S p
RAL
ABEKÜLTÜR YAYINI BAfiKENT ÜN‹VERS‹TES‹ Prof. H
500
192297
SAYI: 2010 / 09
1 EYLÜL 2010
ÜR GÜND ES‹Z Ç GEREK KLU FİYATI: 4 TL TUTU
2000
Referandum:
Cengiz Özak›nc›’dan Belge ve Bilgilerle: 12 Eylül’ün Derin Misyonu
Türkiye ‹çin Yol Ay›r›m› Ç›lg›n Türk Turgut Özakman 80 Yafl›nda
Federasyon
SAYFA: 46
ve 9
Bir Dersim Dersi Daha
Prof. Dr. Haberal’› Ziyaret Eden Milletvekili San›k Te¤men Çetin Soysal M. Ali Çelebi Hayretler Silivri’de Onur Savafl›m› Veriyor ‹çinde SAYFA: 67
SAYFA: 16
SAYFA: 20
A‹HM’deki Eski Temsilcimiz
R›za Türmen ve Eski Bakanlardan
fierif Ercan Referandum için
HAYIR’l› Oylar öneriyorlar SAYFA: 23
Prof.
HABERAL
500
AZ‹Z M‹LLET‹M‹Z‹ B‹LG‹LEND‹RME Bugün bütün özgürlüklerimin hiçbir gerekçe gösterilmeden GASP edilmesinin 500. günü.
GÜNDÜR GEREKÇES‹Z TUTUKLU
Ben 12 Eylül 1980 öncesi anarfli ortam›n› yaflad›m. ‹htilal sonras› ise antidemokratik uygulamalara karfl› Üniversite grubu kurdum. Yasakl› Liderlere konferanslar verdirdim. Ayd›nlar dilekçesine imza att›m ve S›k›yönetim Mahkemesi’nde ifade verdim. Üniversiteden disiplin cezas› ald›m. 1987 referandumunda siyasi yasaklar›n kalkmas› için alenen ve kap› kap› dolaflarak bütün imkanlar›m› kulland›m.
“... son y›llarda ülkemiz ‹FT‹RA rejimine do¤ru h›zl› bir flekilde gidiyor. Bunun sonucudur ki beflyüz gündür hiç bir yasal gerekçe gösterilmeksizin bütün özgürlüklerim maalesef sivil bir yönetim döneminde gasp edilmifltir.
Y›llard›r Ülkemiz demokrasiyle yönetiliyor ama y›llar önce TBMM kürsüsünden ‹smet Pafla’n›n söyledi¤i gibi özellikle son y›llarda ülkemiz ‹FT‹RA rejimine do¤ru h›zl› bir flekilde gidiyor. Bunun sonucudur ki beflyüz gündür hiç bir yasal gerekçe gösterilmeksizin bütün özgürlüklerim maalesef sivil bir yönetim döneminde gasp edilmifltir.
Böyle bir durumu sivil bir yönetim döneminde yaflamam›z› Ülkemize ve Demokrasimize yak›flt›ramad›¤›m› Yapt›ran ve Yapanlar› k›nad›¤›m› Aziz Milletimize sayg›yla sunuyorum.”
Böyle bir durumu sivil bir yönetim döneminde yaflamam›z› Ülkemize ve Demokrasimize yak›flt›ramad›¤›m› Yapt›ran ve Yapanlar› k›nad›¤›m› Aziz Milletimize sayg›yla sunuyorum. Prof. Dr. Mehmet HABERAL
Prof. Dr. Mehmet HABERAL
26 A¤ustos 2010
BAfiKENT ÜN‹VERS‹TES‹ KÜLTÜR YAYINI
Bütün Dünya
1 EYLÜL 2010
2000
Baflkent Üniversitesi Ad›na Sahibi: Prof. Dr. Mehmet Haberal Yay›n Genel Yönetmeni Mete Akyol Yay›n Genel Yönetmeni Yard›mc›s›: Mehmet Muhsino¤lu Sorumlu Yaz› ‹flleri Müdürü: Gülçin Orkut Görsel Yönetmen: Turgut Keskin Teknik Yap›m Yönetmeni: Faruk Güney ‹flletme Genel Yönetmeni: Sina fien Yay›n Dan›flman›: Yaflar Öztürk Türk Dili Dan›flman›: Haydar Göfer Sanat Dan›flman›: Süheyla Dinç Redaksiyon: Fatma Ataman Düzeltme Sorumlusu: Nükhet Aliciko¤lu Baflkent Üniversitesi’nin bir kültür hizmeti olan Bütün Dünya 2000, Baflkent Üniversitesi kurulufllar›ndan 1. Cadde, No: 77, Bahçelievler, Ankara adresindeki Aküm Reklamc›l›k, Dan›flmanl›k ve Yay›nc›l›k Ajans› Sanayi ve Ticaret A. fi.’nin 3. Cadde, No: 2, Yenimahalle, Ankara adresindeki tesislerinde bas›lm›flt›r.
2
Seçiciler Kurulu: Prof. Dr. Nevzat Bilgin (An›sal Baflkan) Prof. Dr. Ahmet Mumcu Prof. Dr. Solmaz Do¤anca Prof. Dr. Sevil Öksüz Prof. Dr. Ender Varinlio¤lu, Prof. Dr. Okay Eroskay Prof. Dr. Fuat Çelebio¤lu, Prof. Dr. Sedefhan O¤uz, Prof. Dr. Levent Peflkircio¤lu, Necmi Tanyolaç, Kaya Karan, Alaettin Giray, Ayhan Erten, ‹lhan Banguo¤lu, Ahmet Aydede, Manuel Bilos,Cengiz Dolunay Sürekli Yazarlar: Yücel Aksoy, Nuray Bartoschek, Cahit Batum, Prof. Dr. Yüksel Bozer, Haluk Cans›n, Ali Murat Erkorkmaz, Konur Ertop, Gürbüz Evren, Metin Gören, ‹lyas Halil, Pelin Hazar, Muzaffer ‹zgü, Özüm Larç›n, Mehmet Muhsino¤lu, Filiz Lelo¤lu Oskay, Cengiz Önal, Cengiz Özak›nc›, Saniye Özden, Bekir Özgen, Yaflar Öztürk, Erdo¤an Sakman, Songül Saydam, ‹zlen fien, ‹zmir Tolga, Engin Ünsal, Mehmet Ünver, Dr. Mehmet Uhri, Orhan Velidedeo¤lu, Mustafa Y›ld›z Yönetim Merkezi: 10. Sokak No: 45, Bahçelievler, Ankara Tel: (0312) 212 80 16 (pbx) Faks: (0312) 234 12 16 ‹letiflim Adresi: Sedef Cad. 2446 Ada, 1. Parsel, A Blok, Kat: 3, Da: 16, Ataflehir, 34750 ‹stanbul Tel: (0216) 456 27 27 (pbx) Faks: (0216) 456 27 29 Abone Hizmetleri: (0212) 314 08 88 Da¤›t›m: Yaysat Renk Ay›r›m›: Mat Yap›m Bas›m Tarihi: 27 / 08 / 2010 www.butundunya.com.tr butundunya@butundunya.com.tr
BD EYLÜL 2010
BD EYLÜL 2010
BAfiKENT ÜN‹VERS‹TES‹ KÜLTÜR YAYINI
Bütün Dünya 2000
YIL:13 SAYI: 148
‹Ç‹NDEK‹LER
6 50 Y›l Öncesinden 50 Y›llar Sonras›na Mete Akyol
12 Uygarl›k Orhan Velidedeo¤lu
16 13. A¤›r Ceza Mahkemesi Baflkanl›¤›na Mehmet Ali Çelebi
20 Tutuklu ‹ki Bilim Adam›n› Ziyaret Ettim Çetin Soysal
23 Anayasa De¤iflikli¤i R›za Türmen
25 Son Anayasa De¤iflikli¤i ile ilgili Düflüncelerim fierif Ercan
35 Dumlup›nar Denizalt›s›’nda Olmak K›ymet Nadir Bindebir
38 Hakimiyeti Milliye Yaz›lar› Cengiz Önal
40 ‹stanbulun ‹flgali Cengiz Önal
46 Onu Tarih Yazacakt›r Biray Üstüner
48 Afl›k Veysel Konur Ertop
53 Dersim Cengiz Özak›nc›
63 Do¤ruyu Gösteren De¤erler Do¤an Özgezgin
64 Gözümün Nuru O¤lum Mehmet Uhri
67 Oniki Eylül’ün Derin Misyonu Federasyon
Gülçin Orkut
119 C.M. Altar ile ‹lgili 35Y›l Öncesine Ait Bir An› Konur Ertop
124 Vahdettin Dosyas› Sinan Meydan
Cengiz Özak›nc›
133 Bir Gün Size de Gerekecek 92 Evinize, Arsan›za, Binan›za Her An El Koyabilirler Gürbüz Evren
99 Ak›lla Beslenmek
Sadi Bülbül
138 Sözcüklerin Gücü Ali Murat Erkorkmaz
143 Papatyal› Yata¤›m
Kenan Demirkol
Muzaffer ‹zgü
103 Alton Logan 104 Tersane ‹flçili¤inden fiövalyeli¤e Metin Gören
109 Zalim ‹ktidarlar Hesap Veriyor Mehmet Muhsino¤lu
111 Aman Gayret Mehmet Aman Sabret Mehmet Mete Akyol
27 Vicdanlar Kolay Kolay Aklamaz
8
Sizden Bize
11
‹lk Dersimiz Türkçe
37
F›rçalayarak
98
Bilginizi Denetleyin
108 Sudoku 123 T›p Dünyas›ndan K›sa K›sa
136 Ufak Tefek Bilgiler 149 Çözümler Sayfas›
Tufan Türenç
150 Yar›n›n Büyükleri
29 T.Özkan ile M. Balbay’›n ‹syanlar›
152 Kareler ve Rakamlar
Ali Sirmen
153 Mant›k bilmecesi
31 Onlar›n Ordusu Yok
154 Satranç
Güngör Mengi
156 Bulmaca
33 Organ’ize ‹fller
158 Ay›n Kitaplar›
Y›lmaz Özdil
111 4
117 E¤itim ve Ö¤renim Kurallar›
160 Bir foto¤raf, Bin sözcük 5
Bütün Dünya ’DAN S‹ZE Mete Akyol
50 Y›l öncesinden 50 y›llar sonras›na
D
“Düflürülmüfl Cumhurbaflkan›”
27 May›s 1960 ihtilalinden sonra
Celal Bayar, elinde fötr flapkas›yla salona girdi. Bir iki ad›m arkas›ndan, “düflürülmüfl Tar›m Bakan›” Nedim Ökmen geliyordu. Kendisine gösterilen yere gelince Celal Bayar, oturaca¤› sandalyeye fötr flapkas›n› koydu ve üstüne oturdu. Gazeteciler, kendilerine ayr›lan bölümde birbirlerinin yüzlerine bak›p, ses ç›karmamaya özen göstererek güldüler. Cumhurbaflkanl›¤› koltu¤undan sonra bir san›k sandalyesine oturan seksen yafl›n› aflm›fl bir kiflinin bu ortamdaki dalg›nl›¤›n›, flimdi pek az› yaflamda olan meslek a¤abeylerimiz nedense hoflgörüyle karfl›lamad›lar. Yanyana oturanlar, alayc› gülüfllerini birbirlerinin kulaklar›na birfleyler f›s›ldarken de sürdürdüler. Yarg›çlar Kurulu Baflkan› Salim Baflol, ilerideki her duruflmada dinleye dinleye ezberledi¤imiz “San›klar getirildiler; ba¤l› olmayarak yerlerine al›nd›lar” tümcesiyle duruflmay› bafllatt›.
oluflturulan Yass›ada Mahkemesi’ndeydik. Bas›n›n, “Köpek Davas›” ad›n› verdi¤i davan›n duruflmas› bafllam›flt›. Baflsavc› Ömer Altay Egesel, san›klar hakk›ndaki iddias›n› yineledi. ‹ddia, özetle flöyleydi: “Afgan Kral›, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin Cumhurbaflkan› Celal Bayar’a, türü ‘Afgan Taz›s›’ olarak bilinen de¤erli bir taz› arma¤an etmiflti. Cumhurbaflkan› Bayar da bu taz›y›, kendi arma¤an› olarak Ankara Hayvanat Bahçesi’ne göndermiflti. Ankara Hayvanat Bahçesi, Atatürk Orman Çiftli¤i’nin içinde oldu¤undan, Atatürk Orman Çiftli¤i de Tar›m Bakanl›¤›’na ba¤l› oldu¤undan, olay›n ikinci san›¤› olarak da dönemin Tar›m Bakan› Nedim Ökmen yarg›ç karfl›s›na ç›kar›lm›flt›. Yarg›ç Salim Baflol, savunmas›n› yapmas› için san›k Celal Bayar’a söz verdi. Celal Bayar aya¤a kalkt›, sandal-
6
BD EYLÜL 2010
yesinin üzerinde flimdi ezilmifl, yass›laflm›fl duran flapkas›na bakt›, sonra iki ad›m yürüyerek mikrofona yaklaflt› ve… Onun o gün orada söyledi¤i üç tümceyi, izin verin, bugün 50 y›l önceki not defterimden okuyay›m: “Benden müdafaam› m› istiyorsunuz? Böyle bir dava sebebiyle karfl›n›za ç›kar›lm›fl olmam, benim için cezalar›n en büyü¤üdür. Baflka söyleyece¤im yoktur.” Yerine döndü¤ünde, sandalyesinin üzerindeki ezik, yass› flapkas›na bir kez daha bakt› ve... “Bu kez bilerek” de¤il, “Bu kez de bilerek” diye bafllayaca¤›m tümceme ve flöyle sürdürece¤im: “Bu kez de flapkas›n›n orada oldu¤unu bilerek ve bu kez de özellikle flapkas›n›n üstüne oturmak istedi¤ini belirterek oturdu sandalyesine...” Sonradan ö¤rendik, onun bu davran›fl› da bir protesto eylemi imifl me¤er. Kendisinin de içinde bulundu¤u bir siyasal iktidara karfl›, birbuçuk ay her gün, sokaklara, meydanlara dökülerek, “istifa, istifa” eylemleri yapan ö¤renciler cephesinin hem de ön s›ralar›nda yer almama karfl›n, onun bu sözlerini ve onun, anlam›n› sonradan ö¤rendi¤im “flapka üzerine oturmak” protesto eylemini, yaflam›m boyu yararlanabilece¤im bir "ders notu" olarak geçirdim o gün not defterime. *** 50 y›l önceki bu olay› bugün neden an›msad›¤›m› ve daha da önemlisi, bu olay› yazmay› bugün neden, kesinlikle yapmam gereken bir görev olarak benimsedi¤imi de anlatay›m. “Zulmün tahsis etti¤i sabit ikametgâh›m” sözleriyle tan›mlad›¤› Hasdal’-
da iki y›ldan buyana, tutuklu bulundurulan K. Pilot Te¤men Mehmet Ali Çelebi, 16 A¤ustos 2010 günü yarg›ç karfl›s›na ç›kar›ld›¤› Silivri Duruflmalar›’nda, savc›n›n ileri sürdü¤ü iddialar karfl›s›nda savunma yapmak gere¤i duymad›, yaln›zca görüfllerini aç›klamakla yetindi. Bir asker için iddialar›n ve iftiralar›n en “y›k›c›s›” olan “Türk Devleti’ni y›kmak” gibi bir sözüm ona iddiay› ciddiye almay›p, kendini savunma gere¤i duymayan Te¤men Mehmet Ali Çelebi’nin bu onurlu davran›fl›, Türk Hukuk ve Siyasal Tarihi’ndeki yerleri yan›s›ra, Türk Silahl› Kuvvetleri’nin onurlarla dolu tarihindeki çok özel yerini de kesinlikle alacakt›r. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin bir Cumhurbaflkan›’n›n, makam›n›n onurunu korurken gösterdi¤i özeni 50 y›l sonra bugünkü kuflaklara örnek olarak aktarmam›z ne denli görevimiz ise… Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin genç bir “muvazzaf subay”›n›n, omuzlar›nda tafl›d›¤› “askerlik onuru”nu korumak için gösterdi¤i özeni, 50 y›llar ötesinden an›msanmak ve 50 y›llar ötesinden örnek al›nmak amac›yla bugünden belgelememiz de, o denli ulusal ve toplumsal görevimizdir.
B
Bir güncel haber niteli¤inin çok
çok ötelerinde, bir tarihsel belge de¤eriyle içerdeki sayfalar›m›zda yay›mlad›¤›m›z K. Plt. Te¤men Mehmet Ali Çelebi’nin görüfllerini okurken, asla kuflkumuz yok, sizin de gö¤sünüz gururla kabaracak ve sizin de umutlar›n›z, umar›z, yeniden yeflermeye bafllayacak.• 7
BD EYLÜL 2010
S‹ZDEN B‹ZE Bütün Dünya, Sedef Cad. 2446 Ada, 1. Parsel, A Blok, Kat:3, Da: 16, Ataflehir, 34750 ‹stanbul butundunya@butundunya.com.tr Faks: 0216 456 2729
S
UÇUMUZ NE? Atatürk'e inanmak m›? Atatürk ilke ve ink›laplar›na inanmak m›? Atatürk'ün sözlerini dinlemek ve getirdi¤i yenilikleri uygulamak m›? Atatürk'ün gösterdi¤i yolda, onun ›fl›¤› alt›nda yürümek mi? Birçok alanda bilimadam›, sanatç›, sporcu, akademisyen yetifltiren bir toplum olmak m›? Üniversite kurmak m›? Hukuka, bilime, kültüre, spora sahip ç›kmak m›? E¤itime önem vermek mi? Dünyaya Atatürk'ü anlatmak m›? Din ve devlet ifllerini bir arada de¤il de, ayr› ayr› düflünmek mi? Türkiye'nin geliflmesi için gecegündüz, yaz-k›fl çal›flmak m›? ‹flte bunlar›n hepsini yapt› Mehmet Haberal hocam›z. Yapmad›¤› fleyler yüzünden flu anda özgürlü¤ü elinden al›nd›. Ben ve ona inanan herkes, hala anlam›fl de¤iliz bu olanlar›. Yukarda yaz›lanlar› yapmak suç mu? Bunlar› yapmay›p, üstüne bir de, suç kapsam›na giren herfleyi yapan kifliler d›flarda gezerken, Haberal hocam›z neden tutuklu? Bunu soruyorum. Ben ‹zmir'de okuyan ve yaflayan 23 yafl›nda bir üniversite ö¤rencisiyim. Bu yap›lanlar› gördükçe, gelecekteki yaflam›m› Türkiye'de sürdürebilece¤imden kuflku duyuyorum. Eminim
8
benim gibi birçok arkadafl›m da böyle düflünüyordur. Böyle düflünmememiz için bizlerin Mehmet Haberal'a gereksinimimiz var. Onun "Suçum Ne?" kitab›n› okudum. Hasta yata¤›ndan böyle bir savunma yapan bir kifli, sa¤l›kl› ve özgür oldu¤u zaman neler yapar, bir de onu düflünün. Buna yan›t olarak, geçmiflte yapt›klar›na bakmak yeterli olacakt›r. E¤itim dünyas›n› oluflturan bütün okullar› kurdu. Ana okulundan üniversiteye kadar. Bilgi ve tekni¤iyle birçok kifliyi sa¤l›¤›na kavuflturdu. T›p dünyas›nda say›l› bilim adamlar›ndan biri oldu. Onun çal›flmalar› sonunda t›p dünyas›yla ilgili birçok kongre ve konferans Türkiye'de yap›lmaktad›r. Atatürk'ün kurmak istedi¤i ülkeyi hayalinde kurarak çal›flt›. Umut ederek, sab›r göstererek ve y›lmadan çal›flt›. Ona güvenenleri hiç yan›ltmad›. Gençlerin, yani bizlerin gelece¤i için, onlara birfleyler göstermek, ö¤retmek icin çal›flt›. Kendi okulundaki ö¤renciler yetmedi ona. Yay›nlad›¤› dergilerle bütün gençlere ve insanl›¤a hitap etti. Sayfalar›n yetmeyece¤i ifller yapt›. Bizi kendi gibi gördü her zaman. fiimdi ben de soruyorum: “Suçumuz Ne?” Atatürk'ü, ‹smet ‹nönü'yü, ‹lhan Selçuk'u, Mehmet Haberal '› ve daha birçok bilim, sanat ve spor adam›n› kaybetmek için de¤il, kaybetmemek,
kazanmak için çal›flmal›y›z art›k. Bunu yapmad›¤›m›z takdirde ise, suçlu oluruz ve hiç kimsenin karfl›s›nda dimdik dikilip, aç›k aln›m›zla “Suçumuz Ne?” diye soramay›z. Görkem Güngör, Alia¤a, ‹zmir ••• e¤erli Hocam›z; Suçlulu¤u “ne kadar u¤rafl›lsa da” bir türlü ispatlanamayan, siz ve di¤er tüm ayd›nlar›m›z›n, bu durumlar›n› kabullenmemiz gerçekten, bizler için çok zor...Yaflamlar›m›z›n içinde ve nefeslerimizi her al›p veriflimizde, sizler hep akl›m›zdas›n›z;vicdanlar›m›z yaral›... Toplum vicdan›n› kanatmak, hem de çok uzun süreli bu duruma zorunlu tutulmak ... Ülkemizde demokrasinin sözlerle öne ç›kt›¤›, a¤›zlardan düflürülmeyen; 21. yüzy›lda, çok uygar oldu¤umuzu düflündü¤ümüz bu y›llarda, flu yaflad›klar›m›z› nas›l anlataca¤›z gelecek kuflaklara? Yüzümüzün k›zard›¤›n› hissetmeden, kendimizden utanmayacak m›y›z? Siz,ülkemin en de¤erli bilim insan›; y›llar›n› bilime adam›fl, hem de en kutsal bir dalda; insanl›¤›n sa¤l›¤› için u¤rafl veren, t›p alan›nda çal›flmalar yapm›fl; bu dava nedeniyle ara vermek zorunda b›rak›lm›fl ve sadece ülkemizde de¤il,bütün dünyada önemli çal›flmalara imza atm›fl de¤erli hocam; size yap›lanlar› biz nas›l telafi edece¤iz? Hiç bilemiyorum!... Nas›l bir vicdan sizin gibi bir bilim insan›n› çal›flmalar›ndan men edebilir? Size Özdemir Asaf'›n “ADALET” adl› fliirini yazmak istiyorum.
D
‹nsans›z adalet olmaz Adaletsiz insan olur mu? Olur, olmaz olur mu! Ama, olmaz olsun. Sevgi Daldal, Turgutreis, Mu¤la ••• ir insan olarak bugün hastanede bir can savafl› vereceksiniz; dünyaca tan›nm›fl ve büyük sayg› gören bir doktor olarak yürekten sevdi¤iniz iflinizi yapamayacaks›n›z; bir e¤itimci olarak gençlere e¤itim veremeyeceksiniz; bir çetenin eleman› oldu¤u söylenerek üzerinize at›lan iftiralara karfl› flerefinizi korumaya çal›flacaks›n›z ve bir baba olarak o¤lunuzu bugün tehlikeli bölgelerde askerlik yapmas› için göndereceksiniz. Bunu tafl›mak ne kadar büyük bir yüktür? Bundan sonra her babalar gününde “en güçlü baba” olarak sizi seçece¤iz Say›n Haberal. Sizi bir baba gibi kucaklayaca¤›z. O¤lunuzu kardeflimiz bilip, ona ve orada mücadele veren tüm Mehmetçiklerimize dualar gönderece¤iz. Sizi bundan sonra bir “baba” bilece¤iz. Ve bizler o¤ullar›n›z, k›zlar›n›z olarak babam›za yap›lan haks›zl›klara karfl› gelece¤iz. O¤lunuz Hakkari'de, tüm gençlerimiz vatan›n di¤er köflelerinde sizlerin onurunu korumaya devam edecekler. Size ne iftiralar ederlerse etsinler, onurunuzla ne kadar oynarlarsa oynas›nlar… Baflaramayacaklar! Savaflt›¤›n›z tüm mikroplara karfl›; dimdik duran onurunuz karfl›s›nda sayg›yla e¤iliyoruz ve çocuklar›n›z olarak sizlerle gurur duyuyoruz. Erdem ATAY Konya
B
9
Haz›rlayan: Saniye ÖZDEN
Bu ay köflemizi dilimizde yer etmifl yabanc› sözcüklerin karfl›l›klar›na ay›rd›k. Bilginizi s›nay›n. 1 Zoolojist (Fr.)
a-Faflizme ilgi duyan b-Al›nyaz›s› c-Kurald›fl› davranan d-Hayvanbilimci 2 Türkuvaz (Fr.)
a-Türk mavisi b-Bir yerin hayvansal do¤as› c-Üstbirlik d-Deniz feneri 3 Üstüpü (Yun.)
a-Uzun boylu b-Didilmifl kendir c-Bitki zararl›s› d-Bir element 4 fiut (‹ng.)
a-Kesin b-Çözelti c-Ayaktopunda vurufl d-Formül 5 Voltametre (Fr.)
a-Elektrik ölçen ayg›t b-Kapari c-Bodur a¤aç d-Atmosfer
6 Süspansiyon (Fr.)
a-Gazometri b-As›lt› c-Akaryak›t tank› d-Do¤al demir 7 Ustunç (‹ta.)
a-Bir çeflit f›rça b-Testere difllisi c-Tafl›nabilir cerrah araçlar› d-Z›mpara 8 Rutin (Fr.)
a-Subilimci b-Atom grubu c-Karbonat d-S›radan 9 Pünez (Fr.)
a-Uymak b-‹nsan c-Lenf yang›s› d-Raptiye 10 Ozonoskop (Fr.)
a-Ola¤anüstü olay b-Serüven düflkünü c-Ozon saptayan ayg›t d-Genifl kent yolu
(Fr.) Frans›zca, (Alm.) Almanca, (‹ng.) ‹ngilizce, (‹ta.) ‹talyanca, (Yun.) Yunanca
Yan›tlar: 149. sayfada
11 Müzikoterapi (Fr.)
a-Tuvalet kab› b-Hastalar›n müzikle sa¤alt›m› c-Küçük bir araç d-Büyük mayo 12 Düzine (‹ta.)
a-Sanayi tezgâh› b-Estetik cerrahi ayg›t› c-Baflörtüsü d-Ayn› cins nesnenin onikisi 13 Nükleer (Fr.)
a-Irkç›l›k b-Atom çekirde¤iyle ilgili c-Törebilimsel d-Hekimlikte kullan›lan s›v› 14 Lümpen (Alm.)
a-Sefil b-‹laç miktar› c-Ayarlama d-Yar›son 15 Küvet (Fr.)
a-Y›kama kab›,teknesi b-Dolayl› c-‹çderi d-Is›y› emen
11
BD EYLÜL 2010
TÜRK D‹L‹ Orhan Velidedeo¤lu
Uygarl›k...
Dikkat Sincap! 12 Haziran 2010 tarihli “Haber Türk” gazetesinde bir haber bafll›¤›: “Dikkat Sincap Ç›kabilir.” “[Ankara] Gaziosmanpafla’daki ‘sincap ç›kabilir’ uyar› levhalar›n› görenler floke oluyor. Levhalar flaka de¤il, gerçek.” “Levhalar›n yerlefltirilme gerekçesi ise bölgenin yeni sakinleri olan 5 sincap ailesinden toplam 25 flirin sincap...” Bu haber beni 1974 y›l›na götürdü... Almanya’n›n Karlsruhe flehrindeyiz. Sabahlar› erkenden 11 yafl›ndaki k›z›mla soka¤a ç›k›yoruz. Ben belli 12
bir h›zla yürüyüflümü sürdürürken k›z›m sincaplarla oynafl›yor; o kadar çok ki... fiehir orman içinde oldu¤undan her yerde sincap var. Yap›lar› gere¤i çok ürkek olmalar›na karfl›n insanlardan yiyecek almaya al›flm›fllar; insanlar onlar› seviyor ve koruyor. Türkiye’ye dönüfl yolculu¤umuz boyunca, eflimin uyar›s› ile ilginç bir durum saptamas› yapt›k. Almanya ve Avusturya hudutlar› içindeki otoyollarda araçlar›n, ormandan yola ç›kabilecek tavflanlara, geyiklere çarpmas›n› önlemek için sürücülerin dikkatini çekmek amac›yla s›k s›k uyar› levhalar› konulmufl; üzerlerinde dikkat iflareti ve alt›nda genellikle geyik res-
fiehir orman içinde oldu¤undan her yerde sincap var. Yap›lar› gere¤i çok ürkek olmalar›na karfl›n insanlardan yiyecek almaya al›flm›fllar; insanlar onlar› seviyor ve koruyor.
mi var. Yugoslavya ve Bulgaristan’dan geçti¤imiz s›rada da yol kenarlar›nda bu tür uyar› levhalar› gördük; ancak üzerlerinde inek resimleri... Türkiye’ye girip Edirne’den ‹stanbul’a yöneldi¤imizde ise eflim, büyük bir burukluk içinde, bir levha gösterdi; birkaç kilometre sonra bir tane daha. Her iki uyar› levhas›nda insan resmi... (!?)
K›rm›z› ›fl›kta bekleyen köpek: 1963 y›l›, Almanya’n›n o zamanki Baflkenti Bonn’un peyk kenti olan Bad Godersberg’deyim. Bonn’da görevli pek çok ülke diplomat›n›n oturmay› ye¤ledi¤i çok flirin bir yer. Bu kente gidiflimin ilk günleriydi. Bir akflamüzeri, ana cadde kald›r›m›nda h›zl› ad›mlarla yürüyorum. Caddeye ba¤lanan bir soka¤›n köflesinden öbür kald›r›ma geçmek için yola ad›m att›¤›m s›rada karfl›mdaki trafik lambas›n›n k›rm›z› yand›¤›n› ve sa¤›mda bir kurt köpe¤inin bekledi¤ini fark ettim. H›z›m› alamam›fl›m da yola ad›m atm›fl›m gibi, -belki de köpekten utan›rcas›naaya¤›m› yavaflça geri çektim ve onu gözlemeye bafllad›m. Köpe¤in zinciri, iki gözü de görmeyen bir genç k›z›n elinde. Ne zaman ki yeflil ›fl›k yand›, önde köpek ve k›z, arkada ben ve birkaç kifli daha karfl›ya geçtik. ‹lgimi çeken bu durum nedeniyle onlar› bir süre izledim. Belli ki bu ifller için özellikle e¤itilmifl olan köpek, gördü¤ü her k›rm›z› trafik ›fl›¤›nda ya da araba geçifllerinde duruyor, yeflil ›fl›k yand›¤› veya yol bofl oldu¤unda k›z› yürütüyordu...
Türkiye’ye döndükten sonra yeri geldikçe bu olay› anlat›r ve i¤neleyici bir biçemle “Ben k›rm›z› ›fl›kta durmay› bir köpekten ö¤rendim” derdim. Ac› ama gerçek: Biz, bugün bile, insanlar›m›za trafik ›fl›klar›na uyma al›flkanl›¤›n› verememiflken, onlar köpeklerini e¤itmifller, hem de elli y›l önce...
Newyork’ta bir cadde: Y›l 1998. Eflimle birlikte New York’tay›z. Oturdu¤umuz yer Central Park ile Broadway caddesi aras›nda, 70. sokak. Evimize yak›n oldu¤u için pek çok al›flveriflimizi Broadway caddesi üzerindeki ma¤azalardan yap›yoruz. Yine bir gün, Broadway caddesine 13
BD EYLÜL 2010
Demek bizim de böyle temiz, güzel kentlerimiz olabiliyormuş, yeter ki yetkililer dürüst, bilgili, görgülü ve istekli olsunlar. ç›kt›¤›m›zda caddenin tam ortas›nda duran bir araban›n önünde, elleri arkas›ndan kelepçeli, oldukça da fliflman bir gencin yüzüstü yerde yatt›¤›n› gördük. Bafl›nda da s›r›m gibi bir genç adam, safaride vurdu¤u aslan›n yan›nda poz veren kahraman avc› gibi, bir aya¤› ile yerdekinin beline basm›fl, bekliyor. Sonradan anlad›k ki sivil polismifl. Herkes gibi biz de durduk bak›yoruz. Çok geçmedi bir baflka sivil polis daha geldi ve yerdekine “kalk” dedi. Yerde yatan, elleri arkas›ndan kelepçeli oldu¤u için bir süre debelenmesine karfl›n do¤rulamad›. Neden sonra kalkt›¤›nda ilk dikkatimi çeken, elbisesi lacivert olmas›na ve de yerde o kadar debelenmesine karfl›n üzerinde en ufak bir kirin, tozun olmay›fl›yd›... (!)
Y›l 2002. Bir toplant› nedeniyle Çorum’day›z. Gitti¤imizin ertesi günü, babam›n amcao¤lu torunlar›ndan Dr. Turgut Velidedeo¤lu’yla söylefliyoruz. Bir nedenle yukar›daki olay› anlatt›¤›mda Turgut Bey kardeflimin sitemi ilginçti. “San›yorum, buraya geleli flehri gezmeye vakit bulamad›n›z. Gelin sizi biraz gezdireyim, bizim de caddelerimizi görün bakal›m Broadway’den 14
afla¤› kal›yor mu?” dedi ve bizi arabas›na al›p flehri, ara sokaklar›na kadar dolaflt›rd›ktan sonra sordu: Nas›l?..(!) Çorum’a gitmeyeli çok olmufltu. Ata yurdumu soka¤›ndan, caddesinden park›na kadar tozunu bilemedim ama çok küçük bir çöp, bir izmarit at›¤› dahi gözüme çarpmad›- böylesine temiz, düzgün ve bak›ml› görmek beni heyecanland›rm›flt›. Bunun nas›l olabildi¤ini sordu¤umda ald›¤›m yan›t ilginç, bir o kadar da basit: Dirayetli, yetenekli bir belediye baflkan›n›n flehre gösterdi¤i özen... Dahas›; o baflkan›n gayretiyle Çorum, Türkiye’nin gecekondusuz tek kenti ününe kavuflmufl. Gerçekten de öyleydi. Bu flehircilik kavram›n›n bir di¤er güzel örne¤ini, geçen y›l gezmeye gitti¤imiz Eskiflehir’de gördüm. O kente art›k “Eskiflehir” ad› yak›flm›yor; “Yeniflehir” denmeli, hattâ Venedik ile kardefl flehir olmal›. Belediye Baflkan› Prof. Dr. Y›lmaz Büyükerflen kenti yeniden yaratm›fl; tertemiz yollar›, modern ve rahat ulafl›m araçlar›, Venedikvari kanallar›, köprüleri, heykelleri; en d›fltaki semtlerde bile gayet bak›ml› parklar, çocuk oyun alanlar›... ve hele de bozk›r›n ortas›nda p›r›l p›r›l plaj›yla... Demek bizim de böyle temiz, güzel kentlerimiz olabiliyormufl, yeter ki yetkililer dürüst, bilgili, görgülü ve istekli olsunlar. Ç›kar ve parti sever de¤il, ülke ve insan sever olsunlar... Ankara’n›n, bir baflkente hiç yak›flmayan pisli¤ine bakt›kça “Eskiflehirlileri k›skand›m” desem yeri var. • orhanvelidedeoglu@butundunya.com.tr
Ey Türk Gençli¤i! Birinci vazifen, Türk istiklâlini, Türk Cumhuriyetini, ilelebet, muhafaza ve müdafaa etmektir. Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegâne temeli budur. Bu temel, senin, en k›ymetli hazinendir. ‹stikbalde dahi, seni bu hazineden mahrum etmek isteyecek, dahilî ve haricî bedhahlar›n olacakt›r. Bir gün, ‹stiklâl ve Cumhuriyeti müdafaa mecburiyetine düflersen, vazifeye at›lmak için, içinde bulunaca¤›n vaziyetin imkân ve flerâitini düflünmeyeceksin! Bu imkân ve flerâit, çok nâmüsait bir mahiyette tezahür edebilir. ‹stiklâl ve Cumhuriyetine kastedecek düflmanlar, bütün dünyada emsali görülmemifl bir galibiyetin mümessili olabilirler. Cebren ve hile ile aziz vatan›n, bütün kaleleri zaptedilmifl, bütün tersanelerine girilmifl, bütün ordular› da¤›t›lm›fl ve memleketin her köflesi bilfiil iflgal edilmifl olabilir. Bütün bu flerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ h›yanet içinde bulunabilirler. Hattâ bu iktidar sahipleri flahsî menfaatlerini, müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit edebilirler. Millet, fakr ü zaruret içinde harap ve bîtap düflmüfl olabilir. Ey Türk istikbalinin evlâd›! ‹flte, bu ahval ve flerâit içinde dahi, vazifen; Türk ‹stiklâl ve Cumhuriyetini kurtarmakt›r! Muhtaç oldu¤un kudret, damarlar›ndaki asil kanda mevcuttur! Mustafa Kemal Atatürk 20 Ekim 1927
BD EYLÜL 2010
BD EYLÜL 2010
“Zulmün tahsis etti¤i sabit ikametgah›m” sözleriyle tan›mlad›¤› Hasdal’da iki y›ldan buyana, tutuklu bulundurulan K.Pilot Te¤men Mehmet Ali Çelebi, 16 A¤ustos 2010 günü yarg›ç karfl›s›na ç›kar›ld›¤› Silivri Duruflmalar›’nda, savc›n›n ileri sürdü¤ü iddialar karfl›s›nda savunma yapmak gere¤i duymam›fl, yaln›zca görüfllerini aç›klamakla yetinmifltir. Te¤men Mehmet Ali Çelebi’nin, Türk Hukuk Tarihi ile Türk Siyasal Tarihi’ndeki yerlerini alaca¤›ndan kuflku duyulmayan bu davran›fl›n› ve bu konudaki görüfllerini, güncel bir haber olmalar›n›n çok ötelerinde, birer tarihsel belge nitelikleriyle afla¤›da yay›ml›yoruz.
13. A⁄IR CEZA MAHKEMES‹ BAfiKANLI⁄INA Say›n Baflkan, Sayg›de¤er Heyet; Mustafa Kemal’den onun devrimlerinden millet olarak flahsi ç›karlar›m›z ad›na ödün vere vere Hasdal, Silivri Zindanlar›na çekildik. Bizi ihanete u¤rayan Atatürk devrimleri buralara att›. Hakikatin a¤›rl›¤›n› yüklenemeyen geçim kap›s› vatanseverli¤i de burada tutuyor. ‹ki sene evvel TSK’nin namuslu ellerinden, birli¤imden terörist olma flüphesiyle al›nd›m. Kuvvetli suç flüphemi oluflturan delil klasörü incelendi¤inde (250 No’lu klasör) Kemalizm’in terörist ideolisi ilan edildi¤ini göreceksiniz. Bilinmelidir ki Atatürk Devrimlerinin nasibi terör iddianemelerine oyuncak olmak de¤ildir. Bunlar, Mustafa Kemal’i anlayacak k›ratta olmayan hastal›kl› kafalar›n, sefil ruhlar›n ürünüdür. Kurdu¤u devlette, onun sa¤lad›¤› nimetlerden yararlananlar onu 16
yarg›lamaya çal›fl›yor! Bina mimar›, resim ressam› yarg›layabilir mi? fiafl›rm›yorum; çünkü di¤er suç unsurum Nutuk’tan mikroplara karfl› ba¤›fl›kl›y›m: ”Gelecek kuflaklar›n Türkiye’de Cumhuriyet’in ilan edildi¤i gün, ona
Mustafa Kemal’e ait düflüncelerle suçlan›yorum insafs›zca sald›ranlar›n bafl›nda ’Cumhuriyetçiyim’diyenlerin yer ald›¤›n› görerek asla flafl›racaklar›n› sanmay›n›z. Aksine Türkiye’nin ayd›n ve Cumhuriyetçi çocuklar› böyle Cumhuriyetçi geçinmifl olanlar›n gerçek düflüncelerini tahlil ve tesbitte hiç de karamsarl›¤› düflmeyeceklerdir. ” Mustafa Kemal’e ait düflüncelerle suçlan›yorum.
Ne güzel benim suçum. Ne güzel benim davam. Dilerim kuvvetli flüphem katlanarak artar. O zaman hayat›m daha da anlam kazanacakt›r. Kürsüye ulaflabilmem 2 senemi çald›. Yüre¤imdeki yurt sevgisi, askerlik gurur ve flerefimle bir de 26 yafl›mla oraya yürüyecek ve savunma verece¤im. Kanun gücüyle askere diz çöktürmeye çal›flanlara, bu devlet, bu millet için peflinen ölüm tercihi yapm›fl Türk Subay›n› iki senede iki büklüm yapabilece¤ini zanneden s›¤ zihniyetlilere. Tarihin flanl› sayfalar›na lay›k Mustafa Kemal ad›n› terör sayfalar›nda lekele-
Hiç bir güç benim vatana olan sevgim ve onun azametini ›slah edemez mek isteyenlere söyleyeceklerim var! Islah olmad›m!
Bu toplant›ya baflkanl›k eden, gözleri alt›nda oldu¤umuz Ebedi Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün iradesini, titremeksizin bedenlerinden vazgeçen ve flimdi kabirlerinden bafllar›n› kald›rarak bizleri izleyen flehit ruhlar›n›n dileklerini, Türk Milletinin vicdan›n› kendi sesimde toplayarak bütün dünyaya hayk›r›yorum: Ben ›slah olmad›m!
Hiçbir güç benim vatana olan sev-
gim ve onun azametini ›slah edemez. Beni h›yanetin dostu, karanl›¤›n yoldafl› olmama suçundan ›slah edemezsiniz! Utanmayanlar›n yüz karas› olmaya devam edece¤im.
Uçurumlar aras›ndan, ölüm yollar›ndan, toplar›n tüfeklerin namlusundan geçerek zihnimize, yüre¤imize intikal eden Cumhuriyetin, M. Kemal devrimlerinin en k›skanç neferlerinden olma suçundan ›slah edemezsiniz! Ne sand›lar Türk subay›n›? Ben insanl›k tarihi boyunca evlad› oldu¤u Türk milletinin boynuna esaret zinciri geçirtmeyen, Türk ordusunun subay›y›m. Bunlar› suç kabul edenlerin müebbet oklar› karfl›s›nda ürküp çekilmiyorum. Esaret zincirlerini gururla bedenime sar›yorum. Görevimi flevk ve ümitle yüklenip onlar› istekle karfl›ma al›yorum. ‹nanc›m odur ki M. Kemal düflüncesinin takipçisi olmak Türk Milleti’nin ortak suçudur, hiç de¤ilse namuslu kalan, omurgas›z olmayanlar›n ortak suçudur bu. Türk Milletinin her bireyi potansiyel suçludur. Suç say›lan eyleme kat›lmam tam bir inanç ve bilinçledir. Bu u¤urda tafl›yaca¤›m prangalardan, mahkum edilece¤im en a¤›r cezalardan fleref duyar›m. Ama zindandan ç›kaca¤›m›z gün bizi yeniden mahkum etmeniz gerekecektir. Çünkü biz o gün de bugün oldu¤umuz kadar suçlu olaca¤›z. Savunma verdi¤imde birtak›m ülser kuyusu, ›smarlama bas›n›n pis nefesinde lekelenmifl ön yarg›l› haf›zalar; Adaletin sars›lmaz takipçileri: 17
BD EYLÜL 2010
Mustafa kemal’e dost vicdanlar; ‹ki sene rehin al›nm›fl bir muvazzaf subay›n, Kuvvetli suç flüphesi’ni görmek üzere, en az›ndan böyle bir kara lekeye inan›rlarsa surat›ma tükürmek üzere burada olmal›lar. fiairin dedi¤i gibi: Bir fley varsa Bir fley vard›r Bir fley yoksa Çok fley vard›r. Özdemir Asaf
macalar›n son bulaca¤› ve kötülüklerin yenilece¤i gün gelecektir. Vars›n o gün benim zindan›m›n üzerinde do¤sun, ne önemi var. O mutlu gün iki y›ld›r bulundu¤um, zulmün tahsis etti¤i sabit ikametgâh›m! Hasdal’da beni bulacakt›r. O zaman zulüm adaletin buyru¤una girecek, tarih hakikati yine göndere çekecek, o sancak yine dalgalanacak ve dosta düflmana o ulvi düflünceyi hayk›racakt›r: ”Harbiyeli aldanmaz!”
Vatan›ma ihanetten yarg›lan›yorum.
Bir flüphe k›r›nt›s› dahi ak›llarda yer ederse e¤er milletimden talebimdir: Ç›kar›n o flanl› üniformam› üzerimden. Yeter olsun! Mübarek vatan havas›n› ci¤erlerime sokmay›n. Lekelenmiflse e¤er topraklara sürtün aln›m›. Daha fazla de¤dirmeyin vatan topra¤›na ayaklar›m›. Da¤ doruklar›na b›rak›n bu bedeni; kufllar etimi çeke çeke parçalas›nlar Beni, bütün varl›¤›m› ovalara saçs›nlar ki ibret olsun aleme... Akl›n almayaca¤› iftira ve isnatlarla bu tezgah› kuranlar beni iki sene zindanda tutmakla baflar›l› olmufllard›r. Ancak ben onlar›n bu küçük zaferine izin verecek kadar güçlüyüm. Bugün beni burada tutarak bafllar› gö¤e erenler, yar›n adaletin saf ›fl›¤› karfl›s›nda bafllar›n› yerden kald›ramayanlar olacakt›r. Zaman ve hadiseler her türlü hakikati ispat eder, fakat bazen böyle helak eden darbeler indirerek. Aldat18
Yollar› kapatt›lar, açaca¤›z. Ufku karartt›lar, a¤artaca¤›z. Yurdumuz virand›r, flenletece¤iz. Yüce Heyeti Sayg›yla Selamlar›m! Mehmet Ali Çelebi Tutuklu Kr. Plt. T¤m. 16.08.2010 ATAMIZIN SÖZLER‹
•
Adalet gücü ba¤›ms›z olmayan bir ulusun devlet halinde varl›¤› kabul edilemez.
•En yeni kanunlarla donanm›fl olan adliyemizin basireti ve adaleti uygulamak için gösterdi¤i dikkat ulusun huzur ve düzenini koruma¤a yeterli ve gücü yeter.
Ş
ehitler, Kuvâyi Milliye flehitleri, mezardan ç›kman›n vaktidir! fiehitler, Kuvâyi Milliye flehitleri,Sakarya’da, ‹nönü’de Afyon’dakiler, Dumlup›nar’dakiler de elbet ve de Ayd›n’da, Antep’te vurulup düflenler, Siz toprak alt›nda ulu köklerimizsiniz yatars›n›z al kanlar içinde. fiehitler, Kuvâyi Milliye flehitleri, siz toprak alt›nda derin uykudayken Düflman› ça¤›rd›lar, sat›ld›k, uyan›n! Biz toprak üstünde derin uykularday›z, Kalk›p uyand›r›n bizi! UYANDIRIN B‹Z‹! fiehitler, Kuvâyi Milliye flehitleri, mezardan ç›kman›n vaktidir! Naz›m Hikmet 1959
•
Adliyemizin emin oldu¤umuz yüksek gücü sayesindedir ki, Cumhuriyet, kaç›n›lmaz geliflimi izleyebilecek ve türlü flekil ve türdeki sald›r›s›na karfl› vatandafl›n hukukunu ve ülkenin düzenini koruyabilecektir. 19
BD EYLÜL 2010
BD EYLÜL 2010
CHP ‹stanbul Milletvekili Çetin Soysal, savc›l›ktan özel izin ald› ve... Tutuklu iki bilim adam› Prof. Dr. Mehmet Haberal ve Prof. Dr. Fatih Hilmio¤lu'nu ziyaret etti. Çetin Soysal, bu iki ziyaretle ilgili olarak izlenimlerini Bütün Dünya'ya yazd›. Yazan: ÇET‹N SOYSAL
Tutuklu ‹ki Bilim Adam›n› Ziyaret Ettim 18 A¤ustos 2010 tarihinde Ada-
let Bakanl›¤›’ndan ald›¤›m özel izinle Ergenekon Davas› kapsam›nda yarg›lanan Prof. Dr. Mehmet Haberal ile Prof. Dr. Fatih Hilmio¤lu’nu tedavi gördükleri hastanelerde ziyaret ettim. Ciddi sa¤l›k sorunlar› ile bo¤ufltuklar›n› üzülerek bir kez daha gördüm. Prof. Dr. Mehmet Haberal gibi Türkiye’de t›p alan›nda ilklere imza atm›fl,birçok insan›n hayat›n› kurtarm›fl, uluslararas› alanda sayg›nl›¤› olan, akademik baflar›lar›n sahibi olan bir insan› böyle bir durumda ziyaret ediyor olmak beni derinden etkiledi. Bu ziyaretler sonucunda yap›labilecek en net tespit “çok ciddi bir yaflam hakk› ihlali” oldu¤udur. Türkiye için y›llarca önemli hizmetler vermifl insanlar›,bu flekilde görmek, ziyaret etmek insan›n›n içini ac›tan bir durum elbette. Prof. Dr. Mehmet Haberal 4 metrekarelik bir alanda cihaza ba¤l› olarak 15’in üzerinde farkl› ilaçla yaflam›n› idame ettirmeye çal›fl›yor. Prof. Dr. Mehmet Haberal ile yap20
t›¤›m›z sohbette en çok etkilendi¤im konuflma Mehmet Haberal‘›n babas›n›n cenazesine bile gitmesine izin verilmemesiydi. Mezar›n›n bafl›nda bir Fatiha okumas›na izin verilmemesi içler ac›s› bir durum. Baflbakan Tayyip Erdo¤an’›n 12 Eylül sonras›nda tutuklu bulunan Kültür Bakan› Ertu¤rul Günay"›n, babas›n›n cenazesine bile gidememesini “12 Eylül faflizminin yans›malar›” sözleriyle elefltirirken kendisinin flimdi ayn› durumda oldu¤unu anlatt›.
12 Eylül’de Ayd›nlar Dilekçesi’ne imza koydu¤u için yarg›lanan Mehmet Haberal “Bugün 12 Eylül sürecinin çok daha ötesinde bir yarg›lama süreciyle karfl› karfl›yay›z” dedi.
Hâlâ daha niçin yarg›land›¤›n› anlayamad›¤›n› söyledi Prof. Dr. Meh-
ÇET‹N SOYSAL 1963 yılında ‹stanbul’da do¤du.1986’da SHP Fatih ‹lçe Yönetim Kurulu Üyeli¤i, 1990’da SHP ‹stanbul ‹l Gençlik Kolları Baflkanlı¤ı,1992’de CHP Fatih ‹lçe Baflkanlı¤ı (3 dönem), CHP ‹stanbul ‹l Yönetim Kurulu Üyeli¤i, ve CHP ‹stanbul ‹l Sekreterli¤i yapmıfltır. 2004’de Büyükflehir ve Befliktafl Belediye Meclis Üyesi olan Soysal, 22 Temmuz 2007 Genel Seçimlerinde Cumhuriyet Halk Partisi’nden ‹stanbul milletvekili seçilmifltir. ‹stanbulum Dergisi’ni çıkaran Soysal 2006’dan buyana ‹stanbul Yaflam Derne¤i’nin Baflkanlı¤ını da yapmaktadır.
met Haberal. Cumhuriyet gazetesinin bombalanmas›, Dan›fltay sald›r›s›n›n faili olarak de¤erlendirildi¤i ve hiç tan›mad›¤› insanlarla ayn› foto¤raf›n içinde, ayn› davadan "iftiraya dayal›" yarg›lama süreci yaflad›¤›n› anlatt›. O yarg›lamay› yapan hâkimlerle ilgili açt›¤› davalar›n Yarg›tay taraf›ndan onand›¤›n›, ancak Baflbakan"›n bizzat yarg›ya müdahale ederek, Yarg›tay"› hedef alan aç›klamalar›ndan üzüntü duydu¤unu dile getirdi. 12 Eylül’de Ayd›nlar Dilekçesi’ne imza koydu¤u için yarg›lanan Mehmet Haberal “Bugün 12 Eylül sürecinin çok daha ötesinde bir yarg›lama süreciyle karfl› karfl›yay›z” dedi. Patalya Otel"de daha önce AKP’nin önde gelen isimlerinin talebi üzerine parti toplant›lar› yap›ld›¤›n› ve “AKP"nin üst yönetimindeki birçok insan o dönem "Türkiye"de önemli
Prof. Dr. Mehmet Haberal bir de¤iflim hareketi bafllatt›¤›n› anlatt›. ‹nsanlara eflit yaklafl›laca¤› iddias› içinde olanlar›n bugün aksi tutum içinde olduklar›n› da ifade etti Mehmet Haberal. ‹ftira ve adaletli yönetimle ilgili okudu¤u ayetler ise bence herkesin üzerinde düflünmesi gereken bir durum. * * * Prof. Dr. Fatih Hilmio¤lu ise siroz hastas›. Hastal›¤› da çok ciddi. Üniversite hastanelerinden verilen “Cezaevinde kalmas› uygun de¤ildir” raporlar›na ra¤men Adli T›p Kurumu’nun 21
BD EYLÜL 2010
BD EYLÜL 2010
Prof. Dr. Hilmio¤lu “Atatürk Türkiye’dir, Türkiye Atatürk’tür” sözünü üniversiteye ast›rmas›n›n bedelini ödedi¤ini söylüyor. siyasi bask›lar nedeniyle bu raporlar› görmezden geldi¤inisöylüyor. Bir buçuk y›ld›r tutuklu ve buna ra¤men hala savunmas›n› yapabilmifl de¤il. Savunma hakk›n› kullanam›yor. Bu tam bir skandal. 1 buçuk y›ld›r savunma yapam›yor. Üniversitelerden al›nan raporlar da dikkate al›nm›yor. Prof. Dr. Fatih Hilmio¤lu için raporlarda yaflam› sona erebilir deniliyor. Tüm bunlar›n tamam›n› kabullenmek ve hukuk ad›na yap›ld›¤›n› düflünmek imkans›z. Prof. Dr. Hilmio¤lu
Prof. Dr. Fatih Hilmio¤lu benim de çok sevdi¤im Atatürk’ün bir sözünü "Türkiye fleyhler, dervifller, müritler ülkesi olmayacakt›r" sözünü s›kça dillendirmesinin ve “Atatürk 22
Türkiye’dir, Türkiye Atatürk’tür” sözünü üniversiteye ast›rmas›n›n bedelini ödedi¤ini söylüyor. * * * Her iki de¤erli bilim adam›m›z da darbe teflebbüsü
iddias›yla yarg›lananlar›n d›flar›da bulunmas›na tepkililer. Her ikisi de "esas bu iflle irtibat› olanlar d›flar›da bizimle iliflkilendirdikleri kifliler d›flar›da bizse suçumuzu bile bilmeden içerdeyiz.”dedi.
‹lerleyen günlerde Türkiye için
çok büyük hizmetler vermifl bu insanlar›m›z›n serbest b›rak›lmamalar› halinde tekrar ziyarete gidece¤im. Mustafa Balbay ve Tuncay Özkan’› da ziyarete gidece¤im. Onlar aç›s›ndan da çok büyük bir hukuksuzluk sözkonusu. Tutukluluk hukukta bir önlem. Oysa burada görüyoruz ki bir cezaland›rma yöntemi olarak kullan›l›yor. Tutuklulu¤un bir cezaland›rma yöntemi olarak görülmesi do¤uraca¤› sonuçlar aç›s›ndan son derece sak›ncal›. Bunun yan›nda demokrasiyle ba¤daflmayan özel yetkili mahkemelerin kald›r›lmas› gerekiyor. Terör örgütünde kan dökmüfl insanlara tan›nm›fl haklar, Türkiye"nin önemli gazetecilerine, bilim insanlar›na tan›nm›yor. Bunu anlamak,hakl› görmek mümkün de¤il. Ben TBMM ‹nsan Haklar› Komisyonu Üyesi ve bir insan olarak yaflananlar› “yaflam hakk›n›n ihlali” olarak de¤erlendiriyorum. •
• R›za Türmen A‹HM’de
son 9 y›ld›r yarg›ç olarak Türkiye’yi temsil ediyordu
R›za Türmen’in 16-08-2010 Tarihli Milliyet Gazetesi’nde Yay›nlanan Yaz›s›
Anayasa De¤iflikli¤i Iyonya’l› filozof Herakleitos “Gözler daha flaflmaz tan›klard›r kulaklardan” diyor. Son anayasa de¤iflikliklerini de duyduklar›m›zla de¤il, okuyarak de¤erlendirmeliyiz.
S
Say›n Baflbakan’›n geçenlerde de belirtti¤i gibi, Hükümet yarg›ya k›zg›n. Baz› kararlar› Hükümet’i “ç›ld›rt›yor”. O nedenle, Hükümet yarg›y› denetimi alt›na almak istiyor. Referandumun gerçek konusu bu. Ancak referandumda “yarg› ba¤›ms›z m› olsun, ba¤›ml› m› olsun” diye bir soru sorulamayaca¤›ndan, bu soru üstü örtülerle örtülerek referanduma sunulmakta. Sorunun üstünde iki türlü örtü var: Birinci örtü yarg›ya iliflkin mad-
delerin içinde. Örne¤in, HSYK ile ilgili temel sorun Adalet Bakan›’n›n baflkanl›¤› ve müsteflar›n üyeli¤i. Bakan ve müsteflar öyle yetkilerle donat›lm›fl ki, HSYK’n›n Adalet Bakan›’n›n istemedi¤i bir karar almas› olanaks›z. Anayasa de¤ifliklikleri ile bu durum pekifltiriliyor. Maddede olumlu ö¤eler de var.
Örne¤in üye say›s› 22’ye ç›kar›l›yor. Adalet Bakan›’n›n dairelerin toplant›lar›na kat›lmamas› öngörülüyor v.b. Ama bunlar›n hiçbiri Bakan’›n HSYK üzerinde sahip oldu¤u yetkilerle ilgili de¤il. Anayasa Mahkemesi için de böyle. Örne¤in, Anayasa Mahkemesi’ne bireysel baflvuru hakk›n›n tan›nmas› olumlu bir geliflme. Ama bu Anayasa Mahkemesi’nin yap›s›n›n de¤ifltirilerek Hükümet’e yandafl bir çizgiye çekilmesi olgusunu etkilemiyor. ‹kinci örtü, de¤ifliklik paketinin genelinde. Pakette, ilke olarak olumlu
görülebilecek maddeler var. Bütün maddeler üzerinde tek bir oylama yap›laca¤›ndan, insanlar›n “benim için ombudsman kurulmas› ya da çocuklar›n fliddete karfl› korunmas› o denli önemli ki, vars›n yarg› da ba¤›ms›z 23
BD EYLÜL 2010
olmas›n” diyecekleri, ya da örtüler alt›na saklanan, yarg› ba¤›ms›zl›¤›na son veren önlemleri görmeyecekleri düflünülüyor. Bütün bu sak›ncalara karfl›n, referandumdan “evet” ç›karsa bunun sonucu ne olur?
“Evet” sonucu, yarg›n›n ba¤›ms›zl›¤›n› yitirmesine, iktidar üstündeki yarg› denetiminin ortadan kalkmas›na yol açar. AKP iktidar›, Meclis’te seçilmifl bir ço¤unlu¤a sahip olman›n demokrasi için yeterli oldu¤u gibi bir anlay›fla sahip. Oysa günümüzde demokrasi, hem ço¤unlukça seçilmifl iktidar›, hem de bu iktidar›n keyfi davranmas›n› önleyecek s›n›rland›rmalar› içinde bar›nd›rmakta. AKP bir yandan, bütün kurumlar› kendine ba¤layarak iktidar› tek bir elde toplamakta, öte yandan bas›n özgürlü¤ü, düflünce özgürlü¤ü, özel yaflam›n gizlili¤i gibi bireysel hak ve özgürlüklerin s›n›rlar›n› daraltarak otoriter bir rejime do¤ru kaymakta. Yarg› denetimi ortadan kalk›nca, her türlü hukuksal s›n›rlamadan kurtulmufl bir AKP iktidar›nda bu süreç h›zlanacak. Özgürlükçü demokrasilerde ba¤›ms›z yarg›, bireysel hak ve özgürlüklerin güvencesi. Yarg› ba¤›ms›zl›¤›n›n ortadan kalkmas›, bireyleri iktidarin keyfi davran›fllar›na karfl› korumas›z b›rakacak. Etkili bir anayasal denetim, muhalefet ve az›nl›k için ço¤unlu¤un tahakkümüne karfl› önemli bir hukuksal fren. Anayasa Mahkemesi’nin iktidar 24
BD EYLÜL 2010
çizgisine çekilmesi, muhalefetin elinden bu arac› alacak. Az›nl¤› ço¤unlu¤a karfl› korumas›z b›rakacak. Yarg›n›n iktidar›n denetiminde olmas›, bireylerin gündelik yaflamlar›n› da etkileyecek. Bireyin idareye karfl› açt›¤›, ya da iktidara yak›n kiflilerle ilgili davalarda, yarg›çlar›n mesleki kayg›lardan uzak karar vermeleri güçleflecek. Demokrasi, siyasetin hukuksallaflmas›na yol açar. Siyasal müca-
delenin hukukun s›n›rlar› içinde yap›lmas›n›, siyasal düzeyde çözülemeyen siyasal anlaflmazl›klar›n yarg› yoluyla çözülmesini sa¤lar. Böylelikle siyasetin soka¤a dökülmesini önler. Yarg›n›n bu rolü ortadan kalkarsa, siyasal mücadelenin soka¤a dökülmesi, fliddetin siyasal mücadele arac› haline gelmesi tehlikesi do¤acak. Referandumdan “evet” ç›kmas› yeni bir anayasa yap›lmas›n› güçlefltirecek. Yeni bir anayasa yap›lma-
s› giriflimleri, halk›n iradesiyle kabul edilmifl anayasa paketini de¤ifltirme çabalar› olarak görülecek. Bir sonraki aflama, Türkiye’ye baflkanl›k rejimini getiren anayasa de¤iflikli¤i olacak. Buna karfl›l›k, referandum “hay›r”la sonuçlan›rsa yeni bir anayasan›n önü aç›lacak. Seçim çok aç›k. Daha demokratik, daha özgür, hukuk devletinin geçerli oldu¤u bir Türkiye için “hay›r” oyu vermek gerekiyor.
fiER‹F ERCAN Eski Devlet Bakan›
Son Anayasa de¤iflikli¤i ile ilgili düflüncelerim
Her fleyden önce, mevcut Anayasam›z›n maddelerinde yap›lan son de¤ifliklikler, baz› bas›n yay›n organlar›nda yer ald›¤› flekliyle, Anayasam›zda ilk defa yap›lan sivil bir de¤ifliklik olarak de¤erlendirilmifltir. Oysa, Anayasam›zda yap›lan ilk
büyük sivil de¤ifliklik Türkiye Büyük Millet Meclisi Anayasa Komisyonu Baflkan› olarak görev yapt›¤›m dönemde, 23.07.1995 tarih ve 4121 say›l› Kanunla gerçeklefltirilmifl ve bunu takiben de, 03.10.2001 tarih ve 4709 say›l› Kanunla bir genifl kapsaml› sivil de¤ifliklik daha yap›lm›flt›r. Burada esas olan, Anayasam›z›n de¤ifltirilip degifltirilemeyecegi de¤il, ne zaman ve nas›l de¤ifltirilmesi gerekece¤i hususudur. Bilindi¤i gibi Anayasalar, toplum
düzeninin sa¤lanmas› için ön görülen ana esaslar› düzenleyen bir çerçeve
niteli¤indeki hukuk forumlar›d›r. Genellikle bir Devletin kuruluflunda veya bir sistem ya da rejim de¤iflikliklerinde; Kurucu Meclislerce yahut Meclis çat›s› alt›ndaki tüm parti temsilciliklerinden oluflan bir komisyonca haz›rlan›p, genellikle referandumla kabul görürler. Var sayal›m ki, böyle bir ihtiyaç
do¤du. O zaman, Meclis çat›s› alt›nda uzlafl›larak haz›rlanmas› gereken tasar›n›n ülkenin ilgili kurum ve kurulufllar›n›n ve de özellikle hukuk fakülteleri olan üniversitelerin de görüflleri al›nd›ktan sonra somut hale getirilerek, Bakanlar Kurulu’ndan 25
BD EYLÜL 2010
BD EYLÜL 2010
son Anayasa de¤iflikli¤ini kendi bafl›na haz›rlayan iktidar partisinin, ‘Laiklik karfl›t› eylemlerin oda¤› oldu¤una’ karar vermifl bulunmas› gerçe¤inin, Halk Oylamas›nda oyunu kullanacak vatandafllarca unutulmayaca¤›n› da hat›rlatmak isterim. Bütün bunlar›n d›fl›nda, o s›k›nt›l› günlerin bir gere¤i olarak, Anayasa Hukukçular›n›n haz›rlad›¤› ve halk›n %92 oy oran› ile kabul görmüfl olan bir Anayasan›n geçici 15. maddesi hükmünde yer alan, Milli Güvenlik Konseyi Üyelerinin yarg›lanmas›n› ön gören de¤iflikli¤in de; ülkemizin o günlerde içinde bulundu¤u kan, gözyafl› ve kardeflin kardefli vurdu¤u çok s›k›nt›l› günleri, Anayasal bir görev olarak ortadan kald›rmay› baflaranlar› incitecegini ve bunun da hiçbir yarar sa¤lamayaca¤›n› belirtmek ve unutanlara ve de o günleri hiç yaflamam›fl olanlara özellikle hat›rlatmak istiyorum.
Bu nedenle, bir genel seçim arefesinde, belirtti¤im ana hususlar göz önünde bulundurulmadan, ‘yang›ndan mal kaç›rma’ misali, Meclis d›fl›ndaki kiflilere sipariflle haz›rlat›r›lm›fl olan taslakla yeni bir Anayasa de¤iflikli¤ine gidilmesine hiç ihtiyaç bulunmamakta idi. geçirilmesi ve böylece Yüce Meclisin onay›na sunulmas› gerekir. Bu nedenle, bir genel seçim arefesinde, belirtti¤im ana hususlar göz önünde bulundurulmadan, ‘yang›ndan mal kaç›rma’ misali, Meclis d›fl›ndaki kiflilere sipariflle haz›rlat›r›lm›fl olan taslakla yeni bir Anayasa de¤iflikli¤ine gidilmesine hiç ihtiyaç bulunmamakta idi. Kald› ki, Yüksek Yarg›y› ve
Anayasa Mahkemesini kendi iktidar iste¤i do¤rultusunda yap›land›rmay› amaçlayan ve Ordumuzu geleneklerinden uzaklaflt›r›lmay›, kurumsal maddi ve manevi güç kayb›na u¤ratmay› hedefleyen de¤iflikliklerin ülkesini seven ve çoluk çocu¤unun yarar›n› düflünen sa¤ duyulu vatandafllar›m›zca kabul görmeyece¤ini ümit ediyorum. Ayr›ca Yarg›tay Baflsavc›s›’n›n
açt›¤› AKP’nin kapat›lmas› davas›yla ilgili olarak, Anayasa Mahkemesi’nin; 26
Ülkemizin insan onuruna yak›fl›r
bir flekilde, hukukun üstünlü¤üne ba¤l› olarak laik, demokrat ve Cumhuriyetin temel ilkeleri zedelenmeden ve de Misak-› Milli hudutlar›n›n de¤ifltirilmesi dahi düflünülmeden, tam ba¤›ms›z bir zihniyetle yönetilmesi dileklerimle. • fierif Ercan Eski Devlet Bakan›
Tufan Türenç’in 16-08-2010 Tarihinde Hürriyet Gazetesi’nde Yay›mlanan Yaz›s›
Vicdanlar Kolay Kolay Aklamaz ”Yarg›, Tuncay Özkan ve ve di¤erlerinin feryad›na kulak versin.” ‹mza: Baflbakan Yard›mc›s› ve Devlet Bakan› Bülent Ar›nç.*
karar› anlayamad›m. Gereksiz bir karar.” ‹mza: AKP Genel Baflkan Yard›mc›s› Hüseyin Çelik
“Türkiye’deki mahkemelerde tutukluluk sürelerinin uzunlu¤u haks›zl›¤a neden olmaktad›r. Bülent Ar›nç’›n görüfllerine kat›l›yorum. ” ‹mza: TBMM Baflkan› Mehmet Ali fiahin.
Bu görüflleri sayg›yla karfl›lamamak olanaks›z. Ama insan›n akl›na ister istemez flu soru geliyor: Say›n politikac›lar iyi, güzel de akl›n›z flimdiye kadar neredeydi? Vicdan›n›z durup dururken neden s›zlamaya bafllad›? Yoksa bilemedi¤imiz baflka nedenler mi var? *** Kuflkusuz var... Bilim adam›, gazeteci, yazar çizer tak›m›, ilgili, ilgisiz askerler aylardan, y›llardan beri içerdeler. Nereden vahiy geldi de bu hukuk facias›n›n fark›na flimdi vard›n›z? Örne¤in siz Say›n TBMM Baflkan›
“Adil yarg›y› temin etmek yarg›n›n görevi. Cezaevlerindekilerin ço¤u mahkûm de¤il tutuklu, bu durum sistemin çarp›kl›¤›n› gösterir. Bülent Ar›nç’›n görüfllerine kat›l›yorum. ” ‹mza: AKP Genel Baflkan Yard›mc›s› Hüseyin Çelik. “5 ay sonraki duruflma için 102 kiflinin yakalanmas› hakk›nda al›nan
27
BD EYLÜL 2010
“Yarg›, Tuncay Özkan ve di¤erlerinin feryad›na kulak versin.” ‹mza: Baflbakan Yard›mc›s› ve Devlet Bakan› Bülent Ar›nç. “Türkiye’deki mahkemelerde tutukluluk sürelerinin uzunlu¤u haks›zl›¤a neden olmaktad›r. Bülent Ar›nç’›n görüfllerine kat›l›yorum. ” ‹mza: TBMM Baflkan› Mehmet Ali fiahin.
Mehmet Ali fiahin. Dünyaca sayg›n bilim adam› Prof. Dr. Mehmet Haberal sizin eflinizi yaflama döndürmedi mi? Efliniz han›mefendi hapiste eziyet çeken kurtar›c›s› için aylardan beri gözyafllar› içinde dua edip durmuyor mu? Bunca zamand›r en yak›n›n›zdaki 28
BD EYLÜL 2010
insan›n, hayat arkadafl›n›z›n gözyafllar› sizi etkilemedi de, flimdi ne oldu da bu haks›z, hukuksuz tutukluluklar sizi rahats›z etti? Bu insanlar suçlar›n›n ne oldu¤unu bile bilmeden aylardan beri hapiste çürümüyorlar m›? Siz ve arkadafllar›n›z bu hukuk facias›n› birdenbire gözleriniz aç›l›p nas›l gördünüz? Gerçekten merak edilecek bir konu. *** fiu mesaj› m› vermek istediniz acaba: “Bak›n biz bu tutukluluklar›n haks›z ve gereksiz oldu¤unu söylüyoruz. Demek ki biz AKP olarak yarg›ya herhangi bir bask› yapm›yoruz. Tutuklamalar yarg›n›n karar›d›r.” Ya da gelecekte ç›kacak faturan›n size kadar uzanmas›n› önlemek için yapt›n›z bu aç›klamalar›... Yani gelecekte bu haks›z, bu hukuk d›fl› tutuklamalar ve yarg›lamalar nedeniyle tek sorumlunun savc›lar ve yarg›çlar oldu¤unu mu tarihe not düfltünüz? ‹lerde hesap sorulmas› durumunda bu aç›klamalar› masumiyetinizin kan›tlar› olarak ç›kar›p göstermek için mi böyle konufltunuz? Amac›n›z buysa, bundan ne kamu vicdan› tatmin olur, ne de y›llar›n› mahvetti¤iniz insanlar ve onlar›n yak›nlar›... fiunu iyi bilin ki, vicdanlar sizi asla aklamaz. •
Ali Sirmen’in 16-08-2010 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi’nde Yay›nlanan “Dünyada Bugün” Yaz›s›
T.Özkan ile M. Balbay’›n isyanlar› Gazeteci normalde ça¤›n›n tan›¤›d›r, az geliflmifl ülkede bazen ça¤›n›n san›¤› da olabilir. Silivri Yarg›s›z ‹nfaz Kampusu duruflma salonunda, bunlar›n her ikisi de mevcut.
C
Cumhuriyet’ten Ergenekon dava-
s›n› izlemekle görevli arkadafl›m›z Hatice Tuncer, duruflma olan her Allah’›n günü, Silivri’nin yolunu tutar, sabahtan akflama salonun bas›na ayr›lm›fl yerinden duruflmalar› izler. Aylard›r sürüyor bu görev ve bu iflkence... Hatice Tuncer, ça¤›n›n gerisinde kalm›fl Türkiye’nin bir ay›b›n›n tan›¤›d›r... Ayn› salonda, geri bir toplumun geçmifli yaflayan ça¤›n›n san›¤› gazeteciler de vard›r. Onlar, iki y›ld›r, daha
suçlar›n›n ne oldu¤u bile kendilerine do¤ru dürüst söylenmeden, 13. A¤›r Ceza Mahkemesi’ne ç›kar dururlar. Ça¤›n›n tan›¤› gazeteci Hatice Tuncer, duruflma salonuna evinden gider, sonra salondan ç›k›nca gazeteye gidip haberini yazar. Ça¤›n›n san›¤› gazeteciler Tuncay Özkan ile Mustafa Balbay ise y›l› aflk›n süredir, tutuklu bulunduklar› tutukevi ko¤uflundan gidip gelirler duruflmalara. *** Hatice Tuncer’in yaflad›¤› drama, 29
BD EYLÜL 2010
bir kez gitti¤im bir Silivri duruflmas› salonunda tan›k oldum. Tuncay Özkan ve Mustafa Balbay’›n yaflad›klar›n›n benzerini ise bundan çeyrek yüzy›l kadar önce, kendim, 38 ay süreyle yaflayarak içimden hissettim. fiimdi bana flu soruyu sormay›n: - Ça¤›n›n tan›¤› gazetecinin mi, ça¤›n›n san›¤› gazetecinin mi durumlar› daha zor? Sormay›n! Çünkü cevap veremem. Çünkü kendim bile bir karara varamad›m,12 Eylül döneminin haks›zl›¤› karfl›s›nda sa¤›r duvarlara umars›zca hayk›r›rken mi, daha fazla isyan hissi içindeydim, yoksa Tuncay Özkan ve Mustafa Balbay’› mahkeme salonunda izlerken mi?... Gerçekten bilemiyorum. Ama Balbay’› ilk kez tutukevinde ziyarete gitti¤imde, gördü¤ümden ve duyduklar›mdan edindi¤im izlenim, bizim 12 Eylül’deki tutukluluk koflullar›m›z›n, (o zaman bize de, daktilo ve bilgisayar verilmiyordu) onlar›nkinden çok daha iyi ve çok daha dayan›l›r oldu¤u yönündeydi. Ama u¤rad›¤› haks›zl›¤› sa¤›r duvarlara hayk›rmak duygusu san›r›m onlar için de bizim için de ayn›yd›. ***
B
Bir mahkemede, san›¤›n yarg›çlara
sorabilece¤i en do¤al ve hakl› soru fludur: -Benim suçum ne, önce bana bunu söyleyin, bilmek istiyorum. Bu soruyu Tuncay Özkan 13. A¤›r Ceza heyetine sormufl. ‹ki y›la yak›n süredir, hep sordu¤u ve bir türlü doyu-
30
BD EYLÜL 2010
rucu bir yan›t alamad›¤› için olsa gerek, umars›zl›¤›n öfkesiyle sesini yükseltmifl, yumru¤unu önündeki masaya vurmufl. Bu yüzden, hakk›nda suç duyurusunda bulunulmufl. Ayn› flekilde suçunun ne oldu¤unu ve kendilerini hangi vicdanla tutuklu yarg›lad›klar›n› soran, tutuksuzlar›n konumlar›yla kendilerinkini karfl›laflt›ran, ayr›ca tutukluluk koflullar›ndan yak›nan Mustafa Balbay hakk›nda da suç duyurusunda bulunulmufl. Demek ki art›k “Suçum ne?” diye sormak da suç olmufl. fiimdi diyeceksiniz ki, mahkemede soru sorman›n da bir adab› usulü vard›r. Do¤ru! Belki de Tuncay Özkan flöyle sormal›yd› sorusunu: -Efendim iki y›la yak›n süredir, burada tutuklu olarak devletin karavanas›na kafl›k sallayarak, yoksul halk›n afl›na ortak olman›n ezikli¤i içindeyim, bu süre zarf›nda suçumun ne oldu¤unu bile anlayabilmifl de¤ilim. Bari iki ay aradan sonra yap›lan bu oturumda lütuf etseniz de, suçumun ne oldu¤unu bir aç›klasan›z, minnettar olaca¤›m. Böyle sormak dururken, ba¤›rman›n, önündeki masay› yumruklaman›n ne anlam› var? Gerçekten de bu kadar k›zacak ne vard›? Her neyse, flu Silivri duruflmalar›ndaki iki tür gazeteciye bakarken bir türlü karara varamad›m: -Haks›zl›k karfl›s›nda ça¤›n›n san›¤› olmak m›, yoksa tan›¤› olmak m› daha zor. •
Güngör Mengi’nin 10- 08 - 2010 Tarihli Vatan Gazetesi’nde Yay›mlanan Yaz›s›
Onlar›n ordusu yok B
iliyoruz, flimdi malûm koro
Ergenekon san›klar› yarar›na lobi yapmaya çal›flt›¤›m›z› söyleyeceklerdir. Somut örneklere dayal› adalet talepleri yarg›ya bask› oluflturmaz. Mahkemeler üstünde as›l bask›, ad› de¤iflmifl DGM’lerin verdi¤i her tutuklama karar›n› alk›fllay›p, sal›verme kararlar›n›n neredeyse tümüne “yuh“ çeken, yarg›çlar› hayâs›zca elefltirip suçlayan cazg›r tak›m›ndan geliyor. Ergenekon’da yaflanan aflamalar
ve özellikle de “yarg›s›z infaz“ biçiminde kullan›lan tutuklamalar, bu davan›n ciddiyetini ve adalet sisteminin güvenilirli¤ini hem d›flarda, hem Türk halk›n›n vicdan›nda sorgulan›r hale getirmifltir. Bedeli a¤›r olacak Türkiye’de devletin silâh› ile devleti ve rejimi vurma amaçl› tertipler ve bu amaçla suç
örgütleri olufltu¤u yolundaki iddialar, gerçekten hukuka uygun olarak saptan›p sorgulan›yor mu; bundan emin olmak ihtiyac› içindeyiz. Çünkü siyasetin bask›s› alt›na giren yarg›, hukuktan ve insan haklar› de¤erlerinden demokrasinin temel flart› olan adaletten sapabilir. Hukukçular, ça¤dafl toplumlarda
“istisnai tedbir” olarak uygulanan tutuklulu¤un bizde “peflin ceza” olarak kullan›ld›¤›n›, bu yanl›fl›n Türkiye’ye A‹HM’de kaybedilen davalar› sebebiyle a¤›r tazminatlar ve utanç fleklinde geri dönece¤i uyar›s›nda bulunuyorlar. En dramatik tan›mlamay› dün Demokrat Yarg› Derne¤i’nin Eflbaflkan› Orhangazi Ertekin yapt›. Arkalar› yok diye...Ertekin kolay ve uzun süreli tutuklaman›n “Türkiye’nin yanl›fl gelene¤i” oldu¤unu, siyasi gücü olmayanlara yarg›n›n hassas 31
BD EYLÜL 2010
BD EYLÜL 2010
Demokrat Yarg› Derne¤i’nin Eflbaflkan› ErhanErtekin... Silivri’de ço¤u bir y›l›n›, baz›lar› iki y›l›n› geçiren Mehmet Haberal gibi bilim adamlar› ile Mustafa Balbay ve Tuncay Özkan gibi gazetecilerin varl›¤›n› hat›rlatarak flöyle diyor: “Tutuklaman›n bu kadar sürmesini çok anlams›z ve yersiz buluyorum!” Ergenekon davas›n›n yumuflak karn›, kamu vicdan›n› rencide eden bu uzun süreli tutukluluklard›r. davranmad›¤›n› belirtiyor. Silivri’de ço¤u bir y›l›n›, baz›lar› iki y›l›n› geçiren Mehmet Haberal gibi bilim adamlar› ile Mustafa Balbay ve Tuncay Özkan gibi gazetecilerin varl›¤›n› hat›rlatarak flöyle diyor: “Tutuklaman›n bu kadar sürmesini çok anlams›z ve yersiz buluyorum!” Ergenekon davas›n›n yumuflak karn›, kamu vicdan›n› rencide eden bu uzun süreli tutukluluklard›r. Devlete karfl› 32
bir suç tertibi varsa en k›sa zamanda ortaya ç›kar›lmal›, suçlular cezaland›r›lmal›d›r. Tutuklan›p hapse at›lan insanlar›n
çoklu¤u bu amaca varmay› kolaylaflt›rm›yor aksine zorlaflt›r›yor. “Balyoz davas›nda suçlanan askerler YAfi’ta ilerleme hakk›ndan yoksun kalmayacak” aç›klamas› yap›lm›flt› ki ayn› gün mahkemeden 102 yakalama karar› ç›kar›ld›. Yüksek komuta ile ilgili tayin krizinin tavan yapt›¤› gece Baflbakan ile Genelkurmay Baflkan›’n›n buluflmas›na birkaç saat kala yakalama kararlar› kald›r›l›verdi. Kimse kendini kand›rmas›n böyle rastlant› olmaz. Silivri’de s›rt›n› herhangi bir güce dayamam›fl, bu yüzden bir y›l›n›, ikinci y›l›n› doldurmufl bilim adamlar›, gazeteciler var. “Onlar›n ordusu yok” diye yarg›n›n hassasiyetini uyand›racak bir siyasi güce sahip de¤iller diye bu insanlar içerde unutulmas›nlar. Zaten gere¤inden fazla yatt›lar!
”Tanr›, iradesini hakim k›lmak için yeryüzündeki iyi insanlar› kullan›r. Yer yüzündeki kötü insanlar ise kendi iradelerini hakim k›lmak için Tanr›’y› kullan›rlar.” Giardano Bruno
Y›lmaz Özdil’in 17- 08 - 2010 Tarihli Hürriyet Gazetesi’nde Yay›nlanan Yaz›s›
Organ’ize ifller Yusuf Erçin Sönmez. Doktor Frankenstein. Garibanların böbreğini söküp, parayı bastırana takıyor. Bu sefer, Azerbaycan’da ortaya çıktı. ** İlk kez, değerli ağabeyim Uğur Dündar tarafından yakalanmıştı. Sırf benim bildiğim, en az 5 defa suçüstü yaptı. Kanundaki boşluktan faydalanıp her seferinde yırttı. E baktılar olacak gibi değil, güzel bi kanun çıkaralım dediler, güzel bi kanun çıkarıp “gizli kamera”yı yasakladılar! ** Ki, yakalanmasın. ** Organ ticareti serbest, gizli kamera yasak olunca, “organ’izatör” gitti, hastane açtı iyi mi... ** Gizli kapaklı iş yapmasına gerek kalmamıştı, açık kameralara sırıta sırıta hastanesine giriyor, kanun
koruması altında, gözümüzün içine baka baka, kes-yapıştır’a devam ediyordu. ** Allah’tan yabancı ülkelerde gizli kamera serbest... Böylece, ihracata başladığı, bizim garibanların eline üçbeş tutuşturup, 100 katına Fransız’a, İngiliz’e taktığı ortaya çıktı... İthalat da yapıyordu aynı zamanda, Moldovalıdan Rumen’den söküyor, İsrailliye monte ediyordu. ** Diplomatik sıkıntı oldu tabii... Baktılar olacak gibi değil, güzel bi kanun daha çıkaralım dediler, güzel bi kanun daha çıkarıp, “bağış” maddesi getirdiler... Yani? Böbreğini söktüğü garibandan “Para almadım, bağışladım” imzası alırsa, yırtıyordu Frankenstein! ** “Gizli kamera yasağı” ve “bağış” kıyağıyla, “kanun koruması altında” doğramaya devam etti. ** Sonra? ** Mafya, garibanın birini getirmiş, böbreğini söktürmüş, ancak, parayı 33
BD EYLÜL 2010
Türkiye’de ilk böbrek naklini gerçeklefltiren, ilk Transplantasyon Merkezi’ni kuran, b›rak Türkiye’yi, Avrupa’da ilk kez çocu¤a, dünyada ilk kez yetiflkine canl›dan karaci¤er nakli yapan, binlerce insan›m›z›n hayat›n› kurtaran, Türkiye’nin uluslararas› literatürde en fazla bilimsel yay›n› bulunan rektörü, “organ tacirleriyle savaflan” Profesör Mehmet Haberal, “organ”ize çete kurmaktan, 1.5 senedir hapiste... Mahkemesi bitmek tükenmek bilmiyor, babas› vefat etti, “kaçar maçar” diye cenazeye gitmesine bile “kanunen” izin verilmedi. alamamıştı. Hastaneyi bastılar. Frankenstein, “Beni korusa korusa devlet korur” dedi, haklı adam, polisi aradı. “Burda insan tacirleri var, yardım edin” dedi. Polis koştu. Mafyaya “Teslim ol” çağrısı yaptı. Çatışma çıktı. Bir polis yaralandı. Olsun, Frankenstein kurtarılmıştı... “Mafyacılar saklanmış olabilir” 34
BD EYLÜL 2010
düşüncesiyle hastanede arama yapıldı, gizli bölmelerde, böbrek taktırmak üzere bekleyen, üç İsrailli, bir Güney Afrikalı bulundu. Frankenstein, “Onlar mafya değil, onlar benim” dedi. “Ha, iyi o zaman” deyip bıraktılar. ** (Aslına bakarsanız, hastane mühürlüydü... Orada değil organ nakli, sivilce sıkması bile yasaktı... İşin o tarafıyla kimse ilgilenmedi.) ** Polis filan vurulduğu için, lütfedip, hâkim karşısına çıkardılar Frankenstein’ı... Kanunu hatırlattı, “Para mara vermedim, bağış o” dedi... Zaten aynı kanun, güya 15 sene hapis öngörüyordu ama, 2 seneye kadar hapis cezalarını erteliyordu... Frankenstein’a da verile verile 1 sene hapis verildiği için, ilk duruşmada “kanunen” tahliye edildi, çıktı gitti. ** Bu arada... ** Türkiye’de ilk böbrek naklini gerçekleştiren, ilk Transplantasyon Merkezi’ni kuran, bırak Türkiye’yi, Avrupa’da ilk kez çocuğa, dünyada ilk kez yetişkine canlıdan karaciğer nakli yapan, binlerce insanımızın hayatını kurtaran, Türkiye’nin uluslararası literatürde en fazla bilimsel yayını bulunan rektörü, “organ tacirleriyle savaşan” Profesör Mehmet Haberal, “organ”ize çete kurmaktan, 1.5 senedir hapiste... Mahkemesi bitmek tükenmek bilmiyor, babası vefat etti, “kaçar maçar” diye cenazeye gitmesine bile “kanunen” izin verilmedi.
Dumlup›nar Denizalt›s›’nda olmak
B
Babam› ilk kez a¤larken gördü-
¤ümde 10-12 yafl›mdayd›m. Befliktafl Deniz Müzesi’ne götürdü bizi. Daha caml› panolarda ilk resimlere bakarken h›çk›ra h›çk›ra a¤lamaya bafllad›. Bir yandan a¤l›yor bir yandan “Bak bu Ahmet, bu Mehmet, bu komutan›m›z... Bu çavuflla ayn› gün bafllad›k Dumlup›nar denizalt›s›nda” derken mendiliyle habire gözyafllar›n› siliyordu. Müzede Dumlup›nar denizalt›s›na dair her obje, her foto¤raf babama ‘tan›d›k’t›.
Babam›z› a¤larken hiç görmemifliz, afallad›k. Bahriye’de askerli¤ini
ilk kez o müzede dinledik. Dumlup›nar’›n bat›fl›ndan bir hafta önce Fahri Korutürk gemiyi teftifle
Yazan: KIYMET NAD‹R B‹NDEB‹R
geliyor. Babamla da tan›fl›yorlar. Fahri Korutürk “Sen Erkin gemisine geçeceksin, sana orada ihtiyaç var” diyor. Babam›n askerli¤inin bitmesine
2-3 ay kalm›fl. Dumlup›nar’da çok mutlu, komutan›na “Askerli¤i bu gemide bitirsem” falan diyor ama emir demiri kesiyor. Teftiflin ertesi günü Dumlup›nar’dakilerle vedalafl›p Erkin gemisine geçiyor. Babaannemin tayinden haberi bile yok. Babam› Dumlup›nar’da zannediyor. Ve 1953 y›l›n›n 3 Nisan’› 4 Nisan’a ba¤layan gecesinde Dumlup›nar bat›yor. Babam›n ad› hala Dumlup›nar’›n listesinde. ‹lk liste 81 kifliden fazla, p haberlerinde gemi personelinin 35
BD EYLÜL 2010
aras›nda babam›n ad› da okunuyor. Babam kendi ad›n› radyoda duydu¤unda akl›na annesine haber vermesi gerekti¤i geliyor. Telefon falan yok, komutan›ndan izin al›p eve kofluyor. Babaannem radyonun bafl›nda, elinde kehribar tesbih, haberleri dinliyor, a¤l›yor, dua ediyor. Babam› kap›da gördü¤ü an düflüp bay›l›yor. Sonras›n› flöyle anlatt› babam;
“Üç gün boyunca uyumadan, yemek yemeden radyo dinledik. Kurtar›lamayacaklar› denizcilere tebli¤ edildi¤inde “Vatan sa¤olsun” dediler. Ve sonra sesler kesildi. Hava bitti, ümit kalmad›. Ben üç gün boyunca nefes alamad›m. Ald›¤›m her nefeste kendimi suçlu hissettim. Üç gün boyunca s›rf ben de¤il, bütün Türkiye nefes alamad›. Dumlup›nar’dakilerin suyun alt›nda çekti¤ini biz aynen yerin üstünde çektik. Radyonun bafl›nda oksijensiz ortamda nefes almaya çal›flan, karaya vurmufl bal›klar gibiydik...” *** Silivri esir-rehinelerinden Mustafa Balbay, Mustafa Mutlu’ya
mektubunda “Dumlup›nar denizalt›s›nda gibiyiz”yazm›fl. “Denizin dibinde, kurtar›lmas› olanaks›z bir yerde, yukar›dan gelen her mesaj, küçük bir ses; o denizalt›ndakileri nas›l etkilemifltir, bir düflün” demifl. *** Ve biz ‘d›flar›dakiler’ “Halat ba¤land›, 36
çekiyoruz sizi yukar›ya” mesaj›n› veremedikçe, içeridekilere umut, oksijen pompalayamad›kça, içeridekilerin ‘nefessizli¤ini’ aynen hissedemedikçe, Silivri-Hasdal’daki vatanseverler batm›fl bir denizalt›nda umutsuz, çaresiz ve oksijensiz gibiler. Babam sa¤ olup Balbay’›n “Dumlup›nar denizalt›s›nda gibiyiz” sözünü duysayd› çok üzülürdü. Çünkü Dumlup›nar’da olman›n ve olamaman›n ne demek oldu¤unu bilen son adamd›.
FIRÇALAYARAK Serdar Günbilen
“En son ‘Vatan sa¤olsun’ dediler. Sonra irtibat kesildi” Ben o batan Dumlup›nar’da
olman›n ve hatta olamaman›n ac›s›n› birinci a¤›zdan defalarca dinledim. Babam her seferinde nefes almakta zorlan›r gibi anlatt›. ”En son ’Vatan sa¤olsun’ dediler. Sonra irtibat kesildi” diye bitirirdi. O y›llar›n Türkiye’sinin, kula¤›n› radyoya dayay›p Dumlup›nar’daki askerler nefes alam›yor diye nas›l nefesini tuttu¤unu, “Vatan sa¤olsun!” diyerek ‘susan’ denizcilerin arkas›ndan devlet dairelerinde, kahvehanelerde, sokaklarda insanlar›n nas›l birbirine sar›l›p a¤lad›¤›n›, konuflamad›¤›n› bilince, Mustafa Balbay’›n ve di¤erlerinin ‘havas›zl›¤›n›’, çaresizli¤ini gö¤sümün ta orta yerinde hissediyorum. • 37
BD EYLÜL 2010
BD EYLÜL 2010
Dünyay› kaplayan Y A Z I L A R I
9
Mustafa Kemal Yaz›yor EN BÜYÜK DÜfiMAN En büyük düflman, düflmanlar›n düflman›, ne falan ne de filan millettir; bilakis bu, adeta dünya çap›nda bir hudi saltanat› halinde bütün dünyaya hâkim olan “Kapitalizm” afeti ve onun çocu¤u olan “Emperyalizm”dir. Art›k bütün dünyan›n anlam›fl oldu¤u bu hakikat bizde de tamamen idrak ediliyor. Bugünlerde bafl›m›za musallat edilen Yunan, bütün düflman âleminin parças›ndan baflka bir fley de¤ildir. Daha do¤rusu, kapitalizm saltanat›n›n mazlum milletlere karfl› gönderebilece¤i son kuvvet, son ordudur! Nitekim bundan evvel üzerimize ordular salm›fl olan düflmanlar, yine böyle kapitalizm saltanat›n›n ordular›ndan baflka bir fley de¤ildi. Moskof ordular›, ‹talya ordular›, Bulgar ve Yunan ordular›, k›sacas› bütün düflmanlar›m›z tamamen kapitalizm taraf›ndan ayakland›r›l›rlard›. Bir zamanlar, tarihin eski devirlerin-
de dünya bir tak›m despot hükümdarlar›n istibdatlar› alt›nda ezilirdi. Sonralar› milletler bu istibdatlar› y›kt›lar. 38
Fakat bu defa da; onun yerine paran›n, sermayenin zulmü geçti. Sermaye, bugüne kadar dünyada yap›lm›fl olan bütün fenal›klar›n yegane etkeni, yegane mesulü idi. Bugün de odur! E¤er bütün dünyay› süratle istila eden kapitalizm aleyhtarl›¤› olmasayd›; bu zulüm yar›n da devam edecekti. Çok flükür, zulüm devrinin son günlerindeyiz. Kapitalizm, sadece falan ve filan
Sermaye, bugüne kadar dünyada yap›lm›fl olan bütün fenal›klar›n yegâne etkeni, yegane mesulü idi. Bugün de odur! milletin düflman› de¤ildir. Bilakis bütün dünyan›n, bütün milletlerin müflterek düflman›d›r. Milletleri birbirine düflüren kuvvet o... Kardefl kanlar› döktüren fesatlar ondan ç›k›yor. Dünyay› kaplayan sefaletin müsebbibi ve özetle bütün insanl›¤› inleten zulmün yegâne zalimi odur. Yani Kapitalizm’dir...
sefaletin müsebbibi ve özetle bütün insanl›¤› inleten zulmün yegâne zalimi odur. Yani Kapitalizm’dir... Bu zulümde baflar›l› olabilmek için arada s›rada müracaat etti¤i muharebeler, yegâne kuvvetleri, yegâne silahlar› de¤ildir. Bankalar, sendikalar onun en kuvvetli silahlar›ndand›r... Ve bütün milletleri bu silahla ma¤lup eder. Memleketimize bak›n›z, Rejiler, Düyun-u Umumiyeler, Kapitülasyonlar, fiimendiferler, Limanlar, Gemiler, Bankalar, Ticaret Evleri ve bütün bu müesseseler, Avrupa Kapitalizmi’nin bizi mahvetmek için, senelerden beri kulland›¤› iblisane bir makinenin parçalar›d›r. Sade bizim memleketimizde de¤il, yeryüzünde bu makine devam ettikçe; sadece biz de¤il, bütün dünya zulüm alt›nda ezilecek, sefalet arfla ç›kacak, insanlar felaketten felakete yuvarlanacakt›r. Bize, bugün, s›n›r itibariyle dünyan›n en güzel, en hayale s›¤maz bar›fl flartlar›n› verseler, kapitalizm, memlekette bugünkü flekliyle kald›¤› taktirde; mahv›m›z muhakkakt›r. Hatta de¤il böyle, bu fleytan makinesinin dörtte biri bile mevcut olsa, bizim için hayat imkân› yine tasavvur edilemez. Zenginlerimizi doland›ran o, fuka-
ram›z› soyan o, mal ve mülkümüzü çalan, haysiyet ve namusumuzu mahveden, bizdeki faziletleri t›pk› bir fleytan gibi iknaya çal›flan ve bizi birbirimize düflüren hep odur. fiu halde, kendimizi kurtarmak için evvela bizim, sonra da bütün dünyan›n flu melun Kapitalizm afetinden kurtulmas› laz›m gelir. Bunda sade biz menfaattar de¤iliz. Kapitalizm sade bizim gibi zay›f milletler aras›nda de¤il, bilakis bizzat kapitalist memleketlerde de ayn› derecede tahripkâr ve insanl›k düflman›d›r. Hatta ‹ngiltere’de, hatta Fransa’da ve Amerika’da da böyledir. Ve oralarda da kapitalizm usulünden istifade edenlere nispetle, bunun zulmü alt›nda inleyenlerin miktarlar›, yüz binlerce kere ziyadedir. Buna göre, kapitalizmin düflman› yaln›z biz de¤iliz. Bütün dünya onun düflman›d›r. O halde; bütün dünya bizimle beraber demektir. Dünyay› tan›yanlar, dünya ifllerini bilenler, bütün aç›kl›k ve katiyetle görüyorlar ki; art›k bu hakikat bütün dünyada anlafl›lm›flt›r. Kapitalizm, hâlihaz›rda Lehistan’da ve Anadolu’da son kurflunu atmakla meflguldür. Bundan sonra kullanacak silah› kalm›yor. ‹fl, bu kuvvetleri yenmektedir. Türkler, bu hakikati anlay›n›z! Anlamayanlar varsa; onlara da anlayanlar ö¤retsinler. Bolflevikler Lehleri kati surette ma¤lup ederlerken; bizim vazifemiz de Yunanistan’›, Anadolu’dan süratle, fliddetle ve derhal kovmakt›r! Ondan sonras› ise; Ebedi Kurtulufl’tur! 39
BD EYLÜL 2010
ATATÜRK’ÜN DÜNYASI Cengiz Önal
A
dalet dilenmekle ve baflkalar›n› kendine ac›nd›rmakla ulus iflleri, devlet iflleri görülemez. Ulusun ve devletin onuru ve ba¤›ms›zl›¤› güven alt›na al›namaz. Adalet dilenmek ve ac›nd›rmak gibi bir ilke yoktur. Türk Ulusu ve Türkiye'nin yar›nki çocuklar›, bunu bir an uslar›ndan ç›karmamal›d›rlar. Gazi Mustafa Kemal Atatürk
‹stanbul’un iflgali (16 Mart 1920)
9
R
auf Bey’den, 11 Mart 1920 günü, gelen telgrafta; ‹tilaf Devletleri Temsilcileri’nin 10 Mart 1920 günü ö¤leden sonra bir toplant› yapt›¤›, toplant›da Londra’dan gelen ve ‹stanbul’daki Ulusal Güçlerin ileri gelenlerinin tutuklanmas›n›n istendi¤i emrin görüflülerek, bu konuda karar al›nd›¤› ve bilgilerin güvenilir bir kifliden al›nd›¤› vb. gibi hususlar yer al›yordu. Mustafa Kemal de Rauf Bey’e bir telgraf gönderdi. Telgrafta; ‹tilaf Devletleri’nin her türlü zorlamaya baflvuracaklar›n›n ihtimal dâhilinde oldu¤u, tutuklamaya karfl›n Meclis’in sonuna kadar ve yi¤itçe görevini yapmas›, ilerideki eylemler için gerekli olan kiflilerin Ankara’ya ulaflabilmelerinin gü-
40
‹stanbul’un iflgali ve sonras›ndaki geliflmeler Mustafa Kemal’in ne kadar ileri görüfllü oldu¤unu göstermiflti
ven alt›na al›nmas› gibi can al›c› tedbirler yaz›l›yd›. Ancak, Rauf Bey baflta olmak üzere Anadolu Ulusal Hareketi ad›na ‹stanbul’da bulunanlar, Mustafa
‹flgal kuvvetleri ‹stanbul Bo¤az›’nda
Kemal’in uyar› ve ça¤r›s›na gereken özeni gösterememifl, bir an için ifli a¤›rdan alm›fllard›. Yeterince dikkatli davranamam›fl olman›n bedelini de a¤›r ödeyeceklerdi...
‹flbirlikçiler ve hainler, her dönemde oldu¤u gibi, o günlerde de vard›. Özellikle ‹ngilizlere yapmad›klar› flaklabanl›k kalm›yordu. ‹tilaf Devletleri’nin ‹stanbul’u iflgal edebilece¤i ve baz› milletvekillerini de tutuklayabileceklerini önceden sezmifl olan Mustafa Kemal, bir ön tedbir olarak Anadolu’da bulunan bütün yabanc› subaylar›n, günü geldi¤inde tutuklanmas› için gerekli haz›rl›klar›n yap›lmas› konusunda, 22 Ocak 1920 günü Ankara, Konya, Sivas ve Erzurum’da bulunan kolordu komutanl›klar›na talimat vermiflti. Ayr›ca, Mebuslar Meclisi’nin da¤›t›lmas› ihtimali neticesinde de; Ankara’da, ola¤anüstü yetkilerle yeni bir Meclis’in toplanaca¤›n› ve bu Meclis’e ‹stanbul’dan gelebilecek milletvekillerinin de kat›la-
bileceklerine iliflkin düflünceleri oldu¤u hususunda ilgili yerler bilgilendirilmiflti. Geliflmeler Mustafa Kemal’i hakl› ç›karm›flt›. ‹tilaf Devletleri güçleri taflk›nl›klar›n› her gün biraz daha art›rarak sürdürmekteydi. Sivil halktan, özellikle de esnaftan ‹tilaf Devletleri’ne sempati duymayanlar›n ifli zordu. ‹flbirlikçiler ve hainler, her dönemde oldu¤u gibi, o günlerde de vard›. Özellikle ‹ngilizlere yapmad›klar› flaklabanl›k kalm›yordu. ‹flgalcilerin bask›s› her gün daha da art›yor ve sertlefliyordu... ***
‹
flgal Güçlerinden özellikle ‹ngilizler, henüz himayelerinde olmayan kamu kurumlar›na 9 Mart 1920 tarihinden itibaren el koymaya bafllad›lar. Önce Türk Oca¤› binas› iflgal edildi. Türk Oca¤›’n›n Milli Talim ve Terbiye binas›na tafl›nmas›n›n ard›ndan k›sa bir süre sonra oras› da iflgale u¤rad›. Taflk›nl›klar ve fl›mar›kl›klar›n ard› arkas› kesilmiyordu. ‹ngiliz iflgali h›zla yay›l›yordu. Nihayet 16 Mart 1920 günü ‹stanbul’un tamam› iflgal edildi. O gün yaflananlar, ‹stanbul Telgraf Merkezi’nde görev yapan Manast›rl› Hamdi Efendi’nin Mustafa Kemal’e, birbiri ard› s›ra gönderdi¤i telgraflarda; “Bu sabah fiehzadebafl›’ndaki M›z›ka Karakolu'nu ‹ngilizler bas›p, oradaki askerlerle çarp›flarak, sonunda, flimdi ‹stanbul'u iflgal alt›na al›yorlar...” gibi ifadelerle ve ac›kl› bir dille anlat›l›yordu. Manast›rl› Hamdi Efendi’den bir41
BD EYLÜL 2010
çok telgraf al›nd›. Hemen tamam›nda iflgalin ad›m ad›m geliflmesi anlat›l›yor, ‹ngilizlerin görevli askerlerimizi hunharca katlediflleri belirtiliyordu. Mustafa Kemal, Ulusal Hareket ad›na ‹stanbul’da bulunup da; herhangi bir telgraf merkezinden Ankara’ya geliflmeler hakk›nda bilgi gönderemeyen kiflilere karfl›n; birçok tehlikeyi ve hayati riski göze alarak, ‹stanbul ‹flgalini Ankara’ya duyuran ve bir süre kesintisiz bilgi göndermeye devam eden Manast›rl› Hamdi Bey’i de anarak, o gün hakk›nda bak›n Nutuk’ta neler söylüyor: “Bu yurtsever ve yi¤it Manast›rl› Hamdi Efendi olmasayd›, ‹stanbul'da geçen bu ac› olaylar› ö¤renmek için kim bilir ne zamana dek bekleyip duracakt›k? ‹stanbul'da bulunan naz›r, milletvekili, komutan ve örgütümüz adamlar› içinden bir kifli ç›k›p da zaman›nda bize haber vermeyi düflünememifl oldu¤u anlafl›l›yor. Demek, hepsini heyecan ve çarp›nt› kaplam›flt›.
BD EYLÜL 2010
‹stanbul’un iflaglinden bir görüntü Telgrafç› Manast›rl› Hamdi Bey
Bir ucu Ankara'da bulunan telin ‹stanbul'da bulunan ucuna yanaflamayacak denli flaflk›n bir duruma gelmifl olduklar› yarg›s›na varmak, bilmem ki do¤ru olur mu? Telgraf memuru Hamdi Efendi sonradan Ankara'ya gelerek karargâh›m›z telgraf memurlu¤unu yapm›flt›r. Kendisine borçlu oldu¤um teflekkürü burada aç›kça söylemeyi ulus ve yurt ödevlerimden sayar›m.” ‹lave bir bilgi olarak flunu da belirtmek yararl› olacakt›r: Manast›rl› Hamdi Efendi, ‹stanbul’un iflgali s›ras›nda ve özellikle de 16 Mart 1920 günü Mustafa Kemal’e ard arda gönderdi¤i telgraflarla verdi¤i takdir edilecek hizmetleri itibariyle Ulusal Savafl›m Tarihimizde önemli bir yere sahip PTT ‹stanbul Eminönü Müzesi (Telgrafç› Hamdi'nin olmufltur. Özellikle Cumodas› 1. Katta bulunmaktad›r. ) 42
huriyet’in ilan›ndan itibaren Manast›rl› Hamdi Efendi olarak an›l›rken; soyad› kanunu ç›kt›ktan sonra, kendisine, Mustafa Kemal taraf›ndan “Martonalt›” soyad› uygun görülmüfl ve o tarihten bu yana, Manast›rl› Hamdi Martonalt› olarak an›lmaya bafllanm›fl ve Cumhuriyet Tarihimizin alt›n sayfalar›nda hak etti¤i nihai yerini alm›flt›r... ***
”‹flgal Kuvvetleri” imzal› bildirimde baz› kimselerin Ulusal Örgüt ad›yla kurduklar› düzende Padiflah’›n ve hükümetin emirlerini hiçe sayd›klar› belirtiliyordu.
‹
stanbul’un iflgaliyle, zaten gergin olan durum bir o kadar daha hassaslaflm›flt›. Geliflmelerin izledi¤i seyir üzerine Mustafa Kemal, Müdafaa-i
Hukuk Heyeti Temsilciler Kurulu Baflkan› imzas›yla 16 Mart 1920 günü yurt sath›ndaki bütün yetkililere bir telgraf gönderdi. Telgrafta; ‹stanbul’un iflgali ve nihai geliflmeler hakk›nda görüfllerini ifade etti. Ard›ndan, olaylar karfl›s›nda so¤ukkanl› davran›lmas›n› ve özellikle birlikte yaflan›lan ve düflmanla iflbirli¤i yapmayan H›ristiyan halk›n dirlik ve düzenine karfl› sayg›l› olunmas›, hangi soy ve dinden olursa olsun yasalara ayk›r› hareket edenlere, yasalar›n amir hükümlerinin eflitlikle uygulanmas›n› ve bu telgraf›n bütün ulusa duyurulmas›n› belirtti. ‹flgal güçleri de, gerek ortam› biraz yat›flt›rabilmek ve gerekse bu vesileyle Anadolu Ulusal Hareketi’ni gözden düflürmek gayretlerine h›z verdi; resmi bir bildirimde bulundu. “‹flgal Kuvvetleri” imzal› bildirimde: Osmanl›’n›n I. Dünya Savafl›’na sokulmas› ve sonucun malum oldu¤u, bir k›s›m kimselerin Ulusal Örgüt ad›yla bir düzen kurduklar›n› ve böylelikle Padiflah’›n ve Hükümetin emirlerini hiçe sayd›klar›, bunlar›n halk› askerlik için toplad›klar›n›, halk›n paras›n› ald›klar›n›, bar›fla destek verilecek yerde yeni bir kargafla ortam› yaratt›klar›n› ve daha bir çok saçma iddialar› s›ralad›ktan sonra, iflgalin geçici ve ‹tilaf Devletleri’nin amac›n›n da Padiflah’› 43
BD EYLÜL 2010
desteklemek oldu¤u gibi, kendilerini neredeyse melek kadar masum gösterecek ifadelere yer verdiler. Mustafa Kemal de, yay›nlad›¤› bir genelge ile ‹stanbul’un çat›flma ç›kar›larak zorla iflgal edildi¤ini, bu dönemde gerçe¤i yans›tmayan yan›lt›c› bildirimlerin yay›mlanabilece¤ini, bunlar›n hiç birisine itibar edilmemesini ve gerekli ayd›nlat›c› aç›klaman›n ise Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Heyeti’nce yap›laca¤›n› duyurdu. Arkas›ndan da; dünyan›n belli bafll› ülkelerine iletilmek üzere bir protesto bildirisi yay›mlad›. “Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Heyeti Temsilciler Kurulu Baflkan›” imzas›yla yay›mlanan bildiride; ‹stanbul’un, Mebuslar Meclisi’nin ve bütün resmi kurumlar›n zorla iflgal edildi¤ini ve kurumlarda hizmet gören yurtsever kimselerin tutukland›¤›n› belirtti. Ayr›ca, ayn› metinde ulusun siyasal egemenli¤ine, özgürlü¤üne ve ba¤›ms›zl›¤›na bir darbe vuruldu¤u, uygulaman›n insanl›k d›fl› bir davran›fl oldu¤u, ba¤›ms›zl›¤›n› savunma amac›ndan baflka bir amac› bulunmayan vatandafllar›m›z›n bu haklar›ndan yoksun b›rak›lamayaca¤› gibi birçok husus ayr›nt›l› olarak yer ald›. Valiliklere ve komutanl›klara gönderilen bir genelgede de; protesto bildirisinden bahsedilerek, Vatan’›n her yan›nda gösteriler yap›lmas› ve ‹tilaf Devletleri Temsilcilikleri ile tarafs›z devletlerin d›fliflleri bakanl›klar›na telgraflar çekilmesinin gereklili¤i iflaret edildi. Ayr›ca, bu iflgalin Osmanl› ege44
BD EYLÜL 2010
menli¤inden ziyade, bu zamana kadar insanl›¤›n ortaya koydu¤u özgürlük, ulusçuluk ve yurtseverlik ilkelerini vurmak olaca¤› ve uygar uluslar›n bu sald›r›ya göz yummakla büyük bir tarihsel sorumlulu¤un alt›na girmifl olacaklar›n›n belirtilmesi söylendi. Ayn› gün Türk Ulusu’na da bir bildiri yay›mland›. Burada da; ‹tilaf Devletleri’nin ülkemizi bölüflmek için entrikalar tertipledi¤i, Ulusal Güçlerin ve Temsilciler Kurulu’nun ulusun deste¤i ile birçok oyunu bofla ç›kard›¤›, yalan-yanl›fl bilgilerle ulusun üzerinde bask› kurmaya çal›fl›ld›¤› belirtildi.
Mustafa Kemal, ‹stanbul’un er-geç iflgal edilebilece¤ini çok önceden öngörmüfl; gerekli tedbirleri de yaklafl›k iki ay öncesinden alm›flt›.
‹ngilizlerin kurfluna dizdi¤i bir askerimiz
‹ngiliz askerî birli¤i ‹stanbul Beyo¤lu’nda
Ayr›ca, birlik ve beraberlik içinde topyekûn dayan›flma gösterilerek oluflturulmak istenen bask›n›n k›r›ld›¤›, sonunda da ‹stanbul’un iflgaliyle Osmanl› Devleti’nin yedi yüz y›ll›k egemenli¤ine son verildi¤i ve Türk Ulusu’nun uygarl›k yetene¤i ve ba¤›ms›zl›k hakk›yla gelece¤ini savunmaya davet edildi¤i... gibi konular da dile getirildi. ***
dafllar›n›, di¤er bir k›s›m milletvekilleriyle birlikte tutuklay›p, Malta’ya sürgüne göndermifllerdi. ‹lk etapta tu-
‹
stanbul art›k ‹tilaf Devletleri’nin iflgali alt›nda ve yurtsever vatan-
dafllar taraf›ndan yaflanamaz bir durumdayd›. ‹flgal Güçleri 18 Mart 1920 günü Mebuslar Meclisi’ni de basm›fllar ve Anadolu Ulusal Hareketi ad›na ‹stanbul’da bulunan Rauf Bey ve arka-
tuklanmayan veya bir flekilde ‹flgal Güçleri’ne yakalanmayan milletvekillerinden kimileri ve bir k›s›m ayd›nlar da; bir an evvel Ankara’ya ulaflma gayretindeydiler. Ankara’daki yo¤unluk artm›flt›. Bir yandan olaylar yak›ndan izlenmeye çal›fl›l›yor ve ‹stanbul’la ilgili olarak, sa¤lam kaynaklara dayanmak kofluluyla, bilgi al›nmaya gayret ediliyordu. Bir yandan da; ‹stanbul’dan gelecek olanlar›n geçecekleri yerlerdeki görevlilere, ad› geçenlerin yolculuklar›n› kolaylaflt›rabilmek için gerekli talimatlar veriliyordu. Mustafa Kemal, ‹stanbul’un ergeç iflgal edilebilece¤ini çok önceden öngördü¤ünden; gerekli oldu¤una inand›¤› tedbirleri de; yaklafl›k iki ay önceden alm›fl ve ilgili yerlere gerekli talimatlar› vermiflti. Bunlar›n içinde ilk öne ç›kan› da; ola¤anüstü yetkiyle donat›lm›fl Büyük Millet Meclisi’nin Ankara’da toplanmas› karar›yd›... • (Gelecek Ay: Anadolu’daki Geliflmeler ve Büyük Millet Meclisi’nin Ankara’da Toplanmas›) cengizonal@butundunya.com.tr
Adalet ‹nsanl›¤›n Temelidir K›l›ç; zaferleri, zeka siyasi üstünlü¤ü, adalet de ahlaki zaferi temin eder. Simeon Luce Adaleti yüksek bir kanun olarak kabul etmekten vazgeçen millet, bu felaketini hiçbir baflar› ile telafi edemez. Channing
E¤itimli ‹nsanlar öncelikle adalete de¤er verir. E¤itimli insanlar adalet olmadan cesaret sahibi olunca asi olurlar. Küçük insanlar ise adalet olmadan cesaret sahibi olunca haydut olurlar. Konfüçyüs 45
BD EYLÜL 2010
BD EYLÜL 2010
Turgut Özakman 1 Eylül’de 80 yafl›nda... Tiyatro ve roman yazar› Turgut Özakman, bu ay›n ilk gününde, 80’li yafllar›n›n ilk gününü yaflayacak. Bu mutlu gününde kendisine, sevenleri ve sevdikleriyle birlikte geçirece¤i sa¤l›kl›, mutlu ve uzun bir yaflam dileriz. Bilgi Yay›nevi’nde Turgut Özakman’la uzun y›llar birlikte çal›flan “çal›flma arkadafl›” Editör Biray Üstüner’in, “Ben, ‘insanca de¤erlere’ dair pek çok fleyi onun kaleminden, onun dilinden, onun kimseden esirgemedi¤i alçakgönüllü bilgeli¤inden ö¤rendim” dedi¤i hocas› ve çal›flma arkadafl› Turgut Özakman’›n 80’inci yaflgünü nedeniyle Bütün Dünya için yazd›¤› yaz›s›n› afla¤›da bulacaks›n›z. Yazan: B‹RAY ÜSTÜNER
Onu tarih yazacakt›r On dört y›l olmufl, Turgut Özak-
man’la tan›flal›. Okur kimli¤imle onu önceden de tan›yordum elbet; ama elini s›kmam›flt›m, karfl›s›ndakine kendini önemli hissettiren içten sesleni46
fliyle, s›cak mavi insan bak›fllar›yla, zaman› unutturan sohbetleriyle tan›flmam›flt›m. Bir gün onunla birlikte çal›flaca¤›m›, ondan pek çok fley ö¤renece¤imi, onu bunca geç tan›m›fl olmak-
tan ötürü hay›flanaca¤›m› bilmiyordum. Bilgi Yay›nevi bir iflyeri olman›n ötesinde bu yüzden bir okul, bir ikinci ailedir benim için. Yay›nevindeki ilk y›l›md›. Önüme bin sayfay› aflk›n bir müsvedde geldi. On befl y›ll›k meslek deneyimime dayanan özgüvenim uçup gitti. Çal›flman›n ad› bile tüylerimi ürpertmiflti: Vahidettin, M. Kemal ve Milli Mücadele/ yalanlar, yanl›fllar, yutturmacalar... Yüzlerce dipnot, binlerce isim, tarih ve hassas teknik ayr›nt›lar... Bunun alt›ndan kalkabilecek miydim? Dil bilgime güveniyordum, onca y›ll›k redaktörlük deneyimim vard› ama ya tarih, ya araflt›rma metodu... Ya hocan›n titizli¤i... Ya baflaramazsam!.. Kaçan uykular›ma ald›rmay›p kollar› s›vad›m. Birlikte çal›flt›k sevgili hocamla. Onun kadar çal›flkan olabilece¤imi kan›tlama sevdas›na kap›lm›flt›m sanki. Ola¤anüstü bir sabr› ve hoflgörüsü vard›. Öngörülenden k›sa zamanda bask› aflamas›na geldi çal›flma. Tam o günlerde elinde bir kitapla ç›kageldi Turgut Bey. Beni yordu¤u
için küçük bir arma¤an getirdi¤ini söyleyip onurland›rarak ad›ma imzalad›¤› kitap, eski bask›l› bir romand›: Korkma ‹nsanc›k Korkma. O gece bu roman yorgun gözlerimin uykuya kapanmas›na izin vermedi; gönlüm de onun öyle kalmas›na: Yeni dizgi, yeni kapak, yeni bask›... “Tüm sevgilerin roman›” Korkma ‹nsanc›k Korkma, Bilgi ailesine kat›ld› böylece. Ve tan›d›¤›m tan›mad›¤›m herkese önerdim kitab›; “okurlu¤unuzun bir yan› eksik
kal›r” tehdidiyle. Bu, birbiriyle tür ve içerik bak›-
m›ndan benzerli¤i olmayan iki kitap bana bir fley ö¤retti: Hiçbir fley bilmedi¤imi. Gelece¤i kurgulamada her bireyin mutlaka yapabilece¤i bir fleyler oldu¤unu, Geçmifli ö¤renmenin ama do¤ru ö¤renmenin ve ö¤retmenin gerekli oldu¤unu, Araflt›rman›n, sorgulaman›n, do¤ru sorulara do¤ru kaynaklarda yan›t
araman›n ne denli önemli oldu¤unu, Çal›flman›n erdemini, Tart›flman›n ve anlatman›n metodunu, Zaman›n önemini ve zaman› kullanma yöntemini,ve “insanca de¤erlere” dair pek çok fleyi onun kaleminden, onun dilinden, onun kimseden esirgemedi¤i alçakgönüllü bilgeli¤inden ö¤rendim ben. Daha sonra kaleme ald›¤›, milyonlar›n onu tan›mas›n› sa¤layan ve toplumsal bilinçlenme ad›na büyük önem tafl›yan di¤er baflyap›tlar›ndan söz etmiyorum bile! Varl›¤› için kendi kufla¤›m ad›na minnetle... • 47
BÜYÜK YAPITLARIMIZ Konur Ertop
Ça¤›m›za Seslenen bir Halk fiairi:
Afl›k Veysel Şiir dünyasında halk şiirinin temsilcileri içinde en başarılısı Aşık Veysel Şatıroğlu oldu. Ahmet Kutsi Tecer onu Sivas’taki Aşıklar Bayramı’nda tanımış, yaşamı boyunca da ilgisini eksik etmemişti...
H
alk fiiiri halk›n gözlemlerini, duygular›n›, düflüncelerini halk›n diliyle anlat›r. Bu anlat› halk›n çok uzak bir geçmiflte kullanmaya bafllad›¤› vezin ve flekil kal›plar›na dayan›r. Halk fiiiri saz eflli¤inde ezgiyle söylenir. Yüzy›llar boyunca kent çevresinde ayd›nlar›m›z Arap-‹ran kökenli Divan fiiiri'ni gelifltirirken Halk fiiiri özellikle k›rsal kesimde yaflam›n› sürdürdü. Zaman içinde iki ayr› fliir yolunun birbirinden etkilendi¤ide görüldü. Derken Bat› dünyas›yla bafllayan siyasal, ekonomik iliflkilerimiz kültür, sanat alan›n› da etkiledi. Böylece bu ikisinden apayr› yeni bir fliir geliflmeye bafllad›.
48
Günümüzden yüz y›l kadar önce oluflan "Milli Edebiyat" ak›m› roman, öykü gibi ürünlerinde halk›n yaflam›n› anlatmay›, onun sorunlar›n› ele almay› amaçl›yordu. Bu yerli içeri¤i fliire yans›tan ozanlar›n beslendi¤i kaynak, Halk fiiiri oldu. Edebiyat tarihçiler, bu dönemi anlat›rken "Hecenin Befl fiairi" diye and›klar› grup üzerinde duruyorlar. Ancak Halk fiiiri kayna¤›ndan beslenen bu uygulamalar pek de baflar›l› ürünler veremedi. Bu dönemi Bat› fliirinden etkilenen, konuflma dilinin do¤all›¤›na dayanan, vezin-kafiye gibi ba¤lardan kendini kurtarm›fl yeni bir fliir hare-
BD EYLÜL 2010
keti izledi. Bir yanda sokaktaki adam›n gösteriflsiz s›radan serüveni, yaflama sevinci dile getiriliyordu. Öte yanda toplumsal sorunlara yönelik savafl›mc› bir fliir gelifliyordu. fiiir dünyas›nda Halk fiiirinin temsilcileri de yok de¤ildi. ‹çlerinde en baflar›l›s› ise Afl›k Veysel fiat›ro¤lu oldu. Ahmet Kutsi Tecer onu Sivas'taki Afl›klar Bayram›'nda tan›m›fl, yaflam› boyunca da ilgisini eksik etmemiflti.
(
)
Veysel gider ad› kal›r Dostlar beni hat›rlas›n
Afl›k Veysel yedi yafl›nda çiçek hastal›¤›ndan gözlerini yitirmiflti. Yeri yurdu Sivas'›n fiark›flla ilçesinde, Sivrialan köyündeydi. Zaman zaman gezici bir halk flairi gibi kahvelerde, halkevlerinde, radyoda türkülerini çal›p söylüyordu. 1940'larda etkin bir kültür dergisi olan Ülkü'de fliirleri yay›nland›. Köy enstitülerinde saz dersi verdi. Son y›llar›nda art arda plaklar› ç›karken onun bestelerini folklordan beslenen popüler müzik sanatç›lar›n›n kendi biçemlerinde söylemeye koyulmas› çok farkl› zevklerin Afl›k Veysel'e ilgi göstermesini sa¤lad›. 1965 y›l›nda, ancak 71 yafl›ndayken, TBMM, "Ana dilimize ve milli birli¤imize yapt›¤› hizmetlerden dolay›", ona "vatani hizmet tertibinden" ayl›k ba¤lad›.
49
BD EYLÜL 2010
B
esteleyip saz eflli¤inde ustaca okudu¤u türküleri bugün de dillerde dolaflmaktad›r. Bütün fliirleri, "Dostlar Beni Hat›rlas›n" kitab›ndad›r. Veysel'in fliirlerini okurken akla gelen soru, onun Halk fliiri gelene¤i içindeki yeri ve ça¤›m›z›n bir flairi olarak öneminin ne oldu¤udur. Onun baz› fliirleri ça¤›m›z›n gerisine düflen görüflleri dile getirir. Dünyan›n gelip geçicili¤ini, tek gerçe¤in ölüm oldu¤unu, nefsin yenilmesi gerekti¤ini anlat›r:
BD EYLÜL 2010
Ortaça¤ insan› nedenini araflt›ramad›¤› ilkelere ba¤lanm›fl, gerçeklikle ba¤›n› kuramam›flt›. Bu yüzden eski mutlu dönemlerin özlemi içinde ça¤›ndan, insanlardan, sürdü¤ü yaflamdan yak›n›p durur. Veysel'in de yak›nmalar› az de¤ildir: ‹nsanlar içinde çok fesat gördüm Dünya tebdil oldu durum de¤iflti (...) Anne baba yoksun kald› hürmete (...) Çirkin sözler gezer halk›n dilinde Us edep kalmad› k›zda gelinde Büyükler küçü¤e gelir minnete
Onun bazı şiirleri çağımızın gerisine düşen görüşleri dile getirir. Dünyanın gelip geçiciliğini, tek gerçeğin ölüm olduğunu, nefsin yenilmesi gerektiğini anlatır. Bu dünya fanidir konar göçerler Murad› maksudu hepisi yalan Topraktand›r cümle beden Nefsini öldür ölmeden. ‹slam Ortaça¤›ndan gelen bu görüfller o dönemin ortak sanat kal›plar›, dil özellikleriyle beslenmifltir: "Zahirbat›n, arfl-kürs" gibi terim ve kavramlar hep eski fliirin dünyas›ndan gelmektedir. fiiirlerde bu dünyaya ait çeflitli özellikler kendini göstermektedir. Evrenin dört esas ö¤eden (toprak, hava, su, atefl) meydana geldi¤i hakk›ndaki bilgi Veysel'de flöyle fliirleflmektedir: Toprakt›r cesedim günefltir özüm Hava ya¤mur uyand›r›r hislerim. 50
(...) Kimisi söz verir sözünde durmaz (...) Kötülükler memlekete kök sald› Fitnelik fesatl›k artt› ço¤ald› Bu iflin ›slah› Allah'a kald› (...) Bitmez bu dünyan›n kuru davas› Çekil Veysel bir köfleyi vahdete. Bu olumsuz görüntü, insan› dünyadan el etek çekmeye sürükleyecektir: Veysel nene gerek dünyan›n hali. Mutsuz insan, kendi köflesine çekilmiflse felekten, baht›ndan, talihinden vb. yak›n›p duracakt›r: Ac› sözü sevdi¤imden iflittim Sard› her yan›m› felek çemberi Zulmü mazlumad›r öteden beri Gam ile kurulmufl temelim binam. Kendinden önceki âfl›klar›n kullana-
geldi¤i anlat›m özelliklerini, benzetmeleri, deyimleri, hattâ zaman zaman m›sralar› tekrarlar: Coflar deli gönül misal-i derya Ilg›t ›lg›t yeller eser seherde. Bu yoldaki fliirlerinde bülbül ah ü zar eder, aflk›n nâr›na (atefline) yan›l›r, ah çekip a¤lan›r, sevgilinin kirpikleri ok, kafllar› kalemdir... Böyle bir içerikle ve deyifl özellikleriyle kalsa Veysel'i ça¤dafl›m›z saymak güç olacakt›. Onun baflar›s› gelene¤in mal› oldu¤u kadar ça¤›n›n flairi de olmas›ndad›r. Gelene¤in a¤z›yla yinelediklerine o, hepimizi kuflatan ça¤›m›z›n yaflama koflullar›n› da katar. Tabiat temas› kliflelerle tekrarlan›p dururken, toprak adam›n›n güç tabiat koflullar›yla çekiflmesi de söz konusu edilir.
‹
nsano¤lunun korkusu tabiat ötesinden, gizli gizemli güçlerden de¤il do¤rudan do¤ruya somut tabiat güçlüklerindendir art›k: Gene geldi çatt› selin zaman› K›naman komflular korkaram gayet Dinlemiyor yalvarmay› aman› Komaz ki flurada duram ›rahat Bu sel bizi ne pek kötü belledi Dümdüz etti patatesi milledi Ne çapas›n vurdu ne de belledi Emeklerim zay eyledi sel benim (...) Sen bilirsin ülke senin el senin Veysel derler bu söyleyen kul senin Emir senin ya¤mur senin yel senin Emeklerim zay eyledi sel benim. Veysel'i ça¤dafl k›lan yan› onun eflitli¤e inanmas›, kine-kavgaya karfl› ç›kan insanseverli¤idir. Birli¤i, do¤rulu¤u, iyili¤i, ilericili¤ivsavunur: Beni hor görme kardeflim
Sen alt›ns›n ben tunç muyum Ayn› vardan var olmufluz Sen gümüflsün ben sac m›y›m Senlik benlik nedir b›rak (...) Kuran'a bak ‹ncil'e bak Dört kitab›n dördü de hak Hakir görüp ›rk ay›rmak Hakikatte yüz karas› (...) Yezit nedir ne K›z›lbafl De¤il miyiz hep bir kardafl (...) Alevi Sünnilik nedir Menfaattir varvaras› (...) Dava insanl›k davas› Koyun kurt ile gezerdi Fikir baflka baflk'olmasa Dünya fani deyi çöküp oturma Ad›m at ileri avara durma.
O
nu yaflad›¤›m›z ça¤›n adam› yapan yönlerinden biri de bilime, teknik ilerlemelere ilgi göstermesidir. fiiirlerinde yeni bulufllardan söz eder, geliflmelerle ilgilenir, endüstrinin, ekonomik hayattaki önemine iflaret eder: Yapt›r mektebini yükselt köyünü Dünya genifl idi flimdi darald› (...) Ay dünya aras› sanki bir ad›m (...) Avrupa'yla Asya ayr› bir k›ta Bir y›ll›k yol idi deveye ata Uçaklar s›¤d›rd› befl on saata" Koca dünya vaziyeti de¤iflti Günde türlü türlü dolap dönüyor ‹nsan kanatland› göklerden uçtu Bilmeyenler eski dünya san›yor" Parça parça etsem seni Fabrikaya tutsam seni Deniz olup yutsam seni K›z›l›rmak seni seni. Halk› kand›ranlar, dini kendi ç›karlar›na göre yorumlayanlar, mezhep 51
BD EYLÜL 2010
ayr›m› yapanlar Veysel'in elefltiri okunun hedefindedir: Yetiflmeyecek yere elin uzatma Ben bilirim diye halk› aldatma Manâs›z mant›ks›z kem laf sarfetme Bofl sözler kavgan›n dili say›l›r.
S
abahattin Eyubo¤lu onun insan yan›n› anlat›rken, nas›l da içtenlikli bir toprak adam› oldu¤unu aç›klam›flt›r: ”Âfl›k Veysel bildi¤ini tam biliyor, bilmedi¤ini rahatça söylüyor, karfl›s›na ç›kan her yenili¤e sayg›l› bir dikkatle her an aç›k duruyordu. Ömrünü pazarl›ks›z, flikâyetsiz bir cömertlikle ba¤lad›¤› saz›n› düzenlerken, çalarken, ekti¤i bu¤day› biçen bir köylü kadar tabiiydi". Köyünden kopmayan, tarlas›n› ekip
Sabahattin Eyuboğlu onun insan yanını anlatırken, nasıl da içtenlikli bir toprak adamı olduğunu açıklamıştır. biçen, bahçesini yeflerten Veysel Baba günlük yaflam›n› içtenikle koymufltur fliirine. Bir fliiri otelde paras›n› çalana, baflka bir fliiri baltas›n› al›p geri vermeyen komflusu "Ir›za" ya tafllamad›r. Saz›yla düflüp kalkar, ona içini döker: Sen petek misali Veysel de ar› ‹nleflir beraber yapard›k bal› Ben bir insano¤lu sen bir dut dal› Ben babam› sen ustan› unutma. fiairimiz ça¤dafl fliir çizgisinde yeri52
Cengiz Özak›nc›’dan unutulan ve unutturulan belgelerle yeniden
ni al›rken yeni bir sözlükten yararlan›r, sevgi, ayr›l›k, özlem gibi al›fl›lm›fl konular› ifllerken yepyeni benzetmeler yapar. Nesnelerden, somut varl›klardan yola ç›karak soyut kavramlar› canl›, etkili bir biçimde dile getirir. Duyarl›¤›, hayal gücünü, anlat›m ustal›¤›n› birlefltiren dizeleri Halk fiiirinin çerçevesini aflarak ça¤dafl fliirimize uzanm›flt›r: ”Saklar›m gözümde güzelli¤ini Her neye bakarsam sen vars›n orda” ”Uzun ince bir yolday›m Gidiyorum gündüz gece Bilmiyorum ne haldeyim Gidiyorum gündüz gece” ”Güzelli¤in on par'etmez Bu bendeki aflk olmasa” ”Kufl olsan da kurtulmazd›n elimden E¤er görsem idi göz ile seni”
B ”Karn›n yard›m kazmay›nan belinen Yüzün y›rtt›m t›rna¤›nan elinen Yine beni karfl›lad› gülünen Benim sad›k yarim kara toprakt›r.” ”Da¤lar çiçek açar Veysel derd açar Benek benek mektuptad›r niflan› Göz yafl›m mektupta pul diye yazm›fl” Onun fliirleri kiflisel söyleyifliyle, coflkunlu¤uyla, incelikleriyle Halk fiiiri gelene¤ine ça¤›m›zda çok önemli bir katk›d›r. • konurertop@butundunya.com.tr
ütün Dünya’nın Ocak 2010 sayısında yayımlanan “Dersim Dersi / Dersim’den Tunç-Eli’ye İnsan ve Yurttaş Hakları Devrimi” başlıklı yazımızda, bilinmeyen, unutulan ya da unutturulan gerçekleri belgelerle gözler önüne sererken, olayların bir de bu gerçekler ışığında değerlendirileceğini umuyorduk; fakat, üzülerek görüyoruz ki, böyle olmadı.>> 53
BD EYLÜL 2010
A
öldürme gibi suçlar için de¤il, ayn› zamanda siyasal suç iflleyenler için de bir cennetti. Gerek Ermeni teröristleri gerekse Abdülhamid’i devirmek için Ermeni örgütleriyle iflbirli¤i yapan ‹ttihat ve Terakki Cemiyeti üyeleri, eylemlerinden dolay› aran›p, kaçak duruma düfltüklerinde, kimi kez Dersim’e kaç›p afliretlere s›¤›narak yakalanmaktan kurtuluyorlard›.
merika için “Meksika S›-
n›r›” neyse, Osmanl› ‹mparatorlu¤u ve Türkiye Cumhuriyeti için “Dersim Sorunu”nun o oldu¤u, flayet 1937-1938 harekatlar› yap›lmasayd›, Türkiye’nin iç ve d›fl güvenli¤inin, kaçaklar ve suçlular için yüzy›llarca bir s›¤›nak ifllevi görmüfl olan “Dersim” taraf›ndan bozulaca¤› gerçe¤i, yeterince anlafl›lamad›. Amerikan yap›m› filmlerin pek ço¤unda, banka soyguncular›, katiller ve devletçe aranan pek çok kaçak, Meksika s›n›r›n› geçerek yakalanmaktan ve cezaland›r›lmaktan kurtulur. Bu yaln›zca filmlerde de¤il, gerçek yaflamda da böyledir. Meksika bir suçlular cennetidir. Bu nedenle ABD, 3169 km. uzunlu¤undaki Meksika s›n›r›n› milyar dolara yaklaflan harcalamalar yaparak, Çin Seddi’ni an›msatan bir duvarla çevirmekten baflka bir çözüm bulamam›flt›r. ‹flte 1500’lerden bafllayarak 1938’e dek Dersim de t›pk› Meksika gibi bir
Amerika’n›n Meksika s›n›r›na çekti¤i 3.169 km.lik duvar. 54
BD EYLÜL 2010
Bu nedenle Abdülhamid, Dersim’e
ABD-Meksika s›n›r›n› geçerken güvenlik güçlerince öldürülenler için düzenlenen “Ölüm Günü” (Day of Dead) etkinli¤inden bir görünüm.
suçlu cennetiydi. Suç iflleyener, arananlar, “dört da¤ içinde” korunakl› bir yer olan Dersim’e kaç›p afliretlere s›¤›n›yor; afliret yasalar›, aflirete s›¤›nanlar›, afliret üyesi say›p korudu¤undan, güvenlik güçleri suçlunun izini sürüp bulsa dahi, kendilerine s›¤›nan› vermenin törelerine ayk›r› oldu¤unu söyleyerek karfl›lar›na dikilen eli silahl› binlerce afliret üyesiyle çat›flmay› göze almak gerekiyor; bir tek suçluyu yakalamak için, yüzlerce güvenlik görevlisiyle afliret üyelerin çat›fl›p ölmesi usa uygun görülmedi¤inden, kaçaklar Dersim’de yaflamlar›n› güven içinde sürdürüyor; s›¤›nd›klar› afliretten evlenip çoluk çocuk sahibi oluyorlard›. Osmanl›’n›n son döneminde, Dersim yaln›zca gasp, h›rs›zl›k, yaralama,
çok özel bir önem verecek, denetim alt›na almak için özel tasar›lar haz›rlatacak ve 1907, 1908 y›llar›nda patlak veren isyanlara karfl› iki kez genifl çapl› askeri harekata giriflecekti. Abdülhamid’in buyru¤uyla Dersim’i kuflatm›fl olan askerlerin komutanlar› aras›nda, ‹ttihatç› olup Dersim’i ‹ttihatç›lar için en güvenli s›¤›nak olarak gören subaylar da vard›. Görünüflte Abdülhamid’e ba¤l› olan bu subaylar gerçekte ‹ttihat ve Terakki Cemiyeti’nden buyruk al›yor; çarp›flmalar› dan›fl›kl› bir “harp oyunu”na dönüfltürüp, kuflatmay› Cemiyet’in istedi¤i do¤rultuda alabildi¤ine uzat›yorlard›.
Tunceli’yi çevreleyen do¤al s›n›rlar.
Durumdan kuflkulanan Abdülhamid, ‹ttihatç› subaylar›n Dersim’de karfl›lafl›lan güçlükleri bin kat abartan raporlar›yla kand›r›larak yat›flt›r›l›yordu. Ordu mareflal› Abdullah, Harbiye Nezareti’ne tebli¤ etti¤i raporda özetle flöyle diyordu: “Dersim’de icra edilmifl süsü verilen ›slahat as›ls›z ve esass›zd›r. Bu yolda yap›lan bütün icraat bir kaç köyü yakmak, emval ve mevaflisini i¤tinam etmekten ibaret kalm›flt›r.” (Kur. Bnb. Bürhan Özkök, “Osmanl›lar Devrinde Dersim ‹syanlar›” Askeri Matbaa, ‹stanbul, 1937., sf sf. 20)
Abdülhamid ‹ttihatç›lara boyun
e¤erek 1908’de Anayasa’y› yeniden yürürlü¤e koydu¤unda, Dersim’de askeri harekat sürmekteydi. Meflrutiyet ilan edildi¤i haberi Dersim’i kuflatan komutanlara ‹stanbul’dan flöyle ilginç bir ordu tebli¤iyle ulaflt›r›lm›flt›: “Bafllam›fl olan tedip hareketleri devam ederken 28 Temmuz günü Harbiye Nezareti ordu mareflal›na verdi¤i emirde meflrutiyetin ilan› sebebiyle memleketin her taraf›nda eflkiyal›k durmufl oldu¤u halde Dersim gibi vatan›n bir parças›nda kan dökülmek caiz olmayaca¤›ndan hükümet-i mahalliye ile birleflilerek istimana meyyal olan reisleri celp ve di¤erlerine de haber gönderilerek bunlara da meflrutiyetin nimet ve adaletinden istifade eylemeleri lüzumunun anlat›lmas›n› ve bu suretle kan dökülmemesine ve fuzuli masraf edilmemesine çal›fl›lmas›n› tebli¤ etmiflti.” (Kur. Bnb. Bürhan Özkök, “Osmanl›lar Devrinde Dersim ‹syanla-r›” Askeri Matbaa, ‹stanbul, 1937., sf.17) 55
BD EYLÜL 2010
Tebli¤e göre, Abdülhamid’in buyru¤unu uyguluyormufl gibi görünüp kendilerine askeri harekat yap›yor süsü vererek “Dersim”i bir türlü ele geçiremeyen”(!) subaylar›n harekata son verip afliret liderleriyle sarmafl dolafl kucaklaflarak, meflrutiyeti hep birlikte kutlamalar› gerekiyordu.
BD EYLÜL 2010
kendisini güvende duyumsayamayaca¤› ve hiç bir hükümetin iç güvenli¤i tam olarak sa¤layamayaca¤› aç›kt›. Ülkede, nüfusa yaz›lmam›fl, sa¤ oldu¤u halde öldü gösterilen pek çok suçlu cirit at›yordu. Cumhuriyet, güvenli¤i sa¤layabilmek için herfleyden önce bütün yurttafllar› nüfus kütüklerine yazmak zorundayd›. Bu amaçla 5 Temmuz 1934’te kabul edilen 2576 No’lu “Gizli Nüfuslar›n Yaz›m› Hakk›nda Kanun” ile vergiden, askerlikten ve çeflitli yükümlülüklerden kurtulmak amac›yla varl›klar› devlete bildirilmeyip gizli tutulan kiflilerin adlar›n›, dillerini, dinlerini tek tek saptayarak kay›tlara geçirecekti. “Gizli Nüfuslar›n Yaz›m›” tamamland›¤›nda, Türkiye’nin nüfusu anadillerine göre flöyle saptanm›flt›: Türkçe 13.899.073; Abazaca 10.099; Acemce 2.053; Arnavutça 22.754; Boflnakça 24.613; Çerkezce 91.972; Ermenice 57.599; Gürcüce
Kur. Bnb. Bürhan Özkök, “Osmanl›lar Devrinde Dersim ‹syanlar›” Askeri Matbaa, ‹stanbul, 1937. Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran
kadro, bütün bunlar› yaflam›fl, görmüfl, duymufl; Abdülhamid döneminde ‹ttihatç›lar›n s›¤›na¤› olan Dersim’in, Cumhuriyet döneminde, Cumhuriyet y›k›c›lar›na yard›m ve yatakl›k yapaca¤›n› bilen kimselerden olufluyordu. Türkiye Cumhuriyeti’nde Dersim’i kaçaklar cenneti olmaktan ç›kartmaks›z›n, s›¤›nan suçlular› kendi üyesi say›p koruyan afliret düzeni ortadan kald›r›lmaks›z›n, hiç bir yönetimin 56
1937 yılında T.C. Başbakanlık İstatistik Genel Direktörlüğü ’nün yayınladığı “1935 Genel Nüfus Sayımı” Sonuçları.
57.325; K›ptice 7855; Kürtçe 1.480.246; Lazca 63.253; Pomakça 32.661; Rumca 108.725; Tatarca 15.615; Yahudi 42.607; Di¤er 241.00; Toplam: 16.157.450. Haziran 1934’e dek sürdürülen
“Gizli Nüfuslar›n Yaz›m›” ile Ekim 1935’te gerçeklefltirilen Genel Nüfus Say›m› sonuçlar› birbiriyle karfl›laflt›r›ld›¤›nda; 16 milyonluk Türkiye’de 2.865.216 do¤umun, 1.726.710 ölümün ve 890.593 evlenmenin devlete bildirilmeden gerçeklefltirilmifl oldu¤u, bunun da daha çok Do¤u ve Güneydo¤u’da egemen olan afliret düzeninden kaynakland›¤› gerçe¤i ortaya ç›kacakt›. Türkiye Cumhuriyeti, asker kaçaklar›, vergi kaç›ranlar ve kaçak suçlular cenneti olamazd›. Genel olarak afliret düzeninin ortadan kald›r›lmas›, özel olarak da “dört da¤ içinde” ulafl›lmas› güç Dersim’e girilip bu bölgenin bir kaçaklar s›¤›na¤› olmaktan ç›kart›lmas›, genç Cumhuriyet’in en önemli güvenlik sorunuydu. Devlet, bu amaçla att›¤› her ad›m› yabanc› görevlilerin de izledi¤i T.B.M.M. oturumlar›nda Kanunlar ç›kartarak, bütün dünyan›n gözleri önünde, en saydam biçimde gerçeklefltiriyordu. ‹ngiliz, Frans›z, Alman, Amerikan, Rus devlet arflivleri, T.B.M.M. oturumlar›n› izleyen yabanc› devlet görevlilerinin bütün olup bitenler hakk›nda verdikleri raporlarla doluydu. Dersim konusunda at›lan bütün ad›mlar da Kanunlar ç›kart›larak, bütün dünyan›n gözleri önünde gerçeklefltirilmiflti.
1937- 38 olaylar›nda, devlet Dersim’i Tunceli’ye dönüfltürürken kime ne yapm›flsa ad›yla san›yla yazarak, kayda geçirerek yapm›fl; askerler, kim hakk›nda ne gibi bir ifllem yapt›larsa, ad›yla san›yla yazm›fllard›; öyle ki, sonraki y›llarda kurfluna dizme öyküleri uyduracak olanlar dahi; sürgüne gönderildikleri halde “kurfluna dizilmeye götürüldüler” dedikleri kiflilerin adlar›n›n, askerlerce deftere yaz›ld›¤›n›, o defterden adlar› okunarak ça¤›r›ld›klar›n› belirteceklerdi. 1938 y›l› A¤ustos ay›nda düzenle-
nen ve birilerinin “soyk›r›m” dedikleri ikinci askeri harekat; Atatürk’ün yabanc› askeri atefleleri davet etti¤i saydam bir harekatt›. ‹ngiltere’nin Ankara Büyükelçisi, harekat bafllamadan önce 5 A¤ustos 1938 günü ‹ngiltere’ye gönderdi¤i raporunda; “Tunceli’de bir tatbikat yap›laca¤›n›, Atatürk’ün Ankara’daki bütün askeri ataflelerin davet edilmesi, Genelkurmay Baflkan› Mareflal Çakmak’›n bu konuda onay›n›n al›nmas› için D›fliflleri Bakan›’n› görevlendirdi¤ini, üç kolordunun bölgeyi inceleyece¤ini ve harekat›n asl›nda çok büyük bir kuvvet gösterisi olaca¤›n›, bölgenin tamamen temizlenerek buralarda ikamet edenlerin denetim alt›nda bulundurulacaklar› uygun alanlara götürülece¤ini,” bildirmiflti. [Kaynak: ‹ngiliz Devlet Arflivi: PRO, FO 371/21925, “Türk Silahl› Kuvvetleri’nin Tunceli’deki Tatbikat›” Ankara, 5 A¤ustos 1938., Ek-D, s.D-21; akt: Dr. Erdo¤an Karakufl, “‹ngiliz Belgelerinde Türk-‹ngiliz ‹liflkileri, IQ y., sf. 227.] 57
BD EYLÜL 2010
Bizzat Atatürk’ün yabanc› ülke askeri ataflelerinin gözleri önünde yap›lmas›n› istedi¤i 1938 Dersim Harekat›, çok say›da gazeteci taraf›ndan da ad›m ad›m izlenmifl ve olaylar gazeteciler taraf›ndan foto¤raflanarak günü gününe gazetelerde yay›nlanm›flt›.
Tunceli askeri harekat› gazeteciler taraf›ndan ad›m ad›m izlenmifl, olaylar her gün gazetelerde yay›nlanm›flt›. 1924 y›l›nda Dersim’de Peri çay›n›n
kenar›nda bir köyde do¤an fiükrü Laçin, askerlerin Dersim’e girdi¤i A¤ustos 1938’de 13-14 yafllar›nda bir çocuk olarak tan›k olduklar›n› 68 yafl›na geldi¤inde flöyle anlat›yordu: “1938’deki askeri operasyonlarla nas›l yüzyüze geldim, neler gördüm ve o günlerde nelere tan›k oldum, bun58
BD EYLÜL 2010
lar› yazaca¤›m. (..) A¤ustos ay›n›n s›cak bir günüydü... Köylüler hep bir araya toplanm›fllard›. Askerler çay›n geçit olan çeflitli yerlerine çad›r kurdular,.. Köyümüz tam çay›n kenar›ndayd›... Bu korkulu günlerden biriydi... Arka arkaya dizilmifl süvari askerleri, köyümüze do¤ru geliyorlard›. Önde elbisesi de¤iflik omuzlar›nda demir ve y›ld›z bulunan biri vard›. Sonradan askerlik yapanlardan adam›n te¤men oldu¤unu ö¤rendim... Köylüler bir saat geçmeden ihtiyar› ile genci ile çeflmenin bafl›nda topland›lar... Te¤men kalabal›¤› süzerek gür bir sesle konuflmaya bafllad›: “Say›n vatandafllar. Bugünden itibaren Türkiye’de fleyh, dede, a¤a, bey, seyyid kimse olmayacak. Cumhuriyet’in kanunlar› önünde herkes eflittir. Kimsenin eli öpülmeyecek. Tekke, zaviye, ziyaret hepsi kapanacakt›r. Bunlara inananlar cezaland›r›lacakt›r. Türkiye’de Kürt, Laz, Çerkez, Arnavut diye az›nl›klar yoktur. Genç Cumhuriyetimizin üzerinde gizli hesaplar› olan güçler milli bütünlü¤ümüzü bozmak, bizi parçalamak için Do¤u ve Güneydo¤u illerimizin çeflitli bölgelerinde yaflayan vatandafllar›m›z›n K›rmanca ve Zazaca konuflmalar›n› istismar ederek bunlar›n Türk ulusundan ayr› bir halk oldu¤u fikrini afl›lamak istemektedirler. Düflmanlar›m›z›n sinsice oynad›klar› bu oyunlar› çok iyi bilmek ve bu oyunlara gelmemek gerekir. Zaman zaman düflmanlar›m›zla iflbirli¤i yapan hainler aram›zdan ç›kabilir. Bunlar›n isimlerini bize bildirmek sizin en kutsal göreviniz olmal›d›r. Cumhuriyetin zinde kuvvetleri
bunlar› tepelemeye, ezmeye her zaman muktedirdir. De¤erli vatandafllar. Ço¤unuz askerlik yapm›fl insanlars›n›z. Bilindi¤i gibi Birinci Dünya Savafl›’nda, Kurtulufl Savafl›’m›zda Do¤u ve Güneydo¤ulu vatandafllar›m›zla omuz omuza vererek savaflt›k. Özellikle Kurtulufl Savafl›’m›z›n zaferle sonuçlanmas›n›n tek nedeni bu birlikti. Bu birli¤imizi bozmak isteyen hainler sizi Türk devletinin varl›¤›na, genç Cumhuriyetimizin kanunlar›na karfl› gelmeye k›flk›rtabilirler. Çok iyi bilmeniz gerekir ki Türk devletine ve Cumhuriyetin kanunlar›na karfl› gelenlerin sonu daima hüsrand›r.” (...) Ben o günleri hiç unutam›yorum. Köyün yafll› erke¤i, kad›n›, kimi bu olaylar›n yaflanmas›na neden Pah Buca¤› ile Kahmut Buca¤›’n› birbirine ba¤layan Harç›k Çay› üzerindeki tahta köprünün y›k›lmas› oldu, derdi; kimi askerlerin iki kad›na tecavüzde bulunmalar› ve bu askerlerin öldürülmesi oldu, derdi; kimi de tahta köprünün yak›lmas›, askerlerin öldürülmesi sadece ateflin tutuflturulmas› için birer k›v›lc›md›, derlerdi. Seyyid R›za, Veteriner Mehmet Nuri ve Koçgiri’li Alifler üçlüsünün Dersim’in ba¤›ms›z bir devlet olmas›n› istemeleri ve bunun için de halk› devlete karfl› ayakland›rmalar› oldu, derlerdi. Hatta Baytar Nuri ile Alifler’in 1920-1921 aras› Koçgiri ‹syan›’nda yer ald›klar›, isyan bast›r›l›nca da kaçarak Dersim’de Seyyid R›za’ya s›¤›nd›klar› ve bilahere Seyyid R›za’n›n dan›flmanlar› olduklar› söyleniyordu. (...) Do¤ru olan, bu afliret reisleri, devletin Dersim’e girmesiyle al›flageldikleri düzenlerinin bozula-
ca¤›n› ve sayg›nl›klar›n›n sars›laca¤›n› çok iyi bildikleri için isyana kat›ld›klar›n› söylemektir. Yine önemli bir husus da fludur:
Dersim’de bulunan tüm afliret reislerinin 1937’de bir araya gelerek, birleflerek maiyetleriyle birlikte Seyyid R›za’n›n yan›nda yer ald›klar›n› söylemek de do¤ru olamaz. Kald› ki, afliretler aras› husumet, düflmanl›k, k›skançl›k, kin ve çekememezlik, özetle kabile ahlak›n›n ilkelli¤i, dar görüfllülü¤ü, afliretlerin bir araya gelmesine de engeldir. Afliret aflamas›nda olan her toplumda varolan bu olumsuzluklar Dersim afliretleri aras›nda da vard›r. Bir örnek vermek gerekirse, Seyyid R›za ile K›rgan aflireti aras›ndaki düflmanl›k bu olumsuzluklardan biridir. Bu nedenle ç›karlar›n› her fleyin üstünde tutan, bilgi ve kültürden nasibini alamam›fl, cahil, her an için ihanet edebilecek zay›f karaktere sahip afliret reislerinin liderli¤inde olan bir hareketin hiç bir zaman bir halk› kurtulufla ve uygarl›¤a götüremeyece¤inin mutlaka bilinmesi gerekir.” 1938’de 13-14 yafllar›nda Dersim’in Tunceli’ye dönüflmesine tan›k olan fiükrü Laçin, büyüyünce Türkiye ‹flçi Partisi üyesi olacak ve Mart 1992’de yukar›da al›nt›lar aktard›¤›m›z “Bir Kürt ‹flçisinin Siyasal An›lar›: Dersim ‹syan›’ndan Diyarbak›r’a” adl› kitab›n› yay›nlayacakt›. Laçin, bu kitab›nda 1938 olaylar›nda Tunceli’de çok say›da insan›n öldürüldü¤ünü anlat›rken, olaylar›n nedenini, niçinini, nas›l›n› irdelemekten de geri kalm›yor. 59
BD EYLÜL 2010
BD EYLÜL 2010
rana yans›t›l›yor; ikinci görüntüde, isyanc› Dersim afliretlerine karfl› düzenlenen askeri harekata silahlar›yla birlikte kat›lan Dersim afliret misillerinin foto¤raflar› yer al›yor; üçüncü görüntüde, devlet taraf›na geçip, isyanc› afliretlere karfl› savaflan Dersimli afliret üyelerinin gö¤üsleri çapraz fiflekli, tüfekli görüntüleri ekrana getirilirken, o günleri yaflam›fl bir Dersimli tan›¤a, “Afliretler de mi devlet taraf›na geçmiflti?” sorusu soruluyor ve dördüncü görüntüde, tan›¤›n, “Tabi yahu! Öldürüyorlard›, kafay› kesip götürüyorlard› askerlere, bak›n biz öldürdük diyorlard›, bununla övünüyorlard›.” sözleri yans›t›l›yordu.
1
2
3
4
Devlet güçlerinin yan›nda milis 1938 olaylanının tanığı Şükrü Laçin’in yazdığı anı kitabı
An›lar›, siyasal suçlular›n da Dersim’e s›¤›nd›klar› ve afliretlerin pek ço¤unun askerin yan›nda milis gücü olarak harekata kat›ld›¤› saptamam›z› do¤ruluyor. NTVMSNBC’nin afla¤›da görüntülerini aktard›¤›m›z 2009’da gösterime sundu¤u “Dersim 1937-1938” belgeseli de bu gerçe¤in hem foto¤raflar›n› hem tan›k anlat›mlar›n› içeriyordu. Birinci görüntüde, pek ço¤u isyana kat›lmay›p devletin yan›nda yer alan Dersim afliretlerinin, isyanc› Dersim afliretlerine karfl› devletçe düzenlenen askeri harekata ordu birliklerinin yan›nda kat›ld›klar› ve Dersim’de isyanc›lar› bulup öldürenlerin de yine Dersimliler oldu¤u gerçe¤i o günün gazetelerinde yay›nlanm›fl bir haberde ek60
olarak isyan›n bast›r›lmas›na kat›lan Dersim afliretleri, isyanc› afliretlere bask›n verip reislerinin bafllar›n› keserek askerlere teslim ediyordu. Askerlerin bu kesik bafllarla çektirdikleri foto¤raflar, Dersimli milis afliretlerin bu gibi eylemlerini düzenlik ordu birliklerinin üzerine y›kmak amac›yla kullan›lmaktad›r. 1938 Harekat›nda çok say›da yurttafl›m›z› yitirdi¤imiz do¤rudur. Fakat bunlar›n ço¤u, düzenli birliklerce de¤il, aralar›nda kan davalar› bulundu¤u için askerle birleflip isyanc› afliretlerle kurflun s›kan Dersim afliretlerince öldürülmüfllerdir. Sözü edilen toplu intiharlar, kad›nlar›n, çocuklar›n öldürülmesi; düzenli birliklerin de¤il, ilkel “kan hukuku”na uygun davranan afliretlerin eylemleridir. Kan Hukuku, suçlu say›lan afliretlerin, di¤er afliretlerce kad›n çocuk ay›rmaks›z›n toptan
1937-1938’de devletten yana ç›k›p silahl› milis gücü oluflturarak isyanc› afliretlere karfl› savaflan Dersimli afliretleri gösteren foto¤raflar, haberler ve tan›k anlat›mlar›. (NTVMSNBC yap›m› “Dersim 1937-1938” belgeselinden)
katledilmelerini buyurdu¤u gibi; kuflat›lan bir aflirette erkekler önce kendi kad›nlar›n› ve çocuklar›n› öldürüp sonra düflmanla savafla tutuflmakta; yenilece¤ini anlayan afliret üyeleri, topluca intihara yönelmektedir. Medine’de yaflayan Musevi afliretlerinden Benu Kureyza’n›n düflmanla iflbirli¤i yapt›klar› gerekçesiyle kad›n çocuk ay›rmaks›z›n tüm üyelerinin di¤er afliretler taraf›ndan topluca öl-
Devlet güçlerinin yan›nda isyan›n bast›r›lmas›na kat›lan Dersim afliretleri, isyanc› afliret reislerinin bafllar›n› keserek askerlere teslim ediyordu. Bu foto¤raflar, milis afliretlerin bu gibi eylemlerini ordu birliklerinin üzerine y›kmak amac›yla kullan›lmaktad›r. 61
BD EYLÜL 2010
dürülmeleri, ‹slam tarihçilerinin yazd›¤› en önemli olaylardan biridir. 17. yüzy›l tarihçisi ‹skender Bek Türkmani’nin “Tarih-i Alam-Aray-i Abbasi” adl› yap›t›nda, 1608-1610 y›llar› aras›nda patlak veren bir isyanda “D›md›m” kalesinde kuflat›lan Kürt afliretlerin yenileceklerini anlay›nca nas›l topluca intihar ettikleri anlat›lmaktad›r.
DO⁄RUYU GÖSTEREN DE⁄ERLER
Y›ld›z› sönen Seyid R›za haberi -(1937)
11
Y›ld›z› parlat›l›p, an›t› dikilen Seyid R›za haberi -(2010)
t›’nda afliretler aras›nda buna benzer “toplu intihar” ve “toplu k›y›m”lar›n yafland›¤›n› düflündüren pek çok anlat› bulunmaktad›r. Ma¤aralara saklanan isyanc›lar› d›flar› ç›kartabilmek için ma¤ara a¤›zlar›nda çal› ç›rp› yak›ld›¤›; isyanc› afliretlerin d›flar›ya ç›kmamakta direterek dumandan öldükleri öne sürülmektedir. Seyyid R›za, as›laca¤›Kürt afliretlerin toplu intihar›yla sonuçlanan n› anlad›¤›nda, sandalyesini kendisi D›md›m Kalesi destan›. tekmeledi¤i gibi, isyanc› afliret üyeleriBu destan›n Kürtçe versiyonu nin öbek öbek Laç suyuna atlayarak son üçyüz y›ld›r kuflaktan kufla¤a an- intihar ettiklerine iliflkin pek çok anlat› lat›larak Kürt afliret gelene¤ine derin- yay›nlanm›flt›r. 1938 olaylar› dolay›s›yla, ilkel “kan lemesine kök salm›flt›r. Öyle ki, 1930’larda A¤r› Ayaklanmas› s›ras›nda ordu hukuku”nun ve bunu uygulamakta dibirliklerince kuflat›lan isyanc›lar›n e- reten afliret reislerinin k›nanmalar› gelebafl›s› Huske Telli, büyük çarp›flma- rekirken, günümüzde an›tlar›n›n dikilya giriflmeden önce kendi efllerini, di¤ini ve sayg› durufllar›nda bulunulk›zlar›n›, yafll› ana-babas›n›, çocuklar›- du¤unu gördükçe, söylenecek söz bun› öldürerek herkesin böyle yapmas›n› lam›yoruz. • cengizozakinci@butundunya.com.tr buyurmufltur. 1938 Dersim Hareka62
Gönderi: DO⁄AN ÖZGEZG‹N
yafl›ndayd› ve New Hampshire gölünün yan›ndaki evlerinde ne zaman bir f›rsat ç›ksa babas›yla hemen bal›¤a giderlerdi. Levrek av› yasa¤› bir gün sonra bitiyordu... Babas›yla akflam›n ilk saatlerinde küçük günefl bal›klar›ndan yakalad›. Sonra oltas›na yem tak›p, f›rlatma talimi yapt›. Bir ara oltas›na büyük bir bal›k geldi¤ini anlad›. Babas› o¤lunun bal›¤› çekiflini hayranl›kla izledi. Bu, o güne kadar gördükleri en büyük levrekti. Bal›¤›n pullar› ay ›fl›¤›nda ›fl›l ›fl›l parl›yordu. Babas› bir kibrit yak›p saatine bakt›. Av yasa¤›n›n bitmesine daha iki saat vard›. Önce bal›¤a, sonra o¤luna bakt›. ”Suya geri b›rakman gerekiyor, o¤lum.” dedi. ”Baba!” dedi çocuk a¤lamakl› bir sesle. ”Baflka bal›klar da var.” dedi babas›. Çocuk,”Ama hiçbiri bunun kadar büyük de¤il!” dedi. Gölde hiçbir bal›kç› teknesi yoktu. Çocuk, kendilerini hiç kimsenin görmemifl olmas›na karfl›n, babas›n›n hiçbir ödün vermeyece¤ini anlam›flt›. Bal›¤› kancadan kurtar›p gölün karanl›k sular›na b›rakt›. Bir daha bu kadar büyük bir bal›k tutamayaca¤›ndan emindi... Bu olay bundan tam 34 y›l önce oldu. Bugün ünlü bir mimar olan o çocuk o¤lunu ve k›zlar›n› hâlâ o küçük eve bal›k tutmaya götürür. Çocuk bir daha asla o kadar büyük bir bal›k tutamad›. Fakat 'de¤erler' konusunda bir ikilem yaflad›¤›nda hep o bal›¤› gözünün önüne getirir. Birileri görmedi¤i zaman da do¤ru olan› yapabiliyor muyuz? Zor olan yaln›zca de¤erlerin uygulanabilmesidir. Çocu¤unu öyle karfl›la ki, eve geldi¤inde en güzel yere geldi¤ini hissetsin... Eflini öyle karfl›la ki, yan›na geldi¤inde en do¤ru insana kavufltu¤unu hissetsin... Anneni öyle karfl›la ki, do¤umundaki a¤r›lar mutlulukla yer de¤ifltirsin... Baban› öyle karfl›la ki, ömür boyu bir baflka evlada imrenmesin... Yoksulu öyle karfl›la ki, ona serdi¤inden daha büyük bir dua sofras› sersin... Zengini öyle karfl›la ki, kendi gönlünün yoksullu¤unu farketsin... De¤erlerinizi kaybetmeden sevgiyle kal›n... • 63
GÖZLE GÖNÜL ARASI Mehmet Uhri
Gözümün Nuru
Oğlum
Her şey arkadaşımın sahaflardan satın aldığı Osmanlıca kitabın içinden çıkan eski bir mektup zarfı ile başladı. Zarfın üzerindeki pulların koleksiyon değerini öğrenmek ve yazıları çözmek için yardım istemişti. Zarf 27.08 1333-Rumi (miladi 1917) tarihinde İstanbul Beyoğlun’dan postaya verilmişti. Gönderen kısmında Beyoğlu Birinci Ceza Mahkemesi Reisi Hacı Ahmet Bey yazılıydı.
64
BD EYLÜL 2010
Zarf›n ön yüzünde ise “‹kinci
Kolorduyu Osmani, dördüncü F›rkan›n Onuncu Alay Üçüncü bölü¤ü Mulaz›m-› sanisi (üste¤men) Asitaneli (‹stanbullu ) Hasan Refik Bey’e takdim” yaz›yordu. Zarf›n içi bofltu. Pulu için saklanm›fl zarf izlenimi al›n›yordu. Gerçekten de zarf›n üzerindeki 10 paral›k pul Fenerbahçe burnunda o zamanlar var olan deniz fenerinin resmini ve eski yaz›yla Fenerbahçe yaz›s›n› içeriyordu. Zarf› bar›nd›ran kitab›n sayfalar›nda zarftaki yaz›ya benzer el yaz›s› ile yaz›lm›fl notlar›n varl›¤› asker mektubunun alt›nda yatan dram›n ayd›nlat›lmas›na yard›mc› oldu. 1917 ve öncesi ülkenin parçaland›¤› yüz binlerin flehit oldu¤u imparatorlu¤un en ac›l› dönemi. Böylesine bir ortamda mahkeme reisi o¤lunu hayatta tutabilmek u¤runa arkadafllar› gibi Çanakkale cephesi yerine hat›rl› tan›d›klar›n› araya koyarak görece savafltan uzak Diyarbak›r’daki ikinci
Neredeyse tüm arkadafllar›n› Çanakkale savafllar›nda yitiren genç üste¤men babas›n›n yapt›¤› torpili affetmez ve yak›n asker arkadafllar›n›n ölüm haberleri geldikçe onlar›n yan›nda olamamak onlara yard›m edememekten duydu¤u h›nçla babas› ile olan iliflkisini keser. Mektuplar›na yan›t vermez. kolorduya gönderilmesini sa¤lar. Neredeyse tüm arkadafllar›n› Çanakkale savafllar›nda yitiren genç üste¤men babas›n›n yapt›¤› torpili affetmez ve yak›n asker arkadafllar›n›n ölüm haberleri geldikçe onlar›n
65
BD EYLÜL 2010
yan›nda olamamak onlara yard›m edememekten duydu¤u h›nçla babas› ile olan iliflkisini keser. Mektuplar›na yan›t vermez.
“gözümün nuru o¤lum” yazm›flt›r. Cephedeki asker o¤luna mahkeme reisi s›fat›yla resmi a¤›zdan yaz›p kapatt›¤› mektuba kurflun kalemle böyle bir eklenti yaparak kendini affettirmeye çal›fl›r. Zarf› saklad›¤› kitab›n sayfalar›na, y›llard›r haber alamad›¤› o¤lundan geriye kalanlar aras›nda bu zarf›n saklanm›fl olmas›n› yan›t alamasa da affedildi¤i biçiminde yorumlad›¤› notunu düflmüfltü. Kitab›n sayfalar›ndaki di¤er notlar ise kederli ve hayata küskün bir baban›n art›k hayatta olmayan o¤luyla tek tarafl› konuflmas› fleklinde kaleme al›nm›flt›.
Genelkurmay kay›tlar›ndan
ö¤rendi¤imize göre üste¤men Hasan Refik daha sonra Kafkas ve Van cephelerinde görev yapar. ‹nönü ve Sakarya savafllar›na yüzbafl› rütbesi ile kat›l›r. 21 Eylül 1921’de flehit olur.* Mahkeme reisinin çabalar› bafllang›çta ifle yarasa da o¤lunun hayat›n› kurtarmaya yetmemifltir. Baba ile o¤ul birbirlerine k›rg›n ve küs ayr›lm›fllard›r. Ölümünden sonra cepheden mahkeme reisine gönderilen o¤luna ait evrak-› metruke içinden künye, birkaç soluk foto¤raf ve bu mektup zarf› ç›kar. Mektup ortada yoktur ama o¤lu zarf› saklam›flt›r. Beyo¤lu 1. Ceza Reisi Hac› Ahmet Bey cevap alamasa da mektup göndermeye devam etti¤i o¤lunun, okumadan y›rt›p atmas›n› önlemek için zarf›n üzerine kurflun kalemle silik iki küçük not ilifltirmifltir. Sol taraftaki notta “ci¤er köflem” altta sa¤ tarafta ise yine kurflun kalemle 66
Son sayfada ise Hac› Ahmet Bey,
mealen “gitti¤in yerde s›k›lmayas›n o¤lum, cevab›n› bu zarf› saklayarak bana gönderdin. Bu bana yeter. Bazen söylemedikleri de yaflat›r insan›, benim de sana söylemediklerim var. Gün gelir kavufluruz konufluruz umar›m” diye yazm›flt›. • mehmetuhri@butundunya.com.tr
* Yüzbafl› Hasan Refik Van (1328-c-P. 178) 5 nci Kafkas Tümeni 13 ncü Alay 12 nci Bölük Komutan›, ‹nönü, Sakarya Muharebelerine kat›ld› ve 21 Eylül 1921’de flehit düflmüfltür. Kaynak: Türk ‹stiklal Harbinde fiehit Düflen Subaylar E. Kur. Alb. Nusret Baycan (Gnkur. Atafle Bflk.l›¤› Arflivi, Dosya No. i, 1302-P. 39: 1338-P. Ds. 148) Not: Ad› geçen zarf halen Thomas Kelly U.K. zarf arflivinde yer almakta ve onun izniyle yay›nlanmaktad›r.
OTOPS‹ Cengiz Özak›nc›
On iki Eylül’ün Derin Misyonu
FEDERASYON! 12 Eylül 1980 Askeri Darbesi, 30 yafl›nda... Otuz y›lda pek çok de¤erlendirme yay›nlanmas›na karfl›n, darbenin “neden”leri, “niçin”leri, “nas›l”lar› bugüne dek tüm yönleriyle ayd›nlat›labilmifl de¤il. Kuflkusuz, herkes kendi penceresinden bakar ve ne gördü¤ünü söyler; ama hiç bir toplumsal olay, bir tek nedene dayand›r›lamayaca¤› gibi, tek pencereden bak›l›p nas›l göründü¤üyle de aç›klanamaz. >> 12 Eylül 1980 tarihli Hürriyet Gazetesi 67
BD EYLÜL 2010
BD EYLÜL 2010
Atatürk’ün “yurtta bar›fl, dünyada bar›fl” ilkesi,
B
Bu yaz›da, 12 Eylül de¤erlendirmelerine, ilk kez “Türkiye’nin Siyasi ‹ntihar›” adl› kitab›mda belgeleriyle gözler önüne serdi¤im, daha önce bak›lmam›fl bir pencereden bakarak, özgün belge ve yorumlarla katk›da bulunmak istiyorum. Bunun için, epeyce gerilere gidip, Lozan’dan bafllayarak K›br›s’tan Türkiye’ye gelmek gerekiyor. Lozan’da Türkiye, di¤er ülkelerde yaflayan Türkler’e tan›nmayan hiç bir ayr›cal›¤›n, Türkiye s›n›rlar› içinde yaflayan di¤er etnik topluluklara tan›nmayaca¤›n› savunuyordu. Örne¤in Yunanistan’da bulunan Türkler’e tan›nmayan hiç bir ayr›cal›k, Türkiye’de bulunan Rumlar’a tan›namazd›. (1) Atatürk, komflu ülkelerde yaflayan Türkler için “özerklik”, “otonomi”, “federal yönetim” vb. gibi “yönetsel ayr›cal›klar” istenmesi durumunda; o ülkelerin de Türkiye’de yaflayan kendi soydafllar› ve dindafllar› ad›na, ayn› ayr›cal›klar› Türkiye’den isteyeceklerini; bunun da Türkiye’nin tek-odakl› (uniter) ulus devlet yap›s›n› içten çökertece¤ini öngörüyordu. Bu amaçla Lozan’da, baflka ülkelerde yerleflik bulunan Türkler’in; ya iki y›l içinde Türkiye uyru¤una geçerek Türkiye’ye tafl›nmalar›; ya da bulunduklar› ülkenin uyru¤una geçmeleri karara ba¤lanm›fl (2) ve yine bu ba¤lamda, K›br›s’taki Türkler’in de; ya adada kal›p ‹ngiliz uyru¤una geçmeleri ya
68
Lozan Antlaflmas› gere¤i, Yunanistan’da yaflayan Türkler, Türkiye’ye göç ediyor
da Türkiye’ye gelip Türk yurttafll›¤›na geçmeleri üzerinde anlafl›lm›flt›. (3-4) O y›llarda Anadolu, savafllar, salg›n hastal›klar, açl›klar, k›tl›klar, k›rg›nlarla nüfusu 7-8 milyona düflmüfl ›ss›z bir toprak parças› oldu¤undan; Türkiye, komflu devletlerde yaflamakta olan Türkleri Do¤u ve Güneydo¤u’da topraklar vererek Türkiye’ye çekmeye ve kimi etnik topluluklar›n Anadolu’da belli bölgelerde yo¤unlaflmas›n›n yol açaca¤› sak›ncalar›, etnik kaynaflmalar yoluyla gidermeyi amaçl›yordu. Lozan Antlaflmas›’na, yurtd›fl›nda tek Türk kalmamacas›na hepsinin Anadolu’ya göç etmeleriyle sonuçlanabilecek -ço¤u bilgisizlerce Türklü¤e ihanet olarak damgalanan- maddeler konulmas›, Türkiye’nin iflte bu yaflamsal gereksinimlerinden kaynaklan›yordu. Hiç bir ülkede, hiç bir etnik ya da dinsel toplulu¤a, o ülkenin toprak bütünlü¤ünü, tek-odakl› yönetim biçimini ve toplumsal birli¤ini parçalayacak,
hem güven veren, hem korku salan ve bu ikili özelli¤i ancak virgül (,) yerine eflit (=) konuldu¤unda do¤ru kavranabilen bir denklemdi. [“yurtta bar›fl = dünyada bar›fl”] denklemi, ayn› zamanda [“yurtta savafl = dünyada savafl”] meydan okumas›n› da içeriyor ve bu yönüyle, Türkiye’nin içini d›fltan çoLozan Anlaflmas›’na uyarak komflu ülkelerden Türkimak sokarak kar›flt›rmay› ye’ye göç edip Ni¤de’ye yerleflen Türkler. tasarlayan “içsavafl” k›flk›rdevlet içinde devlet oluflturacak nite- t›c›lar›na korku sal›yordu. Yurtta bar›fl, likte ayr›cal›klar verilemeyece¤i görü- yani “içbar›fl”; ancak “içsavafl”la bozuflü; Atatürk Türkiyesi’nin iç ve d›fl po- labilir; “içsavafl” da ancak etnik, dinsel litikas›n›n de¤iflmez dire¤ini olufltu- ya da s›n›fsal egemenlik istemleriyle ruyordu. 1930’larda imzalanan “Bal- ulus devleti y›kmaya yönelik örgütlü kan Pakt›” ve “Sadabat Pakt›”n›n ana eylemlerden do¤abilirdi. Türkiye, kenilkesi; birbirinin içifllerine kar›flma- di “içbar›fl”›n›, ancak komflu devletleri mak; birbirinin toprak bütünlü¤ünü, Anadolu’daki etnik ve dinsel uzant›latoplumsal ve yönetsel birli¤ini parçala- r›n› k›flk›rtmaktan uzak tutarak sa¤lay›c› eylemlerde bulunmamak; bu ilke- yabilir; komflu ülkeler de, kendi “içbalere ayk›r› eylemlerde bulunmaya yel- r›fl”lar›n›, ancak kendi topraklar›nda tenen iç ve d›fl güçlere karfl›, hep bir- yaflayan Türkler’in Türkiye taraf›ndan likte karfl› koymakt›. Sadabat Pakt›’n›n k›flk›rt›lmas›n› önleyerek sa¤layabilir7. maddesi: “Ba¤›tl› talerdi. raflardan her biri, kenAtatürk’ün “yurtta di s›n›rlar› içinde di¤er bar›fl = dünyada bar›fl” ba¤›tl› taraflar›n kurumdenklemi, bir anlamda, lar›n› y›kmak, düzen komflusunda “içsavafl” ve güvenli¤ini sarsmak k›flk›rtan›n, kendi “içbaveya politik rejimini r›fl”›n› koruyamayacabozmak amac›yla si¤›n› dile getiriyordu. Alahl› çeteler, birlikler tatürk, bu sözüyle, bir veya örgütlerin kurulyandan “içimizi kar›flt›rmas›n› ve eyleme geçmayan›n, içini kar›flt›rmelerini engellemeyi may›z” güvencesini veBalkan Pakt› konulu yükümlenir.” diyordu. rirken, öte yandan “yurtRomen pulu 69
BD EYLÜL 2010
nun karfl›l›¤›nda Sovyet Rusya da, Türkiye’de patlak veren ayr›l›kç› ayaklanmalar›n bast›r›lmas›na K›z›l Ordu’yu Türk s›n›r›na y›¤arak kat›l›yordu. (6) ‹ki ülke, birbirinin “iç bar›fl”›n›n güvencesiydi. Bütün bunlar›n 12 Eylül’le ilgisini az sonra görece¤iz. Türkiye, 1945’Atatürk, Türkiye’yi ziyaret eden ‹ran fiah› Pehlevi ile. lere dek komflulata savafl = dünyada savafl” (yani, yur- r›n›n iç ifllerine kar›flmayan, komfludumuzda içsavafl ç›kartan›n, yurdunda lar›n› da kendi iç ifllerine kar›flt›rmaiçsavafl ç›kart›r›z) korkusunu yay›yor- yan, kendi topraklar› üzerinde ve komdu. Demek ki, “yurtta bar›fl = dünyada flular›nda ortaya ç›kacak her türlü etbar›fl” denkleminin özü, “Misliyle Mu- nik, dinsel ay›r›mc›l›¤a karfl›, tek odakl› kabele”ydi. (5) ulus toplum düzenini savunan, bu yöTürkiye Cumhuriyeti Devleti ile nüyle bütün dünyan›n ve komflular›n›n nüfusunun az›msanmayacak bölümü sayg›s›n› üzerinde toplam›fl bir ülkeyMüslüman-Türk olan Sovyet Rusya di. aras›ndaki iliflkileri de, yine bu “denk- ‹kinci Dünya Savafl› biter bitmez, lem” belirliyordu. Atatürk Türkiyesi, ülkelerin birbirine düflman iki öbekte Sovyet Rusya’da yaflayan Müslüman toplanarak “So¤uk Savafl”a tutuflmaTürkleri ayr›l›kç›l›¤a k›flk›rtm›yor; bu- lar›yla birlikte, bafl›n› ABD’nin çekti¤i Anti-Sovyet, Anti-Komünist Cephe’ye kat›lan Türkiye; üzerine yüklenen askeri ve stratejik görevleri yerine getirirken, Atatürk’ün d›fl politikas›ndan yavafl yavafl uzaklafl›p, komflular›n›n iç ifllerine kar›flan bir ülkeye dönüflecek; örne¤in, Atatürk döneminde iç ifllerine kar›flmad›¤› Sovyet 1921 Türk-sovyet antlaflmas› imzalan›rken Rusya’daki Türkleri örgütle70
BD EYLÜL 2010
yip Sovyet yönetimine karfl› ayakland›rmak amac›yla gizli çal›flmalar yürütecek; Irak, ‹ran, Suriye, M›s›r gibi ülkelerde yönetim de¤iflikliklerine karfl› sert tutumlar tak›nacak; kimi komflular›ndaki yönetimleri devirmek için, o ülkelerdeki Amerikan ya da ‹ngiliz yandafl› etnik ayr›l›kç›lar› koruyup k›flk›rtan bir ülkeye dönüflecek; salt yönetimi de¤iflti diye Suriye’yi iflgale davranacak; böylelikle Atatürk’ün “yurtta bar›fl, dünyada bar›fl” ilkesinden uzaklaflacakt›. O günlerde, komflular›m›z›n iç-
bar›fl›n› bozmaya yeltenmemiz durumunda, kendi içbar›fl›m›z›n da tehlikeye düflece¤ini; komflular›m›z›n da Türkiye’deki ayr›l›kç›lar› k›flk›rt›p ayakland›rabileceklerini an›msatanlar yok de¤ildi kuflkusuz; fakat alay ediliyordu Türk birlikleri Kore’de
bunlarla. 12 Eylül’den 25-30 y›l önce, Türkiye’de ve dünyada ortam buydu. ‹flte “K›br›s Sorunu” 1940’lar›n sonu 1950’lerin bafl›nda, böyle bir ortamda patlak verecekti. Lozan’da Türkiye, ‹ngiltere’nin 1914’te ilhak etti¤i K›br›s üzerindeki egemenli¤ini, [günün birinde aday› terkedecek olursa baflka
K›br›sta ingiliz karfl›t› Rum gösterileri
bir devlete de¤il Türkiye’ye b›rakabilece¤i biçimde]- tan›m›flt›. ‹kinci Dünya Savafl›’ndan sonra, bir yandan Amerika, di¤er yandan Rusya, ‹ngiltere’yi bütün eski sömürgelerinden kovup oralar› kendi egemenlikleri alt›na almak için yar›fl›rken, gözlerini K›br›s’a da dikecek, ‹ngiltere’nin K›br›s’tan da kovulmas› için çal›flacaklard›. Amerika ve Rusya, K›br›sl› Rumlar› k›flk›rt›rarak aday› ‹ngiltereden kopartmaya yönelince, adan›n gelecekte Yunanistan’a ba¤lanma olas›l›¤› belirmifl ve 1947 Ekimi’nde Rumlar, ‹ngiltere Sömürgeler Bakan›na baflvurarak, adan›n Yunanistan’a verilmesini istemifllerdi. Adadaki Rumlar’›n sosyalist olanlar› Sovyet Rusya taraf›ndan, di¤erleri Amerika taraf›ndan ‹ngiltere’ye karfl› ba¤›ms›zl›k savafl› vermeye özendirilirken, ‹ngiltere’nin adadaki egemenli¤ini korumak için yapmas› gereken 71
BD EYLÜL 2010
BD EYLÜL 2010
topluluklar› dikerek, kendisine yönelik sald›r›lar› baflkalar›na yönlendirip etkisizlefltirmekte ustayd›. K›br›sl› Rumlar, ABD, Rusya ve Yunanistan taraf›ndan k›flk›rt›larak ‹ngiliz yönetimine karfl› eylemlere bafllad›¤›nda, bir kaç provokatif eylemle onlar›n karfl›s›na K›br›sl› Türkleri dikmeyi baflaran ve böy‹ngiliz askerleri K›br›s sokaklar›nda arama yap›yor. lece adadaki egemenli¤ini daha fazla ‹ngiliz askeri fley, adaya daha fazla ‹ngiliz askeri getirerek korumak yerine, ada Türklegöndermekti kuflkusuz. Fakat, üçyüz ri’ni Rumlarla karfl› karfl›ya getirerek y›l› aflan sömürgecilik deneyimi bulu- korumaya yönelen ‹ngiltere; dünya nan ‹ngiltere, yönetti¤i ülkelerde ya- kamuoyu gözünde, adada Rum-Türk flayan toplumlar aras›ndaki etnik, din- çat›flmas›n› önleyebilecek, “varl›¤› sel ve mezhepsel ayr›l›klar› k›flk›rt›p gerekli” biricik güç olarak alg›laonlar› birbirine düflürerek aralar›na nacakt›. kan davas› sokmak ve ne zaman bu topluluklardan biri kendisine karfl› ‹ngiltere, adan›n Rumlarca Yubayrak açacak olsa, onun karfl›s›na nanistan’a ba¤lanmaya çal›fl›ld›¤›naralar›nda kan davas› bulunan di¤er dan yak›narak Türkleri Rumlara karfl› doldurdu¤u s›rada; tek Parti döneminin son D›fliflleri Bakan› Necmettin Sadak, 23 Ocak 1950’de T.B.M.M.’n-
de yapt›¤› konuflmada; “K›br›s meselesi diye bir mesele olmad›¤›n›, ‹ngiltere’nin aday› bir baflka devlete (Yunanistan’a) vermek niyetinde bulunmad›¤›n›, bu nedenle gençlerin beyhude yere heyecana kap›ld›klar›n›” söylemiflti. (24.01.1950 Cumhuriyet)
eh, ‹ngiltere’nin ordusu vard›, polisi vard›, uça¤› vard›, donanmas› vard›, topu vard›, tüfe¤i vard›; K›br›s’›n tüm gelirleri ‹ngiltere’nin kasas›na giriyordu; öyleyse, aday› ‹ngilizler’den al›p Yunanistan’a vermek isteyen Rumlar› bast›rmak; ada halk›n›n can ve mal güvenli¤ini sa¤lamak, ‹ngiltere’ye düflerdi; ada Türkleri ve Türkiye, ‹ngiliz’in Rum’a karfl› savafl meydan›na sürebilece¤i Gurkalar, Anzaklar de¤ildi; ada Türkleri, Lozan gere¤i topluca Türkiye’ye gelip Türk uyru¤una geçmeleri önerilmiflken o tarihte adada kal›p ‹ngiliz uyru¤una geçmeyi ye¤leyenlerdi; bunlar ‹ngiliz yurttafl› Fuat Köprülü (siyah gözlüklü) Demokrat Parti’yi idiler; güvenliklerini sa¤lamak birlikte kurduklar› Celal Bayar, Adnan Menderes ve da ‹ngiltere’nin görevi de¤il Refik Koraltan ile birlikte. miydi? ‹ngiliz devleti tüm gücüyle adaya egemenken, Türk orduMadem K›br›sl› Rumlar aday› Yu- su adan›n iç güvenli¤ini sa¤lamak için nanistan’a ba¤lamak istiyorlard›; Tür- K›br›s’a asker mi y›¤acakt›? K›br›sl› kiye Lozan’da adan›n ‹ngiltere’ye ait Türkler, flayet can ve mal güvenlikleri oldu¤unu kabul etti¤ine göre, sahibi oldu¤u adan›n Yunanistan’a ba¤lanmas›n› önlemek de ‹ngiltere’ye düflerdi; K›br›sl› Türkler, ‹ngiliz-Rum dalaflmas›nda taraf olmamal›yd›. Dört y›l sonra, Menderes’in D›fliflleri Bakan› Fuat Köprülü de Türkiye için “K›br›s sorunu diye bir sorun var olmad›¤›” görüflünü yineleyerek, “K›br›s halen ‹ngiltere’ye aittir.” diyecekti. (02.04.1954, Vatan) Madem ki K›br›s ‹ngiltere’nin yö-
K›br›s’ta ‹ngiliz ordusunca aranan EOKA militanlar› listesi 72
Necmeddin Sadak
netimindeydi; madem ki Rumlar ‹ngiltere’yi adadan kovup ABD ve Yunanistan’a ba¤lamaya çal›fl›yorlard›;
K›br›s’taki üslerinden Süveyfl Kanal› bölgesine giden ‹ngiliz paraflütçüleri. 73
BD EYLÜL 2010
kalmam›flsa; pekala Türkiye’ye göçebilirlerdi… Verdi¤i demeçle ‹ngiltere’nin Türkiye’yi ve Türkleri Gurkalara, Anzaklara, sömürge askerlerine dönüfltürmesine karfl› ç›kan Fuat Köprülü, ‹ngiliz politikas›n› destekleyen gazeteler taraf›ndan “Türk düflman›”, “vatan haini” imifl gibi damgalanacak; fakat Türkiye’yi kendi ç›karlar› do¤rultusunda kullanamayaca¤›n› anlayan ‹ngiltere, adaya on uçak dolusu ‹ngiliz askeri göndermek zorunda kalacakt›. Bu olaydan sonra bas›n yoluyla Türkiye’nin Lozan’a dayal› K›br›s politikas›n› halk›n gözünde vatan hainli¤iyle eflde¤erde bir suç haline getiren ve sonunda Menderes’e “K›br›s sorunu milli bir dava haline gelmifltir” dedirten ‹ngiltere, Türkiye’yi K›br›sl› Rumlar›n ve Yunanistan’›n karfl›s›na dikerek, kendisini sanki “taraf” de¤ilmifl gibi, “hakem” konumuna yükseltmeyi baflaracak; K›br›s’ta Türklere yönelik Rum sald›r›lar›na karfl› 6-7 Eylül 1955’te Türkiye’de Rumlara yöne-
XXX
Fuat Köprülü’nün 6-7 Eylül 1955 olaylar›yla ilgili aç›klamalar›. 74
BD EYLÜL 2010
lik ‹ngiliz güdümlü “etnik sald›r›”lar gerçeklefltirilecek ve ‹ngiliz politikas›na ters düflen Fuat Köprülü, D›fliflleri Bakanl›¤›’ndan uzaklaflt›r›lacakt›. Sömürgeler Bakan› Lennox Boyd,
Aral›k 1956’da Avam Kamaras›’nda ‹ngiltere’nin K›br›s’ta “etnik taksim” kozunu aç›klayacak; Menderes, 28 Ocak 1957 tarihinde bütçe görüflmeleri s›ras›nda “etnik taksim” tasar›s›n› benimsedi¤ini vurgulayacak; ‹ngilizlerin, aday› elinden almak isteyen ABD ve Yunanistan’› cayd›rmak amac›yla bir koz olarak öne sürdü¤ü “etnik taksim”, ‹ngiliz yandafl› Türk gazeteleri taraf›ndan “ya taksim ya ölüm” slogan›na dönüfltürülerek bütün Türkiye’ye yay›lacakt›. Slogandaki “taksim” sözcü¤ü, ‹stanbul’un bir semti olan “Taksim” de¤il, K›br›s’›n siyasi anlamda “etnik paylafl›m›” anlam›na geliyordu. O tarihte belki de hiç kimse, Türkiye’ye ‹ngiltere taraf›ndan benimsetilen “etnik taksim” tasar›s›n›n, ileride Anadolu’nun taksimini isteyenler taraf›ndan Türkiye’ye karfl› kullan›labilece¤ini öngörmüyordu. ‹ngilizlerin “etnik taksim” tehdidi, aday› Yunanistan’a ba¤lamak isteyen Rumlar’› ürkütmüfl; Türklerle bar›fl içinde bir arada yaflayabileceklerinden dem vurmaya bafllam›fllar ve bir kaç y›l süren görüflmelerden sonra, aralar›nda bakanlar da bulunan altm›fltan fazla K›br›sl› Rum, Türk, ‹ngiliz ve EOKA örgütü üyeleri, Manevi
Cihazlanma Örgütü’nün ‹sviçre’de Caux’ta bulunan fiato’sunda buluflmufllar; Faz›l Küçük ve Ahmet Emin Yalman’la birlikte orada bulunan Rauf Denktafl, EOKA’c› teröristlerin de günah ç›kar›p tövbekar göründükleri bu fiato’da yapt›¤› konuflmada; “Bugün geçmiflte olanlar için özür dilerim, K›br›s’ta Rumlarla Türklerin birlikte yaflamas›n›n Allah’›n iste¤i oldu¤unu taktir edemedi¤imizden kan akt›. Devaml› flüphe ve korkular›m›zdan faydalananlar sadece komünistler olmufltur. Kendimizi ilk önce K›br›sl›, daha sonra Türk ve Rum olarak kabul etmeliyiz.” demiflti. [MRA- Manevi Silahlanma Mecmuas›, 1960, sf. 1820] Gelgelelim, K›br›s’ta, yurttafl kimli¤inin, etnik kimli¤in üzerine ç›kart›ld›¤› ortam çok k›sa sürecek,
1963-1964’lere gelindi¤inde, Rumlar’›n Türklere yöneltti¤i sald›r›lar ve toplu k›y›mlar doru¤a t›rmanacakt›.(7) Mart 1964’te TBMM, Türkleri Rum sald›r›lar›ndan kurtarmak üzere adaya askeri müdahale karar› alacak; ‹ngilizleri Rumlara kovdurtup aday› Yunanistan’a ba¤layarak kendi güdümüne sokmay› amaçlayan Amerika, Türkiye’yi frenleyecek; jetlerimiz 7-8 A¤ustos 1964’te K›br›s göklerinde uyar› uçufllar› yapacak; uça¤› düflen Cengiz Topel’in flehit oldu¤u haberi, Türkiye’yi yasa bo¤acakt›. Bu süreç t›rman›rken 4 fiubat 1964 günü Amerikan New York Times gazetesinde yay›mlanan demecinde Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin K›br›s’ta “etnik federasyon”dan baflka hiç bir siyasi çözümü kabul etmeyece¤ini dünyaya ilan eden Baflbakan ‹smet ‹nönü, 16 Nisan 1964 günü bu
Rauf Denktafl’›n demeci. MRA- Manevi Silahlanma Mecmuas›, 1960, sf. 18-20. 75
BD EYLÜL 2010
BD EYLÜL 2010
K›br›s’ta flehit olan pilotumuz Cengiz Topel, uça¤›yla birlikte.
görüflünü yineleyerek; “Bat› ittifak› y›k›l›r, yeni flartlarla yeni bir dünya kurulur; Türkiye bu yeni dünyada kendisine yer bulur; K›br›s için raz› olaca¤›m›z asgari çözüm, federasyondur.” diyecekti. 1964’te Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin K›br›s sorununa önerdi¤i “siyasi çözüm”; “Etnik Federasyon”du. Adada etnik ay›r›mc›l›¤a, etnik teröre baflvuran ve etnik bir egemenlik peflinde koflan Rumlar, siyasal istemlerini hep “Ba¤›ms›z K›br›s Cumhuriyeti” gibi etnik ça¤r›fl›m yapmayan adland›rmalarla dile getirme kurnazl›¤› göstermifllerdi. Ayn› kurnazl›k, ayr›l›kç› Kürtler’in etnik istemlerini
“Demokratik Cumhuriyet” vb. gibi etnik ça¤r›fl›m yapmayan adland›rmalarla dile getirmelerinde de görülüyor. Buna karfl›l›k, az önce Rauf Denktafl’›n konuflmas›nda gördü¤ümüz gibi, siyasal özlemleri gerçekte “eflit yurttafll›k”tan baflka bir fley olmayan Türkler ise, istemlerini hep “taksim”, “federasyon” vb. gibi etnik adland›rmalarla dile getirme yan›lg›s›na düflmüfllerdi. Türkiye, pekala K›br›s’ta Türklerin yaflad›¤› bölgede bir “K›br›s Yurttafllar Cumhuriyeti” Kurulmas›n› önerebilir; Türk bölgesinde Rumlar›n da eflit yurttafl olarak yaflayabilecekleri etnik ay›r›mc›l›¤a dayanmayan bir ulus devlet tasar›s› sunabilirdi. Fakat öyle olmam›flt›. Türkiye’nin K›br›s’ta Türkler için “etnik federasyon” istemesi, Türkiye’deki ayr›l›kç› Kürtlerle Bat›’daki Ermeni örgütlerini aya¤a kald›racak ve Sevr özlemini diriltmek için bahane arayan Bat›; Türkiye’nin K›br›s’ta Türkler için istedi¤i “etnik federasyon” kurma hakk›n›n, Türkiye taraf›ndan Türkiye’de yaflayan Kürtlere de tan›nmas›n› isteyecekti. K›rk y›ld›r sesi solu¤u ç›kmayan Ermeni örgütlerinin, 1965 y›l›nda birden bire harekete geçip ABD ve
‹nönü’nün 16 Nisan 1964 günlü Milliyet’te yay›mlanan demeci 76
Avrupa’da “Soyk›r›m›n 50. Y›l›” kampanyalar› bafllatmalar› ve ayn› y›l Türkiye’de gizli “Türkiye Kürdistan Demokrat Partisi” kurulmas›; Türkiye’nin K›br›s Sorunu’ndaki “federasyon” talebine, Bat›’n›n, ayr›l›kç› Kürt ve Ermeni örgütlerini kullanarak verdi¤i “federasyon”cu bir yan›t olacakt›. Türkiye’de hangi etnik kökenden olursa olsun her bireyin eflit yurttafl
Ermenilerin 1965’te soyk›r›m kampanyas› için bast›rd›klar› ilk pul. olarak tüm olanaklardan yararland›¤›; oysa K›br›s’ta Türkler’in böyle bir olanaktan yoksun b›rak›ld›klar›; can ve mal güvenliklerinin bulunmad›¤›; Türklerin K›br›s’taki durumuyla Kürtlerin Türkiye’deki durumunun asla birbiriyle karfl›laflt›r›lamayaca¤› ortadayd›. Fakat Türkiye, terazinin bir kefesine “K›br›s’ta Türklere federasyon” tezini koyunca; Bat›, öbür kefeye derhal “Anadolu’da Kürtlere, Ermenilere federasyon” tezini yerlefltirecek ve Baflbakan ‹smet ‹nönü, kendisine New York’tan gönderilen bir mektupta; “K›br›s’ta Türk Federasyonu” > “Anadolu’da Kürt Federasyonu” denklemiy-
le karfl› karfl›ya kalacakt›. 27 May›s’tan k›sa süre önce Tür-
kiye’den kaç›p ABD’ye iltica eden Demokrat Parti Milletvekillerinden Mustafa Remzi Bucak, Baflbakan ‹nönü’ye seslenen ve kimi Türk gazetelerine de postalad›¤› 3 Ocak 1965 tarihli mektubunda (8), Amerika’da kurulan bu denklemi flöyle aç›kl›yordu: Türkiye Cumhuriyeti Baflvekili Say›n ‹nönü’ye Aç›k Mektup Yahut Federasyon Neden Türkiye’de Tatbik Edilmesin! Say›n ‹nönü, K›br›s’›n gelece¤ine iliflkin görüfllerinizi, 4 fiubat 1964 tarihli New York Times gazetesinde ilgiyle okumufltum. (…) K›br›s’›n iç yap›s›na iliflkin görüfl ve önerilerinizi, yani “iç otonomi”yi, “federatif” yönetim biçimini bilmem bizzat Türkiye Cumhuriyeti için bir an olsun düflündünüz mü? (...) Cumhuriyet devleti s›n›rlar› içerisinde yo¤un olarak en az sekiz milyon Kürt yaflamaktad›r ve bunlar örne¤in K›br›s’taki Türkçe konuflan kitlenin sahip oldu¤u siyasi, sosyal, kültürel ve ekonomik haklar› özgürce kullanmaktan vazgeçtik, kendilerine Kürt diyebilmek, anadillerini serbestçe konuflmak ve okuyup okutabilmek hakk›na bile sahip de¤illerdir. (...) Çözüm, sizin alt taraf› 80.000 K›br›s’l› Türkçe konuflan topluluk için düflünüp uygun gördü¤ünüz “federatif” yönetim biçiminin bizzat Türkiye Cumhuriyeti s›n›rlar› içinde yaflamakta bulunan 8.000.000’luk Kürt toplulu¤u için de kabul edilip uygulanmas›d›r. (...) K›br›s’taki kardefl kan›n›n ak›t›l77
BD EYLÜL 2010
mas›n› önlemek için, K›br›s’a “federasyon” öneren Say›n ‹nönü, acaba neden Baflbakanl›¤›n› yapt›¤› devlet s›n›rlar› içindeki 8.000.000’luk Kürt kitlesinin bir an evvel ›zd›raptan kurtulmas›n› akl›ndan olsun geçirmez? (...) Sizin K›br›s’taki Türkçe konuflan kitle için bir hak görüp önerdi¤iniz “federatif” yönetim biçimi, yönetimini üstlendi¤iniz devlette de uygulanmayacak olursa sonuçta ayr›lma gerçekleflecektir. Ve bundan do¤acak her sorumlulu¤un bütünüyle Cumhuriyet devleti yöneticilerinin boynunda kalaca¤›n› kesin olarak bilmek ve kabul etmek zaman›n gelmifl ve geçmekte oldu¤unu görmeniz gerekir. (...) Anayasa buna uygun biçimde de¤ifltirilerek devlete yeniden bir çeki
Mustafa Remzi Bucak. düzen verilir, duruma ve ortama en uygun olan “federatif” yönetim biçimi kabul edilerek uygulamaya geçilir, bir iç kanama ve operasyona tabi tu,tulmadan devlet hakk›yla iç huzuruna kavuflmak mutlulu¤una eriflir. (...) Fe78
BD EYLÜL 2010
deratif Kürt-Türk Cumhuriyet Devleti’ni görmek ümit ve dile¤iyle. (...) En derin sayg›lar›m›zla, Mustafa Remzi Bucak. 3 Ocak 1965, 619 W 176 apt. 5 K. New york-33 N.Y. Mustafa Remzi Bucak’›n dilini güncellefltirerek özetledi¤imiz 30 sayfal›k mektubunda, “A¤r›” da¤›ndan Ermenice ad›yla “Ararat” diye sözetmesi, Türkiye’nin K›br›s’ta etnik federasyon tezine karfl› Amerika’da “Soyk›r›m›n 50. Y›l›” kampanyas› bafllatarak; “madem Türkiye K›br›s’ta Türkler için etnik federasyon istiyor, öyleyse Ararat (A¤r› da¤›) ve dolaylar› da Ermenilerindir.” diyen Ermeni örgütleriyle dayan›flma içinde bulundu¤unu ele veriyordu. New York’ta Amerikan ‹ncil Derne¤i (American Bible Society) üyesi olan Mustafa Remzi Bucak’›n k›z› da Teksas Baptist H›ristiyan Kolej’de (Texas Baptist College) okumaktayd›. Uluslararas› ‹nsan Haklar› Derne¤i’nin (‹nternational League for the Rights of Man) yönetim kurulu üyesi olan Bucak, bu örgütte “Kürt Haklar› Uzman›” olarak çal›fl›yordu. (9) ‹nönü, 5 fiubat 1965 günü Baflbakanl›k’tan istifa edip yerine Suat Hayri Ürgüplü’nün Baflbakanl›¤›nda yeni bir koalisyon hükümeti kurulunca, Bucak, ayn› mektubu 23 fiubat 1965 günü, bir kez de Ürgüplü’ye de gönderecekti. O tarihte Ürgüplü’nün Baflbakan yard›mc›s› olan Süleyman Demirel, seçimleri kendi partisinin kazanmas›yla birlikte Baflbakan olunca, Bucak’›n [“K›br›s’ta Türk federasyonu” > “Türkiye’de Kürt federasyonu”]
Suat Hayri Ürgüplü, İsmet İnönü ile
denklemi bu kez de onun önüne konacakt›. Merhum general Vedii Bilget, bir makalesinde Amerika’dan ulaflt›r›lan “Federatif Kürt-Türk Cumhuriyet Devleti” tasar›m›n›n, Baflbakan Demirel taraf›ndan Genelkurmay’a iletildikten sonra reddedildi¤ini yazacakt›. (10) Ocak 1965’te Amerika’da tasarla-
nan [“K›br›s’ta Türklere federasyon” > “Türkiye’de Kürtlere federasyon”] denklemi, 11 Temmuz 1965’te Diyarbak›r’da kurulan gizli “Türkiye Kürdistan Demokrat Partisi”nin belgeleri aras›nda da bulunacakt›. Sosyalist Rus yandafl› Kürt örgütlerine karfl›; Amerikanc› Kürt afliret reislerinin, Kürt toprak a¤alar›n›n, Kürt ulema ve mollalar›n›n ç›karlar›n› savunan; 19 Ocak 1968’de üyeleri yakalan›p yarg›lanan, fakat bir yöneticisinin kimli¤i saptanamayan bu gizli parti, Amerika’da yaflayan Remzi Bucak’la ba¤lant›l›yd›. “1914-Do¤u Anadolu Islahat Proje-
si”nde Ermenilere tan›nan bütün ayr›cal›klar›, “Ermeni”yi silip yerine “Kürt” sözcü¤ünü yazarak Kürtler için istemekten ibaret olan parti program›, özetle flöyleydi: Parti bütün esir milletlerin yard›mc›s›d›r. Birleflmifl Milletler fikrine ba¤l›d›r. Türkiye Cumhuriyeti’nde meskun Kürtlerin siyasi, iktisadi ve kültürel haklar›n›n tan›nmas›n› amaçlar. Türk Anayasas›’na flu kay›tlar konmal›d›r: “Türkiye Cumhuriyeti, Kürt ve Türklerden teflekkül eder. Bu iki millet her hususta eflittirler.” Türk Parlamentosunda Kürtler nüfus oran›na göre temsil edilmeli, vekiller heyetinde yer almal›d›rlar. Türkiye ve Kürdistan bölgelerinin s›n›rlar› belirtilmelidir. Kürdistan topraklar›na muhacir yerlefltirilmemelidir. Kürdistan vilayet ve köylerinin isimleri de¤ifltirilmemeli yahut de¤ifltirilmifl olan varsa eski isimlerine çevrilmelidir. Kürdistan flehirlerine vali, idare amirleri, adli ve bütün memurlar Kürtlerden olmal›, Kürtlerin örf ve adetleri kanunlarda yer almal›d›r. Türkiye Kürdistan›’nda resmi dil Kürtçe olmal›d›r. Tahsil Kürtçe olmal›d›r. Ama Türkçe de ö¤retilmelidir. Kürdistan Üniversitesi kurulmal›, Kürtlerin tahsili devlet taraf›ndan karfl›lanmal›79
BD EYLÜL 2010
d›r. Kürdistan’da Kürtçe radyo kurulmal›d›r. Kürtçe kitap gazete mecmua neflredilmelidir. Alim ve molla ile ibadethaneler de devlet taraf›ndan karfl›lanmal›d›r. Petrol ve madenler ç›kart›lmal› ve Kürdistan’da tasviye edilmelidir. Kürdistan’da ç›kan petrol ve madenlerden temin edilen kâr›n % 75’i Kürdistan’a sarf edilmelidir. Türkiye Kürdistan› 46 y›ld›r Türkiye’nin sömürgesidir. Türkiye Kürtlere jenosid (soyk›r›m) uygulam›flt›r. K›br›s’ta Rumlardan federasyon isteniyor da K›br›s’›n birli¤i bozulmuyor. Amac›m›z, Türkiyelileflmektir. (11) 1962’den bafllayarak Amerikan Bar›fl Gönüllüleri’nin dolufltu¤u Diyarbak›r’da 11 Temmuz 1965 günü
Esir Milletler Komitesinin amblemi
Bar›fl Gönüllüleri Örgütü Amblemi 80
BD EYLÜL 2010
kurulan gizli “Türkiye Kürdistan Demokrat Partisi”nin yukar›da özetini verdi¤imiz program›nda Amerikan parma¤› bulundu¤unu ele veren olgu, 1. maddede geçen “Esir Milletler’in Yard›mc›s›” deyimiydi. Bu, Amerika’da, Chicago’da, ABD Baflkan› Eisenhower taraf›ndan 1959 y›l›nda özel kanunla örgütlenen “Captive Nations Friends Committee” ad›n›n Türkçe çevirisinden olufluyordu. (12) Bu örgütün her y›l Temmuz ay›nda düzenledi¤i “Esir Milletler Haftas›”n›n bafl rol oyuncular› Ermenilerdi. Anlafl›lan, 11 Temmuz 1965’te, yani ABD’de “Esir Milletler Haftas›” etkinliklerinin yap›ld›¤› günlerde, belki de o tarihte Diyarbak›r’da bulunan kimi Ermeni kökenli Amerikan Bar›fl Gönüllüleri’nin iteklemesiyle kurulmufl olan gizli “Türkiye Kürdistan Demokrat Partisi”, Amerika’da Ermenilerin etkin oldu¤u bu komiteye ba¤l›l›¤›n›, program›n ilk maddesinde partinin “Esir Milletlerin Yard›mc›s›” (Captive Nations Friend) oldu¤unu belirterek vurgulam›flt›. Parti üyeleri 1968 y›l›nda M‹T taraf›ndan izlenip yakalan›r yakalanmaz, Amerikan Uluslararas› Af Örgütü (Amnesty International of the U.S.A.) devreye girip Türkiye’nin Washington’daki Büyükelçili¤i’nden bilgi isteyecek ve Amerikan örgütleri, bu partinin k›l›na zarar gelmemesi için var güçleriyle çabalayacaklard›.(13) Partinin yukar›da özetini verdi¤imiz program› dikkatle okundu¤unda, bugün gazetelerde, televizyonlarda en yüksek sesle savunulan görüfllerin tümünün; gerçekte, 45 y›l önce 1965’te
leminin Türkiye’ye ilk kez dayat›ld›¤› 1965 y›l›ndan günümüze dek Türkiye’de hangi d›fl etkilerle ne gibi siyasal bozunumlar yafland›¤›n› “Bütün Dünya”n›n Kas›m 2009 say›s›nda yay›mlanan “Yurttafll›¤›n Küresel Düflmanlar›” bafll›kl› yaz›mda ayr›nt›lar›yla anlatt›¤›m için, burada yinelemeden geçiyorum. ‹ngiltere’nin, kendisini K›br›s’tan kovmaya çal›flan Amerikan, Rus, YuBar›fl Gönüllüleri’nin casus olabilecekleri 1966 y›l›nda nan destekli ada Rumlar›n›n karfl›s›na 1945’lerden Senato’da tart›fl›lm›flt›. bafllayarak çeflitli provoAmerikan parma¤›yla kurulan bu gizli kasyonlarla ada Türklerini dikip, iki parti taraf›ndan ortaya at›ld›¤› görüle- toplum aras›na kan davas› sokarak acektir. Daha da ilginci, bu Amerikan dadaki varl›¤›n› koruma sürecinde, güdümlü etnik federasyoncu partinin olaylar giderek t›rmanm›fl; sonunda görüflleri; 1960’lar›n sonunda kurulan Türk ordusu, ‹ngiltere’nin kendisini Türkiye ‹htilalci ‹flçi Köylü Partisi’nin adaya çekmek amac›yla kasten engel program›nda aynen yinelenmiflti. olmad›¤› bu katliamlara bir son ver“K›br›s’ta Türk Federasyonu” > mek üzere, “1974 K›br›s Bar›fl Hare“Anadolu’da Kürt Federasyonu” denk- kat›”n› gerçeklefltirmiflti. An›msamakta yarar var: Amerika, kapal› kap›lar ard›nda Saddam Hüseyin’i Kuveyt’i almaya k›flk›rtm›fl; Amerikan Büyükelçisi Bayan April Glaspie, 25 Temmuz 1990 günü yapt›klar› görüflmede, Kuveyt’i almaya kararl› oldu¤undan söz eden Saddam’a; “Sizin Kuveyt'le olan sorununuz ya da Arap dünyas› ile çekiflmeleriniz bizi ilgilendirmez. D›fliflleri Bakan›m›z Baker, bunu size aç›kça bildirmemi istedi, 1960'larda bu sorun ilk ç›kt›T‹‹KP’nin Türkiye’de Etnik Federasyonu savundu¤u Milli Mesele kitap盤›. 81
BD EYLÜL 2010
1968 Bayez›t K›br›s Mitingi
1974 K›br›s Bar›fl Harekat› Haberi
¤›nda da söyledi¤imiz gibi, Kuveyt ABD'nin müttefiki de¤ildir.” diyerek, ABD’nin tarafs›z kalaca¤›n› bildirmifl; fakat Irak ordusu 2 A¤ustos 1990’da ABD’nin sözlü güvencesine dayanarak Kuveyt’e girer girmez, ayn› Amerika, Saddam’a derhal iflgalci damgas› vurup Irak ordusunu Kuveyt’ten ç›kartmak üzere bütün dünyay› aya¤a kald›rarak Irak’a milyonlarca ton bomba ya¤d›rd›ktan sonra; askeri, siyasi, ekonomik ambargolar uygulamaya bafllam›fl; 12 y›l süren ambargolar sonunda, hastahaneleri tedavi yapamaz, uçaklar› uçamaz, silahlar› kullan›lamaz, sanayisi üretemez, petrolü sat›lamaz hale gelip bütün kurumlar› çöken Irak’›, 2003 y›l›nda, bir kaç gün içerisinde iflgal edivermiflti.
BD EYLÜL 2010
yen ABD ve ‹ngiltere’nin, Türk askeri adaya ayak basar basmaz Türkiye’ye iflgalci damgas› yap›flt›r›p; daha sonra da ekonomik, askeri, siyasi ambargo uygulayarak, Türkiye’ye aç›ktan a盤a “federasyon” dayatmalar›; 12 Eylül Askeri Darbesi’ne giden yolda Türkiye’nin yazg›s›n› belirleyen belki de en önemli olayd›. 1974 K›br›s Bar›fl Harekat›’ndan sonra 1975’te “K›br›s Türk Federe Devleti” kurulmufl; buna karfl›l›k ABD ve Bat›, bir yandan Türkiye’ye silah ambargosu uygularken, ayn› anda ayr›l›kç› örgütleri silahland›rmaya h›z vermifl ve 1975 y›l›nda kurulan Ermeni ASALA örgütü Türk diplomatlara ardarda suikastler düzenlemeye bafllam›flt›. 1976-1977-1978 y›llar›, “federas-
yoncu”lu¤u sosyalizmin besmelesi imifl gibi benimsetmeye koyulan sol örgütlerin silahl› eylem dozunu art›rd›¤› y›llar olmufltu. 12 Eylül’e 2 y›l kala; sokaklar› kan gölüne çeviren d›fl destekli siyasal terör; ordunun ambargo nedeniyle yedek parças›zl›ktan ve bak›ms›zl›ktan çürüyen savafl araç gereçleri; d›fl borç musluklar›n›n kapan-
mas› nedeniyle Demirel’in deyimiyle “yetmifl sente muhtaç” duruma düflmemiz; Merkez Bankas›’ndaki döviz rezervinin 10 milyon dolar gibi gülünç bir düzeye düflmesi; d›fla ba¤›ml› sanayinin en yaflamsal d›fl girdilerinden yoksun b›rak›lmas›; ihracat›n da ithalat›n da uluslararas› ekonomik ve siyasi engellere toslamas›; (14) ülkenin ordusunu, maliyesini, sanayisini h›zla çökertiyordu. Türkiye, 1974 K›br›s Bar›fl Harekat›’ndan sonra Bat›’n›n uygulamaya bafllad›¤› ambargolarla, 4 y›l içinde çöküflün efli¤ine gelmiflti. Bat›’n›n gerek Türkiye’ye gerekse K›br›s Türkleri’ne ambargo uygulamas›n›n nedeni, Türkiye’nin K›br›s’ta Türkler için hak sayd›¤› “etnik federasyon”u, Anadolu’da Kürtler için hak görmeyerek, Birleflmifl Milletlerin etnik federasyonlara yasall›k sa¤layan sözleflmesini imzalamamas›yd›. Türkiye ne zaman K›br›s Türk Federe Devleti’nin tan›nmas› için uluslararas› giriflimlerde bu-
lunsa, “Anadolu’da Kürtler için etnik federasyon kurmad›kça, K›br›s’ta Türkler için kurdu¤unuz “etnik federasyon”u tan›may›z” denilerek geri çevriliyor; Türkiye’yi ad›m ad›m y›k›ma sürükleyen ambargolar›n kald›r›lmas›, bu uyduruk, haks›z, dayanaks›z denklemin çözülmesine ba¤lan›yordu. Türkiye, y›k›c› ambargolardan kurtulmak için, “çifte standartç› devlet” konumundan bir an önce ç›kmak; bu dü¤ümü bir an önce çözmek zorundayd›. Devlet yönetiminde görev alan sivil, asker, bürokrat, diplomat ve siyasetçiler aras›nda; “Ambargolara daha fazla direnemeyiz; Bat›’n›n dayatt›¤› federasyonu kabul edip Ambargolardan kurtulal›m” diyenlerin say›s› her geçen gün art›yordu. Tümden yok olmaktansa “federasyon”a dönüflerek var kalal›m, diyenlerin görüflü; Orgeneral Kenan Evren’in 7 Mart 1978’de Genelkurmay Baflkan› olmas›yla birlikte a¤›r basacak ve Türkiye’nin federasyon sözü vermesi kar-
Diplomatlar›m›za suikastler düzeleyen Asala Terör Örgütü militanlar›.
1974 K›br›s Bar›fl Harekat›’na,
kapal› kap›lar ard›nda hay›r deme82
Kanl› 1 May›s 1977 günü öldürülen yurttafllar›m›z. 83
BD EYLÜL 2010
fl›l›¤›nda Amerika, Türkiye’ye uygulad›¤› ambargoyu 25 Eylül 1978’de kald›racakt›. Ambargonun Amerikan üslerini kapatma tehditlerimizin sonucu olarak kald›r›ld›¤›na inanlar vard›. Oysa, 1978’e dek Cumhuriyet tarihi boyunca
Ambargonun kald›r›lmas›na iliflkin 11.12.1978 günlü Milliyet’te yay›mlanan dizi yaz›.
tek-odakl› ulus devleti dillerinden düflürmemifl olan sivil, asker, bürokrat, diplomat ve siyasetçilerden pek ço¤unun, 1978’de ambargo kald›r›l›r kald›r›lmaz “eyalet”, “federasyon” havarisi kesilmeleri; Amerikan ambargosunun, federasyon ödünü karfl›l›¤›nda kald›r›ld›¤›n› gösteriyordu. Gelgelelim, 1978’de Türkiye’de halk deste¤inden yoksun bir avuç ayr›l›kç› d›fl›nda kendisini Kürt sayanlar dahil genifl kitlelerin “etnik federasyon” istemi bulunmad›¤› gibi, “sen Kürtsün, ben Türk’üm” gibi etnik kimli¤i öne ç›kartan sürtüflmeler dahi parmakla say›lacak denli azd›. Böyle bir Türkiye’de, Hükümetlerin durup dururken “etnik federasyon”dan söz etmeleri, herfleyden önce kendi milletvekilleri ve seçmenleri taraf›ndan al›nlar›na hain damgas› vurulmas›na yol açaca¤›ndan; ortada ayr›l›kç› bir 84
BD EYLÜL 2010
terör örgütü ve bütün Türkiye’yi sarsan ayr›l›kç› eylemler olmal›yd› ki, hükümetler “çözüm getiriyoruz” diyerek halka “etnik federasyon”u benimsetebilsinler. ‹flte, M‹T'in kulland›¤› bir büroda çayc›l›k yapm›fl, ‹slamc› flair Necip Faz›l'›n hayran›, Milliyetçi-Mukaddesatç› Abdullah Öcalan'›n, 24 May›s 1978 günü bir M‹T mensubunun k›z›yla evlendikten 6 ay sonra 27 Kas›m 1978'de kurdu¤u “etnik federasyon”cu ve de “sosyalist” maskeli PKK; Amerika'n›n ve Eylül 1978'de Amerika'ya federasyon sözü veren Türk yöneticilerin, toplumu “federasyon”a ikna etme gereksinimlerini karfl›layan bir örgüt olarak o kesimlere böyle bir “hizmet” yapacakt›. Nitekim, 1999’da Kenya’da yakalanan Öcalan’›n uçaktaki ilk sözleri; “E¤er bir hizmet gerekiyorsa yapar›z. Türkiye’ye dönünce hizmet edece¤im. F›rsat verirseniz ederim. ‹yi hizmet edece¤ime inan›yorum. Bir f›rsat verilirse, bir hizmet imkan›m varsa,
ki inan›yorum vard›r, hizmet yapabilirim.” olacakt›. (15) Bat›’n›n Anadolu’da “etnik federasyon” dayatmas›n› 1978’de ka-
bul eden sivil, asker, bürokrat ve siyasetçiler aras›nda, bunu halka Osmanl›’dan kalma “eyalet” ad›yla benimsetmenin daha kolay olaca¤›n› düflünenler ço¤unluktayd›, çünkü o tarihte “federasyon”, “özerklik” gibi sözler halka do¤rudan Sevr’i ça¤r›flt›rd›¤›ndan, vatan haini diye damgalanmaktan korkuyorlard›. Baflbakan Demirel’in; “Türkiye’yi Ankara’dan yönetmek imkan› kalmam›flt›r. Türkiye 15 bölgeye ayr›lmal›, her bölge için ayr› plan yap›lmal›.” (16) sözleri, 1979’un Aral›k ay›nda iflte böyle bir ortamda yay›nlanacak ve ”Eyaletçi” 12 Eylül Askeri Darbesi, Demirel’in bu demecinden
Abdullah Öcalan, yakalandığı Kenya’dan Türkiye’ye getirilirken uçakta.
12 Eylül Darbesi, Newsweek dergisi kapa¤›nda.
çok de¤il 10 ay sonra gerçeklefltirilecekti. An›msatal›m: O tarihte do¤rudan devlet güçlerine, devlet kurumlar›na yönelik bir “etnik terör” yoktu. PKK, bu darbeyi –her nas›lsa?- aylar öncesinden haber al›p Suriye’ye tafl›nm›fl ve o tarihte bu örgüt henüz Türkiye’de askere polise yönelik etnik ayr›l›kç› nitelikte bir tek sald›r› dahi gerçeklefltirmemiflti. Y›llarca Türkiye’yi kan gölüne çevirip bir türlü yakalanamayan di¤er teröristler ise, darbeden sonraki bir kaç gün içerisinde -kuflku verici bir h›zla- yakalanm›fllar ve ülkede iç güvenlik bütünüyle sa¤lanm›flt›. Darbeye direnen yoktu. Böylesine süt liman bir ortamda, darbenin Genelkurmay Baflkan›, bir yandan alanlarda birlik beraberlik söylevleri çekip “Kürt diye bir fley yoktur" diyerek ayr›l›kç›l›¤a ver yans›n ederken; öte yandan, ayn› anda, kendi buyru¤unda çal›flan Genelkurmay Askeri Tarih ve Stratejik Etütler (ATASE) bürosu, Türkiye’yi Atatürkçü bir görünümle “federasyon”a geçirebilmenin yollar›n› yöntemlerini oluflturmaya çal›fl›yordu. Bu do¤rultuda, darbeden alt› ay sonra tamamlanan bir tasar›, 10 Mart 1981 günü Genelkurmay’›n ilgili odaklar›na ulaflt›r›lacakt›. Türkiye’nin, bizzat darbe yönetimi taraf›ndan ve Türk yöneticiler eliyle Kürt federasyonuna bölünmesinin “en Atatürkçü” (!) yolunu gösteriyordu bu Genelkurmay tasar›s›... ‹lk kez fiubat 1997’de “Belgelerle Türk Tarihi Dergisi”nde, bizzat kaleme alan general taraf›ndan gizlili¤i kald›r›l›p yay›mlanan 10 Mart 1981 85
BD EYLÜL 2010
Darbe döneminde haz›rlanan Genelkurmay tasar›s›n›n girifl sayfas›.
günlü Genelkurmay ATASE belgesi, 12 Eylül’ün derin misyonunun Atatürk’ün kurdu¤u tek-odakl› Cumhuriyeti, Atatürkçü görünerek çok-odakl› “federasyon”a dönüfltürme iflinin nas›l yap›laca¤›n› özetle flöyle aç›kl›yordu: T.C. GENELKURMAY BAfiKANLI⁄I - ANKARA 10 Mart 1981 ATASE: 7130 – 81 SEK. KONU: Özel bir Jeo-politik ‹nceleme12 Eylül 1980 Sonras› Tedbirleri ve 86
BD EYLÜL 2010
Türkiyemizin Yak›n Gelece¤i Üzerine Bir Rapor Denemesi: (...) Milletin Ankara’ya güveni ciddi biçimde sars›lm›flt›r ve Türkiye’miz bugün tek merkezden idare edilebilme imkan›n› yitirme s›n›r›na gelmifltir.(...) Her il merkezi,.. teflrii (yasama), icrai (yürütme) ve kazai (yarg›) yetkileriyle techiz edilerek (...) 67 il merkezimizde,.. Millet Meclisleri kurulmal›d›r. (...) 1919-1938 y›llar› aras›nda, Ankara’daki tek lider Gazi Mustafa Kemal Atatürk, bütün Türkiye’ye yetiyordu. Ancak köprülerin alt›ndan çok sular geçti,.. Bugün tek de¤il, her vilayette bir Atatürk’e; 67 adet 23 Nisan 1920 Meclisine ihtiyaç vard›r. (...) Yunanl›lar eski Osmanl› vatandafllar›d›r. (...) Yunanistan’la bir federasyon kurmal›y›z. (...) K›br›s dörde bölünüp Girne Türkiye’ye ba¤lanabilir,.. Baf Yunanistan’a b›rak›labilir,.. bunlar d›fl›nda kalan topraklarda da federe bir devlet kurulur: Türk - Rum Federe Devleti (...) TRT ve di¤er yay›n organlar›nda Osmanl› ‹mparatorlu¤u’nun az›nl›klara karfl› müsamahas› uygun vesilelerle dile getirilmelidir. (...) Bilgi ve gere¤ini arzederim. Mahmut Bo¤ufllu. Tümgeneral. As. T. ve Str. E. Bflk.
Daha 1981’de “yerinden yönetim”le “merkezsizlefltirme”yi kurtulufl
olarak gösterip, sanki her il bir milletmifl gibi her ilde yasama, yürütme, yarg› efldeyiflle devlet yetkileriyle donanm›fl bir Millet Meclisi kurulmas›n› ve her ilin kendi Atatürk’ü (yani, kurtar›c›s›, devlet kurucusu) taraf›ndan yönetilmesini savunmak; her ilin kendi yasama, yürütme, yarg› organlar› olmal› diyerek böylece çok hukuklulu¤a yönelmek; bir yandan Türkiye’de 67 eyaletli bir federasyon oluflturulmas›n› isterken bir yandan da “Türk-Yunan Federasyonu” önermek; Girne’yi Türkiye’ye ba¤lay›p K›br›s’›n geri kalan›n› b›rakmak, vs... bütün bunlar; K›br›s’ta kurulan Türk Federe Devleti’ni Anadolu’da bir Kürt Federe Devleti kurdurarak ödetmek isteyen Bat›’ya, ambargoyu kald›rmas› karfl›l›¤›nda vaadedilmifl olan federasyonu, “Atatürkçü, çok Atatürkçü”(!) görünerek gerçeklefltirebilme çabalar›n›n bir sonucuydu. 12 Eylül Genelkurmay›’n›n kapal› kap›lar ard›nda gizlice “federasyon” tasarlad›¤›n› gözler önüne seren bu belgenin alt› sayfadan oluflan eksiksiz t›pk› bas›m›n›, “Türkiye’nin Siyasi ‹ntihar›: Yeni-Osmanl› Tuza¤›” adl› kitab›m›n 673-681. sayfalar›nda yay›mlad›m. Okuduklar›na inanamayan kimi gazeteciler, 12 Eylül Darbesi’nin Devlet Baflkan› + Genelkurmay Baflkan› + Milli Güvenlik Konseyi Baflkan› olan Orgeneral Kenan Evren’e kofltular. Evren’in 28 fiubat 2007 günlü Sabah gazetesinde yay›nlanan: “Bölge valilikleri belki de eyalet olur diye düflünmüfltük. Bundan kork-
mamak laz›m.” (...) “Kaç senesi var bilmiyorum ama Türkiye ileride eyalet sistemine geçebilir.” sözleri flok yaratacak; bütün gazete ve televizyonlar, daha fazla demeç almak için Evren’in kap›s›na y›¤›lacak ve Evren, 1 Mart 2007 günlü Hürriyet gazetesinde yay›mlanan demecinde: “Asl›nda bu düflüncem yeni de¤il. Daha 1980'li y›llar›n bafl›nda bunlar› düflündüm.” (...) “Bölge idare mahkemelerini kurarken bu zihniyetle hareket ettik. Türkiye'yi birtak›m bölgelere böldük. Yetkileri oraya devrettik.” (...) “Cumhurbaflkan› iken Bavyera'y› ziyarete gitmifltim. Bakt›m üç bayrak çekmifller. Bir Türk, öteki Alman bayra¤›yd›. Bu üçüncüsü ne bayra¤› diye sordum. 'Buras› Bavyera Eyaleti, onun bayra¤›' dediler.” (...) “Türkiye bir gün mutlaka bu ad›mlar› atacak. Yoksa huzur bulmam›z mümkün de¤il.” (...) “Tutturmufllar bir kar›fl toprak vermeyiz diye. Bunlar dünyaya ayak uyduramayan insanlar. Huzur bulmak istiyorsak cesur ad›mlar atmal›y›z.” (...) “Geldi¤im yafl ve yapt›¤›m ifller bana bu cesareti veriyor. ‹flte ben de ç›k›p söylüyorum.” diyecekti. Daha önce, “Türkiye’de Valileri
seçilmifl dört eyalet istedim, olmad›” sözleri 28 May›s 2000 tarihli Yeni Biny›l gazetesinde yay›mland›¤›nda kimsenin dikkatini çekmeyen Evren; 2007’de verdi¤i bu dikkat çekici demeçlerle, “Türkiye’nin Siyasi ‹ntihar›” kitab›mda belgelerle gözler önüne serdi¤im “12 Eylül’ün derin misyonu federasyondur.” saptamam›, en yüksek 87
BD EYLÜL 2010
BD EYLÜL 2010
Evren’in “eyalet” tasar›s› O. Baydemir’in federasyon tasar›s›yla örtüflüyor.
Evren’in 1 Mart 2007 günlü Hürriyet’te yay›mlanan söyleflisi
Evren’in tasar›s›ndaki 8 eyaletin konumu
düzeyde do¤rulam›fl oldu. Gelgelelim, kendisini Kürt sayanlar dahil, toplumun ezici ço¤unlu¤u88
nun “federasyon” diye bir talebinin bulunmad›¤›; dahas›, PKK’n›n bile henüz devlet güçlerine karfl› eylemlere bafllamam›fl oldu¤u 1980 y›l›nda; bir Türk Genelkurmay Baflkan›’n›n amaçlar› aras›nda nas›l olup da Türkiye’yi “federasyon”a geçirmenin bulundu¤u; darbeci generallerin nas›l olup da PKK’dan önce “federasyon”cu olabildikleri sorusu, kimsenin usuna gelmedi.
12 Eylül Genelkurmay›, bir yandan 7 Kas›m 1982'de yürürlü¤e soktu¤u Anayasa'da “Madde 3- Türkiye Devleti, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür” derken, öte yandan kapal› kap›lar ard›nda Türkiye'yi federasyona dönüfltürmek üzere sinsi çal›flmalar sürdürecek; federasyona geçiflte ilk ad›m oldu¤u 27 y›l sonra Evren taraf›ndan iffla edilen “Bölge Valili¤i” kararnamesini, 6 Kas›m 1983 seçimlerinden bir ay önce, 4 Ekim 1983 günü Resmi Gazete'de yay›mlayarak yürürlü¤e sokacakt›. Atatürkçü subaylara; “8 jandarma bölgesinde 8 bölge valili¤i kurarak sivil idareyi askeri yap›lanmaya uyarl›yoruz” diye yutturulan bu kararnamenin kanuna dönüfltürülme iflini büyük bir kurnazl›kla sivil parlamentoya b›rakan Darbe Yönetimi; parlamentoya girecek sivil yandafllar›n›n kararnameye “bölge valilerinin halk taraf›ndan seçilmesi” maddesini ekleyerek kanunlaflt›r›lmas›n› ve böylelikle “bölücü” damgas›n›n gelecek kuflaklarca darbeci askerlere de¤il, seçimle toplanm›fl sivil parlamentoya yap›flt›r›lmas›n› tasarl›yordu. Seçimlerden sonra parlamento gündemine getirilen bu federasyoncu kararname; kimi milletvekillerince “valilerin halk taraf›ndan seçilmesi” kofluluyla savunulurken, ço¤u milletvekilince “bu, Türkiye'yi böler!” diye elefltirilecek ve askerin haz›rlay›p yürürlü¤e soktu¤u federasyon kararnamesi, sivil parlamentoda reddedilerek yürürlükten kald›r›lacakt›. Bu “sürpriz” sonuç, hem Bat›'y›, hem 12 Eylül Genelkurmay›'n›, hem PKK'y›
çok öfkelendirecek; Evren'in federasyon kararnamesi yürürlükte oldu¤u sürece hiç bir eylem yapmadan “pafla pafla” bekleyen PKK, -bölge valili¤i kararnamesinin federasyon için tasarlanm›fl ilk ad›m oldu¤u s›rr›n› Evren 2007'de iffla etmeden önce, daha 1983-84'te her nas›lsa biliyor olmal› ki- bu kararnamenin 11 Temmuz 1984'te sivillerce yürürlükten kald›r›lmas› üzerine derhal silaha sar›larak 15 A¤ustos 1984 günü fiemdinli-Eruh Bask›n›'yla ilk etnik federasyoncu terör eylemini gerçeklefltirecekti. 89
BD EYLÜL 2010
O günden bu yana PKK'n›n her
kanl› eyleminde, yurttafllar›m›z -[12 Eylül Generkurmay›'n›n gizli tasar›s›n›n federasyon oldu¤unu bilmeden salt PKK'y› lanetlemekte]- “federasyon”u tart›flmakta ve Türkiye, otuz y›ld›r “Eyaletçi Generaller”in örsü ile “Federasyoncu PKK”n›n çekici aras›nda dövüle dövüle “federasyon”a sürüklenmektedir. 1974’te K›br›s’ta, Beflparmak
da¤lar›n› bir kaç yüz flehit vererek 3 günde Rumlardan temizleyen ve bas›nda, televizyonda, bir tek flehit foto¤raf› dahi yay›mlatmayan Türk Genelkurmay›’n›n; co¤rafi yap›s› askeri harekata Beflparmak da¤lar›ndan daha elveriflli olan Kandil da¤›n› 20 y›lda PKK’dan temizleyememifl olmas›; 2008’de eksi 20 derece so¤ukta 1,5 metre kar alt›nda PKK’ya karfl› s›n›r ötesi harekata gönderilen birliklerin,
BD EYLÜL 2010
bir kaç gün sonra “donacaks›n›z, dönün!” emriyle geri ça¤›rmalar›; PKK’n›n topluma, Amerika’dan al›nacak anl›k istihbaratlar ve ‹srail’den al›nacak Heron’lar olmazsa yenilemeyecek bir örgüt olarak tan›t›lmas›; toplumu y›lg›nl›¤a, yenilgi psikolojisine sokan yay›nlar›n hiç bir yasal s›n›r tan›madan sürdürülüyor olmas›; bir saat önce flehit olan bir askerimizin, ilkokul, sünnet, niflan, dü¤ün foto¤raflar›yla bütün aile albümü, en özel an›lar›yla, sevgilisine, niflanl›s›na, efline, dostuna, anas›na, babas›na, çocu¤una, yavuklusuna yazd›¤› “özel
Birliklerimiz kar ve dondurucu so¤uk alt›nda 22 fiubat 2008 günü s›rtlar›nda onca a¤›rl›klar›yla “Günefl” ad› verilen s›n›r ötesi harekata giderken.
Bat›l› askeri uzmanlar›n 6 aydan önce al›namayaca¤›n› bildirdikleri sarp ve duvar gibi dik Beflparmak da¤›, tepesindeki beton koruganlara yuvalanm›fl Rumlar›n yo¤un uçaksavar atefline maruz kalan Türk askerince, 24 saat gibi k›sa bir süre içinde ele geçmifltir. 90
PKK’n›n onlar olmadan yenilemeyece¤i öne sürülen ‹srail yap›m› Heron ad› verilen insans›z hava arac›.
yaflam›n dokunulmazl›¤›” kapsam›nda izinsiz yay›mlanmas› kiflilik haklar›na sald›r› oluflturan mektuplar›yla birlikte, henüz cesedi bile so¤umadan, televizyonlarda “reality show” gibi kurgulanm›fl haberle konu olabilmesi ; flehitlik haberinin görevli subaylarca aileye bildirilece¤i gün ve saatin, aileden önce televizyonlara haber verilerek, kameralar›n o anda orada haz›r bulunmas›n›n sa¤lanmas›; flehit ailesinin kap›s›n› çalan subay›n omuz bafl›ndan, apoletlerinin üzerinden çekim yapan kameralar›n, kap›n›n zilinin çal›nd›¤› andan itibaren kayda girmesi; oca¤›na atefl düflen ba¤r› yan›k analar›n, babalar›n, efllerin, çocuklar›n 盤l›klar›n›n, hayk›r›fllar›n›n, a¤lamalar›n›n, dövünmelerinin, a¤›tlar›n›n “reality show”lara tafl ç›kart›rcas›na montajlan›p üzerlerine müzikler bindirilerek tekrar tekrar gösterilmesi, vs... bütün bu saçmal›klar›n anlam›, 12 Eylül’ün “derin misyon”unda gizlidir. 12 Eylül Askeri Darbesi’ nin
“derin misyon”u, “etnik federasyon”dur. Türkiye’yi “federasyon”a götürmeye yönelik ilk silahl› eylem, PKK’n›n 15 A¤ustos 1984 fiemdinli-Eruh Bask›n› de¤il, ondan önce gerçeklefltirilen, 12 Eylül 1980 Darbesidir. 12 Eylül Eyaletçi Federasyoncu Askeri Darbesi’nden bu yana otuz y›ld›r toplumumuz, Bat›’n›n federasyon istekleri do¤rultusunda; •Bir yandan; Evren’in çizgisini sürdürerek, t›pk› onun gibi, Atatürkçü görünüp birlik beraberlik söylevleri çekerken, bir yandan da kapal› kap›lar
ard›nda federasyoncu etkinliklerde bulunan kimi askerler ve onlar›n sivil yandafllar›nca, •Bir yandan; “Federasyoncu PKK” ve onun sivil yandafllar›nca, •Bir yandan; medyan›n federasyoncu “genel yay›n kurmaylar›”nca, üç bafll› bir “sacaya¤›” taraf›ndan, “federasyon”a haz›rlanmaktad›r. fiimdi, Karagöz: “Ayr› eve ç›kaca¤›m” (konfederasyon) diye tutturdu. Hacivat “Evin içinde ayr› oda (federasyon) vereyim” diyecek; ve medya bu “Hacivat - Karagöz” oyunuyla federasyonu Türkiye’ye “ehven-i fler” (kötünün iyisi) olarak kabul ettirecektir. Ne diyelim? “Allah devlete millete zeval vermesin” Amin... cengizozakinci@butundunya.com.tr ……………………………............................ Kaynakça 1- Lozan Antlaflmas›, 45. madde. 2- Lozan Antlaflmas›, 30-36. maddeler. 3- Lozan Antlaflmas›, 16, 17, 20, 21. maddeler. 4- Dr. Erdo¤an Karakufl, “Türk-‹ngiliz ‹liflkileri”, IQ y., 2006. sf. 272-279. 5- U¤ur Y›ld›r›m, “Misliyle Mukabele”, Truva y. 6- Cengiz Özak›nc›, “Dersim Dersi”, Bütün Dünya dergisi, 2010-1 say› , 45 sf. 7- Time Dergisi, 3 Ocak 1964: “Greece 850, Turkey 650, Britain 10,000 troops at two bases on the island.” 8- Mustafa Remzi Bucak, “Bir Kürt Ayd›n›ndan ‹smet ‹nönü’ye Mektup” Doz y., 1. bsb, 1991 9- Bilal N. fiimflir, “Kürtçülük II”, Bilgi y., 2. bs., fiubat 2009, c.2, sf. 228-233. 10- Vedii Bilget, Cumhuriyet gazetesi, makale, 11- fiefik Epözdemir, “Türkiye Kürdistan Demokrat Partisi” 1968/235 Antalya Davas› Savunmas›, Peri y., 1. bs. Mart 2005 12- Russell Warren Howe- Sarah Hays Trott, “Washington Kulisleri”, Milliyet y., Nisan 1978, sf. 144. 13-Bilal N. fiimflir, “Kürtçülük II”, Bilgi y., 2. bs., fiubat 2009, c.2, sf. 232. 14- Alber Bilen, “Türk Sanayiinde K›rk Zorlu Y›l”, ‹st., 1988, Final Matb., sf. 373-379 15- Milliyet, 18.02.1999 16- Arslan Bulut, Yeniça¤ gazetesi, 20 Ekim 2006 “Demirel y›llar önce neler savunmufl”. (Ferit Öngören, Günayd›n gazetesi, 6 Aral›k 1979, sf.12, “Demirel neler vaadetmifl”.) 91
BD EYLÜL 2010
BD EYLÜL 2010
EVRENSEL BAKIfi AÇISI Gürbüz Evren
Böyle yasa değişikliği görülmedi
Evinize, arsan›za, binan›za her an el koyabilirler. Medyada yer alan 24 Haziran 2010 tarihli haberlerde flöyle bir cümle vard›: “Belediyelerin, konut, sanayi ve ticaret alanlar›nda, kentsel dönüflüm ve geliflim projeleri uygulayabilmesini öngören 5998 say›l› ‘Belediye Kanununda De¤ifliklik Yap›lmas›na ‹liflkin Kanun’ Resmi Gazete'de yay›mlanarak yürürlü¤e girdi.”
‹
flin içinde yasa, resmi gazete, be-
lediye vb ifadeler bulundu¤u için ilgili insanlar›n d›fl›nda kimsenin dikkatini çekmeyen bir haber olmas› nedeniyle bu konunun üzerine gidilmedi. Oysa bu yasa de¤iflikli¤i hemen her Türk vatandafl›n›, özellikle de ev, bina, arsa, arazi türü tafl›nmaz› olanlar› yak›ndan ilgilendiriyordu. Söz konusu de¤iflikli¤in ›smarlama oldu¤unun ortaya ç›kmas› da çok uzun sürmedi. ‘Bu de¤iflikli¤i ‹stanbul ve Ankara Büyükflehir Belediye Baflkanlar› istedi’ iddialar›n› ilgili kifliler yalanlanmad›. Ayn› flekilde ‘Ankara Büyükflehir Belediyesi taraf›ndan uygulamaya konulan kentsel dönüflüm projeleri nedeniyle ma¤dur olan vatandafllar›n açt›klar› say›s›z davay› kazanmalar›, Belediye Baflkan›n› yeni bir yasa de¤iflikli¤i ›smarlamaya itti’ iddias›na da yan›t gelmedi.
Bu yasa de¤iflikli¤inin öne ç›kan bölümlerini teknik terimlerden ar›nd›r›p herkesin anlayabilece¤i bir dilde paylaflmak ve hepimizi bekleyen tuzaklara dikkati çekmek istiyorum. Hemen bir hat›rlatma yapay›m, yasa de¤ifliklik metninden aktaraca¤›m, t›rnak içine ald›¤›m bölümlerdeki imla hatalar›, cümle düflüklükleri ve tekrarlar benden kaynaklanm›yor. Yasa de¤iflikli¤inin özeti flöyle, “Belediye, belediye meclisi karar›yla; konut alanlar›, sanayi alanlar›, ticaret alanlar›, teknoloji parklar›, kamu hizmeti alanlar›, rekreasyon alanlar› ve her türlü sosyal donat› alanlar› oluflturmak, eskiyen kent k›s›mlar›n› yeniden 92
infla ve restore etmek, kentin tarihi ve kültürel dokusunu korumak veya deprem riskine karfl› tedbirler almak amac›yla kentsel dönüflüm ve geliflim projeleri uygulayabilecek.” Buraya kadar her fley kula¤a hofl geliyor de¤il mi? Belediyeler yaflad›¤›m›z kentleri güzellefltirmek ve daha güvenli k›lmak için anlaml› projelere imza atacak diye düflünüyor insan. Oysa durum hiç de öyle de¤il. Bundan sonras›n› lütfen daha dikkatli okuyarak, bir yasa de¤iflikli¤inin kent ve
Belediyeler yaflad›¤›m›z kentleri güzellefltirmek ve daha güvenli k›lmak için anlaml› projelere imza atacak diye düflünüyor insan. Oysa durum hiç de öyle de¤il. kentlilere verece¤i zararlar› görün. Yasa de¤iflikli¤inin bir bölümünde, “Proje alan› olarak ilan edilecek alan›n üzerinde yap› olan veya olmayan imarl› veya imars›z alanlar olmas›, yap› yükseklik ve yo¤unlu¤unun belirlenmesi, alan›n büyüklü¤ünün en az 5 en çok 500 hektar aras›nda olmas›, etaplar halinde yap›labilmesi hususlar›n›n takdiri belediye meclisinin yetkisinde olacak” denilmektedir. Buradaki tuzak, ‘yo¤unluk’ kavram›yla aç›klanabilir. 93
BD EYLÜL 2010
Örne¤in Ankara’n›n gözde ve geli-
flen bölgelerinden Çayyolu’nda, Büyükflehir Belediyesi, korunmada öncelikli oldu¤u vurgulanan birinci s›n›f tar›m arazilerini, yeflil alanlar› ve a¤açland›rma bölgelerini meclis karar›yla neredeyse s›n›rs›z bir yap›laflmaya açabilecektir. Zaten yasa de¤iflikli¤i öncesinde bu tehlikeli yo¤unluk politikas› uygulanmaya bafllam›fl, ancak projelerin ço¤u yarg›ya tak›lm›fl, belediye tazminat davalar›yla karfl› karfl›ya kalm›flt›. Yasa de¤iflikli¤i iyi incelendi¤inde, ilçe belediyelerinin de yok say›laca¤› ve büyükflehir belediyelerinin insaf›na terk edilece¤i görülecektir.
BD EYLÜL 2010
belediyesi, s›n›rlar› içinde Büyükflehir Belediyesi’nin gerçeklefltirece¤i bir kentsel dönüflüm projesine hay›r diyemeyecek. Ayr›ca, olas› projeler nedeniyle imar ifllemlerinden elde edece¤i gelirlerden de mahrum olacak, bunu büyükflehir belediyesine b›rakmak zorunda kalacakt›r. Yasa de¤iflikli¤i ‘adam kay›rmac›l›¤›’ da normal ifllerden biri haline getirmektedir. “Kentsel dönüflüm ve geliflim alan› ilan edilen yerlerde belediyelerin anlaflma sa¤lad›¤› veya kamulaflt›rd›klar› gayrimenkuller üzerindeki inflaatlar›n tamam› belediyeler taraf›ndan
94
sel dönüflüm projesi uygulayaca¤› bölgede tafl›nmaz› bulunan vatandafllara, tafl›nmaz›n› flu fiyattan al›yorum diyecektir. Vatandafl bunu kabul etmedi¤i takdirde bu kez kendisine gösterilen (belki de da¤ bafl›nda) yerdeki tafl›nmazla takas› onaylamas› istenecektir. Bunu da kabul etmeyenlere, madem tafl›nmaz›n›n kentsel dönüflüm projesinin uyguland›¤› alanda kalmas›n› istiyorsun, öyleyse buradaki yüksek alt yap› masraflar›na kat›lacaks›n denilecektir. Kentsel de¤iflim ve dönüflüm projelerinin maliyetleri düflünüldü¤ünde, s›radan bir vatandafl pay›na düflen alt yap› masraflar›n›n alt›ndan kalkamayaca¤› için tafl›nmaz›n› elinden ç›karmak zorunda kalacakt›r.
Vatandafl›n hakk›n› elinden alabile-
Yasa de¤iflikli¤i iyi incelendi¤inde, ilçe belediyelerinin de yok say›laca¤› ve büyükflehir belediyelerinin insaf›na terk edilece¤i görülecektir. Yasa metnindeki, “Büyükflehir belediyeleri taraf›ndan yap›lacak kentsel dönüflüm ve geliflim projelerine iliflkin her ölçekteki imar plan›, parselasyon plan›, bina inflaat ruhsat›, yap› kullanma izni ve benzeri tüm imar ifllemleri ve ‹mar Kanununda belediyelere verilen yetkileri kullanmaya büyükflehir belediyeleri yetkili olacak” ifadeleri ilçe belediyelerine vurulacak darbenin kan›t›d›r. Örne¤in Ankara’n›n Yenimahalle
¤ifliklik metnindeki “Kentsel dönüflüm ve geliflim alan› ilan edilen yerlerde devam eden inflaatlardan projeye uygunlu¤u belediye taraf›ndan kabul edilenler d›fl›ndaki di¤er inflaatlar befl y›l süreyle durdurulacak. Bu sürenin sonunda durdurma karar›n›n devam edip etmeyece¤ine belediye taraf›ndan karar verilecek. Toplam durdurma süresi on y›l› geçemeyecek” ifadeleri, bafllanm›fl inflaatlar›n durdurulmas›yla kifli ve flirketlerin nas›l zarara u¤rat›lacaklar›n› ortaya koymaktad›r. Böylelikle belediye baflkanlar›yla iyi iliflkiler içinde olmayan inflaat sahiplerinin keyfi olarak cezaland›r›lmas›n›n önü aç›lmaktad›r.
yap›lacak veya yapt›r›lacak” ifadeleri bu durumun itiraf›d›r. Böylelikle belediyeler ‘yandafl’ inflaat flirketlerine rahatl›kla ifl yapt›rabilecek, kendilerinden olmayanlar› d›fllayacakt›r. Daha aç›k söylemek gerekirse, kentsel de¤iflim ve dönüflüm projeleriyle yarat›lacak rant yandafl inflaat firmalar›na verilecektir. Yasa de¤iflikli¤i inflaat yapan kifli ve flirketleri de ma¤dur edecektir. De-
cek geliflmelerden biri de, “Kentsel dönüflüm ve geliflim alanlar› içinde yer alan e¤itim ve sa¤l›k alanlar› hariç kamuya ait gayrimenkuller harca esas de¤er üzerinden belediyelere devredilecek. Belediye, kentsel dönüflüm ve geliflim projelerini gerçeklefltirmek amac›yla; imar uygulamas› yapmaya, imar uygulamas› yap›lan alanlardaki tafl›nmazlar›n de¤erlerini tespit etmeye ve bu de¤er üzerinden hak sahiplerine da¤›t›m yapmaya veya has›lat paylafl›m›n› esas alan uygulamalar yapmaya yetkili olacak. Belediye ile anlaflma yapmayan veya belediyece kamulaflt›r›lmas›na gerek duyulmayan gayrimenkul sahiplerinden proje alan›nda kendilerine ilgili kanuna göre ayr› ada ve parselde imar hakk› verilmemifl olanlar kamulaflt›rmas›z el atma davas› açabilecek” yönündeki düzenlemeler nedeniyle yaflanacakt›r. Belediye, kent-
Belediye, kentsel dönüflüm projesi uygulayaca¤› bölgede tafl›nmaz› bulunan vatandafllara, tafl›nmaz›n› flu fiyattan al›yorum diyecektir. Türkiye, adaletteki gecikmenin önüne bir türlü geçemeyen ülke olarak bilinir. Mahkeme kap›lar›n› y›llarca süren davalar nedeniyle afl›nd›rmaya al›flmak zorunda b›rak›lm›fl vatandafllar›m›z son yasa de¤iflikli¤indeki, “Kentsel dönüflüm ve geliflim projesi kapsam›nda bulunan gayrimenkul sahipleri ve belediye taraf›ndan aç›lacak davalar, mahkemelerde öncelikle görüflülecek ve karara ba¤lanacak” ifa95
BD EYLÜL 2010
delerini okuyunca ne güzel bir geliflme diye düflünecektir. Oysa burada da çok ince bir hesap vard›r. Son düzenlemeyle önü aç›lan vatandafl de¤il, belediyedir. Belediyelerin, kentsel dönüflüm projesi ad› alt›nda att›klar› ad›mlarda zaman ve para kaybetmelerine yol açabilecek uzun dava süreçlerinin ortadan kald›r›lmas› hedeflenmifltir.
Yasa de¤iflikli¤iyle ortaya ç›kacak
haks›zl›klardan biri de “Kanunun yürürlü¤e girmesinden önce aç›lm›fl ve henüz kesin hükme ba¤lanmam›fl davalarda bu Kanun hükümleri uygulanacak” ifadelerinde sakl›d›r. Evrensel hukuk kurallar›, yeni yasalar geriye do¤ru uygulanamaz der. Burada ise, daha önce yürürlükte olan yasaya göre aç›lm›fl davalarda da yeni de¤iflikli¤in uygulanmas› söz konusudur, bu da hukuk ilkelerini alt üst eden bir geliflmeyle karfl› karfl›ya oldu¤umuzun kan›t›d›r. Böylelikle vatandafllar›n kazan›lm›fl haklar› da tehlikeye girecektir. Bu hakk› yok saymak ise anayasaya ayk›r›d›r. 96
BD EYLÜL 2010
Yasa de¤iflikli¤i, toplu tafl›mac›l›k alan›nda, özellikle de metro, tramvay gibi rayl› sistemlerde verdi¤i sözleri bir türlü yerine getiremeyen belediyeleri de sorumluluktan kurtarmaktad›r. Bu ayr›nt›n›n da, son 2 seçimde sözünü verdi¤i metro hatlar›n› tamamlayamayan Ankara Büyükflehir Belediyesi taraf›ndan ›smarland›¤› iddia edilmiflti. ‹lgili taraftan iddiay› yalanlayan bir aç›klama gelmedi. De¤ifliklik sayesinde metro inflaat›n› Ulaflt›rma Bakanl›¤› tamamlayacak ve bundan sonraki metro projelerinden de bakanl›k sorumlu olacakt›r. Yukar›da vatandafl› ma¤dur edecek ayr›nt›lara dikkat çektim, ama yasa de¤iflikli¤inin yol açaca¤› baflka önemli sorunlar da var. Belediyelerin, konut, sanayi ve ticaret alanlar›nda, kentsel dönüflüm ve geliflim projeleri uygulayabilmesini öngören yasadaki de¤ifliklik, siyasi hesaplaflmalar›n da önünü açmaktad›r. Bu de¤ifliklik, yerel seçimin ard›ndan belediyede koltu¤una oturan yeni baflkana, seçimdeki rakiplerini cezaland›rma f›rsat›n› vermektedir. Siyasi kini olan yeni baflkanlar ya rakiplerinin tafl›nmazlar›n›n bulundu¤u bölgeleri kentsel dönüflüm ve de¤iflim proje alanlar› ilan ederek ya da inflaatlar›n› 5-10 y›l süreyle durdurarak onlardan intikam alabileceklerdir. Ayn› flekilde yeni baflkana oy vermeyen bölgeler de intikam almak isteyen baflkanlar›n h›flm›na u¤rayabilecektir. Bu seçmenler, yaflad›klar› semtlerdeki, baflta yeflil alanlar olmak üzere, nefes ald›klar› tüm ortak alanlar›n kentsel dönüflüm projelerine kurban
edilmesi tehdidini enselerinde hissedeceklerdir. Son 8 y›ld›r bizi yönetenler, Türkiye’nin demokratikleflti¤ini, insan hak ve özgürlüklerinde büyük aflama kaydedildi¤ini, ülkemizin gösterdi¤i geliflmenin örnek al›nd›¤›n› hemen her f›rsatta söylüyorlar. Yine yöneticilerimiz ç›kard›klar› ya da de¤ifltirdikleri her yasay› “Avrupa Birli¤i müktesebat›na uyum sa¤lamak için” sözleriyle savunuyorlar. Kentçilik alan›nda e¤itim yapm›fl ve y›llarca Avrupa’n›n farkl› ülkelerinde çal›fl›p yaflam›fl bir uzman olarak büyük bir iddiayla söylüyorum, hiçbir Avrupa Birli¤i ülkesinde bu yaz›da ele ald›¤›m türden bir yasa ve de¤iflikli¤i yok. Hadi bunu ülkemin insanlar› bilmiyor, peki Avrupa Birli¤i temsilcileri de yap›lan de¤iflikli¤in müktesebatla bir ilgisi olmad›¤›n› görmüyor mu? Diyelim ki göremediler ve anlamad›lar; peki, Avrupa Konseyi’nin yay›nlad›¤› “Avrupal› Kentsel fiart›” ilkelerinden de mi haberleri yok. Be-
lediye yasas›ndaki son de¤iflikli¤i yapanlara, “Avrupal› Kentsel fiart›”ndaki, ‘Yerel yönetimlerin do¤ay› ve yeflil alanlar› koruma yükümlülü¤ü’, ‘Tüm insanlar›n sa¤l›kl›, yerleflik, güzel ve özendirici bir çevrede yaflama
...bir uzman olarak büyük bir iddiayla söylüyorum, hiçbir Avrupa Birli¤i ülkesinde bu yaz›da ele ald›¤›m türden bir yasa ve de¤iflikli¤i yok. hakk›’, ‘Eskimifl konut dokusunun yenilenmesinin bedelinin burada oturan, sosyo-ekonomik seviyesi düflük gruplara yüklenmemesi’ ve ‘Toplum gelece¤ini etkileyecek her tür önemli projede halka dan›flma gere¤i’ gibi ilkeleri an›msatsam, inan›n bunlar da neymifl diye sorarlar. • gurbuzevren@butundunya.com.tr
Önemli Olan Vermektir Hastaneye a¤›r hasta bir k›z getirdiler. Tek yaflam flans›, befl yafl›ndaki kardeflinden acil kan nakli idi. Küçük o¤lan ayn› hastal›ktan mucizevi bir flekilde kurtulmufl ve kan›nda o hastal›¤›n mikroplar›n› yok eden antikorlar oluflmufltu. Doktor durumu befl yafl›ndaki o¤lana anlatt› ve ablas›na kan verip vermeyece¤ini sordu. Küçük çocuk bir an duraksad›. Sonra ”E¤er kurtulacaksa, veririm kan›m›” dedi. Kan nakli yap›l›rken, ablas›n›n gözlerinin içine bak›p gülümsüyordu. K›z›n yanaklar›na yeniden renk gelmeye bafllam›flt›; ama küçük çocu¤un yüzü de giderek soluyordu... Titreyen bir sesle doktora sordu: ”Hemen mi ölece¤im?” Çocuk, doktoru yanl›fl anlam›flt›. Ablas›na vücudundaki bütün kan› verip, ölece¤ini düflünüyordu. 97
AKILLA BESLENMEK
Haz›rlayan: B‹RSEN ERKUTUN
1-Alpleri 57 fil ile geçen Kartacal› general kimdi? a-Augustus b-Caesar c-Annibal d-Claudius 2-Zekâ testi sonunda bulunan de¤er nedir? a-BN b-IQ c-XY d-QL 3-‹sa döneminde konuflulan Filistin dilinin ad› nedir? a-Aramaik b-Aryan c-Afrikaans d-Esperanto 4-1976 Nobel Ödülünü kazanan ekonomist kimdir? a-Galbraith b-Keynes c-Lucas d-Friedman
7-Chicago'da ilk halkevlerinden birini kuran ABD'li kad›n feminist kimdir? a-Jane Addams b-Lydia Becker c-Susan B.Anthony d-Aphra Behn 8-Mao'nun “Kültür Devrimi” hangi y›l sona erdi? a-1966 b-1967 c-1968 d-1969
14-Toplumu karfl›l›kl› iliflkileri olan parçalar kabul eden sisteme ne denir? a-Pozitivizm b-Anomi c-‹fllevselcilik d-Fenomenoloji
9-Belirli bir bölge üzerindeki mutlak otoriteye ne denir? a-Hegemonya b-Manda c-Korporatizm d-Egemenlik
15-Sovyetler döneminde kurulan Ekonomik ‹flbirli¤i Komisyonu'nun k›sa ad› nedir? a-OECD b-EEC c-OPEC d-COMECON
10-Machiavelli'nin “Prens”ine konu olan kimdir? a-Lorenzo b-Cosimo c-Giovanni d-Leo
16-1982 Akademi Ödülünü 6 dalda hangi film kazanm›flt›? a-Gandhi b-Ve Tanr› Kad›n› Yaratt› c-Venedikte Ölüm d-Baba
5-Basketbol oyunu 1891 y›l›nda kimin taraf›ndan bulundu? a-Matt Eaton b-James Naismith c-Greg LeMond d-Leon Spinks
11-Eriflilebilen ve iflletilmesi ekonomik olan madenlere ne denir? a-Kaynak b-Yenilenebilir c-Ak›fl tipi d-Rezerv
6-Kleopatra M›s›r taht›na nas›l ortak oldu? a-Kuzey Afrikay› iflgal etti b-Babas›n› zehirledi c-Annesine saray entrikas› yapt› d-Erkek kardefliyle evlendi
12-Afrika dinlerine göre do¤al afetlerin nedeni nedir? a-Ölmüfl atalar›na hakaret etmek b-Kabile reisine sayg›s›zl›k c-Fil sürüsüne sald›rmak d-Durgun suyu kirletmek
98
13-“Avrupa Serbest Ticaret Birli¤i” hangi y›l kuruldu? a-1951 b-1946 c-1967 d-1960
17-Eflatun'un önemli eserinin ad› nedir? a-Eflyan›n Tabiat› Üzerine b-Devlet c-Tanr› fiehri d-Sosyal Sözleflme 18-Eski M›s›r'›n birinci Hanedan›'n›n ilk kral› kimdir? a-Menes b-Kserkses c-Kiros d-Kambyses Yan›tlar: 149. sayfada
Kenan Demirkol
Ak›lla Beslenmek Do¤ru beslenmenin bafllang›c›
sa¤l›kl› g›da üretimi oldu¤una göre bu birinci birlikteli¤imizde tar›m ve hayvanc›l›ktan söz etmek istiyorum. Günümüzde dört çeflit tar›msal üretim yap›lmaktad›r.
1
Tüm geliflmifl ülkelerde ve ne yaz›k ki ülkemizde en yayg›n uygulanan tar›m biçimi, büyük ölçekli tar›m arazilerinde tek bir cins bitkinin yetifltirildi¤i ve oldukça fazla kimyasal (böcek öldürücüler, yabanc› ot öldürücüler, yapay gübre v.b.) kullan›lan endüstriyel tar›md›r. Bu tar›mla elde edilen ürünlerin oldukça fazla tar›m ilac› art›¤› bulunmakta. Y›kama ile art›k tar›m ilaçlar›n› tümüyle yok etmek mümkün olmamaktad›r. Tar›m ilaçlar›n endokrin bozucular grubuna girmektedir. Endokrin bozucular diye adland›r›lan maddeler insan bedeninde bulunan hemen tüm hormonlar› taklit eder ya da z›t etki göstererek kanser dahil birçok hastal›¤a yol açabilmektedirler. Ayr›ca yapay gübreler ve tar›m ilaçlar› yeralt› ve akar sulara kar›flarak içme suyunun da zehirlenmesine yol açarlar. 99
BD EYLÜL 2010
BD EYLÜL 2010
kazanmak peflindeler. Bu ürünleri hâlâ besin maddesi olarak adland›rman›n t›bbî aç›dan olana¤› kalmamaktad›r.
3 KENAN DEM‹RKOL K‹MD‹R:
Endüstriyel tar›m yukar›da da belirtildi¤i gibi çok genifl tarlalara tek tip bitkinin ekildi¤i tar›m oldu¤undan ve büyük tar›m makinalar› ile ifllendi¤inden ciddi bir flekilde toprak kayb›na da (erozyon) yok açmaktad›r. Buna bir de vahfli sulama eklenince, toprak kayb› ürkütücü boyutlara varmaktad›r. Türkiye toprak erozyonu ile tar›m yap›labilecek toprak katman›n› %60 oran›nda kaybetmifltir. Tar›m yap›labilen toprak katman› sadece 50 cm’dir. Son 60 y›l›n hatal› tar›m politikalar›yla Türkiye ortalamas› 20 cm’e inmifltir. Böyle devam ederse 20-30 y›l sonra bir demet maydonoz yetifltirecek topra¤›m›z kalmayacak.
2
Tam da bu olumsuzluktan
kendine yarar sa¤lamaya çal›flan di¤er bir tar›m modeli topraks›z tar›md›r. Evet do¤ru okudunuz. Topraks›z. Bundan sonra domatesiniz, patl›can›n›z fabrikada üretilecek, hiç toprak kullan›lmadan. Emperyalist flirketler yedi¤imiz bir sap nanenin bile rant›na
100
1956 y›l›nda Prifltine/Kosova’da do¤du. Ayn› y›l ailesi ile ‹stanbul’a göç etti. ‹stanbul T›p Fakültesi’nden mezun olduktan sonra genel cerrahi uzmanl›¤›n›n ard›ndan profesör oldu. 1987-89 y›llar› aras›nda Almanya Erlangen Üniversitesi T›p Fakültesi’nde kal›n ba¤›rsak ve makat hastal›klar› cerrahisi üst ihtisas› yapt›. Halen ‹stanbul Üniversitesi ‹stanbul T›p Fakültesi Genel Cerrahi Anabilim Dal›’nda ö¤retim üyesidir. Beslenme ile ilgisi, ö¤rencilik y›llar›nda Türkiye’nin beslenme sorunlar› hakk›nda sonradan efli olan Mübeccel Pakter ile birlikte yazd›¤› 80 sayfal›k bir raporla bafllad›. 2001 y›l›nda 1884 Vakf› bünyesinde “Umut 2010: Gençlerin sa¤l›kl› beslenme e¤itimi” ad›nda bir proje bafllat›p ‹stanbul’daki okullarda beslenme konferanslar› verdi. Çok say›da üniversite ve sivil toplum kuruluflunda konferanslar verdi. Televizyon programlar›nda g›da emperyalizmini dile getirerek özellikle sa¤l›kl› olan zeytinya¤›n›n ülkemizde kanser yapt›¤› bilinen m›s›r özü ya¤›, ayçiçek ya¤› ve margarin taraf›ndan nas›l kenara itildi¤ini anlatt›. May›s 2010’da GDO: Ça¤dafl esaret adl› bir kitab› yay›nland›. Halen “G›da Emperyalizmi K›skac›nda Ak›ll› Beslenme” ve “fieker” ad›nda iki kitap üzerinde çal›flmaktad›r.
Üçüncü tar›m modeli son y›llarda özellikle Avrupa’da tüm tar›m alanlar›n›n %1-15’inde (ülkeden ülkeye çok de¤iflik oranda) uygulanan organik tar›md›r. Bu tar›m modeli ülkemizde de giderek taraftar bulmakta. Sa¤l›k aç›s›ndan bak›ld›¤›nda organik tar›m hiç kimyasal madde kullan›lmadan yap›lan bir tar›m modeli oldu¤undan kesinlikle desteklenmesi gerekir. Ancak sosyo-ekonomik aç›dan durum daha farkl›d›r. Ayn› endüstriyel tar›m gibi organik tar›m da girdi maliyeti yüksek, d›fla ba¤›ml› bir tar›md›r. Organik tar›m sertifikas› veren Türkiye’deki 8 kuruluflun tümü yabanc› flirketler. Kullan›lan organik gübre ve organik ilaçlar ithal edilmek zorunda. Bu nedenle küçük çiftçi organik tar›ma geçememektedir.
4
Çiftçi, bir çift öküzle ifllenebilen tar›m arazisi sahibi olana denir. Di¤er taraftan çifti topraktan elde etti¤inin bir k›sm›n› hayvana yediren, hayvan›n gübresiyle de topra¤›n› besleyen kifliye denir. Hayvanc›l›k ile tar›m birbirini bütünleyen, girdi maliyetini düflüren dolay›s›yla çiftçinin eme¤i karfl›l›¤› karn›n› doyurabildi¤i bir sistemdir. Bulardan hangisini ç›kart›rsan›z sistem
çöker. Çiftçi-Sen Genel Baflkan› Sn. Abdullah Aysu çiftçiyi bu flekilde tan›mlamaktad›r. Tar›m konusunda 5 kitab›n yazar› olan Aysu ayn› zamanda bir çiftçi. “Kenan hoca bizi Ortaça¤ geri götürmek istiyor.” “Küçük çiftçilikle 75 milyon nüfusa ulaflm›fl Türkiye’yi nas› doyururuz?” gibi itirazlar› duyar gibi oluyorum. Çok hakl›s›n›z bunlar› dü-
flünmekte. Çünkü y›llard›r yedi¤imiz ekmekte, so¤anda gözü olanlar bize “modern tar›m›” dayatt›lar. Tar›m ne kadar modern olursa girdi maliyeti o kadar artar ve harcanan paralar emperyalist flirketlerin kasas›na akar. Oysa ki sa¤l›kl› beslenme için gerekli sa¤l›kl› ürünleri sadece ve sadece organik tar›m ve daha iyisi “bilge köylü tar›mla” [1] üretmek mümkün. Bilge köylü tar›m kendi tohumumuzu kullanarak, hiç kimyasal kullanmadan, zararl›lara karfl› 10 bin y›ll›k tar›m geçmifli olan bu topraklar›n bilgeli¤inden yararlanan tar›md›r; topra¤a dost, kurda kufla dost, insana dost. 101
BD EYLÜL 2010
BD EYLÜL 2010
Gelelim doyurma meselesine.
Malum dünyada bir milyar› aflk›n aç insan var. Bunlar›n %70’i çiftçi. Ne büyük ironi de¤il mi? G›da üretenler açl›ktan ölüyor. Yine bir milyar aç›n %70’i Asya k›tas›nda yafl›yor. 2006 y›l›nda Asya Kalk›nma Bankas› Asya’daki açlar doyrulmak isteniyorsa girdi maliyeti düflük küçük çiftçi tar›m›na dönülmesi gerekti¤ini bir rapoBir bürokrat bir köyün yak›n›ndan geçerken aya¤› kay›p batakl›¤a düflünce "‹mdat" diye ba¤›rd›. "Bo¤uluyorum. Kurtar›n beni!" Yak›ndaki bir köylü, sesini duyup yaklaflt›; ama kurtarmak için hiç çaba göstermeyince adam pani¤e kap›larak "Lütfen" diye yalvard› "Bir dal uzat. Kurtar beni!" Köylü, "Olmaz" dedi "Sen flu anda Hazine topraklar› üzerindesin. Hazine'den bir fley almak suçtur!" Adam flaflk›nl›k ve öfkeyle "Dalga
‹MDAT
102
runda belirtti. Haydi diyelim ki Asya Kalk›nma Bankas› yan›ld›. Kapitalizmin bafl bekçisi Dünya Bankas› 2009 y›l›nda ayn› içerikli bir rapor yay›nlad›. Gerçek bu! ‹nsanlar› doyurmak istiyorsan›z ve bunu binlerce y›l daha sürdürmeyi düflünüyorsan›z tek çare var: topra¤a, kufla-kurda, insana sayg›l› bilge köylü tar›m›. Hayvanc›l›k için de ayn› gerekçeler geçerli. Merada otlayan hayvan ile çelik kafeslere hapsedilmifl hayvanlar›n et ve sütü aras›ndaki fark yani küçük çiftçilik ile “modern” hayvanc›l›k aras›ndaki fark hasta olmakla olmamak aras›ndaki fark kadard›r. Bunun ayr›nt›s›n› gelecek yaz›mda aç›klayaca¤›m. Sa¤l›cakla Kal›n. • kenandemirkol@butundunya.com.tr [1] Abdullah Aysu’nun tan›m›.
m› geçiyorsun" diye ba¤›rd›. "Ölüyorum. Kurtar beni!" Köylü sakince yan›tlad›: " Ben Hazine'den mal al›p suçlu duruma düflemem. Önce gidip muhtara haber verece¤im. O kaymakam›, kaymakam da valiyi arar. Mal müdürüne sorulur. E¤er Hazine arazisi de¤ilse, vali itfaiyeye talimat verir ve seni kurtar›rlar..." Adam isyan ederek " ‹yi ama " dedi, "O zamana dek ben ölürüm." Köylü güldü "Ben ölmezsin demiyorum ki" diye yan›tlad› "Ölsen de, bürokrasiye uygun ölürsün!" Gönderi: NURAY BARTOSCHEK
Adalet topald›r, a¤›r yürür ama gidece¤i yere er geç var›r. Mirabeau
Alton Logan, tam 26 y›l önce ABD’nin Illinois Eyaleti’nin Chicago kentindeki bir McDonalds restoran›nda, bir güvenlik görevlisini öldürmekten suçlu bulundu ve yaflam boyu hapis cezas›na çarpt›r›ld›. Gönderi: NURAY BARTOSCHEK
Logan ›srarla cinayeti ifllemedi¤ini
söylese de, üç görgü tan›¤›n›n ifadeleriyle yetinen mahkeme heyetinin görüflü de¤iflmedi. Bu tutuklamadan bir ay sonra, Andrew Wilson, avukat› Dale Coventry’ye McDonalds lokantas›ndaki cinayeti kendisinin iflledi¤ini itiraf etti. Ancak Amerika’daki avukat-müvekkil iliflkisini belirleyen hukuk kurallar›na göre Dale Coventry, müvekkili Wilson’un katil oldu¤unu hiç aç›klayamad›. Alton Logan somut kan›t bulunma-
mas› nedeniyle, üç görgü tan›¤›n›n ifadelerine dayan›larak 26 y›l›n› cezaevinde geçirdi. Durumdan vicdanen çok rahats›z olan avukat Coventry, bildiklerini belgeleyen bir yeminli ifadeyi kaleme alarak no-
tere onaylatt› ve bir kasaya kilitledi. Gerçek katil Andrew Wilson ölünce Avukat Coventry kasay› açt›rd› ve Logan’›n serbest b›rak›lmas›n› sa¤lad›. Coventry, y›llar sonra "katili aç›klamam› kurallar engelliyordu, ben de etik kurallara uydum. Masum bir insan› suçlu buldular ve ben de hiçbir fley yapamad›m" diye konufltu. Hayat›n›n bahar›nda girdi¤i Stateville Hapishanesi’nde 26 y›l geçiren Logan, gazetecilere idam cezas›n›n "h›zl› ölüm", ömürboyu hapis cezas›n›n ise "yavafl ölüm" anlam›na geldi¤ini söyledi ve hapishanede "yavafl yavafl öldü¤ünü" belirtti. Alton Logan, hapisteyken hem
annesini, hem de kendisini büyüten anneannesini kaybetti. Büyük bir üzüntü içinde olan annesi ve büyük annesine suçsuz oldu¤u konusunda sözcüklerden baflka bir kan›t sunamad›. Y›llarca bu s›z›y› yüre¤inde tafl›yan Alton Logan, kendisine "fiimdi ne yapacaks›n" diye soran gazetecileri, "Mezarl›¤a gidece¤im ve anneannem ile konuflaca¤im. Ona, eve döndüm büyük anne diyece¤im" diyerek yan›tlad›. • 103
BD EYLÜL 2010
SPORUN DÜNYASI Metin Gören
Tersane İşçiliğinden Şövalyeliğe;
Sir Alex Ferguson
ngiltere'nin Manchester kentindeki ünlü Old Trafford stad›na ç›kar›lan adam, flaflk›nl›k içinde binlerce taraftar›n gösterisini izliyordu. Yürüdü¤ü yollar›n tozu hala ayakkab›s›n›n 104
üzerinde duran pembe yüzlü bak›fllar› sert kifli, ‹ngiltere'nin en popüler kulüplerinden biri Manchester United'in yeni teknik direktörü Alex Ferguson'dan baflkas› de¤ildi. ‹skoç teknik direktör 6 Kas›m 1986 y›l›nda gerçeklefltirilen transfer ifllemiyle, tam ondokuz y›ldan bu yana flampiyon olmayan k›rm›z› fleytanlar› girdi¤i bunal›mdan kurtarmaya gelmiflti. Vasat bir futbolcu olarak oynad›¤›
on alt› y›lda, alt› farkl› tak›m ve att›¤› yüz yetmifl dört gol, üç farkl› tak›mla kazand›¤› iki lig flampiyonlu¤u ve de iki kupan›n da Manchester United gibi bir tak›m›n sorumlulu¤unu tafl›maya yetmeyece¤i görüflünde olanlar ço¤unluktayd›. Gelmeden üç y›l önce ‹skoç tak›m› Aberdeen'le kazand›¤› Avrupa Kupa Galipleri Kupas› ve Celtic ve Rangers gibi ünlü tak›mlar›n aras›ndan s›yr›l›p, lig flampiyonlu¤unu ellerinden alabilme baflar›s› nedeniyle Ferguson'un yeni görevini hak etti¤ini düflünenler de vard›. ‹skoç teknik direktörün mucize yaratmas›n› bekleyenler ço¤unluktayd›. On iki y›l önce haftal›¤› k›rk Pound'a parttime bir antrenör olarak ifle bafllayan Ferguson ne yüklendi¤i a¤›r görevi tafl›yamayacak dek acemi, ne de ligdeki konumu iç aç›c› olmayan bir tak›m›n kendilerini alkole veren futbolcular›yla mucize yaratabilecek sihirbazd›. ‹skoç teknik direktörün üstlendi¤i görev çok riskliydi. Ailesinden gelen disiplin ve öz gü-
veni ifline yans›tarak kollar› s›vayan Ferguson, tersanede geçen iflçilik y›llar›ndan edindi¤i küfürbazl›¤› da anlay›fl›na monte ederek flekillendirdi¤i teknik direktörlük modelini, dikta yönetim uygulamas›yla, "Hiç kimse teknik direktörden üstün de¤ildir." tümcesine de¤in uzatt›. Bu güne dek süregelen baflar›s›n›n bu denli disiplinli uygulamalardan kaynakland›¤›n› düflünen ‹skoç teknik direktörün, tutkular›n› a-
Manchester United Teknik Direktörü 1998-1999 sezonuna dek en büyük mucizesini gerçeklefltirememiflti. O y›l, büyük bir baflar› elde edecek ve en büyük üç kupay› bir sezonda müzesine tafl›yacakt›. bart›p bunu otoyoldan kendisini sollay›p geçen futbolcusuna ceza vermeye dek götürmesi de ilginçti. Bir karfl›laflmada yedi¤i bir gol için kalecisi Schmeichel'e devre aras›nda ba¤›ran, ifli küfüre de¤in götüren Alex Ferguson'un, ertesi gün pozisyon tekrar›n› izledikten sonra ünlü kaleciye yönelik söylemi, hatas›n› kabul etmek yönündeydi; "Hakl›s›n. Yeni ald›¤›m 105
BD EYLÜL 2010
bu gözlükler, oturdu¤um yerden iyi göstermiyor, de¤ifltirmeliyim." Bunlar yaral› kartal Manchester
United'i s›k›nt›dan kurtaramad›. ‹skoç teknik direktör b›çak s›rt› bir yolda dengesizce yürüyordu. United taraftarlar› da Ferguson'un devam eden baflar›s›zl›¤›n yaratt›¤› öfke ile teknik direktörle aralar›n› iyice so¤utmufllar, karfl›laflma öncesi ve sonras›nda skor ne olursa olsun eylemlerini sürdürüyorlard›. ‹skoç teknik direktörün pes etme gibi bir düflüncesi yoktu. Ferguson tüm olumsuzluklara karfl›n direniflini sürdürmeye devam etti ve kazand›. Manchester United Teknik Direktörü 1998 -1999 sezonuna dek en büyük mucizesini gerçeklefltirememiflti. O y›l, büyük bir baflar› elde edecek ve en büyük üç kupay› bir sezonda müzesine tafl›yacakt›. ‹skoç teknik direktör koflullar ne olursa olsun gösteri106
BD EYLÜL 2010
len eme¤e sayg› duyulmas›n› istiyordu. Paylafl›m, yard›mlaflma ve birlikte hareket edebilme Ferguson'un tersane iflçili¤i s›ras›nda kazand›¤› derinli¤i olan düflüncelerin, tak›m yönetiminde kullan›lmas›yd›. Alex Ferguson'un teknik direktörlük yaflam›n› etkileyen ve dünyan›n en sayg›n kiflilerinden biri olmas›n› sa¤layan iki önemli oyuncu Leeds United'dan al›nan Frans›z oyuncu Eric Cantona ve partneri Mark Hughes'ti. ‹ki oyuncunun sergiledi¤i ola¤anüstü performans Manchester sokaklar›n›n yeniden k›rm›z› renkleri boyanmas›n› sa¤lad›. Ferguson tak›m›nda ilk baflar›y› bu iki oyuncunun mükemmel oyunlar›yla elde etti; ‹ngiltere’de y›l›n menajeri ödülü ona tarifi zor bir keyif verdi. Futbol sihirbaz› Alex Ferguson 2004 y›l›nda yeni bir rekor daha k›rd›.
Frans›zlar›n ünlü tak›m› Lyon'a karfl› oynad›klar› fiampiyonlar Ligi karfl›lamas›nda, tak›m›n›n bafl›nda bininci kez sahaya ç›kan ‹skoç teknik direktörün, doksan dakika sonunda aç›klamas› dikkat çekiciydi; "Bir teknik adam nas›l olurda bir tak›m›n bafl›nda bininci karfl›laflmaya ç›kar. Bu çok büyük bir baflar›d›r. Kendimle övünüyorum." Sir Alex Ferguson'un rekor-
larla dolu futbol serüveni, kim bilir nereye dek sürecek. Bunu kendisi de bilmiyor. Soranlara, "Henüz çok erken. San›r›m, cenaze törenim s›ras›nda aç›klama yapar›m." fleklinde ilginç bir yan›t veriyor. Manchester United'in efsane teknik direktörü, yaflam› boyunca kendisini çok üzen olumsuzluklar›n aras›nda, tam k›rk y›l sonra kendi sahas›nda Fenerbahçe'ye Boliç'in golüyle yenilmelerini de gösteriyor. ‹skoç teknik direktöre göre; biz
‹skoç teknik direktöre göre; Türkler’in baflka uluslar›n insanlar›n› flafl›rtmaktaki mahareti sözcüklerle anlat›lamaz. Türkler'in baflka uluslar›n insanlar›n› flafl›rtmaktaki mahareti sözcüklerle anlat›lamaz. • metingoren@butundunya.com.tr
‹ÇTEN TEfiEKKÜR
Mark Hughes
Eric Cantona
Bir geceyar›s›na do¤ru Alabama Otoyolu’nun kenar›nda duran bir zenci kad›n gördüm. Yo¤un ya¤murda, bozulan araban›n d›fl›nda dikkat çekmeye çal›fl›yor; geçen her arabaya el sall›yordu. Yan›nda durdum. 60'l› y›llarda bir beyaz›n bir zenciye, hem de Alabama'da, yard›ma kalk›flmas› pek ola¤an de¤ildi. Onu kente götürüp bir taksi dura¤›na b›rakt›m. Ayr›l›rken ›srarla adresimi istedi, verdim. Bir hafta sonra, kap›m çal›nd›. Muazzam bir konsol televizyon indiriyordu adamlar. Bir de not ekliydi, arma¤anda...
”Otoyoldaki yard›m›n›za teflekkür ederim. O korkunç ya¤murda kendime güvenimi yitirmek üzereydim. Sizin sayenizde ölmekte olan kocam›n yata¤›n›n bafl ucuna zaman›nda ulaflmay› baflard›m. Biraz sonra son nefesini verdi. Tanr› bana yard›m eden sizi ve baflkalar›na karfl›l›k beklemeksizin yard›m eden herkesi kutsas›n... En Iyi Dileklerimle, Bayan Nat King Cole.” Size hizmet edenleri hep hat›rlay›n... 107
BD EYLÜL 2010
KÖfiEDEN BUCAKTAN Mehmet Muhsino¤lu
7 3
4 6 9
2 4
8 1 4
5
6 3
1 5 8
2
7
1 9
4 8 6 4 9
5 2
1
7 6 1
2 5
Sudoku Yapamayanlar ‹çin
8
9
1
Dünyada hiçbir Marksist yönetimde görülmedik ölçüde aşırı şiddet uygulamasına başvuran ve Kamboçya’da 1.7 milyon kişinin ölümüne neden olan Kızıl Kmerler, iktidardan düştükten yıllar sonra, işlediği suçların hesabını veriyorlar. Birleflmifl Milletler'in (BM) destekledi¤i Phnom Penh'deki mahkemeden yap›lan aç›klamada, iflkenceci cezaevi müdürü Kaing Guek Eav'a “insanl›¤a karfl› suç ifllemekten” 30 y›l hapis cezas› verildi¤i belirtildi.
7 4 6 1
9 8
2 6 4 3 2 1
6
3
4 1 8 9 3
8 2 5
1
Sudokusuz Yapamayanlar ‹çin
108
ZAL‹M ‹KT‹DARLAR HESAP VER‹YOR
İşkenceci cezaevi müdürü Kaing Guek Eav 30 yıl hapse mahkum oldu. Takma ad› “Douch” olan müdürün önce 35 y›l hapis cezas›na çarpt›r›ld›¤›, ancak 10 May›s 1999-13 Temmuz 2007 döneminde “yasalara ayk›r› olarak geçirdi¤i tutukluluk dönemi” göz önüne al›narak, cezas›nda befl y›l-
l›k indirime gidildi¤i kaydedildi. Söz konusu cezaevinde 1975 ile 1979 aras›nda 15 bin kadar kifli iflkence görmüfl ve ard›ndan öldürülmüfltü. Mahkemede yarg›lanacak di¤er 4 kifli aras›nda Pol Pot iktidar›n›n D›fliflleri Bakan› Ieng Sary, Ieng Sary'nin efli ve eski Sosyal Yard›m Bakan› Ieng Thirit, K›z›l Kmer Yönetimi’nin eski lideri Khieu Samphan da bulunuyor. Kaing Guek Eav d›fl›ndaki di¤er san›klar henüz mahkeme önüne ç›kmad›. Ço¤u hasta ve yafll› olan san›klar›n dava sonuçlanmadan hayatlar›n› kaybedecekleri düflünülüyor. Uluslararas› kat›l›ml› Kamboçya mahkemesi, BM ile Kamboçya hükümetinin 10 y›la yak›n süren pazarl›klar›n›n ard›ndan Temmuz 2006'da kurulmufltu. 28 y›l boyunca Pol Pot iktidar›n›n pek çok yetkilisi Kamboçya’da hiç dokunulmadan yaflam›na devam etmifl, baz›lar› ise politik pozisyonunu korumufltu. fiimdiki Baflbakan Hun Sen, eski bir Kmer askeriydi. 109
BD EYLÜL 2010
BD EYLÜL 2010
kümetini kurdular. Mart 1976'da Khieu Samphan devlet baflkan›, Pol Pot baflbakan oldu. 1977'de ise Çin çizgisindeki Komünist Parti resmen devlet partisi olarak tan›nd›. Ülkedeki meslek sahiplerinin ve teknik elemanlar›n hemen hepsi yok edildi. Kentlerde yaflayan milyonlarca kifli köylere yerlefltirilerek, kolektif çiftliklerde çal›flmaya zorland›. Rejim düflman› ilan edilenler aileleriyle beraber toplu olarak katledildi.
Ö¤retmenleri de, S›n›f Arkadafllar› da Ayn› Sözde Birlefliyor:
Kızıl Kmerler döneminde öldürülenlerin 1.7 milyon olduğu tahmin ediliyor. K›z›l Kmerler, Kamboçya'da gerilla savafl›yla iktidar› ele geçirerek 1975-79 aras›nda ülkeyi yöneten radikal komünistlerdi. 1960'lar›n bafllar›nda Fransa'da e¤itim görmüfl Marksistlerin yönetiminde Prens Norodom Sihanouk'a karfl› bir ayaklanmaya kat›lan komünistler, 1967'de bir köylü isyan›nda, 1968'de ise h›zla yay›lan bir kabile ayaklanmas›nda yer ald›lar. Mart 1970'te Prens Sihanouk'u deviren General Lon Nol liderli¤indeki sa¤c› darbeyle Kmer Cumhuriyeti kuruldu. Darbeden k›sa bir süre sonra ABD ve Güney Vietnam birliklerinin ülkeyi iflgal etmeleriyle Kamboçya Vietnam Savafl›'n›n taraflar›ndan biri durumuna geldi. Yaklafl›k befl y›l süren iç savafl boyunca komünistler k›rsal kesimlerinin tümünde iktidarlar›n› pekifltirdiler. Nisan 1975'te baflkent Phnom Penh'i baflar›l› bir sald›r›yla ele geçiridler. Ard›ndan Demokratik Kamboçya hü110
Röportaj: METE AKYOL
Zonguldak Mehmet Çelikel Lisesi’nin 50 y›l önceki ö¤retmenleri de, 6 /Edebiyat Bölümü ö¤rencileri de kucaklar dolusu selamlar, sayg›lar, gönüller dolusu sevgiler ve... Bitmek tükenmek bilmeyen özlem duygular›n› gönderdiler “1318 Mehmet”e... Yargılanacaklar arasında Pol Pot iktidarının Dışişleri Bakanı Ieng Sary ve eşi de var. Bu dönemde ekonomik sistemin felce u¤ramas› nedeniyle bafl gösteren açl›k ve salg›n hastal›klar sonucu ölenlerin say›s›n›n, siyasi nedenlerle öldürülenlerle birlikte yaklafl›k 1.7 milyon oldu¤u tahmin edilmektedir. K›z›l Kmerler, 1998'de liderleri Pol Pot'un ölümünden sonra tamamen çözüldüler. Pol Pot'un ard›l› Khieu Samphan'›n Aral›k/1998’de teslim olmas›ndan sonra, pekçok üyesi yakaland›.• mehmetmuhsinoglu@butundunya.com.tr
eden E¤itimi Ö¤retmeni Canpolat Pamay'›n, “co¤rafyac›” Didar Sonat'›n, “Frans›zcac›” Maksude Çubukçu'nun bu duygular›n› bir omuzumuza, 6 / Edebiyat Bölümü'nün hayattaki ö¤rencileri Necla Aksoy, Hamit Kalyoncu, Adil Usta, Türkan Çetin, Gülsüm Pekmen, Y›lmaz Altay, Haluk Karçal ve Perihan Demir-
B
er'in selam, sevgi, sayg› ve özlem duygular›n› öteki omuzumuza yükleyip, tümünü birden getirdik, biraz önce s›n›f arkadafllar› 1318 Mehmet'e teslim ettik. “Unutmadan söyleyeyim Hocam,
BD EYLÜL 2010
ö¤retmenlerinizin ve s›n›f arkadafllar›n›z›n bir de dileklerini getirdik size...” dedik ve Onlar›n bu ortak dileklerini ise, sizin gözünüzün önünde, iflte flimdi teslim ediyoruz Prof. Dr. Mehmet Haberal'a: “Aman gayret, Mehmet... Aman sabret Mehmet...” ¤retmenleri ve s›n›f arkadafllar›, Prof. Dr. Mehmet Haberal'›n çeflitli baflar›lar› nedeniyle y›llarca çeflitli kez dile getirdikleri övünçlerini bir kez de not almam için bana yinelediler: “Biz Mehmet'in dünya çap›ndaki baflar›lar›yla 50 y›ldan beri zaten övünüyor, gurur duyuyorduk..." dediler. "Birbuçuk y›ldan beri ise onun, asla öne e¤dirilemeyen dimdik bafl›yla, örnek al›nmas› gereken bir Türk ayd›n› durufluyla övünüyor, gurur duyuyoruz...”
Ö
“Ona bir kilo tuz yedirmifl olabilirler ama, kimse onun bir bardak su isteyece¤ini bofl yere beklemesin...” S›n›f arkadafllar›ndan Hamit Kalyoncu, bir ö¤rencilik an›s›n› anlatt›: “Rahmetli dedesinin bir ö¤üdünü, daha ö¤rencilik y›llar›nda kendine yaflam biçimi yapm›flt›” dedi. Rahmetli dedesi, flu ö¤üdünü Mehmet'in kula¤›na ta o günlerde bir küpe olarak takm›fl: “Büyüdükçe öyle ifller gelebilir ki insan›n bafl›na” demifl. “Gün olur bir 112
BD EYLÜL 2010
kilo tuz yemek zorunda kal›rs›n ama... Yine de kimseden, bir yudum bile su istemeyeceksin.” “Mehmet, dedesinin bu ö¤üdünü ö¤rencili¤inde de tutuyordu, flimdi dünya çap›nda koskoca Profesör oldu, dedesinin bu ö¤üdünü yine ayn› sadakatla tutuyor” dedi Hamit Kalyoncu. “Ona bugünün ortam›nda bir kilo tuz yedirmifl olabilirler ama, kimse onun bir baflkas›ndan bir yudum bile su isteyece¤ini bofl yere beklemesin...” *** onguldak Mehmet Çelikel Lisesi’nin o y›llardaki Beden E¤itimi Ö¤retmeni, eski ulusal atletlerimizden Canpolat Pamay ise, Prof. Dr. Mehmet Haberal’›n yaln›zca ö¤retmeni olmas› özelli¤iyle de¤il, 85 yafl›n›n verdi¤i bir babal›k duygusu ve 1920'lerden gelen bir Cumhuriyet çocu¤u kimli¤iyle de ö¤rencisini seviyor, izliyor ve onunla övünüyor, gurur duyuyor. “Bir ö¤retmenin baflar›s› ö¤rencisinin baflar›s›yla ölçülür” diyerek kendine de bir pay ç›karman›n ö¤retmenlere özgü yüreksel lezzetini duyumsuyor... Ö¤retmen deyince, “Aman kaç›rmayal›m” korkusuyla Mehmet'in kollar›na girmifl, onu mengene gibi aralar›na s›k›flt›rm›fl polislerin ö¤retmenleri geliyor akl›na o an... Meslekdafllar›na “ac›yorum” diyemedi¤i için olacak, hayret etti¤ini söylemekle yetiniyor Canpolat Pamay: “Keflke yaln›zca aman kaçmas›n diye onun kollar›na sar›lm›fl polislerin de¤il, Mehmet'i terörist diye suçlayan savc›lar›n da, yarg›çlar›n da ö¤retmeni olsayd›m” diyor. “Onlara alfabeden de önce, 'yakalama' sözcü¤ünün ve terörist
Z
sözcü¤ünün anlam›n› ö¤retirdim...” haber sevindirici olursa, bir de not Ve, “hukuk dili imifl” diye “alayl› yazmalar›n› rica ediyorum hemflire habir gülümseme” ile aralanan dudak- n›mlardan. Onlar da k›rm›yorlar beni, lar›n›n kenar›ndan, bir kiraz çekirde¤i söylediklerimi yaz›p, Mehmet'e ulaflönemsizli¤iyle, “yakalamak” sözcü¤ü- t›r›yorlar.” nü ç›kar›yor, bir kenara atarcas›na Emekli ö¤retmen Canpolat Pamay, bafl›n› yan›na çeviriyor. çantas›ndan orta boyda, kal›nca bir not “13 Nisan 2009 sabah› polisler defteri ç›kar›yor, kapa¤›n› kald›r›yor: onu ‘Aman kaçabilir’ korkusuyla kol“Mehmet’e telefon etti¤im günün lar›ndan yakalam›fllar, kendilerinin tarihini ve saatini, sonra da konufltu¤um gitti¤i yöne do¤ru götürüyorlard›. ‹flte hemflire han›m›n ad›n› yaz›yorum burao gün bafllad›m Mehmet'i telefonla ya” diyor. “Daha sonra da, onlardan aramaya ve bugüne de¤in aral›ks›z ald›¤›m bilgilere göre, Mehmet'in o sürdürüyorum aramalar›m›. Yüzlerce günkü sa¤l›k durumunu kaydediyorum. kez aray›p, hat›r›n› sormama ve sa¤l›k Telefonu kapatmadan da, Mehmet’e durumunu ö¤renmek istememe karfl›n iletmek istedi¤im birkaç sat›r› yazkendisiyle bir kez bile konuflamad›m... d›r›yorum hemflire han›mlara...” Fakat her arad›¤›mda sa¤l›k haberini Not defterinin aç›k duran birinci ald›m, gözlerinden öptü¤ümü bildiren sayfas›na kay›yor gözlerim. notumu iletebildim..." Mehmet Çelikel özlerinde s›k s›k oluflan Lisesi eski Beden nem taneciklerini sakla- E¤itimi Ö¤retmeni mak için bak›fllar›n› Karade- Canpolat Pamay
G
niz'in sonsuzlu¤una dikiyor ve ancak bir süre duraklad›ktan sonra sürdürüyor sözlerini: “Her arad›¤›mda da hem o günkü sa¤l›k durumunu ö¤renebildim, hem de kendisine duyurmak istediklerimi hep duyurabildim…” Hastanedeki nöbetçi kat hemfliresi aç›yormufl telefonu. “Beni de, sesimi de art›k tüm hemflireler tan›d›lar, ad›m› da ö¤rendiler” diyor. “Önce onlar benim hat›r›m› soruyorlar, sonra da ben onlardan Mehmet'in o günkü sa¤l›k durumunu soruyorum. Ald›¤›m
BD EYLÜL 2010
“Senin nas›l harika ö¤rencim ve çok büyük ilim adam› oldu¤unu bütün dünya ve bizler bilmekteyiz.” “Not edebilir miyim, Say›n Hocam?” “Elbette, elbette” diyor. “Gizlisi, sakl›s› yok ki bunun... Buyurun, yaz›n…” ‹flte 13 Nisan 2009 günü, emekli ö¤retmen, “yaflayan Cumhuriyet çocu¤u” Canpolat Pamay’›n not defterine yazd›klar›: “Kanal B Televizyonu’nu izliyorum bütün gün: Tek Türkiye’m var. Atatürk ve ilkelerine inand›m. Ölünceye kadar da izindeyim. Ömrümü Türkiye’ye adad›m. Tek Atatürk var. Tek Mehmet Haberal var.” Not defterinin bir baflka sayfas›nda, flu not var: “Ö¤rencim en büyük insan, en büyük doktor, en büyük ilim adam› ve büyük Profesör. Ö¤rencim Mehmet Haberal’a geçmifl olsun der, gözlerinden öperim. Üzüntüm çok büyüktür.” Birkaç sayfa sonra 17 Nisan 2009 tarihi alt›nda bir telgraf metni yer al›yor: “Say›n Prof. Dr. Mehmet Haberal, Haseki Hastanesi, ‹stanbul. Senin sa¤l›¤›n için duac›y›z. En k›sa zamanda aram›zda olman› ve Türkiye’mizin insan› için görevlerinin devam›n› ümitle bekliyorum. Büyük geçmifl olsun. Gözlerin114
den öperim. Canpolat Pamay.” Birlikte sayfalar aç›yoruz, günleri, haftalar›, aylar› geçiyoruz. ‹flte, A¤ustos'a geldik. Sa¤ üst köflesinde 24 A¤ustos 2009 yaz›l› sayfadaki notlar› okuyoruz birlikte: “Hemflire …. ile konuflabildim. Durumu iyi imifl. ‹smail Bey’le bana selam söylemifl. Saat 11.55: Ali Haberal ile konufltum. ‘Akflam yan›ndayd›m. Bir süre görüfltük. Sa¤l›¤› iyi’ dedi. Akflam telefona Dr. Polat Bey ç›kt›. ‘Konuflmalar yasak. Ancak sa¤l›¤› iyi’ diyebildi.” anpolat Pamay’›n not defterinin 15 Eylül 2009 tarihli sayfas›nda ise, ö¤rencisi “Mehmet”e çekti¤i bir telgraf daha var: “Say›n Prof. Dr. Mehmet Haberal, ‹stanbul Üniversitesi, Kardioloji Enstitüsü, Haseki, ‹stanbul. Türkiye’m için büyük Tanr›’m ve t›p ilminin yetkilileri sizi en k›sa zamanda aram›za katacaklard›r. Senin nas›l harika ö¤rencim ve çok büyük ilim adam› oldu¤unu bütün dünya ve bizler bilmekteyiz. Sana inanc›m ve güvenim tamd›r. Bayram›n kutlu olsun. Gözlerinden öperim. Canpolat Pamay.” Bu sayfadaki tarih ise, 2 Kas›m 2009. “Sekreter han›mla konufltum. Mesaj›m› iletecek. Durumu iyiymifl.” Ayn› sayfada 5 Kas›m 2009 tarihi: “Sekreterle konufltum. ‘Bugün a¤r›lar› var’ dedi. Gece uyuyamam›fl. Mesaj›m› iletecek.”
C
25 Kas›m 2009: “Doktoruyla konufltum. Grip olmufl. ‘fiimdi daha iyi’ dedi.” 27 Kas›m 2009: “Hemflire…. ‹le konufltum. Baz› sorunlar›ndan bahsetti. Arad›¤›n›z› söyleyince çok memnun oluyor’ dedi.” *** ¤retmen Canpolat Pamay, “harika ö¤renci”si Mehmet'in bir zamanlar s›nav notlar›n› yazd›¤› not defterinden sonra flimdi de “evlad› olarak gördü¤ü 50 y›l önceki ö¤rencisi”, “dünyalar›n tan›d›¤› büyük t›p adam›” Prof. Dr. Mehmet Haberal için bambaflka bir not defteri tutuyor, bambaflka notlar yaz›yor o defterine. Sonra da, “Bu günleri de mi görecektik?” üzüntüsünün gözlerinde yans›yan izlerini saklamak için bak›fllar›n›, kimbilir kaç›nc› kez, yine Karadeniz'in sonsuzlu¤una dikiyor ve… Mehmet Çeliker Lisesi'nin 50 y›l önceki mezunlar›ndan hayatta olanlar›na törenle verdikleri onur flildlerinden, üzerinde “1318 Mehmet Haberal” numaras›n›n ve ad›n›n yaz›l› oldu¤u flildi uzat›yor. “Bunu ‹stanbul’da Mehmet’e verirsin” diyor... Benim, flildin üzerindeki yaz›lar›
Ö
okumak için gözlerimi kendisinden ay›rd›¤›m birkaç saniyelik süreden yararlan›yor, o f›rsat› kaflla göz aras›nda de¤erlendiriyor ve art›k saklayamad›¤› gözyafllar›n› avuçlar›n›n dip bölümleriyle siliyor… Yeniden göz göze geldi¤imizde, bu kez sesi çapakl› ve kesik kesik ç›k›yor dudaklar›ndan: “Söyle ona... Hasretle gözlerinden öptü¤ümü söyle... Bir de... Kendine dikkat etsin, ‘Ya kuvvet’ desin, ‘Hadi 115
BD EYLÜL 2010
gayret’ desin, biraz daha sabretsin...” *** muzlar›mda Zonguldak'tan getirdi¤im bu emanetleri, elbette avukatlar› arac›l›¤›yla, Prof. Dr. Mehmet Haberal'a ulaflt›rd›ktan sonra, bu kez posta kutumda, ona Ankara Üniversitesi T›p Fakültesi'nden bir s›n›f arkadafl›ndan gelen bir mektup buldum. Dr. Atilla Güngör imzas› vard› mektubun alt›nda. O mektubu ise flimdi buradan, Bütün Dünya arac›l›¤›yla ileteyim ona da, size de: “De¤erli Kardeflim Mehmet, 'Suçum Ne?' bafll›kl› mahkeme savunman› üzülerek okudum. De¤erli kardeflim, s›n›f arkadafl›m (A.Ü. T›p Fakültesi’nden), sen suçunun ne oldu¤unu soruyorsun. Senin suçun (!!!!) pek çok... Daha üniversite s›ralar›nda, prensiplerinden ödün vermeyen, dürüst bir adamd›n k›sacas›... Ne yapt›n? Çal›flt›n, çabalad›n, aylarca, y›llarca koflturdun, u¤raflt›n, vak›f kurdun, hastaneler açt›n, üniversite kurdun, televizyon kanal› kurdun. Bunlar yetmiyormufl gibi, Kanal B’de s›k s›k paneller, aç›k oturumlar düzenledin. Bütün bu suçlar›n üzerinde tuzu biberi olan Kanal B'deki programlara ç›kt›n, bütün gücünle “Bu ülke bizim. Bu ülkede sarfedilen çabalar› bofla ç›kartmayaca¤›z” dedin, “Bu ülkeyi böldürmeyece¤iz, satt›rmayaca¤›z” dedin. Sözde de¤il, özde Atatürkçü oldu¤unu vurgulad›n, üstelik bunu kan›tlad›n. Oldu mu (!!!!!) flimdi? Eskiler daha insafl›ym›fl. Onlar,
O
116
BD EYLÜL 2010
“Do¤ru söyleyeni dokuz köyden kovarlar”m›fl. fiimdikiler kovmuyorlar, art›k hapse at›yorlar. Mete Akyol’un yazd›¤› gibi, “Bu da Geçer Yahu...” Sevgili Kardeflim, Arkadafllar›n olarak gönlümüz seninle. Hak, yerini mutlaka bulacak. Senden flimdi tek iste¤imiz, sab›rl› olmad›r. Gözlerinden öperim, can›m kardeflim. Dr. fi. Atilla Güngör” *** rof. Dr. Mehmet Haberal'a Zonguldak'tan, 50 y›l önceki ö¤retmenlerinden ve s›n›f arkadafllar›ndan getirdi¤imiz sevgi, sayg› ve özlem duygular›yla “Aman Gayret Mehmet, Aman Sabret Mehmet" dileklerini ilettik ama... S›rada, Türkiye’nin dört bir yan›ndan ve halk›m›z›n her kesiminden gelen yüzlerce, binlerce sevgi, sayg›, özlem iletileri ve “Aman gayret, Aman sabret” dilekleri var, ona iletilecek. Onlar› da ulaflt›rman›n bir yolunu buluruz da... Bir de davetler konusu var... As›l o davetleri ne yapaca¤›z, onu bilemiyoruz. Binlerce kifli, “Haydi art›k görevinizin bafl›na” dedikleri mektup ve iletilerle kendisini göreve ça¤›r›yor. Onlara verebilece¤i bir yan›t› yok ki... Kaç günlük, kaç ayl›k, kaç y›ll›k ceza kestiler bafl›na, bilmiyor ki... Cezas›n› bilmesinden vazgeçtik; suçu nedir, daha onu ö¤renemedi ki... Birbuçuk y›l oldu, kimse onun yapt›¤› bir suç da bulamad›, kimse onun üstüne uydurulabilecek bir suç da bulamad›... •
P
“Ebedi Ö¤retmen” Canpolat Pamay’dan,
E¤itim ve Ö¤renim Kurallar› Yazan: Gülçin ORKUT
Zonguldak Mehmet Çelikel Lisesi,
kuruldu¤u 1938 y›l›ndan buyana ö¤retim kadrosunun üstün donan›ml› ö¤retmen ve yöneticileri yan›s›ra, toplum yaflam›m›zda üst düzey görev ve sorumluluklar alan, ülke ve insanl›k hizmetinde büyük baflar›lar sa¤layan ö¤rencileriyle de, Türkiye’de ön s›ralarda yer edinmifl bir ulusal e¤itim ve ö¤renim kurumumuzdur. Ö¤retmenlik yaflam›n›n tümünü Mehmet Çelikel Lisesi’nde geçiren Canpolat Pamay, Beden E¤itimi ö¤retmeni oldu¤u lisenin uzun süre müdürü olarak da görev yapm›flt›r. Ulusal atletizm tak›m›nda yer alarak, ülkemizi yurtd›fl›ndaki çeflitli yar›flmalarda temsil eden ve emeklili¤inden sonraki yaflam›n› bu kez okul duvarlar› d›fl›nda, tüm Zonguldak’ta, Zonguldak’l›lar›n “Canbaba”s› kimli¤iyle sürdüren “ebedi ö¤retmen” Canpolat Pamay, bugün 85 yafl›n› aflm›fl olmas›na karfl›n, gençlere örnek oluflturan bir dinamizmle bilgi ve deneyimlerini, tüm gençlerle paylaflmakta, onlara yard›mc› olmaktad›r. Tüm Yaflam›n› “Daha iyi insan daha donan›ml› insan” oluflturmak amac›yla e¤itim ve ö¤retim çal›flmalar›na Canpolat Pamay, gurur adayan Canpolat Pamay’›n, her birini duydu¤u ö¤rencilerinden ilkelefltirdi¤i bu konudaki görüfllerini gazeteci Fikret Bila ile bir sonraki sayfam›zda bulacaks›n›z.» 117
BD EYLÜL 2010
E¤itim ve ö¤retimde Canpolat Pamay görüflleri •E¤itim politikas› uzun süreli olmal›d›r. • E¤itimin esas yasalar›, her siyasal de¤ifliklikte de¤ifltirilmemelidir. • Demokratik ve laik e¤itim, özümüzü oluflturmal›d›r. • Yeniliklere, temel unsurlar korunarak aç›k kap› b›rak›lmal›d›r. • Ça¤dafl e¤itime, ulusal e¤itimin temel ilkeleri daha iyi saptanarak yer verilmelidir. • E¤itim konusunun k›sa vadeli ç›karlar için kullanmas› önlenmelidir. • E¤itim ve ö¤retimi eksik verebilecek donan›mda ö¤retmenler yetifltirilmelidir. • Yönetici konumundaki kiflilerin atanmalar›, kiflisel görüfl ve hesaplar düflünülmeyip, belirli ilkeler do¤rultusunda yap›lmal›d›r. • Ö¤retmenlere uygun çal›flma koflullar› yan›s›ra, uygun yaflam koflullar› da sa¤lanmal›d›r. • Ö¤retmenlerin baflar›lar›, yetifltirdikleri ö¤rencilerinin e¤itsel ve toplumsal çal›flmalardaki baflar›lar›na göre belirlenmelidir. • Siyasal görüfl ayr›l›klar›, e¤itim düzenine yans›t›lmamal›d›r. • Uygulamal› e¤itim ve ö¤retim sistemi yayg›nlaflt›r›lmal›d›r. • Ö¤renci, üretici ve yarat›c› olmaya yönlendirilmelidir. • Okul kitaplar›n›n öztürkçemizi 118
BD EYLÜL 2010
zedelemeden yaz›lmalar› ön plana al›nmal›d›r. • Liseyi bitiren ö¤rencilerin yüksek ö¤renime geçiflleri, uzun vadede de¤ifltirilmeyecek biçimde düzenlenmelidir. • Üniversiteye girifl eflitli¤i sa¤lanmal›. • Ça¤dafl insan, yarat›c›, yönlendirici, dünyaya aç›k, çok yönlü ve önder niteliklidir. Bu insanlar›n yetifltirilmelerini sa¤layacak kurumlarda, bu amaca yönelik tüm olanaklardan yararlan›lmal›d›r. • Türkiye'deki e¤itim ve ö¤renim düzeyi, yurt d›fl›nda sa¤lanan olanaklar› esas almal›d›r. • Bu yol, müsbet bilime dayal› ak›l yoludur. Ezbercili¤i reddeden, araflt›rma, deney ve kan›ta dayanan ak›lc›l›k yoludur. • Atatürk'ün gösterdigi yol da, esasen budur. Öğrencisi Kürşat Coşgun’un çizgileriyle "sporcu" ve "öğretmen" Canpolat Pamay
Cevat Memduh Altar Yazan: Dr. AHMET KURTARAN
Ankara’n›n o günlerde Taflhan’daki ahflap tek sinemas›nda gösterilmekte olan film aniden durduruldu. Sahneye ç›kan 2 zabit yüksek sesle: “Cevat Memduh Efendi kimse bizle d›flar› gelsin !...” Almanya Leipzig’de “Güzel Sanat-
lar ve Estetik” üzerine müzik e¤itimi görmüfl 25’li yafllar›ndaki genç adam, Ankara’ya dönmüfl ve Cebeci semtinde oturuyordu. O gün yapacak pek bir ifli de olmad›¤›ndan, film seyretmeye gidece¤ini annesine söyleyerek evden ç›km›flt›. Ald›¤› bat› e¤itiminin heyecan›n› tafl›yor, cumhuriyet ilkelerine ve yeni rejime gönülden inan›yordu... Ama apar topar, bir filmin durdurulup, 2 asker aras›nda cipe bindirilip, tafll› toprakl› bir yoldan bir yerlere götürülmesine de pek bir anlam veremiyor, biraz da endifle duyuyordu.
Sonuçta yolculuk; ad›n›n Çankaya oldu¤unu sonradan ö¤renece¤i ba¤ evinden bozma tepedeki evde sona erdi... Al›nd›¤› zemin kat›n bir köflesinde bilardo masas›nda askerler, ceketlerini ç›karm›fl bilardo oynuyorlard›. Biraz daha rahatlad›. Bu bir tutukluluk hali de¤ildi. Bir sebeple buradayd› ancak kimse de ona bir fley söylemiyordu. Bir köfleye s›¤›flt›, an›lara dald›... Leipzig günlerinde, oradaki birkaç
Türk ö¤renci ile Kurtulufl Savafl›’n›n geliflimini gazetelerden dikkatle izlemifllerdi... Günün birinde Alman gazetelerinde iri manfletlerle. “Türkler, ‹z119
BD EYLÜL 2010
BD EYLÜL 2010
mir önünde.” O zaman karfl›s›nda sadece Bir iki gün sonra da; “Türkler ‹zmir’e girdi” ha- savafl alanlar›n›n baflkomuberlerini okuyunca, olay›n tan› de¤il, yar›nlar Türkiak›fl› hakk›nda daha etrafl› ye’sinin Devrimci Devlet bilgi için, gazete idarehaneleri önüne kofltuklar› günü Baflkan›n›n oturdu¤una bir heyecanla hat›rlad›. kez daha inand›. Bu kifli Ankara, saatin 4 olmas›na ra¤men, s›caktan adeta yaln›z bir asker de¤il, ayn› kavruluyordu. Takvimler zamanda sanat, kültür ala1927 y›l›n›n bir Ekim günü idi. Belki de flu an içinde bu- n›nda da bilgi sahibi bir lundu¤u s›k›nt›l› durum, ona ayd›nd›… havay› böyle hissettiriyorTam söze bafllayacakt› ki yaver du... Dald›¤› düflüncelerden irkilerek kap›da göründü. “Paflam, bir dakika bakar m›s›n›z?” uyand›, çevresinde bir hareketlilik baflOdada yaln›zd›, göz ucu ile Pafla’lam›flt›. Askerler, ellerindeki bilardo ›stakalar›n› yerlerine koyup, k›yafet- n›n masas› üzerindeki aç›k kitaba gözü lerine çeki düzen verdiler. Tam bu s›- tak›ld›. Almanya’da e¤itimi s›ras›nda rada, merdivenlerden afla¤›, son derece referans olarak verdikleri Frans›z mübak›ml›, saçlar› geriye taranm›fl, ken- zik bilgini Lavignac’›n “La musique dinden emin bak›fll› bir çift mavi göz, et les missions” adl› müzik kitab› duruyordu. Üstelik, baz› sat›rlar›n kenalofl bodrum kat›n› adeta ayd›nlatt›... Bak›fllar›n›n muhteflem bir enerjisi r›na kurflun kalemle eski Türkçe notlar vard›. Cevat Memduh; gazetelerden da al›nm›flt›. O zaman karfl›s›nda saresmini birkaç kez gördü¤ü Atatürk’ü dece savafl alanlar›n›n baflkomutan› ilk kez karfl›s›nda görüyordu, kalbi du- de¤il, yar›nlar Türkiye’sinin Devrimci Devlet Baflkan›n›n oturdu¤una bir kez racak gibi çarpmaya bafllad›... Yaver, Pafla’ya usulca yaklaflarak.. daha inand›. Bu kifli yaln›z bir asker “Cevat Memduh Efendi’yi emriniz ü- de¤il, ayn› zamanda sanat, kültür alazerine getirdik efendim.” diye tekmil n›nda da bilgi sahibi bir ayd›nd›... verdi. Atatürk bakt› ve sevecen bir Rume- O tarihlerde yurt d›fl›na sanat aç›li flivesi ile ”Sen misin çucuk !..” de- s›ndan gönderilip, dönüfl yapan 3 kifli idiler. Fikret Mualla ile ad›n› flu an hadi. Baflkomutanla merdivenleri ç›ka- t›rlayamad›¤› di¤er ressam ‹stanbul’a, rak, çal›flma odas›na geçtiler. o ise Ankara’ya dönmüfltü. Pafla; gaze”Eh, anlat bakal›m, Cevat, neler telerden okudu¤u bu haber üzerine, Ankara’da olan onu köflke ça¤›rm›flyapt›n, neler ö¤rendin?” 120
t›. “Bu ne büyük bir lütuf ve onur benim için.” diye düflündü. K›saca, bildiklerini, ö¤rendiklerini anlatt›. Anlatt› da, Pafla’n›n insan› büyüleyen gözlerinin içine bakarak bunlar› söylemek hiç de kolay de¤ildi. Gazi Pafla anlat›lanlar› dikkatle
dinledi ve “Bundan sonra her sal› Çankaya’ya, burada de¤ilsem Çiftlik Marmara Köflkü’ne geleceksin.” fleklinde buyurdu. Pafla’n›n; ulusal-ça¤dafl kültürde reform hareketleri ile meflgul oldu¤unu sezmemek imkâns›zd›. Cumhuriyetin kuruluflundan 1 y›l sonra okullar›m›za bilgili müzik pedegoglar›n› yetifltirecek “Musiki Muallim Mektebi”ni O kurdurmam›fl m›yd›? O kal›n kapl› kitab› kar›flt›ran zeka, flimdi de ülkesinde sanat ve kültürümüzün oluflmas› için büyük bir gayret içindeydi… ‹flte; Ata’n›n C. M. Altar ile her sal› saat 5’le 7 aras›nda ki çay muhabbetleri ile genç Türkiye Cumhuriyeti’nin sanat ve kültür temelleri böyle
C. M. Altar ve efli Zeynep Altar (önde) Vak›f Baflkan› M. Baflman ve efli Zeynep Baflman ile törende
at›lm›fl oldu. Bu toplant›lar›n ›fl›¤›nda; kervana
yeni dehalar›n da kat›lam› ile ülkemizde s›ras›yla; Maarife ba¤l› “Güzel Sanatlar Genel Müdürlü¤ü” (1935) ve bunu takiben yap›lan Müzik Kongresi (1935) sonras›nda da Prof. Paul Hindmith (1935) ile Prof. Carl Ebert’in (1936) davetleri ile Ankara Devlet Konservatuar› (1940) kuruldu. Buran›n mezunlar›; Ankara, ‹zmir, ‹stanbul Devlet Opera ve balelerini, Devlet Tiyatrolar›n›, Devlet Senfoni Orkestralar›n› oluflturdular... Çok sesli Korolar, harika çocuklar yasas› ile de Türkiye Dünya vedetlerine sahip oldu. Bu yaz›y› kaleme al›rken; bundan 35 y›l kadar
önce kendisini tan›mak
Atatürk’ün öncülü¤ü ile Ankara Devlet Konservatuvar›n› organize eden Paul Hindemith (solda) bayan Hindemith mutlulu¤una ulaflt›¤›m bu büyük müzik adam›n›, Zeynep Altar ve C. M. Altar (sa¤da) 121
BD EYLÜL 2010
yarat›c› ve yap›c› Cevat Memduh Altar’› sizlerle paylaflmaktan büyük mutluluk duymaktay›m. Geçenlerde, Modern Folk’u 40. y›l› ile ilgili bir DVD yap›lmas›na karar verilince; Ata’n›n TBMM aç›l›fl›ndaki konuflmas›n› buna dahil ettik, O büyük dehay› özlemle bir kez daha hat›rlad›k… 1 Kas›m 1934’de millete flöyle sesleniyordu: “Muhterem Efendiler; bugün dinletilmeye yeltenilen musiki, yüz a¤artacak de¤erde olmaktan çok uzakt›r. Bunu aç›kça bilmeliyiz. Yap›lmas› gereken, kendi öz benli¤imizi kaybetmeden, onu genel son musiki kurallar›na göre ifllemeliyiz. Ancak bu sayede,
Türk Ulusal Musikisi yükselebilir, evrensel musikideki yerini alabilir.” Modern Folk Üçlüsü’nün; 40 y›ll›k
beraberli¤i ile art›k misyonunu tamamlad›¤›na inanmaktay›z. Bizler sadece Ata’n›n gösterdi¤i yolda “öz benli¤imizi kaybetmeden, evrensel musiki kurallar›na uyarak” bir fleyler yapmaya çal›flt›k. fiimdi büyük bir inançla yineleriz ki; büyük önderin 75 y›l önce önerdi¤i bu yol, Dünya’ya aç›lma arzusundaki Türk müzisyenleri’nin yar›nlar› içinde geçerli bir hedeftir... • (Gelecek ay: ‹dil Biret, C.M. Altar ve Harika Çocuklar Yasas›)
AHMET KURTARAN: Modern Folk Üçlüsü olarak 41 y›l›, Difl Hekimi olarak da 40 y›l› geride b›rakm›fl, halen Baflkent Üniversitesi ‹stanbul Hastanesi Difl ve A¤›z Sa¤l›¤› Bölümü Genel Koordinatörü. 200’ün üzerinde bilimsel, fikri tebli¤ ve makalesi yan› s›ra, ülkemizi yurt d›fl›nda; 35 ülkenin 70 kentinde, 300’ün üzerinde konser, TV-radyo program› ile temsil etmifl, 20 dolay›nda LP, 45’lik, CD ve DVD’si olan difl hekimi, müzisyen ve araflt›rmac›. Modern Folk Üçlüsü bir konserde
TIP DÜNYASINDAN KISA KISA
Ac› biber ve tansiyon Ac› biberlerde bulunan capsaicin maddesi kan damarlar›n› geniflletir ve tansiyonu düflürür.
Bakliyat
Prof. Dr.
Yürük ‹yriboz
Antioksidan zengini KARPUZ Karpuz kalp hastal›¤›na ve birçok kansere özellikle prostat kanserine karfl› çok kuvvetli bir antioksidan olan likofenden çok zengindir. Karpuzda ayr›ca damar sa¤l›¤›, kan dolafl›m› ve kalp ifllevine çok yard›mc› olan sitrullin ve arjinin amino asitleri, bol potasyum, A, C ve B6 vitaminleri bulunur.
Fasulye, mercimek gibi bakliyat ürünlerinde yük- Mide asiditesini önlemek sek doz antioksidanlar, için al›nan ilaçlar kalsiyum emilimi çok azalt›r ve bol lif, protein, B vitakemikleri zay›flat›r. minleri, demir, magnezyum, potasyum, bak›r ve çinko bulunur. Bu ürünlerin Yeme¤inizi hafif s›k tüketimi fleker, kalp has- müzik dinleyerek, G›da boyas› tal›¤› ve barsak kanseri risyerseniz daha uzun Haz›r g›dalardaki renk verici kini azalt›r ve kiloyu önler. sürede yer ve boyalar›n baz›lar› kansere daha az yemifl ve alerjilere yol açmaktad›r. olursunuz.
Bilgisayar
Bilgisayar karfl›s›nda çok uzun süre geçiren gençlerin depresyon riski çok artmaktad›r. Birçok g›dada bulunan ve m›s›rdan elden edilen FRUKTOZ kanser hücrelerini art›r›r. 122
BD EYLÜL 2010
SAKLI TAR‹H
olmay› ve hükümeti Anadolu’ya tafl›may› düflündü¤ünü belirtmifltir.[4]
Sinan Meydan
Vahdettin Dosyası
5
Atatürk’ün Vahdettin’i Milli Harekete Yaklaflt›rma Çabalar› Atatürk, hem Anadolu’ya geçmeden önce ‹stanbul’da Padiflahla yapt›¤› görüflmelerle, hem de Anadolu’ya geçtikten sonra Padiflaha gönderdi¤i mektup ve telgraflarla onu Milli harekete kat›lmaya, en az›ndan Milli harekete karfl› olmamaya ça¤›rm›flt›r. Ama Vahdettin, Atatürk’ün bu ça¤r›lar›n› hep reddetmifltir. tatürk, ‹stanbul’da bulundu¤u 13 Kas›m 1918 ile 16 May›s 1919 tarihleri aras›nda birçok defa Padiflah Vahdettin’le görüflmüfl, bu görüflmelerde Harbiye Naz›r› olman›n ve Vahdettin’i Anadolu’ya geçirmenin yollar›n› aram›flt›r.[1] Ancak bu görüflmeler sonunda padiflah›n kendisini Harbiye Naz›r› yapmak ve Anadolu’ya geçmek istemedi¤ini anlam›flt›r. 124
Atatürk, iflgal ‹stanbul’unda Harbiye Naz›r› olup Padiflah Vahdettin’i Anadolu’ya götürme düflüncesini, 1920 Nisan›’nda Ankara’da Yunus Nadi Bey’e aç›klam›flt›r.[2] Atatürk, bu düflüncesini daha sonra Yusuf Hikmet Bayur’a da aç›klam›flt›r.[3] Atatürk, 2 fiubat 1923 tarihinde ‹zmir ‹ktisat Kongresi s›ras›nda da iflgal ‹stanbul’unda Harbiye Naz›r›
Atatürk, 1920 y›l›n›n bafllar›nda Mazhar Müfit Bey arac›l›¤›yla Padiflah Vahdettin’i aç›kça Anadolu’ya davet etmifltir. Padiflahla görüflen Mazhar Müfit Bey, “Efendimiz’in Anadolu’ya, hatta Bursa’ya kadar teflrifleriyle mesele hallolur...” diyerek Padiflah› Anadolu’ya ça¤›rm›flt›r. Bu ça¤r›ya, “Bana ulu ecdad›m›n baflkentinden firar m› teklif ediyorsunuz?” diye bir soruyla cevap veren Vahdettin’e Mazhar Müfit Bey, “Hay›r! Milletin ve vatan›n bu s›k›fl›k ve zor zaman›nda ulu ecdad›n›z gibi milletin bafl›na geçmenizi teklif ediyorum” demifltir. [5] Atatürk’ün, Kurtulufl Savafl› s›ras›nda Padiflah Vahdettin’i Anadolu’ya geçirmek istemesinin belli bafll› nedenleri flunlard›r: 1. Halife-sultana duyulan geleneksel ba¤l›l›ktan dolay› halk›n moral gücünü yükseltmek ve kurtulufl inanc›n› art›rmak. 2. Ülkenin ‹stanbul ve Ankara hükümeti diye ikiye ayr›lmas›n› önlemek, ba¤›ms›zl›k mücadelesini bir bütün halinde daha etkili bir flekilde yürütmek. 3. Halifenin Anadolu’ya geçip ba¤›ms›zl›k mücadelesine kat›lmas›yla ‹slam dünyas›ndaki ‹ngiliz karfl›t› propaganday› daha da etkili hale getirmek ve Müslüman sömürgelerini kaybetmeyi göze alamayan ‹ngiltere’nin Yunanistan’dan deste¤ini çekmesini, iflgal etti¤i yerlerden çok daha erken bir tarihte çekilmesini
Padiflah Vahdettin’e ”Ulu ecdad›n›z gibi milletin bafl›na geçmenizi teklif ediyorum” diyen Mazhar Müfit Bey sa¤lamak ve böylece Kurtulufl Savafl›’n› daha k›sa sürede ve daha az kay›pla kazanmak.[6] “Vahdettin, ‹stanbul’da kalmakla
partiyi daha bafllang›çta kaybetmifltir. Halbuki, ‹stanbul’un iflgaline (16 Mart 1920) ve hatta bir süre sonraya kadar, Vahdettin’in elinde taht›n› koruyacak büyük bir f›rsat vard›. Anadolu’ya geçmek. E¤er bunu yapabilseydi, Mustafa Kemal Pafla, Zat-› fiahane’nin nihayet bir sadrazam› olurdu. Bütün memleket bir ölüm kal›m mücadelesi içinde yaflarken Padiflah›n Y›ld›z Saray›’nda oturmas› payitaht halk›n›n ac›lar›n›n azalmas›na bile yaramam›flt›r.”[7] Padiflah Vahdettin’in hiçbir zaman Anadolu’ya geçmeyi düflünmemesinin nedeni, kurtuluflu “Anadolu merkezli 125
BD EYLÜL 2010
bir halk hareketinden de¤il, “‹stanbul merkezli ‹ngiliz deste¤inden” beklemesidir. “‹ngilizlerin yard›m›n› almak” d›fl›nda kafas›nda ikinci bir kurtulufl plan› olmayan Vahdettin, bu yard›m›n al›nabilmesi için öncelikle Anadolu’daki Milli hareketin yok edilmesi gerekti¤ine inanm›fl, politikas›n› bu do¤rultuda flekillendirmifltir. Atatürk, ‹stanbul hükümetini ‹ngi-
liz isteklerine boyun e¤meye haz›r görünce, Padiflah Vahdettin’e bir telgraf çekerek onu uyarmak istemifltir. “Üçüncü Ordu Müfettifli ve Fahri Yaveri Hazreti fiehriyar›” diye imzalad›¤› uzun telgraf, asl›nda bir flikayetnamedir. Atatürk, bu telgraf›n›n sonunda padiflah› tehdit edercesine, “E¤er mecbur edilirsem, resmi görevimden istifa ederek Anadolu’da ve sinei millette kalaca¤›m ve vatani görevi-
BD EYLÜL 2010
Vahdettin, Damat Ferit Hükümeti’nin Atatürk’ü görevden almas›na, hatta tutuklama karar› ç›karmas›na göz yummufltur. Bu geliflmeler üzerine Atatürk 7, 8 Temmuz 1919 gecesi ordu müfettiflli¤inden ve askerlik görevinden istifa etmifl ve ‹stanbul’a dönmeyerek Anadolu’da halkla birlikte ba¤›ms›zl›k için mücadele edece¤ini belirtmifltir. Atatürk’ü bu karar›ndan vazgeçirmek isteyen Vahdettin, onun Selanik’ten yak›n arkadafllar›ndan Abdülkerim Pafla’y› devreye sokarak Atatürk’le telgraf bafl›nda görüfltürmüfl, ancak herhangi bir sonuç alamam›flt›r. Bunun üzerine kurnaz Vahdettin, taktik de¤ifltirmifl, 2 Temmuz 1919’da Atatürk’e bir telgraf çekerek, ‹stanbul’a gelmesinin ve azledilmesinin do¤ru olmad›¤›n› belirtmifl ve Harbiye’den 2 ay hava de¤iflimi istenerek durum belli oluncaya kadar istedi¤i flehir ya da kasabada dinlenmesini en uygun çözüm olarak sunmufltur.[9] Ancak, Atatürk, “Buralarda havalar iyi!” diyerek Vahdettin’in bu kurnazca plan›n› etkisiz hale getirmifltir. Vahdettin, son olarak Atatürk’ü ve ulusalc›lar› Milli hareketten vazgeçmeye ikna etmek için “nasihat heyetleri” oluflturmufltur.
Atatürk’ün ça¤r›lar›na kulak t›kayan Padiflah Vahdettin, Damat Ferit Hükümeti’nin Atatürk’ü görevden almas›na, hatta tutuklama karar› Vahdettin’in ç›karmas›na göz Atatürk’ü ve arkayummufltur. dafllar›n› ‹ngilizlere me aç›k ad›mlarla devam edece¤im. Ta ki millet ve padiflah ba¤›ms›zl›¤›na kavuflana kadar…” [8] demifltir. Atatürk’ün bu ve buna benzer ça¤r›lar›na kulak t›kayan Padiflah 126
flikayeti ve Atatürk’e hakaretleri Vahdettin, 1920 y›l›ndan sonra ‹n-
giliz yetkililerle yapt›¤› görüflmelerde
sözü döndürüp dolaflt›r›p Milli hareketin yok edilmesine getirmifltir. Örne¤in 21 A¤ustos’ta Robeck’le yapt›¤› görüflmede Milli hareket hakk›nda flunlar› söylemifltir: “‹ngiltere’nin gelecekteki yard›m› konusunda biraz direnifl gösterdi ve ülkesini y›km›fl olan macereraperestleri sertçe k›nad›... Onlar›n Türk olmad›klar›n› öne sürerek, kurmufl olduklar› gruplara sald›rd›... Onlar›n ‹ngiltere ile Türkiye aras›ndaki geleneksel dostlu¤u ayaklar alt›na ald›klar›n›; ülkede ço¤unlu¤u oluflturan gerçek Türklerin bu gelene¤e sad›k olduklar›n› ve bu dostlu¤u canland›rmak ve ona uymak için u¤raflt›klar›n› söyledi…” [10] Londra Konferans› bitmeden önce Padiflah Vahdetin, 23 Mart 1921’de s›ras›yla ‹ngiliz, Frans›z ve ‹talyan temsilcisiyle görüflmüfltür. O gün Padiflahla görüflen ‹ngiliz temsilci Rumbold, Lord Curzon’a gönderdi¤i bir yaz›da görüflmenin detaylar›ndan flöyle söz etmifltir: “Salonda, Sultan, ben ve yard›mc›m Andrew Ryan’dan baflka kimse yoktu. Sultan kendi tercüman›n› sal›verdi ve Ryan’›n tercümanl›k etmesini buyurdu. Sonra da Londra’da yap›lmakta olan konferansla ilgili Mustafa Kemal’den Tevfik Pafla’ya gönderilmifl olan üç telgrafa de¤indi ve Ankara’n›n kendi taht›n› tehlikeye düflürmek ve kendi yetkisini k›rmak amac› güttü¤ünü söyledi. fiunlar› ekledi: ‘Anadolu’daki durum flöyledir: Bir avuç haydut orada erki ele geçirmifltir. Say›lar› azd›r, ama tam olarak halk›n bo¤az›na ilmi¤i geçirmiflledir
ve halk›n itaatkar, korkak ve yoksul olmas›ndan yararlanmaktad›rlar. Onlar›n gücü, tek kayg›lar›, kendi ç›karlar› olan 16.000 subay›n deste¤ine dayan›r... Ankara önderleri, bu ülkede gerçek ç›karlar› olmayan, ülkeyle kan veya baflka iliflkileri olmayan kiflilerdir. Mustafa Kemal, kökeni bilinmeyen Makedonyal› bir asidir. Onun kan› Bulgar, Yunan veya S›rp kan› olabilir. Türk olmayan, Arnavut, Çerkez olan hepsi de birbirlerine benzemektedir. Onlar aras›nda tek bir gerçek Türk yoktur. Buna ra¤men, ben ve hükümetim onlar›n önünde güçsüzüz. Onlar›n k›skac› o kadar etkindir ki, propaganda vas›tas›yla bile Türklere ulaflmak olanaks›zd›r. Gerçek Türker merkeze sad›kt›r; ama tehdit ediliyor veya aldat›l›yorlar. Bu adamlar bana boyun e¤dirmeye çal›fl›yorlar ve d›fltan Bolfleviklerden yard›m sa¤lamaya u¤rafl›yorlar. Bolflevikler flimdi Türk hududuna yaklaflm›flt›r. Ankara önderleri onlarla hâlâ entrika çeviriyor.” Rumbold, yaz›s›n› flöyle sürdürmüfltür: “Ankara önderleri Halifeli¤i ‹stanbul’dan kald›rmaya yeltenirse bunun Avrupa için çok tehlikeli olaca¤›n› vurgulad›... Padiflaha ‹ngiltere’nin Londra Konferans›’nda oynad›¤› iyi (!) rolden söz ettim. Ona konferansta öne sürülen önerilerin, uzlaflmaya var›lmas›na olumlu bir zemin haz›rlan›fl oldu¤unu anlatt›m; yeter ki, iyi niyetli tüm Türkler Padiflah›n önderli¤i alt›nda birleflsin, makul bir bar›fl yap›lmas› f›rsat›ndan yararlans›n ve ‹ngiltere’nin eski dostlu¤unu kazans›n; ama afl›r› e¤ilimliler afl›r› taleplerde direnirse 127
BD EYLÜL 2010
bunun sonucu olarak karars›zl›k ve olaylar ç›kmas›ndan kaç›n›lmayaca¤›n› anlatt›m. Padiflah beni büyük dikkatle dinledi ve bana teflekkür etti...” [11]
Görüldü¤ü gibi bir “yobaz yalan›”
olan “Atatürk Türk de¤ildir!” yalan›n›, y›llar önce ‹ngilizlere yaltaklanan Padiflah Vahdettin de söylemifl!... Demek ki “hainlik”, Atatürk’e dil uzatanlar›n genetik yap›s›nda var...[12] fiimdi soruyorum: “Bu Vahdettin mi Atatürk’ü, Kurtulufl Savafl›’n› bafllats›n diye Anadolu’ya gönderen? Bu Vahdettin mi “büyük vatan dostu?” Gerçi sizin vatan›n›z ‹ngiltere’yse oras›n› bilemem...
‹ngilizlerin Vahdettin’e verdi¤i gizli görev. ‹ngilizler, kendilerine yalvar›p
yakaran Padiflah Vahdettin’i, Anadolu’daki Milli harekete ve bu hareketin lideri Atatürk’e karfl› kullanmak istemifllerdir. ‹stanbul’daki ‹ngiliz Yüksek Komiseri Sir Horace Rumbold, 10 Aral›k 1921’de ‹ngiltere D›fliflleri Bakan› Lord Curzon’a gönderdi¤i “çok gizli” yaz›da, Padiflah Vahdettin’i “korumaktan” ve Mustafa Kemal Atatürk’e karfl› kullanmaktan flöyle söz etmifltir: “Ulusçular›n amac›... Padiflaha karfl› hiç toleranslar› yoktur ve padiflah flu üç seçenekle karfl›laflacakt›r: ‹stifa, sürgün veya ölüm... fiimdiki durumda hem gücünü hem sayg›nl›¤›n› yitirmifltir; ama onun taht›ndan indirilmesi, 128
BD EYLÜL 2010
ciddi düflünceli kamu aras›nda flok etkisi yapacakt›r... Ankara’y› hizaya getirmemiz gereklidir ve onlarla ifllemlerimizde kararl›l›kla davranmal›y›z. Padiflah›n kiflili¤i ve tahtta kalmas› aras›nda ayr›m yap›yorum. Ola¤anüstü bir durumda onu korumaya söz vermifl bulunuyoruz. Bunun iki nedeni vard›r: 1. Sevr Antlaflmas›’n›n imzalanmas›na bizim bask›m›zla izin vermifltir; 2. istifa etmeyi ciddi olarak tasarlarken onu bu görüflten vazgeçirmifltik. Ancak onun taht›nda kalmay› sürdürmesi için hiçbir sorumluluk alt›nda de¤iliz. Kendi görüflümce Padiflah, durumu oldukça umutsuz bir evreye gelinceye kadar görevinde kalmal›d›r. fiu anda pek az gücü vard›r. Ankara’daki önderler ondan hofllanm›yor ve Türkiye’deki halk aras›nda pek popüler de¤ildir...”[13] ‹ngilizler, “Ankara’y› hizaya getirmek” için, Sevr Antlaflmas›’n›n imzalanmas›na izin veren Padiflah›, “durumu oldukça umutsuz bir evreye gelinceye kadar görevinde tutarak” kullanmay› planlam›fllard›r.
Vahdettin’in Büyük Taarruz öncesindeki ihanet plan› Vahdettin, Kurtulufl Savafl›’n›n
bafl›ndan sonuna kadar her f›rsatta Mustafa Kemal Atatürk ve arkadafllar›n› ‹ngilizlere flikayet etmifl, onlar› ortadan kald›rmalar› için ‹ngilizleri harekete geçirmeye çal›flm›flt›r. Vahdettin’in “Atatürk” ve “Milli hareket”
düflmanl›¤› o kadar fazlad›r ki, Büyük Taarruz’un yaklaflt›¤› günlerde, 7 A¤ustos 1922’de ‹ngiltere Yüksek Komiseri Rumbold’a flunlar› söyleyebilmifltir: “Millici liderler bir hükümet de¤ildir, bir isyanc›lar ve bir ihtilalciler toplulu¤udur. Onlar ‹ttihat Terakki’nin canland›r›c›lar›d›r. Çeflitli adlar alt›nda –ki bunlar›n sonuncusu milliyetçilerdir- kiflisel ç›karlar› için ülkede egemenliklerini kurmaya çal›flt›lar. Masum halk›n vatanseverli¤ini ve iyi niyetini sömürdüler. ‹nançlar› ve politikalar› bak›m›ndan onlar Bolflevik’ten baflka bir fley de¤ildirler. Ben ve hükümetim bar›fl yapmaya ve bu yolda özverilerde bulunmaya haz›rd›r... Millicilerin gücü abart›l›yor. Onlar›n gücü, Yunan›n Türk arazisini iflgal alt›nda tutmas›ndan ve merkezi hükümetin sözünü geçirme olanaklar›ndan yoksun b›rak›lmas›ndan ileri gelmektedir.
Vahdettin, her f›rsatta Mustafa Kemal Atatürk ve arkadafllar›n› ‹ngilizlere flikayet etmifl, onlar› ortadan kald›rmalar› için ‹ngilizleri harekete geçirmeye çal›flm›flt›r. Yunan›n geri çekilmesi ve boflalan arazinin k›s›m k›s›m meflru hükümete teslim edilmesi Millicileri güçsüz b›rakacakt›r…” [14]
Atatürk bir yandan d›fl güçlere karfl› savafl›m verirken di¤er yandan da Padiflah Vahdettin’le mücadele ediyordu Türk ulusunun kaderini belirleye-
cek olan Büyük Taarruz’un bafllamas›na, tam› tam›na 19 gün varken, Padiflah Vahdettin, ‹ngilizlere, Milli hareketi kötüleyerek, “özverilerde bulunarak” bar›fl yapmaya haz›r oldu¤unu belirtmifltir. Kurnaz Vahdettin, ‹ngilizleri k›flk›rt›p Yunanl›lara sald›rtarak ele geçirilen topraklar›n “merkezi hükümete” yani kendisine verilmesini istemifltir. Atatürk’ün vatan› düflman iflgalinden kurtarma hesaplar› yapt›¤› günlerde, yukar›daki hesaplar› yapan Padiflah Vahdettin’e ne diyece¤iz? ‹ngilizler, Kurtulufl Savafl›’n›n sonlar›na do¤ru Milli hareketi ortadan kald›rmak için Atatürk’ü etkisiz hale getirmeye karar vermifllerdir. Atatürk’ü etkisizlefltirmek için de Padiflah Vahdettin’i kullanmaya çal›flm›fllard›r. 129
BD EYLÜL 2010
Örne¤in, 9 Ocak 1922’de Rumbold, Lord Curzon’a gönderdi¤i bir yaz›da Atatürk’ü etkisizlefltirmek için Padiflaha verilecek rolden flöyle söz etmifltir: “Ba¤lafl›klar aralar›nda birli¤i sürdürür ve padiflaha bir antlaflma sunarak onaylatabilirlerse, padiflah›n Anadolu’ya baflvurarak halk›n deste¤ini sa¤lamas› ve Kemal’i güç bir durumda b›rakmas› olanakl›d›r.” [15] ‹ngiltere Büyükelçili¤i Bafltercüman› Ryan’›n, 7 fiubat 1922’de Londra’ya gönderdi¤i “Atatürk’ü devirme plan›na” göre, Atatürk d›flardan ‹tilaf devletlerinin askeri gücüyle de¤il, içeriden saltanat›n gücüyle devrilecektir. Bunun için daha makul bir bar›fl antlaflmas› yap›p sultana imzalat›lacakt›r. Bunun üzerine sultan milliyetçilerin bir k›sm›n› kendi yan›na çekip otoritesini yeniden kuracakt›r. Arkadan da ‹tilaf devletlerince desteklenecektir. ‹tilaf devletleri Türk halk›n›n milli amaçlar›na istekli gözüküp Sevr Antlaflmas›’nda yap›lacak baz› de¤ifliklikleri “tantanayla” ilan edecekler ve bunlar› kabul etmeyenlere karfl› her türlü tedbiri uygulayacaklard›r. Böylece Atatürk kendili¤inden etkisizlefltirilmifl olacakt›r. [16] Yüksek Komiser, Rumbold, 15
Ocak’ta Lord Curzon’a gönderdi¤i gizli telgrafta, ‹tilaf devletleri Sevr Antlaflmas›’ndan çok daha iyi bir antlaflmayla, ulusalc›lara uzlaflma önerisinde bulunurlarsa ve Atatürk bunu reddederse, yeni önerilerin Padiflaha sunulmas›n›, ‹tilaf devletlerinin deste¤iyle padiflah›n da halk›n yard›m›na baflvur130
BD EYLÜL 2010
mas›n› önermifltir. [17] Bu s›rada Padiflah da bofl durma-
m›fl, ye¤eni Prens Sami arac›l›¤›yla 13 Ocak 1922’de Rumbold’a gizli bir mesaj göndererek, “harekete geçme zaman›n›n geldi¤ine inand›¤›n› ve Ankara’n›n gücüne karfl› kendi gücünü kurmak amac›yla ‹ngiltere’nin yard›m› konusunda Rumbold’la görüflmeyi diledi¤ini” bildirmifltir. [18] Rumbold, 7 A¤ustos 1912’de Padiflah Vahdettin’le bir görüflme yapm›flt›r. Görüflmede Vahdettin, Rumbold’a, ‹ngiltere’nin bar›fl› kendisiyle yapmas›n›, Yunan iflgalindeki topraklar›n boflalt›l›p kendisine teslim edilmesini ve Kemalist asileri temizlemede ‹ngiltere’nin kendisine destek olmas›n› istemifltir. Vahdettin, ‹ngiltere’nin daha önce Kavalal› Mehmet Ali Pafla isyan›n› bast›rd›¤›n›, flimdi de askeri gücünü kullanarak Atatürk’ün isyan›n› bast›rabilece¤ini söylemifltir.[19]
Vahdettin’in Atatürk’e düzenledi¤i komplo. Milli harekete birlikte bafllayanlardan Rauf Bey ve Kaz›m Karabekir’in zaman içinde Atatürk’e karfl› “bayrak açt›klar›” ve muhalif gruba geçtikleri bilinen bir gerçektir. Atatürk bu durumu Nutuk’ta, “Milli Mücadele’ye beraber bafllayan yolculardan baz›lar›, milli hayat›n bugünkü cumhuriyete ve cumhuriyet kanunlar›na kadar gelen geliflmelerinde kendi fikir ve ruhlar›n›n kavrama s›n›rlar› bittikçe bana
direnmifller ve muhalefete geçmifllerdir...” diyerek aç›klam›flt›r. Atatürk, Kurtulufl Savafl› s›ras›nda TBMM’de kendisine karfl› bafllayan muhalefeti, “Milli Mücadele’ye beraber bafllayan yolculardan baz›lar›n›n... fikir ve ruhlar›n›n kavrama s›n›rlar›n›n bitmesine” ba¤lam›flt›r; ancak bu muhalefetin -Atatürk’ün bilmedi¤i- baflka bir nedeni daha vard›r. ‹ngiliz arflivlerinden ç›kan bu gerçe¤i de biz aç›klayal›m. ‹ngilizler, Padiflah Vahdettin arac›l›¤›yla, Atatürk’ün silah arkadaflla-
r›ndan Rauf Bey’i ve Kaz›m Karabekir’i Atatürk’e karfl› muhalefete geçirmeye çal›flm›fllard›r. Ankara’da Atatürk’e karfl› güçlü bir “muhalefet” oldu¤unu düflünen Rumbold, May›s 1922’de, Lord Curzon’a gönderdi¤i bir yaz›da, “Anadolu’daki Anti Kemalistlerin Ankara Hükümeti’ni y›kmak için yararl› bir eleman olacaklar›n›” belirtmifltir. [20] ‹ngilizler, Atatürk’ü devirmek için meclis içi muhalefete ve Enver Pafla’ya güvenmifltir. ‹ngilizler, özellikle Atatürk’le baz› konularda görüfl ayr›l›klar› olan Rauf Bey ve Kâz›m Karabekir Pafla’dan yararlanmak istemifllerdir. ‹ngiliz arflivlerindeki baz› belgeler, ‹ngilizlerin bu plan› uygulamak için Padiflah Vahdettin’den yararland›klar›n› göstermektedir. Rauf Bey’le, Kaz›m Karabekir’i kendi yan›na çekmek isteyen Vahdettin, ‹zzet Pafla arac›l›¤›yla onlarla iliflki kurmufltur. 23 fiubat 1922 tarihli ‹ngiliz gizli istihbarat raporuna göre, Vahdettin, Mahmut Sa-
Atatürk’ün silah arkadafllar›ndan Kâz›m Karabekir. d›k Bey arac›l›¤›yla Kâz›m Karabekir’e önemli bir mesaj göndermifltir. Padiflah, Karabekir’e gönderdi¤i mesajda özetle, Halifelik haklar›n› korumas›n›, bar›fl koflullar›n›n kabul edilmesi için gerekirse fliddet kullanmas›n›, Atatürk’ü ve Milli hareketi desteklememesini ö¤ütlemifltir. [21] Padiflah›n, Atatürk’ü meclis içinden vurmak için att›¤› bu haince ad›m, ‹ngilizleri heyecanland›rm›flt›r. Örne¤in, ‹ngiltere D›fliflleri Bakanl›¤› yetkililerinden Francis Osborn, 28 fiubat 1922’de gönderdi¤i yaz›da Padiflah›n bu giriflimden flöyle söz etmifltir: “Padiflah, Kaz›m Karabekir ve Rauf Bey’i, kendisinden yana çekebilirse belki Anadolu’yu Kemal’den kurtarabilir; ama bu iki etkili ulusçunun tutumu hakk›nda pek az bilgimiz vard›r. Bildi¤imiz, ikincisinin (Rauf Bey) son günlerde Ankara’daki Bakanlar Kurulundan çekilmifl ve Mustafa Kemal’le 131
BD EYLÜL 2010
aras›n›n aç›lm›fl oldu¤udur.” Bu yaz›ya, D›fliflleri Bakan› Lord Curzon da flunlar› eklemifltir: “Albay Rewlinson, her ikisinin de Kemal’e karfl›t olduklar›n› söylüyor.” [22] 10 Mart 1922 tarihli ‹ngiliz gizli istihbarat raporuna göre Karabekir, Padiflah›n iste¤ine sözlü olarak verdi¤i yan›tta, “Ankara Hükümeti’nin uygulamakta oldu¤u ‘afl›r› siyaseti’ yumuflatmak için elinden geleni yapaca¤›n›...” belirtmifltir. Nitekim k›sa süre sonra Karabekir Pafla; Rauf Bey, Refet Pafla, Selahattin Bey ve ötekilerden oluflan Atatürk karfl›t› muhalif gruplar› desteklemeye bafllam›flt›r.[23] Bunun üzerine ‹ngiltere D›fliflleri Bakanl›¤› yetkililerinden Francis Osborne, 1 Nisan’da flu de¤erlendirmeyi yapm›flt›r: “Bu grup, Kemal’e karfl› müthifl bir muhalefet oluflturacakt›r.” [24] ‹ngilizlerin, Padiflah Vahdettin’i kullanarak Milli hareketi bölme plan› k›smen sonuç vermifltir. May›s 1922’de, Büyük Taarruz öncesinde meclis, Atatürk’ün baflkomutanl›¤›n› bir kez daha uzatmay› reddetmifltir. En kritik dönemde meclis içi muhalefet yüzün-den ordu bafls›z b›rak›lm›flt›r. Temmuz 1922’de Rauf Bey, Atatürk’e ra¤men Bakanlar Kurulu Baflkan› seçilmifltir. Atatürk’ün, bakanlar› aday gösterme yöntemine de son verilmifltir. Ancak Atatürk, böyle bir dönemde orduyu bafls›z b›rakmayaca¤›n›, fakat zaferden sonra köflesine çekilece¤ini belirterek baflkomutanl›k yetkisini uzatt›rabilmifltir. “Atatürk’ün, Milli Mücadele’yi birlikte bafllatt›¤› arkadafllar› ve meclis 132
ço¤unlu¤u, Büyük Taarruz öncesi günlerde ‹ngiltere ve Vahdettin’i umutland›ran böyle bir aymazl›k içindedirler.” [25] fiimdi soruyorum: “Milli hareketi yok etmek için ‹ngilizlerle anlaflan ve en kritik bir dönemde, Atatürk’le silah arkadafllar›n›n aras›n› açmaya çal›flan bu Vahdettin’e ne diyece¤iz?” • sinanmeydan@butundunya.com.tr Kaynakça: [1] Meydan, Atatürk’ün Gizli Kurtulufl Planlar›, s.162 vd. [2] Yunus Nadi, Kurtulufl Savafl› An›lar›, ‹stanbul, 1979, s.258,259; Meydan, age, s.172,173. [3] Bayur, age, s.166, Meydan, age, s.173. [4] Atatürk’ün Bütün Eserleri, C.15, s. 62. [5] Mazhar Müfit Kansu, Erzurum’dan Ölümüne Kadar Atatürk’le Beraber, C.II, Ankara, 1997, s. 538,539. [6] Meydan, age, s.181. [7] Selek, age, s.48. [8] Akflin, age, s.345, 346. [9] age, s.355. [10] FO,371/5055/E, Robeck’ten Curzon’a gizli yaz›, ‹stanbul, 28.3 1920; Sonyel, age, 109. [11] Sonyel, age, s.128,129. [12] Vahdettin, Türkiye’den kaçt›ktan sonra da Atatürk’e hakaret etmeye devam etmifltir: ‹ngiliz arflivlerinde yap›lan araflt›rmalarda Vahdettin’in, baz› ‹ngiliz yetkililerine yazd›¤› mektuplarda, Atatürk için, “küfre varan derecede a¤›r ifadeler” kulland›¤› görülmüfltür. Metin Hülagü’nün de¤di gibi, “Vahdettin, Atatürk’e bir bak›ma düflman; çünkü Atatürk onu taht›ndan indirdi, saltanat›na son verdi…” Bülent Günal, “Vahdettin, Kurtulufl Savafl›’nda Mustafa Kemal’e Destek Oldu mu? Ne Deste¤i, Mektuplar›nda Atatürk’e Küfür Bile Ediyor”, Prof Metin Hülagü ‹le Röportaj, Vatan, 26 Kas›m 2007, s.17. [13] age, s.157. [14] Sonyel, age, s.187; Avc›o¤lu, age, s.208,209; Meydan, age, s.551. [15] FO, 371/7853/E, 320: Rumbold’tan Curzon’a gizli telgraf, 6.1.1922; Sonyel, age, s.160. [16] Avc›o¤lu, age, s.184. [17] Sonyel, age, s.160. [18] age, s.161. [19] Avc›o¤lu, age, s.184. [20] age, s.184. [21] Sonyel, age, s.164,165. [22] FO, 371/7882/E 2219: ‹ngiliz gizli istihbarat raporu, no: 548, 23.2.1922. “Padiflah ve Kaz›m Karabekir Pafla”, R.321, ‹stanbul, 7.2.1922; Sonyel, age, s.165,166. [23] Sonyel, age, s.166. [24] FO, 371/7859/E 3493: ‹ngiliz gizli istihbarat raporu, no. 605,30.3.1922; Sonyel, age, s.166. [25] Avc›o¤lu, age, s.184.
YAZARAK SÖYLEYEREK Sadi Bülbül
Birgün size de gerekecek Hani büyük kentlerin meydanlar›nda, sokaklar›nda sat›c›lar görürüz. Bir kulaklar›, zab›ta için gelecek ›sl›k tüyosunda, bir çarflafa yay›lm›fl, kazak, tarak, ask›, ayakkab› çekece¤i, tornavida, anahtarl›k satarlar, bir yandan da avazlar› ç›kt›¤› kadar ba¤›r›rlar: olu¤una çocu¤una laz›m... Size de laz›m. Size de laz›m..." Ve karfl›dan zab›tay› görüp, ya da hafiyelerinin "kaç" iflaretini al›nca, bohçalar›n› bir anda toplarlar ve kaçarlar. Sonra tehlikeyi atlat›nca, haydi tekrar: "Herkese laz›m... Herkese... Size de laz›m... Size de..." Sizin bu küçük fleylere gereksiniminiz yoksa, bunlar sizin için gerçekten önemsizdir. Ya olursa? Bir parma¤›n›zda nas›lsa ç›kan fleytan t›rna¤›na, akl›n›z tak›l›p kalm›fl ve t›rnak makas› bulam›yorsan›z... Hemen açman›z gereken bir paketin ipini bir türlü koparam›yor ve bir küçücük makas aray›p duruyorsan›z, en sevdi¤iniz televizyon dizisinin en heyecanl› yerinde sönen 133
BD EYLÜL 2010
BD EYLÜL 2010
›fl›klar keyfinizi kaç›rm›fl ve birkaç santimlik bir sigorta telini dolaplarda, çekmecelerde aray›p duruyorsan›z, iflte o zaman iflportac›n›n sözleri size, bir bilgenin derin sözlerinden de derin ve önemli hale gelir ve "Tuh" dersiniz... Bir çak› b›ça¤›m olsayd›, bu güzelim fleftalinin sular› böyle ellerime, parmaklar›ma ak›p durur muydu? Kol saatimin ç›kan vidas› için küçücük bir tornavida me¤er ne kadar da gerekliymifl? Evet. Bu önemsiz gibi görünen "küçük fleyler, küçücük fleyler"... Onlara gereksinim duydu¤umuzda ne kadar da ortaya ç›kar de¤erli olduklar›... Biz onlar›n önemini, de¤erini neden her zaman de¤il de, bize gerekli olduklar› zaman anlar›z? Çünkü dünyadaki herfleyin gerçek de¤eri ço¤u zaman, ona gerek duyuldu¤u zaman anlafl›l›r da ondan... Eflinizin, çocu¤unuzun, arkadafl›n›z›n... Araban›z›n, s›cak yata¤›n›z›n, üflüdü¤ünüzde sizi atefl gibi saran yün battaniyenizin... Bir telefon numaras›n› kaydetmek için gerekli küçük bir not ka¤›d›n›n, yanl›fl›n›z› silecek küçücük bir silginin, hele hele flu elinizde tuttu¤unuz kaleminizin olmad›¤›n› düflünün bir kez... Çok de¤il, yaln›zca birkaç saniye.. Eflinizin yoklu¤unu düflünün... Akflama gidecek bir evinizin olmad›¤›n› düflünün... Çok önemli te-
lefon numaralar›n› kaydetti¤iniz cep defterinizi düflünün. ‹flte onlar, iflte o zaman, iflte o yerde önemlidirler ve bu önem bazen o kadar büyük olur ki... Dünyalara de¤er olurlar... Bay›lan bir insan için, milyarlarca liral›k banka hesab› m›, yoksa birkaç damla kolonya m› daha de¤erlidir? Karn› aç bir bebek için, deniz k›y›s›ndaki s›ra s›ra yal›lardan da önemli olan, birkaç damla anne sütü de¤il de nedir? K›saca, herfley, ama herfley, ona gereksinim duydu¤umuz zaman gerçek de¤eriyle karfl›m›zda belirir.‹flte hukuk da böyledir. Onun gerçek önemini, onun gerçek de¤erini ancak, bize de gerekli oldu¤u zaman anlar›z. Ve o, birgün mutlaka hepimize gerekecektir. Ne zaman ki bir gece yar›s› kap›n›z› çalarlar ve o¤lunuzu, k›z›n›z›, baban›z›, annenizi, kardeflinizi ya da sizi al›p götürürler... ‹flte o zaman, insan haklar›n›n, hukukun gerçek de¤erini ve önemini anlar›z. Yani bizim kap›m›z çal›n›nca. S›k›nt› bizim bafl›m›za da gelince... Hukuk, pekçok fley gibi, yoklu¤unda, yani ona gereksinim duyulup da bulunamad›¤›nda, gerçek de¤erini beyinlerimize yerlefltirir. T›pk› iflportac›lar›n, köfle bucak kaçarak, satt›klar› ufak tefek fleyler için söyledikleri gibi...
K›saca, herfley, ama herfley, ona gereksinim duydu¤umuz zaman gerçek de¤eriyle karfl›m›zda belirir. ‹flte hukuk da böyledir.
134
Hukuk da "hepimize laz›md›r... Birgün mutlaka size de, bize de laz›m olacakt›r..." Bir küçük ka¤›t parças›n›n, bir kaleminizin, bir makas›n, bir anahtarl›¤›n, bir toplu i¤nenin, bir saç firketesinin önemi olur da, insan yaflam›n›n önemi olmaz m›? ‹flte insan›n yaflam›, hukuktur. Ve
hukuk, hepimizin yaflant›s›na birgün mutlaka girecek olan bir konuktur. Öyle bir konuk ki, birgün mutlaka kap›m›z› çalacak, birgün mutlaka bize gelecek, birgün mutlaka bizim için de gerekli olacakt›r. Böyle bir konu¤a kay›ts›z kalabilir, onu önemsiz sayabilir miyiz? • sadibulbul@butundunya.com.tr
NASIL BAKARSAN ÖYLE GÖRÜRSÜN
Fransa’da, a¤›r iflçilerin iflleri hakk›nda ne düflündüklerini araflt›rmak üzere görevlendirilen bir memur, bir inflaat alan›na gönderilir. Görevli, ilk iflçiye yaklafl›r ve sorar: “Ne yap›yorsun?” “Nesin sen, kör mü?” diye öfkeyle ba¤›r›r iflçi. “Bu parçalanmas› imkans›z kayalar› balyozla k›r›p patronun emretti¤i gibi y›¤›yorum. Cehennem s›ca¤›nda, bu çok a¤›r bir ifl, ölümden beter.” Görevli h›zla oradan uzaklafl›r ve çekinerek ikinci iflçiye yaklafl›r: “Ne yap›yorsun?” ‹flçi cevap verir: “Kayalar› mimari plana uygun hale getirmeye çal›fl›yorum. Bu a¤›r bir ifl, ama kar›m ve çocuklar›m için para gerekli sonuçta bir iflim var. Daha kötü de olabilirdi.” Biraz cesaretlenen görevli üçüncü iflçiye do¤ru ilerler ve sorar: “Ya sen ne yap›yorsun?” “Görmüyor musun?” der iflçi kollar›n› gökyüzüne kald›rarak. “Bir katedral yap›yorum.”
Bu hikayenin ilginç taraf› her üç iflçinin de ayn› ifli yap›yor olmalar›. Görmeyi seçti¤iniz yol sizin tutumunuza ba¤l›d›r. Bugün hava biraz bulutlu mu yoksa biraz güneflli mi? Güllerin dikeni mi vard›r, dikenli dallar›n gülleri mi? Barda¤›n yar›s› bofl mudur, yar›s› dolu mu? Yoksa bardak olmas› gerekenin iki kat› büyüklükte midir? Seçim size ait.... 135
UFAK TEFEK B‹LG‹LER Derleyen: SEVCAN AKINCI
Niçin tahtaya vuruyoruz? En kurak kasaba Sahra Çölündeki Tidikelt kasabas›na on y›l boyunca hiç ya¤mur ya¤mam›flt›r.
DEV KR‹STALLER MA⁄ARASI Meksika’n›n Chihuahuan Çölü’nde, Naica Da¤›’n›n 300 metre alt›nda bulunan ma¤ara, bölgede bir flirket için tünel açan iki madenci taraf›ndan ‹LK TELEFON 2000 y›l›nda bulunmufltu. Ma¤aradaki baz› kristal formlar dünyada flu ana dek bilinenlerin en büyükREHBER‹ leri; fleffaf bir jips kristal çubu¤u tam 11 metre Dünyadaki ilk telefon uzunlu¤unda ve yaklafl›k 55 ton a¤›rl›¤›nda. rehberi, sadece elli isimle 1878 y›l›n›n flubat ay›nda Connecticut New Haven'da yay›nlanm›flt›.
BENEKL‹ GÖL
Kanada'da bulunan bu Benekli Göl bir k›z›lderili kabilesine ait bölgede bulunuyor. Kabile baflkan›ndan izin al›nmadan görülemeyen göldeki benekler, yaz›n suyun buharlaflmas› ve minerallerin kristalleflmesi sonucunda olufluyor. Benekli Göl dünyada en çok mineral içeren göl olmas›yla da ünlü. 136
Vitamin ve mineral deposu Dünyadaki 250 bö¤ürtlen çeflidinden 54’ü ülkemizde bulunmaktad›r.
Tahtaya vurma inanc› milattan önce 2000'li y›llarda Kuzey Amerika yerlilerinde, sonra da Ege'de Helen uygarl›¤›nda geliflti. Her iki kültür de mefle a¤ac›n› çok s›k y›ld›r›m düflmesi nedeniyle tanr›larla iliflkilendirdiler. ‹nsanlar, övünmelerini veya iyi olaca¤›n› söyledikleri bir konuyu ifliterek öfkelenebilecek tanr›y› sakinlefltirmek ve korunmak amac›yla tahtaya vurma al›flkanl›¤› edindi. Al›flkanl›k o devirden günümüze kadar da devam etti.
Denizler sadece ekolojik de¤il ekonomik aç›dan da büyük de¤ere sahiptir. Soludu¤umuz havadaki oksijenin % 70’i, kanser ilaçlar›n›n % 65’i denizlerden sa¤lan›r. Uluslararas› ticaretin % 90’› denizler yoluyla gerçekleflir.
Bir litre motor ya¤›n›n 530 ton içme suyunu kirletebildi¤ini biliyor muydunuz?
fiEFFAF KANATLI KELEBEK Panama’dan Meksiko’ya sıklıkla rastlanan bu kelebekleri yurdumuzda Fethiye Kelebekler Vadisi’nde de görebilirsiniz; ancak şeffaf kanatları nedeniyle kolayca farkedemezsiniz.
ker tad›n› Kediler fle r ezle ay›rt edem
EN VER‹MS‹Z MAK‹NE Benzin motoru ile çal›flan otomobiller en verimsiz makinelerdir. ‹deal flartlarda bile yak›t enerjisinin %15’i arac›n hareketi için kullan›l›r.Yo¤un flehir trafi¤inde bu oran çok daha düflüktür. 137
BD EYLÜL 2010
HER YAfiTAK‹ ÇOCUKLAR ‹Ç‹N
yokken nas›l oluyordu da koskoca Anglosakson dilinde böyle bir maskaral›k olabiliyordu? Yan›t basitti. Gülmek anlam›na gelen “Laugh” sözcü¤ünde “F” sesini ç›katan harfler “gh” idi. Kad›nlar derken yazd›¤›m›z “Women” sözcü¤ünde de “e” harfi “i” sesini veriyordu. ‹stasyon anlam›nda da “Station” kelimesinde “fl” sedas›”ti” harflerinin marifetiydi. Al bakal›m sana k›v›r k›v›r bir Arapsaç›.
Ali Murat Erkorkmaz
Sözcüklerin GÜCÜ Geçenlerde kendimce bir araflt›rma yapt›m. Tüm dilbilimcilerin ezbere bildikleri Amerika’y› bafltan keflfetmeye kalkt›m. Böyle olunca haz›ra konmak yerine yemek piflirme teknikleri art›yor insano¤lunun. Bu bana birfleyler ö¤retti¤i gibi beni mutland›r›yor da.
D
il bilimi beni çocuklu¤um-
dan beri etkilemifltir. Çok basit ve çocukça olmas›na karfl›n, herhangi bir sözcü¤ün köklerini ve di¤er dillerdeki benzeflmesini, sesinin nereden, neye dayanarak oluflturuldu¤unu düflünmeden edemem. Bu bende sanki bir tik biçimindedir. Özellikle yabanc› dillerdeki benzeflmeleri çok ilginç bulurum. Sözcüklerin kendiliklerinden oluflmad›¤›, temsil ettikleri madde, yüklem ve s›fatlara uygun olduklar›n› düflünürüm. “Bo¤a” sözcü¤ündeki öküzsel ses ve harflerin kal›nl›klar› ile “sivrisinek” sözcü¤ünün inceli¤i bir tesadüf olmasa gerek. Patlatmak, çat›rdamak, kikirdemek, a¤lamak sözcükleri. Ne kadar da yak›fl›yorlar harflerine. 138
Türkçem, can›m Türkçem benim.
raflar›ndaki cisimleri, hareketleri, canl›lar› tan›mlayabilmek için birtak›m sesler ç›kartmak yetmemifl. Yüklemlerin geçmifl, flimdiki ve gelecek zamanlar› d›fl›nda bile gel zaman gitme zaman bir ak›m zamanlar› oldu¤u, kertenkele ile timsah› büyüklük d›fl›nda da tan›mlaman›n iflleri kolaylaflt›raca¤› düflünülüp bafllam›fllar yeni yeni sözcükler ve dil kurallar› üretmeye. Hali haz›rda Çince gibi çok konuflulan baz› diller hala yüklemlerine zaman atamada isteksiz kalsalar da ça¤dafll›k gere¤i birçok toplum bu ifli ciddiye alm›fl. Hatta Frans›zca, Macarca gibi baz› diller yaz›l› kelimelerden istedikleri sesleri ç›karamad›klar›n› farkedip bir minik ses için onlarca harf yazmaya kalkm›fllar. Türkçe’miz bu bak›mdan nere-
‹lkel toplumlar hayvanlar örne¤i sadece bir kaç sözcük ile anlaflabiliyorlarm›fl. Vatandafllar›n medeniyet katsay›lar› artt›kça yeterli sözcük say›s› yetersiz boyutlara inivermifl. Et-
deyse mükemmeldir. Ne yazarsan onu okursun. A yaz›p B diyemezsin. Oysa y›llar önce ‹ngilizce ö¤retmenim karatahtaya “Ghoti” yaz›p bu kelimenin Türkçe okunufluyla “Fifl” olarak seslendirilebilece¤ini söylemiflti. Ortada “Fifl” sesi ç›kartabilecek hiç bir harf
Ne ekersen onu biçersin, ne yazarsan onu okursun. Bu nedenle bilgifller diline en yak›n, en modern dil Türkçe’dir. San›r›m benzer bir iki dil daha vard›r böyle olan ancak benim bilgi da¤arc›¤›m ancak bir iki dile yetmekte. Sözcükler y›llard›r bana yaln›zca
ve sadece ve tek nedenle iletiflim kurma amaçl› ba¤lant› elemanlar› olarak göründüler. Derdini anlatma, iliflki kurma, ihtiyaç giderme falan gibi gereksinimler do¤rultusunda ister istemez geliflen bir olgu. Ta ki geçen hafta k›zkardeflim gelene kadar. K›zkardeflim Hande marifetli bir k›zd›r. Ablam Tiraje’de öyle. Erkek kardeflim As›m da. Bir kere, bizim ailede herkes resim yapar. As›m’›n çocukken yapt›¤› ya¤l›boya tablolar› Picasso bey bile zor becerir. Befl yafl›ndayken Hilton otelinin balo salonunda otelin orkestras›na efllik ederek Rolling Stones’un ünlü “Paint it Black” parças›nda nefis bir davul ziyafeti çekmiflti. Otururken ayaklar› pedallara yetiflmedi¤inden ayakta çal›yordu. Orkestran›n esas 139
BD EYLÜL 2010
davulcusu gözleri yaflararak izleyip, “Ben o yaflta henüz yürümeye bafllam›flt›m” demiflti, hala kulaklar›mdad›r. Ablam Tiraje mimard›r. Aynen
Hande, ben ve efli Ersin gibi. Mimariden çok resme dal›nca ünlü bir ressam oluverdi. Eminim bir ço¤unuz onun sergilerini izlemiflsinizdir. Özellikle portre konusunda efsaneleflmifltir. Do¤a bilimlerine merakl›d›r. Her gün habire telefon aç›p bana “Kay›s› yedin mi? Limon kemirdin mi?” gibi telkinlerde bulunur. Her türlü hastal›¤›n kay›s› ve limonla iyilefltirilebilece¤i konusunda inançlar› tamd›r. Handenin mimarl›k yetenekleri ünlü dergilere defalarca ve sayfalarca konu olmufltur. Y›llar önce flehir hayat›n› b›rak›p ekndini ormanlara ve hayvanlara adam›flt›r. Ama onun baflkaca özellikleri son zamanlarda herfleyin önüne ç›km›flt›r. Yine Bütün Dünya’da yay›nlanan “Ç›tç›t cafe” isimli yaz›da Hande’nin bir Yusufçuk böce¤i ile olan dostlu¤undan bahsetmifltim. Tüm Internet’i baflafla¤› etti¤im halde benzerine rastlayamad›¤›m bu ilginç olay dört y›ld›r devam etmekte. Onu sürekli yaflad›¤› Bodrum’dan ça¤›r›p, böcekle iletiflimi belgelemek üzere bir video kamera edinmesi konusunda ikna etmeyi baflard›m. Öyle ya, hayvan öldü mü, efsane de belgelenemeden yok olacakt›. Hande solu¤u bende ald›. Gidip
güzel bir makine ald›k. Hedef olay› belgeleyip National Geographic, Animal Planet gibi kurumlara iletmekti. Geldi¤i akflam Hande bana en ünlü 140
BD EYLÜL 2010
boyutta etkileyebiliyordu.
marifetinin hayvanlarla iletiflim olmad›¤›n›, sözcüklerin gücünün bütün olaylar için kilit nokta oldu¤unu söyleyince ben de kendisini ispata ça¤›rd›m. O yusufçukla konuflarak anlaflm›fl. “Ç›lg›nc›m merhaba, nas›ls›n bakal›m bugün? Haydi gel seninle havuza girelim” gibisinden insanla konuflur gibi konuflunca hayvanc›k onu anlay›vermifl. “Haydi Ç›lg›n, ne olur gel elime kon” deyince gelivermifl. Bu bir iki de¤il de her defas›nda olunca benim anlay›fl›mda izlenebilirlik ve ölçülebilirlik kazan›p bilimsel araflt›rmaya hak kazanm›fl say›l›r.
Ama yine de benim gibi bilim tutkunu, yaflam›nda hurafeye yer
vermeyen, yine de duygusal olmay› baflarabilen bir zat için bu laflar o an için sadece güzel sohbet sözleriydi. Ta ki Hande sözcüklerin gücünü göstermek için Deniz’i aya¤a kald›r›p ellerini iki yana açmas›n› söyleyene kadar. Deniz kollar›n› aç›nca Hande onun
Bu ba¤lamda birçok sözcük test edildi. Bir kaç gün boyunca bizim or-
sol elini tutarak afla¤›ya bast›rmaya bafllad›. “Direnmeye çal›fl, inmesin kolun afla¤›ya” dedi. Deniz güzelce direndi. Ayn› fleyi sevmedi¤i birinin ismini söyleyerek yapmas›n› istedi. Deniz ismi söylerken Hande kolu tekrar afla¤›ya bast›rd›. Ancak bu defa b›rak direnmeyi, sanki kolu kendili¤inden düflecekti afla¤›ya. “fiimdi de hep güzellik, güzellik, güzellik, diyerek diren” dedi. Direnç tekrar sa¤land›. “Bir de çirkinlik, çirkinlik de bakal›m” dedi ve Deniz’in kolu pattadanak düfltü. Hayretler içinde izledi¤im bu deneyin ne kadar sahte, ne kadar gerçek oldu¤unu daha sonra bilumum arkadafllar üzerinde deneyerek görmeye çal›flt›m. Böyle birfleyin asla mümkün olamayaca¤›n› düflünen en kabuklu vatandafllar bile birkaç saniyede dehflet içinde teslim oldular. Güzellik ve çirkinlik sözcükleri insan›n fiziksel gücünü inan›lmaz
tam laboratuvara döndü. Detaylar ve iliflkiler de¤erlendirilerek kendileriyle konuflulan çiçeklerin nas›l büyüdükleri, hayata pembe bakan insanlar›n hastal›klardan nas›l daha çabuk s›yr›ld›klar› konufluldu. Kötü ve negatif içerik yüklü sözler insan›n tansiyonunu ç›kartabildi¤i gibi çevresinde yaflayan di¤er canl›lar›n da sistemlerini etkilemekte. Kavga içerikli ailelerin hayvanlar›n›n agresif oldu¤u herkesçe bilinir. Bizim eve gelen herkes nas›l olup da Ç›tç›t Cafe hayvanlar›n›n bar›fl ve keyif içinde yaflad›klar›na hayret ederler. San›r›m nedeni basit. Bizde hiçbir gün negatif bir sözcük oluflmaz, oluflamaz, yasak ve imkans›z. Hayvanlar›m›z da asla kavga edip birbirlerini yemezler. Bizde hayattaki en önemli de¤erlerden biri, huzur vard›r. Yaflam içinde kavga, münakafla ve öfke de gereklidir diyen herkesi bu anlay›fllar›n› de¤ifltirmeye davet ediyorum. Ancak o zaman huzurun var olaca¤›na inanc›m tam. fiu aralar ortalarda bir tak›m e-
nerji kitaplar› moda. Herkesin saçt›klar› veya emdikleri enerjilerin yaflamlar›n› nas›l etkiledikleri falan filan. Ortada bir enerji dolafl›m› oldu¤u mutlakt› ancak ben bunu cep telefonlar›, televizyonlar ve radyo yay›nlar›na, etrafta dolaflan kablolara, araba bujilerine ba¤l›yordum. Oysa biraz düflününce canl›lar›n oluflturdu¤u enerjilerin ne kadar güçlü ve yayg›n oldu¤unu his141
BD EYLÜL 2010
setmemek elde de¤il.
YAZAR DEDE VE TORUNLARI
Genifl bir çimlik alana, yemyeflil
bir ormana bakmak nas›l bir duygu uyand›r›r sizce? Er bir otun ç›kard›¤› enerji çarpmaz m› yüzünüze? Nedir bu enerji? Albert Einstein kardeflimiz onu alm›fl, evirmifl, çevirmifl, e=mc2 demifl. Yani kütle ile ›fl›k h›z›n›n karesini çarpm›fl ç›km›fl iflin içinden. ‹yi de nas›l olup bu formülü sözcüklerle kontrol edebiliyoruz onu anlatmam›fl. Üstelik bu enerjinin iyisi var, kötüsü var. Bir adamla tan›fl›rs›n›z, içinize ferahl›k serpilir, di¤eriyle tan›fl›rs›n›z, g›rtla¤›n›za kadar ölü topra¤›na bo¤ulursunuz. “Bana iyi elektrik verdi” gibisinden sosyetik tümcelerle de olaylara aç›klama getirilmeye çal›fl›l›r. Gerçek odur ki, bilimsel aç›klamalardan yoksun olan, henüz ispat edilememifl oluflumlar, deneyip inand›¤›SICAK MI, SO⁄UK MU?
Avcunuza hohlay›n! Fark ettiyseniz a¤z›n›zdan ç›kan hava elinizde s›cakl›k hissettiriyor. fiimdi de avucuna dudaklar›n›z› bitifltirip üfleyin. Fark› hissetmiflsinizdir: A¤z›n›zdan ç›kan havay› eliniz so¤uk olarak alg›lad›. Nedeni ne olabilir? S›cak m›, So¤uk mu? Hohlad›¤›m›zda ci¤erlerimizdeki hava a¤z›m›zdan genleflme olmadan ç›kar. Kan›m›z›n s›cakl›¤›nda olan bu hava genellikle ortamdaki havadan daha s›cakt›r. Ellerimizin 142
Muzaffer ‹zgü
Papatyal›Yata¤›m m›z olgular olarak yaflamlar›m›z› etkilemekte. Hay›r olmaz, kesinlikle yanl›fl gibi terimler, bilimin olmazsa olmas› olan “ne olur denebilir, ne olmaz, olabilecek tek fley olabilirliktir” felsefesine ters düflerler Hayatta ö¤renecek o kadar çok fley var ki minicik beynimizin kapasitesi yetmez. Yaflama ne kadar pozitif ve sevgi dolu yaklafl›rsak, o kadar güzel yaflar›z. • alimuraterkorkmaz@butundunya.com.tr Gönderi : TAYLAN ASLAN bu havay› s›cak olarak hissetmesi bu yüzdendir. Dudaklar›m›z› bitifltirip üfledi¤imizde ise (yani ç›k›fl yeri dar oldu¤unda) a¤z›m›zdan ç›kmadan önce büzüflen hava ç›karken genleflir. Genleflme s›ras›nda hava, molekülleraras› çekici kuvvetlere karfl› ifl yapmak zorunda kal›r. Yani kendi enerjisini harcar. Genleflme h›zla gerçekleflti¤inden, havan›n ortamdan enerji so¤uracak zaman› olmaz. Bu durumda da s›cakl›¤›nda düflüfl yaflan›r. Bu Joule-Thomson etkisine iyi bir örnektir.
Can›m ö¤retmenim, ne güzel konular bulur. Amac› bizi konuflturmakt›r. O günkü konumuz neydi, biliyor musunuz?
Ç
"Çocuklar, size zaman zaman hedi-
yeler veriliyor. Yak›nda ald›¤›n›z hangi hediyeler sizi çok mutlu etti?" Hepimiz düflünmeye bafllad›k. Öy-
le ya, yak›nda ald›¤›m›z hediyeleri düflünüyorduk. Ben de düflünüyordum. Neler ald›m bakal›m... Anneannem bana kara bir ay›c›k ald›. Ay›lar› çok 143
BD EYLÜL 2010
seviyorum. Acaba o ay› m›? Baflka, baflka? Babam bir kalem kutusu alm›fl. Gerçi kalem kutum vard›. Ama kalem kutusunun rengi çok hofluna gitmifl. Babam benim mor rengi sevdi¤imi biliyor. Bu kalem kutusunun ayr›ca üzerinde ad›m› soyad›m› yazaca¤›m yer varm›fl. Acaba bu kalem kutusu mu? Baflka, baflka, yak›nda? Aaaaa!...
Hiç unutur muyum, karfl› dairede oturan Nuran teyzenin bana ald›¤› hediyeyi? Ne çok sevmifltim, ne çok sevmifltim. Hemen parma¤›m› kald›rd›m. "Konufl, Damla." dedi ö¤retmenim. "Ö¤retmenim ben flimdi her gece yemyeflil çay›rlar›n üzerinde, papatyalar›n aras›nda yat›yorum." Arkadafllar›m gülmeye bafllad›lar. "Bafl›m› da papatyalar›n üzerine
BD EYLÜL 2010
koyuyorum, m›fl›l m›fl›l uyuyorum..." Ö¤retmenim flaflk›n flaflk›n bana bak›yordu. Hemen ‹nci'nin sesi duyuldu: "Ö¤retmenim, galiba Damla geceleri gidip k›rda yat›yor." ‹lhan ba¤›rd›: "Yan›nda da koyun kuzu var m› Damla?" Yasemin kocaman dilini ç›karm›fl, "Köpekler de gece Damla'n›n yüzünü yal›yordur, iflte böyle" diyor, dilini oynat›yordu. Ö¤retmenim,"Çocuklar, bir dakika" dedi. "Damla daha sözünü bitirmedi ki." Ö¤retmenim bana döndü: "Aç›klar m›s›n Damla?" dedi. "Siz diyorsunuz ya ö¤retmenim, günde en az on saat uyuyun diye. Ben zaten uyumay› çok seviyorum. Papatya tarlas›nda uyumak çok hofl... Ah duramaz ki ‹lhan, ba¤›r›verdi:
"Hangi çocuk istemez papatya tarlas›nda yat›p uzanmay›, kim istemez onlar› kucaklamay›? O güzel papatya kokusunu, çimenin yumuflakl›¤›n›."
"Ar›lar v›z v›z, inekler mööööö, mööööö, eflekler aiii, aiii, aiii!.." S›n›f kahkahalara bo¤ulmufltu. Ben de onlara gülerek bak›yordum ve susmalar›n› bekliyordum. Ö¤retmenim elini havaya kald›rd›. "Ama çocuklar, Damla arkadafl›m›z› konuflturmuyorsunuz ki" dedi. Bana sordu: "Hediye neydi Damla?" "Bir çarflaf, bir de yast›k örtüsü ö¤retmenim" Bütün arkadafllar›m susmufllard›. Bana bak›yorlard›. "Bizim karfl› dairedeki Nuran teyze k›z› Oya'ya alm›fl, bana da alm›fl." Ah durur mu ‹nci. Hemen patlad›. "Çarflaf›n aras›nda bir demet papatya, bir de kocaman kulakl› ak kuzu," "Hay›r" dedim. "Çarflaf yeflil çimen, üzerinde papatyalar. Ama öyle güzel ki ö¤retmenim... Daha annem çarflaf› sererken, bir an önce kendimi yata¤a atmak istedim. Önce yüzü koyun yatt›m ö¤retmenim, Bütün papatyalar› kucaklad›m. Sonra s›rt üstü yatt›m, yine papatyalar› kucaklad›m..." Anlam›yorum, arkadafllar›m niye
gülüyorlard› ki? "Hangi çocuk istemez papatya tarlas›nda yat›p uzanmay›, kim istemez onlar› kucaklamay›? O güzel papatya kokusunu, çimenin yumuflakl›¤›n›..." ‹lhan durur mu? Yine yumurtlay›verdi: 144
"Ah flurada bir papatya tarlas› olsa da atlay›versem" dedi. Ö¤retmenimiz birkaç arkadafl›m›z› daha konuflturdu. "Tamam çocuklar, flimdi bu konuyu yazacaks›n›z. Dersin sonunda toplayaca¤›m.... Hemen bafllay›n... Konu serbest..." Hemen yazmaya bafllad›m. Ka¤›ttan bafl›m› kald›rd›¤›m zaman ‹nci 'yi, ‹lhan'i görüyordum, ellerinde kalemleri, bafllar›n› havaya kald›rm›fllar, tavana bak›yorlard›. Yaz›yordum, papatyal› çarflaf›m› ve yast›¤›m› anlat›yordum. Hay›r, hay›r, ben flimdi s›n›fta de¤ildim. Bir papatya tarlas›ndayd›m. Bafl›m› papatyalar›n üzerine koymufl, gökyüzüne bak›yordum. Gökyüzünde kufllar dolafl›yorlard›. Güvercinler, tarla kufllar›, üveyikler, b›ld›rc›nlar... "Oras› bizim Damla han›m, oras› bizim. Senin yata¤›n odanda..." diyorlard›. Parma¤›m› onlara do¤ru kald›r›yordum; "Birkaç dakikac›k kufllar, lütfen birkaç dakikac›k. Elbette buras› sizin, ama ben de papatyalar›, çimenleri çok seviyorum. Siz de benim pencereme gelin, sizi konuk edeyim. Size ekmek k›r›nt›s›, simit k›r›nt›s›, nar ta145
BD EYLÜL 2010
neleri sunay›m." Ama papatyalar beni çok seviyorlard›. Yan›mda k›p›r k›p›r k›p›rdan›yorlar, "Sak›n kalkma Damla... Biz seni çok sevdik. Her zaman buraya gel. Bak yata¤›n haz›r. ‹stedi¤in denli yat. Hava çok güzel, hiç yorgan istemez..." diyorlard›. Günefl, a¤ac›n arkas›ndan gülümsüyordu bana. "Üflütmem ben seni Damlac›k..." diyordu. Dedemin anlatt›¤› çocuklu¤unu
düflünüyordum. Onun köyü... Köyün ça¤›ldayan deresi ve yan›ndaki papatya tarlalar›... Bana o denli güzel anlatm›fl. fiimdi kulaklar›mda o derenin 146
BD EYLÜL 2010
ça¤layan sesi vard›. Ay o da nesi? Bir beyaz güvercin yan›ma yaklaflt›. Kula¤›m›n dibine dek geldi. "Sana bir masal anlatay›m m›?" dedi. Bana bir güvercin masal anlatacak. Ay öyle mutlu olmufltum ki.. "Masal anlat›rsam çabuk uyursun..." "Anlat lütfen, anlat!.." dedim. Güvercin gagas›n› oynata oynata öyle güzel bir masal anlat›yordu ki.. Uyuyor muyum? Güvercin, "Uyu uyu, ben seni beklerim" diyordu... Ö¤retmeninim sesi: "Bir sen kald›n Damla." Aaaa, uykudan m› uyand›m? Nerede o beyaz güvercin? Ya papatya tarlas›? Bir bakt›m, bütün arkadafllar›m soluklanmaya ç›km›fllar. "Bitiriyorum ö¤retmenim" dedim. "Bir iki tümce kald›." Ö¤retmenim güldü, bafl›n› sallad›.. Yaz› ödevini bitirmifltim. Nuran teyzeyi, bana ald›¤› hediyeyi, annem çarflaf› serip, yast›¤›ma papatyal› örtüyü geçirince, yata¤›ma nas›l uzand›¤›m›, mutlulu¤umu ve düfllerimi anlatm›flt›m. Ka¤›d›m› ö¤retmenime uzatt›m. Soluklanmaya ç›kt›m, hemen ‹nci yan›ma yaklaflt›: "Papatya tarlas›nda kald›n sanm›flt›m. Iyi ki uyand›n” dedi. ‹lhan durur mu?
"Kaç kaplumba¤a kula¤›na t›slad›?" dedi. Ay onlar› m› düflünece¤im... Dedemin köyündeki derenin ça¤›lt›s›, su içme iste¤imi ço¤altm›flt›. Dosdo¤ru çeflmeye kofltum. Suyumu içtim. Bu kez Bahad›r konufltu. "Papatya tarlas›n›n orada çeflme yok muydu?" dedi. "Yoktu" dedim. Birgün sonras› ö¤retmenimiz s›n›fa girdi. Ilk dersteydik. Elinde, birgün önce yazd›¤›m›z ödevlerimiz vard›. Bir bir adlar›m›z› söylüyor, ka¤›tlar›m›z› da¤›t›yordu. Benim ve Bilge'nin adlar›m›z› söylemedi. Elindeki son iki k⤛d› gösteriyordu. "Bu iki ka¤›t, çocuklar, biri Bilge'nin, biri de Damla'n›n." S›n›ftaki arkadafllar›m heyecanlanm›fllard›. Ben de, Bilge de heyecanl›yd›k. Ö¤retmenim iki k⤛d› havaya kald›rd›. "‹flte bu iki ka¤›d› seçtik..." Aaa, ö¤retmenim "seçtim" demedi, "seçtik" dedi. S›n›ftan ç›t ç›km›yordu. Ö¤retmenim konuflmas›n› sürdürdü: "Çocuklar, ilkö¤retim birinci kademe dal›nda il çap›nda bir yar›flma aç›ld›. Kompozisyon yar›flmas›. Konu serbest olacak. Çocuklar konuyu s›n›fta yazacaklar. Sonras› okul birincisi, ikincisi, üçüncüsü ö¤retmenler kurulunda seçilecek ve Milli
"..biz ö¤retmenler aram›zda bir seçim yapt›k. Okul birincisi ve ikincisi bizim s›n›ftan..." E¤itim Müdürlü¤ü'ne gönderilecek. Ve onlar›n içinden il birincisi, ikincisi, üçüncüsü seçilecek..." Bütün arkadafllar›m bana ve Bilge'ye bak›yorlard›. "Evet" dedi ö¤retmenim. "Dün siz evlerinize gittikten sonra biz ö¤retmenler aram›zda bir seçim yapt›k... Okul ikincisi ve birincisi bizim s›n›ftan..." Bütün s›n›f beni ve Bilge'yi alk›fllad›. Bir arkadafl›m sordu: "Üçüncü hangi s›n›ftan ö¤retmenim?" "Beflinci s›n›flardan... fiimdi biz bu üç kompozisyonu Milli E¤itim Müdürlü¤ü'ne gönderece¤iz... Sonucu bekleyece¤iz..." Çok sevinmifltim. Bilge bana bak›yordu, ben Bilge 'ye bak›yordum. Bilge'ye elimi uzatt›m.
BD EYLÜL 2010
BD EYLÜL 2010
"Kutlar›m Bilge" dedim. "Ben de" dedi Bilge... Ö¤retmenim elini kald›rd›. "Ço-
cuklar Damla'n›nki niçin birinci oldu, biliyor musunuz?" dedi. "Çünkü çok özgün bir konu. Kimsenin akl›na gelmeyecek bir konu. Hediye bebek, hediye araba, hediye kalem olabilir, ama papatyal› çarflaf› düflünmek. Bundan sonra ödevlerinizi öyle yaz›n. Özgün olsun. Kimsenin düflünemeyece¤i fleyler olsun... Yaln›z flunu da söyleyeyim ki, Damla'n›n da, Bilge'nin de düfllerini çok sevdik, anlat›mlar›n› çok sevdik... Kutluyorum her ikisini de..." D›flar›ya ç›k›nca bütün arkadafllar›m beni ve Bilge'yi kutlad›lar.
Eve sevinçle gittim. Anneme anlat-
t›m. Anneanneme, babama telefon ettim... O gün öyle mutluyduk ki... Yata¤›m›n yan›na yaklaflt›¤›mda, çarflaf›ma da, yast›¤›ma da söyledim. "Biliyor musunuz, sizi anlatt›m ve birinci oldum..." Nuran teyze evde yoktu. Birgün sonra ona da anlatt›m. Beni kim kutlamad› biliyor musunuz? ‹nci, ‹lhan ve Bahad›r... Benimle hep alay ettiler. Amaaaa, il birincisi olunca, önce onlar kutlad›lar ve alay ettikleri için de benden özür dilediler. "Papatyal› çarflaf›m, papatyal› yast›k örtüm, il birincisi oldum!.." • muzaffer izgu@butundunya.com.tr
ZOR SINAV SORUSU Okuldaki ikinci ay›mda, hocam›z test sorular›n› da¤›tt›. Okulun en iyi ö¤rencilerinden biriydim. Son soruya kadar h›zla geldim ve orada çak›ld›m kald›m. Son soru flöyleydi: ”Her gün okulu temizleyen hademe kad›n›n ilk ad› nedir ?' Bu her halde bir çeflit flaka olmal›yd›. Onu hemen her gün görüyordum. Uzun boylu, sar› saçl› bir kad›nd›. 50'lerinde falan olmal›yd›. Ama ad›n› nerden bilecektim ki ! Son soruyu yan›ts›z b›rak›p k⤛d› teslim ettim. Bir ö¤renci, son sorunun geçerli olup olmad›¤›n› sordu. ”Elbette, dahil” dedi, Hocam›z... ”‹fl yaflam›n›z boyunca insanlarla karfl›laflacaks›n›z. Hepsi sizin ilginizi ve dikkatinizi hak eden insanlar bunlar. Onlara sadece gülümsemeniz ve 'Merhaba' demeniz gerekse bile...” Bu dersi hayatim boyunca unutmad›m. Hademenin ad›n› da... Dorothy idi. 148
EYLÜL AYI ÇÖZÜMLER SAYFASI “Sudokunun Yan›tlar›”
3 6 2 1 9 4 8 5 7
4 7 1 5 6 8 3 9 2
5 8 9 2 7 3 6 1 4
7 3 6 8 1 5 2 4 9
1 9 5 4 2 6 7 2 3
2 4 8 9 3 7 5 6 1
9 5 4 7 8 2 1 3 6
8 2 3 6 4 1 9 7 5
Satranç Çözümleri
6 1 7 3 5 9 4 2 8
Sudoku yapamayanlar için
8 3 2 4 5 6 7 1 9
5 9 4 2 1 7 6 8 3
1 7 6 8 9 3 4 5 2
6 8 1 7 4 9 2 3 5
2 5 7 6 3 1 9 4 8
9 4 3 5 2 8 1 6 7
3 2 8 9 6 4 5 7 1
7 6 9 1 8 5 3 2 4
PROBLEM: D.J. Shire, 1997 2 # 1. _h2! (1…Kxf3 2.Ve4+#, 1…Kd2+ Axd2+#, 1…Aa4 2.Vxa4+#, Ad1 2.Vxa2+#) OYUN SONU: 1…fid4 2.Ff5 fic3 3.Fc8 fib2 4.Fxb7 fixa2 5.Fxc6 fixb3 siyah›n “a” piyonu oyunun sonucunu beliriliyor. Kareler ve Rakamlar 466 388
322 = 788 199 = 189
865 517
493 = 372 386 = 131
854
123 = 977
348
107 = 241
‹lk dersimiz Türkçe
4 1 5 3 7 2 8 9 6
1-(d) 2-(a) 3-(b) 4-(c) 5-(a) 6-(b)- 7-(c) 8-(d) 9-(d) 10-(c) 11-(b) 12-(d) 13-(b) 14-(a) 15-(a)
Mant›k Bilmecesi Operatör
Yafl›
Tur Tarihi
Ülke
Çetin Pak Emin Gür Hayri Gürbüz Hüseyin Can Tolga Tunç
42 46 43 48 45
2007 2006 2001 2004 2003
Afrika Çin M›s›r ‹talya Prag
Sudokusuz yapamayanlar için “Bilginizi Denetleyin”
1-(c) Annibal
10-(b) Cosimo
2-(b) IQ
11-(d) Rezerv
3-(a) Aramik
12-(a) Ölmüfl atalar›na hakaret etmek
4-(d) Friedman 5-(b) James Naismith
13-(d) 1960
14-(c) ‹fllevselcilik 6-(d) Erkek kardefliyle evlendi 15-(d) Comecon 7-(a) Jane Addams
16-(a) Gandhi
8-(a) 1966
17-(b) Devlet 18-(a) Menes
9-(b) Egemenlik
149
BD EYLUL 2010 BD EYLUL 2010
YARININ BÜYÜKLER‹ Gönderi adresi: Sedef Cad. 2446 Ada, 1. Parsel, A Blok, Kat: 3, Da: 16, Ataflehir, 34750 ‹stanbul e-posta: butundunya@butundunya.com.tr (e-posta ile gönderece¤iniz fotograflar›n 150 KB’den fazla olmamas›na lütfen özen gösteriniz.)
Mustafa Yaman Kınık, Ankara
fievval Turan, Kastamonu
Tuana Do¤an, ‹stanbul
Ayça Hazar, Malatya
Melih ve Mustafa Kapankaya, Bodrum 150
Sude Dura, ‹zmir
Yakup Yavuz Zengin, Mufl
Hasan Ceylan, Hatay
Berna Demircan, Karadeniz Ere¤li
‹rem Deniz Cömert, Antakya
Kübra Saru, Tosya
Güven Erdem Koç, Tokat
Gizem Güner, Denizli
Gül Sıla Atalay, Adana
Elifnaz Limon, Yalova
Yasin ve Sema Öztelli, ‹stanbul
Melih Alp ‹natcı, Eskiflehir
Simge ve Pelin Kalta, Trabzon 151
MANTIK B‹LMECES‹
KARELER VE RAKAMLAR
Prof. Dr. Yüksel Bozer
Prag
Afrika
‹talya
M›s›r
Çin
2007
2006
2004
2001
48
46
45
‹PUÇLARI: 1- Çin’e düzenlenen tur M›s›r’a düzenlenen turdan daha sonra gerçekleflmiflti. 48 yafl›ndaki operatör, Tolga Tunç’un düzenledi¤i turdan bir y›l sonra tur düzenlemiflti. Bu nlardan hiçbiri en son y›lda düzenlenen tur de¤ildi. 2- ‹talya turunun düzenlendi¤i tarih
42
1
çift say›yd›. Buna mukabil 42 yafl›nda olmayan Hayri Gürbüz’ün düzenledi¤i turun tarihi ise tek say›yd›. 3- Emin Gür, 2003’te tur düzenleyen kifliden bir yafl yafll›yd›. 4- Hüseyin Can, 2006 y›l›nda tur düzenleyen kifliden iki yafl yafll›yd›. 5- Tolga Tunç bu operatörlerin içinde en genci de¤ildi. 43 yafl›nda olmayan operatörün Afrika’ya düzenledi¤i tur Çin’e düzenlenen turdan bir sene sonrayd› ancak, Prag’a düzenlenen tur her ikisinden daha önceki bir y›lda düzenlenmiflti.
Befl tur operatörü de¤iflik y›llarda de¤iflik ülkelere tur düzenledi. Afla¤›daki ipuçlar›ndan bu operatörlerin isimlerini, yafllar›n›, hangi tarihte hangi ülkeye tur düzenledi¤ini bulunuz.
43
•S›f›rdan, dokuza kadar olan rakamlar› kullanarak afla¤›daki ifllemleri çözünüz. •Her farkl› flekil bir rakam› göstermektedir. •0-9 aras›ndaki rakamlar her iki grupta farkl› flekillerle simgelenmektedir.
2003
Cahit Batum
Çetin Pak Emin Gür Hayri Gürbüz Hüseyin Can
2
Tolga Tunç Çin M›s›r ‹talya Afrika Prag 2001 2003 2004 2006 2007
Operatör
Yafl›
Tur Tarihi
Ülke
Çözümler 149. sayfadad›r. yukselbozer@butundunya.com.tr 152
Çözümler 149. sayfadad›r. 153
SATRANÇ
BD EYLÜL 2010
Mustafa Y›ld›z
S‹L‹VR‹ - ÇANAKKALE
FISCHER’DAN ÖNCE B‹R KOVBOY: Reuben FINE
Reuben FINE 1914-1993
Dünya’da Sovyet satranç ekolünün kabul gördü¤ü bir dönemde y›ld›z› parlayan ABD'li satranç ustas› ve psikolog. 7 kez ABD flampiyonu oldu. Alekhine'in ölümünden sonra yeni Dünya flampiyonunun belirlenmesi amac›yla düzenlenecek turnuvaya davet edilmesine karfl›n kat›lmad›. Çünkü Sovyet satrançç›lar›n kendisine karfl› iflbirli¤i yapmalar›ndan kuflkulan›yordu. Fine, birçok psikoji kitab›n›n yan›s›ra geçerlili¤i günümüzde de süren 12 satranç kitab› yazd›. Oyunlar›nda özellikle oyun sonu konumlar›ndaki ustal›¤›yla ün yapt›. “Satranç ö¤renimi yabanc› dil gibidir. ‹yi ö¤renebilmek için, genç yaflta ö¤renmeye bafllamal›s›n›z.” sözü ona aittir.
Fine - Alekhine, Marget, 1937 Fine, Dünya fiampiyonu Alekhine karfl›s›nda afla¤›daki hamlelerle materyal üstünlü¤ü elde ediyor: 1.Vc4 Vf8 (1...Kf8 2.Kd2) 2.Fxe7 Agxe7 3.e4 ve 4.Vxb4 Beyazlar bir piyon öne geçti. Kazanç için ilk ad›m.
Fine - Botvinnik, Amsterdam, 1938 Yandaki konumda bu oyunun oynand›¤› tarihten 10 y›l sonra Dünya flampiyonu olan Genç Botvinnik deneyimli Amerikal› karfl›s›nda terk ediyor. Acaba neden? Beyaz›n ölümcül tehdidi nedir? Kf3 hamlesi önlenemiyor ve beyaz kaleler 7. yataya iniyor. Fine, karfl›laflt›¤› bütün Dünya flampiyonlar›n› yenmifl. 154
Salih Zeydan - Bar›fl Özensel, Silivri 2010 Silivri Belediyesi Yo¤urt Festivali Satranç Turnuvas› birincisi Salih Zeydan, rakibinin vezir istedi¤i yandaki konumda, 1.hxg6 oynad›. Siyahlar, beyaz veziri alam›yor, kaleyi de kaçam›yor, çünkü arka s›ra mat› var. Ne demifller: Tafla bas›lm›flken tafla bas›lmaz! 1-0 Cemil Can Ali Marandi Davit Benitze, Çanakkale, 2010 Genç yetenek Marandi, 18. Troya Satranç Turnuvas›n›n seri bafl› IM Benitze karfl›s›nda afla¤›daki konumda 1.Ae6!! hamlesiyle kazand›. 2508 Elosu olan Gürcü IM Benitze, Marandi'nin vezirini kaçaca¤›n› umdu besbelli. Ama bu at hamlesinden sonra k›sa bir de¤erlendirme yapt› ve oyun terk ederek genç rakibini tebrik etti. (1…Vxh8 2. Ag7 (Ac7) ++# 1…fxe6 2.Kxe6+ Axe6 3.Kxe6+fif7 4.Ke7+ Fxe7 5.Vxh6 ) 1-0 PROBLEM D.J. Shire, 1997
OYUN SONU Euwe-Fine, 1938
2#
Siyah Kazan›r
mustafayildiz@butundunya.com.tr
Çözümler XXX. sayfadad›r. 155
BD EYLÜL 2010
BD EYLÜL 2010
BULMACA Filiz Lelo¤lu Oskay
Bulmacan›n çözümü 149. sayfadadır. 156
SOLDAN SA⁄A: 1- Fotografta görülen yazar ve gazetecimiz.- Tav›r, davran›fl. 2Eski dilde ayak. - Bir tür kaban.- Belirli bir bölgede yaflayan hayvan toplulu¤u. 3- “…. der ki düfltüm dile / Bülbül figan eder güle” ( Halk ozan›m›z). - Alt› düz bir tekne türü. - Dolay›s›yla anlatma 4- Saç› olmayan.Yard›m. - Asfalt yap›m›nda kullan›lan bir petrol ürünü. 5- “O” gösterme s›fat›n›n eski dilde söylenifli. - Bir seslenme ünlemi. - Bir göz rengi.- Berilyumun simgesi. - Bir nota. 6- Bir üzüm türü. - Çeflitli amaçlarla kullan›lan küçük bayrak. 7- Avusturya'da bir kent. - Cet. - Arka, geri. 8- K›ymetli tak›. - Deneme. 9- Bir soru sözü. - Numaran›n k›sa yaz›l›fl›. - Geçit. - Kurnaz, aç›kgöz 10- Eski M›s›r'da bir günefl tanr›s›. - Ar›za. - Gözleri görmeyen. 11- Bir ülkenin insanlar›na özgü söyleyifl özelli¤i.- Fin hamam›. - ‹rlanda Kurtulufl Örgütü'nü imleyen harfler. 12- Güney Afrika'n›n plaka imi. Fakat, lakin. - Rak› yap›m›nda kullan›lan kokulu bitki. 13- Maksim Gorki'nin bir eseri. - Osmanl›larda kap›kulu askerlerine, saray ve devlet kurulufllar›ndaki baz› görevlilere üç ayda bir verilen ücret. - Lityumun simgesi. - Param›z› simgeleyen harfler. 14Dar ve uzun kesilmifl tahta. - Bir motorda bilyelerin almafl›k hareketini dairesel harekete çeviren dingil. 15- Boyun ba¤›. - ‹lgi edat›. - Bir fleyi ö¤renmek için duyulan istek 16- Tarla s›n›r›. - Çanakkale'nin peyniri ile ünlü ilçesi. 17- Oksitlenmenin metallerde ortaya ç›kard›¤› kimyasal de¤iflim.Radonun simgesi. - fiekerkam›fl›ndan yap›lan sert bir içki. 18- Telefon sözü. - Antlaflma. 19- Küresel. - Silisyumun simgesi. 20- Gezinti teknesi. - Duman lekesi.
YUKARIDAN AfiA⁄IYA: 1- “Bir Genç K›z›n Gizli Defteri”, “ Yafl On Yedi” gibi kitaplar› bulunan yazar›m›z. - ‹stanbul'un bir semti. 2- Mikroskop cam›n›n küçü¤ü. - Önde gelenler. Ribonükleik asidin k›sa yaz›l›fl›.- Çin'den dünyaya yay›lm›fl bir zeka oyunu. 3- Lübnan'›n plaka imi. Devre, kademe. - ‹skambilde birli. - Anadolu'da yaflam›fl eski bir uygarl›k. -Sade, sadece. 4- Konya ilinde bir baraj. - Hatay iline ba¤l› ilçelerden biri. - En k›sa zaman.“…. Gardner” (ABD'li aktrist). - Tuzsuz bir peynir türü. 5- Kasabadan küçük, köyden büyük eski bir yerleflim birimi.Çin'in para birimi. - Mu¤la'n›n bir ilçesi.Bir giyece¤in gö¤üsle omuz aras›nda kalan bölümüne eklenen parça. 6- Stronsiyumun simgesi. - Eski dilde ekmek. - Cüzam. 7- Ekin ekmek için ayr›lan arazi parças›.- “Delili¤e Övgü” adl› yap›t›n yazar›. - Giysi k›vr›m›. 8- Bir nota.- Yabanc›. - Satrançta bir tafl. - Zay›fl›k.- ‹car. 9- A¤›zda ç›kan yara. - Gece gündüz eflitli¤i. 10- Boyutça küçük olan. - Kolu çevrilerek çal›nan, sand›k biçiminde bir tür org. - Ticari mal. 11- Kalabal›k. - ‹skambilde oynama s›ras›. - Mana. 12- ‹liflki. - Eski dilde ayna. 13- Bir tür yaban mersini. - Yunan mitolojisinde avc›l›k ve ay tanr›ças›.Kriptonun simgesi. 14- Ardahan'›n bir ilçesi. - Maden ç›kar›l›rken sondajdan al›nan örnek. 15- Yavru ya da yemifl yetifltirecek duruma gelmifl olan.- Bir cetvel türü.- Zeka. filizoskay@butundunya.com.tr 157
B‹ZE GÖNDER‹LEN K‹TAPLARDAN
‹laç ve Parfümün Sihirli Dünyas› Prof. Dr. Zeki Tez
Hayy Kitap
T
›bb›n Gizemli Tarihi adl› çal›flmas›yla yank› yaratan ülkemizin say›l› bilim tarihçilerinden Zeki Tez bu kez ilaç, parfümün yani eczac›l›¤›n tarihini ayd›nlatan yap›t› ile okuruyla bulufluyor. Sümer, M›s›r, BabilAsur, Çin, Eski Yunan, Roma dünyas›nda eczac›l›¤›n geliflim sürecini bir bir aktaran yap›tta t›bb› bitkiler yan›nda tedavi ve flifa kayna¤› olarak kullan›lan toprak, tafl, baharat ve hayvansal nesnelere yer veriliyor. Tarihteki ünlü ilaç kitaplar›, mumya ilac›, mesir macunu, nevruziye, sabun, parfüm kozmetik, krem, kutsal mesh ya¤› konular›nda ilginç bilgiler sunuluyor. Eczac›l›¤›n geliflim süreci sadece kullan›lan maddelerin de¤il iflin mutfak k›sm›na da perde aralanarak 158
ça¤dafl eczac›l›¤›n nereden nereye hangi koflullarda ulaflt›¤›n› belgesel bir film izlercesine aktar›yor. Eczac›l›¤›n grafik sanatlar üzerine etkisini de inceleyen Zeki Tez koku s›n›fland›rmas› ve duyular aras›ndaki ba¤lant›y› da irdeliyor. Eczac›l›k tarihinin atmosferinin parlayan y›ld›zlar› biliminsanlar› ve çal›flmalar› da unutulmam›fl. Kitaptaki ilgi çeken yerlerden biri de zehirler ve zehirlemeler. ‹nsano¤lunun iyilefltirici yan›nda öldürücü amaçla madde ve kar›fl›mlar› kullanmas› ve bunlar›n tarihe b›rakt›¤› izler ve etkiler düflündürücü. Kitapta Zeki Tez'in özel araflt›rmalarla elde etti¤i gravür, çizim, resim ve belgeler de ayr› bir görsel flölen sunuyor.
Kitaplardan Kurtulabilece¤inizi Sanmay›n Umberto Eco J.-C. Carriere
Can Yay›nlar›
D
ijital yaflam›n kapsam alan›n›n inan›lmaz bir h›zla genifllemesi, internet ve elektronik kitaplar›n
BD EYLÜL 2010
dayan›lmaz gibi görülen a¤›rl›¤› ve yay›lmac›l›¤› karfl›s›nda iki kitap afl›¤›n›n düflünceleri önemli. Sahip oldu¤u ola¤anüstü büyük kitapl›¤›yla ça¤›m›z›n say›l› düflünür ve yazarlar›ndan olan Umberto Eco, karfl›s›nda sinemac› Jean-Claude Carriere çivi yaz›s› tabletlerden, papirüslere, el yazmas› nadir kitaplardan bas›mc›l›k ile coflan yap›tlara, internet ve elektronik kitaplara uzanan kitab›n binlerce y›ll›k yolculu¤unda kaptanl›k ve k›lavuzluk yap›yor: “Kitap, internetin ortaya ç›kmas› yüzünden ortadan kalkacak m›d›r?(...) ‹nternetle alfabe ça¤›na döndük. Biz görüntü uygarl›¤›na girdi¤imizi zannetmifl olsak da, bilgisayar bizi gerisin geri Gutenberg galaksisinin içine soktu ve herkes okumak mecburiyetinde art›k. Okumak için maddi bir ortam gerekir. Bu madde ortam sadece bilgisayar olamaz. Bir roman okumak için bilgisayar bafl›nda iki saat geçirin gözleriniz tenis topu gibi olur(...) kald› ki bilgisayar elektri¤in olmas›na ba¤l› ve banyo kuvvetinde okuyamazs›n›z, yatak da yan yatarken de(...) kitap t›pk› çekiç, tekerlek veya makas gibidir. Bir kere icat edildikten sonra daha iyisini yapamazs›n›z(...) belki birleflimine giren unsurlar geliflim gösterecektir, belki sayfalar› ka¤›ttan olmayacakt›r art›k. Fakat neyse o olarak kalacakt›r.”
Haylazlar Kitab› Jean-Bernard Pouy, Serge Bloch, Anne Blanchard Mars›k Kitap
E
dison, Picasso, Da Vinci, Verdi, London, Chaplin, Darwin, Einstein, Lincoln, Disney... Onlar henüz çocukluk ve ilk gençlik ça¤lar›ndayken kim kalkar da ileride ünlü birer kifli olacaklar›na bahse girerdi? Kimisi erkek kimisi kad›n. Bafllang›çta ne olacaklar› belli olmamas›na karfl›n onlar tarihe, edebiyata, güzel sanatlara ve bilime damgalar›n› vurdular. Okulda zay›f, ifle yaramaz, baflar›s›zl›¤a aday kimseler olarak gösterildiler! Aile içinde, ifl hayat›nda kimse onlara umut ba¤lamad›, söz dinlemez ve uyumsuz kifliliklerine öfke duyuldu. Onlar, yollar›n› bulmadan ya da do¤ru kap›y› açmadan önce bir köflede pineklediler ya da bir y›¤›n bahane uydurup yan çizdiler. Zamanla tarih onlar› üne kavuflturdu, dahi yapt›. Bu flafl›rt›c› ve etkileyici kifliler okul hayat›m›zda edindi¤imiz kültürde önemli bir yer tutarlar. Ansiklopedilerde ve müzelerde onlar› a¤›r bafll› halleriyle cepleri niteliklerle dolu olarak karfl›m›zda buluruz. Gel gelelim ceplerinde delikler var. (...) 159
B‹R FOTOGRAF B‹N SÖZCÜ⁄E BEDELD‹R Gönderi: Mete Tizer, Güre, Bal›kesir
Prof.
HABERAL
500
GÜNDÜR GEREKÇES‹Z TUTUKLU Son y›llarda ülkemiz ‹FT‹RA rejimine do¤ru h›zl› bir flekilde gidiyor. Bunun sonucudur ki beflyüz gündür hiç bir yasal gerekçe gösterilmeksizin Prof. Dr. Mehmet Haberal’›n bütün özgürlükleri maalesef sivil bir yönetim döneminde gasp edilmifltir. Böyle bir durumu sivil bir yönetim döneminde yaflamam›z› Ülkemize ve Demokrasimize yak›flt›ramad›¤›m›z› Yapt›ran ve Yapanlar› k›nad›¤›m›z› Aziz Milletimize sayg›yla sunuyoruz.
2000
160
TÜRK RESSAMLARI: Sedat KUMOVA
S p
VAZO
9
1971 y›l›nda Bursa’da do¤du. Orta ve lise e¤itimini Bursa’da tamamlayan Kumova, ö¤retmenlerinin ve ailesinin de deste¤iyle, ilk gençlik resim sergisini Bursa’da gerçeklefltirdi. Güzel sanatlara gitmek istemesine ra¤men matematik e¤itimi ald›. E¤itimini tamamlad›ktan sonra ifl hayat› bafllad›. Bu süreçte resim ve fliir ile sanat serüveni de devam etti. 1998 y›l›ndan itibaren yo¤un bir flekilde resme a¤›rl›k verdi. 2004 y›l›nda “Enerji Patlamas›” ad› tafl›yan ‹stanbul’daki ilk kiflisel sergisinde sanatseverlerle bulufltu. Birçok kiflisel sergi düzenledi ve karma sergilere kat›ld›. Resim çal›flmalar›na özgün bir dil yaratmak çabas› ile farkl› renkler ve boyutlar katarak devam ediyor. Son dönem çal›flmalar›nda annesinin elifli dantellerini çeflitli kompozisyon kurgular›nda ve de¤iflik formlarda kullanarak tuvallerine yans›t›yor.