Kayıtdışı Ekonomi ile Mücadele
Rapor Haziran 2013
Kayıtdışı Ekonomi ile Mücadele Vergi Ağırlıklı Çözüm Önerileri
Cemali Oktay
1
Kayıtdışı Ekonomi ile Mücadele
Rapor Haziran 2013
Kayıtdışı Ekonomi ile Mücadele Vergi Ağırlıklı Çözüm Önerileri
Cemali Oktay
1
2
ISBN 978-605-63903-2-6
2013 © Bütün yayın hakları saklıdır.
Kayıtdışı Ekonomi ile Mücadele
İçindekiler Giriş .................................................................................................................................................................................. 5 Kayıtdışı Ekonomi Nedir?............................................................................................................................. 6 Kayıtdışılığın Nedenleri................................................................................................................................... 7 Kayıtdışılık ile Mücadelenin Gerekliliği............................................................................................. 8 Türkiye’de Kayıtdışılık ile Mücadele Çalışmaları..................................................................... 9 Türkiye’de Kayıtdışılık ile Mücadele İçin Yapılan Düzenlemeler............................ 12 Dünyada Kayıtdışı Ekonomi.................................................................................................................... 16 Kayıtdışı Ekonomiyle Mücadele Yöntemleri ve Uygulamaları.................................. 17 Kayıtdışılıkla Mücadelede Vergi Ağırlıklı Öneriler .............................................................. 19 Sonuç........................................................................................................................................................................... 32 Kaynakça.................................................................................................................................................................. 34
3
4
Kayıtdışı Ekonomi ile Mücadele
KAYITDIŞI EKONOMİ İLE MÜCADELE Ve r g i A ğ ı r l ı k l ı Ç ö z ü m Ö n e r i l e r i Giriş
G
enel olarak kayıtdışı ekonominin, mal ve hizmet üretimine konu olmasına karşılık ekonominin geleneksel ölçüm yöntemleriyle bütünüyle tespit edilemeyen ve GSMH hesaplamalarına yansımayan alanları kapsadığı kabul edilmektedir. Kayıtdışılık günümüz koşullarında birçok ülke için önemli bir sorun olmakla birlikte, özellikle gelişmekte olan ülkeler için daha da bir önem arz etmektedir. Ancak belirli bir seviyenin altında seyreden kayıtdışılık sorun olarak algılanmamakta, hatta ekonomik krizlere dayanıklılık açısından “gerekli” bir durum olarak değerlendirilmektedir. Gelişmiş birçok ülke için kayıtdışılık oranı %10’un altındadır ve bu “doğal oran” olarak nitelendirilmektedir. Gelişmekte olan ülkelerde ise bu oran %25-50 arasında ölçülmekte ve bu ülkeler için kayıtdışılıkla mücadelede, kayıtdışılık oranının %10‘un altına çekilmesi hedeflenmektedir.
2023’te dünyanın ilk 10 ekonomisi arasına girmeyi hedefleyen Türkiye’nin, bu amacına ulaşabilmesi için sosyal ve hukuksal düzenleme ve dönüşümlerin yanı sıra kayıtdışılıkla mücadelede sonuç alabilecek bir mali sisteme ve bu bağlamda da bir sosyal güvenlik sistemi ve vergi reformuna ihtiyacı vardır.
Türkiye’de kayıtdışılığı azaltmak, ekonomik ve mali öncelikler arasında yer almaktadır. Bu bağlamda 10-12 yıllık bir periyoda bakıldığında, kayıtdışılıkla mücadele bağlamında çok sayıda düzenleme yapılmış ve uygulamaya konulmuştur. Kısmen başarı sağlanmış olsa da, kayıtdışılık oranını %10’luk doğal oranın altına çekmek için alınması gereken ciddi bir mesafe vardır. Buna göre, 2023’te dünyanın ilk 10 ekonomisi arasına girmeyi hedefleyen Türkiye’nin, bu amacına ulaşabilmesi için sosyal ve hukuksal düzenleme ve dönüşümlerin yanı sıra kayıtdışılıkla mücadelede sonuç alabilecek, anlaşılır, uygulanabilir, optimum maliyet paylaşımlı ve dolayısıyla mevcut yükü vatandaşlar arasında adil olarak dağıtacak, karmaşıklıktan uzak, şeffaf ve verimlilik esasına dayalı bir mali sisteme ve bu bağlamda da bir sosyal güvenlik sistemi ve vergi reformuna ihtiyacı vardır. Mali sistemde yapılacak değişiklik ve düzenlemeler etkisini orta ve uzun vadede göstereceğinden, ülkenin ekonomik olarak bu süreci geçiştirebilecek bir mali ve parasal derinliğe sahip olması gerekmektedir. Bu bağlamda ise borçların yapısı ve borçlanma gereksinimi önemli rol oynayacaktır.
5
6
Bölgesel ve küresel güç olma yolunda hızla aşama kaydeden Türkiye’nin, gayri safi milli hasılasının %27’si kadar bir kayıtdışı ekonomiye sahip olması, milli gelirinin %27’sini vergilendirememesi, ekonomik potansiyelini tam olarak kullanamaması anlamına gelmektedir. Kayıtdışılığı azaltmak suretiyle mali külfetin tabana yayılması, ödeme gücü olanların bu külfete adil bir şekilde katılımı şeklinde tezahür edecek olup, bu durum orta ve uzun vadede daha az vergi türü ve daha düşük oranlı vergi ve prim ödenmesi anlamına gelecektir. Diğer taraftan, artan vergi ve prim gelirleri mevcut merkezi yönetim bütçesini rahatlatacak ve daha fazla yatırım ile düşük gelir grupları için transfer harcaması yapma imkânı verecektir. Bu çalışmada öncelikle kısaca kayıtdışı ekonominin tanımı ve nedenlerine değinilecek, kayıtdışılıkla mücadelede bazı ülke uygulamaları örnek olarak verilecek, 10-12 yıllık süreçte Türkiye’de yapılan değişiklik ve düzenlemeler özet olarak anlatılacak ve vergi ağırlıklı olarak yapılması gerekenler öneriler biçiminde sıralanacaktır.
Kayıtdışı Ekonomi Nedir?
K
ayıtdışı ekonomi, mal ve hizmet üretimine konu olmasına karşılık ekonominin geleneksel ölçüm yöntemleriyle bütünüyle tespit edilemeyen ve GSMH hesaplamalarına yansımayan ekonomik aktiviteleri kapsamaktadır. Kayıtdışı ekonomi tanımı içerisinde mevcut faaliyetin gizliliği belirtilmek isteniyorsa, gölge ekonomi, gizli ekonomi, saklı ekonomi, yeraltı ekonmisi, alacakaranlık ekonomisi; faaliyetin yasa dışılığı belirtilmek isteniyorsa kara eknomi, gri ekonomi, illegal ekonomi veya yasadışı ekonomi; faaliyetin devletin bilgisi dışında tutuluyor olması belirtilmek isteniyorsa gayrı resmî ekonomi, resmî olmayan ekonomi, enformel ekonomi veya kayıtdışı ekonomi ve son olarak faaliyetin önemsiz olması sebebiyle resmî GSMH kayıtlarında tutulmayışı belirtilmek isteniyorsa marjinal ekonomi, ikinci ekonomi, ikincil ekonomi gibi ifadeler kullanılmaktadır (Gelir İdaresi Başkanlığı, 2008:3) Kayıtdışı ekonomiyi ve kayıtdışı kalmanın amacını dar kapsamlı olarak tanımlamak gerekirse, legal olarak üretilen ve sağlanan mallar ve hizmetlerin kasıtlı olarak aşağıdaki dört nedenden dolayı kamu otoritelerinden gizlenmesini kapsar (Schneider, 2012): 1. Gelir vergileri, katma değer vergileri ve diğer vergilerden kaçınmak, 2. Sosyal sigorta prim ödemlerinden kaçınmak, 3. Yasal olarak uyulması gereken asgari ücret, istihdam güvenliği ile diğer düzenlemelerden kaçınmak, 4. Uyulması gereken bazı yönetsel uygulama ve prosedürlerden kaçınmak. Kayıtdışı ekonomi, suç ekonomisini, ev ekonomisini ve dolayısıyla gizli ekonomiyi de kapsamaktadır. Buna göre kayıtdışı ekonomi, bildirime tabi tutulmamış yasal üretim ve hizmetler ile yasadışı hizmet üretimini içermektedir. Diğer taraftan kayıtdışı ekonomi, kayıtlı ekonominin gri alanlarını kullanarak, herhangi bir mesleki örgüte, birliğe, kurum ve kuruluşa kaydı olmayan ve/veya bildirimde bulunmayan, çoğunlukla vergi ve sosyal güvenlik sistemince takip edilemeyen ve/veya takibi ve kontrolü zor olan, yasalarca kayda geçirilemeyen faaliyetlerdir.
Kayıtdışı Ekonomi ile Mücadele
Kayıtdışılığın Nedenleri
K
ayıtdışı ekonominin ortaya çıkışı ülkelerin sosyo-ekonomik yapılarına bağlı olarak farklılık göstermektedir. Gelişmiş ve gelişmekte olan ekonomilerde kayıtdışı ekonomi ve nedenleri genellikle vergisel faktörler ve işgücü piyasasına yönelik düzenlemeler şeklinde belirlenirken, gelişmekte olan ülkelerde ayrıca bu faktörlerin yanı sıra ekonomiyi etkileyen yapısal ve demografik nedenler de dikkate alınmalıdır. Kayıtdışılığın idari, hukuki, sosyal, siyasal ve ekonomik olmak üzere birçok nedeni söz konusudur. Ancak ana başlıklar ve genel görüş olarak ağırlık dereceleri itibariyle saymak gerekirse; • İşletme Hacmi ve Kapasitesi: Türkiye’de küçük çaplı ve daha çok aile işletmesi olarak adlandırılan işletme sayısı yüzdesi yüksektir. Bunlar sınırlı kapasite ile az sayıda işçi çalıştırmakta olup, genel olarak kurumsallaşmış değildir. Sermaye yapıları zayıf olmakla birlikte para piyasasına katılımları ve kredi temin imkânları düşüktür. Bu gibi işletmelerde vergi ve istihdam yönüyle yasal mevzuata uyma, mevzuatı takip etme ve değerlendirme sınırlı olmaktadır. Bu da bilerek veya bilmeyerek kayıtdışı kalmaya neden olmaktadır. • Ekonomik Süreçler: Yüksek enflasyonist ortamlar ve dış ödemeler bağlantılı ekonomik krizler tüm ekonomik faaliyetleri etkilemekle birlikte, daha çok vasıfsız işçilerin iş kaybı, belirli kaynaklardan sabit olarak gelir elde edenler ve küçük işletmeler üzerinde gelir kaybı olarak doğrudan görülür ve bunların kayıtdışına çıkmalarına sebebiyet verir. Ekonomik daralma dönemlerinde kayıtdışına yönelme artmakta, ekonomik genişleme dönemlerinde ise kayıtlı olarak faaliyette bulunma hissi ve isteği belirginleşmektedir. • Sektörel Yapı: Sektörlerin yapıları ve ekonomideki ağırlıkları kayıtdışı ekonominin büyüklüğüne etki eden unsurlardır. Hizmet sektörü ağırlıklı olan ekonomilerde, belge ve kayıt düzenine ilişkin kontrol ve denetim tam olarak yapılamadığından kayıtdışılığın daha fazla olması beklenebilir. Yine kalifiye işçi çalıştırmayan ve vasıfsız emek ağırlıklı istihdamı söz konusu olan sektörlerde örneğin tarım ve inşaat sektörlerinde kayıtdışı kalmak daha yaygındır. Diğer taraftan e-Ticaretin yaygınlaşması ve ilgili sorunların tam olarak tespit edilip, çözüm önerilerinin geliştirilememesi bu alanı kayıt altına almada sıkıntı oluşturmaktadır. • Vergi İdaresi, Sistemi ve Vergi Tazyiki: Vergi idaresi, vergi sistemi ile vergi adaleti zayıf olan ekonomilerde, kayıtdışılığın daha fazla olacağı
7
8
kesindir. Ayrıca vergi oranlarının yüksekliği ve gelir dağılımındaki adaletsizlikler vergi baskısının artmasına neden olmaktadır. Yine işçi ve işveren üzerindeki ağır mâlî yükler kayıtdışı istihdama neden olmaktadır. • Yasal Sorumluluklara Uyma Farkındalığı: Vergi ve yasal sorumluluklara uyma bilinci, eğitim düzeyine paralel olarak düşük olan ülkelerde kayıtdışılığın daha fazla olacağı öngörülmektedir. Eğer toplumdaki genel kanı ödenen vergi ve primlerin geri dönüşünün olmadığı yönünde (yani devletin topladığı vergilerle harcamalarını finanse etmek yerine birilerine aktarım şeklinde yolsuzluk ve israf yapılıyor olması şeklinde) ise, bu durum bireylerin yasal mevzuata uyumunu olumsuz etkileyecek ve vergi ödeme çaba ve gayretini düşürerek, kayıtdışına çıkışı artıracaktır. Gelişmekte olan ülkelerde ve özellikle eğitim düzeyi düşük olan toplumlarda bu algılamanın fazla olduğu bilinmektedir. • Organize Suç Örgütleri: Organize olan suç örgütleri genel olarak suç unsurlarından elde ettikleri gelirlerin kaynağını gizleme ve bunlara meşru bir görünüm verme eğilimindedirler. Uyuşturucu satışı, silah kaçakçılığı vs. dolayısıyla elde edilen gelirler ilk aşamada idarenin bilgisi dışında bırakılmakta ve/veya yurtdışına transfer edilmektedir. Ayrıca bu örgütler toplum içerisinde günlük ekonomik faaliyetlere katılarak mevcut olan kayıtlı ekonomik alanı tahrip etmekte, kayıtdışılığı özendirici ve artırıcı etki yapmaktadırlar. Bir toplumda söz konusu suç örgütleri ne kadar yaygın olarak yer bulabiliyorsa, kayıtdışılığın da o kadar fazla olduğu söylenebilir. • İstihdam Politikaları: İstihdam alanında görülen en önemli problem, bu alanı düzenleyici yasalara uyulmaksızın (sosyal güvenlik sistemi ve iş kanunlarına), kayıt ve beyan dışı işçi çalıştırılması veya kendi nam ve hesabına kayıtsız olarak çalışılması şeklinde ortaya çıkan kayıtdışı istihdamdır. Kayıtdışı istihdamı ortaya çıkaran nedenler ise işverenler için yük oluşturan ücretten yapılan sigorta pirimi, vergi gibi kesintiler ve ayrıca normalde çalışanlar tarafından ödenmesi gereken fakat net ücret üzerinden yapılan anlaşmalar nedeniyle, işveren tarafından çalışan adına katlanılan (sigorta primi işçi hissesi, işsizlik primi kesintileri işçi hissesi, gelir vergisi gibi) yüklenimlerdir.
Kayıtdışılık İle Mücadelenin Gerekliliği
K
ayıtdışılığın nedenlerine bakıldığında somut olarak kayıtdışı ekonomi ve dolayısıyla kayıtdışı ekonomiyle mücadele kendisini üç alanda göstermektedir: 1. Kayıtdışı istihdam ve bununla mücadele etmek, 2. Ekonomik faaliyetlerin kayıtdışı bırakılması ve dolayısıyla kayıtdışı ve/veya beyandışı bırakılan faaliyet, kazanç ve gelir unsurlarını kayda almak, 3. Suç ve suç unsurları ve onlardan kaynaklanan kayıtdışılıkla mücadele etmek ve onlardan sağlanan kazanç ve iratları saptamak.
Kayıtdışı Ekonomi ile Mücadele
Kayıtdışılığın birinci önemli etkisi vergi ve sosyal güvenlik prim gelirlerindeki azalış ve dolayısıyla bütçe açıkları olup, bu da daha fazla iç ve dış borçlanma ve faiz artışı, daha az yatırım, sosyal ve transfer harcamaları demektir. Sonuç olarak gelir dağılımın bozulması, istihdamın ve üretimin azalması, GSYİH’nın ve milli gelir ile kişi başına düşen gelirin düşmesi demektir. İkinci etkisi ise, serbest piyasa ekonomisinde haksız rekabete neden olmasıdır. Vergi ve prim ödenmeyerek sağlanan avantaj nedeniyle maliyet düşürülür ve buna bağlı olarak fiyat ve kârda üstünlük sağlanır; ve böylece vergilendirilen ve prim ödeme mecburiyeti olan piyasanın dengesinden sapma meydana gelir.
Türkiye’de Kayıtdışılık ile Mücadele Çalışmaları 24/12/2003 tarih ve 25326 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu uyarınca üç yıllık dönemleri kapsamak üzere her yıl orta vadeli program ve orta vadeli mali plan hazırlanmaktadır. Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığı’nca hazırlanan orta vadeli program, yürütme organının temel makroekonomik değişkenlere ilişkin performans hedeflerini yansıtmaktadır. Orta vadeli mali plan ise orta vadeli program ile uyumlu olmak üzere, gelecek üç yıla ilişkin toplam gelir ve gider tahminleri ile birlikte hedeflenen açık ve borçlanma durumu ile kamu idarelerinin ödenek teklif tavanlarını içeren bir belgedir. Maliye Bakanlığı tarafından hazırlanan orta vadeli malî plan, en geç Eylül ayının on beşine kadar Yüksek Planlama Kurulu tarafından karara bağlanır ve Resmî Gazete’de yayımlanır. 2006-2015 yılları arasını içeren orta vadeli mali planlarda; bütçe gelirlerini etkileyebilecek temel politikalar olarak kayıtdışı ekonominin azaltılması, bu kapsamda vergi yükünün tabana yayılarak kayıtlı mükellefler üzerindeki yükün zaman içinde düşürülmesi, idari yapıda düzenlemeler yapılması, de-
9
10
netimin etkinliğinin artırılması, vergi sisteminin sadeleştirilmesi, istihdamda ve bazı işlemlerde vergi yükünün düşürülmesi, iş ve çalışma hayatına ilişkin mevzuatın basitleştirilmesinin sağlanması, vergi kanunlarında yer alan istisna, muafiyet ve vergi indirimi hükümlerinin yeniden gözden geçirilmesi, vergiye uyumun kolaylaştırılarak herkesin vergi yükümlülüğünü yerine getirmesinin sağlanması ve kurumsal işbirliğinin geliştirilmesi hedeflenmiştir. Son olarak ise Gelir Vergisi Kanunu ve Vergi Usul Kanunu başta olmak üzere temel vergi kanunlarını gözden geçirme çalışmalarının tamamlanacağı açıklanmıştır. 2006-2015 yılları arasını içeren orta vadeli programlarda ise; gelir vergisi başta olmak üzere vergi kanunlarında yer alan istisna, muafiyet ve vergi indirimi hükümlerinin ekonomik ve sosyal politikalar çerçevesinde yeniden değerlendirilmesiyle vergi mevzuatının sadeleştirileceği, kurumlar vergisi dahil bazı işlemler için vergi indirimleri yapılacağı, kayıtdışılığın azaltılması amacıyla iş ve çalışma hayatına ilişkin mevzuatın sadeleştirileceği, kurumlar arasında bilgi paylaşımı ve koordinasyonun artırılmasına yönelik tedbirlerin alınacağı, vergi denetiminde çapraz kontroller yapılmak suretiyle etkinliğin artırılacağı, idari etkinliğin artırılması amacıyla alt yapılarının güçlendirileceği, vergi kayıp ve kaçaklarını azaltıcı yeni güvenlik müesseselerinin oluşturulmasına ve mevcutlarının etkinleştirilmesine yönelik çalışmaların sürdürüleceği, kayıtdışı işletme ve çalışanların kayıt altına alınabilmesini teminen kayıt sisteminin güçlendirileceği, kayıtdışılıkla mücadelede toplumsal duyarlılığı artırıcı faaliyetlerde bulunulacağı, sivil toplum kuruluşlarıyla işbirliğini öngören eylemlere ağırlık verileceği ve ayrıca e-Ticaret başta olmak üzere elektronik ortamda yapılan işlemlerden vergi kaybı doğmasının önleneceği ifade edilmiştir. Orta vadeli mali plan programlardaki hedefleri gerçekleştirmek üzere, sorumlu kuruluşun Gelir İdaresi Başkanlığı (GİB) olarak belirlendiği, 2008-2010 yıllarını kapsayan Kayıtdışı Ekonomiyle Mücadele Stratejisi Eylem Planı, 05.02.2009 tarih ve 27132 sayılı Resmi Gazetede 2009/3 sayılı Başbakanlık Genelgesi olarak yayımlanmıştır. Kayıtdışı Ekonomiyle Mücadele Stratejisi Eylem Planı (2008–2010) adındaki belge, ekonomik faaliyetlerin kayıt altına alınarak vergi toplanmasına ve bu ekonomik büyüklüğün vergi, istihdam ve millî gelir boyutlarıyla da kavranmasına yönelik olarak hazırlanmıştır. 2008-2010 dönemi Eylem Planı ile kayıtdışı ekonominin sebepleri belirlenerek, kayıtdışılığın önlenmesi amacıyla kamu sektörünün önemli kurum ve kuruluşlarıyla işbirliği yapılmak suretiyle girişilen toplam 109 eyleme ait gelişmeler Gelir İdaresi Başkanlığı’nca izlenmiştir.
Kayıtdışı Ekonomi ile Mücadele
2008-2010 Eylem Planı, 109 eylemi kapsayan 3 amaç çerçevesinde belirlenmiştir. Bu amaçlar; 1. Kayıtiçi faaliyetleri özendirmek, 2. Denetim kapasitesini güçlendirmek ve yaptırımların caydırıcılığını artırmak ve 3. Kurumsal ve toplumsal mutabakatı sağlamak ve güçlendirmek şeklindedir. Kayıtdışı Ekonomiyle Mücadele Stratejisi Eylem Planı (2011-2013) ise 21 Aralık 2011 tarih ve 28149 sayılı Resmi Gazete’de Başbakanlık Genelgesi ile kamuoyuna duyurulmuştur. Kayıtdışı ekonomiyle mücadele stratejisi eylem planlarında, kayıtdışı ekonominin suç ekonomisi dışında kalan boyutu ile mücadelede güdülen hedefin, devletin ekonomik faaliyetleri kayıt ve beyan altına alarak vergi toplaması olduğu vurgulanmıştır. 2011-2013 yılları arasını içeren orta vadeli programda söz konusu Eylem Planı’nın 2011 -2013 yıllarını kapsayacak şekilde güncelleneceği hususuna yer verildiğinden, çeşitli kurum ve kuruluşlardan gelen eylem önerileri değerlendirilerek 2011-2013 Eylem Planı hazırlanmış ve Ekonomi Koordinasyon Kurulu’nda görüşülerek nihaî halini almıştır. Belgede kayıtdışı ekonomiyle mücadelenin aynı zamanda kayıtdışı istihdamla mücadeleyi de kapsadığı ifade edilmiş, hazırlanmakta olan Ulusal İstihdam Strateji Belgesi’nde zaten kayıtdışı istihdamla mücadele konusunda kapsayıcı hedefler yer aldığından, kayıtdışı ekonomi eylem planında tekrara yol açacak eylemlere yer verilmediği belirtilmiştir. 2011-2013 Eylem Planı, 47 eylemi kapsayan 5 amaç çerçevesinde belirlenmiştir. Bu amaçlar; 1. Gönüllü uyumun artırılması, 2. Denetim kapasitesinin güçlendirilmesi, 3. Yaptırımların caydırıcılığının artırılması, 4. Veri tabanı paylaşımı ve 5. Toplumsal farkındalığın artırılması olarak belirlenmiştir.
Türkiye’de 10-12 yıllık süreçte kayıtdışılıkla mücadele anlamında pek çok düzenleme yapılması ve uygulamaya geçilmesine rağmen istenen azalma sağlanamamıştır. Bunun nedenleri incelenecek olursa, ülkenin eğitim düzeyine bağlı vergi bilinci seviyesi, sosyo-ekonomik yapısı, yasal düzenlemeler ve benzeri birçok faktörün söz konusu olduğu görülecektir.
Türkiye’de 10-12 yıllık süreçte kayıtdışılıkla mücadele anlamında pek çok düzenleme yapılması ve uygulamaya geçilmesine rağmen istenen azalma sağlanamamıştır. Bunun nedenleri incelenecek olursa, ülkenin eğitim düzeyine bağlı vergi bilinci seviyesi, sosyo-ekonomik yapısı, yasal düzenlemeler ile bunların karmaşıklığı, ceza ve yaptırımların caydırıcılığının olmaması ve benzeri birçok faktörün söz konusu olduğu görülecektir.
11
12
Türkiye’de Kayıtdışılık ile Mücadele İçin Yapılan Düzenlemeler
B
una göre kayıtdışılıkla mücadele kapsamında Türkiye’de yapılan somut değişiklik ve uygulamalardan önemli olanları şu şekilde sıralamak mümkündür: • 2/4/1998 tarihli ve 4358 sayılı Kanun ile kamu idare ve müesseseleri ile diğer gerçek ve tüzel kişilere, Maliye Bakanlığı’nca belirlenecek işlemleri gerçekleştirirken bu işlemlere muhatap veya taraf olan gerçek ve tüzel kişilerin vergi kimlik numarasını tespit etme ve bu işlemlere ilişkin belge, hesap ve kayıtlarda vergi kimlik numaralarına da yer verme zorunluluğu getirilmiştir. Bu çerçevede, 2001 yılı Eylül ayından itibaren mali kuruluşlarca yapılacak işlemlere taraf olanların vergi kimlik numarasının ilgili belge ve kayıtlarda kullanımı zorunlu kılınmıştır.
• E-devlet uygulamalarının yaygınlaştırılması ve etkinleştirilmesine yönelik olarak çalışmalar tamamlanmıştır. • Vergi gelirlerinin önemli bir bölümünü ödeyen mükelleflere ayrı olarak hizmet verilmesine ve bunların izlenmesine yönelik olarak kurulan Büyük Mükellefler Vergi Dairesi Başkanlığı 2007 yılında faaliyete geçirilmiştir. • Akaryakıt ürünlerinde marker uygulamasına geçilmiş ve akaryakıt istasyonlarında belge düzeni sağlanmış, kayıtdışı ekonomiyle mücadelede önemli bir adım olan, akaryakıt pompalarının ödeme kaydedici cihazlara bağlanmasına ilişkin uygulama başlatılmıştır (01/07/2006 tarihinden itibaren). • Enerji sektöründe (elektrik, doğal gaz, petrol, LPG) faaliyette bulunmak isteyenlere lisans alma zorunluluğu getirilmiştir. • Alkollü içki ve sigaralarda bandrollü bir izleme sisteminin kurulması ve sistemin işletilmesine yönelik çalışmalar tamamlanmış ve uygulamaya geçirilmiştir. • 4 Ekim 2006’da yayınlanan Başbakanlık Genelgesi ile yürürlüğe giren “Kayıtdışı İstihdamla Mücadele (KADİM) Projesi” kapsamında, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Strateji Geliştirme Başkanlığı bünyesinde “Kayıtdışı İstihdamla Mücadele Koordinatörlüğü” kurulmuştur. Bu kapsamda denetimler artırılmış ve kayıtdışı çalıştığı tespit edilenler kayıt altına alınmıştır. • Sosyal Güvenlik Kurumu’nda kontrol ve denetim yapan elemanı sayısı artırılmıştır. • Kurumlar bünyesinde ihbar sisteminin etkin bir şekilde kullanılmasına yönelik çalışmalar tamamlanmıştır. • 5024 sayılı Kanun’da ve 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun (VUK) mükerrer 298’nci maddesinde yapılan değişiklikle, 01/01/2004 tarihinden geçerli olmak üzere, “Enflasyon Düzeltmesi” sistemine geçiş yapılmıştır.
Kayıtdışı Ekonomi ile Mücadele
• Vergi kimlik numaraları ile vatandaşlık numaraları 01/07/2006 tarihinden itibaren uyumlaştırılmış, 01/01/2007’den itibaren birlikte kullanılmaya başlanmıştır. • 213 sayılı VUK’un mükerrer 355. maddesine göre belirlenmiş limiti aşan ticari işlemler ile nihai tüketicilere sunulan mal ve hizmetlerin karşılığı olarak yapılan tahsilat ve ödemelerin banka, benzeri finans kurumları ve posta idaresince düzenlenen belgelerle tevsik edilmesi mecburiyeti getirilmiştir (213 sayılı VUK’un 320, 323, 324 sıra nolu Tebliğleri ile, 01/08/2003 tarihinden itibaren). • 1 Ekim 2004 tarihinde devreye sokulan “e-Beyanname” uygulaması ile beyanname ve eklerinin elektronik ortamda kabul edilmesi, kontrolü ve arşivlenmesi mümkün olmuştur. E-Fatura (213 sayılı VUK’un 397, 416 ve 421 sıra nolu Tebliğleri) elektronik belge uygulamasına (213 sayılı VUK’un 415 sıra nolu Tebliği) sınırlı da olsa başlanmış ve muhasebe kayıtlarının elektronik ortamda saklanmasına ilişkin çalışmalar yapılmıştır (1 nolu Elektronik Defter Genel Tebliği, VUK 242. Madde). • Sosyal Sigortalar Mevzuatı’nda yapılan değişiklik ile SSK tabanına esas olan prim ile yürürlükteki asgari ücret tutarı eşitlenmiştir. • Yönetsel olarak Bakanlık birimlerinde (Maliye Bakanlığı Gelir İdaresi Başkanlığı ve denetim birimleri ile diğer Bakanlıkların denetim ve idari birimlerinde) bir takım değişiklikler yapılmıştır. • Tam otomasyon kapsamında akaryakıt satışlarının (EPDK tarafından) on-line takip sistemine geçilmiştir. • 213 sayılı VUK’un 359. maddesinde düzenlenen kaçakçılık cezalarında, hapis cezalarının alt ve üst limitleri artırılmıştır (5728 sayılı Kanun ile 08/02/2008 tarihinden itibaren, 5904 sayılı Kanun ile 03/07/2009 tarihinden itibaren). • Kayıtdışı işlemlerin tespitine yönelik olarak mali kayıtları esas alan veri ambarı ve risk analizi (MERAK) uygulaması geliştirilmiştir. Özellikli olan banka bilgileri ile POS cihazı satış bilgileri belirli dönemler itibariyle Gelir İdaresi Başkanlığı’na bildirilmeye başlanmıştır. • 5763 Sayılı “İş Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun,” kayıtlılığı özendirme amaçlı olarak işveren prim paylarının 5 puanlık kısmının geçici süre ile Hazinece karşılanması yoluyla kayıtlı istihdamın işveren üzerindeki yükünün hafifletilmesini hedeflemiştir. Ayrıca aynı kanunda 18-29 yaş arasındaki ve tüm kadın çalışanların işveren prim paylarının kademeli olarak işsizlik fonundan karşılanması suretiyle gençlerin ve kadınların kayıtlı çalıştırılması amaçlanmış, özürlü istihdamında primlerin tamamı veya yarısının ve yine isteğe bağlı sigorta yaptıran ev hanımlarının primlerinin de yarısının Hazinece karşılanması öngörülmüştür. Kanun bunun yanında
13
14
işe başlama prosedürlerinde bürokratik işlemlerin azaltılmasını sağlayarak kayıtlılığı özendiren önemli yenilikler de getirmiştir. Caydırıcı etki olarak ise sigortasız işçi çalıştırması durumunda ilgili işyerinin 1 yıl süreyle teşviklerden yararlanamaması öngörülmüştür. • Belirli bir tutarın üzerindeki kira gelirlerinin banka yoluyla ödenmesi uygulaması başlatılmıştır (193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu’nun 268 sıra nolu Tebliği ile, 01/11/2008 tarihinden itibaren). • Gümrük işlemleri ile ve gümrük beyanname ve kontrollerinin elektronik ortama taşınması çalışmaları kısmen tamamlanmış olup bu çalışmalar devam etmektedir. • İnşaat sektöründe oransal olarak KDV düzenlemesi yapılmıştır (24.12.2012 tarihli ve 2012/4116 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile, 01.01.2013 tarihinden itibaren uygulanmak üzere). • KDV iadelerinde analiz sisteminin oluşturulmasına (KDV İadesi Risk Analizi Raporu) geçilmiştir. • “Lisanslı Depoculuk” sistemi oluşturulmuş, vergisel ve tarımsal teşvikler uygulanmaya başlanmıştır. • EFT-POS özelliği olan yeni nesil yazar kasa kullanımına geçilmesi çalışmaları devam etmektedir (1/07/2013 tarihinden itibaren uygulanacaktır). • Fuel oil, gazyağı ve nafta türlerinde marker uygulamasına geçilecektir (31/12/2012 tarihinden sonra). • Sebze ve meyve ile diğer tarım ürünlerinin alım ve satım bildirimi ve tescillerine ilişkin “Hal Kayıt Sistemi” veri tabanının elektronik ortama taşınması çalışmaları yapılmıştır (01/01/2012). • Toplumsal bilinci artırma amaçlı olarak ilköğretim okullarında (3., 4. ve 5. sınıflar) “Vergibilir Projesi” kapsamında derslere başlanmıştır. • Mükelleflerin mal ve hizmet alış (Ba) ile mal ve hizmet satış (Bs) formları aylık olarak alınmaya başlanmıştır. • Tapu TAKBİS sisteminin tamamlanmasına ilişkin çalışmalar büyük ölçüde tamamlanmıştır. • 5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile kamu kurum ve bankalarına belli işlemlerde sigortalılık kontrolü zorunluluğu getirilmiş ve ücretlerin bankalar aracılığıyla ödenmesi sağlanmış (01/01/2009 tarihinden itibaren, 10 ve üzeri işçi çalıştıran işverenler için), SGK’nın bankalar, döner sermayeli kuruluşlar, diğer gerçek ve tüzel kişiler ve kamu idareleri ile kanunla kurulan kurum ve kuruluşlardan bilgi ve belge isteyebilmesinin önü açılmış ve nihayet (part-time çalışmalarda gün eksiğinin
Kayıtdışı Ekonomi ile Mücadele
çalışanlarca kapatılmasına olanak tanınarak) esnek çalışmada sigortalılık özendirilmiştir. • İşsizlik sigortası uygulaması kayıtlılığı özendirmektedir. İş sigortası primleri Haziran 2000’den itibaren yatırılmaya ve ilk işsizlik sigortası maaşı Şubat 2002’den itibaren ödenmeye başlanmıştır. • 5084 sayılı Yatırımların ve İstihdamın Teşviki İle Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun’da olduğu gibi, istihdam artışına bağlı olarak teşviksel kolaylıklar tanıyan ve işveren üzerindeki yükleri hafifletme adına prim payında azalma öngören birtakım yasal düzenlemeler hayata geçirilmiş, Bakanlar Kurulunun 2012/3305 sayılı Yatırımlarda Devlet Yardımları Hakkında Kararı ve bu Karar ile yürürlükten kaldırılan 2009/15199 sayılı Yatırımlarda Devlet Yardımları Hakkında Karar ile birlikte Temmuz 2009’da başlayan yeni teşvik sisteminde iller sosyo-ekonomik gelişmişlik seviyeleri dikkate alınarak önce dört, sonra altı bölgeye ayrılmıştır. Teşvik sistemi; genel, bölgesel, büyük ölçekli ve stratejik yatırımların teşviki uygulamalarından oluşmaktadır. Faiz desteği, bedelsiz yer tahsisi ve vergi indirim ve istisnaları ile işveren üzerindeki primsel yükün azaltılması şeklindeki destekler, kayıtlı istihdamı özendiren unsurlar olarak uygulanmış ve uygulanmaktadır. • Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu’ndan dağıtım lisansı alan elektrik ve doğalgaz dağıtım şirketleri ile organize sanayi bölgesi (OSB) tüzel kişiliklerinden; elektrik ve doğalgaz abone bilgileri ile tüketim bilgileri alınmış, işyeri abonelik işlemlerinde vergi kimlik numarasının sorgulanarak kayıtlarda kullanılması zorunlu kılınmıştır. Aynı zamanda mevcut, yeni tesis edilen, değişen veya kapanan aboneliklere ilişkin bilgiler ile tüketim bilgilerinin elektronik ortamda (Maliye Bakanlığı Gelir İdaresi Başkanlığı Bilgi Transfer Sistemi [BTRANS] aracılığıyla) gönderilmesi zorunluluğu getirilmiştir (213 sayılı VUK’un 420 sıra nolu Tebliği, 01.01.2013 tarihinden itibaren; BTRANS adresi: https://intvd.gib.gov.tr/ btrans/index.html). • Aylık prim ve hizmet belgesinde gerekli değişiklikler yapılarak işverenlerin çalıştırdıkları sigortalıların, “Uluslararası Standart Meslek Sınıflaması” kodlarına uygun olarak mesleklerini bildirmelerinin sağlanmasına yönelik çalışmalar yürütülmektedir. • Araçların imalat veya ithalattan kayıt ve tescil edildikleri tüketiciye ulaşım safhasına kadar takibine imkân veren bir sistemin kurulması çalışmaları devam etmekte olup kısmen tamamlanmıştır. • Ülkemizde kayıtdışı ekonominin büyüklüğünü ölçmeye ve dönemler itibariyle takibinin yapılmasına yönelik çalışmalar yürütülmektedir.
15
16
Dünyada Kayıtdışı Ekonomi
K
ayıtdışı ekonomi literatürünün oluşmasında öncü rolü olan Avusturyalı iktisatçı Friedrich Schneider, çok sayıda değişkeni ve etkileşimi dikkate alan MIMIC (Multiple Indicators and Multiple Causes) Yöntemi ile birçok ülkede kayıtdışılığın büyüklüğünü ölçmektedir. Tablo 1-3’te 31 Avrupa ülkesi ile diğer 5 OECD ülkesi için yapılan tahmin sonuçları verilmektedir. Türkiye’de 2003-2012 döneminde kayıtdışılıkta %5’e varan bir azalma söz konusu olmakla birlikte, kayıtdışılık oranı Avrupa Birliği ve beş gelişmiş ülke ortalamasının oldukça üzerindedir.
Tablo 1. Avrupa Birliğinde Kayıtdışı Ekonominin Büyüklüğü (GSYİH’nın %) Ülke Avusturya Belçika Bulgaristan Kıbrıs Çek Cum. Danimarka Estonya Finlandiya Fransa Almanya Yunanistan Macaristan İrlanda İtalya Letonya Lituanya Lüksemburg Malta Hollanda Polonya Portekiz Romanya Slovenya İspanya Slovakya İsveç İngiltere 27 AB Ülkesi (Ortalama)
2003 10.8 21.4 35.9 28.7 19.5 17.4 30.7 17.6 14.7 17.1 28.2 25 15.4 26.1 30.4 32 9.8 26.7 12.7 27.7 22.2 33.6 26.7 22.2 18.4 18.6 12.2
2004 11 20.7 35.3 28.3 19.1 17.1 30.8 17.2 14.3 16.1 28.1 24.7 15.2 25.2 30 31.7 9.8 26.7 12.5 27.4 21.7 32.5 26.5 21.9 18.2 18.1 12.3
2005 103 20.1 34.4 28.1 18.5 16.5 302 16.6 13.8 15.4 27.6 24.5 14.8 24.4 29.5 31.1 9.9 26.9 12 27.1 21.2 32.2 26 21.3 17.6 17.5 12
2006 9.7 19.2 34 27.9 18.1 15.4 29.6 15.3 12.4 15 26.2 24.4 13.4 23.2 29 30.6 10 27.2 10.9 26.8 20.1 31.4 25.8 20.2 17.3 16.2 11.1
2007 9.4 18.3 32.7 26.5 17 14.8 29.5 14.5 11.8 14.7 25.1 23.7 12.7 22.3 27.5 29.7 9.4 26.4 10.1 26 19.2 30.2 24.7 19.3 16.8 15.6 10.6
2008 8.1 17.5 32.1 26 16.6 13.9 29 13.8 11.1 14.2 24.3 23 12.2 21.4 26.5 20.1 8.5 25.8 9.6 25.3 18.7 29.4 24 18.4 16 14.9 10.1
20O9 8.47 17.8 32.5 26.5 16.9 14.3 29.6 14.2 11.6 14.6 25 23.5 13.1 22 27.1 29.6 8.8 25.9 10.2 25.9 19.5 29.4 24.6 19.5 16.8 15.4 10.9
2010 82 17.4 32.6 26.2 16.7 14 29.3 14 11.3 13.9 25.4 23.3 13 21.8 27.3 29.7 8.4 26 10 25.4 19.2 29.8 24.3 19.4 16.4 15 10.7
2011 7.9 17.1 32.3 26 16.4 13.8 28.6 13.7 11 13.7 24.3 22.8 12.8 21.2 26.5 29.0 8.2 25.8 9.8 25 19.4 29.6 24.1 19.2 16 14.7 10.5
2012 7.6 16.8 31.9 25.6 16.0 13.4 28.2 13.3 10.8 13.3 24.0 22.5 12.7 21.6 26.1 28.5 8.2 25.3 9.5 24.4 19.4 29.1 23.6 19.2 15.5 14.3 10.1
22.3
21.9
21.S
20.8
19.9
19.3
19.8
19.5
19.2
18.4
Kaynak: Schneider (2012)
Kayıtdışı Ekonomi ile Mücadele
Tablo 2. AB Üyesi Olmayan Avrupa Ülkelerinde Kayıtdışı Ekonominin Büyüklüğü (GSYİH’nın %) Ülke /yıl Hırvatistan Norveç İsveç Türkiye AB üyesi olmayan Ülkeler (Ortalama) 31 Avrupa ülkesi (Ağırlıklandırılmamış ortalama)
2003 32.3 18.6 9.5 32.2
2004 32.3 18.2 9.4 31.5
2005 31.5 17.6 9 30.7
2006 31.2 16.1 8.5 30.4
2007 30.4 15.4 8.2 29.1
2008 29.6 14.7 7.9 28.4
2009 30.1 15.3 8.3 28.9
2010 29.8 15.1 8.1 28.3
2011 29.5 14.8 7.8 27.7
2012 29.0 14.2 7.6 27.2
23.2 22.9 22.2 21.6 20.8 20.2 20.7 20.3 19.9 19.5 22.4 22.1 21.6 20.9 20.1 19.4 19.9 19.7 19.3 18.5
Kaynak: Schneider (2012)
Tablo 3. Gelişmiş Ülkelerde Kayıtdışı Ekonominin Büyüklüğü (GSYİH’nın %) Ülke Avustralya Kanada Japonya Yeni Zelanda ABD Diğer OECD ülkeleri (Ağırlıklandırılmamış ortalama)
2003 13.7 15.3 11 12.3 8.5
2004 13.2 15.1 10.7 12.2 8.4
2005 12.6 14.3 10.3 11.7 8.2
2006 11.4 13.2 9.4 10.4 7.5
2007 11.7 12.6 9 9.8 7.2
2008 10.6 12 8.8 9.4 7
2009 10.9 12.6 9.5 9.9 7.6
2010 10.3 12.2 9.2 9.6 7.2
12.16 11.92 11.42 10.38 10.06 9.56 10.1 9.7
2011 10.1 11.9 9 9.3 7
2012 9.8 11.5 8.8 8.8 7.0
9.46 9.18
Kaynak: Schneider (2012)
Genel olarak %10’nun altındaki kayıtdışılık oranları doğal oran olarak kabul edilmektedir. Kayıtdışılığın yüksek olduğu ekonomilerde amaç, kayıtdışılık oranını %10’un altına çekmektir.
Kayıtdışı Ekonomiyle Mücadele Yöntemleri ve Uygulamaları
Ü
lkeler kayıtdışı ekonomiyle mücadelede bir çok yönteme başvurmaktadırlar. Bunları genel olarak kayıtdışı bırakılan faaliyetlerin kayda alınmasına yönelik yasal düzenlemeler, para ve hapis cezaları, vergi indirimleri ve düzenlemeleri, vergisel teşvikler, işveren üzerindeki mali yüklerin azaltılmasıyla kayıtlı istihdama yönelik teşvikler, işletmelerin açılış, faaliyet dönemi ve kapanışlarındaki prosedürlerin azaltılması, küçük ve orta boy işletmelerin kredi piyasasına girişlerinin devlet eliyle kolaylaştırılması ve bunların kuruluş ve faaliyet kayıtlarının etkin bir şekilde takip edilmesi ve nihayet vergi bilincini oluşturmaya veya artırmaya yönelik çalışmalar şeklinde sıralamak mümkündür. Bu bağlamda ülke uygulamalarına bakıldığında, kayıtdışılıkla mücadelede özellikli uygulamalar aşağıda özet olarak verilmiştir: • Finans sisteminin gelişmiş olması ve elektronik ödeme araçlarının kullanımının teşvik edilmesi • İş kurma ve girişimcilik yapmaya yönelik teşvikler (Almanya)
17
18
• Vergi ve benzeri mali yükümlülüklerin azaltılması (Fransa, İtalya, Lüksemburg, Almanya, Finlandiya) • Vergi denetimlerinin etkinliğinin artırılması ve sektörel denetimler (İspanya) • Resmi kurumlar arasında koordinasyonu sağlayacak kuruluşların oluşturulması (Lüksemburg, Finlandiya) • Özellikle kayıtdışı istihdama yönelik cezaların artırılması ve bazı ülkelerde hapis cezaları öngörülmesi (Avusturya, Danimarka, Hollanda, Fransa, İngiltere) • İşyeri kapatma cezaları uygulanması (İtalya) • Medya ve iletişim araçları kullanılarak vergi bilincini oluşturmaya yönelik çalışmalar yapılması (Danimarka ve tüm Avrupa ülkeleri) • Bireysel harcamalar bağlamında kredi kartı kullanımını ve belge almayı teşvik amaçlı olarak çekilişlere katılma imkânı (Çin, Brezilya, Güney Kore, Tayland) • Yüksek riskli endüstrilerde faaliyetleri rapor etme ve kaynağında stopaj düzenlemelerini artırma (Kanada, İsveç, Birleşik Krallık, ABD ve OECD tarafından güçlü bir şekilde desteklenmektedir) • Dikkat çeken harcamaları ortaya çıkarmada üçüncü kişilerle bağlantılı bilgilerin kullanımını genişletme (Avusturalya) • Vergi kaçıranları ifşa etme ve kamuoyu önünde utandırma (Kore, Birleşik Kralllık) • Yüksek riskli endüstri ve sektörler ile sektörel olarak standartları belirlenen özel işletme faaliyetlerinde, girdi ve çıktı arasındaki bağlantıyı belirlemek üzere sektörel performans kriterlerini geliştirme (Avusturalya) • Vergi kaçırdığı tespit edilenler için artırılan raporlama gereksinimleri (Birleşik Kralllık) • Lokantalar gibi küçük tutarlarda nakit satışların yoğun olduğu yüksek riskli sektörlerde sertifikalandırılan yazar kasa kullanımının zorunlu olması, bu işletmelerde hafızası değiştirilemeyen veya kara kutuya sahip olan, imalatçısı tarafından sertifikalandırılan yazar kasaların kullandırılması ve bütün işletmecilerin müşterilerine tüm alımlarında bu kasaları kullanarak makbuz vermelerinin mecburi olması (İsveç Kanada, Yunanistan) • Kayıtdışı istihdamın yoğun olduğu, lokanta ve berber gibi hizmet ağırlıklı, riskli sektörlerde personelin kayıt ettirilmesinin zorunlu olması (örneğin İsveç’te işletmenin adı, personelin doğum tarihi ve ismi ile çalışma saatleri kaydettirilmektedir)
Kayıtdışı Ekonomi ile Mücadele
• Faaliyeti için gelir idaresine bildirimde bulunmayan ve daha önce kayıtdışı çalıştığına ilişkin kayıtları bulunan vergi mükellefleri için yeni bildirmeme cezaları, özel vergi ödemesi için kayıt zorunluluğu, mali şart ve koşullarda değişiklikler (Birleşik Kralllık) • Denetimden geçmiş olan mükelleflere yeniden ulaşarak durumlarını yeniden kontrol etme (Avusturalya).
Kayıtdışılıkla Mücadelede Vergi Ağırlıklı Öneriler Yüksek olması kayıtdışılığı artıran bir unsur olarak değerlendirilen ve toplam vergi gelirlerinin GSYİH içindeki payı dikkate alınarak hesaplanan vergi yükünün büyüklüğüne ilişkin OECD ülkelerine ait göstergeler Tablo 4’te verilmektedir. Tablo 4. Toplam Vergi Hasılatı (GSYİH’ya Oranı) Avustralya Avusturya Belçika Kanada Şili Çek Cumhuriyeti Danimarka Estonya Finlandiya Fransa Almanya Yunanistan Macaristan İzlanda İrlanda İsrail İtalya Japonya Kore Lüksemburg Meksika Hollanda Yeni Zelanda Norveç Polonya Portekiz Slovak Cumhuriyeti Slovenya
1965 20.5 33.9 31.1 25.7
1975 25.2 36.6 39.5 32.0
1985 27.6 40.6 44.3 32.5
30.0
38.4
46.1
30.4 34.1 31.6 17.8
36.5 35.4 34.3 19.4
39.8 42.8 36.1 25.5
26.2 24.9
30.0 28.8
28.2 34.7
25.5 18.2 27.7
25.4 20.8 14.9 32.8
32.8 24.1 29.6
40.7 28.7 39.2
33.5 27.1 15.1 39.4 15.5 42.4 31.3 42.6
15.9
19.1
24.5
1995 28.0 41.4 43.5 35.6 19.0 37.6 48.8 36.3 45.7 42.9 37.2 28.9 41.3 31.2 32.5 37.0 40.1 26.8 20.0 37.1 .15.2 41.5 36.2 40.9 36.2 30.9 39.2
2000 30.3 43.2 44.7 35.6 19.4 35.3 49.4 31.0 47.2 44.4 37.2 34.0 365 37.2 31.3 36.8 42.2 27.0 22.5 39.1 15.9 39.6 33.2 42.6 32.8 32.8 34.1 37.5
2007 29.5 42.1 43.5 33.0 24.0 37.5 49.0 31.9 43.0 43.5 36.0 32.3 39.7 40.6 30.9 36.3 43.4 28.3 26.5 35.7 17.9 38.7 35.1 43.8 34.8 35.2 29.4 37.6
2008 27.1 42.7 44.2 32.3 22.5 36.0 48.2 32.1 43.1 43.2 37.0 32.5 40.2 36.8 28.8 33.8 43.3 28.1 26.5 35.5 21.0 39.1 33.7 42.6 34.3 35.2 29.3 37.2
2009 42.8 43.2 31.1 18.2 34.8 48.2 35.8 43.1 41.9 37.0 29.4 39.1 34.1 27.8 31.4 43.5 25.6 37.5 17.5 31.0 41.0
29.3 37.9
19
20
İspanya İsveç İsviçre Türkiye İngiltere ABD OECD Toplam (Ağırlıklandırılmamış ortalama)
14.7 33.4 17.5 10.6 30.4 24.7
6.4 41.3 23.9 11.9 34.9 25.6
27.5 47.4 25.5 11.5 37.0 25.6
32.1 47.5 27.7 6.8 34.0 27.8
34.2 51.4 30.0 24.2 36.4 29.5
37.3 47.4 26.9 24.1 36.2 27.9
33.3 46.3 29.1 24.2 35.7 26.1
30.7 46.4 30.3 24.5 34.3 24.0
25.5
29.4
32.5
34.4
35.5
35.4
34.8
34.2
Kaynak: OECD (2011)
Tablo 4’e bakıldığında, Türkiye’de vergi yükünün diğer OECD üyesi ülkelere göre çok yüksek olmadığı sonucu çıkmaktadır. Vergi yükünün ağırlığının tespitinde sadece orana bakılmamalıdır. Örneğin kişi başına düşen geliri yüksek olan ülkelerde vergi yükünün ağırlığı daha az hissedilir. Kayıtdışılıkla mücadele için birçok öneri sunulmakta ve çözümler oluşturulmaktadır. Çözüm önerileri kısa dönemden ziyade orta ve uzun dönemli olarak dikkate alınmalı ve uygulanabilirlikleri hep birlikte değerlendirilmelidir. Kayıtdışılıkla mücadelede suç ve suç unsurlarına dayanan sebeplerin ortadan kaldırılması birincil olarak kolluk kuvvetlerinin görev alanına girmektedir. Finansal boyut her ne kadar mali makamları ilgilendirse de iş ve eylem ancak kolluk kuvvetleri tarafından engellenebilir. Kayıtdışılığın en büyük etkisi vergi ve prim kaybı şeklinde görülmektedir. Bu kapsamda ağırlıklı olarak vergisel düzenlemeler ve değişiklikler içeren çözüm önerileri aşağıda sıralanmıştır: • Gelirin tanımında kaynak teorisinden safi artış teorisine geçilmesi ve her türlü gelirin verginin konusuna alınması. Kaynak teorisinde gelirin kaynağına bakılarak vergilendirilip vergilendirilmeyeceği belirlenmektedir. Buna göre belirli kaynaklardan hasıl olan gelirler tanımlanmak suretiyle verginin konusuna alınmakta, tanımlanmayan kaynaklar ise verginin konusuna girmemektedir. Örneğin 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu’nda (GVK) 7 gelir unsuru tanımlanmakta ve verginin konusunu oluşturmaktadır. Bu 7 gelir unsuru haricinde diğer kaynaklardan elde edilen gelir, gelir vergisi yönüyle vergilendirilmemektedir. Safi artış teorisinde ise kaynağı ne olursa olsun tüm gelirler verginin konusuna girmekte ve vergilendirilmektedir. Örneğin kaynak teorisinde kumardan, rüşvetten, milli piyango ve ikramiyeden elde edilen gelirler verginin konusuna girmezken, safi artış teorisinde verginin konusuna girmektedir. Buna göre elde edilen tüm gelir verginin konusuna girdiğinden, vergi ödememek için yapılacak muvazaalı işlemlerin bir hükmü kalmamaktadır. Diğer taraftan gelirin tanımında safi artış teorisine geçilmesi halinde, 7338 sayılı Veraset ve İntikal Vergisi Kanunu’nun yürürlükte olmasına gerek kalmayacaktır.
Kayıtdışı Ekonomi ile Mücadele
• 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun (VUK) yürürlükten kaldırılan ve resen takdir nedeni olarak sayılan 30/7’nci maddesi hükümlerine göre, mükelleflerin her türlü harcama ve tasarruflarının vergisi ödenmiş olması veya vergiye tabi olmaması durumunu kanıtlamaları gerekliliğinin yeniden tesis edilmesi. Bu hüküm safi artış teorisi ile birlikte uygulandığında, elde edilen gelirin beyan edilmemesinin veya vergi ödememek için muvazaalı işlem yapılmasının hükmü kalmayacaktır. Tüm gelirler verginin konusuna gireceğinden ve geliri elde eden kişinin yaptığı harcamaların ve tasarrufun vergisinin ödenmiş olduğunu ispat etmesi gerekeceğinden, vergiden kaçma ve kaçınma söz konusu olamayacaktır. Yasal istisna ve muafiyetler haricinde, nihai olarak elde edilen gelir bir şekilde vergilendirileceğinden bireyler ve kurumlar elde ettikleri gelirleri ilgili döneminde beyan etmekten imtina etmeyecek, hatta tam tersi gelir elde eden kişi gelirini döneminde beyan etmek suretiyle, sonradan yapılacak sorgulama ve beyana çağrıda hesap vermekten kurtulmuş olacaktır. Türkiye’de daha önce safi artış teorisi kısa süreliğine uygulanmış olsa da ekonominin kırılganlığı ve o zamanki dünya konjonktürü gibi sebeplerle akamete uğramıştır. Ancak Türkiye gibi belirli bir aşamaya gelmiş olan gelişme sürecindeki ülkelerde kayıtdışılığı belirli bir seviyenin altına çekmek için konunun yeniden tartışılması ve daha düşük oranlı vergilerle birlikte uygulanması gerekmektedir. • Harcamalarını banka kartı ve/veya kredi kartı ile belgeleyen emeklilere, yıllık maaş gelirlerini geçmemek koşuluyla yaptıkları yıllık harcamaların belirli bir oranında (örneğin %2 gibi) iade yapılması veya maaşlarına aktarılması. Bu öneri ile emekliler için nakit kullanımı yerine banka yoluyla yapılan harcamalar teşvik edilmekte ve yapılan harcama ile karşı taraf bakımından elde edilen gelirin kayda girmesi hedeflenmektedir. • Ücretliler için (vergi kesintisine tabi olsun veya olmasın) yıllık gelir vergisi beyannamesi verdirilmesi, banka kartı ve/veya kredi kartı ile yapılan harcamaların beyan edilen gelirin belirli bir düzeyine kadar olan kısmın (örneğin %30’unun) Gelir Vergisi Kanunu’nun 103’ncü maddesinde belirtilen ilk gelir dilimine isabet eden oranda mahsup ve/veya iade edilmesi, buna bağlı olarak asgari geçim indiriminin kaldırılması. Buna göre kaynağında kesinti yapılsın yapılmasın, ücret geliri elde edenlere beyanname verdirilecektir. Ücretler dâhil bir çok kaynaktan elde edilen gelirler birleştirilerek toplam gelir üzerinden vergi hesaplanması sağlanacaktır. Kaynakta kesilen vergiler hesaplanan vergiden mahsup edilecektir. Ayrıca beyanname veren ücretlilerin banka yoluyla yapılan kişisel ve ailevi
21
22
harcamaları belirli oranda beyan edilen gelirden düşülecektir. Böylece beyanname vermeyen ücretlilerin yapmış oldukları harcamaların ve dolayısıyla karşı taraf için elde edilen gelirin kayda girmesi sağlanacaktır. Yine vergilemede artan oranlı tarife uygulaması ücret geliri elde edenler dâhil istisnasız tüm gelir elde edenler için hayata geçirilecektir. Bu düzenlemede asgari geçim indiriminin uygulanmasına gerek kalmayacaktır. • Asgari ücretlerden vergi alınması, ancak banka ve/veya kredi kartı ile yapılan harcamaların, asgari ücretin yıllık gelir vergisi matrahı tutarını aşmamak koşuluyla, Gelir Vergisi Kanunu’nun 103’ncü maddesinde belirtilen ilk gelir dilimine isabet eden oranda mahsup edilmesi ve/veya şartlar dahilinde tamamının iade edilmesi. Bu öneri ile asgari ücret üzerinden vergi alınmaya devam edilecek, banka yoluyla yapılan ve toplamı yıllık gelir vergisi matrahını aşmayan harcamaların belirli bir oranı ücret matrahından düşülecektir. Böylece asgari ücretli üzerinde vergi yükü oluşmayacak, yapılan harcamalar ve dolayısıyla karşı taraf için elde edilen gelir kayda girecektir. • Tüm bireyler için yıllık gelir vergisi beyannamesi alınması ve bunların vergi dairesi bazında analistler (iyi eğitilmiş gelir uzmanları) tarafından standartlaştırılmış analize ve tasarruf artışı yöntemine göre değerlemeye tabi tutulması, sorunlu mükellefler için vergi dairesi bazında oluşturulacak değerlendirme ekipleri tarafından ön değerlendirme ve 3’er kişilik komisyonlar vasıtasıyla ön uzlaşma müesseselerinin oluşturulması. Bu şekilde Türkiye’de ikametgâhı olan veya belirli bir dönem için Türkiye’de yerleşmiş sayılan bireylerden boş olsa dahi beyanname alınacaktır. Beyannamelerde beyan edilen gelir ile banka hesapları, tapu ve araç kayıtları ile diğer şekillerde elde edilecek veriler, kayıtlı olunan vergi dairesi nezdinde yetiştirilmiş gelir uzmanları tarafından karşılaştırılacak, standartlaştırılmış analiz yöntemleriyle analize tabi tutulacaktır. Riskli veya sorunlu görülen bireylerle yapılacak doğrudan görüşmeler yoluyla ilgili hususlar ortaya konulacak ve izahat istenecektir. İzah edilemeyen konular, değerlendirme ekipleri tarafından mevzuata aykırılık yönüyle değerlendirmeye tabi tutulacak ve oluşan vergi zıyaı ve cezasının tutarı tespit edilecektir. İlk aşamada rapor yazma ve benzeri prosedür uygulanmayacaktır. Belirlenen konu ve hesaplanan tutar ön uzlaşma komisyonuna sevk edilerek uzlaşma teminine gidilecektir. Uzlaşma sağlanamaması durumunda, konuyla ilintili olarak bireyler incelemeye sevk edilecektir. Böylece emek ve zaman kaybının önüne geçilecek ve ayrıca gelir elde edenlere takip ve kontrol altında oldukları hissi verilmiş olunacaktır. • Vergi mahkemelerinin uzmanlaşmış mahkemeler olarak yeniden düzenlenmesi, Vergi Denetim Kurulu bünyesinde tecrübeli vergi inceleme elemanlarından daha etkin bir şekilde yararlanılması.
Kayıtdışı Ekonomi ile Mücadele
Türkiye’de vergi sorunları ile alakalı bir yargılama süreci ortalama 5-6 yıl sürebilmektedir. Bu durum gerek idare gerekse de mükellef açısından ciddi bir emek ve zaman sarfiyatı ile maddi kayıp anlamına gelmektedir. İdare lehine sonuçlanan davalarda idarenin alacağı yıllar sonra kesinleşmektedir. Mükellef açısından ise, gecikme faizi bazen hesaplanan vergiyi ve kesilen cezayı geçmektedir. Dava süresi boyunca mükellef psikolojik baskı altında kalmakta, maddi kayıplara uğramaktadır. Aynı şekilde idare davayı takip edip sonuçlandırmak için emek ve zaman harcamakta ve belirli bir maliyete katlanmaktadır. Bu çerçevede vergi yargısının daha etkin çalışacak şekilde yeniden dizayn edilmesi, yaygınlaştırılması ve personel açısından güçlendirilmesi, dava sürecinin kısalmasına ve her iki tarafın katlanmakta olduğu maliyetin azalmasına neden olacaktır. Vergi yargısının yeniden yapılandırılması sürecinde tecrübeli vergi inceleme elemanlarının birikiminden yararlanacak bir mekanizma da geliştirilebilir. • Mükelleflerin tüm kayıt ve işlemlerinin elektronik ortamlarda tutulması ve yıl sonlarında tüm alt muavin dökümleri ile birlikte kayıtlı oldukları vergi dairesine verilmesi, denetimlerin öncelikle bu bilgilere göre yapılmasının sağlanması. Yapılan çalışmalar kapsamında elektronik beyanname verilmesine başlanmış, elektronik fatura düzenlenmesi ve elektronik defter tutulması çalışmaları ise kısmen tamamlanmıştır. Bu çalışmalar test uygulamaları çerçevesinde sınırlı sayıda mükellef nezdinde tatbik edilmeye başlanmış ve belirli bir tarih sonunda genel uygulamaya geçilmesi hedeflenmiştir. Bu düzenlemelere bağlı olarak mükelleflerin tüm elektronik kayıt bilgileri dönemin kapanışı ile birlikte bağlı oldukları vergi dairelerine teslim edilerek vergi daireleri nezdinde, CD ve diğer benzeri manyetik ortamlarda muhafaza edilebilir. İnceleme elamanları ilk aşamada mükellefle bağlantıya geçmeden, bulundukları yerde ve/veya ilgili vergi dairesinde doğrudan bu veriler üzerinden inceleme yapabilirler. Bu şekilde inceleme prosedürü azaltılacak, mükellef incelemeyle daha az uğraşmış, idare ise emek ve zaman tasarrufu sağlamış olacak, etkinlik ve verimlilik artacaktır. • Hamiline yazılı hisse senedi ve çek sistemi yerine nama yazılı çek sistemine geçilmesi ve/veya çeklerin tek ciroyla sınırlı tutulması. Hamiline yazılı çek sisteminde, fiziki olarak çekin el değiştirmesi veya yapılan cirolarla ilk çeki düzenleyen bilinmekle beraber sonrakiler çoğunlukla bilinememekte ve böylece teslim ve hizmetlerin finansal akışı tespit edilememektedir. Harcamayı yapan ve geliri elde eden arasındaki bağ kopmuş olduğundan, hamiline yazılı çekler kayıtdışı kalmak ve ödemenin banka yoluyla yapılmasını hileli bir şekilde belgelendirmek için sıkça kullanılmak-
23
24
tadır. Hamiline yazılı çekin devir ve ciro yoluyla, hisse senedinin ise kolayca el değiştirmesi sayesinde piyasadaki hareketlilikleri, yani nakit yerine kullanılmaları avantaj sağlamış olsa da hem vergi hukuku hem ticaret hukuku açısından birçok mağduriyete neden olmaktadır. 20/12/2009 tarih ve 27438 numaralı Resmi Gazete’de yayımlanmış olan 5941 sayılı Çek Kanunu’nun amaçları arasında kayıtdışılıkla mücadele yer almasına rağmen, özellikle hamiline çek sistemine yönelik olarak bankalara belirli dönemlerde bildirme zorunluluğu haricinde esaslı bir değişiklik öngörülmemiştir. Söz konusu Kanun daha çok hamiline çeki düzenleyen, yani keşide edenlere yönelik şekli düzenlemeler içermekte olup, çekin el değiştirmesi halinde bunun takibini yapacak ve kayıt altına alacak düzenlemeleri içermemektedir. Tacir olan ve olmayanların hamiline çek düzenlemeleri için bankalarda hamiline çek hesaplarının açılması gerekmektedir. Hamiline çek hesapları, fiziki çek yerine alternatif olarak kullanılabilmeli (fiziki çek kullanılmadan hesaben kayıt sistemi) ve fiziki çekin el değiştirmesine paralel olarak hesaplar arası mahsuplaşmayı sağlayacak şekilde takip edilmelidir. Hamiline yazılı çek sisteminde, çekin fiziki el değiştirmesinde ve ciro yapılması halinde, fiziki çek üzerine ciroyu yapan ve adına ciro yapılanların vergi kimlik numaralarının ve hamiline çek hesabının bulunduğu banka ve hesap numarası bilgilerinin yazılması ve imzalanmasının zorunlu olması gerekmektedir. Bu zorunluluk her iki tarafa bilgilerin doğruluğunun karşılıklı kontrolünü sağlayacak şekilde yüklenmelidir. Çekin son bankaya veya şubeye ibrazı, arkasının yazılıp ödemenin yapılması halinde, vergi kimlik numaraları ve hesap bilgilerine göre geriye yönelik mahsuplaşma imkânının geliştirilmesi sağlanabilir. Bu sistemde çeki bankaya ibraz edenin vergi kimlik ve hesap numarası bilgileri bulunmadığı takdirde, banka ödemeyi yapmayacaktır. Ayrıca hamiline yazılı çek sisteminde, bir çekin el değiştirmesine ve ciro edilmesine tahdit getirilmelidir. • E-Ticaret kapsamında, yani internet adresi sağlanan internet siteleri aracılığıyla yapılan satışlarda, banka veya kredi kartı kullanılan ilgili bankanın söz konusu alım satımları anlık olarak veya 15’er günlük periyotlarla GİB’e bildirmesi (sadece internetten yapılan alımlara ilişkin özel bildirim) ve kargo şirketlerine elden yapacakları tahsilatları aylık olarak bildirme yükümlülüğünün getirilmesi. Elektronik yollarla yapılan ticaretin hacmi gün geçtikçe genişlemektedir. Bu şekilde yapılan ticarette takip ve kontrol zorluğu nedeniyle söz konusu alana yönelik belge düzeni henüz tam oturtulamamış ve kayıtdışılık engellenememiştir. E-Ticaretin kayıt altına alınmasında bankalara ve kargo şirketlerine yaptıkları tahsilatları bildirme sorumluluğu yüklenebilir.
Kayıtdışı Ekonomi ile Mücadele
• Basit usulde vergilendirme sisteminin yeniden gözden geçirilmesi ve bu sistemde çalışan meslek grupları için önceden belirlenen alt limitlerden aşağı olmamak üzere matrah beyan ettirilmesi (gelirgidere göre oluşan matrahla kıyaslama yapılması ve fazla olanın beyanı), banka kartı veya kredi kartı yoluyla belgelendirilmiş bulunan kişisel ve ailevi harcamalarının zarar oluşmayacak şekilde matrahtan mahsup edilmesi. Kâr ve kazanç üzerinden alınan toplam vergi gelirleri içerisinde, basit usulde vergilendirilen mükelleflerin ödedikleri verginin payı oldukça düşük kalmaktadır. Söz konusu mükellefler defter tutmamakta, bunların kazançları gelir ve gider belgelerine göre belirlenmektedir. Yine bunların yaptıkları teslim ve hizmetler katma değer vergisinden istisnadır. Söz konusu vergilendirme sistemi kayıtdışılığa neden olmaktadır. Sistem yeniden gözden geçirilerek tamamen kaldırılmalı, mükelleflere ticari faaliyet esasında ticari kazanç olarak beyanname verdirilmeli ve gelir-giderleri en azından işletme defteri üzerinden takip edilmelidir. Alternatif olarak ise meslek grupları ve/veya iller bazında faaliyet konuları itibariyle en az matrah beyanı esası uygulanarak asgari kâr ve kazanç beyan ettirilmeli, banka yoluyla yapılan tüm şahsi ve ailevi harcamaların belirli oranı veya gerektiğinde tamamı zarar oluşmayacak şekilde kâr ve kazançlarından düşülmeli ve böylece en azından yaptıkları harcamalar yönüyle kayıtlı kalmaları sağlanmalıdır. • Beş yıl içerisinde tekerrüren, kasten 3. defa vergi kaybına sebep olan ve cezası kesinleşen mükellefler için 3-6 aylık hapis cezaları öngörülmesi, vergi kaybına sebebiyet veren ve cezası kesinleşenlerin (uzlaşma sonucu cezası kesinleşenler hariç) sonraki dönemlerde son iki veya üç dönemlerinin mutlaka incelemeye tabi tutulması, kayıtdışı işçi çalıştırdığı tespit edilenlerin belirli dönemlerde elektrik, su, doğalgaz gibi girdileri artırımlı fiyat ve bedeller üzerinden tüketmeleri, bu kişilerin özel olarak takip ve kontrol edilmesi. Tekerrüren kasıtlı olarak 5 yıl içerisinde üçüncü defa vergi kaybına sebebiyet verenler için 213 sayılı VUK’un 359. maddesinde tanımlanan eylemler haricinde, kısa süreli hapis cezası öngörülebilir. Bu yaptırım özellikle vergi-
25
26
yi zıyaa uğratmayı ve kayıtdışı kalmayı alışkanlık haline getiren mükellefler için baskı amaçlı olarak uygulanabilir. Diğer taraftan eğer ekonomik suça ekonomik ceza öngörülmek isteniyorsa, bir kere de olsa vergiyi zıyaa uğratan ve cezası kesinleşenler için sonraki dönemlere yönelik olarak, örneğin takip eden 3 yıl için her halükarda inceleme yaptırılması ve/veya yıllık vergiler yönüyle artırımlı oran uygulanması öngörülebilir. Yine kayıtdışı işçi çalıştırdığı tespit edilen birimler için girdi maliyetlerinin artırımlı uygulanması şeklinde ekonomik cezalar belirlenebilir. Bunlar belirli dönemler itibariyle sürekli kontrol ve takip edilebilir ve bazı ülkelerde uygulandığı gibi sorumlular için kısa süreli hapis cezaları tanımlanabilir. • Tam olarak vergi incelemesine tabi tutulan ve inceleme sonucunda hakkında tenkiti gerektirir herhangi bir husus tespit edilemeyen mükellefler için incelenen dönem sayısı kadar bir süre boyunca yıllık vergiler yönüyle indirimli oran uygulanması. İncelemeye tabi tutulma, mükellefler açısından her yönüyle maliyetli ve psikolojik olarak sıkıntılı bir süreçtir. Nezdinde inceleme yapılan mükelleflerin tenkiti gerektirir hususları tespit edilemediği zaman, yani işlemlerinin doğruluğuna ilişkin kabul raporları yazıldığında, sonraki dönemler için incelenen dönem sayısı kadar bir süre boyunca yıllık vergiler yönüyle indirimli oran uygulaması yapılabilir. Örneğin 2012 hesap dönemi incelenen ve tenkiti gerektirir hususları olmayan bir kurumlar vergisi mükellefi için 2013 hesap dönemi kurumlar vergisi oranı %15 olarak tatbik edilebilir. Bu uygulama mükellefin belge ve kayıt düzenine uyumunu artıracak ve incelemenin ağırlığını hafifletecektir. • 213 sayılı VUK’un 359. maddesinde şu değişikliklerin yapılması: sahte veya muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belge düzenlettirenlerden madde metninde açıkça söz edilerek cezalarının belirlenmesi, bu Kanun uyarınca tutulması ve düzenlenmesi gereken defter ve belgelerin inceleme sırasında vergi incelemesine yetkili kimselere ibraz edilmemesinin kaçakçılık suçunu oluşturduğunun belirtilmesi (yargılama aşamasında ibraz edilenlerin ibraz edilmemiş sayılması), elektronik kayıt, defter ve belge ifadesinin ilgili madde metninde işlenmesi ve nihayet madde metninde belirtilen suç konusu fiil ve eylemlerin vergi matrahının azalması sonucunu doğuracak şekilde ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 220. maddesi kapsamında tanımlandığı şekliyle örgütlü olarak işlenmesi halinde öngörülen hapis cezalarının örgüt üyelerinin her biri için ayrı ayrı yüzde elli artırımlı olarak uygulanması. Günümüzde sahte veya muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belge düzenleme fiili oldukça yaygın olup, çoğu zaman gerçek düzenleyen ve organize edenler cezalandırılamamaktadır. Yine defter tutması zorunlu olmasına rağmen
Kayıtdışı Ekonomi ile Mücadele
hiç defter tasdik ettirmeyen ve tutmayan mükellefler için 359. madde kapsamında ceza öngörülememektedir. Ayrıca bilgisayar ve diğer elektronik ortamların ikinci defter olarak kullanılması ve yasal defter ve kayıtlara işlenmeyen faaliyet sonuçlarının buralardan takip edilmesi halinde, bu verilerin kazanç tespitinde dikkate alınıp alınmayacağı ve 359. madde kapsamında ceza öngörülüp öngörülemeyeceği tartışmalı olmaktadır. Elektronik defter ve belge uygulamasını ve belirtilen diğer noktaları kapsayacak şekilde 359. maddenin yeniden şekillendirilmesi gerekmektedir. Özellikle sahte ve muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belge düzenleme fiillerini 5237 sayılı TCK’nın 220. maddesi kapsamında tanımlanan örgütlü olarak birlikte işlenmesi halinde, 359. madde metninde öngörülen hapis cezaları örgüt üyelerinin her biri için ayrı ayrı yüzde elli artırımlı olarak uygulanmalıdır. • Vergi harcaması şeklinde adlandırılan vergi istisnalarının olabildiğince sınırlandırılması ve vergi muafiyeti kapsamının daraltılması. Vergi türlerini tanımlayan ve açıklayan vergi kanunlarımızda istisna ve muafiyet uygulaması oldukça fazla ve geniştir. Her ne kadar bazı kanunlarda, örneğin 3065 sayılı Katma Değer Vergisi (KDV) Kanunu ve 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu’nda (KVK) kanun ile açıkça belirtilmedikçe (uluslararası anlaşma hükümleri haricinde) diğer kanunlarla tanınan muafiyet ve istisna hükümlerinin geçerli olmayacağı belirtilse de, uygulamada birçok vergi ve diğer kanuna atıfta bulunmak suretiyle muafiyet ve istisna hükümleri öngörülmektedir. Zorunlu olmayan muafiyet ve istisna hükümleri vergi düzenlemelerinin uygulanabilirliğini azaltmakta ve vergi ödeme potansiyeli olan kimi kesimlerin kayıtdışı kalmalarına sebebiyet vermektedir. Yine bu tür uygulamalar haksız rekabete neden olmakta ve mükellefler açısından adil olup olmadıkları sorgulanmaktadır. Dolayısıyla gerek vergi kanunlarında gerekse diğer kanunlarda düzenlenen vergiye ilişkin muafiyet ve istisnaların kapsamının daraltılması ve zorunlu olmadıkça uygulanmamaları gerekmektedir. • İşçi statüsünde çalışan tüm özel sektör çalışanlarına (meslek sahibi veya vasıfsız işçi) ilgili meslek odalarına ve/veya sendikalara kayıt zorunluluğu getirilmesi ve bunların meslek odaları veya sendikalar vasıtasıyla faaliyetlerinin ve çalıştıkları yerlerin takibinin sağlanması. Tüm özel sektör çalışanlarının faaliyet alanlarının ve çalıştıkları yerlerin meslek odalarına ve/veya sendikalara kayıt ettirilmesi zorunluluğu getirilebilir. Böylece bu kişilerin işyeri değişiklikleri, sosyal güvence sistemine uygunlukları, istihdam politikaları, ücret bilgileri ve diğer özellikli hususları odalar ve sendikalar vasıtasıyla takip ve kontrol edilebilir. • 3065 sayılı KDV Kanunu değiştirilerek indirim müessesesinin tamamen kaldırılması ve dolayısıyla KDV’de iadenin kalmaması, işlem bazında %1-10 arası oran ile işlem vergisi veya satış vergisi
27
28
alınması, fiziki mal hareketine dayalı işlemlerde %1-5 arası, hizmet şeklinde ortaya çıkan işlemlerde ise %5-10 arasında bir oran ile verginin hesaplanıp tahsil edilmesi, tahakkuk ettirilen veya ödenen verginin işlemin maliyetine intikal ettirilmesi veya doğrudan gider yazdırılması, söz konusu verginin her bir işlem bazında ve/veya nihai aşama olan perakende satış aşamasında alınması, mevcut KDV Kanunu kökten değiştirilmediği veya kaldırılmadığı takdirde ise tüm mal ve hizmet teslimlerinde %8 gibi tek bir oran belirlenerek bu oran üzerinden KDV hesaplanması ve ihracat istisnası hariç tüm istisnaların kaldırılması, lüks tüketim mallarına ilişkin verginin 4760 sayılı Özel Tüketim Vergisi Kanunu kapsamında vergilendirilmesinin sağlanması. Dolaylı bir vergi olan katma değer vergisi Avrupa Birliği’ne üye tüm ülkelerde uygulanmaktadır ve uygulanması da zorunludur. Oran farklılıkları ve diğer küçük farklılıklar haricinde Birlik ülkeleri arasındaki uyum büyük ölçüde tamamlanmıştır. Türkiye’de de Birliğe aday bir ülke olarak KDV’yi uygulama zorunluluğu söz konusudur. Ancak 1985 yılından itibaren uygulanmaya başlanan KDV, gelinen safhada oldukça aşınmış durumdadır. 3065 sayılı Kanunda yapılan düzenlemeler, sahte veya muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belge düzenlemek ve haksız indirim ve iadeye sebebiyet vermek gibi uygulamaları engellemeye ve kayıtdışılıkla mücadelede istenen sonucu almaya kâfi gelmemiştir. Bu noktada mevcut Kanunda ve/veya vergisel yapıda köklü bir değişikliğe gidilmesi fikri ortaya çıkmıştır. Şimdiki KDV düzenlemesine göre çok aşamalı düşük oranlı satış vergisi alınması halinde aşama sayısına göre gelir kaybı olmayacak, hatta tam tersi gelir artışı gerçekleşebilecektir. Örneğin brüt %20 kârlılıkla faaliyet gösteren bir işletmede ödenecek maksimum KDV oranı %20’nin %18’i olup bu da (0,20 x 0,18=)%3,6’ya denk gelmektedir. Çok aşamalı ve düşük oranlı vergilemede mal tesliminde oranın %4 olduğunu (bu oran %2 olarak da belirlenebilir) ve bu %4 ün tamamının gider yazıldığını veya maliyet olarak dikkate alındığını kabul ettiğimizde, kurumlar vergisi mükellefleri için (0,04 x 0,20=)%0,8 oranında bir tutar giderleştirilecektir. Böylece tek bir aşamada tahsil edilecek satış vergisi oranı gelir yönüyle ( %4-%0,8=)%3,2 olacaktır. İşletme ise mal alımında %4 olarak ödemiş olduğu verginin %0,8’ini maliyet olarak veya giderleştirmek suretiyle kazancından indirecektir. Geriye kalan %3,2 lik oran işletme açısından fiyata yansıtılmak suretiyle telafi edilecektir. Bir mal tesliminin ortalama 4 aşama sonunda nihai tüketiciye ulaştığını varsaydığımızda, en az kümülatif fiyat artışı (3,2 x 4=) %12,8 olacaktır. Mevcut KDV’de ise %18’lik bir orandaki vergilemede nihai tüketici açısından fiyat artışı en az %18 olacaktır. Aşama sayısına bağlı olarak fiyat artışı değişmiş olsa da düşük oranlı işlem vergisinde vergi baskısı ve verginin pazarlık konusu olması daha az, hatta belki hiç gerçekleşmeyecektir. Gelişimini
Kayıtdışı Ekonomi ile Mücadele
tamamlamada büyük bir mesafe kat etmiş olan Türkiye için çok aşamalı düşük oranlı vergileme, bu hedefi sağlamak bakımından perakende satış aşaması gibi tek aşamalı vergilemeden daha az mali külfet getirecektir (gelir sağlama ve kayıtdışılıkla mücadele açısından). Gelişmişlik düzeyine bağlı vergi bilinci artıp kurumsallaşma sağlandıkça tek aşamalı perakende satış vergisini uygulamak daha adil ve sıkıntısız bir hale gelecektir. • 3065 sayılı KDV Kanunu, 4760 sayılı Özel Tüketim Vergisi Kanunu ve 6802 Gider Vergileri Kanunu’un tek kanun olarak yeniden revize edilmesi, her bir işlem türü itibariyle (mal ve hizmet tesliminde) dolaylı vergi olarak adlandırılan tek bir vergi alınmasının sağlanması ve böylece vergiden vergi alınmasının önüne geçilerek mevzuatın sadeleştirilmesi. Dolaylı olarak alınan birçok vergi aynı zamanda KDV’nin matrahına girmektedir. Yani vergiden vergi hesaplanması şeklinde tezahür etmekte, bu da fiyatı ve dolayısıyla mali külfeti artırarak kayıtdışı kalmaya neden oluşturmaktadır. Buna göre nihai olarak dolaylı vergilerin birleştirilmesi, istisna ve muafiyet uygulamasının olabildiğince daraltılarak mevzuatın sadeleştirilmesi ve daha düşük oranlı ve anlaşılır nitelikte mevzuatın hayata geçirilmesi kayıtdışılığı azaltacaktır. • Yatırımları teşvik kapsamında indirimli vergi uygulamaları ve vergi istisnası ve/veya muafiyeti yerine düşük faizli veya faizsiz kredi imkanlarının geliştirilmesi ve bunun bankalar, finans kurumları ve aracı kurum ve kuruluşlar yoluyla sağlanması. • 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu ve 5020 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun birleştirilmesi, ilgili kanunlarda tanımlı olan ortaklık ve şirket yapılarının Türk Ticaret Kanunu dikkate alınmak suretiyle yeniden gözden geçirilmesi ve bireysel gelir vergisi mükellefleri ile basit ortaklık haricinde kalan ortaklık şeklindeki işletmelerin anonim veya limited şirket şeklinde kurulmalarının sağlanması. Kolektif, adi komandit ve eshamlı komandit şirket yapıları kaldırılarak tüzel kişiliği olan işletmelerin kurumlar vergisine tabi olan anonim veya limited şirket şeklinde kurulmaları sağlanabilir. Böylece kurumsallaşma artar ve idare açısından takip ve kontrol kolaylaşır; mükellefler açısından ise işlemler sadeleşmiş ve mevzuata uyum kolaylaşmış olur. • Şehirlerarası mal sevkiyatında, sevk irsaliyelerinin düzenleme tarihinin, numarasının ve sevk edilen mala ilişkin bilgilerin, mal sevkiyatı başlamadan önce elektronik olarak bildiriminin yapılması. Şehirlerarası mal sevkiyatında sevk irsaliyeleri çoğu zaman tarihsiz olarak düzenlemekte ve bir irsaliye çok sayıda mal sevkiyatı için kullanılmaktadır. Dolayısıyla örneğin 10 birim mal sevkiyatı yapılırken bunun ancak 1 birimi için fatura düzenlenmektedir. Sevk irsaliyesi düzenlendiği takdirde
29
30
bu sevk irsaliyesine ilişkin faturanın düzenlenmesini sağlayacak şekilde bildirim yapılması sağlanabilir. • Bankalar ve finans kurumları tarafından düzenlenen tahsilat, ödeme makbuzu gibi her türlü belgenin “Dekont” ve benzeri belge olarak nitelendirilip 213 sayılı Vergi Usul Kanunu kapsamında yasal olarak düzenlenen belgelerden kabul edilmesi. Bazı banka veya şube çalışanları özellikle işlem sayısı ve tutarı fazla olan müşterilerini korumak için bunların bazı muvazaalı işlemlerine aracılık yapabilmektedir. Yurtdışından fiktif kredi kullandırılması, ödemelerin banka yoluyla belgelendirilmesi ve hatta fiktif işlemleri finansal olarak delillendirmeye yönelik işlemler söz konusu olabilmektedir. Bu tür muvazaalı işlemlerde çoğu zaman dekont yerine tahsilat fişi veya ödeme fişi gibi belgeler düzenlenmektedir. Dekont, 213 sayılı VUK’un 359. maddesi kapsamında değerlendirilen bir belge olduğu için cezadan kurtulma adına işlemlerde söz konusu belge yerine farklı adlarda belgeler düzenlenebilmektedir. 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nda banka ve/veya çalışanlar için fiktif işlemlere yönelik farklı müeyyideler öngörülmüş olsa da özellikle şube bazında yapılacak işlemlerde düzenlenen tüm belgelerin yanıltıcı veya sahte olması halinde, sorumlular için 213 sayılı VUK’un 359. maddesi uyarınca ceza öngörülmelidir. • 4760 sayılı Özel Tüketim Vergisi Kanunu kapsamında özellikle akaryakıt teslimlerinde uygulanan istisnaların olabildiğince sınırlandırılması, işlenmiş veya ham akaryakıt ithalatında ithalata başlamadan önce veya ithalat aşamasında ilgili tanker, gemi ve saire nakil vasıtalarına, akaryakıtın cinsi ve tonajı ile sevkiyatın nerede başlayıp biteceğine ilişkin bilgileri elektronik ortamda bildirme zorunluluğunun getirilmesi, akaryakıt ve türevlerinin ithalatının özellikle Türkiye’ye yakın ülke ve bölgelerden yapıldığı dikkate alınarak bu ülkelerle bilgi paylaşım imkânlarının geliştirilmesi, akaryakıt ve türevlerinin ithalatında sınırı geçen, Türk kara sularında seyreden ve varış limanı Türkiye olan nakil vasıtaları üzerindeki akaryakıt ve türevleri için özel tüketim vergisinin gümrük beyannamesi ile beyan ettirilmesi, transit ticarete konu olan akaryakıt ve türevlerinin antrepo bilgi ve kayıtlarının sıkı bir denetime tabi tutulması, akaryakıt ve türevlerinin yurtiçi sevkiyatında özel sevk irsaliyesi ve taşıma irsaliyelerinin
Kayıtdışı Ekonomi ile Mücadele
kullanılması ve bunların sevkiyatından önce elektronik olarak bildirilme zorunluluğunun getirilmesi ve özellikle ithalat-rafineri-lisans sahibi dağıtıcı-bayi veya ithalat-lisans sahibi dağıtıcı-bayi zincirlerinin ithalat ve rafineri aşamasında mutlak kontrolün sağlanması. EPDK raporlarına göre, akaryakıt ithalatı büyük oranda Türkiye’ye yakın Rusya, İran, Irak, Suudi Arabistan, Libya ve benzeri bölge ülkelerinden yapılmaktadır. Taşıma maliyeti dikkate alındığında da buralardan yapılması daha rasyoneldir. Söz konusu ülkelerle yapılacak anlaşmalar vasıtasıyla bilgi paylaşımı imkânları geliştirilebilir. Diğer taraftan ithalat aşamasında nakil vasıtasının özellikleri ve taşınan malın cinsi ile tonajına yönelik elektronik bildirim alınabilir. İthalat aşamasında ham veya işlenmiş tüm akaryakıt için gümrük beyannamesi verdirilip ilgili vergiler (gümrükte teminat alınsın alınmasın) ödettirilebilir ve gümrükte ödenen vergiler ikinci teslim aşamasında hesaplanan vergiden mahsup edilebilir. Böylece ülkeye giriş aşamasında, yani sonraki aşamalara bırakılmadan vergileme yapılmış olacaktır. Özellikle bildirimi alınan gemilerin taşıdığı akaryakıt cinsi ve tonajına ilişkin sıkı bir denetim ve takibin yapılması gerekmektedir. İhracatçı ülkelerden alınan bilgiler ile gümrük beyanı karşılaştırılarak eksik beyan olup olmadığı ve varsa nereden kaynaklandığı tespit edilebilir. Akaryakıt ve türevlerinin yurt içi sevkiyatında özel sevk irsaliyesi düzenlettirilerek ve sevke başlama aşamasında elektronik bildirimi yaptırılarak kontrol sağlanabilir. Özellikle akaryakıt ve türevlerinin ithalatında, yapılan ithalata ilişkin ödemenin nasıl yapıldığına, vade süresine, ödenen tutara ilişkin bildirim alınabilir. Finansal akış ile fiziki mal hareketinin uyumu yapılacak inceleme ve denetimlerde kontrol edilebilir. Kaçak akaryakıtın kanunen tam tanımı yapılarak, ithal eden, satan ve kullananlar için ağır ekonomik ceza ve hapis cezaları uygulanabilir. Transit ticarete konu olan ve antrepolarda geçici olarak muhafaza edilen akaryakıt ve türevlerinin giriş ve çıkışına yönelik bilgi ve kayıtların sıkı takip ve kontrolü yapılarak, muvazaalı işlemlerde mal sahibi ile birlikte hizmeti verenlerin de uğratılan vergi kaybından müteselsilen sorumlu tutulmaları sağlanabilir. • Akaryakıta alternatif olarak üretilip kullanılan inceltilmiş yağ niteliğindeki on numara yağ olarak adlandırılan ürünlerin üretimi ve kullanımının engellenmesi için karışımda kullanılan ve özel tüketim vergisi düşük olan, gazyağı gibi girdi niteliğindeki ürünlerin özel tüketim vergilerinin yükseltilmesi. • Şehir içi yolcu taşımacılığında, tüm taksi, otobüs ve dolmuşlarda nakit yerine indirimli manyetik yolcu kartları kullanılması (söz konusu kartlar banka kartı ve kredi kartına uyumlu olarak veya bağımsız olarak düzenlenebilir) ve bunların kullanımının zorunlu tutulması.
31
32
Özellikle İzmir, Ankara ve İstanbul gibi bazı büyükşehirlerde taksi, otobüs ve dolmuş hattı fiyatlarının 1-1,5 TL olduğu ve bunların aylık getirilerinin 20 bin TL’ye kadar çıktığı bilinmektedir. Söz konusu kesim basit usulde vergilendirilmekte ve ödenen yıllık vergi çok cüzi kalmaktadır. Basit usule tabi olanlar teslim ve hizmetlerinde KDV hesaplamadığı için KDV’yi hesaplama ve beyan yükümlülükleri de yoktur. Dolayısıyla bu kişiler için mevcut bir belge ve kayıt düzeni olmadığından faaliyetleri kayıtdışı kalmakta, sadece diğer vatandaşlar gibi araçta kullanılan akaryakıttan alınan dolaylı vergileri yüklenmektedirler. Bir taraftan asgari ücretle çalışandan vergi hesaplanırken diğer taraftan aylık 20 bin TL’yi bulan bir gelire sahip olanlardan vergi alınamaması, vergilemede haksızlık ve adaletsizlik oluşturmaktadır. Bu kişiler ve benzeri şekilde faaliyette bulunanlar nezdinde kayıt düzeni oturtulmalı ve gerçek gelirleri üzerinden vergilendirilmeleri sağlanmalıdır. • Vergi barışı veya benzeri her ne isimle adlandırılmış olursa olsun vergi affına ilişkin düzenleme yapılmaması. Vergi afları geçici süreli olarak rahatlama sağlasa ve kaynak oluştursa da uzun vadede vergiyi erozyona uğratmaktadır. Bir yandan vergisini düzgün ödeyen ve bu konularda dikkatli davranan mükellefler için haksızlık oluşturmakta ve kayıt ve belge düzenine riayet edenlerin kayıtdışına çıkmalarına sebebiyet vermekte, diğer taraftan kayıtdışında kalmayı alışkanlık haline getirenler için bir sığınak niteliği taşımakta ve nasıl olsa bir gün yine af çıkacağı veya bu konuda düzenleme yapılacağı varsayımıyla bu alışkanlıklarını sürdürmelerine neden olmaktadır. Vergi afları yerine, vergi sisteminde vergi affını ortaya çıkaran (dava süresi, vergi oranları, vergi zıyaına sebebiyet veren fiil ve eylemler, tahsilat aşamasında yaşanan sıkıntılar, uzlaşma müesseselerinin etkinliği gibi) konularda kalıcı düzenlemelerin yapılması gerekmektedir.
Sonuç Azgelişmiş ve gelişmekte olan ekonomilerde kayıtdışılığın boyutu gelişmiş ülkelere göre daha büyüktür. Bunun birçok nedeni olmakla birlikte özellikle gelişmiş ülkelerde daha adil bir gelir dağılımı, kişi başına düşen gelirin fazla olması, şirketleşme ve kurumsallaşmanın yüksek oluşu, eğitim düzeyindeki yükseklik, sosyal ve transfer harcamalarının fazlalığı, kaynakların daha etkin ve rasyonel kullanımı, yasal ve idari düzenlemelerin daha sade ve anlaşılır olması ve ayrıca caydırıcılığın yüksek oluşu, bilgi ve belge paylaşımının daha kolay ve şeffaf oluşu kayıtdışılığı düşürmektedir. Kayıtdışılık, gelişmekte olan ülkelerin gelişmelerini tamamlama sürecinde finansal olarak durumlarını rahatlatma, adil bir maliyet paylaşımı sağlama ve sosyal ve ekonomik adaleti sağlama açısından mücadele edilmesi ge-
Kayıtdışı Ekonomi ile Mücadele
reken temel sorunlardan biridir. Kayıtdışılıkla mücadelede, yukarıda yer verdiğimiz, özellikle vergi sistemindeki değişiklik önerileri birlikte uygulanmak suretiyle orta ve uzun vadede başarı sağlayabilir. Genel olarak kayıtdışılıkla mücadelede sonuç verebilecek önlemler arasında ekonomik alanda nakit kullanımının sınırlandırılması, toplumun eğitim düzeyine paralel olarak vergi bilincinin artırılması, bunun için toplumsal iletişim araçlarının etkin bir şekilde kullanılması ve eğitim sisteminde düzenlemeler yapılması, mevzuatın ve vergi çeşitliliğinin olabildiğince sadeleştirilmesi ve nihayet kurumsallaşmanın teşvik edilmesi sayılabilir. Bu çerçevede raporda sunulan çözüm önerilerinin bazıları kapsamlı ve köklü değişiklikler gerektirmektedir. Bunların birçok faydası yanında sakıncalarının da olacağı tartışmasızdır. Dolayısıyla çözüm önerileri mutlak doğru olarak değerlendirilmemelidir. Aksine bu önerileri konunun detaylı bir şekilde tartışılmasını sağlamaya yönelik çabaların ürünü olarak ele almak gerekir.
Genel olarak kayıtdışılıkla mücadelede sonuç verebilecek önlemler arasında ekonomik alanda nakit kullanımının sınırlandırılması, toplumun eğitim düzeyine paralel olarak vergi bilincinin artırılması, mevzuatın ve vergi çeşitliliğinin olabildiğince sadeleştirilmesi ve nihayet kurumsallaşmanın teşvik edilmesi sayılabilir.
Kayıtdışılıkla mücadele önemli olmakla birlikte, daha çok vergi ve prim toplamak asla temel hedef olarak belirlenmemelidir. Asıl hedef, toplumsal maliyetin finansmanını oluştururken ödeme gücü ve potansiyeli olan tüm bireylerin ödeme güçleri oranında katılımlarını sağlayacak şekilde basit ve anlaşılabilir mevzuat yapmak, düşük oranlı vergileme ve prim ödeme yöntemleriyle bireyler üzerindeki mali baskıyı azaltmak ve toplumsal maliyete adil bir katılım oluşturmayı sağlamaktır. Ekonomik olarak temel hedef ise üretimi ve ihracatı artırmak olmalıdır. Üretim ve ihracat artışı, ülkeye otomatikman vergi ve primler cinsinden gelir artışı ve halka da refah artışı olarak geri dönecektir.
33
34
Kaynakça Anoop Singh, S. J.-C. (February, 2012). Inclusive Growth, Institutions, and the Underground Economy. International Monetary Fund Asia and Pasific Department. http://www. imf.org/external/pubs/ft/wp/2012/wp1247.pdf. Brys, B., S. Matthews and J. Owens (2011). Tax Reform Trends in OECD Countries. OECD Taxation Working Papers, No. 1, OECD Publishing. http://www.oecd.org/about/ publishing, http://dx.doi.org/10.1787/5kg3h0xxmz8t-en. Çolak, M. (2012). Kayıtdışı Ekonomi ve Çözüme Yönelik Politika Önerileri. Ankara: Maliye Bakanlığı Strateji Geliştirme Başkanlığı Yayın No:2012/423. Çolak, Ö.F. ve Bekmez, S. (Şubat, 2007). Kayıtdışı Ekonomi ve Siyasal Tercihler Bir Oyun Teorisi Analizi. Nobel yayın No:1126 1. Basım. Çomakli, Ş.E. (Ağustos, 2007) Türkiye’de Kayıtdışı Ekonomi ve Vergisel Kayıtdışılık (Mükellef ve Sistem Analizi). Erzurum:, Turhan Kitabevi, Proje No: BAP/2003/295. Gelir İdaresi Başakanlığı. (2011). Kayıtdışı Ekonomiyle Mücadele Stratejisi Eylem Planı 2011– 2013, Ankara. http://www.gib.gov.tr/fileadmin/user_upload. Gelir İdaresi Başkanlığı. (2008). Kayıtdışı Ekonomiyle Mücadele Stratejisi Eylem Planı 2008-2010. Ankara. http://www.gib.gov.tr/fileadmin/user_upload. OECD (2011), Revenue statistics: Comparative tables, OECD Tax Statistics database. http:// www.oecd-ilibrary.org, http://dx.doi.org/10.1787/taxrev-table-2011-1-en. Orta Vadeli Mali Planlar 2006-2015, http://www.bumko.gov.tr/TR,43/orta-vadeli-maliplan-ve-ekleri.html. Orta Vadeli Programlar 2006-2015, http://www.bumko.gov.tr/TR,42/orta-vadeli-program. html. Önder, Merve . (Ankara,2012). Türkiye’de Kayıtdışı Ekonomi ve Uluslararası Uygulamalar Işığında Çözüm Önerileri. T.C. Maliye Bakanlığı Strateji Geliştirme Başkanlığı, Mesleki Yeterlilik Tezi, http://www.sgb.gov.tr/MaliyeUzmYrdArasRaporlari/Maliye%20Uzmanl.pdf. Russell, B. (June, 2010). Revenue Administration: Managing the Shadow Economy. International Monetary Fund, Fiscal Affairs Department. http://www.imf.org/external/pubs/ft/ tnm/2010/tnm1014.pdf. Savaşan, F. (Mart,2011). Türkiye’de Kayıtdışı Ekonomi Ve Kayıtdışılıkla Mücadelenin Serencamı. Siyaset, Ekonomi, ve Toplum Araştırmaları Vakfı, Sayı 35. www.setav.org . Schneider, Friedrich (November, 2012). Shadow Economy in Turkey and in other OECDCountries: What do we (not) know? University of Linz / AUSTRIA. Schneider, Friedrich. (December, 2011). Size and Development of the Shadow Economy of 31 European and 5 other OECD Countries from 2003 to 2012: Some New Facts. www.econ.jku.at/members/Schneider/files/publications/2012/ShadEcEurope31.pdfwww. Schneider, Friedrich. (2011). The Shadow Economy in Europe, 2011. A.T. Kearney, sponsored by VISA. www.visaeurope.com/en/about_us/idoc.ashx?docid...cd71... http://www.bddk.org.tr/websitesi/turkce. http://www.epdk.gov.tr/index.php/petrol-piyasas. http://www.gib.gov.tr/index.php?id=1028.
Kayıtdışı Ekonomi ile Mücadele
Cemali OKTAY 1976 doğumlu olup ilk ve ortaöğretimini Gümüşhane’de, liseyi Ankara Yenimahalle Yahya Kemal Beyatlı Lisesinde tamamladı. Gazi Üniversitesi İktsadi ve İdari Bilimler Fakültesi Maliye Bölümünden 1997’de mezun olan Oktay, 1998’de Stajyer Muhasebat Kontrolorü olarak çalıştı. Aynı yıl Maliye Bakanlığı’nda Stajyer Gelirler Kontrolorü, 2002’de Gelirler Kontrolörü, 2009’da ise Gelirler Başkontrolörü olarak görevine devam etti. 2010-2011 tarihleri arası bir yıl süre ile “Amerika Birleşik Devletleri’nde Küçük ve Orta Ölçekli İşletmelerin Finansmanı” konusunda araştırma ve inceleme yapmak üzere ABD’de bulundu. 2012-2013 döneminde Ankara Organize Vergi Kaçakçılığı ile Mücadele Grup Başkanlığı’nda Başkan Yardımcılığı görevini yürüttü. Halen Maliye Bakanlığı Vergi Denetim Kurulu Ankara Organize Vergi Kaçakçılığı İle Mücadele Grup Başkanlığı bünyesinde Vergi Başmüfettişi olarak meslek hayatına devam etmektedir.
35
36
Notlar
38
Ehlibeyt Mahallesi 1271.Sokak Ekşioğlu İş Merkezi 16/9 06520 Balgat-Çankaya / Ankara Telefon +90 312 232 6222 Faks +90 312 231 0111 info@asem.org.tr www.asem.org.tr
9 786056 390326
grafiker.com.tr • 0 312. 284 16 39
ISBN 978-605-63903-2-6