairesi’ne İtalya Dışişleri Bakanı Tittoni ile yaptığı görüşmelerin içeriğini şöyle özetliyor:
Hallaçyan isimli tüccarın Ereğli’de resmî izinle işlettiği bir ocağa, bir İtalyan sarrafın yasal olarak ortak olması üzerine ocağın üretiminin Bâbıâli tarafından durdurulduğu anlaşılmıştır. İtalyan Büyükelçiliği’nin bu konuda bugüne kadar yaptığı başvurular sonuçsuz kalmıştır. Ereğli’de büyük bir Fransız şirketinin üretimine izin verilmekte iken bir İtalyan’ın ortak olduğu ocağın üretiminin durdurulması İtalyan kamuoyunu kötü etkileyeceğinden, bu aralar böyle şikâyetlere meydan verilmemesi istenilmektedir. Ereğli madenlerinin Bahriye Nezareti’ne bağlı olması (limandan dolayı) dolayısıyla işin içeriği hakkında bilgim olmamakla birlikte, yabancıların Ereğli’de ocak işletme hakkı bulunmadığını, Fransız şirketininse liman imtiyazını almış olup ocak işlettiğinin 79
devletçe resmen bilinmediğini söyledim. Ricasını her hâlükârda Padişah’a ileteceğimi belirttim. Buna karşılık, hiç olmazsa Fransızlar’ın işletmekte oldukları Ereğli madenlerinin zabtının İtalya’nın iddiası inceleninceye kadar ertelenmesini ve aldığım cevabı kendisine iletmemi rica etti278 . ‘Fransızlar'ın ocak işlettiğinin devletçe bilinmediği’ sözcüğünü Selim Paşa’nın, İtalyan Dışişleri Bakanı Tittoni’ye görüşmede gerginliği hafifletmek için söylemiş olduğu düşünülebilir ancak bu ifade gerçeği yansıtmıyordu. Fransız işletmeci şirket uzun yıllardan beri Osmanlı Donanması’na kömür tedarik ediyordu. Bir İngiliz gazetesinin Eylül 1902 tarihli haberinde, donanma kömür borcunu kapatamayınca kömür tedariğini Fransız şirketin durdurduğunu yazıyordu279.
Diğer bir konu da yine İtalya’nın Osmanlı’yla ilişkilerine yön verecek olan bir mevzunun Selim Paşa’ya açılmasıyla ilgiliydi. Mısır’ın İngiltere, Cezayir ve Tunus’un Fransa tarafından işgal edilmesiyle, ilgisini Kuzey Afrika’da sömürgeleştirebileceği tek toprak olan Trablusgarp ve Bingazi’ye yoğunlaştıran İtalya, XIX. yüzyıl sonlarında, Avrupalı Devletler ile Trablusgarp’ın kendisine bırakılması üzerine çeşitli antlaşmalara imza attı ve 1902’den itibaren de bölgede ekonomik yatırımlar yapmaya başladı. Ticari girişimlere “Banco di Roma” maddi destek sağladı.
Selim Melhame Paşa ile seyahati sırasında görüşen İtalyan Dışişleri Bakanı Tittoni ve ailesinin bu bölgede yatırımları söz konusuydu. 1907’de Trablusgarp’ta açılan Banco di Roma şubesinin kredileri ile burada tarım ve denizcilik yatırımlarına hız verildi. 1897 Ereğli Madenleri İşletmesi'nin hisse senedi. Makzume koleksiyonu. Merkezi Roma’da olan İtalyan Bankası’nın Başkan Yardımcısı Romolo Tittoni, Bakan Tittoni’nin kardeşiydi. Banka aynı zamanda 1911 yılında Türk-İtalyan savaşını körükleyen İtalyan “Corriere d’Italia” gazetesinin finansörlüğünü de yapacaktı280. Bu arada madencilik imtiyazları hakkında Selim Paşa, II. Abdülhamid’i Trablusgarp’taki madenlerin haklarını Banco di Roma’ya devredilmemesi konusunda uyarmıştı. Örnek vererek, Afrika’daki Transvaal köylülerinin, İngilizler’e maden işletme haklarını bıraktıktan sonra topraklarını kaybettiklerini Sultan’a hatırlatmıştı281. Selim Paşa’nın Roma seyahati sırasında Trablusgarp ve Bingazi’de İtalyan tebasından olan kişilerin diğer yabancılardan farklı muamele gördüğünü belirten İtalya Kralı ve Dışişleri Bakanlığı Kabine Şefi Carlotti bu durumun sona ermesi için Selim Paşa’yla görüşmüşlerdi. Selim Melhame, 26 Ekim 1907’de Başkitabet’e yazdığı mektupta birkaç gün önce Kral tarafından özel olarak kabul edildiğini ve Kral’ın kendisine şunları söylediğini yazıyordu:
Osmanlı’nın toprak bütünlüğünün korunmasının İtalya’nın çıkarlarına uygun olduğunu… İtalya’nın gaddarca ve haksız bir harekette bulunmayacağını teyit ettiğini söyleyerek sözlerine şöyle devam etti: Trablusgarp ve Bingazi’de bulunan Osmanlı memurları, diğer yabancılara iyi davrandıkları halde İtalyanlar’a karşı güvensizlik ve terslik gösteriyordu. Kral, İtalya ile Osmanlı arasında Trablusgarp ve Bingazi’de yaşanan problemlere engel olunması gerektiğini söyleyerek Trablusgarp Valisi ve Bingazi Mutasarrıfı’na en azından geçici olarak bölgede İtalyanlara da, diğer yabancılar gibi, muamele edilmesi için emir verilmesini rica ediyordu.
Selim Paşa Osmanlı Devleti’nin herkese eşit uygulamada bulunduğunu, aslında böyle bir emre gerek olmadığını ancak Kral’ın arzusunun bu yönde olduğunu da yazısına ekliyor282. Saray Başkâtibi Tahsin Paşa’nın, 4 Kasım’da Selim Paşa’nın gönderdiği mesaja cevabı ise şöyleydi: Trablusgarp’ta İtalyanlar’a diğer yabancılardan farklı muamele yapılmayacağı tabiidir. Zaten böyle istisnai bir muamele yapıldığına dair bir bilgi de yoktur283. Roma’da ayrılmadan önce yaptığı görüşmede, Marki Carlotti Selim Paşa’ya Trablusgarp ve Karadeniz Ereğlisi sorunları hakkında İtalya’nın bakış açısını tekrar dile getiriyordu. Selim Paşa 15 Kasım tarihli notlarında görüşmelerini şu şekilde özetler: 80
Carlotti konuları ölçülü olarak aşağıdaki şekilde belirtti: Trablusgarp’la ilgili Osmanlı İmparatorluğu ve İtalya arasındaki ilişkilerin karşılıklı güvene dayanması gerekir. Açıklıkla söyleyebilirim ki bugün durum öyle değil. Kral’ın bildirilerine ve bizim diplomatik tebliğlerimize rağmen, Trablusgarp’ta imtiyazı bize verilen projenin Bâbıâli’de bir endişe dalgası yarattığını göz ardı edemeyiz. Osmanlı Hükümeti’nin teminatlarının gerçekleşmediği görülmektedir. Bize bildirdiğiniz gibi Majesteleri Sultan Hazretleri samimiyetimizden şüphe duymuyorlarsa, bölgedeki yerel yönetimlere İtalyan girişimlerinin önüne engel koymamaları için talimat gönderebilirler. Selim Paşa, İtalya Kralı ile görüşmesinde olduğu gibi, Carlotti’ye Trablusgarp’taki uygulamanın tüm yabancılar için eşit olduğunu yenilese de, Sultan’a bu söylemlerini ileteceğini söylemişti. Carlotti’nin bu konuyu tekrar açma sebebi olarak Bâbıâli’yle önceki görüşmelerinin, Sultan’a ulaşmadığını düşünmesi olduğunu da eklemişti. Eğer mutabık kalınan işbirliğine rağmen Bâbıâli diğer yabancı ülkelere önemli kamu hizmetleri vermeye devam ederse, Osmanlı İmparatorluğu İtalya’ya karşı güvensizliğini yansıtmış olacaktı. Ayrıca İtalya Kralı’nın da altını çizdiği gibi İtalyan işletmeleri Kuzey Afrika’ya yakınlığı sayesinde en avantajlı ve hızlı şekilde İtalya ve Sicilya’daki iş gücünden faydalanabilecekti. Eğer Libya’da İtalyan kurumların faaliyetleri ve yatırımları göz ardı edilirse, İtalyan kamuoyu, ülkenin ekonomik çıkarlarını İtalyan Hükümeti’nin koruyamadığını düşünecekti. Carlotti’nin bakanlığına gönderdiği mesaj şöyleydi284:
Selim Paşa’yı bizim Trablusgarp siyasetimiz hakkında iyice aydınlatmak için kendisini İstanbul’daki elçimize gönderdiğimiz 15 Ekim 1907 tarihli tebligat hakkında bilgilendirdim. Trablusgarp’ta statukoyu korumayı amaçlayan, çıkar gözetmeyen durumumuzu anlattım. Hatta İtalya ve Avusturya’nın, Osmanlı İmparatorluğu’nun çıkış noktası olan statukoyu koruma anlaşmasını da belirttim. Adriyatik’te ya da Afrika kıyısında Osmanlı İmparatorluğu’na bağlı bir noktada herhangi başka bir gücün işgalini asla kabul etmiyoruz, bu imparatorluğun zararına olacak hiçbir hırs beslemiyoruz. Sadece samimiyetten değil aynı zamanda müşterek çıkar sebebiyle de İtalyan politikacılarının güçlü ve saygın bir Türkiye istediklerini içtenlikle belirttim. Lahey Barış Konferansı’nda devletlerin kategorilere göre sınıflandırılması öngörülürken, İtalyan delege Osmanlı İmparatorluğu’nun diğer büyük güçler arasında yer almasını şiddetle savundu ve bu durum sonunda diğer bütün delegeler tarafından kabul edildi. Ayrıca Selim Paşa’yı bizim vatandaşlarımızın Karadeniz Ereğli kömür ocakları üzerindeki önemli çıkarları hakkında bilgilendirdim. Maden ocağında İtalyanlar Bâbıâli’nin karşı gelmediği resmî bir kararla, maden yatağı sahibi bir Osmanlı’yla iş ortaklığı kurdu. Hâlbuki, Karadeniz Ereğli’deki Fransız Şirketi ne pahasına olursa olsun doğrudan veya dolaylı yolla, İtalyan Şirketi’ni saf dışı bırakarak bu maden ocağını işletmek istiyor. Ereğli’deki tüm madenlerin Fransızlar tarafından tekelleşmesinin Sultan tarafından kabul göreceğini sanmıyoruz. Bize gelince, Fransız Şirketi’nin çıkarları için İtalyan yatırımcılarımızın çıkarlarından vazgeçmeyeceğimizi ve onların kazanılmış haklarından taviz vermeyeceğimizi bildirdik. Selim Paşa, Bâbıâli’den 4 Kasım’da aldığı bir tebligatı açıklayarak, İmparatorluk Hükümeti’nin hiçbir şekilde bizim dışımızdaki yabancı yatırımcılara ayrıcalık tanımayacağının teminatını verdi. Görüşmelerimizden anladım ki Kralımızın dostluk duyguları ile Sultan’ın ergin ve tarafsız politikası sayesinde Libya’daki haklarımız korunacak. Selim Paşa da aynı görüşte olduğunu yineledi ve İstanbul’a dönüşünde Sultan’a İtalyan Kral’la yaptığı görüşmeyi şahsen sözlü olarak bildireceğini söyledi. Selim Melhame Paşa tüm bu durumları Saray’a iletti. İtalya’ya karşı yapılacak jestlerin de en azından Makedonya’daki ‘adli’ denetim projesi iptal olana kadar devam etmesi gerektiğini titizlikle anlattı. Bu ziyaretten birkaç ay sonra Trablusgarp ve Bingazi bölgelerinde İtalyan yatırımcıların hâlâ etkinlik gösteremediği görülüyor. Ereğli konusuna gelince, Mayıs ayında İtalyan işletmecilerin ortak olduğu maden ocaklarının bir kısmı, Fransız Büyükelçiliği’nin, Osmanlı Devleti’nin Fransa’ya olan borçlarına karşılık verdiği nota üzerine Ereğli Şirketi’ne devredildi. Neticede, İtalyan Kralı III. Vittorio Emanuele’nin Selim Paşa’dan talep ettiği Trablusgarp-Bingazi ile Ereğli madenleri konusundaki iyileştirmeler yerine getirilemedi. Karadağ sınır sorunu ve Taş Kule meselesi
Selim Melhame’nin Roma’dayken ilgilendiği diğer bir mesele de Karadağ’la ilgiliydi. 23 Ekim’de Saray Başkâtibi Tahsin Paşa gönderdiği talimatta Selim Melhame’yi, Karadağ ve Osmanlı sınırında yer alan ve Osmanlı askerleri tarafından son zamanlarda yapılan küçük “Taş Kule” sorununu çözümlemekle görevlendiriyordu. Tahsin Paşa, kulenin yıkılması konusunda Karadağlılar’ın ısrarını araştırmasını, kulenin sınırın hangi tarafında kaldığını belirlemesini istiyordu. Karadağlılar İşkodra üzerinden ateş etmeye başlamıştı. Bu nedenle o günlerde Selim Paşa’nın Roma’da bulunduğu sanılan, İtalya Kralı’nın kayınpederi Karadağ Prensi’yle görüşmesini istemişti285. Selim Paşa, 25 Ekim 1907’de “Bugünlerde Roma’da Karadağlı prens bulunmamaktadır” diyerek Saray’a cevap veriyordu286.
27 Ekim’de yine Saray’dan gelen yazıda konunun aciliyeti hatırlatılıyor, Karadağ Prensi’yle görüşebilmesi için kendisine aracılık edecek kişinin adı veriliyordu. Selim Melhame Paşa, 29 Ekim 1907’de Karadağ Prensi’yle haberleştiğini, görüşme sonrasında aracı olan kişinin Çetine’den gönderdiği telgrafta işin çözümlendiğini bildirmişti. 81
Ancak, 8 Kasım’da İtalya’nın Sofya ve Karadağ Askerî Ataşesi Baron Roben, Selim Melhame Paşa’ya Karadağ sorunun henüz çözümlenmediğini bildirdi. Ataşe’ye göre Karadağlılar, kendi sınırları içerisinde bulunan kulenin varlığına razı olmayacaklarını söylerken, Arnavutlar ise kulenin Osmanlı sınırları içinde olduğunu, Karadağlılar’ın iddialarına kesinlikle kulak asmayacaklarını ifade etmekteydiler. Baron Roben, çözüm önerisi olarak kulenin yıkılmasını ve yeni bir yapıya izin verilmemesini öneriyordu. Hangi tarafın haklı olduğu ancak yapılacak ölçümlerle ortaya çıkabilirdi. Bunun da tarafsız bir hakem tarafından yapılması gerekiyordu. Kış geçtikten sonra her iki taraf serinkanlı düşünmeye başlayacağından ve kule de önemini yitireceğinden problemin çözümü kolaylaşacaktı287.
…(projeniz) görüşülüp incelenmiş olup, size henüz olumlu bir cevap ile geri dönemiyoruz. Dileğinizin gerçekleşeceğini umuyorum… konuyla ilgili gelişmelerden sizleri haberdar edeceğim295 .” Inshaullah aldığı cevapla ilk defa Osmanlı yöneticilerine ulaştığından emin olabilmişti296.
30 Nisan 1900’da II. Abdülhamid, Hicaz Demiryolu inşaatının başlayacağını ilan etti. Aynı yılın Mayıs ayında başlayan çalışmalar, demiryolunun Medine’ye ulaşması ile Eylül 1908’de tamamlandı. Bedevi ayaklanmaları hattın Mekke’ye kadar ulaşmasını mümkün kılmadı. Hindistan ve Mısır başta olmak üzere, on binlerce Osmanlı vatandaşından; Rusya, Fas, Endonezya, Singapur, Güney Afrika, Tunus, Cezayir ve İngiltere’de yaşayan Müslümanlar’dan, Avrupa’daki İslam cemiyetlerinden toplanan bağışlar ile yatırım gerçekleşecekti297.
Muhalifler
Selim Melhame, yine Roma’da bulunduğu süre boyunca “bozguncular” olarak tabir edilen, 1900 yılında Avrupa’ya kaçan ve ileride Arnavutluk’un bağımsızlığını ilan ederek ülkenin ilk devlet başkanı olacak olan (Avlonyalı) İsmail Kemal ve diğer bazı Arnavutlar’ın yanı sıra II. Abdülhamid’in yeğeni olmakla birlikte Paris’e kaçmış olan Teşebbüs-i Şahsi ve Adem-i Merkeziyet Cemiyeti’nin kurucusu Prens Sabahattin288 hakkında araştırmalar yapmıştı. Bu kişilerin Roma’da yaşamak ve faaliyette bulunmak istemelerine rağmen başarılı olamadıklarını Başkitabet’e yazmıştı. Ayrıca, İtalyan Dışişleri’nden ve bizzat Kral’dan bu tarz şahıslarla karşılaşılması halinde derhal sınır dışı edileceklerine dair söz almıştı289. Londra Büyükelçiliği için Selim Melhame Paşa'nın ismi geçiyor
12 Ocak 1908 tarihli “La Revue Diplomatique” dergisi, İstanbul’dan alınan gayriresmî bir habere göre, Londra Büyükelçisi Etienne Musurus Paşa’nın ölümü üzerine, bu göreve aday gösterilenler arasında başta Suriyeli katoliklerden eski Lübnan Mutassarıfı ve Hariciye Nazırı Genel Sekreteri Naum Paşa’nın, yine Suriyeli katoliklerden Selim Melhame Paşa’nın ve Rum Ortodoks eski Washington Ortaelçisi ve Samos Prensi Mavroyeni Bey’in (Sultan’ın özel doktoru Mavroyeni Paşa’nın oğlu) isimlerinin Osmanlı çevrelerinde geçtiğini bildiriyor .
12 Ocak 1908 tarihli “La Revue Diplomatique” Paris. gallica.bnf.fr.
Dışişleri Bakanlığı web sitesi kayıtlarına göre, Stefanaki Musurus Paşa 1.1.1903 ile 1.1.1907 tarihleri arasında Londra’da görevde bulundu. 1.1.1907’den itibaren Mehmet Rıfat Paşa, yerine atandı. Tayinden bir yıl sonra bu haberin dış basında çıkması, Mehmet Rıfat Paşa’nın elçilik görevini yaklaşık bir yıl vekâleten yürüttüğünü, 1908 yılı başlarından itibaren de ise asaleten üstlendiğini gösteriyor.
Hicaz Demiryolu Projesi Hicaz Demiryolu projesi fikri ilk defa 1864 yılında Dr. Charles Zimpel tarafından Bâbıâli’ye sunulmuştu291. Bu tarihten sonra Wilhelm von Pressel, Binbaşı Ahmed Reşit, Hasan Paşa, Dr. Şakir, Mehmet Şakir Paşa, İzzet Paşa ve Ahmet Muhtar Paşa’nın değişik tarihlerde projeyi gündeme getirdikleri söylenir292. Sultan II. Abdülhamid “Hicaz Demiryolu benim eski rüyamdır293” diyerek projeyi tahta çıktığı 1876 yılından itibaren gerçekleştirmek istedi ise de, öncelikli konular ve ekonomik darboğazdan dolayı sürekli ertelemek zorunda kaldı. Mekke ve Medine’ye bağlanacak bir demiryolu sayesinde Hacca gitmek kolaylaşacağı gibi, Müslüman dünyanın halifesi, Sultan’ın konumu güçlenecek, imparatorluk sınırları içindeki Müslüman ülkeler kenetlenerek Pan-İslamik hareket hızlanacaktı. Bu girişimin askerî, politik ve stratejik konularda önemli getirileri de söz konusuydu.
1890’larda Hindistan’ın kuzeybatısı, Pencap bölgesinde oturan Muhammed Inshaullah adındaki bir öğretmen İngilizler’in Hindistan’da gerçekleştirdiği demiryolu sayesinde kazandıkları stratejik güce işaret ederek, Sultan II. Abdülhamid’in liderliğinde Hicaz’a bağlanacak bir demiryolu ağının getireceği faydaları Bâbıâli’ye “Şam’dan Mekke’ye Hamidiye Hicaz Demiryolu” adlı bir raporla sundu294. Batı’dan bağımsız Müslüman ülkelerin sermayesi ile gerçekleşecek projenin Osmanlı sanayisi ve teknolojik gelişimine katkısı olacağı gibi Türk ve Arap iş gücünden de yararlanma imkânı doğacaktı. 21 Ağustos 1898’de Inshaullah’ın teklifinin Bâbıâli’ye ulaştığına dair, Orman, Maden ve Ziraat Nazırı Selim Melhame Paşa’nın kendisine gönderdiği mesajda şunları yazıyordu:
82
Hicaz Demiryolu pulu. Makzume koleksiyonu.
Inshaullah’a göre, projenin hayata geçirilmesinde, Müslüman liderlerin olduğu kadar Hristiyan kökenli ileri gelenlerin de büyük katkısı olmuştu. Bunların arasında Selim Melhame Paşa, Alman Auler Paşa, Osmanlı gazeteci ve yayıncı Mihran Efendi’nin isimleri önde geliyordu298. Le Temps299 gazetesinde çıkan bir haber, Sultan Abdülhamid’in projeyi hızlandırmak için Ziraat Bankası’nın teminatı altında bir milyon lira krediyi almayı kararlaştırdığı ve Selim Melhame Paşa’nın Maliye Nezareti'ne tayini ihtimali üzerinde duruyordu. İki gelişmenin aynı haberde çıkması, söz konusu kredinin alınmasında Selim Paşa’nın rol almış olabileceğini gösteriyor.
Selim Paşa, projenin gerçekleşmesiyle imparatorluğun dağılmasının önüne geçileceğine, Türk ve Arap halkları arasında güçlü bir sinerji doğacağına inanan bir Osmanlı milliyetçisi idi. Medine bağlantısının 1908 yılına sarkması ve 1909’da Hamidi Rejimi’nin sona ermesiyle bu projeden beklenilen netice elde edilmedi. SELIM MELHAME VE AILESI İSTANBUL’DA
Selim Melhame, 1881’de Rüsum-u Sitte’den Düyun-u Umumiye’ye geçişi döneminde İstanbul’da Frenk Levanten bir ailenin en genç kızı olan ve 1855’de doğan Aimée Crespin ile hayatını birleştirdi300. Büyükada’da “San Pasifiko” Latin katolik kilisesinde 3 Kasım 1881’de evlendiler. Crespinler ile İstanbul sosyetesinin ünlü Levanten aileleri Baudouy, Glavany, Lorando ve Ostrorog arasında yakın aile bağları bulunuyordu. Normandiya burjuvazisinden 1760 doğumlu Joseph André Crespin, Fransız İhtilali sırasında İstanbul’a yerleşerek Liber Lorando’nun kızı Lucie Lorando ile evlenmişti. Aimée bu ailenin soyundan geliyordu301. Günümüzde Beyoğlu’nda ailenin adını taşıyan Crespin Pasajı, Yüksek Kaldırım’da ise Crespin Hanı bulunmaktadır. Nurhan Atasoy’a göre azınlık Levantenler benimsenemedikleri yabancı bir ülkenin topraklarında bulunmanın zorluklarını, parçalanmaz aile bağlarına sığınarak aşıyorlardı302. Bu açıklama muhtemelen tartışılabilir. Nitekim, varlıklı yabancı kökenli bu aileler yüzyıllar öncesinden kendi iradeleri ile İstanbul’a ve İzmir’e yerleşmişler, bu şehirlerde Avrupa ile aynı dönemde “La Belle Epoque”un tüm nimetlerinden yararlanarak lüks içinde yaşamışlardı. Cumhuriyet’in ilanından sonra günümüze kadar uzanan süreçte de yaşamlarını bu metropollerde sürdürmeye devam etmişlerdir.
Selim Melhame ve Aimée çiftinin yedi çocuğu oldu. Esat henüz yedi yaşında iken hayatını kaybetti. Selim Paşa İstanbul’da en iyi hocaları tutarak çocuklarını poliglot (çok dilli), Avrupaî bir eğitime tabi tuttu. Osmanlı jandarmasının eğitimi için İtalya Kralı tarafından İstanbul’a gönderilen Kont Giovanni RomeiLonghena, kızı Feride (1882-1971) ile 1905’te evlendi.
Büyükada’da San Pasifiko Kilisesi. Makzume dijital arşivi. 83
Nihad ve Alberta Lazzari’nin aile şapeli S. Michele a Torri Floransa’da 1913 tarihli düğünü. Arka planda Selim Melhame Paşa 64 yaşında. Melhame koleksiyonu.
Selim Melhame’nin altı çocuğu soldan sağa: Selime, Nihat, Feride, Marie, Halim ve Leyla. Melhame aile arşivi.
Selim Paşa diğer iki kızını soylu Alman aile mensuplarından subaylarla evlendirdi. Marie (1885-1970) Alman Baron Wilderich von Fürstenberg ile, Selma (1888-1977) Alman Baron Hans von Schlottheim ile nikah kıydı. Selma Almanya’da boşandıktan sonra, ikinci evliliğini bir diğer Alman soylusu Max Heinrich von Seubert ile yaptı.
Dördüncü kızı Leyla (1891-1955) Raymond de Boulloche’la evlenip Paris’e yerleşti. 1912’lerden itibaren “Doğu’dan kaçan Huri” deyimiyle anılan Leyla, Paris sosyetesinde zerafeti güzelliğiyle ün saldı. Eşi vefat edince Fransız Büyükelçisi Kont Robert de Dampierre ile söz kesti. Diplomat kocası ile birçok ülkede yaşadı ve II. Dünya Savaşı’nda, eşi Budapeşte’de görevli iken Alman gestaposu tarafından tutuklandı ve üç yıl hapis yattı. Şair ve aynı zamanda ressam olan Leyla “Kederli Saatler”, “Roma Sevgisi” adlı eserleriyle Lübnan’ın en büyük şairleri arasında ismini yazdırdı303.
Nihat (1887-1969) babasının girişimleriyle 1908’de Roma’daki Osmanlı Büyükelçiliği’ne kâtip tayin oldu ve Albatina Lazzeri ile evlendi. Evlilikten Esat adında bir çocukları oldu. Oğulları Esat’ın Maria Garzellam ile evliliğinden ise Leila (1943-1973), Fadıl (1946-1973) ve bugün Selim Paşa’nın soyundan hayatta son kalan Myriam (1949) adında üç çocukları oldu.
Diğer oğulları Halim (1889-1963) doktora eğitimini 1915 yılında, Almanya’da, Freiburg Albert-Ludwigs Üniversitesi’nde tamamladı. Yüz yirmi üç sayfalık tezi ülkesi Lübnan’nın 1860’lara kadarki politik ve ekonomik araştırması üzerineydi. Daha sonra Beyrut’ta yaşamını bekâr olarak sürdürdü, hiç evlenmedi. Fransız ve Lübnan Hükümeti dönemlerinde, babasının ilk imtiyazını aldığı Beyrut Limanı Şirketi’nin yönetim kurulu başkanlığı görevini başarıyla yürüttü. Şirketin 1940’lı yıllarda Paris’teki adresi 83, Avenue de Villiers idi. SELIM MELHAME’NIN AILE SERVETI HAKKINDA
Eşinin çevresinin etkisiyle kendisini şehrin siyasi, diplomatik ve finansal ortamının içinde bulan Selim Melhame, Pera’da finans çevreleriyle kurduğu ilişkiler sayesinde krediler edinerek İstanbul’da emlak yatırımları yaptı. Banker ve bankacılık kurumlarının doğru yönlendirmeleri sayesinde de uzun yıllar İstanbul’daki Osmanlı Bankası aracılığıyla yerli ve yabancı hisse senedi alımları yaptı ve doğru yatırımlarla önemli şahsî kazanımlar elde etti.
Melhame, Düyun-u Umumiye’de görevli iken Beyrut Limanı işletme imtiyazını kazandı ve Paris’e giderek Fransız ortaklı, Beyrut Limanı İşletme Şirketi’ni kurdu. Yönetimi iki Fransızla paylaştı: Kont Perthuis ve Mösyö Raymond. Daha sonra kendisi gibi Lübnanlı olan Yusuf Mudran Efendi’yle Şam-Halep-Birecik tren yolu, Kont Perthuis ile de Beyrut-Şam buharlı tramvay imtiyazına ortak oldu. Nezaret döneminde ise Sultan’a yakın bürokratlarla birlikte yabancı ortaklıklarla işletilen muhtelif imtiyazlarda pay sahibi oldu. Bu faaliyetlerin işletim ve satışlarından hissesine düşen kazancın yaklaşık bir milyon frank olduğu söylenir304.
84
Paşa’nın Osmanlı Bankası’ndaki borsa işlemlerinde özellikle Güney Afrika’daki altın maden işletmecilerin hisselerine yatırım yaptığını da görüyoruz. Özellikle Transvaal, Rand ve Lydenburg gibi altın maden işletmelerin hisselerinin kârlılığını Selim Melhame’nin görmesi, sömürgeci kapitalizmdeki fırsatları iyi değerlendirerek kazanç sağladığını gösteriyor305. 1885’te Berlin Konferansı’nda alınan kararlarla, Afrika’daki müstemlekelerde yatırımlar, kolonyal güçlerin baskısı ve askerî müdahalelerden dolayı risksiz ve kârlı bir yatırım haline dönüşmüştü. Selim Melhame Paşa gibi İstanbul’da üst düzey tüccar ve bürokrat takımı da Osmanlı Bankası vasıtasıyla hisse ve tahviller alıp satıyor, böylece önemli kazançlar elde ediyordu. 85
Osmanlı Bankası arşivlerinden, Selim Paşa’nın yaptığı bazı işlemler hakkında bilgi edinmemiz mümkün. 30 Nisan 1889 tarihli bir mektupta Osmanlı Bankası Genel Müdürü Foster’a, Sıraselviler’de eski Kabuli Paşa Konağı’nı eşi adına satın almak istediğini şu ifadelerle dile getiriyor306:
Sayın Genel Müdür,
Eşim tarafından Beyoğlu-Taksim’de bulunan ve Osmanlı Bankası mülkiyetine kayıtlı evin (eski Kabuli Paşa Konağı) sekiz bin Türk lirası karşılığında satın alınması hususunda dün aramızda şifahi olarak varılan anlaşmayı teyit ederim. Bu meblağa mahsuben depozito olarak size 200 Türk lirası takdim ediyorum. Tabiidir ki bakiyesini, yani 7800 lirayı, bu mülkün eşim adına nakil günü ve en geç 15 Haziran tarihinde ödeyeceğim...
Selim Melhame’nin Osmanlı Bankası'nda Esham ve Tahvilat Emanet fişi. Salt Araştırma Arşivleri İstanbul.
Bankanın “hatırlı” müşterileri arasında yer alan Selim Melhame, Osmanlı Bankası arşivlerinde korunan 1898 tarihli diğer bir yazışmada, bankada birikmiş olan 23.770,81 liralık nakit borcunu kapatmak için hisselerinin bir kısmını bankaya devretmeyi teklif ediyor. Söz konusu işlem nakit dönüşümü için o yıllarda da yapılan rutin bir işlemdi. Bundan sonraki tarihlerde de aynı işleme başvurduğu bilinmektedir.
30 Eylül 1898 tarihli mektupta, Selim Paşa bankaya olan 23.770,81 liralık borcunu teyit ediyor ve Temmuz 1898’de Osmanlı Bankası tahvilinden paraya dönüşen 135 kupon karşılığını borcundan düşmelerini istiyor. Kalan borcunu kapatmak içinse banka kasasından seçtiği tahvil listesini nominal değerleri üzerinden bankaya bırakmaya karar veriyor: 185 Dercos, 135 Societe Generale d’Assurance Ottomane, 500 Commercial, 100 Tabacco, 1100 Cigarette B, 500 Anglo French Exploration co, 250 Bernato Consol. Mines, 800 Nourse Deep Ltd, 500 Chimes West Ltd, 750 South West Africa Co. Ltd, 200 East Rand Proprietary Mines Co. Ltd, 500. Eastern Investment Co. Ltd, 300 Transvaal Gold Mining Estates Ltd, 300 Fraser River. Toplam 14 muhtelif tahvilden 6020 kuponla bankaya olan nakit borcunun tamamını böylece ödemiş oluyor. Bunun üzerine, Selim Paşa, Osmanlı Bankası’nın borcuna karşı teminat olarak tuttuğu aşağıdaki hisselerin bankadaki kasasına iadesini talep ediyor: 185 hisse: Dercos, 636 hisse: Chemin de fer Beyrouth-Damas-Harran (Beyrut-Şam-Harran demiryolu), 23 kurucu hisse: Eaux de Constantinople (İstanbul Su işletmesi), 30 kurucu hisse: Societe Generale d’Assurance Ottomane (Osmanlı Sigorta Şirketi). Yukarıdaki iki örnekten anlaşılacağı gibi Selim Melhame Paşa, Osmanlı Bankası genel müdürleri ile doğrudan görüşerek ya da onlarla yazışarak kendisi ve ailesinin banka hesaplarını yakınen takip ediyor, finans çevresindeki dostlarından aldığı tavsiyelerle parasını bilinçli şekilde yönetiyordu.
Selim Paşa hakkında yapılan suçlamalardan en önemlisi 29 Temmuz 1908’de, İstanbul’dan ayrılırken “tüm servetini” beraberinde götürdüğü idi307. Osmanlı Bankası hesabında o tarihlerde nakdi olup olmadığı ya da paşanın nakit çekim yaptığına dair bir bilgiye ulaşılmadı. Müşterilerin para hareket izini sürmek için zaten o kişiler hakkında bir hukuk dosyası açılması gerekiyormuş308. Ayrılmadan önce banka hesabında nakit para bulundurma olasılığı olmadığını ve parasını hisse senedi ya da tahvil portföyüne yatırdığını anlıyoruz. Fürstenberg Baronu ile evli olan Marie'nin Osmanlı Bankası'nda Esham ve Tahvilat Emanet fişi. Salt Araştırma Arşivleri İstanbul. 86
Nitekim, Meşrutiyet’in ilk aylarında Selim Paşa hakkında açılan davaları Floransa’dan takip ederken, yaşamakta olduğu tüm aksiliklere rağmen, kızı
Marie’nin hesabına evlilik çeyizi olarak 28500 Sterling nominal değerde 1899 tarihli, %4 faizli Japon borcu tahvili aktarmıştı. Baron Schlotheim ile evlenip boşanan diğer kızı Selma’ya da, 1921’de İsviçre’de ikamet hakkı kazanabilmesi için, İstanbul’daki yüklü tahvil portföyünü Osmanlı Bankası’ndan İsviçre’deki Crédit Suisse’e transfer ettirmişti309. Bu bilgiden hareketle II. Meşrutiyet sonrası Selim Melhame Paşa ve ailesinin banka hesaplarına, hakkında çıkarılan yolsuzluk iddialarına rağmen, hükümetçe el konmadığı anlaşılıyor.
Osmanlı Bankası arşivi müşteri kart deposunda Melhame ailesinin dört ferdinin “Esham ve Tahvilat Emanet fişleri” (Depots de Titres) bulunuyordu. Selim Melhame Paşa’ya ait olanı İtalya’ya gittiğinden üzerindeki adres Grand Hotel de Ville Florence, 18.08.08 olarak düzeltilmişti. Diğer fişler eşi Aimée Melhame’ye, oğlu Halim Melhame’ye, kızı Baronne Selma Schlotheim Melhame’ye (Floransa adresli 21.1.08) ve kızı Marie - Madam la Baronne von Fürstenberg’e (Almanya 1908 yılında Aimée Melhame'ye ait görünen gayrimenkuller ve değerleri. adresli 21.1.08) aittir. Emanet fişlerinde isim ve soy Melhame aile arşivleri. isimlerin kimlik bilgilerine göre düzenlenmemiş olduğu görülüyor. Aile 1908’de İstanbul’dan ayrıldıktan sonra fişlerin üzerinde elle yazılan düzeltmeler dikkat çekiyor310.
Selim Paşa 1898’de satın alıp eşi adına kaydettirdiği Sıraselviler’deki eski Kabuli Paşa Konağı’na ilaveten, 1908 yılı aile belgelerinde, eşi Aimée Créspin’in adına beş ayrı gayrimenkul kayıtlı gözüküyor. Bunlar Pera’da: Telgraf Sokak’ta bir bina, Serkiz Sokak’ta bir konak, Venedik Sokak’ta311 bir konak, Hamalbaşı Sokak’ta bir konak ve Yeniköy’de: Kalender’de bir yalı idi312. Resmî yazışmalarda Sıraselviler’deki konak, Yeniköy’deki yalı ve Telgraf Sokak’taki binasının sahibi Selim Melhame Paşa olarak gösteriliyordu.
Eser Tutel’e göre Telgraf Sokak’taki binayı Selim ve Necip Melhame kendilerine konak olarak yaptırmıştı. Nevin Nazan Yücel ise yapının Mavrogordato ailesi tarafından yaptırıldığını, Melhameler tarafından satın alınmadan önce Mavrogordato ve Baltazzi aileleri tarafından kullanıldığını belirtiyor313. Tutel’e göre, II. Meşrutiyet ilanından sonra bina apartman haline getirilerek daireler halinde kiraya verilmiş sonra jilet fabrikası, marangoz atölyesi ve cam fabrikası olarak kullanılmıştı. Sonra Mason Kulübü ve Danimarka sefaret binası olarak da hizmete girmişti. 1932’de Maarif Müdürlüğü okulun önce bir bölümünü, daha sonra tamamını satın alarak ilkokul olarak hizmete soktu314. Bügün yapı Beyoğlu Taksim Ticaret Meslek Lisesi olarak kullanılmaktadır. Mevcut belgelerden 1932’de satılıncaya kadar yapının Selim Melhame’nin eşi Aimé Crespin adına kayıtlı kaldığı anlaşılıyor315. 18 Eylül 1916 tarihinde ise Harbiye Nezareti’nden Dahiliye’ye giden bir yazıda “İkinci Kolordu askere alma başkanlığının 16 Eylül 1916 tarihinde İstanbul’a ulaşarak Taksim’de Alyon sokağında, Selim Melhame konağına yerleşmiştir” denmektedir316. Aynı mesajı Dahiliye Nazırı Talat Bey’e, İstanbul Vali Vekili Bedri Bey ve Polis Genel Müdürü Ahmed Bey’e de sirküle edilmişti. Kalender Yeniköy’deki yalı satılmadan önce oğlu Halim tarafından bir Ermeni vatandaşa kiralandığı ve kiracı tarafından randevu evi olarak işletildiği aile arşivinde belirtiliyor317.
Melhame aile notlarına göre Selim Paşa’nın 1937 yılında ölümünden sonra kızlarının her birine bir miktar fransız frangı miras kaldı. Erkek çocuklara ise Osmanlı yasalarına göre kızlara verilen rakamın iki mislini karşılayan para ve gayrimenkul verildi. Taksim-Sıraselviler ve Yeniköy’deki gayrimenkullerin erkek çocuklara kaldığı söylenir. SELIM PAŞA VE AILESININ İSTANBUL’DAKI YAŞAMI HAKKINDA NOTLAR…
Selim Paşa ve ailesi Pera’da yabancı diplomat ve işadamlarının balo, düğün ve yemek davetlerine aralıksız katılıyordu. Özellikle 1890 yıllarından II. Meşrutiyet’e kadar olan süreçte İstanbul sosyetesinin gözde ailelerinden biri durumuna gelen Melhame ailesini yerli ve yabancı basın sürekli mercek altında tutuyordu. Konağında Selim Paşa’nın kabul salonu tüm büyükelçiliklere ve diplomatlara, Latin, Ermeni, Rum din adamlarına her zaman açıktı. 87
Bankalar Caddesi’nde Osmanlı Bankası’nın ana giriş kapısı.
Pera’da Levanten Katolik aileler arasında yapılan evlilikler çok renkli oluyordu. 20 Nisan 1882’de Crespinler’in yakını Kont Léon Valérien Ostrorog, Lorandolar’ın iki kızından biriyle evlenmişti. İzzet Holo Paşa’nın kızı Zeynep Mümtaz etkinliği şöyle anlatıyor:
Düğünleri muhteşemdi; bilinen kilise düğünlerinden farklıydı, tören Apostolik Delegasyon Şapeli’nde yapıldı. Tanıklar arasında Kont d’Arnaud ile başta Orman, Maden ve Ziraat Nazırı, Abdülhamid’in özel danışmanı olduğu söylenen Melhame Selim Paşa da bulunuyordu318.
Şubat 1899’da gazetelerde çıkan bir başka sosyete haberinde Selim Paşa’nın eşinin dostlarına verdiği öğle yemek davetinin mükemmel geçtiği yazıyor. Öğleden sonra dörtte başlayarak akşam saat yediye kadar misafirler aralıksız dans ettiler. Dans pistinde Baudoy, Crespi, Joannidés, Simirioti, Rouet, Eugenidi, Leon, Zarifi, Vandeuvre, Mavrocordato, Menzikoff, Duz ve Melhame aileleri üyeleri bulunuyordu319.
12 Ocak 1903’te Le Moniteur Oriental gazetesinde çıkan bir haber, Rusya Büyükelçiliği’nin istasyon gemisi Donietz’te Noel kutlaması etkinliğine yer veriyor. Boğaz’da demirli olan gemiye misafirler, öğleden sonra saat beşten itibaren Kaptan Parflonow ve subayları tarafından karşılandı. Büyük bir salona dönüştürülen Pera Telgraf Sokak’ta (eski Baltazzi), Selim Melhame Köşkü 1927. geminin köprüsü muhteşem halılar, bayraklar ve tropikal çiçeklerle J. Pervititich, Jacques Pervititich Sigorta Haritalarında İstanbul, Axa Oyak. donatılmıştı. Geceye Rusya Büyükelçisi Zinoviev, Selim Melhame Paşa’nın eşi ve kızları, İstanbul’un kordiplomatik üyeleri ile çok sayıda tanınmış sima katıldı. Etkinlik gemi tayfalarının danslarıyla başladı, ardından tüm davetliler dans pistine çıktılar. Gecenin sonuna doğru gemi subaylarından Lenin çoğunu kendi bestelediği romantik şarkıları söyledi. Son misafirler gemiyi sabah saat 1’e doğru terk ettiler.
1904 Şubat ayı başında Nazır Selim Melhame Paşa ve eşinin konaklarında verdikleri bir akşam yemeği davetine icabet eden misafirler arasında İtalya Büyükelçisi Marki Malaspina ve eşi, Belçika Ortaelçisi Kont de Dudzeele ve kızları, Amerikan Ortaelçisi Leishman ve Birinci sekreteri bulunuyordu320. Aynı tarihlerde İngiltere Büyükelçisi O’Connor ve eşinin verdiği diğer bir akşam yemeğine Rus Büyükelçi Zinoviev, Selim Melhame Paşa eşi ve kızları, İsveç ve Norveç Ortaelçisi Baron BeckFriis, Fransa Büyükelçiliği Ticaret Ataşesi Bay Bapst, Bay ve Bayan Testa, Barensfeld Baron’u Von Rhemen, Bay ve Bayan Otto, Albay Von Leipzeger ve eşi, Bayan Mirabel, Salis-Sewis Kontu Bay Mandelstam, Bay Panafidine ve eşi, Yarbay Vérand, Yarbay Fairholme, Bay Black ve eşi, Albay Maunsell, Bay Lamb, Bay Monahan, Bay Young ve Bay Lister davetliydiler321. 1905 Nisan ayı sonunda Avusturya-Macaristan Büyükelçiliği’nin, Londra’daki Avusturya-Macaristan Büyükelçisi şerefine verdiği yemek ziyafetine şu isimler katıldı: Bay ve Bayan Selim Melhame Paşa ve kızları, İngiltere Büyükelçisi O’Connor, İngiliz Büyükelçiliği Birinci Sekreteri, Amerika Ortaelçisi Bay Leishman, New York eski Belediye Başkanı Bay Drexel, Teck Prensi, Bayan Marietta, Bay Van Voorkis, Bay Henry Miller, Kont Romei-Longhena Paşa, Vikont Vallietort, Baron Styrcea, Bay ve Bayan Otto, Şövalye Zepharovitch ve eşi, Kont Badeni, Avusturya-Macaristan Büyükelçisi Baron Franz de Calice ve Kont Dubsky322.
Villa Yeniköy boğazdan görünüşü. Melhame aile arşivi. 88
İstanbul’da Rum kurumlarına büyük destek veren, tanınmış Rum Banker Eustache Eugénidés Ekim 1904’te Yeniköy’de muhteşem villasında ‘Veli Günü’ münasebetiyle büyük bir balo tertiplemişti. Eşi ve kızlarıyla katılan Selim Melhame Paşa ve kardeşi Necip Paşa’nın da hazır bulunduğu çok sayıda davetliyi ağırladı. Baron de Calice, Bay Zinoview, Bay
89
Gryparis, Marki de Composagrado, Bay de Dudzeele, Bay Bapst, Pangiri Bey ve Zalacosta, Mavroyeni, Jouannidis, Mavrocordato, Zarifi, Nelidov, Negroponte, Hazzopoulo aileleri davetliler arasında bulunuyordu323.
Heybeliada’da (Halki) Selim Melhame Paşa’nın kızı Feride, eski Carlo Sforza koleksiyonu, Pierre de Gigord koleksiyonu. 1903.
Halki’de Melhame Paşa’nın eşi ve iki kızı Selma ve Feride, eski Carlo Sforza koleksiyonu, Pierre de Gigord koleksiyonu. 1903.
AILENIN SIRASELVILER’DEKI KONAĞINDA MUHTEŞEM DÜĞÜN
30 Nisan 1905’te Saint Esprit Katedrali’nde Selim Paşa’nın kızı Feride ile İtalyan Komutan Kont Giovanni Romei-Longhena’nın (1865-1944) düğün töreni Vatikan Temsilcisi Monsenyör Tacci ile beraberindeki diğer dinlerin temsilcileri arasında gerçekleşti324. Nikah şahitleri İtalyan Büyükelçisi Marki Guglielmo Imperiali, Saray Teşrifat Nazırı İbrahim Paşa, Naum Paşa ve Baron Gustave Rubin de Cervin’di. Büyükelçiler, yabancı bakanlar ve imparatorluğun üst düzey temsilcileri düğünde yerlerini aldılar. Başkent’te çok ses getiren düğünün zenginliği bir kısım çevre tarafından sert dille eleştirildi. Bu evlilikten çiftin Pia adında bir kız çocukları oldu.
Ekim 1905’te Banker Leon Zarifi’nin kızı Hélene ile diğer bir Banker Eustache Eugenidi’nin oğlu Etienne’nin düğün töreni Tarabya’da George Zarifi’nin yaptırmış olduğu Aya Paraskevi Ortodoks kilisesinde Patrik Joachim III’ün dualarıyla gerçekleşti. Evlilik kortejini genç evlilerin akrabaları ve yakınları takip etti. Pera sosyetesinden önemli isimler ve adalardan gelen yakınlar da düğündeydiler. Öğleden sonra Zarifiler’in Tarabya’daki muhteşem villasında verilen resepsiyonda Boğaz ve Büyükada’nın seçkin isimleri genç evlilere tebriklerini sundular. Davetliler arasında Selim Melhame Paşa ve Potin, Zinoviev, O’Connor, Dudzeele, Vaureal, Dillon, d’Arnoux, Vlasto, Negroponte, Zafiropoulo, Psycha, Auboyneau, Pangiri, Boppe aileleri bulunuyordu. Paris Büyükelçisi Münir Paşa da davetliler arasındaydı. Bayanların giydiği zarif giysilerin çoğu Paris’ten geliyordu. Villanın önündeki sahilde biriken coşkulu kalabalık iyiliksever iki aileye tezahürat yaptılar. Değerli düğün hediyeleri alan çift, balayını Viyana ve Paris’te geçirmek üzere aynı akşam yola çıktılar325 .
İstanbul’da büyük ses getiren diğer bir evlilik, 24 Nisan 1907’de Selim Paşa’nın ikinci kızı Selma ile Alman Büyükelçiliği’ne bağlı Askerî Ataşesi Yarbay Baron Hans Melchior von Schlottheim arasında gerçekleşen düğün töreniydi. Düğün Selim Paşa’nın Sıraselviler’deki konağında yapıldı. Damat adayının babası Baron Georg von Schlotheim, Saxe-Weimar-Eisenack büyük dükünün mabeyncisi idi. Vatikan Temsilcisi Monsenyör Tacci Katolik mezhebine mensup Selma’yı Protestan olan Hans Melchior ile evlendirmek istemeyince, nikah St. Pulcherie Fransız Lisesi rahibi Lazarist Pére Lacambre ve bir Protestan papazın duaları ile gerçekleşti.
Tören baştan sona beyaz çiçeklerle bezenmiş ana salonda kıyıldı. Şahitliklerini gelin adına Rus Büyükelçi Zinoviev ve Belçika Büyükelçisi Kont de Dudzeele, damat adına Alman Büyükelçi Marshall von Bieberstein ve damadın babası Baron Georg von Schlottheim yaptı. Kortejdeki nedimeler ise Alman Büyükelçisi’nin kızı Von Marshall, Amerikan Büyükelçisi’nin kızı Nancy Leishman ve Selim Paşa’nın küçük kızı Marie Melhame idi. Korteji takip edenler arasında Baron von Schlotheim ile Marie 90
Selim Melhame Paşa’nın kızı Marie Fürstenberg. Makzume koleksiyonu. 91
Selim Melhame, Barones von Schlotheim ile Rus Büyükelçisi Zinoviev, Kont Dudzeele ile Bayan Necip Paşa Melhame, Necip Paşa ile Valentine de Dudzeele, Filip Efendi Melhame ile Germaine de Dudzeele, Nihat Bey Melhame ile damadın büyük annesi, Baron Bernard von Schlotheim ile Bayan Romei-Longhena Paşa, Yarbay von Stein ile Bayan von Douglas vardı. Damadın Almanya’dan gelen arkadaşları ve Alman Kraliyet kuvvetlerine mensup subaylar, kuyrukta onları takip ettiler326. Pera sosyetesinin ileri gelenleri de düğüne katılınca Selim Paşa’nın muhteşem konağı kalabalığı ağırlamakta yetersiz kaldı! Melhame ailesine sevgisini göstermek isteyen Sultan II. Abdülhamid, düğün seremonisinde Şefkat büyük kordon nişanını bir Saray görevlisi ile Selma’ya takdim etti327. O güne kadar Protestan ve Katolik mezhepleri arasındaki evlilikleri Katolik Kilisesi kabul etmediği için Selim Paşa olası eleştirilerden çekindiği için bu detayın basında çıkmasını önlemek istemişti.
Selim Paşa’nın Sıraselviler’deki konağının rölöveleri yıllar sonra, 1947 yılında yeniden çizildi. Düğünün gerçekleştiği birinci katta, üç salon ve dört köşe oda düğün için kullanılmıştı ancak yoğun ilgi gören etkinlik için bu alan yeterli olmadı. Bodrum katı planında ise 1900’lu yıllarda nadir karşılanan büyük bir jimnastik salonu mevcuttu. 1923 tarihinde “Jean Balatti” isimli inşaat malzemeleri satan firmanın faturasından ve 1947 tarihli Mimar De Nari’nin arşivinden çıkan rölövelerden, 1950’li yıllara kadar konağın Melhame ailesi adına kayıtlı kaldığı anlaşılıyor328. 1935 yılından itibaren “Terkos” olarak bilinen Sular İdaresi’nin bu konağa taşındığı bilinmekte329.
Selma ve Baron Schlotheim düğün davetiyesi. Melhame aile arşivi.
Makedonya, Potemkin Zırhlısı olayı ve Osmanlı İmparatorluğu ile Rusya arasında yaşanan diğer ihtilafların Saray adına çözümünde, II. Abdülhamid Selim Melhame Paşa’yı Rusya Büyükelçisi Zinoviev ile görüşmesi için sürekli görevlendiriyordu. Fransızca konuşan Selim Paşa ile Zinoviev yakın dost olmuşlardı ve hükümet görevleri dışında aileleriyle de bir araya geliyorlardı. 29 Haziran 1901’de Selim Paşa’ya gönderdiği gizli mektupta330 Zinoviev şunları yazıyordu: Sayın Ekselans, Ulu Lider Majesteleri İmparator’umuzdan henüz yeni aldığım haberde, size Beyaz Kartal Nişanı’nı tevdi ettiğini öğrenmiş bulunuyorum. Nişan haberini Bâbıâli’ye resmî yoldan iletmekte gecikmeyeceğim ama şimdilik bundan kimseye bahsetmemenizi rica ederim. Girişimimin başarıya ulaşmasından ne kadar mutlu olduğumu size söylememe hiç gerek yok. En derin hürmetlerimle Sayın Ekselans, sadık kulunuz J. Zinoviev.
Stan Ostrorog’un Crespin Ailesi’yle ilgili 26 Ağustos 1956 tarihli mektubu. Melhame aile arşivi. 92
Düğün dışındaki diplomatik davetlerin katılımcı listeleri incelediğinde, bu davetlere yabancı diplomatlar, yabancı misafirler, şehrin tanınmış Levanten aileleri ve genelde Osmanlı bürokrat grubundan Selim Melhame ve kardeşlerinin katıldığını görüyoruz. Selim ve Necip Melhame kardeşler Saray adına resmî görüşmeler yürüttükleri Rus Büyükelçi Zinoviev,
Düğünde misafirlerin ağırlandığı kat. Sıraselviler Cad. Melhame Konağı birinci kat röleve çizimi, Ocak 1949. Büke Uras koleksiyonu. 93
Alman Büyükelçi Bieberstein, Amerikan Büyükelçi Leishmann gibi diplomatlarla özel davetlerde geliştirdikleri sohbetlerde, rejimin “gölge hariciyecileri” olarak, aleyhte gelişebilecek politik yansımaları önceden belirleme fırsatı bulabiliyorlardı. II. MEŞRUTIYET ERTESINDE SELIM MELHAME
II. Meşrutiyet 23 Temmuz 1908’de ilan edilmiş, Kânûn-ı Esâsî331 tekrar yürürlüğe konmuştu. Halk meydanlara çıkarak meşrutiyetin ikinci kez ilan edilmesini sevinç gösterileriyle karşılıyordu. Bir yandan da yeni talepler doğmuş, Padişah’ın en yakınındaki bürokratların azledilip sürülmeleri istenmeye başlamıştı. Selim Paşa ile yıllardır iyi geçinemeyen Sadrazam Said Paşa’nın meclise gönderdiği tezkerenin özet açıklaması bunu yansıtıyordu: Kânûn-ı Esâsî’nin ilanı üzerine yeni yönetime karşı ayaklanma niyetlerini Selim Melhame’nin desteklemesi (Selim Melhame’nin idare-i sabıka ahvaline karşı galeyanı tezyid eylemesine), sanıkların bir kısmının Harbiye Nezareti’ne gönderilmesi, bilahere Serdar Paşa’nın yüz bin lira vermesiyle İttihad ve Terakki Cemiyeti’nce tahliye edilmesi ve diğerlerinin Büyükada’da ikametlerine izin verilmesi, Necip Melhame Paşa’nın süren tutukluluğu, Faik Bey’in firar ettiği anlaşılmış olduğu, Rami Paşa’nın özel bir komisyon tarafından hakkında tahkikatta bulunulması ve diğerleri hakkında delil mevcut olmaması sebebiyle nasıl muamele edilmesi gerekeceğine dair Sadaretten gelen tezkere münasebetiyle332.
1907’de Sultan II. Abdülhamid, Bâbıâli’yi devre dışı tutarak Selim Paşa’yı Makedonya’daki adli denetim sorununu çözümlemek için Avrupa’ya göndermesi Sadrazam Said Paşa tarafından benimsenmemişti. II. Meşrutiyet’in ilanından birkaç gün sonra meclise sunduğu tezkereyle Said Paşa, Selim Paşa’dan hıncını almak istiyor gibiydi. Temmuz ayının son günlerinde, Selim Melhame Paşa da azledilen paşalardan biri oldu. Mayıs 1909’da da Örfi Harp Divanı’nca, mallarına haciz konulacaktı333. Selim Melhame Paşa, 28 Temmuz 1908’de, II. Meşrutiyet’ten birkaç gün sonra, ailesiyle birlikte, İtalyan Büyükelçiliği’ne bağlı karakol yatı ile Boğaz açıklarında bekleyen İtalyan şilebine taşınarak Brindisi’ye hareket etti. Ağustos ayı başında çıkan habere göre Selim Paşa İtalyan Büyükelçisi Imperiali’den, Roma Türk Büyükelçiliği’ne tayini çıkan oğlu Nihad’ın, sefaret yatı ile Boğaz’daki s/s Bosnia adlı İtalyan şilebine ulaştırılmasını talep etmişti. Fırsattan yararlanan Selim Paşa aldığı ani bir kararla ailesiyle birlikte İtalya’ya giden bu şilebe binmişlerdi. Alınan kararda, dostlarının tavsiyesi ve 26 Temmuz günü Yıldız Sarayı’na yürüyerek Padişah’tan Nazır Selim Melhame, Saray İkinci Kâtibi İzzet Paşa ve Saray Başkâtibi Tahsin Paşa’nın görevden uzaklaştırılmasını isteyen protestocu grubun da büyük etkisi olmuştu335.
İttihad ve Terakki Cemiyeti bu kritik günlerde Selim Paşa’nın İstanbul’dan ayrılışında İtalyan Büyükelçisi Marki Imperiali’nin uzattığı ele büyük tepki göstermişti. Büyükelçinin bu yanlış tutumunu İstanbul’da çıkan İtalyanca gazetede duyurulmasını aksi halde gazeteyi kapatacaklarını beyan etmişlerdi336. Ayrıca Jön Türkler Imperiali’nin görevden alınması için Roma’ya baskıda bulundular ancak Büyükelçi İstanbul’da görevine devam edebilmişti.
Sadrazam Said Paşa’nın anılarından, Selim Melhame’nin siciline işlenen bilgilerden ve kısa süre sonra Said Paşa’nın yerine tayin edilen Kâmil Paşa’ya gönderdiği mektuptan anlaşılacağı gibi, Selim Paşa Sadaret’ten daha önce sağlık sebepleriyle Avrupa’ya gitmek için izin talebinde bulundu337. İzinle ilgili bir gelişme olmayınca, Selim Melhame Paşa. Abdullah Biraderler. ikinci bir dilekçe daha göndererek cevabın hızlandırılmasını talep ettiyse de sonucu Melhame aile arşivi. beklemeden kalkacak olan gemiye bindi. Bu arada, Said Paşa gönderdiği telgrafla Avrupa’ya gitmeden önce izin alması gerektiğini söylemişti. İzin kabulü gelmeden ülkeden ayrıldığı için nazırlığı daha sonra düşürülecek, yeni biri atanana kadar vekilinin nazırlık yapmasına karar verilecekti.
Rus Büyükelçi Zinoviev’in Selim Melhame Paşa’ya aldığı nişan hakkında yazdığı özel mektup. Melhame aile arşivi. 94
Selim Paşa’nın ailesi ile bindiği s/s Bosnia gemisi önce İstanbul’dan İzmir’e uğramış, oradan da Pire Limanı’na hareket etmişti. Aydın vilayetinden sadrazama gönderilen şifreli telgrafa göre, vilayet tarafından kontrol için gemiye gönderilen bir kişinin Selim Paşa’nın gemide olduğunu teyit ettiği anlaşılıyor338. Sadaret’in Aydın vilayetine gönderdiği telgrafta Selim Melhame’nin vapurdan vilayete gelerek gidişiyle ilgili açıklama yaptıktan sonra bırakılması istenmişti. Eğer şehre inmeyi kabul etmezse, İtalya Konsolosluğu’ndan bir görevli eşliğinde vapurda ifadesinin alınması, mazbata düzenlenmesi ve bu mazbatanın vilayet
95
görevlisi ile konsolosluk memuru tarafından imzalanması isteniyordu. Geminin buna müteakip hareket edebileceği belirtilmiş, İzmir İtalyan Konsolosluğu’na gerekli bilginin tebliğ edilmesi istenmişti339.
Sadaret makamının Selim Melhame’nin gemiden indirilmesi konusunda takındığı tutum, paşanın ülkeden ayrılabilmesini mümkün kılmıştı. Osmanlı Hariciye Nezareti’nin iddiasına göre Selim Melhame birkaç gün sonra Pire Limanı’na vardığında onu, artık Atina’daki İtalyan Büyükelçiliği vazifesini yürüten ve 1907 yılında Roma’daki görüşmeler sırasında samimiyet kurduğu Marki Carlotti karşılayarak vapurdan inmesine engel olmuştu. Carlotti Yunan İçişleri’nden, Pire’de Giritli Müslüman ve Hristiyan dört kişinin paşaya saldırmak için gemiden ayrılmasını beklediğini öğrenince, Selim Melhame’nin korunmasını talep etmişti340.
Pire’den sonra Brindisi’ye uğrayan s/s Bosnia341 Ancona Limanı’na varınca Selim Melhame oradan kara yolu ile Floransa’ya geçti. Bu şehirde uzun süre kalacağı gazetelerde yer almaya başlamıştı. Ağustos ayının ilk günlerinde dış basın Selim Melhame’nin İtalya’ya gelişinden bahsediyor, bazıları Türkiye’de gerçekleşen politik olaylardan uzakta sakin bir hayat sürdüreceğini yazıyordu342. Selim Paşa’nın İtalya’ya varışından sonra hakkında çeşitli suçlamalar ortaya atıldı. Öncelikle, Selim Paşa’nın yersiz ithamlarla kariyerinin başında beş parasız olduğu ancak zamanla görevi sayesinde kendine büyük bir servet edindiği, görevlerine ilişkin hesapları vermeden ülkeden ayrılmasının da bu serveti yolsuzluk ve hırsızlıkla yaptığının kanıtı olduğu iddia ediliyordu.
Danıştay Bidayet Savcısı Ağustos başında Sadrazam’a, “Tanin” gazetesinin Danıştay Savcılığı’nı bu konuda vazifeye çağırdığını, Selim Paşa’nın görev yaptığı döneme ilişkin hesapların incelenmesi ve suçlu olduğuna dair kanıt bulunduğu takdirde ülke içinde ve dışındaki taşınır ve taşınmaz tüm mallarına el konulması gerektiğini yazmıştı. Bu talebi Padişah’a ileten Sadaret makamı ayrıca birtakım cemiyetlerin de Hariciye Nezareti önünde protesto gösterileri yaptığını eklemişti. Yine “Tanin” gazetesine gelen bir mektupta Selim Paşa’nın ve İzzet Holo Paşa’nın kaçışını kolaylaştıranların da yasal işleme tabi tutulması gerektiği belirtiliyordu. Bunun üzerine iki paşanın herhangi bir ilişkisinin olup olmadığı araştırılmaya başlandı343.
Selim Melhame’nin yerine Orman, Maden ve Ziraat Nezareti’ne getirilen Mavrokordato da söylentilerin doğru olup olmadığının anlaşılması için Sayıştay ve Maliye’den görevlilerinden oluşturulacak bir heyetin, nezaret kayıtlarını incelemesi ve derin bir araştırma yapması gerektiğini yazmıştı. Bunun üzerinde Sayıştay ve Maliye’den birer kişi inceleme için görevlendirildi.
Danıştay Savcılığı Ağustos sonlarına doğru, yapılan ön araştırmaya dayanarak Selim Melhame hakkında kişisel haklar davası açılmasının ve mallarının haczedilmesinin gerekli görüldüğünü açıkladı. Maliye Nezareti de gerekli yasal işlemlerin daha sonra yapılması kaydıyla, Selim Melhame’nin mal ve gelirini başkasına devretme ihtimalini düşünerek önlemler aldı. Mallarının yerini, türünü ve değerini gösteren bir liste hazırlayarak ve bu listeyi hazineye göndererek tüm maliye memurlarına, belediye dairelerine ve mal müdürlüklerine bildirdi.
Selim Melhame’nin eşyalarına dair görüşmeler Ağustos 1908’de başlamıştı. Öncelikle damadı Baron Giovanni Romei-Longhena Paşa’nın Yeniköy İskelesi’ne götürdüğü birtakım eşyaların Romei Paşa’ya ait olup olmadığı tartışılmaya, nasıl muamele edileceğine dair Emniyet Genel Müdürlüğü ve Beyoğlu Mutasarrıflığı arasında konuşulmaya başlanmıştı344. Ancak Saray tarafından Selim Melhame hakkında bir iddia olmadığı için polis müdahalesine gerek olmadığı belirtilmişti345.
Kasım ayındaysa damadı Romei-Longhena Paşa’nın, Selim Melhame’nin Kalender Yeniköy’deki yalısında bulunan eşyaları topladığı ve Tophane Rıhtımı’na götürülürken belediye müfettişleri tarafından durdurulduğu, Melhame’nin temizlik vergisinden dolayı borcu olduğu için ikinci bir emre kadar da eşyaların bırakılmayacağı Dahiliye Nezareti’ne bildirilmişti. Her biri birkaç hamal tarafından taşınabilecek büyüklükte olan eşyalar toplam 81 parçaydı. Beyoğlu Mutasarrıflığı, Dahiliye Nezareti ve Emniyet arasında yapılan yazışmalara göre eşyaların Romei-Longhena Paşa’ya mı yoksa Selim Melhame’ye mi ait olduğu, eşyaların tutulup tutulamayacağı konusunda net bir karar verilemiyordu. Eğer Romei-Longhena Paşa’nın eşyalarıysa geçmesine izin verilecekti.
Eşyalara el konulmasından birkaç gün sonra Dahiliye Nezareti, Emniyet Genel Müdürlüğü’ne gönderdiği notada Selim Paşa’nın eşyalarının hacizli olmadığı belirtilerek ve geçişine izin verilmesi istenmişti. Ancak, gazetelerin Selim Paşa’nın belediyeye borçlu olduğunu yazmasından dolayı durumun araştırılması istenmişti346. Bu arada Selim Melhame Paşa’nın vergi, maarif ve teçhizata olan borcu ile tezkire parasının ve aydınlatma-temizlik vergisi borçlarının ödenmesinden dolayı eşyalara el konmasına gerek kalmadığı ortaya çıkmıştı347. Rıhtım Komiserliği, Emniyet Genel Müdürlüğü’nün emri gereğince eşyaların geçişine hâlâ izin vermiyordu. 9 Kasım günü Dahiliye, zaten bir kısmının Selim Melhame’ye ait olmadığı anlaşılan eşyaların Orman, Maden ve Ziraat Nezareti tarafından haczedildiği için artık geri verilemeyeceğini, adliyeye gidilmesi gerektiğini Sadrazam’a bildirmişti348 .
Birkaç ay süren incelemeler sonunda Sadaret, Orman, Maden ve Ziraat Nezareti’ne Selim Melhame Paşa’nın yasalara aykırı olarak maden imtiyazları verdiği üzerine hazırlanan rapor hakkında bilgilendirme yaptı. Bir yandan Selim Melhame’nin özel 96
Osmanlı devlet adamlarından Düyun-u Umumiye Müdürü Selim Melhame Efendi’ye görevinde gösterdiği gayret ve liyakat sebebiyle verilmiş olan 21 Safer 1308/6 Ekim 1890 tarihli ve Sultan II. Abdülhamid’in tuğrasını taşıyan Birinci rütbeden Mecidi Nişanı verildiğini gösteren berat. Melhame aile koleksiyonu. 97
görevleriyle ilgili incelemeler de başlamıştı. Meclis-i Mebusan’da, Selim Paşa’nın başkanı olduğu, Yunanistan’la yapılan savaş sonunda şehit ve gazi aileleri için açılan serginin net geliri, ne kadarının dağıtıldığı, kalan paranın ne kadarının, hangi dairede korunduğu üzerine inceleme yapılması da istenmişti349.
Selim Melhame’nin görevleriyle ilgili hesapları inceleyen komisyon raporunda 1909’lu yılların başlarında Danıştay tarafından şunlar yazıldı: Söz konusu rapora göre, Selim Melhame Paşa’ya yöneltilen isnatların orman ve maden ihaleleri, tarım uygulamaları, Mülkiye Baytar, Halkalı Ziraat ve Sanayi Okulları, halka satılmak üzere dışarıdan getirilen odun hesaplarında; şehit çocukları ve malül gazilere yardım sergisi işlemlerinde yapılan yolsuzluktan ve sayıştayca yapılan hesap incelemelerinde görülen usulsüz harcamalardan ibaret olduğu ve bu işlere bazı memurların da katıldığı anlaşılmıştır350.
Komisyon, raporundan sonra Mayıs ayında şehit ve gazi aileleri için tertiplenen yardımlara ilişkin yolsuzluk üzerine bir mazbata düzenlenmiş, mazbata Orman, Maden ve Ziraat Nezareti’ne gönderilmişti. Danıştay’ın Kasım 1909’da yazdığı mazbata şöyleydi:
Selim Melhame Paşa hakkında yöneltilen suçlama; nazırlığı süresindeki Orman ve Maden ihalelerinin benzerlerine oranla eksik bedelle yapılması veya daha fazla veren varken dikkate alınmaması, zorunlu sebepler bulunmadığı halde iptal edilerek izinsiz ihale edilmesi ve vergiden muaf tutulmasından dolayı hazinenin 100.000351 lira zarara uğratılması ile şehit çocukları ve malül askerlere yardım sergisinden aldığı eşya bedelinden borcu olan 8.152 kuruş 30 parayı ödememesinden ibarettir. 23 Temmuz 1908’den öncesine ait olmaları dolayısıyla, yasa gereği, bunlardan dolayı kamu davası açılamamaktadır. Aynı yasanın 6. maddesi gereğince korunan kişisel haklardan dolayı hukuk mahkemelerine başvurulması gerekmektedir352. Şehit çocukları ve malûl gazilere yardım için yapılan sergiye dair incelemeler sonunda yazılan layihada ise:
Sergiyle ilgili evrak sandıklarından çıktığı belirtilen 148 piyango bileti, 27 albüm ve 4 mendil numunesiyle komisyonun resmî mührü, bir adet damga ve zımbanın gönderildiği” yazılıydı. Gereği daha sonra kararlaştırılmak üzere, öncelikle hesap özetinde yer ve sayıları gösterilen sergi alacaklarının tahsili için çalışılarak sonucunun ve hazineden alınan meblağın ödenme şekli hakkındaki mütalaanın bildirilmesi için Maliye Nezareti’ne tezkire yazılmasına karar verildiği de ayrıca Maliye Nezareti’ne bildirilmişti353.
31 Mart Vakası’ndan (13 Nisan 1909) sonra Sadrazamlık’tan Hariciye, Adliye ve Maliye Nezaretleri, Tapu Kadastro Dairesi ve Hareket Ordusu Komutanlığı’na yazılan bildiride, Selim Melhame’nin de aralarında bulunduğu birkaç kişinin sahip oldukları serveti kullanarak bulundukları yerlerde halkı isyana teşvik ettikleri için sahip oldukları rütbelerin, nişan ve madalyaların geri alınması, II. Meşrutiyet’ten sonra yaptıkları devir ve yer değiştirmeler de göz önünde bulundurularak taşınır taşınmaz mallarının haczedilmesine Sıkıyönetim Mahkemesi tarafından karar verildiği yazıyordu354.
1909 yılının ilk günlerinde Romei-Longhena Paşa’nın gümrüğe getirdiği Selim Melhame’ye ait 81 sandık eşyanın durumu belirsizliğini koruyordu. Eşyaların haczedilmesi gündemdeydi. Bunun için gerekçe olarak şu iddia ortaya atılmıştı: Görevi zamanında eski Nazır Selim Melhame Paşa’nın emriyle, İngiliz uyruklu Ernest Abbot’a ihale edilen zımpara madenlerinden kanunda yer aldığı şekliyle muayyen vergi alınmak yerine yalnızca nisbî vergi alınmasından dolayı Vakıflar Hazinesi 10.000 lira zarara uğratılmıştı. Söz konusu zararın tazmini için de paşanın eşyaları haczedilmeliydi. Nitekim karar da bu yönde çıktı355. SADRAZAM KÂMIL PAŞA’YA GÖNDERILEN MEKTUPLAR
Aralık 1908’de aleyhinde alınan kararlardan önce, Selim Melhame, hakkındaki şikâyetleri ve iftiraları çürütecek açıklamaları yapmaya hazır olduğunu, iki ayrı mektupla yeni atanan Sadrazam’a bildirmişti. Selim Melhame’nin Fransızca olarak yazdığı mektupların suretleri Sadaret tarafından Orman, Maden ve Ziraat Nezareti’ne ve Hariciye Nezareti’ne gönderilmişti. Selim Melhame, nezaret tarafından aleyhinde dava açıldığını, ancak hiç kimsenin sorgulanmaksızın yargılanamayacağını belirtiyordu. Floransa’dan gönderdiği mektupta adresini yazdığını, Croce Sokağı, 5 numarada oturduğunu belirterek kendisine karşı ortaya atılan iftiralardan dolayı gerekli açıklamaları yapmaya hazır olduğunu bildiriyordu. Selim Melhame’nin 2 Aralık 1908’de Sadrazam Kâmil Paşa’ya yazdığı ikinci mektup şöyleydi: 98
II. Meşrutiyet ilanında Sultan II. Abdülhamid’in İstanbul caddelerinde satılan dört dilde afişi. Makzume koleksiyonu. 99
İtalya’ya henüz dönen damadım General Romei-Longhena, alteslerinize sadrazamlığa gelişinizin ertesi günü yazdığım ve şu an Paris Büyükelçisi olan Naum Paşa’ya teslim edilmesini istediğim mektubun size ulaşmadığını bildirdi. Bu mektupta beni uzun zamandır tanıyan alteslerinizin ayrılışımla ilgili söylenenleri, hakkımda çıkan iddiaları ve Bâbıâli’nin bu vesileyle yapmış olduğu duyuruları dikkate almadığınızı, yalanladığınızı umduğumu belirtmiştim. Daha önce, İtalya’ya gelişimde, o zamanki Roma Büyükelçisi Reşat Paşa’ya ve aynı şekilde altesleri Şeyhülislam'a da bu rahatsızlıklarımı iletmiştim. Bu kez direkt olarak tarafsızlığınıza inanarak size yazıyorum. Ülkeden ayrılışıma neden olan durumları açıklamak için alteslerinize öncelikle kısaca kariyerimi anlatmak ve benimle ilgili öne sürülen haksız iddialarla ilgili bilgi vermek isterim. Kariyerime 1871 yılında Suriye vilayetinde çevirmenlik yaparak başladığımda alteslerinizle tanışma onuruna da ulaştım. 1876 ve 1878’deki iki savaşın ilkinde Osmanlı Ordusu saflarında gönüllü olarak, ikincisinde savaş meydanındaki Ordu Komutanlığı’na bağlı siyasi müdürlüğün yardımcısı olarak görev yaptım. 1876’da Sultan’ın Anayasayı
düzgün işler hale geldi. Hayvan sağlığı politikaları hakkında uygulamaya konulan yasa, büyük güçlerin elçiliklerinin karşı çıkmalarına rağmen, dirençli çabalar sonucu meyvelerini verdi. Bu uygulamadan devlet altmış bin Türk lirası gelir sağlayarak, bütçeye olumsuz etkisi olmadan, veterinerlik çalışmalarının ve sığır vebasına karşı bir serum üretmek için yapılan araştırmaların bütçesini karşıladı. Benim tarafımdan farklı hizmetler için İstanbul’a çağırılan, Pasteur Enstitüsü’nden Dr. Nicolle, teşvikimle bu serum üzerindeki araştırmalarına başladı. Çalışmaları süresince ona destek olmayı bırakmadım. Nazırlık dönemimde bütçe rakamlarının üzerinde bir kaynak oluştuğu gibi, önceden borçlu olan tarım bölümünün ve Sanat ve Zanaat Okulu’nun ekonomik kaynaklarında da gelişme kaydedildi. Bu sayede söz konusu kurumların Osmanlı Bankası’nda 5000 Türk lirası birikimi oluştu. Ekonomi ve yönetim konularındaki iyileştirmeler hakkında yaptıklarımı gören ve ülke çıkarlarına olan sadakatime inanan Sultan’ın atfettiği sayısız görevi sıralamak zor olacaktır. Her durumda, tüm tehlike ve risklere rağmen, imparatorluğun gerçek çıkarlarını, konulara hakim birisi olarak dürüstlük ve şevkle savundum. Kariyerimi başından beri takip eden Sayın alteslerinin, hizmetlerimin ana hatları hakkında söylediklerimin doğruluğunu ve gerçekliğini teyid edeceğini düşünüyorum. İç politikadaki sorunlara fazla değinmeden, vatanperverliğimin bunca kanıtından sonra, İstanbul’dan ayrılma ihtiyacını hissettiren sebepleri size açıklayacağım. Eski rejimin son üç senesi boyunca, defalarca sağlık sebepleri nedeniyle izin talep ettim356. Said Paşa’nın sadrazamlığa gelmesiyle birlikte Bâbıâli’ye tekrar aynı sebeplerden izin talebinde bulundum. Israrlarıma rağmen, önceki taleplerim gibi, bir netice alınmayacağı izlenimine vardım. Bir süre sonra istifa etmeyi düşündüm, ancak daha sonra beklemeyi tercih ettim. Bu kararı uygulamak için beni zorlayan bir durumla karşılaşmadım. Temmuz ayının ilk günlerinde, İstanbul’a ulaşan özel ve diplomatik telgraflar Selanik’ten kötü haberler getirdi. (Ben oradaki olayları ayrıldıktan sonra öğrendim) Uzun zamandır tanıdığım arkadaşım, size büyük saygısı olan Naum Paşa, ısrarla İstanbul’u belli bir süre için terk etmemi önerdi. Sanırım altesleri arkadaşımın o günkü ısrarına tamamen yabancı değildir. Böyle bir durumda başka ne yapabilirdim? 14 Temmuz sabahı, bir sekretere usulüne uygun şekilde, Said Paşa’ya iletilmek üzere istifa mektubu yazdırdım ve en kısa zamanda kendisine teslim edildi. Ertesi gün İtalya’ya gitmek üzere ayrıldım. Altesleri geri kalanı biliyorlar. Hakkımda çıkan suçlamaları anlamıyorum. Yeni Orman, Maden ve Ziraat Nazırı’na, yazdığım 1 Eylül tarihli taahhütlü bir mektupla not etmesi ve hakkımdaki gelişmelerle ilgili bana ulaşması için Floransa’daki adresimi verdim. Sayın altesleri, bana doğruluk çerçevesi içinde kendimi savunma fırsatı tanıyacağınıza inanıyorum. Adalet ve hukukilik için her zaman örnek gösterilen alteslerinin bu isteğime karşı koymayacağına şüphem bulunmamaktadır. Altesleri, size olan bağlılığımı saygılarımla ifade ediyorum357” Selim Melhame yeni Sadrazam Kâmil Paşa’dan cevap almayınca 29 Aralık 1908’de Floransa’dan üçüncü bir mektup gönderdi358. Mektupta Selim Paşa tesadüfen İstanbul Mahkemesi’nin hakkında dava açtığını öğrendiğini yazıyor:
Selim Melhame’nin Kâmil Paşa’ya gönderdiği 29 Aralık 1908 tarihli üçüncü mektup. BOA BEO 3491-261817-2.
kabul ettiği sırada ordumuz Sırbistan’da Aleksinaç’ı kuşatmıştı. Ben, bu sırada savaş kampından resmî makamlara kaleme aldığım mektuplarda tüm Osmanlılar’ın anayasal bir rejim altında, vatan birliği oluşturması hakkında övgü dolu yazılar yazmıştım. Dönemin İstanbul’unda çıkan zamanın gazeteleri içten ve samimi bir vatanseverlik dili barındıran bu mektuplarımı yayımlamıştı. Daha sonra Doğu Rumeli Uluslararası Komiserliği’nde sekreter olarak ve ayrıca Düyun-u Umumiye’de yardımcı yönetici olarak Osmanlı çıkarlarını korumak için mücadele ettim. Ayrıca Düyun-u Umumiye’de müdür olarak verdiğim hizmetleri kimse inkâr edemez. Yeni kurulmuş olan Orman, Maden ve Ziraat Nezareti’nin başındayken, yeni uygulamalar başa çıkılamaz engellerle karşılaşıyordu. Bana göre kurulması zorunluluk olan, meslek okullarında yetişmiş memurları kapsayan bir yönetim modeli organize etmeyi başardım. Bu yönetimle aynı kaynakları kullanarak öncekinin iki katı gelir elde ettik. Tüm hizmetler mevzuata uygun şekilde, 100
“Hiçbir ülkede, iddialar soruşturulmadan, davalının ifadesi alınmadan, suçlanan şahıs hakkında dava yürütülemez... Benim gibi üst düzey bürokratlara yapılacak uygulama zaten değişik mevzuatlarla Anayasa’mızda belirlenmiştir… Size, 2 Aralık tarihli mektubumda yazdığım gibi, 2 Eylül tarihinde Orman, Maden ve Ziraat Nazırı’na ricada bulunarak, herhangi bir konuya açıklama ihtiyacı duymaları halinde, benimle temasa geçebilmeleri için Floransa’daki adresimi verdim. Dava konusu olan nedenleri hâlâ anlamadığım gibi, hakkımda bir gensoru açılmadan kendimi savunma imkânım zaten mümkün olmuyor. Sayın ekselanslarına ve eş zamanda Adliye Nazırı’na ve Orman, Maden ve Ziraat Nazırı’na icraatım hakkında yöneltmek istedikleri her türlü açıklamayı, kanunlar çerçevesinde yapmaya hazır olduğumu belirtmek istiyorum. Bu korumasız halimle, bilmediğim ya da kabul edilemeyecek sebeplerden dolayı, hakkımda en temel hukuk kurallarının işlemediği ve yetkilerin kötüye kullanıldığı ülkemizde, hukuk tesis edileceği güne kadar tüm kişisel haklarımı mahfuz tutacağımı bildiririm. Majesteleri’nden saygı dolu duygularımın ifadesinin kabulünü rica ederim. Sadık kulunuz Selim. 1910’a gelindiğinde Sadrazamlık, Hariciye Nezareti'ne şunları yazacaktı:
…cezai işlemlerden dolayı yargılanması gereken memurların öncelikle sorgulanmaları gerekirse de bu durum ortada bulunan memurlar hakkında geçerli olup başka bir ülkedeki memurlar için uygulanması mümkün değildir359 …” Selim Melhame, güvenliğinden endişe duyan dostları Naum Paşa ve Şeyhülislam Ahmet Muhtar Beyefendi’nin360 ikazları üzerine, İtalya Büyükelçiliği’nin yardımıyla ülkeden ayrılmıştı. II. Meşrutiyet sonrasında İtalya’da yaşamaya devam etti. 101
Hakkında yapılan yolsuzluk suçlamalarından sonra devlet emniyetini garanti etmediği için, güvenlik kuşkularıyla Osmanlı topraklarına geri dönemedi. Adil bir şekilde yargılanmayı, yakinen tanıdığı Sadrazam Kâmil Paşa’dan defalarca istemesine rağmen, taleplerine yanıt alamadı. SELIM MELHAME'NIN İSTANBUL’DAN AYRILIŞINDAN SONRAKI YILLAR
Selim Melhame İtalya’ya vardığında Floransa valisiyle tanışıklığından dolayı bu şehre yerleşme kararı aldı, ancak, 1911’de Trablusgarp Savaşı’nın başlamasıyla, Osmanlı pasaportu sahibi olarak İtalya’da sıkıntılarla karşılaşacağını düşündü. Bu sebeple bir süre İtalya’dan uzaklaşmaya karar verdi. Geçici olarak Fransa’nın Nis şehrinde, sonra İsviçre’de konaklamaya karar verdi. Nis’te bir süre Majestic Otel’de kaldıktan sonra361, Birinci Dünya Harbi sonuna kadar eşiyle birlikte İsviçre’de Montreux Palace otelinde kaldılar. İki Alman ve bir İtalyan subay ile evli olan kızları Montreux’deki otelde ziyarete geldiklerinde, babaları yemekte kızlarının vücut işaretlerinden savaşın gidişatı hakkında bilgi edinebiliyordu. Leyla Almanya’dan her gelişinde Fransız sınırında sıkı şekilde aramaya tabi tutuluyordu362.
1918’de Floransa’ya döndükten iki sene sonra, Selim Melhame Floransa’yı bırakıp sahil kenti San Remo’ya yerleşmeye karar verdi. Corso Cavalotti no. 19’da Kardinal Meglia’nın eski konağı ve yine onun ismini taşıyan Villa Meglia’yı satın alarak oraya taşındı. 10 Aralık 1937’deki ölümüne dek burada yaşadı. Son Sultan Vahdettin Türkiye’den 17 Kasım 1922’de sürgüne gönderildikten bir yıl sonra İtalya’ya yerleşmeye karar verince, İtalyan Hükümeti, Melhame’nin oturduğu konağın bitişiğinde bulunan Villa Nobel’e Vahdettin’in yerleşmesine izin verdi. Sultan’ın bir suikasta uğrayabileceğini düşünen İtalyan Hükümeti Selim Paşa’dan Sultan’ı gözetim altında tutmasını istemişti. İtalyanlar bu sayede suikast riskinin azalacağını düşünmüştü. Alınan bu kararda, Selim Melhame’nin İstanbul’da görev yapan damadı İtalyan Askerî İstihbarat örgütünün o yıllarda en önemli ismi Romei-Longhena’nın etkisi olmuştu. Villa Meglia’dan, Villa Nobel’e girip çıkanlar göz mesafesiyle rahatlıkla denetlenebiliyordu. Alınan tüm tedbirlere rağmen Sultan Vahdettin'in dışarıdan gelen bir tehditle değil de, 16 Mayıs 1926'da Villa Nobel'de kalp yetmezliğinden öldüğü söylenir. Vahdettin’in tabutu Villa Manolya’nın değerli halılar ve zengin perdelerle süslü, loş salonunun ortasında siyah kadife kaplı bir divan üzerine yerleştirilmişti. San Remo sosyete mensupları tarafından ziyaret edilen tabuta taziye ziyaretinde bulunan ziyaretçiler arasında Sultan II. Abdülhamid’in eski Orman, Maden ve Ziraat Nazırı Selim Melhame Paşa ve Sultan II. Abdülhamid’in ünlü ressamı Fausto Zonaro ile iki kızı da hazır bulunmuştu363.
Sultan Vahdettin’in özel doktoru Reşad Paşa, Padişah’ın ölümünden önce 15 Mart 1924 günü beynine sıkılan bir kurşunla ölü bulunmuştu. Olayın bir intihar mı yoksa cinayet mi olduğunu İtalyan Mahkemesi soruşturmaya başlamıştı. 11 Nisan 1924’te Selim Melhame sorgu hakimi Giuseppe Beranger’in ofisine geldiğinde kendisinden merhum paşanın üzerinde bulunan belgelerin Türkçe’den İtalyanca’ya çevirmesi talep edildi. Melhame, Beranger’den aldığı belgeleri İtalyanca’ya çevirdi. Reşat Paşa’nın üzerinde bulunan bir Selim Paşa’nın 1916’da Montreux Palace’tan kızı Leyla’ya yazdığı mektubun başlığı. belgede şerefini ve haysiyetini korumak için intihar ettiği Melhame aile arşivi. yazılıydı. Cebinden çıkan diğer bir belge de İslami bir tarikatın sembollerinin bulunduğu bir tehdit mektubuydu. Bu sembolleri “Muzaffer” olarak çevirmişti ve Müdafaa-ı Kübra-i Hukuk-ı Hilafet yani Tarikat-ı Selahiyye’yi364 işaret ediyordu. Reşat Paşa’nın damadı, aylar sonra, 4 Haziran 1925’te kayınpederinin cenazesini teslim almaya geldiğinde Sultan Vahdettin’i, Reşat Paşa’yı öldürmekle suçlayacaktı. Ona göre Vahdettin, İslam’ın hizmetkârı olarak gizli bir örgütü yönetiyordu365.
Villa Meglia’nın sahilden görüntüsü. Melhame aile arşivi.
Villa Meglia’nın penceresinden Sultan Vahdeddin’in oturduğu Villa Nobel. Melhame aile arşivi.
Selim Paşa’nın, İstanbul’a dönmesi için şartlar bir türlü oluşmadı. Vatanı Lübnan’a dönemediği için de ayrıca kırgındı. Osmanlı Devleti’ne bağlı Lübnan’da Maruniler’in haklarına kavuşması için nazırlığı sırasında yıllarca olağanüstü çaba göstermesine rağmen İkinci Meşrutiyet sonrasında ülkesine yerleşme izni verilmedi. Yıllar sonra, Fransız mandası altındaki Lübnan Hükümeti, 21 Ekim 1937’de kendisini bir üst sınıftan olmayan “Vermeil Merite Libanais” Nişanı ile taltif etti. II. Abdülhamid’ten ve yabancı ülkelerden aldığı çok sayıda prestijli nişanın yanında, Lübnan Hükümeti’nden aldığı bu nişan kendisini hayal kırıklığına uğrattı.
13 Aralık 1937 tarihli The Ottawa Journal ve 14 Aralık 1937’de The New York Times’da çıkan haberde, Fransa’ya yeni tayini çıkan Kanada Büyükelçisi’nin eşi Kontes de Dampierre’in babası, “Grand Officier de la Legion d’Honneur” Nişanı sahibi Selim Melhame Paşa’nın 10 Aralık’ta ölüm haberini veriyordu. Floransa’da, San Miniato Mezarlığı’nda, ailesine ayrılan kabirde defnedildi.
Ölümünden sonra, eşi Aimée San Remo’da oturduğu Villa Meglia’dan ayrılarak çocuklarının oturduğu Floransa’ya döndü. Birkaç yıl sonra kör haliyle çocukları onu Floransa’nın Fiesole bölgesindeki “Mavi Rahibeler” manastırına yerleştirdi. Rahibe giysileriyle yaşamını sürdüren Aimée Melhame 1944’te bu manastırda hayata gözlerini yumdu. SELIM PAŞA HAKKINDA ARDA KALAN IKI ANEKDOT
*56 yıl Aimée ile evli kalan Selim Paşa, İstanbul’da yaşadığı yıllarda yakışıklılığı, karizması ve çapkınlığı ile de ün salmıştı. Sevgilileri arasında Anglo-Frenk gazeteci Edwards’dan boşanan Musevi kökenli eşi Helen Ralli367, Düyun-u Umumiye’de çalışıp oradaki genel müdürle evli olan Bayan Auboyneau ve Bayan Fels adında kadınlarla flört ettiği aile notları arasında yer alıyor.
*Abdülhak Şinasi Hisar’ın “Geçmiş Zaman Fıkraları” adlı kitabında paşanın nüktedanlığı ile ilgili şu anekdota yer veriliyor: “Selim Melhame Paşa, vezirlik fermanını kalın bir çerçeveyle konağının salonuna asmış. Bir gün ziyaretine gelen Fransız Büyükelçisi Constans bu fermanın neden bu kadar uzun olduğunu sorduğunda, “Bizde birini bu göreve tayin etmek için resmî gazetede üç satır yeter deyince, Selim Paşa bir an düşündükten sonra, 'Demek ki Padişah Hazretleri vezirliği neden bana verdiğini uzun boylu izah etmek ihtiyacını duymuşlar'” diyerek cevap vermişti.
Aradan bir yıl geçtikten sonra, 25 Mayıs 1926’da, aynı savcı Reşad Paşa’nın ölümüyle ilgili Selim Melhame’yi tekrar sorguya çağırdı. Reşat Paşa’nın intihar mektubundaki yazıyı doktorun reçetelerindeki yazılarla karşılaştırarak, savcıya yazıların tek elden olduğunu teyit etti. Sorgulama raporunu Selim Melhame bu kelimelerle tamamlıyordu: On sekiz yıldır İtalya’da yaşıyorum ve Jön Türk İhtilali’nden sonra Türk Hükümeti ile her türlü ilişkiyi kesmiş biri olarak ne Sultan’la ne de onun maiyetindeki biriyle ilişkim olmadığını belirtmek isterim. Dolayısıyla da Doktor Reşad’ın ölümüne ilişkin vereceğim başka bir açıklama bulunmamaktadır366. 102
103
Fiesole Mavi Rahibeler Manastırı’nda, Aimée rahibe giysisiyle oğlu Nihat ve ailesiyle. Melhame aile arşivi. 104
Selim Melhame Paşa'nın Sanremo'da 11 Aralık 1937 tarihli ölüm duyurusu. Melhame aile arşivi. 105
BÖLÜM 2: NECIP MELHAME
GENÇLIK YILLARI Selim Melhame’nin en ufak kardeşi olan Necip 13 Nisan 1863’te Beyrut’ta doğdu. 13 yaşında iken babasını kaybeden Necip, Mısır’da bir süre büyükbabasının yanında yaşadı. Yaşamını kendisi kazanmaya karar verince varlıklı olan büyükbabasından ayrılmaya karar verdi. Mısır’da bir hafta içinde gerçekleştirdiği pamuk alım satımında 150 İngiliz sterlin kazanınca ticarete yatkınlığı hakkında ilk olumlu sinyalleri verdi368.
Ağabeyi Düyun-u Umumiye İdaresi’nde müdür iken, 1880’li yılların sonlarında Mısır’dan ayrılarak İstanbul’a yerleşti ve iş arayışına girdi. Müteyakkız369 karakterli Necip’in, aile arşivlerindeki bir anekdota göre, iş bulamayınca Düyun-u Umumiye binasının önünden geçenlere “ayakkabınızı Düyun-u Umumiye Müdürü’nün kardeşine boyatın” diye seslenerek lostracılık yaptığı söylenir. Necip, kısa süre sonra ağabeyinin desteğinden faydalanarak işletmeye stajyer olarak girdi ve kısa sürede müfettişliğe kadar yükseldi.
İstanbul’a gelmeden önce, 1884 yılında, ağabeyi Selim Melhame’nin yönlendirmesi ile Hazine-i Hassa’nın imtiyazında olan Bağdat ve Musul petrolleri kaynaklarının işletilmesini Sultan II. Abdülhamid’e teklif eden Necip Melhame, sunduğu tasarıda kurulacak bir Osmanlı şirketinin hazineye beş ay içinde 150 bin lira gelir sağlayacağından, faaliyetin net gelirinin %40’ına Hazine-i Hassa’yı ortak edeceğinden, ayrıca, petrol kaynaklarının işletilmesinin bölge halkına yararından söz etmişti370. Petrol kuyularını işletmek için Sultan II. Abdülhamid’i teşvik eden ilk kişilerdendi371. Söz konusu girişimi, henüz yirmi yaşındaki bir gencin müteşebbis yanını gösteriyordu.
Daha sonra, ağabeyinin de yer aldığı Sultan II. Abdülhamid’in Hafiye Teşkilatı’nda görev yapmaya başladı. Bir dönem Hafiye Teşkilatı’nda “Böcek Başı” olarak adı geçen isimlerden biriydi. Faili meçhul olaylarda suçluyu yakalamakla görevli olan Necip Melhame, Pera’daki dış siyaset dünyasından sorumluydu372. Yüksek okullar ve medreselerden sorumlu gizli polis şefi İsmail Paşa’ya bağlıydı. Kahvehane salonlarının denetlenmesinden de Necip Melhame sorumluydu. Bu yıllarda, İstanbul’da sürgünde bulunan eski Tunus Başbakanı Mustafa bin İsmail’in 1890’dan ölüm tarihi olan 1892 yılına kadar Arapça-Türkçe tercümanlığını da yapacaktı. NECIP MELHAME’NIN TUNUS YILLARI
Necip Melhame 1892’den itibaren Tunus’a yerleşerek Jerba, Sousse, Gabes ve Tunus şehirlerinde Osmanlı İmparatorluğu’nun çıkarlarını gözetti. Başkent Tunus’ta Bâbıâli’nin finanse ettiği “El Basira” gazetesinin imtiyazını üstlendi. Kayıtlarda 1895’te Bâbıâli’den 4 bin kuruş destek aldığı belirtiliyor373. Gazetenin Pan-İslamist görüşü ve Necip’in Avrupa sömürgeciliğine karşı olan tutumu oradaki Fransız kolonisini ve Fransa Hükümeti’ni rahatsız ediyordu. Tunus’ta iken bir ara Güney Fransa’ya giderek Aix en Provence’ta, Aix Üniversitesi’nde hukuk eğitimi görerek dönüşünde Tunus barosuna kaydoldu374. Necip Melhame Tunus’ta olduğu yıllarda, 1893 yılında Beyrut Rıhtım Şirketi imtiyazını elde etti. 3 Kasım 1895’te çıkan bir gazete haberi, Necip Melhame’nin “Les Maux de l’Empire Ottoman et leurs Remédes” (Osmanlı İmparatorluğu’nun Rahatsızlıkları ve Tedavisi) isimli kitabının yayınlanacağını, piyasaya çıktığında çok ses getireceğini ve yılın en başarılı kitapları arasında yer alacağını yazıyordu375. 1 Aralık 1895’te Kadri kulları imzalı Sadaret’e gönderilen yazıda çıkacak kitapta, Necip’in Bâbıâli bürokratlarını şikâyet edeceği endişesi yer alıyor.
Necip Melhame Paşa’nın Sofya’da çekilmiş fotoğrafı. May Ghazalé Sikias arşivi. 106
Tunus’ta yayımlanan "Dépéche Tunisienne” gazetesinin 1958 numaralı sayısında yer alan haberde şunlar yazmaktadır: Tunus’ta çıkmakta olan Arapça ‘El Basira’ gazetesinin imtiyaz sahibi Necip Melhame’nin Osmanlı Devleti’nin o günkü iç ve dış işleri, devlet adamlarının, özellikle de Bâbıâli çalışanlarının biyografileri ve Osmanlı’nın muhtaç olduğu ıslahatla ilgili 3 ciltlik Fransızca-Arapça bir kitap yayınlama düşüncesinde olduğu görülmüştür. Mütemayiz rütbesi ile Dördüncü rütbe nişana sahip olması, hazineden aylık kırk lira maaş alması ve kardeşi Selim Melhame Paşa’nın ileri gelen devlet adamlarından
G. Hanotaux. Fransız Dışişleri Bakanı. Makzume dijital arşivi. 107
olması dolayısıyla; böyle bir zamanda bu tür yayına kalkışması ve bahsi geçen gazetedeki yazıyı kırmızı kalemle işaretleyerek bana göndermesinin bir tür tehdit olduğu açıktır376. Sadaretin talebi ile bu ihbarı inceleyen Bâbıâli Hariciye Nezareti, 1 Ocak 1896 tarihinde Sadaret Makamı’na, Hariciye Nazırı Tevfik imzalı bu mektupta377:
“18 Aralık tarihli ve 1494 numaralı yazınızla tebliğ buyrulan Padişah emri gereği Tunus matbuatından El-Basira gazetesi imtiyaz sahibi Melhame tarafından yakınlarda yayınlayacağı ilan edilen “Les Maux de l’Empire Ottoman et leurs Rémedes” (Osmanlı İmparatorluğu’nun Rahatsızlıkları ve Tedavisi) isimli risalenin Osmanlı topraklarına girişinin yasaklanması için elçiliklere gerekli tebligat yapılmış ve 3 ciltten oluşan böyle bir eserin yayınlanacağı hakkında “La Dépéche Tunisienne” gazetesinde geçenlerde görülen haber üzerine bu konuda bilgi alınarak risalenin zararlı olduğu anlaşılıyorsa girişini yasaklayabilmek üzere bildirilmesi için daha önce Paris Büyükelçiliği’ne gelen yazıya cevaben kitabın yazarının Paris’te bulunan kardeşi Filip Melhame Efendi’den gerekli bilgi alındığında söz konusu risalenin Osmanlı Hükümeti’ne karşı herhangi bir zararlı yönü olmadığına dair kendisinden teminat alındığını bildiren 17 Kasım 1895 tarihli ve 475 numaralı yazının tercümesi ekte takdim edilmiştir. Arz olunur” denilmektedir. Dağıtımı başlamadan Tunus’ta toplatıldığı düşünülen kitabın içeriği hakkında günümüzde herhangi bir bilgiye ulaşılmamıştır.
Necip Melhame Ekim 1896’da, sahte bir iflas suçlamasıyla ve ortada geçerli bir delil olmadan, yıllardır hizmet verdiği avukatlık mesleğinden mahkeme kararıyla uzaklaştırıldı ve iki yıl hapis cezasına çarptırıldı. Kararın arkasındaki asıl etken Tunusluları rahatsız eden “El Basira” gazetesiydi. Yerel halk ve Tunus basını, “La Tunisie Française”, “La Petite Tunisie” “La Colonie”, “L’Echo de Tunis” ile “L’Echo Tunisien”, beylik hükmü olarak ifade edilen tutarsız mahkeme kararına büyük tepki göstermişti. Necip Melhame, Fransa’nın bir müstemlekesi olan Tunus’ta sorununu halledemeyince Tunus’ta görevli Fransız valisi René Millet’den destek arayışına girdi. Pasif tavırlı vali konuyu savuşturunca, Melhame mağduriyetiyle ilgili yazışmaları ve gazete küpürlerini içeren on altı sayfalık raporunu Fransız Dışişleri Bakanı Hanotaux’ya sunarak kendisinden yardım talebinde bulundu378. Osmanlı Devleti’nin bir yayını sayılan “El Basira” gazetesi Tunus ve Fransa’nın tepkilerini almaya devam edince, 1897’de kapatıldı ve Necip Melhame sınır dışı edildi. Bu gelişmeye tanık olan Alman basını Necip Melhame hakkında Tunus mahkemesinin uydurma bir karara imza attığını işaret ederek, Fransız Dışişleri Bakanı Hanotaux’yun da olaya göz yumduğunu işaret etti ve olaya tepki gösterdi379.
Necip Melhame’nin Fransız Dışişleri Bakanı Hanotaux’a sunduğu dosyanın giriş yazısı. Makzume dijital arşivi.
Necip, Tunus’ta bulunduğu sırada tesadüfen tanıştığı Halepli, Suriye asıllı Caroline ile hayatını birleştirdi. Günün birinde binmekte olduğu at, karşıdan geçen trenin aniden duraksamasıyla ürkünce, Necip kontrolünü kaybederek yere düştü ve yaralandı. Trenden inen Selim Raad adında bir Suriyeli Necip’i evine taşıyarak orada kız kardeşi Caroline ile birlikte tedavisini üstlendi. Necip, Caroline’le tanıştıktan kısa bir süre sonra kendisiyle dünya evine girdi380. Evliliklerinden çocukları olmadı.
İSTANBUL DÖNÜŞÜNDE PARIS BÜYÜKELÇILIĞI MÜSTEŞARLIĞI’NA TAYINI
İstanbul’a döndükten sonra, Sultan Abdülhamid’in emriyle aynı yıl Paris Büyükelçiliği’ne tayini çıktı. Paris’te, müsteşar sıfatıyla basın danışmanlığına getirildi ve siyasi polis şefi Ahmet Celalettin Paşa’nın ajanı olarak Fransa’ya ve İsviçre’ye iltica eden Jön Türkleri ve Paris Büyükelçisi Münir Paşa’yı gizlice denetlemekle görevlendirildi. Paris ile Cenevre arasında sürekli seyahat ederek İttihad ve Terakki mensuplarını takip etmesi ve onları pasifize etme çabaları Jön Türkleri381 ciddi 108
şekilde rahatsız ediyordu. Cenevre’de yayınlanan “Osmanlı - Organe de la Jeune Turquie” dergisi konuyu devamlı olarak işliyordu. Necip Melhame’nin Paris’te bulunduğu sırada, Avrupa basınında Hamidî Rejimi’nin gerçekleştirdiği reformları tanıtma konusunda başarılı olduğu söylenir. Saray Başkâtibi Tahsin Paşa’nın Sultan II. Abdülhamid adına 28 Aralık 1898’de Paris Büyükelçisi Münir Bey’e gönderdiği şifreli mesajda Sultan II. Abdülhamid’in büyükelçi hakkındaki rahatsızlığı net bir şekilde dile getiriliyor: Paris Sefareti‘ne – Başkitabet Dairesi no.11627
Paris Sefareti müsteşarlığına tayin buyurulmuş olan saadetlü Necip Melhame Efendi Hazretleri’nin Fransa Dışişleri Bakanı Mösyö Hanotaux tarafından henüz resmen kabul edilmemiş Necip Melhame Paşa’nın Paris Müsteşarlığı’na dair kayıt. Almanach de olması güya kendisinin Tunus’ta Fransa aleyhinde neşriyatta Commerce Didot-Bottin 1898. bulunduğu söylentisinden dolayı beyan olunmakta ise de, bunun kendisinin oraya tayini için hakikaten boş bir söylentiden ibaret olacağı aşikâr olduğundan işlemlerin icrası için girişimde bulunulması ve Necip Efendi’nin görevlendirildiği bazı konularda… kendisinin hizmetinden istifade edilerek şu Ermeni işlerinin bir an evvel neticeye ulaştırmak için çalışılması Halife’nin iradesidir. İşbu mesajın müsveddesi Padişah Hazretleri tarafından okunduktan sonra Padişah Hazretleri, tahta çıkışlarından önce, babanız devletlü Mahmut Celalettin Paşa Hazretleri Padişah’ın huzurunda diz çökerek yeri öpme şerefine nail olmuş, siz ise daha pek küçük yaşta aynı ergi ve mutluluğa ulaşmış olmanızın hatırasıyla, babanız Paşa Hazretleri’nin önce önemli görevlerde bulunup şimdi Nafia Nazırı olması, sizin de Padişah tarafından Avrupaca gayet önemli olan Paris Büyükelçilik görevine getirilmeniz ve görevinizin gereğini sadıkane şekilde yerine getireceğinizi Padişah’ın emin bulundukları sırada gerek Ermeni işlerinde, gerekse Jön Türk namını takınan birtakım cahil ve müfsit kimselere ilişkin konularda gereğini yapmadığınızdan dolayı Zat-ı Şahane’nin kalben müteessir olduklarını mesaja ilavesini buyurdular. 28 Kanunuevvel 1313. Başkâtip Hasan Tahsin382. Mesajda, Padişah’ın Paris Büyükelçiliği’ne atadığı Münir Bey’in (Paşa olmadan) takip etmesi istenen konularda gereğini yapmaması ve müsteşarlık görevine tayin edilen Necip Melhame’ye destek çıkmak yerine onu görevden uzaklaştırma çabaları ve Paris’e gelişi bir seneyi geçmesine rağmen tayinini Fransa Dışişleri Bakanlığı’na bildirmemesi, Sultan II. Abdülhamid’i hayal kırıklığına uğratmıştı.
Necip Melhame Meclis’e 8 Şubat 1909’da sunduğu layihada, Fransa eski Cumhurbaşkanı ve o dönemin Ayan Reisi Emile Loubet’nin, “Necip Efendi’yi neden kabul etmiyorsunuz?” sorusuna Fransız Dışişleri Bakanı Hanotaux’nun “Bu konuda kesinlikle itiraz etmiyorum, kendi Büyükelçileri Münir Bey istemiyor, hatta tayinine dair hiçbir resmî yazışmada bulunulmadı” dediğini yazmıştı. Melhame’nin Meclis’e yaptığı bu açıklamayı, Başkitabet’in Paris Sefareti’ne gönderdiği şifreli mesajı bir şekilde doğrulamış oluyor.
El Basira dergisi imtiyaz sahibi Necip Melhame Efendi. Makzume koleksiyonu.
1898: PARIS’TEN İSTANBUL’A DÖNÜŞÜ
Münir Bey’in Necip Melhame hakkında başından beri taraflı tutumunun sebebi, Padişah’a sadakati ile tanınan Melhame ailesinin bir ferdinin kendisini denetlemeye kalkışmasının yarattığı tepki olarak yorumlanabilir. Sultan II. Abdülhamid Paris’te görevde kalmasını istemesine rağmen383, Münir Bey’in Hanotaux’yu ikna çabaları sonuç verince384 Necip Melhame 1898’de İstanbul’a dönmek zorunda kaldı.
Necip Melhame İstanbul’a döndüğünde, II. Abdülhamid’in iradesiyle Yıldız Sarayı’nda Osmanlı Hükümeti’nin Avrupalı ülkelerle karşılaştığı sorunları irdeleyen ve defalarca toplanan özel bir komisyonunda yer aldı. Bu komisyon dış konulu Bâbıâli’nin alacağı
109
her kararı denetleyebilecek, gerektiğinde kararları revize ederek, raporlarını doğrudan Sultan’a sunabilecekti. Komite üyeliğine Mahmut Paşa, Tahsin Paşa, Necip Melhame ve Nişan Efendi seçilmişlerdi. Böylece Sultan II. Abdülhamid Bâbıâli ile Saray arasında bir denetim sistemini devreye sokmuş oldu. Çok geçmeden, Padişah Necip Melhame’yi Bulgaristan’ın başkenti Sofya’ya, Osmanlı Yüksek Komiseri olarak atayacaktı385.
Necip Melhame’nin eşi Caroline Raad Melhame aldığı Osmanlı nişanlarıyla. Phebus Atölyesi. İstanbul. May Ghazalé Sikias arşivi.
TÜNEL IMTIYAZI
İngilizlere önceden tanınmış olan Tünel Şirketi imtiyazı hasılatından Osmanlı Hükümeti’ne sadece %1.5 pay kalıyordu. Şartları iyileştirmek isteyen Hükümet rekabetten faydalanarak Galata Tüneli, Avrupa’nın en eski ikinci metrosu. İETT arşivi İstanbul. gelecek teklifleri değerlendirmeye karar verince 1898’de henüz Paris’te görevli iken, Necip Melhame, Tünel imtiyazına talip oldu. Melhame, 61 yıllık imtiyaz süresi için hasılatın %5’ini Darülaceze’ye vermeyi ve faaliyeti yürütecek Osmanlı Anonim Şirketi’ni kurmayı teklif etti. Bu iyileştirilmiş teklifi Bâbıâli görünce İngilizler’in imtiyazı yenileme talebini reddetti.
İşletmenin gayet kârlı olduğunu bilen Melhame, bir adım daha ileriye giderek, devlete verilecek payı %6’ya, imtiyaz süresi sonunda bu oranı %12’ye çıkartmayı, gelir getirici binalar inşa etmeyi ve Tünel Şirketi’ni yabancı şirket statüsünden, Osmanlı Anonim Şirketi’ne dönüştürmeyi taahhüt edince, 16 Mart 1900’da tünel işletme imtiyazını elde ederek, 20 Mart 1900 günü imtiyaz fermanını aldı. Devir işlemleri gecikince, Sadaret’ten Ticaret ve Nafia Nezareti’ne 18 Nisan 1898 tarihinde gönderilen yazıda: Galata Tüneli’nin imtiyaz süresinin bitiş tarihinden itibaren başlatma ve gelirin yüzde beşi Maliye Hazinesi’ne ve yüzde biri Darülaceze’ye verilmek üzere altmış bir yıl süre ve aynı şartlarda işletilmesi için anonim bir Osmanlı şirketi kurulması imtiyazı Paris Sefareti Müsteşarı Necip Melhame Efendi’ye verilmiş olduğundan, gerekli işlemlerin tamamlanması hakkında Padişah emri olduğu Mabeyn Başkâtipliği’nden bildirilmiştir. Gereğinin yapılması arz olunur386 açıklaması yapıldı.
5 Haziran 1898’de İngiliz basınında çıkan bir haberde, Necip Melhame’nin yeni şartları kabul etmesiyle “Zaten az kâr bırakan işletmenin geliri kendisinde kalacak” denilerek kendisine karşı suçlamada bulunuldu387. İmtiyaz kaybedildiği için çok rahatsız olan İngiliz Hükümeti, dört yıl sonra, Makedonya sorununu koz olarak kullanıp, Bâbıâli’nin Necip Melhame’yle olan imtiyaz anlaşmasını iptal ettirebildi ve Osmanlı Hükümeti İngilizler ile tekrar anlaşmak zorunda kaldı. Bu defasında İngilizler, hükümete %5 pay vermeyi, tünelin her iki istasyonuna gelir getirici binalar yaptırmayı, şirketlerini de Osmanlı Anonim Şirketi’ne dönüştürmeyi kabul ettiler. 5 Aralık 1904’te imzalanan sözleşmede İngiliz şirketine imtiyaz 75 yıl süreliğine verilmiş oldu.
Necip Melhame’nin girişimleri sayesinde Osmanlı Hükümeti’nin Tünel imtiyazında gelirini nasıl dört kat arttırdığını görüyoruz. Ne yazık ki, hükümet politik baskılar sonucunda imtiyazı İngilizlere %1 eksik payla tekrar iade etmek zorunda kalacaktır. Osmanlı Hükümeti’nin taviz vermek zorunda kaldığı bu olaydan sonra, İngiliz Hükümeti Necip Melhame ve ağabeyi Selim’e karşı, II. Meşrutiyet’in ilanına kadar her türlü düşmanca tavır sergileyecektir. Meşrutiyet ilanından sonra Necip Paşa’ya tünel imtiyazı hakkında yapılan suçlama
14.02.1896’da Ferdinand’ın Prensliğe atanışında Sultan II. Abdülhamid’in temsilcisi Karateodori Paşa da bulundu. L’Illustration no. 2765, 22.2.1896 Sf.157. Makzume dijital arşivi.
Saray, Necip Paşa’nın hakkında alınan suçlamaları araştırmak için bir komisyon kurdurtmuştu. Suçlamalar arasında, Necip Paşa’nın Tünel imtiyazını 1900 yılında rüşvetle edindiği iddiası vardı. Soruşturma komisyonuna verdiği cevapta Necip Paşa kendini şöyle savunmuştu: 110
111
İhsan buyrulmuş olan Tünel imtiyazı için kimseye rüşvet vermedim. Sözünü bile etmedim. Dinim, namusum üzerine yemin ederim. Sadece Bulgaristan’da bulunduğum sırada paraya ihtiyacım oldu ve imtiyazın yarısını biraderlerim Selim ve Habib’e para karşılığı devrettim. Keza, Serasker paşa oğulları Şükrü, Süreyya (Süreyya İlmen) Paşa kullarından aldığım bin liraya karşılık onlara yirmi hisse sattım. Bunun dışında kimseye bu işlerden dolayı bir para vermediğimi tekrar namusum üzerine temin ederim388. EYLÜL 1898’DE SOFYA’YA OSMANLI YÜKSEK KOMISERI OLUŞU Daha önce belirttiğimiz gibi, Sultan II. Abdülhamid 1898 yılı sonlarında başarılı hizmetlerinden dolayı Necip Melhame’yi, yeni atanan Prens Ferdinand’ın hükümdarlığındaki Bulgaristan’a, Osmanlı Yüksek Komiseri olarak görevlendirdi. Saray Başkâtipi Tahsin Paşa tayini 1 Eylül 1898’de bu sözlerle duyurdu: Şûrâ-yı Devlet üyelerinden Necip Melhame’nin Bulgaristan Komiserliği’ne tayini Padişah emri gereği olduğundan gereğinin yapılması arz olunur389”
19 Ekim 1898 tarihinde Bulgaristan Dışişleri’nden ulaşan bir sirkülerde390 Necip Melhame’nin, Bulgaristan Prensi Ferdinand’ın 27 Ekim’de açılışını yapacağı III. Dönem Bulgar Meclisi’nin açılış törenine davet edildiğini bildiriyordu. Prens Ferdinand açılış konuşmasında, önce milletvekillerine sonra isim vermeden Osmanlı Yüksek Komiseri Necip Melhame’yi de içinde saydığı “temsilciler” kelimesini kullandığı yabancı diplomatlara seslendi. Osmanlı Bulgaristan Kralı Ferdinand’ın özel sekreterinin Necip Melhame’ye taltif edildiği nişan ile ilgili Devleti için “Saray Metbuiyeti391”, Fransızca karşılığı gönderdiği mektup. BOA HR-SFR (04) 542-73. “Cour Suzeraine” terimini kullandı. Prens, Osmanlı Devleti’ne atıfta bulunmadı ama Rusya’ya, Rus Çarı Nikola Alexandrovitch’e ve Makedonya’ya övgüler yağdırdı ve yeni meclis dönemindeki programı açıkladı392.
Amaç, ağabeyinin Fransa’daki Pasteur Enstitüsü’nden İstanbul’a kazandırdığı ve İstanbul Bakteriyoloji Enstitüsü Müdürü olan Dr. Nicolle ile laboratuvar şefi Adil Bey’in bu hastalık için geliştirdikleri serumdan faydalanmaktı. Enstitü’nün geliştirdiği ve 1899 yılında Pasteur Enstitüsü’nün yıllığında yayımlanan “Sığır vebası üzerine çalışmalar” başlıklı yazıda, Selim Melhame’nin çalışmalara başından itibaren destek verdiği, nazırın girişimleri sayesinde sığır vebasının önlenmesinde olumlu sonuçlar alındığı ve zamanla daha da iyi neticeler elde edileceği belirtiliyordu.
1899 yılının Ekim ve Kasım aylarında Osmanlı Arşivleri’nde karşılaştığımız belgelerde Necip Melhame’nin Bulgaristan ve Doğu Rumeli’de ortaya gelen veba salgınıyla ilgili hastalık bültenlerini, ağabeyi Selim Melhame’ye gönderdiğini ve soruna çözüm arayışında olduğunu anlıyoruz. Bültenler Selim Melhame’ye ulaştığında, Bakteriyoloji Enstitüsü’nün geliştirdiği serumun belirtilen bölgelerdeki hayvanlara uygulandığını düşünüyoruz. Musevilerin taciz edilmesi ve Necip Melhame
Necip Melhame’nin Bulgaristan’da uğraştığı sorunlardan biri de bu coğrafyada yaşayan Musevilere yapılan baskıyla alakalıydı. Nitekim yaşanan bir sorun bu konudaki sıkıntılara örnek teşkil ediyor. Musevi asıllı, İstanbullu Haim Bahar Arié, Makedonya komitecileri ile yaşanan olayı 27 Kasım 1899 tarihli mektubunda Necip Melhame’nin yardımcısı George Harfouche Efendi’ye iletiyor, sonra kendisini makamında ziyaret ediyor394. Arié, Makedonyalı komitecilerden bir grubun, sınırları aşarak Türkiye’de karışıklığa sebep vermek istediklerini, emellerini gerçekleştirmek için Musevi cemaatinden silah alımı için 5000 frank haraç istediklerini ancak cemaat başkanının isteklerine karşı çıkmasıyla başkanı ölümle tehdit ettikten sonra, mahalledeki Musevi evlerinin camlarını kırıp kaçtıklarını yazıyor. Mağazasının da camları kırılan Arié, Sofya’ya sığınmak zorunda kaldığını, yerel yöneticilerin saldırıyı önlemek yerine komitecilere destek verdiklerini ve olaya göz yumduklarını sözlerine ilave ediyor.
Necip Melhame 5 Aralık 1899’da Bulgaristan Dışişleri Bakanı’na gönderdiği notada Dobrinitsa’da oturan Osmanlı Musevisi Haim Bahar Arié’nin rahatsızlığını dile getiriyor ve Bulgar Dışişleri’nden bu tip saldırıların kabul edilemeyeceğini ve mutlaka engel olunması gerektiğini bildiriyor395. Olaydan dört ay gibi uzun bir süre sonra Bulgar Dışişleri, 11 Mart 1900 tarihli gecikmeli gönderdiği cevabi notada Necip Melhame’nin konu ettiği olayları kabul etmediklerini, Türkiye’ye yakın bölgelerde Prensliğin huzuru bozacak kalkışmalara izin vermeyeceğini dile getirdi396. Bulgar Başbakanı ve Dışişleri Bakanı Todor Ivanchov Necip Melhame’den yardım istiyor 1900 yılı yazında Osmanlı ve Bulgaristan Hükümet yetkilileri, iki ülke arasında yaşanan davaların çözümlenmesi için İstanbul’da bir araya geldiler. Başbakan ve Dışişleri Bakanı Todor Ivanchov397 toplantıya katılacak Bulgar heyetini görüşme hakkında bilgilendirdi ve aynı zamanda Sofya’da görevli Osmanlı Komiseri Necip Melhame’den İstanbul’daki toplantı için kendilerine destek olmasını istedi. Çözümlenmesi gereken konular pasaport, hudut kapıları ve Prensliğin Osmanlı topraklarına atanacak ticari ataşelerin akreditasyon düzenlemeleriyle ilgiliydi. Toplantıda, Bulgar Hükümeti’nin arzu ettiği bir anlaşma sağlanamadı. Bulgarlara göre, üzerinde anlaşma sağlanamayan bu konular Bulgaristan’ın egemenliğine kadar sürdü398.
Ferdinand’ın meclisteki konuşmasından, Berlin Antlaşması sonrasında Osmanlı Devleti’nin hükümdarlık haklarının Bulgaristan’da nasıl zemin kaybettiği anlaşılıyor. Konuşmada Prens’in Rusya’ya sadakat ve Makedonya meselesine duyarlılık göstermesi, Makedonya’daki sorunların başlıca sorumlusunun Bulgaristan Hükümeti olduğunu anlamak için yeterli oluyor. Aynı tarihlerdeki kabul merasiminde, yeni Osmanlı Yüksek Komiseri Necip Melhame, Osmanlı Devleti’nin temsilcisi olarak Padişah’ın tayin mektubunu Prens Ferdinand’a sundu ve kendisinden görevinde destek istedi393.
Makedonya çeteleri sorun çıkarmaya devam ediyor
Bulgaristan ve başkent Sofya, Ruslar ile imzalanan Ayastefanos (Yeşilköy) ve 1878 Berlin Antlaşmaları’ndan sonra bir mayın tarlasına dönüşmüştü. Makedonya’daki ayaklanmalar, Osmanlı Hükümdarlığı’nı tehdit eden sınırlar ve Jön Türkler’in 1890’dan sonra burada sığınak aramaları piramitin sadece görünen kısmıydı. Necip Melhame, Müslüman Türk mültecilerin ve Müslüman Türk azınlığın toprak haklarını savunmaya kalkıştığında Katolik ve Arap kökenli kimliğinden dolayı oradaki Ortodoks ve Müslüman Bulgarları rahatsız etti. Tüm engellere rağmen Makedonya komitecileri ile görüşmeler yaparak sorunlara çözüm aradı. Batı Rumeli vergilerinin Bulgar Prensliği tarafından ödenmesini kolaylaştırmak amacıyla ödemeleri taksite bağladı. Bulgaristan’da veba salgını
Necip Melhame Sofya’da Osmanlı Yüksek Komiserliği’ne getirildikten kısa bir süre sonra Bulgaristan’da ve Doğu Rumeli’de karşılaşılan sığır vebası hastalığına çözüm getirmek için kardeşi Orman, Maden ve Ziraat Nazırı Selim Melhame’yle temasa giriyor. 112
Bulgaristan Dışişleri Bakanı Ivanchov. Makzume dijital arşivi.
3 Mayıs 1900’de bu defa Necip Melhame, Bulgar Dışişleri Bakanı Ivantchov’un 1 Mayıs 1900 tarihli yazısına cevaben Bulgar Hükümeti’nin Makedon komitecilerine sürekli olarak verdikleri desteği öne sürerek, çetelerin Türkiye’ye sızmamaları için tekrar uyarıda bulunuyor ve bu konuda acil tedbirler almalarını istiyor399. Melhame, Makedonya çetelerinin Türkiye sınırlarına yakın Müslüman halkından ve esnafından para toplamak için uyguladıkları baskı ve zülüm için, Ivantchov’a ileri tarihlerde muhtelif notalar göndermeye devam edecektir400. Diplomatik yazışmalardan, Osmanlı Komiseri Necip Melhame ile Bulgaristan Dışişleri Bakanı Ivantchov arasında Bulgaristan’da azınlıkları taciz eden ve de Türkiye’ye sızmaya yeltenen Makedon çeteleri konusunda, uzun süren, gergin bir ortamın devam ettiği anlaşılıyor. 113
Necip Melhame’nin eline geçen gizli belge Aynı tarihlerde Necip Melhame’nin eline İstanbul’daki Rus Büyükelçi Zinoviev’in Prens Ferdinand’a gönderdiği çok gizli ve önemli bir evrak geçiyor. Zinoviev, Prens Ferdinand’tan aldığı bir mesaja gönderdiği cevabi notada şöyle yazıyor: Bulgaristan’ın egemenliği için henüz vakit erken, Altesleri daha uygun bir fırsatı beklesinler. Rusya’nın bu sırada herhangi bir sözde bulunması mümkün değil, önce Avusturya’yı bu konuda ikna etmek gerekir401…
Bu gizli yazışmadan Prens Ferdinand’ın başından beri kafasında yerleşik olan gizli emelini ve Bulgar Hükümeti’nin Osmanlı Hükümeti’ne olan karşı tutumunun arka planını anlamak mümkün oluyor. Buna rağmen, komiserliği döneminde ve İstanbul’a döndükten sonra Necip Melhame’nin Prens Ferdinand’la yaptığı görüşmeler sayesinde Makedonya çetelerinin baskı ve zulümlerine karşı defalarca çözümler üretilebilmişti. Bu tarihten itibaren 1908 yılına kadar olan süreçte Hamidi Rejimi’nin zayıflaması ve tükenişiyle gösterilen tüm çabalar boşa çıkmıştı.
…İstifamın gerçek sebebini Padişah Hazretleri’ne bildirmek üzerime düşen bir borç olduğundan arz ederim. Tunus, Paris, Cenevre ve Berlin şehirlerinde gerek doğrudan Padişah Hazretleri’nin şahsına ve gerek Osmanlı Devleti’ne cansiperane yaptığım önemli ve sadakatle hizmetlerimden bahsetmeden, yalnızca son görevimde gerçekleştirdiğim pek çok hizmetimin bir kısmının ifadesine izin verilmesini istirham ederim. Şöyle ki; Bulgaristan’a tayin edildiğim dönem Girit kargaşasının en sıkıntılı zamanına rastlamıştı. Büyük devletlerin elçilerinin birçoğu Makedonya’nın karışacağına hükmettikleri gibi, Padişah Hazretleri’ne de arz etmesine rağmen Bâbıâli’nin idraksizliği ve yabancıların entrikasına rağmen ortaya koyduğum mesai, gayret ve fedakârlık sayesinde bunlar savuşturulmuş ve zerre kadar istenmeyen bir durumun meydana gelmesine imkân bırakılmamıştır. Lahey Konferansı’nın toplandığı sırada Makedonya ve Ermeni terör komiteleri tarafından tertiplenmiş olan planlar ihbar edilerek etkisiz bırakılmıştır. Bulgaristan’da bulunan Müslümanlar’ın hukukunu tamamıyla koruduğum gibi Osmanlı Devleti’nin şan ve şerefini de elden geldiği ölçüde çalışarak defalarca aleyhteki gazetelerin kapatılmasına ve yazarların hapis ve sürgün cezaları almasına vesile oldum. Asayişi ihlal etmek amacıyla Osmanlı sınırını tecavüz etmek isteyen çetelerin tümü sınırda ele geçirilerek yargıya teslim edildi. Bulgaristan Prenslik idaresi tarafından Karadeniz sahillerinin fenerlerine el konulduğunda, Bâbıâli dahi aczini gösterdiği halde, otuz altı saat içinde fenerlerin idaresini geri aldım ve Osmanlı Devleti’nin tasarrufunda bıraktırdım. Bulgaristan Prensliği’nin Osmanlı Devleti’ne karşı eskiden beri beslediği düşmanca tavır ve nefret, alınan önlemler sayesinde ve doğru siyasetle yavaş yavaş izole edilerek, bölge Osmanlı Devleti’nin sıradan bir vilayeti hükmüne girdi. Devletin gelirlerini kalem kalem geliştirmeye gayret etmek üzere haksız yere askere alınanlar kurtarılmış, Pazar ve Yortu günlerinde Müslümanlara ait dükkânların da kapalı olmasına dair karar fesh ettirilerek dükkanların açılması serbest bırakılmış ve Müslüman okullarına yıllık yüz yirmi bin frank Bulgaristan Emaret Sandığı’ndan yardım verilmesi sağlanmıştır. Dinamit, barut ve silah gibi yanıcı eşya sınırı geçmeksizin durdurulduğu ve sahiplerinin tutuklandığı ve Selanik, Kosova ve Manastır vilayetlerinde saklı dinamit ve bombalarla komitelerin eylem planlarını gösteren evraklar ele geçirilmiştir. Hele Padişah’ın tahta geçişinin 25. yıl dönümü münasebetiyle Bulgaristan Emareti tarafından düzenlenen tebrik heyeti bütün Avrupa’nın hayretine sebep olduğu gibi Padişah Hazretleri’nin de takdirini kazanmıştır. Padişah Hazretleri de şahsıma takdirlerini beyan etmiştir. Daha sonra gümrük meselesinde Padişah’ın vaadini ihlal etmemek için Bulgaristan Emareti’yle yaptığım görüşmeler ve konu hakkında gece gündüz sarf ettiğim emekler sonucunda arzu edildiği şekilde Bulgaristan’ın yararına gibi görünmekle birlikte fiili olarak Osmanlı Devleti’nin daha çok yararına bir şekilde halledilmiştir. İşbu hizmetler az bir gayretle elde edilmiş değildir.
10.4.1901 - İngiliz Postası tarafından gönderilmiş telgraf. Sultan II. Abdülhamid, Necip Melhame'nin tebrik mesajına Başkâtip Tahsin'in telgrafıyla yüksek memnuniyetini bildiriyor. BOA HR.SFR.3.576.1.25.1.
Bulgarlar ile ticari anlaşma Çete olayları sürerken, 27 Kasım 1900’de Ivantchov ile Necip Melhame arasında varılan bir ticari anlaşmanın maddeleri basında yer alıyor: a) İki ülke arasında serbest ticaret uygulanacak b) Türkiye’ye küçükbaş sığır, tahıl ve un ithalatında %8 vergi tatbik edilecek, aynı vergi Bulgaristan’dan Türkiye’den gelecek sabun, işlenmiş deri, pamuk ipliği, yün ürünlerinde geçerli olacak c) Tuz, tütün ve içki ticareti Düyun-u Umumiye İdaresi’ne bağlı olduğundan, bu kalemler anlaşmadan muaf kalacak d) Et, nebati yağ, balık ve muhtelif ürünlerin Bulgaristan’a girişinde vergi uygulanmayacak e) Sanayi mamullerinde karşılıklılık anlaşması geçerli olacak f) Kaçak ürünlerin her iki ülkeye girişini engellemek için ise taraflar şehadetnameler düzenleyecek ve vergiler sabit tutulacaktı. Anlaşmanın yürürlüğe giriş tarihi 28.12.1900 olarak belirlenmişti402. Sadrazam Said Paşa ve İzzet Holo Paşa daha sonra yayınlanan hatırat ve günlüklerinde gümrük anlaşmasının (b) şıkkı için Necip Melhame’yi eleştireceklerdi403. Necip Melhame Sofya’daki görevinden istifa ediyor 13 Aralık 1900 tarihinde, Necip Melhame Osmanlı Devleti Bulgaristan Komiserliği görevinden istifa talebini, Padişah’a sunulmak üzere Yıldız Sarayı Başkitabet Dairesi’ne gönderiyor: 114
Bedenen ve malen, geceli gündüzlü çalışarak başarabildiğimden, hiç olmazsa ödül kabilinden büyük bir elçilikle görevlendirilmemi talep etmiş olduğum hâlde Padişah Hazretleri tarafından kabul edilmemiş olduğundan üzüntüm bir kat daha artmış ve özellikle Bulgaristan’a tayin edildiğim zamandan beri ailem yanımda olmadığından her ne kadar Avrupa kaplıcalarına gönderilmiş ve bir miktar sağlığıma kavuşmuş isem de, oradan dönüşte yeniden hastalandım ve doktorların tavsiyesine göre Bulgaristan’ın havası hastalığım için çok zararlı olduğundan Avrupa’ya naklim gerçekleşmediği için çaresiz istifaya mecbur kaldım. Bundan dolayı geleceğimi sağlamak ve ailemi tehlikelerden korumak üzere Sadrazam Paşa vasıtasıyla takdim ettiğim istifamın kabul edilmesini istirham ederek ve ömrüm oldukça Padişah Hazretleri’ne sadakatten zerre kadar ayrılmayacağım gibi kanımın son damlasını uğurlarında feda etmeye hazır olduğuma yeminle arz ederim… Kulunuz Necip404. Aynı gün Saray Başkitabet Dairesi’ne gönderdiği şifreli ikinci mesaj da söyleydi: Yerime tayin edilecek şahsa devir teslim yapılıncaya kadar pek tabii ki işleri yüzüstü bırakmayıp beş on gün kadar burada bekleyeceğime göre, Sadaret vasıtasıyla takdim ettiğim istifanın kabul edilmesine aracılık edilmesine ve Padişah Hazretleri’nin her zaman sadık kulu olacağımın arzını istirham ederim405. KRITIK DURUMDAN DOLAYI SOFYA’DA KALIŞININ UZAMASI Necip Melhame istifa talebinden sonra, Sofya’da kalış süresini 1901 yılı sonuna kadar uzatmak zorunda kalacaktır. Mart 1901’de Şark Rumeli vergisinin son taksitinin Bulgaristan Emareti tarafından Düyun-u Umumiye İdaresi’ne ödenmesi için çalışmalar yapan Necip Melhame Paşa, Düyun-u Umumiye İdare Meclisi Başkanı Leon Berger’den idare adına özel teşekkür alacaktır. Haberi Maliye Nazırı Reşat, 9 Mart 1901 tarihinde Maliye Nezareti-Maliye Meclisi’ne şöyle iletiyor: Şarki Rumeli vergisi kalan taksitlerinin temini için (Düyun-u Umumiye) İdare Meclisi Başkanı Kumandan Berger’in Sofya’da emaret memurlarıyla yapılan görüşmeleri kolaylaştırmak için Osmanlı Komiseri Necip Melhame Efendi tarafından yapılan çalışmaların olumlu sonuç getirmesinden dolayı Başkan’ın teklifi üzerine meclis tarafından yapılacak teşekkürün kendisine tebliği rica olunduğuna dair Düyun-u Umumiye Komiserliği’nden alınan yazı Maliye Meclisi vasıtasıyla Sadarete sunulmuştur. Arz olunur406. 115
Bulgaristan’daki müftülük sorunlarının çözümüne engel çıkaran Bulgaristan Dışişleri’nin Osmanlı Komiserliği’ne gönderdiği “nota”. Birinci sayfa. BOA HR.SFR.04.412.41.2.1. 116
Bulgaristan’daki müftülük sorunlarının çözümüne engel çıkaran Bulgaristan Dışişleri’nin Osmanlı Komiserliği’ne gönderdiği “nota”. İkinci sayfa. BOA HR.SFR.04.412.41.2.2. 117
27 Nisan 1901’de dış basında “Osmanlı Devleti’nin Bulgaristan’a karşı sabit tutumu” başlığı altında çıkan haberde, Necip Melhame, Bulgaristan Hükümeti’ne gönderdiği notada çete başı Saravoff ve arkadaşlarının tutuklanmamaları halinde Türkiye ile Bulgaristan arasında yeni bir ihtilaf doğacağını belirtiyor. İsyancı çetenin faaliyetlerinin sonlandırılarak iki ülke ilişkilerine zarar veren mitinglerin önlenmesi de bu istekte yer alıyor407. Müftülükler sorunu
Sofya’dan ayrılmadan önce Necip Melhame’nin ilgilenmeye devam ettiği konulardan birisi de Bulgaristan’da müftülüklerin durumu idi. Prens’in iradesiyle Bulgaristan Prensliği’nde yeni müftülük teşkilatı kurulmuş, müftülüklerin bölgeleri ve görevleri tespit edilmişti408. Müftülük sistemine paralel olarak Kadı mahkemeleri Şeriye mahkemelerine dönüşmüş ve yetkileri müftülüklere devredilmişti. Bulgaristan’da Müslüman cemaatine ait kurumların korunmasına özen gösteren Necip Melhame, Yeni Pazar’daki (Novi Pazar) müftülüğün Bulgar Hükümeti tarafından lağvedildiğini öğrenince sert tepki göstererek alınan karardan geri dönülmesini talep etti ve bu meyanda Bulgar Dışişleri Bakanı’nın kendisine verdiği sözleri hatırlattı409.
Melhame’ye gönderilen, 21 Ağustos 1901 tarihli cevabi notada410 Bulgar Dışişleri, ilişkileri yumuşatmak yerine, müftülük kurumlarının ülkenin içişlerini ilgilendirdiğini, Osmanlı Komiserliği’nin yetki alanı dışında kaldığını, gelişmelere sadece kendilerinin karar verebileceklerini ve Bulgaristan’da Müslüman cemaatine yapılan uygulamanın karşılıklılık ilkesi çerçevesinde Osmanlı Devleti’nin sınır bölgelerinde yerleşik Bulgar cemaati için de uyarlanmasını istedi. Melhame’nin yaptığı tüm itirazlara rağmen olumlu sonuç alınamadığını da sözlerimize ekleyelim. Bulgar basınında Necip Melhame
1901 yılının Haziran-Temmuz aylarında Bulgar basını Necip Melhame’nin Türk azınlıklarının ve Müslüman halkının yoğun olduğu şehir ve kasabalara yaptığı gezilere geniş yer ayırdı. Bir habere göre, 27 Haziran’da ilk ziyaret ettiği Silistre’de kendisini kalabalık bir Müslüman topluluğuyla birlikte diğer etnik azınlıklar sıcak ve samimi bir havada karşıladılar. Geceyi Kurtpınar mebusu Naci Yahya Nafiz Paşa’nın konağında geçirdi, oraya varışında Hamidiye Marşı Necip Melhame Sofya’da. Makzume koleksiyonu. ile karşılandı ve Naci Yahya Paşa, Melhame şerefine yüz yirmi kişilik akşam yemeği tertipledi. Davette, Silistre’nin üst düzey devlet yetkilileri, subaylar ve seçkin Bulgar aileleri müzik eşliğinde sabah saat dörde kadar eğlendiler. Ertesi sabah Necip Melhame Rüştiye411 mezunlarının diploma merasimine katıldı ve başarılı talebelere, komiserlik adına, altın ve gümüş saatler armağan etti. Aynı gün fakirlere dağıtılmak üzere belediyeye ve müftülüğe bir miktar para bağışladı, ayrıca ziyareti anısına belediyeye gümüş bir sofra takımı hediye etti. Civar Türk köylerinden gelen yüzlerce vatandaş Necip Melhame’ye sevgi gösterilerinde bulundu412. 12 Temmuz tarihli “Vetcherna Pachta”413 gazetesi ise haberinde, Melhame’nin Bulgar şehirlerine yaptığı gezilerde oradaki Müslüman halkı kışkırttığını iddia etti. Gazeteye göre, Melhame’nin Şumnu’da414, Türk halkına Bulgaristan’ın özerk konumda olmadığını, Osmanlı İmparatorluğu’nun bir parçası olduğunu söylediğini iddia etti. Melhame’nin zaten Bulgar pasaportlu vatandaşların seyahatlerinde Osmanlı geçiş (pasavan) belgesi bulundurma zorunluluğu olduğunu ve Sultan’ın er geç Prensliği tekrar boyunduruğu altına alacağını söylediğini yazdı. Haber, Melhame’nin bu söylemlerle Bulgar Türkleri’ni yanılttığından, Prensliğin uluslararası antlaşmalar sayesinde zaten özerk bir ülke statüsünde olduğundan, Bulgar pasaportunun ise tüm dünyada geçerliliğinden bahsediyordu. Melhame’nin vakıflardan sorumlu bir komiser olduğuna, ülkede görevli diğer diplomatlar kadar yetki sahibi olmadığına, Bulgar Dışişleri’nin bu gezilerde Melhame hakkında nasıl sessiz kaldığının hayretle karşılandığına dair bilgiler de aynı haberde yer aldı.
12 Temmuz tarihli “Svobodna Bauma”415 gazetesi Melhame’nin Bulgaristan turunu Yıldız’ın talimatıyla yaptığını, bu haberi İstanbul’da yayınlanan Servet gazetesinden aldıklarını, Servet gazetesindeki haber ayrıca Şumnu, Plevne ve Varna’daki Bulgar yetkililerin Osmanlı Komiserini onurla karşıladıklarını ve oradaki halkın “Padişah'ım çok yaşa” çağrılarından Necip Melhame’nin çok memnun kaldığını yazmaktaydı. 118
Necip Melhame’nin gerçekleştirdiği bu gezi sonucunda Bulgar basınının çok rahatsız kaldığını ve egemenlik haklarının çiğnendiğini iddia ettiklerini görüyoruz. Diğer taraftan yerel basının gösterdiği bu tepkiden Bulgar Dışişleri ve genelde Bulgar yetkililerinin uzak kaldığını, daha doğrusu hiç tepki göstermediklerini çıkarsamak mümkündür. Ayrıca, vasal ülke konumunda olan Bulgaristan’da yerel basının, orada görevli olan Osmanlı Devleti’nin komiseri hakkında kendisinin yalnızca “vakıflardan sorumlu” olduğunu iddia etmesinin saptırılmış bir açıklama olduğunu düşünüyoruz. Osmanlı Devleti sınırları içinde bulunan Bulgaristan’da, bir Osmanlı yetkilisinin Türk ve Müslüman çoğunluğun bulunduğu bölgeleri ziyaret etmesinin, oradaki basın tarafından doğal bir gelişme olarak algılanması gerekirdi. Sofya’da görevde iken hakkında yapılan diğer eleştiriler
18 Kasım 1901’de altıncı defa sadrazamlık görevine getirilen Küçük Said Paşa, II. Meşrutiyet sonrasındaki anılarında Necip Melhame ile ilgili bir olaydan bahsediyor. Bulgar Prensi Ferdinand’ın bir davetine diğer konsoloslarla birlikte katılan Necip Melhame’nin salona girişinde Bulgaristan nişanını takmadığı için Prens’in kendisine teessüfte bulunduğunu, buna karşılık Prens’e “Siz bağlı bulunduğunuz devletin nişanını takmazsanız, ben de sizinkini hiç takmam” diyerek ziyafeti terk ettiğini yazıyor. Said Paşa, Necip Melhame’nin bu tepkisini anılarına şöyle aktarıyor:
(Prens’in Osmanlı nişanını takıp takmadığı ancak karşılaşmada belli olacak bir şey iken, Necip Efendi’nin sanki bunu önceden keşfetmiş gibi kendisinin buna Bulgar nişanını takmamakla karşılık vermiş olmasının imkânı da pek anlaşılmamıştır) Aslında özerk bir ülkenin prensinin, bağlı bulunduğu devletin başkanının huzuruna çıkarken yahut da onun temsilcisiyle resmen görüşürken bu nişanı takmak mecburiyeti vardır. Bunun dışındaki durumlarda böyle bir mecburiyet yoktur. Dolayısıyla Necip Melhame Efendi’nin böyle şiddetli bir karşılıkta bulunmasına yer yoktu... sadece bu sözleri söylemekle ve ziyafeti terk etmekle kalmamış, hemen İstanbul’a dönmek üzere bulunduğunu hem prensliğe, hem de bir telgrafla bize bildirmişti. Konu, yok yere ortaya birtakım sorunlar çıkaracaktı416. Necip Melhame’nin Osmanlı Bankası’nda Esham ve Tahvilat
Saray’la ilişkileri yüzünden Melhame kardeşlerle başından beri iyi geçinmeyen Emanet fişi. Salt Araştırma Arşivleri İstanbul. Sadrazam Said Paşa’nın anılarında Necip Melhame’yi resmî davette gösterdiği tepkiden dolayı eleştirdiğini görüyoruz. Aslında iki ülke arasında diplomatik krize dönüşecek herhangi bir ortam bulunmuyordu. Edhem Eldem’e göre aynı Prens henüz yeni göreve geldiği 1896’da ziyaretçileri Zihni Paşa ve Mehmed Tevfik Bey önünde Padişah’a bağlılığını göstermek için yeni taltif edildiği Murassa Osmani Nişanı'nı takmaya özen göstermişti417. Bilindiği gibi Makedonya sorunun yaşandığı Bulgaristan’da, 1898-1901 yılları arasında Necip Melhame Osmanlı Devleti adına barış ve istikrarı getirmek adına önemli girişimlerde bulundu. İstanbul’a döndüğünde Saray adına yakından tanıdığı Prens Ferdinand ile temaslarını Saray adına sürdürmüş ve Sultan II. Abdülhamid’in takdirini kazanmıştı.
Necip Melhame Sofya’da uzatmalı görevindeyken hakkında yapılan diğer bir eleştiri de, Sofya’da Mimar Sinan’ın eseri olan “Bosnalı Sofu (Koca) Mehmed Paşa” Camii’nin kiliseye dönüştürülmesinde Osmanlı Hükümeti’ni haberdar etmediği iddiasıdır. Melhame, Saray Başkitabeti’ne 13 Aralık 1900 tarihinde gönderdiği yazıda istifasını sunmuştu ancak Bulgaristan’da yaşanan sorunlardan dolayı İstanbul’a dönüşünü 1901 yılı sonuna kadar uzatmak zorunda kalmıştı. Bulgaristan Hükümeti kullanılmayan bu camiyi kiliseye dönüştürmeyi 1882’den beri istiyordu. Nihayet 1901 yılında kiliseye dönüştürülme çalışmaları başladı. Kiliseye dönüştürülmesinde Sultan II. Abdülhamid’in yardımı olduğunu söyleyen kaynaklara rağmen, bu iddiaların gerçeği yansıtmadığı Eyice-Erdoğan’ın kitabında belirtiliyor418.
Caminin kiliseye dönüştürülme haberini Melhame’nin Osmanlı Hükümeti’ne vermemesinin sebebi ancak 1901 yılında komiserliğe intikal eden ihbarların incelenmesi sonucunda mümkün olabilir. 1909’da Meclis’e sunduğu layihada, Melhame nice türbe ve dergâhların Bulgar mahalli idareler tarafından el konularak kiliselere verilmesi hakkındaki çalışmaları boşa çıkarttığını, bunların kurtarılması ve mükemmel şekilde tamir edilmesini sağladığını belirtir. 1902 başlarında Melhame yerine komiserliğe atanan Ferruh Bey’in durumdan haberdar oluşu ve kilise çalışmalarını yaklaşık iki yıl süreyle durdurma konusundaki teşebbüsleri sonuç vermeyince, Bosnalı Sofu Mehmet Paşa Camii ya da diğer ismiyle Kara Camii olarak anılan Mimar Sinan’ın bu şaheseri maalesef, 9 Ağustos 1903’te Kilise olarak hizmete girdi419. 119
La Domenica del Corriere dergisi 6 Ağustos 1905 tarihli kapağı. Makzume dijital arşivi.
SOFYA’DAN AYRILIŞI VE İSTANBUL’DAKI GÖREVLERI Sofya’da konağının önünde aleyhinde yapılan protesto yürüyüşlerinden sonra, uzatmalı görevini tamamlayan Necip Melhame İstanbul’a döndü. Bulgaristan’daki başarılarından dolayı Sultan II. Abdülhamid kendisini, 28 Nisan 1901’de pırlantalı İftihar Nişanı ile taltif etti420.
Dönüşünden sonra Makedonya ve Bulgaristan ile karşılaşılan ihtilaflarda tekrar oraya dönerek aracılık misyonunu üstlenmeye devam etti. Bir süre sonra Abdülhamid’in yaveri (aide de camps) olarak görev yapan Necip Melhame, aynı dönemde sicil kayıtlarını yapan Sicil-i Ahval komisyonunun gayriresmî başkanı idi421. Sultan II. Abdülhamid kendisine Trabzon ve Halep’te petrol araştırma imtiyazları tanıdı. 1902’den itibaren Ticaret ve Nafia Nazırlığı’nda müsteşar görevine getirildi ve aynı tarihlerde Danıştay (Şûrâ-yı Devlet) üyesi oldu.
1903’te Kuzey Makedonya ve Edirne’de çıkan ayaklanmalardan sonra Bulgaristan Hükümeti, Avrupa ülkeleri ile doğrudan temasa girerek olaylara müdahale etmelerini isteyince, Bulgaristan’ın bu karşı tutumu Bâbıâli tarafından büyük tepki gördü. 3 Haziran 1903 tarihinde “The Times” gazetesi, konuyu Bulgarlar ile müzakere etmek üzere Bâbıâli’nin, Sofya’ya, eski yüksek komiserleri Necip Melhame’yi özel görevle göndereceği haberini verdi.
1904 yılında Amerikan vatandaşları ve kurumlarının imparatorluktaki hakları ile ilgili Amerika ve Bâbıâli arasında çıkan ihtilafların çözümlenmesi için Sultan II. Abdülhamid, Amerikan Büyükelçisi Leishman ile görüşmek üzere ikinci sekreter İzzet Paşa ve Necip Melhame’yi görevlendirdi. Büyükelçi’nin Tarabya’daki konağında sekiz saat süren toplantıda, Leishman Osmanlı topraklarında hizmet veren üç yüze yakın Amerikan okul, hastahane, misyoner kuruluş ve hayırsever derneğinin Avrupalı ülkelerinin kurumları ile olduğu gibi, eşit statüde tutulması için sert bir tavır sergiledi. Görüşme sonunda Padişah’a sunulan raporda gerginliğin tatlıya bağlandığı bildirildi.
21 Temmuz 1905 Cuma günü Cuma selamlığında, Yıldız Sarayı’nın bitişiğindeki Hamidiye Camii’nin avlusunda, Abdülhamid’e karşı yapılan bombalı saldırıda 27 kişi öldü ve çok sayıda yaralanan oldu. Olayın hemen ertesinde Padişah tarafından kurulan araştırma komisyonu başkanlığına Necip Melhame getirildi ve Padişah ölü ve yaralıların kimliklerini bir liste halinde Necip’ten istedi. İlk günlerde suikast girişiminin Jön Türk muhalefeti tarafından veya Yahudilere Filistin toprakları verilmediği için Siyonistler tarafından yapılmış olabileceğine ya da Bulgar veya Makedonyalı isyancıların olayın arkasında olduğuna dair haberler çıktı422. Olay yeri incelemeleri, delillerin toplanması, olayın faili zannıyla gözaltına alınan kırka yakın kişinin ifadeleri doğrultusunda soruşturma kısa sürede tamamlanarak olay aydınlatıldı. Girişimin arkasında Taşnak Ermeni örgütü olduğuna dair adli deliller bulundu. Örgütün Pera’da başka patlayıcıları da bulundu. Cenevre ve Sofya’da da olayla ilgili bağlantılı örgütler ortaya çıktı. Orada da tutuklamalar yapıldı. Bu olaydan sonra II. Abdülhamid, Saray ile cami arasındaki gidiş alaylarını düzenlemek üzere Necip Melhame’yi “gidiş memuru” olarak görevlendirdi423. 1898-1901 yılları arasında Bulgaristan’da Osmanlı Komiserliği görevini yürüten Necip Paşa’nın, yıllar sonra 1906’da Bulgaristan’daki vergilerinin yapılandırılması konusunda, komisyonda gerektiği zaman yer almasını bizzat Sultan II. Abdülhamid istemişti. 18 Temmuz 1906’da Sadaret Yazı İşleri Kalemi’nden Dahiliye Nazırı ve Rüsumat Emini Paşa Hazretleri’ne gönderilen yazı şöyleydi:
Bulgaristan memurlarıyla vergilerin yapılandırılması hakkında Rüsumat Emini Hasan Fehmi Paşa’nın başkanlığında kurulmuş özel komisyon çalışmalarında memurlar tarafından çalışmaya dâhil edilen belirsiz bazı konuların değerlendirilmesinde Hasan Fehmi Paşa ve Bulgaristan Komiserliği’nde bulunmuş olan ve birikim sahibi Necip Melhame Paşa da lüzum görüldükçe davet edilmek üzere diğer bazı konuların müzakeresi için Dahiliye Nazırı başkanlığında olmak üzere Mabeyn’de oluşturulan komisyona havalesi Padişah emri gereği olup, Mabeyn Başkitabeti’ne Hariciye yazısıyla bildirilmiş ve Hasan Fehmi Paşa’ya da tebliğ edildiğinden gereğinin yapılması424 NECIP MELHAME’YE BEYRUT’TA VERILEN TRAMVAY IŞLETME IMTIYAZI
146
1906’da Sultan II. Abdülhamid Necip Melhame’yi “Paşa” ünvanı ile onurlandırdı bir de memleketi Lübnan’da kurduğu Beyrut Tramvay ve Elektrik Şirketi’ne (Société Ottomane des Tramways et de l’Electricité de Beyrouth) tramvay sistemleri yatırım ve işletme imtiyazını verdi, böylece Bayındırlık Nezareti 99 yıl süreyle bu imtiyazı Necip Melhame’ye devretti. Necip, kurumun başına kardeşleri Filip, Habib ve kayınbiraderi Selim Raad’ı atadı. Ancak Melhameler enerji tedarikinde İngilizlere ait bir su santrali mi yoksa kömür, petrol ya da gazın kullanılacağı bir santrali mi devreye sokma konusunda çıkmazla karşılaştı425. Enerji tedarikinde karşılaştıkları direncin altından kalkamayınca, Necip Melhame şirket hisselerini kısa bir süre sonra satışa 121
Prens Ferdinand beni olağanüstü bir nezaket ve hürmetle karşıladı ve Padişah’ın halini hatrını sordu. Bazı siyasi çevrelerin yayınlarından büyük üzüntü duyduğunu belirtti. Padişah’ın rahatsızlığının basit bir soğuk algınlığından ibaret olduğunu, Allah’ın yardımıyla atlatıp sıhhate kavuştuğunu, sadrazamı ve vekilleri ve bazı elçileri huzuruna kabul ettiğini söyledim. Konu Rumeli Vilâyetlerine geldi. Prens Ferdinand Rumeli’de faaliyet gösteren Rum çetelerinin Bulgarları imha amacıyla Osmanlı Hükümeti tarafından tertip edildiğini ve bu çetelerin yaptıklarına ödül olarak Girit Adası’nın Yunanistan’a ilhakının kararlaştırılmış olduğunu beyan edince sözü bitirmesine meydan vermeden ayağa kalktım. Bu konudaki ifadelerinin Osmanlı Hükümeti’nin adalet ve merhametine karşı büyük bir iftira olduğunu, gerek kendisi gerekse Bulgaristan hakkında eskiden beri Padişah’ın sonsuz ihsan ve lütuflarını dikkate almaksızın bir iki kötü niyetli kişinin zihninde oluşan böyle bir dedikoduya, gerçekmiş gibi bakarak itibar etmenin asilzadeliğe yakışmadığını söyledim. Bu sözleri Fransa Kralı Louis Philippe’nin torununun ağzından duymakla gerçekten hayret ve teessüf ettiğimi belirterek, Padişahımızın Bulgar unsuru denilen bir avuç topluluğu yok etmek istemesi durumunda ne kendisinin ne de halkının hiçbir şansının olmadığını beyan ettim. Cevabım üzerine Prens beni yatıştırmaya çalışarak Padişahımıza saygısızlık etmesinin söz konusu olmadığını ifade etti. Rum çetelerini azdıran kişinin son derece hilekâr bir şahıs olarak tanımladığı Rumeli Genel Müfettişi Hilmi Paşa olduğunu söyledi. Fakat bu iddiayı şiddetle reddedip karşı iddialarda bulundum:
Necip Melhame tarafından imzalı hisse senedi. Burak Filateli dijital arşivi İstanbul.
çıkartmak zorunda kalmıştı. Brüksel ve İstanbul borsalarında satışa konulan hisseleri Belçikalı ve Lübnanlı İbrahim ve İlyas Sabbah kardeşlerin ortak olduğu “Beyrut Gaz Şirketi” 1907’de bir milyon Fransız frankı karşılığında satın aldı426.
NECIP MELHAME PAŞA BULGAR PRENSI FERDINAND ILE 1906'DA TEKRAR GÖRÜŞÜYOR
1906’da, Sultan II. Abdülhamid, Bulgar Prensi Ferdinand ile Bulgaristan sorununu görüşmek ve mesajını iletmek üzere Necip Paşa’yı, Prens’in bulunduğu Marienbad kaplıcasına gönderiyor. Gizli bir görev olması sıfatıyla çıkış iznini Sadaret, Necip’in bağlı bulunduğu Bayındırlık Nezareti'ne “tedavi” gerekçesiyle verilen bir izin olduğunu bildiriyor: Ticaret ve Nafia Nezareti Müsteşarı Necip Paşa’nın tedavi için Karlsbad Kaplıcası’na gitmesi hususuna izin verildiği Mabeyn Başkitabeti’nden bildirilmiş ve Dahiliye Nezareti’ne de gerekli bilgi verilmiş olduğundan gereğinin yapılması” 26 Ağustos 1906427. 1 Eylül 1906’da Melhame, Prens Ferdinand’la yaptığı görüşmenin içeriğini bir raporla, Sultan II. Abdülhamid’e sunulması için Yıldız Sarayı Başkitabet Dairesi’ne gönderdi. Bu rapordan bazı kesimler: Mâbeyn Başkitabeti’ne - Fevkalâde önemli ve mühimdir428
Arz olunur ki; …Prens Ferdinand’la kaldığı otelde yaptığımız görüşme gün geçtikçe dedikodulara sebep olabileceği düşüncesiyle, başka bir yerin belirlenmesi hakkındaki talebim Prens tarafından da uygun bulunarak (diğer bir mekan olan) “Oda” otelinde saat iki buçukta görüştüm. 122
“Rumeli’de Rumlar’ın çeteler tertibine kalkışmaları Sadaret makamına göre Bulgarlar’ın teşebbüsünün bir sonucudur. Bulgar komitelerinin Rumeli’de çıkan ve bütün insanlığın nefretini üzerine çeken fenalıklarına karşılık, Osmanlı Hükümeti’nin bu konuda ne derece hassas hareket ettiği de yine malumdur. Bulgarlar’ın insanlığa ve sadık teba prensibine hiç uymayan tutumlarından dolayı şiddetli bir tokadı hak Prens Ferdinand. The Graphic 17 Ekim 1903. ettikleri Bulgar taraftarı olanlarca da fazlasıyla teslim edilmiştir. Hatta Selanik Makzume dijital arşivi. Olayları meydana geldiğinde Osmanlı Hükümeti Bulgarları hizaya getirmeye çalışmış, Padişahımız tarafından daha önce benzeri görülmemiş hoşgörü ile ruhsatlar verilmiştir. Bunlar benim kadar sadrazamımız tarafından da malumdur. Girit Meselesi’nin müzakereye açılması gerek Sadrazam’ın gerekse benim yetkim dışındadır. Yalnız şunu arz etmem gerekir ki; Rumeli’deki Rum çeteleri Osmanlı Hükümeti’nin tertibinin bir sonucu olsaydı, Osmanlı askeri tarafından uzaklaştırılmaları yoluna gidilmezdi. Hâlbuki Rumeli’de yok edilen Rum çetelerinin miktarı resmî istatistiklerle sabittir. Fakat ne çare ki unutmak insanoğluna verilmiş bir nimettir” dedim. Bunun üzerine kendisi özür dileyerek eskiden olduğu gibi Padişahımıza karşı samimi bir bağlılıkla ulaştığı sınırsız nimet ve iltifatlara sonsuza dek minnettar olduğunu dile getirdi. Ancak bir müddetten beri kendisini çekemeyen bazı kişiler tarafından bundan mahrum olmasına sebep olacak hareketlerin kendisine isnat edildiğini, hâlbuki bağlılık ve saygıdan hiçbir zaman vazgeçmediğini beyan etti. Olumsuz bir harekette bulunmadığı gibi Osmanlı ülkesine geçen çetelerin kontrol altına alınıp yok edilmesi için karma jandarma teşkilatının kurulmasını bizzat kendisinin istediğini söyledi. Durumu malum olan Bulgarlar ile Bulgaristan’a firar eden Makedonyalılar’ın kontrolü için türlü zorluklar çıkardığını beyan eden Prense“Diplomasiden ayrı olarak kendimizi mevcut durumla alakalı olmayan iki yabancı yerine koyarak tarafsız bir şekilde durumu değerlendirelim” dedim. Prens de bu teklifi memnuniyetle kabul edip esasen kendisinin de bu düşüncede olduğunu belirterek; “Öncelikle izin verilirse sadrazam ve idarenize verilen Bulgaristan’dan söz edelim. Avusturya Ordusu’nda bir teğmen iken Prens Batinberg hadisesinden sonra prens olmak üzere Bulgaristan’a getirilmiş idiniz. Hâlbuki Avrupa’nın büyük devletlerinden hiçbirisi sizi tanımak istemediği gibi, girişimlerinize rağmen konsoloslarının bile sizinle görüşmesine izin verilmemişti. Bir süre bu belirsiz durumda kalmıştınız. O sırada sizinle gizli olarak görüşen ve size tavsiyelerde bulunan, yol gösteren Osmanlı Komiseri Reşit Beyefendi olmuştu. Nihayet Stanbulof’un iltica isteği üzerine sadrazamımız, asaletiniz ve bir hükümdar torunu oluşunuz sebebiyle, Fransızlar’ın iyi niyetli insanlar olduğunu belirterek, büyük bir yüksek gönüllülük göstererek sizi himayesine aldı. Yaşanan bütün entrikalara rağmen Rusya’nın Dışişleri Bakanlığı'nda bulunan Prens Lobnof aracılığıyla prensliğinizi teklif ettirerek kabul ve tasdik ettikten sonra, bin sekiz yüz doksan beşte de başkent İstanbul’a davet etti. Size şefkatli bir babanın evladına verebileceği derecede kıymet ve nimetler verip, büyük nişanlarla şeref ve itibar kazandırdı. Bu sayede bugünkü mevkide bulunuyorsunuz. Bulgarlara gelince Padişah’ın bunlara vermediği nimet ve yardım kalmamıştır. Hatta Bulgarlara gösterilen bu teveccüh Rum, 123
Sırp, Ulah, Rus ve Avusturyalılar’ın gıpta etmelerine sebep olmuştur. Bu kadar lütuf ve nimete karşı takınılan tutuma ne demeli? Makedonya Sorunu mu, Selanik Hadisesi mi, Bulgarlar’ın anlamsız gösteri ve isyanları mı? Bugün komitelerin varlıklarını devam ettiriyor olması büyük ölçüde Prensliğin teşvik ve yardımı sayesindedir. Makedonya Komitesi ilk önce 1894 senesinde Başbakan Stanbulof tarafından kuruldu. O zaman çetelerin yok edildiği sizin de hatırınızda olsa gerek. Osmanlı Hükümeti isteseydi Bulgaristan daha o zaman yok olurdu. Prenslik, Müslümanlar’ın haklarını gasp etti. Müftüleri ilgilendiren dini konuları ihlal etti. Camilere varıncaya kadar tasarrufta bulunmaktan çekinmedi. Padişah’a karşı düşmanca hareket eden birtakım canileri himayeye kalkıştı. Askerî tatbikat bahanesiyle silah altına aldığı askerleri isyana teşvik eyledi. Prensliğin bu gibi hareketleri devam etmektedir. Bundan maksat ne olabilir? Akıl ve irfan sahibi her insan bunu anlayabilir. Bu gibi hareket ve uygulamalardan beklenen bir amaç var. Fakat bu yapılanların amacınıza hizmet ettiğinden emin misiniz? Selanik olaylarını çıkardınız. Avusturya ile Rusya’nın müdahalesine zemin hazırladınız. Komiteleri genişlettiniz. Rumeli’nin yabancıların kontrolüne girmesine sebep oldunuz. Bunların bütün sorumluluğu başbakanınıza ait değil midir? Farz edelim bütün donanımıyla mükemmel üç yüz bin askeriniz olsun ve yarın prensliğin imtiyazlı sınırına tecavüz edilsin. Acaba Osmanlı’nın gücü ve büyüklüğü karşısında bu kadarcık bir kuvvetin mukavemet edebileceğine ihtimal verir misiniz? Yine farz edelim ki -Allah korusun- az çok bir başarı gösterdiniz, Rusya, Avusturya, Yunanistan ve Sırbistan’ın baskısı karşısında bundan bir sonuç elde edebileceğinizi düşünebilir misiniz? Böyle bir harekete cesaret ederseniz alacağınız sonuç olsa olsa Padişah’ın sayesinde Rumeli vilâyetlerinde refah ve bolluk içinde yaşayan Bulgarlar’ın istifade ettikleri imtiyazlardan mahrum kalmalarıdır. Sonuç bu şekilde olmayıp da son Yunan muharebesinde görüldüğü gibi Bulgaristan Prensliği de Osmanlı’nın büyüklüğü ve kahredici gücü altında ezilecek olursa, Bulgaristan’ın halinin ne kadar üzücü olacağı apaçık ortadadır. Bu durumda muhtemelen büyük devletler tarafından Bulgaristan’ın boşaltılacağı düşüncesiyle ümitlenirsiniz. Böyle olsa dahi Bulgarlar’ın kaybedecekleri imtiyaz ve görecekleri zararın telafisi mümkün olabilir mi? Sonuç olarak Bulgaristan’ın takınacağı tavrın ne gibi bir fayda getirebileceğini anlayamıyorum” dedim. Prens bu ifadelerimin çok akılcı olduğunu teslim ederek “Zaten ben de savaş taraftarı değilim. Hatta Osmanlı Hükümeti’nin ilave taburlarıyla dört yüz binden fazla askerinin Rumeli’de bulunması durumunda Bulgaristan’ı boydan boya geçseniz Bulgaristan’ın askeri gücüne ilave edilmiş bir tek askere bile rastlayamazsınız. Benim amacım ülkenin iç işlerinin ıslahı, ziraat ve ticaretin ilerlemesi, ülkenin zenginleşmesidir. Bin sekiz yüz doksan beş senesinde Kuruçeşme’de geçirdiğim zamanı şimdi hasretle anıyorum. Çünkü o zaman Padişah’ın katında bir evlat gibi kabul edilmek şerefine kavuştuğum halde, bugün beni Padişah’a karşı bir düşman, bir hain gibi gösteriyorlar. Bu durum beni çekemeyen Osmanlı’nın ileri gelen devlet adamları ve bazı yabancı devletlerin büyükelçilerinin telkinlerinden kaynaklanmaktadır. Yabancıların Osmanlı Hükümeti’ne karşı besledikleri düşünce büyük ölçüde Bulgaristan’a karşı besledikleri düşünce ile aynıdır. Bizi mahvedercesine kanımızı emmek isteyen yabancılardır. Osmanlı Hükümeti bana güvenseydi on sene içinde bu konuda büyük hizmetlerde bulunabilirdim. Hatta bana karşı bugün bile bu güven olsa yine hizmet için gayret etmekten geri kalmam. Yabancıların kötü niyetlerine karşı başarı göstermenin Bulgaristan’ın da Osmanlı Hükümeti ile birlikte hareket etmesine bağlı olduğunu ben de teslim ediyorum” sözüne cevaben “Madem ki bu hakikat
sizce de biliniyor o halde yabancıların helak edici hilelerine alet olmanın ne anlamı var? Tekrar tekrar arz ederim ki Bulgaristan için Osmanlı Hükümeti’nin rızasının aksine hareketlerden kaçınmak ve fiilen bunu ispat etmek kurtuluşun anahtarıdır. Bunun için askeri tatbikatların sınırdan uzak bir yerde gerçekleştirilmesini, canilerin himaye edilmeyip haklarında kanuni takibatın yapılmasını ve lüzumlu olanların Bulgaristan’dan çıkarılmasını, Osmanlı Hükümeti aleyhinde yayın yapan fesatçıların cezasız bırakılmamasını, Müslümanlar’ın hukukuna saygı gösterilmesini, cami ve mukaddes mekânlara saygılı olunmasını tavsiye ederim. İşte prenslikte bu şartların hepsini yerine getirdiğiniz takdirde hâkim ve kendi yolunda yürüyen, bolluk içinde ve Bulgarları medeniyete kavuşturmuş bir prens unvanını hakkıyla kazanmış olursunuz. Bu durum sizin için şeref ve iftihar vesilesi, Bulgarlar’ın da mutluluk ve refahına sebep olur” tarzında konuşmam üzerine kendisi büyük bir ciddiyetle on sene önce namusu üzerine yemin ederek Osmanlı’ya vermiş olduğu sözlerden dönmeyeceğini ve bu makamda kaldıkça Bulgarlar’ın Osmanlı aleyhine hiçbir hareketine izin vermeyeceğini, askeri tatbikatları sınırdan çok uzak bir yerde yaptıracağını, canilerle Ermeni fesatçılar hakkında güvenlik güçleri ile takibat yaptırarak Bulgaristan’dan çıkarılmaları için Başbakan Petrof’a gerekli emirleri vereceğini, evvelce Osmanlı Hükümeti aleyhinde yayın yapan iki gazeteyi kapatıp yayıncılarını da bir yerde ikamete mecbur edeceğini temin edip Naçeviç’in istifasının da 28 Ağustos 1906 tarihli yazımda ayrıntılı olarak arz edilen sebeplerle Rumlar ile Bulgarlar arasındaki çekişmeden kaynaklanmadığını belirtip özerk prensliğin sınırı civarında bulunan Osmanlı askerlerince işlenen olumsuz durumlara engel olunmasını istirham etti. İki saat süren görüşmeden sonra kendilerine veda edip ayrılacağım sırada, olması gerekenden fazla bir hürmet ve saygıyla Padişahımıza hayır dualarda bulunmayı kendisi için mukaddes bir vazife gördüğünü, iyi niyet ve bağlılığına güvenilmesi istirhamını arz etmemi söylemiştir. 1 Eylül 1906 - Saat 02:30. Kulları Necip Melhame Kaplıcalardan İstanbul’a dönmeden, Sofya tren istasyonunda Necip Paşa Bulgaristan Başbakanı ve Dışişleri Bakanı ile de görüşme imkânı buluyor ve görüşmeyi Saray’a kısaca şöyle aktarıyordu429: Yıldız Sarayı Başkitabet Dairesi Filibe’den Şifre: Viyana’dan Sofya’ya kadar Bulgaristan Prensi, annesi ve kız kardeşiyle aynı vagonda seyahat edilmiş, Sofya istasyonunda da Başbakan ve İçişleri Bakanı tarafından karşılanarak bir saat kadar beklenmiş olup bu süre zarfında yapılan görüşmede, Bulgaristan Prensi’nin Osmanlı Devleti aleyhine hiçbir harekette bulunmayacağı yönünde teyit alınmıştır. Yapılan askerî tatbikatların tamamlanması beklenmeden yarın son verileceği ilave edilmiştir. Padişah’tan Sadık Paşa aracılığıyla alınan emir gereği Varna’da bekletilen Osmanlı gemilerinden para cezası alınmadan ve hemen serbest bırakılması için mahalli yetkililere gerekli emirlerin verildiği, Sadık Paşa ile Başbakan ve İçişleri Bakanı’nın barıştırılarak aralarındaki soğukluğun giderildiği ve Bulgaristan Prensi’nin Kostenetz’de hazır bulunduğu ve gerekli ayrıntıların yarın şifahen arz olunacağı. 1 Ekim 1906, Necip kulları
Orient Express treni ile İstanbul’a dönüş yolunda Necip Paşa, Vakarel ile Kostenetz istasyonları arasında trene binen Bulgar Prensi Ferdinand’la tekrar bir defa daha görüşme fırsatı buluyor ve iki ülke arasındaki sorunlar tekrar masaya yatırılıyor. Orient Express treninde gerçekleşen bu toplantıdan birkaç gün sonra çıkan bir haber430, iki devlet adamının son zamanlarda gerçekleştirdikleri görüşmeler sayesinde Osmanlı-Bulgar ilişkilerinin düzelmekte olduğunu ve İstanbul’dan ulaşan haberlere göre de Osmanlı Ordusu’nun sınırda askerî güçlerini hafiflettiğini bildiriyor.
Necip Melhame’nin Saray’a gönderdiği mesajlar, Prens Ferdinand ile arasındaki ilişkiyi daha iyi anlamamızı sağlıyor. Bilindiği gibi, Bulgaristan’ın Osmanlı Devleti’ne karşı olan tutumu, tamamen Prens Ferdinand’ın insiyatifi ve kontrolü altında değildi. Görüşmelerde olumlu yol alınmasına rağmen Bulgar Hükümeti’nin ve halkının431 Prens’le birçok konuda ayrı görüş sergilemesi, Osmanlı Devleti’ne Bulgar basınının düşmanca bakışı, Bulgar ve Sırp devrimci çetelerin çıkarttığı kargaşanın kontrol altına alınamaması, Yunanlı çetelerin Bulgarları sürekli Osmanlı’ya karşı kışkırtması432 ve müttefik Batılı güçlerin 1906-1908 yıllarında Makedonya’da sömürgeci politikalarını sürdürmeye devam etmeleri sayesinde barış ve sükûnet bir türlü sağlanamadı. SINA YARIMADASI VE İNGILIZLER
Osmanlı-Bulgaristan sınırında gerginlik. The Graphic dergisi, 17 Ekim 1903. Makzume dijital arşivi. 124
Aynı yıl Necip Paşa, Sina Yarımadası hakkında görüşlerini Sultan Abdülhamid’e rapor halinde sunar. İmparatorluk sınırları içinde yer alan Sina Yarımadası’nda, İngiliz idaresine bağlı, stratejik önemdeki Taba kentinde Osmanlılar’ın varlığı İngilizleri çok rahatsız ediyordu. İngilizler Türk Ordusu’na bölgeyi terk etmesi için ultimatom vermişti. Bu amaçla İngilizler Akdeniz’deki donanmalarını Pire’de bir süre bekletti. Sorunun çözümlenmemesi halinde düşünceleri Midilli (Mitilene), Limni (Lemnos), Gökçeada (Imbros), Semadirek (Samothrace), Taşoz (Thasos), Rodos ve Sakız (Chios) Adaları’nı işgal etmek ve Süveyş Kanalı’nı Türk kosterlerine kapatmaktı433. Hidiv kuvvetleriyle işbirliği yapan İngilizler, Taba’yı aldıktan sonra, Osmanlı İmparatorluğu’nun, Mısır’daki varlığını sonlandırmayı hedefliyordu. Abdülhamid’in talimatıyla, Necip Paşa, İngiliz Büyükelçisi 125
Sir Nicholas O’Connor’ı ziyaret ederek, kendisinden İngiliz Hükümeti’nin Sultan’ın hükümranlığına ve fermanlarına itaat etmesini talep edince, İngiliz Büyükelçisi, kendileri açısından ortada bir sorun olmadığını, asıl sorunu çıkartan tarafın Taba’daki mevcut anlaşmaları ihlal eden Osmanlı Devleti olduğunu söyledi434. Görüşmenin özetini Necip Paşa Saray Başkitabeti’ne şöyle bildirdi:
Gizli- Padişah Hazretleri’nin emri üzerine İngiliz Büyükelçisi’yle bu sabah gerçekleştirilen mülakatımda büyükelçi sekiz seneden beri daima Padişah’ın arzuları çerçevesinde hareket etmekte olduklarını, bunun Padişah Hazretleri katında dahi bilindiğini ümit etmekte olduğunu ve Akabe meselesinin de yine Padişah Hazretleri’nin arzuladıkları şekilde halledilmesi arzusunda ise de, bu konuda iki ay içinde gerçekleştirilen çabalarının Padişah tarafından iyi anlaşılamayarak işin zora sokulduğunu ve doğrudan doğruya Suriye Vilayeti’ne bağlı bulunan Akabe hakkında bir diyecekleri yoksa da Padişah fermanı ve büyük devletlere takdim edilen 8 Nisan tarihli resmî telgrafla, idaresi Mısır Hidivliği’ne devredilen ve ekte sunulan haritada gösterilen yerlerde (Taba) hâlen Osmanlı askerlerinin bulunmasının ya bir işgal amacıyla ya da bir yanlışlık eseri olabileceğini ve devletinden aldığı kesin emir üzerine bu duruma İngiltere Büyükelçisi Sir Nicholas o’Connor. Makzume dijital arşivi. karşı sessiz kalmasının mümkün olmadığını ve meselenin esasen devleti ile ona tabi olan Mısır arasında hallolacak bir sorun olduğunu ve Padişah Hazretleri’nin Mısır’da sahip olduğu hükümranlık haklarının sınırını zerrece ihlal düşüncesinde olmadıklarını, ancak idaresi Mısır’a bırakılmış olan yerlerin Osmanlı askerlerince sebepsiz yere işgal edilmesinin, İngiltere Hükümeti’nin uluslararası onurunu ihlal eden bir hakaret sayılacağından meselenin uzatılmamasının daha uygun olacağını beyan etmiştir. Bu meselenin çözümü ve bu yanlışlığın düzeltilerek Padişah’ın vermiş olduğu fermanın hükümlerinin korunmasının Padişah Hazretleri’nin elinde bulunduğunu da ilave olarak beyan etmiştir. Yapılan görüşmede büyükelçinin ifadelerinin sonucuna göre Bâbıâli tarafından Mısır Hidivliği’ne bir telgraf çekilmeyip taraflardan birer veya ikişer memurun olayı incelemek üzere gönderilmesinin tebliğ edilmesi ve gereğinin yapılması yönünde bir yazı kaleme alınmasının sonuç vereceği arz olunur. 26 Mart 1906, Kulları Necip Melhame435 12 Mayıs akşamı Sabık Sadrazam Ahmet Cevat Paşa436, Necip Melhame ile birlikte İngiliz Büyükelçisi’ni tekrar ziyaret ederek statukonun tekrar tesis edileceğini ve Osmanlı Ordusu’nun Taba’dan çekileceğini beyan edince gerginlik sona erdi. İngiliz basınında çıkan bir habere göre sorun çözümlenmeseydi, ihtilaf II. Abdülhamid tarafından Lahey Mahkemesi’ne ya da büyük güçlerin arabuluculuğuna sunulacaktı437. Ancak, İngilizler’in baskısı altında kalan Sultan durumun vahimleşmesini istememişti.
Osmanlı Hükümeti’nin bu açıklamasından sonra, sorun Akebe Körfezi ile Akdeniz sahilinde El Arish arasında kararlaştırılacak demarkasyon çizgisinin (sınır hattının) belirlenmesine kalmıştı. Sultan II. Abdülhamid için bu aşamada önemli olan, tamamlanmakta olan Hicaz Demiryolu projesi kapsamında Süveyş ile Akebe arasındaki demiryolu parkurunun yapılmasıydı. Bağlantının gerçekleşmesi halinde Mısırlılar’ın Hacca gitmesi kolaylaşacaktı. BAŞ HAFIYE FEHIM PAŞA, PATLAYAN BOMBALAR VE NECIP MELHAME PAŞA
1906 yılının ortalarında Sultan II. Abdülhamid’in Yaveri ve Baş Hafiyesi Fehim Paşa, bir akşam Cercle d’Orient binası önünde yürürken, uzağında olmayan bir noktada bomba patlaması duyuldu. Sonradan, patlamanın arkasında Fehim Paşa’nın olduğu anlaşıldı. Kasım ayında, bu defa Fehim Paşa Pangaltı semtinden geçerken yeni bir bomba haberi geldi. Fehim Paşa’ya bir şey olmamıştı ancak patlamada birçok kişi yaralanmış, önemli maddi hasar oluşmuştu. Fehim Paşa olayı sanki kendisine karşı yapılan bir suikast girişimi olarak inandırmaya çalışmıştı438. Olay incelemesi Necip Melhame Paşa başkanlığında, Askerî Okullar Başmüfettişi İsmail Paşa, Tümen Komutanı Şakir Paşa, Beyoğlu Mutassarıfı Hamdi Bey ve İstinaf Mahkemesi Başsavcısı Necmettin Bey’in bulunduğu bir komisyon tarafından yürütüldü. Yapılan inceleme sonunda tutulan zabıtada Fehim Paşa’nın bombayı kendisi attırdığına dair karar verildi439 8 Mart 1907’de yabancı basın440 Fehim Paşa’nın İstanbul’dan sürülüş haberini veriyordu. Başta Alman Büyükelçisi Marshall von Bieberstein ve İngiliz Büyükelçisi Nicholas O’Conor’un Saray’a yaptıkları ısrarlı baskılar sonucunda Padişah, Fehim Paşa’yı görevinden uzaklaştırmak zorunda kalmıştı. Bieberstein, Fehim Paşa için kendisine eşkıya ve dile düşmüş bir katil tanımlaması yapmıştı. 16 Şubat 1907’de Paşa “Bengazi” şilebi ile Anadolu’ya sürgüne gönderildi ve Bursa’ya yerleşti441. 126
Fehim Paşa’nın dostları bu duruma gerekçe göstererek Sadrazam Said Paşa ile Necip Paşa’nın kumpas kurduklarını iddia etmişlerdi. Habere göre Said Paşa Alman Büyükelçi Von Bieberstein’a yakındı, Necip Paşa’nın kardeşi Selim Paşa’nın kızı ise bir Alman subay ile evli olduğundan böyle bir iddia ortaya atılmış ve Abdülhamid’in kulağına ulaşmıştı. Said Paşa’nın Fehim Paşa’yı uzaklaştırmak istediği bilinse de Necip Paşa hakkındaki iddia ciddiye alınamazdı.
Birkaç ay sonra, bu defa 17 Temmuz 1907’de basın Necip Paşa’nın oturduğu Yeniköy’deki yalının yakınlarında bir bomba patladığı haberini duyurdu442. Söylentiye göre bomba Necip Paşa’yı hedef almıştı. Olay Ermeni isyancılar ya da Fehim Paşa’dan kaynaklanıyor olabilirdi. Sultan Abdülhamid’in eski hafiyelerinden Fehim Paşa, Necip Paşa’nın Padişah’a yakınlığından büyük rahatsızlık duyuyor, ona karşı düşmanlık hisleri beslemeye devam ediyordu. Fehim Paşa Meşrutiyet ilanı sonrasında Bursa’dan İnegöl’e doğru kaçmak isterken arabası durdurularak öfkeli kalabalık tarafından linç edilmek suretiyle öldürülecekti. BAŞBAKAN CLEMENCEAU VE KRAL EDWARD ILE GIZLI GÖRÜŞMELER
Ermeni yanlısı Fransız Pro-Armenia dergisinin 5 Eylül 1907 tarihli sayısında çıkan 14 Ağustos tarihli “İstanbul’dan gelen Hafiye Seyahatte” başlıklı haberde Saray tarafından gizlice görevlendirilen Nafia ve Ticaret Nezareti Müsteşarı Necip Paşa’nın ailesi ve hassas görevlerde ona refakat eden Nezaret Memuru Basil Aristopoulos ile dinlenmek üzere Avrupa’da bir kaplıcaya gideceği yer alıyordu. Ancak gazeteye göre seyahatin asıl amacı; 1906’da olduğu gibi Marienbad’ta tekrar İngiliz Kralı VII. Edward ile buluşup, önceki yıl Ischl’deki görüşmesiyle ilgili kendisinden bilgi almaktı. Necip Paşa, aynı seyahatte, Karlsbad Kaplıcaları’nda tedavi gören Fransa Başbakanı Georges Clemenceau ile görüşmek üzere de görevlendirilmişti443. Gazeteci kökenli olan Başbakan Clemenceau o tarihlerde Anatole France, Jean Jaures ve Francis de Pressensé gibi isimlerle birlikte Pro-Armenia dergisinin yayın kurulunda yer alıyordu. Bu yüzden haberin kaynağı da kendisi olabilirdi.
Fransa Başbakanı Georges Clemenceau. Makzume dijital arşivi.
Söz konusu toplantılar gerçekleşti ise, Necip Paşa’nın Kral VII. Edward ile masaya yatırmış olacağı konular arasında Sina Yarımadası’ndaki son durum, İngiltere’nin imtiyazlarla karşılaştığı sorunlar ve Makedonya’da adli denetim uygulaması görüşülmüş olabilirdi. İngilizler ısrarla peşinde oldukları petrol imtiyazını alamadıkları gibi çıkarlarının bulunduğu rıhtım şirketinde de güçlüklerle karşılaşıyorlardı444.
Sultan II. Abdülhamid’in Paris Büyükelçisi Münir Paşa’nın Clemenceau ile tanışıklıklığını bilmesine rağmen Münir Paşa’ya güvenmediği için böyle bir görevi Necip Melhame Paşa’dan istediği anlaşılıyor. Sultan’ın şiddetli muhaliflerinden olan Clemenceau II. Abdülhamid hakkında “Le Sultan Rouge” (Kızıl Sultan) tabirini kullanan kişiydi. Günün birinde Osmanlı Paris Büyükelçiliği’nde verilen bir davette Clemenceau “Ben kızıl sultanın büyükelçisine değil, Münir Paşa’nın kendisine geldim” demişti ancak kendisine yapılan sözde iltifatı Münir Paşa Sultan’dan saklamıştı445.
Ermeni destekçisi olarak tanınan Başbakan Clemenceau ile görüşülen başlıklarda muhtemelen Yıldız Suikastı soruşturmasıyla ilgili bazı hususların açıklığa kavuşturulması, imparatorlukta Ermeni vatandaşların durumu ve Makedonya’da adli denetim projesi olduğu düşünülebilir. Seyahatin başlıca amacı, şüphesiz, Sultan II. Abdülhamid’in barışçıl mesajlarını Necip Melhame’nin iki lidere sunması, bu iki ülke arasında diyalogu arttırmak ve Osmanlı Devleti’nin bulunduğu zor dönemde destek arayışı idi.
Fehim Paşa, Salt Araştırma Arşivi İstanbul.
***
Necip Melhame 1908 yılı başlarında nezaretteki görevinden istifa etmiş fakat Sultan’ın güvenliğinden sorumlu kişi olmayı sürdürmüştür. Diğer yandan Padişah’ın özel görevlendirilmelerinde yer almaya devam etti. II. Meşrutiyet ilanından yedi ay önce, sağlık sorunlarından dolayı Saray’daki görevinden
İngiltere Kralı VII. Edward Makzume dijital arşivi. 127
istifa ederek eşiyle birlikte Paris’te Avenue Henri Martin’de bir konağa yerleşti. Bu sırada Sultan II. Abdülhamid İstanbul’a dönmesi ve görevine devam etmesi için ısrar etmesine rağmen, Paris’te kalmayı tercih ederek orada dinlenmeyi sürdürdü446.
Paris’te diplomatik çevreyle temaslarını sürdürdü ve orada davetlere katıldığı gibi Aralık 1908 tarihinde Ritz Oteli’nde misafirlerini ağırlama fırsatı buldu. Davete, Paris’te müşteşarlık görevinde iken arası bozuk olan Osmanlı Büyükelçisi Münir Paşa, Norveç Ortaelçisi ve eşi Wedel-Jarlsberg Baronu, Metternich Prens ve Prensesi, Ghika Prens ve Prensesi, Villajeva Markisi ve Markizi, La Ferté-Meun Markisi ve Markizi, Düşes Grazioli, Santa-Cruz Markisi, Albe Dükü, Kont Nemes-Hidweg, Marki Capelli, Sedano Kontu, Kont Schoenburg, Kont Fesletics, M. A. Sursock ve diğer misafirler katıldılar447. Nisan 1908’de ağabeyi Filip Melhame’nin ani ölüm haberi ve İstanbul’a dönmedikçe cenazesinin defnine izin verilmeyeceği ihtarı karşısında, İstanbul’a dönmek zorunda kaldı. II. MEŞRUTIYET ILANI SONRASI SIKINTILI YILLAR
II. Meşrutiyet sonrası yeni hükümet tarafından yolsuzluk ve özellikle Yıldız suikast girişimi soruşturması ile ilgili Ermeni kesimlerden ulaşan işkence çektirdiği iddialarından dolayı Necip Paşa zamanının tamamını hakkında açılan davalarla uğraşarak geçirdi ve bir yıl kadar da tutuklu kaldı. 2 Mart 1909 tarihinde bir Amerikan gazetesi Necip Paşa için şunları yazdı: “İstanbul’da herkes onun dürüst Necip Melhame Paris’te. Le Temps Paris, 3 Mart ve parasız olduğunu biliyor, isteseydi görevli olduğu nezarette milyonları zimmetine 1911 (gallica.bnf.fr). geçirebilirdi”448. 10 Mart 1909’da, dış basında, Lübnan asıllı ünlü Fransız gazeteci Şükrü Ganem, yazdığı makalede Necip Paşa’nın durumunun Jön Türk Hükümeti tarafından provoke edildiğini, Ferit Paşa, Adalet Nazırı ve diğer üst düzey sorumlular dururken Necip Paşa’nın tek başına suçlanıp kendisine hakaret edilmesine ve kötü muameleye uğramasına anlam veremediğini yazmıştı. Ganem, Necip’e haksız olarak eski rejimin baş sorumlusu olarak bakıldığını, sorumlu olmadığı olaylardan suçlandığını, Jön Türkler’in söz verdikleri adil yargılamanın çok uzağında kaldığını söylüyordu449. 8 Mart 1909’da yabancı basında işkence iddialarından suçlanan Necip Paşa’nın, Arap partizanları ile Ermeni gruplar arasında çıkan kavgada çok sayıda kişinin yaralandığı haberine yer veriliyor. 7 Mart 1909’daki bu celsede mahkeme salonu iki tarafın katılımcıları ile tıka basa doluydu450. 15 Kasım 1908’de henüz tutuklu olan Necip Melhame Sadrazam Kâmil Paşa’ya mağduriyetini telgrafla şu şekilde açıklıyor451:
Şahsi mağduriyetimin bütün dünya tarafından bilindiğini vicdanınızın da kabul etmekte olduğundan şüphem yok. Tutuklanmam için ileri sürülen bahane yine Allah’ın yardımıyla temyiz mahkemesinde savcının haksız yere ve yetkisizce aldığı karar vicdanları pes ettirdiği halde hâlen hapiste bulunuyorum. Bugün adliyeye yaptığım müracaatım, zerre kadar adliyelik bir işim olmadığı cevabıyla reddedilmiştir. İttihat ve Terakki Cemiyeti yetkilileri mağduriyetimde pay sahibi olmadığını namusları üzerine yemin etmektedirler. Bu devletin ve milletin başvekilisiniz. Kanunların korunmasını ve devamlılığını sağlamayı üstlenmiş bulunuyorsunuz. Adalet ve hürriyet telakkisi böyle ise Allah hepimizi korusun. Bir sadık vatandaş yabancı sefaretlere mi yoksa meşru Hükümet’in yetkililerine mi müracaat eder? İnsaf ediniz. Bu gibi haksızlık ve mağduriyetlere artık bir son veriniz. Cevabınızı sabırla beklemekte olduğumu arz ederim. Necip Melhame. Necip Melhame Paşa’nın meclise sunduğu lahiyanın ön kapağı. Makzume koleksiyonu. 128
Şükrü Ganem’in Raad ailesi yakını Girardi ailesine ithaf ettiği Antar isimli kitabı. Makzume koleksiyonu.
Ganem kitabını Halep'te oturan Amédée Girardi (görseldeki) ve eşi Aimée'ye ithaf ediyor. Makzume koleksiyonu.
MECLIS-I MEBUSAN BAŞKANLIĞI’NA NECIP MELHAME PAŞA’NIN SUNDUĞU LAYIHA Tutukluluğunun devam ettiği 14 Şubat 1909’da Necip Melhame, bu defa son kapı olarak, yeni faaliyete giren Meclis-i Mebusan Başkanlığı’nın kapısını çaldı. 8 Şubat 1909 tarihli, mağduriyeti ve suçsuzluğu hakkındaki açıklamalarının yer aldığı, kitapçık halindeki layihasını sunuyoruz: Mebus Efendilere
Sadaret Makamı’ndan başkanlığınıza 30 Aralık 1908 tarihinde tutuklular hakkında gönderilen yazının gazetelerde yayınlanmış nüshasında ismimi de görmüş ve söz konusu yazıda adli makamlar tarafından hakkımda bir inceleme yapılmakta olduğu ve Meşrutiyet’in başında kamuoyunun galeyanda bulunduğu sıralarda hayatımı korumak için, halk tarafından alınıp önce Zaptiye ve daha sonra Harbiye Nezareti’ne teslim edilmiş olanlar arasında bulunduğum kaydedilmiş ise de öncelikle tutuklanış biçimim hakkında yazılanların hakikatini arz etmek isterim. Şöyle ki; Hürriyetin ilanının ardından birçok kimseye ahali tarafından hücum edildiği halde bana Allah’a şükür hiçbir taraftan zerrece bir saldırı olmamıştır. Aksine elli altmış bin kişilik büyük bir kafile Mabeyn’e geldikleri zaman, ben meydana çıkararak kendileriyle ne istedikleri hakkında son derece samimi bir görüşme yapmış ve bana karşı çok büyük bir muhabbet ve teveccüh ortaya konulmuş ve takdirlerini dahi kazanmıştım. Hatta 11 Ağustos 1908 tarihine kadar mukaddes vatanıma, muhterem Osmanlı Milleti’ne karşı bir kusur ve hatam olmadığı gibi kamuoyundan aleyhimde kesinlikle en küçük bir düşmanlık da görmedim. Ancak gazete muhabirleri küçük menfaatler elde etmek için firar edebileceğime dair yayın yaptı. Bir başkası da Avusturya Büyükelçiliği’ne sığınacağıma dair bir haber yayınladı. Bunun üzerine milletin adaletine güvenerek kendi arzu ve rızamla Harbiye Nezareti’ne gittim. Meşrutiyet’in devamı ve milletin hâkimiyetinin tesisi ve sağlamlaşması, Anayasa’nın hükümlerine göre adalet ve eşitliğin temini hususunda otuz milyon nüfus tarafından emniyet ve güvenle seçilmiş olduğunuzu her dakika hatırda tutmanız gerekir. Dirayet ve hamiyetinize teslim edilmiş olan milli düşüncenin savunulmasını hususunda yemin ederek vekil sıfatıyla bu yüce meclisin çatısı altında toplanmış bulunuyorsunuz. Bu konudaki kararlılığınızı medeni dünyaya ilan ve taahhüt ettiniz. Bundan dolayı benim gibi bu mukaddes vatanın ve muhterem Osmanlı Milleti’nin ferdi ve evladı olmakla övünen biri olarak anayasaya ve diğer kanunların hükümlerine aykırı olarak gasp edilmiş olan hukuk ve hürriyetimin iadesini ve buna sebep olanların ortaya çıkarılarak haklarında kanuni işlem yapılmasını talep ederim. 129
Şu hürriyet ve adalet devrinde hâlâ milliyet fikriyle ve kinle sorgulanmadan tutuklandığımdan ve yargısız bir şekilde kanlı katillere mahsus hapishaneye atıldığımdan bahisle ispatlanmış bir suç gibi görülerek, hâlen devam eden kanunsuzluğun ortadan kaldırılması talebiyle Sadaret Makamı’na ve Adliye Nezareti’ne ve diğer pek çok makama takdim ettiğim dilekçelerimin hiçbirinden sonuç elde edemedim. Hayatıma suikast edercesine atılmış olduğum hapishaneden kurtuluşum için Osmanlı Milleti adına şahsi ve kamu hukukunun korunmasıyla yükümlü olan yüce meclisimize seslenmeye mecbur oldum. Daha iyi anlaşılabilmesi için size hayat hikayemden de biraz bahsetmeyi gerekli görmekteyim. a)Paris’teki görevi hakkında Yüzyılın başlarında Tunus’ta imtiyaz sahibi ve yazarı bulunduğum, senelerce yayınladığım “El-Basira” “el-Cami'atü’l-Osmaniye” isimli gazete vasıtasıyla Osmanlı Devleti’nin ve hilafet makamına hizmetlerim takdir edildiğinden İstanbul’a davet edilerek devlet hizmetine girdim. İlk memuriyetim Paris Büyükelçiliği Müsteşarlığı idi. İki seneye yakın devam eden bu görevimde Osmanlı Devleti’nin hukukunu korumak için Paris’e iltica eden münevverlere ve Osmanlı vatandaşı öğrencilere ne tür muamelede bulunduğumu ayrıca beyana ve ispata gerek yoktur. Şahitlik için hâlen İstanbul Mebusu bulunan Ahmet Nesîmi, Selanik Mebusu Rahmi ve İkdam Gazetesi Başyazarı Ali Kemal ve Şûrâ-yı Devlet üyelerinden Ahmet Reşit ve Doktor Nureddin ve Doktor Şerafettin Mağmumi ve Osmanlı yazarlardan Bir yıl hapis cezası alan Necip Melhame. Salt Araştırma Arşivi Hasan Fehmi ve Ahrar’dan Mahmut Atâ ve Said ve Ali Galip ve Mehmet İstanbul. Emin ve Tunalı Hilmi ve Hüsnü ve diğer Ali Galip, Nakilyan Paşazâde ve Ömer Lütfi ve Mustafa Ragıp ve Necati ve Şerif Kazım ve Şûrâ-yı Devlet üyelerinden Reşit Beyler’le görevim boyunca Paris’te bulunan diğer bütün vatandaşlarımı şahitliğe davet ederim. Kendilerine en küçük bir yardımda bulunmuş isem onu değil belki zerre kadar zararım dokunmuş ise onu söylemeleri[ni] talep ederim. Hatta daha sonra İstanbul’a döndüğümde Ahrar Fırkası’nın452 takip edildiği en dehşetli zamanlarda bile yine kendileri ve diğer arkadaşlarına memuriyete girme ve tahsil arzusunda bulunanlara yardım ettim. İftira ve takibe uğrayanlara ne şekilde davranmaları gerektiğini bildirdim. Bu dönemde Paris kendisine sığınan Osmanlı Ahrarcıları için güvenli bir liman, bir toplanma ve faaliyet yeriydi. O günlerde ben de bu güvenli limandan yararlanabilir ve memuriyetimi uzatabilirdim. Ancak Büyükelçi Münir Bey ile uyum sağlayamıyordum. Kendisi Mabeyn ile Hariciye Nezareti’ne yazmış olduğu yazılar ve çevirdiği dolaplar vasıtasıyla müsteşarlığımın o vakit Fransa Dışişleri Bakanlığı'nda bulunan Mösyö Hanoteaux tarafından kabul görmediği bahanesiyle beni şikâyet etmişti. Hâlbuki Meclis-i Mebusân heyetince de bilindiği üzere bir hükümet veya bir devletin kabul ya da red hakkı ancak işbaşında bulunan büyükelçi ve başkonsoloslar haklarında geçerli olup müsteşar, başkâtip gibi diğer memurlar hakkında itiraza yetkili olmadıkları devletler arası anlaşmalar gereğidir. Hatta şunu da ilave edebilirim ki; Fransa eski Cumhurbaşkanı ve o vakit ayan reisi olan Mösyö Emil Loubet453 Hazretleri tarafından Mösyö Hanotaux’ya özel olarak sorduğu soruda duyduğumuza göre “Necip Efendi’yi neden kabul etmiyorsunuz?” demesine cevaben kendisinin bu konuda kesinlikle itiraz etmediğini, “kendi büyükelçileri Münir Bey istemiyor ve hatta tayinine dair hiçbir resmî yazışmada bulunmadı” demiştir. İşte Münir Beyefendi’nin bu konuda takip edegeldiği siyasetine ek olarak Padişah Hazretleri’ne taktim ettiği arizada Jön Türkler’in Paris ve Avrupa’da faaliyetlerinin artmasını, bir Suriyeli’nin yani bendenizin büyükelçilik müsteşarlığında bulundurulmama bağlamıştır. Münir Beyefendi Paris’ten gönderildiğim takdirde bir hafta içinde Ahmed Rıza da dâhil Jön Türkler’in hepsini bir vagona bindirip İstanbul’a göndereceğinden bahsediyor. Bu konudaki fikirlerini Padişah’a takdim ettiği, üzerinde imza ve mührü de olan bir senet vasıtasıyla açıkça beyan etmiştir. Paris’teki görevimden istifa etmemin sebebi bundan ibarettir ve daha sonra Şûrâ-yı Devlet Mülkiye Dairesi’ne üye olarak tayin edildim. Bir müddet sonra Bulgaristan Komiserliği’ne tayin edildiğimden orada beş seneye yakın devam eden memuriyetim esnasında başardığım hizmetleri de özetle beyan ederim, şöyle ki; b)Sofya’da görevli iken Sekiz veya on sene devam eden Şarkî Rumeli’nin vergi borcunun bir kısmı nakit olarak ve diğer kısmına karşılık olarak da, belirli sürelerle üç vadeli Prenslik454 hazinesinden poliçe alınmıştır. Bu başarım Düyun-u Umumiye İdare Meclisi’nden verilip Bâbıâli vasıtasıyla tebliğ edilen teşekkürname ile sabittir. Bu tebrikname elimdedir ayrıca kayıtları ilgili dairelerde bulunmaktadır. 130
Bulgaristan Prensliği’nin benim memuriyetimden önce fenerlerin imtiyazının şirket lehine uzatılmasını bahane ederek Bulgaristan ve Şarkî Rumeli’nin Karadeniz sahillerinde bulunan fenerlere el koyduğu malumdur. Bununla da kalmayan Prenslik idarecileri Osmanlı Devleti’ne mensup memurları kovmaya kalkışmış ve Bâbıâli’nin girişimlerine rağmen düşüncelerinden vazgeçirilememiş iken oraya varışım ve işe başlamamdan bir müddet sonra Allah’ın izniyle Bulgarlar’ın haklı olmayan teşebbüsleri bertaraf edilerek fenerler Merkezî Osmanlı yönetiminin memurlarında bırakılmıştır. Ayrıca şirket tarafından zarar adıyla talep edilen beş yüz bin lira da reddedilmiştir. Buna dair gerek Mabeyn Başkitabeti’nden gerek Bâbıâli’den takdiri ve Padişah’ın memnuniyetini bildiren evrak elimdedir. Merhum Komiser Niyazi Bey zamanında el konulmuş olan Belver ve Vakarel hattının kira bedeli yalnız memuriyetim sırasında tahsil edilebilmiş ve bu tahsilattan sonra da günümüze kadar hiçbir para alınamamıştır. Bu ise Maliye ve Nafia Nezaretleri kayıtlarında mevcuttur. Bulgaristan’da Müslüman ticarethaneleri diğer nüfusa uygulandığı gibi Pazar günleri kapalı tutulmaktaydı. Bu karar benden önceki komiserin döneminde Sobranya’da [Bulgar meclisi] alınmıştı. Bu uygulamanın iptalini temin ettiğim gibi Müslüman cemaatin, mezhep ve millî hususlardaki haklarının iade edilmesi konusunda da şunları yaptım: Bölgedeki İslam evliyasından Bâli Efendi gibi daha nice türbe ve dergâhlarının mahalli idareler tarafından el konularak kiliselere verilmesi hakkında çalışmaları boşa çıkardım. Ayrıca bunların kurtarılması ve mükemmel şekilde tamir edilmesine muvaffak oldum. Müftülerin doğrudan doğruya Osmanlı meşihati tarafından tayinini ve Müslüman okulları için Bulgaristan bütçesine yıllık yüz elli bin frank ilavesini sağladım. Memuriyetimin başında sekiz dokuz kişiden ibaret olan Müslüman mebusların on altı kişiye çıkarılmasına ve Bulgaristan ve Şarkî Rumeli’deki okul, zaviye ve tekkeler ile camilerin imarına gayret gösterdim. Ulemanın refahlarının temini ile bütün Müslüman öğrencilerin eğitimlerinde teşvik için birtakım kıymetli hediyeler dağıtılmasını, ders programlarında Osmanlı ve İslam ilimlerinin artırılmasını temin ettim. Bu konularda başarılarımı övünçle zikrederim. Her sene Bulgaristan ve Şarkî Rumeli’deki Müslüman öğrencilerden beşinin Mekteb-i Sultanî’ye kabulleri ile ilgili uygulamanın hâlen devam ediyor olması da özel çabalarımın bir sonucudur. Yine Bulgaristan Prensliği’nin sınırında bulunan Sarıtaş ve Kilise gibi önemli askerî mevkilerin Bulgarlar’dan kurtarılmasını temin ettiğim gibi ve Karacaali sınırında bulunan bazı askerî noktalara tecavüz edilmiş iken, hiçbir siyasi probleme meydan verilmeksizin bu tecavüzleri önledim. Yine Bulgar Prensliği tarafından dikilmeye başlanan telgraf direkleriyle inşa edilen bazı karakolların kaldırılmasını sağladım. Gerek Mabeyn gerek Bâbıâli tarafından aldığım tebrikler incelendiğinde devlet ve Osmanlı milleti uğrunda ortaya konulan hizmetlerimin çokluğu ve çeşitliliği güneş gibi ortaya çıkacaktır. Söz konusu yazışmalara ilerleyen zamanlarda yayınlayacağım hatıralarımda da yer vereceğim. Gerek Paris’te gerek Bulgaristan’da ve Avrupa’da bulunduğum müddetçe devlet ve vatan uğrunda yapmış olduğum hizmetlerimde bir kusur varsa veya milletin ve Ahrarcılar’ın fertlerinden orada bulunan vatandaş kardaşlarıma kötü bir muamelede bulunmuş olduğum bir fert tarafından iddia ediliyorsa beyan edilsin. Bulgaristan Emâreti’nin bağımsızlık düşüncesiyle göz diktiği vilayât-ı selase hakkındaki emellerini gerçekleştirmek için kurduğu ihtilal çetelerine karşı kayıtsızlık ile bakılmadığı Emârete verilen şifahi notalar ve resmî yazılarla sabittir. Bulgaristan’daki görev sürem boyunca Bâbıâli’ye gönderdiğim kayıtlı yüz otuz beş rapor ve resmî yazım bulunmaktadır. Bunlar arasında on beş adedi prensliğin nüfuzunu ne şekilde genişletmeye çalıştığına dairdir. Maarif ve Dâhiliye bütçelerinden Vilâyât-ı Selâse’de okullar açılması ve öğretmen tayinine ait komiteler kurulmasına izin verilmesi ve yardım maksadıyla büyük paralar harcamış olan Bulgaristan Prensliği’nin mali zayıflığına rağmen bu gibi milyonlarca ödenek tahsisinin hangi amaçla olduğu açıkça beyan edilmiştir. Raporların diğer bir kısmı Şarkî Rumeli’nin topraklarına katılması ve Bulgaristan’ın istiklali için ne şekilde gayret edilmekte olduğunu ve hatta “Yan Şerufda” Bulgar eski Kapı Kedhüdası Mösyö Markof’un nutkunda Bulgaristan Prensi’nin yakında Kral ve Allah korusun Makedonya İmparator ve Çarı olarak göreceğini bildiren saçmalamasını Bulgar Telgraf Acentesi yayınlar yayınlamaz emarete hemen nota ile protesto ederek bu konudaki yayınların sırf Mösyö Markof’un kendi fikir ve şahsi hezeyanı olup önemi olmadığını gerek Bulgar basını gerek Avrupa basınına emaretin Necip Melhame Bulgar Bakan Stoyan Daneff ile görüşürken. Melhame aile arşivi. 131
hariciye müdürlüğünden telgraf acentesi vasıtasıyla resmî olarak yalanlamaya zorlanmıştır. Şunu da ilaveten belirtmeliyim ki, Selanik olayları ve Üsküp demiryolunu ve köprülerini havaya uçuracakları ve bunun gibi tertipler hakkında bir buçuk sene önce Bâbıâli’ye bilgi verilmiştir. Yukarıda beyan etmiş olduğum yazışmalar arasında bu söylediğim konular da mevcuttur. Eyâlât-ı Mümtâze kaleminde olan bu yazılarımın her biri benim için bir iftihar nişanı ve sadakatimin delili sayılır. Meşrutiyet’in ortaya çıkarttığı ortamda bunların yayınlanmasında bir sakınca olmadığını düşünüyorum. Aksine Meclis-i Mebusan üyesi vekillerimiz için büyük bir faydası olacağından Bâbıâli’den talep edilmesi gerektiğine inanıyorum. Bulgaristan’dan ayrılmamın sebeplerini ise ileride yayınlayacağım hatıratımda bazı resmî belgeler arasında istifamın kopyasının da bulunacağını ve Osmanlı tarihinin önemli vesikaları arasında yer alacağını beyan etmeye gerek yoktur455. İstifamın geriye alınması emeliyle maaşım yirmi iki bin kuruşa yükseltildiğinden başka, aylık iki yüz lira tahsisat verilmesi Padişah Hazretleri tarafından emredilmiş olduğu halde istifamda ısrar ederek görevi bırakmıştım. Kısacası Bulgaristan’daki memuriyetim sırasında Osmanlı Hükümet ve saltanatının şan ve şerefine layık şekilde komiserlik makamının haysiyet ve onurunu korudum. c)Nafia Nezareti Müşteşarı iken Üç ay maaşsız kaldıktan sonra bana sadece on bin kuruş maaş ödenirken, şimdi azledilmişlere bile elli bin kuruş maaş ödenmesi sadakat ve vatanperverliğime büyük bir delildir. Üç ay sonra söz konusu maaşla Nafia Nezareti Müsteşarlığı’na tayin edildim. Altı sene devam eden görevim esnasında Osmanlı Devleti’nin ve Hükümeti’nin haklarını ve onurunu korumak hususunda gerek yol inşaatları gerek ihale ve vergi tahsili ve ticaretin ıslahı için defalarca raporlar yazmışsam da maalesef uygulamaya konulmamıştır456. Şirketlerle yapılan sözleşmelerin hiçbirinde düzen yoktu. Eskiden verilmiş bazı imtiyazlarda sözleşme ve şartnamelere uygun hareket edilmediği için kamu hakkını ihlal eden şirketlerle de uğraştım ve bu hususa ait birkaç yazım Şûrâ-yı Devlet’te mevcuttur. Nazır gibi doğrudan iş yapmaya yetkili olmadığım için müsteşarlığa ait kanuni ve vicdani görevlerimi yerine getirdim.
Necip Melhame 1905 yılında İstanbul’u ziyaret eden Maruni Patriği Hoyek ile. Melhame aile arşivi.
d)Yıldız Suikastı olayında komiserlik görevi Şu on dört senelik memuriyetim esnasında ortaya koyduğum hizmetlerim resmen bilindiği halde hürriyetin ilanı ve daha doğrusu biraderim Selim Paşa’nın İtalya’ya gidişinden sonra hakkımda yapılan muamele, bir iki kötü niyetli menfaatperest tarafından ileri sürülen Ermeni vatandaşlarımıza kötü muamele edilmiş olduğu düşüncesinden ileri gelmiştir. Bu da Yıldız Sarayı’nda gerçekleştirilen bomba sorgulamalarına ve mabeyn’de kurulan özel komisyonun bazı karar ve faaliyetlerinden kaynaklanmış olduğundan izaha muhtaç bir konudur. Şöyle ki; 21 Temmuz 1905 tarihinde Padişah Hazretleri’nin Yıldız civarında Cuma namazından dönüşleri sırasında büyük bir patlama meydana gelmiş, yüz elli üç şahsın ölüm ve yaralanmasına ve beş yüz seksen kişinin de dul ve yetim kalmasına sebep olmuştur. Bu patlamanın sebep ve faillerinin araştırılması için Padişah Hazretleri’nin emriyle ve Adliye Nazırı tarafından seçilen on sekiz kişiden oluşan bir komisyon kuruldu. Bu heyetin sorumluluğunun bana verilmesi Padişah tarafından emredilmişti. 132
Bu komisyonun üyeleri arasında eski Temyiz Başsavcısı Cemalettin, eski İstinaf Savcısı Necmettin, Başlangıç Mahkemesi Savcı Muavini Ethem Beyler ile soruşturma heyetinden hâlen başlangıç mahkemesi savcılığında bulunan Sadrettin, sorgu hakimlerinden Ali Rıza, İhsan Şevket, Şevki, Süreyya, Nihat, Esat, Memduh Beyler bulunduğu gibi Şûrâ-yı Devlet üyelerinden Nazif ve Rüknettin Beyler bulunuyordu. Soruşturmanın işleyiş şeklinin Osmanlı hukuk sisteminin parlak bir numunesi olduğu başkentte bulunan yabancı büyükelçileri ve Avrupa’nın en önemli basın organlarından olan Times ve Standart ve Vilmal Gazette ve Daily Mail ve Daily Chronicle da zikredilmiştir. Ayrıca Amerika, Fransa, Almanya ve Avusturya’nın New York Herald ve Herald Matin ve Petit Journal, Akodo? (Actualités de) Paris, Tan, Noye Freye Presse, Gazeta de Coloyen, Courrier Diplomatique, Taglat Lokal Anjeruzer, Frankfurt gibi ileri gelen gazeteleri dahi takdir etmişlerdir. Komisyona Padişah’ın emri ile havale edilen bin sekiz yüz elli üç ihbar ve rapordan başka büyükelçilik, valilik ve mutasarrıflıklardan gelen yüzlerce telgraf incelenmiş ve muhtelif milletlere mensup binlerce zanlı sorgulanmıştır. Bu zanlıların her birine nezaket ve insani muamelede kusur edilmemiş ve suçsuz olan binlerce şahıs hemen tahliye edilmiştir. Olayın failleri Allah’ın hikmeti ve yapılan araştırmaların sonucu yakalanarak tutuklanmış ve pek çoğunun yakalanmalarına sebep olacak evrakların incelenmesiyle sakladıkları yerlerde suç aletleri ve bombalar bulunarak ortaya çıkarılmıştır. Bunların hepsi, inkâr etme imkânları kalmadığını görünce suçlarını itiraf etmişlerdir. Sevk edildikleri cinayet mahkemesinde sekiz on gün devam eden açık yargılanmaları binlerce dinleyici ve yabancı elçilik baş tercümanları ve yabancı basının en önemli gazete muhabirleri hazır oldukları halde yapılmıştır. Açık yargılamadaki amacımız; hepimizi mahvetmekle İstanbul’un çeşitli yerlerinde bulunan yabancı elçilikler ile kamu binaları ve maliye binalarını havaya uçurmaya ve kısaca İstanbul’u alt üst etmek ve doksan dört, doksan altı olaylarının intikamını almak ve emniyeti ihlal ederek yabancı müdahalesini davet etmek olduğunu bazı gazetelerimizle de ilan ettiğimiz gibi yabancı elçilere de bu konunun ihtar edildiği cesaretle söylenmiştir. Binlerce vatandaş sorguya alınmış iken yalnız suçlarını itiraf etmiş olan on kişi mahkemeye sevk edilmiştir. Her ne kadar birçok kişinin bu cemiyete dâhil oldukları ortaya çıkmışsa da yine insaniyet ve adalet namına tahliye edilip kendilerine yardımda bulunulmuştur. Bunlar arasında örnek olarak birkaç şahsı verelim: Avusturya Hastanesi kapıcısı A. Ekle’nin kızı Mari kırk kilo kadar dinamit taşıdığını ve hastanenin üçüncü katında müdüre ait kitap diyerek bunları sakladığını itiraf etmişken mahkemeye sevk edilmemiş ve Padişah Hazretleri’nin merhametiyle tahliye edilmiştir. Yine bu türden olmak üzere Arakil’in damadı olan eczacı, olaya dâhil olduğunu itiraf ettiği halde yine salıverilmiştir. Olayın önde gelen faillerinden olan Karabet takma adlı Vahan ve nişanlısı Mari yirmi üç bomba taşıyıp evinde sakladığını ve hastaneye melanit paketlerini getirip Arakil’e teslim ettiğini itiraf ettiği halde yine Padişah’ın merhametiyle serbest bırakılmıştır. Olayın tertipleyicilerinden ve bomba provası sırasında telef olan Cenderya’nın nişanlısı Portakaloğlu’nun kızı Matmazel Mari komitenin birçok evrakını tercüme ettiğini ve bazı silah, dinamit ve bombaları yanına aldığını ve propaganda yaptığını itiraf etmesine rağmen yine Padişah’ın isteği ile serbest bırakılmıştır. Adı geçen Cenderya’nın babası da birçok yardım yaptığını itiraf etmişken oğlunun durumu dikkate alınarak Padişah’ın emri ile serbest bırakılmıştır. Tıp Fakültesi öğrencilerinden Karakin’in kız kardeşi ve babası pek çok konuyu itiraf ettikleri halde bunlar da tahliye edilmişlerdir. Asapan ailesi mensupları ve öğretmen Bedros ile diğer iki arkadaşı Asapa’nın kız kardeşinin ricası üzerine affedilerek salıverilmişlerdir. Takmaciyan ve Ohannes Kirkor Efendi yine cemiyet üyelerine cemiyet adına yardımda bulundukları ve para topladıkları sabit iken tahliye edilmişlerdir. Kulüp Doryan (Club d’Orient) hademelerinden Manuk’un dört arkadaşı bomba sakladıkları ve dinamit naklettiklerini itiraf etmiş, Fransız tercüman ve kulübün müdürüyle birçok kişi huzurunda yapılan aramalarda bombalar çıkarıldığı ve kendi elleriyle sakladıkları itiraf olunduğu halde yine Padişah tarafından affedilmişlerdir. İtibarlı kişiler kısmına gelince İstanbul Mebusu Kirkor Zehrab Efendi, Aram Bey, Köçeoğluzâde Avukat Kasbar ve kardeşi Civan, Artin Paşazâde Dikran Bey, Leon Papasyan Efendi, Sarraf oğlu Ohannes Efendi ve gümrük memurlarından Leon Efendi, tüccar Ermenak Efendi, Nafia memurlarından Kirkor Efendi, Van tüccarlarından Karabet Efendi, Nabalyan ve daha birçok kişi, aleyhlerinde delil bulunduğu ve kimisi de cemiyete hizmet ettiğini itiraf ettikleri halde bir kısmı ise suçsuz olmalarına rağmen, kötü niyetle haklarında yapılan ihbarlar ve yalancı şahitler de bulunduğu halde, yapılan araştırmalar sonucunda yirmi dört saat zarfında salıverilmişlerdir. Şimdi şu anlatılan şahıslara yapılan iyi muameleden dolayı kendilerinden ve bazısının ailelerinden aldığım teşekkür mektupları hâlen elimde olduğu gibi daha ötesi kendi vicdanlarına da sorarım. Beyan ettiğim şahıslar haklarında arkadaşlarımla beraber sırf insanlık adına Allah rızası için her tehlikeyi göze alarak bu şahıslar hakkında Padişah’ın merhametinin sağlanmasına çalışılmıştır. Diğer kısımdaki şahıslara gelince insanlık ve adalet adına haklarında en güzel muamele yapılmıştır. Bir daha örnek olarak beyan ederim ki; bazı Ermeni menfaatperestleri menfaat elde etmek ve intikam almak maksadıyla birtakım ihbarlar tertip edip, güya İzmit’te bulunan bazı tüccar ve esnaftan oluşan kırk yedi şahsın dinamit ve bomba ile asayişi 133
ihlal edeceğini ve bununla ilgileri oldukları beyan ve komiteye para topladıklarını Padişah’a arz edilince Padişah’ın emri ile hepsi gözaltına alınarak özel bir vapurla İstanbul’a getirilmiş iseler de, yirmi dört saat içinde ihbarların gerçeği yansıtmadığı ve menfaat elde etmek ya da garezle yapılmış olduğu anlaşılan kırk yedi kişinin masum oldukları anlaşıldığından yerlerine iade edilmişlerdir. Bu şahısların bazıları İzmit’te bulunan İngiliz misyonerlerine müracaat ederek komisyonda karşılaştıkları adil ve insanca muameleye minnettar olduklarını ve şimdiye kadar böyle bir muamele görmediklerini beyan eylemeleri üzerine, misyonerler İngiliz Eski Büyükelçisi Merhum Sir Nikola Connor’a İzmit’e dönen Ermeniler’in bu ifadelerine dair bir yazı yazmışlardır. Merhum büyükelçi ise özel olarak yanıma gelerek “bu insanca muamelenizden son derece memnun kaldım, gördüğüm ve işitmekte olduğum adilane araştırmanızı takdir ediyorum. Özellikle misyonerlerin tarafsız bir şekilde sırf gerçeği beyan maksadıyla bana yazdıklarından fevkalade memnun oldum” diyerek lutfen teşekkür etmiştir. Komisyonun tahkikatı sırasında Zaptiye Nezareti tarafından bin sekiz yüz, Beyoğlu Mutasarrıflığı’ndan dört yüz elli, Şehremaneti’nden iki bin, Liman Dairesi’nden on sekiz, Üsküdar Mutasarrıflığı’ndan dört yüz şahıs olmak üzere toplam beş bin iki yüz elli kişinin İstanbul’dan gönderilmeleri ve bazılarının doğum yerleri olan memleketlerine gitmeleri gerektiğine dair defterler Zaptiye Nezareti ve ilgili daireler tarafından Dâhiliye Nezareti vasıtasıyla Padişah’a takdim edilmiş, bu defterler incelenmek üzere Padişah’ın emriyle komisyona havale edilmiştir. Arkadaşlarımla ittifak halinde bu kadar esnaf ve garibanın İstanbul’dan gönderilmesinin Padişah Hazretleri’nin razı olacağı bir durum olmayacağı gibi asayişi de ihlal edecek sonuçlar doğuracağı ve yabancı basına sermaye vereceği sonucuna vardık. Olaylara dahil oldukları gösterilmek istenen bu şahısların vaktiyle Padişah Hazretleri tarafından affedilmiş olduklarına dair ellerinde bulunan evrakları ekleyip yerlerinde bırakılmaları hakkında komisyonca düzenlenen tutanak Padişah Hazretleri’ne sunulmuş ve Padişah da bu yönde emir vermiştir. Bu cinayetin tahkikatı sırasında meseleye sırf Truşak (Taşnak)457 Cemiyeti tarafından tertip edilmiş gibi bakılmaması ve bunun altında birçok dolap olduğu ve şehzade Yusuf İzzettin Efendi Hazretleri’nin dahi işin içinde olduğu, birtakım evrak ve yazışmalarla binaen iddia olarak ortaya atılmıştır. Yusuf İzzettin Efendi’nin emrindeki bazı görevliler kilercibaşı Nuri Efendi ailesiyle diğer iki hanımın tutuklanmış ve birtakım yabancılar vasıtasıyla efendi hazretlerinin doktorlarından Baha Bey ve Ahmet Celaleddin Paşa ile bazı Jön Türkler’in el yazılarıyla yazılmış ve on üç kıtaya ulaşan mektup ve evrak, ihbar olarak Fehim Paşa tarafından Padişah’a arz ve takdim edilmişti. Komisyonda bulunduğum bir sırada bu evraklarla birlikte tutuklular da komisyona gönderilmiş ve savcı Necmettin ve sorgu hâkimi Sadreddin Beyler ve Musâhib Hacı Mustafa Bey vasıtasıyla benim hemen komisyona gelmem emredilmiş olduğu Başkitabet vasıtasıyla bildirilmiştir. Bu hadiseyi işitir işitmez bu gibi Şehzade Hazretleri’nin, hizmetçilerinin ve özellikle aile fertlerinin gece vakti saraya çağrılıp tutuklanmaları beni çok üzmüştür. Hemen Padişah’ın huzuruna kabul edilmemi rica etmem üzerine huzura çıkar çıkmaz Padişah’ın ayaklarına kapandım. Bu gibi duyumlar gerçek olsa bile, duyumların yayılması düşmanları sevindirecek türden olduğu gibi yabancı basına da dedikodu malzemesi olacağı ve kötü etki meydana getireceği ortada derkâr iken henüz tahkikatın devam ettiği bir sırada zerre kadar konuyla ilgisi görülmeyip bir duyumdan ve bir garez sahibinin işi olma ihtimali bulunduğunu, işin nezaket ve önemi göz önünde bulundurularak tutuklananların derhâl tahliyelerini emretmelerini ısrarla istirham ettim. Söz konusu evrakların incelenmesinde hesap sorulması gereken bir şey görülürse gereğinin yapılacağına dair ifadelerim üzerine emir verilerek o dakika tutuklular mabeynin hizmet aracıyla yerlerine iade edilmişlerdir. Allah’a şükürler olsun ki söz konusu evrakların incelenmesinde zannedildiği gibi olumsuz bir sonuç çıkmamıştır ve durum derhâl Padişah’a arz edilmiştir. Tüm bu konuya ait resmî evraklar Nuri Efendi’de mevcuttur. Bugünlerde fevkalade saldırılara hedef olduğum için basın gücü olanlara şu kadarını söylemek isterim ki; Sabah ve İkdam gazeteleri çalışanlarından Şaban adlı şahıs Mabeyn’den iki kişi vasıtasıyla şehzade ve yabancı elçilerin arabalarına dinamit ve bomba koyulacağı şeklinde bir haber getirmişti. Mabeyn’de fevkalade bir telaş yaşanmış ve sonrasında bu şahıs perde ile ayrılan bir odaya alınmıştır. Perdenin arka tarafında Padişah hazır olduğu halde Şaban’a Kur’an’a el bastırılarak yemin ettirilmişti. Şaban’ın, ifadelerinin doğru ve dinamit ve bombaların saklandığı yerleri gözüyle görmüş olduğunu beyan etmesi üzerine Mabeyn’de fevkalade bir telaş meydana gelmiştir. Tedbir olarak böylesi bir facianın gerçekleşmesine meydan vermemek için bölgenin hemen kordon altına alınması hakkında Merkez Kumandanlığı’na emir verilmekte iken Mabeyn’e çağırılıp daha da büyütülmeden önce düşünülmesini tavsiye ettim. Böylesi bir tutumun sonuçlarının asayişi düzene sokmak yerine daha da ihlal edeceğini söyledim. Bu düşünceden vazgeçilmesini teklif ve tehlikeyi göze alıp sorumluluğu üstlenerek bu fikirden Padişah Hazretleri’ni vazgeçirdim. Daha sonra adı geçen Şaban’ın, savcı ve sorgu hakimi huzurunda bombaların yerini göstermesi istendiğinde, önceki sözlerini bazılarının teşvikiyle söylemiş olduğunu itirafa mecbur oldu. İş mahkemeye havale edilerek Şaban’ın bir sene müddetle iftiracılıktan mahkumiyetine karar verilmiştir. İşte basının suçladığı eski devrin devlet adamlarından Necip Melhame Paşa’nın yaptıkları. e)Ermeni basını tarafından hedef alınıyor Şurada bazı Ermeni gazeteleri tarafından hedef tahtası olmamın sebeplerini ortaya koymak mecburiyeti doğmuştur. İstanbul’a gelen Şiras adında birisi bazı basın mensuplarına ve şuraya buraya başvurarak güya kendisi “Daily Mail” gazetesinin muhabiri olduğunu söylemiştir. Pera Palas Oteli’nde ikâmet etmekte olan bir arkadaşı tarafından kendisinin anarşist olduğu ve Truşak (Taşnak) Cemiyeti tarafından Padişah’a suikast için fedai tayin edildiği ve Truşak Cemiyeti tarafından İstanbul’a gönderildiği ihbar edilmiş, bunun üzerine de Padişah tarafından tutuklanması emredilmiştir. Beyoğlu Mutasarrıflığı tarafından, Belçika ve İran 134
konsolosluk tercümanları hazır bulunduğu halde odası aranmış, gerçekten de bu cemiyete ait evrak ve bazı yazışmaların bulunması üzerine de gözaltına alınmıştır. Olay araştırılması için Padişah’ın emriyle komisyonumuza havale edilmiştir. Şiras komisyona getirilir getirilmez bazı önemli ihbarlarda bulunacağını söyledi. Padişah’a verilmek üzere İngilizce uzun bir dilekçe takdim etti. Bu dilekçede Türkiye basınına mensup gazetelerden Puzantiyon ve Arvelek’in fikrince Efkar gibi gazete müdür ve yazarlarının komiteye dahil olduğunu ve komitece yürütülecek siyaseti müzakereye memur olduğunu söylemiş ve hatta ruhani liderlerden birkaç kişinin de ithamına kadar işi ileri götürmüştür. Bu dilekçe komisyona gönderilerek incelenmiştir. Araştırmanın sonucunda ilgili kişiler hakkında söylenenlerin iftiradan ibaret olduğu ortaya çıkmış ve itiraflarından dolayı evrakı adliyeye sevk edilmiş ve yapılan yargılama sonucunda mahkûm olmuştur. Daha sonra meşrutiyetin ilanını takiben çıkarılan genel aftan istifade ile hapishaneden çıkar çıkmaz kendi iftiralarını örtmek amacıyla ihbar perdesi altında, aleyhimde birtakım hezeyannâmeler yayınlamaya başlamıştır. Gerçekte, Ermeni olmayıp Süryâni veya Keldânî kilisesi ruhani görevlisi Moşi’nin oğlu Benyamin olduğunu kendisi itiraf etmişti. Dolandırıcılık maksadıyla Cenevre’de Truşak Cemiyeti’nin bazı üyeleriyle yazışmakta olduğu gün gibi ortaya çıkmıştır. Ayrıca Daily Mail gazetesinin muhabiri olmadığı elçilik vasıtasıyla yapılan yazışmalar sonucunda anlaşılmıştır. f)Mesnetsiz ihbarlar Komisyon tahkikatla meşgul olduğu bir sırada bazı kötü niyetlilerce hain bir maksatla bu olaya katılan bazı askerler bulunduğunu ve Süleyman Faik Paşa’nın ceketinde kan görülmüş ve Süleyman Nafiz Paşa’nın apoleti düşmüş ve diğerin kılıcı da yerde bulunmuş ve öteki de nişanını kaybetmiş ve biri arabada gelirken yanında çanta gibi örtülmüş bir paket olduğu gibi zırvalarla dolu pek çok jurnal verilmiştir. Bu jurnalleri incelemek için İsmail ve Şakir Paşalar’la Mabeyn Müdürü İzzet Bey ve diğer bazı kişilerden oluşan bir komisyon kurularak süvari kumandanlığına tayin edilen Mirliva Süleyman Faik Paşa, Tophane Meclisi üyelerinden Mirliva Süleyman Nafiz Paşa, Yüzbaşı Ömer Bey, Miralay Halit Bey, Baytar Mektebi Nazırı Miralay Minas Bey, Yıldız suikast girişimi komisyon mahsus reisi Necip Yüzbaşı Hilmi, Teğmen Ali Beyler’le bunlar gibi pek çok subay komisyon tarafından ayrı Melhame Paşa. Salt Araştırma Arşivi İstanbul. ayrı sorgulanmış ve tutanaklar hazırlanmıştır. Bu subaylar olayla ilgili gösterilerek bazılarına idam cezası verilmek istenmiş ve bu tutanakların incelenmesi yine söz konusu komisyona havale edilmiştir. İki üç gün zarfında yapılan inceleme sonucu hepsinin beraat ettiği bir tutanakla Padişah’a bildirilmiştir. Ancak olaylar bununla da durulmadı çünkü bu kötü niyetliler zırvalarından geri durmadılar. Bu gibi subayların mağdur edilip lekelenmesi beni çok üzmüştür. En sonunda Padişah’ın ayaklarına kapanarak bu şahısların uğradıkları iftiraların haince maksatlar uğruna yapıldığını ve asker ile Padişah Hazretleri arasında bir düşmanlık çıkarsa böyle bir geçimsizliğin tehlikeli olacağı düşüncesiyle tahliyelerini talep etmeye cesaret ettim. Bunun üzerine Minas Bey dışında hepsi tahliye edilmiştir. Fakat maalesef düşmanlar rahat durmadılar. Herhâlde bu gibi şahısların gerçeği inkâr edemeyeceklerine emin bulunduğum için şahadetlerini vicdanlarına bırakırım. Bazı gazetelerce konu edilen “Nişan meselesi”ne gelince… Avusturya Hastanesi’nde arama yapıldığı sırada Sivas Cemiyet Reisi Nişan adlı şahsın evrakı ele geçirilmişti. Nişan, abdesthânede intihara teşebbüs etmiş ve damarlarını tuvaletlerde bulunan ibrik tenekesiyle kestiği savcılık, sorgu hakimliği ve doktorlar tarafından yapılan muayene sonucu hazırlanan tutanak ve raporlarla açıkça tespit edilmiştir. Kısaca komisyondaki görevimde yaptıklarım beyan edilmiş ise de şimdiye kadar gizli kalması gereken meselenin esası ve hakikat bundan ibarettir. Bazı kötü niyetliler bu olayı birtakım siyasi maksatlar altında ve bazı büyük devletlerin kışkırtması ve veliaht hazretleriyle bazı bakan ve askerlerin bilgisi altında meydana geldiği süsü vererek Padişah’ı iknaya çalışmışlardır. Gerek günlük siyasetle uğraşıyor olmam ve gerekse de Avrupa ahvalini bilmem sebebiyle ilgili komisyon başkanlığı bana verilmiştir. Allah’a şükürler olsun gerçeğin meydana çıkması hususunda elde edilen başarı ortadadır. Bu gibi durumların aslı olmadığını açık bir şekilde araştırma sonuçları ortaya koyarak Padişah’ı ikna ettim. Ancak bu durum pek tabii olarak birilerinin hoşuna gitmediğinden ne eski devirde ne de şu devirde düşmanlıklarından kurtulmayı başaramadım. g)Bombalama olayları ve Fehim Paşa Beyoğlu’nda Lüksemburg [elçiliği] karşısında patlayan bombanın araştırılması komisyona havale edilmiş ve araştırmanın sonucunda Fehim Paşa’nın suçladığı Ermeniler’in beraatine karar verilmişti. Aynı zamanda işin düzmece olduğu tutanakla Padişah’a arz olunmuştu. Yine bu kabileden olarak birkaç ay sonra Pangaltı taraflarında patlayan bombanın araştırılması da komisyona bırakılmıştır. Bunun da tertipleyicileri olarak itham edilen ve edilmek istenilen üç Ermeni’nin masumiyetlerinin anlaşıldığı tutanakla arz edilmiştir. Bu tahkikata katılmaları Padişah’ın emri olan Beyoğlu Eski Mutasarrıfı Hamdi Bey tutanak 135
müsvettesini imzalamış ancak aslının mühürleneceği sırada toplantıya katılmadığı halde, daha sonra Padişah’a tekrar bir ihbarda bulunarak meselenin faillerinin komisyon tarafından masum ilan edilen Ermeniler olduğunu bildirmiştir. Bu ihbar da doğal olarak yine komisyonumuza havale edilmişti. Bu yüzden aramızda meydana gelen ayrılık neticesi olarak gerek kendisinin gerek Fehim Paşa’nın suçlamalarına hedef oldum. Ayrıca türlü türlü iftiralarına ve suikastlerine maruz kalmışken yine de adaleti elden bırakmayarak Fehim gibilerin suçlamalarına önem vermeden sebatla tahammül ettim. h)Suikast komisyonundan ve nezaretten istifa Yalnız hem komisyon, hem de nezaretten istifa ettim. Bu tarihten itibaren ne komisyon ne de nezarete gittim. Nihayet Almanya [ve] İngiltere Fehim Paşa aleyhindeki şikâyetleri ve cezalandırılmasını talep ettikleri zaman da kendisi, intikâm almak amacıyla Mudanya’ya gittiğinde güya elçilerin bu tutumlarının benim ve eski Sadrazam Ferit Paşa’nın teşviki sonucu olduğunu ifade etmiştir. Buradan def edilmesiyle amacımıza ulaşacağımız için elçilikleri teşvik ettiğimiz hezeyanında bulunmuş. Ferit Paşa’ya verilen evrakın suretleriyle bazı mektupların İngiltere ve Almanya Büyükelçileri'ne benim tarafımdan verilmiş olduğunu iddia etmiş. Kendi yoldaşlarından Maliye Veznedar Muavini Sami Efendi’yi şahit göstermiş olmasına bakılırsa Reşit Paşa başkanlığında Necmettin ve Sadrettin Beyler’den, saray görevlilerinden Cevher Ağa ve yaverandan Ferik Şakir Paşa’dan oluşan bir komisyon kurularak vaktiyle komisyonumuzda bulunan iki kişiyi de benim adamlarımdır diyerek tutuklayıp sorgulamışlar. Aleyhimde birtakım takibata başlandığı için sabrım tükenerek Avrupa’ya gitmeye teşebbüs ve iki ay devam eden ısrarım üzerine izin aldım. Avrupa’da bulunduğum on ay zarfında dönmem konusunda defalarca Padişah’ın emri gelmesine rağmen kesinlikle dönmeyeceğimi ve görevi bıraktığımı pek çok kez arz etmişken, kaderin cilvesi olarak kardeşimin (Filip’in) vefatından dolayı iki gün içinde İstanbul’a dönmediğim takdirde cenazesinin defnine izin verilmeyeceği ihtarı üzerine, mecburen geçici olarak şahsi işlerimi halledip, ilişik kesmek maksadıyla gelmiş ve hiçbir vazifeye bakmayarak her hafta Cuma günleri Mabeyn’e gitmiştim. Hâlen Beyrut Mebusu Rıza el-Sulh Bey’in çocukları, ayandan Halil, Hama’da Paşa’nın kayınpederi Saadettin Bey, Mısır ileri gelenlerinden Rıza Bey, Hidivin adamlarından Ata Bey, Şûrâ-yı Devlet üyelerinden Reşit Bey, Giritli Hayri, Arnavut Hasan, Atıf Haydar Beyler’le daha birçok kişi Jön Türkler’le haberleştiklerine dair aleyhlerinde verilen jurnallere rağmen iyi hallerine şahitlik yaparak kurtulmalarına hizmet ettim. İftiraya uğrayanların selameti için var kuvvetimle uğraştım. Neticede tehlike ve hatta suikaste hedef oldum. Bununla beraber yine korkmadım. Daha ziyade cesaretle çalıştım ve bunlar arasında Nurettin ve İhsan Beyler’in ve Mösyö Leonidas Zarifi’nin adamının ve diğer kırk dört kişinin affını temin ederek Padişah’ın onayıyla sürgünden getirttim ve eski memuriyetlerine iade ettirdim… …Hâl böyle iken, eski dönem devlet adamlarının büyük bir kısmı iktidar mevkinde kaldığı gibi, memuriyetlerinden ayrılanlardan bazıları da evlerinde, bunlardan dört beşi Büyükada’da kendi evlerinde rahatlıkla yaşamaktadır. Hatta ümmetin fertlerini denize dökenlerle, mektep talebelerini de mektepten zindana atarak, türlü eziyetlere sebep olanlar hiçbir soruşturmaya tabi tutulmadan yerli yerlerinde kaldığı halde, yalnız ben Harbiye’de bir süngülü askerin muhafazası altına verildim ve bununla da tatmin kalınmayarak Zaptiye Hapishanesi’ne getirildim. İç içe dört kapıdan girilen bir odaya sokuldum. Ne yazık ki hâlâ, şu Meşrutiyet devrinde bile cins ve milliyet ayrımı yapılıyor. Onlardan bazıları (serbest kalanlar) mevcut servetlerinin bir kısmını verdiler. Benim ise servetim olmadığı gibi… dünyada her şeyden mukaddes olan namusunu para ile satan takımdan olmadığımı ve kendimi kurtarmak için kefalet parası vermeyeceğimi kendilerine bildirdim. Şahsi hürriyetimin gaspından dolayı Hükümete birkaç defa müracaat ettim. Çünkü, jurnalciler devrinde bile masum ve mazlumların hedef olmadığı saldırı ve tecavüze, Meşrutiyet devrinde ben hedef oldum. Şöyle ki; İnkılabımızın ilk günlerinde Yeniköy’deki evimde vakit geçirirken ve hatta mahalle halkının alkışlarına mazhar olmuşken, daha sonra, yani Selim Paşa’nın İtalya’ya gidişinin ardından gazetelerin yaptığı yayınlar üzerine günahsız bir şekilde saldırıların hedefi olmamak için kendi rızamla 11 Ağustos 1908 tarihinde Harbiye dairesine gittim. Aradan birkaç gün geçtikten sonra ortalığın sakinleştiğini görünce evime dönmek üzere izin istediğimde izin verilmediği gibi, 19 ve 25 Ağustos ile 8 Eylül 1908 tarihlerinde verdiğim dilekçelere de gelişigüzel cevaplar verildi. İkametin hapsinin tutukluluğa çevrildiğini anlayınca özgürlüğümün bu şekilde gasp edildiğinden yakınmaya başladım. Şikâyetlerime önem verilmediğinden, 22 Eylül 1908 tarihinde bir protesto çekerek, yargılanmadan hiçbir kimsenin tutuklanması doğru olmadığını, kanun hükümlerine bu şekilde vurulan darbenin tamirini talep ettim. Protestoyu söz konusu tarihte Sadaret, Harbiye, Adliye, Zabtiye ve Dâhiliye Nezaretleri’ne resmen bildirdim, bu yazışmaların evrakları elimdedir. 22 Eylül 1908 tarihinde İstanbul İstinaf Savcılığı’na da dilekçe vererek kanuna aykırı olarak tutuklandığımdan bahsettim. Yargılama usullerinin, açık olan hükümlere göre yerine getirilmesini talep ettim… (Yapılan suçlamalarla ilgili) Savcı, davanın şekil itibariyle yetkisi dahilinde olduğuna dair bir karar düzenleyerek bana tebliğ etti. Bu karara itiraz ettim. Bunun üzerine savcılık makamı durumu görüşüp 22 Eylül 1908 tarihinde hakkımda geçici tutuklama kararı verdi… 2 Eylül 1908 tarihinden bu yana delil ve hatta en küçük bir suç emaresine dahi rastlanılamamıştır. Hatta henüz ifadem alınmamış olduğu halde… resmî işlemin bir günde ve belki bir saatte yapılması tesadüf değildir. Kanunun sesini boğmak için adliyece alınmış gayrikanunu bir tedbir olduğu açıkça ortadadır. Hakkımdaki yapılan kanunsuz işlemler bunlarla da kalmadı. Çünkü 23 Eylül 1908 tarihinde söz konusu tutanak meselesini temyize götürdüm. Dilekçe dairesi benim talebimi onaylayarak söz konusu tutanağı iade etti. Savcılık makamı vermiş olduğu 136
kararda ısrar ettiğinden tekrar dilekçe dairesine başvurulduğunda oyların eşitliğinden dolayı temyiz mahkemesinin genel kuruluna havale edildi. Dava evrakının burada da 16 Kasım 1908 tarihinde Beyoğlu’na gönderilmiş olması fırsatından istifade edilerek 17 Kasım 1908 tarihinde söz konusu dolandırıcılık suçlamasından ve o gün o saate kadar ismi anılmayan eziyet ve işkence meselesinden dolayı hakkımda geçici tutuklama müzekkeresi hemen 18 Kasım 1908’de genel kurula gönderilmiş ve orada değerlendirilerek mevcut davanın sırf şahsi hukuka ait olduğu ve kamu hukukuna dair hiçbir yönü bulunmadığından bahisle iddianın düşürülmesine karar verildiği gün yani 7 Aralık 1908 tarihinde, geçici tutuklama müzekkeresi Harbiye’ye gönderilerek bana da tebliğ edilmiştir. 17 Kasım 1908’de kesilmiş bir tutuklama emrinin yirmi iki gün bekletilmesinin ve kısaca şu eziyet ve işkence meselesinde hiçbir ihbarcının ve hatta zanlı olarak gösterilen benim dahi ifadem alınmaksızın böyle bir karara cüret edilmesinin ne derece kanuna aykırı bir muamele olduğunu anlatmaya gerek yoktur. Bu açıklamalara göre 22 Eylül 1908 tarihinden 9 Aralık 1908’e kadar temyiz mahkemesi genel kurulunun kararı üzerine sırf şahsi hukuk davasından dolayı tam iki buçuk ay sorgusuz ve şu tarihten itibaren ifademin alındığı 30 Aralık 1908 tarihine kadar yirmi iki gün sorgusuz tutuklu oluşumun sebebini millet vicdanının mahkemesine havale ediyorum. Bu arada daha birtakım kanunsuzluklar meydana getirilmiştir ki vakti geldiğinde beyan ve ilân edeceğim. Adliyenin hakkımda uygun gördüğü kanunsuz işlem bununla da kalmadı. Padişah’ın emirlerini yerine getirmekle mükellef bir mülkiye memuru olduğumdan ve şikâyete konu olan mesele, yaptığım göreve ait bulunduğundan, davanın araştırılmasının adliye memurlarının yetkisi dışında olduğuna dair, avukatım tarafından yapılan itiraz “bunun takdiri mahkemeye aittir” sözüyle reddedildi. Bir nafia müsteşarına ve soruşturma heyetinin çalışmalarını denetlemekle görevli bir mülkiye memurunun Padişah tarafından yetkilendirilen bir adliye memuru tarafından yapılacak ön incelemeden sonra, bulundukları derecenin üzerinde bir üst mahkemede yargılanması gerekir. Memuriyetle ilgili bu hükümler hâlen geçerli iken ve iki sebeple Padişah’ın emri ile görevlendirilmiş bulunduğum halde halktan biri gibi muamele edilmesinin kanuna aykırı olduğuna dair ileri sürülen itiraza kulak bile verilmedi. Hâlen şikâyetçisi ortada olmayan bir ihbara göre delil gösterilen iki üç kişi, doğrudan doğruya benim darp etmeyip emirle başkalarına darb ettirdiğimi iddia etmelerine ve benim kanunen olaya amir olmamama rağmen olayın doğrudan failleri olanların bırakılıp da, özellikle benim takibe uğramamın adalete uymayacağı yönündeki itirazı da bir şekilde duyurmak mümkün olamadı. Kısacası yukarıda ayrıntılı bir şekilde arz edildiği üzere, iddianın araştırılması adliyeye ait değildir. Mabeyn’de ve adeta Padişah’ın gözü önünde suçun işlenmiş olması, öyle bir zemin ve zamanda mümkün değildir. İddiaya göre, birkaç defa meydana gelen bu durumdan sadece, adliye personeli soruşturma memuru ve araştırma heyetinin haberdar olması, diğer yandan ilgili mercinin ve hatta Padişah’ın durumdan haberdar olmaması imkânsızdır. Şayet bunlar da olayı gizlemişlerse, iştirakleri dolayısıyla hepsinin birlikte sorgulanması gerektiği kanunen açıkken araştırma heyetinden Necmettin Bey’in Bağdat vilayetine ve Sadrettin Bey’in Hazırlık Savcılığı’na ve Ali Rıza Bey’in ise Üsküdar Başlangıç Mahkemesi Başkanlığı’na terfileri ve diğerlerinin bir şekilde taltiflerine karar verilmiştir. Bu işte, hiçbir müdahale imkânı olmayan, özellikle benim gibi birinin iç içe beş kapılı bir hapishaneye atılmasının adliye için silinmez bir leke olduğu hakkında 24 Aralık 1908 ve 7-10 Ocak 1909 tarihlerinde ve daha başka tarihlerde Sadaret makamına ve Adliye Nezareti’ne ve İstinaf ve Başlangıç Savcılıkları’na takdim edilen dilekçelerin hiçbirisinden sonuç alınamadı. Ülke içinde karışıklık çıkarmak için ve yabancı müdahalesini temin maksadıyla yapılan büyük hazırlıklar bu maksada ulaşmak için Padişah Hazretleri’nin aleyhine suikast düzenleyerek yüz kişinin katline cesaret etmek gibi bir işin Meşrutiyet devrinde de olsa cezalandırılması gereken fiillerden iken hürriyetin ilanından sonra buna siyasi suç rengi verilerek idam ve daimi kürek cezasına çarptırılmış olan failler salıverilmiştir. Geçenlerde İstanbul’da yakalanan elebaşıları Silviyor Beçi Karist veya gerçek adıyla Vahan, İstinâf Savcılığı ile Bâbıâli arasında yapılan yazışmalar sonucunda aynı sebeple serbest bırakılmış ve üzerinde bir suçlama kalmamış olduğundan ona yapılmış olan eziyet ve işkence suçlamalarının da adi bir suça indirgenmiş olacağı tabii görülmüştür. Hapishanelerin kapıları açılarak binlerce katil ve âsi ve adi suçlular salıverilmiş iken böyle feci cinayetleri ortaya çıkaran ve Osmanlılar’dan başka medeni dünyanın da takdirini kazanmış olan ve doğrudan doğruya Padişah’ın idaresinde oluşturulan bir komisyonun ikinci reisi durumunda yani Padişah’ın vekilliği göreviyle mükellef olan bir memurun böyle kanuna aykırı bir şekilde hapse atılması ve zaptiye nazırı veya muavinini görmek isteme ricasına rağmen, on beş kişi tarafından zor kullanılarak hapishaneye tıkılması sadece Meşrûtiyet kanunlarının değil hiçbir insan vicdanının kabul etmeyeceği bir hâl olduğu hakkındaki seslere de asla itibar edilmedi. Beni itham etmek için işkence ve darp ettirdiğim söyleniyor. Darba cesaret eden kim? Darba uğrayan kim? Bu ne tür bir darptır ve ne şekilde uygulanmıştır? Şimdi: Ey Ümmetin Vekilleri! Ey vatan evlatları! Ey hukukçular! Ey kalem erbabı ve basın! Anayasanın korunmasına yemin etmiş olduğunuz halde Meclis’e bu gibi bütünüyle kanun ve nizamlara, adalet ve insanlığa aykırı işleri kabul edip, göz yumamayacağınıza güvenim tamdır. Çünkü görüşlerinize arz olunan mesele bir Necip Melhame meselesi değil, bütün milletin mukaddes hukuku adına bir ses ve feryattır. Düşününüz! Ecdadımızın dünyayı hayrete düşüren fetih ve başarıları yalnız kılıç ile temin edilmemiştir. Adalet ve insaniyet sayesinde Osmanlı adı altı yüz seneden beri yüceltilmiştir. 137
Son çeyrek asırdan beri geri kalışımız adaletsizliktendir. Bu dakikaya kadar Osmanlı ülkesinin her köşesinden yükselen feryatların sebebi yürürlükteki kanunların ayaklar altına alınması ve adaletin tarafsız uygulanmamasından dolayıdır ki bugün Necip yarın Ahmet öbür gün Bedros daha ertesi gün Mihail’in başlarına gelebilecek hallerdir. İnsâf ediniz! Kabahatim varsa idam edin. Keyfî muamelelere meydan bırakmayın. Meşrutiyetimizin bekasının dayanağı adalet ve eşitliktir. Gelişme ve yükselmemiz kanunlara bağlılık ve kanun hükümlerinin en doğru şekilde uygulanmasıyla mümkündür. Kanun ve adaletin uygulanmasının kefili olan saygıdeğer heyetinizdir. Bundan dolayı ben de bu kanun ve adaletin uygulanmasını sizden talep ve istirham ediyorum. 8 Şubat 1909. Necip Melhame Paşa’nın Meclis’e sunduğu layihada isimlere ve belgelere dayandırdığı önemli açıklamalar bulunuyor. Paris’teki göreviyle, Bulgaristan’daki icraatlarıyla ve Sultan II. Abdülhamid’e 21 Temmuz 1905 tarihinde yapılan suikast girişimiyle ilgili açıklamalar yer alıyor. Suikast girişimi sonrasında Sultan’a sunulan bomba hadisesi fezlekesinin arka planındaki gelişmelere yorumlar getirerek yapılan işkence suçlamalarına karşı kendini savunmaya çalışıyor458. Taşların henüz yerine oturmadığı II. Meşrutiyet sonrasında Meclis’e sunulan layihada ismi geçenlerin incelendiğine dair bilgiye ve Necip Melhame’nin belgeler eşliğinde sunacağını söylediği detaylı rapora ulaşılamadı. KUYUMCU CARTIER’DEN ALINAN MÜCEVHERLERLE ILGILI ŞIKÂYET
Necip Melhame hakkında yapılan suçlamalardan birisi de Paris’teki bir kuyumcudan satın aldığı ve tamamı ödenmeyen saat ve mücevherlerle ilgilidir. Avrupa basınında çıkan muhtelif haberlerde Necip Melhame’nin Fransız kuyumcuyu dolandırdığı haberi yer alır. Kuyumcunun şikâyeti Bâbıâli’ye ulaşır. Necip Melhame 16 Mart 1909’da Sadaret Yüksek Makamı’na gönderdiği yazıda kendini şöyle savunur459:
Efendim Hazretleri, gerek bizzat, gerekse başkası aracılığıyla tarafıma Padişah tarafından verilen emirle Paris’te La Paix Sokağı 13 numarada bulunan meşhur kuyumcu Mösyö (Alfred) Cartier460’den sipariş edilip bir kısmı benim vasıtamla bir kısmı da mağazadan doğrudan doğruya Mabeyn’e teslim edilmiş birtakım yeni ve elmaslı saatler ve mücevher köstek ve elmaslı sigara kutuları ve altın tırnak ve tuvalet takımları ve bazı ufak tefek sanatsal eşyanın bedeli olan yüz kırk altı bin franka karşılık tarafımdan otuz bin frank ödenmişti. Daha sonra 11 Ağustos 1908’de başıma gelen felaketten haberdar olan Mösyö Cartier iki seneden beri ödenmemiş olan yüz altı bin frankı talep için (Fransız) Adliye Nezareti’ne müracaat ederek Paris’te kiralamış olduğum evde bulunan eşyayı hacze aldırmış ise de, söz konusu eşya ödenmesi gereken meblağın çok küçük bir kısmına denk bile gelmediği için ve halim dahi buna müsaid olsaydı asla ve kata ödemeye güç yetirip yetiremeyeceğim şöyle dursun, Padişah Efendimiz adına alınmış olan eşya bedelinin ödenmesinin Paris mahkemesinde konu edilmesi Osmanlı Devleti’nin şanına yakışmayacağından, durumun böylece Padişah Hazretleri’ne iletilmesini sağlar emir buyuracakları şekle uygun olarak söz konusu bedeli ya doğrudan doğruya veya kayınpederim Selim Raad Efendi vasıtasıyla mal sahibi Mösyö Cartier’e ödenmesini büyük bir mahcubiyetle rica ederim. Durumu ve gereğini arz ederim efendim. Eski Nafia Müsteşarı Necip Melhame. Hazine-i Hassa kayıtlarında alışveriş hakkında bir kayıt olmaması, siparişin Padişah tarafından ve kendi şahsi bütçesinden Necip Paşa’ya verildiğini gösteriyor. Değerli saat ve ufak tefek değerli taş süslü mücevherat kutularını Sultan II. Abdülhamid yakınlarına ya da önemli misafirlerine armağan ediyordu. İnce sanat zevkine güvendiği Necip Melhame’ye bu siparişler kayıt dışı veriliyordu. Satış kayıtları, teslimat detayları ve ödeme tarihleri gibi bilgilerin bugün, “Cartier” mücevherat evinin arşivlerinden elde edilebilmesi gerekir461. Paris’te aleyhinde yapılan diğer dolandırıcılık suçlamalarına gelince, kardeşi Filip’in ani ölümü üzerine 1908’de İstanbul’a acilen dönmek zorunda kalınca bir kısım borçları kapatmamış olabilir.
***
Uzun, sıkıcı ve yıpratıcı bir süreçten sonra 1909 yılı sonlarında Necip Paşa davalarından beraat etti ve serbest bırakıldı. Devlet görevlerinde tekrar yer almaya başladı ve Sadrazam Kâmil Paşa’nın liberal Hükümeti’nde Osmanlı desantralizasyon462 (yerelleşme) çalışmalarında bulundu463. 1912’de Jön Türkler’in uyguladığı genel af kanundan yararlanarak, pan-islamik entelektüel dostu Şekip Arslan aracılığıyla Jön Türk lideri Enver Paşa’yla tanıştı. Enver Paşa, Necip Melhame’nin tecrübe ve bilgisinden yararlanabilmek için kendisine örtülü ödenekten maaş bağlayarak, bir süre danışmanı sıfatıyla ondan yararlandı464.
13 Mayıs 1914 günü İstanbul’da çıkan “The Orient” dergisi, Hamidi Rejimi’nin iki ünlü ismi Necip Melhame ve Arap İzzet Paşa’nın İstanbul’a döndüğü haberini verdi465. Bu dönemde Necip Melhame beraat etmesine rağmen, Bâbıâli tarafından yıllarca takip 138
Ünlü kuyumcu Alfred Cartier (bereli) ve üç oğlu Louis, Pierre ve Jacques. 1922. plurielles.fr- Cartier une affaire de famille.
altında tutulmaya devam etti. 21 Kasım 1914’te Suriye’de bulunurken Ali Bahar imzalı, İçişleri’nden Suriye Valiliği’ne gönderilen şifreli telgrafta: “Kendi başına bırakmayarak Necip Melhame’yi emriniz altında uygun bir hizmette, sizce uygun ise istihdam ediniz. Değil ise İstanbul’a gönderiniz466” deniliyordu.
Birkaç gün sonra, 25 Kasım 1914’te, Halep’ten İçişleri’ne gönderilen bir telgraf ise şöyleydi: “İki gündür Necip Melhame burada. Kendisinin burada bir vazife ile mükellef olup olmadığı bilinmemekle birlikte hakikaten kendisine bir vazife verilmiş ise iyi etki bırakmayacağı, aksine şikâyetlere sebep olacağı arz ile hakkında detaylı bilgi verilmesi arz olunur467” 1917 yılına gelindiğinde, kayınbiraderi Selim Raad ile sürgüne gönderildiği Konya’nın Beyşehir ilçesinde, 20 Eylül 1917’de Dahiliye Müsteşarı Abdülhalik’in Kayseri Valiliği’ne gönderdiği mesajda, Necip Melhame ile Selim Raad’ın sürgün olarak Beyşehir’de ikametleri kararlaştırılmıştır. Üç gün önce Haydarpaşa’dan trene bindirilerek gönderildikleri için Beyşehir’de ikametlerine çalışılması ve firar etmelerine fırsat verilmemesi ve geldiklerinin bildirilmesi468 isteniyordu. Konya’da tutuklu iken, Necip Melhame ve kayınbiraderi Selim Raad kötü muameleye maruz kaldıklarını belirterek, 23 Ocak 1918’de Sadaret Yüksek Makamı’na gönderdikleri telgrafla sıkıntılarını şöyle dile getirdiler:
139
19 Kasım 1917 ve 16 Aralık tarihlerinde çekilen iki telgrafta beyan edilen mağduriyetimizden bir sonuç alınamamış olup bu durum adalete sığmamaktadır. Hakkımızda yapılan araştırma sonucunda tutuklanmamıza sebep olan halin bildirilmesi, yoksa anayasa ve bütün kanunlara aykırı olduğundan haksız olarak yapılan bu muamele ve şimdiye kadar bu sebepten bizlere büyük zarar veren bu uygulamaya bir son verilerek ailemizin yanına ve işlerimizin başına dönmemize bir an önce izin verilmesini yüce katınızdan istirham ederiz. Selim Raad- Necip Melhame Paşa469. NECIP MELHAME’NIN EV EŞYALARI MÜZAYEDEDE SATILIYOR Necip Melhame Paşa’nın adı, iki yıl sonra 15 Mayıs 1919’da, Bâbıâli Hukuk Müşavirliği’nin Hollanda Büyükelçiliği’ne gönderdiği yazıda geçiyor. Necip Paşa’nın Sıraselviler Taksim’deki konağında bulunan eşyaları Hollandalı Paul Wittering adında bir müzayedeci tarafından satılmıştı. Wittering bu ve diğer müzayede satışlarında belediyeye haber vermeden çekiç fiyatına uygulanan yüzde iki buçuk rüsmu belediyeye ödemediği için, Bâbıâli Hukuk Müşavirliği olayla ilgili soruşturma açmıştı. Olayın kahramanı Wittering organize ettiği müzayedeleri Fransa Yüksek Komiserliği’nin bilgisiyle yaptığını söyleyerek, kapitülasyonlardan dolayı vergiye tabi olmaması gerektiğini ifade etmişti470. Melhame’nin konağından çıkıp müzayedede satılan eşyalar hakkında bilgi edinilemedi.
Sanatçı Antranik fırçasından Enver Paşa. Makzume koleksiyonu.
1921’de Beyrut’ta Necip Melhame, Maruni Patriği Huwayyik tarafından Lübnan’ın ilk Cumhurbaşkanlığı’na aday gösterildi ise de, sağlık sorunlarından dolayı aday olmamayı seçti ve kısa bir süre sonra ikamet ettiği Paris’te, maddi imkânsızlıklar içinde hayata gözlerini yumdu. Halep asıllı eşi Caroline Raad’tan çocuğu olmadı.
Selim Melhame'ye 1898'de verilen Rütbe-i Samiye Vezaret beratının el çekimi Sultan II. Abdülhamid tuğrası. Melhame aile koleksiyonu. 140
1889 - Yıldız Başkâtibi Tahsin Paşa'nın Bulgaristan Osmanlı Yüksek Komiseri Necip Melhame'ye, Sultan II. Abdulhamid'in aldığı yılbaşı tebriği için memnuniyetini belirten telgrafı. BOA HR.SFR.4.722.40.1.1. 141
Necip Melhame Paşa ileri yaşlarında. May Ghazalé Sikias arşivi. 142
Fausto Zonaro, Beylerbeyi sırtlarında, Özel koleksiyon. 143
BÖLÜM 3: KONT GIOVANNI GIROLAMUS ROMEI-LONGHENA PAŞA
SELIM PAŞA’NIN DAMADI ROMEI-LONGHENA PAŞA Albay Giovanni Romei-Longhena (1865-1944), 1904 yılında İtalyan Kralı Vittorio III. Emanuele tarafından İstanbul’a gönderilerek Osmanlı Jandarma Teşkilatı’nın eğitimini üstlendi. 20 Mart 1904’te Orient Express treniyle vardığında Saray Mabeyncisi ve İtalyan Büyükelçiliği’nden bir yetkili kendisini Sirkeci İstasyonu’nda karşıladı471. Makedonya ve imparatorluğun Avrupa’daki diğer merkezlerine gönderilmek üzere “özel” bir jandarma teşkilatını yetiştirmek üzere görevlendirilmişti472. Henüz, İstanbul’da birinci görev yılında iken, 30 Nisan 1905 günü, St. Esprit kilisesinde kıyılan nikahla Selim Melhame Paşa’nın kızı Feride ile evlendi ve Selim Melhame ailesinde İtalyan damat olarak yerini aldı.
İtalyan Senatosu arşiv kayıtlarında, İstanbul’da kaldığı 1904-1908 yılları arasında İtalya Dışişleri Bakanlığı’nda görevli olduğu, 1906’dan itibaren İtalyan Süvari Okulu’nda albay rütbesine terfi ettiği, 1907’den itibaren de İtalya Kralı’nın yaveri görevinde olduğu belirtiliyor. Belgelerde İstanbul’da, Sultan II. Abdülhamid’in hizmetine girdiğine dair bir bilgi düşülmemiş473. İstanbul’da iken Romei-Longhena biri İtalya Dışişleri’nden diğeri de Saray’dan olmak üzere, çift maaş alıyordu.
21 Temmuz 1905 Cuma günü Sultan Abdülhamid'e yapılan suikast girişimi sırasında Yıldız Camii’nden dönen kortejde kendisi de yer S. Valery’nin fırçasından Selim Melhame alıyordu. Patlamadan hemen sonra Paşa’nın kızı Feride’nin portresi. olay yerinden uzaklaşmayıp Sultan Melhame aile koleksiyonu. Abdülhamid’in yanında kalarak, Padişah’a yaklaşanları kılıcı ve tabancasıyla uzaklaştırdığı aile arşivlerinde belirtilmektedir. 14 Şubat 1994’te “Giornale di Brescia” gazetesi de olay sırasında, Sultan’ın korumaları sağa sola kaçışırken, Albay Romei-Longhena’nın Padişah’ın yanında kaldığını belirtiyor. Bombalama olayından sonra Sultan II. Abdülhamid kendisini paşalık unvanı ile taltif etti ve o günden itibaren en yakın tuttuğu ve güvendiği bürokratları arasında yer verdi. Saray’ın o dönem Mabeyn Kâtibi İsmail Müştak Mayakon hatıratında, bomba olayından sonra her cuma günü, selamlık merasimi başlamadan birkaç saat önce üst rütbeli yaverlerden İtalyan Romei Paşa, Tatar Şakir Paşa ve Kabasakal Mehmet Paşa’dan oluşan heyetin meydanda güvenlik taraması yaptığını ve Başkâtip Tahsin Paşa’ya rapor ettiğini zikreder474.
Sultan II. Abdülhamid ve Romei Paşa arasında, bomba suikast girişiminden sonra, Yıldız Camii kapısında geçen konuşma. Romei Paşa hatıratı. Melhame aile arşivi.
SULTAN II. ABDÜLHAMID ILE İTALYAN KRALIYETI VE HÜKÜMETI ARASINDA: ROMEI-LONGHENA PAŞA
1905 yılının ortalarından itibaren Sultan II. Abdülhamid, Romei-Longhena’yı İtalya Kraliyet Hükümeti ile olan haberleşmede özel sekreter olarak kullandı. İtalyan Hükümeti’ne ve İstanbul’daki İtalyan Büyükelçiliği’ne aktarılan mesajların neredeyse tamamının, iki yıl boyunca, Romei-Longhena aracılığı ile yapıldığı bugün araştırmacılara açık olan, İtalya Dışişleri Bakanlığı diplomatik arşivlerinden anlaşılmaktadır475. Romei- Longhena Paşa’nın İtalya Senatosu’nda kaydı. ASSR İtalya Senatosu arşivi.
İtalya Dışişleri dâhilî yazışmalarının Romei-Longhena Paşa ile ilgili birkaç yazışma örneğini sunuyoruz:
İtalyan Büyükelçi Imperiali’nin İtalya Dışişleri Bakanı Tittoni’ye Pera’dan 10 Mayıs 1905’te gönderdiği bir mesajda, Sultan II. Abdülhamid, Romei-Longhena’ya eliyle gönderdiği mesajda Trablusgarp’taki Tripoli Limanı imtiyazının bir Fransız işletmeye verildiği duyumlarının gerçek dışı olduğunu bildiriyor. 145
24 Kasım 1905’te Romei-Longhena’nın Imperiali’ye ilettiği Sultan’ın mesajında, Makedonya’daki mali denetim konusu gündeme geliyor. Sultan II. Abdülhamid, Avrupa’dan gönderilecek tecrübeli maliyecileri denetçi olarak kabul edeceğini söylüyor.
İtalya’nın İstanbul Büyükelçiliği Ticari Ataşesi De Martino, 17 Nisan 1906’da İtalyan Dışişleri Bakanı Guicciardini’ye, Romei-Longhena aracılığıyla, Vezüv yanardağı faciası sebebiyle II. Abdülhamid’in taziyelerini iletiyor.
21 Aralık 1906’da Romei-Longhena Büyükelçi Imperiali’ye geçtiği notada, İtalya Dışişleri Bakanı Tittoni’nin Balkan Yarımadası’nda statukonun çıkmaza girdiğiyle ilgili beyanını Sultan II. Abdülhamid’in talihsiz bir açıklama olarak karşıladığını, Tittoni’nin kendisini ve tüm Müslümanları rencide ettiğini bildiriyor. Imperiali, Sultan’ın mesajını Tittoni’ye aktarıyor.
14 Şubat 1906’da İtalyan Büyükelçi Imperiali İtalya Dışişleri Bakanı Guicciardini’ye gönderdiği mesajda, Romei-Longhena’nın Sultan adına ilettiği mesajı konu ediyor. Osmanlı toprakları içinde yer alan Fas’ın, İspanya ve Fransa tarafından ikiye bölünmemesi için, II. Abdülhamid’in Algeciras Konferansı’na katılan İtalya’dan destek arayışında olduğunu söylüyor. Imperiali, İtalya adına Romei-Longhena yoluyla Sultan’a ilettiği cevabi notada Osmanlı toprak bütünlüğünün İtalya için öncelikli bir konu olduğunu mesajında hatırlatıyor.
Yine 14 Şubat ve 25 Şubat 1906 tarihleri arasında Romei-Longhena’nın İtalyan Büyükelçi Imperiali kanalıyla İtalya Dışişleri’ne geçtiği uzun yazışmada Trablusgarp, Makedonya ve Arnavutluk ile yaşanan sorunlar gündeme geliyor. İtalya Kralı Vittorio Emanuele III, Osmanlı İmparatorluğu’ndaki bu üç bölge içinde statukonun korunması gerektiğine inandığını tekrar ediyor.
23 Aralık 1906’da bu defa aynı içerikli bir notayı Sultan II. Abdülhamid, Romei-Longhena aracılığıyla İtalya Büyükelçiliği’ni atlayarak, doğrudan Kral Vittorio III. Emanuele’nin yaveri General Brusati’ye gönderiyor. Aynı gün Brusati, RomeiLonghena’ya, Sultan’a iletilmek üzere geçtiği cevabi notada İtalya Kralı’nın Osmanlı İmparatorluğu’nun toprak bütünlüğünü desteklediğini hatırlatıyor.
İtalyan diplomatik arşivlerinden aldığımız birkaç iç yazışma sayesinde Romei-Longhena Paşa’nın Sultan II. Abdülhamid ile olan yakınlığını daha iyi anlayabiliyoruz. İmparatorluğun Fas, Yemen, Trablusgarp, Makedonya, Arnavutluk gibi sorun yaşadığı bölgelerde, Romei-Longhena, Sultan II. Abdülhamid ile önce istişarede bulunarak, konuları İtalya Kraliyet Sarayı’na ya da İtalya Hükümeti’ne aktarabiliyor, oradan gelen cevapları Bâbıâli’yi devreye sokmadan doğrudan Sultan’a iletebiliyordu. SULTAN II. ABDÜLHAMID’IN SALTANATININ SON GÜNLERINDE EN YAKIN TANIĞI ROMEI-LONGHENA
Romei Paşa’nın İstanbul’da çekilmiş fotoğrafı. Resimli Kitap, C. 1, sayı 6, Sf. 572.
23 Şubat 1906’da Imperiali, İtalya Dışişleri Bakanı’na gönderdiği notada, II. Abdülhamid’in, Romei-Longhena’nın hizmetlerinden son derece memnun kaldığını, bu sebeple İtalya Kralı’ndan Romei-Longhena’nın İstanbul’daki hizmet süresini uzatmasını rica ediyor.
14 Mart 1906’da Büyükelçi Imperiali, İtalya Dışişleri Bakanı Guicciardini’ye gönderdiği mesajda “Nuova Antologia” adlı İtalyan dergisinde İtalya’nın Sana-Yemen’de demiryolu imtiyazı hakkında dileklerini dile getiren bir yazıdan bahsediyor. Imperiali, konunun hâlen çok hassas olduğunu, şimdilik Sultan’a açıklanmaması gerektiğini, hatta Sultan’a yakınlığından dolayı Romei-Longhena’ya bile bundan bahsedilmemesi gerektiğini söylüyor.
23 Temmuz 1908 akşamı Padişah, Makedonya’daki son gelişmeleri öğrenmek üzere Romei-Longhena Paşa'yı yanına çağırdı. Başbaşa yaptıkları görüşme sırasında Sultan’a Selanik ve Edirne'den Jön Türkler'in ilerleyiş haberleri ve Anayasa'yı tekrardan ilan etme yönündeki istekleri ulaştı. Haberi duyan Sultan II. Abdülhamid o anda dona kaldı ve salonu büyük bir sessizlik kapladı. Ertesi gün toplanan Bâbıâli, Jön Türkler’in isteklerini kabul etmesi yönünde Sultan’a öneride bulundu. 24 Temmuz sabahı Romei Paşa, II. Abdülhamid ile tekrar başbaşa görüşmesinde, başkaldırı olasılığı Romei Paşa’nın Osmani Nişanı’yla taltif edildiğine dair yabancı hakkındaki hassasiyeti Sultan’a tüm haber. La Revue Diplomatique Paris, 03.02.1907. açıklığıyla ifade edince, Sultan II. Abdülhamid "Benden her şeyi gizlediler, beni aldattılar!" diyerek yüksek sesle, serzenişte bulundu476.
Anlaşılıyor ki, Hamidi Rejimi’nin tükenişini Sultan Abdülhamid'in gözlerinde sezen ilk kişi Selim Melhame Paşa'nın damadı Romei-Longhena Paşa idi. 14 Ağustos 1908’de İtalyan basınında Selim Melhame Paşa’nın damadı Romei-Longhena Paşa’nın istifa haberi duyuruldu. Sultan Abdülhamid istifasını reddetmesine rağmen İtalyan Paşa ülkesine dönme konusunda kesin kararını vermişti477. Harbiye’den çıkan bir yazıda istifası şu şekilde duyuruldu: Devlet-i Aliye hizmetinde bulunan Yaveran-ı Hazret-i Şehriyariden İtalyan Ferik Romei Paşa, Hazretleri’nin hizmetinden istifa etmiş ve istifası kabul buyrulmuş olduğundan muamele-i lazimenin ifası478
Bunu Hazine-i Hassa’nın kararı takip etti: İtalyan Ferik Romei Paşa (ve yardımcıları) Miralay Thomas ve Binbaşı Mazera Beyler’in istihdamına lüzum olmadığından kontratolarının feshi479. II. Meşrutiyet ilanından kısa bir süre sonra ayrılan Romei Paşa, İtalya’ya eski görevine dönerek uzun yıllar İtalyan Ordusu’nda ve İtalya Senatosu’nda görev aldı.
Romei Paşa İtalya’ya dönüşünden sonra bir karşılama töreninde. Melhame aile arşivi. 146
Romei Paşa, 1911’de Trablusgarp’ta Osmanlı-İtalyan Harbi’ne katıldı. Birinci Dünya Harbi ve savaş sonrası 1919-1922 yıllarında Polonya’da İtalya Ordusu adına görev aldı. 1933 yılında İtalyan Parlamentosu’nda senatörlüğe seçildi. 1935 yılında Sultan II. Abdülhamid
Romei Paşa’nın İtalyan Senato’sunda çekilmiş fotoğrafı. Melhame aile arşivi. 147
Romei Paşa’nın İstanbul hatıratının kapağı. Melhame aile arşivi.
ve dönemi ile ilgili yayınladığı kısa hatıratta, 1911 Trablusgarp Savaşı’nda Türkiye’de hocalığını yaptığı, dostu Enver Paşa ile bu defa “düşman” olarak karşılaşmak durumunda kaldığını üzülerek belirtiyor480. Taltif edildiği çok sayıda nişan arasında Sultan II. Abdülhamid’den aldığı Altın Liyakat481 ve Birinci rütbeden Osmani Nişanları482 da bulunuyor. ROMEI-LONGHENA’NIN ANILARINDA SARAY’IN BAŞKÂTIBI TAHSIN PAŞA
Sultan II. Abdülhamid’in devri vezirlerinden ve Mabeyn Başkâtibi Tahsin Paşa İstanbul’da doğdu. Gençliğinde Bâbıâli kalemlerinde çalıştı ve burada kendini yetiştirdi. Dahiliye Mektupçu Kalemi’nde önce muavin, sonra başmuavin oldu. Ardından Bahriye Nezareti mektupçuluğuna tayin edildi. 1894-1908 yılları arasında Mabeyn Başkâtipi olarak Sultan II. Abdülhamid’e hizmet etti. II. Meşrutiyet’in ilanıyla memuriyeti ve rütbesi alındı. 1908’den sonra sefalet içinde yaşadı ve 1910 yılında İstanbul’da vefat etti. Romei-Longhena’nın, Saray günleri ile ilgili anılarında, II. Abdülhamid’e ve rejimine son derece sadakat ve dürüstlükle davranan Tahsin Paşa’yla ilgili yorumu şöyle483:
Tüm işlemler, Saray Başkâtibi Tahsin Paşa’nın elinden geçiyordu. Nazırlar, Mareşaller, Yıldız Camii imamı, tümü taleplerini Sultan’a Tahsin Paşa marifetiyle gönderebiliyor, Sultan’dan gelecek cevapları yine Tahsin Paşa’dan edinebiliyorlardı. Elçilik müsteşarları ve yabancı heyetler her türlü bilgi için kendisine müracaat ediyorlardı. Saray yaverleri göreve başladıklarında önce onun ofisine uğramak zorunda idi. İmparatorluğu etkileyebilecek yazışmaların büyük kısmı, idare ettiği ofis tarafından gerçekleştiriliyor, Padişah’ın tüm iradeleri bu ofisten çıkıyordu. Saray memurları çalışma saatlerini tüketmek için sigara tüttürüp kahve içerek ezan saatini beklerken, Başkâtip’in ofisinde görevli 10 kâtip, gece gündüz aralıksız ve telaş içinde mesailerini sürdürüyorlardı... Saray görevine atandığımda Tahsin Paşa bu önemli görevin tam on dört yıldır başında idi ve bu süre içinde Yıldız Sarayı’ndan birkaç saat ayrılmasına dahi izin verilmiyordu. Tek evladı olan kızının Saray dışındaki nikâh merasimine bile katılamamıştı. Hâlbuki, Tahsin Paşa Sultan’ın en gözde adamıydı. II. Abdülhamid tarafından kendisine çok sayıda nişan, onur belgesi ve hediye ihsan edilmesine rağmen, aslında Sultan’a altın zincirlerle bağlı bir esirden hiçbir farkı yoktu. Bu durum Abdülhamid’in sürgüne gönderildiği güne kadar değişmedi484.
Saray Başkâtibi Tahsin Paşa. Salt Araştırma Arşivi İstanbul.
Romei-Longhena Paşa (sol başta) Osmanlı Ordusu’ndaki diğer yabancı paşalarla birlikte. 1905-1906. Hassan-Pierre Guiroye. Makzume koleksiyonu. 149
BÖLÜM 4: DİĞER KARDEŞLER, SELİM VE NECİP PAŞALAR’IN SANAT MERAKI
SELIM PAŞA’NIN OSMANLI DEVLETI’NDE GÖREVLI DIĞER KARDEŞLERI İskender Melhame ve Filip Melhame’nin ölümü II. Meşrutiyet ilanının birkaç ay öncesinde haftada 2 defa yayınlanan Fransızca dilindeki Journal de Salonique gazetesinin 20 Nisan 1908 tarihli sayısında, Selim Melhame Paşa’nın kardeşi Filip Melhame’nin ani ölüm haberine yer veriliyor. Filip Melhame 1888’de Suriye’de Düyun-u Umumiye İdaresi Şube Müdürlüğü’nde, sonra İstanbul’da Maliye Bakanlığı’nda görev almış, Şûrâ-yı Devlet üyeliğine getirilmişti. Haber şöyleydi: Kısa bir hastalıktan sonra geçen Salı günü, Maliye bölümünde görevli Şûrâ-yı Devlet üyesi Filip Melhame Efendi hayata gözlerini yumdu.
Merhum, Maden ve Orman Nazırı Selim Melhame Paşa, Osmanlı Tütün Rejisi Genel Müfettişi Habib Melhame Efendi, Selanik Osmanlı Tütün Rejisi Müdürü İskender Melhame Bey ve Ticaret ve Bayındırlık Nezareti Müsteşarı Necip Melhame Paşa’nın kardeşiydi. Filip Melhame Efendi, kardeşleri gibi kalben ve ruhen nadir nitelikleri olan, mesleki icraatında zekâsı ve iş deneyimi ile tüm kaynaklarını kullanan birisiydi. Bir süre çalıştığı Düyun-u Umumiye Şirketi’nde hizmetleri çok benimsenmişti. Geniş bilgi sahibi olduğu için daha sonra Şûrâ-yı Devlet üyesi olmuş, Birinci derecede Ula rütbesine terfi olmuştu. Üst düzeydeki bu devlet memurunun ölümü gerek resmî çevrede gerek İstanbul’un yüksek sosyetesinde büyük bir üzüntüyle karşılandı.
Şükrü Melhame Hükümet’te görevli, ismi az duyulan kardeşlerden Şükrü Melhame, 11 Eylül 1911’de dönemin Sadrazamı Hakkı Paşa’ya yazdığı mektupta 46 yaşında, evli ve 8 çocuk sahibi olduğunu, Pera’da Serkis Sokak no.15’te ikamet ettiğini bildiriyor. On yıl boyunca İstanbul gümrüğünde depolama, uzman, kasiyer, müdür ve genel müdür mevkilerine ulaştığını, daha sonra bu görevden istifa ederek Trabzon’da Tütün Rejisi şubesi müdürlüğüne getirildiğini söylüyor. Sonradan Reji adına Mersin ve Kudüs’te şube müdürlükleri yapıyor. Beş yıl hizmetten sonra Ankara’da dört yıl Reji’nin genel müdür yardımcılığını üstleniyor. Sonra Reji’nin Malta’da temsilcisi oluyor. Malta’daki temsilcilik kapatılınca on üç yıl aralıksız hizmet verdiği işine son veriliyor. Konuyu önce Tütün Rejisi’nin bağlı olduğu Düyun-u Umumiye Başkanı Lambert’e açan Şükrü Melhame, Lambert’den II. Meşrutiyet’in ilanı ile artık Melhameler’den kimseyi istihdam edemeyecekleri cevabını alıyor. Hakkı Paşa’ya yazdığı bu mektubun sonunda Melhameler’in başına gelen talihsizliklerden sonra işten atılmasının doğru olmadığını, zaten uzun yıllar İstanbul dışında yaşadığı süreçte kardeşleri ile temas kurmadığını, onlar tarafından dışlandığını söyleyerek Sadrazam Hakkı Paşa’dan devlet görevine yeniden alınma konusunda destek arıyor488. Yazıdan anlaşılıyor ki Şükrü Melhame, kardeşleri Selim Melhame Paşa, Necip Melhame Paşa, Tütün Rejisi’nde görevli kardeşleri İskender ile Habip, Maliye’de çalışan 1908’de vefat eden Filip’le ilişkisi en zayıf olan halkaydı. İşsiz kalan Şükrü Melhame Sadrazam’dan destek almak için diğer kardeşlerine sitemde bulunma ihtiyacı dahi duymuştu.
Ani ölümden dolayı merhumun yakın akrabalarına zamanında haber ulaştırılamadı. İskender Melhame çok değer verdiği kardeşinin rahatsızlığını ve ölüm haberini neredeyse aynı zamanda öğrendi. Selanik’ten Çarşamba günü hareket ederek, kendisini ve büyük Melhame aile fertlerini kahreden acı haberi aldıktan 36 saat sonra, Perşembe sabahı, İstanbul’a vardı. Merhumun annesi Bayan Melhame’ye, Selim Paşa’ya, Habib Efendi’ye, İskender Bey’e, Şükrü Efendi’ye, Necip Paşa’ya ve ailelerine kalben başsağlığı diliyoruz. Filip Efendi’nin cenazesi Cumartesi 18 Nisan’da düzenlenecek iken, tüm kardeşlerin katılımını sağlamak için Çarşamba 22 Nisan sabah 10:00’a ertelendi. Melhame ailesi tüm dostlarının kendileriyle cenaze merasimine katılmalarını istirham ediyorlar. Buluşma yeri Pera’daki Saint-Antoine kilisesi olacak. Necip Melhame Paşa cenazeye katılmak için hâlen bulunduğu Paris’ten geri dönüyor. Bu haberin Selanik’te bir gazetede çıkmasını Selanik Osmanlı Tütün Rejisi Müdürü İskender Melhame Bey’in şehirde sevilmesine ve tanınmasına bağlamak gerekir. Gerçi Selanik’teki yeni göreve atandığı tarihlerde Düyun-u Umumi İdaresi’ne bağlı Tütün Rejisi Genel Müdürü Louis Rambert İskender hakkında “Gayet faal ve azimkâr olduktan başka hilekârlıkta emsali nadir bulunur bir Suriyeli’dir” açıklamasını yapmıştı485.
Aynı gazete, 4 Ocak 1904 tarihli sayısında İskender Melhame ve eşinin Selanik’teki villalarında verdikleri muhteşem balo davetine değiniyor. Baloda Selanik’in üst düzey görevlileri ve şehrin ariktokrasisi yer alıyor. Hayri Paşa, Selanik Valisi Hasan Fehmi Paşa ve diğer davetliler villaya gelişlerinde Hamidiye marşı ile karşılandılar ve eğlence sabah saat altıya kadar sürdü486.
Filip Melhame
Filip Melhame’nin sunduğu ikinci sulama projesinden bir levha. BOA ŞD. 1201.5. Kanun-i Sani 1309. 150
Kardeşlerden Nisan 1908’de vefat eden Filip Melhame’nin ilk devlet görevi 1888’de Suriye Düyun-u Umumiye Müdürlüğü idi. Sonra, İstanbul’da Maliye Nezareti’ne tayini çıktı ve Şûrâ-yı Devlet üyesi oldu. 1890 yılında adı Jafa Vadisi sulama projesi imtiyazında geçti. Netice alınmayan birinci ihaleden sonra, 1894 yılında ağabeyi Selim Melhame Paşa’nın Saray’la olan yakın ilişkilerinden faydalanarak Yafa-Kudüs bölgesinin güçlü bir ailesinden olan Musevi asıllı Yosef Navon Efendi’den imtiyazı kaptı ve ilgili fermanı aldı. Al-Auja nehri ve Musaddara deresi suları üzerinde, Fransız ortaklıkla daha önce projelendirdiği sulama yatırımlarını gerçekleştirdi. 1894-1914 yılları arasında Yafa’da bahçe tarım üretiminde ünlü Yafa portakalı dâhil olmak üzere, ürün dört kat, ihracat ise sekiz kat arttı487.
Habib Melhame
Şükrü Melhame. Melhame aile arşivi.
Habib Melhame İstanbul’da yaşadığı yıllarda Belçika Konsolosu Sassi’nin kızıyla evlendi ve şehrin diplomatik çevresinde takılmaya başladı. 1900 yıllarının başında dostları Joseph Etienne Caporal, René Baudouy ile briç oyununu İstanbul’da ilk oynayanlar arasında yerini aldı. Filip Melhame’nin ölümünden birkaç ay sonra, II. Meşrutiyet ilanıyla ülkeyi terk eden Selim Paşa dışındaki Melhame kardeşler, Jön Türk Hükümeti’nin aldığı kararlarla, hizmet ettikleri devlet görevlerinden tek tek uzaklaştırıldılar. Habip Melhame Lübnan’ın Sayda şehrinde Osmanlı Ziraat Bankası’nın finanse ettiği bir kırsal gelişim şirketinde yöneticilik yaptı. 1910’da Habib Şam’da İngiliz-Suriye Ziraat Kredi Bankası kuruluş projesinde yer aldı ve 1913’ten itibaren Osmanlı Devleti memurluğuna tekrar getirilerek Bayındırlık Nezareti'nin Beyrut bölgesi müfettişi oldu. 29 Aralık 1924’te İstanbul’da vefat eden Habib Melhame’nin aile anıt mezarı Feriköy Pangaltı Latin Katolik mezarlığında bulunmaktadır. Selim Paşa ve Necip Paşa’nın sanata olan merakı Selim Paşa ve en ufak kardeşi Necip Paşa güzel sanatlara olan meraklarını hiçbir zaman gizlemediler. İstanbul’daki konaklarını Avrupa’dan getirttikleri en kaliteli ve ünlü marka mobilya, halı ve perdelerle süslediler. Kullandıkları porselen
Habib Melhame (sağ başta oturan) Cercle d’Orient’da briç oynarken. Hassan-Pierre Guiroye. Makzume koleksiyonu. 151
ve kristal bardak takımları Avrupa’dan özel siparişle getiriliyor, her bir parçanın üzerinde baş harfleri kazılı bulunuyordu. Osmanlı mobilyalarına, Beykoz camlarına, Yıldız Porselen ürünlerine ve hat sanatına da meraklı olan Selim Paşa’nın evinde “Selim” kelimesinin geçtiği tanınmış bir ustanın elinden çıkma hat levhası da bulunuyordu.
Günümüzde aile koleksiyonunda bulunan Selim Paşa ve eşi Aimée’nin, gümüş çerçeveli minyatür portreleri Danimarkalı ünlü portre sanatçısı Johannes Zehngraf (1857-1908) tarafından betimlenmişti. Zehngraf kraliyet ailelerinin ressamı olarak ün yapmıştı. Sanatçı, Rus İmparatoru III. Alexander, Rus İmparatoriçe Maria Fyodorovna, Danimarka Kralı IX. Christian ve ailesinin, Romanya Kralı I. Carol’un minyatür portrelerini de yapmıştı. Zehngraf’ın Fabergé’nin yumurta tasarımları üzerine de minyatür resim çalışmaları yaptığı bilinmektedir.
Selim Paşa’nın bugün Floransa’da yaşayan küçük torunu Myriam Melhame’nin koleksiyonunda ünlü Alman Ressam Hans Schadow’un fırçasından Selim Paşa’nın üniformalı büyük boy yağlıboya tablosu bulunmaktadır. Schadow 1900 yılında İstanbul’a Alman Büyükelçisi Selim Melhame’nin İstanbul’daki evindeki hat koleksiyonundan. Bieberstein tarafından davet edilmiş, Alman Büyükelçi’nin ve Selim Makzume koleksiyonu. Melhame Paşa’nın portrelerini yapmıştı. Sanatçı ilk resim eğitimini 1879’da Berlin Sanat Akademisi’nde aldı ve çok sayıda Avrupalı devlet ve din adamının portrelerini yaptı. Eserleri arasında Papa XIII. Leo, Alman İmparatoru II. Wilhelm, Bismarck ve Mareşal Hindenburg gibi isimlerin portreleri bulunuyor. Avrupa müzayede piyasasını yakından takip eden New York sanat dergisi “American Art News”, 25 Nisan 1908 tarihli sayısında, Paris’te 6 Nisan’da “Hotel des Ventes”ta yer alan müzayedede Melhame Paşa’nın489 35000 Fransız frangı (7000 Amerikan doları) karşılığı, mitolojik karakterler “Bacchus ve Ariadne”nin işlendiği gobelin halıyı aldığına dair bir haber çıktı. “Metamorphosis” serisine ait, XVII. yüzyılda dokunan bu halı çok ender bir parça olduğundan, müzayede haberi Avrupa sanat piyasasında ses getirmişti. II. Meşrutiyet’in ilanından kısa süre önce Paris’te bulunan Necip Melhame Paşa’nın bu değerli antika gobelin halıya yatırım yapması, antika merakını ve Avrupa sanat piyasasını ve müzayedelerini yakından takip ettiğini gösteriyordu. Sultan II. Abdülhamid misafirlerine armağan ettiği değerli sanat eserlerini ve saatleri Necip Melhame’ye Paris’ten sipariş ettiriyordu.
Sultan II. Abdülhamid’in 25. cülus yıl dönümü olan 31 Ağustos 1901 tarihinde, Necip Melhame Efendi Sofya’da Osmanlı Yüksek Komiserliği görevini bırakmadan önce, Padişah’a Bulgaristan'daki Türk Cemaati adına 800 ayar gümüşten 100 cm. yüksekliğinde, 83 cm. boyunda bir “Zafer Anıtı” maketi armağan etti490. Ağabeyi Selim Melhame Paşa’nın İtalya’dan getirttiği mimar Raimondo d’Aronco tarafından 1897’de tasarlanan ve İmparator II. Wilhelm ve ailesinin Berlin’deki ünlü kuyumcusu “Friedlander Biraderler”e sipariş edilen maket, yer yer altın kaplama vermey ile bezenmişti. Mimar d’Aranco’nun tasarladığı “Zafer Anıtı” projesi daha sonra gerçekleşmemiş, bugün sadece Yıldız Sarayı Müzesi Koleksiyonu’nda korunan muhteşem maket geriye kalmıştır.
Habib Melhame ve ailesinin Pangaltı Latin Katolik Mezarlığı’nda anıt mezarı. Vuçino dijital arşivi. 152
Johannes Zehngraf’ın (1857-1908) yapmış olduğu Selim Paşa’nın eşinin portresi. Melhame aile koleksiyonu.
Johannes Zehngraf’ın (1857-1908) yapmış olduğu Selim Paşa’nın portresi. Melhame aile koleksiyonu.
Sultan II. Abdülhamid’in 1901 yılına kadar gerçekleştirdiği başarılı icraatlar, maketin yarım kubbesi, kapıları, kemerleri, çeşmeleri ve sütunları üzerinde ayrı ayrı semboller ve kitabeler halinde yer almakta. Mimar d’Aranco’nun tasarımı kullanılarak maketin Friedlander Biraderler’e sipariş edilmesi Melhame kardeşlerin fikri olmalıdır. 1929’da
153
“Friedlander Biraderler”in kuruluşlarının 100. yıl dönümünde, özel davetlilere sınırlı sayıda dağıtılan parşömen kitapta firmanın bir başyapıtı olan “Zafer Anıtı” maketine tam sayfa yer ayrılmıştı. Aynı şirket tarafından bu defa İngiliz Kraliçesi Victoria’nın 50. altın cülus kutlaması için 1887’de imal edilen diğer bir başyapıt, gümüş masa orta parçası, aynı kitapta yer almamıştı491.
Son olarak, Cumhuriyet Gazetesi’nin 1934 tarihli bir sayısında “Müzayede ile Satış” başlığı altında çıkan bir haber şöyledir:
28 Eylül 1934, Cuma günü sabah saat 10’da Beyoğlu Taksim’de, Bayan Selim Melhame Paşa’nın konağından, Tünel’de Foto Süreyya karşısında 396 numaraya naklolunan gayet nefis eşyaların müzayede suretiyle satılacağı ilan olunur. Meşe ağacından mamul oymalı gayet mükemmel büfe ve dresuar, Lui XIV ve Lui XV usullerinde müzeyyen lake salonlar, Fransız mamulatı yaldızlı kanepe ve iki sandalyeden mürekkep salon takımı, bahü 2 koltuk ve orta masasından ibaret arabesk salon takımı, aynalı dolaplar, gardroplar, meşe ağacından mamul sehpalar, verni-marten salon vitrini, salon masaları, arabesk masalar, büyük yaldızlı aynalar, pelesenk ağacından mamul kanepeler, ampir usulünde etajerler, pelesenk otomatik salon masaları, sandalyeler, hava gazlı iki adet komple banyo takımları ve sair lüzumlu eşyalar. Pey sürenlerden %25 teminat alınır. Satış peşindir… Bu haberle Selim Melhame ve eşinin güzel eşyalara olan merakını biraz daha iyi anlıyoruz.
Selim Melhame ve eşinin 50. evlilik yıldönümü, 1931. Selim Melhame 82 yaşında. Melhame aile arşivi.
Necip Melhame’nin, Sultan II. Abdülhamid’in 25. cülus yıl dönümü için yaptırttığı ve Sultan’a Bulgaristan Türk Cemaati'nin adına sunduğu “Zafer Anıtı” maketi ile ilgili çıkan haber. Alman Die Woche Dergisi. Sayı 35 Berlin Ağustos 1901. Makzume koleksiyonu. 154
155
Necip Paşa’nın satın aldığı gobelin halı “Bacchus ve Ariadne”. Melhame aile arşivi. 156
Selim Melhame Paşa’ya ait yemek takımından. Melhame aile koleksiyonu. 157
BÖLÜM 5: SONUÇ
Sultan II. Abdülhamid’in Saray ikinci katibi, Arap İzzet Holo Paşa’nın “Yüz sene sonra açılacaklar” diye vasiyet ettiği günlükler Mayıs 2019’da yayınlandı. Tartışmaya çok açık ve çelişkili bir kişilik olan İzzet Paşa’nın kaleme aldığı konularda, Sultan II. Abdülhamid’in iradesine rağmen, makamından faydalanıp aykırı hareket ettiği durumlar olduğu gözleniyor. Defalarca Selim Melhame ve Necip Melhame kardeşlere atıfta bulunarak onların politik arenada yaptıklarını eleştiriliyor ancak iki kardeşin icraatleri Sultan II. Abdülhamid tarafından kabul görüyordu. Melhameler’in II. Abdülhamid ve Başkâtip Tahsin Paşa ile aralarının iyi olması İzzet Paşa’da kıskançlık duyguları aşılıyordu. Sokaktan aldığı duyumlardan Tahsin Paşa ve Selim Melhame’yi rüşvet almakla suçlayabiliyordu500.
Feridun Kandemir’e göre, son asrın en büyük sorunlarından biri dönemin önemli şahsiyetlerinin tüm yönleriyle incelenmemesidir. Yaşadıkları dönemin olumsuz şartları içinde ülkenin gidişatına katkısı olan bazı Osmanlı bürokratları rejim değişikliğiyle “sükût suikastına” uğramış, birçoğu unutulmuş492 ya da birçoğunun haklarında bugün önemli oranda bilgi boşluğu oluşmuştur.
II. Meşrutiyet ertesinde Abdülhamid gitsin de, ne pahasına olursa gitsin düşüncesi milliyetçilerin, tutucu çevrelerin, değişik etnik grupların ve Bâbıâli’nin bir kısmının birleştiği nokta idi493. Padişah’ın yakın çevresindeki bürokratları suçlamak için uygun bir ortam oluşmuştu. Abdülhamid’in 1909’da düşürülmesiyle, bu defa bu değişik kesimler arasında çatışmalar ve olaylar cereyan etti ve neticede Padişah’ın yakın çevresi bu gelişmelerden payını almaya devam etti. Selim Paşa ve Necip Paşa ile birlikte yüzlerce üst düzey yönetici yolsuzlukla suçlandı ve bir kısmı tutuklandı.
Jurnalcilikle suçlanan Melhame kardeşler
Sadrazam Said Paşa. Salt Araştırma Arşivi İstanbul.
Esasen, Sultan II. Abdülhamid döneminde bir bürokratın ya da sade bir vatandaşın isminin jurnalciliğe karışmaması neredeyse imkânsızdı. Birkaç kelimeyle de olsa o günlerdeki ortamı anımsatmak gerekir. 1902-1908 yılları arasında Yıldız Sarayı’nda III. Kâtiplik yapan Mayakon’a göre “Hafiyelik Yıldız Hükümeti’nin esası, temeli, dayanağı âdeta nefes almak ve yaşamak için insan vücudundaki bir cihaz gibiydi... (Yıldız’da) Tüfekçi, yaver, hademe, ehemmiyetli ehemmiyetsiz bin sima, bin nazır ortalıkta dolaşır, kapılar açılır kapanırdı...”. Saray’da normal bir çalışma günü karmaşık ve yoğun bir insan selinden oluşuyor, neredeyse herkes herkesi gözetliyordu. Saray dışında ise “Tiyatro, meyhane, sefahathane, gezinti yerleri, mezarlık, kışla, mektep, hükümet daireleri, eşraf konağı, köylü kulübesi, tarladan kasaya kadar tüm servetler, sözden sükûta kadar tüm söz ve harekât jurnalin kapsama alanındaydı501”.
Saray’a yakın olup da suçlanan ve tutuklanan bazı isimler İsmi geçenler arasında, II. Abdülhamid’in sağ kolu Başkâtip Tahsin Paşa, Zeki Paşa, Memduh Paşa, Mehmet Rıza Paşa, Reşit Paşa, Selim Melhame Paşa’nın İtalya’ya para kaçırdığını iddia eden karikatür. Ahmet Paşa, Ermeni Patriği Ormanyan, Musafi Paşa, İzzet Holo Makzume koleksiyonu. Paşa, Hamai Bey, İsmail Paşa, İsmet Paşa, Vahap Paşa ve daha çok sayıda nazır ve devlet bürokratı bulunuyordu494. 1 Haziran 1909’da, Dahiliye Nezareti'nin bir bildirisinde Selim ve Necip Melhame’nin isimleriyle birlikte Paris Büyükelçisi Münir Paşa, Kâmil Paşa’nın oğlu Tuğamiral Said Paşa, Padişah’ın yakın çevresinden Faik ve İzzet Paşa’nın oğlu Mehmed Ali’nin isimleri bulunuyordu495. Astrolog Abülhüda, Agâh Paşa, Çerkez Mehmet Paşa, Adana Valisi Bahri Paşa, Ragıp Paşa, Kâmil Bey, Hasan Rami Paşa da tutuklananlar arasındaydı496.
Vambery ve Argaud: Sultan II. Abdülhamid cömertliği hakkında Sultan II. Abdülhamid’e yakınlığı ile tanınan ve Padişah’ı olağanüstü bir insan olarak tanımlayan Arminius Vambery502, Sultan II. Abdülhamid’in etrafında etkin ve güveneceği bürokratları “Saltanatın cömertlik çeşmesi” (Royal Fountain of Favour) yöntemiyle topladığına inanıyordu503.
Hamidi rejimin önce pasifize edilmesi sonra düşmesiyle yaşanan suçlama furyasında, basının da olayları körüklemesiyle, Selim Paşa ve Necip Paşa en dikkat çeken isimler oldu. Lübnanlı Maruni Katolik iki kardeşin Bâbıâli’yi saf dışı bırakarak, Sultan II. Abdülhamid’e doğrudan hizmette bulunmaları, isimlerinin jurnalcilik ve rüşvet iddialarına karışması, Bâbıâli’de ve Ermeni497 kesiminde büyük tepkiye sebep olmuştu. Sadrazam Said Paşa ile bazı nazırlar, Melhame kardeşlerin özellikle dış diplomasideki etkinliklerinden rahatsız kalmışlardı. II. Meşrutiyet sonrasında Bâbıâli yöneticileri hakkında yazılanlar
Defalarca sadrazamlık kürsüsüne oturan Said Paşa ve Kâmil Paşa hiç şüphesiz görevde bulundukları uzun yıllarda, Osmanlı Devleti’ne büyük hizmetlerde bulunmuş ancak aynı zamanda ciddi eleştirilerin hedefi de olmuşlardır.
Arap İzzet Holo Paşa'nın İstanbul’dan kaçarken karikatürize edildiği bir kartpostal. Makzume koleksiyonu.
Yusuf Fehmi498, İngiltere yanlısı olarak bilinen Said Paşa ve Kâmil Paşa’nın görevde bulundukları tarihlerde kendilerini her tehlikede hissettiklerinde İngiltere temsilciliklerine sığındıklarını belirtiyor. Servet-i Fünun dergisi sahibi Tokgöz, Meşrutiyet ilanından sonra siyaset kavgalarının uzun süre Said Paşa ve Kâmil Paşa adları arasında geçtiğinin altını çiziyor.
Tokgöz, Sadrazam Said Paşa’nın ittihatçılara sığınarak hırs ve tutkusunu güçlendirme fırsatı bulduğunu, her iki paşanın II. Abdülhamid döneminde oynadıkları rollerin önemini göstermek üzere anılar yayımladıklarını ama gerçekte her iki yayının tarihî bir değeri olmadığını, yazdıkları koca ciltleri paşalar kendilerini temize çıkarmak için ve işlerine gelen belgelerle doldurduklarını, çoğu kez de gerçeği değiştirmekten geri kalmadıklarını yazıyor. Buna karşılık Tokgöz, Saray Başkâtipi Tahsin Paşa’dan kimseye bir zarar gelmediğini, yayımladığı anıların tarihî açıdan önemli bir belge olduğunu ve paşanın yalnızca görevini yapan bir yönetici olduğunu vurguluyor499.
158
Padişah’ın 50. doğum günü kutlamalarında, 5 Mart 1893’te Paris Barosu avukatlarından Louis Argaud Paris’te yaptığı bir konuşmada Sultan II. Abdülhamid’in cömertliğini şu kelimelerle ifade ediyor: Şimdiki Sultan, seleflerine göre sade, tutumlu, hizmetkârlarına karşı çok cömert hareket eden bir insan. Hizmetkârlarını maliyeye yük olmadan, sürekli olarak özel bütçesinden destekliyor, onlara güzel konutlar armağan ediyor, ailelerine pansiyonlar temin ediyor. Ekonomik kısıntılardan dolayı aylıkları ile zor geçinen nice bürokrat Padişah’ın bu cömertliğinden faydalanıyor504…
Selim Paşa ve ailesinin Sultan II. Abdülhamid’in şahsi bütçesinden destek aldığı düşünülmese de, Sultan’ın desteğiyle Osmanlı topraklarında, özellikle Suriye, Filistin ve Lübnan’da, önemli imtiyaz fermanları elde ettikleri bilinmektedir. Bu imtiyazların büyük kısmı atıl kalmaktan kurtulmuş, ileri teknoloji sahibi yabancı şirket ortaklıkları tesis edilerek devlete ve kendilerine kazanç sağlamıştır. Sultan II. Abdülhamid döneminde ekonomi
Sadrazam Kâmil Paşa. Makzume dijital arşivi.
Aslında, II. Meşrutiyet öncesi Osmanlı ekonomisi mercek altına alındığında, durumun hiç de kötü olmadığını görüyoruz. II. Meşrutiyet ilanı öncesi ve sonrası dönemlerin yakın tanığı Düyun-u Umumiye İdaresi İtalyan Komiseri Marki Alberto Theodoli, Sultan
Arminius Vambery. Oriental CollectionLibrary of the Hungarian Academy of Sciences Budapest. 159
II. Abdülhamid dönemindeki ekonomik durumu İstanbul’daki İtalya Büyükelçisi’ne yaptığı bir iç yazışmada şöyle özetliyor:
…Jön Türkler Hükümet’te bulundukları iki yıl içinde “olağandışı gelirlerden” yaklaşık 13 milyon lira tükettiler. Bu harcamalar, ülkenin sayısız tabii kaynaklarını geliştirip bunlardan faydalanmak yerine, yabancı sermaye girişini önlemek endişesiyle verimsiz harcamaya dönüşmüştü… Abdülhamid ve nazırları sorumsuzca harcamalar yapmakla suçlanmıştı, hâlbuki Muharrem Anlaşması’nda belirtilen dış borç rakamına geride sadece 14 milyon ek dış borç bırakarak, karşılığında ülkeye yaklaşık 5000 kilometre demiryolu ağı kazandırdı. Jön Türkler iki yılda tükettikleri 13 milyon lira ile eski rejimin 27 yılda harcadığı 14 milyon bağımsız denetçinin dikkatinden kaçmamaktadır505. Abdülhamid döneminin son 27 yılına baktığımızda Osmanlı Devleti’ne kazandırılan yatırımların Theodoli’nin belirttiği demiryolu ağlarına yapılan yatırımın pek çok üstünde olduğu söylenebilir. Abdülhamid Rejimi, Avrupa emperyalizmine karşı direnirken ekonomik gelişmenin yanı sıra, idari, mali, askerî ve adli reformlara da çok önemli imzalar atmıştır506.
Selim Melhame Paşa’nın nazırlığı döneminde yaşama geçirdiği kalıcı reformları saymazsak, 1903’te Sırbistan’da, 1907’de İtalya ve Avusturya’da, kardeşi Necip Paşa’nın ise 1898-1906 yıllarında Bulgaristan’da, alevlenen siyasi ortama barış getirme arayışları, II. Meşrutiyet’in ilanıyla olumlu sonuca ulaşamadı. II. Meşrutiyet sonrasında toprak kayıpları
Balkanlar’da Batılı güçlerin Osmanlı Devleti’ni zayıflatma, İttihat ve Terakkiciler’in ise Abdülhamid rejimini devirme girişimleri sonuç verince, 1908’de Girit Yunanistan tarafından ilhak edildi. Bosna-Hersek ve Bulgaristan’ın yanı sıra Balkan Savaşı’nda Makedonya Osmanlı İmparatorluğu’ndan koptu. 1911 yılında Türkiye-İtalya Trablusgarp savaşında, Libya İtalya sömürgeciliğine teslim edildi. İtalya’nın el koyduğu Rodos’un da aralarında bulunduğu on üç ada Avrupa Birliği’nin yıllar sonra aldığı kararla Yunanistan’a terk edildi. Selim Melhame ve Necip Melhame hakkında açılan davalar
Geçmişte kötü ve haince tavırlar ve II. Meşrutiyet sonrasında da bozguncu fikirlerle irtica hareketinde bulundukları iddiasıyla507 Melhame kardeşlerin dosyaları sıkıyönetim mahkemesine gönderildi. Sonunda, yeni hükümet tarafından haklarında açılan davalar, genelde, görevli oldukları kurumlar kapsamında yolsuzluk kararları ile sınırlı kaldı. Necip Melhame’nin Yıldız suikast girişimi soruşturmasında bazı Ermeni vatandaşlara işkencede bulunduğuna dair iddialar ise mesnetsiz çıktı. Selim Melhame Floransa’dan Kâmil Paşa’ya gönderdiği mektuplarda savunma hakkını kullanmak istediğini defalarca bildirmesine rağmen kararlar gıyabında alındı. Hanssen’in Melhame kardeşler hakkında değerlendirmesi
Jens Hanssen’e göre Selim ve Necip Paşalar’ın diplomatik atılımları, Osmanlı tarihi ile modern Levantenler’in birlikte değişimini ifade ediyordu. Maruni Hristiyan ve Arap kökenli olmaları, Osmanlı rejimine bağlılıkları, sadakatleri ve diplomatik yetenekleriyle Osmanlı İmparatorluğu’nu Avrupa güç arenasında başarıyla temsil edebilmişlerdi. XIX. ve XX. yüzyılın başlarında II. Abdülhamid’in Avrupa ülke liderleri ile tesis ettiği dostluk politikası çerçevesinde Melhame kardeşlerin varlığı, Osmanlı Devleti’nin işlerliğini sağlamakta Hanssen’e göre kaçınılmazdı508. Saray, Bâbıâli ve İttihat ve Terakki arasında yaşanan sorunlar Abdülhamid döneminde veya ertesinde bir şekilde çözümlenip, Balkanlar’da durum kontrol altına alınabilseydi, söz konusu toprak kayıpları belki de yaşanmayacak ve I. Dünya Harbi patlak vermeyecekti.
***
Aradan bir asır geçmesine rağmen bugün Selim ve Necip Melhame hakkında çok az şey bilinmektedir. Arda kalanlar sicilleriyle birlikte yer alan suçlamalar, İttihat ve Terakki dönemi dergi ve kitaplarda aleyhlerinde çıkan makaleler ve alaycı karikatürlerden ibarettir. Keza, Selim Melhame Paşa’nın damadı Giovanni Romei-Longhena Paşa hakkında da önemli bilgi boşluğu bulunmaktadır. Hâlbuki, imparatorluğun zor koşullarında bu üç önemli bürokrat Osmanlı Devleti’nin çıkarlarını savunmuş ve Padişah’a önemli hizmetlerde bulunmuşlardır. Sultan II. Abdülhamid onları suçlamamış, ancak Jön Türkler’in Sadrazam Said Paşa’ya tanıdıkları yetkiden dolayı, II. Meşrutiyet ilanından sonra onları sahiplenememişti509.
Selim Melhame Paşa 1917 yılında Montreux'de. Melhame aile arşivi.
Sultan’ın yakın çevresinden olup da suçlanan ya da uzaklaştırılan bürokratların dosyaları o dönemin koşulları, dinamikleri ve gerçek icraatleri bağlamında tekrar ele alınması gerektiğine inanıyorum. Her birinin artıları ve eksileri objektif bir şekilde incelenebilmeli, geçmişte orantısızca suçlananlar ya da unutulanlar olduysa, layık oldukları itibarları er geç iade edilmelidir. 161
MELHAME AILESINE VERILEN NIŞAN VE RÜTBELER (ULAŞILAN VERILERDEN) a) Selim Melhame Paşa 1) 2) 3) 4) 5) 6) 7) 8) 9) 10) 11) 12) 13) 14) 15) 16) 17) 18) 19) 20) 21) 22) 23) 24) 25) 26) 27) 28) 29) 30) 31) 32) 33) 34) 35) 36)
1876: Dördüncü rütbeden Mecidi Nişanı. 1877: Mütemayiz rütbesi. 1879: Üçüncü rütbeden Mecidi Nişanı. 1880: Rus Hükümeti’nin Saint İstanislas (Stanislaus) Nişanı. 1879: Fransız Hükümeti’nin Üçüncü rütbeden Legion d’Honneur Nişanı. 1883: Ulâ Sanisi rütbesi. 1885: Ula evvelliğine terfi. 1885: Bir Kıta Nişanı. 1887: Üçüncü rütbeden Osmani Nişanı. 1887: İkinci rütbeden Osmani Nişanı. 1888: Rütbe-i Bâlâ (orgenerallik) rütbesi. 1889: Altın Liyakat Nişanı. 1890: Birinci rütbeden Mecidi Nişanı. 1891: Altın Liyakat Nişanı. 1894: Birinci rütbeden Osmanlı Nişanı. 1895: İtalya’nın Birinci rütbeden Gran Croce - Cordon d’Italie Nişanı. 1897: Murassa Mecidi Nişanı. 1897: Sanayi Nişanı. 1897: Murassa Osmani Nişanı. 1897: Yunan Muharebesi Nişanı. 1897: Bulgaristan Hükümeti’nin Birinci rütbeden Merite Civile Nişanı. 1898: Vezaret rütbesi. 1898: Papa (Vatikan) tarafından Birinci dereceden Saint Gregoire le Grand Nişanı. 1898: Alman İmparatoru’nun Birinci rütbeden Egal Jor Nişanı. 1899: Altın İmtiyaz Nişanı. 1899: İran Devleti’nin Şir-i Hurşid Nişanı. 1900: Murassa altın işlemeli Osmanlı Nişanı. 1900: Fransa’nın İkinci rütbeden, Grand Officier de la Legion d’Honneur Nişanı. 1900: Karadağ Hükümeti’nin Birinci rütbeden Danila Nişanı. 1900: Sırp Hükümeti’nin Nişanı. 1901: Murassa İftihar Nişanı. 1901: Rusya Hükümeti’nin Birinci rütbeden Aigle Blanc Nişanı. 1902: İtalya Hükümeti’nin Saint Maurice et Lazare Nişanı. 1904: Altın ve gümüş İmtiyaz Nişanı. 1907: İtalya Kralı’nın Saint Maurice et Lazare Nişanı. 1937: Lübnan Devleti’nin Vermey Merite Nişanı.
1) 2) 3) 4) 5) 6) 7) 8) 9) 10) 11) 12)
1892: Tunus Hükümeti’nin Nişanı. 1893: Rütbe-i Saniye sınıf-ı Mütemayizi. 1894: Üçüncü rütbeden Osmani Nişanı. 1894: Dördüncü rütbeden Mecidi Nişanı. 1896: İran Devleti’nin İkinci rütbeden Şir-ü Hurşid Nişanı. 1897: Rütbe-i Ula sınıf-ı evveli ve tebdilen İkinci rütbeden Osmani Nişanı. 1897: Altın Liyakat Madalyası. 1897: Altın ve gümüş İmtiyaz Madalyası. 1898: Birinci rütbeden Mecidi Nişanı. 1898: Rütbe-i Bâlâ (orgenerallik) rütbesi. 1899: Yunan Muharebe Madalyası. 1899: Bâlâ Rütbesi.
13) 14) 15) 16) 17) 18) 19) 20) 21)
1900: Bulgar Prensi’nden Bulgaristan Sivil Liyakat Nişanı. 1900: Sırbistan Hükümeti’nin Nişani. 1900: Murassa Mecidi Nişanı. 1900: Murassa Osmani Nişanı. 1900: İran Hükümeti’nin Murassa Şir-ü Hurşid Nişanı. 1900: Bulgaristan Emareti’nin Mürettep Sivil Nişanı. 1901: İftihar Nişanı. 1901: Papa’nın (Vatikan) Pinof Nişanı. 1904: Vezaret rütbesi.
1) 2) 3) 4) 5) 6) 7) 8) 9) 10) 11) 12) 13) 14) 15) 16)
1893: Habib Melhame Efendi’ye Üçüncü rütbeden Mecidi Nişanı 1893: Necip Melhame’nin kayınpederi Selim Raad’a Dördüncü rütbeden Mecidi Nişanı. 1896: Habib Melhame Efendi’ye İkinci rütbeden Mecidi Nişanı. 1896: Habib Melhame Efendi’nin sahip olduğu rütbe-i Ula sınıf-ı sanisinin sınıf evveline terfi. 1896: Selim Melhame’nin eşine Birinci rütbeden Şefkat Nişanı. 1896: Habib Melhame’nin eşine İkinci rütbeden Şefkat Nişanı. 1897: İskender Melhame Efendi’nin sahip olduğu Saniye rütbesinin Mütemayize terfi. 1897: Necip Melhame’nin eşine Birinci rütbeden Şefkat Nişanı. 1899: İskender Melhame Efendi’nin rütbe-i haliyesinin Ula sınıf-ı sanisine terfi. 1900: Şükrü Melhame Efendi’ye terfian mütemayiz Salise rütbesi. 1900: İskender Melhame Efendi’ye İtalya Hükümeti’nin Nişanı. 1900: İskender Melhame Efendi’ye İkinci rütbeden Osmani Nişanı. 1901: Selim Melhame’nin annesine Şefkat Nişanı. 1901: Beyrut muteranından İlyas Melhame Bey’in taltifi. 1902: Habib Melhame Efendi’nin taltifi. 1902: Cebel-i Lübnan Mutassarıflığı Seryaveri ve Jandarma Tabur Ağası Antuvan Melhame Bey’e altın Liyakat Nişanı. 1903: Filip Melhame’ye Birinci rütbeden Mecidi Nişanı. 1903: Necip Melhame’nin kayınpederi Selim Raad’a Birinci rütbeden Mecidi Nişanı. 1904: Cebel’i Lübnan Divan-ı İstinaf Ceza Dairesi Sabık Reisi Selçuk Melhame Bey’in terfi. 1904: Yafa Posta ve Telgraf Müdürü Mişel Melhame Efendi’nin terfi. 1904: İskender Melhame Efendi’nin eşine Şefkat Nişanı. 1905: Yusuf Melhame Bey’le sairenin terfi-i rütbeleri. 1907: Selim Melhame Paşa’nın iki kızına Birinci rütbeden Şefkat Nişanları.
c) Melhame ailesi diğer fertleri
17) 18) 19) 20) 21) 22) 23)
b) Necip Melhame Paşa
162
1896- Selim Melhame'nin eşi Aimée Melhame'ye verilen Şefkat Nişanı. Kaynak
1904- Selim Melhame'ye verilen İmtiyaz Nişanı. Melhame aile koleksiyonu. 163
EK 1
EK 2
2 Şubat 1310 ( 14 Şubat 1895) Orman ve Madenler ve Ziraat Nazırı: Selim (tarafından yazılan yazı)
Aylık Maaşı 6000
Başlama 1 Ks 1295
Miladi 13 Ocak 1880
Ayrılış
Miladi
1 Mart 1296
13 Mart 1880
Vazifesi
Ayrılış Sebebi Mülga
Düyun-u
( kaldırılan)
5000
1 Nisan 1296
13 Nisan 1880
1 Ts 1297
13 Kasım 1881
Rusumu Sitte
Umumiye olarak
6000
1 Ke 1297
12 Aralık 1881
1 Ks 1297
13 Ocak 1882
İdaresi Müşavirliği
değiştirilmiştir
6000
1 Ks 1297
13 Ocak 1882 12 Eylül 1299
24 Eylül 1883
Düyun-u Umumiye İdaresi Müşavirliği
7500
12 Eylül 1299
24 Eylül 1883
1 Şubat 1301
13 Şubat 1886
Düyun-u Umumiye İdaresi Direktör Muavinliği
13750
1 Mart 1302
13 Mart 1886
1 Ağustos 1302
13 Ağustos 1886
Düyun-u Umumiye İdaresi Direktör Umumiliği
14666 kuruş 50 para
1 Eylül 1302
13 Eylül 1886
1 Şubat 1303
13 Şubat 1888
Direktör Umumiliği
18333 kuruş 25 para
1 Mart 1304
13 Mart 1888
1 Şubat 1306
13 Şubat 1891
Direktör Umumiliği
20833 kuruş 25 para
1 Mart 1307
13 Mart 1891
1 Şubat 1307
13 Şubat 1892
Direktör Umumiliği
Meclis İdare kararıyla 1 Mart 1308 ( 13 Mart 1892) tarihinden itibaren ayrılmıştır.
Orman ve Madenler ve Ziraat Nazırı Selim Efendi Hazretleri'nin mülga Rüsum-u Sitte ve Düyun-u Umumiye İdareleri'nden sebk etmiş oldukları (geçmiş olan) hizmetleri, maaş miktarı ve ayrılış sebebleri ve Düyun-u Umumiye Direktörlüğü öncesindeki memuriyetleri ve maaşları ve emekli kesenekleri emekli sandığı nezaretinden gönderilen kayıttan anlaşılmıştır. 4 Şubat 1310 (16 Şubat 1895)
Kaynak: Selim Melhame'nin defterinden belge numara 7. Melhame aile arşivi. 164
Selim Melhame'nin 8 Temmuz 1878 tarihinde Safvet Paşa'ya gönderdiği gizli mektubun birinci sayfası. BOA HR.SYS.1218.3.1.1. 165
EK 2
EK 2
Selim Melhame'nin 8 Temmuz 1878 tarihinde Safvet Paşa'ya gönderdiği gizli mektubun ikinci sayfası. BOA HR.SYS.1218.3.1.2 166
Selim Melhame'nin 8 Temmuz 1878 tarihinde Safvet Paşa'ya gönderdiği gizli mektubun üçüncü sayfası. BOA HR.SYS.1218.3.1.2. 167
EK 2
EK 2
Selim Melhame'nin 8 Temmuz 1878 tarihinde Safvet Paşa'ya gönderdiği gizli mektubun dördüncü sayfası. BOA HR.SYS.1218.3.1.3. 168
Selim Melhame'nin 8 Temmuz 1878 tarihinde Safvet Paşa'ya gönderdiği gizli mektubun beşinci sayfası. BOA HR.SYS.1218.3.1.3. 169
EK 3
EK 3
Büyükelçi Musurus'un 26.05.1885'te Bouverie'ye Selim Melhame hakkında gönderdiği tavsiye mektubu birinci sayfası. BOA HR.SFR.3.312.39.1.1. 170
Büyükelçi Musurus'un 26.05.1885'te Bouverie'ye Selim Melhame hakkında gönderdiği tavsiye mektubu ikinci sayfası. BOA HR.SFR.3.312.39.1.2. 171
EK 5
EK 4
Orman, Maden ve Ziraat Nazırı Selim Melhame Efendi'ye 16 Şaban 1311/22 Şubat 1894 tarihli ve Sultan Abdülhamid'in tuğrasını taşıyan Birinci rütbeden Osmani Nişanı verildiğini gösteren berat. Melhame aile koleksiyonu. 172
Orman, Maden ve Ziraat Nazırı Selim Melhame Efendi'ye 13 Zilhicce 1314/15 Mayıs 1897 tarihli ve Sultan II. Abdülhamid'in tuğrasını taşıyan Birinci rütbeden Şefkat Nişanı verildiğini gösteren berat. Melhame aile koleksiyonu. 173
EK 7
EK 6
15.01.1895 İtalya Kralı Umberto I'in Selim Melhame'yi Cavaliere Gran Croce Nişanı ile taltif edeceğine dair İtalya Dışişleri'nden gelen mektup. Melhame aile koleksiyonu. 174
Necip Melhame'nin 26.10.1898'de Bulgaristan Prensi Ferdinand'a yaptığı konuşmanın birinci sayfası. BOA HR.SFR 4.410.74.1. 175
EK 8
EK 7
Necip Melhame'nin 26.10.1898'de Bulgaristan Prensi Ferdinand'a yaptığı konuşmanın ikinci sayfası. BOA HR.SFR 4.410.74.2. 176
27 Ekim 1898’de Prens Ferdinand’ın Bulgar Meclisi açılış töreninde yaptığı konuşmanın metni. BOA HR-SFR(04) 310-76-2. 177
EK 9
Bulgaristan'da veba salgını ile ilgili Necip Melhame'nin ağabeyi Nazır Selim Melhame'ye Ekim 1899'da gönderdiği salgın bültenlerinden birinin ön yazısı. BOA HR.SFR.4.533.22.1.1. 178
EK 10
Almanya İmparatoru hazretlerini istikbal eden (karşılayan) zevat-ı kiram hazeratı (devlet adamları). Mecmua-i Lisan (dil dergisi anlamında), 22 Teşrin-i Evvel 1315/3 Kasım 1899 tarihli altıncı sayısı. 179
EK 11
EK 11
3 Mayıs 1900'da Necip Melhame'nin Bulgaristan Dışişleri Bakanı Ivanchov'a çektiği nota metninin birinci sayfası. BOA HR.SFR.04.275.8.1.1. 180
3 Mayıs 1900'da Necip Melhame'nin Bulgaristan Dışişleri Bakanı Ivanchov'a çektiği nota metninin ikinci sayfası. BOA HR.SFR.04.275.8.1.2. 181
EK 12
EK 11
3 Mayıs 1900'da Necip Melhame'nin Bulgaristan Dışişleri Bakanı Ivanchov'a çektiği nota metninin üçüncü sayfası. BOA HR.SFR.04.275.8.1.2.jpg 182
Selim Melhame Paşa’ya 1901 yılında, Rus Hükümeti tarafından verilen Birinci rütbeden Aigle Blanc (Beyaz Kartal) Nişanı. Melhame aile koleksiyonu. 183
EK 13
Selim Paşa'nın kızı Feride ve Romei-Longhena'nın Nisan 1905'teki düğün davetiyesi. Melhame aile arşivi. 184
EK 14
Selim Paşa ve Fransız kalıpçı Léonard Cluzeland ile Nisan 1906'da imzalanan sözleşme. Cluzeland Yıldız Porselen'in imalat müdürü Pierre Tharet ile sorun yaşayınca 18.07.1911'de fabrika görevinden istifa etti. BOA ML.EEM579.44.4. 185
EK 16
EK 15
Selim Paşa'nın Ekim 1906'da İtalya Kralı III. Vittorio Emanuele'den aldığı Gran Cordone St. Maurice Lazare Nişanı'nın beratı. Melhame aile arşivi. 186
Selim Paşa ve ailesinin 1907 yılında Papa'ya ziyaretleri sonrasında Vatikan'dan aldıkları belge. Melhame aile arşivi. 187
EK 17
EK 17
Selim Paşa'nın 1907 yılında İtalya ve Avusturya seyahatlerinde Bâbıâli ile yazışmalarını içeren defterin giriş sayfası. Melhame aile arşivi. 188
Selim Paşa'nın 1907 İtalya misyonunda Saray Başkitabeti'ne yazdığı mektubun taslağının birinci sayfası. Melhame aile arşivi. 189
EK 18
EK 17
Selim Paşa'nın 1907 İtalya misyonunda Saray Başkitabeti'ne yazdığı mektubun taslağının ikinci sayfası. Melhame aile arşivi. 190
Romei-Longhena Paşa'nın maaşıyla ilgili Osmanlı Bankası'nın hükümet yetkililerine gönderdiği yazı, 14.04.1909. BOA ML.EEM.745.62.2.1. 191
EK 19
EK 19
İskender Melhame'nin 4.07.1909 tarihinde Sadrazam Hilmi Paşa'ya yazdığı mektubun birinci sayfası. BOA HR.TH.377.63.1.1. 192
İskender Melhame'nin 4.07.1909 tarihinde Sadrazam Hilmi Paşa'ya yazdığı mektubun ikinci sayfası. BOA HR.TH.377.63.1.2. 193
EK 20
EK 19
İskender Melhame'nin 4.07.1909 tarihinde Sadrazam Hilmi Paşa'ya yazdığı mektubun üçüncü sayfası. BOA HR.TH.377.63.1.2. 194
Selim Paşa'nın kardeşi Şükrü Melhame'nin 11.09.1911 tarihinde Sadrazam Hakkı Paşa'ya gönderdiği mektubun birinci sayfası. BOA BEO 3940.295463.2.1. 195
EK 21
EK 20
Selim Paşa'nın kardeşi Şükrü Melhame'nin 11.09.1911 tarihinde Sadrazam Hakkı Paşa'ya gönderdiği mektubun ikinci sayfası. BOA BEO 3940.295463.2.2. 196
Selim Paşa'nın oğlu Halim'in Lübnan tarihi ile ilgili 1915'te Freiburg Albert-Ludwigs Üniversitesi'nde hazırladığı doktora tezinin kapağı. Makzume koleksiyonu. 197
EK 23
EK 22
Karadağ Hükümeti'nin Birinci rütbeden Danila Nişanı. Melhame koleksiyonu. 198
1944 yılında ölen Aimée Melhame'nin Floransa'da ölüm belgesi. Melhame aile arşivi. 199
DİPNOTLAR
BÖLÜM 1 BOA: DH. SAID 72/34, Sicill-i Umumi, Sf. 67-68, Selim Melhame Efendi. Fischer, Léonard, "La Vie a Constantinople", La Revue Catholique d’Alsace, XXVIIeme Année, Strasbourg, Mars 1908. 3 Fürstenberg Family Foundation arşivi, Patrik Pierre Arida’nın mektubu, Beyrut, 27 Mart 1934; De Bouloche, G., "Notes Concernant Selim Pacha Melhame", Sf. 1, Vandeuvres Cenevre, 1983. 4 Beyrut Maruni Başpiskosu Ignace Ziade’nin 84/50 no’lu 09.11.1960 tarihli yazısı. Melhame aile arşivi. 5 Melhameler’in bağlı olduğu Antakya Süryani-Maruni Kilisesi, Vatikan’a bağlı Doğu Katolik bir kilisedir. IV. yüzyılda Maron adında bir papaz tarafından kurulmuştu. Bugün, dünya genelinde çoğunluğu Lübnan ve Suriye’de olmak üzere yaklaşık 3,5-4 milyon Maruni yaşamaktadır. 2012 yılında Lübnanlı Maruni Başpiskopos Bechara Boutros al-Rahi, Papa XVI. Benedict tarafından Kardinal seçilmişti. Maruniler’in dinsel dili Arami'dir. Geçmişte Lübnan Cumhurbaşkanı Maruniler’den seçilirdi. Ancak İsrail savaşı sonrası, 1967 yılından itibaren, Suriye’nin Lübnan üzerindeki hâkimiyetinin artmasıyla Maruniler’in etkinliği zamanla zayıfladı. 6 Erkek kardeşleri: Filip, Habip, İskender, Şükrü, Necip, Fadıl. 7 Hoyek, J.S., "Selim Pacha Melhamé", La Revue du Liban, no. 17, Février 1935, Sf. 4-5 ve Fischer, Léonard. "La Vie a Constantinople", La Revue Catholique d’Alsace, XXVIIeme Année, Strasbourg, Mars 1908. 8 Le Bulletin Annuel de l’Association Amicale des Anciens d’Antoura, "Deux Frères, anciens élèves, à la cour du Sultan Abdülhamid” Mayıs 1939, Sf. 18-20. 9 "Deux Frères, anciens élèves, à la cour du Sultan Abdülhamid", Le Bulletin Annuel de l’Association Amicale des Anciens d’Antoura, Mayıs 1939, Sf. 18-20. 10 Mubassır: Okullarda öğrencilerin durumu ile ilgilenen ve düzeni sağlamakla görevli olan kimse (gözetmen). 11 Fischer, Léonard, "La Vie a Constantinople", La Revue Catholique d’Alsace, XXVIIeme Année, Strasbourg, Mars 1908. Sf. 2. 12 De Bouloche, George, "Notes Concernant Selim Pacha Melhame" Sf. 1-2, Vandoeuvres – Cenevre, 1983. Melhame aile arşivi. 13 De Bouloche, George, "Notes Concernant Selim Pacha Melhame" Sf. 1-2, Vandoeuvres – Cenevre, 1983. Melhame aile arşivi. 14 Hoyek, J.S. , "Selim Pacha Melhamé", La Revue du Liban, no. 17, Février 1935, Sf. 4-5 ve Fischer, Léonard. "La Vie a Constantinople", La Revue Catholique d’Alsace, XXVIIeme Année, Strasbourg, Mars 1908. 15 Bu süreçte toplam 21374 kuruş 16 para maaş aldı. 16 Vilayet Muhasebesi’nden Selim Melhame’ye gelen 27 Şubat 1883 tarihli yazı. Melhame aile arşivi. 17 Khalil el Khoury Lübnan’ın bağımsızlığını kazanmasından sonraki ilk Cumhurbaşkanı Bechara El Khoury’nin babasıydı. Tercümanlık döneminden sonra Lübnan Mutasarrıflığı altında çalışan Arap Sekreterliği’nin başına geçecekti. El-Solh, Raghid, Lebanon and Arabism 1936-1945, I. B. Tauris, 2004, Sf. 16. Michel Eddé de ileride Lübnan’ın cumhurbaşkanlığını yapacak olan politikacı Emile Eddé’nin babasıydı. 18 Fischer, Léonard, "La Vie a Constantinople", La Revue Catholique d’Alsace, XXVIIeme Année, Strasbourg, Mars 1908; Pakalın, Mehmed Zeki, "Sicill-i Osmanli Zeyli", XVI. Cilt, Türk Tarih Kurumu, Ankara 2008, Sf. 139. 19 Kartopu, Saffet, "Düyun-u Umumiye İdaresi ve İdareyle İlgili Görüşler", Küresel İktisat ve İşletme Çalışmaları Dergisi, Kış 2012, Cilt: 1 Sayı: 2, Sf. 32-40. 20 Berkes, Niyazi, "Türkiye’de Çağdaşlaşma", Yapı Kredi Yayınları, İstanbul 2016, Sf. 313. 21 Berkes, Niyazi, "Türkiye’de Çağdaşlaşma", Yapı Kredi Yayınları, İstanbul 2016, Sf. 316. 22 Hoyek, J.S., "Selim Pacha Melhamé", La Revue du Liban, no. 17, Février 1935, Sf. 4-5. 23 Mütemayiz: Mülki rütbelerden birinin adıdır. Saniye’den büyük, ûlâ sanisinden küçüktür. Askerlikte miralay rütbesine denk gelir. 24 Fischer, Leonard, La Revue Catholique d’Alsace, "La Vie A Constantinople", XXVIIeme Année, Strasbourg, Mars 1908, Sf. 141: Melhame’nin bu görev sırasında yabancı basına ücret talep etmeden bilgi vermediğini iddia ediyor. 25 Selim Melhame’nin defterinden. Melhame aile arşivi. 26 Uçarol, Rıfat, "Siyasi Tarih (1789-2001)", Der Yayınları, İstanbul 2006, Sf. 390. 27 Bulgaristan Prensliği’nin sınırları 1885’te Doğu Rumeli’yi de kapsayacak şekilde genişletildi, ancak bağımsızlığı II. Meşrutiyet’e kadar kabul edilmedi. Kansu, Aykut, "Devrim sonrası uluslararası bunalım", Toplumsal Tarih, Sayı: 178, Ekim 2008, Sf. 58-65. 28" Comission Européenne de la Roumelie Orientale" (Protocole 1-30), Melhame aile arşivi. 29 Pakalın, Mehmed Zeki, "Sicill-i Osmanli Zeyli", XVI. Cilt, Türk Tarih Kurumu, Ankara, 2008, Sf. 139. Aile arşivinde bulunan, Selim Melhame’nin 1895 yılında Maliye Nezareti Muhasebesi’ne yazdığı yazıda Bulgaristan göreviyle ilgili "Bulgaristan Komiserliği’ne Hazreti Hilafetpenahice memur olunmuş isem de gidemediğimden..." şeklinde bir ifade yer alır. Maliye Nezareti Muhasebecisi Mehmed Emin cevabında "Selim Melhame’nin (...) 14 Ekim 1878 gününden 14 Ekim 1879 tarihine kadar, 3600 kuruş maaş ile Rumeli Şarki Komisyonu’nda Fransızca kitabetinde istihdam olundukları ve Bulgaristan Komiserliği memurluğunda 7 Aralık 1 2
200
1878 tarihinde 3000 kuruş maaşla tayin buyruldukları, istifalarından dolayı yerine Ferid Bey’in tayin kılındığı belirlenmiş olduğundan işbu takririn Selim Melhame Paşa’ya gönderilmesi gerekir” şeklinde bir kayıt düşer. 30 G. de Bouloche, Vandeuvres Cenevre 1983. Selim Paşa’nın not defterinden. Sf. 2. Melhame aile arşivi. 31 Mehmet Esat Safvet Paşa (1814-1883). 32 BOA: HR.SYS 218/ 8.07.1878. 33 Narin, Resül, "Düyun-u Umumiye İdaresi ve Adapazarı", Karadeniz Araştırmaları, Cilt: 6, Sayı: 21, 2009. Sf. 49-59. 34 İstanbul Bankası’nın tasfiyesinde görev alan ve sivrilen Yorgo Zarifi (1810-1884) henüz şehzadeyken Abdülhamid’le iyi ilişkiler kurmuştu. Zarifi onun borçlarını ödeyip servetini kurtarmış, servetinin idaresini üstlenmişti. II. Abdülhamid’le kurdukları çıkar ilişkisi bu döneminde Zarifi’yi Galata’nın en önemli bankeri haline getirdi. 93 Harbi sırasında Osmanlı’ya açtığı kredilerle önemli bir maddi destek sağladı. Bu kredilerle kayda değer bir servet sahibi oldu. Ayrıca ailesi Düyun-u Umumiye ve Tütün Rejisi’nin fikir babası olduğunu belirtir. Akan, Seriyye, "Osmanlı Rum bankeri Yorgo Zarifi", Toplumsal Tarih, Sayı: 246, Haziran 2014, Sf. 43-51. 35 Fischer, Léonard, "La Vie a Constantinople", La Revue Catholique d’Alsace, XXVIIieme Année, Strasbourg, Mart 1908. 36 Varol, Özge, "II. Abdülhamit Dönemi’nde Düyun-u Umumiye İdaresi, Kuruluşu ve İşleyişi", Yüksek Lisans Tezi, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü. 2007. Sf. 76. 37 Varol, Özge, "II. Abdülhamit Dönemi’nde Düyun-u Umumiye İdaresi, Kuruluşu ve İşleyişi", Yüksek Lisans Tezi, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü. 2007 Sf. 83-86. 38 Varol, Özge, "II. Abdülhamit Dönemi’nde Düyun-u Umumiye İdaresi, Kuruluşu ve İşleyişi", Yüksek Lisans Tezi, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü. 2007 Sf. 104-106. 39 Pakalın, Mehmed Zeki, "Sicill-i Osmanli Zeyli", XVI. Cilt, Türk Tarih Kurumu, Ankara, 2008, Sf. 139 ve BOA DH. SAID 72/34, Sicill-i Umumi Sf. 67-68, Selim Melhame Efendi. 40 Chotzidis, Angelos A, "The Impact of the Ottoman Public Debt Administration on the Economies of Epirus, Macedonia and Thrace (1881-1912): A Preliminary Approach" Department of History and Archaeology, Aristotle University of Thessaloniki. 41 BOA: HR. SFR. 3.312.39. Mektup Londra, 26.05.1885. 42 Koç, Ömer M. Collection, "Your Excellency’s Obedient Servant- A selection of Autograph Letters Related to the Ottoman Empire", Aygaz Yayınları İstanbul 2017, Sf. 278. 43 Maria Teresa gümüş sikkesi: Avrupa’yla olan ticaretin büyümesi de ayrıca temel Avrupa paralarının, imparatorluğun pek çok kısmında dolaşımını ve kabul edilmesini hızlandırdı. Bunlardan Avusturya’nın Maria Teresa talerleri ise payitahtta ve genelde Osmanlı topraklarında yabancı para olarak önem kazanmıştı. 44 İngiliz "Morning Post" ve "London Standart", 24.12.1889. 45 Cuinet, Vital, "La Turquie d’Asie – Geographie Administrative…" Editeur Ernest Leroux, Paris 1894. 46 Doruk, Yüce M. "Kevork Torkomyan Efendi ve İpekçilik Enstitüsü", Bursa’da Yaşam Dergisi, 1 Mayıs 2012, Sf. 112. 47 Blaisdell, Donald C., "Osmanlı İmparatorluğu’nda Avrupa Mali Denetimi" (1979) Sf. 208, İstanbul. 48 Bâlâ rütbesi: Üst düzey bir mülki rütbe. 49 Sağlam, Mehmet Hakan, "Osmanlı Borç Yönetimi, Düyun-u Umumiye 1879-1891", Tarih Vakfı Yurt Yayınları, İstanbul 2007. 50" Histoire de la Banque Ottomane", Archives Nationales Fransa (archivesnationales.culture.gouv.fr) 51 Keskinkıliç, Erdoğan. "Duyun’u Umumiye İdaresi", Türkler Ansiklopedisi, Cilt:14, Sf. 371-380, 2002. 52 Biberoğulları, Sami, "Kapitülasyonlardan Düyun-u Umumiye- Düyun-u Umumiye’den Türkiye Varlık Fonuna-6", 4.9.2016. www.edebiyatdefteri.com/yazioku.asp?id=157153. 53 The Times -London, 17 March 1892. 54 BOA: DH. SAID 72/34, 3985 no'lu 14.3.1892 tarihli Düyun-u Umumiye meclis kararı. Sicill-i Umumi Sf. 67-68, Selim Melhame Efendi. 55 Hanssen, Jens, "Malhamé-Malfamé: Levantine Elites and Transimperial Networks On The Eve Of The Young Turk Revolution", Int. J. Middle East Stud. No: 43, 2011, Sf. 37. 56 Fischer, Léonard "La Vie A Constantinople", La Revue Catholique d’Alsace, XXVIIeme Année, Strasbourg, Mars 1908. Sf. 2. 57 Melhame aile arşivi. 58 Mansel, Philip, "Levant Splendour and Catastrophe on the Meditteranean", Joh Murray Publishers, London 2010, Sf. 152. 59 Çuluk, Sinan, "Osmanlı Dönemi'nde Devlet-Memur İlişkisi", # Tarih sayı: 29, Ekim 2016, İstanbul. 60 BOA: Y.EE, 12/40. 29.Z.1308. 61 Martini tüfekler: ABD’de, aynı anda benzer bir modeli de İngiltere’de İngiliz Ordusu için üretilen "Peabody-Martini-Henry", bizdeki söylenişi ile "martini" tüfeklerinin alımına Sultan Abdülaziz döneminde başlandı. 1.300 metreye ulaşan etkili menzilleri, kalitesi ve kullanım kolaylığı bakımından, Osmanlı Devleti’nin en büyük rakibi olan Rus Ordusu’nda kullanılan benzer kategorideki 1867 model Krnka ve 1868 model Berdan tüfeklerinden daha üstün durumdaydı. http://www.kerimusta.com/martini-tufekleri/ 62 Selim Melhame sonraki yıllarda Osmanlı diplomasisinde, barışçıl yollarla Osmanlı menfaatlerini korumak adına önemli çalışmalar yapacaktır. 63 Abdülhamid’in hükümdarlığı süresince özellikle 1890 sonrasında kendi lehinde makale yazdırdığı biliniyor. 201
Deringil, Selim, "The Well Protected Domains", Londra, I. B. Tauris&Co., 1999, Sf. 138-139. Avcı, Yasemin ve Avcı, Safi. "Osmanlı İmparatorluğu’nda Siyasi Meşrutiyet ve Propaganda Aracı Olarak Anıtın İcadı (1840-1916)". Kebikeç Dergisi sayı 43, 2017. Sf. 23. 66 Hoyek, J.S., "Selim Pacha Melhamé", La Revue du Liban, no. 17, Février 1935, Sf. 4-5. 67 Documenti Diplomatici Italiani- Istituto Poligrafico e Zecca Dello Stato – Roma 2014, no. 40 Sf. 34. 68 I Documenti Diplomatici Italiani- Istituto Poligrafico e Zecca Dello Stato – Roma 2014, no. 46 Sf. 37. 69 I Documenti Diplomatici Italiani- Istituto Poligrafico e Zecca Dello Stato – Roma 2014, no. 44, Sf. 36. 70 BOA: İ.MTZ.CL, 7/309, 2.M.1310. 71 BOA: Y.EE, 79/20, 16.M.1310. 72 Hoyek, J.S., "Selim Pacha Melhamé", La Revue du Liban, no. 17, Février 1935, Sf. 4-5. 73 Fischer, Léonard, La Revue Catholique d’Alsace, "La Vie a Constantinople", XXVIIeme Année, Strasbourg, Mars 1908. Sf. 142-143. 74 Jurnal Tanzimattan Cumhuriyet’e Tarih Sözlüğü’nde "II. Abdülhamid döneminde bir kişiyi suçlayarak Saray’a duyurmak", Redhouse’ta "Bir astın üstüne yazılı olarak verdiği rapor" olarak geçer; aktaran Karakışla, Yavuz Selim, "Hafiyelik ve Jurnalcilik", Toplumsal Tarih, Sayı: 119, Kasım 2003, Sf. 12-21. 75 Akşin, Sina, "Jön Türkler ve İttihat ve Terakki", İmge Kitabevi, 5. Baskı, Ankara, 2009, Sf. 48. 76 Hür, Ayşe, "Her daim itibarlı (!) meslek: Jurnalcilik", Radikal, 16.08.2015; Orhan Koloğlu, "Jurnal", Osmanlı Ansiklopedisi (Tarih, Medeniyet, Kültür), C. 7, İz Yayınları, 1996, Sf. 60-64, Orhan Koloğlu, "Abdülhamit Gerçeği", Pozitif Yayınları, 2007. 77 Kırlı, Cengiz, "Sultan ve Kamuoyu, Osmanlı Modernleşme Sürecinde ‘Havadis Jurnalleri’", (1840-1844), Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 2009. Zaptiye nezareti: Osmanlı İmparatorluğu’nda toplum güvenliğini sağlamakla görevli askerî polis kuruluşu. 78 Koloğlu, Orhan, "Jurnal", Osmanlı Ansiklopedisi (Tarih, Medeniyet, Kültür), C. 7, İz Yayınları, 1996, Sf. 60-64 ve Koloğlu, Orhan, Abdülhamit Gerçeği, Pozitif Yayınları, 2007. 79 Beyhan, Mehmet Ali, "II. Abdülhamit Döneminde Hafiye Teşkilâtı ve Jurnaller", Türkler, C. 12, Ankara, 2002, Sf. 939-950. 80 Beyhan, Mehmet Ali, "II. Abdülhamit Döneminde Hafiye Teşkilâtı ve Jurnaller", Türkler, C. 12, Ankara, 2002, Sf. 939-950. 81 Beyhan, Mehmet Ali, "II. Abdülhamit Döneminde Hafiye Teşkilâtı ve Jurnaller", Türkler, C. 12, Ankara, 2002, Sf. 939-950. 82 Fischer, Léonard. "La Vie A Constantinople", La Revue Catholique d’Alsace, XXVIIeme Année, Strasbourg, Mars 1908. 83 Nuri, Osman, "Bilinmeyen Abdülhamid-Abdülhamid-i Sani ve Devr-i Saltanatı- Abdülhamid’in Hususi ve Siyasi Hayatı", (Haz: Osman Selim Kocahanoğlu), Temel Yayınları, İstanbul 2017. Sf. 478. 84 Kutlu, Şemsettin, "Sadrazam Said Paşa-Anılar", İstanbul, Hürriyet Yayınları, 1977 ve "Tahsin Paşa’nın Yıldız Hatıraları, Sultan II. Abdülhamid", Boğaziçi Yayınları, 1990. 85 Hasırcı, Metin, "Abdülhamid’in Derin Devleti", İstanbul 2018. Sf. 324. 86 Tımar Sistemi, askerî bir sistem olmasının yanı sıra aynı zamanda idari bir sistemdir. Bu sistemde köylüler devlete vermeleri gereken vergiyi tımar sahibine verirlerdi. Tımar sahipleri de bu vergilerle arazinin vergi gelirine göre belirli sayıda atlı asker(cebelü) yetiştirirlerdi. Bu konu hakkında bkz. İnalcık, Halil; "Tımar", Diyanet İslam Ansiklopedisi, cilt: 41, Sf. 168-17. 87 Keskin, Özkan, "Orman ve Maadin Nezareti’nin kuruluşu ve faaliyetleri", Doktora tezi, İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul, 2005, Sf. 11-44. 88 Keskin, Özkan, "Orman ve Maadin Nezareti’nin kuruluşu ve faaliyetleri", Doktora tezi, İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul, 2005, Sf. 57. 89 Selim Melhame not defteri, Melhame aile arşivi; BOA: DH. SAID 72/34, Sicill-i Ahval Defterleri, 72, Sf. 67-68. 90 Keskin, Özkan, "Orman ve Maadin Nezareti’nin kuruluşu ve faaliyetleri", Doktora tezi, İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul, 2005, Sf. 57. 91 Baytar Mektebi Halkalı’da eğitime bir sene önce başlamıştı. Çeşme, Volkan, "Osmanlı’da Ziraati Modernleştirme Sürecinde Halkalı Ziraat Mektebi (1892-1928): Kuruluşu ve İdari Yapısı", Osmanlı Bilimi Araştırmaları, XV/2 (2014): Sf. 39-80. 92 Kadıoğlu, Sevtap "Osmanlı döneminde Türkiye’de Ziraat Okulları Üzerine Notlar ve Tedrisat-ı Ziraiye Nizamnâmesi", Kutadgubilig, Sf. 8, İstanbul, 2005, Sf. 241-243. 93 Kurt, Burcu, "Osmanlı zirai modernleşmesine bir örnek: İzmid Numune Tarlası teşebbüsü", Uluslararası Kara Mürsel Alp ve Kocaeli Tarihi Sempozyumu II, Kocaeli Belediyesi Kültür Dairesi Başkanlığı Yayınları, Cilt II, Kocaeli, 2016, Sf. 713-719. 94 Çeşme, Volkan, "Osmanlı’da Ziraati Modernleştirme Sürecinde Halkalı Ziraat Mektebi (1892-1928): Kuruluşu ve İdari Yapısı", Osmanlı Bilimi Araştırmaları, XV/2 (2014): Sf. 39-80. 95 Selim Melhame Paşa Yeniçeri Müzesi’nde yer alacak yeniçeri kıyafetlerinin tamir ve yenilenmesi organizasyonu için de görevlendirilmişti. BOA: Y. PRK. OMZ. Dosya No: 2, Gömlek No: 38. 02 B 1317. 96 Demirel, Fatmagül, "Sultan II. Abdülhamid’in mirası İstanbul’da kamu binaları", İstanbul, İstanbul Ticaret Odası, 2011, Sf. 179. 97 Ahunbay, Zeynep, "Sultanahmet Meydanı’nda bulunan Marmara Üniversitesi rektörlük binalarının tarihî kimliği ve restorasyon sorunları", Prof. Doğan Kuban’a Armağan, İstanbul, Eren Yayıncılık, 1996, Sf. 202. 98 Keskin, Özkan, "Orman ve Maadin Nezareti’nin kuruluşu ve faaliyetleri", Doktora tezi, İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul, 2005, Sf. 77. Ergani Madeni’nde daha önce gözlem yapan Maden-i Humâyûn eski başmühendislerinden 64 65
202
Gustave de Pauliyn, madenin büyük bir yakacak sıkıntısı olduğu ve çevresinde ağaçlandırma yapılması gerektiği konusunda uyarıda bulunmuştu. 99 Çelik, Recep, "Sultan II. Abdülhamid ve İmparatorluğun İhyası (1876-1900) 'Tebrikname Milli'", İstanbul 2018, Sf. 68. 100 BOA: Y.PRK.OMZ. 3/76. 29.Z.1325. 101 BOA: Y.PRK.OMZ. 3/42. 23.L.1321. 102 L’Echo de Mines et de la Métallurgie Dergisi, Paris 17 Eylül 1893, Sf. 3 (Gallica.com). 103 Keskin, Özkan. "Orman ve Maadin Nezareti’nin kuruluşu ve faaliyetleri", Doktora tezi, İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul, 2005, Sf. 78. 104 Çelik, Recep; "Sultan II. Abdülhamid ve İmparatorluğun İhyası (1876-1900) 'Tebrikname Milli'", İstanbul 2018, Sf. 70. 105 Yıldız Sarayı Başkitabet Dairesi’ne yazılan 7085 no’lu belge. Selim Melhame’nin defterleri. Melhame aile arşivi. 106 Fischer, Léonard, "La Vie a Constantinople", La Revue Catholique d’Alsace, XXVIIeme Année, Strasbourg, Mart 1908. Sf. 143. 107 Fischer, Léonard, "La Vie a Constantinople", La Revue Catholique d’Alsace, XXVIIeme Année, Strasbourg, Mart 1908. Sf. 143-144. 108 Madenlerle ilgili bu bilgileri Selim Paşa’nın yükselişini yakından takip eden biri tarafından verildiğini, Selim Paşa’nın bu sayede servetini oldukça arttırdığını iddia ediliyor: Fischer, Léonard, "La Vie a Constantinople”, La Revue Catholique d’Alsace, XXVIIeme Année, Strasbourg, Mart 1908. 109 BOA: BEO 3512/263329. 22.S.1327. 110 Kazgan, Haydar; "Osmanlı’dan Cumhuriyet’e Şirketleşme", İstanbul 1991, Sf. 58. 111 Selim Melhame’nin ülkeden ayrılış süreci ve sonrasında hakkında çıkan iddialar dönem koşullarıyla birlikte değerlendirilmelidir. 112 Kansu, Aykut; "1908 Devrimi", İletişim Yayınları, İstanbul 2002, Sf. 180. 113 Kansu, Aykut; "1908 Devrimi", İletişim Yayınları, İstanbul 2002, Sf. 179. 114 "Die Wiederherstellung der Türkischen Verfassung", Vossische Zeitung, 29 Juli 1908. 115 Lamb, H. Harry, "Ministers not having Offices at the Porte", The British Documents on the Origins of the War, 1898-1914, V, The Near East. Sf. 17. 116 The Times of London, "The Sultan and the New Movement", 1.08.1908. Sf. 7. (Kansu, Aykut; 1908 Devrimi, İstanbul 2002, Sf. 179). 117 Melhame aile arşivi: Selim Melhame ile kızları Leyla ve Marie arasında yazışmalar. 118 Kutlu, Şemsettin; "Sadrazam Said Paşa Anılar", Hürriyet yayınları. İstanbul 1977, Sf. 245. 119 1900 yılı başlarında İskenderun’da sadece bir yük iskelesi mevcuttu. İskeleye kamyonla getirilen külçeler vinçle mavnalara aktarılıyor, mavnalar açıkta demirli olan yük şileplerine yanaşıyor, mavnadan gemi ambarlarına yükler gemi vinci ile aktarılıyordu. 120 1)BOA: HR.SFR 3/576/1/4. 14.12.1906 tarihli gözetim firma sertifikası, 2) BOA: HR.SFR. 3/576/1/7. 18.12.1906, Henry Bath & Sons’un Musurus Paşa’ya fiyat raporu. 3) BOA: HR.SFR 3/576/1/1, 7.01.1907 Osmanlı Bankası Londra Şubesi’nin Büyükelçiliğe yazısı, 4) BOA: HR.SFR 3/5701/1/3, 21.01.1907 tarihli Büyükelçi Musurus Paşa’nın Selim Melhame Paşa’ya yazdığı mektup. Bu ve gerçekleştirilen diğer satış işlemleriyle ilgili belgeler Osmanlı arşivinde mevcuttur. 121 Konsinye satış, mülkiyet devri yapılmaksızın, malların satış sorumluluğunu yüklenen komisyoncuya gönderilmesidir. Malların komisyoncuya gönderilmesi ile malların mülkiyeti değil, sadece zilyetliği devredilmiş olmaktadır. 122 The Times London, "France and Turkey", 9.9.1902, Sf. 3. 123 Keskin, Özkan, "Osmanlı Devleti’nde Maden Hukukunun Tekâmülü (1861-1906)", OTAM, sayı: 29, Bahar 2011, Sf. 134-137. 124 BOA: Y.PRK.OMZ. 3/61. 29.Z.1324. 125 Keskin, Özkan; "Osmanlı Devleti’nde Maden Hukukunun Tekâmülü (1861-1906)", OTAM, sayı: 29, Bahar 2011, Sf. 144. 126 Çelik Recep; "Sultan II. Abdülhamid ve İmparatorluğun İhyası (1876-1900) 'Tebrikname-i Milli'", İstanbul 2018, Sf. 70. 127 Sadrazam Avlonyalı Mehmed Ferid Paşa’nın Divan-ı Hümayun Amedî Kalemi’ne Ağustos 1906’da yazdığı yazı. BOA: YA. HUS.506/2, 4.B.1324. 128 Tok, Alaaddin, "The Ottoman mining Sector in the Age of Capitalism: An analysis of State-Capital Relations (1850-1908)" – Submitted to Atatürk Inst. for modern Turkish History -in partial fulfillment of M.A. – Boğaziçi Üniv. 2010. Sf. 76-77. 129 Tok, Alaaddin, "The Ottoman mining Sector in the Age of Capitalism: An analysis of State-Capital Relations (1850-1908)" – Submitted to Atatürk Inst. for modern Turkish History -in partial fulfillment of M.A. – Boğaziçi Üniv. 2010 Tok, Alaadin, Sf. 80-81. 130 Tok, Alaaddin, "The Ottoman mining Sector in the Age of Capitalism: An analysis of State-Capital Relations (1850-1908)" – Submitted to Atatürk Inst. for modern Turkish History -in partial fulfillment of M.A. – Boğaziçi Üniv. 2010, Sf. 82. 131 BOA: BEO, 1159/86899. 12.07.1898. 132 Hanssen, Jens, "Malhamé-Malfamé: Levantine elites and transimperial networks on the eve of the young Turk revolution", Int. J. Middle East Study. No: 43, 2011, Sf. 25-48. 133 Ortaylı, İlber, "II. Abdülhamid döneminde Osmanlı İmparatorluğu’nda Alman nüfuzu", Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Yayınları No: 479, 100. Doğum Yılında Atatürk’e Armağan Dizisi: 24, Ankara, 1981, Sf. 75. 134 Kayzer II. Wilhelm birinci ziyaretini 1889 yılında gerçekleştirmişti. 1898’deki ikinci ziyaretinde çok daha büyük bir ihtişamla İstanbul’a geldi, Filistin ve Suriye’ye de uğradı. Abdülhamid döneminde daha önce hiçbir büyük devletin hükümdarı Osmanlı Devleti’ni ziyaret etmediğinden II. Abdülhamid bu ziyaretten etkilendi ve Almanya’yla ilişkiler gelişti: Akşin, Sina, Jön Türkler ve 203
İttihat ve Terakki, Ankara 2001, Sf. 73-74. 135 II. Wilhelm’in Osmanlı’yı ikinci ziyareti sonrası çıkan haberlerle ilgili Alman Stern dergisinde 3 Ocak 1974’te çıkan haber. 136 Selim Melhame Paşa hakkında çıkan enteresan haberlerden biri de bu süreçle ilgilidir. Stern dergisinde yer alan 3 Ocak 1974 tarihli habere göre Selim Melhame, İstanbul’daki Almanya Büyükelçisi Marschall von Bieberstein’dan iki kızına soylu ailelerden gelen damatlar bulmasını istedi. Bunun karşılığında Siemens’le imtiyaz konusunda anlaşmaya gidildi. Ailesiyle ilgili bölümde anlatıldığı üzere Melhame Paşa’nın iki kızı Marie ve Selma, soylu Alman ailelerinden kişilerle evlenecekti. Petrol imtiyazıyla ilgili bir detay vermemekle birlikte, Selim Melhame’nin Bieberstein’la görüşmesi sırasında iki kızına Alman damat bulma konusunu açtığı Hallgarten tarafından da doğrulanıyor. Hallgarten, George W. F. , Imperialismus vor 1914, Münih, Beck, 1963, 2. Cilt, Sf. 98-99. 137 Gülsoy, Osman, "Osmanlı devrinde Anadolu ve Bağdat Demiryolları", Osmanlı’da Ulaşım, İstanbul 2012, Sf. 288-291. 138 Ortaylı, İlber, "II. Abdülhamit döneminde Osmanlı İmparatorluğu’nda Alman nüfuzu", Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Yayınları No: 479, 100. Doğum Yılında Atatürk’e Armağan Dizisi: 24, Ankara 1981, Sf. 86. 139 Çelik, Recep; "Sultan II. Abdülhamid ve İmparatorluğun İhyası (1876-1900) 'Tebrikname Milli'", Akıl Fikir Yayınları, İstanbul 2018, Sf. 69. 140 Keskin, Özkan, "Orman ve Maadin Nezareti’nin kuruluşu ve faaliyetleri", Doktora tezi, İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul, 2005, Sf. 79-80. 141 Aysal, Necdet, "Mustafa Kemal Paşa’nın Ankara’da İlk Günleri- Ziraat Mektebi", Ankara Üniv. Türk İnkilap Tarihi Ensititüsü Atatürk Yolu Dergisi, Mayıs 2007, Sf. 360. 142 Yıldırım, Neşe ve Atalay Seçen Emine, "Sultan II. Abdülhamid döneminde saray bahçeleri ve seralarındaki bitki çeşitliliği ile yurt dışından getirilen bitki türleri", Milli Saraylar, no: 80, İstanbul, 2012, Sf. 65. 143 Yıldırım Neşe ve Atalay Seçen Emine, "Sultan II. Abdülhamid döneminde saray bahçeleri ve seralarındaki bitki çeşitliliği ile yurt dışından getirilen bitki türleri", Milli Saraylar, no: 80, İstanbul, 2012, Sf. 85. 144 Baytop, Turhan, "Osmanlı İmparatorluğu döneminde Anadolu’da gül yağı yetiştirilmesi ve gül yağı", Anadolu Üniversitesi Tıbbi Bitkiler Araştırma Merkezi, Tıbbi ve Aromatik Bitkiler Bülteni, sayı: 4, Temmuz 1990, Sf. 9. 145 İkisi şubat ayında, biri mart başlarında olmak üzere, birer hafta arayla önce havada sonra suda ve daha sonra da toprakta oluştuğu sanılan sıcaklık yükselişi. 146 Keskin, Özkan; "Orman ve Maadin Nezareti’nin kuruluşu ve faaliyetleri", Doktora tezi, İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul, 2005, Sf. 83. 147 Keskin, Özkan, "Orman ve Maadin Nezareti’nin kuruluşu ve faaliyetleri", Doktora tezi, İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul, 2005, Sf. 83. 148 Keskin, Özkan, "Orman ve Maadin Nezareti’nin kuruluşu ve faaliyetleri", Doktora tezi, İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul, 2005, Sf. 83. (ŞD. 524/14 Lef 6). 149 Keskin, Özkan, "Orman ve Maadin Nezareti’nin kuruluşu ve faaliyetleri", Doktora tezi, İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul, 2005, Sf. 83. (Td. Nr: 2180, Sf. 1). 150 Huet, Maurice, "L’Institut Impérial de bactériologie de Constantinople", Histoire des Sciences Médicales, t. XXXIV, no: 3, 2000, Sf. 289-294; ÜNVER, Süheyl, "Lettres et cartes de visite de Pasteur retrouvées à Istambul", Société Française d’Histoire de la Médecine, Sf. 108-111. 151 Huet, Maurice, "L’Institut Impérial de bactériologie de Constantinople", Histoire des Sciences Médicales, t. XXXIV, no: 3, 2000, Sf. 289-294. 152 Duhani, Said Naim, "Beyoğlu’nun adı Pera iken", Çelik Gülersoy Vakfı Yayınları, İstanbul 1990, Sf. 110-111. 153 Selim Paşa’nın Sadrazam Kâmil Paşa’ya yazdığı 3 Aralık 1908 tarihli mektup. Melhame aile arşivi. 154 Nicolle, Adil Bey, "Etudes sur la peste bovine", Annale de l’Institut Pasteur, Nisan 1899, Sf. 319. 155 Huet, Maurice, "L’Institut Impérial de bactériologie de Constantinople", Histoire des Sciences Médicales, t. XXXIV, no: 3, 2000, Sf. 289-294. 156 İdare tarafından 1883 yılında da Fransa’daki Louis Pasteur’e mektup yazarak ipekböceklerindeki hastalığa çare bulunması için yardım talep edilmişti, Pasteur Montpellier Enstitüsü Müdürü Maillot’yu önermişti. Maillot kendi yetiştirdiği Torkomyan Efendi’yi bu iş için uygun bulmuştu. Torkomyan Efendi açılacak ipekçilik okulunda 1922 yılına kadar müdürlük ve öğretmenlik yapacaktı. Doruk, M. Yüce; "Kevork Torkomyan Efendi ve İpekçilik Enstitüsü", Bursa’da Yaşam, 01.05.2012, Sf. 112. 157 Yıldırım, Mehmet Ali; "Osmanlı’da ipekböcekçiliği eğitimi: Bursa Harir Dârüttalimi ve dârülharirlerin açılması", Turkish Studies, 8/5 Bahar 2013, Sf. 577-594; Sevtap Kadıoğlu, "Osmanlı döneminde Türkiye’de Ziraat Okulları Üzerine Notlar ve Tedrisat-ı Ziraiye Nizamnâmesi", Kutadgubilig, İstanbul, 2005, Sf. 241-243. 158 Yıldırım, Mehmet Ali, "Osmanlı’da ipekböcekçiliği eğitimi: Bursa Harir Dârüttalimi ve dârülharirlerin açılması", Turkish Studies, 8/5 Bahar 2013, Sf. 577-594. 159 Şûrâ-yı Devlet (Osmanlıca: )روات اشراىOsmanlı Devleti’nde günümüzdeki danıştaya karşılık gelen yüksek yargı kurumudur. 1868-1922 yılları arasında görev yapmıştır. Şûrâ-yı Devlet’in temelleri II. Mahmut tarafından 1837 yılında kurulmuş olan Meclis-i Vâlây-ı Ahkâmı Adliye adındaki yüksek mahkemeye dayanır. 204
160 Yıldırım, Mehmet Ali, "Osmanlı’da ipekböcekçiliği eğitimi: Bursa Harir Dârüttalimi ve dârülharirlerin açılması", Turkish Studies, 8/5 Bahar 2013, Sf. 577-594. 161 Garnier, Jacques, İstanbul Fransız Coğrafya Cemiyeti delegesi, "La Sériciculture en Turquie", XXVI Congrés National des Sociétés Françaises de Géographie, Saint-Etienne, 1906, Sf. 307. 162 Yılmaz, Gülgün, "Osmanlı Devleti’nin katıldığı uluslararası tarım, endüstri, sanat sergileri ve 'İâne Sergisi'", Sinan Genim’a Armağan Makaleler, Mas, 2005, Sf. 721. 163 The Levant Herald, 6 Mart 1893. 164 BOA: İ. DUİT, 136/5. 23.B.1310. 165 BOA: İ. DUİT, 136/ 8, 21. Ramazan.1310. 166 BOA: İ. DUİT, 136/ 8, 21. Ramazan.1310. 167 The Indianapolis News, "The Sultan’s Little Show", 5.6.1893. 168 Keskin, Özkan, "Orman ve Maadin Nezareti’nin kuruluşu ve faaliyetleri", Doktora tezi, İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul, 2005, Sf. 207. 169 The Morning Post London, "The Situation in Turkey", 12.03.1896. Sf. 1. 170 Edinburg Evening News, 20.8.1896. Yazıda Selim Melhame’ye yanlışlıkla Ticaret Nazırı olarak hitap ediliyor. 171 Engin, Vahdettin, "Rumeli Demiryolu, İstanbul’u Balkan Şehirleriyle Avrupa’ya bağlayan demiryolu hattı", www.islamansiklopedisi.info/ara/dia/pdf/c35/c350165.pdf. 172 Journal de Salonique: publication bi-hebdomadaire., "Dans L’Empire" Selanik, 14 Şubat 1901. 173 BOA: Y.PRK.OMZ 1/93/1/1, 19.12.1895. 174 BOA: Y. PRK.OMZ 2/49/1/0, 14.05.1900. 175 Ağnam vergisi: Osmanlı Devleti’nin temel vergilendirme sistemleri tarım ve hayvancılık üzerinde sistemleşmiştir. Ağnam Arapça’da koyun kelimesinin çoğuludur. Koyun ve keçi gibi küçükbaş hayvanlar üzerinden alınan vergidir. 176 Borçların vadesini uzatma, öteleme. 177 The Times, London, "Turkish Funds and Finances", 8.2.1902, Sf. 7. 178 The New York Times, New York, "The Turkish Debt", 17.3.1902, Sf. 1. 179 The Baltimore Sun, Baltimore, "To Unify Turkey’s Debt", 8.5.1902, Sf. 9. 180 The Times, London, "The Turkish Debt", 4.5.1903, Sf. 5. 181 Rus Büyükelçisi Zinoviev 1901’de Selim Melhame’ye yazdığı özel bir mektupta, Rus İmparator’un kendisini "Aigle Blanc" (Beyaz Kartal) nişanı ile taltif etmeye karar verdiğini, bu girişiminden netice aldığı için mutlu olduğunu ve haberi Bâbıâli’ye bildireceğini söylemişti. Melhame aile arşivi. 182 a) "Pro Armenia" dergisi, 25.05.1902, Sf. 102. b) Lettre de M. Bapst, Charge d’Affaires de France a Constantinople a M. Delcassé Ministre des Affaires Etrangeres, Therapia 23 Juillet 1902, Sf. 411. Ministeres des Affaires Etrangeres- Documents Diplomatiques Français (1871-1914) Tome second, Paris Imprimerie Nationale, 1931. 183 BOA: Y.PRK.BŞK 66/107/6/1, 10.06.1902. 184 Béguin, Jacques-François; Maurice Rouvier (1842-1911), "Ecoles pratiques des hautes études", 1999 Vol. 130, no. 13, Sf. 275. 185 Kent, Marian, "The Great Powers and the End of the Ottoman Empire", Frank Cass London, 1996. Sf. 142. 186 Chéradamei André, "La Question d’Orient: La Macédoine. Le Chemin de Fer de Baghdad", Librairie Plon, Paris 1903. Sf. 170. 187 İnan, Mert. "Herzl Toprak Değil Yerleşim Yeri İstemiş", Milliyet Gazetesi 3.4.2018. 188 Selim Melhame Paşa’nın oğlu Nihat’ın bir notunda belirtiliyor. Melhame aile arşivi. 189 Worcester Journal, "Porcelain factory at Constantinople", 25.5.1895. 190 Fabrika nazırının altında görev yapan en üst düzey çalışan dahiliye müdürüydü. 191 Coşansel Karakullukçu, Demet, "Son dönem Osmanlı saraylarında Yıldız porselenleri", Milli Saraylar, no: 80, İstanbul, 2012, Sf. 37-63. 192 The Evening Telegraph ve Star gazeteleri, 20.5.1895 çıkan haberde: Fabrikanın Sultan’ın oturduğu Yıldız Köşkü’ne yakın bir yerde inşa edildiği, fabrikanın başkanlığını üstlenecek Selim Melhame Efendi’nin idareciliği altında çalışan formen ve işçilerin şimdilik Fransız oldukları ama Türk işçileri yetiştirdikleri, birkaç gün önce Sultan’ın daveti üzerine Avusturya Büyükelçisi Baron Calice ve İtalyan Büyükelçisi Catalini’nin tesisi ziyaret ettiği, kullanılan kaolinin Çatalça yakınlarından getirildiği ve mükemmel kalitede olduğu yazıyor. 193 İdarenin Hazine-i Hassa Nezareti’ne yazdığı birkaç yazıda bazı yıllar bu kayıtların idareye gönderilmediği anlaşılıyor. Serin, Sinem; "Yıldız Çini/Porselen Fabrikası", İstanbul Üniversitesi Yüksek Lisans Tezi, İstanbul, 2009. 194 BOA: Y.PRK.OMZ 1/98. 2.05.1896. Orman, Madenler ve Ziraat Nazırı Selim Melhame Paşa’nın Padişah’a arızası. 195 BOA: Y.PRK.OMZ 1/98. 3.05.1896. Selim Melhame Paşa’nın Porselen fabrikasıyla ilgili layihası. 196 BOA: HH İ 105/37/1. 21.11.1896. 197 Zonaro, Fausto, "Abdülhamid’in Hükümdarlığında Yirmi Yıl", Hazırlayanlar: Cesare Mario Trevigne, Erol Makzume, YKY,
205
İstanbul, 2008, Sf. 156-157. 198 Zonaro, Fausto, "Abdülhamid’in Hükümdarlığında Yirmi Yıl", Hazırlayanlar: Cesare Mario Trevigne, Erol Makzume, YKY, İstanbul, 2008, Sf. 156-157. 199 London Standard, "The Emperor William and the Sultan", 11.3.1898; İREZ, Feryal, "Belgeler ışığında son Alman İmparatoru II. Wilhelm’i konuk eden bir Kasr-ı Hümâyûn: Şale", İki dost hükümdar, TBMM Milli Saraylar Daire Başkanlığı Yayını, no: 53, 2010. 200 Kansas City Journal, "Emperor’s visit to the East", 7.7.1898. 201 Karacagil, Kürşad Ö, "II. Wilhelm’in Osmanlı İmparatorluğu’nu Ziyareti ve Mihmandarı Mehmet Şakir Paşa’nın Günlüğü (1898)", Türkiyat Mecmuası, C.24/Güz sayısı, 2014. Sf. 78. 202 Kansas City Journal, "Emperor’s visit to the East", 7.7.1898. 203 Daily Telegraph London, 14.6.1898. 204 Eyice, Semavi, "Osmanlı Devleti’nin son döneminde İstanbul’da Alman mimarların çalışmaları", İki dost hükümdar, TBMM Milli Saraylar Daire Başkanlığı Yayını, no: 53, 2010. Sf. 24-25. 205 Morning Post, "German Emperor’s Eastern Tour", 6.5.1899. 206 BOA: Y.PRK.BŞK 59/37, 22/Z/1316. 207 Yazıcı, Nurcan, "Türk-Alman dostluğunun hatırası/‘Nişanesi’ Sultanahmet’teki Alman Çeşmesi’nin inşa süreci ve bir çizimin düşündürdükleri", İki dost hükümdar, TBMM Milli Saraylar Daire Başkanlığı Yayını, no: 53, 2010. 208 Yazıcı, Nurcan, "Türk-Alman dostluğunun hatırası/‘Nişanesi’ Sultanahmet’teki Alman Çeşmesi’nin inşa süreci ve bir çizimin düşündürdükleri", İki dost hükümdar, TBMM Milli Saraylar Daire Başkanlığı Yayını, no: 53, 2010. 209" Tahsin Paşa’nın Yıldız Hatıraları, Sultan II. Abdülhamid", Boğaziçi Yayınları, 1990, Sf. 100. 210 Le Petit Journal, "Le Conflit Franco-Turc", 24.11.1901. 211 Saray Başkâtibi Tahsin Paşa anılarında bu paranın Sultan Abdülaziz’in tahttan indirilmesi için kullanıldığını belirtir. "Tahsin Paşa’nın Yıldız Hatıraları, Sultan II. Abdülhamid", Boğaziçi Yayınları, 1990, Sf. 101. 212 Sultan Abdülhamid görüşme sırasında borçların ödeneceğini söylese de devletin öyle bir gücü olmadığı için kısa sürede çözüme gidilememişti. 213 Koloğlu, Orhan, "Fransa Midilli’ye asker çıkarıyor", Atlas Tarih, Sf. 42, Ağustos-Eylül 2016, Sf. 58-65. 214 Tahsin Paşa, Esbak Mabeyn Başkâtibi, Abdülhamid ve Yıldız Hatıraları, M. Ahmet Halit Kütüphanesi, İst. 1931. Sf. 74. 215 Documents Diplomatiques-Affaires de Turquie, 1900-1901, Paris, Imprimerie Nationale, Ministere des Affaires Etrangeres, Sf. 21-22. 216" Tahsin Paşa, Yıldız Hatıraları, Sultan II. Abdülhamid", Boğaziçi Yayınları, 1990, Sf. 102. 217 Documents Diplomatiques-Affaires de Turquie, 1900-1901, Paris, Imprimerie Nationale, Ministere des Affaires Etrangeres, Sf. 21-22. 218 Journal Des Débats Politiques et Littéraires, 30.8.1901, Sf. 2. 219 Hanssen, Jens, "Malhamé-Malfamé: Levantine elites and transimperial networks on the eve of the young Turk revolution", Int. J. Middle East Study. No: 43, 2011, Sf. 34. 220 Said N. Duhani’nin "Beyoğlu’nun adı Pera İken" kitabından Sf. 29’da "Lorando ve Tubini olayı" ile ilgili yorumu şöyleydi: "…Lorando ve Tubini adındaki Frenk-lövantenlere "şaşılası" bir para ödemeye Hünkar’ı zorlamak için, Amiral Caillard’ın gemicilerine Midilli adasını işgal ettiren Fransız Büyükelçi Constans’ın dişini biliyordu. Türk hazinesi borcunu ödemişti. Hiç kuşkusuz bu paranın bir bölümü, Mösyo Constans’ın kayınpederi olan, utanmaz banker Mösyö Mascou’nun mirasçılarının boşalmış kasalarını doldurmaya yaradı". Alıntı: H. de Rochefort’un "Les Aventures de ma Vie" adlı kitabı, cilt 5, bölüm XXXIV, Sf. 235, Paul Dupont Editeur Paris, 1896. 221 Yorulmaz Şerife, Osmanlı-Fransız İlişkileri Çerçevesinde Osmanlı Topraklarında açılan Fransız Kültür Kurumları ve bunların Meşruiyet Kazanması (19. Yüzyıl- 20. Yüzyıl başları), Sf. 729-731 https://docplayer.biz.tr/storage/26/9113395/1547725575/o7ULOZbdpNftrfWqA9FslA/9113395.pdf. 222 The Times, "France and Turkey", 09.09.1902, Sf. 3. 223 Kutlu, Şemsettin, "Sadrazam Said Paşa-Anılar", İstanbul, Hürriyet Yayınları, 1977, Sf. 203. 224 Tahsin Paşa. Yıldız Hatıraları, Sultan II. Abdülhamid, Boğaziçi Yayınları, 1990, Sf. 102. 225 Le Figaro, "A l’Etranger- Lettre de Turquie- Le Nouveau Gouverneur du Liban", 13.8.1902. 226 Bu madde çeteci Bulgarlara özgürlük yolu açıyordu. 227 Saygılı, Hasip, "Sultan II. Abdülhamid’in Meşrutiyet krizi: 1903’te Mitroviçe’de ilk Rus Konsolosu Grigori Şerbina’nın öldürülmesi", Hacettepe Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Dergisi, 2014 Bahar, no: 20, Sf. 163-191. 228 Saygılı, Hasip, "1903 Makedonyasında reformlara tepkiler: Manastır Rus Konsolosu Aleksandır Rostkovski’nin katli", Karadeniz Araştırmaları, Güz 2013, Sayı: 39, Sf. 69-94. 229 Donanmanın yola çıktığı gün Tophane-i Amire ve Askeri Okullar Nazırı Saray’a Selim Melhame ve Necip Melhame’nin kendilerine çıkar sağlamak için Rusya Büyükelçisiyle sık sık görüştüklerini yazıyor. BOA: Y.PRK.ASK, 200/62. 23 Ca 1321. Selim Melhame Paşa’nın büyükelçiyle pek çok kez görüştüğü başka kaynaklarda da yer alıyor. Örneğin Kasım 1904’te de Beyoğlu 206
mutasarrıfı Saray’a yazdığı yazıda önceki gece saat 01.30 civarında Zinoviev’in Selim Melhame Paşa’nın konağına gelerek bir buçuk saat kadar kaldığını belirtiyordu. BOA: Y.PRK.ZB 35/ 37. 19.N.1322. 23.4.1905 tarihine ait bir jurnalde de Zinoviyef’in Selim Melhame Paşa’nın konağına geldiği ve bir saat kadar kaldığı yazıyordu. BOA: Y.PRK.ZB 36/ 1. 17.S.1323. 230 BOA: HSD.AFT 12/139. 24.Ca.1321. 231 BOA: Y.PRK.OMZ. 3/18. 25.Z.1320. 232 Kutlu, Şemsettin, "Sadrazam Said Paşa-Anılar", İstanbul, Hürriyet Yayınları, 1977, Sf. 207-208. 233 Kabacalı, Alpay, Abdülhamid: "Tanzimat’tan II. Meşrutiyet’e İmparatorluk ve Nesnel Tarihin Prizmasından", Denizbank, 2006, Sf. 121. 234 BOA: Y.PRK.BŞK 67/ 10, 5.c.1320. 235 BOA: Y PRK BŞK 67/10/1/1. 9.9.1902. 236 The Oriental Advisor, İstanbul, 8.1.1903. Salt Arşivleri İstanbul. 237 BOA: HSD.AFT 12/139. 24.Ca.1321: Zinoviev’in Selim Melhame aracılığıyla Padişah’a sunduğu yazıda diğer hususlar da belirtilmişti. "İran sınırı meselesi gibi bazı önemli maruzatta bulunmak için Padişah’tan izin istemiştim. Gerek bu konuda, gerekse diğer işler hakkında Bâbıâli’nin izlediği yola dair Padişah’a arz olunmak üzere bazı muhtıralar kaleme aldım. Bunların takdimine izin verilmesi ve okunması dileğimdir". 238 Saygılı, Hatip, "Hüseyin Hilmi Paşa’nın Rumeli Müfettişliği Döneminde (1902-1908) Rus Diplomatik Misyonlarının Bulgar Komitacıları ile İlişkileri", İGÜSBD, Cilt: 1, Sayı: 2, Sf. 197-226. 239 Zinoviev, üç vilayette, doğrudan Padişah’ın temsilcisi olarak hareket eden Hüseyin Hilmi Paşa’nın Osmanlı lehine yaptığı radikal uygulamalardan rahatsız oluyordu. 240 BOA: Y.PRK.OMZ 3/41, 24.N.1321: Orman, Madenler ve Ziraat Nazırı Selim Melhame Paşa’nın yazısı. 241 Selim Melhame’nin raporunda 2 Aralık 1905’teki Midilli işgalinden bahsetmesi nedeniyle. 242 BOA: Y.PRK.HR 34/21/1/1, 17.3.1904. 243 Documents Diplomatiques Français (1871-1914), 2. Seri, VIII. Cilt, Ministere des Affaires etrangeres, Paris. 244 Imbert Paul, "La Rénovation de L’Empire Ottoman- Affaires de Turquie", Librairie Académiques, Perrin et Cie, Paris 1909 -Türkçe çeviri, Engin Yayıncılık, İstanbul Sf. 166. 245 V. I. Lenin, "1905 Devrimi Üzerine Konuşma". Yay. İ.Kaplan, 1977 (Saygılı, Hasip, "1905 Potemkin İsyanı ve Sultan II. Abdülhamid", FSM İlmi Araştırmalar Dergisi, no: 7, 2016, 268'den alıntı). 246 Bennett, Geoffrey Cpt, "The Potemkin Mutiny", Royal United Service Institution Journal, Kasım 1959, no: 104, Sf. 5. 247 Saygılı, Hasip, "1905 Potemkin İsyanı ve Sultan II. Abdülhamid", FSM İlmi Araştırmalar Dergisi, no: 7, 2016, Sf. 272. 248 Saygılı, Hasip, "1905 Rus Devrimi’nin Osmanlı İmparatorluğu’na etkileri", İstanbul Üniversitesi Doktora Tezi, İstanbul, 2012, Sf. 141-142. BOA: Y.PRK.OMZ. 3/54, 29.Z.1323. 249 Zebroski, Robert, "The Battleship Potemkin and its Discontents, 1905- An International Perspective, Sf. 23 (Saygılı, Hasip, "1905 Potemkin İsyanı ve Sultan II. Abdülhamid", FSM İlmi Araştırmalar Dergisi, no: 7, 2016, 268’den alıntı). 250 Ignatyev, B, "XIX. Yüzyıl sonu ile XX. Yüzyıl Başında Türk Rus İlişkilerinde 500 Yıl 1491-1992, Ankara 1992, Sf. 156 (Saygılı, Hasip, "1905 Potemkin İsyanı ve Sultan II. Abdülhamid", FSM İlmi Araştırmalar Dergisi, no: 7, 2016, 279’dan alıntı) 251 İstihkam sözlük anlamı: Düşman saldırısına karşı korunma (korunak). 252 BOA: Y.PRK.OMZ 3/54, 29.Z.1323 (Saygılı, Hasip, "1905 Potemkin İsyanı ve Sultan II. Abdülhamid", FSM İlmi Araştırmalar Dergisi, no: 7, 2016, 279’dan alıntı) 253 Le Petit Parisien, "Le Sultan lutte contre la Maladie", 07.9.1906 ve Dundee Evening Telegraph, "Naming his successor", 04.9.1906. 254 Duhani, Said Naim, "Beyoğlu’nun adı Pera iken", Çelik Gülersoy Vakfı yayınları, İstanbul 1990, Sf. 40. 255 Marki Guglielmo Imperiali (1858-1944). 256 Ministero Degli Affari Esteri, "I Documenti Diplomatici Italiani- terza serie: 1896-1907, Vol. IX, Istituto Poligrafico E Zecca Dello Stato, Roma 2012, T 2367. Sf. 519-520. 257 Le Temps Paris, "Dernieres dépéches", 13.11.1907. 258 İki mozaik renkli taştan tablo, Milli Saraylar koleksiyonunda bulunmaktadır. 259 İtalya Kralı’nın Başyaveri General Brusati, Selim Paşa’ya 21 Ekim 1907’de yazdığı mektupta kendisine bu özel görüşmenin saat 19.00’da planlandığını yazmıştı. Melhame aile arşivi. 260 Dışişleri Bakanı Tittoni’nin Selim Melhame Paşa’ya gönderdiği el yazılı mektup. Melhame aile arşivi. 261 Circolo della Caccia derneğinden gelen davetiye. Melhame aile arşivi. 262 Selim Melhame Paşa defterinden. Melhame aile arşivi. 263 Baron Alois Lexa von Aehrenthal (1854-1912). 264 Selim Melhame Paşa defterinden, Belge 15: Selim Paşa’dan Başkitabete.3.11.1907. Melhame aile arşivi. 265 Selim Melhame Paşa defterinden, belge 37: Başkâtip Tahsin’den, 4.11.1907. Melhame aile arşivi. 266 Selim Melhame Paşa defterinden, Belge 18: Selim Paşa’dan Başkitabete.7.11.1907. Melhame aile arşivi. 207
Ministero Degli Affari Esteri, "I Documenti Diplomatici Italiani- terza serie: 1896-1907", Vol. IX, Istituto Poligrafico E Zecca Dello Stato, Roma 2012, T 2249/167. Sf. 555. 268 Selim Melhame Paşa’nın Berlin’deki Osmanlı Büyükelçisi’ne hazırladığı mektubun el yazılı taslağı. Selim Paşa Berlin Osmanlı Büyükelçisi’yle, doğrudan temasa giriyor. Melhame aile arşivi. 269 Ministero Degli Affari Esteri, "I Documenti Diplomatici Italiani- terza serie: 1896-1907", Vol. IX, Istituto Poligrafico E Zecca Dello Stato, Roma 2012, T 237193, Sf. 591. 270 Ministero Degli Affari Esteri, "I Documenti Diplomatici Italiani- terza serie:1896-1907", Vol. IX, Istituto Poligrafico E Zecca Dello Stato, Roma 2012, T 2058, Sf. 595. 271 Selim Melhame Paşa defterinden, Belge 40: Başkâtip Tahsin’den. 19.11.1907. Melhame aile arşivi. 272 Kuneralp, Sinan & Tokay, Gül (Editörler), "Ottoman Diplomatic Documents on the origins of WW1- The Macedonian Issue, 1879-1912- Part 2: 1905-1912", Aygaz Yayınları, The Isis Press – Istanbul, 2011. Sf. 249-250. 273 Pro-Armenia, "Renseignements rétrospectifs", 05.05.1909, Sf. 1287. 274 Kuneralp, Sinan & Tokay, Gül (Editörler), "Ottoman Diplomatic Documents on the origins of WW1- The Macedonian Issue, 1879-1912- Part 2: 1905-1912", Aygaz Yayınları, The Isis Press – Istanbul, 2011. Sf. 258-260. 275 Kuneralp, Sinan & Tokay, Gül (Editörler), "Ottoman Diplomatic Documents on the origins of WW1- The Macedonian Issue, 1879-1912- Part 2: 1905-1912", Aygaz Yayınları, The Isis Press – Istanbul, 2011. Tevfik Paşa ve Osmanlı Büyükelçileri arasındaki yazışmalar… 276 The Tacoma Times, 6.4.1904, Sf. 3. 277 Lavvar: Kömür yıkama tesisi. 278 25 Ekim 1907. Melhame aile arşivi. 279 The Times London, "France and Turkey", 9.9.1902, Sf. 3. 280 Tomaso Tittoni (1855-1931): en.m.wikipedia.org. 281 Hanssen, Jens, "Malhamé-Malfamé: Levantine Elites and Transimperial Networks on the Eve of the Young Turk Revolution", Int. J. Middle East Stud. 43(2011), Sf. 40. 282 Selim Melhame Paşa’nın not defterinden, 26 Ekim 1907. Melhame aile arşivi. 283 Selim Melhame Paşa’nın not defterinden, 4 Kasım 1907. Melhame aile arşivi. 284 Selim Melhame not defterinden. Melhame aile arşivi. 285 Selim Melhame Paşa not defterinden, Belge 30: Başkâtip Tahsin’den. 23.10.1907. Melhame aile arşivi. 286 Selim Melhame Paşa defterinden, Belge 03: Selim Paşa’dan Başkitabete, 25.10.1907. Melhame aile arşivi. 287 Selim Melhame Paşa defterinden, Belge 20: Selim Paşa’dan Başkitabete. 8.11.1907. Melhame aile arşivi. 288 İsmail Kemal ve Prens Sabahattin 1902 Şubat’ında Paris’te Abdülhamid’i devirmek adına düzenlenen Jön Türk toplantısına (Birinci Jön Türk Kongresi) katılmıştı. 289 Selim Melhame Paşa defterinden, Belge 17: Selim Paşa’dan Başkitabete. 5.11.1907. Melhame aile arşivi. 290 La Revue Diplomatique Paris, 12.01.1908, Sf. 9. 291 Syed Tanvir Wasti, "Muh. Inshaullah and the Hijaz Railway", Middle Eastern Studies, vol 34, no. 2.4.1998, Sf. 62. 292 Syed Tanvir Wasti, "Muh. Inshaullah and the Hijaz Railway", Middle Eastern Studies, vol 34, no: 2.4.1998, Sf. 62. 293 Yılmaz, Ömer Faruk, "Sultan II. Abdülhamid Han’ın Hicaz Demiryolu Projesi", Çamlıca Basım yayın, İstanbul 2011, Sf. 7. 294 Syed Tanvir Wasti, "Muh. Inshaullah and the Hijaz Railway", Middle Eastern Studies, vol 34, no: 2.4.1998, Sf. 61. 295 Syed Tanvir Wasti, "Muh. Inshaullah and the Hijaz Railway", Middle Eastern Studies, vol 34, no: 2.4.1998, dipnot 28, Sf. 70. 296 Özyüksel Murat, "Hicaz Demiryolu", Tarih Vakfı Yurt Yayınları, İstanbul Ekim 2000, Sf. 79. 297 Gülsoy, Ufuk. "Hicaz Demiryolu", Osmanlı’da Ulaşım, Çamlıca Basım yayın, İstanbul 2012, Sf. 244. 298 Syed Tanvir Wasti, "Muh. Inshaullah and the Hijaz Railway", Middle Eastern Studies, vol 34, no: 2.4.1998, Sf. 66. 299 Le Temps Paris, 1.6.1902. 300 Melhame ailesindeki bir rivayete göre henüz genç bir devlet memuru olan Selim, Amée Crespin ile evlenmek isteyince, Selim’den 1 milyon Fransız frangı karşılığı altın istemiş, bir yıl sonra bu rakamdaki nafakayı Selim, kızın ailesine ödeyince Aimée ile evlenebilmişti. 301 Melhame aile arşivi, 26 Ağustos 1959’da Kont Leon Ostrorog’un oğlu Stas Ostrorog’un Kandilli’den Selim Paşa’nın kızı Selimé’ye yazdığı mektup. 302 Atasoy, Nurhan "Kont Ostrorog’dan Rahmi Koç’a: Boğaziçi’nde bir Yalının Hikayesi", Rahmi M. Koç Müzecilik ve Kültür Vakfı yayını, İstanbul 2004, Sf. 212. 303 Revue du Liban, no: 608, 8.1.1971. 304 Fischer, Léonard "La Vie A Constantinople", La Revue Catholique d’Alsace, XXVIIeme Année, Strasbourg, Mars 1908. Sf. 2. 305 Hanssen, Jens. "Malhamé – Malfamé: Levantine Elites and Transimperial Networks on the eve of the Young Turk Revolution", Int. J. Middle East Studies, 43 (2011) Sf. 40. 306 OBA, XX 002/3, 30.4.1889. Salt Araştırma İstanbul. 267
208
Kansu, Aykut; 1908 Devrimi, İstanbul 2002, Sf. 179. Salt Galata, Lorans Tanatar Baruh ile yapılan yazışma. 26.02.2019. 309 Eldem, Edhem "135 Yıllık bir Hazine: Osmanlı Bankası Arşivinde Tarihi İzler" Osmanlı Bankası için Türkiye Ekonomik ve Toplumsal Tarih Vakfı Yayınları, İstanbul 1997, Sf. 176. 310 Eldem, Edhem, "135 Yıllık bir Hazine: Osmanlı Bankası Arşivinde Tarihi İzler" Osmanlı Bankası için Türkiye Ekonomik ve Toplumsal Tarih Vakfı Yayınları, İstanbul 1997, Sf. 177. 311 Tomtom Kaptan Sokak olabilir. 312 Selim Melhame Paşa’dan kalan belgelerden. Melhame aile arşivi. 313 15 Mart 2019’da Y. Mimar Nevin Nazan Yücel’le yapılan toplantı ve kendisinden edinilen bilgi ve belgeler. 314 Tutel, Eser "Şu Bizim 29. İlkokul", Tarih ve Toplum dergisi, sayı 126, Haziran 1994, Sf. 38/358-38/359. 315 28 Mart 2019’da Y. Mimar Nevin Nazan Yücel’le yapılan toplantı ve kendisinden edinilen bilgiler. 316 BOA: DH.İ.UM.EK.20/70, 5.Za.1334. 317 Melhame aile arşivi. 318 Atasoy, Nurhan "Kont Ostrorog’dan Rahmi M. Koç’a: Boğaziçi’nde bir Yalının Hikayesi", Rahmi M. Koç Müzecilik ve Kültür Vakfı Yayını, İstanbul 2004, Sf. 208. Not: Kont Leon Ostrorog’un Düyun-u Umumiye’deki delegeliği birkaç yıl sürdü. Uluslararası durum ve siyasal ortam tersine dönünce oradan istifa etti. 1900’lerde Osmanlı Hükümeti’nce davet edilmiş ve Adliye Nezareti’nde hukuk müşavirliği görevine getirilmiştir. Sonra, Selim Melhame Paşa ondan nezaretinde hukuk müşaviri olmasını istedi ve yanında bir süre çalıştı. Siyasi tutarlılığın olmadığı o günlerde bu görevde de uzun kalmayarak bağımsız bir avukat olarak çalışmaya devam etti ve oldukça ünlü oldu. Bir müddet İstanbul Darülfünunu’nda hocalık da yapan Ostrorog’un, ölümünün ardından oğlu Jean Ostrorog tarafından hediye edilmiş olan 200 kadar kitap ve portresi hâlen İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi İdare Hukuku Enstitüsü’nde korunmaktadır. 319 Le Gaulois: Litteraire et Politique Dergisi, Paris, 15.02.1899. 320 La Revue Diplomatique: Politique, Littéraire, Paris 03.01.1904. 321 La Revue Diplomatique: Politique et Litteraires, Paris 7.02.1904. Sf. 9. 322 La Revue Diplomatique: Politique et Litteraires, Paris 23.04.1905. 323 Le Gaulois: Litteraire et Politique Dergisi, Paris, 10.10.1904. 324 Melhame ailesindeki bir nota göre, kızı Feride’yi Giovanni Romei-Longhena’ya vermeden önce Selim Paşa İtalyan komutandan bir milyon Fransız frangı karşılığı altın istiyor ve sonunda Romei bunu güçlükle edinip ödüyor. Melhame aile arşivi. 325 Figaro Gazetesi, Paris, 29.09.1905, sayı 272. 326 The Kansas City Star Gazetesi (Kansas City Missouri), 15.05.1907. (www.newspapers.com) 327 The Kansas City Star Gazetesi (kansas City Missouri), 15.05.1907. (www.newspapers.com) 328 Mimar Edoardo De Nari’nin arşivinden çıkan rölöveler ve Jean Balatti fatura görselleri. Kaynak: Büke Uras. 329 Üsdiken, Behzat. "Beyoğlu’nda Kaybolan Geçit ve Pasajlar I", Tarih ve Toplum Dergisi sayı 88, Nisan 1991, Sf. 26. 330 Selim Melhame Paşa’nın belgelerinden. Melhame aile arşivi. 331 Osmanlı Devleti’nin tek ve son anayasası idi. 23 Aralık 1876’da ilan edilmiştir. 332 Meclisi Mebusan Zabıt Ceridesi, Cilt 1, devre 1, içtima senesi 1, 4 Kanunuevvel 1324 tarihli birinci intikattan 9 Şubat 1324 tarihli 33. intikata kadar. TBMM Basımevi Ankara, 1982, Sf. 221. 333 Pakalın, Mehmed Zeki, "Sicill-i Osmanli Zeyli", XVI. Cilt, Türk Tarih Kurumu, Ankara, 2008, Sf. 141. 335" II. Meşrutiyet’in ilk yılı", 23 Temmuz 1908- 23 Temmuz 1909. YKY A.Ş. İstanbul, Kasım 2008. Sf. 37. 336 Le Temps, "Les Jeunes-Turc et les favoris du Sultan", 01.8.1908. 337 BOA: İ.OM Dosya 13/15, 29.07.1908. Sadrazam: Said. 338 BOA: BEO 3364/252239. 29.07.1908. Aydın Vilayeti’nden Bâbıâli Sadrazamlık Dairesi. 339 BOA: BEO 3364/252239. 29.07.1908. Sadrazamlık Yazı İşleri Müdürlüğü’nden Aydın Vilayeti’ne. 340 BOA: YA.HUS 524/50, 10.B.1326, Bâbıâli Dışişleri Dairesi Mektubi Kalemi- Atina Büyükelçiliği’nden alınan 19.7.1324 (1.8. 1908) tarihli tahkir. 341 s/s Bosnia: 2,561 gross ton (GRT) ve 97.9 metre boyunda bir şilepti. 1898 yılında Genova’da Ansaldo tershanesinde inşa edildi ve Navigazione Generale Italiana şirketine bağlı olarak seferlere başladı. Birinci Dünya harbinde Libya açıklarında Alman donanmasına ait U-34 denizaltısının bataryaları tarafından batırıldı. https://www.wikiwand.com/en/SS_Bosnia_(1898). 342 Exeter and Plymouth Gazette, "The new Turkey, Selim Pasha’s resolve", 5.8.1908. 343 Mart 1909’da Sadrazamlık’tan Orman, Maden ve Ziraat Nezareti'ne gönderilen mektupta, iki paşa arasındaki ilişkiye dair henüz bir sonuca varılmadığı yazılacaktı. BOA, BEO, 3518, Gömlek No: 263802. Selim imzalı, Orman, Madenler ve Ziraat Nezareti adına yazılmış tarihsiz bir mektup "İkinci Kâtip İzzet Bey’in mali işlerle ilgili fikirleriyle benim fikirlerim hiçbir zaman uyuşmadığı gibi birbirimize karşı emniyet de duymamaktayız. İzzet Bey’in maliye komisyonunu size karşı başarısız göstermek istediğine inanmaktayım..." cümleleri yer alıyor. BOA: Y.PRK.OMZ, 3, Gömlek No: 76. 344 BOA: ŞD, 620/100. 307 308
209
BOA: ŞD, 620/117. BOA: DH. MKT. 2645/11. 8.L.1326. 347 BOA: DH.MKT. 2662/49. 23.L.1326. 348 BOA: DH.MKT. 2651/58. 14.L.1326. 349 BOA: BEO.3479/260885. 04.M.1327. Ayrıca 18 Ocak 1909’da Amasya Mebusu İsmail Arif Efendi’nin sunduğu öneride, Yunan Savaşı sonrası şehit ailelere ve gazilere yardım için yapılan sergide yolsuzluklar olduğu, Selim Melhame’nin kurduğu komisyona gelen paranın suistimallere kurban gittiği dile getirilmiş, başka mebuslar da ona katılmıştı. Bunun üzerine Selim Melhame dönemi hesapların incelendiği belirtildi. 350 BOA: BEO, 3490/261700. 19.M.1327. 351 Tarih ve Medeniyet web portalı (www.tarihvemedeniyet.org) Osmanlı döneminin sonunda altının satın alma değeri hakkında fikir edinebilmek için, yaklaşık 7 gram olan bir Osmanlı altının bugünkü değerini 2.5 ile çarpmayı tavsiye ediyor. 352 BOA: ŞD, 543/20. 16.Za.1327. 353 BOA: BEO, 3557/266761. 04.Ca.1327. 354 BOA: BEO, 3560/266977. 10.Ca.1327. 355 BOA: BEO, 3477/260749. 01.M.1327. 356 Selim Melhame Roma seyahati sırasında da sağlık sebepleri nedeniyle birkaç kez izin talep etmiş, ancak taleplerine cevap alamamış ya da olumsuz cevap almıştı. 1906 tarihli Sadaret’e yazılmış olan bir mektubunda eşinin muayene ve tedavi için Avrupa’ya gitmesi gerektiğinden, sınırlı süre için kendisinin de ona refakat edeceğinden bahsediyor. Melhame aile arşivi. 357 Melhame aile arşivi. 358 BOA: BEO 3491/261817/2. 23.M.1327 (29.12.1908). 359 BOA: BEO 3491/261817. 23.M.1327. 360 Hasırcı, Metin, "II. Abdülhamid’in Derin Devleti", Kum Saati Yayınları, İstanbul 2013, Sf. 280. 361 Hasırcı, Metin, "II. Abdülhamid’in Derin Devleti", Kum Saati Yayınları, İstanbul 2013, Sf. 281. 362 Melhame aile arşivi. 363 Feridun Kandemir, "Tütüncübaşı Şükrü anlatıyor: Sultan Vahdeddin’in Son Günleri", Yağmur Yayınları, İstanbul 2014. Kitapta yanlışlıkla Selim yerine, Necip Melhame Paşa’nın adı geçiyor. 364 Tarikat-ı Selahhiyye hakkında: http://dergipark.gov.tr/download/article-file/8311, Sf. 261’te Reşat Paşa’nın öldürülmesine atıf var. 365 Mandelli, Riccardo, "Son Sultan – Osmanlı İmparatorluğu’nun San Remo’da Ölümü", Timaş Yayınları, İstanbul 2016, Sf. 114-115. 366 ASSR, San Remo Mahkemesi, Ceza Hukuku, sc. 153/383, 25.5.1926. Mandelli’nin "Son Sultan – Osmanlı İmparatorluğu’nun San Remo’da Ölümü", İstanbul 2016, Sf. 244. 367 Nişantaşı’nda Ralli ailesine ait olan apartmanda bugün Suriye Konsolosluğu bulunmaktadır. 345 346
BÖLÜM 2 Kalgoorlie Miner (WA:1895-1950), "Romance of Lost Vizier- Sultan’s Christian Confident", 10.2.1908, Sf. 2. Müteyakkız kelimesinin eş anlamı: Uyanık, tetikte. 370 BOA: Y.PRK, HH, 11/46. 1884. 371 Yavuz, Enes, "Ottoman Oil Concessions during the Hamidian Era (1876-1909)", Bilkent Üniversitesi Ankara, master tezi çalışmaları, Aralık 2018. Sf. 56. 372 Fesch, Paul. "Abdülhamid’in Son Günlerinde İstanbul", Kasım 1907, Çeviren: Erol Üyepazarcı, Pera Turizm ve Ticaret A.Ş yayını, İstanbul 1999. Sf. 79. 373 BOA: BEO 430/32198, 29.Z.1311. 374 Kalgoorie Miner (WA:1895-1950), "Romance of Lost Vizier- Sultan’s Christian Confident", 10.2.1908, Sf. 2. 375 Le Gaulois: Littéraire et Politique, "Bibliographie". 3.11.1895. Sf. 1. 376 BOA: Y.PRK.AZJ 32/59, 13.Ca.1313. 377 BOA: Y.A.HUS 343/21/2/1 – 4478. 1.01.1896. 378 Melhame, Necip. "A son Excellence Monsieur Hanotaux- Ministre des Affaires Etrangeres a Paris – L’Arbitraire a Tunis", BNF (Biblioteque National de France), ref. LN27-44382. 16 sayfalık Fransızca rapor. 379 Le Gaulois: Littéraire et Politique, "Bibliographie", 3.11.1895. Sf. 2. 380 Kalgoorie Miner (WA:1895-1950) "Romance of Lost Vizier- Sultan’s Christian Confident", 10.2.1908, Sf. 2. 381 1889’da gizli bir cemiyet olarak İttihad-i Osmani kuruldu. Bu cemiyet daha sonra sivil ve askerden oluşan geniş bir muhalif kesim tarafından temsil edilerek İttihad ve Terakki adını aldı ve Abdülhamid rejimini tehdit edecek gerçek bir tehlike oluştu. Çelik Recep Yrd. Doç. Dr. "Sultan II. Abdülhamid ve İmparatorluğun İhyası (1876-1900) 'Tebrikname-Milli'”, Akıl Fikir Yayınları, 368 369
210
İst 2018. Sf. 24. 382 Esenbel, Aziz. "Abdülhamid ile Paris sefiri Salih Münir Paşa arasında gizli muhabere", Taha Toros arşivleri. (earsiv.sehir.edu.tr ) 383 The Sun New York, "The Sultan Enraged", 18.7.1897, Sf. 1. 384 BOA: Y.A.HUS 374/23/1/1. 8.07.1897 "Bâbıâli Sadaret Dairesi Divan-ı Hümayun Kalemi 161, Necip Melhame Efendi’nin Paris Büyükelçiliği Müsteşarlığı’na tayininden dolayı Mösyo Hanotaux tarafından ifade edilen düşünceleri içeren Paris Büyükelçiliği’nden gelen telgrafın tercümesi 7 Temmuz 1897 tarihli yazı ile arz ve takdim kılınmıştı. Hanoteaux tarafından Necip Melhame Efendi gibi eski durumu karanlık bir memurun bir elçilik heyeti arasına dâhil edilmesinin mümkün olmadığı düşünüldüğüne dair Fransa Büyükelçiliği’ne gönderilip baş tercüman tarafından tebliğ edilen telgrafın tercümesinin gönderildiği ve bu konuda bazı değerlendirmeleri içeren İçişleri Bakanlığı’nın yazısı arz ve takdim edildi efendim. Sadrazam Rıfat". 385 The Standart, "The Foreign Relations", 8.11.1898. 386 BOA: BEO 1111/ 93268/1/1. 6.04.1314. 387 The Standart London, "British Enterprise in Turkey", 5.7.1898. 388 BOA: Y.PRK.AZJ 50/23. 16.Ş.1322. 389 BOA: A.MTZ 4/57/51/2/1. 1.09.1898. 390 BOA: HR.SFR. 4/310/76/1, sirkü no: 12669, 19.10.1898. 391 Saray Metbuiyeti: Başka devleti ele geçirmeden kontrol eden devlet anlamına gelen. 392 BOA: HR.SFR 4/310/76/2. 27.10.1898. 393 BOA: HR.SFR 4/410/74/1. 19/26.10.1898. 394 BOA: HR.SFR 4/275/21/3, 15/27.11.1899 Fransızca belge. 395 BOA: HR.SFR 4/275/21/1, 5.12.1899 Fransızca belge. 396 BOA: HR.SFR 4/275/21/2, 11.03.1900 Fransızca belge. 397 Todor Ivanchov (1858-1906): 13.10.1899 ile 25.01.1901 arası Bulgaristan Başbakanı idi. İstanbul’da Robert College’de okuduktan sonra Montpellie’de ekonomi eğitimi aldı. 398 Strezova, Aleka. "Les Agences Commerciale ou les Consulats Bulgares dans l’Empire Ottoman: Etablissement, Développement, Influence et Effectif (1896-1912)". Association Pierre Belon "Etudes balcaniques-Cahiers Pierre Belon" 2017, Sf. 218-219. 399 BOA: HR.SFR 4/275/8/1, 3.05.1900 Fransızca belge. 400 BOA: HR.SFR 4/275/15/2 (tarihsiz) ve BOA: HR.SFR 4/275/20. 29.11.1900. 401 Ali Vahbi Bey, "Pensée et Souvenis de l’Ex Sultan Abdul-Hamid", Attinger Freres, Paris, tarihsiz. Sf. 122-123. 402 The Times London, "Turkey and Bulgaria, Sofia Nov. 27", 28.11.1900, Sf. 5. 403 Gündüz, Mustafa (hazırlayan). "Sultan II. Abdülhamid’in Sadrazamı- Küçük Mehmed Said Paşa’nın Hatıratı", 2-3. cilt. Ketebe Yayınları. İstanbul 2018. Sf. 99 ve Arap İzzet Holo Paşa’nın Günlükleri, İş Kültür Yayınları, Mayıs 2019 İstanbul. Sf. 291. 404 BOA: Y.PRK.MK 10/21/1/1. 13.12.1900. 405 BOA: Y.PRK.MK 10/21/3/1. 13.12.1900. 406 BOA: A. MTZ 4/69/35/2/1. 9.03.1901. 407 The Baltimore Sun, 27 Nisan 1901. Sf. 2. 408 www.grandmufti.bg (Bulgaristan Cumhuriyeti Müslümanlar Diyaneti Başmüftülüğü web portalı). 409 BOA: HR.SFR 4/412/41/1. 6.08.1901 ve HR.SFR 4/412/41/4, Fransızca belgeler. 410 BOA: HR.SFR.04.412.41.2.1-2. 411 Osmanlı ortaokuluna verilen isimdi. 412 BOA: HR.SFR 4/447/112. 4.07.1901. Balcanski Vesti gazetesi, Fransızca çeviriden. 413 BOA: HR.SFR 4/447/115/1/1. 12.07.1901. Vetcherna Pachta gazetesi, Fransızca çeviriden. 414 Bulgaristan’da bugün "Shumen" adını taşıyan ülkenin onuncu büyük şehri. 415 BOA: HR.SFR 4/447/115/ ½ .12.07.1901. Fransızca metin. 416 Kutlu, Şemsettin, "Sadrazam Said Paşa-Anılar", İstanbul, Hürriyet Yayınları, 1977. Sf. 205. 417 Eldem, Edhem "İftihar ve İmtiyaz, Osmanlı Nişan ve Madalyaları Tarihi", Osmanlı Bankası Arşiv ve Araştırma Merkezi, İstanbul Eylül 2004. Sf. 356. 418 Eyice, Semavi Prof. Dr, Erdoğan, Ayşenur. "Mimar Sinan’ın Gurbette Kiliseye Çevrilen Eseri –Bosnalı Sofu Mehmet Paşa Camii", Yeditepe Yayınevi, İstanbul Şubat 2017, Sf. 51-52-54-55. 419 Koyuncu, Aşkın. "Bulgaristan’da Osmanlı Maddi Kültür Mirasının Tasfiyesi (1878-1908)", Sf. 223. Not: "Balkanlarda Dönüşüm, Milli Devletler ve Osmanlı Mirasının Tasfiyesi: Bulgaristan Örneği (1878-1913)" adlı doktora tezinden alıntı. Hacettepe Üniv. Sosyal Bilimler Ensititüsü, Aralık 2005. 420 The Standart London, 4 Mayıs 1901. 421 Hanssen, Jens. "Malhamé-Malfamé: Levantine Elites and Transimperial Networks on the eve of the Young Turk Revolution", Int. J. Middle East Stud. 43 (2011) Sf. 38. 422 Alloul H, Eldem E, de Smaele H, "To Kill a Sultan- Anatomy of the Yıldız Bombing", Univ. Of Antwerp- The author(s), 2018, Sf. 16. 211
Gooch, G.P. ve Temperley, Harold. "British Documents on the Origins of War 1898-1914", Vol.V 1903-1909, His Majesty’s Stationary Office London, 1928. Sf. 18. 424 BOA: BEO. 2876/215657/1/1. 18.07.1906. 425 Abu-Rish, Ziad Munif, "Conflict and Institution Building in Lebanon, 1946-1955", dissertation in partial fullfilment of the requirements for PHD of Philosphy & History. UCLA, 2014. Sf. 114-116. 426 Hanssen, Jens. "Malhamé-Malfamé: Levantine Elites and Transimperial Networks on the eve of the Young Turk Revolution", Int. J. Middle East Stud. 43 (2011) Sf. 41. 427 BOA: BEO. 2897.217217.1.1. 26.08.1906. 428 BOA: Y.PRK. MK 22.10.1.2-3-4. 1.09.1906. 429 BOA: Y.PRK.MK 22.14.2 .1. 1.10.1906. 430 The Times London, "Turco-Bulgarian Relations, Sofia 5 Oct", 6.10.1906. Sf. 5. 431 17 Ekim 1903 tarihli İngiliz "The Graphic" dergisine göre Bulgar halkının Makedonya lehinde ülkelerinin Türklere karşı savaşa girmesini istemesine rağmen, Prens Ferdinand halkın bu isteğine kulak asmıyordu. Sf. 520. 432 Sadrazam Said Paşa’ya göre Yunan Hükümeti ve Rum Patrikhanesi şoven Rum çetelerini destekleyerek Türkiye için çok önemli olan Makedonya vilayetlerindeki barışı ve statükoyu zedeliyordu. 433 Fitzmaurice, G.H. "The Sinai Boundary Dispute and the Britisih Naval Demonstration,1906", British Documents on the Origins of the War, 1898-1914, vol V, Printed and published by his Majesty’s Stationary Office, Belfast 1928. Sf. 191. 434 Fitzmaurice, G.H. "The Sinai Boundary Dispute and the Britisih Naval Demonstration,1906", British Documents on the Origins of the War, 1898-1914, vol V,Printed and published by his Majesty’s Stationary Office, Belfast 1928. Sf. 191-192. 435 BOA: Y.EE 119/44/2/1, 26.03.1906. 436 Sadrazam Ahmet Cevat Paşa görevini 8 Haziran 1895’te Mehmet Said Paşa’ya devretmişti. 437 The Yorkshire Post, "The Sultan’s Diplomacy", 8.5.1906. 438 Fesch, Paul. "Abdülhamid’in Son Günlerinde İstanbul", Kasım 1907, Çeviren: Erol Üyepazarcı, Pera Turizm ve Ticaret A.Ş Yayını, İstanbul 1999. Sf. 124. Dipnot 27: "İstanbul sokaklarında arabalara binip gezdiği ve genellikle sarı ve kırmızı ipekten elbiseler giydiği görülen paşanın" saygınlığı Almanya’da bile tartışmalıydı. 30.11.1906 tarihli Koelnische Zeitung gazetesi ondan şöyle söz ediyordu: "Onun ismi, Almanya’da bugünlerde birçok sirkin afişlerinde Ekselansları Marguerite Fehim Paşa adı altına kendini teşhir eden eski karılarından biri dolayısıyla tanınıyordu." 439 Fesch, Paul. "Abdülhamid’in Son Günlerinde İstanbul", Kasım 1907, Çeviren: Erol Üyepazarcı, Pera Turizm ve Ticaret A.Ş Yayını, İstanbul 1999. Sf. 124. 440 The Times London, "The Exile of Fehim Pasha, Const. March 4", 8.03.1907. 441 The New York Times, "An Unparalled Career of Tyranny Checked at Last- Sultan’s Hated Favourite Brought to Boo by Kaiser’s Minister- Strange Chapter in the History of Modern Government", 10.03.1907. Sf. 7. 442 The Times London, "The Bomb Explosion at Constantinople- July 15", 17.07.1907. Sf. 5. 443 Pro-Armenia Dergisi Paris, 05.9.1907. 444 Kutay, Cemal. "Türkiye İstiklal ve Hürriyet Mücadeleleri Tarihi", Cilt 16, Tarih Yayınları. Sf. 9114. 445 İrtem, Süleyman Kani. "Sultan Abdülhamid ve Yıldız Kamarillası 2", Temel Yayınları İstanbul 2003. Sf. 241. 446 Kalgoorlie Miner (WA: 1895-1950), "Romance of Lost Vizier- Sultan’s Christian Confident", 10.2.1908. Sf. 2. 447 La Revue Diplomatique Paris, 12.01.1908. Sf. 9. 448 The Times Despatch gazetesi, Richmond ABD, 02.3.1909, Sf. 6. 449 Ganem, Chekri, "Macédoine", Correspondence d’Orient: Revue economique et Litteraire, Paris 15.3.1909. Sf. 368. 450 Feuille d’Avis de Neuchatel, Journal Quotidien. "Un Pacha devant les Juges", 8.03.1909. Sf. 2. 451 BOA: BEO. 3433/257450/3/1 ve BEO. 3433/257450/2/1 – 2. Teşrinisani. 1324. 452 Ahrar: Osmanlı Liberal partisi. 453 Emile Loubet: Fransız senato başkanı. 454 Bulgaristan Prensliği (Emareti). 455 Hazırlayacağı hatırat için tutuklu iken belgeleri bir araya getirmeye çalıştı. Hatıratı tamamlayıp tamamlamadığı ve içeriği hakkında bir bilgiye ulaşılamadı. 456 Bu raporların temin edilip araştırılması faydalı olacaktır. 457 Truşak (Ermenice Bayrak demektir) gazetesi, komitenin düşüncelerini yansıtan bir gazete olduğundan Taşnak Komitesi’nin bir diğer adı da Trusak Komitesi’dir. 458" Sultan’a Suikast- "Sultan II. Abdülhamid’e sunulan bomba hadisesi fezlekesi", AH1323 (1905), İBB Kültür A.Ş. Yayınları, Ekim 2013, İstanbul. 459 BOA: BEO. 3536/265183/3/1. 16.03.1909. 460 O tarihlerde mücevher evinin adı "Alfred Cartier & Fils". Alfred Cartier 1898’den itibaren şirketi oğlu Louis ile yönetti. 461 pop-culture.wikia.com ve diğer web siteleri: Sultan Abdülhamid’in değerli taşlara da yatırım yaptığı yabancı basında yer 423
212
almaktadır. 1908 yılında İstanbullu, varlıklı Musevi kuyumcu Selim Habib’in Sultan’a, bugün Smithsonian Institute koleksiyonunda korunan, 46 kıratlık ünlü "Hope" elmasını sattığı söylenir. Abdülhamid sürgüne gönderilmeden önce bu elması satışa koyması için Habib’e iade eder. Paris’te, Habib taşı Simon Rosenau adında bir tüccara sattıktan sonra, ünlü kuyumcu Pierre Cartier’in, Rosenau’dan taşı 550.000 franka aldığı söylenir. 462 Desantralizasyon (Yerelleşme), merkezi yönetimin yetki ve sorumluluklarını taşra birimlerine dağıtan bir kavramdır. 1990’lardan sonra popülaritesi artan bir kavram olup, her ülke ve sistem için farklı amaçla kullanılmıştır. Kaynak: http://www.hkmo.org.tr/resimler/ekler/SUO5_175_ek.pdf. 463 Hanssen, Jens. "Malhamé-Malfamé: Levantine Elites and Transimperial Networks on the eve of the Young Turk Revolution", Int. J. Middle East Stud. 43 (2011) Sf. 42. 464 Hanssen, Jens. "Malhamé-Malfamé: Levantine Elites and Transimperial Networks on the eve of the Young Turk Revolution", Int. J. Middle East Stud. 43 (2011) Sf. 42. 465 "The Orient" dergisi, Bible House Constantinople, vol. 5, no: 19. 13.05.1914, Sf. 8. 466 BOA: DH. ŞFR 47/100/1/1, 21.11.1914. 467 BOA: DH. ŞFR 450/41/1/1, 24.11.1914. 468 BOA: DH. ŞFR 79/183/1/1, 20.09.1917. 469 BOA: DH. EUM 4 Şb 17/43/6, 23.01.1918. 470 BOA: HR.HMŞ.İŞO 105/10/8909/935, 15.05.1919. Kaynak: Kemal Gürülkan. BÖLÜM 3
471 Romei-Longhena, Generale Giovanni, "Ricordi della Corte di Abdulhamid", Nuova Antologia 1.6.1935-XIII, Societa Anonima "La Nuova Antologia" via del Coleggio Romano, 10, Roma. Sf. 352. 472 Romei-Longhena, Generale Giovanni, "Ricordi della Corte di Abdulhamid", Nuova Antologia 1.6.1935-XIII, Societa Anonima "La Nuova Antologia" via del Coleggio Romano, 10, Roma. Sf. 351. 473 ASSR (Archivio Storico del Senato della Republica ) web sitesi: notes9.senato.it. 474 Mayakon, İsmail Müştak, "Mabeyn Kâtibi’nin Kaleminden Abdülhamid ve Çevresi – Yıldız’da Neler Gördüm", hazırlayan Ali Yılmaz, Dün Bugün Yayınları, İstanbul 2010. Sf. 114. 475 Ministero Degli Affari Esteri, "I Documenti Diplomatici Italiani", birçok bölümden oluşuyor. Istituto Poligrafico e Zecce Dello Stato, Libreria delle Stato, Roma 2007. 476 Rassegna storico del Risorgimento "Adetti Militari Italiani Grecia 1904-1908; Adetti Militari IT", Sf. 569-570. (www.risorgimento.it). 477 Avanti!, İtalya Sosyalist Partisi Gazetesi, 14.8.1908 sayısı, Sf. 1. 478 BOA: BEO 3405/255337 (Harbiye; 254583). 01 N 1326. 479 BOA: BEO 3430/257187 (Hazine-i Hassa 254583). 15 L 1326. 480 Romei-Longhena, Generale Giovanni "Ricordi della Corte di Abdulhamid", Nuova Antologia 1.6.1935-XIII, Societa Anonima "La Nuova Antologia" via del Coleggio Romano, 10, Roma. 481 BOA: İ.TAL. 332/32 (1322S-153). 23 S 1322. 482 BOA: İ.TAL. 413/37 (1324Z-004). 11 Z 1324. 483 www.biyografi.net, Osmanlı devlet adamı Tahsin Paşa. 484 Romei-Longhena, Generale Giovanni, "Ricordi della Corte di Abdulhamid", Nuova Antologia 1.6.1935-XIII, Societa Anonima "La Nuova Antologia" via del Coleggio Romano, 10, Roma. Sf. 354-5.
BÖLÜM 4
Ramber, Lui, haz: Özalp, Ömer Hakan, "Abdülhamit Dönemine ait Gizli Notlar", Ark Kitapları İstanbul 2011, Sf. 238-239. Journal de Salonique, "Mondanité-Miss Terr", 4.1.1904. Sf. 1. 487 Yaşayanlar, İsmail, "An example of effort to increase agricultural output in the Ottoman Middle-East: Irrigation Project of the Yaffa Vallay 1890-1894". Belleten Dergisi, sayı 287, cilt LXXX, Nisan 2016, Ankara. Sf. 208-214. 488 BOA: BEO 3940/295463/2, 11.07. 1911 tarihli mektup. 489 Aileden edinilen sözlü bilgiye göre müzayedeye katılan Necip Melhame Paşa idi. 490 35 sayılı Alman dergisinin (dergi ismi bulunmadı, Illustrierte Zeitung olabilir) 1901 tarihinde 1555 no’lu sayfasında çıkan ve Necip Melhame Paşa’nın resminin olduğu haber. 491 https://www.royalcollection.org.uk/collection/50848/centrepiece. 485 486
213
BÖLÜM 5
Fausto Zonaro, Boğaz'dan görüntü, Özel koleksiyon.
Kandemir, Feridun. "Tütüncübaşı Şükrü anlatıyor: Sultan Vahdettin’in son günleri" yorumunda. Yağmur Yayınları, İstanbul 2014. İslam İşbirliği Teşkilatı Genel Sekreteri Ekmeleddin İhsanoğlu ile röportaj. Hürriyet Gazetesi 20.2.2013. Sf. 20. 494 The Oregon Daily Journal, 30.08.1908 Sf. 6 ve Star Tribune (Minneapolis), 06.09.1908 Sf. 13. 495 BOA: ŞD 603/21. 1.06.1909. 496 Diamantopulo, Hercule. "Le Réveil de la Turquie", Typo-Lithographie Centrale I. Della Rocca, Imp. S.G. Vallinakis, Alexandrie 1909, Sf. 98. 497 Yıldız Suikast girişimi araştırma komisyonunun başına Necip Melhame Paşa getirilmişti. 498 Fehmi Youssuf, "La Révolution Ottomane 1908-1910", V. Giard & E. Briere, Paris 1911, Sf. 8-10: Meşrutiyet ilanı sonrasında Yusuf Fehmi kitabında, sadrazamlık görevlerinde Said ve Kâmil Paşalar’ın İngiltere yanlısı olarak hareket ettiklerini yazıyor. 499 Tokgöz, Ahmed İhsan, "Matbuat Hatıralarım", hazırlayan Alpay Kabacalı, İletişim Yayınları, İstanbul 1993. Sf. 200-201 ve 243. 500 Arap İzzet Holo Paşa. "Abdülhamid’in Kara Kutusu Arap İzzet Holo Paşa’nın günlükleri" 1.cilt, İş Bankası Yayınları, Mayıs 2019. Sf. 86-87, 94, 214-216, 278-280, 290-291, 297, 302-304, 306-310, 334, 381-382, 384, 399, 402, 407, 412-413, 421, 427-428, 435, 442-443. 501 Mayakon, İsmail Müştak. "Mabeyn Kâtibinin Kaleminden Abdülhamid ve Çevresi- Yıldız’da Neler Gördüm", Hazırlayan Ali Yılmaz, DBY Yayınları, İstanbul 2010, Sf. 167, 172. 502 Akarlı, Engin Deniz, "The Tangled Ends of an Empire: Ottoman Encounters with the West and Problems of Westernization- an Overview" Comarative Studies of South Asia, Africa and the Middle East Vol 26, no. 3, Sf. 363 "Arminius Vambery’den alıntı", Duke University Press, 2006. 503 Sultan II. Abdülhamid ile yakınlığı ile tanınan ve Osmanlı Devleti’nin dış politikasını çok iyi izleyen Arminius Vambery, 1912-1913 yıllarında "Turkish Memories" kitabının İngiliz yazarı Sidney Whitman’a, Sultan 29 Nisan 1909’da sürgüne gönderildikten sonra gönderdiği mektuplarda Sultan Abdülhamid hakkında tarihî itiraflarda bulunmuştu: 1) "Abdülhamid kesinlikle olağanüstü bir insandı... Genel kanı, tahtta kalsaydı bugünkü felaket yaşanmazdı. İstanbul’dan aldığım haberlere göre iktidara dönme olasılığı hâlâ oldukça yüksek. Halkın büyük kısmı onun tarafında. Jön Türkler de yaptıkları hataları kabul ediyorlar... Doğrusu onun favorisi değildim çünkü kalemimi Ruslar aleyhinde kullanmamı istediği halde, kendisini İngilizlere yakınlaştırmak için çaba harcadım. Başarılı olabilirdim eğer İngiliz politikacılar ve İngiliz kamuoyu yanlış insancıl değerlendirmelerde bulunmasalardı... A. Vambery – Budapeşte Üniversitesi, 39 Aralık 1912." 2) "Her defasında bu olağanüstü insana (Sultan II. Abdülhamid’e) gerçek hakkını tanıdığımı söyleyemem, bu konuda özür borçluyum. On iki yıldan uzun bir süre, hayatımı tehlikeye bile atarak, güvenli bir politik rıhtıma yanaşması için çok çalıştım. Bu gerçekleşseydi şimdiki felaket yaşanmayacaktı, maalesef bu konuda başarılı olamadım... A. Vambery – Budapeşte Üniversitesi, 6 Haziran 1913. Kaynak: Whitman, Sydney. "Turkish Memories", Chas. Scribner’s Sons New York, William Heinemann London, 1914. Sf. 286-7 ve 288. 504 Argoud, Louis. "Souvenir des Fétes Données a Paris en l’Honneur de sa Majesté Impérşale le Sultan Abdülhamid Khan II. Ghazi a l’Occasion du Glorieux Anniversaire de sa Naissance", 05.03.1893, Les Editions Chapitre.com. Sf. 13. 505 Conte, Giampaolo & Sabatini, Gaetano. "The Ottoman External Debt and its features under European Financial Control (1881-1914), University of Rome Tre, Rome 2014. 506 BOA: Y.EE, 12/40 – 29/Z/1308. 6 Temmuz 1891’de Selim Melhame’nin basına gönderdiği rapor. 507 BOA: BEO 3560/266977. 10.Ca.1327 ve ZB 603/21. 20.Ma.1325. 508 Hanssen, Jens, "Malhamé-Malfamé: Levantine elites and transimperial networks on the eve of the young Turk revolution", Int. J. Middle East Stud. No: 43, 2011, Sf. 42-43. 509 The Times London, "The Sultan and the New Movement", 1.08.1908, Sf. 7. 492
493
214
S.M. inisyalli gümüş tepsi. Melhame aile koleksiyonu.
221
KAYNAKÇA
1) ARŞİV BELGELERİ a) Başbakanlık Osmanlı Arşivi (BOA) A.MTZ./ BEO / DH.EUM. / DH.MKT./ DH.ŞFR. / DH.SAİD. / DHİ.UM.EK. / HH.İ. / HR.HMŞ.İŞD. / HR.SFR. / HR.SYS. / HSD. AFT. / İ.DUİT. / İ.MTZ.CL. / İ.OM./ İ.TAL. / ŞD. / Y.EE. / Y.PRK.AZJ. / Y.PRK.BŞK. / Y.PRK.HH. / Y.PRK.HR./ Y.PRK.MK. / Y.PRK.OMZ. / Y.PRK.ZB. / YA.HUS.
b) Yayınlanmış Arşiv Belgeleri 1) Fransız
Documents Diplomatiques Français (1871-1914) Tome second (1901-1911) Ministére des Affaires Etrangeres. Imprimerie Nationale, Paris 1931. Documents Diplomatiques-Affaires de Turquie, (1900-1901), Imprimerie Nationale, Ministere des Affaires Etrangeres, Paris. 2) İngiliz
Gooch, G.P. & Temperley, Harold, "British Documents on the Origins of War 1898-1914", Vol.V 1903-1909, His Majesty’s Stationary Office London, 1928. Lamb, H. Harry, "Ministers not having Offices at the Porte", The British Documents on the Origins of the War, 1898-1914, V, The Near East. 3) İtalyan
ASSR (Archivio Storico del Senato della Republica) web sitesi: notes9.senato.it.
Documenti Diplomatici Italiani- Istituto Poligrafico e Zecca Dello Stato – Roma 2014. Ministero Degli Affari Esteri, "I Documenti Diplomatici Italiani- terza serie:1896-1907", Vol. IX, Istituto Poligrafico e Zecca Dello Stato, Roma 2012, T 2249/167. Ministero Degli Affari Esteri ,"I Documenti Diplomatici Italiani", birçok bölümden oluşuyor. Istituto Poligrafico e Zecce Dello Stato, Libreria delle Stato, Roma 2007. Rassegna storico del Risorgimento "Adetti Militari Italiani Grecia 1904-1908; Adetti Militari IT", Sf. 569-570 (www.risorgimento.it) 4) Türk
Kuneralp, Sinan & Tokay, Gül (Editörler), "Ottoman Diplomatic Documents on the origins of WW1- The Macedonian Issue, 1879-1912"- Part 2: 1905-1912, Aygaz Yayınları, The Isis Press – Istanbul, 2011. OBA, XX 002/3, 30.4.1889. Salt Araştırma İstanbul.
2) TEZLER
216
Abu-Rish, Ziad Munif, "Conflict and Institution Building in Lebanon, 1946-1955", dissertation in partial fullfilment of the requirements for PHD of Philosphy & History. UCLA, 2014.
Enes, Yavuz, "Ottoman Oil Concessions during the Hamidian Era (1876-1909)", Bilkent Üniversitesi Ankara, master tezi çalışmaları, Aralık 2018. Keskin, Özkan, "Orman ve Maadin Nezareti’nin kuruluşu ve faaliyetleri", Doktora tezi, İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul, 2005. Serin, Sinem, "Yıldız Çini/Porselen Fabrikası", İstanbul Üniversitesi Yüksek Lisans Tezi, İstanbul, 2009.
Tok, Alaaddin, "The Ottoman mining Sector in the Age of Capitalism: An analysis of State-Capital Relations (18501908)" – Submitted to Atatürk Inst. for modern Turkish History -in partial fulfillment of M.A. – Boğaziçi Univ. 2010.
Varol, Özge (2007), "II. Abdülhamit Dönemi’nde Düyun-u Umumiye İdaresi, Kuruluşu ve İşleyişi", Yüksek Lisans Tezi, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü. 3) MUHTELİF YAYINLAR Ahunbay, Zeynep, "Sultanahmet Meydanı’nda bulunan Marmara Üniversitesi rektörlük binalarının tarihi kimliği ve restorasyon sorunları", Prof. Doğan Kuban’a Armağan, İstanbul, Eren Yayıncılık, 1996. Akan, Seriyye, "Osmanlı Rum bankeri Yorgo Zarifi", Toplumsal Tarih, Sayı: 246, Haziran 2014. Akşin, Sina, "Jön Türkler ve İttihat ve Terakki", İmge Kitabevi, 5. Baskı, Ankara, 2009.
Ali Vahbi Bey, "Pensée et Souvenis de l’Ex Sultan Abdul-Hamid", Attinger Freres, Paris, tarihsiz.
Alloul H., Eldem E., de Smaele H., "To Kill a Sultan- Anatomy of the Yıldız Bombing", Univ. Of Antwerp- The author(s), 2018. Akarlı, Engin Deniz, "The Tangled Ends of an Empire: Ottoman Encounters with the West and Problems of Westernization- an Overview" Comarative Studies of South Asia, Africa and the Middle East Vol 26, no. 3, Sf. 363 "Arminius Vambery’den alıntı", Duke University Press, 2006.
Arap İzzet Holo Paşa, "Abdülhamid’in Kara Kutusu Arap İzzet Holo Paşa’nın günlükleri". 1. cilt, İş Bankası Yayınları, Mayıs 2019.
Argoud, Louis, "Souvenir des Fétes Données a Paris en l’Honneur de sa Majesté Impérşale le Sultan Abdülhamid Khan II. Ghazi a l’Occasion du Glorieux Anniversaire de sa Naissance", 05.03.1893, Les Editions Chapitre.com.
Atasoy, Nurhan, "Kont Ostrorog’dan Rahmi Koç’a: Boğaziçi’nde bir Yalının Hikayesi", Rahmi M. Koç Müzecilik ve Kültür Vakfı Yayını, İstanbul 2004. Avcı, Yasemin ve Avcı, Safi, "Osmanlı İmparatorluğu’nda Siyasi Meşrutiyet ve Propaganda Aracı Olarak Anıtın İcadı (1840-1916)". Kebikeç Dergisi sayı 43, 2017.
Aysal, Necdet, "Mustafa Kemal Paşa’nın Ankara’da İlk Günleri- Ziraat Mektebi", Ankara Üniversitesi Türk İnkılap Tarihi Enstitüsü Atatürk Yolu Dergisi, Mayıs 2007. Baytop, Turhan, "Osmanlı İmparatorluğu döneminde Anadolu’da gül yağı yetiştirilmesi ve gülyağı", Anadolu Üniversitesi Tıbbi Bitkiler Araştırma Merkezi, Tıbbi ve Aromatik Bitkiler Bülteni, sayı: 4, Temmuz 1990.
Béguin, Jacques-François; "Maurice Rouvier (1842-1911)", Ecoles pratiques des hautes études, 1999 Vol. 130, no. 13. Bennett, Geoffrey Cpt, "The Potemkin Mutiny", Royal United Service Institution Journal, Kasım 1959, no. 104.
217
Beyhan, Mehmet Ali, "II. Abdülhamit Döneminde Hafiye Teşkilâtı ve Jurnaller", Türkler Ansiklopedisi, C. 12, Ankara, 2002. Berkes, Niyazi, "Türkiye’de Çağdaşlaşma", İstanbul, 2016.
Biberoğulları, Sami, "Kapitülasyonlardan Düyun-u Umumiye- Düyun-u Umumiye’den Türkiye Varlık Fonuna-6", 4.9.2016.
Eyice, Semavi, "Osmanlı Devleti’nin son döneminde İstanbul’da Alman mimarların çalışmaları", İki dost hükümdar, TBMM Milli Saraylar Daire Başkanlığı Yayını, no. 53, 2010.
Blaisdell, Donald C., "Osmanlı İmparatorluğu’nda Avrupa Mali Denetimi (1979)", İstanbul.
Eyice, Semavi Prof. Dr. Erdoğan, Ayşenur, "Mimar Sinan’ın Gurbette Kiliseye Çevrilen Eseri –Bosnalı Sofu Mehmet Paşa Camii", Yeditepe Yayınevi, İstanbul Şubat 2017.
Bulgaristan Cumhuriyeti Müslümanlar Diyaneti Başmüftülüğü, web portalı: www.grandmufti.bg.
Fesch, Paul, "Abdülhamid’in Son Günlerinde İstanbul", Kasım 1907, Çeviren: Erol Üyepazarcı, Pera Turizm ve Ticaret A.Ş Yayını, İstanbul 1999.
Çelik, Recep, Yrd. Doç. Dr. "Sultan II. Abdülhamid ve İmparatorluğun İhyası (1876-1900) 'Tebrikname Milli'", İstanbul 2018.
Hallgarten, George W. F. , "Imperialismus vor 1914, Munih", Beck, 1963, 2. Cilt.
Bouloche, George de, "Notes Concernant Selim Pacha Melhame" Sf. 1-2, Vandoeuvres – Cenevre, 1983. Melhame aile arşivi. Chéradamei André, "La Question d’Orient: La Macédoine. Le Chemin de Fer de Baghdad", Librairie Plon, Paris 1903.
Çeşme, Volkan, "Osmanlı’da Ziraati Modernleştirme Sürecinde Halkalı Ziraat Mektebi (1892-1928): Kuruluşu ve İdari Yapısı", Osmanlı Bilimi Araştırmaları, XV/2 (2014). Chotzidis, Angelos A., "The Impact of the OPDA on the Economies of Epirus, Macedonia & Thrace (1881-1912)". Conte, Giampaolo & Sabatini, Gaetano. "The Ottoman External Debt and its features under European Financial Control (1881-1914)", University of Rome Tre, Rome 2014.
Coşansel Karakullukçu, Demet, "Son dönem Osmanlı saraylarında Yıldız porselenleri", Milli Saraylar, no. 80, İstanbul, 2012. Cuinet, Vital, "La Turquie d’Asie – Geographie Administrative…" Editeur Ernest Leroux, 1894 Paris.
Çelik, Recep Yrd. Doç. Dr. "Sultan II. Abdülhamid ve İmparatorluğun İhyası (1876-1900) 'Tebrikname-Milli'", Akıl Fikir Yayınları, İst 2018. Çuluk, Sinan, "Osmanlı Döneminde Devlet-Memur İlişkisi", # Tarih sayı: 29, Ekim 2016, İstanbul.
Demirel, Fatmagül, "Sultan II. Abdülhamid’in mirası İstanbul’da kamu binaları", İstanbul, İstanbul Ticaret Odası, 2011. Deringil, Selim, "The Well Protected Domains", Londra, I. B. Tauris & Co., 1999.
Diamantopulo, Hercule, "Le Réveil de la Turquie", Typo-Lithographie Centrale I. Della Rocca, Imp. S.G. Vallinakis, Alexandrie 1909. Doruk, Yüce M., "Kevork Torkomyan Efendi ve İpekçilik Enstitüsü", Bursa’da Yaşam Dergisi, 1 Mayıs 2012. Duhani, Said Naim, "Beyoğlu’nun adı Pera iken", Çelik Gülersoy Vakfı Yayınları, İstanbul 1990.
Eldem, Edhem, "İftihar ve İmtiyaz, Osmanlı Nişan ve Madalyaları Tarihi", Osmanlı Bankası Arşiv ve Araştırma Merkezi, İstanbul Eylül 2004. Engin, Vahdettin, "Rumeli Demiryolu, İstanbul’u Balkan Şehirleriyle Avrupa’ya bağlayan demiryolu hattı", www.islamansiklopedisi.info/ara/dia/pdf/c35/c350165.pdf.
218
Esenbel, Aziz. "Abdülhamid ile Paris sefiri Salih Münir Paşa arasında gizli muhabere", Taha Toros arşivleri. (earsiv.sehir.edu.tr)
Erdoğan, Tamer (Kitap Koordinatörü), "II. Meşrutiyet’in ilk yılı, 23 Temmuz 1908- 23 Temmuz 1909". YKY A.Ş. İstanbul, Kasım 2008.
Fehmi, Youssuf, "La Révolution Ottomane 1908-1910", V. Giard & E. Briere, Paris 1911.
Fürstenberg Family Foundation arşivi, "Patrik Pierre Arida’nın mektubu", Beyrut, 27 Mart 1934.
Hanssen, Jens, "Malhamé-Malfamé: Levantine elites and transimperial networks on the eve of the young Turk revolution", Int. J. Middle East Study. No. 43, 2011. Hasırcı, Metin, "II. Abdülhamid’in Derin Devleti", Kum Saati Yayınları, İstanbul 2013.
Huet, Maurice, "L’Institut Impérial de Bactériologie de Constantinople", Histoire des Sciences Médicales, t. XXXIV, no. 3, 2000. Ignatyev, B, "XIX. Yüzyıl sonu ile XX. Yüzyıl Başında Türk Rus İlişkilerinde 500 Yıl 1491-1992", Ankara 1992, Sf. 156 (Saygılı, Hasip, "1905 Potemkin İsyanı ve Sultan II. Abdülhamid", FSM İlmi Araştırmalar Dergisi, no. 7, 2016, 279’dan alıntı). İhsanoğlu, Ekmeleddin, İslam İşbirliği Teşkilatı Genel Sekreteri ile röportaj. Hürriyet Gazetesi 20.2.2013.
Fischer, Léonard, "La Vie a Constantinople", La Revue Catholique d’Alsace, XXVIIeme Année, Strasbourg, Mars 1908. Imbert Paul,"La Rénovation de L’Empire Ottoman- Affaires de Turquie", Librairie Académiques, Perrin et Cie, Paris 1909 -Türkçe çeviri, Engin Yayıncılık, İstanbul. İnalcık, Halil, "Tımar", Diyanet İslam Ansiklopedisi, cilt: 41.
İnan, Mert, "Herzl Toprak Değil Yerleşim Yeri İstemiş”, Milliyet Gazetesi 3.4.2018.
İrez, Feryal, "Belgeler ışığında son Alman İmparatoru II. Wilhelm’i konuk eden bir Kasr-ı Hümâyûn: Şale", İki dost hükümdar, TBMM Milli Saraylar Daire Başkanlığı Yayını, no. 53, 2010. İrtem, Süleyman Kani, "Sultan Abdülhamid ve Yıldız Kamarillası 2", Temel Yayınları İstanbul 2003.
Fitzmaurice, G.H., "The Sinai Boundary Dispute and the Britisih Naval Demonstration,1906", British Documents on the Origins of the War, 1898-1914, vol V, Printed and published by his Majesty’s Stationary Office, Belfast 1928. Ganem, Chekri, "Macédoine", Correspondence d’Orient: Revue economique et Litteraire, Paris 15.3.1909.
Garnier, Jacques, İstanbul Fransız Coğrafya Cemiyeti delegesi, "La Sériciculture en Turquie", XXVI Congrés National des Sociétés Françaises de Géographie, Saint-Etienne, 1906. Gülsoy, Osman, "Osmanlı devrinde Anadolu ve Bağdat Demiryolları", Osmanlı’da Ulaşım, İstanbul 2012.
219
Gülsoy, Ufuk, "Hicaz Demiryolu", Osmanlı’da Ulaşım, Çamlıca Basım yayın, İstanbul 2012.
Kutay, Cemal, "Türkiye İstiklal ve Hürriyet Mücadeleleri Tarihi", Cilt 16, Tarih Yayınları.
Hoyek, J.S., "Selim Pacha Melhamé", La Revue du Liban, no. 17, Février 1935.
Kütük, Nevzat (Genel Yayın Yönetmeni), "Sultan’a Suikast-Sultan II. Abdülhamid’e sunulan bomba hadisesi fezlekesi", AH1323 (1905), İBB Kültür A.Ş. Yayınları, Ekim 2013, İstanbul.
Kabacalı, Alpay, Abdülhamid, "Tanzimat’tan II. Meşrutiyet’e İmparatorluk ve Nesnel Tarihin Prizmasından", Denizbank, 2006.
L’Echo de Mines et de la Métallurgie Dergisi, Paris 17 Eylül 1893.
Gündüz, Mustafa (hazırlayan), "Sultan II. Abdülhamid’in Sadrazamı- Küçük Mehmed Said Paşa’nın Hatıratı", 2-3. cilt. Ketebe Yayınları. İstanbul 2018. Hür, Ayşe, "Her daim itibarlı (!) meslek: Jurnalcilik", Radikal Dergisi, 16.08.2015.
Kadıoğlu, Sevtap, "Osmanlı döneminde Türkiye’de Ziraat Okulları Üzerine Notlar ve Tedrisat-ı Ziraiye Nizamnâmesi", Kutadgubilig, İstanbul, 2005.
Kandemir, Feridun, "Tütüncübaşı Şükrü anlatıyor: Sultan Vahdeddin’in Son Günleri", Yağmur Yayınları, İstanbul 2014. Kansu, Aykut, "1908 Devrimi", İstanbul 2002.
Kansu, Aykut, "Devrim sonrası uluslararası bunalım", Toplumsal Tarih, Sayı: 178, Ekim 2008.
Karacagil, Kürşad Ö, "II. Wilhelm’in Osmanlı İmparatorluğu’nu Ziyareti ve Mihmandarı Mehmet Şakir Paşa’nın Günlüğü (1898)", Türkiyat Mecmuası, C. 24/Güz sayısı, 2014. Karakışla, Yavuz Selim, "Hafiyelik ve Jurnalcilik", Toplumsal Tarih, Sayı: 119, Kasım 2003.
Kartopu, Saffet, "Düyun-u Umumiye İdaresi ve İdareyle İlgili Görüşler", Küresel İktisat ve İşletme Çalışmaları Dergisi, Kış 2012. Kazgan, Haydar, "Osmanlı’dan Cumhuriyet’e Şirketleşme", İstanbul 1991.
Keskin, Özkan, "Osmanlı Devleti’nde Maden Hukukunun Tekâmülü (1861-1906)", OTAM, Sayı: 29, Bahar 2011.
Kırlı, Cengiz, "Sultan ve Kamuoyu, Osmanlı Modernleşme Sürecinde ‘Havadis Jurnalleri’", (1840-1844), Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 2009. Kent, Marian, "The Great Powers and the End of the Ottoman Empire", Frank Cass London, 1996. Keskinkıliç, Erdoğan, "Duyun’u Umumiye İdaresi", Türkler Ansiklopedisi.
Koç, Ömer M. Collection, "Your Excellency’s Obedient Servant- A selection of Autograph Letters Related to the Ottoman Empire", Aygaz Yayınları İstanbul 2017. Koloğlu, Orhan, "Abdülhamit Gerçeği", Pozitif Yayınları, 2007.
Le Bulletin Annuel de l’Association Amicale des Anciens d’Antoura, "Deux Frères, anciens élèves, à la cour du Sultan Abdülhamid" Mayıs 1939. Lenin, V.I., "1905 Devrimi Üzerine Konuşma". Yay. İ. Kaplan, 1977 (Saygılı, Hasip, "1905 Potemkin İsyanı ve Sultan II. Abdülhamid", FSM İlmi Araştırmalar Dergisi, no: 7, 2016, 268'den alıntı).
Mandelli, Riccardo, "Son Sultan – Osmanlı İmparatorluğu’nun San Remo’da Ölümü", Timaş Yayınları, İstanbul 2016. Mansel, Philip, "Levant Splendour and Catastrophe on the Meditteranean", Joh Murray Publishers, London 2010. Mayakon, İsmail Müştak, "Mabeyn Katibi’nin Kaleminden Abdülhamid ve Çevresi – Yıldız’da Neler Gördüm", hazırlayan Ali Yılmaz, Dün Bugün Yayınları, İstanbul 2010.
Melhame, Necip, "A son Excellence Monsieur Hanotaux- Ministre des Affaires Etrangeres a Paris – L’Arbitraire a Tunis", BNF (Biblioteque National de France), ref. LN27-44382. Narin, Resül, "Düyun-u Umumiye İdaresi ve Adapazarı", Karadeniz Araştırmaları, Cilt: 6, No: 21. 2009. Nicolle, M. - Adil Bey, "Etudes sur la peste bovine", Annale de l’Institut Pasteur, Nisan 1899.
Nuri, Osman, "Bilinmeyen Abdülhamid-Abdülhamid-i Sani ve Devr-i Saltanatı- Abdülhamid’in Hususi ve Siyasi Hayatı", (Haz: Osman Selim Kocahanoğlu), Temel Yayınları, İstanbul 2017. Ortaylı, İlber, "II. Abdülhamit döneminde Osmanlı İmparatorluğu’nda Alman nüfuzu", Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Yayınları No. 479, 100. Doğum Yılında Atatürk’e Armağan Dizisi: 24, Ankara, 1981. Özyüksel Murat, "Hicaz Demiryolu", Tarih Vakfı Yurt Yayınları, İstanbul Ekim 2000. Pakalın, Mehmed Zeki, "Sicill-i Osmanli Zeyli", Türk Tarih Kurumu, Ankara, 2008.
Ramber, Lui, Haz: Özalp, Ömer Hakan, "Abdülhamit Dönemine ait Gizli Notlar”, Ark Kitapları İstanbul 2011.
Romei-Longhena, Generale Giovanni, "Ricordi della Corte di Abdulhamid", Nuova Antologia 1.6.1935-XIII, Societa Anonima "La Nuova Antologia" via del Coleggio Romano, 10, Roma.
Koloğlu, Orhan, "Fransa Midilli’ye asker çıkarıyor", Atlas Tarih, Sf. 42, Ağustos-Eylül 2016.
Sağlam, Mehmet Hakan (2007) "Osmanlı Borç Yönetimi, Düyun-u Umumiye 1879-1891", Tarih Vakfı Yurt Yayınları, İstanbul.
Koyuncu, Aşkın, "Bulgaristan’da Osmanlı Maddi Kültür Mirasının Tasfiyesi (1878-1908)", Sf. 223. Not: "Balkanlar'da Dönüşüm, Milli Devletler ve Osmanlı Mirasının Tasfiyesi: Bulgaristan Örneği (1878-1913)" adlı doktora tezinden alıntı. Hacettepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Aralık 2005.
Saygılı, Hatip, "Hüseyin Hilmi Paşa’nın Rumeli Müfettişliği Döneminde (1902-1908) Rus Diplomatik Misyonlarının Bulgar Komitacıları ile İlişkileri", İGÜSBD, Cilt: 1, Sayı: 2.
Koloğlu, Orhan, "Jurnal", Osmanlı Ansiklopedisi (Tarih, Medeniyet, Kültür), C. 7, İz Yayınları 1996.
220
Kutlu, Şemsettin, "Sadrazam Said Paşa-Anılar", İstanbul, Hürriyet Yayınları, 1977.
Kurt, Burcu, "Osmanlı zirai modernleşmesine bir örnek: İzmid Numune Tarlası teşebbüsü", Uluslararası Kara Mürsel Alp ve Kocaeli Tarihi Sempozyumu II, Kocaeli Belediyesi Kültür Dairesi Başkanlığı Yayınları, Cilt II, Kocaeli, 2016.
Saygılı, Hasip, "Sultan II. Abdülhamid’in Meşrutiyet krizi: 1903’te Mitroviçe’de ilk Rus Konsolosu Grigori Şerbina’nın öldürülmesi", Hacettepe Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Dergisi, 2014 Bahar, no. 20.
Saygılı, Hasip, "1903 Makedonyasında reformlara tepkiler: Manastır Rus Konsolosu Aleksandır Rostkovski’nin katli", Karadeniz Araştırmaları, Güz 2013, Sayı: 39.
221
Saygılı, Hasip, "1905 Potemkin İsyanı ve Sultan II. Abdülhamid", FSM İlmi Araştırmalar Dergisi, no. 7, 2016.
Saygılı, Hasip, "1905 Rus Devrimi’nin Osmanlı İmparatorluğu’na etkileri", İstanbul Üniversitesi Doktora Tezi, İstanbul, 2012. Sevtap Kadıoğlu, "Osmanlı döneminde Türkiye’de Ziraat Okulları Üzerine Notlar ve Tedrisat-ı Ziraiye Nizamnâmesi", Kutadgubilig, S. 8, İstanbul, 2005. Strezova, Aleka, "Les Agences Commerciale ou les Consulats Bulgares dans l’Empire Ottoman: Etablissement, Développement, Influence et Effectif (1896-1912)". Association Pierre Belon "Etudes balcaniques-Cahiers Pierre Belon", 2017. Syed Tanvir Wasti, "Muh. Inshaullah and the Hijaz Railway", Middle Eastern Studies, vol 34, no. 2.4.1998.
Tahsin Paşa, "Esbak Mabeyn Başkâtibi, Abdülhamid ve Yıldız Hatıraları", M. Ahmet Halit Kütüphanesi, İst. 1931. Tahsin Paşa’nın Yıldız Hatıraları, "Sultan II. Abdülhamid", Boğaziçi Yayınları, 1990.
Zonaro, Fausto, "Abdülhamid’in Hükümdarlığında Yirmi Yıl", Hazırlayanlar: Cesare Mario Trevigne, Erol Makzume, YKY, İstanbul, 2008.
4) GAZETE VE DERGİLER
Avanti! İtalya Sosyalist Gazetesi, Feuille d’Avis de Neuchatel, Journal de Salonique, La Revue Diplomatique Paris, Stern, The Orient Bible House Constantinople, Daily Telegraph London, Dundee Evening Telegraph, Exeter and Plymouth Gazette, Journal des Débats Politiques et Littéraires Paris, Kansas City Journal, Kalgoorlie Miner (WA:1895-1950), “Romance of Lost Vizier- Sultan’s Christian Confident”, 10.2.1908, Le Figaro Paris, Le Gaulois: Litteraire et Politique Paris, Le Temps Paris, Le Petit Journal Paris, Le Petit Parisien, London Standart, Pro-Armenia Paris, Revue du Liban, The Baltimore Sun, The Evening Telegraph London, The Graphic New York, The Indianapolis News, The Kansas City Star Missouri, The Levant Herald İstanbul, The Oriental Advisor İstanbul, The Morning Post London, The New York Times, The Oregon Daily Journal, The Standart London, The Sun New York, The Tacoma Times, The Yorkshire Post, Star London, Star Tribune (Minneapolis), The Times of London, The Times Despatch, Richmond, Vossische Zeitung Berlin, Worchester Journal.
Tokgöz, Ahmed İhsan, "Matbuat Hatıralarım", hazırlayan Alpay Kabacalı, İletişim Yayınları, İstanbul 1993. Tutel, Eser, "Şu Bizim 29. İlkokul", Tarih ve Toplum dergisi, sayı 126, Haziran 1994. Uçarol, Rıfat, "Siyasi Tarih (1789-2001)", İstanbul 2006.
Ünver, Süheyl, "Lettres et cartes de visite de Pasteur retrouvées à Istambul", Société Française d’Histoire de la Médecine. Üsdiken, Behzat, "Beyoğlu’nda Kaybolan Geçit ve Pasajlar I", Tarih ve Toplum Dergisi sayı 88, Nisan 1991.
Whitman, Sydney, "Turkish Memories", Chas. Scribner’s Sons New York, William Heinemann London, 1914.
Yaşayanlar, İsmail, "An example of effort to increase agricultural output in the Ottoman Middle-East: Irrigation Project of the Yaffa Vallay 1890-1894". Belleten Dergisi, sayı 287, cilt LXXX, Nisan 2016, Ankara. Yazıcı, Nurcan, "Türk-Alman dostluğunun hatırası/ ‘Nişanesi’ Sultanahmet’teki Alman Çeşmesi’nin inşa süreci ve bir çizimin düşündürdükleri", İki dost hükümdar, TBMM Milli Saraylar Daire Başkanlığı Yayını, no. 53, 2010. Yıldırım, Mehmet Ali, "Osmanlı’da ipekböcekçiliği eğitimi: Bursa Harir Dârüttalimi ve dârülharirlerin açılması", Turkish Studies, 8/5 Bahar 2013.
Yıldırım, Neşe - Atalay Seçen, Emine, "Sultan II. Abdülhamid döneminde saray bahçeleri ve seralarındaki bitki çeşitliliği ile yurt dışından getirilen bitki türleri", Milli Saraylar, no. 80, İstanbul, 2012. Yılmaz, Gülgün, "Osmanlı Devleti’nin katıldığı uluslararası tarım, endüstri, sanat sergileri ve ‘İâne Sergisi’", Sinan Genim’a Armağan Makaleler, Mas, 2005.
Yılmaz, Ömer Faruk, "Sultan II. Abdülhamid Han’ın Hicaz Demiryolu Projesi", Çamlıca Basım yayın, İstanbul 2011.
Yorulmaz Şerife, "Osmanlı-Fransız İlişkileri Çerçevesinde Osmanlı Topraklarında açılan Fransız Kültür Kurumları ve bunların Meşruiyet Kazanması (19. Yüzyıl- 20. Yüzyıl başları)" , Sf. 729-731. https://docplayer.biz.tr/storage/26/9113395/1547725575/o7ULOZbdpNftrfWqA9FslA/9113395.pdf. Zebroski, Robert, "The Battleship Potemkin and its Discontents, 1905- An International Perspective", Sf. 23 (Saygılı, Hasip, "1905 Potemkin İsyanı ve Sultan II. Abdülhamid", FSM İlmi Araştırmalar Dergisi, no: 7, 2016, 268’den alıntı). 222
Selim Melhame Paşa'nın inisiyallerini taşıyan maşrapadaki logo. Melhame aile koleksiyonu. 223
DIZIN (SELIM PAŞA, NECIP PAŞA VE ROMEI-LONGHENA PAŞA DIZIN LISTESINE DÂHIL EDILMEMIŞTIR)
A ABD Bakın Amerika
Abdulhamid (II.) Sultan 18, 19, 23, 24, 25, 26, 28, 29, 30, 31, 32,
34, 35, 43, 48, 50, 51, 52, 53, 54, 56, 57, 58, 60, 61, 63, 64, 66, 67, 69, 70, 71, 77, 78, 79, 80, 82, 83, 89, 93, 95, 97, 99, 102, 103, 107,108, 109, 110, 112, 114, 119, 121, 122, 125, 126, 127, 128, 138, 140, 141, 145, 146, 147, 149, 153, 154, 158, 159, 161
Abdulhamid Hamamı 38 Abdullah Biraderler 70 Abdurrahman Paşa 50 Abdülaziz 32, 60 Abdülhalik (Dahiliye Müsteşarı) 139 Abdüllatif Efendi (Yazı İşleri Müdürü) 48 Abdülmecid (Sultan) 54 Abro Efendi (Sahak Abro olarak tanınan) 20 Abülhüda (Astrolog) 158 Acem Köşkü 45 Adalar 22, 57 Adana 44, 45 Adana ve Mersin demiryolu 31 Adapazarı 22 Adatepe köyü (Biga sancağının Ayvacık ilçesine bağlı) 40 Adil Bey (Laboratuvar şefi) 47, 113 Adliye Nezareti 98, 130, 136, 137 Adliye Nezareti (Fransız) 138 Adriyatik 81 Afrika 80, 81, 85 Agâh Paşa 158 Agop Paşa (Maliye Nazırı) 24, 25 Ağnam vergisi 52 Ahmed Bey (İstanbul Polis Genel Müdürü) 87 Ahmed Reşit (Binbaşı) 82 Ahmed Rıza 130 Ahmed Vefik Paşa (Sadrazam) 19 Ahmet Celaleddin Paşa (Doktor) 134 Ahmet Celalettin Paşa (Siyasi polis şefi) 108 Ahmet Cevat Paşa (Sabık Sadrazam) 126 Ahmet Muhtar Beyefendi (Şeyhülislam) 101 Ahmet Muhtar Paşa 82 Ahmet Nesîmi (İstanbul Mebusu bulunan) 130 Ahmet Paşa 158 Ahmet Reşit (Şûrâ-yı Devlet üyelerinden) 130 Ahmet Vefik Paşa (Sadrazam) 21 Ahrar Fırkası 130, 131 Aimé Crespin (Selim Melhame’nin eşi) 83, 87, 103, 104, 153 Aix en Provence (Güney Fransa'da) 107 Aix Üniversitesi (Aix en Provence'de) 107 Akdeniz 125 Akdeniz filosu (İngiltere'nin) 19 Akdeniz sahili 126 Akdeniz ticareti 58 224
Akebe Körfezi 126 Akodo 133 Akura (Lübnan'da yerleşim birimi) 17 Akura kasabası 17 Alaşehir 38 Al-Auja nehri 150 Albatina Lazzeri 85 Albay Schepelew (Rus Genelkurmay Görevlisi) 20 Albe 128 Aleksander Arkadeyeviç Rostkovski (Manastır'daki Rus Konsolosu) 63 Aleksandır Nelidov (Rus Büyükelçi) 57 Aleksinaç (Sırbistan'da) 100 Alexander II (Rus Çarı) 19 Alexander III (Rus İmparatoru) 153 Alexandre Crespin, 60 Alexandre Vallaury (Mimar) 23, 48 Alfonso di Brochetti (Amiral) 71 Alfred Cartier (Ünlü kuyumcu) 138, 139 Algeciras Konferansı 146 Ali Bahar 139 Ali Beyler (Teğmen) 135 Ali Galip (Ahrar'dan) 130 Ali Kemal (İkdam Gazetesi Başyazarı) 130 Ali Münif Bey (Ankara Valisi) 45 Ali Rıza (Sorgu hakimlerinden) 133 Ali Rıza Bey 137 Ali Suavi 35 Alman/lar 23, 40, 52, 53, 58, 63, 66, 67, 85, 102 Alman bankaları 51 Alman basını 108 Alman Çeşmesi 58, 59 Alman Devleti 29 Alman gestaposu 85 Alman Hükümeti 52 Alman İmparatoru 54, 58 Alman projesi 25 Alman sendikaları 52 Alman-Avusturya sermayesi 51 Alman-Osmanlı dostluğu 58 Almanya 19, 20, 28, 33, 37, 43, 45, 47, 52, 53, 54, 58, 63, 67, 69, 71, 72, 77, 85, 87, 93, 102, 133, 136 Altılık (Küçük Osmanlı gümüş parası) 25 Amasya 47 American Art News (New York sanat dergisi) 153 Amerika 28, 44, 57, 121, 133 Amerika tahvilleri 30 Amerikan 121, 128 Amerika pamuğu 44 Anadolu 44, 45, 126 Anadolu Demiryolu Kumpanyası 31, 43, 63
Anatole France 127 Anayasa 18, 129 Ancona Limanı 96 Ankara 37, 45, 151 Ankara Ziraat Mektebi 45 Antakya Süryani-Maruni Kilisesi (Melhameler'in bağlı olduğu) 17 Antar (Şükrü Ganem'in Girardi ailesine ithaf ettiği kitap) 129 Antimon (Maden) 43 Antura Koleji 17 Apostolik Delegasyon Şapeli 89 Arakil 133 Aram Efendi (Ziraat Heyet-i Fenniyesi Başkanı) 38, 45, 46, 48, 133 Arami (Maruniler'in dinsel dili) 17 Arap 61, 112, 128 Arap İzzet Holo Paşa 36, 50, 60, 61, 82, 89, 95, 96, 114, 121, 138, 158, 159 Arap İzzet Holo Paşa Çiftliği 48 Arap Sekreterliği 18 Arapça 17, 107 Arazi Kanunnamesi 36 Ardahan 19 Argaud 159 Arié 113 Arminius Vambery 159 Arnavut Hasan 136 Arnavut Turhan Paşa 36 Arnavutlar 63, 64, 71, 82 Arnavutluk 82, 146, 147 A. Rozet (Fransız kâtip) 20 Arsenik (Maden) 43 Art Nouveau akımı 38 Artvin 19 Arvelek 135 Asım Paşa (Müşir) 20 Asmalı kazası 22 Asya 47 Ata Bey (Mısır Hidivinin adamlarından) 136 Atıf Haydar Bey 136 Atina 96 Aubaret (Düyun-u Umumiye'nin eş başkanı) 25 Auboyneau ailesi 90 Auguste Boppe (İstanbul Fransız maslahâtgüzarı) 69 Auler Paşa (Alman) 83 Avenue Henri Martin 128 Avrupa 18, 19, 24, 28, 29, 30, 31, 32, 40, 43, 47, 54, 56, 61, 67, 70, 71, 72, 77, 78, 82, 83, 95, 109, 110, 115, 121, 123, 127, 130, 131, 135, 136, 145, 146, 151, 153, 161 Avrupa basını 109, 138 Avrupa Birliği 75 Avrupa borsası 23 Avrupa Büyükelçileri 42 Avrupa Komisyonu binası (Filipe'de) 20 Avrupa paraları 24
Avrupa piyasaları 29 Avrupa sömürgeciliği 107 Avrupalı/lar 23, 26, 31, 33, 56, 67, 77, 78, 153 Avrupa Devletleri 21, 29, 61, 77, 80, 109, 121 Avrupa komiserler 26 Avrupa bankaları 51 Avrupa Büyükelçiliği 129 Avrupa Hastanesi 133, 135 Avrupa Hükümeti 78 Avrupa Ordus, 123 Avusturya 19, 20, 23, 24, 43, 61, 64, 66, 69, 71, 72, 75, 77, 78, 81, 114, 124, 133, 161 Avusturya-Macaristan 20, 33, 48, 67, 72, 89 Avusturyalı 66, 78, 124 Ay yıldız (Yıldız porselen fabrikasının orijinal amblemi) 54 Aya Paraskevi Ortodoks kilisesi (George Zarifi tarafından yaptırılan) 90 Ayastefanos (Yeşilköy) 20, 112 Ayastefanos Antlaşması 19, 21, 22 Aydın 43, 44, 45, 95 Aydın ve Kasaba demiryolu 31 Ayvacık ilçesi (Biga Sancağı'nda) 40 Azize (Osmanlı Prensesi) 18
B Bâbıâli 26, 29, 32, 35, 38, 40, 42, 47, 51, 53, 54, 58, 60, 61, 62, 63, 66, 67, 70, 75, 77, 78, 79, 81, 82, 93, 95, 100, 101, 107, 108, 110, 115, 121, 126, 130, 131, 132, 137, 138, 147, 149, 158, 161 Bâbıâli Hukuk Müşavirliği 42, 140 Bacchus ve Ariadne 153 Badeni (Kont) 89 Bağcılık Okulu (İzmir’deki) 37 Bağdat 43, 137 Bağdat Demiryolu 43, 52, 53, 54, 57 Bağdat Demiryolu Şirketi 43 Bağdat ve Musul petrolleri 107 Baha Bey (Doktor) 134 Bahri Paşa (Adana Valisi) 158 Bahriye Nezareti 79, 149 Bakteriyoloji Enstitüsü 46, 113 Balat 54 Bâli Efendi (İslam evliyasından) 131 Balkan/lar 18, 19, 20, 32, 51, 61, 64, 67, 74, 75, 76, 147, 161 Balkan Dağları 20 Baltazzi ailesi 87 Balya-Karaaydın kurşun madenleri 38 Banco di Roma 80 Bandırma 21 Bankalar Caddesi 88 Bank-ı Osmani Bakın Osmanlı Bankası Bapst ailesi 90 Baron Beck-Friis (İsveç ve Norveç Ortaelçisi) 89 Baron Bernard von Schlotheim 87, 90, 93 Baron Marshall von Bieberstein (Almanya Büyükelçisi) 52,
225
53, 58, 67, 90, 93, 126, 127, 153 Baron von d’Aehrenthal (Avusturya-Macaristan Dışişleri Bakanı) 71,72, 74, 77, 78, 79 Baron de Ring (Fransa Ortaelçisi) 20 Baron Franz de Calice (Avusturya-Macaristan Büyükelçisi) 67, 89 Baron Georg von Schlotheim (Saxe-Weimar-Eisenack büyük dükünün mabeyncisi) 85, 90 Baron Gustave Rubin de Cervin, 90 Baron Hans Melchior von Schlottheim (Alman Büyükelçiliği Askerî Ataşesi, Yarbay) 90 Baron Hirsch şirketi 51 Baron Lamsdorf (Rusya Dışişleri Bakanı) 79 Baron Maurice de Hirsh (Yahudi asıllı Alman-Macar Yatırımcı) 51, 67 Baron Roben (Karadağ Askerî Ataşesi) 82 Baron Wilderich von Fürstenberg (Alman) 85 Barones von Schlotheim 93 Baronne Selma Schlotheim Melhame 87 Basil Aristopoulos (Bakanlık Memuru) 127 Basra 43 Başkitabet Dairesi 79, 122 Başlangıç Savcılıkları 137 Batı 26, 32, 125 Batı Rumeli 112 Batılı güçler 18, 64, 66, 69, 71 Batılılaşma çabaları 51 Batinberg hadisesi 123 Batum 19, 45 Baudouy (Ünlü Levanten aile) 83 Baudoy ailesi 89 Bayındırlık Bakanlığı 121, 122, 151 Bechara Boutros al-Rahi (Lübnanlı Maruni Başpiskopos) 17 Bechara El Khoury (Lübnan’ın ilk Cumhurbaşkanı) 18 Bedevi ayaklanmaları 83 Bedri Bey (İstanbul Vali Vekili) 87 Bedros (Asapan ailesi mensupları ve öğretmen) 133 Bedros Kuyumcuyan (Selim Melhame’nin Cebel-i Lübnan mutasarrıflığı için rakibi) 33, 37 Belçika 23, 135 Belgrad 66 Belver 131 Benyamin (Keldânî kilisesi ruhani görevlisi Moşi’nin oğlu) 135 Beranger 102 Berdan tüfekleri 28 Berlin 19, 21, 26, 57, 58, 77, 78, 115 Berlin Anlaşması 20, 29, 50, 61, 64, 66, 112 Berlin Sanat Akademisi 153 Bernhard von Bülow (Almanya Şansölyesi) 79 Beşlik (Küçük Osmanlı gümüş parası) 25 Beyaz Kartal Nişanı (Rusya'nın) 93 Beyazıt Camii 56 Beykoz 54, 153 Beylerbeyi 143 Beyoğlu 35, 83, 86, 87, 135, 137 226
Beyoğlu Mutasarrıflığı 96, 134, 135 Beyrut 17, 18, 31, 52, 85, 107, 121 Beyrut Limanı 27, 85 Beyrut Rıhtım Şirketi 31, 107 Beyrut Tramvay ve Elektrik Şirketi 121 Beyrut-Şam buharlı tramvay imtiyazı 85 Beyrut-Şam-Harran demiryolu 31, 86 Beyşehir 139 Biga 40, 45 Bingazi 80, 81, 126 Bingazi madenleri 81 Birinci Dünya Harbi 25, 51, 102, 147, 161 Bishara Melhame (Selim Melhame'nin Babası, Avukat) 17 Bismarck 153 Bleichröder Bankası (Berlinli) 26 Boğaz/lar 21, 22, 70, 89, 90, 95 Bollati (İtalya Dışişleri Müsteşarı) 74 Bolşevik Devrimi 69, 70 Bosna ve Hersek 19, 20 Bosnalı Sofu (Koca) Mehmed Paşa Camii (Sofya'da) 119 Bosnia (İtalyan şilebi) 95, 96 Böcek Başı (Hafiye Teşkilatı’nda) 107 Braunschweig (Alman Komiseri) 20 Brin (İtalya Dişleri Bakanı) 33 Brindisi 95, 96 Budapeşte 85 Bulgar/lar 20, 64, 66, 72, 74, 78, 113, 114, 118, 119, 121, 123, 124, 125, 131 Bulgar basını 125 Bulgar Başbakanı 113 Bulgar Dışişleri 113, 118, 119 Bulgar eşkıyası 66 Bulgar Hükümeti 113, 114, 118, 125 Bulgar komitacıları 64 Bulgar Meclisi 131 Bulgar Telgraf Acentesi 131 Bulgaristan 19, 20, 50, 51, 61, 64, 66, 71, 110, 112, 113, 114, 115, 118, 119, 121, 122, 123, 124, 125, 131, 132, 138, 153, 161 Bulgaristan Dışişleri 112, 113, 116 Bulgaristan Emareti 131, 115 Bulgaristan Hükümeti 112, 118, 119, 121 Bulgaristan Komiserliği 20, 114, 130 Bulgaristan Prensliği 19, 20, 112, 115, 118, 124, 131 Burhaneddin Efendi 70 Bursa 22, 25, 39, 45, 46, 47, 50, 52, 126, 127 Bursa Koza Üretim Merkezi İşletmesi 25 Bursa Ziraat Mektebi 37, 48 Bursa ve Konya demiryolu 31 Bülow (Alman Dışişleri Bakanı) 78 Büyükada 83, 90, 95, 136
C-Ç
Cahit Bey 25 Caillard (Düyun-u Umumiye İdaresi Başkanı) 25, 26
Calice (Avusturya-Macaristan Büyükelçisi) 33, 66 Carlitzik ve J. Antony (Mimar) 58 Carol I. (Romanya Kralı) 153 Caroline Raad (Suriye asıllı, Necip Melhame'nin eşi) 108, 111, 140 Cavit Bey (Osmanlı Maliye Nazırları’nın en yeteneklilerinden) 25 Cebel-i Lübnan 26, 35 Cebel-i Lübnan Mutasarrıflığı 33, 61 Cemal Bey (Ziraat Bankası Genel Müdürü) 48 Cemalettin (Eski Temyiz Başsavcısı) 133 Cenap Şehabettin 40 Cenderya 133 Cenevre 108, 115, 121 Cercle d’Orient Kulübü 35, 126,151 Cevat Paşa 50 Cevdet Paşa 33 Cevher Ağa (Saray görevlilerinden) 136 Cezayir 80, 83 Christian IX. (Danimarka Kralı) 153 Circolo della Caccia Derneği 72 Civan (Köçeoğluzâde Avukat Kasbar'ın kardeşi) 133 Cizvit Üniversitesi (Beyrut’ta) 17 Corona 71 Corriere d’Italia gazetesi 80 Corso Cavalotti 102 Costantino Nigra (Viyana'daki İtalyan Büyükelçisi) 33 Cour Suzeraine 112 Couronne d’Italie Nişanı 71 Courrier Diplomatique 133 Coutalis (Ekinlik) Adası 22 Crespin ailesi 27, 83, 89, 92 Crespin Hanı (Yüksek Kaldırım) 83 Crespin Pasajı 83 Cumhuriyet Dönemi (Türkiye'nin) 25, 51, 83 Cumhuriyet Gazetesi 155 Cumhuriyet Hükümeti 25 Cünye 17 Çadır Köşkü 45 Çanakkale 58 Çarlık Rusyası 72 Çatalca 45 Çerkez Mehmet Paşa 158 Çetine 81 Çini Fabrika-i Hümâyunu 38
D Dahiliye Nezareti, 50, 96, 122, 131, 134, 136, 158
Daily Chronicle (Avrupa’nın en önemli basın organlarından olan) 133 Daily Mail (Avrupa’nın en önemli basın organlarından olan, İngiliz) 60, 133, 134, 135 Danıştay Savcılığı 96 Danimarka 87 Darülaceze 48, 110
Dârülharir 48 Darüttalim 47 David (Mitoloji kahramanı) 27 Davud Paşa (Cebeli Lübnan Mutasarrıfı) 61 De Braunschweig (Almanya'nın İstanbul’daki Konsolos Yardımcısı) 20 De Catelin (Fransız Maden Mühendisi ve İşletmeci) 38 De Giorgis (İtalyan General) 66 De Kallay (Avusturya-Macaristan delegesi) 20 De Martino (İtalya’nın İstanbul Büyükelçiliği Ticari Ataşesi) 147 De Nari (Rus Büyükelçisi) 93 Dedeağaç 31 Dersaadet 71 Dersaadet Ziraat ve Sanâyi Sergi-i Umûmîsi 48 Deutsche Bank 43, 51, 54 Devlet Evrak Odası 18 Devlet-i Aliye 147 Die Woche Dergisi (Alman) 154 Dikran Bey (Artin Paşazâde) 133 Dillon ailesi 90 Diyarbakır 31, 45 Dobrinitsa 113 Doğu Rumeli 20, 29, 112, 113 Doğu Rumeli inkılabı 29 Doğu Rumeli Komisyonu 20, 21 Doğu Rumeli Uluslararası Komiserliği 100 Doğubeyazıt 19 Dolmabahçe Sarayı 50, 58 Donietz (istasyon gemisi) 89 Dr. Charles Zimpel 82 Dr. Maurice Nicolle (İstanbul’da Pasteur Enstitüsü Şubesi Kurucusu) 46, 47, 101, 113 Dr. Şakir 82 Drexel (New York eski Belediye Başkanı) 89 Dubsky (Kont) 89 Dudzeele ailesi 90 Duz ailesi 89 Dürziler 33 Düvel-i Muazzama 67 Düyun-u Umumiye İdaresi 18, 22, 23, 24, 25, 26, 27, 28, 30, 32, 33, 35, 37, 47, 48, 51, 52, 53, 54, 83, 85, 97, 100, 103, 107, 114, 115, 150 Düyun-u Umumiye İdaresi Binası (Mimar Vallaury tarafından inşa edilen) 23 Düyun-u Umumiye İdaresi İdare Meclisi, 24, 26, 47, 130
E Ecole de Grignon Ziraat Okulu 48
Edhem Eldem 119 Edirne 19, 22, 31, 44, 45, 52, 121, 147 Edirne Mütarekesi 19 Edirne-Dedeağaç-Banaluk-Avusturya sınır hatları 51 Edmond Bapst (Fransız Büyükelçiliği Müşaviri- Ticaret Ataşesi) 60, 89 227
Edward VII (İngiliz Kralı) 127 Edward Pleydel-Bouverie (İngiliz devlet adamı) 24 Edwards (Anglo-Frenk gazeteci) 103 Efkar 135 Eflak ve Boğdan 18 Ege 26, 44 Ege Denizi 58 Ekinlik Adası Bakın Coutalis Adası El Arish 126 El-Basira gazetesi (Necip Melhame'nin imtiyaz sahibi olduğu) 107, 108, 130 el-Cami'atü’l-Osmaniye 130 Elçek köyü krom madeni (Köyceğiz ilçesinde) 43 Eleşkirt 19 Elisa Zonaro 11 Emil Loubet Hazretleri (Eski Cumhurbaşkanı ve o vakit ayan reisi olan) 109, 130 Emile Eddé (Lübnan Cumhurbaşkanı) 18 Emir Djabbour (Akuralı) 17 Emlâk-ı Hümâyûn İdaresi (Hazine-i Hassa Nezâreti'ne bağlı) 54 Emniyet Genel Müdürlüğü 96 Endonezya 83 Enver Paşa (Jön Türk lideri) 138, 140, 149 Erbe Tubini 60 Erdek 21 Ereğli 54, 63, 79, 81 Ereğli Madenleri İşletmesi 42, 79, 80, 81 Ergani 38 Ereğli Bakır madenleri 38, 39, 42 Ermenak Efendi (Tüccar) 133 Ermeni/ler 20, 29, 87, 89, 115, 125, 127, 128, 132, 134, 135, 136, 158, 161 Ermeni basını 134 Ermeni işleri 29, 50 Ernest Abbot (İngiliz uyruklu) 98 Esat (Sorgu hakimlerinden) 133 Eskişehir lületaşları 50 Ethem Beyler (Savcı Muavini) 133 Etienne Depeyre (Antura Koleji müdürü, Peder) 17 Etienne (Stefenaki) Musurus Paşa (Londra Osmanlı Büyükelçisi) 24, 41, 82 Etniki Eterya 64 Eugenidi ailesi 89 Eustache Eugénidés (Rum banker) 89, 90 Evkaf Nezareti 43 Evlad-ı Şuheda ve Ma’lulin Guzzat’-ı Asakir-i Şahane İ’ane Sergisi 49 Eyâlât-ı Mümtâze 132
F Fabergé 153
Fadıl (Selim Melhame'nin kardeşi) 17, 18 Faik Bey 95 Faik Paşa (Padişah’ın yakın çevresinden) 158 228
Fairholme (Yarbay) 89 Fas (Osmanlı toprakları içinde yer alan) 83, 146, 147 Fasciotti (Viyana İtalyan Büyükelçiliği’nin ticaret ateşi) 77 Fausto Zonaro (II. Abdülhamid’in ünlü ressamı) 30, 50, 56, 57, 70, 74, 102, 143 Fazıl Paşa 39 Fehim Paşa (Baş Hafiye) 126, 127, 134, 135, 136 Ferid Bey 20 Feride (Selim Melhame Paşa’nın kızı) 85, 90, 145 Feridun Kandemir 158 Ferik Şakir Paşa (Yaverandan) 136 Ferit Paşa (Eski Sadrazam) 78, 128, 136 Ferruh Bey (Komiser) 119 Feshane 48 Fethullah Efendi (Selim Melhame’nin Cebel-i Lübnan Mutasarrıflığı için rakibi) 33 Fırat Nehri 31 Fiesole bölgesi (Floransa'nın) 103 Fiesole Mavi Rahibeler Manastırı 103, 104 Filip Melhame (Selim Melhame'nin kardeşi) 17, 19, 93, 108, 121, 128, 136, 138, 150, 151 Filipe şehri (Plovdiv) 20 Filistin 54, 57, 58, 121, 159 Filoksera (Asma hastalığı) 44 Floransa 77, 87, 96, 98, 101, 102, 103, 105, 153, 161 Foster (Osmanlı Bankası Genel Müdürü) 86 Foto Süreyya (Tünel'de) 155 Francis de Pressensé 127 Frank (Alman işadamı) 39 Frankfurt 133 Franko Paşa (Cebeli Lübnan Mutasarrıfı) 61 Fransa 19, 20, 27, 28, 29, 31, 32, 33, 35, 37, 43, 46, 47, 48, 52, 53, 54, 60, 61, 62, 71, 80, 102, 103, 107, 108, 109, 113, 133, 146 Fransa Dışişleri Bakanlığı 109, 130 Fransa Hükümeti 107 Fransız/lar 23, 27, 33, 40, 52, 53, 56, 57, 61, 66, 69, 77, 79, 80, 81, 85, 102, 107, 123, 133, 138, 145, 150, 155 Fransız basını 28, 60, 71 Fransız dili 17 Fransız donanması 60 Fransız Büyükelçiliği (İstanbul'daki) 35, 60 Fransız frangı 153 Fransız Hükümeti 20, 54, 60 Fransız İhtilali 83 Fransız Levantenler 60 Fransız mandası 103 Fransız Rıhtım Şirketi 61 Fransız sendikaları 52 Fransız Ziraat Bakanlığı 44 Fransızca 17, 18, 20, 93, 98, 112, 150 Freiburg Albert-Ludwigs Üniversitesi 85 Frenk Levanten (İstanbul'da yaşayan) 83 Friedlander Biraderler (Berlin’deki ünlü kuyumcu) 153 Fuad Paşa (Sadrazam) 17 Fürstenberg 86
G Gabriel Hanotaux (Fransız Dışişleri Bakanı) 107, 108, 109, 130
G. Turner (Uzman) 47 Gabes (Tunus şehri) 107 Galata 23, 54, 60 Galata bankerleri 22, 30, 79 Galata (Taksim) Tüneli 110 Galatasaray 57 Galip Bey (Bâbıâli nazırlarından) 18 Galip, Binbaşı (Askerî Baytar Mektebi öğretmeni) 46 Gaston Auboyneau (Düyun-u Umumiye Genel Müdürlüğü'nden ayrılan) 24 Gazeta de Coloyen 133 General Brusati (Kral Vittorio Emanuele III'ün Başyaveri) 71, 72, 74, 147 General Ignatiev 21 Gentlemen’s Club 72 George Harfouche Efendi (Necip Melhame’nin yardımcısı) 113 George Zarifi (Banker) 23, 52, 90 Georges Clemenceau (Fransa Başbakanı) 127 Germaine de Dudzeele 93 Ghika 128 Giorgio Lorando (Venedikli tacir) 60 Giornale di Brescia gazetesi 145 Giovanni Giolitti (Başbakan) 74, 75 Girardi ailesi 129 Girit 115, 123 Girit hülyası 29 Girit İsyanı 29, 123 Giritli Hayri 136 Giritliler 29 Giuseppe Beranger (Sorgu hakimi) 102 Glavaniler (Banker aile) 60, 83 Goliath 27 Gökçeada (Imbros) 125 Göreyli 64 Grand Officier de la Legion d’Honneur Nişanı 103 Grandük Nicola 19 Grazioli (Düşes) 128 Grigori Şerbina (Mitroviçe’deki ilk Rusya Konsolosu) 63 Gryparis ailesi 90 Guasco di Bisio (İtalya Büyükelçi Müsteşarı) 33 Guicciardini (İtalya Dışişleri Bakanı) 146, 147 Gül yağı 45 Güney Afrika 83, 85 Güney Fransa Bakın Fransa Güney Rumeli 21
H Habib Efendi (Selim Melhame'nin kardeşi) 17, 40, 112, 121,
150, 151 Hacı Mustafa Bey (Musâhib) 134 Hafiye Teşkilatı 35, 107
Haim Bahar Arie (Musevi asıllı, İstanbullu) 113 Hakkı Bey (Saray'ın Hukuk Danışmanı) 51 Hakkı Paşa (Sadrazam) 151 Halaçyan (Ermeni Tacir) 39 Halep 108, 129, 139 Halep Hristiyanları 33 Halife 72 Halil (Ayandan) 136 Halil el Huri (Şam vilayetinde tercüman) 18 Halil Ganem (Antura Koleji mezunlarından) 18 Halil Rıfat Paşa 50 Halim (Selim Melhame'nin oğlu) 85, 87 Halit Bey (Miralay) 135 Halkalı Ziraat ve Baytar Okulu 36, 37, 46, 50, 98 Halkalı Ziraat ve Ormancılık Mekteb-i Âlisi 37 Halki 90 Hallaçyan (Tüccar) 79 Hamai Bey 158 Hamdi Bey (Beyoğlu Eski Mutasarrıfı) 126, 136 Hamdi Paşa 66 Hamidi Rejim 83, 109, 114, 138, 147 Hamidiye Camii (Yıldız Sarayı'nın bitişiğindeki) 121 Hamidiye Hicaz Demiryolu 82 Hamidiye Marşı 118, 150 Hamilton Lang (Rüsum-u Sitte İdaresi başkanı) 23 Hanedan-ı Âli Osman Nişanı 71 Hans Schadow (Ünlü Alman Ressam) 12, 53, 153 Harbiye Nezareti 87, 129, 136 , 137, 147 Hareket Ordusu Komutanlığı 98 Hariciye Nezareti 18, 42, 51, 60, 96, 98, 108, 123, 130 Harir Darüttalimi (Bursa'da) 47, 48 Hasan Efendi (İzmit Karasu'daki Çinko madeninin sahibi) 40 Hasan Fehmi (Osmanlı yazarlardan) 130 Hasan Fehmi Paşa (Rüsumat Emini)121 Hasan Fehmi Paşa (Selanik Valisi) 150 Hasan Paşa 82 Hasan Rami Paşa 158 Hasan Tahsin (Başkâtip) 39, 43, 56, 60, 61, 72, 78, 80, 81, 95, 109, 110, 112, 114, 141, 145, 149, 158, 159 Hasan Tahsin Bey (Nemlizâde) 43 Haydar, Binbaşı (Şehremaneti Veteriner Müfettişi) 46 Haydarpaşa 57, 139 Hayri Paşa 150 Hazırlık Savcılığı 137 Hazine-i Celile 51 Hazine-i Hassa 43, 54, 107, 138, 147 Hazzopoulo ailesi 90 Helen Ralli (Anglo-Frenk gazeteci Edwards'tan boşanan Musevi kökenli eşi) 103 Henry Bath & Sons (İngiliz aracı şirket) 41 Henry VII. (İngiltere Kralı) 127 Herald Matin 133 Hereke Fabrikası 48, 54 Hermann Schöler (Alman) 25 Hersek 18
229
Hicaz 82 Hicaz Demiryolu 82, 83, 126 Hidiv 125 Hilmi (Yüzbaşı) 135 Hilmi Paşa (Rumeli Genel Müfettişi) 123 Hindenburg (Mareşal) 153 Hindistan 82, 83 Hohenzollern (Kraliyet yatı) 58 Hollanda 23, 43, 45 Hollanda Büyükelçiliği 140 Hollandalı Paul Wittering (Müzayedeci) 140 Hotel des Ventes 153 Hoyek (Maruni Patriği) 132 Hristiyan 17, 18, 22, 33, 58, 71, 74, 83, 96 Huwayyik (Maruni Patriği) 140 Hüseyin Cahit Bey 25 Hüseyin Hilmi Paşa (Rumeli Genel Müfettişi) 66 Hüseyin Hüsnü Efendi (Gelir İdaresi Müsteşarı) 37 Hüseyin Remzi Bey (Askerî Tıp Okulu Profesörü) 46 Hüsnü (Ahrar'dan) 130 Hüsnü Bey (Veterinerlik Okulu Profesörü) 46
I-İ ICA (Jewish Colonization Association) 54
Ignace Ziade (Beyrut Maruni Başpiskoposu) 17 Ignatiev (Rus Büyükelçi) 19, 21 II. Dünya Savaşı 85 II. Meşrutiyet 40, 42, 44, 48, 54, 76, 79, 87, 95, 98, 99, 103, 110, 127, 129, 136, 137, 138, 147, 149, 150, 151, 153, 158, 159, 161 III. Dönem Bulgar Meclisi 112 Irak 51 Ischl 127 Izvolski (Rusya Dışişleri Bakanı) 20, 78 Izvolski (Rus Kâtip) 20 İbrahim (Mitroviçe'deki ilk Rus konsolosunu vuran Arnavut Onbaşı) 63 İbrahim Paşa (Teşrifat Nazırı) 60, 90 İbrahim Sabbah (Belçikalı ve Lübnanlı) 122 İçişleri Bakanlığı Bakın Dahiliye Nezareti İğneada 63 İhsan Bey 136 İhsan Şevket (Sorgu hakimlerinden) 133 İkinci Kolordu askere alma başkanlığı 87 İlyas Sabbah (Belçikalı ve Lübnanlı) 122 İmtiyaz madalyası 34 İnegöl 127 İngiliz/ler 23, 24, 29, 42, 50, 52, 66, 70, 80, 82, 110, 121, 125, 126, 127 İngiliz basını 50 İngiliz Hükümeti 110, 126 İngiliz Ordusu 28 İngiliz Postası 114 İngiliz sendikaları 52 İngiliz-Suriye Ziraat Kredi Bankası (Şam’da) 151 230
İngilizce 135 İngiltere 19, 20, 27, 28, 33, 35, 43, 48, 57, 60, 74, 80, 83, 127, 136 İnhisarât-ı hamse (beş inhisar/beş tekel), 51 İpek böcekçiliği 47 İpek dokuma atölyesi (Bursa'da) 25, 31 İpek kozası (Bursa’da) 25, 47 İpekçilik Enstitüsü 25 İpekçilik okulu 47 İran 135 İskender Melhame Bey (Selim Melhame'nin kardeşi) 17, 150, 151 İskenderun 31 İskenderun Limanı 41, 42 İslam 131 İslam cemiyetleri (Avrupa’daki) 83 İsmail Hakkı Bey 71 İsmail Kemal (Avlonyalı) 50, 82 İsmail Kemal (Beyrut Valisi) 33 İsmail Müştak Mayakon (Mabeyn Kâtibi) 145 İsmail Paşa (Askerî Okullar Başmüfettişi) 107, 126, 135, 158 İsmet Paşa 158 İspanya 146 İsrail savaşı (1967) 17 İstanbul 17, 18, 19, 20, 22, 23, 24, 25, 26, 28, 30, 31, 33, 35, 36, 37, 38, 39, 40, 43, 44, 45, 46, 47, 48, 50, 51, 52, 54, 56, 57, 58, 60, 61, 63, 64, 66, 69, 70, 71, 72, 75, 78, 79, 81, 82, 83, 85, 86, 87, 89, 90, 95, 99, 100, 101, 102, 103, 107, 108, 109, 111, 113, 114, 118, 119, 121, 123, 125, 126, 127, 128, 130, 133, 134, 135, 136, 137, 138, 145, 146, 149, 150, 151, 153, 159 İstanbul Bakteriyoloji Enstitüsü 47 İstanbul Bankası 23 İstanbul Boğazı 70 İstanbul Borsası 23 İstanbul rıhtımı 31, 61 İstanbul-Edirne-Sarımbey-Belova Hattı 51 İstinâf Savcılığı 137 İsviçre 87, 102, 108 İşkodra 81 İtalya 19, 20, 23, 33, 48, 67, 71, 72, 74, 75, 77, 78, 79, 80, 81, 83, 87, 95, 96, 100, 101, 102, 132, 136, 145, 146, 147, 158, 159, 161 İtalya Dışişleri Bakanlığı 33, 145, 146 İtalya Hükümeti 33, 72, 81, 102, 128, 145, 147, 151 İtalya İhtilali 102 İtalya Konsolosluğu (İzmir) 95, 96 İtalya Ordusu 147 İtalya Senatosu 145,147 İtalyan Askerî İstihbarat örgütü 102 İtalyan Büyükelçiliği (Atina’daki) 95, 96 İtalyan Büyükelçiliği (Tarabya’da) 38, 74, 145 İtalyan kral mezarları (Panteon'daki) 74 İtalyan Süvari Okulu 145 İtalyan şilebi 95 İtalyanca 95, 102 İtalyanlar 74, 79, 80 İttihad ve Terakki Cemiyeti 25,95, 108, 128, 161
İzburkça (bucak) 64 İzmir 31, 83, 95 İzmit 39, 40, 134 İzzet Bey (Mabeyn Müdürü) 135 İzzet Bey (Osmanlı Prensesi Azize'nin oğlu) 18
J
Jacques Garnier (Fransız Coğrafya Cemiyeti üyesi) 48 Jacques Pervititich Sigorta Haritaları 89 Jafa Vadisi sulama projesi 150 Jandarma Halim (Manastır'daki Rus Konsolosu Arkadayeviç Rotskovski'yi öldüren) 63 Japon/ya 45, 72, 87 Jean Antoine Ernest Constans (İstanbul’daki Fransa Büyükelçisi) 40, 60, 61, 103 Jean Balatti (İnşaat malzemeleri satan firma) 93 Jean Jaures 127 Jens Hanssen 161 Jerba (Tunus şehri) 107 Joachim III (Patrik) 90 Joannidés ailesi 89 Johannes Zehngraf (Danimarkalı ünlü portre sanatçısı) 153 Joseph André Crespin (Brokaj ofisi sahibi, Fransız) 60, 83 Joseph Etienne Caporal 151 Jouannidis ailesi 90 Journal de Salonique 77, 150 Jön Türkler 108, 112, 121, 128, 130, 134, 136, 138, 147, 161 Jurnal 35
K Kabasakal Mehmet Paşa 145
Kabuli Paşa Konağı (Sıraselviler’de) 86, 87 Kafkaslar 19 Kale-i Sultaniye 58 Kâmil Bey 158 Kâmil Paşa (Sadrazam) 27, 61, 98, 100, 101, 102, 128, 138, 158, 161 Kamphövener Paşa 58 Kanlıca 20 Kânûn-ı Esâsî 18, 95 Kapalıçarşı 54 Kapitalizm 26 Kapitülasyonlar 26 Kaptan Parflonow (Donietz istasyon gemisinin kaptanı) 89 Kara Camii 119 Karabet Efendi (Van tüccarlarından) 133 Karacaali sınırı 131 Karadağ 18, 19, 29, 30,74, 81, 82 Karadeniz 26, 70, 115, 131 Karadeniz donanması (Rusya'nın) 69 Karadeniz Ereğli kömür ocakları 80, 81 Karakin (Tıp Fakültesi öğrencilerinden) 133 Karaköy Camii 38
Karaman 39 Karasu (İzmit sancağında) 40 Karasu Maden Şirketi 40 Karataban (hastalık) 25 Karateodori Paşa 58, 110 Kardinal Meglia 102 Kargı Çiftliği (Aydın'ın Mekri kazasında) 43 Karlsbad Kaplıcaları 122, 127 Kars 19 Kasbar (Köçeoğluzâde, Avukat) 133 Kastamonu 38, 45 Katolik Kilisesi 93, 112 Katolik mezhebi 90, 93 Kayseri Valiliği 139 Kazım Bey (Sadrazam Fuad Paşa'nın oğlu) 17 Keçiören ilçesi 45 Kederli Saatler (Selim Melhame'nin kızı Leyla'nın eseri) 85 Kefe Limanı 70 Kevork Torkomyan (Osmanlı tebaasından) 25 Khalil el Khoury (Lübnan'ın ilk Cumhurbaşkanı Bechara ElKhoury'nin oğlu) 18 Khora (Ada) 22 Kıbrıs 19 Kırım Savaşı (1853-1856) 18, 31 Kızılkaya köyü krom madeni (Köyceğiz ilçesinde) 43 Kirkor Efendi (Nafia memurlarından) 133 Kirkor Zehrab Efendi (İstanbul Mebusu) 133 Kleanti Skalyeri-Aziz Bey komitesi 35 Koca çiftliği (Aydın'ın Mekri kazasında) 43 Kont Collobiano (İtalya Büyükelçisi) 48 Kont d’Arnaud 89 Kont de Dudzeele (Belçika Büyükelçisi) 89, 90, 93 Kont Gianotti 72 Kont Lambsdorf (Rusya Dışişleri Bakanı) 63 Kont Léon Valérien Ostrorog 89 Kont Perthuis 27, 85 Kont Raimondi (Miralay) 71 Kont Robert de Dampierre (Fransız Büyükelçisi) 85 Kontes de Dampierre (Kanada Büyükelçisi’nin eşi) 103 Konya 43, 45, 54, 139 Kosova 61, 64, 71, 115 Kostenetz istasyonu 125 Koştan (bucak) 64 Kovil (Fransız Mühendis) 48 Köstence 70 Köstence Başşehbenderliği 69 Köstence Limanı 70 Köyceğiz ilçesi 43 Kredit Ansalt Bankası (Viyanalı) 26 Krnka tüfekleri 28 Krom (Maden) 43 Krupp topları 28 Kuduz Enstitüsü 46 Kudüs 57, 58, 61, 151 Kurtuluş Savaşı 45
231
Kuruçeşme 124 Kuyumcuyan (Roma Büyükelçiliği Katolik) 61 Kuzey Afrika 80, 81 Kuzey Makedonya 121 Küçük Sait Paşa 119 Kürt aşiretleri 28
Müsteşarı,
Ermeni
L L. Chambon (Pasteur Enstitüsü Müdür Yardımcısı) 47
L’Echo de Tunis gazetesi (Tunus'ta neşredilen) 108 La Belle Epoque 83 La Colonie gazetesi (Tunus'ta neşredilen) 108 La Dépéche Tunisienne gazetesi 107, 108 La Domenica del Corriere dergisi 120 La Ferté-Meun 128 La Petite Tunisie gazetesi (Tunus'ta neşredilen) 108 La Revue Diplomatique 128 La Tunisie Française Gazetesi (Tunus'ta neşredilen) 108 Lahey Barış Konferansı 81 Lahey Konferansı 115 Lahey Mahkemesi 126 Latin 89 Lazare 71 Lazarist Pére Lacambre (St. Pulcherie Fransız Lisesi rahibi) 90 Lazarist rahipler 17 Le Crédit Général Ottoman (Banker kuruluşu) 60 Le Moniteur Oriental gazetesi 89 Le Petit Journal 76 Le Sultan Rouge 127 Le Temps gazetesi 83 Légion d’Honneur Nişanı (Fransız Hükümeti tarafından Selim Melhame'ye verilen) 20 Leishman (İstanbul Amerikan Büyükelçisi) 89, 93, 121 Lenin (Donietz istaston gemisi subaylarından) 89 Leon ailesi 89 Leon Berger (Düyun-u Umumiye İdare Meclisi Başkanı) 27, 51, 115 Leon Efendi (Gümrük memurlarından) 133 Leon Papasyan Efendi 133 Leonce Caillard (Amiral) 60, 61 Leon (idas) Zarifi (Banker) 90, 136 Les Maux de l’Empire Ottoman et leurs Remedes/Osmanlı İmparatorluğu’nun Rahatsızlıkları ve Tedavisi (Osmanlı topraklarına girişi yasaklanan kitap) 108 Levant Herald gazetesi 48 Levanten Katolik aileler (Pera'da) 89 Levantenler 83, 161 Leyla (Selim Melhame'nin kızı) 85, 102 Libya 81 Liman Dairesi 134 Limni (Lemnos) 69, 125 Lobnof (Prens) 123 Londra 24, 33, 41, 78, 82, 89 232
Londra Büyükelçiliği (Osmanlı Devleti'nin) 42 Londra sergisi 48 Londra şubesi (Osmanlı Bankası'nın) 41 Lorando (Ünlü Levanten aile) 60, 61, 83, 89 Lord Salisbury (İngiltere Dışişleri Bakanı) 33 Louis Argaud (Paris Barosu avukatlarından) 159 Louis Date (Yıldız Porselen Fabrikası'nın ilk Dahiliye Müdürü) 54 Louis Pasteur 25, 46 Louis Philippe (Fransa Kralı) 123 Louis Rambert (Düyun-u Umumi İşletmesi’ne bağlı Tütün Rejisi Genel Müdürü) 150,151 Lucie Lorando (Liber Lorando’nun kızı) 83 Lui XIV 155 Lui XV 155 Lübnan 17, 27, 61, 85, 103, 121, 140, 159 Lübnan Hükümeti 85, 103 Lübnan Mutasarrıflığı 18, 33 Lübnan sediri 45 Lübnanlı 35, 61, 158 Lüksemburg (Büyükelçiliği) 135 Lydenburg (Altın madenleri işletmesi) 85
M M. Black (İngiliz Bakteriyolog) 47
Mabeyn Başkitabeti 110, 121, 122, 129, 130, 131, 134, 136, 138, 149 Madam Abbot 43 Maden Fen Heyeti (Orman, Maden ve Ziraat Nezareti'nin) 38, 40 Maden İdaresi 36 Maden Mektebi 36 Maden Nizamnamesi 42 Mahmud Nedim Paşa (Sadrazam) 35 Mahmut Atâ (Ahrar’dan) 130 Mahmut Celalettin Paşa 109 Mahmut Nedim Paşa (Viyana Büyükelçisi) 77, 79 Mahmut Paşa (Komisyon üyesi olarak atanan) 110 Maillot (Montpellier Koza Üretim Merkezi Müdürü) 25 Majestic Otel (Nis’te) 102 Makedon 113 Makedon çetesi 63 Makedonya 61, 64, 67, 69, 70, 71, 72, 74, 77, 78, 79, 81, 93, 95, 112, 113, 114, 115, 121, 125, 127, 131, 145, 146, 147, 161 Makedon Komitesi 124 Makedon sorunu 64, 71, 79, 110, 124 Makedon toprakları 71 Makedonyalı 113, 121, 123 Malik el Marouni el Lübnani (Akura Emiri) 17 Maliye Nazırlığı (Fransa'nın) 19, 22, 40, 52, 83, 131, 150 Maliye Hazinesi 110 Maliye Komitesi (Yıldız Sarayı'nda toplanan) 50 Maliye Meclisi 115 Maliye Nezareti 25, 36, 40, 96, 98, 115 Malta 151
Malta Köşkü 45 Mamulat ve Mahsulat Sergisi (Bursa'da) 49, 50 Manastır 64, 71, 115 Mandelstam (Salis-Sewis Kontu) 89 Manganez (Maden) 43 Manuk (Kulüp Doryan (Club d’Orient) hademelerinden) 133 Mari (Cenderya’nın nişanlısı Portakaloğlu'nun kızı Matmazel) 133 Maria Fyodorovna (Rus İmparatoriçe) 153 Maria Garzellam 85 Maria Teresa gümüş sikkesi 24, 25 Marie Fürstenberg (Selim Melhame'nin kızı) 85, 87, 90, 91 Marienbad 122, 127 Marki Alberto Theodoli (Düyun-u Umumiye İdaresi İtalyan Komiseri) 159 Marki Carlotti (İtalya Dışişleri Bakanlığı Kabine Şefi) 72, 74, 80, 81, 96 Marki de Composagrado ailesi 90 Marki Guglielmo Imperiali (İstanbul İtalya Büyükelçisi) 71, 72, 75, 90, 95, 145, 146, 147 Marki Malaspina (İtalya Büyükelçisi) 89 Markof (Bulgar eski Kapı Kedhüdası Mösyö) 131 Marmara Denizi 21, 22 Marsilya 52 Martini tüfeği 28 Maruni 17, 33, 103, 161 Mason Kulübü 87 Maunsell (Albay) 89 Maurice Nicolle 47 Maurice Rouvier (Fransız Devlet Adamı) 52, 53, 54 Mavrocordato ailesi 40, 87, 89, 90, 96 Mavroyeni ailesi 90 Mavroyeni Bey (Rum Ortodoks eski Washington Ortaelçisi ve Samos Prensi) 82 Mavroyeni Paşa (Sultan’ın özel doktoru) 82 Max Heinrich von Seubert (Alman soylusu) 85 Max Spitta (Alman Mimar) 58 Mayako (Yıldız Sarayı'nda III. Kâtip) 159 Mazera Beyler (İtalyan Ferik Romei Paşa'nın damadı Binbaşı) 147 Mecidi Nişanı 46, 74, 97 Mecidiye sikkesi 25 Meclis-i Mebusan 98, 128, 129, 130, 132 Meclis-i Vükela 36, 41, 53 Medine 82, 83 Mehmed Ali (İzzet Paşa'nın oğlu) 158 Mehmed Ali, Kaymakam (Ziraat Heyet-i Fenniyesi Beşinci Şube Müdürü) 46 Mehmed Emin (Maliye Nezareti Muhasebecisi) 20 Mehmed Şakir Paşa 58 Mehmed Tevfik Bey 119 Mehmet Emin (Ahrar'dan) 130 Mehmet Rıfat Paşa 82 Mehmet Rıza Paşa 158 Mehmet Şakir Paşa 82
Mekke 82, 83 Mekri kazası (Aydın'ın) 43 Mekteb-i Sanayi 58 Mekteb-i Sultanî (Beyoğlu’nda, Bugünkü Galatasaray Lisesi) 17, 18, 131 Melhame ailesi 17, 89, 93, 102 Melhame Konağı (Sıraselviler'de) 93 Memduh Beyler (Sorgu hakimlerinden) 133 Memduh Paşa 158 Memurin-i Mülkiye Kararnamesi 28 Menzikoff ailesi 89 Merite Agricole Nişanı 44 Merkez Kumandanlığı 134 Merkezî Osmanlı yönetim 131 Mersin 151 Metamorphosis serisi 153 Metternich 128 Mısır 29, 60, 80, 83, 107, 125, 126 Mısır Hidivliği 126 Mısırlılar 126 Michel Eddé (Lübnan Cumhurbaşkanı Emile Eddé’nin babası) 18 Midilli (Mitilene) 58, 60, 61, 69, 125 Midilli gümrüğü 67 Mihran Efendi (Osmanlı gazeteci ve yayıncı) 83 Mimar Sinan 119 Minas Bey (Baytar Mektebi Nazırı Miralay) 135 Minas Efendi, Binbaşı (Halkalı Ziraat ve Baytar Mektebi öğretmenlerinden) 46 Miralay Ali (Mekteb-i Tıbbiye’deki Baytar Komisyonu Başkanı) 46 Miralay Thomas (İtalyan Ferik Romei Paşa'nın yardımcısı) 147 Mişel Eddé (Şam vilayetinde tercüman) 18 Mithat Paşa 35 Mitroviçe 61, 63 Moda 57 Monsenyör Tacci (İstanbul Vatikan Temsilcisi) 90 Montpellier Koza Üretim Merkezi 25 Montpellier Ziraat Enstitüsü 47 Montreux 102, 161 Montreux Palace oteli (İsviçre’de) 102 Mösyö Bonin 35 Mösyö d’Hollys (Mekteb-i Sultanî Müdür yardımcısı) 17 Mösyö Külman 51 Mösyö Raymond 27, 85 Mösyö Rouzaut 40 Mösyö Selyen (İstanbul Su Kumpanyası Direktörü) 48 Mudanya 19, 136 Muhammed Inshaullah 82, 83 Muharrem Anlaşması 161 Muharrem Kararnamesi 22, 23, 26 Muhtar Bey (Paşazâde) 18 Murat V. (Sultan) 18, 32, 35 Musaddara deresi 150 Musafi Paşa 158 233
Museviler 113 Mustafa bin İsmail (Eski Tunus Başbakanı) 107 Mustafa Kemal Atatürk 45 Mustafa Reşit Paşa (Hariciye Nazırı) 36 Musurus Paşa (Londra Osmanlı Büyükelçisi) 24, 41 Muzaffer Çaykovski Paşa (Polonya asıllı) 61 Müftülük sorunu (Bulgaristan’daki) 116 Müftüzade İsmail Efendi (Isparta’nın ilk gül yağı üreticisi) 45 Mülkiye Baytar Mektebi 37 Mülkiye Dairesi (Şûrâ-yı Devlet'in) 130 Münir Paşa (Paris Büyükelçisi) 36, 52, 58, 90, 108, 109, 127, 128, 130, 158 Münir Bey (Saray protokol şefi) 24 Mürzsteg kararları, 66, 69 Müslüman/lar 17, 18, 20, 64, 71, 82, 83, 96, 112, 113, 115, 118, 119, 131, 72, 74, 77, 115, 124, 125, 147 Müslüman liderler 83 Müslüman ülkeler 72, 82 Müze-i Hümayun 30 Myriam Melhame (Selim Paşa’nın bugün Floransa’da yaşayan küçük torunu) 85, 153
N Nabalyan (Van tüccarlarından) 133
Naci Yahya (Kurtpınar mebusu) 118 Naci Yahya Paşa 118 Natçeviç 125 Nafia Nezareti 27, 131 Nancy Leishman (Amerikan Büyükelçisi’nin kızı) 90 Nasri Bey Franko (Cebeli Lübnan Mutasarrıfı Franko Paşa’nın oğlu) 33, 35, 61 Naum Paşa (Cebeli Lübnan Mutasarrıfı) 33, 35, 61, 82, 90, 101 Naum Paşa (Paris Büyükelçisi) 100 Nazım Bey (Alaşehir eski Orman Süvari Memuru) 38, 54 Nazım Bey (Yıldız Porselen Fabrikası'nın müdürü olarak atanmış olan) 17, 54 Nazif (Şûrâ-yı Devlet üyelerinden) 133 Nazif Bey (Orman Fen Heyeti Başkanı) 24, 48 Necmettin Bey (Eski İstinaf Savcısı) 126, 133, 134, 136, 137 Negroponte ailesi 90 Nelidov ailesi 90 Nervo (Beyrut Limanı Yönetim Kurulu Başkanı) 27 New York Herald 133 Nicholas O’Conor (İstanbul İngiliz Büyükelçisi) 126, 134 Nihat Melhame (Selim Melhame'nin oğlu) 85, 93, 104 Nihat (Sorgu hakimlerinden) 133 Nikola (Rus Grandükü) 21 Nikola Alexandrovitch (Rus Çarı) 112 Nikola Nakkaş 18 Nelidov, Aleksandır (Rus Maslahatgüzârı) 19, 21 Nis şehri (Fransa'nın) 102 Niş 64 Nişan (Sivas Cemiyet Reisi) 135 Nişan Efendi (Komisyon üyesi olarak atanan) 110 234
Niyazi Bey (Merhum Komiser) 131 Noblet (Düyun-u Umumiye İdaresi Müdür Yardımcısı, Fransız) 26 Normandiya burjuvazisi 83 Norveç 128 Noye Freye Presse 133 Numune Çiftliği 31, 45 Nuova Antologia (İtalyan dergisi) 146 Nureddin (Doktor) 130 Nurettin Bey 136 Nurettin Paşa (II. Abdülhamid’in damadı) 39 Nuri Bey (Tütün Rejisi Komiseri) 24, 134
O-Ö O’Conor ailesi 90
Odesa 69, 70 Ohannes Efendi (Sarraf oğlu) 133 Ohannes Kirkor Efendi 133 Orient Express treni 51, 60, 125, 145 Orman Fen Heyeti 38 Orman Maden ve Ziraat Nezareti 35, 36, 37, 38, 43, 46, 48, 96, 98, 100 Orman Maden Meclisi 36, 38 Orman Maden Mektebi 36, 37, 38 Ormanyan (Ermeni Patriği) 158 Ortadoğu ülkeleri 52 Ortaköy 57 Osman Hamdi Bey (Düyun-u Umumiye Komiseri ve Müze-i Hümayun Müdürü) 24, 25, 26, 48 Osman Niyazi (muhasebeci) 40 Osmani Nişanı 37, 119, 147, 149 Osmanlı 23, 26, 31, 40, 48, 56, 61, 64, 67, 70, 71, 75, 80, 100, 112, 113, 115, 118, 119, 121, 123, 124, 125, 126, 130, 131, 132, 133, 137, 138, 146, 153, 158, 159, 161 Osmanlı Devleti 18, 19, 20, 21, 22, 23, 26, 28, 29, 30, 31, 32, 36, 42, 48, 51, 52, 58, 60, 63, 64, 66, 67, 69, 70, 71, 72, 75, 77, 79, 80, 81, 93, 107, 108, 112, 114, 115, 118, 119, 125, 126, 127, 130, 131, 132, 138, 146, 147, 150, 151, 158, 161 Osmanlı Ahrarcıları 130 Osmanlı Anonim Şirketi 110 Osmanlı arşivleri 113 Osmanlı askerî birliği 58 Osmanlı askerî harp divanı 71 Osmanlı Bankası 22, 23, 24, 25, 26, 27, 40, 41, 47, 48, 69, 85, 86, 87, 88, 119 Osmanlı başkenti Bakın İstanbul Osmanlı borçları 26 Osmanlı Büyükelçiliği (Roma'daki) 85 Osmanlı Büyükelçiliği (Viyana'daki) 75 Osmanlı Büyükelçiliği (Paris'teki) 127 Osmanlı çini sanatı 56 Osmanlı Donanması 80 Osmanlı egemenliği 17 Osmanlı hanedanı 31
Osmanlı Hariciyesi 41 Osmanlı hazinesi 24 Osmanlı hukuku 67 Osmanlı Hükümdarlığı 112 Osmanlı Hükümeti 19, 20, 21, 22, 24, 25, 26, 27, 28, 31, 39, 50, 52, 53, 63, 69, 70, 81, 108, 109, 110, 114, 119, 123, 124, 125, 126, 132 Osmanlı Jandarma Teşkilatı 83, 145 Osmanlı karasuları 63 Osmanlı Komiserliği (Bulgaristan'daki) 20, 116, 141 Osmanlı lirası 20, 23, 24, 25 Osmanlı madenleri 38 Osmanlı maliyesi 20, 23 Osmanlı Milleti 129, 130, 131 Osmanlı - Organe de la Jeune Turquie (Cenevre’de yayınlanan dergi) 109 Osmanlı Ordusu 19, 32, 71, 100, 125, 126, 149 Osmanlı Padişahları 29 Osmanlı Parlamentosu 18 Osmanlı pasaportu 102 Osmanlı rejimi 161 Osmanlı sahilleri 28 Osmanlı Sigorta Şirketi 86 Osmanlı tahvilleri 23, 29 Osmanlı toprakları 24, 26, 32, 38, 58, 71, 138 Osmanlı vatandaşları 25, 33 Osmanlı vilayetleri 66 Osmanlı Ziraat Bankası (Lübnan’ın Sayda şehrinde) 151 Osmanlı-Alman ilişkileri 43 Osmanlı- Bulgaristan sınırı 124 Osmanlı-Fransız ilişkileri 27 Osmanlı-Rus Savaşı (93 Harbi olarak da anılan, 1877-1878) 18, 19, 22, 23, 45 Osmanlı-Yunan Savaşı 57 Ostrorog (Ünlü Levanten aile) 83 31 Mart Vakası 98 Ömer Bey (Yüzbaşı) 135
P-R Pangaltı Latin Katolik mezarlığı (Feriköy) 151, 152
Pangaltı semti 126 Pangiri ailesi 90 Panslavistler 18 Panslavizm politikası 19 Papa XVI. Benedict 17 Paris 19, 27, 48, 51, 60, 82, 85, 90, 108, 109, 110, 115, 128, 130, 131, 133, 138, 140, 150, 153, 159 Paris Büyükelçiliği 108, 109, 130 Paris sergisi 48 Paris sosyetesi 85 Pasteur Enstitüsü 47, 101, 113 Paşa Limanı Adası 22 Patent tahvili 52 Paul Cambon (İstanbul'da Fransa Büyükelçisi) 33
Pencap bölgesi (Hindistan'ın) 82 Pera 56, 57, 60, 85, 89, 90, 93, 107, 121, 145 Pera Palas Oteli 134 Petersburg 70 Petit Journal 133 Petrof (Başbakan) 64, 125 Petrol yatakları (Musul’daki) 43 Pierre Arida (Patrik) 17 Pire 96, 125 Pire Limanı 95, 96 Plevne 118 Polonya 147 Porselen fabrikası (Yıldız Sarayı dış bahçesine yaptırılan) 54 Potemkin zırhlısı 69, 70, 93 Potin ailesi 90 Prens Bernhard von Bülow (Almanya Şansölyesi) 77, 78 Prens Burhaneddin Efendi 70 Prens Ferdinand (Bulgaristan Prensi) 50, 112, 119, 122, 123, 124, 125 Prens Sabahattin (Teşebbüs-i Şahsi ve Adem-i Merkeziyet Cemiyeti’nin kurucusu) 82 Pro-Armenia dergisi (Ermeni yanlısı Fransız) 127 Protestan Kilisesi (Kudüs’te kurulan) 57, 90 Protestan mezhebi 93 Psycha ailesi 90 Puzantiyon 135 Ragıp Paşa 158 Rahmi (Selanik Mebusu) 130 Raimondo d’Aronco (Selim Melhame Paşa’nın İtalya’dan getirttiği mimar)38, 48, 50, 54, 57, 153 Ralli (Yunanlı) 40 Rami Paşa 95 Rand (Altın madenleri işletmesi) 85 Raymond de Boulloche 85 Refik Bey (Veteriner) 47 Reji 151 René Baudouy 151 René Millet (Tunus’ta görevli Fransız valisi) 108 Reşad Paşa (Sultan Vahdettin’in özel doktoru) 102 Reşat (Maliye Nazırı) 115 Reşat Efendi (Şehzade) 70 Reşat Fuat (Bâbıâli nazırlarından) 18 Reşat Paşa (Roma Büyükelçisi) 100 Reşid Paşa (Midilli Mutasarrıfı) 60 Reşit Bey (Şûrâ-yı Devlet üyelerinden) 130, 136 Reşit Beyefendi (Osmanlı Komiseri) 123 Reşit Paşa 136, 158 Rıfat Hüsamettin (Kolağası) 46 Rıhtım Komiserliği 96 Rıza Bey (Mısır ileri gelenlerinden) 136 Rıza el-Sulh Bey (Hâlen Beyrut Mebusu) 136 Rıza Paşa (Harbiye Nazırı) 40 Ritz Oteli 128 Roçild Bankası (Rothschild) 29 Roda 22 235
Rodos 125 Roma 71, 72, 74, 77, 78, 79, 80, 81, 82, 85, 95, 96 Roma Kabinesi 78 Roma Sevgisi (Selim Melhame'nin kızı Leyla'nın eseri) 85 Roma Türk Büyükelçiliği 95 Romanya 19, 70 Romen (Doğu Rumeli'deki) 20 Romen bayrağı 70 Romolo Tittoni (Merkezi Roma’da olan İtalyan Bankası’nın Başkan Yardımcısı) 80 Rose de Gervais (Selim Melhame'nin annesi) 17 Rostkovski 63 Rouet ailesi 89 Rouvier planı 53, 54 Rum 89, 123 Rumeli 19, 66, 67, 72, 123, 124 Rumeli demiryolları 43, 48, 51 Rumeli vilayetleri 66, 74, 123, 124 Rumeli-i Şarki Avrupa Komisyonu 19, 20 Rumlar 64, 123, 125 Rus/lar 19, 21, 22, 53, 63, 64, 66, 70, 72, 112, 124 Rus askeri 29 Rus bayrağı 70 Rus Çarlığı 69 Rus donanması 69 Rus Hükümeti 70 Rus Ordusu 28 Rusya 18, 19, 20, 29, 32, 33, 52, 54, 60, 61, 63, 64, 66, 69, 70, 71, 72, 74, 75, 77, 78, 83, 93, 112, 114, 123, 124 Rusya Büyükelçiliği (İstanbul'daki) 89 Rusya Konsolosluğu (Mitroviçe’de açılan) 57, 63 Rusya-Osmanlı ilişkileri 61 Rüknettin Bey (Şûrâ-yı Devlet üyelerinden) 133 Rüstem Paşa (Cebeli Lübnan Mutasarrıfı) 61 Rüsumat Dairesi 43 Rüsum-u Sitte İdaresi 20, 23, 24, 28, 83 Rüştü Paşa (Sadrazam) 18
S-Ş Salvatore Valery (Ressam) 145
Sadaret 33, 95, 98, 108, 110, 130, 136, 137 Sadaret Yazı İşleri 121 Sadaret Yüksek Makamı 138 Sadık Paşa 125 Sadrazam Sait Paşa 119 Sadreddin Bey (sorgu hâkimi) 133, 134, 136, 137 Safvet Paşa (Sadrazam- Hariciye Nazırı) 19, 21, 22 Said Paşa (Sadrazam) 35, 40, 41, 42, 52, 53, 58, 61, 95, 101, 114, 127, 159, 158, 161 Saint Esprit Katedrali 90 Saint Joseph d’Antura Koleji (Selim Melhame'nin okuduğu bu okulun kısa adı Antura'dır) 17 Saint Maurice 71 Saint-Antoine kilisesi (Pera’daki) 150 236
Sait (Kâmil Paşa’nın oğlu Tuğamiral, Ahrar’dan) 130, 158 Sakız Adaları (Chios) 125 Salih Münir Paşa (Paris Elçisi) 60 Sami Efendi (Maliye Veznedar Muavini) 136 Samsun 22, 31 Samsun demiryolu 31 San Miniato Mezarlığı (Selim Melhame'nin defnedildiği) 103 San Pasifiko (Büyükada’da, Latin katolik kilisesi) 83 San Remo 102, 103 Sana-Yemen 146 Sanayi Devrimi 48 Sanayi Mektebi 37, 50 Sanayi-i Nefise (Güzel Sanatlar Okulu) 54 Santa-Cruz 128 Saravoff 118 Saray (Yıldız) 17 Saray Başkitabet Dairesi 41, 51, 75, 115 Sarıtaş 131 Sassi (Belçika Konsolosu) 151 Schoele (Mimar) 58 Sedano 128 Selanik 31, 37, 47, 48, 64, 66, 71, 101, 115, 123, 124, 132, 147, 150 Selanik Harir Dârüttalimi 47 Selanik tramvayı 31 Selanik ve Manastır demiryolu 31 Selanik Ziraat Mektebi 47 Selanik-Üsküp hattı 51 Selim Raad 121, 138, 139, 140 Selime (Selim Melhame’nin kızı) 85 Selma (Selim Melhame Paşa’nın kızı) 90, 93 Selnis Paşa 58 Selviburnu 48 Semadirek (Samothrace) 125 Serfice sancağı 43 Sergi-i Umûmî-i Osmânî 48 Serkis Sokak (Pera’da) 151 Servet gazetesi 118 Servet-i Fünun 40 Sevres 54 Sıkıyönetim Mahkemesi 98 Sıraselviler (Taksim) 87, 90, 93, 140 Sırp/lar 64, 124, 125 Sırp komitaları 64 Sırbistan 18, 19, 61, 64, 71, 100, 124, 161 Sicil-i Ahval 121 Sicilya 81 Siemens (Deutsche Bank Müdürü) 43 Siemens & Halske firması 57 Silistre 118 Simirioti ailesi 89 Simli kurşun (maden) 43 Sina Yarımadası 125, 127 Singapur 83 Sir Edgar Vincent (Osmanlı Bankası Müdürü) 24
Sir Edward Grey (İngiltere Dışişleri Bakanı) 70 Sir F. Clare Ford (İngiltere'nin İstanbul’daki Büyükelçisi) 33 Sir Henry Drummond Wolff (İngiltereli Parlamenter) 20 Sir Nicholas O’Connor (İngiltere Büyükelçisi) 89, 125, 126 Sirkeci İstasyonu 60, 145 Sivas 31, 52 Sivas demiryolu 31 Siyonistler 121 Slav 71, 72 Sobranya 131 Sofya 20, 50, 64, 82, 106, 110, 112, 113, 114, 115, 118, 119, 121, 125, 130, 153, 161 Sofya tren istasyonu 125 Sousse (Tunus şehri) 107 St. Esprit kilisesi 145 St. Joseph Antura Lisesi 17 St. Petersburg 78 St. Sava (Yunan komitası) 64 Stan Ostrorog 92 Stanbulof (Başbakan) 123, 124 Standart (Avrupa’nın en önemli basın organlarından) 133 Stoyan Daneff (Bulgar Bakanı) 131 Sulama projesi (Filip Melhame'nin sunduğu) 150 Sultan Abdülaziz 18, 28, 35, 51, 60 Sultan Abdülmecid 35 Sultan Vahdettin 102, 103 Sultanahmet Meydanı 58 Suphi Paşa (Şam Valisi)18 Suriye 17, 35, 45, 57, 58, 108, 139, 159 Suriye Düyun-u Umumiye Müdürlüğü 150 Suriye Valiliği 18, 100, 126, 139 Suriyeli 40, 82, 130, 150 Süleyman Faik Paşa (Mirliva) 135 Süleyman Nafiz Paşa (Tophane Meclisi üyelerinden Mirliva) 135 Süreyya (Sorgu hakimlerinden) 133 Süreyya Paşa (Başkâtip) 48, 112 Sürsok ailesi 27 Süvari alayları (Kürt aşiretlerinden oluşan) 28 Süveyş Kanalı 43, 125, 126 Svobodna Bauma gazetesi 118 Şakir Paşa (Padişah Yaveri) 38, 126, 135 Şale Köşkü 45, 57 Şam 18, 31, 82 Şam-Halep-Birecik tren yolu 85 Şark Demiryolları Bankası 51 Şarki Rumeli 115, 130, 131 Şarköy 22 Şehit Çocukları ve Malül Askerlere Yardım Sergisi 50 Şehremaneti 134 Şehzade Murat 18 Şekip Arslan (Pan-islamik entelektüel) 138 Şerafettin Mağmumi (Doktor) 130 Şerif Kazım (Ahrar'dan) 130 Şevki (Sorgu hakimlerinden) 133 Şeyh Zafir Türbesi (Beşiktaş’ta) 38
Şeyhülislam 50 Şiras 134, 135 Şirvani Mehmed Rüştü Paşa (Sadrazam) 60 Şövalye Vernoni (İstanbul İtalya Büyükelçiliği çevirmeni) 20 Şumnu 118 Şûrâ-yı Devlet (Danıştay) 17, 37, 42, 43, 112, 121, 132, 150 Şükrü (Selim Melhame'nin kardeşi) 17 Şükrü (Serasker paşa oğulları) 112 Şükrü Ganem (Lübnan asıllı ünlü Fransız gazeteci) 128, 129 Şükrü Melhame 151
T Taba kenti 125, 126
Tacci (Vatikan Temsilcisi Monsenyör) 90 Taglat Lokal Anjeruzer 133 Takmaciyan 133 Taksim 86, 87, 155 Talat Bey (Dahiliye Nazırı) 87 Talimhane Köşkü 45 Tan 133 Tanin gazetesi 40, 96 Tanzimat 36, 37, 51 Tanzimat Dairesi (Şûrâ-yı Devlet'in) 42 Tapu Kadastro Dairesi 98 Tarabya 20, 90, 121 Taş Kule sorunu 81 Taşnak Ermeni örgütü 121 Taşoz (Thasos) 125 Tatar Şakir Paşa 145 Tatavla 56 Tcherkowski (Polonyalı işadamı) 39 Tekirdağ (Rodosto) 22 Telgraf Sokak (Pera’da) 87, 89 Tensik-i Düyûn müzakeresi (Borçların düzenlenmesi, düşürülmesi) 52 Tercüme Odası (Hariciye Nezareti'nin) 18 Terkos (Sular İdaresi) 93 Tersane Konferansı 18 Tersane-i Âmire 28 Teselya 19 Tesviye-i Düyun Nizâmnâmesi 52 Tevfik (Hariciye Nazırı) 51, 60, 78, 79, 108 The Graphic dergisi 123, 124 The Illustrated London News 79 The Morning Post gazetesi 50 The New York Times 103 The Orient dergisi (İstanbul’da çıkan) 138 The Ottawa Journa 103 The Times 26, 61, 121 Theodore Herzl (Siyonist liderlerden) 54 Théophile Delcassé (Fransız Dışişleri Bakanı) 53, 54, 60 Thiers Lisesi (Marsilya'da) 52 Tıbbıye-i Şahane 38 Tımar Sistemi 36 237
Tırnova Yanbolu Hattı 51 Ticaret ve Nafia Nezareti 36, 110 Tiftik keçileri 37 Times (Avrupa’nın en önemli basın organlarından olan) 133 Tittoni (İtalya Dışişleri Bakanı) 71, 72, 74, 75, 77, 78, 79, 80, 145, 147 Todor Ivanchov (Bulgaristan Dışişleri Bakanı) 113, 114 Tokgöz (Servet-i Fünun dergisi sahibi) 158 Tomasi Della Toretta (St. Petersburg İtalya Büyükelçiliği’nin ticaret ataşesi) 78 Tophane Fabrika-ı Hümayunu 48 Torkomyan Efendi (Montpellier Enstitüsü mezunu ve Bursa’daki Harir Darüttalimi’nin Kurucusu) 25, 47, 48 Tornielli (Londra'daki İtalyan Büyükelçisi) 33 Toşam (bucak) 64 Trablusgarp 71, 78, 80, 81, 146, 147 Trablusgarp madenleri 81 Trablusgarp Savaşı 102, 147, 149 Trabzon 38, 45, 151 Transvaal (Altın madeni işletmesi) 85 Transvaal köylüleri (Afrika) 80 Tripoli Limanı (Trablusgarp'taki) 145 Truşak (Taşnak) Cemiyeti (Cenevre’de) 134, 135 Tubini 60, 61 Tuna 20 Tuna Ordusu 19 Tunalı Hilmi (Ahrar'dan) 130 Tunus 60, 80, 83, 107, 108, 109, 115, 130 Turhan Paşa 58 Tünel imtiyazı 110, 112 Türk/ler 64, 118, 119, 125 Türk Hükümeti 102 Türk ipek endüstrisi 25 Türk lirası 37 Türk nüfus (Doğu Rumeli'deki) 20 Türk Ordusu 125 Türk piyangosu 53 Türk ve Arap halkları 83 Türk ve Arap iş gücü 82 Türk-Alman ittifakı 25 Türkçe 17, 102, 107 Türkiye 25, 45, 47, 48, 61, 71, 74, 96, 102, 113, 114, 118, 135, 149 Tütün Rejisi 24, 25, 26, 151
U-Ü-V-W-Y-Z Ulah 124
Uzakdoğu porselenleri 54 Üçlü İttifak 77 Üsküdar 46 Üsküdar Başlangıç Mahkemesi Başkanlığı 137 Üsküdar Mutasarrıflığı 134 Üsküp demiryolu 132 Üsküp-Mitroviçe Hattı 51 Üzülmez Maden Ocağı (Ereğli Madenleri İşletmesi'nin) 39 238
Vahap Paşa 158 Vakarel istasyonu 125, 131 Vakıflar Hazinesi 98 Valentine de Dudzeele 93 Van der Elst and Cie (Belçika firması) 51 Van Gölü 45 Vandeuvre ailesi 89 Varna 118, 125 Vatikan 17 Vaureal ailesi 90 Vekiloğulları (Selim Melhame'nin rakibi Fethullah'ın ait olduğu tüccar aile) 33 Vérand (Yarbay) 89 Vermeil Merite Libanais Nişanı 103 Vetcherna Pachta gazetesi 118 Vezüv yanardağı faciası 147 Vidi (Irak bölgesinde develerden alınan bir vergi) 52 Vilâyât-ı Selâse 131 Villa Manolya 102 Villa Meglia 102, 103 Villa Nobel (Sultan Vahdeddin'in oturduğu) 102, 103 Villa Yeniköy 89 Villajeva 128 Vilmal Gazette (Avrupa’nın en önemli basın organlarından olan) 133 Vittorio Emanuele III. (İtalya Kralı) 67, 71, 74, 81, 145, 146, 147 Viyana 19, 51, 72, 74, 75, 77, 78, 79, 90, 125 Viyana Islahat Programı 64, 66 Viyanalı 26 Vlasto (Rum asıllı bir Osmanlı) 52 Vlasto ailesi 90 Vodina 64 Von Rhemen (Barensfeld Baronu) 89 Von Stein, Yarbay 93 Von Testa (Albay) 89 W. Kolle (Uzman) 47 Wassa Paşa (Cebeli Lübnan Mutasarrıfı) 61 Wedel-Jarlsberg 128 Wiener Bank Verein 51 Wilhelm II, Kayzer (Alman İmparatoru II) 43, 47, 52, 53, 54, 57, 58, 65, 67, 153 Wilhelm von Pressel 82 Wittering 140 XIII. Leo (Papa) 153 Yafa 150 Yafa-Kudüs bölgesi 150 Yahudi (Doğu Rumeli'deki) 20 Yahudiler 54, 64, 121 Yan Şerufda 131 Yemen 147 Yeni Köşk 45 Yeni Pazar (Novi Pazar) 118 Yenice kazaları 64 Yeniçeri Müzesi 38 Yeniköy 87, 89, 96, 127, 136
Yeşilköy 19, 21 Yıldız 50, 118, 132, 159 Yıldız Camii 145, 149 Yıldız Hükümeti 159 Yıldız Porselen Fabrikası 54, 56, 57, 153 Yıldız Sarayı 45, 54, 58, 95, 109, 121, 122, 125, 132 Yıldız Sarayı Başkitabet Dairesi 39, 48, 53, 58, 64, 114 Yıldız Sarayı Müzesi Koleksiyonu 153 Yıldız suikast girişimi 127, 132, 135, 161 Yıldız Şale (Merasim köşkü) 38, 57 Yosef Navon Efendi (Musevi asıllı) 150 Yunan (Doğu Rumeli'deki) 20, 78 Yunan İçişleri 96 Yunan komitaları 64 Yunan Kraliyet ailesi 29 Yunan muharebesi 124 Yunanistan 19, 29, 61, 64, 98, 123, 124 Yunanlı/lar 29, 30, 125 Yusuf Bey Cussa (Osmanlı Hariciyesi'nde görevli) 61 Yusuf Fehmi 158 Yusuf İzzeddin Efendi (Şehzade) 70, 134 Yusuf Mudran Efendi (Lübnanlı) 27, 85 Yüksek Kaldırım 56, 83 Zabıta-i Sıhhiye-i Hayvaniye Komisyonu 46 Zabtiye Nezaretleri 136 Zafer Anıtı 153, 154, 155 Zafiropoulos ailesi 52, 90 Zağaros Paşa (Askerî Tıp Okulu Profesörü, Dr.) 46 Zalacosta ailesi 90 Zaptiye Hapishanesi 136 Zaptiye Nezareti 35, 129, 134 Zarifi ailesi 89, 90 Zarifi ve Zafiropoulos Ticarethanesi (İstanbul'da) 52 Zehngraf 153 Zeki Paşa (Tophane Müşiri) 40, 42, 66, 158 Zellich (Gravür ustası) 56 Zepharovitch (Şövalye) 89 Zeynep Mümtaz (İzzet Holo Paşa’nın kızı) 89 Zımpara (Madeni) 43 Zihni Paşa 50, 119 Zinoviev 53, 63, 66, 69, 70, 89, 90, 93, 94, 114 Zinoviev ailesi 90 Ziraat Bankası 31, 36, 44, 46, 47, 83 Ziraat Fen Heyeti 44 Ziraat İdaresi 36 Ziraat Mektebi 47 Ziraat Nezareti 36 Ziraat ve Sanayi Meclisi 36 Ziraat ve Sanayi Sergisi 50, 57 Ziya Bey (Orman ve Madenler Müdür Yardımcısı ve Madenler Fen Heyeti Başkanı) 48 Ziya Paşa (Başkâtip) 33 Zonguldak Limanı 79 Zühtü Nazif (Kolağası) 46 239
Yüksekkaldırım, Sebah& Joailler, Makzume koleksiyonu.