Antibiyotik - Sayı:30 (Aralık 2012)

Page 1


LOKMAN HEKİM SİNCAN HASTANESİ TIBBi BiRiMLER TANI VE TEDAVi ÜNiTELERi ACİL SERVİS AĞIZ VE DİŞ SAĞLIĞI ANESTEZİ REANİMASYON BESLENME VE DİYET BEYİN OMURİLİK VE SİNİR CERRAHİSİ ÇOCUK NÖROLOJİSİ ÇOCUK SAĞLIĞI VE HASTALIKLARI İÇ HASTALIKLARI DERMATOLOJİ FİZİK TEDAVİ VE REHABİLİTASYON GASTROENTEROLOJİ GENEL CERRAHİ GÖĞÜS HASTALIKLARI GÖĞÜS CERRAHİSİ GÖZ HASTALIKLARI KADIN HASTALIKLARI VE DOĞUM KALP VE DAMAR CERRAHİSİ KARDİYOLOJİ KULAK BURUN BOĞAZ NEFROLOJİ NÖROLOJİ ORTOPEDİ VE TRAVMATOLOJİ PLASTİK REKONSTRÜKTİF VE ESTETİK CERRAHİ ÜROLOJİ

Andiçen Mah. Polatlı 2 Cad. İdil Sok. No: 44 Sincan/Ankara T: 444 9911 / 589 70 00 F: (0312) 276 08 18

2

ARALIK 2012

Başlarken

İrfan Güvendi | Genel Müdür | Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı

2012 yılının son sayısı ile yeniden birlikteyiz. Hastaneler zincirimizin ilk halkası olan Etlik Hastanemizin kuruluşunun 10 yılını kutladığımız 2012 yılı kurumumuz açısından birçok güzellikleri de beraberinde getirdi. Bu süre içerisinde yönetim kurulu üyelerimiz, ortaklarımız, tüm çalışma arkadaşlarımız ve bizleri teveccühleriyle onurlandıran halkımız ile kenetlenerek bir bütün halinde yolumuza devam ettik. Bu birliktelik bizleri ziyadesi ile memnun etmektedir. Hizmet aşkımızı körükleyen bu birlikteliğin ve kenetlenmenin 2013 yılında da kuvvetlenerek sürmesini Cenab-ı Hak’tan niyaz etmekteyiz. Gerek çalışan sayısı, gerek fiziki altyapısı, gerekse teşhis ve tedavideki başarısı ile sağlık sektöründeki referans kuruluşlar arasındaki yerini alan Lokman Hekim Hastaneleri, 2012 yılı içerisinde uluslararası arenada da adından söz ettirmeye başladı. Hollanda, Almanya, Afganistan, Irak ve daha birçok ülkede fuarlara katılan ve bu ülkelerde sağlık sektörünün geleceğine ilişkin fikir alışverişlerinde bulanan kurumumuz, yurt dışından gelen hastaların da şifa kapısı oldu. Hastanelerimiz Uluslararası

Sağlık Turizmi Kongresi için Ankara’ya gelen çok sayıda yabancı konuğa da ev sahipliği yaptı. Sincan Hastanemizde incelemelerde bulunan konuklarımız bizleri gururlandıran görüş ve temennilerde bulundular. Ankara merkezli kurulan, borsaya açıp ardından da Van’a yeni bir hastane ile hizmet vererek Türkiye genelinde adını duyurmaya başlayan Lokman Hekim Hastaneleri artık uluslararası arenada da adından söz ettirmeye başladı. Bilmenizi isterim ki; 2013 yılı, birer birer çıktığımız başarı basamaklarında daha yükseklerde olacağımız bir yıl olacaktır. Yönetim kurulu üyelerimizin özverisinin, ortaklarımızın desteğinin, çalışma arkadaşlarımızın fedakarlığının devamını bekliyor; hastalarımızdan ise bizlere olan güvenlerinde eksiklik olmamasını temenni ediyorum. Kurumsal faaliyetlerimizin yanı sıra biraz da hasta bazlı çalışmalarımızdan bahsetmekte yarar görüyorum. Bilindiği üzere ayaktan, yatarak ve yoğun bakım hizmeti gibi çok farklı hizmet kategorilerinde başarı ile tedavi imkânı sunmaktayız. Her kategorideki hizmeti sunmanın zorlukları ve zorlukları aşmanın sevincini yaşamakta, yaşatmaktayız.

Ayaktan her branştaki polikliniklerimize başvuran hastalarımızı tedavi ettiğimiz gibi medikal ve cerrahi yatış gerektiren hastalıklara da son derece hızlı bir şekilde müdahale edebiliyoruz. Hastanelerimiz, çözüm odaklı ve bir referans hastanesi mantığıyla çalışır. Hastanelerimizde modern tıbbın gerektirdiği pek çok ileri teknolojik donanım mevcut. Dolayısıyla teşhis ve tedavi imkânlarımız çok zengindir. Amacımız en kısa sürede teşhis koymak ve tedaviye geçmektir. Bir hekim için en büyük mutluluk kaynağı hastasının şifa bulmasıdır. Lokman Hekim ailesinin her bir bireyi de hastalarımız iyi olduğunda iyi olabilen bir yapıya sahiptir. Bunun için bütün konsantrasyonumuz hasta tedavisine yoğunlaşır. Kendimizi hiçbir zaman yeterli görmeden, güncel ihtiyaçları da dikkate alarak, hasta ve çalışanlarımızın güvenlik ve memnuniyetini ön planda tutan gelişmeleri uygulamaya koyacağımızı ve her zaman kendimizi geliştirme gayreti göstereceğimizi ifade ederek sözlerimi tamamlamak istiyor, hastalarımıza geçmiş olsun dileklerimle sağlık ve esenlikler diliyorum.

ARALIK 2012

3


LOKMAN HEKİM SİNCAN HASTANESİ TIBBi BiRiMLER TANI VE TEDAVi ÜNiTELERi ACİL SERVİS AĞIZ VE DİŞ SAĞLIĞI ANESTEZİ REANİMASYON BESLENME VE DİYET BEYİN OMURİLİK VE SİNİR CERRAHİSİ ÇOCUK NÖROLOJİSİ ÇOCUK SAĞLIĞI VE HASTALIKLARI İÇ HASTALIKLARI DERMATOLOJİ FİZİK TEDAVİ VE REHABİLİTASYON GASTROENTEROLOJİ GENEL CERRAHİ GÖĞÜS HASTALIKLARI GÖĞÜS CERRAHİSİ GÖZ HASTALIKLARI KADIN HASTALIKLARI VE DOĞUM KALP VE DAMAR CERRAHİSİ KARDİYOLOJİ KULAK BURUN BOĞAZ NEFROLOJİ NÖROLOJİ ORTOPEDİ VE TRAVMATOLOJİ PLASTİK REKONSTRÜKTİF VE ESTETİK CERRAHİ ÜROLOJİ

Andiçen Mah. Polatlı 2 Cad. İdil Sok. No: 44 Sincan/Ankara T: 444 9911 / 589 70 00 F: (0312) 276 08 18

2

ARALIK 2012

Başlarken

İrfan Güvendi | Genel Müdür | Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı

2012 yılının son sayısı ile yeniden birlikteyiz. Hastaneler zincirimizin ilk halkası olan Etlik Hastanemizin kuruluşunun 10 yılını kutladığımız 2012 yılı kurumumuz açısından birçok güzellikleri de beraberinde getirdi. Bu süre içerisinde yönetim kurulu üyelerimiz, ortaklarımız, tüm çalışma arkadaşlarımız ve bizleri teveccühleriyle onurlandıran halkımız ile kenetlenerek bir bütün halinde yolumuza devam ettik. Bu birliktelik bizleri ziyadesi ile memnun etmektedir. Hizmet aşkımızı körükleyen bu birlikteliğin ve kenetlenmenin 2013 yılında da kuvvetlenerek sürmesini Cenab-ı Hak’tan niyaz etmekteyiz. Gerek çalışan sayısı, gerek fiziki altyapısı, gerekse teşhis ve tedavideki başarısı ile sağlık sektöründeki referans kuruluşlar arasındaki yerini alan Lokman Hekim Hastaneleri, 2012 yılı içerisinde uluslararası arenada da adından söz ettirmeye başladı. Hollanda, Almanya, Afganistan, Irak ve daha birçok ülkede fuarlara katılan ve bu ülkelerde sağlık sektörünün geleceğine ilişkin fikir alışverişlerinde bulanan kurumumuz, yurt dışından gelen hastaların da şifa kapısı oldu. Hastanelerimiz Uluslararası

Sağlık Turizmi Kongresi için Ankara’ya gelen çok sayıda yabancı konuğa da ev sahipliği yaptı. Sincan Hastanemizde incelemelerde bulunan konuklarımız bizleri gururlandıran görüş ve temennilerde bulundular. Ankara merkezli kurulan, borsaya açıp ardından da Van’a yeni bir hastane ile hizmet vererek Türkiye genelinde adını duyurmaya başlayan Lokman Hekim Hastaneleri artık uluslararası arenada da adından söz ettirmeye başladı. Bilmenizi isterim ki; 2013 yılı, birer birer çıktığımız başarı basamaklarında daha yükseklerde olacağımız bir yıl olacaktır. Yönetim kurulu üyelerimizin özverisinin, ortaklarımızın desteğinin, çalışma arkadaşlarımızın fedakarlığının devamını bekliyor; hastalarımızdan ise bizlere olan güvenlerinde eksiklik olmamasını temenni ediyorum. Kurumsal faaliyetlerimizin yanı sıra biraz da hasta bazlı çalışmalarımızdan bahsetmekte yarar görüyorum. Bilindiği üzere ayaktan, yatarak ve yoğun bakım hizmeti gibi çok farklı hizmet kategorilerinde başarı ile tedavi imkânı sunmaktayız. Her kategorideki hizmeti sunmanın zorlukları ve zorlukları aşmanın sevincini yaşamakta, yaşatmaktayız.

Ayaktan her branştaki polikliniklerimize başvuran hastalarımızı tedavi ettiğimiz gibi medikal ve cerrahi yatış gerektiren hastalıklara da son derece hızlı bir şekilde müdahale edebiliyoruz. Hastanelerimiz, çözüm odaklı ve bir referans hastanesi mantığıyla çalışır. Hastanelerimizde modern tıbbın gerektirdiği pek çok ileri teknolojik donanım mevcut. Dolayısıyla teşhis ve tedavi imkânlarımız çok zengindir. Amacımız en kısa sürede teşhis koymak ve tedaviye geçmektir. Bir hekim için en büyük mutluluk kaynağı hastasının şifa bulmasıdır. Lokman Hekim ailesinin her bir bireyi de hastalarımız iyi olduğunda iyi olabilen bir yapıya sahiptir. Bunun için bütün konsantrasyonumuz hasta tedavisine yoğunlaşır. Kendimizi hiçbir zaman yeterli görmeden, güncel ihtiyaçları da dikkate alarak, hasta ve çalışanlarımızın güvenlik ve memnuniyetini ön planda tutan gelişmeleri uygulamaya koyacağımızı ve her zaman kendimizi geliştirme gayreti göstereceğimizi ifade ederek sözlerimi tamamlamak istiyor, hastalarımıza geçmiş olsun dileklerimle sağlık ve esenlikler diliyorum.

ARALIK 2012

3


LOKMAN HEKİM ETLiK HASTANESİ TIBBi BiRiMLER TANI VE TEDAVi ÜNiTELERi ACİL SERVİS ANESTEZİ VE REANİMASYON BESLENME VE DİYET BEYİN, OMURİLİK VE SİNİR CERRAHİSİ ÇOCUK SAĞLIĞI VE HASTALIKLARI DERMATOLOJİ FİZİK TEDAVİ VE REHABİLİTASYON GASTROENTEROLOJİ GENEL CERRAHİ GÖĞÜS HASTALIKLARI GÖZ HASTALIKLARI İÇ HASTALIKLARI KADIN HASTALIKLARI VE DOĞUM KARDİYOLOJİ KULAK BURUN BOĞAZ NÖROLOJİ ORTOPEDİ VE TRAVMATOLOJİ ÜROLOJİ

Gn. Dr. Tevfik Sağlam Cad. No:119 Etlik/Ankara T: 444 9 911 / 589 70 00 F: (0312) 326 49 09

4

ARALIK 2012

Editörden Merhaba, Bir yılı daha geride bırakmanın hüznünü, yeni bir yıla girmenin sevincini yaşadığımız şu günlerde 2011 yılının son Antibiyotik Dergisi ile sizlerleyiz. Kurumsal haberler, güncel sağlık sorunları ve röportajlarla renk kattığımız bu sayımızı beğenilerinize sunuyoruz. Dergimizin kapağında kişisel olarak birçok ilke imza atmış başarılı bir isim olan Nasuh Mahruki’ye ayırdık. Dünyanın en yüksek dağı olan Everest’e tırmanan ilk Müslüman Türk olan Mahruki ile sizler için keyifli bir söyleşi yaptık. Bayanların yanı sıra erkeklerin de son dönemlerde büyük ilgi gösterdiği lazer epilasyon uygulamalarını sayfalarımızda ayrıntılarıyla işledik. Lokman Hekim Hastaneleri’nde uygulanmaya başladığı günden bu yana yoğun talep gören lazer epilasyonun avantajları ve riskleri hakkında merak edilen tüm soruların yanıtlarını dergimizde bulabileceksiniz. Yine çağın hastalıklarından olan “Obezite” ile savaşta fayda sağlayacak ipuçlarını içeren bir yazı hazırladık. Son dönemin ilgi çeken uygulamalarından olan kök hücre ile cilt gençleştirme hakkında önemli bilgiler içeren uzman görüşünü de ilgiyle okuyacağınızı düşünüyoruz. Dergimizin bu sayısını renklendirmek ve okurlarımızın dikkatini çekmek için haberlerimizi “sağlık testleri” ile renklendirmeye gayret ettik. Kendinize uygun yanıtları vereceğiniz sağlık testlerimiz, sağ-

lık sorunlarınız için fikir edinmenizde yardımcı olacaktır. Birçok insanın hayatını zehir eden “meme kanseri” ile ilgili uzman değerlendirmesinin yanı sıra guatr, göz hastalıkları, gece acıkmaları, kış hastalıkları, işitme sorunlarının çözümü, spor yaralanmaları, cilt kuruluğu, vertigo hastalığı ve çocuk sağlığı konuları da dergimizde okuyacağınız konu başlıkları arasında yer alıyor. Okurlarımızın büyük ilgi gösterdiği “soru-cevap” bölümünde ise merak ettiğiniz soruların yanıtlarını bulmaya devam edeceksiniz. Bizim için olmazsa olmaz olan ve sağlıkları için gecemizi gündüzümüze katarak çalıştığımız hastalarımızın hastanelerimiz hakkındaki görüşlerini de dergimizin sayfalarına taşıdık. “İçimizden Biri” bölümünün bu sayıdaki konuğu ise Lokman Hekim Sincan Hastanesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Doçent Doktor Nesrin Şenbil. İyi bir doktor olmanın yanında örnek bir anne olarak da dikkat çeken Şenbil’i sayfalarımıza taşımamızın nedeni ise hazırlık aşamasında olduğu yemek kitabı oldu. Dergimizin içeriğini oluştururken, info@lokmanhekim. com.tr adresine gönderdiğiniz görüş ve önerilerin etkili olduğunu ve mesajlarınızı beklediğimizi belirtirken, şimdiden keyifli dakikalar geçirmenizi diliyorum. Bir sonraki sayımızda buluşuncaya kadar sağlıcakla kalın.

Lokman Hekim Engürüsağ Sağlık Turizm Eğitim Hizmetleri ve İnşaat Taahhüt A.Ş. adına sahibi Dr. Mustafa SARIOĞLU Editör - Yazı İşleri Müdürü Bora AYDiN Yayın Danışma Kurulu İrfan GÜVENDİ Dr. Mehmet ALTUĞ Dr. Necmettin DİN Doç. Dr. Celil GÖÇER Dr. Kemal KARTAL Sara FARBOUDİ Ümmühan DEMiREZEN Tuğba ARIZ Sevgi Bayri Yönetim Yeri Zübeyde Hanım Mh. Aslanbey Cd. No: 17 Altındağ / ANKARA Tel: 444 99 11 Faks: 0312 331 67 79 Basım Yeri: Afşar Matbaacılık İvedik OSB 21. Cad. 599 Sokak No:29 Yenimahalle / ANKARA Tel: 0312 394 39 22 Tasarım: AKKAN Atatürk Mah. Lale Cad. No: 1/4 Sincan / ANKARA T: 0312 271 0082 F: 0312 271 0086 Basım Tarihi: Aralık 2012 Lokman Hekim Hastaneleri’nin Yerel Süreli Yayın Organıdır. 4 ayda bir yayınlanır. Ücretsizdir ARALIK 2012

5


LOKMAN HEKİM ETLiK HASTANESİ TIBBi BiRiMLER TANI VE TEDAVi ÜNiTELERi ACİL SERVİS ANESTEZİ VE REANİMASYON BESLENME VE DİYET BEYİN, OMURİLİK VE SİNİR CERRAHİSİ ÇOCUK SAĞLIĞI VE HASTALIKLARI DERMATOLOJİ FİZİK TEDAVİ VE REHABİLİTASYON GASTROENTEROLOJİ GENEL CERRAHİ GÖĞÜS HASTALIKLARI GÖZ HASTALIKLARI İÇ HASTALIKLARI KADIN HASTALIKLARI VE DOĞUM KARDİYOLOJİ KULAK BURUN BOĞAZ NÖROLOJİ ORTOPEDİ VE TRAVMATOLOJİ ÜROLOJİ

Gn. Dr. Tevfik Sağlam Cad. No:119 Etlik/Ankara T: 444 9 911 / 589 70 00 F: (0312) 326 49 09

4

ARALIK 2012

Editörden Merhaba, Bir yılı daha geride bırakmanın hüznünü, yeni bir yıla girmenin sevincini yaşadığımız şu günlerde 2011 yılının son Antibiyotik Dergisi ile sizlerleyiz. Kurumsal haberler, güncel sağlık sorunları ve röportajlarla renk kattığımız bu sayımızı beğenilerinize sunuyoruz. Dergimizin kapağında kişisel olarak birçok ilke imza atmış başarılı bir isim olan Nasuh Mahruki’ye ayırdık. Dünyanın en yüksek dağı olan Everest’e tırmanan ilk Müslüman Türk olan Mahruki ile sizler için keyifli bir söyleşi yaptık. Bayanların yanı sıra erkeklerin de son dönemlerde büyük ilgi gösterdiği lazer epilasyon uygulamalarını sayfalarımızda ayrıntılarıyla işledik. Lokman Hekim Hastaneleri’nde uygulanmaya başladığı günden bu yana yoğun talep gören lazer epilasyonun avantajları ve riskleri hakkında merak edilen tüm soruların yanıtlarını dergimizde bulabileceksiniz. Yine çağın hastalıklarından olan “Obezite” ile savaşta fayda sağlayacak ipuçlarını içeren bir yazı hazırladık. Son dönemin ilgi çeken uygulamalarından olan kök hücre ile cilt gençleştirme hakkında önemli bilgiler içeren uzman görüşünü de ilgiyle okuyacağınızı düşünüyoruz. Dergimizin bu sayısını renklendirmek ve okurlarımızın dikkatini çekmek için haberlerimizi “sağlık testleri” ile renklendirmeye gayret ettik. Kendinize uygun yanıtları vereceğiniz sağlık testlerimiz, sağ-

lık sorunlarınız için fikir edinmenizde yardımcı olacaktır. Birçok insanın hayatını zehir eden “meme kanseri” ile ilgili uzman değerlendirmesinin yanı sıra guatr, göz hastalıkları, gece acıkmaları, kış hastalıkları, işitme sorunlarının çözümü, spor yaralanmaları, cilt kuruluğu, vertigo hastalığı ve çocuk sağlığı konuları da dergimizde okuyacağınız konu başlıkları arasında yer alıyor. Okurlarımızın büyük ilgi gösterdiği “soru-cevap” bölümünde ise merak ettiğiniz soruların yanıtlarını bulmaya devam edeceksiniz. Bizim için olmazsa olmaz olan ve sağlıkları için gecemizi gündüzümüze katarak çalıştığımız hastalarımızın hastanelerimiz hakkındaki görüşlerini de dergimizin sayfalarına taşıdık. “İçimizden Biri” bölümünün bu sayıdaki konuğu ise Lokman Hekim Sincan Hastanesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Doçent Doktor Nesrin Şenbil. İyi bir doktor olmanın yanında örnek bir anne olarak da dikkat çeken Şenbil’i sayfalarımıza taşımamızın nedeni ise hazırlık aşamasında olduğu yemek kitabı oldu. Dergimizin içeriğini oluştururken, info@lokmanhekim. com.tr adresine gönderdiğiniz görüş ve önerilerin etkili olduğunu ve mesajlarınızı beklediğimizi belirtirken, şimdiden keyifli dakikalar geçirmenizi diliyorum. Bir sonraki sayımızda buluşuncaya kadar sağlıcakla kalın.

Lokman Hekim Engürüsağ Sağlık Turizm Eğitim Hizmetleri ve İnşaat Taahhüt A.Ş. adına sahibi Dr. Mustafa SARIOĞLU Editör - Yazı İşleri Müdürü Bora AYDiN Yayın Danışma Kurulu İrfan GÜVENDİ Dr. Mehmet ALTUĞ Dr. Necmettin DİN Doç. Dr. Celil GÖÇER Dr. Kemal KARTAL Sara FARBOUDİ Ümmühan DEMiREZEN Tuğba ARIZ Sevgi Bayri Yönetim Yeri Zübeyde Hanım Mh. Aslanbey Cd. No: 17 Altındağ / ANKARA Tel: 444 99 11 Faks: 0312 331 67 79 Basım Yeri: Afşar Matbaacılık İvedik OSB 21. Cad. 599 Sokak No:29 Yenimahalle / ANKARA Tel: 0312 394 39 22 Tasarım: AKKAN Atatürk Mah. Lale Cad. No: 1/4 Sincan / ANKARA T: 0312 271 0082 F: 0312 271 0086 Basım Tarihi: Aralık 2012 Lokman Hekim Hastaneleri’nin Yerel Süreli Yayın Organıdır. 4 ayda bir yayınlanır. Ücretsizdir ARALIK 2012

5


LOKMAN HEKİM VAN HASTANESİ TIBBi BiRiMLER TANI VE TEDAVi ÜNiTELERi

İ Ç İ N D E K İ L E R

ACİL SERVİS ANESTEZİ VE REANİMASYON BESLENME VE DİYET BEYİN, OMURİLİK VE SİNİR CERRAHİSİ ÇOCUK SAĞLIĞI VE HASTALIKLARI DERMATOLOJİ FİZİK TEDAVİ VE REHABİLİTASYON GENEL CERRAHİ GÖĞÜS HASTALIKLARI GÖZ HASTALIKLARI İÇ HASTALIKLARI KADIN HASTALIKLARI VE DOĞUM KALP VE DAMAR CERRAHİSİ KARDİYOLOJİ KULAK BURUN BOĞAZ NÖROLOJİ ORTOPEDİ VE TRAVMATOLOJİ ÜROLOJİ NÜKLEER TIP

6

ARALIK 2012

Cildinizi kök hücre desteğiyle yenileyin

8-9

Obeziteye karşı harekete geç

10-11

Formda mısınız?

12-13

Uyku kaçıran ve isyan ettiren acıkmalar

14-15

Tüylerinizden kurtulabilirsiniz

16-17

Kıç çhastalıklarınakarşı direncinizi arttırın

18-19

İşitme artık engel değil

20-21

Dünyaya erken merhaba diyenler

22-23

Guatr mısınız?

24

Hayata daha berrak bakın

25-27

Meme kanseri sizi korkutmasın

29-30

Doğum korkusunuz kafanızdan atın

32

Bebekler neden yıkanmaktan korkar

33

Yeşil sahalar kabusunuz olmasın

34-35

Vertigo dünyanızı döndürmesin

36-37

Cilt kuruluğuna hazır mısınız?

38-39

Bilgisayara göz kırpın

41

Yabancılar Lokman Hekim hastaneleriniz gezdi

44

LOkman Hekim hastaneleri bir tık uzağınızda

45

Van’da Lokman Hekim’e yoğun ilgi

46

Personelimizden örnek davranoş

46

2012 değerlendirmesi Kızılcahamam’da yapıldı

46

Engelleri birlikte aşıyoruz

47

Başhekim Berktaş Van TV’de

47

Olası afetlere karşı hazırlıklar tamam

47

Lokman Hekim’den spora destek

48

Belediye Vanspor sağlık kontrolünden geçti

48

Sağlık muhabirleri ile buluştuk

48

Çocuklar boyama kitabı ile şenlendi

49

Lokman Hekim personeli Amasra’da

49

Lokman hekim Uktayna’da

49

Everente tırmanan ilk Türk Nasuh Mahruki

50-55

Yemeklere ruh katan doktor Nesrin Şenbil

56-59

Haztalarımızın gözünden

60-61

Soru Cevap

62-63

Sudoku-Boyama

64-65

ARALIK 2012

7


LOKMAN HEKİM VAN HASTANESİ TIBBi BiRiMLER TANI VE TEDAVi ÜNiTELERi

İ Ç İ N D E K İ L E R

ACİL SERVİS ANESTEZİ VE REANİMASYON BESLENME VE DİYET BEYİN, OMURİLİK VE SİNİR CERRAHİSİ ÇOCUK SAĞLIĞI VE HASTALIKLARI DERMATOLOJİ FİZİK TEDAVİ VE REHABİLİTASYON GENEL CERRAHİ GÖĞÜS HASTALIKLARI GÖZ HASTALIKLARI İÇ HASTALIKLARI KADIN HASTALIKLARI VE DOĞUM KALP VE DAMAR CERRAHİSİ KARDİYOLOJİ KULAK BURUN BOĞAZ NÖROLOJİ ORTOPEDİ VE TRAVMATOLOJİ ÜROLOJİ NÜKLEER TIP

6

ARALIK 2012

Cildinizi kök hücre desteğiyle yenileyin

8-9

Obeziteye karşı harekete geç

10-11

Formda mısınız?

12-13

Uyku kaçıran ve isyan ettiren acıkmalar

14-15

Tüylerinizden kurtulabilirsiniz

16-17

Kıç çhastalıklarınakarşı direncinizi arttırın

18-19

İşitme artık engel değil

20-21

Dünyaya erken merhaba diyenler

22-23

Guatr mısınız?

24

Hayata daha berrak bakın

25-27

Meme kanseri sizi korkutmasın

29-30

Doğum korkusunuz kafanızdan atın

32

Bebekler neden yıkanmaktan korkar

33

Yeşil sahalar kabusunuz olmasın

34-35

Vertigo dünyanızı döndürmesin

36-37

Cilt kuruluğuna hazır mısınız?

38-39

Bilgisayara göz kırpın

41

Yabancılar Lokman Hekim hastaneleriniz gezdi

44

LOkman Hekim hastaneleri bir tık uzağınızda

45

Van’da Lokman Hekim’e yoğun ilgi

46

Personelimizden örnek davranoş

46

2012 değerlendirmesi Kızılcahamam’da yapıldı

46

Engelleri birlikte aşıyoruz

47

Başhekim Berktaş Van TV’de

47

Olası afetlere karşı hazırlıklar tamam

47

Lokman Hekim’den spora destek

48

Belediye Vanspor sağlık kontrolünden geçti

48

Sağlık muhabirleri ile buluştuk

48

Çocuklar boyama kitabı ile şenlendi

49

Lokman Hekim personeli Amasra’da

49

Lokman hekim Uktayna’da

49

Everente tırmanan ilk Türk Nasuh Mahruki

50-55

Yemeklere ruh katan doktor Nesrin Şenbil

56-59

Haztalarımızın gözünden

60-61

Soru Cevap

62-63

Sudoku-Boyama

64-65

ARALIK 2012

7


Cildinizi

“Kök Hücre” desteği ile yenileyin

Kök hücre ile cilt gençleştirme, estetik cerrahide son dönemde en çok tercih edilen yöntemlerin başında geliyor. “Platelet rich plasma” platelet (trombosit) yönünden zenginleştirilmiş plazma uygulaması adı verilen yöntemin kısaltılmış adıdır. Bir kişiden alınan az miktardaki kanın özel bir işlemden geçirilerek bileşenlerine ayrıştırılması ve elde edilen az miktardaki “platelet yönünden zenginleştirilmiş plazmanın” yine aynı kişiye cilt gençleştirme amaçlı enjeksiyon yoluyla geri verilmesi işlemidir. PRP vücutta enjekte edildiği bölgelerde kök hücreleri uyarıp aktif hale geçirirerek dokuların yenilenmesine yardımcı olan bir sistemdir.

Dr. Mert DEMİREL | Plastik Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi

8

ARALIK 2012

PRP uygulamasında amaç nedir? Plateletler yani trombosit hücreleri, kanın pıhtılaşmasını sağlayan vücudumuzdaki hasarlı damarları ve diğer dokuları onaran büyüme faktörleri içeren hücrelerdir. Dokularımızda herhangi bir hasar olduğunda plateletler aracılığıyla onarım süreci başlar. PRP tedavisi uygulamasında, hedef bölgeye kan dolaşımıyla taşınabilenden çok daha fazla sayıda platelet ve içeriğinde bulunan büyüme faktörlerini ulaştırılabilmektedir. PRP ile cilt gençleştirme nasıl sağlanır? Derimizin yaşlanması, aynı yaralanma sürecinde olduğu gibi bazı fiziksel özelliklerini kaybetmesinden kaynaklanır. Bu nedenle cilt gençleştirme amaçlı uygulamalarda, vücudumuzun bir yarayı iyileştirirken yaptıklarını çeşitli yöntemlerle taklit ederiz. Örneğin lazer, peeling gibi yöntemlerle derimize mikro düzeyde hasarlar veririz ve iyileşme sürecini tetikleriz. Bu hasar sonunda büyüme faktörleri salınır ve iyileşme süreci başlar. Dermo kozmetik ürünler de benzer şekilde derimizi yeniden yapılandıran maddelerin ve sentetik olarak elde edilen büyüme faktörlerinin aracılığıyla iyileşme sürecini başlatır. Plazma içinde konsantre olarak bulunan plateletler cilde enjekte edildiğinde bunların bünyesinde bulunan büyüme faktörleri, kollajen üretimi ve yeni kılcal damarların oluşmasını uyarmakta ve cildin kendini hızla yenilemesini sağlamaktadır. PRP ile cilt yenileme prosedürü nasıl uygulanır? Platelet açısından zengin plazma elde etmek amacıyla özel bir filtre ve satrifüj kullanılır. Plateletlerin yaklaşık % 97’si ayrışır ve plazma içinde normalin 6 – 10 katı daha fazla konsantrasyona sahip olur. PRP prosedürü hastadan kan alınması ile başlar. Özel bir filtre

ve santrifuj yardımıyla otolog beyaz kan hücreleri içeren platelet açısından zengin plasma hazırlanır. Son olarak platelet açısından zengin otolog beyaz kan hücreleri içeren plazma (PRP) tedavi bölgesinde cilde enjekte edilir. Enjeksiyon bölgelerinde plateletler ve beyaz kan hücreleri sinerjik bir etki ile yoğun şekilde büyüme faktörlerinin serbest kalmasını sağlar. Büyüme faktörleri kolajen ve hyaluronik asit üretimini arttırarak yaraların iyileşmesi, kırışıklık ve akne izleri gibi cilt problemlerinin önemli ölçüde giderilmesini, cildin yenilenmesini sağlar. PRP, dolgu enjeksiyonu şeklinde yağ doku ile birlikte kullanılır. PRP uygulaması ne kadar sürer? Yaklaşık 45 dakikalık bir uygulamadır. PRP ile cilt yenileme hangi durumlarda etkilidir? ‣‣Estetik amaçlı uygulamalarda yüz, boyun, dekolte, eller, bacak içleri, kollar gibi vücut bölgelerine uygulanabilir. ‣‣Lazer-peeling gibi uygulamalardan hemen sonra, derinin hızla yapılanmasını sağlamak için yapılır. ‣‣Deride yıllarca ultraviole ışınlarına maruz kalmanın sonucunda oluşan kırışıkların düzelmesi, çöküntülerin giderilmesi, esneklik ve parlaklığın kazandırılmasını sağlamak için uygulanır. ‣‣İyileşmesi uzun süren yara, çatlak ve deri niteliğinin zarar gördüğü durumların kontrolü bu yöntemle sağlanabilir. PRP güvenilir bir cilt gençleştirme yöntemi midir? Hastanın kendisinden alınan kan steril ve kapalı bir kit yardımıyla kullanılır, bu nedenle PRP güvenilir bir uygulamadır. PRP’nin etkisi ne zaman görülür? Uygulamadan hemen sonra ciltte sağlıklı bir parlaklık ortaya çıkar. 2 veya 3 uygulamadan sonra kalıcı

bir belirgin etki görülür. PRP ile cilt gençleştirme etkisi kalıcı mıdır? 2 ayda bir yapılacak 2 veya 3 uygulamadan sonra yılda bir tekrarlanırsa kürlerin etkisi kalıcı bir gençleştirici etkiye eşdeğerdir. PRP yönteminin avantajları nelerdir? Diğer yöntemlerle sağlanan olumlu sonuçlar belli bir süre devam eder, ancak PRP’nin olumlu sonuçları tamamen uygulanan kişiye aittir kaybolmaz. PRP ile cilt yenileme işlemi ağrılı mıdır? Hafif bir rahatsızlık hissi dışında ciddi bir acı hissedilmez. PRP kimlere yapılmaz? Platalet sayısı yetersiz hastalar ve kanser hastalarında yapılmaz. PRP kök hücre ile cilt gençleştirme anlamına mı gelir? PRP enjekte edildiği bölgede kök hücreleri yarar ve kök hücrelerin aktif hale geçmesini sağlar. Enjeksiyon sıvısı içeriğinde kök hücre yoktur, yoğun olarak trombositler (platelet) ve beyaz kan hücreleri bulunmaktadır. PRP’nin tamir edici kök hücrenin ise yeniden oluşturucu (regenerative) etkisi vardır.

ARALIK 2012

9


Cildinizi

“Kök Hücre” desteği ile yenileyin

Kök hücre ile cilt gençleştirme, estetik cerrahide son dönemde en çok tercih edilen yöntemlerin başında geliyor. “Platelet rich plasma” platelet (trombosit) yönünden zenginleştirilmiş plazma uygulaması adı verilen yöntemin kısaltılmış adıdır. Bir kişiden alınan az miktardaki kanın özel bir işlemden geçirilerek bileşenlerine ayrıştırılması ve elde edilen az miktardaki “platelet yönünden zenginleştirilmiş plazmanın” yine aynı kişiye cilt gençleştirme amaçlı enjeksiyon yoluyla geri verilmesi işlemidir. PRP vücutta enjekte edildiği bölgelerde kök hücreleri uyarıp aktif hale geçirirerek dokuların yenilenmesine yardımcı olan bir sistemdir.

Dr. Mert DEMİREL | Plastik Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi

8

ARALIK 2012

PRP uygulamasında amaç nedir? Plateletler yani trombosit hücreleri, kanın pıhtılaşmasını sağlayan vücudumuzdaki hasarlı damarları ve diğer dokuları onaran büyüme faktörleri içeren hücrelerdir. Dokularımızda herhangi bir hasar olduğunda plateletler aracılığıyla onarım süreci başlar. PRP tedavisi uygulamasında, hedef bölgeye kan dolaşımıyla taşınabilenden çok daha fazla sayıda platelet ve içeriğinde bulunan büyüme faktörlerini ulaştırılabilmektedir. PRP ile cilt gençleştirme nasıl sağlanır? Derimizin yaşlanması, aynı yaralanma sürecinde olduğu gibi bazı fiziksel özelliklerini kaybetmesinden kaynaklanır. Bu nedenle cilt gençleştirme amaçlı uygulamalarda, vücudumuzun bir yarayı iyileştirirken yaptıklarını çeşitli yöntemlerle taklit ederiz. Örneğin lazer, peeling gibi yöntemlerle derimize mikro düzeyde hasarlar veririz ve iyileşme sürecini tetikleriz. Bu hasar sonunda büyüme faktörleri salınır ve iyileşme süreci başlar. Dermo kozmetik ürünler de benzer şekilde derimizi yeniden yapılandıran maddelerin ve sentetik olarak elde edilen büyüme faktörlerinin aracılığıyla iyileşme sürecini başlatır. Plazma içinde konsantre olarak bulunan plateletler cilde enjekte edildiğinde bunların bünyesinde bulunan büyüme faktörleri, kollajen üretimi ve yeni kılcal damarların oluşmasını uyarmakta ve cildin kendini hızla yenilemesini sağlamaktadır. PRP ile cilt yenileme prosedürü nasıl uygulanır? Platelet açısından zengin plazma elde etmek amacıyla özel bir filtre ve satrifüj kullanılır. Plateletlerin yaklaşık % 97’si ayrışır ve plazma içinde normalin 6 – 10 katı daha fazla konsantrasyona sahip olur. PRP prosedürü hastadan kan alınması ile başlar. Özel bir filtre

ve santrifuj yardımıyla otolog beyaz kan hücreleri içeren platelet açısından zengin plasma hazırlanır. Son olarak platelet açısından zengin otolog beyaz kan hücreleri içeren plazma (PRP) tedavi bölgesinde cilde enjekte edilir. Enjeksiyon bölgelerinde plateletler ve beyaz kan hücreleri sinerjik bir etki ile yoğun şekilde büyüme faktörlerinin serbest kalmasını sağlar. Büyüme faktörleri kolajen ve hyaluronik asit üretimini arttırarak yaraların iyileşmesi, kırışıklık ve akne izleri gibi cilt problemlerinin önemli ölçüde giderilmesini, cildin yenilenmesini sağlar. PRP, dolgu enjeksiyonu şeklinde yağ doku ile birlikte kullanılır. PRP uygulaması ne kadar sürer? Yaklaşık 45 dakikalık bir uygulamadır. PRP ile cilt yenileme hangi durumlarda etkilidir? ‣‣Estetik amaçlı uygulamalarda yüz, boyun, dekolte, eller, bacak içleri, kollar gibi vücut bölgelerine uygulanabilir. ‣‣Lazer-peeling gibi uygulamalardan hemen sonra, derinin hızla yapılanmasını sağlamak için yapılır. ‣‣Deride yıllarca ultraviole ışınlarına maruz kalmanın sonucunda oluşan kırışıkların düzelmesi, çöküntülerin giderilmesi, esneklik ve parlaklığın kazandırılmasını sağlamak için uygulanır. ‣‣İyileşmesi uzun süren yara, çatlak ve deri niteliğinin zarar gördüğü durumların kontrolü bu yöntemle sağlanabilir. PRP güvenilir bir cilt gençleştirme yöntemi midir? Hastanın kendisinden alınan kan steril ve kapalı bir kit yardımıyla kullanılır, bu nedenle PRP güvenilir bir uygulamadır. PRP’nin etkisi ne zaman görülür? Uygulamadan hemen sonra ciltte sağlıklı bir parlaklık ortaya çıkar. 2 veya 3 uygulamadan sonra kalıcı

bir belirgin etki görülür. PRP ile cilt gençleştirme etkisi kalıcı mıdır? 2 ayda bir yapılacak 2 veya 3 uygulamadan sonra yılda bir tekrarlanırsa kürlerin etkisi kalıcı bir gençleştirici etkiye eşdeğerdir. PRP yönteminin avantajları nelerdir? Diğer yöntemlerle sağlanan olumlu sonuçlar belli bir süre devam eder, ancak PRP’nin olumlu sonuçları tamamen uygulanan kişiye aittir kaybolmaz. PRP ile cilt yenileme işlemi ağrılı mıdır? Hafif bir rahatsızlık hissi dışında ciddi bir acı hissedilmez. PRP kimlere yapılmaz? Platalet sayısı yetersiz hastalar ve kanser hastalarında yapılmaz. PRP kök hücre ile cilt gençleştirme anlamına mı gelir? PRP enjekte edildiği bölgede kök hücreleri yarar ve kök hücrelerin aktif hale geçmesini sağlar. Enjeksiyon sıvısı içeriğinde kök hücre yoktur, yoğun olarak trombositler (platelet) ve beyaz kan hücreleri bulunmaktadır. PRP’nin tamir edici kök hücrenin ise yeniden oluşturucu (regenerative) etkisi vardır.

ARALIK 2012

9


Obeziteye karşı HAREKETE geç! Obezite, vücut yağ oranının sağlığı tehdit edecek oranda artmasıdır. Diğer bir ifade ile boya göre vücut ağırlığının olması gereken kilonun % 20 ve üzerine çıkmasıdır. Son yıllarda hızla artış gösteren çağın hastalığı obezite önemli bir sorun haline geldi.

Diyetisyen Sinan YILDIZ Beslenme ve Diyet

10 10

ARALIKARALIK 2012 2012

Aşırı şişmanlık anlamına gelen obeziteyi saptamak için ağırlık ve boy ölçümleri gibi kolay ölçümler yapılmaktadır. Bu anlamda en çok kullanılan indeks Beden Kitle İndeksi’dir (BKİ). BKİ, vücut ağırlığının boyun metre cinsinden karesine bölünerek hesaplanması ile bulunur (BKİ= ağırlık/ boy (m2)). Eğer BKİ 18’in altında ise aşırı zayıf (kaşektik), 18*24.9 arası ise normal, 25*29.9 arası ise hafif kilolu, 30*34.9 arası ise 1. dereceden obez, 35*39.9 arası ise 2. derece obez, 40 ve üzeri ise 3.derece (süper obez) obez olarak kabul edilir. VÜCUT YAĞ ORANI NASIL SAPTANIR? 1 VÜCUT YAĞ DAĞILIMINA GÖRE; eğer yağ dağılımı daha çok bedenin alt kısımlarında (kalça vb) ise buna JİNOİD (ARMUT) yapılı şişmanlık denir ve daha çok bayanlarda görülür. Yağ dağılımı bedenin üst kısımlarında (karın ve bel çevresi) ise buna ANDROİD (ELMA) yapılı şişmanlık denir. Yine bel/kalça oranı vücut yağ oranını saptamada önemli bir ölçüm biçimidir. Eğer bel/kalça oranı kadınlarda 0.85’ten, erkeklerde ise 1’den büyükse abdominal şişmanlık söz konusudur. Pratik olarak bel çevresi erkekler de 94’ü kadınlarda ise 80’i geçmemelidir. 2 DERİ KIVRIM KALINLIĞININ ÖLÇÜLMESİ; Biseps, triseps, subskapular deri kıvrım kalınlığı ölçülür, denklemler aracılığı ile vücut yağ yüzdesi, yağsız yüzdesi hesaplanır. 3 ÜST ORTA KOL YAĞ ALANININ SAPTANMASI 4 LABARATUVAR YÖNTEMLERİ İLE VÜCUT YAĞININ SAPTANMASI 5 FARKLI ŞİŞMANLIK 1) Yaşa Göre Şişmanlık: Çocukluk ve ergenlik döneminde yağ hücre sayısı artar ve ağırlık kaybı oldukça güçtür. 2) Yağ Dağılımına Göre: Homojen yağ dağılımı, anraoid ve jinoid tip

yağ dağılımı. 3) Vücut Yağ Yüzdesine Göre: Vücut yağ oranı % 20 ve üzeri ise, 4) BKİ’ye Göre: BKİ 30 ve üzeri ise obez 5) Görünüşe Göre: İnce yapılı, orta yapılı, kalın yapılı. OBEZİTENİN NEDENLERİ Çağın baş belası obezitenin birçok nedeni vardır. Bunlar; genetik, aşırı yeme, fiziksel aktivitenin aşırı az oluşu veya hiç olmaması, yağlı besinlerin fazlaca tüketilmesi, düzensiz beslenme, öğün atlama, hızlı yemek yeme, yemek yerken başka işle meşgul olma, enerjisi yoğun hacmi az olan fast food tarzı beslenme, yeteri sıvı alınamaması, bilgisayara bağımlı bir hayat tarzının her geçen gün artması, endokrin ve metabolik hastalıklar(cushing sendromu, DM, hipotroidizm, insülinoma vb), psikolojik sorunlar, bazı ilaçlar (antidepresanlar, antihistaminikler, kortikosteroidler), çevresel nedenlerdir. Aşırı kilo ile birlikte, tip2 diyabet, dislipidemi, solunum güçlülüğü, safra kesesi hastalıkları, metabolik sendrom, sleep apne, eklem ağrıları, üreme hormonlarında bozukluklar, hipertansiyon, KKH, hiperürisemi, gut gibi hastalıklar baş gösterir veya daha da kötü bir hal alır. OBEZİTEYE KARŞI SAVAŞ NASIL OLMALI ‣‣İster kilolu, ister zayıf, ister çocuk, ister yaşlı, ister emzikli, ister gebe, ister sağlıklı, ister hasta her kim olursa olsun mutlaka diyetisyene gidip sağlıklı beslenmek için danışmalıdır. Bu bizim sağlıklı ve rahat hayat sürdürmemiz için olmazsa olmaz hayat felsefemiz olmalıdır. ‣‣Bir beslenme uzmanı tarafından beslenme durumu değerlendirilmelidir. ‣‣Risk faktörü belirlenmelidir. ‣‣Ağırlık artışını önleyici tedbirler alınmalıdır. ‣‣Yağdan kısıtlı bir beslenme programı uygulanmalıdır.

‣‣Bol bol su tüketilmelidir (Yetişkinler için günde en az 2 litre).

‣‣Günlük düzenli fiziksel aktivite

olmalıdır (en az 45 dk yürüyüş/ egzersiz). ‣‣Hızlı kilo vermeden sakınılmalıdır. Zayıflama hızı; 1kg/hafta yada 6 ay boyunca olduğu ağırlığın %10’u altına inilmelidir. ‣‣Bulunduğunuz yer, yaptığınız iş ne olursa olsun hareketli biri olmaya önem gösterin, sürekli oturmaktan kaçının. ‣‣Beslenme ve diyet uzmanınızla mutlaka irtibat halinde olun, düzenli aralıklarla kontrole gidin. ‣‣Diyet uzmanınızın size verdiği diyetten farklı bir diyet uygulamayın. Kulaktan duyma bilgilerle hareket edip kendinizi riske sokmayın. ‣‣Hacmi az kalorisi fazla besinlerden sakının. ‣‣Asitli, gazlı, şekerli içecekler içmeyin. ‣‣Sigara ve alkol kullanmayın. ‣‣Uzmanınız kontrolünde bütün besinlerden almaya çalışın. ‣‣Size uygun olan saatlerde ailecek çıkıp yürüyüş veya egzersiz yapın. ‣‣Hane halkı olarak beslenme konusunda birbirinize yardımcı olun. ‣‣Varsa evde kilosundan şikâyetçi biri onunla ilgilenin ve psikolojik destek verin. ‣‣Kilolardan kurtulmak için kararlı olun ve diyetisyeninizle el ele verin. ‣‣TV, internet vb medya araçlarından duyduğunuz zayıflama ilaçlarını almaya kalkışmayın; bu sizin sonunuz dahi olabilir. Bu konuda duyarlı ve bilinçli olun. ‣‣Kilo verme konusunda sabırlı olun. Nasıl ki kilolarınızı hemen almadıysanız, hemen de vermeye kalkışmayın. ‣‣Yüzünüzden gülümsemeyi eksik tutmayın.

ARALIK 2012

11


Obeziteye karşı HAREKETE geç! Obezite, vücut yağ oranının sağlığı tehdit edecek oranda artmasıdır. Diğer bir ifade ile boya göre vücut ağırlığının olması gereken kilonun % 20 ve üzerine çıkmasıdır. Son yıllarda hızla artış gösteren çağın hastalığı obezite önemli bir sorun haline geldi.

Diyetisyen Sinan YILDIZ Beslenme ve Diyet

10 10

ARALIKARALIK 2012 2012

Aşırı şişmanlık anlamına gelen obeziteyi saptamak için ağırlık ve boy ölçümleri gibi kolay ölçümler yapılmaktadır. Bu anlamda en çok kullanılan indeks Beden Kitle İndeksi’dir (BKİ). BKİ, vücut ağırlığının boyun metre cinsinden karesine bölünerek hesaplanması ile bulunur (BKİ= ağırlık/ boy (m2)). Eğer BKİ 18’in altında ise aşırı zayıf (kaşektik), 18*24.9 arası ise normal, 25*29.9 arası ise hafif kilolu, 30*34.9 arası ise 1. dereceden obez, 35*39.9 arası ise 2. derece obez, 40 ve üzeri ise 3.derece (süper obez) obez olarak kabul edilir. VÜCUT YAĞ ORANI NASIL SAPTANIR? 1 VÜCUT YAĞ DAĞILIMINA GÖRE; eğer yağ dağılımı daha çok bedenin alt kısımlarında (kalça vb) ise buna JİNOİD (ARMUT) yapılı şişmanlık denir ve daha çok bayanlarda görülür. Yağ dağılımı bedenin üst kısımlarında (karın ve bel çevresi) ise buna ANDROİD (ELMA) yapılı şişmanlık denir. Yine bel/kalça oranı vücut yağ oranını saptamada önemli bir ölçüm biçimidir. Eğer bel/kalça oranı kadınlarda 0.85’ten, erkeklerde ise 1’den büyükse abdominal şişmanlık söz konusudur. Pratik olarak bel çevresi erkekler de 94’ü kadınlarda ise 80’i geçmemelidir. 2 DERİ KIVRIM KALINLIĞININ ÖLÇÜLMESİ; Biseps, triseps, subskapular deri kıvrım kalınlığı ölçülür, denklemler aracılığı ile vücut yağ yüzdesi, yağsız yüzdesi hesaplanır. 3 ÜST ORTA KOL YAĞ ALANININ SAPTANMASI 4 LABARATUVAR YÖNTEMLERİ İLE VÜCUT YAĞININ SAPTANMASI 5 FARKLI ŞİŞMANLIK 1) Yaşa Göre Şişmanlık: Çocukluk ve ergenlik döneminde yağ hücre sayısı artar ve ağırlık kaybı oldukça güçtür. 2) Yağ Dağılımına Göre: Homojen yağ dağılımı, anraoid ve jinoid tip

yağ dağılımı. 3) Vücut Yağ Yüzdesine Göre: Vücut yağ oranı % 20 ve üzeri ise, 4) BKİ’ye Göre: BKİ 30 ve üzeri ise obez 5) Görünüşe Göre: İnce yapılı, orta yapılı, kalın yapılı. OBEZİTENİN NEDENLERİ Çağın baş belası obezitenin birçok nedeni vardır. Bunlar; genetik, aşırı yeme, fiziksel aktivitenin aşırı az oluşu veya hiç olmaması, yağlı besinlerin fazlaca tüketilmesi, düzensiz beslenme, öğün atlama, hızlı yemek yeme, yemek yerken başka işle meşgul olma, enerjisi yoğun hacmi az olan fast food tarzı beslenme, yeteri sıvı alınamaması, bilgisayara bağımlı bir hayat tarzının her geçen gün artması, endokrin ve metabolik hastalıklar(cushing sendromu, DM, hipotroidizm, insülinoma vb), psikolojik sorunlar, bazı ilaçlar (antidepresanlar, antihistaminikler, kortikosteroidler), çevresel nedenlerdir. Aşırı kilo ile birlikte, tip2 diyabet, dislipidemi, solunum güçlülüğü, safra kesesi hastalıkları, metabolik sendrom, sleep apne, eklem ağrıları, üreme hormonlarında bozukluklar, hipertansiyon, KKH, hiperürisemi, gut gibi hastalıklar baş gösterir veya daha da kötü bir hal alır. OBEZİTEYE KARŞI SAVAŞ NASIL OLMALI ‣‣İster kilolu, ister zayıf, ister çocuk, ister yaşlı, ister emzikli, ister gebe, ister sağlıklı, ister hasta her kim olursa olsun mutlaka diyetisyene gidip sağlıklı beslenmek için danışmalıdır. Bu bizim sağlıklı ve rahat hayat sürdürmemiz için olmazsa olmaz hayat felsefemiz olmalıdır. ‣‣Bir beslenme uzmanı tarafından beslenme durumu değerlendirilmelidir. ‣‣Risk faktörü belirlenmelidir. ‣‣Ağırlık artışını önleyici tedbirler alınmalıdır. ‣‣Yağdan kısıtlı bir beslenme programı uygulanmalıdır.

‣‣Bol bol su tüketilmelidir (Yetişkinler için günde en az 2 litre).

‣‣Günlük düzenli fiziksel aktivite

olmalıdır (en az 45 dk yürüyüş/ egzersiz). ‣‣Hızlı kilo vermeden sakınılmalıdır. Zayıflama hızı; 1kg/hafta yada 6 ay boyunca olduğu ağırlığın %10’u altına inilmelidir. ‣‣Bulunduğunuz yer, yaptığınız iş ne olursa olsun hareketli biri olmaya önem gösterin, sürekli oturmaktan kaçının. ‣‣Beslenme ve diyet uzmanınızla mutlaka irtibat halinde olun, düzenli aralıklarla kontrole gidin. ‣‣Diyet uzmanınızın size verdiği diyetten farklı bir diyet uygulamayın. Kulaktan duyma bilgilerle hareket edip kendinizi riske sokmayın. ‣‣Hacmi az kalorisi fazla besinlerden sakının. ‣‣Asitli, gazlı, şekerli içecekler içmeyin. ‣‣Sigara ve alkol kullanmayın. ‣‣Uzmanınız kontrolünde bütün besinlerden almaya çalışın. ‣‣Size uygun olan saatlerde ailecek çıkıp yürüyüş veya egzersiz yapın. ‣‣Hane halkı olarak beslenme konusunda birbirinize yardımcı olun. ‣‣Varsa evde kilosundan şikâyetçi biri onunla ilgilenin ve psikolojik destek verin. ‣‣Kilolardan kurtulmak için kararlı olun ve diyetisyeninizle el ele verin. ‣‣TV, internet vb medya araçlarından duyduğunuz zayıflama ilaçlarını almaya kalkışmayın; bu sizin sonunuz dahi olabilir. Bu konuda duyarlı ve bilinçli olun. ‣‣Kilo verme konusunda sabırlı olun. Nasıl ki kilolarınızı hemen almadıysanız, hemen de vermeye kalkışmayın. ‣‣Yüzünüzden gülümsemeyi eksik tutmayın.

ARALIK 2012

11


FORMDA MISINIZ? Formda olmak günümüz insanının ortak beklentisi haline geldi. Kimileri için genç ve dinç bir vücut, kimilerine göre aktif ve kaslı bir beden anlamına gelen “formda olma” kavramı; sanılanın aksine sadece egzersizle alakalı bir kavram olmayıp, sağlıkla daha ilişkilidir. Formda olma, insanın fiziksel ve psikolojik olarak hissettiği tam iyilik halidir. Diğer bir değişle, formda olmak insan sağlığının en üst düzeyde olduğu durumdur. “Bizden geçti” demeyim! Sağlıkla ilgili yapılan en büyük hata, yanlış bazı düşüncelere saplanmaktır. İnsanların çoğu formda ve sağlıklı bir hayat için geç kaldığını veya daha erken olduğunu düşünür. Oysa sağlıklı olmak, her yaşta bütün yoğunluğu ile hissedilebilecek iyi olma durumudur. Kendini iyi hissetmenin bir yaşı olamaz. Bu nedenle, formda olmak, sağlığınızı yakalamak için daha erken olduğu veya geç kalındığı gibi bahanelere sığınmadan, hemen sağlıklı yaşam alışkanlıklarına başlamalısınız. Sizler için hazırlanan kısa test ile formda ve sağlıklı olmanın hangi basamağında olduğunuzu değerlendirin ve sonra sağlıklı ve formda bir hayat için harekete geçin. Formsuz beden hastalığa davetiye çıkartıyor Formda olma, en üstün sağlık hali diye tanımlandığına göre; formda olmayan bir bireyin ne gibi risklerle karşı karşıya kaldığını tahmin etmek zor değil. Formda olmanın felsefesi; uygun sağlık davranışları göstererek, ailesel, çevresel ve kişisel sağlık risklerini en aza indirmeye dayanır. Çünkü uygun sağlık davranışları göstermeyen bir bireyin; çağımızın hastalıkları diye adlandırılan obezite, diabet (şeker), yüksek tansiyon, yüksek kolesterol, kalp hastalıkları ve kanser gibi bazı kronik hastalıklara yakalanma riski çok fazla yükselir.

12

ARALIK 2012

SAĞLIKLI VE FORMDA BİR HAYATIN HANGi BASAMAĞINDASINIZ? Sağlıklı beslenme ilkelerini biliyorum ve buna göre beslenmeye özen gösteriyorum.

□□ Evet □□ Bazen □□ Hayır Az ve sık yiyerek 6 öğün besleniyorum, öğün atlamıyorum.

□□ Evet □□ Bazen □□ Hayır Haftada en az üç kez 45 dakikamı egzersize, 15 dakikamı esneme hareketlerine ayırıyorum./ her gün en az yarım saat (30.000 adım) yürüyorum.

□□ Evet □□ Bazen □□ Hayır Uyku düzenime dikkat ediyorum.

□□ Evet □□ Bazen □□ Hayır Sigara, alkol kullanmıyorum.

□□ Evet □□ Bazen □□ Hayır Hayata pozitif bakmaya çalışıyorum, stres yönetimi hakkında bilgi sahibiyim.

□□ Evet □□ Bazen □□ Hayır DEĞERLENDİRME: Cevaplarınızın çoğu A şıkkı ise formda ve sağlıklı olma basamaklarında iyi bir yerdesiniz. B şıkkını daha çok tercih etti iseniz, sağlıklı ve zinde yaşama konusunda istikrarsızlık gösteriyorsunuz. Cevaplarınızın çoğunu C şıkkı oluşturuyor ise, hayat tarzınızı en kısa zamanda değiştirmelisiniz,Bu hayat ve beden sizin çabuk eskitip yıpratmamalısınız yenisiyle değiştirme şansınız yok..

Guatr mısınız? 10 SORUDA TEST EDiN Dr. Ali Kemal ERDOĞAN | Genel Cerrahi

Guatr, tiroid bezinin büyümesi sonucu ortaya çıkan ve boynun ortasında, yutkundukça aşağı yukarı hareket eden şişlikle kendini belli eden bir hastalıktır. Guatr, sık görülen fakat tanı konması genellikle uzun süren bir hastalıktır. Oluşturduğu şikayetler genellikle birçok hastalık ile ortak olabildiği için en son düşünülen hastalık haline gelmiştir. Guatr aslında tiroid

bezinin büyümesidir. 2 ana guruba ayrılır. Bunlar tiroid bezinin çok çalıştığı Hipertiroidi ile az çalıştığı hipotiroididir. Bu ayrımın yanı sıra ultrasonografik olarak da 2 tipe ayırabiliriz. Buna da nodüllü ve nodülsüz yani diffüz guatr diyoruz. Bu ayrımların yanı sıra tiroid dokusunda 2 farklı durumla daha karşılaşmamız mümkün olmaktadır. Bu durumlar tiroidin kanser-

leri ve tiroidit olarak adlandırılan tiroid dokusu iltihaplarıdır. Guatr, çok sık görülmesine rağmen belirtileri diğer hastalıklara benzediği için çoğu zaman insanların aklına gelmemektedir. Guatrın tedavisinde erken teşhisin büyük önem taşımaktadır. Uzmanlar, aniden kilo alıp ya da verenleri uyarıyor.

GUATR RİSKİ 1 6 Kalp atımlarınızın çok yüksek Ani sinir atakları veya gün içinde TAŞIYOR veya çok düşük olduğunu sapta- uyuklama yaşıyor musunuz? dınız mı? (60 altı veya 100 üstü) MUSUNUZ? 7 Yandaki sorulardan en az 4 ve üstüne “evet” diyorsanız guatr hastalığı riski taşıyor olabilirsiniz.

2

Boynunuzda sıkışma ve gerilme hissi var mı?

3

Terleme ve saç dökülmesini sıklıkla yaşıyor musunuz?

Bacaklarınızda şişlik oluyor mu?

8

Soğuğa veya sıcağa karşı tahammülsüzlüğünüz son zamanlarda arttı mı?

4

9

5

10

Son zamanlarda aniden aşırı kilo aldınız mı ya da verdiniz mi? Cildinizde dökülme, kuruma veya mat bir görünüm var mı?

Kabızlık, ishal veya karında ağrı atakları yaşıyor musunuz? Unutkanlık yaşıyor musunuz? Ya da kendinizi depresyona meyilli hissediyor musunuz?

Bu nedenle yukarıda testteki bulguların en az 4 tanesi size uyuyor ise mutlaka bu konuda uzman bir doktora başvurulmalısınız.

ARALIKARALIK 2012 2012

13 13


FORMDA MISINIZ? Formda olmak günümüz insanının ortak beklentisi haline geldi. Kimileri için genç ve dinç bir vücut, kimilerine göre aktif ve kaslı bir beden anlamına gelen “formda olma” kavramı; sanılanın aksine sadece egzersizle alakalı bir kavram olmayıp, sağlıkla daha ilişkilidir. Formda olma, insanın fiziksel ve psikolojik olarak hissettiği tam iyilik halidir. Diğer bir değişle, formda olmak insan sağlığının en üst düzeyde olduğu durumdur. “Bizden geçti” demeyim! Sağlıkla ilgili yapılan en büyük hata, yanlış bazı düşüncelere saplanmaktır. İnsanların çoğu formda ve sağlıklı bir hayat için geç kaldığını veya daha erken olduğunu düşünür. Oysa sağlıklı olmak, her yaşta bütün yoğunluğu ile hissedilebilecek iyi olma durumudur. Kendini iyi hissetmenin bir yaşı olamaz. Bu nedenle, formda olmak, sağlığınızı yakalamak için daha erken olduğu veya geç kalındığı gibi bahanelere sığınmadan, hemen sağlıklı yaşam alışkanlıklarına başlamalısınız. Sizler için hazırlanan kısa test ile formda ve sağlıklı olmanın hangi basamağında olduğunuzu değerlendirin ve sonra sağlıklı ve formda bir hayat için harekete geçin. Formsuz beden hastalığa davetiye çıkartıyor Formda olma, en üstün sağlık hali diye tanımlandığına göre; formda olmayan bir bireyin ne gibi risklerle karşı karşıya kaldığını tahmin etmek zor değil. Formda olmanın felsefesi; uygun sağlık davranışları göstererek, ailesel, çevresel ve kişisel sağlık risklerini en aza indirmeye dayanır. Çünkü uygun sağlık davranışları göstermeyen bir bireyin; çağımızın hastalıkları diye adlandırılan obezite, diabet (şeker), yüksek tansiyon, yüksek kolesterol, kalp hastalıkları ve kanser gibi bazı kronik hastalıklara yakalanma riski çok fazla yükselir.

12

ARALIK 2012

SAĞLIKLI VE FORMDA BİR HAYATIN HANGi BASAMAĞINDASINIZ? Sağlıklı beslenme ilkelerini biliyorum ve buna göre beslenmeye özen gösteriyorum.

□□ Evet □□ Bazen □□ Hayır Az ve sık yiyerek 6 öğün besleniyorum, öğün atlamıyorum.

□□ Evet □□ Bazen □□ Hayır Haftada en az üç kez 45 dakikamı egzersize, 15 dakikamı esneme hareketlerine ayırıyorum./ her gün en az yarım saat (30.000 adım) yürüyorum.

□□ Evet □□ Bazen □□ Hayır Uyku düzenime dikkat ediyorum.

□□ Evet □□ Bazen □□ Hayır Sigara, alkol kullanmıyorum.

□□ Evet □□ Bazen □□ Hayır Hayata pozitif bakmaya çalışıyorum, stres yönetimi hakkında bilgi sahibiyim.

□□ Evet □□ Bazen □□ Hayır DEĞERLENDİRME: Cevaplarınızın çoğu A şıkkı ise formda ve sağlıklı olma basamaklarında iyi bir yerdesiniz. B şıkkını daha çok tercih etti iseniz, sağlıklı ve zinde yaşama konusunda istikrarsızlık gösteriyorsunuz. Cevaplarınızın çoğunu C şıkkı oluşturuyor ise, hayat tarzınızı en kısa zamanda değiştirmelisiniz,Bu hayat ve beden sizin çabuk eskitip yıpratmamalısınız yenisiyle değiştirme şansınız yok..

Guatr mısınız? 10 SORUDA TEST EDiN Dr. Ali Kemal ERDOĞAN | Genel Cerrahi

Guatr, tiroid bezinin büyümesi sonucu ortaya çıkan ve boynun ortasında, yutkundukça aşağı yukarı hareket eden şişlikle kendini belli eden bir hastalıktır. Guatr, sık görülen fakat tanı konması genellikle uzun süren bir hastalıktır. Oluşturduğu şikayetler genellikle birçok hastalık ile ortak olabildiği için en son düşünülen hastalık haline gelmiştir. Guatr aslında tiroid

bezinin büyümesidir. 2 ana guruba ayrılır. Bunlar tiroid bezinin çok çalıştığı Hipertiroidi ile az çalıştığı hipotiroididir. Bu ayrımın yanı sıra ultrasonografik olarak da 2 tipe ayırabiliriz. Buna da nodüllü ve nodülsüz yani diffüz guatr diyoruz. Bu ayrımların yanı sıra tiroid dokusunda 2 farklı durumla daha karşılaşmamız mümkün olmaktadır. Bu durumlar tiroidin kanser-

leri ve tiroidit olarak adlandırılan tiroid dokusu iltihaplarıdır. Guatr, çok sık görülmesine rağmen belirtileri diğer hastalıklara benzediği için çoğu zaman insanların aklına gelmemektedir. Guatrın tedavisinde erken teşhisin büyük önem taşımaktadır. Uzmanlar, aniden kilo alıp ya da verenleri uyarıyor.

GUATR RİSKİ 1 6 Kalp atımlarınızın çok yüksek Ani sinir atakları veya gün içinde TAŞIYOR veya çok düşük olduğunu sapta- uyuklama yaşıyor musunuz? dınız mı? (60 altı veya 100 üstü) MUSUNUZ? 7 Yandaki sorulardan en az 4 ve üstüne “evet” diyorsanız guatr hastalığı riski taşıyor olabilirsiniz.

2

Boynunuzda sıkışma ve gerilme hissi var mı?

3

Terleme ve saç dökülmesini sıklıkla yaşıyor musunuz?

Bacaklarınızda şişlik oluyor mu?

8

Soğuğa veya sıcağa karşı tahammülsüzlüğünüz son zamanlarda arttı mı?

4

9

5

10

Son zamanlarda aniden aşırı kilo aldınız mı ya da verdiniz mi? Cildinizde dökülme, kuruma veya mat bir görünüm var mı?

Kabızlık, ishal veya karında ağrı atakları yaşıyor musunuz? Unutkanlık yaşıyor musunuz? Ya da kendinizi depresyona meyilli hissediyor musunuz?

Bu nedenle yukarıda testteki bulguların en az 4 tanesi size uyuyor ise mutlaka bu konuda uzman bir doktora başvurulmalısınız.

ARALIKARALIK 2012 2012

13 13


TATLI KRİZİ VAR MI? Akşam yemeğinden sonra sanki hiç yemek yememiş gibi 1 saat içinde yeniden acıkıyor ve tatlı yemek istiyor olabilirsiniz. Doymak bilmeyen tatlı ihtiyacı ve kilo verememe şikayetleri genelde bu sonuçla birleşiyor. Bu durumda mutlaka bir diyetisyenle görüşmelisiniz. DEPRESYONDA OLABİLİRSİNİZ bez bireyler üzerinde yapılan çalışmalarda, bireylerin depresyon sebebiyle yedikleri için mi obez

UYKU KAÇIRAN VE İSYAN ETTİREN

ACIKMALAR

oldukları veya obez olma şikâyeti sebebiyle mi depresyona girdikleri tam olarak belirlenemiyor. Ortak görüş, obeziteyle depresyonun sıklıkla bir arada görülmesi. Depresyonun yaygın belirtilerinden biri de iştah artışı ve kilo alımıdır. Ayrıca, depresyon için ilaçlarının yan etkisi olarak kilo alımı ile sonuçlanıyor. Böylelikle depresyon ve kilo alımı kısır döngü haline gelmektedir. Sıkkınlık, yalnızlık, izole hissetme ve birçok farklı diğer duygusal sebepten dolayı aşırı yemek yeme sonucu,

hiç farkına varmadan obez bireyler olabiliyorsunuz. Kendinizi depresif hissettiğinizde kendi beden görünümünüzden mutlu olamazsınız. Siz de bu olumsuz duygularla baş edebilmek için çoğunlukla yemeklere ve özellikle tatlılara yönelmenize yol açar. Bu durum özellikle birey kendiyle baş başa kaldığında yani aile, iş veya arkadaş ortamından koptuğu gece saatlerinde tıkınırcasına yemek şeklinde kendini göstermektedir.

GECE ATIŞTIRMALARI TESTİ Eğer aşağıdakilerden en az üçüne sahipseniz bu konuyu çözmek için bir beslenme uzmanıyla görüşmenizde fayda var.

Akşam saatlerinde başlayan, kimi zaman sizi yataktan kaldıran acıkmalar sağlığın en büyük düşmanları arasında yer alıyor. Akşam acıkmalarının temelinde pek çok faktör vardır ve bu sorun çözümsüz değildir. Gün içinde hiç acıkmayıp, açlık hissini akşamları aşırı şekilde hisseden çok fazla kişi var. Eğer siz de benzer şikayetlerden muzdaripseniz, belki aşağıdaki ipuçları bu sorununuzdan kurtulmakta faydalı olabilir.

Diyetisyen Yağmur KAYA / Beslenme ve Diyet

KALORİ DAĞILIMI ÖNEMLİ Sabah kendinizi aç hissetmediğiniz için kahvaltı yapmıyor ve öğleden sonra saat 14.00-15.00’e kadar kalori almadan duruyorsanız gece acıkmanız kaçınılmaz olabilir. Sabah kahvaltısında iştahlı olup gece iştahı köreltmek için öncelikle akşam yemeklerinizin boyutlarını sınırlandırın, birkaç gece atıştırmalıklara direnin, göreceksiniz ki sabah çok aç uya-

14

ARALIK 2012

nacaksınız ve gün içinde dengeli seçimler yaptığınızda gece acıkmayacaksınız. Aç olmasanız bile, sabahları küçük de olsa bir şeyler yemeye özen gösterin. Kendinize, çocuklarınıza davrandığınız gibi davranın, onların nasıl öğün atlamalarına, kahvaltı yapmadan evden çıkmalarına izin vermiyorsanız, kendiniz için de aynısını uygulayın.

‣‣Kişinin sabah kahvaltısında ‣‣Gece yarısı atıştırmasının iştahı çok az ya da hiç yoktur. Sabah kalktıktan sonra saatlerce ilk öğünü erteler. Aç değildir ya da bir gece önce ne kadar çok yediğine üzülüyordur. ‣‣Akşam yemeğinde yediklerinden daha fazlasını sonrasında yer. ‣‣Günlük gıda alımının yarısından fazlasını akşam yemeğinden sonra yer. Gece atıştırmak için yataktan kalkabilir. ‣‣Bu davranış kalıbı en az iki ay boyunca devam eder. ‣‣Kişi yerken, kendisini asabi, kaygılı, üzgün ya da suçlu hissedebilir.

stresle ilişkili olduğu düşünülüyor. Kişinin, özellikle geceleri ruh hali dengesiz olabilir ‣‣Uykuya dalmada veya uyanık kalmada zorlanır. Sık sık uyanır ve atıştırır. ‣‣Çoğunlukla karbonhidratlı besinler tercih eder. ‣‣Gece yarısı atıştırmaları, oldukça kısa aralarla yapılan yiyeceklere saldırma şeklinde olmaktan çok, gece saatleri boyunca devamlı olarak yeme davranışına deniyor. ‣‣Kişi bazen gece yediğinin farkında bile değildir, sabah uyandığında fark eder.

ARALIK 2012

15


TATLI KRİZİ VAR MI? Akşam yemeğinden sonra sanki hiç yemek yememiş gibi 1 saat içinde yeniden acıkıyor ve tatlı yemek istiyor olabilirsiniz. Doymak bilmeyen tatlı ihtiyacı ve kilo verememe şikayetleri genelde bu sonuçla birleşiyor. Bu durumda mutlaka bir diyetisyenle görüşmelisiniz. DEPRESYONDA OLABİLİRSİNİZ bez bireyler üzerinde yapılan çalışmalarda, bireylerin depresyon sebebiyle yedikleri için mi obez

UYKU KAÇIRAN VE İSYAN ETTİREN

ACIKMALAR

oldukları veya obez olma şikâyeti sebebiyle mi depresyona girdikleri tam olarak belirlenemiyor. Ortak görüş, obeziteyle depresyonun sıklıkla bir arada görülmesi. Depresyonun yaygın belirtilerinden biri de iştah artışı ve kilo alımıdır. Ayrıca, depresyon için ilaçlarının yan etkisi olarak kilo alımı ile sonuçlanıyor. Böylelikle depresyon ve kilo alımı kısır döngü haline gelmektedir. Sıkkınlık, yalnızlık, izole hissetme ve birçok farklı diğer duygusal sebepten dolayı aşırı yemek yeme sonucu,

hiç farkına varmadan obez bireyler olabiliyorsunuz. Kendinizi depresif hissettiğinizde kendi beden görünümünüzden mutlu olamazsınız. Siz de bu olumsuz duygularla baş edebilmek için çoğunlukla yemeklere ve özellikle tatlılara yönelmenize yol açar. Bu durum özellikle birey kendiyle baş başa kaldığında yani aile, iş veya arkadaş ortamından koptuğu gece saatlerinde tıkınırcasına yemek şeklinde kendini göstermektedir.

GECE ATIŞTIRMALARI TESTİ Eğer aşağıdakilerden en az üçüne sahipseniz bu konuyu çözmek için bir beslenme uzmanıyla görüşmenizde fayda var.

Akşam saatlerinde başlayan, kimi zaman sizi yataktan kaldıran acıkmalar sağlığın en büyük düşmanları arasında yer alıyor. Akşam acıkmalarının temelinde pek çok faktör vardır ve bu sorun çözümsüz değildir. Gün içinde hiç acıkmayıp, açlık hissini akşamları aşırı şekilde hisseden çok fazla kişi var. Eğer siz de benzer şikayetlerden muzdaripseniz, belki aşağıdaki ipuçları bu sorununuzdan kurtulmakta faydalı olabilir.

Diyetisyen Yağmur KAYA / Beslenme ve Diyet

KALORİ DAĞILIMI ÖNEMLİ Sabah kendinizi aç hissetmediğiniz için kahvaltı yapmıyor ve öğleden sonra saat 14.00-15.00’e kadar kalori almadan duruyorsanız gece acıkmanız kaçınılmaz olabilir. Sabah kahvaltısında iştahlı olup gece iştahı köreltmek için öncelikle akşam yemeklerinizin boyutlarını sınırlandırın, birkaç gece atıştırmalıklara direnin, göreceksiniz ki sabah çok aç uya-

14

ARALIK 2012

nacaksınız ve gün içinde dengeli seçimler yaptığınızda gece acıkmayacaksınız. Aç olmasanız bile, sabahları küçük de olsa bir şeyler yemeye özen gösterin. Kendinize, çocuklarınıza davrandığınız gibi davranın, onların nasıl öğün atlamalarına, kahvaltı yapmadan evden çıkmalarına izin vermiyorsanız, kendiniz için de aynısını uygulayın.

‣‣Kişinin sabah kahvaltısında ‣‣Gece yarısı atıştırmasının iştahı çok az ya da hiç yoktur. Sabah kalktıktan sonra saatlerce ilk öğünü erteler. Aç değildir ya da bir gece önce ne kadar çok yediğine üzülüyordur. ‣‣Akşam yemeğinde yediklerinden daha fazlasını sonrasında yer. ‣‣Günlük gıda alımının yarısından fazlasını akşam yemeğinden sonra yer. Gece atıştırmak için yataktan kalkabilir. ‣‣Bu davranış kalıbı en az iki ay boyunca devam eder. ‣‣Kişi yerken, kendisini asabi, kaygılı, üzgün ya da suçlu hissedebilir.

stresle ilişkili olduğu düşünülüyor. Kişinin, özellikle geceleri ruh hali dengesiz olabilir ‣‣Uykuya dalmada veya uyanık kalmada zorlanır. Sık sık uyanır ve atıştırır. ‣‣Çoğunlukla karbonhidratlı besinler tercih eder. ‣‣Gece yarısı atıştırmaları, oldukça kısa aralarla yapılan yiyeceklere saldırma şeklinde olmaktan çok, gece saatleri boyunca devamlı olarak yeme davranışına deniyor. ‣‣Kişi bazen gece yediğinin farkında bile değildir, sabah uyandığında fark eder.

ARALIK 2012

15


Hedef doku tarafında absorbe olabilecek uygun dalga boyundaki ışık verilirse çevre doku korunarak hedef doku hasarlanacaktır.

TÜYLERiNiZDEN KURTULABiLiRSiNiZ Aşırı kıllanma tedavisi veya doğal kıllardan kurtulmak için yıllardır çeşitli yöntemler kullanılmaktadır. Bu yöntemlerin hemen hepsi geçici çözümler sağlamakta, deride alerji, enfeksiyon, kıllarda artış gibi riskler taşımaktadır. Dr. Hacer SAVAŞ | Dermatoloji

16

ARALIK 2012

Aşırı kıllanma tedavisi veya doğal kıllardan kurtulmak için yıllardır çeşitli yöntemler kullanılmaktadır. Bu yöntemlerin hemen hepsi geçici çözümler sağlamakta, deride alerji, enfeksiyon, kıllarda artış gibi riskler taşımaktadır. Aşırı kıllanma hormonal bozukluklar, bazı ilaçların yan etkisi veya genetik olarak ortaya çıkan, özellikle kadınlarda ciddi kozmetik kaygıya yol açan bir problemdir. İstenmeyen kıllardan kurtulmak amacıyla ağda, tıraşlama, cımbızlama, kimyasal tüy dökücü kremlerin kullanımı gibi yöntemler geçici rahatlık sağlamaları nedeniyle yıllardır kullanılmakta; ancak tüylerin kalınlaşması, kontakt dermatit, enfeksiyon riski gibi yan etkilerinin görülmesi ve kalıcı kıl kaybı oluşturmaması nedeniyle

tatminkar sonuçlar alınmamaktadır. Daha kalıcı etki sağladığı bilinen ve yine yıllardır kullanılan elektroliz (iğneli epilasyon olarak bilinen) yöntemi ise çok ağrılı olması, uzun sürmesi, skar ve leke gelişme riskleri nedeniyle tercih edilmemektedir. LAZER KULLANIMI ARTTI İlk kez 1996 yılında kıllanma tedavisinde ışık kaynakları kullanılmaya başladı. Bu tarihten sonra geliştirilen lazer sistemleri ile lazer epilasyon güncel yaklaşımlar arasına girdi. 600-1200 nm dalga boylarındaki ıpl ile başlayan bu teknolojik devrim kılın içerdiği melanin pigmenti tarafından absorbe olabilen dalga boylarındaki diğer lazer sistemlerinin geliştirilmesiyle çok kısa sürede yaygın kullanım alanı bulmuştur.

HASTANIN BEKLENTİLERİ ÖNEMLİ Hasta seçimi ve hasta beklentileri: Lazer epilasyon uygulamadan önce hastayla ilgili detaylı bilgilerin alınması elde edilecek sonucu etkileyecektir. Hastanın beklentisi, kullandığı diğer tedaviler, skar oluşma öyküsü, lokal enfeksiyonlar, daha önceki kıllanmayla ilgili yapılan uygulamalar, endokrin bozukluklar, yakın zamanda güneşlenme öyküsü sorgulanmalıdır. Yakın zamanda güneşlenme, bronzlaşma, aktif deri enfeksiyonu ve skar öyküsü olanlarda agresif tedaviden kaçınılmalıdır. İsotretinoin kullanan hastada düşük enerjiler tercih edilmelidir. Minoksidil kullanan veya hormonal problemi olanlarda başarının daha düşük olacağı önceden söylenmelidir. Foto duyarlandırıcı ilaç ve altın tedavisi alan hastalarda dikkat edilmelidir. Lazer epilasyona başlamadan önce hastanın beklentileriyle epilasyondan elde edilecek sonuç tartışılmalıdır. Genellikle aşırı kıllanmada klinik olarak kıl azalması 1-3 aylık aralıklarla yapılan 5-7 lazer tedavi seansından sonra elde edilir. Lazer epilasyonda “geçici kıl kaybı” ve “kalıcı kıl kaybı” terimlerinin belirlenmesi ve kişiye açıklanması gereklidir. Geçici kıl kaybı telogen fazın tetiklenmesiyle oluşan yaklaşık 1-3 ay süren kıl büyüme hızında gerileme şeklinde tanımlanmaktadır. Kalıcı kıl kaybı ise vücut bölgesine göre değişen kıl büyüme siklus süresinden daha uzun süre terminal kılların sayısında belirgin azalmanın devam etmesidir. Son yıllarda lazer uygulamasıyla hasarlanan kıl folikülünün iyileşip tekrar kıl siklusuna katılması için 6 ay daha eklenmesi gerektiği ileri sürülmektedir. KALICI KIL KAYBI Lazer epilasyondan sonra kıl sayısında azalma, kıllarda incelme, kıl büyüme hızında yavaşlama ve kıl renginde açılma şeklinde beklen-

tiler en gerçekçi yaklaşım olarak görünmektedir. Ancak çoğu hastada epilasyon bölgesine bağlı olarak tama yakın kalıcı kıl kaybı izlenmektedir. Lazer epilasyonun kalıcı kıl kaybı oluşturma başarısı kıl rengi, deri rengi ve uygulama bölgeye bağlıdır. İdeal hasta tipi açık deri renkli, koyu kıllı kişilerdir. Uygulanacak akımın şiddeti etkinliği artırmasına karşın derinin pigmentasyonu dozu belirler. Koyu esmerlerde enerjinin yüksek olması postlazer pigmentastasyon açısından risklidir. Daha uzun dalga boylu lazerler koyu tenlilerde daha güvenli kabul edilir, lazer epilasyonun uygulama bölgesi de lazer başarısını etkiler. Alt bacak, koltuk altı, bikini bölgesi ve kollarda başarı fazla iken yüz bölgesi (özellikle çene, boyun, yanak), meme başı, göğüs arası gibi yerlerde çok sayıda uygulama gerekmektedir. Tedavi yaklaşımı nasıl olmalıdır: Lazer epilasyona başlamadan önce hastanın kıl rengi, tipi, yoğunluğu, deri rengi, uygulama bölgesi ve hormonal durum değerlendirilmelidir. Hastanın beklentileri ve lazer sonrası elde edilebilecek başarı tartışılmalı, akut deri enfeksiyonu varsa epilasyon ertelenmeli, skar, keloid öyküsü varsa doz düşük olmalı, endokri bozukluğu olanlar tetkik ve tedaviye yönlendirilmelidir. Aktif sedef ve vitiligo lezyonlar alevlenebilir, bronzlaşmış deri normal rengine dönünceye kadar ertelenmelidir. Tedavi öncesinde kıl köklerinin aynı yaşta olması için en az 3 hafta ağda, cımbızlama gibi kılları köklerinden ayıran bir uygulama yapılmamalıdır. Deri yüzeyinde krem ve makyaj olmamalıdır. Epilasyon lazerlerinin büyük bir kısmında uygulamadan 1 gün önce veya uygulama sırasında kılların kısaltılması gerekir. Bu amaçla tıraşlama; makineyle kısaltma yapılmalıdır. Kimyasal depilatuarlar kullanılabilir (mutlaka 1 gün önce yapılmalıdır). EN ÇOK KULLANILAN LAZERLER Epilasyon amaçlı en çok kullanılan lazerler alexandrite, diod, nd: yağ

lazerdir. Alexandrite lazer 755 nm dalga boylu lazerdir. Bu uyulama hızlıdır ve koyu kıllarda etkilidir. İnce kıllarda yüksek akım gerektiği için yan etki riski artar. Diod lazer 800 nm dalga boyunda ışık veren, alexandrite göre melanin selektivitesi daha az olan bir uygulamadır. Bu nedenle yan etkisi diğerlerine göre daha az, etkinliği ise oldukça iyidir. Uzun süreli etkinlik daha fazladır, esmerlerde daha güvenlidir. Kıl folikülü tarafından ışığın tutulması sağlanmaktadır. Diod lazerde atım süresi arttıkça etkinliği arttığı bildirilmektedir. Diod lazerin en önemli avantajı esmerlerde güvenle kullanılması ve her renk kılda etkili olabilmesidir. Dezavantajı ince kıllarda etkisi düşük, yüksek akımlar gerekebilir, uygulama öncesi bölgenin mutlaka jiletlenmesi gerektiğinden özellikle yüz bölgesinde hastalar rahatsız olabilmektedir. Nd:yağ lazer 1064 dalga boyu ile epilasyonda kullanılmaktadır. Uzun atımlı olanları 7 mm gibi derine penetrasyon nedeniyle açık renkli ve ince kıllarda da etkili, esmerlerde daha güvenli ancak ağrılıdır. KALICI ETKİ İÇİN DİKKAT! Lazer epilasyonda değişik sistemler kullanılmasına rağmen uygulama protokolleri çoğunda benzerdir. Kıllar kısaltılmalıdır, deri yüzeyinde krem, makyaj, bitkisel yağ olmamalıdır. Uygulama sırasında sistemin kendine ait soğutucu ucu yoksa ağrıyı azaltmak ve yan etkileri minimuma indirmek için buz veya soğutucu jel uygulanmalıdır. Kıl yoğunluğunun fazla olduğu deri bölgesinde yan etkinin fazla olacağı bilinmelidir. Kalıcı etki için çok sayıda seans gerekeceği, her seansta kılların azalıp inceleceği önceden hastaya söylenmelidir. Lazer uygulama sonrası bakım: Uygulamadan hemen sonra buz uygulanırsa ağrı ve ödem gelişimini azaltır. Nemlendiriciler önerilebilir. Tedaviden sonra 1 hafta güneş ışınlarından kaçınılmalı, sert müdahalelerden uzak durmalıdır. Kabuk oluşmamışsa makyaj yapılabilir.

ARALIK 2012

17


Hedef doku tarafında absorbe olabilecek uygun dalga boyundaki ışık verilirse çevre doku korunarak hedef doku hasarlanacaktır.

TÜYLERiNiZDEN KURTULABiLiRSiNiZ Aşırı kıllanma tedavisi veya doğal kıllardan kurtulmak için yıllardır çeşitli yöntemler kullanılmaktadır. Bu yöntemlerin hemen hepsi geçici çözümler sağlamakta, deride alerji, enfeksiyon, kıllarda artış gibi riskler taşımaktadır. Dr. Hacer SAVAŞ | Dermatoloji

16

ARALIK 2012

Aşırı kıllanma tedavisi veya doğal kıllardan kurtulmak için yıllardır çeşitli yöntemler kullanılmaktadır. Bu yöntemlerin hemen hepsi geçici çözümler sağlamakta, deride alerji, enfeksiyon, kıllarda artış gibi riskler taşımaktadır. Aşırı kıllanma hormonal bozukluklar, bazı ilaçların yan etkisi veya genetik olarak ortaya çıkan, özellikle kadınlarda ciddi kozmetik kaygıya yol açan bir problemdir. İstenmeyen kıllardan kurtulmak amacıyla ağda, tıraşlama, cımbızlama, kimyasal tüy dökücü kremlerin kullanımı gibi yöntemler geçici rahatlık sağlamaları nedeniyle yıllardır kullanılmakta; ancak tüylerin kalınlaşması, kontakt dermatit, enfeksiyon riski gibi yan etkilerinin görülmesi ve kalıcı kıl kaybı oluşturmaması nedeniyle

tatminkar sonuçlar alınmamaktadır. Daha kalıcı etki sağladığı bilinen ve yine yıllardır kullanılan elektroliz (iğneli epilasyon olarak bilinen) yöntemi ise çok ağrılı olması, uzun sürmesi, skar ve leke gelişme riskleri nedeniyle tercih edilmemektedir. LAZER KULLANIMI ARTTI İlk kez 1996 yılında kıllanma tedavisinde ışık kaynakları kullanılmaya başladı. Bu tarihten sonra geliştirilen lazer sistemleri ile lazer epilasyon güncel yaklaşımlar arasına girdi. 600-1200 nm dalga boylarındaki ıpl ile başlayan bu teknolojik devrim kılın içerdiği melanin pigmenti tarafından absorbe olabilen dalga boylarındaki diğer lazer sistemlerinin geliştirilmesiyle çok kısa sürede yaygın kullanım alanı bulmuştur.

HASTANIN BEKLENTİLERİ ÖNEMLİ Hasta seçimi ve hasta beklentileri: Lazer epilasyon uygulamadan önce hastayla ilgili detaylı bilgilerin alınması elde edilecek sonucu etkileyecektir. Hastanın beklentisi, kullandığı diğer tedaviler, skar oluşma öyküsü, lokal enfeksiyonlar, daha önceki kıllanmayla ilgili yapılan uygulamalar, endokrin bozukluklar, yakın zamanda güneşlenme öyküsü sorgulanmalıdır. Yakın zamanda güneşlenme, bronzlaşma, aktif deri enfeksiyonu ve skar öyküsü olanlarda agresif tedaviden kaçınılmalıdır. İsotretinoin kullanan hastada düşük enerjiler tercih edilmelidir. Minoksidil kullanan veya hormonal problemi olanlarda başarının daha düşük olacağı önceden söylenmelidir. Foto duyarlandırıcı ilaç ve altın tedavisi alan hastalarda dikkat edilmelidir. Lazer epilasyona başlamadan önce hastanın beklentileriyle epilasyondan elde edilecek sonuç tartışılmalıdır. Genellikle aşırı kıllanmada klinik olarak kıl azalması 1-3 aylık aralıklarla yapılan 5-7 lazer tedavi seansından sonra elde edilir. Lazer epilasyonda “geçici kıl kaybı” ve “kalıcı kıl kaybı” terimlerinin belirlenmesi ve kişiye açıklanması gereklidir. Geçici kıl kaybı telogen fazın tetiklenmesiyle oluşan yaklaşık 1-3 ay süren kıl büyüme hızında gerileme şeklinde tanımlanmaktadır. Kalıcı kıl kaybı ise vücut bölgesine göre değişen kıl büyüme siklus süresinden daha uzun süre terminal kılların sayısında belirgin azalmanın devam etmesidir. Son yıllarda lazer uygulamasıyla hasarlanan kıl folikülünün iyileşip tekrar kıl siklusuna katılması için 6 ay daha eklenmesi gerektiği ileri sürülmektedir. KALICI KIL KAYBI Lazer epilasyondan sonra kıl sayısında azalma, kıllarda incelme, kıl büyüme hızında yavaşlama ve kıl renginde açılma şeklinde beklen-

tiler en gerçekçi yaklaşım olarak görünmektedir. Ancak çoğu hastada epilasyon bölgesine bağlı olarak tama yakın kalıcı kıl kaybı izlenmektedir. Lazer epilasyonun kalıcı kıl kaybı oluşturma başarısı kıl rengi, deri rengi ve uygulama bölgeye bağlıdır. İdeal hasta tipi açık deri renkli, koyu kıllı kişilerdir. Uygulanacak akımın şiddeti etkinliği artırmasına karşın derinin pigmentasyonu dozu belirler. Koyu esmerlerde enerjinin yüksek olması postlazer pigmentastasyon açısından risklidir. Daha uzun dalga boylu lazerler koyu tenlilerde daha güvenli kabul edilir, lazer epilasyonun uygulama bölgesi de lazer başarısını etkiler. Alt bacak, koltuk altı, bikini bölgesi ve kollarda başarı fazla iken yüz bölgesi (özellikle çene, boyun, yanak), meme başı, göğüs arası gibi yerlerde çok sayıda uygulama gerekmektedir. Tedavi yaklaşımı nasıl olmalıdır: Lazer epilasyona başlamadan önce hastanın kıl rengi, tipi, yoğunluğu, deri rengi, uygulama bölgesi ve hormonal durum değerlendirilmelidir. Hastanın beklentileri ve lazer sonrası elde edilebilecek başarı tartışılmalı, akut deri enfeksiyonu varsa epilasyon ertelenmeli, skar, keloid öyküsü varsa doz düşük olmalı, endokri bozukluğu olanlar tetkik ve tedaviye yönlendirilmelidir. Aktif sedef ve vitiligo lezyonlar alevlenebilir, bronzlaşmış deri normal rengine dönünceye kadar ertelenmelidir. Tedavi öncesinde kıl köklerinin aynı yaşta olması için en az 3 hafta ağda, cımbızlama gibi kılları köklerinden ayıran bir uygulama yapılmamalıdır. Deri yüzeyinde krem ve makyaj olmamalıdır. Epilasyon lazerlerinin büyük bir kısmında uygulamadan 1 gün önce veya uygulama sırasında kılların kısaltılması gerekir. Bu amaçla tıraşlama; makineyle kısaltma yapılmalıdır. Kimyasal depilatuarlar kullanılabilir (mutlaka 1 gün önce yapılmalıdır). EN ÇOK KULLANILAN LAZERLER Epilasyon amaçlı en çok kullanılan lazerler alexandrite, diod, nd: yağ

lazerdir. Alexandrite lazer 755 nm dalga boylu lazerdir. Bu uyulama hızlıdır ve koyu kıllarda etkilidir. İnce kıllarda yüksek akım gerektiği için yan etki riski artar. Diod lazer 800 nm dalga boyunda ışık veren, alexandrite göre melanin selektivitesi daha az olan bir uygulamadır. Bu nedenle yan etkisi diğerlerine göre daha az, etkinliği ise oldukça iyidir. Uzun süreli etkinlik daha fazladır, esmerlerde daha güvenlidir. Kıl folikülü tarafından ışığın tutulması sağlanmaktadır. Diod lazerde atım süresi arttıkça etkinliği arttığı bildirilmektedir. Diod lazerin en önemli avantajı esmerlerde güvenle kullanılması ve her renk kılda etkili olabilmesidir. Dezavantajı ince kıllarda etkisi düşük, yüksek akımlar gerekebilir, uygulama öncesi bölgenin mutlaka jiletlenmesi gerektiğinden özellikle yüz bölgesinde hastalar rahatsız olabilmektedir. Nd:yağ lazer 1064 dalga boyu ile epilasyonda kullanılmaktadır. Uzun atımlı olanları 7 mm gibi derine penetrasyon nedeniyle açık renkli ve ince kıllarda da etkili, esmerlerde daha güvenli ancak ağrılıdır. KALICI ETKİ İÇİN DİKKAT! Lazer epilasyonda değişik sistemler kullanılmasına rağmen uygulama protokolleri çoğunda benzerdir. Kıllar kısaltılmalıdır, deri yüzeyinde krem, makyaj, bitkisel yağ olmamalıdır. Uygulama sırasında sistemin kendine ait soğutucu ucu yoksa ağrıyı azaltmak ve yan etkileri minimuma indirmek için buz veya soğutucu jel uygulanmalıdır. Kıl yoğunluğunun fazla olduğu deri bölgesinde yan etkinin fazla olacağı bilinmelidir. Kalıcı etki için çok sayıda seans gerekeceği, her seansta kılların azalıp inceleceği önceden hastaya söylenmelidir. Lazer uygulama sonrası bakım: Uygulamadan hemen sonra buz uygulanırsa ağrı ve ödem gelişimini azaltır. Nemlendiriciler önerilebilir. Tedaviden sonra 1 hafta güneş ışınlarından kaçınılmalı, sert müdahalelerden uzak durmalıdır. Kabuk oluşmamışsa makyaj yapılabilir.

ARALIK 2012

17


KIŞ HASTALIKLARINA KARŞI DİRENCİNİZİ ARTIRIN Dr. Hanifi YILDIZ | Göğüs Hastalıkları

Özellikle çocuklar ve yaşlıların kış aylarında vücut dirençleri zayıf olduğundan hastalıklara karşı daha hassas oluyorlar. Kışın sık görülen hastalıkları ve bu hastalıklardan korunma yolları hakkında ipuçları vereceğiz. İşte en çok bilinen hastalıklar ve belirtileri. Öksürük, nezle ile burun akıntısı, ateşler içinde kalmak. Kiminin boğaz ağrısı, bademciklerde şişme yutkunamama, sinüzite bağlı baş ağrısı. İşte kışın en sık rastlanılan hastalıklar.

18

ARALIK 2012

Hepsi bizi bekliyor, aman dikkat! Nezle, çok çeşitli virüslerin neden olduğu bir üst solunum yolları enfeksiyonudur. Soğuk algınlığı ismi ile de bilinir; çok bulaşıcı bir hastalıktır. Hastalık, burun akıntısı, hapşırma ve burun tıkanıklığı ile başlar. Ateş çoğu zaman normaldir, bazen hafif olarak yüksek bulunabilir. Halsizlik ve iştahsızlık olabilir. Tedavi edilmeden birkaç günde geçer.

SİNÜZİT Burun etrafındaki sinüs adı verilen boşlukların iltihaplanmasıdır. Baş ağrısı, burun tıkanıklığı, geniz akıntısı ve ağız kokusu yapabilir. Burun ve genizden gelen koyu, yapışkan, sarı veya yeşilimsi renklerde salgılar vardır. Ateş de olabilir. FARENJİT Yutak iltihabıdır. Boğaz kızarmıştır, yanma ve ağrı vardır. Yutkunmak güçleşmiştir. Ateş, halsizlik ve boyundaki lenf bez-

lerinde büyüme de olabilir. TONSİLLİT Bademciklerin iltihabıdır. Bademcikler, büyük, şiş ve kızarmıştır. Bazen içinden iltihap sızdığı da görülebilir. Çok yüksek ateşe neden olabilen bir hastalıktır. LARENJİT Gırtlağın ve ses tellerinin iltihabıdır. En önemli belirtisi ses kısıklığı, sesin çatallı veya boğuk olmasıdır. Bazı hastaların sesi hiç çıkmayabilir. Hastalar boğazlarının derinliklerinde

yanma ve kuruma hissederler. Sert ve rahatsız edici bir öksürük vardır. Çocuklarda solunum güçlüğü ve nefes darlığına da yol açabilir. OTİT Orta kulak iltihabıdır. Alerjik bünyeli çocuklarda daha sık görülür. Kulak ağrısı, kulakta dolgunluk ve kulak yolundan akıntı ile beraber kuru öksürük de vardır. TRAKEİD Ana nefes borusunun iltihabıdır. Larenjitle birlikte de olabilir. Tipik belirtileri şiddetli kuru öksürük ve öksürükle beraber göğüs kemiği arkasında yırtılırcasına bir ağrı olmasıdır. Ateş genellikle normaldir. BRONŞİT Bronşların geçici iltihabıdır. Belirtiler çoğu zaman soğuk algınlığını takiben ortaya çıkar. İlk günlerde kuru olan öksürük daha sonra balgam çıkarma ile birliktedir. Bazı hastalarda hırıltı, nefes darlığı ve sırt ağrıları da görülebilir. Hırıltının olduğu bazı sigara içicilerinin bilmesi gereken önemli bir husus da şudur ki; aslında sigaraya bağlı zamanla meydana gelen kısmi bronş tıkanmaları olduğu halde hasta bunu ancak ağır iş durumlarında yorulmak ve terlemek şeklinde hisseder ve bunu iş yüküne bağlarlar. Fakat enfeksiyona daha beliren bronş daralması ile nefes darlığı (dispne) onlarda sigarayı bırakmamaları durumunda ileriki yaşlarda kronik bronşit veya KOAH gibi ciddi bir hastalığa yakalana bilme riskini belirtir. Hırıltıyla seyreden geçici akut bronşitlerde olan nefes darlığı ileride KOAH’a yakalanmanın habercisi olabileceği için sigaranın terki ile bunun belirgin ölçüde önlenebileceği veya ertelenebileceği akılda tutulmalıdır.

ASTIM Her yaşta görülebilen bir hastalık olmakla beraber çocuklarda daha fazla rastlanır. Krizler halinde gelen öksürük, hırıltı ve nefes darlığı ile karakterizedir. Belirtiler gece ve sabaha karşı şiddetlenir. Krizlerin başlıca nedeni alerjenler ve virüslerdir. ZATÜRRE Akciğer dokusunun iltihabıdır. Üşüme, titreme, yüksek ateş ve öksürük ile başlar. İlerleyen günlerde koyu ve yapışkan balgam, nefes darlığı, göğüs ağrısı da ortaya çıkar. Erken tanınması çok önemlidir. Uygun antibiyotik tedavi ile tamamen düzelen bir hastalıktır. Ayrıca öksürük göğüs ağrısı ve nefes darlığı ile gelen ateşli geçici bronşit veya zatürreli bir hastada, hastalığa akciğer tümürü gibi ciddi bir hastalığında eşlik edebileceği akılda tutulmalıdır. Lokman Hekim Hastanelerin Göğüs Hastalıkları Kliniği’nde, tüm solunum hastalıklarının tetkik ve tedavisi özenle değerlendirilip gereken hassasiyetler gösterilmektedir. İleri tetkik olan ve akciğerin endoskopik bir işlemi olan bronkoskopi ile de bu alanda şüphe edilen vakalarda hizmet vermiş bulunmaktayız. Pek çok merkezde yapılamayan bronkoskopi ile çok sayıda hastaya erken teşhis konulup birçok vakada tedavi başlanmıştır. Ayrıca hastanemizde burun akıntısı, hapşırma ve ciltte kaşıntılarla seyreden hastalardan gereken vakalara alerji testleri, hem cilt hem de kandan bakılarak tespit edilen durumlarla ilgili hastalar bilgilendirilmekte ve tedbirler alınmaktadır. Tüm hastalara her mevsim sağlıklı bir hayat dilerim.

ARALIK 2012

19


KIŞ HASTALIKLARINA KARŞI DİRENCİNİZİ ARTIRIN Dr. Hanifi YILDIZ | Göğüs Hastalıkları

Özellikle çocuklar ve yaşlıların kış aylarında vücut dirençleri zayıf olduğundan hastalıklara karşı daha hassas oluyorlar. Kışın sık görülen hastalıkları ve bu hastalıklardan korunma yolları hakkında ipuçları vereceğiz. İşte en çok bilinen hastalıklar ve belirtileri. Öksürük, nezle ile burun akıntısı, ateşler içinde kalmak. Kiminin boğaz ağrısı, bademciklerde şişme yutkunamama, sinüzite bağlı baş ağrısı. İşte kışın en sık rastlanılan hastalıklar.

18

ARALIK 2012

Hepsi bizi bekliyor, aman dikkat! Nezle, çok çeşitli virüslerin neden olduğu bir üst solunum yolları enfeksiyonudur. Soğuk algınlığı ismi ile de bilinir; çok bulaşıcı bir hastalıktır. Hastalık, burun akıntısı, hapşırma ve burun tıkanıklığı ile başlar. Ateş çoğu zaman normaldir, bazen hafif olarak yüksek bulunabilir. Halsizlik ve iştahsızlık olabilir. Tedavi edilmeden birkaç günde geçer.

SİNÜZİT Burun etrafındaki sinüs adı verilen boşlukların iltihaplanmasıdır. Baş ağrısı, burun tıkanıklığı, geniz akıntısı ve ağız kokusu yapabilir. Burun ve genizden gelen koyu, yapışkan, sarı veya yeşilimsi renklerde salgılar vardır. Ateş de olabilir. FARENJİT Yutak iltihabıdır. Boğaz kızarmıştır, yanma ve ağrı vardır. Yutkunmak güçleşmiştir. Ateş, halsizlik ve boyundaki lenf bez-

lerinde büyüme de olabilir. TONSİLLİT Bademciklerin iltihabıdır. Bademcikler, büyük, şiş ve kızarmıştır. Bazen içinden iltihap sızdığı da görülebilir. Çok yüksek ateşe neden olabilen bir hastalıktır. LARENJİT Gırtlağın ve ses tellerinin iltihabıdır. En önemli belirtisi ses kısıklığı, sesin çatallı veya boğuk olmasıdır. Bazı hastaların sesi hiç çıkmayabilir. Hastalar boğazlarının derinliklerinde

yanma ve kuruma hissederler. Sert ve rahatsız edici bir öksürük vardır. Çocuklarda solunum güçlüğü ve nefes darlığına da yol açabilir. OTİT Orta kulak iltihabıdır. Alerjik bünyeli çocuklarda daha sık görülür. Kulak ağrısı, kulakta dolgunluk ve kulak yolundan akıntı ile beraber kuru öksürük de vardır. TRAKEİD Ana nefes borusunun iltihabıdır. Larenjitle birlikte de olabilir. Tipik belirtileri şiddetli kuru öksürük ve öksürükle beraber göğüs kemiği arkasında yırtılırcasına bir ağrı olmasıdır. Ateş genellikle normaldir. BRONŞİT Bronşların geçici iltihabıdır. Belirtiler çoğu zaman soğuk algınlığını takiben ortaya çıkar. İlk günlerde kuru olan öksürük daha sonra balgam çıkarma ile birliktedir. Bazı hastalarda hırıltı, nefes darlığı ve sırt ağrıları da görülebilir. Hırıltının olduğu bazı sigara içicilerinin bilmesi gereken önemli bir husus da şudur ki; aslında sigaraya bağlı zamanla meydana gelen kısmi bronş tıkanmaları olduğu halde hasta bunu ancak ağır iş durumlarında yorulmak ve terlemek şeklinde hisseder ve bunu iş yüküne bağlarlar. Fakat enfeksiyona daha beliren bronş daralması ile nefes darlığı (dispne) onlarda sigarayı bırakmamaları durumunda ileriki yaşlarda kronik bronşit veya KOAH gibi ciddi bir hastalığa yakalana bilme riskini belirtir. Hırıltıyla seyreden geçici akut bronşitlerde olan nefes darlığı ileride KOAH’a yakalanmanın habercisi olabileceği için sigaranın terki ile bunun belirgin ölçüde önlenebileceği veya ertelenebileceği akılda tutulmalıdır.

ASTIM Her yaşta görülebilen bir hastalık olmakla beraber çocuklarda daha fazla rastlanır. Krizler halinde gelen öksürük, hırıltı ve nefes darlığı ile karakterizedir. Belirtiler gece ve sabaha karşı şiddetlenir. Krizlerin başlıca nedeni alerjenler ve virüslerdir. ZATÜRRE Akciğer dokusunun iltihabıdır. Üşüme, titreme, yüksek ateş ve öksürük ile başlar. İlerleyen günlerde koyu ve yapışkan balgam, nefes darlığı, göğüs ağrısı da ortaya çıkar. Erken tanınması çok önemlidir. Uygun antibiyotik tedavi ile tamamen düzelen bir hastalıktır. Ayrıca öksürük göğüs ağrısı ve nefes darlığı ile gelen ateşli geçici bronşit veya zatürreli bir hastada, hastalığa akciğer tümürü gibi ciddi bir hastalığında eşlik edebileceği akılda tutulmalıdır. Lokman Hekim Hastanelerin Göğüs Hastalıkları Kliniği’nde, tüm solunum hastalıklarının tetkik ve tedavisi özenle değerlendirilip gereken hassasiyetler gösterilmektedir. İleri tetkik olan ve akciğerin endoskopik bir işlemi olan bronkoskopi ile de bu alanda şüphe edilen vakalarda hizmet vermiş bulunmaktayız. Pek çok merkezde yapılamayan bronkoskopi ile çok sayıda hastaya erken teşhis konulup birçok vakada tedavi başlanmıştır. Ayrıca hastanemizde burun akıntısı, hapşırma ve ciltte kaşıntılarla seyreden hastalardan gereken vakalara alerji testleri, hem cilt hem de kandan bakılarak tespit edilen durumlarla ilgili hastalar bilgilendirilmekte ve tedbirler alınmaktadır. Tüm hastalara her mevsim sağlıklı bir hayat dilerim.

ARALIK 2012

19


Mikrofon ve sinyal üretici bir işitme cihazı gibi vücudun dış kısmına yerleştirilir. Vücudun dış kısmında alıcısı olan bir transmiter veya derinin dışına taşan kulağın hemen arkasındaki bir konnektör kullanılabilir. Her ikisinin de amacı sinyal üreticisi ile elektrodlar arasında direkt bir ilişkiyi sağlamaktır. Elektriksel uyarılar vücudun içine yerleştirilen elektrodlara gönderilir. Elektriksel uyarılar işitme sinirini uyarır ve bu sinyal beyine gönderilir. Ve bunlar beyinde ses olarak algılanır. KİMLERE UYGULANIR? Koklear implant işitme cihazlarından yararlanamayanlar için planlanmıştır. Adaylar en az 2 yaşında veya daha büyük olmalıdır. Koklear implant, her iki kulakta

iŞiTME ARTIK

“ENGEL” DEĞiL

ileri-çok ileri derecede sensörinöral (ileti tipi olmayan) işitme kaybı olan ve işitme cihazından yarar görmeyen kişilerde aşağıdaki kriterlere haiz olması halinde uygulanır: ‣‣Pre-lingual (konuşmaya başlamamış çocuklarda) işitme kaybı olan çocuklarda (işitme cihazı hiç kullanmamış olanlar da dahil) dört yaşını tamamlayıncaya kadar koklear implant uygulanır. ‣‣Dört yaş üzeri pre-lingual işitme kaybı olan çocuklarda kronolojik yaşla konuşma yaşı arasındaki fark dört yıldan az ise koklear implant uygulaması yapılır. ‣‣Post-lingual (konuşmaya başladıktan sonra) işitme kaybı olanlarda koklear implan uygulanır, ancak hiç işitme cihazı kullan-

mamış post-lingual işitme kaybı olanlarda 10 (on) yıl geçmesi halinde koklear implant uygulanmaz. ‣‣Menenjit sonrası oluşan işitme kaybı. Koklear implant uygulaması sonrasındaki eğitimin takibi mutlaka yapılması gereklidir. BİYONİK KULAK CERRAHİSİ Koklear implantasyon cerrahisi genel anestezi altında yapılır. Kulak arkası yapılan bir kesi ile posteriyor timpanotom yaplırarak aparat cilt altına ve elekrod probu da kokleada ki oval pencereye açılacak bir deliğe yerleştirilir. Bilgisayarla cihaz test edilir ve kesi yeri estetik yöntemle sutur edilir. Operasyon yaklaşık 1.5 ile 2 saat sürer.

Dünyada doğan her bin insandan biri sağır doğmaktadır. Hemen hemen eşit sayıda insanda ise hayatının ilerideki dönemlerinde sağırlık gelişebilir.

Dr. Abdullah AHMED | Kulak Burun Boğaz Hastalıkları

Koklear implant (biyonik kulak) ileri-çok ileri işitme kaybı olanlarda kısmi duymayı sağlayan elektronik bir araçtır. Koklear implant, hasarlı iç kulak fonksiyonunun yerine getiren bir elektronik bir cihazdır. Seslerin şiddetini yükselten işitme cihazlarının aksine, koklear implantlaar beyine ses sinyalleri sağlamak için iç kulağın hasarlı parçalarının işini yapar. NORMAL DUYMA Kulak üç bölüme ayrılmıştır; “Dış”, “Orta”, “İç kulak”. Her bölümün kendi içinde önemli fonksiyonları vardır. Ses dalgası ilk önce kulak

20

ARALIK 2012

zarını titreştirir. Bu titreşim orta kulaktaki küçük kemikçiklere aktarılır. Çekiç, örs ve üzengi kemikçikleri bu titreşimi iç kulağa burada işitmeyi sağlayan organ olan kokleaya aktarırlar. Kokleadaki titreşim buradaki 16.000 saçlı hücreyi uyarır. Bu saçlı hücrelerin hareketi elektriksel bir uyarım oluşumuna yol açar. Oluşan bu karmaşık elektriksel uyarımlar beyinde ses olarak algılanır. İŞİTME KAYBININ ÇEŞİTLERİ Eğer dış veya orta kulakta bir engel varsa bu iletim tipi işitme kaybına yol açar. Bu tip kaybın altında

pek çok neden olabilir ve ilaçla veya cerrahi girişimlerle tedavi edilebilirler. Eğer işitme kaybının nedeni iç kulaktaki bir problemden kaynaklanıyorsa buna iç kulak tipi işitme kaybı denir. Genellikle neden saçlı hücre hasarıdır ve ilaçla tedavi edilemez. KOKLEAR İMPLANT NASIL ÇALIŞIR? Koklear implantın amacı çalışmayan saçlı hücreleri geçip doğrudan duyma sinirinin uyarılmasını sağlamaktır. Koklear implant bir mikrofon, bir sinyal üretici ve bir veya daha çok elektrodu bulunur. ARALIK 2012

21


Mikrofon ve sinyal üretici bir işitme cihazı gibi vücudun dış kısmına yerleştirilir. Vücudun dış kısmında alıcısı olan bir transmiter veya derinin dışına taşan kulağın hemen arkasındaki bir konnektör kullanılabilir. Her ikisinin de amacı sinyal üreticisi ile elektrodlar arasında direkt bir ilişkiyi sağlamaktır. Elektriksel uyarılar vücudun içine yerleştirilen elektrodlara gönderilir. Elektriksel uyarılar işitme sinirini uyarır ve bu sinyal beyine gönderilir. Ve bunlar beyinde ses olarak algılanır. KİMLERE UYGULANIR? Koklear implant işitme cihazlarından yararlanamayanlar için planlanmıştır. Adaylar en az 2 yaşında veya daha büyük olmalıdır. Koklear implant, her iki kulakta

iŞiTME ARTIK

“ENGEL” DEĞiL

ileri-çok ileri derecede sensörinöral (ileti tipi olmayan) işitme kaybı olan ve işitme cihazından yarar görmeyen kişilerde aşağıdaki kriterlere haiz olması halinde uygulanır: ‣‣Pre-lingual (konuşmaya başlamamış çocuklarda) işitme kaybı olan çocuklarda (işitme cihazı hiç kullanmamış olanlar da dahil) dört yaşını tamamlayıncaya kadar koklear implant uygulanır. ‣‣Dört yaş üzeri pre-lingual işitme kaybı olan çocuklarda kronolojik yaşla konuşma yaşı arasındaki fark dört yıldan az ise koklear implant uygulaması yapılır. ‣‣Post-lingual (konuşmaya başladıktan sonra) işitme kaybı olanlarda koklear implan uygulanır, ancak hiç işitme cihazı kullan-

mamış post-lingual işitme kaybı olanlarda 10 (on) yıl geçmesi halinde koklear implant uygulanmaz. ‣‣Menenjit sonrası oluşan işitme kaybı. Koklear implant uygulaması sonrasındaki eğitimin takibi mutlaka yapılması gereklidir. BİYONİK KULAK CERRAHİSİ Koklear implantasyon cerrahisi genel anestezi altında yapılır. Kulak arkası yapılan bir kesi ile posteriyor timpanotom yaplırarak aparat cilt altına ve elekrod probu da kokleada ki oval pencereye açılacak bir deliğe yerleştirilir. Bilgisayarla cihaz test edilir ve kesi yeri estetik yöntemle sutur edilir. Operasyon yaklaşık 1.5 ile 2 saat sürer.

Dünyada doğan her bin insandan biri sağır doğmaktadır. Hemen hemen eşit sayıda insanda ise hayatının ilerideki dönemlerinde sağırlık gelişebilir.

Dr. Abdullah AHMED | Kulak Burun Boğaz Hastalıkları

Koklear implant (biyonik kulak) ileri-çok ileri işitme kaybı olanlarda kısmi duymayı sağlayan elektronik bir araçtır. Koklear implant, hasarlı iç kulak fonksiyonunun yerine getiren bir elektronik bir cihazdır. Seslerin şiddetini yükselten işitme cihazlarının aksine, koklear implantlaar beyine ses sinyalleri sağlamak için iç kulağın hasarlı parçalarının işini yapar. NORMAL DUYMA Kulak üç bölüme ayrılmıştır; “Dış”, “Orta”, “İç kulak”. Her bölümün kendi içinde önemli fonksiyonları vardır. Ses dalgası ilk önce kulak

20

ARALIK 2012

zarını titreştirir. Bu titreşim orta kulaktaki küçük kemikçiklere aktarılır. Çekiç, örs ve üzengi kemikçikleri bu titreşimi iç kulağa burada işitmeyi sağlayan organ olan kokleaya aktarırlar. Kokleadaki titreşim buradaki 16.000 saçlı hücreyi uyarır. Bu saçlı hücrelerin hareketi elektriksel bir uyarım oluşumuna yol açar. Oluşan bu karmaşık elektriksel uyarımlar beyinde ses olarak algılanır. İŞİTME KAYBININ ÇEŞİTLERİ Eğer dış veya orta kulakta bir engel varsa bu iletim tipi işitme kaybına yol açar. Bu tip kaybın altında

pek çok neden olabilir ve ilaçla veya cerrahi girişimlerle tedavi edilebilirler. Eğer işitme kaybının nedeni iç kulaktaki bir problemden kaynaklanıyorsa buna iç kulak tipi işitme kaybı denir. Genellikle neden saçlı hücre hasarıdır ve ilaçla tedavi edilemez. KOKLEAR İMPLANT NASIL ÇALIŞIR? Koklear implantın amacı çalışmayan saçlı hücreleri geçip doğrudan duyma sinirinin uyarılmasını sağlamaktır. Koklear implant bir mikrofon, bir sinyal üretici ve bir veya daha çok elektrodu bulunur. ARALIK 2012

21


Dünyaya erken merhaba diyenler… Dr. Meltem AKSU GÖRÜCÜ | Kadın Hastalıkları ve Doğum

Bilindiği üzere gebelik tam 40 hafta devam eden bir süreçtir. Bebeğin anne karnında gelişimini tamamlaması 38.haftaya kadar devam etmekte ve bebek anne karnındaki gelişimini tamamladıktan sonra, devam eden süreçte vücudun biyolojik ritmine göre doğum eylemi vakti saati geldiğinde gerçekleşmektedir. Anne karnında gelişimini tamamlamadan yani 37.gebelik haftasından önce doğan bebekleri prematüre bebek olarak tanımlıyoruz. Prematüre doğan bebekler genellikle 2500 gr altında ağırlığa sahip olmakla birlikte, bu kesin bir tanım değildir. 2500 gr üzerinde ağırlığa sahip prematüre bebekler olabileceği gibi, 2500 gr ağırlığın altında normal zamanında doğmuş bebekler de olabilir.

22

ARALIK 2012

PREMATÜRE BEBEKTE SAĞLIK SORUNLARI Prematüre bebekler gelişimlerini henüz tamamlamadan anne karnından ayrıldıkları için dış dünyaya uyum konusunda birçok sorun yaşayabilirler. Prematüre bebeklerde beyin, karaciğer, böbrek, kalp, akciğer, bağırsaklar gibi hayati öneme sahip organ ve organ sistemlerine ait bozukluklar ortaya çıkabildiği gibi görme ve işitme sistemini etkileyen sorunlar da yaşanabilmektedir. Bu nedenle, anne adayının prematüre bebek doğurma riski varsa, doğumun yeni doğan yoğun bakım hizmeti verebilecek bir merkezde gerçekleşmesi bebeğin yaşama ve yaşamını sağlıklı bir şekilde devam ettirme şansını artıracaktır. İLK BESLENME ANNE SÜTÜ Bağışıklık sistemi henüz gelişmeden doğan prematüre bebekte özellikle ilk beslenmenin kolostrum denen anneden gelen ilk sütle yapılması çok önemlidir. Kolostrum protein içeriği çok yüksek olan bir besindir ve bağışıklık sistemine katkısı tüm bebekler için çok önemlidir. PREMATÜRE BEBEKTE SARILIK TEHLİKESİ Prematüre bebeklerde, karaciğerin toksin (zehir ) giderici fonksiyonunu yeterince yerine getirememesi akut(ani) ve kronik(uzun süren) sarılığa yol açabilir. Prematüre bebeklerde sarılık, zamanında doğan bebeklere göre daha uzun sürer. Prematüre bebekler zamanında doğan bebeklere göre daha kırmızıdırlar. Bunun nedeni kan hücre sayılarının yüksekliği ve derilerinin çok ince olmasıdır. Fazla sayıdaki kan hücrelerinin parçalanması ile açığa çıkan bilirübin cilde ve göz akına sarı bir renk verir. Sarılığın tedavisi yeterli beslenme ve fototerapi ile sağlanır. EN BÜYÜK RİSK ENFEKSİYON Vücut savunma fonksiyonları

son derece zayıf olan prematüre bebeklerin enfeksiyonlardan korunabilmesi için bu bebeklere dokunmadan önce mutlaka el temizliği sağlanmalıdır. Bu nedenle yeni doğan ünitelerinde el yıkama vazgeçilmez bir alışkanlık olmalıdır. Yeni doğan ünitesinin kapalı devre mikrop tutucu filtreye sahip bir havalandırma sistemi ile havalandırılması ve tabiî ki el yıkama, enfeksiyonların önlenmesinin vazgeçilmez unsurlarıdır. KANAMA RİSKİ Prematüre bebeklerde karşılaşılan bir diğer sorun da beyin kanaması ve buna dair gelişen komplikasyonlardır. Zamanında doğmuş bebeklerde kan basıncındaki değişikliklerin beyine direk olarak yansımasını önleyen kan-beyin bariyeri olgunlaşmışken prematüre bebeklerde bu bariyer tam olarak olgunlaşmamıştır. Bu nedenle kan basıncı değişiklikleri kolaylıkla beyin damarlarına yansıyabilmekte ve beyin kanamaları prematüre bebeklerde daha sıklıkla görülebilmektedir. Prematüre bebeklerin kan basıncındaki değişiklikleri kontrol altına alabilmek için, yoğun bakım ünitelerinde tedavi gören bebeklere gerekli yatıştırıcı ilaçlar kullanılmakta bunun yanı sıra çevresel ışık, ses ve dokunma ile verilen uyaranların sayı ve şiddeti azaltılmaktadır. PREMATÜRE BEBEKLERİN BAKIMI Erken doğmuş bebek, kuvözde değişmez ısı, nemlilik, oksijen miktarı ayarlanmış ve sterilize edilmiş bir ortamda korunmaktadır. Kuvöz, bebeklere hareket olanağı sağladığı gibi, havadan alınacak mikroplara karşı da henüz bağışıklık sistemi tam gelişmemiş olan bebeği korumaktadır. Prematüre bebeklerde karşılaştığımız bir çok sağlık problemine karşın modern tıp, erken doğan bebeklerin çoğunun yaşam şansını artırmayı başarmaktadır.

ARALIK 2012

23


Dünyaya erken merhaba diyenler… Dr. Meltem AKSU GÖRÜCÜ | Kadın Hastalıkları ve Doğum

Bilindiği üzere gebelik tam 40 hafta devam eden bir süreçtir. Bebeğin anne karnında gelişimini tamamlaması 38.haftaya kadar devam etmekte ve bebek anne karnındaki gelişimini tamamladıktan sonra, devam eden süreçte vücudun biyolojik ritmine göre doğum eylemi vakti saati geldiğinde gerçekleşmektedir. Anne karnında gelişimini tamamlamadan yani 37.gebelik haftasından önce doğan bebekleri prematüre bebek olarak tanımlıyoruz. Prematüre doğan bebekler genellikle 2500 gr altında ağırlığa sahip olmakla birlikte, bu kesin bir tanım değildir. 2500 gr üzerinde ağırlığa sahip prematüre bebekler olabileceği gibi, 2500 gr ağırlığın altında normal zamanında doğmuş bebekler de olabilir.

22

ARALIK 2012

PREMATÜRE BEBEKTE SAĞLIK SORUNLARI Prematüre bebekler gelişimlerini henüz tamamlamadan anne karnından ayrıldıkları için dış dünyaya uyum konusunda birçok sorun yaşayabilirler. Prematüre bebeklerde beyin, karaciğer, böbrek, kalp, akciğer, bağırsaklar gibi hayati öneme sahip organ ve organ sistemlerine ait bozukluklar ortaya çıkabildiği gibi görme ve işitme sistemini etkileyen sorunlar da yaşanabilmektedir. Bu nedenle, anne adayının prematüre bebek doğurma riski varsa, doğumun yeni doğan yoğun bakım hizmeti verebilecek bir merkezde gerçekleşmesi bebeğin yaşama ve yaşamını sağlıklı bir şekilde devam ettirme şansını artıracaktır. İLK BESLENME ANNE SÜTÜ Bağışıklık sistemi henüz gelişmeden doğan prematüre bebekte özellikle ilk beslenmenin kolostrum denen anneden gelen ilk sütle yapılması çok önemlidir. Kolostrum protein içeriği çok yüksek olan bir besindir ve bağışıklık sistemine katkısı tüm bebekler için çok önemlidir. PREMATÜRE BEBEKTE SARILIK TEHLİKESİ Prematüre bebeklerde, karaciğerin toksin (zehir ) giderici fonksiyonunu yeterince yerine getirememesi akut(ani) ve kronik(uzun süren) sarılığa yol açabilir. Prematüre bebeklerde sarılık, zamanında doğan bebeklere göre daha uzun sürer. Prematüre bebekler zamanında doğan bebeklere göre daha kırmızıdırlar. Bunun nedeni kan hücre sayılarının yüksekliği ve derilerinin çok ince olmasıdır. Fazla sayıdaki kan hücrelerinin parçalanması ile açığa çıkan bilirübin cilde ve göz akına sarı bir renk verir. Sarılığın tedavisi yeterli beslenme ve fototerapi ile sağlanır. EN BÜYÜK RİSK ENFEKSİYON Vücut savunma fonksiyonları

son derece zayıf olan prematüre bebeklerin enfeksiyonlardan korunabilmesi için bu bebeklere dokunmadan önce mutlaka el temizliği sağlanmalıdır. Bu nedenle yeni doğan ünitelerinde el yıkama vazgeçilmez bir alışkanlık olmalıdır. Yeni doğan ünitesinin kapalı devre mikrop tutucu filtreye sahip bir havalandırma sistemi ile havalandırılması ve tabiî ki el yıkama, enfeksiyonların önlenmesinin vazgeçilmez unsurlarıdır. KANAMA RİSKİ Prematüre bebeklerde karşılaşılan bir diğer sorun da beyin kanaması ve buna dair gelişen komplikasyonlardır. Zamanında doğmuş bebeklerde kan basıncındaki değişikliklerin beyine direk olarak yansımasını önleyen kan-beyin bariyeri olgunlaşmışken prematüre bebeklerde bu bariyer tam olarak olgunlaşmamıştır. Bu nedenle kan basıncı değişiklikleri kolaylıkla beyin damarlarına yansıyabilmekte ve beyin kanamaları prematüre bebeklerde daha sıklıkla görülebilmektedir. Prematüre bebeklerin kan basıncındaki değişiklikleri kontrol altına alabilmek için, yoğun bakım ünitelerinde tedavi gören bebeklere gerekli yatıştırıcı ilaçlar kullanılmakta bunun yanı sıra çevresel ışık, ses ve dokunma ile verilen uyaranların sayı ve şiddeti azaltılmaktadır. PREMATÜRE BEBEKLERİN BAKIMI Erken doğmuş bebek, kuvözde değişmez ısı, nemlilik, oksijen miktarı ayarlanmış ve sterilize edilmiş bir ortamda korunmaktadır. Kuvöz, bebeklere hareket olanağı sağladığı gibi, havadan alınacak mikroplara karşı da henüz bağışıklık sistemi tam gelişmemiş olan bebeği korumaktadır. Prematüre bebeklerde karşılaştığımız bir çok sağlık problemine karşın modern tıp, erken doğan bebeklerin çoğunun yaşam şansını artırmayı başarmaktadır.

ARALIK 2012

23


HAYATA DAHA BERRAK BAKIN Göz içindeki doğal lensin saydamlığını kaybederek koyulaşması, bulanıklaşması diye tanımlanan katarak birçok kişinin karşı karşıya kaldığı bir sağlık sorunudur. Gözü bir kameraya benzetirsek en öndeki saat camı şeklindeki kornea ve irisin hemen gerisindeki doğal lensimiz, mercek etkisiyle görüntüleri en arkadaki retinamıza (ağ tabaka) odaklayarak toplarlar. Ancak saydamlıkları bozulduğunda tozlu ya da buzlu camdan bakıyormuşuz gibi görüntüler de bulanıklaşır.

Dr. Hakan TERZİ | Göz Hastalıkları

24

ARALIK 2012

Genetik hastalıklar veya anne karnında geçirilen enfeksiyonlar nedeniyle doğuştan kataraktlar olabildiği gibi çoğunluğu ileri yaşta görülmektedir. Bunun dışında travmalar, metabolik hastalıklar, ilaçlar, kızılötesi ve morötesi ışınlar, iyonizan radyasyon, sigara ve alkol de nedenler arasında sayılabilir. Genetik faktörler ve yaşlanma engellenemese de diğer nedenlerin azaltılması veya engellenmesi sadece bu nedenlerle başlayan kataraktın ilerlemesini, kalınlaşmasını bazen durdurabilir ya da yavaşlatabilir. BEBEKLERDE ERKEN TEŞHİS ÖNEMLİ Katarakt ileri yaşlarda çok daha fazla görülmesine rağmen bebekler ve küçük çocuklar şikayetlerini ifade edemeyecekleri için doğuştan olanların özel bir önemi vardır. İlk muayenede, yeni doğan odasında deneyimli bir hemşire veya çocuk doktoru tarafından göze ışıkla bakıldığında göz bebeğinde beyazlık veya grilik, ağ tabakaya ait olan kırmızı yansımanın her iki gözde eşit parlaklıkta ve sağlıklı olup olmadığına dikkat edilmelidir. Kataraktın göz tembelliğine neden olmaması için acil ameliyatı gerektiğinden en ufak bir şüphede göz doktoruna yönlendirilmelidir. Bunlar dışında, her yaşta ışıklardan kamaşma, rahatsızlık nedeniyle kısık bakma, bulanık görme nedeniyle televizyona ve cisimlere yaklaşma, renklerde özellikle mavi-gri tonların ayırt edilememesi genel şikayetlerdir. Kataraktlı hastalar sık sık gözlük numarası değiştirme ihtiyacı yanı sıra yeni gözlüklerden de kısa süre içinde memnuniyetsizlikle başvurmaktadırlar. Katarakt, derecesine göre görüntüyü kısmen veya tamamen engelleyebilir, bazı cinsleri yavaş ilerlerken bazıları birkaç ay içinde ilerleyebilir. AMELİYAT GEREKEBİLİR Katarakt ne kadar kalın olursa

olsun, kişi ışığı hissetmeye devam eder. Olgunlaşmamış bir katarakt için acil ameliyat gerekmeyebilirken, olgunlaşan kataraktın da alınmaması, gecikilmesi durumunda çeşitli iltihaplar ve göz tansiyonu yükselmesi durumunda acil ameliyat gerekir. Bu durum, ham meyvenin dalından kopartılmasının erken olması gibi dalında olgunlaşan bir meyvenin alınmadığında çürümesi ya da düşmesine benzetilebilir. Işık hissinin kaybedilmesi durumunda sadece göz tansiyonu veya iltihabi durum vb tedavisi için ameliyat yapılabilir, gözün sinir hücreleri etkilendiği için görme geriye gelmeyecektir. BEBEK VE ÇOCUKLARDA KATARAKT AMELİYATI Çok hafif ve merkezi örtmeyenler dışında göz tembelliğine neden olmaması için teşhis edilir edilmez (bir günlük bebekte dahi) acil ameliyat gerekir. Ameliyat genel anestezi ile yapılır. Çocuklarda gözün büyüklüğü 2-3 yaşlarında erişkin boyutlarına büyük ölçüde yaklaştığı için 2-3 yaş ve üzerinde göz içi lensi de yerleştirilir. Katarakt cerrahisinden sonra arka kapsülde tekrar bulanıklık olasılığı yüksek olduğu için genelde ilk 5 yaşta ameliyat sırasında arka kapsül ve ön vitreus da temizlenir. 2 yaş altında özellikle iki taraflı kataraktlarda sadece kataraktlar temizlenip göz içi lensi 2-3 yaş sonrasına ertelenebilir. Bu durumda netliği sağlamak ve göz tembelliğini önlemek için kontakt lens veya gözlük şarttır. Tek taraflı bebek kataraktlarında ameliyat sonrası kalın gözlük kullanmak yerine 1 yaşında dahi göz içi lensi takılıp, sonraki birkaç yıl içinde mevcut lens çıkartılıp gözün yeni ölçülerine göre yeni bir lens yerleştirilebilir. Tek taraflı katarakt ameliyatlarından sonra göz içi lensi, kontakt lens veya gözlük ne olursa olsun sağlam göze bandaj uygulanarak

Ameliyat genel anestezi ile yapılır. Çocuklarda gözün büyüklüğü 2-3 yaşlarında erişkin boyutlarına büyük ölçüde yaklaştığı için 2-3 yaş ve üzerinde göz içi lensi de yerleştirilir. Katarakt cerrahisinden sonra arka kapsülde tekrar bulanıklık olasılığı yüksek olduğu için genelde ilk 5 yaşta ameliyat sırasında arka kapsül ve ön vitreus da temizlenir. 2 yaş altında özellikle iki taraflı kataraktlarda sadece kataraktlar temizlenip göz içi lensi 2-3 yaş sonrasına ertelenebilir.

ARALIK 2012

25


HAYATA DAHA BERRAK BAKIN Göz içindeki doğal lensin saydamlığını kaybederek koyulaşması, bulanıklaşması diye tanımlanan katarak birçok kişinin karşı karşıya kaldığı bir sağlık sorunudur. Gözü bir kameraya benzetirsek en öndeki saat camı şeklindeki kornea ve irisin hemen gerisindeki doğal lensimiz, mercek etkisiyle görüntüleri en arkadaki retinamıza (ağ tabaka) odaklayarak toplarlar. Ancak saydamlıkları bozulduğunda tozlu ya da buzlu camdan bakıyormuşuz gibi görüntüler de bulanıklaşır.

Dr. Hakan TERZİ | Göz Hastalıkları

24

ARALIK 2012

Genetik hastalıklar veya anne karnında geçirilen enfeksiyonlar nedeniyle doğuştan kataraktlar olabildiği gibi çoğunluğu ileri yaşta görülmektedir. Bunun dışında travmalar, metabolik hastalıklar, ilaçlar, kızılötesi ve morötesi ışınlar, iyonizan radyasyon, sigara ve alkol de nedenler arasında sayılabilir. Genetik faktörler ve yaşlanma engellenemese de diğer nedenlerin azaltılması veya engellenmesi sadece bu nedenlerle başlayan kataraktın ilerlemesini, kalınlaşmasını bazen durdurabilir ya da yavaşlatabilir. BEBEKLERDE ERKEN TEŞHİS ÖNEMLİ Katarakt ileri yaşlarda çok daha fazla görülmesine rağmen bebekler ve küçük çocuklar şikayetlerini ifade edemeyecekleri için doğuştan olanların özel bir önemi vardır. İlk muayenede, yeni doğan odasında deneyimli bir hemşire veya çocuk doktoru tarafından göze ışıkla bakıldığında göz bebeğinde beyazlık veya grilik, ağ tabakaya ait olan kırmızı yansımanın her iki gözde eşit parlaklıkta ve sağlıklı olup olmadığına dikkat edilmelidir. Kataraktın göz tembelliğine neden olmaması için acil ameliyatı gerektiğinden en ufak bir şüphede göz doktoruna yönlendirilmelidir. Bunlar dışında, her yaşta ışıklardan kamaşma, rahatsızlık nedeniyle kısık bakma, bulanık görme nedeniyle televizyona ve cisimlere yaklaşma, renklerde özellikle mavi-gri tonların ayırt edilememesi genel şikayetlerdir. Kataraktlı hastalar sık sık gözlük numarası değiştirme ihtiyacı yanı sıra yeni gözlüklerden de kısa süre içinde memnuniyetsizlikle başvurmaktadırlar. Katarakt, derecesine göre görüntüyü kısmen veya tamamen engelleyebilir, bazı cinsleri yavaş ilerlerken bazıları birkaç ay içinde ilerleyebilir. AMELİYAT GEREKEBİLİR Katarakt ne kadar kalın olursa

olsun, kişi ışığı hissetmeye devam eder. Olgunlaşmamış bir katarakt için acil ameliyat gerekmeyebilirken, olgunlaşan kataraktın da alınmaması, gecikilmesi durumunda çeşitli iltihaplar ve göz tansiyonu yükselmesi durumunda acil ameliyat gerekir. Bu durum, ham meyvenin dalından kopartılmasının erken olması gibi dalında olgunlaşan bir meyvenin alınmadığında çürümesi ya da düşmesine benzetilebilir. Işık hissinin kaybedilmesi durumunda sadece göz tansiyonu veya iltihabi durum vb tedavisi için ameliyat yapılabilir, gözün sinir hücreleri etkilendiği için görme geriye gelmeyecektir. BEBEK VE ÇOCUKLARDA KATARAKT AMELİYATI Çok hafif ve merkezi örtmeyenler dışında göz tembelliğine neden olmaması için teşhis edilir edilmez (bir günlük bebekte dahi) acil ameliyat gerekir. Ameliyat genel anestezi ile yapılır. Çocuklarda gözün büyüklüğü 2-3 yaşlarında erişkin boyutlarına büyük ölçüde yaklaştığı için 2-3 yaş ve üzerinde göz içi lensi de yerleştirilir. Katarakt cerrahisinden sonra arka kapsülde tekrar bulanıklık olasılığı yüksek olduğu için genelde ilk 5 yaşta ameliyat sırasında arka kapsül ve ön vitreus da temizlenir. 2 yaş altında özellikle iki taraflı kataraktlarda sadece kataraktlar temizlenip göz içi lensi 2-3 yaş sonrasına ertelenebilir. Bu durumda netliği sağlamak ve göz tembelliğini önlemek için kontakt lens veya gözlük şarttır. Tek taraflı bebek kataraktlarında ameliyat sonrası kalın gözlük kullanmak yerine 1 yaşında dahi göz içi lensi takılıp, sonraki birkaç yıl içinde mevcut lens çıkartılıp gözün yeni ölçülerine göre yeni bir lens yerleştirilebilir. Tek taraflı katarakt ameliyatlarından sonra göz içi lensi, kontakt lens veya gözlük ne olursa olsun sağlam göze bandaj uygulanarak

Ameliyat genel anestezi ile yapılır. Çocuklarda gözün büyüklüğü 2-3 yaşlarında erişkin boyutlarına büyük ölçüde yaklaştığı için 2-3 yaş ve üzerinde göz içi lensi de yerleştirilir. Katarakt cerrahisinden sonra arka kapsülde tekrar bulanıklık olasılığı yüksek olduğu için genelde ilk 5 yaşta ameliyat sırasında arka kapsül ve ön vitreus da temizlenir. 2 yaş altında özellikle iki taraflı kataraktlarda sadece kataraktlar temizlenip göz içi lensi 2-3 yaş sonrasına ertelenebilir.

ARALIK 2012

25


ameliyatlı göz çalıştırılarak birkaç haftada bile kolayca oluşabilen göz tembelliği yenilmeye çalışılır. ERİŞKİNLERDE KATARAKT AMELİYATI Önemli bir bölümü damla anesteziyle yapılır, gerektiğinde iğne anestezisi veya çok çok nadiren bunama vb bilinç bulanıklığı yaşayanlarda genel anestezi tercih edilebilir. Standart katarakt cerrahisi fako yöntemiyle 10-40 dakika (ortalama 25-30) sürer, katlanabilir göz içi lensi yerleştirildiğinden ameliyat bitiminde giriş yerlerinden sızıntı olmadıkça dikişe pek gerek kalmaz. İki taraflı kataraktlarda enfeksiyon, travma vb risklere karşı gözler tercihen birer hafta arayla ameliyat edilir.

26

ARALIK 2012

Ameliyat bitiminde, şeker hastalarında keskin görme noktasında ödemin çözülmesi veya oluşmaması için göz içine özel ilaç enjeksiyonları da yapılabilmektedir. AMELİYAT SONRASI 2-3 saat sonra bandaj açılıp damlalara başlanır, ilk gün hafif bir batma, ilk hafta içinde de kızarıklık normaldir. Damlalar duruma göre 2-3 hafta süreyle kullanılır. Hijyene dikkat etmek, gözleri ovalamamak ve damlaları aksatmamak şartıyla birkaç gün sonra günlük iş yaşamına da dönülebilir. 1. gün, 7. gün ve 1. ay kontrolleri şart olmakla birlikte 3. ve 14. gün de bakılması önerilebilir. Çok nadir de olsa erken dönemde olabilecek, göz enfeksiyonu, göz

tansiyonu yükselmesi gibi komplikasyonların böylelikle teşhis ve tedavisi yapılabilir. Katarakt ameliyatından aylar veya yıllar sonra, bazı lens tip ve modellerinde daha az da olsa genel olarak olguların üçte biri ile yarıya yakın kısmında arka kapsülde hücrelerin çoğalmasıyla bulanıklık oluşabilir. Bu durumda muayene pozisyonda oturur şekilde mikroskopta ağrısız bir YAG lazer kapsülotomi işlemiyle bulanık kısım açılarak, görme eski netliğine kavuşturulabilir. Bu işlem sonrası göz tansiyonunda (ilaçla önlenebilir) geçici yükselme ve retina yırtığı/dekolmanı riskinde % 1-2’lik artış söz konusudur.

ARALIK 2012

27


ameliyatlı göz çalıştırılarak birkaç haftada bile kolayca oluşabilen göz tembelliği yenilmeye çalışılır. ERİŞKİNLERDE KATARAKT AMELİYATI Önemli bir bölümü damla anesteziyle yapılır, gerektiğinde iğne anestezisi veya çok çok nadiren bunama vb bilinç bulanıklığı yaşayanlarda genel anestezi tercih edilebilir. Standart katarakt cerrahisi fako yöntemiyle 10-40 dakika (ortalama 25-30) sürer, katlanabilir göz içi lensi yerleştirildiğinden ameliyat bitiminde giriş yerlerinden sızıntı olmadıkça dikişe pek gerek kalmaz. İki taraflı kataraktlarda enfeksiyon, travma vb risklere karşı gözler tercihen birer hafta arayla ameliyat edilir.

26

ARALIK 2012

Ameliyat bitiminde, şeker hastalarında keskin görme noktasında ödemin çözülmesi veya oluşmaması için göz içine özel ilaç enjeksiyonları da yapılabilmektedir. AMELİYAT SONRASI 2-3 saat sonra bandaj açılıp damlalara başlanır, ilk gün hafif bir batma, ilk hafta içinde de kızarıklık normaldir. Damlalar duruma göre 2-3 hafta süreyle kullanılır. Hijyene dikkat etmek, gözleri ovalamamak ve damlaları aksatmamak şartıyla birkaç gün sonra günlük iş yaşamına da dönülebilir. 1. gün, 7. gün ve 1. ay kontrolleri şart olmakla birlikte 3. ve 14. gün de bakılması önerilebilir. Çok nadir de olsa erken dönemde olabilecek, göz enfeksiyonu, göz

tansiyonu yükselmesi gibi komplikasyonların böylelikle teşhis ve tedavisi yapılabilir. Katarakt ameliyatından aylar veya yıllar sonra, bazı lens tip ve modellerinde daha az da olsa genel olarak olguların üçte biri ile yarıya yakın kısmında arka kapsülde hücrelerin çoğalmasıyla bulanıklık oluşabilir. Bu durumda muayene pozisyonda oturur şekilde mikroskopta ağrısız bir YAG lazer kapsülotomi işlemiyle bulanık kısım açılarak, görme eski netliğine kavuşturulabilir. Bu işlem sonrası göz tansiyonunda (ilaçla önlenebilir) geçici yükselme ve retina yırtığı/dekolmanı riskinde % 1-2’lik artış söz konusudur.

ARALIK 2012

27


MEME KANSERİ SİZİ KORKUTMASIN Doç. Dr. Okay BÜYÜKAŞIK | Genel Cerrahi

Modern yaşam tarzı tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de kansere yakalanma sıklığını arttırmıştır. Türkiye’de en sık ölüme yol açan kanser türleri erkeklerde sırayla akciğer, mide, kalın barsak ve mesane kanseri iken, kadınlarda meme, kalın barsak, mide ve akciğer kanseridir. Bu sıralamada da

28

ARALIK 2012

görüldüğü gibi meme kanseri kadınlarda en sık görülen kanserdir ve muhtemelen uzun bir süre daha böyle olmaya devam edecektir. Şu anki veriler 7-8 kadından birisinin yaşamı boyunca meme kanserine yakalanacağını göstermektedir. Ancak bu ürkütücü tabloya rağmen meme kanserinin öldürücülüğü yeni

uygulanmaya başlayan teşhis ve tedavi yöntemleriyle eskiye göre azalmıştır. Hastaların bu konuda bilinçlenmesi ve kendi kendilerini muayene etmeleri, yıllık periyotlarla yapılan hekim kontrolleri, mamografi ve meme ultrasonografilerinin kalitesindeki artışla birlikte artan duyarlılıkları, meme kanserinde

erken teşhis sıklığını arttırmış ve bununla birlikte hayatta kalma oranı da artmıştır. Ayrıca yeni geliştirilen antitümöral etkinliği yüksek kimyasal tedavi ilaçları ve antihormonal ilaçlar da ileri evre meme kanserlerinin geriletilmesinde ve metastazların yok edilmesi veya kontrol altına alınmalarında oldukça başarılı olmaktadır. Bu nedenle meme kanserli hastalarımızın ve yakınlarının bu konuda artık umutsuz olmamaları için birçok sebep mevcuttur. YANLIŞ BİLİNEN DOĞRULAR! Meme kanseri ile ilgili halkımızca yanlış anlaşılan bazı konuları kısaca değinmek isterim. Örneğin meme kanserinin tümünün kalıtımsal olarak geçtiği düşüncesi doğru değildir. Meme kanseri 3 şekilde görülebilmektedir: ‣‣1.Ailesel meme kanseri:1. derece akrabalarda en az 1 veya daha fazla sayıda meme kanserli hasta vardır. Tüm meme kanserlerinin yaklaşık %10’nu oluşturur. ‣‣2.Diğer kanserlerle beraber geçen kalıtımsal meme kanseri: ‣‣Bu kişilerin akrabalarında yumurtalık, rahim, kalın barsak, mide, pankreas gibi kanserli hasta sayısı oldukça fazladır. Bu ailelerde meme kanseri toplumun geri kalanına göre daha sık görülür. Tüm meme kanserlerinin % 20’sini oluşturur. ‣‣3.Hiçbir ailesel veya kalıtımsal bir neden olmadan oluşan meme kanseri: ‣‣Meme kanserlerinin yaklaşık %70’ini bu gruptaki hastalar oluşturur. Kalıtımsal bir sebep bulunamaz. Hastalar ailenin ilk meme kanserli bireyleri olurlar. Bu hastalarda şu sebeplerden bir veya bir kaçı meme kanserine yakalanmalarında etken olmuş olabilir:

a.İlk adet yaşının çok erken olması b.Geç yaşta menopoza girmiş olmaları c.Geç bir yaşta özellikle 35 yaşından sonra doğum yapmış olmaları d.2 yıldan az bir süre emzirmiş olmaları e.2 yıldan uzun bir süre doğum kontrol hapları kullanmış olmaları f.Memenin bazı iyi huylu hastalıklarına sahip olmuş olmaları g.Meme bölgesine ışın uygulanmış olması h.Diğer memede kanser olması i.Şişmanlık (Vücut Kitle İndeksinin 30’dan büyük olması) j.Yoğun alkol tüketilmesi k.Fiziksel aktivite azlığı l.Yüksek sosyoekonomik düzey m.Çevresel kimyasallara maruz kalmış olmaları. KANSERDEN KORUNABİLİRSİNİZ Görüldüğü gibi meme kanserinde %70 oranında kalıtımsal bir sebep saptanamaz ve hastalar ailelerinin ilk kanser hastası olurlar. Bu şu anlama gelmektedir; bu hastalıktan yukarıda sayılan risk faktörlerinden uzaklaşılarak korunma olasılığımız vardır. Yani fazla kilolarımızdan kurtulmak, fiziksel egzersiz yapmak, mümkün olduğunca menopoz şikâyetlerini azaltmak için verilen hormon ilaçlarını uzun süre kullanmamak, doğum kontrol yöntemi olarak hormon haplarını en fazla 2 yıl kadar kullanmak ve sonra diğer yöntemlere geçmek, az yağlı gıdaları tercih etmek, çevre ve gıdalardaki kimyasallar konusunda duyarlı olmak ve mümkünse erken yaşta doğum yapmak ve bebeği 2 yıldan uzun süre emzirmeye çalışmak meme kanserine yakalanmama konusunda çok önemli yardımcı unsurlar olarak öne çıkmaktadır.

Tüm çabalara rağmen meme kanserinden tamamen korunma gibi bir şansımız yoktur. Bu gerçeği kabul ederek meme kanserinin erken teşhisi için kadınlarımızın kendilerini muayene etmeyi öğrenmeleri ve ailede risk varsa 35 yaşında, ailede risk yoksa 40 yaşında mutlaka bir hekim tarafından muayene edilmeleri şarttır. Biliyoruz ki Evre I gibi erken safhada iken saptanan meme kanserli hastalarımızın 10 yıllık yaşam şansı % 90’ların üzerindedir. Ayrıca erken evrede saptanan hastaların meme koruyucu cerrahi şansları da oldukça yüksektir. Hastanemiz hızlı ve doğru tanı koyma anlamında donanımlı bir ekibe ve yetkin bölümlere sahip olarak siz halkımıza hizmet vermeye devam etmektedir. Hepinize en içten dileklerimi sunar, sağlıklı bir yaşam dilerim…

ARALIK 2012

29


MEME KANSERİ SİZİ KORKUTMASIN Doç. Dr. Okay BÜYÜKAŞIK | Genel Cerrahi

Modern yaşam tarzı tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de kansere yakalanma sıklığını arttırmıştır. Türkiye’de en sık ölüme yol açan kanser türleri erkeklerde sırayla akciğer, mide, kalın barsak ve mesane kanseri iken, kadınlarda meme, kalın barsak, mide ve akciğer kanseridir. Bu sıralamada da

28

ARALIK 2012

görüldüğü gibi meme kanseri kadınlarda en sık görülen kanserdir ve muhtemelen uzun bir süre daha böyle olmaya devam edecektir. Şu anki veriler 7-8 kadından birisinin yaşamı boyunca meme kanserine yakalanacağını göstermektedir. Ancak bu ürkütücü tabloya rağmen meme kanserinin öldürücülüğü yeni

uygulanmaya başlayan teşhis ve tedavi yöntemleriyle eskiye göre azalmıştır. Hastaların bu konuda bilinçlenmesi ve kendi kendilerini muayene etmeleri, yıllık periyotlarla yapılan hekim kontrolleri, mamografi ve meme ultrasonografilerinin kalitesindeki artışla birlikte artan duyarlılıkları, meme kanserinde

erken teşhis sıklığını arttırmış ve bununla birlikte hayatta kalma oranı da artmıştır. Ayrıca yeni geliştirilen antitümöral etkinliği yüksek kimyasal tedavi ilaçları ve antihormonal ilaçlar da ileri evre meme kanserlerinin geriletilmesinde ve metastazların yok edilmesi veya kontrol altına alınmalarında oldukça başarılı olmaktadır. Bu nedenle meme kanserli hastalarımızın ve yakınlarının bu konuda artık umutsuz olmamaları için birçok sebep mevcuttur. YANLIŞ BİLİNEN DOĞRULAR! Meme kanseri ile ilgili halkımızca yanlış anlaşılan bazı konuları kısaca değinmek isterim. Örneğin meme kanserinin tümünün kalıtımsal olarak geçtiği düşüncesi doğru değildir. Meme kanseri 3 şekilde görülebilmektedir: ‣‣1.Ailesel meme kanseri:1. derece akrabalarda en az 1 veya daha fazla sayıda meme kanserli hasta vardır. Tüm meme kanserlerinin yaklaşık %10’nu oluşturur. ‣‣2.Diğer kanserlerle beraber geçen kalıtımsal meme kanseri: ‣‣Bu kişilerin akrabalarında yumurtalık, rahim, kalın barsak, mide, pankreas gibi kanserli hasta sayısı oldukça fazladır. Bu ailelerde meme kanseri toplumun geri kalanına göre daha sık görülür. Tüm meme kanserlerinin % 20’sini oluşturur. ‣‣3.Hiçbir ailesel veya kalıtımsal bir neden olmadan oluşan meme kanseri: ‣‣Meme kanserlerinin yaklaşık %70’ini bu gruptaki hastalar oluşturur. Kalıtımsal bir sebep bulunamaz. Hastalar ailenin ilk meme kanserli bireyleri olurlar. Bu hastalarda şu sebeplerden bir veya bir kaçı meme kanserine yakalanmalarında etken olmuş olabilir:

a.İlk adet yaşının çok erken olması b.Geç yaşta menopoza girmiş olmaları c.Geç bir yaşta özellikle 35 yaşından sonra doğum yapmış olmaları d.2 yıldan az bir süre emzirmiş olmaları e.2 yıldan uzun bir süre doğum kontrol hapları kullanmış olmaları f.Memenin bazı iyi huylu hastalıklarına sahip olmuş olmaları g.Meme bölgesine ışın uygulanmış olması h.Diğer memede kanser olması i.Şişmanlık (Vücut Kitle İndeksinin 30’dan büyük olması) j.Yoğun alkol tüketilmesi k.Fiziksel aktivite azlığı l.Yüksek sosyoekonomik düzey m.Çevresel kimyasallara maruz kalmış olmaları. KANSERDEN KORUNABİLİRSİNİZ Görüldüğü gibi meme kanserinde %70 oranında kalıtımsal bir sebep saptanamaz ve hastalar ailelerinin ilk kanser hastası olurlar. Bu şu anlama gelmektedir; bu hastalıktan yukarıda sayılan risk faktörlerinden uzaklaşılarak korunma olasılığımız vardır. Yani fazla kilolarımızdan kurtulmak, fiziksel egzersiz yapmak, mümkün olduğunca menopoz şikâyetlerini azaltmak için verilen hormon ilaçlarını uzun süre kullanmamak, doğum kontrol yöntemi olarak hormon haplarını en fazla 2 yıl kadar kullanmak ve sonra diğer yöntemlere geçmek, az yağlı gıdaları tercih etmek, çevre ve gıdalardaki kimyasallar konusunda duyarlı olmak ve mümkünse erken yaşta doğum yapmak ve bebeği 2 yıldan uzun süre emzirmeye çalışmak meme kanserine yakalanmama konusunda çok önemli yardımcı unsurlar olarak öne çıkmaktadır.

Tüm çabalara rağmen meme kanserinden tamamen korunma gibi bir şansımız yoktur. Bu gerçeği kabul ederek meme kanserinin erken teşhisi için kadınlarımızın kendilerini muayene etmeyi öğrenmeleri ve ailede risk varsa 35 yaşında, ailede risk yoksa 40 yaşında mutlaka bir hekim tarafından muayene edilmeleri şarttır. Biliyoruz ki Evre I gibi erken safhada iken saptanan meme kanserli hastalarımızın 10 yıllık yaşam şansı % 90’ların üzerindedir. Ayrıca erken evrede saptanan hastaların meme koruyucu cerrahi şansları da oldukça yüksektir. Hastanemiz hızlı ve doğru tanı koyma anlamında donanımlı bir ekibe ve yetkin bölümlere sahip olarak siz halkımıza hizmet vermeye devam etmektedir. Hepinize en içten dileklerimi sunar, sağlıklı bir yaşam dilerim…

ARALIK 2012

29


DOĞUM KORKUSUNU

KAFANIZDAN ATIN Dr. Sebahat TURAN | Kadın Hastalıkları ve Doğum

Rogu Mamatto, “Eğer bir kadın hamileyken başkaları ile kavga ederse, bebek doğumda kavga ederek çıkar, bu da çok acı verir. Bebek tartışarak ve kavga ederek büyüyecektir” demiştir. Kadınları doğuma, doğumun gerçek fizyolojisini anlatarak hazırlamak Dick Read’in çalışmalarının temeli olmuştur. Doğal doğum çalışmaları da bu prensip üzerine

30

ARALIK 2012

oturmuştur. Yeter ki insanı zayıf düşüren korkudan kurtulabilsin ve rahim kasılmalarının zorluğundan uzaklaşabilsin. Pek çok hamile kadın gibi doğumun ilerleyen sürecinde kafanızda bir sürü soru ve endişe birikebilir. Zihninizi ve bedeninizi doğum evresine hazırlarken, korkulardan ve sınırlayıcı düşüncelerden uzaklaşmak ve kurtulmak istersiniz.

Gebeliğinizin tüm dönemleri boyunca sizi sıkan, geren, ızdırap veren her şeyi eşinizle ve doktorunuzla paylaşın. Doğuma geldiğinizde tüm endişelerinizden uzaklaşmış olun ki doğum anında bütün korkularınızdan arınmış olabilesiniz ve sizi daha kolay bir doğum beklesin. Bu korkularınızın üstesinden gelebilmek için hamile eğitim merkezlerinden faydalanabilirsiniz. Eğer bu tür bir merkeze ulaşamazsanız bu konuda deneyimi olan hypnoterapist ile korkularınızı serbestleştirebilirsiniz. Dr. Louis Madronna, bir çalışması sonrasında gebe kadınların endişe duyduğu birkaç alanı dile getirmiştir. Bunlardan bazıları; kendi doğumları ile ilgili hikâyelerin anıları ve hafızadaki izleri gibi… Başkalarının doğum hikayelerini dinlediklerinde alınabilecek tüm olumsuzlukların direk zihne sokulması… Kişinin daha önceki doğumlarındaki tecrübelerinin huzursuzluğunu bu doğumunda da yaşama kaygıları… Anne ve babalarının üzerinde kurdukları baskı yada doğumda destek alacakları kişi eşi veya doğum koçu ile iyi bir birlikteliğin olamaması ve güvensizlik duyguları, sağlıklı gitmeyen evlilik ilişkileri, güvensizlik üzerine kurulu birliktelikler… İş hayatının stresleri, maddi imkânsızlıklar yüzünden doğum yapılacak ortamın seçimindeki tercihlerin kişiyi zorlaması... Buna benzer kişide endişe artıracak bir sürü sebep bulunabilir. İşte sayılan yada sayılamayan bir sürü endişeleri artıran sebepleri doğum salonuna girerken çözemediğimiz takdirde doğum masasında bunların hepsi su yüzüne çıkacak ve kabus ortamında bir doğum bizi bekleyecektir.

REKLAM

Kaynakça: Hypno Birthing Mongan Yöntemi Marie F. Mongan Dr.Hakan Çoker’e teşekkürler

ARALIK 2012

31


DOĞUM KORKUSUNU

KAFANIZDAN ATIN Dr. Sebahat TURAN | Kadın Hastalıkları ve Doğum

Rogu Mamatto, “Eğer bir kadın hamileyken başkaları ile kavga ederse, bebek doğumda kavga ederek çıkar, bu da çok acı verir. Bebek tartışarak ve kavga ederek büyüyecektir” demiştir. Kadınları doğuma, doğumun gerçek fizyolojisini anlatarak hazırlamak Dick Read’in çalışmalarının temeli olmuştur. Doğal doğum çalışmaları da bu prensip üzerine

30

ARALIK 2012

oturmuştur. Yeter ki insanı zayıf düşüren korkudan kurtulabilsin ve rahim kasılmalarının zorluğundan uzaklaşabilsin. Pek çok hamile kadın gibi doğumun ilerleyen sürecinde kafanızda bir sürü soru ve endişe birikebilir. Zihninizi ve bedeninizi doğum evresine hazırlarken, korkulardan ve sınırlayıcı düşüncelerden uzaklaşmak ve kurtulmak istersiniz.

Gebeliğinizin tüm dönemleri boyunca sizi sıkan, geren, ızdırap veren her şeyi eşinizle ve doktorunuzla paylaşın. Doğuma geldiğinizde tüm endişelerinizden uzaklaşmış olun ki doğum anında bütün korkularınızdan arınmış olabilesiniz ve sizi daha kolay bir doğum beklesin. Bu korkularınızın üstesinden gelebilmek için hamile eğitim merkezlerinden faydalanabilirsiniz. Eğer bu tür bir merkeze ulaşamazsanız bu konuda deneyimi olan hypnoterapist ile korkularınızı serbestleştirebilirsiniz. Dr. Louis Madronna, bir çalışması sonrasında gebe kadınların endişe duyduğu birkaç alanı dile getirmiştir. Bunlardan bazıları; kendi doğumları ile ilgili hikâyelerin anıları ve hafızadaki izleri gibi… Başkalarının doğum hikayelerini dinlediklerinde alınabilecek tüm olumsuzlukların direk zihne sokulması… Kişinin daha önceki doğumlarındaki tecrübelerinin huzursuzluğunu bu doğumunda da yaşama kaygıları… Anne ve babalarının üzerinde kurdukları baskı yada doğumda destek alacakları kişi eşi veya doğum koçu ile iyi bir birlikteliğin olamaması ve güvensizlik duyguları, sağlıklı gitmeyen evlilik ilişkileri, güvensizlik üzerine kurulu birliktelikler… İş hayatının stresleri, maddi imkânsızlıklar yüzünden doğum yapılacak ortamın seçimindeki tercihlerin kişiyi zorlaması... Buna benzer kişide endişe artıracak bir sürü sebep bulunabilir. İşte sayılan yada sayılamayan bir sürü endişeleri artıran sebepleri doğum salonuna girerken çözemediğimiz takdirde doğum masasında bunların hepsi su yüzüne çıkacak ve kabus ortamında bir doğum bizi bekleyecektir.

REKLAM

Kaynakça: Hypno Birthing Mongan Yöntemi Marie F. Mongan Dr.Hakan Çoker’e teşekkürler

ARALIK 2012

31


BEBEKLER NEDEN YIKANMAKTAN KORKAR

Dr. Abdulselam BATU | Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları

Bebeklerin bir kısmı banyo yapmaktan oldukça zevk alırken bir kısmı da bundan nefret eder. Nefret etmesinin nedeni bundan korkmasından kaynaklanmaktadır. Oldukça keyifli geçmesi beklenen banyolar tam tersi bir hal alabilir. Anneler bebeklerini banyo yaptırmak zorundadırlar ama bebeğiniz bundan hoşlanmıyorsa bunu daha sakin hareketlerle yapmalısınız. Bebeğinizin banyoyu sevmesini sağlamak için biraz çaba göstermek zorundasınız. Özellikle banyo zamanı dediğinizde arkasına bakmadan kaçan bir çocuğunuz varsa bu yazıyı okumanızda fayda var...

32

ARALIK 2012

YIKANMAKTAN NEDEN KORKARLAR? Çocuğunuzun korkusunun kaynağı ile zorla yüzleştirmek korkusunu yenmesini sağlamaz. Unutmayın korku doğuştan gelmez sonradan öğrenilir. Çocuğunuzun korkmasının nedenleri; sizin, eşinizin ya da bebeğinizin bakımıyla ilgilenen kişinin tavrı çok önemlidir. Çocuklar yeni bir deneyim yaşayacakları zaman çevresindekilerin nasıl davrandığına bakar ve taklit eder. Tedirgin yetişkinler çocuğu da tedirgin eder. Tatsız tecrübeler fazla sıcak ya da soğuk su yüzünden yanan, üşüyen, gözüne şampuan kaçan bebekler bir daha aynı şeyleri yaşamamak için banyo yapmak istemeyebilir.

BU ÖNERİLERİ DİKKATE ALIN Öncelikle kuru bir deneyim yaşatın. Ortama alışması için ve bu alanda eğlenebileceğini anlayabilmesi için su koymadan bazı oyuncaklar ile birlikte küvetin içine koyun. Bu oyuncakların seçimini ona bırakın. Oda sıcaksa ve çıplak oynamaktan hoşlanan bir bebeğiniz varsa bırakın çıplak oynasın. Bir oyuncak bebeğini onunla birlikte yıkayın. Küvetten korkuyorsa büyük bir leğen içerisinde yıkamaya başlayın. Asla zorlamayın. Öncelikle siz sakin olun. Asla başka çocuklarla karşılaştırmayın. Sabırlı ve anlayışlı davranın.

ARALIK 2012

33


BEBEKLER NEDEN YIKANMAKTAN KORKAR

Dr. Abdulselam BATU | Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları

Bebeklerin bir kısmı banyo yapmaktan oldukça zevk alırken bir kısmı da bundan nefret eder. Nefret etmesinin nedeni bundan korkmasından kaynaklanmaktadır. Oldukça keyifli geçmesi beklenen banyolar tam tersi bir hal alabilir. Anneler bebeklerini banyo yaptırmak zorundadırlar ama bebeğiniz bundan hoşlanmıyorsa bunu daha sakin hareketlerle yapmalısınız. Bebeğinizin banyoyu sevmesini sağlamak için biraz çaba göstermek zorundasınız. Özellikle banyo zamanı dediğinizde arkasına bakmadan kaçan bir çocuğunuz varsa bu yazıyı okumanızda fayda var...

32

ARALIK 2012

YIKANMAKTAN NEDEN KORKARLAR? Çocuğunuzun korkusunun kaynağı ile zorla yüzleştirmek korkusunu yenmesini sağlamaz. Unutmayın korku doğuştan gelmez sonradan öğrenilir. Çocuğunuzun korkmasının nedenleri; sizin, eşinizin ya da bebeğinizin bakımıyla ilgilenen kişinin tavrı çok önemlidir. Çocuklar yeni bir deneyim yaşayacakları zaman çevresindekilerin nasıl davrandığına bakar ve taklit eder. Tedirgin yetişkinler çocuğu da tedirgin eder. Tatsız tecrübeler fazla sıcak ya da soğuk su yüzünden yanan, üşüyen, gözüne şampuan kaçan bebekler bir daha aynı şeyleri yaşamamak için banyo yapmak istemeyebilir.

BU ÖNERİLERİ DİKKATE ALIN Öncelikle kuru bir deneyim yaşatın. Ortama alışması için ve bu alanda eğlenebileceğini anlayabilmesi için su koymadan bazı oyuncaklar ile birlikte küvetin içine koyun. Bu oyuncakların seçimini ona bırakın. Oda sıcaksa ve çıplak oynamaktan hoşlanan bir bebeğiniz varsa bırakın çıplak oynasın. Bir oyuncak bebeğini onunla birlikte yıkayın. Küvetten korkuyorsa büyük bir leğen içerisinde yıkamaya başlayın. Asla zorlamayın. Öncelikle siz sakin olun. Asla başka çocuklarla karşılaştırmayın. Sabırlı ve anlayışlı davranın.

ARALIK 2012

33


YEŞİL SAHALAR KÂBUSUNUZ OLMASIN Dr. Hamdi ÖZKAN | Ortopedi ve Travmatoloji

İster profesyonel anlamda isterse hobi olarak yapılsın; her türlü spor aktivitesi sırasında oluşan, vücudun tamamının veya bir bölgesinin normalden fazla bir kuvvetle karşılaşması sonucunda, dokuların dayanıklılık sınırını aşmasıyla meydana gelen yaralanmalara spor yaralanmaları denilir. Spor yaralanmaları direkt travma (vurma, çarpma) şeklinde veya zaman içinde aşırı kullanma (sürekli zorlanma) şeklinde görülür. Bu yaralanmaların yüzde 65-75’i önemsiz ve sorun oluşturmayan, yüzde 35-25’i ise kısa veya uzun süreli tedavi gerektiren yaralanmalardır. 40 KİŞİDEN BİRİNDE GÖRÜLÜYOR Yapılan spor tipine bağlı olarak değişmekle beraber spor yaralanmalarının görülme sıklığı yüzde 5-15’tir. Yapılan bir araştırmada; spor yapanlardan her 40 kişiden birisinde ciddi spor yaralanması, 4.000 kişiden birisin de spor sakatlığı görülmektedir. DIŞ ETKENLERE DİKKAT! Yapılan sporun türü, antrenman şekli, kurallara uyum, çevresel nedenler, zemin, spor malzemeleri olarak sayılabilir. Özellikle yaralanmaların önlenebilmesi açısından bu nedenlerin bilinmesi önemlidir. Sporun tipi: Temas sporlarında yaralanma olasılığı daha fazladır. Örneğin, spor yaralanması görülme oranları futbolda yüzde 10, güreş yüzde 6, atletizm-

34

ARALIK 2012

de yüzde 1 ve kayakta yüzde 0.5 / gün olarak saptanmıştır. Antrenman şekli: Antrenmanın yüksek düzeyde olması ve yoğunluğunun artması, teknik değişikliği, kurallara uymama, ısınma ve soğuma periyodunun yetersiz olması, antrenörün olumsuz tutumu ve aşırı egzersize erken başlama gibi nedenlere bağlıdır. Zemin: Koşu yüzeyinin çim yüzeyden sentetik yüzeye değişmesi (sentetik yüzeyde ön çapraz bağ yaralanma riski artmaktadır), düzgünlük, şok absorbsiyonu ve temas kuvveti değişimleri yaranmaları etkilemektedir. Çevresel nedenler: Spor yapılan ortamda; ısı, nem (iklim koşulları), aydınlanma, toz ve rüzgar gibi birçok faktör önemlidir. Yetersiz ısınma ile birlikte soğuk hava esnekliğin azalmasına ve tutukluğa tersine sıcak ve nemli hava ise ısı felcine neden olmaktadır. Yetersiz ışıkta yarışma veya antrenman ise yaralanma olasılığını arttırmaktadır. Kullanılan Malzeme: Uygun ayakkabı sporcunun en temel ve en önemli malzemesidir. Ayrıca koruyucu malzemelerin (dizlik, tekmelik, kask gibi) korunmadaki önemi çok fazladır. Aksine eski veya uygunsuz antrenman ayakkabısı veya ıslak futbol topu, kalitesiz veya eski koruyucu malzemelerin kullanılması ciddi sorun olma nedenlerindendir. YAPISAL BOZUKLUKLAR YARA-

LANMA NEDENİ Yapısal bozukluklar; düztabanlık, bacak eşitsizliği, eklem sertliği veya gevşekliği gibi sebepler yaralanmaya zemin hazırlayabilir. Aşırı fizyolojik ve zihinsel yorgunluk, sigara, alkol, uyuşturucu maddeler ve doping gibi kötü alışkanlıklar ile konsantrasyon yetersizliği, riske atılma, aşırı hırs ve bireysel davranışlardan oluşan ‘psikolojik faktörler’ de spor yaralanmalarının önemli nedenlerindendir. SPORCU KAYNAKLI YARALANMALAR Faaliyet öncesi yeterli ısınma, doğru gerilme teknikleri, dengeli kas gücü için kuvvetlendirme egzersizleri, aerobik (kalp-damar-solunum) formu, kas gücü ve yapılan spora özel form ve uygun beslenmenin temini gereklidir. Ayrıca yaşın, cinsiyetin, vücut ağırlığı ve içeriğinin spora uygunluğu, kas gücünün yeterli olması, kas tutukluğu ve zayıflığının olmaması, doğumsal veya sonradan oluşan kas-kemik sorunlarının bulunmaması spor yaralanmalarının önlenmesinde önemli noktalardır. YARALANMALARA KARŞI ÖNLEMİNİZİ ALIN Sürekli ve düzenli sağlık kontrolleri, yeterli sürede tedavi yapılmalı, lokal enjekte edilen ilaçlar ve kortizon kullanılmamalı, sakatlığın uzun sürdüğü olgularda yüksek performans antrenmanları sonlandırılmalı, kişinin spora uygunluğu sağlanmalı, kuvvet antrenmanlarına uyum ile dış faktörler ortadan kaldırılmalı ve de sporcu ile antrenör tam olarak bilgilendirilmelidir. Ayrıca tanı ve tedavinin, konunun eğitimini almış kişiler dışındaki sağlık eğitimi olmayan kimseler tarafından yapılmasının engellenmesi gereklidir. Özellikle sorunların sakatlığın olmasını engelleyecek şekilde yani koruyucu olmasını sağla-

mak tedavi etmekten hem daha önemli hem de daha sağlıklı ve de ekonomiktir. SPORDAN ÖNCE YAPILMASI GEREKENLER Vücut yapısı ve güç olarak yapılacak olan spora uygunluğun hekim tarafından saptanması, detaylı ilk sağlık muayenesinin yapılması gerekir. Spor aktivitesine belirli ısınma, gerilme ve güçlendirme egzersizlerinden sonra başlanmalıdır. Özellikle kuvvet antrenmanlarına belirli program kapsamında aşamalı olarak geçilmelidir. Esas olarak spora bilinçli, kontrollü ve bilimsel ölçülerde başlanmalıdır. İLK MÜDAHELE ÖNEMLİ Her türlü spor yaralanmasında öncelikli olarak aktiviteyi durdurmak gerekir. Yaralanmış kısmın kullanılması veya zorlanması sorunun daha fazla büyümesine yol açabilir. İlgili bölge kısa sürede hızla şişiyorsa ciddi hasar söz konusudur. Bu durumda yaralanan bölgenin korunmasına yönelik atelleme veya bandajlama yapılması gerekir. Takiben soğuk uygulamak, ilgili bölgeyi kalp hizasının üstüne kaldırmak kanamayı azaltacaktır. Atel ve/veya bandajlama, soğuk uygulama ve yükseltmek yapıldıktan sonra tanı ve tedavinin tam yapılması için gerekli merkezlere başvurmak gerekir. Yaralanmadan sonraki ilk 2448 saatte yapılması gerekenler; dinlenme, kompresyon bandajı, soğuk uygulama (2-3 saat ara ile 10-15 dakika soğuk), elevasyon (kalp hizasının üstüne kaldırmak) ve antienflamatuar ilaç uygulamasıdır. Yaralanmış bölgeye masaj, sıcak uygulama ve zorlayıcı şekildeki muayene ile uygulamalar kesinlikle yapılmamalıdır. Özellikle eğitimsiz kimseler tarafından tanı/tedavi amaçlı her türlü uygulamaya izin verilmemelidir. SPORA YENİ BAŞLAYANA ÖNE-

RİLER Kendilerine uygun sporu seçmek, kaliteli spor malzemeleri ile düzgün ortamlarda spor yapmak, spora başlamadan sağlık muayenelerini yaptırtmak, ısınma ve soğuma periyotlarına dikkat etmek, güçlendirme egzersizlerine aşamalı olarak geçmek, sporun her türlü kuralına tam uymak önemlidir. Özetle, yapılacak spora veya faaliyete gereken önemi vererek bilimsel, bilinçli şekilde yaklaşmak gerekir.

ARALIK 2012

35


YEŞİL SAHALAR KÂBUSUNUZ OLMASIN Dr. Hamdi ÖZKAN | Ortopedi ve Travmatoloji

İster profesyonel anlamda isterse hobi olarak yapılsın; her türlü spor aktivitesi sırasında oluşan, vücudun tamamının veya bir bölgesinin normalden fazla bir kuvvetle karşılaşması sonucunda, dokuların dayanıklılık sınırını aşmasıyla meydana gelen yaralanmalara spor yaralanmaları denilir. Spor yaralanmaları direkt travma (vurma, çarpma) şeklinde veya zaman içinde aşırı kullanma (sürekli zorlanma) şeklinde görülür. Bu yaralanmaların yüzde 65-75’i önemsiz ve sorun oluşturmayan, yüzde 35-25’i ise kısa veya uzun süreli tedavi gerektiren yaralanmalardır. 40 KİŞİDEN BİRİNDE GÖRÜLÜYOR Yapılan spor tipine bağlı olarak değişmekle beraber spor yaralanmalarının görülme sıklığı yüzde 5-15’tir. Yapılan bir araştırmada; spor yapanlardan her 40 kişiden birisinde ciddi spor yaralanması, 4.000 kişiden birisin de spor sakatlığı görülmektedir. DIŞ ETKENLERE DİKKAT! Yapılan sporun türü, antrenman şekli, kurallara uyum, çevresel nedenler, zemin, spor malzemeleri olarak sayılabilir. Özellikle yaralanmaların önlenebilmesi açısından bu nedenlerin bilinmesi önemlidir. Sporun tipi: Temas sporlarında yaralanma olasılığı daha fazladır. Örneğin, spor yaralanması görülme oranları futbolda yüzde 10, güreş yüzde 6, atletizm-

34

ARALIK 2012

de yüzde 1 ve kayakta yüzde 0.5 / gün olarak saptanmıştır. Antrenman şekli: Antrenmanın yüksek düzeyde olması ve yoğunluğunun artması, teknik değişikliği, kurallara uymama, ısınma ve soğuma periyodunun yetersiz olması, antrenörün olumsuz tutumu ve aşırı egzersize erken başlama gibi nedenlere bağlıdır. Zemin: Koşu yüzeyinin çim yüzeyden sentetik yüzeye değişmesi (sentetik yüzeyde ön çapraz bağ yaralanma riski artmaktadır), düzgünlük, şok absorbsiyonu ve temas kuvveti değişimleri yaranmaları etkilemektedir. Çevresel nedenler: Spor yapılan ortamda; ısı, nem (iklim koşulları), aydınlanma, toz ve rüzgar gibi birçok faktör önemlidir. Yetersiz ısınma ile birlikte soğuk hava esnekliğin azalmasına ve tutukluğa tersine sıcak ve nemli hava ise ısı felcine neden olmaktadır. Yetersiz ışıkta yarışma veya antrenman ise yaralanma olasılığını arttırmaktadır. Kullanılan Malzeme: Uygun ayakkabı sporcunun en temel ve en önemli malzemesidir. Ayrıca koruyucu malzemelerin (dizlik, tekmelik, kask gibi) korunmadaki önemi çok fazladır. Aksine eski veya uygunsuz antrenman ayakkabısı veya ıslak futbol topu, kalitesiz veya eski koruyucu malzemelerin kullanılması ciddi sorun olma nedenlerindendir. YAPISAL BOZUKLUKLAR YARA-

LANMA NEDENİ Yapısal bozukluklar; düztabanlık, bacak eşitsizliği, eklem sertliği veya gevşekliği gibi sebepler yaralanmaya zemin hazırlayabilir. Aşırı fizyolojik ve zihinsel yorgunluk, sigara, alkol, uyuşturucu maddeler ve doping gibi kötü alışkanlıklar ile konsantrasyon yetersizliği, riske atılma, aşırı hırs ve bireysel davranışlardan oluşan ‘psikolojik faktörler’ de spor yaralanmalarının önemli nedenlerindendir. SPORCU KAYNAKLI YARALANMALAR Faaliyet öncesi yeterli ısınma, doğru gerilme teknikleri, dengeli kas gücü için kuvvetlendirme egzersizleri, aerobik (kalp-damar-solunum) formu, kas gücü ve yapılan spora özel form ve uygun beslenmenin temini gereklidir. Ayrıca yaşın, cinsiyetin, vücut ağırlığı ve içeriğinin spora uygunluğu, kas gücünün yeterli olması, kas tutukluğu ve zayıflığının olmaması, doğumsal veya sonradan oluşan kas-kemik sorunlarının bulunmaması spor yaralanmalarının önlenmesinde önemli noktalardır. YARALANMALARA KARŞI ÖNLEMİNİZİ ALIN Sürekli ve düzenli sağlık kontrolleri, yeterli sürede tedavi yapılmalı, lokal enjekte edilen ilaçlar ve kortizon kullanılmamalı, sakatlığın uzun sürdüğü olgularda yüksek performans antrenmanları sonlandırılmalı, kişinin spora uygunluğu sağlanmalı, kuvvet antrenmanlarına uyum ile dış faktörler ortadan kaldırılmalı ve de sporcu ile antrenör tam olarak bilgilendirilmelidir. Ayrıca tanı ve tedavinin, konunun eğitimini almış kişiler dışındaki sağlık eğitimi olmayan kimseler tarafından yapılmasının engellenmesi gereklidir. Özellikle sorunların sakatlığın olmasını engelleyecek şekilde yani koruyucu olmasını sağla-

mak tedavi etmekten hem daha önemli hem de daha sağlıklı ve de ekonomiktir. SPORDAN ÖNCE YAPILMASI GEREKENLER Vücut yapısı ve güç olarak yapılacak olan spora uygunluğun hekim tarafından saptanması, detaylı ilk sağlık muayenesinin yapılması gerekir. Spor aktivitesine belirli ısınma, gerilme ve güçlendirme egzersizlerinden sonra başlanmalıdır. Özellikle kuvvet antrenmanlarına belirli program kapsamında aşamalı olarak geçilmelidir. Esas olarak spora bilinçli, kontrollü ve bilimsel ölçülerde başlanmalıdır. İLK MÜDAHELE ÖNEMLİ Her türlü spor yaralanmasında öncelikli olarak aktiviteyi durdurmak gerekir. Yaralanmış kısmın kullanılması veya zorlanması sorunun daha fazla büyümesine yol açabilir. İlgili bölge kısa sürede hızla şişiyorsa ciddi hasar söz konusudur. Bu durumda yaralanan bölgenin korunmasına yönelik atelleme veya bandajlama yapılması gerekir. Takiben soğuk uygulamak, ilgili bölgeyi kalp hizasının üstüne kaldırmak kanamayı azaltacaktır. Atel ve/veya bandajlama, soğuk uygulama ve yükseltmek yapıldıktan sonra tanı ve tedavinin tam yapılması için gerekli merkezlere başvurmak gerekir. Yaralanmadan sonraki ilk 2448 saatte yapılması gerekenler; dinlenme, kompresyon bandajı, soğuk uygulama (2-3 saat ara ile 10-15 dakika soğuk), elevasyon (kalp hizasının üstüne kaldırmak) ve antienflamatuar ilaç uygulamasıdır. Yaralanmış bölgeye masaj, sıcak uygulama ve zorlayıcı şekildeki muayene ile uygulamalar kesinlikle yapılmamalıdır. Özellikle eğitimsiz kimseler tarafından tanı/tedavi amaçlı her türlü uygulamaya izin verilmemelidir. SPORA YENİ BAŞLAYANA ÖNE-

RİLER Kendilerine uygun sporu seçmek, kaliteli spor malzemeleri ile düzgün ortamlarda spor yapmak, spora başlamadan sağlık muayenelerini yaptırtmak, ısınma ve soğuma periyotlarına dikkat etmek, güçlendirme egzersizlerine aşamalı olarak geçmek, sporun her türlü kuralına tam uymak önemlidir. Özetle, yapılacak spora veya faaliyete gereken önemi vererek bilimsel, bilinçli şekilde yaklaşmak gerekir.

ARALIK 2012

35


Vertigo bir rotasyon hareketidir. Eşyaların hastanın etrafında bir eksen çevresinde dönüyor hissi veya hastanın eşyalar etrafında dönüyormuş hissi olarak tarif edilir. Hasta, olmayan bir hareketi varmış gibi algılamakta ve kendisinin ya da çevresinin hareket ettiğini zannetmektedir. Yani bir hareket halüsinasyonudur. Dengemizin sağlanması ve çevreyle olan kontrolümüzün sağlıklı olmasında 3 ana sistem rol almaktadır. Gözler, iç kulak denge organı ve bütün eklem ile kaslarımızda yerleşik olan derin duyu dediğimiz algılayıcılar... Bu üç sistemden sürekli olarak beynimize bilgi akışı vardır ve beynimizdeki denge merkezine gelen bilgiler sürekli değerlendirilerek, böylece kas gruplarımıza komutlar gönderilir. Vertigo başlı başına bir hastalık değildir ama pek çok hastalığın belirtisi olarak ortaya çıkar.

!

VERTiGO DÜNYANIZI

DÖNDÜRMESiN Dr. Abdullah AHMED | Kulak Burun Boğaz

Olduğunuz yerde etrafınız dönüyor ya da kendi kendinize döndüğünüzü hissediyorsanız bu belirtiler vertigo olduğunuzun işareti olabilir. Nörolojik hastalıklar ve kalp hastalıkları gibi birçok hastalığın belirtisi olan vertigo, yaşam kalitesini ciddi ölçüde bozuyor.

36

ARALIK 2012

BAŞ DÖNMESİNİN NEDENLERİ Genelde periferik (beyin dışı) ve santral (beyin) nedenler olarak ikiye ayrılır. Baş dönmesi birçok organa bağlı olabilir. 1. Kulağa bağlı nedenler: ‣‣Özellikle iç veya orta kulak hastalıkları en sık rastlanan nedendir. ‣‣ÜSYE (üst solunum yolu infeksiyonları) sonrası iç kulak tutulumu. ‣‣Pozisyona bağlı baş dönmesi (BPPV olarak kısaltılır ve iç kulakta dengemizi sağlayan toza benzer bazı maddelerin fizyolojisinin bozulması). ‣‣Meniyer hastalığı (İç kulaktaki sıvıların kimyasal durumlarının değişerek basınç artışı yapması). ‣‣Vestibüler Nörinit (İç kulaktaki denge ile ilgili sinyalleri beyine ulaştıran sinirin iltihaplanması). ‣‣Kronik orta kulak iltihaplarının iç kulağa yayılması (labirentit). ‣‣Menenjit veya diğer ateşli has-

talıkların içkulağı etkilemesi. ‣‣İç kulakta veya iç kulak sinirindeki tümöral hastalıklar. 2.Boyun problemleri: Beyine giden damarların boyundaki omurga problemlerine bağlı basıya uğraması ve kanlanmanın bozulması. 3. Travmalar: Sıklıkla başa veya boyun bölgesine alınan sert darbeler iç kulak zarlarında yırtılma olabilir. 4. Nörolojik hastalıklar: Beyin, beyincik gibi organlardan oluşan merkezi sinir sistemindeki kanama veya kan damarlarındaki tıkanıklıklara bağlı beslenme bozuklukları, multipl skleroz (MS), sifiliz, çeşitli beyin tümörleri, parkinson hastalığı, migren v.b. hastalıklar dengenin bozulmasına neden olabilirler. 5. Dahili hastalıklar: Kalp yetmezliği, kalp kapakçığı hastalığı, kalp krizi, diabet, tiroid bezi hastalıkları, kansızlık, kontrol edilemeyen yüksek tansiyon, düşük tansiyon, ileri kalp ritim bozuklukları, ani ve şiddetli su kaybı (ishal, kusma). 6. Psikolojik denge bozuklukları: Panik atak, anksiyete (huzursuzluk), stres, depresyon. Baş dönmesi olan hastada tanı konulabilmesi için öncelikle kulak-burun-boğaz hastalıkları ve gerekirse nöroloji hastalıkları uzmanı tarafından değerlendirilme yapılmalı. Bazı durumlarda dahiliye, kardiyoloji, göz hastalıkları ve bazen de fizik tedavi bölümlerini de içeren multi-displiner bir yaklaşıma ihtiyaç duyulmaktadır. Hastalığın doğası gereği vertigonun sebebi araştırılırken tanısı ancak dışlama yöntemleriyle koyulabilmekte ve hastalar tanısı konulana kadar birçok bölüm tarafından muayene edilmek ve çok çeşitli tetkiklerin yapılması durumunda kalabilmektedirler.

BEYİN KAYNAKLI MI? Ani başlangıçlı baş dönmesi şikâyeti ile başvuran bir hastada

ilk olarak yapılması gereken bu durumun santral (beyin kaynaklı) mı yoksa periferik (beyin dışı) mi olduğunu belirlemektir. Periferik kaynaklılar genel olarak daha iyi seyirlidirler. Periferik kaynaklı vertigo nedenleri en çok iç kulak ve orta kulak hastalıkları nedeniyle oluşmaktadır. Oysa santral kaynaklı bir baş dönmesi beyin kanaması, beyin enfarktüsü gibi acil müdahale ve hatta yoğun bakım gerektirebilir.

NASIL TEDAVİ EDİLİR? Nedeni ne olursa olsun, şiddetli baş dönmesi nöbetlerinde yatak istirahatı gereklidir. Baş dönmesi kendisi bir hastalık olmayıp başka hastalığın belirtisi olduğu için öncelikle asıl sebebin tedavisi gerekir. Baş dönmesi eğer pozisyone bağlı (BPPV) ise bunun tedavisi (Epley manevrası) hareketlerle olmaktadır. Bu hareketler iç kulaktaki bazı partiküllerin yerine oturmasını sağlamaktadır. Diğer sebeplerde ilaç tedavisi kullanmak gerekir. Bu amaçla değişik ilaçlar kullanılsa da hemem hemen hepsi belli oranda baş dönmesini azaltırlar. Baş dönmesi şiddetli olan hastalar bazen serum takılıp hastaneye yatırmak gerekebilir. Tümörlere bağlı baş dönmelerinin tedavisi ameliyat ile tümörün çıkarılmasıdır. İlaç tedavisine cevap vermeyen meniyer hastalığı ameliyat yapılır. BAŞ DÖNMESİNİ AZALTMAK İÇİN NE YAPABİLİR? Aşırı kafa hareketlerinden (özellikle yukarı bakmak) veya hızlı baş hareketlerinden kaçınmak, dolaşımı bozacak (nikotin, kafein ve tuz) ürünlerinin kullanımını azaltmak, ani pozisyon değişikliklerinden kaçınmak. Baş dönmenize neden olan stresten, sinirlilikten uzak durmak. Baş dönmeniz olduğunda araba kullanmak tehlikeli alet kullanmak veya merdiven tırmanmak gibi zarar verebilecek aktivitelerden uzak durmak gerekir.

ARALIK 2012

37


Vertigo bir rotasyon hareketidir. Eşyaların hastanın etrafında bir eksen çevresinde dönüyor hissi veya hastanın eşyalar etrafında dönüyormuş hissi olarak tarif edilir. Hasta, olmayan bir hareketi varmış gibi algılamakta ve kendisinin ya da çevresinin hareket ettiğini zannetmektedir. Yani bir hareket halüsinasyonudur. Dengemizin sağlanması ve çevreyle olan kontrolümüzün sağlıklı olmasında 3 ana sistem rol almaktadır. Gözler, iç kulak denge organı ve bütün eklem ile kaslarımızda yerleşik olan derin duyu dediğimiz algılayıcılar... Bu üç sistemden sürekli olarak beynimize bilgi akışı vardır ve beynimizdeki denge merkezine gelen bilgiler sürekli değerlendirilerek, böylece kas gruplarımıza komutlar gönderilir. Vertigo başlı başına bir hastalık değildir ama pek çok hastalığın belirtisi olarak ortaya çıkar.

!

VERTiGO DÜNYANIZI

DÖNDÜRMESiN Dr. Abdullah AHMED | Kulak Burun Boğaz

Olduğunuz yerde etrafınız dönüyor ya da kendi kendinize döndüğünüzü hissediyorsanız bu belirtiler vertigo olduğunuzun işareti olabilir. Nörolojik hastalıklar ve kalp hastalıkları gibi birçok hastalığın belirtisi olan vertigo, yaşam kalitesini ciddi ölçüde bozuyor.

36

ARALIK 2012

BAŞ DÖNMESİNİN NEDENLERİ Genelde periferik (beyin dışı) ve santral (beyin) nedenler olarak ikiye ayrılır. Baş dönmesi birçok organa bağlı olabilir. 1. Kulağa bağlı nedenler: ‣‣Özellikle iç veya orta kulak hastalıkları en sık rastlanan nedendir. ‣‣ÜSYE (üst solunum yolu infeksiyonları) sonrası iç kulak tutulumu. ‣‣Pozisyona bağlı baş dönmesi (BPPV olarak kısaltılır ve iç kulakta dengemizi sağlayan toza benzer bazı maddelerin fizyolojisinin bozulması). ‣‣Meniyer hastalığı (İç kulaktaki sıvıların kimyasal durumlarının değişerek basınç artışı yapması). ‣‣Vestibüler Nörinit (İç kulaktaki denge ile ilgili sinyalleri beyine ulaştıran sinirin iltihaplanması). ‣‣Kronik orta kulak iltihaplarının iç kulağa yayılması (labirentit). ‣‣Menenjit veya diğer ateşli has-

talıkların içkulağı etkilemesi. ‣‣İç kulakta veya iç kulak sinirindeki tümöral hastalıklar. 2.Boyun problemleri: Beyine giden damarların boyundaki omurga problemlerine bağlı basıya uğraması ve kanlanmanın bozulması. 3. Travmalar: Sıklıkla başa veya boyun bölgesine alınan sert darbeler iç kulak zarlarında yırtılma olabilir. 4. Nörolojik hastalıklar: Beyin, beyincik gibi organlardan oluşan merkezi sinir sistemindeki kanama veya kan damarlarındaki tıkanıklıklara bağlı beslenme bozuklukları, multipl skleroz (MS), sifiliz, çeşitli beyin tümörleri, parkinson hastalığı, migren v.b. hastalıklar dengenin bozulmasına neden olabilirler. 5. Dahili hastalıklar: Kalp yetmezliği, kalp kapakçığı hastalığı, kalp krizi, diabet, tiroid bezi hastalıkları, kansızlık, kontrol edilemeyen yüksek tansiyon, düşük tansiyon, ileri kalp ritim bozuklukları, ani ve şiddetli su kaybı (ishal, kusma). 6. Psikolojik denge bozuklukları: Panik atak, anksiyete (huzursuzluk), stres, depresyon. Baş dönmesi olan hastada tanı konulabilmesi için öncelikle kulak-burun-boğaz hastalıkları ve gerekirse nöroloji hastalıkları uzmanı tarafından değerlendirilme yapılmalı. Bazı durumlarda dahiliye, kardiyoloji, göz hastalıkları ve bazen de fizik tedavi bölümlerini de içeren multi-displiner bir yaklaşıma ihtiyaç duyulmaktadır. Hastalığın doğası gereği vertigonun sebebi araştırılırken tanısı ancak dışlama yöntemleriyle koyulabilmekte ve hastalar tanısı konulana kadar birçok bölüm tarafından muayene edilmek ve çok çeşitli tetkiklerin yapılması durumunda kalabilmektedirler.

BEYİN KAYNAKLI MI? Ani başlangıçlı baş dönmesi şikâyeti ile başvuran bir hastada

ilk olarak yapılması gereken bu durumun santral (beyin kaynaklı) mı yoksa periferik (beyin dışı) mi olduğunu belirlemektir. Periferik kaynaklılar genel olarak daha iyi seyirlidirler. Periferik kaynaklı vertigo nedenleri en çok iç kulak ve orta kulak hastalıkları nedeniyle oluşmaktadır. Oysa santral kaynaklı bir baş dönmesi beyin kanaması, beyin enfarktüsü gibi acil müdahale ve hatta yoğun bakım gerektirebilir.

NASIL TEDAVİ EDİLİR? Nedeni ne olursa olsun, şiddetli baş dönmesi nöbetlerinde yatak istirahatı gereklidir. Baş dönmesi kendisi bir hastalık olmayıp başka hastalığın belirtisi olduğu için öncelikle asıl sebebin tedavisi gerekir. Baş dönmesi eğer pozisyone bağlı (BPPV) ise bunun tedavisi (Epley manevrası) hareketlerle olmaktadır. Bu hareketler iç kulaktaki bazı partiküllerin yerine oturmasını sağlamaktadır. Diğer sebeplerde ilaç tedavisi kullanmak gerekir. Bu amaçla değişik ilaçlar kullanılsa da hemem hemen hepsi belli oranda baş dönmesini azaltırlar. Baş dönmesi şiddetli olan hastalar bazen serum takılıp hastaneye yatırmak gerekebilir. Tümörlere bağlı baş dönmelerinin tedavisi ameliyat ile tümörün çıkarılmasıdır. İlaç tedavisine cevap vermeyen meniyer hastalığı ameliyat yapılır. BAŞ DÖNMESİNİ AZALTMAK İÇİN NE YAPABİLİR? Aşırı kafa hareketlerinden (özellikle yukarı bakmak) veya hızlı baş hareketlerinden kaçınmak, dolaşımı bozacak (nikotin, kafein ve tuz) ürünlerinin kullanımını azaltmak, ani pozisyon değişikliklerinden kaçınmak. Baş dönmenize neden olan stresten, sinirlilikten uzak durmak. Baş dönmeniz olduğunda araba kullanmak tehlikeli alet kullanmak veya merdiven tırmanmak gibi zarar verebilecek aktivitelerden uzak durmak gerekir.

ARALIK 2012

37


SOĞUK HAVALAR KAPIMIZI ÇALDI

CiLT KURULUĞUNA

HAZIR MISINIZ? Dr. Mustafa Naci ÇELİKKAN | Dermatoloji

İnsanlar yaşlandıkça daha çok ortaya çıkan bir tablo olan cilt kuruluğu ‘Kserozis’ olarak bilinir. Yaşlanmayla beraber yağ ve ter bezlerinin az çalışması ile daha kuru ve daha az yağlı bir cilt oluşur. Derinin üst tabakasının yaklaşık yüzde 10 kadarlık bir kısmını su oluşturur. Bu yüzdenin giderek azalması deride çatlama, kaşıntı ve kuruluğa neden olur.

38

ARALIK 2012

Kuru cilde neden olan çevresel etkenler; aşırı sıcak su kullanımı, deterjanlar, giysilerden dolayı oluşan sürtünme, rüzgara maruz kalmak, çevre kirliliği, klima ve diğer kimyasal maddeler olarak sıralanabilir. Cilt kuruluğu olan kişilerin çoğunda, başka bir hastalık neden değildir. Fakat atopik egzama, kalıtsal bazı hastalıklar, iktiyoz, sedef gibi cilt hastalıkları, metabolik faktörler, tiroit bezinin yeterince çalışamaması, aşırı kilo kaybı ve yaşın ilerlemesi kuru deriye neden olur. Su kaybı, vücudun bölgelerine göre farklılıklar gösterir. Kuruluk özellikle dış yüzlerde yani kollarda, bacaklarda ve sırtta daha belirgin olur; çünkü bu bölgelerde daha az yağ bezleri vardır. İLK BELİRTİ DONUK GRİ BEYAZ RENK Deri kuruluğunun ilk belirtisi, deride donuk gri beyaz bir renktir. Kuruluk arttıkça renk değişikliğine ek olarak ciltte gerilme hissi, pul pul soyulmalar, kepeklenme, deri yüzeyinde pürüzlenme, çatlaklar oluşur. Kaşıntı, kuru derinin neden olduğu diğer bir büyük şikâyettir. Soğuğa maruz kalan ciltte epidermal su kaybı artar ve bu artış cildin kurumasına neden olur. Dolayısıyla kış mevsimi de cilt kuruluğu şikâyetlerinin en yoğun olduğu dönemdir. Dönemsel kuruluk dendiğinde ‘kış

kaşıntısı’ olarak da bilinen soğuğa bağlı kuruluk akla gelir ki kış aylarında düşük neme bağlı olarak gelişen bu tablodan korunmak için mutlaka koruyucu giysiler giyilmeli, nemlendiriciler kullanılmalıdır. Güneş de, hem ısı hem de ışın etkisiyle derinin nem kaybına neden olur. Kozmetik açıdan kaba ve kuru bir deri görüntüsüne mahkum olmamak için yaz ve kış ayları boyunca güneş koruyucu ürünler kullanmak gerekir. Güneş koruyucular deride oluşabilecek hasarları ve derinin kurumasını engeller. Suyla sık temasta bulunmak derinin nem kaybına neden olduğu gibi kese ve lif kullanma sırasında oluşan sürtünmeye bağlı olarak ortaya çıkabilecek irritasyon ve cildin üzerindeki koruyucu yağ tabakasının kaldırılması kuruluğun şiddetini daha da artırır. RASTGELE NEMLENDİRİCİ KULLANMAYIN Cilt kuruluğu olan kişiler mutlaka bir dermatoloji uzmanına danışmalıdır. Kişinin şikâyetleri, belirtilerin süresi ve şiddeti, tedavinin şeklini belirler. Bazı olgularda sadece nemlendiriciler yeterli olurken, belirtilerin şiddetli olan kişilerde antihistaminik ilaçlar, eğer irritasyon belirtileri varsa topikal kortikosteroidli merhemler vermek gerekebilir. Çok sayıda ve markada nemlendirici olduğundan

rastgele bir nemlendirici kullanımı doğru değildir. Hastanın deri tipine ve şikâyetlerine uygun nemlendiriciler önerilmelidir. Kışın cilt kuruluğu önlenmezse tahrişlerin oluşumu kolaylaşır. İrritasyon gelişmiş olan deri kaşınır, kaşınma sonrası deride kalınlaşmalar oluşur, kaşınırken tırnaklar yoluyla yırtıklar gelişir ve enfeksiyon için mikroplara kapı açılmış olur. Tüm bunların sonucunda gelişen tabloların çoğu iz bırakarak iyileşir Kuru cilt problemi olan hastalar yağ içinde su emülsiyonu dediğimiz deriyi daha yoğun nemlendiren ürünler kullanabilirler. Deride irritasyon problemi olmayan kişiler ise üre ihtiva eden kozmetik nemlendiricilerden fayda görebilirler. Banyo sonunda kullanılan vücut yağları ise suyu hapsederek derinin nem kaybını engeller. Bu tip kozmetik ürünlerin de oldukça faydası vardır. YAPILMASI GEREKENLER: ‣‣* Bol su içmenin her organa olduğu gibi cildimize de çok yararı vardır. ‣‣* Sıcak su ile banyo yapılmamalı ve banyo sıklığı azaltılmalıdır. ‣‣* Kullanılan ürünlerin mutlaka kuru ciltler için olan ürünler olmasına dikkat edilmelidir. Cildi kurutmayan sabunlar, şampuanlar kullanılmalıdır. ‣‣* Yıkandıktan sonra cilt çok kurulanmamalı ve hafif nemliyken cilt tipi için uygun olan nemlendiriciler uygulanmalıdır. ‣‣* Ortamın nemlendirmek cilt kuruluğunu azaltmaya katkıda bulunur. ‣‣* Cilt kuruluğunu önlemede en önemli silah nemlendiricilerdir. Özellikle lanolin, gliserin, üre gibi güçlü nemlendiricilerin kullanılması her zaman gerekir.

ARALIK 2012

39


SOĞUK HAVALAR KAPIMIZI ÇALDI

CiLT KURULUĞUNA

HAZIR MISINIZ? Dr. Mustafa Naci ÇELİKKAN | Dermatoloji

İnsanlar yaşlandıkça daha çok ortaya çıkan bir tablo olan cilt kuruluğu ‘Kserozis’ olarak bilinir. Yaşlanmayla beraber yağ ve ter bezlerinin az çalışması ile daha kuru ve daha az yağlı bir cilt oluşur. Derinin üst tabakasının yaklaşık yüzde 10 kadarlık bir kısmını su oluşturur. Bu yüzdenin giderek azalması deride çatlama, kaşıntı ve kuruluğa neden olur.

38

ARALIK 2012

Kuru cilde neden olan çevresel etkenler; aşırı sıcak su kullanımı, deterjanlar, giysilerden dolayı oluşan sürtünme, rüzgara maruz kalmak, çevre kirliliği, klima ve diğer kimyasal maddeler olarak sıralanabilir. Cilt kuruluğu olan kişilerin çoğunda, başka bir hastalık neden değildir. Fakat atopik egzama, kalıtsal bazı hastalıklar, iktiyoz, sedef gibi cilt hastalıkları, metabolik faktörler, tiroit bezinin yeterince çalışamaması, aşırı kilo kaybı ve yaşın ilerlemesi kuru deriye neden olur. Su kaybı, vücudun bölgelerine göre farklılıklar gösterir. Kuruluk özellikle dış yüzlerde yani kollarda, bacaklarda ve sırtta daha belirgin olur; çünkü bu bölgelerde daha az yağ bezleri vardır. İLK BELİRTİ DONUK GRİ BEYAZ RENK Deri kuruluğunun ilk belirtisi, deride donuk gri beyaz bir renktir. Kuruluk arttıkça renk değişikliğine ek olarak ciltte gerilme hissi, pul pul soyulmalar, kepeklenme, deri yüzeyinde pürüzlenme, çatlaklar oluşur. Kaşıntı, kuru derinin neden olduğu diğer bir büyük şikâyettir. Soğuğa maruz kalan ciltte epidermal su kaybı artar ve bu artış cildin kurumasına neden olur. Dolayısıyla kış mevsimi de cilt kuruluğu şikâyetlerinin en yoğun olduğu dönemdir. Dönemsel kuruluk dendiğinde ‘kış

kaşıntısı’ olarak da bilinen soğuğa bağlı kuruluk akla gelir ki kış aylarında düşük neme bağlı olarak gelişen bu tablodan korunmak için mutlaka koruyucu giysiler giyilmeli, nemlendiriciler kullanılmalıdır. Güneş de, hem ısı hem de ışın etkisiyle derinin nem kaybına neden olur. Kozmetik açıdan kaba ve kuru bir deri görüntüsüne mahkum olmamak için yaz ve kış ayları boyunca güneş koruyucu ürünler kullanmak gerekir. Güneş koruyucular deride oluşabilecek hasarları ve derinin kurumasını engeller. Suyla sık temasta bulunmak derinin nem kaybına neden olduğu gibi kese ve lif kullanma sırasında oluşan sürtünmeye bağlı olarak ortaya çıkabilecek irritasyon ve cildin üzerindeki koruyucu yağ tabakasının kaldırılması kuruluğun şiddetini daha da artırır. RASTGELE NEMLENDİRİCİ KULLANMAYIN Cilt kuruluğu olan kişiler mutlaka bir dermatoloji uzmanına danışmalıdır. Kişinin şikâyetleri, belirtilerin süresi ve şiddeti, tedavinin şeklini belirler. Bazı olgularda sadece nemlendiriciler yeterli olurken, belirtilerin şiddetli olan kişilerde antihistaminik ilaçlar, eğer irritasyon belirtileri varsa topikal kortikosteroidli merhemler vermek gerekebilir. Çok sayıda ve markada nemlendirici olduğundan

rastgele bir nemlendirici kullanımı doğru değildir. Hastanın deri tipine ve şikâyetlerine uygun nemlendiriciler önerilmelidir. Kışın cilt kuruluğu önlenmezse tahrişlerin oluşumu kolaylaşır. İrritasyon gelişmiş olan deri kaşınır, kaşınma sonrası deride kalınlaşmalar oluşur, kaşınırken tırnaklar yoluyla yırtıklar gelişir ve enfeksiyon için mikroplara kapı açılmış olur. Tüm bunların sonucunda gelişen tabloların çoğu iz bırakarak iyileşir Kuru cilt problemi olan hastalar yağ içinde su emülsiyonu dediğimiz deriyi daha yoğun nemlendiren ürünler kullanabilirler. Deride irritasyon problemi olmayan kişiler ise üre ihtiva eden kozmetik nemlendiricilerden fayda görebilirler. Banyo sonunda kullanılan vücut yağları ise suyu hapsederek derinin nem kaybını engeller. Bu tip kozmetik ürünlerin de oldukça faydası vardır. YAPILMASI GEREKENLER: ‣‣* Bol su içmenin her organa olduğu gibi cildimize de çok yararı vardır. ‣‣* Sıcak su ile banyo yapılmamalı ve banyo sıklığı azaltılmalıdır. ‣‣* Kullanılan ürünlerin mutlaka kuru ciltler için olan ürünler olmasına dikkat edilmelidir. Cildi kurutmayan sabunlar, şampuanlar kullanılmalıdır. ‣‣* Yıkandıktan sonra cilt çok kurulanmamalı ve hafif nemliyken cilt tipi için uygun olan nemlendiriciler uygulanmalıdır. ‣‣* Ortamın nemlendirmek cilt kuruluğunu azaltmaya katkıda bulunur. ‣‣* Cilt kuruluğunu önlemede en önemli silah nemlendiricilerdir. Özellikle lanolin, gliserin, üre gibi güçlü nemlendiricilerin kullanılması her zaman gerekir.

ARALIK 2012

39


BiLGiSAYARA ‘GÖZ’ KIRPIN Dr. Mehmet Fatih KARADAĞ | Göz Hastalıkları

Kullanımı ve yaygınlığı hızla artan bilgisayarların kullanımına bağlı olarak gözün kendisinde ya da görme kalitesinde bir takım problemlerin meydana gelmesi, göz yorgunluğu hali olarak yorumlanmaktadır. Sıklıkla görülen belirtileri şöyle sıralanabilir: Yorgun ve ağrılı gözler, gözlerde yanma ve batma, bulanık görme, kuruluk hissi, sulanma, kaşıntı, kızarıklık, gözleri kısarak bakmak,

40

ARALIK 2012

odaklama zorluğu, çift görme, yazı karakterlerinin veya grafiklerin etrafında ışık hareleri ya da saçılmalar görmek, ışığa karşı hassasiyet, baş ağrısı, boyun, sırt ve omuz ağrısı. Sayılan bu belirtilerden bazılarının, bilgisayar karşısında çalışırken yaşanıyor olması, bilgisayara bağlı göz yorgunluğunu işaret ediyor olabilir. Belirtilerin görülme sıklığı ve şiddeti, kişiye bağlı sebepler

dışında, çalışma ortamının şekline ve kişinin alışkanlıklarına göre de değişiklikler gösterecektir. Bu bağlamda, bilgisayar kullanımının gözlerde yarattığı problemlerden ve çözüm önerilerinden bahsetmek faydalı olacaktır. Bilgisayar kullananlardaki göz problemleri niçin ortaya çıkıyor? Bahsettiğimiz yorgunluk belirtilerini kendisinde hisseden kişi ilk olarak muayenesini yaptırıp, göz

sağlığı hakkında bilgi edinmelidir; çünkü bu belirtilerin en büyük nedeni gözlerdeki kırma kusurudur (gözlük veya lens takmayı gerektirecek numara bozukluğu). Miyopi, hipermetropi, astigmatizma gibi kırma kusurlarının olup olmadığı saptanarak bunların gözlük camı veya lenslerle düzeltilmesi bu konudaki ilk aşamadır. Ayrıca halen kullanılan gözlük camı veya lenslerin numaralarının yetersiz kalması da göz yorgunluğuna sebep olabilecektir. Burada, halk arasında yaygınca inanılan yanlış bir görüşe değinmek ve doğrusunu anlatmak yerinde olacaktır; bilgisayar kullanımı insanların gözlerini bozmaz. Ancak mevcut olan ve kişinin o ana kadar önemsemediği veya bilmediği bir kırma kusurunun, belirtileriyle ortaya çıkmasına aracılık eder. DAKİKADA 25 KEZ GÖZ KIRPIYORUZ Bu şikayetlerin oluşmasında en önemli nedenlerden biri, belli bir süredeki göz kırpma sayısının çok azalmasıdır. Normalde dakikada ortalama 25 kere gözlerimizi kırparız. Bu işlemin üst kapağının dinlenmesi, gözyaşı ile gözün beslenmesi ve temizlenmesi, kornea yüzeyinin kayganlaştırılması ve üzerinde son derece düzgün bir yüzey oluşturarak net ve berrak görmenin sağlanması gibi birçok nedeni vardır. Ekranlarla çalışırken bu sayı dakikada 10’un altına, hatta 5-6’ya düşer. Böyle olunca da gözyaşı buharlaşır, kornea yüzeyi kurur, yanma, batma, kızarıklık gibi birçok şikayete neden olur. Ayrıca, bilgisayara gözlerini iyice açarak bakanlar olabilir. Bu durum da sorunu artıran bir etkendir. KORUYUCU FİLTRE KULLANIN Bilgisayarlarda ekran özellikleri, gözleri etkileyen diğer bir önemli faktördür. Çalışmalar sonucu anlaşılmıştır ki, gözler monitöre baktığında tam bir kilitlenme (yani tam bir ekrana uyum) sağlanamamakta, küçük göz kasları sürekli kasılıp gevşemekte ve kristal göz

merceği devamlı şekil değiştirmektedir; bunun anlamı gözlerin ekrana tam odaklanamamasıdır, tabii ki sonucunda göz yorgunluğu şikayetleri başlayacaktır. Bu sebeple, göz sağlığı açısından, kullanılan ekranlar yüksek çözünürlü ve düşük parlaklık oranlı olmalıdır, büyük ve daha gelişmiş teknoloji ürünü ekranlar (LCD) en sorunsuz ekran tipleridir. Koruyucu filtre kullanılması hem yansımayı azaltır, hem de düşük bir oranda da olsa monitörden yayılan radyasyonu süzer. EKRAN ZEMİN RENGİ AÇIK OLMALI Gözlerimizde, fazla ışığın içeri girmesini ve gözü rahatsız etmesini engelleyen bir mekanizma bulunmaktadır. Aşırı parlak bir ışık bu mekanizmayı otomatik olarak devreye sokar ve gözün daha fazla çalışarak efor sarf etmesine neden olur. Bunun uzun sürmesi durumunda gözler yorulacak, bu aşırı ışıklı ortamdan rahatsız olduğunu, yorgunluk belirtilerini ortaya çıkararak anlatmaya çalışacaktır. Çalışma ortamında direk göze gelen bir ışık kaynağını ortadan kaldırmak gerekir, pencereden sızan ışığın arkaya alınması da gözleri rahatlatacaktır. Kullanılacak ışık kaynağının, arkadan, omuz hizasından monitöre veya çalışma masasına düşecek şekilde ayarlanması gerekir. Ayrıca monitörün kontrast ve parlaklık ayarının da uygun bir şekilde ayarlanması yerinde olacaktır, ekran zemin renginin açık, yazı karakterlerinin ise koyu renklerde tercih edilmesi gözlerin zorlanmasını önleyecektir. BUNLARA DİKKAT EDİN! Bilgisayar ekranından en az etkilenmek için nelere dikkat edilmeli? ‣‣Kırma kusurunu araştırmak için mutlaka göz muayenesi olmak gerekir. ‣‣Bilgisayar kullanım süresi günde en fazla 3-4 saat ile sınırlandırılmalıdır. Her saat başında en az 10 dakika ara verilmelidir,

‣‣Bilgisayar ekranının yüksekliği boylarına uygun olmalıdır. ‣‣Ortam aşırı aydınlatılmamalıdır. ‣‣Bilgisayar ekranının çözünürlüğü yüksek ve mümkünse yansıma yapmayan cinsten olmalıdır. ‣‣Teşhis edilmemiş bir kırma kusuru açısından göz muayenesinden geçmek yararlı olur. ‣‣‘’20-20’’ kuralına uymak yararlıdır. Bilgisayarda 20 dakika çalıştıktan sonra, gözleri kapatarak ya da uzağa bakarak 20 saniye dinlenmek gözleri korur. ‣‣Bilinçli olarak gözleri kırpmak göz yaşı kaybını azaltır. ‣‣Bilgisayar ekranı göz hizasının altında olmalıdır. İdeali, bilgisayar ekranının orta noktasının, göz hizamızın 8-10 santimetre altında olmasıdır. ‣‣Fazla yansımaya neden olacağı için bilgisayar ekranı pencereye dönük olmamalıdır. Daha ideali yansıma yapmayan ekran kullanmaktır. ‣‣Çalışma ortamı fazla aydınlatılmamalıdır. Aşırı aydınlatma yapan masa lambalarından kaçınmak gerekir. ‣‣Ekrandaki yazıların netliği ve rengi önemlidir. Görüntü yenileme frekansı yüksek ekranlar daha kolay okunabilir görüntü sağlar. Ayrıca beyaz zemin üzerine siyah yazı karakterleri, siyah zemin üzerine olanlardan daha az yorucudur. ‣‣Çalışma ortamındaki havanın fazla kurumasını önlemek ve nemlendirmek çalışma konforunu artırır. ‣‣45 yaş üzerinde ve yakın gözlüğü takma ihtiyacı olanlarda yakın gözlüğü dışında, bir de bilgisayar ekranına odaklanan ‘Bilgisayar Gözlüğü’ kullanılması, ekrana aşırı yaklaşma gerekliliğini azaltır, okuma kolaylığı sağlar. ‣‣Tüm bu önlemlere rağmen gözlerde kızarıklık, batma, yanma şikayetleri oluyorsa, koruyucu içermeyen yapay göz yaşı damlaları kullanılabilir.

ARALIK 2012

41


BiLGiSAYARA ‘GÖZ’ KIRPIN Dr. Mehmet Fatih KARADAĞ | Göz Hastalıkları

Kullanımı ve yaygınlığı hızla artan bilgisayarların kullanımına bağlı olarak gözün kendisinde ya da görme kalitesinde bir takım problemlerin meydana gelmesi, göz yorgunluğu hali olarak yorumlanmaktadır. Sıklıkla görülen belirtileri şöyle sıralanabilir: Yorgun ve ağrılı gözler, gözlerde yanma ve batma, bulanık görme, kuruluk hissi, sulanma, kaşıntı, kızarıklık, gözleri kısarak bakmak,

40

ARALIK 2012

odaklama zorluğu, çift görme, yazı karakterlerinin veya grafiklerin etrafında ışık hareleri ya da saçılmalar görmek, ışığa karşı hassasiyet, baş ağrısı, boyun, sırt ve omuz ağrısı. Sayılan bu belirtilerden bazılarının, bilgisayar karşısında çalışırken yaşanıyor olması, bilgisayara bağlı göz yorgunluğunu işaret ediyor olabilir. Belirtilerin görülme sıklığı ve şiddeti, kişiye bağlı sebepler

dışında, çalışma ortamının şekline ve kişinin alışkanlıklarına göre de değişiklikler gösterecektir. Bu bağlamda, bilgisayar kullanımının gözlerde yarattığı problemlerden ve çözüm önerilerinden bahsetmek faydalı olacaktır. Bilgisayar kullananlardaki göz problemleri niçin ortaya çıkıyor? Bahsettiğimiz yorgunluk belirtilerini kendisinde hisseden kişi ilk olarak muayenesini yaptırıp, göz

sağlığı hakkında bilgi edinmelidir; çünkü bu belirtilerin en büyük nedeni gözlerdeki kırma kusurudur (gözlük veya lens takmayı gerektirecek numara bozukluğu). Miyopi, hipermetropi, astigmatizma gibi kırma kusurlarının olup olmadığı saptanarak bunların gözlük camı veya lenslerle düzeltilmesi bu konudaki ilk aşamadır. Ayrıca halen kullanılan gözlük camı veya lenslerin numaralarının yetersiz kalması da göz yorgunluğuna sebep olabilecektir. Burada, halk arasında yaygınca inanılan yanlış bir görüşe değinmek ve doğrusunu anlatmak yerinde olacaktır; bilgisayar kullanımı insanların gözlerini bozmaz. Ancak mevcut olan ve kişinin o ana kadar önemsemediği veya bilmediği bir kırma kusurunun, belirtileriyle ortaya çıkmasına aracılık eder. DAKİKADA 25 KEZ GÖZ KIRPIYORUZ Bu şikayetlerin oluşmasında en önemli nedenlerden biri, belli bir süredeki göz kırpma sayısının çok azalmasıdır. Normalde dakikada ortalama 25 kere gözlerimizi kırparız. Bu işlemin üst kapağının dinlenmesi, gözyaşı ile gözün beslenmesi ve temizlenmesi, kornea yüzeyinin kayganlaştırılması ve üzerinde son derece düzgün bir yüzey oluşturarak net ve berrak görmenin sağlanması gibi birçok nedeni vardır. Ekranlarla çalışırken bu sayı dakikada 10’un altına, hatta 5-6’ya düşer. Böyle olunca da gözyaşı buharlaşır, kornea yüzeyi kurur, yanma, batma, kızarıklık gibi birçok şikayete neden olur. Ayrıca, bilgisayara gözlerini iyice açarak bakanlar olabilir. Bu durum da sorunu artıran bir etkendir. KORUYUCU FİLTRE KULLANIN Bilgisayarlarda ekran özellikleri, gözleri etkileyen diğer bir önemli faktördür. Çalışmalar sonucu anlaşılmıştır ki, gözler monitöre baktığında tam bir kilitlenme (yani tam bir ekrana uyum) sağlanamamakta, küçük göz kasları sürekli kasılıp gevşemekte ve kristal göz

merceği devamlı şekil değiştirmektedir; bunun anlamı gözlerin ekrana tam odaklanamamasıdır, tabii ki sonucunda göz yorgunluğu şikayetleri başlayacaktır. Bu sebeple, göz sağlığı açısından, kullanılan ekranlar yüksek çözünürlü ve düşük parlaklık oranlı olmalıdır, büyük ve daha gelişmiş teknoloji ürünü ekranlar (LCD) en sorunsuz ekran tipleridir. Koruyucu filtre kullanılması hem yansımayı azaltır, hem de düşük bir oranda da olsa monitörden yayılan radyasyonu süzer. EKRAN ZEMİN RENGİ AÇIK OLMALI Gözlerimizde, fazla ışığın içeri girmesini ve gözü rahatsız etmesini engelleyen bir mekanizma bulunmaktadır. Aşırı parlak bir ışık bu mekanizmayı otomatik olarak devreye sokar ve gözün daha fazla çalışarak efor sarf etmesine neden olur. Bunun uzun sürmesi durumunda gözler yorulacak, bu aşırı ışıklı ortamdan rahatsız olduğunu, yorgunluk belirtilerini ortaya çıkararak anlatmaya çalışacaktır. Çalışma ortamında direk göze gelen bir ışık kaynağını ortadan kaldırmak gerekir, pencereden sızan ışığın arkaya alınması da gözleri rahatlatacaktır. Kullanılacak ışık kaynağının, arkadan, omuz hizasından monitöre veya çalışma masasına düşecek şekilde ayarlanması gerekir. Ayrıca monitörün kontrast ve parlaklık ayarının da uygun bir şekilde ayarlanması yerinde olacaktır, ekran zemin renginin açık, yazı karakterlerinin ise koyu renklerde tercih edilmesi gözlerin zorlanmasını önleyecektir. BUNLARA DİKKAT EDİN! Bilgisayar ekranından en az etkilenmek için nelere dikkat edilmeli? ‣‣Kırma kusurunu araştırmak için mutlaka göz muayenesi olmak gerekir. ‣‣Bilgisayar kullanım süresi günde en fazla 3-4 saat ile sınırlandırılmalıdır. Her saat başında en az 10 dakika ara verilmelidir,

‣‣Bilgisayar ekranının yüksekliği boylarına uygun olmalıdır. ‣‣Ortam aşırı aydınlatılmamalıdır. ‣‣Bilgisayar ekranının çözünürlüğü yüksek ve mümkünse yansıma yapmayan cinsten olmalıdır. ‣‣Teşhis edilmemiş bir kırma kusuru açısından göz muayenesinden geçmek yararlı olur. ‣‣‘’20-20’’ kuralına uymak yararlıdır. Bilgisayarda 20 dakika çalıştıktan sonra, gözleri kapatarak ya da uzağa bakarak 20 saniye dinlenmek gözleri korur. ‣‣Bilinçli olarak gözleri kırpmak göz yaşı kaybını azaltır. ‣‣Bilgisayar ekranı göz hizasının altında olmalıdır. İdeali, bilgisayar ekranının orta noktasının, göz hizamızın 8-10 santimetre altında olmasıdır. ‣‣Fazla yansımaya neden olacağı için bilgisayar ekranı pencereye dönük olmamalıdır. Daha ideali yansıma yapmayan ekran kullanmaktır. ‣‣Çalışma ortamı fazla aydınlatılmamalıdır. Aşırı aydınlatma yapan masa lambalarından kaçınmak gerekir. ‣‣Ekrandaki yazıların netliği ve rengi önemlidir. Görüntü yenileme frekansı yüksek ekranlar daha kolay okunabilir görüntü sağlar. Ayrıca beyaz zemin üzerine siyah yazı karakterleri, siyah zemin üzerine olanlardan daha az yorucudur. ‣‣Çalışma ortamındaki havanın fazla kurumasını önlemek ve nemlendirmek çalışma konforunu artırır. ‣‣45 yaş üzerinde ve yakın gözlüğü takma ihtiyacı olanlarda yakın gözlüğü dışında, bir de bilgisayar ekranına odaklanan ‘Bilgisayar Gözlüğü’ kullanılması, ekrana aşırı yaklaşma gerekliliğini azaltır, okuma kolaylığı sağlar. ‣‣Tüm bu önlemlere rağmen gözlerde kızarıklık, batma, yanma şikayetleri oluyorsa, koruyucu içermeyen yapay göz yaşı damlaları kullanılabilir.

ARALIK 2012

41


CAN SUYU BAĞIŞLAMAK Dr. Kemal KARTAL | Sincan Hastanesi Başhekim Yardımcısı

Bir ağaç dikmek, ilk can suyunu vermek ve yaşama armağan etmek gizemli bir aşkın ifadesidir. Yaprakları solmuş, cılız gövdesiyle yaşama tutunmaya çalışan bir çiçeğe yaşam hakkı tanımak, bir tas su vermek ilahi bir sevginin tezahürüdür. Penceremize gelen bir kırlangıcın bir damla suya veya bir lokma kuru ekmeğe ihtiyacı olduğunu anlamak ve kursağından geçecek birkaç damla su ve birkaç tane buğday tanesini bahşetmek mükemmel bir halet-i ruhiyenin yaşam armağanıdır. Yaşamla ölüm arasında ince bir çizgi vardır. Kan anonsları duyduğumuz anlar tam da bu çizginin üzerinde yürüdüğümüz anlardır. Atacağımız ilk adım herhangi bir insanın ölümüne ya da yaşamına atılmış bir adım olacaktır. Vücudumuzda var olan 5500 ml kandan 450 ml’sini bağışlamak bir insanın yaşamı için can suyu, kederli ailesi için en büyük ikramiye olacaktır. Tabi ki bizim için de tazelenmiş kan, bulaşıcı hastalıklarımız için tarama fırsatı, bağışta bulunmanın ilahi huzuru olacaktır. Kan; atardamar, toplardamar ve

42

ARALIK 2012

kılcal damarlardan oluşan damar ağının içinde dolaşan; akıcı plazma ve hücrelerden (alyuvar, akyuvar ve kan pulcukları) meydana gelmiş kırmızı renkli hayati bir sıvıdır. Kanın; taşıma, düzenleme, savunma ve koruma görevleri vardır. TAŞIMA GÖREVİ Hücrelerin ihtiyacı olan oksijeni akciğerlerden dokulara, metabolizma sonucu oluşan karbondioksiti ise akciğerlere taşır. * Besin maddelerini, hormonları, enzimleri hücrelere götürmek ve metabolizma artıklarını hücreler arası sıvıdan alarak bunları vücut dışına atacak veya zararlı etkilerini ortadan kaldıracak organlara taşır. DÜZENLEME GÖREVİ Metabolizma sonucu meydana gelen ısıyı, bütün vücuda dağıtarak vücut ısısını düzenler. * Vücut sıvılarının pH dengesini ayarlar. Plazmadan karbondioksitin (asit) uzaklaştırılmasını sağlayan hemoglobin, plazmanın asitbaz dengesini ayarlamaya yardım eder.

SAVUNMA GÖREVİ Vücuda giren virüs, bakteri gibi yabancı maddeler kanda bulunan lökositler tarafından fagosite edilerek zararsız hâle getirilir. * Vücuda giren yabancı maddelere karşı antikor yapımı (humoral bağışıklık) ve yabancı hücrelerin tanınıp vücuttan atılması (hücresel bağışıklık) kan hücreleri tarafından gerçekleştirilir. KORUMA GÖREVİ Kanın görevlerinden birisi de pıhtılaşma mekanizmasıdır. Pıhtılaşma mekanizması sayesinde hasara uğrayan bir damarda meydana gelebilecek olan kan kaybı en aza indirilmiş olur. Böylece kan kendi varlığını korumuş olur. Ülkemizde her yıl 2 milyona yakın kan ihtiyacı vardır. Bu ihtiyaç çoğunlukla hastaların yakınlarından ve acil durumda sağlanabilmektedir. Kan, sentetik olarak üretilemeyen bir dokudur ve halen tek kaynağı sağlıklı bağışçılardır. 18 ve 65 yaş arası olan, sağlıklı, bulaşıcı hastalığı veya riski olmayan, 50 kg üzerinde kişiler kan bağışlayabilirler. Yılda üç kez kan

bağışı yapılabilir. Sağlıklı kişilerin yılda en az 2 kez bağışı yapmasıyla ülke ihtiyacı karşılanabilmektedir. Kan bağışlamak isteyen kişilere çok kapsamlı bir sorgulama uygulanır. Bu sorular sonunda kan vermeniz uygun bulunmayabilir, ancak bu sizin sağlıklı olmadığınız anlamına gelmez. Kan bağışlamaya uygun bulunursanız sizden steril ortamda 450 ml kan alınır. Kan verme işlemi ortalama 30 dakika sürer. Alınan kanın raf ömrü 3542 gün arasıdır. Bu kanda 4 hastalık araştırılır; sarılık B, C, AIDS ve frengi. Bu testler negatif yani kanınız temiz bulunursa ihtiyacı olan hastaya verilir, çoğu durumda da yaşam kurtarır. Herkes için çok önemli olan kan grubu bilgisi ileri teknoloji ile bakılarak özel kan grup kartı verilir. 1. BİLGİLENDİRME VE FORM DOLDURMA: Kan bağışı için kan merkezine başvurduğunuzda öncelikle bir form doldurmanız gerekmektedir. Bu formda gerek sizin gerekse kanı alacak hastanın sağlığını korumaya yönelik sorular vardır. Soruları doldurmak evet/hayır şeklinde işaretleme ile olur ve uzun sürmez. Sorularla ilgili veya kan verme ile ilgili merak edilen her şey görevli hemşire ve doktora sorulabilir. Bu formda kan veren kişinin cinsel hayatını da içeren özel sorular vardır. Bunların sorulması güvenli kan alınması açısından zorunludur. Sorulara verilen bütün cevaplar gizli tutulur. 2. KAYIT Kimlik bilgileriniz, adresiniz görevli hemşire tarafından kayıt edilir. Resimli ve resmi bir kimlik belgesi (ehliyet, nüfus cüzdanı, pasaport vb) ibraz etmeniz kayıtların doğru ve güvenli olması açısından zorunludur. 3. DOKTOR MUAYENESİ Doldurduğunuz formun değerlendirildiği, tansiyonunuzun ve kan

hemoglobin düzeyinizin ölçüldüğü, gerekli görülen diğer muayenelerin kan merkezi doktoru tarafından yapıldığı kısa bir muayeneden geçerek kan bağış salonuna alınacaksınız. Kan bağışı ile ilgili merak ettiğiniz her şeyi doktorlarımıza hiç çekinmeden sorabilirsiniz. 4. KAN BAĞIŞ YERİ Kan bağışı için özel olarak tasarlanmış kan alma yataklarına alınacaksınız. Burada kan alma konusunda özel eğitim almış tecrübeli teknisyen hemşirelerimiz damara iğne ile girme işlemini gerçekleştireceklerdir. Bu işlem için kullanılan iğneler steril ve tek kullanımlıktır, size kullanıldıktan sonra imha edilmek için ayrılır. Kan kolunuzda dirsek çukurundan alınır. Bu bölge kan alma işlemi öncesinde itinayla antiseptik solüsyonlarla temizlenerek işlem için hazır hale getirilir, steril şartlara uyularak damara iğne ile girilir. Kan verme işlemi nedeniyle herhangi bir hastalığın bağışçıya bulaşma riski yoktur. Kan alma işlemi esnasında sadece iğne dokuya girerken acı hissedilir. Kan verme süresince ve sonrasında ağrı olmaz. İğnenin damara girmesini takiben kan torbası dolmaya başlar, 4-8 dakikada istenilen miktardaki kan alınmış olur. Ortalama 450 ml (yaklaşık 480 gram) kan alınır. İnsan vücudunda yaklaşık 5000-6000 ml kan vardır. Alınan bu miktardaki kan sağlık için her hangi bir risk oluşturmaz. Kan alma işlemi bittikten sonra iğne damardan çıkarılır; bir süre kanamanın durması için kolunuza baskı yapmanız ve yatakta yatmanız gerekecektir. Baskıyı hemşirenin size göstereceği şekilde yapınız, bu esnada iğnenin çıktığı yeri ovuşturmayınız; kalkmak için acele etmeyiniz. Sağlığınız bizim için önemlidir. 5. İKRAM Daha sonra 10-15 dakika istira-

hat edeceğiniz ikram bölümüne alınacaksınız. Burada ikram edilen meyve suyunun içilmesinde sıvı kaybının karşılanması açısından fayda vardır. 6. KAN BAĞIŞINDAN SONRA NELERE DİKKAT ETMELİ? Kan bağışı günlük yaşantınızın akışında önemli bir değişikliğe yol açmayacaktır. Ancak yine de dikkat edilmesi gereken bazı konular vardır: - Sigara kullanıyorsanız kan bağışından sonra en az 30 dk geçmeden sigara içmeyiniz. Böyle bir durumda sigara kullanımı baş dönmesi, bulantı gibi şikâyetlere yol açabilir. - İlk birkaç saat kan verdiğiniz kolunuzla ağır şeyler taşımayınız. Bu kanamaya neden olabilir. - İlk 4 saat boyunca her zaman olduğundan daha çok sıvı şeyler (su, meyve suyu vb) almaya çalışınız. - Bir sonraki öğünden önce alkollü içecekler almayınız. Alkol vücuttan sıvı kaybını arttıracağı için şikâyetlere yol açabilir. - Sporla uğraşıyorsanız kan bağışladığınız gün ağır spor faaliyetleri yapmayınız. Kan bağışladıktan sonraki ilk 4 saat aşırı sıcak ortamlarda (hamam, sauna gibi) bulunmayınız. - Pilot, ticari araç şoförleri, tehlikeli makine operatörleri, yüksek yerlerde bedeni faaliyet gösteren meslek grupları vb.nin kan bağışladıktan sonra 24 saat işlerine ara vermeleri önerilir. Eğer baygınlık hissi, baş dönmesi olursa bir yere uzanın veya başınızı iki dizinizin arasına alacak şekilde oturun. Bugün Özel Bir Şey Yapın, gizemli bir aşk yaşamak, mükemmel bir halet-i ruhiyeye bürünmek, ilahi bir sevgi tatmak için bir adım atın, hiç tanımadığınız bir insana yaşam olacak kanınızı bağışlayınız. Bir çiçek kadar güzel, bir kırlangıç kadar özgür, bir İnsan kadar duyarlı olmak umuduyla… Sağlıcakla ve hoş kalınız…

ARALIK 2012

43


CAN SUYU BAĞIŞLAMAK Dr. Kemal KARTAL | Sincan Hastanesi Başhekim Yardımcısı

Bir ağaç dikmek, ilk can suyunu vermek ve yaşama armağan etmek gizemli bir aşkın ifadesidir. Yaprakları solmuş, cılız gövdesiyle yaşama tutunmaya çalışan bir çiçeğe yaşam hakkı tanımak, bir tas su vermek ilahi bir sevginin tezahürüdür. Penceremize gelen bir kırlangıcın bir damla suya veya bir lokma kuru ekmeğe ihtiyacı olduğunu anlamak ve kursağından geçecek birkaç damla su ve birkaç tane buğday tanesini bahşetmek mükemmel bir halet-i ruhiyenin yaşam armağanıdır. Yaşamla ölüm arasında ince bir çizgi vardır. Kan anonsları duyduğumuz anlar tam da bu çizginin üzerinde yürüdüğümüz anlardır. Atacağımız ilk adım herhangi bir insanın ölümüne ya da yaşamına atılmış bir adım olacaktır. Vücudumuzda var olan 5500 ml kandan 450 ml’sini bağışlamak bir insanın yaşamı için can suyu, kederli ailesi için en büyük ikramiye olacaktır. Tabi ki bizim için de tazelenmiş kan, bulaşıcı hastalıklarımız için tarama fırsatı, bağışta bulunmanın ilahi huzuru olacaktır. Kan; atardamar, toplardamar ve

42

ARALIK 2012

kılcal damarlardan oluşan damar ağının içinde dolaşan; akıcı plazma ve hücrelerden (alyuvar, akyuvar ve kan pulcukları) meydana gelmiş kırmızı renkli hayati bir sıvıdır. Kanın; taşıma, düzenleme, savunma ve koruma görevleri vardır. TAŞIMA GÖREVİ Hücrelerin ihtiyacı olan oksijeni akciğerlerden dokulara, metabolizma sonucu oluşan karbondioksiti ise akciğerlere taşır. * Besin maddelerini, hormonları, enzimleri hücrelere götürmek ve metabolizma artıklarını hücreler arası sıvıdan alarak bunları vücut dışına atacak veya zararlı etkilerini ortadan kaldıracak organlara taşır. DÜZENLEME GÖREVİ Metabolizma sonucu meydana gelen ısıyı, bütün vücuda dağıtarak vücut ısısını düzenler. * Vücut sıvılarının pH dengesini ayarlar. Plazmadan karbondioksitin (asit) uzaklaştırılmasını sağlayan hemoglobin, plazmanın asitbaz dengesini ayarlamaya yardım eder.

SAVUNMA GÖREVİ Vücuda giren virüs, bakteri gibi yabancı maddeler kanda bulunan lökositler tarafından fagosite edilerek zararsız hâle getirilir. * Vücuda giren yabancı maddelere karşı antikor yapımı (humoral bağışıklık) ve yabancı hücrelerin tanınıp vücuttan atılması (hücresel bağışıklık) kan hücreleri tarafından gerçekleştirilir. KORUMA GÖREVİ Kanın görevlerinden birisi de pıhtılaşma mekanizmasıdır. Pıhtılaşma mekanizması sayesinde hasara uğrayan bir damarda meydana gelebilecek olan kan kaybı en aza indirilmiş olur. Böylece kan kendi varlığını korumuş olur. Ülkemizde her yıl 2 milyona yakın kan ihtiyacı vardır. Bu ihtiyaç çoğunlukla hastaların yakınlarından ve acil durumda sağlanabilmektedir. Kan, sentetik olarak üretilemeyen bir dokudur ve halen tek kaynağı sağlıklı bağışçılardır. 18 ve 65 yaş arası olan, sağlıklı, bulaşıcı hastalığı veya riski olmayan, 50 kg üzerinde kişiler kan bağışlayabilirler. Yılda üç kez kan

bağışı yapılabilir. Sağlıklı kişilerin yılda en az 2 kez bağışı yapmasıyla ülke ihtiyacı karşılanabilmektedir. Kan bağışlamak isteyen kişilere çok kapsamlı bir sorgulama uygulanır. Bu sorular sonunda kan vermeniz uygun bulunmayabilir, ancak bu sizin sağlıklı olmadığınız anlamına gelmez. Kan bağışlamaya uygun bulunursanız sizden steril ortamda 450 ml kan alınır. Kan verme işlemi ortalama 30 dakika sürer. Alınan kanın raf ömrü 3542 gün arasıdır. Bu kanda 4 hastalık araştırılır; sarılık B, C, AIDS ve frengi. Bu testler negatif yani kanınız temiz bulunursa ihtiyacı olan hastaya verilir, çoğu durumda da yaşam kurtarır. Herkes için çok önemli olan kan grubu bilgisi ileri teknoloji ile bakılarak özel kan grup kartı verilir. 1. BİLGİLENDİRME VE FORM DOLDURMA: Kan bağışı için kan merkezine başvurduğunuzda öncelikle bir form doldurmanız gerekmektedir. Bu formda gerek sizin gerekse kanı alacak hastanın sağlığını korumaya yönelik sorular vardır. Soruları doldurmak evet/hayır şeklinde işaretleme ile olur ve uzun sürmez. Sorularla ilgili veya kan verme ile ilgili merak edilen her şey görevli hemşire ve doktora sorulabilir. Bu formda kan veren kişinin cinsel hayatını da içeren özel sorular vardır. Bunların sorulması güvenli kan alınması açısından zorunludur. Sorulara verilen bütün cevaplar gizli tutulur. 2. KAYIT Kimlik bilgileriniz, adresiniz görevli hemşire tarafından kayıt edilir. Resimli ve resmi bir kimlik belgesi (ehliyet, nüfus cüzdanı, pasaport vb) ibraz etmeniz kayıtların doğru ve güvenli olması açısından zorunludur. 3. DOKTOR MUAYENESİ Doldurduğunuz formun değerlendirildiği, tansiyonunuzun ve kan

hemoglobin düzeyinizin ölçüldüğü, gerekli görülen diğer muayenelerin kan merkezi doktoru tarafından yapıldığı kısa bir muayeneden geçerek kan bağış salonuna alınacaksınız. Kan bağışı ile ilgili merak ettiğiniz her şeyi doktorlarımıza hiç çekinmeden sorabilirsiniz. 4. KAN BAĞIŞ YERİ Kan bağışı için özel olarak tasarlanmış kan alma yataklarına alınacaksınız. Burada kan alma konusunda özel eğitim almış tecrübeli teknisyen hemşirelerimiz damara iğne ile girme işlemini gerçekleştireceklerdir. Bu işlem için kullanılan iğneler steril ve tek kullanımlıktır, size kullanıldıktan sonra imha edilmek için ayrılır. Kan kolunuzda dirsek çukurundan alınır. Bu bölge kan alma işlemi öncesinde itinayla antiseptik solüsyonlarla temizlenerek işlem için hazır hale getirilir, steril şartlara uyularak damara iğne ile girilir. Kan verme işlemi nedeniyle herhangi bir hastalığın bağışçıya bulaşma riski yoktur. Kan alma işlemi esnasında sadece iğne dokuya girerken acı hissedilir. Kan verme süresince ve sonrasında ağrı olmaz. İğnenin damara girmesini takiben kan torbası dolmaya başlar, 4-8 dakikada istenilen miktardaki kan alınmış olur. Ortalama 450 ml (yaklaşık 480 gram) kan alınır. İnsan vücudunda yaklaşık 5000-6000 ml kan vardır. Alınan bu miktardaki kan sağlık için her hangi bir risk oluşturmaz. Kan alma işlemi bittikten sonra iğne damardan çıkarılır; bir süre kanamanın durması için kolunuza baskı yapmanız ve yatakta yatmanız gerekecektir. Baskıyı hemşirenin size göstereceği şekilde yapınız, bu esnada iğnenin çıktığı yeri ovuşturmayınız; kalkmak için acele etmeyiniz. Sağlığınız bizim için önemlidir. 5. İKRAM Daha sonra 10-15 dakika istira-

hat edeceğiniz ikram bölümüne alınacaksınız. Burada ikram edilen meyve suyunun içilmesinde sıvı kaybının karşılanması açısından fayda vardır. 6. KAN BAĞIŞINDAN SONRA NELERE DİKKAT ETMELİ? Kan bağışı günlük yaşantınızın akışında önemli bir değişikliğe yol açmayacaktır. Ancak yine de dikkat edilmesi gereken bazı konular vardır: - Sigara kullanıyorsanız kan bağışından sonra en az 30 dk geçmeden sigara içmeyiniz. Böyle bir durumda sigara kullanımı baş dönmesi, bulantı gibi şikâyetlere yol açabilir. - İlk birkaç saat kan verdiğiniz kolunuzla ağır şeyler taşımayınız. Bu kanamaya neden olabilir. - İlk 4 saat boyunca her zaman olduğundan daha çok sıvı şeyler (su, meyve suyu vb) almaya çalışınız. - Bir sonraki öğünden önce alkollü içecekler almayınız. Alkol vücuttan sıvı kaybını arttıracağı için şikâyetlere yol açabilir. - Sporla uğraşıyorsanız kan bağışladığınız gün ağır spor faaliyetleri yapmayınız. Kan bağışladıktan sonraki ilk 4 saat aşırı sıcak ortamlarda (hamam, sauna gibi) bulunmayınız. - Pilot, ticari araç şoförleri, tehlikeli makine operatörleri, yüksek yerlerde bedeni faaliyet gösteren meslek grupları vb.nin kan bağışladıktan sonra 24 saat işlerine ara vermeleri önerilir. Eğer baygınlık hissi, baş dönmesi olursa bir yere uzanın veya başınızı iki dizinizin arasına alacak şekilde oturun. Bugün Özel Bir Şey Yapın, gizemli bir aşk yaşamak, mükemmel bir halet-i ruhiyeye bürünmek, ilahi bir sevgi tatmak için bir adım atın, hiç tanımadığınız bir insana yaşam olacak kanınızı bağışlayınız. Bir çiçek kadar güzel, bir kırlangıç kadar özgür, bir İnsan kadar duyarlı olmak umuduyla… Sağlıcakla ve hoş kalınız…

ARALIK 2012

43


RESİM1: E-randevu linkinden ulaştığınız online randevu sayfamızdan hastane seçimi yaparak online randevu hizmetimizi kullanamaya başlayabilirsiniz.

Yabancılar hastanemizi gezdi 5. Uluslararası Sağlık Turizmi Kongresi için dünyanın dört bir tarafından Ankara’ya gelen sektör temsilcileri, Lokman Hekim Hastaneleri’nin konuğu oldu. Lokman Hekim Sincan Hastanesi’nde incelemelerde bulunan yabancı konuklar, hayranlıklarını gizleyemedi. Türkiye Sağlık Turizmi Derneği tarafından her yıl düzenlenen Uluslararası Sağlık Turizmi Kongresi’nin beşincisi 1821 Kasım 2012 tarihlerinde Ankara’da gerçekleştirildi. Sağlık Turizmi Kongresi’ne dünyadan ve Türkiye’den başta sağlık turizmi sektörünün önemli temsilcileri olmak üzere, hükümet

temsilcileri, Sağlık Bakanlığı ile Kültür ve Turizm Bakanlığı üst düzey bürokratları katıldı. 5. Uluslararası Sağlık Turizmi Kongresi’ne 35 ülkeden 700 katılımcı iştirak etti. Kongreye katılan sektör temsilcileri, Lokman Hekim Hastaneleri’nin akşam yemeği davetinde bir araya geldi. Sincan Hastanesi’nde gerçekleşen yemeğe Lokman Hekim Hastaneleri Genel Müdürü İrfan Güvendi, Tıbbi Hizmetler Direktörü Dr. Mehmet Altuğ, Lokman Hekim Sincan Hastanesi Başhekimi Doç. Dr. Celil Göçer, hastane yöneticileri ve çok sayıda yabancı konuk katıldı. Yemekte yabancı konuklar Lok-

man Hekim Hastaneleri’ni anlatan tanıtım filmini izledi. Yemekte kısa bir konuşma yapan Başhekim Göçer, Lokman Hekim Hastaneleri hakkında konuklara bilgi verdi. Konuklar daha sonra yetkililer nezaretinde Lokman Hekim Sincan Hastanesi’ni gezdi. Yaklaşık 20.000 m2 kapalı alana ve 164 yatak kapasitesine sahip olan, ileri medikal teknoloji ile donatılan Lokman Hekim Sincan Hastanesi’ne hayran kalan konuklar, beğenilerini hastane yöneticilerine aktardı. Son derece samimi ve keyifli geçen ziyaret sonunda yabancı konuklar ile Lokman Hekim Hastanesi yöneticileri toplu hatıra fotoğrafı çektirdi.

Lokman Hekim Hastaneleri bir tık uzağınızda Yaptığı yatırımlarla hizmet kalitesini ve verimliliği artırmayı amaçlayan Lokman Hekim Hastaneleri bir yeniliğe daha imza attı. Web sayfası yenilenen Lokman Hekim Hastaneleri, “Online Randevu” hizmetini de kullanıma açtı.

BÜYÜK KOLAYLIK www.lokmanhekim.com.tr adresiyle vatandaşlara online hizmet veren Lokman Hekim Hastaneleri, değişen web standartlarına ve teknolojilerine ayak uydurmak adına web sitesini de güncelledi. Yenilenen arayüz, ziyaretçilerin içeriklere daha kolay erişebileceği şekilde tasarlandı. Sanal turlardan doktor bilgilerine, hastanelerden sağlık haberlerine kadar pek çok içeriğe ulaşabileceğiniz www.lokmanhekim.com.tr adresinden artık “Online Randevu” da alabileceksiniz. Bu hizmete, internet sitesi üzerinden “E-randevu formu” linkine tıklayarak ulaşabileceksiniz. Büyük kolaylık sunan hizmet sayesinde tercih edilen doktor ve muayene saati seçebilerek randevu alınabilecek. HIZLA RANDEVU ALABİLİRSİNİZ Online randevu sistemini kullanarak istediğiniz bölümden, kendi doktorunuza en hızlı şekilde randevunuzu alabilirsiniz. Randevu birimimize başvurmadan, telefonla aramadan kendi randevunuzu kendiniz alabilirsiniz.

44

ARALIK 2012

RESİM2: Hastane seçimi yapıldıktan sonra yeni randevu kaydı, Poliklinik Randevu Durumu, Randevu Sorgulama ve İptal etme ve telefonla randevu alama seçeneklerine ulaşabilirsiniz.

RESİM3: Kimlik bilgileri girildikten sonra randevu kayıt işleminiz başlayacaktır. Hastanemizde daha önce kaydı olan hastalarımız kimlik bilgilerini doldurduktan sonra sistemimizde belirtilen adımları takip ederek 5 adımda online randevu işlemlerini kaydedeceklerdir. Hastanemizde kaydı olmayan hastalarımız 1. Adımda istenilen kimlik, adres ve iletişim bilgilerini girdikten sonra önce hasta dosyalarını oluşturacak, daha sonra diğer adımları izleyerek randevu alma işlemini tamamlamış olacaklardır.

ARALIK 2012

45


RESİM1: E-randevu linkinden ulaştığınız online randevu sayfamızdan hastane seçimi yaparak online randevu hizmetimizi kullanamaya başlayabilirsiniz.

Yabancılar hastanemizi gezdi 5. Uluslararası Sağlık Turizmi Kongresi için dünyanın dört bir tarafından Ankara’ya gelen sektör temsilcileri, Lokman Hekim Hastaneleri’nin konuğu oldu. Lokman Hekim Sincan Hastanesi’nde incelemelerde bulunan yabancı konuklar, hayranlıklarını gizleyemedi. Türkiye Sağlık Turizmi Derneği tarafından her yıl düzenlenen Uluslararası Sağlık Turizmi Kongresi’nin beşincisi 1821 Kasım 2012 tarihlerinde Ankara’da gerçekleştirildi. Sağlık Turizmi Kongresi’ne dünyadan ve Türkiye’den başta sağlık turizmi sektörünün önemli temsilcileri olmak üzere, hükümet

temsilcileri, Sağlık Bakanlığı ile Kültür ve Turizm Bakanlığı üst düzey bürokratları katıldı. 5. Uluslararası Sağlık Turizmi Kongresi’ne 35 ülkeden 700 katılımcı iştirak etti. Kongreye katılan sektör temsilcileri, Lokman Hekim Hastaneleri’nin akşam yemeği davetinde bir araya geldi. Sincan Hastanesi’nde gerçekleşen yemeğe Lokman Hekim Hastaneleri Genel Müdürü İrfan Güvendi, Tıbbi Hizmetler Direktörü Dr. Mehmet Altuğ, Lokman Hekim Sincan Hastanesi Başhekimi Doç. Dr. Celil Göçer, hastane yöneticileri ve çok sayıda yabancı konuk katıldı. Yemekte yabancı konuklar Lok-

man Hekim Hastaneleri’ni anlatan tanıtım filmini izledi. Yemekte kısa bir konuşma yapan Başhekim Göçer, Lokman Hekim Hastaneleri hakkında konuklara bilgi verdi. Konuklar daha sonra yetkililer nezaretinde Lokman Hekim Sincan Hastanesi’ni gezdi. Yaklaşık 20.000 m2 kapalı alana ve 164 yatak kapasitesine sahip olan, ileri medikal teknoloji ile donatılan Lokman Hekim Sincan Hastanesi’ne hayran kalan konuklar, beğenilerini hastane yöneticilerine aktardı. Son derece samimi ve keyifli geçen ziyaret sonunda yabancı konuklar ile Lokman Hekim Hastanesi yöneticileri toplu hatıra fotoğrafı çektirdi.

Lokman Hekim Hastaneleri bir tık uzağınızda Yaptığı yatırımlarla hizmet kalitesini ve verimliliği artırmayı amaçlayan Lokman Hekim Hastaneleri bir yeniliğe daha imza attı. Web sayfası yenilenen Lokman Hekim Hastaneleri, “Online Randevu” hizmetini de kullanıma açtı.

BÜYÜK KOLAYLIK www.lokmanhekim.com.tr adresiyle vatandaşlara online hizmet veren Lokman Hekim Hastaneleri, değişen web standartlarına ve teknolojilerine ayak uydurmak adına web sitesini de güncelledi. Yenilenen arayüz, ziyaretçilerin içeriklere daha kolay erişebileceği şekilde tasarlandı. Sanal turlardan doktor bilgilerine, hastanelerden sağlık haberlerine kadar pek çok içeriğe ulaşabileceğiniz www.lokmanhekim.com.tr adresinden artık “Online Randevu” da alabileceksiniz. Bu hizmete, internet sitesi üzerinden “E-randevu formu” linkine tıklayarak ulaşabileceksiniz. Büyük kolaylık sunan hizmet sayesinde tercih edilen doktor ve muayene saati seçebilerek randevu alınabilecek. HIZLA RANDEVU ALABİLİRSİNİZ Online randevu sistemini kullanarak istediğiniz bölümden, kendi doktorunuza en hızlı şekilde randevunuzu alabilirsiniz. Randevu birimimize başvurmadan, telefonla aramadan kendi randevunuzu kendiniz alabilirsiniz.

44

ARALIK 2012

RESİM2: Hastane seçimi yapıldıktan sonra yeni randevu kaydı, Poliklinik Randevu Durumu, Randevu Sorgulama ve İptal etme ve telefonla randevu alama seçeneklerine ulaşabilirsiniz.

RESİM3: Kimlik bilgileri girildikten sonra randevu kayıt işleminiz başlayacaktır. Hastanemizde daha önce kaydı olan hastalarımız kimlik bilgilerini doldurduktan sonra sistemimizde belirtilen adımları takip ederek 5 adımda online randevu işlemlerini kaydedeceklerdir. Hastanemizde kaydı olmayan hastalarımız 1. Adımda istenilen kimlik, adres ve iletişim bilgilerini girdikten sonra önce hasta dosyalarını oluşturacak, daha sonra diğer adımları izleyerek randevu alma işlemini tamamlamış olacaklardır.

ARALIK 2012

45


Van’da Lokman Hekim’e Yoğun İlgi Üçüncü büyük sağlık yatırımımız olarak Van’da hizmet vermeye başlayan Lokman Hekim Van Hastanesi büyük ilgi görüyor. Son olarak Van Asya İpek Yolu Fuarı’na katılan hastanemizin standı ziyaretçi akınına uğradı. Genel Müdürümüz İrfan Güvendi’nin de katıldığı fuarda Lokman Hekim’in standı, Van Valisi Münir Karaloğlu, AK Parti Van milletvekilleri Gülşen Orhan, Mehmet Bilici, Fatih Çiftçi, İl Sağlık Müdürü Bilal Acar

ve İl Emniyet Müdürü Ümit Yurdakul’u ağırladı. SANATÇILAR DA İLGİ GÖSTERDİ Fuar için Van’da bulunan sanat dünyasından Küçük İbo, Şafak Sönmez gibi isimler de Lokman Hekim standına ilgi gösterdi. Fuarın son gününde ise organizatör firma tarafından Lokman Hekim Hastaneleri’ne plaket verildi. Ödülü Hastane Müdürü Salih Gümüş aldı.

2012 değerlendirmesi Kızılcahamam’da yapıldı Lokman Hekim Engürüsağ Sağlık Turizm Eğitim Hizmetleri ve İnşaat Taahhüt A.Ş. üst yönetimi Lokman Hekim Hastaneleri’nde kalite yönetim sistemini gözden geçirmek amacıyla toplandı. Kızılcahamam Asya Termal Otel’de gerçekleşen toplantıda 2012 yılının ilk yarısı değerlendirildi. Kurum üst yönetiminin, kalite yönetim sistemi kapsamında yürütülen faaliyetlerinin uygunluğunu, sürekliliğini ve gelişimini masaya yatırdığı toplantıda, belirlenen kalite politikasının uygulanma, taahhütlerin yerine getirilme ve amaçlanan kalite hedeflerine ulaşma etkinliğini izlendi.

Engelleri birlikte aşıyoruz Lokman Hekim Van Hastanesi, Van Devlet Tiyatrosu’nda düzenlenen iki perdelik komedi oyununda engelli vatandaşları yalnız bırakmadı. Tamamen engelli vatandaşlardan oluşan bir tiyatro grubu, engellilerin şehirlerde mimarı açıdan ihtiyaç duyulan düzenlemelerin yapılamamasından kaynaklanan sorunlara mizahi bir dille yaklaşılarak dikkat çekmeye çalıştı. Engellilerin sergilediği oyuna sponsorluk desteği veren Lokman Hekim Hastaneleri, aynı zamanda 20 kişilik bir çalışan grubuyla da gösteri esnasında engellilerle beraber oldu.

Başhekim Berktaş Van TV’de Lokman Hekim Van Hastanesi Başhekimi Prof. Dr. Mustafa Berktaş, Van Tv’de canlı yayına katıldı. Berktaş, programda sağlık hizmetleriyle ilgili birçok konuya değindi. Van’da yaklaşık bir yıl önce

yaşanan deprem felaketinin şehirdeki sağlık hizmeti sunumundaki etkilerini anlatan Berktaş, Lokman Hekim Hastaneleri’nin Van’daki yatırımları hakkında da bilgi verdi. Özel hastanelerin durumundan, hekim kadrosunun kalitesine kadar çok sayıda konu hakkında görüş bildiren Berktaş, hastalıklara karşı vatandaşları uyardı.

Personelimizden örnek davranış Lokman Hekim Hastaneleri personeli, örnek bir davranışa imza attı. Hasta Danışmanları Sorumlusu Murat Yıldırım’ın öncülüğündeki bir grup çalışanımız, huzurevindeki yaşlıları ziyaret etti. Hasta danışmanları; Zeynep Şahiner, Yeşim Şahbaz, Mediha Ercankaya, Ümran Ünsal, Özlem Uzunoğlu, Tolgahan Öner, Başak Bektaş ile birlikte hasta hostesleri Gülşen Avcu ve Demet Bezeyiş Etimesgut Belediyesi’ne ait huzurevindeki yaşlılara sürpriz bir ziyaret

46

ARALIK 2012

gerçekleştirdi. Yaşlıların ilgi ve sevgiye olan ihtiyaçlarını dikkate alan çalışanlarımız, “Yaşlı amca ve teyzelerle yaptığımız sohbetlerde yaşamı çok sevmemiz gerektiğini ve sağlığın kıymetini bilmemiz gerektiğini anlattılar. Huzurevi ziyaretinde bir kez daha anladık ki hayatta yalnız değiliz; bize ihtiyacı olan insanlar var ve biz onların yanında oldukça hayat daha güzel” sözleriyle ziyaret sonrası duygularını paylaştılar.

Olası afetlere karşı hazırlıklar tamam Lokman Hekim Hastaneleri bünyesinde “Hastane Afet Planı Eğitimi” yapıldı. 2012 yılı Afet Planı personel organizasyon şemasında görevlendirilen personele verilen eğitimler her bir hastanemizde ayrı ayrı gerçekleştirildi.

Lokman Hekim Sincan Hastanesi Güvenlik Sorumlusu Halil Altunsaray tarafından verilen eğitimde olası bir afet sonrasında alınacak önlemler değerlendirildi. Üçer gün süren eğitime katılan personel, olası bir afet sonrasında sağlık hizmetlerinin kesintiye uğramadan verilmesi konusunda bilgilendirilirken, birimler arasındaki organizasyonun sağlanması konusunu üzerinde de duruldu.

ARALIK 2012

47


Van’da Lokman Hekim’e Yoğun İlgi Üçüncü büyük sağlık yatırımımız olarak Van’da hizmet vermeye başlayan Lokman Hekim Van Hastanesi büyük ilgi görüyor. Son olarak Van Asya İpek Yolu Fuarı’na katılan hastanemizin standı ziyaretçi akınına uğradı. Genel Müdürümüz İrfan Güvendi’nin de katıldığı fuarda Lokman Hekim’in standı, Van Valisi Münir Karaloğlu, AK Parti Van milletvekilleri Gülşen Orhan, Mehmet Bilici, Fatih Çiftçi, İl Sağlık Müdürü Bilal Acar

ve İl Emniyet Müdürü Ümit Yurdakul’u ağırladı. SANATÇILAR DA İLGİ GÖSTERDİ Fuar için Van’da bulunan sanat dünyasından Küçük İbo, Şafak Sönmez gibi isimler de Lokman Hekim standına ilgi gösterdi. Fuarın son gününde ise organizatör firma tarafından Lokman Hekim Hastaneleri’ne plaket verildi. Ödülü Hastane Müdürü Salih Gümüş aldı.

2012 değerlendirmesi Kızılcahamam’da yapıldı Lokman Hekim Engürüsağ Sağlık Turizm Eğitim Hizmetleri ve İnşaat Taahhüt A.Ş. üst yönetimi Lokman Hekim Hastaneleri’nde kalite yönetim sistemini gözden geçirmek amacıyla toplandı. Kızılcahamam Asya Termal Otel’de gerçekleşen toplantıda 2012 yılının ilk yarısı değerlendirildi. Kurum üst yönetiminin, kalite yönetim sistemi kapsamında yürütülen faaliyetlerinin uygunluğunu, sürekliliğini ve gelişimini masaya yatırdığı toplantıda, belirlenen kalite politikasının uygulanma, taahhütlerin yerine getirilme ve amaçlanan kalite hedeflerine ulaşma etkinliğini izlendi.

Engelleri birlikte aşıyoruz Lokman Hekim Van Hastanesi, Van Devlet Tiyatrosu’nda düzenlenen iki perdelik komedi oyununda engelli vatandaşları yalnız bırakmadı. Tamamen engelli vatandaşlardan oluşan bir tiyatro grubu, engellilerin şehirlerde mimarı açıdan ihtiyaç duyulan düzenlemelerin yapılamamasından kaynaklanan sorunlara mizahi bir dille yaklaşılarak dikkat çekmeye çalıştı. Engellilerin sergilediği oyuna sponsorluk desteği veren Lokman Hekim Hastaneleri, aynı zamanda 20 kişilik bir çalışan grubuyla da gösteri esnasında engellilerle beraber oldu.

Başhekim Berktaş Van TV’de Lokman Hekim Van Hastanesi Başhekimi Prof. Dr. Mustafa Berktaş, Van Tv’de canlı yayına katıldı. Berktaş, programda sağlık hizmetleriyle ilgili birçok konuya değindi. Van’da yaklaşık bir yıl önce

yaşanan deprem felaketinin şehirdeki sağlık hizmeti sunumundaki etkilerini anlatan Berktaş, Lokman Hekim Hastaneleri’nin Van’daki yatırımları hakkında da bilgi verdi. Özel hastanelerin durumundan, hekim kadrosunun kalitesine kadar çok sayıda konu hakkında görüş bildiren Berktaş, hastalıklara karşı vatandaşları uyardı.

Personelimizden örnek davranış Lokman Hekim Hastaneleri personeli, örnek bir davranışa imza attı. Hasta Danışmanları Sorumlusu Murat Yıldırım’ın öncülüğündeki bir grup çalışanımız, huzurevindeki yaşlıları ziyaret etti. Hasta danışmanları; Zeynep Şahiner, Yeşim Şahbaz, Mediha Ercankaya, Ümran Ünsal, Özlem Uzunoğlu, Tolgahan Öner, Başak Bektaş ile birlikte hasta hostesleri Gülşen Avcu ve Demet Bezeyiş Etimesgut Belediyesi’ne ait huzurevindeki yaşlılara sürpriz bir ziyaret

46

ARALIK 2012

gerçekleştirdi. Yaşlıların ilgi ve sevgiye olan ihtiyaçlarını dikkate alan çalışanlarımız, “Yaşlı amca ve teyzelerle yaptığımız sohbetlerde yaşamı çok sevmemiz gerektiğini ve sağlığın kıymetini bilmemiz gerektiğini anlattılar. Huzurevi ziyaretinde bir kez daha anladık ki hayatta yalnız değiliz; bize ihtiyacı olan insanlar var ve biz onların yanında oldukça hayat daha güzel” sözleriyle ziyaret sonrası duygularını paylaştılar.

Olası afetlere karşı hazırlıklar tamam Lokman Hekim Hastaneleri bünyesinde “Hastane Afet Planı Eğitimi” yapıldı. 2012 yılı Afet Planı personel organizasyon şemasında görevlendirilen personele verilen eğitimler her bir hastanemizde ayrı ayrı gerçekleştirildi.

Lokman Hekim Sincan Hastanesi Güvenlik Sorumlusu Halil Altunsaray tarafından verilen eğitimde olası bir afet sonrasında alınacak önlemler değerlendirildi. Üçer gün süren eğitime katılan personel, olası bir afet sonrasında sağlık hizmetlerinin kesintiye uğramadan verilmesi konusunda bilgilendirilirken, birimler arasındaki organizasyonun sağlanması konusunu üzerinde de duruldu.

ARALIK 2012

47


Sağlık muhabirleri ile buluştuk

Lokman Hekim’den spora destek Lokman Hekim Hastaneleri, Türk sporuna destek vermeye devam ediyor. Daha önce birçok spor organizasyonuna sponsor olarak katkı sağlayan Lokman Hekim Hastaneleri, Başkent’te organize edilen basketbol turnuvasına aynı desteği verdi. Maliye Milli Piyango’nun Ankara Arena Spor Salonu’nda düzenlediği Basketbol Turnuvası’na Lokman Hekim Hastaneleri sağlık sponsoru oldu.

Turnuvaya Maliye Milli Piyango, İstanbul Büyükşehir Belediyesi, Konya Selçuk Üniversitesi ve Trabzonspor basketbol takımları katıldı. Lokman Hekim Hastaneleri’ne ait bir ambulans ve sağlık ekibi turnuva boyunca görev yaptı. Turnuva sonunda Trabzonspor şampiyon olurken, ikinciliği ise Maliye Milli Piyango takımı elde etti.

Belediye Vanspor sağlık kontrolünden geçti Spor Toto 3. Lig 1. Grup’ta mücadele eden Belediye Vanspor oyuncuları, Lokman Van Hekim Hastanesi’nde sağlık kontrolünden geçti. Sporcuların tüm testlerden başarıyla geçtiği öğrenildi. Van’da yaşanan depremlerden dolayı geçtiğimiz sezon istenilen performansı sağlayamayan ve maçlarını Van dışında oynayan Belediye Vanspor, bu yıl kendi sa-

48

ARALIK 2012

hasında mücadele edecek. Sezonun ilk maçını kendi evinde oynayacak olan Belediye Vanspor’un futbolcuları, yapılan sağlık kontrollerinin ardından maç hazırlıklarına başladı. Sağlık kontrolleri sonrası kısa bir açıklama yapan Belediye Vanspor Sportif Direktörü Zeki Yılmaz, başarılı bir sezon geçirmek istediklerini söyledi.

Lokman Hekim Hastaneleri yönetimi, sağlık muhabirleri ile iftarda bir araya geldi. Güncel sağlık konularını görüşmek ve sağlık muhabirleri ile işbirliğini güçlendirmek amacıyla organize edilen yemeğe katılım yüksek oldu. Yemekte Lokman Hekim Hastaneleri’ni Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı ve Genel Müdürü İrfan Güvendi, Tıbbi Hizmetler Direktörü Dr. Mehmet Altuğ, Lokman Hekim Sincan Hastanesi Başhekimi Doç. Dr. Celil Göçer ve Lokman Hekim Etlik Hastanesi Başhekimi Dr. Necmettin Din temsil etti.

Çocuklar boyama kitabı ile şenlendi Lokman Hekim Hastaneleri’nin, çocuk hastaları için özel olarak hazırladığı boyama kitapları büyük ilgi görüyor. Çocuk polikliniklerinde tedavi gören hastalara her ay yaklaşık 1.000 adet boyama kitabı dağıtılıyor. “İnsanlar”, “araçlar” ve “hayvanlar” başlıklarıyla hazırlanan üç ayrı boyama kitabına çocuk hastalar büyük ilgi gösterirken, anne ve babalar da bu hizmetten duydukları memnuniyeti dile getiriyor.

Lokman Hekim personeli Amasra’da Lokman Hekim Hastaneleri İnsan Kaynakları Yönetmenliği’nin organize ettiği Amasra gezisi büyük ilgi gördü. Sincan ve Etlik hastanelerinin yanı sıra Merkez Ofis’ten de katılımın olduğu geziye 180 kişi katıldı. 4 otobüs ile Ankara’dan Amasra’ya hareket eden personel, günübirlik gezi boyunca keyifli dakikalar yaşadı. Amasra’da yat gezisi yapan ve

deniz manzarasında öğle yemeği yiyen personel, Amarsa’nın tarihi ve turistik yerlerini görme fırsatı buldu. Gezi boyunca bol bol fotoğraf çektiren personel, İnsan Kaynakları Yönetmenliği’ne düzenlenen etkinlikten ötürü çok sayıda teşekkür maili atarken, benzer organizasyonların devamı temennisinde bulundular.

Lokman Hekim Her Yerde

Daha önce Irak, Afganistan ve Almanya’nın da aralarında bulunduğu dünyanın pek çok ülkesinde tanıtım faaliyetlerinde bulunan Lokman Hekim Hastaneleri’nin son durağı Ukrayna ve Hollanda oldu. Kiev’de gerçekleştirilen 3. Ukrayna Kiev Sağlık ve Medikal Turizm Fuarı’na katılan Lokman Hekim Hastaneleri, ardından da Hollanda Amsterdam’daki Multifestijn 2012’de boy gösterdi. Dünyanın birçok bölgesinden gelen sağlık ve medikal kuruluşları

ile sağlık otoritelerinin buluştuğu organizasyonlarda Lokman Hekim Hastanelerini Tıbbi Hizmetler Direktörü Dr. Mehmet Altuğ temsil etti. Yoğun katılımın olduğu etkinliklerde dünyanın farklı ülkelerinden gelen sağlık otoriteleri sağlık turizmi konusunda fikir alışverişinde bulunuldu. Lokman Hekim Hastaneleri fuara katılanların ilgisini çekerken, etkinliklerde çok sayıda ikili görüşmeler gerçekleştirildi.

ARALIK 2012

49


Sağlık muhabirleri ile buluştuk

Lokman Hekim’den spora destek Lokman Hekim Hastaneleri, Türk sporuna destek vermeye devam ediyor. Daha önce birçok spor organizasyonuna sponsor olarak katkı sağlayan Lokman Hekim Hastaneleri, Başkent’te organize edilen basketbol turnuvasına aynı desteği verdi. Maliye Milli Piyango’nun Ankara Arena Spor Salonu’nda düzenlediği Basketbol Turnuvası’na Lokman Hekim Hastaneleri sağlık sponsoru oldu.

Turnuvaya Maliye Milli Piyango, İstanbul Büyükşehir Belediyesi, Konya Selçuk Üniversitesi ve Trabzonspor basketbol takımları katıldı. Lokman Hekim Hastaneleri’ne ait bir ambulans ve sağlık ekibi turnuva boyunca görev yaptı. Turnuva sonunda Trabzonspor şampiyon olurken, ikinciliği ise Maliye Milli Piyango takımı elde etti.

Belediye Vanspor sağlık kontrolünden geçti Spor Toto 3. Lig 1. Grup’ta mücadele eden Belediye Vanspor oyuncuları, Lokman Van Hekim Hastanesi’nde sağlık kontrolünden geçti. Sporcuların tüm testlerden başarıyla geçtiği öğrenildi. Van’da yaşanan depremlerden dolayı geçtiğimiz sezon istenilen performansı sağlayamayan ve maçlarını Van dışında oynayan Belediye Vanspor, bu yıl kendi sa-

48

ARALIK 2012

hasında mücadele edecek. Sezonun ilk maçını kendi evinde oynayacak olan Belediye Vanspor’un futbolcuları, yapılan sağlık kontrollerinin ardından maç hazırlıklarına başladı. Sağlık kontrolleri sonrası kısa bir açıklama yapan Belediye Vanspor Sportif Direktörü Zeki Yılmaz, başarılı bir sezon geçirmek istediklerini söyledi.

Lokman Hekim Hastaneleri yönetimi, sağlık muhabirleri ile iftarda bir araya geldi. Güncel sağlık konularını görüşmek ve sağlık muhabirleri ile işbirliğini güçlendirmek amacıyla organize edilen yemeğe katılım yüksek oldu. Yemekte Lokman Hekim Hastaneleri’ni Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı ve Genel Müdürü İrfan Güvendi, Tıbbi Hizmetler Direktörü Dr. Mehmet Altuğ, Lokman Hekim Sincan Hastanesi Başhekimi Doç. Dr. Celil Göçer ve Lokman Hekim Etlik Hastanesi Başhekimi Dr. Necmettin Din temsil etti.

Çocuklar boyama kitabı ile şenlendi Lokman Hekim Hastaneleri’nin, çocuk hastaları için özel olarak hazırladığı boyama kitapları büyük ilgi görüyor. Çocuk polikliniklerinde tedavi gören hastalara her ay yaklaşık 1.000 adet boyama kitabı dağıtılıyor. “İnsanlar”, “araçlar” ve “hayvanlar” başlıklarıyla hazırlanan üç ayrı boyama kitabına çocuk hastalar büyük ilgi gösterirken, anne ve babalar da bu hizmetten duydukları memnuniyeti dile getiriyor.

Lokman Hekim personeli Amasra’da Lokman Hekim Hastaneleri İnsan Kaynakları Yönetmenliği’nin organize ettiği Amasra gezisi büyük ilgi gördü. Sincan ve Etlik hastanelerinin yanı sıra Merkez Ofis’ten de katılımın olduğu geziye 180 kişi katıldı. 4 otobüs ile Ankara’dan Amasra’ya hareket eden personel, günübirlik gezi boyunca keyifli dakikalar yaşadı. Amasra’da yat gezisi yapan ve

deniz manzarasında öğle yemeği yiyen personel, Amarsa’nın tarihi ve turistik yerlerini görme fırsatı buldu. Gezi boyunca bol bol fotoğraf çektiren personel, İnsan Kaynakları Yönetmenliği’ne düzenlenen etkinlikten ötürü çok sayıda teşekkür maili atarken, benzer organizasyonların devamı temennisinde bulundular.

Lokman Hekim Her Yerde

Daha önce Irak, Afganistan ve Almanya’nın da aralarında bulunduğu dünyanın pek çok ülkesinde tanıtım faaliyetlerinde bulunan Lokman Hekim Hastaneleri’nin son durağı Ukrayna ve Hollanda oldu. Kiev’de gerçekleştirilen 3. Ukrayna Kiev Sağlık ve Medikal Turizm Fuarı’na katılan Lokman Hekim Hastaneleri, ardından da Hollanda Amsterdam’daki Multifestijn 2012’de boy gösterdi. Dünyanın birçok bölgesinden gelen sağlık ve medikal kuruluşları

ile sağlık otoritelerinin buluştuğu organizasyonlarda Lokman Hekim Hastanelerini Tıbbi Hizmetler Direktörü Dr. Mehmet Altuğ temsil etti. Yoğun katılımın olduğu etkinliklerde dünyanın farklı ülkelerinden gelen sağlık otoriteleri sağlık turizmi konusunda fikir alışverişinde bulunuldu. Lokman Hekim Hastaneleri fuara katılanların ilgisini çekerken, etkinliklerde çok sayıda ikili görüşmeler gerçekleştirildi.

ARALIK 2012

49


‣‣Nasuh Mahruki’yi birçok kişi

EVEREST’E TIRMANAN İLK MÜSLÜMAN TÜRK:

NASUH MAHRUKi Dünyanın en yüksek dağları Everest ve K2’ye tırmanan ilk Müslüman Türk, Türkiye’nin en yüksek oksijen desteksiz ve solo tırmanışlarını gerçekleştiren “Kar Leoparı” unvanlı dağcı, 1999 depreminde yüzlerce insanın enkaz altından çıkartan AKUT’un Başkanı, takım çalışması ve liderlik dersleri veren bir öğretici, fotoğraf sanatçısı, belgesel yapımcısı ve yazar…

50

ARALIK 2012

Nasuh Mahruki, işte böyle bir yaşam yolculuğunun kahramanı… Tüm dünyanın “kar leoparı” olarak adlandırdığı Mahruki’yi Türkiye ilk olarak dağlarda, ardından da AKUT ile darda kalan insanların yardımına koşarken tanıdı. Nasuh Mahruki, 20 yaşındayken basit bir duvar ilanının peşinden merakla ve heyecanla giderek başlayan bir başarı hikâyesini ANTİBİYOTİK’e anlattı.

çok iyi tanıyor ama okurlarımız için kendinizi bir kez daha kısaca tanıtabilir misiniz? ‣‣İstanbul’da doğdum. İlk ve orta öğrenimimi Şişli Terakki Lisesi’nde tamamladıktan sonra 1992 yılında Bilkent Üniversitesi İşletme Fakültesi’nden, 2004 yılında Milli Güvenlik Akademisi’nden mezun oldum. Üniversite yıllarında hobi olarak başladığım dağcılık sporu ilerleyen yıllarda profesyonel hayatım oldu. 20’li yaşlarımın sonlarından itibaren dağcılık kariyerim doğrultusunda ilerledim. ‣‣Dağcılığa başlamanız nasıl oldu? ‣‣Üniversitede öğrenci iken, okuldaki panolarda ‘dağcılık kulübü kuruluyor’ ilanlarını gördüm ve ilgimi çekti. İlk toplantılarına katıldım ve çok etkilendim. Akabinde, en alt kademedeki teorik eğitimlerle başlayarak, yürüyüş, kampçılık, kaya tırmanışı gibi ilgili tüm eğitimleri tamamladım. Üniversiteyi bitirdikten sonra yüksek irtifa dağcılığına başladım. Rus dağcılarla buluşarak Kazakistan’a ve Kırgızistan’a geçtim. Ve devamı geldi. Everest, Yedi Zirveler... Ayrıca Rusya Dağcılık Federasyonu tarafından kar leoparı unvanı aldım.

“HAYAT KURTARMANIN MUTLULUĞU TARİF EDİLEMEZ”

ARALIK 2012

51


‣‣Nasuh Mahruki’yi birçok kişi

EVEREST’E TIRMANAN İLK MÜSLÜMAN TÜRK:

NASUH MAHRUKi Dünyanın en yüksek dağları Everest ve K2’ye tırmanan ilk Müslüman Türk, Türkiye’nin en yüksek oksijen desteksiz ve solo tırmanışlarını gerçekleştiren “Kar Leoparı” unvanlı dağcı, 1999 depreminde yüzlerce insanın enkaz altından çıkartan AKUT’un Başkanı, takım çalışması ve liderlik dersleri veren bir öğretici, fotoğraf sanatçısı, belgesel yapımcısı ve yazar…

50

ARALIK 2012

Nasuh Mahruki, işte böyle bir yaşam yolculuğunun kahramanı… Tüm dünyanın “kar leoparı” olarak adlandırdığı Mahruki’yi Türkiye ilk olarak dağlarda, ardından da AKUT ile darda kalan insanların yardımına koşarken tanıdı. Nasuh Mahruki, 20 yaşındayken basit bir duvar ilanının peşinden merakla ve heyecanla giderek başlayan bir başarı hikâyesini ANTİBİYOTİK’e anlattı.

çok iyi tanıyor ama okurlarımız için kendinizi bir kez daha kısaca tanıtabilir misiniz? ‣‣İstanbul’da doğdum. İlk ve orta öğrenimimi Şişli Terakki Lisesi’nde tamamladıktan sonra 1992 yılında Bilkent Üniversitesi İşletme Fakültesi’nden, 2004 yılında Milli Güvenlik Akademisi’nden mezun oldum. Üniversite yıllarında hobi olarak başladığım dağcılık sporu ilerleyen yıllarda profesyonel hayatım oldu. 20’li yaşlarımın sonlarından itibaren dağcılık kariyerim doğrultusunda ilerledim. ‣‣Dağcılığa başlamanız nasıl oldu? ‣‣Üniversitede öğrenci iken, okuldaki panolarda ‘dağcılık kulübü kuruluyor’ ilanlarını gördüm ve ilgimi çekti. İlk toplantılarına katıldım ve çok etkilendim. Akabinde, en alt kademedeki teorik eğitimlerle başlayarak, yürüyüş, kampçılık, kaya tırmanışı gibi ilgili tüm eğitimleri tamamladım. Üniversiteyi bitirdikten sonra yüksek irtifa dağcılığına başladım. Rus dağcılarla buluşarak Kazakistan’a ve Kırgızistan’a geçtim. Ve devamı geldi. Everest, Yedi Zirveler... Ayrıca Rusya Dağcılık Federasyonu tarafından kar leoparı unvanı aldım.

“HAYAT KURTARMANIN MUTLULUĞU TARİF EDİLEMEZ”

ARALIK 2012

51


‣‣Aynı zamanda AKUT’un yö-

netim kurulu başkanı ve kurucularındansınız. 1999 depreminde önemli görevler üstlendiniz. AKUT nasıl kuruldu? İşlevi nedir, kısaca bilgi verir misiniz? ‣‣1994 yılında Bolkarlar’da kaybolan iki dağcı için düzenlenen arama faaliyeti sırasında, yöre insanlarının, jandarma kuvvetlerinin, Dağcılık Federasyonu’ndan ve çeşitli bölgelerden gelen dağcıların ortaklaşa gösterdiği tüm iyi niyetli gayretlere rağmen bir takım aksilikler ve sorunlar yaşandı. Başarısızlıkla sonuçlanan arama çalışması sonrasında, aralarında benim de bulunduğum bir avuç dağcı, gelecekte olabilecek bu tip kazalara karşı hazırlıklı ve örgütlü olmak ama-

52

ARALIK 2012

cıyla AKUT’u kurma kararı aldı. AKUT bu düşüncelerle 1996 yılında bir dernek olarak hayata geçti. Türkiye’nin, deprem ve sel gibi doğal afet risklerini de fark ettik. Bu konularda bilinçlenince, arama kurtarma ekibimizi sadece dağ ile sınırlı tutmayarak doğal afetlerde de can kaybını azaltmak ve toplumu bilinçlendirmek amacıyla AKUT’u faaliyete geçirdik. ‣‣Birçok doğal afette görev aldınız. Hayat kurtarmak nasıl bir duygu? ‣‣Hayat kurtarmak başka hiçbir şeyle kıyaslayamayacağınız bir duygu. Yaşama şansı bitmiş bir insana yeni bir hayat armağan etmek... Ayrıca sadece o insana armağan etmekle kalmayıp onun tüm yakınlarına, ailesine

ve sevenlerine bu mutluluğu veriyorsunuz. Kişinin yakınlarının da büyük bir travmadan kurtulmasını sağlıyorsunuz. AKUT bu güne kadar 1500 kişinin hayatını kurtarmış bir kuruluş. Bu da bizim yaşam kalitemizi arttırıyor. ‣‣Sizin yazar ve fotoğrafçılık kimliğiniz pek bilinmiyor galiba… Yazarlık ve fotoğrafçılık nasıl başladı? ‣‣İlk tırmanışım 7010 m’lik Khan Tengri dağına olmuştu. Daha 24 yaşındaydım ve ilk kez böyle zorlu bir işe kalkışmıştım. Bu deneyimi yaşarken bir günlük tuttum. Kendim için tuttuğum bu günlük “Bir Dağcını Güncesi” isimli ilk kitabımın içeriğini oluşturdu. Ve yazmaktan çok keyif aldığımı fark ettim. Ardından “Everest’te ilk Türk”, “Bir Hayalin

Peşinde”, “Asya Yolları”, “Himalayalar ve Ötesi”, “Yeryüzü Güncesi”, “Vatan Lafla Değil Eylemle Sevilir” ve “Kendi Everest’inize Tırmanın” adlı kitaplarım geldi. ‣‣80’in üzerinde ülkeyi gördüğünüzü biliyoruz. Sizi en çok etkileyen ülkeler hangisi? ‣‣Her ülkenin kendine özgü, farklı güzellikleri var elbette. Ancak kültür olarak baktığımızda Hindistan çok farklıdır. Büyük bir coğrafyada, çok farklı kültürlerin bir ahenk içinde yaşaması beni etkilemiştir. Onun dışında, Alaska’nın doğasını, dağlarını ve florasını çok beğendim. Himalayalar gibi yüksek dağlar zaten benim özel ilgi alanım olmasından ötürü etkileyici idi. Bir de Avusturalya diyebilirim. Yüksek bir medeniyete sahip olup aynı zamanda doğadan kopmamış bir ülke. ‣‣İsminizle ilgili pek çok spekülasyon oldu. Ermeni veya Yahudi zannedildiniz. İsminizin anlamı nedir? ‣‣Benim tam adım Ali Nasuh Mahruki’dir. İsmimin hikayesi de şöyledir: Büyükbabamın büyükbabasının babası, Deniz Kuvvetleri Komutanı Kaptan-ı Derya Ali Paşa’dır. Kaptan-ı Derya Ali Paşa Sakız Adası’nda çıkan Rum isyanını bastırdıktan sonra Yunan bir denizci tarafından donanmasının ateşe verilmesiyle şehit olmuştur. Ailemizin soyadı olan Mahruki, yani “yanarak

“EVEREST’E ÇIKAN İLK MÜSLÜMAN OLMAK ONUR VERİCİ”

ARALIK 2012

53


‣‣Aynı zamanda AKUT’un yö-

netim kurulu başkanı ve kurucularındansınız. 1999 depreminde önemli görevler üstlendiniz. AKUT nasıl kuruldu? İşlevi nedir, kısaca bilgi verir misiniz? ‣‣1994 yılında Bolkarlar’da kaybolan iki dağcı için düzenlenen arama faaliyeti sırasında, yöre insanlarının, jandarma kuvvetlerinin, Dağcılık Federasyonu’ndan ve çeşitli bölgelerden gelen dağcıların ortaklaşa gösterdiği tüm iyi niyetli gayretlere rağmen bir takım aksilikler ve sorunlar yaşandı. Başarısızlıkla sonuçlanan arama çalışması sonrasında, aralarında benim de bulunduğum bir avuç dağcı, gelecekte olabilecek bu tip kazalara karşı hazırlıklı ve örgütlü olmak ama-

52

ARALIK 2012

cıyla AKUT’u kurma kararı aldı. AKUT bu düşüncelerle 1996 yılında bir dernek olarak hayata geçti. Türkiye’nin, deprem ve sel gibi doğal afet risklerini de fark ettik. Bu konularda bilinçlenince, arama kurtarma ekibimizi sadece dağ ile sınırlı tutmayarak doğal afetlerde de can kaybını azaltmak ve toplumu bilinçlendirmek amacıyla AKUT’u faaliyete geçirdik. ‣‣Birçok doğal afette görev aldınız. Hayat kurtarmak nasıl bir duygu? ‣‣Hayat kurtarmak başka hiçbir şeyle kıyaslayamayacağınız bir duygu. Yaşama şansı bitmiş bir insana yeni bir hayat armağan etmek... Ayrıca sadece o insana armağan etmekle kalmayıp onun tüm yakınlarına, ailesine

ve sevenlerine bu mutluluğu veriyorsunuz. Kişinin yakınlarının da büyük bir travmadan kurtulmasını sağlıyorsunuz. AKUT bu güne kadar 1500 kişinin hayatını kurtarmış bir kuruluş. Bu da bizim yaşam kalitemizi arttırıyor. ‣‣Sizin yazar ve fotoğrafçılık kimliğiniz pek bilinmiyor galiba… Yazarlık ve fotoğrafçılık nasıl başladı? ‣‣İlk tırmanışım 7010 m’lik Khan Tengri dağına olmuştu. Daha 24 yaşındaydım ve ilk kez böyle zorlu bir işe kalkışmıştım. Bu deneyimi yaşarken bir günlük tuttum. Kendim için tuttuğum bu günlük “Bir Dağcını Güncesi” isimli ilk kitabımın içeriğini oluşturdu. Ve yazmaktan çok keyif aldığımı fark ettim. Ardından “Everest’te ilk Türk”, “Bir Hayalin

Peşinde”, “Asya Yolları”, “Himalayalar ve Ötesi”, “Yeryüzü Güncesi”, “Vatan Lafla Değil Eylemle Sevilir” ve “Kendi Everest’inize Tırmanın” adlı kitaplarım geldi. ‣‣80’in üzerinde ülkeyi gördüğünüzü biliyoruz. Sizi en çok etkileyen ülkeler hangisi? ‣‣Her ülkenin kendine özgü, farklı güzellikleri var elbette. Ancak kültür olarak baktığımızda Hindistan çok farklıdır. Büyük bir coğrafyada, çok farklı kültürlerin bir ahenk içinde yaşaması beni etkilemiştir. Onun dışında, Alaska’nın doğasını, dağlarını ve florasını çok beğendim. Himalayalar gibi yüksek dağlar zaten benim özel ilgi alanım olmasından ötürü etkileyici idi. Bir de Avusturalya diyebilirim. Yüksek bir medeniyete sahip olup aynı zamanda doğadan kopmamış bir ülke. ‣‣İsminizle ilgili pek çok spekülasyon oldu. Ermeni veya Yahudi zannedildiniz. İsminizin anlamı nedir? ‣‣Benim tam adım Ali Nasuh Mahruki’dir. İsmimin hikayesi de şöyledir: Büyükbabamın büyükbabasının babası, Deniz Kuvvetleri Komutanı Kaptan-ı Derya Ali Paşa’dır. Kaptan-ı Derya Ali Paşa Sakız Adası’nda çıkan Rum isyanını bastırdıktan sonra Yunan bir denizci tarafından donanmasının ateşe verilmesiyle şehit olmuştur. Ailemizin soyadı olan Mahruki, yani “yanarak

“EVEREST’E ÇIKAN İLK MÜSLÜMAN OLMAK ONUR VERİCİ”

ARALIK 2012

53


‣‣ölen”, “yanmış” anlamındaki Os-

manlıca kelime de bu olaydan ailemize şerefli bir miras olarak kalmıştır. Nasuh ise Osmanlıca; ‘nasihat eden, öğüt veren’ demek, bir de saf ve temiz demek. Ayrıca Kur-an’da Nasuh Tövbesi var. ‣‣Everest’e çıkan ilk Müslüman söylemini kullanmanızda bu spekülasyonların etkisi var mı? ‣‣Hayır, bunun bu söylemlerle ilgisi yok. Çünkü, Everest’e çıkan ilk Türk olmanın yanı sıra ilk Müslüman dağcı da benim. Bu önemli bir şey çünkü ilk Türk dediğinizde 75 milyonluk bir nüfustan bahsederken, ilk Müslüman dediğimizde 1.6 milyarlık bir insan havuzunu kast ediyoruz. Bu oranlamada bir ilk olmak onur verici. 1999 depreminden sonra maalesef bu Ermeni- Yahudi iddiaları gündeme geldi. 1999 depreminde AKUT yaptığı çalışmalarla Türkiye’nin en güvenilir kurumu seçildikten sonra, bir anda AKUT’a ve bana karşı bir karalama kampanyası başlatıldı. Gayrimüslim iddiaları da bu dönemde ortaya atıldı.

“ZİRVEDE HÜNGÜR HÜNGÜR AĞLADIM”

‣‣Everest’in zirvesinde ne hissettiniz, nasıl bir duygu?

‣‣1995 yılındaki ilk tırmanışımda

inanılmaz duygular yaşadım. Zirvede hüngür hüngür ağla-

54

ARALIK 2012

dım. 20 dakika boyunca dünyanın en yüksek noktasında bir tek ben vardım. Yanımdaki video kameramla kendimi kaydettim. Yaşadığım duyguyu şöyle tarif edebilirim; ruhunuzun bedeninizden fışkıracağını hissettiğiniz bir coşku. Bunun yanında tabi ki özgüven, özsaygı ve başarmanın getirdiği büyük bir tatmin duygusu yaşıyorsunuz. İkinci tırmanışımda ise bu kadar büyük bir coşku olmadı tabii. ‣‣Türkiye’nin, daha önceki deprem felaketlerinden ders çıkartmaya başladığını düşünüyor musunuz? Depreme ne kadar hazırlıklıyız? ‣‣Türkiye kurtarma ekibi sayısında

bir ilerleme kaydetti. Afet yönetimi dediğimiz süreç risk yönetimi ve kriz yönetimi olarak ikiye ayrılır. Önce risk yönetilir sonra kriz yönetilir. Risk yönetimi afet olmadan önce yönetilir, yani şu an bizim risk yönetimi yapıyor olmamız lazım. Başlıca önlemler binalarımızı afetlere karşı dayanıklı hale getirmek, toplumu bu konuda bilinçlendirmek, ilgili kurumlar arası ilişkileri koordine etmek olmalıdır. Bu konularda hazırlıklı olmalıyız ki; bir afet yaşandığında olaya süratle müdahale edilsin. Kriz yönetimi dediğimi süreçte ise, artık afet başımıza gelmiştir. Kalan insanlar kurtarılmaya çalışılır. Son

safha ise müdahaleden sonra gelen iyileştirme safhasıdır. Bu süreçte yaşam yeniden normal koşullara döndürülmeye çalışılır. Bu safhalardan en önemlisi tabiki önlemler ve hazırlık yapma sürecidir. Türkiye ne yazık ki 1999 depreminden sonra fazla aşama kaydedemedi. Gelişme gösterilen konuların başında ise

YILDA BİR KEZ SAĞLIK KONTROLÜNDEN GEÇİYORUM

kurtarma ekiplerinin sayısındaki artış geliyor. Bunun öncülüğünü de AKUT yaptı. İstanbul’da Dünya Bankası kredileriyle okullar, köprüler elden geçirilerek sağlamlaştırıldı. Ancak mevcut yapı stokları hala duruyor ve bu önlemler yeterli değil. ‣‣Sizi ne korkutur? ‣‣Sakat kalmaktan ve insanlara haksızlık etmekten korkarım. Korku kontrol edilebilen bir duygudur. Ben de korkularımı kontrol edebiliyorum. ‣‣Biraz da sağlık üzerine konuşalım… Sağlığınıza yeterli önemi veriyor musunuz? Kontrollerinizi düzenli yaptırır mısınız? ‣‣Aktif olarak spor yaptığım dönemlerde çok sık kontrol yaptırmazdım. Artık yılda bir kez kontrolden geçiyorum. Şu güne kadar da hastalanıp yattığımı hatırlamıyorum. Grip olduğumda da ayakta atlatırım.

‣‣Çeşitli nedenlerle hastane or-

tamında bulunmuş o ve havayı teneffüs etmişsinizdir. Hastaneler sizi nasıl etkiliyor? ‣‣Hastane ortamı çoğu insan gibi beni de kötü etkiler. Ziyaret amacıyla gittiğimde de Allah kimseyi buraya düşürmesin derim. ‣‣Nasuh Mahruki, bir doktor olsaydı hangi alanda uzman olurdu ve nasıl bir doktor olurdu? ‣‣Doktorluk çok kutsal bir meslek ve inanılmaz bir performans. Ben şöyle bir doktor olurdum diyemiyorum. Benim yapabileceğim bir meslek değil galiba. ‣‣Nasuh Mahruki’nin ileriye dönük planları projeleri nelerdir? ‣‣Çalışmalarımın başında AKUT’u daha iyi yerlere getirmek var tabi ki. Onun dışında yelkenli tekneyle dünya seyahati yapmak ve yeni kitaplar yazmak var. Bir de çocuk sahibi olmayı düşünüyorum. ARALIK 2012

55


‣‣ölen”, “yanmış” anlamındaki Os-

manlıca kelime de bu olaydan ailemize şerefli bir miras olarak kalmıştır. Nasuh ise Osmanlıca; ‘nasihat eden, öğüt veren’ demek, bir de saf ve temiz demek. Ayrıca Kur-an’da Nasuh Tövbesi var. ‣‣Everest’e çıkan ilk Müslüman söylemini kullanmanızda bu spekülasyonların etkisi var mı? ‣‣Hayır, bunun bu söylemlerle ilgisi yok. Çünkü, Everest’e çıkan ilk Türk olmanın yanı sıra ilk Müslüman dağcı da benim. Bu önemli bir şey çünkü ilk Türk dediğinizde 75 milyonluk bir nüfustan bahsederken, ilk Müslüman dediğimizde 1.6 milyarlık bir insan havuzunu kast ediyoruz. Bu oranlamada bir ilk olmak onur verici. 1999 depreminden sonra maalesef bu Ermeni- Yahudi iddiaları gündeme geldi. 1999 depreminde AKUT yaptığı çalışmalarla Türkiye’nin en güvenilir kurumu seçildikten sonra, bir anda AKUT’a ve bana karşı bir karalama kampanyası başlatıldı. Gayrimüslim iddiaları da bu dönemde ortaya atıldı.

“ZİRVEDE HÜNGÜR HÜNGÜR AĞLADIM”

‣‣Everest’in zirvesinde ne hissettiniz, nasıl bir duygu?

‣‣1995 yılındaki ilk tırmanışımda

inanılmaz duygular yaşadım. Zirvede hüngür hüngür ağla-

54

ARALIK 2012

dım. 20 dakika boyunca dünyanın en yüksek noktasında bir tek ben vardım. Yanımdaki video kameramla kendimi kaydettim. Yaşadığım duyguyu şöyle tarif edebilirim; ruhunuzun bedeninizden fışkıracağını hissettiğiniz bir coşku. Bunun yanında tabi ki özgüven, özsaygı ve başarmanın getirdiği büyük bir tatmin duygusu yaşıyorsunuz. İkinci tırmanışımda ise bu kadar büyük bir coşku olmadı tabii. ‣‣Türkiye’nin, daha önceki deprem felaketlerinden ders çıkartmaya başladığını düşünüyor musunuz? Depreme ne kadar hazırlıklıyız? ‣‣Türkiye kurtarma ekibi sayısında

bir ilerleme kaydetti. Afet yönetimi dediğimiz süreç risk yönetimi ve kriz yönetimi olarak ikiye ayrılır. Önce risk yönetilir sonra kriz yönetilir. Risk yönetimi afet olmadan önce yönetilir, yani şu an bizim risk yönetimi yapıyor olmamız lazım. Başlıca önlemler binalarımızı afetlere karşı dayanıklı hale getirmek, toplumu bu konuda bilinçlendirmek, ilgili kurumlar arası ilişkileri koordine etmek olmalıdır. Bu konularda hazırlıklı olmalıyız ki; bir afet yaşandığında olaya süratle müdahale edilsin. Kriz yönetimi dediğimi süreçte ise, artık afet başımıza gelmiştir. Kalan insanlar kurtarılmaya çalışılır. Son

safha ise müdahaleden sonra gelen iyileştirme safhasıdır. Bu süreçte yaşam yeniden normal koşullara döndürülmeye çalışılır. Bu safhalardan en önemlisi tabiki önlemler ve hazırlık yapma sürecidir. Türkiye ne yazık ki 1999 depreminden sonra fazla aşama kaydedemedi. Gelişme gösterilen konuların başında ise

YILDA BİR KEZ SAĞLIK KONTROLÜNDEN GEÇİYORUM

kurtarma ekiplerinin sayısındaki artış geliyor. Bunun öncülüğünü de AKUT yaptı. İstanbul’da Dünya Bankası kredileriyle okullar, köprüler elden geçirilerek sağlamlaştırıldı. Ancak mevcut yapı stokları hala duruyor ve bu önlemler yeterli değil. ‣‣Sizi ne korkutur? ‣‣Sakat kalmaktan ve insanlara haksızlık etmekten korkarım. Korku kontrol edilebilen bir duygudur. Ben de korkularımı kontrol edebiliyorum. ‣‣Biraz da sağlık üzerine konuşalım… Sağlığınıza yeterli önemi veriyor musunuz? Kontrollerinizi düzenli yaptırır mısınız? ‣‣Aktif olarak spor yaptığım dönemlerde çok sık kontrol yaptırmazdım. Artık yılda bir kez kontrolden geçiyorum. Şu güne kadar da hastalanıp yattığımı hatırlamıyorum. Grip olduğumda da ayakta atlatırım.

‣‣Çeşitli nedenlerle hastane or-

tamında bulunmuş o ve havayı teneffüs etmişsinizdir. Hastaneler sizi nasıl etkiliyor? ‣‣Hastane ortamı çoğu insan gibi beni de kötü etkiler. Ziyaret amacıyla gittiğimde de Allah kimseyi buraya düşürmesin derim. ‣‣Nasuh Mahruki, bir doktor olsaydı hangi alanda uzman olurdu ve nasıl bir doktor olurdu? ‣‣Doktorluk çok kutsal bir meslek ve inanılmaz bir performans. Ben şöyle bir doktor olurdum diyemiyorum. Benim yapabileceğim bir meslek değil galiba. ‣‣Nasuh Mahruki’nin ileriye dönük planları projeleri nelerdir? ‣‣Çalışmalarımın başında AKUT’u daha iyi yerlere getirmek var tabi ki. Onun dışında yelkenli tekneyle dünya seyahati yapmak ve yeni kitaplar yazmak var. Bir de çocuk sahibi olmayı düşünüyorum. ARALIK 2012

55


Yemeklere ruh katan doktor

Nesrin Şenbil

Şenbil, “en büyük yardımcım” dediği oğlu ile birlikte mutfakta keyifli dakikalar geçiriyor.

56

ARALIK 2012

Bir aile ortamında hizmet veren Lokman Hekim Hastaneleri’nde doktorundan temizlik görevlisine kadar hemen herkes bu samimiyete katkı veriyor. Dergimizin her sayısında personelimizden birini ön plana çıkartarak “içimizden birini” sizlerle buluşturuyoruz. Antibiyotik’in bu sayısında “İçimizden Biri” köşesinin konuğu Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Doçent Doktor Nesrin Şenbil oldu. İyi bir doktor olmanın yanında örnek bir anne olarak da dikkat çeken Şenbil’i sayfalarımıza taşımamızın nedeni ise hazırlık aşamasında olduğu yemek kitabı… Çocuklara yemeği sevdirmek için farklı bir yöntem geliştiren Şenbil, sağlıklı ve zevkli bir beslenme anlayışı sunuyor. Değişik şekiller vererek ruh kattığı yemekleri çocuklara sevdiren Şenbil ile yaptığımız keyifli söyleşinin detayları şöyle: Yemek yapma tutkusu nasıl başladı? Kendimi bildim bileli yemek yapmayı severim. Küçük yaşta altıma tabure alarak masaya uzanıyor ve anneme yardım ediyormuşum. Yemeği bir iş ve görev duygusundan çok zevk alarak yapıyorum.

Yemek kitaplarından, aile büyüklerinden, arkadaşlarımdan, dışarıda yediğim yemeklerden, yöresel tatlardan bir şeyler öğrenmeye çalışıyorum. Yaptığınız yemekler ne tür oluyor ve kime hitap ediyor? Elbette öncelik, eşimin ve iki çocuğumun günlük ihtiyacını karşılamaya yönelik oluyor. Misafirlerime pişireceğim yemekler de önemli. Zamanım olduğunda farklı şeyler pişirebilmek için özellikle misafir davet ettiğim oluyor. Çocuk nörolojisi yaptığım yıllar çok yoğun geçti. İkinci çocuğumun doğumundan sonra ve tekrar sağlıklı çocuk da muayene etmeye başladıktan sonra çocuk beslenmesine ve yemeklerine daha çok önem vermeye başladım.

YEMEK ALIŞKANLIĞINDA AİLE ÖNEMLİ Çocuklar neden sebze yemeklerini sevmezler? Çocuklar küçülmüş büyükler değildir. Her şeyi biz büyüklerden öğrenirler. Ailesinde sebze yemekleri pişmeyen, anne babanın da et ve hamur işi ağırlıklı beslendiği bir ailede çocuk da sebze yemekleri sevmiyor. Çocukluk döneminde kazanılan beslenme alışkanları hayat boyu önemli. Her zaman çocukların, sağlıklı olan ve onun mutlaka yemesi gerektiğini düşünerek yaptığımız her yemeği yemesi mümkün olmuyor. Ben de ailelerin karşılaştığı zorlukları görüyorum ve yaşıyorum. Bunlara yönelik çözümler bulmaya çalışıyorum.

ARALIK 2012

57


Yemeklere ruh katan doktor

Nesrin Şenbil

Şenbil, “en büyük yardımcım” dediği oğlu ile birlikte mutfakta keyifli dakikalar geçiriyor.

56

ARALIK 2012

Bir aile ortamında hizmet veren Lokman Hekim Hastaneleri’nde doktorundan temizlik görevlisine kadar hemen herkes bu samimiyete katkı veriyor. Dergimizin her sayısında personelimizden birini ön plana çıkartarak “içimizden birini” sizlerle buluşturuyoruz. Antibiyotik’in bu sayısında “İçimizden Biri” köşesinin konuğu Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Doçent Doktor Nesrin Şenbil oldu. İyi bir doktor olmanın yanında örnek bir anne olarak da dikkat çeken Şenbil’i sayfalarımıza taşımamızın nedeni ise hazırlık aşamasında olduğu yemek kitabı… Çocuklara yemeği sevdirmek için farklı bir yöntem geliştiren Şenbil, sağlıklı ve zevkli bir beslenme anlayışı sunuyor. Değişik şekiller vererek ruh kattığı yemekleri çocuklara sevdiren Şenbil ile yaptığımız keyifli söyleşinin detayları şöyle: Yemek yapma tutkusu nasıl başladı? Kendimi bildim bileli yemek yapmayı severim. Küçük yaşta altıma tabure alarak masaya uzanıyor ve anneme yardım ediyormuşum. Yemeği bir iş ve görev duygusundan çok zevk alarak yapıyorum.

Yemek kitaplarından, aile büyüklerinden, arkadaşlarımdan, dışarıda yediğim yemeklerden, yöresel tatlardan bir şeyler öğrenmeye çalışıyorum. Yaptığınız yemekler ne tür oluyor ve kime hitap ediyor? Elbette öncelik, eşimin ve iki çocuğumun günlük ihtiyacını karşılamaya yönelik oluyor. Misafirlerime pişireceğim yemekler de önemli. Zamanım olduğunda farklı şeyler pişirebilmek için özellikle misafir davet ettiğim oluyor. Çocuk nörolojisi yaptığım yıllar çok yoğun geçti. İkinci çocuğumun doğumundan sonra ve tekrar sağlıklı çocuk da muayene etmeye başladıktan sonra çocuk beslenmesine ve yemeklerine daha çok önem vermeye başladım.

YEMEK ALIŞKANLIĞINDA AİLE ÖNEMLİ Çocuklar neden sebze yemeklerini sevmezler? Çocuklar küçülmüş büyükler değildir. Her şeyi biz büyüklerden öğrenirler. Ailesinde sebze yemekleri pişmeyen, anne babanın da et ve hamur işi ağırlıklı beslendiği bir ailede çocuk da sebze yemekleri sevmiyor. Çocukluk döneminde kazanılan beslenme alışkanları hayat boyu önemli. Her zaman çocukların, sağlıklı olan ve onun mutlaka yemesi gerektiğini düşünerek yaptığımız her yemeği yemesi mümkün olmuyor. Ben de ailelerin karşılaştığı zorlukları görüyorum ve yaşıyorum. Bunlara yönelik çözümler bulmaya çalışıyorum.

ARALIK 2012

57


ÇOCUKLA İNATLAŞMAK İŞE YARAMIYOR Peki kendi çocuğunuzun yemeklerinizi beğenmediği oluyor mu? Daha yemeği görmeden, adını duyar duymaz bile ‘ben onu yemem’ dediği yemekler oluyor. Sonuçta karnı çok acıkmışsa tamamını bitirmese de o yemeğin tadına bakar. Yemek istemezse benzer alternatif sunuyorum. Örneğin ‘taze fasulye veya bamya var, hangisi yemek istersin’ diyorum. İkisini de yemek istemezse ‘bir sonraki öğüne kadar başka yemeğimiz yok’ diyorum. Çok ısrarcı olmak, çocukla inatlaşmak, ödül veya ceza vermek işe yaramıyor. Bu konuda kazanan veya kaybeden yok. Onunla kaliteli vakit geçirdiğim zamanlarda besinleri, faydalarını, büyümenin ve sağlığın önemini anlatıyorum. Onunla birlikte yemek yapmaya çalışarak ona yemeği sevdirmeye çalışıyorum.

EN BÜYÜK YARDIMCISI KÜÇÜK OĞLU

Yemeklerinizi yaparken en büyük yardımcınız kim oluyor? Eşim ve büyük oğlum alışveriş yapmada, mutfağı toplamada ve yemeklerim konusunda yapıcı

58

ARALIK 2012

eleştiri yaparak güzel tatlar bulmam konusunda bana yardımcı oluyor. Bazen pişirdiğim şey lezzetli olmuyor ya da üst üste aynı yemeği yiyebiliyoruz. Bu duruma hoşgörü ve yürekten gelen bir “eline sağlık” denmesi de bir kadın için büyük bir yardım. Küçük oğlumun ise bizzat bazı yemekleri yaparken yardım etmesini istiyorum. Örneğin malzemeleri getiriyor, yumurta çırpıyor, dolma biber yıkıyor, bana fikir veriyor. Yaptığınız yemekler damak tadının yanı sıra sağlıklı yaşama da hitap ediyor. Bunu nasıl sağlıyorsunuz? Taze, doğal ve mevsiminde malzeme kullanmak çok önemli. Yaz mevsiminde, tarladan, dalından kopmuş domates-biberle yapılan menemen tadı ile kışın yapılanın tadı aynı olur mu? Güzel malzemeniz varsa bazı yemekler için ustalığa bile gerek olmaz. Sadece lezzet için değil sağlıklı yaşam için de doğal malzeme çok önemli. Hazır gıdayı hiç kullanmıyorum. Semt pazarlarına çıkmaya çalışıyorum, değilse o anda markete taze gelmiş meyve-sebzelerin peşine düşüyorum.

KAHVALTI ARABASI ‣‣Yemekte görselliğe de önem

veriyorsunuz. Sunum yaparken nelere dikkat ediyorsunuz? ‣‣Görsellik yemeğe olan ilgiyi artırıyor. Ben de kimi zaman uzun uğraşlar, kimi zaman da basit şeylerle bu görselliği sağlamaya çalışıyorum. Ancak inanın çocuklar bu konuda çok yaratıcı. Örneğin oğlumla yaptığımız “kahvaltı arabası” var. Onun tarifi şu şekilde; farklı lezzet ve vitamin olsun diye mısır ekmeği kullandım. Dikdörtgen şeklinde kestim. Arabanın kapısını nasıl yapalım diye düşünürken oğlum Özgür, “ekmeğin üzerine labne peynir sürelim, kapıyı da üzerine çizelim” dedi. Çay kaşığının arkası ile çizme fikri de ondan geldi. Birkaç deneme yapıp düzelttik. Sonunda ön kapıyı O, arka kapıyı ben çizdim. Arabanın üst kısmına kızartılmış hellim peyniri koyduk. Salatalık ve kesilmiş siyah zeytinden tekerlek yaptık. Tekerlek mutlaka siyah olmalıymış. Yine oğlumun fikri ile farları yaptık. “Dur lambası” kırmızı olurmuş, küçücük kestiğim ekmeğin üzerine çilek reçeli koyup arkaya yerleştirdik. “Ön lambalar ise beyaz olur” dediği için küçücük ekmeklerin üzerine labne peynir sürüp öne yerleştirdik. ‣‣Yaptığınız yemekleri hastane personeli ve hastalarınız ile paylaşıyor musunuz? Onlardan ne gibi geri dönüşler alıyorsunuz? ‣‣Hastalarımın ailelerine çocukları-

TARİFLERİ HASTANEDE PAYLAŞIYOR

nın neleri sevdiklerini ve onların uyguladığı tarifleri soruyorum. Elbette her çocuğun her şeyi beğenmesi mümkün olmuyor, çok şaşırtabiliyorlar bizleri. Hastanemizin bir personelinin yeşil biberi yiyip dondurma sevmeyen çocuğu var. Özellikle 3 yaştan büyük çocuğu olan hastane personelimize yaptıklarımı gönderip geri bildirimleri alıyorum. Örneğin; tuzlu olarak yaptığım bir kurabiyeyi, kimsenin çocuğu beğenmedi ve yapmaktan vazgeçtim. Çocuklarının sevdiği kabaklı ve kırmızı biberli yoğurt çorbasını, tahinli keki ise bu sayede öğrendim. ‣‣Yaptığınız bu yemekleri bir ki-

ANNELERE ÖZEL KİTAP GELİYOR

tap haline getirip insanlarla paylaşmak gibi bir projeniz var mı? ‣‣Evet bu konuda aylardır süren bir çalışmam var. Tariflerin hazırlanıp kitabın içeriğinin tamamlanması için biraz daha zamanım var. ‣‣Peki düşündüğünüz kitabın içeriği nasıl olacak? ‣‣Doğal ve sağlıklı malzeme ile

hazırlanmış, Türk damak tadına uygun, yöresel tatlar içeren, görselliğe önem veren ve bizzat çocuklar tarafından denenmiş tarifler olacak. Örneğin hiç boya maddesi kullanılmadan yapılmış doğum günü pastaları, margarin içermeyen bisküvi ve kekler olacak. Bebek beslenmesine değil genel olarak 3 yaş üzeri çocuklara yönelik bir kitap. Ben de yemeklerin bir kısmını küçük oğlum ile birlikte yaptığım için ailelerin çocukları ile birlikte yapabileceği bir kitap olmasını arzu ediyorum. Ben usta bir aşçı, şef veya gurme değilim. Bu konuda profesyoneller ile yarışamam. Benim birincil amacım; zaten kadınların içinde olan mutfak becerisini kullanarak çocukları ile kaliteli zaman geçirmelerini sağlamak, onlara yemeği sevdirmeye çalışmak, birlikte bir şey üreterek sosyal ve ince motor gelişimlerine katkıda bulunmak. Çocuk doktorluğu ve annelik deneyimim ile aileler ve çocukların karşılaştığı zorluklara yardımcı olmayı istiyorum. Ayrıca tarifleri diyetisyen bir arkadaşım da inceliyor, önerilerde bulunuyor. Kitapta tariflerdeki besin maddelerinin faydalarını ve kalorilerinin yer almasını da planlıyorum.

ARALIK 2012

59


ÇOCUKLA İNATLAŞMAK İŞE YARAMIYOR Peki kendi çocuğunuzun yemeklerinizi beğenmediği oluyor mu? Daha yemeği görmeden, adını duyar duymaz bile ‘ben onu yemem’ dediği yemekler oluyor. Sonuçta karnı çok acıkmışsa tamamını bitirmese de o yemeğin tadına bakar. Yemek istemezse benzer alternatif sunuyorum. Örneğin ‘taze fasulye veya bamya var, hangisi yemek istersin’ diyorum. İkisini de yemek istemezse ‘bir sonraki öğüne kadar başka yemeğimiz yok’ diyorum. Çok ısrarcı olmak, çocukla inatlaşmak, ödül veya ceza vermek işe yaramıyor. Bu konuda kazanan veya kaybeden yok. Onunla kaliteli vakit geçirdiğim zamanlarda besinleri, faydalarını, büyümenin ve sağlığın önemini anlatıyorum. Onunla birlikte yemek yapmaya çalışarak ona yemeği sevdirmeye çalışıyorum.

EN BÜYÜK YARDIMCISI KÜÇÜK OĞLU

Yemeklerinizi yaparken en büyük yardımcınız kim oluyor? Eşim ve büyük oğlum alışveriş yapmada, mutfağı toplamada ve yemeklerim konusunda yapıcı

58

ARALIK 2012

eleştiri yaparak güzel tatlar bulmam konusunda bana yardımcı oluyor. Bazen pişirdiğim şey lezzetli olmuyor ya da üst üste aynı yemeği yiyebiliyoruz. Bu duruma hoşgörü ve yürekten gelen bir “eline sağlık” denmesi de bir kadın için büyük bir yardım. Küçük oğlumun ise bizzat bazı yemekleri yaparken yardım etmesini istiyorum. Örneğin malzemeleri getiriyor, yumurta çırpıyor, dolma biber yıkıyor, bana fikir veriyor. Yaptığınız yemekler damak tadının yanı sıra sağlıklı yaşama da hitap ediyor. Bunu nasıl sağlıyorsunuz? Taze, doğal ve mevsiminde malzeme kullanmak çok önemli. Yaz mevsiminde, tarladan, dalından kopmuş domates-biberle yapılan menemen tadı ile kışın yapılanın tadı aynı olur mu? Güzel malzemeniz varsa bazı yemekler için ustalığa bile gerek olmaz. Sadece lezzet için değil sağlıklı yaşam için de doğal malzeme çok önemli. Hazır gıdayı hiç kullanmıyorum. Semt pazarlarına çıkmaya çalışıyorum, değilse o anda markete taze gelmiş meyve-sebzelerin peşine düşüyorum.

KAHVALTI ARABASI ‣‣Yemekte görselliğe de önem

veriyorsunuz. Sunum yaparken nelere dikkat ediyorsunuz? ‣‣Görsellik yemeğe olan ilgiyi artırıyor. Ben de kimi zaman uzun uğraşlar, kimi zaman da basit şeylerle bu görselliği sağlamaya çalışıyorum. Ancak inanın çocuklar bu konuda çok yaratıcı. Örneğin oğlumla yaptığımız “kahvaltı arabası” var. Onun tarifi şu şekilde; farklı lezzet ve vitamin olsun diye mısır ekmeği kullandım. Dikdörtgen şeklinde kestim. Arabanın kapısını nasıl yapalım diye düşünürken oğlum Özgür, “ekmeğin üzerine labne peynir sürelim, kapıyı da üzerine çizelim” dedi. Çay kaşığının arkası ile çizme fikri de ondan geldi. Birkaç deneme yapıp düzelttik. Sonunda ön kapıyı O, arka kapıyı ben çizdim. Arabanın üst kısmına kızartılmış hellim peyniri koyduk. Salatalık ve kesilmiş siyah zeytinden tekerlek yaptık. Tekerlek mutlaka siyah olmalıymış. Yine oğlumun fikri ile farları yaptık. “Dur lambası” kırmızı olurmuş, küçücük kestiğim ekmeğin üzerine çilek reçeli koyup arkaya yerleştirdik. “Ön lambalar ise beyaz olur” dediği için küçücük ekmeklerin üzerine labne peynir sürüp öne yerleştirdik. ‣‣Yaptığınız yemekleri hastane personeli ve hastalarınız ile paylaşıyor musunuz? Onlardan ne gibi geri dönüşler alıyorsunuz? ‣‣Hastalarımın ailelerine çocukları-

TARİFLERİ HASTANEDE PAYLAŞIYOR

nın neleri sevdiklerini ve onların uyguladığı tarifleri soruyorum. Elbette her çocuğun her şeyi beğenmesi mümkün olmuyor, çok şaşırtabiliyorlar bizleri. Hastanemizin bir personelinin yeşil biberi yiyip dondurma sevmeyen çocuğu var. Özellikle 3 yaştan büyük çocuğu olan hastane personelimize yaptıklarımı gönderip geri bildirimleri alıyorum. Örneğin; tuzlu olarak yaptığım bir kurabiyeyi, kimsenin çocuğu beğenmedi ve yapmaktan vazgeçtim. Çocuklarının sevdiği kabaklı ve kırmızı biberli yoğurt çorbasını, tahinli keki ise bu sayede öğrendim. ‣‣Yaptığınız bu yemekleri bir ki-

ANNELERE ÖZEL KİTAP GELİYOR

tap haline getirip insanlarla paylaşmak gibi bir projeniz var mı? ‣‣Evet bu konuda aylardır süren bir çalışmam var. Tariflerin hazırlanıp kitabın içeriğinin tamamlanması için biraz daha zamanım var. ‣‣Peki düşündüğünüz kitabın içeriği nasıl olacak? ‣‣Doğal ve sağlıklı malzeme ile

hazırlanmış, Türk damak tadına uygun, yöresel tatlar içeren, görselliğe önem veren ve bizzat çocuklar tarafından denenmiş tarifler olacak. Örneğin hiç boya maddesi kullanılmadan yapılmış doğum günü pastaları, margarin içermeyen bisküvi ve kekler olacak. Bebek beslenmesine değil genel olarak 3 yaş üzeri çocuklara yönelik bir kitap. Ben de yemeklerin bir kısmını küçük oğlum ile birlikte yaptığım için ailelerin çocukları ile birlikte yapabileceği bir kitap olmasını arzu ediyorum. Ben usta bir aşçı, şef veya gurme değilim. Bu konuda profesyoneller ile yarışamam. Benim birincil amacım; zaten kadınların içinde olan mutfak becerisini kullanarak çocukları ile kaliteli zaman geçirmelerini sağlamak, onlara yemeği sevdirmeye çalışmak, birlikte bir şey üreterek sosyal ve ince motor gelişimlerine katkıda bulunmak. Çocuk doktorluğu ve annelik deneyimim ile aileler ve çocukların karşılaştığı zorluklara yardımcı olmayı istiyorum. Ayrıca tarifleri diyetisyen bir arkadaşım da inceliyor, önerilerde bulunuyor. Kitapta tariflerdeki besin maddelerinin faydalarını ve kalorilerinin yer almasını da planlıyorum.

ARALIK 2012

59


Aslıhan SUNGUR İnsanlar için zaman çok önemli. Fazla beklemeden muayene olduğum için çok memnunum. Doktorlar gereken zamanı ayırıp şikâyetlerimi dinliyor, gereken açıklamayı fazlasıyla yapıyorlar. Doktorlar, hastaları sıcak, samimi, güler yüzle karşılıyorlar. Hastaneye gelirken üzgün, morali bozuk bir şekilde geliyorum; fakat çok daha iyi bir psikoloji ile ayrılıyorum.

60

ARALIK 2012

Ayşegül KARACA Kızım için geldiğim hastanedeki ilgi ve alakadan çok memnun oldum. Babamın ameliyatı için de bu hastaneyi tercih ettik. Her türlü sağlık sorunumuza çok başarılı müdahaleler yapıldı ve tedavi edildik. Burun ameliyatı için birçok hastaneye gittim, korkularım yüzünden karar veremedim. Burada Dr. Abdullah Ahmed ile görüştükten sonra korkularım azaldı, kendime güvenim geldi, ameliyat korkumu yendim.

Dursun KARTAL Çok uzun süredir böbrek ağrısı çekiyordum. Böbreğimde taş vardı. Farklı tedavi yöntemleri denedim ama çare bulamadım. Lokman Hekim Hastanesi’ne ilk kez geldim ve ameliyat oldum. Ağrılarımdan ve şikayetlerimden kurtuldum. Tedavi sürecimde emeği geçen tüm personele çok teşekkür ediyorum. Memnun bir şekilde hastaneden ayrılıyorum.

Hatice KURUL Tedavi gördüğüm diğer hastanelere göre ilgi oldukça fazla. Beklemeden tedavi oluyorum. Hastane çok temiz, gösterilen ilgi karşısında çok memnunum. Sürekli burayı tercih ediyorum, güvenle arkadaşlarıma tavsiye ediyorum ve çocuğumu güvenle buraya getiriyorum. Tüm personele teşekkürler.

Mesut DAVRAN Lokman Hekim Hastanesi’ne yurt dışından geliyorum. Oradaki hastanelere göre burada daha çok ilgi var ve oradakilerden daha iyi bir hastane. Burada insana, hastaya bir saygı var. Çok iyi dinliyorlar, sabırla muayene edip, cevap veriyorlar. Çok memnunum. Türkiye’de bulunduğum müddetçe sürekli burayı tercih ediyorum.

Muzaffer YILMAZ Lokman Hekim Hastanesi’ne birçok korku ile geldim. Daha sonra Doktor Hayati Aslantaş’ın samimiyeti, konuşması beni ikna etti. Doktorumla konuştuktan sonra korkularımdan kurtularak ameliyat olmaya karar verdim. Burada ameliyat oldum ve tedavi süresince her şeyden oldukça memnun kaldım. Şimdi çok iyiyim. Lokman Hekim ailesine çok teşekkür ederim.

Nahide BAŞAR Böbrek rahatsızlığım ve geçmeyen ağrılarım vardı. Lokman Hekim Hastanesi’nde dertlerime derman buldum, ağrılarım azaldı. Burada doktorundan hasta bakıcısına kadar her personelden memnun kaldım. Hastanenin temizliği de beni çok etkiledi. Genel olarak hastaneden olumlu düşüncelerle ayrılıyorum. Herkese teşekkür ederim.

Sağlıklı bir bilgi akışı var

Dertlerime derman buldum

Doktorun samimiyeti ikna ediyor

Yurt dışından daha iyi

Hızlı sağlık hizmeti

Ağrılarımdan kurtuldum

Hastaya güven veriyor

Sıcak samimi ve güleryüzlü

HASTALARIMIZIN GÖZÜNDEN

Nevin BECEREN Her türlü sağlık problemimizde ailece tercih ettiğimiz bir kurum Lokman Hekim Hastaneleri. Burayı tercih etmemizde personelin katkısı çok büyük. Muayene sırasında doktorlar sağlıklı bilgi veriyor, gereken açıklamaları yapıyorlar ve sorularımıza samimi cevap alabiliyoruz. Genel anlamda Lokman Hekim’den çok memnunuz.

ARALIK 2012

61


Aslıhan SUNGUR İnsanlar için zaman çok önemli. Fazla beklemeden muayene olduğum için çok memnunum. Doktorlar gereken zamanı ayırıp şikâyetlerimi dinliyor, gereken açıklamayı fazlasıyla yapıyorlar. Doktorlar, hastaları sıcak, samimi, güler yüzle karşılıyorlar. Hastaneye gelirken üzgün, morali bozuk bir şekilde geliyorum; fakat çok daha iyi bir psikoloji ile ayrılıyorum.

60

ARALIK 2012

Ayşegül KARACA Kızım için geldiğim hastanedeki ilgi ve alakadan çok memnun oldum. Babamın ameliyatı için de bu hastaneyi tercih ettik. Her türlü sağlık sorunumuza çok başarılı müdahaleler yapıldı ve tedavi edildik. Burun ameliyatı için birçok hastaneye gittim, korkularım yüzünden karar veremedim. Burada Dr. Abdullah Ahmed ile görüştükten sonra korkularım azaldı, kendime güvenim geldi, ameliyat korkumu yendim.

Dursun KARTAL Çok uzun süredir böbrek ağrısı çekiyordum. Böbreğimde taş vardı. Farklı tedavi yöntemleri denedim ama çare bulamadım. Lokman Hekim Hastanesi’ne ilk kez geldim ve ameliyat oldum. Ağrılarımdan ve şikayetlerimden kurtuldum. Tedavi sürecimde emeği geçen tüm personele çok teşekkür ediyorum. Memnun bir şekilde hastaneden ayrılıyorum.

Hatice KURUL Tedavi gördüğüm diğer hastanelere göre ilgi oldukça fazla. Beklemeden tedavi oluyorum. Hastane çok temiz, gösterilen ilgi karşısında çok memnunum. Sürekli burayı tercih ediyorum, güvenle arkadaşlarıma tavsiye ediyorum ve çocuğumu güvenle buraya getiriyorum. Tüm personele teşekkürler.

Mesut DAVRAN Lokman Hekim Hastanesi’ne yurt dışından geliyorum. Oradaki hastanelere göre burada daha çok ilgi var ve oradakilerden daha iyi bir hastane. Burada insana, hastaya bir saygı var. Çok iyi dinliyorlar, sabırla muayene edip, cevap veriyorlar. Çok memnunum. Türkiye’de bulunduğum müddetçe sürekli burayı tercih ediyorum.

Muzaffer YILMAZ Lokman Hekim Hastanesi’ne birçok korku ile geldim. Daha sonra Doktor Hayati Aslantaş’ın samimiyeti, konuşması beni ikna etti. Doktorumla konuştuktan sonra korkularımdan kurtularak ameliyat olmaya karar verdim. Burada ameliyat oldum ve tedavi süresince her şeyden oldukça memnun kaldım. Şimdi çok iyiyim. Lokman Hekim ailesine çok teşekkür ederim.

Nahide BAŞAR Böbrek rahatsızlığım ve geçmeyen ağrılarım vardı. Lokman Hekim Hastanesi’nde dertlerime derman buldum, ağrılarım azaldı. Burada doktorundan hasta bakıcısına kadar her personelden memnun kaldım. Hastanenin temizliği de beni çok etkiledi. Genel olarak hastaneden olumlu düşüncelerle ayrılıyorum. Herkese teşekkür ederim.

Sağlıklı bir bilgi akışı var

Dertlerime derman buldum

Doktorun samimiyeti ikna ediyor

Yurt dışından daha iyi

Hızlı sağlık hizmeti

Ağrılarımdan kurtuldum

Hastaya güven veriyor

Sıcak samimi ve güleryüzlü

HASTALARIMIZIN GÖZÜNDEN

Nevin BECEREN Her türlü sağlık problemimizde ailece tercih ettiğimiz bir kurum Lokman Hekim Hastaneleri. Burayı tercih etmemizde personelin katkısı çok büyük. Muayene sırasında doktorlar sağlıklı bilgi veriyor, gereken açıklamaları yapıyorlar ve sorularımıza samimi cevap alabiliyoruz. Genel anlamda Lokman Hekim’den çok memnunuz.

ARALIK 2012

61


62

ARALIK 2012

9 aylık çocuğum öksürük ve atılamayan balgam sıkıntısı yaşıyor. Dişler yeni çıktığı için salya sorunu da var. Bize ne önerirsiniz? Ağızda salya, kuru öksürük, ateş, huzursuzluk, gece uyanmaları ve burun akıntısı diş çıkarmayla ilişkilidir. Yakınmalar genelde 8 günde kaybolur. Diğer rahatsızlıklar için alanında uzman bir doktora başvurmanızda yarar var.

Her akşam düzenli olarak dişlerimi fırçalıyorum ama dişlerim bir türlü tam olarak beyazlamıyor. Beyaz bir diş için ne yapmalıyım? Dişlerinizin ana rengi biraz sarı olabilir. Dişleri günde en az 2 kere fırçalamak ve diş ipi kullanmak daha beyaz gözükmelerine yardım eder. Bunlar rağmen hala dişlerinizin renginden memnun değilseniz diş temizliği yaptırabilirsiniz. Yine de içinize sinmezse beyazlatma yaptırabilirsiniz.

Her türlü stresli durumun ardından kalbim sıkışıyor, zor nefes alıyorum. Ardından midemden ağzıma asit geliyor. Bunun nedeni ne olabilir? Bahsettiğiniz belirtilerin birden fazla sebebi olabilir. Bunların araştırılmasında yarar var. Problemin kaynağını öğrenebilmek ve bunlarla tam anlamıyla baş edebilmeniz için bir alanında uzman bir doktordan yardım almanız gerekmektedir.

Bir süredir boğazımda balgam birikiyor ve bu beni çok rahatsız diyor. Koyulaşmanın da olduğu balgamdan kurtulmak için ne yapmalıyım? Allerjik veya vazomotor rinit söz konusu olabilir. Her ikisinde de asıl tedavi burnunuzdaki etlerin bu akıntıyı oluşturmasına sebep olan etkeni bulup ortadan kaldırmaktır. Yine de bir uzmana görünmekte ve fikir almakta yarar var.

Burun estetiği yaptırmak istiyorum ancak operasyon açık teknikle mi kapalı teknikle mi olsun karar veremedim. Sizin öneriniz nedir? Burun ameliyatı olacaksanız ve teknik konusunda tereddütleriniz varsa size yardımcı olacak kişi operasyonu yapacak olan cerrahtır. Doktorunuz dikkatli bir inceleme sonrası sizin için en doğru olan ve istenen etkiye ulaşmak için en uygun tekniği size önerecektir. Onun görüşlerini dikkate alın.

16 yaşındayım ve 5 yıldır sürekli ağız kokum var. Dilimde lekeler var ve mideme doğru yanma da oluyor. Acaba bir hastalığın belirtisi olabilir mi? Laringofaringeal reflünüz varsa ağız kokusu ve dilde sararma olabilir. Diş eti hastalıklarında da aynı bulgular olabiliyor. Mutlaka bir Kulak Burun Boğaz hekimine başvurmanız gerekiyor.

Geceleri baş, boyun, ensede şiddetli terleme oluyor. Bu nedenle sık sık uyanıyorum. Bunun sebebi ne olabilir? Vücutta bir enflamasyon olduğunda terleme olabilir. Bunun için enflamatuar bir hastalığınız var mı kontrol edilmesi lazım. Bu basit bir sinüzit olabildiği gibi ciddi romatizmal bir durum da olabilir. Psikolojik sıkıntılar da bunu yapabilir. Troid hastalıkları da gözden geçirilmelidir.

Boyun bölgesinde her şişen ve uzun süre inmeyen lenf bezi kanseri belirtisi midir? Bu sorunun yanıtı net olarak “hayır.” Pek çok hastalık boyundaki lenf bezlerini uzun süre şiş tutabilir. Bazen basit bir enfeksiyon sonrası da uzun süre şiş lenf bezi görülebiliyor. Bu tür durumlarda telaşlanmanıza gerek yok. Yine de bir doktora görünebilirsiniz.

ARALIK 2012

63


62

ARALIK 2012

9 aylık çocuğum öksürük ve atılamayan balgam sıkıntısı yaşıyor. Dişler yeni çıktığı için salya sorunu da var. Bize ne önerirsiniz? Ağızda salya, kuru öksürük, ateş, huzursuzluk, gece uyanmaları ve burun akıntısı diş çıkarmayla ilişkilidir. Yakınmalar genelde 8 günde kaybolur. Diğer rahatsızlıklar için alanında uzman bir doktora başvurmanızda yarar var.

Her akşam düzenli olarak dişlerimi fırçalıyorum ama dişlerim bir türlü tam olarak beyazlamıyor. Beyaz bir diş için ne yapmalıyım? Dişlerinizin ana rengi biraz sarı olabilir. Dişleri günde en az 2 kere fırçalamak ve diş ipi kullanmak daha beyaz gözükmelerine yardım eder. Bunlar rağmen hala dişlerinizin renginden memnun değilseniz diş temizliği yaptırabilirsiniz. Yine de içinize sinmezse beyazlatma yaptırabilirsiniz.

Her türlü stresli durumun ardından kalbim sıkışıyor, zor nefes alıyorum. Ardından midemden ağzıma asit geliyor. Bunun nedeni ne olabilir? Bahsettiğiniz belirtilerin birden fazla sebebi olabilir. Bunların araştırılmasında yarar var. Problemin kaynağını öğrenebilmek ve bunlarla tam anlamıyla baş edebilmeniz için bir alanında uzman bir doktordan yardım almanız gerekmektedir.

Bir süredir boğazımda balgam birikiyor ve bu beni çok rahatsız diyor. Koyulaşmanın da olduğu balgamdan kurtulmak için ne yapmalıyım? Allerjik veya vazomotor rinit söz konusu olabilir. Her ikisinde de asıl tedavi burnunuzdaki etlerin bu akıntıyı oluşturmasına sebep olan etkeni bulup ortadan kaldırmaktır. Yine de bir uzmana görünmekte ve fikir almakta yarar var.

Burun estetiği yaptırmak istiyorum ancak operasyon açık teknikle mi kapalı teknikle mi olsun karar veremedim. Sizin öneriniz nedir? Burun ameliyatı olacaksanız ve teknik konusunda tereddütleriniz varsa size yardımcı olacak kişi operasyonu yapacak olan cerrahtır. Doktorunuz dikkatli bir inceleme sonrası sizin için en doğru olan ve istenen etkiye ulaşmak için en uygun tekniği size önerecektir. Onun görüşlerini dikkate alın.

16 yaşındayım ve 5 yıldır sürekli ağız kokum var. Dilimde lekeler var ve mideme doğru yanma da oluyor. Acaba bir hastalığın belirtisi olabilir mi? Laringofaringeal reflünüz varsa ağız kokusu ve dilde sararma olabilir. Diş eti hastalıklarında da aynı bulgular olabiliyor. Mutlaka bir Kulak Burun Boğaz hekimine başvurmanız gerekiyor.

Geceleri baş, boyun, ensede şiddetli terleme oluyor. Bu nedenle sık sık uyanıyorum. Bunun sebebi ne olabilir? Vücutta bir enflamasyon olduğunda terleme olabilir. Bunun için enflamatuar bir hastalığınız var mı kontrol edilmesi lazım. Bu basit bir sinüzit olabildiği gibi ciddi romatizmal bir durum da olabilir. Psikolojik sıkıntılar da bunu yapabilir. Troid hastalıkları da gözden geçirilmelidir.

Boyun bölgesinde her şişen ve uzun süre inmeyen lenf bezi kanseri belirtisi midir? Bu sorunun yanıtı net olarak “hayır.” Pek çok hastalık boyundaki lenf bezlerini uzun süre şiş tutabilir. Bazen basit bir enfeksiyon sonrası da uzun süre şiş lenf bezi görülebiliyor. Bu tür durumlarda telaşlanmanıza gerek yok. Yine de bir doktora görünebilirsiniz.

ARALIK 2012

63


BOYAMA KÖŞESİ

64

ARALIK 2012

SUDOKU NASIL OYNANIR?

Toplamda 9×9=81 kare olan kümelere 1’den 9’a kadar rakamlar yerleştirilir. Her bir rakam, her bir satırda ve her bir sütunda sadece bir kez kullanılabilir. Her bir rakam, 3×3=9 kareden oluşan bloklarda da sadece bir kez kullanılabilir. Bulmacayı tamamlamak için tabloyu öyle bir şekilde doldurmalısınız ki dokuz kareden oluşan her satır, her sütun ve her blok 1’den 9’a kadar bütün rakamları içersin, hiçbir rakam tekrarlanmasın ve eksik kalmasın. Bazı rakamlar bulmacaya zaten yerleştirilmiş olacaktır. Bu rakamlar ne kadar artarsa bulmaca o kadar kolaylaşır. Bir sudoku bulmacanın çözümü zorluk derecesine göre 20 dakika ile 2 saat arasında değişebilir.

ARALIK 2012

65


BOYAMA KÖŞESİ

64

ARALIK 2012

SUDOKU NASIL OYNANIR?

Toplamda 9×9=81 kare olan kümelere 1’den 9’a kadar rakamlar yerleştirilir. Her bir rakam, her bir satırda ve her bir sütunda sadece bir kez kullanılabilir. Her bir rakam, 3×3=9 kareden oluşan bloklarda da sadece bir kez kullanılabilir. Bulmacayı tamamlamak için tabloyu öyle bir şekilde doldurmalısınız ki dokuz kareden oluşan her satır, her sütun ve her blok 1’den 9’a kadar bütün rakamları içersin, hiçbir rakam tekrarlanmasın ve eksik kalmasın. Bazı rakamlar bulmacaya zaten yerleştirilmiş olacaktır. Bu rakamlar ne kadar artarsa bulmaca o kadar kolaylaşır. Bir sudoku bulmacanın çözümü zorluk derecesine göre 20 dakika ile 2 saat arasında değişebilir.

ARALIK 2012

65


LOKMAN HEKİM SİNCAN HASTANESİ ANLAŞMALI KURUMLAR Devlet Kurumları Sosyal Güvenlik Kurumu Türkiye Büyük Millet Meclisi Özel Sigortalar Axa Hayat Sigorta A.Ş. Demir Hayat Sigorta Groupama Sigorta Güneş Sigorta Inter Partner Assistance Türk Telekom Vakfı Ray Sigorta Ankara Anonim Türk Sigorta şirketi Zürich Sigorta A.Ş. Acil Tedavi Sigortası Işık Sigorta Acil Tedavi Sigortası RAY Sigorta A.Ş.- Medline Acil Tedavi Sigortası Ray Sigorta A.Ş. - Medical Express Acil Tedavi Sigortası Medline Sağlık Paketi ve Acil Tedavi Sigortası Derin Danışmanlık ve GCS Mümessillik Acil Tedavi Sigortası (Card & Plus) Birlik Sigorta & Halk Bankası Acil Tedavi Sigortası Birlik Sigorta Polislere Özel Acil Tedavi Sigortası New Life Hayat Sigortası A.Ş. Acil Tedavi Sigortası Cenoa Sigorta A.Ş. Acil Tedavi Sigortası AVİS&RAY Sigorta A.Ş. Acil Tedavi Sigortası Hür Sigorta Acil Tedavi Sigortası SBN Sigorta A.Ş. Acil Tedavi Sigortası Dr. Back-Up Kişisel Sağlık Sistemi Temel Sağlık Paketi Acil Tedavi Sigortası Güneş Sigorta Acil Tedavi Sigortası ING Emeklilik Acil Tedavi Sigortası Metro Turizm Seyahat Organizasyon A.Ş. Hesaplı Card Türkiye Assist Card Medikamed Sağlık (Mediko Group) Favori Boya Card Life Partner Card Dr. Back-Up Kişisel Sağlık Sistemi Back-Up Kişisel Sağlık Sistemi Dr. Back-Up Kişisel Sağlık Sistemi & Fortis Bank Card İPA Card İPA Privilige Card BeneŞt Card BeneŞt Global AIG Card BeneŞt Global & Fortis Bank İş

66

ARALIK 2012

Birliği ile İlaç Tasarruf Planı Card BeneŞt Global & Eureko Sigorta İş Birliği ile Kobi Sağlık Paketi Bank Asya Platinum Card AXA PPP Çek Cumhuriyeti Sigortalıları CGM (Promed) Fortis Bank Sandık Eureko Sigorta Ziraat Sigorta Sompo Japan Sigorta HDI Sigorta Halk Sigorta (Birlik) Dubai Sigota Generali Sigorta ACE Europen Sigorta l Ankara Anonim Türk Sigorta CGM Sağlıkta Avantajlar Dünyası Medline Box Üyeleri Bireysel Medline Box Üyeleri Kurumsal Avivasa Hayat ve Emeklilik Üyeleri Citibank Groupama Emeklilik Plastisan Plastik Sodexe Kobi SağlıkPaketi Üyeleri TMSF HDI Sigorta Üyeleri Elite Card HSGroup Artı Yaşam Kadıköy Card Köpük Card Med Power Sline Super Card Şişli Card Çağdaş Koruma Planı ACE Sigorta Üyeleri Mapfre Genel Yaşam Sigorta Ferdi Kaza Nar Sağlık Kart Telemed Assist Kart Bankalar Türk Eximbank T.C. Merkez Bankası Türkiye Halk Bankası Dernek-Vakıf-Oda-Sendikalar HAK-IŞ Konfederasyonu ve Bağlı Sendikalar Sosyal Güvenlik Müfettişleri Derneği T.C. Merkez Bankası Mensupları Sosyal Güvenlik ve Yard. Sandığı Vakfı T.C. Ziraat Bankası A.Ş. & Halk Bankası A.Ş. Mensupları Emekli ve Yardım Sandığı Vakfı

LOKMAN HEKİM HASTANESİ ANLAŞMALI KURUMLAR Türkiye Halk Bankası Emekli Sandığı Vakfı Türkiye Vakışar Bankası T.A.O. Memur ve Hizmetlileri Emekli ve Sağlık Yardım Sandığı Türkiye Kalkınma Bankası A.Ş. Personeli Yardımlaşma ve Ek Sosyal GüvenlikVakfıEğitim Kurumları Pi-Analitik Dershanesi Çözüm Dershanesi Yurt Dışı Sigortalar Agis Zorgverzekeringen ADAC (Auslandkrankenschutz) Achema (Eurocross NL) CZ DIE Europaische DKV DSW ELVIA Europeiske Europeiske Reiseforsıkrıng Eurooppalainen Vakuutus Eurocsross Belgium Termutiel Belgium Folksam MENSIZ Nuts AV / NUTS OZ Sparebenk Forsikring TRIAS (SOS International) UKV VGZ – Unive –ANWB Zilveren Krus – PWZ – Gro) Asistans Şirketler Asal Sağlık Taşımacılık Güvenlik Sistemleri Marm Asistance Özel Sağlık A.Ş. Remed Asistans Uluslararası Sağlık ve Yardım Hizmetleri Turizm ve Tic. Ltd. Şti. EURO CENTER ADAC Mondial Assistance Sat Yardım ve Destek Hizmetleri A.Ş. (Mondial Asistance) Büyükelçiler Cezayir Özel Kurumlar ADFA Turizm Tic. Ltd. Şti. Erkunt Sanayi A.Ş. Kiler Alışveriş Hizmetleri S.O.S. Internatıonal Ambulans Servisi A.Ş.

Devlet Kurumları Sosyal Güvenlik Kurumu İslam Ülkeleri ist. Eko. Sos. Araş. Eğt. Mrk. Türkiye Büyük Millet Meclisi Türkiye Akreditasyon Kurumu Özel Sigortalar American Life Hayat Sigorta Axa Hayat Sigorta A.Ş. Demir Hayat Sigorta Genel Yaşam Sigorta Groupama Sigorta Güneş Sigorta Inter Partner Assistance Türk Telekom Vakfı Ray Sigorta Ankara Anonim Türk Sigorta Şirketi Zürich Sigorta A.Ş Acil Tedavi Sigortası Işık Sigorta Acil Tedavi Sigortası RAY Sigorta A.Ş.- Medline Acil Tedavi Sigortası Ray Sigorta A.Ş. - Medical Express Acil Tedavi Sigortası Medline Sağlık Paketi ve Acil Tedavi Sigortası Derin Danışmanlık ve GCS Mümessillik Acil Tedavi Sigortası (Card & Plus) Birlik Sigorta & Halk Bankası Acil Tedavi Sigortası Birlik Sigorta Polislere Özel Acil Tedavi Sigortası New Life Hayat Sigortası A.Ş. Acil Tedavi Sigortası Cenoa Sigorta A. Ş. Acil Tedavi Sigortası AVİS&RAY Sigorta A.Ş. Acil Tedavi Sigortası Hür Sigorta Acil Tedavi Sigortası SBN Sigorta A.Ş. Acil Tedavi Sigortası Dr. Back-Up Kişisel Sağlık Sistemi Temel Sağlık Paketi Acil Tedavi Sigortası Güneş Sigorta Acil Tedavi Sigortası ING Emeklilik Acil Tedavi Sigortası Metro Turizm Seyahat Organizasyon A.Ş. Hesaplı Card Türkiye Assist Car Medikamed Sağlık (Mediko Group) Favori Boya Card Life Partner Card Dr. Back-Up Kişisel Sağlık Sistemi Back-Up Kişisel Sağlık Sistemi Dr. Back-Up Kişisel Sağlık Sistemi & Fortis Bank Card

İPA Card İPA Privilige Card Benet Card Benet Global AIG Card Benet Global & Fortis Bank İş Birliği ile İlaç Tasarruf Planı Card Benet Global & Eureko Sigorta İş Birliği ile Kobi Sağlık Paketi Bank Asya Platinum Card AXA PPP Çek Cumhuriyeti Sigortalıları MedNet Sağlık Hizmetleri Ankara Sigorta A.Ş Birlik Sigorta A.Ş. Demir Hayat Sigorta A.Ş. Dubai Group Sigorta A.Ş. Eureko Sigorta A.Ş. İnterglobal / Tawuniya Mapfre / Genel Yaşam Sigortası Generelia Sigorta A.Ş. Güneş Sigorta A.Ş. ğCGM (Promed) Fortis Bank Sandık Eureko Sigorta Ziraat Sigorta Sompo Japan Sigorta HDI Sigorta Halk Sigorta (Birlik) Dubai Sigota Generali Sigorta ACE Europen Sigorta Ankara Anonim Türk Sigorta CGM Sağlıkta Avantajlar Dünyası Medline Box Üyeleri Bireysel Medline Box Üyeleri Kurumsal Avivasa Hayat ve Emeklilik Üyeleri Citibank Groupama Emeklilik Plastisan Plastik Sodexe Kobi SağlıkPaketi Üyeleri TMSF HDI Sigorta Üyeleri Elite Card HSGroup Artı Yaşam Kadıköy Card Köpük Card Med Power Sline Super Card Şişli Card Çağdaş Koruma Planı ACE Sigorta Üyeleri Mapfre Genel Yaşam Sigorta Ferdi Kaza Nar Sağlık Kart Telemed Assist Kart Yapı Kredi Sigortası

Bankalar Türk Eximbank T.C. Merkez Bankası Türkiye Halk Bankası Dernek-Vakıf-Oda-Sendikalar HAK-IŞ Konfederasyonu ve Bağlı Sendikalar Sosyal Güvenlik Müfet. Derneği T.C. Merkez Bankası Mensupları Yardımlaşma ve Ek Sosyal Güvenlik Vakfı Eğitim Kurumları Pi-Analitik Dershanesi Çözüm Dershanesi Özel Pınar Eğitim Kurumları Yurt Dışı Sigortalar Agis Zorgverzekeringen ADAC (Auslandkrankenschutz) Achema (Eurocross NL) CZ DIE Europaische DKV DSW ELVIA Europeiske Europeiske Reiseforsıkrıng Eurooppalainen Vakuutus Eurocsross Belgium Termutiel Belgium Folksam MENSIZ Nuts AV / NUTS OZ Sparebenk Forsikring TRIAS (SOS International) UKV VGZ – Unive –ANWB Zilveren Krus – PWZ – Gro) Asistans Şirketler Marm Asistance Özel Sağlık A.Ş. Remed Asistans Uluslar arası Sağlık ve Yardım Hizmetleri Turizm ve Tic. Ltd. Şti. Turas Turizm Servis ve Özel Sağlık Hizmetleri Ltd. Şti. Sat Yardım ve Destek Hizmetleri Büyükelçiler Cezayir Özel Kurumlar ADFA Turizm Tic. Ltd. Şti. Bilkent Holding Sağlık Merkezi Erkunt Sanayi A.Ş. Karel Elektronik Sanayii Ve Ticaret Kiler Alışlveriş Hizmetleri S.O.S. Internat›onal Ambulans

ARALIK 2012

67


LOKMAN HEKİM SİNCAN HASTANESİ ANLAŞMALI KURUMLAR Devlet Kurumları Sosyal Güvenlik Kurumu Türkiye Büyük Millet Meclisi Özel Sigortalar Axa Hayat Sigorta A.Ş. Demir Hayat Sigorta Groupama Sigorta Güneş Sigorta Inter Partner Assistance Türk Telekom Vakfı Ray Sigorta Ankara Anonim Türk Sigorta şirketi Zürich Sigorta A.Ş. Acil Tedavi Sigortası Işık Sigorta Acil Tedavi Sigortası RAY Sigorta A.Ş.- Medline Acil Tedavi Sigortası Ray Sigorta A.Ş. - Medical Express Acil Tedavi Sigortası Medline Sağlık Paketi ve Acil Tedavi Sigortası Derin Danışmanlık ve GCS Mümessillik Acil Tedavi Sigortası (Card & Plus) Birlik Sigorta & Halk Bankası Acil Tedavi Sigortası Birlik Sigorta Polislere Özel Acil Tedavi Sigortası New Life Hayat Sigortası A.Ş. Acil Tedavi Sigortası Cenoa Sigorta A.Ş. Acil Tedavi Sigortası AVİS&RAY Sigorta A.Ş. Acil Tedavi Sigortası Hür Sigorta Acil Tedavi Sigortası SBN Sigorta A.Ş. Acil Tedavi Sigortası Dr. Back-Up Kişisel Sağlık Sistemi Temel Sağlık Paketi Acil Tedavi Sigortası Güneş Sigorta Acil Tedavi Sigortası ING Emeklilik Acil Tedavi Sigortası Metro Turizm Seyahat Organizasyon A.Ş. Hesaplı Card Türkiye Assist Card Medikamed Sağlık (Mediko Group) Favori Boya Card Life Partner Card Dr. Back-Up Kişisel Sağlık Sistemi Back-Up Kişisel Sağlık Sistemi Dr. Back-Up Kişisel Sağlık Sistemi & Fortis Bank Card İPA Card İPA Privilige Card BeneŞt Card BeneŞt Global AIG Card BeneŞt Global & Fortis Bank İş

66

ARALIK 2012

Birliği ile İlaç Tasarruf Planı Card BeneŞt Global & Eureko Sigorta İş Birliği ile Kobi Sağlık Paketi Bank Asya Platinum Card AXA PPP Çek Cumhuriyeti Sigortalıları CGM (Promed) Fortis Bank Sandık Eureko Sigorta Ziraat Sigorta Sompo Japan Sigorta HDI Sigorta Halk Sigorta (Birlik) Dubai Sigota Generali Sigorta ACE Europen Sigorta l Ankara Anonim Türk Sigorta CGM Sağlıkta Avantajlar Dünyası Medline Box Üyeleri Bireysel Medline Box Üyeleri Kurumsal Avivasa Hayat ve Emeklilik Üyeleri Citibank Groupama Emeklilik Plastisan Plastik Sodexe Kobi SağlıkPaketi Üyeleri TMSF HDI Sigorta Üyeleri Elite Card HSGroup Artı Yaşam Kadıköy Card Köpük Card Med Power Sline Super Card Şişli Card Çağdaş Koruma Planı ACE Sigorta Üyeleri Mapfre Genel Yaşam Sigorta Ferdi Kaza Nar Sağlık Kart Telemed Assist Kart Bankalar Türk Eximbank T.C. Merkez Bankası Türkiye Halk Bankası Dernek-Vakıf-Oda-Sendikalar HAK-IŞ Konfederasyonu ve Bağlı Sendikalar Sosyal Güvenlik Müfettişleri Derneği T.C. Merkez Bankası Mensupları Sosyal Güvenlik ve Yard. Sandığı Vakfı T.C. Ziraat Bankası A.Ş. & Halk Bankası A.Ş. Mensupları Emekli ve Yardım Sandığı Vakfı

LOKMAN HEKİM HASTANESİ ANLAŞMALI KURUMLAR Türkiye Halk Bankası Emekli Sandığı Vakfı Türkiye Vakışar Bankası T.A.O. Memur ve Hizmetlileri Emekli ve Sağlık Yardım Sandığı Türkiye Kalkınma Bankası A.Ş. Personeli Yardımlaşma ve Ek Sosyal GüvenlikVakfıEğitim Kurumları Pi-Analitik Dershanesi Çözüm Dershanesi Yurt Dışı Sigortalar Agis Zorgverzekeringen ADAC (Auslandkrankenschutz) Achema (Eurocross NL) CZ DIE Europaische DKV DSW ELVIA Europeiske Europeiske Reiseforsıkrıng Eurooppalainen Vakuutus Eurocsross Belgium Termutiel Belgium Folksam MENSIZ Nuts AV / NUTS OZ Sparebenk Forsikring TRIAS (SOS International) UKV VGZ – Unive –ANWB Zilveren Krus – PWZ – Gro) Asistans Şirketler Asal Sağlık Taşımacılık Güvenlik Sistemleri Marm Asistance Özel Sağlık A.Ş. Remed Asistans Uluslararası Sağlık ve Yardım Hizmetleri Turizm ve Tic. Ltd. Şti. EURO CENTER ADAC Mondial Assistance Sat Yardım ve Destek Hizmetleri A.Ş. (Mondial Asistance) Büyükelçiler Cezayir Özel Kurumlar ADFA Turizm Tic. Ltd. Şti. Erkunt Sanayi A.Ş. Kiler Alışveriş Hizmetleri S.O.S. Internatıonal Ambulans Servisi A.Ş.

Devlet Kurumları Sosyal Güvenlik Kurumu İslam Ülkeleri ist. Eko. Sos. Araş. Eğt. Mrk. Türkiye Büyük Millet Meclisi Türkiye Akreditasyon Kurumu Özel Sigortalar American Life Hayat Sigorta Axa Hayat Sigorta A.Ş. Demir Hayat Sigorta Genel Yaşam Sigorta Groupama Sigorta Güneş Sigorta Inter Partner Assistance Türk Telekom Vakfı Ray Sigorta Ankara Anonim Türk Sigorta Şirketi Zürich Sigorta A.Ş Acil Tedavi Sigortası Işık Sigorta Acil Tedavi Sigortası RAY Sigorta A.Ş.- Medline Acil Tedavi Sigortası Ray Sigorta A.Ş. - Medical Express Acil Tedavi Sigortası Medline Sağlık Paketi ve Acil Tedavi Sigortası Derin Danışmanlık ve GCS Mümessillik Acil Tedavi Sigortası (Card & Plus) Birlik Sigorta & Halk Bankası Acil Tedavi Sigortası Birlik Sigorta Polislere Özel Acil Tedavi Sigortası New Life Hayat Sigortası A.Ş. Acil Tedavi Sigortası Cenoa Sigorta A. Ş. Acil Tedavi Sigortası AVİS&RAY Sigorta A.Ş. Acil Tedavi Sigortası Hür Sigorta Acil Tedavi Sigortası SBN Sigorta A.Ş. Acil Tedavi Sigortası Dr. Back-Up Kişisel Sağlık Sistemi Temel Sağlık Paketi Acil Tedavi Sigortası Güneş Sigorta Acil Tedavi Sigortası ING Emeklilik Acil Tedavi Sigortası Metro Turizm Seyahat Organizasyon A.Ş. Hesaplı Card Türkiye Assist Car Medikamed Sağlık (Mediko Group) Favori Boya Card Life Partner Card Dr. Back-Up Kişisel Sağlık Sistemi Back-Up Kişisel Sağlık Sistemi Dr. Back-Up Kişisel Sağlık Sistemi & Fortis Bank Card

İPA Card İPA Privilige Card Benet Card Benet Global AIG Card Benet Global & Fortis Bank İş Birliği ile İlaç Tasarruf Planı Card Benet Global & Eureko Sigorta İş Birliği ile Kobi Sağlık Paketi Bank Asya Platinum Card AXA PPP Çek Cumhuriyeti Sigortalıları MedNet Sağlık Hizmetleri Ankara Sigorta A.Ş Birlik Sigorta A.Ş. Demir Hayat Sigorta A.Ş. Dubai Group Sigorta A.Ş. Eureko Sigorta A.Ş. İnterglobal / Tawuniya Mapfre / Genel Yaşam Sigortası Generelia Sigorta A.Ş. Güneş Sigorta A.Ş. ğCGM (Promed) Fortis Bank Sandık Eureko Sigorta Ziraat Sigorta Sompo Japan Sigorta HDI Sigorta Halk Sigorta (Birlik) Dubai Sigota Generali Sigorta ACE Europen Sigorta Ankara Anonim Türk Sigorta CGM Sağlıkta Avantajlar Dünyası Medline Box Üyeleri Bireysel Medline Box Üyeleri Kurumsal Avivasa Hayat ve Emeklilik Üyeleri Citibank Groupama Emeklilik Plastisan Plastik Sodexe Kobi SağlıkPaketi Üyeleri TMSF HDI Sigorta Üyeleri Elite Card HSGroup Artı Yaşam Kadıköy Card Köpük Card Med Power Sline Super Card Şişli Card Çağdaş Koruma Planı ACE Sigorta Üyeleri Mapfre Genel Yaşam Sigorta Ferdi Kaza Nar Sağlık Kart Telemed Assist Kart Yapı Kredi Sigortası

Bankalar Türk Eximbank T.C. Merkez Bankası Türkiye Halk Bankası Dernek-Vakıf-Oda-Sendikalar HAK-IŞ Konfederasyonu ve Bağlı Sendikalar Sosyal Güvenlik Müfet. Derneği T.C. Merkez Bankası Mensupları Yardımlaşma ve Ek Sosyal Güvenlik Vakfı Eğitim Kurumları Pi-Analitik Dershanesi Çözüm Dershanesi Özel Pınar Eğitim Kurumları Yurt Dışı Sigortalar Agis Zorgverzekeringen ADAC (Auslandkrankenschutz) Achema (Eurocross NL) CZ DIE Europaische DKV DSW ELVIA Europeiske Europeiske Reiseforsıkrıng Eurooppalainen Vakuutus Eurocsross Belgium Termutiel Belgium Folksam MENSIZ Nuts AV / NUTS OZ Sparebenk Forsikring TRIAS (SOS International) UKV VGZ – Unive –ANWB Zilveren Krus – PWZ – Gro) Asistans Şirketler Marm Asistance Özel Sağlık A.Ş. Remed Asistans Uluslar arası Sağlık ve Yardım Hizmetleri Turizm ve Tic. Ltd. Şti. Turas Turizm Servis ve Özel Sağlık Hizmetleri Ltd. Şti. Sat Yardım ve Destek Hizmetleri Büyükelçiler Cezayir Özel Kurumlar ADFA Turizm Tic. Ltd. Şti. Bilkent Holding Sağlık Merkezi Erkunt Sanayi A.Ş. Karel Elektronik Sanayii Ve Ticaret Kiler Alışlveriş Hizmetleri S.O.S. Internat›onal Ambulans

ARALIK 2012

67


68

ARALIK 2012


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.