bdk
15
HAFTA SONU I YAZDI
DOLAP KAPAKLAR
? r i d e n ı b a Çocuk kit
e! ç h a b e d n i ç i n i Çocuklarla ev AZDI BEYHAN İSLAM Y
LATIYOR
N ÖZLEM ERDEMCİ A
! r e l n ü r ü l i ş e y , m a ş a y l i Yeş
! ı y a d ğ u b ş i d , ı Göbek bağ
Traktör maketi!
Pinoo hazırladı
TIYOR A L N A Ü R Ö İT D E V E
dolabın kapakları
1
Çocuk kitabı nedir? Sohbete giriş sorumuz aklıma takılıp kaldı: Alice Harikalar Diyarında bir çocuk kitabı mıdır, değil midir? Bir görüş, kitabın ortaya çıkmasının nedeni, yazarın Alice adlı bir kız çocuğuna anlatmaya başladığı masal olduğuna göre, kesinlikle çocuk kitabıdır, diyor. Bir başka görüş, konuya şüpheyle yaklaşıyor. Ne de olsa Alice Harikalar Diyarında kitabının “çocuklar için kısaltılmış / sadeleştirilmiş / uyarlanmış” baskıları da yapılıyor, değil mi? Alice Harikalar Diyarında’nın bir çocuk kitabı olmadı-
Geçtiğimiz cumartesi, Serbest Atölye’mizin yazarı Beyhan İslam’ın girişimiyle, “Kahvaltıda Yazın Grubu”nun düzenlediği bir sohbete katıldık. Sohbetin konusu “Alice Harikalar Diyarında” ve “Aynanın İçinden” adlı kitaplar ve elbette Alice’ti. Çok keyifli bir sohbet oldu. Hemen herkes Alice’i bilir, onun hakkında bir fikre sahiptir. Yine de konuşa konuşa bitiremiyoruz Alice’i. Yine öyle oldu, sohbet sırasında yapılan yorumlar sayesinde, Lewis Carroll’un yazdığı iki kitabın daha önce fark etmediğimiz yönleriyle karşılaştık.
“Çirkin Düşes” İlüstrasyon: Beyhan İslam
“Alice ve Gözyaşı Gölü” İlüstrasyon: Beyhan İslam
2
dolabın kapakları
“Tumbacık ile Tumbadız” İlüstrasyon: Beyhan İslam
“Dodo Kuşları” İlüstrasyon: Beyhan İslam
ğına dair de bir görüş var. Örneğin Kıymet Erzincan Kına, İthaki Yayınları için yaptığı çeviriye yazdığı önsözde, “Lewis Carrol bunları yazmaya o akşam başlasa da, tamamlanmaları için iki sene geçmesi gerekir. Tek başına bu durum bile bu kitabın bir çocuk kitabı olarak yazılmadığının göstergesidir,” diyor. Çocuk kitabı olmanın kıstası olarak yazılma süresi, toplantıda da hiç rağbet görmedi. Bence mesele Alice’in çocuk kitabı olup olmaması değil, çocuk kitabının ne olduğu. Bana göre, Alice Harikalar Diyarında da pekala çocuk kitabıdır. Zira
“Büyük Alice” İlüstrasyon: Beyhan İslam
bence “çocuk kitabı” dediğimiz kitap, çocukların da okuyabildiği kitaptır. Evet, biliyorum, çocukların düşünme ve algılama becerileri, biçimleri ve düzeyleri yaşlara göre farklılık gösteriyor; buna bağlı olarak bazı kavramların, durumların, olayların anlatılma biçiminin ayarlanması gerekiyor. Yine de Alice’in maceralarını ya da Dostoyevski’nin bir romanını ya da herhangi bir mobilyacının katalogunu okuyan bir çocuğun bu okuduğundan hiçbir şey anlamayacağını kim söyleyebilir ki? Alice özeline dönersek, bana göre herhangi bir çocuk Alice’in mace-
ralarını okuyarak bir yetişkinden çok daha fazla kapıyı aralayabilir. Tıklayıp bakın, daha önce Bir Dolap Kitap’ta, “Çocuk kitabı nedir?” sorusuna şu yanıtları vermiştik. Size göre çocuk kitabı nedir? Dolap kapağı Yıldıray
Yeşil bir yaşama doğru atılmış yeşil bir adım: Greengoods
söyleşi
3
“Yediğimiz yiyecek ilaçlı mı? İçtiğimiz su ne kadar temiz? Soluduğumuz havada kurşun mu var? Kullandığımız şampuan alerji yapar mı? Giydiğimiz giysi kanserojen içerir mi?” diye diye her geçen gün biraz daha paranoyak hale
geliyoruz. Yaşamın en doğal süreçlerini “Doğal mı?” diye sorgular hale geldik. Bir organik /ekolojik kavramıdır gidiyor. Artık beslenirken, temizlenirken, çocuğumuzu büyütürken her şeyi en az iki kere düşünür olduk. Dünyanın sabrını sonuna kadar sınadığımız şu yıllarda, mimar Özlem Erdemci mesleği gereği “yeşil” tasarımlara ilgi duymaya başlamış. Kızının dünyaya gelmesiyle birlikte ise organik yaşamı tam anlamıyla benimsemiş. O da yetmemiş, insanlara organik ürünlerle ilgili daha fazla seçenek sunmak amacıyla yola koyulmuş ve “Greengoods – Yeşil Ürünler” adlı e-ticaret sitesini kurmuş.
ganik ürün tüketici gözünde inandırıcılığını yitiriyor ne yazık ki. Elbette bu ürünlerin söylendiği gibi pek çoğu organik ya da ekolojik değil.
İstersen önce “organik” ve “ekolojik” kavramlarıyla başlayalım. Bugün hangi semt pazarına gitsek, satıcılar domateslerinin organik olduğunu iddia ediyor. Aslı nedir bu işin? Sanırım ekolojik ve organik pazarlarda satılan ürünün klasik semt pazarlarından nispeten pahalı olması satıcıya bunu yaptırıyor. Ekolojik ve organiğin pahalı olması tüketici gözünde de ayrılmaz bir ikili. Pahalı olmayan bir or-
Bir ürünün organik, ekolojik olduğunu nasıl anlarız? Bunu anlayabilmemiz için bir tohumun atıldığı topraktan büyüyüp olgunlaşıp soframıza gelene kadar geçirdiği her aşamayı sıkı sıkı takip etmemiz gerekiyor. Bunu da yapamayacağımız için bunu bizim adımıza yapan sertifika kuruluşları var. Paketli ürünlerde bu sertifikalar zaten paketin üzerinde görünür bir yerde olmak zorunda. Türkiye’de
4
söyleşi
nemini kapsadığı ve ne için verildiğini bilmek önemli. Bu sorgulanmalı.
kurulan ekolojik ve organik pazarlarda açık satılan gıda ürünlerinin organik mi, konvansiyonel mi olduğunu belirleme işini şu anda Buğday Derneği yapıyor. Pazara kabul edilen ürünlerin Tarım Bakanlığı ya da diğer sertifika kuruluşları tarafından verilmiş belgeleri girişte kontrol ediliyor; ürün pazara öyle sokuluyor. Bu çok önemli bir uygulama.. Sertifikalar ne kadar güvenilir? Sertifikalarda neye dikkat etmek gerekiyor? Söylediğim gibi, kendimize ait bir ekim dikim alanı yoksa, bu kontrolü bizim yapmamız zor. Dolayısıyla bir şeylere inanmak zorundayız. Bunlar da sertifika kuruluşları. Sertifikada öncelikle önemli olan geçerlilik süresidir. Bir ürün için sadece bir kere sertifika alınmıyor. Her yeniden üretim ya da her hasat için tekrar tekrar alınıyor. Dolayısıyla size sunulan sertifikanın hangi üretim dö-
Sen Greengoods için ürünlerini seçerken neye dikkat ediyorsun? Sertifikaya inanıyoruz; çünkü dediğim gibi, bu kontrolü kendimiz yapamadığımıza göre, bir şeye inanmak zorundayız.“Bizim sertifikamız yok, ama biz tertemiz üretim yapıyoruz,” iddiası boş bir iddia bana göre. O zaman rahatlıkla gidip semt pazarından da alışveriş yapabiliriz; çünkü onlar da ürünün temiz olduğunu iddia ediyor. Greengoods’ta yaklaşık 3000 civarı ürün var. Bunların yüzde 95’i sertifikalı, yüzde 5’i de bizim el yapımı ya da “fair trade”, yani “adil ticaret” olarak nitelendirdiğimiz yerli, el üretimi ve üretimini yerinde görüp içimize sindirdiğimiz, temizliğinden şüphe duymadığımız ve dolayısıyla ticari olarak desteklemek istediğimiz ürünlerden oluşuyor. Sitemize yeni girecek her marka, sertifikaları-
“Plastik ithalatında tanınan imtiyazlar ne yazı ki organik bileşikli ürünlere tanınmıyor. Pek çok konuda olduğu gibi burada da yolun çok başındayız.”
nı bize gönderir ve biz de kontrollerimizi yaptıktan sonra ürünü siteye koyarız. Türkiye bu işin neresinde? Yerli organik / ekolojik ürün bulmak kolay mı? Türkiye iki sene öncesine göre yol almış gibi görünse de, özellikle Avrupa’daki organik tüketim oranlarının hâlâ çok uzağında. Ürün bulmak ise iki sene öncesine göre çok kolay. Pek çok marka var artık Türkiye’de. Şimdilik sadece hamile, yeni anne ve 12 aya kadarki bebek ürünleri tüketimde öncelikli. Çocuk 12 ayı devirince organik tüketim de aile içinde son buluyor neredeyse. Oysa ailenin yetişkinleri organik tüketimi bir yaşam şekli olarak benimseyip evin içine soktukları vakit bunun bir anlamı var. Cildine her türlü konvansiyonel kozme-
5 ekolojik ve organik ürünler için sürekli yurtdışı internet sitelerinden alışveriş yapar hale gelince, bunu bir e-ticaret projesi olarak ele almaya karar verdik.
söyleşi
Türkiye’de organik – ekolojik yaşam mümkün mü? Bu dünyanın her yerinde bir niyet, karar ve uygulama meselesi. Elbette mümkün.
“Türkiye özellikle Avrupa’daki organik tüketim oranlarının hâlâ çok uzağında.” tiği kullanıp, kendi yiyecekleri için semt pazarı, bebeğinkiler için organik pazar zihniyeti, bu işi 12 ayda bitiriyor zaten. Sen neden girdin bu işe? Hamilelik ile başlayan organik beslenme, kızım Zeynep ve onun alerjileri sebebiyle bizim için vazgeçilmez bir hal aldı önce. Paralel olarak esas mesleğim olan mimarlıkta ve aslında tüm disiplinlerdeki “yeşil” anlayış bizi de içine aldı. O zamanlar bu kadar zengin olmayan
Türkiye’de insanların bu işe bakışı nasıl? Bu konuda genel olarak çok bilgisiziz. Hal böyle olunca da gördüğümüz, okuduğumuz her şey bizi organik konusunda daha da temkinli hale getiriyor. Hele bir de konvansiyonel üretim yapanlar bunu kullanır hale gelince, iş içinden çıkılmaz bir hale geliyor. Organik ürünler, Türkiye’de hâlâ çok niş bir pazar. Yüzde 5’lerden bile bahsedemeyiz. Dolayısıyla organik ürünler ülkemizde dünyanın pek çok yerine göre daha pahalı. İnsanlardan önce devletin bu işi destekliyor olması lazım ki siz bunu daha iyi koşullarla tüketiciye sunun. Bırakın desteklemeyi, bugün Tarım Bakanlığı’nı aradığınız zaman sizi organikle ilgili kimseye bağlayamazlar. İthalatlarda tecrübe ettiğimiz gibi, plastiklere tanınan imtiyazlar sizin organik bileşikli ürününüze tanınmaz. Pek çok konuda olduğu gibi burada da yolun çok başındayız.
Zeynep’in beslenmesinde nelere dikkat ediyorsun? Yüzde yüz organik olmasına mı çalışıyorsun? Böyle bir şey mümkün mü? Kızımın beslenmesinde ve genel olarak yaşantısında dikkat ettiğim şeyler elbette tükettiklerinin mümkün olduğunca organik ya da ekolojik olması. Ama en az bunlar kadar atıkları ayırma, uygun yerlere atma, kompost yapma, elektrik ve su tüketimlerinde dikkatli olma gibi konularda şimdiden fikir sahibi olmasına ve bunları yaşantısına sokmasına da dikkat ediyorum. Her zaman tükettiklerinde organiğe ulaşamasak da en azından temel sürekli kullandığımız tüketim maddelerinde mutlaka organiği tercih ediyoruz.
düşevi’nde neler var?
6
DÜŞEVİ YAZ ATÖLYE PROGRAMI:
Uzun geçen bir kış dönemi sonrası nihayet okullar kapandı ve çocuklar heyecan içinde ne zamandır bekledikleri yaz tatiline kavuşmanın keyfini çıkartmaya başladılar bile. Karne hediyesi için pazarlıklar ise çoktan başladı! Çoğunluğunu elektronik oyuncakların oluşturduğu listelere eğlenceli kitaplar, kutu oyunları, yapbozlar, kendin yap setleri, deney kitleri, eğitici (ama kesinlikle sıkıcı olmayan) kart oyunlarını da eklerseniz, eminiz ki çocuklarınıza yeni bir kapıyı da aralamış olacaksınız. Günümüzün yetişmesi zor, hızlı gidişi içinde bu tarz, yani biraz daha sakin, daha kafa yorucu, sessiz ama kendi içinde heyecanlı hediyeleri de göz önünde bulundurarak, çocuğunuzu teknolojinin kölesi haline gelmekten de alıkoyabilirsiniz. Önerilerimizi duymak isterseniz, sizi Düşevi’ne bekleriz; hem çocuğunuzun keyif alabileceği ürünleri beraber seçeriz, hem de tanışıp sohbet ederiz. Bu arada, çocuklara bizden de bir karne hediyesi: Karnesiyle gelen her çocuğa (iyi karne, kötü karne ayrımı yapmadan) 100 TL üzerindeki alışverişlerinde 20 TL tutarındaki hediye çeki anında hediye; daha fazla kitap okuyabilsinler diye! Geçtiğimiz hafta Düşevi’nin son kış atölyesini gerçekleştirdik. “O da ne?” derseniz, aslında atölyelerimizi bir önceki hafta bitirmiş, yaz programımıza hazırlık yapıyorduk. Ancak “deney atölyesi fanatiği” birkaç minik ısrar edince, geçen hafta onlara özel mini bir deney atölyesi daha yaparak kış atölyesi sezonunu kapadık! Yaz için yine birbirinden keyifli atölyelerimiz olacak, program için buraya bakabilir veya bizi arayarak bilgi alabilirsiniz. Yazın kavurucu sıcaklarında, her daim serin olan arka bahçemizde, küçük bir grupla yapacağımız atölyelerimize İngilizce sanat faaliyetleri yapmak, deneylerle eğlenerek fizik, kimya öğrenmek veya dikişin inceliklerini keşfetmek isteyen tüm meraklıları bekliyoruz. Düşevi Çocukların Kitapçısı www.dusevikitapevi.wordpress.com
İngilizce Sanat Atölyesi: Kış sezonunda da yaptığımız atölyemizin amacı, çocukların yaratıcı sanat çalışmaları yaparken, bir yandan da fark etmeden İngilizce’yi öğrenmelerini, kullanmalarını sağlamak Atölyemiz aşağıda detaylarını göreceğiniz gibi iki dönem halinde düzenlenecek: 3-5 yaş / Pazartesi 10.30-12.00 • 1. Dönem: 18 Haziran-16 Temmuz (5 hafta) • 2. Dönem: 23 Temmuz – 27 Ağustos (5 Hafta / 20 Ağustos’ta bayram nedeniyle ders yok) 6-8 yaş /Çarşamba, 14.00-15.30 • 1. Dönem: 20 Haziran-18 Temmuz (5 hafta) 2. Dönem: 25 Temmuz – 29 Ağustos • (5 Hafta / 22 Ağustos’ta bayram nedeniyle ders yok) Ücret: 250TL (5 haftalık bir dönem için) Atölyemiz 5 çocukla sınırlıdır, önceden rezervasyon yaptırmış olmak şarttır. Deney Atölyesi (5-10 yaş): İki senedir keyifle sürdürdüğümüz Deney Atölyemiz, yazın da devam edecek. Yine her hafta farklı deneyler yapacağımız atölyemizde fizik ve kimyayı deneyerek öğreniyoruz. Her Cuma: 14:00- 15:00 arası Ücret: 40TL+KDV (Yaz için 4 ders paket alana 1 ders bizden hediye!) Atölyemiz 6 çocukla sınırlıdır, önceden rezervasyon yaptırmış olmak şarttır. Dikiş Atölyesi (8-12 yaş): Tasarım Atölyesi’ne katılan minik yaratıcıların yoğun talebi, bizi 4 haftalık bir dikiş kursu açmaya yöneltti. Yine çok çeşitli kumaş ve aksesuarlarla çalışacak olan çocuklar, basitçe kalıp çıkartmayı, teğel yapmayı ve kurs sonunda da portatif makinada dikiş dikmeyi öğrenecekler. Tasarıma ve terziliğe ilgi duyan tüm çocukları iki dönem halinde yapılacak atölyemize bekliyoruz. Her Cuma: 15:30 – 17:00 arası • 1. Dönem: 15 Haziran- 6 Temmuz (4 hafta) • 2. Dönem: 20 Temmuz – 10 Ağustos (4 Hafta) Ücret: 200TL (4 haftalık bir dönem için) Atölyemiz 5 çocukla sınırlıdır, önceden rezervasyon yaptırmış olmak şarttır.
Facebook/ düşevi kitapevi Twitter/ dusevikitapevi
Tel: 0212 322 92 12 (Göktürk)
serbest atรถlye 7
serbest atรถlye 8
Çocuğum doktor mu olacak, avukat mı? Umut Kaan Özdemir
ev editörü
9
Ebeveynler daha çocukları doğmadan onlar için güzel hayaller kurmaya başlar. Hamileliğin en keyifli taraflarından biri de budur. Çünkü bu hayaller kimi zaman ilginç ve eğlenceli ritüel ve inanışlara da yol açar. Bazen uğur getireceğini düşündüğümüz, bazen sadece kendimizi iyi hissetmek için yaptığımız bu ritüeller, aslında anne-baba olma hissiyatını anlatır bize. Günümüzde artık giderek azalsa da çocuklar doğduktan sonra da devam eden ritüelleri hatırlamak ister misiniz?
tahmin yeteneklerinin ötesine geçmeyi başarmışlardı. Nasıl mı? Tabi ki hepimizin bildiği aşerme zamanlarında gebenin ilgi duyduğu yiyecekler üzerine yapılan yorumlarla. Hatta bu konuda söylenen yaratıcı atasözlerini de takdir etmemek elde değil. “Ye tatlıyı doğur Hakkı’yı, ye ekşiyi doğurAyşe’yi!” Ayrıca, hamile annenin karnının büyüklüğü ve şekli üzerinden yürütüTarihin en eski ultrason yöntemi len tahminler de azımsanmayacak bir Tıbbın ve teknolojinin günümüzdeki öneme sahipti. imkanlara sahip olmadığı zamanlarda, hamilelikte en eğlenceli iş kuşkusuz Okul bahçesi mi, hastane bahçesi mi? doğacak bebeğin cinsiyeti üzerine tah- Çocuk doğduktan sonra ebeveynlerin minde bulunmaktı. Eskiler bu konuda bebekleri üzerindeki hassasiyetleri ar-
tarak devam eder. Nasıl etmesin ki? Onca zaman bekledikleri minik bebekleri artık hayatlarındadır. Aslında asıl serüven de şimdi başlamıştır. Bu serüvenin eskilerden kalan alışkanlıklarından biri geleneğe dönüşmüştür. Bebeğin anne karnında beslenmesini sağlayan kordon, doğumdan hemen sonra kesilir. Bebekte kalan göbek bağı ise kısa bir zaman sonra kendiliğinden düşer. Düşen bu kordon parçası, ebeveynler için bebeğin gelecekte hangi alanda başarı göstereceğine dair bir inancı da taşır. Hepimizin en çok bildiği ritüel de budur sanırım. Bir düşünsenize; okul, hastane, resmi devlet daire-
ev editörü
10
si bahçeleri kim bilir kaç bebeğin düşen kordonlarıyla doludur. Tuzlayayım da kokmasın! Günümüzde herhalde artık çok nadir olan bir uygulama da yeni doğan bebekleri büyüdükleri zaman kokmamaları için tuzlama yöntemidir. Evet, en şaibeli bebek ritüelinin bu olduğunu söyleyebiliriz. Çoğu zaman hiçbir etkisi olmadığı söylense de geleneksel yaşantı içerisinde azımsanamayacak kadar çok uygulandığını da belirtmek gerekir. Diş hediği / buğdayı kutlamaları! Minik bebeğimiz huzursuz ve sıkıntılı günler geçirmeye mi başladı? Sebebini tahmin edebiliriz. Evet, miniğimizin ilk dişi çıkmak üzere. Bütün sıkıntısı
bundandır. Eh, bunca sıkıntı bir kutlamayı hak etmiyor mu sizce de? İlk dişin çıkışı şerefine tüm eş, dost, akraba eve davet edilir. Çocuğun dişlerinin daha sağlam olması, çabuk büyümesi ve rızkının artması niyeti ve dileğiyle seremonimiz başlar. İlk işimiz güne adını veren diş buğdayını hazırlamaktır. Haşlanan buğday çeşitli lezzetlendiriciler eşliğinde servis edilir. Kaselere bölüştürdüğünüz buğdayın üzerine herkes isteğine göre; tuz, toz şeker, pudra şekeri, badem, fındık, kuru üzüm, kuru kayısı, kuru incir, ceviz, kuru dut, kuş lokumu, akide şekeri kırığı gibi pek çok malzeme ilave edebilir. Lezzetli olduğunu söylemeye gerek yok sanırım. Afiyet olsun. Diş buğdayımızı yedik ve geldik günün eğlencelerine. Bebeğimizin gelecek yaşantısı için iyi dileklerimizi göstermeye devam ediyoruz. Acaba büyüdüğü zaman hangi mesleği seçecek?. Bu,her taze ebeveynin ilk endişesidir. Tabii ebeveynler çocukları söz konusu olunca işi şansa bırakmazlar. Ya ne yaparlar?
Masanın üzerine stetoskop, makas, kalem, kitap, t-cetveli, tv kumandası, bilgisayar faresi ve fırça gibi bazı objeleri dizerler. Sonra bebeklerini bu objelerin karşısına bırakıp beklemeye başlarlar. Bundan sonrası biraz sabır gerektirebilir. Zira bebeğimiz inatçı davranarak bir süre bu objeleri incelemeyi tercih edebilir. Ama biraz sonra inatçı miniğimiz en ilgisini çeken objeye doğru hamle yapacak ve seçtiği objeye göre hepimiz alkışlarla sevinç gösterisinde bulunacağız. Artık doktor mu olacak, müzisyen mi olacak göreceğiz. Çocuğumuzun ilk dişi ile işimiz burada bitmez. O ilk diş, haliyle, düşen ilk diş olacaktır ve o düşen diş bize yine lazım olacak. Çünkü o dişi ya bir çatıya atarak ya da yastık altına koyarak çocuğumuz için iyi dileklerde bulunmaya devam edeceğiz. İster batıl inanış, ister şamanist geleneklerin devamı olduğunu düşünelim, burada en çok bilinenlerinden bahsettiğimiz birçok ritüel, çocuklarımız için hissettiklerimizin, isteklerimizin ve iyi dileklerimizin birer yansımasıdır. Bebeklikten başlayan ve okunmuş pirinçlerle yetişkinliğe kadar sürdürülebilen bu tür uygulamaları artık yapmıyor olsak da çocuklarımız için her zaman güzel hayaller kurmaya devam ediyoruz.
pino’nun köşesi 11
Yayıncı: Bir Dolap Kitap Editör: M. Banu Aksoy banu@birdolapkitap.com Grafik Tasarım: Gökay Cesur Uygulama: Cihan Mutlu
“BDK Hafta Sonu’nda tanıtım sayfalarınızla yer almak isterseniz bize ulaşın!” İletişim: umut@birdolapkitap.com 0532 397 43 75
Katkıda bulunanlar: Pınar Büyükgüral, Güneş Akçay M. Banu Aksoy, Yıldıray Karakiya
COPYRIGHT/TÜM HAKLARI SAKLIDIR.© 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunundan doğan tüm tüm haklarımız saklıdır. Bu yayının hiç bir bölümü, Bir Dolap Kitabın ve yazarının önceden yazılı izni olmaksızın mekanik olarak, fotokopi yoluyla veya başka herhangi bir şekilde kopyalanamaz,çoğaltılamaz; başka bir imzayla ve kaynak göstermeden yayınlanamaz.