BioMedya 13

Page 1

Hassasiyet kişiden kişiye, TERAZİDEN TERAZİYE d e ğ i ş i r. w w w . s a r t o n e t . c o m

BİYOTEKNOLOJİ VE YAŞAM BİLİMLERİ GAZETESİ Mart - Nisan 2018 YIL: 3 | SAYI: 13 PROSİGMA GAZETELİK Uygulaması için Lütfen QR Kodu Taratınız.

MERCK M LL PORE Klasik yöntemle oluşan protein kaybına son Amicon® Pro saflaştırma sistemi ile protein geri kazanımınızı arttırın

YERLI HÜCRESEL TERAPILER, TÜRKIYE SAĞLIK TURIZMINE YENI BOYUT KAZANDIRACAK

Türkiye son yıllarda hızla büyüyen hücresel terapi pazarında şimdilik küçük bir paya sahip. Hücresel terapi küresel pazarının, 2022 yılına kadar, 30.2 milyar $'a ulaşması bekleniyor. Rejeneratif tıp alanının hücresel terapi dalı, birçok hastalığın iyileştirilmesi amacıyla gün geçtikçe revaç görüyor. Sayfa | 06

YAŞLANMAMAK MÜMKÜN MÜ? Dr. Oktay I. Kaplan

w w w . b i o m e d y a . c o m

Tek cihazla saflaştırma, tampon değişimi, konsantrasyon ve diyaliz Eşsiz tasarım ve büyük örnek haznesi ile; • Hızlı akış ve temassız işlem • Transfere gerek duymayan tampon değişimi • Sadece 5 spinde protein saflaştırma • Güvenilir ve yüksek verimli geri kazanım • Eş zamanlı konsantrasyon olanağı ile zaman tasarrufu

Sayfa | 10 Doğal antikanser ajanı: Taxus brevifolia Nutt. Taxus brevifolia Nutt. diğer adıyla Pasifik Porsuk Ağacı; 20 m’ye kadar boylanabilen, çoğunlukla çalı formunda, her dem yeşil bir bitkidir.

Sayfa | 08

Lucas CRANACH 'Der Jungbrunnen', 1546. Gemäldegalerie/Berlin 'Gençlik Çeşmesi' isimli eserde yaşlanmayı engellediği düşünülen “özel suyun” bulunduğu çeşmedeki insanların hareketleri tasvir edilmiştir.

Yaşlanmamak mümkün mü?

Sayfa | 14

Gözün yapısı evrimle açıklanamaz mı?

Ab-ı hayat, bengi su, dirilik suyu, gençlik çeşmesi, ölümsüzlük otu, hayat çeşmesi gibi kavramlar yıllar boyu süregelen uzun yaşama isteğinin ürünleridir. Terimler değişmesine rağmen insanlık tarih boyunca ölümsüzlük fikrini zihinlerinde tutmuş ve "uzun yaşamın (lifespan)" sırlarını aramıştır.

Gözün evrimle açıklanabilen yapısı, Ab-ı hayat, bengi su, dirilik suyu, Bu konudaki indirgenemez karmaşıklıkta değildir. gençlik çeşmesi, ölümsüzlük otu,en popüler anlatılardan birisi, İspanyol kaşif Juan Ponce de Örneğin hayat çeşmesi gibi kavramlar yıllar León’ın 16. yüzyılda Florida’da “gençlik insan gözü daha basite çeşmesini” (Fountain of Youth) indirgenemez, çünkü tüm detaylarla boyu süregelen uzun yaşama aramaya çıkma hikayesidir. Rivayete birlikte isteğinin ürünleridir. göre yerli Amerikalılar, Juan Ponce devar olmadığı sürece işlev görmez.

İspanyol kaşif Juan Ponce de León'un efsanelere göre bulduğu düşünülen gençlik çeşmesinin tasviri

León’a içildiğinde herhangi birisini gençleştiren bir gençlik çeşmesinden bahsederler ve hatta bir çok efsane İspanyol kâşif Juan Ponce de León’un bu suyu Florida yakınlarında bulduğunu söyler. Bu ‘keşfin’ olduğu dönemlerde yani 16. ve 17. yüzyıllarda İngilizlerin ortalama yaşam süresi 40 iken


02

BİYOTEKNOLOJİ VE YAŞAM BİLİMLERİ GAZETESİ

Mart - Nisan

www.biomedya.com

2018

ASKERLERIN BIYOLOJISI ILE OYNAYACAKLAR ABD Savunma Bakanlığı İleri Araştırma Projeleri Dairesi (DARPA), yaralı askerlerin hayatta kalma ve iyileşme ihtimallerini yükseltmek amacıyla araştırmalar gerçekleştiriyor.

DARPA, oluşturduğu Biostasis programıyla birlikte moleküler biyolojiyi kullanarak, canlı sistemlerin işleyiş hızını ölçmeyi ve belki de değiştirmeyi planlıyor. Bu sayede, zararlı bir olay ile bu sistemlerin çöküşü arasında geçen zaman miktarını uzatmayı hedefliyor. Böyle bir ilavenin, “altın saati” uzatacağı düşünülüyor. Altın saat, yaralanma veya enfeksiyon olayları ile ilk yardım arasındaki süreye deniyor. İlk yardımın, savaş alanında hayat kurtarmada en önemli etmenlerden biri olduğu düşünülüyor. Biostasis programının yöneticisi Tristan McClure-Begley, bir DARPA basın bülteninde şöyle söylüyor: “Molekül seviyesindeki yaşam, sürekli haldeki bir biyokimyasal tepkime serisidir. Bu tepkimelerin belirleyici bir özelliği de, mutlaka bir katalizöre ihtiyaç duymalarıdır.” “Bu katalizörler hücrede protein ve büyük moleküler makineler halinde yer alırlar ve kimyasal ile kinetik enerjiyi, biyolojik süreçlere dönüştürürler.”“Biostasis ile yapmak istediğimiz şey, bu moleküler makineleri kontrol etmek ve hepsinin çalışmasını yaklaşık aynı oranda yavaşlatmak. Bu sayede bütün sistemi incelikli bir şekilde yavaşlatarak, müdahale başarısız olduğunda veya etkisi geçtiğinde, olumsuz sonuçlardan kaçınabiliriz” diyor McClureBegley. ABD Genelkurmay Başkanlığı cerrahı Tuğamiral Colin G. Chinn, Şubat ayı

ortalarında, Savunma Bakanlığının ilkyardım politikasının yaklaşık yüzde 98 oranında hayatta kalma başarısı sergilediğini söylemişti. Söz konusu ilkyardım politikası, yaralanan birliklerin tedavi için yaralanmanın ilk saatinde savaş alanından ayrılmasını sağlıyor. Ancak Pentagon’un odağını bitişik akran muhaliflerine (ki bunlar hatırı sayılır bir ateş gücüne ve hava kapasitesine sahip) kaydırması, gelecekteki çatışmalarda altın saatin devam edip etmeyeceği sorusunu akıllara getirdi. Ordu, sıhhiyecilerin aciliyet sıralaması evresinin ötesinde bir tedavi uygulamasını sağlamak amacıyla ilave bir eğitim vermeyi ve bu sayede, bir savaş sıhhiyecisinin temel bilgileri ile savaş alanı yardım merkezinde konuşlanmış bir uzmanın temel bilgileri arasındaki açığı kapatmayı düşünüyor. DARPA’nın henüz başlangıç aşamasında olan bu girişiminde, son derece uç koşullarda hayatta kalabilen ve metabolik süreçlerini önemli oranda azaltabilen veya kapatabilen canlıların tabiatındaki örnekler kullanılarak, hücrelerin protein seviyesindeki enerji kullanma şeklini kontrol edecek biyokimyasal yaklaşımlar aranıyor. “Diğer biyolojik sistemleri desteklemede

hangi yöntemlerin en iyi olduğunu çözebilirsek ve bu sistemler zarar gördükten sonra onların kontrolden çıkmasını daha az olası hale getirirsek, biyolojinin alet çantasına önemli bir katkı sunmuş olacağız” diyor. McClure-Begley.Biostasis programı şu an, fikir ıspatlama niteliği taşıyan teknolojileri geliştirmeye ve test etmeye odaklanmış durumda. Buna benzer başka Biostasis teknolojileri üretilirse, kan ve diğer biyolojik ürünlerin tepkime süreleri ve raf ömürleri azaltılarak, tıbbi açıdan başka faydalar da sağlanabilir. ABD ordusu, vücudun bir yaralanmaya tepki verme ve iyileşme becerisini destekleyecek olan başka yöntemleri araştırıyor. Doktorlar ve araştırmacılar, bu yılın başlarında yapılan ABD Ordu Sağlık Sistemi Araştırma Seminerinde iyileştirici tıbbı ve onun kullanım yöntemlerini; özellikle de uzuvları, kasları ve sinir dokusunu yenileme olasılığını tartışmışlardı. ABD Ordusu Tıbbi Gereç Geliştirme Faaliyeti kurumunda vücut uzvu onarım ürünü müdürü olan Yarbay David Saunders, “Henüz tam olarak o noktaya ulaşmış değiliz” diyor.“ Bizim yapmaya çalıştığımız şey, travma ve yeniden inşa (rekonstrüktif) cerrahlarımız için çeşitli tıbbi ürünlerden oluşan bir araç kutusu

geliştirmek. Bu ürünler uzun vadede, yaralı durumdaki vücut uzuvlarının işlev ve şekillerini iyileştirecek. ”Saunders, kas, sinir, damar ve bağ dokularının yeniden büyümesini teşvik etmeyi amaçlayan yapay doku nakli kullanımında ilerleme kaydedildiğini ekliyor. Seminerde tartışılan araştırmalar arasında, zarar görmüş kemiklerin iyileşmesine yardımcı olmak için dolgu kullanılması ve Afrika dikenli faresinin incelenmesi de yer alıyordu. Bu fare, avcılardan kaçmak amacıyla derisini değiştirebiliyor ve nispeten hızlı şekilde, hiç yarası olmadan iyileşebiliyor.“Uzuv yaralanmalarında hayatta kalma olasılığı, vücut zırhı ve hasar kontrol ameliyatlarının uygulanması sayesinde giderek yükseliyor” diyor. Saunders. “Yeniden inşa tıbbında birçok güzel şey ortaya çıkıyor. Bu sayede, yaralanmış insanların şekil ve işlevlerini daha iyi düzeltebileceğiz.”Söz konusu teknolojiler henüz uygulama aşamasında değil. Ancak savaş mecburiyeti altında çalışan ordu, daha önce tıp alanında hızlı ilerlemeler gerçekleştirmişti. Bir Ordu kurulu, 2. Dünya Savaşının koşuşturmacısında, bir grip aşısı için sadece 2 yılda FDA onayı almıştı ve bu, ABD’deki ilk grip aşısıydı. Kaynak: Yeniakit


www.biomedya.com

Mart - Nisan

2018

BİYOTEKNOLOJİ VE YAŞAM BİLİMLERİ GAZETESİ

03

2018’IN EN İYI DNA TESTLERI Betül BİTİR

DNA’NI ANALİZ ET Kişisel DNA testi, bugünlerde öncesinde olduğundan daha popüler. Bu testler karşılanabilir ücretler ile evde yapılabilecek kadar kolay hale geldiler. TLC’de “Kim olduğunu düşünüyorsun? “, PBS’de ünlülerin soy ağaçlarını keşfetmelerini sağlayan “Köklerini Bul” gibi ünlü programlarla TV programlarının bile konusu haline geldiler. Ağustos 2017’de, köken araştıran bir şirket olan AncestryDNA veribankası son 3 ayında 4 miyondan 5 milyona yükselerek bugün 5 milyon kullanıcıyı aştı. Aynı yıl 23andMe 2 milyon arttı. Bu devasa veri bankaları şu anlama geliyor: Uzak ve bilinmeyen kuzenlerinizi bulma fırsatınız yükseldi. Basitliği , göreceli eşleşme özelliği ve
diğer özellikleri değerlendirerek 5 hizmeti inceledik. Bu servisler: AncestryDNA, 23andME, HomeDNA, MyHeritage DNA ile National Geographic Genographic Project. DNA KİTLERİ NASIL ÇALIŞIR? Her bir kit benzer şekilde çalışır: Kendiniz hakkında birkaç soruya yanıt verirsiniz, kit sipariş edersiniz, örnek toplarsınız, kite kayıt olursunuz, geri gönderirsiniz ve sonuçları beklersiniz. Sadece örnek toplama yöntemlerinde ve fiyatlarında küçük farklılıklar mevcut. 23andMe’yi denediğimizde kanunlar gereği sadece Newyork eyaletinden örnek gönderilebiliyordu.
23andMe ilk kurulduğunda sağlık konuları ve hastalıkların genetik işaretleri üzerine testler gerçekleştiriyordu ki bu FDA ve diğer kurumların endişesini çekmişti. Şirket bu konuda geri adım atıp, bakanlık kurumlarıyla yakın çalışarak sevkiyat sorunlarını kısmen aştı. Bu sınırlayıcı kanunlar artık yer almıyor. Ama DNA testi şirketlerinin yeni testler geliştirmesi bu kanunların tekrar ortaya çıkmasına sebep olabilir. Bölgenizde bir sınırlama olup olmadığını kontrol etmek için hizmet kullanım şartlarını kontrol edin.

PAMUKLU ÇUBUKLA SÜRÜNTÜ AL, TÜKÜR, YOLLA HomeDNA içlerinde en basit sürece sahip olan. Sadece yanağından pamuklu çubukla sürüntü alıp zarfın içinde geri yolluyorsun. The National Geographic Genographic Project ise ağız içinden örnek alabileceğin bir raspa yolluyor, yanak iç yüzeylerinden 45 saniyede örnek toplayarak bir tüpün içinde geri yolluyorsun. MyHeritageDNA benzer sürece sahip. 23andMe ve AncestryDNA bir tüpün içini doldurasıya kadar sürüntü alman gerekli ki bu kulağa geldiğinden daha zor ve örneği sıvı tüp içinde geri göndermen gerekli. Çoğu servis 30 dakika-1saat öncesinde yemek yemenin, içmenin ve sigara içmenin bırakılmasını iyi örnek alabilmek için gerekli olduğunu söylüyor. En önemli bölüm ise geri göndermeden önce kayıt olma kısmı. 5 servis içinde
bu gerekli ve eğer bunu yapmazsanız sonuçlara ulaşamayacağınız söyleniyor.
Bu gereklilik özel bilgilerin korunması için var. Kitin ve sonuçların üzerinde adınız olmayacak. Böylece bilgilerinizin kolayca takip edilmesi mümkün olmayacak. Tabi ki kayıt olduğunuzda kimliğinizle bir bağlantısı bulunacak ama örnek ve raporların saklanması açısından şirketler size özel bir barkod oluşturacak. Bazı şirketlerin test ücretine kargo ücreti dahil. Örneğin AncestryDNA ücreti $99 ve çift yönlü kargoyu da içeriyor. National Geographic Genographic Project ise size gönderilen ürünün sevkiyatı ücrete dahil, geri gönderim için ödeme yapmanız gerekiyor. 23andMe çift yönlü kargo ücretini, ücrete 9.95$ olarak ekliyor. Bu ücret çoklu alımlarda 5$’a düşüyor. HomeDNA ‘a örneği önceden hazırlanmış bir zarfla ulaştırıyorsunuz ve 3 farklı kargo yöntemi mevcut: 7$ 2 günlük sevkiyat için, 14$ aynı gün gönderim için, 7-12 iş günü süren ise ücretsiz kargo. Son olarak MyHeritage kargo ücreti 12$. Daha fazla sipariş ederseniz fiyat düşüyor. Çoklu alımlarda ücretsiz kargoda mevcut. Bir kez örneğinizi gönderdiğinizde; vakit,

bekleme vaktidir. Değerlendirdiğimiz bütün DNA test hizmetleri, sonuçların çıkması için tahmini sürecin 3-8 hafta süreceğine dair doğrulama e-postaları yolladılar. DNA sonuçları ve soy agacı özellikleri ardından test sonuçlarınızın hazır olduğuna dair uyarı alıyorsunuz ve eğlence başlıyor. Sonuçlarınız TV reklamlarındaki kadar dramatik olmayabilir ama süprizlerle karşılaşabilirsiniz. Bir önemli not; sonuçlar kadın ve erkekler için farklı olabilir. Kadınlar XX kromozomlarına sahip oldukları için sadece anneye ait kalıtım takip edilebilir. Erkekler XY kromozomlarına sahip oldukları için hem anneye ait hem babaya ait kalıtım takip edilebilir ve tüm resmi görmenizi sağlar. Eğer erkek kardeşiniz varsa test yaptırması için ona sormaya değer. Bazı testlerin cinsiyetinizi sormak istemesinin nedeni basitçe kromozlarınızı bilmek istemesi. AncestrayDNA, 23andMe, HomeDNA ve MyHeritage DNA’nın hepsi, etnisitenizi atalarınızın yaşadığı bölge ve ülkelerin haritalarını göstererek raporluyor. The National Geographic Genographic Project daha ileriye giderek atalarınızın Afrika’da tam yerini belirleyip hangi göç yollarını takip ederek bugüne geldiğini ortaya çıkarıyor. Bu sizin kişisel genetik bilgi ve atalarınızı bilmenizden fazlası, medeniyetin başlangıcıyla nasıl ilişkilisiniz onu gösteriyor. The National Geographic Genographic Project hariç tüm platformlarda akraba araştırması yapabilirsiniz. Bazı servisler The National Geographic Genographic Project sonuçlarını yükleminize ve ileri analizlere gitmenize izin veriyor. Yazılımlar sonuçları paylaşan insanların DNA eşleşmelerini araştırıyorlar. Bu özellik soyağacı oluşturmanız için ve hiç karşılaşmadığınız akrabalarınızı bulmak için kullanışlı olabilir. Aksi takdirde sıkıcı olacaktır. Yazılım aracılığıyla akrabalarınıza mesaj atabilirsiniz. Siz zaten genealoji yazılımı kullandıysanız, sonuçlarınızı indirebilir tercih ettiğiniz programa ekleyebilirsiniz. Hükümet, endişeleri sebebiyle geri

almadan önce, 23andMe hastalıkların genetik işaretleri ve sağlık durumunu test etmeye başlamıştı. FDA’in onayı ile daha fazla sağlıkla ilişkili özellik ekliyordu. Nisan ayında 23andMe genetik bağlantılı 10 hastalık için risk analizi teklifi onayını aldı. Şirket, Sağlık + Köken testi için $199 ve sadece Köken tayini testi için ise $99 ücret talep ediyor. Sağlık + Köken testi, genetik sağlık riskleri, taşıyıcılık durumu, genetik ağırlık, saç kaybı ve diğer özelliklerin analiz edilmesini içeriyor. Eğer ailenizin soy ağacını oluşturan kişiyseniz ve diğer aile üyelerinin sonuçlarını takip etmek istiyorsanız yapabilirsiniz. Bazı durumlarda ayrı hesaplar oluşturmak zorundasınız. Aynı zamanda sonuçları ailenin diğer üyeleri ile paylaşabilirsiniz. Tekrardan hatırlatmak gerekir ki emin olmak için hizmet koşullarını okumanız gerekli. Sizi rahatsız hissettirecek hiçbir şeyi kabul etmeyin. DNA TEST HİZMETLERİNİ NASIL DEĞERLENDİRDİK? Her kitten herhangi bir müşterinin yapabileceği gibi 1’er adet sipariş verdik. Ne kadar sürede geldiğini ve laboratuvara ne kadar sürede ulaşıp, sürecin ne kadar sürdüğünü izledik. Sonra sonuçların genişliğini ve derinliğini karşılaştırdık. Tüm süreç sonuçları beklemenin heyecanıyla çok eğlenceliydi. Çoğu kit yaşamınızı değiştirebilecek süprizlere hazırlıklı olmanız konusunda sizi uyarıyor. Örneğin İrlandalı olduğunu düşünen bir kadının hikayesi
var. DNA test sonucunda Avrupa Yahudisi olduğunu öğreniyor. Özenli araştırmalar sonucunda yıllar önce kaybettiği
babasının doğumda başka bir bebekle onu değiştirdiğini öğreniyor. Tabii ki iyi süprizler de yaşayabilirsiniz. Fakat atalarınızın nereden geldiği ve bugüne nasıl geldiğinizi bilmek gerçekten tatmin edici. Çeviri: https://www.pcmag.com/roundup/356975/ the-best-dna-testing-kits


04

BİYOTEKNOLOJİ VE YAŞAM BİLİMLERİ GAZETESİ

Mart - Nisan

www.biomedya.com

2018

Dünyaca ünlü paleoantropolog Prof. Tim White Bilim ve Gelecek’e konuştu...

“İNSAN EVRIMININ KANITLARI AVUCUMUZUN IÇINDE!” İnsan evrimi çalışmalarına çok önemli katkılar yapan Etiyopya - Middle Awash Projesi’nin yöneticisi, alanında dünyaca otorite kabul edilen ünlü paleoantropolog Prof. Tim White, Bilim ve Gelecek dergisine konuştu. Kendisi de paleontolog olan ve Tim White ile arazide aynı ekipte çalışan Dr. Ferhat Kaya’nın yaptığı, Bilim ve Gelecek’in yeni çıkan Şubat sayısında yer bulan söyleşide Tim White şunları söyledi: “Dünyada birçok insanın halen evrimsel bir geçmişe sahip olduğumuza şüphe ile yaklaştığını maalesef biliyorum. Bilim kanıt temellidir ve eğer gerekli kanıt olmazsa insanlar spekülasyon yapabilirler. Bu adli bir olaya benzer, eğer kanıta sahip değilseniz suçu ya da herhangi bir olayı kimin gerçekleştirdiği hakkında ancak spekülasyon yapabilirsiniz. Fakat kanıta sahipseniz, örneğin bu bir DNA olabilir, spekülasyona yer kalmaz. Paleontoloji de böyledir, o fosile sahipseniz herhangi bir spekülasyona ya da şüpheye yer kalmaz. Biz Middle Awash Projesi kapsamında bu kanıtları keşfediyor ve eksik parçaları bir araya getiriyoruz. Bu kanıtlar sayesinde herkes kendi gözleri ile evrimleştiğimizi görebilir ve kendi atalarının fosillerini avuçlarının arasına alabilir.” Tim White Kaliforniya Üniversitesi’nde İnsan Evrimi Araştırma Merkezi’nin Yöneticisi ve aynı üniversitenin Bütünleşik Biyoloji Bölümü’nde öğretim görevlisi. Kaliforniya Üniversitesi’nin Antropoloji Bölümü ile Biyoloji Bölümü’nü birlikte okuyarak, çift anadal yapmış. Afrika’da insanın evrimi araştırmalarını başlatmış ünlü aile Leakey’lerden Richard Leakey ile

Kenya’da, Mary Leakey ile Tanzanya’da çalışmış. 1981 yılında arkeolog Desmon Clark’ın çağrısıyla, Etiyopya Afar çöküntüsüne gelerek, burada bulunan fosiller üzerinde çalışmaya başlamış. Awash Nehri’nin iki yakasında yürüttükleri Middle Awash kazılarının daha ilk ayında, birçok hominid fosili ve arkeolojik materyal keşfetmişler. Dr. Tim White, Middle Awash Projesi’ni, 1980’li yıllardan beri 35 yıldır sürdürüyor; Dr. Berhane Asfaw ve Dr. Yonas Beyene ile birlikte çalışıyorlar. Çalışmalarda ilk önceleri, şempanze ve insanın ortak atasından evrimsel olarak bize yönelen çizginin erken üyelerinin kimler olduğunu yanıtlamaya çalışmışlar. 90’lı yıllarda Middle Awash’ta 4,4 milyon yıl öncesine tarihlendirilmiş, özellikle şu an benzer zaman dilimine ait erken hominid türleri arasında ortak atadan evrimsel olarak bize yönelen çizginin en erken üyelerinden biri olduklarını keşfettikleri Ardipithecus ramidus’u bulmuşlar. 90’lı yılların sonunda evrimsel olarak Ardipithecus ramidus ve Australopithecus afarensis arasında yer alan Australopithecus anamensis’e ait fosilleri keşfetmişler. Bu dönemlerde insan evrimi konusunda öne çıkan bir soru anatomik olarak modern insanın ilk ne zaman ve nerede ortaya çıktığıymış; özellikle bazı önemli hipotezler (Afrika’dan Çıkış hipotezine karşı Çok Merkezli Evrim hipotezi gibi) bağlamında bu soru yoğun olarak tartışılıyormuş. 2003 yılında Middle Awash’ta Herto Köyü yakınlarında keşfettikleri ve yaklaşık olarak 165 bin yıl öncesine ait olan Homo sapiens idaltu’yu anatomik olarak modern insanın ilk temsilcisi olarak analiz etmişler. Bu keşif aynı zamanda anatomik olarak

modern insanın evrimsel kökenine dair başka soruları da doğurmuş: O zaman anatomik olarak modern insan nereden geliyordu, ona atalık eden türler neredeydi? Çok geçmeden, aynı bölgede Herto Köyü yakınlarındaki Bouri bölgesinde yaklaşık 1 milyon yıl öncesine tarihlendirilen Homo erectus fosillerini de keşfetmişler. Bu keşif ise 1 milyon yıl ile yaklaşık olarak 200 bin yıl arasında hangi türlerin yer aldığı ve ne tür bir evrimsel değişim gerçekleştiği sorularına odaklamış onları. Tim White, bu son sorunun, bugün insan evriminin en problemli ve tartışılan sorularından biri olduğunu söylüyor. Awash Nehri’nin iki yanına yayılan çalışmalarını tamamladıklarında, “Middle Awash’ın tek bir vadide insan evriminin birbirini evrimsel olarak takip eden kayıtlarını içeren eşsiz bir yer olarak kabul edileceğini” düşündüğünü belirtiyor. Söyleşiyi yapan Dr. Ferhat Kaya, Tim White’ın Etiyopya’da yürüttüğü Middle Awash Projesi’nin üyelerinden biri. Helsinki Üniversitesi’nden Ferhat Kaya, Middle Awash Projesi kapsamında bulunan kemirgen ve diğer küçük boyutlu memeli gruplarına ait fosillerin bilimsel çalışmalarını sürdürüyor. Çalışmalara Türkiye’den katılan ve Middle Awash Projesi’nin en deneyimli üyelerinden biri olan Prof. Dr. Cesur Pehlevan ise (Yüzüncüyıl Üniversitesi Antropoloji Bölümü) bu kazılarda bulunan Rhinocerotidae (Gergedangiller) ailesine ait fosil buluntuların bilimsel çalışmalarını sürdürüyor. Türkiye’nin bu proje ile tanışması antropolog Prof. Dr. Erksin Güleç’in 90’lı yıllarda Türkiye’de sürdürdüğü

paleontolojik kazı ve yüzey araştırmaları sırasında Tim White ile geliştirdiği akademik ortaklıkla başlıyor. Türkiye’de süren omurgalı fosil yatakları araştırmaları sırasında Tim White, Erksin Güleç ve dönemin Maden Tetkik ve Arama Enstitüsü Doğa Tarihi Müzesi’nde paleontolog olan Gerçek Saraç’ı Middle Awash projesine katılmaları için davet eder. Türkiye’den ilk katılımlar böylece başlar. Ardından o dönem Erksin Güleç’in ekibinde yer alan araştırmacılardan da kısa süreli katılımlar gerçekleşir. Ancak Türkiye’den gerçekleşen bu katılımlar çoğunlukla Middle Awash projesinin nasıl gerçekleştiği ve işlediği konusunda deneyim ve bilgi kazanma amaçlı kısa süreli ziyaretlerdir. Bu süreçte, Cesur Pehlevan ve Ferhat Kaya ise kazının deneyimli üyeleri haline gelirler. Middle Awash’ın özelliği başka bir yerde tekrar edilemeyen benzersiz fosillere sahip olmasının yanı sıra benzersiz bir jeolojiye de sahip olması. Halen yayınlanmayı bekleyen birçok fosil sırada bekliyor ve kazı ekibi, tabakalar arasında çok daha fazlasını bulmayı umut ediyor. Bilim ve Gelecek dergisinde kapak dosyası olarak geniş yer bulan söyleşide, Middle Awash kazılarında 35 yıl boyunca bulunan fosiller, keşif süreçleriyle, bilimsel değerlendirilmeleriyle birlikte ayrıntılarıyla anlatılıyorlar. Bunun dışında, Türkiye’nin paleontolojik önemi, medyatiklik çabasının bilime verdiği zarar ve Tim White’ın alanda çalışmak isteyen gençlere verdiği öneriler de, dergideki yayında yer buluyor. Odatv.com



06

BİYOTEKNOLOJİ VE YAŞAM BİLİMLERİ GAZETESİ

Mart - Nisan

www.biomedya.com

2018

Cihan Taştan PhD, Acıbadem Labcell

YERLI HÜCRESEL TERAPILER, TÜRKIYE SAĞLIK TURIZMINE YENI BOYUT KAZANDIRACAK Türkiye, Orta Doğu ve Arap ülkeleri gibi Avrupa ülkelerinden gelen tıbbi turistler için de sıklıkla tercih edilen bir yer olmuştur. Türkiye'de bulunan birçok hastanenin JCI (Uluslararası Ortak Komisyonlar), JACHO (Sağlık Kuruluşları Akreditasyon Ortak Komisyonu), ISO (Uluslararası Standardizasyon Örgütü) dahil olmak üzere yerel ve uluslararası akreditasyonları bulunuyor. Türkiye özellikle bazı tıp alanlarında ABD ve birçok Avrupa ülkesine nazaran çok daha ucuz fiyatlarıyla sağlık turizminde cezbedici durumda bulunuyor. (örneğin, kalp baypası, ABD:123.000$ TR:13.900$; Spinal Füzyon, ABD: 110.000$ TR: 16.800$; Anjiyoplasti, ABD: 28.200$ TR: 4.800$; Prices are as of 2016, medicaltourism.com) Fakat son yıllarda hızla büyüyen hücresel terapi pazarında şimdilik küçük bir paya sahip. Hücresel terapi küresel pazarının, 2022 yılına kadar, 30.2 milyar $'a ulaşması bekleniyor. Rejeneratif tıp alanının hücresel terapi dalı, birçok hastalığın iyileştirilmesi amacıyla gün geçtikçe revaç görüyor. Hücre terapisi, hasarlı doku veya hücreleri değiştirmek veya onarmak için insan hücrelerinin transplantasyonu olarak açıklanır. İşlem sırasında hastaya hücre ekstreleri enjekte edilir. İkinci yöntem, enjekte edilen hücrelerin aynı hastaya geri

çekilip nakledilmesi şekliyle otolog hücre terapisi olarak bilinir. Rejeneratif Tıp giderek artıyor ve olgunlaşıyor. Ancak şu an birçok zorluk bulunuyor. Bunlar arasında en iyi hücre kaynağı bulunması, en uygun biyomateryaller ve hücreleri geliştirmek ve bunları üç boyutlu bir ortamda büyütmek (kök hücre biyoproseslemesi) bulunuyor. Bunlara rağmen hücre terapisi için dondurulmuş bir nihai ürün, bir kıtada veya dünyada farklı hastanelere sevk edilerek binlerce hastada kullanılabilir. Kuzey Amerika, hücre terapisi ürünlerinin geliştirilmesinde ve ticarileştirilmesinde ciddi yatırımlar yaptığından, küresel pazarda %50'lik payla hücre terapisi pazarında global lider konumunda. Kanada, Japonya ve ABD gibi bazı ülkeler, yaşlanan nüfus için bakım maliyetlerini düşürmek amacıyla bu hücresel ürünlerin hızlı ve karlı ticarileştirilmesini kolaylaştırmak için programlar, mükemmeliyet merkezleri, üretim altyapısı ve araştırma ağları kuruyor. Bununla birlikte, piyasanın önderleri, kaliteli hücresel ürünlerin seri üretimini desteklerken; aynı zamanda büyüyen pazar talebini karşılamak için otolog hücre terapisi ve kombinasyon terapisi ürünleri için büyük ölçekli üretim birimleri Sahibi ve Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Süleyman GÜLER Editör / Taşkın EROĞLU

oluşturuyor. Rejeneratif tıp pazarı, temelde dört kategoriye ayrılabilir: 1. Hücre tedavisi 2. Gen tedavisi 3. Doku mühendisliği 4. Küçük biyolojik moleküller DÜNYA REJENERATIF TIP PAZARI, 2015–2022 Kök hücre tedavisi için küresel pazar, 2015'ten bu yana genişliyor. Küresel kök hücre pazarı 2015 yılında 5,9 milyar dolar olarak tahmin edildi ve 2016 yılında 6,8 milyar doları aştı. 2021 yılında yaklaşık 12.3 milyar dolara ulaşması bekleniyor (%13,1'lik yıllık büyüme oranı, CAGR). ABD'nin sadece kemik ve eklem uygulamalarına yönelik rejeneratif tıp ürünleri pazarının, 2020 yılına kadar yıllık büyüme hızında (CAGR) 2015 yılında 2,9 milyardan %6,8'lik bir artışla yaklaşık 4,1 milyar dolara ulaşacağı tahmin ediliyor. Küresel piyasadaki büyük oyuncular: • Entegre Yaşam Bilimleri • California Kök Hücre Inc • Acelity Holdings, Inc. • Stryker Şirketi • Zimmer Biomet Holdings, Inc. İdare Merkezi Oğuzlar Mah. 1374 Sok. No:2/4 Balgat - ANKARA Tel : 0 312 342 22 45 Fax : 0 312 342 22 46

Grafik Tasarım / Gülden KARADENİZ Yayın Türü / Yerel Süreli

BİYOTEKNOLOJİ VE YAŞAM BİLİMLERİ GAZETESİ

Hukuk Danışmanları Av. Ersan BARKIN Av. Murat TEZCAN

• • • • • • •

Medtronic plc Baxter International, Inc. DePuy Synthes Organogenez, Inc. Acelity Holdings, Inc. Ocata Therapeutics, Inc. CryoLife, Inc.

Türkiye’de otolog kemik iliği nakli maliyeti, kemik iliği transplantasyonu için Amerika (US) ve İngiltere (UK) ile karşılaştırıldığında 10 kat ucuza mal edilebiliyor. Buna rağmen kök hücre transplantasyon pazarında küçük bir paya sahip. Bu durumlar göz önüne alındığında, uluslararası kabul edilebilir akreditasyonlara sahip yerli hücresel terapi ürünlerinin geliştirilmesi ve buna yönelik desteklerin ve çalışmaların arttırılması gerekiyor. Büyüyen hücresel/genetik terapi (rejeneratif tıp) pazarı, yerli ürünlerimizin rakip ülkelere kıyasla daha uygun fiyatlara sahip olmasıyla, ülkemizin sağlık turizminde daha büyük pazar payı almasına ve aynı zamanda dışa bağımlılığımızın da azaltılmasına öncülük edecek.

Kaynak: • Konferans, Regenerative Medicine 2017. • Siddharth Burman, Medical Tourism in Turkey: Accessing Medical Treatment in Turkey. 2017 Nisan.

Basım Yeri Başak Matbaacılık ve Tan. Hiz. Ltd. Şti. Anadolu Bulvarı Meka Plaza No:5/15 Gimat / ANKARA Tel: 0 312 397 16 17 Basım Tarihi Nisan 2018 - Ankara Ücretsizdir. İki ayda bir yayınlanır. Biomedya Gazetesi’nde yayınlanan yazıların

Mali Danışman / İrfan BOZYİĞİT / SMMM

www.prosigma.net - info@prosigma.net

sorumluluğu yazarlara aittir.


www.biomedya.com

Mart - Nisan

2018

BİYOTEKNOLOJİ VE YAŞAM BİLİMLERİ GAZETESİ

07

BIYOLOJIK ILAÇ ÇALIŞMALARINDA ÖNEMLI ILERLEME Ailevi Akdeniz Ateşi (AAA) tedavisinde kullanılmak üzere geliştirilip biyoteknoloji ile üretilen Türkiye’nin ilk ve orijinal biyolojik ilacı ile sağlıklı gönüllülerde gerçekleştirilen ilk Faz 1 klinik çalışmadan başarılı sonuçlar elde edildi. Çalışma ile ilgili bilgi veren TRPHARM Başkanı Tuygan Göker, Ege Üniversitesi İlaç Geliştirme ve Farmakokinetik Araştırma-Uygulama Merkezi (ARGEFAR) ve TRPHARM işbirliği ile geliştirilen, “RPH-104” molekülünün, en ileri teknoloji ile Türkiye’de üretimi planlanan bir “monoklonal antikor” olduğunu söyleyerek, “İlacın, AAA hastalarında planlanan ileri klinik araştırmalar sonrasında

alınacak ruhsat izni ile piyasaya çıkmasını öngörüyoruz” dedi.

“AR-GE DESTEĞI SAYESINDE” Türkiye’deki 18-35 yaş arası sağlıklı gönüllülerde yapılan ve 14 Mart Tıp Bayramı’nda başlatılan ilk klinik Faz 1 çalışmasından başarılı sonuç elde ettiklerini anlatan Göker, şunları söyledi: “Hükümetimizin ilaç sanayiine Ar-Ge desteği verme stratejisi ve vizyonundan yola çıkarak, AAA tedavisine yönelik molekül

geliştirme çalışmalarına başladık. Ailevi Akdeniz ateşi hastalığı, genelde Akdeniz ve Ortadoğu kökenli popülasyonda sık görülen bir rahatsızlık. Türkiye’de görülme sıklığı da binde bir; yani yüksek bir oran. Hatta ülkemizde beş kişiden biri taşıyıcı durumda. Bu hastaların yüzde 10 kadarı ise tedavi olamıyor. Ülkemizde geliştirdiğimiz RPH-104 biyoteknolojik ilacı, bu hastaların yaşam şanslarını uzatabilecek. Şimdi hasta gönüllüler ile Akdeniz ve Ortadoğu kökenli popülasyonlarda yapılacak ileri faz çalışmalarının tamamlanmasının ardından bu popülasyonların yaşadığı ülkelerde

ruhsatlandırma süreci başlayacak. Bunları takiben molekülün yaklaşık 5 yıl içinde ilaca dönüştürülerek piyasaya çıkmasını öngörüyoruz.”

‘PAZARDAN ÖNEMLI PAY’ AAA tedavisi için geliştirilen, “monoklonal antikor”un Türk bilim insanlarının ve yerli sanayinin elinden olacağını vurgulayan Göker, şimdiden bunun gururunu yaşadıklarını ifade etti. Göker, yerli ilaç sanayisine sağlanan destek ve Türk bilim insanlarının çalışmalarıyla, Türkiye’nin artık sadece yurt dışındaki çalışmaları takip eden ve uluslararası klinik programların bir parçası olarak çalışan ülke olmanın çok daha ötesine geçeceğini belirterek, TRPHARM olarak biyoteknolojik ilaç üretilmesi için desteklerinin devam edeceğini bildirdi. Göker, Türkiye’de üretimi yapılacak ve AAA tedavisinde kullanılacak ilacın, dünya pazarından önemli ölçüde pay alacağını kaydetti. Tek bir ilacın ihracatından beklentinin 500 milyon dolar olduğunu aktaran Göker, Türkiye’de gerçekleştirilecek üretimle cari açığa olumlu katkı sağlanacağını bildirdi.

“YENI TEDAVILERE IHTIYAÇ VAR” İlacın geliştirilmesi çalışmalarında yer alan İstanbul Tıp Fakültesi Romatoloji Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ahmet Gül de, ilacın AAA ve bu gruba giren benzer hastalıklar için kullanılacak önemli bir biyolojik ürün olduğunu söyledi. Bu hastalığı taşıyanların yüzde 5-10’unda, maksimum dozda mevcut tedaviye rağmen iltihabın baskılanması ve komplikasyonların önlenmesinin mümkün olmadığının altını çizen Gül, “Dolayısıyla bu hastaların yeni tedavilere ihtiyacı var. Yapılan erken çalışmalar, iltihap maddesinin engellenmesinin mevcut tedaviye yetersiz yanıt veren hastalarda son derece başarılı sonuçlar verdiğini gösterdi. O nedenle, Türkiye’de yeterli yanıt alamadığımız hastalar için kullanabilecek, kolay ulaşılabilecek ve maliyeti yüksek olmayan bir ilaç geliştirilmiş olacak” dedi.

“GÜNEY KORE’YI GERIDE BIRAKIR” Göker, “Türkiye’nin bu ölçekteki ilk Ar-Ge odaklı start-up ilaç şirketiyiz ve 4 yıl gibi kısa bir sürede bu sahada pek çok ilki gerçekleştirmenin haklı gururunu yaşıyoruz. Yaptıklarımızın tüm ilaç sektörü için de cesaretlendirici bir rol model olduğunu düşünüyorum” dedi. Türk bilim insanları ve ilaç sektöründe gereken bilgi birikiminin olduğunu ifade eden Göker, kamu-özel sektör işbirliklerinin artarak devam etmesiyle Türkiye’de, Güney Kore’yi geride bırakacak düzeyde değer yaratılabileceği değerlendirmesinde bulundu. Kaynak: Milliyet


08

BİYOTEKNOLOJİ VE YAŞAM BİLİMLERİ GAZETESİ

Mart - Nisan

2018

www.biomedya.com

YAŞLANMAMAK MÜMKÜN MÜ?

YAŞLANMAMAK MÜMKÜN MÜ?

Dr. Oktay I. Kaplan

Dr. Oktay I. KAPLAN | Furkan M. TORUN sıvıları içmesine sebep olan ‘uzun yaşama önderliğindeki bilim insanları, evrimsel olarak korunmuş insülin benzeri büyüme isteği’ insülin/IGF1 aktivitesinde yapılan faktörü 1 (IGF-1)’i kodlayan daf-2 isimli çeşitli müdahalaler ile karşılanabilir mi? genin mutantını oluşturduklarında bu mutant Doğum ile başlayıp gelişimle devam eden bir canlının diğer emsallerine göre 2 kat fazla sürecin parçası olan yaşlanma kaçınılmazdır yaşadığını buldular. Bu gelişmelere rağmen fakat bazı insanlarda veya hastalıklarda zihinlerdeki en büyük soru işareti ise küçük (progeria gibi) yaşlanma hızlı devam bir solucanda yaşam süresini uzatan bir ederken bazı insanlarda ise yaşlanma daha faktörün, daha karmaşık (gelişmiş) hayvanlar yavaş devam edebilmekte. Bu bağlamda üzerinde etki göstermesinin beklenmemesi yaşlanmada hem genetik hem de çevresel olmuştur. Bununla birlikte, insülin/IGF1 faktörlerin rol oynadığını söyleyebiliriz ve benzeri sinyalizasyonlar ve yaşam süresi bununla ilgili olarak canlılarda yaşlanmayla üzerindeki etkileri, bir çok organizmadan YAŞLANMAMAK MÜMKÜN MÜ? ortaya çıkan dokuz farklı biyolojik belirti memelilere kadar evrimsel olarak korunmuş Dr. Oktay I. Kaplan bulunmaktadır. Yazımızı Carlos López-Otín ve olduğu bilindiği için bilim insanları insülin/ IGF1’in etkisini diğer canlılarda da test etmek arkadaşlarının 2013'te yazdığı dokuz belirtiyi istediler. Tıpkı C. elegans’da olduğu gibi listeleyerek sonlandıralım (28). Ek olarak Lucas CRANACH 'Der Jungbrunnen', 1546. Gemäldegalerie/Berlin daha karmaşık bir canlı olan Drosophlia’da Lucas CRANACH 'Der Jungbrunnen', 1546. Gemäldegalerie/Berlin yaşlanmayı, sadece telomer kısaltmasını 'Gençlik Çeşmesi' isimli eserde yaşlanmayı engellediği düşünülen “özel suyun” bulunduğu çeşmedeki 'Gençlik Çeşmesi' isimli eserde yaşlanmayı engellediği düşünülen “özel suyun” da (bir tür meyve sineği) insülin/IGF1 ‘in engelleyerek durduramayacağınızı belirtmiş insanların hareketleri tasvir edilmiştir. uyarılmasını inhibe etmenin ömrü uzattığı bulunduğu çeşmedeki insanların hareketleri tasvir edilmiştir. olalım çünkü telomer kısalmasını kontrol gözlendi. Daha da ilginç olan bulgu ise altına alsanız dahi genomik düzensizlik gibi Ab-ı hayat, bengi su, suyu, dirilikgençlik suyu, gençlik400 çeşmesi, ölümsüzlük otu,insanlar hayat çeşmesi memelilerde yapılan çalışmalarda IGF1 Ab-ı hayat, bengi su, dirilik düşünürsek yıl (26) olduğunu aşağıda sıralayacağımız bir çok yaşlanma seviyelerini düşüren bir mutasyona sahip gibi kavramlar yıllar boyuçeşmesi süregelen yaşama isteğinin da 400 yıl yaşayabilirler mi?ürünleridir. 969 yıl yaşadığıTerimler çeşmesi, ölümsüzlük otu, hayat gibi uzun belirtisi siz istemesiniz de devam edecektir. küçük köpeklerin, büyük köpeklere göre daha değişmesine rağmen insanlık ölümsüzlük fikrini dışında zihinlerinde tutmuş rivayet edilen Methuselah’ın dünyanın kavramlar yıllar boyu süregelen uzun tarih yaşamaboyunca Carlos López-Otín ve arkadaşlarının 2013'te uzun yaşadığı bulunmuştur. Bu çalışmalar bize ve "uzun yaşamın (lifespan)" sırlarını aramıştır. en uzun yaşayan kişisi olarak kayıtlara isteğinin ürünleridir. Terimler değişmesine yazdığı yaşlanmanın dokuz belirtisi: yaşlanmanın sırrının genlerle ilişkili olduğunu geçen Fransız Jeanne Calment, 1997 yılında rağmen insanlık , tarih boyunca ölümsüzlük (23, 24) konudaki en popüler anlatılardan ve yaşlanmanın evrimsel olarak ne kadar 122Bu yaşında vefat etmiştir . İnsanın fikrini zihinlerinde tutmuş ve "uzun yaşamın 1) Genomik Düzensizlikler Artar birisi, İspanyol kaşif Juansüresi Ponce de korunduğunu kanıtlamaktadır. [5] yaşayabileceği maksimum yaşam (lifespan)" sırlarını aramıştır. 2) Telomer Yıpranması Meydana Gelir León’ıntartışmalar 16. yüzyılda “gençlik konusunda devamFlorida’da ederken bilim düşüren bir mutasyona köpeklere göre daha uzun çeşmesini” (Fountain of Youth) Cynthia Kenyon'un 2010 yılındasahip Natureküçük köpeklerin, 3) Epigenetikbüyük Değişiklikler Olur insanları son 30 yıldaki yaşam sürelerini analiz Bu konudaki en popüler anlatılardan birisi, yaşadığı bulunmuştur. Bu çalışmalar bize yaşlanmanın sırrının genlerle ilişkili aramaya çıkma Rivayete dergisinde yayınladığı 'Yaşlanmanın Genetiği' ederek insanoğlunun birhikayesidir. nefes daha alabilmek İspanyol kaşif Juan Ponce de León’ın 16. 4) Prote(o)staz Aktivitesi Azalır olduğunu ve yaşlanmanın evrimsel olarak ne kadar korunduğunu kanıtlamaktadır. çalışmasında da bahsedildiği gibi çoğu adına hayatta azami süreyi 115Ponce yıl yüzyılda Florida’da “gençlik çeşmesini” göre yerlikalacağı Amerikalılar, Juan deadlı 5) Mitokondrinin Fonksiyon Bozukluğu (1) [5] yollarının ve transkripsiyon faktörünün sinyal olarak belirlediler . İnsanın yaşayabileceği (Fountain of Youth) aramaya çıkma León’a içildiğinde herhangi birisini 6) Kök Hücre Sayısı Azalır sadece solucan, sinek gibi küçük ve ömrü kısa maksimum yaşam süresi konusunda kısaca hikayesidir. Rivayete göre yerli Amerikalılar, gençleştiren bir gençlik çeşmesinden 7) Hücrelerin Emekliye (Senasense) Ayrılması merak uyandırmayave çalıştıktan sonra Juan Ponce de León’a içildiğinde herhangi1546. Gemäldegalerie/Berlin Lucas CRANACH 'Der Jungbrunnen', bahsederler hatta bir çok efsane olan olan canlılarda değil gelişmiş canlılardan 8) Besinlerin Algılanması Farklılaşır bugunkü yazımızda biyolojik birisini gençleştiren gençlik çeşmesinden 'Gençlik Çeşmesi' bir isimli eserde yaşlanmayı engellediği düşünülen “özelPonce suyun” İspanyol kâşifyaşlanmanın Juan de León’un 9) Hücreler Arası Haberleşme Cynthia Kenyon'un 2010Değişir yılında Nature bulunduğu insanların hareketleri tasvir edilmiştir. perde konuşacağız. bahsederler çeşmedeki ve hatta bir çok efsane İspanyol İspanyol kaşif Juan Ponce de León'un buarkasını suyu Florida yakınlarında bulduğunu dergisinde yayınladığı 'Yaşlanmanın Genetiği' kâşif Juan Ponce de León’un bu suyu Florida Kaynaklar efsanelere göre bulduğu düşünülen gençlik söyler. Bu ‘keşfin’ dönemlerde Ab-ı hayat, bengi su, dirilik suyu, gençlik çeşmesi, ölümsüzlük otu, olduğu hayat çeşmesi adlı çalışmasında da bahsedildiği gibi çoğu Yaşlanmanın arayan bilim insanları her yakınlarında bulduğunu söyler. Bu ‘keşfin’ 1. https:/ /www.livescience.com/59645-no-limit-to-humanyani isteğinin 16.sırlarını ve 17. yüzyıllarda İngilizlerin çeşmesinin tasviri gibi kavramlar yıllar boyu süregelen uzun yaşama ürünleridir. Terimler life-span.html sinyal yollarının ve transkripsiyon faktörünün zaman olduğu gibi gözlemlerle yola çıkmıştır. olduğu dönemlerde yani 16. ve 17. yüzyıllarda ortalamafikrini yaşam süresi 40tutmuş iken değişmesine rağmen insanlık tarih boyunca ölümsüzlük zihinlerinde 2. https://www.quora.com/Why-do-smaller-mammals-have-asadece solucan, sinek gibi küçük ve ömrü Aslında Juan Ponce de León da çok uzaklara İngilizlerin ortalama yaşam süresi 40 iken ve "uzun yaşamın (lifespan)" sırlarını aramıştır. sonra ise ortalama yaşam süresi 1850’lerde bu sayı 45’lere çıkar. 1850’lerden shorter-lifespan-than-larger-mammals gitmeden bulunduğu çevreyi gözlemleseydi 1850’lerde bu sayı 45’lere çıkar. kısa olan olan canlılarda değil gelişmiş 3. https://www.ncbi.nlm.nih.gov/pmc/articles/PMC2887095/ 45'lerden 80'lere düzenli bir şekilde çıkmıştır (25). belki de küçük memeli canlıların büyük Bu konudaki en popüler anlatılardan canlılardan olan memelilerde de yaşam 4. http://www.genetics.org/content/genetics/118/1/75.full.pdf 5. http://www.nature.com/articles/366461a0 birisi, İspanyol kaşif Juan de o da memeli canlılardan daha kısaPonce yaşadığını süresiyle ilişkili olduğu ortaya (2) 6. https://www.nature.com/articles/nature08980 León’ın 16. yüzyılda “gençlik rapor edebilirdi . PekiFlorida’da neden küçük memeli koyulmuştur. (6) 7. https://www.ncbi.nlm.nih.gov/pmc/articles/PMC2877750/ çeşmesini” (Fountain of Youth) olan memelilerde de yaşam süresiyle ilişkili canlılar büyük memeli canlılara göre daha kısa 8. https://doi.org/10.1016/j.mad.2005.03.014 (6) aramaya çıkma hikayesidir. Rivayete olduğu koyulmuştur. yaşam sürerler? Ayrıcaortaya diyet ve insülin / IGF1 yolu9. arasındaki bağlantıya değinen bir başka https://ghr.nlm.nih.gov/condition/werner-syndrome göre yerli Amerikalılar, Juan Ponce de Ayrıca diyet ve insülin / IGF1 yolu arasındaki 10. https://ghr.nlm.nih.gov/condition/bloom-syndrome araştırmada ise şeker alımı ile bir başka gen olan daf-16 / FOXO arasındaki León’a içildiğinde herhangi birisini bağlantıya değinen bir başka araştırmada 11. https://www.ncbi.nlm.nih.gov/pmc/articles/PMC3707109/ Kalori sınırlamasının (caloric restriction) negatif korelasyon(ilişki) bulunmuştur. Bu bulgular, düşük şeker içeren diyetin gençleştiren bir gençlik çeşmesinden 12. https://www.ncbi.nlm.nih.gov/pmc/articles/PMC4194088/ ise şeker alımı ile bir başka gen olan daf-16 yaşlanmayı geciktirdiği uzun zamandır bilinse yüksek seviyeli organizmalarda olumlu etkilere sebep olma ihtimalini artırmıştır. 13. https://www.ncbi.nlm.nih.gov/pmc/articles/PMC3494070/ bahsederler ve hatta bir çok efsane / FOXO arasındaki negatif korelasyon(ilişki) de genlerin, sınırlı olan yaşam ömrünün /www.nobelprize.org/nobel_prizes/medicine/ Daf-16 'ya kısaca değinmek gerekirse,14. https:/ FOXO isimli transkripsiyon faktörü ailesine İspanyol kâşif Juan Ponce de León’un bulunmuştur. Bu bulgular, düşük şeker içeren belirlenmesinde nasıl bir rol oynadığı tıp İspanyol kaşif Juan Ponce de León'un bu suyu Florida yakınlarında bulduğunu mensup olan bu gen; uzun ömürlü laureates/2009/press.html olma, ısı şokunda hayatta kalma gibi diyetin yüksek seviyeli organizmalarda olumlu 1850’lerden sonra ise ortalama yaşam süresi dünyasında çok uzun süre anlaşılamamıştı. 15. https://www.ncbi.nlm.nih.gov/pmc/articles/PMC3063335/ efsanelere göre bulduğu düşünülen gençlik söyler. Bu ‘keşfin’ olduğu dönemlerde durumlardan ve yaşamımız için gerekli olan oksijenin bazı metabolik işlemler 16. https:/ /www.ncbi.nlm.nih.gov/pmc/articles/PMC3509237/ etkilere sebep olma ihtimalini artırmıştır. 45'lerden 80'lere düzenli bir şekilde çıkmıştır Yaşlanmanın deneysel olarak test edilmesine yani 16. ve 17. yüzyıllarda İngilizlerin çeşmesinin tasviri 17. https:/ /www.nature.com/articles/nm.4001 sonrası oluşan ara ürünlerin hücrenin çeşitli temel bileşenlerine zarar vermesi (25) Daf-16 'ya kısaca değinmek gerekirse, FOXO . dair yapılan çalışmalar ise sadece “diyet ortalama yaşam süresi 40 iken 18. 18)https:/ /news.harvard.edu/gazette/story/2017/03/harvard(3,8 ) olarak tanımlanan oksidatif strese karşı verilecek cevaplar için gerekli genlerin isimli transkripsiyon faktörü ailesine mensup Bu durum hemen akıllara şu soruyu şeklinde olmuştu . 1850’lerde bu sayı 45’lere çıkar. 1850’lerdensınırlandırması” sonra ise ortalama yaşam süresi scientists-pinpoint-critical-step-in-dna-repair-cellular-aging/ aktive edilmesinden sorumludur. Evrimsel olarak korunan bu gen, C. elegans türü olan bu gen; uzun ömürlü olma, ısı şokunda getirmekte: Acaba insanoğlu Juan Ponce bu noktada 1987 yılında David B. 19. REFERENCE ???? 45'lerden 80'lere düzenli bir şekilde çıkmıştırTam (25). solucanda gibive meyve fareler ve biz insanlarda da mevcuttur. hayatta kalmada gibi olduğu durumlardan yaşamımızsineği, de León’un aradığı “gençlik çeşmesini” mi 20. https:/ /www.ncbi.nlm.nih.gov/pmc/articles/PMC5622920/ Friedman ve Thomas E. Johnson; Kaliforniya 21. https://www.ncbi.nlm.nih.gov/pmc/articles/PMC5503416/ için oksijenin metabolik bulmuştu? Bu soruya en güzel cevap, yaşam Üniversitesi'nde yaptıkları bir çalışma (5,gerekli 6) . olan Willcox ve bazı arkadaşlarının 2008’de yaptığı çalışmada ise FOXO3A'daki bir 22. https://www.ncbi.nlm.nih.gov/pubmed/24862018 işlemler sonrası oluşan ara ürünlerin hücrenin süresinin artmasının arkasındaki sırların ile C. elegans (iplik kurdu) türü solucanın genetik varyasyonun insan ömrünü uzattığı bildirilmiştir (28). 23. http://www.newadvent.org/cathen/10048b.htm çeşitli temel bileşenlerine zarar vermesi keşfedilmesidir. Son yüzyıldaki bilimsel ömrünü uzatmayı bir genin fonksiyonunu 24. http://www.wikizero.info/index. Peki asırlarca kafasını çeşitli (belki de ne olduklarını dâhi olarak tanımlanan insanların oksidatif strese karşı kurcalayan, gelişmeler (antibiyotiklerin gelişmesi) bozarak başardılar. Üzerinde yoğunlaştıkları Eub3JnL3dpa2kvSmVhbm5lX0NhbG1lbnQ 25. https:/ /visual.ons.gov.uk/how-has-life-expectancy-changedverilecek cevaplarsıvıları için gerekli genlerin aktive ve hijyenin insan hayatına girmiş olması gene de yaptıkları çalışmanın bir sonucu bilmedikleri) içmesine sebep olan ‘uzun yaşama isteği’ insülin/IGF1 edilmesinden sorumludur. insanların ortalama yaşam süresini düzenli olarak İngilizcede "yaş" anlamına gelen age aktivitesinde yapılanEvrimsel çeşitli olarak müdahalaler over-time/ ile karşılanabilir mi? 26. https://www.theguardian.com/environment/2016/ korunan bu gen, C. elegans türü solucanda bir şekilde artırmıştır. Ortalama yaşam süresi kelimesini kullanarak age-1 ismini verdiler. aug/11/400-year-old-greenland-shark-is-the-oldestDoğum gelişimle eden bir sürecin parçası olan yaşlanma da olduğu ile gibi başlayıp meyve sineği, fareler vedevam biz son 150 yılda 45’lerden 80’lere gelebildiğine C. elegans ile yapılan deneyde age-1’ın vertebrate-animal (5, 6) insanlarda da mevcuttur. . Willcox ve göre bundan 100 yıl sonraki ortalama yaşam fonksiyonel yokluğunda bu canlıların yaşam kaçınılmazdır fakat bazı insanlarda veya hastalıklarda (progeria yaşlanma 27. Willcox BJ, Donlon TA, He Q, Chen R, Grove JS,gibi) Yano K, Masaki KH, Willcox DC, Rodriguez JD (2008) FOXO3A genotype arkadaşlarının yaptığı çalışmada ise ise yaşlanma süresinin 120-130 yıl olması da mümkün süresi ortalama olarak %65 artış göstermiştir. hızlı devam2008’de ederken bazı insanlarda dahaB, Curb yavaş devam is strongly associated with human longevity. Proc. Natl Acad. FOXO3A'daki bir genetik varyasyonun insan müdür acaba? Peki ya insanların yaşam süresi Bu çalışmada, ilk defa tek bir gende yapılan edebilmekte. Bu bağlamda yaşlanmada hem genetik hem de çevresel faktörlerin Sci. USA105, 13987–13992 (28) ömrünü uzattığı bildirilmiştir . için bir sınır var mıdır? Örnek olarak Atlas mutasyonun yaşam süresini (ömrü) uzattığı rol oynadığını söyleyebiliriz ve bununla28. López-Otín ilgili olarak yaşlanmayla C, Blascocanlılarda MA, Partridge L, Serrano M, Kroemer G. , ortaya Peki asırlarca insanların kafasını kurcalayan, kanıtlanmıştır (4). Yıl 1993’ü gösterdiğinde Okyanusu'nun kuzeyinde yaşayan Grönland The Hallmarks ofYazımızı Aging. Cell 153 1194-1217 çıkan dokuz farklı biyolojik belirti bulunmaktadır. Carlos(2013) López-Otín ve çeşitli (belki de ne olduklarını dâhi bilmedikleri) Kaliforniya Üniversitesi'nden Cynthia Kenyon köpek balıklarının ortalama yaşam süresinin arkadaşlarının 2013 yazdığı dokuz belirtiyi listeleyerek sonlandıralım (28). Ek olarak yaşlanmayı, sadece telomer kısaltmasını engelleyerek durduramayacağınızı belirtmiş olalım çünkü telomer kısalmasını kontrol altına alsanız dahi genomik



10

BİYOTEKNOLOJİ VE YAŞAM BİLİMLERİ GAZETESİ

Mart - Nisan

www.biomedya.com

2018

DOĞAL ANTIKANSER AJANI: Taxus brevifolia Nutt. Doç. Dr. Sevil SAĞLAM YILMAZ Taxus brevifolia Nutt. diğer adıyla Pasifik Porsuk Ağacı; 20 m’ye kadar boylanabilen, çoğunlukla çalı formunda, herdem yeşil bir bitkidir. Gövde genellikle 30-40 cm çapında grimsi renktedir. Porsuk Ağacı, Amerika’da, Avrupa’da, Kuzey Afrika’da, Asya’da ve Türkiye’nin Karadeniz, Marmara, güney bölgesi ile yüksek dağlarında yetişmektedir. Dünyada bilinen diğer türleri ise; Taxus canadensis (Kanada porsuk ağacı), Taxus celebica (Çin porsuk ağacı), Taxus cuspidata (Japon porsuk ağacı), Taxus glubosa (Meksika porsuk ağacı), Taxus wallichiana (Afgan porsuk ağacı)’dır. Ülkemizde Taxus baccata (Avrupa Porsuk Ağacı) olarak bilinen türüne sıkça rastlanmaktadır (Şekil 1.).

hayvanlarda zehirlenme ve ölümlere neden olmaktadır (1). Sezar’ın düşmanlarını porsuk ağacının yapraklarından yapılan çayla öldürttüğü rivayet edilmektedir. ABD’de önce Pasifik sonra Avrupa porsuk ağacı ile araştırmalar yapılmış ve özellikle meme, yumurtalık, prostat, akciğer ve pankreas kanserlerine karşı etkili olduğu görülmüştür. Taxus brevifolia Nutt., 1963 yılında ABD Ulusal Kanser Enstitüsü tarafından çalışılmış ve bitkinin kabuklarından kanser hücrelerine karşı in vitro aktif bir madde elde edilmiştir. Bu etken madde Paklitaksel, 30 yıl sonra (1993) FDA onaylı Taxol® adlı bir kemoterapi ilacı olarak karşımıza çıkmıştır (2) . Taksan sınıfı bileşikler (paklitaksel ve dosetaksel) son yılların en önemli kanser

kullanılmaktadır. Ancak tedavi için bu yol ile üretim yeterli olmadığından (Bir kanser hastasının 1 kürde 9 porsuk ağacından elde edilen etken maddeye ihtiyacı olduğu; 100 yaşındaki bir porsuk ağacından 300 mg taksol elde edilebildiği, ya da 1 kg. taksol için 2000-2500 adet porsuk ağacının kesilmesi gerektiği yönünde literatür mevcuttur) daha yaygın olarak bulunan Taxus baccata’dan elde edilen BuccatinIII’ten yarı sentetik olarak elde edilmektedir (Şekil 2).

ABD’deki onaylanmış ilaçların yaklaşık %80’i ya doğal ürünlerdi ya da onlardan esinlenilmişti (4). Türkiye'de Porsuk ağacının nesli tehlikede olup, tohumdan porsuk ağacı yetiştirme oldukça zordur. Ancak bu bağlamda bitki doku kültürü teknikleri ile bu problem çözülebilir, bitki gen kaynağı biyoteknolojik yöntemlerle muhafaza edilebilir. Ülkemiz bu anlamda yeterli bilgi düzeyine sahip olmadığından, kendi potansiyelini kullanamamakta ve her geçen gün sayısı artan kanser hastalarının tedavisinde ilaç ihtiyacını çok daha yüksek maliyetle yurtdışından temin etmek zorunda kalmaktadır.

Kaynaklar 1. Fırıncıahmetoğlu, E., Porsuk (Taxus baccata L. ) Ağacının Yapraklarındaki Uçucu Yağ Bileşenleri Üzerine Araştırma, Bartın Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü Orman Mühendisliği Anabilim Dalı, Yüksek

Şekil 2. Taxol’un 10-deacetylbaccatin III’den eldesi

Lisans Tezi, 2010. 2. http://ndnr.com/oncology/taxus-brevifolia-pacificyew-and-cancer/)

Şekil 1. Taxus baccata’nın Türkiye’deki doğal yayılış alanları Bitkinin yapraklarında “Taxin” alkaloidi bulunmakta ve yaprakları yiyen

kemoterapötiklerindendir (3). Solit tümörlerde mitoz inhibitörü olarak kullanılan tek bileşik Paklitaksel (Taksol)’dir. Bu bileşik Taxus brevifolia’nın kabuklarında bulunmakta ve ekstrakte edilerek

Çoğu doğal olarak meydana gelen bileşikler tıpta kullanışlıdır fakat bunların doğal kaynaklarından elde edilmesi çok pahalı olabilmektedir. Sentez ve üretimdeki yeni bilimsel metotlar bu problemin üstesinden geliyor. Ancak sakıncaları var mıdır? Henüz tam olarak bilinmiyor. Aslında bilimsel metot ve bilginin uygulanması ile şu anda kullandığımız doğal kökenli ilaçların sayısı çarpıcı biçimde artmıştır. 1990’a kadar

3. Erdemoğlu, N. ve Şener, B.; Taksan Sınıfı Bileşiklerin Antitümör Etkileri, Ankara Ecz. Fak. Derg. 29(1)77-90,2000. 4. Li JWH, Vederas JC; Drug discovery and natural products: end of an era or an endless frontier? Science 325(5937): 161-165, 2009. doi: 10.1126/ science.1168243).


www.biomedya.com

Mart - Nisan

2018

MEDENIYETI YAPAY ZEKA DEĞIL BIYOTEKNOLOJI YOK EDECEK Bilim insanlarının ortak görüş içerisinde olduğu en önemli konulardan birisi medeniyetin gün geçtikçe tükendiği. Küresel ısınma, hayvan türlerinin yok olması, gıdalarda meydana gelen kıtlık, suların sağlıksız hale gelmesi gibi birçok durum medeniyeti tehdit ediyor. Teknoloji devi Intel’in tıbbi malzeme hizmetlerinin başında olan John Sotos’a göre, biyoteknoloji insan ırkının istikrarı için büyük bir tehdit oluşturuyor. Sotos kaleme aldığı çalışmasında, “Dünyada medeniyeti yok edebilecek endojen faktörlerin kontrolü - yani Malthus kaynak tükenmesi, nükleer silahlar ve çevre kirliliği - şimdiye kadar büyük nükleer cephaneliklere komuta eden ya da en büyük ulusal ekonomileri yönlendiren çok az kişinin elinde. Ancak, gelişmekte olan teknolojiler bunu değiştirebilir” dedi. Çalışmada insan ırkının sadece 1000 yıl içerisinde ortadan kalkabileceği kaydediliyor. Teknolojinin insanlık ve medeniyet için büyük bir tehlike içerdiğini kaydeden Sotos, “Teknolojik bir tür olarak ne kadar gelişirsek, o kadar büyük tehlike ortaya çıkıyor” ifadelerini kullanıyor. Aynı

zamanda bilim insanı teknolojideki hızlı gelişmenin insan ırkını yok edecek olan şey olduğunu söylüyor. Elon Musk gibi öncü kişilerin kaydettiği insanlık için en büyük tehdidin yapay zeka değil, biyoteknoloji olduğunu ifade eden Sotos çalışmasında, “Yeryüzünde, mikrobik salgınların teknik olmayan uygarlıkları nasıl bitirdiğini” kaydediyor. Antimikrobiyal ilaçlar böylesi riskleri kısmen hafifletmektedir. Birleşik Devletler Başkanı’nın danışmanları, biyoteknolojinin hızlı ilerleyişinin yakında modern laboratuvar tesislerine erişimi olan teknik açıdan yetkili kişilerin, devletleri yıkıcı etkiye sürükleyen ciddi bir potansiyeli ellerinin altında tuttuğunu ifade ettiler. Son birkaç yılda, bilim insanına göre, biyoteknolojik ürünlerin kötüye kullanılmasının yanı sıra kaza olasılığı da gittikçe artıyor. Sotos, “Biyoteknoloji, kaçınılmaz olarak tehdit ediyor, çünkü doğal olarak çift-kullanımlı: genetik hastalığın tedavisi, genetik hastalığa neden oluyor” diyor. Kaynak: beyinsizler Kaynak: https://arxiv.org/pdf/1709.01149.pdf

BİYOTEKNOLOJİ VE YAŞAM BİLİMLERİ GAZETESİ

11


12

BİYOTEKNOLOJİ VE YAŞAM BİLİMLERİ GAZETESİ

Biyoteknoloji, Yaşam Bilimleri ve Endüstrileri Fuarı www.expobiotecnica.com

Mart - Nisan

2018

DNA KALITILAN TÜM BIYOLOJIK ÖZELLIKLERI AÇIKLAYAMIYOR Umut Can YILDIZ

YASAM BILIMLERI FUARLARI 19-21 NISAN 2018 ICEC – Lütfi Kırdar Uluslararası Kongre ve Sergi Sarayı İSTANBUL

www.biomedya.com

Biliminsanları histon olarak bilinen, genetik koda dahil olmayan, ancak DNA’yı etrafına sararak etki eden proteinleri çalıştı.

Kuşaklar arası aktarılan özellikler yalnızca DNA tarafından belirlenmiyor: Yeni bir çalışma, hücrelerdeki diğer moleküllerin de kalıtıma etki edebildiğini gösterdi. edilebileceği tezini doğruluyor. Ancak araştırmacılar şimdi ortak bir sürecin nasıl olduğunun gösterilmesi işinin kaldığını söylüyorlar.

Histonlar genlerin açık olup olmamasını (RNA üretip üretmemesini) kontrol etmeleriyle biliniyor. Araştırmacılar bu proteinlerde meydana gelen doğal değişiklikler keşfetti. Bu değişiklikler genlerin nasıl kontrol edileceğini etkileyerek, bir nesilden sonrakine sürdürülebilir ve özelliklerin aktarımını etkileyebilir.

ORGANIZASYON

www.ak de n iztan iti m.co m

ww w. pro sig m a. n e t

BU FUARLAR 5174 SAYILI KANUN GEREĞİNCE TOBB (TÜRKİYE ODALAR VE BORSALAR BİRLİĞİ) DENETİMİNDE DÜZENLENMEKTEDİR.

İlk defa bir bulgu karakterlerin nasıl aktarıldığından sadece DNA’nın sorumlu olmadığını gösteriyor. Bu bulgu doğada bu kalıtım yönteminin nasıl ve ne zaman gerçekleştiğini araştırıyor ve eğer belirli özellikler veya sağlık durumları ile ilişkiliyse, bunların da araştırılmasına zemin hazırlıyor. Araştırma aynı zamanda çevresel koşulların -stres veya beslenme düzeni gibi- sebep olduğu histon proteinlerdeki değişikliklerin yavrulara aktarılan genlerin fonksiyonlarını etkileyip etkileyemeyeceği hakkında da bilgi verebilir. Araştırma, biliminsanlarının uzun süredir tahmin ettiği, genlerin nesiller boyunca böylesi değişikliklerle kontrol

Biliminsanları teoriyi insan hücreleri ile benzer gen kontrol mekanizmaları bulanan bir mayada deneyler gerçekleştirerek test ettiler. Bir histon proteinde, komşu genlerin kapanmasına sebep olan, doğal olarak gerçekleşeni taklit eden değişiklikler başlattılar. Etki maya hücrelerinin sonraki kuşaklarına aktarıldı, kalıtıldı. Çalışma Science dergisinde Wellcome Trust ve EC EpiGene Sys Network’un desteğiyle yayımlandı. Edinburgh Üniversitesi Biyoloji Bilimleri Fakültesi’nden Profesör Robin Allshire diyor ki: “Kromozom yapılarını meydana getiren histon sargılarında meydana gelen değişikliklerin kopyalanabildiğini ve sonraki kuşaklara aktarılabildiğini kuşkuya yer bırakmayacak şekilde gösterdik. Bizim bulgumuz, kalıtılan/aktarılan özelliklerin epigenetik olabileceği fikrini destekliyor, bu (özelliklerin) sadece genin DNA’sındaki değişiklilere indirgenemeyeceği anlamına geliyor.” Kaynak: Bilim ve gelecek Çeviren: Umut Can Yıldız


www.biomedya.com

Mart - Nisan

2018

BİYOTEKNOLOJİ VE YAŞAM BİLİMLERİ GAZETESİ

13

KIŞILIĞI ŞEKILLENDIREN BIYOLOJIK ETKENLER Kişilik özelliklerinin birçoğu dışarıdan gözlemlenebilir; ama bu özellikleri şekillendiren birçok biyolojik etken de var. Kişilik özelliklerini genellikle gördüğümüz farklılıklar üzerinden değerlendiririz. Birinin güleç ve konuşkan olduğunu, diğerinin huysuzluğunu, bir başkasının düzenli oluşunu dile getirebiliriz. Bu farklılıklar kendi başına ilginçtir; ama sadece gözlenebilir davranışlara odaklanırsak kişilik özelliklerinin kökenleri konusunda fazla bilgi edinemeyiz. Vücudun içinde neler olup bittiğine bakmak da birçok ipucu verecektir. Zira araştırmalar, hormonlardan bağışıklık sistemine ve bağırsaklardaki mikroplara kadar birçok biyolojik faktörün de kişiliğin belirlenmesinde önemli olduğunu gösteriyor. STRES HORMONU Bunlar önemli buluşlar; çünkü özellikle özenli, insaflı olmak ve nevrotik yapıya sahip olmak gibi kişilik özellikleri gelecekteki ruh ve beden sağlığını ve ömrün uzunluğunu etkiliyor. Kişiliğin fizyolojik temelleri bulunursa bu nedenler de açığa kavuşacaktır. Örneğin böbrek üstü bezinin kabuk bölgesinde üretilen kortizol, vücudun strese

gösterdiği tepkiyle bağlantılı bir hormondur. 2017'de yapılan bir araştırmada, kortizol hormonu ne kadar düşükse özenli ve insaflı olma özelliğinin arttığı görülmüştü. Bu özelliğe sahip olanların daha sağlıklı olduğu da biliniyor. Bunlar daha az strese giriyor. Bunun nedeni düşük kortizolun yanı sıra strese karşı daha az hassas olmalarıdır. Bu da daha uzun ve sağlıklı bir yaşama katkıda bulunuyor. Nevrotiklik de sağlığı etkileyen bir diğer kişilik özelliği olarak biliniyor. Bu özellikteki insanlar öfke, düşmanlık, moral bozukluğu ve endişeye, fiziksel sağlıkları ise riske daha açık olur. BAĞIRSAKTAKI BAKTERILER Araştırmalar, bu durumun bağırsaktaki bakterileri de etkilediğini gösteriyor. Nevrotik özelliği yüksek olan kişilerin bağırsaklarında, hastalıklara yol açan bakterilerin daha fazla olduğu görülüyor. Bağırsaktaki yararlı bakteriler sağlığı olumlu etkilediği gibi beynin gelişimi açısından da önemli. Daha az insaflı insanlarda yararlı bakterilerin daha az olduğu görüldü. Kişilik özellikleri ile mikroplar arasındaki bu bağlantı, nevrotik özelliği güçlü, daha az özenli kişilerin hastalıklara yakalanma

TROFLAB Laboratuvar Ürünleri San.Ve Tic.Ltd.Şti

laboratuvarınızdaki çözüm ortağınız . İşletme Kimyasalları · Analitik Kimyasallar · Laboratuvar Sarf Malzemeleri ve Teçhizatları · Kalite Kontrol ve Laboratuvar Cihazları · İş Güvenliği Malzemeleri . Methenamine for Timed Burning Tablet (zamanlı yanma test tableti)

0 (212) 659 61 95 - 659 61 96 Mahmutbey Mahallesi 2450. Sok. 29. Ada No:101 0 (212) 659 61 97 İSTOÇ - BAĞCILAR / İSTANBUL

www.troflab.com.tr info@troflab.com.tr

riskinin daha fazla olduğunu gösteriyor. Fakat bu karmaşık bir konu ve araştırmalar henüz başlangıç aşamasında. Kişilik özellikleri mi bağırsaktaki mikropları etkiliyor yoksa tersi mi oluyor, bunu henüz bilmiyoruz. Ancak bu bağlantının küçük yaştan itibaren başladığı biliniyor. 2015'te 1827 aylık çocuklar üzerinde yapılan bir araştırmada, mutlu ve iyi huylu çocukların bağırsaklarındaki bakteri türlerinin çok daha çeşitli olduğu görüldü. VÜCUTTA KRONIK ILTIHAP Vücuttaki kronik enflamasyon (yangı veya iltihaplanma) ile kişilik özellikleri arasında da bağlantı olduğu görüldü. 2014'te 26 bin kişi üzerinde yapılan bir araştırma, insaflı ve vicdanlı kişilik özellikleri bakımından yüksek puan alan kişilerin bağışıklık sisteminin hastalıklarla mücadele etmek üzere belli proteinleri daha az ürettiğini gösterdi. Yeni deneyimlere de açık olan bu kişilerin daha aktif bir yaşam sürmesi sistematik enflamasyonu azaltıyor olabilir. 2017'de yayınlanan başka bir araştırmada da yüksek tansiyon ve nabız hızının da kişilikle bağlantılı olabileceğini ortaya koydu. Yüksek tansiyonluların nevrotik

kişilik özelliklerinin daha baskın olması ihtimali yüksek. NABZIN HIZI Sakin nabız genellikle fiziksel sağlık bakımından olumlu bir işaret olsa da kişilik bakımından daha karanlık verilere işaret ediyor olabilir. Araştırmalar, düşük nabızlı kişilerin daha fazla psikopatlık özellikleri gösterdiğini, daha saldırgan ve kriminal davranışlara meyilli olabileceklerini gösteriyor. Düşük nabız korkusuzluk göstergesidir ve şiddet ve çatışma yoluyla rahatlama arayışını teşvik ediyor olabilir. Ancak bu fikirlerin doğruluğunu kesinleştirmek için daha fazla araştırma gerekiyor. Yine de kişiliğimizle vücudumuzun fiziksel özellikleri arasında bir bağlantı olduğu açık. Gelecekte belki de kişiliği farklı şekillerde ölçebileceğiz. Kişilik tespiti için anket soruları ve davranışları gözlemekten ziyade belki de hormonları, proteinleri ve bakterileri değerlendirecek bir kan testi veya nabız ölçümü yeterli olacak. Yani kısa bir süre sonra kişilik tespitinde psikolojinin yanı sıra biyolojinin de ağırlık kazandığını görebiliriz. Kaynak: Christian JarrettBBC Future


14

BİYOTEKNOLOJİ VE YAŞAM BİLİMLERİ GAZETESİ

Mart - Nisan

www.biomedya.com

2018

Bilim ve Gelecek Ekibi: Gözün yapısı evrimle açıklanabilir ve indirgenemez karmaşıklıkta değildir. Yaratılışçıların iddiası: Gözün indirgenemez karmaşıklıktaki yapısı evrimle açıklanamaz. Bilimin yanıtı: Gözün evrimle açıklanabilen yapısı, indirgenemez karmaşıklıkta değildir.(1)

GÖZÜN YAPISI EVRIMLE AÇIKLANAMAZ MI? “Bazı biyolojik yapıların indirgenemez komplekslilikteki (karmaşıklıktaki) yapısı evrimle açıklanamaz. Örneğin insan gözü daha basite indirgenemez, çünkü tüm detaylarla birlikte var olmadığı sürece işlev görmez. Dolayısıyla göz, kör tesadüflerle ilerleyen evrimin değil, üstün akıl sahibi Yaradan’ın eseridir, aynı biçimde kulak da öyle.” (Harun Yahya, Yaratılış Atlası 1, s.611; Yaratılış Atlası 2, s.36, s.602, s.744-746) Yaratılışçıların ve onların yeni versiyonları olan Akıllı Tasarımcıların bugün aslında bütün söylemleri bu temel teze dayanıyor. Bu teze göre, canlılar, özellikle de insan, akıl almaz bir mükemmellik ve olağanüstü bir karmaşık-kompleks yapı sergiler. Hücreden DNA’ya, savunma sisteminden beyne, atomun yapısından gözlere ve kulaklara, doğadaki her yapıda, her yerde olağanüstü bir ahenk, mükemmel bir işleyiş ve gelişkin bir düzen vardır. Böylesine karmaşık ama gelişkin bir yapı mutasyonlarla, evrimsel değişiklerle oluşturulamaz; ancak doğaüstü ilahi bir güç tarafından yaratılmış; Akıllı Tasarımcılara göre de üstün bir zekâ tarafından tasarımlanmış olmalıdır. Bu temel noktayı somutlayan ana tezleri de Akıllı Tasarımcı teorisyenlerden ABD’li biyokimyacı Michael Behe tarafından ortaya atılan ve adına “indirgenemez mükemmellik” ya da “indirgenemez karmaşıklık” denilen tezdir. Aslında bu tez Michael Behe tarafından değil, 250 yıl önce, 1750’de, Barbados’taki St. Lucy Papazı Griffith Hughes tarafından, Barbados’un Doğal Tarihi adlı kitapta ortaya atılmıştır. Behe’nin yaptığı sadece, bu eski tezi alıp biraz süsledikten sonra yeni isim vererek piyasaya sürmek oldu. Bu teze göre, canlılardaki mükemmel

düzen tam da olması gereken biçim ve ölçüdedir; ne bir fazla, ne de bir eksiktir. Bu yapının bir parçası dahi eksik ya da bozuk olsa, söz konusu mükemmel yapı çalışamaz. Canlı doğası, özellikle de insan biyolojik yapısı ve süreçleri, elbette ki gelişkin ve yetkindir. Bu yapı ve süreçlerde doğadaki sayısız etken ve koşul iç içe geçip birbirini etkilediğinden, bir yerde olağanüstü denilebilecek ölçüde karmaşık ve komplekstir. Ama mükemmel midir? Değildir. Sadece olması gerektiği biçimdedir. Gelişkin de olsa bir yapı ve sürecin işleyebilmesi için, mükemmel olması gerekmez. Çok uzağa değil, insana baktığımızda bunu rahatlıkla görürüz. Mükemmel olmadığı için, bunca insan değişik hastalıklardan ölüyor; bunca insan ve yakını kanserden ve bir sürü kalıtsal hastalık yüzünden acı çekiyor. Bu yüzden, mükemmel denilen DNA’da her gün binlerce arıza, kodlama hatası oluşuyor. Sık başvurdukları göz örneğinden yola çıkalım, gözler mükemmel değildir. Mükemmel olmadığı için bunca insan gözlükle dolaşıyor. İnsan gözünün aslında birçok kusuru vardır. Gözdeki fotoreseptörler retinada baş aşağı durmaktadır: Fotoreseptörler lense, lense ait kan damarlarına ve bipolar hücrelerine (reseptörlere bağlanarak bilgiyi beyne ileten nöronlara) doğru yönelmemişlerdir; dolayısıyla reseptörler ve lens arasında kalırlar. Dolayısıyla insan görüşünde, buna nöronların gözden dışarı çıktığı deliğin yol açtığı görme alanındaki kör nokta da dâhil olmak üzere, eksikliklere yol açarlar. Ahtapot gözü, bu problemlerin hiçbirine sahip değildir. Yarattığı en büyük şeyin insan varlığı olduğuna inandığımız

bir Yaradan’ın, insan gözünde ciddi bir mühendislik hatası yaptığına, ahtapot gözünde ise yapmadığına inanabilir miyiz? Aynı biçimde, örneğin insanlar, çiçeklerde yalnızca tek bir çeşit beyaz görür. Oysa arılar, ultraviyole ışınlarını da gördüklerinden bizden daha başka beyazlar da görürler (Haluk Ertan, “bakteri kamçısının indirgenemez karmaşıklığı” iddiasına verdiği yanıtta, insan gözünün kimi kusurlu durumlarına rağmen işlevini yerine getirebildiğini bir başka örnekle açıklıyor). Diğer canlılardaki göz yapısı ve işlevindeki çeşitlenmeye şöyle bir bakalım. Örneğin kedi ve köpekler, dünyayı siyah ve beyaz olarak görür, ama gene de gözleri işini gayet iyi yapar. Farelerin gözleri, bedenlerinin boyutu göz önünde alındığında insanlarınkinden büyüktür. Örümceğin gözüyse, fareyle kıyaslandığında hem çok basit, hem de çok küçük kalır. Örümceğin gözü fare kadar ayrıntılı göremez ama düşmanının uzaklığını farenin gözünden 30 kat daha iyi tanımlar. Çünkü onun bu uzaklığı hesaplayarak nesneyi tanımlamasına ihtiyacı vardır. Karanlık mağara ve yeraltındaki dehlizlerde yaşayan birçok hayvanın gözleri görmez. Körelmişlerdir, ama yine de gerektiği kadarıyla işlerini yaparlar. Bütün canlılar ışığa yönelir. Tekhücrelilerde göz yapısı yoktur, ama onları ışığa yönlendirecek, düşmanlarının saldırısını haber verecek sistemler geliştirilmiştir.

hayvanlar da yaşar, bizler de. O kadar da mükemmel göz ve kulaklara sahip olmadığımızın farkında bile değilizdir. Çok daha başka renkleri göremesek de, dünya ne kadar renkli ve güzel diye mutlu oluruz. Kısacası, Akıllı Tasarımcıların “indirgenemez karmaşıklık” tezinin aksine, bizde ve birçok hayvandaki organlar o kadar mükemmel olmasalar da, yine de önemli bir sorun çıkarmadan işlevlerini yerine getirir. Evrim, en mükemmelini değil, elindeki malzemeye göre ancak yapabileceğinin en iyisini yapmaya çalışmıştır, daha fazlasını değil. Bu da o canlının yaşamını sürdürmesine yetmiştir. Yetmediği yerde, zorunlu olarak evrim devreye girip ya daha gelişkin bir yapıyı ortaya çıkarmış ya da o türü yok etmiştir. Canlılarda “indirgenemez” bir “mükemmel yapı” değil, aksine indirgenebilir ve o kadar da mükemmel olmayan bir düzen ve işleyiş vardır. Kullanışsız ve verimsiz yapılar da, doğal dünyada çokça bulunmaktadır; örneğin uçamayan kuşların içi boş kemikleri, pandanın hantal ve sakar “başparmağı”, pitonların ve balinaların körelmiş pelvisleri. Eğer bu yapılar, evrim sonucunda ortaya çıkmadıysa, bunlar ancak sakar veya herkesi evrimin gerçekleştiğine inandırmak isteyen bir yaratıcının eseri olabilir. Kaynak 1) Dr. Kenan Ateş’in “Yaradılışçıların iddialarına kısa yanıtlar” (Bilim ve Gelecek, S.32) ve Mark Vuletic’in “Yaradılışçı safsatalara yanıtlar – 1” (Bilim ve Gelecek, S.7; Çev. Can Sözer, Çev. Redaksiyonu:

Kulaklarımızın durumu da böyledir. Birçok hayvanın duyduğu sesleri bizler duyamayız. Ama bizden çok daha mükemmel kulak yapılarına sahip olan

Feryal Halatçı) başlıklı yazılarından derlenmiştir.


www.biomedya.com

Mart - Nisan

2018

BİYOTEKNOLOJİ VE YAŞAM BİLİMLERİ GAZETESİ

15

KOYUN EMBRIYOSU İNSAN KÖK HÜCRELERIYLE BIRLEŞTIRILECEK Bilim insanları öncelikle domuz insan melezi için bir deney yürütmüştü. Şimdi yeni bir deneyde Stanford Üniversitesi tarafından başka melez türler üzerinde çalışılacağı duyuruldu. Bu defa koyun embriyosu insan kök hücreleriyle birleştirilecek.

Stanford Üniversitesi’nden bir araştırma ekibi, hibrid bir türün büyümesi konusundaki tüm bilim dünyasında tartışılan uygulamalardan birisine imza atıyor. 2016 senesinde Davis Kaliforniya Üniversitesi’nden bir ekip tarafından domuz-insan hibriti geliştirdiler. Bu yeni çalışma bu çalışmanın ardılı niteliğinde. UC Davis tarafından yapılan domuz-insan hibriti çalışması insan organlarının başka bir

türe sahip olup olamayacağının tespiti için yapılmıştı. Stanford ekibi deneyleri için koyun seçti çünkü hayvanın organları insanınkiyle aynı büyüklükte. Ekip bu nedenle, insan organları geliştirebilmenin domuzlara göre koyunlarda daha kolay olabileceğini düşünüyor. Eğer hibrit koyunlarda insan organları geliştirilebilirse, bu organlar

organ nakli amacıyla kullanılabilir. Bu deney sonucunda elde edilecek sonuçlar, dünya üzerindeki organ nakli arz ve talebi arasındaki boşluğa çözüm olabilir. Sadece Amerika Birleşik Devletlerinde hergün organ nakli bekleyen 22 kişi hayatını kaybediyor.

insan dokuları ve organlar üretmek için kök hücre ve gen düzenleme teknolojileri kullanıp kullanamayacağının anlaşılması olarak belirtiyor. Ekip bu çalışmanın başarıya ulaşacağı konusunda oldukça iyimser. Daha önceki deneyde yapıldığı gibi 28 gün sonra koyun insan hibridi embriyoları imha edildi.

Araştırma ekibi, araştırmanın nihai hedefinin genetik olarak insanlarla eşleşen

Kaynak: https://futurism.com/sheep-human-hybridembryo/

en doğal yaşam alanı Kutup ayıları, soğuk kuzey kutup bölgesinin karlı sahillerinde ve buzullar üzerinde yaşamaktadır. Bulundukları iklim, zorlu ve yaşama elverişliliği düşük olsa da doğal yapıları bu ortamda yaşamalarına imkân tanır. İklim değişikliğinin sonucunda eriyen buzullar sebebiyle sadece 25 bin kutup ayısının hayatta kaldığını biliyor muydunuz?

Güvenli yaşam hücresi

EC/EN/ES Serisi İnkübatörler laboratuvar & sterilizasyon teknolojisi

nuve.com.tr


kullanıcı ve çevre dostu mikroskopi ürünleri

Mikroskopide başarılı sonuçlar için ihtiyacınız olan her şey… 100 yıllık tecrübe ve birikim sayesinde mikroskopide en iyi sonuç eldesi için üstün kalite ve geniş ürün çeşitliliği ile yanınızdayız. Bakteriyoloji – hızlı, spesifik ve hassas Gram color boya kiti (M111885)

Histoloji – kararlı boyama ve hızlı sonuçlar

Sitoloji – daha yüksek doğruluk ve etkinlik

Cytocolor® hızlı boya kiti (M111674) Hematoloji – hızlı ve güvenilir

Hemacolor® hızlı boya kiti (M115355)

PAS boya kiti (M101646)

Certistain® kuru boyalar ve genel reaktifler - tanıdaki her basamak için

Sağlığınızı düşünen kokusuz ksilen...

Neo®Clear kokusuz ksilen M109843

Neo®Mount kapama ajanı M109016

• Kokusuz, • Aromatik değil • Ksilenle çalışmaya paralel sonuç eldesi • Yöntem değişikliği gerektirmez • Düşük buharlaşma özelliği • Çalışan ve çevre sağlığını tehdit etmez • Etkili optik sonuçlar


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.