Mardin AYILIK GEZİ DERGİSİ
MEDENİYET
YIL:1 SAYI:1
HAZİRAN 2017
FİYATI:8 TL(KDV DAHİL)
DOĞA HARİKASI
BEYAZ SU
BAŞLI BAŞINA BİR ZİYAFET:
KABURGA DOLMASI
MARDİN EL SANATLARI
DiLLERiN VE DiNLERiN KENTi
2
MardinMedeniyet
Künye Editör
Şeyhmus BAYKAL
Yayıncı
Roni Dergilik
YÖNETIM Genel Yayın Yönetmeni
Şeyhmus Baykal
Yayın Direktörü Bilal Akpınar
Sayfa Tasarımı Şeyhmus Baykal
Haber Araştırma İshak Turak
Fotoğraflar Mustafa Çiftçi
Danışmanlar Halit Ataman Barış Özgün Mahfuz Toprak İshak Turak
Cuma akşamı Diyarbakır’a uçtuk… Geceyi orada geçirip ertesi sabah güzel bir Diyarbakır kahvaltısı yaptıktan sonra erkenden Mardin’e doğru yola çıktık. Yollar çocukluğuma göre oldukça değişmişti… Tek şeritli yollar genişletilmiş, duble yol haline gelmişti. Yolda Sultan Şeyhmus türbesini görünce, Mardin ile ilgili ilk anılar zihnimde canlanmaya başladı. Bölgede çocuğu olmayan aileler bu türbeye gelip adak adar, çocukları kız olursa ‘Sultan’, erkek olursa ‘Şeyhmus’ ismini koyarlardı. Mardin’e ulaştığımızda, Eski Mardin’in girişinde yer alan Maridin Otel’e yerleştik. Maridin, otel haline getirilmiş eski bir Mardin konağı. Özellikle konumu sebebiyle otelimizden gayet memnun kaldık. Eşyalarımızı otele bırakıp hızlıca eski Mardin sokaklarında gezmeye başladık. Yolumuza, menengiç yağından yapılan bıttım sabunlarını satan dükkanlara, kapısında Mardin’e özel badem şekerini ikram eden kuruyemişçilere, telkâri işlemesi ile otantik takıların bulunduğu gümüşçülere gire çıka devam ettik ve çarşı içerisine çok yakın olan, Mardin’in en eski camisi Ulu Cami’ye geldik. Anadolu’da çifte minareyle inşa edilmiş, bilinen ilk cami olan bu etkileyici camide fotoğraflar çektikten sonra, sanki açık hava müzesinde yürüyor hissi veren Mardin sokaklarında gezmeye devam ettik. Mardin evlerini inceleye inceleye keyifle yürüdüğümüz sokaklarda, kimi zaman belediyenin eşekleriyle de karşılaştık.
Yönetim Yeri
Çavuş Deniz Taştan Sokak No:9 B2 D:49 Erenler Mahallesi İzmit/Kocaeli Yayın Türü Süreli
MardinMedeniyet 3
İçindekiler DiLLERiN VE DiNLERiN KENTi
MARDiN
6 MARDİN MÜZESİ
Plinus'a göre , Nusaybin civarında yaşayan Mardanî adlı Arap kabilesinden almıştı Maridin adını.
MARDİN SABANCI KENT MÜZESİ
Müze Binası, Mardin Merkez Şar Mahallesi, 1. Cadde Cumhuriyet Meydanı’nın kuzeyinde bir gurup Süryani evinin arasında bulunmaktadır.
Müze Binası, Mardin Merkez Şar Mahallesi, 1. Cadde Cumhuriyet Meydanı’nın kuzeyinde bir gurup Süryani evinin arasında bulunmaktadır.
9
8
MARDİN MUTFAĞI Tarihi çok eskilere dayanan Mardin, yüzlerce yılın vermiş olduğu devasa değerlere sahip. İpek Yolu güzergahı üzerinde bulunması, onlarca farklı kültüre ev sahipliği yapmış olması ve hayran olunası doğal güzellikleri sayesinde şehir, tam bir efsane.
10 4
MardinMedeniyet
KASIMiYE MEDRESESi Mardin’de bir medresedir. Artuklular döneminde yapımına başlanan medresenin inşası Timur dönemindeki Moğol saldırıları nedeniyle yarım kalmış, 15. yüzyılın sonlarında Akkoyunlu sultanı Kasım ibn Cihangir döneminde tamamlanmıştır.
16
İçindekiler
MARDiN Ulu Camii
18
Mardin camilerinin en eskisidir. İlk inşası bilinmemekle birlikte 1176 tarihinde var olduğu kayıtlarda geçiyor.
MARDİN BEYAZ SU
ZİNCİRİYE MEDRESESİ
Beyazsu, Mardin’in kurak ve ağaçsız coğrafyasında, serin ve berrak suyu, yöreye özgü ağaçları ve yeşilliği ile vaha gibidir. Mardin ve diğer ilçelerin içme suyu da Beyazsu kaynağından temin edilmektedir.
Medrese Mahallesi’nin kuzeyinde yer almaktadır. 1385 yılında Melik Necmeddin İsa tarafından yaptırılmıştır. “Sultan İsa Medresesi” adı ile de tanınır. Timur ve ordusuyla mücadele etmiş olan Melik İsa bir süre bu medresede hapsedilmiştir.
19 MARDiN’DE KONAKLAMA
25
21
DARA ANTİK KENT Dara Antik kenti, Mardin’in güneydoğusunda 30 km. uzaklıkta yer alan Oğuz köyünde bulunmaktadır. Mardin Nusaybin karayolunun yaklaşık 8km kuzeyinde, Mezopotamya ovası ile Tur-Abdin Dağlarının birleştiği yerde kireçtaşı ana kaya üzerinde kurulmuştur.
24 MardinMedeniyet 5
Tarihçe
DiLLERiN VE DiNLERiN KENTi
MARDİN
6
MardinMedeniyet
Tarihçe Anadolu'yu Mezopotamya'ya bağlayan Mardin yöresi; tarihsel gelişim içerisinde, onlarca uygarlığa ve onlarca değişik din, etnik grup ve mezheplere ev sahipliği yapmış ve birbirinden farklı bu kültürler, sevgi ve hoşgörüyü bir potada harmanlayarak ve farklılıklarını koruyarak , yüzlerce, binlerce yıl bir arada ve dayanışma içerisinde yaşamasını bilmiştir. Müslüman, Süryani, Yakubi, Keldani, Nesturi, Yezidi, Yahudi, Kürt, Arap, Çeçen, Ermeni vs. gibi farklı din ve farklı etnik kökenden gelen topluluklar; "doğal toplumsal hoşgörü" ve uzlaşma ile, "barış ve kardeşlik içerisinde" bir arada yaşamışlardır. Mardin, bu özelliklerinden dolayı, "değişik kültürel yapıların barışçıl bir sentezini oluşturmuştur". Zarathustra'nın, Mani'nin yaşadığı; kültürel ve felsefi yoğunluğun tarih boyunca damgasını vurduğu barış, kardeşlik ve hoşgörü kenti Mardin...
Şehrin adı Süryanice kaleler kenti demek olan "Marde" den gelir. Romalıların Süryanilerden alarak ‘Maride’ dedikleri şehire, Araplar ‘Maridin’ dediler. Plinus'a göre , Nusaybin civarında yaşayan Mardanî adlı Arap kabilesinden almıştı Maridin adını. Ortaçağ'ın ünlü yazarı Prokopios kenti, bir kale-kent olarak Margdis diye anıyordu. Daha sonraki dönem Bizans yazarlarına göre, kentin adı Mardes'ti. Diğer kaynaklara göre Persler Marde, Ermeniler Mardi, demişlerdi. Çoğu kaynaklarda; Mardin’in gerçek adı “Merdin” diye geçer. Zira halkın çoğu da bugün böyle demektedir. Kervan ve savaş yolları üzerinde bulunan Mardin tarih boyunca önemli bir şehir oldu. İlkçağda Persler’in, Büyük İskender ve ardıllarının egemenliğinden sonra uzun zaman Roma ve Bizans’ın elinde kalan Mardin, Çaldıran Savaşı’ndan sonra Osmanlı ülkesine katıldı. Anadolu seferinde Timur iki ay kuşatıp da zaptedemediği şehrin eteklerindeki tüm ağaçları yaktırır.
Mardin Kalesi Bizans İmparatoru Constantinus tarafından Sasaniler’e karşı yaptırıldı. Kurtuluş Savaşı sırasında da işgale uğramayan şehir günümüzde ticari önemini yitirmiştir.Yakın geçmişte Almanlar tarafından yapılmış ünlü Bağdat demiryolunun bir uzantısı Mardin önündeki ovadan geçer ama kent Güneydoğu’nun en çok göç veren illerinden biridir maalesef. Mardin teolojik olarak da çok zengin bir kent. Bu dinsel mozaik hiçbir dinin baskın olmamasıyla oluşmuş. Değişik dini cemaatler birbirleriyle evlilikler yapmış. Bu akrabalık bağları da ortamı yumuşatmış. Şunu hissedebiliyoruz; Mardin’de baskın bir din yok. Verimli Mezopotamya ovasının ortasında yükselen, kalker ve lavlarla örtülü bir dağın yamacındaki kent, neredeyse bütün kültürlerin uğrak yeri olmuştur. Kentin doğum tarihi İÖ 3000 yılına dayanıyor. İlk konuklar ise şöyle sıralanıyor: Subarular,
Sümerler, Akadlar, Hititler, İran'dan gelen Midiler. Daha sonra Asurlar, Urartular, Mitannîler, Aramîler, Persler...2 bin yıl sonra Büyük İskender. İlk Hıristiyanlar, II. yüzyılda Romalılar, Sasanîler, hemen ardından Bizanslılar. Araplar, IX. yüzyılda Hamdanîler, X. yüzyılın sonunda Mervanîler, XI. yüzyılda Türkmenler, XII. yüzyılda Artukiler. Haçlıların kılıç sesleri, ardından Eyyubîler sonra İlhanlılar. Karakoyumlu ve Akkoyumlu beylikleri. XVI. yüzyılda Safevîler, Osmanlılar ve nihayetinde Türkiye Cumhuriyeti. Mardin, kurtuluşunu politik zekasıyla kan dökmeden ve acı günler yaşamadan elde etmiştir. Dünya tarihine damgasını vuran Kartal Kalesini önce İngilizler sonra da Fransızlar zaptetmek istemiştir. İngiltere yönetimindeki Irak Valisi Nüel halkın ileri gelenlerinden şehri istemiş ancak, halkın bu duruma karşı durması sebebiyle şehri terk etmiştir.
Zaten Mardin ahalisi Suriye itilaf namesini haber alır almaz bunu protesto etti. 30 Ekim 1919 tarihinde 25.000 kişinin katıldığı bir miting akdeden Mardin halkı
Güney Cephesi’ndeki durumu, dolayisiyla işgali protesto etmiş ve Heyet-i Merkeziyye namına Hüseyin imzası ile şu protestoyu yayımlanmıştır. Haksız ve adaletsiz bir sulh kararın medeniyet alemine refah ve saadet getireceği yerde, kanlı bir istikbal doğuracağı herkesçe bilinmektedir. Tarih ve tabii hukuk gereği İslam Halifesi ve Osmanlı vatanının selameti ve hayat hakkını kanlarının son damlasına kadar muhafazaya mecbur olan milyonlarca Müslüman ve Osmanlı namına yirmibeşbin nüfusun akdettiği mitingde, Mardin Müdafaai-i Hukuk-u Milliyesi halkın düşüncelerine tercüman olmuş. Bu hislerle hareket ederek, Fransızlar tarafından şehrin işgal edileceğini duyan Mardinliler milis kuvvetlerini oluşturarak Mustafa Kemal’in hızlandırdığı Erzurum Kongresine iki temsilci gönderdiler. Büyük önderle görüşüp moral ve manevi destek aldıktan sonra, kuvvetlerini daha da güçlendirdiler. Fransız Norman, Mardin’e gelince, güvenliği sağlayan silahlı milisler Norman’a saldırmaya çalışan halkı durdurmaya çalışıyorlardı. Fransız Komutan bu tepki karşısında ne yapacağını şaşırmıştır. Mardin Belediyesinde halkın yöneticilerine Mardin’i teslim etmeleri halinde Avrupa’nın en büyük şehirleri arasına gireceklerini, işsizliği ortadan kaldıracaklarını ve yönetimi yerli halktan oluşturacaklarını anlatmıştır. Ancak şehrin ileri gelenleri binlerce asker tarafından şehrin korunduğunu, gitmemeleri durumunda kan döküleceğini bildirmişlerdir. Durumun ciddiyetini anlayan Norman kendisine istasyona kadar eşlik edilmesini istemiş ve trene binerek şehri terk etmiştir.
MardinMedeniyet 7
Müze
MARDİN MÜZESİ
Müze Binası, Mardin Merkez Şar Mahallesi, 1. Cadde Cumhuriyet Meydanı’nın kuzeyinde bir gurup Süryani evinin arasında bulunmaktadır. 1895 yılında Antakya Patriği Behnam Bani tarafından Süryani Katolik Patrikhanesi olarak yaptırılan bina, restore edilerek 1995 yılında müze olarak hizmete açılmıştır. Uzun süre dini amaçlı hizmet veren yapı, askeri garnizon, çeşitli siyasi parti merkezi, kooperatif binası, sağlık ocağı ve polis karakolu olarak da kullanılmıştır. Binayı Süryani
Girnevaz Höyük kazılarında elde edilen tablet, silindir mühür, seramik, figürin ve takılar, Kuzey Mezopotamya ve Güneydoğu Anadolu kültürlerinin Eski Tunç, Asur, Urartu, Grek, Pers, Helenistik, Roma, Bizans, Selçuklu, Artuklu ve Osmanlı dönemlerine ait seramik, mühür, kandil, sikke ve cam şişe örnekleri Arkeoloji Salonu’nda sergilenmektedir. Etnografya Salonu’nda sergilenen eserler arasında özellikle Midyat İlçesi’nde köklü bir geçmişi olan gümüş işçiliğinden örnekler, yöresel giysiler, kılıçlar, kahve (mırra) takımları, hamam takımları, tespihler, bakır eşyalar yer almaktadır.
Katolik Vakfı'ndan satın alan Kültür Bakanlığı, Mardin Müzesini Zinciriye Medresesinden alarak bu binaya taşımıştır.
Sarımtırak renkli kalker taşından yapılan çift girişli, üç katlı müze, iç ve dıştaki tonoz, kemer ve sütun başlıklarındaki eşsiz taş süslemeleri ve koleksiyonundaki eserleriyle Türkiye’nin önemli müzelerinden biridir. Binada örtü sistemi olar-
ak çapraz tonoz, yuvarlak beşik tonoz, sivri beşik tonoz ve aynalı çapraz tonoz örneklerini ön plana çıkmaktadır. Birinci katta idari bölümler, danışma, konferans salonu, laboratuar, yemekhane; ikinci katta etnografya sergi salonu, kütüphane ve eser depoları; üçüncü katta arkeolojik eserlerin sergilendiği salonlar ve uzman odaları bulunmaktadır.
Kış Saatleri: 08:00-17:00 ( Kasım – Mart ) Yaz Saatleri: 08:30-17:30 ( Mart – Ekim ) - Pazartesi günleri müze ziyarete kapalıdır.
8
MardinMedeniyet
Müze
SABANCI KENT MÜZESİ Ekim 2009 tarihinde ziyarete açılan Sakıp Sabancı Mardin Kent Müzesi ve Dilek Sabancı Sanat Galerisi’nin ziyaretçi sayısı 30.000’e ulaşmıştır.
Sakıp Sabancı Mardin Kent Müzesi, Mardin’in kentsel oluşumunu ve yaşam kültürünü sergilemek ve tanıtmayı amaçlamakta; Dilek Sabancı Sanat Galerisi ise geçici sergilerle, Mardin’de modern ve çağdaş sanat platformu oluşturmayı arzulamaktadır. Dilek Sabancı Sanat Galerisi, bir sene boyunca, “Sabancı Üniversitesi Sakıp Sabancı Müzesi Koleksiyonundan Seçmelerle - Doğa, İnsan ve Deniz” adlı sergiye ev sahipliği yapmaktadır. Sergide Sakıp Sabancı Müzesi koleksiyonlarından 47 sanatçının 75 eseri yer almakta; Türk resim tarihinin erken döneminden yakın dönemine kadarki geçmişine, Hikmet Onat'dan İbrahim Safi'ye, Şeref Akdik'ten Abidin Dino'ya, Adnan Çoker'den Selma Gürbüz'e uzanan geniş bir dönemden çeşitli sanatçıların eserleri ile ayna tutulmaktadır. Sakıp Sabancı Mardin Kent Müzesi ve Dilek Sabancı Sanat Galerisi’nin
içinde bulunduğu yapı, Diyarbakır Valisi Hacı Hasan Paşa tarafından 1889 yılında, Ermeni asıllı mimar Sarkis Elyas Lole’ye, Süvari Kışlası olarak yaptırılmış, güney kapısından girilen alt katın, kışlanın ahır kısmı olarak kullanılmıştır. Yapı, daha sonra Jandarma Komutanlığı Askerlik Şubesi, Jandarma Karakolu ve 1991-2003 yılları arasında ise Vergi Dairesi olarak işlev görmüştür. Sakıp Sabancı Mardin Kent Müzesi ve Dilek Sabancı Sanat Galerisi’nin oluşumunda pek çok kişi ve kuruluşun emeği vardır. 2000 yılında ÇEKÜL vakfının öncülüğünde, tarihi yapının Mardin Kent Müzesi’ne dönüştürülmesi için çalışmalar başlamış, İstanbul Valisi, Mardin doğumlu Muammer Güler aracılığıyla, Sakıp Sabancı ile temasa geçilmiş ve işbirliği kararı alınmıştır.
İnşaat ve restorasyon işlemlerinin Sabancı Vakfı tarafından üstlenildiği süreçte ve öncesinde, Mardin’de valilik yapmış olan Temel Koçaklar, Mehmet Kılıçlar ve özellikle Aralık 2008’de Mardin Valiliğine atanan Hasan Duruer projenin yakın takipçisi olmuş, Müze ile ilgili çalışmaların sonuca ulaşmasında etkin olarak rol almışlardır. Müzenin ziyarete açılışına dek tüm aşamalarda Mardin Valiliği, İstanbul Valiliği, Mardin Belediyesi, MAREV ve Mardinlilerin önemli katkıları olmuştur.
28 Mart 2006 tarihinde dönemin Mardin Valisi Mehmet Kılıçlar ve Sabancı Vakfı Mütevelli Heyeti Başkanı Güler Sabancı tarafından “Sakıp Sabancı Mardin Kent Müzesi ve Dilek Sabancı Sanat Galerisi Protokolü” imzalanmış, 26 Haziran 2006 tarihinde, Güler Sabancı ve Dilek Sabancı’nın da hazır bulunduğu bir törenle temel atılmış ve restorasyon çalışmaları resmen başlatılmıştır.
MardinMedeniyet 9
Mutfak
MARDiN MUTFAĞI Ülkemizin her bir yanından lezzet fışkırırken kayıtsız kalmak imkansızdı ve tahmin edersiniz ki biz yine yollara düşme isteğiyle dolduk. Bu kez bir an önce bilet bulup gitmek istediğimiz güzelim yer Mardin oldu. Tarihi çok eskilere dayanan Mardin, yüzlerce yılın vermiş olduğu devasa değerlere sahip. İpek Yolu güzergahı üzerinde bulunması, onlarca farklı kültüre ev sahipliği yapmış olması ve hayran olunası doğal güzellikleri sayesinde şehir, tam bir efsane. Ama biz bugün Mardin'in bu güzelliklerinden değil sadece ve sadece o köklü ve şahane mutfağından bahsetmek istiyoruz.
İŞKEMBE DOLMASI: KİBBE Kimilerine göre kibbe kimilerine göreyse kibe olarak bilinen bu yemek, aslında bir tür işkembe dolması. Kuzu ya da oğlak işkembesi kullanılarak yapıldığından fazlaca özen gerektiren kibbe, işkembenin et, pirinç, nane, yeni bahar ve isteğe bağlı olarak nohutun dahil olduğu, doyuruculukta üstüne tanımayan lezzetlerden.
SERT KAHVE Mİ DEMİŞTİNİZ: MIRRA İçtiğiniz kahveler size hafif geliyorsa ya da şöyle sert bir kahve olsa nasıl da güzel olur diye aklınızdan geçiriyorsanız ara ara, henüz Mardin’in efsane kahvesi mırra ile tanışmamışsınız demektir. Kahvenin birkaç kez demlenmesi ile hazırlanan bu özel kahve öyle sert ki bildiğimiz Türk kahvesi fincanından bile küçük ve kulpsuz bardaklarla ikram ediliyor.
10 MardinMedeniyet
Mutfak MARDİN USULÜ İÇLİ KÖFTE: İROK İçli köftenin güzelliğinin baharatlarla taçlanıp lezzetini katladığı tariflerdendir irok. Binbir emekle hazırlanan köftelerin kızartılmasıyla damaklara şenlik bir hal alır.
KIZARTMASI OLUR DA HAŞLAMASI EKSİK KALIR MI: İKBEBET İrok için Mardin usulü içli köfte dedik ama ikbebeti atlamak da olmaz. Hani kızartma yerine daha sağlıklı beslenmeye dikkat ediyorsanız ya da haşlaması daha güzel olur diye düşünüyorsanız Mardin’in en özel lezzetlerinden haşlama içli köfte ikbebeti mutlaka deneyin.
KOKUSU BİLE İŞTAHINIZI AÇMAYA YETER: SOĞAN KEBABI Soğan, özenle hazırlanan kıymalı bir harç ve salçalı suyun bir araya gelmesiyle oluşuyor soğanlı kebap. Ceviz büyüklüğündeki kıymalı harcın yarım soğanların içine doldurulup salçalı suya bulanmasının ardından fırındaki yolculuklarına uğurlanmasıyla mis kokular sarmaya başlıyor her yanı. Sonrası ziyafet, sonrası mutluluk oluyor.
BAŞLI BAŞINA BİR ZİYAFET: KABURGA DOLMASI Bazen şölen gibi bir sofra kurmak için tek bir yemek yeterli olur ya hani, işte Mardin mutfağında o yemek, kaburga dolması bizce. bir kere dev gibi bütün bir kaburga kullanılıyor. Bu yetmezmiş gibi içi için yine kuşbaşı doğranmış dana eti, pirinç ve çeşit çeşit baharat devreye giriyor.
MardinMedeniyet 11
Mutfak MARDİN ETE DOYURMAYA KARARLI: DOBO Siz de fark etmişsinizdir zaten ama biz yine de söyleyelim. Mardin mutfağı bolca et yemekleriyle dolu, enfes bir mutfak. Dobo adlı bu yemek de yine şehrin en yöresel ve en lezzetli yemeklerinden. Kuzu kol ile hazırlandığından yine bir tanesiyle birçok kişi rahat rahat doyabiliyor üstelik.
ÇOK FARKLI, ÇOK ÖZEL:
FİRKİYE
Şehrin en özel ve farklı tariflerinden olan firkiye, içinde kuşbaşı doğranmış kuzu eti ve çağla bulunan bir lezzet. Genel olarak üzerine limon sıkılıp incecik kıyılmış maydanozlar serpildikten sonra yeniyor. Misler gibi oluyor.
MARDİN ÇÖREĞİNİ DE TATMADAN OLMAZ: KİLİÇE Kiliçe, kliçe ya da Mardin çöreği... Farklı farklı isimleri olsa da bu çörek özünde un, şeker, süt gibi temel malzemelerin mahlep, tarçın, anason ve rezene gibi farklı tatlarla buluşmasıyla oluşuyor. O nasıl bir karışım ki diye düşünürken alınan ilk ısırıkla kendine hayran ediyor.
HER HALİ NEFİS: SEMBUSEK Sembusek, kapalı lahmacun ya da pide olarak düşünebileceğiniz et ve hamurun bir araya geldiği yemeklerden. Sac üzerinde evlerde yapılabildiği gibi fırınlara verilerek de enfes bir şekilde teslim alınabiliyor. Tadına doyum olmadığından insan karnı doyunca bile yemeye devam etmekten kendini alamıyor.
12 MardinMedeniyet
Mutfak ERİKTEN YAHNI DE MIS OLUR HANI: ALLUCİYE Yine başrolde kuşbaşı doğranmış kuzu eti olan bu tarifte bu kez kuzu etine yeşil erikler eşlik ediyor. Yemek, daha sofraya çıkar çıkmaz şekliyle tüm dikkatleri üzerine topluyor. Şaşkınlık, alınan ilk çatal sonrası dev bir mutluluğa bırakıyor yerini. Çünkü her yiyene afiyet, bal, şeker oluyor.
PEKİ YA ŞU GÖRÜNTÜNÜN GÜZELLİĞİ: ACCİN Mardin mutfağının zenginliklerini anlat anlat bitiremeyeceğiz, kabul ettik artık. Ama bu meşhur lezzetinden de söz etmeden geçemeyeceğiz. Şu güzelliğe bakar mısınız, al kaşına saatlerce izle bıkmazsın. Üstelik içinde de yok yok, dana eti, bulgur, türlü çeşit baharat ve yumurta. Daha ne olsun.
PEKMEZE GÜZELLİK: HARİRE TATLISI Pekmez, un, toz şeker ve tarçın gibi basit ve birbirine pek yakışan malzemelerle hazırlanıyor harire tatlısı. Üzerine de bolca ceviz koyulunca bir kasesinden bir günlük enerji ihtiyacı karşılanabiliyor. Tadına da öyle lezzetli oluyor ki kaşıklar dolusu yeniyor.
SADECE AĞIZ TATLANDIRMAZ, DOYURUR DA: ZİNGİL Lokmaya benzer bir tatlı olan zingil, hamuru hazırlandıktan sonra kızgın yağda buluşan, nar gibi kızardıktan sonra şerbetiyle bir araya gelip lezzetine tam anlamıyla kavuşan bir hamur tatlısı. Mardin’e yolunuz düşerse tadına bakmadan dönmemeniz gerekenler arasında başı çekenlerden, bizden söyleme
MardinMedeniyet 13
P IR A
B ackg r
“MARDİN KALESİNİN TURİZME AÇILMASINI TALEP EDİYORUZ” 14 MardinMedeniyet
Mardin Kalesi, bin 100 ile bin 200 metre arasında değişen kalker yükseltinin üzerine kurulmuş bir kaledir. “kartal Yuvası” olarak anılmaktadır. Günümüzde doğal yapısı ve kalıntılarıyla şehrin zirvesinde görkemini koruyan Mardin Kalesi, Mardin’in bir şehir olarak ortaya çıkmasında en önemli unsur olmuştur.
Geleneksel kent dokusunun özgün taşıyıcısı olan Mardin, 2014 yılı itibariyle yerli ve yabancı bir milyondan fazla, 2015’in ilk üç ayında ise 100 binlerce kişi tarafından ziyaret edilmiş. Şehri ziyaret eden yerli yabancı turistlerin en çok merak ettiği yapı Mardin Kalesidir. Kalenin turizme açılması kente gelen turist sayısında yüksek oranda artış sağlayacağı gibi, kentin ekonomik ve sosyal döngüsüne de büyük ivme kazandıracaktır. Bu ivmenin sadece kent sınırları içinde değil, aynı zamanda diğer çevre illere de olumlu etkisi olacaktır. Mardin halkı olarak temennimiz ve bu yönde yürüttüğümüz çalışmalar, Mardin Kalesi’nin bir an önce turizme açılıp, kültür turizminde hak ettiği yeri alması yönündedir. Kentin UNİESCO dünya Mirası listesinde yer alabilmesi için kalenin turizme açılması elzemdir. Mardin halkının istek ve temennilerinin dikkate alınıp kalenin bir an önce turizme açılması gerekmektedir. Konuyla ilgili bütün kesimlerin duyarlılık gösterip, Mardin halkı ve STK’lar olarak Mardin Kalesi’nin turizme açılmasını talep ediyoruz. İsteğimizin dikkate alınıp gereğinin biran önce yapılmasını talep ediyoruz”
A TE
ro u n d
MARDiN KALESi 1980 YILINDAN BU YANA HALKA KAPALI Mardin Kalesi 1980 yılından beri Milli Savunma Bakanlığı’na tahsis edilerek NATO’ya bağlı Hava Radar Kıta Komutanlığı tarafından kullanılmaktadır. Güvenlik gerekçesi ile de kentin gerçek sahibi olan halka kapatılmıştır. Dünyanın hiçbir yerinde örneğine rastlanmayan bu uygulama ile kentin hem tarihi dokusuna hem de kültürel mirasına büyük bir haksızlık yapılıyor.Her yıl bir milyondan fazla turistin ziyaret ettiği kentte, Mardin Kalesinin turizme açılması için halkımız başta olmak üzere tüm STK’lar, kamu kurum ve kuruluşlar, siyasi partiler, meslek
odaları, sanayici ve iş insanlarının ortak isteği Mardin Kalesinin bir an önce sivilleşmesi ve turizme açılmasıdır. Bu durum kente cazibe katarak kentin turizm potansiyelini de artıracağı gibi ekonomi başta olmak üzere kentin sosyal, kültürel yapısında renklilik katacaktır.
MardinMedeniyet 15
KASiMiYE MEDRESESi
Kasımiye Medresesi, Mardin’de bir medresedir. Artuklular döneminde yapımına başlanan medresenin inşası Timur dönemindeki Moğol saldırıları nedeniyle yarım kalmış, 15. yüzyılın sonlarında Akkoyunlu sultanı Kasım ibn Cihangir döneminde tamamlanmıştır. Medrese, eğitim verdiği dönemde bölgenin en önemli eğitim merkezlerindendi. 16. yüzyılda Mardin’de en fazla maddi kaynağa sahip medrese olduğu bilinmektedir. I. Dünya Savaşı sırasında kapanmıştır. İki mescide, bir türbe ve bir çeşmeye de ev sahipliği yapmaktadır.
16 MardinMedeniyet
MardinMedeniyet 17
Gezi
TAŞ ŞEHRiN SiMGESi:
MARDiN ULU CAMii Mardin camilerinin en eskisidir. İlk inşası bilinmemekle birlikte 1176 tarihinde var olduğu kayıtlarda geçiyor. Minare kaidesindeki 1176 tarihli kitabeye göre, Diyarbekir Meliki 2. Kutbüddin İlgazi tarafından yaptırıldığı yazıyor. Avlu duvarındaki kitabede ise 1186 yılında Artuklular'dan Hüsameddin Yavlak Arslan'ın adı yer alıyor. 16 değişik kitabesi bulunan yapı, Artuklu ve Akkoyunlu dönemine ait izler taşıyor. 1400'de Timur istilâsında zarar gören ve bir minaresi yıkılan cami Akkoyunlu ve Memlükler zamanında onarılmış. Osmanlı döneminde de ciddi tamiratlar gören yapı, en son 2010 yılında restore edildi. Çarşı içindeki binalar arasında sıkışıp kalan cami, bütün Artuklu yapıları gibi avlulu olarak tasarlanmış. Avlunun etrafında sıralanan değişik mimarili yapılar farklı zamanlarda inşa edilmiş. Dikdörtgen kesitli kalın taş payelerle mihraba paralel üç nefe ayrılan camiye avludan dört kapıyla giriliyor. Doğu ve batıdan iki kapıyla girilen avlunun kuzeyinde geleneksel Artuklu çeşmesi bulunuyor. Eyvan içindeki çeşme insan ömrünü simgeliyor. Su, kaynağından doğuyor ve küçük havuzda çocukluk günlerini tamamlayıp daha büyük olan ikinci havuza doluyor. Oradan da mezar şeklindeki üçüncü havuza, kaçınılmaz sona akıyor. Bir başka anlatımla da hayatı simgeleyen büyük havuzdan çıkıp gidiyor. Çeşmenin şekli, suyun geniş ve dar kanallardan (yavaş ve hızlı) akışıyla insan ömrü anlatılmış. Benzetme hoş, felsefe derin. Mardin'deki medreselerin ve avlulu camilerin hepsinde bu filozof çeşmeden var.
18 MardinMedeniyet
Gezi
ŞEHiDiYE MEDRESESi Ana caddenin güneyinde, PTT’nin karşısındadır. XIII.yy.ın ilk yarısında kurulmuş olmalıdır. Güney yönünde iki nefli mescidin yer aldığı revaklı avlulu ve eyvanlı medrese şemasını vermektedir. Yapının minaresi 1916/17 yıllarında yaptırılmıştır. Eklektik bir üslup göstermekte olup, çeşitli yiv’ler , burmalı süs sütunları, çifte şerefe altlıkları ile karmaşık bir görünüme sahiptir.Restorasyon çalışmaları 2004 yılında tamamlandı.
Şehidiye Camii ile aynı tarihte inşa edildiği söylenen Medrese 1214 tarihinde Melik Mansur Nasreddin Artuk Aslan tarafından yaptırılmıştır. İki eyvanlı olup, kuzey eyvanı sel sebilli diğer eyvan batıda çapraz tonozlu revakların ortasındadır. Medresenin güneyinde küçük bir Camii vardır. Bugünkü minaresi, Şerefeye çıkılan çift merdivenleri ile helezonik yapıdadır.1916 yılında inşa edilmiştir.
MardinMedeniyet 19
Gezi
ZiNCiRiYE MEDRESESi Medrese Mahallesi’nin kuzeyinde yer almaktadır. 1385 yılında Melik Necmeddin İsa tarafından yaptırılmıştır. “Sultan İsa Medresesi” adı ile de tanınır. Timur ve ordusuyla mücadele etmiş olan Melik İsa bir süre bu medresede hapsedilmiştir. Girişindeki taş işlemeler ve dilimli kubbeleriyle dikkat çeken medrese iki avlulu ve iki katlı olup, avluların dışında kalan mekanlar iyice yayılmıştır. Medresede Sultan İsa Türbesi ve birçok eski kitabe mevcuttur. Medrese aynı zamanda rasathane olarak kullanılması dolayısıyla yüksekte kurulmuştur. Bu yapı, geçmişte müze olarak da kullanılmıştır.
DİĞER MEDRESELER Altun Boğa Medresesi:
Melik Mansur Ahmet Küçük’ün veziri Altun Boğa tarafından 1364 yılında yapılmıştır.
Şah Sultan Hatun Medresesi:
Akkoyunlu Hükümdarı Kasım Bin Cihangir’in yeğeni İbrahim Bey tarafından yaptırılmıştır. Medrese Teker Mahallesinde bulunmaktadır.
Savur Kapı Medresesi:
20 MardinMedeniyet
Kim tarafından ne zaman yapıldığı bilinmemektedir. Yapısal özellikleri Artukoğlu mimarisini yansıtır.
Muzafferiye Medresesi:
Artukoğlu Melik Muzaffer Karaaslan tarafından siyah beyaz taşlardan yapılmıştır. Döneminde kale eteğinde önemli bir yapı iken bugün herhangi bir buluntu yoktur.
Melik Mansur Medresesi: Artuklu eseri olan yapı Gül Mahallesinin kuzeydoğusundadır. İçinde lahitlerin bulunduğu Medrese günümüzde Mescit olarak kullanılmaktadır.
Gezi
MARDİN’DE BİR DOĞA
HARİKASI: BEYAZ SU B eyazsu Midyat ilçesinin yaklaşık 15-20 km güneyinde ve Nusaybin ilçesinin yaklaşık 20-25 km kuzeyinde iki ilçeyi birbirine bağlayan kara yolunun üzerinde yer almaktadır. Midyat’ın güneyinde kalan plato ve tepelerin eteğinden kaynağını alan Beyazsu deresi bir vadi içerisinde Nusaybin’e doğru akar.
Beyazsu, Mardin’in kurak ve ağaçsız coğrafyasında, serin ve berrak suyu, yöreye özgü ağaçları ve yeşilliği ile vaha gibidir. Mardin ve diğer ilçelerin içme suyu da Beyazsu kaynağından temin edilmektedir. Dört mevsim boyunca Mardin’in su gereksinimini karşılayan Beyazsu, yaz aylarında dinlenme ve yeme-içme alanı olarak bölge halkının ikinci bir gereksinimine daha yanıt vermektedir. Beyzasu ırmağı üzerinde kurulu balıkçı lokantaları gelen ziyaretçilere Beyazsu’dan avlamış oldukları balıkları sunarlar.
Geleneksel tahtlar şeklinde yapılmış masaları ve şark köşesi tarzında derenin üzerine kurulmuş oturma yerleri ile balıkçı lokantaları yöreye özgü bir görünüm sergilerler.
Mardin’den Beyazsu’ya gitmek için iki güzergah bulunmaktadır. Bunlardan biri şöyle olabilir. İlk önce Tarihi Mardin kent merkezi gezildikten sonra, Nusaybin yolu tercih edilerek gitmektir. Mardin gezildikten sonra sırasıyla Nusaybin yolu güzergahından 4 km güneydoğuda bulunan ilimizin önemli turizm noktalarından biri olan tarihi Deyrulzafaran Manastırı görülür. Bu güzergahtan yaklaşık 20 km gittikten sonra yine Nusaybin güzergahından sapılarak 9 km doğuda bulunan Antik Dara kenti görülür. Burası Mardin’in Efesi’idir diyebiliriz. Kazılmayı ve günyüzüne çıkartılmayı bekleyen önemli bir antik kenttir. Burası da görüldükten sonra buradan devam edilerek, İpek Yoluna (Habur’a kadar giden anayoldur) varılır ve Nusaybin’ e doğru gidilir.
Nusaybin’de Zeynel Abidin türbesi ve Camii gezilir ve Camii’nin hemen yanında bulunan tarihi Mor Yakup Manastırı da görülür. Buraları gördükten sonra Nusaybin’den çıkılır ve Midyat yolu ile kuzeye doğru hareket edilirse 25-30 km sonra Beyazsu'ya varılır. Doğal olarak, direkt Beyazsu mesire alanına gitmek isteyenler sayılan yerleri gezmeden doğrudan Nusaybin yolu ile gidip Nusaybin’e vardıklarında Midyat yoluna saparak Beyazsu’ya varabilirler. İkinci güzergah olarak Mardin gezildikten sonra Midyat’a gidilir. Midyat’ta bulunan Estel Müzesi, Kültürevi, Devlet Konukevi, Gelüşke Hanı ve Gümüşçüler Çarşısı gezildikten sonra Nusaybin yolu ile hareket edilir ve 15-20 km sonra Beyazsu’ya varılır.
MardinMedeniyet 21
Gezi
DEYRUL ZAFARAN
MANASTIRI Milattan sonra 5. yüzyılda inşa edilen Deyrulzafaran Manastırı, muhteşem mimarisi yanında Süryani Kilisesi’nin önemli merkezlerinden biridir. 1932’ye kadar 640 yıl boyunca Süryani Ortodoks patriklerinin ikametgah yeriydi. Manastır, Mardin’in 4 kilometre doğusunda, şirin bir dağ yamacın da, Mardin Ovasına hakim bir noktadadır. Üç kattan oluşan Manastır 5. yüzyıldan başlayarak farklı zamanlarda yapılan eklentilerle bugünkü haline 18. yüzyılda kavuşmuştur. Farklı zamanlarda yapılan eklentilere rağmen Manastır’ın adeta tek bir zamanda inşa edildiği havasını vermesi, bu eklenti binaları yapan mimarların ne kadar maharetli olduklarını gösteriyor. Manastır, Milattan önce Güneş Tapınağı, daha sonra da Romalılarca kale olarak kullanılan bir kompleks
üzerine inşa edildi. Romalılar bölgeden çekilince Aziz Şleymun bazı azizlerin kemiklerini buraya getirterek kaleyi manastıra çevirdi. Deyrul Zafaran İçiBu nedenle Manastır, önceleri Mor Şleymun Manastırı olarak bilini- yordu. Mardin ve Kefertüth Metropoliti Aziz Hananyo’nun 793 yılından başlayarak büyük bir tadilat yapmasından sonra Ma-nastır onun adıyla, Mor Hananyo Manastırı olarak bilindi. 15. yüzyıldan sonra da Manastır’ın etrafında yetişen zafaran (safran) bitkisinden dolayı Manastır, Dey- rulzafaran (Safran Manastırı) adı ile anılmaya başlandı. Kubbeleri, kemerli sütunları, ahşap el işlemeleri, iç ve dış mekanlardaki taş nakışları ile insanın ilgisini çeken Deyrulzafaran Manastırı, uzun tarihi boyunca Süryani Kilisesi’nin dini eğitim
22 MardinMedeniyet
merkezlerinden biriydi. Bölgeye ilk matbaayı getiren kişi de yine bu Manastır’da patriklik yapan ve 1895’te vefat eden 4. Petrus’tur. 1874 yılında İngiltere’ye yaptığı bir ziyaret sırasında satın aldığı matbaayı 1876 yılında Manastır’a getirtti. Matbaada 1969 yılına kadar başta
Süryanice olmak üzere Arapça, Osmanlıca ve Türkçe kitaplar ile 1953’e kadar Öz Hikmet adında aylık bir dergi basılıyordu.
Matbaadan geriye kalan parçaların bir kısmı Manastır’da diğer bir kısmı da Mardin’deki Kırklar Kilisesi’nde sergilenmektedir. Manastır bugün de Süryani Kilisesi’nin önemli dini merkezlerinden biridir. Mardin Metropoliti’nin ikametgahı olan Deyrulzafaran Manastırı, dünyanın dört bir yanına dağılmış Süryaniler tarafından dua ve bereket almak için ziyaret edilir. Yine binlerce yerli ve yabancı turist, kısa veya uzun bir yol kat ederek Manastır’ı ziyaret etmektedirler.
Gezi
Mor Behnam (Kırklar) Kilisesi 5 yüzyılda yapılmıştır Şar Mahallesi’ndedir Kilise üç giriş kapısı, ince taş işçiliğine sahip mihrapları, dört yüz yıllık ahşap mihrap kapıları, 1500 yıllık kökboyası baskılı perdeleri, geniş avlusu içinde çan kulesi evi ve adeta dantel gibi işlenmiş taş oymacılığı örneklerinin yer aldığı divan ile dikkat çekmektedir 1170 yılında kırk şehitlere ait kemikler bu kiliseye getirilmiştir Bugün Mardin Metropolitlik Kilisesi’dir
Mor Mihayel Kilisesi ve Burç Manastırı 185 yılında inşa edilmiştir Daha eski dönemlere ait bölümler mevcuttur Yeniyol Caddesi’nin alt tarafındadır
Meryemana Kilisesi ve Patrikhanesi 1860 yılında yaptırılan kilise, akustik bir ses düzenine sahiptir Kilisede, patriğin oturma yeri ve vaaz yeri ahşap el işçiliği ile süslenmiş olup, zarif bir görünüm sergilemektedir Patrikhane, 1895 yılında inşa ettirilmiştir 1988 yılında Kültür Bakanlığı’na devredilen Patrikhane, restore edilerek 1995 yılından itibaren müze olarak kullanılmaya başlanmıştır.
Mor Behnam (Kırklar) Kilisesi 1914’te Patrik II Abdullah döneminde Papaz Abdulmesih’in gayretleriyle Petrus ve Pavlus adına yapılmıştır Kök boyalarla el işi baskı perdeleri mevcuttur Bu kilisenin taş işlemeleri sadedir Gül Mahallesi’ndedir
MardinMedeniyet 23
Gezi
Antik Surkent Dara Anatik Kent Dara Antik kenti, Mardin’in güneydoğusunda 30 km. uzaklıkta yer alan Oğuz köyünde bulunmaktadır. Mardin Nusaybin karayolunun yaklaşık 8km kuzeyinde, Mezopotamya ovası ile Tur-Abdin Dağlarının birleştiği yerde kireçtaşı ana kaya üzerinde kurulmuştur. Dara Antik Kenti’nde, Geç Roma, Erken Bizans, Selçuklu ve Osmanlı yapılarını bir arada görmek mümkündür. Bu yapılar arasında, şehrin surları, kapısı, agora ve sütunlu caddesini, tarihi köprüsü, sarnıçlarının yanı sıra mozaikli yapı, Perslerle yapılan savaşta kullanılan surun dışındaki hendek, nekropol alanı ve mezarlık alanındaki kümbet bulunmaktadır.
24 MardinMedeniyet
Dara Antik kentinde son yıllarda yapılan kazılar nekropol alanında ve ikinci büyük sarnıç yapısında gerçekleştirilmektedir.Doğu Roma imparatorluğu Mardin bölgesini ve çevresinde inşa ettirdiği ordugâh şehir ve kalelerle, bölgeyi Sasaniler’e karşı askeri bir tampon ve stratejik mevkileri tutulmuş bir hudut bölgesi haline getirmeyi amaçlamaktadır.
Konaklama
MARDiN’DE KONAKLAMA Tuğhan Hotel Mardin Darius Konağı Gazi Konağı Yay Grand Otel MardinMedeniyet 25
Konaklama
Zinciriye Hotel Büyük Mardin Oteli Darius Konağı Kadim Otel Reyhani Kasrı 26 MardinMedeniyet
MardinMedeniyet 27
El Sanatları
MARDİN EL SANATLARI Mardin, öyküler içinde öykülerin, zamanlar içinde zamanların birbirine karıştığı diyarda el sanatlarının beşiği olmuştur.
Eski çağlardan beri Testi-Çanak-Çömlek, Demircilik, Bakırcılık, Kalaycılık, Kuyumculuk, Gümüşçülük, (Telkari), İğne Oyası, Midyat El Nakısı, Tohum İğnesi, Yorgancılık, Oyacılık, Boyacılık (Sibbeğ), Dericilik (Debbeğ), Sabunculuk, Dokumacılık, Şal ü Şapik (Özel bir kumaş dokumasıdır), Kilimcilik, Halıcılık(Yün ve ipek). Semercilik, Keçecilik, Tahta Oymacılığı(Kakmacılık), Sedef işlemeciliği, Halburculuk (Gürgen ağacı kullanılırdı). Taş Oymacılığı, geçmişten günümüze kadar yapılan el sanatlarıdır. Bunların bir kısmı ne yazık ki kaybolmak üzeredir.
TAŞ İŞLEMECİLİĞİ
Mardin de çok miktarda bulunan taş ocaklarından alınan taş, ustaların elinde işlendikten sonra ise evlerinde,kasırlarda ve dini yapılanda özgün motiflerle yerini almaktadır. Kapı, pencere çevreleri, sütunlar, kemerler taş işçiliğinin oya gibi ince örnekleri ile bezelidir.
TELKARİ (GÜMÜŞ VE ALTIN) Telkari tel halinde gümüş veya altını tahta üzerinde açılmış oyuklara ve gömerek yapılan süslemedir. Tel haline getirilen altın ve gümüş kanaviçe zarafetinde ilmek ilmik işlenerek süs ve ziynet eşyasına dönüştürülür. Bu ince el sanatı Mardin Merkez ve Midyat ilcesine özgüdür. Başka bir yerde bu sanatı görmek mümkün değildir.
28 MardinMedeniyet
Mardin tarihin kasırgalı yıllarının kenti... Evvel zamanda başlamış bir hikaye, bir egemenlik efsanesi ya da görkemin somutlanmış biçimi...
TESTİCİLİK-ÇANAK VE ÇÖMLEKÇİLİK Testicilik, Çanak ve Çömlekçilik(Bardak,çömlek,küp,saksı vb. ürünler) Merkez ve Midyat ilçelerinde çok eski yıllardan beri devam eden bir sanat dalıdır. Yörenin kırmızı toprağı küp yapımcılığına uygun olduğu için bu sanat dalı bu ilçelerde gelişme göstermiştir. Testiler aynı zamanda evlerin kubbeli tavanlarında da kullanılmıştır.
BAKIRCILIK VE KALAYCILIK Bakırcılık ve kalaycılık, Mardin merkezinde önemli diğer sanat dalları gibi ayrı bir ihtimamla şehrin özel dokusunda yer bulan kendi adıyla anılan çarşısında yüzyıllardan beri varlığım sürdürmektedir.
El Sanatları İĞNE OYALARI, MİDYAT NAKISI, OYACILIK, BASMACILIK Çok eski bir geçmişe sahip olan iğne oyası , göz nurunun el maharetiyle bütünsel bir güzellik sergilendiği bazen masa örtülerinde veya oda takımlarında,kırlent,yazma çevrelerinde. yaka ve benzeri aksesuar motiflenen ayrı bir sanat dokusudur. Basmacılık, kök boya ile elle yapılmış tahta kalıpları kullanmak suretiyle şekillenmektedir. Bu sanat daha çok nevresimlerde,masa örtüşü,bohça ve tablo gibi ürünlerin yapılmasında kullanılır.
SEMERCİLİK-NALBURCULUK Atı evcilleştiren Mezopotamya medeniyetinin, ipek yol güzergahında sürekli değerini artırarak sürdüren Mardin'in doğal dokusu gereği binek hayvanlarına ihtiyacı hep olmuştur. Nice kervanların gelip geçtiği, konakladığı bu topraklarda binek hayvanları ile ilgili gelişkin bir sektör olmuştur, işte semercilik de bu sektörlerden biridir. Değişen zaman şartları bu sanatı günümüzde neredeyse atıl duruma sokmuştur.
MardinMedeniyet 29
Ulaşım
Mardin'e Nasıl Gidilir? Mardin’e İstanbul, Ankara ve İzmir gibi büyükşehirlerin birçoğundan havayolu, karayolu gibi pek çok farklı şekilde ulaşabilirsiniz. Ortadoğu ülkelerini, Şanlıurfa ve Gaziantep üzerinden Adana'ya bağlayan E-90 karayolunun ana eksenini oluşturan Mardin'in havaalanı, Kızıltepe ilçesinde. Mardin-Kızıltepe arası arabayla yaklaşık 20 dakika sürüyor. İsterseniz havaalanından servislerle ya da şehir içi ulaşımı kullanarak da Mardin merkeze gelebilirsiniz. Havayolu ile ulaşım imkânının olmadığı şehirlerin hemen hepsinden ise Mardin’e karayolu ile ulaşım mümkün. Büyükşehirlerden ve civardaki şehirlerden otobüs seferleri ile Mardin’e gelebilirsiniz. İsterseniz Diyarbakır, Şanlıurfa gibi bölgenin diğer büyükşehirlerine ulaşıp buraları da gördükten sonra Mardin’e aktarma yapabilirsiniz.
Kendi aracınızla gelmek isterseniz de bazı yol bilgilerimiz şöyle: • Şanlıurfa - Mardin arası yaklaşık 190 kilometre ve 3 saat sürmektedir. • Diyarbakır - Mardin arası yaklaşık 92 kilometre ve 1 buçuk saat sürmektedir. • Gaziantep - Mardin arası yaklaşık 335 kilometre ve 4 buçuk saat sürmektedir. • İstanbul - Mardin arası yaklaşık 1.480 kilometre ve 17 buçuk saat sürmektedir. • Ankara - Mardin arası yaklaşık 1.030 kilometre ve 13 saat sürmektedir.
30 MardinMedeniyet