S覺n覺rlar覺 Zorlamak
Sınırları Zorlamak Orijinal Adı: Pushing the Limits Yazarı: Katie McGarry Çevirmen: Tuğçe Nida Sevin Editör: Dilda Eşiyok Kapak Uygulama: İlknur Muştu Sayfa Düzenleme: Ceyda Çakıcı Baş © 2012, Katie McGarry Akcalı Telif Hakları Ajansı aracılığıyla Türkçe Yayım Hakkı ©Aspendos Yayıncılık ve Eğitim Hizmetleri 1. Baskı: Şubat 2014 ISBN: 978-605-5175-47-4 YAYINEVİ SERTİFİKA NO: 26144 Baskı ve Cilt: Ecem Basın Yayın Hadımköy Yolu Sanbir Bulv. 169. Sok. No: 8/2B Kıraç – Esenyurt / İSTANBUL Sertifika No: 16266 Tel: (0212) 886 20 10 Faks: (0212) 886 44 85 Yayımlayan: ASPENDOS YAYINCILIK ve EĞİTİM HİZMETLERi Gürsel Mah. İcabet Sok. No:4/B Gürsel Mahallesi Kağıthane / İSTANBUL Tel: (0212) 220 61 88 Faks: (0212) 220 63 37 e-posta: editor@aspendosyayinevi.com
Sınırları Zorlamak Katie McGarry
Çeviren: Tuğçe Nida Sevin
Echo “Babam kontrol manyağı, üvey annemden nefret ediyorum, ağabeyim ölü ve annemin… annemin sorunları var. Sizce nasıl olabilirim?” Bayan Collins’in sorusuna vermek istediğim cevap buydu, fakat babamın başkaları üzerinde bıraktığı izlenime verdiği önem dürüstçe cevap vermeme engel olacak kadar fazlaydı. Bunun yerine üç defa gözlerimi kırpıştırarak, “İyi,” dedim. Eastwick Lisesinin yeni rehberlik danışmanı olarak görev yapacak olan uzman sosyal hizmetler görevlisi Bayan Collins âdeta ben konuşmamışım gibi davrandı. Bir deste dosyayı zaten darmadağınık olan masasında bir kenara itti ve birçok kâğıdın arasında aranmaya devam etti. Yeni terapistim sekiz santim kalınlığındaki dosyamı bulduğunda mırıldandı ve yuvarlak kenarında parlak kırmızı bir ruj izi bırakarak kupasından bir yudum kahve içerek kendisini ödüllendirdi. Havada uçları yeni sivrileştirilmiş kalemler ve ucuz kahve kokusu vardı. Sağ tarafımdaki sandalyede oturan babam saatine baktı ve sol tarafımda oturan Batı’nın Kötü Cadısı sabırsızca hareketlendi. Ben matematik dersimin ilk saatini kaçırı5
SINIRLARI ZORLAMAK
yordum, babam çok önemli bir toplantıyı kaçırıyordu ve Oz’dan gelen üvey annem mi? Onunsa aklını kaçırdığından emindim. “Siz de Ocak ayını sevmez misiniz?” diye sordu Bayan Collins bir yandan dosyamı açarken. “Yeni bir yıl, yeni bir ay, açılacak yeni bir sayfa.” Bir cevap bile beklemeden devam etti, “Perdeleri beğendiniz mi? Onları kendim diktim.” Aynı anda babam, üvey annem ve ben dikkatimizi, öğrenci otoparkına bakan pencerede asılı duran pembe puantiyeli perdelere verdik. Kötü renk tercihleriyle benim zevkime pek hitap etmeyen bu perde bana fazlaca Küçük Ev’i anımsattı. Birimiz bile cevap vermedik ve sessizliğimiz rahatsız bir durum yarattı. Babamın BlackBerry’si titredi. Abartılı bir çabayla onu cebinden çıkarıp parmağıyla ekrandakileri aşağı kaydırdı. Ashley, parmaklarıyla şişmiş karnının üzerinde tempo tutuyordu ve ben de ondan başka herhangi bir şeye odaklanabilmek için duvarda asılı duran el yapımı süslerdeki renkli yazıları okuyordum. Başarısızlık tek düşmanınızdır. Yukarı doğru ilerlemenin tek yolu, aşağı hiç bakmamaktır. Başarılıyız, çünkü inanıyoruz. Üstü üç taslı taç saplı üç tunç tası çaldıran mı çabuk çıldırır, yoksa iç içe yüz ton saç kaplı çanı kaldıran mı çabuk çıldırır? Peki, tamam, belki o sonuncusu duvarda yer alan deyişlerden biri değildi ama olsaydı eğlenceli olurdu. Bayan Collins bana sarı saçları ve fazlasıyla arkadaşça olan tavrından dolayı çok büyümüş bir Labrador Retriever’ı hatırlatıyordu. “Echo’nun ACT ve SAT1 sonuçları harika. Kızınızla çok gurur duyuyor olmalısınız.” Bana tüm dişlerini gösterdiği içten bir gülümsemeyle baktı. 1 ACT ve SAT: Amerika’da üniversiteye girmek isteyen öğrencilerin girmesi gereken ÖSS benzeri farklı nitelikleri değerlendiren iki sınav. (ç.n.) 6
KATIE MCGARRY
Kronometreyi başlatın. Terapi seansım resmi olarak başlamıştı. Olaydan neredeyse iki yıl sonra, Çocuk Koruma Hizmetleri terapiyi “şiddetle tavsiye” etti ve babam “şiddetle tavsiye” edilen bir şeye “evet” demenin en iyisi olduğunu çok hızlı bir şekilde öğrendi. Önceleri normal insanlar gibi terapi için okul dışında bir muayenehaneye gidiyordum. Daha sonra Kentucky Eyaleti’nin sağladığı bir kaynak ve fazla hevesli bir sosyal hizmet görevlisi sayesinde bu pilot programın bir parçası oldum. Bayan Collins’in tek işi benim devam ettiğim lisede okuyan birkaç çocukla uğraşmaktı. Şanslı ben! Babam koltuğunda daha da doğrularak, “Echo’nun matematik sonuçları düşük. Sınavlara yeniden girmesini istiyorum,” dedi. “Yakında bir lavabo var mı?” diyerek Ashley söze karıştı. “Bebek idrar kesemin üzerine oturmaya bayılıyor.” Gerçek şu ki Ashley her şeyin kendisiyle ilgili olmasına bayılıyordu. Bayan Collins ona zoraki bir gülümsemeyle bakarak kapıyı gösterdi. “Ana koridora çıkın ve sağa dönün.” Ashley’nin sandalyeden kalkmak için yaptığı hamle, taşıdığı şeyin minik bir bebekten çok iki bin kiloluk kurşun bir top olduğu izlenimini veriyordu. İğrenerek kafamı sallamam sadece babamın buz gibi bakışını üzerime çekmişti. Ashley odadan çıkınca Bayan Collins, “Bay Emerson,” diyerek devam etti. “Echo’nun sınav sonuçları ulusal ortalamanın oldukça üzerinde ve dosyasına göre tercih ettiği okullara zaten başvurmuş.” “Başvurmasını istediğim, başvuru süresinin uzatıldığı bazı işletme fakülteleri var. Ayrıca bu ailede ‘ortalamanın üzeri’ gibi bir durum söz konusu değil. Kızım en üst düzeyde olacak.” Babam tanrısal bir varlıkmışçasına konuşuyor7
SINIRLARI ZORLAMAK
du. Bu böyle yazılsın, böyle yapılsın dese de olurdu. Kolçaklara dirseklerimi dayadım ve yüzümü ellerime gömdüm. Sinir bozucu şekilde tekdüze bir tonla, “Bu durumun sizi cidden rahatsız ettiğini görebiliyorum Bay Emerson,” dedi Bayan Collins. “Fakat Echo’nun İngilizce sonuçları neredeyse mükemmel…” Ve bu, benim onları dinlemeyi bıraktığım andı. Babam ve önceki rehber öğretmenim bu konuyu lisedeki ikinci yılımda PSAT’ye girdiğimde tartışmıştı. Rehber öğretmenim nihayet her zaman babamın kazandığını öğrendiği ilk seferden sonra vazgeçmeye başlamıştı. Sınav sonuçları şu an düşündüğüm son şeydi. Aires’in arabasını tamir edebilmem için bulmam gereken para aklımı kurcalıyordu. Aires öldüğünden beri, babam arabayı satmamız gerektiği konusundaki inadından vazgeçmemişti. “Echo, sınav sonuçlarından memnun musun?” diye sordu Bayan Collins. Yüzüme düşen kızıl saçlarımın arasından ona kaçamak bir bakış attım. Son terapistim ailemizdeki hiyerarşiyi anlamıştı ve benimle değil, babamla konuşurdu. “Affedersiniz?” “ACT ve SAT sonuçlarından memnun musun? Sınavlara yeniden girmek istiyor musun?” Birleştirdiği ellerini dosyamın üzerine koydu. “Başka okullara başvurmak istiyor musun?” Babamın yorgun, gri gözlerine baktım. Sınavlara yeniden girmem, babamın beni her saniye ders çalışıp çalışmadığım konusunda takip etmesi demekti ki bu da bir Cumartesi erken kalkmam ve tüm sabah beynimi patlattıktan sonra haftalarca sınav sonuçlarını endişe içinde beklemem anlamına geliyordu. Başka okullara başvurmak isteyip istememem konusuna gelince, yeniden sınava girerim daha iyi. “Pek sayılmaz.” 8
KATIE MCGARRY
Babamı daima endişeliymiş gibi gösteren gözlerinin ve ağzının etrafındaki çizgiler hoşnutsuzluğunu gösterecek şekilde derinleşti. Fikrimi değiştirerek, “Babam haklı, yeniden sınava girmeliyim,” dedim. Bayan Collins tükenmez bir kalemle dosyama bir şeyler karaladı. Son terapistim otorite konusundaki sorunumun oldukça farkındaydı. Zaten dosyada yer alan bir şeyi yeniden yazmaya gerek yoktu. Ashley paytak yürüyüşüyle odaya geri döndü ve yanımdaki sandalyeye kendini bıraktı. “Ne kaçırdım?” Dürüst olmak gerekirse onun varlığını unutmuştum. Ah, keşke babam da unutsaydı! “Hiçbir şey,” diye yanıtladı babam. Bayan Collins nihayet kalemini sayfadan kaldırdı. “Sınıfına gitmeden önce, Bayan Marcos’tan bir sonraki sınav tarihini öğren. Ve hazır danışmanın rolünü oynuyorken, kış dönemindeki ders programın hakkında da konuşmak istiyorum. Boş saatlerini birçok işletme dersi ile doldurmuşsun. Neden olduğunu merak ediyordum.” “Çünkü babam öyle istedi,” gibi dürüstçe verilecek bir cevabın odada bulunan birden fazla kişiyi rahatsız edeceğini bildiğim için, “Üniversitede alacağım derslere hazırlanmama yardımcı olacaklardır,” şeklinde bir cevap verdim. Vay be! Bunu altı yaşındaki bir çocuğun grip aşısı olmak için beklediği esnadaki coşkusuyla söylemiştim. Bu şekilde bir tonlamayla söylemem hataydı. Babam sandalyesinde yine hareketlenerek iç geçirdi. Farklı bir cevap vermeyi düşündüm, fakat fark ettim ki o cevap da sığ kalacaktı. Bayan Collins dikkatle dosyamı inceledi. “Sanat dersinde inanılmaz bir başarı göstermişsin, özellikle resimde. Tüm işletme derslerini bırakmanı önermiyorum ama bir tanesini bırakarak yerine bir sanat dersi alabilirsin.” 9
SINIRLARI ZORLAMAK
Babam, “Hayır,” diyerek bağırdı ve koltuğunda, parmak uçlarını birleştirerek öne doğru eğildi. “Echo, herhangi bir sanat dersi almayacak, anlaşıldı mı?” Babam sürekli emir veren bir spor antrenörünün ve Alice Harikalar Diyarında’daki telaşlı beyaz tavşanının garip bir karışımıydı: Hep yetişmesi gereken önemi bir yer vardı ve herkese patronluk taslamaktan keyif alırdı. Bayan Collins’e hakkını vermem gerekir, boyun eğmeden önce hiç taviz vermedi. “Kesinlikle.” “Pekâlâ, artık bunu da kararlaştırdığımıza göre…” Ashley ve karnındaki minik şişkinlikle birlikte sandalyenin kenarına doğru gelerek ayağa kalkmaya hazırlandı. “Yanlışlıkla bugün için aynı saatlere randevu almışım ve jinekologumla bir randevum var. Bebeğin cinsiyetini öğrenebiliriz.” “Bayan Emerson, Echo’nun ders programı bu toplantının esas nedeni değildi, fakat eğer, sizin gitmeniz gerekiyorsa anlarım.” Ashley kıpkırmızı kesilmiş bir halde koltuğuna geri otururken Bayan Collins üst çekmecesinden resmi bir yazı çıkardı. Son iki yıl içinde bu antetli kâğıdı defalarca görmüştüm. Anlaşılan Çocuk Koruma Hizmetleri yağmur ormanlarını öldürmeye bayılıyordu. Ben gizlice bir anda alev almayı dilerken, Bayan Collins yazıyı kendi kendine okudu. Hem babam hem de ben koltuklarımızda iyice aşağı kaymıştık. Ah, şu grup terapisinin keyfi yok mu? Bayan Collins’in yazıyı okumasını bitirmesini beklerken bilgisayarının üzerinde duran pelüş kurbağayı, muhtemelen kocası olan adamla kendisinin olduğu bir fotoğrafı ve sonra da masasının köşesindeki büyük mavi rozeti fark ettim. İnsanların bir yarışmayı kazandıklarında aldıkları cinsten süslü olanlardandı. Kendimi garip hissettim. Ha! Garip. 10
KATIE MCGARRY
Bayan Collins yazının olduğu kâğıdı delgeçle deldikten sonra zaten dolup taşmakta olan dosyama yerleştirdi. “İşte. Artık resmi olarak, senin terapistinim.” Başka bir şey söylemeyince gözlerimi rozetten ona doğru çevirdim. Beni izliyordu. “Güzel bir rozet, değil mi Echo?” Babam boğazını temizledi ve Bayan Collins’e öldürücü bir bakış attı. Peki, bu garip bir tepkiydi ama nihayetinde o sadece burada olmaktan bile rahatsızdı. Gözlerim yeniden rozete takıldı. Niçin tanıdık geliyordu? “Sanırım.” Bayan Collins’in gözleri farkında olmadan parmaklarımın arasında oynadığım askerde kullanılan künyeye kaydı. “Ailenizin kaybı için çok üzgünüm. Silahlı kuvvetlerde ne askeriydi; kara kuvvetleri, deniz kuvvetleri…?” Harika. Babam kalp krizi geçirecekti. Aires’in askerde taktığı künyesinin yatağımın altındaki kutuda kalmasını sadece yetmiş beş kez kadar söylemişti, fakat ona bugün ihtiyacım vardı: Yeni bir terapist, Aires’in hâlâ taze olan ölümünün ikinci yıldönümü ve lisenin son döneminin ilk günü. Midem altüst olmuştu. Babamın hoşnutsuz olduğunu gösteren somurtmasını görmezden gelip saçlarımdaki kırıklara yoğunlaşmak için oldukça fazla çaba sarf ettim. “Deniz piyadesi,” dedi babam kısaca. “Bakın, bu sabah potansiyel bir müşteriyle bir toplantım var, Ashley’e onunla birlikte doktor randevusuna gideceğime söz verdim ve Echo dersini kaçırıyor. Konuyu ne zaman toparlayacağız?” “Ben söylediğim zaman. Bay Emerson, eğer bu seansları zorlaştıracaksanız, Echo’nun sosyal hizmet görevlisini memnuniyetle arayabilirim.” Dudaklarımda belirmeye başlayan gülümsemeye karşı direndim. Bayan Collins iyi planlanmış bir el oynamıştı. Babam geri çekildi, fakat diğer tarafta üvey annem… “Anlamıyorum. Echo yakında on sekiz yaşına girecek. Eyalet onun üzerinde hâlâ niçin bir söz hakkına sahip?” 11
SINIRLARI ZORLAMAK
Bayan Collins dosyayı kapatarak, “Çünkü eyalet, Echo’nun sosyal hizmet görevlisi ve ben bunun, onun için en doğrusu olduğunu düşünüyoruz,” dedi. “Echo bu bahar, okuldan mezun olana kadar benimle birlikte terapiye devam edecek. Mezuniyetinden sonra Kentucky Eyaleti onu da… sizi de serbest bırakacak.” Ashley durumu sessizce kabullenişini gösterir bir şekilde başıyla onaylayınca Bayan Collins konuşmaya devam etti. “Nasıl gidiyor Echo?” Şahane. Harika. Asla daha kötü değil. “İyi.” “Gerçekten mi?” Bir parmağını çenesine hafifçe vuruyordu. “Çünkü ağabeyinin ölüm yıldönümünün acı veren duyguları tetikleyeceğini düşünmüştüm.” Ben boş gözlerle ona bakarken, Bayan Collins beni gözlüyordu. Babam ve Ashley bu rahatsız edici restleşmeyi izliyordu. Suçluluk duygusu beni rahatsız etti. Teknik olarak bana bir soru sormamıştı, bu nedenle teorik olarak bir cevap vermem gerekmiyordu, fakat Bayan Collins’i memnun etme ihtiyacı âdeta bir gel-git dalgası gibi hızla üzerimden geçti. Ama neden? Kısır döngüdeki bir başka terapistti. Hepsi aynı soruları soruyor, yardım sözü veriyor, fakat her biri beni ne durumda bulduysa öyle bırakıyordu; kırık dökük. “O ağlıyor.” Ashley’nin çok tiz sesi, sanki ilginç bir golf kulübü dedikodusunu aktarıyormuş gibi heyecanla sessizliği bozdu. Ben onun devam etmesini isterken, babam eminim susmasını istiyordu. Tanrı bir kere beni dinledi ve Ashley devam etti, “Hepimiz onu özlüyoruz. Bebeğin onu hiç tanımayacak olması çok üzücü.” Ve bir kez daha, babamın parası sponsorluğundaki Ashley şova hoş geldiniz. Babam inlerken Bayan Collins, şüphesiz ki Ashley’nin düşüncesizce söylediği sözlerini hızlı hareketlerle dosyama işliyordu. 12
KATIE MCGARRY
“Echo, bugünkü seansta Aires hakkında konuşmak ister misin?” diye sordu, Bayan Collins. “Hayır.” Bu, muhtemelen tüm sabah boyunca verdiğim en dürüst cevaptı. “Sorun değil,” dedi. “Onu daha sonraki bir tarihe saklarız. Ya annen hakkında? Onunla herhangi bir iletişimin oldu mu?” Ben, “Az çok,” diye yumurtlarken, Ashley ve babam aynı anda cevap verdi, “Hayır.” Ashley ve babam bana doğru eğilince kendimi salamlı bir sandviçin ortası gibi hissettim. Doğru söylememe ne neden oldu bilmiyordum. “Tatilde onu aramaya çalıştım.” Annem telefona cevap vermediğinde, iki yıl önce ağabeyimin, oğlunun öldüğünü umursamasını dua ederek ve umarak günlerce telefonun yanında oturdum. Babam eliyle yüzünü sıvazladı. “Biliyorsun, annenle irtibat kurmaya iznin yok.” Sesindeki kızgınlık bu kışkırtıcı, küçük ayrıntıyı terapistime söylediğime inanamadığına işaret ediyordu. Kafasının içinde dans eden sosyal hizmet görevlilerinin görüntülerini hayal ettim. “Bir yasaklama emri var. Söyle bana, Echo, evdeki telefondan mı, yoksa cep telefonundan mı aradın?” “Evdeki telefondan,” dedim zorlukla. “Ama hiç konuşmadık. Yemin ederim.” Elini BlackBerry’sinin üzerinde gezdirdi ve ekranda avukatının telefonu belirdi. Asker künyesini sımsıkı tuttum, Aires’in adı ve seri numarasının izi avucuma geçmişti. “Lütfen baba, yapma,” diye fısıldadım. Tereddüt etti ve kalbim heyecanla ağzıma geldi. Sonra Tanrı’nın bir lütfu olarak telefonu kucağına bırakıp, “Telefon numarasını değiştirmemiz gerekecek şimdi,” dedi. Onaylarcasına kafamı salladım. Annemin evimi hiçbir 13
SINIRLARI ZORLAMAK
zaman arayamayacak olması canımı yakıyordu, fakat onun için… buna katlanırdım. Hapishane annemin ihtiyacı olan şeylerden biri değildi. “O zamandan beri annenle irtibata geçtin mi?” diye sordu Bayan Collins cana yakın tavrından iz kalmayarak. “Hayır.” Gözlerimi kapatarak derin bir nefes aldım. İçimdeki her şey acıyordu. “Ben iyiyim” görüntüsünü daha fazla sürdüremeyecektim. Bu tip sorular, ruhumun yeni kabuk bağlamış yaralarını yeniden açıyordu. “Durumu kavradığından emin olmak için; annen için bir yasaklama emri varken annen ve senin aranda, bunu sen başlatmış olsan bile bir iletişimin yasak olduğunu anlıyorsun, değil mi?” “Evet.” Bir nefes daha alarak yutkundum. Boğazım düğümlenmiş, değerli oksijenin geçişini reddediyordu. Aires’i özlüyordum ve Tanrım annemi ve Ashley’nin bir bebeği olacaktı ve babam her an tepemdeydi ve… bir şeye, herhangi bir şeye ihtiyacım vardı. Söylememem gerektiğini bile bile, kelimelerin ağzımdan dökülmesine izin verdim. “Aires’in arabasını tamir etmek istiyorum.” Belki, sadece belki ona ait bir şeyi tamir etmek acımı hafifletebilirdi. “Ah, yine mi aynı şey!” diye homurdandı babam. “Bekle. Yine mi aynı ne? Echo, neden bahsediyorsun?” diye sordu Bayan Collins. Ellerimdeki eldivenlere gözlerimi diktim. “Aires hurdalıkta 1965 model bir Corvette bulmuştu. Tüm boş vaktini onu tamir etmekle geçiriyordu ve Afganistan’a gitmeden önce neredeyse bitirmişti. Ben onu tamir etmek istiyorum. Aires için.” Kendim için. Giderken geride o araba haricinde hiçbir şey bırakmadı. “Bu yas tutmak için sağlıklı bir yol gibi görünüyor. Bu 14
KATIE MCGARRY
konuda siz ne düşünüyorsunuz, Bay Emerson?” dedi Bayan Collins, bir yavru köpek bakışıyla, acilen benim de ustalaşmam gereken bir nitelik. Babam yeniden BlackBerry’sine dalmıştı; bedeni burada ama aklı şimdiden işteydi. “Paraya mal oluyor ve çalışan bir arabası varken, bozuk bir arabayı tamir etmenin amacını anlamıyorum.” “O zaman bırak da çalışayım,” dedim kendimi kaybederek. “Ve Aires’inkini çalışır hale getirdiğim zaman benim arabamı satarız.” Tüm gözler onun üzerindeyken şimdi onunkiler benim üzerimdeydi. Farkında olmadan onu köşeye sıkıştırmıştım. Hayır demek istiyordu, fakat bu yeni terapistin ona öfkelenmesine neden olurdu. Her şeye rağmen, terapi sırasında kusursuz olmamız gerekiyordu. Tanrı korusun, bu durumdan faydalanıp bazı sorunlarımıza çözüm buluruz falan. “İyi, fakat araba için gerekli parayı kendisi ödemeli ve Echo çalışmakla ilgili kurallarımı biliyor. Okul ödevlerini, notlarını ya da anlaştığımız kulüp aktivitelerini etkilemeyecek esnek bir iş bulması gerekecek. Şimdi, burada işimiz bitti mi?” Bayan Collins saate baktı. “Tam olarak değil. Echo, sosyal hizmet görevlin terapini mezuniyetine kadar öğretmen değerlendirmelerin nedeniyle uzattı. Geçen yılın başından beri her öğretmenin sınıf içi katılımında ve sınıf arkadaşlarınla iletişiminde belirgin şekilde içe dönme fark etmişler.” Nazik gözleri benimkilere kenetlenmişti. “Herkes senin mutlu olmanı istiyor Echo ve ben, senin bana yardım etme şansını tanımanı istiyorum.” Bir kaşımı kaldırdım. Sanki terapi konusunda bir şansım varmış gibi ve mutluluğuma gelince, lanet olası bol şans! “Elbette.” 15
SINIRLARI ZORLAMAK
Ashley’nin neşeli sesi beni şaşırttı. “Sevgililer Günü Partisi için bir randevusu var.” Şimdi aynı anda konuşması sırası babamla bana geçmişti. “Randevum mu var?” – “Randevusu mu var?” Ashley gergin biçimde bir bana bir babama bakıyordu. “Evet, Echo, hatırlasana! Dün gece hoşlandığın yeni çocukla ilgili konuşmuştuk ve sana yeni bir çocukla ilgileniyorsun diye okuldaki arkadaşlarından uzaklaşmamalısın demiştim.” Beni hangisinin daha çok rahatsız ettiğini düşündüm; hayali bir erkek arkadaşın mı, yoksa gerçekten bir sohbet ettiğimizi iddia ediyor olmasının mı? Ben karar vermeye çalışırken babam ayağa kalkarak paltosunu giymişti. “Gördüğünüz gibi Bayan Collins, Echo iyi. Sadece biraz aşk sarhoşu. Bu seanslardan ne kadar hoşlanıyor olsam da Ashley’nin randevusu yirmi dakika içinde ve Echo’nun da daha fazla ders kaçırmasını istemiyorum.” Bayan Collins babamı ve üvey annemi yolcu etmek üzere ayağa kalkarken, “Echo, ağabeyinin arabasını tamir etmek için gerçekten para kazanmak istiyor musun?” diye sordu. Kollarımı örtmesi için giydiğim eldivenleri çekiştirerek, “Hayal bile edemeyeceğiniz kadar,” dedim. Kapıdan çıkmadan önce bana gülümsedi. “O zaman senin için bir işim var. Burada bekle ve detayları görüşelim.” Üçü ofisin diğer ucunda bir araya toplanmış, aralarında fısıldaşıyorlardı. Bayan Collins’in sessizce anlattıklarını onaylar şekilde kafalarını sallarlarken, babam kolunu Ashley’nin beline doladığında o da babama doğru yaslandı. Kıskançlık ve öfkenin o tanıdık sızısı içimi kemirmeye başladı. Ashley bu kadar çok şeyi yok etmişken babam onu nasıl sevebilirdi? 16
NOAH Taze boya kokusu ve alçıpan tozu, okulu değil, babamı düşündürdü. Yine de, o koku yeni dekore edilmiş ön büroya girdiğimde suratıma çarptı. Elimde kitaplarla, gişeye doğru ilerledim. “N’ber, Bayan Marcos.” “Noah, neden yine geç kaldın genç adam?” dedi Bayan Marcos, bir yandan kâğıtları birbirine zımbalıyordu. Duvardaki saat sabah dokuzu gösterdi. “Kahretsin! Daha çok erken.” Bayan Marcos, gişede benimle karşı karşıya gelmek için, yeni kiraz ağacı masasının etrafından dolaştı. Geç kaldığım zaman canıma okuyordu, fakat onu yine de seviyordum. Uzun kahverengi saçlarıyla annemin İspanyol sürümü gibiydi. Geç kâğıdımı yazarken, “Bayan Collins’le bu sabahki randevunu kaçırdın. İkinci döneme iyi bir başlangıç değil,” diye fısıldadı. Başıyla odanın diğer ucunda bir araya toplanmış duran üç yetişkini işaret etti. Zengin çiftle fısıldayarak konuşan orta yaşlı, sarışın kadının yeni rehber öğretmeni olduğunu varsaydım. Omuz silktim ve dudağımın sağ tarafının yukarı kıvrılmasına müsaade ederek, “Eyvah!” dedim. Bayan Marcos geç kâğıdını bana doğru kaydırırken kendine has sert ifadesini takınmıştı. Bu okulda benim ve geleceğimin tamamen mahvolmuş olmadığını düşünen tek kişiydi. 17
SINIRLARI ZORLAMAK
Orta yaşlı sarışın seslendi, “Bay Hutchins, randevunuzu hatırlamış olmanız beni heyecanlandırdı, geç kalmış olsanız bile. Eminim, ben birkaç şeyi tamamlarken oturup beklemek sizin için sorun olmayacaktır.” Bana sanki eski arkadaşlarmışız gibi gülümsüyor ve öyle tatlı konuşuyordu ki neredeyse ben de ona gülümseyecektim. Onun yerine, evet anlamında başımı salladım ve ofisin duvarına dayalı olarak sıralanmış sandalyelerden birinde yerimi aldım. Bayan Marcos bir kahkaha attı. “Ne?” “Senin tavırlarına katlanmayacak. Belki seni okulu ciddiye alman konusunda ikna edebilir.” Birkaç saat daha uykuya ihtiyacım vardı; kafamı boyanmış cüruf briketli duvara yaslayarak gözlerimi kapattım. Restorandaki vardiyada bir kişi eksikti ve çıkmama izin verdiklerinde saat gece yarısını geçiyordu sonra da Beth ve Isaiah uyutmadı. Melek gibi bir ses, “Bayan Marcos?” diye sordu. “Bir sonraki ACT ve SAT tarihlerini söyleyebilir misiniz, lütfen?” Telefon çaldı. “Bir saniye,” dedi Bayan Marcos. Sonra telefonun çalması kesildi. Benim sıramda bir sandalye hareket etti ve sıcak tarçın rulosu kokusu ağzımı sulandırdı. Çaktırmadan baktığımda ipeksi kızıl, dalgalı saçları fark ettim. Onu tanıyordum. Echo Emerson. Görünürde tarçın rulosu yoktu ama lanet olsun tam öyle kokuyordu. Birçok zorunlu dersi ve geçen dönem serbest saatlerimizden bir tanesini birlikte almıştık. Akıllı, kızıl saçlı, büyük göğüslü ve kendi halinde bir kız olması dışında onun hakkında pek bir şey bilmiyordum. Kocaman, uzun kollu, omzundan düşen bluzlar ve içine hayal kurmanıza yetecek kadar şeyi açıkta bırakan kalın askılı atletler giyerdi. 18
KATIE MCGARRY
Her zamanki gibi, orada değilmişim gibi dümdüz karşısına bakıyordu. Kahretsin, ona göre muhtemelen ben yoktum. Echo Emerson gibi insanlar beni deli ederdi. “Berbat bir adın var,” diye mırıldandım. Niçin onu bozmak istiyordum bilmiyorum, sadece istiyordum. “Senin tuvalette kafayı buluyor olman gerekmiyor mu?” Demek beni tanıyordu. “Güvenlik kameraları yerleştirdiler. Artık onu otoparkta yapıyoruz.” “Benim hatam.” Ayağını çılgınca ileri geri sallıyordu. İyi, o mükemmel dış görünüşün altına sızmayı başarmıştım. “Echo… echo…echo…” Sallanan ayağı aniden durdu ve yüzünü bana çevirirken kızıl dalgaları kızgın bir şekilde etrafa dağıldı. “Ne kadar orijinal. Bunu daha önce hiç duymamıştım.” Sırt çantasını kaptığı gibi ofisten çıktı. Koridordan aşağı doğru ilerlerken sıkı kalçaları bir sağa bir sola sallanıyordu. Bu tahmin ettiğim kadar eğlenceli olmadı. Aslına bakarsanız kendimi bir pislik gibi hissettim. “Noah?” Bayan Collins beni ofisine çağırdı. Son rehber öğretmenin ciddi anlamda OCD sorunları vardı. Ofisindeki her şey son derece düzenli yerleştirilmişti. Sırf onu sinir etmek için eşyalarını yerinden oynatırdım. Bayan Collins’le böyle bir eğlence olmayacağı belliydi. Masası berbat durumdaydı. Buraya bir ceset gömebilirdim ve kimse onu bulamazdı. Karşına oturarak beni fırçalamasını bekledim. “Noel tatilin nasıldı?” Yine o içten bakış vardı yüzünde; tıpkı bir yavru köpeğinki gibi. “İyi.” Tabii eğer koruyucu anne ve babanın ağız dalaşına girmesini ve herkesin hediyelerini şömineye atmasını iyi bir Noel’den sayarsanız. Her zaman Noel’i cehennem gibi bir bodrumda, en yakın iki arkadaşımı kafaları iyi olurken seyrederek geçirmeyi hayal etmiştim. 19
SINIRLARI ZORLAMAK
“Harika. Demek, yeni koruyucu ailenle işler yolunda gidiyor.” Bu ifade bir açıklamadan çok bir soru gibiydi. “Evet.” Son üç ailemle karşılaştırıldıklarında, bunlar lanet olası Brady Bunch2 gibi kalıyorlardı. Bu sefer sistem beni başka bir çocukla bir araya koymuştu. Ya yerleştirmeyi yapan insanların elinde az sayıda ev vardı ya da nihayet düşündükleri gibi bir tehdit olmadığıma inanmaya başlıyorlardı. Benim etiketlerime sahip insanların diğer çocuklarla birlikte yaşamalarına izin verilmezdi. “Bakın, benim zaten bir tane sosyal hizmet görevlim var ve başıma yeterince bela oluyor. Patronlarınıza söyleyin, vaktinizi benim için harcamanıza gerek yok.” “Ben bir sosyal hizmet görevlisi değilim,” dedi, Bayan Collins. “Ben rehberlik danışmanı unvanına sahip bir uzman sosyal hizmet görevlisiyim.” “Aynı şey.” “Aslında, değil. Ben çok daha uzun süre okula gittim.” “Aferin.” “Ve aynı zamanda, bu sana farklı bir seviyede yardım edebilirim demek oluyor.” “Maaşınızı devlet mi ödüyor?” diye sordum. “Evet.” “O zaman yardımınızı istemiyorum.” Dudakları gülümseyecekmiş gibi irkildi ve ben neredeyse ona karşı bir parça saygı duydum. “Bunu açıklığa kavuşturalım, ne dersin?” diye sordu. “Dosyana göre bir şiddet olayı kaydın var.” Gözlerimi diktim ona bakıyordum, Bayan Collins de bana. O dosya tamamen saçmalıktı, fakat yıllar önce bir gencin sözünün bir yetişkinin sözü karşısında hiçbir anlam taşımadığını öğrenmiştim. 2 Brady Bunch - 1969-74 yılları arasında ABD’de çekilen bir sitcom dizisi. (ç.n.) 20
KATIE MCGARRY
“Noah, bu dosya.” Parmağını üç kere yavaşça dosyaya vurdu. “Bunun, hikâyenin tümünü anlattığını sanmıyorum. Highland Lisesi’ndeki öğretmenlerinle de konuştum. Bana çizdikleri resim, şu an karşımda duran genç adamı anlatmıyor.” Matematik defterimin tel sırtını, avucumun içine batana kadar sımsıkı tuttum. Bu kadın kendini kim sanıyordu ki benim geçmişimi kurcalıyordu? Dosyamı inceledi. “Son iki buçuk yıldır bir koruyucu aileden diğerine geçmiş, birçok ev değiştirmişsin. Ailen öldüğünden beri burası senin dördüncü lisen. Benim ilginç bulduğum ise son bir buçuk yıl öncesine kadar hâlâ onur listesindeymişsin ve spor müsabakalarında yarışıyormuşsun. Bunlar genellikle bir disiplin vakasıyla uyuşmayan nitelikler.” “Belki biraz daha derinlemesine kurcalamanız gerekiyordur.” Bu kadını hayatımdan çıkarmak istiyordum ve bunu yapmanın en iyi yolu, onu korkutmaktı. “Eğer kurcalasaydınız, koruyucu babamı dövmüş olduğumu öğrenmiş olurdunuz.” Aslında onu, öz oğlunu döverken yakaladığımda suratına bir yumruk atmıştım. Komik olan, polisler geldiğinde o ailede hiç kimse benim tarafımı tutmadı; koruduğum çocuk bile. Bayan Collins, hikâyenin benim tarafımı anlatacağım beklentisiyle duraksadı, fakat ne yazık ki yanılıyordu. Ailemin ölümünden beri, sistem içerisinde kimsenin kimseyi umursamadığını öğrenmiştim. Bir kere içine girdiniz mi, lanetlenmişsiniz demekti. “Highland’deki rehber öğretmenin senden övgüyle bahsediyor. İlk senede basketbol takımının yıldız oyuncularından biri, onur listesinde, birçok öğrenci aktivitesine katılım, arkadaşları arasında popüler...” Beni izleyerek, “Sanırım, ben o çocuğu severdim,” dedi. 21
SINIRLARI ZORLAMAK
Ben de ama hayat boktan. “Basketbol takımına girmem için biraz geç oldu, sezonun ortasında olduğumuzu ve diğer her şeyi düşünürsek. Koç dövmelerimi sorun eder mi dersiniz?” “Eski hayatını yeniden yaşamaya başlamanla ilgilenmiyorum, fakat sanırım birlikte yeni bir şeyler yaratabiliriz. Şu an izlemekte olduğun yolda devam edersen, sahip olacağından daha iyi bir gelecek.” Sesi öyle samimiydi ki. Ona inanmak istiyordum ama hiç kimseye güvenmemeyi zor yoldan öğrenmiştim. Yüzümde duygusuz bir ifadeyle sessizliğimi korudum. Gözlerini önce Bayan Collins kaçırdı ve başını sallayarak, “Sana zor bir el dağıtılmış ama ihtimallerle dolusun. Yetenek sınavındaki puanın olağanüstü ve öğretmenlerin potansiyelini görüyor. Not ortalamanı artırman ve tabii ki devam durumunu düzeltmen gerekiyor. Bunların birbiriyle ilişkili olduğuna inanıyorum. Bu konuda bir planım var, beni haftada bir görmen dışında not ortalaman, sınavdan aldığın puanına denk gelene kadar özel derslere katılacaksın.” dedi. Ayağa kalktım. İlk dersi zaten kaçırmıştım. Bu eğlenceli, küçük görüşme ikinci derse de giremememe neden olmuştu. Fakat madem kıçımı yataktan çıkarmayı başardım, bugün içinde bir derse girmek niyetindeydim. “Bunun için vaktim yok.” Sesine, neredeyse fark etmediğim, güç algılanır bir asabiyet yansımıştı. “Sosyal hizmet görevlinle iletişime geçmeme gerek var mı?” Kapıya yöneldim. “Durma, geç. O, ne yapacak ki? Ailemi mi ayıracak? Beni koruyucu aile sistemine mi yerleştirecek? Daha derinlere inmeye devam edin ve geç kalmış olduğunuzu göreceksiniz.” 22
KATIE MCGARRY
“Noah, erkek kardeşlerini en son ne zaman gördün?” Elim kapı kolunda dondu. “Ya gözetim altındaki görüşlerini artırmayı önerirsem?” Kapı kolunu bıraktım ve yerime geri oturdum.
23