KONNICHIWA OCAK-2018 SAYI: 3 FİYAT:25TL
JAPON EKONOMİ VE KÜLTÜR DERGİSİ
ASRIN KURTARMA OPERASYONU FİLM OLUYOR DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU İLE JAPONYA ÜZERİNE
KOBİLER JAPONYA YOLCUSU Her Japon’un İçinde Bir Samuray Vardır Japonya’da Yatırım Yapmak İçin 5 Neden / JICA’dan Dev Destek / Bushido Felsefesi / Mangalarda Türk Esintileri / İlaç Sektöründe İlk ve Tek Japon Ortaklığı / Akihibaba Elektrik Şehri / Kimononun Kısa Tarihi / Geleneksel Sihirli Fener Gösterisi Utsushi-e / Kış Tatilini Japonya’da Geçirmek İçin 9 Harika KONNICHIWA 1 Neden / Japonya’da Çevreci Hareketler ve Geri Dönüşüm; Mottainai / Setsubun Festivali / İkebana
2 
KONNICHIWA
KONNICHIWA
3
1950’DEN BUGÜNE VE GELECEĞE...
Otomotiv 4
KONNICHIWA
Savunma & Havacılık
İklimlendirme
Enerji
“
Coşkunöz Holding,
67 yıldır otomotivden, iklimlendirmeye kadar birçok sektörde dünyanın en güçlü firmalarına ileri teknoloji ve global kalite standartlarında kusursuz ürünler sunuyor.
“
Çevre Teknolojileri
Bilgi Teknolojileri
Lojistik KONNICHIWA
5
İÇİNDEKİLER
Sayı:3 Ocak 2018
10 Hayatımızdaki
28 Özel Röportaj
Japonya’dan güncel haberler, en yeni trendler ve şaşırtıcı icatlar...
Sayın Çavuşoğlu ile Türkiye ve Japonya’yı, iki ülke ilişkilerini ve bu alanda yapılması gerekenleri konuştuk.
14 Hayatımızdaki
32 Özel Haber
Akira Kurosawa ve Hayao Miyazaki’yi yakından tanıyalım.
Asrın kurtarma operasyonu film oluyor; Tahran’dan Kaçış
18 Gündem
36 Abdürreşid
ABD Başkanı Trump Japonyada. *Büyükelçi Erdoğan’a Güven Mektubunu Takdim Etti. *AB ve Japonya’dan Dev Anlaşma
Abdürreşid İbrahim Tokyo ve Ankara’da anıldı.
26 Büyükelçilik
40 Bengü ile İş
Şeyler
İnsanlar
Japonya’nın Ankara Büyükelçisi Miyajima: Türkiye ve Japonya zor gün dostudur
6
KONNICHIWA
İbrahim Anma Programı
Sohbetleri
Bu sayımızda MHI Türkiye Genel Müdürü Ata Komral’ı konuk ettik, keyifli bir sohbet gerçekleştirdik.
KONNICHIWA
7
44 JICA Röportaj JICA Başkanı Yasui Takehiro ile Türkiye, Japonya ve JICA üzerine konuştuk.
KONNICHIWA
Birbirinden farklı konularıyla mangaların başlı başına bir derya olduğu inkâr edilemez bir gerçek. Mangalarda Türk İzlerinin peşindeyiz.
46 JICA
64 Bushido
JICA’dan Atıksu Projelerine Dev Destek
Savaş meydanlarından dev şirketlere bir yaşam ve yönetim felsefesi
48 JETRO
66 Tokyo’da Neler Oluyor?
Neden Japonya?
8
62 Manga
Japonya’ya Yatırım Yapmak İçin 5 Neden
Akihabara semtini ya da daha yaygın ismi ile Elektrik Şehri’ni tanıtıyoruz
52 Özel Portre
68
Hasan Dağı’ndan Fuji’ye Bir Anadolu Çınarı; Cafer Tayyar Sadıklar
Japonya’da Çevreci Hareketler ve Geri Dönüşüm
54 Kobi Eğitim
70
Anadolu Kobileri TUJIAD ile Japonya Yolunda
Türk KOBİ’ler JaponyaYolcusu
58
71
Küçük Dev Adam ve Japon Kızı
Hayatın ritmini keşfedeceğimiz konular
Mottainai
Başyazı
Hayatın Ritmi
EDİTÖR KONNICHIWA MAC Ajans İletişim Reklam ve Danışmanlık Hizmetleri Tic. Ltd. Şti. adına İMTİYAZ SAHİBİ Erdal GÜVEN SORUMLU MÜDÜR Engin DEMİR GENEL YAYIN YÖNETMENİ Aysel ÇOKYAŞAR EDİTÖR Bülent GÜNAL KURUMSAL İLETİŞİM DİREKTÖRÜ Bengü Berrin TONYALI ULUSLARARASI İLİŞKİLER Serran ÇİFTÇİ TOKYO TEMSİLCİSİ Murat Özgür KARADENİZ AKADEMİK DANIŞMANLAR Prof. Dr. Ali Merthan DÜNDAR Prof. Dr. Ali Murat VURAL Prof. Dr. İsmail TÜRKOĞLU Prof. Hisao KOMATSU Prof. Nobuo MISAWA KATKIDA BULUNANLAR Miyuki YASUİ Gökhan KULOĞLU Esin YEŞİLYURT Birsen ALBAYRAK HUKUK DANIŞMANI Av. Süleyman DİRİN GRAFİK TASARIM MAC Ajans İletişim Reklam ve Danışmanlık Hizmetleri Tic. Ltd.Şti. BASKI Sena Ofset Ambalaj Matbaacılık San. Ve Tic. Ltd. Şti Litros Yolu 2. Matbaacılar Sitesi E Blok 6. Kat 4NE 20 Zeytinburnu - İstanbul YAZIŞMA ADRESİ Göztepe Mah. Göksu Evleri Sitesi Rahmet Sok. No:15 B86B Kavacık,Beykoz/ İST T: 0216 465 2735 Konnichiwa, basın meslek ilkelerine uymaya söz vermiştir. Konnichiwa’da yayınlanan yazı, fotoğraf ve çizimlerin tüm hakları Konnichiwa’ya aittir; kaynak gösterilmeden kullanılamaz. ISSN 2587-0629
Merhaba, Konnichiwa, Dünya genelinde yüz yüze görüşme metoduyla, siyasetten medyaya, sivil toplum kuruluşlarından liderlere pek çok kişi ve kuruma olan güvenin değerlendirildiği bir araştırmaya geçtiğimiz yıllarda Türkiye de katıldı. Araştırmadan çıkan çarpıcı sonuçlardan biri, 25-64 yaş aralığında üniversite mezunu ve gelir düzeyi yüksek kişilerin %80’inin en güvendiği yabancı şirketlerin Japon şirketleri olmasıydı. Bu sonuç şüphesiz, bu şirketler tarafından ortaya konulan ürün ve hizmetlerin bir başka deyişle Japon markalarının tüketiciyle kurdukları güven ilişkisinin bir sonucu. Bu sayımız yine Türkiye ve Japonya ilişkileri ile dopdolu. Kültürden ekonomiye ve gündeme dair Japonya ile ilgili keyifle okuyacağınız bir dergi hazırladık. Keşfedilmeyi bekleyen bir pazar olan Japonya tüm dünyanın olduğu gibi ülkemizin de hedef pazarlarından biri haline geldi. Japonya özellikle Türk KOBİ’leri için büyük iş fırsatları barındırıyor. Bu sayımızda Türk KOBİ’lerinin Japonya yolundaki hazırlıklarını anlattık. Türkiye ve Japonya ilişkilerinin iki önemli kilometre taşından biri olan; Irak-İran Savaşı’nda ölümle burun buruna gelen 215 Japon’un Türkiye tarafından kurtarılması hikayesi sonunda beyaz perdeye taşınıyor. Asrın kurtarma operasyonu ve film olma macerasını sayfalarımıza taşıdık. Bu sayımızda ayrıca Türk-Japon ilişkilerine değer katan birçok ismi ağırladık. Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ile Türkiye ve Japonya’yı, iki ülke ilişkilerini ve bu alanda yapılması gerekenleri konuştuk. JICA Başkanı Yasui Takehiro ile JICA’nın Türkiye desteklerini, Türk Japon Vakfı Başkanı Cafer Tayyar Sadıklar, Türk Japon ilişkilerine adanmış bir ömrü konuştuk. Hayatın ritminde ise keşfedeceğimiz birçok konu var; Kimono, Washitsu, Ojigi, Utsushi-e, Mottainai, Ikebana ve Bushido…Japon kültürünün eşsiz dokusunu hissetmeye hazır olun... Bir sonraki sayıda görüşmek dileğiyle, Sevgiler
Aysel Çokyaşar KONNICHIWA
9
HAYATIMIZDAKİ ŞEYLER
JAPONYA, 2017’Yİ EN İYİ TANIMLAYAN KANJİYİ SEÇTİ: KUZEY
Kuzey Kore’nin bu yıl semalarında balistik füze uçurduğu Japonya’da 2017’yi en iyi tanımlayan kanji (Çin yazı karakteri) ‘Kuzey’ olarak seçildi. Ülkede her yıl sonunda kamuoyu o yılın en önemli olayını ya da haberini en iyi şekilde anlattığını düşündüğü bir yazı karakterini oylamayla belirliyor. Japonya televizyonlarında canlı olarak yayımlanan etkinlikte Kyoto’daki antik Kiyomizu tapınağının başrahibi Seihan Mori beyaz bir tahtaya kaligrafi fırçasıyla Kuzey anlamına gelen kanjiyi yazdı.
JAPON ÖĞRENCİLER OLİMPİYATLARA HAZIR 2020 Yaz Olimpiyatları’na ev sahipliği yapacak Japonya’da olimpiyat komitesi eğitim programı düzenledi. Bu kapsamda spor değerlerini içeren programdan geçen 600’den fazla öğrenciye sertifikaları verildi. Eğitimde öğrencilere olimpiyatların ruhu ve çok kültürlülük konulu dersler anlatıldı.Halterde olimpiyat şampiyonu Hiromi Miyake ve Paralimpik Oyunları’nda tekerlekli sandalye tenis şampiyonu Yui Kamiji de öğrencilerle buluştu.Yaz Olimpiyat Oyunları, 24 Temmuz-9 Ağustos 2020 tarihleri arasında Japonya’nın başkenti Tokyo’da yapılacak. Tokyo en son 1964 Yaz Olimpiyatları’na da ev sahipliği yapmıştı.
DÜNYANIN EN KÜÇÜK ANDROİD AKILLI TELEFONU: NİCHEPHONE-S
FutureModel, Android işletim sistemine sahip, ancak arama yapmak, mesaj göndermek, müzik dinlemek gibi temel birkaç işlevi yerine getiren NichePhone-S isimli telefonunu satışa sunmaya hazırlanıyor. Kredi kartı boyutlarında, hesap makinesine benzeyen ilginç bir telefon. Engadget Japonya’nın raporuna göre NichePhone-S, fiyatı 95 dolar olacak. 10
KONNICHIWA
JAPONYA’DA PERSONEL AÇIĞINI ROBOTLAR DOLDURACAK Japonya’da orta ölçekli şirketler artan personel ihtiyaçlarını çözmek için robot yatırımlarına yöneliyorlar. Japonya’da gittikçe büyüyen işçi noksanlığını aşmaya çalışan orta ölçekli Japon firmalar imalat, hafriyat ve otel odası servisi gibi çeşitli görevleri yerine getirmesi amacıyla robot satın alıyorlar. Japonya’nın birçok robot üretici firmasının gelirleri de son birkaç çeyrektir ilk defa ocak-mart döneminde yükseldi. Ekonomi, Ticaret ve Sanayi Bakanlığı’nın endüstriyel politika bürosu şefi Seiichiro Inoue konuya ilişkin değerlendirmesinde, “İşçi eksikliğinden dolayı verimliliği artırmaya yönelik harcamaların payı gittikçe yükseliyor” diye konuştu.Bu yatırımların amaçlarına ulaşmaları durumunda, Japonya’nın hızla yaşlanan ve daralan nüfusuna çare bulabilmesi adına bir umut ışığı doğmuş olabilir. Ekipman üreticiler böylelikle ülkenin düşük üretimini hızlandırabilir ve ekonomik büyümeye destek olabilirler.
JEAN MICHEL BASQUIAT’IN ESERİ REKOR FİYATLA JAPONYA’YA GİTTİ ABD’nin New York kentinde Sotbeby’s Müzayede Evi’nde yapılan açık artırmada Amerikalı ressam Jean-Michel Basquiat’ın bir tablosu 110,5 milyon dolarlık rekor bir fiyatla Japonya’ya gitti. 27 yaşında uyuşturucudan hayatını kaybeden ressam Jean-Michel Basquiat’ın eserini rekor fiyata alan Japon koleksiyoncunun geçen yıl yine rekor fiyata satılan bir başka tablonun da alıcısı olduğu ortaya çıktı. Daha önce benzer alanda bir rekor geçen yıl 57 milyon dolara satılan ‘isimsiz’ bir tabloyla elde edilmişti. Tabloyu alan Japon koleksiyoncu, söz konusu eseri dünya genelindeki müzelere ödünç vereceğini açıkladı. KONNICHIWA
11
HAYATIMIZDAKİ ŞEYLER
İglo’da akşam yemeği
İşte Noel yemeği için heyecan verici bir yer. Andaz Tokyo, 52 kattaki çatı katında bir igloo’da eşsiz 5-yıllık tadımlama menüsü (21-24 Aralık) sunuyor. Igloo dört kişiye kadar oturabilir. Menü kişi başına 80.000 yen tutar ve rezervasyonların yapılması üç gün önceden yapılmalıdır.
Japon şirket, çalışanların maaşlarını Bitcoin ile ödeyecek Japonya’da bir şirket, çalışanlarının maaşlarının bir kısmını sanal para birimi Bitcoin ile ödeyeceğini açıkladı. GMO İnternet Group adlı şirketten yapılan açıklamada, 2018’in mart ayından itibaren 4 bin çalışana maaşlarının 100 bin yenlik (yaklaşık 870 dolar) kısmının kripto para birimi ile ödeme seçeneği sunulacağı belirtildi. Sanal para birimi ile ödemenin işveren ve çalışan arasında karşılıklı rızaya dayalı yapılacağı vurgulanan açıklamada, Bitcoin ile yapılan ödemenin bu yönüyle ülke yasalarına uygun olduğu kaydedildi.
Tokyo’da, Ryumeikan Otelinde cam silicilerden biri 2017 yılı Çin takvimine göre Horoz yılı olduğu için horoz kostümü giyerken diğeri 2018 yılı Çin takvimine göre köpek yılı olduğu için köpek kostümü giyerek poz veriyor.
12
KONNICHIWA
Japonya’dan hamile yolcuya yer bulma uygulaması!
Batman Ninja animesi Japonya’nın en ünlü yaratıcıları Batman Ninja animesinde buluşuyor. Samuray zırhı ve kılıcıyla gördüğümüz Batman, ilk fragmanda Joker ile karşı karşıya geliyor. Seslendirmesi Japonca olan bu yapımda Batman’i Alfred’le çay seremonisinde dahi görebiliyoruz. Nightwing, Robin, Death Stroke, Harley Quinn gibi karakterlerin de yer aldığı anime, oldukça karanlık bir atmosfere sahip. Japon kültürüne ait pek çok detayı barındıran filmde ana kötümüz Joker gibi görünüyor. Anime 2018 yılında Blu-ray ve DVD olarak yayınlanacak.
Shinmoedake Uyandı!
Japonya’da kullanılan telefon uygulaması, ayaktaki hamile yolcuya yer buluyor. Genel olarak izdiham görüntüleri ile kamuoyu karşısına çıkan Japonya’daki metrolar bu kez teknolojik bir devrimle adından söz ettiriyor. Hamileler için cep telefonu ile oturacak yer bulabilme imkanı sunan uygulamaya Tokyo’da denenmeye başlandı. Geliştirilen bir akıllı telefon uygulaması hamileler için yer sorununa çare oldu. Oturma ihtiyacı duyan hamile yolcu uygulama üzerinden kendine yer vermek isteyen gönüllülere mesaj gönderiyor. Uygulama ağında yer alan ve yer vermek isteyen diğer yolcular mesaja anında cevap veriyor. Oturduğu vagonu ve koltuğu bildirip, yerini devrediyor. Şimdilik sadece hamilelere yönelik denenmeye başlanan uygulamanın, ilerleyen zamanlarda yaşlılar ve engelliler için de geliştirilmesi planlanıyor.
Japonya’nın güneybatısındaki Şinmoedake Yanardağı’nın faaliyete geçtiği bildirildi. Japonya Meteoroloji Ajansı tarafından yapılan açıklamada, ülkenin güneybatısındaki Şinmoedake Yanardağı’nın 6 yıl aradan sonra tekrar faaliyete geçtiği ve 1.7 kilometre yüksekliğe kadar kül püskürttüğü belirtildi. Japonya televizyonu TBS’de yer verilen haberlerde yanardağın püskürttüğü küllerin etraftaki 4 kente kadar ulaştığı kaydedildi. “Pasifik ateş çemberi” deprem ve volkan kuşağında yer alan Japonya’da 100’den fazla aktif yanardağ bulunuyor. KONNICHIWA
13
HAYATIMIZDAKİ İNSANLAR
AKİRA KUROSAWA
14
KONNICHIWA
“Dünya sinemasına damga vuran isimlerden olan ünlü yönetmen Akira Kurosawa, II. Dünya Savaşı sonrası Japon sinemasının yeniden yükselişe geçmesinde öncü isimlerdendi. Japon sinemasının Batı’da yeniden tanınmasını sağlayan filmlere imza atan usta yönetmen, Rashomon, Yedi Samuray, İkiru, Dersu Uzala ve Yojimbo gibi önemli filmleri sinema tarihine kazandırdı.” 1910 yılında Tokyo’da doğan Kurosawa, geniş bir ailede büyüdü. Ağabeyi Haiko’nun sessiz sinema döneminde filmleri yorumlayan benshilerden biri olması sebebiyle genç yaşta sinemayla tanıştı. Kurosawa, Japon sinemasının II. Dünya Savaş’ı öncesinin önemli yönetmenlerinden Takizawa, Kajiro Yamamoto ve Mikio Naruse’ye asistanlık yaparak sinema sektörüne adım attı. 1943’te ilk yönetmenlik denemesi olan Sugata Sanjiro, 1944’te Utsukuşiku, 1945’te Tora No O Wo Fumu Otokotaçi, 1946’da Vaga Seişun Ni Kuinaş filmlerini yönetti. 1950 yılında çektiği Rashomon filmiyle uluslararası arenada başarı sağlayarak Venedik Film Festivali’nde En İyi Film ödülünü aldı. Savaş yıkıntıları içinde kendini toparlamaya çalışan Japon toplumuna ayna tutan Kurosawa, Rashomon ile kariyerindeki basamakları tırmanmaya başladı. 1951 yılında Dostoyevski’nin Budala romanından uyarladığı Hakuçi’yi, 1952’de ise İkiru’yu çekti. Savaş sonrası harap olmuş Japon toplumu içinde varoluşunun temelini arayan bir memurun hikayesini İkiru ile seyirciye aktardı. 1954 yılında ise bir sinema başyapıtı olan Yedi Samuray filmiyle yeteneğinin zirvesinde olduğunu gösterdi. Özenle çekilmiş savaş sahneleri, batı westernlerinin doğu samuray kültürüne sinmiş havasını kusursuzca yansıtarak dünya sinema tarihine eşsiz bir film kazandırdı. Bu filmiyle birlikte Avrupa ve Amerikan Sinemasını etkiledi. Başarılarının ardından birçok ülkeden teklifler alan Kurosawa,
60’ların sonunda Hollywood’a giderek Tora Tora adında II. Dünya Savaşı’nda Japon ve ABD kuvvetlerini anlatan bir filme başladı. Ancak Hollywood’un çalışma şartlarının kendisine uymadığına kanaat getiren Kurosawa, kısa sürede ülkesine döndü. Daha sonra yarım kalan filmi Richard Fleischer liderliğindeki ekip tamamladı. ABD dönüşü yaşadığı bunalım sonrası başarısızlıkla sonuçlanan bir intihara kalkışan Kurosawa, daha sonra kendisini toparlayarak yeniden sinemaya döndü. İntihara kalkışmasında sebep olarak film yapmak için kaynak bulamaması sebep gösterildi.
Bu olaydan birkaç yıl sonra Sovyetler Birliği’nden teklif alan yönetmen 1975’te Dersu Uzala’yı çekti. Dersu Uzala ile 1976 yılında En İyi Yabancı Film Oscar’ını alarak kariyerinde önemli bir başarıya imza attı. Sovyetler Birliği’ndeki projeden sonra ülkesine dönen Kurosawa, 1985 yılında Shakspeare’in Kral Lear oyunundan uyarladığı Ran filmini çekerek sinema tarihinin sayılı yönetmenlerinden biri olduğunu tekrardan ispatladı. Kusursuz görüntüler ve oyunculukla göz dolduran film 4 dalda Oscar ödülü aldı. 1998 yılında 88 yaşında vefat eden Kurosawa, 1991 yılında çektiği Rhapsody in August’ta atom bombasını unutmuş, Amerikan hayranı yeni Japon gençliğini eleştiriyordu. KONNICHIWA
15
HAYATIMIZDAKİ İNSANLAR
HAYAO MIYAZAKI
Hayao Miyazaki, Japon manga ve anime sanatçısıdır. Elli yılı aşkın bir süredir animasyon dünyasının içindedir ve en yakın çalışma arkadaşı Isao Takahata ile birlikte Studio Ghibli adlı animasyon stüdyosunun kurucusudur.
Animasyonun en büyük ustalarından biri olarak kabul edilen Hayao Miyazaki’nin animasyon filmlerinin başarısı dünya çapında ilgi görmüş ve ismi ABD’li Walt Disney, Steven Spielberg ve Orson Welles ile karşılaştırılır hale geldi. Miyazaki Time dergisinin yapmış olduğu dünyanın en etkileyici insanları listesinde yer aldı. Hayao Miyazaki, 5 Ocak 1941 yılında Tokyo’da doğdu. Dört erkek kardeşin ikincisiydi ve ağabeyinin savaş uçakları için parça üreten şirketi Miyazaki Airplanes’de yöneticiydi. 16
KONNICHIWA
Toyotama Lisesi’ndeki üçüncü senesinde, dünyanın ilk renkli uzun metrajlı animasyon filmi olan Hakujaden’i izlediğinde filmden çok etkilendi ve animasyona ilgi duymakla kalmayıp; o anda çizgi roman çizeri olmaya karar verdi. 1962 yılında gittiği Gakushuin Üniversitesi’nde uluslararası ilişkiler ve ekonomi okumaya başladığında; üniversitenin Japon imparatorluk ailesiyle yakın olması sebebiyle Marksist düşünceden etkilendi. Mezun olduktan sonra Toei Animasyon Şirketi’nde animatör olarak çalışmaya başlayan Hayao Miyazaki; bu yıllarda yönetmen olan Isao Takahata ile tanıştı ve beraber şirket sendikasında çalışmaya başladılar. 1965’te anime yönetmeni Otsuka Yasuo ve Isao Takahata’nın çalışmaya başladıkları Güneşin Prensi Horus (Taiyō no Ōji Horusu no Daibōken); Hayao Miyazaki’nin uzun metrajlı bir animasyon filminde çalışmak adına
yakaladığı büyük bir fırsattı. Kariyeri boyunca hem pek çok uzun metrajlı animeye, hem de Japonya’da manga olarak adlandırılan çok sayıda çizgi romana imza attı. Eserleri Japonya’da olağanüstü ilgi ve saygı gören Miyazaki, Oscar Ödülü’nü kazandığı 2002 yılına kadar çizgi film çevreleri dışında batıda pek tanınmıyordu. Kendisine sadece bu ödülü getirmekle kalmayıp bir ilke de imza atmasını sağlayan Ruhların Kaçışı filmi Berlin Film Festivalinde ödül alan ilk animasyon filmidir. Ayrıca bu filmle Japonya’da gişe rekorları kırarak; 1997’de yönetmenliğini yaptığı Prenses Mononoke filmi ile kendisine ait olan gişe rekorunu yine kendisi kırmıştı. Miyazaki’nin Isao Takahata ile beraber yaptığı Heidi dizisi Türkiye’de tanınır. Miyazaki özellikle son zamanlardaki eserlerinin büyük bir kısmının yönetmenliğinin yanı sıra metin yazarlığını da yaptı. Bu türden ilk eserlerinden biri kendi yarattığı bir mangadan uyarlama olan Rüzgarlı Vadi’dir. Bu eserinden sonra Stüdyo Ghibli’yi kuran Miyazaki eserlerini burada hazırlamaya başladı ve bu stüdyo aracılığıyla hayranlarına ulaştırdı.
Belirli Başarılar * Studio Ghibli tarihindeki ilk box-office başarısı (Küçük Cadı Kiki) * Studio Ghibli’nin ilk bilgisayar efekti kullandığı film (Kırmızı Kanatlar) * Miyazaki’nin ilk bilgisayar efekti kullandığı ve Studio Ghibli’nin ilk dijital renklendirme kullandığı film (Prenses Mononoke) * %100 dijital proses kullanılan ilk film (Komşum Yamada’lar) * Dünya genelinde 200 milyon dolar hasılat yapan ilk japon filmi, En İyi Animasyon dalında Oscar ödülü kazanan ilk anime, İngilizce konuşan ülkeler dışında En İyi Animasyon dalında Oscar ödülü kazanan ilk film, En İyi Animasyon dalında Oscar ödülü kazanan ilk geleneksel animasyon yöntemi kullanan film, Japonya box-office’de Titanik’in rekorunu geçen ilk film, (Ruhların Kaçışı)
Studio Ghibli
Studio Ghibli Ltd., Haziran 1985’te kurulan Japon film stüdyosudur. Şirketin logosu Komşum Totoro filminin ikonik karakteri Totoro’dur. Şirketin ana binası Tokyo’nun Konagei semtinde bulunmaktadır. Stüdyonun yapmış olduğu Gökteki Kale, Komşum Totoro, Küçük Cadı Kiki gibi birçok anime filmi Animage Anime Büyük Ödülü’nü kazandı (sırasıyla 1986, 1988, 1989). 2002 yılında Ruhların Kaçışı filmi Altın Ayı ve en iyi animasyon dalında Akademi Ödülü’nü kazandı. Birçok Ghibli filminin Japonya’daki dağıtımını Toho şirketi üstlendi. Yurtdışında ise Walt Disney, filmlerin dağıtım hakkını satın aldı. Ekim 2001’de Tokyo’da Ghibli Müzesi açıldı. Müze, stüdyonun filmlerine ait çeşitli eserleri sergilemektedir, bunun yanında müzeden başka hiçbir yerde yayınlanmayan kısa animasyonların gösterimini yapmaktadır. Studio Ghibli, yurtdışında filmlerin yayınlanmasında “no-edits” (düzenlemesiz) politikasını sıkı bir şekilde uygulamasıyla bilinir. Bunun sebebi, Miyazaki’nin Rüzgarlı Vadi filminin Amerika’da yayınlanması esnasında dublajının oldukça fazla değiştirilmiş, isimlerin değiştirilerek filmin daha “Amerikanvari” hale getirilmiş olmasıdır. Filmin ayrıca çoğu kısmı kesilmiş ve ağır bir şekilde düzenlenmiştir. Bunun üzerine Miyazaki diğer Ghibli filmlerinin yurtdışında yayın haklarının alınması uzun süre izin vermemiş, yıllar sonra “no-cut” (kesme yok) taahhütüyle yayınlanmasına izin verdi. Bu politika, Miramax’ın başkan yardımcısı Harvey Weinstein’in Prenses Mononoke filminin daha satılabilir hale getirilmesi için düzenlenmesi talebine Miyazaki’nin otantik bir katana hediyesi göndermesiyle daha sembolik bir hale geldi. Katana, “kesme yok” uyarısını basit bir şekilde dile getirdi. Haziran 2013’te Rüzgar Yükseliyor filminin yayımlanmasının ardından Hayao Miyazaki resmi olarak emekliye ayrıldı.
KONNICHIWA
17
GÜNDEM
ABD BAŞKANI TRUMP JAPONYA’DA 13 günlük Asya turu kapsamında Tokyo’ya gelen ABD Başkanı Trump, Japonya Başbakanı Abe ile görüştü. Tokyo’nun batısındaki Fussa şehrindeki ABD’ye ait Yokota Hava Üssü’ne inen Trump, yaptığı açıklamada, Japonya’ya misafirperverlikleri ve iki ülke arasındaki onlarca yıllık “harika dostluk” için teşekkür etti.Trump, “Japonya ABD’nin değerli ortağı ve çok önemli müttefiki. Müttefiklerimizle birlikte ABD askerleri, eşsiz kapasitemizi tam kapsamlı kullanarak ulusumuzu korumaya hazırlıklı. Hiç kimse, hiçbir diktatör, hiçbir rejim ve hiçbir ülke ABD’nin kararlılığını küçümsememeli” dedi. Konuşmasının ardından Trump, öğle yemeği yemek, Japonya Başbakanı Şinzo Abe ve Japon golfçü Hideki Matsuyama ile golf oynamak için helikopterle Tokyo’ya yaklaşık 32 kilometre uzaklıktaki Kasumigaseki Golf Kulübü’ne gitti. Ayrıca, Akasaka Sarayı’nda ikili görüşme gerçekleştiren ABD Başkanı Donald Trump ve Japonya Başbakanı Şinzo Abe, ABD ile Japonya arasındaki ticaret ve ikili konular ile Kuzey Kore meselesini ele aldı. Abe ile öğle yemeğinde bir araya gelen Trump, ikili görüşme öncesinde yaptığı açıklamada, iki ülke arasındaki iş birliğini sürdürme konusunda kararlı olduklarını dile getirerek, “Bilhassa ikili ticaretteki açığı azaltarak adil ve eşit ticari ilişkiler geliştirerek muazzam ilerleme kaydediyoruz.” dedi.
18
KONNICHIWA
Trump, Abe ve eşleri 40 yıl önce Kuzey Kore tarafından, ajanların eğitiminde kullanılmak üzere kaçırılanlar ve onların yakınları ile bir araya geldi. Trump ve eşi görüşmelerinin ardından Akasaka Devlet Konuk Evi’nden ayrıldı.
ABD Başkanı Donald Trump, Asya turu kapsamında geldiği Japonya’nın başkenti Tokyo yakınında bulunan Kawagoe vilayetindeki Kasumigaseki Country Club’ta Japonya Başbakanı Şinzo Abe ile görüştü. Trump ve Abe üzerinde “Donald Ve Şinzo, İttifakı Daha Da Güçlendirin” yazılı birer şapka imzaladı. Japonya’dan sonra Trump, Güney Kore, Çin, Vietnam ve Filipinleri ziyaret etti.
JAPONYA BÜYÜKELÇİSİ AKİO MİYAJİMA GÜVEN MEKTUBU TAKDİM ETTİ Japonya Büyükelçisi Akio Miyajima, 26 Ekim 2017 tarihinde Cumhurbaşkanlığı Külliyesinde düzenlenen törende Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a güven mektubunu sundu. Törenin ardından gerçekleştirilen görüşmede, iki ülke ilişkileri başta olmak üzere çeşitli konular ele alındı. Büyükelçi Miyajima bu görüşmede, Japonya Başbakanı Shinzo Abe’nin, “Dostum Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan ile işbirliği içinde ikili ilişkilerimizi güçlendirmeyi arzu ediyorum,” mesajını Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan’a iletti ve şu ifadelerde bulundu: “Japonya’nın önemli bir dostu olan Türkiye’ye Büyükelçi olarak atanmış ve bugün Sayın Cumhurbaşkanı’na Güven Mektubu’nu takdim edebilmiş olmaktan büyük onur duyuyorum.” “Japonya-Türkiye dostluk ilişkilerinin 100üncü yıldönümü olan 2024 yılını da hedefleyerek, Japonya nezdinde Türkiye Cumhuriyeti Büyükelçisi Sayın Murat Mercan ile işbirliği içinde, ülkelerimiz arasındaki dostluk ilişkilerinin daha da gelişmesi için çaba sarf edeceğim .” Japonya’nın yeni Türkiye büyükelçisi Akio Miyajima 9 Eylül 2017’de görevine başladı. Miyajima görevine başlaması ile ilgili bir mesaj yayınladı. “Türkiye’de Büyükelçi olarak görev yapacağımın açıklanmasından sonra pek çok kişiden tebrik mesajları aldım. Tarih, kültürel mirası, mutfağı ve pek çok zenginliği
ile cezbedici olan Türkiye’nin güzelliklerini yaşayacak olmaktan memnuniyet duyuyorum. Japonya ve Türkiye bugüne kadar dostane ilişkiler tesis etmişlerdir; ben de iki ülke halklarını daha da yakınlaştırmayı umut ediyorum” Miiyajima kültürel ilişkilerin geliştirilmesinin önemini vurgularken “Hâlihazırda, Japon yönetmen Makoto Shinkai’ın “Senin Adın” adlı filmi Türkiye’de gösterimde bulunmakta; Türkiye’nin en popüler tarihi dizisi “Muhteşem Yüzyıl” ise Japonya’da yayınlanmaktadır. Hem bu gibi görseller yoluyla kültürlerin tanıtılması, hem de kültürün bizzat deneyimlenmesine fırsat veren etkinlikleri bir arada sunarak; geleneksel sanatların yanı sıra, gençlerin ilgi gösterdiği popüler kültür unsurlarıyla Japon kültürünün muhtelif çekici yönlerini etkin biçimde tanıtmayı arzu etmekteyiz.” dedi. KONNICHIWA
19
GÜNDEM
AB VE JAPONYA’DAN DEV ANLAŞMA Avrupa Birliği ve Japonya, dünyanın en büyük serbest ticaret anlaşması için uzlaşmaya vardı. Kurulacak serbest ticaret bölgesinin, küresel ekonominin yüzde 30’unu kapsayacağı belirtiliyor. Avrupa Birliği (AB) ve Japonya, 4 yıldır süren müzakerelerin ardından, dünyanın en büyük serbest ticaret anlaşması için el sıkıştı. AB Komisyonu Başkanı Jean-Claude Juncker ve Japonya Başbakanı Şinzo Abe, yaptıkları ortak açıklamada, ABJaponya Ekonomik Ortaklık Anlaşması müzakerelerinin tamamlandığını duyurdu. Dünyanın en büyük açık ekonomi bölgesinin kapısını açacak anlaşma, tarafların ABD Başkanı Donald Trump’ın korumacı ekonomi politikalarını dışladığını gösteren bir adım olarak görülüyor. Anlaşmanın önemli maddeleri şöyle: - Taraflar, birbirlerinin “coğrafi işaretine” sahip ürünlerini koruma altına alacak. - AB şirketlerinin, Japonya’ya ihracatta her yıl ödedikleri 1 milyar euroluk gümrük vergilerinin büyük bölümü ortadan kalkacak. AB’deki tarım sektörünün Japonya’ya ihracatı da artacak. - Finansal hizmetler, elektronik ticaret, iletişim ve ulaştırma alanlarındaki şirketlerin karşılıklı olarak pazarlara erişimi genişleyecek. - Demir yolu sektörü de dahil olmak üzere Japonya’daki kamu ihalelerine AB şirketleri katılabilecek. - Otomobil sektöründe piyasalar, kademeli bir süreç içerisinde açılacak. 20 KONNICHIWA
TÜM GÜMRÜK VERGİLERİ KALKIYOR
AB Komisyonu çalışmalarına göre, AB, Japon otomotiv sektörüne yüzde 10, elektronik ürünlerine de yüzde 14 gümrük vergisi uyguluyor. Japonya ise Avrupa’dan ithal edilen peynir ürünlerinden yüzde 29,8, et ürünlerinden de yüzde 38,5 gümrük vergisi alıyor. AB’nin Japonya ile olan ticari ilişkileri çok sayıda kişiye istihdam sağlıyor. AB’nin Japonya’ya ihracatından dolayı 600 bin vatandaşa iş imkanı doğarken, AB ülkelerindeki Japon şirketleri de 500 bin kişiyi istihdam ediyor. Yapılacak ticaret anlaşmasının karşılıklı olarak tüm gümrük vergilerini kaldırması bekleniyor. Böylece AB’nin Japonya’ya ihracatının işlenmiş gıdalarda yüzde 180, kimya sektöründe yüzde 20 artacağı tahmin ediliyor. AB’nin Japonya’ya ihracatında özellikle kaliteli, yüksek teknolojili ürün ve hizmetlerde ciddi bir canlanma öngörülüyor. İlaç, tıbbi malzeme, tarım, gıda, motorlu taşıtlar ve ulaşım ekipmanları gibi sektörlere yeni iş fırsatları doğması bekleniyor. Ticaret anlaşmasıyla Avrupa’dan Japonya’ya işlenmiş gıda, et ve süt ihracatının yıllık 10 milyar avro artacağı tahmin ediliyor. Japonya, AB’nin, Asya kıtasında Çin’den sonra ikinci büyük ticari ortağı konumunda bulunuyor. Dünyanın 4’üncü büyük ekonomisi durumunda olan Japonya, vatandaşlarının alım gücünün oldukça yüksek seviyelerde seyretmesi nedeniyle Avrupa için önemli bir pazar özelliği taşıyor.
İHRACAT PUSULASINDA YENİ ROTA:
JAPONYA Hem ticaret yapılan ülke, hem de ihracatçı sayısını artırmak amacıyla “İhracat Pusulası” etkinlikleri kapsamında Japonya pazarı ele alındı.
Güney Kore, Gana, Rusya, Katar, Fas, Endonezya ve Singapur’un ardından “Rota: Japonya” adıyla sekizincisi gerçekleştirilen etkinlikte, Japonya pazarının risk ve fırsatları, pazara giriş yöntemleri gibi konularda ihracatçılara bilgi verildi, ayrıca pazarda başarılı olan firmaların hikayeleri katılımcılarla paylaşıldı. TİM Genel Sekreteri Dr. Halil Bader Arslan’ın açılış konuşmasını yaptığı toplantıya Japonya İstanbul Başkonsolosu Norio Ehara, Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu (DEİK) Türkiye-Japonya İş Konseyi Başkanı Ahmet Tuncay Sagun ile çok sayıda ihracatçı katıldı. “Türk firmaları Japonya’da markalaşmaya ağırlık vermeli” Japonya’nın İstanbul Başkonsolosu Norio Ehara da “Bundan 50 yıl önce Japonya ile Türkiye arasında ticarete konu ürünler hangi ürünler ise, bugün de benzer ürün grupları üzerinden ticaretimiz devam ediyor. Yatırımlarda ise Japon firmalarının Türkiye’ye yaptığı doğrudan yabancı yatırım son yıllarda ciddi artış
Nakliyeden sigortaya pek çok konu ele alındı
bir hobi seviyesinde. Japonya’da 600 tane Meksika restoranı, 250 de Türk restoranı var. Yeni açılacak restoranların kapısında saatler öncesinden kuyruklar oluşuyor. Türk firmaları bu pazarda başarılı olabilmek için gıda çeşitliliğine önem vermeli. Kendi ürünlerini pazara özgü beklentilere göre şekillendirmeli” dedi.
Toplantının Japonya Pazar Analizi başlıklı panelinde de Japon pazarına yönelik başarı hikayeleri, Türk ihracatçıların Japon firmalarına nasıl ulaşabileceği, nakliye, gümrükleme ve sigorta gibi çeşitli konular ele alındı. Panel TİM Genel Sekreter Yardımcısı Medine Atay moderatörlüğünde gerçekleşti.
Mitusbishi Türkiye, Orta Asya ve Kafkaslar eski CEO’su Hiroshi Miyoshi de “Türk firmaları Japon pazarına sadece ihracat için değil, yatırım alanında da ilgi göstermeli. Aynı şekilde Japon firmaları da Türkiye’deki mega projelerde yerel ortaklıklar ile başarılı çalışmalara imza atıyor” şeklinde konuştu.
Panelde konuşan Ekonomi Bakanlığı İhracat Genel Müdür Yardımcısı ve Japonya Eski Ticaret Başmüşaviri Musa Demir “Japonlar Türkiye ve Türk pazarına karşı daha bilinçli hareket ediyor. Ancak bizim pek öyle olmadığımızı görüyoruz. Bu pazarda başarıya ulaşabilmek için daha sistematik ve hazırlıklı olmalıyız” dedi. JETRO (Japan External Trade Organization) Başkan Vekili Mitsuaki SANO da “Yemek artık Japonlar için
Coface Yönetim Kurulu Üyesi ve Genel Müdürü Emre Özer ise “Dünyadaki firmaların yüzde 80’i en az bir kere tahsilat sorunu yaşıyor. Yüzde 25 oranında firma ise tahsilat sorunları yüzünden iflas ediyor. Firmalarımıza Japon pazarında güvenli ticaret olanağı, alacak sigortası poliçelerimizin yanında risk önleme, tahsilat, kredi bilgisi, ayrıntılı ticari raporlar gibi hizmetler de sunuyoruz” dedi.
kaydetti. Japon pazarında Türk ürünlerinin algısı iyi ama bilinirlik konusunda eksiklikler var. Türk firmaları Japon pazarında markalaşmaya ağırlık vermeli” şeklinde konuştu.
KONNICHIWA
21
GÜNDEM
2017 JAPONYA DIŞİŞLERİ BAKANI ÖDÜLÜ PROF. DR. AYŞE NUR TEKMEN’E
HASAN MURAT MERCAN TOKYO BÜYÜKELÇİSİ OLDU
Yeni Büyükelçiler kararnamesi açıklandı. Türkiye’nin yeni Tokyo Büyükelçisi Hasan Murat Mercan oldu. HASAN MURAT MERCAN KİMDİR?
Boğaziçi Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Endüstri Mühendisliği Bölümü’nü bitirdi. ABD’de Florida Üniversitesi’nde doktorasını tamamlayarak Cleveland State ve Bilkent Üniversiteleri’nde öğretim üyeliği yaptı. Adalet ve Kalkınma Partisi Kurucu üyeliğinde bulundu.22. Dönem ve 23. Dönem Eskişehir Milletvekili’dir. 22. Dönem’de Avrupa Konseyi Parlamenterler Birliği Türk Delegasyonu başkanlığını yürüttü. 23. Dönem’de Türkiye Büyük Millet Meclisi Dışişleri Komisyonu Başkanlığını yürütmüştür. 3 Şubat 2012 tarihinde Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakan yardımcılığına atanıp 5 Eylül 2014 tarihinde Bakan yardımcılığı görevinden ayrıldı. 22
KONNICHIWA
Japonya’da iki ülke arasındaki ilişkilerin geliştirilmesine kayda değer hizmetlerde bulunan kişi veya gruplara takdim edilen “Japonya Dışişleri Bakanı Ödülü” Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi, Doğu Dilleri ve Edebiyatları Bölümü, eski Japon Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Ayşe Nur Tekmen’e verildi. Japonya’nın Ankara Büyükelçisi Akio Miayajima’nın konutunda, Tekmen’in ödül ile taltif edilmesi onuruna resepsiyon verildi. Törende Japonya Büyükelçisi Akio Miyajima tarafından ödül ve hediye takdim edilmiş; Prof. Dr. Tekmen ise yaptığı konuşmada, bundan sonra da kültürler arası iletişim elçisi olarak, TürkiyeJaponya ilişkilerinin olduğu her alanda tüm gayretiyle çalışmalarına devam edeceğini ifade etti. Törene başta Ankara Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Erkan İBİŞ, Nevşehir Hacı Bektaş Veli Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mazhar Bağlı olmak üzere,Türkiye’nin farklı illerinden gelen Japonya araştırmacıları ve Japonca eğitim uzmanlarının da aralarında bulunduğu yaklaşık 100 davetli katılmış ve Prof. Dr. Tekmen’i,
ödül ile taltif edilmesi dolayısıyla kutlamışlardır. Resepsiyonun açılışında konuşan Büyükelçi Akio Miayajima, Tekmen’in 2005’ten 2017’ye kadar Ankara Üniversitesi Japon Dili ve Edebiyatı Anabilimdalı Başkanlığı görevini yürüttüğünü belirterek, “Tekmen, bugüne kadar 300’e yakın öğrenciyi mezun etti, Japonca üzerine çalışan araştırmacıların yetiştirilmesine büyük katkı sağladı” diye konuştu. Akio, daha sonra Tekmen’e ödülünü “uzun yıllardır Japonya’ya göstermiş olduğu hizmetlerden dolayı en derin saygılarını sunarak” takdim etti ve işbirliğinin sürmesi temennisinde bulundu. Tekmen de bu ödülü almasında kendisine destek olan ve yol gösteren ailesi ve arkadaşlarına teşekkür etti ve “çalışmalarıma devam edeceğim” dedi. Prof. Dr. Ayşe Nur Tekmen ayrıca Japon Dili ve Kültürü AraştırmaUygulama Merkezi (JADKAM)’ı kurmak ve Türk Devletleri Japonca Öğretimi Seminerleri organize etmek suretiyle Türkiye’de Japon kültürünün ve Japonca eğitiminin yaygınlaştırılmasına büyük katkıda bulunmuştur.
ERKEN SEÇİMDE ABE RÜZGARI ESTİ Japonya’da Başbakan Şinzo Abe, kendi çağrısıyla gidilen erken genel seçimlerde büyük başarı elde etti. Japonya’da, geçen ay feshedilen Temsilciler Meclisi üyelerini belirlemek üzere yapılan genel seçimde Başbakan Şinzo Abe liderliğindeki Liberal Demokratlar parlamentonun alt kanadı Temsilciler Meclisinde üçte iki çoğunluğu geçti. Başbakan Abe’nin liderliğindeki Liberal Demokratlar koalisyonu, parlamentonun alt kanadı Temsilciler Meclisindeki 465 sandalyenin 312’sini kazanırken, diğer partiler 143 sandalyede kaldı. Abe, Japonya’nın karşı karşıya olduğu “ulusal krizleri” ele almak için “tazelenmiş vekalete” ihtiyaç duyulduğu gerekçesiyle Temsilciler Meclisini eylül ayı sonunda feshederek erken seçim kararı almıştı. Kuzey Kore nükleer tehdidi, fukuşima sonrası izlenecek nükleer politika ve vergi meselesinin bu krizler arasında yer aldığı ifade ediliyor. Japonya’da parlamentonun üst kanadı Senato seçimi, Temmuz 2016’da yapılmıştı. Japonya Parlamentosunu (Diet) oluşturan Senato ve Temsilciler Meclisi üyeleri halk tarafından seçiliyor.
İMPARATOR 2019’DA TAHTA VEDA EDECEK
Japonya’da İmparator Akihito’nun tahttan çekileceği tarih belli oldu. 83 yaşındaki Akihito, 30 Nisan 2019’da tahtını büyük oğlu Veliaht Prens Naruhito’ya devredecek. Japon İmparator, yaşını ve kötüye giden sağlık durumunu gerekçe göstererek görevini sürdüremeyeceğini ve tahttan ayrılmak istediğini açıklamış, buna izin veren yasal düzenleme geçtiğimiz Haziran ayında kabul edilmişti. Başbakan Şinzo Abe’nin öncülüğünde kurulan özel panel, hükümdarlığın el değiştirmesiyle ilgili son ayrıntıları karara bağladı ve tarih olarak 30 Nisan 2019 seçildi. Akihito’nun tahtını büyük oğlu Naruhito’ya bırakmasıyla yeni varis de belli olacak. Japonya’da tahtın babadan oğula geçmesinden dolayı yeni varis Naruhito’nun kızı değil yeğeni olacak. Akihito, babası İmparator Hirohito’nun 7 Ocak 1989’da vefatı üzerine 55 yaşında tahta geçmişti.Ülkede en son iki yüz yıl önce bir imparator kendi isteğiyle tahttan ayrılmıştı.
IMPARATOR’UN DOĞUM GÜNÜ KUTLANDI Japonya İmparatoru’nun Doğum Günü Resepsiyonu 29 Kasım 2017 tarihinde Büyükelçilik resmi konutunda düzenlendi.
TUJIAD’ın da davetli olduğu doğum günü resepsiyonuna kültür ve sanat dünyasında faaliyet gösteren bir çok kişi katılırken, TBMM Başkanı İsmail Kahraman ve Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Faruk Özlü birer konuşma yaptı. Japonya Büyükelçisi Akio Miyajima ise konuşmasında, Japonya-Türkiye ilişkilerinin uzun geçmişe sahip olduğunu siyaset, ekonomi, kültür ve spor gibi çok çeşitli alanlarda gelişmekte olduğunu ifade etti. KONNICHIWA
23
KİMONO Aslı Japonca olan ve Japonya’da kadın, erkek herkesin giydiği ulusal elbisenin adıdır. Önden iki yana kavuşan, kolları ve arkası geniş olan, belden bir kuşakla bağlanan kimono Japonların milli 24 KONNICHIWA giyeceklerindendir.
İLAÇ SEKTÖRÜNDE
İLK VE TEK
JAPON ORTAKLIĞI Türk ilaç sektörünün lideri Abdi İbrahim ile Japonya’nın ilaç devi Otsuka’nın ortaklığında kurulan Abdi İbrahim Otsuka, bu yıl 5. yaşını kutluyor. Şirketin genel merkezinde düzenlenen 5. yıl etkinliğine, Otsuka Pharmaceutical Başkanı İchiro Otsuka onur konuğu olarak katıldı. Abdi İbrahim Yönetim Kurulu Başkanı Nezih Barut, etkinlikte yaptığı konuşmada, iki ülke arasındaki ticari ilişkilerin gelişiminde ilaç sektörünün stratejik öneme sahip olduğunu belirterek, Abdi İbrahim Otsuka’nın Japonya ile köklü ticari ilişkilerin ve dostluğun en iyi örneği olduğunu söyledi. Abdi İbrahim’in iyileştirme arzusu ile Otsuka’nın yenilikçi yüzünün bir araya gelerek her iki şirkete de önemli katkılar sağladığını belirten Barut, “Abdi İbrahim Otsuka, sadece iki farklı şirketin ortaklığı ile kurulmuş bir yapı değil, aynı zamanda iki farklı kültürün uyumunun da güzel bir örneğidir” dedi. Ichiro Otsuka: “Bu iyi ilişkinin sonsuza dek sürmesini diliyorum” Abdi İbrahim Otsuka’nın 5. yıldönümünü kutlayan Otsuka, Abdi İbrahim ile süregelen başarılı işbirliğinin beş yıldır güçlü bir ortaklık çatısı altında devam etmesinden duyduğu mutluluğu ifade etti. Abdi İbrahim Otsuka Genel Müdürü Elif Elkin ise yaptığı konuşmada, “Yaşama, keşfetmeye ve iyileştirmeye inanıyoruz. İyileştirme yolculuğumuzda, cesaret, tutku, sorumluluk ve yenilikçilik değerlerimiz doğrultusunda çalışmalarımızı tutkuyla sürdürüyoruz. Abdi İbrahim Otsuka olarak psikiyatri ve nefrolojide ilk akla gelen firma olmayı hedefliyoruz. Bu yolda da emin adımlarla ilerliyoruz” dedi.
İchiro Otsuka Otsuka Pharmaceutical Başkanı
Nezih Barut Abdi İbrahim Yön.Kurulu Başkanı
Japonya’nın ilaç devi Otsuka ile Türk ilaç sektörünün lideri Abdi İbrahim ortaklığında kurulan Abdi İbrahim Otsuka, bu yıl 5. yaşını kutluyor. Şirket genel merkezinde düzenlenen etkinliğe Otsuka Pharmaceutical Başkanı İchiro Otsuka, Abdi İbrahim Yönetim Kurulu Başkanı Nezih Barut, Otsuka Asya- Arap Bölgesi Müdürü Mikio Bando, Abdi İbrahim CEO’su Süha Taşpolatoğlu, Abdi İbrahim Otsuka Genel Müdürü Elif Elkin ile şirket çalışanları katıldı. KONNICHIWA
25
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a 26 Ekim 2017’de güven mektubunu sunmasının ardından göreve başlayan Büyükelçi Miyajima, iki ülke arasındaki ilişkilere ve Türkiye’ye dair izlenimlerini değerlendirdi.
Japonya’nın Ankara Büyükelçisi Miyajima: “Türkiye ve Japonya zor gün dostudur.” Japonya’nın Ankara Büyükelçisi Akio Miyajima, “İki ülke coğrafi olarak uzak olsa da birbirine çok yakındır. Türkiye ve Japonya zor zamanda birbirine yardım eden iki dosttur.” dedi.
Miyajima, ilk kez 30 yıl önce iş seyahati nedeniyle İstanbul’a gelişini, “O zamanlar 20’li yaşlarımdaydım, henüz diplomatik hayatımın çok başındaydım. Bindiğim otobüste bir amca nereli olduğumu sordu. ‘Japon’um, Japonya’dan geldim.’ dediğimde gülümseyerek ‘Hoş geldin!’ deyip elimi sıktı. Diplomatlık hayatım boyunca bir daha hiç böyle bir deneyim yaşamadım.” sözleriyle anlattı. New York’taki görevi sırasında iki ülkenin ortak çalışmaları dolayısıyla Türk diplomatlarla sürekli sıkı iş birliği içinde olduğunu ve hala onlarla haberleşmeye devam ettiğini anlatan Miyajima, 2011 yılındaki Büyük Doğu Japonya Depremi’nin ertesi günü Türkiye’den Japonya’ya gönderilen ve üç hafta boyunca çalışma yürüten arama kurtarma ekibinin ve yardımların kendisini çok etkilediğini de vurguladı.
“Gaziantep’in kebabı, Tekirdağ’ın köftesi çok güzel” Büyükelçi Miyajima, Ankara’ya atandığını öğrendiğinde bu hatıraları da düşünerek çok sevindiğini ve hala heyecanlı olduğunu söyledi. Eylül ayından bu yana İstanbul, Antalya, Gaziantep ve Tekirdağ’ı
26
KONNICHIWA
gezdiğini belirten Miyajima, “Her yerde Türk halkının sıcakkanlılığını, misafirperverliğini, Türkiye’nin doğal güzelliklerini ve yemek kültürünün ne kadar görkemli olduğunu gördüm. Kendimi çok şanslı hissediyorum. Gaziantep’in kebabı ve baklavası, Tekirdağ’ın köftesi çok güzel. Bundan sonra tadacağım Türk yemeklerini heyecanla bekliyorum.” dedi. Miyajima, 1890 yılındaki Ertuğrul Fırkateyni kazasında, 2011 yılındaki Büyük Doğu Japonya ve Van depremlerinde görüldüğü gibi iki ülke arasında bir yardımlaşma tarihi olduğuna dikkati çekti.
“Mehmet Akif’ten çok etkilendim” Türkiye’ye gelmeden önce Ertuğrul Fırkateyni kazasının meydana geldiği Wakayama ilinin Kushimoto ilçesini ziyaret ettiğini anlatan Büyükelçi Miyajima, “Bu çok acı bir olay. İki ülke arasındaki dostluk ilişkilerinin temelinin orada atıldığını hissettim. Halihazırda Kushimoto’daki şehitler anıtının temizliğini de yöredeki ilkokul öğrencileri yapıyor. Böyle bir gelenekleri var.” diye konuştu. İstiklal Marşı’nın şairi Mehmet Akif Ersoy’un “Süleymaniye Kürsüsü’nde” adlı şiirini okuduğunda çok etkilendiğine dikkati çeken Miyajima, “Ersoy, şiirde Japon halkının dürüstlük ve sözünde durma özelliklerinden bahsederek Japon halkının ideal bir Müslüman imajına sahip olduğunu aktarıyor. Türkler ve Japonların ortak yönlerini keşfetmiş bu şiiri okuyunca çok şaşırdım ve sevindim.” dedi. Türkiye’nin başka ülkelerle de dayanışma içinde olduğunu Güney Kore örneğiyle anlatan Japonya Büyükelçisi Miyajima, Güney Kore’ye yaptığı ziyarette Türkiye’nin Güney Kore’nin demokrasisini ve özgürlüğünü koruyabilmek için gösterdiği fedakarlıkları öğrendiğini söyledi. Miyajima, Türk halkının cömertliğinin 3 milyonu aşkın Suriyelinin ülkeye kabul edilmesiyle de görüldüğünü kaydetti.
“Coğrafi olarak uzak olsak da birbirimize çok yakınız”
Türkiye denildiğinde aklına Osmanlı İmparatorluğu’nun uzun seneler süregelen zengin tarihi, tarihi eserler ve zengin dünya mirası ile güzel yemekler geldiğini söyleyen Miyajima, “İki ülke coğrafi olarak uzak olsa da birbirine çok yakındır. Zor zamanda birbirine yardım eden iki dosttur.” ifadelerini kullandı.
“Japonya’da Muhteşem Yüzyıl Rüzgarı”
Halihazırda iyi seyreden ikili ilişkilerin daha fazla ilerlemesi için karşılıklı olarak iyi imajlara sahip olmanın, spor ve kültür faaliyetlerinin artırılmasının önemli olduğunu kaydeden Miyajima, Türk dizisi “Muhteşem Yüzyıl”ın geçen yaz akşam saatlerinde Japonya’da yayınlanmaya başladığını, İstanbul kedilerini anlatan “Kedi” filminin de Japonya’da gösterime girdiğini dile getirdi. Miyajima, “Bir turizm şirketi başkanıyla görüştüğümde Japon turistlerin gelişinde artış olduğunu öğrendim. İnşallah 2018 yılı bahar ve yaz aylarında Japon turistlerin sayısının eski seviyeye dönmesini umuyoruz. Türkiye’nin coğrafi önemini ve kültürel zenginliğini Japonya’ya aktararak turistlerin artışına ve bunun yanı sıra iş ilişkilerinin gelişmesine de bizzat katkıda bulunmak istiyorum.” diye konuştu.
“Sinop Nükleer Santrali projesinin güvenli olduğunu garanti ediyoruz” Geçen bir buçuk yıl içinde Türkiye’nin yaşadığı zorluklara rağmen hiçbir Japon firmasının yatırımlarında azalma görülmediğini vurgulayan Miyajima, firmaların Türkiye’nin nüfus potansiyelini, Orta Asya’ya ve Avrupa’ya yakınlığını göz önünde bulundurduğunu belirtti.
Miyajima, ekonomi alanındaki en büyük projelerden birinin Sinop Nükleer Enerji Santrali olduğuna ve fizibilite çalışmalarının devam ettiğine dikkati çekerek, şunları kaydetti:
“Sonucu inşallah 2018 ilkbaharda açıklanacak. O sonuca göre projenin daha ileri seviyeye gitmesini umuyorum. Nükleer enerji, bütçesi yüksek ancak 50 -100 yıl devam eden bir projedir. Bu proje ile istihdam sağlanmasını, Japonya’dan teknoloji transfer edilmesini bekliyoruz.” Japonya’nın deprem ve nükleer santral konusundaki hassasiyetleri nedeniyle güvenlik konusunu öncelikle dikkate aldığının altını çizen Miyajima, “Bu projenin güvenli olduğunu bizzat garanti ediyoruz. Ayrıca, nükleer enerji dışında temiz kömür kullanımı, sıvılaştırılmış doğalgaz, jeotermal enerji ve enerji tasarrufu gibi birçok alanda iş birliği yapabileceğimizi düşünüyorum.” dedi.
“Türk-Japon Bilim ve Teknoloji Üniversitesi dünya geleceğine katkı sunacak”
Kuruluş çalışmaları devam eden Türk-Japon Bilim ve Teknoloji Üniversitesinin nükleer alanda uzmanların yetiştirilmesine katkı sunacağına işaret eden Miyajima, “Bir üniversite kurmak bina yapmaktan öte bir iştir. Üniversitenin içeriği konusunda ortak çalışmalarımız sürüyor. Türk Japon Bilim ve Teknoloji Üniversitesinin sadece iki ülkenin değil, dünyanın geleceğine katkı sunacağını düşünüyorum.” diye konuştu. Miyajima, İstanbul İkitelli’de Türk Japon ortaklığıyla kurulacak 2 bin 682 yatak kapasiteli hastanenin açılışının da 2020 yılının Ekim ayında yapılmasının planlandığını belirtti. Japonya’nın desteklediği Osmangazi
Köprüsü, Marmaray gibi büyük projelere dikkati çeken Miyajima, Türkiye’nin benzer projelerine Japonya’nın destek vermeye devam edeceğini vurguladı. Miyajima, iki ülkenin afetlerin önlenmesi için binaların güçlendirilmesi, depreme dayanıklılık teknolojileri ve afet sırasında can kayıplarının nasıl azaltılabileceği konularında da ortak çalışmalar yürüteceğini kaydetti. Mitsubishi Electric şirketinin Türkiye’nin milli uydu projesine destek verdiğini ve Türksat 6A projesini sürdürdüğünü, bu projelerde Japonya’nın insan kaynağı geliştirilmesi açısından da tecrübelerini Türkiye ile paylaştığını dile getiren Miyajima, “Türkiye’nin uzay alanında ilerlemesini, bir Türk arkadaşımızın milli uydusunu geliştirmesini sağlamak istiyoruz.” dedi.
“2018 ilişkiler için önemli bir hazırlık yılı olacak”
Japonya’nın Veliaht Prensi’nin 2019’da tahta çıkışının beklendiğini ve aynı yıl G20 Zirvesi’nin Japonya’da gerçekleşeceğini kaydeden Miyajima, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bu vesilelerle Japonya’yı ziyaret etmesini beklediklerini, 2018’in ikili ilişkiler için önemli bir hazırlık yılı olacağını anlattı. Olimpiyat ve Paralimpik Oyunlarının 2020 yılında Tokyo’da gerçekleşeceğini ve 2025 için Osaka’nın Expo adayı olduğunu belirten Miyajima, Türk halkına Japonya’yı ziyaret etme tavsiyesinde bulundu. KONNICHIWA
27
ÖZEL RÖPORTAJ: Engin DEMİR
“
JAPONLARI ÇALIŞKAN, SAYGILI VE DÜRÜST BİR MİLLET OLARAK TANIRIZ
“
Türkiye’nin Tahran’dan tahliye ettiği Japon vatandaşları konusu Türkiye’de hiç bilinmiyor demek haksızlık olur. Fazla bilinmiyor diyebiliriz. Bu alanda üzerimize düşen neyse yapmamız lazım. Bu konuda yapılacak belgeseller desteklenebilir. Ülkemizin yakın tarihindeki bu alicenaplığı Japonlar kadar Türk halkı da iyi bilmeli. 28 KONNICHIWA
Türkiye, uluslararası ilişkiler anlamında belki de tarihinin en yoğun günlerini yaşarken, bu alanda bir isim sürekli gündemimizde. Adeta nefes almadan, yüksek bir tempoyla Türkiye’yi her coğrafyada temsil eden Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu bu sayımızda özel röportajı ile bizimle. Sayın Çavuşoğlu ile Türkiye ve Japonya’yı, iki ülke ilişkilerini ve bu alanda yapılması gerekenleri konuştuk.
Türkiye ve Japonya ilişkileri 130 yılı aşkın kadim bir dostluk çerçevesinde ilerliyor. Ertuğrul Fırkateyni’nin batışı ve 1985 yılında Tahran’da savaşın ortasında mahsur kalan Japon vatandaşlarının Türkiye tarafından kurtarılması, iki toplum arasında minnet duygusu üzerine kurulmuş bir dostluğa neden oluyor. Bu iki duygusal hadise, iki devleti ve toplumları birbirine yakınlaştırıyor. Sayın Bakan, peki Japonya denince sizin ilk hissettiğiniz duygu ne? Türkler ve Japonlar, Asya’nın doğu ve batı uçlarında yer alan, uzun tarihi geçmişe sahip, özgün kültürel miraslarını günümüze kadar koruma başarısını göstermiş iki büyük millettir. Her iki millet de küresel düzeyde önemli roller oynamışlar ve medeniyete katkıda bulunmuşlardır. Japonya, Türk milletinin gönlünde olumlu duygular çağrıştıran bir ülkedir. Çalışkan, saygılı ve dürüst bir millet olarak tanıdığımız Japonlar, Türkiye’de her zaman saygı ve sevgiyle karşılanır. Türkiye-Japonya ilişkilerinin 19. yüzyıla uzanan derin bir tarihi geçmişi bulunmaktadır. Japonya Prensi Komatsu’nun 1887 yılında İstanbul’a yaptığı ziyaretin ardından Osmanlı donanmasına bağlı Ertuğrul Fırkateyni 1889 yılında Japonya’ya gönderilmiştir. Ertuğrul Fırkateyni dönüş yolunda 16 Eylül 1890 tarihinde Japonya sahillerinde batmış ve 600 denizcimiz şehit olmuştur. Japonya’nın şehitlerimize ve kazadan kurtulan 69 Türk denizciye gösterdiği ilgi Türkler ve Japonlar arasındaki tarihsel dostluğun temellerini oluşturmuştur. Bu trajik deniz kazası Türk-Japon dostluğunun sembolü olarak hafızalardan silinmemiştir. Türk-Japon dostluğu ve dayanışması günümüzde de güçlenerek devam etmektedir. Aramızdaki dostluk, ilişkilerimize özel bir nitelik kazandırmakta ve iki ulusu güçlü bir şekilde birbirine bağlamaktadır. Türkiye-Japonya ilişkileri bu güçlü tarihi temeller üzerinde her alanda gelişmeye devam etmektedir. İki ülke arasında siyasi alanda önemli sorunlar mevcut
değildir. Ortak evrensel değerlere dayanan ilişkilerimizin sağlam çerçevesi, uluslararası konularda karşılıklı destek ve işbirliği olanaklarımızı güçlendirmektedir.
“Türk halkı tarihi dostluk bağları, sosyo-ekonomik ve kültürel alanda sağladığı gelişme ve bilimsel/teknolojik ilerlemeye yaptığı katkılar dolayısıyla Japonya’ya olumlu hisler beslemektedir.’’
Tarihsel dostluğa baktığımızda, iki ülke ilişkilerinde liderlerin her zaman ön plana çıktığını görüyoruz. Sultan Abdülhamidİmparator Meiji, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Shinzo Abe iki ülke ilişkilerine kişisel dostlukları ile büyük ivme kazandırdılar. Türkiye-Japonya diplomatik ilişkileri, bakanlığınız döneminde bir hayli sıcaklaştı. Bu bakış çerçevesinde önümüzdeki dönemde iki ülke ilişkilerini nasıl bir gelecek bekliyor? Sayın Cumhurbaşkanımız ile Japonya Başbakanı Sayın Shinzo Abe arasında samimi bir dostluk mevcuttur. İki güçlü lider arasındaki dostluğun ikili ilişkilerin her alanına yansımasını arzu ediyoruz. Türkiye ile Japonya arasında çok iyi düzeyde siyasi ilişkiler mevcut. Ancak ekonomik ve ticari ilişkilerin liderlerimiz arasındaki dostluk ve ikili siyasi ilişkilerin düzeyiyle mütenasip olmadığı kanaatindeyiz. İki lider arasında karşılıklı ortaya konan ekonomik ve siyasi hedeflere ulaşmak için başta Dışişleri Bakanlıklarımız ve ilgili kuruluşlar olmak üzere her düzeyde işbirliğinin artırılmasına gayret göstermemiz gerekmektedir. Önümüzdeki dönemde karşılıklı üst düzey ziyaretlerin artarak devam
etmesini arzu ediyoruz. Dışişleri Bakanı olarak Haziran 2017’de Japonya’ya yaptığım resmi ziyaretten güzel duygularla ayrıldım. Bana gösterilen misafirperverlikten ötürü müteşekkirim. Japon mevkidaşım Sayın Taro Kono’yu Aralık ayında ülkemizde konuk etmekten memnuniyet duyduk.
Değişen dünya düzeni çerçevesinde, Japonya ve Türkiye’yi ayrı ayrı değerlendirecek olursanız dünya vizyonunda oynayacağı rolleri nasıl görüyorsunuz? Ayrıca iki ülke stratejik işbirliği dünya için ne anlam ifade ediyor? Küreselleşmeyle birlikte dünya küçülmüştür. Güvenlik olgusu da bölünemez bir hale gelmiştir. Yaşanan çatışmalar, savaşlar, kıtlık, kuraklık, ekonomik adaletsizlikler, ayrımcılık, yabancı düşmanlığı, terörizm gibi risk ve zafiyetler tümülkeleri etkilemektedir. Bugün Kuzey Kore’nin tacizkâr tutumu Japonya kadar Türkiye’yi; Suriye’deki savaş ve insani kriz de Türkiye kadar Japonya’yı da ilgilendirmektedir. Küresel bir yönetişime ihtiyaç duyulan bugünlerde popülist, radikal, ötekileştiren çizgilere gelinmesi tarihin akışına ters düşmektedir. Böyle bir dönemde önemli olan küresel işbirliği olanaklarını geliştirerek küresel sorunlara küresel çözümler getirebilmektir. Bu yaklaşım, dış politikamızın temel ilkesi olan “Yurtta Barış, Dünyada Barış” ile de örtüşmektedir. Bugünün uluslararası koşulları, Türkiye ve Japonya’yı birbirine daha da yakınlaştırmaktadır. Diplomatik ilişkilerimiz 93 yıl içerisinde stratejik ortaklık düzeyine getirilmiştir. Bu temel üzerinde, gerek ikili gerek çok taraflı platformlarda ilişkilerimizi her geçen gün geliştirmeliyiz. Bu bağlamda, önceliğimiz ikili ekonomik ve ticari ilişkilerin yanında bölgesel işbirliği, kültürel, akademik ve teknolojik işbirliğini geliştirmek olmalıdır. Türkiye ve Japonya, hem bölgesel hem küresel barış ve istikrar ile refahın artırılmasına önemli katkı sağlayabilecek iki stratejik ortaktır. KONNICHIWA
29
Türkiye’ye gelen Japon turist sayısında geçtiğimiz dönem dramatik bir düşüş yaşandı. Uluslararası medyada oluşturulan Türkiye algısı, ülkemize gelen 250 bin civarında Japon turistin bir anda kesilmesine neden oldu. Bu algı, iki ülke diplomatik ilişkilerine de etki etti mi? Bakanlığınızın bazı çalışmaları olduğunu biliyoruz, ancak bu algının değişmesi için neler yapıldığını sizden dinlemek isteriz. Geçtiğimiz dönemde Türkiye’nin içinde bulunduğu coğrafyada meydana gelen gelişmeler nedeniyle ülkemizi ziyaret eden Japon turist sayısında hissedilir düşüş yaşandığını görüyoruz. Bunda Japon makamlarının ülkemize yönelik seyahat uyarıları ile basında çıkan olumsuz haberlerin payının büyük olduğu kuşkusuz. Ülkemizin turistler için güvenli olduğunu Japonya’da gerek devlet yetkilileri gerek turizm sektörü temsilcileriyle yaptığımız görüşmelerde sık sık dile getiriyoruz. 2017 yılı Haziran ayında Japonya’ya yaptığım ziyarette bunu bizzat vurguladım. Gayretlerimizin olumlu etkilerini istatistiklerde görüyoruz. Örneğin Temmuz ayından itibaren ülkemizi ziyaret eden Japon turist sayısında ay bazında yüzde 40’ın üzerinde artış yakaladık.
“Sayın Cumhurbaşkanımız ile Japonya Başbakanı Sayın Shinzo Abe arasında samimi bir dostluk mevcuttur. İki güçlü lider arasındaki dostluğun ikili ilişkilerin her alanına yansımasını arzu ediyoruz.’’ 30
KONNICHIWA
Bu umut verici bir gelişmedir. Sonuç olarak, turizm iki ülke halklarını birbirineyaklaştıran değerli bir araçtır. Bunu güçlendirmeye yönelik gayretlerimiz artarak sürecektir. Ülkemizin, eşsiz tarihi ve kültürel zenginliklerimize özel ilgi duyan Japon halkı tarafından ziyaret edilmesi önemlidir. Japon halkının bu zenginlikleri daha yakından tanıması, ülkelerimiz arasındaki kültürel bağları da güçlendirmektedir.
İki ülke arasındaki mevcut ticari ilişkilerde ülkeniz aleyhine daha çok tek yönlü bir durum söz konusu. Örneğin, Japonya’ya ihracat rakamlarınız yaptığınız ithalatın yanında bir hayli zayıfkalıyor. Bu durumun aşılması yönündegörüşünüz nedir? Ülkelerimiz arasındaki ticaret hacminin geçtiğimiz on yılda güçlü bağlarımız sayesinde büyüdüğünü görmekteyiz. 2016 yılında ikili ticaret hacmimiz bir önceki yıla oranla yüzde 25 artarak 4,3 milyar ABD Doları civarında kaydedilmiş olsa da bunun sadece 354 milyon dolarlık kısmını Türkiye’nin Japonya’ya olan ihracatı oluşturuyor. İkili ticaretimizin daha dengeli bir şekilde geliştirilmesi bizim için en önemli konulardan biridir. Bu itibarla, müzakereleri süren Türkiye-Japonya Ekonomik Ortaklık Anlaşması’nın (EOA) bir an evvel sonuçlandırılmasını diliyoruz. Böylelikle iki ülkenin birbirini tamamlayan yönleri ön plana çıkartılarak Türkiye’nin Japon pazarındaki varlığı ve payı artacaktır. Diğer taraftan, ısrarlı çalışmalarımız sonucunda 29 Eylül 2017 tarihi itibariyle Türkiye’nin Japonya’ya kanatlı eti ihracatına ilişkin izin verilmiştir. Japonya’nın dünyanın en büyük kanatlı eti ithalatçılarından biri olduğu göz önüne alındığında ikili ticaretimizi dengelemek için bu sektörden büyük bir ivme beklemekteyiz.
Antalya/Alanyalı olduğunuzu biliyoruz. Dünyanın en büyük
narenciye alıcılarından Japonya’ya düzenli olarak ne zaman narenciye satmaya başlayacaksınız? Japonya ile bu konudaki müzakerelerde mevcut durum hakkında gelinen aşamayı nasıl değerlendiriyorsunuz? Japonya bir ada ülkesi olmasından ötürü zirai karantina tedbirlerini sıfır toleransla uyguluyor. Bu sebeple, başta kiraz ve turunçgiller olmak üzere Türk menşeli meyvelerin Japonya’ya ihracatının başlatılabilmesi için resmi bir komite kuruldu ve bilimsel veriler ışığında birçok çalışma yürütüldü. Sonuçta 2011 yılı Ocak ayında greyfurt ihracatının, 2014 yılı Şubat ayında ise limon ihracatının önü açıldı. Böylelikle 2011 yılından beri Türkiye’den Japonya’ya narenciye ihracatı gerçekleştiriliyor olsa da sevkiyat sürecinde soğuk uygulamanın yan etkileri sebebiyle Japonya’ya yönelik ihracatımızda istikrarlı bir artış eğilimi tesis edilemedi. Fakat bu komite tarafından soğuk uygulama sıcaklığının yükseltilmesi amacıyla küçük ölçekli denemeler yürütülmektedir. Japonya Tarım, Balıkçılık ve Ormancılık Bakanlığı yetkilileri ile sürekli bilgi alışverişi içindeyiz. İki tarafı da tatmin edecek bir sonuca ulaşıldığında Türkiye’den Japonya’ya daha çok narenciye sevkiyatı gerçekleştirilebilecektir.
Iki ülke arasındaki dostluğun temellerine dönecek olursak; Ertuğrul Fırkateyni vakası daha çok bilinmesine karşılık, Japonya’da herkesin bildiği Türkiye Cumhuriyeti’nin Tahran’dan tahliye ettiği Japon vatandaşlar konusu Türkiye’de neredeyse hiç bilinmiyor. Bu konuda neler düşünüyorsunuz? Türkiye’nin Tahran’dan tahliye ettiği Japon vatandaşları konusu Türkiye’de hiç bilinmiyor demek haksızlık olur. Fazla bilinmiyor diyebiliriz. Bu alanda üzerimize düşen neyse yapmamız lazım. Bu konuda yapılacak belgeseller desteklenebilir. Ülkemizin yakın tarihindeki bu alicenaplığı Japonlar kadar Türk halkı da iyi bilmeli.
Japonya Dışişleri Bakanı Taro Kono Türkiye’de Kono, Türkiye ile Japonya arasında gelişen ilişkilerin, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Japonya Başbakanı Shinzo Abe’nin aktif etkileşimde bulunmasıyla stratejik ortaklık seviyesine ulaştığını ifade etti. Japonya Dışişleri Bakanı Taro Kono ikili görüşmelerde Kudüs ile ilgili ABD’nin açıklamasından sonra Ortadoğu barışı, Suriye dahil Ortadoğu’nun ve Doğu Asya’nın durumu hakkında anlamlı fikir alışverişinde bulunduklarını söyledi. Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ve Japon mevkidaşı Kono, Dışişleri Bakanlığındaki baş başa ve heyetler arası görüşmelerin ardından Ankara Palas’ta ortak basın toplantısı düzenledi. Türkiye’nin büyük etkiler yaratan önemli bir ülke olduğuna dikkati çeken Kono, çok sayıda Suriyeli sığınmacıyı barındıran Türkiye’nin bölgedeki sorunlara çözüm getirme yönünde çaba gösterdiğinin altını çizdi. Özellikle Kuzey Kore için ilgili Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kararına uyulacağı konusunda mutabakata vardıklarını belirten Kono, stratejik ortak olarak uluslararası ilişkiler alanında bu durumu daha pekiştirmeye yönelik mutabakatın sağlandığını kaydetti.
Kono, 6 sene aradan sonra Türkiye’yi ziyaret eden Japonya Dışişleri Bakanı olduğuna işaret ederek Türkiye’yi bundan sonra daha sık ziyaret etmek istediğini dile getirdi. Gelecek sene Japonya-Türkiye Güvenlik Konseyi Toplantısı’nın yapılacağını söyleyen Kono, ekonomi alanında dış ticaret ve yatırım konularının pekiştirilmesine yönelik iki ülkenin fikir alışverişinde bulunacağına işaret etti.
Kono, Türkiye ile Japonya arasında sosyal güvenlik konusunda müzakerenin sonuçlanması ve altyapı konusunda iş birliğinin pekiştirilmesi alanında mutabakat sağlandığını da söyledi. “Bundan sonra çeşitli seviyelerde aktif etkileşimde bulunarak Japonya ve Türkiye arasında stratejik ortaklık konusunu ilerletmek istiyoruz.” diyen Kono, yakın gelecekte Çavuşoğlu ile Antalya’da görüşmeyi planladığını belirtti. Kono, kendi memleketindeki futbol takımının, Antalya’da daha önce kamp kurduğunu hatırlatarak “Antalya çok yakın hissettiğim bir yer olduğu için buraya gitmeyi dört gözle bekliyorum.” diye konuştu.
KONNICHIWA
31
DOSYA
ERDAL GÜVEN’İN TAHRAN’DAN
ASRIN KURTARMA
OPERASYONU
FİLM OLUYOR 32
KONNICHIWA
KAÇIŞ KİTABINDAN BEYAZ PERDEYE 1985 yılında İran Irak savaşında yaşanan bir kurtarma operasyonu, Türkiye-Japonya ilişkilerinde Ertuğrul Fırkateyni’nin batışından sonraki en önemli kilometre taşı olarak tarihe geçecekti.
KONNICHIWA
33
TAHRAN’DAN KAÇIŞ Yıl 1985, Tahran 1985 yılının ilkbaharında İran-Irak Savaşı son hızıyla devam etmektedir. 18 Mart 1985’te dönemin Irak Devlet Başkanı Saddam Hüseyin bir gün sonra İran’a hava saldırısı başlatacağını, askeri-sivil hedef göstermeksizin İran hava sahasındaki her şeyi vuracaklarını tüm dünyaya duyurmuştu. Tüm dünya İran’da bulunan vatandaşlarının tahliyesine başlamıştı. Tabi iran’da pek çok yabancı bulunuyor, çalışıyordu. Avrupa’dan onlarca uçak kalkmış, İran’daki Avrupalıları tahliye etmeye başlamıştı. Fakat Tahran’da bulunan 215 Japon vatandaşı İran’dan çıkmayı başaramamış, kendilerini savaş hattının dışına taşıyacak bir vasıta bulamamışlardı.
Japonya’nın Tahran Büyükelçisi Nomura ülkesinden uçak talep etmiş, ama Japonya’ya ait havayolları şirketleri İran ve Irak’tan herhangi bir garanti alamadıkları için Tahran’a uçmayı reddetmişlerdi. Avrupa ülkelerinin havayolu şirketlerinden sadece bir avuç Japon için yer bulunmuştu. 200’ü aşkın Japon hala açıktaydı. Japonya’nın Tahran Büyükelçisi Yutaka Nomura çaresiz bir şekilde Türkiye’nin Tahran Büyükelçisi İsmet Birsel’i arayarak durumu anlattı ve “Türk hava yollarının Tahran’a özel sefer düzenleyip düzenleyemeyeceğini” sordu.
VE TURGUT ÖZAL DEVREDE Büyükelçi İsmet Birsel durumu Ankara’ya, Başbakan Turgut Özal’a bildirdi. O arada bir telefon daha geldi. Hattın bir diğer ucundaki adam, lütfen bir uçak gönderin ve yurttaşlarımı kurtarın, diye yalvarıyordu. Arayan Hitachi şirketinden Takeshi Morinaga’ydı. Morinaga, yıllar sonra katıldığı bir TV programında o duygularını söyle anlatmıştı: “Aslında yaptığım çılgınlıktı, sıradan bir iş adamıydım, ama arkadaşlarım için aramak zorundayım.”
Özal durumu gözden geçirdi. Morinaga’nın telefonu, Birsel’in uçak talebi. Başbakan Özal kararını vermişti. Türk Havayolları yarın Japonya vatandaşlarını almak için özel bir sefer yapacaktı. Ankara’dan Tahran’a gidip Japonları kurtaracak uçağın pilotu olarak Ali Özdemir seçildi. Ali Özdemir ve ekibi günün ilk ışıklarıyla,tc-jay tescilli, “İzmir” adlı dc10 tipi uçakla Tahran’a doğru yola çıktı. Saddam Hüseyin’in saldırı yapacağını söylediği zamana 24 saatten az bir süre kala İsmet Birsel, Japon meslekdaşına müjdeyi veriyordu.
Ertuğrul Fırkateyni, iki ülke arasında ilk kültürel temasların başlamasına neden olmuş, resmi ziyaretler o tarihten sonra gerçekleşmişti. Türkiye’de Japonya üzerine araştırmaları ve kitapları ile tanınan Erdal Güven’in “Yüzyılın Kurtarma Operasyonu; Tahran’dan Kaçış” adıyla kitaplaştırdığı Tahran operasyonu ise, yepyeni bir dönemin başlamasına neden olacaktı.
34
KONNICHIWA
ZAMAN DARALIYOR İzmir uçağı, Van’ı geçtikten kısa süre sonra Tahran Havalimanı’nın kapatıldığı bildirildi. Kaptan Pilot Özdemir, geri dönmek için harekete geçerken ikinci bir haberle havalimanının açıldığı bildirildi. Tahran’a yönelen uçak, Saddam’ın “sivil uçakları vurma” tehdidine rağmen Tahran Havalimanı’na ulaştı. Kapısı açılır açılmaz, çoluk çocuk 215 japon uçağa doluştular. İran kulesi’nin yönlendirmesiyle, THY uçağı 15 dakika sonra kalktı ve Saddam’ın açıkladığı saldırı saatinden sadece 3 saat önce İran’dan havalandı.
WELCOME TO TURKEY Irak’ın verdiği sürenin dolmasına 2 saat kala hoparlörden Ali Kaptan’ın anonsu duyuldu. “Welcome to Turkey” – Türkiye’ye Hoşgeldiniz… Uçağın içinden sevinç çığlıkları yükseldi. Uçak İran’dan havalandıktan 4 saat sonra 215 Japon yolcusunu sağ salim Türkiye’ye İstanbul Atatürk Havalimanı’na indirmişti. Türkiye’de yaşayan Japonların çoğu onları karşılamak üzere havaalanında bekliyordu.
Belki de yüzyılın en büyük kurtarma operasyonu başarıyla sonuçlanmıştı. Yaşanan bu son olay Türkiye Japonya ilişkilerinde bambaşka bir döneme girildiğinin habercisiydi. Büyük kurtarma operasyonundan 14 yıl sonra bir gece Türkiye çok şiddetli bir depremle sarsıldı. 1999 Depremi 15.000’i aşkın insanın hayatını kaybettiği büyük deprem. Haberi duyan bir grup Japon hemen yola çıktı. Hepsi de 14 yıl önce hayatlarını kurtaran uçağın yolcularıydı. 14 yıl önce Tahran’dan kurtarılan
Japonlardan biri olan Tokyo Mitsubishi Bankası’ndan Saturu Movri çalıştığı şirkette bir bağış kampanyası yapılmasını önerdi. Ve en büyük bağışı kendisi yaptı. 1 ay sonra Türkiye’nin başkenti Ankara’ya ziyarete gitti. Şirket çalışanlarının topladığı 5 milyon yeni, yani yaklaşık 4 milyon doları yetkililere teslim etti. Ertuğrul Fırkateyni’nin batışından tam 95 yıl sonra başka bir minnet hikayesi yazılmıştı. Türkler adeta, denizcilerini bağrına basan Japonlara minnet borcunu ödüyordu.
TAHRAN’DAN KAÇIŞ FİLM OLUYOR
Yakın tarihin en önemli kurtarma operasyonlarından biri olan, Japon vatandaşlarının Türkiye tarafından Tahran’dan kurtarılması bugünlerde bir film projesi ile gündemde. Türkiye ve Japonya başta olmak üzere dünyanın bir çok ülkesinde gösterime girmesi planlanan filmde, Türk ve Japon bir çok ünlü isim oyuncu olarak yer alacak. MAC Productions tarafından hayata geçirilecek filmin 2018 yılı sonunda vizyona girmesi hedefleniyor. KONNICHIWA
35
ABDÜRREŞİD İBRAHİM ANKARA
olan Abdürreşid İbrahim, Sibirya’dan TUJIAD tarafından yürütülen “Abdürreşid İbrahim’i Anma ve Yeni Nesillere Anlatma” projesi çerçevesinde “Japonya’da Bir Osmanlı Seyyah; Abdürreşid İbrahim” programının ilki Ankara TürkJapon Vakfı’nda düzenlendi. Programa, Japonya’nın Ankara Büyükelçisi Akio Miyajima, Kültür ve Turizm Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Nihat Gül, Vakıfbank Genel Müdürü Mehmet Emin Özcan, Türk Japon Vakfı Başkanı Prof. Dr. Tayyar Sadıklar katıldı. Büyükelçi Miyajima, programın açılışında yaptığı konuşmada, “Aynı zamanda kadı, gazeteci ve bir seyyah 36
KONNICHIWA
Moğolistan, Mançurya, Japonya, Kore, Çin, Singapur, Endonezya ve Hindistan’a uzanan ve yıllar süren büyük bir yolculuk gerçekleştirmiştir.” dedi. Miyajima, Abdürreşid İbrahim’in Japonya ziyaretine ilişkin kaleme aldığı detaylı gözlem kayıtlarının, o dönemde İstanbul’da büyük yankı uyandırdığını dile getirdi. Japonya’yı sevdiğini söyleyen birçok Türk ile karşılaştığını belirten Miyajima, “Türklerin Japonya’ya duyduğu derin sevgi hissinin kökenlerine inecek olursak, bunun bir nedeninin de İbrahim olduğunu söyleyebileceğimiz kanaatindeyim.”
ifadelerini kullandı. Büyükelçi Miyajima, Türkiye ve Japonya arasındaki dostluk ilişkilerinin bugün de sürdüğüne işaret etti. Kültür ve Turizm Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Gül ise kültür ve sanatın ülkeler arası etkili iletişim araçlarından biri olduğunun altını çizdi. Geçmişte olduğu gibi bugün de iki ülke arasındaki bağların özenle korunduğuna dikkati çeken Gül, Kültür ve Turizm Bakanlığının proje ortağı olduğu Türk-Japon yapımı “Ertuğrul 1890” filminin 2015 yılında vizyona girdiğini hatırlattı.
VE TOKYO’DA ANILDI Kültür ve Turizm Bakanı Numan Kurtulmuş’un destekleriyle, TUJIAD tarafından yürütülmekte olan “Abdürreşid İbrahim’i Anma ve Yeni Nesillere Anlatma Programı” çerçevesinde Ankara ve Tokyo’da etkinlikler düzenlendi. Vakıfbank’ın ana sponsorluğunda gerçekleşen “Japonya’da Bir Osmanlı Seyyah; Abdürreşid İbrahim” isimli anma etkinlikleri, 30 Kasım 2017’de Ankara Türk-Japon Vakfı’nda, ve 8 Aralık 2017’de Tokyo Türk Camii Külliyesi’nde yoğun bir katılım ile gerçekleşti.
Gül, “İki toplum, insanların bugün her zamankinden daha fazla ihtiyaç duyduğu vefa ve özveri örneğini sinemanın etkili diliyle filmde sunmuştur.” diye konuştu. Japonya ile ilişkilerin stratejik ortaklık seviyesinde olduğunu belirten Gül, Osmangazi Köprüsü, Marmaray, Türksat, Sinop Nükleer Santrali gibi birçok projenin Türk-Japon ortaklığının eseri olduğunu kaydetti. Organizasyonun sponsoru Vakıfbank’ın Genel Müdürü Mehmet Emin Özcan’da açılış konuşmasında, bu organizasyona verdikleri destekten dolayı mutlu olduklarını dile getirirken, iki ülke
arasındaki ekonomik ilişkilerin gelişmesine yönelik olarak bu tarihsel olguların ve kişilerin ortaya çıkarılmasının önemini vurguladı. Özcan ayrıca, “Büyük dava adamı, büyük seyyah Abdürreşid İbrahim’i rahmet ve minnetle anıyor bu değerli organizasyonda emeği geçenlere şükranlarımı sunuyorum” diyerek sözlerini tamamladı. TUJİAD Başkanı Güven de Abdürreşid İbrahim’in Osmanlı ile Japonya’yı birbirine yaklaştırdığını söyledi. TürkJapon ilişkilerinde Ertuğrul fırkateyni en önemli hadisedir, ancak iki ülke ilişkileri Abdürreşid İbrahim’in Japonya’daki
çalışmaları ile başlamıştır.” dedi. Açılış konuşmalarının ardından programda TRT için hazırlanan “Japonya’da Bir Osmanlı Seyyah; Abdürreşid İbrahim” belgesel filminin kısa versiyonu gösterildi. Beğeniyle izlenen filmin ardından, Abdürreşid İbrahim fotoğraf sergisi açılışı gerçekleşti. Program, Ankara Üniversitesi’nden Prof. Dr. Ali Merthan Dündar, Mimar Sinan Üniversitesi’nden Doç. Dr. İsmail Türkoğlu ve Haliç Üniversitesi’nde Hacer Esra Almas’ın konuşmacı olarak katıldığı Türk Japon İlişkileri ve Abdürreşid İbrahim paneli ile sona erdi. Panelde Abdürreşid İbrahim’in hayatı ve çalışmalarına ilişkin konuşmalar gerçekleşti.
Japonya Ankara Büyükelçisi Akio Miyajima, Tujiad Başkanı Erdal Güven, Vakıfbank Genel Müdürü Mehmet Emin Özcan
Programlarındaki son dakika değişiklikleri nedeniyle etkinliğe katılamayan, TBMM Başkanı İsmail Kahraman, Kültür ve Turizm Bakanı Prof. Dr. Numan Kurtulmuş, Yargıtay Başkanı İsmail Rüştü Cirit, Başbakan Yardımcısı Fikri Işık, Başbakan Yardımcısı Hakan Çavuşoğlu telgraf ve çelenkleri ile etkinliği tebrik ettiler. KONNICHIWA
37
JAPONYA’NIN VAKIFBANK’TA ÇOK ÖZEL BİR YERİ VARDIR
Ankara ve Tokyo’da gerçekleşen Abdürreşid İbrahim’i Anma etkinliklerinin ana sponsoru olan VAKIFBANK’ın genel müdürü Mehmet Emin Özcan, yaptığı açılış konuşmasında iki ülke arasındaki dostluğu Vakıfbank’ın Japonya ilişkilerini anlattı. 38
KONNICHIWA
Japonya Büyükelçisi Akio Miyajima ve Vakıfbank Genel Müdürü Mehmet Emin Özcan
Vakıfbank Genel Müdürü Mehmet Emin Özcan iki kadim ülke olan Türkiye ve Japonya tarih boyunca sürekli olarak dostane ilişkiler sürdürdüğünü söyledi. Siyasi ve sosyal ilişkilerin yanı sıra, ekonomik ilişkiler tarafında da köklü köprüler bulunduğunu söyleyen Özcan “Başta yüksek teknoloji ve otomotiv sektörü olmak üzere, ülkemizde faaliyet gösteren 200’ün üzerinde Japon firması, milli ekonomimize yarattıkları katma değer ve istihdama olan destekleri ile uzun yıllardır reel ekonomimizde önemli bir yer tutmaktadır. Resmi rakamlara göre, 2002-2014 döneminde Japonya’dan ülkemize gelen doğrudan yatırım miktarının tutarı 1.5 milyar doları aşmıştır. Japonya Uluslararası İşbirliği Ajansı (JICA) tarafından sağlanan krediler ile ülkemizde yakın geçmişte Haliç Köprüsü, Hasan Uğurlu Barajı, Altınkaya Barajı ve HES ile Fatih Sultan Mehmet Boğaz Köprüsü, Marmaray gibi çok önemli projelere finansman sağlanmıştır.” dedi.
Bu rakamlar, toplam dış ticaretimizde yaklaşık yüzde 1’lik bir orana tekabül etmektedir. Önümüzdeki dönemlerde bu rakamların artmasını ve Japonya ile dış ticaret hacmimizin daha anlamlı seviyelere gelmesini ümit ediyorum.” dedi.
VAKIFBANK-JAPONYA İLİŞKİLERİ Vakıfbank Japonya ilişkilerine de değinen Özcan sözlerini şöyle dürdürdü: “Vakıfbank’ın Bankamız özelinde, bizim de Japonya’nın önde gelen 4 büyük bankasıyla çok iyi seviyede muhabir ilişkimizin bulunduğunu söyleyebilirim. Başta Sumitomo Mitsui Banking Corporation (SMBC) olmak üzere, Bank of Tokyo-Mitsubishi UFJ (BoTM) , Mizuho ve Nomura ile yakın işbirliği içindeyiz. Söz konusu bankalarla dış ticaret İşlemleri, bu işlemlerin finansmanı, sermaye piyasası işlemleri ve hazine işlemlerinde aktif bir şekilde çalışıyoruz. Büyük bölümü SMBC’den olmak üzere, 2016 ve 2017 yıllarında postfinansman kredisi temin ettik. Buna ek olarak Türkiye’deki büyük yatırım projelerine finansman sağlama konusunda da Japon bankaları ile görüşüyoruz.”
JAPON BANKALAR İLE İŞBİRLİĞİMİZ ARTACAK Özcan Japon bankaları ile yapılan işbirlikleriyle ilgili de önemli açıklamalar yaptı: “Yurt dışından temin ettiğimiz fonlar arasında önemli bir kalemi oluşturan ve her yıl 1.9 milyar dolar olarak yenilediğimiz sendikasyon kredilerimizde yine SMBC’nin desteğini görüyoruz. Eurobond tarafında, Ekim/2016 döneminde gerçekleştirdiğimiz 5 yıl vadeli 500 milyon dolar tutarındaki tahvil ihraç işlemimizde aracı bankalardan biri yine SMBC olmuştur. Bu işlem, SMBC’nin ülkemizde aracılık ettiği ilk tahvil işlemi olduğu için oldukça anlamlı bir işlemdir. Sonraki dönemde diğer Türk bankalarının da benzer şekilde SMBC’yi yetkilendirdiğini görmek, bizleri ziyadesiyle mutlu etmiştir. Önümüzdeki dönemlerde de hem SMBC ile hem de diğer Japon bankaları ile tahvil piyasasında daha fazla işbirliği yapmayı ümit ediyorum.”
DIŞ TİCARET HACMİMİZİ ARTIRACAĞIZ Özcan ayrıca, “İki dost ülke arasındaki ticaret hacmine baktığımızda, burada daha gidilecek çok yol olduğuna inanıyoruz. 2016 yılında toplam 4.3 milyar dolar seviyesinde olan Japonya ile dış ticaret hacmimizin bu yılın ilk 9 ayında 3.3 milyar dolar civarında gerçekleştiğini görüyoruz.
VOLEYBOL TAKIMIMIZA KOBE’DE GÖSTERİLEN İLGİYİ UNUTAMAYIZ “Tüm bu ekonomik ilişkilerimize ek olarak spor alanında da Japonya’nın VakıfBank’ta çok özel bir yeri vardır. Bugüne kadar 3 kez Avrupa Şampiyonlar Ligi, 2 kez de Kulüpler Dünya Şampiyonu olan VakıfBank Bayan Voleybol takımı, son Dünya Şampiyonluğu’nu geçtiğimiz Mayıs ayında, Japonya’nın Kobe şehrinde kazanmıştır. O turnuva süresince takımımıza gösterilen sıcak ilgi ve destek, iki ülke arasındaki dostluğun en güzel nişanelerinden biri olmuştur.”
VAKIF TERBİYESİ BANKAMIZIN KANDİLİDİR “VakıfBank olarak köklerimizdeki vakıf kültürünü, vakıf terbiyesini ve vakıf sorumluluğunu kendimize her daim kandil ediniyoruz. Attığımız her adımı bu anlayışla, ölçülü atıyoruz. Bir yandan çağdaş bankacılık alanında, ürün ve hizmet kalitesinde öncü olmanın, tüm paydaşlarımızın yanındaki güç olmanın gerektirdiği yenilikçi bir bankacılık anlayışı gösterirken, diğer yandan sosyal alanda ülkemize karşı sosyal sorumluluk bilinciyle hareket ediyoruz. Devlet ve hükümet politikalarına tam bir uyum içinde çalışırken her alanda Güçlü Türkiye’nin Lider Bankası olma vizyonuyla gelecek resmimizi çiziyoruz.” KONNICHIWA
39
HAYATIN HER ALANINDA BİR JAPON DEVİ MITSUBISHI HEAVY INDUSTRIES
Ata KOMRAL / MHI Türkiye Genel Müdürü 40
KONNICHIWA
“
“
Prensiplerimizin yanısıra şirketimizin sloganları da var. Ofisteki odama çerçeveletip astığım ve hayat prensibim haline getirdiğim ‘Compete with Dignity’ sloganını çok beğeniyorum. ‘Şerefinle Rekabet Et’ sözü sadece iş hayatında değil özel hayatımda da vazgeçilmez bir kılavuz benim için.
İŞ
ETLERİ
BEN
G Ü İ LE
HB O S
“Mitsubishi” denince Türkiye’de birçok insanın aklına ilk gelen kavram “otomotiv”. Ama biliyoruz ki, Mitsubishi aslında dünyanın tamamında onlarca farklı sektörde faaliyet gösteren dev bir ticaret şirketi. MHI (Mitsubishi Heavy Industries) da bu yapının altında faaliyet gösteren en güçlü şirketlerden. Bu sayımızda MHI Türkiye Genel Müdürü Ata Komral’ı konuk ettik, keyifli bir sohbet gerçekleştirdik.
“Mitsubishi” denince Türkiye’de birçok insanın aklına ilk gelen kavram “otomotiv” . Ama biliyoruz ki, Mitsubishi aslında dünya çapında onlarca farklı sektörde faaliyet gösteren bir ticaret şirketi. MHI da bu yapının altında faaliyet gösteren en güçlü şirketlerden. Bize genel olarak Mitsubishi’nin yönetim yapısı ve özelde MHI’ın faaliyet alanlarından bahseder misiniz? Evet haklısınız! Mitsubishi denince hemen hemen herkesin aklına önce otomotiv geliyor. Geçmişte arabası arızalandığında ofisimizi arayıp servis talebinde bulunan insanlar oluyordu. Kendilerine otomobil üreticisi olmadığımızı ve ağır sanayi sektöründe faaliyet gösterdiğimizi anlattığımızda çok şaşırıyorlardı. Ayrıca, Türkiye’de Mitsubishi denince insanların aklına ilk gelen konulardan bir diğeri de ‘klima’. MHI, çok uzun yıllar önce Sabancı Grubu ile yaptığı distribütörlük işbirliği ile Türkiye klima pazarına ilk giren şirketlerden biri olmuştur. Bu iki güçlü şirketin işbirliği ve gayretleri Türkiye’deki klima sektörünün de büyümesine katkıda bulunmuştur. Bu yüzden, Türkiye’de klima dendiğinde ilk akla gelen markalardan biri Mitsubishi’dir. İsminde ‘Mitsubishi’ geçen ve farklı sektörlerde faaliyet gösteren çok sayıda şirket var. Ben bu şirketleri aynı soyadını taşıyan akraba çocuklarına benzetiyorum. Gerektiğinde işbirliği yapıp birbirine destek olan bu firmaların nadir de olsa rekabet ettikleri de oluyor. Çok köklü bir şirketten bahsediyoruz… Kesinlikle. Şirketimizin kökeni 1884 yılına dek uzanır. Bu tarihte Mitsubishi’nin kurucusu Bay Yataro Iwasaki bir kamu kuruluşu olan Nagasaki Tersanesi’ni kiralamış ve gemi inşa işine başlamıştır. Bu şirket daha sonra Japonya’nın gemi, ağır makine, uçak ve demiryolu taşıtı imalatı yapan en büyük şirketi olarak Mitsubishi Heavy Industries, Ltd (MHI) adını almıştır. Çok uzun bir yoldan bugünlere gelen MHI; dünyanın en saygın ve güvenilir şirketleri arasında lider konuma ulaşmıştır.
Japonya’ daki şirketlere özgü “kendi yönetim konseptlerini temsil eden öğretilerin olduğunu biliyoruz. Bu öğretiler şirketin ve çalışanlarının temel yaklaşımını anlatır. MHI’ın öğretileri nelerdir? Sizin de bahsettiğiniz gibi Japon şirketlerinin kendi iş anlayışlarını özetleyen öğretileri var. Çalışanları motive eden ve verimliliği arttıran bu gelenek benim çok hoşuma gidiyor. Bizim şirketimizin de ‘iş anlayışının özü’ niteliğinde 3 prensibi bulunuyor. Birinci prensibimiz; ‘İnsanlık için kalıcı farklar yaratan, güvenilir ve yenilikçi çözümler sunmak’. İkinci prensibimiz; ‘Herkese saygı duyarak, her zaman dürüstlükle ve adaletle hareket etmek’. Üçüncü prensibimiz; ‘Geniş bir küresel bakış açısı ve derin bir yerel anlayış üzerine inşa ettiğimiz teknolojimizde mükemmelliğe ulaşabilmek için sürekli çaba sarf etmek’. Prensiplerimizin yanısıra şirketimizin sloganları da var. Ofis’teki odama çerçeveletip astığım ve hayat prensibim haline getirdiğim ‘Compete with Dignity’ sloganını çok beğeniyorum. ‘Şerefinle Rekabet Et’ sözü sadece iş hayatında değil özel hayatımda da vazgeçilmez bir kılavuz benim için. MHI ve Türkiye özelinde faaliyet gösterdiğiniz alanlar ve bugüne kadar gerçekleştirdiğiniz yatırımlarınız hakkında bilgi verebilir misiniz? MHI; Türkiye’de bugüne kadar pek çok büyük ve prestijli projeye imza attı. İstanbul Boğazı’nın incilerinden ‘Fatih Sultan Mehmet Köprüsü’ ve Tekirdağ’da bulunan ve Avrupa’nın en büyük üçüncü konteyner limanı olan ‘Asyaport’ gibi...
Biraz da rakam verseniz. MHI; 265 milyar JPY’lik sermayesi ve 83 bin çalışanı ile Japonya’nın en büyük mühendislik ve üretim şirketlerinden biridir. Japonya’da kurmuş olduğu gelişmiş AR-GE merkezlerinde ve mevcut 11 fabrikasında 700’ü aşkın farklı ürün geliştiren ve üretimini yapan şirketimiz, 2016 bütçe yılında yaklaşık 4 trilyon JPY’lik bir ciro elde etti. Merkez Ofisleri Tokyo’da ve Yokohama’da konuşlu olan MHI’ın Japonya dışında 8 adet ofisi bulunuyor ve bunlardan biri de MHI Türkiye. Pekçok farklı sektörde faaliyette bulunan toplam 158 adet şirketin sahibi olan MHI’ın bu geniş ürün portföyünü ve faailyet alanlarını ‘Enerji Sistemleri’, ‘Sanayi-Altyapı’ ve ‘Uzay-HavacılıkSavunma’ başlıkları altında üç farklı grupta toplayabiliriz. KONNICHIWA
41
MHI’nın Türkiye enerji sektöründe imzasını attığı hangi önemli projeler var? Bu projeler saymakla bitmez. Bunların arasından sadece 1,440 MW’lık Afsin-Elbistan B Termik Santrali, 1,432 MW’lık Bursa Ovaakça Doğalgaz Çevrim Santrali, 919 MW’lık Enerjisa Bandirma-1 Doğalgaz Çevrim Santrali ve 2x47.4 MW’lık Gürmat Germencik Jeotermal Santrali projelerinden bahsedersek hem kamuda, hem de özel sektörde ve elektrik enerjisi üretim teknolojilerinin hemen her dalında (linyit, doğalgaz, jeotermal, vs) büyük projeler gerçekleştirmiş olduğumuzu kolaylıkla görebilirsiniz. Ayrıca, Enerjisa Bandirma-1 Doğalgaz Çevrim Santrali ve Gürmat Germencik Jeotermal Santrali ‘Enerji Oscarı’ ödüllerine layık görülerek MHI’ın üstün teknolojisinin ve performansının Türkiye’de ispatı oldu. Ayıca Türkiye ve Japonya arasında 2013 Mayıs’ında imzalanan devletlerarası anlaşma gereği, Sinop’ta Türkiye’ nin ikinci Nükleer Santrali kurulacak. 1,120 MW’lık 4 ünitesi ile toplamda 4,480 MW’lık kurulu güce ulaşması planlanan ve halen fizibilite çalışmaları devam eden proje MHI’ın liderliğinde gerçekleştirilecek. Bir pazar olarak Türkiye’ye değerlendirirsek? Türkiye, birçok uluslararası şirketler için olduğu gibi, MHI için de çok potansiyel bir pazar. O yüzden MHI Türkiye olarak kendimizi çok şanslı görüyoruz. MHI’ın portföyündeki hemen hemen tüm ürünleri Türkiye pazarı ile tanıştırma imkanımız oldu. Dizel motor ve jeneratörler, benzinli motorlar, gaz motorları, gemi ana ve yardımcı makineleri, turboşarjerler, güverte kreynleri, iş makineleri, forkliftler, CNC takım tezgahları, plastik enjeksiyon makineleri, matbaa makineleri, oluklu mukavva makineleri, klimalar, endüstriyel soğutma grupları, ve frigrofik araç soğutucuları gibi ürünlerimizi Türkiye’deki müşterilerimize yine Türkiye’de sektörünün en güvenilir ve tecrübeli distribütör firmaları kanalı ile sunuyoruz. MHI ürünlerinin üstün kalitesi ve yüksek performansı, Türkiye’de işbirliği yaptığımız distribütör firmaların satış ve satış sonrası başarılı hizmetleri ile birleşince ürünlerimiz yüksek müşteri memnuniyetine ve pazar payına eriştiler. MHI Türkiye olarak son dönemde belirlediğimiz hedef projeler arasında; ‘Linyit Yakıtlı Termik Santraller’, ‘Jeotermal Santraller’, ‘Gaz Motorlu Kojenerasyon Sistemleri’, ‘ORC Türbinli Atık Isı Geri Kazanım Sistemleri’, ‘Mobil Gaz Türbin Paketleri’, ‘Gübre Tesisleri’, ve ‘Raylı Ulaşım Sistemleri’ bulunmaktadır. Türkiye’ nin içinde bulunduğu bölgede jeopolitik ve sosyoekonomik gelişmeler, ana firmanızın gözünden nasıl görünüyor? Komşularımız Suriye’de ve Irak’ta halen devam eden iç savaş ve terör örgütlerinin varlığı ülkemizde de acı olaylar 42
KONNICHIWA
yaşamamıza neden olmuştur. Maalesef, terör yüzünden yüzlerce suçsuz günahsız insanımızı kaybettik. Terör olaylarının sıklaştığı dönemler oldu ve doğal olarak bu dönemde ülkemizi ziyaret edenlerin sayısı azaldı. Türkiye’de iş yapmak isteyen bazı uluslararası firmalar projelerini beklemeye aldılar veya iptal ettiler. Ancak, terör sadece Türkiye’yi değil tüm dünyayı vurdu. Avrupa ülkeleri, ABD ve Rusya da terörü yaşadı. Günümüzde terör tüm dünyanın en büyük sorunu haline geldi. MHI, hem Türkiye hem de bölgemizdeki gelişmeleri yakından takip ediyor diyebiliriz, değil mi? Kesinlikle. Ülkemizdeki her türlü ekonomik ve politik ve gelişmeyi yakınen takip edip MHI Japonya’ya aktarıyoruz. MHI olarak Türkiye’nin ekonomik potansiyeline, insan gücüne ve her şeyden önemlisi geleceğine güveniyoruz. MHI’ın geçmişte Türkiye’ye kazandırdığı projeler, gelecekte artarak ve daha da büyüyerek devam edecektir. Sinop Nükleer Santral projesi bunun en büyük kanıtıdır. MHI Türkiye olarak en çok önemsediğimiz konu çalışanlarımızın güvenliğidir. Türkiye’de ve bölgemizde yaşanan olumsuz gelişmelere rağmen Japonya’dan ve diğer ülkelerden gelip çeşitli projeler için Türkiye’yi ziyaret eden MHI personelinin sayısı son yıllarda ortalama bin kişiden az olmamıştır. Bu da MHI’ın her koşulda Türkiye’ye verdiği önemin ve desteğin bir başka kanıtıdır. MHI olarak Türkiye’yi sıradan bir pazar olarak görmüyoruz. Türkiye bizim için Ortadoğu’ya, Afrika’ya ve Orta Asya’ya açılan bir kapı. Türk müteahhitleri dünya ikincisi durumunda ve bizimde hedefimizde olan bölgelerde büyük işler yapıyorlar. Daha önce de bahsettiğim gibi MHI Türkiye olarak Türk şirketleri ile stratejik işbirlikleri geliştirip, üçüncü ülke pazarlarına birlikte girmeyi hedefliyoruz. MHI; bu anlayışla, Türkmenistan’da ve Özbekistan’da Türk şirketleri ile beraber Doğalgaz Çevrim Santralleri ve Gübre Tesisleri kurmuştur ve yeni projeler üzerinde çalışılmakta. MHI markanızın altında yer alan slogan “Our Technologies, Your Tomorrow” “Bizim Teknolojimiz, Sizin Geleceğiniz ‘ in temsil ettiği niyeti ve Türkiye Ofisi olarak sizin liderliğinizde olan bu duruşun içinde yaptıklarınızı anlatır mısınız? Aslında sloganımızın verdiği mesaj çok net. Sürdürülebilir bir dünya ve insanlık için, yenilikçi teknolojimizle insanların güvenliğinin ve refahının sürekli olarak temin edilebildiği ve geliştirildiği bir gelecek yaratmak... MHI Türkiye olarak biz de bu amaca hizmet edebilmek için elimizden geleni yapıyoruz. Ülkemize ve insanımıza katkı sağlayacağını düşündüğümüz MHI ürünlerini ve yeni teknolojileri Türkiye’ye ve insanlarımıza tanıştırmaya çalışıyoruz. Son zamanlarda ilgili makamlara sunduğumuz ‘Arıtma Çamuru Yakma Tesisleri’ ve ‘Kılavuzlanmış Yolda Sürücüsüz Ulaşım Sistemleri’ gibi Türkiye için henüz çok
yeni olan teknolojileri daha çevreci ve daha konforlu bir Türkiye için ülkemize kazandırmayı hedefliyoruz. CEO’ nuz Shunichi Miyanaga ile “Ata Komral” röportaj yapıyor olsa ilk sorunuz ne olurdu? Emekli olana kadar çalıştığı şirketin CEO’su ile tanışamayan hatta hiç göremeyen çalışanlar olabiliyor. Biz, MHI Türkiye olarak bu konuda da çok şanslıyız. CEO’muz Miyanaga’nın Türkiye’ye sık ziyaretleri oldu. Bu sırada kendisi ile tanışıp görüşme şansım oldu. Kendisi herşeyden önce çok kibar bir beyefendi. Özellikle şirketimizin yeniden yapılanmasında aldığı radikal kararlar ve gerçekleştirdiği büyük ölçekli şirket evlilikleri ile MHI’ın fark yaratan başkanlarından biri olduğunu düşünüyorum. Birgün CEO’muz ile röportaj yapıyor olsam kendisine yönelteceğim ilk sorum herhalde şöyle olurdu; ‘Türkiye’de bu kadar büyük projelere imza atıyorsunuz ancak hiç reklam yapmıyorsunuz. Türkiye’de ses getirecek MHI reklamlarını ne zaman göreceğiz?’ Sizce bir Türk günlük yaşantısında kaç kere MHI markasına dokunuyordur? Günde iki kez, Fatih Sultan Mehmet Köprüsünden geçerken bile dokunuyorsa gelin bu sayıyı birlikte hesaplayalım… Sizin de dediğiniz gibi Fatih Sultan Mehmet Köprüsü’nden geçerken MHI var. Evlerimizi, sokaklarımızı aydınlatan ve fabrikalarımızın üretimini sağlayan elektrikte MHI var. Otomobillerimizin turbosunda, plastik aksamlarında MHI var. Marketlerden satın aldığımız gıda ürünlerinin soğuk zincir taşımasında MHI var. Okul kitaplarımızın, kataloglarımızın basımında MHI var. Plazalarımızın, otellerimizin klimalarında MHI var. Adliyelerimizin, hastanelerimizin jeneratörlerinde MHI var. Dünya’nın en uzak noktasına uçtuğumuz o büyük uçağın kanadında MHI var. Üsküdar’dan Beşiktaş’a geçerken bindiğimiz motorların makine dairesinde MHI var.
ATA KOMRAL’IN
“EN”LERİ..
EN etkilendiğiniz film? Yabancı filmlerden ‘Forrest Gump’, yerli filmlerden ‘Dedemin İnsanları’. EN son okuduğunuz kitap? Yılmaz Özdil’in ‘Sen Kimsin’ adlı kitabı. Günün EN sevdiğiniz saati? Zannedersem günün yoğunluğunun hafiflediği akşam saatlerini daha çok seviyorum. Saat 20:00 diyelim. Sizi EN mutlu eden yemek? Kesinlikle Kuru Fasülye. EN çok izlediğiniz spor? Futbol, özellikle de Galatasaray’ın maçları. EN güçlü yanınız? Sabırlı olduğumu düşünüyorum. Tatil için EN çok tercih ettiğiniz yer? Saroz, özellikle Eceabat bölgesi. Türkiye dışında EN sevdiğiniz ülke? Tabii ki Japonya. EN tahammülsüz olduğunuz an? Yoğun bir anımda benimle gereksiz ve uzun şekilde konuşulması. EN tahmin edilemeyecek özelliğiniz? Örn. Karanlığı sevmek gibi.. Bazı sayıların kendine ait gizemi olduğuna inanırım. EN şık bulduğunuz kıyafet? Şapka benim için olmazsa olmaz. En şık bulduğum kişi ise Atatürk. EN rahat ettiğiniz mekan? Evimizin balkonu. EN samimi bulduğunuz şey? Oğlum. EN iyi yaptığınız spor? Bu aralar tek yaptığım spor yürüyüş. Fırsat bulunca hızlı tempoda yürüyüş yapıyorum. KONNICHIWA 43
“TÜRKİYE’NİN EKONOMİK VE SOSYAL GELİŞİMİNE KATKIDA BULUNMAYA DEVAM EDECEĞİZ” 1959 yılından beri ülkemizde faaliyet gösteren JICA (Japonya Uluslararası İşbirliği Ajansı) Türkiye ofisi, Türkiye’deki sosyoekonomik kalkınmaya yönelik çalışmaları ile adından söz ettirmeye devam ederken, daha önce bu sayfalara konuk ettiğimiz, JICA Türkiye Başkanı Mayumi Endoh görevini Yasui Takehiro’ya bıraktı. TUJIAD Başkanlığı’na nazik bir ziyaret gerçekleştiren yeni JICA Başkanı Yasui Takehiro ile Türkiye, Japonya ve JICA üzerine konuştuk.
Öncelikle Türkiye’ye hoş geldiniz, sizi kısaca tanıyabilir miyiz? Üniversiteden mezun olduktan sonra ODA (Resmi Kalkınma Yardımı) dünyasına girdim. Özellikle Güneydoğu Asya ülkelerinde altıyapı sektorü, sosyal hizmetler alanında işbirliği içinde bulundum. 2011’de JICA olarak Japonya özel sektör için finansman oluşturmaya başladığında, sorumlu daire başkanı olarak atandım. Hem devlet hem özel sektör deneyiminden faydalanan işbirliği konusuna hakim olduğumu söyleyebilirim. Buraya gelmeden önce aklınızdaki Türkiye algısı ile, şimdiki düşünceleriniz arasındaki farklar neler? Eylül ayında şimdiki makamıma atandım. Türkiye’ye ilk gelişim. Gelmeden önce ise, ‘Asya ile Avrupa
44
KONNICHIWA
arasında köprü olan bir ülke’, ‘Japonlara karşı sempatik duygusuna sahip’ gibi olumlu bir imajım vardı ve buraya geldikten sonra ise onu teyid etmiş oldum.Sağ olsun herkes bana çok iyi davranıyor. Tarih ve kültürel açıdan da çok derin ve çekici bir ülke olduğuna da yeniden farkettim. Ayrıca tahmin ettiğimden daha çok ekonomi seviyesi yüksek ve benim şimdiye kadar ilgilendiğim Güneydoğu Asya’dan farklı olduğu izlenimine sahibim. JICA’nın Türkiye ve Japonya arasındaki ilişkilere olan katkısını nasıl görüyorsunuz? Başta İkinci Boğaz köprüsü, Marmaray gibi mega altyapı projeleri vasıtasıyla Türkiye’nin ekonomik ve sosyal gelişimine katkıda bulundugumuzu söyleyebiliriz Bununla birlikte, hatta bundan daha önemlisi teknik işbirliği aracılığıyla iki ülke insanları arasındaki
işbirliğinin geliştirilmesi olduğunu düşünmekteyim. Bu bağlamda iki ülkenin dostluk ilişkisini daha fazla pekiştirmek yönünde katkıda bulunmakla gurur duyuyorum.
Sizin döneminizde ne türlü faaliyetlerine daha çok özen göstermek istiyorsunuz? İlk olarak, afet ve Suriyeli mülteciler sorunları gibi Türkiye’nin acilen üstesinden gelmesi gereken konular üzerine işbirliği yapmayı arzu etmekteyiz. Türkiye ve Japonya, deprem başta olmak üzere doğal felaketlere maruz kalan iki ülke. Bu sebeple, her iki ülke açısından afet üzerine işbirliği yapmanın çok anlamlı olduğuna inanıyorum. Ayrıca Türkiye 3 milyondan fazla Suriyeli mülteci kabul ederek uluslararası topluluktan övgü almakta. Bu konuda Türkiye’ye destek vermek istiyoruz. Bunlara ek olarak kentsel çevre sorunları, bilim ve teknoloji alanları gibi diğer alanlarda da işbirliği yapmaya devam etmek istiyoruz İkinci olarak, her iki ülkenin özel sektör faaliyetleri vasıtasıyla işbirliğini geliştirmeyi arzu ediyoruz. Japonya
ve Türkiye arasındaki ilişkisi sadece devletler arası ile sınırlı olmayıp, özel sektörler arasındaki işbirliği ile daha çok gelişmelidir. İki ülke firmalarının ortak katılımıyla gerçekleşen altyapı projelerinin geliştirilmesi, ileri teknolojiye sahip Japon KOBİ lerin Türkiye’de iş geliştirmesi için destek sağlanması gibi alanlarda faaliyetlerimizi daha çok güçlendirmek istiyorum. Üçüncü olarak, Türkiye ile İşbirliği içinde olan gelişmekte olan ülkelere destek sağlamak istiyoruz. JICA olarak Türkiye ile olan işbirliği, artık tek taraflı değil, eşit bir ortaklığa dayalı ikili işbirliğini geliştirme dönemine geldiğini inanıyorum. Bu bağlamda Türkiye içinde birikmiş tecrübe ve teknolojisinden faydalanarak üçüncü ülkelerin kalkınması için destek sağlamak istiyoruz.
Bence çok iyi bir dostluk geçmişine sahibiz. JICA’nın rolü ise, geçmişe dayanan güzel mirası koruyarak ve güzelleştirerek en iyi şekilde sonraki nesillerimize iletmek olduğuna inanıyorum. Sizce sosyal manada Türkiye’yi diğer ülkelerden ayıran en önemli özellik nedir? Türkiye’ye geleli 3 ay geçti. Bu sınırlı zaman içersinde fark ettiğim en belirgin sosyal özellik ise “açıklık” olduğunu düşünmekteyim. Şehir içinde herkes birbirine yardımlaşır ve selamlaşır. Ayrıca, Türkiye, mültecilerine kapıyı kapatmadan kabul etmeye devam etmeye çalışmakta. Hem devlet hem vatandaş seviyesinde. Bunun Türkiye’yi başka ülkelere göre farklı kılan bir etken olduğunu düşünüyorum. Son olarak ne söylemek istersiniz? Türkiye’ye geleli az zaman geçirmeme ragmen, pek çok yeri gezerek çok sayıda insan ile tanışma fırsatı kazandım. Nereye gitsem binlerce yıllık tarihi kalıntılar, bu toprakta doğup yetişen bir çok kültür ve medeniyet, Japonları seven sempatik insanlarla tanıştım. Türkiye’ye resmen hayran oldum. Siz güzel Türk insanlarına Japonyayı daha çok tanıtmak ve kalplerinizi yakalamak istiyorum. Teşekkür ederim.
Son dönemdeki Türkiye-Japonya ilişkilerini nasıl değerlendiriyorsunuz? Genel olarak insanlarda “mesafe olarak uzak ancak iki ülkedeki halklar yakın dostdur”gibi düşünceler vardır. Muhtemelen, bu dostluğun iki ülkenin içinde bulunduğu tarihsel benzerlikler ve birbirlerini destekleyen geçmişten kaynaklandığını düşünüyorum.
Erdal Güven TUJIAD Başkanı
Yasui Takehiro JICA Başkanı KONNICHIWA
45
JICA’DAN ATIKSU PROJELERİNE DEV DESTEK Japonya Uluslararası İşbirliği Ajansı, İller Bankası Anonim Şirketi ile; ‘Belediye Kanalizasyon ve Atıksu Arıtma Tesislerinin Geliştirilmesi Projesi’ni imzaladı. Proje kapsamında Japon ODA (Resmi Kalkınma Yardımı) ile12.784 Milyon Japon yeni tutarına kredi anlaşması yapıldı. Proje ile küçük ve orta ölçekli belediyelerde kanalizasyon ve şebeke ve atık su arıtma tesislerinin yaygınlığının artırılması ve alıcı ortam su kalitesinin iyileştirilmesi amaçlanıyor. 2017 Aralık ay itibariyle proje kapsamında Rehanlı (Hatay), Biga (Çanakkale), Tekirdağ, Çan(Çanakkale)’de operasyonlara başlandı. Destek projesiyle ilgili olarak JICA’dan 46
KONNICHIWA
şu açıklama yapıldı: “G20 üyesi ülkelerden biri olarak Türkiye, son dönemde uluslararası arenada varlığını kuvvetlendirdi, ancak ekonomik büyümeye eşlik eden çevre degradasyonu (bozulması) sorunu ortaya çıktı. Bu durum dikkate alındığında, dengeli, sürdürülebilir büyümeyi sağlamak adına çevresel iyileştirmeler yapmak acil bir konu haline geldi. Bu noktadan yola çıkılarak yapılan Japon ODA Kredi anlaşmaları
ile şunlar hedeflenmektedir; (1) Altyapıların gelişmesine katkı koyarak, bölgelerde yerel bazda kanalizasyon sistemlerinin sağlanmasına destek vermek (2) Yerleşik halkın yaşam kalitesini arttırırken, doğal kaynakların korunmasına yardımcı olmak Daha küçük belediyeler büyük
şehirlerdeki finansmana sahip olmadıklarından, kanalizasyon altyapıları da gelişmemiştir. AB üyeliği için çevre konusu kritik önem taşıyan alanlardan birisidir ve Türkiye, 2023 yılına kadar yerel bazda kanalizasyon altyapısına büyük öncelik veren bir strateji geliştirip, AB Entegre Çevresel Tahmin Stratejisi’ni formüle etmiştir. Belediye Kanalizasyon ve Atıksu Arıtma Tesislerinin Geliştirilmesi Projesi, Türkiye’deki belediyelere finansman sağlayan ve dolayısıyla yerleşik halkın yaşama ortamını iyileştirmeye katkıda bulunan bir kamu kuruluşu olan İller Bankası Anonim Şirketi aracılığıyla, yerel bazda kanalizasyonların inşa edilmesini sağlamaktadır.
Hatay / Reyhanlı
Bir G20 üyesi olarak Türkiye, uluslararası toplumda her geçen gün varlığını daha da arttırmaktadır. Türkiye Asya ve Orta Doğu’yu Avrupa’yla birleştiren kritik bir konumda bulunmaktadır ve ılımlı, gerçekçi diplomasisiyle özellikle Orta Doğu’da barış ve istikrara katkıda bulunmuştur. Uluslararası bakış açısından yaklaşıldığında, Türkiye’nin istikrarlı bir şekilde büyümesi bu nedenle çok önemlidir. Son zamanlarda, Japon şirketleri Türkiye’de daha da aktif rol almaya başlamışlar, büyük asma köprülerin yapım işleri konusunda çalışmaya başlamışlardır. Türkiye ve Japonya sadece ekonomik işbirliği açısından değil aynı zamanda ticari ilişkiler açısından da önemli ortaklar olmaya başlamışlardır. Türkiye ve Japonya arasındaki ilişkiyi daha da güçlendirmek adına, JICA daha da ileri giderek çeşitli işbirliği olanakları sağlayacaktır.
Bursa / Orhangazi KREDİ ANLAŞMASI KAPSAMINDAKİ PROJELER
1. Kadirli(Osmaniye) 2. Rehanlı(Hatay)-----------------Operasyonu başlamıştır 3. Biga(Çanakkale)---------------Operasyonu başlamıştır 4. Orhangazi(Bursa) 5. Tekirdağ-------------------------Operasyonu başlamıştır 6. Çan(Çanakkale)--------------Operasyonu başlamıştır 7. Mahmutlar(Antalya) 8. Kütahya 9. Kuşadası(Aydın) 10. Osmaniye(Osmaniye) KONNICHIWA
47
NEDEN JAPONYA’YA 5 NEDEN YATIRIM YAPMAK İÇİN
48
KONNICHIWA
JAPONYA? 2.
JAPONYA; SOFİSTİKE BİR PAZAR
KONNICHIWA
49
JAPONYA; SOFİSTİKE BİR PAZAR Dünyanın üçüncü büyük ekonomisi konumunda bulunan Japonya, yabancı yatırımcıların ilgisini çekmeye devam etmekte. JETRO, ülkede iş kurmak isteyen potansiyel yatırımcılara birçok noktada önemli destekler sunmaktadır. JETRO, bu destekler kapsamında ülkenin sanayi yapısı, hammadde temini, satış sistemleri üzerine danışmanlıklar vermektedir. Ayrıca bu danışmanlıklar firmanın ihtiyaçlarına göre de düzenlenebilmektedir. Japonya devleti, ülkede doğrudan yatırımları artırmak için uzun süredir bir dizi çalışma yürütüyor. Japonya’da yatırım yapmak için 5 nedenden ikincisine bu sayımızda yer veriyoruz.
Japonya büyük ve sofistike bir pazara sahip
Japonya’nın bölge ekonomilerinin GSYİH’si tek başına, birçok ülkenin GSYİH’sine eşit
3.
Japonya bölgesel üretimlerinin uluslararası karşılaştırması (2013 mali yıl, brüt)
Dünyanın
Büyük Ekonomisi
500 trilyon yen GSYİH ile dünyanın en büyük ekonomilerinden biri. Kaynak: İçişleri ve İletişim Bakanlığı, İstatistik Bürosu “2016 Dünya İstatistikleri” raporu
Yabancı şirketler için cazip bir pazar 197 yabancı şirketin %86’sı Japonya pazarının büyüklüğünü bir avantaj olarak görüyor.
Birim: ABD$ 1 milyar
Hokkaido & Tohoku Bölgeleri 591,9 İsveç 685,5 Chubu Bölgesi 779,8 İsviçre 685,4 Kansai Bölgesi 792,6 İsviçre 685,4
Kanto Bölgesi 2.018,2 2.096,8 Rusya
Chugoku Bölgesi 279,5 Finlandiya 268,2 Kyushu Bölgesi 476,8 Avusturya 428,3 Shikoku Bölgesi 135,9 133,4 Macaristan
Kaynak: Kabine Ofisi “Valilikler Raporu 2013” (MY2016)
Kaynak: JETRO, Japonya Yatırım Raporu 2016 50
KONNICHIWA
Tokyo : Dünyanın en kalabalık şehri Dünyanın en kalabalık şehirleri listesinde Tokyo 1. Kansai 7. sırada. Şehir Delhi Şangay Mexico City Mumbai (Bombay)
Kahire
Japonya Hindistan Çin Meksika Brezilya Hindistan Japonya Çin ABD Mısır
Sıralama
Nüfus
Ülke 32.530 9.726 7.823 15.642 14.776 12.436 18.389 6.788 16.086 9.892
37.833 24.953 22.991 20.843 20.831 20.741 20.123 19.520 18.591 18.419
37.190 36.060 30.751 23.865 23.444 27.797 19.976 27.706 19.885 24.502
Tokyo 2030’a kadar dünyanın en kalabalık şehri olma ünvanını koruyacak gibi görünmekte. Kaynak: Dünya Kentleşme Beklentileri, 2014 revizyonu (Birleşmiş Milletler)
Japonya: Yabancı şirketlerin büyüdüğü bir pazar
Japonya küresel şirketlerin buluşma noktası
Yabancı şirketler, tüketiciye yönelik ürün pazarında Japonya’da çok önemli pazar payına sahip. Alkolsüz İçecekler 1. Coca Cola (ABD), %23.4 Kahve
1. Nestle (İsviçre), %32.2 2. Mondelez International, Inc. (ABD), %16.0 Gözlük / Lensler 1. Johnson & Johnson (ABD), %14.1 Kişisel Aksesuvarlar 1. Richemont (İsviçre), %7.6 2. LVMH Moet Hennessy Louis Vuitton S.A (Fransa), %6.1 3. KERING (önceki PPR) (Fransa), %3.8 Alkolsüz içecek sektörünün payı ve sıralaması 2015’e, diğer sektörlerinki 2014’e ait
Fortune 500’deki 52 şirketin genel müdürlüğü Japonya’da. Japonya, Amerika ve Çin’ den sonra üçüncü sırada. Kaynak: Fortune 500, 2016
Kaynak: “Euromonitor International”
Sofistike müşteriler dünya standartlarını belirliyor Peter List, IKEA Japan KK’nın Başkanı ve CEO’ su (2015 itibariyle) (İsveç)
Laurent Martin, Pierre Fabre Başkanı Dermo-Cosmétique Japon Co., Ltd. (2015 itibariyle) (Fransa)
Japonya dünyanın en büyük ikinci perakende pazarı ve GSYİH’de dünyada üçüncü durumda. Yalnızca bu iki faktör bile Japonya pazarını çekici kılıyor. Ayrıca Japonya’ da okur yazarlık seviyesi çok yüksek. Japon yaşam tarzı ve zevklerine göre tasarlanmış ürünler artık dünyanın her yerinde ilgi görüyor.
Pierre Fabre, detaylı talepleri nedeniyle başlarda Japon tüketicilerin isteklerini karşılamakta zorlandı. Ancak bu isteklerin karşılanması grubun global standartlarının oluşmasını sağladı.
Kaynak: JETRO “Başarı Öyküleri”
Kaynak: JETRO “Başarı Öyküleri”
Bu sayfadaki bilgiler JETRO’nun “Why Japan? / 5 Reasons to Invest in JAPAN” broşüründen alınmıştır. KONNICHIWA
51
ÖZEL PORTRE
HASAN DAĞI’NDAN FUJİ’YE BİR ANADOLU ÇINARI; CAFER TAYYAR SADIKLAR Dile kolay, 85 yıl… Bu topraklara hizmete adanmış koca bir ömür. Hasan Dağı’ndan Fuji’ye uzanan bir yolculuk.
Dostlarınız size “Anadolu Çınarı” diyor. Anadolu topraklarının size kattıklarından bahseder misiniz biraz? Ortaokul hayatım Niğde’de Lise eğitimim de Manisa’da geçti. Bu okullardan başarılı bir dereceyle mezun oldum. Öğretmenlerim beni çalışkan bir öğrenci olarak hatırlarlar. Anadolu topraklarında yetişmiş biri olarak Yüksek Tahsilimi tamamladığım Mülkiye ve yurtdışı eğitimimin tamamı birer başarı hikayesidir. Çocukluğunuz ve gençliğiniz nasıl geçti, o zamanlar bugünlere dair hedefleriniz var mıydı? 52
KONNICHIWA
Çocukluğum ilk soruda da değindiğim gibi genelde Niğde’de geçti. İlk ve orta tahsilimi yaparken mahallemizdeki bir ceviz ağacının üzerine bir iki kişi sığacak büyüklükte bir yuva yapmıştım. Buraya davet ettiğim mahalle çocuklarına hikayeler anlatırdım. Bu hikayelerin çoğu okulda nasıl başarılı olunacağına dairdi. Çocuklar bu hikayeleri heyecanla dinlerlerdi. Bu hikayelerin mahallemizdeki çocukların başarısında olumlu etkiler yaptığı kanısındayım. Boyumun normalden uzun olması sebebiyle de bana “Anadolu Çınarı” lakabı verilmiştir. Bundan sık sık ve övgüyle bahsederim.
Ayrıca Niğde’den Manisa’ya okumaya giderken yolumuzun üzerindeki Hasan Dağı’nın ihtişamının ve yüksekliğinin bu lakaba da etki yaptığı kanısındayım. Farklı ülkelerde görevler yaptınız ama Japonya üzerine yoğunlaştınız. Neydi, iki ülkeyi birbirine yaklaştırma amacıyla çıktığınız yolda sizi ateşleyen şey? Japonya’da görev yaptığım süre içerisinde Japonların çalışkanlığına hayran olmuştum. Kitaplarımda ve bazı yazılarımda değindiğim gibi“Biz Türkler Japonları aynen taklit edemeyiz. Çünkü bu çok güçtür.
Ancak Japonlardan öğreneceğimiz çok şey vardır.” Japonlardan öğrenmeyi hedeflediğim şeyler beni çok çalışmaya yöneltti. Belki, başarımda da bunun etkisi olmuştur. Japonya günlerinizi merak ediyoruz. Nasıl başladı o macera, nasıl geçti o yıllar? Hazine Genel Müdürlüğü’nde Genel Müdür Yardımcısı olarak çalışırken Müsteşarımız Japonya’da Büyükelçilik nezdinde Maliye Müşavirliği görevini teklif etti. Bu teklif bana çok cazip gelmişti. Severek kabul ettim. Japonya’da bulunduğum yıllarda Japonların çalışma tarzı ve temposu beni çok etkilemişti. Tanıdığım birçok Japon görevli ve ailenin bizde etki bıraktığını ifade etmeliyim. Japonya’da geçen yıllarımda sadece Tokyo’da oturmadık. Hemen hemen her vilayetini ailemle gezme imkânımız oldu. Büyük kızım Japoncayı öğrenmişti. Bize gittiğimiz yerlerde tercümanlık yapıyordu. Kızımın Japonca konuşması Japonları çok etkilemekteydi. Küçük kızım da Japonya’da doğdu. Bu sebeple Japonya’nın bizde ayrı bir yeri vardır. Bu geziler sonunda eşimin de Japonyaile ilgili görüşleri değişti. İlk sene eşim geri dönmeyi bile teklif etmiştir. Ancak zaman içinde Japonya’yı çok seven eşim 3 yıllık görev sürem sona erdiğinde “1 yıl daha kalmak mümkün mü?” demeye başladı ve biz yıl daha uzatarak 4 yıl Japonya’da kaldık. Türk-Japon Vakfı’nın kuruluş hikayesini dinlemek isteriz sizden. Nasıl doğdu bu fikir, nasıl harekete geçtiniz? T.C. 9. Cumhurbaşkanı Sayın Süleyman Demirel’le yaptığımız bir Japonya gezisinden dönüşte Sayın Demirel “Biz Japonya’yı yeterince tanımamışız. Daha iyi tanımak için burada görev yapmak gerekir” dedikten sonra bana adeta Büyükelçilikte çalışma görevini vermiştir. Bende zannederim bu görevi hakkıyla yaptım. Türkiye’ye dönüşte daha önce Japonya’da bulunmuş, görev yapmış
olan arkadaşları bir araya getirerek 1993 yılında Türk Japon Vakfı’nı kurdum. Yıllar geçtikçe Vakıf gelişti ve zannederim Türkiye’nin en saygın Vakıflarından biri haline geldi. Bizde bununla gurur duyuyoruz. Türk Japon Vakfı, Türkiye’de iki ülke ilişkilerinde çok önemli bir yere sahip. Geleceğini nasıl görüyorsunuz Türk Japon Vakfı’nın? 2018 yılında Türk Japon Vakfı Kültür Merkezimizin 20. Açılış Yıldönümünü kutlayacağız. Bunun için bazı hazırlıklar da yapmaktayız. Vakıf yıllar geçtikçe gelişiyor. Ancak son yıllarda ülkemize gelen bazı Japon turistlerin öldürülmesi ve yaşanan terör olayları ülkemize gelecek olan Japonları tereddüte düşürmektedir. Bu sebeple Japonların Türkiye’ye turist veya yatırımcı olarak gelmelerinde bir duraklama oldu. Bu duraklamadan çıkmak için Türk Japon Vakfı olarak Japonlara terör olaylarının kendileriyle ilgili olmadığını Türklerin Japonları çok sevdiğini her fırsatta aktarıyoruz. Gelecekte de Türkiye ile Japonya arasındaki ilişkileri güçlendirmek adına elimizden gelen çabayı göstereceğiz. İki ülke arasında dostluk köprüleri kurmaya devam edeceğiz. Türk Japon Vakfı Kültür Merkezi Türkiye’de kurulmuş olan Vakıflarınen başarılı örneklerinden biridir. Geleceğinin daha da parlak olacağına inanıyoruz Bunu sağlamak için Devletimizin Japonya ile ilgili konulara biraz daha fazla ilgi göstermesinin fayda sağlayacağı kanısındayız. Hiç durmadan çalışarak bu noktaya geçen Cafer Tayyar Sadıklar’ın önümüzdeki döneme ilişkin planları neler? Japonya’da 4 yıl bulunmuş, Japonya hakkında 3 kitap yazmış ve 100’lerce makalesi bulunan birisi olarak önümüzdeki dönemde de Japonya ile ilgili konulara daha fazla ağırlık vermek istiyorum. Nitekim Üniversitedeki öğretim üyeliği görevimi bu sebeple sonlandırdım. Ve şu an sadece Türk Japon Vakfı Başkanlığı görevini yürütmekteyim.
Cafer Tayyar Sadıklar; Anadolu’dan çıkan bir öğretmen çocuğunun neler yapabileceğini anlatır bize. Müthiş bir yaşam tecrübesinin üzerine, bu toprakların çocuklarına neler söylemek istersiniz? Anadolu’dan çıkmış, devletin en üst kademelerinde görev yapmış, politika, siyaset ve akademi alanlarında zirveye çıkmış biri olarak şunu söylemek isterim ki; çalışmak ama çok çalışmak kaydıyla ulaşılamayacak hedef yoktur. Türkiye ve Japonya’nın birlikte geleceğini nasıl görüyorsunuz? Türkiye ile Japonya’nın birlikte daha büyük projelere imza atabileceğine inanıyorum. Bunun için Türkiye’denuygun projeler olduğu gibi Japonya’nın da bu konuda kapasitesi mevcuttur. Bu bakımdan Türkiye ile Japonya birlikte yeni ve büyük projelere başlarlarsa edinilen tecrübeler kullanılarak çok kısa zamanda cazip yatırımlar meydana çıkarabilirler. Bunun için benim Hazine Genel Müdürlüğü yaptığım dönemdeki çalışmaların incelenmesini ve hatta taklit edilmesini önereceğim. Örnekte mevcut, zeminde müsaittir. Şimdiye kadar Türk- Japon işbirliği ile ortaya çıkarılan projeler bu konuda yolun açık olduğunu göstermektedir. KONNICHIWA
53
ANADOLU KOBİ’LERİ TUJIAD Türkiye ve Japonya arasında ekonomik ve kültürel ilişkilerin gelişmesine yönelik çalışmalarıyla adından sıkça söz ettiren TUJIAD (Japon İşadamlarıyla Ekonomik ve Kültürel İşbirliği Derneği), Japonya özelinde KOBİ’lere yeni ihracat rotaları oluşturmak için eğitimlere başlıyor. İki ülke arasındaki coğrafi uzaklığın da bir sonucu olarak, Türkiye ihracatının en düşük olduğu ülkelerden biri olan Japonya, aslında bu yönüyle Türk ürünleri için keşfedilmeyi bekleyen bir pazar durumunda. Bu noktadan yola çıkan TUJIAD, Japonya özelinde KOBİ’lere yeni ihracat rotaları oluşturmak için eğitimlere başlıyor. TUJIAD, bu çerçevede özellikle Anadolu KOBİ’lerinin ayağına giderek onları Japonya pazarındaki fırsatlardan haberdar edecek ve Japonya’ya nasıl ihracat yapılır konusunda eğitimler verecek.
54
KONNICHIWA
Yapılacak bu eğitimlerde, Japonya pazarının risk ve fırsatları, pazara giriş yöntemleri gibi konularda ihracatçılara bilgiverilecek, ayrıca pazarda başarılı olan firmaların hikayeleri katılımcılarla paylaşılacak. Japonya pazarında ticaret yapmak isteyen firmalara güvenli ticaret olanağı, alacak sigortası poliçeleri ve risk önleme, tahsilat, krediler ve pazar raporları hakkında bilgi verilecek. JETRO (Japon Dış Ticaret Teşkilatı) ve JICA (Japonya Uluslararası İşbirliği Ajansı)’nın da destekleriyle verilecek eğitimler, özellikle Anadolu KOBİ’lerinin ihracatta Japonya’yı yeni bir rota olarak belirlemelerinde etkili olacak.
İLE JAPONYA YOLUNDA Uluslararası ticaret eğitiminde önemli bir yetkinliğe sahip Doğuş Üniversitesi işbirliğinde gerçekleşecek eğitimler sonunda katılımcılara sertifika verilecek. Eğitimler sonrasında, Japonya’ya ihracat turları da düzenlemeyi planlayan TUJIAD, bu turlarda Türk KOBİ’lerinin Japon kobileri ile tanışmalarına da aracılık edecek. Konuyla ilgili açıklama yapan TUJIAD Başkanı Erdal Güven; “Bu proje özellikle Türk KOBİ’leri için yeni bir dönemin başlangıcı olacak. Japonya dünyanın en büyük 3. ekonomisi durumunda. Başta gıda olmak üzere, önemli de bir ithalatçı durumunda. Biz bu proje ile ülkemizin üretici güçlerini yepyeni bir Pazar ile tanıştırmak istiyoruz. Japonya pazarı Türk KOBİ’leri için çok önemli fırsatlar barındırmakta. Ancak bu pazara girmek gerçekten çok
farklı donanımlar gerektiriyor. TUJIAD olarak KOBİ’lerimizin Japonya pazarında uzun soluklu ticari birlikteler oluşturmalarını hedefliyoruz. Bu çerçevede KOBİ’lerimizin eğitimine büyük önem veriyoruz. Bu proje aynı zamanda dil sorunları nedeniyle dünyaya açılmakta zorluklar yaşayan Japon KOBİ’leri için de önemli bir fırsat olacak. Böylece Türkiye diğer dünya ülkelerine kıyasla bir adım öne geçecek” diye konuştu. KONNICHIWA
55
GELENEKSEL JAPON DAVULLARI, ONDEKOZA İLE TÜRKİYE’DE Japon davulu ‘Taiko’yu dünyaya tanıtan ‘Ondekoza’ grubu Türkiye’de verdiği konserlerle büyük beğeni topladı. 1969 yılında Japonya’nın Sado adasında kurulan ve geleneksel Japon davulu ‘Taiko’ ile performans sergileyen Ondekoza grubu, Japonya İstanbul Başkonsolosluğu ve DAIKIN’in organize ettiği Türkiye turnesi kapsamında, 19-24 Ekim 2017 tarihleri arasında farklı şehirlerde konserler verdi. Kendilerine has ritimleri ve dans performanslarıyla geleneksel davullarını dünyaya tanıtan grup büyük beğeni topladı. “ONDEKOZA” Türkiye Konserleri 2017’de 6 günlük bir süre içerisinde, 3 şehirde toplam 7 konser ile 4000 kişiye ulaştı. “50’DEN FAZLA ÜLKEDE KONSER VERDİK” Ondekoza kurucu üyelerinden Seizan Matsuda, yaptıkları müziği şöyle anlattı: 56
KONNICHIWA
“Ondekoza grubu 1969 yılında Sado adasında kurulmuş bir grup. Özellikle geleneksel Japon davulunu tüm dünyaya tanıtmak için faaliyet gösteren bir grup. Dünyanın çeşitli yerlerinde, Asya ülkeleri, Avrupa ülkeleri, Kuzey ve Güney Amerika’da yaklaşık 50’den fazla ülkede konser verdik. Sadece yabancı ülkeler değil, Japonya içerisinde de Japon kültürünü tanıtmak için konserler veriyoruz.” “BENZER YANLARIMIZ ÇOK” Matsuda, iki ülkenin kültürünün birbirine yakın olduğunu belirterek, “Japonya ve Türkiye iki dost ülke. Biz Taiko gösterisi yaparken, burada Türk kültürü hakkında birçok şeyi öğreniyoruz. Biz grup olarak bu dostluğa katkıda bulunmak istiyoruz. Ortak bir projede yer alabiliriz. Japon Taiko’sunun ve Mehter’in farklı faklı yönleri var ama benzer çok yanlarımız da var. Birlikte çalarsak çok güzel bir şey çıkacağına inanıyorum” diye konuştu.
Başkonsolos Resmi Konutunda Hatıra Fotoğrafı
BAŞKONSOLOS EHARA: İKİ ÜLKENİN BENZER OLDUĞUNU DÜŞÜNÜYORUM Konser öncesi bir açıklama yapan Japonya İstanbul Başkonsolosu Norio Ehara, “Türkiye’de de Japonya’da da davul ile ilgili bir kültür var. Birbirinden çok uzak olan iki ülke. Fakat davul kültürü her iki ülkede de var. Bu yüzden iki ülkenin benzer olduğunu düşünüyorum” dedi.
KONUK YAZAR
JAPONLAR ‘DOĞRUDAN’ ÇAĞIRDI, EXİMBANK’A 1 MİLYAR DOLAR GÖRÜNDÜ sağlamak önemli.
Vahap Munyar
Hürriyet Gazetesi Yazarı
Geçen Ağustos ayında Londra’da 22 bankanın katıldığı 640 milyon dolarlık sendikasyona liderlik yapan Japon Mizuho Bank yönetimi, Türk Eximbank Genel Müdürü Adnan Yıldırım’a uzun vadeli kaynak için farklı bir formül önerdi: Gelin Japonya’da kendinizi tanıtın, 20-30 milyar dolarlık doğrudan borçlanma piyasamızda yerinizi alın. Japonya piyasasına doğrudan tahvil satın. Adnan Yıldırım, Türk Eximbank Yönetim Kurulu Üyesi Işınsu Kestelli ve Genel Müdür Yardımcısı Ertan Tanrıyakul’un katıldığı heyetle 4-8 Aralık’ta Tokyo’da banka-finans kurumları turu yaptı. Türk Eximbank, Mizuho Bank rehberliğindeki turun yanı sıra Japon banka ve kurumsal yatırımcılarını bir resepsiyonda ağırladı. Eximbank’ın Tokyo turunun 2 günlük bölümüne 4 meslektaşımla birlikte katıldım. Yıldırım, 15 kurumla görüşmelerini ve verdikleri resepsiyonu şöyle tanımladı: Türk Eximbank, tarihinde ilk kez Japonya’da bu çapta bir tanıtım-görüşme yaptı. Hemen borçlanmayı planlamadık. Ülkemizi ve kendimizi anlattık, Japonya’dan doğrudan kaynak kullanımı yollarını konuştuk. Bu yılın ilk 11 ayında geniş bir coğrafyadan, uluslar üstü kuruluşlardan ve dünyanın önde gelen bankalarından 3.7 milyar dolar kaynak sağladıklarını belirtip sürdürdü: 3 yıl içinde Afrika ve Orta Asya ülkelerinden 2, ülkemizde de 1 milyar dolarlık projenin finansmanı gündemimizde olacak. Bunun bir bölümünü alternatif fon pazarlarından
Japonya piyasasında ilk doğrudan borçlanmayı 2018’de yapabileceklerini kaydetti: Henüz miktar belli değil ama 1 milyar dolar dolayında düşünebiliriz. Bu yılı 22 milyar doları nakdi kredi olmak üzere ihracata 40 milyar dolarlık destekle kapatacaklarını vurguladı: Yani, ihracatın yüzde 26’sını desteklemiş olacağız. 2018’de 29 milyar doları kredi olmak üzere ihracata desteğimiz 46 milyar dolara çıkacak. Destekleme oranımız yüzde 27’ye yükselecek. Kaynaklarının yüzde 72’sini Merkez Bankası reeskontlarının oluşturduğunu anımsattı: Sendikasyon, tahvil ihraçları gibi farklı yöntemlerle uzun vadeli fon stokunu 9.5 milyar dolara yükselttik. Eylül ayındaki 500 milyon dolarlık Eurotahvil ihracımıza 260 uluslararası yatırımcıdan 2.7 milyar dolar talep geldi. Türk ekonomisine ve bankamıza güveni gösterdi. İhracatçı ve müteahhitlerin yurt dışındaki rekabet güçlerini artırabilmek için dünyadaki ihracat kredi kuruluşlarıyla işbirliği yaptıklarına dikkat çekti: - Bu yıl Belçika’nın Credendo, İtalya’nın SACE, Japonya’nın NEXİ, İngiltere’nin UKEF, Güney Kore’nin K-SURE ve Eximbank Tayland’la anlaşma imzaladık. Avustralya’da katıldığımız Asya Eximbankları Forumu’nda (AEBF) daimi üye statüsü kazandık. Japon JBIC ve BpiFrance ile anlaşma yapacağız. Şu izlenimle noktayı koydu: Japonya’da Türkiye’ye, ekonomimize dönük olumlu bakışın sürdüğünü gördük. Öyleyse, Türkiye’ye yatırım-finansman çekmek ve ihracat için Japonya’ya daha fazla asılalım. TÜRKİYE ALGISI ÇOK POZİTİF
TÜRK Eximbank’la Tokyo’ya giderken İstanbul Su Ürünleri ve Hayvansal Mamuller İhracatçıları Birliği Başkanı Ahmet Tuncay Sagun ve TİM AŞ CEO’su Bahadır Öztanyel ile karşılaştık. Sagun, heyetini tanıttı: Ağırlıklı olarak kanatlı hayvan sektörünün temsilcileri var. Su ürünleri ihracatı için de görüşme yapacağız. Türkiye’nin Tokyo Büyükelçisi Murat Mercan, ihracatçıları elçilikte ağırlayıp, şu mesajı verdi: Japonya’da Türkiye algısı çok pozitif. Japonya’ya ihracat yapmak, diğer ülkeler için de önemli referans. Görev dönemi hedeflerini de özetledi: Başta nükleer olmak üzere enerji işbirliğinin geliştirilmesi, Türk-Japon Üniversitesi’nin faaliyete geçmesi, dış ticarette açığımızın azalması, ülkemize daha fazla Japon turistin gelmesi.
8 ÜLKEYE İHRACATTA BARTER DEVREDE TÜRK Eximbank Genel Müdürü Adnan Yıldırım, Garanti Barter İcra Kurulu Başkanı Coşkun Ergün ve Genel Müdürü Birbey Ergün’ün Gine için gündeme getirdiği ihracatta barter modeline kapı açan emtia bazlı finansman kararına değindi: Gana, Gine, Kenya, Senegal, Tanzanya, Kazakistan, Moğolistan ve Özbekistan’ı ihracatta emtia bazlı finansman kapsamına aldık. Bu ülkeler, aldıkları hizmet veya ürünün bedelini kendilerinde olan ürünlerle ödeyecek. Türk Eximbank, emtiaya dayalı dış ticareti koordine edecek. Ödeme için verilen ürünlere doğru adres bulunmasına yardımcı olacak. KONNICHIWA
57
Dünyanın en iyi haltercisi olarak ismi spor tarihine altın harflerle yazılan Naim Süleymanoğlu’nun hayat hikayesi bir film gibi. Ve bu filmin içerisinde Bulgaristan ve Türkiye ile beraber Japonya da var… Olimpiyatlarda “Türk Süpermen” diye çağırılan, Time dergisine kapak olan ve Paraguay’da “Süper Türk” adıyla şahsa özel anı pulu basılan tek Türk; Naim Süleymanoğlu’nun hikayesi…
KÜÇÜK DEV ADAM VE JAPON KIZI
Naim Süleymanoğlu, 23 Ocak 1967’de Bulgaristan’da doğdu, 1977 yılında haltere başladı. 15 yaşında iken Brezilya’da düzenlenen dünya gençler halter şampiyonasında 52 kiloda iki altın madalya alarak şampiyon oldu. Aynı dönemde silkme kategorisinde vücut ağırlığının üç katını kaldıran ikinci halterci olarak tarihe geçti. On altı yaşında rekor kırarak yine şampiyon oldu. Böylece halter tarihinde en genç dünya rekortmeni ünvanını aldı. Seul Olimpiyatları’nı (1988) Japonya’daki gazetesi adına izlemek için gelen genç gazeteci Kyoko Mori, 9 dünya, 6 olimpiyat madalyası alan Naim Süleymanoğlu ile de röportaj yapmış. Birbirlerinden hoşlanmışlar; olimpiyat süresince de devamlı görüşmüşler... Kyoko Mori, Naim Süleymanoğlu’nun, “Birlikte yaşamak istiyorum, benimle Türkiye’ye gelir misin?” teklifini kabul edip Türkiye’ye gelmiş.
58
KONNICHIWA
Naim Süleymanoğlu, Bulgaristan Türkü bir halterci. Bütün otoritelere göre hala tüm zamanların en iyi haltercisi ve lakabı, yapıca ufak tefek ancak çok güçlü olması nedeniyle “Cep Herkülü”…
NAİM’E BENZESİN DİYE ADINI NAOMİ KOYDULAR Kyoko Mori ile Ankara’da birlikte yaşarken, 1990 veya muhtemel ki 1991’de bir kız çocukları dünyaya gelmiş. Kız çocuklarının adını Naim’i çağrıştırması için “Naomi” koymuşlar... Evli olmadıkları için soy ismini annesi vermiş, kayıtlara “Naomi Mori” diye geçmiş. Kyoko Mori, 2 yıl daha birlikte yaşadıktan sonra 1993’te kıskançlık tartışması sonucu kızını alıp Türkiye’den ayrılmış. Bir daha da dönmemiş. Geriye, Naim’in gülüşünü ve yüz hatlarını olduğu gibi yansıtan Naomi’nin resmi kalmış... Naim Süleymanoğlu’nun ölümü sonrası, kardeşleri ve kızları, geriye kalan cana ve Kyoko Mori’ye ulaşmak isterler.
NAİM’İN KAYIP KIZI
Naim Süleymanoğlu’nun ölümü sonrası, kardeşleri ve kızları, geriye kalan cana ve Kyoko Mori’ye ulaşmak isterler. Habertürk Gazetesi yazarı Muharrem Sarıkaya’nın şahsi gayretleri ile tüm birimlerle iletişime geçilir. Bundan sonrasını Muharrem Sarıkaya
şöyle anlatıyor; “Türkiye’nin Tokyo Büyükelçiliği’ni aradım. Büyükelçi Murat Mercan, anne ile temas kurduracağını, gelen bilgiler kapsamında kendisini davet edip konuşacağını belirtti. İlk gelen bilgi iç acıcı değildi, anne Ankara’da yaşadığı sıkıntılı günleri unutmamıştı.” Ertesi gün müjdeli haberi verdi:“Naomi, kadının kız kardeşinin adı. Kıza burada başka isim vermiş, görüşmeyi kabul etti...”Ben “Zekai gibi okunan Sekai mi?” dedim, devamını Mercan getirdi:“Evet... Zekai Tahir Burak Doğumevi’nde dünyaya getirdiği için hastanenin adını kızına vermiş; Sekai demiş.” Yani, Japonca’daki karşılığıyla “Dünya”...Bu iyi haberdi. Büyükelçi Mercan’a ertesi gün ulaştığımda, bir sonraki gün Sekai’nin annesiyle ziyaretine geleceğini bildirdi. Naomi Sekai Süleymanoğlu, annesiyle birlikte ziyaret ettiği Türkiye’nin Tokyo sefaretinde, Büyükelçi Mercan’ın ikram ettiği baklavayı yedikten sonra Türk bayrağı önünde poz veriyordu. Babasının yolundan gitmiş, spor akademisinde okumuştu. Yaşananlar karşısında ise şaşkındı. Şimdi herkes dört gözle Naomi’yi bekliyor, amcası, kuzenleri ve tüm Türkiye.
O ARTIK NOBEL EDEBİYAT ÖDÜLÜ SAHİBİ; KAZUO ISHİGURO… 2017 Nobel Edebiyat Ödülü Kazuo Ishiguro’nun oldu. Kazuo Ishiguro’nun 2005’te yazdığı Never Let Me Go (Beni Asla Bırakma) Time dergisi tarafından, İngilizce yazılmış en iyi 100 roman listesine alınmıştı. Peki Kazuo Ishiguro kimdir? Kaç yaşında? İşte Kazuo Ishiguro’nun hayatı hakkında merak edilenler!
Kazuo Ishiguro, 8 Kasım 1954 tarihinde Nagasaki, Japonya’da dünyaya geldi. Nagazaki kentinde doğan Ishiguro, babası Ulusal Oşinografi Enstitüsü’nde çalışmaya başladıktan sonra henüz 6 yaşındayken 1960 senesinde ailesiyle birlikte İngiltere’ye göçtü. 1978 senesinde University of Kent’ten mezun olduktan sonra University of East Anglia’da yüksek lisans yaptı. 1982 senesinde de İngiliz yurttaşlığına geçen Ishiguro, aynı sene ilk romanı olan Uzak Tepeler’i yayınladı. Bu romanı ile Winifred Holtby Memorial Ödülü’nü kazandı. 1983 senesinde de Granta dergisi tarafından en iyi genç İngiliz yazarları arasında gösterildi. Romanlarında genellikle melankolik hikayeler anlatan Ishiguro’nun dünya genelinde tanınmasını sağlayan ‘Günden Kalanlar’ isimli eseri ise 1989 senesinde yayımlandı. İngiltere’nin en prestijli edebiyat ödüllerinden Man Booker’a layık görülen ‘Günden Kalanlar’, 1993 senesinde James Ivory tarafından sinemaya uyarlandı. 2005 senesinde yayımlamış olduğu ‘Beni Asla Bırakma’ isimli romanı, aynı sene Timetarafından “İngilizce Yazılmış En İyi 100 Roman” arasında gösterildi ve 2010 senesinde yönetmen Mark Romanek tarafından beyaz perdeye aktarıldı. Kazuo Ishiguro, 2017 senesinde İsveç Kraliyet Akademisi tarafından Nobel Edebiyat Ödülü’ne layık görüldü. Ödülü aldığını öğrendiği anı şöyle anlatıyor;
“Bir şaka olduğunu düşündüm. Birileri eğleniyor olmalı dedim. İsveç’ten çok hoş bir kadın aradı. Haberi bana şaşırtıcı derecede basit sade bir dille söyledi. Sanki beni güzel bir etkinliğe davet ediyormuş ve ben de bunu geri çevirebilirmişim gibi, anlattı. Çok yoğun olacağımı tahmin ettiklerinden bahsetti, Ödülü kabul etmek için Stokholm’a gelip gelemeyeceğimi sordu. ‘Elbette’ dedim. Böyle bir durumda bazı şeyleri iptal eceğim.” “Dünya görüşüm, sanat anlayışımı büyük oranda Japon. Çünkü Japon anne baba tarafından büyütüldüm. Japonca konuşulan bir Japon evinde büyüdüm. Ve dünyaya daima ebeveynlerimin gözünden baktım. Hepimiz bunu yapıyoruz.”
Türkçe Yayınlanan Kitapları:
Beni Asla Bırakma / Değişen Dünyada Bir Sanatçı / Gömülü Dev / Günden Kalanlar / Öksüzlüğümüz / Uzak Tepeler / Noktürnler - Müziğe ve Günbatımına Dair Öyküler KONNICHIWA
59
İLK TAVUKLAR JAPONYA YOLUNDA Türkiye ile Japonya arasında varılan anlaşmayla kanatlı eti ürünlerinde ihracatın önünün açılması sonrası Manisa’daki bir çiftlikten bu ülkeye piliç eti sevkiyatına başlandı. İki ülke arasında 2013 yılında başlayan görüşmelerde Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı ile Japonya Tarım Orman ve Balıkçılık Bakanlığının anlaşmasıyla Japonya’ya kanatlı et ihracatının önündeki engeller kaldırıldı. Manisa’nın Sarıgöl ilçesinde Tarım ve Kırsal Kalkınmayı Destekleme Kurumu (TKDK) desteğiyle tavuk çiftliği kuran ve yıllık 3 milyon piliç yetiştirme kapasitesine ulaşan Derya Öztürk Aydın, Japon ortaklı Ege TAV aracılığı ile Japonya’ya ilk pilici gönderen isim oldu. Aydın, İzmir’de Japon ortaklı Ege-Tav şirketinin TKDK vasıtasıyla kendileriyle irtibata geçtiğini, tesislerde yapılan eğitim ve denetleme çalışması sonucu Japonya standartlarında yetiştiricilik yapar hale geldiklerini belirterek, çiftlikte yetişen 200 bin pilicin, entegre tesislerde işlenerek Japonya’ya gönderildiğini söyledi. Çiftliklerinin Japon yetkililer tarafından pilot üretim yeri belirlendiğini ifade eden Aydın, sözlerine şöyle devam etti: Geçmişte yerel firmalarla çalışıyorduk. Bizimle temasa geçen 60
KONNICHIWA
Japon firma yetkilileri, ülkelerindeki üretim tekniklerini anlattılar. Biz de o teknikleri modernize ederek uyguladık. Belirledikleri standartlarda göre piliçlere yem verilip, bakımları yapılıyor. Piliçler 45 günlük olduktan sonra kesime gönderiliyor. İzmir’deki tesislerde kesilip, paketleniyor ve dondurulmuş olarak denizyoluyla Japonya’ya gönderiliyor. Bu sürecin her aşaması titizlikle takip ediliyor. Aydın, Japonlarla yaptıkları iş sayesinde üretim tekniklerini geliştirdiklerini ifade ederek, şu açıklamalarda bulundu: “Japon firma ile yürüttüğümüz ortak çalışma ile yıllık 3 milyon pilici Japonya pazarı için yetiştireceğiz. Bu bizim için heyecan verici. Bir merakla başladığım kümes hayvancılığında devletin destekleri sayesinde hayal dahi edemeyeceğim bir noktaya geldim. Bu kadar büyüyeceğimi bilmiyordum.” İngiltere’de pazarlama eğitim gördüğü sırada tüm dünyada piliç etinin çok tüketildiğini gördüğünü ve iş kurma fikriyle yurda döndüğünü anlatan Aydın, 2011 yılında bir kümesle başladıkları işi, önce 4’e daha sonra 6’ya çıkardıklarını, Japonya’dan gelen taleple yeni çiftlik yatırımlarını da gündemlerine aldıklarını ifade etti.
100 çocuğa karşı 3 futbolcu! 2020 Tokyo Olimpiyatları’nda Dev Ölçekte Yüz Tanıma Teknolojisi Kullanılacak 2020 Tokyo Yaz Olimpiyatları ve Paralimpik Oyunları Düzenleyici Komitesi ve Tokyo Metropolü Hükûmeti; olimpiyatlar boyunca güvenliği sağlamak adına, devasa çapta bir yüz tanıma sistemi kullanmayı planladıklarını açıkladı. Bir sonraki olimpiyat oyunlarına ev sahipliği yapacak olan şehir, teknolojinin kalbi olunca; oyunlarda kullanılacak teknolojiler de bir o kadar dikkat çekici oluyor. Yapılan son açıklamalara göre; Tokyo’da gerçekleştirilecek olan 2020 Olimpiyat Oyunları’nda, en katı güvenlik önlemlerinin alınabilmesi için büyük çaplı bir yüz tanıma teknolojisi kullanılacak.
Japonya’da yine çok eğlenceli bir futbol karşılaşması oynandı. 3 profesyonel futbolcu, 100 çocuğa karşı mücadele etti. Takımlardan biri sahaya 40-40-20 dizilişiyle çıktı. 2017’in son anlarında Japon milli oyuncular Hotaru Yamaguchi, Yosuke Ideguchi ve Hiroshi Kiyotake, profesyonelfutbol sahasında topun peşinde koşan küçük çocuklara karşı mücadele etti. Maçın tek golü Yosuke Ideguchi’den gelirken “100 çocuğa karşı 3 futbolcu” organizasyonu bu yıl da izleyenlerin iyi vakit geçirme beklentilerini karşıladı.
Oluşturulacak olan sistem, 400.000’e kadar katılımcıyı tanıyacak ve herhangi bir kimlik kartı göstermelerine gerek kalmadan alana giriş yapabilmelerini sağlayacak. Komite; NEC Corp. tarafından geliştirilen sistemin, sahte veya çalınan kimlik kart sorunlarını ortadan kaldırarak güvenliği sağlayacağını ve böylelikle sporcuların, yetkililerin ve medya personelinin alana girişinin hızlandırılacağını belirtiyor. Sistemin kurulabilmesi için, kişilerin fotoğrafları bir veri tabanına gönderilecek; böylece teknoloji, alana giriş yapmak isteyen atletlerin ve çalışanların yüzleriyle bu fotoğrafları karşılaştırabilecek. Olimpiyatlara hala iki yıldan fazla zaman olduğu düşünülürse; geçiş sırasında yaşanabilecek olası sorunların önüne geçebilmek için, gerçekleştirilecek testler yoluyla teknolojinin incelikle oyunlara hazır hale getirilmesi bekleniyor.
1.2 milyon TL Japonya’nın başkenti Tokyo’da tarihi Tsukiji Balık Hali’nde 405 kilogramlık yılın ilk dev orkinosu, 36 milyon 500 bin yene (1.2 milyon TL) satıldı. Dünyanın en büyük balık pazarı olarak bilinen Tsukjii’nin yeni yerine geçmeden önce gerçekleştirilen kapanış ihalesinde satılan dev orkinosu, yerel bir balıkçı aldı. KONNICHIWA
61
MANGA
Esin Yeşilyurt
MANGALARDA TÜRK ESİNTİLERİ
Birbirinden farklı türleri ve konularıyla mangaların başlı başına bir derya olduğu inkâr edilemez bir gerçek. Haliyle başka kültürlerden, tarihten de etkilenince ortaya bir renk cümbüşü çıkıyor. Bu cümbüşün içinde nadir de olsa Türk kültürüne rastlamak mümkün. İşte onlardan birkaçı. Shoukoku No Altair Yazacağım seriler arasında belki de Türkleri ve Türk kültürünü en kapsamlı işleyen seri Shoukoku no altair. Kotono Katou’nun elinden çıkma mangamız 2007 yılında yayınlanmaya başlamış. Geçtiğimiz temmuz ayında animeye de uyarlanmasıyla Türkiye’de oldukça ses getirdi. En azından, hatırlayacağınız üzere, her yerde paylaşılan ‘animede döner’ sahnesinden (shokugeki no souma) sonra en çok konuşulan şey diyebiliriz. Aksiyon, drama, shounen türlerindeki serinin konusu ise şöyle: Her ne kadar Osmanlı temasını işlese de olayların gerçek tarihle yakından uzaktan bir ilgisi yok. Hikâyemiz tümüyle alternatif bir evrende paşalık sistemiyle yönetilen Türkiye Devleti’nde geçiyor. Esas karakterimiz Tuğrul Mahmut Paşa ise divandaki en genç paşa. Çocuk yaşta annesini kaybettikten sonra general olan ve sonrasında divana katılan Mahmut Paşa, ilk katıldığı divan toplantısında kendini, ülkeyi çıkmaza sürükleyen ve divanı ikiye ayıran bir anlaşmazlığın içinde bulur. Düşmanı Baltlein devleti ile savaşa girip girmeyeceği ise bu anlaşmazlığın 62
KONNICHIWA
çözülmesine bağlıdır. Mangada Türkiye manzaralarına ve motifleri çok güzel çizilmiş, bunun dışında da bazı terimler değişmeden, Türkçe haliyle geçiyor (kubbe altı, Türkiye, divan, ulema, paşa, şehir…). Bir Japonun gözünden ve hayal gücünden Türkiye’yi okumak isteyenlere manganın hâlâ devam ettiğini de söylemek isterim. Sora wa Akai Kawa no Hotari Mangaka: Chie Shinohara
Aslına bakarsanız Shoukoku no Altair, Türk motiflerini bu kadar detaylı inceleyen ilk ve şimdilik tek manga. Bunun dışında Türkiye karşımıza çıkıyor elbet, ama daha çok bir karakter veya mekan olarak rastlıyoruz. Sora wa akai kawa no hotari ise bizi biraz daha geçmişe, ilk medeniyetlerin kalbi olan Anadolu’ya götürüyor. Sıradan bir genç kız olan Yuri kendini ansızın eski Hitit medeniyetinin kalbinde bulur. Burada hayatta kalmak ise tahmin ettiğinden zordur çünkü kraliçe, Yuri’yi tanrılara
kurban etmek ister. Prens Kail ise onu kurtarır ve kendi zamanına gitmesine yardım edeceğine söz verir. Bir yandan da kraliçeden kaçmak zorunda olan bu ikilinin arasında romantik bir ilişki başlar. Çizimlerinden de anlayacağınız üzere 1995 ve 2002 yılları arasında yayınlanmış. Manga 96 bölümden oluşuyor. Dediğim gibi, Türk kültürüyle birebir bir bağlantısı yok, sadece mekan olarak Anadolu’da geçiyor. Ha bunun dışında bir de Aslan adında yan karakterimiz var. Yume no Shizuku Kin no Torikago Tür: Tarih, Shoujo, Dram Mangaka: Chie Shinohara İnsanoğlunun entrika sevgisinden midir bilinmez, Türkiye denilince akla gelen şeylerden biri de Osmanlı haremi. Çok kez üzerine yazılıp çizilmiş bu konu manga ağlarına da takılmış. Malumunuz geçenlerde Muhteşem Yüzyıl dizisinin fragmanı Japonya’da yayınlandı. Yankı getirir mi bilinmez ama farklı bir yapım olacağı kesin Japon televizyonları için. Fakat bu Süleyman- Hürrem ikilisinin Japonya ile ilk tanışması değil. 2010 yılında yayınlanmaya başlayan bu manga, 16. yüzyılda Alexandra’nın (Hürrem) esir alınıp İstanbul’a getirilmesini konu alır. Ailesinden ayrı düşen Alexandra pazarda satışa çıkarılır. Onu satın alan kişi ise bir gece öncesinde kendisini kurtaran Matheus’dur (İbrahim). Alexandra’yı özgürlük vaadi verir ve onu eğitmeye başlar. Alexandra çok geçmeden Matheus’a âşık olur ancak Matheus’un başka planları vardır; o da Alexandra’yı Sultan Süleyman’ın haremine sokmak. Daha önce de dediğim gibi, şehir, karakter, yemek veya kültür olarak rastlamak mümkün Türk ögelerine. Bunlardan benim aklıma ilk gelenler Shokugeki no souma, Ouran Koukou Host Club, Monster, Hellsing… Ancak temasını Türk kültüründen alan seri sayısı sınırlı. Shoukoku no Altair bu tarz tarihi temaların işlenmesine önayak olacak mı, hep birlikte göreceğiz…
KONNICHIWA
63
DOSYA
SAVAŞ MEYDANLARINDAN DEV ŞİRKETLERE BİR YAŞAM VE YÖNETİM FELSEFESİ;
BUSHIDO Bushido, Japon samuraylarının, savaşçılık geleneğinin ötesinde; sosyal ve etik boyutları olan yaşam felsefesidir. Samuraylar yüzyıllarca, Japon toplumu içinde Bushido etik kodlarına göre hareket etmiş ve bu geleneği kuşaktan kuşağa aktarmışlardır. Japon kültür tarihinin anahtar kavramlarından olan Bushido, Japonya’nın tarihinde yer alan önemli samuray ve savaş sanatı ustalarının (Yamamoto Tsunetomo, Miyamoto Musashi, Takuan Soho, Yagyu Munenori) görüşleri ışığında farklı yorumlara bürünmüş ve yazıya dökülmüştür.
64
KONNICHIWA
Savaş sanatları tarihinde önemli bir yeri olan Bushido kavramı ve yansımaları kendi sosyal ve kültürel bağlamı içinde bu felsefe “samuray” profilinin oluşumunu sağlamıştır. Samurayların savaşçılık geleneğinin, salt bir fiziki “savaş” stratejileri bütünü olmayıp; esasında kişisel gelişim, ruhsal olgunlaşma ve ilerleme olarak bir anlam taşıdığı felsefi/etik temeller, başta Japonya olmak üzere bütün dünyada modern hayata uygulanabilir hale getirilmeye çalışılmaktadır. Bushido sözcüğünü oluşturan karakterlere etimolojik olarak baktığımızda, aslında Japon kültürü ve tarihi içinde yüzyıllardır süre gelen bu yaşam felsefesinin ve disiplininin anlamını kavramak üzere önemli bir adım atmış oluruz. Bu “durdurmak” ve “mızrak” şeklinde iki kısımdan gelir. Sözcük “savaşa dair”, “askeri” anlamlarını verse de özünde gerilimi durdurmak anlamı vardır. Şi, “samuray”, “beyefendi” ya da “âlim” anlamına gelir. Do ise, “baş” ve “hareket” kısımlarından oluşur ve orijinal olarak düşünceli bir eylem yolunu temsil eder. Bu bağlamda bir yol, bir mecra anlamı vardır.
Bushido stratejik düşünce, araştırma, planlama, karar alma, hayata geçirme, planlama, araştırma, ve organizasyon yeteneklerine hitap eden bir felsefedir. Günümüzde “savaş sanatları”nın popülerleşmesi ve geniş yığınlara yayılması, samuray felsefesinin bu kodlarının profesyonel yaşama adapte edilmesine olanak sağlamıştır. Bushido’nun izdüşümleri olarak karşımıza çıkan bu yaygınlaşma süreci, iş dünyasında, CEO’lar arasında onun bir yönetim felsefesi olarak etkin kullanımını da gündeme getirmiştir. Bushido öğretileri günümüzde, askeri kurumların yanında dünyaca ünlü üniversitelerde ders olarak okutulur hale gelmiştir Samurayların yaşam tarzı, hiçbir zaman Batılı anlamda bir savaşçılık, teknik rasyonaliteyle belirlenmiş bir organizasyon ve mücadele anlayışına dayanmadı. Samuraylar için, ahlaki prensiplerde tanımlanan dürüstlük, adalet, cesaret, gözüpeklik, nezaket, doğruluk, onur ve sadakat gibi kavramlar; salt fiziki olarak savaşı kazanmaktan daha anlamlı oldu. Belki de bu yüzden, bir anlamda samuraylar savaşı kaybettiler ve tarih sahnesinden büyük oranda çekildiler.
BUSHİDO FELSEFESİ KONULARI; Gi (Dürüstlük ve Adalet): Gerçek bir samuray için, dürüstlük ve adalet konularında grinin tonları yoktur. Tek bir doğru ve tek bir yanlış vardır. Rei (KibarlıkNezaket): Bir samuray düşmanına karşı bile saygılıdır. Bir samuray sadece dövüşteki gücü yüzünden saygı görmez, diğer insanlara davranış biçimiyle de saygı görür. Yu (Destansı Cesaret): Bir kaplumbağa gibi kabuğuna saklanmak hiç yaşamamak demektir.Destansı cesaret, zeka ve güçle beslenir, gözü karalıktan uzaktır. Meiyo (Şeref): Samurayın onurunun tek yargıcı kendisi, şerefinin tek terazisi kalbidir. Verdiğin kararlar ve bu kararların nasıl uygulandığı gerçekte kim olduğunun bir yansımasıdır. Jin (Merhamet): Şefkatlidir. Diğer insanlara her fırsatta yardım eder. Kılıcını kan dökmek için amaçsızca kınından çıkarmak samurayın ruhunu da katanasındaki kan gibi kirletecektir. Makato (Katıksız İçtenlik): Samuray bir şeyi yapacağını söylemişse, o şey olmuş demektir. Söylemek ile yapmak arasında hiçbir fark yoktur. Chu (Görev ve Sadakat): Bir samuray üstlerine müthiş sadık, sorumlusu olduğu kişilere karşı son derece hakikatlidir. KONNICHIWA
65
TOKYO’DA NELER OLUYOR?
Murat Karadeniz
AKİHABARA
ELEKTRİK ŞEHRİ’NE YOLCULUK
2018 yılının ilk sayısında hepinize merhaba. Bu yıl Çin takvimine göre Köpek yılı. Çin astrolojisi yılları sırasıyla sıçan, kaplan, tavşan, ejder, yılan, at, koyun, maymun, horoz, köpek ve domuz ile temsil eden 12 yıla bölmüştür. Köpek yılı bu sıralamada 11. sırada yer alır ve hareketi temsil eder. Dolayısıyla 2018 yılının çok hareketli bir yıl olabileceğini söyleyebiliriz. Bu durumdan feyz alarak bu sayımızda sizlere Tokyo’nun en hareketli semti olan Akihabara semtini ya da daha yaygın ismi ile Elektrik Şehri’ni tanıtmak istiyorum. 66
KONNICHIWA
Eski Tokyo ya da o zamanki adıyla Edo şehrinin bir sınır mahallesi olan Akihabara 1890 yılında tren istasyonunun açılması ile gelişmeye başladı. İstasyon içinde açılan sebze ve meyve pazarı ile önemli bir nakliye geçiş noktası haline geldi. 1920’li yıllarda ise istasyonun genişletilmesi ve toplu taşıma sayesinde kalabalık bir yolcu trafiğine sahne olması ile bu gelişme iyice hızlandı. İkinci Dünya Savaşı sonrası ise güçlü bir hükümet eksikliğinin verdiği rahatlık sayesinde karaborsacı ve girişimcilerin istedikleri gibi at koşturdukları bir alan haline geldi.
Aynı zamanda Japonya’nın savaşı kaybetmesinden dolayı dünyanın çeşitli ülkelerine dağılmış olan Japon radyo ve elektronik mühendisleri ülkelerine dönüp ülkenin kalkınması için çaba sarfetmeye başladılar. O yıllarda fazla iş imkanları olmadığı için de, bu mühendislerin çoğu Akihabara semtinde toplanarak halkın tek eğlencesi olan radyo üretimine odaklandılar. Özellikle 1960’lı yıllara gelindiğinde ise bölge özellikle çamaşır makineleri, buzdolapları, televizyon ve müzik setleri gibi ev elektrikli aletlerinin satıldığı geleceğin teknolojisi üzerine
uzmanlaşmış mağazaların bulunduğu bir ilçe haline geldi. Bu sayede de halen geçerli olan Elektrik Şehri ismini almış oldu. 1980’li yıllarda beyaz eşya cazibesini kaybedince de yavaş yavaş ev bilgisayarları ve hobiler üzerine odaklanmış mağazalar ortaya çıkmaya başladı. Bu yeni trend ile Akihabara artık anime, manga ve video oyunları mağazaları ve maid (hizmetçi) kafelerin bol bol bulunduğu bir yer oldu. Bugün Akihabara Japonya’ya gelen turistlerin en çok uğradıkları semtlerden biri halinde. Bir nevi olmazsa olmaz noktalardan birisi olan Akihabara’ya JR Akihabara Tren istasyonu ile ulaşabilirsiniz.
Ve elektronik eşyalara, Japonya’yı hatırlatan hediyelik eşyalara, anime ve mangaya ilgi duyuyorsanız burası için bir tram gün ayırmak gerekir. Üstelik Japon halkı tarafından çok sevilen döner ekmek satan bir çok ufak restoran Akihabara’da çok yaygın, bu sayede ülkemizden esintiler de bulabilir, Japon yemeklerine ufak bir ara verebilirsiniz.
KONNICHIWA
67
JAPONYA’DA ÇEVRECİ HAREKETLER VE GERİ DÖNÜŞÜM Gökhan Kuloğlu Japonca “Mottainai” kelimesini hiç duydunuz mu? Türkçe’de tam karşılığı olmayan bu kelimenin, doğaya saygı duyarak hiçbir şeyin israf olmamasını istemek gibi bir anlamı var. Japon kültüründe ve inanışında, insan doğanın bir parçasıdır. Ve doğanın bir parçası olarak onu bozmadan, ona uyumlu yaşamayı amaç edinmelidir. İşte bu anlayış, Japonya’daki geri dönüşüm projelerinin temelinde yatan “Mottainai” kelimesinin dayanak noktasıdır. Dünyevi yaşam uğraşlarına getirdikleri farklı yorumlarla kendilerine özgü bir millet olan Japonlar için geri dönüşüm konusu, son zamanlarda büyük önem kazandı. Öyle ki sokakların temizliğinden başlayan bu hareketler yaşam alanlarına, iş yerlerine, doğanın kendisine ve hatta çevreci materyallere kadar uzandı. Japonya’da evler ve okullar başta olmak üzere istasyon gibi umumi tesisler de
68
KONNICHIWA
dâhil hemen hemen her yerde çöpler kesinlikle tiplerine göre ayrı ayrı toplanmakta. Tokyo’nun bir mahallesinde Salı günlerinde şişe, kutu, ve pet şişe, Çarşamba günlerinde kağıt, Cuma günlerinde yanıcı olan çöpler, Cumartesi günlerinde yanıcı olmayan çöpler toplanıyor. Böylelikle tüm atıklar sınıflarına göre geri dönüştürülmek üzere toplanıyor ve sokaklar da, yerleşim yerlerinde temiz bir görüntü hâkim kılınıyor.
Geri dönüşüm projesi yaşam alanlarından iş hayatına kadar uzanmayı ihmal etmemiş. Epson, dünyada bir ilk olarak duyurduğu kâğıt geri dönüşüm sistemiyle iş hayatında da ger dönüşüm hareketini başlattı. PaperLab adını taşıyan makine, şirketlerin kâğıt atıklarını kendi ofisleri içinde geri dönüştürerek yeni kâğıt basmasını sağlıyor. Bu proje ilgi görmüş olacak ki Avrupa pazarında da ilgi görmeye başladı.
Japonlar evsel atıkları toplamakla yetinmiyor ve geri dönüşüm malzemelerinden yola çıkarak yapılarda inşa ediyorlar. Japonya’nın Kamikatsu kasabasındaki Kamikatz Bar’ın tamamı geri dönüşüm malzemelerinden oluşuyor.
Ve en önemli haberlerden birisi de Japonya olimpiyat heyeti, 2020 Tokyo Olimpiyatları madalyalarının, eski ya da kullanılmayan elektronik cihazların geri dönüşümünden elde edilen metallerle yapılacağını açıkladı. Olimpiyat komitesi Japon halkını, başta cep telefonları olmak üzere eski veya kullanmadıkları elektronik
Döşemelerinden, taşıyıcılarına kadar tüm detayların geri dönüşüm malzemelerinden yapıldığı yapı, sürdürülebilir mimariye yapı malzemeleri perspektifinden bir bakış sunuyor.
cihazları vermeye davet etti. Kampanya sayesinde, 2020 Yaz Olimpiyatları ve Paralimpik Oyunları’nda kullanılacak yaklaşık 5 bin madalyanın ham maddesini oluşturacak 8 ton kadar metal (40 kilo altın, 4,92 ton gümüş, 2,944 ton bronz) toplanması bekleniyor. Geri dönüşüm hareketlerinin yanı sıra çevreci hareketleri de destekleyen ve Kyoto Protokolü’nün önemli çatı ülkelerinden olan Japonya’da son zamanların önemli gelişmelerinden biri de çevreci ürünler oldu. Bunlardan 1922 yılından beri Japonya’da yayın yapan ve en çok okunan gazetelerden olan Mainichi Shimbunsha, %100 sürdürülebilir bir tasarıma sahip. Ham maddesi içinde tohumlar olan kâğıttan basılan gazete, toprağa ekildiğinde suyla temas edince yeşerip çeşitli bitkilere dönüşüyor. Ayrıca gazetede kullanılan mürekkep de sebze kaynaklı özlerden üretiliyor ve toprağa ekilen gazetede bitkiler için gübre görevi görüyor. Bu uygulamanın yanı sıra Japonya’da bazı firmalar ürettiği kalemlere bitki tohumu yerleştirerek çevreci harekete uyum sağlamayı başarmışlar. “Sprout” adı verilen ve yeni filiz anlamındaki tohumlu kalemler kullanıldığında bitmeye yakın toprağa gömülüyor ve zaman içerisinde çeşitli bitkilere dönüşüyor. Ayrıca kalemlerin ucu da tamamen doğal grafit ve kilden yapılmış olup sedir ağacından üretiliyor. Geri dönüşüm ve çevreci hareketlerin önemli duraklarından olan Japonya’da, yapılan tüm proje çalışmalarıyla, doğaya saygı anlayışında çevreyi kirletmeden yeniden insana dönüyor. Yeniden diriliş hareketinin en güzel örneğini 2. Dünya Savaşı sonrasında milletçe veren Japonlar bugünlerde “Mottainai” felsefesiyle doğa ve gelecek adına ayak durmanın güzel örneğini veriyor.
GERİ DÖNÜŞÜMÜN EN TATLI HALİ
Japonların son buluşu, geri dönüştürülmüş ve sebze kağıdından yapılmış, okuduktan sonra ekilebilecek bir gazete… Geri dönüştürülmüş kağıt, ufak çiçek ve ot tohumlarından oluşan bir karışımla yapılıyor.
EKİLEBİLİR GAZETE
Gazetenin yine dönüşmesi için okuduktan sonra gazeteyi ufak parçalar halinde toprağa gömmek ve sulamak… Birkaç hafta içerisinde saksıda nebat ve çiçekler görmek olası… KONNICHIWA
69
BAŞ YAZI
TÜRK KOBİLER
JAPONYA YOLCUSU İrili ufaklı binlerce KOBİ’nin hayalini süsleyen bir pazar ülke Japonya. Her KOBİ’nin gönlünde bir Japon şirketle iş yapmak, onunla ortak olmak ve sonunda beraber Afrika’ya açılmak yatıyor. Bence çok da uzak bir hayal değil. Japonya, üzerinde titizlikle çalışılması gereken bir pazar. Ve bu pazara girmenin tek anahtarı Japonları iyi tanımak ve doğru analiz yapmak… ‘’ Japonlar, su üstünde sakin sakin süzülen kuğu gibidirler. Ama siz onların su üstündeki sakin duruşlarına bakıp aldanmayın… Su üstünde sakin durabilmek için, suyun altında ayaklarıyla fırtınalar koparırlar’’ der bir Tayvan Atasözü. Evet siz tam “ Japonları tanıdım artık” dediğinizde aslında hiç tanımadığınız fark edersiniz. Çok ünlü bir Japon düşünür demiş ki: “ Ben 95 yaşındayım. Japonya’da doğdum ve pek muhtemeldir ki Japonya’da öleceğim. Bütün hayatım Japonları incelemekle ve onları araştırmakla geçti. Ama maalesef şu an bile onları tam olarak tanıdığımı söyleyemem. Yabancılar, bir Japon’la tanışır tanışmaz, Japonları ve Japonya’yı tanıdıklarını zannediyorlar ve onlar hakkında sayfalar dolusu kitaplar yazıyorlar... İşte bunu nasıl yapıyorlar anlamıyorum. “ Evet işte o hayati soru: Kimdir bu Japonlar? Aralıksız 6 yıl Japonya’da gazeteci olarak yaşadım. Şimdi ‘Japonya’da gazeteci olmamın ne önemi var?’ demeyin. Japonya’da mesleğim gereği neredeyse girmediğim delik kalmadı. Sokak sokak dolaştım şehirlerini. En üst düzey toplantılara da katıldım, İmparatorun önünde de bulundum, parklarda yaşayan evsizlerle de oturdum. Japonya’da kaldığım süre içinde, binlerce acayip olaya tanık oldum. Kendi içinde derin anlamları olan, fakat bizim gibi yabancılar için hiçbir şey ifade etmeyen, değişik davranış biçimleriyle karşılaştım. Bazılarına uzun süre bir anlam veremedim. Ama sonunda çok sevgili dostum 30 yıllık arkadaşım, Türk Japon ilişkilerini en iyi bilen Japon İşadamı Tatsuya Kazama’nın bir cümlesiyle aydınlandım. “Erdal unutma’’ demişti, ‘’H er Japon’un içinde bir Samuray gizlidir. Japonları anlamak için mutlaka Samuray ruhunu öğrenmelisin.” Bu söz üzerine Samuray felsefesi olan “Bushido”yu incelemeye başladım. Ve anladım ki “Bushido”yu özümsemeden, onun inceliklerin öğrenmeden kimse Japonları tanıdım diyemez. Siz de Japonya’nın şifresini öğrenmek istiyorsanız işe Bushido’dan başlamalısınız.
70
KONNICHIWA
Erdal GÜVEN Gazeteci-Yazar
Bushido , Japon samuraylarının, savaşçılık geleneğinin ötesinde; sosyal ve etik boyutları olan bir yaşam felsefesidir. Samuraylar yüzyıllarca, Japon toplumu içinde Bushido’nun etik kodlarına göre hareket etmiş ve bu geleneği kuşaktan kuşağa aktarmışlardır. Bushido, “Savaşçının Yolu” anlamına gelir ve 7 temel ilkesi vardır. Gi (Dürüstlük ve Adalet): Tüm insanlarla ilişkilerinde son derece dürüst ol. Adalete inan. Hayatta tek bir doğru ve tek bir yanlış vardır. Yu (Kahramansı Cesaret): Bir kaplumbağa gibi kabuğuna saklanmak hiç yaşamamak gibidir. Samurayda bir kahramanın cesareti olmalıdır. Korkunun yerini saygı ve temkinle doldurur. Jin (Merhamet): Şefkat önemlidir. insanlara her fırsatta yardım eder. Eğer fırsat çıkmazsa, fırsatı bulmak için yeni yollar arar. Rei (Kibarlık-Nezaket): Bir samuray düşmanına karşı bile saygılıdır. Saygının bu dışavurumu olmadığında, hayvanlardan farkımız yoktur. Makoto (Katıksız İçtenlik): Samuray bir şeyi yapacağını söylemişse, o şey yapılmış demektir. Yapacağını söylediği şeyi tamamlamasına hiçbir şey engel olamaz. Meiyo (Şeref): Samurayın onurunun tek yargıcı vardır, o da kendisidir. Chu (Görev ve Sadakat): Samuray için, bir şeyi yapmak ya da bir şeyi söylemek, o şeye sahip olması demektir.
Samuray ruhunu taşıyanlara selam olsun…
72
Kimono’nun Kısa Tarihi
74
Geleneksel Sihirli Fener Gösterisi Utsushi-e
78
Uzun Yaşam Ülkesi; Japonya
80
Japonya’nın Dünyadaki En Sıradaşı ve Çağdaş Ülke Olduğunun Kanıtı
82
Selamlaşmak Ojigi
84
Kış Tatilini Japonya’da Geçirmek İçin 9 Harika Neden
88
Setsubun Festivali
90
Geleneksel Japon Odaları; Washitsu
92
Shuri Kalesi
98
Geçmişten Gelen Japon Lezzeti; Miso Çorbası
Hayatın ritmi
KONNICHIWA
71
KİMONONUN KISA TARİHİ Japonların en bilinen giysisi olan kimononun mütevazı tarihi bin yıldan daha eskilere, Heian Dönemi’ne kadar uzanır. Artık günlük bir tercih olmasına rağmen bu geleneksel giysi hala evlilik, cenaze ve çay seremonisi gibi özel günlerde giyilmektedir. Bu karmaşık giysisi biraz daha keşfe çıkalım; Günümüzdeki kimono benzeri giyim Japon Heian Dönemi’nde giyilmeye başlandı. (794-1185). Genellikle Çin etkisinde hakama (pantolon benzeri bacakları ayıran bir bölümü olan ya da olmayan bir uzun bir etek türü) ya da mo olarak bilinen bir önlük türüyle giyilmiştir. Daha sonra Kimono’nun hakamasız giyildiği bir tarz moda haline geldi. Bu da kullanıcının elbiseyi kapalı tutması için yeni bir yola ihtiyacı olması anlamına geldi: ve böylece obi adı verilen bele takılan geniş kuşak doğdu. Kamakura Dönemi’yle, kimono bir günlük giyim tercihi haline geldi. (1185-1333)
72
KONNICHIWA
Kat kat giyinmek moda haline geldi. Geleneksel Japon renk kombinasyonlarının da böyle doğduğu düşünülmektedir. Bu renkler genellikle mevsim, cinsiyet ya da bazen siyasi ve aile bağlarına dayanmaktadır. Kimono yapma sanatı Edo Dönemi’nde özel bir zanaat haline gelerek büyüdü. (16031868). Bazı kimonolar kelimenin tam manasıyla bir sanat eseriydi ve bir evden daha pahalı olabiliyordu. İnsanlar kimonolarını saklayıp, nesilden nesile aktarırlardı. Kimonun popüler olmasının, çok yönlü kullanılabilmesi gibi pek çok sebebi vardı. Kolayca katmanlanabiliyor ya da her mevsime göre değişiyordu. Yukata olarak bilinen hafif keten ve pamuklu kimono yaz aylarında giyilebilirken, ağır ipek kimono, sonbahar ve kış aylarında giyiliyordu. Yukata hala yaygın olarak yaz festivalleri ve havai fişek gösterileri (Miyabi) sırasında giyilir.
Edo Dönemi’nden beri kadın ve erkek kimonoları çok fazla değişmeden günümüze gelmiştir. Sonunda, kimono giymenin karmaşıklığı ve hantal sandaletlerin gerekliliği onlara bir engel haline geldi. Kimono Meiji Dönemi’nde (18681912), hükümet insanları Batı tarzı giysiler giymeye teşvik ettiğinde gözden düştü.
KONNICHIWA
73
74 
KONNICHIWA
Geleneksel Sihirli Fener Gösterisi
Utsushi-e Hollanda’dan getirilen küçük ölçekli görsel gösteriler yapmaya yarayan projeksiyon cihazı, Japonlar arasında zamanla sihirli fener adıyla anılmaya başlandı. Bu cihaz, Japonya’da zaman içerisinde evrim geçirerek farklı amaçlar için kullanılmaya başlandı. Elle boyanmış bayan kimonoları üreten profesyonel sanatçı Kameya Toraku, yaptığı boyamaları, tasarımları ve çizimleri bu projeksiyon cihazını kullanarak sahneye yansıtarak yeni bir anlatım dili oluşturdu. Bu yansıttığı boyanmış kostümleri ve çizimleri hikâyelerle destekleyerek tiyatro gösterisine dönüştürdü. İlk gösteri performansını Robertson’un Phantasmagoria gösterisi oldu. Bu etkinlikten bir yıl sonra da Toraku bir başka etkinlik gerçekleştirdi. Zaman içerisinde bu gösteriye “sihirli fener’’ adı veren Japonlar, 1803 yılında Edo döneminin merkez şehri Tokyo’da halka açık olarak yapılan “sihirli fener’’ gösterisi ile tam anlamıyla tüm Japon halkı ile buluştu ve beğeniyle karşılandı.
Seslendirme yapılırken ekranda hareket eden boyalı figürlerin yer aldığı cam slatylar, sevgi, nefret ya da soylu samuray hikâyelerini seyirci ile buluşturuyordu. Görüntülerin seyirci tarafından rahatça görülebilmesi için ekranda ince ve yarı şeffaf Japon kağıdı kullanılıyordu. Daha iyi yansıtma sağlamak adına metal yerine ahşap fener kullanılıyordu. Ekrandaki görüntünün yansımasından fenerin ahşap mı metal olduğu rahatça seyirciler tarafından anlaşılıyordu.
19. yüzyılda popülerlik kazanmış utsushi-e sanatı, zamanla halk içerisinde sevilen gösterilerden biri oldu. Boyanmış kostümlerin stilize hareketleri “sihirli fener’’ ile yansıtılırken diğer taraftan hikâyenin anlatımını güçlendirmek için müzik eşliğinde tiyatro gösterisi sergileniyordu. Kabuki ve Bunraku da olduğu gibi müzik eşliğinde sergilen oyun, geleneksel bir şarkıcı / öykü anlatıcısı tarafından seslendiriyordu. KONNICHIWA
75
Utsushi-e gösterilerinde çoğunlukla bir enstrüman eşliğinde (samisen gibi.) şarkı söylenirken tek kişilik, komik hikâye anlatımı ya da sekkyobushi (popüler tiyatro eğlencelerinden tarzda hikâye anlatma biçimi) ile gösteri sergileniyordu. Yaz geceleri için en popüler programlar hayalet hikâyeleriydi. Bunu dışında bazen yerel masallar anlatırken bazen de yerel danslar sergileniyordu.
76
KONNICHIWA
Meiji döneminde dış etkenlere kapıların açılmasıyla birlikte benzer türdeki Batılı gösteri türleri ülkeye girmesiyle bunlardan etkilenen utsushi-e zamanla değişime uğradı. Modern sihirli fenerler adı verilen ‘’Gento’’ ile insanlar aynı hikâyeleri anlatmaya başladılar. Tamamen taşımaya uygun olan bu projektörlerin anlattığı hikâyeler ve anlatım biçimleri zaman içerisinde sinemanın anlatısını geliştirme ve animasyonun icat edilmesinde önemli referans olmuşlardır. KONNICHIWA
77
Miyuki Yasui
UZUN YAŞAM ÜLKESİ
JA PON YA 78
KONNICHIWA
Merhaba, 3. sayımızda sizlere bahsetmek istediğim konu, Japonya’nın neden bir uzun yaşam ülkesi olduğu.
Okinawa Bölgesi
Japonya dünyada en uzun yaşayanlar sıralamasında hep en üst sırada olan bir ülke. Kadınlarda yaşam süresi ortalaması 87, erkeklerde ise bu yaş 86 ve her sene daha da uzamaktadır. Japonya’yı oluşturan 47 bölgeye baktığımızda en uzun yaşam süresini Okinawa Bölgesinde bulmaktayız. Japonya’nın en güneyinde bulunan Okinava aslında tropikal iklime sahip bir adadır. Kar yağışının hiç olmadığı, ortalama sıcaklığın ise 20 derece civarında olduğu Okinava’da halk rahat ve stressiz bir ortamda kolageni bol yiyecekler içeren bir mutfağa sahip. Japonya’da hükümet ve doktorlar uzun yaşam için yaşam biçimimizi
iyileştirmemiz gerektiğini sürekli olarak duyurmaktadır. Bu tip uyarılar sayesinde Japon halkı sağlık konusunda yüksek bir bilince sahiptirler. Japonya’da her 3 kişiden 1’nin sağlıklı gıda kullanımına çok dikkat ettiği söyleniyor. Örneğin, bir çok sebzenin öğütülmesi ile elde edilen bir içecek olan Aojiru, bu tip sağlıklı gıdalardan
biridir. Japonya’nın en önde gelen sağlıklı içeceklerinden olan Aojiru’yu İlkokul çocukları bile bilir ve içerler. Çok sebze tüketmek uzun yaşamın sırlarından biridir.
Aojiru Matcha Çayı Japonya’daki yaşam tarzı ve yemek alışkanlıkları dünyanın üç önemli hastalığı olan kanser, beyin kanaması ve kalp hastalıklarını olumlu yönde etkilemektedir. Bunlar dışında hipertansiyon ve şeker hastalığına da olumlu yönde etkileri olduğu söylenen sağlıklı besinler her geçen gün daha da popüler olmakta. Bir diğer sağlıklı gıda ise, Natto’dur. Soya fasulyesinin fermente edilmesi ile edilen Natto, Türk insanının damak tadına belki de hiç uymaz ama özellikle Doğu Japonya’da çok sevilen ve bol bol tüketilen bir yiyecektir. Batı Japonya’da ise Natto o kadar sık tüketilmez. Natto
Japonya’da da çay Türkiye gibi çok tüketilir. Fakat Japonlar daha çok yeşil çay içerler ve yeşil çayın da uzun yaşama katkısı olduğu söylenmektedir.
olarak gösterilmektedir. Bu konuda puan sistemi ile insanları yürüyerek spor yapmaya teşvik eden uygulamalar da bulunmaktadır. Yüksek teknolojili Japonya yaşanılabilir bir ülkenin gerçek kanıtıdır. Türkiye’de de insanlar kendileri için iyi şeyler yapmaya bir an önce başlamalı ve bunu sürdürmelidirler. Hadi siz de bir an önce iyi şeyler yapmaya başlayın ve uzun yaşamın kapısını aralayın!
Uzun yaşam için önemli etkenlerden birisi de kuşkusuz spor ve vücudu hareket ettirerek zinde tutmaktır. Tokyo altyapısı ile dünyanın en modern ve gelişmiş şehirlerinden biridir ve hemen hemen her köşede bir yürüyen merdiven ve asansör bulunur. Fakat hükümet ve doktorlar mümkün olduğunca merdivenleri kullanmayı ve yürümeyi teşvik ederek günlük egzersiz yapmayı önermektedir. Ben de fırsat buldukça merdivenleri kullanarak ücretsiz spor salonundaymış gibi egzersiz yaparım. Altyapının getirdiği kolaylıklardan bir başkası olan toplu taşıma ile ilgili olarak ise, kullandığınız metro ve tren istasyonlarında hedefinizden bir önceki durakta inerek yürümeniz sağlıklı ve uzun yaşama yardımcı olacak bir etken KONNICHIWA
79
Japonya’nın Dünyadaki En Sıradışı ve Çağdaş Ülke Olduğunun Kanıtı 12 Muhteşem Bilgi 1. Tokyo, dünyanın en güvenli metropolü
2. İnanılmaz vahşi yaşam barınakları
The Economist Intelligence Unit araştırma merkezi, dünyadaki en güvenli şehirlerle ilgili bir makale yayımladı ve Tokyo birinci sırayı aldı.
Bunlardan biri Zao Tilki Köyü. Miyagi vilayetine bağlı bu barınak Honshu Adası’nda bulunuyor. Vahşi tilkilerle dolu bir köy, küçük çocuklar dışında herkes onları ziyaret edip besleyebilir.
3. Detaylara verilen önem
Rogar kapaklarında bile. Bazıları müzeye konsa yeridir.
5.Detaylı talimatlar
6. Bin yıllık tarihi olan şirketler
718 yılından beri var ve 46 jenerasyon boyunca aynı aile tarafından işletildi.
6. Sabah egzersizleri
Japonya’da yabancıların bile rahatlıkla anlayabileceği rehber tabelalar var. Bunun sebebi ise her talimatın İngilizce’ye çevrilip görsellerle açıklanması.
Birçok şirketin çalışanları ve öğrenciler günlerine ortak bir sabah egzersiziyle başlıyor. Gelenek 1928’den beri var ve fazlasıyla destekleniyor. 80
KONNICHIWA
7. Düşünceli bakım işçileri
8.Japon çocukların ortak doğum günleri var.
Çalışırken kirlenmesin diye yoldaki arabanın üstünü kaplamışlar.
Tek sayılar Japonya’da sihirli kabul edildiği için çocuklar büyürken bu yaşlar çok mühim görülüyor.
9. Sanat eseri gibi sebzeler.
‘Mukimono’ adı verilen sanat, diğer adıyla meyve sebze oyma, Japonya’da fazlasıyla yaygın.
11. Mermi trenler
10. Işık hızında yol tamiri.
2014 yılında, Fukuoka’da bir yolda 14 metrelik koca bir delik belirdi. Delik 48 saatte tamir edildi. Dünya çapında internet kullanıcılarını büyüledi bu durum.
12. İnanılmaz sayıda yemek çeşidi Japonya’da her şeyi bulabilirsiniz. Geleneksel yemeklerden tutun abur cuburlara kadar. Hatta, Lego fanları için açılacak olan restoranda lego şeklinde patates kızartması olacak.
Yüksek hızlı Shinkansen trenlerine ‘mermi tren’ deniliyor. Tabii bunun bir sebebi var: saatte 320 km hıza ulaşabiliyor ve yolcuların gidecekleri yere hızlı bir şekilde varmalarını sağlıyorlar. KONNICHIWA
81
Selamlaşmak
(Ojigi)
Japonlar genelde selamlaşmak için ojigi (eğilerek yapılan Japon selamı) yaparlar. Ojigi dünyaca ünlü ve selam verirken, teşekkür ederken, ayrılırken veya özür dilerken kullanıldığından oldukça kullanışlıdır. “Günaydın” (“Ohayou”), “Merhaba” (“Konnichiwa”), “Teşekkür ederim” (“Arigatou”), “Allahaısmarladıkgüle güle” (“Sayonara”) veya “Özür dilerim-Pardon” (“Sumimasen”) derken yapılır. Ojigi’de hafif bir baş eğmesinden, tüm vücudu 90 derece eğmeye varan değişik teknikler vardır. Eğer selamlaşma tatami üzerinde yapılıyorsa ojigi’den önce diz çömülür ve öyle yapılır.
82
KONNICHIWA
Esas olarak karşınızdaki sizden daha üst biri ise daha içten ve uzun yapılır. Buna rağmen, Japonlar yabancılardan uygun selam kuralları beklemediğinden dolayı hafif bir baş eğmek şeklinde selamlamanız yeterli olacaktır. Bu baş eğerek selamlama beceriksizce yapılan bir ojigi girişimi ile karşılaştırıldığında daha yerinde olur. Japonlar arasında el sıkışarak selamlaşmak çok nadir görülür, fakat yabancılar için Japonların el sıkmaları (oldukça acemice olsada) normal bir olaydır.
KONNICHIWA
83
Kış Tatilini Japonya’da Geçirmek İçin Harika Neden
9
84
KONNICHIWA
1- Kış Sporları Topraklarının %73’ü dağlık bölgelerden oluşan Japonya, özellikle kuzeye doğru gittikçe Sibirya’dan akın eden soğuk hava dalgalarının bol miktarda bıraktığı kar sebebiyle, tam anlamıyla bir kış sporları cenneti. 1972 ve 1998 yıllarında iki kez kış olimpiyatlarına ev sahipliği yapmış olan Japonya’da 500’ü aşkın kayak tesisi yer alıyor. Japonya Alperinin Hakuba bölgesi, dünyaca ünlü 7 farklı kayak tesisine ev sahipliği yapıyor ve bu sayede Japonya da kış sporları için tercih edilebilecek yerlerin başında geliyor. 1998 kış olimpiyatlarına da ev sahipliği yapmış olan bu tesislerde Avrupa ve Japon tarzlarında birçok parkur var. Hakuba bölgesinde bolca bulunan ve sıcacık sularıyla kışı yaşadığınızı unutturan açık hava banyoları da cabası.
2- Kışa Özel Lezzetler
3- Kotatsu ve Sıcak Sake
“Nabemono” veya kısa ism iyle “nabe”, özellikle kış aylarında gruplar halinde birlikte yenen yemekleri ifade eden geleneksel bir terim. Nabe geleneğinin en ünlü yemeği ise biftek , soğan, tofu, soya ve çeşit li baharatlarla yapılan, gelen eksel bir lezzet olan “Sukiyaki”, Sukiyakiye ek lenen baharatlar bölgesel olarak farklılık gösterse de , her bölgede içinizi ısıtan o geleneksel Japon tadın ı yakalayabilirsiniz. Eğer şanslıysanız Japonlar ın ilginç geleneklerinden biri olan Kış Barbekü Fe stivali’ne denk gelebilirsiniz. -10 derecey i bulan sıcaklıklarda yüzlerce insanın neden dış arıda oturup yemek yediğini merak ediyorsa nız, size tavsiyemiz hiç sorgulamadan masalard an birine misafir olmanız.
Konakladığınız otelde, kenarlarına örtüler dikilmiş alçak bir masa görürseniz ne olduğunu anlamakta biraz zorlanabilirsiniz. “Kotatsu” adı verilen bu masa, altında elektrikli bir ısıtıcı bulunan ve gövdenizin alt kısmını masanın kenarından sarkan örtülerin altına sokarak soğuk kış günlerinde ısınmanız düşünülerek tasarlanmış geleneksel bir Japon ev eşyası. Oldukça minimal tasarımına rağmen, insanı ısıtmak konusunda fazlasıyla işe yarayan kotatsular etrafında oturup sohbet etmekten tutun da, kısa öğlen uykularına kadar birçok amaç için kullanılıyor. Fakat bizim tavsiyemiz pirinç şarabı olarak da tanımlayabileceğimiz geleneksel Japon içkisi olan sıcak “sake”nizi elinize alıp, bu tarihi Japon tasarımının tadını çıkarmak. KONNICHIWA
85
4- Işıklandırmalar Japonların aydınlatma konusuna çok önem verdiklerini ve bu işi fazlasıyla iyi yaptıkları Japonya’da geçireceğiniz daha ilk geceden fark edeceğinizi düşünüyoruz. Tarihi ve kültürel miraslarından tutun da, park ve bahçelerine kadar, her yerin özenle aydınlatıldığını göreceksiniz. Hele ki tatiliniz yılbaşına yakın bir tarihteyse, dünyanın en iyi aydınlatma örneklerinden bolca göreceğiniz kesin. Başta Tokyo olmak üzere her şehirde, kamusal alanlar birbirinden renkli LED ışıklar kullanılarak adeta bir sanat eserine dönüştürülüyor. Tokyo’daki Starlight Park ve Tokyo İstasyonu ise genellikle en güzel ışıklandırmaların yapıldığı yerler olarak biliniyor.
5- Geleneksel Yeni Yıl Etkinlikleri 31 Aralık gecesinde Budist tapınaklarında gerçekleştirilen “Jayo no Kane” isimli ritüel bunlardan biri. Tapınağın ortasında bulunan dev çanın tam olarak 108 kez çalınmasıyla gerçekleştirilen bu ritüel, insanın dünyevi hırslarından arınmasını sembolize ediyor. Bir diğer eski gelenek de, 1 Ocak’ta, yani yeni yılın ilk gününde gerçekleştirilen ilk gün doğumunu izleme ritüeli. Fuji Dağı başta olmak üzere, yüksek dağların doğu yüzlerinde toplanan insanlar, yeni yılın ilk güneşini selamlayarak dilek tutarlar.
6- Sapporo Kış Festivali Kendi kategorisinde dünyanın en büyük festivali olarak bilinen bu etkinlikte sadece buz ve kar kullanılarak yapılmış, boyları 30 metreyi bulan heykeller günlerce şehrin sokaklarında kalıyor. Japon kültüründe büyük bir yere sahip olan ünlü anime karakterleri, piramitler, Buda heykelleri ve aklınıza gelebilecek her türden buzdan heykelin sergilendiği bu festival aynı zamanda Japonya’nın en büyük festivali. 86
KONNICHIWA
7- Açık Hava Banyoları Japonya’nın oldukça dağlık bir coğrafya olmasının altında tektonik olarak çok hareketli bir bölgede yer alması yatıyor. Toplamda 100’den fazla yanardağa ev sahipliği yapan Japonya’da bu tektonik hareketlerin başka yansımalarını da görmek mümkün. Bunlardan en ünlüsü ise, kuşkusuz, açık hava banyoları. Yer altından gelen sıcak suların biriktiği bu küçük doğal havuzlar, oldukça soğuk bir iklime sahip olan Japonya için bulunmaz bir nimet. Dışarıdaki soğuk havaya aldırmadan, muhteşem kış manzarasının keyfini çıkarabileceğiniz bu tür havuzlara neredeyse Japonya’nın her köşesinde rastlanabilir.
8- Jigokudani Yabani Maymun Parkı, Nagano Hazır açık hava banyolarından bahsetmişken, tüm Japonya’daki havuzlar arasında en ünlüsü olan , Jigokudani’den bahsetmemek olmaz. Bu havuzları Japonya’daki diğer havuzlardan ayıran nokta ise, ri Japonya’nın ünlü maymunları şirin makakların favo p sahi üne bir noktalarından birisi olması. Dünya çapında niz. bu havuzları çeşitli belgesellerde görmüş olabilirsi en, Jinokudani bölgesinde kışlar fazlasıyla sert geçtiğind hava bölgede yaşayan mamaklar da ısınmak için açık nın zara man banyolarına akın ediyor. Muhteşem bir vakit karşısında, sıcak suyun içinde makaklar eşliğinde varsa z geçirebileceğiniz Jigokudani Doğal Parkı, imkanını kesinlikle görmeniz gereken yerler arasında.
9- Shirakawago Kasabası 1995 yılında UNESCO tarafından dünya mirası olarak kabul edilen Shirakawogo isimli kasaba, eski dönem Japon mimarisini günümüzde kadar mükemmel bir şekilde korunmayı başaran ve geleneksel Japon yaşam tarzını birinci elden deneyimleyebileceğiniz enfes bir mekan. Ocak ve Şubat aylarının belirli günlerinde özel ışıklandırmalarla Shirakawago, kasabanın biraz yukarısındaki manzara noktasından, gece karanlığında bakıldığında, adeta dahi bir ressamın elinden çıkmış bir tabloya dönüşüyor. KONNICHIWA
87
Setsubun Festivali
“Oni wa soto! Fuku wa uchi!”
(“Şeytan dışarı, mutluluk içeri”) 88
KONNICHIWA
Setsubun kelime anlamı olarak “mevsim değişimi” anlamına gelen ve Çin takvimine göre ilkbaharın ilk günü olarak kabul edilen Şubat ayının 3 veya dördünde (“Rishhuri”) yapılan geleneksel Japon festivalleridir. Japon tarihine baktığımızda birçok dönemlerde baharın başlangıcı ile kötü ruhları kovmak amacı il yapılan birçok tören görürüz. Örneğin 13. yy’da sardalye kafalarının yakılması ile oluşan ağır koku, yanan odun ateşi ve davul sesleri ile kötü ruhları kovma adeti görünür. Bu adet her nekadar önemi kaybetmiş olsa bile, hala günümüzde evlerinin girişlerini kötü ruhların girmesini önlemek amacı ile balık kafaları ve kutsal ağaç yaprakları ile süsleyen kişilere rastlanabilmektedir. Günümüzde bu gelenek ev veya tapınakların içine ve etrafına kızarmış fasulye dağıtmak şeklinde devam etmektedir. Kızarmış fasulyeler atılırken “Oni wa soto! Fuku wa uchi!” (“Şeytan dışarı, mutluluk içeri”) diye bağırılır. Bundan sonra yaşınıza eşit sayıda fasulye toplanarak mutluluk ve şans getirmesi için yenir. Gene günümüzde bu oldukça popülerdir. Ünlü, tanınmış kişiler ve sumo güreşçileri fasulye atma törenine katılmak üzere tapınaklara davet edilirler.
KONNICHIWA
89
GELENEKSEL JAPON ODALARI: WASHİTSU
Birsen Albayrak
Washitsu kelime anlamı olarak “Japon tarzı oda” anlamına gelir. Geleneksel tatami zemin yapısına sahip oda, eşsiz bir iç mekan yapısı sunar. Zemininden dolayı “tatami odası” olarak da billinir. Tatami odası, ilk etapta zenginler için çalışma odası şeklinde dizayn edilmiştir. Muromachi Dönemi’nde yaygınlık kazanarak, bir çok yaşam alanına yayılmış sıradan bir hal almıştır. Washitsu Japonya’da hala çok yaygındır. Turistler bir gecede ryokan, minshuku veya tapınakta kalma fırsatına sahip olurlar. Alternatif olarak tapınaklar, villa ve çay evleri gibi güzel korunmuş tarihi tatami odalarında seyretme fırsatı sunar. Washitsu’nun Bileşenleri Tatami Tatami, kalınlığı yaklaşık olarak bir ile iki metre arasında değişen, dokunmuş hasırlardır. Başlangıçta yalnızca zenginlerin karşılayabileceği bir lüks olan tatami giderek yaygınlaştı ve şimdi neredeyse tüm geleneksel Japon evlerinde görülebilir hale geldi. Tatami hasırlar, Japon evlerine o kadar entegre olmuş ki, Japonya’daki odaların büyüklüğü genelde buna uyacak hasırların sayısı ile ölçülür. Tatami’ye basmadan önce ayakkabıların - hatta terliklerin - çıkartılması gereklidir. Fusuma Fusuma, kalın, opak kağıtla kaplı ahşap çerçevelerden oluşan kayar kapılardır. Kapılar tipik olarak geniş çıkartılabilir duvarlara benzer bitişik odalar arasında kullanılır; bu sayede alanlar bölünebilir veya gerektiğinde alan açılabilir. Tarihsel olarak fusuma ünlü ressamların tuvalleri olmuştur ve bazı titizlikle boyanmış örnekler tapınaklarda ve saraylarda görülebilir. Düzenli evlerde ve ryokanlarda Fusuma daha süslü olma eğilimindedir. 90
KONNICHIWA
Washitsu’nun Mobilyaları Byobu/Tsuitate Byobu, paneller ekstra destek olmadan durmak için zikzak şeklinde düzenlenmiş taşınabilir katlanır bölmelerdir. Tsuitate olarak adlandırılan bağımsız duran bir diğer bölüm, bacaklar tarafından desteklenen tek panellerdir. Her iki bölme de, bir odayı bölmek, gizliliği arttırmak veya rüzgar taslaklarını engellemek için farklı boyutlarddır. Bölmeler, basit resimlerden kutlanan tabloların süslediği yüksek fiyatlı koleksiyon öğelerine kadar çeşitli tasarımlarda bulunur.
Shoji Kayar kapı veya bölmenin başka bir türü olan shoji, şeffaf kağıtla kaplı ahşap kafeslerden oluşur. Shoji genellikle binanın çevresini boyunca bulunur ve ışığın filtrelenmesine izin verir. Bazı shoji kapılar odaya daha fazla ışık veya hava girmesini sağlamak için küçük pencereler gibi yukarı ve aşağı hareket eden kayar panelleri içerir. Bazen shoji, kapının bir tarafını kaplayan bir cam levhasına da sahip olabilir. Ranma Ranma, geleneksel Japon tarzı odalarda tipik olarak fusuma üzerinde bulunan ahşap çapraz kirişlerdir. Karışık biçimde tasarlanmış ve oyulmuş olabilirler ve havayla ışığın odalar arasında hareket etmesini sağlarlar. Tokonoma Tokonoma gömme oyuklardır ve genellikle vazoya veya çiçek düzenlemesine ek olarak asılı bir slayt ile süslenmiştir. Süslemeler genellikle mevsimi yansıtacak şekilde değiştirilir. Geleneksel olarak, en önemli konuk tokonomanın önünde oturur. Tenjo (Tavan) Geleneksel Japon tarzı odalarda çeşitli tavan türleri vardır. Normal odalarda tavan düz ve basit olma eğilimindedir. Ancak, efendinin görkemli resepsiyon salonu veya tapınağın ibadet salonu gibi önemli odalarda tavan, tablolarla büyütülebilir, kaplanabilir ve süslenebilir. Chigaidana Chigaidana, genellikle tokonomanın yanında bulunan ve vazolar ve tütsü yakıcıları gibi süslemeleri sergilemek için kullanılan yerleşik, sıralı duvar raflarıdır. Tsukeshoin Tsukeshoin, genellikle bir pencerenin altındaki odanın bir tarafında yer alan çalışma masalarıdır. Işık filtreleme miktarı genellikle shoji kullanılarak ayarlanır.
Alçak Masalar Geleneksel Japon odalarda düşük masalar kullanılır ve zeminde oturmak yaygın bir uygulamadır. Yılın daha soğuk aylarında, ısıtılabilir düşük masalar olan kotatsu kullanılır. Bunlar bir battaniye ile örtülüdür ve alttan ısıtmalıdır. Zabuton Tatami odalarında katta oturmak için zabuton adı verilen geniş, düz yastıklar kullanılır. Bazı durumlarda, yastıklar sırt için bir miktar destek sağlayan bacaklar olmaksızın (zaisu adı verilen) düşük koltuklara konur. Futon Futon, doğrudan tatami döşeme üzerine serilen geleneksel Japon yataklarıdır. Günümüzde görülebilen geleneksel Japon odaları çoğunlukla iki temel stilde sunulmaktadır: Shoin ve Sukiya. Shoin stil odaları, tapınaklarda çalışma odaları olarak hizmet etmiş ve tipik olarak bir dahili masa, bir tokonoma ve chigaidana içermektedir. Shoin tarzı odalar Muromachi Dönemi konutlarında popülerleşerek işlevselliği misafirleri ağırlamak ve eğlendirmek şeklinde yaygınlaştı. Odanın diğer karakteristik kısımları, tamamen tatamiyle kaplı zemin, fusuma sürgülü kapılar ve shoji kapılardı. Sukiya tarzı, sanatsal farklılıkların bulunduğu, stil tarzının farklı olduğu bir varyasyonudur. Sukiya tarzı, çay töreninden etkilenmiş ve çoğunlukla çay salonlarında görülmektedir. Sukiya tarzı odalar, çay biçimini daha iyi yansıtmak için resmi odağına almak yerine, daha rustik ve sade olma eğilimindedir. Karakteristik unsurları; süssüz kil duvarları, dokunmuş saman veya bambu tavanlar, dekorasyonsuz fusuma ve bitmemiş ahşapları içerir. KONNICHIWA
91
92 
KONNICHIWA
SHURI KALESİ Japonya’nın Naha kentinde bulunan bir gusuku kalesidir. Kale, Ryukyu Krallığı’nın sarayıydı. 1945 yılında Okinawa Muharebesi sırasında neredeyse tamamen yıkılmış olup 1992’de eski fotoğrafları ve tarihi kayıtlara dayanılarak yeniden inşa edildi. 2000 yılında UNESCO tarafından diğer gusuku alanları ile birlikte Dünya Miras Listesi’ne dahil edildi.
KONNICHIWA
93
Shima-Enaga
Japonya yaşam tarzı dünyada bulunan birçok farklı güzelliğe ev sahipliği yapar. Eğlenceli çizgi filmlerinden renkli modasına kadar çok farklı bir ülkedir. Japonya’da bulunan Hokkaido Adası’nda ise dünyanın en tatlı hayvanları yaşar. Görünce alıp sevmek isteyeceğiniz bu hayvanların gerçek olduğuna inanmak gerçekten çok güç. Fırsat olursa mutlaka bu adayı ziyaret etmek lazım! Shima-Enaga, uzun kuyruklu ve sadece Hokkaido’da yaşayan bir baştankara kuşudur. Kuzey Japonyadaki hemşehri baştankara kuşlarının aksine bunun kahverengi “kaşları” yoktur ve yüzü tamamen beyazdır. 94
KONNICHIWA
Airport Transfer / Rental Car with Driver Armored Luxury Cars / City Tour Conference Services www.sakuravipturizm.com
KONNICHIWA 95 info@sakuravipturizm.com T: +90 212 665 6566
Japon Strateji Oyunu: Go Go, tahta üzerinde, çok eskiden beri oynanan iki kişilik bir strateji oyunudur. Çin kökenli olmasıyla birlikte bütün Doğu Asya’da tanınır ve oynanır.
Tüm taşlar aynı değere sahiptir ancak birbirleri arasındaki stratejik konum oyunun yapısını belirler. Oyun sonunda en çok alana sahip olan oyuncu oyunu kazanmış olur.
Go, bugün dünya üzerinde oynanan en eski oyundur. Çin efsaneleri kökenini kral Yao’ya dayandırmaktadır. Bu efsanelere göre Yao oğluna astronomiyi öğretmeye çalışır ancak bir türlü oğlu yıldız sistemlerini anlayamaz. Bunun için bir tahta üzerine taşları dizerek açıklamaya çalışır ve Go oyunu Çin’de bu şekilde wéiqí ismiyle (okunuşu -> veyçi) doğar. Go’nun kökenine ait kesin bulgular ise bundan 2500 yıl öncesine, Çinli kralların birbirleri ile savaştıkları yıla dayanır.
Oyunun amacı rakibi tamamen ortadan kaldırmaktan veya taşlarını esir almaktan çok onun karşısında avantajlı bir konuma geçmek, kendi taşlarınızla mümkün olabildiğince çok alanı kontrol altına almaktır.
Oyunda siyah ve beyaz renklerdeki küçük ve yuvarlak taşlar kullanılır. Oyuna öncelikle siyah başlar. Siyah taşın kim olacağını karar vermek için; öncelikle beyaz oyuncu eline sayısını bilmeden birkaç tane taş alır. Siyah oyuncu ise, beyaz oyuncunun elinde bulunan taşların sayısının tek mi yoksa çift mi olduğunu bulmaya çalışır. Eğer bulursa, siyah oyuncu siyah oyuncu olarak kalır. Eğer bulamazsa beyaz oyuncu, siyah oyuncu olur ve siyah oyuncu oyuna başlar. Sırası gelen oyuncunun kendi taşını oyun tahtasındaki mümkün olan bir yere yerleştirmesiyle oyun devam eder. Tahtaya konulan taşlar esir alınmadığı müddetçe oyun sonuna kadar hareket etmezler.
96
KONNICHIWA
Go sadece mantıkla kavranabilecek bir oyun değildir. Onun karmaşık ve derin yapısını anlamak için kuvvetli içgüdüler ve çok fazla tecrübe gereklidir. Bu noktada Go Budizm’in “mantığa dayanan bir aydınlanma sadece aldatıcı bir aydınlanmadır” felsefesiyle de uyuşmaktadır.
Shirakawa Go Köyü
Unesco’nun dünya miras listesinde olan Shirakawa Go köyünün tarihi 17. yüzyılda kadar dayanıyor. Bugün mimarisi ve özel çatı dizaynı ile dünya çapında ün kazanmış. Bu evlerin mimari tarzına ise Gassho Style evler deniliyor. Bu evlerin mimarisi o kadar iyi düşünülmüş ki bağlantı noktaları sabit değil, depremin en çok yaşandığı Japonya’da hiç bir zarar görmüyorlar. Çünkü depremle beraber sallanıyorlar, esniyorlar. Bu evler kışın yağan metrelerce karın altında hiç bir şekilde zarar görmüyor, su almıyor, yıpranmıyor. Evlerin yapımında kullanılan her şey organik. Direklerde hiç bir çivi yada metal bir şey yok. Hepsi birbirine bağlanmış. Evin diğer evlere göre daha sivri ve dik olmasının sebebi esneklik payının olması. Kışın yağan kar ile beraber bu evlerin çatısı 20 cm’e kadar esniyor. KONNICHIWA
97
JAPON MUTFAĞI
GEÇMIŞTEN GELEN JAPON LEZZETI MISO ÇORBASI
Japon mutfağı denilince şüphesiz ki hepimizin aklına ilk olarak ‘’Suşi’’ gelir ama bugün sizleri Japon mutfağının bir o kadar ünlü lezzeti, ”miso çorbasıyla” tanıştırıyoruz. Miso çorbası Japonya’da hemen hemen her öğün için vazgeçilmez bir çorbadır. Miso çorbasının temel malzemesi miso macunu olup bu macun, soya fasulyesi, su, tuz ve tahılın (pirinç, arpa veya buğday) birlikte fermente edilerek yaşlandırılmasıyla elde edilir. Yaşlandırma uzunluğuna göre misonun rengi altın sarısı ile kahverengi arasında değişir. Miso çorbasından bu kadar bahsetmişken sizi daha fazla bekletmeden bir an önce malzemelere ve yapılışına geçelim. 98
KONNICHIWA
Malzemelerimiz: 1 adet havuç, 1 demet taze soğan,Yarım patlıcan, Tofu (soyadan yapılmış bir çeşit peynir), 150 gram miso ve 1 çay kaşığı katsuo daşi (çin lokantalarında ve online satış yapan bazı sitelerden temin edebilirsiniz), Yarım litre su Yapılışı: Öncelikle yarım litre suyu yüksek ateşte kaynatın. Kaynayan suyun içerisine jülyen usulü kesilmiş havucu atın ve tencerenin kapağını kapatarak yaklaşık iki dakika havuçları haşlayın. Daha sonra halkalar şeklinde kestiğiniz soğanı atın ve yine kapağı kapalı şekilde bir iki dakika bekleyin. Patlıcanı dilimleyerek kesin ve haşlanan sebzelerin içine ilave ederek tekrar kapağını kapatın ve yaklaşık 3 dakika bekleyin. Misoyla birlikte katsuo daşiyi süzgece koyarak kaynayan suyun içine temas ettirin ve bir çatal yardımıyla suya yayılmasını sağlayın. Misoyu ilave ettikten sonra ocağın altını kapatın. Misodan sonra kesinlikle kaynatmaya devam etmeyin. Tofuları da küp küp keserek çorbaya ilave edin ve kapağını kapatarak bir iki dakika çorbayı dinlendirmeye bırakın. Miso çorbası artık servise hazır hale gelmiştir, afiyet olsun.
JAPONYA’YA AÇILAN KAPI
Japon İşadamlarıyla Ekonomik ve Kültürel İşbirliği Derneği
Göztepe Mah. Göksu Evleri Sitesi Rahmet Sok. No:15 B86B Kavacık-Beykoz/İstanbul Tel: 0216 465 2735 info@tujiad.org KONNICHIWA
99
100 
KONNICHIWA