2010/06

Page 1

S p

9



BAfiKENT ÜN‹VERS‹TES‹ KÜLTÜR YAYINI

Bütün Dünya

1 HAZ‹RAN 2010

2000

Baflkent Üniversitesi Ad›na Sahibi: Prof. Dr. Mehmet Haberal Yay›n Genel Yönetmeni Mete Akyol Yay›n Genel Yönetmeni Yard›mc›s›: Mehmet Muhsino¤lu Sorumlu Yaz› ‹flleri Müdürü: Gülçin Orkut Görsel Yönetmen: Turgut Keskin Teknik Yap›m Yönetmeni: Faruk Güney ‹flletme Genel Yönetmeni: Sina fien Yay›n Dan›flman›: Yaflar Öztürk Türk Dili Dan›flman›: Haydar Göfer Sanat Dan›flman›: Süheyla Dinç Redaksiyon: Fatma Ataman Düzeltme Sorumlusu: Nükhet Aliciko¤lu Baflkent Üniversitesi’nin bir kültür hizmeti olan Bütün Dünya 2000, Baflkent Üniversitesi kurulufllar›ndan 1. Cadde, No: 77, Bahçelievler, Ankara adresindeki Aküm Reklamc›l›k, Dan›flmanl›k ve Yay›nc›l›k Ajans› Sanayi ve Ticaret A. fi.’nin 3. Cadde, No: 2, Yenimahalle, Ankara adresindeki tesislerinde bas›lm›flt›r.

2

Seçiciler Kurulu: Prof. Dr. Nevzat Bilgin (An›sal Baflkan) Prof. Dr. Ahmet Mumcu Prof. Dr. Solmaz Do¤anca Prof. Dr. Sevil Öksüz Prof. Dr. Ender Varinlio¤lu, Prof. Dr. Okay Eroskay Prof. Dr. Fuat Çelebio¤lu, Prof. Dr. Sedefhan O¤uz, Prof. Dr. Levent Peflkircio¤lu, Necmi Tanyolaç, Kaya Karan, Alaettin Giray, Ayhan Erten, ‹lhan Banguo¤lu, Ahmet Aydede, Manuel Bilos,Cengiz Dolunay Sürekli Yazarlar: Yücel Aksoy, Nuray Bartoschek, Cahit Batum, Prof. Dr. Yüksel Bozer, Haluk Cans›n, Ali Murat Erkorkmaz, Konur Ertop, Gürbüz Evren, Metin Gören, ‹lyas Halil, Pelin Hazar, Muzaffer ‹zgü, Özüm Larç›n, Mehmet Muhsino¤lu, Filiz Lelo¤lu Oskay, Cengiz Önal, Cengiz Özak›nc›, Saniye Özden, Bekir Özgen, Yaflar Öztürk, Erdo¤an Sakman, Songül Saydam, ‹zlen fien, ‹zmir Tolga, Engin Ünsal, Mehmet Ünver, Dr. Mehmet Uhri, Orhan Velidedeo¤lu, Mustafa Y›ld›z Yönetim Merkezi: 10. Sokak No: 45, Bahçelievler, Ankara Tel: (0312) 212 80 16 (pbx) Faks: (0312) 234 12 16 ‹letiflim Adresi: Sedef Cad. 2446 Ada, 1. Parsel, A Blok, Kat: 3, Da: 16, Ataflehir, 34750 ‹stanbul Tel: (0216) 456 27 27 (pbx) Faks: (0216) 456 27 29 Abone Hizmetleri: (0212) 314 08 88 Da¤›t›m: Yaysat Renk Ay›r›m›: Mat Yap›m Bas›m Tarihi: 25 / 05 / 2010 www.butundunya.com.tr butundunya@butundunya.com.tr

Baflkent Üniversitesi Hastaneleri 2 Ödül Daha Ald› Kurucu Rektörü Prof. Dr. Mehmet Haberal’›n kalite hedeflerinden sapmayan Baflkent Üniversitesi Hastaneleri, SGK’dan iki ödül daha ald›. Toplumda sosyal güvenlik bilincini oluflturmay› ve kay›t d›fl› istihdam› önlemeyi amaçlayan SGK ‹l Müdürlü¤ü, prim borcu bulunmayan ve düzenli olarak en fazla prim ödeyen Adana ve Ankara Baflkent Hastaneleri’ni ödüllendirdi. Adana’da bu y›l da birincili¤e yerleflen Adana Baflkent Üniversitesi Hastanesi ile Ankara’da ilk befl iflyeri aras›na giren Ankara Baflkent Üniversitesi Hastanesi’nin ödülleri Ankara Sosyal Güvenlik ‹l Müdürlü¤ü’nde düzenlenen törenle yetkililere verildi. SGK Baflkan Yard›mc›s› ‹lyas Çeliko¤lu ve Ankara Sosyal Güvenlik ‹l Müdürü Ali Pekten taraf›ndan verilen ödül plaketi ve teflekkür belgelerini, Baflkent Üniversitesi ad›na Rektör Prof. Dr. Kenan Araz ile Baflkent Üniversitesi Sa¤l›k Kurulufllar› Direktörü ve Ankara Hastanesi Baflhekimi Prof. Dr. Ali Haberal ald›. Geçen y›l Ankara’da düzenli ve yüksek prim ödeyen iflyerleri s›ralamas›nda beflinci olan Baflkent Üniversitesi, bu sene dördüncülü¤e yükseldi.

BAfiKENT ÜN‹VERS‹TES‹ ADANA HASTANES‹

BAfiKENT ÜN‹VERS‹TES‹ ANKARA HASTANES‹

www.baskent-adn.edu.tr

www.baskent-ank.edu.tr


BD HAZ‹RAN 2010 BD HAZ‹RAN 2010

BAfiKENT ÜN‹VERS‹TES‹ KÜLTÜR YAYINI

Bütün Dünya 2000

YIL:13 SAYI: 145

97 Durun Siz Kardeflsiniz Gürbüz Evren

‹Ç‹NDEK‹LER

104 fiark›lar ve Sporcular 6 “Bu Da Geçer Ya Hu” Mete Akyol

14 Yazım Karmaflası

63 Binden Fazla Bilim Adam› Geliyor ama Davet Sahibi Prof. Dr. Haberal hiçbirine Hoflgeldiniz diyemiyor...

Metin Gören

Ali Murat Erkorkmaz

147 Limon Çiçeklerinde ‹lyas Halil

108 En Uzun Haziran Günü Mehmet Muhsino¤lu

Gülçin Orkut

Orhan Velidedeo¤lu

141 Bilimciler Dünyay› ‹kiye Yararken

18 Suçum Ne? Prof. Dr. Mehmet Haberal’›n Savunma Özeti

66 Hakimiyeti Milliye Yaz›lar›

44 Ecevitlerin Kavgas› Ergenekonda

76 Hitler’in ‹mamlar›

114 Garcia’ya Mektup Elbert Hubbart

70 Sivas Kongresi Cengiz Önal

10

Sizden Bize

13

‹lk Dersimiz Türkçe

52

F›rçalayarak

96

Bilginizi Denetleyin

119 S›nav Açmaz› Bekir Özgen

Cengiz Özak›nc›

125 Vahdettin Dosyas›

Can Dündar

Sinan Meydan

132 Sinema Abi

53 Mehmet Haberal Soruyor: Suçum Ne?

Muzaffer ‹zgü

Emin Çölaflan

103 T›p Dünyas›ndan K›sa K›sa

137 Yaflamdaki S›navlar Nuray Bartoschek

57 Emekli Albay

140 Sudoku

Levent Göktafl

149 Çözümler Sayfası 58 Bo¤aziçi Üniversitesi Ö¤retim Üyeleri Ergenekon Davas›na Hay›r Dedi

150 Yar›n›n Büyükleri 152 Kareler ve Rakamlar

60 Bir Yürek Hikayesi Orhan Tahsin

153 Mant›k bilmecesi

76

154 Satranç 156 Bulmaca

88 Kuran ve Nutuk Ali Naili Erdem

91 Ozanlar›n Dilinde Atatürk Konur Ertop

4

60

137

158 Ay›n Kitaplar› 160 Bir foto¤raf, Bin sözcük

5


BD HAZ‹RAN 2010

Bütün Dünya’dan Size Mete Akyol

Mutsuz Bir Do¤um Y›ldönümü ve...

“Bu Da Geçer Ya Hu” 1

Hat: VOLKAN ATAY

“Bu Da Geçer Ya Hu” (Bu yaz›, derginizi ters çevirdi¤inizde de ayn› biçimde okunabilmektedir.)

6

998 Haziran'›ndan sonraki her Haziran, Bütün Dünya'n›n bir yafl daha büyüdü¤ü do¤um y›ldönümüdür. On yafl›m›za de¤in bu mutlu günümüzü her y›l, kendimize özgü gürültüsüz ve abart›s›z coflkumuzla birbirimizi kutlayarak, kendi aram›zda geçirdik. Fakat geçen y›l, bu do¤um y›ldönümümüzü o “sakin coflkumuz”la bile kutlayamad›k. Çünkü mutlu de¤ildik o Haziran'da ve mutlu olmad›¤›m›z için coflkulu da de¤ildik. Mutlulu¤un ve coflkunun olmad›¤› yerde, do¤al olarak, kutlama olay›n› düflünmek bile istemedik. *** Bu Haziran'da da mutlu de¤iliz, bu Haziran'da da coflkulu de¤iliz. O nedenle, bu Haziran'da da yine düflünmek istemiyoruz do¤um y›ldönümümüzü kutlamay›. Bu isteksizli¤imiz, bir “yenilgi sonras›n›n umursamazl›¤›”ndan kaynaklanm›yor. ‹çinde bulundu¤umuz ruhsal atmosferimiz ise asla, bir “yitirilmifl umutlar sonras›n›n çaresizli¤i” de de¤ildir. Bakmay›n siz, mutlu olmad›¤›m›za.

Mutlu de¤iliz ama, üzgün de de¤iliz; coflkulu de¤iliz ama, ezik de de¤iliz. Tam tersi, ola¤an günlerimizdeki yap›m›zdan çok daha ola¤anüstü bir gücün sahibiyiz, özellikle bu günlerde.

H

aks›zl›¤›n, bask›n›n, ac› çektirmenin tüm yöntemlerine karfl›n bafl›m›z, bu zamanda da, bu gücümüzle korumaktad›r ebedi dimdikli¤ini; bu zamanda da, yine bu gücümüzle toz kondurtmamaktad›r ebedi dimdikli¤inin dokunulmazl›¤›na. *** Her mutsuz günümüzün ve y›l›m›z›n, bizi ilerideki mutlu yar›nlar›m›za kavuflturacak bir umut merdiveninin basamaklar› oldu¤unu biliyoruz. Toplumsal deneyimimizden kaynaklanan bu görgü ve terbiyemizin, bu mutsuz günlerimizde de bilincinde ve ay›rd›nday›z çünkü. Bu Haziran'da da bafl›m›z›n öne e¤ik olmamas›, onurumuz yan›s›ra ayr›ca, mutlu yar›nlar›m›za kavuflaca¤›m›z› müjdeleyen beyinsel umudumuzun ve yüreksel inanc›m›z›n da sa¤laml›¤›n›n do¤al bir sonucu ve hatta simgesidir. • 7



BD HAZ‹RAN 2010

S‹ZDEN B‹ZE Bütün Dünya, Sedef Cad. 2446 Ada, 1. Parsel, A Blok, Kat:3, Da: 16, Ataflehir, 34750 ‹stanbul butundunya@butundunya.com.tr Faks: 0216 456 2729

S

ay›n Profesör Doktor Haberal ve Bütün Dünya yetkilileri, Geçen ay “Suçum Ne?” ad› alt›nda tüm halk›m›z›n gözleri önüne serdi¤iniz Say›n Prof.Haberal’›n tüm duruflmas›n›n kitab›n› bir solukta okudum ve çok etkilendim. Evet, Say›n Haberal, suçunuz ne? Anlam›yorum. Kimse anlam›yor. Siz önce ailesinin, sonra ülkemizin yetifltirdi¤i güzel insans›n›z. Türkiye’de ve dünyada pek çok kiflinin hocas›, sayd›¤› ve sevdi¤i de¤erli insans›n›z. Büyük bir özveri ile kurdu¤unuz üniversite, kurtard›¤›n›z hayatlar, yetifltirdi¤iniz ö¤renciler, vatan›m›z yarar›na yapm›fl oldu¤unuz çal›flmalar herkesin gözü önünde bulunurken sizin de art›k bizim gözümüzün önünde olma zaman›n›z gelmifltir. Bütün duruflma tutanaklar›, sorular ve cevaplar bu kadar aç›k ve do¤ru bir flekilde sunulmuflken sizi hala ne ile suçlayabiliyorlar? Türkiye Cumhuriyeti tarihinde bir ilk oldu¤una inand›¤›m bu kitab›n›z tüm adalet ve hukuk sistemimize çok de¤erli bir el ve ak›l kitab› olacakt›r. Ülkemizin ve milletimizin gelece¤i için bir e¤itimci, bir anne olarak bize ve çocuklar›m›za bu kitab› arma-

10

¤an etti¤iniz için size en derin sevgi ve sayg›lar›m› iletmek istiyorum. Nihan Erol, Ö¤retmen, ‹stanbul •••

E

limde, Say›nProf. Dr. Mehmet Haberal’›n, Silivri duruflmas›ndaki savunmas›n› ve sorgulanmas›n› bir araya getirdi¤iniz flahane kitap var. Böyle bir kitab› oluflturdu¤unuz için önce Bütün Dünya’n›n yöneticilerini ve çal›flanlar›n› tebrik ederim. Fakat as›l tebriklerimi, Say›n Haberal’a bildirmek isterim. Ancak bir y›l tutuklu bulundurulduktan sonra yarg›ç karfl›s›na ç›kar›lan bir kifli, ço¤unun niçin soruldu¤unu anlayamad›¤›m›z savc› ve yarg›çlar›n sorular›na son derece dürüstçe ve namusluca karfl›l›k vermektedir. Say›n Haberal’›n bu yan›tlar›, suçsuz oldu¤una inanan bir insan›n sanki kimlik belgesidir. Onun yan›tlar›yla yarg›çlar›n sorular› alt alta getirilince, ortaya çok düflündürücü bir manzara ç›k›yor. Bu manzaran›n nas›l bir manzara oldu¤unu da siz düflünün lütfen. Sayg›lar›mla. Ali Yürek, Tunceli

S

uçum Ne?” kitab›n› okumaya akflam saatlerinde bafllad›m ve sabaha karfl› saat 4’de bitirdim. Say›n Prof. Haberal’›n suçsuz oldu¤unu ve neden tutukland›¤›n› hepimiz biliyoruz. Bu kitap, bizim bildi¤imiz herfleyin belgelerle kan›tlanmas›d›r. ‹lerde, Türkiye’nin güzel günlerinde okundu¤unda bu kitap, “Nereden nereye geldi¤imizi” de bize gösterecek ve bir daha siyasal ve toplumsal hatalara düflmememiz için hepimize bir uyar› görevi yapacakt›r. Önce Say›n ve çok de¤erli bilim adam›m›z› (hocam›z› demek istemedi¤im için böyle yazd›m) yarg›çlar karfl›s›ndaki dimdik duruflundan ötürü bütün kalbimle kutluyorum, sonra da öyle bir duruflmay›, virgülüne bile dokunmadan, bize kazand›ran siz Bütün Dünya yetkililerine teflekkürlerimi bildiriyorum. Mefküre Begali, Ankara ••• lkemizin d›fl dünyadaki p›r›l p›r›l ayd›nl›k yüzü Say›n Prof. Dr. Mehmet Haberal’›n duruflma notlar›ndan oluflturdu¤unuz “Suçum Ne?” kitab›n› haz›rlad›¤›n›z için size çok teflekkür ederim. Bize bir kitap vermekle kalmad›n›z, y›llard›r ad›n› duydu¤umuz “Ergenekon Olay›”n›n ne oldu¤unu da aç›kl›kla göstermifl oldunuz. Herfleyi biliyorduk ama, flimdi neyin ne oldu¤unu, bu kitap sayesinde, gözlerimizle de görüyoruz. Sizi yürekten kutluyorum, de¤erli

Ü

bilim adam›m›za dayanma gücü diliyorum. Salih Gürtunca, Denizli ••• ir Türk vatandafl› olarak kendisiyle her zaman gurur duydu¤um de¤erli bilim insan›m›z Say›n Prof. Mehmet Haberal’dan, milletim ad›na yüzlerce, binlerce kez özür diliyorum.

B

De¤erli Hocam, sizin Ergenekon duruflmalar›ndaki savunman›z ve sorgulara verd¤iniz yan›tlar› okuyunca, size ne kadar haks›zl›k yap›ld›¤›n› gördüm ve ülkemin gurur kayna¤› bir bilim adam›na yap›lan bu haks›zl›klardan ötürü kendimi de suçlu görüyorum.” Bizi ba¤›fllay›n›z, büyük insan›m›z. Nermin Ayabakan, Trabzon •••

D

e¤erli Prof. Haberal soruyor: “Suçum Ne?” Bu sorunun yan›t›n› asl›nda kendisi de, yarg›çlar da, biz de biliyoruz. Onun suçunun ne oldu¤unu aç›k aç›k söyleyebilirim, fakat kendimden utanaca¤›m o zaman. Bunca hayat kurtarm›fl, yurt d›fl›nda ülkemizi baflar›lar›yla temsil etmifl, t›pta bulufllar› dünya t›p kitaplar›na geçmifl böyle bir de¤erli bilim adam›m›z›n suçu... Neyse, dilimin ucuna kadar gelen cevab›m› söylemeyeyim de, kendimden utanmayay›m. Asaf Soylu, Diyarbak›r 11


Haz›rlayan: Saniye ÖZDEN

Bu ay köflemizi dilimizde yer etmifl yabanc› sözcüklerin karfl›l›klar›na ay›rd›k. Bilginizi s›nay›n.

1 Agitato (‹ta.)

6 Naratif (Fr.)

a-Zokay› yutmak b-Müzi¤in canl› çal›naca¤›n› belirtir c-Hayvanbilim d-Tuza¤a düflmek 2 Laka (‹ta.)

a-Bir tür yat b-Çekirdeksiz portakal c-Anlat›mla ilgili d-S›¤›r sürüsü 7 Lakerda (Yun.)

a-Deliflmen b-Uygunsuz c-Boyac›l›kta kullan›lan bir madde d-Düflünce de¤ifltirmek

a-Bir dans müzi¤i b-Salamura c-‹pucu d-Yünlü kumafl 8 Banço (‹ng.)

3 Banal (Fr.)

a-Çirkin b-E¤ri çubuk c-Büyük balon d-Afrika'da yaflayan bir 9 kabile 4 Magri (Yun.)

a-Kanal b-Zangoç c-Yöntem d-Büyük bir bal›k 5 Agoni (Fr.)

a-H›ristiyan bayram› b-Can çekiflme c-Hint felsefesi d-Japon paras›

a-Mavi renkli tafl b-Türbinle çal›flan c-Uzun bluz d-Gitar biçiminde çalg›

11 Pagan (Lat.)

a-Bir element b-Altüst olma c-Çoktanr›l› d-Külhanbeyi 12 Agnostik (Yun.)

a-Oluklu biçim b-Geometrik biçimli c-Deprem dalgal› deniz d-Bilinemezci 13 Östaki (Fr.)

a-Bile¤in yukar›s›ndaki kemik b-Tiyatro toplulu¤u c-Burunla orta kula¤› birlefltiren boru d-Ortakl›k birli¤i

Narkometre (Fr.) 14 Magma (Yun.) a-Yerin içinde bulunan a-Uyuflturucu saptayan eriyik ayg›t b-Rusya'da kullan›lan b-Ay›raç olarak k›zak kullan›lan ka¤›t c-Yaya kald›r›m› c-Lastik bant d-Çocuk oyunca¤› d-Bir tür vantilatör 15 Bandaj (Fr.) 10 Obligasyon (Fr.) a-Gökyüzünün ilk a-Yükümlülük katman› b-Aynal› masa b-Antik ça¤ felsefesi c-Tablo yap›lan bez c-Nefesli bir çalg› d-Tufllar› kullanmak d-Sarg›

(Fr.) Frans›zca, (Yun.) Yunanca, (Lat.) Latince, (‹ta.) ‹talyanca, (‹ng.) ‹ngilizce

Yan›tlar: 149. sayfada

13


BD HAZ‹RAN 2010

TÜRK D‹L‹ Orhan Velidedeo¤lu

Türkçenin kendine özgü bir yaz›m k›lavuzu var m›’ sorusuna ‘evet’ demek her geçen gün daha zorlafl›yor.

Yaz›m k›lavuzlar›nda ikilemler... C umhuriyet gazetesinin bir de¤erli köfle yazar›, Yine Türkçe Üzerine bafll›kl› yaz›s›nda flöyle diyor: “Türkçenin bafl›boflluk alan›nda h›zla yol ald›¤› yads›nmaz bir gerçek olarak ortada duruyor. Eksik olmas›nlar, siyasetçilerimiz de hem yaz›l› hem sözlü olarak bafl›bofllu¤un yayg›nlaflmas›na katk›da bulunmaktan kaç›nm›yor. ‘Türkçenin kendine özgü bir yaz›m k›lavuzu var m›’ sorusuna ‘evet’ demek her geçen gün daha zorlafl›yor. Ayn› zorluk ‘Türkçenin kendine özgü dil bilgisi kurallar› var m›’ sorusunu yan›tlarken de yaflan›yor.” Türkçemiz bafl›bofl b›rak›lmad›; ama bir ç›kmaz yola itildi¤i gerçe¤i yads›namaz. Dilimizin bafl›boflluktan de¤il, yarat›lan çok bafll›l›k nedeniyle yaz›m birli¤i bozuldu¤undan böyle bir ç›kmaza sürüklendi¤i gerçe¤iyle karfl› karfl›yay›z.

Say›n yazar Türkçenin kendine özgü bir yaz›m k›lavuzu var m› diye soruyor ve buna evet demenin her geçen gün zorlaflt›¤›n› söylüyor. Oysa, Türkçenin kendine özgü bir yaz›m k›lavuzu vard›; hâlâ da var!.. 12 Eylül darbesinden sonra kolu kanad› k›r›lmak, etki gücü azalt›lmak istenmifl olsa da var! Üstelik, devletten de¤il; ama devrimlerden ald›¤› güçle varl›¤›-

n› koruyan “Türkçenin kendine özgü bir Yaz›m K›lavuzu” var!.. S›k›nt›, yokluktan de¤il, ikilemden kaynaklan›yor. *** ›l 1922. Yahya Kemal (Beyatl›), Dergâh Dergisi’nde yay›mlanan bir yaz›s›nda yaz›m (imla) konusuna de¤indikten sonra flöyle der: ‹mlâm›z, lisan›m›z düzelince; lisan›m›z da kafa yap›m›z düzelince düzene girecektir. Çünkü kafam›z da imlâm›z kadar bozuktur.

Y

Bugün Türk yaz›m›nda yaflanan önemli bir sorun Arapça, farsça sözcüklerin Arap harfleriyle yaz›l›fl ve okunufllar›n›n Türk abecesiyle uyumsuzlu¤udur. O 1922 y›llar›na fiemsettin Sâmi’nin % 64, Nam›k Kemal’in % 62, Ziya Gökalp’in % 55 oran›nda Arapça / Farsça sözcükler kulland›¤› bir dönemden geliniyordu. Büyük flairimiz 1922’de, % 51’i Arapça, % 3’ü Farsça, ancak % 30’a yak›n› Türkçe olan Osmanl›can›n Arap yaz›s›yla yaz›lmas›ndan kaynaklanan yaz›m düzensizli¤ini dile getiriyor. O Arapça yaz› ki, bin y›la yak›n süre kullan›lmas›na karfl›n, o y›llarda bile yaz›m zorluklar›ndan ar›nd›r›lamam›fl...

Bugün Türk yaz›m›nda yaflanan önemli bir sorun, o dönemlerden dilimizde kalan Arapça, Farsça sözcüklerin Arap harfleriyle yaz›l›fl ve okunufllar›n›n Türk abecesiyle uyumsuzlu¤udur. Bir ölçüde, dilimize giren Bat› kaynakl› baz› sözcükler de buna kat›labilir. Türk abecesiyle yaz›l›p okunan Türkçe sözcüklerimizle bir sorunumuz yok. 1928’de kabul etti¤imiz dilimize özgü abecemizle sa¤lanan sorunsuz yaz›m düzeni, 1983 darbesine kadar geçen 55 y›lda büyük ölçüde benimsenmiflti. Atatürk’ün kurdu¤u Türk Dil Kurumunun, arkas›nda devlet deste¤i olmamas›na karfl›n, bas›n-yay›n kurulufllar›nda bir dil yanl›fl› saptand›¤›nda yapt›¤› uyar›lar ciddiye al›n›r ve uygulan›rd›. Yine o dönemlerde, resmi belge niteli¤indeki TBMM tutanaklar›n›n yaz›l›m›nda yaz›m birli¤inin sa¤lanmas› için TDK ile nas›l yak›n iliflki içinde olundu¤unu, kurumun yeni bask› her k›lavuzunun nas›l titizlikle incelenip uyguland›¤›n›, bu giriflimin öncülü¤ünü yapanlardan biri olarak yak›ndan biliyorum. 1983’te Kenan Evren Pafla’n›n kapatt›¤› Atatürk’ün Türk Dil Kurumunun yerine, ayn› adla Baflbakanl›¤a ba¤l› yeni bir devlet kuruluflu ortaya ç›kar›ld›. Özleflen Türkçeye ve onun yaz›m kurallar›na karfl› oldu¤u bilinen bir kesim de bu kurulun yönetimine getirildi. Atatürk’ün Türk Dil Kurumunun, 1932 y›l›ndan 1983 darbesine kadar geçen 51 y›lda gelifltirdi¤i ve Milli E15


BD HAZ‹RAN 2010

BD HAZ‹RAN 2010

¤itim Bakanl›¤› ve bas›n-yay›n kurulufllar›nca benimsenen yaz›m kurallar›; pek çok sözcük ve özellikle bileflik sözcüklerin yaz›l›fl›na, halk aras›nda “flapka” diye bilinen düzeltme iminin kullan›l›fl›na vb. iliflkin pek çok kural, yeni TDK’de toplanan o kesimin iki y›ll›k çabas› sonras› 1985’te ad›n› “‹mlâ K›lavuzu”na dönüfltürerek yay›mlad›klar› k›lavuzla ters-yüz edilip tam bir ç›kmaz yola sokuldu. Böylece, dilde çok bafll›l›k dönemi bafllad› ve yazarlar iki seçenekten birini uygulama durumunda b›rak›ld›lar. E¤itimcilerse, Milli E¤itim Bakanl›¤›n›n bask›s›yla, yeni “‹mlâ K›lavuzu”nu uygulama zorunda kald›lar. Bir yanda, Atatürk’ün kurdurdu¤u ve kal›t›ndan pay ay›rd›¤› TDK’nin, yasalar ve kal›t hükümleri çi¤nenerek, bütün mal varl›¤›na el konularak kapat›lmas› ve yerine 1983’te bir resmi büro görünümünde kurulan, arkas›nda devlet deste¤i olan, Kenan Evren Pafla’n›n TDK’si... te yanda, kapat›lan TDK’nin bir k›s›m etkin üyesinin, bilim ve sanat dili Türkçenin dil devriminin ›fl›¤›nda geliflmesi için -güç olanaklar içinde de olsa- çal›flarak, Atatürk’ün dilin ar›nd›r›lmas› özlemini canl› tutup 55 y›ll›k eme¤i ve oturmufl kurallar› korumak ve daha da gelifltirmek amac›yla 1987’de kurduklar› Dil Derne¤i... Ayr›ca özel kiflilerin, resmi / yar› resmi kurulufllar›n kimi eski, kimi yeni TDK’nin uygulamas›n› temel alarak, araya biraz da kendi uygulamalar›n› katarak yay›mlad›klar› yaz›m k›lavuz-

Ö

16

“Bu sorumuz bofllukta kald›; yan›t alamayaca¤›m›z› bilerek sormufltuk.” “‹flte Türkçenin yaz›m sorunlar›na bir devlet kurumunun yaklafl›m› budur, bu yaklafl›m sözde bilimseldir. Bu nas›l bir bilimsellikse dayana¤› duygusald›r, hesaplaflma mant›¤› üzerine kuruludur.” (...)

Dil Derne¤i Baflkan› Sevgi Özel lar›... Dil Derne¤i’nin son on y›ld›r baflkanl›¤›n› yapan ve “Otuz y›l› aflan bir zaman diliminde Dil Devrimi için, Türkçe için çok yazd›m, çok konufltum” diyen Say›n Sevgi Özel’in 2006 y›l›nda yay›mlanan yap›t› Dilimde Tüy Bitti’den al›nt›layaca¤›m flu sat›rlar, Türkçenin çok bafll›l›¤›n› bütün ç›plakl›¤›yla gözler önüne sermektedir: “2004 Aral›¤›nda Marmara E¤itim Kurumlar›nda birlikte kat›ld›¤›m›z bir aç›koturumda resmi kurumun en yetkilisi olan Baflkan Prof. Dr. Haluk fiükrü Akal›n ilginç bir aç›klama yapt›. ‹mlâ K›lavuzu’nu Yaz›m K›lavuzu olarak yay›mlamay› düflündüklerini söyledi; kimi kurallarda yayg›n biçimlere geri döneceklerini de ekledi.” “Kendisine sorduk: ‘O zaman yaz›m gelene¤ini niye bozdunuz? Yapt›klar›n›z›n bilimsel dayana¤› varsa niçin direnmediniz?’ “Yan›t flafl›rt›c›yd›: ‘O bir tepki k›lavuzuydu.’ “Yine sorduk: ‘Kime tepkiydi? Türkçeye mi?’

Prof. Dr. Haluk fiükrü Akal›n “Bu kurumun k›lavuz ve sözlü¤ü, özellikle e¤itim kurumlar›nda baflvuru kayna¤› olmay›, yerleflmifl yaz›m kurallar›n›n tersini önermeyi, hatta dayatmay› sürdürdükçe, ülke ölçüsünde yaz›m birli¤ini sa¤lamak olanaks›zd›r.” (agy s.150-151) *** az›m k›lavuzlar›n›n tart›fl›lan bir önemli bölümü de yaz›m imleri’dir. K›lavuzlar aras›nda bu alanda da bir bütünlük sa¤lanm›fl de¤il. Bizim konu üzerindeki görüflümüz ve çabam›z, virgülünden üç noktas›na, t›rna¤›ndan ayrac›na kadar bu imlerin, yazar›n akl›na esti¤ince de¤il; az, yerinde ve do¤ru kullan›lmas› yönündedir. Yaz›m imleri, yaz›n›n anlafl›l›rl›¤›n› sa¤lamak için kullan›l›r; gerek-

Y

siz ve yersiz kullan›m okuyan›n dikkatini da¤›t›r, kavramay› geciktirir. Yaz›m k›lavuzlar›nda saptanan kurallar›n yasal yapt›r›m gücü (müeyyidesi) yok. Onlar, ad›ndan da anlafl›ld›¤› gibi k›lavuzdur, yol göstericidir; yaz›mda birli¤in (ortak yaz›fl biçiminin) ve anlafl›l›rl›¤›n sa¤lanmas› amac›yla düzenlenirler ki, bu da diline sevgisi ve sayg›s› olanlar› ba¤lar. Her yazar›n kendine özgü yaz› biçemi olabilir. Ancak biçemler, yaz›m kurallar› göz ard› edilerek oluflturulmamal›; kurallar, biçeme feda edilmemeli. Uygulamalar gösteriyor ki, yaz›m imlerini kullanma kurallar›n›n genifl tutulmas›, gereksiz veya yanl›fl imlemelere yol aç›yor. En yetkin, en ifllevsel yaz›m (imla), bütün sorunlar› çözüme kavuflturulmufl ve kurallara ba¤lanm›fl olan de¤il; kurallar› en aza indirilmifl, aç›k, anlafl›l›r ve kolay uygulanabilir oland›r. Ömer As›m Aksoy, kurallar ne kadar az ve sade olursa yaz›m birli¤i o kadar kolay sa¤lan›r, derdi. Yine Aksoy’a göre: Yaz›lar› imlerle doldurmak do¤ru de¤ildir. ‹m bollu¤u h›zl› yazmaya engel oldu¤u gibi, zaman ve emek kayb›na da yol açar. Yahya Kemal’in 1922’de dikkat çekti¤i kafa bozuklu¤u, de¤iflik biçimde de olsa, etkinli¤ini sürdürülüyor ki, neyin do¤ru neyin yanl›fl oldu¤unun hâlâ ay›rd›na varam›yoruz. Yaln›z dilimize de¤il, gençlerimize de yaz›k ediyoruz. Umal›m ki, yak›n bir gelecekte akl›n yolunda birleflilsin!.. • orhanvelidedeo¤lu@butundunya.com.tr 17


BD HAZ‹RAN 2010

BD HAZ‹RAN 2010

Prof. Dr. MEHMET HABERAL’IN SÖZLÜ S‹L‹VR‹ SAVUNMASI

Prof. Dr. Mehmet Haberal Kimdir? (Bu yaz›, Prof. Dr. Mehmet Haberal’›n avukat› Prof. Dr. Köksal Bayraktar’›n, duruflmadaki savunmas›ndan k›salt›larak al›nm›flt›r.)

B

aflkent Üniversitesi’nin Kurucu ve Onursal Rektörü Prof.

Dr. Mehmet Haberal’›n, tutukland›ktan 357 gün sonra ç›kar›ld›¤› Ergenekon Davas› Duruflmas›’nda yapt›¤› sözlü savunmas› ve çapraz sorgulamadaki yan›tlar›, “Suçum Ne?” adl› bir kitapta yay›mland› ve flimdilik yüz bin adet bas›larak Türkiye’nin tüm yörelerine da¤›t›ld›. Ülkemizin hiçbir zaman an›msanmak istenmeyecek yasal ve siyasal dönemini her zaman an›msatacak bir simge olarak tarihimize geçecek olan “Suçum Ne?” adl› kitap, bir kiflinin sözlü savunmas›n› içermesi yan› s›ra, mahkemede bir sorgulanman›n nas›l yap›ld›¤›n› da bir belgesel niteli¤iyle yans›tmaktad›r. Prof. Haberal’›n, “tutuklu hasta” olarak bulunduruldu¤u ‹stanbul Üniversitesi, Kardiyoloji Enstitüsü Hastanesi’ndeki odas›ndan, telekonferans yöntemiyle yap›lan duruflmas›n›n baz› bölümlerini, s›n›rl› sayfa olanaklar›m›z nedeniyle k›saltarak yay›mlayabiliyoruz. Prof. Haberal’›n yüksek bir sesle Türk ulusuna duyurdu¤u “Suçum Ne?” sorusu gerçekte, bu suçun ne oldu¤unu ö¤renmek isteyen yüzlerce yurtseverimizin de ortak sorusudur. Tüm metni içeren “Suçum Ne?” adl› kitaba ulaflamam›fl veya bu tarihi savunmaya ait tüm metni okumak isteyen okurlar›m›z internet kanal›yla www. butundunya.com.tr adresine baflvurabilirler Biliyoruz, büyük bir ilgiyle okuyacaks›n›z… 18

Müvekkilim Karadeniz’in bir köyünde yetiflmesini hiçbir zaman unutmam›fl, odun ateflinde çal›flt›¤› günleri, mum ›fl›¤›nda çal›flt›¤› günleri hiçbir zaman unutmam›fl ve bu çal›flmalar›n›n sonucunda, bugün lazer ›fl›nlar›yla ameliyat etmesinin övüncü ve geldi¤i

ansiklopedisi yaz›lsa, Mehmet Haberal en bafla ismi geçecek insanlardan biridir. (...)

Müvekkilimiz 1944’de do¤duktan sonra 38 yafl›nda profesör olmufltur. Hep söyledik böbrek nakli yapm›flt›r, karaci¤er nakli yapm›flt›r; Ama övünçle belirtilmesi gereken bir fley var; dünyada karaci¤eri ilk defa bölüp transplantasyonu yapan ve bölünmüfl karaci¤erden 2. bir karaci¤eri baflka bir insan›n vücudunda üreten kimse Mehmet Haberal’d›r. (...) Ayr›ca, Mehmet Haberal’›n çok büyük bir buluflu var. Kadavralarda 12 saat bekletilen böbre¤i 111 saate ç›karm›flt›r. Bu

Dünyada karaci¤eri ilk defa bölüp transplantasyonu yapan ve bölünmüfl karaci¤erden 2. bir karaci¤eri baflka bir insan›n vücudunda üreten Mehmet Haberal’d›r. bu günleri yani ›fl›kl› günleri Türk toplumuna yeniden iade etme çabas›ndan baflka (gayesi olan) bir kifli de¤il. Müvekkilim, (...) Karadeniz’in kimsenin tan›mad›¤› fakir bir köyünden yetiflmifl, bugün dünya çap›nda bir operatör olmufl olan bir kiflidir ve dolay›s›yla yapt›¤› hareketler, ve içine girmifl oldu¤u etkinlikler sadece ve sadece topluma bir fleyler kazand›rma içgüdüsünden baflka bir fley de¤ildir. fiunu aç›kça ifade etmek istiyorum, flayet bugün Türk t›p tarihinin bir

ne demek biliyor musunuz? 12 saat ne demektir; 111 saat ne demektir? ‹stanbul’da vefat eden bir kiflinin böbre¤i daha önce Kars’a götürülemezdi, Mardin’e götürülemezdi. Bugün götürülebiliyor. Ayn› flekilde, Münih’te ölen bir Türk(ün) ailesi, böbre¤i Türkiye’ye Adana’ya getirilebiliyor.

Dünyada bugün önemli say›lan dokuz büyük t›p ödülü müvekkilimize verilmifltir.

Üç fahri doktora alm›flt›r. Yabanc› ülkelerdeki üç üniversitede bugün konuk profesörlü¤ü vard›r. ‹stedi¤i zaman, bu ülkelere gidip oralarda da profesörlük yapabilir. ‹flte bu nitelikteki 19


BD HAZ‹RAN 2010

BD HAZ‹RAN 2010

insan›, biz bugün Türkiye Cumhuriye- 13 Nisan gününde, aramayla birlikte tinin hükümetini ya da Türkiye Büyük ilginçtir, yakalam›fllar. Millet Meclisi’ni devirmeye ve göreviYakalama karar› olmamas›na ni cebren yapmamaya (teflebbüs etme- ra¤men, biz ev arama tutana¤›nda “ayi) ideal olarak edinmifl ya da bunu a- rama” virgül, “yakalama” virgül, “el maçlam›fl olan bir örgütün üyesi ya da koyma” terimlerinin an›nda geçti¤ini kurucusu olarak kabul ediyoruz ki, bu görüyoruz. kabul edilebilir bir durum de¤ildir. (...) Bu tekrar ediyorum, CMK’Say›n Baflkan›m ve De¤erli Üye- n›n 90. maddesine ayk›r›l›kt›r. Ayr›ca t›pk› bir suçlu gibi uler. Baflkent Üniversitesi kurulduktan sonra bugün 11 fakülte, 7 enstitü, 6 mes- çakla Ankara’dan apar topar ‹slek yüksek okulu var. 14 diyaliz merke- tanbul’a getirilmifl ve gözalt›na zi var, 10 hastanesi var. Buralarda çal›- al›nm›flt›r. Oysa; gene CMK’n›n 91. flan personel say›s› 7615 buralarda oku- maddesine göre gözalt›na al›nmas› için yan ö¤renci say›s› 9187 ama geçen se- bir kiflinin zorunlulu¤un olmas› laz›m. nenin say›lar›n› müsaade ederseniz Zorunluluk yok ki, veya suçun ifllenmesini düflündürecek emarelerin olmavermek istiyorum. Baflkent Üniversitesi’nin Türkiye’- s› laz›m. Bu da yok ki; dolay›s›yla 90 deki mevcut on hastanesine ve on diya- ve 91. maddelerinin ihlali o kadar a¤›r liz merkezine yatan hasta say›s› 1.890.000 ve bu- Baflkent Üniversitesi’nin Türkiralarda ameliyat olan in- ye’deki mevcut on hastanesine san say›s› 55.800 küsur. ve on diyaliz merkezine yatan Evet böyle bir organizasyonun bafl›nda bulu- hasta say›s› 1.890.000 ve buralarnan bir insan› bir y›ldan da ameliyat olanlar›n say›s› 55.800 beri tutuklu olarak küsurdur... bulundurmak bu toplum için do¤rusu çok a¤›r bir ifllem oluyor. olmufltur ki, ayn› tarihlerde Ankara’da Bunu da aç›kça ifade etmek gerekir. olan sayg›de¤er meslektafllar›m›z 91. maddenin 4. f›kras›n› iflletmemifllerdir. (...) Yani ilgili yarg› mercilerine an›nda Gerek soruflturma safhas›nda haber verememifllerdir. (...) gerekse bugünkü gerekse kovuflturma safhas›nda arama kararlar›yla ve gözalt›na almayla ilgili ifadesinin al›nmas›yla ilgili önemli usul hatalar› var; arama karar› 12

Nisan 2009’da verilmifl. (...) Bu mahkeme, bu karara dayanan Ankara Emniyet Müdürlü¤ü görevlileri yedi ayr›, sekiz ayr› yere gelmifller ve 20

‹kinci hatal› yön; müvekkilimiz Emniyette 13 Nisan gününden bafllayarak 16 Nisan gününe kadar tutulmufltur ve burada ifadesinin al›nmas› 16 Nisan günü bafllam›flt›r. 16 Nisan günü saat 12:45’te bafllam›flt›r, ifadesinin al›nmas› ve ifadesinin bitifli bir gün sonra sa-

bah saat 05:30’da olmufltur. (...) Üç ayr› makam önünde verdi¤i ifadenin toplam› 16 saat 45 dakika sürmüfltür. 66 yafl›ndaki bir

kimse, 16 saat 45 dakika, daha önceki günlerde de uykusuzlu¤unu hesaba katm›yoruz, ama 16 saat 45 dakika aral›ks›z tutulmufltur. CMK’n›n 148. maddesinin 1. f›kras›nda yer alan “yorma” tamamen bu flekilde gerçekleflmifltir.

(...) Bu mahkeme ayn› zamanda tarih önünde bir mahkemedir. Befliktafl Adliyesi Cumhuriyet Savc›l›¤› odas›; ortam›zda hocam›z Mehmet Haberal, bir tarafta ben; di¤er tarafta Dilek Helvac›; Hocan›n yan›nda biz ifadesinin al›nmas›nda bulunuyoruz. ‹fadeyi alan Zekeriya Öz’dür, gece saat 12 oldu¤u için zaman zaman uykusu gelmektedir. Bafl› önüne düflmektedir; ifade al›n›rken Cumhuriyet savc›s› Kas›m ‹limo¤lu odaya girmifl, ve demifltir ki “fiu televizyon Mehmet Haberal’›n tutukland›¤›n›

Prof. Dr. MEHMET HABERAL AÇIKLAMALAR KARfiISINDA SORGU VE SAVUNMASINDA: Mahkeme Baflkan›:

"Evet buyurun sizi dinliyoruz.” Prof. Dr. Mehmet Haberal:

”Evet teflekkür ederim Say›n Baflkan›m. ‹stanbul Terörle ilgili bölüme geldi¤imde oradaki ilgililer de, ayn› soruyu bana sormufllard›; “susma hakk›n›z› kullanabilirsiniz” deyince, ben onlara

yaz›yor ya da söylüyor; bu ne biçim fley”. Ve biz savunma yapamaman›n biçareli¤i içinde neye u¤rad›¤›m›z› flafl›rd›k. (...) Daha sonra savunma veyahut da ifade süratle bitirildi ve Zekeriya Öz tarihsel nitelikte ikinci bir sözü söyledi. Savunmay› inan›l-

maz flekilde yerle bir edercesine dedi ki, “Hakimi yormayal›m, hakim de bir insand›r” dolay›s›yla ifadenizi çabuk verin.

Say›n Baflkan›m, De¤erli Üyeler, e¤er 21. yüzy›lda yafl›yorsak, e¤er adil yarg›lanma ilkesine biz güveniyor ve ba¤lan›yorsak bunlar›n olmamas› laz›m.(...) O sabah saat 05:30’da , ancak ifademiz hakim önünde al›nabildi ve bütün ç›rp›nmalar›m›za ra¤men, çünkü 314/2, 314/1’e çevrilmiflti ve birkaç kelime söyleyebildik ve hocam›z müvekkilimiz maalesef o s›rada tutukland›. fiimdi bu vahim girifl, baflka noktalar› da birlikte getiriyor…” • “tam tersine; konuflma hakk›m› kullanaca¤›m” demifltim. fiimdi, burada da ayn› fleyi yöneltmek istiyorum. Konuflma hakk›m› kullanaca¤›m; çok teflekkür ederim. Say›n Baflkan, Say›n Üyeler; sözlü savunmama bafllamadan önce, kendilerini tan›mad›¤›m halde ve uzun süredir tutuklu olmalar›na ra¤men, sa¤l›k durumumu dikkate alarak, savunma s›ras›n› bana veren Say›n Kemal Ayd›n, Say›n Neriman Ayd›n, Say›n Mehmet Ali Çelebi ve Say›n Hamza Demir’e, bu örnek al›nacak insani davran›fllar›ndan dolay› çok teflekkür ederim. Onlar› yaflam›m boyunca unutmayaca21


BD HAZ‹RAN 2010

¤›m. Say›n Baflkan, genelde hep yap›- Savc› Bey benim gözalt›na al›nmama lan bir yanl›fll›¤› düzeltmek istiyorum. karar veriyor. Ben de gözalt›na al›n›Do¤rudur, Baflkent Üniversitesini Yü- yorum. ce Allah nasip etti; ben kurdum. Kanal B, do¤rudur; onu da ben kurdum. Bafl- 3 GÜN 3 GECE UYKUSUZLUK SOkent Üniversitesi’nin bütün tesislerini NUNDA ‹FADE Önce, Ankara Terör Örgütü Bölüben kurdum; arkadafllar›mla beraber. Ama, bunlar›n hiçbir tanesi, ne Meh- mü’ne, daha sonra da ‹stanbul Emniyemet Haberal’›n, ne onun ailesinden herhangi bir Baflkent Üniversitesi ve Kanal B ferdine ve ne de, benim- ne Mehmet Haberal’›n, ne onun ailesinden le beraber çal›flan hiçbir herhangi bir ferdinin ve ne de benimle çal›flan arkadafl›m›n mal› de¤ilhiçbir arkadafl›m›n mal› de¤ildir. Türkiye dir. Türkiye Cumhuriyeti, Türk Milleti için Cumhuriyeti ve Türk Milleti için kurulmufltur ve bununla kurulmufltur ve bununla da gurur da gurur duyuyorum. duyuyurum. EVDE ARAMA, GÖZALTI ti Terör Örgütü Bölümü’ne getiriliyo Say›n Baflkan; 12 Nisan Pazar gü- rum. Burada, 3 gün bekletiliyorum 3. nü, 13. A¤›r Ceza Mahkemesi Naip gün yan›mda avukat›m Belgin Özersin Hakimi bir karar al›yor, benimle ilgili; olmak üzere, oradaki ilgililer ö¤leden “Ergenekon silahl› terör örgütünün sonra saat 13:30 s›ralar›nda ifademi içerisinde faaliyet yürütme, örgüt üyesi almaya bafll›yorlar. Biraz önce söylediolma, örgüte yard›m etme flüphesiyle” ¤im gibi, bana ilk söyledikleri fley “SusCMK’nun 134. maddesi gere¤i, bir ke- ma hakk›n›z› kullanabilirsiniz”. Benim reye mahsus olmak üzere arama ve el de cevab›m “Tam tersine, konuflma koyma karar› veriyor. fioförüm bana hakk›m› kullanaca¤›m” diyorum ve 8 telefon ediyor “Efendim, memurlar saat orada ifade veriyorum Say›n Baflgeldi” diyor. Tabi, ben de, d›flar› bak›- kan›m; daha sonra Befliktafl Adliyesi’yorum. Gerçekten, büyük bir kalaba- ne getiriliyoruz. Orada, saatlerce bekl›k. ‹niyorum, kap›y› aç›yorum. Haki- letildikten sonra, Savc›lar›n karfl›s›na katen, bir bak›yorum, benden baflka ç›k›yoruz ve Savc›l›kta ifade veriyoherkes oralarda ve orda bulunan me- rum. Bu arada Savc›lara fade verdimura söyledi¤im ilk fley fludur “Ya, ¤im s›rada, tam ifademin ortas›nda bu Türkiye Cumhuriyetine yak›fl›yor bir Savc› içeriye giriyor ve diyor ki mu?” diye. “Mahkemenin karar›, sade- Savc› Bey ‘Baz› televizyonlar alt yaz› ce bir kereye mahsus olmak üzere, 72 geçiyor; Mehmet Haberal’›n tutuklama saat içerisinde el koymad›r. Bu s›rada, talebi ile mahkemeye sevk edildi¤ine ilgili kifli telefon ediyor ‹stanbul’a. dair’. Ben de, avukatlar›m da hepimiz Mahkeme karar› “arama” diyor; Ama, birbirimize bak›yoruz ve daha sonra, 22

BD HAZ‹RAN 2010

Savc› Bey biraz d›flar›ya ç›k›yor. 8 SAAT ‹FADE, 5 DAK‹KADA TUTUKLAMA

Ben de ifademe devam ediyorum ve ifademin sonunda, avukatlar›m ifademi kontrol ederken, Savc› Bey “Biraz acele ederseniz, Hakim Bey de insand›r ya. Onu da fazla bekletmeyelim” diyor. Adeta böyle 5 dakika gibi çok k›sa bir zaman içerisinde, Savc› Bey’ler, o Savc› Bey’in söyledi¤ini adeta do¤rularcas›na, beni, tutuklama talebi ile 14. A¤›r Ceza Mahkemesi Naip Hakimli¤i’ne havale ediyorlar... 8 saat ifade vermifl, bu kadar belge al›nm›fl,

olursa olsun; Metris Cezaevine gitmek zorunday›m.” diye onlara gerekli yan›t› veriyorum ve sonunda di¤er rektör arkadafllar›mla beraber, onlar ambulansla, ben de memurun kendi arabas›yla. METR‹S’TE B‹R HÜCREYE KAPATILDIM

Metris Cezaevine gidiyoruz. Ve Metris Cezaevi’nde de gerekli ifllemler yap›ld›ktan sonra, bize diyorlar ki “Sizi, odalar›n›za götürelim.” Evet, bizi odalar›m›za götürüyorlar. Bir tak›m, böyle demir kap›lar aras›ndan geçiyoruz. Bir koridora giriyoruz. Orada numaralar belli. Ben, 27 numaral› oday› al›yorum. Oda demir 96 saat uykusuz, yorgun vaziyet- kap›, çift kilitli.Çift kilitlerden bir tanesi teyim, bir anda fark›nda olmadan, Yale, di¤eri de, demir kendimi fena hissediyorum ve kol. Gardiyan bey, abak›yorum, iflte yere düflmüflüm. ç›yor kap›y›; içeriye giriyorum. Arkas›nbunlar, ne kadar erken, böyle k›sa za- dan demir kap›. Küçük bir gözetlemesi manda düzenlendi ve 5 dakikada, be- var.Yale kilidi kapan›yor; demir kolunimle ilgili tutuklama karar› verildi.. nu üzerime kapat›yor. Ve iflte 4-5 metYaln›z, bu esnada tabi gerçekten rekarelik bir oda. Asl›nda, tabi oda m› 3 gün beklemiflim. Afla¤› yukar› 96 denir, yoksa hücre mi denir? Bunun saat uykusuz, yorgun vaziyetteyim ve takdirini, elbet ki sizlere b›rak›yorum bir anda fark›nda olmadan, kendimi ve burada birkaç saat kal›yorum. Arkas›ndan, Adliye’deki flikayefena hissediyorum ve bak›yorum, iflte yere düflmüflüm; arkadafllar›m bafl›mda tim, burada da ciddi bir flekilde tekrar iflte kimisi a¤l›yor, kimisi doktorlar ba- etmeye bafll›yor ve burada, revire gidifl›mda. Doktor arkadafllar›m yani ger- yorum. Revirde, bir saat bekliyorum, çekten flikâyetlerim oldukça ciddi bir bir izordil al›yorum. Buna ra¤men, fliflekilde; daha önceden olan flikayetle- kayetlerim geçmeyince, oradaki ilgilirim, ciddi bir flekilde nüksetmifl durum- ler ve hapishane müdür yard›mc›s› ve da. Arkas›ndan kendime geliyorum ve oradaki doktorlar, beni Bayrampafla arkadafllar, ambulans ça¤›rd›klar›n› Devlet Hastanesi’ne havale ediyorlar. ve bu ambulansla, benim iflte hastaneye Oran›n, acil servisine giriyorum. Acil gitmemde ›srar ediyorlar. Ben de “Ne servisteki doktorlar, benim kalp prob23


BD HAZ‹RAN 2010

lemlerim oldu¤unu düflünerek ‹stanbul Üniversitesi Kardiyoloji Enstitüsü Acil Servisi’ne getiriliyorum. KARD‹YOLOJ‹ YO⁄UN BAKIMDA

BD HAZ‹RAN 2010

KAÇAB‹L‹R VEYA DEL‹L KARARTAB‹L‹R

Ben, burada sa¤l›¤›mla mücadele ederken, avukat arkadafllar›m da itiraf edeyim ki, Adliye Koridorlar›nda, acaba ben nas›l biran önce tahliye edilebilirimin u¤rafl›n› veriyorlar. Bu u¤rafl›lara dayanak olmak üzere, tabi muhtelif flekilde zamanlarda tahliye talebinde bulunuluyor. Bu tahliye taleplerinden bir tanesi 12. A¤›r Ceza Mahkemesine intikal ediyor ve orada yap›lan heyet görüflmesi sonunda, heyet üyelerinden birisi, benim tahliye edilmem yönünde flu gerekçe ile karar veriyor: ’fiüphelinin kaçma flüphesinin, delilleri karatma flüphesinin bulun-

Acil Serviste, gerçekten flikayetlerim çok ciddi bir flekilde devam ediyor. Acilde, beni muayene eden doktorlar, hemen Yo¤un Bak›ma al›nmam gerekti¤ine karar veriyorlar ve Yo¤un Bak›ma al›n›yorum. Bütün evraklar elimizde, ne varsa bunlar›n hepsi toplan›yor Bak›mda 12 gün kal›yorum. Yo¤un bir tedavi yap›yorlar. Daha sonra, biraz önce de Hakim Beyin belirtti¤i gibi, bu Enstitünün 3. kat›n›n 304 numaral› odas›na ç›kar›l›yorum. Halen bu yo¤un E¤er herhangi bir suçum var ise, o bak›m tedavisi flek- cezay› çekmeye her zaman haz›r›m. linde burada da deAma benim tahliyem mutlaka delilvam ediyor. Tabi, bu olaylar, sadece lere dayan›larak yap›lmal›d›r. Yoksa kalbimdeki prob- sa¤l›k nedenleriyle tahliye edilmem gerçekten lemlerle kalm›yor; benim için rahats›z edici bir durum olur. burun kanamalar›m oluyor, bacaklar›mda tromboflebit olu- mamas›, delil durumu itibariyle flüpheli yor, ald›¤›m ilaçlar nedeniyle kan tab- Mehmet Haberal’›n tahliyesinin gerektilom bozuluyor, ald›¤›m ilaçlar›n yan ¤i görüflü ile say›n ço¤unlu¤un karar›na etkisi nedeniyle bir sürü problem yafl›- muhalefet ediyorum’ diyor. Pardon; buyorum ve bu halen, bu problemlerle na karfl›n di¤er 2 üye ‘fiüphelinin üzerine hekim arkadafllar›m u¤rafl›yorlar, beni at›l› suçlar›n vasf› ve mahiyeti, mevcut delil durumu, soruflturma dosyas› kapsatedavi etmeye çal›fl›yorlar. Kendilerine, gerçekten buradan m› nedeniyle’ yine bunlar da, benim tahteflekkür ediyorum ve gördü¤ünüz gibi, liye edilmemem gerekçesi ile talebi redflu odada yani bu herhalde bir 10 metre- dediyorlar. E¤er, benim herhangi bir suçum var kare falan bir odad›r. 356 gündür ben buraday›m ve bu odadan, kesinlikle sa- ise, o cezay› çekmeye her zaman haz›dece 31 A¤ustos 2009 tarihinde Cezae- r›m. Ama, benim tahliyem mutlaka delilvi Savc›s›n›n talebi üzerine, Adli T›p’a lere dayan›larak yap›lmal›d›r. Yoksa, gitme d›fl›nda, kesinlikle bu odadan d›- sa¤l›k nedeniyle benim buradan tahliye edilmem, gerçekten benim için oldukça flar›ya ç›km›fl kifli de¤ilim. 24

Ben de hep düflünüyorum “Acaba kabul ediyorum’ diAvukatlar›m›n nerede, hangi terör örgütünü kur- yor. yeni bir tahliye bafldum? Hangi silahl› organizasyona vurusu, yine 2 üyegirdim? 25 senedir görmedi¤im her- nin ‘Karfl› Oy’ kulhangi bir irtibat›m olmayan kiflilerle lanmas› ile, reddeoluyor. Tabi, örgüt kurup yönetmem isnad› bir dilmifl itiraf edeyim ki; ‹diftirad›r.” dianamenin kaburahats›z edici bir durum olur. Onun lüne kadar, hep böyle, kuvvetli flüpheli için, mutlaka delilerle dayanarak, bunun terör örgütü kurma durumu. Ben de yap›lmas› gerekti¤ini, o zaman arkadafl- hep düflünüyorum “Acaba, nerede, hanlar›ma, bu avukatlar›ma, bu yönde bir gi terör örgütünü kurdum? Hangi silahricada bulunmufltum. Daha sonra, mü- l› organizasyona girdim? 25 senedir teaddit defalar, malum benim bir an görmedi¤im herhangi bir irtibat›m olönce buradan ç›kay›m. Çünkü, daha mayan kifliler ile örgüt kurup yönetmem baflta söyledi¤im gibi, bana o iddiana- isnad› bir iftirad›r. fiahs›ma gerçek mede okumufl oldu¤unuz suçlar›n hiç- d›fl› tespitler ile suç isnat edilmeye bir tanesi hepsini reddetti¤im için, ar- çal›fl›lm›fl ve kesinlikle, ilgim olmakadafllar, avukat arkadafllar›m da, bu yan hayali örgütler oluflturularak, durumu bildi¤i için, devaml› benim bütün temel hak ve özgürlüklerim engellenmifl, sa¤l›¤›m›n da tahliye edilmem talebinde bulunuyorciddi bir flekilde zedelenmesine lar. Ben, bu defa tahliye talebi 12. A¤›r sebebiyet verilmifltir.” Ceza Mahkemesi’nin Naip Hakimine gelmesi gerekiyor. SUÇUMU SÖYLEY‹N DE B‹LEY‹M HAK‹M BASKI VAR D‹YOR, AYRILIYOR

Fakat, her nedense bir türlü benim dosyam bu Naip Hakimin eline ulaflam›yor ve bütün bunlar›n, sonunda bu Hakim “Benim üzerimde kurumsal bask› var” diyerek, 12.A¤›r Ceza Mahkemesine müracaat ediyor ve 12. A¤›r Ceza Mahkemesi de, Hakiminin kendisine yapm›fl oldu¤u bu müracaat nedeni ile kendi müracaat›n› kabul ediyor.

Yani diyor ki ‘Evet, yani hakimin, bana, kendi üzerinde kurumsal bask› oldu¤unu beyan ederek, benden aff›n›, bu davadan aff›n› istiyor. Ben de, bunu

Say›n Baflkan, Say›n Üyeler flimdi sizden bir talebim var. Bana, her fleyin sorulmas› ki, benim 356 gün tutuklu kalmama sebep olan ve hakk›mda verilen tüm tutuklama kararlar›nda geçen flu kuvvetli flüphe ne ise anlafl›ls›n ki, ben de; 1’incisi aziz milletimize, 2’ncisi ö¤rencilerimize, 3’ncüsü Baflkent Üniversitesi ve kurulufllar›nda çal›flan binlerce arkadafl›m›za, 4’üncüsü Türk Devletleri’nde, Ortado¤u’da, Asya’da, Uzak Do¤u’da, Avrupa’da ve Amerika’daki bilim, ilim insanlar›na anlatay›m, onlara hesap vereyim. 25


BD HAZ‹RAN 2010

BD HAZ‹RAN 2010

Say›n Baflkan, Say›n Üyeler; flimdi 356 gün sonra, bana yöneltece¤iniz her soruyu cevapland›rmaya haz›r›m teflekkür ederim.”

(...) Mahkeme Baflkan›:

"San›¤a klasör 6 dizi 357’deki emniyet ifadesine kald›¤› yerden devam olundu, soruldu.” Prof. Haberal:

”Evet bunlar do¤rudur, Say›n Baflkan. Yaln›z bir iki yerde düzeltme yapmak istiyorum. Dünyada ilk karaci¤er naklini 1967’de Denver’de benim hocam olan doktor Thomas Starzl, ölüden al›nan karaci¤er ile bafllatan kiflidir. Ben ise, dünyada ilk kez canl›dan eriflkinlerde karaci¤er transplantasyonunu bafllatan kifliyim. Ayr›ca, çocuklarla, akrabalar aras› canl›dan karaci¤er k›smi karaci¤er transplantasyonunu, yine Avrupa’da, Ortado¤u’ da ve kuzey Afrika ülkelerinde yapan kifliyim. Yine böbreklerin yüz saatin üzerinde muhafaza edilerek özel s›v›larda yüz saatin üzerinde muhafaza edilebilece¤ini gösteren kifliyim. Ayr›ca ayn› (1 kelime anlafl›lamad›) organ vericiden hem karaci¤er k›smi karaci¤er hem de böbrek al›p hastaya takan kifli olarak ben bunlar› organize ediyorum. Di¤erleri tabi bilim pozitif bilimde her geçen gün araflt›rmalar devam ediyor, bu bir. ‹ki; her zaman söyledi¤im gibi, kurmufl oldu¤um kurumlar ülkemiz içindir. Milletimiz için kurulmufltur. Önce vak›flar› kurmufluzdur; daha sonra Baflkent Üniversitesi’nde ilgili kurulufllar› kurmuflumdur. Hiçbir flekilde, hiçbirisinin ne benim flahs›mla, ne ailemden herhangi bir ferdi ile ilgili ne 26

de daha önce belirtti¤im gibi beraber çal›flt›¤›m arkadafllar›mla ilgili herhangi bir flahsi ç›kar konusunda bir fley söz konusu de¤ildir. Yapt›¤›m›z ifllerle yani Baflkent Üniversitesi’nde; onun kurulufllar›yla, Türkiye’mize hizmet etmekten her zaman gurur duyuyoruz ve bunu özellikle belirtiyorum. Ben, bir bilim adam›y›m. Bugüne dek ülkeme nas›l bilim adam› olarak hizmet ettiysem, bundan sonra da tabi Yüce Allah izin verirse ben o flekilde yoluma devam etmek isterim. Bu nedenledir ki, bana yöneltilen bu denli a¤›r ithamlar› kabul etmem, kesinlikle söz konusu de¤ildir ve bunlar›, bir kere daha buradan reddediyorum. “ HABER‹M OLMADAN CUMHURBAfiKANI ADAYI OLDUM

Ama zaman zaman toplumumun, insanlar›m›n bana söyledi¤i veyahut da beni aday gösterdi¤i iflte kusura bakmay›n, merhum Baflbakan›m›z Bülent Ecevit de beni Cumhurbaflkanl›¤›na aday göstermifltir. Ama, ben de demifltim ki “Hay›r; Cumhurbaflkanl›¤› meclisin içinden seçilmelidir.” Çünkü, benim inanc›m ülkemizin parlamenter demokratik sistemi bunu gerektirir. Dolay›s›yla hiçbir zaman ben parti kuray›m diye bir hedef gütmedim. Bütün yaflam›m boyunca bir tek hedefim olmufltur. O da ülkemi yükseltmek ve yüceltmektir. Çok flükür Allah’a! Bir kere alt›n› çiziyorum; ben odun ateflinin ›fl›¤›nda ders çal›flan Mehmet Haberal’›m. Bugün lazer kullan›yorum ve Allah nasip etti; dünyada bir tak›m ilklerin alt›na da imza att›m. Ha bu benim

baflar›m de¤il; asl›nda neyin baflar›s›d›r Atatürk ve arkadafllar› ile aziz flehitlerimiz taraf›ndan yokluklardan kurulup bize emanet edilen Türkiye Cumhuriyetinin baflar›s›d›r.“ Cumhuriyet Savc›s› Mehmet Ali Pekgüzel:

“Sorumu net olarak soray›m 2001, 2002 y›llar› içerisinde sizin herhangi bir siyasi girifliminiz oldu mu?” Prof. Haberal:

“Hay›r benim kesinlikle.” C. Sav. Pekgüzel:

“Özellikle 2001, 2002 y›llar› içerisinde.” ‹LK S‹YASAL ADIM VE YEfi‹L KART Prof. Haberal:

“Kesinlikle hay›r kesinlikle yaln›z bir fleyi aç›klamak isterim. 1991 seçimlerinde 9. Cumhurbaflkan›m›z Say›n Süleyman Demirel’in bir yerde adeta hani bana emri vaki yapmas›yla 1991 genel seçimlerinde Rize’den adayd›m ve mecburi, flimdi söylemek durumday›m. Bugün Türkiye’de kullan›lan o yeflil kart denilen organizasyonu icat eden benim. Dolay›s›yla, bugün e¤er milyonlarca insan bu yeflil karttan yararlan›yorsa onu icat eden benim. Dolay›s›yla, Say›n 9. Cumhurbaflkan›m›z›n bu taleplerini yerine getirdim ve sonunda da flunu söyledim. Ben görevimi yapt›m; Milletimiz de tercihini yapt›. Dolay›s›yla, ben esas yerim olan üniversiteye döndüm. Onun d›fl›nda herhangi bir siyasi faaliyetim söz konusu olmam›flt›r.”

Cumhurbaflkanl›¤›na aday gösterilmem konusunda gerçekten, hiçbir flekilde haberim yoktu. Adeta hani benim yönünden flok oldu diyebilirim ve hakikaten o iki günü nas›l geçirdi¤imi bir Yüce Allah bilir, bir de ben bilirim ve Pazartesi saat 9:30’da Say›n Hüsamettin Özkan’› o zamanki milletvekilleri lojmanlar›nda ziyaret ettim ve kendisine benim böyle bir teklifi kabul edemeyece¤imi, kendisine söyledim. Daha sonra merhum Baflbakan Bülent Ecevit, beni arad›lar. Bana söyledikleri fley flu olmufltu: ‘Say›n Haberal, siz talep etmediniz ki; biz, sizi aday gösterdik’ dediler. Ben de kendisine ‘Say›n Baflbakan›m, çok teflekkür ediyorum. Beni onurland›rd›n›z. Ama, benim inançlar›ma, benim ilkelerime göre, ülkemiz demokratik parlamenter sistemde yönetiliyor. Dolay›s›yla, meclis .. 10. Cumhurbaflkan›n›n meclisten seçilmesi gereklidir. Onun için, beni lütfen maruz görün’ demiflimdir ve ‘Bunu da müsaade ederseniz kamuoyuna aç›klayaca¤›m.’ demifltim. Say›n Baflbakan›m›z›n bana söyledi¤i ‘Ne olur 14’e kadar aç›klama yapmay›n.’ Çünkü, saat14’de toplant› yap›lacakt›. Ben de onun bu ricas›n› kabul ettim. Toplant› bafllamadan önce yazm›fl oldu¤um bas›n aç›klamas›n›, Say›n Hüsamettin Özkan’a gönderdim. Ve benim, bu konuyu kabul etmedi¤imi içeriye girdi¤i zaman rahatl›kla konuflun diye kendisine bildirdim. Olay bundan ibarettir.” RECA‹ B‹RGÜN ADINDA B‹R‹

“Kesinlikle de¤ilim hiçbir flekilde de flahsen her hangi bir fleyim söz ko27


BD HAZ‹RAN 2010

BD HAZ‹RAN 2010

nusu olmam›flt›r gerçekten hastanede yor; kald› ki, bu yasal olmayan faalitan›d›¤›m Recai Birgün ile bu olaylar›n yetlerle ilgili de biraz önce belirtti¤im içerisindeki Recai Birgün’ü anlamakta gibi gerekli yarg›lama ifllemleri yap›l›çok zorluk çektim ve do¤rusu ne diye- yor ve beraat ediyorlar. Acaba bu berace¤imi bilemiyorum. Ama söyledi¤i at karar›n› verenler yanl›fl m› yapt›? fleyler maalesef gerçek d›fl›d›r ve bir baflbakan›n koru- An›tkabir’e gitmenin size göre ma müdürüne de bunlar› ya- yasal olmayan hangi taraf› var k›flt›ramad›¤›m› hele hele acaba say›n savc›? bugün bir milletvekiline de bunlar› hiç yak›flt›ramad›¤›m› yani Dolay›s›yla yani burada filan yerde koTürk milletini temsil eden bir kifliye nuflulanla lütfen bu toplant›lar› birbide bunlar› hiç yak›flt›ramad›¤›m› özel- rine kar›flt›rmayal›m.” likle belirtirim.” Ben 1984 y›l›nda ihtilal yap›lm›fl ihtilalin yapt›¤› anti demok- ANITKAB‹R’E G‹TMEK DE M‹ SUÇ? ratik faaliyetlere karfl› ç›km›fl›m imza C. Sav. Pekgüzel: koymuflum ceza alm›fl›m. Ama buna “Bu mitingin o dönemdeki hükümekarfl›n geliyor burada böyle bir konu tin uygulamalar›n› protesto etmek halk› konufluluyor ve bu yap›l›yor. ve dolay›s›yla halk›n bir parças› olan orduyu hükümete karfl› tepki gösterBEN N‹YE BURADAYIM? Türkiye’yi yönetenler televizyonda meye ça¤›rmak gibi bir amac› var m›ydiyorlar ki; Türkiye bir hukuk devleti- d› aç›klar m›s›n›z?” dir. O zaman, Mehmet Haberal kendine soruyor diyor ki; ha madem öyle ben niye buraday›m? Dolay›s›yla, flimdi ülkenin yarar›na olacak ne varsa, ülkenin insanlar› bunu kullanmak durumundalar Say›n Savc›. E¤er, bunu kullanmazlarsa, o zaman biz endifle edelim. Hani diyorum ya “Konuflan Türkiye” konuflacak. An›tkabir’e gitmenin size göre yasal olmayan hangi taraf› var acaba Say›n Savc›? Yani bu toplant› de¤il asl›nda An›tkabir’e üniversiteden gelmifller. Diyorlar ki, biz An›tkabir’e gidiyoruz; Atatürk’ün mozolesine çelenk koyaca¤›z. Çelenk konuyor ve dönüyorlar ve ben dönüyorum. Ha, onun d›fl›nda yasal olmayan bir tak›m faaliyetler olu28

Prof. Haberal: “Böyle bir fley olabilir mi Say›n Savc›. Yani demokratik bir ülkede yani demokrasi devam ediyor. Üniversiteler soka¤a ç›kacak orduyu antidemokratik yola havale edecekler böyle bir fley olabilir mi? Sonra bu toplant›ya böyle bir anlam verilebilir mi? Normal insan-

lar ö¤retim üyeleri kalkm›fllar rektörleriyle beraber, Atatürk’ün mozolesine çelenk koymufllar. Bunu bu flekilde yorumlamak mümkün mü? E¤er biz bu hareketleri bu flekilde yorumlarsak, o zaman hiç kimsenin bir fley yapmamas› laz›m. O zaman hiç kimsenin anayasal hakk›n› kullanmamas› laz›m. Maalesef, bugün gördü¤üm tablo benim için fevkalade üzücüdür. Adeta bir korku tab-

losu sanki. TELEFONLAR KAPI DIfiINDA BIRAKILIYOR…

“Kusura bakmay›n, flimdi telefonlar dinleniyor. Baflkent Üniversitesi Ankara hastanesinin telefonlar› dinleniyor yarg› karar› olmaks›z›n. Böyle bir fley olabilir mi? O zaman oradaki insanlar acaba normal kendi hürriyetleri ellerinde dolaflabilir diyorlar m›? O zaman telefon niye var? O zaman insanlar neden birbiriyle konufluyorlar? Kusura bakmay›n iki kifli bir araya geliyor; diyorlar ki; “aman ha telefonlar› d›flar›da b›rak›n gelin! Burada beraber konuflal›m.” Böyle olabilir mi? Türkiye Cumhuriyeti bunun için mi kuruldu? Türkiye Cumhuriyetine bunlar yak›fl›yor mu yani bunlara yani yak›fl›yor mu bunlar, Türkiye Cumhuriyetine Say›n Savc›? Böyle bir fley olabilir mi? Hangi demokratik ülkede, acaba bugün insanlar bir araya gelip konuflacaklar› zaman telefonlar› kap›n›n arkas›nda b›rak›yorlar?” DÜNYA YANIK DERNE⁄‹ KONGRES‹ ‹STANBUL’DA

“fiunu söyleyim bu konuyu da burada bu flekilde tart›flmak gerçekten çok üzücü bir olayd›r. Ve üniversiteleri adeta kalk›p flimdi orduyu darbe yapmaya teflvik eder konumuna koymak, bu ülkenin gelece¤ine korkar›m acaba baflka flekilde bir darbe mi oluyor yani? fiimdi ben size bir örnek vereyim. Ben Dünya Yan›k Derne¤i Baflkanl›¤› yapt›m iki sene ve 2006-2008 Montreal Kanada da bir kongre düzenledim ve 2010 kongresini ‹stanbul’a Türkiye’ye ald›m. Bu derne¤in toplant›s›n›n haz›rl›klar› yap›l›rken ben

maalesef gözalt›na al›nd›m. Böyle olunca yönetim kurulu Temmuz ay›nda topland›. Madem ki, Mehmet Haberal tutuklu; biz bu derne¤in toplant›s›n› Türkiye’de yapamay›z. Bak›n, olay nerelere gidiyor. Ben, onlara buradan avukatlar›m vas›tas›yla flu mesaj› gönderdim. ‘Ben sizin ülkenizin ifllerine kar›fl›yor muyum? Dolay›s›yla siz de benim ülkemin ifllerine kar›flamazs›n›z. Benim ülkem dünyan›n en güvenilir ülkelerinden bir tanesidir. Kongrenin sorumlusu benim bu kongre burada yap›lacakt›r.’

Adeta ültimatom verdim ve sonunda arkadafllar›m Eylül ay›nda topland›lar ve ‘Mehmet Haberal ne diyorsa, biz onu yapaca¤›z.’ Ve flimdi inflallah e¤er ben de buradan hani suçsuz bunlar, suç de¤ildir, diye ç›karsam Haziran ay›nda o kongreyi ‹stanbulda inflallah yapar›z. Benim ve bütün vatandafllar›m›z›n birinci görevi, her zaman söyledi¤im gibi Türkiye Cumhuriyetini yükseltmek ve yüceltmektir. Ve onun için de yasal ve demokratik hukuksal her türlü haklar›m›z› kullanmak zorunday›z. Aksi halde, ülkemizin geliflmesine katk›da sa¤layamay›z. ” PATALYA

TOPLANTILARI

Say›n Baflkan ve ben flimdi size flunu söylersem, bugünkü iktidar partisi de kurulmadan önce bana gelerek yöneticileri hocam nolur bize izin verin flu toplant›lar› Patalya otelinde yapay›m ve bize acaba, flu flu kiflileri önerir misiniz, onlarla konuflur musunuz demesi anormal mi Say›n Baflkan? Yani ben sadece (2-3 kelime anlafl›lamad›) benim için ülkem önemli ülkemle ilgili 29


BD HAZ‹RAN 2010

BD HAZ‹RAN 2010

ne gerekiyorsa onu yapmak bir yerde kendi ölçülerim içerisinde bana ait. Benim bir görevimdir. Ben her partinin, bugün ülkeyi yöneten partinin Cumhurbaflkan› dahil, Baflbakan› dahil partilerini kurmadan önce benimle gelip gerek Üniversitede, Ankara hastanesinde gerekse di¤er özellikle Gölbafl›’ndaki Patalya otelinde bu konular› paylafl›p benimle beraber görüflüp ve sonunda Gölbafl› Patalya Oteli’nde bugünkü iktidar partisinin kurulufl çal›flmalar›n› yaparak bu partiyi kurdular ve bugün ülkeyi yönetiyorlar. Acaba bu da suç mu?

e¤itimine acaba ülkemin problemlerine bir katk› sa¤layabilir miyiz diye, bugün de düflünüyorum. Hakikaten yani iyi ki o kanal kurulmufl çünkü yani dinledi¤iniz, izledi¤iniz zaman bak›yorsunuz ha iflte bak›n haberler böyle do¤ru verilir çünkü o kanal› kurdu¤um zaman verdi¤im talimat flu olmufltur prensip olarak. Gerçek bilgiye ve belgeye dayanmayan hiçbir bilgi bu kanalda gündeme getirilemez, hiçbir flekilde yorum yap›lamaz, ne söylenmiflse odur ve bugün de bu kanal bu görevini rahatl›kla yapabiliyor.

YEfi‹L KART Prof. Haberal:

BEDRETT‹N DALAN’A SA⁄LIK YARDIMI

“Ben, burada söyledim. Benim siyasetle ilgim 1991 y›l›nda 9. Cumhurbaflkan›m›z Say›n Süleyman Demirel’in, bana adeta bir yerde gelmezsem aynen söyledi¤i fley fludur Güniz sokakta ikimiz beraber oturuyorduk bana dedi ki; ‘Bak›n ülkenin s›k›nt›lar› var. Benim insanlara ihtiyac›m var bunlardan birisi Haberal’d›r. Yar›n e¤er gelmezsen yar›n konuflmaya hakk›n olmaz’ dedi. Öyle deyince yapacak baflka bir fleyim yoktu, nitekim aday oldum, yeflil kart projesini getirdim. O kart› icat eden benim. Bugün o sistemi getirdi¤imle gurur duyuyorum. Çünkü, bu gün milyonlarca Türkiye Cumhuriyetinin vatandafl›, o kart sayesinde sa¤l›¤›na kavuflmufltur, kavuflmaya da devam ediyordur. Dolay›s›yla, benim kesinlikle böyle bir iddiam yoktur.”

”Ha tabi flimdi Bedrettin Dalan, hastal›¤› ile ilgili problemi vard› ve o problemi orda ki arkadafl›m vas›tas› ile hallettik gerçekten Bedrettin Bey beni arad›¤› zaman bana demiflti ki e¤er Amerika’da doktor tan›d›¤›n olmazsa gerçekten çok s›k›nt› olacakt›r. Bana yard›mc› olur musun ben de oran›n Miami üniversitesinin transplantasyon enstitüsünün bafl›ndaki arkadafl›m Anderas Tzakis’e telefon ettim, mail gönderdim ve gerekli ifllemler yap›ld›. Bunun arkas›nda Bedrettin Dalan vard› yap›lan toplant›da aynen ifadesini burada belirtiyorum: ‘Mehmet Bey burada gerçekten ne kadar itibar›n›z varm›fl beni krallar gibi bakt›lar.’ Burada ifadesi budur. Tabi bunlar söylenirken ülkemde neler oluyor ne flekilde oluyor bunlar aram›zda konufluldu.

KANAL B

DALAN’I BELED‹YE BAfiKANI OLARAK TANIDIM C. Sav. Pekgüzel:

“Evet Kanal B televizyonunu do¤rudur ben kurdum. Onu da, ülkemin 30

“Bedrettin Dalan ile irtibat›n›z nereden kaynaklan›yor, iliflkinizin boyutunu aç›klar m›s›n›z?” Prof. Haberal:

“Ha Bedrettin Dalan ‹stanbul’un Büyükflehir Belediye Baflkan› oldu-

tard›m ve ondan sonra Yeditepe Üniversitesi’ni kurdu. ‹liflkim bundan ibarettir.”

KANAL B’N‹N CD’LER‹ Prof. Haberal:

”Kanal B, 250 kifli civar›nda insan›n çal›flt›¤› bir kurum..Nitekim aday oldum, yeflil kart dur. Benim odamda projesini getirdim. O kart› icat e- ç›kan CD say›s› üçtür, da reklam CD’den benim. Bu gün o sistemi getir- onlar sidir. Onun d›fl›nda di¤imle gurur duyuyorum. Çünkü baflka bir fley de¤ildir milyonlarca Türkiye Cumhuriyeti ve oras› bir televizvatandafl› o kart sayesinde sa¤l›¤›- yon kanal›d›r. Her yerden o insanlara hana kavuflmufltur. ber gelir, kim oldu¤unu nereden bilece¤im. ¤u dönemde ben ‹stanbul’da daha önce Diyaliz Merkezi kurmufltum. Bostanc›’da, Bostanc› de¤il mi yanl›fl Bostanc›, H‹LAFET’‹N KALDIRILMASI Bostanc›. Bostanc› de¤il mi? Bostan- YILDÖNÜMÜ TOPLANTISI Üye Hk. Özese: c›’da bir diyaliz merkezi kurmufltum. ”Hilafetin kald›r›lmas›n›n 80. y›l› Sonra oras›n› ilgili kifli satt› daha sonra. itibariyle bir toplant› düzenlenmifl, ona Diyaliz merkezi yeri ar›yordum ve o kat›ld›n›z m›?” vesile ile biliyorum. Zaten Bedrettin bey daha sonra, kald› ki, 1991 seçimleProf. Haberal: rinde Bedrettin bey yanl›fl hat›rlam›”Hay›r efendim kat›lmad›m, bilmiyoyorsam adayd› ve hatta bakanl›k falan rum. Zaten, burada ö¤rendim, sizlerden da yapt› diye biliyorum. Yani yine ben ö¤reniyorum böyle bir toplant›n›n yahem ‹stanbul Belediye Baflkanl›¤›’ndan p›ld›¤›n›.” tan›yorum; hem de bu yani siyasi faaliyetleri dolay›s›yla tan›yorum ve daha Üye Hk. Özese: sonra da, ‹stanbul Yeditepe Üniversite”Kemal Alemdaro¤lu ile birlikte si’ni kurunca, arada bir 6 ay bir senede kat›ld›¤›n›z toplant› gösteri veya miting bir beni arar. ‹flte; acaba üniversitevar m›d›r?” lerde, üniversitede ne yap›yorsunuz ki ben de onlar› yapay›m. Hatta kuruluflunda bile müdürünü bana göndermifl ‘Acaba, bu konuda bize yard›mc› olur mu Mehmet Haberal?’ diye. Ben de, kendisine, bütün bildiklerimi ak-

Prof. Haberal: “Gösteri veya miting dedi¤iniz, bu An›tkabir’e yürüyüfl yani An›tkabir’i ziyaretimiz esnas›nda bütün üniversitelerin kat›ld›¤› bir toplant›d›r, bunu da yine dün a31


BD HAZ‹RAN 2010

BD HAZ‹RAN 2010

ç›klam›flt›m. Ülkem, demokratik bir hukuk devletidir. Dün de, söyledim ya hani, Alman imparatorunun söyledi¤i Berlin’de ( bir kelime anlafl›lamad›) söyledi¤i gibi “Berlin’de yarg›çlar var, Türkiye’de yarg›çlar yok mu? E¤er, bir fley yanl›fl ise, ben bura-

dan aç›kça belirtiyorum; her zaman da söyledim; e¤er bir suçun cezas› gerekiyorsa, o ceza ispat edilmeli, o suç ispat edilmeli, cezas› verilmeli ki, suçsuzlar rahat dolaflabilsin. Üye Hk. Özese:

“Kamuran ‹nan’›, ne zamandan beri tan›rs›n›z, aran›zdaki iliflki nas›ld›r? Kamuran ‹nan.” Prof. Haberal:

Say›n ‹nan ve Diyalog Grubu Mart 2006’dan beri Diyalog Grubunun daha sonra Milli Egemenlik Hareketinin bafl›nda yöneticisi olarak öyle söylemem daha bir uygun olacak, beraber bulundu¤umuz bir kiflidir. Konufltu¤umuz tek fley, bunu dün de defalarca söyledim; acaba ülkemize nas›l katk› sa¤layabiliriz, ülkemizin problemlerine nas›l çözüm önerebiliriz ki ülkeyi yönetenler de belki onlardan yararlan›r, bütün hedefimiz bütün çal›flmam›z bu olmufltur.

Her zaman flunu söyledim; ülkemiz oldu¤u için biz var›z, biz oldu¤umuz için ülkemiz var de¤il. Bu ülke yokluklardan yoksulluklardan, Atatürk, arkadafllar› ve aziz flehitlerimiz taraf›ndan kurulmufl bizlere emanet edilmifltir. Bu ülkeyi merhum ‹smet Pafla’n›n söyledi¤i gibi; “iftira rejimiyle” u¤raflt›rmak de¤ildir. Bu ülkenin yabanc›lara 32

karfl› da, kendi içimizde de, problemlere karfl› da güçlü olmas›n› sa¤lamakt›r. Bu bizim birinci görevimizdir. Bu toplant›lar›n da, tek hedefi bu olmufltur; acaba, ülkemize daha çok katk›y› nas›l sa¤layabiliriz? Üye Hk. Özese:

“Diyalog Grubu olarak ülke yönetimine katk›da bulunmak istedi¤inizden bahsediyorsunuz. Bu Milli Egemenlik Hareketinden sonra kurulan bir komite var. Zannediyorum efl güdüm komitesi. Bu komitede kimler yer al›yordu amac› neydi bir izah eder misiniz?” Prof. Haberal:

”fiimdi tabi bu sorular gerçekten çok hani çok enteresan, siz bunlar› bana sorarken, ben düflünüyorum; acaba yani benim ülkem gerçekten söylendi¤i gibi demokratik bir hukuk devleti mi yoksa baflka bir fleye mi gidiyoruz, nereye gidiyoruz? Bunu defalarca

söyledim. Bu benim ve arkadafllar›m›n, Türkiye Cumhuriyeti’nin elimdeki anayasas›nda hakk›m›z olan bir olayd›r. E¤er bunun bir anarfli hani bana tevcih edildi¤i gibi terör örgütü kurma, ülkeyi y›kma çok a¤r›ma gitti. Bunlar›, dün Say›n Baflkan’dan dinlerken, adeta bu bina benim kafama çöktü. Mehmet Haberal ülkeyi y›kmak için terör örgütü kuruyor; Mehmet Haberal iflte, Dan›fltay bask›n›nda, iflte bilmem iflte, silah kullan›lmas›nda katk› sa¤l›yor. Bunlar, bana kurflun atsa Say›n Baflkan çok daha az etki eder. Bilirdim ki, bundan dolay› bana kurflun at›ld›. Böyle bir fley olabilir mi?

Bu bir organizasyondur. Bunu defalar-

ca söyledim. Milli Egemenlik Hareketi, ülkemizin sorunlar›na çözüm aramak için kurulan bir oluflumdur. Amaç ülkemize hizmet etmektir, dolay›s›yla burada bir yönetim grubu oluflturulmufltur bir de komite oluflturulmufltur, o komitenin bafl›na da benim ismim konulmufltur. Fikir al›fl veriflinde bulunup, acaba çünkü orada 14 Ocak 2008’de arkadafllar›m›z›n beraber ald›¤›m›z karar bir siyasi oluflum kurabilmektir. Yoksa bu ülkede siyasi oluflum kurmak anayasaya ayk›r› m›? E¤er öyle düflünüyorsak, o zaman bu partiler neden duruyor ortada? Neden kuruldu?

insan çal›flt›r›yor. fiunu çok iyi hat›rl›yorum; bu iktidar›n ilk hükümeti kuruldu¤u zaman, bu hükümetin Çal›flma Bakan›, aynen flunu söylemifltir, bu ülkede yüz kifliye iflverenin sosyal sigortalar primini düflürece¤im. Halbuki, Mehmet Haberal binlerce insan çal›flt›r›yor. Üstüne üstlük biraz daha, biraz daha biraz daha ç›kar›ld›. Benim suçum galiba bunlar m›? O zaman ben, Mithat Paflay› hat›rlamak zorunday›m, Mithat Pafla ne demifl; “Millete hizmet eden ya da hizmet etmeye heveslenenler, baflka bir tür sonuç beklemez” diyor. Bunu mu söyleyeyim yani, onu mu demek istiyorsunuz? Ama, ben onu öyle kabul etmiyorum. Merhum Mithat Paflay› ben rahmetle flükranla an›yorum.

Örnek veriyorum, bugün ülkeyi yöneten iktidar partisi, ayn› koflulda, ayn› ortamda benim iz- Mehmet Haberal ülkeyi y›kmak için nimle Patalya Oteli’nde nas›l çal›flt›, terör örgütü kuruyor; iflte Dan›fltay nas›l kuruldu ve bask›n›nda; iflte silah kullan›lmas›nbugün, ülkeyi yöda katk› sa¤l›yor. Bunlar bana kurnetiyor? Kusura bakmay›n. Acaba flun atsa Say›n Baflkan çok daha az onlar da m› suç ifl- etki eder. Böyle bir fley olabilir mi? ledi? fiimdi, onu mu

söyleyelim? Böyle bir fley olabilir mi? Dolay›s›yla, bu sordu¤unuz sorular, gerçekten benim ülkeme yak›flm›yor kusura bakmay›n. Yani flöyle mi oluyor? fiimdi, ben onu düflünüyorum; Türkiye Cumhuriyetinin vatandafl›, bu kadar ifl yap›l›yor, bunlar› söylemek durumunday›m kusura bakmay›n. Mehmet Haberal, bu ülkede organ naklini bafllat›yor, dünyay› Türkiye’nin aya¤›na getiriyor, Allah nasip ediyor dünya organizasyonlar›n bafl›na geliyor, bu ülkede üniversite kuruyor, bu ülkede hastaneler kuruyor, bu ülkede binlerce

Bu ülkeye Ziraat Bankas› kazand›rm›flt›r. Ama Mithat Pafla’y› oraya gönderen Osmanl›’n›n Milleti de¤ildir; Mithat Paflay› oraya gönderen maalesef o dönemde Osmanl›’y› yönetenlerdi. fiimdi, böyle mi söyleyeyim yani? Yani burada da, Türkiye’de bunlar yap›l›yor. Beni, buraya milletim göndermedi; kusura bakmay›n. Onun için ya, bunu özellikle belirtiyorum. M‹LLET‹ME HESAP VERMEK ZORUNDAYIM… Acaba, baflka ne var? Ama, 33


BD HAZ‹RAN 2010

bana lütfen her fley(i) sorunuz! fiu kuvvetli flüpheyi, burada ortaya ç›kartmak zorunday›z. Çünkü, ben söyledim; Türk milletine hesap vermek zorunday›m.” Üye Hk. Özese:

“Mehmet Bey amac›m›z sizin anayasal hakk›n›z› sorgulamak de¤il. ‹ddianame kapsam›nda.” Prof. Haberal:

“Hay›r, siz beni sorguluyorsunuz efendim. Ben bunu görüyorum ve üzüntü duyuyorum.” Üye Hk. Özese:

“‹ddianame kapsam›nda araflt›rma yap›yoruz.” Prof. Haberal:

“Bak›n, ben size flunu söylüyorum bir Türk vatandafl› olarak Say›n Baflkan, bir Türk vatandafl› olarak bu tarz bir sorgulamadan üzgünüm, üzüntü duyuyorum. Ben, ülkemle gurur duyuyorum. Ben, ülkeme hizmet etmekten gurur duyuyorum. Dünyay›, bu ülkenin aya¤›na getirmiflim. Ben dünyay› bu ülkenin aya¤›na getirmiflim. Bu ülke, beni tutuklam›fl. Ülkemde yap›lan uluslararas› kongrenin onur konu¤u, aç›l›fl konuflmas›n› yapamam›fl bir kifliyim. Bu ülkem ve maalesef ülkemde ben tutuklanm›fl›m. Dünya Organ Nakli Derne¤i’nin, binlerce insan›n›n, Türkiye’ye gelmesine engel olmufl bir sorgulamadan geçiyorum. Bunu kabul etmem mümkün de¤ildir; kusura bakmay›n.” BANA SUÇ NASIL YARATILIR ÇABASI… 34

BD HAZ‹RAN 2010

Üye Hk. Özese:

“Adnan K›l›çarslan’› tan›r m›s›n›z?” Prof. Haberal:

“Hay›r tan›m›yorum.” Üye Hk. Özese:

“Yine iddianameye göre 42 telefon görüflmeniz var gözüküyor.” Prof. Haberal::

“Kusura bakmay›n; flimdi, bu iddianameyle ilgili ben daha fazla konuflmak istemiyorum. Çünkü, bu iddianame benim terör örgütü kurmam üzerine kurulmufl bir iddianamedir. Bunu da, Türk Milletinin takdirine ben arz ediyorum. Sizlerin de, takdirine arz ediyorum. Bu kadar, ülkemle 24 saat meflgul olmuflum o yani flöyle olmufl; Mehmet Haberal karaci¤er transplantasyonundan ç›km›fl, böbrek transplantasyonuna ç›km›fl, bu kadar bilimsel çal›flmalar› yapm›fl, arkas›ndan bir de 24 saatin üzerine 24 saat ilave etmifl terör örgütü kullanm›fl kurmufl. Ben, biraz önce de söyledi¤im gibi, Say›n Baflkan bunlar› bana söyleyece¤inize, bana kurflun atsayd›n›z bu kadar etkili olmazd›. Bunu özellikle belirtmek istiyorum. Dolay›s›yla, ‹ddianame maalesef bir yerde, bana adeta suç nas›l yarat›labilir ? fiimdi 25 senedir karfl›laflmad›¤›m bir insanla, bana terör örgütü kurduruluyor. Buyurun, ‹ddianamenin de¤erlendirmesini takdirlerinize b›rak›yorum.”

Prof. Haberal müdafi Av. Serdar Özersin söz istedi verildi: “Hakim bey biraz önce Adnan K›-

l›çarslan beyle ilgili bir fley sordu, biz ‹ddianame yay›nland›ktan sonra, bir araflt›rma yapt›k. Adnan K›l›çarslan bir polis memuru ve Rektör Beye devletin vermifl oldu¤u korumalar›, bizim üniversitemizin telefonlar›ndan, kendisini ar›yor. Rektör Bey, tan›m›yor bu flahs›. Dolay›s›yla, bu hususun da dikkate al›nmas›n› talep ediyoruz. Rektör Beyle, 42 kez konuflmufl diye bir soru soruldu. fiimdi, Rektör Bey, Adnan K›l›çarslan Bey’i hiç tan›m›yor. Bu flah›s, Rektör Bey’in devletin vermifl oldu¤u resmi korumalar›n›n aram›fl oldu¤u bir flah›s. Dolay›s›yla rektör beyle hiçbir alakas› yoktur.” Prof. Haberal::

sün, bunu haz›rlayanlar d›fl›ndakiler; bunu özellikle belirtmek istiyorum. Çünkü, bu iddianame do¤-

rudan do¤ruya Mehmet Haberal’a, acaba nas›l suç yaratabiliriz? Bafltan beri, maalesef bu ‹ddianame, bu düzen üzerine kurulmufl. Benimle, hiçbir ilgisi olmayan yak›ndan uzaktan; ben diyorum ki; Ergenekon denilen olay› vatandafllar›m›z gibi ben de medyadan ö¤rendim. Onun d›fl›nda, baflka herhangi bir fleyim yok. Dahas›n› söyleyeyim; ben, gerek Emniyet’te yani Terör Örgütü Bölümünde, gerekse Savc›l›kta ve gerekse 14. Naip Hakimin önünde saatlerce ifade verdim. Saatlerce benim müvekkillerim (müdafilerim) orada dakikalarca savunma yapt›lar. Üzgünüm ki, maalesef daha sonra da üstelik birçok belge verdik, oralara

“‹flte iddianamenin taktirini ben sizlere b›rak›yorum. Bun25 senedir karfl›laflmad›¤›m insanla lar kesinlikle benim yapmad›¤›m fleyler. bana terör örgütü kurduruluyor. Sadece bana hani o Buyurun iddianamenin de¤erlendirkuvvetli suç flüphesi mesini takdirlerinize b›rak›yorum olan var ya iflte o kuvvetli suç flüphesi acaba nas›l oluru olufl- dedik ki; bak›n fluyuz, fluyuz, fluyuz. Aturmak için, maalesef üzgünüm. Türki- ma, gördüm ki, ne benim ifadelerim, ne ye Cumhuriyetinin savc›lar›na bunlar› müvekkillerimin (müdafilerimin) yapt›kyak›flt›ram›yorum. Bunun özellikle al- lar› konuflmalar, ne üzerine koymufl oldu¤umuz belgeler, hiçbir tanesinin orada t›n› çiziyorum. Çünkü, Mahmut Esat Bozkurt’u lütfen iyi hat›rlayal›m, yeri yok. neden Türkiye Cumhuriyetinin Savc›s› diye bafl›na koymufllar. Hiç baflka bir yere koymam›fllar da, Türkiye Cumhuriyetinin Savc›s› diye o merhum, o k›ymetli Adalet Bakan› oraya demifl ki; Siz, Türkiye Cumhuriyetinin Savc›s›s›n›z. Dolay›s›yla, Türkiye Cumhuriyetinin Savc›lar›na, kusura bakmay›n, ben böyle bir iddianameyi yak›flt›ram›yorum. Beni mazur gör-

Yarg›, bu mu? Adalet, bu mu?

Gerçekten, bunu kabul etmem mümkün de¤ildir.” NE Ö⁄RENMEK ‹ST‹YORSANIZ BANA ONU SORUN Üye Hk. Özese:

“fiunu, ayr›ca sormak istiyorum Mehmet Bey; bu Fatih Hilmio¤lu ile ilgili iddialar›n bulundu¤u yaz›, size niye gönderildi? Sebebi nedir?” 35


BD HAZ‹RAN 2010

Prof. Haberal: “Say›n Baflkan daha baflka neyi aç›klayay›m ben? Söylemesinin sebebi flu; kifli akl›s›ra Fatih Hilmio¤lu’nu, bana flikayet ediyor olay bu yani, kusura bakmay›n. Ben, özellikle hakikaten üzgünüm yani siz, ben, size flunu sorabilir miyim, acaba siz, benden ne ö¤renmek istiyorsunuz? Onu söyleyin de, ben de size onu aç›klayay›m. Yani bunu getirip, o mektuba lütfen ba¤lamay›n. Siz benden ne istiyorsan›z, onu sorun da, ben de, size onu aç›klayay›m.” KARADAYI PAfiA’YA GÖNDER‹LEN TÜRKÜ CD’LER‹ Üye Hk. Özese:

“Yine yap›lan aramalarda 319 ile numaraland›r›lm›fl Profesör Doktor Mehmet Haberal rektör ibareli say›n emekli orgeneral ‹smail Hakk› Karaday› muhterem paflam istemifl oldu¤unuz FD, F nokta D kiflinin isimli kiflinin CD’lerini gönderiyorum hürmetlerimle yaz›l› Mehmet Haberal imzal› bir sayfal›k doküman içeri¤inde Mehmet Haberal isim ve imzal› emekli orgeneral ‹smail Hakk› Karaday›’ya yaz›lm›fl. Muhterem paflam istemifl oldu¤unuz FD isimli flahs›n CD’lerini gönderiyorum.” Prof. Haberal:: “Say›n baflkan.” Üye Hk. Özese:

“Hürmetler ile içerikli bilgisayar ç›kt›s› yaz›s› ele geçirilmifl.” Prof. Haberal::

“Tamam.” Üye Hk. Özese: 36

BD HAZ‹RAN 2010

“Bunun ‹smail Hakk› Karaday›’y› tan›r m›s›n›z?” Prof. Haberal::

“Gayet tabi.” Üye Hk. Özese:

“CD’nin içeri¤i nedir sak›ncas› yoksa izah eder misiniz?” Prof. Haberal::

“Gayet tabi, tabi, gayet tabi ‹smail Hakk› Karaday› Paflay› yani bir defa Genelkurmay baflkanl›¤›ndan bir defa ismen tan›yorum. Ben flu anda hat›rlam›yorum, bunu aç›kça belirtiyorum ‹smail Hakk› Pafla ile karfl›laflt›m m› karfl›laflmad›m m› onu hat›rlam›yorum bunu net olarak aç›k bir flekilde söylüyorum. ‹ki, ne enteresand›r bak›n›z bir ülkenin emekli Genelkurmay baflkan›na ben bir mektup yaz›yorum diyorum ki CD’leri gönderiyorum. fiimdi Kanal B taraf›mdan kurulmufl gerçekten bugün gururla söylüyorum ki ülkemizin birçok vatandafl› taraf›ndan izlenen çünkü gerçekleri hakikaten oldu¤u gibi söyledim gündeme getiren bir kanald›r. Bu kanal benim Pazar günleri saat 20:00 (21:00)’da eski parlamenterlerden sanatç› Faruk Demir’in Anadolu’nun (Yurdun) sesi öyle de¤il mi program›n ad›, evet bir program› var. Evet, Türk halk müzi¤i ve Türk sanat müzi¤i ikisi beraber iç içedir. Dolay›s›yla Say›n ‹smail Hakk› Karaday›, emekli Genelkurmay baflkan›, bu program› yak›n izliyor ve bana bir gün telefon etti. Dedi ki hocam ben bu Faruk Beyin programlar›n› çok seviyorum acaba mümkün mü Faruk Beyin bu program›n›n CD’lerinden bana gönderebilir

misiniz? Ben de bu CD’leri ald›m paflam›za Say›n Genel eski Genelkurmay baflkan›m›za bu CD’leri gönderdim. O yazd›¤›m mektup da ondan ibarettir say›n baflkan.” Üye Hk. Özese:

“Konu anlafl›ld›, konu anlafl›ld›.” Prof. Haberal::

“Yani eski parlamenter Faruk Demir’in flimdiki Baflkent Üniversitesi’nin kuruluflu olan Kanal B’nin müzik biriminin bafl›nda bulunan Faruk Demir Beyin program›n›n CD’leridir. Eski emekli Genelkurmay baflkan›m›za gönderdi¤im CD’ler, olay bundan ibarettir.” BEN H‹POKRAT YEM‹N‹ ETM‹fi B‹R DOKTORUM Üye Hk. Özese:

“fiimdi 04 May›s 2002 tarihinde dönemin baflbakan› merhum Bülent Ecevit, sizin rektörü oldu¤unuz Baflkent Üniversitesine baflvurmufl ve tedavi alt›na al›nm›fl zannediyorum. fiikayet neydi söyleyebilir misiniz, yani hangi hastal›k nedeni ile baflvurmufltu?” Prof. Haberal::

“fiimdi ben bunu dün detayl› bir flekilde aç›klad›m, Bülent Bey ilk kez 04 Nisan’da (May›s’ta) bize müracaat etmifltir. O zaman bir kar›n a¤r›s›, Hindistan’dan dönmüfltü. Hindistan seyahati s›ras›nda birtak›m problemler olmufltu. O konu benim ile ilgili idi ve zaten geldi san›yorum 1 gece yat›rd›k, bir gaz flikayeti vard›, düzeldi ve ç›kt›. Onun d›fl›nda geldi¤i zamanki flikayetlerini, burada benim aç›klamam söz konusu olamaz, çünkü ben Hipokrat

yemini yapm›fl bir kifliyim, daha önce bunu size hat›rlatt›m. Benim hastam ile ilgili bilgi verebilmem için o hastam›n bana izin vermesi gereklidir Say›n Baflkan. Ben, nas›l say›n merhum Bülent Ecevit’in hastal›¤›n› burada size anlatabilirim. O zaman ben Hipokrat yeminine karfl›, onu ihlal etmifl olmam m›, böyle bir fley olabilir mi?” S‹Z BENDEN NE Ö⁄RENMEK ‹ST‹YORSUNUZ? Üye Hk. Özese:

“Mehmet Bey bu biraz önce muayene ettim dediniz, 04 May›s 2002 tarihinde muayene ettim dediniz. Buna herhangi bir rapor tanzim ettiniz mi?” Prof. Haberal:: “Hay›r, hay›r, hay›r efendim, bak›n flimdi ben burada flunu acaba sizden ö¤renebilir miyim? Siz, burada yani bunlar› sormakla benden ne ö¤renmek istiyorsunuz? Ben, flimdi desem ki size flimdi; bunlar benim yaflad›¤›m fleylerdir. Ben size desem ki; ben Bülent Bey’in kalbini dinledim, iflte nabz› aritmikti, iflte ba¤›rsak sesleri dinlenmiyordu, gelmiyordu, onun için ben iflte, flu tetkiki istedim. Ki bunun bir defa böyle bir fley yapamam, böyle bir fley söyleyemem. fiimdi, size bir baflka an›m› söyleyece¤im; ‹srail’de bir toplant›ya gitmifltim. Toplant›dan ç›k›flta, yurtd›fl›na dönece¤im, havaalan›nda iflte bana sormaya bafllad›lar” Hangi kongreye kat›ld›n›z? Ne anlatt›n›z? Hangi fleyi anlatt›n›z? Bir saat bekledik. Sonunda dedim ki; tamam ben flimdi size soruyorum. Dünya Yan›k Derne¤inin kong37


BD HAZ‹RAN 2010

BD HAZ‹RAN 2010

resine kat›ld›m. Burada elektrik yan›klar›n› anlatt›m, burada iflte flu kadar hastayd›, flu kadar; Ne anlad›n›z? dedim. Kifli yüzüme bakt› “kusura bakmay›n” dedi. “Ben, galiba yanl›fl yapt›m.” döndü gitti. fiimdi, bir defa böyle bir sorunun muhatab› benim olmamam gereklidir, dolay›s›yla ben size söyledim o benimle hastam aras›nda olan bir olayd›r, ben hastam için gere¤ini yapm›fl›m, hastam› taburcu etmiflimdir nokta. Bunun ötesinde, merhum Bülent Ecevit bana evet aç›klama yapabilirsiniz demedi¤i sürece hiçbir güç Yüce Allah’tan baflka, bana bunu söyletemez. Dolay›s›yla, siz ne sormak istiyorsan›z yani ne varsa flu meflhur kuvvetli flüphenin içerisinde, bana onu sorun da, ben de onu cevaplayay›m.” Üye Hk. Özese:

“Mehmet Bey, benim sorular›m aç›k yani teflhis ve tedavi yöntemlerini ö¤renmek için ben size soru soruyorum.” HAKKINIZ YOK BANA BUNLARI SORMAYA Prof. Haberal::

“Ben de size aç›k (cevap) veriyorum Say›n Baflkan, hay›r kesinlikle hay›r kusura bakmay›n, buna hakk›n›z yok, buna hakk›n›z yok. Bunu, bana hiç kimse soramaz.” Üye Hk. Özese:

“fiimdi bak›n Emniyetteki ifadenizde size bu flekilde sorulmufl.” Prof. Haberal:: “Hay›r; bir hasta ile ilgili kusura bakmay›n, hiçbir hastam ile ilgili bana bu soruyu hiç kimse yöneltemez. Ta ki, hastan›n izni o38

lacak, ayn› konunun doktoru olacak, o benimle konsültasyon yapacak. Onun d›fl›nda hiçbir güç, dünyada hiçbir güç, bu soruyu bana yöneltemez. Hiçbir güç, siz

hastan›za ne yapt›n›z ve ben üzgünüm böyle bir makamdan böyle bir soruyu duymaktan hakikaten üzgünüm, yaz›k gerçekten sizin de zaman›n›za yaz›k, bizim de zaman›m›za yaz›k. Bunlar›n bilinmesi gerekirdi diye düflünüyorum, Çünkü, bu t›pta kanundur, bu gerekçedir. Ben Hipokrat Yemini yapm›fl bir Mehmet Haberal’›m, bir doktorum; bunu nas›l söylerim size? Böyle bir fley olabilir mi? Hastaya ne tedavi yapt›n? böyle bir fley olabilir mi Say›n Baflkan? Olur mu böyle bir fley?” BUNLARI YANITLAMAK ZORUNDA DE⁄‹L‹M Üye Hk. Özese:

“04 May›s 2002 tarihinde merhum Bülent Ecevit baflvurdu¤u tarihte zaman, tarihte muayene ettiniz; herhangi bir tetkik veya test yap›ld› m›?” Prof. Haberal::

“Hay›r hay›r asla, ben size bunlar› cevaplamak durumunda de¤ilim. Bunu, bunu, bunu sormak durumunda de¤ilsiniz, böyle bir kusura bakmay›n böyle bir hakk›n›z da yok. Ben, muayene ettim, etmedim. Hastam bana gelmifl ben gere¤ini yapm›fl›m, hastam› tedavi etmifl göndermiflim. Böyle bir soru olabilir mi? fiimdi, ben size sorabilir miyim, flimdi siz suçluyu dinlediniz yahut da tutukluyu dinlediniz, acaba bu konuda ne flekilde karar verdiniz, ne flekilde ne böyle bir fley olabilir mi? Böyle bir hakk›m var m› benim? Sizin

böyle bir hakk›n›z olamaz.” Üye Hk. Özese:

“Efendim, o sordu¤um soruda.” BANA SUÇUMU SÖYLEY‹N DE CEZAMI HAKETM‹fi OLAYIM… Prof. Haberal::

Mh. Baflkan›:

“Rahats›zs›n›z yani sakin de¤ilsiniz bak›n›z, de¤erler yükseliyor.” Prof. Haberal:

“Olur mu böyle bir fley Say›n Baflkan?” KAÇ KEZ SÖYLED‹M BUNLARI

“fiimdi yanl›fl anlamay›n lütfen dün- S‹ZE? Üye Hk. Özese: den beri birçok fley tekrar tekrar döndürülüp, döndürülüp bana soruluyor. Ben size O bana 358 günü burada tutturan aç›k söylüyorum, bunflu meflhur kuvvetli flüphe ne ise, lar› böyle döndürmek yerine, flu ben hep üze- lütfen bunu oraya buraya da¤›trinde söylüyorum du- madan, deyin ki bu kuvvetli flüpheruyorum. O bana 358 nin ad› fludur; onun için Mehmet günü burada tutturan Haberal 358 günü hakettin, hatta flu meflhur kuvvetli flüphe ne ise, lütfen üstüne daha da cezay› hakettin obunu oraya buraya nu da çekeceksiniz. Ben de bunu da¤›tmadan, deyin ki; çekmeye haz›r›m. Aksi halde, oradan bebu kuvvetli flüphenin yan ediyorum, bu konuda yasal her türlü hakk›m› ad› fludur; onun için kullanaca¤›m; çünkü bu benim yasal hakk›m. Mehmet Haberal, 358 günü hak ettin, hatta üstüne daha da “Benim biraz önce sordu¤um 4 May›s cezay› hak ettin, onu da çekeceksiniz. 2002 tarihi itibari idi. fiimdi 17 May›s Ben de, bunu çekmeye haz›r›m. Aksi ile 27 May›s 2002 tarihi aras›ndaki halde, oradan beyan ediyorum, bu ko- tedavi sürecini soruyorum. Siz genel nuda yasal her türlü hakk›m› da kulla- cerrahi ana bilim dal› uzman›s›n›z zannaca¤›m› çünkü bu benim anayasal hak- nediyorum.” k›m, bunu da burada belirtmek istiyoProf. Haberal: rum. Böyle bir fley olabilir mi? Müm“Evet ben tabi genel cerrah›m ayn› kün mü?” zamanda benim ilave branfllar›m var Mh. Baflkan›: ben transplantasyon cerrah›y›m. Ben “Efendim, efendim lütfen sakin, ayn› zamanda yan›k tedavisi cerrah›sakin olun zaten rahats›zs›n›z.” y›m ve bu nedenle de Dünya Yan›k Derne¤inin de baflkanl›¤›n› yapm›fl bir Prof. Haberal: kifliyim buyurun efendim.” “Ben sakinim; ama bunlar› bana Üye Hk. Özese: sormakla olur mu, böyle bir fley Say›n “Bu Bülent Ecevit’in rahats›zl›¤›, Baflkan.” 39


BD HAZ‹RAN 2010

hastal›¤› sizin branfl›n›za giriyor muydu acaba?” Prof. Haberal:

“Bunu kaç defa size belirttim. Benim ve belgelerde de verdim, benimle ilgili de¤ildi Say›n Bülent Ecevit’in mevcut hastal›¤›, acaba ben anlatmakta m› bir s›k›nt› çekiyorum? Bunu kaç defa söyledim.” Üye Hk. Özese:

“Evet flimdi Bülent Ecevit hastanenizde yatt›¤› günden itibaren tedavi alt›na al›n›yor, birtak›m isimler evraklarda geçiyor, doktorlar tedavisi ile ilgileniyorlar. Size, yap›lan ifllemlerden bilgi veriyorlar m›?

BD HAZ‹RAN 2010

lim, böyle bir fley de söz konusu olamaz. Yani bir bu gerçekten çok en-

BANA SUÇUM DO⁄RUDAN SORULSA

teresan fleyler soruyorsunuz, benim böyle bir hakk›m yok. fiimdi, ben size desem ki; flu san›kla ilgili acaba iflte bak›n niye gelmedi bir araflt›r›n bakal›m bunu söylemeye hakk› olur mu, böyle bir fley olur mu? Hasta gelmemifl; ben onu araflt›raca¤›m flimdi.

Yani kusura bakmay›n, yani burada bütün bu haz›rlanan iddianamede hiç kimse al›nmas›n ve k›r›lmas›n, bütün mesele acaba Mehmet Haberal’a bir suç bulabilir miyiz? Olay budur. Baflka hiçbir fley de¤il yani o kuvvetli flüphe ne ise, ha ben de flimdi bekliyorum;

Ha, flöyle olur; e¤er bana dense ki; ya bak›n biz flu nedenle gelmiyoruz; ha o zaman ben onu elbette araflt›r›r›m. Ya biz gelmiyoruz denmifl, ya bize gelmemifl.” Üye Hk. Özese:

“Baflka sorulara geçmek istiyoum.”

BANA ÇOK ‹LG‹NÇ fiEYLER SORUYORSUNUZ Prof. Haberal:

Prof. Haberal:

“Bana bilgi verir arkadafllar›m, ama bunu tekrar, ben de size tekrar tekrar söylüyorum yani bu bir hekimlik kural›d›r; ama sonuç olarak, acaba nereye gidilmek isteniyorsa, o sonuç söylenirse ne siz yorulursunuz, zaman kaybedersiniz; ne de ben bunlar› tekrar tekrar size anlatmak durumunda kalmam, zaman›n›z› almam, zaman›n›z› kaybettirmem buyurun.”

Üye Hk. Özese:

Üye Hk. Özese:

“Efendim, niçin soru sordu¤umu size aç›klad›m ‹ddianamede birtak›m iddialar var ve bu bahsedilmifl onunla ilgili sorular soruyorum. Sizin tedaviye devam etmenizi istiyor muydu, istemiyor muydu?” Prof. Haberal::

“Efendim, ben buna yetkili de¤i40

“Buyurun.” “8 Ocak 2008 tarihinde Kemal Alemdaro¤lu ile Erdo¤an T isimli bir telefon görüflmesi var.” Prof. Haberal:

“Evet, dinliyorum efendim.” Üye Hk. Özese:

“Bu görüflmede, bir davadan bahsediliyor. ’Kemal Alemdaro¤lu’nun devam eden davas›n› Ankara’da Mehmet Haberal’›n takip etti¤i anlafl›lm›flt›r’fleklinde bir ibare var; Yine emniyetteki ifadenizin 28. sayfas›nda bu soru olarak size sorulmufl. Bu davan›n mahiyeti nedir aç›klayabilir misiniz?” Prof. Haberal:

“Hay›r efendim; kesinlikle do¤ru de¤ildir. Bu söylenenler kesinlikle do¤ru de¤ildir.

Üye Hk. Özese:

“Evet cevaplar› k›sa olursa, daha iyi olacak zamandan tasarruf etmifl olaca¤›z flimdi emniyetteki ifadenizde.” Prof. Haberal:

“Ama efendim siz de, siz de lütfen tekrar etmezseniz, ayn› fleyleri devaml› devaml› bir flekilde, o zaman ne siz zaman kaybedersiniz, Bunlarla itham edilmem gerçekten ne de ben.”

bana verilmifl en a¤›r cezad›r; yani flu 358 günden çok daha a¤›r bir cezad›r. acaba bu kuvvetli flüphe, hangi icraat›mda o kuvvetli flüpheyi ifllemiflim ya, o do¤rudan sorulsa, çok daha kolay olacak. Hani böyle iflte odur yok ilgim olmayan ne kadar fley varsa, o iddianame içerisine maalesef isminin bafl›na Türkiye Cumhuriyeti Savc›s› yazan kifliler taraf›ndan konmufl ve flimdi ben de, onlar› devaml› cevaplamak durumunday›m. Dolay›s›yla hiçbir ilgim yoktur.” Üye Hk. Özese:

“fiimdi ‘ülkenin sorunlar›n› görüfltük’ diyorsunuz; çözüm yollar›n› da görüfltünüz mü? Herhangi bir tekin (telkin), tavsiyede bulundunuz mu sivil toplum kurulufllar›na?” BU SORULAR BANA 358 GÜN HAP‹STEN DAHA A⁄IR CEZADIR Prof. Haberal:

“Ya bunlarla bunlarla itham edilmem gerçekten bana verilmifl en a¤›r cezad›r; yani flu 358 günden çok daha a¤›r bir cezad›r. Teflekkür ederim.”

Mh. Baflkan›:

“Efendim dünkü aç›klamalar›n›zda acaba baflka bir ihtilale do¤ru mu gidiyor yani silahl› ihtilal de¤il baflka bir ihtilal türüne mi gidiyor diye baflka bir flekle mi gidiyor fleklinde bir beyan›n›z geçti.”

‹K‹ K‹fi‹ FISILTISIZ KONUfiAMIYOR Prof. Haberal:

“Hay›r efendim acaba baflka bir yöne mi gidiyor yani demokrasiden uzaklafl›yor muyuz? Ya bu gün kusura bakmay›n, ben flimdi size sormak durumunday›m. Hukuk devleti olan demokrasi ile yönetilen Türkiye Cumhuriyetinde flöyle bir mahkemeyi siz gerçekten normal kabul ediyor musunuz? Yani suçu yok, her türlü suç adeta yarat›larak hani ben mesle¤imi yapan onun d›fl›nda baflka ülkemin, ülkeme hizmetten baflka bir fley yapmayan Mehmet Haberal’›m. Burada sa¤l›¤› bu denli zedelenmifl oldu¤u halde ki, esas zedelenme sebeplerinin bafl›nda da, bu organizasyon geliyor ve ben bu enstitüdeki hekim arkadafllar›ma, ne kadar teflekkür etsem azd›r. Bugün flu noktada konuflabili41


BD HAZ‹RAN 2010

yorsam onu buradaki hekim arkadafllar›m›n u¤rafl›lar›na borçluyum, dolay›s›yla bu olay› siz normal mi kabul ediyorsunuz? Yani e¤er bana flunu söyleyebiliyorsan›z hani söyleniyor ya ülkeyi yönetenler diyorlar ya Türkiye Cumhuriyeti demokratik hukuk devletidir. O zaman Mehmet Haberal soruyor kendine. Peki güzel de o zaman, ben niye burda bulunuyorum, Sebep ne? Bana, bana suçumu

söylemeden, kald› ki baz› mahkeme hakimlerinin, sadece 100/3 veya Türkiye Cumhuriyeti Ceza Kanununun 314/1’i ile geçifltirdi¤i kararlar› yani CMK 34, CMK-101, CMK 230, CMK 289’u dikkate almaks›z›n yazd›klar› kararlar›, siz demokratik olarak kabul edebiliyor musunuz? Veya bir hukuk karar› diye kabul ediyor musunuz Say›n Baflkan? Ben, bunu söylemek istiyorum bu gidifl Türkiye Cumhuriyetine yak›flm›yor bunun alt›n› burada bir kere daha çiziyorum. Siz, aman iki kifli bir araya geliyor, aman telefonlar›n›z› d›flar›da b›rak›n, beraber konuflal›m tarz›n› acaba tensip(tasvip) ediyor musunuz? Siz, 2 kifli bir araya gelip herkes kula¤›na e¤iliyor, aman ha baflkas› duymas›n, siz böyle bir ortam› acaba tasvip ediyor musunuz? Ben, bunlar›n hiç birini Türkiye Cumhuriyetine yak›flt›ram›yorum. Atatürk, arkadafllar› ve aziz flehitlerimiz bu ülkemizi hayatlar› pahas›na yokluklardan bunun için kurmad›. Kusura bakmay›n, bu ülkemizin hedefi belli olmufltur; asr›n medeniyet düzeyine ç›karmak. Atatürk böyle diyor ve ilave ediyor diyor ki; medeniyet öyle 42

bir atefltir ki, ona bigane kalanlar› yakar mahveder. Dolay›s›yla, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin insanlar› olarak bizim görevimiz, asr›n medeniyet düzeyini yakalamakt›r. Ben de, çok flükür kendi çap›mda gerekti¤i zaman 24 saat bunu yapmaya çal›flan Türkiye Cumhuriyeti’nin bir vatandafl›y›m, bir vatandafl›m. Ben, vatandafll›k görevimi yap›yorum hepsi bu kadar. ” KANAL B NE AMAÇLA KURULDU? Üye Hk. Özese:

“Kanal B’nin kuruluflunda ne gibi bir amaç güttünüz, kana B isimli TV kuruluflunda ne gibi amaç güdüyorsunuz?” Prof. Haberal:

“fiimdi Baflkent Üniversitesi birçok fakülte kurmufltu bu fakültelerden bir tanesi de iletiflim fakültesidir. ‹letiflim yani topluma hem sa¤l›k bilgilerini aktarmak hem e¤itim bilgilerini aktarmak hem de yani mümkün oldu¤unda da do¤rudan do¤ruya, yorumsuz, insanlar›m›z›n bilgilerini topluma aktarmakt›r bu amaçla kurulmufltur. Yani amac› temelde e¤itimdir ve sa¤l›k e¤itimidir, bunun için kurulmufltur. Yoksa hani baflka herhangi bir amaçla gayeyle kurulmufl de¤ildir ve ben flunu bir kez daha söylüyorum ülkemde kurdu¤um her fleyi bu ülke için kurmuflumdur, Kanal B de bu ülkenin televizyonudur, herkes orada ç›kar konuflabilir, görüflünü aç›klayabilir bu da zaten televizyonculu¤un ya bu flekilde iletiflim sisteminin bir sistemidir ve bizde bunu arkadafllar›m›z yap›yorlar onun d›fl›nda baflka herhangi bir amaçla kurulmufl de¤ildir.”

TÜRK ULUSU’NUN ÖZEL B‹LG‹S‹NE: Prof. Dr. Mehmet Haberal’›n, ‹stanbul 13. A¤›r Ceza Mahkemesi’nde 05-04-2010 / 06-04-2010 tarihleri aras›nda sorgu ve savunmas›n›n al›nmas›ndan sonra, avukatlar› taraf›ndan yap›lan tahliye talebi, Mahkeme’nin 0904-2010 tarihli 53. celsesinde karara ba¤lanm›fl ve 16 numaral› ara karar› ile; 20909 Sicil No’lu Mahkeme Baflkan› Sn. Köksal fiengün’ün: “San›k Mehmet Haberal’a isnat edilen suçlar›n vas›f ve mahiyetleri, dosyada mevcut delil durumu, savunmas›ndaki aç›klamalar›, suç vasf›n›n de¤iflme ihtimali, sosyal ve mesleki konumu, bu aflamadan sonra kaçma, saklanma ve delilleri karartma flüphesinin bulunmamas›, tutuklamadan beklenen gayenin de sa¤lanm›fl olmas›, yafl› ve gerekirse hakk›nda adli kontrol uygulamas›n›n da düflünülebilece¤i” gerekçesiyle “tahliyesine karar verilmesi” fleklindeki “Muhalefet fierhine” ra¤men, Üye Hakimler 28298 Sicil No’lu Hakim Sn. Hasan Hüseyin Özese ve 37266 Sicil No’lu Hakim Sn. Sedat Sami Hafl›lo¤lu’nun “Oy Çoklu¤u” ile ald›¤› karar uyar›nca “Dosya kapsam›, her san›¤a iddianamede ayr› ayr› isnat olunan suçlamalar ve bunlarla ilgili sevk maddeleri, delillerin tamamen

toplanmam›fl olmas›, at›l› suçlar› iflledi¤i hususunda kuvvetli flüphe sebeplerinin varl›¤›n›n devam etmekte ve bu suçlar›n CMK 100/3.maddesinden say›lm›fl olmas›” gerekçesiyle tahliye talebi reddedilerek, tutukluluk halinin devam›na karar verilmifltir. Prof. Dr. Mehmet Haberal, dergimizin bas›m›n›n yap›ld›¤› tarihte, hayati risk teflkil eden ciddi sa¤l›k sorunlar› nedeniyle halen tedavi alt›nda oldu¤u ‹. Ü. Kardiyoloji Enstitüsünde 17-04-2009 tarihinden bu yana tutuklu bulunmaktad›r. Dünyaca sayg›n bilim adam›m›z Prof. Dr. Mehmet Haberal, burada çok küçük bir bölümünü yans›tt›¤›m›z sorgu ve savunmas› ile tahliyesine yönelik Mahkeme Baflkan›’n›n “Muhalefet fierhi’nin” mevcudiyetine ra¤men, Mahkeme Üyeleri taraf›ndan “Oy Çoklu¤u” ile al›nan tutukluluk halinin devam›na iliflkin karardan da aç›kça anlafl›laca¤› üzere, halen daha “Ne ile suçland›¤›n›?”, “Hakk›ndaki kuvvetli suç flüphesinin ne oldu¤unu?” ve kaçma, delilleri karartma ya da yok etme flüphesi alt›nda bulunmamas›na ra¤men bir y›l› aflk›n süredir “N‹Ç‹N tutuklu oldu¤unu” ö¤renememifl ve bu nedenle, her gün hala, “SUÇUM, NE?” sorusuna bir yan›t aramaktad›r. 43


BD HAZ‹RAN 2010

Can Dündar’›n 16-05-2010 Tarihinde Milliyet Gazetesi’nde Yay›nlanan Yaz›s›

Ecevitlerin Kavgas› Ergenekon’da 2003’te, Karao¤lan Belgeseli için röportaj yapt›¤›m›z Bülent ve Rahflan Ecevit kamera önünde tart›flmaya bafllad›lar. O tart›flma belgeselde yer almad›. Ancak “Ecevit ve Gizli Arflivi” adl› kitapta yay›mlad›k. Mehmet Haberal’›n avukatlar› bunu mahkemeye delil olarak sundular. ‹flte o tart›flma, mahkeme dosyas›ndan önce Milliyet’te... 44

BD HAZ‹RAN 2010

Ö

nceki gün 2. Ergenekon davas›na bakan ‹stanbul 13. A¤›r Ceza Mahkemesi heyeti, Bülent Ecevit’in, efli Rahflan Ecevit’le birlikte “Karao¤lan Belgeseli“ için verdi¤i röportaj›n video kayd›n›n CNN Türk’ten istenmesine karar verdi. Röportaj›n getirtilip mahkemede izlenmesini isteyenler, san›k Prof. Dr. Mehmet Haberal’›n avukatlar›yd›. Mahkemeye getirtilmesi istenen röportaj› yapan ise bizdik: R›dvan Akar ve ben... ‹fl göremez raporu Röportaj›n mahkeme için önemine de¤inmeden, k›saca “hastal›k tart›flmas›”n› hat›rlatmakta yarar var. 2002 y›l› May›s ay›nda Bülent Ecevit, Prof. Mehmet Haberal‘a ait Baflkent Hastanesi’nde tedavi görmüfltü. Daha do¤rusu, tedavi için gitti¤i hastanede geçirdi¤i 11 günün sonunda durumu kötüleflmiflti. Bunun üzerine Rahflan Ecevit’in ›srar›yla tedavisi tamamlanmadan hastaneden ç›kar›lm›fl, eve götürülmüfl, evde k›sa sürede toparland›¤› söylenmiflti. Ecevit, o günden sonra Prof. Haberal’la randevusuna gitmemiflti. Bunun nedenini dönemin DSP Grup Baflkanvekili Emrehan Hal›c› flöyle aç›klam›flt›: “O randevuya gitseydi, kendisine ‘çürük’ veya ‘ifl göremez’ raporu verilecek ve Baflbakanl›ktan düflürülecekti.” O dönem Ecevit’in koruma amirli-

¤ini yapan DSP ‹zmir Milletvekili Recai Birgün de ayn› görüflteydi: “Dünyada tedaviyi kesip de aya¤a kalkan tek insan Ecevit’ti. O gün yaflananlara, 57. Hükümet’in düflürülmesi operasyonun bir parças› olarak bakt›k. Bu operasyonun bir aya¤› da Ecevit’in devre d›fl› b›rak›lmas›yd›.“ “Ergenekon’un komplosu” mu? Rahflan Han›m baflta olmak üzere Ecevit’in yak›n çevresi, Hüsamettin Özkan’›n imzas›n› tafl›d›¤›na inand›klar› bu operasyonun “Ecevit’in devre d›fl› b›rak›lmas›”yla ilgili bölümünü Özkan’›n yak›n dostu Prof. Haberal’›n üstlendi¤i kan›s›ndayd›. Kimine göre Amerika, Irak operasyonuna direnen Ecevit’i bu yolla bertaraf etmeye çal›fl›yordu. Kimine göre ise “Ergenekon”, baz› komutanlar›n deste¤i ve Prof. Haberal’›n katk›s›yla Ecevit’i devirip Özkan’› baflbakanl›¤a haz›rl›yordu. Komplo teorileri böyle iddial› oldu¤u için de Ecevit’lerin görüflü önem tafl›yordu. 45


BD HAZ‹RAN 2010

BD HAZ‹RAN 2010

Ecevitlerin tart›flmas› dosyas›ndan önce Milliyet’te... R›dvan Akar’la birlikte haz›rlad›¤›- Bülent ve Rahflan Ecevit m›z “Karao¤lan Belgeseli” için 2003’te Eymir’de... Bülent ve Rahflan Ecevit’le günlerce süren uzun bir röportaj yapt›k. Bu rö- BÜLENT BEY’‹ KIZDIRAN portajda tabii hastal›k konusu da gün- YAZI deme geldi. R›dvan Akar: Emin Çölaflan’›n yaAncak konuyu aç›nca, bunun aile z›s› için yorumunuz nedir? içinde hala kanayan bir yara oldu¤unu Bülent Ecevit: Çok çirkin bir yaz› fark ettik. Haberal ve Özkan’› sorunca idi tabii... Rahflan hakl› olarak tepkisini Bülent-Rahflan Ecevit çifti, kendilerin- söyledi ve tabii üniversite hastaneden den beklenmedik bir flekilde kamera verilen, d›flar› s›zd›r›lan birtak›m fleyler, önünde tart›flmaya bafllad›lar. söylentiler, iddialar; o da ayr›ca çirkinR›dvan’la bu tart›flmay› bir süre di. Kimler yapt›, kimler yapmad› bilemüdahil olmadan izledik. Bülent Ece- miyorum tabii. Neyse ama, biraz fazla vit’in (san›lan›n aksine) efli karfl›s›nda bu konu üzerinde durduk. daha sert ve dominant bir tavr› oldu¤unu fark ettik. Belgeseli montajlarken de, hayli uzun süren bu tart›flman›n Ecevit’in tüm hayat›n› konu alan bir yap›mda yer almas›n›n do¤ru olmayaca¤›na karar verdik. Ancak tart›flman›n ayr›nt›lar›n›, daha sonra “Karao¤lan’›n belgeleri”ne de yer verdi¤imiz “Ecevit ve Gizli Arflivi” adl› kitapta (‹mge, 2008) yay›mlad›k. O kitaptaki tart›flma, Prof. Haberal’›n avukatlar›n›n dikkatini çekmifl olacak ki, Ecevit ve eflinin sözlerini mahkemeye delil olarak sundular. Haberal’›n avukat› Köksal Bayraktar, müvekkiline sorulan sorular›n büyük k›sm›n›n Ecevit’in tedavi süreciyle ilgili oldu¤unu hat›rlatarak mahkemenin bu röportaj›n ham bantlar›n› istetip izlemeProf. Dr. Haberal’ın avukatlarınca mahkemeye sini istedi. delil olarak sunulan röportajın kitabı. ‹flte o tart›flma, mahkeme 46

47


BD HAZ‹RAN 2010

BD HAZ‹RAN 2010

Can Dündar: fiunun için durduk üzerinde: Yani gerçekten kamuoyunda art›k sizin baflbakanl›k yapamayaca¤›n›z yönünde bir inanç oluflturulmaya çal›fl›l›yordu. Rahflan Ecevit: Evet o inanç oluflturulmaya çal›fl›l›yordu. Can Dündar: Orada belli ki inisiyatif size geçti, bir flekilde kamuoyunu kim oluflturuyorsa ona ‘Dur’ dediniz ve kalkt›n›z. O günden beri de hiç (tedavi) yapt›rmad›n›z gördü¤ümüz üzere.. Rahflan Ecevit: Evet... R›dvan Akar: Yani barda¤›n taflt›¤› bir yer mi vard›? Bülent Ecevit: fiimdi efendim, seçim geliyor, ben yatakta kalaca¤›m; bunu içime sindirmem mümkün de¤ildi yani... Gerçekten yatakl›k hasta olsayd›m, çaresiz katlan›rd›m ama... Can Dündar: Fakat bir yandan hepimizin yüre¤ini a¤z›na getiren bir sahne yafland› hastane önünde merdivenden inerken... Gerçekten bir düflme tehlikesi atlatt›n›z ve doktorlar ‘Ç›kmamal›yd› hastaneden’ dediler. Rahflan Ecevit: Evet ama o bu fleyle ilgili de¤ildi. Belki iyi göremedi filan... Yani herkes bir merdivende sendeleyebilir. TARTIfiMANIN TAM METN‹ Rahflan, bu konuyu kapatal›m lütfen! Bülent! dedikodu yapay›m ister misin? R›dvan Akar: Hastal›¤›n›z süreci... Herhalde özel hayat›n›za ilk defa bu kadar do¤rudan bir müdahale oldu ve bu kadar çok fley yaz›ld›, çizildi. Sizin 48

de çok üzüldü¤ünüzü biliyorum. Siz hastayd›n›z. Bunu kamuoyunun de¤erlendirifl tarz› üzerine de¤iflik yaz›lar ç›kt›. Bülent Ecevit:Bu, kifliden kifliye de¤ifliyordu. Medyadan çok insafs›zca, zalimce yaklaflanlar da vard›; daha anlay›fll› yaklaflanlar da vard›. Koalisyon ortaklar›m›z çok anlay›fll› idi. Rahflan Ecevit: (araya giriyor) Ama biraz da ‘Medya birisinin elinde’ diyorlard›. Onun da yazd›rd›klar› vard› tabii... Özür dileyerek... Bülent Ecevit: (eflini uyar›yor): Rahflan! Rahflan Ecevit: Özür diledim. Özür diledim... TARTIfiILAN HASTANE SEÇ‹M‹ Can Dündar: Nas›l bafllad› hastal›k Rahflan Han›m? Rahflan Ecevit:Yani hastad›r; herkes hasta olur. O da normal, herkes gibi hasta oldu. Ama hasta oldu¤u anda bindirdiler. Can Dündar: Bu hastane ve doktor tercihi sonradan çok tart›fl›ld›. O hastaneye ve o doktora nas›l karar verdiniz? Bülent Ecevit: fiimdi efendim bir kere hastaneden bir flikâyetim yok. Birtak›m spekülasyonlar ç›kt›, onlar da en az›ndan abart›ld›. Genel Merkez’in hemen yan› bafl›ndad›r biliyorsunuz Baflkent Üniversitesi Hastanesi... Genellikle bir ivedi sorunumuz oldu¤u vakit ona baflvururuz veya partililer oraya baflvururlar. Benim de öyle ani bir fley bast›rd›. '7 AY YATSA S‹YAS‹ HAYATI B‹TERD‹'

Rahflan Ecevit: fiimdi orada merak edilen konu, Ecevit’e yanl›fl tedavi mi yapt›lar? Hay›r! Ecevit’e orada yanl›fl tedavi yapmad›lar. Sadece orada baz› kimseler Bülent’e çok aylara yay›lan bir dinlenme gereksinimi telkin ettiler. Bu demek oluyordu ki en afla¤› böyle 7-8 ay dümdüz yatacak. Bülent Ecevit: O kadar büyük bir fley de¤il. Rahflan Ecevit: Öyle... Öyle dediler. Bülent Ecevit: Dediler... Rahflan Ecevit: Dediler... Dur flimdi iflte söylüyorum... Dediler... Ve bu da demek oluyordu ki, bir partinin genel baflkan› 7 ay yatacak ise onun siyasi hayat› biter. Bülent Ecevit: 7 ay sürecek gibi bir fley söylenmedi bana. Rahflan Ecevit: Söylendi Bülent... Bülent Ecevit: Hay›r söylemediler. Aksine iflte ‘fiu tarihten 11 gün sonra gel, durumuna yeniden bakal›m. ‹yi gidiyor, iyilefliyorsun. O durum nas›l, 11 gün sonra yeniden gel...’ Rahflan Ecevit: Hay›r öyle olmad› o... Bir kere daha muayene etmek istediler; o ayr›... Ama onun d›fl›nda bu flekilde bir telkin yap›ld› ve biz de bu telkine ayak uydurmad›k. 4 May›s 2002’de hastaneye yatan Bülent Ecevit 17 May›s’ta taburcu ol-

mufl, Ecevitleri Haberal u¤urlam›flt›. 'DED‹KODU YAPAYIM ‹STEMEZS‹N' Bülent Ecevit: Hay›r bana o flekilde ‘7-8 ay yatakta kalacaks›n’ denmedi. Rahflan Ecevit: Tabi sen onu iflte... Neyse... Bülent Ecevit: Ve dedi¤im gibi iflte, ‘fiu tarihte yeniden gel...’ Rahflan Ecevit: ‘Yeniden gel’ dendi evet. Bülent Ecevit: ‘Durumuna bakal›m’ dedi ve genellikle durumumun h›zla iyileflmekte oldu¤unu söyledi. Onun d›fl›nda öyle 7 ay, 8 ay gibi bir fley söz konusu olmad›. Rahflan Ecevit: Evet söylendi ve öyle söylendi¤i için biz çok bunald›k. Bülent Ecevit: Kim söyledi? Rahflan Ecevit: ‹flte flimdi burada 49


BD HAZ‹RAN 2010

BD HAZ‹RAN 2010

dedikodu yapay›m ister misin? ‹stemezsin tabii... Bülent Ecevit: Rahflan, bu konuyu kapatal›m. Rahflan Ecevit: Kapatal›m Bülent... Ben de kapat›yorum. Ama sana böyle bir telkinde bulundular. Bülent Ecevit: Kim bulundu? Rahflan Ecevit: Söylemek istemiyorum flimdi... BÜLENT BEY'‹N KIZDI⁄I AN Bülent Ecevit: Ama flimdi Rahflan... ‘‹yi gidiyor’ dendi; o yürümeye, rahat yürümeye... Rahflan Ecevit: Tamam iflte, ‘Sen iyisin’ dendi; ‘‹yi gidiyor’ dendi. Bülent Ecevit: Tamam... Rahflan Ecevit: Ama ‘Böyle bir fley de yap’ dendi. R›dvan Akar: Doktor de¤il miydi onu söyleyen? Bülent Ecevit: Hay›r, öyle 7 ay-8 ay denmedi. Rahflan Ecevit: Dendi Bülent ve biz onun üzerine vazgeçtik. Bülent Ecevit: Hay›r onun üzerine vazgeçmedik. Rahflan Ecevit: Ve sen yataktan kalkt›n ve harekete geçtin. Bu biraz ‘Cumhurbaflkan› kitab› kime f›rlatt›’ tart›flmas›na benzedi, neyse... Bülent Ecevit (k›zarak): Rahflan lütfen... lütfen.... Rahflan Ecevit: Tamam. ‹flte, peki bu kadar söyledim. Fazla da bir fley söylemedim. Bülent Ecevit: Daha ne söyleyeceksin? 'ARAMIZI AÇACAKSINIZ' 50

Can Dündar: Tabii bas›na yans›yan k›sm›, bunun bir komplo oldu¤u ve hastanenin de bir flekilde bu ifle kar›flt›¤›... Yani bilerek ya da bilmeyerek, haber s›zd›rarak Ecevit’i iktidardan devirme hedefinin hastal›kla birleflti¤i gibi bir izlenim kamuoyuna yans›d›. Rahflan Ecevit: Tamam, siz bunu bana bakarak söylüyorsunuz, ama aram›z› açacaks›n›z onun için... Can Dündar: Katiyen öyle bir niyetimiz yok. Siz örnek ald›¤›m›z bir çiftsiniz bizim... R›dvan Akar: Peki efendim kaburgan›zda k›r›k ve bunun 12 gün sonra tespit edilmifl olmas› gibi bir fley söz konusu muydu? Rahflan Ecevit: fiimdi o bir ara bir düfltüydü. Düflünce gerçekten kaburgas› k›r›lm›fl, ama biz öyle bir fleyi fark etmedik. Daha sonra, zaman içinde ç›kt› onun a¤r›s›... A¤r›s› ç›k›nca o an gittik, röntgen çekildi ki, k›r›lm›flm›fl. ‘Kaburga kemikleri kendi kendine iyi olur’ dediler ve hakikaten kendi kendine iyi oldu, bitti. 'YANLIfi YORUMLANIR D‹YE G‹TMED‹M' Bülent Ecevit: Hay›r benim ayr›l›fl›m›n nedenini biliyorsun. O gazetecilerin... yine beni yanl›fl yakalayacaklar... Sonra evin önünde... Rahflan Ecevit: Hay›r, sen hastaneye yine gitmedin; o ayr›, o ayr›... Ama bunu bize söylediler. Biz de onu yapmad›k ve onun üzerine zaten ‘Ecevit hastaneyi b›rakt›, iyi oldu’ dediler. Can Dündar: Yani ‘yatmas› gerekiyor’ derken, kalkmas›n› siz mi söyledi-

niz? Rahflan Ecevit: Evet, evet kalkt› ve ayakta kald›. Can Dündar: Halbuki kamuoyu... Rahflan Ecevit:Yani orada yanl›fl bir tutum vard›. R›dvan Akar: Grup toplant›s›na gittiniz galiba de¤il mi? Bülent Ecevit: Evet. Rahflan Ecevit: Oradan MGK’ya gittin galiba de¤il mi? Evet oradan da MGK’ya gittin. Can Dündar: Yani doktorlar›n sözünü dinlemediniz asl›nda? Rahflan Ecevit: Evet evet... Can Dündar: O noktada ne oldu da siz vazgeçtiniz telkinden? Bülent Ecevit: Hay›r efendim onlar, doktorlar 11 gün sonra m› ne, evde, ‘‹yi, çok iyi gidiyor. 11 gün sonra gel. Yeniden muayene edelim, durumuna bakal›m’ dediler. Ben onu göze almad›m. Çünkü gazeteciler d›flar›da sabah akflam bekliyorlard›. Oradakiler dürüst davran›yordu. Fakat o medyan›n daha yetkili kesimi veya yazar-çizer kesimi, kim bilir yine neler diyecekler, nas›l ters yorumlayacaklar, her fley sa¤l›¤›m bak›m›ndan düzelmiflken yeniden birtak›m yanl›fl yarg›lar yay›lacak, diye gitmemeye karar verdim. 'DR. Z‹LEL‹ SÖYLED‹'

Can Dündar: Yanl›fl tedavi uyguland›¤› iddias›? Rahflan Ecevit:Hay›r, orada hiçbir yanl›fl tedavi uygulanmad›. Can Dündar: Tüm hastal›k sürecinde yani hiç?.. Rahflan Ecevit: Hay›r, hiçbir yanl›fl tedavi uygulanmad›. Zaten hiçbir doktor onu yapamaz. Can Dündar: Belki bilerek de¤ildir, ama hani ihmal... Rahflan Ecevit: Hay›r, hay›r hiç öyle bir fley olmad›. Sadece dedi¤im gibi... ona da izin yok... ‘7 ayl›k telkin hikâyesi’... Neyse... Bülent Ecevit: ‹lk defa duyuyorum bu 7 ayl›k telkini... Rahflan Ecevit: Ama Bülent, öyle söyledi. Bülent Ecevit: Kim söyledi? Rahflan Ecevit: Zileli öyle söyledi. Öyle söyledi Bülent ve üstünde çok durdu onun ve o kadar üstünde durdu ki biz bunald›k ve aya¤a kalkt›k. • 51


BD HAZ‹RAN 2010

FIRÇALAYARAK Emin Çölaflan’›n 19-05-2010 Tarihinde Gözcü Gazetesi’nde Yay›nlanan Yaz›s›

Serdar Günbilen

Mehmet Haberal Soruyor:

Suçum Ne? Sevgili okuyucular›m, elime birkaç gün önce ulaflan bir kitab› hafta sonunda soluksuz okudum…Ve Türkiye’deki adalet ad›na büyük üzüntü duydum. 232 sayfadan oluflan bu kitap 100 bin adet bas›lm›fl ve Bütün Dünya dergisinin eki olarak ücretsiz da¤›t›l›yor. Kitab›n ad›: ”Suçum Ne? Prof. Dr. Mehmet Haberal’›n Sözlü Silivri Savunmas›.”

Y

ay›na haz›rlayan, gazeteci a-

bimiz Mete Akyol. 66 yafl›ndaki Prof. Dr. Mehmet Haberal sadece Türkiye’nin de¤il, dünyan›n en önde gelen cerrahlar›ndan biri. Özellikle organ nakli konusunda uzmanlaflm›fl, ünü dünyaya yay›lm›fl bir bilim adam›. Baflkent Üniversitesi ile hastanelerinin, diyaliz merkezlerinin kurucusu ve tutukland›¤›nda üniversitenin rektörü. Vak›f olarak çal›flan 10 hastane ve 13 diyaliz merkezinin bafl›nda (idi.)

Bugüne kadar 1.832 böbrek, 350 karaci¤er nakli yapm›fl, onbinlerce insan›m›z› ameliyatlar›n52

da sa¤l›¤›na kavuflturmufl bir hekim.

Haberal bir y›l› aflk›n süredir tutuklu ve ‹stanbul’da bir hastanenin mahkum odas›nda, kap›s›nda bekleyen jandarmalarla yat›yor. Suçu: Ergenekon terör örgütü üyesi olmak! Darbeci!

Öncelikle belirteyim, yaz›m›n sonunda bu kitab› nerelerden bulabilece¤inizi aç›klayaca¤›m. Bunu mutlaka bulup okumal›s›n›z. ‹flte o zaman, Türkiye’de “adaletin”, Silivri mahkemesinin “nas›l çal›flt›¤›n›” do¤rudan görüp anlayacaks›n›z. *** 53


BD HAZ‹RAN 2010

Silivri mahkemesi, bir y›ld›r ifade vermek için bekleyen tutuklu Haberal’›n savunmas›n› 4 ve 5 nisan günlerinde –iki gün üst üste- hastane odas›ndan, video konferans yöntemiyle ald›. Yan›nda avukatlar›, doktorlar ve mahkemenin görevlendirdi¤i bir hakim vard›.. “Suçum Ne?” kitab› sadece bu iki günlük ifade alma ve çapraz sorgulama sürecinin mahkeme tutanaklar›ndan olufluyor. Haberal mahkemenin savc›lar› ve hakimleri taraf›ndan “Ergenekon terör örgütü üyesi” oldu¤u iddias›yla nas›l sorgulanm›fl? Kendisine hangi sorular sorulmufl? “Silahl› terör örgütü üyesi ve darbeci” oldu¤u konusunda mahkeme mutlaka baz› belge ve bilgileri ortaya ç›karm›flt›r diye düflünürsünüz, öyle de¤il mi yani! Tutanaklardan görüyoruz, yarg›lama iki temel unsurdan olufluyor. ‹lkinde, Haberal’a sorular soruluyor: “fiunu tan›r m›s›n, bunu tan›r m›s›n?” Bir sürü isim soruluyor. Haberal ço¤unu tan›m›yor, isimlerini ilk kez duydu¤unu söylüyor. Baz›lar›n› tan›yor çünkü o, sosyal hayat›n içinde bir rektör. Baz› gazetecileri, siyasetçileri, üniversite hocalar›n› do¤al olarak tan›yor. Ancak bu iliflkilerden ne silah, ne terör, ne darbecilik ç›km›yor. Haberal mahkemeye flunu söylüyor: “fiimdi sizden bir talebim var. Bana her seyin sorulmas› ki, 358 gündür tutuklu kalmama sebep olan ve hakk›mda verilen tüm tutuklama kararlar›nda geçen flu ‘Kuvvetli flüphe’ ne ise anlafl›ls›n.

Ben de birincisi aziz milletimize, ikin54

BD HAZ‹RAN 2010

cisi ö¤rencilerimize, üçüncüsü Baflkent Üniversitesi ve kurulufllar›nda çal›flan binlerce arkadafl›m›za, dördüncüsü ise dünyan›n her yerindeki bilim insanlar›na anlatay›m, onlara hesap vereyim. Beni burada tutturan flu meflhur ‘Kuvvetli flüphe’ ne ise, lütfen bunu oraya buraya da¤›tmadan deyin ki ‘Bu kuvvetli flüphenin ad› fludur. Onun için Mehmet Haberal, sen 358 günü hak ettin. Hatta üstüne daha da fazla cezay› hak ettin.’ Ben bunu çekmeye haz›r›m. Yani kusura bakmay›n, bu iddianamede bütün mesele, acaba Mehmet Haberal’a bir suç bulabilir miyiz!..”

Mahkeme tutanaklar›n› kitaptan okumay› sürdürüyorum…Ve kendi kendime diyorum ki, ilerideki sayfalarda mutlaka çok çarp›c› sorular gelecek, Haberal köfleye s›k›flacak ve onun nas›l bir darbeci, silahl› terör örgütü üyesi oldu¤u, savc› ve hakimlerin çapraz sorular› ve belgelerle ortaya ç›kar›lacak! Fakat yok, arad›¤›m› bir türlü bulam›yorum! Hakim Bey soruyor: “Erol Mütercimler’i tan›mad›¤›n›z›, ancak bir kitab›n› ald›¤›n›z› söylediniz. Kitab›n ismini alabilir miyiz?” Haberal yan›t veriyor: “Hay›r, ben kitab› almad›m. O kitap bana gönderildi.” Piyasada sat›lan bir kitap üzerinden sorgulama yap›l›yor. Alsa ne olur, suç mu?

Hakim Bey soruyor: “(Telefon dinlemesinde) fiöyle diyorsunuz: Ülkeyi bu adamlardan (AKP’den) kurtarmak için ne gerekiyorsa onu yapmak duru-

munday›z. Çünkü Türkiye hiçbir dönemde bu kadar zedelenmedi, bu duruma düflmedi. Bu sözlerle neyi ifade etmek istiyorsunuz?” Herkesin bir dostuyla telefonda konuflurken söyleyece¤i normal sözler, iflte böyle sorgulan›yor. Hakim Bey soruyor: “Kanal-B’nin kuruluflunda ne gibi bir amaç güttünüz?” Tüm yay›nlar› RTÜK taraf›ndan denetlenen yasal bir televizyon kanal›, sanki suç ifllenmifl gibi sorgulan›yor.

*** Sorgulaman›n ikinci önemli bölümü, rahmetli baflbakan Bülent Ecevit’le ilgili. Ecevit 2002 y›l›nda hastalan›yor ve Haberal’›n Baflkent Üniversitesi Hastanesinde tedavi ediliyor. Bir süre hastanede yat›p iyilefliyor ve taburcu ediliyor. Y›llar sonra, 2009 y›l›nda Ergenekon savc›lar›na “Çok önemli (!)” bir ihbar geliyor. Muhbir vatandafl, geçmiflte Ecevit’in koruma polisi olan, kendini onlara sevdiren ve son seçimde bu aile taraf›ndan DSP’den milletvekili seçtirilen Recai Birgün isimli biri. (fiimdi ba¤›ms›z milletvekili!) “Haberal, Bülent Bey’i safd›fl› b›rak›p kendi adamlar›na hükümet kurduracakt›! Tedavi Baflkent Hastanesinde devam etseydi, Haberal’›n doktorlar› taraf›ndan ona iflgöremez raporu verilecek ve Bülent Bey baflbakanl›ktan ayr›lmak zorunda kalacakt›.” Recai Birgün, Ergenekon savc›lar›na yapt›¤› baflvuruya, benim o günlerde Ecevit’in sa¤l›k durumuyla ilgili olarak yazd›¤›m ve ses getiren bir yaz›m› da

eklemiflti! “Suçum Ne?” kitab›nda Haberal’›n bu konuda savc›lar ve hakimler taraf›ndan nas›l sorguland›¤› da, aynen duruflma tutanaklar›ndan veriliyor. Okuyunca hayretler içinde kal›yorsunuz. Haberal’a ›srarla Ecevit’in o dönemdeki sa¤l›¤›, hastal›¤›n›n ne oldu¤u, hangi tetkiklerin yap›ld›¤›, nas›l bir tedavi uyguland›¤›, tedavinin ne sonuç verdi¤i, kendisine rapor verilip verilmedi¤i soruluyor…Ve Haberal yan›t veriyor: “Hay›r, kusura bakmay›n. Bir hastayla ilgili olarak bana hiç kimse bu sorular› yöneltemez. Taa ki hastan›n izni olacak. Onun d›fl›nda dünyada hiçbir güç bunlar› bana soramaz. Hiçbir güç ‘Siz hastan›za ne yapt›n›z’ diyemez. Böyle bir makamdan böyle bir soruyu duymaktan hakikaten üzgünüm. Sizin de, bizim de zaman›m›za yaz›k. Çünkü bu, t›pta kanundur. Ben Hipokrat Yemini yapm›fl bir Mehmet Haberal’›m. Bir doktorum. Bunu nas›l söylerim size. Hastaya ne tedavi yapt›n? Böyle bir fley olabilir mi Say›n Baflkan?” Haberal ve avukatlar›, bu bölümde, koruma polisi ve sonra milletvekili Recai Birgün’ün yasa d›fl› tan›k oldu¤unu belirtiyorlar. *** Kitab›n tamam›n› hiçbir yorum yapmadan oluflturan mahkeme tutanaklar›n› büyük bir dikkatle okudum. Bir tek sat›r›nda bile, ülkemizin de¤erli bilim adam› Prof. Dr. Mehmet Haberal’›n Ergenekon, darbe, silahl› terör örgütü ile ba¤lant›s›n› gösteren bir 55


BD HAZ‹RAN 2010

tek cümle, bir tek soru bulamad›m.

Gerek savc›lar ve gerekse hakimler taraf›ndan sorulan sorularda böyle bir konu yoktu, bir belge, bilgi yoktu. fiimdi belki diyeceksiniz ki “O halde Haberal sorgusundan sonra mutlaka tahliye edilmifltir!” Hay›r, mahkeme oyçoklu¤u ile (2’ye 1) tutuklu kalmas›na karar verdi.

Sevgili okuyucular›m, flimdi sizlerden istirham ediyorum. “Suçum Ne?” kitab›n› mutlaka bulup okuyun. Ve “adaleti” görün!

Bir bilim adam›n›n hangi nedenle bir y›l› aflk›n bir süredir tutuklu kald›¤›n› görün! Görmek için hukukçu olmaya falan gerek yok. Bu kitab› ücretsiz olarak edinebilece¤iniz yerler: Baflkent Üniversitesi Rektörlü¤ü. Bu üniversiteye ait tüm hastaneler ve diyaliz merkezleri. Üniversitenin tüm öteki kurulufllar› ve otelleri. Ayr›ca Bütün Dünya Dergisinin internet adresinden isteyebilirsiniz: www. butundunya.com.tr <http://butundunya.com.tr> Okuyun, karar siz verin!

ADALET HAKKINDA Bir yarg›ç, iyi niyetle dinlemeli, ak›ll›ca karfl›l›k vermeli, sa¤l›kl› düflünmeli, tarafs›zca karar vermelidir. Sokrates Adaletin hedef ve amac› eflitli¤i sa¤lamakt›r. ‹hering Hukuk ile medeniyet ve kültürleri aras›nda ahenk kuramayan cemiyetler bedbahtt›rlar. Falih R›fk› Atay Mal cimride, silah korkaklarda, karar da zay›flarda olursa düzen bozuktur. Hz.Ebubekir Ne kadar yüksekte olursan ol, yasalar senden de yüksektir. Thomas Fuller Adalet ancak gerçeklerden, mutluluk ancak adaletten do¤abilir. A. France Hakl› oldu¤unuza inan›yorsan›z, sakin olmay› baflarabilirsiniz. Bud Holiday Devlet Baflkan› olmaktansa, hakl› olmay› tercih ederim. Hanry Clay Ahlak›n olmad›¤› yerde kanun bir fley yapamaz. Napoleon 56

Ülkemizin sorunlar›yla ne denli ilgilendi¤inizi kendi kendinize saptayabilmeniz için küçük bir s›nav haz›rlad›k. Size, ad›n› bildirece¤imiz bir kiflinin flu anda nerede bulundu¤unu soracak, sonra da bulabilmeniz için hakk›nda birkaç ipucu verece¤iz. Cevab› hangi bilgiden sonra saptad›¤›n›za bakarak ilginizin derecesini de ö¤renebilirsiniz. ‹flte, flu anda nerede bulundu¤unu saptaman›z› istedi¤imiz kifli:

Emekli Albay

Levent Göktafl

Ve iflte, onu tan›yabilmeniz için hakk›nda birkaç ipucu bilgi: 1-Özel Kuvvetler Komutanl›¤›'n›n en seçkin subaylar›n›n e¤iticisi ve bir çok birli¤inin kurucusudur. 2-Yüksek atlama serbest paraflütçü, da¤ ve sualt› komandosu olan ilk ve tek subayd›r. 3-Erken terfisi olan 2 subaydan biridir. 4-Yaln›zca bir seferde, 40 askeriyle Irak'taki terör kamp›na girip yaklafl›k 240 teröristi etkisiz hale getiren bir komutand›r. Bu operasyonlar›n say›s›n› kendi de hat›rlamaz. 5-Arazide pusuya düflen ve kuflat›lan askeri birlikle, teröristler aras›na tek bafl›na girip, elindeki makinal› tüfekle teröristlere göz açt›rmadan askeri birli¤in pusudan ç›kmas›n› sa¤layan cesur bir askerdir. 6-Onun vücudunda et ve kemi¤e ilave olarak metal de bulunur. (Ameliyatla al›namam›fl, halen vücudunda bulunan kurflunlar ve k›r›k kemikleri birbirine tutturmak için kullan›lan metal parçalar.) 7-Barzani ve Talabani'nin, ad›n› duyduklar›nda kaçacak delik arad›klar› tek Türk'tür. 8-Ülkemizi ziyarete gelen Makedonya Genelkurmay Baflkan›'n›n uluslararas› bir ortamda, "Benim hocam (Özel Kuvvetler), hayran oldu¤um ve örnek al-

d›¤›m subayd›r" dedi¤i Türk Subay›'d›r. 9-Efli Yarg›tay'da görevli bir hukukçudur. 10- En çok üstün cesaret ve feragat madalyas› ve takdirnamesine sahip askerdir. 11- Kara Harp Okulu ‹flletme Bölümü mezunudur. 12- Gazi Üniversitesi ‹flletme Ana Bilim Dal› Üretim Yönetimi-Planlama yüksek lisans› sahibidir. 13- Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunudur. 14- ‹ngilizce, Rusça, Arapça bilir. 15- Üstün Cesaret ve Feragat Madalyas›’›n› 3 kez almaya sadece o hak kazanm›flt›r; bu özellikte baflka subay yoktur. 16 - Ayr›ca, alt› "Üstün Birlik Yetifltirme Berat›" vard›r. 17- 180 takdirname sahibidir. 18- Say›s›z flerit rozeti vard›r. 19- Kuzey Irak'ta yap›lan bütün operasyonlara kat›lm›flt›r. Yukar›da da okudu¤unuz gibi, Amerika ve Barzani aç›s›ndan tam bir teröristtir. Dikkatli okuyucular›m›z›n tahmini do¤rudur. E. Albay Levent Göktafl Ergenekon tutuklusudur. 57


BD HAZ‹RAN 2010

BD HAZ‹RAN 2010

Bo¤aziçi Üniversitesi Ö¤retim Üyeleri Ergenekon Davas›na Hay›r Dedi. Bo¤aziçi Üniversitesi’nden 61 Akademisyen Ergenekon Davas›na ‹liflkin Tarihi Bir Deklarasyon Yay›nlad›lar.

B

iz, afla¤›da imzas› bulunan Bo¤aziçi Üniversitesi ö¤retim elemanlar›, Silivri'de görülen dava kapsam›nda y›llarla ölçülen sürelerdir tutuklu olan ayd›nlar›n durumunu hukuka ve insan haklar›na olan sayg›m›z çerçevesinde kayg›yla izledi¤imizi duyurmak istiyoruz. Avrupa ‹nsan Haklar› Mahkemesi kararlar›na göre tutuklulu¤un devam› için "san›¤›n suçu iflledi¤i hususunda flüphenin varl›¤›" fleklindeki genel gerekçeler yeterli görülmemekte, kiflinin davran›fllar›n›n kaçaca¤›, delilleri karartaca¤›, veya tan›klara, ma¤durlara bask› girifliminde bulunaca¤› yolunda kuvvetli flüpheye neden oldu¤unun ayr›nt›l› biçimde gösterilmesi gerekmektedir.

58

Sözkonusu ayd›nlar›n ço¤u için böyle nedenlerin bulunmad›¤› kan›s›nday›z. Kendileri serbestken haklar›nda bas›nda ç›kan suçlamalara ve aç›klanan iddianamede adlar›n›n geçmesine karfl›n görevlerini ola¤an biçimde sürdüren bu kiflilerin kaçacaklar›n› düflündüren somut olgular yoktur. Bu aflamadan sonra delillerin karart›lmas› veya ilgililere bask› yapma olas›l›klar› da gerçekçi görünmemektedir. Nitekim otuz civar›nda san›k için mahkeme heyeti baflkan› bu gerekçelerle tahliye yönünde oy kullanmaktad›r. Yasalar önünde herkes eflittir. Bilim adam› veya yazar olmak kimseye bu anlamda bir ayr›cal›k kazand›rmaz.

Yarg›lananlar mahkemece suçlu bulunurlarsa kuflkusuz yasada belirtilen cezaya çarpt›r›lacakt›r. Fakat yak›n tarihimizde san›klar›n›n y›llarca tutuklu olarak yarg›land›klar› ve beraatle biten davalar hat›rl›yoruz. Hiç bir yurttafl›m›z için tutuklaman›n bu flekilde telafi edilmesi olanaks›z fiili bir cezaya dönüflmesini istemiyoruz. Amac›m›z kesinlikle adaletin yerine gelmesini engellemek de¤il, tam tersine, ülkemizde evrensel hukuk ve insan haklar› ilkelerinin tümüyle yerleflmesi için bu ba¤lamda göze çarpan olumsuzluklar›n düzeltilmesi dile¤imizi seslendirmektir. Kamuoyuna duyurulur. Prof. Dr. Nermin Abadan Unat Doç. Dr. Mehmet Akar Doç. Dr. Deniz Albayrak-Kaymak Ö¤r. Gör. Nigar Alemdar Prof. Dr. Ercan Alp Prof. Dr. Kuban Alt›nel Prof. Dr. Mahir Ar›kol Prof. Dr. Levent Arslan Prof. Dr. Yaman Barlas Prof. Dr. Ali Baykal Prof. Dr. Ümit Bilge Prof. Dr. Taner Bilgiç Prof. Dr. Nefl'e Bilgin Prof. Dr. Ifl›l Bozma Doç. Dr. Osman Nuri Darcan Prof. Dr. Ersan Demiralp Doç. Dr. Ebru Diriker Ö¤r. Gör. Belgin Dölay Prof. Dr. Günhan Dündar Doç. Dr. Mahmut Ekflio¤lu Prof. Dr. Nihal Ercan

Doç. Dr. Emine Erktin Y. Doç. Dr. Hamdi Erkunt Doç. Dr. Burak Güçlü Doç. Dr. H. Özcan Gülçür Prof. Dr. Aydan Gülerce Doç. Dr. Tunga Güngör Y. Doç. Dr. Frederic Kerem Harmanc› Y. Doç. Dr. K›vanç ‹nelmen Prof. Dr. Zeynep Yasemin Kahya Y. Doç. Dr. Günizi Kartal Prof. Dr. Ali R›za Kaylan Y. Doç. Dr. Selcan Kaynak Ö¤r. Gör. Yasemin Keskiner Ö¤r. Gör. Verda K›vrak Doç. Dr. Duygu Köksal Dr. Hayal Köksal Ö¤r. Gör. Dr. Ebru Mu¤alo¤lu Y. Doç. Dr. Mine Nakipo¤lu Prof. Dr. Nihan Nugay Prof. Dr. Turgut Nugay Prof. Dr. R›fat Okçabol Prof. Dr. ‹lhan Or Doç. Dr. Nesrin Özören Prof. Dr. Sumru Özsoy Doç. Dr. Cengizhan Öztürk Ö¤r. Gör. Müfide Pekin Doç. Dr. Tonguç Rador Prof. Dr. Sema Sakarya Ö¤r. Gör. Ayfle Nur Sankur Prof. Dr. Bülent Sankur Prof. Dr. Cem Say Prof. Dr. Alpar Sevgen Prof. Dr. Cevza Sevgen Dr. U¤ur Tando¤an Prof. Dr. Asl› Tolun Ö¤r. Gör. Dr. Aylin Ünald› Y. Doç. Dr. Mehmet Burçin Ünlü Doç. Dr. Cem Yalç›n Y. Doç. Dr. Levent Y›ld›ran Prof. Dr. Ünal Zenginobuz" 59


BD HAZ‹RAN 2010

BD HAZ‹RAN 2010

Orhan Tahsin’in 11-05-2010 Tarihinde Ortado¤u Gazetesi’nde Yay›nlanan Yaz›s›

Bir yürek hikayesi "Yeniden yaflama yolculuk." fiiir gibi bir söz. fiair, yaflamak güzel fley be kardeflim, demifl ya. Bugün bir yaflam yolculu¤una ç›kaca¤›z. Buna "ikinci bahar yolculu¤u" da diyebiliriz.

Y

aflam yolculu¤u Isparta'n›n

‹slamköy ilçesinden bafll›yor. ‹slamköy denince, akla gelen ilk ad, Süleyman Demirel oluyor. Dokuzuncu Cumhurbaflkan› Demirel! Yolculuk hikayemizdeki kahraman›m›z›n ad›, Tolga, soyad› da Kesen! Do¤um yerini söyledim.Do¤um tarihi de, 2004! Hikayenin geçti¤i y›llarda 4 yafl›ndayd›. Bu y›l da 6 yafl›na bast›. Yaflama sevincini yüre¤inde duyan bir çocuk. Ancak, bugünlerde yüre¤i buruk! Kendisine bir elin uzanmas›n›, onu öpüp aln›na götürmeyi bekliyor. Haberal Dede'sinin elini bekliyor. Çünkü o sihirli el, durmak üzere olan yüre¤ini çal›flt›rm›flt›. Küçük Tolga, iki kiflinin daha elini öpmek istiyordu. Pafla Dedesinin de, Demirel Dedesinin de! Dilerseniz, bir "Yaflama Yeniden

60

Yolculu¤un” seyir defterini birlikte okuyal›m. Her sabah, dünya yeniden kuruluyor ya. Dünyan›n yeniden kuruldu¤u sabahlardan birinde, Demirel'in, Ankara'da Güniz Sokaktaki 31 numaral› evinin kap›s› çal›n›r. Güvenlik görevlisi, iner, açar. Sonra da evin orta kat›na ç›k›p durumu Süleyman Demirel'e anlat›r. Hasta bir çocuk. Babas› ve amcas› ile... O s›rada Demirel'in tansiyonuna bak›lmaktad›r. Tansiyon aletini ç›kar›r: "Afla¤› iniyorum. Çocu¤u ve yak›nlar›n› getirin." der. Çocu¤un babas› durumu özetler. Kesik kesik cümlelerle. "Çocu¤um çok hasta... fiifa ar›yorum, bulam›yorum. Hastanelerde itilip kak›l›yorum" Onlara, Baflbakan, sa¤l›k reformu

yapt›k, art›k vatandafllar›m›z zengin, yoksul ayr›m› gözetilmeksizin istedi¤i hastaneye gidebiliyor, diyor. Gidiyoruz. Kap›lar duvar. Yine Baflbakan, 18 yafl›ndan küçük çocuklar devlet güvencesi alt›nda deyip duruyor. Bizim Tolgam›z 4 yafl›nda! 4 yafl›ndakiler çocuk say›lm›yor mu? Bunu gitti¤imiz hastanelerdeki doktorlara, yetkililere anlatmak istiyoruz. "O sözler nutuk" diyorlar. "Sa¤l›k de¤il, nutuk reformu yap›ld›" diyorlar. Demirel, baban›n sözünü kesmiyor. Boflals›n, diye rahatlas›n, diye. Sonra

Üniversitesi Hastanesi'ne götürülüyor. Sonra da gerekli bak›m yap›l›yor. Bir oda aç›l›yor. O odadaki bak›m birkaç hafta sürüyor. Tolga'da kalp yetersizli¤inin ötesinde "Akci¤er enfeksiyonu" da bulunuyor. Akci¤er düzeltiliyor. S›ra kalp aramas›na geliyor. Daha do¤rusu, uygun bir yürek aran›yor. Ancak bulunam›yor. Yürek bu "ha" denilince bulunmuyor ki. ‹ki hafta, üç hafta geçiyor. Küçük Tolga'n›n yüre¤i durdu duracak. Ku-

Haberal’›n yan›t› “AC‹L” oluyor. Say›n Cumhurbaflkan›m, flimdi bir ambulans ç›kar›yorum. Çocu¤u oradan ald›raca¤›m. da, o ünlü sözünü söylüyor: "Çaresine bakaca¤›z. Çare tükenmez" Küçük Tolga'ya, baba Ali Kesen'e, amca Hüseyin Kesen'e çikolata ikram ediliyor. Ancak, çocuk, o çikolatay› bile yiyemiyor. K›p›rdayacak, a¤z›n› açacak hali yok. Demirel, biraz önce tansiyonuna

bakan Dr. Aylin Cesur'a "Bana haberal Hoca'y› aray›n" diyor... Prof. Haberal ba¤lan›yor. Süleyman Bey, babadan, amcadan dinlediklerini Haberal'a aktar›yor. Haberal'›n yan›t› "AC‹L" oluyor. "Say›n Cumhurbaflkan›m, flimdi bir ambulans ç›kar›yorum. Çocu¤u oradan ald›raca¤›m" Befl dakika sonra Güniz Soka¤›nda siren sesi duyuluyor. Küçük Tolga Ankara'daki Baflkent

laklar telefon telinin ucunda! Telefon teli, Kesen ailesi için atar damar gibi. Telefonun zili ise, yeni bir kalp çarpmas›. Dördüncü haftan›n bafl›nda Demi-

rel'in kap›s› çal›n›yor. Dr. Aylin Han›m heyecanl›: "Baflkent Hastanesinden arad›lar. Bir trafik kazas›... Beyin ölümü... Ve Ispartal› küçük Tolga için aranan kalp bulunmufl. Ama hastan›n üç saat içinde hastaneye yetifltirilmesi gerekiyor" Isparta nire, Ankara nire? Demirel, Güniz Soka¤›'ndaki evde görevlilere talimat veriyor. "Asma- kesme" emri de¤il; "kalp yetifltirme" emri! Uçak aran›yor. Bir özel uçak! Belediyeler, ticaret odalar›, ifl adamlar›! Yok... Yok... 61


BD HAZ‹RAN 2010

Sonunda Genel Kurmay Baflkanl›¤›na baflvuruluyor. Genelkurmay›n yan›t›, "yüzde 99 bulaca¤›z" oluyor. Yüreklere, özellikle küçük Tolga'n›n yüre¤ine su serpen bir yan›t! Befl dakika geçiyor, geçmiyor. Genelkurmay Baflkanl›¤› Genel Sekreteri Salih Zeki Pafla Süleyman Demirel'i ar›yor: "Uçak haz›r efendim. Birkaç dakika sonra Isparta'ya uçuyoruz. Tüm Genelkurmay Tolga için dua ediyoruz" O s›rada Isparta'n›n ‹slamköy’ünde de sevinçli bir telafl vard›r. Tolgac›k en

O insan› "ci¤er"den etkiler; hikayenin sonunu merak ediyorum, araflt›raca¤›m. Devlet adam› Süleyman Demirel'le bilim adam›" Prof. Dr. Mehmet Haberal'›n adlar› Zinciribozan'da kesiflmiflti. Daha sonra da "Silivri yolu"nda... Bu bir vefa kesiflmesiydi. Say›n Demirel ve Say›n Haberal'›n adlar› bu kez de, Isparta- Ankara Hatt›nda bulufltu!. Bu da bir flifa kesiflmesi idi. Bir yürek hikayesi! Hikayenin kahramanlar› yazm›fl bu hikayeyi! Bana

Say›n Demirel ve Say›n Haberal’›n adlar› bu kez de Isparta-Ankara Hatt›nda bulufltu. Bu da bir ‘flifa kesiflmesi’ idi. acil biçimde haz›rlan›r. Ambulans... Uçak...Ve Tolga, Baflkent Üniversitesi Hastanesi'ne getirilir. Ameliyata al›n›r. Kalp de¤ifltirilir. Tolga 4 yafl›nda yeniden yaflama yolculu¤una bafllar.15 May›s 2008 Perflembe günü de, Demirel'in makam otomobili ile yeni yüre¤inin çarp›nt›s› ile ‹slamköy'e do¤ru yola koyulur! Yani, iki y›l önce bugünlerde... fiimdiye kadar böylesine yürek oy-

natan bir haber okudunuz mu? Okuyamam›fls›n›zd›r. Çünkü Tolga'n›n hikayesi yürekten bir hikaye! Daha ne yürekten, ne ci¤erden hikayeler var. Örne¤in Gülten Sert adl›. 12 yafl›ndaki Konyal› k›z›n hikayesi! "Ci¤erimi ne olur Haberal Dedem de¤ifltirsin" diyen k›z›m›z›n hikayesini. 62

nakil yapmak düfltü. Hikaye nakli!

Prof. Dr. Haberal dünya çap›nda bir nakilci! Yürek, ci¤er, böbrek nakilcisi! Can› cana katan biri... "Yeniden Yaflama Yolculuk" sözüne, fliir gibi bu söze imzas›n› atan biri! Ben de "O yüreklere su serpen, ci¤erlere iflleyen" hikayeleri anlatt›m, daha do¤rusu naklettim. Bugün "zulüm"lü bir fliirle noktay› koymak istiyordum. Ama sonra vazgeçtim. Yine ayn› flairin bir fliiriyle noktay› koyuyorum: Sevdi¤im yaz geldi yine Kar›ncalar ve sineklerle ç›kt›k yeryüzüne. Çocuklar sevinsin, diye. Dedeler, babalar, anneler sevinsin, diye. fiairler sevsin, diye. Sevindi¤im yaz geldi... •

Yazan: GÜLÇ‹N ORKUT

Binden fazla bilim adam› geliyor ama... Davet sahibi Prof. Dr. Haberal hiçbirine“Hoflgeldiniz” diyemiyor... Dünyada Yanık Tedavisi Bilimsel Çalışmalarının “Altın Yıldönümü” kutlaması ve Uluslararası Yanık Derneği’nin 15’inci Bilimsel Kongresi, “Prof. Dr. Mehmet Haberal’ın sorumluluğu altında” bu ay İstanbul’da yapılacak. 21- 25 Haziran tarihleri arasındaki kongrenin İstanbul’da yapılması, derneğin bir önceki dönem Başkanı Prof. Dr. Mehmet Haberal’ın önerisi ve daveti üzerine iki yıl önce kararlaştırılmıştı. Binin üzerinde bilim adamının katılacağı kongrede davet sahibi Prof. Dr. Haberal tutukluluğunun o tarihe değin devam etmesi durumunda konuklarının hiçbirine “hoşgeldiniz” diyemeyecek. >> 63


BD HAZ‹RAN 2010

rof. Dr. Mehmet Haberal’›n, “terör örgütü kurmak ve yönetmek” sav›yla geçen y›l tutuklanmas›n› protesto amac›yla kongrenin ‹stanbul’da yap›lmas› karar›ndan vazgeçilmesini öneren derne¤in yeni yöneticileri, “tutuklu” Prof. Haberal’›n, sert tepkisiyle karfl›laflm›fllard›. Geçen y›l gazetelerde genifl yer bulan bu sert tepki aynen flöyleydi: “Bu yapt›¤›n›z nas›l bir dostluktur, anlayabilmifl de¤ilim. Türkiye’de flu anda yaflanan sorunlar, tamamen benim ve ülkemin sorunlar›d›r. Nas›l ki sizin ülkelerinizde yaflananlar beni ilgilendirmez ise, benim ülkemde yaflananlar da sizi ilgilendirmez. Türkiye,

P

“Türkiye güvenli ülke değil” diyen Uluslararası Yanık Derneği Yönetim Kurulu Üyelerine Prof. Dr. Haberal’ın geçen yıl verdiği sert tepki, gazetelerin manşetlerinde yer almıştı 64

BD HAZ‹RAN 2010

dünyan›n en güvenli ülkelerinden biridir ve bu kongrenin bütün sorumlulu¤u da bana aittir.” Bir önceki dönem baflkanlar›n›n bu sert tepkisi üzerine dernek yöneticileri, “Prof. Haberal’›n tutuklanmas› karar›n› protesto” eylemlerinden vazgeçmek ve “Kongrenin ‹stanbul’da toplanmas› karar›n›” uygulamak zorunda kalm›fllard›. 49 ülkeden bini aflk›n bilim adam›n›n kat›laca¤› “Alt›n Y›ldönümü” kutlamas› ve 15’inci kongresine flimdiden 700’e yak›n bilimsel bildiri sunulmufltur. Kongrenin niteli¤inin aç›kland›¤› ve ‹stanbul’un tan›t›m›n›n yap›ld›¤u kitapç›kta Kongre’nin evsahibi Prof. Dr. Mehmet Haberal’›n, Yerel Organizasyon Komitesi Baflkan› s›fat›yla meslektafllar›na yapt›¤› flu ça¤r›s› da yer almaktad›r: “Sayg›de¤er Dostlar›m ve Meslektafllar›m, Uluslararas› Yan›k Derne¤i’nin 21-25 Haziran, 2010 tarihleri aras›nda ‹stanbul’da yap›lacak olan 15'inci Kongresi'ne sizleri davet etmekten büyük bir mutluluk duyuyorum. "Yan›k tedavisi" konusunun ilk kez görüflülmeye baflland›¤› 1960 y›l›ndan buyana 15’incisi olan ve "Alt›n Y›ldönümü" özelli¤i de tafl›yan ‹stanbul Kongresi'nin, bilimsel içerik yan›s›ra, yaflanacak an›lar aç›s›ndan da unutulmaz nitelikte olmasi için Yerel Organizasyon Komitesi gerçekten özverili cal›flmalar yapm›flt›r. Bu kongrede yan›k tedavisinin güncel sorunlar›na ek olarak yan›k tedavisi alan›ndaki son geliflmeler de

size, kongrenin bilimsel ve e¤itim program›nda ayr›nt›l› bir biçimde sunulacakt›r. Uluslararas› Yan›k Derne¤i’nin 15. Kongresi için sizi, tarihsel kimli¤i ve kültürel çeflitlilikleriyle imparatorluklara tan›kl›k eden bu görkemli kente davet etmekten ayr›ca özel bir gurur duymaktay›m. Bir “Yaflayan tarih” olan ‹stanbul’un, yüzy›llar sonra bugün de canl›l›¤›n› koruyan tarihsel renkleri, hiç kuflkum yok, sizin yaflam›n›zda da tüm canl›l›klar›yla yans›yacakt›r. 21-25 Haziran 2010 tarihlerindeki

bu ayd›nlat›c› toplant› nedeniyle sizi, Türk misafirperverli¤ine de yak›ndan tan›k olaca¤›n›z ‹stanbul’da görmeyi diliyor, kat›l›m›n›z› tüm içtenli¤imizle umuyor ve bekliyoruz.” Prof. Dr. Mehmet Haberal, Yerel Organizasyon Komitesi Baflkan›

*** Bütün Dünya’n›n Notu: “Prof. Dr. Mehmet Haberal, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni y›kmak amaçl› silahl› terör örgütü kurmak ve yönetmek” sav›yla 14 ayd›r tutuklu bulunmaktad›r. Tutukland›ktan ancak 14 ay sonra ç›kar›ld›¤› mahkemede tüm iddialar› çürütmesine ve mahkeme heyeti baflkan› taraf›ndan tutuklulu¤unun kald›r›lmas›na karar verilmifl olmas›na karfl›n, iki üyenin bu karara itiraz› nedeniyle tahliye edilmemifltir. Prof. Dr. Mehmet Haberal’›n, iki y›l önce kendi önerisiyle ve kendi davetiyle yap›p, baflkan› oldu¤u Yerel Organizasyon Komitesi taraf›ndan kendi sorumlulu¤unda düzenledi¤i bu uluslararas› kongreye kat›l›p, kat›lamayaca¤›, davet sahibi olmas›na karfl›n konu¤u meslektafllar›na “hoflgeldin” deyip diyemeyece¤i Bütün Dünya’n›n Haziran say›sn›n bask›s›n›n yap›ld›¤› 1 Haziran 21-25 Haziran tarihlerinde İstanbul’da yapılacak 2010 tarihinde henüz kesinUluslararası Yanık Derneği’nin tanıtım kitapçığı lik kazanmam›flt›. • 65


BD HAZ‹RAN 2010

Y A Z I L A R I

6

Mustafa Kemal Yaz›yor ‹ STANBUL’DA ‹NG‹LTERE H‹MAYES‹N‹ DÜfiÜNENLER Anadolu Ajans› memleketimizin her taraf›na yay›mlad› ve tamim etti; ‹stanbul’dan gelen do¤ru özlü ve sözlü yolcular› dinleyenler de duydular: Orada, Sultanahmet Meydan›’nda, ‹ngiliz-

“‹flte, memleket bar›fl antlaflmas›yla parçalanacak. Gelin, ‹ngiltere himayesini isteyelim.” Fakat halk›n gazab› flahlanm›fl, bu zavall› ‹ngiltere dostlar› kendilerini güç-bela kurtarabilmifller... Bu sütunlarda bir kere daha söyledik. Bu memlekette ‹ngiliz siyasetini, ‹ngiliz himayesini özleyenler, -hala pek yeni tecrübelerden sonra- ya vicdans›z vatans›zlard›r yahut ak›llar› ve muhake-

‹ngiliz himayesini lerin teflvikiyle ve görünüflte bar›fl antlaflmas›n› protesto için, -hakikatte ‹ngiliz himaye ve idaresini istemek içinbir miting yap›lm›fl. Hoca Sabri Efendi, Filozof R›za Tevfik Bey gibi, hüviyetleri ve meslekleri malum, h›rslar› vicdanlar›na galip baz› kimseler hitabet kürsüsüne ç›km›fllar ve demifller ki:

özleyenler, ya vicdans›z vatans›zlard›r yahut ak›llar› ve muhakemeleri k›t kimselerdir. meleri k›t kimselerdir. Dolay›s›yla biz onlara hitap etmek istemeyiz. Biz ancak aldat›lm›fl olanlara, uyar› ile do¤ru yolu görebilecek olanlara hitap ediyo-

ruz ki, art›k ‹ngiliz siyaseti, ‹ngiltere’nin Türkiye hakk›ndaki görüflü aç›kça ortaya ç›km›flt›r. Bu, Türkiye’yi ezmek, öldürmek ve yok etmektir. Ve bizim için katledici bir zehirdir. Ondan medet ummak, kabahatten de büyük bir cinayettir. Evet, biz ki, -Cenab› Hakk’›n

lütuf ve keremine bin flükür- bugün Anadolu’da, anavatan›n kuca¤›nda düflman aya¤› de¤medik yerlerde ba¤›ms›zl›¤›n lezzet ve nimetiyle yafl›yoruz. Bir kere ‹ngiliz boyunduru¤una girmenin ne demek oldu¤unu anlamak için yak›nlara bak›versek kâfidir. ‹flte

Art›k ‹ngiliz siyaseti, ‹ngiltere’nin Türkiye hakk›ndaki görüflü aç›kça ortaya ç›km›flt›r. Bu Türkiye’yi ezmek, öldürmek ve yok etmektir. Irak, iflte M›s›r, iflte Hindistan, iflte ‹rlanda… Irak’ta Türk idaresine nihayet verildi¤i gün, cennet kap›lar›n›n aç›laca¤›n› zanneden zavall›lar olmufltu. Fakat aradan daha bir sene geçmeden yabanc› ve H›ristiyan bir devletin boyunduru¤u, Irakl› kardefllerimize o kadar a¤›r geldi ki, feryatlar› gö¤ü tutmaya bafllad›. Silah›n› kapan kofltu ve ‹ngiliz müfrezelerine hücum hareketleri gerçekleflmeye bafllad›. Bugün Irak, dünkü kurtar›c› san›lan ‹ngiliz idaresine karfl› kurtulufl

gazas›nda bulunuyor ve yer yer baflar›l› da oluyor. Hani ‹ngiltere’nin Irak’a getirece¤i cennetler? Hani ‹ngiliz alt›nlar›n›n s›cak ve tatl› tesiri? Hiç flüphesiz ‹ngiliz çizmesi, ‹ngiliz mahmuzu, ‹ngiliz usulü, vicdanlara hepsinden daha pek a¤›r geldi. fiimdi Irak’ta diyorlar ki; “Lanet olsun ‹ngiliz minneti ve mufltas› alt›nda gelen saadet ve refaha! Biz, çöl ve bedevi hayat› yaflar›z. Ama, havay› kalp huzuru ve hürriyetle teneffüs ederiz…” M›s›r’da iki senedir devam eden galeyan› hepimiz biliyoruz. ‹ngiltere’nin M›s›r’a saadet ve servet getirdi¤i iddia olunurdu. M›s›r arazisinin bafltan bafla sürülüp ekildi¤i, M›s›rl›lar›n cepleri alt›n dolu oldu¤u söyleniyordu. M›s›r, mamur, nüfusu artm›fl, asayifl temin edilmifl idi. Fakat kendini bilen bir millet için mang›r›n ne ehemmiyeti olur? ‹flte M›s›r! Ne o servet, ne o refah M›s›rl›lar› tutamad›. Harp içinde okkas› üç kurufla pirinç ve befl kurufla fleker yiyen M›s›rl› kardefllerimizin milli izzet-i nefisleri yine kaynad›, köpürdü ve nihayet taflt›. Öyle bir galeyan ki, dünyada ‹ngiliz olan her fleyden nefret ediyor, i¤renip ö¤ürüyor ve kusuyor. Hani M›s›r’›n ‹ngiliz refah›? Milli gurur befl on mang›ra de¤iflilir mi? Bir milletin ba¤›ms›zl›¤› birkaç okka pirince, birkaç katar pamu¤a verilir mi? Evet, de¤iflilmedi¤ini gördük. M›s›rl› dindafllar›m›z bunu her gün f›rt›nalar gibi gürleyerek ve seller gibi kanlar›n› ak›tarak gösteriyorlar. “Ba¤›ms›zl›k veya Ölüm!” diyorlar. Ve ‹ngiltere’yi acz içinde çaresiz b›rak›yorlar... ‹ngiltere’nin M›s›r’a refah ve ser67


BD HAZ‹RAN 2010

BD HAZ‹RAN 2010

vet getirdi¤ini kim iddia ediyor? M›s›r fellahlar›n›n ç›plak vücutlar›ndan günefl alt›nda akan, adeta ça¤layan terlerin do¤urdu¤u o servetin ne büyük k›sm› ‹ngilizlere ve ne az k›sm› M›s›rl›lara aittir! Ya o görünüflteki refah ve servetin içinde ruhlara batan, yürekleri her gün i¤neleyen lanetli esaret zinciri, insan olanlar için tahammül edilebilir midir? Kimdir o insan ki, esirli¤i hürriyete tercih eder? Hani o millet ki, k›zg›n günefl alt›nda inleyerek, eriyerek kazand›¤›n›, bafl›nda kamç›s›yla bekleyen bir zalim millete vermekle yüre¤i flad olur. ‹rlanda haberleri her gün gaze-

teleri dolduruyor. Orada her gün bir düzine polis memurunu vuruyorlar. Karakollar›na hücum ediyorlar. Yüzlerine maske takm›fl ‹rlandal›lar güpegündüz tramvaylar› durdurarak, vatanlar›na ve emellerine h›yanet etmifl, ‹ngiliz ordusunda askerlik etmifl kimseleri al›p sokakta k›t›r k›t›r kesiyorlar. Bunlar› o kadar maharetle ve fedakârl›kla yap›yorlar ki, bizim bir livam›z kadar olan küçük ‹rlanda’da yüz bin kiflilik koca bir ‹ngiliz ordusu var iken, binlerce ‹ngiliz polisi ve binlerce hafiye dolafl›rken, her gün birçok terör vukuat› cereyan ediyor. Hükümet, ço¤unlukla hiç kimseyi tutam›yor. Kazara yakalan›p hapsedilenler, a¤›zlar›na bir lokma ekmek koymuyorlar ve açl›k grevi yap›yorlar. Ve ölüm haline kadar metanetlerini muhafaza ederek, nihayet ‹ngiliz hükümetini kendilerini sal›vermeye zorluyorlar. Bu fedakârl›klar, bu vatanperverlikler, bu müthifl teflkilat ve yard›mlaflma neden ve nas›l oluyor? Bunu 68

ancak vatan muhabbetiyle çarpan bir yürek anlayabilir. ‹rlandal›lar as›rlard›r ‹ngiliz boyunduru¤unu tafl›maktan o kadar b›km›fllar ki, ‹rlanda topraklar›n› pençelerinde tutan ‹ngiliz Lordlar›’n›n zulmünden o derece bezmifller ki, iflte bugün dört milyonluk Hristiyan ‹rlanda milisi, otuz sekiz milyonluk koca bir Hristiyan ‹ngiltere’ye karfl› mucize dolu mücadelesinde devam ediyor. ‹ngiltere, bütün dünyaya, ta okyanuslardan uzak iklimlere kadar medeniyet ve saadet vaat eden Büyük Britanya, kendi-

Halbuki ‹rlanda topraklar›, ‹ngiliz Lordlar›’n›n debdebe ve israf›n› besliyordu... ‹flte kanl› ‹ngiliz boyunduru¤u mücadelesi sinden birkaç saat ötede, as›rlard›r idaresinde duran Hristiyan ‹rlanda’ya neden bir zerre saadet veremedi? Hani eskiden on-onbefl milyon nüfusa sahip olan ‹rlanda? O halk ‹rlanda’da ya açl›ktan k›r›larak, ya da zorla göç ederek azald›lar ve nihayet dört milyona indiler. Halbuki ‹rlanda topraklar› ve arazisi ‹ngiliz Lordlar›’n›n debdebe ve israf›n› besliyordu... ‹flte kanl› ‹ngiliz boyunduru¤u mücadelesi! Ya Hindistan? Ne buradan her

sene ‹ngiltere’ye akan yüz milyonlarca

liralar›, ne de her sene açl›ktan ölen iki-üç milyon halk› söylemeye lüzum var m›? Yaln›z flunu diyelim ki, Hintli vatanperverlerimizden pek muhterem

“Aman ‹ngiliz idaresinden Allah sizi saklas›n ve bizi de kurtars›n. Dünyada onun ne a¤›r ve gaddar oldu¤unu de¤il kabul, tasavvur ve tahmin bile edemezsiniz.” zevat, ‹ngiliz idaresi hakk›nda biz Müslümanlara flu sözleri söylüyorlar:

“Aman ‹ngiliz idaresinden Allah sizi saklas›n ve bizi de kurtars›n. Dünyada onun ne a¤›r ve ne gaddar oldu¤unu de¤il kabul, tasavvur ve tahmin bile edemezsiniz. Siz Türklerin en zalim, en gaddar bir memurunuz bizim Hindistan’a gelse ve bizi ezse, dövse, hatta kesse, -raz›y›z, memnunuz- diye saadetle ça¤›r›r›z. Bizler senelerdir ve senelerdir sizi bekledik. Gelip Hindistan’› kurtaracaklar diye. fiimdi de biz sizin için çal›fl›yoruz, o lanetli katil zincirinden kurtulal›m diye…” Daha fazla söylemeye lüzum var m›? Ne ‹ngiliz siyaseti, ne de ‹ngiliz himayesi! Yaflas›n Türkiye Ba¤›ms›zl›¤›! Ba¤›ms›zl›k, kan pahas›na al›n›r bir nimettir, can tende iken verilmez! 3 Haziran 1920

Atatürk için söylenenler: ”Ak›ll› ve bar›flç› yöntemlerle gerçeklefltirdi¤i eseri halklar›n tarihinde izlerini b›rakacakt›r.” Albert LEBRUN Frans›z Cumhurbaflkan›

Yeni Türk Devleti ile Ankara Andlasmas›'n›n imzalanmas› nedeniyle; "Bizi arkadan vurdu, da¤ bafl›ndaki haydutlarla, Mustafa Kemallerle anlaflt›" diyenlere Frans›z Baflbakan›n›n Mecliste verdi¤i cevap: ”Da¤ bafl›ndaki haydutlar diye isimlendirdi¤iniz kahraman Mustafa Kemal ve O'nun tüm askerleri burada olsalard›, teker teker hepsinin heykellerini dikerdik. Böylesine kahraman bir andlaflma imzalamaktan gurur duyuyorum.” (1921) Frans›z Baflbakan› BRIAND Denilebilir ki onsuz, ‹slam alemi yolunu bulabilmek için elli y›l daha bekleyecekti. Berthe Georges-Gaulis 69


BD HAZ‹RAN 2010

ATATÜRK’ÜN DÜNYASI

tos 1919 günü Erzurum’dan Sivas’a hareket edebildi. ***

Cengiz Önal

S

enim, Türk Ulusu için yapmak istediklerim ve baflarmaya çal›flt›klar›m ortadad›r. Benden sonra, beni benimsemek isteyenler, bu temel mihver üzerinde, ak›l ve ilmin rehberli¤ihi kabul ederlerse, manevi mirasç›lar›m olurlar. Gazi Mustafa Kemal Atatürk

5 Sivas Kongresi (4 – 11 Eylül 1919)

E

rzurum Kongresi’nce seçilen Heyet-i Temsiliye(Temsilciler Kurulu) üyelerini ve dolay›s›yla Baflkan Mustafa Kemal’i daha büyük sorumluluklar ve görevler bekliyordu. Erzurum’da oluflturulan k›v›lc›m›n, Sivas’ta bir meflale haline getirilmesi ve Ulusal Kurtulufl’a daha emin ad›mlarla yürünmesi gerekiyordu. Mustafa Kemal bu düflünceyle, Erzurum Kongresi’nin amac›n› daha da geniflleterek, Ulusal Savafl›m’› tüm ülke sath›na yay›p geniflletmek istiyordu. Haz›rl›klara hemen baflland›... Erzurum Kongresi’nin ard›ndan bütün memleketi kapsayacak ulusal nitelikteki bir Kongre’nin Sivas’ta toplanmas› Amasya Genelgesi’yle kararlaflt›r›lm›flt›. Sivas’›n Anadolu’nun nispeten ortas›nda bulunmas›, düflman kuvvetlerce iflgal edilmemifl olmas›, Anadolu’nun hemen her yerine ulaflabilecek yol-

Mustafa Kemal Sivas Kongresi öncesi arkadafllar›yla çal›fl›yor

silciler Kurulu Erzurum’dayd›. Bunun önemli nedenlerinden biri, Bat› Anadolu’dan Sivas’a gelecek olan delegeler gecikmifllerdi. ‹kincisi ise, maddi s›k›nt›lard›. Kurul’un bir bütçesi yoktu. Mustafa Kemal ve beraberindekilerin, ellerinde avuçlar›nda ne varsa, Erzurum Kongresi’nin zorunlu giderleri için harcanm›flt›. Sonunda, Erzurum Müdafaa-i Hukuk-u Milliye Cemiyeti üyelerinden Emekli Binbafl› Süleyman Bey, k›tkanaat tasarrufla biriktirebildikle-

Sivas Kongresi Baflkan› Mustafa Kemal

Kurulun bütçesi yoktu. Elde ne varsa Erzurum Kongresi’nin zorunlu giderlerine harcanm›flt›.

lar›n kavfla¤›nda yer almas› önemli avantajlard›. Ayr›ca, Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti Sivas fiubesi’nin flehirde oldukça iyi örgütlenmifl olmas›, böylesi bir Ulusal Kongre için Sivas’›n ideal bir flehir oldu¤unu ortaya koyuyordu. Sivas’ta haz›rl›klar sürerken, Tem-

rine emekli ikramiyesini de katarak toplam 900 liras›n› Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’ne vermifl ve onlar da di¤er desteklerle bu miktar› 1.000 liraya tamamlayarak, paray› Mustafa Kemal’e teslim etmifllerdi. Bu önemli sorun giderildikten sonra Temsilciler Kurulu, 29 A¤us-

›k›nt›lar›n biri bitmeden bir baflkas› bafll›yordu. Bu sefer de, Erzincan Bo¤az›’n›n haydutlar taraf›ndan tutuldu¤u bilgisi ulaflt› Kurul’a. Amaç aç›kt›. Temsilciler Kurulu’nun, belirttikleri tarihte Sivas’a varmalar› engellenmek isteniyordu. Mustafa Kemal, bu tür tuzaklardan çekinecek bir yap›da de¤ildi. Koflullar ne olursa olsun, Erzincan Bo¤az› geçilecekti. Çünkü Anadolu’nun dört bir yan›ndan seçilip Sivas’a gelen kimi delegeler, Temsilciler Kurulu’nun ne zaman gelece¤ini merak etmeye bafllam›fllard›. Belirtilen tarihte Kurulu’nun Sivas’ta olamamas› halk aras›nda, Mustafa Kemal’in korktu¤› için gelemedi¤i dedikodusu oluflturabilirdi. Oysa Mustafa Kemal arkadafllar›yla gerekli planlamay› yapm›fl, h›zl› bir biçimde Erzincan Bo¤az›’na do¤ru yürüyüfle geçmiflti. E¤er, Bo¤az’›n herhangi bir noktas›ndan kendilerine atefl aç›l›rsa, onlar da ateflle karfl›l›k verecekler, fakat sabit çat›flma düzenine girmeyeceklerdi. Sonuçta kararl›l›k galip gelmifl ve konvoy, h›zl› bir yürüyüflle Erzincan Bo¤az›’n› geçmifl, hiçbir engellemeyle de karfl›laflmadan, 2 Eylül 1919 günü Sivas’a ulafl›lm›flt›. Sivas’taki Frans›z jandarma kuvvetinin karfl› olmas› ve tehditleri hiçbir ifle yaramam›fl, Sivasl›lar, Ulusal Savafl›m’›n önderini coflkun sevinç gösterileriyle karfl›lam›fllard›. Mustafa Kemal, o gün duyumsad›¤› mutlulu¤unu uzun y›llar unutamam›flt›. 71


BD HAZ‹RAN 2010

BD HAZ‹RAN 2010

stanbul Hükümeti yine bofl durmuyordu. Amaç ayn›yd›. Kongre da¤›t›lmal› ve Mustafa Kemal ve arkadafllar› tutuklanarak ‹stanbul’a gönderilmeliydi. Bunun için Valiliklere telgraflar çekiliyor ve kimi yöneticiler s›kça de¤ifltiriliyor, yerlerine Padiflah’a ba¤l›l›klar›ndan kuflku duyulmayan kifliler atan›yordu. Eskiler ya da yeni atanan yöneticilerin hiç biri, flahlanm›fl olan ulusal irade ve oluflan ulusal birlik havas› içinde Mustafa Kemal ve arkadafllar›n› tutuklama cesareti gösteremediler. Çünkü Sivas halk› tek vücut olmufl, Kongre için kollar› s›vam›fl ve hiçbir karfl›l›k beklemeksizin hizmete bafllam›flt›. Baflta Frans›z jandarma kuvveti olmak üzere, hiçbir düflman gücünün tehdidi ifle yaramam›fl, düflman güçlerinin ve yerli iflbirlikçilerin tüm çabalar› bofla ç›km›flt›. Sivas Kongresi, 4 Eylül 1919 günü ö¤leden sonra saat 14.00’te, o dönemde “Mektebi Sultani” olarak bilinen Sivas

Lisesi binas›n›n bir salonunda toplanarak aç›ld›. Toplant›’ya, Afyon, Alaflehir, Bor, Canik (Samsun), Çorum, Bursa, Bal›kesir, Denizli, Eskiflehir, Erzurum, Erzincan, Hakkâri, ‹stanbul, Nevflehir, Ni¤de, Saruhan (Manisa), Kastamonu ve Tokat gibi yurdun hemen her yöresinden otuz sekiz delege kat›ld›. Kongre’yi, ev sahibi s›fat›yla Mustafa Kemal açt› ve konuflmas›na flöyle bafllad›:

Yöneticilerin hiçbiri oluflan ulusal birlik havas› içinde Mustafa Kemal ve arkadafllar›n› tutuklama cesaretini gösteremedi. “Muhterem Efendiler; Vatan ve milletin kurtuluflunu amaçlayan zorlay›c› sebepler, sizleri bunca s›k›nt› ve engeller karfl›s›nda Sivas'ta toplad›. Yi¤itçe azminizi kutlar, sizlere hofl geldiniz Mustafa Kemal, Sivas Kongresi günlerinde Kongre üyelerinden baz›lar›yla

lad›¤›, Ulusça kurtulufl çaresinin ancak kendi içinde ve kendi geliflmesinden do¤aca¤›na inand›¤›n› belirtti. Ulusal Kurtulufl’un bu flekilde gerçekleflebilece¤ini, ulusun ve ulusal gücün tam dayana¤› olan flerefli ordumuzun ‹stanbul Hükümeti’ni uyarmakla Sivas Kongresi’nin yap›ld›¤› Sivas Lisesi binas› birçok büyük zarar› da önlenmifl oldu¤unu ve bu mücadeledemekle mutlu oldu¤umu arz derim...” de Ulus ile Ordu’nun birlikte ve ortak ustafa Kemal daha sonra, Mon- hareket etmesinin özellikle gerekli oldros Anlaflmas›’n›n hükümle- du¤unu ifade etti. Sonunda, oylama rine uyulmad›¤› gibi bunlar›n yap›ld› ve Mustafa Kemal Kongre Bafldaha da kötü kullan›ld›¤›, bask› ve zor- kanl›¤›’na seçildi. *** lamalar›n yap›ld›¤›n› an›msatt›, fakat Çal›flmalar sürerken, Amerikan Gütüm bunlara karfl›n ‹stanbul Hükümeti’nin suskunlu¤unu, güçsüzlü¤ünü, ka- dümü’nü (Mandas›n›) isteyen delegerars›zl›¤›n› ve teslimiyetçili¤ini dile ler bile görüldü ama onlar›n bu istekleri, kongrede zaman kayb›ndan baflka getirerek, sert elefltirilerde bulundu. bir etkinlik oluflturamad›. 4 Eylül 1919’da bafllayan Sivas Mustafa Kemal, ‹stan- Kongresi, Mustafa Kemal’in amac› bul Hükümeti’nin güç- do¤rultusunda sorunsuz olarak ve onun planlad›¤› maddelerin kabulüyle, bir süzlü¤ünü ve teslimisonra, 11 Eylül 1919 tarihinde, yetçili¤ini dile getirerek hafta baflar›l› bir biçimde sona erdi.

M

sert elefltirilerde bulundu.

Ayr›ca, Müdafaa-i Hukuk-u Milliye Cemiyeti (Ulusal Haklar›n Savunmas› Derne¤i) ve Müdafaa-i Vatan Cemiyeti (Vatan Savunmas› Derne¤i) gibi dernekler kurularak, bunlar›n Ulusun ulusal örgütlenmesine katk› sa¤72

Sivas Kongresi’nde fiu Kararlar Al›nm›flt› 1) Ulusal s›n›rlar› içinde vatan bölünmez bir bütündür; parçalanamaz. 2) Her türlü yabanc› iflgal ve müdahalesine karfl› millet topyekun kendisini savunacak ve direnecektir. 73


BD HAZ‹RAN 2010

BD HAZ‹RAN 2010

3) ‹stanbul Hükümeti, harici bir bask› karfl›s›nda memleketimizin herhangi bir parças›n› terk etmek mecburiyetinde kal›rsa, vatan›n ba¤›ms›zl›¤›n› ve bütünlü¤ünü temin edecek her türlü tedbir ve karar al›nm›flt›r. 4) Ulusal Güçleri tek kuvvet tan›mak ve Ulusal ‹rade’yi hâkim k›lmak temel esast›r. 5) Manda ve himaye kabul olunamaz. 6) Ulusal ‹rade’yi temsil etmek üzere, Mebuslar Meclisi’nin derhal toplanmas› mecburidir. 7) Devletin ba¤›ms›zl›k ve bütünlü¤ü sakl› kalmak flart›yla topraklar›m›z› ele geçirmek iste¤i olmayan herhangi bir devletin ekonomik, teknik ve s›nai yard›mlar›n› memnuniyetle karfl›lar›z. Adaletli ve insanc›l kurallar› içeren bir bar›fla kavuflulmas› da insanl›¤›n selâmeti ve umumun huzuru ad›na ulusal amaçlar›m›zdand›r.

nekleri’ni, Anadolu ve Rumeli’yi de kapsamak kofluluyla Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti ad›yla ve tek merkezde birlefltirmifltir. •Ayr›ca, yine Erzurum Kongresi’nde, sadece Do¤u Vilayetleri’ni temsilen seçilen dokuz kiflilik Temsilciler Kurulu üyelerini, alt› üyenin daha seçilmesiyle onbefl kifliye ç›kararak, yetkilerini daha da geniflletmifl ve Millet Meclisi aç›l›ncaya kadar, Türk Ulusu’ndan ald›klar› yetkiyle bir hükümet gibi hareket eden tek yetkili ve söz sahibi bir Kurul oluflturmufltur. •Erzurum Kongresi kararlar›n› geniflleterek, bütün memleket sath›n› kapsayan bir nitelik kazanmas›n› ve Ulusal Ba¤›ms›zl›¤›n benimsenmesini sa¤lam›flt›r. •Mebuslar Meclisi’nin aç›lmas›n›n zeminini haz›rlam›fl ve dolays›yla Ulu-

9) Genel teflkilat› idare ve al›nan kararlar› yürütmek için kongre taraf›ndan Temsilciler Kurulu seçilmifltir.

Sivas Kongresi, •Erzurum Kongresi’nin, Vilayet-i fiarkiye Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti ad›yla toplamay› kararlaflt›rd›¤› Karadeniz ve Do¤u Vilayetleri Ulusal Der74

Mustafa Kemal, Rauf (Orbay) Bey ile Sivas Kongresi günlerinde

sal Ant’›n da öncüsü olmufltur. •Delegelerin, Anadolu’nun dört bir yan›ndan gelmifl ve bütün memleket ad›na yetki tafl›malar› nedeniyle, Ulusal Savafl›m’da Türk Ulusu’nun tek vücut olmas›n› sa¤lam›flt›r. •Ulusal Savafl›m’› yurt sath›na yayarak, Ulusumuzun ba¤›ms›zl›¤› için topyekün mücadele etmesini ve Anadolu’nun birlik ve beraberlik içinde bu savafl›m› yürütmek için her türlü direnifle haz›r oldu¤unun bütün dünyaya ilan etmesini sa¤lam›flt›r. •Memleketin ço¤unluk yerlerinin iflgal edilmifl olmas›na, iflgalciler ve onlarla iflbirli¤i içindeki ‹stanbul Hükümeti’nin her türlü bask›lar›na karfl›n, yüreklilikle al›nan kararlarla kesin bir zafer elde edilerek, Demokratik, Laik ve Ça¤dafl Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kuruluflunun yolunu açm›flt›r. •Bar›flç›, birlefltirici, yap›c› ve Türk Ulusal Savafl›m›’yla Ulusal Kurtulufl Savafl›’n› tesis edici esaslar› haiz ve Mustafa Kemal’in ifadesiyle, “...Bir Ulusun kurtuluflunu haz›rlayan karar-

(Gelecek Ay: Sivas Kongresi’nden sonraki geliflmeler ve Temsilciler Kurulu’nun Ankara’ya gelifli)

.............................................

8) Ayn› gaye ile, Ulusal vicdandan do¤an cemiyetler, “Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti” ad› alt›nda genel bir teflkilat olarak birlefltirilmifltir.

Mustafa Kemal, Sivas Kongresi’nden sonra arkadafllar›yla

lar›n al›nd›¤›...” Ulusal bir kongre olmufltur. Mustafa Kemal, Ulusal Savafl›m’›n Lideri ve Temsilciler Kurulu’nun Baflkan› s›fat›yla, Kongre kararlar›n›n bir an önce Anadolu’ya ulaflt›r›lmas›n› ve Ulusal Savafl›m için her fleyini ortaya koymaya haz›rlanan Türk Ulusu’nun her bireyinin olup bitenden haberdar olmas›n› istiyordu. Bunun için, 14 Eylül 1919 günü, Sivas’ta, Ulusal Savafl›m’›n ilk yay›n organ› olan ‹rade-i Milliye Gazetesi’ni yay›mlamaya bafllad›. Böylelikle, Sivas Kongresi’nin kararlar› da, ‹rade-i Milliye Gazetesi’nin birinci sayfas›ndan Anadolu’ya, Türk Ulusu’na duyurulabildi. • cengizonal@butundunya.com.tr

Ist›rap çeken dünyada bar›fl ve esenli¤i yeniden kurmak ve insanl›¤›n yaln›z maddi de¤il, manevi geliflmesini sa¤lamak isteyenler Atatürk'ün iman verici ve yön göstericili¤inden örnek ve kuvvet als›nlar. Prof. Herbert MELZIG (Tarihci) 75


BD HAZ‹RAN 2010

OTOPS‹ Cengiz Özak›nc›

Hitler’in

‹mamlar› Kudüs Müftüsü olarak an›lan Muhammed Emin el Hüseyni (1895-1974) Kahire’de El-Ezher üniversitesinde bir y›l kadar ‹slam Hukuku okumufl; 1913’te 18 yafllar›nda Mekke’ye gidip hac› olmufl, ‹stanbul’da ö¤renimini sürdürürken I. Dünya Savafl› patlak verince topçu subay› olarak ‹zmir’de görev yapm›flt›. Kas›m 1916’da, savafl sürerken “hastal›k” bahanesiyle Osmanl› ordusundaki görevini b›rak›p Kudüs’e yerleflen Hüseyni, birden bire “iyileflerek”, ‹ngiliz uydusu fierif Hüseyin’in Osmanl›’ya karfl› ilan etti¤i Cihad’a kat›larak ‹ngiliz ordusuna hizmet etmeye bafllam›fl, ‹ngiliz iflbirlikçisi Emir Faysal’›n ordusuna asker toplam›fl ve ‹ngilizlerin saf›nda Osmanl›’ya karfl› savaflm›flt›. 1917’de Filistin’i ellerine geçirip orada bir Manda yönetimi kuran ‹ngilizler, Hac› Emin El-Hüseyni’yi ‹ngiliz iflgal ordusunda görevlendirmifllerdi. 1921’de Kudüs’te ‹ngiliz yönetimi alt›nda yap›lan müftülük seçimlerine aday olarak kat›lan Hüseyni en az oyu almas›na karfl›n, ‹ngiliz yönetimi bu seçimi geçersiz say›p kendi adamlar› olan Hüseyni’yi 76

Hac› Emin El-Hüseyni, 1. Dünya Savafl› bafl›nda Osmanl› subay› üniformas›yla

1931’de Beytül Makdis’te toplanan Motamar al Alam al ‹slami nin ilk kurucu konsülü. Sa¤dan sola: Raiz al Salah (Lübnan), ‹brahim el Vaiz (Irak), fieyh Abdülkadir el Muzaffer (Filistin), Muhammed ‹kbal (Baflkan Yard›mc›s›), Muhammed Ali Aluba Pafla (M›s›r), Filistin Büyük Müftüsü Muhammed Emin ül Hüseyni (Baflkan), Sad›k Muhammed Zabara (Yemen), Mücahid Ziyaeddin Tabatebai (Genel Sekreter), fieyh Muhammed Adjani (Filistin), Rauf Pafla (Seylan), fieyh ‹zzet Derveza (Filistin) ve fiükrü el Kuvvetli (Suriye).

Kudüs Müftüsü olarak atam›fllard›. 1931’de Kudüs’te ‹ngilizlerin güdümünde bir “‹slam Kongresi” toplayan Hüseyni, yaz›flmalarda “Yüksek ‹slam Konseyi Baflkan›” ve ‹ngiliz yönetimin kendisine verdi¤i “Kutsal Topraklar›n Müftüsü” ünvanlar›n› kullan›yordu. Hüseyni 1931’de toplad›¤› ‹ngiliz güdümlü ‹slam Kongresi’ne o s›rada Fransa’da sürgünde yaflayan son Halife Abdülmecid Efendi’yi de ça¤›rm›fl, Atatürk Türkiyesi buna fliddetle karfl› ç›karak Hüseyni’nin Hilafeti diriltmesine izin verilmeyece¤ini aç›klam›flt›. Bu s›rada Irak, Suriye ve Filistin bölgesinde ‹ngilizlerle Frans›zlar aras›nda egemenlik çekiflmesi doru¤a t›rmanm›fl, Yahudilerin Filistin’de ‹srail devleti kurma çal›flmalar› h›zlanm›fl ve Hüseyni ‹ngilizlerden uzaklafl›p Frans›zlarla iflbirli¤ine yönelmiflti. 1939’da etkinliklerini Frans›z yetkililerin kollamas› alt›nda yürütmekteyken II. Dünya Savafl› patlam›fl ve Hüseyni, Frans›zlardan uzaklaflarak Yahudi karfl›t› bir

çizgi izleyen Almanya’yla ba¤lant› kurmufltu. May›s 1941’de Müslüman Araplar› eski efendileri ‹ngiltere’ye karfl› Almanya’n›n saf›nda savafla ça¤›rarak Cihad ilan eden Hüseyni, dört gün sonra ‹ngiliz ordusu Irak’› iflgal edince, önce ‹ran ve Türkiye üzerinden ‹talya’ya gidecek, Hitler’in faflist yoldafl› Mussolini ile görüflmeler yapacak ve oradan Almanya’ya geçecekti. Müslümanlar aras›nda Hitler yandafll›¤› uyand›rmak üzere yay›nlara bafllayan Hüseyni, her gün Alman radyosunda konuflarak Balkanlarda yaflayan Müslümanlar› Hitler’in komutas› alt›nda ‹slam Cihad›’na ça¤›r›yordu. Ça¤›r›lar›n› Kudüs Müftüsü olarak yapan Hüseyni’nin yay›nlar› Balkanlardaki Müslümanlar üzerinde oldukça etkili olmufl, genç Müslümanlar silah alt›na girerek Müslüman Nazi Bölükleri oluflturmufllard›. Hüseyni, Cihad ça¤›r›s›na koflan bu Müslüman gençlere ilk ifl olarak Alman propaganda bakanl›¤›nca bas›lan “‹slam ve Yahudilik” adl› kitab› 77


BD HAZ‹RAN 2010

BD HAZ‹RAN 2010

okutarak onlar› Yahudi düflmanl›¤›yla dolduruyordu.

Hançerli gamalı haçlı müslüman Hitlercilerin bayrağı

Nazi ordusuna katılan Müslüman askerler, Almanya’da Hüseyni’nin verdiği “İslam ve Yahudilik” kitabını okuyor.

Hitler’in ordusunda örgütlenen Müslüman askerlerin üniforma ve fes başlığında Nazi kartalı, gamalı haç ve kurukafa vardı. Hüseyni taraf›ndan Yahudi düflmanl›¤›yla doldurulan Müslüman gençler, do¤rudan Hüseyni’nin denetiminde yürütülen silahl› e¤itimlerden geçerek Almanya saf›nda cepheye sürülüyordu. Hitler ordusunda “Hancar” (Hançer) ad›yla an›lan Bosnal› Müslüman askerlerden oluflan birliklerin Hüseyni taraf›ndan çizilen bir de bayra¤› vard›. Bu bayrakta bir Gamal› Haç ve k›l›ç sallayan bir el yer al›yordu. 20 Kas›m 1941 günü Nazi partisinden Ribbentrop ile görüflen Hüseyni, 78

28 Kas›m 1941’de Hitler’le de görüflecek ve yaln›zca Balkanlardaki Müslümanlar› Alman askerine dönüfltürmekle yetinmeyip, Ortado¤u’daki bütün Araplar› da Almanya’n›n saf›nda savafla sokabilece¤ini söyleyecekti. Bu görüflmede Hitler, Hüseyni’yi “Araplarla ilgili konularda karar verecek kifli ve Araplar›n önderi” olarak tan›d›¤›n› bildirmifl, gelgelelim Arap devletlerinin ba¤›ms›zl›¤› için kendisine herhangi bir söz vermemifl; “Alman ordusu güney Kafkasya’ya (yani Bakü petrollerine) ulaflana dek, Araplar›n ba¤›ms›zl›¤› sözünü aç›kça söyleyemeyiz” demiflti. Bunun anlam› aç›kt›: Hitler’in Rusya’ya karfl› açt›¤› savafl, kendi topraklar›nda hiç petrol bulunmayan Almanya’n›n Kafkas / Hazar petrolle-

rine ulaflmas›n› amaçl›yordu. En az Hitler ölçüsünde Rusya’n›n y›k›lmas›n› isteyen ‹ngiltere, Fransa ve Amerika da “Ortado¤u petrollerine el uzatmamas› ve Ortado¤u’yu iflgale yeltenmemesi kofluluyla” Almanya’y› gizli diplomasiyle Rusya’ya sald›rmaya k›flk›rt›p onu gizlice destekliyorlard›. Hüseyni, Almanya’n›n Arap ba¤›ms›zl›¤›n› destekledi¤ini aç›kça duyurmas› için Himmler’e de baflvurmufltu.

Himmler’in Hüseyni’ye Arap ba¤›ms›zl›¤› konusunda verdi¤i yan›t 2 Kas›m 1943’te gelecek ve Himmler PanArabizm’i de¤il fakat Araplar›n Filistin’de Yahudilere karfl› verdikleri mücadeleyi desteklediklerini bildirecekti Hüseyni’ye.

Himmler’in Hüseyni’ye telgraf›. 2-11-1943

Hüseyni. Himmler’le tokalafl›rken.

Hüseyni, Hitlerle başbaşa - 28 Kasım 1941

Hüseyni, Himmer’le çektirdi¤i bu imzal› foto¤raflar› Alman deste¤inin kan›t› olarak Müslüman gençlere gösteriyordu.

“Büyük Müftüye: Büyük Almanya’n›n Nazi Hareketi bayra¤›n›n üzerinde en bafl›ndan beri Dünya Yahudili¤iyle savaflmay› yazm›flt›r. Özgürlüksever Araplar›n özellikle Filistin’de Yahudilere karfl› mücadelesine özel bir yak›nl›k duyar›z. Büyük Nazi Almanyas› ile Özgürlüksever Araplar aras›nda –bu konuda- dünya çap›nda bir do¤al uzlafl› vard›r. Sizi sonuna dek destekliyoruz. ‹mza: Reichsfuehrer S.S. Heinrich Himmler.” Naziler 18 Aral›k 1942’de Berlin’de bir “‹slami Merkez Enstitüsü” kurmufl, bafl›na Hüseyni’yi getirmifller; enstitünün aç›l›fl›nda Nazi Propaganda Bakan› Goebbels de haz›r bulunmufl ve Hüseyni, diger sayfadaki fotografta görüldü¤ü üzere, yapt›¤› aç›fl konuflmas›nda: 79


BD HAZ‹RAN 2010

BD HAZ‹RAN 2010

“Yaln›zca Nazi’lerle Araplar ortak düflmana sahip de¤il, ayn› zamanda Nazizm ile ‹slam da, idealler, disiplin, toplum düzeni, itaat ve yönetim ruhunda ortak zemine sahiptir,” demiflti. Hüseyni, öyle ya da böyle, t›pk› Enver Pafla gibi Almanya’n›n baflar›s›na bel ba¤lam›fl ve yine t›pk› Enver Pafla gibi Almanya’n›n güdümünde “Cihad”

ilan ederek Müslümanlar› Almanya’n›n saf›nda savafla ça¤›rm›flt›. II. Wilhelm’in gözünde Enver Pafla neyse, Hitler’in gözünde Kudüs Müftüsü Hac› Emin el-Hüseyni oydu. Almanlar Müslümanlar› kendi ordular›na asker yazmak için Hüseyni’ye büyük de¤er verdiklerini duvarlara büyük yaftalar bas›p ço¤altarak gösteriyorlard›. Hüseyni’nin Hancar (Hançer) ve Waffen olarak an›lan Müslüman Nazi birliklerini denetlerken çekilmifl görüntüleri Alman propaganda bakanl›¤› taraf›ndan yay›mlanan dergilerde, gazetelerde yer al›yordu. Bu foto¤-

Hüseyni Berlin’de ‹slam Merkez Enstitüsü’nün aç›l›fl konuflmas›n› yap›yor. 18 Aral›k 1942

Hitlerci İmam, faşist partinin dergisinin kapağında Nazi selamıyla birlik denetlerken.

Hitlerin faşist partisi tarafından Almanca olarak 1943 yılında yayımlanan propaganda kitabının kapağı. 80

raflarda ilgimizi çeken en anlaml› yön, Hüseyni’nin denetledi¤i Müslüman Nazi birliklerinin önünden “Nazi Selam›” vererek geçmesiydi. “Selâm-› Aleyküm” ya da “Aleyküm Selâm”›n yerini de Almanca “Heil (Yaflas›n) Hitler” alm›flt›. “Nazi Müftüsü”ne dönüflen Hüseyni, Müslüman askerleri “Heil Hitler” diye selamlad›¤› gibi Müslüman askerler de Hüseyni’yi foto¤rafta görülece¤i

Hüseyni, Alman saflar›nda çarp›flmak üzere cepheye gi- Hüseyni (soldan 2.) SS yeme¤inde den Müslüman askerleri ”Heil Hitler” diye u¤urluyor. Nazi karavanas›na kafl›k sall›yor.

üzere Nazi selam› vererek “Heil Hitler” diye karfl›l›yordu. Hüseyni, Nazi ordusunda görev yapan Müslüman subaylar› topluyor, onlar› “‹slam ‹lkeleriyle Nazi ilkelerinin birbirlerine çok benzedi¤i, bir Müslüman’›n Hitler taraf›ndan belirlenen Nazi ilkelerine uymakla Allah’›n buyru¤unu da yerine getirmifl olaca¤›” yalan›yla aldatarak savafla sürüyordu. Bosna’ya da giden Hüseyni, oradaki Müslüman Nazi (Hancar-Waffen) birliklerini yerinde denetlemifl ve Hitler’in ordusunda savaflman›n bir Müslüman için “Mukaddes Cihad” oldu¤unu söylevlerle beyinlerine kaz›m›flt›.

Nazi Müftüsü Hüseyni, Almanlar›n verdi¤i silahlar› deniyor.

Almanya’da Hitler için çal›flan tek Müslüman din adam› Hüseyni de¤ildi kuflkusuz. Irak’l› Seyyid Abdülvahab el-Geylani’nin o¤lu Seyyid Raflid el-Geylani de Hitler’in hizmetine koflanlar aras›ndayd›. 1933-1941 aras› üç kez Irak Baflbakanl›¤› koltu¤una oturmufl olan Seyyid Raflid el-Geylani; Hüseyni’nin 1930’lar›n sonunda Irak’ta kurdu¤u ‹ngiliz karfl›t› darbeci gizli örgütün üyelerindendi. Hüseyni May›s 1941’de Irak’ta ‹ngilizler’e karfl› cihad ilan ettikten sonra ‹ngilizler Irak’› iflgal etmifl, önce Hüseyni ve ard›ndan iki hafta sonra da Seyyid Raflid el-Geylani Berlin’e gelmiflti. Hitler ve Ribbentrop Geylani’yi Almanya’da iyi karfl›lam›fl, iyi a¤›rlam›fl; o da t›pk› Hüseyni gibi Arap Müslümanlar› Hitler ordusunda savafla ça¤›rma göreviyle radyo yay›nlar› yapmaya koyulmufltu. ‹slam dünyas›nda daha önce Alman ‹mparatoru II. Wilhelm taraf›ndan oynanan oyun 1930’lar›n ortalar›ndan bafllayarak, yine Almanya taraf›ndan bu kez Hitler eliyle sahneye konulmufl81


BD HAZ‹RAN 2010

BD HAZ‹RAN 2010

Seyid Raflid El-Geylani Hitler ve Ribbentrop’la Berlin Karargah›nda (Aral›k 1941)

tu. Katolikleri Papa XII. Pius, Evangelikleri Frank Buchman, Arap Müslümanlar› Kudüs Müftüsü Hac› Emin El-Hüseyni ve Türk Müslümanlar› Cevat R›fat Atilhan arac›l›¤›yla denetimleri alt›na almay› amaçl›yordu Naziler. I. Dünya Savafl› y›llar›nda Filistin cephesinde görev yapm›fl bir Osmanl› subay› olan Cevat R›fat Atilhan, Hitler’in buyru¤unda çal›flan Arap Irkç›s› ‹slamc› Hac› Emin el-Hüseyni gibi, Hitler’in koruyucu kanatlar› alt›nda bir Dünya ‹slam Birli¤i kurulmas›na çal›fl›yordu. Almanlara sevgisi I. Dünya Savafl›’ndan kalma oldu¤u gibi, Yahudilere duydu¤u kin de yine I. Dünya Savafl›’ndan kalmayd›. ‹ngilizler’in güdümünde Osmanl› ordusuna karfl› savaflan Yahudilerle pek çok kez karfl› karfl›ya kalm›flt› Filistin’de. Bu yüzden, Osmanl› ordusunu yöneten Almanlara yaflam boyu sevgi besleyecek, ‹ngilizler’le birlik olup Osmanl›’ya kurflun s›kan Yahudilereyse yaflam boyu kin duyacakt›. Hitler’in yükselifli onu t›pk› I. Dünya Savafl›’nda oldu¤u gibi yeniden 82

Almanlarla çal›flmaya yöneltmifl, 1935 y›l›nda Berlin’de yap›lan bir Uluslararas› Nazi Kongresine delege olarak kat›lm›flt›. Hitler yönetimiyle yak›n iliflkiler kuran Atilhan, Ribbentrop’la ailecek tan›fl›yor ve görüflüyordu. “Dünya ‹htilalcileri: ‹srail” adl› kitab›nda bu yak›nl›¤› flu sözlerle aç›klam›flt› Atilhan: Nüremberg’de idam edilen von Ribbentrop’un kar›s›, 1962’de neflretmifl oldu¤u 540 sahifelik “Verschwörung Gegen den Frieden” isimli kitab›n› bana hediye etmifltir; içinde öyle korkunç ifflaatlar vard›r ki, insan›n tüyleri ürpermeden okumas› mümkün de¤ildir. Cevat R›fat Atilhan, Hitler’in finansörü Henry Ford’u da Hitler denli övüyor; onu “servetinden daha büyük bir ruha sahip olan Amerikal› milyarder Henry Ford” diye an›yor ve “Büyük ve mümtaz insan Hery Ford’un ‘Beynelmilel Yahudi’ isimli meflhur eseri”nden söz ediyordu s›k s›k kitaplar›nda. Ancak ortada ilginç bir durum vard›. Atilhan, I. Dünya Savafl›’nda Osmanl›’ya karfl› ‹ngilizler’le birlik olup kurflun s›kan Yahudiler’e k›z›yor; fakat t›pk› bu Yahudiler gibi ‹ngilizler’le birlik olup Osmanl›’ya kurflun s›kan Müslüman Araplar’a hiç k›zm›yordu. Dahas›, ‹ngiliz buyru¤una girip Osmanl›’ya kurflun s›kanlar›n elebafl›lar›ndan olan Arap Irkç› Hac› Emin el-Hüseyni ile birlikte, yanyana, omuz omuza çal›fl›yordu Hitler’in buyru¤unda... Avukat›n›n aç›klad›¤› üzere, Siyonizm’e karfl› oldu¤u için Hitlerin yan›nda yer alan Atilhan: “Almanya'ya davet

edilmifl, büyük bir itibar gösterilmifl, Hitler ile tan›flt›r›lm›fl ve emrine aç›k ve istedi¤i kadar para çekebilece¤i çek verildi¤i halde bunlar›n hiç birisini kabul etmemiflti.” Nazi’ler bir yandan Kafkaslara, di¤er yandan Ortado¤u’ya egemen olma

Cevat R›fat Atilhan

düfllerinin bir parças› olarak, yine bol bol Alman alt›nlar›yla, Müslüman Türkleri ve Müslüman Araplar› Alman yay›lmac›l›¤›n›n paral› askerleri olarak kullanmay› baflar›yordu.

Hac› Emin El-Hüseyni, yüzbinlerce Müslüman’› Alman ordusu saflar›na katma baflar›s› nedeniyle Nazi subaylar› taraf›ndan kutlan›yor.

Kudüs Müftüsü Hac› Emin El Hüseyni ‘Hitler savafl› kazan›rsa Yahudileri Filistinden ç›kart›r’ düflüncesiyle destekliyordu Almanya’y›... Hitler’in Yahudi karfl›tl›¤›n›n Siyonistlerle dan›fl›kl› oldu¤unu, Siyonistlerin Hitler’le Yahudileri korkutarak Avrupa’dan kaç›rt›p Filistin’e göç etmelerini sa¤lamas› için anlaflm›fl olduklar›n› bilmiyor olmal›yd› Hüseyni. Bu konuyu ayr›nt›lar›yla “‹blisin K›blesi” adl› kitab›mda belgelendirdi¤im için burada yinelemiyorum. Hüseyni, Hitler’in ordusunda binlerce ‘k›rma’ ya da ‘dönme’ Yahudi’nin er düzeyinden general düzeyine dek her basamakta görev yapt›¤›n› da bilmiyordu büyük olas›l›kla. Hitlerin müftüsü Hüseyni Almanya’da bir NAZ‹ partisi toplant›s›nda.

T›pk› I. Dünya Savafl›’nda Almanya ile iflbirli¤i yapan Osmanl›, Alman ‹mparatoru II. Willhelm’i müslü83


BD HAZ‹RAN 2010

BD HAZ‹RAN 2010

man dünyaya “Gizli Müslüman Hac› Willhelm” diye tan›tt›¤› gibi; II. Dünya Savafl›’nda bu kez de Hitler’in gizli Müslüman oldu¤u yay›lmaya bafllam›flt› ‹slam dünyas›nda. Nas›l 1920’ lerde hatas›n› anlayan Mehmet Akif 1910’lu y›llarda dünya Müslümanlar›n› Alman ‹mparatoru’nun buyru¤una sokmak için çabalam›flsa, 1930’lu,1940’l› y›llarda da Kudüs Müftüsü Hac› Emin El Hüseyni de Hitler baflar›l› olursa Filistin’de Yahudi sorunu kalmaz düflüncesiyle Hitler’le buluflmufl, görüflmüfl, düflünce birli¤ine varm›fl, desteklemifl; Nazi propaganda tak›m›na kat›lm›fl, Alman radyolar›ndan Müslümanlara seslenerek tüm Arap dünyas›na Hitler’in komutas›nda savafla kat›lmalar› ça¤›r›s›nda bulunmufltu. Hac› Emin El-Hüseyni’nin propaganda çal›flmalar› sonucu ilk ad›mda Bosna, Kosova, Makedonya, Bulgaristan, Romanya, Bat› Trakya, vb. gibi Avrupa topraklar›nda yaflayan Müslümanlardan yaklafl›k yüzbin kifli Hitler’i ‹slam’›n kurtar›c›s› sayarak Nazi birliklerine kat›lm›flt›. Hüseyni’nin Ortado¤u Araplar›na yönelik propaganda çal›flmas›, “Hitler gelecek, Araplar ‹ngiliz ve Yahudi boyunduru¤undan kurtulacak” sav›na dayanm›fl, Hitler’in Müslüman dostu ve kurtar›c›s› oldu¤u yarg›s› beyinlere kaz›nm›flt›. Bunlara göre, “Mussolini asl›nda gerçek ad› Musa Nili olan bir Müslüman’d›. Hitler de Haydar ad›yla gizlice Müslümanl›¤› seçmiflti.” Müslüman belledikleri Hitler’i “Haydar” diye adland›ranlar oldu¤u gibi, ona “Ebu Ali” 84

ad›n› verenler de vard›. Daha beteri, Hitler’in M›s›r’l› yandafllar› Tanta’da bir evi, Hitler’in annesinin do¤du¤u ev olarak gösterip, o evi Kabe gibi tavaf etmeye bafllam›fllard›. Hitler’in Müslüman Arap yandafllar›, onu peygamber kertesinde ululayan marfllar söylüyorlard›: “Ne Monfler, ne Mister! Gökte Allah, Yerde Hitler!” Sovyetler Birli¤i’nde yaflayan Müslüman Türklere yönelik çal›flma ise; “Ruslar›n dinsiz olduklar›, komünizmin dinsizlik oldu¤u, Müslüman Türkleri dinsiz Ruslar›n boyunduru¤undan kurtaracak biricik gücün, Haydar ad›yla gizli Müslüman olan Hitler oldu¤u” propagandas›yd›.

Kafkaslardaki Türk Müslümanlara yönelik ‹slamc› Nazi propaganda afiflleri

Sovyetler’de yaflayan Müslüman Türkler, bu çal›flmalar sonucu Hitler’i ve Almanya’y› t›pk› Birinci Dünya Savafl› y›llar›nda Wilhelm Almanyas›’n› oldu¤u gibi ‹slam’›n dünya üzerindeki biricik koruyucusu olarak görmüfl ve Alman ordusundaki özel Müslüman birliklerinde yüzbin üzerinde Müslüman Türk de yer alm›flt›. Nazi Almanyas›n›, hem Araplar› ‹ngiliz boyunduru¤undan hem Türkleri

di yan›na çekme çabas›n›n özü buydu.

Nazi ordusunda Kafkas Türkleri

Sovyet boyunduru¤undan kurtaracak tek güç ve Müslümanl›¤›n dünya üzerindeki koruyucusu olarak gösteren yay›nlar Kafkaslarda Sovyet yönetiminde yaflayan çok say›da Müslüman’›n Nazi ordusuna kat›lmas›n› ve Sovyet sosyalizmine karfl› bayrak açan General Vlasov komutas›nda cepheye sürülmesini kolaylaflt›rm›flt›. I. Dünya Savafl›’nda Almanlar›n Türk Müslümanlar›, ‹ngilizlerinse Arap Müslümanlar› kendi dünya egemenli¤i amaçlar› do¤rultusunda cepheye sürüp savaflt›rma yöntemi, 20 y›l sonra Adolf Hitler taraf›ndan kullan›l›rken, II. Wilhelm’le Adolf Hitler aras›ndaki tek ay›r›m, Hitler’in Hazar ve Sibirya petrollerini birincil önemde, Ortado¤u petrollerini ikincil önemde görerek, tüm gücüyle Sovyetlere sald›r›p, öncelikle Hazar ve Sibirya petrollerini ele geçirmeye yönelmesiydi. Bu durum, Ortado¤u petrollerine bulaflmamas› kofluluyla, Rusya’ya yönelik iflgal girifliminin Amerika, ‹ngiltere ve Fransa taraf›ndan desteklendi¤i anlam›na geliyordu. Hitler’in Ortado¤u’da Müslüman Araplardan önce Balkanlar ve Kafkasya’da Müslüman Türkleri ken-

T›pk› 1914’te Osmanl›’y› Almanya’n›n yan›nda savafla sokmak için 5 milyon alt›n verildi¤i gibi, 5 Aral›k 1942’de Alman D›fliflleri Bakanl›¤›’ndan Türkiye Büyükelçisi Von Papen’e Türkiye’deki Alman dostlar›na da¤›t›lmak üzere 5 milyon alt›n Alman mark› gönderilmifl ve bu para Türkiye’de Alman yandafll›¤›n› örgütlemekte kullan›lm›flt›.

Alman D›fliflleri arflivinden, II. Dünya Savafl›’nda Türk-Alman iliflkileri ve Hitler’in Türk dostlar›. Gizli belgeler May y. Temmuz 1968 Sh. 113-114

Türk ordusunda, bürokrasisinde, ayd›n ve yazarlar› aras›nda Alman alt›nlar›yla beslenen bir Alman yandafll›¤› ak›m› yay›lm›flt›. Türkçülük, Turanc›l›k, ‹slamc›l›k, o y›llarda Alman yandafll›¤›n› savunmufl; öyle ki, Cumhuriyet gazetesi baflyazar› Yunus Nadi bile, Türkiye’nin Hitler’le anlafl›p Rusya’ya karfl› savafla kat›lmas› gerekti¤ini savunan baflyaz›lar yazm›flt›. Ama, hiç biri ifle yaramayacak; Hitler’in Amerika taraf›ndan kendisine fl›r›nga edilen ‹slamc›lar dahil bütün dinlerin önderlerini tavlayarak dünyaya egemen olma düflleri çökecekti. 85


BD HAZ‹RAN 2010

BD HAZ‹RAN 2010

derek Irak’› iflgal etti. Rusya’ya karfl› Usame Bin Ladin’i y›llarca destekleyen Amerika, sonra onu en büyük terörist ilan ederek yok etmeye yöneldi. Hitler’in bafl›na gelen neyse, Saddam’›n ve Usame Bin Ladin’in bafl›na gelen de oydu. Tarih, d›fl güçlerin k›flk›rtmas›yla dünyan›n ya da herhangi bir bölgenin egemenli¤ine soyunacaklar için derslerle dolu. Hitler’in Dünya ‹mparatorlu¤u düfllerini önce k›flk›rt›p sonra öldüren Amerika, hemen ard›ndan Osmanl› ‹mparatorlu¤u’nu diriltme düflleri kurduracakt› Türkiye’ye...

Hitlerci Müftü Hitler ordusu’na ald›¤› müslüman gençlere silah kullanmay› ö¤retiyor. Hitler, kendisini k›flk›rt›p para ve

teknoloji sa¤layarak Rusya’ya sald›rtan Amerika taraf›ndan ortadan kald›r›lacak; Almanya, savafl sonunda bir Amerikan yar›-sömürgesi olacak; ‹ngiltere ve Fransa, Almanya’ya kapt›rmaktan korktuklar› sömürgelerini, kurtar›c› olarak gördükleri Amerika’ya kapt›racaklard›. Hitler’i besleyip, palazland›r›p, Rusya’ya karfl› savafla süren Amerika’n›n daha sonra onu diktatör ilan ederek Almanya’ya sald›rmas› ve iflgal etmesi, günümüz insan› için anlafl›lmaz bir durum de¤il; bunun örneklerini içerisinde yaflad›¤›m›z dönemde gördük. Humeyni devrimiyle ‹ran’dan kovulan Amerika, her türlü silahla donatt›¤› Saddam’› tam sekiz y›l boyunca ‹ran’a sald›rtt›, sonra da onu diktatör ilan e86

Hitler’in Müftüsü Hac› Emin El Hüseyni, Hitler yok edildikten sonra, Rusya’ya karfl› Amerikan hizmetine girip, “Müslüman Kardefller” örgütünün temellerini atacak ve “‹slam Birli¤i Konferanslar›” örgütlemekle meflgul olacakt›.

Hitler’in yenilmesinden sonra Gehlen gibi pek çok Nazi istihbarat görevlisiyle Amerikan hizmetine al›nan Hac› El-Hüseyni 1946 y›l›nda Amerika’n›n Rusya’ya karfl› kulland›¤› ”‹slam kart›”n›n önde gelen örgütleyicilerinden biri olarak görevinin bafl›nda.

Dünya imparatorlu¤u düflleriyle savafl alanlar›na sürdü¤ü Hitler’i yok e-

Hitlerci müftü Hüseyni, Hitler yok edildikten sonra Amerikan hizmetinde.

EN UYGUN CEVAP Bir firmada yönetim, sorduklar› soruya en uygun yan›t› veren kifliyi ifle alacaklar›n› ilan etmifl. Do¤ru veya yanl›fl yan›t yok. Verilebilecek en uygun yan›t önemli. Soru: Afla¤›daki durumda ne yapard›n›z? Karanl›k, ya¤murlu ve f›rt›nal› bir gece. Iss›z bir yolda araba kullan›yorsunuz. Araba sadece iki kiflilik. ‹lerde otobüs dura¤›nda 3 kifli bekliyor. Birincisi; bir doktor, sizi daha önce kalp krizinden kurtarm›fl. ‹kinci kifli; çok yafll›, hasta ve ölmek üzere olan biri. Üçüncüsü; hayat›n›z›n rüyas›, tan›flmak için can att›¤›n›z birisi. Görüflmecilerden baz›lar›n›n yan›t› flöyle olmufl:

den Amerika; II. Dünya Savafl› sonras›nda kendisi dünyan›n tek egemeni olmaya soyunacakt›.Ve tabii -t›pk› Napolyon, II. Wilhelm, Hitler, vs. gibiyine dinleri kullanarak... Nas›l m›? “Türkiye’nin Siyasi ‹ntihar›: Yeni-Osmanl› Tuza¤›” kitab›mda uzun uzun yazd›m; ama, Hac› Emin El-Hüseyni’nin o kitab›mdan özetledi¤im flu Hitler maceras› bile, dinimizin hangi amaçlarla, kimler taraf›ndan, nas›l kullan›labildi¤i kavramaya yetmez mi? Dinimi kullanan bari Müslüman olsa!.. • cengizozakinci@butundunya.com.tr

Gönderen: TUNC OTU

a) Hasta adam› en yak›n hastaneye götürürdüm. b) Doktor daha önce hayat›m› kurtard›¤›na göre onu al›rd›m. c) Hasta adam› almak isterdim ama kendi gelece¤im için, hep tan›flmak istedi¤im rüyalar›m›n kiflisini al›rd›m. Yan›tlar›n % 90'i yafll› adam› al›rd›m olmufl. Sonuçta bir kifliyi ifle alm›fllar. O kiflinin yan›t› da flöyleymifl: Arabadan inip anahtar› doktora veririm, doktor benim hayat›m› kurtard›¤› gibi yafll› kifliyi de hastaneye yetifltirip iyilefltirebilir, ben de rüyalar›m›n insan›yla bafl bafla kal›p onu tan›ma f›rsat› elde edebilirim. Kimsenin arabas›n› vermeyi düflünememesinde yanl›fl bir fley yok. Genelde düflüncelerimiz dar görüfllüdür ve önce kendimizi düflünürüz. 87


YAfiAMDAN GÖZLEMLER Ali Naili Erdem

Kuranla nutuk, evimizde yanyana dururlard›. Babam Cuma geceleri Kuran okur, bizler huflu içinde dinlerdik. Ailem, Yunan’›n Midilli adas›n› iflgal etmesi üzerine Türkiye’ye gelmiflti. Üç defa ya¤malanm›fllar, otlar› ocaklar› kalmad›¤› halde flükretmekten ayr›lmam›fllard›.

“‹

flgali yaflamayanlar Gazi’nin

k›ymetini bilmezler” sözü, günün her saatinde söylenir, flehitlere rahmet, gazilere uzun ömürler dilenir, dualar okunurdu. Akflam yemeklerinde iki konu sofram›zdan eksik olmazd›. Ya Kurtulufl anlat›l›r ya da haramdan uzak bir yaflam. Paray› hiç bilmedik. Allah’l›, peygamberli, k›blesi belli bir aileydik. Seccadenin eksilmedi¤i evimizde Mustafa Kemal destan destan dile getirilirdi. Bir Türk dünyaya bedeldi. Ve bizler, Muhammed ümmetinin talihli kiflileriydik. Namazl›, niyazl›yd›k. Ehli sünnet ve cemaat anlay›fl›yla yetifltirildik. 8 Eylül 1922’de bir iman, bir inanç 88

ordusu, do¤du¤um ilçemden geçerken Yunan zulmü ile üç y›l iflkence çeken halk, Mustafa Kemal’in askerlerini öpüyor, kucakl›yordu. Yanaklar› güneflten ve rüzgardan kavrulmufl olan Mehmetçikler, “Ne olur öpmeyin, yüzümüzün derileri soyuluyor” diye yalvarm›fllard›. Ordumuzun flan› flerefiyle dolu olarak büyüdük. Büyük kurtar›c› o gece, ad› Nif olan ilçemizde kalm›fl ve sevinç gözyafllar› içinde kendi ad›n› ilçemize Kemalpafla olarak vermiflti. Babam Hukuk Fakültesi birinci s›n›f ö¤rencisi iken Genel Kurmay Baflkan› Enver Pafla’n›n “Önce istiklal, sonra istikbal” sözü üze-

BD HAZ‹RAN 2010

Fakiri bol, zengini az

“Bast›¤›m›z yerlerin toprak bir ilçede yetifltik. Kimolmad›¤›n›”, vatan›n parçalan- se kimseyi k›skanmaz, kimsenin gözü bir baflmaz bir bütün oldu¤unu kas›n›n mal›nda olmaznutuktan ezberliyor, bu d›. Kuran’›n evrenselli¤i topraklara lay›k kimseler bütün insanl›k alemini olman›n ahlak›n› Kuran’dan kucaklad›¤› gibi, bizleri de sar›p sarmalar, baezberliyorduk. ¤›ms›z ve özgür bir ülrine bütün ö¤renci arkadafllar›yla birlikte Çanakkale’ye gitti¤ini ve bir flarapnel parças›n›n yan›bafl›nda patlamas› sonucu geri hizmete al›nd›¤›n› hayat›n›n büyük talihsizli¤i olarak anlat›rd›. Kuran ve Nutuk, bizim dünyam›z› dolduran hazineler olarak bugün de evimizdeki müstesna yerlerindedirler. Bir yandan Rahmanili¤i, bir di¤er yandan da uygarl›¤› benimsemifltik. Kuran’›n, “Düflünmüyor musunuz, ak›l etmiyor musunuz terbiyesinin etkisi alt›nda bat›l›laflman›n, modernleflmenin, k›sacas› ça¤dafllaflman›n yollar›ndayd›k. “Ben güzel ahlak› tamamlamaya geldim” buyuran Peygamber’imizin ahlakl› insan› olmaya çal›fl›yor, bir yandan da “‹ki günü birbirine efl olan insana vah ne yaz›k” anlay›fl›yla Cumhuriyet’i ilan edenlerin, bilimi iktidar yapma heyecan›n› yafl›yorduk. Günahlardan uzak, sadelik içinde geliflen ve kendi kültürümüzün içinde hayat›n güzelliklerini bulma düflüncesi, karakterimizi oluflturuyordu. Sevab› bol, günah› k›t günlerdi. “Evlerin kap›lar› kilitlenmez, bahçeler “alem day›n›n bahçeleri” diye tan›mlan›r, ama kimse, “kendisinin olmayan fleylere elini sürmezdi.”

kede yaflama olana¤›n› bizlere ba¤›fllayanlar› minnetle, flükranla yad ederdik. Bizler için en önemli fleylerden biri Türk olmakt›. Maddiyatta ve maneviyatta en hakiki mürflit ilimdir gerçe¤ini Atatürk’ten ö¤renirken, “Rabbim ilmimi artt›r” yakar›fl›n› Taha suresinde okuyor ve Kuran’da 854 yerde geçen ilim kelimesinin Cumhuriyet’in banisinde var oldu¤unu görmenin mutlulu¤unu ve gururunu tafl›yorduk. ”Bast›¤›m›z yerlerin toprak olmad›¤›n›”, vatan›n parçalanmaz bir bütün oldu¤unu nutuktan ezberliyor, bu topraklara lay›k kimseler olman›n ahlak›n› Kuran’dan ezberliyorduk. Fitne ile fesad›n semtimize u¤ramamas› mücadelesini hep vermifl, “Yüksek Türk, senin için yükselmenin hududu yoktur” direktifini bir Amentü olarak benimsemifltik. Yalan bizden, biz yalandan uzakt›k. Osmanl› ‹mparatorlu¤u’nun kurucusu Osman Gazi’nin, “Bey yalan söylemez. Devletin temelinde yalan olmaz” sözünü, Peygamber efendimizin “yalandan sana s›¤›n›r›m” ifadesiyle perçinliyor ve Gazi’nin, “Millet olarak çekti¤imiz felaketlerin en büyü¤ü, ülkeyi yönetenlerin, müteflebbislerimizin ve bilim 89


BD HAZ‹RAN 2010

adamlar›m›z›n halka do¤rular› söylemeyiflleridir” sözünü her f›rsatta yineliyorduk. Kuran ve Nutuk, bizler için çe-

liflkilerin de¤il, birlikteli¤in birbirini tamamlaman›n ahengi içindeydiler. Bu gün için de ayn› özellikleriyle yaflam›m›zdad›rlar. Okula bafllad›¤›m günden bu yana, babam›n iç cebime koydu¤u üç fley ki, bunlar bir Mushaf, bir Atatürk fotograf› ve bayra¤›m›z olup, bu gün de cüzdan›mdad›rlar. Bu üçlü beni kimli¤imdir. Kuran’l› ve Nutuk’lu bir dünya, bizim dünyam›zd›r. Biz bu dünyan›n içinde var›z. Ve onlarla dostuz. Olmayanlara da düflman de¤iliz. Nutkun ikinci cildinin 90 ve 127’nci sayfalar›nda yer alan “Bizim dinimiz akla en uygun ve en tabii bir dindir ve ancak bundan dolay› son din olmufltur. Bir dinin tabii olmas› için akla, fenne, ilme ve mant›¤a uymas› laz›md›r. Bizim dinimiz bunlara tamamen uyar.” Aç›klamas› gibi, “Uygarl›¤›n coflkun seli karfl›s›nda direnmek boflunad›r” sözleriyle anlam›flt›k ki, ne Kuran’s›z ve ne de Nutuk’suz bir yaflam bizim olamazd›. E¤itim ve ö¤retimin bütün dö-

Cehaleti de, yoksullu¤u da yenmek hem Kuran’›n ve hem Nutkun hedefleriydi. “Hiç bilenlerle, bilmeyenler eflit olur mu?” gerçe¤i, Kuran’da yerini al›rken Nutuk, “Millet iradesiyle milleti temsil edenler, ayd›nlar olacakt›r” aç›klamas›n› yap›yordu. Bütün bunlar, Kuran’la Nutkun, mükemmel insan› amaçlad›¤›n› gösteriyor, bizleri o noktaya yönlendiriyordu. Gazi Mustafa Kemal Atatürk döneminde bafllayan e¤itimimiz, “Okul, aile ve çevre birlikteli¤i içinde ar›zas›z sürmüfl, yüce ‹slam dininin ve demokrasinin s›cakl›¤›n› içimizde duymufl bireyler olarak, Cumhuriyet’in, vatan›n, bayra¤›n ve insan›n k›ymetini bilerek uygarl›¤› yaflam biçimi k›lanlar›n kervan›nda yerimizi alma talihlili¤i çok kifliler gibi bizlere de nasip olmufltur. Baba evimde yanyana duran Kuran’la Nutuk flimdi, fakirhanemde ayn› s›cakl›kla yanyana durmaktad›rlar. Ve dünya durdukça bu beraberli¤in sürece¤ine inanc›m tamd›r. •

nemlerinde ö¤retmenlerimiz, Türk’e lay›k bireyler olmam›z›, hukuklu ve ah- alinailierdem@butundunya.com.tr lakl› bir evrenin öncüleri olarak yetiflmemizi istemifllerdir. Halk›n ege- Kuran ve Nutuk, bizler menli¤i, Hakk›n egemenli¤i olarak beyinlerimize kaz›n›nca, zengin, için çeliflkilerin de¤il, güçlü ve adaleti bir Türkiye, ideali- birlikteli¤in, birbirini miz olmufltu. tamamlaman›n ahengi “‹kra” diyordu Kuran; “Oku” “Cahillerden sana sak›n›r›m” buyu- içindeydiler. 90

BÜYÜK YAPITLARIMIZ

ruyordu Hazreti Muhammet. Devrimler “alim olan hem güldür, hem çiçek” derken, Gazi Hazretleri “Milletleri hür ve ba¤›ms›z k›lan da, köleli¤e mahkum eden de e¤itimdir” görüflünü söylüyordu...

Konur Ertop

Kurtulufl Savafl›, zafer, Cumhuriyetin kuruluflu, birbirini izleyen devrimler... Tarih yaz›l›rken ozanlar da yaflanan günler kadar gelece¤i de etkileyen bütün bu olaylarla ilgili fliirler söylediler. Bu fliirlerin oda¤›nda Atatürk yer al›yordu.

B

u fliirlerde Atatürk, özgürlük ve ba¤›ms›zl›k savafl›nda, siyasette, evrensel uygarl›k yolundaki h›zl› geliflmelerdeki öncü kimli¤iyle tan›mlan›yordu. Atatürk fliirleri ça¤dafl Türkiye'nin siyasal, toplumsal geliflmeleri boyunca önemli de¤ifliklikler gösterdi, yeni izleklerle zenginleflti.Yetiflen kuflaklar›n "Atatürk ilkeleri"ni benimsemesinde, "Cumhuriyet Ayd›nlanmas›"na sahip ç›kmas›nda bu edebiyat›n katk›s› oldu. Atatürk fliirlerinin en eski tarihli olanlar›, onu bir "savafl kahraman›" olarak de¤erlendirir. Ancak o fliirler aras›nda da cephede kazan›lan zafer gibi gelecekte bilgisizli¤in de yenilece¤ini dile getirenler vard›r. Atatürk'ü "Dâhi-i Teceddüt" (Yenileflme Dâhisi) diye adland›ran Abdülhak Hamit, bilimin bilgisizli¤e karfl› zaferkazanaca¤›n› söyler: 91


BD HAZ‹RAN 2010

BD HAZ‹RAN 2010

Evet, cehalete ilmin bu bir büyük zaferi, Cihan-flumul olacakt›r onun bu flaheseri!

A

nadolu düflman çizmesi al-

t›ndayken yaz›k ki Düzce'den Konya'ya kadar vatan topraklar› üzerinde Kurtulufl Savafl›'na karfl› ç›kan ayaklanmalar görülmüfltü. Daha sonra Büyük Millet Meclisi'nde, bas›n organlar›nda da yenili¤e yönelik geliflmelere engel olmak isteyenler ç›kt›. Ziya Gökalp bir fliirinde bütün bu haks›z direniflleri sorgular: Da¤›lan milletin artt› vahdeti (birli¤i) Sulhte de faydal› böyle kuvveti Y›pratmak daha harp bitmeden niçin? Topland› Lozan'da dostlar, düflmanlar Lloyd George saç›yor yine bühtanlar (yalanlar) Laz›mken müttehit (birlik) olmak bu anlar Ayr›lanlar varm›fl sürüden niçin? Gerçekleflen yeniliklere sözde ayd›nlar kusurlar bulurken bir halk sanatç›s› olan Afl›k Veysel "Atatürk'e A¤›t"›nda, halk›n sa¤duyulu bak›fl›n› yans›tm›flt›r: Fabrikalar icat etti, Ata'l›¤›n ispat etti, Varl›¤›n Türk'e terketti, Döndü çarh, devran a¤lad›.

Atatürk fliirleri, uzun y›llar kal›plaflm›fl benzetmelerle donanm›flt›r: 92

Ayr›l›p Çankaya'dan Hazret-i Gazi geliyor, Saç›n›n huzmesi (›fl›k demeti) zulmetleri (karanl›klar›) ok ok deliyor fiehre kalbindeki tarihi al›p yükseliyor: Bu günefl yüzlü, günefl sözlü günefller günefli! Baflar›l› bir komutan, öngörülü bir devlet adam›n› anlat›rken böyle bir kimli¤in durmadan sar› saçlar›ndan, mavi gözlerinden söz etmek siyasal kültür eksikli¤i kadar olgunlaflmam›fl edebiyat›n da zay›fl›¤›na ba¤lanmal›d›r. fiöyle dizeler bu tür fliirlerde uzun süre büyük yer tutmufltur: S›rma sar›s›n› yay saçlar›na, Gözüne rengini koy denizlerin. Kemalettin Kamu

Alt›n saçlar› dalgalan›yor rüzgârda Mavi gözleri ›fl›l ›fl›l, görüyorum. Ümit Yaflar O¤uzcan Edebiyatta destan türü, uluslar›n yaz›l› tarihten önceki dönemlerde yaflad›klar›n› anlat›r; o toplumlara öncülük etmifl kahramanlar› canland›r›r. Ola¤anüstü olaylar anlat›r. Halk›n ortak bilincalt›nda yer etmifl imgeleri kullan›r. Destanlar› oluflturan tarihsel koflullar bugün art›k ortadan kalkm›flt›r. Ancak günümüz edebiyatlar›nda ça¤dafl toplumlar› derinden etkileyen olaylar› ele alan yeni destanlar da yaz›labilmektedir. Eski destanlar›n gizemli, gerçeküstü evreninden ça¤›m›z destanlar›nda da yararlan›lmaktad›r.

Nâz›m Hikmet'in "Memleketimden ‹nsan Manzaralar›", gerçekçi yap›t özellikleri içinde geliflerek 2. Meflrutiyet'ten 1940'lara kadar kentlerde, köylerde, cezaevlerinde, 2. Dünya Savafl›n›n ac›s›n› yaflayan ülkelerde, cephelerde yaflananlar› konu edinen bir "fliirroman"d›r. Ozan›n tasarlad›¤› Kurtulufl Savafl› Destan›’n›n Manzaralar kitab›na yerlefltirilmifl bölümleri Türk halk›n›n yak›n bir dönemde yaflad›¤› büyük serüveni, destan özelliklerinden yararlan›rken gerçekçi anlat›mdan da ayr›lmaks›z›n dile getirir. Destan›n kahraman›, savafl›n ac›lar›n› çeken, zafere do¤ru ad›m ad›m ilerleyen Türk halk›d›r. Destan›n› -apaç›k yaflad›¤› haks›zl›k sonucu sürüklendi¤i- cezaevi duvarlar› aras›nda kaleme alsa da ozan, elbette Atatürk'ü de anlatacakt›r. Bu güçlü dizeler cephelerde onun emrinde çarp›flanlar›n, savafltan sonra zafer sevincini paylaflanlar›n, Ayd›nlanma Devrimi’ne kat›lanlar›n bilincalt›na ifllemifl imgeye bütünüyle uydu¤u için heyecan verir: O, saati sordu, Paflalar 'Üç' dediler. Sar›fl›n bir kurda benziyordu. Ve mavi gözlerle çakmak çakmakt›. Yürüdü uçurumun bafl›na kadar, E¤ildi, durdu. B›raksalar ‹nce, uzun bacaklar› üstünde yaylanarak Ve karanl›kta akan bir y›ld›z gibi kayarak Kocatepe'den Afyon Ovas›'na atlayacakt›. Atatürk fliirleri uzun y›llar okul kitapla-

Destan›n› -apaç›k yaflad›¤› haks›zl›k sonucu sürüklendi¤icezaevi duvarlar› aras›nda kaleme alsa da ozan, elbette Atatürk'ü de anlatacakt›r. r›nda çocuklar için yaz›lm›fl didaktik ürünler olarak kald›. Bu fliirler Atatürk'ün ülkeyi düflmandan kurtaran kahraman, cumhuriyeti kuran devlet adam› kimli¤ini ele al›yordu. Ancak edebiyat d›fl› bir alanda yer al›yorlard›. ‹fllenen yayg›n bir izlek de kahraman›n ölümünün yaratt›¤› büyük ac›yd›... Çok partili dönemde Atatürk ilkelerine karfl›t görüfller ortaya ç›kma olana¤› buldu. Atatürk'ün getirdi¤i de¤erleri savunanlar›n demokratik savafl›mlar›na edebiyatç›lar kalemleriyle önemli katk›da bulundu. Bu yeni dönemin ürünlerinde Atatürk'ün art›k kurtulufl savaflç›s› kimli¤ini aflan yönleri söz konusuydu. Dünya bar›fl›na katk›da bulunan, ak›l-bilim, ça¤dafl uygarl›k yolunu gösteren kahraman bir yandan da Anadolu topralar›nda tarih boyunca yeflermifl eski uygarl›klara sahip ç›k›yordu. Cumhuriyet ayd›nlanmas›ndan uzaklaflma hareketleri sürerken Atatürk fliirleri edebiyat›n›n en üretken kalemi Faz›l Hüsnü Da¤larca oldu. Kahraman› onun da insanüstü bir varl›k, bir destan kiflisi olarak canland›rd›¤› görülüyordu. Ancak gerçekte konusu Atatürk'ün düflünceleri, bu düflüncelerle bes93


BD HAZ‹RAN 2010

Da¤larca’n›n fliirlerindeki kimli¤iyle Atatürk, ülkesinin tam ba¤›ms›zl›¤›n› savunan bir halk savaflç›s›d›r. lenen eylemiydi. Atatürk'ü bir ba¤›ms›zl›k savaflç›s›, uygarlaflma yolunun bir önderi olarak canland›r›yordu. Destan kiflisi Atatürk ile insano¤lunun temel de¤erlerinden özgürlü¤ün temsilcisi Atatürk, Da¤larca'n›n fliirinde birleflmifltir: Özgürlük de¤il de ne Yeflili güne do¤ru yapan. ... Özgürlük de¤il de ne Doruklarda bayra¤› al yapan. Özgürlük de¤il de ne Seni Mustafa Kemal yapan. Da¤larca'n›n fliirlerindeki kim-

li¤iyle Atatürk, ülkesinin tam ba¤›ms›zl›¤›n› savunan bir halk savaflç›s›d›r. Halk›yla bütünleflerek Kurtulufl Savafl›'n› kazanm›fl, ulusuna ça¤dafl uygarl›k yolunu açm›flt›r. Da¤larca halk›n ortak bilincalt›ndan beslenmifl, ola¤anüstülük tafl›yan eski destanlarla ça¤dafl sorunlar› birlefltiren bir dizi destan›n sahibidir. Bu yap›tlarda kahramanlar ulusun al›nyaz›s›n› çizerken kartallar konuflur, böcekler uzun yeralt› yolculuklar›na ç›kar, da¤lar yerinden oynar, flehitler gazilerin omuzbafl›nda savafla kat›l›r... Melih Cevdet Anday'›n fliiri, eski 94

BD HAZ‹RAN 2010

Anadolu uygarl›klar›na sahip ç›kan halkç› Atatürk'ün görüfllerinin gelecekte de yaflayaca¤›n›, eyleminin sürece¤ini dile getirir: Atatürk'ün bir at› vard›, Etilerden beri yaflard› Atatürk'ün bir resmi vard› Bu¤day tarlas› gibi a¤ard› Atatürk'ün bir saati vard› Durmad›. Ceyhun Atuf Kansu'nun dizelerindeki Atatürk, özellikle halk›n›n aras›nda, bir halk kahraman› olarak yerini al›r: Ç›kt› Kavak Yaylas›'na 'oh' dedi, Mustafa Kemal, Ölmez be, insan bu vatan› sevince, Halk kokusudur, güller çimenlerden gelir, Ovalar› sürenler afla¤›da, ormanlarda b›çk› sesleri, Da¤›lm›fl Mahmur Da¤›'n›n dumanlar› Çekip cümle türküleri bir dere ›fl›lt›s›yla akar.

Havza'ya vard›m ki, kula¤›m›z› koyal›m bir, Ba¤›ms›z yaflamak diyelim bir, dinle ne ses verir? Havza pazar›na inmifl all› morlu köylüler, Ç›karlar ormanlardan gizli gizli ça¤›ral›m bir, Gelirler toplan›rlar ateflimize; onlar için yakt›k, Özgür yüreklerin solu¤unu üflesinler bir.

yuvalanan ça¤ d›fl› kalm›fl gerici-tutucu e¤ilimleri oy almak için k›flk›rtan "çirkin" siyasetçilere, ozanlar sert elefltiriler yöneltti. Genç Attila ‹lhan'›n fliiri kopan ilk ac› 盤l›klardan biriydi: Elsiz-ayaks›z bir yeflil y›lan. Yapt›klar›n› y›k›yorlar Mustafa Kemal! Hani bir vakitler, Kubilay'› kestiler, Çün buyurdun! Kesenleri ast›lar, Sen uyudun. As›lanlar dirildi. Mustafa'm! Mustafa Kemal'im! Atatürk fliirleri 1960'lara kadar özellikle her y›l ölüm y›ldönümünde edebiyat dergilerinde yer alan örneklerle zenginleflti. Cahit S›tk› Taranc›'dan Behçet Necatigil'e, Cahit Külebi'den Salah Birsel'e, Turgut Uyar'dan

Sabahattin Kudret Aksal'a kadar yeni Türk edebiyat›n›n en usta ozanlar›n›n izle¤e türlü yönleriyle katk›lar› oldu. Bu edebiyat›n son örneklerden biri olarak, konuyla ilgili pek çok fliiri imzalayan Behçet Kemal Ça¤lar'›n kaleminden flu toplumsal özelefltiri, içtenlikli ça¤r› yükselmiflti: Bir genel gevfleme körü körüne! Ço¤umuzda seven gönül yerine; Gördü¤ünü yutan bo¤az yetiflti... Profesörlerden yobaz yetiflti; Miskinler dönüyor tekkelerine; ‹lmiye s›n›f› türüyor yine. ... Yabanc› er görmese de köfleler, Meydanda yoksa da Ferit Pafla'lar, Yoksa da Bo¤az'da kurflun z›rhl›lar, Uzaklarda sinsi gölgeleri var; Ve her hokkabazda bir baflka külah... Samsuna yeniden ç›kabilsen ah!..•

SÖZ BAfiI BOfi BIRAKILMAZ

konurertop@butundunya.com.tr Gönderi: Nuray BARTOSCHEK

Konfüçyüs'a sormufllar:

"Bir ulusun tüm yönetimi sana b›rak›lsayd› önce ne yapard›n?" Bilge Konfüçyüs "Önce dilini gelifltirirdim" demifl ve aç›klam›fl : "Dil düzgün olmay›nca, söylenen, söylenmek istenen de¤ildir. Söylenen, söylenmek istenen olmay›nca, yap›lmas› gereken yap›lmadan kal›r. Yap›lmas› gereken yap›lmadan kal›nca, töreler ve sanat geriler. Töreler ve sanat gerileyince, adalet yoldan ç›kar. Adalet yoldan ç›k›nca, halk çaresizlik içinde kal›r. ‹flte bu nedenle söz, bafl› bofl b›rak›lmaz."

Bu dönemde halk kütleleri aras›nda 95


BD HAZ‹RAN 2010

Haz›rlayan: ÖZÜM LARÇIN

6-Maçka hangi ilimizin s›n›rlar› içindedir? a-Ordu b-Giresun c-Trabzon d-Rize 1-Yeni semtleri dama tahtas› plan›na göre infla edilen ‹talyan kenti hangisidir? a-Toskana b-Roma c-Napoli d-Palermo 2-Ressamlar›n baflparmaklar›n› koyduklar› delikli boya tahtas›n›n ad› nedir? a-Boyal›k b-Palet c-Rulo d-Kasal›k 3-Kal›nl›k ya da d›fl çaplar› ölçmede kullan›lan aletin ad› nedir? a-Takometre b-Gönye c-Palmer d-Pergel 4-Mülteciler Yüksek Komisyonu özellikle nereden gelenlere yard›m için kuruldu? a-Güney Amerika b-Do¤u Avrupa c-Hindistan d-Afrika 5-Zaire'nin eski ad› nedir? a-Kamboçya b-Fildifli sahili c-Frans›z Sudan› d-Basutoland 96

7-BM Uluslararas› Adalet Divan›'nda kaç yarg›ç görev yapar? a-12 b-13 c-14 d-15 8-Caracas kenti hangi ülkededir? a-Venezuela b-Kolombiya c-Honduras d-Küba 9-Birinci Dünya Savafl›'nda siperlerde kullan›lan ayg›t nedir? a-Manc›n›k b-Periskop c-Dürbün d-Prizma 10-Sultan Abdülaziz, fieker Ahmet Pafla'y› resimdeki baflar›lar› nedeniyle nereye göndermiflti? a-Floransa b-Berlin c-Paris d-Venedik

13-Paligrafi nedir? a-Boyac›l›kta baflvurulan bir yöntem b-Yaz›da ayn› sözcü¤ün istemsiz yinelenmesi c-Disklerde diflli açma yöntemi d-Balmumundan heykelcik yapmak 14-Suriye çölündeki vaha öbe¤inin ad› nedir? a-Büveyde b-Palmira c-Bediyetüflflam d-Tadmor 15-Yar›mada Savafl› Napolyon'un nereyi iflgali nedeniyle ç›km›flt›? a-Portekiz ve ‹spanya b-Kuzey ‹talya c-Güney Britanya d-Avusturya 16-28 fiubat 1986'da sokakta vurulan ‹sveç Baflbakan› Palme'nin ilk ad› nedir? a-Edward b-Olof c-Roundell d-Matteo

11-Antik ça¤da ozan›n eski söylediklerini geri ald›¤› manzum parçaya ne denir? a-Reggio b-Cauca c-Marco d-Palinodia

17-Etin az bulundu¤u yoksul ülkelerde protein kayna¤› olarak hangi tar›m ürünleri tüketilir? a-Yumrulu bitkiler b-Sebzeler c-Ya¤ bitkileri d-Baklagiller

12-Fransa ve Kanada aras›nda diplomatik krize neden olan bölge neresidir? a-Victoria b-Baffin c-Labrador d-Quebec

18-Yunan mitolojisinde Athena'n›n öldürdü¤ü devin ad› nedir? a-Pallas b-Pallidum c-Pallis d-Pallene Yan›tlar: 149. sayfada

EVRENSEL BAKIfi AÇISI Gürbüz Evren Mart ay›nda yay›mlanan “Türkiye-‹srail iliflkilerinin gerilmesi mi istendi?” bafll›kl› yaz›ma birçok de¤erli okuyucudan olumlu tepkiler ald›m. Ayr›ca “Ortado¤u Stratejik Araflt›rmalar Merkezi” ORSAM adl› bir kuruluflun düzenledi¤i “‹srail-Türkiye iliflkileri” konulu panele de konuflmac› olarak davet edildim. Kimi okuyucular›n Ortado¤u’da kardefllik konulu bir yaz› beklediklerini bildirmeleri üzerine ise bu yaz›mda Arap-Yahudi iliflkilerini ele almaya karar verdim.

Durun Öldürmeyin Birbirinizi

Siz Kardeflsiniz Yazımın başlığı, eski Türk filmlerinde çok sık duyduğumuz ve unutulmayan cümlelerden biridir. Özetleyeceğim sahneyi mutlaka anımsayacaksınız; filmin iki önemli karakteri bazı nedenlerden ötürü tam birbirini öldürecekken, babacan bir adam araya girer ve “Durun... Öldürmeyin birbirinizi, siz kardeşsiniz” der.


BD HAZ‹RAN 2010

yn› sözleri Ortado¤u’da devam eden çat›flma ortam› nedeniyle Yahudiler ve Araplar için de söyleyebiliriz. Çünkü onlar da kardefltir. Evet, yanl›fl duymad›n›z Yahudilerle Araplar kardefltir. Ayr›ca Yahudilerle dünyadaki tüm Müslümanlar da kardefltir. Bitmedi, dahas› var, Müslüman olmalar› nedeniyle Türkler de Yahudilerle kardefltir. Ortado¤u’da yaflanan sorunlar›, Arap-Yahudi kavgas›n› bilmeyenimiz yok. Bu nas›l kardeflliktir ki ‹srail Filistinlilerin bafl›na bomba ya¤d›r›yor, komflu Arap ülkelerinin topraklar›n› iflgal alt›nda tutuyor, Araplar da her f›rsatta ‹srail’e sald›r›yor ve bunlar yetmiyormufl gibi kimi çevrelerde Yahudileri öldüren Müslümanlar›n cennete gidece¤i düflüncesi de egemen k›l›nm›fl diyebilirsiniz.

BD HAZ‹RAN 2010

bir baflka konuyu anlamam›z› sa¤lam›flt›r. Bu da, Yahudili¤in babadan de¤il anneden geçmesidir. Yani Yahudilikte esas olan annedir. Kafan›z› çok fazla kar›flt›rmadan, fazla ayr›nt›ya girmeden Yahudilerle Araplar›n kardeflli¤inin olabilecek en k›sa anlat›m›n› yapt›m. Kim bilir, belki de düflman kardefller tan›mlamas› bile buradan kaynaklanm›flt›r.

A

‹smail ise Arap kabilelerinin babas› kabul edi-

Hz. ‹brahim, üç semâvî dinin ve bu dinlerin peygamberlerinin atası olarak kabul edilir.

erkek evlat istemektedir ve bunun özlemi içindedir, ancak efli Sara’dan çocu¤u olmamaktad›r. Sara’n›n Hacer isimli M›s›rl› bir kölesi vard›r. HazAraplarla Yahudiler reti ‹brahim, efli Sara’n›n da izniyle ile evlenir ve bir süre sonra ve ayr›ca Yahudilerle Hacer da erkek çocuk sahibi olur. Çocu¤a dünyadaki tüm Müslü- ‹smail ismi verilir. Sara bu duruma çok üzülmüfltür. Merhamet göstemanlar kardefltir. ren Allah, yafl› biraz geçmifl olmas›na ra¤men Sara’ya da bir erkek çocuk Böyle düflünmekte de hakl›s›n›z, ama yine de kardeflli¤i anlatmakta ya- verir. Bu çocu¤un ismi ise ‹shak (Yitrar var. Afla¤›da aktaraca¤›m bilgileri, zak) olur. Buna göre Yahudiler ‹shak’bilenlerinize belki bir daha an›msatm›fl ›n, Araplar ise ‹smail’in soyundan gelolaca¤›m, ama ilk kez duyanlara çok mektedir. Babalar› bir olmas›na ra¤men annesinin köleli¤i nedeniyle ‹smayarar sa¤layaca¤›n› düflünüyorum. il’e köle çocu¤u denilirken, Yahudiler için asil, seçkin ve ayr›cal›kl› gibi ifaÖnce Kardefllik konusunu Yahudilerin kutsal Kitab› Tevrat baflta deler kullan›lmaktad›r. Sara ile Hacer aras›ndaki çekiflme olmak üzere farkl› kaynaklara dayanarak özetleyelim. Hazreti ‹brahim bir ve Sara’n›n bask›n ç›kma gayretleri 98

fes’in soyundan geldi¤ini Türk tarihini araflt›ranlar çok s›k tekrarlamaktad›r. Yahudilerin de soy kütüklerini Nuh peygamberin o¤lu Sam’dan bafllatt›klar› bilinmektedir. ‹flte bu de¤erlendirmeler dikkate al›nd›¤›nda ise ‘hepimizin babas› Âdem de¤il mi’ diyenler hakl› ç›kacakt›r. Ortado¤u sorununun temelinde Arap-Yahudi çat›flmas› ve buna ba¤l›

lir. ‹slam peygamberi Hazreti Muhammet de Arap oldu¤u için ‹slam dünyas›ndaki tüm milletler ve tabi ki Türklerle de ‹smail’in evlatlar›d›r. Yine buradan hareketle ‹slam ülkelerine “‹smail memleketi”, buralarda yaflayanlara da Ben-i ‹smail yani ‹smailo¤ullar› denilir. ‹flte Yahudilerle kardeflli¤in biz Türkler ve farkl› kökenler- Hz. ‹brahim, kar›s› Sara, Hacer ve o¤lu ‹smail’in den Müslümanlar için kay- betimlendi¤i bir tablo. na¤› da budur. Söz Türklerden aç›lm›flken bir hat›rlatma yapmakta olarak ‹srail’in iflgal etti¤i Arap toprakyarar var. Yahudilerle Türklerin iliflkisi lar› sorunu vard›r. Zamanla bu sorunlaTürklerin Anadolu’ya gelmelerinden ra ‹srail’in Kudüs’ü baflkent ilan etmesi önce bafllam›flt›r. Hazar Türklerinin de eklenince Hristiyanlar, Müslüman860’l› y›llarda Yahudili¤i kabul etmesi lar ve Yahudiler için önemli olan bu iliflkilerin bafllang›c› olarak bilinmek- kentteki kutsal yerler sorunu da ortaya tedir. ç›km›flt›r. Ama sorunun temelinde paylafl›lamayan topraklar vard›r. Daha anBunca aç›klamaya gerek yok lafl›labilir bir dilde söylemek gerekirse, zaten tüm insanlar kardefltir diyebilir- kendilerini öz evlat olarak gören Yahusiniz. Hakl›s›n›z, hepimiz Âdem ile diler, köle çocu¤u kabul edilen üvey Havva’n›n çocuklar› oldu¤umuza göre kardeflleri Araplara, ortak babalar›n›n yine kardefliz sonucuna da varabiliriz. miras›ndan pay vermek istemediklerini Türklerin Nuh peygamberin o¤lu Ya- kan›tlarcas›na, kutsal topraklara el koy99


BD HAZ‹RAN 2010

BD HAZ‹RAN 2010

may› ve onlar› buralardan kovmay› kendilerine hak görmektedirler. ‹smail’in Hazreti ‹brahim’in miras›ndan pay alamayaca¤› konusu da Yahudilerin kutsal kitab›nda anlat›lm›flt›r. Buna göre, Sara’n›n, o¤lu ‹shak’› sütten kesti¤i gün Hazreti ‹brahim büyük bir ziyafet düzenlemifltir. Ziyafet s›ras›nda ‹smail’in güldü¤ünü gören Sara, bu duruma çok k›zar ve Hazreti ‹brahim’inden cariye (köle) Hacer ve o¤lu ‹smail’i evden kovmas›n›, ayr›ca mirastan pay verilmemesini ister. Yahudiler ‹srailo¤ullar›n›n

Allah taraf›ndan seçilmifl bir kavim oldu¤una inan›rlar. Bu yüzden Allah Hazreti ‹brahim, Hazreti ‹shak, Hazreti Yakup (Jakop) ve son olarak da Hazreti Musa (Moise) ile ismi Ahid olan bir sözleflme yapm›flt›r. Bu sözleflmeye uyuldu¤u sürece ‹srailo¤ullar› s›k›nt›ya düflmemifl ve Allah onlar› en zor du-

rumlardan kurtarm›flt›r. Bu durumun en somut örneklerinden biri, Yahudilerin M›s›r’da 400 y›la yak›n bir süre devam eden esaretten kurtulmalar› için Allah’›n Hazreti Musa’y› görevlendirmesi ve K›z›l Deniz’in yar›larak geçmelerine olanak sa¤lamas›d›r.

lar› soyundan gelmedi¤i halde Yahudili¤i seçmifl olanlar da dikkate al›nd›¤›nda dine ba¤l› seçilmifllik daha do¤ru ve akla yatk›n kabul edilmektedir. Yahudilik, ‹srailo¤ullar›, Musevi gibi kavramlara da aç›kl›k getirmekte fayda var.

Allah’›n kutsal kitap Tevrat’› baflka kavim ya da milletlere de¤il de Yahudilere göndermesi de seçilmifllik fikrinin göstergesi olarak de¤erlendirilir. Bir baflka örnek ise Yahudilerin 2 bin y›l sürgün hayat› yaflad›ktan sonra 1948 y›l›nda kutsal topraklar olarak bilinen Filistin’e dönmeleri ve burada ‹srail devletini kurmalar›d›r. Söz konusu seçilmiflli¤in dine ba¤l› bir seçilmifllik mi yoksa soya ba¤l› bir seçilmifllik mi oldu¤u konusunda tart›flmalar din tarihçilerini ve ilahiyatç›lar› sürekli meflgul etmifltir. ‹srailo¤ul-

Yahudi tan›mlamas› Hz. Yakup’un oniki o¤lundan dördüncüsü Yahuda’dan gelmektedir.

Hz. Musa K›z›ldeniz’i yararak kavminin Firavun’dan kurtulmalar›n› sa¤lam›flt›r.

100

sini istedi¤ini görür. Rüyas›n› anlatt›¤› o¤lunun onay›n› alan Hazreti ‹brahim evlad›n› kurban edecekken Allah bir koç gönderir, o¤ul ba¤›fllan›r ve onun yerine koç kurban edilir. Müslümanlara göre Hazreti ‹brahim’in kurban etmek istedi¤i bu o¤lu ‹smail’dir. Yahudilerin kutsal kitab› Tevrat’ta ise Hazreti ‹brahim’in Allah’a kurban etmek istedi¤i o¤lunun ismi ‹shak olarak verilmektedir. Bir baflka önemli ortak yan ya da benzerlik ise dil konusundad›r. ‹branice ile Arapça ayn› dil ailesine yani Sami diline ba¤l›d›r. Sami ismi ise yukar›da aktard›¤›m›z üzere Yahudilerin köken-

Hazreti ‹shak’›n o¤lu Yakup’a Allah ‹srail lakab›n› vermifltir. Yahudiler bu nedenle Ben-i ‹srail yani ‹srailo¤ullar› ismi ile an›l›r. Yahudi tan›mlamas› ise Hazreti Yakup’un 12 o¤lundan dördüncüsü olan Yahuda ya da Yuda’dan gelmektedir. Hazreti Musa’ya inananlar anlam›ndaki Musevi tan›mlamas› ise sadece Türkiye’de kullan›l›r. Müslümanlarla Yahudiler aras›nda ortak konular oldu¤u gibi ayr›ld›klar› konular da vard›r. En önemli ortak konulardan biri ise Müslümanlar›n Kurban Müslümanlar Hz. ‹brahim’in o¤lu ‹smal’i, Yahudiler Bayram›’n›n kayna¤› olarak gös- ise ‹shak’› Allah’a kurban etmek istedi¤ine inan›r. terilen, Hazreti ‹brahim’in o¤lunu Allah’a kurban etmesi olay›d›r. Kut- lerini dayand›rd›klar› Hazreti Âdem’in sal kitap Kuran’da Hazreti ‹brahim’in o¤lu Sam’dan gelmektedir. Sam’›n diAllah’tan hay›rl› bir o¤ul istedi¤i anla- lini konuflanlar anlam›ndad›r. t›l›r. Allah da, Hazreti ‹brahim’in bu ‹slam ile Yahudilik aras›ndaki iste¤ini karfl›l›ks›z b›rakmaz. Daha sonra Hazreti ‹brahim rüyas›nda Allah’›n farkl›l›klardan bahsedilirken en çok kendisinden o¤lunu kurban etme- iki dinin kutsal kitaplar›n›n kaydedilifl101


BD HAZ‹RAN 2010

Kur’an gelmeye bafllad›¤› andan itibaren,Tevrat ise yüzy›llar sonra kaydedilmifltir. lerine at›fta bulunulur. Kuran’› Kerim gelmeye bafllad›¤› andan itibaren kaydedilirken, içine kul sözü kar›flmamas› için özel bir önem gösterilmifl ve bu sa¤lanm›flt›r. Tevrat ise geldi¤i dönemde, Hazreti Musa yaflarken kaydedilmemifl, uzun y›llar hatta yüzy›llar sonra kaydedildi¤i için kul sözü kar›flm›flt›r. Bu nedenle de Tevrat’ta bahsedilen birçok konu kimi din bilimciler taraf›ndan tart›flmal› bulunmaktad›r. Bir baflka gerçek ise ‹slam’›n Yahudilerle yak›n iliflkisidir. Kuran-› Kerim’de birçok kez Yahudilere, Hazreti Musa’ya ve kutsal kitap Tevrat’a de¤inilmifltir. Ayr›nt›l› olarak vermek gerekirse, Kuran’da 18 kez Tevrat’tan bahsedilirken, Hazreti Musa 34 Sure’de yer alm›fl, 13 Sure’de de Yahudilerden bahsedilmifltir. Kuran’da ayr›ca Hazreti ‹brahim ve Hazreti ‹shak’›n yan› s›ra tam 41 kez ‹srailo¤ullar› ve 1 kez de ‹srail’den bahsedilmektedir. Benim düflünceme göre, Ortado¤u’daki sorunlar›n temelini oluflturan ‹srail-Filistin çat›flmas›na çare bulunmas›, Arap ülkeleriyle ‹srail aras›ndaki sorunlar› da çözecek, bu da Yahudilerle Müslümanlar aras›nda oluflturulmaya çal›fl›lan ve bu yönde de önemli mesafeler al›nan düflmanl›¤a da son vere102

TIP DÜNYASINDAN KISA KISA

cektir. Aksi durumda, asl›nda kardefl olanlar birbirini öldürmeye devam edecek, hem de “Durun... Öldürmeyin birbirinizi, siz kardeflsiniz” uyar›m›za ra¤men.• gurbuzevren@butundunya.com.tr Kaynaklar •Henri Cazelles, Messianisme, Dictionaire des religions, France, 1982 •Ahmet Almaz, Pelin Batu, Yahudilik Tarihi, Nokta kitap, ‹stanbul, 2007 •Lewis Browne, Stranger than fiction, New York, 1927 •Max Dimont, Jews God and History, 1962 •Mircea Eliade, Histoire des Croyances et des idées religieuses, Paris, 1984 •Sigmund Freud, Musa ve tek tanr›c›l›k, çeviri: Adalet Avano¤lu, ‹stanbul, 1974 •Avram Galanti, Türkler ve Yahudiler, ‹stanbul, 1947 •Ernest Gugenheim, le judaisme apres la revolte de Barkokheba, Editions Gallimard, Paris, 1972 •Abdurrrahman Küçük, Günay Tümer, Mehmet Alpaslan Küçük, Dinler Tarihi, Ankara, 2009 •Hayrullah Örs, Musa ve Yahudilik, ‹stanbul, 1966 •Hasan Basri Çantay, Kur-› Hakim Mealim Kerim, ‹stanbul, 1976 •Kerim Aytekin, Kur'an-› Kerim Türkçe Meali, Ça¤ Yay›nevi, 1981 •Hüseyin Atay, Yaflar Kutlu, Kuran-› Kerim ve Türkçe Anlam›, Diyanet ‹flleri Baflkanl›¤›, 1961

H epimiz baflkalar›n› kendi yüre¤imizde tafl›d›¤›m›z biçimde görürüz. Ralph Waldo Emerson

Prof. Dr.

Okumak Yeni araflt›rmalar, sürekli okuma, ilginç konuflmalar› dinleme ve güncel toplumsal ve siyasal sorunlarla ilgilenmenin erken bunamay› önledi¤ini göstermektedir.

!

Sarm›sak mucizesi Sarm›sak tüm enfeksiyonlara karfl› ba¤›fl›kl›k sistemini uyarmakta; kolesterolu düflürmekte, damar sertli¤ini ve mide kanserini önlemektedir.

Fazla temizlik Bedeni çok temiz tutmak, özellikle çocuklar›n mikroplara karfl› ba¤›fl›kl›k kazanmas›na engel olmaktad›r. Alkol ve antiseptik gibi dezenfektanlar bakterilerin antibiyotiklere karfl› direnç kazanmalar›n› sa¤lamaktad›r.

B12

Dil alt›nda emilen B12 vitamin haplar›n›n a¤›z ülserlerini yok etti¤i saptanm›flt›r.

Yürük ‹yriboz

Dvitamini dengesi Kandaki düflük D vitamini düzeyi, erken bunama ve inmeye sebep olabilir. Önlem için günde en az 1000 ünite D vitamini önerilmektedir.

Aspirin Her gün düflük dozlarda al›nan aspirin (81 mg) kalbi korumakla kalmaz, erken körlü¤ü de önler. Erken do¤umu önlemek amac›yla hamilelik döneminde aspirin alan annelerin çocuklar›nda davran›fl sorunlar› daha az olmaktad›r.

Sigara ve fleker Sigaray› aniden b›rakmak fleker hastal›¤›na yol açabilmektedir.

Omega 3 Yeni araflt›rmalar bal›k ya¤›ndaki Omega 3’ün 3 ayl›k bir kullan›mdan sonra beyni de olumlu yönde etkiledi¤i, psikolojik rahats›zl›klar› kesinlikle azaltt›¤›n› göstermektedir. Ayr›ca Omega 3 zengini bal›k ya¤› mide ve ba¤›rsak kanserini % 40 oran›nda önlemektedir. 103


BD HAZ‹RAN 2010

SPORUN DÜNYASI

doludur; flark›lar, türküler ve de fliirler...

Metin Gören

Türk Futbolunun gelmifl geçmifl en

fiark›lar ve Sporcular Ömür denilen süreç, farkına varamadığımız ya da varmak istemediğimiz günleri, haftaları ve de yılları üzerine koyarak karşımıza çıkardığında, bir düşünce selinin derinliklerinde kayboluruz. Yaşamın periyodik evrimleri, sevda masalının sanal görüntüleriyle benliğimizi sarar, kurtulamayız. ayal denizlerinde kulaç atmaya bafllad›¤›m›zda, kendimize özgü ve de kimseyle paylaflmak istemedi¤imiz an›lar, s›n›rs›z bir tören kargaflas› içinde olurlar. fiark›lar› an›msar›z. fiiirlerin özümsenen dizeleri akl›m›za gelir, hay-

H 104

k›rarak söyleriz; ”Aram›za flehirler girsin / Baflka insanlar kar›fls›n hayat›m›za. / Ellerine de¤meden alevi ellerimin, / Elveda elveda o liseli k›za,” diyerek coflar›z. Bir yaflam biçimidir bunlar. Tüm insanlar› kapsayan, duygu yükleriyle

büyük y›ld›zlar›ndan Lefter Küçükandonyadis, do¤up büyüdü¤ü, an›lar›n› büyüttü¤ü ‹stanbul'un en nadide yerlerinden Büyük Ada'y› çok sever; üzerine toz bile kondurmaz bir dönemin harika oyuncusu... Osman Nihat Ak›n'›n bestesi: ”Yine bu y›l ada sensiz / ‹çime hiç sinmedi / Dil de yaln›z dolaflt›m da göz yafllar›m dinmedi” flark›s› söylendi¤inde mutla-

Lefter Küçükandonyadis ka efllik eder ve adeta kendisinden geçer. fiark›; ordinaryus lakapl› oyuncunun adeta simgesidir. Soruldu¤unda yan›t vermez, aç›klama da yapmaz. San›r›m, yaflad›¤› sürece de flark› ile Lefter'in duygusal iletiflimi bir s›r gibi kalacakt›r. Atina'ya, ‹stanbul'dan göç eden rumlar›n aras›nda Sonyadis ad›nda biri vard›. Çiçek Pasaj›’nda çok k›sa süreli meyhane iflletti¤ini ö¤renmifltim. Y›llar öncesinin iki ünlü atleti Ekrem Koçak ile Cahit Önel, Atina'da yap›lan Balkan Atletizm fiampiyonas›’nda, birincilikler alarak kürsüleri ç›kt›ktan sonra, Sonyadis'in meyhanesine giderek, sa-

hibinin sesi ad›yla ünlenen plaklardaki flark›lar› dinlediklerini, rahmetli Koçak anlatm›flt›. ‹ki flampiyon sporcunun, birbirinden habersiz sevdi¤i eserin, Selahattin P›nar'›n; ”Nereden sevdim o zalim kad›n› / Bana zehretti, hayat›n tad›n›” ad›ndaki bestesi oldu¤u ilk kez Sonyadis'in meyhanesinde ortaya ç›km›flt›. Bir duygu yükünün, aflka, hayata ve kad›na yönelik kah›r dolu sözleri, Koçak ve Önel'i uzun süre a¤latm›flt›. Beyo¤luspor ile Befliktafl'ta oynayan ve sonra Yunanistan'a göç eden Sofyanidis, ”fiimdi uzaklardas›n / Gönül hicranla doldu / Hiç ayr›lamam derken, kavuflmak hayal oldu” flark›s›n› dilinden hiç düflürmezdi. Bir dönemin ünlü futbolcusunun yak›nlar›, bu flark›n›n Sofyanidis'i bu denli etkilemesinin nedeni olarak ‹stanbul'a duydu¤u s›n›rs›z özlem fleklinde de¤erlendirdi. Metin Oktay, beklenmeyen bir trafik

kazas› sonucunda ayar›m›zdan ayr›lmadan önce diline dolad›¤› flark›; ”Ömrümüzün son demi, son bahar›d›r art›k / Maziye bir bak›ver; neler, neler b›rak-

Galatasarayl› futbolcu Metin Oktay 105


BD HAZ‹RAN 2010

t›k” bestesiydi... Türk Futbolunun gelmifl geçmifl, en büyük y›ld›z›, bulundu¤u ortamlarda, gazinolarda, müzikhollerde ve dost meclislerinde hep bu flark›n›n söylenmesini ister; kendisi de m›r›ldanarak efllik ederdi. Metin Oktay duygu yüklü bir insand›. fiark›, büyük oyuncuyu ço¤u kez a¤latm›flt›. Bunun en büyük tan›¤› da bu sat›rlar›n yazar›yd›. Befliktafl'›n duayen baflkan›, futbolu-

muzun beyefendi timsali, mükemmel insan Süleyman Seba'n›n, Gültekin Çeki'nin ”Eski Dostlar” flark›s›na duydu¤u

Befliktafl’›n duayen baflkan› Süleyman Seba ilgi do¤rusu bir baflkad›r. Bulundu¤u her ortamda, bu çok sevdi¤i flark›n›n çal›nmas›n› ve söylenmesini isteyen Seba, bir çok kez de sesi elverdi¤ince flark›ya efllik eder. Süleyman a¤abeyin ( Çünkü o kendisine hep böyle hitap erilmesini ister) ”Eski Dostlar” flark›s›na duydu¤u afl›r› ilgi, dostluklar›n giderek kaybolmas›ndand›. Befliktafl'›n simgesi, nerede o eski dostluklar, nerede o eski güzellikler diyerek üzüntüsünü y›llarda dost masalar›nda anlatm›flt›. Dünya ve Olimpiyat fiampiyonu büyük 106

BD HAZ‹RAN 2010

flampiyon Mahmut Atalay'›n y›llarca dilinden düflürmedi¤i, ”Ç›rp›n›rd› Karadeniz bak›p Türk'ün bayra¤›na” flark›s› olmufltu. Atalay, ülkesine son derece ba¤l›, Kurtderel› Pehlivan'›n, ”Ben güreflirken Türk ulusunu düflünürüm” söylemine uyan gerçek bir vatanseverdi... Özden Uçar'› tan›r m›s›n›z bilemi-

yorum. Kuflkusuz bir ço¤unuz, kim bu Özden demifltir. Özden, Adana Demirspor tak›m›n›n y›ld›z oyuncular›ndan biriydi. Ve, gelecekte, Avrupa'n›n en ünlü tak›mlar›ndan oynayabilecek zeka ve oyunculuk yap›s›na sahipti. Özden'in yaflam biçimi, e¤itim eksikli¤i ve flöhrete giden yolda kap›l›p gitti¤i yanl›fll›klar› yaz›lsa ciltlere s›¤mayan bir roman olurdu... Adana Demirspor'un flöhret basamaklar›n› üçer befler ç›kmaya bafllayan bu harika oyuncusu, Adana'n›n ünlü pavyonlar›ndan birinde çal›flan Zennube ad›nda bir dansöze gönlünü kapt›rd›. Özden'i bu sevdas›ndan y›llarca hiç kimse vazgeçiremedi. Futbolunu bir kenara iten, çevresini k›r›p geçiren, transfer paralar›n› sorumsuzca tüketen Özden, günün birinde kahreden bir yaln›zl›¤›n içine düfltü. Yaflam›n› tersine çeviren, flöhretini yok eden kad›ndan yeterli ilgiyi göremeyen futbolcunun, sonraki hayat› alkol duvarlar›n› aflmaya çal›flan, soluk benizli bir insan›n çaresizli¤ini yans›tt›, y›llarca... Bir gün Özden'in ölüm haberini ald›m. Üzüntüm sonsuzdu. Hem yak›n hem de tak›m arkadafl›md›. Ona y›llarca yalvard›m dil döktüm, platonik bir aflk›n külleri aras›nda kaybolaca¤›ndan

söz ettim; ald›rmad›. Ben yürek da¤layan söylemlerimden b›kt›m, Özden ise benim bu tavr›ma ölümüne dek, ünlü bestekar Doktor Alaeddin Yavaflca'n›n unutulmaz bir flark›s›yla yan›t verdi: ”Ne günah etse aç›lmaz iki gönlün aras›/ Ne gün ah etse kanar dildeki firkat yaras›” Özden Uçar'›n flark›n›n ikinci bölümünde göz yafllar› sel olur akard›: ”Dilerim bin beter olsun kim ay›plarsa beni / Ar›yor ruhum onu olsa da bir yüz karas›” Ömür dedi¤imiz süreç, fark›nda

olamad›¤›m›z günleri, aylar› ve de y›llar› önümüze koymaya bafllad›¤›nda, bir düflünce selinin içinde kayboluruz. Sevda masallar›n›n tükenmeyen senaryo yaz›mlar›, romantik bir parçan›n insan› baflka alemlere götüren melodi zenginli¤iyle birleflerek bir ça¤layan gibi yürek havzam›za dökülür. ‹nsano¤lu'nun yaflam biçimine soktu¤u sevda, flark›larla, türkülerle ve fliirlerle ya da edebi söylemlerle beslenir durur. Do¤rusu, sporcunun sevdas› da bir baflka olur... metingoren@butundunya.com.tr

KONFÜÇYÜS’ÜN YÖNET‹M‹ Konfüçyüs, Hükümdar'›n iste¤i üzerine bir süre için flehrin yönetiminde olmay› kabul etti. Yedi gün yönetimdekileri izledi. Yedinci gün yüksek memur fiaoÇeng'i idam ettirdi ve cesedin üç gün aç›kta kalmas›n› emretti. Ö¤rencileri çok flafl›rd›lar, yan›na gidip sordular: "fiao-Çeng bu flehirde hat›rl› ve güçlü bir adamd›. Yönetime geçince ilk ifliniz onu ast›rmak oldu. Yapt›¤›n›z do¤ru mudur? Bu adam bildi¤imiz kadar›yla haydutluk, h›rs›zl›k yapmam›flt›..." Konfüçyüs "Nedenini anlatay›m" dedi ve anlatt›: "Dünyada befl a¤›r suç vard›r. Haydutluk ve h›rs›zl›k bunlar›n aras›nda de¤ildir; daha sonra gelirler. Bu befl suç flunlard›r:

Bir: Uyumsuz ve asi bir tabiatla birlikte gözüpeklik. ‹ki: Afla¤› bir hayat tarz›yla birlikte inatç›l›k; Üç: Çenesinin kuvvetli olmas›n›n yan›nda yalanc›l›k; Dört: Ay›b›n› ve kusurunu bildi¤i tüm insanlarla dost geçinmek; Befl: Hak ve adalet duygusu olmad›¤› halde, yapt›¤› haks›zl›klar› süslü ve parlak gerekçeler arkas›na gizlemek. fiao-Çeng'de bunlar›n befli de vard›. Nereye gitse taraftar topluyor, hizipler yaratabiliyor; aldat›c› ve yanl›fl fikirlerini parlak konuflmalar›n arkas›na gizleyebiliyordu. Zulmüyle adaleti tersine çeviriyor; adaletsizli¤i adalet gibi gösterebiliyordu. Afla¤›l›klar birleflti¤i zaman ortaya çok güçlü bir kötülük ç›kar. Ben de flehir halk› için tasalanmak yerine bu adam› idam ettirmeyi tercih ettim." • Derleyen: SEVCAN AKINCI 107


KÖfiEDEN BUCAKTAN Mehmet Muhsino¤lu

E n Uzun HaziranGünü

108

T

arihin en büyük ç›kartmas› 66 y›l önce, 6 Haziran 1944 Sal› günü geceyar›s› bafll›yordu. Müttefik uçaklar›n›n 7.500 sorti yaparak, Normandiya’ya yaklafl›k 31 bin paraflütçü indirdi¤i operasyonun ilk aflamas›, sabah 06.30’da 96 km. uzunlu¤undaki k›y›ya denizden ç›kan birliklerin verdi¤i büyük kay›plara karfl›n, günefl batarken 5 plaj›n ele geçirilmesiyle noktalan›yordu.150.000’den fazla Amerikan, ‹ngiliz, Kanadal›, Frans›z ve di¤er müttefik askeriyle 20.000 tafl›t, Fransa’n›n kuzey sahillerine ç›km›flt›. Arkadan gelen birliklerin de kat›ld›¤› cephe savafllar›nda, yaklafl›k 250.000 asker can vermiflti. Aradan geçen y›llara karfl›n ayakta kalan bu 5 plajdaki Alman s›¤›naklar›, burada yaflanan çok kanl› çarp›flmalara günümüzde de tan›kl›k ediyor. *** Manfl Denizi’nin karfl› k›y›s›na yap›lacak “D Günü ç›kartmas›yla ilgili askeri tart›flma ve haz›rl›klar, 1942 y›l›nda bafllam›flt›. Alman birliklerinin iflgali alt›ndaki Fransa’n›n Dieppe kasabas›na müttefiklerin daha önceki sald›r›s›n›n baflar›s›zl›k ve büyük kay›plarla sonuçlanmas›, “D-Günü” plan-

Müttefik askerleri Normandiya k›y›lar›na yaklafl›rken.

lamas›n› sürdüren komutanlar›, Normandiya plajlar›na ç›kartma yapma hedefine yöneltmiflti. Bu arada deniz, hava ve kara bir-

liklerinin “D-Günü” için yapt›¤› haz›rl›k ve e¤itim aylarca sürüyor, bombard›man uçaklar›, planörler ve yüzlerce gemiden oluflan dev bir filo haz›rlan›yordu. Harita üzerinde “Utah, Omaha, Sword, Gold ve Juno” kod adlar› verilen plajlar, o güne kadar efli görülmedik çapta büyük ve kanl› bir askeri operasyona sahne olacaklard›. Alman karargâh›, müttefik ç›kartmas›n›n Fransa’n›n kuzey k›y›lar›na yap›laca¤›n› tahmin ediyor, ancak hangi bölgeye olaca¤›n› bilemiyordu. Askeri birliklerini ve toplar›n›, Manfl Denizi’nin en dar oldu¤u bölgeye yerlefl109


BD HAZ‹RAN 2010

tirdiler. Bu nedenle müttefikler, Alman y›¤›na¤›n›n güneyine, Normandiya plajlar›na ç›kartma yapmaya karar verdiler. ***

A

lman diktatörü Adolf Hit-

ler’in iflgal güçlerinin ele geçirdi¤i ülkeler kurtar›l›ncaya ve Nazi rejimi devrilinceye kadar, mücadele sürdürülecekti. Müttefik ordular›n›n Avrupa kanad›na, ABD’li General Dwight Eisenhower komuta ediyordu. New Orleans/Louisiana’daki “Ulusal D Günü Müzesi”nin belgelerine göre, tüm ayr›nt›lar›n gizlenmesi ve Hitler’in yan›lt›lmas› amac›yla, çift tarafl› çal›flan ajanlar kullan›l›yor, ‹ngiltere’de sahte üslere ve farkl› yerlere çok fazla say›da maket gemi, asker, tank yerlefltiriliyordu. Alman hava ordusu bütün bu dekor

Alman Mareflali Rommel 110

görüntülerine aldan›yordu. Böylece Nazilerin, büyük ç›kartman›n Normandiya’n›n 322 km. kuzeybat›s›ndaki Frans›z Calais kasabas›na yap›laca¤›n› sanmalar› isteniyordu. Ç›kartman›n yap›laca¤› günün gecesinde, Alman istihbarat›n›n uyudu¤u söylentileri dolafl›yor, Mareflal Rommel “bu havada ç›kartma olmaz” deyip, ordunun bafl›ndan ayr›l›yor ve eflinin do¤um gününü kutlamaya gidiyordu. *** General Eisenhower ise kötü hava koflullar›na karfl›n, tarihin en büyük deniz ç›kartmas›n› bafllatma karar›n› koruyordu. Ancak “D-Günü”, 5 Haziran 1944 olarak belirlenmesine karfl›n, denizin çok f›rt›nal› olmas› yüzünden operasyon ertesi güne erteleniyordu. 5-6 Haziran gecesi 722 savafl gemisinin efllik etti¤i 4226 nakliye gemisi, Britanyal› amiral Ramsey komutas›nda, bafllang›ç hücumunu yapmakla görevli 5 tümeni tafl›yarak, ‹ngiliz k›y›lar›ndan ç›kartman›n yap›laca¤› kumsallara do¤ru hareket ediyordu. May›n tarama gemileri daha önce denize aç›lm›flt›. Alman hatlar›n›n gerisine indirilecek paraflütçü birlikleri, köprü ve demiryollar›n› ele geçirecekti. II.Dünya Savafl›’ndan sonra, onlarca kitaba ve “The Longest Day-En Uzun Gün”, "Saving Private Ryan-Er Ryan’› Kurtarmak" gibi birçok filme konu olan Normandiya Ç›kartmas›, 6 Haziran 1944 Sal› günü geceyar›s› bafll›yordu. *** Ç›kartman›n en kanl› çat›flmas› Omaha plaj›nda yafland›. K›y›ya ulaflan birliklerin ilk dalga-

s›n›n neredeyse tamam›, gizlendikleri korunaklardan ölüm ya¤d›ran Alman topçular› taraf›ndan yok edildi. Omaha’da ilk anda ölen 2.000 askerden geriye kalanlar ise, atefl ya¤murundan korunmaya çal›fl›yordu. “D-Günü” ABD kara kuvvetlerine komuta eden General Omar Bradley, hiçbir gizlenme noktas› bulunmayan bu dümdüz plajdan çekilmeyi bile düflünmüfltü. Bradley, daha sonra “O gün Omaha plaj›na ayak basan her asker bir kahramand›” diye yazacakt›. Müttefikler yo¤un makinal› tüfek at›fl›nda, hiçbir siper olmayan sahillerde askerlerinin a¤›r kay›plar verece¤ini biliyorlard›. Bunun için hafif tanklar›n› suda gidecek flekilde tasarlam›fllard›. Tanklar›n dört bir taraf› yüksek bezlerle örtülmüfl, böylece içeri su dolmas› önlenmek istenmiflti. Ancak, Omaha plaj› çok dalgal›yd›. Tanklar bu dalgalara dayanamay›p batt›lar. ‹ngiliz tank komutanlar› ise, bu kadar dalgal› bir denizde yol al›namayaca¤› gerekçesiyle, tanklar›n› denize sokma-

Ç›kartma harekat› bafllad›¤›nda Paris Nazi iflgali alt›ndaki 4. y›l›ndayd›. (Hitler Paris’te an› foto¤raf› çektirirken.)

d›lar. ‹lk gün Utah, Omaha, Sword, Gold ve Juno plajlar›nda yaklafl›k 10 bin kay›p veren müttefikler, günefl batarken buralar› güvenlik alt›na alabilmiflti. At›lan bu ilk ad›m sonucu, 4 y›ldan fazla bir süredir Nazi iflgali alt›nda olan Paris o yaz kurtar›lacakt›. ***

G

old plaj›n›n do¤usundaki

Omaha Plaj›’na ç›kar›lan müttefik asker lerinin neredeyse tamam› hayat›n› yitirdi.

Arromanches kasabas›ndan 15 km. uzakta, ‹ngiliz 50’inci piyade bölü¤ü taraf›ndan kurulan geçici Mulberry liman› tamamland›¤›nda, 300.000 asker, 54.000 tafl›t ve 100.000 ton malzemenin, 12 Haziran’a kadar karaya ç›kmas› sa¤lanm›fl oluyordu. Normandiya Ç›kartmas›’ndan yaklafl›k bir y›l sonra Naziler 1945’in May›s ay›nda, Japonya ise ABD’nin Hiroflima ve Nagazaki’ye atom bombas› atmas› üzerine Eylül/1945’te resmen teslim oluyor, 6 y›l süren II. Dünya 111


BD HAZ‹RAN 2010

BD HAZ‹RAN 2010

Savafl› böylece sona eriyordu. Bu savafl 61 ülkeyi kas›p kavurmufl, 25 milyon 173 bin 700 asker, 41 milyon 830 bin 600 sivil, 5 milyon 754 bin 400 soyk›r›m kurban› olmak üzere, 72 milyon 758 bin 700 insan›n ölümüne, 90 milyon insan›n a¤›r yaralanmas›na neden olmufltu! ***

N

ormandiya Ç›kartmas›’n›n

60’›nc› y›ldönümü, 6 Haziran 2004’te Omaha plaj›nda, baflkent Paris’te ve Fransa’n›n birçok küçük kasabas›nda düzenlenen ve yaz boyu süren çeflitli törenlerle kutlan›yordu. Bu törenlere 80’li yafllardaki binlerce Normandiya gazisi kat›l›yor, kimilerinin arkadafllar›n› -belki de- son kez görüyor olmas›n›n hüznüyle, kutlaman›n verdi¤i mutluluk birbirine kar›fl›yordu.

Fransa Baflkan› Jacques Chirac’›n ev sahipli¤inde düzenlenen törende, ABD Baflkan› George W. Bush, o dönemin Rusya Devlet Baflkan› Vladimir Putin, ‹ngiliz Kraliçesi Elizabeth II, Baflbakan Tony Blair, Prens Charles, Avustralya Baflbakan› John Howard, Norveç, Kanada, Yeni Zelanda, Belçika, Hollanda temsilcileri haz›r bulunuyordu. Bu arada Gerhard Schroeder, kutlamaya kat›lan ilk Alman Baflbakan› oluyor, Schroeder’in gelifli s›ras›nda Alman bayraklar› Bayeux kasabas›nda dalgalan›yordu. Schroeder’in kutlama törenine kat›lmas›, bir k›s›m ‹ngiliz gazileri ve Alman muhalefetinin bir bölümü taraf›ndan tepkiyle karfl›lan›yordu. Normandiya operasyonunu savunan Schroeder, ülkesinin en yüksek sat›fll› “Bild” gazetesine yazd›¤› mektupta, “Müttefiklerin kazand›¤› bu zafer Almanya’ya karfl› de¤il, Almanya için kazan›lm›fl bir zaferdir” diyordu. Avrupal› liderler aras›nda ‹talya Baflbakan› Silvio Berlusconi ise, resmi konuk listesine bile dahil edilmemiflti. ABD Baflkan› Bush’un ‹talya’ya

Fransa Baflkan› Jacgues Chirac ve Alman Baflbakan› Gerhard Schröder Normandiya 60. y›l› kutlamalar›nda (2004) 112

yapt›¤› iki günlük resmi ziyaret s›ras›nda, Roma’n›n Faflist rejimden kurtuluflunun 60’›nc› y›ldönümü nedeniyle ortak bir bas›n toplant›s› düzenlenmiflti. Bu toplant›da konuflan Berlusconi, “Amerikan halk›n›n temsilcisinin burada bizlerle birlikte olmas›n›n, di¤er 17 Baflbakan›n yan›s›ra anma törenine kat›lmaktan çok daha iyi oldu¤una inan›yorum” diyordu. ***

II. Dünya Savafl›’n›n en önemli figürlerinden biri de, General George Smith Patton’du. Savafl›n bu “efsane” komutan›, Almanya’n›n yenilgisinde, Rusya’n›n ilerleyiflinin durdurulmas›nda oynad›¤› rol nedeniyle, büyük ün kazan›yor ve ülkesinde “kahraman” oluyordu.

P

atton, Sicilya’da askeri hastaneyi ziyareti s›ras›nda koridorda karfl›laflt›¤› bir eri, “ruhsal çöküntü nedeniyle” cephe d›fl›nda oldu¤unu ö¤rendi¤inde, “korkak” diye ba¤›rarak, herkesin ortas›nda tokatl›yordu! Olay duyuldu¤unda bu ünlü savafl kahraman›, bir anda “alt›nda gamal› haç bulunan Nazi çizmeleriyle asker tekmeleyen SS subay›” olarak görüntülendi¤i karikatürlere ve a¤›r elefltirilere hedef oluyordu.

II. Dünya Savafl›’n›n ünlü generali George Smith Patton

Kamuoyunun tepkisi üzerine General Eisenhower, Patton’u görevden al›yor, bu ünlü komutan Normandiya Ç›kartmas›’n›, pasif bir görevde ve uzaktan izliyordu.• mehmetmuhsinoglu@butundunya.com.tr

Derleyen: NURAY BARTOSCHEK

S‹Z NE ‹SEN‹Z ÇEVREN‹Z DE ODUR

•Bir yere varman›n ilk ad›m›, oldu¤unuz yerde kalmamaya karar vermektir. •Bulundu¤unuz çevre sizi etkiler. •Bu nedenle sizi amac›n›za ulaflt›rabilecek çevreyi seçin.

•Hayat›n›zla, çevreniz aras›ndaki iliflkiyi analiz edin. •Çevrenizdeki fleyler size yard›m ediyorlar m› yoksa sizi orada m› tutuyorlar. •Çevrenizin tutsa¤› de¤ilsiniz. •Bulundu¤unuz yerden hofllanm›yorsan›z de¤ifltirin. A¤aç de¤ilsiniz. •Yapabilseydin yapacakt›n demeyin; yapabilirsen, yapars›n deyiniz. •E¤er birfleyin parças› olursan›z, o da sizin bir parçan›z olur. 113


BD HAZ‹RAN 2010

Elbert Hubbart’›n bu yaz›s›n›n, yüz y›l boyunca çeflitli ülkelerde yap›lan bask›s›, yüz milyon adeti aflm›flt›r. Tüm meslektafllar›na örnek oluflturacak bir olgunluk düzeyindeki bu Amerikal› gazetecinin, Philistine adl› ayl›k bir derginin 1899 flubat say›s›nda yay›mlanan bu yaz›s›, hiçbir ola¤anüstü özelli¤i olmayan, s›radan bir çavuflun görev sorumlulu¤unun öyküsüdür. Hubbart’›n "Garcia’ya Mektup"undan etkilenen ilk kifli, New York Merkez Demiryolu iflletmesi yöneticilerinden George Daniels oldu. Bu yönetici, Philistine dergisindeki yaz›y› Genel Yönetmeni’ne okuduktan sonra ondan, bu yaz›y› ço¤alt›p tüm demiryolu çal›flanlar›na da¤›tmak için izin istedi. George Daniels istedi¤i izni ald›ktan

sonra "Garcia’ya Mektup"u befl yüzbin adet bast›rd› ve "Bu çavuflu örnek al›n›z" önyaz›s›yla iflletmenin tüm çal›flanlar›na da¤›tt›.

Gazeteci Elbert Hubbart 114

Garcia’ya Mektup’un varl›¤›, k›sa bir süre sonra Rus Demiryollar› Genel Yönetmeni Prens Hilakoff’un kula¤›na ulaflt›. New York Merkez Demiryolu iflletmesi çal›flanlar›ndan birinden sa¤lanan "mektup"un bir kopyas›n› okuduktan sonra Prens Hilakoff, bu-

nun Rusça’ ya çevrilmesini ve Rus demiryolu flirketinin tüm çal›flanlar›na da¤›t›lmas›n› emretti. Garcia’ya Mektup, demiryolu iflçilerinden, Rus ordusu mensuplar›n›n eline geçti. Erler aras›nda elden ele dolaflan mektubu ordu komutanlar› okuyunca, mektubun resmilefltirilmesine ve tüm ordu mensuplar›na da¤›t›lmas›na karar verdiler. Japonlarla bafllayan savafl için cepheye giden Rus askerlerin tümünün ü115


BD HAZ‹RAN 2010

niformalar›n›n ceplerinde Garcia’ya Mektup’un bir kopyas› bulunuyordu. Japonlar, savaflta tutsak ald›klar› Rus askerlerin tümünün ceplerinden ç›kan bu mektubu görünce bunu ciddi bir incelemeden geçirdiler. Mektup Japonca’ya çevrildi ve bunun, tutsak al›nan tüm Rus askerlerin ceplerinde bulundu¤u haberiyle birlikte Japon ‹mparatoru’na sunuldu. Mektuptan imparator da etkilendi ve birer kopyas›n›n Japon Hükümeti’nin tüm üyelerine da¤›t›lmas›n› emretti. Tüm Japon bakanlar, Garcia’ya Mektup’u ço¤alt›p, kendi bakanl›k örgütünde görevli tüm çal›flanlara gönderdiler. ABD Deniz Kuvvetleri mensuplar›na 1913’de da¤›t›lan mektubun özel ola-rak

ço¤alt›lm›fl kopyalar› ise, Birinci Dünya Savafl›’na kat›lan askerlerin ö-nemli bir bölümünün ceplerinde bulu-nuyordu. Dergide yay›mland›¤›n›n ondördüncü y›l›nda Garcia’ya Mektup’un resmi olarak ço¤alt›lan bask›s›, k›rk milyona ulaflm›flt›. 116

BD HAZ‹RAN 2010

‹flte gazeteci Elbert Hugbart’un “Garcia’ya Mektup” Bafll›kl› köfle yaz›s›: Amerika Birleflik Devletleri ve

‹spanya aras›ndaki savafl›n bir aflamas›nda ABD Baflkan›, çok acele olarak Küba’daki isyanc›lar›n önderi Garcia’ya bir haber göndermek istedi. Garcia, hangisinde oldu¤u bilinmeyen Küba da¤lar›ndan birinde ve nerede olduklar› bilinmeyen onlarca s›¤›naktan birinde saklan›yordu. Kendisine posta ya da telgraf yoluyla ulaflabilmek olanaks›zd›. ABD Baflkan›’n›n ona, ne denli önemli bir haber göndermek istedi¤ini bilen çevresindekiler, Garcia’ya bir haberin, ancak elden götürülebilecek bir mektupla ulaflt›r›labilece¤ini bildirmek zorunda kald›lar. Baflkan’›n çaresiz bak›fllar› karfl›s›nda yan›t, çevresindeki subaylardan birinden geldi. “Benim birli¤imde, Rowan ad›nda bir çavufl vard›r” dedi. ”Kimsenin nerede oldu¤unu bilmedi¤i Garcia’y› o bulabilir ve mektubunuzu kendisine ulaflt›rabilir.” Bu yan›ta Baflkan’›n akl› pek yatmam›flt› ama, ortada yap›labilecek baflka birfley yoktu. Rowan ça¤r›ld›. Kendisine, Garcia’ya gönderilecek mektup uzat›ld› ve... “Bunu, Garcia’ya teslim edeceksin” denildi. Rowan mektubu ald›, üniformas›n›n yan›ndaki deri kesenin içine koydu, kesenin a¤z›n› s›k›ca büzdükten sonra, gö¤sünün üzerine kay›flla ba¤lad›. Önce Baflkan’a selam verdi, sonra komutanlara, en son da kendi komutan›-

na selam verdi, d›flar› ç›kt›. Rowan, yola ç›kt›ktan tam dört gün sonra, gecenin karanl›¤›ndan da yararlanarak, üstü aç›k bir kay›kla Küba sahilinin aç›klar›na vard›. Küba’n›n, balta girmemifl ormanlar›na dal›p, gözden kaybolduktan üç hafta sonra, adan›n öteki yakas›nda ortaya ç›kt›. Ülkesinin düflman› bir ülkeyi, yürüyerek bir uçtan öteki uca geçti ve Garcia’ya, mektubu teslim etti. Burada size Rowan’›n, Garcia’ya mektubu götürebilmek için ne zorluklar atlatt›¤›n›, ne tehlikeler geçirdi¤ini anlatacak de¤ilim. Onun, ne denli kahraman bir asker oldu¤unu da anlatacak de¤ilim. Yaln›zca bir noktay›, hem de çok gereksinim duydu¤umuz bir noktay›, iyice belirtmek için yaz›yorum size tüm bunlar›. BD Baflkan›’n›n makam odas›ndaki olay›, ana çizgileriyle bir kez daha gözden geçirelim: ABD Baflkan› McKinley, Garcia’ya teslim edilmek üzere Rowan’a bir mektup verdi. Ona yaln›zca, “Bu mektubu Garcia’ya teslim ediniz” dedi. Rowan mektubu ald›, gö¤süne ba¤lad›, selam›n› verdi ve odadan ç›kt›. Lütfen dikkat ediniz: Rowan, “Garcia nerede?” diye bir soru sormad›. “Garcia kim?” diye bir soru da sormad›. Yapt›¤› tek fley, kendisine verilen görevi almak oldu. Zaten kendisinden

beklenen, onun da yapmas› gereken buydu. Rowan, ülkesindeki her okula heykeli dikilebilecek ve yetiflen tüm kuflaklara örnek olarak tan›t›labilecek bir ölümsüz kahramand›r. Fakat bugünün gençleri onun kahramanl›¤›ndan çok, baflka bir özelli¤ini örnek almak zorundad›rlar. Rowan’›n örnek al›nmas› gereken özelli¤i, verilen görevi sadakatle kabullenmek, o görevi yerine getirebilmek için hemen harekete geçmek ve görevi eksiksiz tamamlayabilmek için tüm enerjilerini bir noktada toplamak disiplinidir. Özetle, Garcia’ya gönderilecek mektubu almak, hemen götürmek için yola ç›kmak ve mektubu Garcia’ya teslim ederek görevi kendinden beklenildi¤i güven düzeyinde tamamlamak sorumlulu¤u ve terbiyesidir. General Garcia flimdi yaflam›yor, fakat yeryüzünde baflka Garcia’lar var. Ve o Garcia’lara gönderilecek baflka mektuplar var. Çevremize bakt›¤›m›zda ise, genellikle güçsüz, isteksiz, gönülsüz ve umursamaz kiflilerle karfl›lafl›yoruz. Yönetici olarak görev yapt›¤›n›z ifl yerinizde, varsay›n ki alt› yard›mc›n›z var. Bunlardan birini ça¤›r›n ve kendisinden flöyle bir istekte bulunun: “Lütfen benim için ansiklopediye bak›p, Corregio’nun yaflam›na iliflkin

117


BD HAZ‹RAN 2010

özet bir bilgi haz›rlay›n.” Yard›mc›n›z size, “Peki, efendim” deyip, bu görevi yapmaya hemen gidecek mi? Bofl yere umutlanmay›n. Büyük bir olas›l›kla böyle birfley yapmayacak. Donuk bir ifadeyle yüzünüze bakacak ve size, flu sorulardan birini ya da birkaç›n› soracakt›r: “O kimdir?” “Hangi ansiklopediden bakay›m?” “Fakat bu görev benim sorumluluk alan›ma girmiyor ki, efendim...” “Bismarck’›n yaflam öyküsünü istemiyorsunuz, de¤il mi?” “Bunu benden daha k›demli bir arkadafl yapsa daha iyi olmaz m›, efendim?” “Yaflam› hakk›nda bilgi istedi¤iniz bu kifli halen yafl›yor mu, yoksa ölmüfl mü, efendim?” “Acelesi var m›, yoksa elimdeki ifli bitirdikten sonra yapsam olur mu?” “Ben ansiklopediyi bulup getirsem olur mu, yoksa oradaki bilgiyi aynen kopya çekmemi mi istersiniz?” “Bu kiflinin yaflam›n› niçin ö¤renmek istiyorsunuz, efendim?” “Onun yaflam öyküsünde neyi vurgulamam› istersiniz?” Siz tüm bu sorular› büyük bir sab›rla yan›tlay›p, kendisinden bu bilgiyi niçin istedi¤inizi, onun bu bilgiyi nereden, nas›l bulaca¤›n› tane tane aç›klad›ktan sonra bile çal›flma arkadafl›n›z, hiç kuflkum yok, kendi bölümüne gidecek ve kendi yard›mc›lar› aras›nda Garcia’ya Mektup’u götürecek bir kifliyi aramaya çal›flacakt›r. Bir stenograf ilan› için baflvuranla118

ANADOLU’NUN DÜNYASI

r›n onda dokuzu, ne imla kurallar›n›, ne de noktalama iflaretlerini kullanmay› bilir. Daha da kötüsü, baflvuruda bulundu¤u ifl için bunlar›n olmazsa olmaz kurallar oldu¤unu akl›na bile getirmez. Böyle bir kifli, Garcia’ya mektup götürebilir mi? Benim yüre¤im, evde oldu¤u zaman da, iflten uzakta oldu¤u zaman da iflini yapan adamdan yanad›r. Garcia’ya götürmesi için kendisine verilen mektubu al›p, cebine koyan, fakat aptalca sorular sormayan adamdan yanad›r. Uygarl›k, iflte bu çaptaki kifliler için uzun ve biraz da s›k›nt›l› bir soruflturma dönemidir. O her kentte, kasabada, köyde ve her büroda, ma¤azada ve fabrikada vard›r. Dünya, iflte bu çaptaki kiflilerin sorumluluk bilinci ve ifl terbiyeleriyle ayakta durabiliyor. Tüm insanl›k, evrimini biraz daha, biraz daha h›zland›rabilmek için, tüm gücüyle, iflte bu bilinç ve bu terbiyedeki, bu çaptaki kifliler için hayk›r›yor: “Garcia’ya mektup götürecek kiflilere gereksinimimiz var... Hem de en k›sa sürede, her yerde ve her zaman.”•

Mükemmellik eklenecek bir fley kalmad›¤›nda de¤il, ç›kar›lacak bir fley kalmad›¤›nda oluflur. Exupery

Bekir Özgen

S›nav Açmaz› G

Geçen yıl, adı sanı duyulmayan bir ülkedeydim. Yerini yurdunu çoğunuzun bilmediği Yitikada’nın her şeyinden çok da eğitim düzeni etkiledi beni. Hemen her ülkede olduğu gibi burada da Haziran, sınav ayıydı.Ve sınav dendi mi, herkesin içi kararıyor, yüzünden düşen bin parça oluyordu. 119


H

BD HAZ‹RAN 2010

emen her ülkede

oldu¤u gibi burada da Haziran, s›nav ay›yd›. Ve s›nav dendi mi, herkesin içi karar›yor, yüzünden düflen bin parça oluyordu. Bu sözcü¤ü duyan, lanetlenmifl gibi oluyor, nefretle yere tükürüyordu. Belli ki, e¤itime yolu düflmüfl olanlar›n hemen hepsi ya s›nav yorgunu ya da s›nav vurgunuydu. Olan bitenleri anlayabilmek için önce bir ö¤renciyle konuflmak istedim. Duman› burnundan ç›kmakta olan

s›nava haz›rlan›yoruz. Önümüze konulmufl dört-befl seçenek içinde, do¤rular› ar›yoruz. Sanki yaflam›n daha dirimsel, daha ö¤retici do¤rular› yokmufl gibi. Ço¤u zaman, arkadafllar›m›z›,

yak›nlar›m›z›, sevdiklerimizi ihmal etmek zorunda kal›yoruz bu yüzden. Oysa e¤itim dedi¤imiz sürecin baflat görevi mutlulu¤u aramak, mutlulu¤u yaratmak de¤il mi? Bizler, önünde

Bizler, mutsuzlu¤a mahkûm ediliyor, okulumuzdan, kitaplar›m›zdan, hatta s›n›flardaki ö¤retmenlerimizden nefret edecek konuma getiriliyorsak bu bir açmaz, aymazl›k de¤il de nedir? ö¤renci Joe’ya, “Hayrola kardefl, nedir sorun?” dedim. Bir sordum, bin iflittim. “Bu ne biçim e¤itim-ö¤retim böyle beyim!” dedi. “Okuldan dershaneye, dershaneden özel derse. Kimi özel kurslar da cabas›. Otur test kitaplar›n›n bafl›na, çöz çöz bitmez. Ne çocuklu¤umuzu, ne yeniyetmeli¤imizi, ne de gençli¤imizi yaflayabiliyoruz. Varsa yoksa test. Onunla oturuyor, onunla kalk›yoruz. Yaflama de¤il, 120

sonunda mutsuzlu¤a mahkûm ediliyor, okulumuzdan, önümüze konulan kitaplar›m›zdan, hatta s›n›flardaki ö¤retmenlerimizden nefret edecek konuma getiriliyorsak bu bir açmaz, bir çeflit aymazl›k de¤il de nedir? Hele ‘s›nav’ dedikleri o toplumsal karabasan!..” Bir yabanc›ya, en yak›n›n›n böylesine ac›mas›z elefltiride bulundu¤una tan›k olan baba, dayanamad›: “S›zlanmay› b›rak o¤lum.

Çal›flan, yorulan bir tek sen misin? Sen, baflkalar›n›n de¤il kendi iflini yap›yorsun. Bir tek görevin var, o da çal›flmak. Hem biliyorsun ki, emek yoksa yemek de yok. ‹fl desen aslan›n a¤z›nda. Ne yapal›m günümüzde yaflam bu iflte. Armut pifl a¤z›ma düfl diyemeyiz ki. Bir süre daha diflini s›kacaks›n. Böyle yapmaz da gözünü bilgisayar oyunlar›ndan, elini aya¤›n› toptan çekmez, gezmekten tozmaktan vazgeçmezsen, sonunun düfl k›r›kl›¤›na var›p dayanaca¤›n› unutmamal›s›n.” ¤renci Joe, babas›n›n sözlerinin alt›nda kalmak istemedi. “E¤itim ad›na önümüze konan bu adi süreç, biz ö¤rencilere adil diye yutturulmamal› hiç olmazsa. Diyelim ki, gecemi gündüzüme katt›m, çözülmeyi bekleyen binlerce test sorusunu kafamdan da, masamdan da eksik etmedim. Onlarla oturdum, onlarla kalkt›m. Bu çabam, girifl s›navlar›nda istedi¤im puan› tutturmama yetecek mi? Son üç-dört ö¤retim y›l›n›n her birinde, ikifler bini aflk›n lise birincisinin bu ac›mas›z s›nav› kazanamay›p, d›flar›da kald›¤›n› nas›l unutabiliriz? Hem yeterli puan› tutturup, k›y›dan köfleden bir fakülteye girmeyi baflarsam ne olacak? Baflkalar›n›n bize, ‘Kazand›n›z, aferin!’; ya da ‘Kazanamad›n›z, geçmifl olsun,’ demeleri bir anlam tafl›yacak m›? Önemli olan, bizlerin kendimize, ‘Aferin’ diyebilmemiz de¤il mi? Yar›nlar›m›z› üç saatlik bir s›nav belirliyor. Üstelik bu lanet s›navlar›n bitip tükenece¤i de yok. Biz hayata,

Ö

ömür boyu s›nav vermeye mi geldik?” Baba, babal›k sorumlulu¤uyla, ifli yokufla sürmek istemedi. “Ne yapal›m pekiyi? Gidip, sorumlular›n yakas›na m› yap›flal›m? Anlafl›lan, bu ifl, böyle gelmifl böyle gidiyor. Sizler de bizler de bu ak›fla ister istemez uyaca¤›z. Hem bunca deste¤e, bunca yat›r›ma bofla m› katland›k? Yemedik, yedirdik. ‹çmedik içirdik. Senin yar›n›n için özel dershanelere, özel ö¤retmenlere y›¤›nlarca para ak›tt›k. Cebimizden ç›kan parayla bafl edemez olduk. Aile bütçemiz allak bullak oldu. Sonuç, hüsran olacaksa ...” dedi, arkas›n› getiremedi.

Onlara kulak kabartan ö¤retmen, sorumluluk duygusunun gere¤i olarak söze kat›ld›. “De¤erli ö¤rencim! Sayg›n velim! Lütfen birbirinize düflmeyin. Günümüzde, gençlerimize dayat›lan bu e¤itim yalan›, horoz flekerine benziyor. Yalad›kça elde birer kaz›k kal›yor çünkü. Devlet, ‘Paras› olan okusun! Paras› kadar okusun’ diyor. Umars›zl›k denizine düflmüfl olan sizler de dershane y›lan›na sar›lmak zorunda 121


BD HAZ‹RAN 2010

BD HAZ‹RAN 2010

Paran›n a¤›rl›¤› e¤itimin omzuna bindikçe, e¤itsel giysinin dü¤mesi kumafl›ndan pahal›ya patl›yor. Sonuçta, e¤itimi sat›n almaya kalkan insanlar sahte paray›; o para da sahte insanlar› yarat›yor. kal›yorsunuz. O da bunu f›rsat bilip, ‘Salt paras› olanlar de¤il, paras› olmayanlar da, mal›n› mülkünü sats›n, bize gelsin!’ diye ça¤r› ç›kar›yor. Öyle bir ‘iyi ö¤retim = çok para’ denklemi kurulmufl ki sormay›n gitsin. Paran›n a¤›rl›¤› e¤itimin omzuna bindikçe, e¤itsel giysinin dü¤mesi kumafl›ndan pahal›ya patl›yor. Bunun sonucunda da, e¤itimi sat›n almaya kalkan insanlar sahte paray›; o para da, sahte insanlar› üretiyor. E¤itimin toplumsal uzlaflma yerine toplumsal ayr›flmaya neden olmas› kimin umurunda? Özetle, sistemin rekabetçi ortam›,

daha mutlu insan› de¤il, daha çok ifle yarayan insan› hedef almaktad›r.” Ö¤retmenlerinin uyar›s›ndan esinlenen veli Joe, ona hak verircesine: “Do¤ru söylüyorsun ö¤retmenim. E¤itim, paralanm›fl, paraya endekslenmifl, parayla al›n›r sat›l›r olmufl. Üstelik de ha bire nitelik yitiriyor. Okullar, kuru birer diploma fabrikas› olup ç›km›fllar. Buralarda, ulusal renkleri uçuklaflm›fl, sözüm ona, piyasa ekonomisine ayak uydurmas› beklenen uydurma ö¤renciler yetifliyor ve bu gidifle ne 122

ald›ran var, ne de ‘Dur!’ diyen. Sizin de de¤indi¤iniz gibi, özel dershaneler, olabildi¤ince ço¤alm›fl, palazlanm›fl, koca bir sektör oluflturmufl. Kendi aralar›nda korkunç bir para kapma yar›fl›na giriflmifller. Ve bu eleyici s›nav makinesinin paraya ayarlanm›fl difllileri olmufllar. E¤itim, korkunç bir kuflatma alt›na al›nm›fl. Tüm bu olup bitenler do¤ru, do¤ru olmas›na da, ne yapars›n›z ki, bu kör gidifli de¤ifltirmek için elimizden bir fley gelmiyor.” Bunlar› dinleyen ö¤renci Joe’nun derdi üçe dörde katlan›yor. Bir kez daha sözün ucundan tutup “Ö¤retmenim!” diyor. “Anaokulu, ilkö¤retim okulu, ortaö¤retim okulu, üniversite derken yaflam›m›z›n yaflanabilir bölümünü okumaya verdik. Okuyun dediniz, okuduk. Çal›fl›n dediniz, çal›flt›k. ‹yiler, pekiyiler ald›k. Yetmedi, yetmiyor. Ne yaz›k ki, verdi¤iniz diplomalar da ifle yaram›yor. Okullar›, karanl›k çiçekler açan yazg› bahçelerine döndüren bizler de¤iliz her halde. Biz çocuklar›n düfl zenginli¤ini kimler elimizden ald›? Ussal ve tinsel beslenmemizi kimler çoraklaflt›rd›? Bilimsel düflünmeyi ve

elefltirel kuflkuyu kimler yüzünden yük saymaya bafllad›k? Ben, kendi ad›ma bu sorulara yan›t bulam›yorum. Bulamay›nca da, karanl›klara inat okumam› sürdürece¤im diyemiyorum. Her y›l s›nava giren milyonu aflk›n lise ö¤rencisinin ancak üçte birine yüksek tahsil olana¤› sa¤lanabiliyor. Ya geride kalan üçte iki ço¤unluk? Onlar› sahte paralar gibi bir köfleye at›p, yaflamlar›n› karartmaya kimin hakk› var?” Ö¤retmen Joe flaflk›n. “Ak›ll› bir

ö¤renci, ‘Yapt›klar›m› niçin yap›yorum; yapamad›klar›m› neden yapam›yorum?’ sorular›n› sorar ve onlara yan›tlar bulmaya çal›fl›r. De¤erli ö¤rencim! Unutma ki, yaflam sizden birer diplomadan baflka fleyler de istiyor. Bunlar›n geliflmesi de yaln›zca okullarda oluflmuyor. Ayr›ca sizler, aileleriniz, hatta biz ö¤retmenleriniz, girifl s›navlar›n›n birer yar›flma s›nav› oldu¤unu unutuyoruz. Böyle bir s›nav› kazanabilseniz belki iyi olur. Ama kazanamazsan›z da, hayat›n sonu gelmifl olmaz. Hem kaybetmek de yaflam›n bir parças› de¤il mi? Bilmelisiniz ki, kazanmak, ço¤u kez, çok fley ö¤retmez bizlere. Yaln›zca gurur verir, onurland›r›r. Gururdan bafl› dönenler de yeni yanl›fllar›n efli¤inde bulurlar kendilerini. Hepimiz biliyoruz ki, yaflam›n kendisi bir s›nav. Yapmam›z gerekeni ö¤renebiliyor, bunun gereklerini yerine getirebiliyorsak, yaflam›n getirece¤i tüm s›navlara

haz›r olabilece¤iz demektir. S›nav sonuçlar› ölüm kal›m sorunu de¤ilse, sonucunu bir karabasana dönüfltürmenin ne anlam› var?”

B

aba Joe düflünceli.

Gözlerini yere y›km›fl, dertli dertli söyleniyor: “Demek ki, e¤itim dizgesinin seçkinci ve eleyici yap›s›, altta kalan›n can›n› ç›kart›yor. E¤itimin balözünü bir avuç mutlu az›nl›k yiyor. Yoksul aile çocuklar›n›n önemli bir kesimi, daha e¤itim-ö¤retim yolunun bafl›nda saf d›fl› b›rak›l›yor. Ne yapmal› bilmem ki!”

“Evet!” diyor ö¤retmen Joe. “Bu

süreç, vars›llardan yoksullara; erkeklerden kad›nlara; kentlilerden köylülere do¤ru gidildikçe, e¤itimde büyük bir f›rsat ve olanak eflitsizli¤i yarat›yor. ‹flin ac› yan›, bu ac› gerçe¤i gençlerimiz de görüyor. S›navlarda yüksek puan alan ö¤rencilerin büyük kentlerin özel ve ayr›cal›kl› okullar›nda okuduklar›n› yak›ndan izliyor. E¤itimin bir insanl›k hakk› oldu¤u bile unutulmufl. Dizge gere¤i, ö¤renci ve veliler müflterilefltikçe, ö¤retmenler de bu al›flveriflin birer parças› olmufllar. E¤itsel yaflam pahal›, e¤itilen

E¤itime yön vermesi gerekenler, kendi çocuklar›n› baflka ülkelerin okullar›nda okutuyorsa, kendi ülkelerinin e¤itimi iflas etmifl, dizgesinin çivileri yerinden oynam›fl demektir. 123


SAKLI TAR‹H

BD HAZ‹RAN 2010

can ucuzlat›ld›kça, yar›nlara yönelik yetifltirdi¤imizi sand›¤›m›z gençlerimiz bar›fla de¤il, dövüfle yönseme duymaya bafll›yorlar. Bilgi ça¤›nda, ülkenin e¤itim foto¤raf› ne yaz›k ki bu iflte.” Ve son sözü yine ö¤renci Joe

söylüyor: “Bir ülkenin e¤itime yön vermesi gerekenleri, kendi çocuklar›n› baflka ülkelerin okullar›nda okutuyorlarsa, kendi ülkelerinin e¤itimi iflas etmifl, dizgesinin çivileri yerinden oynam›fl demektir. Bu durumda

e¤itimden yaflam› güzellefltirmesini ve de insan› insanlaflt›rmas›n› kim bekleyebilir?..”

Sinan Meydan

“fiu s›nav açmaz›na bak›n hele!”

dedim kendi kendime. ‹yi ki bizler bu u¤ursuz ada ülkesinde yaflam›yoruz. Olup biten tüm bu e¤itsel olumsuzluklar, hele ki benim güzel ülkemde geçerli de¤il. Yoksa gündüzleri yolumuzu, geceleri uykular›m›z› yitirirdik... • bekirozgen@butundunya.com.tr

Vahdettin Dosyası

2

Gönderi: DO⁄AN ÖZGEZG‹N

BUNLARI B‹L‹YOR MUYDUNUZ? Che Guevara 1967 y›l›nda Bolivya’da yakalan›p öldürüldü¤ünde s›rt çantas›ndan“Atatürk’ün Büyük Nutku’nun” ç›kt›¤›n›,... Fidel Castro'nun 12 May›s 1961 tarihinde Havana'da görevli genç Türkiye diplomat› Bilal fiimflir'den ABD’nin bilgisi olmamas›flart›yla Atatürk'ün Büyük Nutuk Kitab›n› istedi¤ini. Ve: Devrimci M. Kemal Atütürk varken, Türk gençleri neden kendilerine baflka önder ar›yorlar? dedi¤ini... 1935'teki Uzun Yürüyüfl öncesinde fiankay Meydan›'nda toplanan binlerce Çinliye seslenen MAO'nun ilk sözlerinin : "Ben, Çin'in Atatürk'üyüm"oldu¤unu, Yunan baflkomutan› Trikopis’in, hiçbir zorlama ve bask› olmadan her Cumhuriyet bayram›nda Atina'daki Türk büyükelçili¤ine giderek, Atatürk`ün resminin önüne geçti¤ini ve sayg› duruflunda bulundu¤unu,.. 1938'de, General Mc Arthur'un en zor, en problemli, en buhranl› döneminde, dan›flman, senatör ve bakanlar›ndan oluflan yüz yirmiden fazla kifliye; "fiu anda hiçbirinizi de¤il, büyük istidad› ile Mustafa Kemal'i görmek için neler vermezdim" dedi¤ini... 1938'de Ata’n›n ölümünde Tahran gazetesinde yay›nlanan bir fliirde;

"Allah bir ülkeye yard›m etmek isterse, onun elinden tutmak isterse bafl›na Mustafa Kemal gibi lider getirir" denildi¤ini veee.. 2006'da ise AB uyum yasalar› gere¤i devlet dairelerinden Atatürk resimlerinin kald›r›lmas›n›n istendi¤ini;

Biliyor muydunuz? 124

Vahdettin ve Kurtulufl Savafl›

Mevlanzade R›fat’›n 1929’da “Kurtulufl Savafl›’n›

Vahdettin’in bafllatt›¤›n›” ileri sürmesinden sonra “dinci sa¤” hemen harekete geçerek “kurmaca bir tarih” yazmaya bafllam›flt›r. Bu kurmaca tarihe flöyle birkaç örnek vermek mümkündür: Necip Faz›l K›sakürek, “Milli flahlan›fl hareketinin fikirde yarat›c›s› ve bu amaçla Mustafa Kemal Pafla’y› Anadolu’ya gönderen, do¤rudan do¤ruya Vahdettin’dir...” demifltir. Nihal Ats›z, “ (Vahdettin), Osmanl› padiflahlar›n›n en talihsizidir. Bu yüzden kendisine hain damgas› vurulmufltur. Fakat hain de¤il, bütün Osmanl› padiflahlar› gibi vatanperverdir...” demifltir.


BD HAZ‹RAN 2010

BD HAZ‹RAN 2010

K

adir M›s›ro¤lu, “Sultan

Vahdettin, ufukta beliren vahim tehlikelere karfl› Anadolu’da bir direnifl hareketi düflünüp, bunu tepesindeki iflgal kuvvetlerine ra¤men en dikkatli flekilde planlad›. Bu cümleden olarak yaverlerinden Mustafa Kemal Pafla’y› genifl yetki ve imkanlarla donatarak Anadolu’ya gönderdi...” demifltir. Vahdettin’i aklamaya, hatta “Kurtulufl Savafl› kahraman›” yapmaya yönelik bu iddialar ne kadar gerçe¤i yans›tmaktad›r? Bu soruya cevap vermek için Vahdettin’in Kurtulufl Savafl›’n›n bafl›ndan sonuna kadar nas›l bir politika izledi¤ine bakmak gerekecektir.

“Önce ben” diyen bir padiflah I. Dünya Savafl› sonlar›na do¤ru padiflah olan Vahdettin, bu savafla bir an önce son verilmesini istemifltir. Padiflah Vahdettin, Osmanl› Devleti’nin, I. Dünya Savafl›’ndan çekilmesini sa¤layacak olan Mondros Ateflkes Antlaflmas›’n› kay›nbiraderi Damat Ferit’in imzalamas›n› istemifltir. Ancak Sadrazam Ahmet ‹zzet Pafla, “Bu adam mecnundur! Bu kadar önemli görev kendisine nas›l verilebilir?” diyerek Damat Ferit’in görevlendirilmesine karfl› ç›km›flt›r. Buna ra¤men Padiflah, “Biz onu idare ederiz!” diyerek karar›nda ›srar etmifl ve Ahmet 126

‹zzet Pafla’n›n Damat Ferit’le görüflmesini istemifltir. Bunun üzerine Ahmet ‹zzet Pafla, Damat Ferit’le Ayan Meclisi’nde bir görüflme yapm›flt›r: “Mütareke konusunda neler yap›labilece¤ini, karfl› karfl›ya oturup konufltular... Damat Ferit anlatt›kça, ‹zzet Pafla renkten renge giriyor, bir megalomanla karfl› karfl›ya bulundu¤unu daha iyi anl›yordu... Üstelik, kafas›zd› bu adam!.. Ne devletler aras› politikadan, ne siyasetten haberi vard›! Damat Ferit flunlar› söylüyordu sadrazama: ‘‹ngiliz Amirali Calthorpe ile görüflece¤im. E¤er devletin kesin ülke bütünlü¤ünü esas alan bir mütarekeye yanaflmazlarsa, derhal bir savafl gemisi, kruvazör isteyip Londra’ya gidece¤im... ‹ngiltere kral›na, ben senin baban olan kral›n eski dostuyum!

‹ngiliz Amirali Sir Somerset GoughCalthorpe

Arzular›m›n kabulünü senden beklerim, diyerek bar›fl tekliflerimizi kabul ettirece¤im!..’ Yan›ma özel katip olarak da Rum Patrikhanesi katibi Kara Yeodori’yi alaca¤›m...’ Sadrazam ‹zzet Pafla, bu sözler üzerine donmufl kalm›flt›... Bu mevkiye gelmifl bu adam nas›l olurdu da, hala devletlerin yüce menfaatlerinde böyle dostluklar›n sökmeyece¤ini bilmezdi? Üstelik, ‹ngiltere kral›n›n babas›yla hiçbir dostlu¤u filan da yoktu!..” Ahmet ‹zzet Pafla ve birçok bakan, e¤er bu görev Damat Ferit’e verilirse istifa edeceklerini belirtmifllerdir. Ahmet ‹zzet Pafla Hükümeti, Mondros Ateflkes Antlaflmas›’n› imzalayacak heyetin baflkanl›¤›na Bahriye Naz›r› Hüseyin Rauf (Orbay) Bey’i atam›flt›r. Padiflah Vahdettin, bu atamay› baz› flartlar ileri sürerek kabul etmifltir. ‹flte tam da bu noktada Padiflah Vahdettin’in taht›n›, tac›n› ve politik gele-

Bahriye Naz›r› Hüseyin Rauf (Orbay)

Vahdettin, bu göreve akrabas› Damat Ferit’i getirerek bir anlamda kendini güvenceye alm›fl, fakat ülkesinin gelece¤ini hiçe saym›flt›r. ce¤ini vatan›ndan üstün tuttu¤u anlafl›lmaktad›r. 1918 Kas›m›’nda Padiflah Vahdettin’in “önce kendini” düflündü¤ünün iki önemli kan›t› vard›r: 1- Vahdettin, ülkesinin gelece¤ini ilgilendiren çok önemli bir antlaflmay› imzalayacak heyetin baflkanl›¤›na Damat Ferit gibi akl› bir kar›fl havada, ne yapt›¤›n› bilmeyen, Ahmet ‹zzet Pafla’n›n deyimiyle “mecnun” birini atamak istemifltir: Vahdettin, bu önemli göreve atad›¤› kiflinin niteliklerine de¤il, kendisine ba¤l› olmas›na önem vermifltir. Basiretsiz ve niteliksiz bir macerac› olan Damat Ferit, Vahdettin’in ablas› Mediha Sultan ile evlidir, dolay›s›yla Vahdettin’le akrabad›r. O günlerde taht›n› kaybetmekten korkan Vahdettin, bu göreve akrabas› Damat Ferit’i getirerek bir anlamda kendisini güvenceye alm›flt›r. Fakat kendisini güvenceye al›rken ülkesinin gelece¤ini hiçe saym›flt›r. Mondros Ateflkes Antlaflmas›’yla Osmanl› Devleti, çok a¤›r flekilde yenildi¤i I. Dünya Savafl›’ndan çekilecektir. ‹ngiltere, Fransa ve ‹talya gibi emperyalist devlerle masa bafl›nda bir bo¤uflma yaflanaca¤› kesindir. Türkiye’nin gelece¤i bu antlaflmaya ba¤l›d›r. ‹flte böyle 127


BD HAZ‹RAN 2010

BD HAZ‹RAN 2010

bir ortamda Padiflah Vahdettin’in kafas›ndaki tek fley, “Di¤er yenilen ülkelerde oldu¤u gibi acaba ben de tac›m› ve taht›m› kaybeder miyim?” endiflesidir. Bu endifle nedeniyle, sadece kendini düflünerek, bu önemli göreve enifltesi Damat Ferit’i getirmek istemifltir. 2- Vahdettin, Sadrazam Ahmet ‹zzet Pafla’n›n ve di¤er bakanlar›n “istifa ederiz!” tehdidi üzerine Mondros Ateflkes Antlaflmas›’n› imzalayacak heyetin bafl›na Bahriye Naz›r› Rauf Bey’in atanmas›n› zoraki kabul etmifltir. Ancak iki flart› vard›r: Bu flartlardan ilki, Vahdettin’in yine vatan›ndan çok kendini düflündü¤ünü göstermektedir. 1- Hilafetin, saltanat›n ve Osmanl› hanedanl›¤› hukukunun tamam›n›n korunmas›, 2. Herhangi bir Osmanl› iline özerklik verilirse bunun siyasi de¤il idari (yönetsel) olmas›n›n istenmesi. Sadrazam Ahmet ‹zzet Pafla’ya göre Vahdettin’in öne sürdü¤ü bu flartlar›n antlaflma ile hiçbir ilgisi yoktur. Padiflah, savafl yenilgisinin yaratm›fl oldu¤u kargafla içinde Osmanl› hanedanl›¤›n›n devam etmemesinden korkmufltur ki, bu da Padiflah’›n kendi taht›n› kurtarmaktan baflka bir fleye önem vermedi¤ini göstermektedir. Turgut Özakman, bu durumu, Vahdettin’in “yaln›z kendini ve taht›n› düflündü¤ünün ilk somut ve belgeli davran›fl›” olarak de¤erlendirmifltir. Padiflah Vahdettin’in, Türkiye’nin gelece¤ini ilgilendiren çok önemli bir antlaflma imzalayacak heyetin baflkan›ndan ilk iste¤inin, “Hilafetin, salta128

nat›n ve hanedan›n haklar›n› koruyacaks›n!” olmas›, Vahdettin’in önce vatan de¤il, “önce ben!” dedi¤ini kan›tlamaktad›r. Soruyorum flimdi: Önce vatan de¤il, ”önce ben!” diyen bir padiflaha ne diyece¤iz?

Gelece¤i göremeyen padiflah I. Dünya Savafl›’nda yenilen ülkelerde rejim de¤iflikliklerinin olmas›, krallar›n tahtlar›n› ve taçlar› kaybetmeleri Vahdettin’i kayg›land›rm›flt›r. Bu nedenle Vahdettin, Mondros Ateflkes Antlaflmas›’n› imzalayacak heyetin baflkan› Rauf Bey’den, önce “hanedan hukukunu” korumas›n› istemifltir. Ancak çok geçmeden kayg›lanmas›na gerek olmad›¤› görülmüfltür. Çünkü emperyalistlerin Do¤u’da saltanat rejimini tercih ettikleri anlafl›lm›flt›r. Bir hüküm-

Vahdettin, heyet baflkan› Rauf Bey’den önce “hanedan hukukunu” korumas›n› istemifltir. darla onun kullar›n› idare etmek, demokratik rejimle yönetilen özgür bir yurttafllar toplulu¤unu idare etmekten çok daha kolayd›r. Bu nedenle baflta ‹ngiliz emperyalizmi olmak üzere Türkiye’yi iflgal eden tüm emperyalistler, Atatürk’ün etraf›nda geliflen halk hareketini bo¤ma-

ya çal›flarak, kendi kontrolleri alt›ndaki padiflah› ve monarfliyi desteklemifliler, onu güçlendirmeye çal›flm›fllard›r. Nitekim, ‹stanbul’un iflgali üzerine ‹flgal Kuvvetleri Komutanl›¤›’n›n yay›nlad›¤› bildiride, Kuvay› Milliyeciler, Padiflah›n emirlerine uymad›klar› için suçlanm›fl ve herkes Padiflah ve hükümetin verece¤i emirleri dinlemeye ça¤r›lm›flt›r. Vahdettin, 4 Ekim 1918’de, ajan› Rüfltü Bey’i ‹sviçre’nin baflkenti Bern’de bulunan ‹ngiliz elçisi Sir Horace Rumbold’la görüflmeye göndertmifl ve kafas›ndaki bar›fl koflullar›n› ‹ngilizlere önceden sunmufltur. Vahdettin’in bar›fl

Ekim1918’de Mondros Ateflkes Antlaflmas›’n› imzalay›p yurda döndü¤ünde Padiflah Vahdettin, Rauf Bey’in baflkanl›¤›ndaki delegeler kurulunu kabul etmemifltir. Vahdettinci yazarlar bu durumu, Vahdettin’in Mondros Ateflkes Antlaflmas›’n› be¤enmedi¤ine kan›t olarak göstermifllerdir. Ancak bu de¤erlendirme do¤ru de¤ildir. Vahdettin’in delegeler kurulunu kabul etmemesinin nedeni, Padiflah›n, Rauf Bey’in baflkanl›¤›ndaki bu kurulun Mondros’a gitmesini zoraki kabul etmifl olmas›ndand›r. Vahdettin, Mondros Ateflkes Antlaflmas›’n› flöyle yorumlam›flt›r: “Bu koflullar›, a¤›r olmalar›na karfl›n kabul edelim. Öyle tahmin ederim ki, ‹ngiltere’nin Do¤u’da as›rlarca sürmekte olan dostlu¤u ve lütufkar siyaseti de¤iflmeyecektir. Biz onlar›n hoflgörüsünü daha sonra elde ederiz...”

Vahdettin, ‹ngiliz emperyalizminin hoflgörüsünün elde edilebilece¤i yan›lg›s›na düflmüfltür. ‹ngiliz elçisi Sir Horace Rumbold

koflullar›na bak›lacak olursa, yaflanan geliflmeleri do¤ru okuyamad›¤› anlafl›lmaktad›r; Çünkü, Vahdettin, Osmanl›n›n da¤›l›p parçaland›¤›n› ve Anadolu’nun tehdit edildi¤ini göremeyerek, hala Hicaz’da, Filistin’de ve Mezopotamya’da hak iddia etmeye kalkm›flt›r. Rauf Bey ve delegeler kurulu, 30

Asl›nda bu sözler de Vahdettin’in ufuksuzlu¤unu olanca aç›kl›¤›yla gözler önüne sermektedir: Çünkü Vahdettin, ‹ngiltere’nin Do¤u’daki emperyalist politikalar›n›, onlar›n Do¤u’da as›rlarca sürmekte olan dostlu¤u ve lütufkar siyaseti olarak görmüfl ve dahas›, ‹ngiliz emperyalizminin hoflgörüsünün elde edilebilece¤i yan›lg›s›na düfl129


BD HAZ‹RAN 2010

müfltür. Vahdettin’in Kurtulufl Savafl› s›ras›ndaki politikas›, bizzat kendi a¤z›ndan aç›klad›¤› gibi, ‹ngilizlerin hoflgörüsünü elde etmektir. Bunun d›fl›nda söylenen her fley palavrad›r!

‹ngilizlere yaranma politikas› Vahdettin, Mondros Ateflkes Antlaflmas›’n›n imzalanmas›ndan hemen sonra ‹ngilizlere yaranma politikas›n› uygulamaya koymufltur. Bu amaçla önce Ahmet ‹zzet Pafla Hükümeti istifa ettirilmifl, yerine ‹ngilizci Tevfik Pafla Hükümeti kurdurulmufltur. Bu hükümet de¤iflikli¤inde Padiflah’›n

Sadrazam Ahmet Tevfik Pafla

parma¤› oldu¤unu bizzat Ahmet R›za Bey ifade etmifltir. Tevfik Pafla’n›n, ‹ngilizci ve Vahdettin’in dünürü olmas›, padiflah›n onu tercih etmesinde etkili olmufltur. Sina Akflin, Ahmet ‹zzet Pafla Hükümeti’nin istifa ettirilip yerine 130

BD HAZ‹RAN 2010

Tevfik Pafla Hükümeti’nin kurdurulmas›n›, “Vahdettin’in, Osmanl› Devleti’nin kaderini belirleyecek olan ‹tilaf devletlerine göre bir kabine istemesine” ba¤lam›flt›r. Tevfik Pafla Hükümeti’nde ‹ngiliz dostlar› d›fl›nda baz› Frans›z dostlar›n›n da bulunmas› Akflin’i do¤rulamaktad›r. Padiflah Vahdettin, genelde ‹tilaf devletlerini, özelde ‹ngilizleri memnun etmek için iki önemli ad›m atm›flt›r: 1- Meclis-i Mebusan’› da¤›tm›flt›r, 2- Damat Ferit Pafla’y› sadrazam yapm›flt›r. Anadolu’nun yer yer iflgal edilmesi üzerine sesini yükselten Meclis-i Mebusan, ‹ngilizleri rahats›z etmeye bafllam›flt›r. Meclisi kontrol etmektense, padiflah› kontrol etmenin daha kolay olaca¤›n› düflünen ‹ngilizler, Padiflah Vahdettin’e bask› yaparak meclisin kapat›lmas›n› sa¤lam›fllard›r. Vahdettin, 21 Aral›k 1918’de anayasan›n 7. maddesine dayanarak yay›mlad›¤› bir iradeyle meclisi da¤›tm›flt›r. Vahdettin, Meclisi da¤›tarak akl›nca ‹ngilizlerden hayat güvencesi ald›¤›n› düflünmüfltür. Bu konuda baflkatibi Ali Fuat’a, “Ecnebiler; ‘Siz hayat hakk›n›z› korumak için çal›flmal›s›n›z. E¤er gereken çal›flmay› yapmazsan›z, hayat hakk›n›z› da tehlikeye atm›fl olursunuz.’ diyorlar” demifltir. Kendi hayat›n› düflünerek ulusal iradeye son veren Vahdettin’e ne diyece¤iz? “Büyük vatan dostu sultan Vahdettin mi” diyece¤iz? Vahdettin, Tevfik Pafla’n›n yeterince ‹ngilizci olmad›¤›n› düflünerek çok

koyu bir ‹ngilizci olan enifltesi Damat Ferit’i göreve getirmifltir. Vahdettin’in Kurtulufl Savafl›’na yönelik politikas›n› biçimlendiren Damat Ferit Pafla hükümetleri olacakt›r.

Damat Ferit ve Vahdettin’in ortak paydas›: Akrabal›k ve ‹ngilizcilik. Vahdettin’in k›z kardefli Mediha Sultan’la evli olan Damat Ferit, padiflah›n akrabas›d›r ve taht›n›, tac›n›, hatta hayat›n› kaybetme korkusu tafl›yan Vahdettin’in temel politikas› akrabalar›n› iktidara getirmektir. Padiflah Vahdettin, Milli Hareketi bafl›ndan itibaren bo¤maya çal›flan, hain Damat Ferit’i tam 5 kere sadrazaml›¤a getirmifltir. Padiflah Vahdettin’in ›srarla Damat Ferit’i sadrazam yapmas›n›n nedeni, Ferit’in “‹ngilizci” ve “akrabas›” olmas›ndand›r. Vahdettin, bir taraftan Damat Ferit’in ‹ngilizcili¤i sayesinde ‹ngiltere’ye yaklaflmaya çal›fl›rken, di¤er taraftan akrabal›¤› sayesinde onu çekip çevirmeye çal›flm›flt›r. Dolay›s›yla Damat Ferit hükümetlerinin, Atatürk’ün önderli¤indeki Milli Hareketi yok etmek için att›¤› “ihanet ad›mlar›n›”, Padiflah Vahdettin’den habersiz at›lm›fl ad›mlar olarak görmek olanaks›zd›r. Nitekim, Damat Ferit hükümetlerinin Atatürk’e ve Milli harekete yönelik bir çok karar›n›n alt›nda do¤rudan Padiflah Vahdettin’in imzas› vard›r. Örne¤in, Milli hareketi “eflk›ya” hareketi

olarak gören bildirinin yay›nlanmas›, Atatürk’ün görevden al›nmas›, Divan›harp’ta idama mahkum edilmesi, rütbe ve niflanlar›n›n geri al›nmas›, Hilafet ordusunun kurulmas› gibi kararlar›n alt›nda do¤rudan padiflah›n imzas› vard›r. Damat Ferit, Padiflah Vahdettin’in sözcüsü gibidir. Örne¤in, 9 Mart 1919’da ‹ngiliz Yüksek Komiseri Yard›mc›s› Richard Webb’i ziyaret ederek, Efendisi Padiflahla kendisinin ümitlerinin Tanr›’ya ve ‹ngiliz yönetimine dayand›¤›n›” bildirmifltir. Atatürk, Kurtulufl Savafl› s›ras›nda do¤rudan Padiflah Vahdettin’e gönderdi¤i telgraflarla, Damat Ferit Hükümeti’ni iktidardan uzaklaflt›rmas›n› istemifltir. Damat Ferit’in ikinci kez sadrazaml›¤a getirilmesine karfl› ç›kan Meclisi Mebusan Baflkan› Hüseyin Kaz›m Bey’in, bunun memleket ve saltanat için felaket olaca¤›n› söylemesi üzerine Vahdettin sinirlenerek, “Ben istersem Rum Patri¤i’ni de Ermeni Patri¤ini de getiririm. Hahambafl›’n› da getiririm” demifltir. Yani Vahdettin bilerek, isteyerek hain Damat Ferit’i sadrazaml›k makam›na getirmifltir. Vahdettin e¤er gerçekten Anadolu’daki Milli hareketten yana olsayd›, tam 5 kere “vatan haini” Damat Ferit’i sadrazaml›¤a getirir miydi? Kurtulufl Savafl› s›ras›nda Damat Ferit’ten bir türlü vazgeçmeyen Padiflah Vahdettin, daha sonra Avrupa’dayken Refi Cevat’a, “Damat Ferit bir yalanc›yd›!” demifltir. Vahdettin’in ‹ngilizlerle olan “flafl›rtan” iliflkilerine önümüzdeki ay devam edece¤iz. sinanmeydan@butundunya.com.tr 131


BD HAZ‹RAN 2010

YAZAR DEDE VE TORUNLARI Muzaffer ‹zgü Erik, fleftali, armut, viflne a¤açlar›

E

gezerdim. Ba¤larda önce kütüklerin yeflerdi¤ini görürdüm.

birbirleriyle yar›fl›r, pembe, ak giysilerini giyer, meyveye dururlard›. Ba¤lar, bahçeler bahar kokard›. En çok kiraz a¤açlar› süslenir, yan›ndaki, yöresindeki öteki a¤açlara tepeden bakarlard›. Arada bir koyun melemesi duyulur, k›nal› kuzu annesinin sesine koflard›. Biz babam›n köyüne gitti¤imizde, kimi a¤açlar meyvelerini vermeye bafllam›fllard›. Küçücük meyvecikler yemyeflildi. Dallar›na öyle s›k› tutunmufllard› ki, sanki k›zarmak, olgunlaflmak için güneflin gökte hep as›l› durmas›n› istiyorlard›. Beni Ferhat gezdiriyordu. Yoksa ben mi Ferhat’› gezdiriyordum? Ferhat’›n iki gözü de görmüyordu. Bastonu yoktu, sopas› vard›. O sopa, onun için sanki bir oyuncakt›. Bazen k›l›çm›fl gibi sa¤a sola sall›yor, bazen yolunu bulmak için yerde sürüyor, bazen de göstermek için iflaret parma¤› oluyordu. “‹flte flu bahçe day›m›n… Ühüüü, bir nar olur bu bahçede, diflleri baden denli, tad› flerbet. Parma¤›n› ortas›ndan dald›r, nar taneleri avucuna dökülüversin…” Ferhat, sanki nar taneleri yiyormufl gibi avucunu a¤z›na götürüyor, görmeyen gözlerini yumuyor, bir avuç nar› bir ç›rp›da çi¤neyip, yutuyordu.

Birkaç gün içinde o boz renkli ba¤, yeflile bürünürdü. >>

Görmüyordu gözleri. Bana, köyün

Sinema bi A D

Dördüncü s›n›ftan beflinci s›n›fa geçmifltim. Babam bizi

köyüne götürdü. O güne dek halam›n hep ad›n› duyard›m. Ama kendisini hiç görmemifltim.Bize her y›l pestil, dut kurusu, meyve reçelleri gönderirdi. Reçelin içinde elmalar›, armutlar›, viflneleri, al›çlar› ›s›r›rken kendimi babam›n yerine koyar, çocuk Ahmet olur, ba¤lar›, meyve bahçelerini

en çekirdeksiz dut a¤ac›n›n alt›nda

anlatm›flt›. Dutun dallar› gö¤e erifliyordu. Yapraklar› yeflil bir bulut gibi gö¤ü kapl›yordu. Meyveleri görünmüyordu ama flöyle Ferhat sopas›yla dal›n birine dokundu muydu, yapraklar›n aras›na saklanm›fl dutlar sar›, ak kar taneleri gibi yere dökülüyordu. Ferhat, elini yerde gezdirerek dutla-

r› bulmaya çal›fl›yordu. Ben topluyordum, ona da veriyordum.

‹flte o a¤ac›n alt›nda anlatt›. S›rt›m›z› a¤ac›n kocaman gövdesine dayam›flt›k. “Ben önce gördüm sinema abi” diyordu. Benim ad›m› “Sinema abi” koymufltu. Benim yafl›mdayd› ama bana nedense, “Abi” diyordu. Beni çok seviyordu. Köyün her yan›n› benle dolaflmak istiyordu. fiark›lar söyleye söyleye Kuruçay’a bile gitmifltik. Kuruçay’da bana kenger bitkisini göstermiflti. Bilmiyordum bu kengerden sak›z ç›kt›¤›n›. 133


BD HAZ‹RAN 2010

“Kanatacaks›n” dedi. Kengerin saplar›n› çiziyorduk çak›yla, apak süt gibi bir s›v› ak›yordu. S›v› biraz sonra kat›lafl›yor, onu sap›n üzerinden b›çakla s›y›r›yor, sak›z gibi çi¤niyorduk… Anlat›rken hiç a¤lamad›. Ama ara

s›ra içini çekiyor, bazen o günleri yafl›yormufl gibi oluyordu. ‹ki gözü de k›zarm›fl, yanm›fl da yanm›fl. Sonra yara ç›km›fl. fiiflmifl iki gözünün de gözkapaklar›. Otlu sular kaynatm›fllar, iki gözünün üzerine dökmüfller. Sonra tül-

BD HAZ‹RAN 2010

tuyormufl, ayaklar›n› da annesi tutuyormufl. Ferhat, feryat ediyormufl ama o kad›n, “Geçecek, iyi olacak gözlerin, öteki çocuklar gibi herfleyi p›r›l p›r›l göreceksin” diyormufl. Ama Ferhat bir daha hiç görmemifl. Kufllar›n sesini biliyormufl, kumrunun, serçenin, tibilinin, kara tavu¤un, güvercinin, kekli¤in, saka kuflunun… “‹flte bu keklik” diyormufl ama kekli¤i göremiyormufl. Bana sopas›yla gösteriyordu. “‹flte serçeler orada, dü¤ünleri var. Bilir misin, keklikler dü¤ünlerinde kahkaha atarlar. Tibililer keman çalarlar, kara tavuklar çanaklar› birbirine vururlar. Bülbül yaln›z, o hep türkü söyler…” Kuruçay’da salt sak›z kaynatma-

bentlere bir fleyler koymufllar, Ferhat’›n gözüne sarm›fllar. “Bir yanar, bir yanard› ki gözlerim Sinema abi, dünyan›n bütün ac› biberleri gözümün içinde san›rd›m. Sanki bafl›m yoktu, Sinema abi, kulaklar›m, burnum, dilim yoktu, salt gözlerim vard›, yanar da yanar. Hep a¤lard›m, hep a¤lard›m…” Sonra Ferhat’› bir köye götürmüfller. Orada bir kad›n Ferhat’›n gözlerini parmaklar›yla aralam›fl, gözünün içine tafl gibi bir fley sürmüfl de sürmüfl… O s›rada Ferhat’›n iki elini babas› tu134

m›flt›k. Kumlardan yollar yapm›flt›k. Ona treni anlatm›flt›m. Lokomotifi, vagonlar›, tren yolunu, istasyonlar›, trenin hareket etmesi için buyru¤unu düdükle veren k›rm›s› flapkal› istasyon flefini… Ferhat bir anda istasyon flefi olmufltu. ‹ki parma¤›n› a¤z›n›n yan›na day›yor, öyle bir ›sl›k çal›yordu ki… Ard›ndan da ba¤›r›yordu: “Tren hareket etsiiiiin.” Benim gibi tren sesi ç›kar›yordu. “Çuf çuf çuf” diyordu, “T›k›dak t›k›dak t›k›dat” diyordu. Sonra ona, gördü¤üm trenli bir kovboy filmini anlatt›m. Kovboylar bir treni soyuyorlard›. Ferhat önce sinemay› alg›layamad›, anlatt›m ona… “Böyle resim gibi Ferhat, ama devinen bir resim, oynuyor, tren yürüyor, kovboylar›n atlar› kofluyor…” “Böyle hani fotograflar var, day›m

askerden göndermiflti, onun gibi mi?” “Yooo, bu çok büyük Ferhat, sizin evin duvar›ndan da büyük.” “Öyleyse sinema çok büyük.” “‹çi üçyüz, beflyüz insan al›yor, Ferhat…” “Uffff… Ayakta m› insanlar?” “Yoo, koltuklar›na oturuyorlar, isterlerse leblebi, çekirdek de yiyorlar, gazoz içiyorlar…” “Ufff, hem de kovboylar› izliyorlar…” Bana kovboylar›n atlar›n› soruyor-

du: “Day›m›n Menekfle’si gibi küheylan m›?” “Onun gibi atlar. Hem öyle h›zl› kofluyorlar ki…” “Ufff, ya h›zlar›n› alamay›p, çekirdek, leblebi yiyenlerin üzerine atlarsa at?” “Dedim ya Ferhat, perdede. Gölge gibi. Canl› ama, fotograf, ›fl›k oyunu.” Bana kaç kez o tren soygunu filmini anlatt›rd›. Art›k, yürüyüp yorulsak, bana hemen “fiimdi hangi filmi anlatacaks›n, Sinema abi?” diyordu.

Ne çok filmler anlatt›m Ferhat’a. Türk filmleri anlatt›m, Yan›k Kaval, Dertli P›nar filmlerini… Sonra Atatürk’ü anlatt›m. “Uff, Atatürk ha? Canl›, böyle yürüyor, konufluyor… Ben de görebilseydim…” ‹çini çekti, “Ben görmüyorum ki” dedi. “Ama düfl kuruyorum ya, sesleri duyuyorum ya Sinema abi, h›, de¤il mi?” O istedi, ben anlatt›m. Atatürk’ün yürüyüflünü, gülüflünü, halk›na el sallay›fl›n› ve çocuklar› çok sevdi¤ini…” Anlatt›¤›m bütün filmlerin seslerini

ç›karmaya çal›fl›yordu. P›narlar fl›r›l fl›r›l ak›yor, kufllar c›v›l c›v›l ötüyor, kurba¤alar v›rakl›yor, uçaklar, kamyon sesi gibi ses ç›kar›yor… Zaten Ferhat kaval çal›yordu. Ben ona Yan›k Kaval filmini anlatt›ktan sonra, ikinci günü kaval›yla geldi yan›ma. “Sinema abi, flimdi bana yine Yan›k Kaval’› anlatsana.” Ben, filmi tekrar anlat›rken, o kaval›yla efllik etti. O denli güzel çal›yordu ki, sanki Ferhat’la 135


BD HAZ‹RAN 2010

sineman›n koltuklar›na oturmufl, birlikte filmi izliyorduk. Anlatt›¤›m filmler bitti, yeni yeni filmler uydurdum Ferhat için. Uydurdu¤um film konular›n› daha çok sevdi. Hatta birkaç gün sonra uydurdu¤um filmi yinelerken yanl›fllar›m› söyledi, eksiklerimi an›msatt›. Biz bir at arabas›yla köyden ayr›-

l›rken çok a¤lad› Ferhat… “Gelecek yaz yine gelin Sinema abi.” dedi, arkam›zdan ba¤›rd›: “Bana mektuplar yaz Sinema abi… Mektuplar›nda filmleri anlat. Gördü¤ün filmleri anlat…” Kuruçay’›n bafl›na dek ard›m›zdan

Nuray Bartoschek Mektuplar yazd›m Ferhat’a, film-

ler anlatt›m… Ama ondan hiçbir yan›t alamad›m. Acaba yazd›¤›m film konular›n› Ferhat’a okumad›lar m›? Köyden ayr›lmadan bir gün önce bana söylemiflti: “Benim de film öykülerim olacak Sinema abi… Ben de sana yazaca¤›m” demiflti. Ferhat bana iç dünyas›nda gördü¤ü hiçbir filmin öyküsünü yazmad›. Ama biliyorum, Ferhat öyle çok düfller kurdu ki… • muzafferizgu@butundunya.com.tr

Derleyen: NURAY BARTOSCHEK

FIKRA DEMET‹

•Küçük çocuk okula yeni bafllam›flt›. O akflam okuldan döndükten sonra yüzünü buruflturarak söylendi: ”Anneci¤im okulda bile yalan söylüyorlar... ”O da ne demek oluyor yavrum? Olur mu öyle fley?” ”‹nanmazsan git de bak. Bizim s›n›f›n kap›sinda birinci s›n›f yaz›yor. Halbuki oturacak yerlerin tamam› tahtadan...” ***

•Ö¤retmen, tarih dersinde Hasan’a sordu: “Bana yüzy›l önce olmayan birkaç fley söyle.” Hasan düflündü: “Örne¤in ben yoktum ö¤retmenim.” Ö¤retmen güldü: “Biliyorum senin olmad›¤›n›” dedi. “Baflka örnekler de ver bakal›m.” Hasan: “Siz de yoktunuz ö¤retmenim!” ***

•Demiryolu yap›m› s›ras›nda mühendis, yafll› adam› ikna etmeye çal›fl›yordu: ”Amca, baflka çözüm bulamad›k. Demiryolu sizin evinizden geçmek zorunda.” Yafll› adam öfkelendi: Olur mu öyle fley! Yani trenin her geçiflinde gelip kap›y› açaca¤›m, öyle mi?” 136

YAfiAMDAN YANSIMALAR

geldi. Sonra kendisinen iki yafl büyük ablas›yla köye döndüler.

Yaflamdaki S›navlar Bir yaz›y› yazmadan önce ilk kez oturup uzunca düflündüm. Genellikle yazmadan önce bir kurgulama yapmam. ‹lk sat›rdan sonra tufllara basan parmaklar›m›n h›z›na flafl›r›r›m kimi zaman. Ya da yazarken her sat›r›n ard›ndan ne gelece¤ini ben de merak ederim. Yaz› benden önce ç›kar yola, ben onun ard›ndan koflar›m.

G

Bu ay ise de¤inmek istedi¤im iki konunun hangisine öncelik tan›mam gerekti¤ine karar vermekte zorland›m. Her iki konuda ertelenmeyecek denli önemli ; binlerce ö¤rencinin girece¤i s›navlar ve kesinlikle ertelemeye gelmeyen sa¤l›k sorunlar›. Bu duygular›m› ka¤›da yans›tt›¤›m anda anlad›m ki, gereksizmifl karars›zl›¤›m. Bir kez daha parmaklar›m›n h›z›na yetiflmeye çal›fl›rken, s›nav ve sa¤l›k konusunu birbirinden ay›rmamam gerekti¤ini, s›navlar›n yaln›zca Haziran ay› ile s›n›rl› olmad›¤›n›, yaflam›m›z›n her

döneminin say›s›z, zorlu s›navlarla dolu oldu¤unu çok daha iyi kavrad›m. Her y›l May›s ay› sona ererken ilkö¤retim okullar›ndan söylefli davetleri al›yorum. Ö¤retmenler, s›nav tarihleri yaklaflt›kça gerilmeye bafllayan ö¤rencilerine yard›mc› olabilmek için ç›rp›n›yorlar. Yaflama sevincimi, olumlu düflünme gücümü ö¤rencilere yans›tarak, onlar›n s›nav streslerini aflmalar›na yard›mc› olabilece¤imi, onlar› motive edebilece¤imi umuyorlar. S›nava haz›rlanan ö¤rencilerin s›n›f›na 137


BD HAZ‹RAN 2010

girdi¤imde, hele ki söze “s›nav” sözcü¤üyle bafllad›¤›mda, henüz yaflam merdiveninin ilk basamaklar›nda olan ö¤rencilerin ne denli “yaflam yorgunu” olduklar›n› gözlemliyorum. Elimden geldi¤ince, dilim döndü¤ünce girecekleri hiçbir s›nav›n yaflama sevinçlerini yok etmelerine izin vermemelerini, ellerinden gelenin en iyisini yapacaklar›na yürekten inanmalar›n›, “yapamazsam” kayg›s›n› yüreklerinden söküp atmalar› gerekti¤ini, s›navdan sonra kesinlikle kendilerini suçlamamalar›n›, hiçbir s›nav›n “hayat›n sonu” olmad›¤›n› anlatmaya çal›fl›yorum. Yaln›zca ö¤renciler de¤il s›nava girenler. Her s›nav döneminde annebabalar da önemli s›navlardan geçiyorlar kan›mca. Çocuklar›n› sa¤l›kl› bir biçimde s›nava haz›rlayanlar s›n›f› geçerken, çocuklar›n› yaln›zca bir robot gibi, yar›fl at› gibi gören, kendi h›rslar›n› çocuklar›n›n omuzlar›na yükleyen pek çok anne-baba da ne yaz›k ki, s›n›fta kalman›n bedelini çok a¤›r biçimde ödüyorlar. 138

BD HAZ‹RAN 2010

‹flin gerçe¤i, s›navlar yaln›zca okullarla s›n›rl› de¤il elbette, tüm yaflam›m›z süresince hepimiz zorlu s›nav dönemlerinden geçiyoruz. Yaflam, gücümüzü s›namak istercesine ard› ard›na s›ral›yor en a¤›r sorunlar› karfl›m›za. Kimi zaman ciddi sa¤l›k sorunlar›yla yüzlefliyoruz, kimi zaman hiç hak etmedi¤imiz biçimde özgürlü¤ümüz k›s›tlan›yor, kimi zaman ifl-efl-dost iliflkilerinde hiç beklemedi¤imiz düfl k›r›kl›klar› yafl›yoruz. Bu zor anlarda çevremizdeki kiflilerinde “çocuklar› s›nava girecek anne-babalar “ örne¤i, önemli bir dostluk s›nav›ndan geçtiklerini düflünüyorum. Zorlu dönem öncesinde hemen her gün görüfltü¤ümüz, en yak›n›m›z

Özellikle belli bir yafl› geçtikten sonra insan befl dakikas›n› ay›raca¤› kiflinin ya da u¤runa bir damla gözyafl›n› ak›taca¤› kiflinin ona de¤mesini bekliyor. dedi¤imiz kiflilerin bir bölümü bu s›navda kal›rken, kimi zaman hiç yüzünü bile görmedi¤imiz dostlar, sevgileri, ilgileri, içtenlikleriyle bir anda s›ralamada en öne geçiyorlar. Ara s›ra iyi bir temizlik yapmak gerekiyor dostluklar konusunda. Özellikle belli bir yafl› geçtikten sonra insan befl dakikas›n› ay›raca¤› kiflinin ya da u¤runa bir damla gözyafl›n› ak›taca¤› kiflinin ona de¤mesini

Ya da, iflin asl› kan ba¤› ya da s›k görüflmenin en önemli ölçü olmad›¤›, duyarl› insanlar›n kilometrelerce öteden birbirlerinin yüreklerine dokunabildikleri mi? bekliyor. Yüzeysel iliflkilere bol keseden zaman harcamamay› ö¤reniyor. Geçen ay meme kanseri flüphesiyle bir ameliyat geçirdim. Pataloji raporumun olumlu ç›kt›¤›n› ö¤reninceye dek, yaflamla ölüm aras›ndaki o ince çizgide duyumsad›m kendimi. Bunu daha önce trafik kazas› geçirerek aylarca yatmak zorunda kald›¤›mda da deneyimlemifltim. Bir kez daha, “Bu iflte bir çeliflki yok mu? “ diye sordum kendime. Kimi zaman "en yak›nlar›m›z" olmas› gerekenler bize "en uzak" olanlar m›? Ya da en uzak görünenler asl›nda bizi en iyi anlayanlar m›? Ya da, iflin asl› "kan ba¤› ya da s›k görüflmenin en önemli ölçü olmad›¤›, duyarl› insanlar›n kilometrelerce öteden birbirlerinin yüreklerine dokunabildikleri mi?" fiimdi ikinci kez zorlu bir s›nav sonras›nda, s›k› bir temizlik yap›yorum çevremde. Kimilerine usulca “elveda “derken, vefal›, gerçek “karagün” dostlar›na ömürlük yer aç›yorum yüre¤imde. Sevgili ö¤renciler, girece¤iniz SBS, ÖSS, ÖSYS, ad› her ne olursa olsun,

hiçbir s›nav “Siz”den daha önemli de¤il. Sevgili anne babalar, çocuklar›m›z› s›nava haz›rlarken, bizlerinde zorlu ve önemli bir s›navdan geçmekte oldu¤umuzu asla unutmayal›m lütfen. Yaflamda hiçbir fley çocu¤umuzun kendisinden daha önemli de¤il. Sevgili anneler, orta yafl üzerindeki ya da ailesinde kanser tan›s› konmufl yak›nlar› olan bayan okurlar›m, düzenli olarak sa¤l›k kontrollerimizi yapt›rmay› unutmayal›m lütfen. Meme kanserinde erken teflhisin yaflamsal önem tafl›d›¤›n› ben çok iyi kavrad›m. Lütfen, sa¤l›¤›n›z› flansa b›rakmay›n.

Ve son söz flu an yaflam›n›n en zorlu

dönemini geçiren, ciddi sa¤l›k sorunlar›yla mücadele eden, haks›zl›¤a u¤rayan, özgürlü¤ü k›s›tlanan, onurlu bir yaflam s›nav› veren okurlar›m›za; bu s›nav› da baflar›yla geçece¤inize, sizi yürekten seven dostlar›n›z›n oldu¤una inanc›n›z› bir an olsun yitirmeyin lütfen. Yaflamdaki bu zorlu s›navlar, bizi güçlü k›lan, en önemli ö¤retiler bizim için. Yar›nlar›m›z›n, dünden ve bugünden daha ayd›nl›k olmas› dile¤iyle. • nuraybartoschek@butundunya.com.tr 139


BD HAZ‹RAN 2010

HER YAfiTAK‹ ÇOCUKLAR ‹Ç‹N Ali Murat Erkorkmaz

2 3 1 9

5 6 7

Bilimciler Dünyay› ‹kiye Yararke n

6 3 1 4 6 9 7

8 8 5 1 3 4 7 1

6 4

2 8 3

Cern’de yapılan ünlü “Big Bang”, yani bizim dilimizde “Büyük Patlama” deneyini henüz duymamış olan varsa aman sakın bu yazıyı okumasın. Meraksızlığı içinde sığındığı ve güven bulduğu pasif, huzurlu, ve değişmez dünyası zedelenebilir.

Sudoku Yapamayanlar ‹çin

2

5 9 7 7 8 5 6

4 5

1 7 8

4 2 5

8 4 5

9 9 3

9

6 1 9 5 4 8

Sudokusuz Yapamayanlar ‹çin

140

nsanlar›n büyük ço¤unlu¤u yaflamlar›n›n oldu¤u flekilde kalakalmas›ndan büyük huzur duyarlar. Anne, baba, kardefl, arkadafl ve ev hayvanlar› gibi yak›n temasta olduklar› canl›lar›n yafllanmadan öylesine yaflamalar›n› kim istemez ki? Sa¤l›kl› ve mutlu yaflamlarda bu böyle olabilir ancak savafl yaflayan toplumlar, yak›n› hasta olanlar, evlenme hevesinde olan gençler, hamile kad›nlar›n böyle düflündüklerini hiç sanm›yorum. Onlar olsa olsa bir sonraki özlenen etaba geçip orada

öylecesine kalakalmay› tercih edebilirler. Herkes böyle olsayd› ne olurdu acaba sevgili Dünya’m›z›n hali? ‹yi ki bir tak›m maceraperest “merakl› insan” gözünü budaktan sak›nma-

‹yi ki bir tak›m maceraperest, ”merakl› insan” merak ettikleri konularda derinlere dal›p bize yaflam kalitesi sunuyor.


BD HAZ‹RAN 2010

dan merak ettikleri konulara derinine dal›p bize yaflam kalitesi sunuyorlar. ‹laçlar, uydular, cep telefonlar›, televizyonlar, kitaplar ve milyonlarca ürün, o “merakl› insanlar”ca bizlere arma¤an edilmifllerdir. Toplumun sivri ak›ll› olarak de¤erlendirdi¤i o “merakl› insanlar” sayesinde bugünkü yaflam düzeyimiz var. Tabii bütün bunlar iyi ve kötü yanlar›yla ayn› paketi paylafl›yorlar. Cep telefonlar› ile her istedi¤imiz anda sevdiklerimizle pattadanak görüflebiliyoruz ama ayn› anda beyin elektrik sistemimiz tamiri mümkün olmayan yaralar al›yor. K›pk›rm›z› domatesler, sapsar› m›s›rlar yerken Dünya’n›n genetik haritas›n› asla düzelemeyecek biçimde deforme ediyoruz. Belki de kafl yapar-

Cep telefonlar›m›zla her istedi¤imiz anda görüflebiliyoruz ama beyin elektrik sistemimiz tamiri mümkün olmayan yaralar al›yor. ken göz ç›kar›yoruz ama desem ki size “Vazgeç cep telefonundan” vazgeçer miydiniz? Kurtlu pirinç ay›klamak ister miydiniz? Y›llar önce, bir üniversite ö¤rencisiyken ve Televizyonlar›m›z henüz yay›na bafllamam›flken en büyük e¤lence olan ‘sinema’ya fena halde sevdal›yd›m. O zamanlar filmler tüm Dünya’da oynay›p iyice c›lk› ç›kt›ktan seneler sonra Türkistanbul gezegenine gelip Türk seyircisiyle buluflabilirlerdi. Çok 142

BD HAZ‹RAN 2010

ucuz bilet fiyatlar› halk› ak›n ak›n salon doldurmaya davet ederdi. Oysa o filmlerden daha çok Sinematek’te gösterilen s›rad›fl› filmlerdi benim gözdelerim. Özellikle belgeselleri asla kaç›ramazd›m. Bazen de yat›l› okudu¤um Kad›köy Maarif Koleji’nde Amerikanyal› ö¤retmenlerimizin getirdi¤i 16 mm. Belgesel filmleri yalar yutard›m. Bunlar›n ço¤u ünlü bilim insanlar›n›n yaflam kesitlerini içerirdi. Özellikle Thomas Edison’un belgeseli hala kare kare akl›mdad›r. Adam binlerce patent sahibi. Her konuya merakl›. Ampulu icat ediyor, yetmiyor gidip projeksiyon makinesi yap›yor. Yine yetmiyor, hareketli film oynatan sinema makinesini icat ediyor, yine yetmiyor gramofonu bulup, ses kayd› yap›p, sinemaya ses kat›yor. Ama yine de yetmiyor, gidip Hollywood’daki ilk Film Stüdyosunu kuruyor. Eh, pes be adam. ilimden en büyük ya¤› askerler ç›kart›rlar. Ne hikmetse, birçok bulufl önce militan amaçlara hizmet eder. Belki askerlerin bütçeleri büyük ve tart›fl›lmaz oldu¤undan araflt›rma fonlar› genelde onlardan ç›kar.

B

Bizim ülkemizde de bu böylemi bilemem, ama ABD filmlerinin birço¤u bu tema ile dekore edilmifltir. Askerlik, ister hücum etsin, ister savunsun, öldürmeye endeksli bir meslektir. Bu ba¤lamda da bilimi evlere çiçek dikmek için kullanmaz. ‹nsan sa¤l›¤›na z›t amaçlarda, yaralamalarda, öldürmelerde veya bu alanlarda yard›mc› sanayi olarak kullan›r. Ad›na da genellikle savunma der. Do¤rudur. Ama sonuçta bir çok yeni üremifl bilim, fliddet amaçl› de¤erlendirilir. Asker posas›n› ç›kard›ktan sonra s›ra flirketlerin, daha sonra da halk›n kullan›m›na gelir. Devletler ve devletleraras› dayan›flmalar, bulufllar›n halka ucuza malolamamas›na, önce birtak›m kifli ve kurumlara para kazand›rmas›na gayret gösterirler. Halbuki icatç›lar›n birço¤unun hayali, yapt›klar› çal›flmalar›n insanl›k için de¤erli katk›lar oluflturabilmesidir. Bilimcilerin bir k›sm› da bulufllar›n›

hayatlar›yla öderler. Röntgen ›fl›nlar› baflkalar›n›nkini uzat›rken bulucusu Madam Curie’nin hayat›n› k›saltmam›fl m›d›r? Dünyan›n çevresini küçük bir uçakla geçmeye çal›flan Amelia Earhart

Pasifik okyanusunda kaybolmam›fl m›d›r?

B

irkaç ay evvel ATV Avrupa kanal›nda “Kral ve Ben” isimli bir program›n konu¤uydum. Yaklafl›k 3 saatlik bir programd›. Ben çizgi film, yaz›l›m falan gibi konular üzerine konuflaca¤›m›z› zannederken program›n yap›mc›s›n›n iste¤i üzerine tamamen bilim konuflmak zorunda kald›m. Bilim de ne bilim. Sunucu ciddi bir haz›rlanmayla bana genetikten bigbang’e, gezegenlerin oluflumundan yapay zeka’ya hemen hemen her konuda sorular yöneltiverdi. Üstelik bu sorular› sorarken derin derin yan›tlar istiyordu. Yani Cern’deki hadron çarp›flt›rmas› s›ras›nda ortaya ç›kacak ›s›n›n ne kadar oldu¤undan, kuantum fizi¤inin temel hesaplanma metodlar›na, genetik biliminin gelece¤inin detaylar›ndan insan beynindeki neron yap›laflmalar›na kadar her alanda s›k› bir s›nav yedim. Afl›r› merakl› bir kiflili¤imin ve ciddi bir her türlü bilimsel dergi-kitap tüketicisi olmam›n avantaj›yla att›m tuttum art›k. Meydan› bofl bulunca her dedi¤im kanun oluverdi. Tam koyunun olmad›¤› yerdeki keçinin Abdurrahman Çelebi olmas› misali. Do¤al olarak bütün bu konular› derinlemesine bilmemin imkan› yok. Ne kadar okusam da o konunun uzman› bir bilim insan› gibi ahkam kesmem olanaks›z. Bu yüzden at›p tutarken bir yandan da kendi kendime “o¤lum, destekli at, seni sadece düz vatandafl dinlemiyor, profesörler, uzmanlar ve gerçek bilim uçuklar› da ekran bafl›nda olabilirler” diyordum. Halk›n anlaya143


BD HAZ‹RAN 2010

BD HAZ‹RAN 2010

bilece¤i boyutu terketmemeye çal›fl›yordum ama gelen sorular öylesine derindi ki ve ben de yan›tlar› bilebilmenin verdi¤i sarhoflluk hazz› ile öylesine doldurufla gelmifltim ki tutabilene aflkolsun. Daha bir soruyu yan›tlamay› bitiremeden bir baflka soru kale duvarlar›mda patl›yordu. Dedim ya, iyi ki iyi bir bilim okuyucusuydum. Gel de okumaya inanma. rogram son zamanlarda yap›lanlar gibi ister istemez Compishco ile bitti. Bilmeyenler için bir hat›rlatma, Compishco benim gelifltirdi¤im bir insan simülasyon yaz›l›m›. Düflündü¤üm bafl›ma geldi. Yay›ndan befl on dakika sonra bilgifllerim mektup ya¤muruna tutuldu. Gelenlerin ço¤u gençlerden ve vatanseverlerdendi. Bana Türkiye’den ç›kt›¤›m için ve Türkiye’de kald›¤›m için teflekkür ediyorlard›. Onlar›n mektuplar›n›n ço¤unu gözlerim yaflararak okudum. Ama beni dehflete düflüren, Dünya’n›n dört bir yan›nda yaflayan bilim insan› Türklerden gelenlerdi. Amerika Birleflik Devletleri’nin en büyük kurumlar›n›n biri

P

144

olan General Electric firmas›n›n araflt›rma gelifltirme baflkan›’ndan tutun da Rusya’da bir üniversitenin dekan›na kadar yüzlerce gerçek bilim insan› da beni yüreklendiren mesajlar atm›fllard›. Davet ediyorlar, her konuda yard›ma haz›r olduklar›n› bildiriyorlard›. Onlar›n mektuplar›n› gözüm yaflararak de¤il, art›k salya sümük a¤layarak okudum. Birço¤u telefonlarla aray›p kutlad›lar. Ben kendimi o kadar yüklü bulmuyordum, bulam›yordum. Yine dedi¤im gibi, benim bilgim okumak ve interneti kurcalamak üzerine idi. Evet, zaman›nda Nasa’dan Sony’e birçok dev kuruluflla projeler yapm›flt›m ama bu benim her konuda uzman oldu¤um anlam›na gelmezdi. Herhalde insanlar daha çok benim bu kadar farkl› konuyu merak etmemden etkilenmifllerdi. Ama esas anlatmak istedi¤im bu de¤il. Bilin bakal›m o gece ne oldu. Kanal›n genel müdürü gece saat 11:00 de aray›p program›n izlenme rekoru k›rd›¤›n› söyledi. Bir bilim prog-

ram› onca kalça göbek gösterimi varken önceli¤i almay› baflarm›flt›. ‹flte ilginç olan buydu. ‹flte inan›lmaz olan buydu. ‹flte heyecan verici ve güzel olan buydu. Bu Türkiye’nin gelece¤inin garantisinin müjdesiydi. Program istek üzerine defalarca, defalarca yay›nland›. Her defas›nda da hem gençlerin hem de bilim insanlar›n›n ilgisini çekmeyi baflard›. Demek ki bizim insan›m›z da herfleye ra¤men, büyük televizyonlar›n, büyük dergilerin, bas›n›n büyük k›sm›n›n ve internetin yay›nlar›na yan›t verircesine yüzünü gelece¤e çevirmeyi baflarabiliyordu. Okulumun giriflinde yazan “Hayatta en hakiki mürflit ilimdir” cümlesi her zamaninden çok geçerli san›r›m. Mustafa Kemal Atatürk bofluna Mustafa Kemal Atatürk olmad›. Hurafe yerine bilime uzand›. Bilim insanlar› yetifltirmek bir yana, bilim kitaplar› yazd›. Yaflama teokrasi de¤il bilim penceresinden bakt›.

imdi gelelim konu bafll›¤›m›za. ‹sviçre’deki ünlü Cern deneyi bilim insanlar›n› ikiye ay›rm›fl durumda. Bir k›sm› bu deneyin evrenin oluflumunun aç›klanmas› ad›na önemli bilgiler sa¤layabilece¤i, atomun alt parçac›klar›n›n bulunmas›yla gelifltirilebilecek teorilerle, ›fl›nlanmadan komünikasyona kadar birçok konuda yeni aflamalar›n kaydedilebilece¤ini söylüyor. Di¤erleri ise onlar› Tanr› Parçac›¤›n› aramakla suçlay›p, bilinmezin bu kadar didiklenmesi sonucu yeni bir big-bang oluflturabileceklerini söylüyorlar. Hatta radikal bir kesim, ç›kabilecek enerjinin sürpriz yaparak b›rak›n

Dünya’y›, evreni bile katlayabilecek güçte olabilece¤ini düflünüyorlar. Bilinmeyeni ararken bilinen fizi¤in yetersizli¤inden korkup en iyisi hiç kurcalamamak gerekti¤ini düflünüyorlar. Apollo 11’in uçuflu s›ras›nda Neil Armstrong ve Edwin Aldrin’in koltuklar› alt›ndaki iki bilgifller yerden 5 santim ayr›ld›ktan sonra tüm uçuflu yönetiyorlard›. ‹kisinin kapasitesini toplasan›z, binle çarpsan›z bu günün bir

Atatürk, bofluna Atatürk olmad›. Hurafe yerine bilime uzand›. Bilim insanlar› yetifltirmek bir yana, bilim kitaplar› yazd›. hesap makinesinden bile zay›ft›. Teknoloji bugüne göre çok çok yetersizdi, uzay›n derinli¤inde ne oldu¤u, hangi tehlikelerle karfl›laflabilecekleri bilinmiyordu ama gittiler. Gittiler ve döndüler. Ne uzayl›lara yem oldular, ne de din safsatalar›na. Aya inip yürüdüler. O sayede oluflan “bilim” bize iletiflimden g›daya birçok alanda geliflmeler sa¤lad›. Bu ba¤lamda onlar birer Magellan, birer Christopher Colombus idiler. Yaflamlar›n› bilim u¤runa tehlikeye att›lar ve tarihe yaz›ld›lar. Cern çal›flmalar›n› yapan ekip de alanlar›nda birer Magellan, birer Colombus olacaklar. Tarih onlar› da kucaklayacak. Belki istedikleri sonuca ulaflamayacaklar, belki de gerçekten tüm evren için tehlike oluflturacaklar ama bilim bu tür maceralara girmeden ilerleyemeyece¤i için ve mutlaka ilerlemesi için hepsini sayg›yla alk›fll›yo145


BD HAZ‹RAN 2010

rum. Dar›s› bizim gençlerin bafl›na. Bahsetti¤im televizyon program› bana yak›n zamanlarda bizim bilim insanlar›m›zdan bir ç›k›fl olabilece¤ini müjdeliyor. Üniversitelerimizin yetersizliklerine, devletimizin bilime bak›fl aç›s›na, hurafelere, paras›zl›klara ra¤men birkaç sivri ak›ll› genç bir akflam haberlerde görünüp “B›rak›n Cern’deki deneyi, bak›n biz ne yapt›k” deyip flapkalar›m›z› uçurtacaklar. Bilim Oscar’-

lar›n›, Nobel’lerini s›rtlay›p getirecekler. “Ne ekersen onu biçersin” diye bir atasözümüz vard›r ya, ne kadar gerçektir. Çocuklar›m›z›n ruhuna bilim afl›layabilirsek, geliflmifl devletler tribününe oturabiliriz. Yoksa sat›n alan köle devlet konumundan asla uzaklaflamayaca¤›z. Kimbilir, bir gün belki bizim çocuklar›m›z da evreni ikiye katlama pahas›na tarihe geçmeyi baflar›rlar. • alimuraterkorkmaz@butundunya.com.tr

MEMLEKET ÖZLEM‹ ‹lyas Halil

Limon Çiçeklerinde

UYGARLI⁄IN BEfi‹⁄‹ ANADOLU s›“ ad› verilen bir tatl›d›r ve aflure ad›yla günümüzde de yap›lmaktad›r.

Tarihte ilk üniversite Anadolu’da Harran’da kurulmufltur.

•Ünlü Truva savafllar› Ça-

•Julius Caesar ünlü “Gel- •Antalya’daki Aspendos

dim, Gördüm, Yendim “ nakkale’ye 32 km uzakl›¤›n- sözlerini Kuzey Anadoluda daki Truva flehrinde oldu. zorlu Pontus krall›¤›n› ele ‹nsanlar taraf›ndan ilk infla geçirdi¤inde söylemifltir. edilen kilise Antakya’dad›r.

Aç›k Hava Tiyatrosu, en iyi korunmufl Roma tiyatrosudur.

•Antalya Müzesi 1988

•‹nsanl›¤a iliflkin bilinen en

Y›l›nda Avrupa Konseyi taraf›ndan Avrupa’daki en iyi müze seçilmifltir.

eski yerleflim birimi Çatalhöyük’tür.

•Sultanahmet meydan›nda bulunan Milenyum tafl› bir zamanlar dünyan›n s›f›r meridyen noktas›yd›.

•Antik dünyan›n en tan›nm›fl iki yeri Efes ve Halikarnas Türkiye’dedir.

•Nuh’un gemisinin A¤r› da-

•Meryem Ana’n›n son gün- •Dünyan›n en büyük anfora lerini geçirdi¤i, tüm dinler

ve cam müzesi, Bodrum ¤›nda oldu¤una inan›lmak- taraf›ndan kutsal say›lan evi Kalesi içinde yer alan Efes’tedir. tad›r. Bodrum Müzesidir. Nuh’un gemisinde yenilen “Turkuaz” rengi ad›n› Ege Çeviri: son yemek “Nuh’un çorba- denizinden alm›flt›r. NURAY BARTOSCHEK 146

Binbir masalımsı gece önce. Bir kadın uykusundan uyanıyordu yatağında. Çölde kum yalnızdı. Denizde dalga sanki, göğsü kalkıyor iniyor nefes alıyordu. Yoklukta, derin çukur ilgi çekici. Aktı. Yasemin sanki. Tablo: Nadide Akdeniz (Yazar›n kendi koleksiyonundan)

Yel, ›l›k ç›plakl›¤›n›. Günefl kuyu karanl›¤›n›. Su, çatlam›fl susuzlu¤unu. Okfluyor. Uyand›r›yor. Islat›yordu. Kad›n binbir masal. Binbir gece önce. Topraksal bir sevifle uyan›yordu. Sevinci anlayacakt›. Merak giderecek. Yaln›zl›ktan kurtulacak. Ço¤alacakt›k. Bir masal›ms› y›ld›z dolu gece önce. Yeni bir varl›k uyan›yordu yata¤›mda. Her ürpertide bir yeri kad›na dönüyor,

bir dal› kolu renk buluyor, iki memesi ar› kovan› bal doluyor. Vücudunda uyuyan hayat, Yelin nefesine, Güneflin s›ca¤›na Su sesine uyan›yordu. Bir rüya gerçek oluyor. Dünyam›z ya bafltan. Ya bir daha var oluyordu. * Gözünü açmadan kad›n›n narin eli kendini arad›. 147


BD HAZ‹RAN 2010

Neye dokundu¤unu anlamad›. Ne tuttu¤unu bilemedi. Sol eliyle sa¤ memesini tutmufltu. Eli süte buland›. Ne oldu¤unu bilemedi. Dokunmak heyecan verdi. Dokunan›n ve dokunulan›n ayn› oldu¤unu sezdi. Merak›na sevindi. Sevincine mutlu oldu. Bu Ben’im dedi. Var oldum dedi Kendime yer ve görev buldum dedi. Gözlerini acti. Karfl›s›nda su k›m›ldamadan duruyordu. Günefl çok ›fl›kt› ›s›t›yordu. Yel çocuk sessiz bak›yordu. Merak, var olman›n kan›t› dedi. Genç kad›n yata¤›ndan kalkt›. Durgun suda kendine bakt›. Gülümsedi. Ego est. Femina est. Dedi. * Bundan böyle ad›m Toprak Turab. Beni kimin merak edece¤ini biliyorum. Dedi Bana benzer biri. Beni Adem. Görünce beni, anlam›yacag›n›. Merak etmesi gerek. O ve ben. Biz. Birbirimizin eksi¤ini sevece¤iz. Büyük Varl›k. ‹çimde kaynayan lavan›n nedenini anlayaca¤›m. Emrini yerine getirece¤im. Olay›n bafl›y›z. * Ben Hvaten ast. Hatunum ba¤›raca¤›m içimde renkler kokular. Bitkilerin çiçeklerin. Sevifleceklere Yasemin kokulu yatak verece¤im. 148

Y›llar›n› paylaflacaklar› Çiçek yapra¤› yorgan ile örtece¤im. Yorgun ikinin dedikodu özlemi giderecek yast›k verece¤im. Güneflin bat› ›fl›klar›n› söndürecegim. Uykular› gelince. * Ben art›k Hvaten Toprak hatun Bu’dan bustan Renklerden ba¤ bahçe Renk ses kokular› Bulmaca parçalar›m› Birlefltirip Her nevruz genç olaca¤›m. * Büyük varl›k merhaba. Büyük bir ifl görev var önümüzde Bana, bak›nca bilinçle flafl›racak bir Err ver bana. Sabah güneflinde ö¤le s›ca¤›nda ikindi ya¤murunda Nikahla kalabal›¤a ad›m atal›m. * Femina difli kokumu alan Kelebeklerimi ar›lar›m sevecek Err yoldafl›m Bir yerini üçe böl büyük varl›k. ‹lki Yel olsun. Essin. Kanats›z kufl Kokum aras›n kokum da¤›ts›n Di¤eri Su akar, aks›n da¤lardan ›rmak sanki Kuyumu sevinç ile doldursun deyu Oteki ›fl›l ›fl›l günefl ›fl›k Kad›nl›¤›m› görsün. Is›ts›n deyu * Her gün bat›m›nda

Beyler efendiler diyece¤im Hatun beklerim sizi Limon çiçe¤i ile ifliniz var derim. • ilyas.halil@sympatico.ca


BD HAZ‹RAN 2010 BD HAZ‹RAN 2010

YARININ BÜYÜKLER‹ Gönderi adresi: Sedef Cad. 2446 Ada, 1. Parsel, A Blok, Kat: 3, Da: 16, Ataflehir, 34750 ‹stanbul e-posta: butundunya@butundunya.com.tr (e-posta ile gönderece¤iniz fotograflar›n 150 KB’den fazla olmamas›na lütfen özen gösteriniz.) Ozan Cem Öztürk, Artvin

Azize Do¤a K›l›nç, Adana

Ela Alt›nörs, Ankara

Ömer Batuhan Y›ld›z, ‹zmit 150

Duru K›l›nç, Adana

Hikmet Kazdal, ‹stanbul

Baran Ülgen, ‹stanbul

An›l Ekin Su Abdullah, Tarsus

Deniz Alt›ntafl, Ankara

Zeynep Bektik, Adana

Aleyna Gökçe Baflar, Manisa

Çi¤dem Deniz Özan, Kütahya

Deniz Aktafl, Ankara

Dila Yalç›n, Ordu

Ecem Ö¤üt, Adana

Büflra Kahveci, Rize

Ezgi Su Bölen, Sivas

Dersu Cilasun, Ankara

Serra Tekinbafl, Ayd›n

Bekir Do¤an Kencik, Bal›kesir 151


MANTIK B‹LMECES‹

KARELER VE RAKAMLAR

Prof. Dr. Yüksel Bozer

Cahit Batum •S›f›rdan, dokuza kadar olan rakamlar› kullanarak afla¤›daki ifllemleri çözünüz. •Her farkl› flekil bir rakam› göstermektedir. •0-9 aras›ndaki rakamlar her iki grupta farkl› flekillerle simgelenmektedir.

1

Befl sanatç› de¤iflik flehirlerde çekimi gerçekleflen befl farkl› dizi film ve sinema filminde çeflitli roller ald›lar. Afla¤›daki ipuçlar›na dayanarak bu kiflilerin ad›n›-soyad›n›, hangi filmde rol ald›¤›n› ve çekimlerin hangi flehirde gerçekleflti¤ini bulunuz. F›rt›na, Karanl›k ve Vicdan dizi filmdir.

rol almad›lar. 2- Eylül Ak›n dizi filmde rol ald›. 3- Karanl›k isimli film Do¤u’da çekiliyordu. 4- Zeynep’in soyad› Görgülü de¤ildi ve O çekimler için Rize’de bulunmuyordu. 5- Vicdan’da rol alan Sayg›n, Caner de¤ildi. O çekimler için Denizli’deydi. 6- Bilgin’in rol ald›¤› filmin çekimleri ‹zmir’de gerçeklefliyordu, ancak bu film ihanet de¤ildi.

‹PUÇLARI: 1- Ne zafer ne de Atak Mardin’de çekimi gerçekleflen Aflk isimli filmde

Denizli

Urfa

Mardin

Rize

‹zmir

Vicdan

Karanl›k

‹hanet

F›rt›na

Aflk

Ak›n

Sayg›n

Atak

Görgülü

Bilgin

Soyad›

Sevcan Zafer Eylül Caner Zeynep ‹zmir

2

Rize Mardin Urfa Denizli Aflk F›rt›na ‹hanet Karanl›k Vicdan

Ad›

Soyad›

Film

fiehir

Çözümler 149. sayfadad›r. yukselbozer@butundunya.com.tr 152

Çözümler 149. sayfadad›r. 153


SATRANÇ DÜNYA fiAMP‹YONLU⁄U: ANAND 6,5- 5,5 TOPALOV

Mustafa Y›ld›z ÜNLÜ SATRANÇ USTALARI:

11

Topalov-Anand, 1. Oyun

Paul KERES

1916'da Estonya'da do¤du. Dünya Birincili¤i maçlar›nda ve birçok uluslararas› turnuvada oynad›. Keres, özellikle aç›l›fllar sahas›nda seçkin bir teorisyendi. Üç ciltlik ''Satranç Aç›l›fllar› Teorisi'' adl› eseri dünyaca tan›nm›flt›r.

Paul KERES

Dünya fiampiyonlu¤unu k›l pay› kaç›rm›flt›r. O, her zaman ikincidir. Satranç dünyas›n›n “Veliaht Prensi” olarak bilinir. Birçok turnuva kazand›. 1975'te Kanada'da yap›lan bir turnuvadan dönüfl yolunda öldü.

Keres-Kortchnoj, Moskova, 1952 1.c4 f5 2.Af3 Af6 3.g3 g6 4.Fg2 Fg7 5.Ac3 d6 6.d4 O-O 7.O-O Ac6 (Siyah, e5 haz›rlayarak rakibini afla¤›daki devam yoluna zorluyor.) 8.d5 Aa5 (8...Ae5 9.Axe5 dxe5 10.e4 e6 da oynan›yor.11.dxe6 Fxe6 12.exf5 Pachman'a göre beyaz üstün.) 9.Va4 c5 10.dxc6! Axc6 (10...bxc6 11.Ad4 piyon kazan›r.) 11.Kd1 Aa5? (11...Fd7 ve Kc8 karfl› atak flans›.) 12.c5! Fd7 13.Va3! (13...dxc5 14.Ae5!) 13...Ae8? 14.Fg5! Fe6 15.cxd6 Axd6 (D) 16.Kxd6 Vxd6 17.Vxa5 b6 18.Va4 Fd7 19.Vh4 Fxc3 (20.Fxe7 veya 20.Kd1 tehditleri çok ciddi. Siyah terk edebilir.) 20.Fxe7 Ve6 21.bxc3 Kfe8 22.Ad4! Siyah terk etti.

24.Axf6!! fixf6 25. Kh3 Kg8 26. Kh6+ fif7 27. Kh7 fie8 28. Kcc7 fid8 29. Fb5 Vxe4 30.Kc8! 1-0 Anand-Topalov, 2. Oyun 15…Vxa3 16.bxa3 Anand'›n piyon yap›s›n› bozmas› flafl›rt›c›. 16…A7f6 17.Ace5 Ke8 18. Kc2 b6 19.Fd2 Fb7 20. Kfc1 Kbd8 (Ac6 tehdidinden dolay› Topalov kaleleri de¤iflemiyor.) 21. f4 Fb8 22.a4 a5 23.Ac6 Fxc6 24. Kc6 h5 25. K1c4 Ae3 26. Fxe3 dxe3 27.Ff3 g6 28. Kxb6 Fa7 29. Kb3 Kd4 30.Kc7 Fb8 31.Kc5 Fd6 32. Kxa5 Kc8 33.g2 Kc2 34.a3 Ka2 35. Ab4 Fxb4 36. axb4 Ad5 37.b5 Kaxa4 38.Kxa4 Kxa4 39. Fxd5 Anand, kazan›lm›fl kale oyun sonuna geçiyor. 39…exd5 40.b6 Siyah, kalesiyle geçer piyonu tutmaya kalksa merkez piyonlar›n› kaybeder. 1-0 PROBLEM Mustafa Olgun Ekfli

2# 154

Anand-Topalov, 4. Oyun 23.Axh6+!! Anand, 1. oyunda rakibinin yapt›¤› at fedas›na bu turda karfl›l›k veriyor. 23… gxh6 24.Vxh6 f6 25.e5 Fxg2 26. exf6 Kxd6 27.Kxd6 Fe4 28.Kxe6 Ad3 29. Kc2 Vh7 30.f7+ Vxf7 31.Kxe4 Vf5 32.Ke7 1-0 Anand, 12. oyunu siyah tafllarla kazan›p flampiyonlu¤u elinde tuttu.

mustafayildiz@butundunya.com.tr

OYUN SONU Keres-Lilienthal, 1955

Beyaz Kazan›r Çözümler 149. sayfadad›r.

155


BD HAZ‹RAN 2010

BULMACA Filiz Lelo¤lu Oskay

Bulmacan›n çözümü 149. sayfadadır.

SOLDAN SA⁄A: 1- Fotografta görülen yönetmenimiz.- Birkaç rengin kar›fl›m›ndan oluflan renk, ala. 2- ‹skambilde bir k⤛t.- Notada durak iflareti.Sahte para basan kifli. 3- S›cak esen bir rüzgâr.- Antalya'da bulunan, ülkemizin en uzun ma¤aralar›ndan biri.- Numaran›n k›sa yaz›l›fl›.4- ‹fl, eylem. - Avlanma yeri. - Bir besin maddesi. 5- Boksta yere düflerek maça devam edememe durumu.- Ticari mal. 6- Kutsal tören.Ali Özgentürk'ün bir filmi. - Fas›la.- S›v› kristal teknolojisiyle gelifltirilmifl bir ekran türü. 7- Suudi Arabistan'›n plâka imi. - Yakup Kadri Karaosmano¤lu'nun bir yap›t›. - E¤itici oyun. 8- Buz üstünde kaymak için kullan›lan bir tür ayakkab›. - Yabanc›.- Küçük su kanal›. 9- Önüne geldi¤i sözcü¤e “yeni” anlam› katan bir ön ek.- Eski dilde ayna.- Yabanc› bir uzunluk ölçüsü birimi. 10- Aktinyumun simgesi.- Türk Hava Yollar›'n›n uçufl kodu. - Ateflli silahlarda hedefe do¤rultmaya yarayan alet. - Güzel sanat. 11- Tav›r, davran›fl. - Örgü gereci. Küçük oklarla oynanan bir oyun türü. 12- Ürdün'ün tek liman kenti.- S›v›, mayi. 13- Üzerinde musluk bulunan el, yüz, bulafl›k y›kamaya yarayan yer.Yuvarlak biçimde sar›lm›fl yün. 14- Bir peygamber.- Türlü konularda bilgi veren bir tür y›ll›k.- Oy. 15- Faraziye, hipotezBir olaya tutkuyla ba¤lanan kifli. 16- Hollanda'n›n plaka imi. - Kiloamperin k›sa yaz›l›fl›.- Hava üflemeye yaratan bir gereç. 17- Duman lekesi. - Bir tür pamuklu bez. 18- Do¤u Karadeniz bölgesinde bulunan s›rada¤lar.- Bir nota. 19- Verme, ödeme. - Aidat. 20- Karfl› ç›kma.- Bir nota.

YUKARIDAN AfiA⁄IYA: 1- 19222001 y›llar› aras›nda yaflam›fl, “Ya Devlet Bafla, Ya Kuzgun Lefle” adl› oyunu da bulunan oyun yazar›m›z.- 1898- 1987 y›llar› aras›nda yaflam›fl D grubunun kurucular›ndan olan ressam, yazar ve müzecimiz. 2- Eski dilde yüz.- Güney Amerika'da kurulmufl eski bir medeniyet.-Kraliçe.- Bire ve sadece kendine bölünen say›lar. - Gelecek. 3- Osmanl› Devleti'nde bir görevde eskimifl olanlara verilen unvan.- ‹talya'da bir ›rmak. - Büyükbafl hayvan.- Ayak direme. 4- Antalya'n›n turistik bir ilçesi. - Karadeniz'e özgü küçük bal›kç› teknesi.‹natç›, h›rç›n, huysuz.5- Rutubet.Düflüncesizce her ifle at›lan. - Cinsel isteklerini istimna yoluyla gideren erkek.Briçte kupaya verilen ad. 6-Yeryüzü k›vr›m›- Selçuklularda flehzadelerin e¤itiminden sorumlu kifli.- Yüksek ateflle seyreden, bulafl›c› ve ölümcül virütik bir hastal›k.- Rusça'da evet. 7- Kilovoltun k›sa yaz›l›fl›. - T›nlama.- Yal›yar. 8- Bilgiçlik taslayan.- Mimarl›kta duvarda b›rak›lan oyuk.- Bofl konuflan. 9- Sivas'›n bil ilçesi.'….. Gece' (Reflat Nuri Güntekin'in bir yap›t›).- Baharat olarak kullan›lan kokulu bir bitki.- ‹laç. 10- Bal›klardan dilim dilim kesilerek yap›lan salamura..Kufl yuvas›.- Çok ince, arif. 11- Konya ilinde bir baraj.- Bir ilimiz.- Bowlingde lobutlardan her biri. 12- Tanr›'n›n sevgisinden mahrum olan kifli.- Lale devrinin en ünlü flairi. 13- Yetmez miktarda.- “ Sümer ….” (Tiyatro oyuncumuz).- Bir bilgisayar oyunu. 14- “… Pazar›” ( H.R. Gürp›nar'›n bir yap›-t›).- Afacan.- Utanç.- Bir tür tatl› çörek. 15- Kimyada art› uç.- Derece, radde. filizoskay@butundunya.com.tr

156

157


B‹ZE GÖNDER‹LEN K‹TAPLARDAN

Aflk Sanat›

Ovidius Çeviren: Çi¤dem Dürüflken Türkiye ‹fl Bankas› Kültür Yay›nlar›

D

ünya edebiyat›n›n temel tafllar› olan baflyap›tlar› bir biri ard›nca çevrildi¤i baflka dillerden de¤il, özgün dilinden Latinceden Türkçeye kazand›ran Çi¤dem Dürüflken bu kez okurlar› Ovidius ve onun bafl yap›t› Aflk Sanat› ile buluflturuyor. Tan›k oldu¤u ancak görmemesi ve konuflmamas› gereken bir olay hakk›nda susmayan ve bu yüzden Roma'dan Karadeniz'e sürgün edilen Ovidius Karadeniz'den Mektuplar ad›yla bilenen fliirlerini yazd›. Hem de bugünü anlat›rcas›na: “Nas›l kaç›fl›r güvercinler, flu kufllar›n en ürkekleri, kartallardan/ nas›l kaçar yeni do¤mufl kuzucuk lanet kurtlardan,/ öyle dehflete düfltüler k›zlar, dur durak dinlenmeden üzerlerine at›lan adamlardan/ hiç eser kalmad› yüzlerinde önceki renklerinden./ Korku birdir, ama korkunun yüzü bin çeflittir:/ saç›n› bafl›n› yoluyordu kimi, kimi akl›n› yitirmifl, öyle oturuyordu;/ kedere bo¤uldu kimi,

158

sessizleflti, kimi umutsuzca annesine seslendi:/ kimi a¤lay›p yakar›yordu, kimi afallay›p kalm›flt›;/ kimi duruyordu oldu¤u yerde, kimi kaç›yordu;(...) Düflman›n hain ellerine geçirdi¤i bayraklar./ ‹flte intikamc›n›z, yafl› küçük olsa da, ilan ediyor liderli¤ini/ bir çocu¤un dokunamayaca¤› savafla o dokunacak, daha çocuk yaflta (...) Söz ver: söz vermenin ne zarar› var?/ Sözlerle herkes zengin olur./ Umut, bir kez ekildi mi yüreklere, yaflar y›llar y›l›(...) Ama sakl› tut meziyetlerini, çat›p kafllar›n› hemen tart›flmalar yapmaya kalkma;/ S›k›c› konuflmalar olmas›n konuflmalar›nda./ Bir adam hepten budala de¤ilse, nutuk çekmeye kalkar m› hiç narin aflk›na?/ Bilgiç bir üslupla yaz›lan mektuplar genellikle nefret uyand›r›r./ S›radan sözcükler kullan, dilin inand›r›c› olsun, tatl› tatl› da kand›r›rs›n tabii, yan›nda konufluyormuflsun sans›n./ Mektubunu almazsa, okunmadan sana geri dönerse/ bir gün mutlaka okuyaca¤›n› umut et (...)

Gündelik Yaflam ve E¤lencenin Kültürel Tarihi Zeki Tez

Doruk Yay›mc›l›k

BD HAZ‹RAN 2010

S

ürekli bir de¤iflim içinde yaflanmas›na karfl›n gündelik yaflam›n de¤ifliminin insan pek fark›nda olmaz ya da çok çabuk uyum sa¤lar. Daha önceki ça¤larda gündelik yaflam nas›ld› sorusunun yan›t›n› arama ile bafllayan yap›t “Eskiça¤, Ortaça¤” dönemlerini görsel malzemeler eflli¤inde aktar›yor. Osmanl›'da gündelik yaflam ard›ndan tuvalet kültürünü ve ‹slam kültürünün bat›ya etki ve aktar›mlar›n› da gözler önüne seriyor. Hamam kültürünün geçmifline yolculuk yapt›ran yazar bat› ve do¤u dünyas›ndaki temizlik, banyo ve kapl›ca kültürünün dünden bugüne de¤iflim ve geliflimini anlat›yor. Dans konusuna ayr› bir yer veren Prof. Dr. Zeki Tez e¤lence ve flenlikleri, flenlik araçlar›n› dün ve bugün penceresinden gösteriyor. Nevruz konusunu da bilimsel araflt›rmalar›n ›fl›¤›nda irdeleyen yazar Avrupa ve Osmanl›'da Gösteri Sanatlar›n›, Soytar›, Kukla ve Karagöz gelene¤inin izlerini antikça¤dan günümüze sürüyor: “Osmanl›'da Nevruz'a özel bir önem verilmifl hekimbafl›lar hanedan üyeleri ile devlet ileri gelenlerine “nevruziyye” ad› verilen bir macun da¤›tm›fllard›r. Nevruz'un siyasallaflmas›,Türk Gücü kulüpleri arac›l›¤›yla 1913-1914 y›llar›nda kimi illerde 21 Mart günü Türk-Ergenekon Bayram› olarak kutlanmas›yla bafllam›fl, 1922-26 y›llar› aras›nda ise Ergenekon ve Toprak Bayram› olarak kutlanm›flt›r.”

Rus Bas›n›nda Kurtulufl Savafl› ve Atatürk

Devrim Y›llar› Rasim Dirsehan Örs Cumhuriyet Kitaplar›

M

oskova'da Rus Kültür Kanal›'n› izlerken gördü¤ü ve duydu¤u Türk-Rus dostlu¤unun boyutlar›n›n pefline düflen Örs, internette, Türkçe yap›tlarda ve kaynak kiflilerden daha fazla bilgi edinmeye çal›flm›fl. Hiç bir olumlu sonuç alamay›nca Moskova'da kütüphanelere baflvurmufl ve gerisi gelmifl: “Moskova kütüphanelerindeki araflt›rmalar›ma bafllamamla birlikte elimi att›¤›m her bir dergi ve gazete, o y›llardaki TürkRus iliflkilerindeki yak›nl›k-Türk Kurtulufl Savafl›'na gösterilen büyük ilgi ve Mustafa Kemal Pafla'ya gösterilen büyük sevgi ve sayg›y› gördüm. O zamana kadar Türk kurtulufl Savafl› y›llar›n› iyi bilen birisi sayarken bu konuda hiç bir fley bilmedi¤imi görmem ve Türkiye'deki pek çok uzman›n da ayn› durumda oldu¤unu fark etmem ikinci aflama oldu. Milli Mücadele An›t›'nda ‹stiklal Savafl›m›zda yer alm›fl önemli kiflilerin aras›nda “Atatürk'ün emriyle” bir Rus'a yer verildi¤inden Türkiye'nin en ayd›n, en Atatürkçü insanlar›n›n bile yak›n zamana kadar haberlerinin olmamas› da iflte bu söz konusu parantezi iyice ilginç ve önemli yapan ö¤elerden biri.” 159


B‹R FOTOGRAF B‹N SÖZCÜ⁄E BEDELD‹R Gönderi: Oral Erol (Ni¤de)

314 0 8 88

160


S p

9


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.