314 0 8 88
BAfiKENT ÜN‹VERS‹TES‹ KÜLTÜR YAYINI
YEREL SÜREL‹ YAYIN
Baflkent Üniversitesi Ad›na Sahibi: Prof. Dr. Mehmet Haberal Yay›n Genel Yönetmeni: Mete Akyol Yay›n Genel Yönetmeni Yard›mc›s›: Mehmet Muhsinoğlu Genel Koordinatör: Gülçin Orkut Sorumlu Yaz› ‹flleri Müdürü: Çiğdem Ayhan ‹flletme Genel Yönetmeni: Sina Şen Yay›n Dan›flman›: Yaşar Öztürk Türk Dili Dan›flman›: Haydar Göfer Sanat Dan›flman›: Süheyla Dinç Redaksiyon: Fatma Ataman Düzeltme Sorumlusu: Nükhet Alicikoğlu
Seçiciler Kurulu: Prof. Dr. Nevzat Bilgin (Anısal Başkan), Prof. Dr. Ahmet Mumcu, Prof. Dr. Solmaz Doğanca, Prof. Dr. Sevil Öksüz, Prof. Dr. Ender Varinlioğlu, Prof. Dr. Okay Eroskay, Prof. Dr. Fuat Çelebioğlu, Prof. Dr. Sedefhan Oğuz, Prof. Dr. Levent Peşkircioğlu, Necmi Tanyolaç, Kaya Karan, Alaettin Giray, Ayhan Erten, İlhan Banguoğlu, Ahmet Aydede, Manuel Bilos, Cengiz Dolunay Sürekli Yazarlar: Yücel Aksoy, Metin Atamer, Nuray Bartoschek, Cahit Batum, Prof. Dr. Yüksel Bozer, Sadi Bülbül, Halûk Cansın, Ali Murat Erkorkmaz, Konur Ertop, Gürbüz Evren, Metin Gören, İlyas Halil, Pelin Hazar, İlker İnal, Muzaffer İzgü, Özüm Larçın, Mehmet Muhsinoğlu, Filiz Leloğlu Oskay, Saniye Özden, Yaşar Öztürk, Erdoğan Sakman, Erdoğan Tokmakçıoğlu, Songül Saydam, İzlen Şen, Cheryl Tanrıverdi, İzmir Tolga, Engin Ünsal, Mehmet Ünver, Dr. Mehmet Uhri, Orhan Velidedeoğlu, Mustafa Yıldız Yönetim Merkezi: 10. Sok., No: 45, Bahçelievler, Ankara Tel: (0312) 212 8016 (pbx) Faks: (0312) 234 1216 ‹letiflim Adresi: Sedef Cad., 2446 Ada, 1. Parsel, A Blok, Kat: 3, D: 16, Ataşehir, 34750, İstanbul Tel: (0216) 456 2727 (pbx) Faks: (0216) 456 2729 Abone Hizmetleri: (0212) 314 0888 Da¤›t›m: Yaysat Renk Ayr›m›: Mat Yapım Bas›m Tarihi: 06. 05. 2009
Baflkent Üniversitesi’nin bir kültür hizmeti olan Bütün Dünya 2000, Baflkent Üniversitesi kurulufllar›ndan 1. Cadde, No: 77, Bahçelievler, Ankara adresindeki Aküm Reklamc›l›k, Dan›flmanl›k ve Yay›nc›l›k Ajans› Sanayi ve Ticaret A.fi.’nin 3. Cadde, No: 2, Yenimahalle, Ankara adresindeki tesislerinde bas›lm›flt›r. www.butundunya.com.tr butundunya@butundunya.com.tr
3
Y›l: 11, Say›: 132
M A Y I S
2 0 0 9
‹ Ç ‹ N D E K ‹ L E R
7 Utanıyorum... METE AKYOL
10 Değişik Kaynaklı Deyimlerimiz ORHAN VEL‹DEDEO⁄LU
32 Çağdaş Uygarlık Düzeyini Aşan Bir Türk: Prof. Dr. Mehmet Haberal Türk Ulusu Karşısında Varlığıyla “Hesap Veriyor” BÜTÜN DÜNYA YAZI ‹fiLER‹
17 Atatürk’ün Görmediğimiz Fotografları
39 Batı, Atatürk’ü Yargılıyor
23 Ergenekon’un 12’nci Dalgası: Toplumun Sabrının Taştığı An
41 CHP Genel Başkanı Deniz Baykal Prof. Dr. Mehmet Haberal ve Prof. Dr. Türkan Saylan’ı Anlatıyor
BÜTÜN DÜNYA YAZI ‹fiLER‹
29 Başkent Üniversitesi Mütevelli Kurul Kamuoyu Duyurusu
63 Atatürk’ün Devrimci Adalet Bakanı Mahmut Esat Bozkurt’tan Cumhuriyet Savcılarına... YAfiAR ÖZTÜRK
69 Hukuk Diyor ki... PROF. DR. MET‹N FEYZ‹O⁄LU
PROF. DR. EROL MAN‹SALI
43 Yazarların Tepkisi 47 Asın Bu Darbeci Kadını! MUSTAFA MUTLU
49 Bir Eğitimcinin Cephaneliği... RÜfiTÜ ERATA
51 Çok Uzaklardan Gelen Mektup TUFAN TÜRENÇ
53 “Üniversiteden Ses Bekliyoruz” PROF. DR. CENG‹Z KUDAY
55 “...Suçu Affedilemeyecek Kadar Büyüktür.” MAC‹DE TANIR
“HER EVE LAZIM” B‹R YAPIT 4
AL‹ NA‹L‹ ERDEM
58 Atatürk’ten Özür Diliyorum GÜRBÜZ EVREN
8
‹lk Dersimiz Türkçe
15
F›rçalayarak
99
Bilginizi Denetleyin
107
May›s SuDokular›
140
Mankafa Poldi
145
75 Haberal Nerede, Biz Oradayız 86 Ağaçlar Ayakta Ölmez
Sayfa: 119
T‹MUR KARAÇAY
90 Bartın’da Çağdaş Bir Kız Öğrenci Yurdu Açıldı METE AKYOL
92 Büyük Geçmişler Olsun, Sayın Obama TUNCAY ERZ‹N
95 Beyaz Saray’a Yazılan Mektup TBMM’de Yanıtlandı ERAY D‹NÇER
100 Yeni Bir Yöntem: Sığ Deniz Sismiği
DUMLUPINAR
PROF. DR. CENG‹Z IfiIK
109 Türk Romanının Gelişimi KONUR ERTOP
114 Çocuk Çiçeği MUZAFFER ‹ZGÜ
Sayfa: 66
56 Hukuka Saygı...
Sizden Bize
140 Kartpostal MET‹N ATAMER
149 “Carpe Diem” SONGÜL SAYDAM
Anne ve Babalardan
146
Kareler ve Rakamlar
152
Mant›k Bilmecesi
153
Satranç
154
Bulmaca
156
Ay›n Kitaplar›
158
Bir Fotograf Bin Sözcük 160 5
NOKTA YÖNTEM Hitler’in yapt›¤› gibi: Damga bas›n kollar›na, Doldurun vagonlara!.. Mehmet MUHS‹NO⁄LU
Siz içeride oldu¤unuz, biz d›flar›da oldu¤umuz için utan›yorum... Bütün Dünya’dan Size Mete Akyol
6
7
S‹ZDEN B‹ZE MEKTUPLAR B‹ZDEN S‹ZE YANITLAR
Bütün Dünya, Mimoza 4/9, D: 1, Ataflehir, 34750, ‹stanbul butundunya@butundunya.com.tr Faks: 0216-456 2729
itler Rejimi (Nazi) 1933-1945
H 12 y›l iktidarda kalm›fl ve sonucunda Almanya’da ve tüm Avrupa’da yaklafl›k 60 milyon ölü, 5 milyon kay›p ve say›s›z bir göç ve nihayet yanm›fl, y›k›lm›fl flehirler b›rakarak göcüp gitmifltir. Bu 12 y›l›n yaralar›n› Avrupa flimdi bile henüz kapatamam›flt›r. Bu durumun yarat›c›s› olan Nazi ileri gelenleri savafl sonras›nda kurulan Nürnberg Mahkemeleri’nde yarg›lanm›fllar ve suçlu görülenler idam› da içeren çeflitli cezalara çarpt›r›lm›fllard›r. Duruflmalar›n Amerikal› savc›s› yurduna dönmeden önce, hakk›nda idam cezas› istedi¤i adalet bakan›n› ziyaret etmifl ve ölüm hücresinde kendisiyle vedalaflm›flt›r. Amerikal› savc›n›n, Alman Nazi adalet bakan›na söyledi¤i flu son sözler konuyla ilgili yaz›lan kitaplarda ve çevrilen filmlerde yinelenmifltir: “Hitler kendi görüflü do¤rultusunda, insan haklar› ve benzeri konularda yasalar ç›kard›¤› an, Almanya savafl› kaybetmiflti. Siz 8
de say›n adalet bakan›, Almanya’da ve tüm Avrupa ülkelerinde Ceza Hukuku konusunda say›s›z eserler yay›mlam›fl ve bir otorite düzeyine eriflmifl hukukçu olman›za karfl›n, Hitler’in haz›rlatt›¤› kendine özgü bu yasalara imza att›¤›n›z anda kendiniz kendinize idam cezan›z› vermifl oldunuz. Ben bu duruflmalar›n savc›s› olarak size bu hatan›z› hat›rlatmak için için bulundu¤unuz bu küçük tafl hücreye gelmifl bulunuyorum. Hoflça kal›n›z.” Alaettin Giray, Ankara. anal
B
Televizyonu’nda
K Baflkent Üniversitesi’nin ku-
rucusu ve rektörü Prof. Dr. Haberal’›n yaflam öyküsü, eserleri, kiflisel özellikleri ve eski Cumhurbaflkan› Süleyman Demirel, eski YÖK Baflkan› ‹hsan Do¤ramac› ve CHP Genel Baflkan› Deniz Baykal gibi Türkiye’nin güzel insanlar›n›n Prof. Haberal’la ilgili görüflleri yay›nland›. ‹nan›lacak gibi de¤il; ama Prof. Habe-
ral Ergenekon soruflturmalar› çerçevesinde tutuklanan rektörler ve ayd›nlar aras›nda bulunuyor. Programa konuk konuflmac› olarak kat›lan Mete Akyol jandarmalar›n aras›ndan Say›n Haberal’a ulaflt›ramad›¤› flu notunu programda aç›klad›: “Hocam, siz içeride oldu¤unuz, biz d›flar›da oldu¤umuz için utan›yoruz.” Say›n Haberal bu notun alt›nda yaln›zca Mete Akyol’un de¤il, Türkiye’nin bütün ayd›nlar›n›n imzas›n›n yer ald›¤›n› bilsin istiyoruz. Yüksel Oktay, ABD. on y›llarda Atatürkçü ayd›n-
S lara yap›lmakta olan bütün
bask› ve zulmü onaylam›yorum. Fakat bir de özelde Prof. Haberal gibi dünya çap›nda ün yapm›fl bir bilim adam›na s›rf Atatürkçü diye yap›lan muameleyi asla kabul etmiyorum ve k›n›yorum. Türkiye’de ve komflu ülkelerde nerede yard›ma ihtiyaç varsa Say›n Haberal’›n orada oldu¤unu hayretler ve hayranl›klar içinde ö¤rendim. Bir tek insan›n bu ülke için neler yapabilece¤ini sizlerin sayesinde gördüm. Üniversite kurmak... Tar›ma ve hayvanc›l›¤a giriflmek... Yeflil alanlar› korumak, kollamak, yayg›nlaflt›rmak... Atatürk’ün emenetine sonsuza kadar sahip ç›kmak... Öyle ki bu sahip ç›kmay› sözde de¤il, giriflimleriyle de kan›tlamak... Türk
diline sahip ç›kmak... K›saca Türkiye’nin ça¤dalaflmas› yolunda ömrünü vermek... Ve bugün ona yap›lanlar tüm Atatürkçüler’in ve tüm Türkiye sevdal›lar›n›n gözlerini yaflartmaktad›r. Bu Türkiye için büyük bir kara lekedir. Ben ve san›yorum birçok kifli Say›n Haberal’›n birçok yönünü bilmiyorduk. Sayenizde ö¤rendik ve o de¤erli bilim adam›n› daha bir ba¤r›m›za bast›k. Esat Sönmez, ‹stanbul. alga say›s›n› unuttum; ama
D her dalga vatansever Türk halk›nda flok etkisi yap›yor. Bu tutuklamlar bize Malta sürgünlerini hat›rlat›yor. 1919-1920 y›llar›nda iflgal kuvvetleri Türk devlet adamlar›n›, askerlerimizi, ayd›nlar›m›z› tutuklam›fl ve Malta’ya sürmüfltü. Onlar o zaman vatan› sevmenin bedelini ödüyorlard›. Mehmet Haberal, Türkan Saylan ve Erol Manisal› gibi ayd›nlar›m›zla gurur duyuyoruz. ‹yi ki vars›n›z. Ayd›n Türk halk› her zaman yan›n›zdad›r. Yerinize hapis yatmaya haz›r›z. Mehmet Kum. aberal Hoca, iki torunuma
H karaci¤er nakli yapt›. Torun-
lar›m›z yeniden do¤dular. Onun kötü bir fley yapaca¤›na inanm›yoruz. O hepimize laz›m... O da torunlar›m›n dedesi... Tüm aile onun için dua ediyoruz. Hasan Kozcu, Erzurum. 9
TÜRK D‹L‹ Orhan Velidedeoğlu
De¤iflik Kaynakl› Deyimlerimiz tasözlerimiz gibi deyimlerimiz de dilimizde ne zamandan bu yana kullan›lagelmifltir, bilinmez. Onlar, yüzy›llar öncesinden günümüze, kal›plaflm›fl söz öbekleri olarak ulaflm›fllard›r. Deyimler, öz gelenek ve göreneklerimizin ürünleri olabilece¤i gibi tarih içinde çeflitli nedenlerle yak›nlaflan uluslar aras›ndaki aktar›mlarla da dilimize girmifl olabilir. Yap›lan araflt›rmalardan anlafl›l›yor ki, dünyan›n hangi yöresinde olursa olsun, yerleflik insan topluluklar›nda, ilkel biçimiyle de olsa, kifli iliflkileri yan›nda do¤a olaylar›yla da ilgili, gözlemlere dayal› kal›plaflm›fl deyimler bulunmaktad›r. Bu sözler ticaret, savafl, yay›lma gibi de¤iflik nedenlerle oluflan toplumlararas› iliflkiler sonucu di¤er toplumlarca da kullan›lmaya bafllan›yor. Hiçbir toplumun atasözü veya deyimi, tümüyle kendi soyuna özgü
A
10
olup salt onlar›n kal›t› de¤ildir. Dergimizin 2008 A¤ustos say›s›nda Sümer atasözlerinin eskili¤ine de¤inmifltim. Sümeroloji Profesörü S. N. Kramer’in Muazzez ‹lmiye Ç›¤ taraf›ndan “Tarih Sümer’le Bafllar” ad›yla Türkçeye çevrilen kitab›nda en eski atasözleri ve deyimlerin Sümerlere ait oldu¤u belirtiliyor. Günümüzden befl bin y›l kadar önce yaz›lar›n› kil üzerine ilkel biçimde yazan Sümerler, gelifltirdikleri yaz› teknikleriyle, ‹.Ö. ikinci binin bafllar›nda tarihi ve edebi metinleri kil tabletler üzerine yazmaya bafllam›fllar. Olas›d›r ki, bu atasözleri ve deyimler, yaz›l›fllar›ndan binlerce y›l önceden a¤›zdan a¤za yinelenerek o günlere gelmifllerdi. Bu atasözleri ve deyimlerin ilginç yönü, bizim bugünkü atasözleri ve deyimlerimize benzerli¤idir. Örne¤in, bu kil tabletlerden birinde yaz›l› ‹yi giyinen kimse önünde herkes e¤ilir deyimi, günümüzden befl bin y›l ön-
ce Sümerlerin yaflamlar›nda giyime ne kadar önem verdiklerini gösterir bir belge olmas› yan›nda görüyoruz ki, ayn› deyifl geçen yüzy›llar içinde geçerlili¤ini yitirmedi¤i gibi günümüzde de de¤erini korumaktad›r. u sözün dilimizdeki benzeri: ‹nsan k›yafetiyle kabul, liyakatiyle takdir olunur; ya da ‹nsanlar giyimleriyle karfl›lan›r, sözleriyle u¤urlan›r biçimindedir. Daha özlü flu deyimimiz bunun tam karfl›l›¤›d›r: Ye kürküm ye... Günümüze uyarlarsak: Düzgün bir giyim, en geçerli referanst›r... Bu konuda Latince yaz›lm›fl eski bir Yunan deyimi de vard›r: Vestis virum fecit (Giyim insana sayg›nl›k kazand›r›r...) *** ‹lginç bir rastlant›: Geçen y›l aç›klanan Ergenekon iddianamesinin beklentileri karfl›lamamas›, pek çok bas›n organ›nda “Da¤ fare do¤urdu” deyimiyle yorumland› ve uzun süre kullan›ld›. Sözlüklerimizde “Da¤ do¤ura do¤ura bir fare do¤urdu” biçiminde yer alan bu deyim, Emin Özdemir’in “Aç›klamal›-Örnekli Deyimler Sözlü¤ü”nde flöyle tan›mlan›r: “Büyük yank›lar uyand›ran, büyük sonuçlar beklenen bir iflten çok önemsiz bir sonuç al›nd›¤› zaman söylenir: Bunca tantanadan sonra ortaya koyduklar› ifli gördün mü? Da¤ do¤ura do¤ura bir fare do¤urdu.”
B
Say›n Erendiz Özbayo¤lu “Latince Özdeyifller, Deyimler, Atasözleri” adl› yap›t›nda bu deyime de yer verir: “Parturient montes: nascetur ridiculus mus – da¤lar do¤uruyor, gülünç bir fare do¤du (Q. Horatius Flaccus, De Arte Poetica 139). Baflka: “Mons parturibat, gemitus immanes ciens...ille murem peperit” (Phaedrus, Fabulae Aesopiae 4, 23).” Klasik Filoloji Doçenti Suat Yakup Baydur (1912-1953), Horatius (.‹Ö. 65-‹.Ö. 8)’un yukar›daki sözünü flöyle Türkçelefltirmiflti: Da¤lar do¤uracak oldular, bir farecik dünyaya geldi. Horatius’tan sonra bir Latin ozan› Phaedrus (‹.Ö. 15-‹.S. 50)’un bir öykücü¤ünde (fabulas›nda) yine bu deyimi görüyoruz: nkara Üniversitesi Dil Tarih Co¤rafya Fakültesi Latin Dili ve Edebiyat› Anabilim Dal› Ö¤retim Üyesi Prof. Dr. Güngör Var›nl›o¤lu da Phaedrus’un bu deyimi içeren öykücü¤ünü, güzel ve ak›c› Türkçesiyle dilimize flöyle kazand›r›r: Da¤ do¤uruyormufl ba¤›ra ça¤›ra / Neler neler bekleniyormufl yeryüzünde / Da¤ fare do¤urmufl do¤ura do¤ura; Senin için yaz›ld› bu masal iflte / Söze gelince mangalda kül b›rakmazs›n / ‹fle gelince kocaman bir s›f›rs›n.(*) ‹nsan› düflündürüyor: Dilimiz-
A
11
BD MAYIS 2009
BD MAYIS 2009
de çok yayg›n kullan›lan bu deyimi günümüzden 2000 y›l önce Romal›lar Türklerden alm›fl olabilirler mi? Ya da ‹stanbul’un fethinden sonra Türklerle bir arada yaflayan Bizans halk›n›n dilinden mi Türkçeye geçti?.. Yan›t tarihtedir!.. *** ine Latince bir deyim: Lapsus linguae (sürç-i lisan / dil sürçmesi). Buna benzer bir de Lapsus calami (sürç-i kalem / kalem sürçmesi) vard›r. Kubbealt› Lugat›’nda bu iki deyifl için Dr. A. Adnan Ad›var (1881-1955)’dan flu örnek verilir: “sürç-i lisan konuflurken a¤›zdan kaçan hatâya, sürç-i kalem de yazarken kalemden kaçan hatâya derlerdi.” Sürçmek < sürçitmek (Türkçe): Divanü Lûgat’it Türk’te “ayak kaymas›” anlam›ndad›r. Bugün, aya¤›n bir yere tak›lmas› sonucunda tökezlemek, sendelemek; de¤iflmecesel (mecazî) anlamda, dalg›nl›kla yanl›fl bir ifl yapmak, bir söz söylemek, yan›lmakt›r. Lisan (Arapça) Konuflma arac› olan dil. Sürçmek, Türkçe; lisan, Arapça; tamlama kural›, Farsça. (!) Türkçemizde tertemiz ve çok yal›n söylenifliyle “dil sürçmesi” varken bu bozuk ve kar›fl›k deyimin, hem de yanl›fl olarak sürç-ü lisan, sürçü lisan biçiminde kullan›ld›¤› görülüyor. Sürç-i lisan’›n yaz›m k›lavuz-
Y
12
lar›m›zda benimsenen yaz›l›fl› sürçülisan’d›r. Güvenmemiz gereken baz› sözlüklerdeyse hâlâ sürçü lisan... (!) Pir Sultan Abdal (XVI. yy.): Bir sürçmeyle at aya¤› kesilmez; fieyh Galib de (1757-1799): Affeyleyelim ki belki bilmez / Bir sürçen at›n bafl› kesilmez der. Bir de Arapça sehv / sehiv (ço¤ulu sehviyyât) sözcü¤ü var; Türkçesi yan›lt›: bilerek yap›lmayan önemsiz yanl›fll›k. Bu sözcükle yap›lm›fl, Arapça sehviyyât-› lafziyye tamlamas› da, bir bak›ma, sürç-i lisan gibidir. Sehv-i kalem ise, yazma yan›lt›s›. Ünlü bir edebiyatç›-yazar, yaz›s›nda flöyle diyor: “Oysa böyle olmuyor; yafll› kifli, dünyaya kaz›k atacakm›fl gibi yafl›yor...” eyimlerimiz aras›nda, “çok uzun yaflamak” anlam›nda dünyaya kaz›k kakmak / çakmak vard›r. Kaz›k atmak ise, argo sözlüklerinde, aldat›p zarara sokmakt›r. De¤erli yazar›m›z sehv-i kalem etmifl olacak... *** Millet Meclisi Genel Kurulu’nda yaflanan, benim de tan›¤› oldu¤um, ilginç bir dil sürçmesi olay›n›, Yavuz Donat’›n kaleminden okuyal›m. (Tercüman 29. 11. 1978) “Baflbakan Bülent Ecevit, Mecliste konufluyordu. Mali konular› uzun uzun anlatt›. Fert ba-
D
fl›na düflen milli gelirden, fert bafl›na düflen borçtan, fert bafl›na düflen giderden bahsedip tar›m konusuna geçti. “Bu defa, dönüm bafl›na düflen gübre, araç, gereç diyecekken bir sürçülisan ile, Fert bafl›na düflen gübre... demez mi?.. “Arkalardan Artvin Milletvekili Hasan Ekinci’nin Meclisi kahka-
haya bo¤an müdahalesi duyuldu: Fertlerde gübre mi kald› Bülent Bey, millet ishal oldu ishal!...” (*) Phaedrus (Gaius ‹ulius Phaedrus) Masallar, III. 29 (Latinceden çev.: Prof. Dr. Güngör Var›nl›o¤lu) YKY, 2007. OrhanVelidedeoglu@butundunya.com.tr
Türk yaz›m›n› bilmeyen bir yazar... (?!) 13 Mart 2009 tarihli “Cumhuriyet Ankara” ekinde, Cumhuriyet Bürosu’ndan bir gazeteci yazar, Dil Derne¤i’nin yay›n organ› “Ça¤dafl Türk Dili” dergisinde Dernek Baflkan› Sevgi Özel’in “Rengi De¤iflen Dil Tart›flmalar›” bafll›kl› yaz›s›ndan bir bölümceyi, sanki “o yaz› öyle yaz›lmaz, böyle yaz›l›r’ dercesine, yaz›m›n› bozarak al›nt›lar. Say›n Özel’in “Türk abecesiyle ne Kürtçenin ne baflka dillerin yaz›ya geçmesi söz konusudur; çünkü Kürtçenin de bütün diller gibi kendi ses yap›s›na, biçim özelliklerine uygun abecesi vard›r; bununla da Türkçe yaz›lamaz. Öyleyse Türkçenin abecesiyle Kürtçe yazd›rmaya çal›flmak, bilimsel ve ak›lc› bir yöntem de¤il, anlam›n› kestirebilece¤imiz bir oyundur” dedi¤i bölümü, “Özel, flunlar› dile getiriyor” diyerek: “Türk A, Be, Ce’siyle ne Kürtçe’nin ne baflka dillerin yaz›ya geçmesi söz konusudur. [; ç] Çünkü Kürtçe’nin de bütün diller gibi kendi ses yap›s›na, biçim özelliklerine uygun A, Be, Ce [si] vard›r, [;] bununla da Türkçe yaz›lmaz [yaz›lamaz]. Öyleyse Türkçe’nin A, Be, Ce’siyle Kürtçe yazd›rmaya çal›flmak...” biçiminde al›nt›layan kifli yazar olabilir mi? Dilci Nejat Muallimo¤lu, al›nt›lama yöntemiyle ilgili yaz›s›nda flöyle der: “Bir kimsenin sözlerini kendi yaz›s›na almak isteyen bir yazar, onun, t›rnak içinde gösterdi¤i sözlerini aynen almaya mecburdur. Bizde, maalesef, bu en basit kurala riayet etmeyen yazarlar, gazeteciler çok. (...) Bizlere oralarda [Amerikada] noktalama iflaretleri ö¤retilirken, bu ahlakî noktalar üzerinde bilhassa durulurdu...” (Türkçe Bilen Aran›yor, ‹st. 1999 s.878) 13
‹LK DERS‹M‹Z TÜRKÇE Saniye Özden
Sözcük bilginizi denetledikten sonra, do¤ru yan›tlar için 16’nc› sayfam›za bak›n›z
1. zangoç (ermenice) – a) yerden s›çrayan çamur b) turist gezdiren yat c) kal›n kabuklu bir yemifl ç) kilisede çan çalan görevli
6. flaft (ingilizce) – a) elektrik ak›m›n› aç›p kapayan araç b) iflaret veren yüzer cisim c) motorun hareketini ileten mil ç) pilin iki ucu
2. yating (ingilizce) – a) yelken dire¤i b) yelkenli yat yar›fl› c) yat turizmi ç) yat liman›
7. safari (frans›zca) – a) Afrika’da yaban›l hayvan av› b) mavi renkli gökyakut c) ramazanda yolculuk yapan ç) kürk yap›lan hayvan postu
3. vagonet (frans›zca) – a) toprak düzlemede kullan›lan vagon b) asfalt 8. racon (italyanca) – dökmede kullan›lan araç a) kural, yol, yöntem c) toprak yol düzelten silindir b) siyah parlak deri ç) asfalt kaz›yan diflli makine c) köklü, kökten, kesin 4. ültimatom (frans›zca) – ç) kimyada bir element a) bar›fl ça¤r›s› yap›lan nota b) savafl tehdidi bulunan nota 9. paçoz (yunanca) – a) ince tahta b) kefal türünden iri c) ateflkes önerilen nota bal›k c) tap›nak biçimi ç) ticari anlaflma öneren nota ç) eski pantolon 5. tabldot (frans›zca) – a) nöbet çizelgesi b) hastan›n 10. öglena (frans›zca) – a) de¤ersiz fleyler b) pahal› günlük ilaç listesi c) belirli yemek c) tatl› sularda ölçüde verilen birkaç çeflit yaflayan kamç›l› birgözeli yemek ç) a¤›zda eritilerek ç) kal›n derili sürüngen türü yenecek madde
15
‹LK DERS‹M‹Z TÜRKÇE YANITLAR
15’inci sayfam›zda yer alan sözcüklerin do¤ru karfl›l›klar›
1. zangoç (ermenice) – ç) kilisede çan çalan görevli.
6. flaft (ingilizce) – c) motorun hareketini ileten mil.
2. yating (ingilizce) – b) yelkenli yat yar›fl›.
7. safari (frans›zca) – a) Afrika’da yaban›l hayvan av›.
3. vagonet (frans›zca) – a) toprak düzlemede kullan›lan vagon.
8. racon (italyanca) – a) kural, yol, yöntem.
4. ültimatom (frans›zca) – b) savafl tehdidi bulunan nota.
9. paçoz (yunanca) – b) kefal türünden iri bal›k.
5. tabldot (frans›zca) – c) belirli ölçüde verilen birkaç çeflit yemek.
10. öglena (frans›zca) – c-tatl› sularda yaflayan kamç›l› birgözeli.
Aralarında Toscanini ve Mascagni’nin de bulundu¤u sekiz ‹talyan orkestra flefi, Verdi’nin onuruna düzenlenen bir festivale davet edilmifllerdi. Toscanini’nin ününü kıskanan Mascagni, festivalde bir orkestra yönetmeyi, ancak kendisine Toscanini’den daha fazla para ödenmesi kofluluyla kabul edece¤ini söyledi. “Bana ödenecek ücret Toscanini’nin alaca¤ı ücretten bir liret fazla olsa, hiçbir itirazım olmaz” dedi. “Çünkü benim için önemli olan para de¤il, ondan daha büyük oldu¤umun bir kez daha saptanmasıdır.” Festival bittikten sonra Mascagni’ye, içinde ücretinin bulundu¤u zarf verildi. Tanınmıfl “Cavalleria Rusticana” operasının bestecisi Mascagni zarfı açtı¤ında, içinde yaln›zca bir liret oldu¤unu gördü. Çünkü Toscanini, ünlü besteci Verdi’nin onuruna düzenlenen bu festivalde orkestrayı yönetmek için ücret istememiflti.• 16
17
18
19
20
21
HAZIRLAYAN: BÜTÜN DÜNYA YAZI ‹fiLER‹
1
3 Nisan 2009 Pazartesi günü sabah›n erken saatlerinde bafllat›lan “Ergenekon” operasyonunun 12’inci dalgas›, ülke içinde ve yurt d›fl›nda büyük tepkilere yol açt›. Bilim, politika, sanat ve kültür dünyas›, yap›lanlar› sindiremiyor, hukuk d›fl›na ç›k›ld›¤›n› yüksek sesle tekrarl›yordu. Ankara, ‹stanbul, Diyarbak›r, Samsun, fianl›urfa, Bursa, Trabzon, Antalya, Mersin, Van, ‹zmir, Giresun, Kars ve Adana’da yap›lan operasyon, ÇYDD, ÇEV ve üniversiteleri hedef al›yordu. Baflkent Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mehmet Haberal ile Giresun Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Osman Metin Öztürk ve eski üç rektörün yan›s›ra Prof. Dr. Erol Manisal› da gözalt›na al›nm›fl, ÇYDD Baflkan› Türkan Saylan’›n 22
evi 7 saat süreyle aranm›flt›. Günün en ilginç geliflmelerinden biri de, dokuzuncu Cumhurbaflkan› Süleyman Demirel’in, sorgulanmak üzere ‹stanbul’a götürülmekte olan Prof. Dr. Haberal’›, havaalan›nda u¤urlamas› oldu. 13 Nisan’da ‹stanbul’a götürülen Haberal, yaklafl›k 15 saat polis gözetiminde kald›. Daha sonra götürüldü¤ü savc›l›kta 5 saat sorguland›. 17 Nisan Cuma günü erken saatlerde hakk›nda verilen tutuklama karar› üzerine Metris Cezaevi’ne gönderildi. Günlerce yorgun ve uykusuz kal›p günlük ilaçlar›n› da alamayan Prof. Dr. Mehmet Haberal, cezaevinde kalp spazm› geçirince, ayn› gün Haseki hastanesine kald›r›ld›, koroner bak›m servisinde tedavi alt›na al›nd›. Eski bir asker olan Giresun Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. 23
BD MAYIS 2009
BD MAYIS 2009
Osman Metin Öztürk ise, Trabzon’dan o gün saat 20:10’da hareket eden THY uça¤› ile ‹stanbul’a gönderildi. ndokuz May›s Üniversitesi (OMÜ) eski Rektörü Prof. Dr. Ferit Bernay da ‹stanbul’a gönderilenler aras›ndayd›. Atatürkçü Düflünce Derne¤i Baflkan Vekili ve Bursa Uluda¤ Üniversitesi Eski Rektörü Prof. Dr. Mustafa Yurtkuran da, ayn› gün sabah saatlerinde evinde polisin arama yapmas›ndan sonra gözalt›na al›narak ‹stanbul’a götürülüyordu. Ergenekon soruflturmas› kapsam›nda Ça¤dafl Yaflam› Destekleme Derne¤i genel merkezi ile flubelerindeki aramalar da akflam saatlerine kadar devam etti. ‹stanbul’daki genel merkezde yap›lan aramalar saat 21:15 civar›nda sona erdi. Genel merkezdeki araman›n ard›ndan polis, yolu k›sa süreli trafi¤e kapatarak evraklar›, dokümanlar›, CD’leri, hard diskleri ve bilgisayarlar› koydu¤u çuvallar› alarak dernek binas›ndan ayr›ld›. Kanal B Televizyonu ve Baflkent Üniversitesi rektörlü¤ündeki aramalar da akflam saatlerine dek sürdü. Kanal›n kurucusu Rektör Prof. Dr. Mehmet Haberal, evinde ve ayn› anda otomobilinde yap›lan polis aramas›n›n ard›ndan gözalt›na al›narak evinden ç›kar›l›rken, evinin çevresinde toplanan komflular›n›n ve semt sakinlerinin alk›fllar›yla u¤urland›.
O
24
Prof. Haberal’a “Sizle birlikteyiz” anlam›ndaki bu alk›fllar›n bir anlam› da, sergilenmekte olan bu olay›n protestosuydu. Prof. Dr. Mehmet Haberal, Türk Hava Yollar›’n›n 13:00’da kalkacak tarifeli uça¤›yla ‹stanbul’a gönderilmek üzere yo¤un güvenlik önlemleri aras›nda getirildi¤i Esenbo¤a Havaalan›’nda, eski ‹nönü Üniversitesi Rektörü ve halen Baflkent Üniversitesi ö¤retim üyesi Prof. Dr. Fatih Hilmio¤lu’nun da gözalt›na al›nd›¤›n› ve onun da ‹stanbul’a götürülmekte oldu¤unu gördü. Günün beklenmedik olay›n›n Esenbo¤a Havaalan›’ndaki bölümünü, bir rastlant› sonucu uçakta bulunan ünlü televizyoncu Can Dündar flöyle anlat›yordu:
“U
ça¤a bir araba yaklaflt›. Prof. Haberal’› getirdiler zannettik; fakat arabadan Demirel indi ve beklemeye bafllad›. Haberal’› tafl›yan minibüs biraz sonra geldi. ‹kisi kucaklaflt›lar, ayakta 5 dakika kadar konufltular. Demirel, Haberal’› elinden tuttu, bir tür nasihatler etti zannediyorum. Demirel, Ergenekon konusunda fazla konuflmamay› tercih ediyordu. Tam gözalt› esnas›nda bir Ergenekon san›¤› aday› bir isme bu kadar destek vermesi, bir mesaj vermesi önemli bir jestti.” Can Dündar, ayn› uçakta ‹stanbul’a gitti¤i Prof. Haberal ile
uçakta konuflma olana¤› buldu¤unu söyledi ve sohbet s›ras›nda Haberal’›n “Demirel, Zincirbozan’a giderken de ben onu u¤urlam›flt›m. Bir gönül borcu diye de bak›labilir belki” dedi¤ini aktard›. Dündar, Haberal’›n flu sözlerini de aktard›: “Ça¤›rsalar giderdik. Pazartesi günü ‹stanbul’da bir kongrede onur konu¤u olarak aç›l›fl konuflmas› yapacakt›m. Bütün dünyadan bilim adamlar› geliyor, flimdi orada ne denilecek? Benim çal›flma ofisimde Atatürk’ün idam fer-
man› as›l›d›r. Bazen iflte idam ferman› imzalan›r hakk›n›zda, bazen kahraman olursunuz. Bunlar gelir geçer, biz hep buraday›z.” anal B Televizyonu’nun yay›n› normal program› kapsam›nda sürerken, televizyonda arama yap›ld›¤› alt yaz›yla izleyicilere duyuruldu. Kanal B Televizyonu’nun haber müdürü Metin Kayahan, aramalarda polisin eski baz› programlara iliflkin yay›n kasetlerine ve
K
25
BD MAYIS 2009
BD MAYIS 2009
CD’lerine el koydu¤unu söyledi. TV binas›ndaki bilgisayarlar›n da hard diskleri kopyaland›. anser hastal›¤› nedeniyle hastanede tedavi gören Prof. Dr. Türkan Saylan, hafta sonunu geçirmek üzere hastaneden izinli geldi¤i evinden hastaneye dönmek üzere haz›rlan›rken, sabah›n erken saatlerinde evine gelen çeflitli flubelere ba¤l› polisleri buldu karfl›s›nda... Evi aranan “a¤›r hasta” Prof. Saylan’›n ad› gözalt› listesinde yer alm›yordu. Prof. Dr. Saylan, “Cumhuriyet” gazetesi yazar› ‹lhan Selçuk’un Ergenekon operasyonunda gözalt›na al›nmas›n›n ard›ndan bir aç›klama yapm›fl ve “Hepimiz demek ki bir gece vakti gözalt›na al›nabiliriz. Bu çok yanl›fl bir fley” demiflti. Prof. Dr. Türkan Saylan o gün gözalt›na al›nmad›; ama genel baflkan› oldu¤u Ça¤dafl Yaflam› Destekleme Derne¤i’nin ‹stanbul’daki genel merkezinde, Kad›köy, Avc›lar ile Bak›rköy flubelerinde ve Diyarbak›r, fianl›urfa, Kars, Bursa, Trabzon, Antalya, Alanya, Mersin, Van, ‹zmir, Çukurova, Adana flubelerinde aramalar yap›ld›, flube baflkanlar› gözalt›na al›nd›. ÇYDD Van fiube Baflkan› ve Van Yüzüncü Y›l Üniversitesi ö¤retim üyesi Prof. Dr. Ayfle Yüksel de, üniversite yerleflkesindeki lojman›nda polis ve Jandarma ekip-
K
26
leri taraf›ndan yap›lan 5 saatlik aramadan sonra gözalt›na al›nd›. Do¤an Gazetecilik A.fi ‹cra Kurulu üyesi ve Pazarlama, Sat›fl, ‹fl Gelifltirme Grup Baflkan› Tijen Mergen de “Ergenekon” soruflturmas› kapsam›nda gözalt›na al›nd›. Mergen, ÇYDD ile “Baba Beni Okula Gönder” projesini yürütüyordu. Mergen, Fatih Kamu Sa¤l›¤› Merkezi’nde yap›lan sa¤l›k kontrolünün ard›ndan ‹stanbul Emniyet Müdürlü¤ü’ne getirildi. Üç gün nezarette tutulan Mergen, savc›l›kta ifade verdikten sonra serbest b›rak›ld›. 68’liler Birli¤i Vakf› Genel Sekreteri Nam›k Kemal Boya da gözalt›na al›nd›¤›n› bildirdi. ak›f Baflkan› Targan, yapt›¤› yaz›l› aç›klamada, “Ergenekon” davas›n›n o günkü dalgayla yeni bir boyut kazand›¤›n› kaydediyor ve “‹çlerinde vakf›m›z genel sekreteri Nam›k Kemal Boya’n›n da bulundu¤u çok say›da ayd›n, bilim insan›, sivil toplum kurulufllar› yöneticisinin evlerinde aramalar yap›l›rken, kimileri de gözalt›na al›nm›fl bulunmaktad›r” diyordu. 68’liler Vakf›’ndaki operasyonu, Ça¤dafl E¤itim Vakf›’ndaki operasyon izledi. Vak›f merkezinde ve yurt d›fl›nda olan baflkan Gülseven Yafler’in evinde de arama yap›ld›, evraklara ve bilgisayarlara el konuldu.
V
S›rada, yine bir ö¤retim üyesi vard›. ‹stanbul Üniversitesi ‹ktisat Fakültesi’nin emekli ö¤retim üyesi ve “Cumhuriyet” gazetesi yazar› Prof. Dr. Erol Manisal›’ya gelmiflti s›ra... da evinde yap›lan aramadan sonra gözalt›na al›n›p götürülürken, üzüntüsünü çevresindeki komflular› ve dostlar›yla paylafl›yor, “Ben de bilmiyorum nedenini, götürülüyorum iflte” diyordu. 17 Ocak Cuma sabah› gün ›fl›ldarken Türkiye’nin siyasal ve toplumsal yaflam›nda yeni bir kilometre tafl› olufluyor, Baflkent Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mehmet Haberal, 19 May›s Üniversitesi eski Rektörü Prof. Dr. Ferit Bernay, Uluda¤ Üniversitesi eski Rektörü Prof. Dr. Mustafa Yurtkuran, ‹nönü Üniversitesi eski Rektörü ve halen Baflkent Üniversitesi ö¤retim üyesi Prof. Dr. Fatih Hilmio¤lu, Van Yüzüncü Y›l Üniversitesi Ö¤retim Üyesi Prof. Dr. Ayfle Yüksel, ‹stanbul Üniversitesi emekli ö¤retim üyesi Prof. Dr. Erol Manisal›, Hamdi Gökhan Ecevit ve Ömer Sadun Oky›lt›r›k, Befliktafl’ta, yan duvar›nda “‹stanbul Adliyesi” yaz›l› binan›n kap›s›ndan tutuklu olarak ç›kar›l›yor, Metris Cezaevi’ne gönderiliyorlard›. Neden, Neden, Neden?.. “Özel yetkili” cumhuriyet savc›lar›nca yap›lan sorgulamalar›n›n ard›ndan tutuklanma is-
O
temiyle ‹stanbul Nöbetçi 14. A¤›r Ceza Mahkemesi’ne sevk edilen ve ifadelerinin al›nmas›n›n ard›ndan tutuklanan, 19 May›s Üniversitesi eski Rektörü Prof. Dr. Ferit Bernay, Uluda¤ Üniversitesi eski Rektörü Prof. Dr. Mustafa Abbas Yurtkuran, ‹nönü Üniversitesi eski Rektörü Prof. Dr. Fatih Hilmio¤lu ile ‹stanbul Üniversitesi emekli ö¤retim üyesi Prof. Dr. Erol Manisal›’n›n, “Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ortadan kald›rmaya ve görevini yapmas›n› engellemeye teflebbüs” ve “yasa d›fl› terör örgütü üyesi olmak” suçlar›n› iflledikleri yönünde “kuvvetli suç flüphesi varl›¤›n› gösteren olgular›n bulunmas›” dolay›s›yla tutukland›klar› aç›klan›yordu. an Yüzüncü Y›l Üniversitesi ö¤retim üyesi Prof. Dr. Ayfle Yüksel, Ömer Sadun Oky›lt›r›k ve Hamdi Gökhan Ecevit’in ise “yasa d›fl› terör örgütü üyesi olmak suç flüphesi” gerekçesiyle tutukland›klar› ileri sürülüyordu. Ayn› günün ö¤le saatlerinde “a¤›r hasta” Prof. Dr. Türkan Saylan kiflisel görüfllerini aç›klarken, özünde tüm “arkadafllar›” ad›na sözcülük yap›yor, flu sözcükleriyle, onlar›n görüfllerini de aç›kl›yordu: “Ülkemizi satt›rmay›z, böldürmeyiz. Her devrimin bir karfl›devrimi vard›r. Devrimimizi korumak zorunday›z.”•
V
27
Baflkent Üniversitesi Mütevelli Kurul Kamuoyu Duyurusu 27. 04. 2009
aflam›n› ülkesine, insana, bilime, e¤itime ve çevreye vakfeden kurucu Rektörümüz Say›n Prof. Dr. Mehmet Haberal, demokrat ve laik Türkiye Cumhuriyeti’nin ça¤dafllaflmas›n›n yolunun e¤itimden geçti¤inin bilinci içinde 1993 y›l›nda, baflkanl›¤›n› yürüttü¤ü Türkiye Organ Nakli ve Yan›k Tedavi Vakf› ile aile mallar›n›n büyük bölümünü vakfederek kurdu¤u Haberal E¤itim Vakf›’n›n mal varl›klar›n› tahsis ederek Baflkent Üniversitesi’ni kurmufltur. Kamu tüzel kiflili¤ine sahip Baflkent Üniversitesi, 16 y›lda binin üzerinde akademik personel olmak üzere yaklafl›k 8 binin üzerinde çal›flan›, 10 binin üzerinde ö¤rencisi, yurdun her bölgesinde hastane ve diyaliz merkezleri, sa¤l›k kurulufllar› ile ülkenin özlenen, örnek ve gurur kayna¤› sa¤l›k ve e¤itim kurumu olmufltur. Kurulufl yasas› ile kamu tüzel kiflili¤i olan üniversitemizin tüm ifltirakleri ile birlikte mal varl›¤› kamu mal› olup Türk ulusunundur. Bu nedenle devletin idari ve mali denetimi alt›ndad›r. Bu denetimlerde de görüldü¤ü gibi binlerce ö¤renciye burs vermektedir. Bu maddi ve manevi varl›¤›n yarat›c›s› “yedi gün yirmi dört saat çal›flma” slogan› ile hayat›n› adayan, yaln›z çal›flan›na de¤il,
Y
29
BD MAYIS 2009
BD MAYIS 2009
t›p dünyas›na da örnek ve uluslararas› bir de¤er olan Say›n Prof. Dr. Mehmet Haberal’d›r. Say›n Dr. Haberal bilim adaml›¤›, giriflimci kiflili¤i yan›nda demokrasi âfl›¤›, demokratik ve laik hukuk devleti ilkelerinin y›lmaz savunucusudur.
Ö
yle ki, 2000 y›l›nda zaman›n ço¤unluk parti baflkanlar› taraf›ndan 10’uncu cumhurbaflkanl›¤› resmen kendisine önerildi¤inde, çözümün mutlaka parlamento içinden aranmas›n›, yeni cumhurbaflkan›n›n parlamenterler aras›ndan seçilmesinin parlamentoya sayg›n›n gere¤i oldu¤unu belirtip erdemlilik, demokrasi örne¤i verip öneriyi bütün nezaketi ile yaz›l› olarak geri çeviren Say›n Rektörümüz, talihin ne garip oluflumu ki bugün utanç verici ve kabul edilemez biçimde silahl› terör örgütü kurmak ve yönetmekle suçlanmaktad›r. Ülke içindeki çal›flmalar› ile yetinmeyip yurt d›fl›nda yap›lan uluslararas› bilim kongrelerinde Türk bayra¤›n› ve Atatürk posterini ast›ran, ‹stiklâl Marfl›m›z› gururla bilim adamlar›na ayakta dinlettirip alk›fllatt›ran, Türk dilini ilk kez kulland›ran ve Dünya Yan›k Tedavi Birli¤i baflkanl›¤›n› üstlenen, Amerikan Cerrahlar Birli¤i üyesi olan yine Say›n Rektörümüzdür.
U
lusal ve uluslararas› bir de¤er olan Say›n Rektörümüzün önce ev ve çal›flma odalar› insanl›k onurunu zedeleyen bir ithamla aranm›fl, onur k›r›c› biçimde göz alt›na al›nm›fl, daha sonra “Adil Yarg›lama” kurallar› hiçe say›larak dört gün gözalt›, emniyet ve savc›l›k sorgusu ile bitap düflürüldükten sonra 17 Nisan 2009 Cuma günü saat 06:00’da hakim huzuruna ç›kart›lm›fl ve tutuklu yarg›lanmas›na karar verilmifltir. Tutuklama gerekçesi ne üniversitemizi ne mütevelli kurulumuzu ne de kamuoyunu tatmin etmemifltir. Tutuklama karar›na yap›lan itiraz da red olunmufl, ancak gerekçe flu ana kadar aç›klanmam›flt›r. Ortada yarg› karar› bulunmadan maalesef baz› bas›n organlar› ve baz› siyasiler taraf›ndan suçlu ilan edilerek gerek Say›n Rektörümüzün ve gerekse üniversitemizin onuru ile oynanm›flt›r. Bu suçu iflleyenlerin ve müfterilerin sonuna kadar takipçisi olaca¤›z. 30
A
nayasa Mahkemesi Say›n Baflkan›’n›n Anayasa Mahkemesi’nin 47. Y›l Kurulufl Y›ldönümü konuflmas›nda belirtti¤i gibi “Yarg› siyasi düflüncelerle kuflat›lm›fl”, mahkeme hakimlerinden önce bir k›s›m medya ve siyaset dünyas›n›n baz› isimlerinden oluflan yarg›çlar kararlar›n› vermifl, sorgulama yapan mahkemenin tutuklama karar›ndan saatler öncesi karar›n verildi¤ini kamuoyuna duyurmufllard›r”. Yine Say›n Baflkan’›n Nutkunda belirtti¤i gibi “mahkemeleri yönlendirme ve etkileme çabalar›” suçtur. Maalesef yarg›lananlar ile avukatlar›ndan dosyalar›n incelenmesi esirgenmifl ve dosyalar›n incelenmesi dahi k›s›tlanm›fl iken baz› medya organlar› ile baz› siyasiler kamuoyu önüne ç›k›p dosyada flu bilgiler var diyebilmektedir. Hatta güvenlik güçleri taraf›ndan sorgulama yap›lmazdan önce, güya sorgulama yap›lm›fl gibi Say›n Rektörümüze soruldu¤u iddia olunan sorular ile yan›tlar› yay›nlam›fl, ak›llar›nca güvenlik güçlerine yol gösterip etkileme gayretine girmifllerdir. ‹lgili siyasiler de dahil bu suçlular›n cezaland›r›lmas› ve suçlar›n temadi etmesinin önlenmesi için cumhuriyetimizin savc›lar›n› göreve davet etmekteyiz. Bu beyanlar›m›z ihbar kabul edilmelidir.
B
aflkent Üniversitesi’ne reva görülen bu zor koflullara ra¤men tüm e¤itim ve sa¤l›k kurumlar›, eskiden oldu¤u gibi Say›n Rektörümüzün ilkelerine uygun biçimde “yirmidört saat yedi gün” slogan› ile hizmete devam etmektedir. Baflkent Üniversitesi Mütevelli Kurulu olarak biz de yaral›y›z. Ancak bu yaray› yüre¤imizde onurla tafl›yaca¤›z. Tüm yaflam›n› hastalar›na, e¤itime ve ülkesine adayan, Atatürk devrimlerinin sars›lmaz savunucusu Rektörümüz Say›n Prof. Dr. Mehmet Haberal özgürlü¤üne kavuflacak ve onurumuzu zedeleyen ithamdan kurtulacak, bafl› dik onur ve gururla görevine dönecektir. Baflkent Üniversitesi Mütevelli Kurulu olarak o güne kadar tüm hak ve hukukunun her türlü yasal ortamda sonuna kadar savunucusu ve takipçisi olaca¤›z. Kamuoyuna sayg›yla duyurulur.• 31
PAtatürk rof.Dr.Mehmet Haberal ve Türk ulusu karfl›s›nda Ça¤dafl Uygarl›k Düzeyini Aflan Bir Türk
varl›¤›yla “hesap veriyor” HAZIRLAYAN: BÜTÜN DÜNYA YAZI ‹fiLER‹ •1944 y›l›nda Rize’nin Pazar ilçesi Subafl› Köyü’nde do¤du. •1967 y›l›nda Ankara Üniversitesi, T›p Fakültesi’ni bitirdi. •1971 y›l›n›n Ekim ay›nda Genel Cerrahi alan›nda uzman oldu. •1973 y›l›nda Shriner’s Yan›k Enstitüsü (Shriner’s Burns Institute) ve John Seally Hastanesi’nde yan›k tedavisi üst ihtisas› yapt›, Galveston, Texas, ABD. •1 Ocak 1974-30 Haziran 1975 y›llar› aras›nda Colorado Üniversitesi, T›p Fakültesi Transplantasyon Merkezi’nde transplantasyon üst ihtisas› yapt›. •1975 y›l›n›n Temmuz ay›nda Hacettepe Üniversite Hastanesi, Genel Cerrahi Bölümü’nde Yan›k ve Organ Nakli Ünitelerini kurdu. •3 Kas›m 1975 tarihinde Hacettepe Üniversitesi Hastanesi’nde Türkiye’de ilk kez canl› donörden böbrek naklini gerçeklefltirdi. •Dünya Yan›k Derne¤i ulusal temsilcisi seçildi. •1976 y›l›nda Genel Cerrahi alan›nda doçent oldu. 32
•10 Ekim 1978 tarihinde Avrupa Organ Nakli Vakf›’ndan (Eurotransplant) temin edilen organla Türkiye’de ilk kez kadavradan böbrek naklini gerçeklefltirdi. •1979 y›l›nda organ ve doku nakli yasas›n›n ç›kmas›n› sa¤lad› (3 Haziran’da yasalaflan 2238 say›l› kanun). •27 Temmuz 1979 tahinde Türkiye’de ilk kez yerli kaynakl› kadavradan böbrek naklini gerçeklefltirdi. •26-27 May›s 1979 tarihleri aras›nda 1. Ulusal Yan›k Kongresi’ni Ankara’da düzenledi. •4 Eylül 1980 tarihinde Türkiye Organ Nakli ve Yan›k Tedavi Vakf›’n› kurdu. •12 Mart 1982 tarihinde Türkiye Organ Nakli ve Yan›k Tedavi Vakf›’na ba¤l› Ankara’da ilk Hemodiyaliz Merkezi’ni kurdu. •Genel Cerrahi profesörü oldu. •Dünya Yan›k Derne¤i Yürütme Kurulu üyesi ve ayn› derne¤in Do¤u Akdeniz Bölge temsilcisi seçildi. 33
BD MAYIS 2009
BD MAYIS 2009
•1983 y›l›nda Ankara’da ilk organ nakli kongresini düzenledi. zamana de¤in tüm dünyada en fazla 36 saat saklanabilen kadavra böbreklerin so¤uk iskemi sürelerini 111 saate kadar uzat›lmas›n› sa¤layan çal›flmay› yapt›. •T›bbi alandaki baflar›l› katk›lar›ndan dolay› Sedat Simavi Vakf›, Sa¤l›k Bilimleri Ödülü’nü ald›. •1984 y›l›nda Akdeniz Yan›k Kulübü kurucu üyesi oldu. •Ortado¤u’da organ paylafl›m› ve teminini kolaylaflt›rmak için Ortado¤u Diyaliz ve Organ Nakli Vakf›’n› kurdu. •17-20 Kas›m 1985 tarihleri aras›nda ‹stanbul’da Ortado¤u Diyaliz ve Organ Nakli Vakf›’n›n ilk kongresini düzenledi. •16 Eylül 1985 tarihinde Ankara’da Türkiye Organ Nakli ve Yan›k Tedavi Vakf› Hastanesi’ni kurdu. •Amerikan Yan›k Derne¤i “Everett Idris Evans Özel Ödülü”nü ald›. •1986 y›l›nda Dünya Yan›k Derne¤i genel sekreter yard›mc›s› olarak seçildi. •1986 y›l›n›n Eylül ay›nda Haberal E¤itim Vakf›’n› kurdu. •Amerikan Cerrahi Derne¤i üyesi seçildi (Fellow of the American College of Surgeons-FACS). •1987 y›l›nda Ortado¤u Organ Nakli Derne¤i kurucusu oldu ve baflkan› seçildi.
O
34
•‹stanbul’da ilk Bölgesel Do¤u Akdeniz Yan›k Kongresi’ni düzenledi. •2-4 Kas›m 1988 tarihleri aras›nda Ankara’da ilk Ortado¤u Organ Nakli Derne¤i Kongresi’ni düzenledi. •8 Aral›k 1988 tarihinde Türkiye’de ve bölgede kadavradan ilk baflar›l› karaci¤er naklini gerçeklefltirdi. •1990 y›l›n›n Ekim ay›nda Türkiye Organ Nakli Derne¤i kurucusu oldu ve baflkan› seçildi. •15 Mart 1990 tarihinde Türkiye, Avrupa ve bölgede bir ilk olan, çocuklarda canl›dan k›smi karaci¤er naklini gerçeklefltirdi. •24 Nisan 1990 tarihinde dünyada bir ilk olan, eriflkinde canl›dan k›smi karaci¤er naklini gerçeklefltirdi. •16 May›s 1992 tarihinde dünyada bir ilk olan ayn› canl› donörden k›smi karaci¤er ve böbrek naklini gerçeklefltirdi. •New York Bilim Akademisi üyesi oldu. •1993 y›l›nda Türkiye Organ Nakli ve Yan›k Tedavi Vakf› ve Haberal E¤itim Vakf› ile birlikte Baflkent Üniversitesi’ni kurdu. Üniversite, 11 fakülte (FenEdebiyat, Hukuk, ‹ktisadi ve ‹dari Bilimler, Mühendislik, T›p, Sa¤l›k Bilimleri, ‹letiflim, Difl Hekimli¤i, Güzel Sanatlar, Tasar›m ve Mimarl›k ile E¤itim Fakülteleri), 7 enstitü (Organ Nakli ve Gen Bilimleri, Fen Bilimleri, E¤itim Bilimleri, Sa¤l›k Bilimleri, Sosyal Bi-
limler, Yan›k, Yang›n ve Do¤al Afetler, Avrupa Birli¤i ve Uluslararas› ‹liflkiler) ve 5 meslek yüksek okulu ile ‹ngilizce haz›rl›k okulundan oluflmaktad›r. •Ankara’da Baflkent Üniversitesi Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Merkezi’ni açt›. •3 Eylül 1994 tarihinde ‹zmir’de Baflkent Üniversitesi Zübeyde Han›m Araflt›rma ve Uygulama Merkezi’ni açt›. •1995 y›l›nda Türkiye’de Yan›k ve Yang›n Afetleri Derne¤i’ni kurdu. •1998 y›l›nda Yalova’da, Türkiye’de k›rsal kesimde hizmet veren ilk diyaliz merkezini açt›. •1998 y›l›n›n Haziran ay›nda Adana Baflkent Üniversitesi Hastanesi’ni açt›. •Ortado¤u Yan›k ve Yang›n Afetleri Derne¤i’ni kurdu. •1999 y›l›nda Ankara’da Baflkent Üniversitesi Ayfleabla Okullar›’n› açt›. •2000 y›l›n›n Temmuz ay›nda Alanya Baflkent Üniversitesi Hastanesi’ni açt›. •2000 y›l›n›n A¤ustos ay›nda Dünya Transplantasyon Derne¤i’nin Roma’daki kongresinde kendisine Türkiye ve dünyada organ naklinin geliflimine yapt›¤› katk›lardan dolay› “Millenyum Madalyas›” verildi. •20 Kas›m 2000 tarihinde Ankara’da yeni Baflkent Üniversitesi Hastanesi’ni açt›. •20 Nisan 2000 tarihinde Transplant Olimpiyatlar› Derne¤i’ni kurdu.
•2000 y›l›n›n Nisan ay›nda Bütün Dünya dergisinin imtiyaz hakk›n› alm›fl ve dergiyi “Baflkent Üniversitesi’nin Kültür Yay›n›” olarak yay›mlamaya bafllam›flt›r. •2002 y›l›nda Baflkent Üniversitesi Adana Seyhan Hastanesi’ni açt›. •14 Ocak 2002 tarihinde Klinik ve Deneysel Araflt›rmalar Derne¤i’ni kurdu. •2003 y›l›nda Amerikan Cerrahi Birli¤i (American Surgical Association-ASA) onursal üyesi seçildi. •Baflkent Üniversitesi Konya Hastanesi’ni açt› •Cerrahi Araflt›rmalar Akademisi (Academy of Surgical Research) üyesi ve Türkiye temsilcisi oldu. •2004 y›l›nda “Kanal B”, “Radyo Baflkent” ve “Baflkent Haber Ajans›”n› kurdu. 004 y›l›n›n A¤ustos ay›nda Japonya’da yap›lan Dünya Yan›k Derne¤i (International Society for Burn Injuries-ISBI) Kongresi’nde 20062008 Dönem Baflkanl›¤›’na seçildi. •2005 y›l›n›n Eylül ay›nda, Prag’da, Uluslararas› Cerrahlar Koleji fahri üyeli¤i verildi (Honorary Fellowship of the International College of Surgeons-FICS). •15-23 May›s 2006 tarihleri aras›nda Massachusetts General Hospital ve Johns Hopkins Hospital’da ders vermek için davet edildi. •4 May›s 2006 tarihinde Dünya Organ Nakli Derne¤i’nin Orta
2
35
BD MAYIS 2009
BD MAYIS 2009
Do¤u ve Afrika bölge encümeni olarak seçildi. •15 May›s 2006 tarihinde Azerbaycan T›p Üniversitesi’nde fahri doktora unvan› verildi. •Yine ayn› tarihte, Pakistan Karaçi Üniversitesi taraf›ndan bilimsel doktora unvan› verildi. •2006 y›l›n›n Haziran ay›nda Ortado¤u Yan›k ve Yang›n Afetleri Derne¤i (The Middle East Burn and Fire Disaster SocietyMEBFDS) Baflkanl›¤›’na seçildi. 006 y›l›n›n Eylül ay›nda Dünya Yan›k Derne¤i (International Society for Burn InjuriesISBI) 2006-2008 dönem baflkan› oldu. •Brezilya Yan›k Derne¤i Yönetim Kurulu Onursal Üyesi seçildi. •Uluslararas› Cerrahlar Birli¤i (International Surgical Group) üyeli¤ine seçildi. •26 Kas›m 2006 tarihinde Kuveyt Sa¤l›k Bakan› fieyh Ahmad AlAbdulla Al-Sabah taraf›ndan “Ömür Boyu Baflar› Ödülü” verildi. •13-15 May›s 2007 tarihleri aras›nda Do¤al Ba¤›fl›kl›k Derne¤i Toplant›s›’n› (Society of Innate Immunity Meeting) Ankara’da düzenledi. •1-7 Temmuz 2007 tarihleri aras›nda Organ Nakli Derne¤i’nin Yeni Fikir Lider Toplant›s›’n› (The Transplantation Society New Key Opinion Leader Meeting) Ankara’da düzenledi. •4-6 Temmuz 2007 tarihleri
2
36
aras›nda baflkanl›¤›n› yapt›¤› Türkiye Organ Nakli Derne¤i’nin 9. Bilimsel Kongresi’ni (9th Meeting of the Turkish Transplantation Society) Ankara’da düzenledi. •17 Eylül 2008 tarihinde Ankara’da Cerrahi Müdahelede Kalite ve E¤itim Konulu Sempozyum (Symposium on Surgical Education and Quality) düzenledi. •18-19 Ekim 2008 tarihleri aras›nda Uluslararas› Cerrahlar Koleji Avrupa Federasyonu Türkiye Bölümü Toplant›s›’n› (International College of Surgeons European Federation Turkey Section Meeting) Antalya’da düzenledi. •4 Kas›m 2008 tarihinde Birinci Uluslararas› Yan›k Haftas›’nda (First National Burns Week) Dubai’de ödül takdim edildi. Almanya’n›n Münih kentinde irtibat bürosu aç›lm›flt›r. •18 fiubat 2008 tarihinde böbrek nakli alan›ndaki öncülü¤ü ve böbrek nakli alan›na yapm›fl oldu¤u de¤erli katk›lar›ndan dolay› Suudi Arabistan Prensi Abdulaziz Bin Salman taraf›ndan ödül takdim edildi. •13 Mart 2008 tarihinde, Amman’da, karaci¤er nakli alan›ndaki öncülü¤ü ve karaci¤er nakli alan›na yapm›fl oldu¤u de¤erli katk›lar›ndan dolay› Ürdün Prensi Raad Bin Zeid taraf›ndan ödül takdim edildi. •4-5 Eylül 2008 tarihleri aras›nda Amerika Birleflik Devletleri, Washington Eyaleti’nde Washington Üniversitesi’ne konuk profe-
sör olarak davet edildi. ‹ki günlük programda bir gün Washington Üniversitesi Transplantasyon Merkezi’nde (University of Washington Transplant Center) organ nakli üzerine ve bir gün Harborview Yan›k Merkezi’nde (Harborview Burn Center) yan›k tedavisi üzerine Prof. Dr. Mehmet Haberal’›n onuruna iki sempozyum düzenlendi. Washington Universitesi Konuk Profesörlü¤ü (University of Washington Visiting Professorship) ödülü ald›. •10 Eylül 2008 tarihinde, Montreal’de Uluslararas› Yan›k Derne¤i (International Society for Burn Injuries) 2006-2008 y›llar› aras›ndaki baflkanl›k görevinin sona ermesiyle beraber derne¤e yapm›fl oldu¤u katk›lardan dolay› ödül ald›. •30 Eylül 2008 tarihinde Prague Yan›k Merkezi’nde (Prague Burn Center) Baflkan› Prof. Dr. Radana Königova taraf›ndan Çek Cumhuriyeti Medikal Bilimler Akademisi (Czech Medical Association) Onursal Üyelik Ödülü takdim edildi. •23 Ekim 2008 tarihinde, Karachi’de, onursal davetli olarak kat›ld›¤› Sindh Üroloji ve Organ Nakli Enstitüsü Kongresi’nde (Congress of the Sindh Institute of Urology and Transplantation) taraf›ndan Onursal Konuk Plaketi ödülü ald›. •19 Kas›m 2008 tarihinde Shiraz’da, onursal konuk olarak kat›ld›¤›, 17-21 Kas›m tarihleri ara-
s›nda gerçekleflen 11. Orta Do¤u Organ Nakli Derne¤i Kongresi’nde (11th Congress of the Middle East Society for Organ Transplantation) dernek kurucusu ve daimi destekçisi olarak ve organ nakli ve ba¤›fl› alan›nda yapm›fl oldu¤u katk›lar›ndan dolay› ödül takdim edildi. Ayr›ca, ‹ran Medikal Bilimler Akademisi’nden (Academy of Medical Sciences of Iran) Onursal Üyelik Ödülü ald›. Aral›k 2008 tarihinde, Viyana’da, Uluslararas› Cerrahlar Koleji 36. Dünya Kongresi’nin yap›ld›¤› Viyana Belediye Tören Salonu’nda onursal üyeli¤e seçilen ve derne¤in bir önceki baflkan› olan Prof. Dr. Nadey S. Hakim, konuflmas›n›n ard›ndan, Atatürk posterini ekranda göstererek 200 kat›l›mc› huzurunda 2005 y›l›nda onursal üyeli¤e seçilen Prof. Dr. Mehmet Haberal’› kürsüye davet edip, Mustafa Kemal Atatürk’ün ilkeleriyle yetiflen ve bugün organ nakli konusunda dünyan›n önde gelen meslektafl›, Prof. Dr. Haberal’› kutlad›. Editörlük Çal›flmalar›: •Türkiye Organ Nakli Derne¤i ve Türkiye Yan›k ve Yang›n Afetleri Derne¤i taraf›ndan yay›mlanmakta olan t›p dergisi “Diyaliz, Transplantasyon ve Yan›k” dergisi editörü •Ortado¤u Organ Nakli Der-
4
37
Bat›, Atatürk’ü Yarg›l›yor YAZAN: PROF. DR. EROL MAN‹SALI
Y
6 Haziran 2003 tarihinde Baflkent Üniversitesi Konya Hastanesi’nin aç›l›fl›nda Prof. Dr. ‹hsan Do¤ramac›, kendisine sorulan “Yaflam›n›zdaki en büyük eseriniz nedir?” sorusuna “Kesinlikle Mehmet Haberal’d›r” demifl, bu görüflünü yaz›yla bildirmesini isteyen gazetecilere yukar›daki yan›t›n› vermifltir: “En büyük hizmetiniz nedir? sorusuna cevab›m: Mehmet Haberal’in yetiflmesine ve önünün aç›lmas›na olan katk›md›r” diyebilirim. ‹hsan Do¤ramac› Konya 06.06.2003
ne¤i’nin yay›n organ› olan “Experimental and Clinical Transplantation” dergisi editörü •Dünya Organ Nakli Derne¤i’nin yay›n organ› olan “Transplantation Proceedings”, •1996 misafir editörü, •1998 misafir editörü, •2000 misafir editörü, •2002 misafir editörü, •2004 misafir editörü, •2005 misafir editörü •2006 misafir editörü, •2008 misafir editörü, •“International Medical Journal” dergisi Yay›n Kurulu üyesi •“Investigative Surgery” dergisi Yay›n Kurulu üyesi •“Clinical Transplantation” dergisi Yay›n Kurulu üyesi •“Transplantation Proceedings” dergisi Yay›n Kurulu üyesi •“Saudi Journal of Kidney Diseases” dergisi Yay›n Kurulu üyesi •“Burn Care and Rehabilitation” dergisi Yay›n Kurulu üyesi •“Urology Journal” dergisi Yay›n Kurulu üyesi •“Archives of Iranian Medici38
ne” dergisi Yay›n Kurulu üyesi 22 Kas›m 2008 itibariyle, •1730 böbrek, 320’den fazla karaci¤er nakli yapt›, •22’den fazla ulusal ve uluslararas› bilimsel kongre düzenledi, •35 ulusal ve uluslararas› t›p derne¤i üyesi, •1428 Türkçe ve ‹ngilizce bilimsel yay›n›n yazar›. 2 ‹ngilizce, 4 Türkçe kitab› bulunan ve t›p alan›nda 25 ulusal ve uluslararas› ödül sahibi olan Prof. Dr. Mehmet Haberal, Türkiye’nin uluslararas› literatürde en fazla bilimsel yay›m› bulunan tek rektörüdür. •Kurdu¤u Baflkent Üniversitesi’nde bugün 8500 kifli çal›flmaktad›r. Baflkent Üniversitesi’nin yurdun çeflitli bölgelerinde hizmet vermekte olan 10 hastanesi, 1 poliklini¤i, 13 diyaliz merkezi, biri Adana biri Ankara’da olmak üzere 2 koleji, 2 oteli, 6 vakf›, 4 vak›f iktisadi iflletmesi bulunmaktad›r.•
arg›lanan Türkiye Cumhuriyeti, devrimlerimiz. Yarg›lanan ba¤›ms›zl›¤›m›z, özgürlü¤ümüz. - Lozan yarg›lan›yor, emperyalizme karfl› kazand›¤›m›z savafl yarg›lan›yor... - Halk›m›z, ulusumuz yarg›lan›yor sömürgeciler taraf›ndan...
- Kimli¤imiz, de¤erlerimiz ve varl›¤›m›z yarg›lan›yor... - Kurtuluflumuz ve onun önderi Mustafa Kemal Atatürk yarg›lan›yor sömürgeciler ve onlar›n maflalar› taraf›ndan... En büyük suçlu Atatürk; çürümüfl, emperyalizmin arka bahçesi ve oyunca¤› olmufl, fiilen iflgal edilmifl Osmanl›’dan, ba¤›ms›z bir ulus ve Cumhuriyet yaratm›fl, avrupal› müstevlilere karfl›. Ezilen ve sömürülen dünyada ba¤›ms›zl›¤›n simgesi olmufl bir Türkiye; hem de dünyan›n en sorunlu bölgesinde. Hindistan’›n ‹ngiltere’ye baflkald›rmas›nda, Afri-
ka ülkelerinin Avrupa’ya karfl› savafl›nda; dün Castro’nun bugün Chavez’in Amerika’ya meydan okuyan duruflunda örnek olmufl Mustafa Kemal Atatürk. Sömürgeciler onu hiç sevmediler ve sevmiyorlar. Bundan dolay› Atatürk’ü yarg›l›yorlar, yermek istiyorlar. Yeniden o kaosa, Sevr’i kabul ettirdikleri Osmanl›’ya dönmek istiyorlar. - Ça¤dafl de¤erler, ça¤dafl hukuk düzeni ve toplumsal haklar yerine siyasal islam›n egemen oldu¤u bir cemaat düzensizli¤i istiyorlar bu co¤rafyada. - Cemaatin bafl›na bir kukla yerlefltirip, onu yönetmek niyetindeler...
Obama’n›n Haf›zas›... - Obama Afrikal› dedelerini hat›rl›yor mu? - Amerika’n›n pamuk tarlalar›na tafl›namayan Afrikal›lar›n bugün sömürgeciler taraf›ndan ne hale getirildiklerini, “Sudan’a yeni askeri operasyonlar planlarken” hiç mi hat›rlam›yor? - Amerika’n›n Irak, Lübnan ve Afganistan’› kan gölüne çevirdi¤ini göremiyor mu? Görememifl ki, Türkiye’ye ve Irak’a geliflinde “izlenen politikan›n devam›n›” istiyor. Afganistan’da kendisi için “sa39
BD MAYIS 2009
vaflacak Türk Askeri” istiyor. Amerika yenilmifl, “gel benim yerime sen savafl” diyor, kendi emperyalizmine alet ediyor... Amerika için Kore’ye, Somali’ye, Yugoslavya’ya, Afganistan’a, Lübnan’a asker gönderdik. Dün Kurtulufl Savafl›’nda bat›n›n bize yapt›klar›n› bugün sömürgeciler tekrarlarken neden onlara yard›m ediyoruz? Bindi¤imiz dal› neden kesiyoruz?
D
ün ‹ngiliz’in Çanakkale’ye getirdi¤i Afrikal› ve Asyal›lar›n durumuna düflmedik mi? Türk halk› bizim “Amerikal›lar›n Gurka’lar› olmam›z› istemiyor”. ‹ngilizlerin getirdi¤i gurkalar› 1915’te Çanakkale’de gördük. 1974’te K›br›s’ta gördük. fiimdi bizi “Gurkalaflt›rmak” istiyorlar. Obama’n›n An›tkabri ziyareti ve yazd›¤› sözcükler yaln›zca, bat›n›n cumhuriyeti ve Atatürk’ü yarg›lamakta oluflunu gizlemekten baflka hiçbir anlam tafl›maz. Bugün yaflamakta oldu¤umuz inan›lmaz olaylar›n arkas›nda kimlerin oldu¤u art›k apaç›k biliniyor. Televizyonlar› aç›n, gazetelere bak›n, görürsünüz... - Afganistan’da, Lübnan’da, Irak’da, Gürcistan’da yeni Gurka’lara ihtiyaçlar› var. Soros söylemedi mi? Emperyalistlere göre “Türkiye’nin en iyi ihraç ürünü bizim insan›m›z, askerimiz mifl”!.. - Soros bir simge, Bat› penceresinden Türkiye’nin görünümü, 40
Türkiye’nin ayakta kalmas› ve onlar taraf›ndan y›k›lmamas› için insan›n›, askerini emperyalizmin ç›karlar› için kulland›rmas› gerekiyormufl. En iyi Türk yöneticimiz onlar›n Cola flirketinin bafl›na getirilecek; en iyi doktorlar›m›z onlar›n sa¤l›k kurumlar›nda görev alacak; en iyi askerlerimiz onlar›n Asya’daki, Afrika’daki ve Ortado¤u’daki ç›karlar›n› koruyacak. - Bat› Türkiye’yi ancak bu koflulda kabullenir, bu koflulda yan›nda tutar diyorlar. Obama geldi, bir öpücük kondurdu. Bush gibi “s›rt›m›za vurmad›”. Ermenistan’da, Kürdistan’da, Afganistan’da sizden hizmet bekliyoruz dedi. Mustafa Kemal bütün bu taleplere hay›r dedi¤i için sevilmedi, sevilmiyor.
E
mperyalizm Mustafa Kemal’i, Cumhuriyet’i, ba¤›ms›zl›¤›m›z›, kurtuluflumuzu yarg›l›yor. Türkiye toplumsal haklar›n gelifltirildi¤i gerçek ve kat›l›mc› bir demokrasi istenmiyor. Sevr’i ve Osmanl›’y› iflbirlikçileri ile birlikte, geri getirmek istiyorlar. Reagan, baba Bush, Clinton, o¤ul Bush ve Obama Türkiye’ye bu gözle bak›yorlar. Amerika’daki ve Türkiye’deki dan›flmanlar› iyi hizmet vermifller. Ama günefl balç›kla s›vanmaz ki; siyah Obama bile karartamaz, ortada apaç›k duran gerçekleri... Cumhuriyet Gazetesi’nden
ehmet Haberal bu toplumun yetifltirdi¤i en seçkin, en de¤erli, sorumluluk duygusu en yüksek, en üretken ayd›nlar›ndan birisi. Üniversite kurmufl, Türkiye’de böbrek naklinin kurucusu, böbrek nakli olay›n›n kurucusu. 1974 y›l›nda ben maliye bakan› iken gece uçakla saat 2’de, 3’te Ankara’ya gelirdim yurt d›fl› bir seferden indi¤im zaman bakard›m karfl›mda Haberal. Mehmet Bey “Ne yap›yorsunuz burada?” “Sizin uçakta böbrek var, onu bekliyorum” derdi. Ve yurt d›fl›ndan getirilen böbre¤i bizzat kendisi sabaha karfl› 02’de al›p heyecanla do¤ru dürüst bir selamlaflma bile yapamadan koflar ameliyat›na girerdi. Yüzlerce insan› bu konuda uzman olarak yetifltirdi. Hoca, hocalar›n hocas›... Antalya’da bu konuda çok baflar›l› bir genç kardeflimiz var, dünya çap›nda bir baflar›, Mehmet Hoca’n›n ö¤rencisi. Yani bu kadar büyük hizmet vermifl, üniversite kurmufl, ö¤renci yetifltirmifl, ö¤retmen yetifltirmifl, doktor yetifltirmifl, bu iflin öncüsü olmufl Türkiye’de, sayg›de¤er bir insan. Binlerce ailede flimdi hay›r duas› al›yor Mehmet Haberal. De¤erli arkadafllar›m, bu insan› niye al›rs›n›z Allahaflk›na? Al›nd›-
M
41
BD MAYIS 2009
¤› zaman tek derdi, “Eyvah, ameliyata girecektim ne olacak çocuk?” Hastas› da diyor ki, “Biz seni bekleriz hocam.” fiimdi bu insan› al›yoruz. Niye al›yoruz? Terör örgütü kurmufl, Türkiye’yi, anayasay›, rejimi 盤›r›ndan ç›karacakm›fl. Bu kadar hakflinastl›ktan uzak, insanlara sayg› göstermekten uzak, insanlar› anlamaktan uzak bir anlay›flla devlet yönetilir mi? ürkan Han›m, Türkan Han›m’› alm›fl, niye ald›n›z söyleyin, bir fley yok. Biz, yapt›klar›na bak›yoruz, 29 bin ö¤renciye burs veriyor, burs. 36 bin genç k›z› okula çekmifl, genç k›zlar› okula çekmifl. De¤erli arkadafllar›m, yani bu insan› niye siz alma gere¤ini duyuyorsunuz? Bir e¤itim projesine kendisini adam›fl, bütün hayat›n› adam›fl, ça¤dafl e¤itim projesine, yani bunu mu içinize sindiremiyorsunuz? O e¤itim projesini mi engellemek istiyorsunuz? Yani ça¤dafl e¤itim anlay›fl› Türkiye’de devletin d›fl›nda sivil toplum giriflimiyle desteklenilsin, yayg›nlaflt›r›ls›n, k›zlar okula gitsin. Ö¤renciler hiçbir haks›zl›¤a maruz kalmadan, bask›ya maruz kalmadan özgürce yetifltirilsin, ça¤dafl, anayasan›n öngördü¤ü laik, demokratik cumhuriyetin genç ayd›n insanlar› olarak yetifltirilsin bunu mu istemiyorsunuz, bunu mu engellemek istiyorsunuz? ‹nsan›n akl›na bu geliyor. De¤erli arkadafllar›m, bir küçük ayr›nt›ya da dikkatinizi çekerim. Dün bu insanlar gözalt›na al›nd›¤›nda tarih 13 Nisan 2009’du. 13 Nisan, eski bilmiyorum. E¤er onlar öyle bir düflünce içinde de¤ilse tarih Türkiye ile çok derin bir istihza, bir ironi iliflkisi içine girmifltir. Tarih, Türkiye’ye çok anlaml› bir uyar› yapm›flt›r. Takvimle 31 Mart’t›r. Tam yüz y›l önce 31 Mart 1909’da yaflanan olaylar›n yüz y›l sonra y›l dönümünde bu tutuklamalar yap›lm›flt›r. Bunun alt›nda ne yat›yor bilmiyorum. Gözalt›na almay› kararlaflt›ranlar acaba bir tarihsel rövanfl düflüncesi içinde miydiler?•
T
42
Türkan Han›m’›n evinde darbe belgesi ve kan›t› aran›yor. (…) Çünkü o, üniversite kürsüsünü, t›pk› Prof. Dr. Mehmet Haberal ve Prof. Dr. Erol Manisal› gibi bilimin, ayd›nlanman›n yarar›na kullanan bir bilim insan›d›r. Kendisinin evi aran›rken, gö-
zalt›na al›nan profesörlerle ortak paydas› da budur. Ali Sirmen (Cumhuriyet, 14. 04. 2009) Ben, ulusum ad›na sizden ve bu terörü dün ve bugün yaflayan baflta Say›n Mehmet Haberal ve Erol Manisal› ile eski-yeni rektörler-aka43
BD MAYIS 2009
BD MAYIS 2009
demisyenler olmak üzere tüm Atatürkçü ayd›nlardan özür diliyorum Say›n Saylan. Bir gün adalet yerini bulacak ve tafllar yerine oturdu¤unda, çok kiflinin yüzü k›zaracak! Buna eminim; derin sayg›lar›mla... Bedri Baykam (Cumhuriyet, 14. 04. 2009) Dün “12’nci dalga” dediler... Yine bir sabah›n karanl›¤›nda Prof. Mehmet Haberal gibi eserler yaratm›fl bir bilim adam›n›n, Türkan Saylan gibi ömrünü ça¤dafl Türkiye için harcam›fl bir Atatürk k›z›n›n, laiklik derdi olan profesörlerin, akademisyenlerin evlerini bast›lar, kimisini al›p götürdüler. Zor flartlarda laik cumhuriyeti cesaretle savunan Kanal-B, ADD, ÇYDD, ÇEV, 68’liler Vakf› gibi kurumlar, birer terörist yata¤›ym›fl gibi gün boyu arand›. Hâlâ soracak m›s›n›z; hedef kim?.. Bekir Coflkun (Hürriyet, 14. 04. 2009) Mustafa Özbek’in gözalt›na al›nd›¤› gün ‘Aman kaçmas›n iflgüzarl›¤›’ yapan zat› bu defa da Prof. Dr. Mehmet Haberal’› marke ederken gördük. Yine, duran top kullan›m›nda golcüyü tutan savunmac› pozisyonundayd›. Burhan Ayeri (Akflam, 15. 04. 2009) 44
30 bin kiflinin katlinden sorumlu Öcalan’la ilgili soruflturma ve iddianame 105 günde tamamland›. 31 May›s 1999’da bafllayan yarg›lama ise 25 Kas›m 1999’da Yarg›tay karar›yla 239 günde sonuçland›. Ümraniye’de ele geçen el bombalar› ile 12 Haziran 2007’de bafllayan Ergenekon soruflturmas› ise... 684 gündür devam ediyor. Bir o kadar daha sürece¤e benziyor. Cüneyt Arcayürek (Cumhuriyet, 15. 04. 2009) Çalkant›l› 1970’li y›llar›n sonlar›... Bir y›lbafl› gecesi... Geceyar›s›na yar›m saat var... Hacettepe’de, bir hasta ziyaretinden h›zl› ad›mlarla ç›k›yor, aile aras›ndaki ev yeme¤ine kat›lmak üzere telaflla hastahanenin kap›s›na yöneliyorum... Tam kap›n›n önünde Mehmet Haberal’la karfl›lafl›yorum... Elinde kutular, o da h›zl› ad›mlarla içeri giriyor... Yeni y›l›n› kutlad›ktan sonra, “Hayrola” diyorum, “Y›lbafl› gecesi ne yapacaks›n?” “Ameliyat etti¤im hastalara ve nöbetçi arkadafllara pasta getirdim. Y›lbafl›n› onlarla kutlayaca¤›m” diyor... Gözlerim yaflararak kucakl›yorum kendini hastalar›na ve mesle¤ine adam›fl olan bu müstesna arkadafl›m›...
‹nsanl›k ve Türkiye Mehmet Haberal’a minnettard›r. Emre Kongar (Cumhuriyet, 14. 04. 2009) Dün itibar›yla üniversite ile Ça¤dafl Yaflam› Destekleme Derne¤i’ni hedef alan operasyonla Cumhuriyet mitinglerine kat›lanlara, “AKP’ye muhalefet Ergenekon iflidir” ayar› verildi. S›rada ne var diye merak edenlere, naçiz tahminimi aktaray›m. Dördüncü halkada, AKP’yi kapatma davas›n›n intikam› al›nacak. Ve bu kez yüksek yarg› ile medyan›n üzerine gidilecek. Art›k eminim ki her fani bir gün Ergenekon’u tadacak! Enis Berbero¤lu (Hürriyet, 14. 04. 2009) Ö¤leden sonra Dokuzuncu Cumhurbaflkan› Süleyman Demirel’i arad›m. Mehmet Haberal’a destek vermek için, Esenbo¤a Havaliman›’na gitti¤ini ö¤rendi¤im için ne konufltu¤unu merak ediyordum. fiöyle demifl: “Bu memlekette vatanperver olman›n bedeli vard›r. Sen flimdi bu bedeli ödemeye gidiyorsun. Metin ol. Bu da gelir geçer. Bak, 13 Eylül 1980 günü Met-
ris’e götürülen Abdullah Gül bugün cumhurbaflkan›.” Ona söylemedi¤ini de bana söylüyor: “Mehmet dünyaca önemli bir doktordur. Bugüne kadar 2000 böbrek ve karaci¤er ameliyat› yapt›. Önceki gün ameliyat etti¤i hastalar› varm›fl. ‘Onlara bakay›m geleyim’ demifl, ona bile izin vermemifller. Bir ülke böyle insanlar› kolay yetifltiremiyor. Siyasi hiçbir ihtiras› yoktur. Bülent Ecevit, Ahmet Necdet Sezer’den önce ona cumhurbaflkanl›¤›n› teklif etmiflti. Siyasi ihtiras› olsayd› onu kabul ederdi.” Niye havaalan›na gidip böyle bir fley yapma ihtiyac› duydunuz, diye sordum. “Sabah ö¤renince, vicdan›m elvermedi. Kimse, adalet engellensin demiyor. Ama adaletin vicdanlar› karartmamas› laz›m. Siyasi bir yetkim, gücüm olsayd› baflka fleyler yapard›m. ‹nsanlar korkutuldu. Ama bir söz vard›r: En büyük korku, korkunun kendisidir. Art›k birilerinin bir fleyler söylemesi laz›m.” Ertu¤rul Özkök (Hürriyet, 14. 04. 2009) Gözalt› listesinde 40 ad var... Öne ç›kan adlara bak›yorum... Baflkent Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mehmet Haberal, eski Bursa Uluda¤ Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mustafa Yurtkuran, eski Samsun 19 May›s Üniversitesi Rektörü Ferit Bernay, eski Malatya 45
BD MAYIS 2009
‹nönü Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Fatih Hilmio¤lu, Prof. Dr. Erol Manisal›, Ça¤dafl E¤itim Vakf› Baflkan› Gülseven Yafler. Tümü de Atatürkçü, yurtsever, laik adlar... Atatürkçü çizgide yay›n yapan Kanal B televizyonuna t›pk› Avrasya TV’ye oldu¤u gibi gözda¤› verilmek istenmifltir. Kanal›n kurucusu olan Baflkent Üniversitesi Rektörü Mehmet Haberal ise ülkenin laiklik çizgisinden uzaklaflt›r›lmamas› için mücadele eden bir ayd›nd›r. Belli ki görüflleri ve uyar›lar› “laiklik karfl›tlar›n›n oda¤›”n› iyice huzursuz etmifltir!.. Hikmet Çetinkaya (Vatan, 15. 05. 2009) PROF. Dr. Mehmet Haberal... Baflkent Üniversitesi Rektörü ve Baflkent Hastanesi sahibi... Demokrat, ça¤dafl, Atatürkçü bilim adam›... Uluslararas› t›p kurulufllar›nda ve konferanslarda Türkiye’yi temsil eden organ nakli otoritesi... ‹lk kez kadavradan organ nakli yapan doktor...
Gözalt›na al›nd›¤› gün, üç hastas›na daha organ nakli yapacakt›. (…) GÖZALTINA al›nanlar›n ortak özelli¤i; Atatürkçü, laiklikten yana ve türban karfl›t› olmalar›... Son Ergenekon dalgas›n›n ça¤dafl e¤itimi ve e¤itimcileri hedef almas› da manidar... S›rr› Yücel Cebeci (Tercüman, 15. 04. 2009) ‹zledi¤imiz dört televizyon vard›: 1-Ulusal TV... Do¤u Perinçek’i içeri ald›n›z. 2-Biz TV... Tuncay Özkan’› içeri ald›n›z. 3-Avrasya (ART)... Mustafa Özbek’i içeri ald›n›z. 4-Baflkent (Kanal B)... Prof. Mehmet Haberal’› gözalt›na ald›n›z. Türkiye Cumhuriyeti bir polis devleti olma yolunda... ‘Korku ‹mparatorlu¤unu’ kurdunuz. Nefes alam›yoruz. Tolstoy’un bir sözü vard›r: “Kötüler kendilerine tahammül edildikçe daha çok azarlar.” Yarg›ya inan›yoruz gibi avutmalara itibar etmiyoruz. S. Zeki Baflaran (Hürriyet, Okur, 14. 04. 2009)
Ünlü oyun yazarı Arthur Miller, “Ö¤renme” olgusu konusunda flöyle diyor: “Önceden ö¤renenler, indirimli fiyattan ö¤renirler... Otoriteden ö¤renenler, özgürlük bedeliyle ö¤renirler... Deneyerek ö¤renenler, etiket fiyatından ö¤renirler.... Yaflamdan ö¤renenler, gecikme zammıyla ö¤renirler... Yaflamdan da ö¤renemeyenler, bofla gitmifl yaflamlarıyla ö¤renirler.”• 46
ASIN BU DARBEC‹ KADINI! YAZAN: MUSTAFA MUTLU Ça¤dafl Yaflam› Destekleme Derne¤i Baflkan› Prof. Dr. Türkan Saylan’›n evinde “Ergenekon aramas›”n›n yap›ld›¤›n› ö¤renince flafl›rmad›m. Tam “Neden flafl›rmad›¤›ma flafl›rm›fl bir flekilde” televizyonlar› izlerken, sa¤ olsunlar “de-
Hele Prof. Dr. Türkan Saylan’›n darbecili¤i y›llar öncesine dayan›yor. Yapt›¤› darbeler, saymakla bitecek gibi de¤il üstelik: ‹lk darbesini Lepra hastal›¤›na karfl› yapt› bu ç›lg›n kad›n! Toplum taraf›ndan d›fllanan, doktorlar›n bi-
mokrasi kahraman›” yazarlar›m›z imdad›ma yetifltiler. Seslerini duyurduklar› televizyonlarda geliflmeleri de¤erlendirirlerken, “Darbeciler elbette yarg›lanmal›d›r” dediler. Tabii ya, olay bu: Darbeci bunlar›n hepsi!
le ellerini s›kmaktan korktu¤u cüzzam hastalar›n› ba¤r›na bast›. T›ptaki tüm geliflmeleri ülkemize getirerek, binlerce cüzzaml›ya yaflam verdi. 25 y›l boyunca ülkenin gezilmedik bir kar›fl topra¤›n› b›rakmad› ve gitti¤i her yerde cüzzaml› 47
BD MAYIS 2009
arad›. Sonunda cüzzama karfl› inan›lmaz bir darbe yapt›!
C
insel yolla bulaflan Behçet hastal›¤›n› da unutmad›. Onlarca poliklinik kurdu; Behçet’e darbe yapt›! Bu hastal›klarla savafl›m vermek için dolaflt›¤› Anadolu’da bir büyük hastal›k daha keflfetti: Aileler k›z çocuklar›n› okutmuyorlard›. Hemen kendisi gibi “darbeci” birkaç arkadafl›yla birlikte bir dernek kurdu ve “Anadolu’da Bir K›z›m Var, Ö¤retmen Olacak” kampanyas› bafllatt›. K›zlar›n› okutmak istemeyen babalara darbe yapt›! “Kardelenler Kampanyas›”n› bafllatt›, tutuculu¤a darbe yapt›! “Bilgi Toplumu K›zlar›”yla, cahilli¤e darbe yapt›! “Her K›z›m›z Bir Y›ld›z” diyerek, kadercili¤e darbe yapt›! “Gelece¤i Tafl›yan K›zlar”la, geçmifle darbe yapt›! “Bir Ifl›k da Siz Yak›n”la, karanl›¤a darbe yapt›! “Gelece¤in Doktorlar›”na destek verdi, tüm hastal›klara darbe yapt›! Yard›mseverlerden toplad›¤› paralarla onlarca okul, yurt yapt›rd›, Milli E¤itim Bakanl›¤›’na darbe yapt›! Yetiflkinler için okuma yazma, meslek edindirme kurslar› düzenleyerek, iflsizli¤e darbe yapt›! Anadolu’daki okullar› müzik aletleriyle donatt›, sessizli¤e darbe yapt›! Bugüne kadar 70 bine yak›n 48
çocu¤a burs vererek, yoksullu¤a darbe yapt›! Yakaland›¤› “amans›z hastal›¤a” ald›rmad›, doktor arkadafllar›n›n birkaç ay ömür biçmelerine inat yaflama sar›ld›; kansere darbe yapt›! O hasta haliyle ülkede olup bitenlere sessiz kalmad›; Atatürk devrimlerine ihanet edenlere darbe yapt›! Hastal›ktan konuflamayacak durumdayken bile meydan meydan dolafl›p tehlikeye dikkat çekti; “laiklik karfl›t› eylemlerin oda¤›” partiye darbe yapt›! Tüm bunlar› yaparken ça¤dafll›ktan, çok seslilikten, demokrasiden ödün vermedi. Gitti¤i her yerde, “Ne fleriat, ne darbe” diye hayk›rd›; darbecili¤e darbe yapt›! ‹flte bu yüzden gönül rahatl›¤›yla hayk›r›yorum ki, darbecinin kral›d›r Türkan Saylan!
Bir E¤itimcinin Cephaneli¤i...
O
nun evini aratan, derne¤inin hesaplar›na el koyduran, 70 bine yak›n ö¤rencisinin burslar›n› ödenemez duruma getirenler de... Onlar› ayakta alk›fllayan “demokrasi kahramanlar›” da hakl›! Hastal›¤›na ald›rmay›n, gözünün yafl›na bakmay›n. Kald›r›lm›fl olan idam cezas›n›, s›rf onun için yeniden getirin. Yoksa bugüne de¤in devirdi¤i karanl›klar›n, savaflt›¤› hastal›klar›n hat›r› kal›r. Haydi, toplay›n meclisi de bitiriverin flu ifli! As›n bu darbeci kad›n›!•
YAZAN: RÜfiTÜ ERATA
E
peydir duyumlar al›n›yordu. “Kimi” bas›n-yay›n organlar›nda aylard›r, hatta y›llard›r ç›kan onca uyar›dan sonra, söz konusu “flah›s”›n hem baflkan› oldu¤u derne¤in tüm flubelerinde hem de evinde çok tehlikeli “silahlar ve mühimmat” oldu-
¤undan hiç kuflkular› kalmam›flt›. Planlar özenle haz›rland›, bask›n s›ras›nda o “tehlikeli silahlar ve mühimmat”›n tümü, kimsenin burnu bile kanamadan ele geçirilecekti. Özenle oluflturulan timler haftalarca plan do¤rultusunda e¤itil49
BD MAYIS 2009
di, bask›n›n provalar› neredeyse y›ld›r›c› say›da yinelendi. Sonunda büyük gün gelmiflti. Operasyon, söz konusu “flah›s”›n hem baflkan› oldu¤u derne¤in tüm flubelerinde hem de evinde eflzamanl› olarak bafllat›ld›. En seçkin tim, söz konusu “flah›s”›n evinin çevresine sabah erkenden konuflland›. ‹çlerinden baflka türlü davranmak gelse de, kap›y› çald›lar. Kap› aç›ld›, planland›¤› gibi, bir ç›rp›da içeriyi denetim alt›na
bunca silah, bunca mühimmat› toplamak kimbilir kaç y›l›n› alm›flt›? Operasyonun hakl›l›¤›na iliflkin kuflkular› yoktu; elbette ancak yine de söz konusu “flah›s”›n hakk›nda söylenen, yaz›lanlar›n do¤rulanm›fl olmas›na içten içe sevinmiflti hepsi... fiimdi gözlerini amirlerinin gözlerine çevirmifl, at›lacak ad›m›n onay›n› bekliyorlard›. Onun verdi¤i onaydan sonra, içlerinden biri çekine çekine silahlara do¤ru yöneldi.
Tufan Türenç, 1945 y›l›nda, cerrah babas›n›n bir y›l önce devlet hastanesine atand›¤› Bursa’da do¤du, ilkokulu, babas›n›n bu kez atand›¤› Afyon’da bitirdi. Orta ö¤renimini ‹stanbul’da, Saint Benoit Frans›z Lisesi’nde tamamlad›, ‹stanbul ‹letiflim Fakültesi’nden mezun oldu. Meslek yaflam›na 1968 y›l›nda stajyer muhabir olarak bafllad›¤› “Milliyet” gazetesinde üç y›l röportaj yazarl›¤› yapt›, 1972 y›l›nda gazetenin Abdi ‹pekçi yönetimindeki yaz› iflleri kadrosunda görev ald›. “Milliyet” gazetesindeki 18 y›ll›k çal›flma döneminin son on y›l›n› yaz› iflleri yönetmeni olarak sürdürdükten sonra 1986 y›l›nda geçti¤i “Günefl” gazetesinde yaz› iflleri yönetmenli¤i yan›s›ra köfle yazarl›¤›na da bafllad›. Tufan Türenç, meslek yaflam›n› 1988 y›l›ndan buyana, “Hürriyet” gazetesinde yaz› iflleri yönetmeni ve köfle yazar› olarak sürdürüyor. “Gazeteci”, “Özgürlü¤e Uçan Dev”, “O manfletler” ve “Bir Gazetecinin Hayat›-28 y›l sonra Abdi ‹pekçi” adl› kitaplar› yay›mland›.
Çok uzaklardan gelen mektup ald›lar. Salonda toplanan tüm güvenlik güçlerinin gözlerindeki flaflk›nl›k görülmeye de¤erdi do¤rusu! Elbette hepsi “kimi” bas›n-yay›n kurulufllar›nda aylard›r, y›llard›r anlat›lanlar›, onlara dayanarak oluflturulan raporlar› neredeyse ezberlemiflti; ancak yine de “gerçe¤i” gözle görmek bambaflka bir duygu uyand›r›yordu insanda... Y›llard›r kamuoyunda sayg›n bir yeri olan, han›mefendi bir e¤itimcinin evinde bunlar› m› bulacaklard›; 50
Kolay de¤il, en tehlikeli silah türüydü bu!.. Salondaki herkes silahlar›n hiç çekinilmeden yerlefltirildi¤i, sanki övüne övüne sergilendi¤i raflardan uzaklaflm›fl, göz ucuyla arkadafllar›n›n att›¤› ad›mlar› izlemeye bafllam›flt›... Bafl› kaskl›-özel koruma giysili güvenlik görevlisi ürkek hareketlerle rafta duran silahlardan birini eline ald›. Ve sayfalar›n› kar›flt›rmaya bafllad›!.. 13 Nisan 2009
YAZAN: TUFAN TÜRENÇ
H
içbir yorum katmadan aynen yay›nlad›¤›m bu mektup Prof. Haberal’› gözalt›na alanlar›n, ald›ranlar›n dikkatine sunulur. “Say›n Bekir Coflkun ve Tufan Türenç, Uzun süreden beri Kanada’da yaflayan bir Türk olarak, Prof. Mehmet Haberal’›n ad›n› ilk defa dünkü (pazartesi) gözalt› haberiyle duydum. Uluslararas› bilim istatistikleri internet sitesine girip, Prof. Haberal’›n bilimsel çal›flmalar›na bakt›m. Gördü¤üm yay›n say›s› ve bu yay›nlar›n ald›¤› at›f say›s› beni hem gururland›rd› hem de böyle bir bilim adam›n›n ad›n› daha düne kadar duymad›¤›m için 51
BD MAYIS 2009
utand›rd›. Bilimsel istatistiklere göre, Prof. Haberal 785 adet bilimsel yay›na imza atm›fl ve bu yay›nlar 2239 defa at›f alm›fl. Bu rakamlar Avrupa ve Amerika ortalamalar›n›n çok üstünde görünmektedir. *** Prof. Haberal hakk›nda yapt›¤›m k›sa araflt›rman›n bende b›rakt›¤› etkiyi sizinle paylaflmak istedim. Prof. Mehmet Haberal kimdir? Türkiye Cumhuriyeti’nin yetifltirdi¤i üstün yetenekli bir bilim adam›, dünya çap›nda bir t›p bilginidir. 750’den fazla uluslararas› yay›n› bulunan bir akademisyendir. Bu rakam Avrupa ve Amerika ortalamalar›n›n çok üstündedir. Bilimsel eserleri bugüne kadar 2200’den fazla at›f alm›fl, birçok uluslararas› t›p dergisinde editörlük yapm›fl sayg›n bir bilim adam›d›r. Binlerce ameliyat ve organ nakline imza atm›fl bir cerraht›r. Dünyan›n birçok ülkesindeki doktorlar birli¤inin üyesi olup, fahri doktorluk unvan› ile onurland›r›lm›flt›r. Çok say›da klinik, hastane ve araflt›rma merkezinin kurucusudur. Binlerce t›p ö¤rencisinin ilham kayna¤›d›r. *** Prof. Haberal bilimdeki yüksek baflar›lar›n›n d›fl›nda, Türkiye Cumhuriyeti’nin koruyucusu ve kollay›c›s› ve Atatürk devrimlerinin bekçisidir. Neflteri kadar keskin olan zekâs›yla, yobazlar›n korkulu rüyas›d›r. Mustafa Kemal Atatürk’ün arzu etti¤i akl› hür, vicdan› hür bir ö¤retmendir. Türkiye Cumhuriyeti’nin onur ve gurur kayna¤›d›r. Ne mutlu ki bize, Prof. Haberal ile ayn› ülkenin vatandafll›¤›n› paylafl›yoruz.” Prof. Ali Polat Department of Earth and Environmental Sciences University of Windsor Windsor, ON., Canada N9B 3P4 52
“Üniversiteden Ses Bekliyoruz...” PROF. DR. CENG‹Z KUDAY
I
stanbul Üniversitesi 550 y›ll›k onurlu bir geçmifli olan köklü bir üniversitedir. ‹stanbul Üniversitesi Türk toplumunun en zor zamanlar›nda daima öncülük görevini yerine getirmifltir. Örne¤in Çanakkale’de büyük yararl›l›klar yapm›flt›r. ‹zmir’in iflgaline karfl› üniversitenin ö¤rencileri protesto etmekten ge-
ri kalmam›fllard›r. Mütareke bas›n›nda yer alan R›za Tevfik, Ali Kemal, Cenap fiehabettin, Hüseyin Danifl gibi iflbirlikçi yaz›lar yazan ö¤retim üyelerinin görevden al›nmas› için ö¤renciler 30 Mart 1922’de harekete geçmifllerdir. Ulusal Savafl’ta Sivas Kongresi’ne delege göndermifller ve T›b53
BD MAYIS 2009
biye Mektebi’nden Hikmet Savafltepe ve Yusuf Balkar delege seçilmifltir. Ö¤renciler aras›nda toplanan parayla t›bbiye ö¤rencisi Hikmet Savafltepe Sivas’a gitmifltir ve manda yönetimini kabul etmeme yönünde mücadele vermifltir. 1940’l› y›llarda Almanya’dan kaçan çok de¤erli bilim adamlar›na ‹stanbul Üniversitesi kap›lar›n› açm›flt›r. 1960 öncesi gençlik hareketlerinde liderlik yapm›fl öncü rol oynam›flt›r. Son günlerdeki olaylar karfl›s›nda üniversiteden bir ses gelmesini bekledim.
B
enim üniversitemin birkaç üyesinden baflka ses gelmedi. Baflta çok sevdi¤im sayd›¤›m, yaz›lar›n› zevk ve hevesle okudu¤um hocam Prof. Dr. Erol Manisal›, di¤eri, fikirlerinin hepsine pek kat›ld›¤›m› söyleyemeyece¤im, fakat cesareti ile, dik duruflu ile, geçmiflte t›p bilimi için, bugünse gençler için yapt›klar› ile hayranl›k duydu¤um hocam Prof. Dr. Türkan Saylan’a buradan samimi olarak, üniversitemle birlikte, destek olmay› umuyor ve bekliyorum. Fakat sevgili kardeflim Dr. Mehmet Haberal’a (1968-1969) Hacettepe’de geceleri ayn› oday› paylaflt›¤›m bir asistan arkadafl› olarak seslenmek istiyorum. Sevgili Mehmet, geceleri saat 3:30’da kalk›p ayakkab›lar›n› parlatt›¤›n›, erken kalk›p her54
kesten önce pansuman arabas›n› kap›p hastalar›n›n pansumanlar›n› yap›p sabah 6:30’da ameliyathanede hastay› haz›rlay›p hocan› bekledi¤in günler hep hat›r›mda... Bilmiyorum art›k, hocam›z Prof. Dr. Hüsnü Göksel Bey’in o çok önemli derslerini hat›rl›yor musun? Cerrah› flöyle tarif etmiflti: Cerrah bir büyük kufla benzer. Bir kanad›nda mesleki ustal›k ve bilgisi ve birikimi varsa, öbür kanad›nda bilgelik, insan sevgisi, yurt sevgisi vard›r. Bu kanatlardan biri olmazsa o kufl uçamaz. ve ilave etmiflti: Bir gün gelir köflene çekilir ve düflünürsen, önünden bir hastalar ordusu geçer. Bunlar›n bir k›sm›n› iyilefltirmiflsindir, bir k›sm›na ise istemeden de olsa faydal› olamam›fls›nd›r. Bir k›sm› sana müteflekirdir. Bir k›sm› ise farkl› duygular içerisindedir. ‹flte bu faydal› oldu¤un kiflilerin say›s› di¤erlerinden fazla ise sen baflar›l›s›nd›r. Sevgili Mehmet, bu faydal› oldu¤un, flifa verdi¤in kiflilerin say›s›n›n çok fazla oldu¤unu ben ve herkes biliyor. Bunlar›n dualar› ve iyi dilekleri senin bu geçici s›k›nt›l› günlerinde yan›nda olacakt›r. Unutma, her gecenin bir sabah› vard›r. Oda arkadafl›n, meslektafl›n Cengiz.• Cumhuriyet Gazetesi'nden
“...Suçu affedilemeyecek kadar büyüktür.”
26
Nisan gecesi, Kanal B’de Prof. Dr. Korkut Ersoy ile Mete Akyol’un konuk olduklar› programda, Prof. Dr. Mehmet Haberal ile ilgili konuflmalar›n› dinledim. ‹nsan mesle¤ine bu kadar ba¤l› olursa, hastalar› için bu kadar ç›rp›n›rsa, bu kadar baflar›l› olursa, dünyan›n tan›d›¤›, hayranl›k duydu¤u, çok büyük bir bilim adam› olursa, ilk kez kadavradan organ naklini baflar›rsa, bu kadar iyiliksever bir yap›ya sahip olursa, bütün bu kusurlara ilaveten, bir de Atatürk’e hayranl›k duyar, gerçek Atatürkçü olup devrimlerini titizlikle korur ise, bence suçludur ve de suçu affedilemeyecek kadar büyüktür.
Macide Tan›r
Devlet Sanatç›s› 55
YAfiAMDAN GÖZLEMLER Ali Naili Erdem
Hukuka Sayg›... ünya co¤rafyas›n›n en hassas yerinde yafl›yoruz. Dostlar›m›z gibi düflmanlar›m›z var. Sorunlar›m›z kar›fl›k, biri bitmeden biri bafll›yor. Bu topraklar üzerinde cihan imparatorluklar› kurmufl, “Adalet mülkün temelidir” ilkesini devletin özü k›lm›fl›z. Ulus olarak adil bir yaflam›, özgür yaflamla birlikte tercih etmifliz. Ne ›s›rgan otu gibi vücudu dalayan ve ne sülük gibi ruhu emen fikirlerin kölesi olmadan ayd›nl›k bir Türkiye’yi var edenlerin önderli¤inde ça¤dafllaflmaya yürümüflüz. Esas›nda Türk ink›laplar› bir uygarl›k sorunudur. Hakka tabi yasalar›n güvencesinde devletin varl›¤›n› ulusun esenli¤inde bulmufluzdur. Ellisekiz y›ld›r hukukla iç içeyim. Adaletin flaflmaz terazisini yaflad›¤›m gibi aksini de yaflad›m. Hukuk bilgilerini do¤ruluk ve dürüstlükle donat›p demokrasinin sevgi süzgeçlerinden geçiren bir anlay›fl›n yürürlükte oldu¤u yerlerde yaflaman›n mutlulukla dolu oldu¤una tan›kl›k ettim. Ve anlad›m ki, keyfili¤in oldu¤u yerde
D
56
yaln›z demokrasi de¤il, adalet de yoktur. Ve solunan hava zehirdir. Kendisine sayg›l› olan insana da sayg›l›d›r. Yasalara sayg›l›d›r. Hukuka sayg›l›d›r. Demokrasiye sayg›l›d›r. Bunun için de hukuk fakültesinden mezun olmak flart de¤ildir. Önemli olan hak kavram›n› yaflamak ve yaflatmakt›r. Böyle bir karaktere sahip olan kifli hem meflrutiyetçidir hem de haks›zl›klara alet de¤ildir. Hazreti Ömer herhangi bir hukuk fakültesini bitirmifl de¤ildir; ama adaleti bütün dünyay› kuflatm›flt›r. Ülkeleri periflan eden fley hukukun üstünlü¤ünün gözard› edilmesidir. Böylesine bir durumda keyfilik egemen oldu¤u için korkusuz yaflamak olas› de¤ildir. Oysa özgürlüklerin ilki korkusuz yaflama özgürlü¤üdür. Bu da ancak hukuklu bir dünyada vard›r. Adil duygulardan uzaklaflma durumu devletlerin ömürlerini k›salt›yor. Adaleti vazgeçilmez k›lanlarsa hem ömürlü oluyor hem vatandafllar›n› huzurlu k›l›yor. Yasalar içinde yürütülen bir yaflam ça¤dafllaflman›n gere¤idir.
1978 y›l›nda ‹stanbul’da liderlerin ve bilim adamlar›n›n ifltirakiyle yap›lan Türk hukukuyla ilgili toplant›n›n sonunda yay›mlanan bildiride “Ülkemizdeki hukuksal s›k›nt›n›n yasalardan ve kurumlardan de¤il, Türk insan›n› ve bilhassa ayd›n›n› infla etmedeki as›rl›k zaafta oldu¤u sonucuna var›lm›flt›r” ifadesine yer verilmifltir. ukuk ve insan, hukuk ve toplum, hukuk ve devlet gibi konular bizler için bir sorun olmamal›d›r. Çünkü bizler bir ahlak tarihinin çocuklar› oldu¤umuz gibi adalet duygusunu yücesinden temsil eden bir ulusuz. Zaman zaman yaflan›lan olumsuzluklar›n nedeni hiçbir hukuksal kültürü olmayan kimi sözde ayd›nlar›n kendilerini yarg›n›n yerine koyarak ahkam kesmesidir. Bu kiflilerin anayasan›n ve ilgili yasalar›n aç›k ve kesin hükümlerine karfl› ç›kmalar› flanss›z bir olayd›r. Bunlar halk›n kafas›n› kar›flt›rd›¤› gibi halk›n umutsuzlu-
H
¤unu da sürüklemektedir. Ancak flayan› flükrand›r ki, hukuk bütün bu hengamenin içinde hakl›y› ortaya ç›karman›n hassasiyeti içindedir. Düflünce dünyas›n›n en güvenilir s›¤›na¤› hukuktur. Ve insan bu s›¤›nakta her türlü maddi ve manevi tehlikelerden uzak olarak yaflam›n› sürdürür. Ne var ki en çok istismara u¤rayan da yine hukuk ve adalettir. Türkiye’de kimi kereler yenili¤in ve özgün düflüncenin savunmas›n› yapan ayd›nlarla ülkesine karasevdayla tutkun olanlar bir flanss›z rüzgarla hukuksuzluk zeminlerine f›rlat›rlar. Çare yine hukuktur. Sokrat’›n deyifliyle “Hak ve hakikati günlük hayat kavgalar›n›n üstünde tutanlar› daima benim akibetim kovalayacakt›r.” Ancak Sokrat’› ölüme mahkum edenleri an›msayan yok; ama Sokrat yafl›yor. Hukuka sayg›y› ve adalete güven duygular›n› koruyanlar ça¤dafl Türkiye’nin mimarlar› olmaya devam edeceklerdir.•
Bir millet uyuyorsa, onu kolayl›kla uyand›rabilirsiniz. Fakat bir millet uyumuyor da, uyuyor gibi yap›yorsa, onu asla Indra Gandhi uyand›ramazs›n›z. ‹yi ki, ülkemizde futbol maçlar› oynan›yor ve kimi zaman gol pozisyonuna giren bizim tak›m›n oyuncusunun aya¤›na rakip tak›m arkadafl› tekme at›yor da... Tak›m›m›z›n tüm taraftarlar› an›nda öfkeyle aya¤a f›rlay›p, hep bir a¤›zdan “Yuuuh!” diyerek bu haks›zl›k karfl›s›nda tepkilerini cesaretle ortaya koyuyorlar. ‹flte böylesi anlarda tak›m›m›z›n tüm oyuncular› ve taraftarlar›yla apayr› bir gurur duyuyorum, bir haks›zl›k karfl›s›nda kurbanl›k koyunlar örne¤i boyunEtem Loyka lar›n› büküp sessiz kalmad›klar› için... 57
EVRENSEL BAKIfi AÇISI Gürbüz Evren
Atatürk’ten
özür diliyorum evgili Atatürk, yaz›ma nas›l bafllayaca¤›m› bilmiyorum; çünkü size karfl› çok ama çok mahcubum. Size daha önce birçok flikayet mektubu yaz›lm›flt›; ama inan›n bu yaz› onlardan farkl› olacak. Siz ve silah arkadafllar›n›z nice yokluklar içinde Ulusal Kurtulufl Savafl›’n› kazan›p yeni bir devlet kurarak bizlere emanet ettiniz ve “Benim naçiz vücudum elbet bir gün toprak olacakt›r; ama Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacak” dediniz. fiimdi yatt›¤›n›z yerden kalk›p “Ne durumdas›n›z?” diye sorman›zdan korkuyorum. Eflsiz de¤erdeki vecizelerinizi her yere ast›k. Zaten heykelleriniz ve fotograflar›n›z kamu kurulufllar›n› süslüyor. Her y›l 23 Nisan, 19 May›s, 29 Ekim, 10 Kas›m gibi önemli günlerde sizi an›yoruz, sayg› duruflunda bulunuyor, resmi geçitleri izliyor, An›tkabir’i ziyaret ediyor, heykellerinizin önüne çe-
S
58
lenk b›rak›yor, nutuklar dinliyoruz. Sevgili Atatürk, bu sayd›klar›m›n d›fl›nda inan›n beklentilerinizin ço¤unu karfl›layacak ifller yapt›¤›m›z söylenemez. Hani sizin 29 Ekim 1923’te kurdu¤unuz ve bize emanet etti¤iniz p›r›l p›r›l bir cumhuriyet vard› ya, iflte o cumhuriyet maalesef b›rakt›¤›n›z gibi de¤il. Üzülerek ve utanarak eserinizin bugün ne duruma geldi¤ini daha do¤rusu getirildi¤ini anlataca¤›m. Sevgili Atatürk, siz dürüstlü¤e özel bir önem verdi¤inizi yaln›zca konuflmalar›n›zda de¤il, özel yaflant›n›zda da gösterirdiniz. Bizden de dürüstlü¤ü ve do¤rulu¤u yüceltmemizi beklemenizden daha do¤al bir fley olamaz. Ama durum hiç iyi de¤il. Türkiye yolsuzlukla mücadelede 180 ülke aras›nda 58’inci s›rada. Rüflvette ise dünya s›ralamas›nda 3’üncü s›raday›z. ‹nan›n kahroluyorum; ama bu tabloyu bilmenizi istedim. Sevgili Atatürk, e¤itime ne denli önem verdi¤inizi bilmeyen
yok. Ülkenin gelece¤inin e¤itimli kuflaklar olaca¤›n› sürekli dile getirdiniz, okuman›n, araflt›rman›n önemini hep vurgulad›n›z. fiimdi hiç ama hiç hoflunuza gitmeyecek bir tablo daha çizece¤im. Birleflmifl Milletler ‹nsani Geliflim Raporu’nda kitap okuma s›ralamas›nda, Türkiye 86’nc› s›rada yer al›yor.
de¤inece¤im. Asl›nda her vatandafl›m›z›n baflucu kitab› olmas› gereken, bizlere yol gösterdi¤iniz “Nutuk” adl› yap›t›n›z› sak›ncal› yay›n durumuna getirmek istiyorlar. “Evimizde bir arama yap›l›r ve ‘Nutuk’ bulunursa bafl›m›za ifl aç›l›r” düflüncesi yerleflmeye bafllad›. Bunun ne anlama geldi¤ini san›r›m söylememe gerek yok. ‹flte bu yüzden yaz›m›n bafl›nda “Nas›l bafllayaca¤›m› bilmiyorum” dedim. Anlayaca¤›n›z sizden söz ederken bile çekinir olduk. fiimdi s›k› durun daha da kötüsü var: Sizin kurdu¤unuz devlette “Nutuk” ders kitaplar›ndan da ç›kar›ld›. ‹nan›n kahroluyorum; ama bunu da bilmenizi istedim. Sevgili Atatürk, üniversitelerin durumunu merak etti¤inizi biliyorum. Yetkililer her ilde üniversite açmakla övünüyorlar. Ülkemizde 100’ü aflk›n üniversite var;
üfusumuz 71 milyona ulaflt› diye övünüyoruz; ama Türkiye’de, okuma al›flkanl›¤›na sahip yaln›zca 70 bin kifli bulunuyor. ‹nsanlar›m›z günde ortalama 5 saat televizyon seyrederken kitap okumaya y›lda yaln›zca 6 saat zaman ay›r›yor. Kardefl ülke, 7 milyon nüfuslu Azerbaycan’da kitaplar ortalama 100 bin tirajla bas›l›rken, 71 milyon nüfuslu Türkiye’de kitaplar 2-3 bin tirajda kal›yor. Bir Japon y›lda 25, Kardefl ülke, 7 milyon nüfuslu bir ‹sviçreli 10, bir Azerbaycan’da kitaplar ortalama Frans›z 7, bir Türk ise 100 bin tirajla bas›l›rken, 71 10 y›lda ancak 1 kitap milyon nüfuslu Türkiye’de okuyor. Yeri gelmiflkitaplar 2-3 bin tirajda kal›yor. ken gazetelerin durumunu da özetleyeyim. ‹ngilte- ama daha geçti¤imiz y›la de¤in re’de yay›mlanan “The Sun” ga- tek bir üniversitemiz dünyan›n zetesi Türkiye’deki gazetelerin ilk 500 üniversitesinin aras›na gitoplam tiraj› kadar sat›yor ve ül- remiyordu. ‹yi üniversitelerimiz kemizdeki gazete okurlar›n›n elbette var. Eserinize sahip ç›kan, yüzde 8’i de yaln›zca spor ve ›fl›kl› yolunuzda ilerleyen, ilke ve magazin sayfalar›n› okuyor. devrimlerinizi ö¤rencilerine aktaSevgili Atatürk, kitap konusu ran rektörlerimiz, ö¤retim üyeleaç›lm›flken, sizi çok ama çok de- rimiz de var. Ama onlar›n dururinden yaralayacak bir geliflmeye mu da iyi de¤il bu s›ralar...
N
59
BD MAYIS 2009
BD MAYIS 2009
Aralar›nda dünya çap›nda bilim adamlar›n›n bulundu¤u bu insanlara neler yap›ld›¤›n›, nerelerde tutulduklar›n› söylemekten utan›yorum. Yine de içlerinden birini anlatay›m. T›pk› sizin gibi bozk›ra ›fl›k saçmaya karar vermifl, bunun için bozk›r›n ortas›nda ör-
bilimsel makalesi var. Bitmedi, Haberal’a 2239 kez at›fta bulunulmufl yani al›nt› yap›lm›fl, uluslararas› kongrelere onur konu¤u olarak davet edilmifl. ‹flte bu insan her konuflmas›nda sizi an›yor, sizi örnek gösteriyor, size lay›k olmak ve eserinize sahip ç›kmak için daha çok çal›fl›lmas› gerekti¤ini söylüyor, Dünya Ekonomik Forumu’nun “Atatürkçülük eserlerle yay›mlad›¤›, “Küresel Bilgi Teknolojisi olur” diyordu. Raporu 2008-2009” adl› belgeye göre, “Laf› dolaflt›rma da Türkiye bas›n özgürlü¤ü alan›nda 134 bu bilim adam›na ne olülke içinde 106’nc› s›rada yer al›yor. du¤unu söyle!” dedi¤ininek bir üniversite kurmufl, “Ha- zi duyar gibi oluyorum. Size yalyatta en hakiki mürflit ilimdir” n›zca dünya çap›ndaki hekimimisözünüze sonuna de¤in inand›- zin bafl›na getirilenlerden utanç ¤›n› kan›tlamak istercesine hep duydu¤umu söyleyebilirim. ilimin peflinde koflmufl, ülkemizSevgili Atatürk, ö¤rencilerimide organ nakli gibi bir konuda zin bugünkü genel kültür düzeyiilklere imza atm›fl, dünyan›n bir- ni yans›tan bir anketin sonuçlar›çok ülkesinde bu alanda örnek n› da arz edeyim. Lise ö¤rencileri al›nm›fl Prof. Dr. Mehmet Habe- aras›nda yap›lan bir araflt›rmaya ral adl› bir bilim adam› var. göre, ö¤rencilerin yar›s›ndan fazlas› ‹stiklal Marfl›’n›n yazar› Mehdun ateflinin ›fl›¤›nda met Akif Ersoy’u tan›m›yormufl. ders çal›flarak e¤itimi- Oysa siz ‹stiklal Marfl›’na çok ni tamamlay›p doktor önem verirdiniz. “Peki, bu çocukolan, flimdi laserle lar kimi biliyor?” diye sordu¤unuameliyat yapan bu zu duyar gibi oldum. Ö¤rencileAnadolu çocu- ¤u bilim ada- rin yüzde 98’i “Cent” diye birini m›ndan size k›saca söz edeyim: tan›yor. fiimdi de “Bu kim?” diye Prof. Dr. Haberal yaln›zca soruyorsunuz de¤il mi? Rap ad› Türkiye’nin de¤il, Amerika Birle- verilen yeni bir müzik türü ç›kt›, flik Devletleri’nin ve Avrupa’n›n iflte “Cent” Amerikan Rap müziortalamas›n›n üstünde bir bilim ¤inin önde gelen flark›c›s› Curtis adam›... Nas›l m›? Akademik çev- James Jackson’un takma ad›... Bir reden geldi¤im için bilimsel ma- de, çocuklarda suçluluk oran› kokale yazman›n zorlu¤unu çok iyi nusu var. Türkiye’nin, çocuk suçbilirim. Prof. Dr. Haberal’›n 785 lar›nda art›fl oran›nda dünya bi-
O 60
rincisi oldu¤unu üzülerek aktarmak zorunday›m.
naklanan trafik kazalar›nda birinci s›rada yer al›yor. Ölümlü trafik kazalar›nda ise son 10 y›ld›r Güney Kore’nin ard›ndan dünya 2’ncisi olduk. Yaln›zca son 10 y›lda 100 binden fazla insan›m›z› trafik kazalar›nda yitirdik. Kazalar›n mali faturas› ise 10 milyar dolar› aflt›. Sevgili Atatürk, “Sa¤l›k alan›nda neler oluyor?” diye soraca¤›n›z› da biliyorum. ‹flte bu alandan birkaç örnek: Dünya Sa¤l›k Örgütü Avrupa Bölge Ofisi’nin yay›mlad›¤› rapora göre 53 ülke aras›nda ölümlü ifl kazalar›nda ve bebek ölümlerinde dünya s›ralamas›nda 8’inci s›raday›z. Doktor say›s› aç›s›ndan sondan 3, difl hekimi say›s› aç›s›ndan sondan 11’inci s›rada olan Türkiye, hemflire say›s› aç›s›ndan ise en sonda yer al›yor. Sevgili Atatürk, gelir da¤›l›m›ndaki adaletsizlikte dünya 5’incisi, sosyal güvenlik sistemin-
evgili Atatürk, e¤itim sistemi tahrip edildi¤i için Türkiye “insani geliflmifllik” s›ralamas›nda, 162 ülke aras›nda 95’inci s›raya yerleflmifl durumda... Bunun do¤al sonucu olarak ise demokrasimiz dünya s›ralamas›nda 88’inci s›rada yer al›yor. Unutmadan birkaç veri daha aktaray›m: 4 Kas›m 1950’de Roma’da Avrupa ‹nsan Haklar› Anlaflmas› oluflturulmufltu. Bugün bu anlaflmada aralar›nda Türkiye’nin de bulundu¤u 47 ülkenin imzas› var. ‹mza atm›fl›z atmas›na, ama insan haklar› ihlallerinde Türkiye s›ralamada listenin bafl›nda... Bas›n özgürlü¤ünü de unutmayal›m. Dünya Ekonomik Forumu’nun yay›mlad›¤›, “Küresel Bilgi Teknolojisi Raporu 20082009” adl› belgeye göre, Dünya Sa¤l›k Örgütü Avrupa Bölge Türkiye bas›n özgürlü¤ü Ofisi’nin yay›mlad›¤› rapora göre alan›nda 134 ülke içinde 53 ülke aras›nda ölümlü ifl 106’nc› s›rada yer al›yor. kazalar›nda ve bebek ölümlerinde Zambiya ve Burkina Faso dünya s›ralamas›nda 8’inci s›raday›z. adl› Afrika ülkeleri bile bu alanda bizden daha özgürmüfl. de tüm OECD ülkeleri aras›nda Sevgili Atatürk, okuma al›flkanl›- sonuncu, teknoloji harcamalar›n¤› olmayan, iyi e¤itim almayan in- da Avrupa Birli¤i üyesi ülkelerin san›m›z bunun bedelini birçok aras›nda sonuncu oldu¤umuzu alanda ödüyor. Durumu size daha söylesem bana inan›r m›s›n›z? Sevgili Atatürk, bozk›rdaki Aniyi anlatabilmek için Dünya Sa¤l›k Örgütü Avrupa Bölge Ofisi’nin ya- kara’dan baflkent yaratmaya çal›y›mlad›¤› 53 ülkenin durumunu fl›rken, tar›m arazilerine, topra¤a, özetleyen rapordan birkaç bilgi ak- a¤aca ve ormana önem verdi¤initaraca¤›m. Türkiye, alkolden kay- zi göstermek için ziraat okullar›
S
61
BD MAYIS 2009
açt›n›z, örnek çiftlikler kurdunuz. Sizi üzmeden, k›zd›rmadan nas›l söyleyece¤imi bilmiyorum; ama yine de ö¤renmenizde yarar var, Türkiye dünyada ormanlar›n› en h›zl› tüketen ülkeler s›ralamas›nda ‹ran’›n ard›ndan 2’nci s›rada...
B
ir baflka ikincili¤imiz ise erozyondan kaynaklanan konuda... Türkiye, toprak kayb›nda dünya s›ralamas›nda maalesef ikinci s›raya yerleflti. Aç›kça söylemek gerekirse Türkiye çevre koruma alan›nda da s›n›fta kald›. Çevre sa¤l›¤›n›n, su kaynaklar›n›n, biyolojik çeflitlili¤in ve do¤al kaynaklar›n korunmas›, hava kirlili¤i gibi konularda Türkiye 149 ülke aras›nda 72’nci s›rada yer al›yor, bu yüzden de yeflil ülke olarak kabul edilmiyor. Sevgili Atatürk, “Ne yer ne içersiniz?” diye sorarsan›z, bana da hem üretim hem de tüketimde dünya flampiyonu oldu¤umuz bir konuya de¤inme f›rsat› verirsiniz. Temel g›dam›z ekmek... O denli çok ekmek yiyoruz ki, kifli bafl›na 96,6 ekmek tüketti¤imiz için rekorlar kitab›na geçtik. A¤›rl›kl› olarak ekmekle beslenen insan›m›z›n halini var›n siz anlay›n. Sevgili Atatürk, “Türkiye’nin yetiflmifl insan gücü, beyin gücü yok mu?” diye soraca¤›n›z› da biliyorum. Bu konuda da içinizi açacak bilgiler veremeyece¤im için aff›n›za s›¤›n›yorum ve tabloyu arz ediyorum: Türkiye, dünyada beyin göçü en fazla olan 34 62
ülke içinde 24’üncü s›rada yer al›yor. Baflka bir deyiflle Türkiye, iyi e¤itim gören yüz kifliden 59’unu elinden kaç›rmaktad›r. Sevgili Atatürk, borçlanan ülkenin ba¤›ms›zl›¤›n› da yitirece¤ini Osmanl› Devleti’ni örnek vererek anlatt›n›z. Osmanl›’n›n borçlar›n› ödemekle kalmay›p bizlere borçsuz bir ülke b›rakt›n›z. “Çocuk, laf› uzatma da gerçe¤i söyle!” diyece¤inizi bildi¤imden arz ediyorum: Türkiye’nin, 247,1 milyar dolar d›fl borcu var. Bu alanda dünya s›ralamas›nda 23’üncü s›raday›z. Sevgili Atatürk, kad›nlara verdi¤iniz önemin kan›t›, onlara birçok Avrupa ülkesinden önce tan›d›¤›n›z seçme ve seçilme hakk›yd›. fiimdi siz “Kad›nlar ne durumda?” diye sormadan k›saca söyleyeyim. Dünya Ekonomik Forumu’nun yay›mlad›¤› y›ll›k kad›n-erkek eflitli¤i s›ralamas›nda Türkiye 130 ülke içinde 123’üncü s›rada yer al›yor. Birleflik Arap Emirlikleri bile önümüzde....
S
evgili Atatürk, devam etmeyece¤im; çünkü sizi daha fazla üzmek istemiyorum. S›ralamalardaki yerlerimize bak›ld›¤›nda gösterdi¤iniz hedef olan ça¤dafl uygarl›klar düzeyinin çok uzaklarda kald›¤›n› kabul ediyorum. Çizdi¤im kötü tablodan sonra, “Atam izindeyiz” desem, “Tepkiniz ne olur?” diye de sormayaca¤›m. Yüre¤im eziliyor; ama durum bu...• GurbuzEvren@butundunya.com.tr
YAKIN TAR‹H‹M‹Z Yaşar Öztürk
Atatürk’ün Devrimci Adalet Bakan› Mahmut Esat Bozkurt’tan Cumhuriyet Savc›lar›na...
“I
fllerimizin de¤erini ölçerken geçen yönetimlerin bilançolar› size teselli ba¤›fllamas›n. Bunlar›n sizlere bir gurur vermesini istemem. •“Bilirsiniz ki, adliyeciler meslek gere¤i uzun sözlerden bafllamazlar. K›saca söylemeliyiz
ki, aleyhimize olan› oldu¤u gibi ortaya koymak bizim belli bafll› gücümüzdür. •“Saklamak, korkmak yaln›z zaaf›n huyudur. Bu bafllang›çtan sonra sizlere haber verebilirim ki yapaca¤›m›z hayli ifller vard›r. •“Do¤u s›n›rlar›m›zdan Bat› s›n›rlar›m›za kadar cumhuriyet adliyesinde y›llardan beri süren denetimlerimin bende oluflturdu¤u izlenim budur. •“Gö¤üs gerdi¤iniz ve gerece¤iniz çal›flman›n de¤erini ölçerken hesaplar›n› tarihin görmekte oldu¤u geçmifl yönetimlerin bilançolar›n›n flu ve bu uluslar›n durumunun sizlere en ufak bir gurur duygusu vermesini bile arzu etmem. K›yaslama yoluna sapt›¤›n›z gün korkar›m ki emeklerinizin de¤erini küçültmüfl olursunuz. Oranlama yöntemi bizleri yeterli olma ve yetinme yollar›na götürebilir ki, adalet konusunda bu tehlikeli 63
BD MAYIS 2009
BD MAYIS 2009
bir 盤›rd›r. Çünkü bu eksikli¤in biraz eksikli¤i gene eksiktir.
“T
ürk adliyesi birçok uygar uluslar adliye örgütünden geri de¤il, ileridir. Bu iflle görevli yabanc›lar›n dedi¤i gibi oldukça uygar uluslar›n imrenme ve öykünmelerine de¤er k›ymetleri vard›r. Bizden olanlarla olmayanlar›n kabul ettikleri bu gerçe¤e karfl›n yapaca¤›m›z ifller az de¤ildir. Bunlara henüz el de¤dirmeye bafllad›k. Sizler gurura tenezzül etmeyeceksiniz. Gurur aldanma demektir. Aldanan mutlaka düfler. •“Cumhuriyet savc›lar›! Türk ulusu ve onun tarihi yüksek bir felsefe kitab›na benzer ki, onu anlamak ve sezebilmek için oldukça özel bir kabiliyetle donanm›fl bulunmak ve önce Türk olmak gereklidir. •“Türk ulusunu yoran h›z de¤il yavafll›kt›r, Türk ulusunun harekete de¤il hareketsizli¤e dayanma gücü yoktur. Mesleki eksikliklerimizi tamamlamaya çal›fl›rken unutmayaca¤›z ki devrimi ilk safta bekleyenler aras›nda Türk adliyecileri bulunmaktad›rlar. •“Cumhuriyet savc›lar›! Meriç k›y›lar›nda çal›flan bir Türk köylüsünün kaybolan hayat›ndan tutunuz da bu vatanda yaflayanlar›n u¤rayaca¤› en ufak bir haks›zl›ktan, hatta Bingöl da¤lar›n›n ›ss›z kuytular›nda nafakalar›n› bekle64
yen öksüzlerin gözyafllar›ndan siz sorumlusunuz. Bu haks›zl›klar› seri ve kesin hükümlerinizle y›lmaz ve yorulmaz takiplerinizle siz tamir edeceksiniz. •“Din bayra¤› alt›nda ulusun özgürlü¤ünü, varl›¤›n› imhaya kasteden fieyh Sait ‹syan› tarihe dizginsiz özgürlü¤ün bir kan lekesi diye geçecektir. Bütün bunlar›n ac›lar›n› çekmifl ulus halinde unutmuyoruz ve unutmayaca¤›z. fiurada, burada laf atanlar›, hilebazlar›, düzenbazlar› hatta halk› soyup ac› salan vurguncular›, bir tak›m baya¤› sald›rganlar› hesaba çekiniz. •“Arkadafllar, özgürlük ulusun varl›¤›n› ifade eden devlet otoritesi vatandafllardan hakk›na flunun bunun elinde kullan›lan terör aleti de¤ildir. Özgürlük toplumun bir mal›d›r ki s›n›rlar› kanunlar›n hatta bilgili insanlar›n sa¤duyusunun ‘Dur!’ dedi¤i yerde biter. Özgürlük uluslar›n bir mal› ise halin emniyeti onun korumas›na ba¤l›d›r. Koruma hakk›n›n yapt›r›m› devlet otoritesidir.
“A
rkadafllar, san›lmas›n ki demokrasilerin, Cumhuriyet rejimlerinin elefltirilerden, düflüncelerden korkusu vard›r. Cumhuriyetler elefltirilerin, düflüncelerin ürünüdürler. Bunlardan do¤dular, bunlarla yaflayabilirler. ‹fllerimize yönlendirilecek içten elefltiri ve görüfller olsa olsa bize güç olurlar.
•“Arkadafllar, sözlerimi bitirmeden önce ‹stanbul barosunun flöleninde göstermekten zevk ald›¤›m içten bir kan›m› sizlere bildirmekten kendimi al›koyamayaca¤›m. Bilirsiniz ki, klasiklere göre hakk›n yapt›r›m› güçtür. Bu bir gerçeklik olmakla beraber baz› eksikleri vard›r. Bence kullan›lan gücün içtenlik, sevgi ve dürüstlük ile sar›lmas› gerekir. Yoksa hak flöyle dursun tek bafl›na güç kendinin bile yapt›-
r›m› olamaz. Tarih böyle güçlerin kendilerini yiyerek, kemirerek yok olup gittiklerini yaz›yor. Yetkilerinizi kullan›rken içtenlik ve sevgi içinde kullanacaks›n›z. Sözlerime son verirken aran›zdan uzaklarda bu güzel vatan›n dört buca¤›nda Cumhuriyet adaletini da¤›tan de¤erli arkadafllar›m› ve yüksek çal›flmalar›n› sayg›yla anar ve selamlar›m.”• YasarOzturk@butundunya.com.tr
Bir yaz günü, plajda oturuyor, kumlarla oynayan iki çocu¤u seyrediyordum. Her ikisi de, deniz kıyısında, kapılarıyla, kuleleriyle, tünelleriyle kocaman bir kale yapmak için birlikte harıl harıl çalıflıyorlardı. Kale neredeyse tamamlanmıflken, büyük bir dalga gelip kaleyi bozdu. Herfley, bir anda ıslak bir kum yı¤ınına dönüflmüfltü. Tüm u¤rafllarının bir anda gözlerinin önünde yok oldu¤unu gören çocukların gözyafllarına bo¤ulmalarını bekliyordum. Ama çocuklar beni flaflırttı. A¤lamak yerine, ikisi de kalkıp el ele tutufltular ve gülerek kıyıdan biraz daha uzaklaflıp yeni bir kale yapmaya girifltiler. Çocukların, o anda bana önemli bir ders ö¤rettiklerinin ay›rd›na vard›m. Yaflamımızdaki herfley, yaratmak için üstünde çok zaman ve enerji harcadı¤ımız her karmaflık yapı, aslında kumdan yapılmıfllardır. Yalnızca baflka insanlarla kurdu¤umuz iliflkiler ayakta sa¤lam kalabilir. Er ya da geç, bir dalga gelip, kurmak için yo¤un çaba harcadı¤ımız çalıflmaları anında yıkabilir. Böyle bir durum karflısında yalnızca, yanında tutacak bir eli olan insan gülümseyebilir...• Rabi Harold Kushner Ona kızgın oldu¤unu biliyorum. Neden flunu denemiyorsun? Ona bir mektup yaz. Tüm duygularını dök. Öfkeni ve düfl kırıklı¤ını anlat. Hiçbir fleyi gizleme. Sonra mektubu bir çekmeceye koy. ‹ki gün sonra oku. Hâlâ yollamak isteyecek misin bakalım? Ben öfkenin ve pasta kıtırının iki gün sonra yumufladı¤ını ö¤rendim!• H. Jackson Brown 65
rama ve el koyma ifllemleri bafllamadan önce kesinlikle avukat›n›z› aramal›s›n›z. Arama ifllemi s›ras›nda savc›n›n da bulunmas›n› isteyiniz. •Avukat›n›za haber vermeniz engellenirse, kolluk memurlar›na, “yasa ve yönetmeli¤e ayk›r› davranmak suretiyle suç ifllediklerini” an›msatmal›s›n›z. Israr ederlerse siz de, avukat›n›z aranmadan ya da arama mahalline makul bir süre içinde gelmeden arama iflleminin bafllat›lam›yaca¤›n› ve bu durumu adli kolluk amiri olan cumhuriyet savc›s›na telefonla sormalar›n› isteyebilirsiniz. Mahkeme taraf›ndan verilen arama karar›n› incelemeli ve bu kararda, a) Araman›n nedenini oluflturan fiil, b) Aran›lacak kifli, araman›n yap›laca¤› konut ya da di¤er yerin adresi ya da eflya, c) Karar ya da emrin geçerli olaca¤› zaman süresi, d) Aran›lacak eflyan›n elde edilmesi durumunda el konulup konulmayaca¤›, hususlar›n›n aç›kça gösterilip gösterilmedi¤ine dikkat etmelisiniz. •Avukat›n›z yok ise Mahalle ‹htiyar Heyeti’nden ya da komflulardan iki kiflinin haz›r bulunmas› isteminde bulunabilirsiniz. •CMK 45 ve 46’nc› maddelere göre sizin hakk›n›zda tan›kl›ktan çekinebilecek kimseler (efl, niflanl›, ana, baba, çocuklar ve doktor / avukat ile müvekkil ve hastalar›)
A GÖNDER‹: CEVAT TAYLAN
rgenekon soruflturmas›n›n “12” s›ra numaras› verilen dalgas›, önceki dalgalar›n toplumda oluflturdu¤u öfke ve k›zg›nl›¤›n, telafl ve kuflkunun daha da artmas›na neden oldu. Yurttafllar, sonuncu olmad›¤›n› varsayd›klar› bu dalgadan sonra, “Bir gün bizim de kap›m›z çal›nabilir” kuflkusuyla, böyle bir durum karfl›s›nda yasal haklar›n›n neler oldu¤unu ö¤renme çabas›na girifltiler. ‹zmirli bir avukat, yurttafllara bu konuda yard›mc› olmak amac›yla bu yasal haklar›, “Arama ve El Koyma ‹fllemlerinde Yurttafl
E 66
Rehberi” bafll›¤› alt›nda haz›rlad›. De¤erli televizyon yap›mc›s› Cevat Taylan’›n okurlar›m›za iletilmek üzere Bütün Dünya’ya gönderdi¤i bu “rehberi” afla¤›da yay›ml›yoruz. •Kap›n›z çal›nd›¤›nda açmadan önce kim oldu¤unu sorunuz. •Kap›n›z› açt›¤›n›zda karfl›laflt›¤›n›z kiflilere kim olduklar›n›, hangi amaçla geldiklerini sorabilir ve kendilerinden bilgi isteminde bulunabilirsiniz. •Gelenlerin kolluk memurlar› olduklar›n› anlay›nca, “kimlik belgelerini” ve yarg›ç taraf›ndan verilen “arama karar›n›” göstermelerini isteyebilirsiniz.
aras›ndaki mektuplara ve belgelere, bu kimselerin nezdinde bulundukça el konulamayaca¤› hususunda uyarmal›s›n›z. •Bilgisayar ya da bilgisayar kütüklerine elkoyma ifllemi s›ras›nda, sistemdeki tüm verilerin yedeklemesi yap›l›r. Bu yedekten bir kopya ç›kar›larak size ya da vekilinize verilmesini ve bu hususun tutana¤a geçirilerek imza alt›na al›nmas›n› isteyiniz. •Bilgisayar ya da bilgisayar kütüklerine elkoymaks›z›n da, sistemdeki verilerin tamam›n›n ya da bir bölümünün kopyas› al›nabilir. Kopyas› al›nan veriler ka¤›da yazd›r›larak, bu husus tutana¤a kaydedilir ve ilgililer taraf›ndan imza alt›na al›n›r. Bu seçene¤in de uygulanmas›n› isteyebilirsiniz. •Arama sonunda, a) Arama karar›n›n tarih ve say›s›, yarg›ç karar› yoksa verilmifl olan yaz›l› emrin tarih ve say›s› ile emri veren merci, b) Araman›n yap›ld›¤› yer, tarih ve saat, c) Araman›n konusu, d) Aranan kiflinin kimlik bilgileri, ad›n› söylemedi¤i takdirde eflkâl bilgileri, e) Araçta, konutta, ifl yeri ve eklentilerinde arama yap›lm›flsa, arac›n plaka numaras›, markas›, konutun, ifl yerinin ve eklentilerinin aç›k adresi, su üstü arac›n›n aranmas›nda su üstü arac›n›n cinsi, ismi, sahibi ve kullanan›, deniz arac›n›n aranmas› durumunda ise deniz arac›n›n cinsi, ismi, donatan›, ba¤lama liman›, tonaj›, acentesi, kaptan› ve arama mevkii, f) Araman›n sonuç67
BD MAYIS 2009
lar›, el konulan suç eflyas›na iliflkin belirleyici bilgiler, g) Aramada yakalanan kifliler varsa kimlik bilgileri, kimli¤i belirlenemiyorsa eflkâl bilgileri, h) Arama sonucunda yaralanma ya da maddi bir zarar meydana gelip gelmedi¤i, i) Arama ifllemini yapanlar›n ad›, soyad›, sicili ve unvan›, hususlar›n›n yerald›¤› bir “Adli Arama Tutana¤›” düzenlenir. Tutana¤› dikkatle okuyunuz ve gerçeklere ayk›r› bir husus var ise sözlü olarak itiraz ediniz ve itirazlar›n›z› tutana¤a yazd›r›n›z. Tutana¤›n bir sureti size verilmelidir. Arama sonunda, kovuflturma konusu fiilin niteli¤ini belirten bir belge ve elkonulan ya da koruma alt›na al›nan eflyan›n listesini içeren bir defter ve e¤er flüpheyi hakl› k›lan bir fley elde edilmemifl ise bunu belirten bir belge verilmesini isteyiniz. An›lan belgelerde, elkonulan eflyan›n mülkiyetine iliflkin görüfl ve iddialar›n›za da yer verilmesini isteyebilirsiniz. •Aranacak yerde bulunan kiflilerin özel hayatlar›na ve mallar›na gereken azami özen gösterilir. Kasa gibi, aç›lmas› özellik isteyen eflya, kolluk taraf›ndan ya da masraflar› kollukça karfl›lanmak üzere bu konudaki meslek erbab›na açt›r›l›r. Bu ifllemin o yerde yap›lmas›n›n masrafl›, külfetli ya da oraya zarar verebilecek nitelikte olmas› durumunda, eflya kolluk taraf›ndan korunan baflka bir yere götürülerek de aç›labilir. 68
Arama s›ras›nda rastlanan özel k⤛t ve zarflar, içinde müsadereye tâbi bir eflya bulunmas› ihtimali d›fl›nda aç›lmaz; aç›lsa dahi yaz›l› bilgiler okunamaz. Hakk›n›zdaki arama karar›n› ölçüsüz bir flekilde gerçeklefltirilen ve yukar›da yaz›l› yasal haklar›n›z›n kullan›lmas›n› engelleyen Savc› ve Kolluk Memurlar›na ‘’haklar›nda suç duyurusunda bulunaca¤›n›z› ve ayr›ca Adalet Bakanl›¤›’na karfl› açaca¤›n›z tazminat davas›nda verilecek maddi ve manevi tazminat bedelinin yasa gere¤i kendilerine rücu edilece¤ini’’ an›msat›n›z.
S
iz ya da avukat›n›z arama ve el koyma ifllemi ile ilgili tüm ivedi ihbar ve yaz›flmalar›n›z› Alopost/telgraf/iad.taah mektupla belgelendiriniz. Avukatl›k Kanunu’nun 76. maddesi uyar›nca, ‘’hukukun üstünlü¤ünü ve insan haklar›n› savunmak ve korumakla görevli olan’’ barolara baflvurunuz. “Arama ve El Koyma ‹fllemlerinde Yurttafl Rehberi”nin sonunda, arama için gelenlerle aranan kiflilerin hak ve yetkilerinin dayand›¤› anayasa, yasa ve di¤er yönetmeliklerin ilgili bölümleri yer al›yor. Metinde ayr›ca bu konularla ilgili kitap ve makale isimleri de verilerek vatandafllar›n daha iyi bilgiyle donanmalar›n›n sa¤lanmas› hedefleniyor.•
“Yaflamda en büyük zenginlik, sa¤l›k de¤il, onur ve sayg›nl›kt›r. Kifli, sa¤l›¤›n› son nefesinde kaybeder; fakat onurunu ve sayg›nl›¤›n› kendinden sonraki kuflaklar boyunca sürdürür.” Bir Anadolu Sözü
HUKUK D‹YOR K‹...
Bu yaz›, Ankara Hukuk Fakültesi Ceza ve Ceza Usulü Hukuku Anabilim Dal› Baflkan› olan yazar›n, 22-23 Ocak 2009 tarihli “Cumhuriyet” gazetesinde yay›mlanan yaz›s›ndan özetlenmifltir. Kiflinin yaflamdaki en çok korunmas› gereken de¤eri “onur ve sayg›nl›¤›n›n” güvencesini oluflturan hukuk, kifli sa¤l›¤›n›n koruyucusu bilgi ve önlemlerin de önünde gelmektedir. YAZAN: PROF. DR. MET‹N FEYZ‹O⁄LU •Ceza muhakemesi kanunlar›, asl›nda masumlar›n kanunlar›d›r. •Sorun, kimin suçlu kimin suçsuz oldu¤unu do¤ru bir flekilde belirlemek ve bunu yaparken, toplumdaki bireyleri, temel hak ve hürriyetleri yönünden güvensizli¤e, endifleye, korkuya sevk etmemektir. •Ceza muhakemesinde yarg› erki kapsam›nda yetkili k›l›nanlar, bu yetkilerini kullan›rlarken hukuk devletinin görevlileri olduklar›n› hiçbir zaman unutamazlar. •Yarg› erki kapsam›ndaki yetkilerini kullanan kamu görevlileri ceza muhakemesi kurallar›n› ihlal ederlerse, kamu düzeni, en az soruflturma veya kovuflturma konusu suçun verdi¤i zarar kadar zarar görür. •Ceza muhakemesinde bireyin menfaatleri ile toplumun menfaat-
leri çeliflmez. Toplumu korumak için birey feda edilecek olursa, toplum da feda edilmifl olur. •Ceza muhakemesinin amac›, adli yolla maddi gerçe¤e ulaflmak ve hukuki sorunu çözmektir. •Ceza muhakemesi yürütülürken adli yoldan sap›lacak olur ise, bireylerin temel hak ve hürriyetleri ihlal edilece¤i gibi, maddi gerçe¤e ulafl›lamaz, hukuki sorun da do¤ru bir flekilde çözülemez. •Ceza muhakemesi ilkeleri, insanl›¤›n ortak de¤erleridir. Binlerce y›ld›r çekilen ac›lar›n ve verilen büyük mücadelelerin ürünü olan bu ilkelere herkes uymakla yükümlüdür. •Tutuklama çok s›k› flartlara tabi k›l›nm›fl bir koruma tedbiri olup istisnaen uygulanmal›d›r. Kanunda yaz›l› flartlar oluflmadan uygulanan tutuklama, eziyettir. 69
BD MAYIS 2009
•Tutuklama, makul süreyi afl- kunda kural, tutuksuz soruflturmamal›d›r (A‹HS md. 5/3). ma ve kovuflturmad›r. •Tutuklama ve tutuklulu¤un •Usul, esas›n girifl kap›s›d›r. devam›na iliflkin kararlarda, kanu- Yanl›fl kap›dan, yanl›fl odaya girinun arad›¤› flartlar›n her biri, ge- lir. Yanl›fl ve keyfi usuller, yanl›fl rekçelendirilmifl olarak yaz›lmak ve keyfi sonuçlara ulaflt›r›r. zorundad›r (Anayasa md. 141, •“Uygulanan usul hatal› olaCMK md. 100/2). bilir; ama biz esasa bakal›m” flek•“Delil durumu” ifadesi, olsa lindeki bir yaklafl›m, b›rak›n›z olsa, kuvvetli suç flüphesinin var- 21’inci yüzy›lda yaflayan bir ülkel›¤›na iflaret eden bir gerekçe ola- de, binlerce y›l önce, antikça¤larbilir. “fiüphelinin / san›¤›n kaçma da Anadolu’da kurulmufl herhanihtimalinin varl›¤›”, “flüphelinin / gi bir flehir devletinde dahi telafsan›¤›n delilleri karartma ihtimali- fuz edildi¤inde eminiz tepkiyle nin varl›¤›”, karfl›lan›rd›. “henüz bütün •CMK md. Soruflturmada ve delillerin top170 uyar›nca lanmam›fl olmaiddianamenin: kovuflturmada s›”, “tüm dosya •‹snad editutuklama karar› kapsam›” gibi len fiili bütün vermek zorunlu ifadeler ise hiçunsurlar›yla tade¤ildir. Türk bir flekilde gen›mlayacak flerekçe de¤ildir. kilde haz›rlanhukukunda kural, •Tutuklama m›fl olmas›, tutuksuz soruflturma karar›n› veren •San›¤›n iflve kovuflturmad›r. yarg›lama maledi¤i iddia edikam›, yazd›¤› len fiili nerede gerekçede, hangi somut olgula- ve ne zaman iflledi¤ini aç›klamas›, r›n flüphelinin / san›¤›n kaçaca¤›•Olaylar ile delilleri birbirlena (veya saklanaca¤›na) dair riyle iliflkilendirmesi zorunludur. flüphe oluflturdu¤unu, flüphelinin •Savc›, suçun birden çok ki/ san›¤›n hangi davran›fllar›n›n fli taraf›ndan ifllendi¤i kanaatindelilleri karartaca¤›na dair kuv- deyse ayn› iddianamede, bu kivetli flüphe yaratt›¤›n› ve adli flilerin tamam›na suçlamada bukontrol uygulanmas›n›n kanunen lunabilir. Mahkemece aksine kamümkün oldu¤u hallerde neden rar verilmedi¤i sürece san›klar adli kontrol uygulamas›n›n yeter- birlikte yarg›lan›r. siz kalaca¤›n› aç›klamal›d›r. •Ceza sorumlulu¤u flahsidir. •Soruflturmada ve kovufltur- Ayn› iddianameyle birden çok mada tutuklama karar› vermek san›k hakk›nda dava aç›lmas› zorunlu de¤ildir. Türk huku- halinde, hangi delilin hangi sa70
BD MAYIS 2009
n›¤›n hangi fiilini ispatlad›¤›n›n lamayaca¤› ilkesinin ihlal edilmedüflünüldü¤ü ayr›nt›l› olarak si anlam›na gelir. aç›klanmal›d›r. •Aralar›nda nas›l bir ba¤lant› •Her san›k aç›s›ndan isnad oldu¤u iddianamede aç›kl›¤a kaedilen suç fiilini hangi davran›fl- vuflturulmad›¤› halde birlikte yarla, nerede, ne zaman iflledi¤i ay- g›lanan san›klar›n tutukluluk sür› ayr› aç›klanmadan, deliller ve releri uzayabilecektir. olaylar her san›k aç›s›ndan ayr› •Yarg›lama makul sürede soayr› iliflkilendirilmeden, genel ve nuçland›r›lamayaca¤› için, suçlu toptanc› bir anlat›mla suçlama ve suçsuz birbirinden uzun süre konusu olaylar›n anlat›lmas› hu- ayr›lamayacakt›r. kukun a¤›r flekilde ihlal edilmesi •Suç örgütünün varl›¤›ndan anlam›na gelir. söz edebilmek için en az üç kifli•Böyle bir ihlalin neden ola- nin somut olarak belirlenmesi ca¤› hukuksuzgereklidir. luklar›n baz›la•Bu kifliler, Neyle suçland›klar›n› r›n› s›ralad›¤›suç ifllemek m›zda, anlatamac› do¤rultubilmeyen san›klar mak istediklerisunda biraraya “olsa olsa bununla miz daha iyi gelmifl olmal›d›r. suçlan›yorumdur” anlafl›lacakt›r: •Yöneticisiz fleklinde varsay›mlar •Ceza hukubir örgüt olamakunun en temel yaca¤›ndan, öryaparak suçsuzluklar›ilkesi olan “cegüt yöneticileri n› ispatlamaya zalar›n flahsilive üyeleri araç›rp›nacaklard›r. ¤i”, devletin ids›nda hiyerarflik dia makam›nca bir yap›, bir görmezden gelinmifl olunacakt›r. emir-komuta zinciri kurulmal›d›r. •San›klar neyle suçland›klar›n› •Bu flekilde oluflturulan örgübilemeyecekleri için savunma tün, yap›s›, üye say›s› ile araç gehaklar› ellerinden al›nacakt›r. reç bak›m›ndan, amaçlad›¤› suçla•Neyle suçland›klar›n› bilme- r› gerçeklefltirmeye elveriflli bir yen san›klar “olsa olsa bununla altyap›s› bulunmal›d›r. suçlan›yorumdur” fleklinde varsa•Örgüt kurucusu, yöneticisi y›mlar yaparak suçsuzluklar›n› is- veya üyesi olmak fiilleri yaln›zca patlamaya ç›rp›nacaklard›r. San›k, düflünerek gerçekleflmez. Kiflinin, suçsuzlu¤unu ispatlamak zorunda mutlaka d›fl dünyaya yans›yan ve yukar›daki unsurlar› ortaya koyan de¤ildir. ‹spat yükü savc›dad›r. •Suçlaman›n mahkeme tara- bir fiili olmal›d›r. •Failin, yukar›da unsurlar› ortaf›ndan belirginlefltirilmek zorunda kal›nmas›, davas›z yarg›lama yap›- ya konan fiile iliflkin davran›fllar›n›, 71
BD MAYIS 2009
BD MAYIS 2009
bir suç örgütünün kurucusu, yöne- de¤erlendirme hakk›n› (CMK md. ticisi, üyesi oldu¤unu bilerek ve is- 215) kullanamam›fllard›r. teyerek gerçeklefltirmesi gereklidir. •Kendilerinden önce dinlen•Ek iddianamelerle davaya mifl tan›klar›n beyanlar›yla ilgili, yeni san›klar ilave edilmesinin sa- bu beyanlar›n hemen sonras›nda vunma hakk›n› nas›l ihlal edece- dile getirme haklar› olan de¤er¤ini aç›klayaca¤›z. lendirmelerde (CMK md. 215) •San›klar hakk›nda suç örgü- bulunamam›fllard›r. tü kurmak, yönetmek, üye ol•Davaya ek iddianameyle sonmak suçlamas›yla yarg›lama bafl- radan dahil edilen san›klar ve mülam›flt›r. Duruflmada iddianame dafileri, kendilerinden önce duruflokunmufltur. Yeni san›klar, bir- mada tart›fl›lm›fl belgelerle ilgili, bu likte örgüt kurduklar›, yönettik- belgeler tart›fl›l›rken de¤erlendirleri veya üye olduklar› iddia edi- me yapma hakk›ndan (CMK md. len san›klarla 215) yoksun ilgili iddianame kalm›fllard›r. Yarg›lamay› yapan okunurken ha•Ek iddianaz›r bulunmamelerden önce hakim veya hakimler, d›klar› için, y a r g › l a n m aya san›klar hakk›ndaki kendilerini bafllanm›fl san›ksuçlamalar›n do¤rudan ilgilar da sorgu ve ispatlan›p ispatlanmalendiren ilk idsavunmalar›nda, dianameyi dindaha sonra dad›¤›na vicdani leme imkavaya dahil edilekanaatlerine göre n›ndan yoksun ce¤i ihtimali dukarar verirler. k›l›nm›fllard›r. yurulan san›kla•Kendilerir›n kim oldu¤une en önce sorgular› tamamlan- nu ve ne diyeceklerini bilmeden, m›fl olan san›klara, sorgular›n›n bir bilinmez içerisinde savunma hemen sonras›nda soru sorma yapmak zorunda b›rak›lm›fllard›r. hakk›ndan (CMK md. 201/1) •Peki, bu haklardan mahrum mahrum edilmifllerdir. edilmek önemli midir? •Kendilerinden önce dinlen•Yarg›lamay› yapan hakim mifl tan›klara, dinlenmelerinin he- veya hakimler, san›klar hakk›nmen sonras›nda soru sorma hak- daki suçlamalar›n ispatlan›p islar› ellerinden al›nm›flt›r (CMK patlanmad›¤›na vicdani kanaatlemd. 201/1). rine göre karar verirler (CMK •Kendilerinden önce sorgular› md. 217/1). tamamlanm›fl olan san›klar›n be•Hakimin vicdani kanaati, duyanlar›yla ilgili, bu beyan›n hemen ruflmada huzurunda sunulmufl ve sonras›nda kullanmalar› gereken taraflarca tart›fl›lm›fl delillere dayan72
mak zorundad›r (CMK md. 217/1). •‹ddianamenin okunmas› ve dinlenmesi, iddia ve savunma makam›ndaki kiflilerin san›klara ve tan›klara soru sormas›, san›k ve tan›klar›n dinlenmesinden, belgelerin okunmas›ndan sonra de¤erlendirmelerde bulunmas›, hakimi, iddia veya savunman›n do¤rulu¤u veya iddian›n dayanaks›zl›¤› konusunda ikna etmeye yöneliktir. •Ceza davas›n›n taraflar›, muhakeme hukuku kurallar›n›n kendilerine verdi¤i hak ve yetkileri kullanarak hakimin vicdani kanaatinin oluflumunda etkili olmaya çal›fl›rlar. •fiu halde hakimin vicdani kanaati, duruflman›n sonunda yoktan var olmaz; duruflma sürecinde oluflmaya, flekillenmeye bafllar ve duruflman›n sonunda kesinleflir.
•Ek iddianameyle davaya daha sonradan dahil edilmifl olan bir san›k, hakimin oluflmaya bafllam›fl, belki de büyük ölçüde flekillenmifl bu vicdani kanaatini nas›l etkileyecek, nas›l de¤ifltirecektir? •Gerçekçi olal›m: Hakim, bir suç örgütünün varl›¤›na ikna olmaya bafllam›fl ise, üstelik bu örgütün kurucular›ndan, yöneticilerinden, üyelerinden birinin henüz hakk›nda iddianame düzenlenmedi¤i için yarg›lamas› bafllamam›fl misal (A) isimli flah›s oldu¤una dair duruflmada beyanlarda bulunulmufl, belgeler tart›fl›lm›flsa, (A), davaya dahil oldu¤unda hakimin oluflmaya bafllayan bu kanaatini nas›l etkileyecek, nas›l de¤ifltirecektir? Tabiri caizse (A), müsabakaya, kendisi kalede bile de¤ilken gol yemifl, yenik düflürülmüfl olarak bafllat›lmaktad›r.•
Baflarılı kifliler sorunları kabullenir, çözüm bulurlar. Baflarısızlar çözümleri kabullenir, sorun bulurlar. •fiu anda yapılan herfley, gelecekte daha iyi ve daha farklı bir biçimde yapılacaktır. E¤er, bunları siz yapmazsanız, baflkaları yapacaktır. •Bir fleyler yapmak isteyen, kesinlikle bir yolunu bulacaktır. Hiçbir fley yapmak istemeyen ise, kesinlikle bir bahane bulacaktır. •“‹fl”in, kendisine ayrılan zamanı kaplamak özelli¤i vardır. Aynı ifl, daha az zamanda, daha az kifli ile yapılabilir. •Zaman, bir insanın harcayabilece¤i en de¤erli varlı¤ıdır. Bir ifle ne kadar zaman verdi¤iniz de¤il, o zaman içinde ne kadar ifl yaptı¤ınız önemlidir. •Günde dört saatten fazla çalıflmayın, dört saatten az düflünmeyin. •Yanıtların tümünü ö¤rendi¤iniz zaman sorular de¤iflmifl olur. •Gözlerinizi hedefinizden ayırırsanız, engelleri görmeye bafllarsınız. •“‹yi”yseniz tüm iflleri size yüklerler. Gerçekten “iyi” iseniz, yaparsınız. •Bir sorun birçok toplantı gerektiriyorsa, zamanla toplantılar sorunlardan daha önemli olmaya bafllar. •‹ki kifli her zaman hemfikirseler, ikisinden biri fazla demektir.• 73
Onlar adalet için dediler ki... HAZIRLAYAN: GÜLÇ‹N ORKUT
A
‹
H
A
dalet gücü ba¤›ms›z olmayan bir milletin, devlet halinde varl›¤› kabul olunmaz. M. Kemal Atatürk
er fert istedi¤ini düflünmek, istedi¤ine inanmak, kendine mahsus siyasi bir fikre sahip olmak, seçti¤i bir dinin icaplar›n› yapmak veya yapmamak hak ve hürriyetine sahiptir. Kimsenin fikrine ve vicdan›na hakim olunamaz. M. Kemal Atatürk
B
ir ulusun yaflayabilmesi için, özgürlük ve ba¤›ms›zl›¤a sahip olmas› gerekir. M. Kemal Atatürk
B
ir saat adaletle hükmetmek, bir sene ibadet etmekten daha hay›rl›d›r. Hadis-i fierif
H
aks›zl›¤a sap›p bütün insanlar›n seni izlemeleri yerine, adaletli davran›p tek bafl›na kalmak daha iyidir. Mahatma Gandhi
A
dalet, milletlerin ekme¤idir; milletler daima adalete ac›k›rlar. Herakleitos 74
yi olmak kolayd›r, zor olan adil olmak. Victor Hugo
dalet bir kutup y›ld›z› gibi yerinde durur. Geri kalan herfley onun etraf›nda döner. Konfüçyüs
A
daletin olmad›¤› yerde ahlak da yoktur. Montaigne
S
ayg› adaletin flan›ndand›r, yaln›zca zorbalar adaleti sayg›s›zca kullan›rlar. Shakespeare
B
ir kifliye karfl› yap›lm›fl haks›zl›k, bütün insanl›¤a karfl› yap›lm›fl haks›zl›k demektir. Emile Zola
B
ir yönetici, ç›karlar› için de¤il, adalet için savaflmal›d›r. Napoleon Bonaparte
H
akl›lar›n mahkum edildi¤i bir ülkede, bütün do¤ru insanlar›n yeri cezaevidir. Henry David Thoreau
H
aks›zl›¤›n karfl›s›nda susan, dilsiz fleytand›r. Hz. Muhammed 75
76
77
78
79
80
81
Mehmet Haberal kimdir, flimdi nerededir? YAZAN: EMRE KONGAR
Bence Dr. Mehmet Haberal Türkiye için, büyük hekim ve hümanist Dr. Albert Schweitzer ile dünyadaki ilk kalp nakli ameliyat›n› gerçeklefltiren Dr. Christian Barnard kar›fl›m› bir öneme ve kiflili¤e sahiptir. Onlardan tek fark›, birinin Afrika’da ötekinin Güney Afrika’da 82
yapt›klar›n› Türkiye’de vatan› için gerçeklefltirmifl olmas›d›r, hem t›p hem insanl›k alan›nda. 1975’te Hacettepe Üniversitesi’nde yan›k ve organ nakli ünitelerini kurdu ve Türkiye’de ilk kez canl› vericiden böbrek naklini gerçeklefltirdi. 1978’de Avrupa Organ Nakli Vakf›’ndan temin edilen organla Türkiye’de ilk kez kadavradan böbrek naklini yapt›. 1979’da organ ve doku nakli yasas›n›n ç›kmas›n› sa¤lad› ve Türkiye’de ilk kez yerli kadavradan böbrek naklini gerçeklefltirdi. 1980’de Türkiye Organ Nakli ve Yan›k Tedavi Vakf›’n› kurdu. 1982’de Türkiye Organ Nakli 83
BD MAYIS 2009
ve Yan›k Tedavi Vakf›’na ba¤l› ilk Hemodiyaliz Merkezi’ni kurdu. 1983’te o zamana de¤in tüm dünyada en fazla 36 saat saklanabilen kadavra böbreklerin so¤uk iskemi sürelerinin 111 saate kadar uzat›lmas›n› sa¤lad›. 1985’te Ankara’da Türkiye Organ Nakli ve Yan›k Tedavi Vakf› Hastanesi’ni kurdu. 1988’de Türkiye’de ve bölgede kadavradan ilk baflar›l› karaci¤er naklini gerçeklefltirdi.
1
990’da Türkiye’de ve Avrupa’da ilk kez çocuklarda canl›dan k›smi karaci¤er naklini ve dünyada ilk kez eriflkinde canl›dan k›smi karaci¤er nakli yapt›. 1992’de dünyada bir ilk olan ayn› canl› vericiden k›smi karaci¤er ve böbrek naklini gerçeklefltirdi. 1993’te Baflkent Üniversitesi’ni kurdu. 1994’te ‹zmir’de Baflkent Üniversitesi Zübeyde Han›m Araflt›rma ve Uygulama Merkezi’ni açt›. 1998’de Yalova’da, Türkiye’de k›rsal kesimde hizmet veren ilk diyaliz merkezini kurdu. 2000’de Bütün Dünya dergisinin imtiyaz hakk›n› ald› ve yüz binin üstündeki bask›s›yla bu dergiyi Baflkent Üniversitesi’nin kültür yay›n› olarak yay›mlamaya bafllad›. Bütün Dünya piyasada sat›lmas› yan›s›ra, üzerinde “Arma¤and›r” yaz›l› özel bask›s›yla, Do¤u ve Güneydo¤u Anadolu Bölgesi’ndeki köyler 84
baflta olmak üzere ülkenin birçok köylerindeki okullara ücretsiz gönderilmektedir. 2000’de Alanya Baflkent Üniversitesi Hastanesi’ni açt›. 2002 Baflkent Üniversitesi Adana Seyhan Hastanesi’ni kurdu. 2003’te Baflkent Üniversitesi Konya Hastanesi’ni açt›. 2004’te Kanal B Televizyonunu, Radyo Baflkent’i ve Baflkent Haber Ajans›’n› kurdu. 1730 böbrek, 320’den fazla karaci¤er nakli yapt›. 1428 Türkçe ve ‹ngilizce bilimsel yay›n› var. 2 ‹ngilizce, 4 Türkçe kitap yazd›. 25 ulusal ve uluslararas› ödülü var. Görüldü¤ü gibi Mehmet Haberal bir hekim, bir organ nakli uzman› olarak öncü bir kiflili¤e sahip. Ama bununla yetinmiyor. Öncülü¤ünün gerektirdi¤i örgütlenmeyi, yasal de¤ifliklikleri, kurumlaflmay› ve e¤itimi de baflar›yor, toplumu dönüfltürüyor: Vak›flar, dernekler oluflturuyor, ulusal ve uluslararas› e¤itimler, yay›nlar yap›yor, bunlarla da yetinmiyor, bir üniversite ve birçok hastane kuruyor. ‹flte bu büyük insan, bu dâhi hekim, bu müstesna toplum lideri flimdi “Ergenekon” denilen dava nedeniyle tutuklu. Duruflma s›ras›nda rahats›zland›¤› için yo¤un bak›mda tedavi görüyor. Sadece yaz›n›n de¤il, sözün de bitti¤i noktaday›z!•
Anneler, ‹çinde bulundu¤unuz zor koflullara karfl›n Anneler Gününüz kutlu olsun...
Cumhuriyet Gazetesi’nden 85
A¤açlar Ayakta Ölmez YAZAN: T‹MUR KARAÇAY Yokuflun tepesine yaklaflm›flt›m ki, yorgun yüre¤im bir genç çam a¤ac›n›n dibine oturmam› istedi. Oturdum. Gözlerimin önünde afla¤›ya do¤ru uzanan, uzaklaflt›kça kentin dumanl› havas›yla durulu¤unu yitiren görkemli bir görü vard›. Etraf›mdaki çiçeklere, otlara, a¤açlara bakt›m. C›v›ldaflan kufllar›n seslerini dinledim. onra a¤açlar›n da insanlar gibi ne denli zor yetifltiklerini, oysa yetiflen a¤açlar› ve insanlar› yok etmenin ne denli kolay oldu¤unu düflündüm. On y›l önce, Baflkent Üniversitesi’nde göreve bafllad›¤›mda bu a¤açlar yeni yeni dikilmeye bafllanm›flt›. fiimdi ço¤u benim boyumu aflt›. On y›l sonra bu tepeler görkemli bir ormana dönüflecek, hiç kuflkum yok. O gencecik a¤açlar›n uzak geleceklerinin ne olaca¤› endiflesi, birden düflüncelerimi y›llar öncesine götürdü. Dudaklar›mdan “A¤açlar ayakta ölür!” tümcesi dökülüverdi. “A¤açlar ayakta ölür”, ‹spanyol yazar Alejandro Casona’›n bir oyunu... 1962 y›l›nda Devlet Tiyatrolar›’nda sahnelendi. Üniversite ö¤rencili¤im döneminde seyretmifltim. Yafll› bir çiftin tutuna-
S
86
cak birer sevgi dal› aray›fl›n› sergileyen bir dramayd›. Bazen sesli düflünüyorum, “A¤açlar ayakta ölür!” sözlerini art arda birkaç kez m›r›ldand›m. Bahar güneflinin ve yorgun yüre¤imin verdi¤i tatl› bir rehavete giriyor gibiydim. Birden bir f›s›lt›yla irkildim: “Hay›r, a¤açlar ayakta ölmez!” Orada yaln›z olmad›¤›m› anlad›m ve kendi kendime konufltu¤umu baflkas›n›n duymufl olmas›n›n utanc›yla etraf›ma bak›nd›m. Yaln›zl›¤›m› bozan kifliyi görmeye çal›flt›m. Etraf›ma bak›nd›m. Yak›n a¤açlardan bafllay›p uzak a¤açlar›n diplerine do¤ru dikkatle gözledim. Kimseyi göremedim. Utanc›m meraka, belki de korkuya dönmek üzereyken ayn› f›s›lt› tekrar etti: “A¤açlar ayakta ölmez!” F›s›lt› devam etti: “Korkma, konuflan benim.
Ben, dibinde oturdu¤un a¤ac›m. Haz›r oturmuflken sana bilmedi¤in fleyler anlataca¤›m. ‹yi dinle beni.” “Bu topraklar onbefl y›l önce verimsiz bir kayal›kt›. Üstünde ot bitmez, böcek bile yaflamazd›. On bin y›l önce dünyadan çekilen son buzul ça¤›ndan beri bu topra¤a insan eli de¤medi. Suya, bitkiye, çiçe¤e, a¤aca, kurda, kufla hasret yaflad›. fiimdi e¤il de dikkatle bak topra¤a... O ölgün toprak nas›l da canlan›yor. Milyonlarca a¤aç kökleri topra¤a can vermeye bafllad›. Toprak alt›nda, toprak üstünde yaflayan binlerce canl› türü olufltu. Dikkatle bakarsan, o seyretmekten zevk ald›¤›n k›r çiçeklerinden daha zengin bir yaflam göreceksin burada. Sessiz durabilirsen yan›na fareler, tavflanlar, tilkiler sokulacakt›r. A¤açlar›n dallar›na bak. Renk renk kufllar› göreceksin.” “‘Peki, bu nas›l oldu?’ diyeceksin. Onu da anlatay›m sana. Bir gün bir adam ç›kageldi. Dünya tan›yor onu, sen de tan›rs›n. Onlarca hastane kuruyor, binlerce hastaya flifa
veriyor, on binlerce gence bilgi da¤›t›yor. O, ilk geldi¤inde, bu tepelerin ölgün topra¤›na içi burkularak bakt›. ‘Bu toprak bunu hak etmiyor’ dedi. Arkas›ndan traktörler geldi; kocaman burgular›yla kayalarda a¤aç dikilecek çukurlar açt›. Uzaklardan toprak tafl›d›, gübre tafl›d›.
87
BD MAYIS 2009
BD MAYIS 2009
Dik yamaçlara toprak kaymas›n diye teraslar yapt›. Kaz›lan çukurlara bizleri, birer fidan iken dikti. ‘Yaz›n bozk›r›n kavurucu s›ca¤›nda susuz duramay›z, hepimiz ölece¤iz’ diye korktuk. ma o yaz s›caklar›nda durmaks›z›n tankerlerle su tafl›d›. ‹flçiler kazmalar›yla, kürekleriyle geldiler. Topra¤› gevflettiler, gübremizi, suyumuzu verdiler. Biz bebektik, küçüktük, yaflama tek bafl›m›za tutunamazd›k. O adam bizi flefkatle besledi, büyüttü. fiimdi bizler ayakta ölen birer a¤aç de¤iliz. Köklerimiz bu topra¤›n derinliklerine dald›. Biz topra¤a, toprak bize hayat veriyor. Toprakla bar›fl›k yafl›yoruz. O bize, biz ona hasret de¤iliz art›k... Birbirimize sevgiyle bak›yoruz. Biz biraraday›z, güçlüyüz, yar›n›m›z güvende... Gönlümüz genifl, her bitkiyi, her canl›y› bar›fl içinde birarada bar›nd›r›yoruz. Yar›nlarda aram›zda yeni bitkiler, yeni canl›lar olacak. Korkma, biz ayakta ölmeyiz. Çünkü biz Ba¤l›ca Orman›’y›z, bütün ormanlar gibi güçlüyüz, yaflayan bir do¤a parças›y›z.” “Peki, bu yaflama sevincini nas›l edindiniz?” diye soracak oldum. “Onu da anlatay›m” dedi ve bafllad› anlatmaya... “Bilir misin, o, her sabah flu afla¤›da gördü¤ün yoldan üniversiteye gelir. O gelirken bu bay›rlarda gördü¤ün her avuç topra¤a, her bitkiye, her a¤aca, her böce-
A
88
¤e, her kufla sevgiyle bakar. O sevgi içimize ifller. Biz o sevgiyi topra¤a tafl›r›z köklerimizle... Toprak da sevgiyle dolar. Sevgiyle dolan toprak, o sevgiyi topra¤›n özüyle besler, ço¤alt›r. Öylesine zengin, öylesine cömert olur ki toprak, hepimiz köklerimizle onun özünü emmeye bafllar›z. Akflam rüzgarlar› ç›k›nca, Ba¤l›ca Tepeleri’ndeki milyonlarca a¤aç, sevgi flark›lar› söylemeye bafllar, ta ki gün a¤arana dek... O flark›ya yaln›z a¤açlar de¤il bütün orman kat›l›r, yer alt› ve yer üstü bütün canl›lar›yla...” Çekinerek sordum: “Biliyorsunuz, flimdi onu sizden uza¤a götürdüler. Bundan sonra...” diyerek endiflemi dile getirmek istedim. Ne diyece¤imi anlam›fl gibi sözümü keserek, “Hay›r, hay›r!” dedi sertçe...
“B
ir orman› yok etmek zordur. A¤açlar köklerini topra¤a sald›, toprakla kucaklaflt›. Ne toprak a¤ac›, ne a¤aç topra¤› b›rak›r. Ona gelince, o hep içimizde yaflar. O nerede olursa olsun, rüzgar flark›lar›m›z› al›r ona götürür, onun sevgisini bize getirir.” “E¤er yitirdi¤in umudunu yeniden aya¤a kald›racaksa, birkaç söz de senin için edeyim. Siz insanlar, son buzul ça¤›ndan buyana geçen on bin y›ld›r birbirinizle savafl›rs›n›z. ‹çinizde ‘Neden sava-
fl›yoruz?’ diyebilenler çok az. Oysa, do¤a yaflaman›z için yeterli fleyleri cömertçe sizlere sunuyor. Onu hakça paylaflmay› beceremiyorsunuz. Tüketebilece¤inizden fazlas›n› istiyorsunuz. Ac›mas›zca do¤an›n düzenini y›k›yorsunuz. Bar›fl, eflitlik ve adaleti sa¤lamak yerine on bin y›ld›r daha iyi savafl makineleri yapmakla u¤rafl›yorsunuz. Bar›fl, eflitlik, adalet... Bu basit iflleri ne zorlu hale soktunuz. Yüzünüzü dönüp ormana bak›n. Bu gördü¤ün a¤açlar bar›fl içindedir, hiç kavga etmezler. Topra¤›n, güneflin ve havan›n onlara sundu¤u nimetleri hakça paylafl›rlar. Onun içindir ki ‘A¤açlar ayakta ölmez’, topra¤a döner yeniden filizlenirler, yeniden büyürler. O nedenle yaflama sevinçlerini ve umutlar›n› hiç yitirmezler.” Utand›¤›m›, üstelik umudumu yeniden kazanamad›¤›m› fark etmiflcesine, sözlerine vurgulayarak devam etti:
“Dön ve insanl›k tarihine bak. Hakça bir eflitlik için, bar›fl için, insanl›¤›n iyili¤i için çal›flanlar ço¤unlukla iflkenceler çekmifltir. Ama uzun sürede hep o iyi insanlar kazan›r. Uygarl›¤› yaratanlar, insanl›¤› yüceltenler hep onlard›r. A¤açlar›n topra¤a hayat verdi¤i gibi, onlar insanl›¤a yön verirler. O yön ancak bilgiyle olur. O bilgi, topra¤a sal›nan kökler gibi toplumlara sal›n›r. Bilgi orada beslenir. Onlar›n ekti¤i bilgi tohumunu, hiç kimse insanl›¤›n içinden kaz›yamaz. Çevrene bakarsan, onlar›n hep yan›bafl›nda oldu¤unu, sana umut ve güç verdiklerini göreceksin.” Uyand›m. Hani baz› düfller vard›r, onu gerçekte yaflam›fl gibi olursunuz. Onlar öteki düfller gibi bilinçalt›n›zdan kendili¤inden silinip gitmezler. Kal›c›d›rlar, sizinle yaflamay› severler. Bana yeniden umut afl›layan bu düflün benimle yaflamas›n› istiyorum.•
Bu Yaz›n›n Yazar› Timur Karaçay’la Tan›fl›n Prof. Dr. Timur Karaçay, Ankara Yüksek Ö¤retmen Okulu’nu ve Ankara Üniversitesi Fen Fakültesi Matematik Bölümü’nü bitirdi. Bir y›l ö¤retmenlik yapt›ktan sonra, Ege Üniversitesi’ne asistan olarak girdi. As›l çal›flma alan› fonksiyonel analiz olan Prof. Dr. Karaçay 1974 y›l›nda doçent, 1979 y›l›nda profesör unvan›n› ald›. Ulusal ve uluslararas› dergilerde yay›mlanm›fl 20’den fazla bilimsel makalesi ile 30’dan fazla kitab› vard›r. Do¤an Çoker ile birlikte “Matematik Terimleri Sözlü¤ü”nü yazd›. Hacettepe Üniversitesi’nde Matematik Bölümü baflkanl›¤›, Karadeniz Teknik Üniversitesi Elektronik Hesap Bilimleri Enstitüsü müdürlü¤ü, Baflkent Üniversitesi Bilgi ‹fllem Daire Baflkanl›¤›, dekan yard›mc›l›¤› gibi idari görevlerde bulundu. Halen Baflkent Üniversitesi ‹statistik ve Bilgisayar Bilimleri Bölümü ö¤retim üyesidir. Prof. Dr. Timur Karaçay, evli ve iki çocuk sahibidir.• 89
Mete Akyol Bildiriyor:
Bart›n’da ça¤dafl bir k›z ö¤renci yurdu aç›ld› Ceyda Aydede ve o günkü Bart›n Valisi ‹sa Küçük k›z ö¤renci yurdu temel atma töreninde
urtsever bir Türk vatandafl› kimli¤imle flimdi bir yurttafll›k görevimi yerine getiriyorum ve size, afla¤›daki olay› duyuruyorum: Uluslararas› iliflkileri bulunan “Global” adl› büyük bir tan›t›m flirketinin sahibi Ceyda Aydede, 300 bin dolar karfl›l›¤› Türk Liras› ba¤›fl›yla “Milliyet” gazetesinin
Y 90
“Baba Beni Okula Gönder” kampanyas›na kat›ld› ve... Emekli ö¤retmen merhum teyzesi Nedret Keten ad›na Bart›n’da, 220 ö¤renci al›ml› ça¤dafl bir k›z ö¤renci yurdu yapt›rd›. Bart›n Valisi ‹sa Küçük’ün kiflisel ilgisi, Bart›n halk›ndan ve ‹l
Özel ‹dare bütçesinden sa¤lad›¤› destekle yap›m› alt› ay içinde gerçeklefltirilen “Bart›n Nedret Keten K›z Ö¤renci Yurdu”nda flimdi, çevre ilçe ve köylerden gelen ve ö¤renimlerini Bart›n’daki okullarda sürdüren 220 k›z ö¤renci kal›yor. Yurt binas›n›n temeli, AKP’nin kapat›lmas› istemiyle Yarg›tay Baflsavc›s› Abdurrahman Yalç›nkaya’n›n Anayasa Mahkemesi’ne baflvurdu¤u 15 Mart 2008 günü at›ld›, yap›m› Eylül 2008’de tamamland›. Temel atma törenine Vali ‹sa Küçük, ba¤›fl sahibi Ceyda Aydede ve “Milliyet” gazetesi “Baba Beni Okula Gönder” giriflimi sorumlusu yazar Nail Güreli kat›ld›, binan›n aç›l›fl›n› 6 Ekim 2008’de, TBMM Baflkan› Köksal Toptan yapt›. Aç›l›fl töreninden bir gün sonra ö¤renciler yurtlar›na yerlefltiler, bir ay sonra görevinden al›narak
merkez valili¤ine atanan Bart›n Valisi ‹sa Küçük ise, Ankara’daki evine tafl›nmak zorunda kald›. Bir kez daha yineliyorum: urtsever bir Türk vatandafl› kimli¤imle flimdi bir yurttafll›k görevimi yerine getirdim ve size, yukar›daki olay› duyurdum. “Milliyet” gazetesinin “Baba Beni Okula Gönder” giriflimi kapsam›nda Bart›n’da bu ders y›l› bafl›nda 220 ö¤renci al›ml› Bart›n Nedret Keten K›z Ö¤renci Yurdu aç›lm›flt›r. Yurt binas›n›n temelinin at›ld›¤› ve aç›l›fl›n›n yap›ld›¤› günlerde çekti¤im fotograflar› da ekleyerek, bu yurdun yap›m›yla ilgili tüm bildiklerimi do¤ru olarak bildirdi¤ime, bir görgü tan›¤› s›fat›mla, namusum ve flerefim üzerine yemin ederim.•
Y
91
Obama Türkiye’de büyük bir tehlike atlatt›
Büyük Geçmifller Olsun,
Say›n Obama
92
YAZAN: TUNCAY ERZ‹N
demokrasiye yönelten ve miras› tüm dünyaya kuflaklar boyunca ilham vermeye devam eden Mustafa Kemal Atatürk’e sayg›lar›m› sunmak, benim için bir onurdur.” Bunlar› yazman›z için birileri ensenize silah m› dayad›, say›n dostumuz? O sat›rlar›n ucunun nereye de¤in uzanabilece¤ini hiç hesap etmediniz mi? Laf aram›zda, bu görüfllerinizin onda biri bile
Gözünüz ayd›n, Obama... Ay›rd›nda de¤ilsiniz; ama çok büyük bir tehlikeden k›l pay› kurtard›n›z paçan›z›... Gerçekten büyük geçmifl olsun. irkaç gün önce tafl›nd›¤›n›z Beyaz Ev’inizde koltu¤unuzu ›s›tmam›fl, banyonuzu ›slatmam›flt›n›z henüz... Aceleniz neydi buralara gelmek için? Arkan›zdan kovalayan›n›z da yoktu, buralar bir yerlere de kaçm›yordu. Üstelik, bir Amerika baflkan›n›n neyi yapmas›, neyi yapmamas› gerekti¤ini bile ö¤renmeye zaman›n›z olmam›flt›. Kim ak›l verdi size de, buralar›n bugünlerdeki ortam›na ald›rmadan gelir gelmez do¤ruca An›tkabir’de ald›n›z solu¤u? Orada Atatürk için özel deftere yazd›klar›n›z› da an›ms›yorsunuz, de¤il mi? Geliniz, birlikte okuyal›m: “Vizyonu, kararl›l›¤› ve cesaretiyle Türkiye Cumhuriyeti’ni
B
buralarda en az›ndan üç orgeneral, on profesör, befl rektör ve otuz e¤itimciyi içeri almaya yeter de, artard›. Bu kadarla da yetinmediniz, iflin ucunu uzatt›kça uzatt›n›z, sonunda çizmeyi aflt›n›z. Bak›n, deftere daha neler yazm›fls›n›z: “ABD’nin 44. baflkan› olarak Türk-Amerikan iliflkilerini güçlendirmeyi, Atatürk’ün, halk›na umut veren modern ve müreffeh bir demokrasi olarak Türkiye vizyonunu desteklemeyi ve onun, ‘Yurtta bar›fl, dünyada bar›fl’ ilkesini gerçeklefltirmeyi sab›rs›zl›kla bekliyorum.” Bu sözleriniz size s›cak gelmifl olabilir, say›n dostumuz... Fakat her hecesinin bile bizim buralarda buz gibi so¤uk dufl 93
etkisi yapaca¤›n› hiç mi düflünmediniz? Ya ö¤leden sonra mecliste söylediklerinize ne demeli? Ne gere¤i vard›, bir günde iki kez Atatürk’ten söz etmenin? “Atatürk isteseydi, imparatorlu¤u sürdürürdü, kendi de imparator olurdu. Ama o, laik bir Türkiye Cumhuriyeti kurdu. Atatürk’ün b›rakt›¤› en büyük miras, Türkiye’nin canl›, laik, müreffeh demokrasisidir.” Fazlas›yla yetmemifl gibi, dur-
mas›n› da bilmediniz, gerisini de getirdiniz bu sözlerin: “Bu meclis bugün, onun söz konusu miras›n›n, yani Türkiye’nin canl›, laik demokrasinin devam›n› sa¤lamaktad›r.” ‹nan›n›z Say›n Obama, bu sözleriniz, akl›n›za bile getiremeyece¤iniz olaylar›, bafl›n›za getirebilirdi. Bofluna “Gözün ayd›n” demiyoruz size... Gerçekten, çok büyük bir tehlike atlatt›n›z. Gerçekten “Büyük geçmifller olsun” size... Yine de flans›n›z varm›fl. Ak›ll›l›k ettiniz de, buralarda üç dört gün daha oyalanmadan Irak’a att›n›z kapa¤› ve k›l pay› kurtarm›fl oldunuz paçay›. Yoksa... “Biraz daha gezeyim Sultanahmet Camii’ni, biraz daha dinleyeyim ‹stanbul’u, biraz daha seyredeyim Bo¤aziçi’ni derken, bir bakard›n›z, siz bile Hanya’y› da Konya’y› da görürdünüz karfl›n›zda, hiç akl›n›zda ve program›n›zda yokken...•
YAZAN: ERAY D‹NÇER
Her insan sizin öteki yarınızdır. Her bir insan sizin düfllerinize, üzüntülerinize, yaflamla ilgili umutlarınıza sahiptir. Her birimiz için dünyada herfleyin güzel oldu¤u, bir baharın yaflandı¤ı, sonra da acımasız kıflların eksik olmadı¤ı zamanlarımız olmufltur ve her birimiz ölümün acımasız gölgesini üzerimizde hissetmiflizdir. ‹flte tüm bu nedenlerle hepimiz birbirimize benzeriz. Her birimiz yaflam denen o gizemli deneyimi yaflarız. Bunu hiç aklınızdan çıkarmayın, o zaman tüm dünya size çok tanıdık gelecek ve yaflamda kendinizi hiç yalnız hissetmeyeceksiniz.• Christian Larson 94
95
BD MAYIS 2009
“Mektubumla birlikte size iki kitap gönderiyorum. Birinin ad› ‘Atatürk’tür ve Andrew Mango taraf›ndan yaz›lm›fl bir biyografidir, öteki ise, Mustafa Kemal Atatürk’ün ‘Büyük Söylevi’dir.
“D
inci afl›r› ‹slamc› güçlerin Atatürk’ün saltanat› kald›r›p halifeli¤i devre d›fl› b›rakt›ktan sonra sihirli bir biçimde ortadan kaybolmad›klar›n› göreceksiniz. “Türkiye her zaman bu geri kafal› güçlerin hedefi olmufltur. Ve flimdi bu geri kafal›lar Türkiye’yi yönetmektedir. “Hayat› boyunca dinci teröristlere karfl› savaflm›fl olan (Atatürk’ten) çok fleyler ö¤renebilece¤inizi düflünüyorum. “fiu anda laik, demokratik, sosyal ve hukukla yönetilen Türkiye Cumhuriyeti içeriden ve d›flar›dan sald›r› alt›ndad›r. “Afl›r› dincili¤in kara düflünceli gericili¤i her gün daha da belirgin duruma gelmektedir. “fiu anda Ergenekon olarak bilinen düzmece, uydurmaca bir hukuksal dalgas›, karfl›t sol taraf› tasfiye etmek çabas› içindedir. “Tüm bunlar demokratik Türkiye’yi nerdeyse diz çökmenin efli¤ine getirmifltir. “Türk liberalleri ‘Libofllar’ demokrasi ad› alt›nda laik Türkiye’yi ve Atatürk’ün prensiplerini yok etmeye çal›flmaktad›rlar. ‹ktidar partisi dini program›na ba¤l› kala96
rak, Mustafa Kemal Atatürk taraf›ndan sa¤lanan vicdan özgürlü¤ünü her f›rsatta ortadan kald›rmak için çal›flmaktad›rlar. “Ve Amerika Birleflik Devletleri, bizim ülkemiz Say›n Baflkan, direkt olarak yard›m etmekte ve bu güçleri desteklemektedir. Bu utanç vericidir. “Say›n Baflkan size akacak olan ve Türkiye’nin ›l›ml› bir ‹slam ülkesi oldu¤unu anlatan Bush saçmal›¤› ak›l d›fl›, uydurulmufl ve yanl›fl olan bilgilerle doludur. “Say›n Baflkan Amerika ›l›ml› bir H›ristiyan ülke midir? fiunu kast ediyorum, Amerikal›lar görünebilir yerlerinde haçlar m› takmal›lar? Lütfen bu anlams›z politikay› tekrar düflününüz. “Say›n Baflkan, sizin ve Amerika Birleflik Devletleri’nin bu biçimde kand›r›lmas› çok tehlikelidir.” *** ski vatandafl› ve eski albay›n›n bu görüfl ve uyar›lar›n› dikkate ald›¤›n› ve onun “ö¤üdü”nü yerine getirdi¤ini aç›klarcas›na bir “sözüm ona rastlant›yla” Baflkan Obama, bu mektuba sabah An›tkabir’den, ö¤leden sonra da Türkiye Büyük Millet Meclisi’nden yan›t verdi. Göreve geldikten sonra ilk “resmi ziyaret”ini Atatürk’e yapan Baflkan Obama, An›tkabir’de onun huzurunda sayg› duruflunda bulunuyor ve sonra da An›tkabir özel defterine flunlar› yaz›yordu: “Vizyonu, kararl›l›¤› ve cesare-
E
Obama, Beyaz Saray’›n penceresinden her gün gördü¤ünü belirtti¤i an›t›n kaidesinde, 150 y›l önce Sultan Abdülmecit taraf›ndan gönderilen “dostluk belgesi” bir mermer tafl oldu¤unu aç›klad›.
tiyle Türkiye Cumhuriyeti’ni demokrasiye yönelten ve miras› tüm dünyaya kuflaklar boyunca ilham vermeye devam eden Mustafa Kemal Atatürk’e sayg›lar›m› sunmak, benim için bir onurdur. “ABD’nin 44. Baflkan› olarak, Türk-Amerikan iliflkilerini güçlendirmeyi, Atatürk’ün, halk›na umut veren modern ve müreffeh bir demokrasi olarak Türkiye vizyonunu desteklemeyi ve ‘Yurtta bar›fl, dünyada bar›fl’ ilkesini gerçeklefltirmeyi sab›rs›zl›kla bekliyorum.” *** Baflkan Obama ayn› gün ö¤leden sonra TBMM Genel Kurulu’nda bir konuflma yap›yor ve eski vatandafl› Ryan’n›n mektubu yan›s›ra, onun yeni ülkesinin içinde olup da Atatürk’ün ve Türkiye’nin
fotograf›n› göremeyen birçok yazar-çizer ve ayd›n›n tutumuna da yan›t veriyordu. bama, Atatürk’ün b›rakt›¤› en büyük miras›n, Türkiye’nin canl›, laik demokrasisi oldu¤unu belirtiyor, “Ve bu meclis de bunun devam›n› sa¤lamaktad›r bugün” diyordu. Türkiye ziyaretinin, ABD devlet baflkan› s›fat›yla yapt›¤› ilk ülke ziyareti oldu¤unu an›msatan ve kendisine, Ankara ve ‹stanbul’u ziyaretinin bir ileti vermek için yap›p yapmad›¤›n› soranlar›n oldu¤unu ifade eden Obama, ‘Buna yan›t›m çok kolay, evet...’ diyor ve çevresindekilerin yüz ifadelerine ald›rmaks›z›n, bu
O
97
BD MAYIS 2009
“iletisini” rahatl›kla veriyordu. Türkiye’nin, ABD’nin önemli bir müttefiki oldu¤una dikkat çekiyor, “Türkiye, Avrupa’n›n önemli bir parças›d›r. Türkiye ve ABD, birlikte çal›flarak, zaman›m›z›n güçlüklerini çözümlemelidirler” diyor, o sabah Atatürk’ün kabrini ziyaret etti¤ini, An›tkabir’den çok etkilendi¤ini vurguluyor ve “iletisini” flöyle sürdürüyordu: “Atatürk, tarihin biçimini de¤ifltiren bir liderdir. Ama Atatürk’ün yaflam›na ait en büyük an›t, hiçbir biçimde tafltan ya da mermerden infla edilemez. Kendisinin b›rakt›¤› en büyük miras, Türkiye’nin canl›, laik demokrasisidir. Ve bu meclis de bugün, bunun devam›n› sa¤lamaktad›r. “Tabii ki bugünlere kolay ulafl›lmad›. Birinci Dünya Savafl›’n›n sonunda, Türkiye rahatl›kla yabanc› güçlere teslim olabilirdi. Bunun yan›s›ra, bir imparatorlu¤u devam ettirmeyi de ye¤leyebilirdi. Ama Türkiye, farkl› bir gelecek benimsedi. Kendisini yabanc› denetimden uzaklaflt›rd›, bir cum-
huriyet kurdu. Bu cumhuriyet, hem ABD’nin hem de öteki dünya ülkelerinin sayg›s›n› kazand›. “Tabii ki bu öykünün ard›nda basit bir gerçek var: Türkiye’nin demokrasisi, sizin kendi baflar›n›zd›r. Bu, size hiçbir biçimde bir d›fl güç taraf›ndan diretilmedi. Türkiye, hem geçmiflinin baflar›lar›ndan güç ald› hem de her nesil Türkler’in çabalar›yla güçlendi, ileriye do¤ru yol ald›.” Obama, TBMM Genel Kurulu’ndaki konuflmas›nda, ABD’nin ilk baflkan›, kurucusu George Washington için Ankara’daki gibi büyük bir an›t yapt›klar›n› anlat›yordu. Beyaz Saray’›n penceresinden her gün gördü¤ünü belirtti¤i bu an›t›n kaidesinde, “150 y›l önce Sultan Abdülmecit taraf›ndan gönderilen ‘dostluk belgesi’ bir mermer tafl›n varl›¤›n›” aç›kl›yor ve burada basit tümcelerle yaz›l›, fakat içtenlikli bir dostlu¤u belirten flu ifadeyi duyuruyordu: “Arkadafll›¤›m›z›, dostlu¤umuzu, ülkelerimiz aras›ndaki dostlu¤u güçlendirmek için...”•
FIRÇALAYARAK Serdar Günbilen
Yeni bir iflitme aygıtı satın alan adam, arkadaflına kula¤ındaki aygıtını övüyordu. “Bu aygıt, bir teknoloji harikasıdır” dedi. “Havada sinek uçsa, kanadının sesini bile duyabilirim bu aygıtla.” Sonra da, ödedi¤i paranın böylesine geliflmifl bir aygıt için az bile oldu¤unu söyledi. Arkadaflı, ne kadar ödedi¤ini sorunca adam, kolunu uzattı, saatine baktı ve flöyle yanıt verdi: “Onu çeyrek geçiyor.”• 98
99
Bu her üç yöntemin de amac›, bir anlamda yer alt›n›n ultrasonunu, daha do¤rusu “MR” görüntüsünü elde etmeye yöneliktir.
“S›¤ suda yer alt›n›n MR görüntüsünü almak” deneyimini, Tuzla’n›n ancak taflk›n su alt›nda kald›¤› dönemde yapabilecektik. Bu nedenle sab›rla flubat ay› beklenilmifltir. Çünkü “S›¤ Deniz Sismi¤i” yöntemini, ancak sular›n taflk›nlaflt›¤› o dönemde uygulayabilecektik. Ekibimize kat›lan Maden Tetkik Arama Enstitüsü Deniz Araflt›rmalar› Koordinatörlü¤ü uzmanlar›, kurumlar›nca sa¤lanan elektronik tüm donan›m›, dokuz metrekarelik bir sal üzerine
ültür ve Turizm Bakanl›¤› ile Baflkent Üniversitesi arkeoloji ekibinin iki y›l önce Kaunos Öreni’nde gün ›fl›¤›na ç›kard›klar› “kültürel hazine”lerden biri, Kaunos Tuzla’s›d›r. “Baflkent’li Arkeologlar”, bu bulufllar›yla yetinmediler, Kaunoslular’›n tuz üretimi için neden buray› seçtiklerini ve tuzu hangi aylarda ve nas›l elde ettiklerini de ö¤renmek istediler ve... Çeflitli kurulufllar›n de¤iflik bilim dallar›nda görevli uzmanlar›na, bu konuda birlikte çal›flma önerisinde bulundular.Onlar da, teknik aç›dan son derece geliflmifl ekipmanlar›n› kullanarak uygulad›klar› bilimsel yöntemler
sonras›nda bir yandan sorulara yan›t bulmufllar ve bir yandan da iki bin y›l öncesi yaflam konusunda ilginç bilgilere ulaflm›fllard›r. Baflkent Üniversitesi ö¤retim üyelerinden Prof. Dr. Cengiz Ifl›k, baflkanl›¤›n› yapt›¤› ve Türkiye’de ilk kez yaln›zca Türk uzmanlarca gerçeklefltirilen bu düzeydeki bir çal›flmada elde edilen bilgileri, ekip üyesi uzman arkadafllar›n›n raporlar›ndan derledi. Bu bilgileri ekteki yaz›s›nda sizle paylaflan Prof. Ifl›k gözlemini flöyle aç›kl›yor: “Biz arkeologlar›n öteki bilim dallar›yla ne kadar iç içe oldu¤umuzun ve onlar›n kendi yöntemlerini kullanarak arkeoloji bilimine ne kadar önemli katk›lar ve kolayl›klar sa¤lad›¤›n›n,en güzel örneklerinden biri verilmifltir bu çal›flmayla... Burada bizleri mutlu eden, ‘S›¤ Deniz Sismi¤i’ uygulamas›n›n tümüyle Türk uzmanlarca gerçeklefltirilmifl olmas›d›r. ‹tiraf etmeliyim ki, bunun tad›na vararak ve coflkusunu duyumsayarak çal›flt›k.”
YAZAN: PROF. DR. CENG‹Z IfiIK öyce¤iz’in Kaunos Öreni’nde geçen y›l gün ›fl›¤›na ç›kard›¤›m›z iki bin y›l öncesine ait tuzla, “ilk” olmas› özelli¤inin yan›s›ra, yan›t›n›n bulunmas› gereken birtak›m sorular› da beraberinde getirmifltir. Bu sorular›n bafl›nda da, tuzlan›n neden orada yap›ld›¤› ve kumul alt›ndan gün ›fl›¤›na ç›kart›lmay› bekleyen tesise ait baflka arkeolojik dokunun bulunup bulunmad›¤› gelmekteydi. Bu nedenle de, Ankara Üniversitesi Fen Fakültesi Jeofizik Mühendisli¤i Bölümü ö¤retim üyelerinden ve Türkiye Kömür ‹flletmeleri Genel Müdürlü¤ü ile Maden Tetkik Arama Genel Müdürlü¤ü Deniz Araflt›rmalar› Koordinatörlü¤ü uzmanlar›ndan oluflan bir ekip oluflturulmufltur. Ad› geçen bu kurum ve kurulufllara, bilime olan katk›lar›ndan dolay› ancak flükranlar›m› sunabiliyorum. Ekibimizin jeofizik ve jeoloji mühendisleri, yan›t›n› bekledi¤imiz sorular› ayd›nlatmak için üç ayr› yöntem belirlemifllerdir: “Yer Radar›”, “Elektrik Etüdü” ve “S›¤ Deniz Sismi¤i”.
K
100
K
yerlefltirmifllerdir. Derinli¤i 50-160 cm. aras›nda de¤iflen “Tuzgölü” üzerindeki veri toplama çal›flmalar›na ise, ancak sal›n üzerinde yüzdürülece¤i hatlar belirlendikten sonra bafllan›labilmifltir. Uzmanlar, yeterli güçte ve kalitede al›nan yans›malara dayanarak sorular›m›za yan›t aram›fllard›r. Onlar›n elde ettikleri sonuçlar›n k›sa bir özeti, afla¤›da verilmifltir: Gerek çevrede yo¤unlaflan jeolojik gözlemler ve gerekse sismik veriler, birbirlerini destekleyici
2
3
4
101
Tuz Gölü lagün suyu kütlesinin deniz ve akarsu su girifllerine göre tan›mlanmas›
Tuzla’n›n jeolojik oluflumu
tek bir ortak noktada birleflmifllerdir: Bu alan›n tuzla olarak seçilmesinin nedeni, buran›n genifl bir kaya basama¤› olmas› özelli¤indendir.
“G
oogle Earth”ten al›nan fotografta görülece¤i gibi, Tuz Gölü ile arkas›ndaki Sulungur Gölü aras›nda ve denize bir dil gibi uzanan “‹nceburun Tepesi”, tektonik etkiler sonucunda faylanarak k›r›lma sonras›nda oluflmufl “semer” biçiminde bir tepedir. ‹nceburun Tepesi’nin Akdeniz’e bakan cephesi iki kez k›r›lm›fl ve büyük bir kaya kütlesi olarak yaklafl›k 100 metrelik bir çöküntüye u¤ram›flt›r. Bu düflen kütlenin cephesi bir kez daha k›r›larak bu kez 30 metre dibe inmifltir. Ve 102
böylece arka alanda do¤al bir “kaya basama¤›”, Kaunoslular’›n tuzla için yararlanacaklar› özellikte bir yatay düzlem oluflmufltur. Zamanla Dalyan Çay›’n›n (Calbis) tafl›d›¤› alüvyonlar, ‹nceburun Tepesi’nin her iki taraf›n› doldurmufl ve Akdeniz taraf›na do¤ru yay›lan alüvyonla ise, deniz dalgalar›n›n ve ak›nt›lar›n etkisiyle burada, günümüzdeki ‹ztuzu Kumsal› oluflturulmufltur. ‹flte caretta caretta bar›na¤›yla ünlü bu ‹ztuzu Kumsal› da, tuzlu suyun k›sa sürede buharlafl›p kristalleflmesine olanak veren arkas›ndaki Tuzgölü’nün oluflmas›n› sa¤lam›flt›r. Bugün “Tuzgölü” olarak adland›r›lan lagün, ‹ztuzu Kumsal›’n›n yaklafl›k 100 metre arkas›nda kalmaktad›r. Denizin kabarma-
s›na, ya¤›fllara ve mevsimlik akarsulara ba¤l› olarak lagünün k›fl aylar›ndaki derinli¤i ortalama 1,60 metreye ulaflmaktad›r. Yaz aylar›nda ise bu derinlik 0,50-0,60 metre dolay›nda de¤iflmektedir. Çünkü beslenme kaynaklar› kesilmifltir ve buharlaflma art›k en üst seviyede seyretmektedir. u da flunu göstermektedir: Nisan ay›ndan bafllayarak izleyen sekiz ayl›k bir süre içerisinde lagün suyunun tuzluluk oran›, beslendi¤i Akdeniz suyunun binde 38-39 aras›nda de¤iflen tuz oran›n›n üzerine ç›kmaktad›r. Yani suyun tuz yo¤unlu¤u henüz tavalara al›nmadan daha da yükselmifltir. Bu da bir yandan tavalardaki tuz üretiminin sürecini k›salt›rken, bir yandan da tuzun kalitesini art›rmaktad›r. Tuzgölü lagün alan› çok özel bir karakter sergilemektedir. Lagün, özellikle k›fl aylar›nda görülen dev
B
dalgalar›n kumsal üzerinde açt›¤› kanalla deniz suyunun bask›n› alt›nda kalmaktad›r, öte yandan da ya¤mur ve kar sular›yla beslenen küçük bir derenin sular›yla beslenmektedir. Böylece göl suyu içindeki tuzluluk oran›, dere a¤z›ndan aksi yöne do¤ru gidildikçe farkl›l›k göstermektedir. Öyle ki, gölalan› tuz yo¤unlu¤una göre parsellenmifltir sanki: Dere a¤z›n›n hemen önünde tatl› su kütlesi oluflurken, tuzlan›n bulundu¤u yöne do¤ru su önce ac›laflmakta, sonras›nda tuzluluk oran› deniz suyuyla eflitlenmekte ve üretim tesisinin hemen önünde ise, tuzluluk oran› daha da artmaktad›r. Yani s›ras›yla “Tatl› Su Bask›n Alan›”, “Ac› Su Alan›”, “Deniz Suyu Alan›” ve “Tuzlu Alan”. Bizim ancak bugün ortaya ç›karabildi¤imiz bu gerçek, hiç kuflku yok ki, Kaunoslular taraf›ndan o günlerde biliniyordu. Ve bu bilgileriyle de tuz tavalar›n›, lagünün tuz oran› bak›m›ndan en yüksek olan alan ile arkas›ndaki ‹ncebu103
BD MAYIS 2009
bizlere gösteren mimari dokusunun d›fl›nda baflka eklentilerinin olup olmad›¤›n› da ö¤renmek istedik. Bu ba¤lamda yaz aylar›ndaki arkeolojik kaz›lar›m›z devam ederken, bir taraftan da alan›n “Özdirenç Yöntemi” ile arkeojeofizik etüdünü yapt›k. ani, önceden belirlenen alanda yer alt›na suni bir elektrik ak›m› verdik ve yer alt› katmanlar›n›n elektrik iletkenli¤ini ölçtük. Belirlenen özdirenç de¤erlerine göre de alan›n haritas›n› ç›kartt›k. Bu harita üzerinde aç›kça gö-
Y Tuzla’n›n arkeojeofizik etüdü 3-B özdirenç anomali haritas›
run Tepesi’nin hemen önündeki “kaya basama¤›” üzerine yerlefltirmifllerdir. Biliyorlard› ki, bu alandaki su kütlesi tuz oran› bak›m›ndan en yo¤un noktad›r. Ve yine biliyorlard› ki, yaz›n s›cak günlerinde faleze do¤ru esen rüzgar, tam da tesis üzerinde s›cak bir türbülans yaratacak, bu da buharlaflmay› h›zland›racakt›. öylece Kaunoslular h›zl› ve kaliteli tuz üretimi için do¤an›n arma¤an etti¤i iki önemli gereksinime daha bafllang›çta sahiptiler ve bu zenginliklerinin ay›rd›na varm›fllard›: Yüksek tuz yo¤unlu¤undaki lagün suyu ve de türbülans. Ayr›ca yapt›klar› tesisin tasar›m›yla bu h›zl› ve kaliteli üretime kendi katk›lar›n› da eklemifllerdir. Tavalar›n bulundu¤u parsellerin
B 104
kanallarla s›n›rland›r›lm›fl olduklar›n› biliyoruz. Lagün suyu öncelikle bu kanallara al›n›p bekletilmekte ve tavalara buradan aktar›lmaktad›r. Böylece kanallara al›nan tuzluluk oran› yüksek lagün suyu, burada tavalara aktar›laca¤› süreç içerisindeki buharlaflmayla tuza daha fazla doymaktad›r. Ayn› zamanda da tuzun kalitesini bozan suyun içindeki maddeler önce burada bir kez daha çökelmektedir. Tavalar›n her birinin neden 4,90 metre çap›nda ve 18 santimetre derinlikte yap›lm›fl olduklar›n›n sorusuna da yan›t bulunmufltur: Her bir tava içinde kristalleflen tuz miktar›n›n toplam a¤›rl›¤› yaklafl›k 50 kg. dolay›nda olmaktad›r ki, bu da bir insan›n k›sa mesafede tafl›yabilece¤i azami yük olarak kabul edilmektedir. Zamandan kazanmak ad›na, tuzlan›n kumsal alt›nda kendini
kuleler ve bunlar› karaya ba¤layan duvarlar gibi mimari kal›nt›lar›n› saptayabilelim ve dolgu içinde olas› bat›klar›n bulunup bulunmad›¤›n› ö¤renelim. Bu sorulara yan›t bulmak için yapt›¤›m›z sismik çal›flmalardan sa¤lanan veriler, meraklar›m›z›n flimdilik yaln›zca birini ayd›nlatabildi. Bir “Bat›k” keflfedilmifltir. Resim ve onun yorumu olan alt›ndaki çizim üzerinde görüldü¤ü gibi bat›k, liman›n kayal›k taban› üzerinde “kapaklanm›fl” olarak durmaktad›r. Ölçüleri dikkate al›nd›¤›nda bu bat›¤›n, bir gemiden daha çok, r›ht›mda ba¤l›y-
Çal›flmalara Kat›lan Bilim Adam› ve Uzmanlar: Prof. Dr. Adnan Diler, Prof. Dr. Berkan Ecevito¤lu, Yrd. Doç. Dr. Sema Atik, Yrd. Doç. Dr. Gülsev Uyar Adlafl, Yrd. Doç. Dr. Bülent Kaypak, Jeoloji Yük. Müh. Dr. Özden ‹leri, Jeofizik Yük. Müh. ‹smail Ergüder, Jeoloji Yük. Müh. Özgür Demirci, Arfl. Gör. Asl› Zeynep Can, Jeoloji Müh. Ezel Babayi¤it
rüldü¤ü gibi, yaln›zca 3 ayr› bölgede, arkeolojik dokunun göstergesi olan farkl› de¤erlere ulafl›lm›flt›r. ‹flte belirlenen bu de¤erlerin her biri, arkeologlar için ayr› birer yol haritas› olmufltur. Konular›n›n uzman› kiflilerden oluflan ekibimiz ve ça¤dafl teknolojinin ürünü ayg›tlar›n Kaunos’ta bulunmalar› bizde, projemizi ikinci bir çal›flma alan›yla zenginlefltirme fikri do¤urmufltur: Kaunos Liman›... ‹stedik ki, bugün yaklafl›k 6 metre kal›nl›¤›ndaki alüvyonla dolu antik liman›n, r›ht›m gibi, liman a¤z›n›n her iki yakas›ndaki olas›
ken batan bir tekneye ait oldu¤u kan›s›na vard›k. Çünkü bat›k, k›y› çizgisinin hemen kenar›ndayd› ve biny›llara uzanan uykusunu, k›y›ya dayanarak sürdürüyordu.
örülüyor ki, elde edilen sismik verilerin analizi biz arkeologlara bir “önbilici” gibi rehberlik etmektedir. Bizlere düflen, ça¤dafl teknolojinin “alt›n tabak” içinde sundu¤u bu bilgileri, geçmiflten kalan kazma-kürek yöntemimizle a盤a ç›kart›p “soluk ald›rmak” olacakt›r.•
G
105
HAYVANLARIN DÜNYASI
B‹LG‹N‹Z‹ DENETLEY‹N Özüm Larçın
Erdoğan Sakman
ACEM‹ ÇAYLAK
Ç
aylaklar, kartal, do¤an, flahin, kerkenez ve delice cinslerinden daha küçük yap›l›, avc› (al›c›, kap›c›, y›rt›c›) kufllard›r. Türkiye’de en çok görülen kara çaylakt›r (Milvus migrans). Çayla¤›n insanlar›n elindeki etleri kap›p kaçacak denli gözü kara olmas› Nasreddin Hoca f›kralar›na bile girmifltir. Bu bir yak›flt›rma ya da düfl ürünü de¤il, çaylak denilen kap›c› kuflun do¤as›na uygun bir davran›flt›r. Çaylaklar›n en belirgin özellikleri, daha küçük yap›lar› ve kuyruk uçlar›n›n k›rlang›çlar gibi çatall› olmas›d›r. Gövdenin küçüklü¤ü, bu kuflu yetersiz yapmamakta aksine insanlar›n elinden et ya da ci¤er kaparken çok iyi ve uygun dönüfller yapmas›n› sa¤lamaktad›r. Do¤ada aç›k alanlarda, ancak kolay avlar› yakalay›p beslenirler. fiahinler denli h›zl›, kartallar denli güçlü ve atmacalar denli hareketli de¤illerdir. Fakat son derece cesurdurlar. Bu nedenle, yerleflim 106
yerleri içinde ve çevresinde toplu halde yaflamay› göze alabilirler. Buralarda bulduklar› lefl ve çürümüfl et ve etli besinleri yerler. Oldukça taze yani daha kanl› ve canl› et, “fiölen” demektir. Eski zamanlarda aç›k havada hayvan kesimi yap›l›r ve çeflitli parçalar çengellere as›larak sat›l›rd›. Aç›ktaki bu ürünlerin özel et kokular›n› uzaktan alan çaylaklar dikkatsizce çengellere geçirilmifl parçalar› kap›p kaçar ve yak›nlar›yla birlikte didikleyip yerlerdi. Avc›l›kta daha yeni olanlar ya da yeterince beceri kazanamay›p ancak lefllerle beslenenlerin, çengellerdeki ya da insanlar›n ellerinde tafl›d›klar› etleri kap›p kaçmalar› her zaman olanakl› olmaz. Yani onlar bu iflte henüz usta olmam›fllard›r. Kimi çaylaklar›n etlere, kimi baflar›s›z dal›fllar›n› gözleyen insanlar, kendileri gibi olan öteki insanlar›n belli bir ifli yeterince iyi yapamayanlar›n›, baflar›s›z çaylaklara benzetme yaparak “Acemi çaylak” diye nitelendirirler.•
1 Diyarbak›r, Siirt ve Bitlis’in Ulu Camileri hangi döneme aittir? a) Daniflmentliler b) Büyük Selçuklu c) Karahanl›lar ç) Gazneliler 2 Dinsel törenlerde rahiplere efllik eden kad›n ve erkek yard›mc›lara ne denir? a) Castelo b) Camit c) Camillus ç) Camiri 3 Napoli Krall›¤›’nda ortaya ç›kan gizli h›rs›zlar birli¤inin ad› nedir? a) Partizanlar b) Koalisyoncular c) Campani ç) Camorra 4 Basketbolda alt› kez milli forma giyen ünlü futbolcu kimdir? a) Metin Oktay b) Can Bartu c) Coflkun Özar› ç) Gündüz K›l›ç 5 Fransa’da kral taraftarlar›n›n Napolyon’a verdikleri takma ad afla¤›dakilerden hangisidir? a) Korsika Canavar› b) Korsika H›rs›z› c) Korsika Çapk›n› ç) Korsika Papaz›
6 Türk ve ‹slam devletlerinde hükümdar› ve saray› koruyan asker s›n›f›na ne denirdi? a) Candar b) Muhaf›z c) Candafl ç) Zabitan 7 Çok büyük nicelikte olufltu¤unda betonun çökmesine yol açan tuz afla¤›dakilerden hangisidir? a) Kaya tuzu b) Candiot tuzu c) Deniz tuzu ç) ‹yotlu tuz 8 Dünyan›n sonunun geldi¤ini söyledi¤i için 26 y›l hapis yatan Alman din adam› kimdir? a) Celan b) Cujas c) Couperin ç) Campanus 9 Aaland Adalar›’n›n yeri ve özelli¤i nedir? a) Grönland’›n bat›s›nda / Askeri üs b) Küba’n›n kuzeyinde / Askeri üs c) ‹sveçle Finlandiya aras›nda / Askerden ar›nd›r›lm›fl adalar grubu ç) Kanada’n›n bat›s›nda / Askeri üs 10 Avrupa ‹nsan Haklar› Söz107
BÜYÜK YAPITLARIMIZ Konur Ertop leflmesi hangi tarihte imzaland›? a) Ocak 1949 b) Kas›m 1950 c) fiubat 1951 ç) Aral›k 1952 11 Hitler’in “Kartal Yuvas›” olarak nitelendirilen da¤ evi nerededir? a) Berchtesgaden b) Augsburg c) Mannheim ç) Bremen
b) 1959 c) 1960 ç) 1961 16 Türk köylüsünün afyon ekmesini hangi ABD baflkan›, hangi baflbakana yasaklatt›? a) Carter / Süleyman Demirel b) Nixon / Nihat Erim c) Bush / Sadi Irmak ç) Clinton / Bülent Ecevit 17 Yunan mitolojisinde tek gö-
12 Türkiye’ye ABD askeri yard›m›n› 3,5 y›l durduran ambargo ne zaman bafllad›? a) 1975 b) 1976 c) 1977 ç) 1978 13 Diplomaside “Quid Pro Quo”
deyimi hangi politikay› anlat›r? a) Bekle gör b) K›sasa k›sas c) Kazan kazan ç) Tarafs›zl›k
zü aln›nda olan dev çobanlara ne ad verilir? a) Kiklop b) Kiklotron c) Kiklon ç) Kiklap 18 Kesilmifl kumafl›n kenarlar›n›n temizlenmesine ne denir? a) Hristo teyeli b) Bask› c) Sürfile ç) Te¤el 19 Haçl› Seferleri kaç kez yap›ld›?
14 Freetown afla¤›daki ülkeler-
den hangisinin baflkentidir? a) Togo b) Zaire c) Sierra Leone ç) Tanzanya 15 Tito ve Nas›r’›n baflrol oyna-
d›¤› “Belgrad Konferans›” hangi y›l yap›ld›? a) 1958 108
a) 7 b) 8 c) 9 ç) 10 20 ‹talya’ya ba¤l› 7 ada toplulu-
¤unun ad› nedir? a) Stromboli b) Salina c) Vulcano ç) Lipari Yan›tlar 113’üncü sayfam›zdad›r.
Bir ‹ngiliz Edebiyat› Profesörünün Gözüyle
Türk Roman›n›n Geliflimi
“Yaflar Kemal da¤lardan yanad›r, Kemal Tahir fermandan yana...” Prof. Dr. Berna Moran
I
ngiliz Edebiyat› Profesörü Berna Moran, Türk roman›n›n tarihsel ve ça¤dafl ürünlerini konu edinen önemli bir yap›t›n yazar› olarak ün kazand›. “Edebiyat Kuramlar› ve Elefltiri” kitab›n›n da sahibi olan Prof. Moran, üç ciltlik “Türk Roman›na Elefltirel Bir Bak›fl” incelemesinde, Ahmet Mithat’›n “Hasan Mellah”›ndan Bilge Karasu’nun “K›lavuz” roman›na uzanan geliflme çizgisinde, yazarlar›m›z›n, “Türk roman›na hangi yönlerden katk›da bulunduklar›n›, gelifltirdikleri teknikleri” gösterdi. Özellikle de tüm bu yazarlar›n ele ald›klar› sorunlara yaklafl›mlar›nda, “roman türünü ne denli baflar›yla kulland›klar›n›” göz önüne serdi. Ölümünün ard›ndan yay›mlanan “Berna Moran’a Arma¤an” kitab›nda onun uygulad›¤› elefltiri yöntemini, ö¤rencisi de olan meslektafl› Bülent Aksoy flöyle aç›klayacakt›:
“Edebiyat metinlerini çeflitli elefltiri kuramlar›n›n besledi¤i bir görüfl aç›s›yla de¤erlendiren, çokyönlü bir yöntemi vard›. ‘Yöntemler aras› bir yöntem’ olarak tan›mlanabilecek olan elefltirel tutumu, edebiyat eserinin hakk›n› verme kayg›s›n›n oldu¤u kadar, kuramlar›n güçlü ve zay›f yönlerini de çok iyi de¤erlendirmesinin bir ürünüydü.” O yaz›da Prof. Moran’›n ölümünün efli¤indeki son y›l›yla ilgili sat›rlar, onun yap›t›n› tan›tmak için bir ayr›nt› gibi görünse de sanki bir baflyap›t›n örnek al›ncak kahraman›n› anlatt›¤› ve gerçek bir bilim adam›n› konu edindi¤i için önemlidir: “Berna Moran 1992’de karaci¤er kanserine yakaland›. Karaci¤er ameliyat› hiçbir sonuç vermeyince ilaç tedavisine baflland›. O s›rada ifl bafl›nda olan DYP-SHP koalisyon hükümetinde baflbakan 109
BD MAYIS 2009
yard›mc›s› olan Prof. Erdal ‹nönü’nün hükümet ad›na iletti¤i, kendisini Amerika Birleflik Devletleri’ne gönderip tedavi ettirme önerisini kabul etmedi. (...)
“O
nulmaz hastal›¤›yla bo¤uflarak geçirdi¤i aylarda, daha önce baz› bölümlerini yazd›¤›, ama tamamlayamad›¤› ‘Türk Roman›na Elefltirel bir Bak›fl’ adl› eserinin üçüncü cildini tamamlayabilmek için inan›lmaz bir çaba harcad›.” Prof. Moran bu üçüncü ve son cilde bafllarken çal›flmas›n›n kapsad›¤› alan› flöyle özetlemiflti: “Bu kitab›n birinci cildinde Türk roman›n›n 1950’lere kadar süren ilk döneminde Bat›-Do¤u sorunsal›n›n egemen oldu¤u tezini savunmufl ve ikinci ciltte de, 1950’lerde bafllayan Anadolu roman›n›n, Cumhuriyet y›llar›nda geliflen s›n›flaflma, sömürü ve bunun sonucunda ortaya ç›kan haks›z düzen nedeniyle s›n›fsal bir sorunsala yöneldi¤ini söylemifltim. Bu üçüncü ve son ciltte ilk önce 12 Mart döneminde yaz›lm›fl romanlar›, daha sonra da 1980’li y›llar›n farkl› bir ak›m oluflturan yenilikçi (avant garde) yap›tlar›n› incelemeye çal›flaca¤›m.” Prof. Moran’›n ele ald›¤› “Yenilikçi” romanlar; Latife Tekin’in “Sevgili Ars›z Ölüm”ü (1983), Orhan Pamuk’un “Kara Kitap”› (1990), Nazl› Eray’›n “Arzu Sapa110
¤›nda ‹necek Var”› (1989), Bilge Karasu’nun “K›lavuz”udur (1990). ‹ncelemesinde 1980 döneminin izlerini, özellikle de 12 Eylül darbesinin etkisini vurgulayarak bu tür yap›tlar›, “gerçekçilikten kaç›fl” sürecine ba¤lar. “Yaln›z Türkiye’de de¤il tüm dünyada solun içine düfltü¤ü ç›kmaz, yazarlar›m›z› çok karmafl›klaflan toplumsal ve ekonomik sorunlar karfl›s›nda alternatifsiz b›rakm›fl ve bu sorunlar› ifllemeye elveriflli klasik gerçekçi yöntemden uzaklaflt›rm›flt›r. Tabii hepsini de¤il, ama önemlilerden ço¤unu. Latife Tekin, Orhan Pamuk, Nazl› Eray, Bilge Karasu akla ilk gelen isimlerden” der. Türk roman›nda onun deyifliyle bu dönemde, “gerçekçili¤in terk edilip postmodernist çizgide yeni bir anlat› türünün do¤uflu” yaflanm›flt›r. öylece büyüteç alt›na ald›¤› bir dizi romanda postmodernist özelliklerin alt›n› çizer. Dünya roman›n›n 1960’larda, 1970’lerde yaflad›¤› bu önemli yenilik oluflumunun bizdeki uzant›lar›na e¤ilerek onlar› ilk kez “postmodernist” diye niteleyen elefltirmen olur. Berna Moran postmodernizmin edebiyat›m›zda kendine git gide daha genifl yer açm›fl gerçekçilik gelene¤inden ayr›lan kimi yanlar›n› flöyle özetlemektedir: “Art›k romanda kronolojik bir
B
Edebiyat elefltirmeni Berna Moran
zaman ak›fl› içinde geliflen, iyi hesaplanm›fl bir olay örgüsüne, her fleyi bilen bir anlat›c›ya, kifliliklerine uygun davranan karakterlere, olaylar›n neden-sonuç iliflkisini gözeterek s›ralanmas›na ihtiyaç yoktu. (...) Postmodernist yazar, roman›n gerçek dünyay› yans›tmayan bir sözcükler dünyas› oldu¤unu aç›kça belli eder okura. Öyle ki roman›n konusu roman kuram›n› incelemeye dönüflür: Roman›n üzerinde uzlafl›lm›fl özellikleri, teknikleri, kurmaca dünya ile gerçek dünya aras›ndaki iliflki roman›n temalar› aras›na girer. (...) Postmodernistler bu karmafl›k anlams›z ça¤dafl yaflam karfl›s›nda çözümü, modernistlerin yapt›¤› gibi, artistik tutarl›l›kta, estetik bir bütün oluflturmakta bulmuyor. Onun için çeflitli türde metin parçalar›n› (gazete makalesi, ansiklopedi maddesi, fliir, reklam yaz›s›
vb.) biraraya getirdiklerini görürüz. Zaten postmodernist yazarlar yüzeyde oynamay› ye¤lerler. Bundan ötürü çeflitli dünyalardan biraraya getirdikleri çeflitli imgelerin romanlar›na bir karnaval görüntüsü verdi¤i söylenmifltir.” ostmodernizmin bu tür özellikleri söz gelimi Orhan Pamuk’un romanlar›nda nas›l ortaya ç›k›yor? Prof. Moran’›n yap›t›nda flöyle ilginç dikkatlerle karfl›lafl›yoruz: “Birçok postmodernist romanda oldu¤u gibi ‘Kara Kitap’›n konusu da anlat›n›n kendisidir. “(...) ‘Kara Kitap’ta edebiyata iliflkin türlü sorunlar irdelenir: Kurmaca ve gerçeklik, kopya ve as›l, taklit ve otantik, metinler aras› iliflki, okurun tutumu vb. Onun için ‘Kara Kitap’›n konusu
P
111
BD MAYIS 2009
BD MAYIS 2009
edebiyatt›r demek de olas›. “(...) Orhan Pamuk romana gerçekçi bir yazar olarak bafllam›flken yavafl yavafl tutumunu de¤ifltirmifl ve son kitab›yla postmodernist roman anlay›fl›na yaklaflm›fl ya da kat›lm›flt›r.” erna Moran’›n Türk roman›na elefltirel bak›fl›n› ortaya koydu¤u yap›t›n›n son cildinde postmodernizme gelmeden bir önceki dura¤› “12 Mart Roman›”d›r. Bu durakta söz konusu yap›tlar›n öncelikle o bask› döneminde “cezaevlerinin, karakollar›n, s›k›yönetim ve kontr-gerillan›n kapal› dünyas› ve orda yaflananlar”› konu edindi¤ine dikkat çekilir. Örnek olarak Sevgi Soysal’›n “fiafak”, Adalet A¤ao¤lu’nun “Bir Dü¤ün Gecesi” romanlar› ele al›n›r. Toplu de¤erlendirmede ise flu yarg› öne sürülür: “Yazar›n okur aç›s›ndan yeni olan çarp›c› bir dünyay› ona açmas›, onu pek bilmedi¤i ç›plak gerçeklerle yüz yüze getirmesi, 12 Mart romanlar›n›n o dönemde çok okunmas›n›n nedenlerinden biri olsa gerek. Ne ki bu s›n›rl› konu, yenili¤ini yitirmeye mahkûmdu. Ayr›ca estetik yönün de ikinci plana at›lmas› 12 Mart roman›n› belli bir dönemde ilgiyle, ama sonra ancak tarihsel de¤eri için okunan sosyolojik romanlar s›n›f›na katt›.” Berna Moran’›n de¤erlendirmeleri, yap›t›n›n ilk cildinde,
B
112
Ahmet Mithat Efendi’nin dünya edebiyat›nda roman türünün ilk büyük örne¤i say›lan “Don Kiflot”tan 265 y›l sonra kaleme ald›¤› “Hasan Mellah” (Denizci Hasan) roman›na yönelik gözlemleriyle bafll›yordu. “Türk Roman›na Elefltirel Bir Bak›fl”›n konu edindi¤i son yap›t ise Bilge Karasu imzal› “K›lavuz” roman›d›r. Ahmet Mithat’›n yap›t›ndan bu sonuncu romana kadar geçen 116 y›l›n ürünlerini topluca de¤erlendiren Prof. Moran, ilk dönem yap›tlar›nda özellikle Do¤u-Bat› uygarl›klar›n›n karfl›laflt›r›ld›¤›n›, bizde Bat›’n›n yaln›z d›fl görünüflüne öykünenlerin elefltirildi¤ini gösteriyor. Bu ba¤lamda örne¤in Ahmet Mithat Efendi’nin “Felatun Bey ile Rak›m Efendi” roman›, “Bat›l›laflma sorununu alafranga züppe tipini sergileyerek ele al›rken, Türk roman›nda uzun y›llar kullan›lan bu tipi ilk iflleyen roman”d›r. hmet Hamdi Tanp›nar’›n, ondan 86 y›l sonra yay›mlanm›fl “Saatleri Ayarlama Enstitüsü” roman› ise, “iki uygarl›k aras›nda bocalayan toplumumuzun yanl›fl tutumlar›n›, davran›fllar›n›, saçmal›klar›n› alaya alan, elefltirel bir romand›r.” Yap›tlar›n› genifl okur toplulu¤una benimsetebilen yazarlar geleneksel halk anlat›s›ndan yararlananlard›r. Buna karfl›l›k Bat› roman›nda bilinçalt›n› yans›tma,
A
serbest ça¤r›fl›m yolunu uygulama gibi ça¤dafl tekniklerin bizde Ahmet Mithat Efendi, Recaizade Ekrem gibi eski romanc›lar›n yap›tlar›nda da yer ald›¤›n› Prof. Moran’›n kitab›ndan ö¤reniyoruz.
“D
o¤u-Bat›” çat›flmas›yla ilgili yap›tlar› “Birinci Dönem Roman›” diye adland›ran Prof. Moran, 1950-1975 y›llar›n›n gerçekçi Anadolu romanlar›n›, “‹kinci Dönem Roman›” ad› alt›nda ele almaktad›r. Yazara göre, “Anadolu roman›nda göze çarpan ilk özellik eylem ö¤esinin egemen olmas›. Ezen/ezilen çat›flmas› üzerine kurulmufl bu romanlarda, eylemin, karakter ve düflün ö¤elerinden daha önemli rol oynamas› do¤ald›r.”
Yazar iki ayr› dönemin birbirinden ayr›lan roman kahramanlar› için de flu görüfltedir: “Birinci dönem roman›nda öykünün önemli kiflileri Do¤u ve Bat›’y› temsil eden kiflilerdi. ‹kinci dönem Anadolu roman›n›n kiflileri ise, en genel düzeyde ezen ve ezilen s›n›flar›n insanlar›d›r. (...) Ço¤unluk kurband›r, anlat›n›n kahraman› ise baflkald›rma ifllevini gören asi figürüdür ve asi kurbanlar aras›ndan ç›kt›¤› için kurbandan asiye bir dönüflüm sergiler.” Prof. Berna Moran’›n 3 ciltlik incelemesinde üç ayr› temel özellik gösteren 34 ürün konu edinilmifltir. Aç›klanan özellikler, getirilen yarg›lar okurun roman›m›z› geçmiflten günümüze uzanan geliflimi boyunca do¤ru bir biçimde alg›lamas›n› sa¤lamaktad›r.•
Trafik kazasına neden oldu¤u için yargılanan sürücü, kendisini hakime karflı savundu: “Hakim bey” dedi. “Bu kazada benim hiç hatam yok, ben 10 yıllık sürücüyüm.” Kaza geçiren yaya hemen söz istedi: “Ama hakim bey” dedi. “Ben de 35 yıllık yayayım, bunca yıldan sonra ben de konumda uzman sayılırım, de¤il mi?”•
“Bilginizi Denetleyin”in Yan›tlar›... •1) Büyük Selçuklu •2) Camillus •3) Camorra •4) Can Bartu •5) Korsika Canavar› •6) Candar •7) Candiot tuzu •8) Campanus •9) ‹sveçle Finlandiya aras›nda / Askerden ar›nd›r›lm›fl adalar grubu •10) Kas›m / 1950 •11) Berchtesgaden •12) 1975 •13) K›sasa k›sas •14) Sierra Leone •15) 1961 •16) Nixon / Nihat Erim •17) Kiklop •18) Sürfile •19) 8 •20) Lipari• 113
YAZAR DEDE VE TORUNLARI Muzaffer İzgü
114
a¤›tlar›m›z önümüzde, kalemlerimiz ellerimizde, kimimiz pencerelere bakar›z, kimimiz tahtaya, kimimiz de tavana... Böyle dudaklar›m›z› ileriye uzatanlar da olur, kafllar›n› havaya kald›ranlar da... Otuziki küçücük beyin neler neler düflünür, kurgular... Kolay de¤il, bundan sonraki derste yazd›¤›m›z› okurken, gülen de olur, alk›fllayan da... Hele yazd›klar›m›z s›n›fça oyland›¤›nda, kim birinci olmuflsa, biliriz ki onun yaz›s› panoya as›lacak, o yaz› orada bir hafta kalacak. Belki de ö¤retmenimiz yaz›y› çok be¤enecek bu kez okul duvar gazetesi için oylamaya koyacak. Uf, benim yaz›m dört kez okul duvar gazetesine kondu. ‹lki ikinci s›n›fta... Üçüncü s›n›fta da bir yaz›m okul duvar gazetesine konmufltu. ‹ki yaz›m da bu y›l okul duvar gazetesine kondu. E¤er bu y›l içinde üçüncü yaz›m da okul duvar gazetesine konursa, o yaz› okul dergisinde yay›mlanacak. Dergimizin ad› “Sesimiz”. Ah ah, bir yaz›m o dergide yay›mlansa öyle çok sevinece¤im ki... Zaten ö¤retmenim de öyle diyor: “Bir yaz› daha Gülçiçek” diyor. “Göreyim seni!”
K
Dergide yaz›m ve yaz›m›n alt›nda ad›mla soyad›m, Gülçiçek Günefl. O dergiden al›r Adana’daki kuzenlerime bile yollar›m. Sonra ileride yazar olursam, “Benim ilk yaz›m okul dergisinde yay›mlanm›flt›” derim. Ne çok istiyorum yazar olmay›... Ö¤retmen olmay› da çok istiyorum. Hem ö¤retmen olurum hem de yazar olurum. Bugün yine yazaca¤›z. Ah, yeter ki ö¤retmenim, “Çocuklar konu serbest” desin. Ö¤retmenimin a¤z›na bak›yorum, ka¤›d›m haz›r, kalemim haz›r, beynim de haz›r... “Çocuklar konu serbet.” Ay nas›l da ba¤›rm›fl›m, “Yaflas›n!..” diye... Ö¤retmenim gülerek sordu: “Kurgulad›¤›n bir fley mi var, Gülçiçek?” “Evet ö¤retmenim...” Bugün perflembe, ama ben yazaca¤›m fleyi geçen pazar günü bulmufl, kurgulam›flt›m. “Çocuk Çiçe¤i”ni yazacakt›m. Çocuk çiçe¤i mi ne? Anlatay›m: Geçen pazar k›ra gittik. Ya¤murdan, so¤uktan evden ç›kam›yorduk. Ama geçen pazar hava çok güzeldi. Annem ba¤›rd›: “Var m›s›n›z çocuklar, bugün k›ra gidelim?” Ablamdan, benden daha cofl115
BD MAYIS 2009
BD MAYIS 2009
kulu babam “Gidelim” ba¤›rd›. Anneme yard›m ettik. Ablam tostlar haz›rlad›. Annem yumurta hafllad›. Babam m›s›r patlatt›. eyvelerimizi de bir çantaya doldurduk. Sanki az sonra günefl bize küsüp bulutun arkas›na saklanacakm›fl gibi öyle h›zl› haz›rland›k ki... Dolufltuk arabam›za... Sanki kent boflal›yordu. Her arabada bir iki çocuk vard›. Bir araban›n penceresinden uçurtman›n kuyru¤u uçuyordu. Annem “Nereye gidiyoruz, F›rat?” dedi. “Papatyan›n bol oldu¤u yere... Geçen gün görmüfltüm.” Birden, “Papatya” diye ba¤›rm›fl›m. “Çocuk çiçe¤i papatya...” “Uf” dedi babam, “Gülçiçek, bu haftaki yazma ödevinin ad›n› koydu bile...” Bu kez ben ba¤›rd›m: “Yafla babac›¤›m, evet, yazma ödevimin ad›n› ‘Çocuk Çiçe¤i’ koyaca¤›m. Çünkü çocuklar en çok papatyay› severler.” Ben de papatyay› çok seviyorum. Hay›r hay›r, salt ilkbaharda bir kez açt›¤› için de¤il. Papatya öyle bir çiçek ki, seslenir çocuklara... Ne der biliyor musunuz? ‘Gel seninle oynayal›m’ der. Yan›na yaklafl›nca güler, f›s›ldar: ‘Haydi uzat elini, okfla beni...’ Çok çiçek biliyorum, hiçbir gül çocuklar› ça¤›rmaz “Gel beni okfla” demez. Karanfil de demez,
M
116
menekfle de demez. Belki akasya çocuklara el sallar. Ama ona da ulaflmak zordur. Seni ça¤›r›r; ama a¤aca ç›kmak gerek. Akasya da çocuk çiçe¤i de¤il. Yaln›z papatya çocuk çiçe¤i... “Babac›¤›m çok uzak m› gidece¤imiz yer?” “Çok mu özledin papatyay›?” “Evet babac›¤›m...” Papatya çocuklar› sevdi¤i için dikeni yoktur. Gül gibi karanfil gibi kokmaz; ama onun kokusunu çocuklar çok severler. O, papatya papatya kokar. Biraz çimen kokusu, biraz ›hlamur kokusu, en çok da da¤ esintisi... Uzaklardaki vadilerden, tepelerden toplad›¤› kargan kokusu... nun ortas›ndaki sar›, çocuklara gülümser, beyaz taç yapraklar› gerçek bir taçt›r sanki... O beyaz beyaz yapraklar ne de güzel süsler sar› yuvarla¤›... Peki, nerede bu papatyalar? “Daha çok mu gidece¤iz babac›¤›m?” “Papatyalar telefon ettiler galiba, Gülçiçek, ‘Seni bekliyoruz’ diye?” Ablam da kar›flt› söze: “Karfl›lama töreni yapacaklar Gülçiçek’e...” Evet, beni karfl›l›yorlar. Tüm papatyalarla bir anda göz göze geliyorum, hepsi birden ba¤›r›yorlar: “Bana gel Gülçiçek, bana gel!” O zaman benim kollar›m uzuyor, kocaman oluyor, ellerim büyüyor, hepsini birden kucakl›-
O
yorum, okfluyorum, öpüyorum. Sonra aralar›nda tart›flmaya bafll›yorlar: “Beni koparacak önce...” “Hay›r, beni koparacak.” “Ay sen niye a¤l›yorsun küçücük papatya?”
“B
eni hiç görmedin Gülçiçek Abla... Küçücü¤üm, sesim az ç›k›yor, ötekiler önümü kapat›yorlar; ama ben hep sallan›yorum, beni görmeni istiyorum.” “Gördüm seni küçük papatya, gördüm.” “Beni koparmayacak m›s›n›?” “Hay›r biraz daha büyü, belki gelecek hafta da hava güzel olur, o zaman seni eve götürürüm.” “H›h, ama ben senin vazonda olmak istiyorum.” “Gelecek hafta gelece¤im, seni koparaca¤›m. Sonra hep birlikte olaca¤›z.” “Olamay›z ki... Bir süre vazoda durduktan sonra sarar›r solar›m.” “Kurutaca¤›m seni küçücük papatyam...” “Oh kurutacak m›s›n? Yani hep günlük defterinin aras›nda m› olaca¤›m?” “Evet, her gün günlü¤ümü yazmadan önce seninle konuflaca¤›m.”
“Seni çok seviyorum Gülçiçek Abla...” “Ben de seni küçük papatya... Baz› geceler seni yata¤›ma alaca¤›m, sen bana papatya masallar› anlatacaks›n, ben sana papatya masallar› anlataca¤›m.” “Uf öyle gelincikli masallar biliyorum ki, Gülçiçek Ablac›¤›m... Gelinciklerle biz arkadafl›z, nerede biz varsak, gelincik var. Gelinci¤in oldu¤u yerde de biz var›z.” “Ay nerede kald› tarla?” “Ac›kt›nsa, ç›kar yumurtan› soy, ye” dedi ablam... H›h sanki yumurtay› düflünen var. Yooo, yumurta yemeyi de çok seviyorum; ama flimdi papatyalar› düflünüyorum. Papatyal› düfller kurmak çok hofluma gidiyor. Sana papatya tac› yapmayaca¤›m ablac›¤›m... Kendime yapaca¤›m. Papatya saplar›n› örmesini biliyorum. Zaten yanl›fl yaparsam, papatya beni uyar›r, “Yooo, oradan de¤il, flu yandan sap› geçireceksin” der. Kocaman papatyalar› bir bir toplayaca¤›m. Sonra oturup onlar› örmeye bafllayaca¤›m. Papatyalar yan yana dizilecekler. Hay nas›l unuttum, tac›n p›rlantalar›n› nas›l unuttum. fiimdi ablama sorsam, “Söyle bakal›m papatya tac›n›n p›rlantalar› nedir abla?” Bilmez. 117
BD MAYIS 2009
K›pk›rm›z› gelincikler... ‹ki s›ra papatya, sonra bir gelincik, iki s›ra papatya, sonra bir gelincik... Annem, bana bir fley uzat›yor, bir muz... “Al ye bunu Gülçiçek...” “Yiyemem anneci¤im, papatyalardan taç örüyorum.” Babam soruyor: “Kime, bana m› Gülçiçek?” “Evet babac›¤›m...” Babac›¤›m› papatyalar›n kral› yapaca¤›m. Toplayaca¤›m bütün papatyalar› bafl›ma, “Bak›n papatyalar, bundan sonra sizin kral›n›z babam” diyece¤im. Hay›r, hay›r, hay›r... Kraliçe tac›n› ben giyece¤im. Yapt›¤›m tac› bafl›ma geçirece¤im, “Kraliçeniz benim papatyalar” diyece¤im.
Papatyalar beni alk›fllayacaklar, “Çok yafla kraliçemiz” diyecekler. ‹lk buyru¤umu aç›klayaca¤›m: “Art›k savafl yok papatyalar...” Papatyalar ba¤›racaklar: “Papatyalar savaflmaz kraliçem, zaten çiçeklerin hiçbiri savaflmaz.” Aaaa, arabam›z yavafllad›. Bir papatya denizi!.. K›rm›z› k›rm›z› gelincikler, papatya tarlas›n›n hayk›ran benekleri... Annem ba¤›r›yor arkamdan: “Dur k›z›m, nereye kofluyorsun?” “Papatyalara anneci¤im, onlarla kucaklaflmaya...” ‹flte ben bugün papatyalar› yazaca¤›m. O çocuk çiçe¤ini yazaca¤›m. Ve yaz›m panoya as›lacak. Sonra da... Sonra da...•
Güney Afrika’da bulundu¤u sırada Bernard Shaw, kendisini tanımayan birkaç çocu¤un bulundu¤u bir havuzda yüzüyordu. Çocuklardan biri ötekine “Seninle bahse girerim ki” dedi. “fiurada yüzen ihtiyarın kafasını suya batıramazsın.” Çocuk, arkadaflının bu önerisini kabul ederek biraz ilerideki “ihtiyar”a do¤ru ilerledi. Fakat Bernard Shaw’ın yanına gelince, durakladı. Ünlü yazar, çocu¤u görünce ne istedi¤ini sordu. Zavallı çocuk, hazırladıkları komployu utangaç bir biçimde açıklamak zorunda kaldı. Shaw, çocu¤un gözlerinin içine bakarak ona, bir iflbirli¤i önerisinde bulundu: “Pekala” dedi. “Yalnız, önce derin bir soluk alayım. Ondan sonra batır beni suya...” Bunu söyledikten sonra derin bir soluk aldı. Çocuk da onun kafasını, çekinerek de olsa, suya batırdı. “Oyun” bittikten sonra Shaw, küçük çocu¤un zafer kazanmıfl bir komutan tavrıyla arkadafllarının yanına dönüflünü büyük bir zevkle izledi.• 118
YAZAN: KAYA KARAN
“Dumlup›nar-Bir ‹nsanl›k Görevi”nin yazar› Prof. Dr. Nejat Akar flöyle diyor: “An›lar›n ömrü, onu yaflayanlar›n ömrü ile s›n›rl›d›r. Benim gönlüm, Dumlup›nar’›n yaln›zca an›larda yer almas›na, unutulmas›na el vermedi. ‹flte bu nedenle ‘Dumlup›nar-Bir ‹nsanl›k Görevi’ni kaleme ald›m.”
1
940’l› y›llar›n ilk yar›s›nda Yunanistan, dünyan›n yeniden paylafl›m› için giriflilen savaflta önce ‹talyan, ard›ndan Alman ordular›n›n iflgaline u¤ram›flt›. ‹flgalin ilk ay›nda Almanlar, ilk ifl olarak Yunanistan’›n tüm ürün stoklar›na el koymufllard›. Yunanistan’daki tüm zeytinya¤›, zeytin,
tah›l, incir, tütün, pamuk, deri stoklar› ve evcil hayvanlar› Almanlar ya çok düflük bedeller ödeyerek sözüm ona sat›n alm›fllar ya da en küçük bir ödeme yapmadan ele geçirmifllerdi. Bal›kç›l›k kesinlikle yasaklanm›fl, ülke içinde dolafl›m yasaklanm›fl, ülke içinde bile da¤›t›lacak denli elde, 1941 y›l› ürünü kalmam›flt›. 119
BD MAYIS 2009
kümetin, bas›n›n öncülü¤ünde ald›¤› “Yunan halk›na yiyecek yard›m› yap›lmas›” karar›n›n bir an önce uygulanabilmesi için, belediye çal›flanlar›ndan doktorlara de¤in halk, bir çeflit yar›fla giriflti. ürkiye’nin deniz nakliyat filosu yetersizdi, eskimiflti. Bu duruma karfl›n “yard›m”› Yunanistan’a ulaflt›rabilecek bir gemi bulundu. K›z›lay taraf›ndan yola ç›kar›lan ilk yard›m gemisinin ad›, ilginç bir rastlant›d›r, “Kurtulufl” idi. Türk halk›n›n Yunan iflgalinden kurtulmas›n›n an›s›n› simgeleyen “Kurtulufl” gemisi, yine ne ilginç bir rastlant›d›r, bu kez kendi iflgal alt›nda olan Yunan halk›na, Türk halk›n›n yiyecek yard›m›n› götürürken f›rt›nada batt›. “Kurtulufl” batm›fl; fakat umutlar ayaktayd›. Türk halk› bu kez, bir baflka gemiyi görevlendirdi. Yunanistan’a yiyecek yard›m› götürmekle görevlendirilen Türk gemisinin ad›, yine ilginç bir rastlant› oluflturuyordu. Yunan halk›na Türk halk›n›n yard›m›n› tafl›yan bu gemi, Yunanl›lar’a karfl› yapt›¤›m›z Kurtulufl Savafl›’m›z›n unutulmaz zaferi “Dumlup›nar”›n ad›n› da tafl›yordu. ‹kinci Dünya Savafl› s›ras›nda At›lay, Refah, Struma ve onlarca gemi Türkiye karasular›nda batm›fl ve veya bat›r›lm›flt›r. fiileplerin rotas›nda bat›r›lma tehlikesinin olmas›, bu yolculuklar›n “çok
T
18 fiubat ve 5 Temmuz 1942 tarihli “Vatan” gazeteleri...
Tüm bunlar yetmezmifl gibi üstelik ifle ‹ngiltere de kar›flm›fl, denizden ambargo uygulamaya bafllam›flt›. onunda iflgalcilerin ve ambargocular›n bekledikleri olmufl, Yunanistan’da önce “açl›k”, hemen ard›ndan da “açl›k ölümleri” bafl göstermiflti. Her gün binlerce kifli, açl›k nedeniyle yaflam›n› yitiriyordu. Ayn› y›llarda Türkiye’de halk, bir yandan 20 y›l kadar önce ülkelerini iflgal etmeye gelen Yunanl›lar’a karfl› sergiledi¤i ulusal direniflte, kimi flehit düflmüfl, kimi gazi, kimi kay›p olmufl, kimi “düflman zulmü” görmüfl binlerce yurtseverinin ac›s›n› dindirmeye, unutmaya çal›fl›yor, bir yandan da s›n›rlar› ötesindeki savafl alevlerinin kavurucu s›cakl›¤› karfl›s›nda ayakla-
S 120
r› üstünde durmaya çal›fl›yordu. Türkiye’de açl›k yoktu; ama tehlikesi vard›. Çünkü ülkede yiyecek de vard›, yiyecek s›k›nt›s› da vard›. Eldeki ekmek halka, “karne” yöntemiyle bölüfltürülüyordu. Türk halk›, ülkesindeki ekme¤ini kendi aras›nda bölüflmekle kalmad›, elindeki bir dilim ekme¤ini de komflusuyla bölüfltü. “Komflum aç, ben tokum” demeyi kendine yediremedi, “Ben de yar› tokum, komflum da yar› tok” diyebilmek için ekme¤inin yar›s›n› komflusuna yedirmek istedi. Hü-
riskli” oldu¤unu göstermektedir. Yard›mlar› Yunanistan’a tafl›yan “Kurtulufl” gemisinin alt›nc› seferinde batmas›, Kurtulufl’u o dönemde bir “efsane” konumuna getirmiflti. Ard›ndan ayn› görevi üstlenen “Dumlup›nar”, Yunanistan’a befl sefer yapmas›na karfl›n, hep efsane Kurtulufl’un “gölgesinde kalm›flt›r”. Dumlup›nar, Türkiye’den Yunanistan’a yiyecek yard›m› tafl›ma görevini baflar›yla yapm›flt›r. Bu görevine ek olarak “Dumlup›nar”, Cumhuriyet tarihimizde önemli bir yeri olan 1924 mübadelesindeki (de¤iflimindeki) 450 bin Türk’ün, Yunanistan’dan Anadolu’ya getirilmesi ve y›llar sonra, 1951 y›l›nda 121
BD MAYIS 2009
Bulgaristan Türkleri’nin anavatana göçlerinde de yine ulusal ve duygusal görevler yerine getirmiflti. Onca ulusal ve duygusal görevler yerine getiren Dumlup›nar, 1959 y›l›nda parçalanmak üzere sat›ld› ve 1962 y›l›nda da ‹talya, Savona’da parçalara ayr›ld›. *** ‹kinci Dünya Savafl›’n›n, bilinen ac›mas›zl›¤›yla sürdü¤ü y›llarda Dumlup›nar gemisinin en
k›demlisinden en yenisine de¤in tüm gemicileri, may›nlar›n bal›klar gibi dolaflt›¤›, bombalar›n kar taneleri gibi ya¤d›¤› Ege Denizi’nde, bir savaflta “cephe görevi” olarak tan›mlanabilecek önemde bir insansal görevler yerine getirmifller ve... fiimdi tüm yurttafllar›m›z›n an›lar›nda gururla, komflumuzun an›lar›nda ise teflekkürlerle ebedi yerlerini alm›fllard›r.•
Montaigne, yaflamın çok nazik oldu¤unu, çok kolay kırılabildi¤ini belirtir. Genellikle, çok küçük ve önemsiz aksilikler sorun çıkarır. Nasıl küçücük mektuplar en çok gözyaflı döktürürse, iflte bu küçücük sıkıntılar da bizi öyle rahatsız eder ve izin verdi¤imiz an günümüzü kapkaranlık eder. Siz izin vermedikçe... Hiç kimse mutlu olmanıza ve elinizden gelenin en iyisini yapmanıza engel olamaz. Unutmayın ki, bir anın öfkesini bastırabilen bir insan, sorunlu bir günün önüne geçmifl olur. Günlük yaflamımızda karflılaflabilece¤imiz küçük sanflsızlıklar ve can sıkıcı imaların üzerine gidilip büyütülürse, korkunç zararlara yol açabilirler. Bunları dikkate almaz ve kafanızdan kovarsanız gittikçe üzerinizdeki etkilerini kaybedeceklerdir. Her yerde kıskanç insan vardır. Unutmayın ki, kıskançlık solucan gibi, hep en güzel elmanın pefline düfler. Bir keflifl gibi yalnız yaflayarak yaflamınızda ilerleme sa¤layamazsınız. Bu nedenle dünyayla, aksilikleriyle ve yergici insanlarıyla anlaflma yapmak zorundasınız. Hiç kimsenin yaflamınıza gözyaflı ya¤dırmasına ve bir iç s›k›nt›s› örtüsü yayarak, gününüze yenilgi saçmasına izin vermeyin. Unutmayın ki hata bulmak için ayrıca bir yetene¤e, özveriye, beyine, karaktere gereksinim yoktur. Siz izin vermedikçe hiçbir dıfl etken üzerinizde güç oluflturamaz. Zamanınız, afla¤ılık, kıskançlık, nefret ve imrenme duygularıyla savaflarak harcanmayacak denli de¤erlidir. Kırılması çok kolay olan yaflamınızı dikkatlice koruyun. Yalnızca Tanrı bir çiçe¤e biçim verebilir. Ama aptal bir çocuk bu çiçegi kolayca koparabilir.• Og Mandino 122
123
BD MAYIS 2009
Onlar kendilerini, kendi kendilerine verdikleri bu karar› uygulamakla görevlendirdiler. Antalya’n›n “gözden ve gönülden ›rak kalm›fl” Kafl ilçesini, kesinlikle Türkiye’nin gözünün önüne getireceklerdi. ol, su, elektrik hizmetlerinden yoksun b›rak›lm›fl bu yöreyi “aya¤a kald›rmak” için, ifle Ankara’daki kimi kap›lar› çalmakla bafllayacaklar›n› biliyorlard›. Çald›klar› ilk kap›, Baflbakan Süleyman Demirel’in kap›s›yd›. Yöre halk›n›n insanca yaflama koflullar›na kavuflmas› ve bu arada Gazeteciler Cemiyeti üye ve ailelerine yönelik, bir sosyal projenin yaflama geçirilmesi için tasarlad›klar› eylem plan›n›, Baflkan Beyhan Cenkçi ve yönetim kurulu üyeleri o gün, Baflbakan Süleyman Demirel’e sundular. Baflbakandan ald›klar› yan›t, düfllerinde görseler inanamayacaklar› derecede yap›c› ve umut vericiydi. “Marmara’n›n güneyinden bafllay›p, Ege k›y›lar›ndan geçip Akdeniz’de Antalya’ya ulaflan bir gerdanl›k takaca¤›z Türkiye’nin bu bölgesine... Kafl projenize sahip ç›k›n, peflini b›rakmay›n” diyordu Baflbakan Demirel... Yüzölçümü 2.231 km2 ve yaklafl›k 70 km. k›y› uzunlu¤una sahip Kafl, iflte o gün bürokrasiyle giriflilen bir savafl›m ve “de¤erli araziden iyi anlayan kimi ormanc›lar›n” karfl› koymalar›na karfl›n, y›llar süren davalar sonucu bu-
Y
124
gün, Türkiye’nin önemli bir turizm merkezi konumuna getirildi. Bugünkü çekicili¤i ve turizm merkezi konumuyla Kafl, bir anlamda Türkiye’ye merhum Beyhan Cenkçi’nin kazand›rd›¤› bir beldedir. *** 1935 y›l›nda Bursa’da do¤an Beyhan Cenkçi, 19 yafl›nda “Ankara Telgraf” gazetesinde meslek yaflam›na bafllam›fl, uzun y›llar CHP’nin resmi yay›n organ› “Ulus” gazetesinde, yaz› iflleri müdürlü¤ü yapm›flt›. Menderes döneminde “bas›n suçu” nedeniyle, gazeteciler aras›nda “Ankara Hilton” diye an›lan Merkez Cezaevi’nde bir y›l yatt›ktan sonra, ancak 27 May›s 1960 ‹htilali’nden sonra özgürlü¤üne kavuflabildi. 950’li y›llarda ünlü gazeteci ve yazar Falih R›fk› Atay’›n önce sahibi oldu¤u, daha sonraki y›llarda ise dönemin bir baflka ünlü gazeteci ve yazar› Bediî Faik’le ortaklaflt›¤› “Dünya” gazetesinin 1970’li y›llarda yöneticili¤ine getirilen Beyhan Cenkçi, Bas›n-‹fl Sendikas› ve 28 y›l süreyle Ankara Gazeteciler Cemiyeti baflkanl›¤› yapm›fl, 17 Mart 1993 Çarflamba günü ‹stanbul’da geçirdi¤i kalp krizi sonucu 57 yafl›nda aram›zdan ayr›lm›flt›. Vasiyeti üzerine Cenkçi, çok sevdi¤i Kafl’›n kent giriflindeki yolun sa¤ taraf›nda, a¤açlar alt›nda-
1
Anma töreni ve etkinliklerine, eski turizm bakan›, Gazeteci Ali ‹hsan Gö¤üfl, eski Gençlik ve Spor Genel Müdürü Mehmet Atalay, Kafl Kaymakam› Süleyman Y›lmaz, belediye baflkan› Halil Kocaer, Gazeteciler Cemiyeti Baflkan› ve Türkiye Gazeteciler Federasyonu Genel Baflkan› Nazmi Bilgin, Dünya, Olimpiyat ve Avrupa Halter fiampiyonu Halil Mutlu ve Türkiye'nin çeflitli illerinden gelen gazeteciler kat›ld›.
ki kabrinde, sonsuzluk uykusuna yat›r›ld›. “Kafl Asri Mezarl›¤›”nda kendilerini çok sevdi¤i hemflehrilerinin aras›nda flimdi, sonsuzluk dönemini yafl›yor. *** eyhan Cenkçi, ölüm y›ldönümünde her y›l, yaln›zca Kafll›lar taraf›ndan de¤il, özellikle Ankara’daki meslektafllar› taraf›ndan da Kafl’ta, özlemle an›l›yor. Geçen ay yap›lan anma töreninde Kafll›lar ve ülkenin çeflitli yörelerinden gelen gazeteciler, törenler nedeniyle düzenlenen
B
çeflitli etkinliklerin ön s›ralar›nda bu y›l da, meslektafllar› aras›nda “eski turizm bakan›” kimli¤i yerine, mesleksel “Ali ‹hsan A¤abey” kimli¤iyle benimsenen Ali ‹hsan Gö¤üfl’ü buldular. Kafl Kaymakam› Süleyman Y›lmaz, belediye baflkan› Halil Kocaer, Gazeteciler Cemiyeti Baflkan› ve Türkiye Gazeteciler Federasyonu Genel Baflkan› Nazmi Bilgin, Dünya, Olimpiyat ve Avrupa Halter fiampiyonu Halil Mutlu, anma törenin ”vefal›lar tak›m›”n› oluflturuyorlard›. Gazeteciler Cemiyeti Baflkanl›¤› görevini Beyhan Cenkçi’den 125
Arap ve Yahudi ikilisi
YAZAN: SENNUR BURAS Kafl’ta, “Beyhan Cenkçi’yi Anma Töreni” etkinlikleri aras›nda yer alan spor yar›flmalar›nda bir yanda denizciler yelkenlerini Ege’nin rüzgar›yla doldururken, bir yanda bisikletçiler, üç kilometrelik parkurlar›nda tüm güçleriyle pedallar›n› çevirdiler.
sonra yüklenen bugünkü baflkan Nazmi Bilgin, 17 y›ldan buyana “Beyhan Cenkçi çizgisi” do¤rultusunda sürdürdü¤ü görevinde oldu¤u gibi, anma törenlerindeki vefas› ve sayg›s›yla da Beyhan Cenkçi’nin ölümsüzlü¤ünü yaflat›yordu.
T
örendeki konuflmas›nda Beyhan Cenkçi’yi “yaflam›n› mesle¤ine adam›fl bir kifli kimli¤i yan›s›ra namus ve dürüstlük simgesi” olarak da anmas›, meslektafllar› için onun y›llar sonra bile bir örnek oluflturdu¤unun kan›t›yd›. *** Kafl’ta, “Beyhan Cenkçi’yi Anma Töreni” etkinlikleri aras›nda yer alan spor yar›flmalar›nda bir 126
yanda denizciler yelkenlerini Ege’nin rüzgar›yla doldururken, bir yanda bisikletçiler, üç kilometrelik parkurlar›nda tüm güçleriyle pedallar›n› çeviriyorlar, kimi sahalarda gençler voleybol, futbol maçlar› yaparlarken, kimi salonlarda ise 17 ilkö¤retim okulundan 206 ö¤renci, kat›ld›klar› satranç turnuvas›nda genç beyinlerinin gücüyle flahlar›n, vezirlerin üzerlerine fillerini, atlar›n›, piyonlar›n› sürüyorlard›. Y›llard›r sergiledikleri bu vefa tablosunda tüm Kafll›lar, her zamanki p›r›l p›r›l renkleriyle yerlerini bir kez daha al›yorlar, beldelerini önce Türkiye’nin, sonra dünya turizminin gözleri önüne getiren Beyhan Cenkçi’ye teflekkürlerini böylece ilan ediyorlard›.• 127
BD MAYIS 2009
Bu yar›flma 1956 y›l›ndan buyana kesintisiz olarak sürdürülüyor. 2003 y›l›nda ilk kez “Eurovision Gençler fiark› Yar›flmas›” düzenlenirken, “Eurovision” 2005 y›l›nda 50’nci y›ldönümünü kutluyordu. ‹zleyiciler taraf›ndan ABBA grubunun “Waterloo” flark›s› yar›flman›n birincisi seçildi. 2007 y›l›nda ise Avrupa, “Eurovision Dans Yar›flmas›”na tan›k olacakt›. 008 y›l›nda Azerbaycan ve San Marino’nun “Eurovision” Ailesi’ne kat›l›m›yla, flark› yar›flmas›nda bir rekor k›r›ld› ve tam 43 ülke yar›flt›. Tüm Avrupa’da ve yar›flmaya kat›lmad›klar› halde Avustralya, Kanada, M›s›r, Hong Kong, Hindistan, Ürdün, Kore, Yeni Zelanda ve Amerika’da TV’ler bu yar›flmay› yay›nlad›lar. Yar›flman›n Asya versiyonunun 2009 y›l› içinde düzenlenmesi bekleniyor. *** 2009 Eurovision fiark› Yar›flmas› 12-16 May›s’ta Moskova’da yap›lacak. Rus haber ajans› R‹A Novosti’nin haberine göre, Baflbakan Vladimir Putin yapt›¤› aç›klamada, Moskova’daki altyap›n›n uygunlu¤u ve masraflar›n daha da az olmas› nedeniyle, yar›flman›n Moskova’da düzenlenmesi karar› ald›¤›n› söylemiflti. Yar›flman›n haz›rl›klar› için Putin’in, baflbakan yard›mc›s› Alaksand›r Jukov’u görevlendirdi¤i belirtilirken, yar›flman›n Moskova’da-
2
128
ki Olimpiyskaya Kapal› Spor Salonu’nda yap›laca¤› kaydediliyordu. *** 8-21 Haziran 2002 tarihinde Barbican Londra’da düzenlenen “MedFest” Festivali’ne Fas, Cezayir, M›s›r, ‹srail, Türkiye, Yunanistan, Arnavutluk, ‹talya, Fransa, ‹spanya, Korsika, Sardunya ve Mallorca’dan müzisyenler kat›lm›flt›. Yahudi bir ailenin New York’ta do¤an k›z› Noa Ahinoam Nini, 17 yafl›nda ‹srail’e yerleflmifl, Gil Dor ve Pat Metheny ile birlikte caz, Amerikan rock ve Ortado¤u saundunu kar›flt›r›p kendisini üne kavuflturan albümünde de bu tarz›n› ›srarla sürdürmüfltü. “MedFest” Festivali’nde ‹srailli Noa’ya, vokalist olarak Filistinli flark›c› Nabil Salameh efllik ediyordu. ‹kili, aç›l›flta “Atmacalar ve Serçeler” adl› bar›flç›l flark›lar›n› söylemeye bafllad›¤› anda, ‹srail karfl›t› 20’li yafllarda iki kifli sahneye f›rlay›p gösteriyi k›sa bir süre için bile olsa engellemifllerdi. u y›l Moskova’da yap›lacak “Eurovision” yar›flmas›nda, Londra’daki ilk deneyden 7 y›l sonra, Noa Ahinoam Nini bu kez Arap kökenli Mira Avad ile birlikte, ‹srail’i temsil edecek ve yine bir bar›fl flark›s› söyleyecekler. *** Berlin Devlet Operas› Genel Müzik Direktörü fief Daniel Barenboim’›n kurdu¤u, ‹srailli ve Filistinli müzisyenlerden oluflan “Do¤u-
B
EBU’nun ilk yay›n›, 6 Haziran 1954 Pazar günü ‹sviçre’nin Montreux kentinde düzenlenen Narcissus Festivali’nden yap›ld›.
Bat› Divan› Orkestras›”, DW’nin haberine göre, taraflar› birbirine yak›nlaflt›rmay› hedefliyor. “Eurovision” flark› yar›flmas›nda Yahudi Ahinoam Nini ile Arap Mira Avad birlikte Arapça, ‹branice ve ‹ngilizce olarak seslendirecekleri parçayla “Baflka bir yol olmal›” diyecekler. Ortado¤u’da yaflayan herkesin, hem ‹srailliler’in, hem de Filistinliler’in söyleyebilece¤i bu sözlerle, sanatç›lar bölgede “baflka bir yol bulunmas› gerekti¤i” iletisini vermeye çal›flacaklar. ‹ki yorumcu yaklafl›k alt› y›ldan buyana birlikte çal›fl›yor ve konserler veriyor. Avrupa’da Noa olarak tan›nan Yemen kökenli Yahudi Ahinoam Nini, ilk bak›flta esmer teni ve siyah
k›v›rc›k saçlar› ile bir Arap gibi görünüyor. H›ristiyan Arap kökenli Mira Avad ise, aç›k bu¤day teni ve yeflil gözleriyle bir Yahudi san›labilir. oa ve Mira, Gazze’de yaflanan savafla, at›lan roketlere, bombalara karfl›n, Yahudi ve Arap kökenli ‹srailliler ile Avrupal›lar’a bu flark› ile bar›fl iletileri vermek istiyorlar. Mira Avad, “Hep bir fleylere karfl› olmaktan b›kt›m. Art›k bir fleylere karfl› olmak yerine, bir fleyler yapmak istiyorum” derken, yaln›zca ilerideki günlerde de¤iflik flark›lar söyleyece¤inin müjdesini vermekle kalm›yor, geçmiflte yapt›¤› hatalar› kabullendi¤ini de aç›kl›yor.•
N
129
Çocuklar›m›zla Büyümek... YAZAN: BEK‹R ÖZGEN ilgisayar›n›n bafl›nda yazmakta oldu¤u öykünün içinde de¤il de, k›z› Ekin’in yurt d›fl›na tafl›nacaklar› gerçe¤inde dolan›p duruyordu ki, sa¤›ndaki telefonun gür sesiyle irkildi. Uzan›verdi¤i almaçta tatl› ve yumuflak bir kad›n sesi, “Ben, Ekin Han›m’›n çal›flma arkadafllar›ndan Melek” dedi. “K›z›n›z için sürpriz bir ayr›l›k gecesi düzenliyoruz. Babas› olarak bilginize gereksinmemiz var.” “Size nas›l yard›mc› olabilirim?” “Öncelikle, Ekin Han›m’›n nelerden hoflland›¤›n› ö¤renmek istiyoruz.” Bir an için, çarp›lm›fl gibi oldu baba Özbek... fiaflk›nl›¤› suskunlu¤una tak›l› kalm›flken, yerinde oturan o de¤ildi sanki... Usuna, k›z›n›n sevdikleriyle ilgili bir tek edim gelmiyordu.
B
130
Karfl›s›ndakini fazla bekletmemifl olmak için, “Bana bir iki saat izin verin, biraz düflüneyim. Size yanl›fl ya da üstünkörü bir bilgi vermek istemem. Ben sizi arar›m” dedi. Zaman kazanmak iste¤i anlafl›lm›fl olmal› ki, anlay›flla karfl›land›. Neyi ya da neleri severdi k›z› gerçekten? Hangi yeme¤i, hangi içece¤i, hangi sporu, hangi davran›fl biçimini? Her türlü olas›l›¤› birer birer usundan geçiriyor, “‹flte buldum, flunu sever” diyebilece¤i birine olsun tak›l›p kalam›yordu. Öfkesi kabarmaya bafllad›. “Sen!” dedi, kendi kendine... “Adam gibi babal›k yapmam›fls›n. Elinde bir Barbie bebek, cebinde bir paket çikolata, birtak›m renkli kalem, yüzüne bak›l›r bir öykümasal kitab›yla bir kez olsun eve, k›z›n›n yan›na geldin mi? Ona, hiç albenili bir uçurtma yapt›n m›?
Onunla k›rda bay›rda ip atlad›n m› ki, k›z›n›n nelerden hoflland›¤›n› bileceksin?” ‹çi içini yiyor, rahats›zl›¤› gittikçe art›yordu. Bir ara, “Sütlaç sever, beyti sever, tel kaday›f› sever” diyecekti. “Babas›yla gürefl tutmay›, el ele yürümeyi, s›rt›na binmeyi” diye a¤z›ndan kaç›racakt› ki, bunlar›n çok eskilerde kald›¤›n› düflündü. S›k›nt›s› artm›fl, bo¤az› dü¤ümleniyor gibi olmufltu. Birden, Ekin’inin bir y›l ö¤retmenli¤ini yapt›¤›n› an›msad›. Bu kez de, “Ö¤renci Ekin, nelerden hofllan›rd›?” diye belle¤ini yoklamaya koyuldu. Az da olsa rahatlayabilmek için, bir neden ç›km›fl say›l›rd›. Çünkü ö¤retmen demek, iyi gözlemci demekti.
“T
amam, buldum!” diye f›rlad› aya¤a... “Benim k›z›m çal›flmay› sever. Okumay› sever. Baflar›l› olmay› sever. Yetki ve sorumluluk üstlenmeyi sever. Önde yürümeyi, ileride koflmay› sever” tümceleri döküldü a¤z›ndan ö¤retmen Özbek’in... Ama buncas› yetmezdi. Hem, bu kadar›n› arkadafllar› da bilirlerdi. ‹çi içini yemeye baflla-
d›. Karamsarl›¤›n kör kuyusuna bir kez daha düfltü¤ünü ayr›msad›. Ac›nas› bir umars›zl›k içinde ç›rp›n›p dururken, bir anda, efli Anaca geldi usuna... K›zlar›, onca y›l daha çok onun kuca¤›nda, onun koynunda büyüdü¤üne göre, bunu, bilse bilse, o bilebilirdi. Üstelik anneler, babalar gibi çocuklar›yla arada belirli mesafeler, sevmeye, sevilmeye iliflkin bofl131
BD MAYIS 2009
BD MAYIS 2009
luklar da b›rakmazd›. Ne ki, o da uzaklardayd›. Hemen telefona sar›ld›. “Alo, Han›m!” dedi. “K›z›m›z Ekin neleri sever?” naca’n›n Ekin’e iliflkin, y›¤›nlarca özelliklerini say›p dökece¤inden emindi. Kula¤›, ondan gelecek sese teslim olmaya haz›rd› ki, “Ekin” dedi efli, “Hiçbir fleyi sevmez. Ya da herfleyi sever.” Derin bir “Oh!” çekti baba Özbek... “Bak, o da bilmiyor, iflte” diye s›¤›nacak bir avuntu bulmufltu sonunda... Kötü bir baba olmaktan kurtulmufl say›l›rd›. Peki ama, kendisinden istenen bilgiler ne olacakt›? Bir süre sonra, Melek Han›m’la uygun bir ortamda bulufltular. Ona, olan bitenleri bir bir anlatmaya bafllad›. “K›z›m!” dedi, “Yaln›z ve ancak çal›flmay› sever.” Ne var ki, verdi¤i bilgiler Melek Han›m’› doyurmam›flt›. “Baflka” der gibi durmadan yüzüne bak›yordu. “Bu kadar iflte” dedi. “Ekin’in sevdiklerinin en bafl›na çal›flmay› koy, bir çal›flma da alt›na ekle. Topla ikisini. Ç›kan ne ise, onu da iki, üç çal›flmayla çarp. Elde etti¤in, onun sevdi¤idir.” Bunlar› say›p dökerken, yüzündeki hüzün, hoflnutsuzlu¤unu ele vermifl olmal› ki, Melek Han›m gözlerini ona dikip “K›z›n›z›n çal›flkanl›¤›, babas› olarak sizi üzüyor mu yoksa Özbek
A
132
Bey?” diye sordu utanarak... “Üzmüyor, üzüyordu.” “Nas›l yani?” “Bak›n›z” diyerek uzun soluklu bir iç çekti yaral› baba... Sonra da bafllad› s›ralamaya usundakileri: “Her anne-baban›n, çocuklar›ndan beklentileri, özlemleri vard›r. Benim de oldu. Öyle çal›flkan bir çocu¤um olsa ki, arada s›rada da olsa, yan›na varsam, ‘Yavrum, yeter art›k çal›flt›¤›n. Haydi, birlikte d›flar› ç›kal›m, biraz temiz hava alal›m, günefl yüzü görelim. Çevrede dolaflal›m, sinemaya gidelim. Vitrinlere bakal›m. Az da olsa dinlenmifl olursun. Bir lokantaya girip eli yüzü düzgün bir kebap yiyelim’ diyebilsem. Onu odas›ndan ç›kar›p gezdirebilsem, babal›¤›m›n tad›n› ç›karabilsem!..
“I
flte benim bu düflüm Ekin’imle gerçek oldu. Oldu olmas›na da, ne yaz›k ki çok geç kalm›flt›m. Bizim birlikte yolculu¤umuz için tren çoktan kaçm›flt›. Ne zaman böylesi bir öneriyle ona yaklaflsam, ‘Baba, dersim henüz bitmedi. fiimdi d›flar› ç›karsak, gözüm arkada kal›r. Rahat edemem’ diyor, dersleriyle iç içe olmay›, babas›yla birlikteli¤e ye¤liyordu. “K›z›m, ailesine, arkadafllar›na ve de çevresine olan ilgisini, çal›flma tutkusunun içinde unutmufltu besbelli... Varl›¤›n› onunla özdefllefltirmiflti. Baflar› ad›na, oyundan,
do¤adan, hatta çocuklu¤undan olmufl, kendine özgü dünyas›n› dört duvar›n aras›nda kurmufltu.”
mal› ki, “Biraz açabilir misiniz, efendim? Ne demek istiyorsunuz?” diye sordu. “Bak›n›z” dedi Özbek Bey... turdu¤u koltu¤un arkas›- “Belirli bir yafla gelene dek, k›na yasland›¤›nda ken- z›mla beni birlikte görenler, dinden geçmifl gibiydi Ekin’in güzelli¤inden etkilendikyafll› Özbek... Gözlerini lerinde, duygular›n› gizleyemezyummufl, k›z›n›n oynan- ler, ‘Hoca’n›n k›z›na bak›n!’ diye mam›fl toplar›n›, cilas› matlaflma- bafllayan gönül okflay›c› sözler m›fl bisikletini, bir tek teli bile kop- ederlerdi. Sonralar›, herfley ters mam›fl saz›n›, seyredemedi¤i film- yüz olmaya bafllad›. K›z›m, girdi¤i leri, gezip tozamad›¤› yerleri düflü- ortamlarda öylesine seçkin bir yer nüyordu ki, elinde olmadan a¤z›n- edindi ki, bu kez beni görenler, dan, “‹nsana, is‘Aaaa! Ekin Hateklerinde ölçülü n›m’›n babas›!’ “Bir baba olarak, olmal›y› da ö¤redemeye bafllad›y›¤›nlarca acemilikler tebilmeli. Afl›r› bir lar. Kendi ad›m›n yapm›fl ve onlar›n uçtan kaçarken, zirvede oldu¤u ayr›m›na vard›¤›mda da, öteki afl›r›l›¤a bir anda, k›z›m›n saplanmamak giad›n›n, benimkiifl iflten geçmiflti. Demek bi” sözcükleri nin önüne geçki, her insan, yafl› ve dökülüverdi. mesi, düflünebilimesle¤i ne olursa olsun, Melek Han›m, yor musunuz?..” çocuklar›yla birlikte onu dal›p gitti¤i “Bu, çok gubüyüyor, olgunlafl›yor.” yerlerden geri gerur verici bir fley tirebilmek için, olmal› ama...” “Evet! Daha sonra?” diye uyard› ba- derken, “Hangisi?” diye onun a¤ba Özbek’i... z›ndan sözünü çald› Özbek Bey... “Sonras› flu!” dedi. “Bu gerçe¤i “Ö¤rencisinin ö¤retmenini, geçsezinlemeye bafllad›¤›mda, bir ba- mifl olmas› m›, yoksa çocu¤un, ba olarak, y›¤›nlarca acemilikler babas›n› geride b›rakmas› m›?” yapm›fl ve onlar›n ayr›m›na vard›“‹kisi de bence” yan›t›n› duy¤›mda da, ifl iflten geçmiflti. Demek mam›fl ya da duymak istememiflki, her insan, yafl› ve mesle¤i ne ti düflünceli baba... olursa olsun, çocuklar›yla birlikte *** büyüyor, olgunlafl›yor. Bunu anlaO akflam eve döndü¤ünde, d›¤›nda da, çocuklar› da erginlefl- karmafl›k duygular içindeydi. Bir mifl, hatta onu geçmifl oluyorlar.” yandan çocuklar›n, babalar›n›n Melek Han›m, söylenenleri iyi pabuçlar›n› dama atmalar›n› düanlayamad›¤› kan›s›na varm›fl ol- flünüyor, bir yandan da, yafll›lar›n
O
133
BD MAYIS 2009
BD MAYIS 2009
küçülerek, çocukluklar›na dönüflün duygusall›¤›n› yaflamalar›na bir anlam yüklemeye çal›fl›yordu. abal›k, ö¤retmenlik ve çocukluk... Bu duygu karmaflas›ndan kendini soyutlamak üzereyken, bu kez de k›z› Ekin’in uzaklara gidiyor olmas›n›n ac›s› çörekleniverdi içine... Ya¤murdan kaç›p doluya tutulmuflças›na, bir beter olmufl, sersemlemifl kalm›flt›. Hele ki k›z›, o an, yan›nda de¤ildi ve onun bu açmazlar›na, bu periflanl›¤›na tan›kl›k etmemekteydi. Bir sonraki gün, ayr›l›fl töreni gelip çatt›. Herkes gibi baba Özbek de, k›z›n›n böylesine pek al›fl›lmam›fl ve tedirginlik içeren bir ayr›l›fl an›nda neler duyup düflündü¤ünü, neler söyleyece¤ini merak ediyordu kuflkusuz... Hatta, Ekin’inin geriyi de¤il, ileriyi öne ç›karaca¤›n› varsayarak, yapaca¤› konuflmada üstü aç›k ya da örtük kendisi olmayaca¤› için avuntu bile duyuyordu. Ekin Han›m, mikrofonu eline ald›¤›nda, yüzü solgun, gözleri fersizdi. Bir, çevresindeki toplanm›fl bulunan sevdiklerini süzdü, bir, kenara büzülüp kalan yak›nlar›na bakt›. Sonra da, damdan düflercesine, “Babam!” dedi. “Çal›flma y›ld›zlar› alt›nda do¤mufl. Çevresindekilere en iyi bildi¤i fleyi, çal›flmay› ö¤retegeldi hep... Salt çal›flmay› ö¤retmekle de kalmad›, çal›flma aflk›n› da afl›lad› hepimize... Bunu yaparken, ö¤üt-
B
134
ten çok örnek oldu. Bizlere, yaflamda hiçbir fleyin eriflilemeyecek denli yüksekte olmad›¤›n›, varl›¤›yla kan›tlayageldi. Ne çocuklar›n›n ne de ö¤rencilerinin, baflar›s›z olmalar›na izin verdi. Benim çal›flma tutkumda afl›r›l›klar olmuflsa ki –vard›r mutlaka– bunlar, olsa olsa, babam›n o güzel do¤rular›n›n iyi kullan›lamam›fl türevleridir. “Bildi¤iniz gibi ben bir ö¤retmen çocu¤uyum. Annem de babam da, tüm yaflamlar› boyunca örnek ö¤retmenler oldular. Öyle kald›lar. Bizim ailede gençli¤in rezilli¤i, yafll›l›¤›n maskaral›¤› yaflanmad› hiç... Benim h›z›m ve bilincim, onlardan kal›tt›r. ‹kisiyle de gurur duyuyorum.” *** ›z›, yan›k gönlüne biraz olsun su serpmiflti serpmesine de, ülkesinden ayr›lmas›n› hâlâ içine sindirebilmifl de¤ildi. Çok üst düzey bir göreve atand›¤› için, bir yan›nda gurur ve onur, onlardan ayr›laca¤› için de, öteki yan›nda bir eksiklik vard›. Bunu bir biçimde k›z›na aç›klamal›, onsuz günlerinde, içinde bir eksiklik duymamal›yd›. Bu, karmafl›k duygular içinde, mikrofonu eline uzatt›klar›nda, kendinde say›lmazd› baba Özbek... A¤z›ndan, hiçbiri ölçülüp biçilmemifl olan flu sözcükler dökülüverdi: “K›z›m” dedi. “Çocuklu¤unda benim sana anlatmakta geç kald›-
K
¤›m, ‘Bir varm›fl, bir yokmufl’ öyküsünü, flimdi sen bize yaflat›yorsun. Arkadafllar›n›, kardefllerini ve de aileni geride b›rak›p gidiyorsun. Yolun aç›k olsun. Ablalar›n, annen ve ben, sizlerin yar›nlar› ad›na çok fleye katlanabiliriz. Ancak, ülkenizi ve insan›n›z› asla unutmayaca¤›n›z›n sözünü senin a¤z›ndan duymak isterim. “‹stanbul’un do¤a’s›n›, ‹zmir’in Ege’sini al›p Avrupa’ya götürüyorsunuz. Bizlere de ‘Hüzün’ ile ‘Özlem’i b›rak›yorsunuz.” K›z›n›n verdi¤i yuvas›na dönüfl
sözünü dinlerken, kendini tutamayan bir baba vard› flimdi... K›zarm›fl gözlerinden boflanan yafllara al›fl›k olmayan torunlar›, dede Özbek’in kuca¤›na atlam›fllar, kollar› boynunda, “Hüzün ile Özlem de mi ikizler?” diye soruyorlard›. *** Do¤a ve Ege’yi kuca¤›ndan indirdi¤inde, Özbek Dede, özüne dönmüfl bir ö¤retmen olarak, yapayaln›zd›. Gündüz yanan bir mumdan farks›z, kendisini ayd›nlatacak olan baflka fleyler bekliyordu.•
Büyük bir sanayici, eski okul arkadafllarından birinden flöyle bir mektup aldı: “Sevgili dostum, Birlikte geçirdi¤imiz tatlı günlerin anısına, o¤lum Ali’ye fabrikada bir ifl verece¤ini ve...” Sanayici mektubu okuduktan sonra hemen flu yanıtı gönderdi: “Birlikte geçirdi¤imiz günleri ben de unutamam. Fakat ne yazık ki fabrikamda flimdilik bofl bir yer olmadı¤ı için...” Eski arkadaflı bunun üzerine bir mektup daha gönderdi: “Geçen mektubumda bir detaydan söz etmeyi unutmuflum. O¤lum ifle girerken kendisine miras kalan 500 milyar lirayı da sermaye olarak size vermek kararındadır.” Bu ikinci mektubu okuyan sanayici, hemen ikinci mektubunu yazdı: “Sevgili dostum, O¤lunuzu ba¤rımıza basmaya hazırız. Hemen bana gönder. Lisede ne yaman bir çocuktun, anımsıyorsun de¤il mi?” Eski arkadafl, asıl yazmak istedikleri için hemen üçüncü ve son mektubuna baflladı: “Düzeltme 1) O¤lumun hiç sermayesi yoktur. 2) Zaten benim o¤lum yoktur. 3) Senin yine okuldaki gibi olup olmadı¤ını ö¤renmek istemifltim. Ö¤rendim. Teflekkürler!”• 135
HEM NALINA HEM MIHINA Metin Atamer
tim, sabah›n çok erken saatinde, gökyüzü henüz ayd›nl›k de¤ildi. tomobili kullanan arkadafl›m her yapt›¤› ifl gibi bu arabay› da çok ciddi kullanmaktayd›. Ne de olsa bu ülkede arabalar yolun solunda kullan›lmaktayd›, bu nedenle tüm iflaretler buna göre düzenlenmiflti. Bir yönde gidilirken önünüzdeki arac› geçmek isterseniz, o arac› sa¤laman›z gerekiyordu. Bir süre yol ald›ktan sonra fuar alan› olan büyük bir havaalan›na geldik. Hava serin, fuar alan› temizlik görevlileri taraf›ndan temizlenmekte, kahve ocaklar› yeni aç›lmaya bafllamaktayd›. Fuarda çal›flanlar birer ikifler çal›flt›klar› yerlere gelmekteydiler. Kahve satan bir büfeden kahve al›rken, gözüme tezgah›n yan›nda as›l› duran kartpostallar iliflti. Evimden ayr›l›rken eflim, kap›dan ç›karken beni tekrar tekrar uyarm›fl, “Bir kart bile olsa at e mi? Bizi habersiz b›rakma” diyerek beni yolcu etmiflti. Bunu an›msayarak iki kartpostal ald›m, fuar alan›nda özel olarak kurulan geçici postahaneye yöneldim. Kahveyi bir kenara b›rakt›m, cebimden kalemimi ç›kard›m. Asl›nda kart›n arkas›na ne yazacakt›m, bilmiyordum; çünkü bir çocu¤um 4 yafl›nda, ötekiyse 3 yafl›ndayd›. Yaln›zca flu tümceleri yazd›m: “Sevgili kar›c›¤›m, bugün de sana kart atma görevimi yerine
O
ylül ay›n› zaten pek sevmezdim, nedenini ben de bilmiyordum. Eylül denilince elim aya¤›m kesilmekteydi. Bir eylülün 3’ü, günlerden perflembe, ülkemden, ailemden ve özellikle çocuklar›mdan çok uzakta herfleye hasrettim. Dünyan›n say›l› kentlerinden birine ifl için gelmifltim. O tarihlerde çok sevilen
E 136
bir havayolunun 453 uçufl say›l› uça¤› ile bu kente gelmifl, birkaç gün sonra, hafta sonu 454 uçufl numaral› uça¤› ile evime dönecektim. Benimle birlikte bu kente gelen arkadafllar›m da, o uçakla döneceklerdi. Yo¤un olan güne çok erken bafllad›k; çünkü gidece¤imiz hava fuar› kald›¤›m›z otele çok uzaktayd›. Araban›n arkas›na yerlefl-
getiriyorum, çocuklar› benim için öp.” Baflka ne yazabilirdim ki! Her iki karta da ayn› tümceleri yazd›m, arkalar›na pullar›n› yap›flt›rd›m ve postanedeki sar›fl›n bayana uzatt›m. Art›k mutluydum; çünkü en önemli görevimi yerine getirmifltim. fiimdi s›ra, tüm gün kat›lmak zorunda oldu¤um üç toplant›ya gelmiflti. Otelime, ancak bu toplant›lardan sonra geri dönebilecektim. Fuara birlikte geldi¤im arkadafllar hafta sonu bir k›y› kentine gideceklerdi. Orada bir teknede hafta sonu geçirmek için plan yapm›fllard›. Bana da ›srar ettiler. “Hele bir akflam olsun bakal›m” diye yan›t verdim. kflama dek çok çal›flt›m, hatta yaflam›mda ilk kez, durdu¤u yerden dikey olarak havalanan uçaklar›n gösterisini de seyrettim. Akflam yorgun bir biçimde otele döndü¤ümde, anahtar kutusunda bir telex mesaj› durmaktayd›. Elime ald›m, bir solukta okudum. Bu iletide hafta bafl› bir baflka ülkenin bir kentinde bir firma ile görüflme yapmam istenmekteydi. Hem sevindim hem üzüldüm; çünkü ailemi çok özlemifltim. Tüm düflüncem 454 uçufl say›l› uça¤a binip geri gitmekti. Cadde üzerindeki bir seyahat acentas›na gittim. Biletimin yeniden düzenlenmesini istedim. Bi-
A
137
BD MAYIS 2009
BD MAYIS 2009
leti elime ald›¤›mda akl›ma arkadafllar›m›n k›y› kentinde yapacaklar› tekne gezisi geldi. u bir f›rsatt›, bu nedenle k›sa bir süre düflündüm. Hemen onlar› arad›m ve bu önerilerini kabul etti¤imi söyledim. Otele geldim, ülkeye dönecek arkadafllar›ma veda ettim. Erkenden odama çekildim. Çünkü tüm gün çok çal›flm›fl ve yorulmufltum. Sabah erkenden kahvalt› yapt›ktan sonra, d›flar›da aç›k bir dükkan arad›m. Teknede aya¤›ma giyece¤im lastik ayakkab›m yoktu. Arad›¤›m dükkan› buldum ve bir lastik ayakkab› sat›n ald›m. Sonra da tren istasyonuna gittim, bir trene bindim. Karfl›mda orta yafll› bir adam oturuyordu. ‹ç cebinden okuma gözlü¤ünü ç›kard›. Gözlü¤ü gözüne takt›ktan sonra kolunun alt›nda tuttu¤u gazeteyi eline ald›. Çevirip okumaya bafllad›. Gözüme gazetenin baflsayfas› iliflti. Çok büyük puntolarla “454 havada çarp›flt›” demekteydi. Bu rakamla gazete neyi kastetmekteydi anlayamad›m. Kan›m donmufltu. Oturdu¤um yerden kalkamad›m. Karfl›mdaki adam›n elinden gazeteyi almak istedim, sonra buna cesaret edemedim. “Ya düflündü¤üm gibi binmedi¤im 454 uçufl numaral› uçak düfltüyse” diye gerçekle yüz yüze gelmek istemedim. Birden arkadafllar›ma ne oldu¤unu düflünmeye bafllad›m. Yüzüm k›pk›rm›z› atefl gibi yan›yordu, al-
B
138
n›mdan so¤uk so¤uk terler akmaya bafllad›. “Yok” dedim, kendi kendime... Böyle bir olas›l›¤a inanmak gelmedi içimden... Gidece¤im yere de¤in gazetenin sayfalar›na bakmamak istedim. Karfl›mdaki adam bir istasyonda trenden indi. ‹nerken gazeteyi oturdu¤u yere b›rakt›. Karfl›mda duran gazeteyi almak için cesaretle hamle yapt›m. Gazeteyi elime ald›m, baflsayfay› çevirdim,
gördü¤üme inanamad›m. 454 sefer say›l› uçak havada bir baflka uçakla çarp›flm›fl, düflen her iki uçaktan kurtulan olmam›flt›. ‹nan›lmaz duygular içinde, sevinmekle üzüntü aras›nda ne yapmam gere¤ini düflünmeye bafllad›m. Düflen uça¤a binmedi¤ime mi sevineyim, yoksa uçakta olan arkadafllar›m›n bu kazada yaflamlar›n›
kaybettiklerine mi üzüleyim diye çeliflkiler içindeydim. Marinada bekleyen tekneye bindim, elimdeki gazete haberini öteki arkadafllar›mla paylaflt›m. Üzüntümün öteki arkadafllar›m› etkilememesi için, tekneden ve marinadan ayr›ld›m. Üzüntümü kalbime gömerek ifl yolculu¤undan ülkeme döndü¤ümde, yaflad›¤›m kaderi evimdeki eflimle paylaflt›m. Eflim yine serzeniflte bulunarak “Hani bize kartpostal atacakt›n” dedi. Birkaç gün sonra evimizin kap›s› çal›nd›. Kap›y› açan eflim, bizim semtin tan›d›¤›m›z postac›s›yla karfl›laflt›.
Postac›, üzerinde eflimin ad› ve adresi bulunan iki adet kartpostal getirmiflti. Tüm posta gönderilerinde bulunan gönderici ve al›c› postanelerin damgalar›na ek olarak, karpostal›n bofl bir köflesine bas›lm›fl flöyle bir damga daha vard› bu kartpostallar›n üzerinde: “Recovered from aircrash Zagreb 10. 9. 76 Forwarded to destination.” Türkçesi flöyleydi: “10. 9. 76’da Zagreb’deki hava çarp›flmas›ndan kurtar›lm›fl, al›c›ya iletilmifltir.”• MetinAtamer@butundunya.com.tr
Kırk yafllarındaki kadın kalp krizi nedeniyle hastaneye yatırıldı. Kendinden geçmifl durumdaydı. Doktorlar kurtarmak için ellerinden geleni yapıyordu. Tam bu sırada kadın mırıldanmaya baflladı: “Yanına geliyorum, Tanrım” dedikten sonra birden duydu¤u sesle irkildi kadın. “Hayır” diye yanıt geldi kula¤ına, “Daha önünde 35 yıl, 2 ay, 8 gün var...” Kadın kısa bir süre sonra kendine geldi. Doktorlar mutluydu. Kadın daha da mutluydu. Biraz iyileflince yüzünü gerdirdi, bedeninde gözüne kestirdi¤i her yerine estetik yaptırdı. Kadının ısrarlarına dayanamayan hastane yönetimi de bir kuaförün gelip saçlarını sarıya boyamasına izin verdi. Artık kadın kendini mükemmel görüyordu. Yaflamının kalan bölümünü mutlu bir biçimde geçirmeye hazırdı. Sonunda taburcu oldu. Dıflarıya çıktı ve temiz havayı içine çekti. Taksiye binmek üzere caddenin karflısına geçerken bir ambulans çarptı kadına. Derin karanlı¤a do¤ru kayarken “Ulu Tanrım” dedi. “Sen herfleyi daha iyi bilirsin, ama hani önümde daha 35 yıl vardı?” Derinden gelen ses kadının bu sorusuna flu yanıtı verdi: “Kusura bakma, tanıyamadım.”• 139
SUDOKU Nükhet Alicikoğlu
Sudokuyu Yapamayanlar ‹çin
YAZAN: fiEBNEM fiEN
Sudokusuz Yapamayanlar ‹çin
Yan›tlar 144’üncü sayfam›zdad›r. 140
141
BD MAYIS 2009
Macaristan’›n baflkenti Budapeflte’de görevli BBC muhabiri, 20 Mart 2009 Cuma günü merkeze flu haberi geçiyordu:
“I
ki yorumcu Macar televizyonunda heyecanla tart›fl›yorlar. ‘Bu Macaristan’a karfl› al›nm›fl bir tav›rd›r!’ diyor biri. ‘Nerde kald› bizim Avrupal›l›¤›m›z? Kendimizi kand›rmayal›m! E¤er ciddi tepki göstermezsek, yar›n daha fazlas›n› da yapacaklar!’ “‘Do¤ru,’ diyor öteki. ‘Sorunlar›m›z var; ama bunlar tarihsel sorunlar, öyle kolay üstesinden gelemeyiz. Zamana b›rakmak laz›m.’ “Yorumcular›n tart›flt›¤› ve halk aras›nda da ilgiyle izlenen geliflme, Macaristan Cumhurbaflkan› Laszlo Solyom’un geçti¤imiz günlerde gündeme gelen Romanya gezisiydi. “Macar cumhurbaflkan›, yaklafl›k 700 bin Macar’›n yaflad›¤› komflu Romanya’y› ziyaret etmeye karar vermiflti. “Ama cumhurbaflkan›n›n bu gezisi resmi bir ziyaret olmayacakt›. Macarlar’›n çok önem verdi¤i 15 Mart ulusal bayram›n›, Cumhurbaflkan› Laszlo Solyom, Romanya’daki soydafllar›yla kutlamak istemiflti. “Uçakla Romanya’ya gidecek, neredeyse yaln›zca Macarlar’›n yaflad›¤› kentin havaalan›na inecek ve orada yaflayan Macar az›nl›¤›n konu¤u olarak kutlamalara kat›lacakt›. Buraya dek herfley normal142
di. Sonuçta iki komflu ülke aras›nda bu tür ziyaretler ola¤and›. “Cumhurbaflkan›n›n planlanan Romanya gezisi, ilk aflamada Macaristan’da haber bile olmad›. Çünkü cumhurbaflkanlar›, özel gezilerini bas›n bültenleriyle halka duyurmuyorlard›. “Ziyaretin haber olmas›n›n nedeni ise, birkaç gün içinde iki ülke aras›ndaki iliflkileri iyice geren, hatta ifli karfl›l›kl› protestolara, resmi notalara vard›ran bir geliflmeydi: “Romanya, Macar cumhurbaflkan›n›n uça¤›na ülkeye girifl izni vermeyece¤ini aç›klam›flt›! Haber Macar bas›n›nda bomba etkisi yapt›! “Girifl izninin neden verilmedi¤i konusunda ‘rivayet muhtelif’ti. “Kimi yorumlara göre Bükrefl, cumhurbaflkan›n›n resmi olmayan bir ziyarete gezilerinde hep kulland›¤› askeri uçakla gitmesini kabul etmemiflti.
“K
imilerine göre ise, Macarlar taraf›ndan Romanya’ya gönderilen gezi program›, kimi çeviri hatalar› içeriyordu ve Rumenler olay› tam anlamam›fllard›. “Tabii herkes Bükrefl’in bu tavr›n›n, görünürdeki gerekçe ne olursa olsun, asl›nda Romanya’da yaflayan Macarlar’›n varl›¤›ndan kaynakland›¤›n› iyi biliyordu. “Romanya’daki Macarlar, Macaristan’a ‘ana vatan’ gözüyle bak›yorlard› ve bu da Romanya’y› fena halde kayg›land›r›yordu.
“Soyad› ‘Solyom’, yani ‘fiahin’ olan Macar cumhurbaflkan›, özel yaflam›nda bir güvercin denli sakin ve uysald›. “‘Madem uçakla gidemiyoruz, o halde biz de otomobille gideriz’ dedi ve kamuoyunu sakinlefltirdi. “Ama sorun bitmemiflti. “Romanya ifli daha da ileri götürdü. Macar cumhurbaflkan› ve beraberindekiler Romanya s›n›r›na geldiklerinde yeni bir sürprizle karfl›laflt›lar.
“A
sl›nda Avrupa Birli¤i içinde art›k ifllevlerini yitirdi¤i san›lan s›n›rlar, birden bir cumhurbaflkan›n›n önünde afl›lmas› güç engellere dönüflüverdiler. “Romanya gümrük muhaf›zlar›, s›n›rda herkesi tek tek pasaport denetiminden geçireceklerini aç›klad›lar. “Herkes kendi pasaportunu eline alacakt› ve s›ras›n› bekleyecekti. “Madem Laszlo Solyom, ülkelerine bir cumhurbaflkan› olarak de¤il, sivil bir vatandafl olarak geliyordu, o durumda buna katlanmak zorundayd›. “Bu ‘zorunluluk’, Macar cumhurbaflkan› için bir sorun olmad›. Sonunda s›n›rlar afl›ld›, Karpat Da¤lar›’n›n Romanya taraf›ndaki Macarlar’a ulafl›ld›. “Sevinç gösterileri aras›nda soydafllar›yla tören alan›nda çevresine gülümseyen Macar cumhurbaflkan›, Kaf Da¤›’n›n öteki ya-
Macaristan Cumhurbaflkan› Laszlo Solyom
kas›na varm›fl gibi gururluydu. “Oysa hepsi hepsi 200 km. yol gitmifl, AB üyesi olan bir ülkeden s›n›r› geçerek, AB üyesi olan bir baflka ülkeye girmiflti. “Hem de s›n›r›n hem bu yakas›nda ve hem de öteki yakas›nda Macarca konuflan insanlar yafl›yordu. Tüm bu olup bitenlerin ard›ndan ak›llara flu soru tak›ld›: “‘Eski düflmanl›klar› ortadan kald›rmaya, s›n›r›n her iki yakas›nda da dalgalanan AB’nin çok fiyakal›, çok y›ld›zl› bayraklar› acaba yetecek miydi?’” ‹ngiliz yay›n kuruluflu BBC bile, bunu sormaktan kendini alam›yordu. *** 143
“Macar Özgürlük Savafl›” önderlerinden, ulusal kahraman Lajos Kossuth’un ABD, New York’taki heykeli.
Macarlar’›n en büyük ulusal bayram olarak kutlad›klar› 15 Mart, 1848’de bafllay›p Avusturyal›lar ve Ruslar taraf›ndan birkaç ayda bast›r›lan Macar ayaklanmas›n›n y›ldönümüydü. Ülkeden kaçmak zorunda kalan “Macar Özgürlük Savafl›” önderlerinden, ulusal kahraman Lajos Kossuth, Türkiye’ye s›¤›nm›fl ve iki y›la yak›n süre Kütahya’da yaflam›flt›. As›l mesle¤i avukatl›k olan ve ülkesinin ba¤›ms›zl›¤›n› ilan ettikten sonra Macaristan’›n ilk cumhurbaflkanl›¤›na getirilen Lajos Kossuth, kurmay› planlad›¤› ba¤›ms›z Macaristan’›n anayasas›n› Kütahya’da kald›¤› evde haz›rlam›flt›. Kossuth’un kald›¤› ve yap›sal özellikleriyle tam bir 18’inci yüzy›l Türk evi kimli¤i tafl›yan ev, müzeye dönüfltürülmüfl ve “Kossuth Evi Müzesi” ad›yla 1982’de ziyarete aç›lm›flt›r.•
Mankafa Poldi
“Paltonuza güvelerin girmemesi için bir fley yapt›n›z m›, Bay Poldi?”
“Banyoda ne ifliniz var, Bay Poldi? Hemen yata¤a yat›p ilac›n›z› almal›s›n›z!”
“Tabii ki... ‹çeri girmesinler diye dü¤melerini ilikledim.”
“Niçin? Reçetede, ilac›n s›cak su içinde al›naca¤› yaz›l›.”
“fiu çocuklara bak, Lilo. Zavall›lar hiç büyümüyorlar. Onlar› 30 y›ld›r burada dolafl›rken görüyorum, hâlâ boylar› ayn›.”
“Yata¤› fluraya koyduraca¤›m. Düflünsene Poldi, sat›n ald›¤›m yatakta bir zamanlar Napolyon ve Washington yatm›fl.”
“Sudoku”nun Yan›tlar›
Sudokuyu Yapamayanlar ‹çin
Sudokusuz Yapamayanlar ‹çin
“Satranç”›n Yan›tlar› Problem: 1. Ad5 A3& 2. Af4+# (1... A7& 2. Af6+#) Oyun Sonu: 1. a4! bxa4 2. Ab4 a3 3. Ac2+ fia2 4. Ad4 fia1 5. fic2 fia2 6. Ae2 fia1 7. Ac1 a2 8. Ab3+# 144
“O halde yatak iki kiflilik...” 145
Anne ve Babalardan Nine ve Dedelerden Gönderi adresi: Bütün Dünya, Mimoza 4/9, D: 1, Ataflehir, 34750, ‹stanbul e-posta: butundunya@butundunya.com.tr (e-posta ile gönderece¤iniz fotograflar›n 150 KB’den fazla olmamas›na lütfen özen gösteriniz.)
Deniz Can Müftüo¤lu, Ankara
Lal Karagülle, ‹stanbul
Kemal Dilbaz, Adana
Ece ve Efe Avc›, Diyarbak›r
Ceylin Saraç, Ankara
Baran Karadafl, ‹zmir
‹pek ve Selin Emre, Isparta
O¤ullar›, K›zlar› ve Torunlar›ndan
Nineler ve Dedeler
Eylül Acer, Ankara
Serhat Y›ld›z, fianl›urfa
Deniz Y›ld›r›m, ‹zmir
Onur Y›ld›z, Ankara
Nehir Güney, Bursa
Kerem Furuncu, Trabzon
Birsen, ‹smail Y›lmaz ve torunlar› Kayra Aydo¤an, Kocaeli
EVRENSEL KÜLTÜR Songül Saydam
‘Carpe Diem’ ‘Bugünün meyvesini der’ ugünlerde sanki yeni keflfedilmifl gibi gelifli güzel söylenen “An› yaflamak” sözünün kökleri Latin edebiyat›n›n ünlü ozan› Horatius’un bir dizesinde geçen “Carpe diem”e uzan›r. Türkçe’ye “Gününü gün et”, “Zaman›n tad›n› ç›kar”, “Günü yakala”, “Günü derle” ya da Müzehher Erim’in “Bugünün meyvesini der” diye çevirdi¤i bu özdeyiflin uzun biçimi de kullan›l›r: “Carpe diem, quam minimum credula postero” (Bugünün meyvesini der, yar›na olabildi¤ince az inanarak). Asl›nda Horatius’›n “Lueconoë” (Zeki K›z) adl› sevgilisine adad›¤› fliirinde geçen bir dize bir yaflam ö¤ütüydü: “Sorma –bilmemize izin yok– Lueconoë, bana sana Tanr›lar nas›l bir son buyurdular. Ne dan›fl Babil müneccimlerinin y›ld›z fal›na, Ne kadar daha iyi katlanmak, ne olacaksa ona! ‹ster ba¤›fllam›fl olsun Iuppiter daha baflka k›fllar,
B
148
‹ster sonuncu k›fl olsun flimdi Kayalara çarparak güçsüz düflüren Tyren Denizini! Akl›n› kullan, flarap süz ve bu k›sa yaflama göre Uzun umutlar› buda! Daha biz konuflurken uçtu gitti bak K›skanç ömür: Bugünün meyvesini der (‘Carpe Diem’) Yar›na olabildi¤ince az inanarak (‘quam minimum credula postero’)” (Çeviren: Müzehher Erim) elecek konusunda endiflelenmek yerine yaflan›lan an›n de¤erini sevgiliye vurgulayan ça¤r› H›ristiyan ö¤retisinde de yer buldu. “Günü anlaml› yafla” diye insanlara bedenlerini uykuya haz›rlamak yerine, ruhlar›n› ölüme haz›rlamalar› gerekti¤i yolunda örtülü bir uyar›ya dönüfltü. Yüzy›llar sonra ‹ngiliz flair Byron ise “Seize the day” (Günü yakala) diyerek geçmifl ya da gelece¤e dalmak yerine an› yaflamay› önerdi. Günümüzde ise, “hafif e¤itimli” ayd›nlar›n dilinde “An› yafla” biçimi de duyuluyor. K›saca Horrace ad›yla an›lan flairin tam ad›, Quintus Horatius Flaccus’dur. Flaccus “yelken kulak” demektir. Horrace’›n ailesi sosyal ve ekonomik aç›dan parlak bir konuma sahip de¤ildi. Babas› köleydi. Özgürlü¤ü verilince aç›k art›rma yaz›c›s› oldu. Zekiydi, biraz para bi-
G
riktirince ailesiyle bir çiftli¤e çekilip orada yaflamaya bafllad›. O¤lundaki üstün yetene¤in ay›rd›na var›nca onu, “Ben gün görmedim, bari o görsün” diyerek Roma’ya götürdü. Ona en iyi ö¤retmenlerden ders ald›rmakla yetinmedi, gündelik davran›fllar›na rehberlik de etti. Çocu¤una her konuda göz kulak oldu. ‹yi ahlak, sa¤lam karakter sahibi olabilmesi için ona en baflta kendisi örnek oldu. Türlü zorluklara gö¤üs gererek o¤lunu, ça¤›n en iyi e¤itim merkezi Atina’ya gönderdi. Horatius da babas›n›n bu özveri ve eme¤ine her zaman sayg› duydu ve ona sevgisini, ba¤l›¤›n› “Babalar›n en iyisi” sözcükleriyle dizelerine tafl›d›. Horatius Yunanistan’a gitti¤inde siyasal durum kar›fl›kt›. Caesar öldürülmüfl, suikaste kat›lan Brutus oraya gelmiflti. Horatius’u cumhuriyetçi olmaya, Octavianus ve Antonius’a karfl› savafla kat›lmaya itti. Brutus ve Cassius kendi k›l›çlar›yla yaflamlar›na son verince asker yarad›l›fll› olmayan flair ruhlu Horatius’un akl› bafl›na geldi: “‹fller kar›flmaya bafllay›nca hiç de flerefli olmayan bir biçimde kalkan›m› at›p kaçt›m” dedi. Octavianus’un ç›kard›¤› aftan yararlanmak için öz topraklar›na döndü. Babas› yaflam›n› yitirmiflti. Çiftli¤i zaferi kazanan askerlere verilmek üzere elinden al›nd›. O yine de umudunu yitirmedi ve fliirleriyle “‹nsan insan›n kurdudur!” gerçe¤in dile getirmeyi sürdürdü: Küçük bir memurluk yapma f›rsa149
t›n› yakalay›nca aç kalmaktan kurtuldu. fiiir yaflamba¤›yd›. Vergilius’un ilgisini çeken fliirleri onla tan›flmalar›na neden oldu. Vergilius onu imparatorun dan›flman› (ad› birçok dilde sanatç›lar›n koruyucusu anlam›nda yer edinen) Maecenas ile tan›flt›rd›.
D
okuz ay boyunca Horatius’u, yeteneklerini ve karakterini gözleyen Maecenas çevresine toplad›¤›, korudu¤u flair ve yazarlar grubuna onu da katt›. Ölünceye de¤in çok yak›n bir dostluk ba¤› içinde oldu¤u Maecenas ona iyi huyu ve yetene¤inden ötürü Roma yak›nlar›nda tepeler aras›nda bir vadide dere k›y›s›nda bir çiftlik arma¤an etti. Ölüm konusunda ilginç düflünceleri vard›: “Ölümsüz olaca¤›m, öldükten 150
sonra Apollon’un kutsal kuflu olan ku¤u haline girece¤im.” “Benim ölümümde matem flark›lar› söylemeyin, cenaze töreni yapmay›n, yas ve keder gösterisinde bulunmay›n, çünkü ben ölmüfl olmayaca¤›m” dizelerinin do¤rulu¤u her geçen gün kan›tland›. Yaflad›¤› ça¤da ve sonras›nda Roma’n›n de¤il, dünya evrensel kültürünün en gözde, sevilen flairlerinden biri olarak ölümsüzleflti. Vergilius yaflam›n› yitirince imparator onu “poeta laureatus” (defne taçl› flair), Vergilius’un varisi ve Roma’n›n ilk resmi flairi ilan etti. Ölmeden önce, hiçbir akrabas› olmayan Horatius, malvarl›¤›n› Maecenas ve ‹mparator Augustus’a imparatorluk içinde kullan›lmas› için verdi. Ölümü de¤il, yaflamay› öne ç›kar›yordu. Tarihe “Carpe diem” (Günün meyvesini der) ile ad›n› yazd›rd›. Dilinin sadeli¤inden ötürü yap›tlar› okul kitab› oldu. Günümüzde de Latince ö¤renimde ders kitab› gibi kullan›lan yap›tlar› yüzy›llar boyunca çevirmenler için bir s›nav oldu. Her fliiri yüzlerce kez çevrildi. Bir ‹ngiliz flair onun fliirleri için, “Befl sözcüklük mücevherler / Zaman›n parma¤›nda / Sonsuza de¤in parlayacak” demiflti. O yaln›zca “Günün meyvesini der”mekle kalmad›, günümüze de¤in milyonlarca kifliye, günün meyvesinin anlam›n› tan›tt›, tad›n› tatt›rd›.•
Mant›k Bilmecesi, Bulmaca Nisan Ay› Yan›tlar›, Çözümleri
Mant›k Bilmecesi Gitti¤i kapl›ca Ayafl Haymana K›z›lcahamam Gönen Sand›kl›
Hasta Dilek Berna Gönül Füsun Tu¤ba
fiikayeti Bilek a¤r›s› Diz a¤r›s› Omuz a¤r›s› Bel a¤r›s› Boyun a¤r›s›
Gitti¤i ay May›s Nisan Eylül Haziran fiubat
Bulmaca 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10
1
2
Ö M E R H A Y Y A M
Z D E M ‹ S E R E K S ‹ K N A D A E T N A V K S ‹ K A A K ‹ B A R O T Y A T A R A A T L A A L ‹ N A fi K ‹ M A M ‹ Z B A K T E R T ‹ M R O M A Z O N A A N ‹ N A N Ç
11 12 13 14 15 16 17 18
B E R G A M A
19 20
‹
3
4
5
6
7
8
R ‹ N A
P A S A F K A T A N A K A R A T R E Z E N ‹ N E F E A T A Y S E L U K T A H U A T A M ‹ Y = T A B A N ‹ L N A K A A Y A R ‹ F A O G A N O S N A K A A F ‹ L I E R K T A L T E
E V E T ‹ U K A L A P ‹
9
10
11
12
13
14
15
‹ K N A D N E A M R E E K ‹ E K D E ‹ M A A N E
SongulSaydam@butundunya.com.tr 151
MANTIK B‹LMECES‹
KARELER VE RAKAMLAR
Prof. Dr. Yüksel Bozer
Cahit Batum
--
=
--
=
--
--
-=
--
Cahit Batum’dan “Kareler ve Rakamlar”›n Nisan Ay› Çözümü: 428 + 357 = 785 + 271 -- 129 =+ 142 699 + 228 = 927
620 -- 258
389 = 231 -- 154 = -- 104
362
235 = 127
Sevim
Ali
Duygu
Kadir
Mehmet
Reflat
Nuri
Pazartesi
Lütfen dikkat edin: 0-9 aras›ndaki rakamlar, her soru grubunda de¤iflik biçimlerle simgelenmektedir.
Ayfle
=
+
Ceyda
+
Binnur
--
+
Cuma
=
Perflembe
--
Çarflamba
=
Sal›
+
Televizyon dizileri heyecanlar›yla pek çok kimsenin ilgisini çekiyordu. Afla¤›daki ipuçlar›ndan televizyon dizisinin ad›n›, hangi gün oynad›¤›n› ve baflroldeki oyuncular›n adlar›n› bulunuz. ‹PUÇLARI: 1- “Banka Soygunu”nda oynayan aktörün rol arkadafl› Ali’ydi. 2- Baflrol oyuncusu Nuri olmayan “Kaçak Âfl›klar” dizisi çarflamba günleri oynuyordu. Cuma günleri oynayan dizideyse Ceyda rol al›yordu. 3- ‹ki genç k›z›n düfllerini anlatan dizide oynayan Sevim, rolünde çok baflar›l›yd›. 4- Ayfle ve sevgilisinin “Seyahat” serüvenlerini konu eden dizi en çok ilgi gören dizilerden biriydi. Kadir ile Binnur ayn› dizide rol alm›yordu. 5- Reflat sal› günleri, “Mahkum” dizisi ise perflembe günleri ekrandayd›.
“Banka Soygunu” “Kaçak Âfl›klar” “Mahkum” “Gençlik Rüyas›” “Seyahat” Mehmet Kadir Duygu Ali Sevim Binnur Ceyda Ayfle Nuri Reflat Dizi
Gün
Oyuncu
Oyuncu
YukselBozer@butundunya.com.tr 152
153
SATRANÇ Mustafa Yıldız
TÜRK‹YE B‹R‹NC‹L‹⁄‹’NDEN ‹LG‹NÇ KONUMLAR Rokun Zaman› Erhan Tanr›kulu-Fethi Apayd›n, 2009 TB, 10.5, B 22 Beyaz, yandaki konumdan önce rok yapm›fl. Zaman› m›? Siyah burada kaç dakika düflündü? Ama beyaz›n rok hamlesinin yanl›fll›¤›n› kan›tl›yor! 15. Kxf3! Beyaz, roktan önce bu fedan›n sonuçlar›n› hesaplamal›yd›. 8 16. gxf3 Ad3!! Kalite fedas›n›n sezgisel de- 7 ¤il hesaplanm›fl bir feda oldu¤unun iflaret 6 fifle¤i! Bu at al›namaz: (17. Vxd3 Af4 ve iki 5 hamlede mat!) 17. fih1 Axe5 18. Ve2 Vf8 4 19. f4 Ac6 20. Ac4 Vxf4 21. Kae1 Kf8 3 22. Ve4 Vh6 23. Ae5 Kf4 24. Vd3 Axe5 2 25. Kxe5 Kh4 Yeni bask›n h2’ye. 26. Vg3 1 Kh3 27. Vg2 Af4 Bunalt›c› bir manevra. a b c d e f g h Büyük beyaz çapraz siyah›n eline geçince herfley bitecek. 28. Vg1 Vf6 29. Vg5 Vf8 30. Ke4 Kf3 31. Ke3 Kxe3 32. fxe3 Va8+ 0-1 (33. fig1 Ah3+) Üstünlük Nerede? Fethi Apayd›n-Mert Y›lmazyerli, 2009 TB, 7.5, B 25 Beyaz son hamlesinde e1’deki kalesini neden g1’e getirdi? Ayn› beynel yine var. Oysa (a7 piyonunu alma tehdidiyle 32. Fxc5 kazanç için yeterli 8 olurdu.) 7 Beyaz›n, kalite üstünlü¤ü ortadan kalkt›¤› 6 gibi ayr›k piyonlardan oluflan kale oyun 5 sonu bafllad›. 32. Kg1 Af3+ 33. fih1 Axg1 4 34. Kxg1 Kc8 35. Kc1 c4 36. Fxd6 exd6 3 37. Kc3 fif6 38. fig2 fixf5 39. fif3 h4 40. fie3 2 Ke8+ 41. fif3 Kc8 42. fie3 Ke8+ 43. fid2 1 Ke4 Art›k herfley bitti. 44. Ka3 Kxf4 45. a5 a b c d e f g h fie5 46. b6 axb6 47. axb6 Kf8 48. Ka5 fid4 49. b7 c3+ 50. fic2 Kf2+ 51. fid1 fid3 52. fie1 Kb2 53. Ka7 Kb1+ 54. fif2 c2 0-1 154
Bask› Sonuç Getirir Bar›fl Esen-Y. Emrah Ya¤›z, 2009 TB, 3.1, E 92 Beyaz›n b7 piyonuna bask›s› var. Onun d›fl›n8 da sanki herfley eflit. Bu bask›ya karfl› iki yol 7 var: ya oyunda oldu¤u gibi fil ile savunulacak 6 ya da b7 piyonu sürülecek. Sürmek daha iyi. 5 33... Fc8 34. Ab5, a7 piyonu istekte. 34... a6 4 35. Aa7 fid8 36. Axc8 fixc8 37. Fd5 Bask›n›n yönü de¤iflti: f7 isteniyor. 37... Axd5 ‹ster 3 istemez piyon oyun sonu. 38. fixd5 fid7 2 39. a4 fie7 40. fic5 fid7 41. fib6 fic8 42. g3 1 fib8 43. h3 f6 44. g4 h4 45. g5 f5 46. fic5 fic7 a b c d e f g h 47. fid5 a5 48. bxa5 fid7 49. fic5 fic7 50. fib5 fib8 51. fib6 fic8 52. a6 fib8 53. a5 fia8 54. axb7+ fib8 55. fia6 1-0 Beyaz, kusursuz oynad›. Deneyim ve Cesaret Turhan Y›lmaz-Serkan Köse, 2009 TB, 2.4. C02 Turnuvan›n en deneyimli oyuncusu kuflkusuz 6 kez Türkiye flampiyonu olan IM Turhan Y›lmaz. Yandaki ko- 8 numda korkusuzca 40. Kxe6! oynad›. Axe6 7 41. Vxe6 Kalite fedas›n›n sonu deneyimle 6 kazanca dönüflüyor. 5 41... Vd6 42. Vg4 h5 43. Vg3 Ve6 44. Fb7 4 Kf7 45. Fc6 Ve4 46. fih2 Açmazda durmuyor. 3 46... Ve2 47. Fxd5 Ae3 Çifte tehdit. 48. Ag1 2 Af1+ 49. fig2 Axg3 50. Axe2 Karfl› tehdit 1 olufltu. ‹ki siyah figür de tehdit alt›nda. 50... a b c d e f g h Kd7 51. Fc6 Ka7 52. fixg3 Kxa4 53. d5 bu piyon vezir olacak. 1-0
PROBLEM
OYUN SONU
P. Ten Kate, 1966
G. Gjeban, 1962
2# Çözümler 144’üncü sayfam›zdad›r.
Beyaz kazan›r MustafaYildiz@butundunya.com.tr 155
BULMACA Filiz Leloğlu Oskay 1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 4 156
6
4
SOLDAN SA⁄A: 1) Fotografta görülen, geçti¤imiz aylarda yitirdi¤imiz tiyatro oyuncumuz. 2) Arka karfl›t›. - Her vakit, sürekli olarak - ‹liflkin, de¤in. - Vatikan’›n plaka imi. 3) Eski dilde inleyen, a¤layan. - A¤abey, büyük kardefl. - Bir ay ad›. 4) En k›sa zaman. - Bir s›cak ülke meyvesi. - “Sabahattin .....” (“Bir Filiz Vard›”n›n yazar›). 5) Gemi s›¤›na¤›. Kendisine güvenilen kimse. - Manisa iline ba¤l› ilçelerden biri. 6) Aza. - Özel gezinti gemisi. - Güzel. - Olumsuzluk belirten bir önek. 7) Lityum elementinin simgesi. - Bir cetvel türü. - Kiflinin geçmiflte yaflam›fl olan büyükleri. 8) Görünüfle göre, anlafl›lan. - Vilayet. 9) Bir ev gereci. - Avustralya yerlilerine verilen ad. 10) Tolstoy’un bir yap›t›. - “Ahmet .....” (“Hasretinden Prangalar Eskittim”in ünlü flairi). 11) Eski M›s›rl›lar’›n yaflamsal dayana¤› olan üretici güç. - T›rpan sap›. - Parlak sar› renkte, kolay ifllenen, de¤erli paslanmaz maden. - Baryumun simgesi. 12) Atomik kütle birimi. - Argoda esrar. - Güzel sanat. - Branfl. 13) Endonezya’n›n plaka imi. - Saz›n en kal›n teli. - Küçük su yolu. - Generallik rütbesindeki subaylara verilen ortak ad. 14) Antalya’n›n turistik bir ilçesi. - Kalay›n simgesi. - Ölüm cezas›. 15) Odun k›r›c›. - Çorum iline ba¤l› bir ilçe. 16) Cennet bahçesi. - “..... Sevdas›” (Recaizade Mahmut Ekrem’in bir yap›t›. 17) Birmanya’n›n plaka imi. - ‹sviçre’de bir akarsu. - Kiloamperin k›sa yaz›l›fl›. 18) Asya’da bir ülke. - Yapma, etme. 19) Adale. - Rey. - “..... Palas” ( Elif fiafak’›n bir yap›t›). 20) Telli bir çalg›. - Sonsuz.
YUKARIDAN AfiA⁄IYA: 1) 1931 do¤umlu olup fotografta görülen oyuncuyla özel bir tiyatro kurmufl olan oyuncumuz. - Nabizade Naz›m’›n yazd›¤› Türk edebiyat›n›n ilk köy roman›. 2) Maksim Gorki’nin bir yap›t›. - Âlâ. - Eski dilde fikir al›fl verifli. A¤r› Da¤›’n›n eski ad›. 3) Dokusunda ço¤unlukla gümüfl ve alt›n renginde tel bulunan kumafl ya da metal parlakl›¤› verilmifl deri. - Sonbahar. - Güreflte bir oyun. Baston. 4) Bir ilimiz. - Lantan›n simgesi. Küçük ma¤ara. - Büyük su testisi, büyük çömlek. 5) Eski dilde ekmek. - Niyobyumun simgesi. - Edirne iline ba¤l› ilçelerden biri. 6) Çok eski bir tarihi anlatmakta kullan›lan bir sözcük. - Sonunda, önünde sonunda. - Halay›k. 7) ‹nam, vedia. - “..... Jovi” (Dünyaca ünlü rock sanatç›s›). - Gizem. 8) Say›lar› gösteren iflaretler. - Kabar›k görüntü vermek için de¤iflik malzemelerle yap›lan bir tür iç giysisi. - Ürdün’de bir liman kenti. 9) Japon çizgi film sanat›. - Tedavi amac›yla kullan›lan jöle yap›s›nda bir krem türü. - Amerikan Basketbol Ligi’ni simgeleyen harfler. - Eski dilde bayram. 10) Güney Afrika Cumhuriyeti’nin plaka imi. - Kars ilindeki ünlü harabeler. Kollar›n ve ayak hareketlerinin önemli oldu¤u, giderek h›zlanan bir Yunan halk oyunu. - Hitit. 11) Tür. - Nazi Hücum K›tas›’n› simgeleyen harfler. - fiark›, türkü. Rusça’da evet. 12) Gelecek. - Ya¤ma. Parlak tüylü bir cins papa¤an. 13) Fin hamam›. - Erkek. - ‹ki kifliyle oynanan bir zekâ oyunu. 14) Kastamonu’da dünyaca ünlü bir kanyon. - Kurba¤a yavrusu. 15) Eski dilde engel. - Bir renk. - Ömer Seyfettin’in bir yap›t›.
FilizOskay@butundunya.com.tr 157
B‹ZE GÖNDER‹LEN K‹TAPLARDAN
AÇIKLAMALARLA 20. YÜZYILDA BATI SANATINDA AKIMLAR, UYGARLI⁄I DE⁄‹fiT‹REN 101 KED‹, KEfiKE BEN YAPSAYDIM DED‹⁄‹N‹Z 101 BULUfi Sanatç›lardan Yaz›lar ve Aç›klamalarla 20. Yüzy›lda Bat› Sanat›nda Ak›mlar Ahu Antmen Sel Yay›nc›l›k
at› sanat›n›n görkemli yap›tlar› ülkemize uzun kuyruklar oluflturan sergileriyle konuk olurken görsel olan›n bilgi ile pekifltirilmesi eksik kal›yor. Bat› sanat›n›n temel bilgilerini sunan yap›tlar›n azl›¤› sergiler öncesi ve sonras› kendini daha fazla hissettiriyor. Enis Batur’un “Modernizmin Serüveni” gibi yap›tlar›n ne yaz›k ki, ard› gelmiyor. Çok say›da çevirisi ile sanat alan›nda bilgi açl›¤›n› gidermeye çal›flan Ahu Antmen’in bu çal›flmas› Bat› sanat› ile tan›flmak, bu ola¤anüstü yarat›c›l›k serüvenine kat›lmak isteyenler için
B
158
bir rehber kitap. Kitapta sanat ak›mlar› yan›nda sanatç›lar, yap›tlar›, bildirgeleri, etkileri, etkilendikleri, etkiledikleri, öykü tad›nda anlat›l›yor. Kitab›n sonunda daha genifl okumalar için Türkçe ve yabanc› dildeki kaynaklar ve internette zaman kayb›na u¤ramadan ilgili sayfalara ulaflmak için web adresleri de veriliyor. Kitap 20’nci yüzy›l sanat›n› bir bütün olarak tan›mak isteyenlere yararl› bir kaynak.
ölçtü¤ünü? Zaman dilimlerine neden gereksinim duyuyoruz? Ya da neden kimi kifliler nükleer silahlar›n iyi bir fikir oldu¤unu düflündüler? Dünya inan›lmaz –bazen de çok da iyi olmayan– bulufllarla dolu... Anestezi olmadan ameliyata girmek, müziksiz bir parti ya da difllerinizi bir çubukla temizlemek hoflunuza gider miydi? Muhtemelen hay›r... ‹flte bulufllar›n büyülü dünyas›na girmenin tam zaman›... ‹nsanlar mors alfabesini, tuvalet ka¤›d›n›, X-›fl›n›n› nas›l icat ettiler? Bir fleyler yap›n. Bir fley icat edin. En masum görünen aletlerin ço¤unun ard›ndaki flans›n ya da saf dehan›n büyüsüne kap›l›n. Hafta sonlar› art›k eskisi gibi olmayacak. Cep telefonundan, selobantlara uzanan listenin sonu okurun keflke icat edilmeseydi dedi¤i bulufllar için ayr›lm›fl. ‹ngiltere bask›s›yla ayn› anda Türkçe bas›lan, kullan›lan boya ve ka¤›t aç›s›ndan Avrupa Birli¤i standartlar›na uyum gösterilen kitapta en zekice, en tuhaf ve en iyi 101 bulufla yer veriliyor.
Keflke Ben Yapsayd›m Dedi¤iniz 101 Bulufl ve Hiç Kimse Yapmasayd› Diye Düflündü¤ünüz Birkaç Tanesi
Uygarl›¤› De¤ifltiren 101 Kedi
Richard Horne, Tracey Turner
Sam Stall
Türkiye ‹fl Bankas›
Can Yay›nlar›
alan makinesinin nas›l çal›flt›¤›n› hiç merak ettiniz mi? Ya da termometrenin s›cakl›¤› nas›l
D
Y
aha önce “Uygarl›¤› De¤ifltiren 100 Köpek” adl› kitab› haz›rlayan yazar bu kez ke-
dilerin pefline düflmüfl: “Kediler ademo¤luyla uygarl›¤›n do¤uflundan önce iletiflim kurdular kurmas›na da, tarihimizi biçimlendiren bir avuç kediyi aralar›ndan bulup ç›karmak benim için hiç de kolay olmad›. “Tipik bir kedi gams›zd›r, insan ›rk› ne yapm›fl, ne etmifl umurunda de¤ildir. Kiflili¤inin belki de en önemli unsurudur bu... Taba¤›nda yiyecek, kutusunda temiz kum, bir de gelip geçeni seyredece¤i pencere kenar› oldu mu, çevresinde kim ne dilerse yapabilir... “Kitapta anlat›lan kedilerin ço¤u madalyas›n› fiyaka yaparak de¤il, daha incelikli yollardan kazand›. Bu ünlü kediler dört genifl gruba ayr›labilir. Esin perileri, öncüler, karfl› kahramanlar ve kahramanlar: Korku hikayelerinden birine modellik yapan Cattarina, adli t›p alan›nda bir devrime yol açan Kartopu, koca bir canl› türünü tek bafl›na yok eden Tibbles, Rus kuvvetlerine yard›m eden Mourka, Londra Kulesi’ne hapsedilen insan dostuna hep sad›k kalan Trixy’i... “(...) Bütün bu kedicikler tarihi az ya da çok de¤ifltirdiler. Bunu umursamamalar›, hatta yapt›klar›n›n fark›nda bile olmamalar› çok daha alçak gönüllü bir ifli becerdiklerinde yaygara koparan o kendini be¤enmifl insanlara örnek oluflturmas› gerekir.”• 159
B‹R FOTOGRAF B‹N SÖZCÜ⁄E BEDELD‹R Gönderi: Berrin Öztürk, Ankara
160
TÜRK RESSAMLARI: AVN‹ ARBAfi
CUMHUR‹YETE DO⁄RU 1919 y›l›nda ‹stanbul’da do¤an Avni Arbafl, 1940-1947 y›llar› aras›nda ‹stanbul Güzel Sanatlar Akademisi’nde Frans›z ressam Léopold-Lévy’nin yönetiminde çal›flt›. Avni Arbafl, 1947 y›l›nda Frans›z hükümetinin verdi¤i bursla Paris’e gitti ve Fransa’n›n birçok kenti ile ABD’de sergiler açt›. 1976 y›l›nda Türkiye’ye döndü. Kendine özgü bir anlat›m biçimi gelifltiren ve bunu tüm resimlerinde uygulayan Ressam Avni Arbafl, Salon d’Octobre, Salon de Mai gibi önemli sergilere kat›ld›.