S p
9
BAfiKENT ÜN‹VERS‹TES‹ KÜLTÜR YAYINI
Bütün Dünya
1 A⁄USTOS 2010
2000
Baflkent Üniversitesi Ad›na Sahibi: Prof. Dr. Mehmet Haberal Yay›n Genel Yönetmeni Mete Akyol Yay›n Genel Yönetmeni Yard›mc›s›: Mehmet Muhsino¤lu Sorumlu Yaz› ‹flleri Müdürü: Gülçin Orkut Görsel Yönetmen: Turgut Keskin Teknik Yap›m Yönetmeni: Faruk Güney ‹flletme Genel Yönetmeni: Sina fien Yay›n Dan›flman›: Yaflar Öztürk Türk Dili Dan›flman›: Haydar Göfer Sanat Dan›flman›: Süheyla Dinç Redaksiyon: Fatma Ataman Düzeltme Sorumlusu: Nükhet Aliciko¤lu Baflkent Üniversitesi’nin bir kültür hizmeti olan Bütün Dünya 2000, Baflkent Üniversitesi kurulufllar›ndan 1. Cadde, No: 77, Bahçelievler, Ankara adresindeki Aküm Reklamc›l›k, Dan›flmanl›k ve Yay›nc›l›k Ajans› Sanayi ve Ticaret A. fi.’nin 3. Cadde, No: 2, Yenimahalle, Ankara adresindeki tesislerinde bas›lm›flt›r.
2
Seçiciler Kurulu: Prof. Dr. Nevzat Bilgin (An›sal Baflkan) Prof. Dr. Ahmet Mumcu Prof. Dr. Solmaz Do¤anca Prof. Dr. Sevil Öksüz Prof. Dr. Ender Varinlio¤lu, Prof. Dr. Okay Eroskay Prof. Dr. Fuat Çelebio¤lu, Prof. Dr. Sedefhan O¤uz, Prof. Dr. Levent Peflkircio¤lu, Necmi Tanyolaç, Kaya Karan, Alaettin Giray, Ayhan Erten, ‹lhan Banguo¤lu, Ahmet Aydede, Manuel Bilos,Cengiz Dolunay Sürekli Yazarlar: Yücel Aksoy, Nuray Bartoschek, Cahit Batum, Prof. Dr. Yüksel Bozer, Haluk Cans›n, Ali Murat Erkorkmaz, Birsen Erkutun, Konur Ertop, Gürbüz Evren, Metin Gören, ‹lyas Halil, Muzaffer ‹zgü, Mehmet Muhsino¤lu, Filiz Lelo¤lu Oskay,Cengiz Önal, Cengiz Özak›nc›, Saniye Özden, Bekir Özgen, Yaflar Öztürk, Erdo¤an Sakman, Songül Saydam, ‹zlen fien, ‹zmir Tolga, Engin Ünsal, Mehmet Ünver, Dr. Mehmet Uhri, Orhan Velidedeo¤lu, Mustafa Y›ld›z Yönetim Merkezi: 10. Sokak No: 45, Bahçelievler, Ankara Tel: (0312) 212 80 16 (pbx) Faks: (0312) 234 12 16 ‹letiflim Adresi: Sedef Cad. 2446 Ada, 1. Parsel, A Blok, Kat: 3, Da: 16, Ataflehir, 34750 ‹stanbul Tel: (0216) 456 27 27 (pbx) Faks: (0216) 456 27 29 Abone Hizmetleri: (0212) 314 08 88 Da¤›t›m: Yaysat Renk Ay›r›m›: Mat Yap›m Bas›m Tarihi: 26 / 07 / 2010 www.butundunya.com.tr butundunya@butundunya.com.tr
BD A⁄USTOS 2010
Bütün Dünya ’DAN S‹ZE Mete Akyol
Hiç akl›mdan ç›km›yor ki Lavoisier Bilenlerimiz, unutmuş olabilir, bilmeyenlerimiz şimdi öğrenebilir. “Bildiğimizin tekrarı” diyenler ise, bağışlasınlar: Kimya biliminin dehası olarak kabul edilen Lavoisier, aslında bir hukukçuydu. Yalnızca bilimsel alanda kalmış, “eylemsiz” bir hukukçu da değildi; hukuku uygulayan, hukuktan yararlanılması ilkesine inanan bir hukukçuydu da...
O
nun bu alanda yapt›¤› ifl,
hukuku gerekti¤i biçimde uygulamayan hukukçular karfl›s›nda dikilmek ve onlara hukuku, uygulanmas› gerekti¤i do¤rultuda uygulayarak göstermekti. Hukukun üstünlü¤üne böylesine sayg› gösterilmesine, günümüzde “ders vermek” deniliyor. Dersin böyle olan›, ö¤retmenin, ö¤rencisine verdi¤i derse pek benzemiyor. Burada ders veren de, ders alan da, ayn› ö¤renimi görmüfl iki meslekdaflt›r. 6
Birinin ötekine verdi¤i ders ise, asl›nda yap›lmas› gerekeni ö¤retmek de¤ildir, an›msatmakt›r. O, iflte böylesi bir “eylemli hukuçu”ydu ve iflte bu nedenle baroya kay›tl› olarak Paris’te avukatl›k yap›yordu. *** Lavoisier, dünyadaki ününü yaln›zca kimya alan›ndaki bulufllar› nedeniyle yapm›fl de¤ildi. Bilimsel gözlemleri üzerine yapt›¤› konuflmalar› da ona büyük ün kazand›rm›flt›.
Kendine özgü bir özelli¤i de, do¤ru oldu¤una inand›klar›n›, çevresindekilerle paylaflmas›yd›. Bu özelli¤i ona da, insanl›¤a da çok pahal›ya mal oldu. Kimya bilimini reddeden ba¤nazlar› gösterip "Bu kelleler hiçbir fleye yaramaz" dedi¤i için tutukland›. O gün sözüm ona yarg›land› ve ayn› gün giyotinle ölüme mahkum edildi. Lavoisier, kafas› kesilmek üzere giyotine götürülmeden önce matematikçi arkadafl› Lagrange'i ça¤›rd› ve onla özel bir görüflme yapt›. Arkadafl›na bir s›r olarak söyledi¤i sözler flunlard›: "Kafam sepete düfltü¤ünde gözlerime bak” dedi. “Gözümü iki kez k›rparsam, insan›n beyni, kafas› kesildikten sonra da bir süre çal›flmaya, düflünmeye devam ediyor demektir…" Lavoisier'nin kafas› kesildi, sepete düfltü ve gülerek gözünü iki kez k›rpt›. u olaydan sonra matematikçi Lagrange önce, onun hakk›ndaki flu son ve de¤iflmez yarg›s›n› aç›klad›: "Lavoisier'nin bu son saniyedeki onurlu duruflu ve bilimsel aray›fl›, bilimselli¤in ve uygarl›¤›n yüzy›llar boyu sürecek meflalesidir” dedi. Sonra da onun, insanl›¤a yapaca¤› daha birçok hizmetlerini engelleyenler için yarg›s›n› ve öngörüsünü bildirdi: “Ama onun, insanl›¤a yapaca¤› daha birçok hizmetlerini engelleyen ba¤naz kafalar ise, içinde bulunduklar› karanl›klardan kendilerini hiçbir zaman kurtaramayacak ve insanl›¤a kötü bir örnek olarak kalacaklard›r…” fiimdi Lavoisier’nin, hukukçu
B
“Lavoisier’nin bu son saniyedeki onurlu duruflu ve bilimsel aray›fl›, bilimselli¤in ve uygarl›¤›n yüzy›llar boyu sürecek meflalesidir. Ama onun, insanl›¤a yapaca¤› daha birçok hizmetlerini engelleyen ba¤naz kafalar ise, içinde bulunduklar› karanl›klardan kendilerini hiçbir zaman kurtaramayacak ve insanl›¤a kötü bir örnek olarak kalacaklard›r…” kimli¤iyle hukukçulara ders vermesi; dört duvar aras›nda bilimsel çal›flmalar›n› sürdürme çabas› ve insanl›¤a yapaca¤› hizmetlerinin engellenmesi, durup dururken akl›na nereden geldi diyebilirsiniz. En yal›n biçimde aç›klayay›m duygular›m›: “Birbuçuk y›ldan buyana hergün, her gece, hiç akl›mdan ç›km›yor ki Lavoisier...” • 7
BD A⁄USTOS 2010
S‹ZDEN B‹ZE Bütün Dünya, Sedef Cad. 2446 Ada, 1. Parsel, A Blok, Kat:3, Da: 16, Ataflehir, 34750 ‹stanbul butundunya@butundunya.com.tr Faks: 0216 456 2729
S
evgili Bütün Dünya, Çok büyük hizmetlerde bulundu¤unuzu biliyorum. Bu hizmetleriniz için tebriklerimi sunar›m. Bir gerçe¤i aç›k aç›k söylemeden geçmek istemiyorum. Türk okuyucular›na yapt›¤›n›z bunca hizmetler aras›nda bence en büyü¤ü, bize çok de¤erli Prof. Dr. Mehmet Haberal'› yak›ndan tan›tman›z olmufltur. Bu de¤erli profesörümüzün büyük bir cerrah oldu¤unu biliyorduk ama, kendisinin dünya çap›nda tan›nan ve say›lan bir bilim adam›m›z oldu¤unu sizin sayenizde ö¤rendik. Onun dünyaca kabul edilmifl de¤erini ö¤rendikten sonra, kendisine aç›k aç›k, göz göre göre cefa çektirilmesi karfl›s›nda kafam›z daha çok kar›fl›yor, üzüntümüz de o derece art›yor. Kendisine yap›lan haks›zl›¤›n bir an evvel son bulmas›n› diliyorum. Sayg›lar›mla, Nahit Çeflmeli, Develi, Kayseri ••• ay›n Bütün Dünya, Bu mektubumu sizin vas›tan›zla, kendisiyle milletçe iftihar etti¤imiz Prof. Mehmet Haberal'a gönderiyorum. Say›n Büyü¤ümüz, Size yap›lan haks›zl›¤›n ölçüsü, s›n›r› yoktur. “Suçum Ne?” diye yazd›-
S 8
¤›n›z kitab›n›z elime geçmedi, fakat bir k›sm›n› Bütün Dünya'm›zda okudum. Suçunuzun ne oldu¤unu siz bilmiyorsunuz ama, ne suçunuz oldu¤unu sizi orada tutanlar da bilmiyorlar. Bilseler, sorarlar, cevap beklerlerdi. Fakat anlafl›l›yor ki siz ya yanl›fll›kla içeri al›nd›n›z, ya da fark›ndan olmadan, kimbilir hangi büyü¤ümüzün tavu¤una k›flt dediniz de oradas›n›z? En k›sa zamanda evinize, ö¤rencilerinize ve hastalar›n›za kavuflman›z› diliyorum. Sayg›lar›m› sunar›m. Sabri Do¤an, Gümüflhane ••• ocalar›n hocas› olarak tan›d›¤›m›z ve bildi¤imiz Prof. Dr. Mehmet Haberal'›n bugün içinde bulundu¤u durumu ilerde tarihimiz nas›l yazacak çok merak ediyorum. Bana kal›rsa bir kifli kuyuya bir tafl att›, flimdi bin hukukçu bu tafl› kuyudan ç›karmaya çal›fl›yor. De¤erli hocam›z›n içinde bulundu¤u durum bence budur. Allah sadece onun de¤il, baflta hukukçular olmak üzere, hepimizin yard›mc›s› olsun. Sayg›lar›mla, Nam›k P›narbafl›, Sivas
H
D
e¤erli hocam›z Say›n Mehmet Haberal'›n “Suçum Ne?” kitab›n› sat›r sat›r okudum. Sonra da, Bütün Dünya'daki özetini de okudum. Savc› onu, “Sen terör örgütü kurdun. fiimdi de o terör örgütünü yöneten bir teröristsin” iddias›yla evini, arabas›n›, hatta ameliyathanesini didik didik arat›p, tutuklat›yor. Ondan sonra bir y›l geçiyor. Bu de¤erli bilim adam›m›za sorgulanmas› s›ras›nda yarg›çlardan bir tanesinin bile terör ve teröristlik konusunda tek kelime soru sormuyor. Ben hukuk fakültesi üçüncü s›n›f›nda okuyan bir ö¤renciyim. Bu “manzara” karfl›s›nda flafl›r›p kal›yorum. Hocalar›m›n anlatt›klar›na m› inanaca¤›m, okudu¤um kal›n kal›n kitaplardaki bilgilere mi inanaca¤›m, yoksa gözlerimizin önündeki hukukla ilgisi olamayaca¤›na inand›¤›m uygulamalara m› inanaca¤›m? Sayg›lar›m› ve selamlar›m› sunar›m. Tekin Gürtunca, Malatya ••• evgili Bütün Dünya'm, Size bir önerim var: De¤erli hocam›z Prof. Dr. Mehmet Haberal ömrü boyu tutuklu kalmayacak ya... Nas›l olsa serbest kalacak. Önerim fludur: Onun serbest kald›¤› günü acaba Baflkent Üniversitesi “Hukuka Sayg› Günü” ilan edemez mi? Her y›l o gün, üniversite bünyesinde anlaml› gün, çeflitli konuflmalar ve hatta etkinliklerle kutlan›r. Bu sayede yeni kuflaklar hukukun önemiyle büyürler, laf aram›zda, hukuk
S
da, “yaln›z olmad›¤›n›” anlar. Sevgi ve sayg›lar›m› bildiririm. Serdar Tunçbilek, Ankara ••• evgili Bütün Dünya Emekçileri ve Düflünürleri, Say›n Cengiz Özak›nc› taraf›ndan yaz›lan Haziran say›n›zdaki “Hitler'in ‹mamlar›” yaz›s› ile Temmuz say›n›zdaki “Hitler'in Papazlar›” bafll›kl› yaz›s›n› okuyunca, hem çok mutlu oldum, hem de çok üzüldüm. Çünkü bu yaz›larda aç›klanan gerçeklerden ne yaz›k ki bugüne kadar haberimiz olmam›fl. Biz tarih bildi¤imizi sanarken, me¤er ne büyük olaylar› görmeden, duymadan geçmifliz de, fark›na bile varamam›fl›z. Bu gerçekleri ö¤renmek bir de, haberimiz olmadan nas›l da kullan›lm›fl oldu¤umuzu ö¤retiyor. Üzüntü duymam›n nedenleri bunlard›r. Mutlu olmam›n nedeni ise, geç de olsa bu ilgilere sahip olmamd›r. “Hitler'in ‹mamlar›”nda oldu¤u gibi “Hitler'in Papazlar›”nda da gözler önüne serilen bir baflka gerçek, büyük devletlerin kendi kiflisel egemenlikleri için oldu¤u kadar, ülkelerinin ç›karlar› do¤rultusunda da din adamlar›n› kullanmalar›d›r. Bu gerçe¤i ö¤rendikten sonra günümüzdeki kimi olaylar› çok daha net görebiliyorum art›k. Bize dünyay› bambaflka özelli¤iyle gösteren Bütün Dünya'ya ve baflta Say›n Cengiz Özak›nc› gibi de¤erli yazarlar›n›za en içten duygular›mla teflekkür ediyorum. Necip Gür›fl›k, Manisa
S
9
Haz›rlayan: Saniye ÖZDEN
Bu ay köflemizi dilimizde yer etmifl yabanc› sözcüklerin karfl›l›klar›na ay›rd›k. Bilginizi s›nay›n.
1 Zeplin (Alm.)
a-Karfl›t b-Uçurtma c-Uçak maketi d-Gazla fliflirilmifl hava tafl›t›
6 Süveter (‹ng.)
a-Suyu f›flk›rtan kuyu b-Kolsuz kazak c-Eklemlerde ses duyulmas› d-‹kiefllilik
2 Ütopik (Fr.)
a-Gerçek b-Rüya görmek c-Karars›zl›k d-Düflsel
11 Observatör (Fr.)
a-Gözlemci b-Rekor K›ran c-Past›rma Ustas› d-S›n›r Teli 12 Agorafobi (Yun.)
7 Zoolog (Fr.)
a-Matematikçi b-Fizikçi c-Hayvanbilimci d-Veteriner
a-Sivri sakal b-Otomobilde diflli ayg›t c-Kuflpalaz› d-Genifl ve aç›k yerlerden ürkme
3 Tüvit (‹ng.)
a-Bir tür kumafl b-Kolye zinciri c-Uzun kollu eldiven d-Ayakkab› f›rças›
8 Pürizm (Fr.)
a-Dilde özleflme ak›m› b-Tuhafl›k c-Sa¤l›k yoklamas› d-‹natç›l›k
13 Voltamper (Fr.)
a-Suyun ak›fl h›z› b-Güç birimi c-Bir element d-H›z ölçen ayg›t
4 fiutör (Fr.)
a-Rakibini flafl›rtan b-Güzel flutlar çeken c-Kale çizgisi d-Futbolda orta alan 5 Bakterist (Fr.)
a-Sözlük yazar› b-H›rs›zlar›n koydu¤u gözcü c-Bakterileri öldüren etken d-Buyrukla yöneten
9 Naftalin (Fr.)
a-Elektronik devre b-Bir antiseptik c-Parfüm d-Tak›mada 10 Rüstik (Fr.)
a-Gözba¤c› b-Köy evi görünüflü veren c-Sokak serserisi d-Y›¤›nlar taraf›ndan be¤enilen
(Fr.) Frans›zca, (Alm.) Almanca, (‹ng.) ‹ngilizce, (‹ta.) ‹talyanca, (Yun.) Yunanca
Yan›tlar: 149. sayfada
14 Urba (‹ta.)
a-Simgeleri tan›yamama b-‹nceba¤›rsak yang›s› c-Üst giysi d-Can çekiflme 15 Öglenagiller (Fr.)
a-Kamç›l› birgözeliler s›n›f› b-Do¤al kalsiyum flüorür c-Flüt sanatç›lar› d-Flu olma durumu
11
BD A⁄USTOS 2010
TÜRK D‹L‹ Orhan Velidedeo¤lu
“Akl›selim”ve “Viyadük” 14
Haziran 2010: Her yaz›s›-
n› engin kültüründen yans›malarla de¤erlendiren Füsun Akatl› Cumhuriyet gazetesinin yaz› ailesine kat›ld› ve bugün ilk yaz›s›, “Zamans›z Yaz›lar” ana bafll›kl› köflesinde yay›mland›. Say›n Akatl›’n›n, her zamanki gibi, be¤eniyle (zevkle) okudu¤um “Is›nma Turu” bafll›kl› bu yaz›s›n›n ikinci bölümündeki sözüyle de bir beklentiye girdim. Bu bölümde, “Dille, Türkçe ile ilgili sorunlar›m›z, dertlerimiz s›k s›k u¤rayacak bu sütuna” duyurusunu yapan Say›n Akatl›, “Bugün bir ikisine de¤inip geçeyim; yol yapay›m kendime. Uzun, derin aç›klamalara girmeksizin bir örnek vereyim” diyerek devam ediyor: “Ço¤unlukla gençlerin, ama bazen hiç de genç say›lmayacak kalem sahiplerinin konuflmalar›nda, yaz›lar›nda ‘akl-› selim insan’dan söz ettiklerini görüyoruz. Yanl›fl, yanl›flla buluflmay› ve saf tutmay› sever! Art›k vazgeçire12
bilirseniz vazgeçirin bu kullan›m› benimseyenleri. Ama dil, kimsenin oyunca¤› de¤ildir. ‘Akl-› selim sahibi insan’ yerine ‘akl-› selim insan’ dedi¤inizde, dilin ne mant›¤› kal›yor, ne grameri. Söyleyeni, yazan› ›srarla uyaral›m.
S
ay›n Akatl›, yer darl›¤› nedeniyle konuya de¤inip geçiyor; ancak son günlerde TV kanallar›nda ve gazetelerde “akl›selim insan” biçimindeki yanl›fl kullan›m çok artt›¤›ndan, daha önce de de¤indi¤im bu konuyu, belgeli¤imden rasgele ald›¤›m birkaç örnekle biraz geniflletmek istiyorum: “Cumhurbaflkan› ile görüflmeye giden Meclis Baflkan› (...), bas›n toplant›s›nda 86. maddeyle ilgili aç›klama yaparken ‘Cumhurbaflkan› akl›selim sahibiyle hareket etmeli... Meclis de akl›selim sahibiyle hareket edecektir’ dedi.” (TRT 1, 17 Ekim 2001) “Mektubumu size biraz gecikmeli yaz›yorum. ‹stedim ki biraz sakinlefliniz, akl›selim olunuz. Çünkü sizi k›zd›raca¤›m.” (Hürriyet,“Not Defteri”30 Eylül 2007)
“Baz› akl›selimler, danalar›, bo¤alar› dozerlere tek aya¤›ndan asm›fl.” (Hürriyet, “Neyi Kaç›rd›k” 23 Aral›k 2007)
‘Akl-› selim sahibi insan’ yerine ‘akl-› selim insan’ dedi¤inizde, dilin ne mant›¤› kal›yor, ne grameri. Uyaral›m ki, duman› do¤ru ç›kmas›n dil yanl›fllar›n›n...” Say›n Prof. Dr. Murat Belge de bir yaz›s›nda bu konuya de¤inerek “... akl› selim, yani ‘sa¤duyu’ bir isim olmaktan ç›k›p bir s›fata dönüfltü: ‘Çok akl› selim adam’ gibi cümleler iflitiyoruz” diye yak›n›yordu.
“Dün bu yaz›y› yazarken yeniden bakt›m, akl› selim bir kullan›c› taraf›ndan düzeltilmiflti bu durum.” (Haber Türk: [Magazin eki] 13 May›s 2010)
“Çamur s›çratmaya çal›flan Güney, her akl›selim gibi operasyonun siyasi bir proje oldu¤unda ›srar eden D.B.’ye ‘M‹T ajan›’ diye iftira att›.” (Cumhuriyet, “Terör ve Toplum” 16 Ocak 2009)
“Hem BDP içinden hem akl›selim Kürt siyasetçiler aras›ndan...”; “Oysa örgüt tüm akl›selim ça¤r›lara karfl›n bildi¤ini okumaya devam ediyor...” (Cumhuriyet, “Terör ve Toplum” 25 Haziran 2010)
*** Örnekler gençlerin de¤il, y›llanm›fl ünlü yazarlar›n da Arapça sözcükler-
den oluflturulmufl bu Farsça terkibi (tamlamay›) ne kadar yanl›fl kulland›klar›n› ortaya koymaya yeter san›r›m. Öncelikle flunu an›msatay›m: Dilimizden düflürmedi¤imiz bir genel kural›m›z var; Türkçe karfl›l›¤› olan bir sözcü¤ün yabanc›s›n› kullanma!.. Bu kural, Türklü¤ünün bilincinde olman›n ve Türkçeye sayg›n›n gere¤idir. Akl-› selim (akl›selim) sözcü¤ünün de Türkçe karfl›l›¤› var: Sa¤duyu. Akl›selim (akl ‘ak›l’ + selîm ‘sa¤lam, do¤ru’ [Osm.<Ar.] ): ‹yi ile kötüyü, do¤ru ile yanl›fl› ay›rma yetene¤i. Akl›selim sahibi insan: Do¤ru karar verebilme yetene¤i olan (kifli). Sa¤duyu (birleflik ad, Türkçe): Do¤ru ile yanl›fl› ay›rma, akla uygun yarg›lara ulaflma yetene¤i. “Akl›selim”in “sa¤duyu” gibi çok güzel ve anlaml› bir Türkçe karfl›l›¤› varken Arapças›n› kullanmaktaki bu direnme niye?.. Yukar›daki örneklerden herhangi birinde “akl›selim” yerine “sa¤duyu” sözcü¤ünü koyarsak, “akl›selim” in kullan›m›ndaki yanl›fll›k daha iyi anlafl›lacakt›r san›r›m. rne¤in, 23 Aral›k 2007 tarihli
Hürriyet gazetesinden ald›¤›m tümceyi flöyle yazal›m: “Baz› sa¤duyular, danalar›, bo¤alar› dozerlere tek aya¤›ndan asm›fl.” Bu tümceye yukar›daki tan›mlar›n ›fl›¤›nda bakarsak, nas›l “baz› sa¤duyular” (akl›selimler), “danalar›, bo¤alar› dozerlere tek aya¤›ndan asm›fl” olabiliyor?.. (!) Akl›selim / Sa¤duyu, olgun kifliler13
BD A⁄USTOS 2010
BD A⁄USTOS 2010
de bulunmas› gereken üstün bir özellik, bir “yetenek” tir. Baz› kifliler bu sözcü¤ü Arapça yazmakta direniyorlarsa, hiç de¤ilse do¤rusunu, “akl›selim sahibi kifli / kifliler” kal›b›n›, kullanmalar› gerekir. ***
S
ay›n Akatl›’n›n de¤indi¤i bir
baflka konu: Viyadük. Diyor ki: “‹kinci rahats›zl›¤›m bir kural›n çi¤nenmesinden, anlam›n bozulmas›ndan kaynaklanm›yor. Dilbilgisi
Bir asalet unvan› olan ‘Dük’ü düflünün. ‘Windsor Dü¤ü, ’Albany Dü¤ü’ diyor musunuz? Öyleyse ‘viyadükü’ diye yazal›m, öyle söyleyelim ki dil ahengimiz bozulmas›n. bak›m›ndan kural›na uygun bir kullan›m da bazen dil duygunuzu, dil sezginizi rencide edebilir. Bence o zaman tercih, ahengi korumak ad›na [için], dil duygusundan yana kullan›lmal›. Çevre yollar›nda köprülerde rastl›yoruz: ‘Sâdâbat viyadü¤ü’, ‘Molla Fenari viyadü¤ü’ yaz›l› koca tabelalar koymufllar. Sözcük: ‘Viyadük’. Anlad›k, sert ünlüyle biten sözcük tak› ald›¤›nda yumuflar; ‘k’, ‘¤’ ye dönüflür. ‘B›çak-b›ça¤›’, ‘yemek-yeme¤i’ örneklerinde oldu¤u gibi. Ama ‘dük’ 14
hecesine ayn› kural› uygulad›¤›m›zda dil duygumuz paramparça oluyor. Bir asalet unvan› olan ‘Dük’ü düflünün. ‘Windsor Dü¤ü’, ‘Albany Dü¤ü’ diyor musunuz, diyebilir misiniz? Öyleyse, ‘viyadükü’ diye yazal›m, öyle söyleyelim ki dil ahengimiz bozulmas›n! ‘Deve yü¤ü’ demiyoruz, ‘deve yükü’ diyoruz de¤il mi? Dil, biraz da kulakta m› flekilleniyor acaba?!” Say›n Akatl›’n›n “viyadük/ viyadükü” sav›na kat›l›yorum; “hukuk/ hukuku” gibi... Bu sözcük ilk kez Atatürk’ün kurdu¤u Türk Dil Kurumunun “Yeni Yaz›m K›lavuzu”nda ( 9. Bask› 1977) “viyadük,-kü” olarak yer alm›flt›r. Kurumun 1983 y›l›nda özerk yap›s›na son verilerek Baflbakanl›¤a ba¤lanmas›ndan sonra 22.4.1987’de kurulan ve eski TDK’nin süre¤i olan Dil Derne¤i de o tarihten sonra yay›mlad›¤› bütün sözlük ve yaz›m k›lavuzlar›nda bu yaz›m biçimini sürdürdü. Baflbakanl›¤› ba¤l› yeni TDK’nin 1985’te yay›mlad›¤› ilk “‹mla K›lavuzu”nda ve ondan sonra yay›mlad›¤› tüm k›lavuz ve sözlüklerde ise yaz›m “viyadük,-¤ü” ne dönüfltürüldü. ‹flte yine, dilde dikkat çekici bir “iki bafll›”l›k... Bütün Dünya dergisinin 2002 Nisan say›s›nda yay›mlanan yaz›m viyadüklerle ilgiliydi. 29 Ekim 2001’de “Cumhuriyet Bayram›” dolay›s›yla bir konuflma yapmam için Devrek’e davet edilmifltim. ‹stanbul’a Zonguldak üzerinden döndüm. Zonguldak-Ere¤li aras›ndaki bütün köprüyollar›n tabelalar›nda “viadük” yazmas› dikkatimi çekmiflti. Oysa, ‹stanbul otoyolu boyun-
ca geçti¤imiz her köprüyolun tabelas›nda sözcü¤ün yaz›l›fl› “viyadük” biçimindeydi. Ayn› devlet kuruluflunun yapt›rd›¤› yollarda nas›l böyle bir ayr›m olabilirdi; bu da m› iki bafll›l›k?... Latince “via” yol, da¤ yolu, geçit; “duct” götürme, ulaflt›rma sözcüklerinden oluflturulan ‹ngilizce “viaduct”, Türkçeye “viyadük” olarak girdikten sonra sözlüklerde “Bir vadi veya nehir üstünden demiryolu ya da karayolunun geçiflini sa¤layan, ayaklar üzerine oturtulmufl yüksek ve uzun bir köprü” biçiminde tan›mland›. Avrupa ülkelerinden bir k›sm›n›n dilleri Latince kökenli. Bu ülkelerin Latinceden yararlanarak yeni sözcükler türetmeleri do¤al. Türkçenin Latinceyle bir ba¤› bulunmad›¤›na göre, 35 sene önce dilimize giren “viyadük”e niçin bir Türkçe karfl›l›k türetilemedi? Türetildiyse, devlet kurulufllar› ve halk bunu niçin benimsemedi ve niye hâlâ köprüyol tabelalar›nda “viyadük” yaz›yor?.. Neden!?.. Yukar›da sözünü etti¤im yaz›mda, sözlüklerdeki bu tan›mdan esinlenerek, “viyadük”e karfl›l›k olarak “köprüyol”u önermifl ve de kullanm›flt›m. Asl›nda benim kabullenemedi¤im bir baflka konu, hiç hofllanmad›¤›m bat› kaynakl› bu “viyadük” sözcü¤ü ile “Molla Güranî” gibi ulvi bir kiflinin ad›n›n yan yana getirilmesiydi. Ne yazm›flt›m o zaman: “Ne dersek diyelim; ama kesinlikle bir karfl›l›k bulal›m ve örne¤in “Molla Güranî köprüyolu” diyelim, ya da oradan “Molla Güranî” ad›n› silelim ki, o yüce kiflinin de ruhu huzura kavuflsun.” •••
29
Haziran 2010: Füsun Akatl› ilk yaz›s›nda on befl günde bir yazaca¤›n› söylemiflti. Bugünkü Cumhuriyet gazetesini elime ald›¤›mda ilk ifl, onun yaz›s›n› aramak oldu; ancak “Bunal›m Hayata Dahildir” bafll›kl› yaz›s›n› hüzünlenerek okudum. Say›n Akatl›, yaz›s›na Nermi Uygur’un “Bunal›mdan Yaflama Kültürü” adl› kitab›na de¤inerek girdikten sonra flöyle diyor: “Tam da Cumhuriyet’te yazmaya bafllam›flken, tam son kitab›m›n son okumalar›n› yaparken, hatta tam umut yeflertirken yakalad› beni “bunal›m”. ‹ki haftad›r yo¤un bak›mday›m. Solunum açl›¤› içinde bir enfeksiyonla mücadele ediyorum. Daha ikinci yaz›da m›z›kç›l›k etmek istemedim. ‹kinci defad›r ki yaflama geri dönüyorum. Buraday›m ama bunal›mlar›m elbet peflimi b›rakm›yor. Hastal›¤›m›n d›fl›nda da bunal›mlar›m var. Ülkemin yurtsever ayd›nl›k insanlar› ile paylaflt›¤›m›z bunal›mlar.” (...) “ Bunal›m yaflant›s›, geçmifli yads›maktan çok, gelece¤i geçmiflten baflka türlü var etmekte kendini gösterir, diyor Nermi Uygur. ‹lhan Selçuk iflte tam böyle biriydi: Bir bilgeydi. Yaflam› boyunca karfl›s›na ç›kan kendi bunal›mlar›n› yorumlay›fl› ve yans›t›fl›yla farkl›yd›, büyüktü. Çok ac›lar çekildi. ‹lhan A¤abey art›k bu ac›lar›n ötesine geçti. Geçti ama...” “(‹lhan) A¤abey, güzelim, bir mendil niye kanar?/ Difl de¤il t›rnak de¤il bir mendil niye kanar? / Mendilimde kan sesleri (Edip Cansever)” “Sanatç›lar›n duyarl›¤›, ayd›nlar›n sorumlulu¤u, düflünürlerin kavray›fl› bir yanda; öte yanda onlar›n bunal›m15
BD A⁄USTOS 2010
BD A⁄USTOS 2010
lar›n› koyultan keyif ehilleri... ‹kinciler ne bunal›m› yaflarlar, ne hiçbir yüksek de¤er tan›rlar. ‘‹nsan’ için ne büyük kay›p, ne büyük eksiklik!” Say›n Akatl›’n›n flu son sat›rlar› bana, Latin yazar Plautus’un bir sözünü an›msatt›: Homo homini lupus (‹nsan, insan›n kurdudur).(*) Hiçbir hayvan kendi cinsinden olanlara eziyet etmez, hattâ öldürmez; insan d›fl›nda... (*) ‹lk kez Plautus’un (‹Ö 254-184) yap›tlar›nda görülen bu söz sonradan Bacon (1220-1292) ve daha çok da Hobbes (15881679) taraf›ndan de¤erlendirilerek yayg›nlaflt›r›lm›flt›r.
5 Temmuz 2010: Bu sabah Cumhuriyet gazetesini elime ald›¤›mda ilk sayfada Füsun Akatl›’n›n foto¤raf›... ve ac› haberle sars›ld›m. Türk kültürüne; edebiyat›na, tiyatrosuna katk›lar›yla ünlenen Akatl› da “‹lhan A¤abey”i gibi, art›k bu ac›lar›n ve bunal›mlar›n ötesine geçmifl... Her ölüm erkendir. Füsun Akatl›’n›n ölümü ise çok erken... Altm›fl alt› yafl nedir ki? Bir felsefecinin, bir edebiyatç›n›n, bir tiyatro emekçisinin, bir düflün insan›n›n en olgun ça¤›... Sanat dünyam›z için büyük kay›p. Ifl›klar içinde yats›n!.. • orhanvelidedeoglu@butundunya.com.tr
*** Doç. Dr.
Ayflegül Y›lmaz uyar›yor!
ELEKTROMANYET‹K ALAN
Elektromanyetik alan konusunda doktora yapm›fl bir bilim insan›ndan uyar›lar:
•
Dizüstü bilgisayarlar› asla kuca¤›n›zda, dizinizin üstünde kullanmay›n.
•
•
"Yatak odalar›nda televizyon, bilgisayar ya da cep telefonu bulunmas› ola¤anüstü zararl›d›r. Gözle göremedi¤imiz elektrik yüklü parçalar havada as›l› kal›rlar. Saatlerce havaland›rsan›z bile tam olarak ortamdan süpürülmezler. Her nefesinizde ci¤erlerinize bu parçalar› çekiyorsunuz demektir.
•
Lazer yaz›c›lar ozon gaz› üretirler. Uzmanlar kanser ve ba¤›fl›kl›k sistemi hastal›klar›n›n, manyetik alan›n zay›flatt›¤› bünyelerde olufltu¤unu söylüyorlar.
• Bilgisayar kasan›z› bedeninizden uzak
tutun. Kablolar› uzun tutarak çevrenizdeki bofl alan› uzat›n. Örnek: Bluetooth kablosuz ba¤lant›s› için HP firmas›n›n resmi kitap盤› "sa¤l›¤›n›z için bir metreden k›sa mesafede Bluetooth kullanmay›n" diyor. Mutlaka kablolu mouse kullan›n. Uzun süreli klavye ve ”mouse” kullan›m›, bilekleri ve eli deforme etmektedir. Sürekli ayn› hareketlerin tekrar›yla oluflan eklem rahats›zl›klar› ve ”tekrar eden hareket sendromu” ciddi sonuçlar› olan ve ameliyat gerektirebilen hasarlar verirler. 16
• •
Mümkünse ince LCD ekranlardan al›n. Radyasyon seviyeleri daha düflüktür.
•
En çok manyetik alan› saç kurutma makinesi ve ütü yayar (Onlarla, iflinizi çabuk bitirin.)
‹flte Yarg›tay'›n söz konusu hakimleri tazminata mahkum etmesinin gerekçesi:
YAfiAM HAKKI KUTSALDIR Prof. Dr. Mehmet Haberal'›n 9 hakimi mahkûm ettirmesi ile ilgili gerekçeli Yarg›tay karar› aç›kland›. Di¤er san›klar için ''emsal'' olabilecek kararda ''Daval›n›n yaflam hakk›n› tehlikeye düflüremezsiniz'' deniyor. YARGITAY 4. Hukuk Dairesi,
‹stanbul'da görevli ''Ergenekon'' davas› kapsam›nda ''ciddi sa¤l›k sorunlar›na'' ra¤men tutuklama karar› veren 9 hakimi, Prof. Dr. Mehmet Haberal'a bin 500'er TL tazminat ödemeye mahkum etmiflti. 4. Hukuk Dairesi'nin adeta bir ''hukuk dersi'' niteli¤indeki gerekçeli karar›nda ''Haberal'›n yaflam hakk›n›n elinden al›nd›¤›na'' vurgu yap›ld›, masumiyet karinesine dikkat çekildi. ‹flte 9 sayfal›k karardan, önemli sat›r bafllar›:
YARGIYA BASKI:
Anayasa'n›n amac› yarg›y›, özellikle yürütme ve yasaman›n müdahalelerinden emir, telkin ve 17
BD A⁄USTOS 2010
BD A⁄USTOS 2010
Hukukçular, ayd›nlar, siyasetçiler, gazeteci örgütleri Mustafa Balbay’›n 500 günlük ma¤duriyetine itiraz etti:
talimatlar›ndan korumakt›r. MASUM‹YET KAR‹NES‹:
Anayasa'n›n 38'inci maddesinde ''Masumiyet Karinesi'' yer alm›flt›r. An›lan karine, adil yarg›lanma hakk›n›n unsurlar›ndan biridir. Evrensel bir ilke olarak benimsenmifltir.
Peflin infaz ve iflkence
YAfiAMA HAKKI:
Davac›n›n sa¤l›k sorunlar›n›n, gözalt›na al›nmas› ile bafllayan ve tutuklulu¤u ile devam eden süreçte meydana geldi¤i ve yaflamsal tehlike boyutuna ulaflt›¤› anlafl›lmaktad›r. Yaflam hakk› en kutsal ve birincil hakt›r. Davac›n›n yaflam hakk›n›n› tehlikeye düflürülmesi, elinden al›nmas› halinde, di¤er tüm temel hak ve hürriyetlerin hiçbir de¤eri kalmayacakt›r. Efi‹TL‹K ‹LKES‹:
Dosya kapsam›ndan, davac› ile benzer isnadlarla suçlanan baz› san›klar›n gerek sa¤l›k ve gerekse farkl› nedenler gerekçe gösterilmek suretiyle halen tutuksuz yarg›land›klar› anlafl›lmaktad›r. Bu da eflitli ilkesinin gözard› edildi¤i anlam›na gelmektedir. KAÇMA fiÜPHES‹ YOK:
Yine davac›n›n öz geçmifli bilim adam› kimli¤i, gerek ülke çap›nda ve gerekse uluslararas› düzeyde baflar›l› çal›flmalar yapm›fl olmas›, kaçma ve delillerin karart›lmas›na iliflkin de¤erlendirmelerde göz önünde bulundurmak gerekir. 18
Alican ULUDA⁄ Cumhuriyet 18. 07. 2010 TELEKULAK VURGUSU:
‹ddianamede yer alan iletiflimin tespiti kay›tlar›ndan, davac›n›n flüpheli s›fat› ile tüm yaflam ve faaliyetlerinin çok yak›ndan izlendi¤i anlafl›lmaktad›r. Bu denli teknik imkanlara ra¤men, kaçma veya delillerin karart›lmas› ihtimalinden söz edilmesi, inand›r›c› bulunmamaktad›r. VE SONUÇ:
Tespit edilen tüm bu olgular ve aç›klamalar ›fl›¤›nda dava konusu tutuklulu¤unun devam›na iliflkin karar ile davac›n›n yaflam hakk›n›n tehlikeye düflürüldü¤ü, koruma tedbiri ile öngörülen amaç d›fl›nda sonuçlar meydana geldi¤i, eflitlik ilkesine ayk›r› davran›ld›¤› ve yeterli gerekçe de gösterilmedi, masumiyet karinesinin göz ard› edildi¤i, bu durumun yoruma ihtiyaç göstermeyecek derecede aç›k ve kesin olan kanun hükmüne ayk›r› oldu¤u ve a¤›r kusur oluflturdu¤u, kanaatine var›lm›flt›r. •
Hukukçular, Mustafa Balbay’›n 500 güne ulaflan tutuklulu¤unun A‹HM’nin makul tutukluluk süresini fazlas›yla aflt›¤›n› belirtti. Uzmanlar, tutuklulu¤un art›k “yarg›s›z infaza”, “iflkenceye” ve “tutsakl›¤a” dönüfltü¤ünü söyledi. Eski Adalet Bakan› Hikmet Sami Türk, Türkiye’de yarg›n›n a¤›r bir
yük alt›nda bulunmas›n›n davalar›n uzamas›na neden oldu¤unu belirterek, “Ama her durumda hukuk devletinin
Eski Adalet Bakan›
Hikmet Sami Türk,
Eski Adalet Bakan› Hikmet Sami Türk, ”... her durumda hukuk devletinin insana sa¤lad›¤› en önemli hakk›n kifli özgürlü¤ü ve güvenli¤i oldu¤u unutulmamal›d›r” dedi. insana sa¤lad›¤› en önemli hakk›n kifli özgürlü¤ü ve güvenli¤i oldu¤u unutulmamal›d›r” dedi. Devletin görevinin her insan için bunu sa¤lamak oldu¤unu dile getiren Türk, aksi takdirde devletin temeli niteli¤indeki adaletin gerçekleflmesi konusunda 19
BD A⁄USTOS 2010
BD A⁄USTOS 2010
Ayn› fley Mehmet Haberal için de söylenebilir. Üniversitesi, hastanesi orada. Balbay’›n gazetesi orada. Nereye kaçacaklar? Balbay’›n kaçmas› düflünülebilir mi? Bu durum peflin bir infaza ve iflkenceye dönüflür. “hakl› flüphelerin” uyanaca¤›n› vurgulad›. Türk, flunlar› söyledi: “Balbay ifli, yeri, görevi olan bir insand›r. Hakk›nda bir suç iflledi¤i iddias› varsa yarg›lanmas› do¤ald›r. Mustafa Balbay’›n kaçacak, delilleri yok edecek bir insan olmad›¤› bellidir. Bununla ilgili de¤erlendirmenin bu çerçeve içinde yap›lmas› zorunludur. Ayn› fley Mehmet Haberal için de söylenebilir. Üniversitesi, hastanesi orada. Balbay’›n gazetesi orada. Nereye kaçacaklar? Balbay’›n kaçmas› düflünülebilir mi? Bu durum peflin bir infaza ve iflkenceye dönüflür. Buna meydan vermemek gerekir. YARSAV Baflkan› Emine Ülker Tarhan da evrensel hukukun
en önemli kurallar›ndan birinin masumiyet karinesi ve adil yarg›lanma hakk› oldu¤una dikkat çekti. “As›l olan kiflilerin tutuksuz yarg›lanmas›d›r” diyen Tarhan e¤er yeterli kan›t yoksa birinin tutuklanmas›n›n ceza niteli¤inde olaca¤›n› aktard›. Tarhan, flöyle konufltu:“Yeterli 20
kan›t yoksa ve siz insanlar› bir yere kapat›yorsan›z bu tutukluluktan ç›kar, tutsakl›¤a dönüflür. O nedenle çok dikkatli olunmal›d›r. Bunun telafisi yoktur. ‹nsanlar›n
Emre Kongar’›n 18- 07 - 2010 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi’nde Yay›nlanan “Ayd›nlanma” Yaz›s›
Mustafa Balbay: YARSAV Baflkan›, Emine Ülker Tarhan
yaflamlar›, kariyerleri, ailelerinin geri getirilmesinin geri dönüflü yoktur. Ama ülkemizde son y›llarda bu tür tart›flmal› kararlar veriliyor. Bu da en çok yarg›ya ve topluma zarar veriyor. Çünkü toplumda bir korku, endifle ve terörize ortam yarat›l›yor. ‹nsanlar ifade özgürlüklerini sa¤l›kl› bir biçimde kullanam›yor. Bu da demokrasiye çok a¤›r bir sald›r› oldu¤unu gösteriyor. E¤er bir davadaki tutuklama karar›nda güçlü kan›t, kaçma ve delilleri karatma flüphesi yoksa o zaman akl›m›za hukukun üstünlü¤ü yerine baflka bir fleyin üstünlü¤ü anlam›na gelir. Anayasa hukukçusu Prof. Dr. Necmi Yüzbafl›o¤lu da Balbay’›n
durumunu de¤erlendirirken, “Bu, A‹HM’nin makul tutukluluk süresini çok çok aflan bir süre. Makul tutukluluk süresini aflt›¤› zaman do¤al olarak bu yarg›s›z infaza dönüflmüfl oldu” dedi.•
Silivri’de 500 Gün Yaflam döngüsü sürüyor: ‹nsanlar do¤uyor, büyüyor, evleniyor, çocuk sahibi oluyor, yafllan›yor ve ölüyor… Kimisi baflar›l›, kimisi baflar›s›z… Kimisi yaln›z, yapayaln›z, kimisi sevdikleriyle birlikte… Kimisi mutlu, kimisi mutsuz!
M
ustafa Balbay bir insan… Baflar›l› bir gazeteci… Baflar›l› bir yazar… Sevilen bir dost… Bir sevgili, bir efl… Bir baba… Bugün itibar›yla, 500 gündür hapiste! *** 500 gün!
Dile kolay… Bir insan yaflam›n›n bir buçuk y›la yak›n bir bölümü… Zaten flunun fluras›nda kaç y›l yaflayabilece¤iz… Nefes al›p verdi¤imiz günlerin kaç›nda gerçekten “Yafl›yorum!” diyebilece¤iz… Kaç günümüz “Yaflam sevinci” ile 21
BD A⁄USTOS 2010
bezenmifl olabilecek ki? *** 500 gün! Akl›ma ‹smail Cem’in bir dönemin siyasal öyküsünü anlatt›¤› “TRT’de 500 Gün” adl› kitap geliyor! Ad›m gibi biliyorum: Mustafa Balbay bu günleri yazacakt›r... Bir macera roman› gibi heyecanla okunan… Su gibi akan bir üslupla… Tarihe mal edecektir! Ama o yazmasa da… AKP iktidar›… Silivri ile… Mustafa Balbay’la… Mehmet Haberal’la… Fatih Hilmio¤lu’yla… Mustafa Yurtkuran’la… Ferit Bernay’la… Türkan Saylan’la… Gülseven Yafler’le… Kuddusi Okk›r’la… Do¤u Perinçek ve arkadafllar›yla… Terörle savafl›rken terör örgütü zanl›s› olarak yarg›lanan askerlerle… ‹çeri at›l›p adeta orada unutulan muhalif yazar ve politikac›larla… Ve… ‹lhan Selçuk’la an›lacakt›r! *** Eminim, Balbay yazaca¤› kitapta 15 Temmuz 2010 günü ajanslardan gelen flu haberin öyküsünü de bize anlatacakt›r: “Silivri 4 Nolu Cezaevi F-12 ko¤uflunda yatan Cumhuriyet gazetesi yazar› Mustafa Balbay, gazeteci Tuncay Özkan ve Abdullah Öcalan’› Türkiye’ye getiren ekipte yer alan emekli Albay Atilla U¤ur, TBMM 22
“Komisyon Baflkan› Zafer Üskül’den ‘acil görüflme’ talebinde bulunulan dilekçede flu ifadelere yer verildi: Silivri 4 No’lu Ceza ‹nfaz Kurumu’nda bulunan ‘Ergenekon’ tutuklular›na, insan haklar›, yasa ve yönetmeliklere ayk›r› uygulamalar sistematik hale dönüflmüfltür. Zulüm alt›nday›z. Acil olarak görüflme talep ediyoruz.” ‹nsan Haklar›n› ‹nceleme Komisyonu Baflkanl›¤›’na gönderdikleri 5 Temmuz 2010 tarihli ortak dilekçede, cezaevindeki uygulamalar ve koflullardan yak›nd›. Komisyon Baflkan› Zafer Üskül’den ‘acil görüflme’ talebinde bulunulan dilekçede flu ifadelere yer verildi: Silivri 4 No’lu Ceza ‹nfaz Kurumu’nda bulunan ‘Ergenekon’ tutuklular›na, insan haklar›, yasa ve yönetmeliklere ayk›r› uygulamalar sistematik hale dönüflmüfltür. Zulüm alt›nday›z. Acil olarak görüflme talep ediyoruz.” •
Sedat Ergin’in 25-06-2010 Tarihli Hürriyet Gazetesi’nde Yay›nlanan Yaz›s›
Baflbakan Yarg›tay Elefltirisinde Hakl› m›? B
aflbakan Recep Tayyip Erdo¤an,
Yarg›tay Dördüncü Hukuk Dairesi’nin Prof. Mehmet Haberal’›n tutuklulu¤una yap›lan itirazlar› gerekçe göstermeden reddettikleri için 9 hakim hakk›nda verdi¤i tazminat cezalar›na bir hayli hiddetlenmifl gözüküyor. Geride b›rakt›¤›m›z günlerde partisinin il baflkanlar› ve Meclis grup toplant›lar›nda
Hemen belirtelim ki, hukuki çerçeve pek Baflbakan’›n zannetti¤i gibi de¤il. Türkiye’de görev yapan hakimlerin kararlar› nedeniyle mutlak bir dokunulmazl›¤a sahip olmalar› gibi bir durum söz konusu de¤il.
yapt›¤› konuflmalara hakim olan sert tona bak›l›rsa, Baflbakan’›n Yarg›tay’a savafl açt›¤› bile söylenebilir. Baflbakan, Yarg›tay’›n “Anayasa’y› çi¤nedi¤ini”, “yarg›n›n güvenilirli¤ini bitirdi¤ini”, bu karar›n “savc›lar›, hakimleri korkutmaya dönük bir hukuk skandal›” oldu¤unu ileri sürüyor. Erdo¤an, ayr›ca karar›n “bundan sonra mahkûm olan›na, tutuklusuna kadar herkes için bir kap› açaca¤›n›” belirterek, “flimdi herkes kendine ç›k›fl yolu arayacak. Bunun alt›ndan neyle kalkacaks›n›z? Hangi hukuka ve hangi maddeye dayanarak böyle bir ad›m› at›yorsunuz? Bunun ideolojiden ayr› yan› olamaz” diyor. HÂK‹MLERE TAZM‹NAT DAVASI YOLU AÇIK
Önce Baflbakan’›n bu karar›n yasal dayana¤›n›n bulunmad›¤› yolundaki sözleriyle bafllayal›m. Hemen belirtelim ki, hukuki çerçeve pek Baflbakan’›n zannetti¤i gibi de23
BD HAZ‹RAN 2010
¤il. Türkiye’de görev yapan hakimlerin kararlar› nedeniyle mutlak bir dokunulmazl›¤a sahip olmalar› gibi bir durum söz konusu de¤il. Yasalar, çok aç›k hükümlerle hata yapan hakimlerin sorumlulu¤unu düzenliyor, bu durumda tazminat cezas›na çarpt›r›lacaklar›n› hükme ba¤l›yor. Yani hakimleri flikayet etme kap›lar› zaten aç›k. 2004 tarihli Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 141’inci maddesi, kovuflturmaya u¤rayan ya da tutuklanan vatandafllar›n hangi durumlarda devletten tazminat isteyebileceklerinin ayr›nt›l› bir dökümünü yapm›fl. Bu madde, “yakalama veya tutuklama nedenleri ve haklar›ndaki suçlamalar kendilerine yaz›yla veya olanakl› olmad›¤› hallerde sözle aç›klanmayan” kiflilerin de tazminat talep edebileceklerini belirtiyor. YARGITAY NEDEN YETK‹L‹?
Peki Yarg›tay’›n yetkisi nerede devreye giriyor? Bu yetkiyi bahfleden, 1927 tarihli 1086 say›l› Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu. Bu yasan›n 575’inci maddesi, birinci s›n›f hakimler hakk›ndaki tazminat davalar›n›n Yarg›tay’da karara ba¤lanaca¤›n› çok aç›k ifadelerle hükme ba¤lam›flt›. 2004 y›l›nda ‹stinaf Mahkemeleri’nin kurulufluna iliflkin yasa ç›kart›ld›¤›nda, 575’inci maddeye getirilen bir ek f›krayla, birinci s›n›f hakimler hakk›ndaki tazminat taleplerinin istinaf mahkemelerinde karara ba¤lanmas› yolunda bir düzenleme getirildi. Ancak bu yasa yürürlü¤e girmedi; gözle görülür bir gelecekte de girmesi beklenmiyor. Bu durumda teamül gere¤i eski yasa hükümlerinin uy24
Yasalar, çok aç›k hükümlerle hata yapan hakimlerin sorumlulu¤unu düzenliyor, bu durumda tazminat cezas›na çarpt›r›lacaklar›n› hükme ba¤l›yor. Yani hakimleri flikayet etme kap›lar› zaten aç›k. gulanmas› gerekiyor. Aksi takdirde vatandafllar›n hakimler karfl›s›nda haklar›n› hiçbir flekilde arayamamalar› gibi bir durum ortaya ç›kacak. Kald› ki, ‹stinaf Mahkemeleri Yasas› ç›kart›l›rken, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’na eklenen geçici maddelerin gösterdi¤i yön, yeni yasa yürürlü¤ü girinceye kadar eski yasa hükümlerinin uygulanaca¤›na iflaret ediyor. SORUNLU D‹⁄ER YARGI KARARLARI NE OLACAK?
Erdo¤an’›n aç›klamalar›nda dikkat çeken bir baflka nokta daha var. Erdo¤an geçen sal› günkü grup konuflmas›nda Yarg›tay’› elefltirirken “kirli iliflkiler, senaryolar, haftalar öncesinden deflifre ediliyor, kirli planlar ortaya dökülüyor. Ama öyle bir pervas›zl›k, kanun tan›mazl›k içindeler ki, bu senaryolar›n, kirli planlar›n gere¤ini yerine getirmekten kimse imtina etmiyor” diyor. E¤er Baflbakan bu sözleriyle, baz›
BD HAZ‹RAN 2010
Gerçekten böyleyse, bir Baflbakan’›n hukuksuzluk oldu¤unu ileri sürdü¤ü bir durumu elefltirmek için yasad›fl› telefon dinleme gibi bir hukuksuzluktan destek almaya çal›flmas›, hukuk mant›¤› ve zemini aç›s›ndan oldukça problemli bir durum oluflturuyor. Yarg›tay üyelerinin mahkeme karar›na dayan›p dayanmad›¤› belli olmadan dinlenmifl telefon görüflmelerinin bas›na yans›yan dökümlerine at›f yap›yorsa, burada biraz durmam›z gerekiyor. Gerçekten böyleyse, bir Baflbaka-
n’›n hukuksuzluk oldu¤unu ileri sürdü¤ü bir durumu elefltirmek için yasad›fl› telefon dinleme gibi bir hukuksuzluktan destek almaya çal›flmas›, hukuk mant›¤› ve zemini aç›s›ndan oldukça problemli bir durum oluflturuyor. Yarg›tay karar›na gelene kadar özel yetkili mahkemeler Türkiye’de son iki-üç y›l içinde hukuki dayana¤› tart›flmal› pek çok karara imza att›. Tutukluk süresinin neredeyse cezaya dönüflmesi, insanlar›n suçlar›n›n ne oldu¤unu bilmeden çok uzun süre hapiste kalmas›, özel hayata iliflkin dinleme kay›tlar›n›n iddianamelere konmas› gibi Avrupa ‹nsan Haklar› Mahkemesi içtihad›n›n d›fl›na ç›kan pek çok karar ve uygulaman›n uzun bir listesi yap›labilir. Baflbakan Erdo¤an her vesileyle haktan, adaletten, vicdandan söz ediyor. Kendisi vicdanl› bir baflbakan olarak bütün vatandafllara eflite mesafede duruyorsa, o zaman yarg›n›n di¤er problemli kararlar› karfl›s›nda neden suskun kal›yor? •
Çok zengin ama cimri bir adam, PENCERE VE bir bilgeden ö¤üt almak istedi. AYNA Bilge onu pencerenin yan›na götürüp sordu: “Pencereye bakt›¤›nda ne görüyorsun?” “Yoldan gelip geçen insanlar görüyorum. Bir de yolun kenar›nda oturmufl dilenen fakir bir adam var.” Bilge, elinde büyük bir aynayla döndü ve sordu: “Bu aynada ne görüyorsun?” “Kendimi.” “Yani art›k baflkalar›n› görmüyorsun!" Dedi bilge ve flöyle sürdürdü sözünü: "Pencere de ayna da camdan yap›lm›flt›r. Ama ayna cam üstüne incecik bir gümüfl tabakas› kapland›¤› için, ona bakt›¤›nda kendinden baflkas›n› göremiyorsun. ‹nsan kalbi de cam gibi asl›nda fleffaft›r, baflkalar›n› görmemize engel de¤il vesile olur. Ama ne zamanki alt›n gümüfl gibi dünya süsleriyle kalbimizi kaplarsak o zaman sadece kendimizi görürüz. Yapman gereken fley kalbini temizlemektir" 25
BD A⁄USTOS 2010
BD A⁄USTOS 2010
Emre Kongar’›n 17- 06 - 2010 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi’nde Yay›nlanan ”Ayd›nlanma” Yaz›s›
Mahmut Türker’in 20- 07- 2010 Tarihli Sözcü Gazetesi’nde Yay›nlanan Yaz›s›d›r
Mustafa Balbay ve 12 bin 48 saat 500
gün nedir bilir misiniz?.. Ya 12 bin saat? Nas›l geçer 12 bin saat? Gün gelir, 10 dakika bile insan uzun bir zaman gibi gelir!.. Dakikalar geçmek bilmez!.. Sabah› beklersiniz, sabah olmaz!.. Bir de dört duvar aras›nda 12 bin saati düflünün!.. Gazeteci arkadafl›m›z Mustafa Balbay’›n durumu budur!..Sadece Mustafa Balbay da de¤il, gazeteci Tuncay Özkan, Profesör Mehmet Haberal, sendikac› Mustafa Özbek ve di¤erleri!.. Günlerdir, aylard›r dört duvar aras›nda çile dolduruyorlar! Peki neden?.. Bunlar kanl› katil mi?.. Halk düflman› m›?.. Hortumcu mu?.. ‹haleye fesat m› kar›flt›rd›lar?.. Kalpazanl›k, resmi evrakta sahtecilik, yolsuzluk mu yapt›lar? *** Söyleyelim: Münevver Karabulut’u iflkenceyle öldürüp testereyle do¤rayan sadistin babas› cinayete ifltirakten yarg›lan›yor! Ama d›flar›da!.. Annesi delilleri yok etmekten yarg›lan›yor ama d›flar›da!... Di¤erleri?.. Yani kalpazanl›k, yol26
suzluk, ihaleye fesat kar›flt›rma, resmi evrakta sahtecilik, görevi kötüye kullanmaktan yarg›lanmas› gerekenler?.. Onlar da Meclis’te!.. Mustafa Balbay’›n tutukluluk hali, bugün 502’nci gününü dolduruyor!.. Bu arkadafl›m›z gazeteci!.. Kaçacak m›yd›?.. Kaçacak olsayd›, savc› ça¤›rd›¤›nda kuzu kuzu aya¤›na gitmezdi!.. *** Çok iyi biliyorum ki, Mustafa Balbay için de, Tuncay Özkan için de, Prof. Haberal, Özbek için de kaçmak flerefsizliktir!.. Ama kaçma flüphesi ve delilleri karartma ihtimaline karfl› tutukluluk halleri devam ediyor!.. Mahkeme Baflkan› tahliye yönünde oy kullan›yor, iki üye “Hay›r” diyor!.. Bir kere, Mahkeme baflkan› ile üyeler aras›nda “hukuki ihtilâf” var!.. Biri “B›rakal›m” diyor, ikisi “B›rakmay›z” diyor ve Mustafa Balbay, Tuncay Özkan, Haberal, Özbek dört duvar aras›nda çile dolduruyor!.. Delilleri karartma?.. 502 gün olmufl, hâlâ karartacak deliller kalm›flsa ortada, savc›lar ense yap›yor demektir!.. •
Ergenekoncular e¤itimcilerden ne istiyor? ‹ktidar› elefltiren herkese “Ergenekoncu” etiketi yap›flt›ran... Her türlü haks›zl›¤a, hukuksuzlu¤a alk›fl tutan...
K
urunun yan›nda yafl›n da yanmas›n› asla dert etmeyen... Özel yaflamlar› manfletlere tafl›y›p, insanlar›n hayatlar›n› karartan... Suçlamalara, tutuklanmalara sevinen... Soruflturulmas›na gerek görülmeyenlere, tahliyelere üzülen... ‹stedi¤ini ihbar eden, yarg›s›z infazlarla istedi¤ini mahkûm eden... Ergenekoncu medyaya bak›n›z... Ergenekoncu hukukçulara bak›n›z... Ergenekoncu yazarlara bak›n›z: Hepsi bir olmufl, e¤itimcilere çullan›yor! Nedir bu Ergenekoncular›n e¤itimcilerden al›p veremedikleri? ***
Ça¤dafl Yaflam› Destekleme Derne¤i Genel Baflkan› Prof. Türkan Saylan... Ça¤dafl E¤itim Vakf› Genel Baflkan› Gülseven Yafler... ÇYDD Pendik fiube Baflkan› fieyda Eflsiz... ÇYDD Van fiubesi Yönetim Kurulu üyesi Prof. Dr. Ayfle Yüksel… Milliyet Gazetesi’nin bafllatt›¤› ve ÇYDD ile ortak yürüttü¤ü “Baba Beni Okula Gönder” kampanyas› sorumlusu Tijen Mergen... Baflkent Üniversitesi Kurucu Rektörü Prof. Mehmet Haberal... Giresun Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Osman Metin Öztürk… 27
BD A⁄USTOS 2010
BD A⁄USTOS 2010
Eski Uluda¤ Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mustafa Yurtkuran… Eski Ondokuz May›s Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ferit Bernay... Eski ‹nönü Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Fatih Hilmio¤lu... Yeditepe Üniversitesi Kurucusu Bedrettin Dalan... Prof. Dr. Erol Manisal›... *** Yukardaki isimler, Ergenekoncu medyan›n, hukukçular›n ve yazarlar›n hedefinde yer alanlar aras›nda hemen akla gelen kifliler... Türkan Saylan, e¤itime yapt›¤› büyük hizmetlerle an›tlaflarak ebediyete göç etti... Ama yine de ac›mas›z sald›rganlar›n dilinden ve elinden kurtulamad›... Sald›r›lar hâlâ sürüyor... Mehmet Haberal... Fatih Hilmio¤lu... Mustafa Yurtkuran…
Erol Manisal›… Gülseven Yafler… Ve daha kim bilir kimler... Hasta! fiimdilik yaflama tutunmufl görünüyorlar. Ama Türkan Saylan ve ‹lhan Selçuk tutunamad›... Aynen Kuddusi Okk›r gibi! *** Nedir Ergenekoncular›n e¤itime ve e¤itimcilere karfl› olan bu bitmez tükenmez kini... Nereden kaynaklan›yor... Neden e¤itime ve e¤itimcilere bu denli düflmanlar? Nedir planlar›? Yoksa ünlü Çin atasözündeki gibi Türkiye’nin gelecek yüzy›l›n› m› planl›yorlar: “Plan›n›z bir y›l içinse pirinç ekin, on y›l içinse a¤aç dikin, yüz y›l için ise insanlar› e¤itin!” • Gönderen: DO⁄AN ÖZGEZG‹N
Kap› aç›l›r bir gün, sen yeter ki vurmay› bil. Ne zaman m›? Bilemem! Yeter ki o kap›da durmay› bil! Mevlana
Sab›r, kuvvetin bir baflka ad›d›r. E. B. Browning
Sab›r, umut etmek sanat›d›r. Vauven Argues 28
SABIR Sab›r, zorluklara, ac›lara, zalimlere, kötülere dayanmak de¤il direnmektir. Sebattan ayr›ld›¤› nokta, Tanr›’ya ve yaflama isyan etmemek anlam›n› da içermesidir Günümüz Sözü
Bir avuç sab›r, bir kova beyinden üstündür. Hollanda Atasözü
"Her güç sab›r ile zaman birlefltirilerek sa¤lan›r." Balzac
Hofllanmad›¤›na sabretmedikçe, hoflland›¤›n› ele geçiremezsin Hz. ‹sa
Prof. Dr. Mehmet Haberal’a, Dünya Yan›k Derne¤i’nin “Ömür Boyu Onur Üyeli¤i” ödülü verildi. Prof. Dr. Haberal’a bu ödülün verilmesi, 21- 25 Haziran 2010 tarihlerinde derne¤in ‹stanbul’daki 15. Genel Kongresi sonunda üyelerin tümünün oybirli¤iyle kararlaflt›r›ld›. Üzerinde, “De¤erli çal›flmalar›yla yan›k konusuna yapt›¤› önemli katk›lar›ndan dolay› Prof. Dr. Mehmet Haberal, derne¤in ömür boyu onur üyeli¤iyle ödüllendirilmifltir” yaz›s› bulunan ve derne¤in dönem baflkan› Amerikal› uzman Prof. Dr. Ronald G. Tompkins taraf›ndan imzalanan ödül plaketi Prof. Dr. Haberal’a, avukatlar› arac›l›¤›yla ulaflt›r›ld›. Ödül verildi¤i haberini bas›ndan ö¤renen ünlü tiyatro oyuncusu, Devlet Sanatç›s› Macide Tan›r, o an duyumsad›klar›n› içeren bir mektubu da, yine ayn› yolla Prof. Haberal’a gönderdi. Say›n Macide Tan›r’›n bu mektubu devam sayfam›zda bulacaks›n›z. 29
BD A⁄USTOS 2010
Çok De¤erli, Çok Sevgili Prof. Dr. Mehmet Haberal’a
D
Dünya Yan›k Derne¤i taraf›ndan
size, derne¤in ömür boyu onur üyeli¤i ödülü verilmesine hem çok sevindim, hem de boynumu büktüm, kalakald›m. Siz, Suçunu Arayan Adam’›n, hapisteki ilk dakikalar›n›zdan itibaren, sizin de¤il ama benim boynum zaten bükülmüfltü. O günden bugüne kadar, bir türlü de do¤rulamad›; öksüz kalm›fl gibiyim. Sadece ben de¤il, milletçe öksüz kald›k. Niye bilmem, ben ödüllere öyle pek s›cak bakam›yorum. Sak›n kendimi övüyorum sanmay›n; övülmekten mutluluk duydu¤um yafllar›m› çok gerilerde b›rakt›m. Yurtiçinden ve yurtd›fl›ndan ald›¤›m ödüllerin say›s› 59’dur. Bu ödüllerim aras›nda yaln›zca ikisine sevindi¤imi hat›rl›yorum. Birincisi, ‹talyan Hükümeti’nin Roma’da verdi¤i ödül; di¤eri ise, sanatç›lar aras›nda yap›lan ve tamamen sanatç› arkadafllar›m taraf›ndan bana verilmesi kararlaflt›r›lan ödüldür... Sevgili, de¤erli Haberal... Daha ne olsun ki? Dünyay› memleketimizin aya¤›na getiren bir bilim adam›s›n›z! Kongre baflkan›na, “aç›fl konuflman›zda benden bahsetmeyiniz, salona posterlerimi asmay›n›z” diye haber göndermiflsiniz... Sayg›yla, hayranl›kla, inançla izinden gidilmesi gereken kiflili¤inizin kan›t›d›r bu hareketiniz! Bu cümleleri okuduktan sonra, rica ediyorum, sükûnetle durun ve düflünün. Kendinizin de do¤al olarak çok merak etti¤iniz, bir türlü ortaya konulamayan 30
meçhul suç ile hapiste tutulan bir kiflinin, övülmesini beklemek hakk›yken, sizin bütün bunlar› engellemeniz, çok üst düzey bir ruhsal e¤itilmiflli¤inizin göstergesidir. Yarg›çlar›m›za, savc›lar›m›za seslenmek istiyorum: Bu de¤erde bir bilim adam›n›n ameliyathanesinde, sa¤l›klar›na kavuflabilmek için kendilerine organ nakli yap›lmas›n› bekleyen bini aflk›n hastas›n›n bafl›nda olmas› gerekirken, birbuçuk y›ld›r dört duvar aras›nda at›l b›rak›lmas›n›n sorumlulu¤unu kim üstlenecek ve bedelini kim, ne suretle ödeyecek? Herkesin bir di¤erine sordu¤u iki soruyu, burada biz de size soral›m: “Suçu neydi, Haberal’›n?” Bu konuda kitap ç›kt›; kendi de bilmiyor. ‹ki... Onu içerde daha uzun süre tutarak, kimbilir neyin intikam›n› ald›klar›n› sananlar, bu bofl inatlar›n› acaba daha ne kadar sürdürecekler? Macide Tan›r Devlet San’atç›s›
DÜNYA YANIK KONGRES‹’N‹N 50. ALTIN YILI ‹STANBUL’DA KUTLANDI Prof. Dr. Mehmet Haberal, 2006-2008 y›llar› aras›nda baflkanl›k görevini üstlendi¤i dönemde, Dünya Yan›k Derne¤i’nin 2010 y›l›ndaki Genel Kongresi’ne ve derne¤in o y›l düzenlenecek 50’inci Alt›n Y›ldönümü kutlamalar›na ‹stanbul’un evsahipli¤i yapmas›n› önermifl ve dünyan›n önde gelen yan›k tedavi uzmanlar›n›, bu kongre ve kutlama törenleri için ‹stanbul’a davet etmiflti. Bilimsel çal›flmalar yan›s›ra konuk bilimadamlar›na Türk kültürü ve ‹stanbul'un hem tarihsel, hem do¤al zenginliklikleriyle de¤erinin tan›t›ld›¤› sosyal etkinliklerle her saati de¤erlendirilen bu davet, 21-25 Haziran 2010 tarihleri aras›nda gerçeklefltirildi. Konuklar›na evsahibi kimli¤iyle "Hoflgeldiniz" mesaj›n› ve kongrenin aç›l›fl konuflmas›n› avukatlar› arac›l›¤›yla gönderdi¤i metinlerin okunmas›yla ileten Prof. Dr. Mehmet Haberal, yine avukatlar› arac›l›¤›yla, bu önemli kongreyle ilgili olarak Türk kamuoyuna bir bilgilendirme duyurusu yay›nlam›flt›r. ‹zleyen sayfalar›m›zda bu bilgilendirme duyurusunu ve konuk bilimadamlar›n›n ‹stanbul'da a¤›rlan›fllar›ndan bölümler yans›tan fotograflar bulacaks›n›z: >>
BD A⁄USTOS 2010
BD A⁄USTOS 2010
DÜNYA YANIK KONGRES‹YLE ‹LG‹L‹ KOMUOYUNU B‹LG‹LEND‹RME
2
006-2008 y›llar› aras›nda baflkanl›¤›n› yapt›¤›m Dünya Yan›k Derne¤i’nin, 21-25 Haziran 2010 tarihleri aras›nda Baflkent Üniversitesi’nin ana sponsorlu¤u ve ev sahipli¤inde ‹stanbul Swissotel The Bosphorus’da düzenlenen 2010 DÜNYA YANIK KONGRES‹ ile ilgili bilgileri Kamuoyu ile paylaflmay› bir görev say›yorum. ‹lki 1960 y›l›nda ABD’nin Maryland Eyaletinde gerçeklefltirilen “Uluslararas› Yan›k Araflt›rma Kongresi” nin 50.Alt›n Y›l›’n›n 2010 Kongresine denk gelmesi münasebetiyle bütün üye akademisyenlerin ve bilim insanlar›n›n adeta bir rekabet içine girerek kendi ülkelerine götürmek için yo¤un çaba harcad›klar› bu çok önemli toplant›y› daha önceki y›llarda yürüttü¤ümüz faaliyetler ve çal›flmalar sonucu ülkemize kazand›rd›k. 2010 Dünya Yan›k Kongresinde: 64 ülkeden 742 kay›tl› bilim insan›n›n yan›nda di¤er kat›l›mc›lar ile birlikte 1000’e yak›n konuk ‹stanbul’da a¤›rland›.
•
Lokantas›’nda geleneksel Türk yemeklerinin tan›t›ld›¤› kapan›fl yeme¤i ile sona erdi.
• Toplam 29 uluslararas› firman›n standlar açarak ürünlerini tan›tt›¤› kongre bünyesinde, her birine yüzlerce kat›l›mc›n›n ifltirak etti¤i 20 sempozyum ve 34 bilimsel oturum düzenlendi. Bu oturumlar s›ras›nda 324’ü sözlü olmak üzere toplam 617 sunum gerçeklefltirildi.
• ‹stanbul Bo¤az›’n›n eflsiz ortam›nda düzenlenen tekne gezilerinde ve Topkap› Saray›, Ayasofya, Sultanahmet Camii, Kapal›çarfl› gibi tarihi mekanlar› gezdirdi¤imiz flehir turlar›nda kat›l›mc›lara tarihimiz ve kültürümüz konusunda detayl› bilgilerin sunumu yap›ld›.
•
Birçok misafirimiz Kongre öncesi ve sonras› Anadolu’nun çeflitli arkeolojik ve tarihi mekanlar›na ziyaretler yaparak ülkemizi ve kültürümüzü çok daha yak›ndan tan›ma f›rsat› buldular.
• Sait Halim Pafla Yal›s›’nda düzenlenen “Baflkanl›k Yeme¤i” ise Türk Tarihi’nin konuklara tan›t›lmas›nda ayr› bir özellik tafl›maktayd›. 2010 Dünya Yan›k Kongresi’nin, hem sosyal, kültürel yönleri ve ülkemizin tan›t›m›na katk›s› ile, hem de akademik sunumlar› yönüyle “Dünya Yan›k Derne¤i”nin tarihinde bir ilk oldu¤unu belirtmek isterim. Bu vesileyle, baflta organizasyon komitesindeki arkadafllar›m olmak üzere Valör Turizm A.fi. , Travelium Turizm Ltd. fiti. ve eme¤i geçen herkese teflekkür ediyorum. Art›k diyebiliriz ki; dünyan›n 64 ülkesinde gönüllü elçilerilerimiz bulunmaktad›r. Aziz milletimize sayg›yla sunuyorum.
•
Dünya Yan›k Kongreleri’nin tarihinde ilk defa bir bilimsel toplant›ya 60’›n üzerinde ülkeden bilim insan› kat›ld›.
Prof. Dr. Mehmet Haberal
• Dünyan›n çeflitli ülkelerinden gelen yüzlerce de¤erli bilim insan› havaalanlar›nda karfl›land›klar› ilk dakikadan, yolcu edildikleri son dakikaya kadar, evimize bizi ziyarete gelen misafirler gibi konuk edildiler.
Av. Yasemin Antakyal›o¤lu
2 Temmuz 2010
Av. Dilek Helvac›
• Dünyaca ünlü piyanistimiz Gülsin Onay’›n “piyano resitali” ile aç›l›fl› yap›lan Dünya Yan›k Kongresi, eflsiz ‹stanbul ve bo¤az manzaral› tarihi Feriye 32
33
BD A⁄USTOS 2010
BD A⁄USTOS 2010
2010 ‹STANBUL DÜNYA YANIK KONGRES‹’NDEN ‹ZLEN‹MLER (21-25 Haziran 2010)
34
35
BD A⁄USTOS 2010
BD A⁄USTOS 2010
Yazan: GÜLÇ‹N ORKUT
Cibran Ailesinden Haberal’a Anlaml› Bir “Aile An›s›” Dünya Yan›k Derne¤i'nin ‹stanbul'daki 15'inci genel kongresine kat›lan uzmanlar aras›nda, Amerika'nin önde gelen estetik cerrahlar›ndan ve UW Yan›k Merkezi Direktörü, Prof. Dr. Nicole S. Gibran (Cibran) da vard›. Lübnan do¤umlu Amerikal› ünlü filozof ve flair Halil Gibran (Cibran)'›n kuzeninin torunu olan Prof. Nicole S. Gibran, kongrenin ev sahibi Prof. Dr. Mehmet Haberal'a, Gibran Ailesi’nin üç kufla¤›n›n katk›lar›n› simgeleyen özel bir alt›n plaketi “Gibran Ailesinin bir an›s› olarak” verdi.
P
rof. Nicole S. Gibran'›n, heykeltrafl babas› taraf›ndan Prof. Dr. Mehmet Haberal için özel olarak tasarlanan plaketin bir yüzünde, Gibran Ailesi’nin “dedesi” Halil Gibran (Cibran)’›n, elinde en çok bilinen yap›t› "The Prophet" (Nebi) ile kabartma portresi bulunmaktayd›. Plaketin, yine kabartma olarak yap›lm›fl bir el içinde, "insanl›¤a hizmet eden üstün insanlar›n, ruhsal varl›k özellikli gö-
36
Prof. Dr. Haberal’a arma¤an edilen alt›n plaketin ön ve arka yüzü
gelen uzmalar›n, bu gelifllerinde yüzünü göremedikleri, sesini duyamad›klar› bir önceki baflkanlar› Prof. Dr. Mehmet Haberal’a, özellikle ülkelerinin kültürünü yans›tan anlaml› arma¤anlar getirdiler. Bu anlaml› arma¤anlardan biri, Japon uzmanlar taraf›ndan getirilen bir metre uzunlu¤undaki el dokumas› ipek bir kumafl panoydu. Arma¤an›n yan›ndaki “aç›klama notu”nda ise, panoda yer alan desenin anlam› UW Yan›k Merkezi Direktörü, Prof. Dr. ve tarihsel de¤eri konusunda bilNicole S. Gibran ve Türk as›ll› efli ile gi veriliyordu. 6 ve 7’inci yüzy›l‹stanbul’da “Ada Turu”nda dan kaynaklanan bir öyküyü rünümleriyle" simgesel olarak belir- simgeleyen desende, flaha kalkm›fl bir tildikleri öteki yüzünde ise, bu görüntü at üstündeki “cengaver”in, kendisine yan›nda "Prof. Dr. Mehmet Haberal" sald›ran aç bir arslan›, elindeki ok ve yayla “etkisiz duruma getirmesi” ansözcükleri yer al›yordu. Seattle, Harborview T›p Merkezi, lat›lmaktayd›. • Cerrahi Bölümü’nde görev yapan Prof. Dr. Nicole S. Gibran, heykelt›rafl babas›n›n bu tasar›m› yaparken, “dede” Halil Gibran için y›llar önce Boston’da yapt›¤› an›ttaki görüntülerden esinlendi¤ini söyledi. Prof. Dr. Mehmet Haberal, avukatlar› arac›l›¤›yla ald›¤› bu özel plaket nedeniyle duydu¤u memnuniyeti ve teflekkürlerini meslektafl› Prof. Gibran’a bir mektupla belirtti ve kendisine, “dede” Halil Cibran’›n Türkçe’ye çevrilmifl onbir kitab›n›, baflka olana¤› olmad›¤› için, zorunlu olarak avukatlar› arac›l›¤›yla arma¤an etti. *** Özel arma¤an el dokumas› kumafl Dünya Yan›k Kongresi nedeniyle pano ve detay görüntüsü. dünyan›n çeflitli ülkelerinden ‹stanbul’a 37
BD A⁄USTOS 2010
BD A⁄USTOS 2010
E
Do¤uyla Bat›y› yüre¤in ve akl›n derinliklerinde buluflturan yazar
H
Kendi yapt›¤› portresi
alil Cibran
E
Yazan: TURGUT KESK‹N
“ ¤er biri seni incitirse bunu unutabilirsin; ama sen onu incitirsen bunu hep hat›rlars›n. Asl›nda öteki, senin baflka bir bedendeki en duyarl› benli¤indir." diyerek insanl›¤a atfetti¤i bütünlü¤ü ve kendi edimlerimizin sorumlulu¤unu hat›rlatan bir yazar..."Suskunlu¤u, gevezeden, hoflgörüyü, hoflgörüsüzden, kibarl›¤› kabadan ö¤rendim; ve gariptir ki, ö¤retmenlerime karfl› hâlâ nankörüm." diyebilecek kadar dürüst ve alayc› olabilen bir filozof... >> 38
serleri ve düflünceleri dün- ‘E¤er bafl›n›za bir despot ya üzerinde genifl yank› u- geçmiflse bunun sorumlusu yand›rd›. Arapça konuflan ve onun yaz›lar›n› bu dilde takip eden sizlersiniz; Yüce Yaratan, milyonlarca insan da Cibran'› ça- aln›n›za diktatörleri yazma¤›n›n dahisi olarak kabul ederler. m›flt›, bunu sizler kendi Rodin, ruhban s›n›f›n› ac›- kendinize yaz›yorsunuz’, mas›zca elefltirmesi bak›m›ndan, on dokuzuncu yüzy›l flairlerin- der. ‹nsanlar›n, diktatörlere den Blake’e benzeterek Cibran’› baflkald›rmalar› gerekti¤ini "20. yüzy›l›n Blake'i" olarak ta- savunur. n›mlar. Gerçekten tüm yaflam› boyunca leri, aldatanlar› fliddetle k›nar. Ama ruhban s›n›f›na karfl› ç›km›fl ve aforoz sömürülenlere de yaln›z ac›ma duyguedilmifl olan Cibran, Hristyan olmas›na suyla yanaflmaz: ‘E¤er bafl›n›za bir deskarfl›n insanl›¤› bir bütün olarak düflün- pot geçmiflse bunun sorumlusu sizlermüfl, çeflitli dinlere mensup toplulukla- siniz; Yüce Yaratan, aln›n›za diktatörr›n birarada yaflad›¤› ülkesi Lübnan'da leri yazmam›flt›, bunu sizler kendi kenArap birli¤ini ateflli bir biçimde savun- dinize yaz›yorsunuz’, der. ‹nsanlar›n, diktatörlere baflkald›rmalar› gerekti¤ini mufltur. Halil Cibran, gerek fliirlerinde, ge- savunur. rekse resimlerinde ‘‹nsano¤lu’nu ve ibran tüm yap›tlar›nda kutsal kionun ‘‹nsan’l›¤›n› en yüce do¤a olay› taplardakini and›r›r bir dil kullanolarak ele al›r. Evrimlere yürekten inan›r. ‘Sizler Do¤a’n›n çocuklar›s›n›z’ m›flt›r. Bu nedenle Cibran’›n eserlerini der. ‹nsanlara eziyet edenleri, sömüren- okuyanlar, bir bak›ma peygamberlerin
C
Halil Cibran (1883 / 1931), Lübnan as›ll› ABD'li ressam, flair ve filozof. Lübnan'›n Biserra köyünde do¤du. ‹lkö¤retimini Beyrut'ta tamamladiktan sonra 1895 y›l›nda ailesiyle birilkte Boston’a göç etti; üniversite y›llar›na kadar burada yaflad›. Yaflam›n›n son 20 y›l›n› Amerika'da geçiren Cibran, bir süre Fransa'da da bulunmufl, Rodin’in ö¤rencisi olmufltur. Ölümüne kadar kald›¤› Amerika’da eserlerini ‹ngilizce yazm›flt›r. fiiirleri yirmiden fazla dile çevrilmifl olan Cibran ayn› zamanda baflar›l› bir ressamd›. Yurtd›fl›nda Khalil Gibran olarak bilinir. Baz› Eserleri: Ermifl / Ermifl bahçesi / Sözler / Gezgin / Vadinin perileri / Bir damla yafl ve bir gülümseyifl / Kendimle konuflmalar / Aflk mektuplar› / Deli /Haberci / Kum ve köpük / Dünya tanr›lar› / Asi ruhlar / K›r›k kanatlar / Lazarus ve sevgilisi... 39
BD A⁄USTOS 2010
BD A⁄USTOS 2010
Y
Halil Cibran’›n f›rças›ndan: Mary Elizabeth Haskell... Halil Cibran’›n hayat›nda önemli rol oynayan, ablas› ve niflanl›s›ndan sonra Amerika’da her zaman yan›nda olan ”ruh ikizi” diyebilece¤imiz kad›n... Ablas›, annesinin bofllu¤unu doldurmaya çal›flm›fl; niflanl›s› yaflam›n› gel gitlerle dolu bir aflkla doldurmufl; Mary Haskell ise maddi ve manevi olarak hep destekçisi olmufltu... kitaplar›n› okuyormufl izlenimine kap›l›rlar. T›pk› kutsal kitaplardaki gibi yaz›m büyük önem tafl›r. Aforizmalar›n› sanki meydanlarda yüksek sesle okusunlar diye yazm›fl gibidir. Her kitapta kurgu afla¤› yukar› ayn›d›r. Bir ‘ö¤reten’ bir de ondan ‘ö¤renenler’ vard›r. Konu da az çok ayn›d›r: Do¤a, toplum ve insano¤lu. Bu üçlü her zaman bir bütün içinde ele al›n›r ve ‘ö¤reten’, do¤an›n, toplumun ve insanl›¤›n yasalar›n› anlat›r. 40
az›lar›nda Do¤u ile Bat› felsefelerinin güçlü bir sentezini sezmemek olanaks›zd›r. Bunda, kuflkusuz do¤du¤u ve yaflad›¤› topraklar›n, uygarl›¤›n befli¤i ve üç büyük dinin yeflerip yayg›nlaflt›¤› yerler oluflunun etkisi büyüktür. 1923 y›l›nda bas›lan en ünlü kitab› "Ermifl-The Prophet", 26 fliirden oluflan karma bir fliir denemeleri kitab›d›r. ABD'de ellinin üzerinde bask› yapan milyonlarca okuyucuya ulaflan bu kitap El Mustafa ad›ndaki bir kahinin 12 sene kald›¤› Orphalese flehrinden ayr›l›p evine gitmek üzereyken bir grup halk taraf›ndan durdurulmas› ve hayat üzerine diyaloglar› üzerine kuruludur. Ermifl, k›saca flu konulara de¤inen alt bölümlere ayr›lm›flt›r: aflk, evlilik, çocuklar, vermek, yemek ve içmek, se-
vinç ve üzüntü, ev ve evin önemi, giyecekler, al›m ve sat›m, suç ve ceza, yasalar, özgürlük, sebepler ve arzular, ac›, bilgelik, ö¤retme, arkadafll›k, konuflma, zaman, iyi ve kötü, dua, zevk, güzellik, din ve son olarak da ölüm.
li¤inin el kitab› haline gelmifl ve ilham vermifltir. Ünlülerden Elvis Presley Halil
E
rmifl'i en büyük baflar›s› olarak gören Cibran flöyle demiflti: "Lübnan'da kitab› yazmay› ilk kez tasarlad›¤›mdan beri, bir tek günüm bile Ermifl'siz geçmedi. Kitap benim bir parçam haline gelmifl gibiydi. Metni yay›mc›ma teslim etmeden önce tam dört y›l elimde tuttum. Çünkü emin olmak istedim, içindeki her sözcü¤ün kendimden verebilece¤im en iyi sözcük oldu¤undan emin olmak istedim.” Ermifl, Bat› Avrupa ve ABD’de 68 kufla¤› gençHalil Cibran’dan okuma notlar›:
Cibran, bir uluslararas› yazarlar ve insan haklar› kuruluflu PEN üyeleri ile birlikte (soldan ikinci)
SEVG‹ Sevgi sizi ça¤›r›nca, onu takip edin, Yollar› sarp ve dik olsa da... Ve kanatlar› aç›ld›¤›nda, b›rak›n kendinizi, Telekleri aras›nda sakl› k›l›ç, sizi yaralasa da... Ve sizinle konufltu¤unda, ona inan›n, Kuzey rüzgar›n›n bir bahçeyi harap edifli gibi, Sesi tüm hayallerinizi darmada¤›n etse de... Çünkü sevgi sizi yüceltti¤i gibi, çarm›ha da gerer. Sizi büyüttü¤ü ölçüde, budayabilir de...
fiair, felsefe yazar› ve ressam olan Halil Cibran’›n eserlerinden biri
"Büyük bir adam›n iki yüre¤i vard›r; birisi kanar, di¤eri sabreder" (Kum ve köpük kitab›ndan)
ÇOCUKLARINIZ ...Çocuklar›n senin çocuklar›n de¤il Hayat›n o¤ul ve k›zlar› Seninle beraber ama sana ait de¤iller Sevgini verebilirsin onlara ama düflüncelerini de¤il, Çünkü onlar›n kendi düflünceleri var Bedenlerini evinde bar›nd›rabilirsin ama 41
BD A⁄USTOS 2010
BD A⁄USTOS 2010
Cibran’›n kitaplar›na hayrand› ve birçok defa o kitaplar› ücretsiz da¤›tt›. Bir Yak›n Do¤u'lu flairin Bat› dünyas›nda bu denli etkili olabilmesi flafl›rt›c› görülebilir. Ancak iflledi¤i temalar›n evrenselli¤i ve ‹ngiliz dilini kullanmaktaki ustal›¤›, üzerinde toplanan ilginin süreklili¤ini hakl› ç›karmaktad›r.
Türkiye'nin "En çok sevilen 100 kiflisi" aras›nda yeralan ünlü sunucu ve spor yazar› Halit K›vanç, "Sevgili dostum, de¤erli hocam ve aziz arkadafl›m" diyerek tan›mlad›¤› ve özlemini duydu¤unu söyledi¤i Prof. Dr. Mehmet Haberal'›, tutuklu bulunduruldu¤u süre içinde "ziyaret etmek olana¤› bulamamas›" nedeniyle kendisine özlem duygular›n›, "Bütün Dünya arac›l›¤›yla" iletmek istedi.. Say›n Halit K›vanç'›n bu duygular›n› içeren mektubunu afla¤›da bulacaks›n›z.
H
alil Cibran, günümüzde de güncelli¤ini korumakta, bir çok genç yazar ve flairin yap›tlar›na esin kayna¤› olmaktad›r. 1931 y›l›nda, uzun süredir yakaland›¤› hastal›ktan kurtulaHalil Cibran’›n bir pastel çal›flmas› mad›. Yaln›zl›k ve yoksulluk içinde ölen Halil Cibran, arzusu üzerine, felsefesi ve siyasi görüflleriyle derin do¤du¤u yer olan Bsharri köyüne gö- izler b›rakan Halil Cibran, kuflkusuz ça¤›m›z›n yetifltirdi¤i en önemli düflümüldü. Yaflad›¤› dönemde ve günümüzde, nür ve flairlerden biridir. •
Ruhlar›n› de¤il Çünkü ruhlar› yar›n›n evinde yaflar Ve sen o evi rüyalar›nda bile ziyaret edemezsin Onlar gibi olmak isteyebilirsin ama Onlar› kendine benzetmeye çal›flma Çünkü hayat geriye gitmez Sen bir yays›n; Çocuklar senden ileriye f›rlayan oklar gibi. ... EVL‹L‹K Birbirinizi sevin, ama sevginin üzerine ba¤lay›c› anlaflmalar koymay›n,
Ekme¤inizi bölüflün, ama Ayn› lokmay› difllemeye kalkmay›n, fiark› söyleyin, dans edin, e¤lenin birlikte, Ama ikinizin de birer Yaln›z oldu¤unu unutmay›n, Çünkü lavtadan da¤›lan müzik ayn›, ama Na¤meleri ç›karan teller ayr›d›r, Yüreklerinizi birbirine ba¤lay›n ama Biri ötekinin saklay›c›s› olmas›n, Çünkü ancak Hayat'›n elidir yüreklerinizi saklayacak olan,
B›rak›n yüreklerinizin sahilleri aras›nda gelgit çalkalanan bir deniz olsun Sevgi
Hep yanyana olun, ama birbirinize fazla sokulmay›n, Çünkü tap›na¤› tafl›yan sütunlar da ayr›d›r,
Birbirinizin kadehini onunla doldurun Ama ayn› kadehe e¤ilip içmeyin,
Çünkü bir selvi ile bir mefle birbirinin gölgesinde yetiflmez. ...
42
Sevgili dostum, de¤erli hocam, aziz arkadafl›m Mehmet Haberal Bugün gibi hat›rl›yorum, hay›rl› bir olay için tan›flt›¤›m›z günü. “Türkiye Organ Nakli ve Yan›k Tedavi Vakf›”n›n o aç›k artt›rmal› yard›m gecelerini… Tan›flt›¤›m›zdan bu yana, o büyük hizmet gecelerinin sunuculu¤unu üstlenmeyi en onurlu ve mutlu görevlerimden biri olarak kabul etmiflimdir hep… Onlardan birine ait bir kupür geçti elime ‹flte o gece mikrofonda gecenin aç›l›fl›n› yapt›ktan sonra, artt›rmay› bafllatm›flt›m ama... Be¤enmemiflim konuklar›n artt›rma önerilerini... Kupürden okuyorum, aynen flöyle demiflim: “3 milyon 900 bin lira m›? Bu
Sunucu ve spor yazar› Halit K›vanç kadarc›k para için a¤z›m› açmam bile ben… Geçen y›l tam 7 milyonu bulmufltuk. Bu y›l en az›ndan 10 milyonu geçmeliyiz.” 43
BD A⁄USTOS 2010
BD A⁄USTOS 2010
Ne yaz›k ki, bence “tarihi” de¤er tafl›yan bu kupürün devam›, gazetenin baflka sayfas›na rastlad›¤› için kaybolmufl... Fakat elimdeki k›sm›n bafll›¤›nda mutlu sonuç yer alm›fl ya... Sevinerek nakledeyim size... ‹flte o bafll›kta bak›n ne yaz›l›: “Organ Nakli Vakf› gecesindeki aç›k artt›rma 10 milyon lira getirdi...” Y›l›n› tam an›msam›yorum ama, bildi¤im ve akl›mdan hiç ç›kmayan bu vak›f gecelerinde daha da yak›ndan tan›d›¤›m sevgili Mehmet Haberal, giderek çok de¤er verdi¤im bir arkadafl›m, sayg›n bir aile dostum oldu. (K›ymetli arkadafllar›yla birlikte yaratt›¤› bu vak›f... Asl›nda bu “An›t” demem daha do¤ru olur ya... Evet, bu vak›f giderek benim de kalpten emrine girdi¤im bir “‹yilik Merkezi” olarak “An›”laflt› benim için.) Tan›flt›¤›m gündenberi o candan, güleryüzünü çok sevmiflimdir Haberal dostumun... Çünkü yak›ndan tan›d›kça, gerçekten yürekten gülen bir yak›n insan oldu¤unu görmüflüm, anlam›fl›m… ‹nanç veren güleç yüzlü bir insand›r Haberal. “Sevgili Mehmet Haberal arkadafl›m. Bugünün üzüntülü,
s›k›nt›l› tablosunu tekrarlat›p, ac›n›,
Mehmet Haberal’la her buluflmam›zda onun hep güzel bir yan›n›, her insana yard›m çabas›n›, çok yak›ndan gördüm ve hayran kald›m. 44
kederini, ›zd›rab›n› artt›rmak istemem. Gene o vak›f gecelerini yapal›m, k›smet olur en yak›nda. Ve o gecelerde, o aç›k artt›rmalarla gerçekten ihtiyaç sahibi hastalar› iyilefltirmek için onlara yeni kaynaklar bulal›m.” Bunlar› söylemek istedim iflte… Bafl›na gelenleri ö¤renince ilk çabam, seni ziyaret etmek, bir nebze olsun umut vermek istedim. Yaln›z olmad›¤›n› sana hissettirmek istedim. Ne bileyim iflte, bir fleyler yapmak istedim. Fakat ikimizin d›fl›ndaki güçlükler, aç›p da geçece¤im kadar kolay da de¤ildi, az da de¤ildi. Kimseyi rahats›z etmeden, ortak can arkadafl›m›z sevgili Mete Akyol’la konuflup, çareyi bulduk. Ziyaret zorlu¤unu kenara b›rak›p, sana mektupla ulaflmay›, yak›nlaflmay›, hatta kucaklaflmay› uygun gördük. Bir tek Mete’yi rahats›z ederek bu yürekten mektubumla sana ulaflma yolunu seçti¤im gibi… Aaaaah, ah! Mehmet Haberal’la her buluflmam›zda onun hep güzel bir yan›n›, her insana yard›m çabas›n›, çok yak›ndan gördüm ve hayran kald›m. Dostlu¤umuzun kuruluflunun ilk y›llar›nda TV programlar› için s›k s›k Ankara’ya gelirdim. ‹flte o k›sac›k Baflkent seyahatlerimin birinde Haberal ve ortak arkadafllarla akflam yeme¤i yemifltik. Vakit gece yar›s›n› geçince ben müsaade isterken... Bir de ne göreyim: Mehmet Haberal da paltosunu alm›fl, ç›k›yor. Ama bizim otele de¤il, havaalan›na gidiyormufl me¤er. Yan›m›zdakilerden hemen ö¤renmifltim. S›k s›k böyle gece
yar›lar› havaalan›na gidip, gelen uçaklardan bir fleyler bekledi¤ini. Yaaa... Sevgili Haberal, o gece ö¤rendiklerimle nas›l da mutlu olmufltum. Sonradan her hat›rlay›flta ayn› mutlulu¤u duyacakt›m. Neyi mi ö¤renmifltim? Sizin havaalan›na neden gitti¤inizi. Yurtd›fl›ndan, hem de taaa ne uzak diyarlar›n birinden gelecek bir ilac› ya da bir t›bbi aleti getirecekti bir yolcu size. Elden yollam›fllard›. Çünkü onu götürüp, iyilefltirece¤iniz hastan›n acelesi vard›. Gelen bir yolcu bulup, onun bu insani yard›m› yapmas›n› sa¤lam›flt›n›z. Veee, daha sonra ö¤renmifltim ki, paral› bir hasta için de de¤ildi bu t›bbi yard›m. Muhtaç, fakir bir genci o yaflta ölümden kurtarmak için gereken tüm masraf› da siz üstlenmifltiniz. Sonraki y›llarda bu tür daha ne büyüklük destanlar›n›z› dinleyen de¤il, daha yak›ndan tan›yan bir yak›n›n›z olacakt›m. ‹nsan›m›za yapt›¤›n›z çeflitli iyilikleri dinledikçe, ö¤rendikçe, size olan sevgim ve sayg›m öylesine artacakt› ki... Ama flimdi siz kaç zamand›r hastas›n›z, s›k›nt›das›n›z, çiledesiniz. Ben ise bir yak›n dostunuz olarak, elimde olmayan gecikme ile ve “‹nflallah bir an önce eline ulafl›r” duas›yla bu sat›rlar› yaz›yorum sadece... Tabii bilgisayarda yazd›¤›m için ba¤›fllayaca¤›n›z› biliyorum. Hele doktor oldu¤unuz için, elle yazma zorlu¤una u¤ram›fl hastalar›n›z›
‹nsan›m›za yapt›¤›n›z çeflitli iyilikleri dinledikçe, ö¤rendikçe, size olan sevgim ve sayg›m öylesine artacakt› ki... Ama flimdi siz kaç zamand›r hastas›n›z, s›k›nt›das›n›z, çiledesiniz. Ben ise bir yak›n dostunuz olarak, elimde olmayan gecikme ile ve “‹nflallah bir an önce eline ulafl›r” duas›yla bu sat›rlar› yaz›yorum sadece... kolayca ba¤›fllayaca¤›n›z› da umuyorum. Ve çok önemli bir noktay› da belirterek, gerçek noktay› koyaca¤›m mektubuma. fiu anda bunlar› yazarken, diplomas›z bir doktorum ben. Çok sayd›¤›m, iyili¤ine, dürüstlü¤üne, insanl›¤›na hayran oldu¤um bir kardeflime “geçmifl olsun” dile¤imi ulaflt›rabilmem için ka¤›t dostlar›mdan ve can dostlar›mdan baflka tutunacak bir dal›m, güvenilecek bir yolum yok ki… Daha güzel günlerde buluflmak dile¤iyle… Sevgiler... Sevgiler... Sevgiler... ‹stanbul, 16. 07. 2010 Dostunuz (Nüfusa bakarsak, a¤abeyiniz) Halit K›vanç 45
BD A⁄USTOS 2010
BD A⁄USTOS 2010
270 kiflinin katili sa¤l›k gerekçesiyle serbest b›rak›ld› 270 kiflinin ölümüne neden olan ve bu suçu kesinlefltikten sonra ömür boyu hapis cezas›na mahkum edilen bir teröristin, “kötüye giden sa¤l›k durumu” nedeniyle serbest b›rak›lmas›n›n “hukuka sayg›lar› nedeniyle sayg›yla karfl›land›¤›” ‹ngiltere’de flimdi, bu katil teröristin “sa¤l›k durumunun iyiye gitmesi“ bir sorun oldu.
1988 yılında Londra üzerinden New York’a gitmek için Frankfurt’tan kalkan 103 sefer sayılı Pan Am uçağı, İskoçya’nın Lockerbie kenti dolayında 46
Mohmed al Megrahi
Havada patlat›larak düflürülen ve 270 yolcusu ölen Pan Am uça¤›n›n kal›nt›lar› havada patlayarak parçalanmış ve uçakta bulunan 270 kişi yaşamını yitirmişti.
O
lay›n, Libya uyruklu Abdelbaset Ali Mohmed al Megrahi adlı bir teröristin uçağa yerleştirdiği bombanın patlaması sonunda meydana geldiği saptandıktan sonra yakalanan ve İskoçya’da yapılan yargılanması sonucu bu suçu işlediği kesinlikle anlaşılan terörist Megrahi, ömür boyu hapis cezasına mahkum edilmiş ve cezaevine kapatılmıştı. Megrahi, prostat kanserine yakalandığı ve “hastalığının her geçen gün kötüye gitmesi” nedeniyle 2009 Ağustos ayında serbest bırakılmıştı. Cezaevinden çıktıktan sonra katil teröristin sağlık durumunda düzelme görülmesi, mahkemenin “tahliye kararı”nde kuşkular uyandırmış, katilin sağlıklı bir biçimde yaşıyor olması, “İngilizler’in Libya’daki ticari çıkarları sonucu Megrahi’yi serbest bıraktıkları” ve petrol şirketi BP’nin de bunu sağlamak için kulis yaptığı görüşle-
rini gündeme getirdi. İngiliz Başbakanı David Cameron’ın Amerika’yı ilk resmi ziyaret sırasında, ABD’nin New Jersey ve New York senatörleri Robert Menendez, Frank Lautenberg, Kirsten Gillibrand ve Charles Schumer ile bu konuyu görüşmek istediği, büyükelçilik basın sözcüsü Martin Longden tarafından açıklandı. Başkan Obama ve Senato liderleriyle yapacağı görüşme programının buna göre yeniden düzenlenmesini isteyen Başbakan Cameron, “Lockerbie vahşetinde yaşamını kaybedenlerin ve ailelerinin acısını yürekten paylaştığını” bildirdi. • ‹ngiltere Baflbakan› David Cameron
47
BD A⁄USTOS 2010
ATATÜRK’ÜN DÜNYASI Cengiz Önal
U
lusal Egemenlik öyle bir nurdur ki, onun karfl›s›nda zincirler erir, taç ve tahtlar batar, mahvolur. Uluslar›n esirli¤i üzerine kurulmufl müesseseler her tarafta y›k›lmaya mahkûmdur. Gazi Mustafa Kemal Atatürk
7
Ulusal Savafl›m’›n Merkezi Ankara’da Yo¤un Çal›flmalar
M
ustafa Kemal, Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti Temsilciler Kurulu Baflkan› olarak, beraberindekilerle birlikte Ankara’ya gelmifl ve karargâh›n› da; Keçiören’deki Ziraat Mektebi’ne kurmufltu. Çal›flmalara hemen bafllanm›flt›. Bir yandan Mebuslar Meclisi üyesi olarak ‹stanbul’a gidecek milletvekillerinden Ankara’ya gelebilecek olanlarla yap›lacak görüflmelere haz›rlan›yor, bir yandan da Ulusal Savafl›m’›n her aflamas›n›n Türk Ulusu’na duyurulmas› için bir gazete ç›kar›lmas› haz›rl›klar› yap›yordu. Ayr›ca; ‹stanbul Hükümeti’yle, önceden üzerinde anlaflma sa¤lanm›fl konularda, kas›tl› olarak ortaya ç›kar›ld›¤› düflünülen hususlarda, Harbiye Naz›r› 48
Mustafa Kemal yurtta baflgösteren isyanları bastırmakla u¤raflırken, di¤er yanda Ulusal Savaflımın yayanı organı olacak bir gazete çıkarmak istiyordu.
Cemal Pafla ile yapt›¤› telgraf haberleflmesiyle, yarat›lan pürüzlerin gideril-
mesiyle u¤rafl›yor, suni olarak oluflturulan sorunlar› ortadan kald›rmaya çaba gösteriyordu. Bütün bu yo¤unlu¤un içinde, bir de memleketin çeflitli yerlerinde, daha çok dinci kökenli isyanlar›n bast›r›lmas› ve asilerin bertaraf edilmesi iflleri göz önünde bulunduruldu¤unda; Ulusal Savafl›m’›n merkezindeki yo¤un çal›flma temposunu tahmin etmek güç olmaz... ***
U
lusal Savafl›m’›n her aflamas›n›n Anadolu insan›na ulaflt›r›lmas› önemliydi. ‹deal olan›, Ulusal Savafl›m’›n yay›n organ› olabilecek bir gazeteyi ç›karmakt›… Mustafa Kemal dikkatini bu nokta üzerinden pek eksik etmiyordu. Önce gazetenin ad› üzerinde tart›flmalar yap›ld›. “Anadolu’nun Sesi” fikri cazip gelir gibi olduysa da; sonunda Mustafa Kemal’in önerisiyle yeni ç›kar›lacak gazetenin ad› “Hâkimiyet-i Milliye” olarak kararlaflt›r›ld›. Gazete ç›karabilmek için mevcut olanaklar› yeterli de¤ildi. ‹lk etapta Valilik matbaas›ndan yararlan›ld›. K⤛t, mürekkep ve benzeri ihtiyaçlar da Valilikten ödünç al›narak, Türk Ulusu’nun yeniden do¤uflunu bafllatan Anadolu Ulusal Hareketi’nin yay›n organ› ve sözcüsü durumundaki “Hâkimiyeti Milliye Gazetesi” 10 Ocak 1920 tarihinde ilk say›s›n› ç›kararak, yay›n hayat›na bafllad›. ‹lk say›daki “Hâkimiyet-i Milliye = Ulusal Egemenlik” bafll›kl› baflyaz› Mustafa Kemal taraf›ndan, Hakk› Be-
Hakimiyet-i Milliye gazetesinin yazarları
hiç Bey’e not ettirilerek yaz›ld›. Sonraki say›lardaki baflyaz›lar›n yine ço¤unlu¤u da Mustafa Kemal taraf›ndan kaleme al›nm›fl, ancak “Yaz› ‹flleri Heyet” vb gibi farkl› imzalarla yay›mlanm›flt›. ***
Hakimiyet-i Milliye gazetesindeki ”Ulusal Egemenlik” bafll›kl› ilk baflyaz› Mustafa Kemal taraf›ndan, Hakk› Behiç Bey’e not ettirilerek yazd›r›ld›. Hükümetin entrikalar› çeflitli flekillerde sürüyor ve milletvekillerinin Ankara’ya ulaflmalar› engellenmeye çal›fl›l›yordu. Amaçlar›, Anadolu Ulusal Hareketi’ni durdurabilmek veya en az›ndan yavafllatabilmekti... Konu hakk›nda ‹stanbul’la yaz›flmalar yap›ld› ve engelleme gayretlerinden herhangi bir sonuç al›namayaca¤›, bunun hiçbir 49
BD A⁄USTOS 2010
BD A⁄USTOS 2010
flekilde Ulusal Dava’ya zarar veremeyece¤i özellikle belirtilerek, nispeten mevcut olan iyimser havan›n korunmas›n›n gereklili¤i vurguland›. Aksi halde, Sivas Kongresi’nde al›nan ve bütün dünyaya duyurulan kararlar ve buna istinaden elde edilen baflar›lar›n bofla gidece¤i ve Ülke’nin de bir felakete u¤rayabilece¤i ifade edildi. ‹stanbul ile Anadolu Ulusal Hareketi aras›nda meydana gelen böylesi can s›k›c› sorunlarla u¤rafl›l›rken; bir de Bayburt’un Hart Köyü’nde bir sahte peygamberin ortaya ç›kt›¤› haberi ulafl-
Mustafa Kemal, kendisine çok s›cak davranan, samimi ve güven verici duygularla karfl›layan Ankaral›lara bir konfrans vermeyi kararlaflt›rd›. t› Ankara’ya... Kendine “fieyh” diyen Eflref ad›ndaki bir meczup, halka fiiilik hakk›nda söylemlerde bulunup, civar köylere bildiriler da¤›t›yor ve kendisinin Tanr› taraf›ndan “fieriat” için görevlendirildi¤ini, mehdi oldu¤unu söylüyordu. Görevlendirilen ve az say›da askerden oluflan bir birli¤e sald›r›da bulunmufl ve kimi askerleri de flehit etmiflti. Sonunda; Bayburt’taki 9. Tümen’in Komutan› Yarbay Halit Bey, 25 Aral›k 1919 günü düzenledi¤i bir operasyonla yalanc› peygamberin, o¤ulla50
r›n›n, bir k›s›m müritleri ile kendisine destek veren baz› flah›slar›n ç›kan çat›flmada bertaraf edilmesiyle k›smi isyan› bast›rd›. ***
A
nadolu’nun çeflitli yerlerinden seçilmifl milletvekilleri henüz Ankara’ya ulaflamam›fllard›. Bunda k›smen engellemelerin de büyük etkisi vard›. Mustafa Kemal bu aray› de¤erlendirerek, kendisine çok s›cak davranan, samimi ve güven verici duygularla karfl›layan Ankaral›lara bir konferans vermeyi kararlaflt›rd›. Konferans’ta: • Wilson Prensipleri, • 30 Ekim 1918’de imzalanan Mondros Ateflkes Antlaflmas›, • ‹stanbul’daki birbiri ard›nca göreve getirilen güçsüz kiflilerden oluflturulan hükümetlerin, yabanc› güçler karfl›s›ndaki flerefsiz, onursuz ve afla¤›l›k görünüflleri, • Emperyalist devletlerin tezgâhlamas›yla Türk Ulusu’na karfl› yürütülen olumsuz ve mant›ks›z propagandalar, • Ulusal Savafl›m’›n ulaflt›¤› nokta, • Ulus’un, birlik ve beraberli¤i koruyarak topyekun mücadele etmenin olumlu sonuçlar› ve • Erzurum ve Sivas Kongreleri’nde tespit edilen ilkelerin, Türk Ulusu’nun ulvi amac› için temel olaca¤›, gibi konular dile getirildi. Kat›l›m›n oldukça yo¤un oldu¤u Konferans, Ankaral›lar›n ilgisini çekti ve Mustafa Kemal uzun süre ayakta alk›flland›. *** Milletvekilleri, nihayet Ankara’ya ulaflmaya bafllad›lar. Hepsi topluca
gelemediyse de; tek gelenler oldu¤u gibi, küçük gruplar halinde gelenler de vard›. Mustafa Kemal ve Arkadafllar›, gelen milletvekilleriyle görüflüyor ve sonra da ‹stanbul’a u¤urluyordu. Görüflmelerde ele al›nan konu bütün milletvekilleri için ayn›yd›. Öncelikle moral gücünün yüksek tutulmas› gerekti¤i belirtiliyor ve sonra da içinde bulunulan durum, birlik-beraberlik ve topyekûn savafl›m›n yararlar›, toplumun ortak dile¤i gibi hususlar vurgulan›yordu. Ayr›ca, Vatan’›n kurtar›lmas› ve Tam Ba¤›ms›zl›k için Ulusal Örgütlenme ve Mebuslar Meclisi’nde güçlü bir grubun (Müdafaa-i Hukuk Grubu) oluflturulmas› gibi konular da ayr›nt›l› olarak aç›klan›yor ve di¤er tamamlay›c› bilgiler ayd›nlat›c› bir dille anlat›l›yordu. Ancak, milletvekillerinin hemen tamam›n›n Mustafa Kemal ve arkadafllar›yla ayn› görüfl üzerinde birlefliyor olmas›na karfl›n; ‹stanbul’da Meclis’te Müdafaa-i Hukuk Grubu’nun kurulmas›nda baflar›l› olunamam›flt›. Baflar›s›zl›k Mustafa Kemal’i üzmüfltü. Bu husus, Nutuk’ta afla¤›daki sözlerle yer almaktad›r: “Baylar, her görüfltü¤ümüz kifli ya da kifliler, bizimle düflünce ve görüfl birli¤i içinde ayr›lm›fllard›. Ama ‹stanbul Meclisinde (Müdafaa-i Hukuk Gru-
Meclis’in ilk milletvekilleri
bu) diye bir grup kuruldu¤unu iflitmedik. Niçin? Evet, niçin? Buna bugün dahi yan›t isterim! Çünkü baylar, bu grubu kurmay› vicdan borcu, ulus borcu bilmek durum ve yetene¤inde bulunan baylar inançs›z idiler... Korkak idiler... Bilgisiz idiler. ‹nançs›z idiler... Çünkü ulusal isteklerin gerçekli¤ine ve kesinli¤ine ve bu isteklerin dayana¤› olan ulusal örgütün sa¤laml›¤›na inanm›yorlard›.
K
orkak idiler; çünkü ulusal örgütten olmay› tehlikeli görüyorlard›. Bilgisiz idiler; çünkü tek kurtulufl dayana¤›n›n ulus oldu¤unu ve olaca¤›n› kavrayam›yorlard›. Padiflaha dalkavukluk ederek, yabanc›lara hofl görünerek, yumuflak ve nazik davranarak, büyük ülkülerin gerçeklefltirilebilece¤ine inanma bönlü¤ünü gösteriyorlard›.” Meclis’te grup kurulamam›flt›. Ancak, milletvekillerinin ortak iste¤inin Türk Ulusu’nun Kurtulufl’u oldu¤uydu... Bu 盤l›k, Türk Yurdu’nun hemen her yan›nda yank›lan›yordu sanki... Böylelik51
BD A⁄USTOS 2010
BD A⁄USTOS 2010
le, Ulus söyleyece¤ini söylüyor, baflka bir aç›klama istemeye gerek duyulmuyordu. Art›k bu 盤l›¤› gerçe¤e dönüfltürmek pek zor olmayacakt›. Zaten, Erzurum ve Sivas Kongreleri’nde de bu istek dile getirilmemifl miydi? Yap›lacak olan; Türk Ulusu’nun milletvekilleri arac›l›¤›yla dillendirdi¤i 盤l›¤›n›, bir programa esas olacak flekilde yazmak ve Mebuslar Meclisi’nde görüflülmesini sa¤lamakt›... ***
B
eklenen gün gelmiflti. Padiflah›n olumsuz tav›rlar sergilemesine ve hatta bir ara tereddüt etmesine karfl›n Osmanl›’n›n son Mebuslar Meclisi 12 Ocak 1920 tarihinde aç›lm›fl ve faaliye-
Padiflah›n olumsuz tav›rlar›na ve bir ara tereddüt etmesine karfl›n Osmanl›’n›n son Mebuslar Meclisi 12 Ocak 1920 tarihinde aç›lm›fl ve faaliyetine bafllam›flt›. tine bafllam›flt›. Meclis Baflkanl›¤›’na Reflat Hikmet Bey seçilmiflti. Meclis Baflkanl›¤› konusu Mustafa Kemal’in beklentisine cevap vermemifl olsa da; Mebuslar Meclisi, Türk Ulusu’na en büyük hizmetle-rinden birini yapm›fl, Misak-› Milli (Ulusal Ant)’yi 22 Ocak’ta görüflmeye bafllam›fl, 28 Ocak’ta kabul etmifl ve 17 fiubat 1920 52
tarihinde de ilan etmiflti... Ulusal Ant’›n esaslar›:
1- Mondros Ateflkes Antlaflmas›’n›n imzaland›¤› 30 Ekim 1918 günkü s›n›rlar içinde, Osmanl›-‹slam ço¤unlu¤un oturdu¤u bölgelerin hepsi bir bütündür ve hiçbir flekilde bölünemez. 2- Halkoyu ile Vatan’a kat›lan Kars, Ardahan ve Batum’da gerekti¤inde yeniden serbestçe halkoyuna baflvurulmas› kabul edilecektir. 3- Halifeli¤in bulundu¤u yer olan ve Osmanl› Devleti’nin baflkenti ve hükümet merkezi ‹stanbul ile Marmara Denizi’nin güvenli¤i her türlü müdahale ve sald›r›ya karfl› korunmal›d›r. Bu ilke esas olmak kofluluyla Bo¤azlar›n, dünya ticaretine ve ulafl›m›na aç›lmas› Osmanl› ve ilgili devletlerin oybirli¤i ile verecekleri karara ba¤l›d›r. 4- Az›nl›k haklar›, s›n›rlar›m›z d›fl›nda kalan Müslüman halk›n da ayn› haklardan yararlanmalar› kofluluyla; bizce de kabul edilecek ve sa¤lanacakt›r. 5- Ulusal ve Ekonomik geliflmemizi sa¤lamak ve devlet ifllerini ça¤›n geçerli usullerine göre yürütebilmek için tam ba¤›ms›zl›¤a ve özgürlü¤e sahip olmam›z var olmam›z›n tek nedenidir. Bu itibarla; Siyaset, Maliye ve Adalet alanlar›nda geliflmemize engel olabilecek her türlü s›n›rlamalara karfl›y›z. Saptanacak borçlar›m›z›n ödenmeleri koflullar› da; bu esaslara ayk›r› olmayacakt›r. 6- Bat› Trakya’n›n hukuki durumunun saptanmas› da; orada yaflayanlar›n özgürce kullanacaklar› oylar›yla belirlenecektir” fleklinde s›ralanabilir… Ancak, bu kararlar ‹tilaf Devletleri baflta olmak üzere Osmanl› Yönetimini
de ciddi derecede rahats›z etti. Çünkü bu kararlar, bir anlamda, Anadolu Ulusal Hareketi’nin de onaylanmas› anlam›na geliyordu. Sadrazam Ali R›za Pafla, Ulusal Ant karar›na bir misilleme olarak, Temsilciler Kurulu ve Ulusal Güçlerin gereksizli¤ini belir‹flgal kuvvetleri ‹stanbul’da / 16 Mart 1920 terek, Meclis’ten fesihlerine karar vermesi talebinde bulundu. Mustafa Kemal Ancak, bir yandan ‹tilaf Devletleri’nin bask›lar›, bir yandan da Anadolu Ulubu talebe tepki gösterdi. Söz konusu unsurlar›n, Bar›fl Antlaflmas›’n›n imza- sal Hareketi’nin gittikçe geliflmesi, genifllemesi ve Türk Ulusu’nca benimlanmas›na kadar görevlerine devam edece¤ini kesin bir dille bildirdi. Bunun senmesi karfl›s›nda Ali R›za Pafla daha üzerine Ali R›za Pafla da; sanki bir kar- fazla dayanamad› ve 3 Mart 1920 tafl›l›k olarak, Anadolu Ulusal Hareketi rihinde istifa etti. Yerine, biraz da zorla, Salih Pafla yanl›s› olarak belirtti¤i Harbiye Naz›r› göreve getirildi. Salih Pafla hükümeti ile Genelkurmay Baflkan›’n› azletti. 6 Mart 1920 günü kurulmufl olmakla beraber bakanl›klar›n büyük ço¤unlu¤u vekâletle yürütülüyor, dolays›yla da ifller pek sa¤l›kl› gitmiyordu. Bu geliflmeler olurken; 15 Mart 1920 tarihinde ‹stanbul’daki Ulusal Savafl›m yanl›lar›n› tutuklamaya bafllayan ‹tilaf Devletleri güçleri, bir gün sonra 16 Mart 1920 tarihinde de ‹stanbul’u iflgal etti. 18 Mart 1920 günü Mebuslar Meclisi bas›larak, Anadolu Ulusal Hareketi’nin önde gelen isimlerinden Rauf Bey ve daha birçok milletvekili tutuklanarak Malta’ya sürgün edildi.• (Gelecek Ay: ‹stanbul’un ‹flgali) ‹flgal güçlerince tutuklanarak Malta’ya sürgüne gönderilen Rauf Bey cengizonal@butundunya.com.tr 53
BD A⁄USTOS 2010
BD A⁄USTOS 2010
Y A Z I L A R I
8
Mustafa Kemal Yaz›yor MÜTTEF‹KLER‹M‹Z ‹stiyoruz ki, bütün milletler gibi biz de ba¤›ms›z olal›m. Kendi evimizin sahibi, cebimizin hâkimi, kendi hayat ve namusumuzun mesulü biz olal›m. ‹stiyoruz ki, yeryüzünde zulüm kalmas›n. Milletler aras›ndaki düflmanl›klar ortadan kalks›n. Dünyaya hâkim olan kapitalizm illeti bir daha kalkmamak üzere uyusun… ‹flte, bugün içinde bulundu¤umuz mücadelenin yegâne manas› bu! Biz bu gaye ila harekete geçtik. Ba¤›ms›zl›¤›m›z ve varl›¤›m›z için, emperyalizme karfl› dünya ve hayat ink›lâb› u¤runda zulümden kurtulmufl yeni bir devre do¤ru yürüyoruz. Giriflti¤imiz hareket büyük, a¤›r ve o nispette flerefli ve flanl›d›r. Görüyoruz ki, kendimizi kurtarmak için u¤raflmak demek, bütün dünya ve milletler kurtuluflunun milyonlarca cephesi aras›nda çal›flmak demektir. Yap›lacak ifl, henüz bafllanm›fl olan ifl, o kadar büyüktür ki, bunun karfl›s›nda ruhlar›n yüksek bir heyecanla titrememesi imkân› yoktur. 54
hinleri en ziyade meflgul etmesi ihtimali olan sorular bunlard›r. Senelerden beri devam eden kanl› mücadelelerden sonra henüz düne ait yorgunluklar omuzlar›m›z›n üstünde bizi çökertmeye çal›fl›rken; e¤er sade kendi kendimize kalm›fl olsayd›k, bu, flerefli oldu¤u kadar a¤›r vazifenin bir türlü alt›ndan kalkamazd›k. Hâlbuki biz bu yolda hiç yaln›z de¤iliz. Pek büyük, pek kuvvetli müttefiklerimiz var. Öyle müttefikler ki, dünyay› emperyalizmin zulmünden kurtarmak için ahdetmifller. Devaml› surette çal›fl›yorlar ve her gün yeni bir zafer kazan›yorlar. Alt› sene evvel dünyan›n en büyük mücadelesine at›ld›¤›m›z zaman da ayn› gaye için dövüflüyorduk. O zaman da müttefiklerimiz vard›. Büyük
Bütün dünya istiyor ki, Çünkü bizim kurtuluflumuz dünyan›n kurtuluflu demektir. Ve bütün dünya flu u¤ursuz emperyalizm zulmünden kurtulmad›kça bizim için hayat ve rahat ihtimali tasavvur edilemez. Bu kadar büyük bir ifli nas›l baflaraca¤›z? Düflmanlar›n, aleyhimizdeki ve dünya aleyhindeki suikast tertiplerine karfl› neyle ve hangi kuvvetle karfl› koyaca¤›z? ‹flte bu büyük mücadele içinde zi-
artık emperyalizm zulmü nihayet bulsun, insanlar ve milletler için yeni bir devir, bir adalet ve istirahat devri açılsın. Biz de böyle istiyoruz ve onun için çalıflıyoruz. Almanya’n›n muntazam ordular›, dahi kumandanlar›, Avusturya’n›n, Macaristan’›n mükemmel askeri teflkilat›, Bulgaristan’›n tam zaman›nda gelen yard›m›, bütün bunlar pek büyük kuvvetler-
di. Fakat bu kuvvetlerin bir de büyük noksanlar› vard› ki, o da, maddi bir kuvvet olmalar›yd›. Hâlbuki bu defa, belki de müttefik olarak bizimle beraber hareket eden böyle muntazam asker ve teflkilat kuvvetleri yoktur. Buna karfl›l›k, dünyan›n her taraf›nda hüküm ve kuvveti hayret verici bir süratle günden güne artan fikir, inanç ve iman kuvvetleri vard›r. ‹flte bu manevi kuvvetlerdir ki, bizim müttefiklerimizdir. Bütün dünya istiyor ki, art›k yeryüzünde emperyalizm zulmü nihayet bulsun, insanlar ve milletler için yeni bir devir, bir adalet ve istirahat devri aç›ls›n. Biz de böyle istiyoruz ve iflte onun için u¤rafl›yoruz. Asya’n›n üç yüz milyonluk mazlumlar›, emperyalist memleketlerin zulmü alt›nda inleyen s›n›flar› hep bizimledir. Dünyan›n her taraf›nda, her köflesinde bizim müttefiklerimiz ve dostlar›m›z var. Bundan evvelki muharebede yaln›z Avrupa’n›n ortas›nda birkaç milyonluk ordulara sahiptik. Bu defa ise bizimle müttefik olan fikir, inanç ve iman ordular› hayret verici bir süratle bütün dünyay› istila ediyor! ‹ki sene evvel dünya mücadelesinin flekli, karfl›l›kl› bir asker istilas›ndan ibaret oldu¤u halde, bugünkü istila kuvvetleri fikir, inanç ve imand›r. Bu, öyle bir kuvvet ki, kalplerden kalbe dolafl›yor, en metin kalplere giriyor, en gizli köflelere nüfuz ediyor, cepheleri afl›yor, da¤lardan da¤lara, denizlerden denizlere devaml› yürüyor, eziyor ve kazan›yor! ‹flte bu defaki müttefiklerimiz 55
BD A⁄USTOS 2010
BD A⁄USTOS 2010
böyle muazzam kuvvetlerdir. Günden güne büyüyen bu müthifl istila kuvvetinin karfl›s›na Avrupa emperyalizmi, ç›kara ç›kara Leh ordusuyla bir Yunan ç›kard›. Leh ordusu son günlerde büyük bir hezimete u¤rad›. Emperyalizmin son baflar›s›, son kurflunu olarak kala kala flu karfl›m›zdaki, bir sel halinde ocaklar›m›z› tehdit eden, namus ve dinimize susayan Yunan tehlikesi kald›. Bir hamle ve bir ayaklanma… Zalimlere karfl› son bir harp bizi ve bütün
dünyay› bir anda selamete, rahata ve ferah bir hayata ç›karacakt›r. Bunun zaman› gelmifltir. Zulüm dünyas› son günlerini ve hatta son saatlerini yafl›yor. Yunan’a bozgun vermek, sade Sultan Osman’›n mübarek nam›n› ve mukaddes türbesini kurtarmak ve onunla beraber yüz binlerce kardeflimizi cellât b›çaklar›ndan almak demek de¤il, belki de bütün dünya kurtulufluna tarihin en büyük, en flerefli ve flanl› hizmetini yapmak demektir! Türkler! Ayaklan›n›z!
PENCEREDEN GÖRÜLEN Bu küçük öyküyü ço¤unuzun bildi¤ine eminim, unutmamakta yarar var... Ad›n› kesin an›msayamad›m, ba¤›fllay›n, san›r›m Prof. Bülent Nuri Esen, Ankara Hukuk Fakültesi, Anayasa Hukuku hocas›. Bir sözlü s›navda, ö¤rencilerden birini kald›r›r: “Bak bakal›m pencereden!” der; “D›flarda ne görüyorsun?” Ö¤renci bafllar anlatmaya: “Hava güneflli, aç›k, gök mavi, a¤açlar iyice yeflillenmifl ve çiçek aç›yor, caddeden arabalar geçiyor, insanlar oradan oraya koflturup duruyor..” Hoca sertçe araya girer: “Daha dikkatli bak” Ö¤renci ayr›nt›lara girmeye yeltenir: “Baz› a¤açlar çiçek açm›fl; bahçedeki bankta oturan çift birbirlerine iyice sokulmufllar..” “Evlad›m resim dersinde de¤iliz. Sen nerede yafl›yorsun?... Türkiye’de..Türkiye Cumhuriyeti’nde. Cumhuriyeti, demokrasiyi hissetmiyor musun? Özgürlük var d›flarıda, özgürlük... 56
Özgürlü¤ü görmeliydin!” Pencerelerinizin her iki yan›n›n da sevdiklerinizle bezenmifl olmas› dile¤iyle...
Bir Gazimizin Dü¤ünü TSK Rehabilitasyon Uyum Evi'nde bir dü¤üne kat›ld›m. Evlenen vatan› için, vatandafllar› için dövüflen bir gaziydi. Serhat flehri Edirne'den Y›lmaz Yi¤it. Yazan:ÜNAL ‹NANÇ
d›rd›. Farkl› bir gaziydi. Kimseden bir Onunla fiirino¤lu Sosyal ve Stratejik Araflt›rmalar Merkezi'nde gaziler için lütuf kabul etmiyor, ülkesine ve devledüzenledi¤imiz bir gecede tan›flt›m. tine güveniyordu. Uzuvlar›n› kaybetse Hasbelkader Türkiye Gaziler Vakf›'n›n de yaflama s›k› s›k› sar›l›yordu. Yönetim Kurulu Baflkanl›¤›n› birkaç y›ld›r sürdürüyordum. 30 A¤ustos gecesi gaziler için bir e¤lence düzenlemifltim. Elliyi aflk›n gazi havai fifleklerin eflli¤inde flark›lar ve marfllar söylüyordu. Beni Y›lmaz'la yard›mc›m Koray Gürbüz tan›flt›rd›. Uzman Çavufl Y›lmaz kör bir may›n›n patlamas›yla iki kolunu, bir baca¤›n› ve bir gözünü kaybetmiflti. Ölümden kurtulal› iki buçuk ay kadar olmufltu. Damdan düflenin halinden damdan düflen anlar misali birer y›l arayla üç defa yaralanan Koray, bir de¤ifliklik olsun diye onu da getirmiflti. Küçük o¤lumla yafl›t Y›lmaz, beni derinden etki- Gazi Uzman Çavufl Y›lmaz Yi¤it ve Hilal fiimflek ledi. Bafl›na gelen olay ve diren- ömür boyu sürecek beraberli¤e ad›m att›lar. me azmi bende hayranl›k uyan57
BD A⁄USTOS 2010
BD A⁄USTOS 2010
Cumhuriyet Halk Partisi Genel Baflkan› Kemal K›l›çdaro¤lu ve Demokrat Parti genel Baflkan› Hüsamettin Cindoruk ve Korgeneral Raif Akbafl Y›lmaz Yi¤it’in mutlulu¤unu paylaflanlar aras›ndayd› Onun bu azmi beni ve arkadafllar›m› çok etkilemiflti. 2008 y›l›nda ona Yurttafll›k ödülü verdik. Uyum Evi'nde tan›k oldu¤um Hilal'ine kavuflan Y›lmaz'›n dü¤ünüydü. ‹nflallah herfley o gece yaflad›klar›m›z gibi bir ömür boyu devam eder. Teröre karfl› birlik diyorlar. Dü¤ün davetiyelerini da¤›t›rken siyasetçilerimizi de unutmad›k. Cumhuriyet Halk Partisi Genel Baflkan› Kemal K›l›çdaro¤lu, Demokrat Parti Genel Baflkan› Hüsamettin Cindoruk gelmifllerdi. K›z taraf›n›n tan›¤› olarak onlar› nikah flahidi yapt›k. Türk Silahl› Kuvvetleri Per-
sonel Baflkan› Korgeneral Raif Akbafl'd›. Gelin han›m k›z›m›z efliyle aç›l›fl dans›n› rehabilitasyon merkezinin gediklilerinden Ozan fiahin'in bestesi ve sesiyle yapt›. Ozan, flehit Binbafl› Mahmut fiahin'in o¤luydu. Nadir görülen bir kemik hastal›¤›ndan dolay› y›llard›r rehabilitasyon merkezinde kal›yordu. Yi¤it Y›lmaz, fliirler yazan, besteler yapan Ozan'›n yaln›zl›¤›n› gidermedeki en büyük yard›mc›s›, dert orta¤›yd›. Ozan'a yaflam ve besteleri konusunda direnç kayna¤› oluyordu. Bu kadar duyguland›¤›m dü¤ünde üzüldü¤üm fleyler olmad› m›?
Y›lmaz Yi¤it, 1979 y›l›nda Edirne'de dünyaya geldi. 1998 y›l›nda ‹zmir Foça'da vatani görevini yapmaya bafllad›. 2000 y›l›nda terhis oldu. Tezkere ald›ktan sonra çavuflluk s›nav›n› kazand›. 2002 y›l›nda 1.Jandarma Komando tugay›nda göreve bafllad›. Kendi iste¤iyle fi›rnak Özel Harekat Birli¤i'ne tayin oldu. Görev yapt›¤› sürece pek çok taktirname ald›. 2007 y›l›nda teröristlerin kurdu¤u hain bir pusuda yaraland›, iki kolunu, bir baca¤›n› bir de gözünü kaybetti. Azmi sayesinde yaflama tutunan Y›lmaz yaraland›ktan iki y›l sonra Hilal fiimflek'le tan›flt›. 58
Davetiye gönderdi¤imiz halde dü¤üne gelmeyen siyasetçilerimiz ve devlet büyüklerimiz hiç olmazsa bir çiçek gönderemezler miydi? Dü¤üne tekerlekli iskemleleriyle, koltuk de¤nekleriyle kat›lan gazilerin aras›nda eski tan›d›klar›m var m› diye bakt›m. Yaklafl›k iki y›ll›k bir zaGazi arkadafllar› dü¤ün töreninde Y›lmaz Yi¤it’i man dilimi içinde gazileryaln›z b›rakmad›lar. le çok yak›ndan ilgilenememifltim. Ne de olsa Ergenekon adl› çal›fl›yor, malul gaziler imal ediyordu. bir terör örgütünün san›¤› olarak itham fiehitlerimiz de cabas›. Ve hala teröre ediliyor ve yarg›lan›yordum. Onlara gi- teflhis koyacak, onunla mücadele ededip gelmem, terör ma¤durlar›n›n karfl›- cek kifliler ar›yorduk. Kendimden utans›nda cumhuriyetin savc›lar› taraf›ndan d›m, böyle bir gecede neler düflünüitham edilen 72 yafl›ndaki bir adam olmam yorsun dedim. nedeniyle bana pek yak›flmazd›. Tan›d›Tekerlekli sandalyedeki genç ¤›m gazilerin hemen hemen hiç birisini gö- bir çocuk “Amca bey biraz yüzün gülremedim. Terör bir tafl k›rma f›r›n› gibi sün. Bak burada a¤layanlar bile var ama onlar sevinçten a¤l›yor” dedi. As›k yüzümü o çocu¤un uyar›s›yla de¤ifltirdim. Tenor Zafer Mutlu'nun Münir Nurettin'den okudu¤u Kalam›fl ise beni baflka diyarlara götürdü. • Foto¤raflar: Deniz Bilgen Çak›r
Ozan Y›lmaz, fliirlerini dü¤ündeki konuklarla paylaflt›.
Yi¤it uzman baflçavufl Gazi Y›lmaz Yi¤it’i, Hilal fiimflek düzeyinde bir efle kavufltu¤u; Hilal fiimflek’i ise, Gazi Y›lmaz Yi¤it gibi onur ve kahramanl›k simgesi bir yi¤ide efl oldu¤u için hayranl›k duygular›m›zla kutluyor, birlikte oluflturduklar› yuvalar›nda ikisine de ömür boyu mutluluk diliyoruz. Ailesi 59
FIRÇALAYARAK Serdar Günbilen
‹srail’de iç savafl
OTOPS‹ Cengiz Özak›nc›
‹slam ülkelerinde siyasal dinci “‹slamc›” partiler bulundu¤u gibi, “laik” ‹srail’de de koalisyon hükümetlerine kat›lacak güçte afl›r› dinci bir Yahudi partisi var: SHAS...
B
Bunlar, kat›ld›klar› koalisyon hükü-
metlerinde koalisyonu bozma tehditleri savurarak “laik” ‹srail yönetiminden, laikli¤e ters düflen ödünler kopartmay› baflar›yorlar. ‹srail’deki “dinci-laik” çat›flmas›, 1990’l› y›llarda Türk bas›n›na da yans›m›flt›:
tehdidinde bulundu. SHAS Partisi, Baflbakan Barak’tan, dini okullar›n finansman› konusundaki isteklerinin ye-
‹srail’de Siyasi Bunal›m: Dinci SHAS Partisi’nden hükümetten ayr›lma tehdidi...
‹srail’de koalisyon hükümetinin orta¤› afl›r› dinci SHAS Partisi, bütçe konusundaki taleplerinin yerine getirilmemesi durumunda hükümetten ayr›lma 60
Gerici fiAS partisi önderleri: Din adam› Ovedya (solda) ve Eli Yishai 61
BD A⁄USTOS 2010
BD A⁄USTOS 2010
Yahudiler’in baflka dinlerden olanlara ve laiklere yönelik sald›r›lar›, polisin Yahudi köktendincilere müdahale etmesi ça¤r›lar›n›n artmas›na neden oldu. Maskeli köktendinci militanlar, geçen günlerde Kudüs’ün dincilerin yaflad›¤› Mea fiearim bölgesinde ‹sviçreli 3 H›ristiyan kad›n›n oturdu¤u apartman› yakmaya kalk›flt›. Apartman›n çevresinde toplanan kad›nl›, erkekli, çocuklu dinci kalabal›k da eyleme alk›fl tuttu. Tevrat kursuna giden Musevi çocuklar rine getirilmesini istiyor. ‹srail bas›n›, SHAS’›n, Suriye ile ‹srail aras›nda bafllat›lan bar›fl görüflmelerine destek verme karfl›l›¤›nda, özel dini okullara ayr›lan bütçenin art›r›lmas›n› istedi¤i yorumunu yap›yor. ‹srail radyosunun haberine göre, sahip oldu¤u 17 sandalye ile kritik pozisyonu bulunan SHAS Partisi’nin lideri Eli Yishai; “Bu flekilde koalisyona devam edemeyece¤imizi Barak’a bildirdik. Baflbakan taleplerimize bugün cevap vermeli” dedi... Bu hafta içinde 53 milyar dolarl›k 2000 y›l› bütçesinin oylanaca¤› ‹srail parlamentosunda, hükümet, SHAS’›n ayr›lmas› durumunda gerekli olan 61 kiflilik ço¤unlu¤u kaybedecek. Bunun, Suriye ile yürütülen bar›fl görüflmelerini zora sokaca¤› belirtiliyor. (28.12.1999; Cumhuriyet Gazetesi)
‹srail’li afl›r› dinci Yahudiler kimi kez seçimleri de protesto ediyordu. Evet, ‹srail’de de “siyasal dincilik” var. ‹srail’de Siyasal Dinci Yahudiler, kurulu yönetim biçiminin Tevrat’a ayk›r› oldu¤unu savunarak, Tevrat’a upuygun bir yönetim kurmaya çal›fl›yorlar. Suudi Arabistan’da “Din Polisi” 62
Afl›r› dinci Yahudilerin seçimleri boykot gösterisi. (28 Ocak 2003) Pankartlarda yaz›lanlar: “Halka oy kullanma ça¤›r›s› yapanlar Tanr›m›za ve Tevrat›m›za karfl› nefret kusmaktad›rlar.” “‹srail Parlamentosu haydut yuvas›d›r; Tanr›m›za ve Tevrat›m›za isyan eden isyankar kafirlerin evidir.” “Her kim bu seçimlere kat›l›rsa Tanr› önünde hesap verecektir.” bulundu¤u gibi, ‹srail’deki afl›r› dinci Yahudiler de kendi aralar›nda yasa d›fl› bir “Ahlak Devriyesi” (Ahlak Mangalar›) kurmufllar, birinin Tevrat’a ayk›r› davran›fl›n› gördüler mi, bas›yorlar sopay›. Olaylar bas›na flöyle yans›yor:
‹srail’de Yahudi yobazlar dinden döneni vuruyor
Bir kaç gün sonra, baflka bir Ahlak Devriyesi, köktendinci bir ailenin “dinden dönen” genç o¤ullar›n›n yaflad›¤› eve sald›r› düzenledi. ‹branice Haredim (Allahtan korkanlar) olarak bilinen köktendinci Yahudiler, Tevrat’ta belirtilen kurallara harfi harfine uygun bir yaflam sürdürüyor. Köktendinci Yahudiler, 19. yüzy›l Polonya’s›ndan kalma giyisileriyle ay›rt ediliyorlar. (28.12.1999; Cumhuriyet Ga-
Din kurallar›n› gevfletti¤i suçlamas›yla dindafllar›n›n evini atefle veren afl›r› dinci kalabal›k. (3.9.2006)
zetesi.)
Afl›r› dinciler yaln›zca laik Yahudilere Afl›r› dinci Musevi örgütleri, Laiklerin bindi¤i otobüsleri molotof kokteyliyle yakmak gibi eylemler de yap›yor.
‹srail’de köktendinci Yahudiler Dehflet Saç›yor!
Yahudi köktendincilerin oluflturdu¤u “Ahlak devriyesi” çeteleri, ‹srail’de son günlerde laiklere ve baflka dinden olanlara yönelik sald›r›lar›yla dehflet saç›yor. ‹srail’de Yahudi köktendincilerle laik ‹srailliler aras›ndaki gerilim t›rman›yor. Son günlerde kendilerine Ahlak Devriyeleri ad›n› veren köktendinci
d›r›lar düzenliyorlar. Bu foto¤rafta, din kurallar›n› gevfletti¤i suçlamas›yla dindafllar›n›n evini atefle veren afl›r› dinci kalabal›k görülüyor.
Afl›r› dinci mahallesi Mae Shearim. sald›rmakla kalm›yor, kendi aralar›nda da dinin kurallar›na uymayanlara sal-
Gazeteler, ‹srail’de Siyasal Dinci Yahudilerin örtünmeyen kad›nlara sald›rd›¤›n› yaz›yordu: Yahudi köktendincilerinde erkekler uzun siyah ceketler giyip flapka takarken, uzun etekli kad›nlar, evlendiklerinde bafllar›na eflarp tak›yor. Bacaklar› ve kollar› aç›kta b›rakan giysilerle bu bölgeye giren laik kad›nlara geçmiflte ufak tefek sald›r›lar 63
BD A⁄USTOS 2010
BD A⁄USTOS 2010
olmufltu. Ancak geçen haftalarda sald›r›lar›n boyutlar›n›n artmas› ve köktendincilerin sald›rganlara aç›kça destek vermesi ‹srail’deki laik ço¤unlu¤u flaflk›na çevirdi. Sald›r›lara genifl yer veren ‹srail bas›n›, olaylara “pogrom” ad›n› veriyor. “Pogrom” sözcü¤ü asl›nda 19. Yüzy›lda Do¤u Avrupa’daki Yahudilere yönelik sald›r›lar için kullan›l›yor. ‹srail parlamentosunun bir komitesinin sald›r›lar› k›namas›n›n ard›ndan, polisin gerçeklefltirdi¤i operasyonlarda, çok say›da kifli gözalt›na al›nd›. Ancak köktendinci toplulu¤un liderleri, s›k› dinsel kurallar› çi¤neyerek kendilerini k›flk›rtt›¤›n› ileri sürdükleri laiklere kar-
Kudüste afl›r› dincilerin bölgesi Mea fiearim’in giriflindeki yaz›: Kad›nlar ahlaka uygun giyinmeye mecburdur. Ahlak Mangalar›’n›n, ahlaka ayk›r› giyinen kad›nlara sald›raca¤› bu yaz›yla aç›kça ilan ediliyor. (ic-creations) 64
fl› sald›r›lar› fliddetle savunmaktan rahats›zl›k duymuyor. Topluluk ad›na s›k s›k bas›na demeç veren Yehuda Mefli-Zahav, “Bizim toplumumuzda, toplulu¤un kurallar›n› çi¤neyenlerin istenmedi¤ini aç›kça gösterecek kifliler var.” diyor. (28.12.1999; Cumhuriyet Gazetesi.) ‹srail’de Siyasal dinci Yahudiler, H›ristiyan misyonerle de sald›r›yor ve sözcüleri buna haklar› bulundu¤unu savunuyordu: Mefli-Zahav, özellikle de üç y›ldan fazla bir süredir Mea fiearim’de oturan ve Musevileri H›r›stiyanl›¤› seçmeye ikna etmeye çal›flt›klar› söylenen 3 H›ristiyan kad›na yönelik sald›r›y› savunuyor. Mefli-Zahav, “Dinci bir bölgede yafl›yorsan›z ve ruh av›na ç›km›flsan›z, cezaland›r›lmay› hak edersiniz. Parayla yeni bir ev alabilirsiniz ama ruhlar› sat›n alamazs›n›z” diyor. ‹srail’de afl›r› dinci Yahudiler kar›lar›n› dövüyordu: Yazar Naomi Ragen, mafya usülü çal›flt›klar›n› söyledi¤i ahlak devriyelerinin çok tehlikeli oldu¤unu ifade ediyor. Ragen: “Kuflku alt›ndaki kad›n” kitab›nda da uyar›lara kar-
‹srail’li Yazar Naomi Ragen ve ‹srail’de kad›n haklar›na iliflkin kitab› ”The Women’s Minyan”
fl›n kocas›n›n dayaklar›ndan kaçan bir kad›na kap›lar›n› açan köktendinci bir kad›n›n Ahlak Mangalar›’nca nas›l dövüldü¤ünü anlat›yor. Solcu Meretz Partisi’nden Yossi Sarid, yasad›fl› Ahlak Mangalar›’yla savaflta yaln›zca polise de¤il, hahamlara da ifl düfltü¤ünü belirtmiflti. Ancak Ragen, hahamlar›n bile Ahlak Devriyeleri’nden korktu¤u görüflünde. ‹srail’de Afl›r› dinci Yahudiler araKudüs’te afl›r› dinci Yahudilerin bölgesinde Mea fiearim’de soka¤a as›lan bir pankart: “Kad›nlar tesettürsüz geçemez.” “Kad›nlar sa¤, erkekler sol kald›r›mdan.” (Danny Cohen-Ocak 2006.)
yönetime karfl› büyük çapl› gösteriler düzenliyor ve “Din elden gidiyor!” slogan› at›yorlard› gösterilerinde. Kudüs’te afl›r› dinci Yahudilerin bölgesi Mae Shearim’de yaflayan Haredi kad›nlar topuklar›na kadar uzun elbiseler giymek zorunda, daha dindar olanlar bafllar›n› da örtüyor. (myattphoto)
s›nda Haremlik-Selaml›k uygulamas› vard›: Laiklerin gösterisinde sözcüler, yaflananlar›n kültürel bir çat›flma haline geldi¤ini söylerken, dinciler de haremlik selaml›k bir flekilde sloganlar at›p dualar okudular. Polisin eylemcileri güvenlik çemberine ald›¤› gösteriler olays›z bitti. (Cumhuriyet, 30.11.1998 “‹srail’de köktendinciler korku sal›yor”)
Afl›r› dinci Yahudiler, ‹srail devletinin uygulamalar›n› dine ayk›r› bularak
Afl›r› Dinci Yahudiler’in slogan›: “Din elden gidiyor!”
Kudüs’te 200 000 fanatik Yahudi, “din elden gidiyor” diye yürüdü. 50 bin laik de ayn› anda sokaklara döküldü. ‹srail’de koyu dinci Yahudilerle laikler aras›ndaki gerginlik t›rman›yor. Kudüs’te dün yaklafl›k 200 bin afl›r› dinci ‹srailli bir gösteri yaparak dine ayk›r› bulduklar› baz› Anayasa Mahkemesi kararlar›n› protesto etti. Yaklafl›k 50 bin laik ‹sraillinin de “ülkeyi ‹ran’a çevirmek istiyorlar” diyerek kentin ayn› bölgesinde ve ayn› saatlerde bir karfl› gösteri düzenlemesi üzerine güvenlik güçleri alarma geçti. (Cumhuriyet, 30.11.1998.)
Nas›l ‹slam ülkelerinde kimi dönem65
BD A⁄USTOS 2010
BD A⁄USTOS 2010
atl› polisi de olay yerine koflup sald›rganlar› önlemeye çal›fl›yor. Afla¤›daki foto¤raflarda görülen Kudüs’ün Bar ‹lan çevresinde patlak veren bir DinciDinsiz çat›flmas›na polis müdahele ediyor, afl›r› dinci Yahudiler polise karfl› koyuyor. ‹srail’de Afl›r› dinci Yahudiler, otopsi yap›lmas›na da karfl›lar:
Afla¤›daki foto¤raf ‹srail’de, Bar ‹lan caddesinde, öldürülen bir kad›na otopsi yap›lmas›na karfl› düzenlenen
66
News- ‹sranet Photo.)
Bas›n, ‹srail’de afl›r› dinci Yahudilerin ‹srail Anayasa Mahkemesi’nin ald›¤› kararlar› protesto etti¤ini duyuruyordu:
Kudüs’te ve Tel-Aviv’de yüzlerce afl›r› dinci Yahudi toplanarak 89 yafl›nda ölen bir kad›na otopsi yap›lmas›na karfl› ç›kt›lar. protesto gösterisinde çekildi. 89 yafl›ndaki Frida Weisel adl› kad›n Kiryat Ata’da gövdesinde vuruk izleri ile öldürülmüfl olarak bulundu. Kad›n›n ailesi otopsi yap›lmas›n› istedi. Yobaz Yahudilerse bunun Yahudi din kurallar›na ayk›r› oldu¤unu söyleyerek ayakland›lar ve Kudüs’teki Bar ‹lan caddesini ulafl›ma kapatt›lar. Caddeden ge-
‹srail’in yüzde 10’unu oluflturan fanatik yahudilerin son zamanlarda seslerini yükseltmesi, ülke içinde huzursuzluk do¤urdu. Maariv gazetesinin araflt›rmas›na göre, halk›n ezici ço¤unlu¤u dincilerin ‹srail Parlamentosu Knesset’te nüfus içindeki paylar›na oranla daha fazla güç sahibi olduklar›n› düflünüyor.
Afl›r› dinci Yahudiler, Askerlik yapmak istemiyor
‹srail’de Afl›r› dinci Yahudiler gösterilere otobüslerle tafl›n›yor
Anayasa Mahkemesi’nin geçen hafta içinde ald›¤› ve flimdiye kadar askerlikten muaf tutulan afl›r› dincilerin de silah alt›na al›nmas›na olanak tan›yan karar›, dinci çevrelerde büyük tepkiyle karfl›lanm›flt›. Çok say›da koyu dinci örgüt, karar›n protesto edilmesi için dev bir gösteri ça¤r›s› yapm›flt›.
Dünkü gösteriler son ana kadar engellenmeye çal›fl›ld› ancak gerçekleflece¤i kesinleflince, okullar sabah›n erken saatlerinde kapat›ld›, Kudüs’teki tüm ana caddeler de trafi¤e kapat›l›rken, gösteriler s›ras›nda tansiyonun oldukça yüksek oldu¤u gözlendi. 1000 otobüsle kente gelen koyu dinci göstericilerin haremlik selaml›k olarak ayr›ld›¤›n› ve kad›nlarla erkeklerin ayr› gruplar
Afl›r› dinci Yahudiler Medeni Nikaha karfl›
‹srail’de “din elden gidiyor” diye sokaklara dökülen siyasal dinci Yahudilerin yürüyüflü lerde yo¤unlaflan “Cuma Eylemleri” yap›l›yorsa, ‹srail’deki afl›r› dinci Yahudiler de “Cuma Eylemleri” yap›yor. Her Cuma gecesi Kudüs’te Yahudiler aras›nda al›fl›ld›k bir savafl yaflan›yor. Afl›r› dinci Yahudiler, fiabat (Cumartesi) tatili kural›n› çi¤neyen Yahudilere tafllar ve flifleler f›rlat›yor; ‹srail
çen tafl›tlara tafllar f›rlatan yobaz Yahudiler çöp arabalar›n› devirip atefle verdiler. Gösteriler polis gelip 9 göstericiyi tutuklayana dek sürdü. (Canadian Jews
Göstericiler, askerli¤e iliflkin yeni düzenlemenin yan› s›ra, yine Anayasa Mahkemesinin evlilik ve cenazeler gibi toplumsal hayat›n çeflitli alanlar›ndaki uygulamalara iliflkin kararlar› da protesto ettiler. Göstericiler bu kararlar›n “dini kurallara ters düfltü¤ünü” öne sürüyor. Afl›r› dinci Yahudiler “laiklik”e karfl›. ‹srail’in Yahudi fieriat›’yla yönetilmesini istiyor
Anayasa Mahkemesi’nin karar verirken dini hukuk kurallar›n› hiçe sayd›¤›n› öne süren afl›r› dincilere karfl› laikler ise, bu kararlar› savunuyor. Laiklerin dünkü gösterisi de mahkeme kararlar›na destek niteli¤i tafl›yordu. ‹srail’de afl›r› dinci Yahudilerin toplam nüfus içindeki oran›; yüzde 10.
Afl›r› dinci yafll› bir Musevi, pankartlar›n yan›nda, yürüyüflün bafllamas›n› bekliyor. halinde yürüdü¤ü bildirildi. Geleneksel siyah k›yafet ve flapkalar›, uzun sakallar› ile tan›nan afl›r› dinci Yahudiler, günlerini ibadetle geçirip devletten al67
BD A⁄USTOS 2010
d›klar› yard›mla yafl›yor. Laik kesimse, Musevili¤in modern hayatla çeliflti¤ine inan›yor. Bu iki grup aras›nda kalan ço¤unluk ise, Musevili¤in gereklerini yerine getirmesine karfl›n, modern bir hayat sürüyor. (Associety Press) (Milliyet.
BD A⁄USTOS 2010
Ço¤u afl›r› dinci Yahudi, ‹srail devletinin resmi ideolojisi, günah sayd›klar› Siyonizm oldu¤u içindir ki, çocuklar›n› devlet okullar›na göndermeyip evlerinde kendileri e¤itiyorlar:
iflte bu yüzden Siyonizm’e düflmand›r.
15.2.1999- “‹srail’de büyük inatlaflma”)
Afl›r› dinci Museviler, ‹srail devletini Dinsiz-Siyonist olarak lanetliyor.
Afl›r› dinci Yahudiler gösterilerde öfke duyduklar› her fleyi atefle veriyor. Afl›r› dinci Yahudiler ‹srail devletini dinden ç›km›fl laik bir devlet diye niteleyerek kendi devletlerine karfl› bir din savafl› veriyor. Bunlar›n ‹srail devletini ve Siyonizm’i niçin dinden ç›km›fl olarak damgalad›¤›n›, “Derin Yahudi” kitab›m›n (Otopsi yay. 11. bas›m, 2009) dördüncü bölümünde ayr›nt›lar› ile gösterdim. Afl›r› dinci Yahudilerin dinsel inanc›na göre; önce mesih gelecek, sonra ‹srail devleti gelen bu mesih taraf›ndan kurulacakt›r. ‹srail devleti mesih gelmeden önce kurulmufltur; öyleyse gayri meflrudur. Theodor Herzl’in izinden giden Siyonistler, mesihin gelmesini beklemeden ‹srail devletini kurduklar› için, bunlar, afl›r› dinci Yahudilere göre dinden ç›km›fl günahkarlar say›lmaktad›r. Siyasal dinci Yahudiler 68
Gösterilerinde Filistin, Irak, ‹ran bayraklar› sallayan tutucu Museviler, tafl›d›klar› pankartlara “Musevilik Siyonizm’e kökten ayk›r›d›r.”, “Yahudiler Mesih gelmeden kendi devletlerini kuramazlar”, “Filistin’de ayr› devlet kurulsun” gibi sloganlar yaz›yorlar. Üstteki foto¤rafta Siyonizm’e karfl› ellerinde Irak bayraklar› sallayarak gösteri yapan ‹srail’li afl›r› dinci Yahudiler üzerinde “Jews are forbidden to have their own state before the coming of messiah” Türkçesi: “Yahudilerin Mesih gelmeden önce kendi devletlerini kurmas› (Yahudili¤in dinsel kurallar› gere¤i) yasaklanm›flt›r” yaz›l› yaftalar tafl›yordu. Buna karfl›l›k ‹srail’de güvenlik güçleri kimi kez siyasal dinci Yahudilerin Sinagoglar›n› basarak onlara sald›rmaktad›r. Örne¤in 26 Nisan 2005 günü Siyonizm’e karfl› bir gösteriden sonra topland›klar› sinagogta ‹srail polisinin sald›r›s›na u¤rad›lar.
Afl›r› dinci Yahudiler, gösterilerinde, “Siyonist” oldu¤u gerekçesiyle ‹srail bayra¤›n› dahi yak›yorlar.
Afl›r› dinci Museviler, “Siyonizmin kökü kaz›nmal›d›r” pankartlar›yla yürüyüflte.
Çocu¤unu Siyonist devlet okullar›na göndermeyen bir afl›r› dinci Yahudi, onu evde kendisi e¤itiyor. ‹srail’deki afl›r› dinci Yahudiler, ‹srail devletinin düflman sayd›¤› Yaser Arafat’› ve FKÖ’yü bafllar›n›n üstünde tafl›d›klar› gibi, Filistin’in ayr› ve ba¤›ms›z bir devlet olmas›na her zaman destek vermifllerdir.
‹srail devletine karfl› Filistin’i savunan afl›r› dinci Yahudiler, Filistinli merhum lider Arafat’› desteklemifllerdir. 69
BD A⁄USTOS 2010
BD A⁄USTOS 2010
Yaser Arafat’›n ölümünde, afl›r› dinci ‹srail’li Yahudiler yas tutmufl, cenaze törenine topluca kat›lm›fl ve tabutu bafl›nda sayg› duruflunda bulunmufllard›.
Afl›r› dinci Yahudiler, sa¤l›¤›nda destekledikleri Arafat’›n tabutu bafl›nda.
çektikten sonra ‹srail’li afl›r› dinci Yahudiler taraf›ndan alk›fllanm›fl, dahas› bu Yahudiler, Siyonizm’e karfl› ‹ran ile omuz omuza olduklar›n› tüm dünyaya göstermek için 6 Mart 2006 günü ‹ran’a resmi bir ziyaret gerçeklefltirmifllerdir. ‹ran’›n resmi haber ajans› Fars
‹srail’li afl›r› dinci Yahudiler, ‹srail devletinin düflman ilan etti¤i her kifli ve kurumla dostluk kurduklar› gibi, Humeyni’yi de desteklemifllerdir.
Afl›r› dinci Yahudiler, 6 Mart 2006 günü ‹ran yetkilileriyle ‹srail devletine karfl› iflbirli¤i toplant›s›nda. Afl›r› dinci Yahudiler, ‹ran-‹srail çat›flmalar›nda daima kendi devletlerine düflman ‹ran’a dost bir politika izlemektedir. ‹ran’›n yeni Cumhurbaflkan› Ahmedinejat, Siyonizm’e karfl› ateflli söylevler 70
News Agency, ‹srail’li afl›r› dinci Yahudilerin ‹ran’a destek olmak ve ‹ran’›n anti-Yahudi ve Anti-Semitik oldu¤u yönünde yap›lan yay›nlar›n yalan oldu¤unu bütün dünyaya göstermek amac›yla 6 Mart 2006’da ‹ran’a geldiklerini duyurmufltur.
‹srail’deki afl›r› dinci Yahudi örgütlerinin ‹srail devletine karfl› tutumlar›n› gözler önüne seren bu görüntüler, Siyasal Dincilik’in yaln›zca ‹slam ülkelerine özgü bir sorun olmad›¤›n›, ‹srail’de ve Yahudilikte de oldukça büyük boyutlarda bir sorunun bulundu¤unu ortaya koymaktad›r. Öyle ki, ‹srail’deki afl›r› dinciler yeryüzünde ‹srail devletini y›kmay› amaçlayan tüm kifli, kurum, kurulufl ve devletlerle aç›k aç›k dayan›flma içerisindedir. Bu afl›r› dinci Yahudiler, dinlerinin “Mesih gelmeden önce devlet kurmayacaks›n” buyru¤unu kendilerine dayanak yaparak mesih gelmeden önce kuruldu¤u bahanesiyle ‹srail devletini y›kmak üzere ‹srail’in tüm düflmanlar›yla iflbirli¤i yaparken, yine kendi dinlerinin bir buyru¤u olan “Hangi devletin s›n›rlar› içerisinde yafl›yorsan, o devletin yasalar›na uyacaks›n, hatta zorunlu kal›rsan, putperest olmamas› kofluluyla o ülkenin dinini dahi benimseyebilirsin” kural›n› nedense uslar›n›n ucuna dahi getirmiyorlar. Kendi dinlerinin bu kural› uyar›nca nas›l Müslüman veya H›ristiyan bir ülkede yaflarken baflkald›rmamalar› gerekiyorsa, ‹srail devletinde yaflarken de baflkald›rmamalar› gerekiyordu. Olgular, Siyasal Dinci Yahudilerin, ‹ran’daki, Arabistan’daki, Cezayir’deki, Afganistan’daki Siyasal ‹slamc›lardan ve Bat› ülkelerindeki Siyasal H›ristiyanlardan bir ayr›mlar›n›n bulunmad›¤›n›; tersine, Müslümanlar›n ve H›ristiyanlar›n siyasal dincileri ile Yahudilerin siyasal dincileri aras›nda ayr›nt›lara varana dek çok büyük benzerlikler bulundu¤unu gösteriyor.
Dahas›, tüm dinlerin siyasal dincilerinin kendi ülkelerindeki laik devleti y›kmak üzere tek bir odaktan yönetilip, yönlendirildiklerini düflündürecek belirtiler vard›r. Sanki, laik yönetimleri devirmek için Müslüman, H›ristiyan, Musevi afl›r› dinci önderler aras›nda bir “mutabakat” var gibidir. Buradan flu sonuca varabiliriz: Siyasal dincili¤in Müslüman’›, Yahudi’si, H›ristiyan’› yoktur; tüm dinlerde siyasal dincilik vard›r ve bu tüm dinlerin ortak sorunudur. Dahas›, tüm dinlerin siyasal dincilerinin kendi ülkelerindeki laik devleti y›kmak üzere tek bir odaktan yönetildiklerini, yönlendirildiklerini düflündürecek belirtiler vard›r. Sanki, laik yönetimleri devirmek için Müslüman, H›ristiyan, Musevi afl›r› dinci önderler aras›nda bir “mutabakat” var gibidir. Dünya Anti-Laik Siyasal Dinciler Enternasyonali!.. Olamaz m›? Neden Olmas›n? *** [Merakl›s›na Not: Nas›l oldu¤unu, ‹sviçre’de bir ortaça¤ flatosundan yönetilen böyle bir örgütün hangi tarihte kimler taraf›ndan hangi amaçla nas›l kurulup hangi etkinliklerde bulundu¤unu “Türkiye’nin Siyasi ‹ntihar›” adl› kitab›m›n 3. ve 4. bölümlerinde (Otopsi yay. 21. bas›m, 2010) ayr›nt›lar›yla yazd›m.] •
cengizozakinci@butundunya.com.tr 71
BD TEMMUZ 2010
Haz›rlayan: B‹RSEN ERKUTUN
1-Santa Maria Di Leuca burnu hangi ülkededir? a-‹talya b-Portekiz c-Brezilya d-Kanada 2-Önüne geldi¤i birimi yüze bölen önek nedir? a-Kilometre (Km) b-Santi (c) c-Metre (m) d-Milimetre (mm) 3-Temel ilkelerden ayr›lan kifliye Marxç›-Leninci terninalojide ne denir? a-Karizmatik b-Yandafl c-Sapmac› d-Yoldafl 4-Sarayköy hangi illerimizin s›n›rlar› içindedir? a-Manisa ve Malatya b-Gaziantep ve Diyarbak›r c-Kayseri ve Edirne d-Denizli ve Yozgat
7-Osmanl› padiflahlar› için üç terkip haz›rlanan ilaçlar›n birincisi kime içirilirdi? a-Yeniçeri a¤as› b-Hazinedar ustas› c-Harem a¤as› d-Bostanc›bafl›
13-‹ran ve Türk müzi¤inde tellerine bir çift küçük tokmakla vurulan çalg›n›n ad› nedir? a-Sancai b-Sanyo c-Sanvuar d-Santur
8-Futbol sahas›nda santra yuvarla¤› merkeze kaç metre uzakl›ktad›r? a-9,5 b-10,5 c-11,5 d-12,5
14-Ünlü yönetmen fierif Gören'in hangi filmi Cannes'te birincilik kazand›? a-Köprü b-Deprem c-Yol d-Derman
9-Hareket halindeki sudan enerji üreten santrale ne denir? a-Jeotermal b-Hidroelektrik c-Hidrotermal d-Termik 10-Hint müzi¤inde kullan›lan ve gö¤sü deriden yap›lan yayl› çalg›n›n ad› nedir? a-Saravak b-Sarangi c-Saragat d-Sarasvati
5-fiili'nin baflkenti neresidir? a-Los Caballeros b-De Compostela c-Del Estero d-Santiago
11-“Psikiyatristi ziyaret eden birisi kafas›n› kontrol ettirmelidir” diyen Hollywood ünlüsü kimdi? a-Judy Garland b-Gary Grant c-Jean Harlow d-Samuel Goldwyn
6-‹spanyol Engizisyon mahkemesinin bafll›ca kurbanlar› kimlerdi? a-Hristiyanlar b-Müslümanlar c-Yahudiler d-Budistler
12-Platform gibi yass› ve kenarlar› düz tepenin ad› nedir? a-Mesa b-Zirve c-Fay d-Kanyon
72
15-Osmanl› flehzade ve sultanlar› için özel piflirilen ekme¤in ad› nedir? a-Saray böre¤i b-Saray francalas› c-Saray lokmas› d-Saray yufkas› 16-“Mavi Tuna” hangi bestecinin eseridir? a-Johann Strauss b-Richard Strauss c-Igor Stravinsky d-Robert Schumann 17-Sapancal› Hakk› kimdir? a-Bestekâr b-Ressam c-Türkücü d-‹ttihat ve Terakki üyesi 18-Gemilerde yük al›p vermede kullan›lan halatlar›n genel ad› nedir? a-Sapan b-K›zak c-Kanca d-Çengel Yan›tlar: 149. sayfada
EVRENSEL BAKIfi AÇISI Gürbüz Evren
YEN‹ MEDYA YAPILANMASI VE HEDEFLER‹ Türkiye, son y›llarda birçok kurum ve kurulufla yap›lan müdahalelerle çok önemli de¤iflikler yafl›yor. Söz konusu de¤ifliklikler ne yaz›k ki olumsuz yönde gelifliyor. En çok müdahale gören kurumlar›n bafl›nda ise Türk Silahl› Kuvvetleri, yarg› ve medya geliyor. Bu müdahalelerin y›pratma, etkisizlefltirme ve son ad›mda da kontrol alt›na alma gibi hedefleri oldu¤unu art›k hemen herkes kabul ediyor. Türk Silahl› Kuvvetleri ve yarg›n›n ülkemiz için çok önemli oldu¤unun bilincindeyim, ancak bu yaz›da medyay› konu edece¤im. » 73
BD A⁄USTOS 2010
BD A⁄USTOS 2010
göre bukalemun gibi renk de¤ifltiren, bugün Atatürkçü, yar›n tam karfl›t› olanlar›n el üstünde tutuldu¤u medya gerçe¤ini ayr› bir yaz›da ele alaca¤›m.
MEDYANIN BUGÜNKÜ YEN‹ YAPILANMASI VE ‹fiLEY‹fi‹
MEDYAYA YANSIYAN OLUMSUZLUKLAR Son 10 y›ld›r medyada çal›fl›yorum. Bu süre içinde edindi¤im tecrübeden hareketle medya konusunda farkl› de¤erlendirmeler yapabilecek duruma geldi¤imi düflünüyorum. Her kurumda oldu¤u gibi medyada da birçok olumsuzluk vard›r. ‹nsan iliflkilerindeki samimiyetsizlik, baflar›y› hastal›k derecesinde k›skanma, iflverenin yönetici koltu¤u verdi¤i kiflilerin (istisnalar hariç) s›¤ ve yüzeysel bilgi seviyelerini gizlemek için her fleyi bilirim tav›rlar›, bilgili, kaliteli ve çal›flkan insanlar›n yükselmesini önlemek için akla gelmedik engeller ç›karmalar›, baflkalar›n›n iflinin üstünden yükselmeleri, çal›flanlar›n kurumun adam› de¤il de kendi adamlar› olmaya yönlendirmeleri vb birçok olumsuzlu¤u sayabiliriz. Bu durum zaten vard›, bundan sonra da olacakt›r. Ancak son y›llarda medyada öyle de¤ifliklikler yafland› ki, yukar›da saymaya çal›flt›¤›m olumsuzluklar flimdilik anlam›n› yitirdi. Kalitesi, birikimi ve her fleyden önemlisi kendine özgü görüflleri ve tek bir eseri bulunmayan, çal›flt›¤› kurumun yay›n politikas›na 74
Geçmifllerinebakt›¤›n›zda tecrübe olarak kabul edilemeyecek özelliklere sahip insanlar›n yaz›l› ve görsel medyada en önemli görevlere getirildi¤ini görürüz. Eski dershanecilerin, cemaat ve tarikat üyelerinin, emekli din görevlilerinin, iflletmecilik yapanlar›n, serbest meslek sahiplerinin, eski emniyet mensuplar›n›n ve gazetecilikle uzaktan yak›ndan ilgisi bulunmayanlar›n söz sahibi oldu¤u bir medya gerçe¤i ile karfl› karfl›yay›z. Böylesi bir medyan›n oluflturulmas› için özel bir gayret gösterilirken, olanaklar seferber edildi, resmi ve gayri resmi desteklerin yan› s›ra iç ve d›fl destekler sa¤land›. Kendilerini liberal demokrat olarak tan›mlayan kimi sözde ayd›nlar, Kürtçüler, din sömürüsü yapanlar bir araya getirildi. Bu yeni medya yap›lanmas›nda yer
alanlar›n ortak paydas› ise Atatürk’ün ö¤retilerinin ve Cumhuriyetin kazan›mlar›n›n ortadan kald›r›lmas› oldu. ‹flte bu medyan›n her ne pahas›na olursa olsun gerçekleri çarp›tmay›, elefltiri ve muhalefet yapanlar›, hepsinden önemlisi Atatürk’ün eserine ve miras›na sahip ç›kanlar› karalamay›, onlar› dipsiz kuyulara benzeyen davalara bir yerinden bulaflt›r›p cezaevlerinde çürüt-
meyi görev edindi¤ini görüyoruz.
Oysa dünyan›n her yerinde oldu¤u
Kimilerinin “yandafl medya” dedi¤i, ama kimi çevrelerin de “‹ktidar medyas›” ya da “Besleme medya” olarak tan›mlad›¤› bu yap› hiçbir meslek ve ahlak kural› tan›m›yor. ‹nsanlar›n özel hayatlar›yla ilgili bilgiler, telefon görüflmeleri, gizli kalmas› gereken soruflturma bilgileri, ortam dinlemelerinden elde edilen konuflmalar, kurgulanm›fl ses ve görüntü kay›tlar› gazetelerde, televizyonlarda günlerce tekrar tekrar yay›nlan›yor. Söz konusu medya özellikle sürmekte olan davalarda ad› geçenler için, “Belirtiliyor”, “‹ddia edili-
gibi Türkiye için de geçerli gazetecilik ilkeleri vard›r. Ülkemizde Bas›n Konseyi adl› bir kurulufl bulunmaktad›r. Bu kuruluflun belirledi¤i ve “Bas›n Meslek ‹lkeleri” ad› alt›nda toplanm›fl ilkeler, bu alanda faaliyet gösteren her medya kuruluflu ve çal›flan› için geçerlidir. Söz konusu medyan›n uymad›¤›, yok sayd›¤› bu ilkelerden birkaç›n› s›ralayal›m. • Kiflileri ve kurulufllar›, elefltiri s›n›rlar›n›n ötesinde küçük düflüren, afla¤›layan veya iftira niteli¤i tafl›yan ifadelere yer verilemez. • Soruflturulmas› gazetecilik olanaklar›
BU YEN‹ MEDYA ARTIK KEND‹N‹ RAHATLIKLA SAVCI, HAK‹M VE MAHKEME YER‹NE KOYAB‹L‹YOR, ‹NSANLARA SUÇ ‹SNAT ED‹P HAKLARINDA HÜKÜM VEREB‹L‹YOR. yor”, ”Öne sürülüyor”, ”‹leri sürülüyor”, “Söyleniyor” gibi ifadeleri kulland›¤› haberlerle kamuoyunu etkilemeye ve yarg› üzerinde bask› kurmaya çal›fl›yor. Varl›¤› kan›tlanamam›fl kimi örgütlerle dünya çap›ndaki bilim adamlar›n› bile iliflkilendirmek için her türlü yalan haberi yaparken meslek ve ahlak ilkelerini hiçe sayan söz konusu medya, beraat eden, suçsuzluklar› kan›tlanan, açt›klar› davalar› kazanan insanlardan özür dilemedi¤i gibi bu tür geliflmelerin haberlerine de yer vermiyor. Bu yeni medya, art›k kendini rahatl›kla savc›, hâkim ve mahkeme yerine koyabiliyor, insanlara suç isnat edip, haklar›nda hüküm verebiliyor, mahkûm edebiliyor.
içinde bulunan haberler, soruflturulmaks›z›n veya do¤rulu¤una emin olmaks›z›n yay›nlanamaz. • Sakl› kalmas› kayd›yla verilen bilgiler, kamu yarar› ciddi bir biçimde gerektirmedikçe yay›nlanamaz. • Suçlu oldu¤u yarg› karar›yla belirlenmedikçe hiç kimse “suçlu” ilan edilemez. • Yasalar›n suç sayd›¤› eylemler, gerçek oldu¤una inand›r›c› makul nedenler bulunmad›kça kimseye atfedilemez. • Gazeteci, kaynaklar›n›n gizlili¤ini korur. Kayna¤›n kamuoyunu kiflisel, siyasal ekonomik vb. nedenlerle yan›ltmay› amaçlad›¤› haller bunun d›fl›ndad›r. 75
BD A⁄USTOS 2010
BD A⁄USTOS 2010
De¤erli okuyucular, lütfen bu ilkeler
›fl›¤›nda bir k›s›m medyan›n tak›nd›¤› tutumu göz önüne getiriniz. Bu ilkelerden herhangi birine sayg› gösterildi¤ini söyleyebilir misiniz?
BASIN ‹LKELER‹ G‹B‹ H‹ÇE SAYILAN BASIN KANUNU Bas›n Kanunu 19. Madde flöyle der, “Haz›rl›k soruflturmas›n›n bafllamas›ndan takipsizlik karar› verilmesine veya kamu davas›n›n aç›lmas›na kadar geçen süre içerisinde, Cumhuriyet savc›s›, hâkim veya mahkeme ifllemlerinin ve soruflturma ile ilgili di¤er belgelerin içeri¤ini yay›mlayan kimse, iki milyar liradan elli milyar liraya kadar a¤›r para cezas›yla cezaland›r›l›r. Bu ceza, bölgesel süreli yay›nlarda on milyar liradan, yayg›n süreli yay›nlarda yirmi milyar liradan az olamaz.” Yasalar bununla da s›n›rl› de¤il. Örne¤in, Türk Ceza Kanunu’nun "Adil Yarg›lamay› Etkilemeye Teflebbüs" bafll›kl› 278. Maddesi, “Bir olayla ilgili olarak bafllat›lan soruflturma veya kovuflturma kesin hükümle sonuçlan›ncaya kadar savc›, hâkim, mahkeme, bilirkifli veya tan›klar› etkilemek amac›yla ale-
76
nen sözlü veya yaz›l› beyanda bulunan kifli, alt› aydan üç y›la kadar hapis cezas› ile cezaland›r›l›r” uyar›s›nda bulunmaktad›r. Son olarak da, Türk Ceza Kanunu’nun 285. Maddesi, “Soruflturman›n gizlili¤ini alenen ihlâl eden kifli, bir y›ldan üç y›la kadar hapis cezas› ile cezaland›r›l›r... Suç bas›n yay›n yoluyla ifllenirse yar› artt›r›l›r” demektedir. Ne bas›n ilkelerini ne de ülkenin yürürlükte olan yasalar›n› dikkate almayan yeni bir medya gerçe¤ini ortaya koymak yetmez. Kamuoyunu yanl›fl bilgilendirip yönlendirmeye çal›flan bu medyan›n ortaya ç›kmas›na ve güçlenmesine yol açan odaklardan da söz etmek gerekiyor.
MEDYAYI YÖNLEND‹REN ODAKLAR Türkiye’nin de içinde bulundu¤u bölgede yaflamsal ç›karlar› olan Amerika Birleflik Devletleri’nin ülkemizdeki medyaya yönelik hesaplar› olamayaca¤›n› düflünemeyiz. Ayr›ca Avrupa Birli¤i’nin politikalar›n› ve kimi Bat›l› sivil toplum örgütlerinin ülkemize yönelik politika, beklenti ve faaliyetlerini de göz ard› edemeyiz. Bu düflüncemi destekleyecek örnekleri de afla¤›da s›ralayaca¤›m. Amerika Birleflik Devletleri Savunma Bakanl›¤›, her y›l “kamuoyu” oluflturmak istedi¤i bölgelerin medyas› için özel bir fon kullanmaktad›r. Irak iflgalinin bafllad›¤› 2003 y›l› için Amerikan Savunma Bakanl›¤› bu özel fondan Ortado¤u’ya 600 milyon dolar ay›rm›flt›. ‹flte bu fonun üçte biri yani 200 milyon
dolar› da Türkiye’ye aktar›lm›flt›. O dönem yay›nlanan gazetelere, yap›lan televizyon programlar›na göz att›¤›m›zda, gazeteci kimli¤i tafl›yan birçok ismin hemen her gün yazd›klar› köflelerden, ç›kt›klar› ekranlardan Irak’›n iflgal edilmesi yönünde propaganda yapt›klar›n›, kamuoyunu, Amerikan askerlerinin topraklar›m›zdan geçmelerine izin verilmesine, Irak’a Türk askeri gönderilmesine ikna etmeye çal›flt›klar›n› görürüz.
ORTADO⁄U VE TÜRK‹YE’DEN AMER‹KA’YA DAVET ED‹LEN 100 GAZETEC‹ Yine 2003 y›l›nda Amerikan yönetiminin imaj sorumlusu olarak görevlendirilen Karen Hughes taraf›ndan haz›rlanan “Murrow Journalism Program›” adl› projeden k›saca bahsedelim. Söz konusu proje uyar›nca Türkiye dâhil Ortado¤u bölgesinden titizlikle seçilen 100 gazeteci Amerika Birleflik Devletleri’ne davet edildi. ‹flte bu gazetecilere verilen görev, ülkelerine döndüklerinde demokrasinin geliflmesi, özgürlükler, ›l›ml›l›k, dünya bar›fl› gibi konularda yaz›lar yazmakt›. Türkiye’den giden gazetecilerin isimleri bende kals›n. Ama bu gazeteciler bugün, Atatürk’ün eseri ve miras› olan Türkiye Cumhuriyeti’nin y›k›l›p yerine tüm kurumlar›yla yeni bir devlet kurulmas›n› isteyen yaz›lar yazanlar, programlar yapanlar, ekranlarda sürekli konuflanlar aras›nda yer al›yorlar. Dünyan›n birçok ülkesinde özel-
likle de yak›n komflular›m›zda renkli
devrimler kurgulayarak iktidar de¤iflikliklerini gerçeklefltiren Soros’un Vakf› da ülkemizdeki medyaya el atanlar aras›ndad›r. “Türkiye’nin tek ihraç ürünü askeridir” sözüyle de tan›nan Amerikan para spekülatörü Georges Soros’un kurdu¤u bu vak›f y›ll›k faaliyet raporlar› yay›nlar. Soros Vakf›’n›n 2003 Faaliyet Raporu'nda ”Gazetecilik Sertifika Program›” ad› alt›nda genç gazetecilerin e¤itildi¤i aç›klanm›flt›r. Türkiye’deki baz› gazetelerin ve televizyon kanallar›n›n en önde gelen ve isimleri bende sakl› ünlü kiflileri Soros’un finanse edip planlad›¤› bu programda yer alm›fl, görev yapm›flt›r. Türkiye’de Amerikan ç›karlar› do¤rultusunda haber yapmak için gazeteci e¤iten bir kurulufl daha vard›r. K›saca NED olarak bilinen ve Soros Vakf› ile 77
BD A⁄USTOS 2010
BD A⁄USTOS 2010
çal›flan National Endowent for Democracy adl› bu Amerikan kuruluflunun e¤itti¤i gazeteciler de Türk Silahl› Kuvvetleri aleyhine haberler yapma konusunda uzmanl›klar›yla öne ç›kan isimlerdir. Bu kuruluflun ülkemizde yay›n-
du. Ülkemizde yap›lan anketlerin hemen hepsinde güvenilmeyen kurumlar›n bafl›nda medya gelmektedir. Buna karfl›n en çok güven duyulan kurumlar›n bafl›nda ise Türk Silahl› Kuvvetleri yer almaktad›r.
AMER‹KAN KURULUfiUNUN E⁄‹TT‹⁄‹ GAZETEC‹LER TÜRK S‹LAHLI KUVVETLER‹ ALEYH‹NE YAPILAN HABERLER KONUSUNDA UZMANLIKLARIYLA ÖNE ÇIKAN ‹S‹MLERD‹R lanan bir gazeteye büyük destek verdi¤i bilinmektedir. Mümkün oldu¤unca özetlemeye çal›flt›¤›m yeni medya yap›lanmas› medya imaj›n›n da bozulmas›na neden ol-
San›r›m bu örnek bizlere, ülkemize
yönelik hesaplar›n› medya arac›l›¤›yla görmeye çal›flanlar›n flimdilik baflar›ya ulaflamad›¤›n›n kan›t› olarak de¤erlendirilebilir. • gurbuzevren@butundunya.com.tr Gönderi: B‹RSEN ERKUTUN
EN DE⁄ERL‹ SERMAYEN‹Z Her sabah hesab›n›za 86400 Dolar yat›ran bir banka düflünün. Gün boyu diledi¤iniz kadar paray› harcay›p veya harcamamakta özgürsünüz. Oyunun tek koflulu var: harcamad›¤›n›z mebla¤ ertesi güne devretmez ve akflam hesab›n›zdan geri çekilir. Ertesi sabah hesab›n›zda yine 86,400 dolar bulacaks›n›z. Nas›l keyifli de¤il mi ? Asl›nda, hepimizin böyle bir bankas› var. Ad› ”Zaman”. Her sabah 86.400 sn. hesab›n›za yat›yor. Kullanamad›¤›n›z k›s›m ak›p gidiyor ve hesab›n›zdan siliniyor... Hiç devretmiyor. Her gün size yeni bir hesap aç›l›yor. Her akflam günün bakiyesi siliniyor. Bir y›l›n de¤erini s›n›fta kalan bir ö¤renciye sorun. Bir ay›n de¤erini, prematüre bir bebek do¤uran anneye sorun. Bir haftan›n de¤erini, haftal›k derginin editörüne sorun. Bir dakikan›n de¤erini, treni henüz kaç›rm›fl bir kifliye sorun. Bir saniyenin de¤erini, kazay› k›lpay› atlatm›fl birine sorun. Bir milisaniyenin de¤erini, olimpiyatlarda gümüfl madalya kazanana sorun. Zaman hiç kimseyi beklemez. Dün art›k "geçmifl" oldu. Yar›n koca bir soru iflareti. Bugün ise avuçlar›m›z›n içinde bize sunulmufl bir arma¤and›r. 78
Rize'den Milletvekili seçilebilmifl Lütfi Ç›rako¤lu adl› bir kiflinin, Prof. Dr. Mehmet Haberal hakk›nda geçen ay TBMM çat›s› alt›nda söyledi¤i ve eski Sa¤l›k Bakan› Osman Durmufl taraf›ndan ciddiye al›narak karfl› ç›k›lan sözleri, ayn› sertlikte karfl› ç›k›l›p, protesto edilecek denli ikinci bir kifli taraf›ndan daha ciddiye al›nm›flt›r. Söz konusu milletvekilinin, TBMM Sa¤l›k Komisyonu'nda ne amaçla söyledi¤i anlafl›lamayan "Prof. Dr. Mehmet Haberal, hayat›nda Rize’de muayenehane aç›p da acaba bir hastay› tedavi etmifl midir?" ve "Maradona da bir zamanlar çok büyük futbolcuydu ama, sonunda kokainman oldu" gibi, b›rak›n TBMM çat›s› alt›nda söylenmesini, bir köy kahvesinde bile söylenmesi önce sözün sahibini incitecek düzeyde söyledikleri, bir kez de Rize Kültür ve Sosyal Yardımlaflma Vakf› Baflkan› Orhan Keçeli taraf›ndan protesto edilecek denli ciddiye al›nm›flt›r. Orhan Keçeli'nin, televizyonlarda yay›mlanan bu konudaki aç›klamas›, Rize Kültür ve Sosyal Yardımlaflma Vakf› dergisinde de yay›mlanm›fl ve özellikle Rize d›fl›ndaki tüm Rizeli yurttafllara ulaflt›r›lm›flt›r. Orhan Keçeli'nin bu aç›klamas›n›, ilerideki günlerde R‹ZE KÜLTÜR VE SOSYAL baflvurulmas› gerekebilir düflüncesiyle, arflivlerde yer almas› YARDIMLAfiMA VAKFI amac›yla biz de yay›ml›yoruz:
DE⁄ERLER‹M‹ZE KARfiI EN AZINDAN DAHA HASSAS OLALIM
E
Ekonomide, siyasette, sa¤l›kta, e¤itimde, sporda herhangi bir konuda global dünyan›n, toplumun be¤enisini kazanabilmek ad›na yürütülen maddi manevi çabalar›n toplam› “marka olabilmek” ile ifade edilir. Bir markan›n insanlar›n beyninde yer edebilmesi için ise ciddi bir zaman dilimine ihtiyaç vard›r. Bunun içindir ki markalaflma yolunda olanlar belli temel ilkelerinden asla taviz vermezler
markalaflma yolu geri dönüflü olmayan bir yoldur. Bunu da en iyi; böyle bir yola ç›kma cesaretini ve kararl›l›¤›n› gösterebilenler bilir.
Prof. Dr. Mehmet Haberal sa¤l›k alan›nda Türkiye’nin yetifltirdi¤i bir dünya markas›d›r. 79
BD A⁄USTOS 2010
Prof. Dr. Mehmet Haberal sa¤l›k alan›nda Türkiye’nin yetifltirdi¤i bir dünya markas›d›r. Nas›l ki ünlü araflt›rmac› Captain Cousteau Fransa için, Diego Maradona, futbolda Arjantin için, Pele Brezilya için marka olmuflsa… Suçlulu¤u kanunen ispatlanmam›fl ve Suçum Ne? sorusuna flu ana kadar yaklafl›k bir y›l› aflk›n süredir bir cevap alamam›fl Haberal gibi bir de¤ere karfl› yine sa¤l›k sektörü içinden bir hemflerimiz olan Rize Milletvekili Lütfi Ç›rako¤lu’nun sarfetti¤i sözler hepimizi derinden yaralam›flt›r.
Dünyan›n önünde, sayg› ile e¤ildi¤i bir kifliye milletvekili hemflerisi taraf›ndan yap›lan bu yak›fl›ks›z iddiay› tasvip etmemiz mümkün de¤ildir. Dünyan›n önünde, sayg› ile e¤ildi¤i bir kifliye milletvekili hemflerisi taraf›ndan yap›lan bu yak›fl›ks›z iddiay› tasvip etmemiz mümkün de¤ildir. ‹flin trajikomik taraf› ise bu olay karfl›s›nda Rize Milletvekilleri ’nin suskun kal›p K›r›kkale Milletvekili eski sa¤l›k bakan› Osman Durmufl ’un meslektafl› Mehmet Haberal’a sahip ç›kmas› olmufltur. Ülke çap›nda Baflkent Kolejleri ve Üniversitesi ile e¤itim alan›nda, yine Baflkent Hastaneleri ile yurdun dört 80
KÖfiEDEN BUCAKTAN
bir yan›nda sa¤l›k alan›nda, üstün standartlarda baflar› ile hizmet veren bir anlay›fl› “Rize’de muayenehane açt›¤›n› duymad›m.” gibi dar bir aç›dan de¤erlendirmek vicdanlara s›¤acak bir durum de¤ildir.
Prof. Dr. Mehmet Haberal sadece Rize Vakf› bünyesinde 100 üniversite ö¤rencisine karfl›l›ks›z burs vermektedir. Prof. Dr. Mehmet Haberal sadece Rize Kültür ve Sosyal Yardımlaflma Vakf› bünyesinde 100 üniversite ö¤rencisine karfl›l›ks›z burs vermektedir. E¤itim alan›nda ülke çap›ndaki di¤er hizmetleri hepimizin malumudur. Say›n Ç›rako¤lu’n›n atlad›¤› veya unuttu¤u di¤er bir husus ise; “Maradona’n›n halen Arjantin Milli Tak›m›’n›n bafl›nda teknik direktör olarak görevlendirildi¤i” konusudur. Hatta Güney Afrika’ daki Dünya kupas›nda yaflan›lan baflar›s›zl›k karfl›s›nda görevi b›rakma karar› alan Maradona’ya tüm Arjantin sahip ç›karak tak›m›n bafl›nda kalmas›n› sa¤lam›flt›r... Uluslar, her dalda her zaman zor yetifltirilen ve sahip olunan de¤erleri harcamak de¤il kazanmak e¤iliminde olmufllard›r. Çünkü o de¤erler kolay yetiflmiyor… Orhan KEÇEL‹ Rize Kültür ve Sosyal Yard›mlaflma Vakf› Baflkan›
Mehmet Muhsino¤lu
Telefon Dinletmek Baflkan Deviriyor! Amerika'n›n 37'inci baflkan› Richard Nixon, 37 y›l önce bir A¤ustos günü, bu suçu nedeniyle görevinden istifa etmek zorunda kalm›flt›.
M
uhalefet partisinin seçim merkezini ve kendi siyasal görüflünü paylaflmayan binlerce kiflinin telefonlar›n› yasad›fl› bir emirle dinlettirdi¤i kan›tlanan Amerika'n›n 37'inci baflkan› Richard Nixon, 37 y›l önce bir A¤ustos günü, bu suçu nedeniyle görevinden istifa etmek zorunda kalm›flt›. Nixon, yaln›zca Amerikal› politikac›lara de¤il, tüm dünyadaki devlet adamlar›na "Yapmamalar› gereken bir ifli yapan devlet adamlar›n›n, sonunda yapmalar› gereken iflin ne oldu¤unu” da uygulamal› olarak ö¤retiyordu.
ABD’nin “hukukçu” Baflkan› Richard M. Nixon, “yapmamas› gereken ifl” ortaya ç›k›nca, önce bas›n›n ve kamuoyunun, daha sonra Kongre’nin bask›s› karfl›s›nda daha fazla direnemeyip demokratik tepkilerin oluflturdu¤u siyasal f›rt›nalara yenik düflmüfl; bu kez yapmas› gerekeni yaparak, baflkanl›k görevinden ayr›lmak zorunda kalm›flt›. *** Bir ABD Baflkan›'n›n görevden ayr›lmas› olay›yla sonuçlanan bu "siyasal skandallar zinciri"nin son ve ilk halkas› aras›nda, tam ondört ayl›k bir zaman 81
BD A⁄USTOS 2010
BD A⁄USTOS 2010
dilimi vard›. Baflkan Nixon’› “Yeniden Seçtirme Komitesi”nde ücretli olarak çal›flan befl kifli, 1972 Haziran'›nda Washington’da ”Ulusal Demokratik Komitesi”nin Watergate sitesindeki merkez binas›na, yasad›fl› olarak dinleme cihaz› yerlefltirdikleri için tutuklanm›fllard›. Bu tutuklamalardan hemen sonra, eskiden Beyaz Saray’da çal›flm›fl olan iki yard›mc›n›n da bu ifle kar›flt›klar› öne sürülmüfl, fakat bu sav, Nixon yönetimi taraf›ndan fliddetle reddedilmiflti. Washington Post gazetesinin iki genç muhabiri, Carl Bernstein ve Bob Woodward, rakip partiyi gizlice dinletme komplosunun “yüksek yerlerden”
Temmuz ay›nda, “Watergate bandlar›” diye adland›r›lan kay›tlar›n içeri¤i, Senato soruflturma oturumu s›ras›nda incelenmeye bafllad›.
Watergate özel savc›s›, hukuk profesörü Archibald Cox
c›s› Harvard Üniversitesi hukuk profesörü Archibald Cox taraf›ndan yürütüldü. Cox ve yard›mc›lar›, Nixon’› yeniden seçtirme komitesi taraf›ndan gerçeklefltirilen bu olay›n yan›nda, Cumhuriyetçi Parti’ye avantaj sa¤lamak için binlerce vatandafl›n yasad›fl› dinlendi¤ini; konuflmalar›n›n kayda al›nd›¤›n› gösteren birçok delil ve belgeleyi ortaya ç›karmaya bafllad›lar. Beyaz Saray eski hukuk dan›flman› John Dean, bu olay› baflkan dan›flmanlar› John Ehrlichman ve H.R. Haldeman taraf›ndan bilindi¤ini ve eski baflsavc› John Mitchell’in de Watergate merkezine gizlice girilmesini onaylad›¤›n› öne sürdü. Ayr›ca tüm bu “gizli ifller”in üstünün örtülmesinin baflkan Nixon’›n bilgisi alt›nda yap›ld›¤›n› aç›klad›.
Washington Post muhabirleri Carl Bernstein (solda) ve Bob Woodward Watergate skandal›n›n yafland›¤› günlerde
destek ald›¤›n› ortaya ç›kar›nca, Amerika’da o güne de¤in efli görülmemifl büyüklükte bir “siyasal skandal”› da gözler önüne serdiler. Senato komisyonu taraf›ndan bafllat›lan soruflturma, Watergate özel sav82
Özel savc› Cox, Beyaz Saray’da Nixon ile kurmaylar› aras›nda geçen konuflmalar›n resmi bant kay›tlar›n› istemifl ve bu bandlar›n yaln›zca özetlerinin Watergate merkezine gizlice girilmesine onay gönderildi¤ini görünce itirazda veren eski baflsavc› John Mitchell ve Nixon bulunmufltu. Nixon, özel savc›n›n bu itiraz›na onu görevinden uzaklaflt›rarak cevap vermifl ve yerine üyesine Beyaz Saray’da yapt›¤› veda Leon Jaworski’yi atam›flt›. Sorufltur- konuflmas›nda a¤lad›¤›n›” bildiriyordu. man›n s›n›rlar›n› geniflleten Jaworski, *** aralar›nda baflkan›n dan›flmanlar›n›n Nixon, ayn› gün ö¤le saatlerinda bulundu¤u üst düzey görevlileri so- den bu karar›n› resmen uygulamaya ruflturma kapsam›na ald›. koyuyor ve Beyaz Saray’›n yeflil çim 1974 Temmuz’unda Temsilciler pistinde kendisini ve ailesini bekleyen Meclisi Adalet Komisyonu, Baflkan helikoptere binerken, çevreye “veda Nixon’›n “Adaleti engellemek, baflkan- gülücükleri” gönderiyor, kollar›n› hal›k gücünü kötüye kullanmak ve sorufl- vaya kald›rarak “zafer” ya da “bar›fl” turma sürecinde engelleme yapmak” selâm› veriyordu. suçlar›n› iflledi¤ini kabul etmiflti. *** Yüksek Mahkeme’nin diretmesi Nixon’›n ayr›lmas›ndan birkaç sonucu Beyaz Saray ses bandlar›n›n dakika sonra Baflkan Yard›mc›s› Getam metinlerini mahkemeye gönder- rald R. Ford, törenle Beyaz Saray’daki mek zorunda kalm›fl; Beyaz Saray da- yerini al›yordu. n›flman› Haldeman’›n, “Watergate araflABD’nin 38’inci Baflkan› olarak t›rmas›n›n durdurulmas›” için FBI’a and içip, görevine bafllayan Ford, ilk talimat verdi¤ini kan›tlayan bölüm da- televizyonda konuflmas›nda, “Çok uhil, tüm olay aç›kl›¤a kavuflmufltu. Bu zun süren ulusal kâbusun sona erdi¤ibandlar›n yay›m› 5 A¤ustos’ta serbest ni” müjdeliyor ve… “Watergate skanb›rak›lm›fl, üç gün sonra da Nixon, bafl- dal›n›n yol açt›¤› ulusal uyuflmazl›¤› kanl›ktan istifa edece¤ini aç›klam›flt›. sona erdirmek u¤runa, görevde bulun 9 A¤ustos’ta Washington Post ga- du¤u dönemde ifllemifl olabilece¤i herzetesi, Nixon’›n istifas›n› aç›klad›¤› te- hangi bir suçtan dolay› Nixon’› affetlevizyon konuflmas›ndan bir saat önce, ti¤ini” bildiriyordu. • “En sad›k destekçileri olan 46 Kongre mehmetmuhsinoglu@butundunya.com.tr 83
BD A⁄USTOS 2010
BÜYÜK YAPITLARIMIZ
tün anlat›lanlar›n ekseni. Her fley onun elinin alt›nda, o biliyor, o yarg›l›yor. Gemidekiler birbirinden apayr› insanlar. Farkl› yarad›l›fllar›, flafl›rt›c› halleri, farkl› yazg›lar› var.
Konur Ertop
Z Gemi adamlar›n›n çileli yaflam› Öykücü, çevirmen Zeyyat Selimo¤lu gençli¤inde bir ara bir yük gemisinde çal›flarak denizcilerin çileli yaflam›n› yak›ndan gözlemiflti.
Ö
ykü kitaplar›nda günümüz
insan›n›n iç dünyas›n›, çevresiyle çat›flmalar›n› konu edinirken deniz adamlar›yla ilgili öyküleri de birbirini izledi. Derken kitaplar›na da¤›lm›fl bu deniz öykülerinin tümünü, "Gemi Adamlar›" diye tek bir kitapta bir araya getirdi. Yap›tta "Dire¤in Tepesinde Bir Adam", "K›çüstünde Toplant›", "Koca Denizde ‹ki Nokta", "Karaya Vurdu Deniz" kitaplar›ndaki denizcilerle ilgili öykülerinin yan› s›ra, "Koca Denizde ‹ki Nokta" adl› radyo oyunu yer al›yor-
84
du... Selimo¤lu'nun birbirine eklenen öyküleri bir kömür flilebinin kaptan›ndan miçosuna kadar çal›flanlar›n› y›llar içinde, türlü yönleriyle canland›rmakta. Bu insanlar a¤›r yaflam koflullar›na direniyorlar. ‹yi yanlar›n›n yan›nda kötü yanlar› da yok de¤il. Umutlar› var. En kötü koflullarda, yaflama sevinci gösterebiliyorlar. Gemi, 20-25 kiflinin gece gündüz birlikte yaflad›klar› dar s›n›rl›, kapal› bir çevre. Mehmet Kaptan'›n yapt›¤› tan›m flöyle: "Gemilerin bizim gibi soluk al›p veren, yaflayan ve ölen yarat›k-
lar oldu¤unu anlamak için otuz k›rk y›l kaptanl›k etmem gerekti." Gemi onlar›n yaflam›n› d›flardaki dünyadan, beklenmeyen geliflmelerden koparm›fl. "B›kt›k be, b›kt›k!” diye s›zlan›yor Mehmet Kaptan ”Kömür, tuz, kömür, tuz, Zongol'a kömüre, Çamalt›'na tuza. Gidilecek yer mi kalmad› koca memlekette?... Araba vapuruna döndürdüler bizi, ayn› yolu git gel, git gel." Bu Mehmet Kaptan, neredeyse bü-
eyyat Selimo¤lu denizcilerini t›pk› destan kahramanlar› gibi anlatm›fl; benzetme ö¤eleri hep denize ait. Örne¤in geminin 3. kaptan› flöyle biri: "Gülerken a¤z› bir liman a¤z› gibi geniflleyerek aç›l›yor, yeflile çalan gözleri gemilerin sancak fenerleri gibi ›fl›ld›yor, çenesi gemi bodoslamas› gibi uzuyor. Bir adam ki, deniz sinmifl üzerine, gemilere benzemifl... Bacaklar› pruva, grandi dire¤i olmufl, kollar› halatlara, dümen zincirlerine dönmüfl." Kaptan köprüsüne dayal› tahtadan bir seccade üzerinde k›l›yor befl vakit namaz›n›. Gemicilerden birço¤unun geçmiflinde a¤›r birer dram yat›yor. Geminin ya¤c›s›n›n ad› unutulmufl. Ay› afla¤›, Ay› yukar›: "Tek bafl›na yafl›yor gibi. Baflalt›ndan ç›k›p makinelerin önüne, oradan ç›k›p kuzinaya yemek almaya, sonra yine baflalt›na... Ormandaki
Zeyyat Selimo¤lu 1922 ‹stanbul - 2000 ‹stanbul / Türk öykü yazar›. Alman Lisesini ve ‹stanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesini bitirdikten sonra, bir süre avukatl›k ve armatörlük yapt›. Cumhuriyet gazetesinin Yunus Nadi Arma¤an›’n› Rize’nin Köylerinden bafll›kl› yaz›s›yla kazand›. Yazd›¤› küçük öykülerin konular›n›, genellikle deniz insanlar›n›n yaflam›ndan ald›. Ço¤unlukla d›fl gözlemlerini yans›tt›. Almancadan çeviriler yapt› ve radyo oyunlar› yazd›. Bafll›ca yap›tlar›: Hikayeler: Kavgan›n Sonu ve Bafl›, Dire¤in Tepesinde Bir Adam, K›çüstünde Toplant›, Koca Denizde ‹ki Nokta, Karaya Vurdu Deniz, Deprem, Soyunanlar, Çiçekli Da¤ Soka¤›, Gemi Adamlar›, Bir fiark› Gibiydi, Aram›zdayd› O Gün, Denizlerin ‹stanbul'u, Derin Dondurucu ‹çin Öykü, Bahar Yorgunlu¤u Roman: Tutkunun Köfleleri 85
BD A⁄USTOS 2010
BD A⁄USTOS 2010
ay› inine nas›l giriyorsa, gemideki Ay› da baflalt›na öyle giriyor, gizlenmek için, kimselere görünmemek, yaln›z bafl›na kalmak için gibi..." Bir gün patl›yor: "Ay› diyorlar bana, demesinler Ay›, bana ay› demesinler... Ay› demesinler..." Sonras› da flöyle: "Duydum ki gemi batt›ktan sonra ya¤c› ve ateflçi Ay›'n›n baca¤›na bir mayo geçirmifller, s›rt›na soluk bir havlu gömlek çekmifller, gömle¤inin arkas›na ”cankurtaran” diye yazm›fllar kocaman, k›pk›rm›z› harflerle, 'iflin budur' demifller, plaja dikmifller!" Gemicilikte tutunmak, güçlüklere katlanmak kadar mesle¤e ad›m atmak da zor. Ambara inip ç›kmaktan korkan on dört yafl›ndaki Muço Dursun'un gözünü, "El ayak ne içindur? Kullanmak içidur da.. (...) Eli aya¤› olan ne içun düflsun dibe?" diyen Kara Memifl açm›flt›r: "Muço Dursun hayat›nda ilk defa, elinin aya¤›n›n bunca güçlü oldu¤unu elinde aya¤›nda duyuyor. (...) Muço Dursun hayat›nda ilk defa düflünür olmufl flimdi: düflünüp bir çözüme ulaflman›n mutlulu¤u ilk defa. Eli aya¤› olan korkmaz dibe inmekten." Eyüp, güverte lostromosu.
Yirmi y›ld›r çal›flmaktad›r. Onun sorumlu oldu¤u gece, gemi demir taray›p baflka bir gemiye bindirmifl, hasara yol açm›flt›r. ‹flten at›labilir. ”Çok zordur benum için. Yafllandum. (...) Cemi cemi dolaflan adamlardan de¤ilum. Yer de¤ifltirmek olmekten daha zor celur bana, der. ‹fl tatl›ya 86
ba¤lan›r: ’Öfke aç›k lumbozdan ç›k›p havalara kar›flm›fl, da¤›lm›fl. (...) Mehmet Kaptan bir rahatl›k sigaras› yak›yor.' Gemideki yaflam› sona erip köyüne dönünce yöre ifli dört direk üstüne kurulu erzak deposuna ('nayla'ya!) yerleflir, oras›n› gemici feneri, pusula, dümen, deniz araç gereciyle bir tekneye döndürmüfl, ölümü de orada dümen bafl›nda olmufltur! Ateflçi Tekel Hamza'n›n çakt›rma-
anlamam›fl gibi yapar›m. Yarar› daha çok. ‹fle yarar it, bilir iflini, k›z›lmaz deyyusa." der. "Hep s›rtüstü yatan, yatt›¤› yerden gö¤ü seyreden bir adamd›r Hurflit... Hiçbir fley yapmaks›z›n öyle saatlerce yat›p kalabiliyor. Arkadafllar› üstüne var›nca boflan›r: "-Bir fley arad›¤›m yok yukarda.. Gö¤e bakarken köydekileri düflünüyorum.. Çocuklar›, Mevlude'yi. Hepsinin yüzü bir bir karfl›mda."
D
eli Tahsin, Mehmet Kaptan›n
Gemicilikte tutunmak güçlüklere katlanmak kadar mesle¤e ad›m atmak da zor.
dan sigara kaçakç›l›¤› yapt›¤›n› bilen Mehmet Kaptan buna göz yummaktad›r. "Ne yap›p edip kaç›racak yine bilirim, huyu can›n›n alt›ndad›r deyyusun, varmamal› üzerine," der. Nedenini de, "O it gibi külhan yakan bir ateflçi görmedim ben bu meslekte," diye aç›klar!.. Kamarot Topaneli Pire Mahmut da kaptan›n gözdelerindendir: "‹tin itidir ama, ifl ç›kar elinden, iki kiflinin zor bafledece¤i ifli tek bafl›na yürütür. Bu arada rak›lar›mdan da yürütür ya, ald›rmam, görmemezlikten gelirim,
gemide en güvendi¤i adam›d›r: "Çal›flacak, iflime yarayacak adam› ben ekmek yemesinden anlar›m. Adam flöyle ekme¤e sald›r›yor mu, ekme¤i flöyle bir kavray›p da çamafl›r s›kar gibi bir büküp kopar›yor mu, haaa, testin ilk bölümü baflar›ld› demektir. (...) Sonra bir de kafl›¤› fasulye çorbas›na nas›l dald›rd›¤›na bakar›m, öyle kenardan kenardan dolduruyorsa kafl›¤› ifl yok, sen gemide çal›flamazs›n yavrum, derim, git baflka bir ifl bul kendine, gemiden vazgeç."
Gemicilerden ço¤unun yazg›s› kapkarad›r.
Daha sonra çal›flt›¤› kömür motorunda filika ipi kesince Deli Tahsin, tekneyi kurtarmak için kendini suya atm›fl bu yüzden zatüreeye yakalanacakt›r: "O sefer motorun kaptanl›¤› bendeydi. Ci¤erdeki hastal›k, bakars›n atlat›l›r. Ama filikay› kaç›rsayd›m göz göre göre, ard›na düflüp de kurtarmasayd›m, kendimi suçlar dururdum, bir ömür boyu sürerdi bu suçlama kendi kendimi..." Hastal›¤› nedeniyle denizden ayr›ld›ktan sora Rize'de köyüne döner. Orada topra¤›na el koymufl komflusuyla çat›flmada elinden ç›kan kaza nedeniyle cezaevine düfler: "Ko¤uflun dibindeki pencerenin önüne gider s›k s›k, oradan denize bakar durur, hiç b›kmaz, dikilir kal›r pencerenin dibinde, gözlerini hiç ay›rmaz denizden." Marangoz Sarayköylü Mehmet Usta'n›n, rendesi düflmez elinden."fiu rende var ya elimde. ‹stesem o beni karada da geçindirir, aç komaz. ‹stesem bir dükkân da açar›m. Ama ben, denizin sesini dinleyerek çal›flay›m isterim. Rendem de o zaman daha bir neflelidir san›r›m." der. Gemicilerden ço¤unun yazg›s› kapkarad›r. Gemici R›zvan, kan davas› nedeniyle birini öldürmüfltür, art›k s›ran›n kendisine geldi¤ini bilir. Gemiden hiç ç›kamaz, kimseyle içtenli¤i yoktur. Gemisi batt›ktan sonra izi bulunmas›n diye kömür oca¤›nda çal›flmaya bafllam›flt›r: "Kömürün o kapkara tozunu maske gibi surat›na geçirmifl, boynuna, ellerine dolam›fl ve ard›na giz87
BD A⁄USTOS 2010
lenmifl." Karada da gemi adamlar›yla ayn› hamurdan olanlar vard›r. Yetmifllik ‹lyas Usta, kalafat yerinde kürek yapar: "Daha bir incedirler, hafif, ama suyu iterken güçlü. Yorgunluk yapmaz üstelik. Suya dal›fllar› tüy gibi, ç›karken de." Yafll› Osman Day›n›n Tafl ‹skele yan›na kurdu¤u derme çatma kay›khaneye Temel Reis zorla sahip ç›kar. Osman Day›, var›n› yo¤unu b›rak›p oradan ayr›lmak zorunda kal›r: "Deniz istemedi beni, vurdum karaya, flimdi kara da istemiyor, bar›nd›rm›yor beni. Denizden ve karadan baflka bir yer olsa gerek flu yeryüzünde, bir yer, bir yer var, öyle bir yer oldu¤unu duyuyorum, var bir yer..." diyerek! Stajyer Kaptan'›n bir flilepte sa¤ kolu yük ile ambar küpefltesi aras›nda s›k›fl›p kopmufltur. Bo¤az k›y›s›nda gemileri görmemek için arkas›n› denize verip oturur. Kazada ambara yuvarlanm›fl oldu¤u için yükseklik korkusu çeker. Denizden art›k kopmufl yorgun, yafll›, eski denizciler y›llar sonra Kaptan Baba'n›n cenazesinde buluflurlar. Öyle bir denizcinin, bir avuç suda can vermesi flafl›rt›c› olmufltur: "Banyoya girmifl geçen gün evde. Uzun süre ç›kmam›fl. Merak edip kap›n›n kilidini k›rm›fllar. Banyo teknesi suyla doluymufl. S›cak su, fleker. Kalp! Kalbi s›ca¤a dayanmam›fl herhalde. Yetifltirip ç›kamam›fl herhal suyun içinden. Öyle bulmufllar.Suyun içinde. Bo¤ulmufl." Gemi adamlar›n›n yaflamlar› he-
yecan doludur. Zeyyat Selimo¤lu'nun yap›t›nda bu yerinde duramaz, kab›na 88
KÜLTÜR M‹RASIMIZ Yaflar Öztürk
Bizi bize tanıtan bir kültür devi:
Taha Toros
Karada da gemi adamlar›yla ayn› hamurdan olanlar vard›r. s›¤maz insanlar capcanl› yaflamaktad›r: "Mehmet Kaptan, yeni aç›lm›fl gazoz gibi köpürüyor, f›flk›rd› f›flk›racak flifleden gibi..." • konurertop@butundunya.com.tr
Geceyar›s› Aspirini
Dünyaya, beklendi¤i günden iki ay önce geldi¤i için “Bu çocuk yaflamaz” denilen ünlü kültür adam›m›z Taha Toros, Allah ömrünü daha da uzun etsin, flimdi yüz yafl›na ulaflt› ve “Dalya” dedi. ‹zin verirseniz, biz de ona “Sizi içtenlikle kutlar›z, Say›n Taha Bey” diyelim.
T
aha Toros’u biz anlatmadan
Adam gece yar›s› kar›s›n› uyand›r›r: ”Sevgilim aspirinin.” ”Ama bafl›m a¤r›m›yor ki...” ”Harika!”
önce, onu bizden önce tan›yan dostlar› anlats›nlar: ‹flte, Burhan Felek’in yarg›s›: “Taha’n›n yapt›¤›n› bir heyet yapamaz”. Cihat Baban’›n yarg›s› da kesindir: “Taha Toros, bizi bize tan›tan bir kültür adam›d›r”. Ref’i Cevat Ulunay’›n anlat›m›yla Taha Toros, “Her zaman alçakgönüllülü¤ünü koruyan bir dev” ve “Yak›n ta-
rihimizin bir hazinesidir.” Haldun Taner ise onu, “Böylesine cömert bilgisini, böylesine cömertçe da¤›tan bir kifli” kimli¤iyle anlatt›. Bir de Taha Toros’un kendinden dinleyelim, kim oldu¤unu, neler yapt›¤›n›: “Ben bir arfliv hastas›y›md›r. Bendeki arfliv hastal›¤›, küçük yafltayken yapt›¤›m derleme ve araflt›rmalarla bafllad›, yafll›l›¤›m›n son dönemine ka89
BD A⁄USTOS 2010
BD A⁄USTOS 2010
dar devam etti. Bugün zevkine doyum olmaz bir kütüphanenin ve arflivin içinde yafl›yorum. Arfliv oluflturmak, özellikle ülkemizde nadir yetiflen biyograf olmak kültür zenginliklerindendir. Yaflam›m boyunca bunu yapmaya çal›flt›m. Asl›nda bu konularla ölesiye u¤raflmak, tedavisi mümkün olmayan bir hastal›k gibidir. Bugün kanserin tedavisi mümkün. Ama “arfliv” hastal›¤›n›n tedavisi yok! Ne diyelim, Tanr›, bu türden hastal›¤a yakalananlar› kurtarmas›n!”
Atatürk’ün gezilerini yazan ‹smail Habib Sevük, Taha Toros’u yan›na ça¤›rarak seçti¤i fliirlerine dergisinde yer verdi. fiiirleri, destanlar, f›kralar, öyküler, romanlar, oyunlar izledi. Oyunlar› radyoda oynand›, Halkevleri’nde sahnelendi. Taha Toros’u, birkaç sat›rla da biz anlatal›m: “Onun müzi¤e, resime ve sanat›n her dal›na merakl› oldu¤u, daha çocuk yafllar›nda belliydi. Yaz aylar›nda Toroslar’daki yaylalar›ndan gelip geçen afliretlerden türküler toplamaya bafllad›. Müzi¤e ilgisi üzerine babas› bando flefi Andrico’dan ders ald›rd›. 90
‹stanbul’dan Tarsus’a gelen resim ö¤retmeninin de etkisiyle resme yöneldi, karakalemle, çini mürekkeple ö¤retmenlerinin karikatürünü çizdi. Orta okuldayken fliirleri ‹stanbul’daki çocuk dergilerinde, Tarsus, Mersin ve Adana’daki yerel gazetelerde yay›nland›. Birbirinden de¤erli ö¤retmenler onun ufkunu aç›yordu. Adana E¤itim Müdürü, Anadolu Ajans› muhabiri olarak Atatürk’ün gezilerini izleyip yazan ‹smail Habib (Sevük) Adana’da (Yeni harflerden sonra ad› Memleket olan) Maarif Dergisini ç›kar›yordu. Taha Toros’u yan›na ça¤›rarak seçti¤i fliirlerine dergisinde yer verdi. fiiirleri, destanlar, f›kralar, öyküler, romanlar, oyunlar izledi. Oyunlar› radyoda oynand›, Halkevleri’nde sahnelendi. ‹stanbul’da Memurlu¤a bafllamas›na karfl›n araflt›rma, yazma sevdas›ndan vazgeçmedi. Sedat Simavi’nin 7 Gün dergisinde röportajlar›, Son Posta gazetesinde yaz›lar› ç›kt›. Üniversite gençleri Türk-Yunan dostlu¤unu pekifltirmek için Atina’ya gitti¤inde yanlar›ndaki gazeteci Taha Toros’tu. Y›llar içinde h›zla not alabilme becerisi geliflen Taha Toros 1931 y›l›nda Adana’ya gelen Gazi Mustafa Kemal’in konuflmas›n› yaz›ya geçirmekle görevlendirildi. Bu tarihi bir görevdi. Mustafa Kemal’in ekonomi, esnaf, sanatkar, çiftçiler, vergi, e¤itim, ö¤retmenler, Türkçe, devlet, yurttafl ve bireyin özgürlü¤ü üzerine bugün de çok önem tafl›yan düflüncelerini o kay›t alt›na ald›.” Taha Toros “dokuz do¤uran” bir anan›n, ortanca çocu¤uydu. Beklenenden 2 ay erken do¤du. “Bu çocuk fazla
yaflamaz” denildi ama, bak›n, 100 yafl›na geldi. Taha Toros, iki önemli özelli¤iyle daha t›p adamlar›n›n dikkatini çekmifltir. Onun kalbi, bedenine göre olmas› gerekli büyüklü¤ünden biraz fazla büyüktür. Bir de, dördü de çal›flan, dört kanall› dört böbre¤e sahiptir. Hepimizin aksine, onun iki ayr› do¤um y›l› ve iki ayr› nüfus cüzdan› vard›r. Çünkü o, iki ayr› nüfus kütü¤üne kay›tl›d›r. Do¤du¤unda babas› Kozan’da görevliydi. Haber önce Tarsus’daki amcas›na iletildi. Amcas› hemen onu nüfusa kaydettirmeye gitti. K›sa süre önce ölen 1908 do¤umlu Ömer adl› ye¤eninin nüfustan düflürülmedi¤ini görünce, gelene¤e uyarak, ölen çocu¤un ad›n› yeni çocu¤a verdi ve iki y›l önce ölen ye¤eninin nüfus kayd›n›, yeni do¤an ye¤eninin sürdürmesini istedi. Bu nedenle yeni do¤an ye¤eni için yeni bir ifllem yapt›rmad›. Bir süre sonra babas› Kozan’dan Adana’ya geldi¤inde Adana Nüfus Müdürlü¤ü’ne u¤ray›p, o da ölen çocu¤unun ad›n› yaflatmak düflüncesiyle, yeni çocu¤unu Ömer ad›yla nüfusa kaydettirdi ama, yeni bir ifllem yapt›rd›¤› için “yeni” Ömer’i 1910 do¤umlu olarak kaydettirdi. O s›rada Musul Müftüsü olan Taha Efendi, birgün ‹stanbul’a giderken Tarsus’ta onlara konuk olmufltu. ‹çerdeki odadan avaz› ç›kt›¤› kadar ba¤›ran çocuk, müftünün dikkatini çekti. Babas›, o¤luna bir ad bulamamaktan üzüntüyle söz edince Taha Efendi ona kendi ad›n› verdi. Taha Toros’un ilginçliklerle bafllayan yaflam›, bir yüzy›l boyunca, ilginç
Onun, tarihin kör kuyusuna düflmekten kurtard›¤› her belge, her bilgi, her biyografi, her tablo, beraberinde onun ad›n› da daha sa¤lam bir biçimde kültür dünyam›za kazand›r›yor. çal›flmalar›yla sürdü. Bugün sözlü kültürü, yaz›l› kültüre aktarman›n önemi Taha Toros’un arflivinden gün›fl›¤›na getirilen her belgede biraz daha ortaya ç›k›yor. Bir kültür ve sanat arkeolo¤u gibi topra¤a, daha do¤rusu sonsuzlu¤a gömülmek üzere olan konulara el atan Taha Toros, kay›p flairleri, yazarlar›, ressamlar›, öncüleri bulmay› yüz yafl›nda da sürdürüyor. Onun, tarihin kör kuyusuna düflmekten kurtard›¤› her belge, her bilgi, her biyografi, her tablo, beraberinde onun ad›n› da daha sa¤lam bir biçimde kültür dünyam›za kazand›r›yor. Taha Toros, yaflama döndürdü¤ü bu belgelerle, kendi yaflam›n› da sonsuzlu¤a ulaflt›r›yor.• yasarozturk@butundunya.com.tr
E¤itim bir insanın diktatör olmasına de¤il, önder olmasına yarar. Lord Brougham 91
BD A⁄USTOS 2010
SAKLI TAR‹H Sinan Meydan
4
Vahdettin Dosyası
Vahdettin’in Türkiye’yi ‹ngilizlere B›rakma Önerisi
V
ahdettinci yazarlar ve onlar›n takipçisi liberal tarihçiler, “Can›m hiç bir padiflah kendi ülkesini satmak ister mi?” diye mant›ksal bir ç›kar›m yaparak “Padiflah Vahdettin’in Türkiye’yi ‹ngilizlere b›rakmak istedi¤i” tezine karfl› ç›kmaktad›rlar. Asl›na bak›lacak olursa, mant›ksal aç›dan yaklafl›ld›¤›nda evet, bir padiflah›n kendi ülkesini, üstelik can düflman› olan ‹ngiliz emperyalizmine, kendi elleriyle teslim etmesi “çok mant›ks›z” bir davran›fl olarak görülebilir. Ancak söz konusu Vahdettin olunca ifller de¤iflmektedir.
Ç
ünkü Vahdettin’in kafas›nda “‹ngilizlere s›¤›nmak d›fl›nda” baflka hiçbir kurtulufl seçene¤i yoktur. Bu nedenle, Padiflah Vahdettin, “‹ngilizcilik” konusunda s›n›r tan›mam›flt›r.
Vahdettin, ‹ngilizlerin güvencesini almak, tac›n› ve taht›n› korumak için ‹ngilizlere ak›l almaz bir teklif yapm›flt›r. ‹ngilizleri bile flafl›rtan bu teklifle Sultan Vahdettin, Türkiye’nin bütün
yönetimini 15 y›ll›¤›na ‹ngiltere’ye b›rakmak istemifltir. Sadrazam Damat Ferit, Padiflah Vahdettin’le birlikte haz›rlad›¤› bir projeyi, 30 Mart 1919’da ‹ngiliz Yüksek Komiseri’ne sunmufltur. Ak›llara durgunluk verecek bir flekilde Osmanl› Padiflah› ve Sadrazam› Türkiye’yi kendi elleriyle ‹ngiltere’ye teslim etmifllerdir. ‹flte, “Büyük vatan dostu
Vahdettin’in(!)” Sadrazam› Damat Ferit arac›l›¤›yla ‹ngiltere’ye sundu¤u teklif: “‹ngiltere, Avrupa ve Asya’da, gerek do¤rudan do¤ruya Sultan›n hakimiyeti alt›nda bulunan, Türkçe konuflan ve gerekse özerklikten faydalanan vilayetlerde, Türkiye’nin ecnebilere karfl› ba¤›ms›zl›¤›n› ve memleket içinde sessizli¤i temin etmek için gerekli gördü¤ü yerleri 15 y›l süreyle iflgal edecektir... ‹ngiltere, dostluk hisleriyle duygulanarak Osmanl› bakanl›klar›nda gerekli gördü¤ü yerlere ‹ngiliz müsteflarlar›n›n Sultan taraf›ndan tayinlerine izin verecektir. Bundan baflka ‹ngiltere Hükümeti, her vilayete birer ‹ngiliz Baflkonsolosu tayin edecek ve bu konsoloslar 15 y›l süreyle vali yan›nda müflavirlik görevi yapacaklar. Vilayet, Belediye Meclisleri seçimleri ve parlamento üyelerinin seçimi ‹ngiliz konsoloslar›n›n kontrolü alt›nda yap›lacakt›r. ‹ngiltere hem baflkent ‹stanbul’da, hem vilayetlerde mali-
yeyi çok s›k› kontrol etme hakk›na sahip olacakt›r. Anayasa, Do¤u halk›n›n siyasi anlay›fl›na ve yeteneklerine uygun olarak sadelefltirilecektir.” [1] Ey Vahdettin’i “Kurtulufl Savafl› kahraman›” yapan utanmazlar!... Vahdettin’in, 30 Mart 1919 tarihinde Sadrazam Damat Ferit arac›l›¤›yla ‹ngilizlere sundu¤u bu onursuzca teklifi nas›l aç›klayacaks›n›z? diye sormak istiyorum... 1. ‹ngiltere, gerekli gördü¤ü yerleri 15 y›ll›¤›na iflgal edebilecek. 2. Sultan, Osmanl› bakanl›klar›nda gerekli görülen ‹ngiliz müsteflarlar›n›n tayinine izin verecek. 3. Her ile birer ‹ngiliz konsolosu tayin edilecek. 4. Bu konsoloslar 15 y›l süreyle valinin yan›nda müflavirlik yapacak. 5. Türkiye’deki seçimleri ‹ngilizler kontrol edecek. 6. ‹ngiltere, Türk maliyesini çok s›k› kontrol etme hakk›na sahip olacak. 7. Do¤u halk›n›n anlay›fl›na göre anayasa sadelefltirilecek. Bu 30 Mart anlaflma tasar›s›na ‹ngilizler, olumlu ya da olumsuz hiçbir cevap vermemifllerdir. [2] Vahdettin’in, ‹ngilizlere yapt›¤› bu teklif, Türkiye’nin “kay›ts›z, koflulsuz” ‹ngiliz sömürgesi olmas›n› istemesinden baflka nedir? Üstelik, Vahdettin, ‹ngilizlerin zoruyla, bask›s›yla de¤il, kendi akl›yla ve iradesiyle hareket ederek, bilerek, isteyerek ülkesini 15 y›ll›¤›na ‹ngilizlere vermek istemifltir. Vahdettin, Türkiye’yi kay›ts›z flarts›z ‹ngilizlere teslim etmeyi teklif etti¤inde, 93
BD A⁄USTOS 2010
BD A⁄USTOS 2010
Mustafa Kemal Atatürk’ün Samsun’a ç›kmas›na sadece 50 gün vard›r. “Vahdettin, Atatürk’ü, Kurtulufl Savafl›’n› bafllatmas› için Samsun’a gönderdi” diyen Vahdettinciler, soruyorum size “bu 50 gün içinde ne oldu da Vahdettin doksan derece ‘dönerek’ tam ba¤›ms›zl›¤› düflünür oldu?”
Vahdettin’in ‹ngilizlerle imzalad›¤› gizli anlaflma Vahdettin ‹ngiltere’ye yalvar›p yakarmaya devam etmifltir. Damat Ferit, 8 Eylül 1919’da “Türkiye’yi kontrol etmelerini istedikleri ‹ngilizlere” Padiflah›n daha cazip bir teklifini sun-
Damat Ferit, 8 Eylül 1919’da ”Türkiye’yi kontrol etmelerini istedikleri ‹ngilizlere” Padiflah›n daha cazip bir teklifini sunmufltur. mufltur. ‹ngilizler bu teklifi kabul etmifller ve Damat Ferit, Padiflah Vahdettin’in temsilcisi s›fat›yla ‹ngilizlerle 12 Eylül 1919’da bir “gizli antlaflma” imzalam›flt›r. Atatürk bu “Türk-‹ngiliz Gizli Antlaflmas›” hakk›nda Nutuk’ta flu bilgileri vermifltir: “12 Eylül 1919’da Sadrazam Damat Ferit ile ‹ngiliz temsilcisi aras›nda imzaland›¤› ve az sonra padiflahça onayland›¤› ileri sürülen bir gizli antlaflma Frans›zlarca ele geçirilip yay›nlanm›fl94
t›r. Bu belgenin gerçekten var olup olmad›¤› üzerinde çok tart›fl›lm›flt›r, ancak o s›rada duruma ve hem ‹ngilizlerin, hem de padiflah›n istek ve düflüncelerine çok uygun oldu¤u ve bunlar›n ka¤›t üzerine dökülmesinden ibaret bulundu¤u için gerçek durumun bir ifadesi say›labilir. (…) Türlü yerlerde yay›nlanm›fl olan ‘antlaflman›n’ metni afla¤›da görülecektir. Bu ilk olarak 22 Ocak 1920 günü The New York Herald Tribune adl› Amerikan gazetesinde ç›km›flt›r. Daha sonra Ankara Antlaflmas› ad›n› tafl›yan ve 20 Ekim 1921’de imzalanan Türk Frans›z antlaflmas›n›n imzalay›c›s›, Fransa Mebusan Meclisi’nin D›fliflleri Komisyonu sözcüsü Franklin Bouillon, bu belgeyi kendisinin elde etmifl oldu¤unu, ancak bir Amerikan gazetesinde yay›mlanmas›n›n daha etkili olaca¤›n› düflündü¤ünden onu an›lan gazeteye ve3rdi¤ini bizlere söylemifltir ve olay›n kesin olarak do¤rulu¤u üzerinde direnmifltir. 12 Eylül 1919 günlü olan metin flöyledir: 1. ‹ngiltere Hükümeti, kendi kumandas› alt›nda Türkiye’nin bütünlü¤ünü ve ba¤›ms›zl›¤›n› garanti eder. 2. ‹stanbul, Hilafet ve saltanat merkezi olacak ve Bo¤azlar ‹ngiltere’nin kontrolüne b›rak›lacakt›r. 3. Türkiye ba¤›ms›z bir Kürdistan kurulmas›na engel olmayacakt›r. 4. Bunlara karfl›l›k Türkiye ‹ngiltere’nin Suriye ve El cezire hakimiyetini sa¤layacak ve hilafete ait manevi kudret ve yetkinin ‹ngiltere’nin lehinde gerek Suriye bölgesinde ve gerekse Müslümanlar›n yaflad›¤› di¤er yerlerde e-
gemen k›l›nmas›n› vaat eder. 5. Milli ak›mlar›n önüne geçebilmek için Türkiye’de yeniden kurulacak olan Meflruti yönetime karfl› meydana gelecek olumsuzluklar› etkisiz hale getirmek için ‹ngiltere Hükümeti bir zab›ta teflkilat› kuracakt›r. 6. Türkiye, M›s›r ve K›br›s üzerindeki bütün haklar›ndan vazgeçerek, özel ve resmi niteli¤i olan ‹ngiltere Hükümeti konferansta, Türk temsilcilerinin bu yöndeki arzular›n› kabul edecektir. 7. Bar›fl flartlar›n›n tekrar›ndan sonra Padiflah, dördüncü maddedeki özelli¤i konuflmak için ‹ngiltere Hükümeti’yle ayr›ca bir sözleflme imzalayacakt›r. Bu sözleflmenin maddeleri gizli tutulacakt›r. ‹flbu sözleflme iki nüsha olarak düzenlenip imzalayanlarca kabul edilmifltir.” [3]
bunu -e¤er var idiyse- yay›nlamalar› beklenemez.” [4] Vahdettin’in ‹ngilizlerle yapt›¤› bu anlaflma hakk›nda Sina Akflin’in de¤erlendirmesi ise flöyledir: “30 Mart tasar›s›ndan pek çok tavizler vermifl olarak ‹ngilizlerle 12 Eylül ön anlaflmas›n› yapt› ve böylece ‹ngiltere’ye olan uydulu¤unu kesinlefltirdi.” [5]
Atatürk, bu anlaflman›n özellikle “dördüncü maddesi” üzerinde durmufl ve bu belgenin ak›beti hakk›nda flu de¤erlendirmeyi yapm›flt›r: “Görüldü¤ü gibi Halife-‹ngiltere anlaflmas›, ‹ngiliz-Frans›z çekiflmelerinin en çetin oldu¤u bir s›rada imzalanm›fl olup, ‹ngiltere’ye Suriye’den elini büsbütün çekmemek imkan›n› verecek özde idi. Ancak flu yönü de söylemek gerekir ki, bu güne kadar bu belgenin gerçekten var olup olmad›¤› kesin olarak anlafl›lamam›flt›r. Vahdettin, bir ‹ngiliz savafl gemisiyle ‹stanbul’dan kaçarken bunu da yok etmifl veya yan›nda götürmüfl olmal›d›r. ‹ngilizler ise belgeyi o s›rada yalanlam›fl olmalar›na ra¤men,
Sevr Antlaflmas› ve Vahdettin
”Vahdettin, 30 Mart tasar›s›ndan pek çok tavizler vermifl olarak ‹ngilizlerle 12 Eylül ön anlaflmas›n› yapt› ve böylece ‹ngiltere’ye olan uydulu¤unu kesinlefltirdi.”
‹ngilizlere birkaç kere ak›l almaz tavizlerle anlaflma teklif eden Vahdettin, 30 Mart 1919 tasar›s›ndan sonra 12 Eylül 1919 gizli antlaflmas›yla adeta Türkiye’yi ‹ngiltere’ye “peflkefl” çekmifltir. Ayn› Vahdettin, bununla da yetinmeyerek ‹tilaf devletleriyle, Türkiye’nin idam ferman› olan Sevr Antlaflmas›’n› imzalam›flt›r. Önce geleneksel bir Saltanat fiuras› toplanm›fl, burada yap›lan oylamada Sevr Antlaflmas›’na karfl› sadece bir tek oy ç›km›flt›r. Ve Padiflah› temsilen R›za Tevfik, Reflat Halis ve Hadi Pafla 10 A¤ustos 1920’de 95
BD A⁄USTOS 2010
BD A⁄USTOS 2010
Vahdettin’in fiafl›rtan Teslimiyetçili¤i ve ‹ngilizler Padiflah Vahdettin, o
kadar “onursuz” ve “teslimiSevr Antlaflmas›’n› imzalayanlar do¤rudan Padiflah yetçidir” ki, onun bu afl›r› tesVahdettin’den talimat alm›fllard›r. limiyetçili¤i ‹ngilizleri bile Sevr Antlaflmas›’n› imzalam›fllard›r. flafl›rtm›flt›r. ‹ngilizler, bafllang›çta Vah“Sevr Antlaflmas›’na Vahdettin’in im- dettin’in bu afl›r› teslimiyetçili¤inden zas›n›n olmad›¤›n›” söyleyerek, Vah- kuflkulanm›fllar ve uzun süre onunla dettin’i aklamaya çal›flanlar› ciddiye do¤rudan görüflmemifllerdir. almak olanaks›zd›r. Çünkü anlaflmaya 14 Mart 1919’da ‹ngiltere D›fliflleri imza koyanlar do¤rudan Padiflah Vah- Bakanl›¤› Paris, Roma ve Washington’dettin’den ald›klar› talimat do¤rultu- daki Büyükelçilerine gönderdi¤i telsunda hareket ederek Sevr’i imzalam›fl- grafta Padiflah Hükümeti’nin ‹ngiliz lard›r. Atatürk Lozan’dan sorumlu ol- koruyuculu¤u için yalvard›¤›n›; ama du¤u gibi Vahdettin de Sevr’den sorum- ‹ngiltere’nin buna “ret” yan›t› verdi¤ini ludur. “Vahdettin, Sevr’i mutlaka im- bildirmifltir. [7] zalamak zorundayd›” iddias› da gerçek d›fl›d›r! Pekala Vahdettin, bir tak›m fley- Vahdettin, “ezik”, “korkak” leri göze al›p (sürgün edilmek, tahttan ve “aciz” bir flekilde ‹ngilizlere yalvaindirilmek, hatta öldürülmek) bu anlafl- r›p yakar›rken, ‹ngilizler Vahdettin’le may› imzalamayabilir ve cihat ilan e- do¤rudan görüflmeyi uzun süre kabul debilirdi. Ama ülkesinin kaderini tama- etmemifllerdir. Örne¤in, ‹ngiliz Yüksek men ‹ngilizlere b›rakan Vahdettin, hiç- Komiseri Amiral de Robeck, Vahdettibir riski göze alamam›fl ve Sevr’i kabul n’in kendisiyle görüflme ricas›n› redetmifltir. Vahdettin, korkakça davran›p detmifltir. [8] ülkesini düflmana teslim ederken Ata- ‹ngilizler Vahdettin’in Milli haretürk ve TBMM cesurca birtak›m risk- kete karfl› oldu¤unu tam olarak anlad›kleri göze alarak düflmana karfl› mücade- tan sonra ancak onunla do¤rudan muhale etmifl ve Sevr Antlaflmas›’n› asla ka- tap olmufllard›r. Özellikle, Türkiye’nin bul etmeyerek, bu anlaflmay› kabul e- ölüm ferman› Sevr Antlaflmas›’n›n imzalanmas›ndan sonra ‹ngilizler, Vahdetdenleri “hain” ilan etmifltir. [6] Kurtulufl Savafl›’n›n kazan›lmas›n- tin’le çok s›k görüflmüfllerdir. Hatta dan sonra imzalanan Lozan Antlaflma- bir süre sonra ‹ngiltere, Sadrazam Das›’yla da Sevr’i y›rtarak tarihin çöp te- mat Ferit ve Padiflah Vahdettin’in kiflisel güvenliklerini sa¤layaca¤›na söz nekesine atm›flt›r. 96
vermifltir. 18 A¤ustos 1919’da, ‹ngiltere D›fliflleri Bakanl›¤›’ndan Calthorpe’a gönderilen bir yaz›da, Padiflah Vahdettin ve Damat Ferit’in kiflisel güvenlikleri konusunda önlem al›nmas› istenmifltir. [9] 8 Haziran 1919’da Y›ld›z Saray›’nda, padiflah› çok tedirgin eden bir yang›n ç›km›flt›r. A. F. Türkgeldi’ye göre “elektrikten” kaynaklanan yang›n›, ‹ngiliz donanmas› itfaiye tak›m› söndürmüfltür. Yang›nda, neredeyse bütün eflyalar› yanan padiflah can›n› zor kurtarm›flt›r. Daha sonra Vahdettin, yaverini göndererek ‹ngiliz askerlerine teflekkür etmifltir. Calthorpe, bu konuda ‹ngiltere’ye gönderdi¤i yaz›da “suikast” söylentilerinden söz etmifltir. Y›ld›z’da zaten “titreye titreye” oturan Padiflah Vahdettin, bu yang›n›n kendisine yönelik bir suikast oldu¤unu düflünerek daha çok korkmaya bafllam›flt›r. Calthorpe, 17 Haziran’da ‹ngiltere’ye gönderdi¤i telgrafta, yang›ndan dolay› padiflah›n sinirlerinin çok bozuk oldu¤unu, taht›n› ya da hayat›n› tehdit eden ve bütün ‹ttihatç›lar› toplayan ulusçular›n fesatl›klar›ndan çok korktu¤unu belirtmifltir. Sina Akflin, ‹stanbul hükümetlerinin, Atatürk’e ve Milli harekete karfl› ç›kmas›nda, Padiflah Vahdettin’in bu tür korkular›n›n çok önemli bir yeri oldu¤unu belirtmifltir. [11] Vahdettin, 20 Eylül 1919’da ya-
y›nlad›¤› bir bildiride, Paris Bar›fl Konferans›’ndan beklenen sonucun al›nabilmesi için “Büyük devletlerin adaletli duygular›na” güvendi¤ini ifade etmifltir. [12]
‹ngilizlerin Vahdettin’i Kullanma Karar› ‹ngilizlerse yavafl yavafl Padiflah› daha iyi tan›m›fllard›r. Örne¤in, 4 Kas›m 1919’da ‹ngiliz Yüksek Komiseri Robeck, dan›flmanlar›ndan Tom Hohler’in, Padiflah hakk›ndaki bir raporunu Lord Curzon’a göndermifltir. Hohler’in Vahdettin hakk›ndaki gözlemleri flunlard›r: “Sultanl›k flimdi baya¤› bir komedi olmufltur ve görünürde yüksek prensipleri ve amaçlar› olan, karakteri zay›f, az cesaretli ve (…) Abdülhamit döneminde bile var olan üstün zekadan yoksun olan Padiflah Y›ld›z’da titriyor... Osmanl› hanedan› görünürde yorgun düflmüfltür...” [13]
‹ngiliz dan›flmanlar›ndan Tom Hohler’in Vahdettin’e ait izlenimlerini rapor etti¤i Lord Curzon
Anadolu’da Atatürk’ün liderli¤indeki Milli hareketin gün geçtikçe daha çok güçlenmesi üzerine telafllanan ‹n97
BD A⁄USTOS 2010
gilizler, daha önce mesafeli durduklar› Vahdettin ve Damat Ferit’e flimdi daha fazla yaklaflmaya bafllam›fllard›r. Örne¤in, ‹ngiliz Yüksek Komiserli¤i üyelerinden Ryan, ‹ngiltere D›fliflleri Bakanl›¤› yetkililerinden Forbes Adam’a gönderdi¤i mektupta ‹ngiltere aç›s›ndan Padiflah Vahdettin’in önemine flöyle iflaret etmifltir: “Türkiye’nin hiçbir bölümü denetsiz olarak Türk yönetimine b›rak›lmamal›d›r… Bu da bar›fl konferans›n›n görevidir. Halifelik varl›¤›n› sürdürecekse, Halifenin dünyevi gücünün ‹ngiltere’den baflka herhangi bir devletin denetimine geçmesine izin vermemek ‹ngiltere’nin bafll›ca politikas› olmal›d›r.” [14]
Kurt ‹ngiliz siyaseti, elindeki kukla Vahdettin’i nas›l kullanaca¤›na geliflmeleri dikkate alarak karar vermifltir. ‹ngiliz Muhipleri Derne¤i, 27 Kas›m 1919’da Padiflah’a verdi¤i bir yaz›da ondan aç›kça ‹ngiliz yanl›s› bir politika izlemelerini istemifltir: “‹ngiliz yanl›s› siyaset uygulanmas› için emir vermenizi istirham eyleriz. Damat Ferit’in önderli¤i alt›nda bir kabine kurulmas› gereklidir.” [15] Kurt ‹ngiliz siyaseti, elindeki kukla Vahdettin’i nas›l kullanaca¤›na, geliflmeleri dikkate alarak karar vermifltir. Örne¤in Londra Konferans›’n›n toplan98
BD A⁄USTOS 2010
d›¤› günlerde, ulusçular›n konferanstaki tutumlar› do¤rultusuna Padiflah Vahdettin’e bir rol verilmesine karar verilmifltir. ‹ngiliz Yüksek Komiseri Robeck, 29 fiubat 1920’de ‹ngiltere D›fliflleri Bakanl›¤›’na gönderdi¤i gizli telgrafta geliflmelere göre Vahdettin’e verilecek rolden flöyle söz etmifltir: “Bar›fl konferans›n›n niyetleri konusunda bize vaktinde bilgi iletiniz. Anlad›¤›ma göre, ‹zmir ve Trakya Yunanistan’a verilecektir. Bu do¤ruysa bar›fl ancak silah gücüyle empoze edilebilir... Bar›fl koflullar› daha ›l›ml›ysa, bunun ulusçu ak›m›n muhaliflerine ve Padiflaha duyurulmas› için daha az gizlilikle bildirilmelidir. Ulusçulara karfl›t ö¤eleri ancak bar›fl koflullar› yumuflaksa kullanabiliriz. Trakya’da, Edirne dahil bir Türk egemenli¤i sürdürülecekse Padiflah›n etraf›nda ulusçulara karfl› bir blok oluflturmaya hemen bafllayabiliriz.” [16] ‹ngilizler Anadolu’yu bölüp parçalayan, Türklere yaflama alan› b›rakmayan Sevr Antlaflmas›’n› da Padiflah Vahdettin’den yararlanarak imzalatm›fllard›r. 21 A¤ustos 1920’de Vahdettin’le bizzat görüflen Amiral de Robeck, Vahdettin’in Sevr Antlaflmas›’n›n imzalanmas›ndaki rolü hakk›nda ‹ngiliz D›flifllerine flu bilgileri vermifltir: “Vahdettin, Türkiye’nin ölüm ferman› demek olan Sevr Antlaflmas›’n›n imzalanmas› için emir verirken gelecekte ‹ngiltere’nin yard›m›na dayanaca¤› ümidi besledi¤ini... yaflayacak oldu¤u takdirde bir dost yard›m›na ihtiyac› oldu¤unu... belirtmifltir.” [17] Robck, bu konuflmada Vahdettin-
’in, Sevr Antlaflmas›’n›n imzalanmas› için bizzat emir verdi¤ini belirtmifltir. Ayr›ca ‹ngiliz Yüksek Komiseri Sir Horace Rumbold, 10 Aral›k 1921’de D›fliflleri Bakan› Lord Curzon’a gönderdi¤i “gizli” bir yaz›da, “Vahdettin’in Sevr Antlaflmas›’n›n imzalanmas›na izin verdi¤ini” belirtmifltir. [18] Ancak bugün Vahdettinciler, Padiflah’›n Sevr Antlaflmas›’na imza koymad›¤›n› ileri sürerek, ak›llar›nca Vahdettin’i sorumluluktan kurtarmaya çal›flmaktad›rlar. Vahdettin zaman içinde, sadece ‹ngiliz temsilcilerle de¤il, Frans›z ve ‹talyan temsilcilerle de görüflmeye, bafllam›fl, böylece ülkeyi art›k sadece ‹ngiliz emperyalizmine de¤il, bütün Bat› emperyalizmine peflkefl çekmenin yollar›n› denemifltir. Gelecek say›da Vahdettin’in ‹ngilizlerle birlikte Milli Harekete yönelik gerçeklefltirdi¤i “ihanet planlar›” kan›n›z› donduracak… • sinanmeydan@butundunya.com.tr Kaynakça : [1] Do¤an Avc›o¤lu, Milli Kurtulufl Tarihi, C.I, ‹stanbul, 1998, s.205-207; Akflin, age, s.233-235; Bayur, age, s.270-272; Jaeschke, age, s.4,5. [2] Akflin, age, s.600. [3] Bayur, age, s.204206. [4] age, s.206. [5] Akflin, age, s. 600. [6] Sina Akflin, K›sa Türkiye Tarihi, ‹stanbul, 2007,s. 154. [7] Akflin, ‹stanbul Hükümetleri ve Milli Mücadele s.168. [8] FO, 5-6 1920 tarihli talimat; Jaeschke, age, s. 7. [9] Calthorpe’dan Curzon’a gizli yaz›, ‹stanbul, 31.7.1919: Sonyel, age, s.61. [10] Akflin, age, s.414. [11] Akflin, age, s. 414,415. [12] Takvimi Vekayi, 21.9.1919. [13] Robeck’ten Curzon’a yaz›, ‹stanbul, 4.11.1919; Sonyel, age, s.77. [14] Ryan’dan Adam’a yaz›, ‹stanbul, 26. 11. 1919; Sonyel, age s.79. [15] ‹ngiliz Askeri ‹stihbarat fiefi’nden Savafl Bakanl›¤›’na gizli yaz›, Londra, 1.1.1920; Sonyel, age, s.79. [16] Robeck’ten Cuzon’a gizli telgraf, 29.2.1920; Sonyel, age, s.87. [17] Jaeschke, age, s.7. [18] Sonyel, age, s.157.
ÜNLÜ AVUKATIN KAYBETT‹⁄‹ TEK DAVA
Ünlü bir futbolcu kar›s›n› öldürmekle suçlan›yordu. San›k yakalanm›flt› ama kar›s›n›n cesedi ortada yoktu. Futbolcunun kucak dolusu parayla tuttu¤u ünlü avukat jüriyi ikna etmeye çal›fl›yordu. Avukat, “Say›n jüri, müvekkilim suçsuzdur“ dedi. “Buna az sonra sizler de inanacaks›n›z. Bak›n, flimdi birden ona dek sayaca¤›m ve müvekkilimin kar›s› bu kap›dan içeri girecek.” Avukat “Bir, iki, üç, dört…” diye sayarken tüm jüri heyecanla kap›ya bak›yordu. “..Dokuz, on” dedi¤inde soluklar tutuldu. Ancak kap›dan içeri giren olmad›. Avukat bir savunma dehas›yd›... “Bak›n, siz de onun kar›s›n›n öldü¤üne inanm›yorsunuz“ dedi. “Çünkü hepiniz içeri girecek diye kap›ya bakt›n›z. ‹flte buna dayanarak karar vermenizi istiyorum.” Jüri, futbolcuyu suçlu buldu¤unu bildirdi. Mahkeme ç›k›fl›nda avukat dayanamad› ve jürü baflkan› bayana yaklaflt›. “Ona dek sayd›¤›mda siz de di¤er üyeler gibi kap›ya bakm›flt›n›z, neden böyle bir karara imza att›n›z? Jüri baflkan› gülümseyerek; ”Ben de kap›ya bakt›m ancak futbolcu kap›ya bakm›yordu!” 99
BD HAZ‹RAN 2010
BD A⁄USTOS 2010
SPORUN DÜNYASI
Her gece yatmadan önce, bana tanr›n›n arma¤an› aya¤›m› birkaç kez ve flükran duygular›yla kucakl›yorum." Ve Diego Armando Maradona. Yaflayan efsane... Güney Afrika Cumhuriyeti'nde organize edilen Dünya fiampiyonas›'na bu kez Arjantin Milli Tak›-
Metin Gören
SSolaklar evimli ‹lkokul ö¤retmenim Cavidan Durusoylu, tombul ve tonton haliyle üzerimizde bir anne flevkatiyle titrerdi. Onu, mavi gözleri çat›k kafllar› ve sol elinin iki parma¤› aras›na s›k›flt›rd›¤› tebeflir parças›n› bir kalem gibi kullanabilme becerisiyle an›msar›m.
C
Cavidan ö¤retmen çocukluk y›lla-
r›m›n sevimli solaklar›ndan biriydi. Engin, Yüksel ve Belgin ise bizim s›n›f›n üçüzleriydi. ‹lginçtir; Engin ile Yüksel sol elleriyle kalem tutard›. Üçüzlerin k›z olan› Belgin kardefllerinin aksine sa¤ elini kullan›rd›. Engin ve Yüksel'le y›llarca birlikte oldum, orta ö¤retim y›llar›na dek. Yüksel basketbol oynad›, sol elininin maharetlerini kullanarak. Engin ise doktor oldu, yerleflti¤i Fransa da ününe ün katt›. Kuzey Afrika kökenli ailelerin yerleflim merkezi say›lan Marsilya da s›n›f arkadafl›m Engin'i, Solak Doktor diye tan›mlad›lar y›llarca. Ve sol elini kullanama-
100
yan Belgin ise sosyal demokrat kimli¤iyle, demokratik kitle örgütlerinin bir ço¤unda görev üstlendi. Adana Ziyapafla ‹lkokulu'nun 1-A s›n›f› sevimli solaklarla doluydu. Gözümü sol ellerden, sol ayaklara do¤ru kayd›rd›¤›mda bu kez de futbolun müthifl solaklar›yla tan›flt›m. Macarlar›n ünlü kaptan› albay Ferenc Puflkafl'› an›msad›m.1956 Macar ayaklanmas›na de¤in ülkesinin en önemli isimlerinden biri olan kaptan›n ilginç yol haritas›n› ç›kard›m. Macar Milli Tak›m›’n›n ma¤rur ‹ngilizleri Wembley Stad›’n›n zeminine 6-3'lük
Futbol tarihinin efsane futbolcusu Macar as›ll› Ferenc Puflkafl solaktı. bir skorla nas›l da gömdü¤ünü tarihin yapraklar› aras›nda bir kez daha arad›m. Arjantin Milli Tak›m›’n›n uzun saçl›, sa¤ aya¤›n› sadece yürümek için kullanan ünlü futbolcusu Mario Kempes'le birlikte 1978 Dünya Kupas›’na gittim. Kempes'in, dikta yönetime hizmet yerine, ülkesinin özgürlü¤ü için Hollanda'ya att›¤› golleri, arfliv sinemalar›nda bir kez daha oynatt›m.Ve Kempes'in sol aya¤›n› iflaret ederek yapt›¤› ilginç aç›klamada kulland›¤› tümce akl›ma geldi; "Beni bu harika sol aya¤›m ayakta tutuyor, y›ld›z oyuncu olmam› sa¤l›yor.
Sol aya¤›ndaki yetenek için her gün flükretti¤ini söyleyen Mario Kempes
Yaflayan solak futbol efsanesi Maradona günümüzde artık Arjantin Milli Takım direktörü olmasına ra¤men takımını izledi¤i saha kenarında oyunculu¤unu hatırlıyor; taca atılan, yakınına düflen toplara koflarak yetene¤ini sergilemeye devam ediyor. m›'n›n teknik direktörü unvan›yla giden sevimli, ancak ç›lg›nl›¤› tepe delen solak. Özcesi bir sihirbaz. Futbolu sevenleri, yapt›¤› ola¤anüstü hareketler ve sundu¤u futbolla, tribünlerde ç›lg›na çeviren Arjantinli. Fark›nda m›s›n›z ; teknik direktörlerde var olmas› gerekli zorunlu bir a¤›rl›¤›n içinde olam›yor Maradona. Taca giden ve yak›n›na düflen tüm toplara kofluyor, bulundu¤u kulübenin önüne gelen sihirli küre ile k›sa süreli de olsa bütünleflmekten ken101
BD A⁄USTOS 2010
BD A⁄USTOS 2010
dini alam›yor. Ya aya¤›nda sektiriyor, ya da o inan›lmaz hareketlerden bir bölüm sunuyor. Maradona yar›m kalm›fl özlemini bir türlü frenleyemiyor. Yaflam freni patlayan, dura¤› olmayan birisiydi o. De¤iflmedi, de¤iflemedi. Balkanlar›n Maradonas› Hagi. Galatasaray'a bir dönem hayat veren rumen oyuncu. Özcesi sevimli solaklardan biri. Ve de flöhretinin ay›rd›nda olamayan bir baflka y›ld›z, George Best. Genç yaflta ölümü ça¤›ran, yeteneklerinin fark›nda olmayan, kad›nlar›n rüyas›n› süsleyen Kuzey ‹rlandal› solak. Brezilyal› y›ld›zlar Rivaldino, Rivaldo. Ve de bizim sevimli solaklar›m›z. Can Bartu. Önce basketbol y›ld›z›, sonra da futbolun sol ayakl› imparatoru oldu. H›z›n› alamad›, dünyan›n en zor liglerinden biri olan ‹talya’ya gitti. Döne-
Genç yaflta hayata veda eden Best, genç kızların rüyalarını süsleyen ünlü solak futbol yıldızlarından biriydi. min ‹sveçli y›ld›z› Hamrini oynad›¤› futbolla gölgesinde b›rakt›. Fiorentina 102
tak›m›nda harikalar yaratt›. Kuflkusuz Fenerbahçe ve Milli Tak›m›m›zda da... Sergen Yalç›n için mutlaka övgü dolu sözler edilmelidir. Ülkemizin en son ve en önemli sevimli solaklar›ndan biriydi. Kimilerine göre, olaca¤› dek olamad›. Sergen Yalç›n'›n disipline edilerek bafllayacak yurt d›fl› maceras› filmlere, romanlara konu olurdu. Bu harika oyuncunun futbol yaflam›, sunabilece¤i tüm güzelliklere hayranlar›n› hasret b›rakarak erken tükendi. Türk futbolunun solak ünlülerinden Sergen Yalçın
ADOLPH ve RUDOLPH'un Öyküsü
Avrupa liglerinin baflarılı oyuncusu Mesut Özil, Almanya’da top koflturuyor ve o da solak. geçiren, yaflam›ndan bile umut kesilen bir yoksul çocu¤un öyküsünü an›ms›yoruz. Messi çal›m att›¤›nda, Arjantinli gollerle bulufltu¤unda sanki bunlar› duyumsuyoruz.
Dünya futbolunda öncelikli yeri olan solak oyuncular›n egemenli¤i ‹spanya'n›n ünlü tak›m› Barselona’y› baflar›dan baflar›ya koflturan, ça¤›n oyuncusu denilen Messi ile adeta tavan yapt›. Ülkesi Arjantin Milli Tak›m› ile Güney Afrika'dan ilginç iletiler gönderen Messi, sevimli solaklar›n en büyük ve en önemli temsilcilerinden biri olarak gövde gösterisinde. Çocuk yafllarda felç
fiimdi de bizden biri futbol sahnesine ç›kt›, assolist gibi. Ad›: Mesut, soyad›: Özil. Tercihini Alman Milli Tak›m›'ndan yana kulland›, ya da kulland›r›ld›. Belki de bizim ilgisizli¤imizden kaynakl› bir geliflmeydi tüm bunlar. Geriye dönüflümüz yok. Türk çocu¤u Özil ald› bafl›n› gidiyor, gidece¤i yere dek alk›fllayaca¤›z. Çünkü o da futbolun olmazsa olmaz statüsünde yer al›yor. Özil de sevimli solaklardan biri. Puflkas, Maradona, Kempes, Hagi, Can Bartu ve di¤erleri gibi. Çok daha önemlisi bizden biri. Formas› ve forma rengi baflka olsa da... •
metingoren@butundunya.com.tr
‹kinci Dünya Savaflı’nın hemen öncesinde Almanya'da bir ilçede Adolph ve Rudolph Dassler adında iki kardefl ayakkabı yapıp satmak için bir atölye açtılar. Savafl sonrasında Adolph, kardefli Rudolph'a bundan böyle birlikte çalıflmak istemedi¤ini, kendi iflyerini açaca¤ını söyledi. Rudolph kardeflinin bu kararına flaflırdı. Çünkü bu flu anlama geliyordu: Ufak kasabada iki kardefl ayrı ayakkabı yapımevlerinde birbirine karflı yarıflacaklard. Rudolph, kardefline bu küçük kasabada yaflayanların zaten sayılı ayakkabı aldıklarını, bu durumda ikisinin de ifllerini kaybedebileceklerini söylese de, Adolph bu uyarıyı önemsemedi ve kendi iflyerini açtı. Gerçekten de aralarındaki yarıfl do¤duklar ilçe sınırlarını afltı ve Adolph’un 1978 yılında ölümüne dek, tam yirmi dokuz yıl birbiriyle konuflmadılar. Bugün iki firmanin genel merkezi de Almanya’daki bu küçük ilçe; Herzogenerauch'tadır. Adolph’un flirketinin adı “AD‹DAS”, Rudolph'un ki ise “PUMA”dır.
Gönderi: ZÜLAL ÖZBAL / Denizli 103
BD A⁄USTOS 2010
BD A⁄USTOS 2010
mifltir, yani tam yüz yafl›ndad›r. II. Mahmut zaman›nda do¤mufl ve Türkiye’de ilk gazete ile hemtevellüttür.1831 tarihinde dünyaya gelmifltir. Do¤du¤u yer Çemiflgezek kazas›n›n Egerek karyesidir. Babas›n›n ad› Seyyit Han, dedesi Kahraman A¤a’d›r. Mensup oldu¤u afliret Ferhat ufla¤›d›r. Hayat›n› Dersim’in Bal›kkayal› Da¤lar›’nda atl› olarak geçirmifl, Ferhat Ufla¤a reis olmufltur. Üç yüz adam› ile da¤dan da¤a kofl-
Dersim Milletvekili Diyap A¤a "O günler"i anlat›yor
M
Yazan:ENVER BEHNAN fiAPOLYO
Millet Meclisi’nin ilk üyelerinden Di-
yap A¤a’ya Karao¤lan’da rast geldim. Felaket ve zafer günlerinin bir hat›ras› olan bu aksakall› ihtiyara yaklaflt›m. Selam verdim ve kendimi tan›tt›m. Ertesi gün Natbanto¤lu H›fz› Bey’le beraber misafir kald›¤› Kayseri Oteli’ne gittik. Otelin avlusunda bu tarihi flahsiyetle karfl› karfl›ya idik. ‹ri ak kafllar›n› kald›rd›, mavi gözlerini gözlerime dikti: “O¤ul sen beni nereden tan›yorsun?” dedi.
104
“Birinci Millet Meclisi’nde Dersim Mebusu idiniz, sizi o zaman tan›m›flt›m.” “Aha!.. Unutmam›fls›n.” “Memleketin kurtulufluna koflanlar hiç unutulur mu?” dedim, sonra ilave etti: “Benden ne soracaks›n?” “Nas›l mebus oldu¤unuzu, Birinci Millet Meclisi’nde neler gördü¤ünüzü ve hayat›n›z› soraca¤›m!” “Sor ki, söyleyem.” Sordum, flunlar› anlatt›: Diyap A¤a bugün bir asr› idrak et-
Mensup oldu¤u afliret Ferhat Ufla¤›d›r. Hayat›n› Dersim’in Bal›kkayal› Da¤lar›’nda atl› olarak geçirmifl, Ferhat Ufla¤a reis olmufltur. Üç yüz adam› ile da¤dan da¤a koflmufl, tam bir Türkmen hayat› yaflam›flt›r. mufl, tam bir Türkmen hayat› yaflam›flt›r. Birçok mücadelelere girmifl olan bu efsanevi da¤ adam›, bin bir ölüm tehlikesi geçirdikten sonra, Sultan Abdülhamit’in ferman› ile Dergâh› âli Kap›c›bafl›l›¤› rütbesini alm›flt›r. Dersim havalisinde teflkilat yapma¤a gelen alt› Ermeni komitac›s›n› yakalam›fl ve bunlar›n ellerini ayaklar›n› ba¤layarak
Y›ld›z Saray›’na yollam›flt›r. Bundan sonra bir müddet nahiye müdürlü¤ü ve mahkeme azal›¤›nda bulunmufltur. Sekiz defa evlenmifl, on befle yak›n çocu¤u olmufltur. Hiçbiri sa¤ de¤ildir. Bunlar aras›nda eceli ile ölen yoktur. “A¤am okumak yazmak bilir misin?” “Mebus olanda bilmezdim. Allah, Büyük Gazi’ye ömür versin. Yeni harfleri ö¤rendim.” “Nas›l Mebus ç›kt›n›z? “Gâvur Anadolu’yu sard›: Hepimizi bir düflünce ald›. Din ve diyanet, ›rz ve namus. Türklük tehlikeye düfltü. ‹flittik ki Erzurum taraflar›nda can kurtaran bir Pafla ç›km›fl. Meclis kuracakm›fl. Onu hep gözledik. Ö¤rendim ki bu Pafla’n›n adi Mustafa Kemal imifl. Onun büyük yüzünü görme¤e can att›m. Fakat o zaman olmad›. Sonra Sivas’a oradan da Ankara’ya gelmifl. Bu zaman bizden iki mebus istedi. Herkes korktu; ihtiyar halimle vatan› kurtaranlar›n yan›na koflmay›, hatta bafl›m› bile vermeyi göze ald›m. Bana ‘gitme ölürsün’ dediler. ‘Zaten herkes mahvoluyor, varam, gidem, onlara ulaflam, hep beraber ölek’ dedim. Benimle mebus seçilen Ayafl Ufla¤› afliretinden Zeynozade Mustafa A¤a korktu, gelmedi. Ben yan›mda bir ufla¤›m, atlara atlad›k, Elâziz’e geldim. Elâziz’de bana harc›rah verdiler. Oradan bir yayl› araba tuttum. Malatya, Sivas, Kayseri yolu ile on sekiz günde Ankara’ya vard›m.” “Nerede kald›n›z?” “Taflhan’da bir müddet kald›m, sonra Hac› Bayram’da bir ev tuttum.” “Kaç senesinde geldin?” “1336 (1920) senesinde geldim.” 105
BD A⁄USTOS 2010
BD A⁄USTOS 2010
“‹lk defa Meclis’e nas›l girdin?” “Dersim’den tan›d›¤›m Hasan Hayri Bey vard›. Beni Meclis’e o götürdü. Kap›dan içeri girince yüre¤ime bir flevk geldi. Gözüm yaflard›. Buras›n› mektebe benzettim. Kara kara s›ralar vard›. Bir s›ran›n bir köflesine ben de çöktüm. Biraz sonra Hasan Hayri Bey, beni d›flar›, ç›kard›, bir odaya götürdü.” “Odada kimler vard›?” “Mustafa Kemal Pafla, Fevzi Pafla, Kâzim Pafla vard›. Gazi Pafla ile birbirimizin elini tuttuk. ‘Safa geldin A¤a’ dedi. Beni Paflalarla tan›flt›rd›. Yan›nda oturdum. O dakikada Pafla’ya gönlüm ›s›n›verdi. Gözümü, gözlerinden ay›rmad›m. Bu büyük adamla cenge de¤il, bastonuma dayana dayana ölüme bile giderdim.” “Hiç Millet Meclisi kürsüsüne ç›kt›n m›?” “‹ki kere ç›kt›m. Bir sene geçmiflti. Daha Mustafa A¤a gelmemiflti. Meclis’te onun laf›n› ediyorlard›. Anlad›m ki Mebusluktan ç›karacaklar. Kürsüye geldim. Konuflanlar bile sustu. Herkes bana flaflt›. Diyece¤imi bekliyorlard›. Dedim ki: ’Mustafa A¤a’ya telgraf vurdum, yan gelir, yan gelmez, ola ki gele.’ Hep bir a¤›zdan ba¤r›flt›lar, el ç›rpt›lar.” “Baflka yok mu?” “Bir kere de Lozan Konferans› s›ras›nda ç›kt›m kürsüye. Aha bizim memleket ahalisi Kürtmüfl, orada bir Kürt 106
TBMM Baflkan› Mustafa Kemal, Dersim Milletvekili Diyap A¤a ile (22 Mart 1921) Hükümeti kuracaklarm›fl, bunu duyunca k›zd›m kürsüye ç›k›verdim. Gene sustular: ‘Lâilaheillâh Muhammedunresullâllah’ dedim. ‘Gerek fiafiî, gerek Hambelî, gerek Hanefî hepimizin k›blesi birdir. Meclisimiz, kulubumuz, dinimiz, milletimiz birdir. Biz Kürt de¤il, biz Türk’üz. Hepiniz Lâilaheillâh demiflsiniz. fiimden sonra m›, ayr› bir din, ayri bir millet olaca¤›z?’ dedim. Gene el ç›rpt›lar. ‹smet Pafla ayakta kürsünün yan›na gelmifl, sakal›m›n dibine yaklaflm›flt›. O da çofltu, o da el vurdu.”
“A¤am o zamanlar, sizin bir ecnebi kad›na afl›k oldu¤unuzu söylemifllerdi.” “Aha can›m! Ben Meclis’te büzülmüfl otururdum. Yukar›ya bir gâvur kar›s› gelmifl, beni görmüfl, sormufl. Meclis da¤›ld›, d›flar› ç›k›yordum. Kara Bekir kolumdan tutu, beni riyaset odas›na götürdü. Hep Paflalar ayakta idiler, aralar›nda güzel bir kad›n gördüm. Pafla Hazretleri dedi ki: ‘A¤a bu kad›n seni sevmis!’ dedi. Kad›n elimi tuttu. Ben de yüzüne bakarak flu beyti söyledim:
“A¤a kanunlar› nas›l yap›yordunuz?” “Kanun yapmak, t›pk› yay›kta ya¤ yapma¤a benziyor. Çalkal›yorduk, çalkal›yorduk. Yay›ktan ya¤ ç›kar gibi kanun da çalkalana çalkalana ç›k›yordu.” “Bir zaman seyahate ç›km›flt›n›z.” “Evet. Bir gün Meclis’in kap›s› önünde idik. Gazi Pafla Hazretleri’ne dedim ki: ‘Allah düzenimizi bozmas›n, flan›m›z› artt›rs›n, k›l›c›m›z› keskin, talihimizi aç›k etsin’ dedim.
Bunu dedi¤im zaman gözümden yafl akt›. Pafla Hazretleri, beni kolumdan tutarak otomobiline ald›. Beraberce Eskiflehir’e seyahat ettik. Allah Büyük Gazi’ye çok ömür versin, çok büyük bir adamd›r. K›ymetini bilelim, ne diyem, bana çok flefkat ve muhabbet gösterdi. Allah da onun sevenini çok etsin.
Bunu dedi¤im zaman gözümden yafl akt›. Pafla Hazretleri, beni kolumdan tutarak otomobiline ald›. Beraberce Eskiflehir’e seyahat ettik. Allah Büyük Gazi’ye çok ömür versin, çok büyük bir adamd›r. K›ymetini bilelim, ne diyem, bana çok flefkat ve muhabbet gösterdi. Allah da onun sevenini çok etsin. Bizim Meclis’imizde bir duam›z, bir de arkadafllara iman vermemizden baflka bir gayretimiz olmad›.” “Ankara’y› nas›l buldunuz?” “Cennet olmufl, flaflt›m kald›m. Tan›nmaz bir hale gelmifl. Çal›flanlar›n gayreti var olsun.” “12 sene sonra bu seyahatiniz ne içindir?” “Gazi Hazretleri’ni ziyarete geldim.” “Arzunuz nedir?” “Hey o¤ul, ihtiyarl›ktan çal›flam›yorum. Memlekete çok hizmet ettim. Son ömrümde devletimden ve milletimden bir tekaütlük maafl›m alma¤a geldim. Bu iflim de olursa, mesut olarak memleketime dönece¤im...” • Yenigün gazetesi, (27 Temmuz 1931)
‘Sev seni seveni hâk ile yeksan etse de / Sevme seni sevmeyeni M›s›r’a sultan etse de.’ Hep gülüfltüler. Kad›n resmimi istedi. ‘Yar›n gel yan yana bir resim ç›karak’ dedim. Bir daha görünmedi.”
107
BD A⁄USTOS 2010
BD A⁄USTOS 2010
celeri o lojmanda kal›r, cumartesi günleri sivillerimizi giyip gezmeye ç›kard›k. Pazartesi günleri de asker urbalar›m›z› giyip okulumuza giderdik. Kimi cumartesi-pazar akflamlar› Handan Han›m da kat›l›rd› bize. Henüz evlenmemifllerdi.
”Dinle, Server Tanilli'yi vurdular. fiu anda uçakla Londra'ya getiriyorlar. O'nu karfl›lay›p hemen hastaneye yetifltirmeniz gerek.” ”Hemen, flimdi. Tamam. Havaalan›na gidiyorum.”
‹lhan Selçuk'un vefat›yla, herkes kadar insanl›¤›n da büyük bir kayb› olmufltur.
Ayn› bölükteydik. Subay ç›kana dek 6 ay, gecemiz gündüzümüz birlikte geçti. Benden 10 yafl büyüktü. fiakac›, kültürlü, a¤›rbafll› sevecen, dost bir a¤abeyim olmufltu. Ulus semtinde Bozkurt ‹lkokulu'nun müdiresi olan bir akrabas› vard›. Okulun bir lojman› bulunuyordu. Müdire Han›m yaz tatiline ç›kt›¤›nda lojman› kullanabilmesi için anahtar›n› ‹lhan A¤abey'e vermiflti. Ge-
Subay ç›kt›k... ‹lhan A¤abey Demirci Astsubay Okulu’na, ben de o zaman ‹zmir'de bulunan Hava Harp Okulu’na atanm›flt›k. 27 May›s 1960 müdahalesinde ikimiz de te¤mendik. ‹zmir'e bir geliflinde bulufltuk. Hiç unutmam, beni mavi üniformalar içinde görünce, o muzip haliyle gülerek: ''Bunlar ne ulan? Uçuruyorlar m› yoksa seni burada? O¤lum, dikkat et ‹zmir'in k›zlar›na; fazla havalanma !'' diye tak›lm›flt›.” ”Ne uçmas› ‹lhan Abi, ‹ngilizce ö¤retmenli¤i yap›yorum burada.” demifltim. Yurtd›fl› görevimden dönüfllerimde f›rsat buldukça ‹stanbul'daki o küçük evinde ziyaret eder, küçük arma¤anlar sunar ve d›flar›dan bir iste¤i olup olmad›¤›n› sorard›m. Gülerdi...” Olursa kime, elbette sana söyleyece¤iz.” derdi.
‹simlerin okundu¤u bir gün ‹lhan Selçuk ad›n› duyunca merak ettim. Acaba o muydu? Yan›na yaklaflt›m; henüz solmam›fl manevra elbiseleri içinde k›saca boylu biriydi.
1978 y›l› sonuydu. Londra Büyükelçili¤imizde bas›n müflaviriydim. ‹ngiliz sekreterim bir gün Türkiye'den arand›¤›m› söyleyince, telefonu ald›m. Hattaki ‹lhan Abi idi. Çok sevinmifltim. ‹flte o gün aram›zda geçen konuflma: ”Cemil, ben ‹lhan Selçuk.” ”Oooo!.. Abi, nas›ls›n?” ”Senden önemli bir iste¤im var.” ”Söyle Abi, ne istiyorsun, göndereyim.” (‹lhan Abi birfley isteyecek diye sevinmifltim.)
50 Y›ll›k dostum-a¤abeyim ‹lhan Selçuk’un benden bir tek iste¤i olmufltu... Yazan: CEM‹L ÜNLÜTÜRK yafl›mda çizip gönderdi¤im karikatürler ‹lhan Abi’nin ç›kard›¤› 41 Buçuk dergisinde yay›mlan›rd›. Ankara'da yüksek ö¤renim gördü¤üm süreçte ise ‹lhan Abi Dolmufl dergisini yay›mlamaya bafllam›flt›. Karikatürlerim bu dergide de yer almaya devam ediyordu ama, ‹lhan Selçuk'u hiç görmemifl, kendisiyle tan›flmam›flt›m.
1959 y›l›nda askerlik için yedeksubay okuluna gittim. Okuldaki birinci haftam›zd›. Asker giysilerimizle talimlere bafllam›flt›k. ‹simlerin okundu¤u bir gün ‹lhan 108
Selçuk ad›n› duyunca merak ettim. Acaba o muydu? Yan›na yaklaflt›m; henüz solmam›fl manevra elbiseleri içinde k›saca boylu biriydi. 41 Buçuk ve Dolmufl dergilerinden söz açt›¤›mda, gülümsedi. Evet o idi!..
Atafle yard›mc›m› da al›p havaalan›na gittim. Diplomatik kimliklerimiz ambulans› uça¤a yanaflt›rmam›za yarad›. Prof. Dr. Gencay Gürsoy ve bir hemflire nezaretinde gelen Prof. Tanilli konuflam›yordu ama, el iflaretleri bize teflekkürlerini anlat›yordu. Gerekli ifllemler yap›l›p Prof. Tanilli hastaneye yat›r›ld›ktan sonra, Gencay Bey'i ve hemflire han›m› akflam yeme¤i için evime davet ettim. Vurulma olay›n›n detaylar›n› ve Say›n Tanilli'nin sa¤l›k durumunu ö¤rendim. ‹lhan Abi'ye de bilgi verdim.
‹lhan Abimin benden 50 y›lda bir tek iste¤i olmufltu. O da vurulan bir dostu içindi !... ‹lhan Selçuk'un vefat›yla, herkes kadar insanl›¤›n da büyük bir kayb› olmufltur. Dost, güleryüzlü, mizahç›, Atatürkçü, vatansever ve ö¤ütlerini özleyece¤im bir A¤abeyimi yitirdim ben de... • 109
YAZAR DEDE VE TORUNLARI Muzaffer ‹zgü
!
S›nav ›nav
S
Ay ay ay!.. Uyumufluz. Uyumufl kalm›fl›z. “Uyan Ceren uyan! Uyan k›z›m uyan!...” H›››... Uyumufl kalm›fl m›y›z? Ya benim s›nav›m?.. Babam›n gözleri iri iri aç›lm›fl. Gömle¤ini mi giyiyor, yoksa ayakkab›s›n› m› giyiyor?.. Babam odadan odaya kofluyor. Yo, yo, koflmuyor. Uçuyor. Böyle kollar›n› ç›rpa ç›rpa bir kufl gibi uçuyor ama çok iri bir kufl. Annemin elindeki sandviç de uçuyor. Odan›n içinde geziyor, babam onu yakalamaya çal›fl›yor... Annem ba¤›r›yor: “Yo yok, süt yok…” Ay, bugün servis de yok. Günlerden cumartesi. Ama s›nav var. Ben kap›n›n yan›nda duruyor; babam›n sandviçi havadan kap›fl›n› izliyorum. A¤z›n› aç›yor, bir fleyler söylüyor ama sesi ç›km›yor. Annem elinde bir ayakkab› tutuyor. Bu benim ayakkab›m de¤il ki... 110
“Ceren, baban götürecek seni s›nava...” Annem duvardaki saate bak›yor. Babam da dimdik durmufl, o da saate bak›yor. Saat da öyle h›zl› ilerliyor ki... Annem, “Nas›l yetifleceksiniz?” diye soruyor babama.Babam omuzlar›n› kald›r›yor. Elindeki araban›n anah-
BD A⁄USTOS 2010
tar›n› fl›ng›rdat›yor. Benim iki elimde iki kalem var. Ama çok uzun kalemler, bildi¤imiz kalemlerin iki kat›. Kalemler gülüyor: “Yetiflemeyeceksiniz” diyorlar. Ama ben çok çal›flt›m. Çok geç saatlerde yatt›m. Yata¤›m›n içinde yorgan›m ka¤›t oldu, içi testlerle doldu. Yorgan› bafl›mdan afl›rd›m, testlerle sarmafl dolafl oldum. Aya¤›m›n ucundaki bir test beni g›d›klamaya bafllad›. Güldüm, burnumun ucundaki test ka¤›d› k›zd›. “Giderim haaa...” dedi. Uykum mu geldi? Bu t›k›rt› da ne? Annem niçin flemsiyeyi bafl›ma tutuyor. Islan›rm›fl›m, so¤uk al›rm›fl›m. Belki de test sorular›n› bu yüzden çözemezmiflim. “Tuh tuh tuh…Nas›l da uyuyakalm›fl›z…”
B
Babam m› diyor, annem mi diyor? Araba m› çal›flm›yor? Babam kafas›n› iki yana k›v›r›yor. Babam›n solu¤u araban›n içini dolduruyor. Niçin araban›n radyosundan sesler geliyor?.. Hem de çocuk sesleri… “Yetiflemeyecek Ceren, s›nava yetiflemeyecek... Yetiflemeyecek Ceren, s›nava yetiflemeyecek... Annem arabaya binmifl miydi? Aaa, aaa, önde oturan kad›n da kim? Serpil ö¤retmen... Niçin arada bir bana dönüp bak›yor? Niçin kafllar› çat›k? ‹flaret parma¤›n› niçin havaya kald›r-
m›fl, bana m› sall›yor? “Ama ö¤retmenim uyuyakalm›fl›z...” Babam hiç konuflmuyor. Ö¤retmenime hiç bakm›yor. Belki de onu arabaya binerken görmedi. Niçin bu araba böyle yavafl gidiyor? Yoksa bozuldu mu? Lasti¤i mi patlad›? Kalemlerim nerede? Kalemsiz s›nava giremem ki. Silgim nerede? Yoksa unuttum mu? Kalemim silgim olmad›¤› için mi ö¤retmenim bana k›z›yor? Bu köpek niçin yan›m›z s›ra kofluyor? Tan›d›m onu. Tan›d›m onu. Soka¤›m›z›n köpe¤i, fiaflk›n... Ama flimdi her zamankinden daha çok flaflk›n. A¤z›ndakiler de ne? Benim kalemlerim… “Babaaa, babac››¤››››m, kalemlerim!...” Babam duymuyor ki... Direksiyonun bafl›nda hiç k›p›rdamadan duruyor. Direksiyonu da çevirmiyor, ama araba gidiyor. fiaflk›n, bafl›n› ön kap›n›n penceresinden uzat›yor, kalemleri orac›¤a b›rak›yor. Aaaaa, silgim de orada. 111
BD A⁄USTOS 2010
BD A⁄USTOS 2010
Araban›n arkas›nda, tam ortas›nda oturuyorum. Gözlerimden uyku ak›yor. Sanki gece hiç uyumam›fl›m, sabaha dek test sorular›n› çözmüflüm. Saçlar›m taranmam›fl, hep önüme düflüyor. Galiba yüzümü de y›kamad›m. Bu sabun kokusu nereden geliyor? Elimdeki silgi de¤il, sabunmufl. Niçin sabunu al›p ç›km›fl›m ki? Yoksa annem mi elime tutuflturdu. “S›nav yerine var›r varmaz, izin al, kofluver lavaboya, yüzünü y›ka. Sonra kofluver salona…” Ben s›nava m› gidiyorum? “Babac›¤›m…” Babam yan›t vermiyor ki. Ni-
çin sa¤ kolunu kald›rm›fl, cam silgeciyle yar›fl›yor? Babam cam silgecine yetiflemiyor ki. Silgeç görünmüyor bile. Bafl›m› bu yana m› koysam da uyusam, yoksa flu yana m› koysam da uyusam?... 112
I-›hh, uyursam, çal›flt›klar›m› unuturum. Sonra onca emekler, onca zaman bofla gider. Bu flaflk›n yine niye araban›n yan›nda kofluyor?.. Aa aa. A¤z›nda bir simit var. Benim kahvalt› etmedi¤imi biliyor mu? Aman ben senin a¤z›nla tuttu¤un simiti yemem ki. Hem benim sandviçim var. Var da nerede? Yoksa annem vermeyi unuttu mu? “Babac›¤›m sandviçim sende mi?” Babam niçin niçin k›zg›n bakt› bana? Biliyorum, biliyorum, beni s›nava yetifltirmeye çal›fl›yor. Peki, Serpil ö¤retmenim nereye gitti? Yoksa az önce indi mi? Hay›r, hay›r, uykum var, dayanamayaca¤›m. Dayanacaks›n Ceren, dayanacaks›n…
B
Buras› da neresi? Bu bizim okul yolu mu? Niçin hava karard›? Bu tünel de nereden ç›kt›? Ama bizim okul yolunda tünel yok ki. Yoksa babam beni s›nava yetifltirmek için baflka bir yoldan m› götürüyor? Aaaa, Serpil ö¤retmen inmemifl, önde oturuyor. Parma¤›yla babama bir yeri gösteriyor ama babam bakm›yor ki. “Babac›¤›m, Serpil ö¤retmenim sana bir yeri gösteriyor…” Babam› hiç bu denli sakallar› uzam›fl görmedim. Niçin terliyorum? Yoksa babam
araban›n kaloriferini çok mu açt›? “Babac›¤›m, kaloriferin s›cakl›¤›n› biraz azalt›r m›s›n?” Babam›n omuzu kalkt›, indi. Aaa! Önde oturan Serpil ö¤retmen de¤il, annemmifl. Kuca¤›nda da kedimiz Minnofl var. “K›z›m baban›n dikkatini da¤›tma, seni s›nava yetifltirmeye çal›fl›yor.” Annem çantas›na küçük küçük lokmalar koymufl, onlar› bir bir, kuca¤›ndaki Minnofl’a veriyor. Minnofl lokmay› yutuyor, annemin eline bak›yor. Bu tarafa m› yatay›m, öteki tarafa m› yatay›m? Arkam› iyice koltu¤un arkas›na day›yorum. Araban›n arka penceresinden bakmaya çal›fl›yorum. Araba arka arka gidiyor. Babam arabay› arka arka öyle güzel kullan›yor ki… Niçin durdu araba? Annem ba¤›r›yor, “Sür arabay›, sür Yalç›n... Ceren s›nava yetiflecek...” Babam ilk kez konufluyor... “Müdürü arayaca¤›m. S›nav eski binada m›, yoksa yeni binada m›?..” Annem ellerini havaya kald›r›yor, “Okula gelince sorar›z Yalç›n, haydi çabuk gaza bas...” Hay›r, babam müdürle konuflmuyor, bir arkadaflyla konufluyor. Annem arkas›n› dönüyor. Kolumu tutuyor... “Haydi in Ceren, haydi yavrum, koflal›m...” diyor... Annemle iniyoruz, koflmaya bafll›yoruz. Okula daha çok mu var? Bilmiyorum ki... Gözlerimden uyku ak›yor... Uyusam... Belki kofla kofla uyursam, bildiklerimi unutmam.
Uça uça gidiyoruz... Ufff, kalemleri, silgiyi arabada unuttuk... Bari babam görse, alsa, ard›m›z s›ra koflsa... Saat kaç oldu acaba? Babam da ard›m›z s›ra kofluyor. Elinde kalemlerim var... Sokakta bizden baflka kimse yok... Sokak m›? Okulumuzun soka¤›. ‹flte k›rtasiyeci fievki amcan›n dükkan›, onun yan›nda börekçi dükkan›. Ama iki dükkan da kapal›.
Sokakta niçin hiç insan yok? Bir çocuk bile yok... Babam arkam›zdan ba¤›r›yor: “Koflun s›nav bafllam›fl...” Beni içeriye alacaklar m› acaba? Okul bahçesinde de kimse yok. Serpil ö¤retmen bina kap›s›n›n önünde. Sa¤ kolunu havaya kald›rm›fl, iflaret parma113
BD A⁄USTOS 2010
¤›n› oynat›yor. Serpil ö¤retmenin iflaret parma¤› bu denli büyük müydü? Sesi bu denli güçlü müydü?
H›››... Yüzümdeki el? Annemin eli... Annem kocaman gülüyor... Okul bahçesinde de¤iliz… Ay ay ne güzel, yazl›k evimizdeyiz... Do¤ruluveriyorum, anneme sar›l›yorum. “Ceren, öyle bir kahvalt› sofras› haz›rlad›m ki...” Babam›n sesini duyuyorum, “Ceren past›rmal› yumurta da var.” Gördü¤üm rüyay› anlatsam m› anneme, babama? Hay›r, hay›r, anlatmayaca¤›m. Aç›k penceremin yan›na geçiyor, denizin kokusunu içime çekiyorum. Annem, “Haydi Ceren, past›rmal› yumurta so¤uyacak” diyor... • muzafferizgu@butundunya.com.tr
ÖMÜRLÜK KURAB‹YELER Yafll› adam ölüm döfle¤indeydi... Art›k son dakikalar›n› yafl›yordu... Hasta yata¤›nda yatarken birden mutfaktan gelen kokuyu duydu, en sevdi¤i çikolatal› kurabiyelerin kokusu... Birden gözleri araland›, kendini aya¤a kalkacak kadar güçlü hissetti... Duvara tutunarak merdivenlere kadar yürüdü... Basamaklar› a¤›r a¤›r inerken sanki hayata yaklafl›yor gibi heyecanl›yd›... Sonunda mutfak kap›s›na kadar geldi... Tepside dizili kurabiyeler tam karfl›s›nda duruyordu.... Masaya yaklaflt›, o kurabiyelerden bir tane a¤z›na atabilse sanki ömrüne ömür kat›lacakt›... Bir tane almak için elini uzatt›... Ama birden kar›s› yetiflti ve eline vurdu: "Çek elini bakay›m... Onlar cenaze için..." Gönderi: NUMAN AYDINO⁄LU 114
ANADOLU’NUN DÜNYASI
“Geç kald›n Ceren, geç kald›n...” Kolundaki kocaman saati gösteriyor. Anneme bak›yorum, babama bak›yorum, ikisi de s›k s›k soluk al›yorlar... Babam Serpil ö¤retmenin kula¤›na bir fleylere söylüyor, yüzümdeki teri gösteriyor, annem terimi siliyor...
Bekir Özgen
Yak›n gözlü¤ümün camlar›n› silip temizlerken önüme konan mektuplara tak›l›yor gözlerim...
M
Makamlar› birbirlerine benzeyen
ama sözleri farkl› olan üç dokunakl› beste sanki... ‹kisine kad›n, birine erkek eli de¤mifl oldu¤unu; ikisinin yabanc›, birinin yerli imza tafl›d›¤›n› okuyunca ö¤reniyorum. ‹bret dolu birinci mektubun sat›rlar›, flöyle bafll›yor: “Kald›¤›m yerde, arkadafllar›m bana evin Göl kedisi derler. Gözlerimin maviye çalan renkleri, oturufl kalk›fl›m, endam k›r›fl›m, onlara bu izlenimi vermifl olmal›. Ad›m Tanya. Yaflad›¤›m ve ‘yaflamaz olsayd›m!’ dedi¤im yaflam öykü-
mü yaz›yorum size. Silip kaz›yamad›¤›m, yüzümün karas›, ac› yaflanm›fll›klar›m›n tortusunu yani.” Ve flöyle sürüyor tümceleri: "Ailem varl›kl› say›l›rd›. Al bebek, gül bebek büyütülmüfltüm. Kendi bafl›ma buyruktum. Çevremde olup bitenler beni hiç mi hiç ›rgalamazd›. ‹nsan, fazla bulursa ne yapar, hem bunar, hem azar de¤il mi? Ben de bir çeflit gösterifl budalas› olup ç›km›flt›m. Cinsel güdülerimi dizginleyemiyor, flehvetin at›na binmek, oradan inmek istemiyordum. Onda var olup, onda yok olmakt› dile115
BD A⁄USTOS 2010
BD A⁄USTOS 2010
¤im. Deneyimsiz olmama karfl›n kimseye kulak ast›¤›m yoktu. Bir iki kaçamak derken, kendimi toplumun do¤ru saymad›¤› renkli ama tuzak dolu o âlemin içinde buldum. Oysa ailem benim kendilerince do¤ru bir ortamda, do¤ru arkadafllar aras›nda, do¤ru okullarda okudu¤uma inan›yorlard›. Do¤ru ö¤retmenler elinde yetiflti¤imi san›yorlard›. Ne var ki bütün bu do¤rular› toplay›p bir yanl›flla çarpmakta sak›nca görmemifltim ben. Ev de, okul da gerilerde kalm›flt› anlayaca¤›n›z. ‹lk bafllarda her fley iyi gidiyor say›l›rd›. ‹fl kolay, para çok, e¤lence gani, içki sebildi.
Ç›kt›¤›m da¤lar›n bitmez tükenmez sand›¤›m karlar› erimeye yüz tuttu. Cepleri dolu, yürekleri bofl erkeklerle yat›p kalka kalka k⤛ttan kaplana döndüm. Güzelli¤im ve çekicili¤im çevreye ça¤r› ç›karm›fl olmal› ki erkeklerin sald›r›s›na u¤ramam gecikmedi. Gözü dönmüfl kad›n delisi adamlar, taze kana konan sivrisinekler gibi üstüme üflüflmeye bafllad›. Satan›n elinden kurtulup alan›n kolunda dolafl›r oldum. Dönüflü olmayan bir ›rma¤›n azg›n sular›na kap›l›p gidiyordum arkama bakamadan. Sonra yavafl yavafl aya¤›m yere basmaya bafllad›. Ç›kt›¤›m da¤lar›n bitmez tükenmez sand›¤›m karlar› erimeye 116
yüz tuttu, Cepleri dolu, yürekleri bofl erkeklerle yat›p kalka kalka k⤛ttan kaplana döndüm. Ne derinli¤im kald› ne de kad›nl›¤›m. Mutluluk diye içti¤im flerbetin yaflam›n ac› zehrinden baflka bir fley olmad›¤›n› anlad›¤›mda ise, ifl iflten çoktan geçmiflti. Yaflamla dalga geçmeye gelmiyor efendim. Öcünü kötü al›yor. fiu andaki halimi bir görseniz! Ac›r m›s›n›z, mideniz mi bulan›r bilmem. Her doyumda erke¤i ac›kt›ran o çekici bedenimden geriye her yan› flifl, k›zar›k, çürük, burufluk bir döküntü kald›. Ne zaman kendimle bafl bafla kalsam, 'Nerede benim o albenili, gururlu, küstah güzelli¤im?' diye sormadan edemiyorum. Sesim, kayg›l› ve piflmanl›k dolu düflüncelere kar›fl›p gidiyor. Geriye yap›fl yap›fl usanç ve utanç kal›yor.
B
Benim ne ifl yapt›¤›m› anlad›n›z san›r›m. Kolayl›kla yordayabilece¤iniz gibi, bizler mutluluklar› ellerinden kay›p gitmifl ve de kötü damgas› yemifl hayat kad›nlar›y›z. Toplumca lanetlenip bir köfleye at›lm›fl›z. Bu sat›rlar›
okurken yüzünüzün as›ld›¤›n›, içinizin karard›¤›n› görür gibi oluyorum. Hatta, ‘Etmiflsin bulacaks›n,’ dedi¤inizi duyar gibiyim. Ancak, benim tuttu¤um iflin de ifle yarad›¤›n›, bir meslek say›labilece¤ini unutmamal›s›n›z. ‘Sizlerle mi u¤raflaca¤›z?’ diye bize de, yapt›¤›m›z ifle de, b›y›k k›v›rmamal›s›n›z. Neden derseniz, bizlerinki, orospuluk orospuluk olmas›na da, hiç olmazsa aç›k! Gözler önünde. Sakl›s› gizlisi yok. Bu yoldaki ad› konmam›fllardan daha dürüst, daha dobra, belki de daha temiz. Ya o saman alt›ndan su yürütenlere, kaçak ifl yapanlara ne demeli? Ya o göz orospular›na!.. Senin yan›nda yürürken yan›n›zdan geçen yak›fl›kl› erkekleri kaçamak gözlerle yeyip yutanlara... Ya seninle yatarken baflka birini senin yerine koyarak zevke bat›p ç›kanlara, yani beyin orospular›na!..
B
Bizim suçumuz, masal›m›z› bafltan yitirmemiz. Umutlar›m›z› bir kahve fincan›nda sakl› tutamamam›z. Zaten tutsak da ne olacak? Bir kez ad›m›z ç›km›fl!.. Can›m›z ç›ksa daha iyi…” Hemen yan› bafl›m›zdaki bir ülkede yaflayan Tanya Han›m’›n bu yaflanm›fll›k öyküsü içimi da¤lam›flt› ki, bu kez de Gökçe arkadafl›m›n özü sözü yerli olan “Adım Döndü” adl› fliiri ç›kt› geldi bir zarf içinde. Ve de yapt› yapaca¤›n›. Samanl›kta sap üstünde do¤muflum Ad›m Döndü al›nyaz›m dönmedi Her çileyi çekmifl, boyun e¤miflim Ad›m Döndü al›nyaz›m dönmedi K›z do¤unca küçümsendim, horland›m Ömür boyu her konuda zorland›m
Hep yutkundun, dert yanmad›m, arland›m Ad›m Döndü al›nyaz›m dönmedi Anam Yeter gibi oldu kaderim K›z çocuksam evlatl›kta yok yerim Yaflam boyu yoldafl oldu kederim Ad›m Döndü al›nyaz›m dönmedi Gelin oldum ön dördüne varmadan ‹ster miydim istemez mi sormadan Senede bir döl do¤urdum durmadan Ad›m Döndü al›nyaz›m dönmedi Döndü k›zlar, Döne k›zlar, Yeterler Kaderleri birbirinden beterler Eksik etek diye öte iterler Ad›m Döndü al›nyaz›m dönmedi Tarla taban, çocuk çoluk az geldi Her gün kötek, her gün azar, söz geldi Bahar›m yok, yaz görmedim, güz geldi Ad›m Döndü al›nyaz›m dönmedi ‹ki gözüm iki kara ummand› Hasretli¤im kemi¤ime dayand› Çekti¤imi kim anlad›, kim yand› Ad›m döndü al›nyaz›m dönmedi Son mektup da, son gün, baflka bir komflu ülkeden, bir bayan okurdan geldi. “Komflu k›zlar›m›zdan birinin ad› Dilara. Bizim dilimizdeki anlam›, ‘gönül süsü’. Ad› güzel, kendi güzel Dilara, daha süslenmeyi bile ö¤renemeden ele, ere vard›. Yirmi yafl›nda ya var ya yoktu. Elinden tuttu¤u o¤lunun ad› Pervez olsun dediler. Yeni cana yüklü oldu¤unun ad› ise henüz konmam›flt›. Karn› burnundayd›. ‹flte bu konumda 117
BD A⁄USTOS 2010
BD A⁄USTOS 2010
can›na k›yd› Dilara. ‘Yaflamamak, yaflamaktan daha iyi!’ diyerek. Sonras›nda ona bu güzel ad› yak›flt›ranlar, kendi elleriyle onun mezar›n› kazd›lar ve de gömüt tafl›n›n üstüne, ‘Sana yaz›k oldu Jülide (baht› kara) kad›n’ diye yazd›lar. Bizde, Dilara ve Jülidelerin say›s› o denli çok ki, say say bitmez. Ve de kad›n olmak, bafl›n› yere e¤mek anlam›na gelir. Nas›l m›? fiöyle betimleyeyim. Uzak akrabalar›mdan biri, koca daya¤›ndan yata¤a düfltü. Hem de karn› burnundayken. Atefller içinde kald›, kan kustu. Yine de ac› ve kederini kimselere belli etmemeye çal›flt›. O da yetmedi, yak›n çevresinden gördü¤ü eziyet ve d›fllanm›fll›k can›na tak etti. K›ldan ince s›rat köprüsünün üstünde gezindi durdu. Sonunda dayanamad›, koyun otlatmaya gidiyorum diye evden ç›kt›, gidifl o gidifl. Bir daha geri 118
dönmedi. Daha çocuk say›lacak bir yafltayd›. Ana olaca¤›m derken, anas›ndan do¤du¤una piflman olmufltu. Kad›nl›¤› kendine eziyet olmufl, merhamet olamam›flt› demek ki. Böylece birer de¤il ikifler, cinayet birlikte ifllendi. Nice canlar silinip gitti aram›zdan. Analar› olsun, babalar› olsun, konu komflu olsun utan›p arlanmadan, hepsinin ard›ndan da bitmez tükenmez utanç gözyafllar› döktüler. A¤›tlar, türküler yakt›lar.Bunlar benim kendi yak›n çevremin gerçekleri. Dünyam›z›n dört bir yan›nda hemen her gün, her ay, her y›l, bunlara benzer daha neler yaflan›yor kim bilir?..” dedikten sonra, sözlerini flöyle sonland›r›yordu: “Bu ne yaman bir çeliflkidir böyle!.. Sanki bunca aflk romanlar›, k›zlar kad›nlar için yaz›l›p okunmuyor... Bunca flark› ve türküler, s›rma saçlar, kalem gözler ad›na yak›l›p söylenmiyor. Sanas›n›z yere gö¤e s›¤d›r›lamayanlar bu selvi boylular de¤il. Ya erkeklerimizin arkalar›na düfltüklerine ne demeli? ‘Hasretliklerimiz, kömür gözlülerimiz’ dedikleri onlar de¤il de, baflkalar› m›?” ***
K
Kötümserlik yan› a¤›r basan bu yaz›lanlar içimi karart›rken, ayn› günün akflam›nda kendi ülkemin bir köfle yaz›s› iliflti gözüme. “Bir Kad›n Gitti¤inde...” diye bafllayan ve de içimdeki yang›na su serpen. “Onlar bir gün çekip gittiklerinde, pefllerinde ‘yetim-öksüz’ kalan çok olur. Mutfaktaki dolap, perdeler, kavanozun içindeki eski dü¤meler, özenle saklanm›fl küçülmüfl giysiler, dolap diplerindeki kurdeleler...
Sabah karanl›¤›nda mutfaktan gelen t›k›rt›lar susar, yetim kalm›flt›r tabaklar, kafl›klar. Bir kad›n gitti¤inde hep suyu unutulur saks›lar›n. S›k s›k boynunu büker ‘sar›k›z’. O teki kalm›fl eski barda¤›n anlam›n› bilen olmaz. De¤erini kimse anlayamaz krom hac tas›n›n. Balkon art›k sessizdir. Koridor kimsesiz. Bir kad›n gitti¤inde ne çok kifli gider asl›nda... Bir a¤›r iflçi, bir temizlikçi, bir bak›c›, bir bahç›van, bir muhasebeci... Bir anne gider... Bir dost... Bir arkadafl... Bir sevgili... Ne çok kifli yok olur bir kad›n gitti¤inde...” diye süren. Ve de: “Hep böyle olur; bir kad›n gitti¤inde; övgüler, uyar›lar, yak›nmalar, dualar yetim kal›r. Kap› efli¤indeki ‘Dikkat et...’ duyulmaz, annesi gitmifltir ‘geç kalma’n›n. Kad›nlar, arkalar›nda büyük boflluklar b›rakarak giderler. Bir kad›n gitti¤inde pek çok kifli gitmifltir asl›nda. Ve bir kad›n gitti¤inde pek çok ‘yetim’ b›rakm›flt›r arkas›nda...” diye biten.
Hangileri?.. Derin, kararl› ve de yürek parçalayan bir hayk›r›fl duyar gibi oldum tam o anda. “Bizler!” diyordu. “Biz, karanl›¤a gömülmüfl tüm dünya kad›nlar›!..
A
Ancak unutmay›n›z ki, yak›nda, çok yak›nda, içinde bulundu¤umuz bu derin uykudan uyanaca¤›z. Birlik olaca¤›z, dirlik olaca¤›z. Neye dokundu¤umuzu, neyi tuttu¤umuzu bilir olaca¤›z. Ve de a¤›r ellerimizi topra¤a bas›p do¤rulaca¤›z. ‘Yeter!’ diye hayk›raca¤›z.” ‹çimde tan›fl oldu¤um bir ses, merakla, “Yapabilirler mi?” diye soruyor. Ne dersiniz? Yaparlar, de¤il mi? • bekirozgen@butundunya.com.tr
Sonuçta kafama tak›lan temel soru flu oldu. “Tüm bu yak›nmalar›n adresinde kimler vard›?” Salt ad› Cennet, yaflad›¤› cehennem olanlar m›? Ad› Melek, dünyas› zehir zemberek olanlar m›? Günahs›z erkeklere sunulmak istenen Ahret dilberi Huriler mi? Zora, fliddete boyun e¤en çocuk gelinler mi? Erkek çocuk do¤urmad›¤› için üzerine kuma getirilen kad›nlar m›? Yaflam›n en zay›f yerinde dal gibi k›r›lan k›zlar m›? Kaçtan göçten kurtulamayanlar m›? 119
BD A⁄USTOS 2010
BD A⁄USTOS 2010
Bugün yaz›lm›flcas›na "güncelli¤ini" koruyan afla¤›daki yaz›, eski Kültür Bakanlar›ndan Prof. Dr. merhum Ahmet Taner K›fllal› taraf›ndan 1990 y›l›nda kaleme al›nm›flt›r ve ayn› y›l Cumhuriyet gazetesinde yay›mlanm›flt›r.
Yurdunu Kendi Seçen Atatürk Kad›n› K ahramanlar›m›z›n ilki, Pa-
ris-‹stanbul aras›nda trenle mekik dokuyan genç bir Türk ifladam›. Macaristan'da genç bir bayanla tan›fl›r. Evlenme teklif eder ve evlenirler. ‹zmirli ifladam›, olay› ailesine açamaz. Macaristan'da bir k›z› olur. K›z›na Nermin ad›n› verir. Nermin büyümekte, Mustafa Kemal'in yapt›klar›n›, gazetelerden heyecanla izlemektedir. Baba ‹zmir'de ölür. Aile, geçim s›k›nt›s›na düfler.14 yafl›ndaki Nermin, Macaristan'da paral› olan ö¤renimini 120
sürdüremez olur. Mustafa Kemal'in ülkesinde e¤itim paras›zd›r. Nermin, baba yurduna gitmeye karar verir. Annesinin haberi olmadan Türk Büyükelçili¤i'ne baflvurur. Ona bir pasaportla birlikte, eline durumunu aç›klayan bir de Türkçe mektup verirler. Bafl› s›k›flt›¤›nda, derdini anlatamad›¤›nda o mektubu gösterecektir. Olay› ö¤renen annesi de ona destek verir. Üçüncü mevki bir tren kompart›man›n›n tahta s›ralar› üzerinde, günlerce sürecek bir yolculuk baslar. Tren, Türkiye topraklar›na girer.
Gümrük memurlar›, elinde Türk pasaportu olan ama Türkçe bilmeyen bu çocu¤un durumunu çok ilginç bulur, girifl izni de hemen verilir. Öykü uzun...
Küçük Nermin, ‹stanbul'da bir yandan Almanca dersleri verirken öte yandan Türkçe ö¤renir. Mustafa Kemal'in paras›z k›ld›¤› e¤itim olanaklar›ndan yararlan›r. ‹stanbul Hukuk Fakültesi'ni bitirir. Gazetecilik yapar. Türkçenin arkas›ndan ‹ngilizce ve Frans›zca da ö¤renmifltir. Siyasal Bilgiler Fakültesi'ne asistan olur. Ça¤dafl siyaset biliminin Türkiye'ye girmesine öncülük edenler aras›nda yer al›r. Gün olur, Türkçesinin bozuk oldu¤unu öne sürerek ö¤retim üyeli¤inden at›lmas›n› isteyenler ç›kar. Tükenmez bir enerji ve heyecanla, gençlere bir fleyler verme iste¤ini yitirmez. Uluslararas› toplant›larda Türkiye'yi, Türk kad›n›n›, Mustafa Kemal'i savunur, savunur, savunur... Bir o¤lu olmufl, ad›n› da Mustafa Kemal koymufltur...
Prof. Dr. Nermin Abadan- Unat
Prof. Nermin Abadan-Unat,
”Ben yurdumu kendi irademle seçtim. Mustafa Kemal olmasayd›, belki ben de olmazd›m. Niçin Kemalist oldu¤umu, öyle san›yorum ki art›k anlam›fls›n›zd›r.. . Çok etkilendi¤im bu öyküyü yazd›¤›mda, sonunu söyle ba¤lam›flt›m: 'Bu sözleri, paras› olanlara Bilkent'i, olmayanlara Süleymanc› yurtlar›n› gösterenlere ad›yoruz...'
Siyasal Bilgiler Fakültesi'ndeki son dersini bundan dört y›l önce verirken aralar›nda benim de bulundu¤um bir grup eski ö¤rencisi de s›n›ftayd›. Kimisi profesör, kimisi doçent, kimisi çiçe¤i burnunda araflt›rma görevlisi. Deniz Baykal da sonradan yetiflmiflti. Son dersin sonunda, nefes bile almaya korkarak dinledi¤imiz yukar›daki yaflam öyküsünü anlatt› bize... Ve sözlerini söyle noktalad›:
Bak›yorum da aradan geçen zamanda, ne Nermin Hoca'n›n öyküsü güncelli¤ini yitirmifl, ne de benim alt›na düfltü¤üm not... T›pk› giderek daha güncel, daha gerçek, daha anlaml› olan Mustafa Kemal'in kendisi gibi! .." Bazen küçük bir hayat hikâyesi, binlerce kitaptan çok daha fazla fley anlat›r. • 121
HER YAfiTAK‹ ÇOCUKLAR ‹Ç‹N
TIP DÜNYASINDAN KISA KISA Prof. Dr.
Yürük ‹yriboz
Ali Murat Erkorkmaz
Kahve Uluslararas› bir araflt›rman›n sonuçlar› günde 4 kez veya daha fazla tüketilen kahvenin, bafl, boyun ve a¤›z bölgelerinde oluflabilecek kanser hastal›klar›n› %40 oran›nda azaltt›¤›n› göstermifltir.
Çocukta kulak enfeksiyonu Çocuklardaki orta kulak enfeksiyonlar›n›n yaklafl›k üçte ikisi, ilaç veya antibiyotik kullan›m›na gerek kalmadan iyileflmektedir.
D
Vitamini
Sürekli depresyon Sürekli depresyon ileri yafllarda erken bunama ihtimalini iki kat art›rmaktad›r.
Günlük yaklafl›k 2000 u D vitamini al›m› grip ve üst solunum yollar›ndaki enfeksiyonlar› önlemektedir. Do¤um kontrol haplar› beyinde inme riskini art›rmaktad›r.
Az alkol Pirinç ve bulgur Yeni araflt›rmalar haftada 5 ö¤ün yenen beyaz pirinç pilav›n›n fleker hastal›¤› riskini art›rd›¤›n›; haftada 2-3 kez yenen bulgur pilav›n›n ise kalp hastal›klar› riskini azaltt›¤›n› göstermektedir. 122
Az miktarlarda günlük alkol al›m›n›n eklem hastal›klar›n› azaltt›¤› ve erken bunamay› geciktirdi¤i saptanm›flt›r.
ÇITÇIT CAFE Bizim evin hayvanlara olan düflkünlü¤ü art›k ayyuka ç›kt›. Ayyuk’un neresi oldu¤u konusunu merak edenler, Türk Dil Kurumu’nun bile bu konuda fazla bilgisi olmad›¤›n› göreceklerdir. En yak›n tahmin, “Ayyuk y›ld›z›na ulaflmak” denebilir san›r›m çünkü bize de geçenlerde Ayyuk y›ld›z›ndan bir mesaj geldi, ‘Burada herkes sizin hayvanlar› ö¤rendi’ diye...
K
imse hayvan sevmiyor mu,
biz mi ifrata kaçt›k tam bilemiyorum ama birkaç hafta evvel bir cumartesi günü Sabah gazetesi tam sayfa haber yapt›. Haber de¤eri konusu iredelenebilir ama okuyan tüm hayvanlar bizim kap›m›zda kuyruk oluverdiler ‘Ç›tç›t Cafe’ buras› m› diye. Daha önce de defalarca hem kendi hayvanc›klar›m›z için, hem de sorumluluklar› do¤rudan bizim olmayanlar için yaz›lar yazm›flt›m. Hayvan seven ne kadar çok insan›m›z oldu¤unu sevinçle farkederken, onlar›n beflyüzbin kat› da ne kadar sevmeyen oldu¤unu
esefle ö¤renmifltim. Kurban kesilmesini keyifle seyreden, kedilere köpeklere s›rf vurmufl olmak için tekme atanlar, dinsel nedenlerle mekruh ilan edip uzak duranlar, do¤al bir olgu kabul ederek zevk için avlananlar ve di¤er saz arkadafllar› o kadar çoklar ki. Oysa insanl›¤›n onda biri gerçekten hayvan sevebilse sokaklarda periflan olan hayvan kalmaz. Onlar›n da canlar›, ac›lar›, sevinçleri var. Onlar›n da arkadafllar›, arkadafll›klar›, unutamad›klar›, sevgileri, üzüntüleri var. Bunu 123
BD A⁄USTOS 2010
BD A⁄USTOS 2010
insan ›rk›ndan ancak onlarla yak›nlaflanlar bilebilirler. Benim k›zkardeflim Hande bu iflte Ayyuka ç›kmaktan vazgeçip daha ilerisini araflt›rmaya karar verenlerden. Y›llard›r evinden hayvan eksik olmuyor. Polonezköy’de bahçeli bir evde oturuyor. Yüzlerce hayvan› var desem yalan olmaz. Bir sürü köpe¤i, iki sürü kedisi, üç sürü y›lan›, ine¤i, kirpisi mirpisi derken ifli 盤›r›ndan ç›karm›fl. fiimdi bir yusufçuk böce¤i ile dostluk kurmufl. Ad›n› ‘Ç›lg›n’ koymufl. Birkaç y›ld›r yazlar› bodrumdaki evinde geçiriyor. O evin de bahçesi var. Sabahlar› kalk›p bahçeye ç›k›p da ‘Ç›lg›n’ dedi mi, Ç›lg›n hoppadanak uçup geliyor, bütün gününü Hande’nin elinde kolunda geçiriyor, beraberce havuza giriyorlar falan filan. ‹nan›l›r gibi de¤il. Hande bunu anlat›nca, ve de ›srarla hergün bu olay›n tekrar edildi¤ini söyleyince büyük o¤lum Kaan Bodrum’a gitti¤inde ondan foto¤raflar›n› çekip yollamas›n› istedim. Kaan Bodrum’a gitmeden Hande böce¤e ‘Biliyor musun, demifl, Kaan gelecek’. Böcek elleriyle komik hareketler yap›p sevindi¤ini anlatmaya çal›flm›fl. Kaan gelince de tüm gün yan›ndan ayr›lmay›p hoplay›p z›plam›fl. Kaan bu ilgiyi aynen do¤ruluyor. Bir bilim insan› olup böyle safsatalara pabuç b›rakmama huyunu çöpe at›p foto¤raflar›n› çekmifl. Gerçekten Ç›lg›n her sabah geliyor, akflama kadar Hande’nin yan›ndan ayr›lm›yor, havuza Hande ile giriyor, akflamüstü befl gibi de dönüp evine gidiyormufl. Beraber yemek yiyorlar, gezintiye ç›k›yorlarm›fl. 124
na ‘Isabelle’ y›. Millet böcek ilaçlar› gelifltiredursun, bizimki onlarla fingirdiyor. Bir f›kra vard›r, eminim baflrolde Hande vard›r: Adam›n biri eczaneye gelmifl. Eczac› bizim Hande. Adam sormufl: -Sizde böcek ilac› var m›? Hande’den yan›t: -Böce¤inizin nesi var? Durum aynen böyle. Tamamen bak›fl aç›s› farkl›l›¤›. Bir s›k›flta binlercesini öldürmek varken tut sen biriyle ikisiyle dostluk kur. Olacak fley mi? Bu yaz›y› yazarken hemen Hande’yi arad›m ve son durumu sordum. ‘fiu anda yan›mda oturuyor. Yan›nda da Isabelle var.’ Dedi. ‘Hemen mayomu giyip havuza gireyim, sana onunla nas›l dansetti¤imizin videosunu çekeyim’ deyip telefonu kapatt›. Hoppala Paflam, tüfekli tavflan.
Bir böcek bir insanla dostluk kurabilir mi ki? San›r›m bir insan her türlü canl›yla dostluk kurabilir. O insanda yeterli hayvan sevgisi varsa neden olmas›n ki? Bir kedi dostluk kurabiliyor idiyse, bir böcek de kurabiliyordu demek ki.
Ç
içekleri düflünün. Onlarla
konuflursan›z daha çabuk büyürler, geliflirler. Bunu bilmeyen yoktur. Varsa da içinde yeterli sevgi yoktur, bu nedenle ö¤renememifltir. Yusufçuklar yedi y›l kadar yaflarlarm›fl. Ç›lg›n bu y›l da gelmifl. Dördüncü y›l. Üstelik yan›nda sevgilisini de getirmifl. Ad› Isabelle imifl. Al bafl›-
G
elelim bizim ‘Ç›tç›t Cafe’’ye. Daha önceki yaz›lar›mda yazd›¤›m gibi Çimdik, fieftali, Misket, Korsan, M›s›r, Ç›lg›n ve Obama adlar›nda
yedi kedimiz, Biber ve Ç›tç›t adl› iki köpe¤imiz vard›. Biber’in ölüm emrini vermek zorunda kald›k. ‹nsan bir hayvan›n can›na k›yar m›? Üstelik çok sevdi¤i kendi hayvan›n›n? Veterinerler kanser nedeniyle bir kaç gün ömrünün kald›¤›n› ve çok fazla ac› çekti¤ini, uyutulmas›n›n gerekli oldu¤unu söylerlerse istemeye istemeye kabul ediyorsun. Bize veda ederken ellerimizi yalay›p teflekkür ediflini akl›mdan silemiyorum. Hâlâ merak ederim köylünün sevdi¤i bir tavu¤unu bir misafirinin karn›n› doyurmak için nas›l bo¤azlayabildi¤ini. fiartlanma meselesi herhalde. Herneyse, Bibercik art›k bahçemizin yan›ndaki ormanda gömülü. Onun yerini bir bar›nak güzeli ald›. Ad› Lokum. Lokum renginde bir Rus finosu. Biber ço¤u zaman eflim Deniz’in annesinde kal›yordu, ölünce kad›n çok üzüldü. Hergün iki göz iki çeflme a¤l›yordu. Deniz de öyle. Ben erkeklere has az duygulanma hasletimi kullana-rak durumu idare ediyordum ama yine de evde bir matem havas› vard›. Çivi çiviyi söker laf› anlam olarak buraya hiç oturmasa da bir köpe¤in ac›s›n› di¤er bir köpek hafifletebilir düflüncesiyle solu¤u bir bar›nakta almaya karar verdik. Bar›naklar›n durumu malum. Onca hayvan, üstüste, pislik içinde diye televizyonlar, gazeteler veryans›n ediyorlar. Hastal›klar bir hayvandan di¤erine kolayca geçiyor, hayvanlar açl›ktan ölüyorlar. Bizim kafa125
BD A⁄USTOS 2010
BD A⁄USTOS 2010
m›zdaki görüntü de buydu ama yine de camekandan, rahat› yerinde süslü bir köpek almak yerine bar›naktan bir zavall›y› kurtarmak fikri a¤›r bast›¤› için bu konular› iyi bilen, yaflam›n› neredeyse köpek ve kedilere hasretmifl, dünya tatl›s› bir arkadafl›m›z olan fiebnem’e (Literatürde “fiebo” diye yer al›r) baflvurduk.
fi
ebo yaz-k›fl demeden hergün
kamyonetinin arkas›n›, içini, d›fl›n›, nerelerden toplad›¤›n› bilemedi¤im yüzlerce kilo et, ya¤ gibi hayvan g›das›yla doldurup köy yollar›na düfler. K›rda bay›rda ne kadar hayvan varsa fiebo’yu tan›r ve yolunu beklerler. Saatlerce dolafl›p onlar› doyurur, hasta olanlar› toplar, doktora götürür, afl›lar›n› yapt›r›r ve üreyip periflan olmalar›n› önlemek için paso k›s›rlaflt›r›r. Böyle bir meleklik görevi vard›r fiebo’nun. fiebo bizi Deniz Han›m diye birine yönlendirdi. Tuzla’daki bir hayvan bar›na¤› gönüllüsüymüfl. Bir Cumartesi akflam› Deniz Han›m bar›naktaki ifllerini bitirip Maltepe’ye evine döndükten sonra s›rf bir köpe¤e daha yuva bulabilmek aflk›yla ayn› h›z bizi kap›p Tuzla’ya döndü. Biz sefil bir yerle karfl›laflaca¤›z san›rken tertemiz, gayet bak›ml›, modern bir tesise gelmedik mi? Demek sevgi ve azim yanyana gelince ne kadar güzel fleyler yap›labiliyormufl Aferin Deniz han›ma, arkadafllar›na ve ona bu imkân› sa¤layan belediyeye. Tabii seçebilmek çok zor oldu. Birbirinden güzel, yüzlerce göz size ‘Lütfen beni kurtar’ diye yalvar›rken ‘Bu olsun’ diyebilmek kolay de¤il do¤126
rusu. Ama yine de seçim yap›ld› ve bir fino kazand›. Lokum evde törenle karfl›land›. Ç›tç›t ona muhteflem bir hoflgeldin partisi verdi. Kediler de birer kuyruk sürtüp kendilerinin s›radan kediler de¤il, köpek dostu yarat›klar olduklar›n› anlatt›lar. O da onlar› kovalayabilece¤i varsay›m›n› kenara kald›r›p yanak yana¤a yaflamay› kabulleniverdi. Ve birgün say›m yap›ld›. ‹çerde yedi, bahçede yedi ondört kedimiz vard›. D›flardakiler sitenin çeflitli yerlerinden gelip bizim bahçeye s›¤›nm›fl kedilerdi. Dört taneydiler ve do¤al olarak insandan korkuyorlard›. Bu nedenle biz evdeyken bahçeye kaç›yorlar, yokken kedi kap›s›ndan girip, yemeklerini yiyip salonda köpeklerle uyuyorlard›. Biri üç yavru do¤urunca ettiler yedi kedi. Yavrular ne yaz›k ki çok korkaklar. Kesinlikle belli bir mesafeyi koruyor-
lar. Ama anneleri onlara evde yemek ve su kaplar›n›n yerlerini ö¤retmifl, düzenli gelip besleniyorlar. ‹flte hal böyle olunca Ç›tç›t Cafe aç›l›verdi. Söylemifltim, Ç›tç›t bizim bayrak gemisi Golden köpe¤imiz. Bütün kedileri bebekten büyüten o. Hepsine dostlu¤u ö¤reten, onlar› yalay›p temizleyen o. Ortalar›na yiyecek at›ld›¤›nda kendi yemeyip kedilere yediren o. Tabii karfl›l›¤›nda bütün kediler onu öylesine seviyorlar ki, her biri gece yatmadan önce onun yüzünü uzun uzun yalay›p iyi geceler diliyorlar, flansl› olanlar
onunla koyun koyuna yat›yorlar. Derken bir kedi de o¤lumdan geldi. Kendi kedisi ölünce eve ald›klar› tekir biraz haylaz ç›k›nca annesi ona yeni bir yuva aramaya bafllam›fl. Deniz’in bitmez tükenmez, doymak bilmez, say› tan›maz hayvan sevgisi devreye girince flimdilik son fert olan 5 ayl›k Tekirdek de Ç›tç›t Cafe ailesine kat›l›verdi. Olduk mu toplam 15 kedi? Olduk tabii. Ç›tç›t Cafe arkadafllar›m›z aras›nda da ünlendi. Tabelam›z› as›p dostar›m›z› davet ettik. Yemekler yiyip kedi köpek sevilen, daha sonra da aç›k havada sinema seyredilen bir yer oldu Ç›tç›t Cafe. Argo Türkçe’de bir çiftlikte yaflamay›p da 2 köpek, 15 kedi, 2 muhabbet kuflu ve bir papa¤an, bak›p besleyen kifliye söylenecek okkal› bir söz vard›r. K›saca ‘Ohha’ d›r bu. Üstelik bu hayvanlara ek olarak iki de at›n›z varsa ki evde yer olmad›¤›ndan bir binicilik kulübünde yaflamaktalar, bu kelime daha da okkalanabilir. Ne diyelim, ziyade olsun. Bir tanesi eksik olsa yaflam›m›zda mutlaka boflluklar olurdu. ‹yi ki varlar...• alimuraterkorkmaz@butundunya.com.tr
Hayat›m, kedi evde mi? Adam, kar›s›n›n kedisinden nefret etmektedir. Kar›s› evde yokken arabaya att›¤› gibi kediyi uzak bir mahalleye b›rak›r. Eve geldi¤inde bakar ki kedi kanepenin üzerinde m›fl›l m›fl›l uyuyor. Ertesi hafta daha uza¤a b›rak›r... Geri döndü¤ünde bakar ki, kedi yine kanepenin üzerinde!.. Bir hafta sonra daha da uza¤a b›rak›r, geri gelir; kedi yine evde!.. En sonunda al›r hayvan› gider, gider, gider... Akflam olmufltur. Evin telefonu çalar... Kad›n telefonu açar. Karfl›s›ndaki kocas›d›r. "Alo? Hayat›m kedi evde mi?" "Evde kocac›¤›m?" "Ça¤›r flunu telefona, bana yolu tarif etsin..." 127
BD A⁄USTOS 2010
UFAK TEFEK B‹LG‹LER
Yüzen otellerin en büyü¤ü
Derleyen: SEVCAN AKINCI
Çok yafla!
Dünyanın ilk aflk fliiri, ‹stanbul Arkeoloji Müzesinde sergileniyor. Dört bin yıllık çivi yazısı tablet 1889’da Ba¤dat’›n 150 km uza¤›ndaki Sümer kenti Nippur’da bulunmufltur.
Hapfl›r›ktan sonra ”çok yafla” demenin kökeni antik ça¤lara dayan›r. O dönemlerde soluk ve ruh özdefl tutulur, hapfl›r›kla ruhun bedenden f›rlad›¤›na inan›l›rd›. 7. Yüz Y›ldaki veba salg›n›nda Papa Gregorius’un ç›kartt›¤› karar hapfl›rana ”tanr› seni kutsas›n” denilmesini gerektiriyordu. Bu buyru¤un bu söylemin yay›lmas›nda etkili ol- ..................... du¤u söylenmektedir. Türkiye’de Güneflin yo¤unlu¤u yaklafl›k yaklafl›k1.4 g/cm3’- 1 milyon ton ka¤›t gereksiz dür. Yani, sudan yaz›flmalarda daha yo¤undur. kullan›l›yor.
............................
Dünyan›n ilk aflk fliiri
Afl›k olunca beynin kimyas› de¤iflir mi? Londra Üniversitesi Nörobiyoloji profesörü Semir Zeki, fonksiyonel MRI kullanarak yapt›¤› araflt›rmada, 17 kifliye önce sevdi¤i kiflinin, ard›ndan da arkadafllar›n›n foto¤raflar› göstererek, serebral kan ak›fllar›n› izledi. Araflt›rmada aflk›n, kiflilerdeki muhakeme yetene¤ini kaybettirdi¤i ve saplant›l› kiflilik bozuklu¤una neden oldu¤u ortaya ç›kt›. ’Aflk›n gözü kördür’ sözü de buradan geliyor. 128
Barkodlu ‹lk Ürün Üzerinde barkod bas›l› ilk ürün Wrigleys marka sak›zd›r.
Geçen 3500 y›l›n sadece 230 y›l› bar›fl içinde geçmifltir.
Sudaki Mucize Suyun üstten donma özelli¤i nedeniyle denizler buz tabakalar›na ra¤men her zaman için s›v› olarak kal›yor. Su "normal" davransayd›, dünya ölü bir gezegen olacakt›. Suyun neden "normal" davranmad›¤›, yani 4°C'ye kadar büzüfltükten sonra neden birdenbire genleflmeye bafllad›¤›, hiç kimsenin cevaplayamad›¤› bir soru.
Titanic’ten 5 kat daha büyük olan Oasis of the Seas 360 m uzunlu¤u, 47 m geniflli¤i ile dünyan›n en büyük yolcu gemisi. 6360 yolcu ve 2100 personel kapasitesine sahip gemide 16 ayr› güverte, al›flverifl merkezi, say›s›z bar ve restoran var. Yolculara olimpik yüzme havuzundan, terastaki parka kadar 12 kat aras›nda hizmet veriliyor.
Daha
Dünyan›n en genifl gövdeli Baobap a¤ac›
pahal›s› yok
Güney Afrika’n›n Tzaneen Kasabas›’nda bulunuyor. Yaklafl›k 6000 yafl›nda oldu¤u saptanan a¤ac›n çevresi 46.8 m’dir
Bir aç›k art›rmada bir ‹ngiliz asilzade, köpekler yard›m›yla bulunan1.2 kg’l›k beyaz truffle mantar›na 95 bin euro ödemifltir.
Bir gökyüzü rekortmeni ALBATROS Uçarken uyuyabilen; 3.5 metreyle en genifl kanat aç›kl›¤›na sahip albatros, kanat kemiklerini aç›k tutan kilit sistemi sayesinde haftalarca durmaks›z›n uçup binlerce km’lik yol katedebilir. 85 y›l yaflayabilen, en uzun ömürlü kufltur.
Beynimiz bedenimizdeki kan ve oksijenin %20’sini kullan›r. 129
YAfiAMDAN YANSIMALAR Nuray Bartoschek
Bizler çocuklara bir fleyler ö¤retmek için çabalarken san›r›m, bizim de onlardan ö¤renebilece¤imiz çok fley var.
Hani kimi günler, ne denli çabalarsan›z çabalay›n her fley ters gider ya, iflte öyle bir haftan›n ertesinde arkadafl›ma bir kahve içimi u¤ram›fl, ard› ard›na gelen sorunlardan sitem ediyordum.
B
da olan küçük k›z› Belce birden “Bana üç renk söyler misiniz Nuray teyze” deyince flafl›rd›m. Önce ev ödevi için benden yard›m isteyece¤i geldi akl›ma. Nedenini söyleyince flaflk›nl›¤›m bir kat daha artt›. Belce, benden yard›m iste¤inde bulunmuyor,
130
biraz bozuk oldu¤unu görünce birden akl›ma geldi. Belki, en sevdi¤iniz renklerden size bir ebru yaparsam bu sizin moralinizi biraz yükseltebilir diye düflündüm.” Bizler çocuklara bir fleyler ö¤retmek için çabalarken san›r›m, bizim de onlardan ö¤renebilece¤imiz çok fley var. Biz yetiflkinler, ço¤u zaman çocuklar›n yan›nda kendi sorunlar›m›zdan söz ederken, onlar›n kendi dünyalar›nda yaflad›klar›n›, bizim konufltuklar›m›zla ilgilenmediklerini düflünüyoruz.
Dikkat Çocuk Var!
iz sohbet ederken yan›m›z-
BD A⁄USTOS 2010
tam tersine bana yard›mc› olmaya çal›fl›yordu. Nas›l m›? Belce, ”San›r›m, biraz moraliniz bozuk Nuray teyze” diye bafllad› söze. ”Ben ebru kursuna bafllad›m ve çok güzel ebrular yap›yorum. fiimdi siz annemle konuflurken sizin moralinizin
b›n› yapm›yorlar. Çocuklar, yalan›n beyaz›, pembesi, mavisi mi olurmufl anlamakta zorlan›yorlar. Defalarca dile getirdi¤imiz “yalan söylemek kötü bir fleydir” sözümüze yürekten inand›klar› için bizim ö¤retti¤imiz do¤rular› bize uyguluyorlar. O tertemiz yüreklerinde ne kötülü¤e yer var, ne kine, nefrete, ne de öldürücü h›rslara. Öfkeleri de, k›rg›nl›klar› da çok k›sa sürüyor. Yetiflkinler gibi darg›nl›klar› günlerce, haftalarca, y›llarca sürdürmüyorlar. S›cak bir gülümseyifl, içten bir sar›lmayla tüm k›rg›nl›klar› unutuyorlar. Çocuklar para, pul h›rs›ndan uzak, fleker, çikolata, oyuncak gibi küçük fleylerle mutlu olabiliyorlar. Bir çocuk gülerken, kahkaha atarken endifleler-
Oysa, çocuklar dinlemenin ötesinde son derece ak›lc› yan›tlar› ile bizlere yafllar›ndan umulmayacak yaflam dersleri veriyorlar. Hasta ya da yaral› bir kedi, köpek gördü¤ünde yard›m etmek için çabalamayan bir çocuk görmedim. Küçük yaflta ki çocuklar, yere düflen bir yetiflkin bile olsa güçlerinin kald›rmaya yetmeyece¤ini düflünmeksizin ellerini uzat›yorlar yard›m için. Ellerindeki yiyeceklerinden bir ›s›r›k al›p, yanlar›ndaki arkadafllar›na, evcil hayvanlar›na da uzat›yorlar paylaflmak için. Konuklar›m›za, dostlar›m›za nezaketen söyledi¤imiz beyaz yalanlar› bir ç›rp›da ortaya dökerken, bizi ne denli zor durumda b›rakacaklar›n›n hesa131
BD A⁄USTOS 2010
BD A⁄USTOS 2010
den uzak, tüm benli¤iyle mutlulu¤u duyumsuyor. Küçük bir çocuk için pahal› giysiler de bir, pazardan al›nan ucuz giysilerde. Sahip olduklar›na fiyatlar› kadar de¤er biçmiyor küçük çocuklar. Onlar için etiketinde hangi flirketin ad›n›n yazd›¤›n›n, kaç para ödedi¤imizin hiçbir önemi yok. ‹lk tan›flt›klar› insanlara flekilsel yaklaflm›yorlar, karfl›lar›ndaki insan›n ne giydi¤i önemli de¤il onlar için. Çocuklar, kendilerini gerçekten sevenleri sözcüklere gerek olmaks›z›n bak›fllar›ndan, davran›fllar›ndan anl›yorlar.
Y
›llar önce k›z›m Lara henüz alt›
yafllar›ndayd›. Bir arkadafl›m onun yapt›¤› resme bakarken “Ama tafllar› mor boyam›fls›n Lara, mor tafl olmaz ki!” deyince Lara ”Neden?” diye sordu. Sonra da ”Ama resim bir sanat ve resimde her fley her renk olabilir bence.” dedi. Bu sözün üzerine art›k söylenecek söz yoktu. Çünkü bizler gerçekçili¤imizle düfllerden uzaklafl›rken, çocuklar hayal güçlerini s›n›rs›z kullanarak yarat›c›l›klar›n› ortaya ç›karabiliyorlar. Yetiflkinler giderek merak ve ö¤renme isteklerini yitirirken, çocuklar b›kmadan, usanmadan sorular soruyor, her fleyi ö¤renmeye çal›fl›yorlar. Baflar›l› her sanatç›n›n, bilim adam›132
n›n yarat›c›l›klar›n›, yeteneklerini s›n›rs›z kullanabilmeleri için içlerindeki çocukla bar›fl›k yaflad›klar›na inan›yorum. O çocuk, onlar›n ellerinden tutup, tüm s›n›rlar›n ötesine geçmelerine yard›mc› oluyor bence. Ama sonra ne oluyor? Çocuklar bak›yorlar ki, çevrelerindeki yetiflkinler tart›fl›yor, küsüyor, birbirleriyle uzun zaman konuflmuyor, görüflmüyorlar. “Yalan söylemek kötüdür” derken birbirlerinin gözünün içine bakarak yalan söylüyorlar. Herkese karfl› sayg›l›, dürüst olmalar› gerekti¤i ö¤ütlenirken, yetiflkinler birbirlerinin yüzlerine karfl› gülümseyip, kendilerine en yak›n görünen kiflilerin arkas›ndanolmad›k, kaba sözler söylüyorlar. Kendilerine ”Kavga etmek iyi de¤ildir” denilirken, televizyonlarda yetiflkinlerin birbirlerini hatta çoluk
çocuk demeden onlarca insan› nas›l ac›mas›zca öldürdüklerini izliyorlar. Okulda s›navlar bafllay›nca ilk kiflisel yar›fl bafll›yor. Bir yandan büyüklerin ”paylaflmak güzeldir, dayan›flma güzeldir” sözlerini dinlerken, öte yandan sistemin döngüsüne kap›l›p bir puanla arkadafl›n›n öne geçmesine engel olmak için bilgiyi bile paylaflmaktan kaç›n›r oluyorlar. Kafalar› kar›fl›yor çocuklar›n. Oyuncak bebekler markalaflmaya bafllad›kça, tafllar›n mor olmad›¤›n›, yalanlar›n beyaz›n›n zarars›z oldu¤unu söyleyenlerin say›s› ço¤ald›kça, çocuk yavafl yavafl yetiflkinlerin dünyas›na ad›m atmaya bafll›yor. Çocukluktan yetiflkinÇALIfiAN KASLAR Yafll› bir ö¤retmen, Fen Bilgisi dersinde kaslar› anlat›yordu. Bir araö¤rencilerden birine flu soruyu sordu: ”fiimdi ben boks yapsam hangi kaslar çal›fl›r?” Çocuk sakin sakin cevap verdi: ”‹zleyenlerin gülme kaslar› ö¤retmenim!”
li¤e geçifl dönemi say›lan ergenlikte yaflanan tüm s›k›nt›lar›n nedeni acaba yaln›zca de¤iflen hormonlar m› diye düflünmekten kendimi alam›yorum. Yoksa, yetiflkinlerin dünyas›na ad›m atmakla, çocuklu¤un düflsel sokaklar›ndan uzaklaflmalar›n›n getirdi¤i endifleler mi onlar› bu denli de¤ifltiren, gerginlefltiren? Belki de onlar› h›zla yetiflkinlerin dünyas›na çekmek yerine, yitirmekte oldu¤umuz de¤erleri, içtenli¤i, paylaflmay›, ç›kars›z sevgileri, yeniden düfller kurmay› bize an›msatmalar› için ellerimizden tutup zaman zaman bizi çocuklu¤umuzun sokaklar›nda dolaflt›rmalar›na izin vermeliyiz. Ya da her yana “Dikkat Çocuk Var” uyar›lar› yazmal›y›z ki, davran›fllar›m›zla, konuflmalar›m›zla onlara kötü örnek olmayal›m. Bizim çocuklardan ö¤renece¤imiz daha çoooook fley var. • nuraybartoschek@butundunya.com.tr
‹K‹NC‹ SORU Ö¤retmen, ö¤rencilere: ”Size sorular soraca¤›m. Birinci soruyu bilene ikinci soru sorulmayacak. fiimdi söyle bakal›m Ahmet; bir hindinin kaç tüyü vard›r?” ”9567 tane tüyü vard›r ö¤retmenim.” ”Nereden ö¤rendin bunu Ahmet?” ”Ö¤retmenim hani ikinci soru sorulmayacakt›.” 133
BD A⁄USTOS 2010
Gönderi: DO⁄AN ÖZGEZG‹N
2
6 1
9
Lider Kimdir?
9 1
7 6 2 4 8 4 5 2 8 6 3 4 2 8 5 1 7 3 5 9 6 1 3 9 5 8 Sudoku Yapamayanlar ‹çin
8
5
7
7 9 6 7 2
2 9 5 3 6 3
9
7
8 9 1 7 7
8 7 6 3
1 Sudokusuz Yapamayanlar ‹çin
134
G
azeteci; "Elbette, anlat öykü-
4 6
İngiliz gazeteci, Sina Dağı'nda karşılaştığı bir Bedevi'ye sorar: "Sence lider kimdir?" Bedevi, "Bir tanım yapmak yerine, bir öykü ile sorunuza cevap verebilir miyim?" der.
5
nü." diye yan›tlar. Bedevi anlat›r; "Benim gibi bir bedevi, devesinin üstünde güneflin alt›nda, çölde yol almaktad›r. Birden ufuk çizgisi karar›r. Sessizlik daha da yo¤unlafl›r sanki. Deneyimli bedevi, bu belirtilerin fliddetli bir kum f›rt›nas›n›n habercisi oldu¤unu hemen anlar. Deveden iner ve onu kumlara çakt¤g› bir kaz›¤a ba¤lar. Sonra küçük çad›r›n› alelacele kurup, içine girer ve kap› örtüsünü her ili¤inden dü¤ümler. Sonunda f›rt›na bulunduklar› bölgeye ulaflm›flt›r. Küçük çad›r havalanacakm›fl gibi sallanmakta, kum sa¤na¤› çad›r yüzeyine h›zla çarpmaktad›r. Her kum tanesinin, ok gibi bedenine sapland›¤› deve, dile gelir: 'Efendi, can›m çok ac›yor. Hiç olmazsa bafl›m› çad›ra sokmama izin verir misin?' der. D›flar›da olman›n zorlu¤unu iyi bilen Bedevi, devenin bu di-
le¤ini kabul eder ve 'Peki, bafl›n› çad›ra sokabilirsin.' diyerek, kap›y› ba¤layan dü¤ümleri boflalt›r. F›rt›na giderek fliddetlenir. Deve, sahibine tekrar yalvar›r; 'Efendi, derimin en ince yeri boynumdur ve flu an çok ac›yor. ‹zin ver, boynumu da çad›ra sokay›m.' Bedevi biraz ikirciklenmeyle, buna da 'Peki' der. F›rt›na, sürmektedir. Deve, daha da ac›kl› bir sesle yalvar›r; 'Efendi, ne olur, hörgücümü de çad›ra sokmama izin ver.' Bedevi bu son iste¤i de kerhen kabul eder. Ancak, hörgücün de içeri girmesiyle, küçücük çad›rda, art›k k›m›ldayacak yer kalmam›flt›r. Bu duruma, Bedevi'den önce, deve tepki gösterir; 'Efendi, bu çad›r ikimize dar geliyor. Sen d›flar› ç›k›p, bafl›n›n çaresine baksan.' 'Lider kimdir?' demifltiniz. Lider; devenin bafl›n› dahi, çad›ra sokmas›na izin vermeyen insand›r." • 135
BD A⁄USTOS 2010
Profesörün Oyunca¤›
‹NSANLAR YAfiADIKÇA Mehmet Ünver
Derleyen: NURAY BARTOSCHEK
1895
Y›l›n›n Kas›m ay›nda bir akflamüzeri, Alman profesör bütün asistanlar›n›n evlerine dönmelerini sab›rs›zl›kla bekliyordu. Herkes gidince de, saklad›¤› küçük siyah kutuyu ortaya ç›kard›. Kutunun içinde y›llarca önce bulunmufl bir fley vard›: Elektrik ak›m› geçirildi¤i zaman özel radrasyonlar oluflturan iki metal tabakl› bir vakum tüpü. Profesör, vakum tüpüne Röntgen ›fl›nlar›n› bulan duydu¤u ilgiden utanmasa Wilhelm Conrad Röntgen da, Würzburg üniversitesi (1845-1923) fizik profesörlerinden birinin oyuncakla oynamas› çok da ciddi bir fley say›lmazd›. Profesör perdeleri çekerek içeriyi simsiyah karartt›. Sonra dü¤meyi çevirerek tüpe yüksek bir ak›m gönderdi. O anda odada gözüne çarpan bir elektrik parlakl›¤› profesörü flafl›rtt›. Ifl›¤›n nereden geldi¤ini anlayamam›flt›. Perdeler s›ms›k› kapal›yd›. Kutuyu inceledi, kutuda en küçük bir çatlak yoktu. Ifl›nlar kapal› Röntgen’in ilk deneylerinbir kutunun d›fl›na ç›kamaz- den birini kar›s›n›n eli ile d›. Ama bunun tersini düyapm›flt› (1896) flünmekten baflka aç›klama 136
da bulam›yordu. Bu olaydan sonra profesör günlerce odaya kapand› ve oyunca¤› ile oynamaya devam etti. Gün geçtikçe flaflk›nl›¤› bir kat daha art›yordu. Sonunda bir gün elini kutunun önüne koydu ve tüpe ak›m verdi. Odan›n karfl› duvar›na befl küçük kemik görüntüsü yans›d›. Profesör oyunca¤›n›n insanl›k için ne denli önemli oldu¤unu anlad› ve çal›flmalar›na devam etti. 28 Aral›k 1895 günü çal›flmlar›n› yaparken ald›¤› notlar› Würzburg Fizik ve T›p Birli¤i üyeleri karfl›s›nda okudu. Bir ay içinde de yeni ›fl›nlar›n tüm dünyada araflt›rmalar›na baflland›. Profesör, cebirde bilinmeyeni simgeleyen ve k›sa olsun diye buldu¤u ›fl›nlara “X ›fl›n›” ad›n› verdi. Ço¤u bilimadam› bu buluflu modern fizi¤in bafllang›c› olarak kabul etti.. Kendisinin oyuncak sand›¤› bir fleyle oynayan Alman profesörü Wilhelm Röntgen, modern t›bb›n en önemli araçlar›ndan birini iflte böyle bulmufltu. •
Panay›r Gülleri Cinselli¤e aç Anadolu erkeklerinin baz› uyan›k madrabazlar taraf›ndan nas›l sömürüldü¤üne daha çocuk denecek yafltayken flahit olmufl ve bunu bir sonraki yaz›mda sizlerle paylaflma sözü vermifltim. ‹flte o gün geldi: Anadolu’nun büyük kentlerden uzak, ücra yerleflimlerinde yaflayan erkekleri bu yönde sömürmenin en verimli yollar›ndan biri; ‘kasaba panay›rlar›yd›’. Y›llar önce ailemizin bir memuriyet görevi nedeniyle atand›¤› kasabada düzenlenen panay›rda do¤duklar›ndan bu yana kendi küçücük dünyalar›yla s›n›rl› kalm›fl o saf insanlar› nas›l kand›rd›klar›n› gördü¤ümüzde hayretler içinde kalm›flt›k. 137
BD A⁄USTOS 2010
BD A⁄USTOS 2010
K
asaba halk›n›n kendilerini ak›l
almaz madrabazl›klarla sömüren bu panay›rlar› dört gözle beklemelerinin nedeni; o birkaç gün boyunca her bak›mdan k›s›tlanmaktan yorgun düflmüfl benliklerini biraz olsun tatmin edebilme f›rsat› bulmalar›yd› san›r›m. En az›ndan uzun süredir iç dünyalar›nda hapsettikleri özlemlerini giderebiliyorlard›. Kad›nlar, aylard›r olmad›klar› kadar fl›k görünüp, düflman çatlatmak, genç k›zlar k›p›r k›p›r yüreklerini hoplatacak yak›fl›kl› bir k›smet bulmak,
Erkekler birbirinden ilginç say›s›z gösterilerin sunuldu¤u onlarca çad›r aras›nda sadece bir tanesiyle ilgiliydiler.
138
çocuklar rengârenk panay›r çad›rlar› ve sal›ncaklar aras›nda kofluflturmak için dört gözle bekliyorlard› kasaba panay›r›n›. Peki, ya erkekler? ‹flte burada dural›m. Erkekler birbirinden ilginç say›s›z gösterilerin sunuldu¤u onlarca çad›r aras›nda sadece bir tanesiyle ilgiliydiler. O da; içinde c›sc›b›l kad›nlar›n göbek att›¤›, ancak gazetelerden tan›d›klar› flöhretli y›ld›zlar›n gö¤üslerini, bacaklar›n› gösterdikleri iddia edilen o meflhur çad›rd›. Yetiflkin a¤abeylerin içinde yaflad›klar› deneyimleri birbirlerine balland›ra balland›ra anlatt›klar› o ad› kötüye ç›km›fl çad›ra bir seferinde kardeflimle konuk olup, zavall› adamca¤›zlar›n bir kad›n bedenine olan açl›klar›n›n nas›l sömürüldü¤üne kendi
gözlerimizle tan›k olmufltuk. Nas›l m›yd›? Anlatay›m:
C
ad› kazan›na benzeyen
panay›r alan›nda, içinde ç›plak hatunlar›n oldu¤u söylenen çad›r› bulmam›z hiç de zor olmam›flt›. Çünkü kasaban›n neredeyse tüm erkekleri önünde toplanm›fl, itifl kak›fl içeri girmeye çal›fl›yorlard›. ‹lk gözümüze çarpansa, çad›r›n önünde darac›k flortlar giymifl ve afl›r› makyaj yapm›fl birkaç geçkin bayan›n ellerinde darbukalar, defler oldu¤u halde çal›p oynamalar›yd›. Ç›¤›rtkan›n ba¤›rt›lar›ysa tüm panay›r alan›n› inletiyordu: - Gel vatandafl gelllll.. Büyük fedakarl›klarla aya¤›n›za getirdi¤imiz ülkemizin gözbebe¤i, meflhur han›m sanatç›lar içerideee... Güzelli¤i ve k›vrak danslar›yla ‹stanbul gazinolar›n› kas›p kavuran meflhur dansöz Gül…, Sinemam›z›n taçs›z kraliçesi Tür….., müthifl seksapeli ve bafltan ç›kart›c› cilveleriyle meflhur flantöz Ser…. çad›r›m›zda sizleri bekliyorrrr. Ayr›ca içeride bir de¤il, iki, üç de¤il, dört de¤il, tam sekiz tane birbirinden güzel c›b›l hatun var. Görmeyen piflman olurrr... fiafl›r›p kalm›flt›k. Bahsetti¤i han›mlar Türkiye’nin en meflhur sanatç›lar›yd›. Memleketin en zengin, en yak›fl›kl› erkekleri onlar›n peflindeydi. Gazeteler 盤›rtkan›n çad›rda bizleri bekledi¤ini iddia etti¤i o meflhur, cilveli flantözün daha iki gün önce uzun süreli bir gazino çal›flmas› için Lübnan’a gitti¤ini yazm›flt›. Hatta havaalan›nda uça¤a binerken resimleri bile yay›nlan-
fiafl›r›p kalm›flt›k. Bahsetti¤i han›mlar Türkiye’nin en ünlü sanatç›lar›yd›. Memleketin en zengin, en yak›fl›kl› erkekleri onlar›n peflindeydi. m›flt›. Ayr›ca bir haftal›k dergi, az sonra çad›rda göbek ataca¤› anons edilen meflhur dansözün uzun süredir gazinolar›nda çal›flt›¤› Beyrut’tan dünyal›¤›n› yaparak, döndü¤ünü bildirmiflti okurlar›na: “Dansöz Gül.. Beyrut’ta küpünü doldurup vatana döndü” ‹yi de, hemen her gün gazetelere konu olan, bütün memleketin tan›d›¤› bunca meflhur sanatç›n›n bir kasaba panay›r›nda, o salafl çad›rda ne ifli vard›? Ayr›ca yediden yetmifle herkesin tapt›¤› ünlü film y›ld›z› Tür… ‘›n, ‹stanbul’daki saray yavrusu evini b›rak›p bu ücra kasabaya gelmesi için bir nedeni 139
BD A⁄USTOS 2010
BD A⁄USTOS 2010
var m›yd›? Deli miydi bu kad›n? Bir bak›fl› u¤runa can›n› verecek erkekler peflindeyken panay›r çad›rlar›nda ne ar›yordu?
Ö
te yandan giflenin önünde y›¤›-
lm›fl olan erkekler paralar› bast›r›p içeri girmek için can at›yorlard›. Meraktan ölüyorduk. Yafl›m›z küçük oldu¤u halde talep edilen paran›n iki kat›n› ödeyip biz de içeri girdik. Bundan sonra gördüklerimiz ak›l al›r gibi de¤ildi: Önce üzerinde bir naylon külot ve sutyen olan bal›ketli bir han›m çad›r›n tam ortas›nda kurulmufl olan sahneye ç›kt›. Cilveli hareketlerle kendisine yiyecekmifl gibi bakan seyircilere seslendi: “Heyyyy milleettt. Külodumu ç›ka140
ray›m m››››››?” Çad›r y›k›lacak gibi oldu. Kim istemezdi ki? Yar› ç›plak han›m istedi¤i etkiyi yaratm›fl olman›n güveniyle bu kez daha bir coflkulu hayk›rd›: “Pamuk eller cebeee. Herkes sahneye birer teklik ats›nn. Yoksa ç›karmamm” Say›s›z metal para havada uçuflup, sahneye düfltü. Beklenen an gelmiflti. Bizim han›m külotunu ç›kartmaya haz›rland›. Çad›rda inan›lmaz bir u¤ultu vard›. Sanatç› han›m! ç›lg›na dönmüfl erkekleri daha fazla bekletmeden külotunu ç›kard›. Ne yaz›k ki alt›nda daha küçük baflka bir külot vard›. “Bunu da ç›karay›m m››››?” Çad›r yine y›k›lacak gibi oldu. C›b›l han›m yine ayn› talebi tekrarlad›: “Birer teklik daha at›n bakal›m” Bu durum defalarca tekrarland›. Ç›kart›lan külotun alt›nda her seferinde bir baflkas›n›n oldu¤u görüldü. Epeyce para toplayan han›m ten renkli bir bikiniyle kald›¤›nda program›na son verip sahneyi terk etti. Homurdanan erkekleri teselli etmekse sunucuya düflmüfltü: “Size ç›r›lç›plak kalaca¤›m demedi ki. ‘Külotumu ç›karay›m m›?’ dedi. Bal gibi de ç›kard› iflte” Hayal k›r›kl›¤›na u¤rayan kasaba erkeklerini bu kez yerinden hoplatan baflka bir anons ortal›¤› ç›nlatmaya bafllam›flt›: “Bafltan ç›kar›c› seksapeli, k›vrak danslar›yla ülkemizin medar-› iftihar›, flöhretli dansöz: Gülllll……”
D
uydu¤umuza inanam›yorduk. Gerçekten de o mu ç›k›p, göbek atacakt› bize? Derken bir perde aç›ld› ve dergide Beyrut’tan küpünü doldurup döndü¤ü yaz›lan meflhur dansöz göründü. O daha sahneye ulaflmadan ömürleri bu küçük kasabada geçmifl, hayatlar› boyunca gerçek bir sanatç› görememifl, ç›plak bir kad›n bedenine olan özlemleriniyse ancak böyle panay›r çad›rlar›nda giderebilen erkekler aya¤a f›rlam›fllard›. Dansözümüz onlar›n ç›lg›n tezahürat› alt›nda zillerini fl›k›rdatarak oymamaya bafllad›. Oynarken seyircilerin oturdu¤u tahta s›ralar› dolafl›yor, külotuna, sutyenine k⤛t paralar tak›l›yordu. Bir ara bizim oturdu¤umuz s›raya da yaklaflt›. Yak›ndan bakt›¤›m›zda onun meflhur dansöz Gül…. filan olmad›¤›n›, yüzü ona epeyce benzeyen baflka bir k›z›n makyaj ve saç biçimiyle de onu taklit ederek kendisini o imifl gibi millete yutturdu¤unu anlad›k. ‹flin kötüsü; senede en fazla iki kez gazete okuyan, gerçek meflhur dansöz Gül….’ hakk›nda sadece kulaktan dolma bilgiye sahip olan erkekler bu numaray› yutmufllard›. Ceplerindeki üç, befl kurufl paray› külotuna, sutyenine takmak için birbirlerini çi¤niyorlar, arada ç›plak tenine, pullar, payetlerle süslü o sutyenin alt›ndaki gö¤üslerine dokunmaya çal›fl›yorlard›. Durum trajikomik bir hal alm›flt›. Dansözün hemen ard›ndan büyük tantanalarla anons edilen ‹stanbul gazinolar›n› kas›p kavuran güzeller güzeli flantöz Ser… uzun bacaklar›n› alabil-
fiafl›r›p kalm›flt›k. Bahsetti¤i han›mlar Türkiye’nin en ünlü sanatç›lar›yd›. Memleketin en zengin, en yak›fl›kl› erkekleri onlar›n peflindeydi.
di¤ine gösteren minicik bir etekle ç›km›flt› sahneye. San›r›m söylememe gerek yoktur. O da fizi¤i gerçek flantöz Ser…’i and›ran, giyimi, kuflam› ve makyaj›yla ona epeyce benzetilen bir baflka k›zd›. Ve çad›r› dolduran kasaba erkekleri onun da ünü Ortado¤u’ya taflm›fl gerçek flantöz Ser.. oldu¤una inanm›fllard›. Tahta s›ralar›n üstüne ç›k›p söyledi¤i flark›lara efllik ediyorlar, onunla birlikte f›k›r fk›r oynuyorlard›.
N
e kadar da mutluydular. ‹flte nice zamand›r bekledikleri gün gelmifl, rüyalar›n› süsleyen y›ld›zlarla ayn› havay› soluyorlar, hatta onlara dokunabiliyorlard›. Bundan öte daha ne 141
BD A⁄USTOS 2010
isteyeceklerdi ki? Ve çad›rdaki herkesin nefesini tutarak bekledi¤i an gelmiflti. Yediden yetmifle bütün ülke nüfusunun tapt›¤›, u¤runa sinemac›lar›n birbirine girdi¤i, bir kez yak›ndan görebilmek için insanlar›n kap›s›nda yatt›¤› taçs›z kraliçemiz, sultan›m›z Tür… sahne alacakt›. Çad›r› dolduranlar›n yürek çarp›nt›lar› duyuluyordu adeta. Derken ›fl›klar karart›ld› ve flallarla, tüylerle süslenmifl, par›l par›l bir tuvalet giymifl olarak sineman›n sultan› sahneye ç›kt›. fiatafatl› tuvaletini zenginlefltiren renkli tüyler ve flallar o denli abart›lm›flt› ki, kad›nca¤›z›n yüzü görülmüyordu. Salon alk›fllarla inlerken program›na o günlerin en sevilen flark›s› ‘Buruk Ac›’y› söyleyerek bafllad›.
Çad›r› dolduranlar›n yürek çarp›nt›lar› duyuluyordu adeta. Derken ›fl›klar karart›ld› ve flallarla, tüylerle süslenmifl, par›l par›l bir tuvalet giymifl olarak sineman›n sultan› sahneye ç›kt›. Kardeflim de ben de o güzide sanatç›m›z›n hayran›yd›k. ‹stanbul’daki muhitimizin yazl›k sinemas›nda say›s›z filmini izlemifltik. O hepimiz için ulafl›lmaz, uzak bir y›ld›zd›. Evinden hemen hiç ç›kmaz, halk aras›nda pek görülmezdi. Peki flimdi bu çad›r›n içinde….? Yoksa o da? Evet: Düpedüz doland›r›lm›flt›k. Bin bir türlü pullar, payetler, tüller, 142
GÖZLE GÖNÜL ARASI
flallarla süslü tuvaletin alt›nda zorlukla görünen kad›n o eriflilmez sanatç›n›n bir benzerinden baflkas› de¤ildi. Üstelik bu benzer hayli sarhofltu. Tahta s›ralar aras›nda yalpalayarak yürüyor, flark› söylerken dili dolafl›yordu. Bu durum sevinçten adeta ç›ld›rmak üzere olan seyircinin umurunda bile de¤ildi. Türk sinemas›n›n koskoca sultan› ayaklar›na kadar gelmiflti. Bundan öte mutluluk olabilir miydi?
K
Mehmet Uhri
Gökkufla¤›n› kovalamak
onuyu fazla uzatmak istemi-
yorum. Sadece sahte ‘sultan›n’ o gün gaza gelmifl erkek seyircileri iyice k›flk›rt›p, sigara paketlerini, çakmaklar›n›, taraklar›n› sahneye atmalar›n› istedi¤ini, adamlar›n sahneye savurdu¤u bu eflyalar› gö¤üslerine, kalçalar›na sürüp onlara geri att›¤›n› söylemekle yetineyim. Program bitip, çad›r› terk ederlerken hepsi de ne unutulmaz bir gün yaflad›klar›n›, koskoca sultan›n gö¤üslerine sürüp geri att›¤› tara¤›n› ya da çakma¤›n› ömür boyu pamuklara sar›p, bohçalarda saklayaca¤›n› söyleyenler vard›. • mehmetunver@butundunya.com.tr
Unutkanl›k! Adam doktoruna yak›n›yordu: -Doktor Bey bende unutkanl›k bafllad›. Doktor sormufl: -Ne zamandan beri ? Adam bofl gözlerle bakm›fl; -Ne, ne zamandan beri doktor bey?..
‹leri yafl›n getirdi¤i kronik hastal›klar› nedeniyle k›sa süre önce hayat›n› kaybeden han›m hastam›z›n o¤lu ve gelini randevu isteyip gelince do¤rusu iyi bir görüflme olmas›n› beklememifltik. asta kay›plar›ndan sonra
H
ailelerin serzenifllere al›flk›nd›k. Ancak hasta yak›nlar›n›n kafas›nda sa¤l›k hizmetinden kaynaklanabilecek ihmal olas›l›klar› ve bu alanda artan hukuki bask›lar hepimizi daha ürkek yapm›flt›. Gelenler ise anneleri için yapt›klar›m›za teflekkür etmek, ölen anneleri ve y›llar önce yitirdikleri babalar› için hastanede adlar›na birer hasta odas› tefrifl etmek istiyorlard›. Yo¤un çal›flan hastanelerde t›bbi cihaz ve malzeme gereksinimi hiç bitmedi¤i için hasta odalar›n›n bak›m› ve
tefrifli genellikle ertelenir, odalar zamanla daha bak›ms›z hale bürünürdü. Bu durumu gören hasta ve hasta yak›nlar›ndan oda tefrifl etme teklifinin gelmesine do¤rusu gerçekten gereksinimimiz vard›. Yap›lan protokol ile k›sa sürede iki hasta odam›z tabandan tavana yenilenip donat›ld›. Ölen annelerinin son dönemlerinde evinde kulland›¤› özel hasta yata¤› ve di¤er t›bbi malzemeyi de servise hibe ettiler. Tefriflat›n bitmesine yak›n bir sabah hastam›z›n o¤lu heyecanla annesinin evinden kalan eflyalar› verecek ço143
BD A⁄USTOS 2010
BD A⁄USTOS 2010
cuk bak›mevi buldu¤u için sevinçli oldu¤unu anlatt›. Odamdaki kitapl›¤› eliyle iflaret edip “evde babamdan kalma birkaç koli kitap var. Gidip bir bakal›m. ‹lginizi çekerse onlar› da size b›rakmak istiyorum. Kitaba hay›r diyecek birine benzemiyorsunuz” dedi.
Annem bana k›rg›nd›. Onun bulup be¤endi¤i han›mla yapt›¤›m evlili¤i sürdürememifl, ayr›lm›flt›m. Kabahati bana bulmufltu. O gün izin al›p birlikte rahmetlinin flehrin biraz d›fl›ndaki iki katl› müstakil evine do¤ru yola ç›kt›k. Yol boyunca annesinin hiçbir eflyas›n›n at›lmamas›n› gereksinimi olan birilerini bulup verilmesini vasiyet etti¤inden söz etti. Hastal›¤› s›ras›nda rahmetlinin yan›nda pek görmedi¤imi söyleyince aralar›n›n biraz k›rg›n k›rg›nl›k oldu¤unu anlatt›. ”Annem bana k›rg›nd›. Onun bu144
lup be¤endi¤i han›mla yapt›¤›m evlili¤i sürdürememifl, ayr›lm›flt›m. Kabahati bana bulmufltu. San›r›m evlili¤e haz›r de¤ildim. Evlili¤i annemin otoriterli¤inden kaç›fl gibi alg›lam›fl ancak yine onun gibi otoriter birine tutulmufltum. Yürümedi¤ini anlay›nca kaçt›m. Sadece kaçt›m. Annem bunu kabullenemedi. K›rg›n ayr›ld›k diyebilirim.” ”Annenize pek benzemiyorsunuz anlafl›lan?” ”Annem ve babam yokluk y›llar›n›n çocuklar›ym›fl. Yoklukta yetifltikleri için elinde olan›n k›ymetini çok iyi bilirlerdi. Kuru ekmek parças›n› dahi at›lmazd› evimizde. Islat›p kufllara yem yap›l›rd›. Beni ise yoklu¤u bilmemekle suçlard› hep. Varl›k içinde büyüdü¤üm için annem elimdekinin k›ymetini bilmedi¤imi, gözümün hep elimde olmayanda oldu¤unu düflünürdü. Eh haks›z da say›lmazd›. Eliyle yolun ilerisinde ya¤an ya¤murun ard›ndan oluflan gökkufla¤›n› gösterip rahmetli babas› ile gökkufla¤›n›n di¤er ucunu da görüp bulana kadar yer de¤ifltirdi¤i çocukluk y›llar›ndan, gökkufla¤› kovalamaktan yorgun düflen rahmetli babas›ndan söz etti. Eve vard›¤›m›zda ya¤mur dinmifl, ortal›k sessizli¤e bürünmüfltü. Aylarca kapal› kalm›fl olmas›n›n etkisiyle ev tozlanm›fl, baz› eflyalar ise gönderilmiflti. Evin giriflinde portmantonun üzerinde krem rengi tozlanm›fl bir flapka ask›da ise yeflil tafllar› olan tespih gözüme çarpm›flt›. Kitap kolilerine h›zl›ca göz at›p
birlikte arabaya yükledik. Tekrar teflekkür ettim. Ç›kmadan portmantoyu iflaret edip flapkan›n kime ait oldu¤unu sordum. Dönüp flapkaya uzand› sonra vazgeçti. Bir süre flapkaya bakt›.” ”Rahmetli babam›n flapkas›yd›. 8 y›l önce yitirdik. Annem onun yoklu¤una al›flamad›. Bu flapka ölümünden sonra da hep oradayd›. Annem kimseye elletmezdi. Sanki babam bir yere kadar gitmifl de flapkas›n› yan›na almam›fl bir gün gelip alacak diye düflünürdü san›r›m. fiimdi bile elim gitmedi. Alt›nda as›l› duran doksan dokuzluk tespih ise annemindir. Gördü¤ün gibi hâlâ biraradalar. Dönüfl yolunda ya¤mur h›zlanm›flt›. Kederlenmifl görünüyordu. Tüm yaflad›klar›na karfl›n yine evlenmifl olmas›n›n baflar› oldu¤unu söyleyip ilgisini baflka yere çekmeye çal›flt›m. Han›m›ndan söz edince yüzü ayd›nland›. ”Eflim ve ben bir hastane köflesinde tan›flt›k. Babam›n hastal›¤› s›ras›nda hastanede yan›nda kal›yordum. Onun da annesiydi hasta olan. Yeni boflanm›fl her fleyden, baflta kendimden nefret etti¤im s›rada karfl›ma ç›kt›. ‹kimiz de hastalar›m›z için ç›rp›n›yor sa¤a sola koflturuyorduk. O zaman anlamam›flt›m, o benden beter yaln›zm›fl. Hayattaki tek varl›¤› annesiydi. Önce babam› k›sa bir süre sonra o da annesini yitirdi. Birbirimizi teselli etmeyi sürdürdük. Benden daha çok sevgiye ilgiye gereksinimi varken o beni teselli etmeye çal›fl›yordu. ‹flte öyle ba¤land›k birbirimize.” Bir süre susup ya¤an ya¤mura ve yola bakt›.
“Me¤er insan kendinden nefret ederken baflka birini sevip ba¤lanabiliyormufl. O ö¤retti bana bunu. San›r›m her fley bir kap›n›n aç›l›p di¤erinin kapanmas› ile ilgili” dedi. ”Eflinizi çok seviyorsunuz ve bu size büyük güven veriyor sanki. Yan›l›yor muyum? ”Ne diyorsunuz? Babam› kaybedince hastane arkadafll›¤›m›z›n bitece¤inden korkup söylemedim. Babam›n ölümünden sonra bile onu görebilmek için belli etmeden hastaneye gelip gitmeyi sürdürdüm. Oyunumu anlay›nca niyetler çözüldü. Bana kalsa belki hiç aç›lamayacakt›m.
Me¤er insan kendinden nefret ederken baflka birini sevip ba¤lanabiliyormufl. O ö¤retti bana bunu. O günden beri gökkufla¤›n› kovalamay› b›rakt›m elimdeki ile idare etmeyi ö¤rendim. Geç olsa da annemi flimdi daha iyi anl›yorum Yine de biraz k›rg›n ayr›ld›k.” 145
MEMLEKET ÖZLEM‹
Hastaneye döndü¤ümde kitap kolilerini birlikte odama ç›kard›k. Birkaç gün sonra kolilerdeki kitaplar› yerlefltirirken aralar›ndan sararm›fl kapal› bir zarf ç›kt›. Üzerinde vasiyetimdir diye yazd›¤›n› görüp hastam›z›n o¤lunu arad›m. Zarf› birlikte açt›k. Daktilo ka¤›d›na el yaz›s› ile yaz›lm›flt›. Alt›nda babas›n›n imzas› bulunan iki sözcüklük vasiyette “hoflgörülü olun” yaz›yordu... •
‹lyas Halil
mehmetuhri@butundunya.com.tr
3
SOKRATES’‹N
’LÜ TEST‹
Sokrates bir gün tan›d›¤›na rastlad› ve adam ona “Arkadafl›nla ilgili ne duydu¤umu biliyor musun?” dedi. “Bir dakika bekle” diye yan›t verdi Sokrates. “Bana birfley söylemeden önce küçük bir test yapmak istiyorum. Buna ‘Üçlü Test’ deniyor.” fiimdi, birinci test ”gerçeklik”: Bana birazdan söyleyece¤in fleyin tam anlam›yla gerçek oldu¤undan emin misin?” “Hay›r” dedi adam. “Asl›nda bunu yaln›zca duydum ve...” “Tamam” dedi Sokrates. “Öyleyse, sen bunun gerçekten do¤ru olup olmad›¤›n› bilmiyorsun. fiimdi ikinci test ”iyilik”... Arkadafl›m hakk›nda bana söylemek üzere oldu¤un fley iyi birfley mi?” “Hay›r, tam tersi...” “Öyleyse” diye devam etti Sokrates, “Onun hakk›nda bana kötü bir fley söylemek istiyorsun ve bunun do¤ru oldu¤undan emin de¤ilsin. Geriye bir test daha kald›. ”Yararl›l›k testi”. Arkadafl›m hakk›nda söyleyece¤in fley benim iflime yarar m›?” “Hay›r, pek de¤il.” “‹yi” diye tamamlad› Sokrates. “E¤er, bana söyleyece¤in fley do¤ru, iyi ve ifle yarar de¤ilse bana niye söyleyesin ki?” 146
KIYIDA B‹R GÜN Uyand›m. Çeflme alt›nda kalm›fl ibrik. Taflm›fl. Urbalar›ma s›¤m›yorum. Isl›k çald›¤›m yol bitmifl. Is›rd›¤›m ekme¤in k›r›nt›lar› a¤z›m›n ucunda. Çocuk gitmifl. Çocuklu¤um yitmifl.
Dün aynada gördü¤üm de¤ildim. ‹nat ettim. K›rdan ot kokular›n›, yaz çiçek renklerini, k›y›dan mart›lar› cebimde tafl›yacakt›m. Ö¤renmeden büyümeyecek. Bodur kekeme kalmak istiyordum. Günlerim bu minval ile gelmifl, ak sakala kadar, mart›n›n denize tutkunlu¤u, a¤z›mda elmal› fleker olsun istiyordum. Lütfen Tanr›m. Sayg› de¤er efendim. Demifltim flaflk›nl›¤›m hep yüzümde. Çocuk olman›n tiryakisi idim. * Düfllerim orada burada duydu¤um masallardan kal›nt›lar. Baz› günler aç›k denizlerde korsan. Barbaros Reis’in gemisinde tayfa. Bazen Ali Baba ma-
¤aralar›nda gizlenen atl› bir harami. San›nca seviniyordum. * Sa¤anak üstü bahçe. Portakal yapra¤›nda. Su damlas›. Büyüledi beni. Bilmedi¤im renkler günefl ›fl›¤›nda. Bir hüzmesi ile bahçemi boyad›m. O günler zaman Akdeniz kokuyordu. Hep mavi, tüm mart›. Do¤u cömert. Daha büyük günefl as›yordu pencereme. Her sabah. Ocak’ta sar› limon. Temmuz’da dut dal ard›nda. Lofl bir serinlik olurdu. Günefl. Kals›n dedim. Dursun lütfen. Sevinmenin kolay oldu¤u günlerin gitmesini istemiyordum. * 147
BD A⁄USTOS 2010 BD A⁄USTOS 2010
Çocuk dedim, hep çocuk kal. Renkler sesler sana dost. Sabah günefli elinde fanus. Görevin Nisan dallar›nda tomuru bir çocu¤un, Nisan renklerine boyamak. Sabah sabah. A¤açlara t›rmand›m. Boya f›rças› elimde, bahara haz›rl›k yeni renkler sürüyorum bahçeye. Kufllardan böceklerden ses. Kepçe kulaklar›mda. * Bir yaz ö¤le s›ca¤›nda bahçede armut alt›nda çocuk. Seslerin renklerin bitti¤i gündü. Komflu k›z›n sesinde kanaryalar ötüfltü. Saç›nda yüzünde renkler ebem kufla¤›nan. Dili baflka idi o gün. Gel diyor. A¤z›n› açmadan. Urbalar›n alt›nda bir el. Beni ça¤›r›yordu. Yine çocuk korkuyorduk. Bilmedi¤imiz bir fleyi hem görmek, dokunmak istiyor, hem korkuyorduk. * Yürüyecek yolum uzam›fl önümde. Heyecan flimdi baflka. Kalp çarpmas›. Koflacak bir neden bulmufltum. Ayaklar›n bu yolu yürüyecek mi dedi sesim. Bu güne dek nereye gitti¤ini bilmeden kofltun. Arad›¤›n baflka flimdi. Haberin olsun. Acaba dedim. Neden? dedim. Kimdim? Sorum biber a¤z›mda, kula¤›mda. Sahi kimsin dedim? * Sen ara. Sen bul dedi. Bir ses. Kalkt›m. Etraf›ma bakt›m. Yer yar›lm›fl üstünde duracak toprak yer yok olmufltu. Rüzgar geçti. Rüzgar dost dedim. Bana yol göster ben nire gidem? Yol çok dedi Esen. Gidece¤in yeri bilmeden neden yola ç›kt›n? Nas›l bilem? Nas›l seçem? Güzellik ara. Susad›¤›n gün ya¤148
mur ya¤arsa susuzlu¤u giderdi¤in gibi. * Günefl çiçek içinde. Neden sevinirsin. Neden Yüzün güleç Betinur? Ifl›k veriyorum dedi. * Ses seda otlar›n içinden. Okul sanki. Goncalar aç›yor. Tomurcuklar renk ar›yor. Gelincikler kofluyor, ba¤›r›yordu. Merhaba dedi yine rüzgar. Ayak buldun anlafl›lan? ‹ster suda. Belki semada bulut aras›nda. Kendini buluncaya kadar. Yürü. * Yeni bahçene hofl geldin. dedi Yeflil ot. Kendine dost ol. Bilmedi¤in can› hofl karfl›la aziz dost. Ne sevece¤ini bilirsin. Gözün güzelli¤e al›fl›rsa. * Dün a¤ac›n alt›nda. ‹lk sorunla var oldun. ‹lk nab›z yüre¤inde. Kendini seçtin demek. Umar›m ki anlataca¤›n fleyler hep kendi gözlerinden izlenimler olur. * Gözün ayd›n. Baban sensin. Sana ana. Yine sen. Pencereden bakan sen. Gördü¤ün sen. * K›y› Akdeniz. Kumsal boyu çak›l taze s›cak ekmek. Gün, çocuk boyamas›. Sahil mavi, ak köpük kar›fl›m›. Mart›lar üstümde bafl›mda. Birfleyler m›r›ldan›yordu. Sen ne ifl tutars›n dedi biri. Sustum. Sizi anlatmak iflim diyecektim. Ne gere¤i var demesinden korktum. Mart›lar› k›y›da hangi mart›ya anlatabilirdim. •
A⁄USTOS AYI ÇÖZÜMLER SAYFASI “Sudokunun Yan›tlar›”
2 6 9 1 7 4 3 8 5
1 5 8 9 6 3 7 4 2
3 4 7 8 5 2 9 6 1
7 9 5 4 1 8 2 3 6
8 2 6 7 3 9 5 1 4
4 1 3 6 2 5 8 9 7
9 8 2 5 4 1 6 7 3
5 7 1 3 8 6 4 2 9
Satranç Çözümleri
6 3 4 2 9 7 1 5 8
Sudoku yapamayanlar için
8 4 2 9 1 6 3 5 7
1 5 9 7 2 3 8 6 4
3 7 6 8 5 4 9 1 2
5 3 1 2 8 9 4 7 6
6 8 7 1 4 5 2 9 3
9 2 4 6 3 7 5 8 1
2 9 5 4 6 1 7 3 8
4 1 3 5 7 8 6 2 9
PROBLEM: M.Lipton, 1968 2 # 1.Vg3
(Tehdit: 2.Ve5+#) 1…Kd6 2.Ac5+# , 1…Kd5 2.exd5+#, 1…Ff5+ 2.exf5+#, 1…Fd6 2.Ad4+# OYUN SONU: Botvinnik, 1956 Beyaz Kazan›r? 1.e5 fxe5 2. fxe5 fie7 3.e6 Ka4 4.g5! hxg5 5.Kd7+ fif8 6. Kf7+ fig8 7.fig6 g5 8.h6! (9.h7+ ve 10.Kf8+# tehdidi.) 8…gxh7 9.e7 Ka8 10.Kf6 Ke8 11. Kd6 1-0 ( 12.Kd8 her fleyi bitirir.) Kareler ve Rakamlar 505 311
203 = 708 103 = 208
770 390
320 = 450 160 = 230
816
100 = 916
380
160 = 220
‹lk dersimiz Türkçe
7 6 8 3 9 2 1 4 5
1-(d) 2-(d) 3-(a) 4-(b) 5-(c) 6-(b)- 7-(c) 8-(a) 9-(b) 10-(b) 11-(a) 12-(d) 13-(b) 14-(c) 15-(a)
Mant›k Bilmecesi Ad›
Yak›nl›¤›
Geldi¤i fiehir
Tan›m›
Aliye Cemil Erkan Murat Leman
Kemal’in Komflusu Ayfle’nin Babas› Kemal’in Kuzeni Ayfle’nin Amcas› Ayfle’nin Halas›
Bal›kesir Edremit Kocaeli Eskiflehir Bolu
Gri fiapka fiiflman Spor Ceket Mavi Göz Siyah fiapka
Sudokusuz yapamayanlar için “Bilginizi Denetleyin”
1-(a) ‹talya
10-(b) Sarangi
2-(b) Santi (c)
11-(d) Samuel Goldwyn 12-(a) Mesa
3-(c) Sapmac› 4-(d) Denizli ve Yozgat 5-(d) Santiago 6-(c) Yahudiler 7-(b) Hazinedar Ustas› 8-(a) 9,5 9-(b) Hidroelektrik
13-(d) Santur 14-(c) Yol 15-(b) Saray francalas› 16-(a) Johann Strauss 17-(d) ‹ttihat ve Terakki üyesi 18-(a) Sapan
ilyashalil@butundunya.com.tr 149
BD A⁄USTOS 2010 BD A⁄USTOS 2010
YARININ BÜYÜKLER‹ Gönderi adresi: Sedef Cad. 2446 Ada, 1. Parsel, A Blok, Kat: 3, Da: 16, Ataflehir, 34750 ‹stanbul e-posta: butundunya@butundunya.com.tr (e-posta ile gönderece¤iniz fotograflar›n 150 KB’den fazla olmamas›na lütfen özen gösteriniz.)
Emir Özdilek, Ankara
Atlas Günsev, K.K.T.C.
Efe Özdilek, Ankara
Mert Atamer, Ankara
Bilgen ve Burçin Avc›, ‹stanbul 150
Zeynep Honçe, Tu¤berk ve Berk Uysal, Bilecik
Bora Güngör, Ankara
S›la ve Emir Parmak, ‹zmir
Ka¤an Beyaz, Bursa
Duru Özbaykal, Ankara
Kübra Hediye Bilen, K›rklareli
Ece Elmasula, ‹stanbul
Nihan ve Devran Keskin, Hollanda
‹rfan Emre Öngel, Eskiflehir
Do¤ukan Hökkafl, ‹zmir
Mert Ünal ve Emre Altan, Uflak 151
MANTIK B‹LMECES‹
KARELER VE RAKAMLAR
Prof. Dr. Yüksel Bozer
fiiflman
Gri fiapka
Spor Ceket
Siyah fiapka
Mavi Göz
Edremit
Bal›kesir
Bolu
Ayfle’nin Amcas›
Ayfle’nin Babas›
Ayfle’nin Halas›
Kocaeli
3- Siyah flapka giyen davetli Bal›kesir’den gelmemiflti. 4- Edremit’ten gelen kifli oldukça yap›l› bir vücuda sahipti. Buna mukabil Aliye oldukça zay›ft›. 5- Kemal’in komflusu aslen Bal›kesir’liydi. Fakat Leman Bal›kesir ve civar›ndan gelmemiflti. 6- Ayfle’nin amcas›n›n gözleri renkliydi ve dü¤üne Eskiflehir’den gelmiflti. 7- Cemil Ayfle’nin babas›yd›.
‹PUÇLARI: 1- Kemal’in kuzeni fliflman de¤ildi. 2- Erkan dü¤üne Kocaeli(nden gelmiflti ve flapka giymek adeti de¤ildi. Kemal’in Kuzeni
1
Kemal ve Ayfle’nin dü¤ün törenleri Pazar günü gerçekleflecekti. Aile ve arkadafllar›ndan baz›lar› do¤al olarak dü¤üne davetliydi. Afla¤›daki ipuçlar›na dayanarak davetlileri tan›mlay›n›z.
Kemal’in Komflusu
•S›f›rdan, dokuza kadar olan rakamlar› kullanarak afla¤›daki ifllemleri çözünüz. •Her farkl› flekil bir rakam› göstermektedir. •0-9 aras›ndaki rakamlar her iki grupta farkl› flekillerle simgelenmektedir.
Eskiflehir
Cahit Batum
Aliye Cemil Erkan Murat
2
Leman Mavi Göz Siyah fiapka Spor Ceket Gri fiapka fiiflman Bolu Eskiflehir Kocaeli Bal›kesir Edremit
Ad›
Yak›nl›¤›
Geldi¤i fiehir
Tan›m›
Çözümler 149. sayfadad›r. yukselbozer@butundunya.com.tr 152
Çözümler 149. sayfadad›r. 153
SATRANÇ Mustafa Y›ld›z ÜNLÜ SATRANÇ USTALARI: SOVYET OKULUNUN BAfiÖ⁄RETMEN‹: Mihail BOTV‹NN‹K
KULÜPLER KUPASI MAÇLARI’NDAN ‹K‹ KONUM
13
1911'de St. Petersburg'da do¤du. Çok parlak ö¤rencilik döneminin sonunda elektrik mühendisi oldu. Ö¤rencili¤inde satrançta da ilerledi. 16 yafl›nda büyük usta oldu, 20'sinde Sovyetler Birli¤i flampiyonu… Bu ünvan› en çok kazanan (7 kez) satrançç›d›r. Çal›flkanl›¤› ve turnuva haz›rl›klar›yla kendinden sonraki bütün satrançç›lar› etkiledi. 1938 Avro turnuvas›nda Capablanca'ya kazand›¤› oyun Sovyetlerin Ölmez Partisi olarak bilinir. Alekhine'in Dünya fiampiyonu olarak ölümünden sonra 1948'de yap›lan Euwe, Keres, Reshevsky ve Smyslov'un kat›ld›¤› turnuvay› bütün Mihail Botvinnik rakiplerini yenerek kazand›. Sonraki 15 y›l içinde ünvan›n› (1911-1995) 3 kez kaybetti, iki kez geri ald›. Bilgisayar programlar› gelifltirdi. Birçok satrançç› yetifltirdi. Felsefe ve müzikle de u¤raflt›. 1995'te öldü. ‹flte onun iki güzel oyunu: Botvinnik- Vidmar, Nottingham, 1936 1.c4 e6 2.Af3 d5 3.d4 Af6 4.Fg5 Fe7 5.Ac3 0-0 6.e3 Abd7 7.Fd3 c5 8.0-0 cxd4 9.exd4 dxc4 10.Fxc4 Ab6 11.Fb3 Fd7 12.Vd3! Abd5 13.Ae5 Fc6 14.Kad1 Ab4? 15.Vh3 Fd5 16.Axd5 Abxd5 17.f4! Kc8 18.f5! exf5 19.Kxf5 Vd6?? (D) (19…Kc7 biraz daha dirençliydi.) 20.Axf7! Basit ve zarif bir kombinezon bafll›yor. 20… Kxf7 21.Fxf6 Fxf6 22.Kxd5 Bu kalenin dokunulmazl›¤› var. 22…Vc6 23.Kd6 Ve8 24.Kd7 1-0 Botvinnik-Smyslov, Moskova, 1954 Yandaki konum, siyah›n 30…Ae4 hamlesinden sonra olufltu. Siyah, beyaz vezirin kaçmas›n› ve f6'daki piyonu atla ald›ktan sonra güvenli bir oyun sonuna girmeyi umuyor. Ama 31.f7!+ sürüflü her fleyi alt üst ediyor. Siyah bu piyonu flahla alamaz. 31…Kxf7 32.Vd8+ fih7 33.Fxd5 Nereden nereye? Kim derdi ki f7 sürüflü d5'i düflürecek ve siyah aile boyu çatal yiyecek? 33…Af2+ 34.fig2 Vf6 35.Vxf6 Kxf6 36.fixf2 Kxf5+ 37.Ff3 Kf4 38.Kg4 1-0 154
A. Fazl› Gülenç (Konya SHÇK) - GM .Farid Abbasov (Çall› SK) Konya, 2010 ‹lk tur, birinci masa. Genç Fazl› Gülenç'in rakibi Azeri Büyükusta Abbasov(2549) . Aralar›ndaki Elo rating fark› (2549-1817) tam 728. Körleme ya da simultanede dahi Gülenç'e Abbasov karfl›s›nda flans verilmez. Ama satranç bu! Yandaki konum, oyunun 17. hamlesinden sonra ortaya ç›kt›. Beyaz›n kale ve vezirini flah kanad›na tafl›mas›ndan hiç kuflkulanmayan GM Abbasov, vezir kanad›nda piyade hücumu bafllatm›fl. Ama flimdi gelen kale fedas› ile beraberli¤e raz› olmak zorunda kalacak. 18. Kxh7!! fixh7 19. Vh5+ fig8 20.Vg6+ fih8 21. Vh6+ fig8 22. Vg6+ fih8 23. Vh6+ 1/2 -1/2 Turnuvan›n en de¤erli puan›, bu yar›m puand›r! ‹smet Öztürk (Denizli Belediyesi) - ‹brahim Yüksel (Gazi Üniversitesi), Konya, 2010 1.4. Birbirlerine yak›n kuvvetlerin oyununda aç›l›fltan üstün ç›kan beyazlar, siyahlar›n zamans›z rok hamlesiyle kalite öne geçmesine karfl›l›k merkezde iyi konufllanm›fl bir at›n taktik ataklar› karfl›s›nda yeterli savunma gösteremeyince bir vezir fedas› temas›yla önce piyon, sonra kalite üstünlü¤ünü, en sonunda da oyunu kaybetti. Yandaki konumda beyaz, (son hamlesi 28. Vc1) bir an önce oyun sonuna geçmek amac›yla vezirleri de¤ifltirmek istiyor. Satrançç›lar›n çift soru dedikleri türden bu a¤›r hatay› Yüksel affetmiyor: 28…Vxe4!! 29. dxe4 Ae2+ 30.fif1 Axc1 31. Kxc1 b2 Siyah birkaç hamle sonra terk etti. 0-1 PROBLEM M. Lipton, 1968
2#
mustafayildiz@butundunya.com.tr
OYUN SONU Botvinnik, 1956
Beyaz Kazan›r Çözümler 149. sayfadad›r.
155
BD A⁄USTOS 2010
BULMACA Filiz Lelo¤lu Oskay
SOLDAN SA⁄A: 1- Fotografta görülen sinema sanatç›m›z. - ‹talya'da bir liman kenti. 2- Göreceli.- ‹spanya'da yaflayan bir ›rk. 3- Mektup.- Dört kenar› birbirine eflit geometrik flekil. - Bir fleyi yap›p yapmamaya karar verme gücü. 4- “Cem …..” ( Anadolu rock müzi¤inin kurucular›ndan olan ses sanatç›m›z). Mersin'deki rafinerimiz. 5- Hofl olmayan. - Danimarka'n›n plaka imi. 6- ‹flaret.Mehtapl›k.- Antalya'n›n bir ilçesi. 7- Daha çok Avrupa ve Kuzey Afrika'da toplu halde yaflayan bir batakl›k kuflu.- Tayin etme.- Sakalar'›n ünlü destan›. 8- Eski Hint kültürünün kutsal yaz›lar›.. - Habefl soylusu.- T›rpana bal›¤›. 9- ‹lave. - Bir olay›n, bir fleyin uç noktas›. - Aç›kça. 10- ‹tenek.- Otlak. 11- Büyük bal›kç› kay›¤›. - Mimarl›kta iki sütun ya da aya¤› birbirine üstten yar›m çember biçiminde ba¤layan tonoz. 12- Asya'da bir ülke.Hal, derman.- Gözleri görmeyen. 13- Bir fleyi asmaya yarayan gereç. - Alt› düz bir kay›k türü. - Hayvanlara vurulan damga. 14- Bir görevi yerine getirmek için merkez olarak seçilen yer. Genellikle köpeklerin boynuna tak›lan halka. - “…… Arif” 15- (Hasretinden Prangalar Eskittim” in flairi). 16- Afrika'da bir baflkent. - Cezayir'de bir liman kenti. - Çevik. 16) Kriptonun simgesi. - Orta Anadolu'da bir göl. 17- Fakat. - Ham›z. 18- Güney Amerika'da yaflayan bir yük hayvan›. - Polonya'n›n plaka imi. - Yetmez miktarda. 19- Bal›k yakalama gereci. Bir göz rengi. 20- Nehir.- Beyaz. Bulmacan›n çözümü 149. sayfadadır. 156
YUKARIDAN AfiA⁄IYA: 1- Türk Edebiyat›nda ilk tiyatro eserini yazan ve ilk kez noktalama iflaretlerini kullanan edebiyatç›m›z. - “Bir Gün Tek Bafl›na”, “ Güven” adl› eserlerin yazar›. 2- Cefa. - Orta Amerika'da kurulmufl eski bir uygarl›k. - Lityumun simgesi. Üzüm yapra¤›yla yap›lan bir yemek çeflidi. 3- “…. Kemal” (Hürriyet flairimiz).Telli bir çalg›. - K›sa sapl› bir tür b›çak.Malezya halk›na özgü öldürücü bir delilik. 4- Bat› Anadolu yi¤idi. - ‹¤renme.Saraybosna'daki tarihi köprü. - Kekli¤in boynundaki halka. 5- Endonezya'n›n plaka imi.- ‹lkel kabilelerde boy. -Boksta bir yumruk çeflidi. - Türkiye'nin plaka imi. 6- Kilo-amperin k›sa yaz›l›fl›.- Bir ilimiz. - Sahip.- Matbaac›l›kta sat›r aral›¤›. 7- Saf d›fl› b›rakma. - S›cak esen bir rüzgar. Hareketli, seyyar. 8- Sarhofl ya da külhanbeyi ba¤›rmas›. - Gözlem. - Tutsakl›k. 9- Yal›t›m.- Herhangi bir ifl kolunda usta, kalfa ve ç›raklar› içine alan dernek. - Güzel sanat. - Kar›fl›k renkli. 10- Nazi hücum k›tas›n› simgeleyen harfler. Sevgili, dost. - Saha, meydan. - Karadeniz'de bir iç deniz. 11- Ulu, yüce. Az önce anlam›nda bir sözcük. - Kilolitrenin k›sa yaz›l›fl›. 12- Çok ince alt›n levha. - Japon çizgi film sanat›. - Eski dilde ba¤›rsaklar. 13- “Emin …” (An›tkabir'in mimarlar›ndan.) - Bir yere geçici bir süreli¤ine b›rak›lan eflya. 14Erzurum yi¤idi. - Cennet bahçesi. - Boru sesi. 15- Od. - Ifl›n. - Do¤u Anadolu'da bir ›rmak. filizoskay@butundunya.com.tr 157
B‹ZE GÖNDER‹LEN K‹TAPLARDAN
Görgü ve Nezaket Kurallar› fiükrü Esirci
Bilgi Yay›nevi
K
üreselleflme ile her fley toz duman oldu. ‹letiflim ça¤›nda iletiflimsizlik de h›zla büyüyor. Ailede e¤itim yerini alan televizyon ve kuru bilgilerin yükleme adresine dönüfltürülen okulun veremedi¤i bilgileri sunan bir kitap haz›rlam›fl fiükrü Esirci. Günlük Yaflam, Konuflma, Kad›n ve Erkek Giyimi, Han›mlarla Beraberken, Yemek Yemek, Lokantada, Yemek Davetleri, Kokteyller,Resepsiyonlar, Büfeler, Ziyaretler, Evlilik bafll›klar›n› tafl›yan bölümlerde insan› insan olmaya davet ediyor kitap: “Gayeleri gayesi insan de¤il midir? ‹nsan›n mutlulu¤u, insan›n yüceli¤i de¤il midir? ‹nsanlar›n mutlulu¤u ve yüceli¤i, birbirleri ile olan iliflkilerde, düflünüfl, davran›fl ve yaflay›fl biçiminde ve tercihlerinde sakl› de¤il midir? Bu iliflkiler nedir?, Nas›l olmal›d›r? (...) ‹nsan bunlar› nas›l ve nereden ö¤renecek? Bu iliflkileri insanlara okutmak, ö¤retmek ve bu vadide insan e¤itmek gerekmez mi? 158
Görgü ve nezaket, dünya milletlerinin ortaklafla yaratt›klar› ve ittifakla kabul ettikleri bir evrensel kültür de¤il midir? ‹nsanl›¤› ortak mal›, ortak miras› de¤il midir? Bu miras baz› toplamlar›n tekelinde midir? Bu mirastan hakk›n› almayan bir toplum, ça¤dafl medeni milletler camias›n›n üyeli¤ine hak kazanm›fl olur mu? Bir toplum için teknolojik ve ekonomik kalk›nma yeterli midir? Kültürel kalk›nmaya ve ça¤dafl insan iliflkilerine dayanmayan maddi bir refah insanlar› mutlu k›labilir mi? Yüceltebilir mi? Bu topluma “ça¤dafl medeni toplum” denilebilir mi? Ulu önder Yüce Atatürk: “Medeniyetimizi muas›r medeniyetin üstüne ç›karaca¤›z” diyerek bize ve bütün dünyaya tarihin derinliklerinden hayk›r›yor.
Osmanl› Devleti ve Büyük Güçler Hüner Tuncer
Kaynak Yay›nlar›
T
arih tekerrürlerden oluflur dememek için okunmas› gereken bir yap›t: “H›ristiyanlar›n Müslüman bir devlet taraf›ndan yönetilmesini hazmedemeyen Bat›l› Güçler benimsedikleri politikalarla ya Osmanl› ‹mparatorlu¤u'nun güçsüz bir devlet olarak varl›¤›n› sürdürmesine olanak tan›m›fl ve
BD A⁄USTOS 2010
onu denetimleri alt›na almaya çal›flm›fl ya da onunla savafla girerek egemenli¤i alt›nda bulunan topraklar› teker teker elinden almay› baflarm›flt›. Nitekim ‹ngiltere Baflbakan› Gladstone, 19 Yüzy›l›n ikinci yar›s›nda ‹ngiltere'nin “Do¤u Sorunu”na iliflkin politikas›n› de¤erlendirirken, “bizim bafllang›çtan beri savunageldi¤imiz Osmanl› Devleti'nin davas› olmam›fl, yaln›zca bu Devlet'e ba¤l› uluslar›n davas› olmufltur sözlerini sarfetmiflti. Osmanl› Devleti'nin güçsüzlü¤ünden yararlanan ve kendilerine baflkald›rmayaca¤›n› varsayan Avrupal› Güçler, Osmanl›'n›n egemenli¤i alt›nda yaflayan H›ristiyanlar›n durumunun iyilefltirilmesini bahane ederek, Osmanl› Devleti'nin içifllerine kar›flm›fllar(...) 19. yüzy›lda Osmanl› Devleti'nin Avrupa'daki topraklar›n›n teker teker elinden ç›kmas›, Büyük Güçlere Osmanl›'n›n ganimetine el koyma yolunun açm›flt›. ‹flte Bat›l› Güçlerin Osmanl›'n›n topraklar›na el koyabilmek amac›yla aralar›nda yürüttükleri diplomas› düellosunun özeti ve özüne “Do¤u Sorunu” denilmekteydi. Tarihin yinelenmesini istemiyor ve Bat›l› Güçlerin Osmanl›'n›n topraklar›na bir kez daha aralar›nda paylafl›lmas› öngörülen “ganimet” olarak bakmas›n› arzulam›yorsak, o zaman “Do¤u Sorunu”nun geçmiflte Bat›l› devletlerce ne anlama geldi¤ini çok iyi alg›lamam›z ve tarihte düflmüfl oldu¤umuz yanl›fll›klara bir kez daha düflmememiz gerekir diye düflünüyorum.”
Sanat›n Yeni Tarihi Julian Bell NTV Yay›nlar›
S
anat tarihi kitaplar›n›n al›fl›lagelmifl biçim, içerik ve ifllenifllerinin d›fl›nda bir çal›flma olan bu yap›t sanat tarihinin k›sa zaman önce gün ›fl›¤›na ç›kar›lan fianl›urfa s›n›rlar› içindeki Göbekli Tepe kaz›s›nda bulunan ve dünyay› flafl›rtan üzerinde kabartmal› süslemelerin bulundu¤u dikme tafllara de yer vererek bafllat›yor. Sanat tarihini Ufuk, Medeniyete Biçim Vermek, Klasik Normlar, Orta Dünyalar, Kap› Giriflleri ve Pencereler, Dünyay› Yeniden Yaratmak, Teatral Gerçeklikler, Yerleflim Ayd›nlanma, De¤iflen Hakikat, Sanayinin ‹vmesi, At›l›m/Çöküfl ve Öp Plan ad›n› verdi¤i dönem bölümleri içinde at gözlü¤üyle de¤il sanat gözlü¤ü ile anlat›yor. Yontma tafltan yeni medyaya kadar sanat›n bütün bir haritas›. Üstelik farkl› kültürler aras›nda ba¤ kurarak ayr›cal›k göstermeden küresel bir bak›fl. Bize sanat›n dünyay› benzersiz bir biçimde nas›l yans›tt›¤›n› gösteren yüzlerce çal›flmadan örnekler eflli¤inde sanat flöleni sunuyor yap›t. 159
B‹R FOTOGRAF B‹N SÖZCÜ⁄E BEDELD‹R Gönderi: Birsen Erkutun (Büyükada, ‹stanbul)
314 0 8 88
160
S p
9