8 Jeotermal Enerji
içindekiler
6 Baş Yazı Ertuğrul KAPLAN 8 Haber Jeotermal sahalar özel sektöre devrediliyor 12 DOSABSİAD’dan Bülent PARLAMIŞ 14 Tekstil eylem planı Sektör memnun olmadı
14
18 Ekonomi gündemi TİM’de yeni dönem
Tekstil eylem planı
Büyüme sert fren yaptı OSB’lere meslek lisesi şartı AB pazarı daraldı otomotiv zorda MÜSİAD kabine revizyonu istedi Elektrikte üçüncü zam moralleri iyice bozdu TL 200’lük banknotla dönüyor 27 Yazar: Kudret Akgün Finansçı olmayanlar için 5+1 soruda finansal kriz
18
28 Yazar: Murat İman Ve herşey tarihin içinde saklı
Ekonomi gündemi
30 İnceleme Hangi sektör, hangi sorun, hangi çözüm? 38 Kapak konusu DOSAB, SCADA, sayaç otomasyonu ve haberleşme projesi 40 Yazar: Uğur Baydı Sağlık sektöründe hızlı prototipleme 42 Yazar: Kasım Uzunöz Türkiye’de tekstil sektörü ve BEGEV’deki eğitimlerimiz 44 Yazar: Faik Cengiz İçel
30
Sinumerik 802D SL CNC freze eğitimi 48 İnsan Kaynakları
Hangi sektör, hangi sorun, hangi çözüm?
İnsan kaynakları ve eğitim 50 Başarı Öyküsü Akın İnşaat ve İsmail Aydın 52 Şirketler Pırlant Bürosit Bursa Birlik
62
Lear Trim
Ege’nin şirin kasabası Şirince
Yılmaz Şirketler Grubu
Sofra Yemek 50 Haber DOSABSİAD iftarı 60 Fotoğraflarla Türk Demokrasi Tarihi-8 62 Gezi Ege’nin şirin kasabası Şirince
perspektif’ten
DOSAB, REFERANS BİR YATIRIMA DAHA İMZA ATIYOR CELİL İNCE
GENEL KOORDİNATÖR cince@dosab.org.tr
Türkiye’de, organize sanayi bölgeleri 4562 sayılı yasanın ardından 5-6 yıl gibi kısa sayılabilecek bir süre içerisinde önemli yatırımlara imza atıp övgüye değer gelişimler sağladılar. Şüphesiz bunlar yapılırken temel amaç; katılımcılarının, dolayısıyla bölge ve ülke ekonomisinin büyümesi, daha fazla katma değer, vergi, istihdam yaratması vb. oldu. Belki bir kaç istisna dışında Türkiye’nin bir çok bölgesi, OSB yöneticilerinin ve çalışanlarının başarı öyküleriyle doludur. Bursa Demirtaş Organize Sanayi Bölgesi için de aynı durum geçerlidir. DOSAB’ın katettiği yolu sadece biz değil bizim dışımızda bir çok kişi bir ‘başarı öyküsü’ olarak nitelendirmektedir. Bölge içinde yapılan; elektrikten doğalgaza, Bursa Tasarım Teknoloji Merkezi kümelenmesi içinde yer alan BEGEV’e kadar, DOSAB’ın başarı öyküsü sonucunu yaratan bir çok sebep var. Bunları çoğu zaman bu dergimizde geniş olarak işledik. Zaten dergimizin temel misyonu da buydu. Şimdi yeni ve yine referans olacak önemli bir DOSAB yatırımını daha sizlere kapak konumuz olarak sunmanın mutluluğunu yaşıyoruz. Sayfalarımızda ayrıntılı olarak okuyacaksınız ama özetle; SCADA, Sayaç Otomasyonu ve Haberleşme Projesi, başta yönetim kurulu ve Bölge Müdürü Nezih Ertunga olmak üzere DOSAB çalışanlarının her zamanki titiz çalışmasının bir sonucu olarak ortaya çıktı. Bu işin uzmanları, elektrik, doğalgaz, proses suyu, atıksu, içme kullanma suyu, haberleşme gibi bir çok unsurun bir merkezden izlenip yönetilebileceği kombinasyonun Türkiye’de ilk olacağını (Hatta dünyada da olabileceğini) söylüyor. İlk olmak biliyorsunuz önemlidir.
Kapak konumuz dışında, bu sayımızda jeotermal enerji konusuna biraz daha fazla yer verdik. Geçtiğimiz sayıda Niyazi Aksoy’un yazısı ile konuya giriş yapmıştık, şimdi hem yeni gelişmeleri hem de daha kapsamlı teknik bilgileri sizlerle paylaşıyoruz. Ayrıca enerji konusunda son derece hassas olan başkanımız R.Ertuğrul Kaplan da yazısını bu konuya ayırdı. Hükümet adına Sanayi ve Ticaret Bakanı Zafer Çağlayan’ın açıkladığı Tekstil Eylem Planı’nı mercek altına aldık. Planın ayrıntılarını sunarken, bazı tablolar ve sektör görüşleri ile konuyu daha anlaşılır hale getirmeye çalıştık. Aynı şekilde TOBB IV.Sektörel Ekonomi Şurası’nı inceleme sayfalarımıza taşıdık. Burada, seçtiğimiz bazı sektörlerin (Bursa ve ülke için önemli olan otomotiv, tekstil, makine metal, enerji gibi) kendi sorunlarını ve çözüm önerilerini en gerçekçi değerlendirmeler olarak sayfalarımıza taşıdık. Önce ABD’yi sonra da dünyayı sarsan finansal krizle ilgili uzman iki yazar; Kudret Akgün ve Murat İman’ın analizlerini bu sayımızda sizlerle paylaşıyoruz. BEGEV’deki eğitmenlerimizin makalelerine geçtiğimiz sayıda başlamıştık. Oldukça olumlu geri dönüşler aldık. Bu sayımızda bir ilave ile üç uzman eğitimiz konularıyla ilgili yazdılar. Son olarak, turizm konusunda basamakları uzun süredir başarıyla tırmanan sevgili Uğur Çelikkol, gezi sayfalarımızda bundan böyle siz DOSAB Perspektif okurları ile buluşacak. Uğur’un gittiği, gördüğü yerlerle ilgili yazı ve fotoğraflarına Şirnece başlıyoruz. Mutlu bir bayram dileklerimizle, bir sonraki sayımızda görüşmek üzere...
REKLAM İNDEKSİ ÖKİ 1 2 3 11 19
DOSAB.ORG.TR BÜROSİT AFA PREFABRİK ERMAKSAN BEYÇELİK GARANTİ BANKASI
25 33 37 41 47 49
DOSAB.ORG.TR MEKAŞ YEMEK AKIN İNŞAAT DOSAB.ORG.TR DESTEK AMORTİSÖR İŞ BANKASI
55 58 59 AKİ AK
ASKAR MAKİNA DOSAB.ORG.TR OBASAN EROL RESTAURANT SIEMENS
Sayı: 22
Eylül - Ekim 2008
DOSABSİAD adına sahibi: Bülent Parlamış Sorumlu genel yayın yönetmeni: M.Fatih Ölçer DOSAB yönetim kurulu: Başkan: R.Ertuğrul Kaplan Başkan yardımcısı.: Ferudun Kahraman Üye: Fuat Bursalı, İlhan Sarı, Cevdet Yüce DOSAB müteşebbis heyeti: R.Ertuğrul Kaplan, Ferudun Kahraman, İlhan Sarı, Fuat Bursalı, Cevdet Yüce, Erol Hiçyılmam, Hacı Özer, İsmail Yavaş, Nizamettin Aypak, Ersan Özsoy, Celal Çeçener DOSAB bölge müdürü: Nezih Ertunga DOSABSİAD yönetim kurulu: Başkan: Bülent Parlamış Başkan yard.: M.Fatih Ölçer, Ceyhun Özüm Genel sekreter: Selim Yedikardeş Sayman: Osman Uyan Üye: Tuna Arıncı, Mustafa Tezyaparlar, Harun Bayrak, Türker Gülener, Hasan Moral Dergi genel koordinatörü: Celil İnce Dergi iletişim: Mustafa Karaer Cd. No: 18 Demirtaş / Bursa Tel. : 0.224 261 00 40 Faks : 0.224 261 00 43 www.dosab.org.tr - perspektif@dosab.org.tr Yayına hazırlayan:
Divit Yayıncılık Tanıtım Danışmanlık Ltd. Şti. Tel. : 0.224 211 62 42 Faks : 0.224 211 55 94 BUTTİM iş merkezi A 4 Blok No: 1054 16250 Osmangazi / Bursa info@divityayincilik.com Görsel yönetmen: Ümit İnce Reklam&halkla ilişkiler: Nezahat Yılmaz, Süha Gürsoy Baskı: Şan Ofset / İstanbul (Ağustos 2008) Dağıtım: Seç Kurye - 0.224.225 61 42 Yayın Türü: Yerel Süreli ISSN 1307-2005 Dergide yayınlanan yazı ve makaleler kaynak gösterilerek alıntı yapılabilir. Makalelerin sorumluluğu yazarına, reklamların sorumluluğu reklam veren firmalara aittir.
Demirtaş Organize Sanayi Bölgesi ve Sanayici İşadamları Derneği yayın organıdır. İki ayda bir yayımlanır.
baş yazı
JEOTERMAL ENERJİ POTANSİYELİMİZİ DEĞERLENDİRMELİYİZ R.ERTUĞRUL KAPLAN DOSAB YÖNETİM KURULU BAŞKANI ekaplan@dosab.org.tr
Türkiye, özellikle Batı Anadolu’da zengin jeotermal kaynaklara sahip... Bu kaynakları etkin bir şekilde kullanıp, elektrik üretiminden ısıtmaya, seracılıktan turizme kadar çok büyük faydalar yaratabiliriz. Bu yenilenebilir ve yerli enerjinin bir çok üstünlüğü var; yatırım ve işletme maliyeti ucuz, dışa bağımlılığımız yok vs. Özel sektörün de yatırım yapabileceği ortamın oluşturulması için harekete geçilmesini olumlu karşılıyoruz. 6
Dergimizin bir önceki sayısında, Dokuz Eylül Üniversitesi Torbalı Meslek Yüksekokulu’ndan Yrd. Doç.Dr. Niyazi Aksoy’un ‘Yerli ve Yenilenebilir Enerji Kaynağı: Jeotermal Enerji’ başlıklı yazısına yer vermiştik. Dergimizin yayımlanmasının üzerinden kısa bir süre geçtikten sonra Türkiye ve Bursa’da ‘Jeotermal Enerji’ konusunda bir gündem oluştu. Enerji Bakanlığı ve MTA, Türkiye genelindeki 33 jeotermal saha ile 32 jeotermal kuyuyu özel sektöre devretme kararlarını açıkladı. Amaç ülkemizin bu konudaki potansiyelini fazlasıyla değerlendirebilmek. Yine Bursa’da, Bursa Valimiz Sayın Şahabettin Harput’un konu üzerinde hassasiyetle durması neticesinde İl Genel Meclisi, Bursa Jeotermal Enerji ve Sanayi Ticaret A.Ş.’nin kurulma kararını oy birliği ile aldı. Ülkemizdeki jeotermal potansiyelin değerlendirilmesi ve bunun neticesinde bir çok fayda yaratılması için daha fazla vakit kaybına tahammül yoktur. Dolayısıyla her iki gelişmeyi de son derece olumlu karşıladığımızı baştan belirtmeliyim. Bunlarla ilgili haberlerin ayrıntılarını dergimiz sayfalarında bulabilirsiniz. Bu noktada; jeotermal enerji konusunda bir süredir çalışmalarımız olduğu için sizinle bazı bilgileri paylaşmak, görüşlerimi aktarmak istiyorum. JEOTERMAL ZENGİNLİĞİMİZ İLE DÜNYA YEDİNCİSİYİZ Ülkemiz, jeotermal zenginliği ile dünyada yedinci sırada yer alıyor. Türkiye’de jeotermal elektrik üretimi ve jeotermal ısıtma ile ilgili mevcut durum ve 2013 yılı projeksiyonuna göre (T.C. Başbakanlık DPT Dokuzuncu Kalkınma Planı 2007-2013), jeotermal potansiyelimiz ile toplam elektrik enerjisi ihtiyacımızın % 5’ine kadar (DPT raporuna göre ülkemizde 2013 yılı Jeotermal Elektrik Üretim Hedefi 550 MWe (4 Milyar kWh/yıl) ısıtmada ısı enerjisi ihtiyacımızın da %30’una kadar karşılayabilecek potansiyele sahibiz. Ancak Haziran 2007 itibariyle, jeotermal kaynak potansiyelimizin ancak % 7’sini değerlendirebiliyoruz. Yine, 1995 yılında,
jeotermal ısı ve kaplıca uygulamalarında dünyada 11’nci sırada iken, 2000 yılında 5’nci sıraya yükselmiş, 2005 yılında bu ünvanımızı sürdürmüşüz. Görüldüğü gibi ülkemizde özellikle Batı Anadolumuz, jeotermal potansiyel açısından oldukça zengin. Bu zenginliğin nimetlerinden elektrik enerjisi üretiminde, ısınmada, seracılıkta, mineral ve balık
başyazı üretiminde, sağlıkta, termal turizmde olabildiğince faydalanmalıyız. ELEKTRİK ÜRETİMİ CAZİP HALE GELECEK Günümüzde elektrik enerjisinde kıtlık, fiyat artışı ve bu koşulların uzun vadede devam edecek gözükmesi enerji yatırımlarında artışa neden olmaktadır. Dünyadaki gibi kredi ve teşviklerin ülkemizde de yaygınlaşacağı, yenilenebilir enerji kaynaklarına ilginin böylece daha artacağı görülmektedir. Bu koşullar ve jeotermal potansiyelimiz jeotermal enerjiden elektrik üretimini cazip hale getirmektedir. Jeotermal kaynaklı elektrik üretimi konusunda Türkiye’de; Denizli Kızıldere’de, Aydın Germencik ve Salavatlı’da, Çanakkale Tuzla’da, Kütahya Simav’da gerek çalışan gerekse yatırım aşamasında olan uygulamalar var. JEOTERMAL ENERJİNİN ÜSTÜNLÜKLERİ Jeotermal enerjinin bir çok üstünlüğü söz konusu. Genel kabul gören bu üstünlükler aşağıdaki gibi sıralanmaktadır. Ucuzdur: Maliyeti yüksek olan konvansiyonel enerji türleri ile karşılaştırıldığında en düşük maliyet seçeneğini sunar. Bu düşük maliyet hem ilk ya-
tırımda hem işletme anında söz konusudur. Ayrıca satış fiyatının belirlenmesinde uluslararası piyasalara bağımlılık söz konusu değildir. Hidroelektrik veya güneş enerjisinde olduğu gibi büyük alanlara ihtiyaç yoktur. Özvarlığımızdır, dışa bağımlılığı yoktur: Jeotermal kaynaklar konusunda ülkemiz dünyanın zengin ülkeleri arasındadır. Bu öz kaynağın kullanımı sayesinde dışa bağımlılık azalacaktır. Bugün tamamen dışa bağımlı olduğumuz doğalgaz kaynaklı elektrik üretimi ve ısınma konusu haklı olarak eleştirilmektedir. Yerli kaynağımız olduğu için döviz tasarrufu sağlar. Her yıl on milyarlarca dolarımızı enerji için yurt dışına ödüyoruz. Örneğin doğalgazla karşılaştırdığımızda; fiyat belirlenirken petrol ve döviz fiyatlarındaki değişmeler önemli bir belirleyici olmaktadır. BOTAŞ’ın fiyat kararları bu iki temel değişkenle yakından ilişkilidir. Dolayısıyla biz sanayiciler, yöneticiler doğalgazda özellikle kış dönemine ilişkin perspektif koyamamaktayız. Bir ay sonra ne olacağı bilinmemektedir. Rusya ile İran ile doğalgaz krizleri son yıllarda her kış yaşanmaktadır. Oysa jeotermal fiyatı böyle olamaz. Jeotermal ile
ilgili uzun yılları kapsayabilen fiyat projeksiyonu yapmak mümkündür. Temiz ve çevre dostudur: Jeotermal ile yapılan ısıtma, elektrik üretimi ve diğer uygulamalarda, hiçbir atık çevreye ve atmosfere atılmıyor. Dolayısıyla sera etkisi yaratan karbondioksit emisyonu en düşüktür. Entegre kullanım imkanı vardır: Elektrik üretimi, ısınma, seracılık vb. gibi faydalar yaratılabilmektedir. Konutta, tarımda, endüstride kullanılabilir. Yenilenebilir ve tükenmez: Dünyanın iç ısısı neredeyse sonsuz enerji üretmektedir. Sürdürülebilir olması büyük bir avantajdır. Rüzgar, yağmur, güneş gibi enerji kaynaklarında olduğu gibi meteorolojik koşullardan etkilenmez, bağımsızdır. Güvenilirdir: Zehirleme riski yoktur, yangın, patlama riskleri bulunmamaktadır. Diğer kaynaklarla karşılaştırıldığında son derece güvenilirdir. Jeotermal enerjinin üstünlükleri listesi daha da uzatılabilir. Görüldüğü gibi yukarıda saydıklarımız ve ilave edilecek üstünlüklerin her birisi şüphesiz hayati maddelerdir. YATIRIMLAR VE TEŞVİKLER Peki ısıtmadan, elektrik üretimine ve tarıma kadar jeotermal kaynakların kullanımına ilişkin yatırımlarda mevcut hukuki, idari, teknik ve ekonomik şartlarına göre yatırım yöntemleri neler olabilir? Yatırımlarla ilgili konuda araştırmalarımızdan elde ettiğimiz bilgiler şunları göstermektedir: Elektrik üretimi yatırımları özel sektör tarafından yapılmaktadır. Ülkemizde de mevcut durum budur. Merkezi ısıtma konusunda valilikler, belediyeler ve özel sektörün ortaklığındaki anonim şirketler bu yatırımları yapabilmektedir. Bunun örnekleri ülkemizde mevcuttur. Nitekim yazımızın girişinde bahsettiğimiz Bursa’da kurulacak AŞ girişimi de bu kapsamdadır. Termal turizm için jeotermal su altyapısı, yine valilik, belediye veya belediye şirketleri tarafından yapılmakta, oluşturulmakta, diğer yatırımlarda özel sektör bulunmaktadır. Seracılıkta jeotermal ısı alt yapısı kamu kurumları sera yatırım ve işletmesi özel sektör tarafından yapılmaktadır. Görülmektedir ki, kamu otoritesi ve iradesi jeotermal kaynakların kullanımı konusunda önemli bir rol üstlenmektedir. Özellikle alt yapının ve mevzuatın oluşturulması konusundaki rol hayati önemdedir. Bunun yanında özel sektörün çeşitli şekillerde desteklenmesi dünyanın jeotermal kaynak kullanımında önde gelen ülkelerinde sıkça gördüğümüz bir uygulamadır. Örneğin Almanya Hükümeti, jeotermalden elde edilen elektriği 15 Euro cent/kWh’den satın alarak teşvik etmektedir. İtalyan Hükümeti jeotermal elektriğin teşvik edilmesi için 15 Euro cent/kWh’lik ödeme yapmaktadır. Bu ülkeler ek teşvikler için çalışmaktadır. Jeotermal elektrik ve ısı üretimi ile ilgili teşviklerin ülkemizde de uygulanması gereklidir. Bir sonraki sayımızda görüşmek üzere, Saygılarımla, 7
haber
JEOTERMAL SAHALAR
‘ÖZEL SEKTÖR’E DEVREDİLİYOR MTA tarafından bulunan Türkiye genelindeki 33 jeotermal saha ile 32 jeotermal kuyu özel sektöre devredilmek üzere ihaleye çıkıyor. 30 yıl için yapılacak ihale sonucunda sahaları almaya hak kazanan yatırımcılar 10’ar yıllık uzatmalarla alanın süresiz olarak işletmecisi olabilecekler. Elektrik üretim, seracılık ve termal turizmde geliştirilecek projelerle 2013 yılından itibaren yıllık 5 milyar dolar gelir elde edilmesi tasarlanıyor.
E
nerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Hilmi Güler, MTA Genel Müdürlüğü’nde Ağustos ayında düzenlediği basın toplantısında, jeotermal ihalesinin ayrıntılarını açıklamış “Yeraltında uyuyan güzeli uyandırıyoruz” demişti. Türkiye’nin jeotermal kaynak bakımından dünyada beşinci, Avrupa’da birinci olduğunu kaydeden Güler, “Bu çalışma ile üç sektör harekete geçecek. Birincisi enerji sektörü. İkincisi gıda sektörü. Yeni OSB’ler gelecek; Organize Sera Bölgeleri çıkacak. Diğer seralara göre yüzde 35 daha ekonomik olacak. Üçüncü sektör termal turizm. Sağlık sektörü de bununla birlikte harekete geçecek” diyerek jetermal enerji kullanımının çerçevesini çizmişti.
10 YIL ALIM 5 EURO/CENT FİYAT GARANTİSİ Jeotermal, artık petrol ve doğalgaza alternatif olarak gösteriliyor. Türkiye, başarılı olunursa 1 milyon konutun ısıtılmasını öngörüyor. Bakan Güler’in verdiği bilgiye göre toplam 2,7 milyar dolar yatırım yapıldığında 2013’ten itibaren her yıl 5 milyar dolar gelir elde edilebilir. İstihdama, turizme ve tarıma katkı ile 16 milyar dolar da katma değer yaratma potansiyeli var. Bakan Güler’in söylediğine göre ilk ihale ilanının Resmi Gazete’de yayımlanmasının ardından, teklifler ekim ayında alınacak. Jeotermalden elektrik üretimine Yeni-
8
lenebilir Enerji Kanunu çerçevesinde 10 yıl alım garantisi 5 euro/cent fiyat garantisi veriliyor. İlk etaptan 20 gün sonra ikincisi için ilana çıkılacak. İhale kapalı teklif ve açık artırma ile sonuçlandırılacak. Teklifler 45 gün içinde alınacak ve 90 gün geçerli olacak. Böylece 90 gün içinde ihale sonuçlandıktan sonra kazananlar işletme izni alıp projelerini sunacaklar ve yatırıma başlayacaklar. Alanlar 30 yıllığına verilecek, buna karşın 10’ar yıl uzatma olanağı sunulacak. TÜRKİYE’NİN POTANSİYELİ Ülkemiz 31500 Mwt’lik jeotermal potansiyel ile dünyada ilk 10, Avrupa’da ilk sırada. İlk jeotermal enerji aramalarını 1962 yılında İzmir Balçova’da başlatan MTA Genel Müdürlüğü, bugüne kadar 459 adet kuyu, 205.000 m sondajlı arama yaparak 187 adet saha keşfetti ve doğal çıkışlar dahil 4000 MWt ısı enerjisi kullanıma hazır hale getirildi. MTA ve özel sektör tarafından yaklaşık 250.000 m jeotermal sondajı yapılmıştır. Bundan sonra en az 1.500.000 m jeotermal sondaj yapılması gerekiyor. 1990 yılından bu yana durma noktasına gelen jeotermal enerji arama çalışmaları; 2004 yılından itibaren hızlandırılarak, sondajlı aramalar 10 kat artırılarak yılda 20.000 metreye çıkarılmış. 1962 yılından beri açılan toplam 459 kuyunun %22’si olan
JEOTERMAL ENERJİ NEDİR? Jeotermal enerji yerkürenin iç ısısıdır. Bu ısı merkezdeki sıcak bölgeden yeryüzüne doğru yayılır. Jeotermal kaynakların üç önemli bileşeni vardır: 1.Isı kaynağı, 2.Isıyı yeraltından yüzeye taşıyan akışkan, 3.Suyun dolaşımını sağlamaya yeterli kayaç geçirgenliği. Jeotermal enerji, hava kirliliği yaratmayan ve dikkatli kullanıldığında çevre sorunlarını en aza indirgeme özelliği olan bir enerji kaynağıdır. Jeotermal Saha: Yeryüzünde jeotermal etkinliği gösteren, çıkış olmayan rezervuar üstü alanı. Jeotermal Sistem: Yeraltındaki hidrolik sistemi bütün parçaları ile birlikte tanımlar. Jeotermal Rezervuar: İşletilmekte olan jeotermal sistemin sıcak ve geçirgen kısmını tanımlar.
Ideal Jeotermal Sistemin Sematik Gösterimi
haber 100 adedi bu dönemde açılmış ve bunun sonucunda: 4 tanesi elektrik üretimine uygun olmak üzere 15 adet yeni jeotermal alan keşfedilerek saha sayısı 187’ye çıkartılmış durumda... Arama çalışmalarının yanı sıra yatırım güvenliğini sağlamak amacıyla Yenilenebilir Enerji Kanunu, 5686 sayılı Jeotermal Kaynaklar ve Doğal Mineralli Sular Kanunu ve Uygulama Yönetmeliği çıkarılarak teşvikler getirildi. Türkiye’nin zengin jeotermal potansiyelinin tamamının harekete geçirilmesi halinde, entegre kullanımlarla birlikte; -1000 Mwe (Yılda 8 milyar Kwh elektrik üretim kapasitesi (3.000.000 konut ihtiyacı. Net 800 milyon $ gelir) -500.000 konut eşdeğeri ısıtma (Yılda 1 milyar
DOĞRUDAN KULLANIM Jeotermal enerjiden elektrik üretimi yanında orta ve düşük sıcaklıklı jeotermal kaynaklar (T<150°C), konutlara ve endüstriye doğrudan ısı enerjisi sağlamada da kullanılabilir. Bu kaynaklar, evleri ve işyerlerini ısıtmada, ticari seracılıkta, balık çiftliklerinde ve endüstriyel proseslerde kullanılabilirler. Jeotermal enerjiden sağlanan ısı enerjisi, fosil yakıtlardan sağlanan ısı enerjisine göre çok daha ucuzdur. Jeotermal enerji kullanımı sayesinde ısı enerjisi kullanımının %80 daha ekonomik hale getirilmesi mümkündür. Jeotermal enerji kullanımı sayesinde fosil yakıtlar tarafından çevreye yayılan zararlı atıkların miktarı büyük ölçüde ya da tamamen azaltılabilir.
NASIL ELEKTRİK ÜRETİLİR? Hazne sıcaklığı 150°C’den fazla olan jeotermal sahalarda konvansiyonel elektrik üretimi gerçekleştirilmektedir. Son yıllarda geliştirilen ve ikili (binary) çevrim olarak adlandırılan bir sistemle, buharlaşma noktaları düşük gazlar (freon, izobütan vb.) kullanılarak 70°C<T<80°C’ye kadar sıcaklıktaki sulardan elektrik üretilebilmektedir. Buhar ve sıvı baskın sistemlerin elektrik enerjisine dönüştürülebilmesi için çeşitli sistemler mevcuttur. Bunlar; 1.Buhar baskın sahalar: Kullanımı en kolay olan sahalar kuru buhar sahalarıdır. Kuyudan alınan buhar filtreden geçirilerek bir yoğuşturmalı türbine gönderilir. Kondensere ilave olarak doğal yada mekanik soğutma kulesi kullanılır.
NEREDE, HANGİ SAHA VE KUYULAR VERİLECEK? İlk etapta Aydın ve Manisa illerinde elektrik üretimine uygun altı adet sahayı ihaleye çıkarıyor. Bunlar Aydın Sultanhisar, Bozköy, Atça, Serçeköy Umurlu ile Manisa Caferbeyli ve Alaşehir Kavaklıdere’de bulunuyor. Bu bölgede ayrıca beş kuyu ihale edilecek. Bu sahalarda yılda 800 milyon kWh elektrik üretilecek kapasite mevcut. İkinci etapta ısıtmaya uygun 10 saha ile 13 kuyu için ilana çıkılacak. Bu sahalar Balıkesir, Çanakkale, İzmir, Kırşehir, Kütahya, Manisa, Van’da yer alıyor. Kuyular ise İzmir, Denizli, Afyon, Nevşehir, Manisa’da. Buralarda 30 bin konut ve 2 bin dönüm sera ısıtılabilir, 2 bin kişilik istihdam yaratılabilir. Üçüncü etapta termal turizme uygun 17 saha ile 14 kuyunun ihaleye çıkacak. Sahalar Ankara, Çanakkale, İzmir, Kırşehir, Kayseri, Karabük, Konya, Mersin, Siirt ve Bursa; kuyular İzmir, Bolu, Afyon, Erzurum, Samsun, Sivas, Yozgat’ta. 100 bin yatak kapasiteli 100 adet termal turizm tesisi kurulabilir. m3 doğalgaz ithali önlenmiş olacak. Yılda 400 milyon $ döviz tasarruf ) -30.000 dönüm sera ısıtması; 30.000 kişiye istihdam, 600 milyon ABD Doları net gelir. -400 adet termal tesis; 1.000.000 yatak kapasitesi, 250.000 kişiye istihdam, 5 Milyar ABD Doları net gelir yaratmak mümkün. Yukarıdaki hesaplamaları MTA Genel Müdürlüğü yapmış. Böylece yapılan hesaplamaların toplamda yılda 6,8 milyar dolar net gelir yaratma potansiyeli mevcut. ELEKTRİK ÜRETİMİNE UYGUN YERLER Jeotermal enerji kaynakları sıcaklıklarına bağlı olarak başta elektrik üretimi olmak üzere konut ısıtması, bölgesel ısıtma, sera ısıtması, termal turizm-tedavi ve endüstriyel sıcak su elde edilmesinde kullanılmaktadır. Türkiye'de bilinen sıcak su ve mineralli su kaynağı ile jeotermal kuyulardan sıcaklığı 40°C'nin üzerinde olan jeotermal sahaların sayısı 170'dir. Bunların 6 tanesi yüksek sıcaklı saha olup konvansiyonel olarak elektrik üretimine uygundur. Ülkemizde Kızıldere Denizli jeotermal elektrik santrali dışında elektrik üretimine uygun diğer sahalar, Germencik-Aydın (231°C), Tuzla-Çanakkale (174°C), Salavatlı-Aydın (171°C), Simav-İzmir (162°C) ile Seferihisar-İzmir (150°C) sahalarıdır. Ülkemizde jeotermal sahalar büyük bir çoğunlukla orta ve düşük sıcaklıklı sahalardır ve bilinen jeotermal sahaların %95'i hacim ısıtma uygulamalarına uygundur.
Aydın Salavatlı’da MB Holding’e ait Dora-1 Jeotermal Enerji Santrali, Türkiye’nin başarılı olan özel jeotermal elektrik santrali olarak önemli bir örnek teşkil ediyor.
9
haber 2. Sıvı baskın sahalar -Atmosferik egzozlu (back pressure) konvansiyonel buhar türbinleri: En basit ve ilk yatırım masrafları açısından en ucuz türbinlerdir. Bu tip bir santralde, jeotermal akışkan önce seperatöre gelir. Burada sıvı ve buhar fazları ayrılır. Buhar fazı bir buhar türbinini besler ve çürük buhar direkt olarak atmosfere atılır.
-Yoğuşturmalı konvansiyonel buhar türbinleri: atmosferik egzoz tasarımının termodinamik olarak gelişmişidir. İki fazlı akışkan önce seperatörde sıvı ve buhar fazlarına ayrılır. Buhar, türbinden direkt atmosfere atılmak yerine çok düşük bir basınçta tutulan (yaklaşık 0.12 bar) bir kondensere atılır. -Çift kademeli buharlaştırma: Kuyubaşı akışkanı önce seperatöre gider, buhar ve sıvı fazlarına ayrılır. Buhar bir yüksek basınç türbinine, su ise bir buharlaştırıcıya (flaş tankı) gönderilir. Burada düşük bir basınca flaşlanan sıvının kalanı enjeksiyona, elde edilen buhar alçak basınç türbinine gönderilir. Böylece sistem verimi arttırılmış olur. -Çoklu buharlaştırma (multi-flash): Seperatörden ayrılan sıvı ikinci bir seperatöre gönderilir, seperatör sayısı ekonomik kısıtlar çerçevesinde arttırılabilir. Bu tip bir uygulama Wairakei Jeotermal
10
Santrali, Yeni Zelanda’da gerçekleştirilmiştir. -İkili çevrim santralleri: Jeotermal sahalarda en önemli atık ısı kaynağı seperatörde ayrılmış sıvıdır. Konvansiyonel buhar türbinleri sadece buhar kullandıkları için kalan büyük miktarlardaki sıvı genelde yerüstü sularına atılmakta yada yeraltına enjekte edilmektedir. Binary teknolojisi, orta-düşük sıcaklıklı kaynaklardan elektrik üretmek, termal
kaynakların kullanımını arttırarak atık ısıyı geri kazanmak amacıyla geliştirilmiştir. Binary sistemler, düşük kaynama sıcaklıklı ve düşük sıcaklıklarda yüksek buhar basıncına sahip ikincil bir çalışma akışkanı kullanırlar. Bu ikincil akışkan, konvansiyonel bir Rankine çevrimine uygun olarak çalışır. Uygun bir çalışma akışkanı ile binary sistemler, 80170°C aralığındaki sıcaklıklarında çalışabilirler. -Hibrid fosil-jeotermal sistemler: Bu sistemlerde jeotermal enerji, ya ön ısıtıcı olarak yada kızgın buhar eldesinde kullanılır. -Toplu akış: İki fazlı buhar/su karışımlarından doğrudan enerji elde etmek amacıyla geliştirilmiştir. Bu tip santrallerin ekonomisi henüz iyi belirlenememiştir. Çünkü işletme tecrübesi 5 yıldan fazla değildir. Tek örnek Desert Peak, Nevada, ABD’ndeki 9 MWt'lik iki fazlı rotary seperatörlü turbo-alternatörlü santraldir.
BURSA JEOTERMAL ENERJİ AŞ KURULUYOR Bursa İl Özel İdaresi’nin, termal kaynakların gün ışığına çıkarılması ve gelirlerinin arttırılması amacıyla ‘Bursa Jeotermal Enerji ve Sanayi Ticaret A.Ş.’ ünvanı taşıyan bir anonim Şahabettin Harput şirketi kurması kararı İl Genel Meclisi’nin onayından geçti. İl Genel Meclisi’nde geçen yıl alınan 391 sayılı karar ile çeşitli alanlarda faaliyet göstermek ve yeni kaynaklar yaratmak amacıyla şirket kurulmasına ilişkin yapılan araştırmalar sonucunda; jeotermal kaynaklar, enerji, madencilik ve turizm alanlarında çalışacak olan Bursa Jeotermal Enerji ve Sanayi Ticaret A.Ş.’nin kurulması kararı oy birliği ile kabul edildi. Bursa Jeotermal Enerji ve Sanayi Ticaret A.Ş.’nin çoğunluk hissesi İl Özel İdaresi’nde bulunacak, sivil girişimcilere de açılacak. İl Özel İdaresi tarafından yapılan ayrıntılı araştırmalar sonucunda termal suların enerji ve şehir ısıtmasında kullanılabileceğinin tespit edilmesi ve jeotermal kaynakların etkin kullanımı temel amaçlardan birisi. Bursa Valisi Şahabettin Harput, doğal kaynakların doğru kullanılması amacıyla başlattıkları çalışmaların sonuçlarını almaya başladıklarını ve bu kapsamda devlet tarafından yapılan çalışmaların yanı sıra özel sektörün de desteklerini beklediklerini kaydetti. Vali Harput, “Böylesine önemli ve tarihi bir geçmişe sahip olan Bursamız’da maalesef termal kaynaklar ve kaplıcalar, hamam mantığıyla kullanılmaktadır. Şehrimizin gelişmesi ve turizm anlamında tanınması için son derece yanlış kullanılan termal suların doğru alanlarda ve doğru kullanım ile Bursa’ya faydalı olacağını düşünüyorum” dedi. İl Genel Meclisi Başkanı Nurettin Avcı ise Vali Harput’un talebiyle ile yapılan çalışmalar neticesinde böyle bir işletme açılmasını oy birliği ile kabul ettiklerini, bundan sonra yapılacak çalışmalarda termal suların daha verimli kullanılmasına çalıNurettin Avcı şılacağını belirtti.
dosabsiad’dan
ENERJİ MESELEMİZ, TEKSTİL TEŞVİK PLANI VE RUSYA İLE YAŞANAN SIKINTILAR BÜLENT PARLAMIŞ
DOSABSİAD YÖNETİM KURULU BAŞKANI bparlamis@dosab.org.tr
Değerli DOSABSİAD Üyeleri, Bildiğiniz gibi son 5 yıldır elektrik fiyatlarına zam yapılmamasının ardından üst üste gelen elektrik zamları, sonrasında doğalgaz zamları, enerji girdi maliyetleri açısından sanayimizi ve reel sektörü, içinden çıkılması zor bir durumla karşı karşıya bırakmıştır. Ancak şunu unutmamak gerekir ki, bugün gelinen noktada, elektrik ve doğalgaz zamlarını tartışmak takdir edersiniz bir sonuç getirmeyecektir. Yapılan yapılmıştır ve bu şartlar altında da başka çare yoktur. Zam bir sonuçtur, sonucu tartışmak bize bir yarar sağlamayacaktır. Penaltı kararı verdikten sonra hakeme itiraz neyi değiştirir? Peki, o zaman neyi tartışmalıyız? Mevcut durumumuzu göz önünde bulundurduğumuzda, Türkiye’de elektrik üretim yapısında doğalgaz payının yüzde 45- 50’ler düzeyinde olduğunu görmek bizleri cidden kaygılandırmalı ve asıl bunu tartışmalıyız.
ru ve yararlı bir şekilde kullanılması konusunda geçen sayımızda Bursa Valimiz Sayın Şahabettin Harput’un son derece duyarlı bir yaklaşımda bulunduğunu ve Bursa İl Genel Meclisiyle birlikte, Bursa Jeotermal Enerji ve Sanayi Ticaret A.Ş. şirketi kurulmasına karar verdiklerini yazmıştım. Geleneksel iftar yemeğimizde bizlerle birlikte olan Sayın Valimiz benim bu konudaki heyecanım karşısında müjdeli bir haber vererek şirketin kurulduğunu ve en kısa sürede çalışmalara başlayacağını bildirdiler. Ardından konuğumuz olan Sayın Nurettin Avcı da bu şirketin kuruluşunun zor bir süreç olduğunu ancak meclisi ve diğer yetkilileri konunun önemine binaen ikna ederek bu süreci çok kısalttıklarını ifade ettiler. Bu vesileyle başta sayın valimize, il genel meclisimize ve emeği geçen herkese bir kez daha teşekkür eder ve bu projenin bir an evvel hayata geçirilmesini dileriz.
Tekstil Teşvik Planı, sektörün gözden çıkarılmadığının BURSA VE TÜRKİYE’NİN gösterilmesi açısından JEOTERMAL POTANSİYELİ olumlu ve sektöre bir Jeotermal enerji ile ilgili olarak edindiğim bilmoral olacaktır. İyileştirici KENDİ KAYNAKLARIMIZI gilere göre; Bursamız sahip olduğu pek çok zenginliğinin yanında Türkiye’nin 3. büyük jeotermal bir durum da ortaya DEĞERLENDİRMELİYİZ İthal ve petrole bağımlı bir kaynak olan doğal- kaynaklarına da sahip. çıkabilir, bununla ilgili gazdan elektrik üretilmesi sanayimizin geleceğini Bursamız özellikle; yorum yapmak bu ve rekabet şartları açısından risklidir. Dünyanın 1.Çekirge Grubu Sıcak Su Kaynakları 2.Kaynarca Grubu Sıcak Su Kaynakları noktada güç. Ancak gelişmiş ve doğalgaz kaynakları kendine yeten ülkelerinde bile bu oran yüzde 20’leri geçmemekte3.Bursa Çevresindeki Sıcak Su Kaynakları mevcut firmaların doğu dir. Özellikle Yalova ve Oylat (İnegöl)’de bulunan kaybölgelerimize taşınması Ülkemiz bildiğiniz gibi, yeraltı ve yerüstü kay- naklarıyla oldukça zengin bir potansiyele sahip. Ayrıca; gibi bir düşünceye sıcak nakları yönünden dünyanın en şanslı ülkelerinden birisidir. Bursa ve civarında jeotermal enerji kullanımıyla bakmak mümkün değil. Peki, bizler bu kaynakları yeterince kullanabili- 75.000 konutun ısınma sorununun çözülme imkaTekstil sektörünün şu yor muyuz? nı olduğu belirtiliyor. Özellikle, kömür, jeotermal kaynaklar, rüzgâr, Jeotermal enerjiden bahsederken; günlerdeki bir başka güneş, su... Ülkemizin jeotermal enerji potansiyeline baktıkabusu Rusya’nın Hâlbuki bu saydığım kaynaklar açısından ülke- ğımızda da, ülkemiz jeotermal kaynaklar bakımınuyguladığı örtülü ticaret miz ne kadar da zengin. dan dünyada yedinci sırada yer almaktadır. Tüm ambargosu. .. Bursa’nın sahip olduğu doğal kaynakların doğ- jeotermal kaynaklarımızın değerlendirilmesinin 12
dosabsiad’dan petrol eşdeğerinin 9 milyar dolar/yıl olduğu hesaplanmıştır. Yani jeotermal kaynaklarımızı kullanıma geçtiğimizde yılda 9 milyar dolarlık doğalgazı kullanmayacağız, dış borcumuz 9 milyar dolar daha artmayacak. Ayrıca; 1. Jeotermal enerji ucuz 2. Kendi özvarlığımız, ithal bir enerji değil, dışa bağımlılığı yok. Ucuzluğu ile ilgili olarak da şöyle bir bilgiyi sizlerle paylaşmak istiyorum. Jeotermal merkezi ısıtma sistemlerinin kullanımı konut başına doğalgaza göre % 50 daha ucuz. Yabancı ülkeler bile jeotermal enerji kullanımını teşvik etmekteler. Örneğin; İtalyan hükümeti jeotermal ısıya 1 Euro Cent/kWh ilave ödeme yaparak teşvik etmekte.
EKONOMİK BÜYÜMEDE KAYGI VERİCİ DÜŞÜŞ Bu arada mevcut durumumuza da bir göz attığımızda; geçtiğimiz günlerde, ağustos ayı gayri safi yurt içi hasıla büyüme oranları açıklandı ve yılın ikinci çeyreğinde yüzde 1.9’la, piyasaların yüzde 3.6 olarak ölçülen beklentisinin çok altında bir rakamla karşılaştık. Geçen seneye göre ve beklentilere göre kaygı verici bir düşüş var. Anlaşılıyor ki, sanayinin çarkları durma noktasına geliyor. 2. çeyrek verilerine bakarak, üçüncü çeyrekte belki de eksi bir büyüme ile karşılaşacağımız gibi bir olumsuz sunucu düşünmek dahi istemiyorum. Bir an evvel ihracat yapan istihdam yaratan sektörlerin desteklenmesi gereklidir.
HÜKÜMETİN AÇIKLADIĞI TEKSTİL TEŞVİK PLANINA BAKIŞ Bildiğiniz gibi Demirtaş Organize Sanayi Bölgemiz, % 68’i tekstil, % 20’si otomotiv ve yan sanayisi, % 12’si de metal, gıda ve diğer sektörlerden oluşmakta ve Bursa’nın olduğu gibi bölgemizin de büyük bir yüzdesine hâkim olan tekstil sektörü sıkıntılı günler geçirmekte. Aslında eylül ayı başında bu yönde sevindirici bir gelişmeye de tanık olduk; Sanayi ve Ticaret Bakanı Sayın Zafer Çağlayan’ın tekstil ile ilgili teşvik planlarını açıklaması tekstil sektörünün gözden çıkarıldığı imajını yıkmış olacak diye ümit ediyorum. Bu da sektörümüz açısından bir moral olacak. Planın anlatıldığı kadarına bakarak bir yorum yapmak güç ancak, sektörde genel anlamda iyileştirici bir durum ortaya çıkabilir.
ÖNCE MEVCUT BÖLGELERDEKİ TEKSTİL SANAYİCİMİZİ KALKINDIRMAMIZ GEREKLİ Ancak çok önemli bir nokta olarak şunu da belirtmeliyim ki; mevcut tekstil firmalarının tamamını doğuya taşımak gibi bir düşünceye sıcak
bakmak mümkün değil çünkü bölgemizin mevcut yetişmiş insan kaynağını, alt yapı ve yan sanayisini de birlikte düşünmeden yalnızca tekstil üretimi açısından taşınmak bir çözüm getirmeyecektir. Bugün bir tekstil fabrikasını yerineden söküp taşımak, nereden bakarsanız bakın aylar sürer ve çalışmaya başlamasına kadar geçen süre de kayıp zamandır. Faaliyete geçmesiyle birlikte ihtiyaç duyduğu kalifiye istihdamı ve yan sanayisiyle birlikte, alt yapısını da sunmazsanız bu tesisler tam kapasite çalışamaz ve bunun kalite ve verime yansıması çok olumsuz olur, yani kaş yapalım derken göz çıkarmayalım. Öncelikle mevcut bölgelerimizde faaliyet gösteren tekstil sanayicimizi bir kalkındıralım ihtiyaç duyulan taze kanı verelim, hasta bir iyileşsin, ardından inanıyorum ki, ayaklanan müteşebbislerimiz ikinci fabrikalarını bu kalkınmada öncelikli teşvikli yörelere yapacaklardır. Buna inanıyorum. “Dimyata pirince giderken eldeki bulgurdan olmayalım”, “Her zaman eldeki bir kuş daldaki çok kuştan iyidir.”
RUSYA’NIN UYGULADIĞI ÖRTÜLÜ TİCARET AMBARGOSU BİZE ZARAR VERİYOR Değerli üyelerimiz, Bu yazımı yazarken halen Rusya ile yaşamakta olduğumuz gümrük krizi bir neticeye varmamıştı. Bu konunun önemini sizlerle paylaşmak istiyorum. Öncelikle, Rusya’nın Türkiye’ye uyguladığı bu üstü örtülü ticaret ambargosunun Türk firmalarına zararının 1 milyar dolara kadar ulaşmasından endişe duymaktayız. Bu gümrük sayımı bahanesiyle gümrükte takılan mallar sebebiyle, tekstilcilerimiz taahhütlerini yerine getirememekte ve bu pazarı Çin, Hindistan gibi ülkelere kaptırmak endişesini taşımaktadır. Bu garip uygulama ile Rusya, Türkiye’den gelen TIR’larımıza, normalin dışında bir uygulama yapmakta ve TIR’larımızı yüzde 100 kontrole tabi tutmaktadır. Rusya’ya yapılmakta olan ihracatta genel olarak kapıya teslim sevkiyat yapılması nedeniyle ihracatımızın yaklaşık yüzde 80’i TIR’larla gerçekleştirilmekte ve bu bekletilme sebebiyle de normalde bir iki günde gümrükten geçen TIR’larımız son dönemde onbeş, yirmi günde ancak sınırı aşabilmektedirler. Rus gümrüklerinde tam sayım uygulamasının yarattığı sıkıntıların sürmesi halinde, Türk mallarının ve markaların Rusya pazarından çıkmak zorunda kalabileceği ve bunun bedelinin zaten yüksek enerji, istihdam ve vergi maliyetleriyle rekabet avantajını yitiren ve yok olma noktasına gelen tekstil sektörümüze çok ağır bir darbe indireceğinden endişe etmekteyiz.
RUSYA İLE YAŞANILAN BU SANCILI SÜREÇ UZAMAMALI Rusya pazarı Türk firmalarının markalarını kabul ettirebildiği ve marka sattığı en önemli pazar konumunda. Bu sancılı sürecin uzaması halinde Türk firmalarının markalaşma hamlesine de ağır bir darbe vurulacağından endişe etmekteyiz. Tüm dünyanın gözünün üstünde olduğu ve hele Dünya Ticaret Örgütüne üye olduktan sonra bizim için daha da zorlaşacak bu önemli pazarda, Türk markaları bu olumsuz süreçte dezavantajlı bir duruma düşmekte ve rekabet şanslarını yitirmektedirler. Daima yeni ürünlerle pazara girmek hatta en önce girebilmek tekstil sektörünün olmazsa olmazıdır. En basitinden, bugün itibariyle kış sezonu ürünlerle bu pazara en kısa sürede girme mecburiyetimiz olmasına rağmen ürünlerimizin gümrüklerde takılması en azından tekstilcilerimizin bu sezonu kaybetmelerine neden olabilecektir. Bu sıkıntının daha uzun bir süre devamı halinde de maddi kayıplarımızın milyar dolara ulaşması daha da önemlisi Türk markalarına güvenen Rus halkının siyasi olarak gelişen bu süreci bilmemeleri sebebiyle vitrinde geç kalan mallarımızdan dolayı faturayı Türk Tekstiline ödetmeleri ve bu pazarda ciddi prestij kaybımıza sebep olacaktır ki, bunun maddi karşılığını uzun vadede düşünmek dahi istemeyiz.
NE YAPILMASI GEREKİR? Peki bu süreci aşmak için izlenen yol nasıl olmalı? Tabiî ki bizler dış siyaset uzmanı değiliz, ancak inancımız odur ki, bugün itibariyle kamuoyuna yansıyan izlenimlerden bu sürecin aşılması adına hassas bir noktada olduğumuz ancak bu hassasiyete rağmen kullanılan metodların yani “bizi rahatsız edeni biz de rahatsız ederiz” gibi argümanların konunun hassasiyetinden uzak olduğunu görmekte ve daha fazla kaygılanmaktayız. Ancak bizler sorumluluk sahibi insanlar olarak, bu durumun Türkiye’nin etkili bir duruş ve müttefikleriyle dostane tavırlar içerisinde olsa da “ülkelerin dostları olmaz, menfaatleri olur” anlayışıyla hareket etmesi yoluyla ve tutarlı bir diploması trafiği ile çözülebileceğine inanmaktayız. Ve hatta hiç vakit geçirilmeden Sayın Başbakanımızın kuvvetli ve başarılı ikili ilişkileri ile devreye girerek konuyu daha fazla uzatmadan ve daha fazla bizleri yaralamadan tatlıya bağlamasını ummaktayız. Saygılarımla,
Sözün özü: Aynı gökte uçarlar ama, kuzgunun dünyası başka, şahinin dünyası başkadır. (Muhammed İkbal) 13
haber Tekstil, hazırgiyim ile deri için hükümetin ortaya koyduğu; değişim, dönüşüm ve destek üzerine kurulu ‘eylem planı’ sektörün istediğini veremedi.
TEKSTİL EYLEM PLANI SEKTÖRÜ MEMNUN ETMEDİ 11 Eylül’de açıklanan Tekstil, Hazırgiyim ve Deri Sektörü Stratejik Eylem Planı ile verilecek teşvikler genel hatlarıyla belli oldu. Net olan; teşvik için Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerine taşınma koşulu. 2009-2015 yılları arasında tesislerini bu bölgelere taşıyanlar destek alacak. Planın ortaya çıkartılması sektör temsilcilerinin bazıları tarafından ‘gözden çıkarılmadık’ şeklinde ve olumlu karşılanıyor. Bazıları ise içeriği eleştiriyor, sektörün sorunlarına acil çözümler getirmeyeceğini söylüyor. Bu planda ilk dikkati çeken konu hükümetin tekstil sektörünü terk etmediği ve destek için bir şeyler yapma gayretinde olduğu. Bir tek sektöre verilen teşvik olma niteliğini taşıması da sektöre bakışın sağlam olduğunu gösteriyor. Olumlu olarak yorumlanabilecek diğer konu; hükümetin bu tavrı sektöre bir moral verir. Ancak sektörün beklediği acil ve güncel sorunları çözmekten uzak. Plana göre, batı bölgelerinde kurulu tesisler özellikle Doğu ve Güneydoğu bölgelerine taşınırsa 2009 başından 2014 yılı sonuna kadar 5 yıllık bir sürede destek alacaklar. Ama bir çok sor var: Kaç firma gider, kalifiye iş gücü bulabilirler mi, ürün kalitesini yakalayabilirler mi, ürün nakliyesinde maliyet ve zaman avantajı kalır mı, müşteriyi o bölgelere götürebilirler mi? Bu soruların yanında sektör temsilcilerinin görüşleri, hükümetin iyi niyetinden şüphe duymamakla beraber çoğunlukla memnun olmadıklarını gösteriyor. Yani aylardır üzerinde çalışılan tekstil, hazırgiyim ile deri sektörlerine yönelik eylem planı talepleri karşılamaktan uzak kaldı.
3D; DEĞİŞİM, DÖNÜŞÜM VE DESTEK Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Nazım Ekren, Devlet Bakanı Kürşad Tüzmen, Sanayi ve Ticaret Bakanı Zafer Çağlayan, TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu, TİM Başkanı Mehmet Büyükekşi, Türkiye İstatistik Kurumu’nda düzenlenen 14
SEKTÖR TEMSİLCİLERİ NE İSTEDİ NE VERİLDİ? Tekstil sektörü hassas sektör ilan edilmeli Enerji ve SSK prim indirimi sağlanmalı 5084 sayılı Teşvuk kanunu tekstil sektörü için devam etmeli İşçilik üzerindeki vergi yükleri dünya standardına çekilmeli Enerji maliyetleri dünya standardına çekilmeli Bölgesel asgari ücret uygulanmalı Doğal küme modellerine önem verilmeli İşletme taşınma maliyetlerine destek verilmeli Eximbank daha etkin olmalı
Kabul edilmedi Kabul edilmedi Kabul edilmedi Kabul edilmedi Kabul edilmedi Kabul edilmedi Kümelenme desteklenecek Doğu-Güneydoğu’ya taşınmaya destek verildi Rahat kredi için düzenleme yapılacak
BTSO Başkanı Celal Sönmez:
TEŞVİKLER TEK BAŞINA YETERLİ OLMAZ
B
ursa Ticaret ve Sanayi Odası (BTSO) Yönetim Kurulu Başkanı Celal Sönmez, Avrupa Birliği’nde ve ABD’de yaşananların dikkatle izlenmesi gerektiğini ve proaktif bir yaklaşımla, Hükümetin özellikle tekstil sektörü için açıkladığı gibi, yatırımları artıracak, teşvik edecek paketlerin ihtiyaca gerçekten cevap verecek şekilde ve acilen uygulamaya sokması gerektiğini söyledi. Celal Sönmez, tekstil sektörünün istihdam ve cari açık açısından çok büyük önem arzettiğinin altını çizerek, açıklanan eylem planı hakkında şöyle konuştu: “İlk kez bir sektör için özel bir eylem planı hazırlanıp, özel teşvik ve destekler uygulamaya konulacak. Sektör gözden çıkarılamazdı. Ancak, söz konusu teşvikler tek başına yeterli değil. Sektörün de dünya koşullarına göre üretimini değiştirmesi gerekmektedir. Eylem planını, ekonominin ihtiyaç duyduğu suni teneffüse bir nebze olsun cevap vereceği için çok olumlu karşılıyoruz zaman içinde bunların artmasının yanı sıra diğer sektörler için de devamının gelmesini bekliyoruz.”
haber DOĞUYA GİDENE VERİLECEK TEŞVİKLER 2009-2015 yılları arasında en az 30 kişi istihdam ettikleri tesislerini söz konusu bölgelere taşıyanlara; -Yüzde 50 enerji desteği -KDV istisnası -Gümrük vergisi muafiyeti -Faiz desteği -SSK işveren primi indirimi -Kurumlar ve gelir vergisi indirimi -Yatırım yeri tahsisi -Taşınma masrafları desteği -KOSGEB’den sıfır faizli kredi olanağı
toplantıda Tekstil, Hazırgiyim ve Deri Sektörü Stratejik Eylem Planı’nı açıkladılar. Üst düzey bürokratlar ile TOBB’un ilgili sektör meclislerinin başkanlarının da katıldığı toplantıda konuşan Sanayi Bakanı Çağlayan, 27 Mart 2008 tarihinde Ekonomik Sorunları Değerlendirme Kurulu’nda (ESDK) söz konusu sektörlerin durumu ele alındıktan sonra Sanayi Bakanlığı olarak 3D olarak adlandırılan değişim, dönüşüm ve desteği içeren sektör stratejisi çalışmalarına başlandığını anımsattı.
SEKTÖRE ÖZEL İLK DESTEK Ortaya çıkan çalışmanın hükümet ve özel sektörün mutabakatıyla oluştuğunu ifade eden Çağlayan, “Ülkemizde ilk kez bir sektörle ilgili stratejik eylem planı hazırlandı. Bu da, Türkiye’nin uzun yıllar lokomotifi olan tekstil, hazır giyim-konfeksiyon ve deri sektörleri için hazırlanmış ve ilk kez bir sektöre özel destekler devreye sokulmuştur”dedi. Eylem planının Dünya Ticaret Örgütü ve Avrupa Birliği normlarına uygun biçimde oluşturulduğunu kaydeden Çağlayan, dönüşümde başarı sağlanması için yürütme, izleme grubu kurulduğunu da belirtti. Derhal devreye sokulacak stratejik eylem planında iki ana eylem, yedi tedbir başlığı altında 28 eylemin yer aldığını bildiren Çağlayan, iki ana eylemden biri olan iş ortamının geliştirilmesi ana eyleminin altında; hukuki ve idari düzenlemeler, altyapının geliştirilmesi, finansal araçların iyileştirilmesi ve geliştirilmesi, insan kaynaklarının geliştirilmesi, üretim altyapısının geliştirilmesi başlıkları altında beş tedbir ve 25 eylemin bulunduğunu anlattı.
YENİ TEŞVİK SİSTEMİ Yıl sonunda dolacak Teşvik Kanunu yerine geçecek yeni teşvik sistemine de değinen Çağlayan, “Yeni teşvik sisteminde taşınılacak illerde yeni yatırımlar için KDV istisnası, gümrük vergisi muafiyeti, faiz desteği, SSK işveren primi indirimi, kurumlar ve gelir vergisi indirimi, yatırım yeri tahsisi gibi teşvikler öngörülmektedir. Bu illere taşınacak anılan sektörlerdeki firmaların da taşınmanın mahiyetine bağlı olarak bu teşviklerden yararlandırılması öngörülmektedir” dedi.
TEŞVİK 2009-2015 DÖNEMİNDE Sayılan teşviklerden fiilen taşınan firmaların yararlanacağının altını çizen Çağlayan, “Taşınacak
DOSABSİAD Başkanı Bülent Parlamış:
DOĞU’YA TAŞINMAK KOLAY DEĞİL
D
OSABSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Bülent Parlamış, büyümenin alarm verdiğini belirterek bir an evvel ihracat yapan istihdam yaratan sektörlerin desteklenmesi gerektiğini söyledi. Hükümetin açıkladığı tekstil ile ilgili teşvik planlarının sektörünün gözden çıkarıldığı imajını yıktığını, bir moral olacağını belirten Parlamış, “Sektörde genel anlamda iyileştirici bir durum ortaya çıkabilir. Ancak mevcut tekstil firmalarının tamamını doğuya taşımak gibi bir düşünceye sıcak bakmak mümkün değil. Çünkü bölgemizin mevcut yetişmiş insan kaynağını, alt yapı ve yan sanayisini de birlikte düşünmeden yalnızca tekstil üretimi açısından taşınmak bir çözüm getirmeyecektir. Öncelikle mevcut bölgelerimizde faaliyet gösteren tekstil sanayicimizi bir kalkındıralım ihtiyaç duyulan taze kanı verelim, hasta bir iyileşsin, ardından inanıyorum ki, ayaklanan müteşebbislerimiz ikinci fabrikalarını bu kalkınmada öncelikli teşvikli yörelere yapacaklardır. Buna inanıyorum. Dimyata pirince giderken eldeki bulgurdan olmayalım. Her zaman eldeki bir kuş daldaki çok kuştan iyidir” dedi.
15
haber TEKSTİL, HAZIRGİYİM-KONFEKSİYON VE DERİ SEKTÖRLERİ STRATEJİ EYLEM PLANI EYLEM
KURULUŞ
SÜRE
KURULUŞ
İŞ ORTAMININ GELİŞTİRİLMESİ
İŞ ORTAMININ GELİŞTİRİLMESİ
Hukuki ve İdari düzenlemeler
İnsan Kaynaklarının Geliştirilmesi
Kümelenme ile ilgili hukuki düzenlemeler yapılacak
DTM
12-16 ay
Sektörün ihtiyacı standartların geliştirilmesi
TSE
Sürekli (2008-2010)
DTM
Sürekli (2008-2010)
Etkin piyasa gözetim ve denetim sistemi Sektörle ilgili istatistiki verilerin AB normlarında paylaşımının serbest bırakılması
TÜİK
6 ay Hukuki düzen 1 yıl, 3 yıl standardizasyon
Kapasite raporlarının standardizasyonu
STB
Çevre ve insan sağlığına uygun üretime yönlendirme için hukuki alt yapı sağlanacak
Çevre ve Orman Bakanlığı
6 ay
El dokuması halı ihracatında yaşanan ekspertiz rapo sorunu çözümü
Kültür ve Turizm Bakanlığı
6 ay
AB’nin imzaladığı STA’ların ülkemizi de kapsayacak şekilde eş zamanlı ve hassasiyet ve önceliklerimiz dikkate alınarak yapılması
DTM
DTÖ kuralları doğrultusunda ithalatta etkin koruma önlemleri uygulanması
DTM
Sürekli (2008-2010)
DTM
Sürekli (2008-2010)
DİR kapsamında sorunların çözümüne yönelik tedbirler
Sürekli (2008-2010)
Altyapının geliştirilmesi Kümelenme çalışmalarının sonuçlandırılması
DTM
12-16 ay
Ar-Ge, Ür-Ge, inovasyon bilincinin yaygınlaştırılması ve uygulamanın etkinleştirilmesi
STB
Sürekli (2008-2010)
İhtiyaç duyulan alanlarda marka, tasarım ve pazarlama bilincinin yaygınlaştırılması
DTM
Sürekli (2008-2010)
Üniversite-sanayi işbirliğinin derinleştirilmesi
STB
Sürekli (2008-2010)
Finansal Araçların İyileştirilmesi ve Geliştirilmesi
16
EYLEM
Kredi Garanti Fonu altyapısı ve hacminin geliştirilmesi
STB
12 ay
Eximbank kaynaklarının geliştirilmesi
Hazine M.
Sürekli (2008-2010)
Eximbank kredilerinin mümkün olduğunca yaygın kullandırılması
Eximbank
Sürekli (2008-2010)
KOSGEB kredi faiz desteği DTÖ ve AB yükümlülükleri çerçevesinde geliştirilerek sürdürülmesi
KOSGEB
9 ay
Mevcut ve alternatif finansman modelleri konusunda farkındalık yaratılması
Hazine M.
Sürekli (2008-2010)
SÜRE
İŞKUR
Sürekli (2008-2010)
Pamuk üretimi geliştirilmesi, ırk ıslahı, rekoltenin istenilen nitelik ve miktarda sağlanması
Tarım ve Köyişleri Bakanlığı
Sürekli (2008-2010)
Kütlü pamuk destekleme prim ödeme miktarının artırılması ve ekim öncesi ilanı
Tarım ve Köyişleri Bakanlığı
24 ay
Sentetik hammadde için petrokimya yatırımlarının desteklenmesi
Hazine
Hayvan varlığının artırılması, hamderilerle ilgili kalite ve verim kaybının önlenmesi
Tarım ve Köyişleri Bakanlığı
Nitelikli işgücünün yetiştirilmesi ve eğiticilerin eğitim Üretim Altyapısının Geliştirilmesi
3 ay Sürekli (2008-2010)
İŞLETME KAPASİTELERİN DESTEKLEYEREK REKABET EDEBİLİRLİĞİN ARTIRILMASI İşletme Kapasitelerinin Desteklenmesi Rekabet gücü için DTÖ ve AB yükümlülüklerimiz çerçevesinde bilgi, danışmanlık ve doğrudan destek sağlanması
DTM
Yatırım destekleri stratejide belirtilen prensipler ve DTÖ, AB yükümlülüklerimiz çerçevesinde verilmesi
Hazine M.
Sürekli (2008-2010)
Hazine M.
Sürekli (2008-2010)
Sürekli (2008-2010)
Maliyetlerin Azaltılması Mevcut işletmelerin gelişmiş yörelerden kalkınmada öncelikli yörelere (özellikle Doğu ve Güneydoğu illerine) taşınmalarına DTÖ, AB yükümlülüklerimiz çerçevesinde destekler verilmesi
haber firmalara yönelik bu imkan 1 Ocak 2009-31 Aralık 2014 dönemini kapsayacaktır. Dolayısıyla erken taşınan firmaların desteklerden yararlanma süreleri de daha uzun olacaktır. Taşınma işleminin hızla yapılmasını teminen, 2009 yılı sonuna kadar taşınacak olan firmalara ayrıca taşınma desteği verilecektir. Taşınılacak illerde mevcut tesislerden 5084 sayılı Kanun’dan yararlanmaya devam edenler, söz konusu kanunda kendilerine sağlanmış imkanları belirlenmiş sürelerin sonuna kadar kullanabileceklerdir. 5084 sayılı Kanun kapsamında süresi dolmuş olan mevcut tesislere sadece sosyal güvenlik primi indirimi desteği sağlanacaktır. Türkiye genelinde tekstil sektöründe yeni yatırımlara yönelik teşvikler, aşırı kapasite artışına yol açmayacak bir anlayışla ve modernizasyon, yenileme, Ar-Ge, tasarım, teknik tekstil ile akıllı tekstil gibi alanlarla sınırlı tutulacaktır” dedi.
EKREN: SÜREÇ ÖZEL SEKTÖRLE BİRLİKTE YÖNETİLECEK Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Nazım Ekren de toplantıda yaptığı konuşmada, Türkiye ekonomisinin makro ve sektörel bazda önemli değişim ve dönüşüm sürecinde bulunduğunu belirterek tekstil, hazır giyim, konfeksiyon ve deri sanayinin öncelikli sektörler arasında yer aldığını söyledi. Ekren, değişim ve dönüşümün doğası gereği dinamik olduğunu, bu nedenle de belgenin esnek bir formatta hazırlandığını belirterek, “TOBB ve Sanayi ve Ticaret Bakanlığı koordinasyonunda sürekli takip ve analiz edecek ve dinamik süreci canlı tutacak bir izleme ve değerlendirme komitesi kurduk. İnisiyatifler de bu komite tarafından belirlenecek. Bu nedenle sürecin özel sektörle birlikte yönetilmesinden Sanayi ve Ticaret Bakanlığı sorumlu olacak” şeklinde konuştu.
TÜZMEN: GELİŞEREK YOLA DEVAM
Abdülkadir Konukoğlu
Devlet Bakanı Kürşad Tüzmen de, Türkiye’nin toplam ihracatının yarısının bu sektörler tarafından yapıldığını belirterek, “Dünyada moda öncüsü
olan ülkelerin hemen arkasında yer alan Türkiye kısa zamanda ilk sıraya yerleşecektir. İhracat miktar olarak fazla olmayacak belki ama değer olarak yüksek olacak. Buna doğru bir geçiş de ancak böylesine stratejik bir planla oluşturulabilir. Dolayısıyla şu aşamada önemli olan kümeleşme çalışmalarının yapılıp, Turquality çalışmaları daha iyi bir şekilde takip edilip, moda, marka, Ar-Ge, Ür-Ge destekleri akıllı tekstil gibi alanlarla iyi bir şekilde çerçevelenip yola devam edilecektir” dedi.
HİSARCIKLIOĞLU: TEŞVİK KANUNU SÜRESİ UZATILSIN TOBB Başkanı Rıfat Hisarcıklıoğlu, toplantıda yaptığı konuşmada, Türkiye’nin tekstil ve hazır giyim ihracatında dünya dördüncüsü olduğuna işaret ederek, şunları söyledi: “Türkiye’nin dünya pazarlarında liderlik yaptığı ve Türkiye için hayati öneme sahip sektörleri sorunları ile baş başa bırakamayız. Düşük kur ve yüksek enerji maliyeti şeklindeki iki kıskaç arasına sıkışan sanayiciyi rahatlatıcı tedbirlerin ivedikle alınması gerekiyor. Özellikle de eğer kısa vadeli tedbirler bu yılın sonuna kadar hayata geçirilmezse, bu yıl sona erecek 5084 sayılı yasayla gelen sistemin bir yıl uzatılmasında fayda var.”
SEKTÖRDEN GÖRÜŞLER Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) Başkanı Mehmet Büşükekşi: Üç sektör İtalya ve İspanya’da da büyük sıkıntılar içerisinde. Buradaki dezavantajı belki avantaja çevirebiliriz. Burada doğacak boşluğu Türkiye’de yıllardan beri oluşan know-how’la avantaja dönüştürebilir. Türkiye Giyim Sanayicileri Derneği’nin (TGSD) başkanlığını yaptığı dönemde sektörel yatırımların Anadolu’ya kaydırılması için çok çaba sarf eden Umut Oran, bu plan ile yatırımların Anadolu’ya kayacağına inandığını söyledi. TOBB Tekstil ve Hazırgiyim Meclis Başkanlığı’nı yürüten Oran, Doğu ve Güneydoğu’da temaslar yapıp sonuçları hükümetle paylaşacağını, Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) ve sendikalarla da konuşacağını söyledi. Orka Grup YK Başkanı Süleyman Orakçıoğlu: Hükümetin çabası olumlu. Az da olsa sektöre moral olacak. Enerji verimliliği konusunda verilecek yüzde 20’lik destek hazırgiyimden ziyade daha çok tekstilin işine yarar. Teşviklerin hayata geçmesinde takvim büyük önem taşıyor. Ege HKİB Başkanı Jak Eskinazi: Eylem Planı sektöre önem verildiğinin göstergesi. Sektöre ülkenin ihtiyaç duyduğunun açıklanması önemli ve moral verici. Ancak eylem planının en önemli kısmında ‘cek cak’ var. Somut bir kısım yok. Sanko Holding Yönetim Kurulu Başkanı Abdülkadir Konukoğlu: Eylem Planı genel olarak olumlu. Ben planının açıklandığı toplantıya da katıldım. Verilen teşvikler sektörün gözden çıkarılmadığını ispatlıyor. Özellikle kütlü pamuk destekleme prim ödeme miktarının artırılacak olması, pamuğun gelişmesine katkı sağlayacak ve fiyatı ucuzlatacak.
TGSD Başkanı Ahmet Nakkaş:
PLANDA NET ÇÖZÜMLER YOK
S
trateji Eylem Planı kısa vadede beklentileri karşılamaktan uzak. Orta ve uzun vadedeki sorunlara çözüm olabilir. Orta vadede işletmelere rekabet güçlerini sürdürebilmek için yüzde 15-20 oranında avantaj sağlayabilir. Sektörün değişim ve dönüşümünün yol haritasını çizdiğimiz ‘Ufuk 2015’ çalışmamızın referans alındığı plan, bizim özellikle can suyu olarak nitelediğimiz talepleri kapsamıyor. İstihdam ve enerji maliyetlerinde dengeleme yok. Ortaya konulan çözümlerde netlik bulunmuyor. Hangi illere taşınıldığında destek verilecek, primlerde ne kadar indirim yapılacak belli değil. Bu durumda 5084 sayılı Teşvik Yasası en az bir yıl daha süresi uzatılmalı.
İstanbul THİB Başkanı İsmail Gülle:
ONCA EMEĞİN SONUCU BU OLMAMALIYDI
B
u konuyla ilgili uzunca süredir bir çalışma yapılıyor. Bu çalışmaların, onca emeğin sonucu böyle olmamalıydı. Sonuç, beklentileri daha çok karşılar nitelikte olmalıydı. Eylem planı için hükümet ve sektör olarak 6 ayı aşkın süre uğraştık. Ortada büyük bir emek ve çalışma var ama sonuç beklentilerin uzağında çıktı. Planda şu an için öne konulan en önemli unsur olan taşınma ile ilgili sorunlar var. Deniliyor ki, doğuya gidin teşviki alın. Bir kere mevcut yatırımların yerinden kalkması ve doğuya gitmesi için ciddi kaynak lazım. Bu kaynak mevcut mu? Aynı şekilde bina yapımı ve diğer giderler de firmalarımız için ek masraf çıkarır. Taşınanlara verilen veya verilecek olan SSK işveren indirimi de daha çok konfeksiyona yarar.
17
ekonomi gündemi
ERSİN ÖZİNCE:
DIŞ FİNANSMANA DİKKAT EDİLMELİ İş Bankası Genel Müdürü ve Bankalar Birliği Başkanı Ersin Özince, reel sektörün yurt dışından, yurt içinden daha çok kaynak almasını ve enerji projelerindeki döviz temini zorunluluğunu eliştirdi.
İ
ş Bankası Genel Müdürü ve Bankalar Birliği Başkanı Ersin Özince, ekonominin zannedildiği kadar iyi olmadığını belirterek, politikalara yönelik eleştirilerde bulundu. Korhaber internet portalına konuşan Özince, Türkiye’nin dünya ekonomi liginde gerilediğine işaret ederek, “Ekonomi iyi durumda demek, üç ihracat rakamı, iki enflasyon rakamı değil ki. İhracat, dış ticaret iyi güzel durumda tamam da yeter mi” dedi. Yabancı yatırımcı çekme yöntemlerini eleştiren Özince, “Yabancı yatırımcı geliyor diye her şey yolunda mı? Uluslararası yatırımcıyı, sermayeyi ya elindekileri satarak getiriyorsun ya da çok yüksek faiz vererek getiriyorsun. Bu kadar yüksek faiz vermezsen yabancı yatırımcı bu devletin riskini alır mı? O zaman işler yolunda mı” diye konuştu. Türkiye’nin ulusal politikaları önde tutması gerektiğini vurgulayan Özince, Türkiye’de bir krizin olup olmadığı, ne kadar başarılı olunduğu, işlerin yolunda olup olmadığının Türk halkının refah düzeyinin iyileşmesiyle ilgili olduğunu kaydetti. Özince, “Örneğin Fert Başına Milli Gelir artıyor ama dağılımı bozuluyorsa işler yolunda gitmiyor demektir. Kuran kurslarında bu ülkenin çocukları enkaz altında ölüyorsa, ülkenin önde gelen kurumları ‘Haydi Kızlar Okula’ diye kampanyalar yapıyorsa, bir şeyler düzgün gitmiyor demektir” diye konuştu.
ENERJİ PROJELERİNDE FİNANSMAN NEDEN YURT DIŞINDAN? Özince, Türkiye’de hala sermaye açısından çok ciddi düzeyde “kayıt dışılık” ve “yurt dışılık” olduğuna dikkat çekti. Kayıt dışı istihdamda, kayıt dışı üretimden yakınanların kayıt dışı ve yurt dışında tutulan tasarruflar ve sermaye konusunda sessiz kaldığının altını çizen Özince, “Reel sektörün, Türk bankacılık sektöründen aldığı kaynaktan çok daha fazlasını yurt dışından alıyorsa burada bir şey var demektir. Enerji projelerinde finansmanın yurt dışından ve döviz olarak temin edilmesi koşulunun anlamı nedir? Türkiye’nin mali ve finans işleri çok büyük tutarda ya kayıt dışı ya yurt dışı” dedi. 18
Özel bankalarda bankasını iyi yönetemeyen patrona ve yöneticiye “hortumcu” denilmesinden yakınan Özince, bankanın fona alındığını, patronların yargılandığını buna karşın kamu bankalarının görev zararlarının Hazine’ye yıkıldığını söyledi. Bunun sorumluları nerede diye soran Özince, kamu bankalarının, belki de fona alınan özel bankalardan çok daha fazla zararı Hazine’nin üzerine yıktığını söyledi. Özince, “Diğeri hortumcu, peki bu ne? Bunu kim yargılayacak, var mı yargılanan? O dönemde de, bugün de bunlar konuşulmuyor. Bankacılığı bir dönem çok istismar ettik. Emlakbank, Töbank olayı, Pamukbank olayından daha mı az vahim? Bu ülkede pek çok kaynak heba edildi, sizin, benim, çocuklarımızın vergilerinden geleceğinden ödendi hep bu faturalar. Kime hesap soruldu, nerede sorumluları? Yargılanmalılar, aklanmalılar! Bankacılık lisanslarını, izinlerini verenler, hem bunu veriyorsun, hem bankaya el koyuyorsun zararı hepimize yıkıyorsun” şeklinde konuştu.
TİM’İN YENİ BAŞKANI MEHMET BÜYÜKEKŞİ
T
ürkiye İhracatçılar Meclisi’nde (TİM) mevcut yönetimin devamı olarak görülen ve hükümet çevrelerince de desteklendiği belirtilen Başkan Vekili Mehmet Büyükekşi 9 Eylül’deki kongrede yapılan oylamada 201 oy alarak başkan seçildi. Diğer aday Adnan Dalgakıran, 125 oy aldı. TİM’de başkanlık yarışı dört adayla başlamıştı. Devlet Bakanı Kürşat Tüzmen’in de katılarak “devamlılık mesajı” verdiği 15.Genel Kurulda 2001 yılından bu yana bu görevi sürdüren Oğuz Satıcı görevi bıraktı. Seçimlerde sürpriz gelişme, Başkanlık seçimlerini güçlü adayı olarak gösterilen ve İHKİB Başkanı Hikmet Tanrıverdi ve diğer tekstil ihracatçıları tarafından desteklendiği açıklanan İstanbul Tekstil ve Hammaddeleri Birliği Başkanı İsmail Gülle’nin aday olmak için gerekli olan 23 üyeli İcra Komitesi üyeliğine seçilememesi oldu. Tekstil ihracatçılarını temsilen TİM İcra Komitesi üyeliğine Uludağ Tekstil ve Hammaddeleri İhracatçıları Birliği Başkanı İbrahim Burkay’ın kendi grubunundan en yüksek oyu alarak seçilmesiyle İsmail Gülle de adaylık şansını kaybetti. Seçimlerin bir diğer başkan adayı Ali Kahya da yarıştan Adnan Dalgakıran lehine çekildi. İbrahim Burkay, Mehmet Büyükekşi
TEKSTİLDE ÜRETİM HACMİ DÜŞÜYOR
T
ekstil sektöründeki kan kaybı yılın ilk altı ayında kendini rakamlarda da gösteriyor. Söz konusu dönemde pamuk ve sentetik iplik, yünlü, pamuklu ve sentetik dokuma gibi kategorilerdeki üretimde yüzde 20’leri geçen azalışlar görüldü. Ocak-Haziran 2008 döneminde pamuk ipliği üretimi geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 21.1, sentetik iplik üretimi yüzde 19.7, pamuklu dokuma yüzde 21.2, sentetik dokuma da yüzde 14.1 azalış gösterdi.
TEKSTİLDEKİ KAN KAYBININ TABLOSU Kaynak: TÜİK
Yün İpliği(ton) Pamuk İpliği(ton) Sentetik İplik(ton) Yünlü Dokuma(mt.) Pamuklu Dokuma(mt.) Sentetik Dokuma(mt.) Makina Halısı(m2)
2008 2007 Değ.(%) 21.093 18.394 14,7 221.843 281.017 -21,1 232.178 289.256 -19,7 15.944.248 17.114.018 -6,8 295.054.772 374.381.055 -21,2 95.189.837 110.856.676 -14,1 28.422.920 30.052.331 -5,4
ekonomi gündemi
22 MİLYON ÇALIŞANIN 10 MİLYONU KAYIT DIŞI
T
ürkiye’de 10 milyon 115 bin kişi herhangi bir sosyal güvenlik kurumuna kaydı olmadan çalışıyor. DOSAB Perspektif ’in Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerinden yaptığı belirlemelere göre, mayıs ayı baz alındığında istihdamdaki toplam nüfus 22 milyon 277 bin kişi ancak bunun 10 milyon 115 binini herhangi bir sosyal güvenlik kurumuna kaydı bulunmayanlar oluşturuyor. Kayıt dışı “çalışanlar” içinde en büyük grup ücretsiz aile işçileri. Büyük bölümü tarım kesiminde bulunan ve standart bir istihdamdan farklı olarak tarım ya da ticaretle uğraşan ailesine yardım eden bu kişilerin toplam sayısı 3 milyon 280 bin kişi düzeyinde Bunların da yüzde 95.8’i sosyal güvenlik şemsiyesinden yoksun. Bu kişilerin, ücretsiz aile işçisi şeklinde tanımlanması, Türkiye’deki işsizliğin boyutlarını da olduğundan küçük gösteriyor.
İSTİHDAMDAKİ NÜFUS VE KAYIT DIŞI ÇALIŞANLAR (Mayıs-Bin kişi)
BÜYÜME ÇOK SERT FREN YAPTI
Toplam Ücretli Yevmiyeli İşveren Kendi hesabına Ücretsiz aile işçisi Tarım Tarım dışı
Toplam İstihdam 22.277 11.398 1.640 1.219 4.740 3.280 6.034 16.243
Kayıt dışı İstihdam 10.115 2.000 1.472 334 3.166 3.143 5.291 4.825
Kayıt dışı Oranı(%) 45,4 17,5 89,8 27,4 66,8 95,8 87,7 29,7
Tam 26 çeyrektir pozitif olan ekonomimizdeki büyüme bu yılın ikinci çeyreğinde hız kesti. 2002’den sonra en düşük rakam ortaya çıktı
T
ürkiye ekonomisinde son beş buçuk yılda kesintisiz devam eden, ancak 2006’nın ikinci yarasından itibaren hız kesen büyüme, bu yılın ikinci çeyreğinde ise adeta durma noktasına geldi. 2008 yılının Nisan-Mayıs-Haziran döneminde gayri safi yurt içi hasıla (GSYH) geçen yılın aynı dönemine göre sabit fiyatlarla sadece yüzde 1.9 artış gösterdi. Böylece 26 çeyrektir kesintisiz devam eden büyümenin küresel konjonktürün de etkisiyle durma noktasına geldiği gözlendi. Kriz yılı 2001’de yaşanan hızlı küçülmenin ardından, Türkiye ekonomisi 2002’nin ilk çeyreğinden itibaren büyüme sürecine girmişti. Bu yılın Haziran sonuna kadar olan 26 çeyrekte büyüme oranı hep pozitif çıktı. Ancak, bu yıl ikinci çeyrekteki yüzde 1.9’luk büyümenin, 2002’nin ilk çeyreğindeki yüzde 0.3’lük orandan sonraki en düşük büyüme oranı olduğu dikkati çekti. Bu arada bu yılın ilk çeyreğinde yüzde 6.6 olarak açıklanan ve “sürpriz” olarak nitelendirilen büyüme oranı da yüzde 6.7’ye revize edildi. Buna göre Ocak-Haziran döneminde geçen yılın aynı dönemine göre GSYH büyüme oranı yüzde 4.2 olarak gerçekleşti. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), yılın ikinci çeyreğine ilişkin GSYH değeri ve büyüme oranlarını açıklamasına göre ikinci
20
çeyrekte GSYH cari fiyatlarla yüzde 14.7 artışla 240.8 milyar YTL, sabit fiyatlarla yüzde 1.9 artışla 25.1 milyar YTL oldu. Haziran sonu itibariyle yıllık GSMH cari fiyatlarla 918.7 milyar YTL, sabit fiyatlarla 103.2 milyar YTL düzeyinde gerçekleşti. Bu arada 2007 yılına ilişkin daha önce açıklanan GSYH ve büyüme oranları da revize edildi. Buna göre 2007 yılı gayri safi yurt içi hasıla değeri ise cari fiyatlarla yüzde 12.6’lık artışla 853.6 milyar YTL, sabit fiyatlarla yüzde 4.6’lık artışla 101.2 milyar YTL olarak açıklandı. 2007 yılında kişi başına gayri safi yurt içi hasıla değeri de cari fiyatlarla 12 bin 94 YTL ve 9 bin 305 dolar oldu. Daha önce, 2007 yılı GSYH değeri cari fiyatlarla yüzde 12.9’luk artışla 856.3 milyar YTL, sabit fiyatlarla yüzde 4.5’lik artışla 101.1 milyar YTL, kişi başına milli gelir de 9 bin 333 dolar olarak açıklanmıştı.
ÇEYREKLERE GÖRE GSYH BÜYÜME ORANI (1998 fiyatlarıyla;%)
2002 2003 2004 2005 2006 2007 2008
I. 0,3 8,1 10,0 8,5 5,9 8,2 6,7
II. 6,4 4,0 11,9 7,7 9,7 4,2 1,9
III. 6,2 4,3 8,1 7,6 6,3 3,3
IV. 11,1 5,2 8,0 9,8 5,7 3,6
Yıllık 6,2 5,3 9,4 8,4 6,9 4,6
İNŞAAT SEKTÖRÜNDE KÜÇÜLME SÜRÜYOR
Y
aklaşık iki yıldır durgunluk ve küçülme yaşanan inşaat sektöründe yeni alınan yapı ruhsatlarının sayısı ve yapılacak bina sayısında gerileme sürüyor. Ocak-Haziran döneminde belediyeler tarafından “yapı ruhsatı” verilen bina sayısı geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 13.6, daire sayısı yüzde 10.5, toplam yüzölçümü de yüzde 12.6 geriledi. Geçen yıl ilk altı ayda alınan yapı ruhsatlarında 47 bin 53 olan konut bina sayısı bu yıl aynı dönemde yüzde 15.3 düşerek 39 bin 851’e; konut yüzölçümleri yüzde 14.6 düşüşle 43 milyon 871 bin 844 metrekareden, 37 milyon 477 bin 625 metrekareye geriledi. Bu arada 2009 inşaat maliyetleri belirlendi. Basit mesken betonarme karkas 115,96, aynı kategoride lüks inşaat 701,36, fabrika ve imalathane binalarında basit inşaat 104,77, birinci sınıf inşaatta 391,28 YTL’ye yükseltildi.
ekonomi gündemi
ŞİRKETLERİN KUR RİSKİ KATLANDI Türkiye’de, şirketlerin kur riski son 5 yılda 2.5 kat arttı. Son bir yıldaki artış ise çok yüksek. Döviz pozisyonu açığı bir yılda % 73.5 artarak 73.7 milyar $ seviyesini gördü. Döviz açığında temel neden nakdi krediler.
OSB’LERE MESLEK LİSESİ ŞARTI
M
Ş
irketlerin kur riskini gösteren net döviz pozisyonu açığı son bir yılda yüzde 73,5 oranında artış göstererek ilk çeyrek sonu itibariyle 73,7 milyar dolara ulaştı. Şirketlerin kur riski 2003 sonundan bu yana ise yüzde 272 artış göstererek neredeyse dörde katlandı. Merkez Bankası verilerinin gösterdiğine göre, finansal kesim dışındaki firmaların net döviz pozisyonu açığı yılın ilk çeyreği itibariyle, yıl sonuna göre 12.7 milyar dolar, geçen yılın ilk çeyreğine göre ise 31.2 milyar dolar artarak 73.7 milyar dolara yükseldi. Böylece şirketlerin kur riski bir yıllık dönemde yüzde 73,5 artış gösterdi. İlk çeyrek itibariyle şirketlerin döviz varlıklarının tutarı bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 22,7 artışla 80,8 milyar dolara çıktı. Aynı dönemde döviz yükümlülükleri toplamı yüzde 42,6 artarak 154.5 milyar dolara yükseldi. Şirketlerin kur riski, 2007 sonunda 60.9, 2006 sonunda 36.6, 2005 sonunda 26.6, 2004 sonunda 20.3, 2003 sonunda 19.7 milyar dolar düzeyinde bulunuyordu. 2003 sonundan 2008 ilk çeyreğine kadar olan dönemde kur riski yüzde 272,9 artış gösterdi. Bu dönemde döviz varlıkları yüzde 160,9, yükümlülükleri ise yüzde 204,5 oranında arttı.
ÇOĞU NAKDİ KREDİLERDEN Şirketlerin kur riskine neden olan döviz yükümlülüklerinin çoğu nakdi kredilerden
kaynaklanıyor. 2008 ilk çeyreği itibariyle 154.5 milyar dolar olan döviz yükümlülüklerinin 13.9 milyar doları nakdi kredilerden kaynaklandı. Kalan 15.6 milyar dolar ise ithalat borçlarından oluştu. Şirketlerin döviz cinsinden nakdi kredilerinin 87.2 milyar doları yurtdışından, 51.6 milyar doları yurt içinden kaynaklanan kredilerden oluştu. Yurtdışından sağlanan kredinin 85.4 milyar dolarlık kısmı uzun vadeli kredilerden oluştu. Bunun 63.7 milyar doları vadeye kalan sürenin 1 yıldan fazla, 21 milyar 708 milyon dolarlık kısmı vadeye kalan sürenin 1 yıldan az olduğu krediler. Yurt içinden sağlanan 51.6 milyar dolarlık kredinin 39.4 milyar doları bankalara olan kredi borçlarından kaynaklandı. İlk çeyrek itibariyle, 2003 sonuna göre, şirketlerin nakdi kredilerinde yüzde 214,2, yurtiçinden sağlanan kredilerinde yüzde 184,5, bankalardan aldıkları kredilerde yüzde 211,3 artış görüldü. Bu dönemde TMSF’ye devrolunan takipli kredilerin tutarı yüzde 35,6 azaldı. Yurtdışından sağlanan krediler yüzde 234,9, ithalat borçları da yüzde 139,2 arttı. İhracat alacakları 14 milyar 154 milyon dolar, yurtdışına doğrudan sermaye yatırımları 10 milyar 403 milyon dolar düzeyinde gerçekleşti. İlk çeyrek sonu itibariyle, şirketlerin döviz varlıkları içindeki mevduatları, bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 20,9, 2003 sonuna göre yüzde 177,5 artış gösterdi.
illi Eğitim Bakanlığı Erkek Teknik Öğrenimi Genel Müdürlüğü’nün oluşturduğu, Mesleki ve Teknik Eğitim Eylem Planı (2008-2012) temmuz ayında açıklandı. Bu plana göre, özel sektör, mesleki ve teknik okul açma konusunda isteksiz olduğu için, 5580 sayılı Özel Eğitim Kurumları Kanunu’nda değişiklik yapılarak kanun özel sektörün mesleki ve teknik eğitim okulları açmasına imkan verecek şekle getirilecek. Meslek ve teknik okul açacak özel sektör için vergi indirimi, uzun vadeli ve düşük faizli kredi, arsa temini gibi teşvikler verilecek. İstihdam garantili okul açan özel sektör kurumu ise eğitime yüzde 100 destek kapsamında vergi indiriminden yararlandırılacak. Yeni kurulacak Organize Sanayi Bölgesi, Turizm Bölgesi ve Serbest Ticaret Bölgeleri’nin mesleki ve teknik liseler için arsa ayırması şartı getiriliyor. Konu ile ilgili yasal düzenleme yapılacak ve bununla ilgili olarak da bölge yönetimleri teşvik edilecek. Mesleki ve teknik eğitim okullarında bulunan bina, tesis, uygulama birimi, atölye ve laboratuarlardan özel sektörün yeterli düzeyde yararlanamaması nedeniyle de düzenlemeler yapılacak.
GEMPORT GÜCÜNÜ İKİYE KATLADI
T
ürkiye’nin ilk özel liman işletmesi Gemport, 80 milyon dolarlık yatırımın tamamlanmasıyla kapasitesini yaklaşık iki kat daha arttırdı. Gemport Genel Müdürü Cüneyd Acar, yapılan 80 milyon dolarlık yatırımın ardından Gemport’da yeni bir döneme adım atıldığını belirtti. Acar, “Gemport iç bölge bağlantılı; tüm dünyaya yükleme imkanı olan, yüksek prodüktivite ve gerçek fiyatlandırma yapılan bir liman. Artan talepler nedeniyle yapılan yatırımların ardından Türkiye’nin draftı en uygun limanları arasında yer aldık. Yatırımlar sonrası rıhtım boyu 220 metreden 413 metreye çıkarıldı. 413 metre rıhtım boyu ile Gemport, 300 metre uzunluğundaki, en uzun konteyner gemileri olan ‘süperdost panamax’ gemilerini de kabul edecek duruma geldi” dedi.
21
ekonomi gündemi
AB PAZARI DARALDI OTOMOTİV NEZLE OLDU!
EPDK FİYAT MEKANİZMASINA EL KOYUYOR
E
A
vrupa’da otomotiv satışlarının 2008’de % 8 gerilemesi Türkiye’de otomotiv sektörünü olumsuz etkiledi. Tofaş tatile çıktı, Renault bant üretimin hızını düşürdü. Yan sanayi endişeli. Avrupa Otomotiv Üreticileri Derneği (ACEA), bu yılın ilk sekiz ayında Avrupa’da otomobil satışlarının yüzde 3.9 oranında azalarak 10.8 milyon adet düzeyine gerilediğini açıkladı. Avrupa’daki 8 aylık satışlar, özelikle İzlanda’da yüzde 27,5 İspanya’da yüzde 21.1 ve İrlanda’da yüzde 16.7 azaldı. Küresel finans krizinin de etkisiyle Avrupa ekonomilerinde ortaya çıkan durgunluk işaretleri otomotiv sektöründe de kendisini gösterdi.
Yılın ilk sekiz ayında Avrupa Birliği ülkelerinde otomotiv pazarı daraldı. Otomotiv Sanayii Derneği (OSD) Genel Sekreteri Ercan Tezer’in yaptığı açıklamada, AB ve EFTA ülkelerinden özelikle İzlanda’da yüzde 27,5 İspanya’da yüzde 21,1 ve İrlanda’da gerçekleşen yüzde 16,7’lik düşüşün, Avrupa Ülkeleri genelinde, otomobil satışlarının azalmasında büyük etkisinin olduğuna işaret etti. Tezer, Avrupa pazarında yaşanan bu daralmada, petrol fiyatlarındaki artış ile müşteri güven endeksindeki düşüşün, önemli etkenler olduğunu belirtti. Türkiye’de otomotiv pazarında aylık olarak gerileme Haziran ayından beri devam ediyor. Ağustos ayında toplam pazar yüzde 14, otomobil pazarı yüzde 8.3 oranında daraldı. AB pazarındaki daralmanın olumsuz etkileri, Ağustos ayında kendini göstermeye başladı ve bu ayda toplam araç ihracatı yüzde 8.2 otomobil ihracatı ise yüzde 3.8 oranında azaldı
TOFAŞ TATİL, RENAULT AZALDI Tofaş’tan İMKB’ye yapılan açıklamada, fabrikanın, Avrupa’da yaşanan ekonomik durgunluk nedeniyle azalan yurt dışı siparişleri göz önüne alarak, Ramazan Bayramı öncesinde 3 iş günü ve sonrasında 3 iş günü üretimine ara vereceği duyuruldu. Ramazan Bayramı tatilini de kapsayacak şekilde fabrika 24 Eylül 2008 tarihinden itibaren 7 Ekim 2008 tarihi dahil olmak üzere tatile çıktı. Üretim 8 Ekimde başlayacak. Bursa’daki Oyak Renault da bant üretim hızını bayram öncesi saatte 60 araçtan 55 araca düşürdü. Ayrıca Renault son gelişmeler ışığında Avrupa fabrikalarında 2000 bin işçiyi çıkartacağını açıkladı.
22
nerji Piyasası Düzenleme Kurumu (EPDK) Başkanı Hasan Köktaş, akaryakıtta şirketlerin uluslararası piyasadaki zamları hemen fiyata yansıtırken, düşüşleri yansıtmadıkları şikayetlerinin ardından fiyat belirleme ve açıklama süreçlerini değiştirme kararı aldıklarını açıkladı. Rafineri, dağıtımcı ve bayinin fiyatları belirleme metodolojisinin yeniden belirleneceğini belirten Köktaş, fiyat belirleme süreçlerinin de şeffaflaştırılacağını bildirdi. Köktaş, uzun süredir üzerinde çalıştıkları yeni mekanizmayı şöyle anlattı: “İlki sektörün fiyatlandırma mekanizmaları, ikincisi rekabetin kalıcı tesisi noktasında çalışıyoruz. Son aşamaya gelmiş durumdayız. Fiyat tespit ederek müdahale etme yerine piyasada bir düzenleyici olarak müdahale etme yöntemini seçiyoruz. Rafineri çıkış noktasından tüketiciye varış noktasına kadar olan bütün fiyatlamaların metodolojisi şeffaflaştırılacak. Köktaş ayrıca doğalgazda piyasanın oluşmadığını yasanın değişeceğini söyledi.
18 FİRMA AR GE MERKEZİ İÇİN BAŞVURU YAPTI
S
anayi ve Ticaret Bakanı Zafer Çağlayan, 18 firmanın Ar-Ge Merkezi kurma belgesi almak için Bakanlığa başvurduğunu açıkladı. Firmalar, 2008-2009 yıllarında 1 milyar 540 milyon 743 bin YTL’lik Ar-Ge bütçesini merkezlerde kullanmayı taahhüt etti. 12 Mart’ta Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Kanunun devrim olduğunu belirten Çağlayan, Yönetmeliğin de yayımlandığını anımsattı. Koç Holding dokuz, Zorlu Holding üç, Sabancı Holding, BSH Bosch Siemens, Safkar Grup, TSK Güçlendirme Vakfı’na Havelsan Hava elektronik Sanayi, Banksoft Bilişim Bilgisayar Hizmetleri ve BIS Çözüm ve Entegrasyon Hizmetleri Ar-Ge Merkezi kurmak için başvuru yaptı.
ekonomi gündemi
MÜSİAD KABİNE REVİZYONU İSTEDİ
M
DENİZ FENERİ VE DOĞAN TARTIŞMASI:
BAŞBAKAN ERDOĞAN’A GÜVEN AZALDI
S
on altı yıldır yapılan araştırmalarda halk tarafından en güvenilir lider olarak görülen Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Deniz Feneri ve Aydın Doğan kavgası nedeniyle güven kaybına uğradı. Political Researcher Strateji Geliştirme Merkezi’nin Eylül ayı içinde yaptığı “Toplumun Medya-Siyaset İlişkilerine Bakışı ve Yerel Yönetimler Araştırması” hükümetin ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a olan güvenin önemli ölçüde azaldığı sonucunu ortaya çıkarttı. 16 Büyükşehir Belediyesi ve 23 metropol ilçede yapılan araştırmaya 2 bin 420’si kadın, 2 bin 448’i erkek toplam 4 bin 868 kişi katıldı.
YOLSUZLUK SARSINTISI Ankete göre Türk halkının son dönemdeki en önemli gündemi Deniz Feneri yolsuzluğu olurken, halkın yüzde 78.3 gibi büyük bir oranı Deniz Feneri e.V’de yolsuzluk yapıldığı iddialarının doğru olduğuna inanıyor. Yolsuzluk yapıldığına inanmayanların oranı yüzde 10.1 olurken, konu ile ilgili fikri olmayanların oranı yüzde 11.6’yı buldu. Ankette, Almanya’daki Deniz Feneri e.V için öne sürülen yolsuzluk olaylarına Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın da dahil olabileceğine inananların oranı yüzde 47.8,
yüzde 34.4’ü inanmadığını söyledi. Fikir beyan etmeyenlerin oranı ise yüzde 17.8 oldu. Deniz Feneri yolsuzlukları karşısında AKP hükümetinin konuya bakış açısı sonrasında ise hükümetin yolsuzlukların üzerine gittiğine ilişkin kanı da ortadan kalktı. Ankette, “Adalet ve Kalkınma Partisinin Yolsuzlukların üzerine gittiğine inanıyor musunuz?” sorusuna, ankete katılanların yüzde 64.9 gibi büyük bir kısmı “hayır inanmıyorum” yanıtını verdi.
BAŞBAKAN-DOĞAN MEDYA DÜELLOSU Anketin önemli sonuçlarından biri de Aydın Doğan ve Başbakan Erdoğan arasındaki tartışma ile ilgili. Ankete göre halkın yüzde 25.7’si tartışmada Aydın Doğan’ı haklı olarak görürken, yüzde 23.9’u Başbakan Erdoğan’ı haklı görüyor. Her ikisini de haksız gören ise yüzde 40.3 gibi yüksek bir oran oldu. Ankette, AKP’nin kendi zenginlerini yaratma çabası içinde olduğuna inananların oranı yüzde 57.5’i buluyor. Anket ile toplumun iktidar partisinin yolsuzlukların üzerine gitmediğini, kendi zenginlerini yarattığını ve dolayısıyla kendi taraftarlarına imtiyazlar sağladığını düşündüğü açıkça ortaya çıktı.
ÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Ömer Cihat Vardan ve Yönetim Kurulu 24 Eylülde Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ı ziyaret ederek “Küresel Kriz Ortamında Ekonominin Sağlamlaştırılması İçin Değerlendirme ve Öneriler” başlıklı bir rapor sundu. Raporun “Hükümete Öneriler” başlıklı kısmında 27 madde yer alıyor. Burada dikkat çeken AKP hakkında açılan kapatma davası sonrasında yeni belirsizliklere mahal verilmemesi gerektiği ve “Ekonomide ve genel olarak yönetişimde yeni beklentiler oluşturulmalıdır. Bu meyanda beklenti dahiline giren kabine revizyonu ile tutarlı ve somut bir reform takvimi açıklaması anlamlı olabilir. Muhtemel bir kabine revizyonu durumunda, ilgili birtakım bakanlıklara üretim, Ar-Ge, Ür-Ge alanlarını yakından bilen, ürerimden gelen mühendislerin atanması çok faydalı olacaktır. Böylece ‘ekonomi ağırlıklı olarak parasal ve mali politikalarla idare ediliyor, somut bir üretim vizyon ve stratejisi eksik’ şeklindeki bazı eleştirilerin önüne geçilecektir” ifadesi kullanıldı. Raporda yer alan “Yolsuzluk çevresindeki hassasiyetlerin üzerine daha etkin ve açık yüreklilikle gidilmelidir” ifadesi, Denir Feneri olayını akla getirdi.
HAZİNE’DEN PARTİLERE SERVET GİBİ YARDIM
M
aliye Bakanı Kemal Unakıtan, DSP İstanbul Milletvekili Hasan Macit’in soru önergesine verdiği yanıtta, son 5 yıl Hazine’den siyasi partilere yapılan para yardımlarını açıkladı. Hazine tarafından, siyasi partilere 2003-2008 yılları arasında toplam 758 milyon 140 bin 71 YTL para yardımı yapıldı. Para yardımından en fazla yararlanan parti 334 milyon 69 bin 53 YTL ile Adalet ve Kalkınma Partisi olurken, 183 milyon 591 bin 547 YTL ile Cumhuriyet Halk Partisi ikinci ve 84 milyon 323 bin 442 YTL ile Milliyetçi Hareket Partisi üçüncü sırada yeraldı. 2003-2008 yılları arasında ayrıca Anavatan Partisi, SHP, DYP, Genç Parti de hazine yardımı almaya hak kazandı. Seçimlerin yapıldığı yıllarda partilere fazladan ödeme yapılıyor. Siyasi partiler bu yardımların yanında milletvekili aday adaylarından da ciddi miktarlarda para topluyorlar. 23
ekonomi gündemi
BAŞKENT VE SAKARYA DEVREDİLİYOR Başkent ve Sakarya Elektrik Dağıtımın özelleştirme sürecinde sona geliniyor. Özelleştirme Yüksek Kurulu, Başkent Elektrik Dağıtım’ın 1 milyar 225 milyon dolar bedelle Hacı Ömer Sabancı Holding-Verbund-Enerjisa Ortak Girişim Grubu’na, Sakarya Elektrik Dağıtım’ın da 600 milyon dolar bedelle Akenerji ile Çek Cumhuriyeti’nden ortağı Cez’den oluşan Akcez Ortak Girişim Grubu’nun devri için karar aldı. Bu gruplar haklarını kaybederse, devir ikinci teklifi verenlere olacak.
MERAM ELEKTRİK’E 440 MİLYON $
ELEKTRİKTE
ZAM
YÜKÜ İYİCE AĞIRLAŞTIRDI! 1 Ekim’den geçerli olmak üzere konut ve sanayide elektriğin kilovatsaatine ortalama olarak %9 civarında zam yapıldı. Yılbaşından bu yana elektriğe yapılan bu üçüncü zamla birlikte kümülatif zam bazı hesaplamalarda % 65’e ulaştı.
E
nerji Piyasası Düzenleme Kurumu (EPDK), üç ayda bir elektrikte otomatik fiyat düzenlemesine gidilmesini öngören sistem çerçevesinde elektrik dağıtım şirketlerinin 1 Ekim’den itibaren uygulayacağı tarifeleri onayladı. Böylece 2008 yılında üçüncü kez elektriğe zam yapıldı. 1 Ekim’den itibaren yalnızca elektrik değil doğal gaza da zam gelecek.
EMO:SERBEST PİYASA MALİYETİ TÜKETİCİYE Son elektrik zammıyla ilgili olarak Elektrik Mühendisleri Odası (EMO) “Hükümetin sürdürülen serbest piyasa ısrarı ülkeyi yatırım açmazı ve pahalı elektrik kullanımıyla karşı karşıya bıraktı. Özelleştirme örnekleri olarak YİD, Yİ, işletme hakkı devredilen santralların yüksek fiyatlı enerji satışlarına bu dönemde DUY denilen karaborsa maliyetleri eklendi. Seçim öncesinde zam yapmayan Hükümet, dağıtım özelleştirmelerinin gündeme gelmesiyle birlikte alıcı şirketleri rahatlatmak üzere uygulamaya soktuğu düzenlemelerle serbest piyasanın maliyetini tüketiciye yükledi. Sonuçta 2007 yılsonundan bu tarafa çıplak elektrik fiyatına yapılan zam yüzde 65’e ulaştı” açıklamasını yaptı. 24
TİSK: ÇİNLİLER SEVİNECEK Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu (TİSK), “Türk ekonomisinin iç ve dış pazarlardaki rekabet gücü yabancı üreticiler karşısında zayıflatılmaktadır. 2002-2008 Eylül döneminde doğalgaz fiyatı dolar cinsinden yüzde 206, euro cinsinden yüzde 201 arttı. 2002-2008 Ekim dönemindeki elektrik fiyatı artışı dolar cinsinden yüzde 98, euro cinsinden yüzde 94. Elektrik zammı, pazar paylarını artıracak Çinli üreticiler başta olmak üzere ticari rakiplerimizi sevindirecektir” açıklamasını yaptı.
DOSAB FİYATLARI Dağıtım şirketinden enerji alan iletim sistemi kullanıcısı tüketicisi olarak Demirtaş Organize Sanayi Bölgesi’nin (DOSAB) açısından bakıldığında, yılbaşından bu yana fonsuz tarife bazında elektrik fiyatları tek zamanlı, gündüz ve puant tarifelerde %53,09, gece tarifesinde %53,10 zam görmüş oldu. DOSAB’da yılbaşında 9,388 YKr/kWh olan tek zamanlı fonsuz tarife fiyatı, 1 Ekimden itibaren 14,372 YKr/ kWh oldu. DOSAB’ın 1 Ekim tarihinden itibaren kilovatsaat başına KDV dahil satış fiyatları şöyle olacak: Tek zamanlı 18,6737 YKr, Gündüz 18,5608 Ykr, Puant 31,2500 Ykr, Gece 9,4366 Ykr.
Kırşehir, Nevşehir, Niğde, Aksaray, Konya ve Karaman illerinden oluşan Meram Elektrik Dağıtım Anonim Şirketi’nin özelleştirme ihalesinde en yüksek teklifi 440 milyon dolar ile Alsim Alarko Sanayi Tesisleri verdi. 5 grubun katıldığı il ihalenin yazılı turunun ardından açık artırmada en yüksek ih teklifi veren Alsim Alarko Meram’ın sahibi olmaya hak kate zandı. İhale, Rekabet Kurulu ve Enerji Piyasası Düzenleme za Kurulu’nun onayının ardından devir sürecine girecek. Ku K
KİLER: BİR BÖLGE K DAHA ALACAĞIZ D Aras Elektrik Dağıtım özelleştirme ihalesinde 128.5 milyon dolar ile en yüksek teklifi veren Kiler Holding’in Yönetim Kurulu Başkanı Nahit Kiler, dağıtımda bir bölge daha almak istediklerini, gelecek yıl başlayacak üretim özelleştirmelerine de gireceklerini açıkladı. Holding’in dört ana faaliyet alanından birinin enerji olduğunu ve enerjide özellikle üretimde büyümeyi düşündüklerini anlatan Kiler, “Meram’ı alamamamız bizi kamçıladı, Aras’ı aldık” dedi.
NÜKLEER İHALESİ FİYASKO MU? Mersin Akkuyu’da kurulacak ilk nükleer santral için 25 Eylülde yapılan ihaleye tek teklif verildi. Rusya’dan Atostroyexport, Inter Rao ve Ciner Grubu’na bağlı Park Termik’ten oluşan konsorsiyum ihaleye teklif verdi. Beş şirket ise teşekkür mektubu sunarak, ihaleye katılmayacağını bildirdi. TETAŞ Genel Müdürü Hacı Duran Gökkaya, ihalede tek teklif gelmesinin iptal gerekçesi olmadığını açıkladı. İhalenin ardından, sadece bir teklif yapılmasının Türkiye’yi mahcup ettiği, küresel krize rağmen ek süre taleplerinin geri çevrilmesinin ardından ortaya çıkan sonucun fiyasko olduğu eleştirileri yapıldı.
TEDAŞ ELEKTRİK KESECEK! TEDAŞ Genel Müdürü Haşim Keklik, elektrik borcu olan abonelerin okul ve hastaneler de dahil borçlarını ödememeleri durumunda bayramdan sonra elektriklerinin kesileceği uyarısında bulundu. Sadece belediyelerin TEDAŞ’a 933 milyon YTL borcu var. Keklik, “Abone ayrımı gözetmeksizin borçluların borçlarını defaten ödemesi gerekiyor. Büyük borçlar 36 aya kadar taksitlendirilecek. Kayıp kaçağı azaltmak istiyoruz” dedi.
haber
1 Ocak 2009 tarihinden itibaren ‘Yeni’ ibaresi kalkıyor, Türk Lirası ve Kuruş geliyor
TÜRK LİRASI, 200’LÜK BANKNOTLA DÖNÜYOR 2
005 yılında paradan altı sıfır atılması ile başına “Yeni” ibaresi alan Türk Lirası’na (TL) 1 Ocak 2009’dan itibaren tekrar dönülüyor. Yeni Kuruş da dönüşümle birlikte Kuruş (Kr) haline gelecek. YTL ve YKr bir yıl boyunca TL ve Kr ile birlikte kullanılabilecek. TL banknotlar ve madeni paraların tasarımları yenileniyor, boyutları değişiyor, gelişmiş güvenlik özellikleri ekleniyor. Madeni para için de euroya benzemeyecek bir tasarım hazırlandı. Tasarımlar ekim ayı başında kamuoyuna açıklanacak. YTL döneminde uyum kolaylığı bakımından hem banknot hem de madeni para olarak basılan 1 YTL bu dönemde sadece madeni para olarak tedavüle verilecek. Banknot TL’de üst kupür 200 olacak. Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz, 200 TL basılması konusunda şunları söylüyor: “Tedavüldeki kupür kompozisyonuna karar vermek teknik bir konu. Emisyon hacmi, geleceğe yönelik beklentiler ve ekonomik koşullar kriter oluyor. İşlem hacmi bakımından ülkemiz Almanya ve Fransa’dan sonra Avrupa’nın en büyük üçüncü ülkesi konumundadır. 2007 yılında şubelerimizin tahsilatı 2,7 milyar adedi aşmıştır. Tutar olarak şubelerimizin 2007 yılındaki tahsilat miktarı 108 milyar YTL’dir. 2007 yılında sadece bankamızın toplam işlem hacmi
117 milyar YTL’ye ulaşmıştır. Bu, ekonomimizdeki ekonomik ve finansal işlem yoğunluğunun doğal bir yansımasıdır. İşlem hacmi ile küpür kullanım bilgileri birlikte ele alındığında, en üst kupür bankalar ve diğer finansal kuruluşların Merkez Bankası ile ilgili işlemlerinde kullanılacak kupür oluyor. Her üst değerdeki kupür enflasyonun yükseldiği ve yükseleceği anlamına gelmez. Bizim şimdiye kadar yaşamadığımız bilmediğimiz dolayısıyla haklı olarak karıştırdığımız nokta burası. Üst değerdeki kupürlerin mutlaka enflasyon nedeniyle çıkarıldığı gibi yanlış bir algılama olduğunu görüyoruz. Üst kupürlerinin enflasyona neden olduğunu söylemek doğru değildir.” TL operasyonu için hazırlanan tanıtım kampanyasına 20 milyon YTL harcanacak. Ağırlığı 550 ton civarında olacak 26 milyar TL değerinde 575 milyon adet banknot üretilecek. Banknotların üretim ve dağıtımına Mayıs ayında başlandı. ATM’lerin ve para sayma makinelerinin test ve dönüşümlerinin yapılması amacıyla, Ekim ayında banknotlar firmalara emanet verilecek ve gerekli adaptasyon işlemlerine başlanacak. TL banknotların bankalara ön yüklemelerine Kasım ayında başlanacak. 1 Ocak 2009 tarihinden itibaren bankacılık sistemi tarafından TL banknotların dolaşıma çıkarılması sağlanacak.
YTL’nin en büyük banknotu 100’lüktü. TL’ye geçilmesiyle birlikte en büyük banknot 200 TL olacak. Bu durumda, şu anda hem madeni hem de banknot olarak basılan 1 lira banknot olarak basılmayacak.
26
TL ile ilgili
merak edilenler TL banknot ve madeni paralar 1 Ocak 2009 tarihinde tedavüle çıkacak. YTL banknot ve madeni paralar 2009 yılının sonuna kadar geçerli olacak. 2009 boyunca YTL ve TL birlikte kullanılabilecek. 1 TL artık sadece madeni para olacak. 200 TL’lik banknot basılacak. YTL banknotlar 1 Ocak 2010’dan itibaren 10 yıl, madeni paralar ise 1 yıl Merkez Bankası ve Ziraat Bankası şubelerinde değiştirilebilecek. TL banknotlar YTL banknotlar arasında boyut, tasarım, renk ve güvenlik özellikleri açısından temel değişiklikler olacak. TL’nin uluslararası para kodu değişmeyecek; TRY 949 2 devam edecek. TL'ye geçişle birlikte YTL üzerinden düzenlenmiş sözleşmeler aynı değer ölçüsünde TL olarak işlem görecek. Banka hesapları tutarda herhangi bir değişiklik olmaksızın doğrudan TL’ye dönüştürülecek. Mevduat hesap cüzdanları veya hesap numaraları değişmeyecek. YTL ya da TL olarak düzenlenen bir çek, 1 Ocak 2009 tarihinden önce ibraz edilirse, YTL; sonra ibraz edilirse TL olarak işlem görecek. Eski çek karneleri 1 Ocak 2009 tarihinden sonra da YTL ibaresinin keşideci tarafından TL olarak düzeltilip paraflanması suretiyle kullanılabilecek. 2008’e ilişkin, 1 Ocak 2009 tarihinden sonra verilecek vergi beyannameleri TL ve Kuruş olarak düzenlenecek. Etiket, tarife ve fiyat listelerinin sadece TL ya da Kr olarak gösterilmesi yeterli olacak. 2009’da ATM’lerde hem YTL hem de TL banknot bulunabilecek.
haber
KUDRET AKGÜN Bankacı
kakgun@hotmail.com
FİNANSÇI OLMAYANLAR İÇİN 5+1 SORUDA FİNANSAL KRİZ Krizi ne yarattı? Henüz kimse bu sorunun cevabını araştırmak için zaman harcamıyor. Faizlerin uzun süre düşük, likiditenin bol olması, kredi verme koşullarının rahatlaması işlerin olduğundan iyi görünmesine ve borçlanma oranlarının artmasına yol açtı. Bu da sürdürülebilir değildi. Kredilerin geri ödenmemeye başlaması zararların yazılmasına yol açtı. Ancak dönem dönem sakin piyasalar yaşayıp aniden ban ka batmalarının ve şirket kurtarmaların yaşanması krizin ana temelleri dışında psikolojik etkilerle de hareket ettiğini gösteriyor.
Bu kriz sadece ABD’de mi yaşanıyor? Sürekli gazetelerde isimleri geçen büyük banka isimlerine bakarsak öyle sanabiliriz. Bear Stearns JP Morgan tarafından Merrill Lynch Bank of America tarafından satın alınıyor, Lehman Brothers batıyor. ABD Merkez Bankası Fannie Mae ve Freddie Mac gibi konut kredisi devlerini kurtarıyor, AIG sigortaya sermaye desteği veriyor. Ancak, biraz daha derine bakınca Avrupa’da büyümenin sıfıra geldiğini, beklentilerin kötüleştiğini, ev fiyatlarının sürekli düştüğünü ve istihdam oranlarının kötüleştiğini farketmek gerek.
Krize karşı ne yapılıyor? Herşey. Yapılabilecek herşeyi ABD ve gerektiğinde gelişmiş 6 ülke merkez bankası koordineli olarak yapıyor. Her finansal krize 3 dalga ile karşı konulur: Önce merkez bankaları faizleri düşürür, piyasaya likidite verir; sonra mali politika buna uygun harcama ve bütçe ayarları yapar. En son çare ise doğrudan müdahaledir. Şu anda direkt müdahalenin değişik yollarıyla kullanıldığını görüyoruz. Şimdiye kadar kredi verme, devralma, borsada açığa satışı yasaklama, konut kredilerini satın almak için fon oluşturma ve ev kredisi alanlara indirimli kredi sağlama gibi önlemler alındı. Değişik ve yaratıcı önlemler alınmaya devam edilebilir.
Kimler güçlenecek? Nakit parası olan banka ve şirketler, muhafazakarlıkları nedeniyle geçtiğimiz 7-8 yılda rakiplerine göre az kar yapan bankalar, yatırım bankacılığına bulaşmamış mevduat tabanı kuvvetli olan
bankalar, ihracatını sadece bir bölgeye veya ülkeye değil değişik ülkelere yapan aynı zamanda kendi ülkesinde pazar payı olan şirketler.
Ne zaman bitecek? Şu anda bilinmiyor, 9 ay kadar daha sürebilir. Bitmesi için öncelikle yabancı bankaların birbirlerinin bilançolarına ve zarar rakamlarına inanması gerekir. Hatırlatmak gerekirse, Türkiye’de 2001 krizini gerçek anlamda söndürenin BDDK’nın tüm banka bilançolarının üç ayrı kurum denetiminden geçirmesi kararıydı.
+1: Türkiye’ye etkisi ne olur? Birinci etki bankaların yurtdışından aldıkları finansman rakamlarının bir miktar azalması ama daha önemli etkisi ise söz konusu finansmanın pahalanması olacak. Bunun şirketlere yansımaması imkansız. 2006 ve 2007’de piyasada görülen düşük kredi faizlerini uzun bir süre göremeyiz. Yeni dönemde bankalar karlarını artıracak. Turkiye’nin büyümesi ve cari açığı hakkındaki tahminler aşağı yöne revize edilebilir. Birincisi olumsuz ikincisi olumlu görünüyor. Ayrıca, yabancı yatırımlar azalabilir bu da Türk Lirasi’na değer kaybettirmese de değer kazanmasını durdurur. 27
yazar
MURAT İMAN Portföy Yöneticisi
Derginin editörü, lise arkadaşım Koray beni arayıp, piyasalardaki son gelişmeler ve ekonomik durum hakkında bir yazı hazırlamamı rica ettiğinde, finans basınına verdiğim “Piyasalar ne olacak?’’, “2008’in kalan kısmı için portföy önerileri’’, ‘’Borsa, döviz, faiz beklentileri’’ gibi bir yorum ve değerlendirme yapmaktansa (ki bu değerledirmeleri yapacağım ama) daha renkli bir şekilde ‘’ daha önce neler olmuş?’’, ‘‘nasıl olmuş?’’ların üzerinden gidip işi birazda sizin hayal gücünüze bırakmak istedim. Bu yazıda, sosyal trendler, ileri görüşlü insanlar, adı pek bilinmeyen bir bilim dalı ve eğer sabırla sonuna kadar okumaya devam ederseniz naçizane değerlendirmelerimi bulacaksınız. Size tavsiyem okuyun! İlginç bulmazsanız tek suçlu, uzun yazdığım takdirde bana 2 sayfa ayırabileceğini söyleyen editördür.
ELLİOT DALGA TEORİSİ VE SOSYONOMİ
Bu yazıda, piyasalardaki son gelişmeler ve ekonomik durum hakkında daha önce ne olmuş ve nasıl olmuşlardan faydalanacağım. Sosyal trendler, ileri görüşlü insanlar, adı pek bilinmeyen bir bilim dalı ve eğer sabırla sonuna kadar okumaya devam ederseniz naçizane değerlendirmelerimi bulacaksınız. Size tavsiyem okuyun! 28
Ralph Nelson Elliott (1871-1948) ABD’de demiryolu şirketleri ve restoranlar için çalışan bir muhasebeciyken, Orta Amerika'da görev sırasında ciddi bir hastalık geçirip emekliye ayrılması ertesinde hasta yatağında hisse senedi piyasaları hakkındaki kuramını geliştirdi. Çevresel faktörler ve kitle psikolojisinin bir çevrim dahilinde iyimser uçtan kötümser uca giderken aynı kalıpları tekrar ettiğini keşfetti. Ölümünden 2 yıl önce "Nature's Law The Secret Of The Universe" isimli kitabında tüm çalışmalarını topladı. Elliott burada Hisse Senedi Piyasası Kuramı'nı bütün insanların faaliyetlerini yönlendiren genel doğa kanununun bir parçası olduğunu açıkladı. Bu çevrime göre 5 dalgalık belli bir yükseliş ya da düşüşle ilerleyen kalıp 3 dalga ile kendini düzeltiyordu. (Aşağıda en basit haliyle klasik Elliot çevrimini görebilirsiniz.) Elliott Wave Count 5 b 3 a
1 4 2
c
1-2-3-4-5 : Impulsive Waves a-b-c : Corrective Waves
Daha sonraları Elliot’un izinden giden ve teoriye modern görüşlerini eklemekle kalmayıp yepyeni bir nefes getiren Robert Prechter, sosyonomi adını verdiği ve teoriyi sosyal açıdan inceleyen yepyeni bir araştırmayı yayınladı. Kitle psikolojilerini borsanın dünyasından çıkararak sosyal trendlerle örtüştüren sosyonomi, manik mutluluk hallerinden depresif psikolojiye giden yolun haritasını çıkardı. Türkiye’de, Elliot Dalga Teorisi üzerine yazılmış kitapları bulunan Tuncer Şengöz www.borsanaliz. com sitesinde 15 Mayıs 2008 tarihinde ABD’de oluşmuş olan sosyal trendleri ve o zamanın borsa endeksini gösteren grafiğini verirken ustalıkla kitlesel ruh halinin ve finansal piyasaların depresyondan mutluluğa uzanan sürecini şöyle özetliyordu: ...........1960 yılında başlayan Vietnam macerası, 1967’de 565,000’e kadar çıkan asker sayısının, 1972 yılında 20,000’e indirilmesi ve 1973 yılında Kongre’nin savaşa desteğini kesmesiyle sona erer. Geçen on yıl boyunca ABD Vietnam’a 3 Milyona yakın asker göndermiş, bunlardan 51,000’i ölmüş, 1,400’ü kaybolmuş, 270,000’i de yaralanmıştır......Şili’de seçimlerle iktidara gelen Salvador Allende, bir darbe ile öldürülür ve yönetimden uzaklaştırılır. İktidara General Pinochet el koyar. 6 Ekim 1973’te Mısır ve Suriye, Yahudi bayramı olan Yom Kippur’da İsrail’e saldırır.... Depresif ruh hali ve arayışlar kendisini popüler davranış biçimlerinde de güçlü bir şekilde hissettirmektedir. 1973 yılının en çok izlenen filmleri listesinin başında bir felaket filmi olan Poseidon Macerası yer almaktadır. Bu filmde kazaya uğrayan bir gemiden insanlar umutsuzca kaçmaya çalışmaktadırlar…. Kitlesel ruh halinin benzer yansımalarını 1973’ün en çok okunan kitaplarında da görmek mümkündür. Türkçe’ye Martı adıyla çevrilen, Richard Bach’ın Jonathan Livingstone Seagull’ı 1973’ün en çok okunan kitabıdır. Bu kitapta yaşamın daha derin bir anlamının arayışı içindeki bir martı anlatılır……Popüler kültürün bir diğer alanı olan pop müzikte ise hala öfkeli Rock rüzgarları esmektedir. Boğa piyasası başlayana kadar zirveden inmeyecek olan Pink Floyd’un Dark Side of the Moon albümü 1973 yılında piyasaya sürülür. Bu albümde Pink Floyd geleneksel ahlakı ve anlayışı yerden yere vurur. Breathe (Nefes) ve Time (Zaman)’da ömrümüzü anlamsız gayretler ve koşuşturmalarla boşa geçirdiğimizi, Money (Para)’da paranın bir suç olduğunu, Us and Them (Biz ve Onlar)’da bizim savaşlarda boşuna öldüğümüzü, Brain damage (Beyin Hasarı)’nda boşuna çığlıklar attığımızı, bizi
* (History channel tanıtım spotu)
...VE HER ŞEY TARİHİN İÇİNDE SAKLI*
yazar kimsenin duymadığını, Eclipse (Tutulma)’da ise yaptığımız herşeyin güneş altında uyumlu gibi göründüğünü, oysa küçücük ayın güneşi gizleyebileceğini anlatır….1974 yılı, borsada daha derin bir düşüşün yaşandığı bir yıl oldu. Hemen hemen tüm yıl düşüşle geçilirken, popüler kültür trendlerindeki depresif etkiler daha da derinleşti. 1974 yılının en çok izlenen filmi, The Exorcist (Şeytan) oldu. …..Hazırlık dalgaları 1974 yılında görülen diple, 1981’e kadar geçen 7 sene içinde tamamlanan yükseliş dalgası, 1983’ten itibaren çoşkunlaşmaya başlar ve dikleşen bir trend açısı oluşturur. 1987 yılının son günlerinde yaşanacak paniğe kadar ilerleyen bu yükseliş dalgasının hangi kitlesel ruh hali değişimlerinin sonucu olduğunu görebilmek içinse, 1983-87 arasındaki popüler kültür trendlerine bakmak yeterli olacak….“ Yen Onları” diye haykırıyordu Michael Jackson: “Kimse yenilmek istemez”. “Kim haklı, kim haksız, farketmez.”…. Rock müziğin iki büyük grubunun hayranları, o yıl satın aldıkları 90125 ve 1984 albümlerinde sürprizlerle karşılaştılar. Progressive Rock’ın en güçlü gruplarından Yes, 90125 albümünde eski “uçuk” tarzını terketmiş, disko ritmli Owner of a Lonely Heart (Yalnız Kalbin Sahibi) ile hayranlarının karşısına çıkmıştı. Rock’ın en gürültücü gruplarından Van Halen’ın 1984 albümü ise Heavy Metal hayranlarının pek alışık olmadığı klavyeli çalgılarla bezenmiş Jump (Zıpla) şarkısı ile başlıyordu. Her iki şarkı da kısa zamanda liste başı oldu. Lionell Richie Hello ile Cindy Lauper Time After Time (Zaman zaman) ile listelere giren diğer iki şarkıcıydı. Hollywood’da korku filmleri furyası çok gerilerde kalmış, izleyenleri gülmekten kırıp geçiren Beverly Hills Cop ve Police Academy ile Hippy’lerin çocukları, anne babalarını gösterilerde gözaltına alan polislerle dalga geçiyordu. Bir de hayaletleri konu alan film zirve başı olmuştu: Ghostbusters (Hayalet Avcıları). Bu filmde hayaletler insanları korkutmaktan çok uzaktı. "http:// www.borsanaliz.com,15" www.borsanaliz.com,15 Mayıs 2008, Tuncer Şengöz)
FİNANSAL ÇÖKÜŞÜN EŞİĞİNDE Elliot dalga teorisiyle analizlerini yapan analistler 2006 yılından itibaren büyük bir çevrimin bitmekte olduğunu anlatmaya çalışmalarına rağmen, sesleri güçlü boğa psikolojisi altında çok cılız kaldı.
Emarelerini 2007’nin 2. yarısından itibaren ve epeyde gürültülü olarak geliyorum diyen çöküş (kriz değil), kitlesel ruh halinin aşırı derecede pozitif olması nedeni ile es geçildi. 2007’nin son çeyreğinde rekorda olan borsa endeksleri, düşük USD kuru, düşüğünde düşüğü olan faiz insanları aşırı borçlanarak alım yapmaya itti ve rüya daha telaffuzunu yeni yeni başarabildiğimiz mortgage’a dayalı aşırı riskli bonoların tabiri caizse büyük yatırım bankalarının elinde patlamasıyla, bulaşıcı bir hastalık misali yayıldı. Yaşadığımız global köyde Atlantik’in öbür yakasında batan bir banka, Avrupa’daki bir bankaya yükümlülüğünü o bankada ülkemizdeki finansal kuruluşlara olan yükümlülüğünü yerine getirmeyince domino etkisiyle herkes zarar görüyor. Nede olsa borcunu ödemeyen 2000 YTL lik limiti olan bir kredi kartı borçlusu değil. İnsanların madeni paradan kağıt paraya geçerken güvenin sağlanması için zamanın jenerasyonuna 10’larca yıl harcamışken, artık paramız bilgisayar veya bankamatikte gördüğümüz digital kayıt halini aldı. Bu da yetmezmiş gibi bankalar ve büyük şirketler tarafından özel sektör tahvilleri ve türev araçları paranın yerine geçti. Şu anda olan işte bu kağıt parçalarından kaçış, geri dönüş başladı, herkes parasını istiyor. Saadet çemberi bozuldu, şu andan sonra oluşacak rakamlar hiçbir değerleme metoduyla açıklanamayacak. Dünyanın en büyük sigorta şirketlerinin ve bankalarının hisse senetlerinin fiyatları 10’larca dolarla ölçülürken şu anda cent bazında işlem görüyorsa, bu insanların kağıtlarını vererek karşılığında para istemelerinden kaynaklanıyor. Önümüzdeki günler zorda olan dünyanın en büyük ekonomisinin para biriminin neden bu kadar yükseliyor olduğunu, enflasyon halen çokta yüksek değilken tahvil faizlerinin neden bu kadar yükseldiğini yada çok ucuz olmasına rağmen neden Türk şirketlerinin değerlerinin bu kadar düşük olduğunu tartışmakla geçecek. Hepimizin işimizde hissettiğimiz, okuduklarımız ve seyrettiklerimizden bildiği gibi pazarlar duruyor, daralıyor. İnsanların yaşayacak parayı kazanması için yeni pazarlar bulunması gerekecek. Şu anda ki ruh hali insanların parası olsa dahi
satın alma işlemi gerçekleştirmesine mani oluyor. Bunun sonu durgunluk. Gazetelerden de okuduğunuz üzere bir ‘’1930’lar’’, ‘’ Amerika’da ki büyük buhran’’, ‘’Amerika 70 yıldır böyle bir şey görmedi’’, ‘’kriz Avrupa’ya da sıçradı’’ lafları ve yazıları heryerde. Tarih merakı olan okurlara, evlerinden ve iş yerlerinden o tarihlerde neler olduğu konusunda biraz araştırma yapmalarını öneririm. Yapamayacak kişiler için o zaman olanlardan bir kaç örnek: -29 Ekim 1929 Salı günü New York borsası çöktü. -1929-1938 arası ABD de sanayi üretimi % 28 düştü her 3 kişiden 1’i işsiz kaldı. -1927 de 65 ülkede parlamenter demokrasi varken 1933 te sadece 6 tanesi bu iddiaya sahipti. -1930-1931 de Latin Amerika’da 12 askeri darbe oldu. -1933’te Naziler iktidara geldi. -1934’te faşistler Paris parlamento binasını işgale kalkıştı -1936’da General Franco İspanya’da iktidarı devirdi. Şu anda yaşadıklarımız 1997’de sadece uzak doğuyla sınırlı kalan ya da 2001-2003 arasında sadece Türkiye’yi etkileyen bir kriz değildir, hastalık dünya’nın en büyük ekonomisindedir ve yayılmaktadır. Avrupa’yı ve Rusya’yı etkilemeye başlayan problemleri biz henüz sadece borsada hissediyoruz. Çok karamsar bir tablo çizdiğimin farkındayım ama biz Türkiye’de meleklerin cinsiyeti, Konya’da eksik malzemeyle yapılmış Kur’an kursunun çökmesi ve çocukların ölmesi ya da dolandırıcılık olaylarına odaklanmışken, yurtdışı yayınları takip edenler hergün batıda artan işsizlik oranlarını, batan irili ufaklı bankaları, kuraklık veya aşırı yağış nedeniyle yok olan ürünleri, olası insani göçlerini, NATO’nun genişleme ve Rusya başta olmak üzere tüm Asya’yı kuşatma çabasını, Avrupa’nın kendi içinde milliyetçiliğin yükselmesini hatta Avrupa’nın küçük ülkelerinden Belçika’da Flaman ve Valon’lar arasında artan gerginliği izliyorlar. Kitlesel ruh hali değişiyor, bir uçtan öbür uca seyahatimiz başladı. SON SÖZ: Fiyatlar düşüyor diye alım yapmayı tavsiye etmiyorum, ne de olsa düşen bıçak tutulmaz. 29
IV. Türkiye Sektörel Ekonomi
Şurası’nda gerçekçi tespitler yapıldı, beklentiler Hükümete sunuldu
SEKTÖR TEMSİLCİLERİ HANGİ ORTAK SORUNLARI MASAYA KOYDU? -Dolaylı vergiler düşürülsün -Temel parasal göstergeler iyileştirilsin -Ekonomik dengeler güçlendirilsin -Dış ve iç piyasada haksız rekabetin önlenmesi için tedbirler alınsın -Piyasaya yönelik mevzuat eksiklikleri giderilsin -Yeni bir teşvik sistemi kurgulansın -Kayıtdışılıkla mücadele edilsin -Girdi maliyetleri azaltılsın -Çevre sorunlarının üzerine gidilsin
HÜKÜMETTEN ORTAK SORUNLARA NE CEVAPLAR GELDİ? -Gelir ve kurumlar vergisi oranları düşürüldü, KDV oranları ile harçlarda olumlu iyileştirilmeler yapıldı. Bütçede alan yaratıldıkça üretim ve istihdamı teşvik edecek vergi düzenlemeleri olacak. -İthalata yönelik en iyi tedbir firmaların rekabet gücünün artırılmasıdır. -Piyasaya yönelik mevzuat eksiklikleri konusunda çalışılıyor. Özellikle AB müktesebatına uyum ilerledikçe söz konusu eksiklikler kalıcı olarak ortadan kalkacak. -Hem sektörel yatırımları hızlandırmak hem bölgesel dengesizlikleri gidermek için yeni bir yatırım teşvik paketi hazırlıyoruz. Bu paket sektör temsilcileriyle de tartışıldıktan sonra yıl sonuna kadar sonuçlandırılacak. -Kayıtdışılıkla mücadele için yakın bir zamanda üst düzey bir platform oluşturularak eylem planı açıklanacak. -Girdi maliyetlerinin azaltılmasına yönelik en etkin politika ilgili sektörlerdeki serbestleşmenin tamamlanmasıdır. Özellikle enerji, ulaştırma, telekominikasyon ve işgücü piyasaları başta çalışmalarımız devam edecek. -Çevre için uluslararası platformlarda ülkemizin üstlenebileceği makul yükümlülükleri müzakere ederek sanayimizin dönüşümünü sağlama konusunda planlı ve programlı hareket edeceğiz.
inceleme
58 sektör temsilcisi, önce sorunları tek tek tespit etti. Açıklamalarını yazdı, çözüm önerilerini rapor haline getirdi ve hangi kurumun çözüm üreteceğini belirtti. Bu geniş kapsamlı çalışma hükümetin ekonomi kurmaylarıyla paylaşıldı.
OSBÜK ŞURAYA 5 MADDELİK RAPOR SUNDU
O
IV. Türkiye Sektörel Ekonomi Şurası’na hükümetin ekonomi kurmayları katıldı. Şuranın başkanlığını Başbakan Yardımcısı ve Ekonominin Koordinasyonundan Sorumlu Devlet Bakanı Nazım Ekren yaptı. Şuraya ayrıca 5 bakan katıldı.
T
ürkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) tarafından organize edilen IV. Türkiye Sektörel Ekonomi Şurası Ağustos ayı sonunda Ankara’da yapıldı. Şuraya Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Nazım Ekren başkanlık yaptı.
SEKTÖRLERİN SORUNLARI VE ÇÖZÜMLER TARTIŞILDI
nunun önemine göre yıllık programlarda ve sektörel stratejilerde değerlendirilecektir. Bu çerçevede özellikle sanayi stratejisi ve eylem planı söz konusu önerilerin yoğun olarak değerlendirileceği politika dokümanı olacaktır” dedi. Bazı sektörlerin beklenti ve önerileri şöyle:
BANKACILIK VE FİNANS SEKTÖRÜ
Şurada 58 sektörün sorunları ve çözüm önerileri tartışıldı. Ayrıca, Organize Sanayi Bölgeleri Üst Kuruluşu raporu ile Kadın Girişimciler Kurulu’nun da raporları ele alındı. Türkiye ekonomisinin önde gelen sektörleri arasında yer alan tekstil, otomotiv, müteahhitlik, demir, çimento ve bankacılık sektörleri yüksek maliyetlerden ve özellikle elektrik fiyatlarının artışından şikayetçi olurken, Merkez Bankası’nın para ve faiz politikalarını gözden geçirmesini de talep ettiler. YTL’nin aşırı değerli olması ve yüksek faiz düzeyinin de sektörlerin işini zorlaştırdığı belirlendi.
Finansal sektörde aracılık işlemlerinden alınan vergilerin ve dolaylı yükler yüksek. Bankalar zorunlu karşılıkları için AB’de de olduğu gibi piyasa faiz oranları düzeyinde faiz ödemeli, İMKB’de işlem ücret ve komisyonları ile Takasbank saklama komisyonları düşürülmeli. İstanbul uluslararası finans merkezi olmalı. Türkiye’de yerleşik bankaların döviz kazandıran sektörler dışında da döviz kredisi açmalarına imkan verilmeli, tarım kredileri Türkiye’de faaliyet gösteren tüm bankalarca verilmeli, aracılık işlemlerinden alınan vergiler düşmeli.
ÖNERİLER KAMU KURULUŞLARINCA DEĞERLENDİRİLECEK
Talep daralması, yüksek faiz ve enflasyonun büyüme üzerinde etkisi: Ekonomik politikalar, Merkez Bankası’nın faiz ve para politikası inşaat sektörünün gidişatında önemli rol oynayacak. Sanayide elektrik maliyetleri yüksek.
Devlet Bakanı Nazım Ekren, Şura sonrası yaptığı açıklamada, sektör temsilcileri tarafından ortak olarak gündeme getirilen hususlara hükümetin de katıldığını söyledi. Ekren, “Sektör meclisleri tarafından gündeme getirilen tüm öneriler ilgili kamu kurum ve kuruluşları tarafından titizlikle değerlendirilecektir. Yapılan bu çalışma sonunda ilgili kamu kurumu tarafından hayata geçirilebilecek olanlar süratle gerçekleştirilecek, uygulanması uzun zaman alan ve ilave mali imkan gerektiren hususlar ko-
ÇİMENTO VE ÇİMENTO ÜRÜNLERİ
DEMİR VE DEMİR DIŞI METALLER Ham çelik üretimini teşvik edecek önlemler alınmalı; alt yapı yatırımlarında çelik yoğun teknolojilerinin tercih edilmesi, beton yol uygulamasına geçilmesi ve çelik yapıların teşviki sektörün büyümesinin sürdürülmesi açısından önem taşıyor.
rganize Sanayi Bölgeleri Üst Kuruluşu (OSBÜK), TOBB IV. Türkiye Sektörel Ekonomi Şurası’na sunduğu raporda, 5 temel konuda sorun tespiti ve çözüm önerileri getirdi. Raporun ilk bölümünde; savunma sanayii, ağır sanayi, entegre tesis, tersane v.s. gibi özellikleri taşıması sebebiyle sanayi ve ticaret2 bakanlığından izin almış olanlar hariç, 2.000m ’ den büyük kapalı alan gerektiren her türlü sanayi yatırımlarının OSB’lerde kurulmasının zorunlu hale getirilme2 si gündeme getiriliyor. Çözüm önerisi olarak da konuyla ilgili 5 kanuna “2.000 m ve daha büyük olan her türlü imalat sanayi tesislerinin organize sanayi bölgelerinde kurulması zorunludur” ibaresinin eklenmesi isteniyor. OSB’lerin yatırımcılar için cazibe merkezi haline getirilmesinin belirtildiği kısımda ise her türlü yatırımını kendi yapan OSB sanayicilerinin çeşitli farklılıklarla ödüllendirilmesi gerektiğinin altı çiziliyor. Öneri olarak da 5084 sayılı yasadaki teşvikler dahil sanayi sektörüne verilecek her türlü teşvik ve özendirici tedbirlerin OSB ile sınırlı tutulması vurgulanıyor. OSB’lerin cazibe merkezi haline getirilmesinin unsurlarından birisi olarak OSB yatırımcıları tarafından tüketilen elektrik ve doğal gaz fiyatı içinde bulunan özel tüketim vergisinin iade edilmesi isteniyor. Serbest piyasa koşullarında farklı fiyat uygulaması olamayacağından, OSB’ler tarafından kullanılan elektrik ve doğal gaz üzerindeki ÖTV yükünün devlet tarafından iade edilmesi mümkün, deniliyor. Dördüncü başlık olarak OSB’lere 4628 sayılı kanunla tanınan elektrik üretme, temin ve dağıtma yetkisinin doğalgaz temin ve dağıtımı için de tanınması, 4646 sayılı Doğalgaz Piyasası kanununda düzenleme yapılması talep ediliyor. Son olarak da OSB altyapı, sosyal tesis, arıtma ve sınai tesisleri inşaatının TOKİ tarafından yapılması nın mümkün hale getirilmesi belirtiliyor.
31
inceleme TÜRKİYE OTOMOTİV SANAYİ MECLİSİ’NİN SORUN TESPİTLERİ VE ÇÖZÜM ÖNERİLERİ Sorun
Açıklama
Çözüm Önerisi
İlgili Kurum
Yeni yatırımlarda destek unsurlarının yeniden düzenlenmesi
Yatırımlarla ilgili destek düzenlemeleri yetersizdir. Bu nedenle istihdam, ihracat ve yüksek katma değer yaratmak üzere yapılacak yeni yatırımlarda maliyeti azaltan vergisel desteklerin yeniden düzenlenmesine ihtiyaç duyulmaktadır.
Vergisel destekler yeniden düzenlenmelidir. Vergi Konseyi’nin önerileri doğrultusunda büyük yatırım, çok sayıda ek istihdam ve sürekli ve önemli miktarlarda ihracat arttırıcı projelerde Kurumlar Vergisi’nin yatırım miktarlarıyla ilişkili olarak ve tedarik zincirindeki şirketleri de kapsayacak şekilde % 20’den % 2’ye kadar düşürülmesi için gerekli çalışmanın tamamlanması gereklidir.
Maliye Bakanlığı, Hazine Müsteşarlığı, DPT
Araştırma Geliştirme faaliyetlerinde destek unsurlarının düzenlenmesi
Otomotiv sanayii küresel rekabet düzeyine ulaşmıştır. Bundan sonraki hedef üretimde bu yetkinliğini geliştirerek artırırken, aynı zamanda tasarım ve Ar - Ge işlevlerinde de yetkinliğini arttırmaktır.
Ar - Ge mevzuatı sanayinin ihtiyaçları doğrultusunda yeniden düzenlenmiştir. Ancak; Ar - Ge Şirketi kurulması ve Ar - Ge Personeli Vergi İndiriminin şahıslar yerine kurumlara verilmesi için mevzuat değişikliği ve Sanayi ve Ticaret Bakanlığı’nda “İdari Altyapı”nın güçlendirilmesi gereklidir.
Maliye Bakanlığı, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı
Ar - Ge ve tasarım doğrulama ile küresel pazarlarda serbest dolaşım için Otomotiv Ar - Ge v Teknoloji Merkezi’nin Geliştirilmesi
Gelişen tasarım faaliyetlerinin tamamlayıcısı olarak Türkiye’de yerli olanaklarla tasarlanan ve geliştirilen ürünlerin tasarım doğrulama ve geliştirme işlevleri için test merkezleri gereklidir. Bu amaçla İTÜ’deki OTAM genişletilmelidir. Prototip ürünlerde tasarım doğrulama ve ömür testleri için ulusal kaynaklarla kurulan bir test merkezine ihtiyaç vardır. Bu merkezde; test pisti, klimatik rüzgar tüneli, çarpma test düzeni yer almalıdır.
OTAM yeni yatırımları desteklenmelidir. Ulusal olarak hizmet verecek olan Otomotiv Test Merkezi kuruluşu için yatırım olanağı sağlanmalıdır.
Maliye Bakanlığı, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı
Marmara Bölgesinde Lojistik Planlaması
Otomotiv sanayi faaliyetinin % 85’i Marmara Bölgesi’ndedir. 2006 yılında üretim 1 milyon ve ihracat ise 700 bin adet olmuştur. Gelecek 5 yıl içinde üretimin 2 milyon adet ve ihracatın ise 1,5 milyon adede yükselmesi hedeflenmektedir. Bölgenin lojistik hizmetleri kapsamındaki kara, deniz ve demir yolu taşımacılık altyapısında önemli eksiklikler vardır. Üretim ve ihracat hedefi yılda 2.5 milyon ton olan ürünün bu bölge ile AB arasında taşınması gerekecektir. Lojistik, maliyetlermizde çok önemli bir yer tutmaktadır.
Bölge için acil olarak lojistik planlama ve buna dayalı yatırım hizmetlerinin tamamlanması gereklidir.
Ulaştırma Bakanlığı
TÜRKİYE OTOMOTİV YAN SANAYİ MECLİSİ’NİN SORUN TESPİTLERİ VE ÇÖZÜM ÖNERİLERİ -Batı Avrupa başta olmak üzere küresel araç projelerinde yaşanan üretim adedi düşüşleri ve satışlarda durgunluk -Enerji ve hammadde gibi girdi maliyetlerindeki artışlar -Nakit akışında yaşanan sıkıntı.
32
2008’in ilk 6 ayında küresel araç üretici firmalarının satışlarında yaşanan düşüşler üretime etki etmekte, bu durumdan en çok firmalarımızın da ihracatının önemli kısmını gerçekleştirdiği Batı Avrupa ülkeleri etkilenmektedir. Ülkemizde de yılın ikinci döneminde siparişlerde %5 - %20 aralığında düşüş yaşanmaktadır. Orta vadede bu durgunluk özellikle girdi maliyetlerindeki artışı artan üretim adetleri ile dengelemeye çalışan parça tedarikçisi firmaları etkileyecektir. Global ekonomi piyasalarındaki ortam kredi almada firmaları bir darboğazın içine çekmektedir. Bu nedenle uzun vadede kapanmalar ve iflaslar söz konusu olabilecektir.
Enerji başta olmak üzere girdi maliyetleri iyileştirilmeli, kur politikası ve iç Pazar iyileştirilmeli, acil eylem planı oluşturulmalıdır.
Sanayi ve Ticaret Bakanlığı, Maliye Bakanlığı, DPT
inceleme TÜRKİYE TEKSTİL SANAYİ MECLİSİ’NİN SORUN TESPİTLERİ VE ÇÖZÜM ÖNERİLERİ Sorun
Açıklama
Çözüm Önerisi
İlgili Kurum
Başta işçilik, enerji ve vergi maliyetleri olmak üzere, mevcut üretim maliyetleri ile iç veya dış pazarlarda rekabetçi üretimin sürdürülmesi imkânsızlaşıyor.
5084 sayılı teşvik yasası yurt içinde ciddi bir haksız rekabet yaratmıştır. Bunun yanı sıra amacına uygun şekilde istenilen yörelerde yatırım ve istihdam yaratamamıştır.
Emek yoğun, katma değeri yüksek, ihracat odaklı ve tarıma dayalı hassas imalat sanayi sektörleri kapsamına girecek tekstil ve hazırgiyim üretimi Özel İhtisas Bölgeleri oluşturularak kümelenmesi sağlanmalı, taşınma için teşvik verilmeli. Bu tamamlanınca, 5084 sayılı yasa ülke genelinde 2 yıl uygulanmalı. 3D (Değişim, Dönüşüm, Destek) süreci böylece sağlanmalı.
DTM, DPT, Maliye Bakanlığı, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, Hazine Müsteşarlığı
Aşırı Değerli YTL... Yüksek reel faiz politikası ile yerli üretim yerine ithalat cazip hale geldi. İşçilik ve enerji giderleri döviz bazında sürekli yükseldi.
Ara malı ve mamul mal ithalatı artıyor, yerli üretim ve istihdam azalıyor. 100 Milyar Doları aşan yatırımı ile AB’nin en büyük kapasitesine ulaşan yegâne entegre ve modern tekstil ve hazırgiyim tesislerimiz ne yazık ki kapanmakta veya atıl ve verimsiz bir halde çalışmakta, rekabetçiliğini ve iç-dış pazarlarını kaybetmektedir.
TCMB gecelik faiz oranlarını her ay düzenli düşürmede kararlılık göstermeli ve YTL gerçek değerine yaklaşmalı. Ülkemizin ihracat potansiyelini artıracak olan, daha gerçekçi kura ulaşmak adına, Türkiye’deki tüm ihracat sektörlerimizce önerildiği üzere döviz meblağı TCMB’nin ABD Doları rezervine dönüştürülerek doların YTL karşılığı tedricen arttırılmalıdır.
TCMB, Maliye Bakanlığı, Hazine Müsteşarlığı
Sürekli artan İthalat ve Haksız Rekabet.
Yanlış beyanlı, trafik sapmalı ithalata karşı denetim ve cezalar yetersiz kalmakta ve bu nedenle Gümrüklerdeki yolsuzlukların önlenmesi büyük önem taşımaktadır. -Gümrüklerimizdeki denetim ve tedbirlerin eksikliği sonucu, Devletimizin çok büyük ihtiyacı olan vergi gelirleri (Gümrük, KDV, Fon, vb) toplanamamakta, milyarlarca ABD Dolarlık vergi kayıpları oluşmakta, haksız kazançlar ve haksız rekabet devam etmektedir.
Tekstil gibi yeterli yerli üretimi olan tüketim malı ve ara-malı ithalatlarında yasal gözetim ve denetim tedbirleri arttırılmalı, bu kapsamda AB dışındaki ülkelerden yapılan ithalat sadece İhtisas Gümrükleri’nden yapılmalıdır. Çin ve diğer üçüncü ülkelerden yapılan ithalatın denetlenmesi için bazı hassas kategorilerde hayata geçirilen ‘’safeguard’’, ‘’üçüncü ülke gözetim’’ ve ‘’menşe kontrol’’ tedbirleri tüm kategorilerde etkin uygulanmalı. Yeterli yerli üretimi olan tüm kategorilerde, DİR’in muaf olacağı Gümrük vergi oranlarımız üçüncü dünya ülkelerinden yapılan ithalat için geçici süre ile bağıtlanmış oranlara yükseltilmeli. Kayda Alma Tebliği kapsamına konfeksiyon gibi tüm tekstil ürünleri de dahil edilmelidir. Vergi kayıp ve kaçağını azaltmada etkin fayda sağlayacak “Referans Fiyat “ uygulaması etkin kullanılmalı.
DTM, Gümrük Müsteşarlığı, Maliye Bakanlığı
Dahilde İşleme Rejimi (DİR) uygulamalarında yerli üretimin yeterince gözetilmemesi.
DİR belgeleri düzenlenirken, DİR mevzuatında açıkça belirtilmiş olmasına rağmen, yerli üretim ve yüksek katma değer gözetilmeyerek, yerli üretim haksız rekabet karşısında ezilmekte, imalat sanayiinde yeni yatırım yapılamamakta ve istihdam yaratılamamaktadır.
Türkiye’de yerli üretimi olan ara mallar için çıkarlarımızı gözetecek tedbirler DTM tarafından daha kapsamlı uygulamalı, DİR kapsamında getirilen hammaddelerin yurt içinde satılmasının denetlenmesi ve önlenmesi için ayniyat kontrolü tedbirleri genişletilmeli ve daha sıkı uygulamaya konmalıdır.
DTM
TÜRKİYE KONFEKSİYON VE HAZIR GİYİM MECLİSİ’NİN SORUN TESPİTLERİ VE ÇÖZÜM ÖNERİLERİ Rekabet şartlarının ve yatırım ortamının iyileştirilmesi
34
2005 sonrası kotaların serbest bırakılmasından sonra girdi maliyetleri üzerindeki (istihdam, enerji, yakıt) kamu maliyetleri (dolaylı ve direk vergiler) sektörü dünya ile rekabet edemez hale getirmiştir.
Ekonomik Sorunları Değerlendirme Kurulu tarafından oluşturulan 95 sayfalık Strateji Belgesi’nde yer alan ve 22 maddeden oluşan 3D (değişim, dönüşüm, destek) eylem planı, (planda yer alan hassas sektör uygulaması talebi) acilen yerine getirilmeli.
DTM, Hazine Müsteşarlığı
inceleme TÜRKİYE ENERJİ SEKTÖRÜ MECLİSİ’NİN SORUN TESPİTLERİ VE ÇÖZÜM ÖNERİLERİ Sorun
Açıklama
Çözüm Önerisi
İlgili Kurum
Türkiye Elektrik Piyasası bir iç pazar olmaktan çıkarılarak AB elektrik pazarına dahil olmalıdır
210 twh/yıl büyüklüğündeki iç pazarın 3500 twh/yıl büyüklüğündeki AB elektrik pazarına dahil olması gerekir Böylece yenilenebilir kaynaklarda 60 milyar Euro, AB firmaları sabit sermaye yatırımı/finansmanı olur, yıllık 12 Milyar Euro yenilenebilir enerjinin AB’ye ihraç edilmesi gerçekleşir. Bu sayede Türkiye’nin binlerce dağ köyünde şantiyeler kurulur, tam bir yatırım patlaması yaşanır. Arz güvenliği yaratılır.
Siyasi karar gerekmektedir.
Enerji ve Tabii Kaynaklar, Çevre ve Orman Bakanlıkları, Hazine Müsteşarlığı
Türkiye’nin Enerji Arz Güvenliğinin mevcut olmaması
Yatırım iklimi uygun değil, yeterli yatırım yapılamıyor.
Ulusal Strateji Planları çerçevesinde uzun vadeli kararlar oluşturulmalı. “Yatırım ve Teşvik Mevzuatı” buna uygun olarak gözden geçirilmelimalı. Bürokratik engeller minimuma indirilmeli, ÇED Raporlarında kolaylık sağlanmalı, yeni yatırımlar ve teknolojilerle ilgili kamuoyu doğru bilgilendirilmeli.
Hazine Müsteşarlığı, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı,
-Elektrik tarife yapısı bozuk. -KDV yükü
Konut ve sanayi elektrik fiyatlandırma basamakları birbirine çok yakın.
Konut ve sanayi fiyat makası açılmalı. Gerçekçi tarifeler yapılmalı. Tarifeler birim kw/sa maliyet fiyatını yansıtmalı ve yatırımcılar tarifelere bakıp yatırımdan vazgeçmemeli. Enerji yatırımı harcamaları kapsamında inşaat-bina yapımı maliyetindeki KDV muafiyet kapsamına alınmalı.
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, EPDK, Maliye Bakanlığı
Kamuya ait üretim ve dağıtım şirketleri serbest piyasa işleyişini bozmakta
Üretimde çapraz sübvansiyon ve sıfır faizli finansman sübvansiyonu yapılmaktadır. Dağıtımda ise konut elektrik fiyatlarına sübvansiyon yapılmakta, yüksek kayıp-kaçak önlenememektedir.
Bu kamu şirketleri en kısa zamanda özelleştirilmelidir.
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, EPDK, Rekabet Kurumu, ÖİB
Elektrik satışlarında, ilgisiz kurumlara pay ödenmesi
TRT payı, Belediye Payı
Bu kamu şirketlerinin payları kaldırılmalıdır.
Maliye Bakanlığı, Hazine Müsteşarlığı, EPDK
TÜRKİYE MAKİNE VE TEÇHİZAT İMALATI MECLİSİ’NİN SORUN TESPİTLERİ VE ÇÖZÜM ÖNERİLERİ Kamu Alımları ve Off-Set Uygulamaları
1.Gelişmiş ülkelerde uygulanan kamu alımlarında yerli mal alımına öncelik tanınması vb. “Kamu İhale Yasası”ndaki hüküm kamu idarelerince etkin bir şekilde uygulanmamaktadır. Kamu alımları yerli üreticiyi desteklememektedir. 2. Yabancı yatırımlarda off-set uygulaması bulunmamaktadır. Yabancı yatırımların bazıları para transferi amaçlıdır.
1. Dünya Ticaret Örgütü çerçevesinde yapılmış bir uluslararası anlaşma olan Kamu Alımları Anlaşmasına Türkiye de kendi sanayilerini korumayı amaçlayan diğer bazı gelişmiş ülkeler gibi taraf olmamalıdır. Avrupa Birliği ile yürütülen üyelik müzakereleri açısından bakıldığında da, 03.10.2005 tarihli “AB ile Müzakere Çerçeve Belgesi” 12’nci maddesinde belirtilen “Türkiye’nin de çıkarları korunur ve de bazı uyarlamalar katılım tarihi itibariyle yapılabilir” şeklindeki ifadeler gereğince “Çözüm” bölümünde ifade edilen tarzda bir uygulamayı yapmak mümkün bulunmaktadır. 2. Kamu alımlarında ve yabancı yatırımlarda off-set uygulaması uluslararası değerlere getirilmelidir.
Kamu İhale Kurumu, İçişleri, Maliye, Sanayi ve Ticaret, Bayındırlık ve İskan, Enerji ve Tabii Kaynaklar, Milli Savunma, Çalışma ve Sosyal Güvenlik, Çevre ve Orman Bakanlıkları
35
inceleme Sorun
36
Açıklama
Çözüm Önerisi
İlgili Kurum
Haksız Rekabet ve Piyasa Denetimi
1.CE standardı olmayan mamullere yönelik piyasa gözetim ve denetim mekanizması etkin bir şekilde işlememektedir. 2.Vergi oranları yüksek ve af uygulamaları ile firmaların kayıtdışına yönelimi adeta desteklenmektedir. 3.Leasingli satışlarda bankalar malın sahibi olarak görülmekte, ithalatçı sorumluluk dışı kalmaktadır. Bu yurt içi üreticiler aleyhine haksız rekabettir. 4.Gümrük Birliği’ni oluşturan anlaşma uyarınca Türkiye AT-R Belgesi ile AB ülkelerinden gelecek malları serbest dolaşıma girmiş kabul etmekte ve bunlar için gümrüklerde bir denetim yapmamaktadır. 3 üncü dünya ülkelerindeki firmaların standartdışı makinaları nedeni ile firmalarımız zarar görmektedir.
1.Makine Sektörü açısından CE normlarına uygunluğun sahada kontrolü, ilgili kurumların alt mal grupları özelinde uzman personel eğitimi ile mümkündür. İlgili kurumların iyi noktaya gelene kadar geçici bir süre ile ihtisas gümrükleri oluşturulmalıdır. 2.Vergi, sigorta, elektrik, su, doğalgaz v.b.tüm şirket borçlarının ertelenmesini önleyecek kanuni tedbirler alınmalıdır. Cezai şartlar ağırlaştırılmalı. 3.İthalatçının her ithalatta komisyon faturası kesmesi ve makinalarla ilgili sorumluluğu üstlenmesi gerekmektedir. İş kazaları denetimi kazalarla ilgili ithalatçı firmanın sorumlu tutulmalıdır. 4.AB Ortaklık Konseyinde görüşülmelidir.
DTM, Maliye Bakanlığı, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı, Bayındırlık ve İskan Bakanlığı, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, Çevre ve Orman Bakanlığı, TSE, AB Genel Sekreterliği
Makine sektörünün stratejik sektör olarak desteklenmesi ve teşvik uygulamaları
1-Teşvik mevzuatındaki değişiklik ve diğer gelişmelerde makina sektörünün merkezi pozisyonu gözardı edilmektedir. 2- Uzak Doğu ve Amerika Kıtasında düzenlenen fuarlarda devlet destekleri yetersiz kalmaktadır. Makina sektöründe nakliye için yapılan ödemeler çok yüksek değerlere ulaşmaktadır. Her ne kadar ilgili tebliğin 8’inci maddesi ile fuara makina götürecek firmalar için 10.000 $’ı aşmamak kaydıyla nakliyenin % 50’si ödenmekte ise de bu destek bu tür uzak ülke nakliyesi için ödenen değerler yanında oldukça düşük kalmaktadır.
1-Bürokratik engelleri olmayan “Üniversite - Sanayi İşbirliği”ni tetikleyecek “Dinamik Ar-Ge Destek Hibeleri” devreye sokulmalı, kurumlar vergisi ve yatırım indirimi teşvikleri etkili şekilde devreye sokulmalı, “Endüstriyel Teknoloji Havza” projelerine doğrudan destekler sağlanmalıdır. Kayıt-dışı (merdiven altı) veya sermaye birikimi olmayan bireysel girişimler teşvik edilmemelidir. 2- 8’nci maddede yapılacak değişiklikle boş stand kirasının % 50’si (20.000$ geçmemek) ve nakliyenin %50’si (15.000$ geçmemek) karşılanmalı.
Sanayi ve Ticaret Bakanlığı, DTM, DPT, TÜBİTAK, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, Mesleki Yeterlilik Kurumu
KDV Uygulaması
1. Finansal kiralama KDV oranı %1’den %18’e çıkarılmıştır. Sonra KDV’si %8’e düşürülen (Tarım makinaları ve takım tezgahları) alt mal gruplarında haksız rekabet tehlikesi. 2-KOBİ’ler için finansal kiralamada %18 KDV yatırımları olumsuz etki yapıyor. (Büyük firmalar ise çoğunlukla teşvik belgesi alarak KDV ödemiyor. Buna karşın KOBİ’ler mali imkanları sınırlı olduğundan ihtiyaca göre tek tek alım yapmakta ve %18 KDV’yi ödemektedir.) Finansal kiralama kuruluşlarının taksitleri hesaplanırken %18 KDV eklenmiş değeri baz alarak işlem yapmalarının, makina maliyetini %18’den fazla artırmaktadır.
Torna ve Freze’ye uygulanan %8’lik KDV indirimi 84.56, 84.57, 84.58, 84.59, 84.60, 84.61, 84.62, 84.63 GTİP no.larıyla ifade edilen tüm Takım Tezgahlarına uygulanmalı, tarım makinalarının hepsinde KDV oranı %8 olarak belirtilmelidir. Önerimiz tüm makinalar için KDV’nin ilk aşamada %8’e ve zaman içinde %1’e kadar düşürülmesidir. Bu değişiklik, yurt dışı kredilerle teşvik edilen makina ithalatının azalmasına da imkan sağlayacaktır. Ayrıca; Bankalar, yatırım ve işletme kredileri için aylık %1,69 tüketici kredilerinde %1,19 faiz uygulamaktadır. Yatırımların artması için tam tersi, yatırım kredilerinin faizi düşük olmalıdır.
Maliye Bakanlığı
Serbest Bölgeler ve Organize Sanayi Bölgeleri‘ndeki uygulamalar
1.Serbest Bölgeler üretici ve ihracatçı firmalardan çok ithalatçı ağırlıklı çalışıyor. TBMM Plan ve Bütçe Komisyonundan geçen “Serbest Bölgeler Yasa’sında Değişiklik Kanun Teklifi”ndeki gelir vergisi muafiyeti %85 ihracat şartına bağlanmalı 2.OSB’lerin planlanması, bölgedeki firma konumlandırılması ve destek sistemi KOBİ’ler arasında işbirliği kültürünü geliştirebilecek ve rekabet avantajını sağlayacak düzeyde değil. Arazi değerleri Almanya’dan yüksek düzeydedir..
1- Bu bölgeler dünyada vergiler yönünden imtiyazlı yerlerdir. Üretici ve ihracatçı ağırlıklı olmalıdır. Teklif, muafiyet barajını aşamayan şirketleri rahatsız etmektedir. 2- OSB’ler karma ve plansız şekilde değil, sektörel uzmanlığa ve işbirliklerine uygun olarak ihtisas bölgeler şeklinde olmalıdır. Teknoloji düzeyini arttıracak ve inovasyona yol açacak şekilde bölgede destek sistemleri kurulmalı, desteklenmeli ve üretim amaçlı faaliyeti olan kişi ve/veya kurumlardan iştigal edilmelidir.
Maliye Bakanlığı, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, DTM
haber
Mustafa Ateş DOSAB Elektrik Grubu Sorumlusu
Demirtaş Organize Sanayi Bölgesi SCADA, Sayaç Otomasyonu ve Haberleşme Projesi’ni hayata geçiriyor
DOSAB’DAN
TEKNOLOJİK ATAK Demirtaş Organize Sanayi Bölgesi (DOSAB), bölgesindeki altyapı yatırımlarını tamamladıktan sonra şimdi de elektrik, doğalgaz, su ve atıksu şebekelerinin uzaktan izlenmesini ve kumanda edilmesini, bu şebekelere ait sayaçların otomasyonu ve faturalandırılmasını, bölge içindeki katılımcıların haberleşme hizmetlerini (telefon, internet, IP TV, kamera sistemleri, video konferans vb.) kapsayan SCADA, Sayaç Otomasyonu ve Haberleşme Projesi’ni hayata geçiriyor.
38
haber MERKEZDEN KONTROL Gerçekleştirilecek bu proje ile DOSAB’a ait elektrik dağıtım merkezleri, doğalgaz istasyonları, su depoları, su kuyuları ve atıksu debimetreleri tek bir merkezden izlenebilecek ve kumanda edilebilecek. DOSAB içindeki katılımcıların elektrik, doğalgaz ve su sayaçlarına ait bilgiler DOSAB tarafından izlenerek otomatik olarak faturalandırılacak, kayıp ve kaçaklar kontrol merkezinden tespit edilebilecek. Ayrıca her katılımcı istediği takdirde sadece kendi sayaç bilgilerini internet üzerinden izleyebilecek.
HİZMET KALİTESİ YÜKSELİYOR SCADA sisteminin kurulması ile elektrik, doğalgaz ve su şebekelerinde meydana gelebilecek arızaların takibi ve tespiti kolaylaşacak, bu arızalara müdahale süreleri minimize edilecek. Dolayısıyla organize sanayi bölgesi katılımcılarına verilen hizmetlerin kalitesi yükseltilecek, daha verimli bir üretim gerçekleştirmeleri sağlanacak.
FİBER OPTİK HABERLEŞME ALTYAPISI DOSAB içerisine kurulacak fiber optik haberleşme altyapısı üzerinden katılımcılara internet, telefon, video konferans, güvenlik kamerası vb. hizmetler verilebilecek. Katılımcılar istediği takdirde ek bir yatırım yapmadan bu sisteme entegre olabilecek, şu an aldıkları hizmetlerden daha ucuz ve daha hızlı bir haberleşme hizmeti alabilecekler. Ayrıca bu sisteme dahil olan katılımcılar bölge içerisindeki diğer katılımcılar ile ücretsiz olarak telefon görüşmesi yapabilecekler. Bölge içerisindeki cadde ve sokakların kritik noktalarına yerleştirilecek güvenlik kameraları ile bölgeye giriş çıkışlar, kazalar ve diğer riskli durumlar jandarma tarafından canlı olarak izlenebilecek, görüntüler kaydedilebilecek.
lediklerini vurgulayan Ertunga, “Ekibimizin yaptığı inceleme ve değerlendirmeler neticesinde bölgemize özgü, minimum maliyetle maksimum fayda sağlayacak bir proje ortaya çıkartılmaya çalışıldı. Katılımcılarımızın ve bölgemizin bugün ve gelecekte ortaya çıkacak ihtiyaçlarına cevap verecek bir proje olmasına özen gösterdik. Sonuçta yaptığımız planlamaya göre DOSAB SCADA, Sayaç Otomasyonu ve Haberleşme Projesi’ni 2008 Ekim ayı sonunda ihale edeceğiz. 2010 yılı Mayıs ayında da projemizin tümüyle tamamlanmış olmasını öngörüyoruz” şeklinde konuştu.
SCADA Nedir? SCADA terimi Supervisory Control And Data Acquisition kelimelerinin ilk harfleri ile oluşturulan bir kısaltmadır. Türkçe karşılığı ile kapsamlı ve entegre bir ‘Veri Tabanlı Kontrol ve Gözetleme Sistemi’dir. SCADA sistemleri büyük bir alana ait teknik konulardaki denetleme ve yönetim işlevini yerine getirmek amacındadır. Kontrol sistemi sayesinde, bir bölgeye, tesise veya işletmeye ait tüm ekipmanların kontrolünden üretim planlamasına, çevre kontrol ünitelerinden yardımcı işletmelere kadar tüm birimlerin otomatik kontrolü ve gözlenmesi sağlanabilir. Anlık olay ve alarmları saklayarak geçmişte meydana gelen olayları da tekrar günün tarihinde ve saatinde gözleyebilmeyi de sağlayan geniş kapsamlı mükemmel bir sistemdir.
EKİM AYINDA İHALE YAPILACAK DOSAB Bölge Müdürü Nezih Ertunga, DOSAB SCADA, Sayaç Otomasyonu ve Haberleşme Projesi için uzun süreli ve titiz bir çalışma yürüttüklerini söyledi. Bir çok sistemi ve uygulamayı inceDOSAB Bölge Müdürü Nezih Ertunga
DOSAB Scada merkezi proje çalışması
39
yazar
UĞUR BAYDI Makine Mühendisi/Hızlı Prototipleme Laboratuarı Sorumlusu
ugurbaydi@begev.org.tr
SAĞLIK SEKTÖRÜNDE HIZLI PROTOTİPLEME Tıbbın bir çok alanında hızlı prototipleme kullanılmaya başlanmıştır. Her geçen gün bu teknoloji sağlık sektörü içinde gelişmektedir. Tomografi ve MR’dan elde edilen verilerle istenilen organın özel yazılımlar sayesinde üç boyutlu stl uzantılı verisi oluşturulur. Bu veriye göre prototip hangi alanda gerekliyse o alana özel prototipleme cihazları ile üç boyutlu prototip oluşturulur. Tıpta prototiplemenin kullanıldığı alanlar aşağıdakiler gibidir.
SUNİ KEMİK PROTOTİPLEME Amerika’da ordu desteğiyle gerçekleştirilen bu metodla üzerinde geliştirme yapılmış FDM (Sıvayarak Tabaka Yığma) cihazının malzeme olarak kalsiyum fosfatlı bir polimer malzemesi kullanarak kemik üretmesi prensibiyle çalışmaktadır. Her hangi bir sebeple kaybedilmiş olan kemiğin Tomografi veya MR verilerinden yeniden modellenip eksik kısımdaki kemik üretilir.Bu üretilen kemik implantı yerine yerleştirildiğinde kalsiyum fosfat kemik hücrelerinin büyümesi için uygun ortam oluşturur. Bunun için üretilen kemik prototipi içerisine mikro boşluklar oluşturulur. Uygulamadan 8 hafta sonra kemik implanta kaynar. 18 ay sonunda kemik hücreleri üretilen prototip tamamiyle yer değiştirir ve gerçek kemik oluşur.
YAPAY DERİ VEYA DOKU Otoinşa teknolojisiyle yapay doku imalatı henüz araştırma safhasındadır. Bu uygulamalarda prensip olarak şekilde görüldüğü üzere gözenekli yapıda bir iskelet yapı (scaffold) otoinşa teknolojisiyle oluşturulur. Ardından hastadan alınan hücreler bu yapıya emdirilerek uygun sıcaklıkta steril bir ortamda hücrelerin büyümesi sağlanır. Son olarak, hazırlanan implant hastaya bir ameliyat ile nakledilebilir. 40
YAPAY ORGAN PROTOTİPLEME Bu konu ile ilgili ilk çalışma yapay doku imalatı için modifiye edilmiş mürekkep püskürtmeli bir ink-jet yazıcı ile yapılmıştır. İnşa malzemesi olarak hücre kullanılmıştır. Bu üretim şeklinde hücreleri bir arada tutmak için ısındığında eriyebilen özel bir jel (thermo-reversiblegel) kullanılmıştır. Biyolojik olarak zararsız olan bu jel 20 derecede erirken 32 derecenin üzerinde katılaşmaktadır. Hücre ve Jel ayrı nolzullardan püskürtülerek istenilen şeklin yapılması sağlanmaktadır. Daha sonra hücreler kaynaştıktan sonra inşa edilen yapı soğutularak jelin erimesi sağlanır. Böylece canlı yapıya zarar vermeden jel temizlenmiş olur. Bu teknikle başarılı çalışmalar yapılmıştır.
halden düzgün hale doğru sıralanabilir. Her prototip birinciden başlayarak belli bir süre takılara dişlerin kademeli olarak düzelmesi sağlanmaktadır.
ESTETİK CERRAHİ Hastanın kaza geçirerek kopan veya kanserli olduğu için alınan uzvunun yerine Tomografi veya MR çekilerek o uzvu prototipleme cihazı ile yapılır. Elde edilen prototip silikon kalıplama yöntemi kullanılarak uygun malzemeden protez yapılır. Örneğin bir kulağını kaybetmiş bir hasta için diğer kulağının üç boyutlu verisine bağlı kalarak kulak protezi elde edilebilinmektedir. Renklendirme işleminden sonra protez kullanılabilir.
ÇENE VE YÜZ CERRAHİSİNDE
İMPLANTOLOJİ (HASTAYA ÖZEL İMPLANT DELME KILAVUZU PROTOTİPLEME)
Doktorlar ameliyattan önce MR veya tomografi ile elde ettikleri veriden prototipi üretirler bu prototip üzerinden ameliyat için gerekli protezleri hazırlayıp tatbikatları yapabilirler. Ameliyat sırasında yardımcı olması açısından prototip kullanılmaktadır. Prototiplerin incelenmesi hem ameliyatın süresini kısaltmaktadır hem de başarı oranını arttırmaktadır.
İmplant yapılabilmesi için çene kemiğinin üç boyutlu analizinin çıkarılması gerekmektedir. Hassas ve hatasız bir implant cerrahisinin gerçekleşebilmesi için hastaya ait özel delme kılavuzlarının tasarlanması gerekmektedir.Tasarım işleminden sonra bu prototip sla teknolojisi ile üretilir. İmplant delme kılavuzu sayesinde meydana gelebilecek birçok olumsuzluk önlenmiş olmaktadır. Bu sayede çene kemiği en uygun şekilde delinmektedir. Daha sonra implantlar yerleştirilip dişler bu implantlara vidalanmaktadır.
ORTODONTİDE PROTOTİPLEME Eğri dişleri düzeltmek için metal tel yerine şeffaf plastikten diş doğrultma prototipleri üretilmektedir. Bu işlem için önce eğri dişlerin optik olarak taraması yapılır. Eğri dişlerin üç boyutlu modelinden yola çıkılarak negatifi olan ve olması gereken düzgün diş modeli tasarlanır. Dişlerin düzgün hale kaç safhada geleceğine karar verilir. Eğri halden düzgün hale geçiş kaç safhada olacaksa o kadar diş düzeltme prototipi yapılır. Prototipler sırayla eğri
BEYİN VE KAFATASI CERRAHİSİNDE Bu uygulama genelde yapışık ikiz vakalarında kullanılır. Bu vakalardan kafatasının ve beynin nereden ayrılabileceğini tespit etmek için kullanılır. Doktorlar ameliyata başlamadan gerekli tetkikleri Tomografi ya da MR dan elde ettikleri bu model üzerinde yaparlar. Böylece ölüm riskleri en aza indirgenmiş olur. Bir sonraki sayıda görüşmek üzere sağlıklı kalın.
yazar
KASIM UZUNÖZ BEGEV Tekstil Bölümü Danışmanı
kauz@mynet.com
TÜRKİYE’DE TEKSTİL SEKTÖRÜ VE BEGEV’DEKİ EĞİTİMLERİMİZ
D
ünya ticaretinde daralma, sınırsız rekabet ve değişken bir çizgiden söz etmek mümkün. Uzakdoğu’dan esen sert rüzgarlar her ne kadar sakinleşmekte ise de sürekli rotamızı gözden geçirmemiz gerekmekte. Uzakdoğu’nun etkisi sadece tekstilde değil, her alanda sürmekte. Bu oluşumlardan korkmak bir şeyi değiştirmez. Korku çözüm değildir. Buna karşılık ulusal ve uluslararası boyutta neler yapabileceğimizi, ihracatımızı nasıl artırabileceğimizi, sektör ve devlet olarak, ne gibi önlemler alabileceğimizi sürekli sorgulamalıyız. ‘Tekstil bitti, öldü’ demekle sorunlar aşılamaz. Ülke olarak, ileri gidebilmek için her türlü fedakârlığı yapmak zorundayız. Tekstile büyük kazanç beklentisiyle, işi bilen bilmeyen herkes bir anda girdi. Şimdi herkes çıkmak mı istiyor? Milyonlarca dolar yatırım yapıp makine almış, binalar dikmiş pek çok yatırımcı var. Neden çıkalım? Her sektörün kendine özgü sorunu yok mu?.
ESKİDEN YAPTIKLARIMIZ YENİ DÜZENE UYMUYOR Eski yaptıklarımızın, yeni düzene uyması mümkün değil. Artık kaliteye daha çok önem vermemiz gerekir. Ar-Ge çalışmalarına ağırlık vermeliyiz. Hepsinden önemlisi birbirimize çelme atmamalıyız. Endişelenmek yerine bilinçli şekilde çalışarak, katma değer yaratmak zorundayız. Maliyetleri yüksek olan İtalya ve Fransa’nın halen tekstil ihracatı önemli düzeyde. Artık biz herkesten bir adım önde olmalıyız. Yeniliklerden haberdar olmamız, kaliteyi yükseltmemiz lazım. Artık sergilediğimiz ürünleri de çeşitlendirmeli, kalitemizle globalleşen dünyada yerimizi almalıyız. Tabii ki, bunlar oturduğumuz yerden olmaz. Çok çalışmak, araştırmak, tasarlamak, pazarda farklılığı yakalayabilmek ve bunların sürekliliğini sağlamak zorundayız. Bu sürecinin temel ayağı da mesleki eğitimden geçiyor. Türkiye’de tekstil konusunda çok güzel şeyler yapılıyor. Şimdi daha güzellerini, gelecekte çok daha kalitelilerini yapacak altyapıya ve donanıma da sahibiz. Desinatörlerimiz eskiden uzun zaman alan tasarım çalışmalarını şimdi çok kısa sürede üretime dönüştürebiliyor. Bursa’da sanayicilerin kurduğu BEGEV’de uzun zamandır sektöre desinatör ve tasarımcı yetiştirilmekte. Bu kişiler işlerinde bilinç42
li ve Ür-Ge’ye eğilimli olarak çalışıyorlar. Ür-Ge çalışmaları ekip mantığıyla yapılmasa da bu alanda ciddi bir hareketlilik yaşanmakta. Bunları yeterli görmek ise yine hatalardan biri olacaktır.
DOKUMA KUMAŞ DESİNATÖRÜ VE TASARIMCISI YETİŞTİREN TEK KURUM BEGEV, 7 yıldır tekstil eğitimleri alanında aktif rol oynamış, Türkiye’de Dokuma Kumaş Desinatörü ve tasarımcısı yetiştiren tek kurum olma özelliği kazanmıştır. Daha önce desinatörün yetişmesi, uzun süreçlerde sadece bilenin yanında çalışarak gerçekleşirken, BEGEV mezunları sektörde deneyimli öğretmenlerden, yoğun bilgisayar destekli, tasarım ve desinatörlük eğitimi alarak yetişmişler, mesleğe daha hızlı uyum sağlamışlardır. Jakarlı ve armürlü dokuma kumaş üretimi yapan şirketlerin desinatörlüğünü daha bilinçli yaparak, katma değer üretir konuma gelmişlerdir.
DÖRT SEKTÖR GÜCÜNÜ KORUYACAKTIR Bursa dünyanın en yoğun desenli kumaş imalatı yapan ilidir. Bu özellik Ür-Ge ekipleri, tasarımcı, desinatör ve aktif iş adamlarımız sayesinde devam edecektir. Dokuma kumaş imalatında tasarımın ön planda olduğu 4 ana sektör her zaman gücünü koruyacaktır. Bunlar; döşemelik kumaş, tül perdelik ve fonluk kumaş, erkek gömleklik kumaşı, bayan üst giyim ve bluzluk kumaşı.
yazar BEGEV’İN TEKSTİL DEPARTMANI EĞİTİMLERİ Jakarlı ve Armürlü Dokuma Kumaş Desinatörlüğü (Nedgraphics Programı Destekli): Armürlü ve Jakarlı dokuma kumaş tasarımcısı ve desinatörü yetiştirmek. Jakarlı ve Armürlü Dokuma Kumaş Desinatörlüğü (Simetri Programı Destekli): Armürlü ve Jakarlı dokuma kumaş tasarımcısı ve desinatörü yetiştirmek. Dokuma Kumaş Yorumlama ve Ürün Geliştirme Eğitimi (Most Programı Destekli): Ür-Ge'ci, Armürlü ve Jakarlı dokuma kumaş tasarımcısı ve desinatörü yetiştirmek. Bilgisayar destekli Desen Tasarım (Photoshop -Dijital baskı): Baskılı kumaş tasarımcı ve desinatörü yetiştirme Konfeksiyon Kalıp Tasarımı-Gerber: Konfeksiyon kalıplarını bilgisayarda hazırlayabilen uzman yetiştirmek. Boya Baskı Desen Tasarımı (Photoshop): Tasarımcı ve desinatör yetiştirmek Desinatörlük (Photoshop): Tasarımcı ve desinatör yetiştirmek. Konfeksiyon Kalıp Tasarımı ve Dikim Teknikleri: Kalıp hazırlama yeterliliği olan, makinacılar yetiştirmek. Moda Tasarım: Kalıp hazırlama,moda tasarımcıları yetiştirmek. Otomotiv Koltuk Kılıfı Dikim Operatörlüğü: Oto kılıfı dikiminde yeterliliği olan elemanlar yetiştirmek.
HER SIKINTI ÇÖZÜM ÜRETİR 5 Nisan kararları alındığında Bursa tekstil sektöründe her şey durmuştu ve tam bir karamsarlık ve ümitsizlik hakimdi. Birçok atölye, desinatörlük ve tasarım ofisi kapanmıştı. Aradan fazla zaman geçmedi sektör tekrar hareketlendi ve yeni filizler vererek dirildi. Otomatik tezgah girişi arttı, desenlendirmede bilgisayarlaşmaya gidildi. Teknolojiye yatırım yapıldı. Aslında sektörde karamsar yaklaşım, sektörün kendisine çeki düzen vermesi için bir kamçılama etkisi yapıyor. Bu da şunu göstermektedir; her sıkıntı çözüm üretir. Biz ulus olarak buna yatkınız. Çin basic mallara ağırlık veriyor. Ne yaparsak yapalım piyasayı ısıtmaya ve kavurmaya devam edecek. Biz onlardan daha kaliteli üretimlerle, onların ulaşamadığı yerlerde varlığımızı sürdürmeliyiz. Bu nedenle pozitif düşünce ile geleceğimizi tasarlamak zorundayız. Çin’de ara ürün üreterek ülkemizde apre, boya, baskı işlemleri ve konfeksiyon işlemleriyle katma değer kazandırarak dünya pazarlarına satabiliriz. Bizim bilgi birikimimiz ve sermayemiz varsa uluslararası yatırımcı olmamızın zamanı geldi, diye düşünüyorum. Tehlike algılaması olarak Çin ile kısıtlı kalmak büyük bir hatadır. Hindistan, Pakistan
gibi ülkelerle rekabet edebilecek stratejiler geliştirmek zorundayız. Onların fiyatlarıyla rekabet etmek mümkün değildir. Biz İtalya’yı örnek alıp araştırma, geliştirme ve modaya yönelerek, onların elindeki işi alarak daha uzun yaşarız. Modayı yakından takip etmek, kreasyonlarımızı oluşturmak zorundayız. Fason üretim modeli ile ayakta kalamayız. Ucuz iş gücüne dayanan sanayilerin ayakta kalabilmesi çok zordur. Çünkü ucuz iş gücüne dayalı sektörler çok hızlı yer değiştirir ve her zaman daha ucuz olan yer arar ve bulurlar.
DOSAB’da bulunan BEGEV’de tekstil konusunda çeşitli eğitimler alan öğrencilerin yaptıkları çalışmalar sektör tarafından beğeniliyor. BEGEV’de eğitim görenler sektörde başarılı çalışmalara imza atıyor.
43
yazar
FAİK CENGİZ İÇEL BEGEV Makine Bölüm Öğretmeni
icel@begev.org.tr
SINUMERIK 802D SL CNC FREZE EĞİTİMİ SINUMERIK 802D SL bütün CNC bileşenlerini (NC, PLC, HMI) tek bir paket içerisinde temin eden bir panel kontrol ünitesidir. En fazla 5 eksen (bunlardan ikisi spindle olarak gerçeklenebilir) kontrol eden ünite, orta ve düşük maliyetli makine grupları için tasarlanmıştır. Kontrol ünitesi makine üreticilerine ve kullanıcılarına esneklik, üretim performansı ve kullanım kolaylığı gibi faydalar sağlamaktadır. Sinumerik 802D SL'nin, kolay programlanabilme özelliği de tek parça üretiminden seri üretime kadar kullanıcılara geniş yelpazede uygulama alanı sunmaktadır. 802D SL kontrol ünitesine ilk baktığımızda dikkati çeken özelliği karmaşık kontrol tuş kombinasyonundan arındırılmış sade bir görüntüye sahip olmasıdır. Kontrol ünitesinin Pro versiyonunda parça programlarının aktarımı USB giriş ünitesi ile veya piyasadan temin edilebilen CF kartlarla (64 MB'den>1 GB'e kadar) ve ayrıca network ağ bağlantısı ile gerçekleştirilebilmektedir. Böylece parça programlarının saklanması, aktarılması ve işlenmesi için esnek yönetim sağlanmıştır.
Sinumerik 802D SL kontrol ünitesi ile Bursa Eğitim Geliştirme Vakfı’nda (BEGEV) ilk CNC Freze kursumuzu geçtiğimiz haziran ayında tamamlamıştık. Uludağ İhracatçı Birlikleri’nin destekleriyle açılan kursumuzda kursiyerlerimize dört ay süresince CNC operatörlüğü için gerekli bilgiler verildi. Bu yazımızda sizlere kontrol ünitesini anlatacağım. 44
CF kart veri giriş bölümü Kontrol ünitesi açıldığında motor enkoderları absolute olduğundan eksenlerin makine sıfırına gönderilmesine gerek yoktur. 802D SL’in en güzel özelliklerinden birisi ise ünite menülerinin hata mesajlarının ve cycle pa-
Network ağ bağlantısı ve USB giriş bölümü
rametrelerinin Türkçe olarak görünmesidir. Yani kısacası kontrol ünitesi işlevini tamamen Türkçe olarak da gerçekleştirmektedir. Kontrol ünitesinde parça programları G kod sistemi ile yapılmaktadır. Kumanda sisteminin işlevlerini aşağıdaki işlem alanlarından gerçekleştirebilmekteyiz. Kontrol ünitesinin bu bölümlerini ayrı ayrı inceliyelim: PROGRAM MANAGER butonundan dosya yönetim bölümüne ulaşırız. Buradan yeni dosya oluşturabilir veya eski dosyalarımızı açabiliriz. Yine bu bölümde dosyaların veya program satırlarının başka bir dizin veya sürücüye kesilip kopyalanması işlemini kolaylıkla yapabilmekteyiz. Sinumerik 802D SL ana program dosyalarına MPF (Main Program File) alt program dosyalarına SPF (Sub Program File) uzantı verir. M POZITION butonundan MDA, AUTOMATI veya JOG moduna geçişleri sağlamaktayız. OFSET PARAM ofset/parametreler ofset değerleri ve ayar verisinin girişlerini, PROGRAM bölümünden parça programlarının oluşturulmasını, SYSTEM ALARM kısmından ise sistem teşhis, alarm ve mesaj listelerine ulaşabiliriz. HESAP MAKİNESİ: Hesap makinesi herhangi bir işlem alanında iken “SHIFT” ve “=” tuş ikilisi kullanılarak çalıştırılabilir. Burada dört temel aritmik işlevi ile birlikte “sine”, “cosine”, “kare alma” ve “kare kök” alma işlemlerini gerçekleştirebiliriz. MANUEL KULLANMA MODU: Manuel kullanma modu JOG ve MDA modlarında mümkündür. JOG modu: Jog moduna geçebilmek için makine kumanda paneli üzerindeki Jog butonuna basmamız gerekir. Eksenleri hareket ettirmek için X, Y ya da Z eksen butonlarına basın. (Var) tuşuna basarak eksenlerin hareket hızları ayarlanabilir. Eksenlerin hareket hız durumları ekran alanında gösterilir. MDA modu (Manuel giriş): MDA modunda bir parça programını oluşturabilir ve tezgahınızı çalıştırabilirsiniz. Ancak bu mod çoğunlukla parça sıfırlama işlemi için tezgaha takım tanımlama devir sayısı ve dönüş yönü belirleme amacıyla kullanılır. AUTOMATIC MOD: Automatic mod için makine kumanda panelinin üzerinden automatic
yazar düğmesine bastığınızda ekrana AUTOMATIC başlatma ekranı belirir, pozisyon, ilerleme hızı, iş mili ve takım verileri yanında halihazırda aktif olan bloğu da görüntüler. Bu modda yazılan parça programının grafik simülasyonunu, programın test işlemini ve deneme çalışması (DRY RUN) işlemleri gerçekleştirilebilir. Bu bölümdeki; Program test (sınama) (PRT) seçilirse eksenler ve iş millerin eksen hareketleri çıkışları devre dışı bırakılır. Parça programı çalıştırıldığında ünite programı “simule eder”. Varsa hatalar durum kısmında görüntülenir. Eksenler hareket etmediğinden programdaki hatalar nedeniyle ortaya çıkacak kazalar engellenmiş olur. Dry run feedrate (deneme çalışması ilerleme hızı). Bu tuşu seçerseniz, tüm hızlanma hareketleri “Dry run feed (kuru çalışma ilerleme hızı)“ ayar verisinden belirlenen ilerleme hızı ayar noktası ile gerçekleştirilecekler. Diğer bir ifadeyle: Programlı hareket komutları yerine kuru çalışma ilerleme hızı çalışacaktır. Bu modda programın simüle grafik simülasyonu daha seri olmaktadır. Skip (perdele) Blok numarası önünde bir bölme (/) işareti ile işaretli program blokları programın çalışması esnasında atlanır. (ör. “/N100 G01X100 Y150 F1000”). ROV active seçili ise ilerleme hızı, feedrate
override çarkı ile kumanda imkanı verir. İş parçası sıfırı JOG modunda oluşturulur. Öncelikle takım ölçme (Tool Measure) kısmından manuel ölçüm,
görüldüğü gibi parmakların gösterdiği yönlerden iş parçasına yaklaşılıyor ise SHAPE \* MERGEFORMAT sembolün işareti (+) olmalıdır. Mesafe (Distance)kısmına parçaya dokunma mümkün değilse ya da takım ile doğru noktaya erişemiyorsanız (örneğin bir ara parça kullanımı esnasında veya parça sıfırı iş parçası ortasında ise) takım ve parça düzlemi arasındaki boşluğu “mesafe
buradan takım listesi (Tool list) butonlarına basılır. Ekrana takım listesi gelir. Burada ilgili takımın yarı çap değeri girilir. Daha sonra iş parçası ölçme (Measure Workpiece) kısmına geçilir. Kesici takım iş parçasına X ekseninde dokundurulur. Bu arada dikey tuşlardan X tuşu seçili olmalıdır. Ekranda ilgili takım numarası (T1, T2, T3,….vb) iş parçası sıfır komutu G54, G55,….. G59) program içinde kullandığımız değerler ile aynı olmalıdır. Radius kısmının karşısındaki sembolün (+, -) işareti tablanın harekine göre değil kesici takımın iş parçasına yaklaşma durumuna göre belirlenmelidir. Bu işlem sağ el kuralına göre belirlenir. Şekilde
(Distance)” alanına giriniz. Bu düzenlemeleri yaptıktan sonra Parçayı Sıfırla (Set Work Offset) tuşuna basınız. Artık X ekseninde iş parçası sıfır noktası tanımlanmıştır. Yukarıdaki işlemlerin aynısını Y ve Z Eksenleri için de yapınız. Diğer takımların sıfırlanması işlemini ise Takım ölçme (Tool Measure) kısmından yapınız. Takım sadece Z ekseninde iş parçası yüzeyine dokundurulur. Daha sonra boy gir (Set Length) butonuna basılır. Böylece ikinci takımın da sıfırlanması işlemi gerçekleşmiş olur. Yukarıda bazı bölümlerini anlattığımız SINUMERIK 802D SL kontrol ünitesi ile Bursa Eğitim
Geliştirme Vakfı’nda (BEGEV) ilk CNC Freze kursumuzu geçtiğimiz haziran ayında tamamladık. Uludağ İhracatçılar Birliği’nin destekleriyle açılan kursumuzda kursiyerlerimize dört ay süresince CNC operatörlüğü için gerekli bilgiler verildi. Şu anda yine Uludağ İhracatçılar Birliği’nin destekleriyle açılan ikinci SINUMERIK 802D SL kursumuz devam etmektedir. Bu yazımızda özet de olsa sizlere 802D SL kontrol ünitesini anlatmaya çalıştık bir sonraki yazımız kontrol ünitemizin kullandığı komutlar üzerinde olacaktır. Kaynak: Siemens 802 D SL Kontrol Ünitesi Notları 45
begev
DENİZLİ TİCARET ODASI BEGEV’İ ÖRNEK ALIYOR
Denizli Ticaret Odası Başkanı ve heyeti, Demirtaş Organize Sanayi Bölgesi’ndeki Bursa Egitim Geliştirme Vakfı’nda incelemelerde bulundu. Oda, Denizli’de kurmayı planladığı mesleki ve teknik eğitim merkezi için BEGEV’i model olarak alıyor.
D
Denizli Ticaret Odası Başkanı Necdet Özer ve Denizli heyetine BEGEV Yönetim Kurulu Üyesi Fahrettin Gülener gezide eşlik edip bilgiler verdi.
enizli Ticaret Odası Başkanı Necdet Özer ve beraberindekiler, kurmayı planladıkları teknik eğitim merkezi konusunda Bursa Eğitim Geliştirme Vakfı’nın (BEGEV) tecrübelerinden yararlanmak üzere BEGEV’i ziyaret ettiler. Denizli Ticaret Odası üyelerine BEGEV’i gezdiren BEGEV Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Fahrettin Gülener, BEGEV’in kuruşulundan günümüze aldığı yolları anlattı. Gülener, sanayide, eğitimi ayrılmaz bir parça olarak görmenin önemine işaret ederek, “Böyle bir oluşum için, doğru kişilerin, doğru hedeflerle bir araya gelerek, doğru çemberi oluşturması gerekli” dedi. Gülener, eğitim merkezi kurulması gibi bir konuda mümkün olduğunca fazla paydaşın bir araya gelmesinin hareketi çok daha güçlü kılacağını vurguladı. BEGEV’de gördüklerinden çok etkilendiğini söyleyen Denizli Ticaret Odası Başkanı Necdet Özer, kurmayı hedefledikleri eğitim merkezi konusunda önlerinde BEGEV gibi bir örneğin bulunmasının, işlerini çok kolaylaştıracağını söyledi. Özer, “BEGEV, eğitim merkezi kurmak için aldığımız kararın ne kadar doğru olduğunu ispatlıyor” dedi.
%50
İŞ GARANTİLİ ÜCRETSİZ EĞİTİM
B
EGEV, İşkur desteği ile Özelleştirme ve Sosyal Destek Projesi kapsamında 2 farklı alanda gençlere meslek edindirme kursunu 1 Eylülden itibaren hayata geçirdi. “Bilgisayar Servis Teknik Elemanı” ve “CNC Operatörlüğü” konularında açılan ücretsiz meslek edindirme kurslarına toplam 212 genç başvurdu. Bu başvurulardan yazılı ve sözlü sınavlarda başarılı olan 43 kursiyer eğitimlerine başladı. BEGEV Öğrenci İşleri Sorumlusu Abdullah Kılıç, “Bu proje kapsamında, 3,5 ay eğitim alacak kursiyerlerimize yol harçlıkları da verilecektir ve eğitimini tamamlayan kursiyerlerimizin %50’si işe yerleştirilecektir” dedi.
46
DURMAZLAR’DAN TEKNİK GEZİ
B
ursa Eğitim Geliştirme Vakfı (BEGEV), verdiği hizmetleri (mesleki eğitimler, yetiştirilen ara işgücü) ve 3 boyutlu prototipleme hizmeti hakkında firmaları bilgilendirmek amacıyla bünyesinde teknik geziler düzenlemeyi sürdürüyor. Daha önce de bir çok sektörün bu hizmetlerden yararlanması için verdiği hizmetleri firmalara anlatan BEGEV, bu konuya özel ilgi gösteren Durmazlar Makine personeline bünyesinde özel bir teknik gezi düzenledi. Durmazlar Makine İş Geliştirme ve Strateji Direk-
törü Ahmet Civan, Personel Müdürü Selim Tosun, Mekatronik Müdürü Levent Udgu, Lazer Montaj Yöneticisi Hüseyin Bülbül, Talaşlı İmalat Yöneticisi Caner Mutlu ve Ar-Ge Mühendisleri Seyfi Kaya, Ender Akar, Taner Zafer’in katıldığı teknik gezide, BEGEV’in verdiği hizmetler anlatıldı. Yaptıkları ziyaretin çok faydalı olduğunu söyleyen Durmazlar Makine personeli, BEGEV’in verdiği hizmetlerin kendi sektörleri ve diğer birçok sektör için önemli gelişmeler yaratacağına inandıklarını belirtti.
ik
İnsan kaynakları yönetimi basit tanımıyla şirketlerin ihtiyacı olan personelin seçilmesi, personelin verimliliğinin ve memnuniyetinin artırılması ve buna bağlı olarak da iş süreçlerinin sorunsuz devam edebilmesini sağlamak anlamına gelmektedir.
İ
lk kez 1890’lı yıllarda ortaya çıkan insan kaynakları kavramı, o zamanki çalışma biçimiyle personel yönetimi, uzun yıllar, işe alma, işten çıkarma, maaş yönetimi, bordrolama, işe uygun personelin bulunması gibi yönetim işlevlerini yerine getirirken günümüzde bu kavrama çok daha farklı, psikolojik anlamlar yüklenmiştir. Uzun bir süre işletmenin temel görevleri arasında yer alan personel yönetimi işlevi 1980’li yıllardan sonra yerini insan kaynakları yönetimine bırakmış ve zaman içinde insan kaynaklarının kazandığı boyut personel yönetimini aşmıştır. İki kavram arasındaki en önemli fark; personel yönetiminin daha çok işletme çıkarlarını gözetmiş olmasına, bir diğer anlatımla işgücü verimliliğini temel amaç olarak seçmiş olmasına karşılık insan kaynakları yönetiminin işgücü verimliliği yanında bir iç müşteri olarak tanımlanan çalışan insanın memnuniyetini de amaçlamış olmasında görülebilir (Sabuncuoğlu,2000, S.7).
ŞİRKET GELECEĞİNDE HAYATİ ÖNEM Geçmişte insan kaynakları departmanının öneminin farkına varmayan yöneticiler bugün bu kavramın, şirketlerini geleceği için taşıdığı hayati önemin farkındadırlar. İşe alınan eleman şirketin başarısını olumlu ya da olumsuz doğrudan etkilemektedir. Bu nedenle insan kaynakları departmanı açık pozisyonların gerektirdiği niteliklere sahip elemanları bulmanın ve gerekli ücretlendirmeyi yapmanın yanı sıra bulunan elemanın istek ve ihtiyaçları ile kurumun bu ihtiyaçlara ne ölçüde cevap verebileceği, gerekli
48
niteliklere sahip olsa da kurum kültürüne kişinin ne derecede uyum sağlayabileceği, kişinin psikolojik ve fiziki durumunun kurum ile ne kadar uyumlu olabileceği gibi konularda da ciddi analizlerde bulunup doğru elemanın doğru işe kazandırılmasını görevleri arasına eklemiştir. Bir kurumda insan kaynakları departmanının başarısının temel ölçütleri olarak pozisyon ile personelin uyumu, İK departmanının bu uyumun analizini yapabilir yetkinlikte olması ve bu uyumu analiz edebilmesi ve sonucunda ortaya çıkan verim şeklinde sıralanabilir.
DOĞRU İŞE DOĞRU ELEMAN Şirketlerde verimliliği artırmak için doğru işe doğru elemanın getirilmesi olmazsa olmaz ilk şarttır, fakat hangi sektörde olursa olsun ve hatta hayatın her sahasında, yenilikleri takip etmek, kalite ve verimliliği arttırmak için eğitim vazgeçilemez bir ihtiyaçtır. Bu anlamda kişinin verimli olabilmesinin etkenlerinden biri de mesleki yeterliliğidir. Kişilerin mesleki yeterlilikleri ise eğitimle tamamlanabilecek bir unsurdur. Kişiler eğitimlerini aldıkları mesleklerinde sürekli eğitime ve gelişime açık olmalıdır ve kurum, çalışanlarının yetkinliklerini ve birikimlerini yaşanan gelişmelere, yeniliklere göre bir anlamda güncellemelidir. Yaşanan teknolojik değişimler ve iş yapış biçimlerindeki yenilikler neticesinde çalışanların yeni teknolojilerle ve yöntemlerle çalışma uyumunun kazandırılması, iş görenlerin gelecekte üstlenebilecekleri görevlere hazırlanması gereklidir. Bu şekilde şirketlerin eğitime verdikleri önem, çalı-
Bu sayfa
katkılarıyla hazırlanmıştır
İNSAN KAYNAKLARI VE EĞİTİM şanların kendilerine değer verildiğini hissetmeleri, bilgi seviyesinin, dolayısıyla vizyonun gelişmesi, şirketin imajının artması ve personel alımında adaylar için tercih sebebi olması gibi faydaları da beraberinde getirir ve bu durum da çalışanların performanslarını önemli ölçüde etkiler.
BAŞARILI ŞİRKET... Biz, Secretcv ailesi olarak iş arayan adaylarla eleman arayan firmaları online ortamda buluşturan, yüzde 100 gizlilik ilkesine sahip ilk ve tek insan kaynakları internet sitesi olarak 2000 yılından bu yana hizmet veriyoruz. Yola çıktığımızdan bu yana çok büyük mesafe kat ettik. Sekiz yıldır geldiğimiz bu noktaya mutlu dolayısıyla da verimli çalışanlarımız sayesinde geldik. Çalışanlarımızın memnuniyeti bizim memnuniyetimizin temel kaynağıdır. Bunu sağlamak için de birçok çalışma gerçekleştiriyoruz. Bunlardan en önemlisi kuşkusuz ki, eğitim alanında yaptıklarımızdır. Çalışanlarımıza satış teknikleri, teknolojik yenilikler, sistemlerimizdeki yeniliklerle ilgili düzenli eğitimler veriyoruz. Ayrıca ailemize yeni katılan üyeleri de sıkı bir oryantasyon süreci bekliyor. Uzman kadromuz, sistemimiz ve satış tekniklerimiz gibi çeşitli alanlarda sıkı eğitimler veriyorlar ve çalışanlarımız ailemizin üyesi kalmaya devam ettikçe bu eğitimler de devam ediyor. Unutmamak gerekir ki başarılı bir şirket mutlu çalışanlar sayesinde gerçekleşir. Çalışanlar ise parçası oldukları şirkette kendilerine değer verildikçe mutlu olurlar.
başarı öyküsü Güçlü teknik kadrosu ve makine parkı ile prefabrik sanayi yapılarında tam bir uzman:
AKIN İNŞAAT
Akın İnşaat Yönetim Kurulu Başkanı İsmail Aydın
1
982 yılında inşaat sektöründe yer alan Akın İnşaat geçen 25 yıllık süreçte sanayi inşaatları konusunda Bursa’nın önde gelen firmalarından birisi konumuna geldi. Bursa Ticaret ve Sanayi Odası’nın 2007 İlk 250 Firma Araştırmasında, 24 milyon YTL’yi aşan cirosu ile Bursa’nın en büyük 250 firması arasında 231.sırayı alan Akın İnşaat, yıllık 100.000 metrekare sanayi inşaatı ve 250.000 metreküp hazır beton üretimi ile kapasitesini her yıl arttırıyor. Demirtaş Organize Sanayi Bölgesi’ndeki yeni yerinde inşaat grubu ve hazır beton tesisi ile hizmet veren Akın İnşaat, özellikle prefabrik sanayi yapıları taahhüdünde uzmanlaşmış durumda. Yazaki, Orhan Holding, Ermetal Grup, Berteks, Kaplanlar Soğutma, Beyçelik, Nestle, BUSEB, Çahan Tekstil gibi onlarca firmayı referansları arasına katan Akın İnşaat’ın Yönetim Kurulu Başkanı İsmail Aydın’la, firmayı ve sektörü konuştuk. - İsmal Bey röportajımıza Akın İnşaat’ın kuruluşundan bugüne aldığı yolla başlayalım... Bir keser, bir el testeresi ve tek sermayesi emeği ile 1982 yılında inşaat sektörüne ilk adımı attık. Bugün ise sanayi sektörüne hizmet verebilen bir firma olmayı başarmanın gururunu yaşıyoruz.
50
Bursa' nın önemli sanayi yapılarını yapabilen, güçlü teknik kadrosu ve makine parkı olan bir inşaat şirketi durumundayız. - Sanayiciler neden sizi tercih ediyorlar? Çünkü sürekli gelişebilen, kendini iyileştirebilen ve büyüme becerisi gösterebilen bir firmayız. Her türlü inşaat projesini yapabilecek yetkinliğe ve güce sahibiz. Değişen ve gelişen müşteri beklentilerini göz önünde bulunduruyoruz, ürün kalitesinin rekabet, verimlilik ve karlılık gözetilerek sağlanmasını benimsiyoruz. - Faaliyet alanlarınızı tam olarak nedir? Betonarme, çelik ve prefabrike yapı müteahhitliği, hazır beton, proje hizmetleri, danışmanlık hizmetleri, ihale hazırlığı, kontrollük gibi temel başlıklarda faaliyet gösteriyoruz. Biraz daha detaylandıracak olursak; Şirketimiz, hafriyat, beton üretimi, trapez saç çekimi, çelik konstrüksiyon imalatı, 20 yıldır da Afa Prefabrik Bursa İl Temsilciliğini yapıyor. Çok katlı ve büyük değerli hareketli yüklerin alınabildiği, büyük açıklıkların geçildiği öngerilmeli prefabrik elemanlı yapıların tasarımı, projelendirilmesi ve imalatta hizmet veriyor.
- Kadronuz ve makine parkurunuz konusunda oldukça iddialı konuşuyorsunuz... Bizim, özellikle prefabrik sanayi yapıları taahhüdünde uzmanlaşmamız farklı bir noktadadır. Hazır beton tesisi ve prefabrik imalatı ile de bu uzmanlık süresinde ciddi ve tartışmasız bir yerdeyiz. Uzman kadromuzun yetkinliği ve güçlü makine parkı ile taahhütlerimizde güvenilirliği sağlamış durumdayız. Bir çok firmadan farklı ciddi bir makine parkurumuz var. Beton üretim kapasitemiz 120 metreküp/saattir. Bu üretim tesisimiz DOSAB’da bulunuyor. İşgücü ve makine parkurumuz bizim güçlü yönlerimiz. -Konutta TOKİ ve lüks konut inşaatları son dönem gündemde ve gözde. İnşaat sektörü sanayi yapıları ve alt yapıda da son yıllarda iyi durumdaydı ancak son bir yılda beklentiler bozuldu mu? Şu andaki durum nedir? Bir durgunluktan söz etmek mümkün. Sanayi yapıları üretiminde metal fiyatları artışları çok oldu. Akaryakıt fiyatları oldukça yüksek hatta rekor seviyelerde seyrediyor. Ayrıca arsa üretimi de son derece kısıtlı. Bütün bunlar sanayici ve yatırımcıyı son derece tedirgin ediyor. Durgunluk nedenleri bunlar.
başarı öyküsü -Özellikle konutta artık finans kuruluşları çok uzun vadeli krediler veriyor. Bu durumu siz nasıl yorumluyorsunuz? Ülkemiz yapı stoku iyileşme eğiliminde. Artık şantiyelerde en alt düzeydeki çalışandan en üst seviyeye kadar işgücünde yükselme var. Yapı denetim kuruluşları var. Şantiyeye giden her türlü demir, çimento, dolgu malzemesi analizlere tabi tutuluyor, raporlanıyor. Tabii, bütün bunların bir de maliyeti var. Bu maliyetle ortaya konulan arz talebini buluyorsa sorun yok. Ekonomide istikrar varsa insanlar yarına dair beklentilerinde olumluysa uzun vadeli krediler kullanıyor, talepte bulunuyor. Ancak uzun vadeli krediler kullanılırken, fiyat artışları, işsizlik veya başka olumsuz gelişmeler insanları zoru durumda soktuğunda, bu kez finans kurumları emlak satıcısı haline geliyor. İşte ABD’de yaşanılan mortgage krizi... İnşallah bizde büyük sıkıntı olmaz. -İnşaat bir çok sektörü tetikleyici ve istihdam yaratıcı bir sektör. Siz yarını nasıl görüyorsunuz? Sanayi inşaatları için konuşalım; sanayide arsa fiyatları sürekli artıyor. Bir metrekare yer için 300 dolar ödeyeceksiniz, ardından oraya fabrika kuracak, makinelerinizi alacak, istihdam yaratacak, üretim yapacak ve rekabet edeceksiniz. Böyle baktığınızda sanayicinin işi gerçekten zor. Arsa fiyatları artıyor, inşaat maliyetleri de sürekli artıyor. Onlar yerinde durmuyor ki... Bakıyorsunuz, üretim maliyetleri de (işgücü, enerji, hammadde gibi) sürekli artış eğilimde... Bu durumda yatırımcı tedirgin, şu anda bekliyor. Kredilerle yaratılmak istenen istihdam da ne kadar sağlıklıdır düşünmek gerek...
-Sizin zor durumlar karşısında önerileriniz neler? Taahhüt firmaları uzun vadeli ödemelerle iş yapmamalılar. Yüksek iskontolu işler almamalılar, çek stoklu çalışmamaları gerek. Günümüz rekabet şartları ağır. Ayrıca, krizlerde etkilenen firmaların alt yapıları, çalışmış oldukları firmalar, malzeme aldıkları yerler mutlaka birinci el olmalı. Satın alma ve muhasebe alt yapıları güçlü olmalı. Şantiye sahaları tüm risklere karşı sigortalanmalı. Tüm işler iş programlarına uygun olarak planlanmalı ve teknik kadrolarla çalışmak gerekiyor.
Makine-Araç Parkı Beton Santrali 120 m3/saat kapasiteli, 1 adet Beton Pompası, 3 adet Transmikser (Beton taşıma mikseri) 13 adet Ekskavatör (Paletli) 1 adet Ekskavatör (Lastik tekerlekli) 1 adet Yükleyici (Hidromek) 2 adet Loder (Paletli) 1 adet Loder (Lastik tekerlekli) 1 adet Damperli kamyon 8 adet Vibrasyonlu silindir 1 adet Tır 2 adet Kamyonet 4 adet Servis ve binek araçlar 19 adet
-Deprem ve 2001 krizi sonrası inşaat sektörü çok ciddi krizlerin içinden çıktı ama... Tabii o dönemde piyalardaki mali disiplinin sağlanması için ciddi çalışmalar yapıldı. Yabancı ortakların Türkiye’de çeşitli dallarda yatırımları çok oldu. Sonuçta genel kriz ortamının çözülmesini sağlayan unsurlar bunlardı. Şimdiki durum biraz farklı. Yukarıda bahsettik, sanayici ve yatırımcı tedirgin, bekliyor. Son dönemde metal fiyatları, demir fiyatlarındaki dalgalanma ve istikrarsızlık dış piyasalara bağlı. Bu böyle olduğu sürece son bir yıldan bu yana başgösteren sıkıntıların olması normaldir. -Demir ve çimento fiyatları artışlarının sektöre etkileri nasıl olur? Demirde artış oranı % 140, ciddi bir oran. İhracatın gereğinden fazla açılması iç piyasadaki taahhüt firmalarını ciddi şekilde zor durumda bıraktı.
51
şirketler
SİZE ÖZEL KALEM; MARLEN El yapımı limitli üretimleri, yüksek kalitesi ve sanatsal tasarımı ile İtalyanlar’ın dünyaca ünlü kalemi Marlen’i Pırlant Türkiye’de meraklısına sunuyor
M
arlen’in tarihi aslında çok uzun değil. 1982 yılında Mario Esposito ve Antonio Esposito tarafından kurulan şirket 26 yıllık geçmişine rağmen dünyaca çapında üne sahip. Merkezi İtalya’nın Sant’Arpino şehrinde olan Marlen’i özel kılan ve dizaynıyla farklılaşmasını sağlayan el yapımı oluşu, yüksek kalitesi, limitli üretimleri ve sanatsal bir ifadeyle tasarlanmış olmaları. Çeyrek yüzyıl içinde elde ettiği gelişmeler dünden bugüne kültürel, tarihsel, teknolojik ve sanatsal bir yansıma meydana getirmiş. Marlen, koleksiyonlarının tasarımında Avrupa kültürünü oluşturan uygarlıklara ve Maya, Aztek, Ithaca, Egizia, Antica Roma, Atellan Tales gibi diğer önemli eski uygarlıklara atfedilmiş temalı ürünler üretiyor. 2003 yılında “Cadran Solaire” modeli ile Best of the Best ödülünü alan Marlen’i özel kılan bir başka konu da hammadde seçimindeki dikkatlilik ve özen... Selüloz, asetat, ebonit, fildişi, 750/18K masif sarı, beyaz ve pembe altın, 925 ayar masif hakiki gümüş, masif 950 platinyum, titanyum, akrilik reçine, özel el işi ile işlenmiş vernikli hakiki yabani gül ağacı ve abanoz ağacı kullanılan ürünlerden
52
bazıları. Özel koleksiyonlara lâcivert taşının (lapislazuli) türevi olan Lapis ve ‘Torre del Grece’nin meşhur mercanları gibi olgun, yıllanmış başlıca malzemeler uygulanıyor. Tüm ürünleri İtalya’da el işçiliği ile üretilen Marlen kalemlerinin uçları da 18 karat altın. Marlen kalemlerinin yazı yazımındaki yumuşaklığı ve rahatlığı, sanatla birleştirmesi, bu yegâne yazı enstrümanına sahip olanlara reddi mümkün olmayan bir mutluluk veriyor.
CHEOPE; KEOPS’UN İHTİŞAMI Marlen’in 2008 yılı ürünlerinden bir tanesi; yüzyıllar öncesinin gizemli Mısır’ını çağrıştıran çok özel limitli kalem serisini Keops. Büyük Pharoan Khufu olarak da bilenen Keops Piramiti, eski dünyanın 7 harikası olarak bilinenler arasında ha-
yatta kalan tek eser. Marlen’in bu gizemli limitli serisi gövdesinde Keops Piramiti’nin gizemli kriptaşıyor. Bu sunum adeta togramının bir kopyasını k geometrik olarak Piramitin şeklini yansıtıyor.
LİMİTLİ EGIZ EGIZIA Marlen, tarih tarihin ve arkeolojinin koruyabildiği, dünyanın en esk eski ve en büyüleyici uygarlığına limitli kalem seri serisi Egizia’yı da 2005 yılından itibaren armağan etmiş. Marlen Egizia koleksiyonu, e akıp k giden id zamanın önüne geçen Mısır Piramitleri ve eski Mısır uygarlığına bir övgü olarak doğmuş. Egizia, çölün gizemini ve sıcağını yansıtan alacalı İtalyan reçinesi bantlardan oluşuyor. Egizia’nın klipsinde ve şeritlerinde Mısır hiyerogliflerini ve piramitlerini hatırlatan geometrik şekiller ve figürler yer alıyor. Merkezdeki gümüş bandı, üzerine işlenen ünlü Sphinx Başı rölyefi sarıyor. Bu kalemlerin en özel yanı tüm dünyada sadece 588 dolma kalem 488 roller kalemle limitli olması. 18 ayar altın uç ince, orta, geniş alternatifli sunulan kalem dâhili piston ile kolay dolum özelliği de sunuyor.
RENKLERİN AHENGİ; AVREVS Renkli şerit selüloz bir gövdeye sahip bu dolma kalemde, mordan altın ve bronza, kahverenginden kobalt mavisine kadar renklerin ahenkli karışımı dalgalanıyor. Tercihe göre altın (gümüş ya da bronz) klips, gövde yüzüğü, kapak tacı ile sıcak bir duruş sergileyen bu nadide kaleme mürekkep doldurmada kullanılan bir antik Roma parası eşlik ediyor. Avrevs’in altın versiyonu 81 adet, gümüş ve bronz versiyonları 810’ar adet üretilmiş.
şirketler
BÜROSİT’İN YENİ KOZU BANZAI Bürosit; yeni nesil koltukları arasında tasarımı tamamen kendine ait, t, üstün teknik anzai’yi piyasa sundu. özelliklerinin yanında özel bir felsefenin temsilcisi özel bir koltuk Banzai’yi
D
emirtaş Organize Sanayi Bölgesi’nde üretim yapan Bürosit, tasarımda yenilik, ergonomi ve kalite esasları doğrultusunda ofise yeni artılar katmak amacıyla çalışmalarını sürdürüyor. Banzai, Bürosit’in yeni nesil koltukları arasında bambaşka bir yere sahip. Tasarımı tamamen Bürosit’e ait olan Banzai, üstün teknik özelliklerinin yanında özel bir felsefenin temsilcisi, özel bir koltuk.
İSMİ NEDEN BANZAI? Japon kültüründe asırlardır bir kültürün ifadesi haline gelen Banzai kelimesinin çıkış noktası; Japonların uzun bir zaman diliminden sonra, dostluğundan emin oldukları insanlara bu şekilde hitap etmelerine dayanıyor. Banzai, yani “çok yaşa” anlamına gelen bu kelime, önce sadakatin sonra da uzun ve sağlıklı bir ömrün ifadesi olarak tarihte yerini aldı. İlhamını bu kelimeden alan Bürosit’in Banzai adlı koltuğu, Bürosit’in sadık müşterilerine “Çok yaşa” temennisini sunmak amacıyla tasarlanan ve pek çok faydalı özelliğe sahip bir ürün. 40 ile 140 kg arasındaki her bedeni rahatlıkla sarabilecek özellikleri bünyesinde barındıran eksenel hareketlere sahip Banzai’nin sırtı saran alt iki lobu bel bölgesinin çapını tam olarak kavrıyor ve sırt kürek bölgesinin bulunduğu bölgede yer alan üst iki lob ise, kol hareketlerinin 180 derecelik açılımlarına izin verecek bir torsiyon mekanizmasına sahip.
menşeili standart elemanlar grubundan ubundan olan Banzai gerekli tüm sistem ve kalite belgelerine lgelerine sahip.
10 YIL GARANTİ Banzai’nin yapımında; şiddetli ddetli çevre kirliliği yaratan petrol esaslı sünger, ünger, poliüretan ve kumaş malzemelerinin nin minimum kullanımı esas alınarak, kendi di hacmi ve klasmanındaki yerli ve yabancı cı yönetici koltuklarına göre, %80 daha az sünger, %40 daha az poliüretan ve %355 daha az kumaş kullanıldı. 10 yıl garanti süresiyle müşterileriyle şterileriyle buluşacak olan Banzai’nin krom m kaplama tekniği, uluslar arası standartlara uygunluk nluk göstergesi olan C3 kaplama standartlarına da uygunluk gösteriyor. Ergonomi biliminin gereklerini ni senelerdir tam olarak uygulayan Bürosit, faydayı çoğaltmak adına tasarladığı Banzai ile ofiste sağlıklı klı ve uzun bir ömür adına yepyeni bir sayfa açıyor.
ÜSTÜN ÖZELLİKLER Yüksek dansiteli file kumaşı sayesinde %100 havalandırma özelliğine sahip Banzai, bel ve sırt bölgesindeki terleme sorununu önemli ölçüde ortadan kaldırıyor. Sağ alt ve üst lobları ile, omurganın yer aldığı kısımda tamamen boş bırakılmış bir bölge sayesinde, hava ile daha güçlü bir temas kurulmasını sağlıyor. Oturma bölgesi, dikey derinlikte sağ ve sol iki lobdan oluşan Banzai, aynı yönde müstakil hareket eden söz konusu loblar vasıtasıyla oturan kişinin kalça ve bacak bölgelerini “çatı kiremiti” tarzında kavrıyor. Bu kavramayı senkronize eden esnek irtibat mekanizmasına sahip Banzai ile, lobların ortada bıraktığı doğal boşluktan gelen hava sayesinde, sıkıntı verebilen bir bölge olan bacak arası bölümüne de sirkülasyon sağlanmakta. Ofiste uzun ve sağlıklı bir yaşamın simgesi olan Banzai’nin terlemeyi önleyen kanal sistemi ve ait olduğu loblar, dünya ofis koltukları teknolojilerindeki ilk uygulama olması açısından da dikkat çekiyor. Oturma bölgesi dışındaki metal ve mekanik aksamı, Alman ve İtalyan 53
şirketler Bursa Birlik, Demirtaş Organize Sanayi Bölgesi’nde (DOSAB) depolama, sevkıyat ve idari merkezin bir arada konumlandığı entegre tesisete faaliyet gösteriyor.
BURSA BİRLİK DOSAB’DAKİ ENTEGRE TESİSİNE TAŞINDI Bursa Birlik Yönetim Kurulu Başkan Vekili Murat Çoşkunkan
54
B
ursa Birlik Nakliyat ve Ticaret A.Ş. BBA Lojistik A.Ş. ve Bursa Birlik Sigorta Aracılık Hizmetleri A.Ş. olmak üzere toplam üç şirkette yurtiçi taşımacılık, uluslararası komple ve parsiyel taşımacılık, hava kargo, depoculuk, dağıtım ve lojistik hizmetleri ve sigortacılık alanlarında müşterilerine hizmet veren Bursa Birlik DOSAB’a taşındı. Bursa Demirtaş Sanayi Bölgesi’nde 5 bin metrekare kapalı 5 bin metrekare açık olmak üzere toplam 10 bin metrekarelik depolama, sevkıyat ve idari merkezin bir arada faaliyetlerini sürdürdüğü bir entegre tesise taşındı. Türkiye genelinde İstanbul, Ankara, İzmir, Çerkezköy, Denizli, Konya, Çorlu, Gebze’de şubeleri bulunan ve çok yakında Adapazarı ve İnegöl’de de yeni oluşumlara gidecek olan Bursa Birlik, uluslararası nakliye pazarında ise frigfrik ve tenteli araçlarıyla, Avrupa ülkelerine taşımacılık yapıyor.
Özellikle double-deck mega araçları otomotiv sektörüne hitap etmekte ve ihracatçıya navlun avantajı sağlayan Bursa Birlik, başta İngiltere, İrlanda, Çek Cumhuriyeti, Danimarka olmak üzere birçok Avrupa ülkesine haftalık parsiyel sevkıyatlarını sürdürüyor Bursa Birlik Yönetim Kurulu Başkan Vekili Murat Coşkunkan, DOSAB’da bulunan yeni taşındıkları tesislerinde 1 metrekareden 5 bin metrekareye kadar her ebatta ve haftalık, aylık ve senelik süre sınırlaması olmaksızın depolama ve dağıtım hizmeti verebildiklerini ifade etti. Coşkunkan, “Bizim önemli avantajlarımızdan biri Bursa’daki 53 senelik bilgi birikimi ve meslek kültürümüz diye düşünüyorum. Ama nakliye sektöründeki en önemli avantajımız, entegre hizmet veriyor olmamız. Sektörde birçok rakibimiz ihtisaslaştığı alanlar üzerinden hizmet veriyor. Biz Bursa Birlik olarak, hem yurtiçi taşımacılık ve ülke genelinde geniş bir şubeleşme ve dağıtım ağı, hem uluslararası taşımacılık, hem hava kargo, hem farklı ölçülerde depolama, hem sigortacılık sektöründe farklı yelpazelerde hizmet üretiyoruz. Tam entegre hizmet üreten bir firma olarak tam entegre bir tesise ihtiyacımız vardı. Şimdi DOSAB’da taşındığımız yeni tesisimizle başarı ivmemizi daha da yükselteceğiz” şeklinde konuştu.
şirketler teriyor. Bundan dolayı da çok mutlu olduk” dedi. Eğlenceli bir pazar gününü birlikte geçiren Lear Trim çalışanları ve aileleri canlı müzik eşliğinde halaylar çektiler, çeşitli yarışmalara katıldılar ve yarışmalar sonrası kazandıkları madalyalar ile hatıra fotoğrafları çektirdiler. Şenlikte çocuklar için özel animasyon alanı içerisinde gün boyu eğitici yarışmalar ve eğlenceli oyunlar vardı.
LEAR TRİM AİLE ŞENLİĞİ Lear Trim Oto Yan Sanayi Genel Müdür Turgut Gökçelioğlu
1
9 yıldır Bursa’da otomotiv sektörüne koltuk kılıfı üretimi yapan Lear Trim Oto Yan Sanayi ağustos ayında fabrika bahçesinde aile şenliği yaptı. Şenliğe Lear Trim’in 700 çalışanı, eşleri, anne babaları ve çocuklarıyla birlikte katıldı. Misafirlere sektör, fabrika ve koltuk kılıfı dikimi konusunda bilgiler verildi. Aile şenliğinde diğer yöneticilerle birlikte yarışmalara katılan Genel Müdür Turgut Gökçelioğlu, ailelerin fabrikayı görebilecekleri bir etkinlik planlamayı uygun bulduklarını belirterek, “Burada fiziksel olarak fabrikanın içinde ama stresli fabrika ortamının dışında birlikte eğlenmek oldukça güzel ve verimli de oldu. Çalışanlarımızın çocuklarının ailelerinin çalışma alanlarını ve yaptıkları işi öğrenmeleri, meraklı sorular sormaları doğru bir karar verdiğimizi gös-
SOFRA YEMEK EĞİTİME BÜYÜK ÖNEM VERİYOR Sofra Yemek Üretim ve Hizmet AŞ, Demirtaş Organize Sanayi Bölgesi’ndeki üretim tesislerinde, 900 kişilik personeli ile Bursa’da günlük 50 bin öğün yemek hizmeti veriyor. Koşulsuz müşteri memnuniyetini sağlayabilmek için yüksek kalitede hizmet sunma hedefindeki firma, bunun da kalite eğitimleriyle artacağına inanıyor. Bu doğrultuda Bursa bölgesinde görev yapan Sofra Yemek yöneticileri, firmanın sahip olduğu ISO-9001:2000 KYS, ISO-22000 GYS, OHSAS TS-18001, ÇYS TS-14001 belgelerine ait tekrar eğitimleri verildi. Bursa Bölge Kalite Asistanı Handan Aydın tarafından firma bünyesinde çalışan 45 kişinin katıldığı DOSAB Eğitim Salonu’nda verilen eğitimler 8 haftalık bir program sonunda tamamlandı. Katılımcılara sertifikaları verildi. 56
YILMAZ ŞİRKETLER GRUBU İFTAR YEMEĞİ
YILMAZ ŞİRKETLER GRUBU İftar Yemeği YILMAR, YILSAY, EYŞANMOB ve YILŞAH SİGORTA çalışanlarının katılımı ile 18.09.2008 Perşembe günü, Grand Roza Salonda gerçekleşti. İftar yemeği, Firma sahipleri Eyvaz YILMAZ ve Aydın YILMAZ tarafından yapılan konuşma ve Ulu Cami İmamı Tahsin KARANFİL’ in Okuduğu dualar eşliğinde başladı. Yılmaz Grup çalışanları büyük bir aile olmanın keyif ve gururunu iftar yemeği vesilesi ile bir kez daha yaşadılar.
şirketler
DOSAB’DA İFTAR BULUŞMASI Demirtaş Organize Sanayi Bölgesi Sanayici ve İşadamları Derneği’nin geleneksel iftarında Bursa protokolü ve iş dünyasının önde gelen isimleri bir araya geldi. İftarda yapılan konuşmalarda, son ekonomik ve siyasi gelişmeler değerlendirildi
D
emirtaş Organize Sanayi Bölgesi Sanayici ve İşadamları Derneği (DOSABSİAD) 17 Eylül Çarşamba günü DOSAB Restaurant’ta iftar düzenledi. DOSAB’lı sanayicilerin bir araya geldiği iftara Bursa Valisi Şahabettin Harput, Bursa İl Genel Meclisi Başkanı Nurettin Avcı, Adalet ve Kalkınma Partisi Bursa Milletvekili Canan Candemir Çelik, İl Emniyet Müdürü Tahsin Demir, DOSAB Yönetim Kurulu Başkanı Ertuğrul Kaplan ve çok sayıda işadamı katıldı. DOSABSİAD Başkanı Bülent Parlamış, iftarda yaptığı konuşmada bölgede büyük bir ağırlığa sahip olan tekstil sektörünün sıkıntılı günler geçirdiğini belirterek hükümetin teşvik programlarını artık netleştirmesi gerektiğini ifade etti. Hükümet tarafından üzerinde çalışılan teşvik programında Tekstil Tesislerini Doğuya taşıma konusunun gündeme geldiğini hatırlatan Parlamış, böyle bir düşünceye alışmanın ilk etapta kolay olamayacağını belirtti. Son dönemde enerjiye üst üste yapılan zamların girdi maliyetlerini artırdığını kaydeden Parlamış; “Zamlardan dolayı sanayicimiz ve reel sektör içinden çıkılması zor bir durumla karşı karşıya kaldı. Ancak şunu unutmamak gerekir. Bugün gelinen noktada, elektrik ve doğalgaz zamlarını tartışmak bir sonuç getirmeyecektir. Yapılan yapılmıştır ve bu şartlar altında da başka çare yoktur. Mevcut
durumumuzu göz önünde bulundurduğumuzda, Türkiye’de elektrik üretim yapısında doğalgaz payının yüzde 45-50’lerin üzerinde olması bizi kaygılandırmalı. İthal ve petrole bağımlı bir kaynak olan doğalgazdan elektrik üretilmesi sanayicimizin geleceğini ve rekabet şartları açısından risklidir. Dünyanın gelişmiş ve doğalgaz kaynakları kendine yeten ülkelerinde bile bu oran yüzde 20’leri geçmemektedir” dedi.
DOSABSİAD YENİ JANDARMA KOMUTANINI ZİYARET ETTİ DOSABSİAD Yönetim Kurulu Üyeleri, Bursa İl Jandarma Komutanlığı’na yeni atanan Kıdemli Albay Fahri Cici’ye hoşgeldin ziyaretinde bulundu. Ziyarette jandarmanın Bursa’da yaptığı çalışmalar ve reel sektörün sorunları konuşuldu. İl Jandarma Komu-
tanı Fahri Cici’ye yeni görevinde başarılar dileyen DOSABSİAD Başkanı Bülent Parlamış, DOSABSİAD’ın kuruluşunu ve yaptığı çalışmaları anlattı. İl Jandarma Komutanı Fahri Cici de Bursa’nın önemli bir şehir olduğunu söyledi. Jandarma teşkilatının üzerine düşen
bütün görevleri eksiksiz yerine getirdiğini söyleyen Cici, “Sanayileşmenin getirdiği çeşitli sıkıntılar oluyor. Bölgenin emniyeti açısından her türlü önlemimizi aldık. Terörün hedefi ekonomiyi çökertmek, insanların moralini bozmaktır. Bizler buna engel olmak için varız. Hiçbir zaman da buna izin vermeyeceğiz” şeklinde konuştu. Yöneticiler Fatih Ölçer ve Hasan Aslanoba’nın da hazır bulunduğu ziyarette Başkan Parlamış, Cici’ye dernek flaması hediye etti.
57
fotoğraflarla türk demokrasi tarihi - 7 ANAYOL, REFAHYOL, ANASOL-D, ANASOL-M HÜKÜMETLERİ DÖNEMİ (1996-2003)
RP, DYP, ANAP ve CHP’nin göründüğü seçim afişi
1996 seçimlerinin ardından Mesut Yılmaz hükümeti kurma görevini aldı. Yılmaz, DSP’nin de dışarıdan desteğini aldı ve ANAP-DYP azınlık hükümetini kurdu. Güvenoylamasında 257 kabul, 207 ret, 80 çekimser oy çıktı. Refah Partisi Anayasa’nın 96.maddesine (96.madde TBMM toplantı, karar alma gibi konuları düzenliyor) göre güvenoylamasının geçersiz olduğu gerekçesiyle, Anayasa Mahkemesi’ne başvurdu. Yüksek Mahkeme, güvenoylaması, olağanüstü hal, çekiç güç kararlarını iptal etti, yeni bir oylamanın gerekmediğini bildirdi. Refah Partisi, Mesut Yılmaz hakkında 27 Mayıs 1996’da gensoru önergesi verdi. Bu sırada koalisyon ortağı ile çıkan anlaşmazlık sebebiyle Yılmaz gensorunun görüşülmesini beklemeden istifa etti.
Dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel ve Başbakan Mesut Yılmaz
Başbakan Necmettin Erbakan ve Başbakan Yardımcısı Tansu Çiller 60
Yılmaz’ın istifasından sonra hükümet kurma görevi Necmettin Erbakan’a verildi. RP-DYP koalisyon hükümetini kuran Erbakan, 8 Temmuz 1996’da güven oylamasını 278 kabul, 265 red oyu ile geçti. Böylece Türk siyaset tarihinin ilk dönüşümlü başbakanlık dönemi başlamış oldu. Erbakan ve Çiller dönüşümlü başbakan olacaklardı. Bu dönemde irtica, ülke gündeminin ilk sırasına yükseldi. Tam o sırada Susurluk kazası oldu, Türkiye sarsıldı! Şubat ayında tansiyon iyice yükseldi. Sincan’dan tanklar geçti. Libya lideri Kaddafi’nin çadırında Erbakan’ı kabul etmesi, Irak ile yakınlaşma, Sincan’da Kudüs gecesi, Taksim’e cami, devlet dairelerinde türban serbestisi yüksek tansiyonun nedenleriydi. Milli Güvenlik Kurulunun 28 Şubattaki toplantısında bildiri yayınlandı. Hedef hükümetti ama altında Başbakan Erbakan’ın da imzası vardı. Erbakan başbakanlığı Çiller’e vermek üzere istifa etti. Ancak Cumhurbaşkanı Demirel hükümeti kurma görevini 20 Haziran 1997’de Mesut Yılmaz’a verdi. ANAP, DSP ve DTP ile azınlık hükümeti kurdu. CHP de hükümeti dışarıdan destekledi. Başbakan Mesut Yılmaz için verilen gensoru önergesinin 25 Kasım 1998 tarihinde 314 oyla kabul edilmesiyle hükümet düşürüldü. 2 Aralık 1998’de hükümeti kurma görevi DSP Genel Başkanı Bülent Ecevit’indi. Ecevit hükümeti kuramadı, görev bağımsız milletvekili Yalım Erez’e verildi. Erez hükümet kuramayınca 7 Ocak 1999’da Ecevit tekrar hükümet kurma görevini aldı. Kurulan azınlık hükümet dönemindeki önemli gelişme terör örgütü elebaşı Abdullah Öcalan’ın Kenya’da yakalanarak Türkiye’ye getirilmesi oldu. Bu olayın etkisi ile genel seçimlerde DSP ve MHP yükseldi. Bülent Ecevit, 3 Mayıs 1999’da DSP-MHPANAP koalisyon hükümetini kurdu. Bu dönemde gerçekleşen en önemli olaylar; şüphesiz yaşanan iki büyük ekonomik krizdi. 1999 ve 2001 şubat krizleri Türkiye ekonomisinde uzun yıllar silinmeyecek izler bıraktı. Hazineden Sorumlu Devlet Bakanlığına Kemal Derviş yurtdışından atandı. Peşpeşe yasalar çıkartıldı. Bu ekonomik gelişmeler, 3 Kasım 2002 seçimlerinde Türkiye’de yepyeni bir dönemi, farklı tartışmaların yaşanacağı bir dönemi doğuracak alt yapıyı hazırlamıştı belki de... 3 Kasım 2002 tarihindeki genel seçimlerde Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarı başlayacaktı.
Mesut Yılmaz - Deniz Baykal
fotoğraflarla türk demokrasi tarihi - 7
Süleyman Demirel ve Necmettin Erbakan, bir toplantıda oldukça neşeli gözüküyorlar
Necmettin Erbakan “Laiklik” isimli bir broşürü okurken
Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer TBMM’de Necmettin Erbakan Başbakanlığı döneminde oldukça terlemişti!
Süleyman Demirel, Bülent Ecevit, Necmettin Erbakan, Devlet Bahçeli bir cenaze töreninde
Türkiye’ye gelişi olay olan Kemal Derviş
KAYNAK: Foto Muhabirleri Derneği’nin Cumhuriyetin 80.yılında foto muhabirlerinin objektifinden “Fotoğraflarla Türk Demokrasi Tarihi” ve ödüllü fotoğrafların yer aldığı “Yılın Basın Fotoğrafları” yayınlarından derlenmiştir.
61
gezi
İki yamaca yayılmış taş evleri, bağları, bahçeleri, zeytinlikleri, ballı yemişler veren incir ağaçları, ev yapımı şarapları ve saf zeytinyağları ile ünlü Şirince’ye gitmek için Selçuk ve Efes’in büyüsünden uzak durmalı, onlara başka bir zaman ayırmalısınız. Selçuk’un içinden geçip zeytinlikler arasında başlayan yol, gözleri hüzünle bakan mübadele insanlarının yaşadığı şirin mi şirin bir Rum köyüne ulaştırır sizi...
Yazı ve fotoğraflar: Uğur ÇELİKKOL
ugurcelikkol@karagoztravel.com
62
Y
ürüyorum Şirince’nin şirin sokaklarında... Kolları yerlere kadar yüklü cömert zeytin ağaçları, yanı başlarında yaşanmış acılara, ayrılıklara, hasretlere kayıtsız; yüzyıllık sessizlikte. Ak köpüklü Ege’ye kadar uzanan, görmüş geçirmiş Efes Ovası da bir zamanlar olup bitenlere akıl erdirememiş belli ki...Uzaktan sessizce bakıyor. Çoluk çocuk gidiyorlar. Genç yaşlı demeden. Yüreklerinde hep bir gün dönme ümidi. Kimi kızının çeyizini alıyor yanına, kimi en sevdiği ikonayı. Kimi evinin anahtarını, kardeşi gibi bildiği Türk komşusuna emanet ediyor. Siyah elbiseli yaşlı kadın, son kez daha suluyor saksıdaki çiçeklerini. At üstünde, katırla ya da yayan, terk ediyorlar; doğup büyüdükleri toprakları, kendi elleriyle yaptıkları evleri, kiliseleri, bereketli tarlalarını, bahçelerini, incir, zeytin yüklü ağaçlarını, hayvanlarını bırakıp gidiyorlar...
Otlarda hafif bir hışırtı... Öğleden sonranın sessizliğiyle sarılı zeytin ağaçları kımıldanıyor. Burada her mevsim güzel. Hele bir de mevsim yaz, yürek de sevda doluysa... “Hele kirazlar iyice kızarıp da Aya Tria yortusu gelip dayandığında, erkek olan, at üzerinde yalnız mı gezerdi!.. Gece gündüz kırlarda keman, kemençe, dümbelek, santur sesleri yankılanır; ağaçların gölgesinde halk oyunları birbirini kovalardı. Rüzgarın öpücükleri, ay ışığını okşayışlarıyla hızlanan ince, zarif vücutlar, gökyüzüne doğru sıçrar dururdu güneş doğuncaya dek. Ve sabahleyin iş elbiselerini giyip çapaya el atacak vakti, güçlükle bulurduk.” Böyle anlatıyor, Dido Sotiriou, Benden Selam Söyle Anadolu’ya adlı eserinde... Aydın doğumlu yazar, kitabın arka kapağında, o bildik bereli fotoğrafıyla gülümsüyor. “Şu
gezi ürünün nasıl toplanıp, işlenip zeytinyağı çıkarıldığını bilemiyorlar. Ailelerin çoğu, daha iyi şartlara kavuşmak amacıyla Selçuk’a göçüyor. Bugün 185 haneli köyde yaklaşık 800 kişi yaşamakta. 1986 yılında köy, 1997’de de çevresi Sit alanı oluyor. Bu içimize biraz olsun su serpse de köyün görünümünü rahatsız eden derme çatma yapılar gözümden kaçmıyor. Şirince’nin geleneksel mimarisinin bir envanterini çıkaracak, buraya ne tür kapılar, pencereler yapılabileceğini, neyin kanuna aykırı olacağını halka anlatacak ve herşeyden önemlisi bunun için kredi verebilecek bir vakfın kurulmasına ihtiyaç var.
GÜNEŞİ SELAMLAYAN EVLER Evlerin hepsi de yüzyıl öncesinden kalma. Daha uzun yıllar ayakta kalabilmek için sahiplerinden ve devletten yardım elinin uzanmasını bekliyorlar. O evler ki, aynı Karaköy’deki (eski adıyla Levissi) gibi güneşi selamlıyor. Birbirinin özgürlüğüne saygılı, biri diğerinin gök yüzünü çalmadan alçakgönüllü bir edayla yeşillikler içindeki yamaca sırtlarını dayamışlar. Hepsi de koca bir tarihin sessiz bir tanığı. yeryüzünde cennet diye bir şey varsa, bizim Kırkınca o cennetin bir parçası olsa gerekti,” diyen Sotiriou’nun çocukluğu Şirince’de yani o zamanki adıyla Kırkınca’da geçmiş. O da daha pek çoğu gibi, doğup büyüdüğü toprakları geride bırakarak 1922’de Anadolu’dan Yunanistan’a göçmüş. Ama ilk çocukluk anıları, komşuları, sokakta birlikte oyunlar kurduğu Türk ve Rum çocuklar, hala taptaze belleğinde...
BÜYÜK MÜBADELE İNSANLARI Dar sokaklarda tezgah kurmuş el işi ürünlerini satmaya çalışan üçüncü kuşak göçmenlerden Fatma Hanım: “Geçen yıl Yunanistan’dan buraya gelenler oldu. Dedelerinin evine gelmişler. Ağlayıp hep kapılarını öptüler. Aynı bizim gibi Türkçe konuşuyorlar. Kılık kıyafetleri bile bizimle aynı. Bu Türk, bu Rum diye hiç ayırt edemezsin.” Hem anlatıyor, hem de elindeki tığ ile iş yapıyor Fatma Hanım. Ne yapsın, Şirince hafta sonları çok kalabalık oluyor. Tezgahında mal olmalı. Dedeleri Büyük Mübadele’de Yunanistan’dan göçmüş bu topraklara. Şirince 19.yüzyılda Osmanlı yönetimi altında, Rumların oturduğu 1800 haneli bir köy. 15 Mayıs 1919’da Yunanlar İzmir’i işgal edip Şirince’ye girdiklerinde, Yunan ordusuna buradan gönüllü asker sağlandığı biliniyor. İzmir’in kurtuluşu ile birlikte boşalan köye, 1924’te Selanik’ten Provusta’dan, Kavala’dan gelen Türk aileleri yerleştiriliyor. O günlerde köye gelenlerin sayısı 4 bin civarında.
185 HANELİ KÖYDE 800 KİŞİ YAŞIYOR Yerlerinden yurtlarından edilen göçmenler bu yeni çevreye, Şirince’ye alışamıyor önceleri. Yoksulluk, hastalık, devletin ilgisizliği ilk yıllarda onlara rahat yüzü vermiyor. Bu toprakların iklimi uymuyor bildiklerine, nesiller boyu görüp öğrendiklerine. Zeytin ağacının nasıl yetiştirildiğini, 63
gezi Öylesine değerli bizim için, Şirince için. Ama, daracık yokuş sokaklarında bile zeytin ağacı yetişen Şirince’de, evler de içinde yaşayanlarıyla, buranın köylüleri ile güzel. Gelenekleri, görenekleri, evlerde yapılan köy ekmeği, pekmezi, şarabı, bağbozumuyla güzel. Dağdaki mis kokulu kekiği, adaçayını elleriyle toplayıp demet demet satan köylüleri ile güzel...
BAĞBOZUMU VE ŞARAP FESTİVALİ Turizm, Şirince için sihirli değnek. Şirince’de Bağbozumu ve Şarap Festivali yapılıyor. 1980’li yılların sonunda Kuşadası ve Efes civarında çalışan turist rehberleri burayı keşfedince, köyün talihi birden değişivermiş. Aslında, nasıl oldu da daha önce keşfedilmedi diye şaşmak gerek. Selçuk’a yalnızca 8 kilometre uzaklıktaki köy; Efes, Meryem Ana Evi, Yediuyurlar Mağarası, Priene, Milet, Kuşadası gibi tarihi ve turistik merkezlere bir adım mesafede. 1980’lerde burayı bir avuç insan bilmezken, günümüzde her mevsim gidilen yer olmuş Şirince. Pansiyonculuk yaygınlaşmış. Eskiden bir Rum okulu olan Artemis Şarap Evi, tam köyün girişindeki tepeye yerlemiş. Manzarayı kuru sözcüklerle anlatmaya imkan yok beyaz badanalı, güzelim köy evlerine kol kanat geren dağları ve zeytin ağaçlarını buradan görebilir, yöresel şarabın tadına bakılabilir.
“Köyün yakınında Efes harabeleri vardı. O da umurumuzda değildi, doğrusunu isterseniz. Kendi köy evlerimiz, silmesinden eşiğine kadar eski devirden kalma süslerle yüklüydü zaten.” Dido Sotiriou. “Benden Selam Söyle Anadoluya kitabından”
DAĞDAKİ EFES!.. Şirince’de ilk yerleşimin 1900 yıl kadar önce başladığı anlatılıyor. Bir söylenceye göre köyün geçmişi MS 5. yüzyılda başlıyor. Kilometrelerce öteden getirdiği alüvyonlarla ovasını bereketlendiren Küçük Menderes, bir yandan gümüş bir yılan gibi kıvrıla kıvrıla geçtiği topraklarda uygarlıklar yaratırken bir yandan da acımasız bir tanrı gibi kayıtsız kalmış yarattıklarına. Bir zamanların zengin liman kenti çaresiz ama bereketli Efes Ovası’ndan da uzaklaşmaya elvermemiş gönülleri. Dini inançları nedeniyle de kutsal efes topraklarından ayrılamayanlar varmış. Bir kısmı yüksek yerlere kurmuş evlerini. Şirince’nin ya da Sotiriou’nun kitabındaki adıyla Kırkınca’nın bazı kaynaklarda “Dağdaki Efes” diye anılması da bu yüzden.
ÇİRKİNCE’DEN ŞİRİNCE’YE... Bir başka efsaneye göre ise köyün kuruluşu beylikler dönemine rastlıyor. Çevredeki bir derebeyin yanında çalışan köylüler, azad edilmeyi diler. Bunun üzerine Bey sorar: “Yerleşeceğiniz yer güzel mi?” Yanıt “Çirkine”dir. Bey de “Öyleyse, köyünüzün adı Çirkince olsun,” der. Ve başka bir söylence: Dağlardaki bu ormanlık bölgede çok uyumlu, refah
64
ve mutluluk içinde bir yaşam sürdüren halk, köylerine hiç yabancı gelsin istemezmiş. Bu nedenle Ayasuluk’a indiklerinde köylerini devamlı kötülerlermiş. İşte, bu nedenle adı uzun yıllar ”Çirkince” olarak kalmış. Kimi kaynaklarda, Kırkınca olarak da bahsedilen köyün adı, daha sonradan İzmir Valisi Kazım Dirik tarafından “Şirince”ye çevrilmiş.
ŞARAP ALMAK ŞİRİNCE’NİN KANUNU OLMUŞ Köyden hatıra eşya olarak ne alırım diye merak etmeyin. Çeşitli meyvelerden yapılmış şaraplardan almak artık Şirince’nin kanunu olmuş. Buldan bezlerinin, el işi örtülerin satıldığı küçük meydandan dilediğiniz yola sapın. Kiliselere giden tırmanışta önünüzü, doğal ve şifalı ürünler satan yaşlı teyzeler
kesecek. Kılıçotu, kara kekik, adaçayı, bodurotu... Adaçayı neyse de, diğerlerinin adını buraya gelmeden önce duymamıştım bile. Yokuşu tırmandıkça rengarenk tezgahlar bir bir önünüze çıkar. Sanki hepsi de ziyaretçiler için özel bir karşılama töreni hazırlamış gibiler. Tezgahlarda küçük torbaların içine konulmuş kuru incirler, cevizler, bademler, fıstıklar, kış günleri sobada pişirmelik kestaneler, şişelerde nar ekşileri, salçalar, pekmezler, ev yapımı tarhanalar, erişteler, zeytinyağından yapılmış yeşil sabunlar... Tatlı kış güneşiyle ısınan taş duvarlarına oturuyorum. Köylü kadınların hediye ettiği kuru incirler cebimde. Keçilerin çıngırak sesleri geliyor uzaktan. Gözlerim dalıyor zeytinliklere, Ege’nin güneşine, iki katlı, beyaz badanalı evlere, Şirince’ye...