S p
BAfiKENT ÜN‹VERS‹TES‹ KÜLTÜR YAYINI 1 MART 2011
192297
SAYI: 2011 /03
2000
F‹YATI: 4 TL
Prof. Dr. Haberal:
Ya b›raks›nlar özgürlü¤üme döneyim, ya da suçum neyse gere¤ini yaps›nlar... 9
Prof. Dr. Mehmet Haberal 7 Y›l Önce Yazd›: Bilim ve Yönetim Birbirine Yabanc› Kalamaz. Sh:15
Gürbüz Evren: Kimse Bofluna Sevinmesin! ‹ftiralar Haberal'› Y›kamaz Sh:34
Em. Tu¤general Cengiz Özak›nc› Hikmet Savafl Odatv'de Yazd›: Soruyor: Bir ordu, "Hangi bir ülke Osmanl›?" nas›l Sh:39 Sh:82 parçalan›r
Prof. Dr. Mehmet Haberal 17 Nisan 2009 tarihinden bu yana hiç bir yasal gerekçe gösterilmeksizin tutuklu bulunmaktad›r.
Baflkent Üniversitesi Ö¤rencileri
BAfiKENT ÜN‹VERS‹TES‹ KÜLTÜR YAYINI
Bütün Dünya
1 MART 2011
2000
Baflkent Üniversitesi Ad›na Sahibi: Prof. Dr. Mehmet Haberal Yay›n Genel Yönetmeni Mete Akyol Yay›n Genel Yönetmeni Yard›mc›s›: Mehmet Muhsino¤lu Sorumlu Yaz› ‹flleri Müdürü: Gülçin Orkut Görsel Yönetmen: Turgut Keskin Teknik Yap›m Yönetmeni: Faruk Güney ‹flletme Genel Yönetmeni: Sina fien Yay›n Dan›flman›: Yaflar Öztürk Türk Dili Dan›flman›: Haydar Göfer Sanat Dan›flman›: Süheyla Dinç Redaksiyon: Fatma Ataman Düzeltme Sorumlusu: Nükhet Aliciko¤lu Baflkent Üniversitesi’nin bir kültür hizmeti olan Bütün Dünya 2000, Baflkent Üniversitesi kurulufllar›ndan 1. Cadde, No: 77, Bahçelievler, Ankara adresindeki Aküm Reklamc›l›k, Dan›flmanl›k ve Yay›nc›l›k Ajans› Sanayi ve Ticaret A. fi.’nin 3. Cadde, No: 2, Yenimahalle, Ankara adresindeki tesislerinde bas›lm›flt›r.
2
Seçiciler Kurulu: Prof. Dr. Nevzat Bilgin (An›sal Baflkan) Prof. Dr. Ahmet Mumcu Prof. Dr. Solmaz Do¤anca Prof. Dr. Sevil Öksüz Prof. Dr. Ender Varinlio¤lu, Prof. Dr. Okay Eroskay Prof. Dr. Fuat Çelebio¤lu, Prof. Dr. Sedefhan O¤uz, Prof. Dr. Levent Peflkircio¤lu, Necmi Tanyolaç, Kaya Karan, Alaettin Giray, Ayhan Erten, ‹lhan Banguo¤lu, Ahmet Aydede, Manuel Bilos,Cengiz Dolunay Sürekli Yazarlar: Yücel Aksoy, Nuray Bartoschek, Cahit Batum, Haluk Cans›n, Ali Murat Erkorkmaz, Konur Ertop, Gürbüz Evren, Metin Gören, ‹lyas Halil, Pelin Hazar, Çetin ‹mir, Muzaffer ‹zgü, Mehmet Muhsino¤lu, Filiz Lelo¤lu Oskay, Cengiz Önal, Cengiz Özak›nc›, Saniye Özden, Bekir Özgen, Yaflar Öztürk, Erdo¤an Sakman, Songül Saydam, R›fat Serdaro¤lu, ‹zlen fien, ‹zmir Tolga, Suat Türker, Engin Ünsal, Mehmet Ünver, Dr. Mehmet Uhri, Orhan Velidedeo¤lu, Mustafa Y›ld›z Yönetim Merkezi: 10. Sokak No: 45, Bahçelievler, Ankara Tel: (0312) 212 80 16 (pbx) Faks: (0312) 234 12 16 ‹letiflim Adresi: Sedef Cad. 2446 Ada, 1. Parsel, A Blok, Kat: 3, Da: 16, Ataflehir, 34750 ‹stanbul Tel: (0216) 456 27 27 (pbx) Faks: (0216) 456 27 29 Abone Hizmetleri: (0212) 314 08 88 Da¤›t›m: Yaysat Renk Ay›r›m›: Mat Yap›m Bas›m Tarihi: 23 / 02 / 2011 www.butundunya.com.tr butundunya@butundunya.com.tr
BAfiKENT ÜN‹VERS‹TES‹ KÜLTÜR YAYINI
Bütün Dünya YIL:14 SAYI: 154
6
2000
Büyük Müjde... Çok Yak›nda... Mete Akyol
BD fiUBAT 2011
34 Bofluna Sevinmesinler
10 Kurflun Geçirmez Odadaki Hasta Suat Türker
15
Bilim ve Yönetim Birbirine Yabanc›laflmamal› Prof. Dr. Mehmet Haberal
18
39 47
22 24
53
31
Sinan Meydan
Bir Ordu Bir Ülke Nas›l Parçalan›r Dönemin Prometheus’u Bruno S.O.S... Mr. Burney
57
‹ntikam Ali Sirmen
Suat Türker
Gündeme Balyoz Benim Hakimim
63 65
73
Korkuyu Egemen K›lmak
82
10 Kurflun Geçirmez Odadaki Hasta Suat Türker
Hakimiyeti Milliye Yaz›lar› Ulusal Kurtulufl ve Ba¤›ms›zl›k Savafl›nda ‹lk Muharebeler ‹stiklal Marfl›
115
Cengiz Özak›nc›
2011 Evliya Çelebi Y›l› Olacak Çetin ‹mir
119
G›da Ambalajlar› Prof. Dr. Kenan Demirkol
123
Buzdolab› Bekir Özgen
128
Neden Yaflam Boyu Spor Metin Gören
131
Dil Bilim Yan›lg›s› Prof. Dr. Sinan Bayraktar
136
De¤ildir Oysa... Nuray Bartoschek
139
Yard›msever Ar› Muzaffer ‹zgü
Orhan Velidedeo¤lu
Hangi Osmanl›
Yenilenen Üniversiteden D›fllanan Adam Konur Ertop
Cengiz Önal
Doktorlar› Serbest B›rak›n Türk Tabipler Birli¤i Bas›n Aç›klamas› R›fat Serdaro¤lu
109
Mehmet Muhsino¤lu
Güngör Mengi
28
Gürbüz Evren
Orta Do¤u’da Diktatör Temizli¤i Nas›l Bafllad›?
Güngör Mengi
26
Atatürksüz Bir Çanakkale Tarihi Yaz›lamaz
Yaflar Öztürk
20 Boy Hedefi: Haberal Emin Çölaflan
97
‹ftiralar Haberal’› Y›kamaz
Hikmet Yavafl
Kara Günler Altemur K›l›ç
AYLIK BÖLÜMLER
‹Ç‹NDEK‹LER
143
8 46 52 72 81 96 148 149 150 152 153 154 156 158 160
Sizden Bize F›rçalayarak ‹lk Dersimiz Türkçe Bilginizi Denetleyin T›p Dünyas›ndan K›sa K›sa Sudoku Ufak Tefek Bilgiler Poldi Yar›n›n Büyükleri Çözümler Sayfas› Kareler ve Rakamlar Satranç Bulmaca Ay›n Kitaplar› Bir foto¤raf, Bin sözcü¤e Bedeldir
Ava Gideni Avlamak Ali Murat Erkorkmaz
34
115
Bofluna Sevinmesinler ‹ftiralar Haberal’› Y›kamaz
2011 Evliya Çelebi Y›l› Olacak Çetin ‹mir
Gürbüz Evren
4
5
BD MART 2011
Büyük müjde... Çok yak›nda...
B
u yaz›n›n alt›ndaki sat›ra flöyle bir göz atmadan önce, bu sayfan›n karfl›s›ndaki fotografa gözlerinizi açarak bak›n›z. Ve bu sayfadaki bu yaz›y› okumadan önce, o sayfadaki o yaz›y› okuyunuz. ‹sterseniz birlikte açal›m gözlerimizi ve birlikte okuyal›m o yaz›y›: "Avrupa’n›n en büyük adalet saray› çok yak›nda hizmete aç›l›yor. T. C. Adalet Bakanl›¤›". fiimdi siz bana sorun, ben size soray›m: "Ne demek istiyor bizim Adalet Bakanl›¤›’m›z?" Birbirimize karfl›l›kl› sordu¤umuz ortak soruyu, flimdi geliniz, yine karfl›l›kl› geçerek, siz bana, ben size yan›tlayal›m: "Peki, Türkiye Cumhuriyeti Adalet Bakanl›¤›, Avrupa’daki en büyük adalet saray›ndan da daha büyük bu adalet saray›n› nerede aç›yormufl?" "Görmüyor musunuz? Bu saray elbette, üzerindeki bu yaz›n›n yaz›l› oldu¤u bezin salland›r›ld›¤› binada aç›l›yordur." "Ama o salland›r›lan bezin üstündeki yaz›da öyle bir bilgi yok ki... Biz, sinema tarihinin en büyük ve en pahal›ya ç›kan filmi, "Rüzgar Gibi Geçti"yi, "Önümüzdeki pazartesinden sonra yaln›zca bu sinemada" duyurular›nda
6
okuduktan sonra ne zaman ve hangi sinemaya gidece¤ine karar veren bir kufla¤›n uzant›lar›y›z. Biz, bir aç›l›fl›n nerede ve ne zaman yap›laca¤›n›n aç›kça yaz›ld›¤› bezleri okuyarak büyüyen bugünün emekli gençleriyiz... Onun içindir ki, üzerinde nerede ve ne zaman aç›laca¤› aç›k aç›k yaz›lmayan bez duyurular› yad›rg›yoruz, onlar› dudak bükerek, gözucuyla okuyoruz. "Avrupa’n›n en büyük adalet saray›"n›n nerede, ne zaman ve galiba niçin aç›laca¤›n› da, o nedenle ö¤renemedik... Akl›m›zda yaln›zca "Çok yak›nda" sözü kald›. *** ‹flte böyle iken böyle, bugünlerde bizde durum vaziyetleri... Büyüklerimiz de, biz de, bak›n asl›nda u¤raflmamam›z gereken nelerle u¤rafl›yoruz... Adalet Bakanl›¤›’m›z "Avrupa’n›n en büyük saray›"n› yapaca¤›m diye u¤rafl›yor; biz ise tak›lm›fl›z "Çok yak›nda" sözüne, kalm›fl›z "Çok yak›nda" sözünde. Onlar, "En büyü¤ü, en büyü¤ü" diye övünerek bize birfleyler söylemeye çal›fl›yorlar, biz ise "Çok yak›nda, çok yak›nda" diye kendimizi bir yandan avutmaya, bir yandan umutland›rmaya çal›fl›yoruz... • meteakyol@butundunya.com.tr
Fotograf: ZAFER ÇALIŞKAN-KANAL B 7
BD MART 2011
S‹ZDEN B‹ZE Bütün Dünya, Sedef Cad. 2446 Ada, 1. Parsel, A Blok, Kat:3, Da: 16, Ataflehir, 34750 ‹stanbul butundunya@butundunya.com.tr Faks: 0216 456 2729
Baflkent Üniversitesi, ‹letiflim Fakültesi ö¤retim üyeleri Doç Dr. Duygu Altu¤ ve Dr. Selmin Terzio¤lu, ö¤rencileriyle birlikte haz›rlad›klar› ve tümüyle kendi olanaklar›yla bast›rd›klar› yukar›daki "Görsel 盤l›k"lar›yla "Prof. Dr. Mehmet Haberal'a özgürlük kampanyas›"bafllatt›lar. Otomobil ve pencere camlar›na iç yüzeylerinden yap›flt›r›labilir özellikli bu "Görsel 盤l›k"lar› Baflkentli ‹letiflimciler, tüm isteyenlere vermektedirler. ***
Yarg›çlar Say›n Haberal ile ilgili olarak, Baflbakan ve Hükümeti ya da kimi çevrelerin bask› ve yönlendirmesi ile kasten yanl›fl tutum ve davran›fllar› ile yasay› çi¤nedikleri için, bir üst mahkemece uygun görülen ceza yapt›r›mlar›ndan kaynaklanan borçlar›n› ödemifller mi? 8
Say›n yarg›çlar bu nedenden ileri gelen kuyruk ac›s› ile hasmane tutum içine mi giriyorlar dersiniz? Halk›n gözünü ç›kara ç›kara yarg› organlar›n› böyle bir yükümlülük ve sorumluluktan kurtaran yasan›n ç›kmas›, bizim için yüz karas› de¤il mi? Onlar görevlerini do¤ru dürüst yapmayacaklar, cezas›n› yine vergi ödeyen gariban halk çekecek. Yaz›k de¤il mi halka? ‹ktidar›n sertleflen üslubu oy kayb› endiflesinden kaynaklan›yor. Ahmet Emer *** rt›k sabr›m›z kalmad›. Haberal hocam›n suçu yoktur. Herkes bilsin art›k. Haberal’› bize, hasta yak›nlar›na sorsunlar. Bizlerin can borcu var hocam›za. Babam 1975 y›l›nda zar zor diyaliz makinesi bulurken Haberal hocam ona böbrek nakli yapt›. Y›llar sonra, babama bu kez karaci¤er nakli yapt›. 34 y›l da babam› b›rakmad›. Ne hastal›klar›na çare oldu; hem de hiçbir menfaat beklemeden. Hocam, can›m hocam. Siz babama evlatlar›n› gösterdiniz, torun gösterdiniz. Babam›n vefat›nda çelengiyle yine bafl›ndayd› hocam. Can borcumuz bakidir. Bitecek bu zulüm; dayan›n hocam. Bu konuda tek bir flüphe yoktur akl›m›zda. Sizi çok seviyoruz hocam.
A
Gizem Türzel Taflk›ran
Çok Sevdi¤im Bütün Dünya Yöneticileri, Ad›m Baflak Demirkol. 16 yafl›mday›m. Babam›n bana do¤um günü arma¤an› olarak ald›¤› dijital fotograf makinemle ilk kez, 19 fiubat cumartesi günü An›t Kabir'de fotograf çektim. O gün An›t Kabir, Balyoz davas› ad›yla bilinen duruflma nedeniyle cezaevine kapat›lan 163 flerefli Türk subay›n›n eflleri, çocuklar› ve yürekleri onlardan yana çarpan yurtseverlerle doluydu. O gün An›t Kabir'de hava ya¤›fll›yd›, benim de gözlerim yafll›yd›. Orada çekti¤im bu ilk fotograf›m›, e-postama ekleyerek size gönderiyorum. Dergim Bütün Dünya'da yay›nlarsan›z, kendimi dört duvar aras›na kapat›lm›fl kahraman subaylar›m›za "Siz orada yaln›z de¤ilsiniz" haberi getiren bir posta güvercini gibi görece¤im. Ellerinizden öperim. Baflak Demirkol, Ankara ***
Muhalefet partilerinin birlikte hareket ederek önce Say›n Haberal’›n u¤rad›¤› haks›zl›¤a son verilmesini sa¤lamalar›n›, sonra da ayn› zamanda güzel yurdumuza da, Atatürk’ün çizdi¤i yolda sahip ç›kmalar›n› bekliyoruz. Say›n Onur Öymen’in de dedi¤i gibi:
“Baflka Türkiye olmad›¤› gibi, baflka Mehmet Haberal da yok.” Sayg›lar›mla; Neslihan Girgin, ‹stanbul *** evgili Haberal ve Cumhuriyet Dostlar›, öncelikle hepimize geçmifl olsun diyorum. Aralar›nda görevde olanlar›n da bulundu¤u 163 general ve subay›n tutuklanma karar›na paralel olarak Haberal’›n tedavi edildi¤i hastanenin de¤ifltirilmesinde bir kin ve nefret kokusu yok mu? Hasta haklar›na aç›kça ayk›r› olan bu durum ayr›ca tipik bir insan haklar› ihlalidir de... “Balyoz Davas›” san›klar› için verilen tutuklama karar› ise, yarg›n›n tamamen yürütmenin hakimiyeti alt›na girdi¤i izlenimi vermektedir. HSYK’n›n hükümet etkisindeki seçimlerle oluflmas› sonunda görev yerleri de¤ifltirilen hakimlerin yerine yap›lan atamalar ile özel görevli a¤›r ceza mahkemeleri tamamen hükümet mahkemesi haline getirilmifltir.12 Eylül’de Anayasa de¤iflikliklerine”evet” diyenler, böyle bir tabloyla karfl›laflacaklar›n› tahmin ediyorlar m›yd› acaba? 11.02. 2011 tarihimize bir KARA GÜN olarak geçecektir... Av. Cemil Can
S
9
BD MART 2011
ORTAM Suat Türker
G
ünlerden Cuma idi. fiubat'›n ikinci Cuma's›. Prof. Dr. Haberal,
“Pencere cam› kurflun geçiren” bir hastane odas›ndan, “Pencere cam› kurflun geçirmeyen, üstelik penceresinin önü demir parmakl›kl›” bir hastane odas›na nakledildi.
Büyük bir gizlilik ve sessizlik içinde yap›lmas›na özen gösterilen bu “nakil” s›ras›nda, görevlilerin tüm önlemlerine ve bask›lar›na karfl›n, yine de 10
bir ses yükseldi: “Bütün bunlar Türkiye Cumhuriyeti’ne yak›fl›yor mu? Benim ülkem bunlar› hak ediyor mu?” Televizyonlar arac›l›¤›yla o akflam yurdun dört köflesine ulaflan bu sesin sahibi, hasta yata¤›ndan sedyeyle indirildi¤i bodrum kat›n›n kap›s›nda, tekerlekli sandalyeyle ambulansa götürülen Prof. Dr. Mehmet Haberal’d›. ‹l Sa¤l›k Müdürlü¤ü’nün olaydan ya-
r›m saat sonra yapt›¤› bu konudaki yapt›¤› yaz›l› aç›klamada, 'Haberal'›n yeni odas›n›n pencerelerinin kurflun geçirmez oldu¤u' özellikle vurgulan›yor, o odan›n penceresinin önündeki demir parmakl›klardan nedense söz edilmiyordu. ‹l sa¤l›k müdürlü¤ünün aç›klamas›, ilk bak›flta hastane de¤iflikli¤inin bafll›ca nedenin 'Pencere güvenli¤i' oldu¤unu akla getiriyordu.
bir durum ortaya ç›km›flt›. Haberal'›n odas›nda internet ba¤lant›l› bir dizüstü bilgisayar bulunmufltu. Bu çok tehlikeli bir durumdu. Çünkü bir bilgisayarla, duvarlar ötesiyle iliflki sa¤lanabilirdi. Avukat› yak›nlar›, dostlar› karfl› ç›kt›lar: “O bilgisayar Haberal'›n de¤il. Ayr›ca, o d›flar›yla irtibat kursa ne olur? Haberal az›l› bir terörist mi?” Ard›ndan bir de örnek verdiler:
Oysa ki, gerçek neden bu de¤ildi. ‹stanbul Üniversitesi Kardiyoloji Enstitüsünde tedavi edilen Prof. Haberal'›n odas›na yap›lan bask›nda sak›ncal›
“Belki bir t›p sitesine girer, dünyadaki geliflmeleri izler, bilgisine bilgi ekler. Legal de¤il midir bu?” Bu itirazlara kulak asan olmad›. *** Haberal'›n hastanedeki refakatçisi Muhammet Lütfullah Prof. Dr. Mehmet Haberal’›n nakledildi¤i penceresi parmakl›kl› kurflun geçirmez oda 11
BD MART 2011
BD MART 2011
Prof. Dr. Mehmet Haberal, Mehmet Akif Ersoy Hastanesi’ne nakledilirken Hüsrev ise saatler sonra savc›l›kta verdi¤i ifadede flöyle diyordu: “Bu bilgisayar bana ait. Haberal'›n odas›n›n kap›s› önündeki bir iskemleye oturup bilgisayar›ma bak›yordum. Birden kameral› ve silahl› adamlar geldi. Beni de, elimdeki bilgisayarla birlikte odaya sürüklediler. Sonra da 'Odada bilgisayar bulundu' dediler." Muhammet Lütfullah Hüsrev o anla ilgili olarak yaln›zca bunlar› söylüyor, elleri silahl› “özel” polislerin, bo¤azlar›n› s›karak duvara yap›flt›rd›klar› görevli, jandarma erlerinin çaresizli¤ini de¤il dile getirmek, akl›na bile getirmek istemiyordu. Prof. Dr. Mehmet Haberal ise ayn› sahneyi avukatlar›na anlat›rken, gözlerinde biriken yafllar› göstermemek için bafl›n› çeviriyor ve “Özel polislerin silahlar›n›n namlusundan korunabilmek için odama s›¤›nan ve bo¤azlar› s›k›larak odam›n duvar›na yap›flt›r›lan askerlerimizi görünce gözlerimin önüne o an, Süleymaniye’de Türk 12
askerinin bafl›na çuval geçirilmesi olay› geldi” diyordu.
Haberal’›n hastanesinin de¤ifltirilmesi olay›nda bir de¤il, birden fazla neden vard›. *** Haberal'›n nakledilece¤i Halkal› Mehmet Akif Ersoy Gö¤üs, kalp ve damar cerrahisi hastanesinde haz›rl›klar yap›ld›. Ancak, Haberal'›n kalaca¤› odan›n pencerelerine kurflun geçmez cam›n bu haz›rl›klar s›ras›nda m› tak›ld›¤› anlafl›lamad›. Hastane yetkilileri bu konudaki sorular› yan›tlamad›lar. Nakil günü, tekerlekli sandalye ile odas›ndan ç›kar›lan Haberal'›n çevresinde özel bir güvenlik çemberi oluflturuldu. Haberal sakin, fakat üzüntülüydü. Görevliler, onun oturdu¤u tekerlikli sandalyeyi zaman zaman havaya kald›rarak eflik ve merdivenleri aflt›lar ama ambulans›n önüne geldiklerinde, Haberal’›n aya¤a kalkarak ambulansa do¤ru yürümesine engel olamad›lar. Ambulans›n kap›s› kapat›lmadan
önce onun içerden sallanan eli, yaln›zca çevredeki dostlara de¤il, özgür dünyaya da “flimdilik ve bir süreli¤ine veda” diyordu. Böylece Mehmet Akif Ersoy hastanesine do¤ru yola ç›k›ld›.
yatak, bir hasta yemek sehpas›, küçük boyutta bir televizyon ve küçük bir etajer vard›. Kurflun geçirmez caml› oldu¤u söylenen pencere camlar›ndan, pencereyi boydan boya kaplayan demir parmakl›klar görülüyordu. Odan›n, karfl› ko¤uflla aras›nda bulunan koridora aç›lan kap›s› tümüyle demirdi ve kap›da küçücük bir gözetleme penceresi vard›. Haberal yeni odas›ndan girer girmez arkas›ndaki demir kap› ve karfl›s›ndaki demir parmakl›klar aras›nda kal›nca, bir kez daha "Bunlar, benim
Ambulans›, güvenlik görevlilerinin bindi¤i iki araba da takip ediyordu. Prof. Dr. Mehmet Haberal, Halkal›'daki Mehmet Akif Ersoy Hastanesi'nin mahkumlar ko¤ufluna yat›r›ld›. Buradaki odas›, bir öncekine oranla daha büyüktü. Odada karfl›l›kl› iki
ülkeme yak›flm›yor" dedikten sonra, karar›n› verdi: "Ben art›k hastanelerde kalmak istemiyorum" dedi. "Ya b›raks›nlar özgürlü¤üme döneyim, ya da suçum neyse gere¤ini yaps›nlar...” Ancak olay, Haberal'› demir kap›
Prof. Dr. Mehmet Haberal ambulansa binerken özgür dünyaya ”bir süreli¤ine veda” diyordu.
13
BD MART 2011
BD MART 2011
arkas›na ve demir parmakl›klar önüne hapsetmekle bitmedi. *** Kardiyoloji Enstitüsü'nde Prof. Haberal'›n hizmetinde olan Hemflire fiengül Ari, refakatçiler Lütfullah Hüsrev ve Erkan Özhun ile görevli uzman çavufl Engin Sa¤›r, 'Terör örgütü üyesine yard›m ve yatakl›k yapt›klar›' iddias›yla göz alt›na al›nd›lar. fiüpheliler Befliktafl'taki ‹stanbul adliyesine getirilerek sorguland›lar. Uzman çavufl Engin Sa¤›r ve refakatçi Erkan Özhun ifade verdikten sonra serbest b›rak›ld›lar. Savc› Fikret Seçen, hemflire fiengül Ari ve refakatçi Muhammet Lütfullah Hüsrev'i nöbetçi mahkemeye sevk edip haklar›nda' Adli kontrol karar› verilmesini' istedi. Nöbetçi ‹stanbul 9. a¤›r ceza mahkemesi de bu iste¤i kabul ederek Ari ve Hüsrev için 'adli kontrol' karar› verdi. ***
Ergenekon davas› tutuklu san›klar› aras›nda yer alan Prof. Dr. Mehmet Haberal'›n taburcu edilece¤ine dair verilen raporun mahkemeden gizlendi¤i iddias›yla aç›lan soruflturmada göz alt›na al›nan uzman çavufl Engin Sa¤›r ifadesinde ilginç aç›klamalarda bulundu. Engin Sa¤›r befl sayfal›k ifadesinde, 'Ben Haberal'›n kap›s›nda nöbet tutmay› hiç istemedim. Çünkü Mehmet Haberal'›n odas›nda bilgisayar bulunduktan sonra bafllat›lan soruflturmada suçun benim üzerime y›k›laca¤› konusunda duyum ald›m.' dedi. Yaflanan olaylara bak›l›rsa görünen o ki: Türkiye'deki paflalar›n yüzde onunun 'içeride' bulundu¤u bir ortamda, bir “Atatürk eri” Haberal'›n çile yuma¤›na sar›lacak daha çok iplik oldu¤unu görmemek için kör olmak gerekiyordu.
GAND‹’DEN ÖZDEY‹fiLER • Haks›zl›¤a sap›p bütün insanlar seni takip edece¤ine, adaletle hareket edip tek bafl›na kal daha iyi. • Adaletsiz rejimi, adaletle y›k›n›z. Alk›fllar önüne kans›z elle ç›k›n›z. • Bizi yokedecekler flunlard›r: ‹lkesiz siyaset Vicdan› sollayan e¤lence Çal›flmadan zenginlik Bilgili ama karaktersiz insanlar Ahlâktan yoksun bir ifl dünyas› ‹nsan sevgisini alt plana itmifl bilim Özveriden yoksun bir din anlay›fl›.
Prof. Dr. Mehmet Haberal taraf›ndan yaz›lan bu yaz›, 7 y›l önce, BütünDünya'n›n May›s 2004 tarihli say›s›nda yay›mlanm›flt›r.
Bilim ve Yönetim Birbirine Yabanc›laflmamal› Bizi biraraya getiren üst çat›n›n, Cumhuriyet çat›s› biçimi, mimarisi ve dayanaklar› 1923de kurulurken, temel bir öngörü herfleyi belirlemiflti: Egemenlik, kay›ts›z flarts›z ulusundur.
A
ylard›r merkezi ve yerel yönetim yap›s› ve kamusal hizmetin adil, süratli, kaliteli, etkili ve verimli bir biçimde yerine getirilmesi için merkezi yönetim ile yerel yönetim iliflkisinin nas›l olmas› gerekti¤i üzerine tart›flmaktay›z. Kendi kendimizin yönetimine nas›l bir çekidüzen vermemiz gerekti¤ini de¤erlendirmekteyiz, asl›nda. Elbet, bu durumdan duydu¤umuz mutlulu¤un de¤eri tart›fl›lmaz ve k›yaslanamaz; eflsizdir özgürlük duygusu. Özgürlü¤ümüzün nice can, kan ve emek pahas›na gerçekleflti¤ini ise, asla unutamay›z... Bizi biraraya getiren üst çat›n›n, Cumhuriyet çat›s›n›n biçimi, mimarisi ve dayanaklar› 1923'te kurulurken, temel bir öngörü herfleyi belirlemiflti: Egemenlik kay›ts›z flarts›z ulusundur. Bu sözün, o güne dek kurulmufl tüm yöne15
BD MART 2011
BD MART 2011
tim çat›lar›ndan ay›r›c› özelli¤i, yurttafllara kazand›rd›¤› özgürlüktü. Baflka bir deyiflle, kendimizi kendimizin yönetecek olmam›zd›. Ne bir kifli, ne bir zümre yönetimidir bu; tüm bir ulusun kendi kaderini kendi ellerine ald›¤› bir yönetim biçimi olan ça¤dafl Cumhuriyet çat›s› hepimizin özgürlü¤ünün güvencesidir. Bu yönetim biçiminin yöneliflini belirleyen öngörü ise, bugün de önemini ilk söylendi¤i gün gibi koruyan, "Ça¤›n uygarl›k düzeyine ulaflmak, dahas› onu da aflmak" sözüdür. And›¤›m›z bu iki öngörünün anlam gücü, kuflkusuz kurduklar› biçimlerdedir. Birbirini bütünleyen bir çerçeve çizmektedir bu iki söz. Davran›fl biçimimizi, düflünüfl ve anlay›fl›m›z› belirleyen sa¤lam bir çerçeve. Bizler, bu çerçevenin içindeki ulusun birer parças›, dahas› her birimiz ulusun kurucu ö¤eleriyiz. Bu çerçevenin s›n›rlar›n› ve içini, insan hayalinin eriflebilece¤i boyutlara, renklere ve özgün biçimlere tafl›mak bizim elimizde ve elbet bizim sorumlulu¤umuzdad›r. Yapt›¤›m›z yasalar ise, toplumsal yap›m›z›n iskeletleri olarak dayana¤›m›z, gücümüzdür. Yasa iskeletine etini, kan›n›, ruhunu, davran›fl›n› kazand›racak olan bizleriz, baflka hiçbir güç de¤ildir ve olmamal›d›r. Dünyan›n en güçlü, en adil, en hak gözetir, en dengeli yasalar›n› da ç›karm›fl olsak, o yasalar, kendi bafllar›na 16
ka¤›tlar içinden ç›k›p toplumsal hayallerimizi gerçeklefltirebilir mi? Kuflkusuz olanaks›zd›r bu. Bununla yasalar›n gereksiz ve yarars›z m› oldu¤unu söylemifl oluyoruz? Elbette hay›r! Ama yasalar›n yan›s›ra, yasalar› öyle bir uygulama anlay›fl›m›z olmal› ki, hayalimiz hareket etsin ve kendi gerçe¤ine kavuflsun. Hangi yasay› yaparsak yapal›m, o yasay› yaflama geçirecek, o yasay› halk›n, ülkenin, ulusun içinde, ba¤r›nda, yaflant›s›nda ve zihninde taçland›racak yap›tlar olmad›kça, ya-
Hizmet. Topluma hizmet için canla baflla çal›flmak. ‹flte bu anlay›fl› egemen k›lmak toplumsal bir canlanma yaratacak, aksi durum ise çürüme ve çözülme do¤uracakt›r ister istemez. Yönetenlerin yetkilerini, ortaya koyduklar› yap›tlardan, yapt›klar›ndan de¤il, oturduklar› koltuklar›ndan alarak davran›fllar›n› sürdürmeleri, en iyi yasalar›n bile zamanla afl›nmas›na, esnetilip "kitab›na uydurulmas›na" yol açar. Bu durumlarda üniversiteler uyar›lar›n› yapacak güçte olmal›, fener
salar›n ka¤›t y›¤›n› içinde hapsolmufl iyi dileklerimiz olmas›na kimse engel olamaz. Her f›rsatta vurgulad›¤›m›z gibi, cumhuriyeti yaflatacak olan yap›tlard›r. Cumhuriyeti yaflatacak yap›t, yasalar içinde ve yasalar›n teflvikiyle kendisini ortaya koyacak bir anlay›fl, bir canl›l›k bulam›yorsa, yap›t› engelleyen o yasa ölü do¤mufl demektir ve yarar›ndan çok zarar› dokunur topluma. enel geçer kan›n›n aksine, yap›t yaratman›n koflulu ne koltuktur ne de para... Daha do¤rusu, bunlar birinci koflul de¤ildir yap›t› oluflturmak için. Tek koflulu vard›r:
›fl›¤›, oluflacak tehlikeyi ayd›nlatmal›, göstermelidir. Bu dersi, tarihimiz ö¤retmifltir. Bilindi¤i gibi, tarihimizin en anlaml› belgelerinden biri olan "Koçi Bey Risalesi", ülkedeki yönetim bozuklu¤u üzerinedir. Osmanl›lar'›n sözünü sak›nmaz bilgini Koçi Bey, Dördüncü Murat'a 1631'de sundu¤u raporunda, Osmanl› Devleti'ni içten içe çürüten nedenlerin bafl›nda bilim adamlar› ile yönetimin birbirine yabanc›laflmas›n› gösterir ve flöyle der: "‹mdi malumu hümayun olarak mübarek fler'iat›n (yasalar›n) devam› bilgi iledir. Bilginin devam›, bilginlerdedir. O yüzden yüce atalar› zaman›nda bilgiye ve bilginlere olan hürmet
G
ve ikram hiçbir devlette olmam›flt›r. Onlara olan itibar›n meyvesi olarak nice güzel eserler görmüfllerdir. (...) Evvelce fleyhülislam olmufl kimseler (...) çekinmeden hakikati söyleyen kimseler olup, (...) padiflaha nasihatlerden geri kalmazlard›. Din ve devletin düzenine çal›fl›r olup, halk›n ahvali ile ilgilenirlerdi. (...) ‹yilerin kadrini bilmek gerekir."(Koçi Bey Risalesi, Kültür ve Turizm Bakanl›¤› Yay›nlar›. Sadelefltiren: Zuhuri Dan›flman, 1985/s. 50-51).
Yüzy›llar öncesinden kalma bu örnek de gösteriyor ki, toplumsal yap›daki bozulmalar›n en önemlilerinden biri ve daha kötüsü en görünmezi, bilim ve toplum iliflkisinin yabanc›laflmas›d›r. Dileriz ki, yönetim ve toplum aras›nda bir anlay›fl, iletiflim köprüsü kurabilecek yetenekte olan bilimin sesine yöneticilerimiz kulak verir ve böylece, tarih kendini tekrarlama s›k›nt›s›ndan, ülkemiz de yönetimin olumsuz tasarruflar›ndan kurtulmufl olur. • Hz. Ali’ye sormufllar: “Neyle savafl›yorsun?” Yan›t›: “Cehaletin üç ordusuyla’ olmufl. Kâs›t›n, mârikin, nâk›sin! Kâs›t›n; zalim, istismarc› adalet
düflman›! Mârikin; kindar, fluursuz, bencil,
k›skanç, kötü, yobaz! Nâk›sin; dostlar›n inanc›n› yolda
b›rakan, onlara iftira eden, s›rt›ndan hançerleyen! 17
BD MART 2011
BD MART 2011
Altemur K›l›ç’›n 14.02.2011 Tarihli Yeniça¤ Gazetesi’nde Yay›mlanan Yaz›s›d›r
Kara Günler Bu günler, 12 Şubat ve sonrası, vatansever, ordusunu canı kadar sevenler için, "Kara Gün" ler!
B
u gün Süleyman Nazif 9 fiubat
1919'da D'Esperey'in, at üstünde ‹stanbul sokaklar›nda dolaflmas› üzerine, Hadisat gazetesinde, "Kara Gün" bafll›kl› bir yaz› yazm›flt›. Bunu hat›rlad›m! ‹stanbul'un, 16 Mart 1920'de, ‹ngilizler taraf›ndan iflgalinden sonra, Sultanahmet meydan›nda, binlerce kiflinin kat›ld›¤› muazzam bir "Kara Gün" mitingi topland›. Halide Edip (Ad›var)'›n, a¤layarak yapt›¤› heyecanl› konuflmay› da hat›rlad›m. Sonraki "Kara Gün" mitinglerinde, Süleyman Nazif. Mehmet Emin ve Halide Han›m ve di¤erleri, "Türk milletinin böyle bir iflgali kald›ramayaca¤›n›" söylüyorlard›... ‹stanbul'un iflgalinden sonra vatanseverler, komutanlar, ‹ngilizler taraf›ndan tutukland›lar; "Bekir A¤a Bölü¤ü" denen hapishaneye t›k›ld›lar. Sonra da, düzmece "Kürt Nemrut Pafla Divan-› Harbi"nde yarg›land›lar. Bunlara karfl› direnifl, Halide Edip'in yazd›¤› gibi, Türklü¤ün "ateflle 18
imtihan›"n›n bafllang›c› idi - kurtulufl atefli çak›lm›flt›! Bugünlerde de, "Kara Gün" ler yafl›yoruz. 12 fiubat 2011 ve sonras›, "Kara Gün"lerimiz oldu. Türk Ordusu'nun 364 generalinden 29'u, Kuvvet Komutanlar›, Deniz Saha Komutanlar›, generaller, amiraller, savc›n›n iste¤i üzerine ‹stanbul 12. A¤›r Ceza Mahkemesi taraf›ndan tutukland›lar, Hasdal'a "t›k›ld›lar", di¤erleri de Metris'e! Bu yeni tutuklama dalgas›n›n hukuki gerekçelerini tart›flacak de¤ilim. Önceki akflam TV kanallar›nda dolaflt›m. Hukukçular ve yazarlar›n söyledikleri, bu konuda büyük bir anlaflamazl›k, hatta kafa kar›fl›kl›¤› oldu¤unu gösteriyordu. Sadece, bilimsel hukuk aç›s›ndan de¤il, tart›flanlar›n, durduklar› yere göre, tutuklamalar›n adilane ve hukuki oldu¤unu iddia edenlerin, peflin hükümleri ortaya ç›kt›. Fakat hepsinin anlaflt›klar› bir husus vard›: Türk Adaleti'nde, yarg›s›nda,
"adaletin çok geç kalmas›ndan" bafllayarak, köklü bir çarp›kl›k, yozlaflma, "adaletsizlik - hukuksuzluk" var. Hepsi söyledi: Köklü bir reform gerekiyor. Reform ad› alt›nda yap›lanlar da, yarg›y› büsbütün bölüyor. ‹ktidar›n sultas› alt›na sokacak! Ancak flu ba¤lamda, mesela, tutuklama gerekçeleri hususundaki kanun maddelerinin mu¤lâk, tart›flmaya muhtaç olmas› ve baflka flüpheler, oldu¤una göre, Ergenekon Davalar›'nda, Balyoz Davas›'nda, hangi hukuk ve adaletten söz edilebilir? ‹nsanlar, reformu mu bekleyecekler?
D
urum, esas bu oldu¤unda, "fleytan" ayr›nt›larda, TSK'ni saf d›fl› k›lmak komplolar›nda. Bu komplolar›n arkas›nda yabanc›lar›n Atlantik ötesinden uzanan "parmaklar›" oldu¤u da, aflikâr! Bu tabloda "Ordunun vesayeti", "vesayetten kurtulmak" gibi sözler de, bahane. Bu "dallar budaklar" bir tarafa, "a¤ac›n içi kemirilmekte". Süheyl Batum'un, "k⤛ttan kaplan" sözlerinin tam metni okunursa, meram›n›n ne oldu¤u daha iyi anlafl›lacak. Ve flu s›rada anlafl›l›yor da! ‹stanbul'un iflgalinde, TV yoktu. fiimdi var. Ben-bizler Türk Ordu'sunun onurlu general ve amirallerini adi suçlular gibi, TSK'nin parças› jandarmalar taraf›ndan, kapal› tutuklu minibüslerine "t›k›lmalar›", komutanlar›n parmakl›klar arkas›ndan fark edilen yüz ifadeleri, bana-bizlere hüzün verdi. Bu ifadelerde ac›, çaresizlik ve öfke okunuyordu! Ben ve eflim gözyafllar›m›z› tutamad›k: Mustafa Kemal'in askerleri, bu muameleleri hak etmiyorlar! Onla-
r›, Hasdal ve Metris'e götüren, oralarda içeri alan askerin ve bütün ordu mensuplar›n›n da ayn› hüznü duyduklar›ndan eminim. Ötekilerle aram›zdaki fark burada. Bu manzaralar onlara muhakkak, düflman komutanlar› tutuklam›fllar gibi mutluluk veriyor. Düflünün... Bu komutanlar›, general ve amiralleri karfl›lar›nda esas vaziyette durdurmak, susturmak, o baz›lar› için, ne büyük keyif! Dün akflam kanallardan birinde adam›n biri, "Generallerin, amirallerin ne ayr›cal›klar› var ki, onlara 'pozitif ayr›cal›k' yap›ls›n?" dedi. Evet, o generaller, amiraller, suçlar› sabit olana kadar, bizler için "ayr› ve ayr›cakl›d›rlar"!
T
esadüf: M›s›r'da ordu yönetime
el koydu. Türkiye'de de iktidar, orduya el koyuyor! Türk Milleti'nin ve Ordusu'nun "ba¤r›na hançer dayanm›fl, k›v›ra k›v›ra sokuluyor"... Bu manzara karfl›s›nda duygusall›¤›m› mazur görün. Beni, düzmece gerekçelerin, çuvallara sokulmufl CD'lerin, gizli tan›klar›n gerçek olup olmad›klar› ilgilendirmiyor art›k. Ben, orduma sokulan hançerden yaral›y›m. Hamaset yapm›yorum... Dram oynam›yorum... ‹çimden, hayk›rarak, a¤layarak Harp Okulu marfl›n› söylemek geliyor: Kanla, irfanla kurduk biz bu Cumhuriyeti / Cehennemler kudursa, ölmez nigahban›y›z." Aynen! . Ve Haberal: Mehmet Haberal'a yap›lan iflkenceler, baflka ac›. Yarab, bu ne h›nçt›r! • 19
BD MART 2011
BD MART 2011
Emin Çölaflan’›n 10-02-2010 Tarihinde Sözcü Gazetesi’nde Yay›mlanan Yaz›s›d›r
Boy Hedefi: Dünkü iktidar gazetelerinde iki ayr› manflet vard›. 1- Haberal sa¤lam ç›kt›. Adli T›p doktorlar›, yatarak tedavi edilecek bir sa¤l›k sorunu olmad›¤›n› saptad›. 2- Savc›l›k, Baflkent Üniversitesi’ne YÖK’ün el koymas›n› istedi. Üniversite, Hacettepe’ye devredilecek.
B
Bunlar hep “Özel, s›zd›rma” haberler. Böyle kritik ve önemli
haberler önce bunlar›n gazete ve televizyonlar›na s›zd›r›l›p kamuoyu oluflturuluyor, sonra gere¤i yap›l›yor. AKP iktidar›n›n bir numaral› boy hedefi flimdi Prof. Dr. Mehmet Haberal. Bu ülkeye flimdi 35 bin ö¤rencinin okudu¤u Baflkent Üniversitesini, nice p›r›l p›r›l hastane, ö¤renci yurtlar› ve öteki tesisleri s›f›rdan bafllayarak kazand›rm›fl, binlerce kifliye ekmek kap›s› açm›fl ve en önemlisi, binlerce
hastan›n hayat›n› elleriyle kurtarm›fl uluslararas› düzeyde bir t›p
adam›. ‹ki y›la yak›n süredir tutuklu ve hastane odas›nda yat›yor. ‹fl o aflamaya geldi ki, yatt›¤› hastane bile polisler taraf›ndan bas›ld›, baflhekim tutukland›. 20
Haberal iki y›la yak›n süredir soruyor: “Benim suçum ne? Hangi suçtan tutukluyum?” Bu sorulara mahkeme taraf›ndan bile asla yan›t verilemiyor. Mehmet Haberal terörist!.. Mehmet Haberal Ergenekon silahl› terör örgütü üyesi!..Ve darbeci!..
Soruyorum, bugüne kadar bu konularda bir tek belge ve bulgu ç›kt› m› ortaya? Mahkeme taraf›ndan sorgusu hastane odas›nda yap›ld›. Bu sorgu “Suçum Ne” ismiyle Haberal ad›na kitap yap›ld›. Hani, bir tek belge var m›yd›? Adli T›p Kurumu doktorlar› onu muayene etmifller, yatarak tedavisine gerek olmad›¤›n› söylemifller. ‹yi de, Türkiye’deki bütün
H
aberal Benim tanıdığım ve tanımış olmaktan onur duyduğum Prof. Dr. Mehmet Haberal aslanlar gibi yürekli, yurtsever adamdır.
kurum ve kurulufllar gibi Adli T›p Kurumu’nun da AKP’nin elinde oldu¤unu, kadrolar›n bu do¤rultuda olufltu¤unu biz bilmiyor muyuz!
*** Türkiye’de olaylar›n nas›l geliflti¤ini, nas›l yönlendirildi¤ini üzülerek izliyoruz. fiimdi ben yukar›daki iki haberin do¤ru oldu¤u varsay›m›ndan yola ç›karak belirteyim…”Do¤ru oldu¤u” diyorum çünkü bunlar özenle haz›rlanm›fl, piyasaya özellikle ve bilerek sürülen s›zd›rma haberler. O halde Baflkent Üniversitesi,
hastaneler ve öteki tesislere yak›nda el konulacak. Adli T›p taraf›ndan verilecek rapor sonras›nda mahkeme karar alacak ve Haberal Silivri cezaevine gönderilecek. Benim tan›d›¤›m ve tan›m›fl olmaktan onur duydu¤um Prof. Dr. Mehmet Haberal aslanlar gibi yürekli, yurtsever adamd›r. Bunlar›n da gelip geçece¤ini, elleriyle hayat verdi¤i insanlar›n dualar›n›n bile kendisine yetece¤ini hepimizden iyi bilmektedir. 21
BD MART 2011
BD MART 2011
Ali Sirmen’in 18. 02.2011 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi’nde Yay›mlanan Yaz›s›d›r
‹ntikam Onlar› geçen gün TV ekran›nda gördü¤ümde tan›d›m. Tutuklu amiralin efli olan, t›pk› programda oldu¤u gibi, kendileriyle görüfltü¤üm zaman da bende grubun lideri izlenimini uyand›rm›flt›. Eflleri tutuklanm›fl, yüksek rütbeli subay eflleriydiler.
B
ir meslektafl›n tavsiyesiyle
benimle görüflmek için baflvurmufllar, Taksim’de bir pastanede buluflmufltuk. Yaflad›¤›m tecrübeler dolay›s›yla kendilerine kimi tavsiyelerde bulunabilece¤imi san›yorlard›. Kocalar›n›n haks›zl›¤a u¤rad›¤› kan›s›ndayd›lar ve buna karfl› sessiz kalmamakta kararl›yd›lar. Direnmekten vazgeçmeyeceklerini, efllerini yaln›z b›rakmayacaklar›n› biliyorlard› ama en fazla ses getirecek, etkili olacak eylem olarak ne yapmalar› gerekti¤ini henüz bilmiyorlard›. Daha önce bafl›mdan geçenlerden dolay› benden medet umuyorlard›. Ve de yan›l›yorlard›. Daha önce bafl›mdan geçenler ancak eflleri için geçerliydi, çünkü benim geçmiflte oynad›¤›m
22
rolde flimdi kocalar› vard›, onlar de¤il. Onlar ise ben 12 Eylül faflizminin hapishanesindeyken t›rnaklar›n› ç›karm›fl, gözleri çakmak çakmak olmufl yavrusunu korumaya çal›flan bir difli kaplan gibi gergin olan Mine’nin rolündeydiler flimdi. ”Han›mefendiler, bilseydim, eflimle gelirdim, sizin konuflman›z gereken ben de¤ilim o imifl.” dedim. O, hem flaflk›n, hem kararl›, haks›zl›¤a isyan etmifl, hem çaresiz, hem de mücadele azmi gözlerinden okunan vakur kad›nlarla yaflam›m›n en s›k›nt›l› en çaresiz, kendilerine yol gösteremedi¤im için en üzgün saatlerinden birini geçirmifltim. Geçen gün onlar› tekrar, bu kez TV ekran›nda görünce anlad›m ki ar-
t›k yollar›n› bulmufllar, aktif savafl›m› su tafl›masa bile, (ki tafl›mad›¤›na saellerindeki bütün olanaklarla yürütme- hiden inan›yorum) intikam 盤l›klar› ye koyulmufllard›. Ersin Elgin’ler, Mi- atan, eskinin mazlumu, flimdinin zane Sirmen’ler, Serpil fiaylan’lar, Me- limlerinin köfle tuttu¤u bir ortamda, lek Taylan’lar, Nefle Göker’ler ve da- o bafll›k istenmese dahi intikam› ça¤ha nice adl› ads›z tutuklu kar›lar›n›n r›flt›r›yordu. onurlu, kah›rl› savafl›n› vermekteydiler Salt üzerinde üniforma tafl›d›¤› art›k onlar da.12 Eylül’ün tutuklu efl- için, bugünün mazlumunu, dünün zalerinin kocalar› askeri faflizmin darbe- limiyle kar›flt›rman›n anlams›zl›¤›n› sini yemifl sivillerdi.Acaba o zamanlar, görmemek mümkün mü? o kad›nlar, bir gün komutan kar›lar›n›n Bir faflizmin ac›s›na, öbür faflizmin da kendi konumlar›na düflece¤ini hiç düflün- Bir faflizmin ac›s›na, öbür müfller miydi? Düflünselerdi e¤er faflizmin ac›s›n› merhem o düflünceyi, o günkü ederek, yara tedavisinin ac›lar›na merhem etmek saçmal›¤›na ve ay›- ahmakl›¤›n› kavrayamamak b›na düflerler miydi? olanakl› m›? Bir faflizmin Bir faflizmin ac›laac›s›n› ç›kartaca¤›m diye öbür r›n›n, baflka bir faflizmin do¤uraca¤› yeni faflizme alk›fl tutarak, onun ac›larla dindirilebile- yükselifline basamak olmak ce¤ini düflünmek kadar aptalca bir fley olur mu? üzere önünde diz çökmek *** alçalmak de¤il mi? O komutan efllerini gördü¤üm zaman gelmedi bütün bun- ac›s›n› merhem ederek, yara tedavisilar akl›ma. Ben o vakur kad›nlar› gö- nin ahmakl›¤›n› kavrayamamak olarünce kendi eflimi hat›rlad›m. Onu nakl› m›? Bir faflizmin ac›s›n› ç›kartadüflündüm, onlar›n gözlerinde Mine’- ca¤›m diye öbür faflizme alk›fl tutarak, nin öfkesini, azmini, kavga k›v›lc›m- onun yükselifline basamak olmak üzelar›n› ve üzüntüsünü gördüm. Bütün re önünde diz çökmek alçalmak de¤il bu düflünceler çok sonradan 12 Eylül mi? Hepimizin karfl› oldu¤u ve de olfaflizminin kurbanlar›ndan birinin Balyoz tutuklamalar› ertesinde çarflamba mas› gereken askeri vesayetin ac›s›n› günü ç›kan “‹ntikam de¤il hat›rlatma” ç›karmak için, sivil vesayetin kahkahayaz›s›ndan sonra üflüfltü kafama. Yaz›- lar atan dalkavuk paspas› olmak, kapy› içeri¤i de¤il, bafll›¤› dolay›s›yla tana k›z›p aç›k denizin ortas›nda içinde sevmedim. ‹çtenlikle bir hat›rlatma bulundu¤u gemiyi bat›rmak kadar bile olsa, gerçekten de, intikam duygu- ahmakça de¤il mi? • 23
BD MART 2011
BD MART 2011
emirle kapat›lan mahkeme salonunda enterne edildiler! Tutuklama karar› ç›kaca¤› belli miydi? Bitmedi..
Güngör Mengi’nin 13.02.2011 Tarihli Vatan Gazetesi’nde Yay›mlanan Yaz›s›
Gündeme Balyoz! Yap›lmayan ve asla yap›lmayacak olan darbenin davalar› ile siyaset düzenleniyor. Balyoz davas› ba¤lam›nda yaflanan floku baflka türlü aç›klamak mümkün de¤il.
D
ört ay sonra seçime gidecek bir ülkede 59 general ve amiralin aralar›nda bulundu¤u 163 asker tutuklanm›fl, 29 asker için de yakalama emri ç›kar›lm›flsa bu iflte bit yeni¤i aramak, vesveseli olman›n de¤il adalet için endifle beslemenin göstergesidir. Balyoz davas› bafltan beri tart›flmal› deliller nedeniyle gündemi meflgul etti. Kitlesel tutuklamalar ve sal›verilme kararlar›yla tansiyon ç›kt›, indi. Geçen Cuma itibariyle hiçbir tutuklu san›k bulunmuyordu.
Benzersiz olay... Temmuz ay›nda 10. A¤›r Ceza’n›n 102 san›k hakk›nda verdi¤i yakalama karar›n› itiraz üzerine kald›ran 24
11. A¤›r Ceza Mahkemesi flu saptamay› yapm›flt›: “Kaçak olmayan san›klara yakalama karar› ç›karmak hatayd›. Pek çok mahkeme ayn› hatay› yap›yor. Yasalar›n yanl›fl ve eksik uygulanmas›, o ifllemin sürekli yap›lm›fl olmas› onu hukuka uygun hale getirmez. Uygulama böyle demek mahkemelere hukuksuz ifl yapma hakk› do¤urur ki bu kabul edilemez!” Önceki gün Silivri’de benzersiz bir olay yafland›. Yerel mahkemelerde ömür boyu hapse hüküm giyen caniler, tutukluluk süreleri doldu¤u gerekçesiyle cezaevlerinden sal›verilirken Silivri’de masumiyet karinesinin sözde korumas› alt›nda olan asker flüpheliler, daha tutuklama karar› verilmeden kap›lar›
fiüphe sorular› 10. A¤›r Ceza Mahkemesi daha önce kendisine “yanl›fls›n” uyar›s›nda bulunan 11. A¤›r Ceza’ya, 192 tutuklama ve yakalama karar› ile dersini mi veriyordu? Bu, bedelini adaletin ödedi¤i a¤›r bir vicdani suç olmuyor mu? Mahkeme baflkan›n›n davadan iki gün önce de¤ifltirilmifl olmas›, zaten siyasi iktidar›n davaya taraf oldu¤una ve etkilemek için gücünü kullanaca¤›na iflaretti. Nitekim muhalefet Balyoz tutuklamalar›na dün tepki gösterirken hep yarg›n›n siyasallaflmas›ndan duyduklar› endifleyi ifade ettiler. ‹ktidar›, istenen kararlar› verecek yarg›çlar atamakla suçlayan K›l›çdaro¤lu ayn› çarp›k anlay›fl›n Deniz Feneri doland›r›c›l›¤› faillerini takipsiz b›rak›p halka unutturdu¤unu savundu hakl› olarak. MHP’li Oktay Vural da arad›klar› fleyin hak ve hakikat oldu¤unu belirtirken “davalar› siyasi taraflar haline dönüfltürdü¤ü için” iktidar› suçlad›. Ça¤dafl bir toplumda ve gerçek “ileri demokrasi”lerde yarg› odakl› bu tür tart›flmalar yaflanmaz. Tek tük olsa bile adalete yönelik flüphelerin seçim ortam›n› zehirlemesine izin verilmez. Ama anlafl›l›yor ki bizde öyle olmayacak. Çünkü zeminimiz “ileri demokrasi” de¤il ve toplum da polis
‹ktidar›n elinde iki taraf› keskin k›l›ç var. Bir yandan oy getiriyor diye askere vuruyor öbür yandan bu haks›zl›¤a itiraz edenleri “darbeci“ suçlamas› ile susturmaya çal›fl›yor. Balyoz davas›ndaki kitlesel tutuklama, seçim yaklaflt›kça kafalar›m›z›n yeni darbe planlar›, yalan ihbarlar ve gizli tan›klarla fliflirilece¤inin iflaretini vermifltir. devleti k›s›tlamalar› nedeniyle “ça¤dafl toplum” kabiliyetlerini kullanam›yor. ‹ktidar›n elinde iki taraf› keskin k›l›ç var. Bir yandan oy getiriyor diye askere vuruyor öbür yandan bu haks›zl›¤a itiraz edenleri “darbeci“ suçlamas› ile susturmaya çal›fl›yor. Balyoz davas›ndaki kitlesel tutuklama, seçim yaklaflt›kça kafalar›m›z›n yeni darbe planlar›, yalan ihbarlar ve gizli tan›klarla fliflirilece¤inin iflaretini vermifltir. Bu oyunu bozmak yetenek ve cesaret istiyor. Muhalefet bu beceriye sahip mi; görece¤iz! 25
BD MART 2011
BD MART 2011
Güngör Mengi’nin 15.02.2011 Tarihli Vatan Gazetesi’nde Yay›mlanan Yaz›s›
Benim Hakimim Balyoz’un bir numaral› san›¤› emekli Orgeneral Çetin Do¤an cezaevine girmeden önce aç›klad›:
S
uçlanan 196 asker var. Bu sa-
n›klar tutuklamaya itiraz taleplerinin reddi halinde avukatlar›n› yollayacaklar; kendileri de mahkemede savunma yapmayacaklar. Yani savunma haklar›ndan vazgeçecekler! Bu yarg›sal anlamda bir intihar teflebbüsüdür. Adaletsizli¤in insanlar› böyle bir çaresizlik eylemine mecbur edecek raddeye geldi¤ine inanmak istemiyoruz. Çetin Do¤an’›n tercüman oldu¤u duygular, suçlanan askerlerin yarg›ya dönük olarak büyük bir güven kayb› içinde olduklar›n› ortaya koyuyor. Her fleye ra¤men ümit etmek lâz›m: Berlin’de hakimler varsa Ankara’da, ‹stanbul’da da vard›r!
26
Dün Çetin Do¤an, son tutuklamalara gerekçe olan Donanma Komutanl›¤›’ndaki “yeni deliller”in komplo ürünü sahte belgeler oldu¤una dair “kesin bilirkifli raporu” bulundu¤unu fakat bu durumu hakim ve savc›lar›n dikkate almad›klar›n› iddia etti. Güvensizlik duygusu, Balyoz’un siyasileflmifl bir dava haline getirildi¤i flüphesinden besleniyor. Çünkü dava arifesinde yarg›ç de¤iflmifl ard›ndan 102 yakalama talebi reddedilmiflken 196 askerin bir defada tutukland›¤› bir yere gelinmifltir. Bu san›klardan 148’inin söz konusu seminere kat›lmad›klar› halde suçlan›p tutuklanmas›, yarg›ya güvenin savunma hakk›ndan vazgeçecek kadar yitirilmesinde önemli etkendir.
Suçlanan askerler kendilerini sa- Mezara gitmesin! vunmaktan vazgeçerek ulusa ve d›fl Hükümet Sözcüsü Cemil Çiçek, dünyaya flu mesaj› vermeye çal›flacak- Balyoz tutuklamalar›n›n bakanlar t›r: “Dava siyasallaflm›flt›r, bu mahke- kurulunda konuflulmad›¤›n› söyledi. mede adil yarg›lanma flans› bulunmu- Çünkü efendim, yarg› ba¤›ms›z ya; yor. Hem bu sebeple hem de darbe yürütme yarg›n›n ifline kar›flmaz ya!.. suçuna ortak oldu¤umuz itham›n› zül ‹çiflleri Bakan› Atalay daha gerçekçi: sayd›¤›m›z için savunma haklar›m›z› “Baflbakan’›n gerekirse talimat verkullanm›yoruz.” mesi görevi içinde. Yarg› süreci deBu tav›r kadere boyun e¤mek mi- vam ediyor ancak idareye de düflen dir yoksa “Aleyhimdeki delilleri getir, görevler var.” cezam› kes“ diyen bir özgüven ve dikGenelkurmay Baflkan›, tutuklanan lenifl mi? Tutuklamalar›n çap›, çat›fl- askerlerin aileleriyle görüfltükten sonra man›n kurumlar boyutunda yafland›¤› Tutuklamalar›n çap›, çat›flmagörüntüsünü verin›n kurumlar boyutunda yor. Kamuoyundaki alg› baz› ihlâller bu- yafland›¤› görüntüsünü lunsa bile bunlar›n veriyor. Kamuoyundaki alg› siyasi sömürü amac›yla abart›ld›¤› ve baz› ihlâller bulunsa bile TSK’ya haks›zl›k bunlar›n siyasi sömürü edildi¤i yolundad›r. Mahkeme “Türk amac›yla abart›ld›¤› ve TSK’ya Milleti” ad›na karar haks›zl›k edildi¤i yolundad›r. verdi¤ini hat›rlayarak milli vicdan› hesaba katmak zorun- Baflbakan’a gitti. dad›r. Ne konufluldu, bilmiyoruz. Hakim ve savc›lar›n görevi böyle Ama demokrasi varsa bilmemiz bir durumda boyun e¤dirmek de¤il, lâz›m. Askerlerin yarg› ile ilgili her baflta yarg›lananlar olmak üzere her- olay›n ard›ndan Baflbakan’a koflmakesin güvenini kazanmaya çal›flmakt›r. lar›, Türkiye’de güçler ayr›l›¤›n›n de¤il ‹ktidar yarg›y› kontrol ederek güçler birli¤inin olufltu¤unu ve onu art›rd›¤› gücün sarhofllu¤una kap›lma- da Baflbakan’›n kontrol etti¤ini göstermal›. Çünkü öyle bir tehlike seziliyor. miyor mu? Baflbakan düne kadar “benim Lütfen son Dolmabahçe görüflmevalim” de dedi “benim polisim” de si de mezara gidecek s›rlar aras›na dedi. “Benim hakimim” dedi¤i gün kat›lmas›n. asla gelmemeli, asla yaflanmamal›d›r. Çünkü -Allah korusun- mezara Oraya çok yaklaflt›¤›m›z› ifl iflten geç- gidecek s›rlar ço¤ald›kça demokrasiyi meden görelim! mezara götürecek sebepler de ço¤al›r! 27
BD MART 2011
BD MART 2011
TÜRK TABİPLER BİRLİĞİ (TTB)
BAS I N AÇI KLAMA SI 16 fiubat 2011
Türk Tabipler Birli¤i (TTB) Merkez Konseyi, Ergenekon Davas› tutuklular›ndan Baflkent Üniversitesi'nin kurucu rektörü Prof. Dr. Mehmet Haberal'›n tedavi gördü¤ü ‹stanbul Üniversitesi Kardiyoloji Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Erhan Kans›z'›n ard›ndan, Prof. Dr. Cengiz Çeliker ve bir enstitü çal›flan› hemflire fiengül Ar›'n›n gözalt›na al›nmas›yla ilgili olarak yaz›l› bir bas›n aç›klamas› yapt›.
H‹Ç K‹MSE ‹KT‹DAR KAVGASINI MESLE⁄‹M‹Z ÜZER‹NDEN YAPMASIN
DOKTORLARI SERBEST BIRAKIN Ergenekon Davas› tutuklular›ndan
Baflkent Üniversitesi’nin kurucu Rektörü Prof. Dr. Mehmet Haberal’›n tedavi gördü¤ü ‹stanbul Üniversitesi Kardiyoloji Enstitüsü’nün Müdürü Prof. Dr. Erhan Kans›z’dan sonra Prof. Dr. Cengiz Çeliker de tutukland›; Enstitü çal›flan› hemflire fiengül Ar› gözalt›na al›nd›; Prof. Dr. Mehmet Haberal, Adli T›p Kurumu’nun verdi¤i karar çerçevesinde Halkal› Gö¤üs Kalp Damar Cerrahisi E¤itim ve Araflt›rma Hastanesi’ne nakledildi. Türk Tabipleri Birli¤i (TTB) olarak konuyla ilgili görüfllerimizi paylaflmadan önce belirtmek isteriz ki; TTB her zaman emekten, bar›fltan ve demokrasiden yana ve askeri dar28
belere karfl› olmufltur ve bu tavr› nedeniyle 12 Eylül askeri darbe döneminde kapat›larak, yöneticileri askeri mahkemelerde yarg›lanarak (ve dönemin TTB Baflkan› Dr. Erdal Atabek Bar›fl Derne¤i Davas› gerekçesiyle tutuklanarak) bask›lara maruz kalm›flt›r. TTB, bu onurlu tavr›n› 12 Eylül’ün bütün karanl›¤›yla sürdü¤ü y›llarda da devam ettirmifl; Prof. Dr. Nusret Fiflek’in Baflkanl›¤› döneminde de bir insanl›k suçu olan idam cezas›na karfl› ç›km›fl, merkez konseyi üyeleri mahkemelerde yarg›lanm›fl ve bu süreçte de örgütsel olarak hiçbir flekilde geri ad›m atmam›fl, hekimli¤in evrensel de¤erlerini ve demokrasiyi cesaretle savunmufltur.
Geçmiflten ald›¤›m›z bu onurlu mirasa bugün de kararl›l›kla sahip ç›k›yor; askeri darbeler ve darbe giriflimleri, derin devlet ve çetelerle ilgili iddialar›n sonuna kadar soruflturulmas›n› ve halka karfl› suç iflleyenlerin cezaland›r›lmas›n› talep ediyoruz. 12 Eylül askeri darbesini yapan generaller, o dönemdeki iflkencelerin, idamlar›n, her türlü insan haklar› ihlallerinin her boydan sorumlular› serbestçe aram›zda dolafl›rken, 1 May›s 1977 Taksim, 2 Temmuz 1993 Sivas, 12 Mart 1995 Gazi katliamlar›n›n failleri ortaya ç›kar›lmazken, Bu ülkede on y›llard›r muhaliflere, solculara, sosyalistlere, Alevilere, Kürtlere, sendikac›lara, emekçilere yönelik cinayetler, sabotajlar hiçbir flekilde soruflturma konusu yap›lmazken, 27 Nisan 2007 “e-muht›ras›”n›n faili hakk›nda hâlâ ifllem yap›lmaz, 27 Nisan sonras›nda Baflbakan ve dönemin Genelkurmay Baflkan› aras›nda Dolmabahçe’de gerçekleflen görüflmelerin bilgileri halktan hassasiyetle gizlenirken, Dahas›, soruflturanlar›n da, soruflturulanlar›n da bu konularda derin bir konsensus içinde oldu¤u ortadayken, Amac›n darbelerle, darbecilerle, derin devletle ve çetelerle hesaplaflmak, vesayet rejimini ve statükoyu ortadan kald›rmak oldu¤u iddialar›na inanm›yoruz. Yaflanan süreci, hukuku hiçe saya-
rak sürdürülen kirli bir iktidar kavgas›, vesayet rejimi ve statükonun el de¤ifltirmesi olarak de¤erlendirmeyi daha do¤ru buluyoruz.
‹ktidar partisine muhalif tüm kesimlere yönelik soruflturmalar, komplolar ve bask›lar, Telefon dinlemeleri, dinleme kay›tlar›n›n yandafl medya arac›l›¤›yla servis edilerek yürütülen “itibars›zlaflt›rma” operasyonlar›, Yarg›da y›llard›r sürdürülen ve 12 Eylül 2010 Referandumu’ndan sonra yüksek yarg› organlar›na uzanan kadrolaflma, Hakk›n› arayan emekçilere, sözünü söyleyen ö¤rencilere yönelik vahflet boyutlar›na ulaflan fliddet, As›l hedefin baflka bir bask› rejimi, bir tür “‹kinci ‹stibdat Dönemi” oldu¤unu göstermektedir. Ne yaz›k ki; bu kirli iktidar kavgas›n› sürdürenlerin, zaman zaman mesle¤imizi ve meslektafllar›m›z› da kavgalar›na alet etmeye çal›flt›klar›n› görmekteyiz. Prof. Dr. Mehmet Haberal’›n sa¤l›k durumu ve konuyla ilgili gözalt› ve tutuklamalar› da bu çerçevede de¤erlendiriyor ve endifleyle izliyoruz. Bas›na yans›yan ve Prof. Dr. Haberal’›n hastanesinin de¤ifltirilmesine gerekçe teflkil etti¤i belirtilen Adli T›p Kurumu’ndan (ATK) bir “Heyet”in haz›rlad›¤› sözde “Rapor”un bilimselli¤i ve tarafs›zl›¤›yla ilgili de¤erlendirmemizi de, içeri¤inden ba¤›ms›z olarak, kamuoyuyla paylaflmak istiyoruz. Daha önce defalarca aç›klad›¤›m›z gibi ATK, Adalet Bakanl›¤›’na ve dolay›s›yla siyasi iktidara ba¤l›, dahas› siyasi iktidar›n arka bahçesi haline gelmifl, her türlü tarafs›zl›¤›n› ve güvenilirli¤ini yitirmifl bir kurumdur. Söz konusu “Rapor”u haz›rlayan 29
BD MART 2011
YILMADAN YORULMADAN
ADL‹ TIP KURUMU 3. ‹HT‹SAS KURULU’NUN “RAPOR”U HAZIRLAYAN ‹K‹ HEK‹MDEN MÜTEfiEKK‹L “HEYET”‹N “BAfiKANI”NIN, GERÇE⁄E AYKIRI RAPOR DÜZENLED‹⁄‹ GEREKÇES‹YLE MESLEK ÖRGÜTÜMÜZ TARAFINDAN DEFALARCA MESLEKTEN MEN CEZASINA ÇARPTIRILMIfi B‹R ORTOPED‹ST OLMASI; “RAPOR”UN B‹L‹MSELL‹⁄‹ KONUSUNDA F‹K‹R SAH‹B‹ OLMAK ‹Ç‹N YETERL‹D‹R. ATK 3. ‹htisas Kurulu’nun icraatlar› kamuoyunun bilgisi dahilindedir ve Wernicke-Korsakoff hastalar›na, kanser hastas› tutuklu Güler Zere’ye verdi¤i raporlar bu Kurul’un sicilini ortaya koymaktad›r. ATK 3. ‹htisas Kurulu’nun “Rapor”u haz›rlayan iki hekimden müteflekkil “Heyet”in Baflkan›”n›n, gerçe¤e ayk›r› rapor düzenledi¤i gerekçesiyle meslek örgütümüz taraf›ndan defalarca meslekten men cezas›na çarpt›r›lm›fl bir ortopedist olmas›; “Rapor”un bilimselli¤i konusunda fikir sahibi olmak için yeterlidir. Biz hekimler, daha ilk ad›m›m›zda; Din, ulus, ›rk, parti politikalar› ya da toplumsal durumla ilgili de¤erlendirmelerin görevimizle hastalar›m›z›n aras›na girmesine izin vermeyece¤imize, Tehdit alt›nda olsak bile insan yaflam›na bafllang›c›ndan itibaren gösterece¤imiz sayg›y› sürdürece¤imize, and içerek meslek hayat›m›za bafllar›z. 30
Bizim için hastalar›m›z›n sa¤l›¤› her zaman en önde gelir. Bizler, cezaevi koflullar›n›n insan sa¤l›¤› için ne kadar olumsuz oldu¤unu iyi biliriz. Daha yak›n zamanda tan›k oldu¤umuz iki kötü örnekten, Kuddusi Okk›r ve Güler Zere’nin yaflad›klar›ndan, biliriz. Ölümcül hastal›¤a yakaland›¤› halde hâlâ cezaevlerinde tutulmaya devam eden yüzlerce tutuklunun maruz b›rak›ld›¤› insanl›k d›fl› uygulamalardan biliriz. Bu nedenle cezaevleri ve sa¤l›k konusuna mesle¤imizin gerektirdi¤i hassasiyetle yaklafl›r, karar›m›z› hekimlik vicdan›m›zla veririz. Hiç kimsenin de karar›m›za müdahale etmesini kabul etmeyiz. Tüm taraflara sesleniyoruz; Hiç kimse iktidar kavgas›n› mesle¤imiz üzerinden yapmamal›, Hekimler serbest b›rak›lmal›d›r. Kamuoyuna sayg›lar›m›zla duyururuz. TÜRK TAB‹PLER‹ B‹RL‹⁄‹
R›fat Serdaro¤lu
Korkuyu egemen k›lmak Önce Anayasa de¤ifliklikleri yap›ld›. fiaibeli bir seçim ve say›m sistemi sayesinde millete kabul ettirildi. Hemen ard›ndan, bu anayasa de¤iflikliklerine dayanarak, Hakim ve Savc›lar Yüksek Kurulu yeniden yap›land›r›ld›.
A
dalet Bakanl›¤›'n›n bürok-
ratlar›, HSYK üyesi yap›ld›. HSYK tamamen AKP Hükümetinin yani Baflbakan’›n emrine verildi!.. Sonra bu HSYK, tutukluluk olay›n› Avrupa Birli¤i standard›nda uygulayan ve tahliye karar› veren hakimlerin tamam›n› görevlerinden ald› yerine yenilerini atad›. Yarg›tay ve Dan›fltay’la ilgili yeni yasay›, hukuk adamlar›n›n karfl› ç›kmas›na ra¤men yürürlü¤e geçirdiler. Yanl›fl karar veren ve yasalar› adaletle uygulamayan hakim ve savc›lar hakk›nda tazminat davas› aç›lmas›n› yasayla engellediler…. Bu yaflad›klar›m›zdan sonra olan-
lar› özetleyerek s›ralayal›m da, önümüzde ki günlerde neler görece¤imizi tahmin edelim; Önce, Profesör Dr. Mehmet Haberal’›n hasta olarak yatt›¤› odas›, polisler ve Adalet Bakanl›¤› Müfettiflleri taraf›ndan insan ve hasta haklar› çi¤nenerek bas›ld› ve saatlerce odada kal›nd›. Yetmedi, Haberal’› Üniversite Hastanesinden al›p, Devlet Hastanesi mahkum ko¤ufluna att›lar. Bu da yetmedi, Haberal’›n odas›n›n önünde görevli Baflçavufl’u, görevli hemflireyi ve iki kifliyi gözalt›na ald›lar. Ellerinden gelse 67 yafl›ndaki Prof. Haberal’› ölmeden mezara koyacaklar. 31
BD MART 2011
Sonra, 163 Ordu mensubunu tutuklama karar› ç›kard›lar. Öne sürülen dosyalar›n ço¤unun sahte oldu¤u, polis taraf›ndan üretildikleri delilleriyle ortaya konmas›na ra¤men, insanlara savunma hakk› dahi verilmeden Türk Ordusunun Generalleri ve emekli Generalleri tutukland›lar… Öyle aceleleri vard› ki, salonda olan 7 kifli hakk›nda g›yabi tutuklama karar› ç›kard›lar…
BD MART 2011
Baflbakan Erdo¤an’›n emriyle devlet yetkilileri Apo ile görüflüyor, 40 bin kiflinin katili, beylerpaflalar gibi lüks içinde yafl›yor ve af pazarl›klar› yap›yor, taraftarlar› ülkenin her yerinde y›k›yor, yak›yor, k›r›yorlar, bir tanesi bile gözalt›na al›nm›yor. Uyuflturucu çetesinin bafl›n›, bebek katilini yakalayan kahraman, demokrat geçinen cemaatçiler taraf›ndan hapse at›l›yor…
Soner Yalç›n’›n sahibi oldu¤u “ODATV” adl› internet sitesini polis bast›. Gerekçe olarak “Halk› kin ve düflmanl›¤a tahrik edecek yay›n yapmak” ve “Ergenekon Terör Örgütü” üyesi olmak gösterildi. ODATV’de yap›lan yay›nlarda, Ergenekon ve Balyoz davalar›yla ilgili olarak gömüldükleri yerlerde bulunan silahlarla ilgili gerçekler anlat›l›yordu. Tüm bu olaylar, Avrupa Birli¤i Üyeli¤i görüflmelerini yürüten bir ülkede, Türkiye’de oluyor. D›flar›dan bakt›¤›n›zda sözüm ona Demokrasi ile yönetilen bir ülke. Oysa yukar›daki gibi onlarca olay›n yafland›¤› ülkemiz tam bir polis devleti gibi yönetiliyor. AKP ‹ktidar›na karfl› m›s›n, sesin az ç›k›yorsa mesele yok. Sesin fazla ç›kmaya bafllarsa ya Ergenekoncusun ya da darbeci. Cemaatin tosunlar›, önce imzas›z ihbar mektubu yazarlar, sonra gözalt›na al›n›rs›n. Telefonuna bilgisayar›na eklemeler yap›l›r. Dijital terör sonucu kendini hapiste bulursun. Derdini anlat›ncaya kadar bir y›l m›, iki 32
y›l m› geçer, oras› bilinmez… Dikkatli gözlerden kaçmayan iki olay› size hat›rlatmak isterim: •Geçen gün televizyonda Emniyet
Genel Müdürü, Baflbakan Erdo¤an’a plaket verirken aynen flunlar› söylüyordu; “Baflbakan›m, hele bizi savunman›z var ya, iflte o bizi bitiriyor..” Demokratik bir ülkede, yasalar›n kendilerine yükledi¤i görevleri, ayr›m yapmadan, kanunlara ve anayasa’ya uygun olarak yerine getiren bir Genel Müdürün, kendisini Baflbakan’›n savunmas›na gerek duymas› ve bu konuda minnettar olmas› kadar büyük bir yanl›fl olamaz. Bu anlay›flta bir devlet görevlisinin tarafs›zl›¤›ndan söz etmek mümkün müdür?.. Böyle bir kiflinin
yönetti¤i teflkilat›n, Baflbakan Erdo¤an’›n yak›nlar› ve parti yöneticileri hakk›ndaki yolsuzluk iddialar›n›n üstüne tarafs›z olarak gitmesi, soruflturmas› mümkün müdür? •Engin Alan Pafla bildi¤iniz gibi,
teröristbafl›n› ensesinden yakalay›p vatana getirdi¤i günün y›ldönümü olan dün, hapse at›ld›. Baflbakan Erdo¤an’›n emriyle devlet yetkilileri Apo ile görüflüyor, 40 bin kiflinin katili, beyler-paflalar gibi lüks içinde yafl›yor ve af pazarl›klar› yap›yor, taraftarlar› ülkenin her yerinde y›k›yor, yak›yor, k›r›yorlar, bir tanesi bile gözalt›na al›nm›yor. Uyuflturucu çetesinin bafl›n›, bebek katilini yakalayan kahraman, demokrat geçinen cemaatçiler taraf›ndan hapse at›l›yor…Tüm bu kanunsuzluklar, insan›n içini kanatan haks›zl›klar ülkedeki baflar›s›z yönetimi ve yolsuzluklar› gizlemek için yap›l›yor. D›fl Politikada duvara toslad›lar; “Komflularla S›f›r Problem” dediler, önce Azeri kardefllerimizi flimdi de K›br›s Türkünü k›rd›lar.. Ekonomide pembe tablo çizdiler, Cumhuriyet boyunca yap›lan borcun üç kat›n› 9 senede yapt›lar. Cari aç›k geçen y›la göre %247 artarak 48,5 Milyar Dolara ulaflt›. Ülke s›cak para baronlar›na ve yandafllara bilerek soyduruldu. ‹flsizlik giderek art›yor. Genç iflsizlik oran› %24’e ç›kt›. Çiftçi, köylü, esnaf, iflçi, emekli yoksulluk s›n›r›n›n alt›nda yafl›yor. Ülke ithalat cennetine dönmüfl, üretim ve istihdam yaratacak kal›c› yat›r›m s›f›r.
‹flte, seçime giderken saklanmas› gerekenler bunlar. Çare, ülke gündemini sapt›rmak. Yap›lan budur. Bundan sonra olacaklar› ise ‹slam Devleti savunucusu yazarlar›n yaz›lar›ndan ö¤reniyoruz. ‹lker Baflbu¤’dan Yaflar Büyükan›t’a, Süleyman Demirel’den H. Cindoruk’a kadar binlerce insan›n tutuklanaca¤›n› a¤›zlar› sulanarak yaz›yorlar..
T
oplumu ad›m ad›m korkuya, korkmaya, sinmeye itiyorlar. Yan›ld›klar› konu flu; Baz› kiflileri sindirebilirler. Gazete patronlar›n›, ifladamlar›n› korkutabilirler. Polisin ve vergi müfettifllerinin bir k›sm›n› bu pis ifllerde kullanabilirler. Fakat tüm Türk Milletini korkutup sindiremezler. Hele Atatürk’ün dünyan›n emperyalist devletleriyle yapt›¤› mücadelesini bilenler ve ülkesine, demokrasiye, özgürlü¤e, ça¤dafll›¤a inanm›fl ayd›nlar› korkutmak ve sindirmek mümkün de¤ildir. Biz mücadelemize yasalar›n bize verdi¤i olanaklar ölçüsünde devam edece¤iz. Nefesi tükenen veya çekinen ister siner, ister korkar. Biz korkmay›z da, çekinmeyiz de... Çünkü flu iki sözü Askeri Darbelere karfl› ç›karken çok iyi ö¤rendik. • Kötüler, kendilerine tahammül edildikçe, daha çok azarlar.. •Korkaklar her gün ölür, cesurlar ise bir defa... • rifatserdaroglu@butundunya.com.tr
Bir rejim, halk›n adalete inanmaz bir hale geldi¤i noktaya gelince o rejim mahkûm olmufltur. Montesquieu 33
BD MART 2011
EVRENSEL BAKIfi AÇISI Gürbüz Evren
Bofluna sevinmesinler iftiralar Haberal’› y›kamaz Mustafa Kemal hakk›ndaki idam ferman›n› bilirsiniz. ‹stanbul Divan-› Harbi, 11 May›s 1920 tarihinde Mustafa Kemal ve arkadafllar› hakk›nda Kuvayi Milliye faaliyetleri nedeniyle idam karar› vermiflti. Padiflah Vahdettin de 24 May›s 1920’de karar› onaylam›flt›. ustafa Kemal’in idam fer-
M
man›n› her gördü¤ümde etkilenirim. Bu ferman› son kez Prof Dr Mehmet Haberal’›n odas›nda gördüm. Yedi gün 24 saat parolas›yla çal›flan Haberal’›n her saniyesinin insan sa¤l›¤›, Baflkent Üniversitesi kurumlar› ve yeni projeleri için önemini bildi¤imden, çok s›k karfl›s›na ç›kmaz-
34
d›m. Prof Haberal’› genellikle An›tkabir’in yan› bafl›ndaki Baflkent Üniversitesi Ankara Hastanesi’ndeki çal›flma odas›nda ziyaret ederdim. Özgürlü¤ü elinden al›nmadan birkaç gün önce son kez görüfltü¤ümüzde, konu Atatürk’e geldi. Haberal, büyüterek duvara ast›¤› ‹dam Ferman›’n› iflaret ederek, ‘Vatan› ve milleti düflman iflgalinden kurtarmak için yola ç›kan
bu büyük insan› idama mahkûm ettiler. Ama O korkmadan yolunda ilerledi. Mustafa Kemal’e lay›k olmak için daha çok çal›flmal›, eserine sahip ç›kmal› ve yüceltmeliyiz’ dedi. ‘Hocam siz zaten durmaks›z›n, ara vermeksizin çal›fl›yorsunuz, üretiyorsunuz’ dedi¤imde ise ‘Atatürkçülük lafla, törenle olmaz, eserlerle olur. Mustafa Kemal, ça¤dafl uygarl›k seviyesinin üzerine ç›k›lmas› hedefini göstermiflti. ‹flte bu nedenle durmaks›z›n çal›fl›yorum’ yan›t›n› vermiflti. Yedi yüz güne yak›n bir süredir
dan malum medya Haberal’›n ‘sa¤l›¤›n›, rahat›n› yerinde’ göstermek için sefil yay›nlar yapt›. Gazetecilik de¤il ‘iftirac›l›k, yalanc›l›k ve komploculuk’ yapan kimi medya kurulufllar› zincirden boflalm›flças›na Prof Dr Haberal’a sald›r›yor. ‹ftirac›lar, ‘Haberal zindana at›l›rsa, Türkiye’nin tüm sorunlar› çözülecek’ yalan›n› yaymaya çal›fl›yorlar. Özel görevli kimi televizyon kanallar›, hemen her haber bülteninde, uzman, akademisyen, gazeteci kisvesi alt›ndaki kiflilerin kat›ld›¤› programlar›nda Haberal’› yerden yere vuruyor. Malum medyan›n gazete ve dergileri
özgürlü¤ü elinden al›nm›fl olan Prof. Dr. Haberal’›, küçücük bir hastane oda- Haberal demokrasiye inans›nda, sa¤l›k sorunla- d›¤› için cumhurbaflkanl›¤› r›yla u¤rafl›rken de rahat b›rakmad›lar. makam›n› reddetti. Odas›n›n bas›l›p saba- E¤er kabul etseydi, bugün ‘Eski Cumha kadar arama yap›ld›¤›n› ö¤rendi¤im, 13 hurbaflkan›’ unvan›na sahipti ve gözü Nisan 2009’dan bu dönmüfl iftirac›lar›n ulaflamayaca¤› yana s›zlayan yüredokunulmazl›¤› olacakt›. ¤imden kan damlad›¤›n› hissettim. Gözalt›na al›nd›¤› an- de Haberal’a iftiralar ya¤d›r›rken, adan itibaren bafllat›lan yalan ve iftira ç›kça, ‘At›n zindan, öldürün, bitirin, kampanyas›, hastane odas›na bask›nla yok edin’ ça¤r›s› yap›yorlar. Akl›n ve adeta zirveye ulaflt›. Bask›n›n ard›n- mant›¤›n kabul edemeyece¤i iftiralar› atan bu karaçal›c›lar Haberal’› demokrasi düflman› göstermek için ç›rp›n›yor. A¤›zlar›ndan ve kalemlerinden kin ak›tarak sald›ranlar, 2000 y›l›ndaki Cumhurbaflkan› seçimi öncesinde, dönemin Baflbakan› Bülent Ecevit’in Cumhurbaflkanl›¤› teklifine Haberal’›n verdi¤i, ‘Ben TBMM’de seçilmifl birisi de¤ilim. Bu görevi yapabilecek, Meclis’te görev alan pek çok güzel 35
BD MART 2011
insan var’ yan›t›n› asla gündeme getirmezler. Haberal demokrasiye inand›¤› için cumhurbaflkanl›¤› makam›n› reddetti. E¤er kabul etseydi, bugün ‘Eski Cumhurbaflkan›’ unvan›na sahipti ve gözü dönmüfl iftirac›lar›n ulaflamayaca¤› dokunulmazl›¤› olacakt›. fiimdi iftirac›lara soral›m, ‘Aran›zda cumhurbaflkanl›¤› makam›n›, Haberal’›n gerekçeleriyle reddedecek bir kifli var m›?’
r›n hastaneden’ manfletleriyle haberler yap›yorlar. ‹ftirac›lar, insanlar›n sa¤l›¤›n› düflünen Haberal’›n, Türkiye’de organ naklini bafllat›p 1730 böbrek, 320’den fazla karaci¤er nakli yapm›fl uluslar aras› baflar›lara sahip bir bilim adam› oldu¤unu saklamak için bin takla at›yorlar. Bir hastaya organ nakli yap›lmas›n›n, yaflam kurtard›¤›n› anlamayacak kadar kinle dolu olan bu iftirac›lar, böbrek ve karaci¤erden bahsedilE¤er Haberal 700 güne yak›nd›r tu- di¤inde ise ‘Arnavut ci¤eri’ ve Böbrek tuklu olmasayd›, günde en az 1 ameli- ›zgara’dan baflka ne düflünebilirler ki? yata girer ve en az 700 insan› sa¤l›¤›na Efendilerinin emirlerini yerine gekavufltururdu. Böylelikle binlerce has- tirirken var olan tüm insani de¤erleri ta yak›n›n› da mutlu ederdi. A¤›zlar› ezip geçen karaçal›c›lar, bu ülkenin köpürerek Haberal’a sald›ran iftirac›- halen görevde olan birçok üst düzey lar, hastalara da kötülük ediyorlar. yetkilisine ve aile bireylerine Haberal’Onlar, bir tek can kurtard›lar m›? Bir ›n yapt›¤› iyiliklerden bahsetmezler. derde deva oldular m›? En üst makamdan bafllayarak buYedi yüz güne yak›n bir süredir gün ülke yönetiminde söz sahibi olankap›s›nda jandarman›n bekledi¤i kü- lar›, efllerini, yak›nlar›n› baflar›l› ameliyatlarla sa¤l›klar›na Yedi yüz güne yak›n bir süredir kap›- kavuflturan, kimis›nda jandarman›n bekledi¤i küçücük lerinin çocuklar›na üniversitesinde e¤ibir hastane odas›nda ‘Suçum ne’ diye tim olana¤› tan›yan soran Haberal’a her gün yeni bir örnek bilim adam› bu kiflilerin iftira ile sald›ranlar, ortaya Haberal, isimlerini, içinde somut bir suç ve kan›t koya- bulundu¤u kötü komad›klar›ndan gözleri daha flullara ra¤men aç›klamayacak ve bunda dönmüfltür. dan medet ummaçücük bir hastane odas›nda ‘Suçum yacak kadar da onurludur. Çünkü Hane’ diye soran Haberal’a her gün yeni beral bir bilim adam›d›r. Görevinin, bir iftira ile sald›ranlar, ortaya somut insanlar›n sa¤l›klar›na kavuflmalar›n› bir suç ve kan›t koyamad›klar›ndan sa¤lamak ve e¤itim vermek oldu¤u gözleri daha da dönmüfltür. Bu neden- bilinciyle hareket eder. ‹ftira etmekle görevlendirilmifl le, ‘Sa¤l›¤› da rahat› da yerinde, ç›ka36
BD MART 2011
olanlar ise Haberal sayesinde sa¤l›klar›na kavuflan bu önemli isimlerden bahsetmezler. Ama flunu bilin ki, bu iftirac›lar›n ya da yak›nlar›n›n günün birinde organ nakline ve tedaviye gereksinimi olsa, Haberal hoca hiç tereddüt etmeden yard›mlar›na koflacak kadar muhterem bir insand›r. Prof. Haberal inançl› bir insand›r ve her zaman yan›nda bulunan çantas›nda Kur’an-› Kerim tafl›r. Haberal bunun reklam›n› yapmaz, çünkü gerçek bir Müslüman’d›r. Haberal’a kin kusarak sald›ran din sömürücüleri ise bu gerçe¤i de ›srarla saklarlar. Prof Dr Mehmet Haberal, odun ateflinde ders çal›flmaktan, lazer ile ameliyat yapacak konuma ulaflm›fl, Anadolu’nun ba¤r›ndan gelen, dünyan›n sayg›s›n› kazanm›fl bir halk çocu¤udur. Haberal’a iftira atanlar aras›nda uluslar aras› arena ya da Türkiye’de sayg›nl›k kazanm›fl bir kifli var m›d›r? T›p alan›nda 25 ulusal ve uluslar aras› ödül alan, 22 ulusal ve uluslar aras› kongre düzenleyen, böbrek ve karaci¤er nakli baflta olmak üzere ilklere imza atan Haberal gibi bilim adam›na kara çalmak, Türkiye’ye kötülük yapmakt›r. Nitekim Haberal’› tan›yan yabanc›lar, ‘Hayranl›k duydu¤umuz, örnek ald›¤›m›z bilim adam› Haberal, bafl tac› edilmesi gerekirken, zulüm yap›lmas›n› anlayam›yoruz’ diyorlar. ‹ftirac›lar için Türkiye’nin imaj›n›n önemi yoktur. Bu ülkede Haberal gibiler kolay m› yetifliyor diye düflünemeyecek kadar gaddar olanlar, yeter ki Haberal y›prans›n, bitsin diye sald›r›rken Türkiye’ye zarar vermekten
Bu ülkede Haberal gibiler kolay m› yetifliyor diye düflünemeyecek kadar gaddar olanlar, yeter ki Haberal y›prans›n, bitsin diye sald›r›rken Türkiye’ye zarar vermekten kaç›nmazlar.
kaç›nmazlar. ‹ftirac›lar›n hedefinde Haberal’›n kurdu¤u 10 hastane, 13 diyaliz merkezi, 1 poliklinik, 2 kolej, 1 üniversite, 2 otel, 6 vak›f, 4 vak›f iktisadi iflletme de vard›r. Mustafa Kemal’in ad›n› bu topraklardan silmek isteyen iftirac›lar ve efendileri yukar›daki kurumlardan birini bile kurabilirler mi? Baflkent Üniversitesi’nde on binlerce ö¤renciye e¤itim olana¤›, binlerce ö¤renciye burs veren, kurumlar›nda 8500 çal›flan› olan Haberal’a sald›rmay› görev edinmifl iftirac›lar kaç kifliye e¤itim ve ifl olana¤› sa¤lam›flt›r? ‘Yar›n k›yamet kopaca¤›n› bilse37
BD MART 2011
niz de a¤aç dikin’ diyen Hazreti Muhammet’in tavsiyesine uyan Haberal, Baflkent Üniversitesi’nin Ba¤l›ca yerleflkesinde 3 milyon 426 bin 562 a¤aç dikmifltir. Di¤er kurumlardaki a¤açlar bu say›ya dâhil de¤il. A¤aç yaflam demektir. Haberal en az 3.426.562 yaflam bafllatm›flt›r. Peki, iftira eden din sömürücülerinin dikili a¤ac› var m›d›r? Haberal’a yap›lanlara karfl› ç›kanlara, hukuktan, usul hatalar›ndan, adil yarg›lanmaya ayk›r›l›ktan ve uzun tutukluk süresinden bahsedenlere if-
‹ftirac›lar, yedi yüz güne yak›n bir süredir ‘Suçum ne?’ diye soran Prof. Dr. Haberal hakk›nda kendilerine göre bir idam ferman› yay›nlam›fllar. Haberal’›n suçu, yukar›da s›ralad›¤›m›z kurumlar› kurmas› m›d›r? Bu kurumlarda on binlerce kifliye ifl ve e¤itim vermesi midir? Binlerce organ nakli yapmas› m›d›r? Sa¤l›k kurumlar›nda on binlerce hastaya flifa da¤›tmas› m›d›r? Baflkent Üniversitesi’ni yoksul ö¤rencilere en çok burs veren, en çok bilimsel makale yay›nlayan vak›f üniversite özelli¤ine kavuflturA¤aç yaflam demektir. Haberal mas› m›d›r? Yapt›¤› en az 3.426.562 yaflam bafl- say›s›z iyilikleri ve hay›r ifllerini ilan etlatm›flt›r. Peki, iftira eden din sö- memesi midir? Tüm mürücülerinin dikili a¤ac› var m›d›r? bunlar yetmezmifl gibi Atatürk’ün izinde gittirac›lar›n verdi¤i yan›t, ‘Yürürlükteki mesi midir? Allah’›n birli¤ine inand›davaya müdahale etmeyin. Yarg›y› ¤›m gibi inan›yorum ki, Atatürk’ün etkilemeyin. B›rak›n hukuki süreç ifl- izinde gitmeseydi, bugün flan›, flöhreti, lesin’ fleklindedir. Oysa ayn› iftirac›- zenginli¤i daha da artm›fl bir halde lar, ‘Suçum ne’ diye soran Haberal’› özgür yafl›yor olacakt›. Hepsinden de televizyonlar›nda, gazetelerinde hedef önemlisi bugün kalleflçe sald›rmay› göstermekte, suçlu ilan etmektedir. görev edinmifl iftirac›lar Haberal’›n Bu, yürürlükteki davaya müdahale et- elini aya¤›n› öpüyor olacakt›. ‘Atatürkçülük eserlerle olur’ sözmek de¤il midir? Bu yarg›y› etkilemek de¤il midir? ‹ftirac›lar›n, olup biteni leri kulaklar›mda ç›nl›yor. Ama ‘Türanlamak için bu tür davalarda y›llarca kiye’de hiçbir baflar› cezas›z, hiçbir iyilik kötülüksüz, Atatürk’e ba¤l›l›k tutuklu kalmalar› m› gerekiyor? Gazetecilik ad› alt›nda iftirac›l›k ise düflmans›z kalmaz’ sözleri de akyapanlar sadece hakaret ve küfür et- l›mdan ç›km›yor. Türkiye’nin yüz ak› Haberal’› semeyi bilirler. A¤z›ndan tek bir kötü söz duyamayaca¤›n›z Haberal ise de- venler, bu bilim adam›na lay›k olmak dikoducular›, küfürbazlar› sevmez, için ‘Atatürkçülük eserlerle olur’ söyan›na yaklaflt›rmaz, gözünden ka- zünü unutmay›p, ‘7 gün 24 saat’ paroçanlar› ise siler atar. Prof. Dr. Haberal las›yla çal›flarak, var olan kurumlar› kendisine yönelik hakaretlere karfl› yüceltmelidir. • sadece hukuki yollara baflvurur. gurbuzevren@butundunya.com.tr 38
BD MART 2011
B‹R ORDU B‹R ÜLKE NASIL PARÇALANIR
Yugoslavya gibi ülkeler ile Türkiye'nin yaflad›klar› benzerlik tafl›yor Yazan: H‹KMET YAVAfi Em. Tu¤general / Odatv.com
ir devleti, tereyağdan kıl çeker gibi zahmetsizce bölüp parçalamak istiyorsanız, öncelikle o devletin silahlı kuvvetlerini içeriden bölüp parçalayacaksınız. Bunun için: 1. Silahl› kuvvetler içine din ve mezhep ayr›l›klar› sokacaks›n›z. 2. Etnik nifak sokacaks›n›z. 3. Ordunun belkemi¤ini oluflturan subay ve astsubaylar aras›na nifak sokacaks›n›z. 39
BD MART 2011
4. Komutanlara olan güveni, onlar› dinsiz olmakla veya Yahudi olmakla itham ederek sarsacaks›n›z. 5. Silahl› kuvvetler aleyhine yo¤un bir medya kampanyas› yürüteceksiniz (psikolojik harp) 6. Terör olaylar›n› onlar›n baflar›s›, ordunun baflar›s›zl›¤› olarak lanse edeceksiniz. 7. Güvenlik operasyonlar›n›, yasad›fl› veya orant›s›z güç kullanmakla karalayacaks›n›z. 8. Özgürlük ve demokrasi perdesine s›¤›narak, güvenlik güçlerinin elini kolunu ba¤layacak yasalar ç›kartacaks›n›z. 9. Mafya veya ç›kar amaçl› suç örgütü olaylar› ile teröristlerin yapt›klar› eylemleri, derin devlete ve dolay›s›yla güvenlik güçlerine yükleyeceksiniz. 10. Tetikçi savc› ve hâkimlerinizi mafla gibi kullanarak, terörle mücadele eden ordu mensuplar›n› terör örgütü üyesi olmakla itham edeceksiniz. 11. Siyasi ve kiflisel ç›karlar›n›z için; gaflet, delalet ve hatta h›yanet içindeki siyasilerinizle, ordunun y›prat›lmas›na göz yumacak ve hatta katk›da bulunacaks›n›z. 12. Devletin ve ordunun, tarikatlar ile afliretler taraf›ndan parsellenmesi için her türlü zemini haz›rlayacaks›n›z. 13. Gerekti¤inde ordu ile çat›flacak flekilde polisi güçlendirecek ve a¤›r silahlarla takviye edeceksiniz. Ayr›ca, çeflitli isimler alt›nda özel güvenlik güçleri oluflturacaks›n›z. Yugoslavya, Irak, Afgan ve Lübnan ordular› iflte böyle parçaland›. 40
BD MART 2011
ÜLKE NASIL PARÇALANIR
Ordu tamamen bölünüp parçaland›ktan sonra, s›ra ülkenin ve milletin bölünüp parçalanmas›na gelecektir. Bunun için: 1. Çeflitli yollarla, ülkede terörü azd›racaks›n. 2. Terörün siyasi kanad› vas›tas›yla yap›lacak provokasyonlarla, ma¤dur ve mazlum propagandas› yaparak dünya kamuoyunu oluflturacaks›n. 3. Dünya devletleri ve kamuoyu taraf›ndan, Teröristlerin özgürlük savaflç›lar› olarak alg›lanmas›n› sa¤layacaks›n. 4. Sivil itaatsizlik ve toplu kalk›flma provalar›yla, ülkeyi iç savafl ortam›na dönüfltüreceksin. 5. Birleflmifl Milletler karar›yla, ülkeye bar›fl gücü veya NATO gücü gönderilmesini sa¤layacaks›n. Sözde yabanc› sivil toplum kurulufllar›yla bölgeyi iflgal edecek ve kendi düzenlerini kuracaks›n. Yugoslavya, Irak, Afgan ve Lübnan ile daha birçok ülke, iflte
böyle parçaland›. GRAHAM FULLER’‹N POL‹T‹KASI fiimdi “ Bir devletin ve ordunun, içeriden nas›l bölünüp parçalanaca¤›n› gösteren flablonu” akl›m›zda tutarak, Türkiye’de oynanan oyunlara göz atacak olursak, flöyle bir tabloyla karfl›lafl›r›z: 1. Bir Amerikal›. Ad› Graham Fuller. Amerikan RAND düflünce kuruluflunun daimi politik dan›flman›, ABD Merkezi Haber alma Teflkilat›'n›n (CIA) eski yöneticisi, ABD D›fliflleri
Graham Fuller Bakanl›¤› görevlisi. Graham Fuller’in “Yeni Türkiye Cumhuriyeti” isimli bir kitab› yay›nland›. Kitapta, Osmanl› ‹mparatorlu¤u ile Türkiye Cumhuriyeti’ni mukayese ediyor ve flu görüflleri belirtiyor: Osmanl› ‹mparatorlu¤u: a. Çok ›rkl› bir devlet oldu¤u için ›rklara sayg›l›ym›fl. b. H›ristiyan, Yahudi ve Müslümanlar› bir arada bar›nd›rd›¤› için her dine hürmetkârm›fl. c. Ayn› zamanda ›l›ml› bir ‹slam devletiymifl. TÜRK‹YE CUMHUR‹YET‹ (Kemalist Devlet) ‹SE: a. Tek uluslu bir devlet oldu¤u için bünyesindeki ›klar› eritmifl. b. Laikli¤i benimsedi¤i için dinden uzaklaflm›fl. c. Cumhuriyeti kutsallaflt›rm›fl, halk› ve vatandafl› devletin hizmetkâr› yapm›fl. Ayr›ca, Graham Fuller; Atatürk’ü ve Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulufl felsefesini oluflturan Kemalizm’i kötülüyor ve Türklerin Kemalizm’i terk edip ›l›ml› ‹slam’› benimsemesini öne-
riyor. Il›ml› ‹slam, Kemalizm’i silmeye yönelik bir karfl› devrim imifl ve bu devrimin karfl›s›ndaki tek güç TSK ile ulusalc› ayd›nlar imifl ve tasfiye edilmeleri gerekiyormufl. fiimdi, akl›m›zda tutal›m dedi¤im “Bir devletin ve ordunun, içeriden nas›l bölünüp parçalanaca¤›n› gösteren flablon” ile ABD Devlet görevlisi Graham Fuller’ in söylediklerini karfl›laflt›r›rsak, noktas›na ve virgülüne kadar %100 birbiriyle örtüfltü¤ünü görürüz. Ayr›ca, söylenenler ile Türkiye’de yap›lanlar›n t›pa t›p birbirine uydu¤unu görürüz. Bu size tuhaf gelmiyor mu? KÜRTLER ‹SLAM’A GER‹ DÖNÜYOR 2. Amerika Birleflik Devletlerinde "Kuzey Amerika Ulusal Kürt Kongresi" isimli, k›sa ad› KNC olan bir kurulufl var. Bu kuruluflun düzenlendi¤i 1. Konferans›n aç›l›fl oturumunda, ikinci sözü alan ve Türkiye Kürtlerini temsilen kat›ld›¤› belirtilen Süleyman Kurtir: “Kürtler, Kemalist hareketi yok etmek için bilimsel projeler bafllatt›. Geçmiflte Türkiye’de, komünist veya dinsiz olarak suçlanan Kürtler flimdi ‹slam’a geri dönüyor. Çünkü son zamanlarda daha çok ‹slamc›laflan Türk hükümetine nüfuz edebilmek için Kürtler ‹slam’a katk›da bulunuyor” diyor. KNC’nin 1990 y›landa yapt›¤› 3. toplant› aç›k oturumunda ise; “Kürtlerin ‹slami hareketten fayda sa¤lad›¤› gözden kaç›r›lmamas› gerekti¤i” vurgulan›yor. Ayr›ca: a. KNC’nin 4-5 A¤ustos 1990 tari41
BD MART 2011
hinde yap›lan KNC’nin toplant› tutana¤›nda; 3. y›ll›k toplant › s › n d a ; A B D “Bugün Kürdistan Ulusal KurKongre Üyesi tulufl mücadelesinin önündeki Jim Bates; “Eytemel engel gücün, emperyalist lül Ay›nda Kongre yeniden top- sömürgeci ve Kemalist TC Orland›¤› zaman, dusu” oldu¤u vurgulan›yor silah sat›fl› ve di¤er yard›mlar›n durdurulmas› için Birleflik Devletler’e öneride bulunaca¤›n›, ayr›ca Birleflmifl Milletler ve di¤er kurulufllarla bir Kürt Devleti Kurulmas› konusunu görüflece¤ini” belirtiyor. b. KNC’nin 20 Ekim 2007 tarihli toplant› tutana¤›nda ise; “Bugün Kürdistan Ulusal Kurtulufl mücadelesinin önündeki temel engel gücün, emperyalist sömürgeci ve Kemalist TC Ordusu”oldu¤u vurgulan›yor ve “Daha Saman Shali fazla kan dökülmesini önlemek ve Kürt sorununu siyasi diyalog yoluyla çözmek için; ABD Hükümetini, Bir- sorunlar›na en iyi çözümün, bu ülkeleflmifl Milletleri ve Avrupa Birli¤ini, lerdeki Kürtlere kendi kaderlerini tayin Türkiye’ye bask› yapmaya” ça¤›r›yor- (self-determination) hakk›n› tan›makt›r” diyor. lar. fiimdi, akl›m›zda tutal›m dedi¤im b. KNC’nin 23-24 Mart 2007 tarihinde California’ da yapt›¤› 19. toplant›da “ Bir devletin ve ordunun, içeriden ise; “Amerika Birleflik Devletleri ve nas›l bölünüp parçalanaca¤›n› gösteren Birleflmifl Milletler içinde çok güçlü flablon” ile ABD’de konufllu "Kuzey lobi faaliyetlerinin yürütülerek Kürtle- Amerika Ulusal Kürt Kongresi" yetkirin kötü durumu hakk›nda bilgilendi- lilerinin söylediklerini karfl›laflt›r›rsak, rilmeleri ve kendi kaderlerini tayin noktas›na ve virgülüne kadar %100 hakk›n›n verilmesi konusunda konfe- birbiriyle örtüfltü¤ünü görürüz. Ayr›ca, rans düzenlenmesinin sa¤lanmas›n› söylenenler ile Türkiye’de yap›lanlar›n ve ayr›ca Amerika ve Kanada’da Ka- t›pa t›p birbirine uydu¤unu görürüz. muoyu oluflturulmas›n›n önemi” vur- Bu size tuhaf gelmiyor mu? gulan›yor. “KNC Baflkan› Dr. Saman Shali AP RAPORU de; “Türkiye, ‹ran ve Suriye’deki Kürt 3. Hollandal› H›ristiyan Demokrat 42
BD MART 2011
Parlamenter Arie Oostlander. 2003 y›l› Mart ay›nda Avrupa Parlamentosu D›fliflleri Komisyonu’na bir rapor sunuyor. Bu rapor, 19 Mart 2003 tarihinde onaylan›yor. Raporda; “Türk Devleti’nin temel felsefesi olan Kemalizm, Türk Devleti’nin bütünlü¤üne yönelik ölçüsüz endifle kayna¤› oluyor. Devletçilik, ordunun güçlü rolü, dine karfl› çok kat› bir tav›r gibi yaklafl›mlara öncelik veren Kemalizm felsefesi, Türkiye’nin AB’ye kat›l›m›na köstek oluflturuyor” diyor. AB Komisyonu Baflkan› Jose Manuel Barroso, AB Türkiye Karma Parlamento Komisyonu Efl baflkan› Joost Lagendijk ve AB Komisyonu’nun genifllemeden sorumlu üyesi Olli Rehn’in de bu yönde konuflmalar yap›yor. fiimdi, akl›m›zda tutal›m dedi¤im “Bir devletin ve ordunun, içeriden nas›l bölünüp parçalanaca¤›n› gösteren flablon” ile Avrupa Birli¤i yetkililerinin söylediklerini karfl›laflt›r›rsak, noktas›na ve virgülüne kadar %100 birbiriyle örtüfltü¤ünü görürüz. Ayr›ca, söylenenler ile Türkiye’de yap›lanlar›n t›pa t›p birbirine uydu¤unu görürüz. Bu size tuhaf gelmiyor mu? TÜRK MEDYASI Di¤er taraftan, Türk Ordusuyla ilgili olarak, Türk medyas›ndan derlenen baz› yaz›lar› yorum yapmadan bu milletin akl›na, mant›¤›na ve vicdan›na sunuyorum. 1. “Asker; camiye bomba atmak, kendi uça¤›m›z› düflürüp bunu Yunanistan'›n üstüne atarak savafl ç›karmak, PKK'n›n çarp›flmay› sürdürebilmesi için gene kendi uça¤›m›z› düflürerek
engellemek, cephanesi biten PKK militanlar›na iki kamyon mermi göndermek gibi ’sap›k’ ifllere kalk›flmayacak… Vatana ihanet etmeyecek…” (Engin Ard›ç, 27 A¤ustos 2010, Sabah Gazetesi) 2. Geçmiflte bu ülkenin en ileri kurumu orduydu, bugün ise en geri, en ilkel ve en kaba kurumu ordudur. Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin vatan› ve milleti ile bölünmez bütünlü¤üne karfl›, bugüne kadar ortaya ç›kart›lm›fl en ciddi tehdidin Türk Silahl› Kuvvetleri'nin içinden geldi¤ini gösteriyor… Türkiye'nin birli¤ini, halk›n hukukunu, devletin bekas›n› koruyabilmek için bu "kurumsal yap›"ya son vermemiz ve yeni bir ordu kurmam›z lâz›m… Bizim bir Nizam-› Cedit ordusuna ihtiyac›m›z var…” (Mümtazer Türköne “Vesayet ve Demokrasi” konulu Abant Platformu ve Zaman Gazetesi, 29 Ekim 2009,11 Temmuz 2010) 3. “Katilleri yakalamakla yükümlü bir örgütün (yani TSK) içine katiller s›zm›fl… Balyoz ‹ddianamesi’ne göre “katil do¤anlar” devlet içine yuvalanm›fllar... Çakma askeri cumhuriyeti toptan AB standartlar›nda demokratik bir cumhuriyete dönüfltürmeden her fley bofl” (Mehmet Altan, Star Gazetesi, 17 Haziran 2010 ) 4. “PKK, orduyu, eski zaman argosuyla söylersek, ’küllüm’ ediyor. Öyle bir mangay› falan pusuya düflürmüyor... En seçkin birlikler denen komando tugay›na sald›r›yor... Ordu, PKK’n›n peflinde de¤il, PKK ordunun peflinde gibi bir görüntü var... PKK orduyu hallaç pamu¤u gibi at›yor... 43
BD MART 2011
BD MART 2011
Bu ordu, ordu de¤il.” (Ahmet Altan, 22 Temmuz 2010, Taraf Gazetesi) 5. “Türkiye’de son günlerde bölgesel demokratik özerklik talepleri dile getiriliyor. Darbeci paflalara karfl› çok uysal ve anlay›fll› savc›lar›m›z demokratik özerklik talepleri karfl›s›nda hemen aslan kesiliyorlar…” (Eser Karakafl, Star Gazetesi, “Lozan’› herkese uygulamak”konulu yaz›s›) 6. “Askeri okullarda Marksist, Leninist, ateist, mason ideoloji ve kültürü egemen k›l›nmaya çal›fl›l›yor... Bugün TSK’nin en büyük s›k›nt›s› dinden tecrit edilmifl bir e¤itim sistemi… Askeri e¤itim doktrini Dinden uzak durmay› ö¤retiyor… Askerlik yaflam tarz› olarak görülüyor. Bu bir bak›ma askerli¤in din olarak görüldü¤ü alg›s›n› oluflturuyor… ‹lk günden itibaren dinden uzak durulmas› gerekti¤i telkin ediliyor... Ö¤rencilik y›llar›nda alkol kullan›m› kesinlikle tavsiye edilen, olmazsa olmaz olarak sunulmaya çal›fl›lan bir konu.” (Haber Vaktim Editörü, 13 Temmuz 2010) 7. “ Bu Orduyu 3’e bölüp; bir k›sm›n› Ermenilere, bir k›sm›n› Yunanl›lara, bir k›sm›n› Yahudilere verelim. Biz de kurtulal›m… Bizim askerimiz dinimize karfl›, geleneklerimize karfl›, Osmanl›ya karfl›, tarihimize karfl›, milletimize karfl›, ne diye besliyoruz bunlar›” (Abdurrahman Dilipak’›n yaz›s›na Habib rumuzlu okuyucu yorumu) fiimdi, akl›m›zda tutal›m dedi¤im “Bir devletin ve ordunun, içeriden nas›l bölünüp parçalanaca¤›n› gösteren flablon” ile yukar›daki yaz›larla at›lan 44
iftira ve çamurlar› karfl›laflt›r›rsak, noktas›na ve virgülüne kadar %100 birbiriyle örtüfltü¤ünü görürüz. Ayr›ca, söylenenler ile Türkiye’de yap›lanlar›n t›pa t›p birbirine uydu¤unu görürüz. Bu size tuhaf gelmiyor mu? NEDEN BU SESS‹ZL‹K Ayr›ca: a. ‹mzas›z mektuplara ve PKK eskisi gizli tan›klara dayanarak Ordu mensuplar›n› terör örgütü üyesi olmakla itham eden ve Silahl› Kuvvetlerin en mahrem kozmik odalar›nda arama yapan hâkim ve savc›lar›m›z›n, Silahl› Kuvvetlere ve Cumhuriyete yap›lan bu organize sald›r›lar› görememeleri size tuhaf gelmiyor mu? b. Türk silahl› Kuvvetlerinin terörle mücadele eden madalyal› kahramanlar›n›n cep telefonlar›na polis taraf›ndan, terör örgütü üyelerinin telefonlar›n›n yüklenmesi, baz› subaylar›n telefon görüflmeleri aras›na casus ve fahifle kad›n isimlerinin sokuflturulmas› veya sahte CD’ler üretilmesi size tuhaf gelmiyor mu? c. Bir generali an›nda a盤a alan ‹çiflleri Bakan›’n›n soruflturma sonuçlan›ncaya kadar Emniyet Genel Müdürünü ve ilgili birimlerin müdürlerini a盤a almay› dahi akl›na getirmemesi size tuhaf gelmiyor mu? d. Sahte delillere dayanarak iddianameler haz›rlanmas›na sebep olanlara karfl› ilgili hâkim ve savc›lar›n sessiz kalmalar› size tuhaf gelmiyor mu? e. Türk Silahl› Kuvvetleri’nin Baflkomutan› durumundaki Say›n Cumhur Baflkan›’n›n baz› olaylara Devlet De-
netleme Kurumunu gönderirken, Türk ¤ini, topluma ve kendisine sayg›s›n› Silahl› Kuvvetleri’ne karfl› yap›lan or- yitirdi¤ini ve böylece Allah korkusunu ganize sald›r›lara karfl› sessiz kalmas› ve utanma duygusunu kaybetti¤ini size tuhaf gelmiyor mu? unutmayal›m. A¤›zlar›n› açt›klar› anf. Say›n Baflbakan kendisine, Bakanla- dan itibaren demokrat veya dindar r›na ve partisine yap›lan en ufak bir maskesi arkas›na gizlenerek Türkiye elefltiriye fliddetle tepki gösterirken, Cumhuriyeti’ne, devletin ülkesi ve Türk Ordusuna karfl› yap›lan en afla- milletiyle bölünmez bütünlü¤üne, Ata¤›l›k sald›r›lara sessiz kalmas› size türk’e ve Türk Ordusuna sald›ranlara dikkat edelim, onlar›n programlar›n› tuhaf gelmiyor mu? boykot edelim ve pirim yapt›rmayal›m. SONUÇ OLARAK 1. “ Bir devletin ve ordunun, içeriden 4. Birilerinin Türk Silahl› Kuvvetleri nas›l bölünüp parçalanaca¤›n› gösteren hakk›nda organize u¤ursuz bir kamyöntem” kullan›larak Yugoslavya, panya bafllatt›¤›n›, asl›nda Türkiye’nin Irak, Afgan ve Lübnan ordular›n›n ve bölünmez bütünlü¤ünü hedef ald›kladevletlerinin iflte böyle parçaland›¤›n› r›n› unutmayal›m. Bu fler odaklar›n›n unutmayal›m. Türkiye’de de benzer bofl durmad›¤›n› ve kararl› ad›mlarla, oyunlar›n tezgâhland›¤›n› ar- Birilerinin Türk Silahl› Kuvvett›k görelim. leri hakk›nda organize u¤ursuz 2. T ürkiye bir kampanya ile, asl›nda TürkiCumhuriyeti’nin ülkesi ve ye’nin bölünmez bütünlü¤ünü milletiyle bö- hedef ald›klar›n› unutmayal›m. lünmez bütünlü¤ünü öngören Kemalist kurulufl fel- sahte delil ve as›ls›z iddialarla Ordu sefesinin, Cumhuriyet Ordusunun ve aleyhine bir kitlesel alg› oluflturmaya Kemalist ayd›nlar›n, baz› ABD yetki- çal›flt›klar›n› anlayal›m. Bunun bir lileri ve Avrupa Birli¤i sorumlular› sonraki aflamas›n›n Yugoslavya, Afgaile etnik bölücüler taraf›ndan; adeta nistan, Irak ve Lübnan’da oldu¤u gibi ortak düflman ilan edildi¤ini, %100 ülkeye uluslar aras› bar›fl gücünün dabirbirleriyle örtüfltüklerini art›k anla- vet edilmesi ve ülkenin bölünüp paryal›m. Bu iflbirli¤inin, Türkiye’nin çalanmas› olaca¤›n› art›k görelim. hayr›na olmad›¤›n› görelim. 5. Ülke yöneticilerinin söylemleriyle 3. Gazeteci, akademisyen, sözde ay- eylemlerine dikkat edelim. Söylemleri d›n tak›m› ve baz› bürokratlar›n “ikti- ve eylemleri “ Bir devletin ve ordunun, dara, fleyhine, fl›h›na, hocas›na, hoca içeriden nas›l bölünüp parçalanaca¤›n› efendisine, a¤as›na, afliret reisine veya gösteren flablonla ” örtüflen siyasi parpara babas›na” kendisini, kalemini ve tilere, evlatlar›m›z›n ve torunlar›m›z›n vicdan›n› satt›¤› zaman yalan söyledi- gelece¤ini düflünerek oy vermeyelim.• 45
FIRÇALAYARAK Serdar Günbilen
YAKIN TAR‹H‹M‹Z Yaflar Öztürk
Döneminin Prometheus'u:
Bruno
‹nsanl›k ve uygarl›k tarihleri aras›ndaki ortak özelliklerden biri de, harçlar›n›n ac›larla, iflkencelerle, fakat toz kondurulmam›fl onur ve dürüstlükle yo¤rulmufl olmas›d›r. nsanl›k ve uygarl›k tarihleri bu ortak
özelliklerini en belirgin bir biçimde, ortak evrimleri “rönesans”›n özgeçmiflinde yer almaktad›r. ‹nsanl›¤›n da, uygarl›¤›n da zirvesini oluflturan bu büyük geliflmenin övünç verici d›fl görünümünün p›r›lt›s› alt›nda, ayd›nl›k beyinleri tafl›m›fl kafataslar›n›n külleri yan›s›ra, insanl›¤›n utanç, kan ve gözyafl› yatmaktad›r. Baflka insanlar›n mutlu olabilmesi için kendi yaflamlar›n› yok sayan bu onur ve dürüstlük abidesi kiflilerin her biri asl›nda, ça¤lar›n›n Prometheus’uydu. Bencillik ve despotluklar›ndan dolay› k›zd›¤› baflta Zeus olmak üzere Tanr›lar›n yurdu Olimpos Da¤›’ndan “yarat›c›l›¤›n, bilimin ve uygarl›¤›n” simgesi atefli çal›p insanlara veren kahraman Prometheus, insanl›¤›n gururu bu öncü kiflilerin varl›klar›nda, kendi yaflam›n›, tarihin her döneminde sürdürmüfltür, sürdürmektedir. 46
47
BD MART 2011
BD MART 2011
As›l ad› Filippo Bruno’ydu. ‹talya’-
nsanl›¤a ayd›nl›¤›n
ateflini getirmesi nedeniyle zincirlere vurularak cezaland›r›lan ve “Prometheus Desmotes” (Zincire vurulmufl Prometheus) olarak an›lan bu yi¤it, zincir cezas›yla kendilerini tatmin edemeyen Tanr›lar›n görevlendirdi¤i bir kartal taraf›ndan sürekli gagalanm›fl, her gece yeniden oluflan karaci¤eri, oluflur oluflmaz görevli kartal taraf›ndan yeniden gagalaRubens’in Prometheus adl› tablosu n›p, kemirilmifltir. Herkül onu Kafkas da¤›n›n tepesinde, çak›l› oldu¤u ve kartallara yem tiam in me fertis quam ego accipiam” “Siz bana karfl› bu karar› verirken, yap›ld›¤› kayal›klardan kurtarm›flt› ama, Prometheus için “Zeus tahtan galiba benim onu al›rken duydu¤umdüflmedikçe ben kurtuldu¤umu kabul dan daha büyük bir korku içindesiedemem” diyerek, Zeus’un zalimli¤i- niz...” Bu sözler salonda yank›lan›rken, ni, bir “zalimlik simgesi” olarak ilan yarg›ç görünümlü karar vericiler, geretmiflti. Evrensel kültürün, “Özgür düflün- çekten de “daha büyük bir korkuya cenin ve ayd›nl›¤›n flehidi” sayd›¤› kap›ld›lar” ve onu Roma’da halk›n bilim insan› Bruno, ortaça¤ karanl›¤›- gözleri önünde diri diri yakmaya gönn›n iflte bu öncüsüydü, Prometheus’- derirlerken, “düflüncelerinin ç›k›fl kap›s›” a¤z›n› da t›kad›lar ve sesinin ç›kuydu. mas›n› engellediler. Güçlerinin yetme1548 y›l›nda do¤an Giordano Bru- di¤i tek fley, onun düflüncelerini yok no da insanl›¤a özgür, bilimsel düflün- edebilmekti. Buna güçleri yetmedi¤i cenin ateflini uzatt›. Kendisini zincirle- için de Bruno, kendi gibi onurlar›na yerek ölüme gönderenlere Promethe- ve dürüstlüklerine toz kondurmayan us’un söylediklerine daha büyük bir “abide kifliler”in varl›klar›nda ve düanlam katan sözler flu sözleri söyledi: flünce namuslar›nda yüzy›llar boyunca "Maiori forsan cum timore senten- yaflam›n› sürdürmektedir.
‹
48
n›n Nola kentinde do¤mufltu. Erasmus’un yazd›¤› yasaklanm›fl iki yorumu okuyunca içindeki kuflku büyüdü. ‹sa’n›n tanr›sall›¤›n›, “Baba-O¤ulKutsal Ruh” ö¤retisini tart›flmaya bafllad›. Bölge tarikat sorumlusu onu kafirlikle suçlay›p mahkemeye verince Roma’ya kaçt›. Roma’da haks›z bir cinayet suçlamas› ve ikinci kez aforoz edilmekle karfl› karfl›ya kal›nca Roma’dan da kaçt›. Dominikan Tarikat›’ndan ayr›ld›. Üzerine giydirilen “Birinci dü¤mesini ilikledikten sonra di¤erlerini do¤ru olarak ilikleyemedi¤im” dedi¤i kara elbiseden ve kara düflüncelerden k›sa süre içinde kurtuldu. O art›k bilimin, özgür düflüncenin ve aflk›n flövalyesiydi. Kendini flöyle tan›ml›yordu: “Uyuyan ruhlar› uyand›rmak, bilgisizli¤in azg›nl›¤›n› gidermek amac›m oldu¤u gibi, ikiyüzlülerden tiksinen ciddi ve meflru zekalar taraf›ndan sevinç heyecanlar›yla kabul edilen bir profesörüm.” O ça¤›n “tart›fl›lamaz”› Aristoteles’i ve ö¤retilerini aç›kça elefltirme cesaretini gösterdi. Paris Üniversitesi rektörüne karfl› söyledi¤i flu sözler, ileride birçok ayd›nlanmac› için cesaret kayna¤› oldu: “Niçin, her zaman otoriteleri ça¤›rmak gerekiyor? Platon ile Aristotales aras›nda karar vermeye zorunlu olmak neden? Gerçe¤in en yüce yarg›c›, apaç›kl›kt›r. Apaç›kl›k bizi terk ederse,
duyular ve ak›l seslerini keserlerse, o zaman düflünmeye ve kuflkulanmaya çal›flal›m. Otorite d›fl›m›zda de¤il kendi içimizdedir. O düflüncelerimizi yönetmek ve ilham etmek için ruhumuzda parlayan Tanr›sal ›fl›nd›r!” Döneminin “ayd›nlar›”na o, “Karfl›l›kl› anlay›fl ve tart›flma özgürlü¤üne dayal› bütün dinlerin bar›fl içinde bir arada olmas›” yönündeki düflüncesini anlatmaya çal›flt›. Roma’daki Katolik otoriteye özgürlük ad›na karfl› ç›kan Lutherciler taraf›ndan da aforoz edildi. Baz› kentler onun kalma iste¤ini geri
“Uyuyan ruhlar› uyand›rmak, bilgisizli¤in azg›nl›¤›n› gidermek amac›m oldu¤u gibi, ikiyüzlülerden tiksinen ciddi ve meflru zekalar taraf›ndan sevinç heyecanlar›yla kabul edilen bir profesörüm.”
49
BD MART 2011
çevirdi. “Dinsellikle ilgisi olmayan, daha çok yazmay› seven bofl ve hayali yenilikler peflinde koflan evrensel insan” diyerek ona sahip ç›kanlar da vard›. Bofl durmay›p yeni yap›tlar yazd›. Bütün Avrupa’y› dolaflt›. Do¤ruyu söyleyeni dokuz köyden kovduklar› gibi Bruno’yu da kovdular. Bütün yaflam› do¤ru bildiklerini söylemek, anlatmak, tart›flmak ve yap›tlara dökmekle geçti. Çok yetenekliydi. Hem soylular› hem de biliminsanlar›n› etkiliyordu. Dili keskindi, do¤rular› söyledi¤i gibi yanl›fllar› da çekinmeden gösteriyordu. Yalanlarla yaflayanlar›n tahtlar› sars›ld›kça ve bunlar›n üstüne k›skançl›k ve çekememe de eklenince dosttan çok düflman› oldu. Has›mlar› ço¤al›yor, onu bir gölge gibi izliyorlard›. O nedenle bir yerde sürekli kalam›yor, Avrupa’n›n bir kentinden ötekine geçiyordu. Venedik’ten ça¤r› al›nca hiç düflünmeden ülkesine döndü. Düflüncelerini anlatacak bir akademi arad›. Padova Üniversitesi’nde matematik kürsüsü bofltu. Kendisine verilece¤ini bekledi¤i kürsünün Galilei’ye önerildi¤ini duyunca sayg› duyarak Venedik’e dön-
BD MART 2011
dü. Aristokratlarla girdi¤i tart›flmalar ve verdi¤i özel dersler verimsizleflince Almanya’ya dönüp yeni yap›t›n› yay›mlamak istedi. Kendisini ülkeye davet eden ve konuk eden Mocenigo tepki gösterdi. Bruno’yu Engizisyona “kafir” diye flikayet etti.
B
runo, May›s 1592’de tu-
tukland›. Kendisini savundu flöyle: “Temel görüfllerim ilahiyattan çok felsefe üzerindedir.” Savunmas› etkili olunca devreye Roma’daki Büyük Engizisyon girdi. Venedik iki y›l kal›n zincirlerle ba¤l› cezaevinde tuttu¤u Bruno’yu onlara teslim etmek zorunda kald›. Engizisyon, onu susturmak için Roma’da Kutsal Daire Saray›’n›n cezaevine kapatt›. Yarg›lanmas› yedi y›l sürdü. Bruno, sular alt›ndaki hapishanede de çürüyüp ölmedi¤i gibi, susmuyordu da. Söylediklerinin Hristiyanl›¤›n temel de¤erlerine ters düflmedi¤ini kan›tlamak için ç›rp›n›p durdu. Kan›tlamalar› kabul edilmedi. Sözlerini geri almas› istendi. Bruno sonunda: “Geri al›nacak hiç bir sözüm yok. Hatta han-
Ölüm karar› kendisine resmen okunurken o yarg›çlara dönerek, tarihe geçen flu sözünü söyledi: “Siz bana karfl› bu karar› verirken, galiba benim onu al›rken duydu¤umdan daha büyük bir korku içindesiniz...”
gi sözümün geri al›nmas›n›n istendi¤ini de bilmiyorum!” dedi. Papa, “piflmanl›k duymayan inatç› bir heretik (kafir) oldu¤u için olabildi¤i kadar ac›yla ve kan› dökülmeksizin ölüme mahkum edilsin” buyru¤unu verdi. Bu diri diri yak›n demekti! 8 fiubat 1600 günü ölüm karar› kendisine resmen okunurken o yarg›çlara dönerek, tarihe geçen flu sözünü söyledi: “Siz bana karfl› bu karar› verirken, galiba benim onu al›rken duydu¤umdan daha büyük bir korku içindesiniz...” Bir hafta sonra konuflmamas› için a¤z› t›kaçl› bir durumda Campo di Fiori’ye getirildi. Kendisini yakacak odunlar üzerinde son kez öpmesi için bir haç uzatan papaz› itip metanetle hiç bir ses ç›karmadan alevler içinde kayboldu¤u zaman gerçekte bilgisizli¤in ve hoflgörmezli¤in de¤il, ruhunun sönmek bilmeyen atefliyle kavrulmufl-
tu. Onun bedenini yakt›lar ama, onuruna ve düflünce namusuna toz konduramad›lar, düflüncelerini yok edemediler.” “Bruno inand›¤› gibi yaflad›¤› ve bir pervane gibi ulaflmaya çal›flt›¤› ›fl›¤›n ateflinde ölmek mutlulu¤unu tatt›.” Sonsuzlu¤a kar›flmas›n›n 300. Y›l›nda, 1889 y›l›nda yak›ld›¤› yerde ‹talyan hükümeti Bruno’nun bir heykelini diktirdi. Yok edemedikleri yap›tlar› yeniden ve lüks biçimde yay›mland›. 1992 de ise Papa Jean Paul II, Bruno’nun idam›n› kilisenin bir suçu olarak kabullendi ve aç›klad›. • yasarozturk@butundunya.com.tr
ALTI Ç‹Z‹LEN SÖZLER
Do¤ruyu söyleyeni dokuz köyden kovduklar› gibi Bruno’yu da kovdular. Bütün yaflam› do¤ru bildiklerini söylemek, anlatmak, tart›flmak ve yap›tlara dökmekle geçti.
Bilgi bir ›fl›k gibidir. Kullan›rsan›z daha parlak olur, kullanmazsan›z söner. Alexander Everett Hayat, bir tiyatro gibidir; en kötü insanlar en iyi yerlerde oturur. Aristophanes Beni çaresiz k›lan koflullarla ilgili bir fley yapacak kadar çaresiz de¤ilim henüz. Ashleigh Brilliant ‹stedi¤iniz baz› fleylere sahip olamamak , mutlulu¤un bir parças›d›r. Bertrand Russell
50
51
KÖfiEDEN BUCAKTAN
Haz›rlayan: SAN‹YE ÖZDEN
Bu ay köflemizi dilimizde yer etmifl yabanc› sözcüklerin karfl›l›klar›na ay›rd›k. Bilginizi s›nay›n.
1 Akaju (Fr.)
a-Kapal› hava b-Demir oksit c-Set d-Maundan yap›lm›fl eflya 2 Volfram (Alm.)
a-Göz dokusu b-Kimyasal element c-Tafl kömürü d-Yay›larak oturmak 3 Türbin (Fr.)
a-Karfl›lamak b-Kabal›k c-Dönme devinimli ayg›t d-A¤›rl›k kald›rma arac› 4 Ç›ngar (Yun.)
a-Metal niflan b-Kargafla c-May›n d-Utanmak 5 Akne (Lat.)
a-Ergenlik sivilcesi b-Uskumru c-Aldatma d-Müzik parças›
52
6 Uranus (Lat.)
a-Gezegen b-Magazin c-Hidratl› bir madde d-Bir bal›k 7 Safizm (Fr.)
a-Bitki familyas› b-Bir cinsel sapk›nl›k c-Bas›nç ölçmek d-Düflünüfl yolu 8 Baratarya (‹ta.)
a-Bir tüfek tipi b-Yenilen bir ot c-Gemiye verilen zarar d-Sokak serserisi 9 Voli (Yun.)
a-Toplum hekimli¤i b-Omurgan›n bir bölümü c-Deniz anas› d-Denize dairesel a¤ salma 10 Radansa (‹ta.)
a-Gözetleme deli¤i b-Ac›dan zevk alan c-Ensiz k›l›ç d-Yelken deli¤i halkas› Yan›tlar: 152. sayfada
11 Talesemi (Fr.)
a-Mitral bozukluk b-Bir kan hastal›¤› c-Yürek kas› d-Uza¤› görememek 12 Tünik (Fr.)
a-Kumar paras› b-Saç tuvaleti c-Uzun bluz d-Devingen 13 Çigan (Mac.)
a-Mobilyas›z ev b-Göçebe bir halk c-Moda yaratan d-Orta h›zda müzik 14 Vole (Fr.)
a-Hava topuna s›çrayarak vurma b-Kimyasal element c-Tafl devrinin son ça¤› d-Yeni sözcük 15 Akomodasyon (Fr.)
a-Sinirlerde oluflan yang› b-Güç birimi c-Nikel kaplama d-Göz uyumu
(Fr.) Frans›zca, (Alm.) Almanca, (‹ta.) ‹talyanca, (Yun.) Yunanca, (Mac.) Macarca (Lat.) Latince
Mehmet Muhsino¤lu
SOS .. Mr.Burney SOS Sizi ülkemize bekliyoruz Mr. Ansar Burney, gecikmeden, hemen… Bu ça¤r›m›n nedeni, Bo¤az’da rak›, roka, bal›k muhabbeti yapmak de¤il efendim…
Ç
a¤r›m›n nedeni, TC Adalet
Bakanl›¤› Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlü¤ü’nün web sayfas›ndan ald›¤›m arka sayfadaki tablodur, benim Pakistanl› sevgili kardeflim… 14 A¤ustos 1956’da Karaçi’de do¤du¤unuzu, uluslararas› alanda önde gelen sivil haklar savunucusu oldu¤unuzu, kurdu¤unuz çeflitli vak›flar arac›l›¤› ile birçok ülkede, binlerce “masum” tutuklunun serbest b›rak›lmas›nda önemli rol oynad›¤›n›z› biliyoruz. Bu konuda sa¤lad›¤›n›z baflar›lardan dolay›, 2002’de Pakistan’›n
“Sitara-i-‹mtiaz”, 2005’de ABD D›fliflleri Bakanl›¤›’n›n “‹nsan Trafi¤i Karfl›t› Kahraman” ödülünü kazand›¤›n›z›, 2007’de ilk kez Pakistan ‹nsan Haklar› Bakan› olarak and içti¤inizi, 2008’de BM ‹nsan Haklar› Konseyi’nin Dan›flmanlar Komitesi’ne seçildi¤inizi de tüm dünya biliyor. Sözünü etti¤im tabloda çocuk, kad›n, erkek toplam tutuklu rakamlar›na bak›n›z! *** Gelelim Mr. Burney’in baflar› öyküsünün ayr›nt›lar›na: Pakistan’›n “Kot Lakhpat” cezae53
BD MART 2011
BD MART 2011
Tutuklu-Hükmen Tutuklu-Hükümlü Da¤›l›m› (Aral›k 2010 ‹tibariyle) Tutuklu Ç Kad›n Erkek
51
Y
Hükmen Tutuklu T
1.387 1.483
Hükümlü
Genel Toplam
Ç
Y
T
Ç
Y
T
Ç
Y
T
9
729
738
9
2.019
2.028
69
4.135
4.204
1.538 31.199 32.737 312 20.255 20.567 200 62.792 62.992 2.050 114.246 116.296
Toplam 1.589 32.586 34.575 321 20.984 21.305 209 64.811 65.020 2.119 118.381 120.500 Ç=Çocuk Y=Yetiflkin T=Toplam
mas›yla sonuçlanan çabalar, insan haklar› savunucusu Ansar Burney’in ününe ün katm›flt›. *** Hintli Singh, Pakistan askeri mahkemesinde casusluk suçlamas›yla ölüme mahkum edildi¤inde, cezas› ilk kez 1977’de ertelenmiflti. 1978’de infaz edilecekti, ba¤›fllanmas› için yapt›¤› baflvuru üç kuflak boyu tozlu raflarda beklemeye al›nm›flt›. Cezaevi yaflam›n›n ilk aylar›nda yo¤un iflkence görmüfl, gönderildi¤i 7 ayr› cezaevinde, 17 y›l zincire vurulmufltu. ‹çmesi ve temizlik yapabilmesi için günde yaln›zca bir kap su veriliyordu kendisine. *** Hindistan ve Pakistan’da 19651971 döneminde yüzlerce asker ve sivil görevli, karfl›l›kl› olarak casusluk suçla35 y›l›n› cezaevinde geçiren Kashmir Singh sal›verildikten sonra kendini karfl›layanlarla mas›yla cezaevine gönderilmifllerdi... Kashmir Singh de Bir di¤er dramatik örnek ise, Muham- bu “karfl›l›kl›” kurbanlardan biriydi. Londra’da yaflayan Hint toplulumad Akhtar’› n öyküsüydü. Cezaevinde tecavüze u¤rayan bir anneden ¤unun bir üyesi, Singh ad›ndaki vadünyaya gelen Muhammad Akhtar’› tandafllar›n›n Pakistan cezaevinde yayak›nlar› kabul etmemifl, Akhtar do¤u- flad›¤›n›, y›llar önce Ansar Burney’e mundan itibaren 40 y›l›n› cezaevinde duyurmufltu. Ancak ülkenin 20’den geçirmiflti. Akhtar’›n serbest b›rak›l- fazla cezaevini, mahkum haklar› ve vinde idam mahkumlar›, “Lânetliler hücresi” ad› verilen özel bölüme konuyor ve infaz gününü burada bekliyorlar. Bu hücreler için “yeryüzündeki cehennem” diyor Ansar Burney. Pakistan yarg› sistemi içinde “kaybolan” insanlar›n izini süren Burney’in çabalar› sonucu, 35 y›ld›r Lahor’un “Kot Lakhpat” cezaevinde “unutulan” Hintli idam mahkumu Kashmir Singh, 3 Mart 2008’de serbest b›rak›l›yordu.
54
reform çal›flmalar› nedeniyle tek tek dolaflan Burney, Singh ile karfl›laflmam›flt›. Ansar Burney, Lahor kentinde cezaevine yapt›¤› ziyaret s›ras›nda, Kashmir Singh ad›nda yafll› bir Hintlinin, “Lânetli mahkumlar hücresinde” 35 y›ld›r “unutuldu¤unu” ö¤- Kashmir Singh, kendisi için y›lmadan mücadele renmiflti. Emekli bir eden Ansar Burney ile birlikte polis memuru olan Singh, elektronik ayg›t ticaretiyle u¤- Singh, elleriyle topra¤a dokunduktan rafl›yordu. 1973’te casusluk suçlama- sonra do¤rulup, onlar› selaml›yordu. s›yla Rawalpindi kentinde tutuklanEfli Paramjit Kaur ve o¤lu Shishm›flt›. Hiçbir ziyaretçisi olmayan Sin- pal, Hindistan-Pakistan s›n›r›n›n kontgh, günün 23 saati 7x7 metre boyutlu rol noktas›nda kamp kurmufl, onun hücresinde tutulmufl, aç›k havaya bile dönüflünü bekliyorlard›. Efli Paramjit, ç›kar›lmam›flt›. “O ailemizin ve benim mele¤imizdir. “Lânetliler hücresinde” yaflad›¤› Tanr› onu ba¤›fllas›n” diyordu. y›llar içinde ruh sa¤l›¤›n› korumak Patlayan yüzlerce flafl ›fl›¤› alt›nda için özen göstermiflti. “Davran›fllar›ma bir otomobile bindirilen “özgür adam” son derece dikkat ediyordum. Yaflam ilk geceyi Lahor’da befl y›ld›zl› bir koflullar›mdan hiç flikayet etmiyor, otelde geçiriyordu. onlar›n sempatisini kazanmak için ‹s*** lami kitaplar istiyordum gardiyanlarCezaevinin bir yöneticisi, Singh’in dan” diyordu, özgürlü¤üne kavufltuk- tutukland›ktan 6 ay sonra Müslüman tan sonra. olup, günde befl vakit namaz k›ld›¤›n› *** söylüyor. Nangal Choran köyündeki Pakistan devlet baflkan› Pervez Mü- evinde cezaevi günlerini anlatan Singh flerref taraf›ndan affedilen ve üç kuflak ise, asla Müslüman olmad›¤›n›, ancak sonra efli ve üç çocu¤una kavuflan Pakistan’a girifl yaparken “‹brahim” Kashmir Singh, iki ülke aras›ndaki ad›n› kulland›¤›n› belirtiyor.. Pijamaünlü “Wagah” s›n›r›n› geçti¤inde, ka- s›n› s›y›r›p ayak bile¤ini gösteren Sinlabal›k bir taraftar grubunca karfl›lan›- gh, “ba¤land›¤›m zincirler yüzünden yor, kurtar›c›s› Ansar Burney de efllik olufltu bu mor fliflkinlikler. Yaz›n s›cak, ediyordu Singh’e. Kalabal›k karfl›lay›- k›fl›n çok so¤uk oluyordu demirler. c›lar› gördü¤ünde bir süre duraklayan Ancak bacaklar›m›n aras›na ald›¤›mda 55
BD MART 2011
BD MART 2011
uyuyabiliyordum” diyor. Kashmir Singh’in ola¤and›fl› yaflam›nda, yerel gazetelere göre “sayg›de¤er bir aflk öyküsü” de var: Vefakâr efli Paramjit Kaur, 35 y›l boyunca umudunu hiç yitirmemifl ve üç çocu¤unun babalar›n› bir gün mutlaka görece¤i inanc›yla yaflam›n› sürdürmüfltü... Bir s›n›r görevlisi, Singh ailesinin
buluflmas›na tan›k oldu¤u ilk an› flöyle anlat›yor: “Afl›r› duygusal bir and›… Hem a¤l›yor, hem sevinç 盤l›klar› at›yorlard›…” *** Evet Mr. Burney… Hem a¤lay›p, hem 盤l›k atmak için… Binlerce aile sizi bekliyor ülkemizde de! Son bir umut olarak!... • mehmetmuhsinoglu@butundunya.com.tr
ATATÜRK’LE YAfiANANLAR
K
urtulufl Savafl› günlerinde, Atatürk, Ankara karargâh›nda, yemek yenen masan›n üstünü çok ç›plak bulmufltu. "fiöyle bir iki çiçek yok mu, ›slat›p masaya koysan›z! "demiflti. O zamanlar Ankara'da Mustafa Kemal Paflan›n masas›n› süsleyecek bir demet çiçek bile bulunamam›flt›. Daha sonra Çankaya'ya yerleflti¤i zaman, bahçesinde çiçek yetifltirmeye bafllad›. Gazi, May›s 1922'de Ankara'ya gelen Moskova Sefiri Ali Fuat Cebesoy'u Çankaya'da çiçek tarlalar›n›n aras›nda kabul etti. Cebesoy, Moskova izlenimlerini anlat›yor, Gazi’den de Sakarya zaferinin ayr›nt›lar›n› ö¤renmek istiyordu. Gazi bir ara tarlalarda filizlenen çiçek fidanlar›n› göstererek yan›t verdi: "Bak›n›z Ali Fuat Pafla; bunlar da bizim Ankara'da kazand›¤›m›z zaferler..." S›cak bir günün akflam›nda Gazi, köflkün bahçesinde gezinmekteydi. Gün bat›m›nda Ankara bunalt›c› bir sis bulutunun içindeydi. Aradaki bofl arazide toz
56
hortumlar› gökyüzüne yükseliyordu. Gazi, köflkün geniflletilmesiyle u¤raflan Arif Hikmet Koyuno¤lu'na "Nas›l, Ankara'y› hükümet merkezi yapmakla iyi ettim mi?" diye sordu. Ard›ndan hemen ikinci soruyu getirdi: "Neden?" Oradakilerden kimi "siyaset gere¤i, kimi strateji ve savunma gere¤i" dedi. Hatta biri ifli Ankara'n›n silüetindeki esteti¤e ba¤lay›p: "Kayal›k güzeldir, Paflam." bile dedi. Herkesi dinledikten sonra Atatürk, "Bu söylediklerinizin hiçbiri, inand›r›c› nedenler de¤il. Benim Ankara'y› baflkent yaparken güttü¤üm amaç, Türk'ün olmaz› olur k›lan büyük gücünü dünyaya bir kez daha kan›tlamakt›. Bir gün gelecek, flu çorak tarlalar yeflil alanlar, asfaltlarla bezenecek, burada yeflil bir kent do¤acak... Hem bunu hepimiz, çok yak›n bir gelecekte görece¤iz." Gönderen: Dr. GÜRBÜZ TURGAY
ORTA DO⁄U'DA D‹KTATÖR TEM‹ZL‹⁄‹ NASIL BAfiLADI?
M
Yazan: SUAT TÜRKER
uhammed Bouazizi üzerine döktü¤ü benzini ateflleyip vücudunu 'alev topuna' döndürdü¤ü anda Arap dünyas›n› büyük bir kaosa sürükleyece¤ini hiç tahmin etmemiflti.
Çal›flkan bir gençti. Befl y›l önce üniversiteyi bitirmifl ifl ar›yordu. ‹fl bulamad›. Kendi iflini kendi kurdu. bir el arabas› ald›. Sokaklarda seyyar manavl›k yapmaya bafllad›. ‹lk günlerde Muhammed'in iflleri iyi gitti. Sonralar›, üzerinde devlet bask›s›n› hissetmeye bafllad›. Zab›talar onu rahat b›-
rakm›yorlard›. ‹kide bir yolunu kesip ceza kesiyorlar, sat›fl yapmas›n› engelliyorlard›. Gerekçelerini de aç›kça söylüyorlard›: ”Sen üniversite mezunu bir gençsin neden sokaklarda sebze meyve sat›yorsun. Böylece devleti mi protesto ediyorsun. Sen bir hainsin.” 57
BD MART 2011
Muhammed Bouazizi
Muhammed dilinin döndü¤ünce, gücünün yetti¤ince onlar› ikna etmeye çal›fl›yordu. Ama onu kimse dinlemiyordu. Sonunda valiye ç›k›p derdini anlatmak istedi. Olmad›. Defalarca denedi. Vali kendisini kabul etmiyordu. Sonunda, sabr› tükendi, hükümet kona¤›n›n önünde üzerine benzin döküp kendini atefle verdi. A¤›r yan›klarla hastaneye kald›r›ld›. Ama kurtar›lamad›. Befl y›ld›r iflsiz 26 yafl›ndaki Muhammed, Tunus'un Sidi Bou Said kentinde 17 Aral›kta yaflama veda etti. Kardefli Salem, hastanenin kap›s›nda bekleyen ajans muhabirlerine a¤layarak haberi verdi: ”Muhammed öldü. Allah rahmet eylesin.” *** Önceleri bat›l› ülkelerde olay›n yank›s› büyük olmad›. Hatta el alt›ndan Tunus'un y›llanm›fl diktatörüne 58
BD MART 2011
destek bile verdiler. Frans›z d›fliflleri bakan› 'Fransa silahl› kuvvetlerinin Bin Ali'ye yard›ma haz›r olduklar›n›' aç›klad›. Ancak, Tunus'ta isyan büyüdü. Halk›n kararl›l›¤› ortaya ç›k›nca göstericilere karfl› kullan›lacak silah, cephane ve biber gaz› yüklü Frans›z uça¤›n›n Paris'ten hareketine izin verilmedi. Bat›l›lar, devlet Baflkan› Zeynel Abidin kaçana kadar bir tav›r ortaya koymad›lar. Çünkü, haz›rl›ks›z yakalanm›fllard›. '‹ki yüzlü' politikalar›n›n sadece bir yüzünü gösterdiler. 'Sessiz kalarak' onu desteklediler. Ancak halk, beklenmedik bir anda kendi dinami¤ini ortaya koyunca ifller de¤iflti. Onlar durum de¤erlendirmesi yapadursun, Tunus'da özellikle genç kuflaklar sosyal paylafl›m siteleri, internet, cep telefonlar›yla muhteflem bir dayan›flma a¤› kurdular. Tunus için,
Eski bir istihbaratç› olan Zeynel Abidin Bin Ali
için kayn›yordu. Thala, Sousse ve Meknasi kentlerinde hayat pahal›l›¤› ve iflsizli¤i protesto mitingleri bafllad›. Eski bir istihbaratç› olan devlet baflkan› Zeynel Abidin Bin Ali, Muhammed'i haftalarca kap›s›nda bekleten valiyi görevden ald›. A¤›r yan›klarla yaflam mücadelesi veren Muhammed Bouazizi'yi hastanede ziyaret etti. Kardefline hemen ifl bulundu. Talihsiz gencin ailesine on bin Euro verildi Rejim yandafllar›n›n düzenledi¤i mitinglerde, ”Allah onu bafl›m›zdan eksik etmesin. Zeynel Abidin Bin Ali halktan biridir. O halk için çal›fl›r.” fleklinde att›klar› sloganlar da çok c›l›z
kentinde gösterilere kat›lan 18 yafl›nda bir genç polis taraf›ndan vuruldu. 24 yafl›nda bir genç yüksek gerilimli bir elektrik dire¤ine t›rmanarak intihar etti. Ölü say›s› 35'e ç›kt›. Sonunda, Devlet Baflkan› Zeynel Abidin ülkeyi terk etti. Ama onun kaç›fl› da kolay olmad›. Sarkozy, eski dostu Zeynel Abidin’in Fransa'ya gelmesini istemedi. Bunun üzerine uçak yön de¤ifltirip ‹talya'n›n Sardunya adas›na inifl yapt›. Havalan› yetkilileri pilota, '‹kmal yap ve hemen buray› terket.' emrini verdi. Böylece, Zeynel Abidin'in uça¤› kendisini kabul eden tek ülke olan Suudi Arabistan'a gitti. *** Zeynel Abidin Bin Ali 1987 y›l›n-
dan beri ülkeyi yönetiyordu. Anayasa'da yapt›¤› de¤ifliklikle alt› kez, üst üste devlet baflkanl›¤›na seçilmiflti. "Her baflar›l› erke¤in ard›nda bir kad›n vard›r" kural›na göre Zeynel Abidin'in ard›nda da bir Zeynel Bin Abidini, durumunu kurtarmak için kad›n olmal›yd›. Muhammed Bouazizi’yi hastanede ziyaret etti. Onun arkas›ndaki, kald›. Sokaklardaki baflkald›r› durma- (bazen de önündeki) kad›n, efli Leyla y›nca, Zeynel Abidin pani¤e kap›ld›. Trabelsi idi. Ancak ülkenin 'First Lady' ”Beni çevrem yan›ltt›. Bir daha si Leyla Trabelsi halk taraf›ndan hiç adayl›¤›m› koymayaca¤›m. Ben sizler- sevilmiyordu. Trabelsi ailesi, 'götürüden biriyim.” dediyse de y›llarca kan- cü bir aile' olarak tan›n›yordu. Wiki d›r›lm›fl, ezilmifl halk bu sözlere kulak Leaks'in yay›nlad›¤› belgelere göre asmad›. ABD'nin Tunus Büyük elçisi Robert Olaylar büyüyordu. Bouziana F. Godec bir kriptosunda bu aile için 59
BD MART 2011
BD MART 2011
'Hofluma giden her fley benimdir' prensibini benimsedi¤ini, böylece Tunus sahillerindeki en k›ymetli arsalar›, flirketleri ele geçirdi¤ini yaz›yordu. Büyük elçi, " Tunus ifl dünyas›n›n gözde flirketlerinin yar›s› Bin Ali ba¤lant›s›na sahip. Leyla Bin Ali ve büyük ailesi Trabelsi'ler Tunus halk›n›n öfkesini çekiyor. Bu ailenin para h›rs› ve afl›r› tüketimi konusunda s›k s›k i¤neli laflar iflitiyorum." diyordu. Yine Wiki Leaks belgelerinde Zeynel Abidin'in damatlar›ndan birinin verdi¤i parti flöyle anlat›l›yordu. "Sahildeki bu villada muhteflem bir lüks yaflan›yordu. Tatl›lar ve baz› yiyecekler Fransa'n›n St.Tropez kentinden getirilmiflti. Hatta, villa sahiplerinin besledi¤i bir de kaplan vard›." Bu belgelerin yay›nlanmas› halk›n öfkesini daha da artt›rd›. Tunus'un yazl›k beldesi Hammamet'de bu aileye ait villalar halk taraf›ndan ya¤maland›. Bin Ali'nin amcas› Sufyan bin Ali'nin kona¤›n› basan devrimciler evdeki lüksü filme al›p internette yay›nlad›lar. Frans›z bas›n› Zeynel Abidinin efli Leyla'n›n Paris'teki Tunus büyük elçili¤i konutunu bask› ve dayatmayla üzerine geçirdi¤ini ancak bu konutun paras›n›n devlete hiç bir zaman ödenmedi¤ini iddia etti. *** Leyla Trabelsi fakir bir ailenin k›z›yd›. Bir kuaförde çal›fl›yordu. Zeynel
Leyla Trabelsi
Abidin ile tan›flt›ktan sonra bir y›l beraber yaflad›lar. Leyla ilk kocas›ndan bofland› ve 1992 y›l›nda evlendiler. Bu evlilik sonras› Trabelsi'ler k›sa sürede Tunus'un en zengin aileleri aras›na girdi. Leyla'n›n on erkek kardefli de büyük flirketlerin bafl›na geçti. Bu ailenin yapt›¤› yolsuzluklar konusunda Fransa'da bir kitap da yay›nland›. Ama bu kitap Tunus'a sokulmad›. Kitab›n yazarlar› Nicolas Beau ve Catherine Greaciet hakk›nda dava aç›ld›. Amerikan Forbes dergisine göre, Leyla'n›n serveti dört milyar Euro'yu bulmufltu. Bu nedenle, halk›n ilk hedefi bu ailenin fertleri oldu. Leyla'n›n ye¤eni ‹med Trabelsi b›çaklanarak öldürüldü. Aileden 33 kifli tutukland›. Tunus TV'sinde bu aileye ait zenginlikler s›k s›k gösterilmeye baflland›.
Bunlar ayaklanman›n h›zla yay›lmas›na ve fliddetlenmesine neden oldu. Leyla ise kardefline ait hava yollar›n›n özel uça¤›yla önce Dubai'ye, oradan da Cidde'ye uçtu. Ama arkas›nda sayfalar dolusu yolsuzluk dosyas› b›rakm›flt›. ‹ddialardan biri de Leyla'n›n, merkez bankas›ndaki bir buçuk ton alt›n› iç etmesiydi. Sokaklar› dolduran devrimciler de ›srarla, ’Devlet nimetlerini paylaflan' bu aile fertlerinin yarg›lanmas›n› flart kofluyorlard›. Tunus'lu Devrimciler ‹sviçre hükümetine baflvurarak Bin Ali ve Leyla'n›n hesaplar›n›n dondurulmas›n› istedi. ‹sviçre hükümeti de hesaplar›n donduruldu¤unu bono tahvil ve de¤erli ka¤›tlar›n sat›fl›n›n ask›ya al›nd›¤›n› bildirdi. *** fiimdi s›kça sorulan soru flu: ”Dü¤meye kim bast›?” Tunus ayaklanmas› ne Frans›z , ne de Rus ihtilaline benziyordu. Biraz, (flimdilik) Ukrayna'n›n Turuncu, Gürcistan'›n gül devrimlerini and›r›yordu. Oysa ki; Orta do¤u ülkelerinde ikinci dünya savafl›ndan sonra kurulan bu rejimlerin 'kullan›m tarihi' sona
ermiflti. Bu ülkelerdeki halklar, yoksulluk ve bask› içinde k›vran›yordu. Ezilen halk, devlet kademelerindeki yolsuzluk ve h›rs›zl›klar› difl g›c›rdatarak seyrediyordu. Onlar, 'Dayanma güçlerinin' sonuna gelmifllerdi. Patlamaya haz›rd›lar. Bunu fark eden Amerika Baflkan› Bush 2003 y›l›nda kesin bir dille aç›klad›: ”Fas'tan ‹ran'a kadar rejimler de, s›n›rlar da de¤iflebilir. ”Ard›ndan, 'Büyük Orta Do¤u Projesi ' devreye sokuldu. Ancak günler geçtikçe endifleler de artt›. Orta Do¤u ülkelerindeki de¤iflimde radikal gruplar iktidara gelirse ne olacak? Böyle bir durumda ‹ran daha da güçlenmez mi ? ‹srail daha da h›rç›nlaflmaz m› ? Do¤um sanc›lar› içindeki orta do¤u çok bilinmeyenli bir denkleme sürüklenmiflti. fiimdi herkes, 'kavgada yumruk say›lmaz' hesab› beklemede. ‹srail dahil tüm orta do¤u ülkeleri, art›k kendilerine çeki düzen vermek zorunda olduklar›n› biliyorlar. Yoksul ve çaresiz Muhammed, elindeki çakmakla, benzine bulanm›fl vücudunu de¤il de arap halklar›n›n baflkald›r› meflalesini böyle atefllemiflti.•
Tunus ayaklanması ne Fransız, ne de Rus ihtilaline benziyordu.
Suat Türker19 y›l ‹stanbul Milliyet’de, Almanya Hürriyet’te de 30 y›l çal›flt›. Hürriyet Köln Bürosu flefi iken emekli oldu. Gazetecilik yaflam›nda yurt içi ve d›fl›nda çok say›da önemli olaylar› izledi. Türkiye’n›n K›z›l Çin’i tan›mad›¤› y›llarda Çin’e giren ilk gazeteciler aras›ndayd›. 1967 y›l›nda M›s›r-‹srail savafllar›n› M›s›r cephesinden izledi. 60
61
BD MART 2011
YAZILARI
KARfiILIKLI SAYGI!
‹
‹çiflleri Bakanl›¤›, memurlar›n halka karfl› olan davran›fllar›nda daha sayg›l› olmalar› hakk›nda idare amirlerine bir genelge göndermifltir. Devletin idare sisteminin düzenlenmesi hususunda hiçbir önlemi ihmal etmeyen Bakanl›¤›n bu genelgesi çok önemlidir. Dolay›s›yla hem memurlar ve hem de halk taraf›ndan dikkatle okunmaya de¤erdir. Çünkü bu genelge, sosyal s›k›nt›lar›m›z›n en önemlilerinden birine de¤inmekte, ortaya koydu¤u fikirler ve ald›¤› önlemlerle de onun tedavisini amaçlamaktad›r. Genelgenin, kamuoyunun s›k› bir denetimiyle uygulanabilece¤ini bütün kalbimizle temin ederiz. Bir hükümetin en büyük kuvveti, onu oluflturan kifliler aras›ndaki karfl›l›kl› sayg› ve sevgiden do¤ar. Dayan›flma, uyumlu beraberlik ça¤›n en büyük ilkelerinden biridir. Ulusal hayat› meydana getiren bütün faaliyet alanlar›, ancak ayn› amaca yönelik bir duygu ve arzunun etkisi alt›nda olumlu sonuçlar verebilir. Vatan sevgisi, kuflkusuz, vatandafllara karfl› duyulan sevgilerin tamam›n-
dan ibarettir. Vatandafll›k görevlerinin ilki, ayn› toprak üzerinde yaflayan vatandafl› sevmek ve gerekti¤inde ona yard›m etmektir. Bir ulusun gücü ve ça¤dafl düzeyi bu türden sevgi, sayg› ve yard›m›n derecesiyle orant›l›d›r. Bütün toplumlar›n en büyük ideali, vatandafllar aras›nda bu karfl›l›kl› sayg›, sevgi ve yard›m› oluflturmakt›r. Sosyal durumlar› birbirine benzeyen vatandafllar aras›ndaki sayg› ve sevgi bile ulusal hayat›n dayanma noktas›n› oluflturmak itibariyle son derece önemli bulunurken; idare edenler ile edilenler durumunda olan vatandafllar hakk›ndaki bu konu, olay›n en hassas ve önemli durumunu göstermifl olur. Hükümetle halk›n iliflkileri konusu, her ülkenin büyük özen göstererek ilgilendi¤i önemli bir konudur. Konunun teorik k›sm› oldukça derin ve ayr›nt›s› ise olabildi¤ince kar›fl›kt›r. Bütün kanunlar hep bu karfl›l›kl› iliflkileri düzenlemek için ç›kar›l›r… Demokratik yönetimler, halk ve onun egemenli¤i için çal›flt›klar›n› ilan ederler. Halen yürürlükte olan anayasada, devletin genel ç›karlar›n› 63
BD MART 2011
daima göz önün- Önceden keyfi idare sistemine göre hareketde tutarak, halk›n lerini düzenlemifl olan memurlar, flimdi halk ifllerini kolayca görmekle sorum- hükümetinin ilkelerine göre davran›fllar›n› lu olundu¤u ko- de¤ifltirmek zorundad›rlar. Bunun için nusu uzun uzad›- de her fleyden önce memurun, ya aç›klanmaktad›r. Biz bu düflün- hizmetinde bulundu¤u ve as›l ce ve teori çerçe- iflinin ona hizmet etmek olduvesinde fazlaca durmaya gerek ¤u halk› sevmesi ve ona sayg› görmüyoruz. Hü- göstermesi gerekir. kümetle halk›n karfl›l›kl› iliflkileri, ifl hayat›nda, meCumhuriyet ve demokrasi rejiminmurla herhangi bir vatandafl›n do¤ru- de ise böyle bir durumun devam› oladan do¤ruya iliflkisiyle sonuçlanmak- naks›zd›r. tad›r. ‹flte bu noktada meydana gelenler, Hükümetin, halkla devlet aras›nnceden keyfi idare sistemine daki düflüncelerini ve duygular›n› ortagöre hareketlerini düzenleya koyar. mifl olan memurlar, flimdi Halk›n gözü, en büyük haber alma halk hükümetinin ilkelerine göre tav›r ve yorumlama arac›d›r. O, ancak gör- ve davran›fllar›n› de¤ifltirmek zorundadü¤üne inan›r. Halk›n devlet ve hükü- d›rlar. met ad›na gördü¤ü ve bilgi edindi¤i Bunun için de her fleyden önce kaynak da, sonuçta kendisiyle iliflkisi memurun, hizmetinde bulundu¤u ve olan memurlard›r. Onun için halkla as›l iflinin ona hizmet etmek oldu¤u iliflkisi olan memurlar›n hizmet anlay›- halk› sevmesi ve ona sayg› göstermesi fl›, terbiyesi ve halka karfl› tak›nd›klar› gerekir. Sevgi ve nezaket, do¤al olatav›rlar› ve davran›fllar› çok önemli rak, çarfl›dan al›nabilen fleyler de¤ildir. ve özel bir hal al›r. Bunlar bir terbiye ve al›flkanl›k sonucu Özellikle devrimler gerçeklefltiren elde edilebilen kazan›mlard›r. ve köklefltirmek isteyen ülkelerde bu Bu niteliklere sahip memurlar› banoktaya çok dikkat etmek gerekir. flar›l› bir flekilde çal›flt›rabilmek için Devlet organizmas› hakk›nda uy- de ciddi anlamda ve devaml› önlemlegulanan ilkelerin ifl hayat›na yans›t›la- rin al›nmas›na gereksinim duyulur. bilmesi için bu ilkelerin, hiç zaman ‹çiflleri Bakanl›¤›m›z›n söz konusu yitirilmeden, halk ile iliflkisi olan me- olan genelgesini, bu konuda at›lm›fl murlara kadar benimsetilmesi flartt›r. baflar›l› bir ad›m olarak de¤erlenEski rejimin yüzy›ll›k kötü al›flkan- dirmekteyiz. • l›klar›, memurlar ile halk› adeta birbiHâkimiyeti Milliye Gazetesi rine düflman etmiflti. 26 Ocak 1929
Ö
64
ATATÜRK’ÜN DÜNYASI Cengiz Önal
S
iz, orada yaln›z düflman› de¤il, Milletin makûs talihini de yendiniz. ‹stila alt›ndaki talihsiz topraklar›m›zla birlikte bütün vatan, bugün en ücra köflelerine kadar zaferinizi kutluyor… Gazi Mustafa Kemal Atatürk
Ulusal Kurtulufl ve Ba¤›ms›zl›k Savafl›’nda ‹lk Muharebeler
15
ge Bölgesi’nin önemli bir k›sm›n› iflgal etmifl olan Yunanlar, 1920 y›l›n›n yaz aylar›nda ulaflm›fl olduklar›, ‹zmit’ten Uflak ve Denizli üzerine do¤ru çizilen hattaki mevzilerinde durdular. Hallerinden ve k›smen de olsa edinilebilen istihbarat›n de¤erlendirilmesinden ç›kan sonuçtan genel bir sald›r› haz›rl›¤› içinde olduklar› anlafl›l›yordu. Ne ilginç bir rastlant›d›r ki, ayn› y›l›n sonlar›na do¤ru, Yunanistan’da beklenmedik bir geliflme oldu ve Kral Aleksandr öldü. Baflbakan Venizelos ise, seçimlerdeki yenilgisinin ard›ndan iktidar› da kaybetmifl ve bu baflar›s›zl›¤› hazmedemeyince de ülkesinden ayr›lm›fl yurtd›fl›na yerleflmiflti.
E
Öte yandan, Anadolu’da da beklenmedik geliflmeler oluyordu. Öncelikle Padiflaha karfl›, Mustafa Kemal’in bafl›nda bulundu¤u Ankara Hükümeti ile iyi geçinmesi yolunda d›fl bask›lar art›yordu. Dolays›yla da; 65
BD MART 2011
‹stanbul Yönetimi Anadolu Ulusal Hareketi’ne nispeten olumlu yaklaflan kiflilerden oluflan bir hükümet kurulmas› ihtiyac› içindeydi. Sonunda Damat Ferit istifa ettirildi ve Tevfik Pafla’ya yeni bir kabine kurulmas› görevi verildi. Tevfik Pafla, Sadrazaml›¤a gelmesinin hemen akabinde Mustafa Kemal ile do¤rudan bir temas kurma yollar› aramaya koyuldu. K›sa bir süre sonra söz konusu temas›n Yüzbafl› Neflet Bey arac›l›¤›yla kurulabilece¤i bilgisi edinildi. Bunun üzerine Ahmet ‹zzet Pafla, Salih Pafla, Hüseyin Kaz›m Bey, Hoca Fatih Efendi, Bern Sefiri Cevat Bey ve Hukuk Müflaviri Münir Bey’den oluflturulan bir Heyet, Mustafa Kemal ile görüflmede bulunmak amac›yla Bilecik’e gönderildi. Mustafa Kemal, 5 Aral›k 1920 tarihinde Bilecik’te yap›lan görüflmede ‹stanbul Hükümeti’nin art›k bir etkinli¤i olmad›¤› gerekçesiyle, Heyet üyelerine hükümetin resmi görevlileri olarak de¤il de flah›slar› ad›na hitapta bulunmaya özen gösterdi. Görüflmenin ard›ndan Mustafa Kemal yan›ndakilere verdi¤i bir talimatla, Heyet’in ‹stanbul’a dönmesini sak›ncal› bulup, Ankara’ya götürülmesini istedi. Öyle de oldu… Heyet’in Ankara’da bulunmas›, Anadolu Ulusal Harekât›’na kat›ld› fleklinde yorumland›¤›ndan; bir anl›k da olsa halk ve asker üzerinde heyecana sebep oldu, ortal›¤› iyimser bir hava kaplad›. Sonunda Heyet üç ay kadar Ankara’da kald›ktan sonra, Mustafa Kemal’in Ahmet ‹zzet Pafla ile Salih Pafla’dan, ‹stanbul’a döndüklerinde 66
BD MART 2011
istifa edecekleri fleklinde teminat almas›ndan sonra, 7 Mart 1921 tarihinde ‹stanbul’a dönebildi. Ad› geçen paflalar ‹stanbul’a vard›klar›nda istifa etmifllerse de; bir süre sonra yeniden kabineye girmifllerdir. Di¤er taraftan, kurdu¤u Kuva-y› Seyyare (Hareketli Güçler) ile Ulusal Savafl›m’›n bir döneminde önemli baflar›lara imza atan Çerkez Ethem ile Mustafa Kemal’in baflkanl›¤›ndaki otoritenin aras›, düzenli ordu kurulmas›na geçilmesiyle aç›lmaya bafllad›. Çerkez Ethem, askerlerini düzenli ordu disiplinine sokmaya karfl› ç›k›yordu. Ayr›ca, kendisinin sadece do¤rudan Ankara’dan Mustafa Kemal’den emir alabilece¤ini, askerlerinin ise kendisinden baflkas›n›n emirlerine uymayaca¤›n› söylüyor, uygulaman›n da bu yönde olmas›n› istiyordu.
Ulusal Hükümete karfl› Yunan taraf›na geçen Çerkez Ethem endi bafl›na buyruk davranmaktan vazgeçmeyen Çerkez Ethem ve kardeflleri Ulusal Hükümet’e karfl› ayaklanm›fllar
K
ve Yunanlardan da iflbirli¤i talebinde bulunmufllard›. Sonunda, bir askerin, hatta bir tek merminin bile çok önemli oldu¤u çok zor bir dönemde Çerkez Ethem Yunan taraf›na geçti… Geliflmeler bafl döndürücüydü… Ulusal Güçler(Kuva-y› Milliye)’in la¤vedilerek Düzenli Ordu geçilmesi üzerine, Ulusal Güçler Genel Komutan› olan Ali Fuat (Cebesoy) Bey Moskova Büyükelçili¤i’ne atand›. Bat› Cephesi Komutanl›¤›’na da Albay ‹smet (‹nönü) Bey getirildi. *** Birinci ‹nönü Muharebesi (6-10 Ocak 1921) 1920 y›l›n›n neredeyse son 4-5 ay›n› haz›rl›k yaparak geçiren Yunan ordusu, Çerkez Ethem’in de iflbirli¤i yaparak kendilerine kat›lmas› neticesinde, oldukça uygun bir ortama sahip oldu. Bu f›rsat› iyi de¤erlendirerek, 6 Ocak 1921 tarihinde biri Bursa’dan Eskiflehir yönüne do¤ru, di¤eri ise Uflak’tan Afyon taraf›na do¤ru olmak üzere iki hareketi ayn› zamanda bafllatt›lar. Yunan ordusunun ileri hareketi neticesinde 9 Ocak 1921 tarihinde, Eskiflehir yak›nlar›ndaki ‹nönü’de Türk Birlikleri’yle çat›flmalar bafllad›. Henüz kurulmufl bulunan ordumuzun bir k›s›m birlikleri de Çerkez Ethem kuvvetlerinin üzerine gönderildi. Türk Ordusu’na göre çok daha üstün bir güce sahip olan Yunanl›lar ile yo¤un çarp›flmalar oluyordu. ‹nönü mevzilerindeki birliklerimiz, askerlik mesle¤inin gere¤ini mükemmel yapan komuta kademesinin isabetli yönetimi sayesinde büyük bir direnç gösterdi.
Çarp›flmalar 11 Ocak tarihine kadar sürdü. Yunanl›lar, beklenenin üzerinde kay›p verdi. Kalan askerlerini toparlay›p, ilk harekete bafllad›klar› noktaya geri çekildiler. Güney’deki Çerkez Ethem kuvvetleri de da¤›t›ld›. Ordumuzun, asker gücü ve mühimmat yetersizli¤ine karfl›n, muhabere zaferle sonuçland›. Baflar›, öncelikle Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde ve Türk Ulusu’nda büyük heyecan yaratt›. Ayr›ca, yurtd›fl›nda da büyük yank›lar uyand›rd›. Baflta Rusya, içinde bulundu¤u duraklamadan s›yr›l›p, Ankara Ulusal Hükümeti’ne daha da yanaflt›… Bat›l›lar ise Londra Konferans›’n›n toplanmas›n› ve konferansa Ankara Ulusal Hükümeti’nin de davet edilmesini kararlaflt›rd›lar. Londra Konferans› (23 fiubat 1921) Konferansa kat›lma konusu ‹stanbul Yönetimi ile Ankara Ulusal Hükümeti aras›nda çeflitli yaz›flma ve ‹smet ‹nönü
BD MART 2011
ve Frans›zlarla birer sözleflme imzalam›flt›. Sözleflmeler, detayl› incelendi¤inde flartlar pek de olumlu bulunmad›. ‹lk göze çarpan husus da; sözleflmenin, Türk Devleti’nin gerçeklefltirmeyi hedefledi¤i Tam Ba¤›ms›zl›k ‹lkesi’ne ayk›r› hususMustafa Kemal 1. ‹nönü savafl alan›n› denetliyor lar içermesiydi. tart›flmalar›n yaflanmas›na neden oldu. Meclis, sözleflmeleri kabul etmedi¤i Sonunda, ‹stanbul Yönetimi Tevfik gibi Bekir Sami Bey’in de görevine Pafla taraf›ndan ve Ankara Hükümeti son vermiflti… *** ise D›fliflleri Bakan› Bekir Sami (Kunduh) Bey taraf›ndan temsil edildi. ‹tilaf Devletleri, Sevr Anlaflmas› ‹kinci ‹nönü Muharebesi esaslar›na pek dokunmayan küçük ba- (23 Mart-1 Nisan 1921) Lozan Konferans›’n›n baflar›s›zz› de¤ifliklikler yaparak getirdikleri l›kla sonuçlanmas› ‹tilaf Devletleri’ni, projeyi Türklerin ve Yunanlar›n kabul etmesini istediler. Türk taraf› ise önce- özellikle de ‹ngilizleri çileden ç›karlikle Anadolu’daki iflgal güçlerinin maya yetti. Öncelikle Yunanlar› k›flVatan Topraklar›m›z› boflaltmalar›n› k›rtmaya bafllad›lar. Yunanlar da Biistedi. Ard›ndan da Ulusal And (Misa- rinci ‹nönü Muharebesi’ndeki baflar›k-› Milli) hakk›nda aç›klamalarda bu- s›zl›¤›n üzerini örtebilmek ve sözde lundu. Yunanlar ise Anadolu’nun bo- Sevr Bar›fl Anlaflmas› ile kazand›klaflalt›lmas›n› da, ‹tilaf Devletleri’nce r›na inand›klar› imkânlara bir an evvel önerilen projeyi de kabul etmediler. kavuflabilmek için yeni bir sald›r› haKonferans, olumlu herhangi bir sonuç z›rl›¤›na girifltiler. Konferans›n üzerinden henüz on al›namadan da¤›ld›. Ankara Ulusal Hükümeti için Lon- gün bile geçmemiflti ki, Yunanlar büdra Konferans› bir baflar›yd›. Çünkü tün cephelerden yeni bir taarruz baflBat›l› Devletler, Anadolu Ulusal Ha- latt›lar. 23 Mart sabah›ndan itibaren reketi’ni kabullenmifl ve Ankara Ulu- Bursa’dan ‹nönü istikametine do¤ru sal Hükümeti’ni de hukuken tan›m›fl- yeniden ilerlemeye bafllad›lar. Bu selard›. Konferans’›n da¤›lmas›n›n ar- ferki güçleri, Birinci ‹nönü Muharebed›ndan Bekir Sami Bey ‹ngiliz, ‹talyan si’ndeki güçlerinden daha fazlayd›. 68
BD MART 2011
Bir yandan da Uflak’tan Afyon üzerine nusundaki umutlar› da art›rd›. Muhado¤ru sald›r›ya geçtiler. Çat›flmalar rebe’nin sonucunda gerek Birinci ‹nö‹nönü ile Afyon aras›ndaki bölgede nü ve gerekse ‹kinci ‹nönü Muharebegerçeklefliyordu. Yine çok yo¤un çar- leri’nde Bat› Cephesi Komutan› olan p›flmalar oldu. Türk Ordusu, komuta ‹smet (‹nönü) Bey’in rütbesi Tu¤genekademesinin geçmiflte yaflanan savafl- ralli¤e yükseltildi. ‹nönü Muharebelelardan edindi¤i tecrübeyle ilk sald›r›- ri’nin zaferle sonuçlanmas› ilk etapta lar› geri püskürttü. Yunanlar hemen Rusya ile Moskova Dostluk Anlaflmageldikleri noktalara çekilmeye baflla- s›’n›n imzalanmas›n› sa¤lad›. Ayr›ca, d›lar. Bat› Cephesi Komutan› ‹smet Fransa ile ‹talya’n›n ‹ngiltere’den ayr› (‹nönü) Bey’in, Metristepe’den 1 Nisan 1921 Mustafa Kemal: “Siz, oratarihinde Mustafa Keda yaln›z düflman› de¤il, mal’e gönderdi¤i, “Düflman, binlerce maktul- milletin makûs talihini de leriyle doldurdu¤u mu- yendiniz…” harebe meydan›n› silahlar›m›za terk etti…” fleklindeki ifade- ve farkl› bir politika izlemesine neden lerin yer ald›¤› bir telgrafla durumu oldu. Fransa, anlaflma yapabilmek arz etti. Mustafa Kemal de; “Siz, orada amac›yla temsilcisi Franklin Bouilloyaln›z düflman› de¤il, milletin makûs n’u, görüflmelerde bulunmak için, talihini de yendiniz…” sözlerini içeren Türkiye’ye gönderdi. ‹talyanlar iflgal telgrafla cevap verdi… Mustafa Kemal, ‹smet Pafla ile... Güney’deki Yunan gücünün, ‹nönü’deki birlikleriyle aralar›ndaki irtibat›n yeterince sa¤lanamamas› üzerine, onlar›n geri çekilmelerini bozgun ve dolays›yla yenilgi olarak alg›lay›p, henüz iflgal ettikleri Afyon’dan da geri çekilmeleri, Afyon’un da iflgalden kurtulmas› sonucunu do¤urdu. Gerek Kuzey’deki, gerekse Güney’de bulunan Yunan Birlikleri’nin koordinasyon ve haberleflme yetersizli¤i ve Türk Birliklerinin de amans›z takip ve bask›n tarz›ndaki çarp›flmalar› neticesinde, on üç gün kadar süren ‹kinci ‹nönü Muharebesi de Türk Ordusu’nun zaferiyle sonuçland›. Baflar›, Türk Ulusu’nda büyük sevinç yaratt› ve Anadolu’nun düflmandan temizlenmesi koXXX
BD MART 2011
ettikleri Anadolu topraklar›ndan çekilmeye bafllad›lar. *** Kütahya-Eskiflehir Muharebesi (10 - 24 Temmuz 1921) Yunanistan, ‹kinci ‹nönü Muharebesi’nde de yenilince, ‹ngiltere baflta olmak üzere ‹tilaf Devletleri’nin deste¤ini kaybetmekte oldu¤unu anlam›flt›. Ayr›ca, Yunan Genelkurmay›, ‹nönü Muharebeleri’nde, daha çok savunma takti¤i uygulad›¤›na inand›¤› Türk Ordusu’nun bu durumunu bir zafiyet gibi de¤erlendirmekteydi. Bütün bunlar› göz önünde bulundurarak kendi bafl›na bir fleyler yapma gayretine giriflen Yunanistan, Ordusunu birkaç ayl›k bir haz›rl›kla daha da güçlendirip, gerekli takviyeyi yapt›ktan sonra ‹nönü, Eskiflehir, Afyon ve Kütahya çizgisinde yer alan mevzilerimize topyekûn bir sald›r›da bulundu. Türk Ordusu henüz ihtiyaçlar›n› tam anlam›yla karfl›layamam›fl ve teflkilat›n› da yeterince tamamlayamam›flt›. Yunan ordusu ise gerek say› ve gerekse teçhizat bak›Yunan birlikleri Eskiflehir’de
70
BD MART 2011
m›ndan çok üstün konumdayd›. Yunanlar, 10 Temmuz 1921 tarihinde bafllad›klar› sald›r›lar›n›n ard›ndan 13 Temmuz 1921 tarihinde yap›lan Afyon-Alt›ntafl mevkiindeki çarp›flmalardan Ordumuzu geri çekilmeye zorlad›. Bu esnada Afyon yeniden Yunan iflgaline girdi. Ard›ndan 17 Temmuz 1921’de Kütahya ve 19 Temmuz’da ise Eskiflehir iflgal edildi. Çarp›flmalar sonucunda, yaral› ve flehit toplam 7.000 civar›nda askerimiz savafl d›fl› kalm›fl, 30.000 civar›nda silahl› askerimiz de firar etmiflti. Araçgereç ve mühimmat ve teçhizat kayb›m›z da bir o kadar çoktu. Firari askerlerin bafl›bozuk bir flekilde memleketlerine dönmeleri s›ras›nda yollarda eflk›yal›¤a baflvurmas› da olay›n ayr› ve moral bozucu bir baflka yan›yd›. Olay Ankara’da büyük hayal k›r›kl›¤›na neden olmufl, Meclis’te endifle bir o kadar artm›fl ve hatta Meclis’in Kayseri’ye nakli dahi konuflulmaya bafllanm›flt›. Muhalefet bu ma¤lubiyetten Mustafa Kemal’i sorumlu tutuyordu. Mustafa Kemal ise bu aflamada netice al›nabilecek bir harekâtta bulunman›n olana¤› olmad›¤›n› görüyordu. Bunun üzerine 18 Temmuz 1921 tarihinde Karacahisar’da bulunan Bat› Cephesi Karargâh›’na giderek, “Ordu’nun yeniden düzenlenmesi, gerekli takviyelerin yap›lmas› ve eksikliklerin h›zla giderilmesini sa¤lamak amac›yla önce Eskiflehir’in Güney ve Kuzeyi’nde toplan-
mas›n›, sonra da düflman ordusuyla aras›na büyük bir mesafe koyarak, Sakarya Nehri’nin do¤usuna çekilmesini emretti…” Bu, harp yöntemi ve askerlik sanat› aç›s›ndan oldukça önemli ve isabetli bir karard›. Nihayet, Türk Ordusu 25 Temmuz 1921 tarihinden itibaren Sakarya’n›n do¤usuna çekilmeye bafllad›. Yunan Ordusu’nun, geri çekilen Ordumuzu takip etmesinin, merkezi karargâh›ndan Mustafa Kemal Eskiflehir’de denetlemede uzaklaflaca¤› ve dolay›s›yla da nispeten da¤›n›k hale gelece- Yap›lacak tek husus vard› o da; k›sa ¤ini öngören Mustafa Kemal, bu du- zaman içinde ve ani bask›n tarz›ndaki rumda Türk Ordusu’nun topluca bu- bir askeri harekât›n, olumsuz havay› lunmas›n›n önemli bir avantaj oldu¤u- da¤›taca¤› gerçe¤iydi. Bunun için de nun da bilincindeydi… Ancak, Eski- askerli¤in gere¤ini yapma karar› flehir ve civar›n›n da düflmana b›rak›l- verdi… • cengizonal@butundunya.com.tr m›fl olmas›n›n Türk Ulusu üzerinde yarataca¤› olumsuz etkiyi biliyordu. Gelecek Ay:Sakarya Meydan Muharebesi NÜKTEDAN ATATÜRK Sivas Kongresi’nden sonra Ankara’ya hareket eden Mustafa Kemal ve arkadafllar› 25 Aral›k gecesini K›rflehir Kaman’da geçirdiler. Günlerdir peynir ekmek yiyerek yolculuk yapt›klar› için, konuk olduklar› evde, önlerine tavuklu bulgur pilav› gelince hemen kafl›klara sar›ld›lar. Rauf Bey, Mustafa Kemal’in, önce tavu¤un kanat parçalar›n› yemeye bafllad›¤›n› görünce, “Paflam, güzel etleri dururken neden kanatlar›ndan bafllad›n›z?” diye sordu. Yeme¤e devam eden Mustafa Kemal, yan›t verdi: “Uçaca¤›z da ondan Rauf!” Gönderen: DO⁄AN ÖZGEZG‹N 71
TÜRK D‹L‹
Haz›rlayan: B‹RSEN ERKUTUN
1-Stirling Da¤lar› hangi ülkededir? a-Avustralya b-‹ngiltere c-Fransa d-Avusturya 2-Ö¤rencilerde yetenek gözetmeyen e¤itim hangisidir? a-Karma e¤itim b-Özel e¤itim c-Karma yetenek e¤itimi d-Kapsaml› e¤itim 3-Ünlü besteci Bella Bartok hangi ülkede do¤du? a-Avusturya b-Macaristan c-Fransa d-Hollanda 4-Caesar diktatörlü¤ü hangi tarihte sona erdi? a-MÖ 60 b-MÖ 51 c-MÖ 44 d-MÖ 49 5-Semafor ve Elyosta nedir? a-Dünyan›n en uzun köprüleri b-Uzunluklar› 15-17 km. olan iki tünel c-Fransa ve ‹ngiltere'nin demiryolu projesi d-‹lk mekanik haberleflme sistemleri
6-Salihli hangi bölgemizdedir? a-Ege b-Akdeniz c-Karadeniz d-Orta Anadolu
13-Hilvan hangi ilimizin s›n›rlar› içindedir? a-Gaziantep b-Diyarbak›r c-fianl›urfa d-Mardin
7-Thomas Graham'›n difüzyon kanunu hangi y›l aç›kland›? a-1846 b-1919 c-1945 d-1954
14-Düzenli tekrarlanan olaylarla ilgilenen aritmetik hangisidir? a-Cebir b-Binomial c-Modüler aritmetik d-Eksponansiyel
8-Talebin fiyat esnekli¤i kavram›n› ortaya atan ekonomist kimdir? a-Karl Marx b-Alfred Marshall c-Adam Smith d-David Ricardo 9-Puccini hangi tür eserleriyle tan›n›r? a-Heykel b-Resim c-Opera d-Roman 10-“Cries and Whispers” filminin yönetmeni kimdir? a-Ingmar Bergman b-Woody Allen c-Michael Balcon d-Luis Bunuel
‹ST‹KLAL MARfiI
15-Occaml› William hangi felsefenin taraftar›d›r? a-Nominalizm b-Pozitivizm c-Pragmatizm d-Skolastisizm 16-Tek bir çeflit atom içeren moleküllere ne denir? a-Kar›fl›m b-Anorganik c-Formül d-Element
11-Kros hangi y›l uluslararas› flampiyona kabul edildi? a-1903 b-1967 c-1977 d-1978
17-“Frankenstein” roman› hangi yazar›n eseridir? a-Kenneth Grahame b-Mary Shelley c-Bram Stoker d-Mervyn Peake
12-Bir oyunu hicveden tür hangisidir? a-Commedia dell'arte b-Burlesk c-Kabuki d-Pandomim
18-Malin burnu hangi ülkenin k›y›s›ndad›r? a-Britanya b-‹skandinavya c-Fransa d-‹rlanda Yan›tlar: 152. sayfada
72
Orhan Velidedeo¤lu
Geçen Aral›k ay› gazetelerinde ‹stiklal Marfl›m›zla ilgili ilginç haberler yay›mland›. Alman Meslek Birli¤i (GEMA), Almanya’daki Türk okullar›nda söylenen ‹stiklal Marfl› için kendilerine telif hakk› ödenmesini istemifl. unun üzerine, Bakanlar Kurulu marfl›n kamulaflt›r›l-
B
mas› yolunda bir karar› imzaya açm›fl. (?) Müzikotek Baflkan› Da¤han Baydur da GEMA’n›n ‹stiklal Marfl›’ndan telif hakk› istemesinin Türkiye’nin lehine oldu¤unu, Türk okullar›ndan toplanacak ücretlerin Türkiye’ye gönderilmesi gerekti¤ini, bu nedenle marfl›n kamulaflt›r›lmaya çal›fl›lmas›n›n mant›kl› olmad›¤›n›, vârislerin de zaten bu konuda hiçbir hak talep etmediklerini söylemifl. Bu haberin yaratt›¤› flaflk›nl›ktan çok Say›n Baydur’un “vârislerin de zaten bu konuda hak talep etmedikleri” biçimindeki aç›klamas›n› dikkat çekici buldum. 73
BD MART 2011
Acaba yan›l›yor muyum, diye düflündüm. Kimdir bu vârisler?.. ‹stiklal Marfl›m›z›n “vârisleri” de¤il, bir tek “sahibi” var: “Türk Ulusu”. fiiiri yazan Mehmet Âkif (18731936)’in, besteyi yapan Osman Zeki (1880-1958)’nin, marfl› Türk ulusuna adad›klar›na, ona arma¤an ettiklerine iliflkin sözleri belgelenmifltir. ***
Mehmet Akif Ersoy 1920 y›l›n›n son aylar›... Cepheler-
den gelen coflkulu haberler heyecan yarat›yor: Do¤uda Sar›kam›fl ve Kars Ermenilerden geri al›nm›fl; Bat›’da yerel ayaklanmalar bast›r›lm›fl, Kütahya kurtar›lm›fl... O tarihte milletvekili, kabine üyesi ve Genel Kurmay Baflkan› olan Albay ‹smet (‹nönü) ayn› zamanda Garp Cephesi Kumandan›d›r. Bu heyecanl› günlerde Albay ‹smet Bey, Maarif Vekili (Milli E¤itim Bakan›) Dr. R›za Nur’dan, gerek halk›n, gerek ordunun coflkusunu yüksek 74
BD MART 2011
tutacak -Frans›zlar›n Marseillaise’i gibi- bir ‹stiklal Marfl› haz›rlat›lmas›n› ister. Bunun üzerine ‹stanbul dahil, bütün yurtta bir güfte yar›flmas› düzenlenir. Do¤u Cephesi Kumandan› Kâz›m Karabekir, Muhiddin Baha (Pars) fiair Kemalettin Kâmi (Kamu), Tunal› Hilmi, gibi ünlü kiflilerin fliirleriyle birlikte 734 eserin kat›ld›¤› yar›flma sonunda 6 eser seçilir. Ancak, o günlerde Maarif Vekili Hamdullah Suphi’dir. H. Suphi Bey, marfl› Burdur Milletvekili Mehmet Âkif Bey’in yazmas›n› ister ve bir emrivaki ile ona bir marfl yazd›r›l›r. H. Suphi, bu marfl› Meclis kürsüsünden okur ve di¤er milletvekillerinin de be¤enmesini sa¤lar. Kütahya Milletvekili Besim Atalay o günü flöyle anlat›r: Bir gün Hamdullah Meclise geldi. Manzumeler aras›nda Mehmet Âkif’in yazd›¤› parçan›n be¤enilmifl oldu¤unu söyledi. Derhal hocalar ve onlar gibi düflünenler “Hamdullah Bey okusun, dinleyelim” dediler. Hamdullah Bey kürsüye ç›kt›, o güzel sesiyle bülbül gibi okudu, alk›flland›... Ben, on befl arkadafl›mla, bu çeflit marfl yap›lmas›n›n aleyhinde idik. Söz ald›m ve dedim ki: “Arkadafllar, bir kavmin millî marfl› müsabakaya konulmaz. Bu gibi manzumeler, marfllar milletin sinesinden do¤ar, hatta kimin söyledi¤i de bilinmez.(...) Frans›zlar›n meflhur Marseillaise’i ›smarlama söylenmemifltir. Vatan aflk›yla yüre¤i coflan bir askerin a¤z›ndan dökülen cevherdir.” “Ayr›ca, kabul edece¤iniz marfl aruz vezniyle yaz›lm›flt›r. Türk Milleti için
yaz›lacak marfl›n her fleyi Türk olmal›d›r. Bundan baflka, birtak›m koyu Arapça kelimeler de vard›r.”(...) Teklif sahipleri marfl›n bir daha okunmas›n› ve ayakta dinlenilmesini istediler; herkes aya¤a kalkt›. Biz dinlemedik, d›flar› ç›kt›k... Besim Atalay’dan sonra Bolu Milletvekili Tunal› Hilmi söz al›r: Arkadafllar, mesele gayet mühimdir. E¤er bu marfl milletin ruhunu kavrayacak bir marfl ise, onda ufac›k bir yak›fl›ks›zl›k sonradan o marfl için pek büyük bir düflüklük verir. (...) Hamdullah Suphi Bey’in acelecili¤ine kat›lm›yorum. Bir kere marfl, milletin ruhundan do¤ma bir marfl de¤ildir. Besim Atalay Bey’in hakk› vard›r. Milletin ruhuna tercüman olacak bir marfl olmal›...
fi
air Mehmet Âkif, 17 fiubat
1921’de yazd›¤›, 1 Mart 1921’de Büyük Millet Meclisi kürsüsünden Maarif Vekili Hamdullah Suphi Bey taraf›ndan okunup 12 Mart 1921’ de de oylanarak alk›fllar aras›nda kabul edilen fliirini Kahraman Ordumuza sunusuyla (ithaf›yla) Türk ulusuna arma¤an eder. Mehmet Âkif’in, “O benim olmaktan ç›kt›, milletin mal›d›r art›k” diyerek fliirinin alt›na imzas›n› bile atmamas›; büyük yap›t› Safahat’a da ayn› gerekçeyle almamas›, bu asil davran›fl› pekifltirmifltir. Yedi kitaptan oluflturulan ve ilk kitab›n ad›yla an›lan Safahat, Mehmet Âkif’in sa¤l›¤›nda eski harflerle üç kez bas›lm›fl, ölümünden sekiz y›l sonra da damad› Ömer R›za Do¤rul’un
düzenlemesiyle 1944’te Türk harfleriyle ilk bas›s› yap›lm›flt›r. Ö. R. Do¤rul, eski bas›lar›nda yer almayan ‹stiklal Marfl› fliirini Safahat’›n bu bas›m›na almas›n›n gerekçesini flöyle aç›klar: Merhum Mehmet Âkif, bu eseri millete hediye etmifl oldu¤u için onu Safahat’a almak niyetinde de¤ildi. Birçok dostlar, marfl›n tam metnini neflretmenin hay›rl› bir hizmet teflkil edece¤ini söyledikleri için, biz bu arzuyu yerine getirmek istedik. Ne var ki, Âkif’in fliirinin Millet Meclisinde oylanmas› s›ras›nda, birkaç milletvekilinden de gelse, ileri sürülen endifleler, sonraki y›llarda, dahas› bugün bile kafalardan silinmemifltir: “fiiir güzel; ama ‘marfl sözü’ olarak uygun de¤il, söyleyifli zorluyor” denir. “Metinde ulusalc›l›ktan çok dinsel söylem a¤›r bas›yor”denir. “Türklerin istiklal marfl› olmas›na karfl›n fliirde ‘Türk’ sözcü¤ü hiç geçmiyor” denir ve bunlara iliflkin görüfller ileri sürülür. Yine, Ömer R›za Do¤rul’dan al›nt›lad›¤›m flu an›da da bu endiflenin izleri var gibi geliyor bana. Âkif’in son gününe yak›n bir günde [1936 y›l› sonbahar›], aralar›nda Hakk› Tar›k Us’un da bulundu¤u misafirler, üstad› ziyarete gelmifllerdi. Üstad, bitkin bir halde yata¤›na uzanm›flt›. Söz ‹stiklal Marfl›na intikal etmifl ve misafirlerden biri: -Acaba, yeniden yaz›lsa daha iyi olmaz m›? Demiflti. Bitap bir halde yatan Akif, birden 75
BD MART 2011
bafl›n› kald›rd› ve kesin bir cevap verdi: -Allah, bir daha bu millete istiklal marfl› yazd›rtmas›n! Rahmetli Âkif’in dile¤ine, yürekten kopan bir “Âmin” den baflka ne denir. Ancak, eskilerin deyimiyle sorunun “taht›nda müstetir” (alt›nda gizlenen) bir dokundurma (îmâ) m› vard› acaba... *** arfl›n bestesi ise çok su götürmekle birlikte, bestecisi Osman Zeki’de eserini ulusa adad›¤›n› belirtmifltir ki, bunun da belge niteli¤inde bir kayd› olmal›. GEMA’n›n, müzisyenlerin, bestecilerin haklar›n› korumak amac›yla oluflturulmufl bir kurum oldu¤u dikkate al›n›rsa telif hakk› isteminin dayana¤› marfl›n bestesi; vârisler de marfl›n bestecisi olarak bilinen Osman Zeki Üngör’ün yak›nlar› olacakt›r. Ancak bu noktada çekinceli (kritik) bir durum do¤abilir. Biri ç›kar da bu bestenin Osman Zeki Üngör’e ait olmad›¤›n›, bir baflka bestenin Âkif’in
M
Osman Zeki Üngör 76
BD MART 2011
fliirine uyarland›¤›n› ortaya koyarsa.(!) Âkif’in fliiri, 12 Mart 1921’de ‹stiklal Marfl›’n›n güftesi olarak kabul edilir; ama bestelenmesi için iki y›l geçecektir. fiiirin bestesinin, önce Avrupa’da yapt›r›lmas› düflünülse de sonradan Türk bestecilere yönelinir. 12 fiubat 1923’te ‹stanbul Maarif Müdürlü¤ü’nce bir beste yar›flmas› aç›l›r. Yar›flmaya 24 eser sunulur (Bu say› de¤iflik kaynaklarda 22’den 55’e kadar de¤iflir). Ancak bu eserleri de¤erlendirecek bir heyet oluflturulamaz. Çünkü, Jüriye kat›lmas› düflünülen pek çok besteci, yar›flmac›lar aras›ndad›r. Bu nedenle seçim yap›lamaz... ‹stiklal Marfl› 1924’te tekrar söz konusu oldu¤unda Maarif Vekâleti’nde toplanan bir kurul, 1923’deki yar›flmaya da kat›lm›fl olan Ali R›fat (Ça¤atay)’›n bestesini benimser ve Marfl, 1930’lara kadar okullarda, törenlerde bu besteyle söylenir. Maarif Vekâleti, 1930’da yeni bir emirle istiklal marfl›n›n Osman Zeki (Üngör)’ün bestesiyle söylenmesinin kararlaflt›r›ld›¤›n› duyurur. Müzikolog Murat Bardakç›, Show dergisinde yay›mlanan bir yaz›s›nda bundan sonras›n› flöyle anlat›r: Marfl konusu, on y›l boyunca halledilmifl gibi görünür... Taa ki CHP Meclis Grubu’nun, 1940’›n 7 May›s günü yap›lan oturumunda ‹stanbul milletvekili Osman fievki Uluda¤’›n, “Zeki Bey’in bestesi orijinal de¤il, çal›nt›d›r...” demesine kadar... Uluda¤’›n müzi¤e, daha do¤rusu alaturka musikiye ilgisi amatörlük s›n›rlar›n›n ötesindedir. Müzik makaleleri yaz›p
besteler yapmaktad›r. Marfl›n “Carmen Silva” ad›nda bir Frans›z parças› oldu¤unu söyler. “Orkestra uyarlamas› Edgar Manas ad›nda bir Ermeni’nindir”der. Milli marfl›n ‘özbeöz Türk mal› olmas›n›’, CHP’nin marfl› de¤ifltirmesini ister... Teklif grupta tart›fl›l›r ama sonuç al›namaz... Uluda¤’›n girifliminden geriye kalan sadece istiklal marfl›n›n çal›nt› oldu¤u söylentisidir. Marfl konusu aral›klarla hâlâ gündeme geliyor... (...) Ama as›l gerçek, Zeki Üngör’ün bestesinin Türk g›rtla¤›na birkaç numara büyük geldi¤i, okundu¤unda coflkudan ziyade kakafoninin hakim oldu¤udur. Say›n Bardakç›’n›n bu yaz›s› bana yaflad›¤›m bir olay› an›msatt›: Yüksek ö¤renim için gitti¤im ‹stanbul’da iki y›l (1955-1956) Kad›köy, Mühürdar Caddesi’ndeki bir apartmanda oturan aile büyü¤ümüz Suat Han›m’›n yan›nda kald›m. Caddenin alt taraf›nda, Kad›köy park›na yak›n apartmanlardan birinin zemin kat›nda oturmakta olan ünlü bestekâr Neveser Kökdefl, Suat han›m›n yak›n arkadafl›yd›. Ben de zaman buldukça hat›r›n› sormak için Neveser Han›m’› ziyarete giderdim; mutlu olurdu... O hep hastayd›; evinde, beline dolad›¤› bir yün flal ile dolafl›r, sa¤l›k sorunlar›ndan dert yanar; ancak, piyanosunun bafl›na geçti¤inde bütün dertlerini unuturdu. Yüzü hiç gülmezdi; ama... Yine bir gün ona gitti¤imde al›fl›k olmad›¤›m biçimde, gülüyordu. Beni görünce: “Ah! Niye befl-on dakika önce gelmedin?” dedi ve anlatt›.
Neveser Han›m, baz› dost söyleflilerinde yeri geldikçe ‹stiklal Marfl› bestesinin Ion Ivanovici’nin Carmen Sylva adl› valsinden al›nt› oldu¤unu söylermifl. Onun bu sözleri Osman Zeki Bey’in kula¤›na gitmifl. O gün, ben gitmeden k›sa bir süre önce kap› çal›nm›fl, Neveser Han›m kap›y› açm›fl ki karfl›s›nda Osman Zeki Bey, daha içeri girmeden “Benim hakk›mda nas›l böyle konuflursun!” diye hayk›rm›fl. Neveser Han›m bakm›fl ki ok yaydan ç›km›fl, “Gel dinle öyleyse” demifl ve piyanosunun bafl›na geçip önce Carmen Sylva’dan bir bölüm çalm›fl, arkas›ndan ayn› bölümü de¤iflik bir tempoyla çalm›fl ve “Ne diyorsun?” diye sormak için geri dönmüfl ki, Osman Zeki bey yok. Neveser Han›m, “Kap›y› bile kapatmadan gitmifl...” diyordu. Gülmesi onaym›fl... Bana da çalmas›n› rica ettim; inanamad›m: Valsin, de¤iflik tempoyla çald›¤› bölümü ‹stiklal Marfl›’yd›... ***
U
lus’ta ikinci TBMM binas› karfl›s›ndaki Devlet Konuk Evi’nde (Eski Ankara Palas) 29 Ekim 1999 Cumhuriyet balosunda, Ankara Konservatuar› Ö¤retim Üyesi ve Orkestra fiefi Hikmet fiimflek ve Say›n efli ile birlikte oturdu¤umuz masada söyleflimiz s›ras›nda akl›ma geldi ve Neveser Kökdefl ile ilgili an›m› anlatarak görüfllerini ö¤renmek istedi¤imde ald›¤›m yan›t, “Evet, Carmen Sylva’dan al›nt› oldu¤u söylenir...” biçimde oldu. Say›n fiimflek’in ‹stiklal Marfl›’na 77
BD MART 2011
BD MART 2011
iliflkin görüflleri daha önceleri de bas›nda yer alm›flt›: “1982’de yap›lan Birinci Milli Kültür fiûras›’nda sorunu gündeme getiren Hikmet fiimflek’e göre marfl›n müzik ve fliiri ayr› ayr› güzel. Ancak ikisinin birleflmesiyle flu kusurlar olufluyor: fiiirle müzik, cümle yap›s› olarak uyuflmuyor. Kelime ve müzik aksanlar›nda ayk›r›l›k var (Prozodi hatas›). Melodik yap›s› zor. Ses aral›¤›n›n genifl olmas› nedeniyle baflta çocuklar ve yafll›lar olmak üzere, büyük bir kitlenin marfl› söylemesi fizyolojik olarak mümkün de¤il.” “‹stiklal Marfl›’n›n 1961 devrimine kadar tabu oldu¤unu söyleyen Hikmet fiimflek, Müzik adamlar› olarak kendi aralar›nda konufltuklar›n›; ama aç›kça beyan edemediklerini, ‹stiklal Marfl›’n›n bestesinin yanl›fl oldu¤unu ve de¤ifltirilmesi gerekti¤ini önerdi¤inde zaman›n Kültür Müsteflar› Adnan Ötüken taraf›ndan vatan hainli¤i ile suçland›¤›n› belirtti.” (Milliyet Sanat, 21 Eylül 1994) Böyle düflünen yaln›z Hikmet fiimflek mi?.. Süleyman Demirel Hükümeti’nin Kültür Bakan› (1989-1991) Nam›k Kemal Zeybek, ‹stiklal Marfl›’n›n bestesinin de¤ifltirilmesi konusunda bir anket yapt›rmak isterse de sonradan vazgeçerek bunu üç araflt›rma kurulufluna (P‹AR, KAMAR ve PEVA) yönlendirerek en k›sa zamanda müzikolog, tarihçi, toplumbilimci ve bürokratlardan oluflturulacak bir kurula çok genifl kat›l›ml› bir araflt›rma haz›rlat›lmas›n› ister. O günlerde Adnan Saygun, Sela78
hattin Evcil, Serpir Özsan, Avni An›l gibi pek çok müzik adam› bestenin de¤iflmesi giriflimini olumlu karfl›lar. ‹lk sert tepki Ça¤dafl Yaflam› Destekleme Derne¤i Baflkan› Prof. Dr. Türkân Saylan’dan gelir ve Bakan Zeybek’e yazd›¤› mektupta flöyle der: Ülkemizi 70 y›ld›r güftesi ve bestesiyle temsil eden ‹stiklâl Marfl›m›z›n bestesinin de¤ifltirilmesi konusunda bir giriflim oldu¤unu bas›ndan ö¤renmifl bulunuyoruz. Cumhuriyetçi kimli¤imizin ve ba¤›ms›zl›¤›m›z›n bir parças› olan ‹stiklâl Marfl›m›z›n müzik tekni¤i aç›s›ndan tart›fl›labilir olmas›, bestesinin de¤ifltirilmesi için geçerli bir neden de¤ildir. Bu giriflime karfl› ç›k›yor ve fliddetle k›n›yoruz. Türk kamuoyunun bu gibi konularda çok duyarl› oldu¤unu ve cumhuriyetimizin hiçbir de¤erinden asla fedakârl›k edilemeyece¤inin bilinmesini istiyoruz. (Cumhuriyet, 4 A¤ustos 1990) Ayn› günlerde Prof. Fethi Kopuz (Viyolonist) da bu de¤iflime karfl›d›r: ‹stiklâl Marfl›m›z›n söylenmesi ve ö¤retilmesi bak›m›ndan güçlü¤ü, birçok prozodi hatas› bulundu¤u, ses aç›kl›klar›n›n al›fl›lagelmifl olmay›fl›, insan sesini zorlayan 1,5 oktavl›k ses sias› [geniflli¤i] mevcut oluflu herkesçe bilinir. Ama bu son fl›k bence geçerli de¤ildir. (...) ‹stiklâl Marfl›m›z acaba neden bizlere gençli¤imizde do¤ru ö¤retilirdi de flimdi hiç kimse ciddi olarak bu ifli ele al›p araflt›rm›yor, hemen de¤ifltirilsin deniveriyor? Bizim zaman›m›zdaki marfl, ayn› marfl de¤il miydi?.. (Cumhuriyet, 16 A¤ustos 1990)
Prof. Dr. Bülent Tarcan (Besteci): Asl›n› bozmamak flart›yla, bir kaç yerde yap›lacak de¤ifliklikle herkes taraf›ndan söylenebilir; Doç. Dr. Nuri ‹yicil (MSÜ Devlet Konservatuar› Müd.): Kesinlikle de¤iflmemeli. Ancak, bestecilik tekniklerinden yararlan›larak prozodi hatalar› bir kurul taraf›ndan düzeltilmelidir; Devlet Sanatç›s› Ayd›n Gün: Kusurlar›yla, sevaplar›yla [savaplar›yla] bu Bizim marfl›m›zd›r. Önemli olan marfl›m›z› do¤ru söyleyebilecek çocuklar›m›z› iyi yetifltirebilmektir; Nadir Nadi (Cumhuriyet Gazetesi Baflyazar›): ‹stiklâl Marfl› kesinlikle de¤ifltirilemez!. (Cumhuriyet, 28 A¤ustos l990)
B
altaliman›, Güzel Sanatlar Lisesi Solfej ve Kulak E¤itimi Ö¤retmeni Say›n Hikmet Günsel’in görüflleri de dikkate de¤er: Osman Zeki Üngör, marfl›n› 9 Eylül 1922’de ‹zmir’in kurtuluflu üzerine, hiç kuflkusuz en az Âkif’inki kadar büyük bir heyecan ve coflku içinde bestelemifltir. Görüflmelerimizde bana, “‹zmir’e giren Türk atl›lar›n›n nal sesle-
rinden esinlendi¤ini”defalarca anlatm›flt›r. Alt› çizilmesi gereken önemli bir nokta da marfl›n ilk kez sözsüz olarak bestelendi¤i, Osman Zeki Üngör’ün daha sonra müzi¤ini ‹stiklal Marfl›’n›n sözlerine giydirdi¤idir. Beste ile ilgili pek bilinmeyen bir yön de ayn›, Âkif’in güfteyi “kahraman ordumuza”ithaf› gibi, Osman Zeki Üngör’ün de eserini ulusuna arma¤an etti¤i ve hiçbir zaman bunun için para veya ödül kabul etmedi¤idir. Marfl›n birkaç mezüründe “Carmen Sylva” flark›s›na benzerlik vard›r, ancak eserin tümüne yaymak olanaks›zd›r. Marfl›m›zdaki prozodi sorunu besteden de¤il, güfteden kaynaklanmaktad›r. Her güzel fliir marfl olamaz. Bir fliirin marfl olarak bestelenebilmesi için hece say›lar›n›n eflit, durak yerlerinin her m›srada ayn› olmas› gerekir. ‹stiklal Marfl›m›z›n güftesi bu özellikleri tafl›mamaktad›r. Bu yüzden ne kadar beste yap›l›rsa yap›ls›n, prozodi hatalar›ndan kaç›n›lamaz. (...) (fiiir aruz vezniyle yaz›lmas›na karfl›n dizelerde ölçü birli¤i yok; hece say›lar› baz› dizede 14, baz›s›nda 15; Vurgu düzeni ise l’inci dizede 2+9+ 3; 2’inci dizede 3+8+4; 3’üncü dizede 7+8; 4’üncü dizede 4+8+2; vd...) Bir di¤eri; marfl›n sözsüz olarak bestelenmesinden do¤an tonalite sorunu vard›r... Okullar aç›lmadan önce ilkokul ö¤retmenlerine do¤ru ö¤retmelerini sa¤lamak için kurslar aç›lmal›; ilkokullara müzik, resim gibi sanat kollar›nda branfl ö¤retmenleri atanmal›d›r. (Ahmet Günlük, Otuz befl y›ll›k müzik 79
BD MART 2011
e¤itimcisi Hikmet Günsel’in ‹stiklal Marfl› yorumu, Cumhuriyet, 15 A¤ustos 1990) ***
Ö
zetle yazd›¤›m bu araflt›r-
mam›n sonunda, daha önceden- belki de bir baflka fliire göre- yap›lm›fl bir beste, Mehmet Âkif’in, fliir olarak çok güzel ama marfl sözü olmaya elveriflli bulunmayan güftesine -baz› yerde dar, baz› yerde bol da gelse- zorla giydirilmifl izlenimini edindim. Ne var ki, yafl› 80’lere el uzatm›fl kufla¤›m›z -hatta çocuklar›m›z- her
fleye karfl›n Ulusal Marfl›m›z› do¤ru söyleyebilirken, torunlar›m›z niçin do¤ru söyleyemiyorlar? Biz bu marfl› söylemeyi ilkokulda ö¤rendik. Prof. Fethi Kopuz’un dedi¤i gibi, 70 y›l önce bizlere do¤ru ö¤retilen ve bizlerin do¤ru seslendirdi¤i marfl, bu marfl de¤il mi?.. De¤ifltirmek kolay; ö¤retmek zor geliyor galiba! Ankara Mimar Kemal ‹lkokulundaki ö¤retmenim Saadet Aral’› minnetle an›yorum. Nerede o ö¤retmenler?.. • orhanvelidedeoglu@butundunya.com.tr
ÇÖP KAMYONU KANUNU
TIP DÜNYASINDAN KISA KISA Prof. Dr.
Yürük ‹yriboz
Koyu yeflil sebzeler Böcek sokmalar› Böcek sokmalar›nda bir aspirini ezip fliflen yere sürmek a¤r›y› azalt›r ve enfeksiyonu önler.
Koyu yeflil sebzelerdeki yüksek kalsiyum, ya¤lar›n bedende birikmesini önler ve kaslara yerlestirir.
Gözde arpac›k
Kravat Ba¤›
Arpac›k pansuman›nda so¤uk su kullanmak s›cak sudan daha etkilidir.
Kravat› çok s›k› ba¤lamak göz içi bas›nc›n› art›r›r.
Ayran ad›n taksiye binmifl, hava alan›na gitmek istedi¤ini söylemiflti. Sa¤ fleritte yol al›rken siyah bir araba park etti¤i yerden aniden önlerine ç›kt›. Taksi floförü sert flekilde frene bast›. Taksi kayd›, ama arabaya çarpmaktan az farkla kurtuldu. Siyah araban›n sürücüsü camdan bafl›n› ç›kar›p ba¤›rmaya ve küfretmeye bafllad›. Taksi floförü ise sakince ona gülümsedi ve içtenlikle el sallad›. Kad›n flok yaflarken, taksi floförünün tavr›na daha da flafl›rm›flt›. Sordu: "Neden böyle davrand›n›z? Adam neredeyse çarp›p ikimizi de hastanelik edecekti." Taksi floförü gülümsemeyerek: "Çöp Kamyonu Kanunu" dedi. Kad›n anlamam›flt›. fioför: "Pek çok insan, çöp kamyonu gibidir. Her yanda içleri çöp dolu olarak
K
80
dolafl›yorlar; öfkeyi ve düfl k›r›kl›¤›n› biriktiriyorlar. Doldukça çöpleri b›rakacak bir yere gerek duyuyorlar. Bu bazen ben, bazen de siz olabilirsiniz. Kiflisel almay›n. Sadece gülümseyin, onlar için iyi fleyler dileyin ve yolunuza devam edin. Onlar›n çöpünü al›p, evinize veya sokaktaki di¤er insanlara da¤›tmay›n." Baflar›l› insanlar, çöp kamyonlar›n›n günlerini mahvetmesine ve ellerine geçirmesine izin vermezler. Piflmanl›klarla uyanmak için yaflam çok k›sa. "Size iyi davranan insanlar› sevin, iyi davranmayanlar için iyi temennilerde bulunun." Hayat, "%10" onunla ne yapt›¤›n›z, "%90 "onu nas›l al›p karfl›lad›¤›n›zd›r... Gönderi: ÜSTÜN KÜSEFO⁄LU
Günde1-2 bardak ayran içmek veya yo¤urt yemek antibiyotiklerin neden oldu¤u ba¤›rsak bozuklu¤unu önler. Sigara duman› gençlerde yar›m saat içinde kalp damarlar›n› daralt›r.
Kahvedeki kafein barsak kanser hücrelerini yok eden motrin (advil) gibi ilaçlara yardi›mc› olur.
fiekerli su ile pansuman hemoroid a¤r›lar›na iyi gelir
BCG afl›s›
EGZERS‹Z
Tüberküloza karfl› etkisi 50 y›l süren BCG afl›s› ba¤›fl›kl›¤› uyar›r, mesane kanserlerini durdurur.
yaln›z damarlar›n genifllemesini sa¤lamaz yeni damarlar›n geliflmesini de sa¤lar.
Tiroid eksikli¤i için al›nan ilaçlar kandaki ya¤lar› azalt›r. 81
BD MART 2011
OTOPS‹ Cengiz Özak›nc›
HANG‹ OSMANLI 1.
BÖLÜM
B
irinci Dünya Savafl›’nda Osmanl›’y› yenen devletler, flöyle bir bildiri yay›mlam›fllard›: Bafll›ca Müttefik Devletler Konseyi’nce 23 Haziran 1919’da uygun bulunan metin:
Atatürk, Sofya’da ataşeliği sırasında, katıldığı bir baloda, Yeniçeri giysileriyle 82
“(…) Tarih boyunca hangi ülke Türklerin eline geçtiyse o ülke maddi ve kültürel gerili¤e gömülmüfl, hangi ülke Türklerin elinden kurtulduysa maddi ve kültürel bak›mdan yükselmifltir. Tarih boyunca Türkler ellerine geçirdikleri ülkeleri gelifltirmemifl, y›km›flt›r; çünkü Türklerde gelifltirme yetisi yoktur, yaln›zca y›kmay› savaflmay› bilirler. (Bu nedenle ülkelerini parçalayacak ve Türkleri biz yönetece¤iz) (…) ” ‹mzalar: ‹ngiltere, Fransa, ‹talya, Amerika, Yunanistan, Japonya, S›rbistan
k›l›ç gücüyle gerçeklefltirilemez. Tüm dünya bilir ki, Osmanl› Devleti, ordusunu çok genifl olan topraklar›n›n bir ucundan di¤er ucuna ola¤anüstü bir h›zla, tepeden t›rna¤a donat›lm›fl Paris’te 23 Haziran 1919 günü Türk-Karfl›t› olarak ulaflt›r›r ve bildiri imzalan›rken bu orduyu aylarca, belki de y›llarBu bildirinin alt›nda di¤er devletlerin ca besler, yedirir, içirir, giydirir ve yan›s›ra Amerika’n›n da imzas› bulun- yönetirdi. Böylesi bir etkinlik, yaln›zca maktayd›. Müslüman Türklerde yal- ordu örgütünün de¤il, (cephe gerisinn›zca yak›p y›karak savaflma yetene¤i de) yönetim birimlerinin de ola¤anüstü bulundu¤u, bunun d›fl›nda bilim, dü- kusursuz ve yetenekli oldu¤una kan›tflünce, ekonomi, mimarl›k, üretimbi- t›r.” limi ve sanat gibi uygarl›k alanlar›nda hiçbir yetene¤i bulunmad›¤› sav›na Mustafa Kemal’in 28 Aral›k 1919’da verdi¤i yan›t flu olmufltur: ATATÜRK’ÜN YANITI
“Sözde, ulusumuz, yetenekten yoksun bulundu¤u için, bay›nd›r bulunan yerlere girmifl ve oralar›n› y›k›nt›ya çevirmifl! Bu savlar kesinlikle gerçek de¤ildir. Karaçalmad›r. Düflününüz efendiler! Ulusumuz küçük bir afliretten, anavatanda ba¤›ms›z bir devlet kurduktan baflka, Bat› dünyas›na, düflman içine girdi ve orada büyük çabalarla bir ‹mparatorluk kurdu. Ve bunu, bu ‹mparatorlu¤u, 600 y›l büyük bir yetkinlikle sürdürdü. Bunu baflaran bir ulus, yüksek bir yöneticilik yetene¤ine ve yönetim örgütlenmesine sahiptir. Böyle bir durum yaln›zca
Atatürk 27 Aral›k 1919 günü Ankara’ya ilk geliflinde... Ertesi gün Türk karfl›t› bildiriye yan›t veren konuflmas›n› yapm›flt›r ATATÜRK’ÜN ‹KT‹SAT KONGRES‹’NDEK‹ KONUfiMASINDA OSMANLI TAR‹H‹
Mustafa Kemal, Birinci Dünya Savafl›’nda Osmanl›’y› yenen devletle83
BD MART 2011
BD MART 2011
rin ‘Osmanl›’da yaln›zca savaflma yetene¤i bulundu¤u, uygar yeteneklerin bulunmad›¤›’ sav›n› 1919’da verdi¤i bu yan›tla çürütmekle yetinme-
ran baflar›lar›n ya da çöküfllerin tümü ekonomik durumumuzla ilgilidir.. Efendiler! K›l›ç kullanan kol yorulur; fakat saban kullanan kol her gün daha çok güçlenir ve her gün daha çok güce sahip Mustafa Kemal 1923’te İzmir’de yapılan olur. E¤er vatan kupkuTürkiye İktisat Kongresi’nde Açış ru da¤ ve tafllardan, vikonuşmasını yaparken.. ran köy, kasaba ve flehirlerden ibaret olsayd›, onun zindandan fark› olamazd›.” ATÜTÜRK’ÜN YAZDIRDI⁄I OSMANLI TAR‹H‹
mifl, düflman ülke ordular› topraklar›m›zdan kovulduktan hemen sonra 1923’te ‹zmir’de toplad›¤› Türkiye ‹ktisat Kongresi’nde ilk ‘Osmanl› Tarihi Dersi’ni verirken flöyle demifltir: “Efendiler!. Uzun gafletlerle ve derin umursamazl›kla geçen yüzy›llar›n ekonomik yap›m›zda açt›¤› yaralar› iyilefltirmek ve çarelerini aramak, ülkeyi bay›nd›rlaflt›rmak, ulusu bolluk ve mutlulu¤a ulaflt›racak yollar› bulmak için yapaca¤›n›z çal›flmalar›n baflar›yla sonuçlanmas›n› dilerim… Tarih, ulusumuzun yükselifl ve çöküfl nedenlerini ararken bir çok siyasi, askeri, toplumsal nedenler bulmakta ve saymaktad›r. Kuflku yok ki bu nedenler toplumsal olaylarda etkilidir. Bir ulusun do¤rudan do¤ruya yaflam›yla ilgili olan, o ulusun ekonomisidir.... Gerçekte Türk tarihi araflt›r›lacak olunursa yükselme, çöküfl nedenlerinin ekonomik sorunlardan baflka bir fley olmad›¤› an›nda anlafl›l›r.... Tarihimizi doldu84
Mustafa Kemal, Cumhuriyet döneminde kendi kurdu¤u Türk Tarihi Tetkik Cemiyeti’nce yaz›lan ve 1931-1941 aras› okullarda okutulan tarih kitab›nda, Osmanl›’n›n Bat›’ya askeri olarak üstün oldu¤u yüzy›llar boyunca, ayn› zamanda ekonomik ve bilimsel olarak da üstün oldu¤u gerçe¤ini özellikle vurgulam›fl; çöküflün askeri alandan önce ekonomik, bilimsel ve teknolojik alanlarda bafllad›¤› aç›k ve kesin biçimde ortaya konularak, özetle flunlar ö¤retilmifltir: (1299’da kuruluflundan 16 ve 17. yüzy›llara dek Osmanl›’da) “Halk›n, hükümetin ve ordunun gereksindi¤i her fley ülke içinde haz›rlanmakta ve üretilmekteydi. Bu yüzden d›fl ticaret dengesinde aç›k yoktu. Dahas›, 19. yüzy›l›n ortalar›na dek Osmanl› ülkesinin d›flsat›m› (ihracat›), d›flal›m›ndan (ithalat›ndan) çoktu. D›fl ticaret dengesindeki aç›k, bu tarihten sonrad›r.” (…) “Devletin gerileme devrine
kadar halk› iyi idare etmifl olduklar› vak›ft›. ‹htiyaçlar (yabanc› ülkelerden görülüyor.” (…) “Türkler arazi iflinde al›nmaz) memleket içinden -yerli ürehalk› koruyan bir usul takip ediyor. timle- sa¤lan›rd›.. 16. yüzy›lda Do¤u’Balkanlardaki H›ristiyan köylüler, Türk nun sanayi ve ziraati Bat›’dan üstünidaresi alt›nda, vasileus ve krallar dü. ‹hracat ithalattan fazlayd›. Süleyzaman›ndan çok daha mutlu ve man’›n son günlerine kadar genel olamüreffeh bir hayata kavufltular. Asla rak bütçe a盤› yoktu. Süleyman’dan ba¤naz olmayan ve çok iyi Kanunî döneminde Alman idare etmeyi bilen Türkler, rahibi Luther bile “Türkler gelip köylülerin ara- de Almanya’da adilane idarelezisine dokunmad›lar.” (…) rini acaba kurmazlar m›?” ümi“‹stanbul’un dini besliyordu. fethi üzerine, Türklerin ünü Avrupa’n›n her taraf›na sonra genel olarak mali durumun boyay›ld›. Türklerin ellerine geçirdikleri zuldu¤u anlafl›l›yor.” (…) “Süleyman memleketleri çok adalet ve merhamet- döneminde Alman rahibi Luther bile le idare ettikleri, fukaray› zenginlerin “Türkler gelip de Almanya’da adilane zulüm ve bask›s›ndan kurtard›klar› idarelerini acaba kurmazlar m›?” ümiyay›lm›flt›; Türk tebaas› olan kavim- dini besliyordu. O zamanlar›n Almanlerin rahat ve mutlulu¤a erdikleri söy- lar›, ‹stanbul’un fethi arifesindeki leniyordu. Baz› Almanlar, Türklerin Rumlar gibi, Alman imparatorunun ve Almanya’ya gelip memleketlerinde Alman feodal beylerinin zalimce süregelen haks›zl›k ve adaletsizli¤e idareleri alt›nda bulunmaktansa, Türkengel olacaklar› ümidine bile düflmüfl- lerin yönetimi alt›na geçmek daha iyilerdi. Nürenbergli Hans Rosenblut adl› dir, diye düflünüyorlard›.” (…) “Kabir yazar, “Türkler Hakk›nda” nuni Sultan Süleyman devrinden itibafll›¤›yla yazd›¤› bir tiyatro kitab›nda baren bozulma bafllam›flt›.” (…) Türklerin adaletini, aristokratlar› ceza- “1683’ten sonra gerileme devri land›rarak halka refah verdiklerini bafllar.” (…) “Osmanl› toplumunun gösteriyordu. Hatta Fatih’in hemen iktisadi alanda ilerleyememifl oldu¤u, ça¤dafl› olan meflhur siyaset kuramc›s› 16. ve 17. yüzy›l bafllar›nda görülen Makyavelli bile, Türk idaresinin o sanayi alan›ndaki geliflme derecesinin dönemde varolan idarelerin hepsinden yükselmeyip aksine düflmesiyle anladaha iyi oldu¤unu yaz›yordu.” (…) fl›labilir.” (…) “Son devirlerde genel “Sultan Süleyman zaman›nda Osmanl› olarak memleket idaresindeki olumdevleti servet ve refahça da yüksek bir suzluklar›n, Osmanl›larca bilim, sanaseviyeye gelmiflti. ‹mparatorlu¤un yi ve iktisat alanlar›nda keflif ve yarat› tebaas›, o dönemin her tür sanayisine gücü gösterilmeyerek, Osmanl›lar›n 85
BD MART 2011
BD MART 2011
Avrupa kavimlerinden her aç›dan geri kalm›fl olmalar›n›n, Osmanl› kara ve deniz kuvvetlerinin zay›flamas›na büyük etkisi oldu¤u belirtilmifltir. Uygarl›kça 16. yüzy›lda Bat›’ya üstün olduklar›ndan, 17. yüzy›ldan itibaren uygarl›kta üstünlü¤ün Bat›’ya geçti¤ini kabul ve itiraf etmiyorlard›.” (…) “Bunun içindir ki III. Selim tahta ç›k›nca, tebaas›ndan devletin iyilefltirilmesi hakk›nda fikir ve görüfl sordu. Din adamlar›ndan, devlet adamlar›ndan ve kumandanlar›ndan baz›lar› birer layiha sundular... O dönemin bilginlerinin ticaret dengesine, d›flar›ya sat›landan daha ço¤unu yurt d›fl›ndan sat›n alman›n, ithalat›n ihracattan çok olmas›n›n zararl› oldu¤una, ülkedeki madenlerin iflletilmesine, lüks tüketim maddelerinin yurt d›fl›ndan getirtilmesinin yasaklanmas›na,.. iliflkin görüflleri dikkate de¤erdir. Bir memlekette ticaret dengesinin memleket zarar›na bozulmas› durumunda, maliyenin düzeltilmesinin imkans›z oldu¤unu ve maliye düzelmedikçe de ordu ve idarenin düzenlenmesinin mümkün olamayaca¤›n› layiha sahiplerinin ço¤u tamam›yla kavram›fl görünüyorlar. Bu layihalar›n iktisadi ve mali meseleler hakk›ndaki görüfllerinden hiç birisi hayata geçmemifl olsa gerekir.” (…) “Buhar gücünün sanayiye uygulanmas›, buharla iflleyen makinelerin ço¤almas›, az sürede çok mal üreten fabrikalar›n kurulmas›,.. fabrikalar eski el tezgahlar›na benzemiyordu,.. 1848’den önce küçük sanayi daha çok olmakla birlikte, yavafl yavafl yerini büyük sanayiye b›rak›yordu…” (…) “Sanayileflen Fransa, ‹ngiltere, Avus86
turya, Prusya, buhardan yararlanmay› bilmeyen ve sanayice geri kalan genifl Osmanl› ‹mparatorlu¤u’nun kendilerine ifllenmemifl ham madde sa¤layan ve kendilerinden ifllenmifl ürün sat›n alan bir ticaret alan›, bir sömürü bölgesi halinde yaflamas›n› ç›karlar›na uygun buluyorlard›.” (…) “Buhar›n Do¤u’da de¤il Bat›’da icad edilip üretim ve ulafl›ma uygulanmas›, Do¤u’nun el sanayisiyle yelkenli ulafl›m araçlar›na tehlikeli bir darbe oldu. Çabuk, kolay ve ucuz üretilen buharl› fabrikalar›n ürünleri, Osmanl› memleketinin insan eliyle a¤›r a¤›r, az miktarda ve daha güç ve pahal›ya ç›kan ürünleri karfl›s›nda baflar›yla rekabet ederek, Osmanl› çarfl› ve pazar›nda yerli eflyan›n yerini almaya bafllad›. Osmanl› devletinin gümrükleri istedi¤i gibi düzenleyerek yerli sanayiyi korumas›na kapitülasyonlar engel oluyordu… K›sacas›, Avrupa zanaat ve sermayesi, yerli zanaat ve sermayeyi yutmaya bafllad›… 19. yüzy›l›n ortalar›ndan sonra ticaret dengesinde gittikçe büyüyen aç›k, halk› ve devleti günden güne fakirlefltirdi.” (…) “1854’te ilk kez d›flar›dan borç al›nd›… Bu borçlanmalar›n Osmanl› ‹mparatorlu¤u’nun bafl›na ne büyük bir bela oldu¤u ileride görülecektir.” Mustafa Kemal döneminde, 1930’larda çocuklara okullarda verilen bu Osmanl› tarihi bilgisi, onlar›n beyinlerine: “e¤er bilim, sanayi ve teknoloji alan›nda üstünlük kuramazsak, askeri üstünlük de kuramay›z” yarg›s›n› kaz›maktayd›. Mustafa Kemal’in Tarih Kurumu’-
Osmanl›’n›n ilk yüzy›llar›nda III. Murad’a (d:1546-ö:1594) sunulan “Kitab Nur”da yer alan minyatürlerden birinde, gökbilimciler gözlem s›ras›nda görülüyor. Sa¤ alt köflede, dünyan›n küre biçiminde resmedildi¤i görülmekte. nun okullarda ders olarak okuttu¤u bu Osmanl› Tarihi, bilimseldi. Öyle ki, günümüz araflt›rmac›lar›, bu saptamalar›n tümünü do¤rulamaktad›r. Sennur Sezer’in 28-29 Haziran 2003’de sundu¤u “Kad›n›m›z›n Emek Tarihine K›sa Bir Bak›fl” bafll›kl› bildiride bu gerçekler flöyle dile getirilmifltir: Osmanl› ‹mparatorlu¤u 14. yüzy›l'da maden ç›karmada, madeni eflya ve deri
endüstrisinde ileri, dokuma endüstrisinde de h›zla geliflen bir ülkeydi. 15. yüzy›lda Ege ve Marmara Denizi'nin k›y›lar›, dokumac›l›¤›n geliflti¤i merkezlerin yo¤unlaflt›¤› yerlerdi. Denizli, Bergama, Akhisar ve Tarhala yöreleri pamuklu bez, Gelibolu'da yelkenbezi, Biga K›z›lcatuzla'da yeniçeri üniforma astar› olan nimte bezi dokunurdu.Selanik'te ve kuzeyinde çuha, aba, kebe, kilim gibi yün dokumac›l¤› yayg›nd›. Bursa, ‹stanbul, Amasya, Tokat ve Sak›z adas› ipek dokuman›n uzmanlafl›ld›¤› ünlü merkezlerdi: kemha, kadife tafta, vala dokunuyordu. Bu kumafllar için gereken ipe¤in bü-yük bölümü, özellikle Bursa'ya ‹ran ve Uzak Do¤u'dan getiriliyordu. (…) D›flar›dan hammadde alan Osman-l› endüstrisi d›flar›ya ifllenmifl mal sat›yordu. Lonca örgütlerinin denetiminde olan bu geliflkin endüstriler Bat›'daki benzerlerince makineflelemedi¤inden, endüstriye para yat›rmay› düflünecek toprak sahibi de olmad›¤›ndan bir süre sonra duralayacakt›r. Bat›'daki kapitalist geliflim sonucu 17. Yüzy›l ortalar›ndan bafllayarak daha ucuz mallar›n iç ve d›fl piyasay› kaplamas› ile gerileyecek, daha önce iflledi¤i hammaddeleri, örne¤in Ankara keçisi yününü ihraç etmeyen ülke yavafl yavafl bir hammadde ülkesi kimli¤i kazanacakt›r. (…) 19. Yüzy›l'dan bafllayarak Osmanl› ‹mparatorlu¤u'nun d›fl sat›m›nda ön s›rada olan (ifllenmifl) dokuma ürünlerinin yerini dokuma hammaddesi al›r. Bunun karfl›l›¤›nda d›flardan al›nan (ifllenmifl) dokuma ürünlerinin miktar› artar. Bu durum ülkedeki dokumac›l›¤› sarsa87
BD MART 2011
Bursa dokuma tezgahlar› (üstte) Osmanl› kad›n giysi örne¤i (altta)
BD MART 2011
Osmanl›Türk’ün Bat› karfl›s›nda toplumsal ekonomik bilimsel siyasi üstünlü¤ünden kaynaklanm›flt›r,” biçimindeki yan›t›, usa ve gerçe¤e uygun olarak, Türk Tarihi Tetkik Cemiyeti’nce yaz›lan ilk Atatürkçü Osmanl› Tarihi kitaplar›nda yer alm›flt› ve bu, Cumhuriyet’i kuranlar›n Osmanl›’n›n yükselifl dönemindeki gücünün ve gerileme dönemindeki güç yitiminin nereden kaynakland›¤›n› çok do¤ru çözümlemifl; böylelikle Osmanl›’y› y›k›ma sürükleyen yanl›fllar› yinelemekten kaç›nacak bilimsel öngörü ve tarih bilinciyle donanm›fl olduklar›n› gösteriyordu. LUTHER VE OSMANLI
cakt›r. Rumeli'de 1812'de ‹flkodra'daki 600 tezgah 1821'de 40'a, T›rnova'daki 2000 tezgah 1830'da 200'e inecektir. Anadolu'daki merkezlerde de durum farkl› de¤ildir.” OSMANLI 1700’LERE DEK BATI’DAN ÜSTÜNDÜ
Mustafa Kemal’in 1919’da Osmanl›’y› yaln›zca savaflç› y›k›c› güç, Türk’ü savaflmaktan baflka bir yetene¤i bulunmayan ›rk olarak suçlayan emperyalist devletlere; “savafl baflar›s›, 88
Peki Cumhuriyet döneminin bu ilk Atatürkçü Osmanl› Tarihi yalan m›yd›, yanl›fl m›yd›? Hay›r. Ne yaland›, ne yanl›fl. Osmanl› Türkü, Osmanl›’n›n yükselifl döneminde gerçekten de Bat›’dan görece üstün bir bilim ve teknolojiye sahipti. Bugün nas›l insanlar kurtulufllar›n› Bat›’ya göç etmekte görüyorlarsa, o dönemde de Bat›l›lar kendi kurtulufllar›n› Osmanl›’ya göç etmekte buluyor ve Luther bu durumdan flöyle yak›n›yordu: “Bizim halk›m›z, Almanlar, yabani, vahfli, yar›-fleytan yar›-insan bir halk oldu¤u için, pek çok kimse Türklere s›¤›n›yor ve onlara kat›l›yor.” (…) “Ayr›ca duydu¤uma göre Alman
ülkelerinden Alman hükümdar› ve Alman prenslerine ba¤l› olmaktansa, Türklere kat›l›p onlara s›¤›nmak isteyen çok kifli var. Bu insanlarla Türklere karfl› savafl verilmeli.” Luther’in bu sözlerini aktaran Margred Spohn, o dönemde Bat›’l›lar›n öbek öbek Osmanl›’ya kat›ld›¤›n› özgün kaynaklardan aktar›rken flöyle diyor:
Martin Luther
hepsinden önemlisi sosyal s›n›f atlama olana¤› vard›. (Bkz: Pfeffermann 46:12) Bir Pafla flöyle anlatsa: “Babam (Avrupa’da) bir domuz çoban›, günlük ücretle çal›flan bir iflçi, bir s›¤›r çoban›yd›. Benim erdemim, cesaretim, dürüstlü¤üm, çal›flkanl›¤›m, akl›m beni (Osmanl›’da) böyle flerefli makamlara (Paflal›¤a) getirdi.” Bu sözler o zaman›n bir Alman çiftçisinin kula¤›na ne kadar hofl gelirdi. 1453 ile 1623 aras›nda Osmanl› ‹mparatorlu¤u’nda esir düflerek veya kendi ordular›ndan kaçarak kendi dini inançlar›n› terkedip Müslüman olanlar›n say›s› binlerceydi. Sürekli asker kaça¤› salg›nlar› (Avrupal› askerlerin kendi birliklerinden kaç›p Osmanl›’ya s›¤›nmalar›) subaylar› endiflelendiriyordu… Osmanl› ‹mparatorlu¤u’nun sosyal bak›mdan çekicili¤i yaln›zca Avrupa topraklar›n›n al›nmas› tehlikesini getirmiyor, ayn› zamanda sosyal feodal düzeni de tehdit ediyordu.”
‹flte Türklerin vahfli, barbar, kan “Osmanl› ‹mparatorlu¤u, (Avruiçici, yamyam oldu¤u gibi yalanlar, pa’daki) çiftçilere, zanaatkarlara ve askerlere çok çekici geliyordu. (Avrupa’daki) çiftçilerin ümitsiz durumlar›, feodal toplumlarda onlardan ac›mas›zca vergi al›nmas›, 1520 y›llar›nda, 15. yüzy›lda ve 16. yüzy›l›n bafl›nda pek çok çiftçinin Osmanl› ülkesine göç etmesine neden oldu. (Bkz: Delumeau, sf. 399) Orada zorunlu çaMargred Spohn Almanya’da l›flma (angarya) yoktu, vergi”Her fiey Türk ‹fli” konulu ler aç›kça belirlenmiflti, ekinkonferans›n› verirken. ler gelip geçen ordular taraf›ndan harap edilmiyordu ve 89
BD MART 2011
BD MART 2011
o dönemde Avrupal› feodal beyler ve din adamlar›nca, halk› Türklerden korkutup Osmanl›’ya s›¤›nmalar›n önüne geçmek amac›yla uydurulmufltu. ÇIKRIKLAR DURUNCA
Cumhuriyet Dönemi’nin ilk Atatürkçü Osmanl› Tarihi, çocuklara Osmanl›’n›n bafllang›çta Bat›’ya her bak›mdan üstün oldu¤u gerçe¤ini ö¤retiyordu. Öyle ki, Osmanl›’n›n kuruluflunun üzerinden neredeyse 300 y›l geçmiflken ‹ngiltere 1583’te Türk dokumac›l›¤›n›n s›rlar›n› çalmakla görevlendirdi¤i ajanlar gönderiyordu Osmanl›’ya.. Bu ilginç olay› Sadri Ertem’in Ç›kr›klar Durunca adl› kitab›n›n yeni bas›m›na 2001’de yazd›¤›m önsözde flöyle anlatm›flt›m:
Metin Erksan ve Kitab› (altta)
Osmanl›-Türk Dokumac›l›¤›n›n S›rlar›n› Çalmakla Görevli ‹NG‹L‹Z AJANLARI
(…) Bir gün, evinde Metin Erksan’la konuflurken raflarda s›rt›nda “Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin Avrupa Toplulu¤u Üye Olmak Hakk› ve ‹ste¤inin Tarihsel Kaynaklar› Metin Erksan” yaz›l› ince bir kitap tak›ld› gözüme. fiafl›rd›m. Kitab› raftan çekip ald›m. Evet, bu Erksan’›n yazd›¤› bir kitapt›; kitapç›larda görmemifltim; bask›s› tükenmifl olmal›yd›. Okumak üzere ödünç ald›m. Okurken bir belge çok dikkatimi çekmiflti. Erksan, kitab›n bir yerinde: “26 fiubat 1583 tarihinde Sir William Harborne tekrar ‹stanbul’a geldi. Bu kez Kraliçenin korumas›nda bir ticaret kuruluflunun temsilcisi olarak de¤il, tam yetkili bir ‹ngiliz Elçisi olarak gelmiflti. Kraliçe Elizabeth, politik faaliyetlerinin yan›s›ra Elçi’nin 90
Türkiye’de baz› ticari ve teknik olgular› ö¤renmesini ve ‹ngiltere’ye getirmesini istiyordu. Bu konular ve ifllevler flunlard›...” diye bafll›yor ve Kraliçe’nin bu ‹ngiliz Elçisi’ni Osmanl› topraklar›na bir kumafl, iplik, boyama ve dokuma sanayii casusu olarak gönderdi¤ini gösteren buyruklar›n› s›ra-
l›yordu: 1- Türkiye’de kumafllar› maviye boyamakta kullan›lan çivit otunun tohumu (anile) ve fidan› ‹ngiltere’ye getirilecek. 2- Bunun nas›l haz›rland›¤› ve kar›flt›r›ld›¤› ö¤renilecek. 3- Türkiye’de (kumafl) boyamakta kullan›lan bütün otlar bulunup ‹ngiltere’ye getirilecek. 4- Yapraklar›, tohumlar› veya kabuklar›, yahut odunu boyac›l›kta kullan›lan bütün a¤açlar›n tohumu veya fidan› ‹ngiltere’ye getirilecek. 5- Bu iflte kullan›lan bütün bitkiler ve çal›lar ‹ngiltere’ye getirilecek. 6- Boyac›l›kta kullan›lan bütün topraklar, madenler, bunlar›n bulundu¤u yerde iyice incelenecek. ‹ngiltere’de bu gibi yerlerin çabucak nas›l tan›naca¤› ö¤renilecek. 7- Boyac›l›kta kullan›lan maddelerden baflka, boyama sanat› da ö¤renilecek. 8- M›s›r’daki Muhaisira flehrinden ‹stanbul’a ve oradan da ‹ngiltere’ye susam tohumu getirilecek. (Susam ticareti genellikle ‹skenderiye ile ‹stanbul aras›nda yap›l›r. Bunun için elde edilmesi kolayd›r. Bu tohumdan ya¤ ç›kar›l›r ve Muhaisire’da birçok fabrikalar bununla ifller. Bu tohum ‹ngiltere’de yetifltirilecek olursa kumafl ticaretimize s›n›rs›z yararlar sa¤lar. Bu kasaba Nil nehri üzerindedir. Venedik’e ve daha bir çok ‹talyan flehirlerine, Anvers’e susam oradan gelir.) 9- Türkiye’deki her çeflit kumafl ve bu kumafllar›n bütün üretim aflamalar› incelenecek. 10- ‹ngiltere’nin ç›kar› için, baflka kumafllardan çok, Türkiye’ye ‹ngiliz
mal› çuha sat›fl›n›n artt›r›lmas›na çal›fl›lacak. 11- Yabanc› boyalar› ile boyanan kumafllar›m›zdan çok, ‹ngiliz boyalar›yla boyanan kumafllar›m›z›n sat›fl›na önem verilecek. 12- Cezayir ve Tunus için yap›lan flapkalar›m›z için pazar aranacak. Çünkü halk›m›za büyük kazanç sa¤layabilir. 13- Norwich ipli¤inden veya di¤er ipliklerden dokunan çoraplar›n sat›lmas›na çal›fl›lacak. Bu büyük bir ticaret halini al›rsa yoksul halk›m›za büyük kazanç sa¤lar. Bu yolla hem ürün, hem boya sat›fl›m›z artar. Birçok kimse ifl bulur. 14- Yoksul halk›m›z›n yarar› için, safran sat›fl› artt›r›lacak, genifl ölçüde sat›fl bulunursa bir çok kimselere ifl ç›kar. Metin Erksan’›n, ad› geçen kitab›nda aktard›¤› 1583 tarihli bu belge, beni derinden etkilemiflti. Bat›’n›n bin y›l öncesine dek Do¤u’nun çok gerisinde oldu¤unu; Do¤u’dan ald›klar›, apartt›klar›, gelifltirdikleriyle ilerlediklerini, kendi araflt›rmalar›mdan biliyordum. Erksan’›n aktard›¤› bu belge ise, bu gerçe¤i tart›fl›lmaz biçimde bir kez daha kan›tl›yordu. Bu belgenin gerçekli¤ini araflt›rd›m. Erksan, kitab›nda bu belgeyi Hamit Dereli’nin 1951’de yay›mlanan “Kraliçe Elizabeth Devrinde Türkler Ve ‹ngilizler” adl› kitab›ndan aktar›yor ve bu bölümü tümüyle yay›ml›yordu. Hamit Dereli bu belgeyi do¤rudan o y›llarda yay›mlanm›fl bir ‹ngiliz kayna¤›ndan –1552 Londra do¤umlu ‹ngiliz co¤rafyac› Richard Hakluyd’un 91
BD MART 2011
Hamit Dereli’nin “Kraliçe Elizabeth Devrinde Türkler ve ‹ngilizler” kitab› 1589’da yay›mlamaya bafllad›¤› “The Principall Navigations, Voiages and Discoveries of the English Nation” (‹ngiliz Ulusunun Belli Bafll› Deniz Seferleri, Gezileri ve Keflifleri) adl› 8 ciltlik çal›flmas›ndan- aktar›yor ve flöyle diyordu: “Buna benzer di¤er birçok belgelerden anl›yoruz ki, o dönemde Türkiye’de dokumac›l›k ve boyac›l›k sanatlar› pek ilerlemiflti. Onalt›nc› yüzy›lda ‹ngilizlerin bütün çabas› kumafllar›n› ve boyalar›n› ›slah etmek, sat›fllar›n› artt›rmak, kendi sanayi ürünleri için genifl pazarlar bulmak üzerine yo¤unlaflt›r›lm›flt›. Bunun için Türkiye’nin ünlü yünlü kumafllar›ndan mostralar al›p ‹ngiltere’ye götürülecek, Diers Hall (Boyac›lar Çarfl›s›)’nda teflhir 92
BD MART 2011
edilecek, ‹ngiliz boyac›lar›n›n kendi becerilerine iliflkin besledikleri yanl›fl kan›lar kafalar›ndan silinecekti. Yine Türkiye’de bulunan ‹ngiliz ticaret temsilcisinden “ipekli ve yünlü kumafllar› boyamakta usta iki delikanl›” isteniyordu. Bu ustalar do¤al yollardan sa¤lanamazsa, herhangi bir paflan›n yard›m› ile, o da olmazsa ‹stanbul’da oturan Frans›z elçisi yard›m›yla sa¤lanacakt›. Bunun için temsilciye ‹stanbul’a var›r varmaz Frans›z elçisi ile tan›flmas› ve dost olmas› ö¤ütleniyor, bu amaca ulaflmak için her fleye baflvurmaktan çekinmemesi söyleniyordu. Yine bu belgelerden birinde ‹ngiliz ticaret temsilcisine Cezayir ve Tunus’da “Bonettos Colorados Rugios” (k›rm›z› renkli bafll›k) ad› verilen kenars›z bir tür k›rm›z› iskoç bafll›¤› için Türkiye’de pazar bulmas› buyru¤u veriliyordu. Bundan flu soru akla geliyor: Acaba fes ‹ngilizler taraf›ndan m› Türk ülkelerine getirilmifltir? Fes kelimesinin sözcük kökeni bak›m›ndan Kuzey Afrika’daki Fez flehriyle ilgili olmas›, bunun böyle oldu¤u olas›l›¤›n› güçlendirmektedir.” Kraliçe’nin Osmanl›’ya (buyru¤un ‹ngilizce asl›nda yer alan ad›yla Turkie’ye) gönderdi¤i elçiye verdi¤i görevler aras›nda, Türk dokumac›l›k bilgi ve teknolojisinin çal›nmas›ndan baflka, iki Türk kumafl boyama ustan›n ne pahas›na olursa olsun ‹ngiltere’ye getirilmesi vard›... Demek ki, bugün bilgi ve teknoloji üstünlü¤üyle dünya devleri aras›nda yer alan ‹ngiltere, bundan 400 küsur y›l önce Turkie’den bilgi ve teknoloji apartmaya muhtaç bir durumda bulunuyordu.
Richard Hakluyd ve Türk-İngiliz ilişkilerinin başlangıcını anlatan 1583 tarihli Principall Navigations kitabı. (altta)
‹flte bu ‹ngilizler, 1583 y›l›nda Kraliçe’nin gönderdi¤i Elçi’ye verdi¤i
‘Türklere “kenars›z k›rm›z› bir tür ‹skoç flapkas›” = Fes giydirme buyru¤u’nu 250 y›l boyunca unutmam›fllar, sonunda 1832’de, II. Mahmut döneminde Türklere bunu giydirmeyi baflarm›fllard›. Yalç›n Küçük, bunlar› bilmedi¤inden olsa gerek, bu konuda flöyle yaz›yor: “Hüsrev Pafla’n›n … Tunus’tan edindi¤i bir miktar fesi kalyoncu neferat›na giydirerek selaml›k resmine ç›karmas› Sultan Mahmut’un hofluna gitmifl, bunun üzerine, hükümdar eski bafll›klar›n yerine fesin kullan›lmas›n› uygun görerek emir buyurmufltu.” Ortaya ç›k›yor, Türkiye’nin ilk büyük flapka reformunun mebdei, bafllang›ç yeri Bat› de¤il, Kuzey Afrika’d›r. H›ristiyan de¤il, müslüman bir yöre ve hariç de¤il, Osmanl› topraklar›d›r... Tanzimat Avrupa’dan gelmedi, Kuzey Afrika’dan ve M›s›r’dan geldi..” Yalç›n Küçük, ‹ngiltere Kraliçesinin 1583’te Osmanl›’ya gönderdi¤i elçisine verdi¤i buyruklar aras›nda Fes’i, ‹ngiliz mal› “kenars›z k›rm›z› iskoç bafll›¤›” olarak tan›mlad›¤›n›, o tarihlerde Cezayir’e ve Tunus’a bu bafll›klar› ‹ngilizlerin satmakta olduklar›n›, ‹ngiliz mal› feslerin sat›fl›n›n tüm Osmanl› topraklar›na yay›lmas›n›n Kraliçe taraf›ndan 250 y›l önce ‹ngiliz Elçilerine verilen bir görev oldu¤unu bilseydi, fes ve Tanzimat konusundaki bütün bu yanl›fl yorumlar›n› de¤ifltirirdi... Metin Erksan’›n kitab›n› okuduktan sonra, onunla bu konuyu yeniden irdelerken, bana, “‹ngilizlerin Türk kumafl dokuma ve boyama s›rlar›n› çalma çabalar›n›n 1583’te bafllay›p 93
BD MART 2011
kesintisizce 300 y›l sürdü¤ünü, 1800’lerde dünya tiftik yünü tekelini Türklerin elinden almak üzere, Türkiye’den dam›zl›k tiftik keçileri kaç›r›p Afrika’da ço¤altt›klar›n› ve bu olay›n Sadri Etem Ertem’in 1930 / 31’de yay›mlanan “Ç›kr›klar Durunca” adl› roman›nda ifllendi¤ini, kendisinin geçmiflte bu roman› filme çekmeyi bile düflündü¤ünü” söyledi... 1994’te “Ç›kr›klar Durunca”y› Erksan’›n kitapl›¤›nda buldum ve kendisinin izniyle bir fotokopisini çektirip okudum... 1997’de, Marmara Üniversitesi Tekstil Ana Bilim Dal› Baflkan› Ozanay Omur taraf›ndan, Tekstil bölümü
“Ç›kr›klar Durunca” adl› tarihi roman›n yazar› Sadri Etem Ertem’in yaflam› ve yap›tlar› konusunda 1940 y›l›nda yay›mlanan kitab›n kapa¤›. 94
BD MART 2011
ö¤rencilerine bir konuflma yapmak üzere ça¤r›ld›¤›mda, onlara Osmanl› Türk dokumac›l›¤›n›n Bat›’dan ileride oldu¤u yüzy›llara iliflkin yukar›daki bilgileri aktard›m. Ö¤renciler ve ö¤retmenler, bu bilgiler karfl›s›nda oldukça flafl›rd›lar. Tekstil bölümünde görevli bir Alman profesör dalga geçmeye kalk›nca, iki belge daha sundum ve o da bu gerçe¤i onaylayarak sustu. Türkiye üniversitelerinde tekstil bölümü ö¤rencileri, kendi atalar›n›n 600 y›l boyunca 1800’lere dek dünyada tekstilin öncüsü ve doru¤u oldu¤u gerçe¤ini bilmiyorlard›, çünkü bu gerçekler onlara hiç ö¤retilmemiflti! Ö¤renciler, biz bunlar› hiç duymad›k bilmiyoruz, n’olur bunlar hangi kitaplarda yaz›l›ysa söyleyin, okuyal›m, dediler. Kitaplar›n adlar›n› verdim, fakat kitapç›larda bulamayacaklar›n› da ekledim. Bu kitaplar›n yeni bask›lar›n›n yap›lm›yor oluflu üzücüydü. Bu tür unutulmufl, unutturulmufl, üstüne ölü topra¤› ekilmeye çal›fl›lm›fl çok önemli kitaplar›n yay›mlanabilmesi için bir yay›nevi kurmaya karar verdim o gün. Evet, durum buydu. Cumhuriyet Dönemi’nde okutulan ilk Atatürkçü Osmanl› Tarihi’nde yer alan “Osmanl› Türk sanayisi 1299’dan 1683’lere dek her alanda Avrupa sanayisinden üstündü, Osmanl›’n›n Avrupa’ya askeri üstünlü¤ü bilimsel ve teknolojik üstünlü¤ünden geliyordu” saptamas›, 2000’li y›llarda üniversitelerimizde bile unutulmufl, daha do¤rusu 1949’da Milli E¤itim’e egemen olan Amerikal› uzmanlar taraf›ndan unutturulmufltu. Oysa, daha Selçuklu döneminden
Türkiye üniversitelerinde tekstil bölümü ö¤rencileri, kendi atalar›n›n 600 y›l boyunca 1800’lere dek dünyada tekstilin öncüsü ve doru¤u oldu¤u gerçe¤ini bilmiyorlard›, çünkü bu gerçekler onlara hiç ö¤retilmemiflti! bafll›yordu Türk’ün dokudu¤u kumaflla Avrupa ekonomisini sarsmas›. fierafettin Turan, “Türkiye-‹talya ‹liflkileri” adl› kitab›nda: “Selçuklu topraklar›nda dokunan kumafllar bütün Ortado¤u ülkeleriyle kimi Avrupa memleketlerinde arand›¤› gibi, komflu Bizans’ta da büyük ra¤bet görmekteydi. O döneme iliflkin kaynaklar, Türk kumafllar›n›n Bizansl› aileler aras›nda lüks ve pahal› bir mal olarak kabul edildi¤ini nakletmektedirler. Greogoras’›n kay›tlar›na göre, ‹z-
Sadri Ertem’in Metin Erksan kitapl›¤›nda buldu¤umu “Ç›kr›klar Durunca” roman› ve Metin Erksan Kitapl›¤› damgal› birinci sayfas›. nik ‹mparatoru III. Ioannes Vatatzes, israfa engel olmak amac›yla 1243’te Türk kumafllar›n›n giyimini s›n›rlayan bir emirname bile yay›nlam›flt›. Bu derece her tarafa ün salan Türk kumafllar›, büyük ‹talyan düflünürü Dante Alighieri’nin ölümsüz eseri La Divina Commedia’ya (‹lahi Komedya’ya) bile yans›m›flt›,” derken, bu gerçe¤i dile getiriyordu...• [DEVAMI GELECEK SAYIDA] cengizozakinci@butundunya.com.tr
Kaynakça: Bkz: Osman Olcay, “Sevr’e Andlaflmas›na Do¤ru- Çeflitli Konferans ve Toplant›lar›n Tutanaklar› ve Bunlara ‹liflkin Belgeler-“ AÜSBF y. Ank. 1981, sf. LXXI-LXXIII Bkz: Nutuk, vesika 220. A. Gündüz Okçun, Türkiye ‹ktisat Kongresi, ‹zmir, 1923, Ankara, 1968, s. 246-247. Bkz: Tarih III- Yak›n ve Yeni ZamanlarT.T.T. Cemiyeti Taraf›ndan Yaz›lm›flt›r. Maarif Vekaleti, 1933, Devlet Matbaas›, Sf. 243, 5, 36, 40, 53, 62, 115, 123, 154, 189, 192, 234, 235, 241, 243, 244 http://www.emep.org/kadin/oren/sennursezer.html Bkz: Margret Spohn, “Her fiey Türk ‹fli: Almanlar›n Türkler Hakk›nda 500 Y›ll›k (Ön) Yarg›lar›”, Çev: Leyla Serdaro¤lu, YK y. 1. bs. A¤ustos 1996, sf. 27. Bkz: Margred Spohn, age, sf. 26, 27. Bkz: Metin Erksan, “Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin Avrupa Toplulu¤u Üyesi Olmak Hakk› ve ‹ste¤inin Tarihsel Kaynaklar›”, Hil yay›n. 1. Bs. Haziran 1991. Sf. 20. Bkz: Metin Erksan, “Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin Avrupa Toplulu¤u Üyesi Olmak Hakk› ve ‹ste¤inin Tarihsel Kaynaklar›”, Hil yay›n. 1. Bs. Haziran 1991. Sf. 74-75. Akt: Hamit Dereli, “K›raliçe Elizabeth Devrinde Türkler ve ‹ngilizler”, Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Co¤rafya Fakültesi Yay›nlar›, No: 82, 1951. Kaynak: Richard Hakluyd, “The Principall Navigations of the English Nation”, cilt 3, sf. 93Age, sf. 98. Bkz: Yalç›n Küçük, “Ayd›n Üzerine Tezler, 1830-1980” Tekin y. 3. Bs. Cilt 1, sf.193-194 Ç›kr›klar Durunca, Yazan: Sadri Etem Ertem, Roman, Yeni Bas›m / Temmuz 2001 95
BD MART 2011
SAKLI TAR‹H Sinan Meydan
3 2 4 5
1
5 7 8 9 3 6
8
6 1
7 9
5 4 2 9 6
1 3 8 3 5 7 9
Sudoku Yapamayanlar ‹çin
3
9
7 9
2
3
4
1
7 2
8 6 2
4 7 5 2
8
7 1
7 8 9
2 3
9 7
2
Sudokusuz Yapamayanlar ‹çin
96
ATATÜRK’SÜZ B‹R ÇANAKKALE TAR‹H‹ YAZILAMAZ Turgut Özakman, “Çanakkale Cumhuriyet’in önsözüdür” demifltir. Evet, gerçekten de Çanakkale Cumhuriyet’in önsözüdür; çünkü Cumhuriyet’e giden yolda dize getirece¤imiz emperyalizmi ilk kez Çanakkale’de dize getirdik ve Cumhuriyet’i ilan edecek olan Mustafa Kemal Atatürk ilk kez Çanakkale’de “büyük bir kahraman” olarak tarih sahnesine ç›kt›.
A
Ancak, “Atatürk ve Cumhuriyet düflman›” çevrelerin en büyük yalanlar›ndan biri “Atatürk’ün Çanakkale’de önemli bir baflar›s› yoktur!” iddias›d›r. Bu “yalan iddiaya” cevap vermek için Atatürk’ün Çanakkale’de bulundu¤u sürede “neler yapt›¤›n›” ö¤renelim; hem de gün gün!... ‹flte Çanakkale Savafl›’ndaki Atatürk… Okuyun, inceleyin, düflünün ve elinizi vicdan›n›za koyarak karar verin… I. Dünya Savafl› bafllad›¤›nda Bulgaristan Sofya’da “ateflemiliter” olan
Mustafa Kemal, “Avrupa’daki rahat›n›” b›rakarak “vatan ve millet borcunu ödemek için” adeta “gönüllü” olarak Çanakkale Savafl›’na kat›lm›flt›r. Mustafa Kemal, Kas›m 1914’te, Baflkomutanl›k Vekaleti’ne müracaat ederek cephede aktif bir göreve getirilmek istemifl, ancak kendisine, “Sizin için orduda her zaman bir görev vard›r. Ancak Sofya Ateflemiliterli¤i’ni daha önemli gördü¤ümüzden sizi orada b›rak›yoruz” cevab› verilmifltir. Bunun üzerine Mustafa Kemal, Aral›k 1914’te Sofya’dan Baflkomutan Vekili En97
BD MART 2011
Tümen Komutanl›¤›’na tayin buyruldunuz. Hemen ‹stanbul’a hareket ediniz’ Ben bu telgraf› ald›¤›m vakit Baflkumandan Vekili Enver Pafla, Sar›kam›fl Savafl›’n› yap›yordu…” Yani Mustafa Kemal, isteseydi Atatürk, Sofya Ateflemiliteri oldu¤u günlerde pekala kanl› Çanakkale Savafl› s›ver Pafla’ya bir mektup yazarak cephe- ras›nda Sofya Ateflemiliterli¤i’ne dede aktif görev alma iste¤ini yenilemifl- vam edebilir ve ilerde “Çanakkale Satir: “Vatan›n müdafaas›na ait faal va- vafl› s›ras›nda neden cephede de¤ilzifelerden daha mühim ve yüce bir din?” diye soranlara da -Enver Pafla’vazife olamaz. Arkadafllar›m muhare- dan gelen telgraflar› göstererek- “Ben be cephelerinde, atefl hatlar›nda bulu- cephede aktif bir göreve getirilmek nurken ben Sofya’da ateflemiliterlik istedim, ama Enver Pafla kabul etmeyapamam! E¤er birinci s›n›f subay di!” diye cevap verebilirdi. Ama gerolmak liyakatinden mahrumsam, ka- çek bir vatansever olan Mustafa Kenaatiniz bu ise, lütfen aç›k söyleyiniz.” mal, “gelme, orda kal!” telkinlerine karfl›n, adeta zorla kendisini cephede Atatürk, o günlerde içinde bulun- aktif bir göreve tayin ettirmifltir. du¤u ruh halini ve kafas›ndaki planlar› Gerçek kahramanl›k ve vatansesonradan Falih R›fk› Atay’a flöyle an- verlik bu olsa gerekir: Bilerek, istelatm›flt›r: yerek, ölümün kuca¤›na atlamak… “O günlerde neler çekti¤imi anlaMustafa Kemal’in Çanakkale Satamam. Gerekirse bir er gibi herhangi vafl›’ndaki kahramanl›¤› bir yana, sabir cepheye kat›lmaya karar vermifl- dece bu davran›fl› bile, onun nas›l bir tim. Onun için Sofya’daki evimin efl- kahraman ve vatansever oldu¤unu anyalar›n›, Fethi Bey arkadafl›mla anla- lamaya yeter de artar bile… flarak elçili¤e tafl›tt›m. Hemen hareket Mustafa Kemal, kendi ›srarlar› edebilmek üzere küçük bir bavul ha- üzerine, 20 Ocak 1915’te, Esat Pafla z›rlad›m. Art›k evi de b›rakmak üzere komutas›ndaki, 3. Kolordu’ya ba¤l›, iken, ‘‹smail Hakk›’ imzal› bir telgraf Tekirda¤’da kurulacak 19. Tümen ald›m. ‹mzan›n üstünde, ‘Harbiye Na- Komutanl›¤›’na atanm›flt›r. z›r Vekili’ yaz›l› idi. ‘Ondokuzuncu 20 Ocak 1915’te ‹stanbul’a gelen 98
BD MART 2011
Mustafa Kemal, atand›¤› 19. Tümen hakk›nda bilgi almak için temaslara bafllam›flt›r. Bu s›rada, o günlerde Sar›kam›fl’ta büyük bir bozguna u¤rayan Enver Pafla ile görüflmüfltür. Atatürk, y›llar sonra, o görüflmeyi ve sonras›nda yaflananlar› Falih R›fk› Atay’a flöyle anlatm›flt›r: “Enver Pafla ile karfl› karfl›ya bulunuyorduk. Enver, biraz zay›flam›fl, rengi solmufl bir halde idi. Söze ben bafllad›m: ‘Biraz yoruldun’ dedim. ‘Yok, o kadar de¤il’ dedi. ‘Ne oldu?’ ‘Çarp›flt›k, o kadar!’, ‘fiimdiki durum nedir’, ‘Çok iyidir!’ dedi. Kendisini üzmek istemedim. Konuflmay› görevim üzerine çevirdim. ‘Teflekkür ederim, beni numaras› on dokuzuncu olan tümene kumandan tayin etmiflsiniz. Bu tümen nerededir?’ ‘Ha, evet… Belki bunun için Erkan-› Harbiye ile görüflseniz daha iyi bilgi edinirsiniz’. Enver’i çok yorgun ve kafas› ifllerinde görüyordum. Sözü uzatmad›m. ‘Peki o halde fazla rahats›z etmeyeyim’ dedim. Baflkumandanl›k Erkan-› Harbiye’sine gittim. Gerekenlere kendimi flöyle tan›t›yordum: ‘On dokuzuncu Tümen Kumandan› Mustafa Kemal…’ Hepsi flafl›yordu! Böyle bir tümenin var oldu¤undan haberi olana
rastlamad›m. Sonunda bir ak›ll› dedi ki: ‘Belki böyle bir tümen Liman von Sanders’in ordusunda bulunmaktad›r. Bir defa onu görseniz…’ Von Sanders’in kurmay baflkan› Kaz›m Bey’in bürosuna giderek durumu anlatt›m. Kâz›m Bey: ‘Bizim dislokasyonumuzda böyle bir tümen yoktur. Fakat olabilir ki, Gelibolu’da üçüncü kolordu yapmakta oldu¤unu bildi¤imiz baz› yeni teflkilat aras›nda yeni bir tümen kurmay› tasarlam›flt›r. Bir defa oraya kadar gitseniz. Kâz›m Bey, ‘Bununla berber hareketimizden önce sizi kumandan paflaya tan›tay›m’ dedi.” Bunun üzerine Mustafa Kemal, Liman von Sanders ile tan›flm›flt›r. Bu Alman Mareflali, Mustafa Kemal’i nezaketle karfl›lam›flt›r. Bulgarlar›n durumunu merak eden Mareflal, Mustafa Kemal’e kibar bir tav›rla: “Bulgarlar hâlâ harbe girmeyecekler midir?” diye sormufl, Mustafa Kemal, “Benim görüflüme göre henüz girmeyeceklerdir” diye cevap vermifltir. Mareflal “Niçin?” diye sorunca, Mustafa Kemal, “Benim anlad›¤›ma göre Bulgarlar iki ihtimalden biri anlafl›lmadan harbe girmezler. Biri, Almanya’n›n baflar› kazanabilece¤ine inand›r›c› deliller görmedikçe, ikincisi de, harp kendi topraklar›na temas et-
“Vatan›n müdafaas›na ait faal vazifelerden daha mühim ve yüce bir vazife olamaz. Arkadafllar›m muharebe cephelerinde, atefl hatlar›nda bulunurken ben Sofya’da ateflemiliterlik yapamam!
99
BD MART 2011
BD MART 2011
b›n›n yüzüne gerçe¤i, sadece gerçe¤i söylemeyi ilke edinmifl olan Mustafa Kemal, biraz düflündükten sonra, kendinden emin, “Bulgarlar› düflündüklerinde hakl› buluyorum” demifltir. Yarbay Mustafa Kemal’in bu cevab›, Mareflal Liman von Sanders üzerinde adeta “flok etkisi” yapm›flt›r. Bu sözler üzerine aya¤a kalkan Mareflal, Mustafa Kemal’e, “Ç›kabilirsiniz!” demifltir. Mustafa Kemal, Çanakkale Savafl›’-
Mareflal Liman von Sanders
medikçe” diye cevap vermifltir. Bu yan›ta sinirlenen Mareflal, sa¤ yumru¤unu s›k›p havaya kald›rarak, “Bulgarlar›n Alman baflar›s›na güvenleri yok mu?” diye sormufltur. Bu öfkeli soruyu Mustafa Kemal gayet sakince, “Hay›r ekselans!” diye cevaplam›flt›r. Öfkeden yüzü k›pk›rm›z› olan Liman von Sanders, “Niçin?” diye sorunca, Mustafa Kemal, bir fley anlamam›fl gibi bakm›flt›r. Bu s›rada Mareflal, “Nas›l olur. Alman baflar›s›na güvensizlik? Nas›l olur bu?” diye söylenince, Mustafa Kemal, “Öyle efendim!” diye diretmifltir. Bunun üzerine Mareflal Sanders, dikkatlice Mustafa Kemal’e bakarak, “Sizin fikriniz nedir?” diye sormufltur. Her ne koflulda olursa olsun muhata100
na yarbay olarak bafllam›flt›r, fakat befl hafta sonra 1 Haziran 1915’te albay olmufltur. 2 fiubat 1915’te Tekirda¤’a gelen Mustafa Kemal 19. Tümeni kurma çal›flmalar›na bafllam›fl, Tekirda¤’daki 19. Tümen Komutanl›¤›, 25 fiubat 1915’te, Maydos (Eceabat)’a nakledilmifl ve Mustafa Kemal, 19. Tümen ve Maydos Bölge Komutanl›¤›’na getirilmifltir. (19. Tümene ek olarak, 9. Tümen’in 2 piyade alay› baz› topçu birlikleri de Maydos Bölge Komutanl›¤› emrine verilmifltir.) 23 Mart 1915’te Maydos Bölgesi Komutanl›¤› geniflletilerek, “Müstehkem Mevki Rumeli Bölgesi Komutanl›¤›” ad›n› alm›fl ve komutanl›¤›na Albay Halil Sami Bey getirilmifltir. Mustafa Kemal’in komuta etti¤i 19. Tümen, ordu yede¤ine al›narak 3. Kolordu Komutanl›¤›’n›n emrinde yine Maydos’ta b›rak›lm›flt›r. 24 Mart 1915’te Mustafa Kemal, bir ayd›r devam ettirdi¤i Maydos Bölgesi Komutanl›¤›’n› Albay Halil Sami Bey’e b›rakarak 19. Tümen Komutanl›¤›’na dönmüfltür.
18 Nisan 1915’te, Mustafa Kema-
kan düflman ise, Mustafa Kemal kol’in komutas›ndaki 19. Tümen, Çanak- mutas›ndaki birliklerce geri püskürtülkale’ye yeni atanan Mareflal Liman müfl ve bozguna u¤rat›lm›flt›r. von Sanders’in komutas›ndaki 5. OrÇanakkale’ye 25 Nisan 1915’te, du’nun yede¤ine al›narak Bigal› kö- saat 05:30 civar›nda ayak basan düflyüne gönderilmifltir ve böylece Musta- man ç›karma birlikleri, 09:45’te karfl›fa Kemal, Maydos’tan Bigal›’ya geç- lar›nda Mustafa Kemal’i ve 57. Alay› mifltir. bulmufllard›r. 25 Nisan 1915’teki ilk Çanakkale Savafl› öncesinde, Os- ç›karma bafllad›¤›nda Çanakkale Bigamanl› ordusunun bafl›ndaki Alman l› Köyü do¤usunda De¤irmenlik mevGeneral Liman von Sanders, Çanakka- kiindeki karargah›nda bulunan 19. le’ye ‹ngiliz ç›karmas›n›n, Saroz Kör- Tümen Komutan› Yarbay Mustafa fezi ve Anadolu k›y›lar›ndan, özellikle Kemal, ç›karmay› haber al›r almaz, Bolay›r’dan yap›laca¤›n› düflünürken, (Maltepe’deki 77. Alay ve 9. TümenYedek Tümen Komutan› Yarbay Mus- den ald›¤› raporlarla), inisiyatif kullatafa Kemal, Çanakkale’ye ‹ngiliz ç›- narak, 07:45’de karargah›ndan hareket karmas›n›n Anafartalar bölgesinden; etmifl ve 57. Alayla birlikte 09:40’da Alç›tepe ve Kocaçimen’den yap›laca- Kocaçimen’e varm›flt›r. Orada yakla¤›n› belirtmifltir. Geliflmeler, Mustafa fl›k 10 dakika 57. Alay› dinlenmeye Kemal’i hakl› ç›karm›flt›r. b›rakarak kendisi at›na atlay›p sarp 25 Nisan 1915’te ‹ngiliz, Frans›z araziden Conkbay›r›’na gitmifltir. ve Anzak birlikleri Çanakkale’ye sabaha karfl› Ar›burnu, Kumkale ve Seddülbahir sahillerinden ç›karma yapmaya bafllam›flt›r. Seddülbahir’e ç›kan düflman, k›y› topçusunun yo¤un atefli ve kuvvetlerimizin karfl› taarruzuyla durdurulmufl, Kumkale k›y›lar›ndan yap›lan ç›karma Seddülbahir’de konuflland›r›lan Frans›z birli¤i ve geliflememifl, 75 mm’lik düflman topu (4 Haziran 1915) Ar›burnu’na ç›101
BD MART 2011
BD MART 2011
Buraya geldi¤inde, 27. Alay 2. Taburun “Bal›kç› Damlar›ndaki” savunma müfrezinden arta kalan erlerin, 261 rak›ml› tepeye (Conkbay›r›’n›n güneyindeki platonun üzerinden kuzeye) do¤u geri çekildiklerini görmüfltür. ‹flte tam o an at›ndan inen Mustafa Kemal, düflmandan kaçan Türk erlerinin tam önünde durarak o ünlü “düflmandan kaç›lmaz” konuflmas›n› yapm›fl; kaçan erlere süngü takt›r›p yere yat›rarak, bozguna u¤ram›fl bir birlikten arta kalanlardan bir savunma hatt› kurmufltur. Mustafa Kemal komutanlara verdi¤i emirde: “Ben size taarruzu emretmiyorum, ölmeyi emrediyorum! Biz ölünceye kadar geçecek zaman zarf›nda yerimize baflka kuvvetler ve komutanlar geçebilir” demifltir. Türk ordusunun yeniden savafl durumuna geçti¤ini gören düflman kuvveti neye u¤rad›¤›n›n flaflk›nl›¤›n› yaflarken imdada yetiflen 57. Alay ve 8. Tabur düflmana sald›rm›flt›r. Conkbay›r› s›rtlar›nda yaflanan bo¤az bo¤aza çat›flma sonunda 57. Alay›n neredeyse tamam› flehit olmufl, ama düflman ç›karmas› da sonuçsuz kalm›flt›r. Mustafa Kemal’in ifadesiyle “kazand›¤›m›z an bu and›r.” Yarbay Mustafa Kemal, tümeninin di¤er alaylar›n› da bölgeye getirip 27. Alay› da emrine ald›ktan sonra saat
16:00’da yeniden karfl› taarruza geçmifltir. Mustafa Kemal, 15.000 kiflilik düflman kuvvetine 5.000 kiflilik bir kuvvetle direnmifl ve düflman› geri çekilmek zorunda b›rakm›flt›r. Mustafa Kemal, taarruzlara gece de devam etmifltir. Mustafa Kemal, yönetti¤i, 25 Nisan
1915 taarruzunu, gece saat 10:00’da 3. Kolordu Komutanl›¤›’na çekti¤i telgrafta flöyle anlatm›flt›r: “Sa¤ kanatta Alay 57, sol kanatta Alay 77, Alay 27, Ar›burnu istikametinde taarruz etmektedir. Düflman mavnalara binip kaçmaya bafllad›. Umum cephede düflmana taarruz ve (düflman›) takip ediyorum. Sa¤ kanatta taarruz eden Alay 57’yi Alay 72’den bir taburla takviye ederek hücuma sevk ediyorum.” Çanakkale Savafl› uzman› Erol Mütercimler, “Gelibolu” adl› kitab›nda Atatürk’ün 25 Nisan 1915 savafllar›nda büyük baflar› gösterdi¤ini flöyle ifade etmifltir: “Mustafa Kemal, inisiyatif kullanarak muharebenin gidiflini de¤ifltirmifltir. Savafl tarihine bakt›¤›m›zda muharebe alanlar›nda deha olarak adland›rabilece¤imiz komutan say›s› çok azd›r. ‹ngilizlerin flanss›zl›¤›, Yar›mada’da böyle birisine rastlam›fl olmas›d›r. Bu olay›n ard›ndan iki kez daha
Mustafa Kemal: “Ben size taarruzu emretmiyorum, ölmeyi emrediyorum! Biz ölünceye kadar geçecek zaman zarf›nda yerimize baflka kuvvetler ve komutanlar geçebilir”
102
‘yarbay’ gibi küçük bir askeri rütbeye sahip subay›n generaller savafl›n›n yönünü de¤ifltirmesine tan›k olaca¤›z. Çünkü tepeden dürbünüyle çevreyi seyretmek olana¤›n› buldu¤u k›sac›k aral›kta Liman von Sanders baflta olmak üzere öteki yüksek rütbeli komutanlar›n göremedikleri gerçe¤i Yarbay Mustafa Kemal bir anda kavram›flt›.” Çanakkale Savafl› uzman› ‹smet Görgülü, “On y›ll›k Harbin Kadrosu” adl› eserinde, Atatürk’ün 25 Nisan 1915 savafllar›nAtatürk, Çanakkale Savafl›nda cephede daki baflar›s›n› flöyle anlatm›flt›r: “…Saat 09:30’da Ordu yede¤i olan muharebenin ilk gününde müdahale 19. Tümen Komutan› Yarbay Mustafa edebilecek mesafede Türk birli¤i buKemal, inisiyatifini kullanarak Koca- lunmad›¤›ndan (M. Kemal’in tümeni çimen bölgesine getirdi¤i 57. Alay hariç) Mustafa Kemal’in bu tarihi müile, düflman›n kuzey yan›ndan taarruz dahalesi olmasayd› Çanakkale Muhaetti. Düflman ilerlemesi durduruldu. rebeleri, 25 Nisan günü kaybedilebiYarbay Mustafa Kemal, düflmana ta- lirdi.” arruz etmek için Ordu Komutan›ndan gerekli izni almay› bekleseydi, düfl- Mustafa Kemal, 25 Nisan 1915’teki man muharebenin ilk saatlerinde, böl- Ar›burnu taarruzunda gösterdi¤i baflagenin en hakim tepeleri olan Conkba- r›dan dolay› “Ar›burnu Kuvvetler Koy›r› ve Kocaçimen’i ele geçirecek ve mutanl›¤›”na getirilmifl ve 25 Nisan Bo¤az yolunu açm›fl olacak, Seddül- 1915’ten 16 May›s 1915’e kadar bölbahir’i de savunan Türk kuvvetlerini gedeki tüm kuvvetleri tek bafl›na kode kuzeyden kuflatm›fl olacakt›. Ayn› muta etmifltir. “Mustafa Kemal, 5-10 zamanda düflman›n ç›karma yapt›¤› kifliyi bile idare edemezdi” dedi¤i idAr›burnu ve Seddülbahir bölgelerine, dia edilen “tarih profesörüne” ithaf 103
BD MART 2011
BD MART 2011
Atatürk’ün Çanakkale Savafl›n› yönetti¤i Conk Bay›r›’ndaki noktan›n günümüzdeki görünüflü.
olunur!.. 25/26 Nisan 1915’te düflman Ar›burnu ve Conkbay›r›’ndan yeni ç›karmalar yapm›fl ve her seferinde karfl›s›nda Mustafa Kemal’in komutas›ndaki Mehmetçi¤i bulmufltur. Örne¤in, 26 Nisan tarihinde Conkbay›r’na yap›lan taarruzu Mustafa Kemal, daha sonra Kemalyeri diye adland›r›lacak yerden yönetmifl, Kanl›s›rt-K›rm›z›s›rt hatt›nda düflmana a¤›r kay›plar verdirerek, düflman› k›y›ya çekilmeye zorlam›flt›r. Bu baflar›lar›ndan dolay› 3. Kolordu Komutan› Esat Pafla, 27 Nisan 1915’te, Mustafa Kemal’e bir kutlama telgraf› çekmifltir :“Baflar›n›z› kutlar›m. Raporlar›n›z› Baflkomutanl›k Vekaleti Yüksek Makam›na arz ediyorum... Emrinize verilen 33. Alay’la birlikte düflman› denize dökünüz. Donanmam›z bizi ateflle destekleyecektir. Tanr›’n›n yard›m› bizimledir.” Esat Pafla, 30 Nisan 1915’te bir kere daha Mustafa Kemal’e kutlama 104
telgraf› çekmifltir: “Geceli gündüzlü devam eden harbi, baflar› ile yöneterek her an bir baflka surette belirmekte olan fedakar hizmetlerinizin devam›n› bekler, sizi yürekten kutlar›m.” Mustafa Kemal, Çanakkale’deki baflar›lar›ndan dolay› 30 Nisan 1915’te Gümüfl ‹mtiyaz Madalyas› alm›fl, bunu Alt›n ve Gümüfl Liyakat Madalyalar› izlemifltir. (Mustafa Kemal’i günah› kadar sevemeyen Enver Pafla, bu madalyalar› herhalde Mustafa Kemal’in mavi gözleri için vermemifltir.) 1 May›s 1915’te, Mustafa Kema-
l’in komutas›ndaki 19. Tümen, Ar›burnu cephesinde düflmana taarruz etmifl, istenen sonuç al›namay›nca, Mustafa Kemal, 2 May›s’ta taarruzu durdurmufltur. 9/10 May›s 1915’te Ar›burnu cephesinin sa¤ yan›ndan taarruza geçen düflman, Mustafa Kemal’in 19. Tüme-
ni’ne ba¤l› birliklerce durdurulmufl ve geri püskürtülmüfltür. 10 May›s 1915’te, Mustafa Kemal’in Ar›burnu muharebelerini yönetti¤i tepeye, 3. Kolordu Komutanl›¤›’n›n günlük emriyle “Kemalyeri” ad› verilmifltir. 11 May›s 1915’te Baflkomutan Vekili Enver Pafla, ö¤leden sonra 3. Kolordu Komutan› Esat Pafla’yla birlikte Kemalyeri’ndeki Ar›burnu karargah›na gelerek cephe hakk›nda Mustafa Kemal’le görüflmüfltür. 16 May›s 1915’te, Edirne Valisi Hac› Adil Bey, Gelibolu Mutasarr›f› R›fat, Maydos Kaymakam› Rahmi, Keflan Kaymakam›, Gelibolu Jandarma Komutan›’n›n oluflturdu¤u bit heyet, 3. Kolordu Komutan› Esat Pafla’yla beraber Kemalyeri’nde Mustafa Kemal’i ziyaret ederek cephede gösterdi¤i fedakarl›k ve kahramanl›k nedeniyle kendisini tebrik etmifllerdir. 17 May›s 1915’te Mustafa Kemal, Ar›burnu Kuvvetleri Komutanl›¤›’ndan ayr›larak 19. Tümen Komutanl›¤›’ndaki görevine dönmüfltür. Ayr›ca 19. Tümen, Kuzey Grubu Komutanl›¤›’na ba¤lanm›flt›r. Mustafa Kemal, Ar›burnu Komutanl›¤›’ndan ayr›l›rken emrindeki birliklere yazd›¤› veda yaz›s›nda: “23 gün sevk ve idare etmek mutlulu¤u kazand›¤›m siz demir kitlenin, Tanr›’ya s›¤›narak yapt›¤› hücum iledir ki düflman›n 20.000’i aflan kuvveti Ar›burnu’nda yok edildi. Yirmi üç günlük ateflli ve kanl› ortak çabalar›m›z an›s›n›n samimi ve temiz duyguyla korunaca¤›ndan eminim.” demifltir. 17 May›s 1915’te Mustafa Kema-
l’e, Ar›burnu muharebelerindeki baflar›s›ndan dolay› padiflah ad›na Muharebe Alt›n Liyakat Madalyas› verilmifltir. 23 May›s 1915’te, gösterdi¤i baflar›lardan dolay› Mustafa Kemal’e Alman ‹mparatoru taraf›ndan Demir Haç niflan› verilmifltir. 30 May›s 1915’te, Çanakkale A¤›ldere’de ‹ngilizlerle fliddetli çarp›flmalar yaflanm›fl, Mustafa Kemal’in komuta etti¤i ordular A¤›ldere muharebesini kazanm›flt›r. 1 Haziran 1915’te Mustafa Kemal albayl›¤a yükselmifltir. Bu nedenle Harbiye Naz›r› ve Baflkomutan Vekili Enver Pafla, Mustafa Kemal’e “tebrik telgraf›” çekmifltir: “Yeni rütbenizi tebrik ederim. Bu terfi, görmekte oldu¤unuzu büyük ve fedakarane hizmetlerinize karfl›l›k bir mükafat de¤il, ancak memlekete daha mühim ve ordumuza daha k›ymetli hizmetler görebilecek mevkilere eriflmek için geçilmesi gereken bir basamakt›r” 4/5 Haziran 1915’te ‹ngilizlerin gece Ar›burnu cephesindeki siperlere sald›rmalar› üzerine bafllayan mücadeleyi, sabaha karfl› Düztepe’deki karargah›ndan Tümen cephesine gelen Mustafa Kemal yönetmifltir. 19.Tümen birlikleri, iflgal edilen siperleri düflmandan geri alm›flt›r. 7 Haziran 1915’te Mustafa Kemal, Kemalyeri’ne giderek 3. Kolordu Komutan› Esat Pafla’yla görüflmüfl ve tümeni için yeterli miktarda el bombas› istemifltir. 29 Haziran 1915’te, Baflkomutan Vekili Enver Pafla, fiehzade Ömer Faruk Efendi ve ‹stanbul Milletvekili 105
BD MART 2011
BD MART 2011
Hüseyin Cahit Yalç›n, Gelibolu’da 5. Ordu Karargah›’n› ve Kemalyeri’ni ziyaret etmifller. Daha sonra da Düztepe’de 19. Tümen Karargah›’nda Mustafa Kemal’i ziyaret etmifllerdir. 15 Temmuz 1915’te Mustafa Kemal’e baflar›lar›ndan dolay›, “Takfon” (nikel, bak›r, çinko alafl›m›) Harp Madalyas› verilmifltir. 16 Temmuz 1915’te gazeteci, yazar ve flairlerden oluflan bir heyet Gelibolu’ya gelerek 5. Ordu ve 3. Kolordu karargahlar›n› gezmifltir. Heyet, Cesarettepesi’ne giden yolun düflman kontrolünde olmas›ndan dolay› Mustafa Kemal’i ziyaret edememifl, fakat telefonla konuflarak baflar›lar dilemifltir. 6/7/8 A¤ustos 1915’te ‹ngilizlerin Ar›burnu cephesine ve Conkbay›r›’na sald›rmalar› üzerine çok kanl› çarp›flmalar olmufltur. Mustafa Kemal, 7 A¤ustos 1915’te saat 05:05’te, Kuzey Gurubu Komutanl›¤›’na yazd›¤› raporda: “Düflman gece yar›s›ndan bafllayarak topçusuyla fliddetli atefl alt›na ald›¤› 18. ve 27. Alay cephelerine, saat 04:30’da hücum etmiflse de Tanr›’n›n yard›m›yla a¤›r kay›plar verdirilerek hücum sonuçsuz b›rak›lm›flt›r.” demifltir. 8 A¤ustos 1915’te, Conkbay›r› ‹ngilizlerin eline geçmifltir. Mustafa Kemal, saat 19:00’da Kuzey Grubu Komutan› Esat Pafla’ya, Conkbay›r› böl-
gesindeki kritik durumu belirterek 5. Ordu Komutan› Liman von Sanders’i ikaz etmesini bildirmifltir. Conkbay›r›’ndaki durumun iyice kötüleflmesi üzerine, 5. Ordu Komutan› Liman von Sanders ad›na Kurmay Baflkan› Albay Kaz›m (‹nanç), Mustafa Kemal’i telefon bafl›na ça¤›rarak “durumu nas›l gördü¤ünü” sormufltur. Mustafa Kemal bu soruya: “Bütün mevcut kuvvetlerin, komutam alt›na verilmesinden baflka çare kalmam›flt›r!” diye cevap verince, flafl›ran Kurmay Baflkan›, “Çok gelmez mi?” diye sormufl, Mustafa Kemal ise, “Az gelir!” cevab›n› vermifltir. ‹flte o kritik aflamada Mustafa Kemal gece saat 21:45’te Mareflal Liman von Sanders’in emriyle Anafartalar Grubu Komutanl›¤›’na getirilmifl ve 9 A¤ustos günü sabah›n ilk ›fl›klar›yla taarruz emri verilmifltir. Mustafa Kemal, gece saat 01:30’da Anafartalar Grubu Komutanl›¤› karargah›n›n bulundu¤u Çaml›tekke’ye giderek grubun komutas›n› eline alm›flt›r. 8 A¤ustos 1915’te Anafartalar Grup Komutanl›¤›’na getirilen Mustafa Kemal’in bu görevi Çanakkale’den ayr›laca¤› 10 Aral›k 1915’e kadar devam etmifltir. Anafartalar Grup Komutan› olarak emrinde 3 kolordu (2.16. 15. kolordular) vard›r. Bu, Ordu Komutanl›¤› niteli¤inde bir komutanl›kt›r. Turgut Özakman’›n da belirtti¤i
Mustafa Kemal: “Bütün mevcut kuvvetlerin, komutam alt›na verilmesinden baflka çare kalmam›flt›r,”
106
Atatürk, Çanakkale Savafl›nda silah arkadafllar›yla birlikte.
gibi, “Çanakkale Savafl› boyunca, Liman Pafla d›fl›nda hiçbir komutan, bu kadar uzun zaman, bu kadar çok birli¤i ve bu kadar genifl bir alan› komuta etmemifltir.” “Mustafa Kemal, 5-10 kifliyi bile idare edemezdi” dedi¤i iddia edilen “tarih profesörüne” ithaf olunur!... Evet! Mustafa Kemal, 5-10 kifliyi de¤il binlerce kiflilik koca 3 kolorduyu idare etmifltir… 9 A¤ustos 1915’te Mustafa Kemal’in komutas›ndaki kuvvetler Anafartalar bölgesinde düflmana sald›rm›flt›r. Mustafa Kemal, 7. ve 12. Tümenlerin sabaha karfl› bafllayan taarruzunu, Anafartalar bölgesindeki bir tepeden bafl›ndan sonuna kadar yönetmifltir. Düflman bozguna u¤rayarak kaçm›flt›r. Taarruz sonras›nda Mustafa Kemal akflamüzeri Anafartalar’dan ayr›l›p Conkbay›r›’na hareket etmifltir. Yol üzerinde Çaml›tekke’de, Liman von
Sanders ile görüflerek akflam, Conkbay›r› ile Suyata¤› aras›ndaki 8. Tümen Karargah›’na gelmifltir. Burada son durumu inceleyerek, 10 A¤ustos flafa¤›nda yap›lacak taarruzun son haz›rl›klar›n› tamamlam›flt›r. 10 A¤ustos 1915’te, Mustafa Kemal, ‹ngilizlerin 8 A¤ustos’ta ele geçirdi¤i Conkbay›r›’na taarruz etmifltir. Mustafa Kemal taarruz öncesinde askerlerine: “Askerler! Karfl›n›zdaki düflman› ma¤lup edece¤inize hiç flüphe yoktur. Fakat siz acele etmeyin. Evvela ben ileri gideyim. Siz, ben k›rbac›mla iflaret verdi¤im zaman hep birlikte at›l›rs›n›z.” demifltir. Tümen alaylar› taraf›ndan bafllang›çta sadece süngü hücumuyla gerçekleflen bu taarruzda 4 saat süren kanl› süngü muharebeleri sonunda Conkbay›r›’n››n tamam› ele geçirilmifltir. Düflmana çok büyük kay›plar verdirilen bu savafl s›ras›nda Mustafa Kemal, 107
Conkbay›r›’n›n bugünkü durumu
gö¤sündeki saate isabet eden bir flarapnel parças›yla yaralanm›flt›r. Mustafa Kemal, Conkbay›r›’n› geri ald›ktan sonra ö¤leden sonra 8. Tümen’e veda ederek Anafartalar Grubu Karargah›’na dönmüfltür. 16 A¤ustos’ta ‹ngilizler, Anafartalar cephesindeki Kireçtepe’ye taarruz etmifl, Mustafa Kemal atefl hatt›nda 5. Tümen Karargah›’n›n bulundu¤u 161 rak›ml› tepeden savafl› yönetmifltir. 1 Eylül 1915’te Mustafa Kemal’e, Gelibolu’daki “üstün baflar›lar›ndan” dolay› Gümüfl Liyakat Madalyas› verilmifltir. Mustafa Kemal, Çanakkale’de 20 Eylül 1915’te rahats›zlanm›flt›r. Mustafa Kemal, 27 Eylül 1915’te Liman von Sanders’e,, Anafartalar Grubu Komutanl›¤›’ndan istifa edece¤ini bildirmifltir. ‹stifa gerekçesi olarak, Enver Pafla’n›n son geliflinde kendisini ziyaret etmemesini göstermifltir. Ancak istifas› kabul edilmemifltir. 31 Ekimde Enver Pafla, 3 Kas›mda Ayan ve Mebusan Meclisi üyeleri Çanakkale’de Mustafa Kemal’i ziyaret etmifltir. 7 Kas›m 1915’te, ‹ngiliz Savafl Kabinesi Çanakkale’yi boflaltma karar› alm›flt›r. 108
11 Aral›k 1915’te Mustafa Kemal ‹stanbul’a gelirken, onun yerine Anafartalar Grubu Karargah›’na Fevzi (Çakmak) Pafla atanm›flt›r. 19/20 Aral›k 1915’te ‹ngilizler, Çanakkale’deki siperleri boflaltarak çekilmeye bafllam›fllard›r. Mustafa Kemal, Çanakkale’den ayr›l›rken arkas›nda büyük bit “kahramanl›k sayfas›” b›rakm›flt›r. Sadi Borak’›n ifadesiyle: “Mustafa Kemal, Çanakkale’deki öyküsü ciltler dolduracak zaferler elde etmifltir.” Bu baflar›lar› en gerçekçi biçimde komprime eden, ‹ngiliz Generali Aspinal Oglander olmufltur. General, ‹ngilizlerin Gelibolu Seferi’nin resmi tarihinde aynen flöyle demektedir: ‘Bir Tümen Komutan›’n›n üç ayr› yerde tek bafl›na giriflti¤i hareketlerle bir savafl›n, hatta bir ulusun kaderini de¤ifltirecek yücelikte bir zafer kazand›¤› tarihte pek nadirdir.” • sinanmeydan@butundunya.com.tr KAYNAKÇA: Kocatürk, age, s.33,34. / Falih R›fk› Atay, Çankaya, Pozitif Yay›nlar›, ‹stanbul, s.95 / Kocatürk, age, s.34 / Atay, age, s.96-98 / Atay, age, s.98,99; Sadi Borak, Atatürk’ün ‹stanbul’daki Çal›flmalar›, (1899-16 May›s 1919), 2.bs, ‹stanbul, 1998, s.71,72 / Kocatürk, age, s. 50-age, s.34 / age, s.37-age, s.38 / Erol Mütercimler, Gelibolu, 4.bs, ‹stanbul, 2005, s.220,225 / age, s.226 / Kocatürk, age, s.38,39 / ‹smet Görgülü, On Y›ll›k Harbin Kadrosu, (1912-1922), Ankara, 1993, s.83 / Mütercimler, age, s. 288-306 age, s.84 / Kocatürk, age, s.39, 40 / Mütercimler, age, s.298/ Görgülü, age, s.83,84 / Kocatürk, age, s.40 /age, s.40 / age, s.42 / age, s.42 / age, s.42 / age, s.44,45/ age, s. 45 / age, s.45 / age, s.47 age, s.47,48 / age, s.47 age, s.48,49 / age, s.49 / age, s.50 / age, s.50/ age, s.51 / age, s.52 / age, s.53age, s.53,54 / age, s.55. age, s.56 / Özakman, age,s. 112 / Kocatürk, age, s.57 / age, s. 58 / age, s.58,59 / age, s.61 / age, s.62 / age, s.63,64 / age, s.66 / age, s. 66 / age, s.67 / age, s.67 / Sadi Borak, Atatürk’ün ‹stanbul’daki Çal›flmalar›, (1899-16 May›s 1919), ‹stanbul, 1998, s. 84.
BÜYÜK YAPITLARIMIZ Konur Ertop
Yenilenen Üniversiteden D›fllanan
"Yeni Adam" ‹smay›l Hakk› Baltac›o¤lu ar› gibi çal›flkan bir e¤itimci, özgün düflünceleri yank›lar yaratm›fl bir kültür adam›yd›. esinin püskülünü gereksiz
bulup att›¤› için "Püskülsüz ‹smail Hakk›", upuzun boyundan ötürü "Uzun ‹smail Hakk›" diye de an›l›rd›. E¤itim alan›na getirdi¤i yeniliklere s›cak bakmayan Ömer Seyfettin onu "Efruz Bey" dizisindeki"Aç›k Hava Mektebi" öykü109
BD MART 2011
sünde tafllam›flt›. Yeni harfler kullan›lmaya bafllan›nca ad›n› -halk›n öyle söyledi¤ini ileri sürerek- "‹smay›l" diye yazmaya bafllad›... 1933'teki Üniversite reformunda kürsüsünden uzaklaflt›r›ld›. Buna bilimsel yetersizli¤i de¤il, dönemin Milli E¤itim Bakan›'yla aralar›nda geçen bir tart›flma yol açm›flt›. Baltac›o¤lu köflesine çekilmedi, kollar› s›vay›p kendi dergisini yay›nlamaya koyuldu. Böylece haftal›k fikir gazetesi Yeni Adam, 1 Ocak 1934'te, uzun yaflam›na bafllad›; ileri sürdü¤ü savlarla Cumhuriyet döneminin en önemli yay›n organlar›ndan biri oldu. Dergisinin bafll›¤› alt›nda "Ülkümüz demokrasi ve cumhuriyet için çal›flmakt›r" sözüne yer veren Baltac›o¤lu, yapacaklar›n› ilk say›da flöyle duyuruyordu: "Benim gazetem de bana benzeyecektir. Yarat›ld›¤›m günden beri demokratça yaflad›m. Ölünceye kadar da demokrat kalaca¤›m. Bütün yaflay›fl›mda güzellik, iyilik ve do¤ruluk için çal›flt›m. Gazetem bu ülkülere h›yanet edemez. (...) Ben hep insana söyledim. Gazetem de insan›n gazetesi olacakt›r. (...) Çocuklar, ö¤renciler, meslektafllar, yurttafllar güzellik, do¤ruluk ve iyilik ifli yap›n›z ve sak›n yurdunuzu sevmek dininden dönmeyiniz." lerideki y›llarda Baltac›o¤lu yeniden üniversitede görev ald›; iki dönem milletvekilli¤i de yapt›. Uzun yaflam›n›n sonuna dek dergisini yay›nlamay› sürdürdü; birbirini izleyen kuflaklar onu "Yeni Adam"›n sahibi olarak tan›d›. Sonralar› "Yeditepe"yi ç›karacak olan Hüsamettin Bo110
BD MART 2011
zok, "Yeni Adam"a uzun süre emek vermiflti. Abidin Dino'dan Sait Faik'e, Asaf Halet'ten ‹lhan Berk'e 1940'lar›n önemli adlar› derginin sayfalar›nda yer ald›. O¤lu Tuna Baltac›o¤lu "Yeni Adam Günleri" kitab›nda derginin yay›n serüveni anlat›lm›fl, yaz›lardan genifl al›nt›lar aktarm›flt›r. Üniversiteden uzaklaflt›r›ld›¤› günlerdeki durumunu Baltac›o¤lu flöyle anlatm›flt›r: "Çeyrek yüzy›la yak›n bir zaman hiç durmadan çal›flm›fl, ders vermifl, konferans vermifl, halk› ayd›nlatm›fl, söz söylemifl, makale ve kitap yazm›fl, inceleme yapm›fl, kendine göre tezler atm›fl, yönetimde bulunmufl, kirlenmeden, lekelenmeden ifl görmüfl bir insan›m. Evet, çeyrek yüzy›la yak›n bir zamandan sonra günün birinde, iflinden mesle¤inden, al›flt›¤› etkinliklerden at›l›veriyor, kovuluveriyordum." Altunizade'deki köflkte yapayaln›zd›r art›k; aray›p soran› kalmam›flt›r. Ayl›¤› kesilince geçimini sa¤lama kayg›s›na da düflmüfltür: "fiimdi ben ne ifl görebilirim? Ticaret yapamam, param yok. Bildi¤im fleylerin hiçbiri bana para kazand›ramaz: Pedagoji, sosyoloji, estetik... Bunlar insan› yaflatmaz. Acaba gündelik gazete yazar› olabilir miyim? Belki, ama bunun içinde gidip patronlara yalvarmak gerek, onu da ben yapamam. Kala kala haftal›k bir gazete ç›karmaya kald›k." Büyük yükü Baltac›o¤lu'nun s›rt›nda olan "Yeni Adam", böylece yay›n dünyas›na girer. Eski köflkte özverili bir imece oluflmufltur. Sal› geceleri mahallenin gençleri toplan›p postaya
verilecek paketleri haz›rlar. Yazanlar çizenler para ‹yilik, do¤ruluk, güzellik pul istemez. Baltac›o¤lu, eme¤i geçenleri arada biu¤runda ölümü bile hiçe rahaneye götürür, söylesayabiliyor musun? Bu flileri orada sürer... Gündemindeki konu, yeni sorulara verece¤in yan›tadam›n (yeni insan›n) lar olumlu mu? 'Hay›r, nas›l oluflaca¤›d›r. Hay›r!' Öyleyse sen töreye Baltac›o¤lu düflündüklerini aç›klamak için uygun bir kifli ve sayg›ya günlük yaflamdan örnekde¤er bir insan de¤ilsin." ler vermeyi sever. Bafl›ndan geçmifl olaylar› anlat›r. S›ras›n› getirip gerçekte görüp görmedi¤i kestirileme- yan›t› al›nca Baltac›o¤lu adam› sepetyecek düfllerini aktar›r. Bir yaz›s›n- lerken, "Sen sanat eserini anlayamazda tuhaf bir tip ç›kar›r okurunun kar- s›n, demifltir, güzellik d›flar›dan al›nafl›s›na. Kafas› yaln›z matematikle yo¤- cak bir fley de¤il, içimizde bulaca¤›m›z rulmufl biridir bu; Üçüncü Ahmet Se- fleydir." bili'nin niçin güzel say›ld›¤›n› anlamak Baltac›o¤lu insan›n do¤adan kopistemektedir. Baltac›o¤lu adam›n bir madan yaflamas›n› öngörür. Topra¤›, kad›na gönül verip vermedi¤ini, tarih a¤ac› tan›mal›, üretime kat›lmal›d›r; okuyup okumad›¤›n› sormufl, "Hay›r!" demiri dövmesini, tahtay› kesmesiyan›tlar›n› alm›flt›r. "Peki korkulu rüya ni, rendelemesini, tafltan duvar örmesida görmediniz mi?" sorusuna da ayn› ni becermelidir. Sevgiyi tatm›fl olmal›, sanat yap›tlar›n› tan›mal›, okumal›, ö¤rendikleri üzerinde düflünmeli, kendi kendini elefltirmelidir. Bunlar› da yeterli bulmaz: "Düflmanlar›n› tarafs›z düflünmeye al›flt›n m›? Ülkene karfl› borcunu ödemek onurunu tafl›yor musun? Ödevini ödev olarak ç›kars›z ve kinsiz yapmak elinde mi? Kaç insan› açl›ktan ve kaç genci yanl›fl yoldan al›koydun? ‹yilik, do¤ruluk, güzellik u¤runda ölümü bile hiçe saya111
BD MART 2011
BD MART 2011
biliyor musun? Bu sorulara verece¤in yan›tlar olumlu mu? 'Hay›r, Hay›r!' Öyleyse sen töreye uygun bir kifli ve sayg›ya de¤er bir insan de¤ilsin." Bütün bu sorular, yan›tlar, yarg›lamalar "yeni insan›n" niteliklerini belirlemeye yöneliktir. Bu insan yepyeni bir e¤itimle yetiflebilir. Bunun için eskinin birikiminden s›yr›lmal›d›r: Yeni insan› ancak yeni bir biçimde örgütlenmifl yeni okul yetifltirebilir: "Matematikten önce motor zekâs›, sözden önce ifl, duygudan önce deneme. E¤er yetifltirdi¤imiz kuflaklar iyi s›nav veriyor ama havadan korkup denizden kaç›yorlar ve makine nefreti tafl›yorlarsa, okul bizi aldat›yor demektir. Onu kapamak iflimize gelmez, ama y›k›p yenisini yapmak daima elimizdedir." Okuldan ezbercili¤i kald›rmay›, ahret sorular›yla dolu s›navlar› de¤ifltirmeyi amaçlar. ‹fle dayanan e¤itimden yanad›r. Aç›khava okulunun kurucusudur. Yaflam› boyunca amac›, "kitap ile yaflam, okutmak ile yapt›rmak, gerçek yaflama haz›rlamak ile bu gerçe¤i yaflatmak aras›ndaki uçurumu doldurmak, okul yaflam›ndaki ikizli¤i yok etmek" olmufltur. ygulamalar›, y›llar ön-
cesinden Köy Enstitülerini haber verecek yoldayd›. Bu nedenle Enstitülere bafl›ndan sonuna de¤in destek oldu; bu uygulaman›n köye katk›lar›n› savundu: "Dinle köylü! fiimdiye kadar sana imam, vaiz, ö¤retmen gönderdiler. Kimi sar›¤›n› düzeltti, kimi a¤z›n› çar112
p›tt›, kimi lugatça konufltu. Sen de bizim gibi bu medrese, mektep adam›na a¤z› aç›k flaflakald›n. Sen yaflamak istedikçe onlar ölümü övdüler. Senin m›s›r dedi¤ine onlar flekerkam›fl› dediler. Sen de bizim gibi gözü aç›k, kafas› kar›fl›k kald›n. Ama flimdi köyden, Köy Enstitisü'ne art›k okumaya de¤il, ö¤renmeye giden çocuklar›n var. Bu çocuklar befl y›l sonra yine köye gelecekler, onlar›n bafllar›nda sar›k, ayaklar›nda çar›k, kafalar›nda yar›k olmayacak; senin gibi köylü olacak, senin gibi duyacak, senin gibi düflünecek, senin gibi isteyecek. Onlar›n senden bir ayr›l›¤› olacak: Senin çocuklar›n› senden iyi yetifltirecekler. Yeni gelece¤i iyi tan›! O, senin köyünü seninle birleflip flenlendirecek." Altunizade'deki köflkün genifl bahçesinde çoluk çocu¤uyla bir arada ekip biçerek e¤itimle yaflam› birlefltiren Baltac›o¤lu, ifle dayanan okulu savunmaktad›r: "Ben ortaokuldan ç›kan her çocu¤un bir sanat bilmesini istiyorum. Marangozluk, bahç›vanl›k, sepetçilik, duvarc›l›k, elektrikçilik, aflç›l›k gibi. Bunlardan birini niçin ö¤renecek? Marangoz ya da bahç›van olmak için mi? Evet olabilir. Olursa olsun. Ama bilgin, diplomat, doktor olacaksa bile yine de ö¤renmelidir. Çünkü insana olumlu bilgiyi, olumlu kafay›, olumlu istenci verecek fleyler aras›nda bu olumlu iflçilik vard›r. ‹fle dayanan bir Türk okulu kurabilseydik, yetiflen kuflaklar›n beyni, baflka soydan hücreler tafl›rd›. Kuflak, durgun, çekingen olmaz, okulda, evde, orduda, yaflamda
hep at›lgan ve yarat›c› olurdu." Kürsüsünden uzaklaflt›r›lm›fl olan Baltac›o¤lu, "Yeni Adam" sayfalar›nda bir "Halk Üniversitesi" uygulamas›n› gerçeklefltirmifltir. Bu ö¤retimde izlenecek yol flöyle belirlenmifltir: "Üniversite ö¤renimi yapmaya zaman› ve durumu uygun olmayanlara bu ö¤renimin en önemli parçalar›n› en k›sa zamanda, en aç›k Türkçe ile vermeye çal›flaca¤›z. Gelecek say›dan bafllayarak verece¤imiz dersler toplumbilim, yeni devlet rejimleri, pedagojidir. Bu dersler sadece bir gazete yaz›s› okumak çerçevesinde kalmas›n diye sorulacak sorulara da yan›t verece¤iz. Bu üniversite derslerinin bir ayr›cal›¤› da k›sa görüflme ve konferans biçiminde olmas›d›r." Baltac›o¤lu tiyatronun okul oldu¤unu düflünür; okula tiyatroyu sokmaya, bu sanat dal›ndan e¤itimde yararlanmaya da var gücüyle çal›flm›flt›r. Oyunlar yazm›fl, bunlar okullarda, halkevlerinde sahnelenmifltir. Radyofonik oyunlar› da olan Baltac›o¤lu tiyatromuzda önemli eksiklikler görür. Bat› tiyatrosunun gözü kapal› taklit edilmesine karfl› ç›kar. Halk tiyatrosundan yanad›r; onun yaflat›lmas›n›, o kaynaktan yararlan›lmas›n› ister: "Tiyatroda kendine dön. Hayal perdesinde (Karagözde) ›fl›k ve diyalog mucizesini yaratan sensin. Tekerlek bir mekâna ortaoyunu denilen sürrealist temsil mucizesini yaratan sensin. Köylerde sohbet oyunu denilen do¤açlama mucizesi senindir. Apti'leri, Hamdi'leri, Kel Hasan'lar›, Naflit'leri, Dümbüllü'leri, Küçük
‹smail'leri yetifltiren güç senin dehand›r. Âlemde yepyeni, kendine özgü bir tür tiyatro yarat›p dünya tiyatro yenilikçilerine k›lavuzluk eden sensin. Türk aktörü! Kokmufl Avrupa'n›n çürümüfl tiyatro örneklerini b›rak art›k. fiuurunu tiyatronun dahice örnekleri olan ulusal gösterilerine katla, onu anla, onun yarat›c› cevherini anla ve ileriye at›l, yeni Türk tiyatrosunu yarat! Frenk gibi de¤il, bal›kç›, kay›kç› gibi konufl, Türk gibi k›m›lda, Türk gibi yafla!" Halk tiyatrosu kayna¤›na e¤ilmifl,
Bat› tiyatrosunun gözü kapal› taklit edilmesine karfl› ç›kar. Halk tiyatrosundan yanad›r; onun yaflat›lmas›n›, o kaynaktan yararlan›lmas›n› ister...
113
BD MART 2011
BD MART 2011
Karagöz oyununu sahneleme ve içerik yönünden yenilefltirmeye çal›flm›flt›r. "Yeni Adam" özgür düflünceyi savunmufltur. Gericili¤in her türlüsünün karfl›s›nda olmufltur: "Softal›k bir irticad›r. ‹rtica ölmüfl de¤erlere ba¤lanmak, diri de¤erlerle ilgilenmemektir. Yeni Adam düflüncede ayd›nl›¤›, gönülde insanl›¤›, iflleyiflte yarat›c›l›¤› arayan adamd›r. Eski adam düflünmeyen, onun için okumayan, duymayan, onun için kabu¤una çekilen (bu kabuk isterse bir aile yuvas› olsun) yaratamayan, onun için tembelli¤i kendine ahlak yapan adamd›r. Okumamak, kaynaflmamak, çal›flmamak hepsi irticad›r." altac›o¤lu'nun dergisini
Nâz›m Hikmet flöyle de¤erlendirmiflti: "Yirminci yüzy›l insan›n›n çözmeye çal›flt›¤› büyük küçük tüm davalar›, belki
her zaman belirli bir s›ralamaya göre de¤il, ama ana çizgileri ile ortaya koymufl ve bunlar› herhalde olanaklar elverdi¤i kadar somut ve deyim yerindeyse Yeni Adam aç›s›ndan çözmeye çal›flm›flt›r. Yeni Adam'da bazen kuflkuyla inanc›n yanyana hattâ dizdize bulunmas›, bugünün koflullar›nda onun kuvveti olmufltur. Faflizme var›ncaya kadar tüm irtica ve ortaça¤ art›klar›yla, sömürü zihniyetiyle savafl›m›, Yeni Adam'› Türk yay›n dünyas›nda namusuna güvenilecek bayraktarlardan biri yapm›flt›r." Bilime, ça¤dafl dünyaya aç›k, kendi kaynaklar›na da yabanc› durmayan bir kültür anlay›fl› gelifltiren "Yeni Adam", toplumbilim, ruhbilim, sanat, felsefe, e¤itim alanlar›nda yüze yak›n kitab›-kitap盤› bulunan, oyunlar›, roman› olan Baltac›o¤lu'n›n en önemli yap›t› say›labilir. •
UNESCO, do¤umunun 400’üncü y›l dönümünü unutmad›
2011, Evliya Çelebi y›l› olacak
konurertop@butundunya.com.tr
ATATÜRK’ÜN Ö⁄RETMENLER HAKKINDAK‹ SÖZLER‹ Yazan: ÇETİN İMİR
•Uluslar› kurtaranlar yaln›z ve ancak ö¤retmenlerdir. Ö¤retmenden, e¤iticiden yoksun bir ulus henüz ulus ad›n› almak yetene¤ini kazanmam›flt›r. Ona basit bir kitle denir, ulus denemez. Bir kitle ulus olabilmek için mutlaka e¤iticilere, ö¤retmenlere gereksinim duyar. (1925, ‹zmir)
D
ünyan›n çeflitli bölgelerini
•
Uydurma öyküler ve bofl düflünceler kafalardan tamamen ç›kar›lacakt›r. Onlar ç›kar›lmad›kça beyinlere gerçe¤in nurlar›n› sokmak olanaks›zd›r. (1925, Kastamonu)
•
Ö¤renci ne yaflta ve s›n›fta olursa olsun, onlara gelece¤in büyükleri gözüyle bakacak ve öyle davranacaks›n. (1930) 114
17'inci yüzy›lda yar›m as›r at s›rt›nda gezerek dünya tarihinin en önemli gezi eserlerinden Seyahatname'yi yazan ünlü gezgin Evliya Çelebi'nin do¤umunun 400'ncü y›l›, Birleflmifl Milletler E¤itim, Bilim ve Kültür Örgütü (UNESCO) taraf›ndan anma y›l› takvimine al›nd›.
UNESCO, ünlü gezgin Evliya Çelebi'nin 400'üncü do¤um y›l›na rastlayan 2011'i, geçen y›l ekim ay›nda UNESCO ile iliflkilendirilen anma y›l dönümleri kapsam›na dahil etti. Dil, halk bilimi, sanat tarihi, topo¤rafya, dinler tarihi, tasavvuf tarihi ve yerel tarih araflt›rmalar›n›n en önemli kaynaklar›ndan olan Seyahatname'siyle ünlü Evliya Çelebi, 2011’de an›s›na organize edilecek çeflitli etkinliklerle an›lacak. Öte yandan, Evliya Çelebi, Fran115
BD MART 2011
BD MART 2011
sa'n›n Strasbourg kentindeki Avrupa Konseyinde düzenlenen bir sergide, tarihe damga vuran 20 kifli aras›nda gösterilmifltir. EVL‹YA ÇELEB‹
1611 y›l›nda ‹stanbul Unkapan›'nda do¤du. Baz› kaynaklara göre de, Kütahya'n›n günümüzde Saray Mahallesi diye bilinen Zeryen Mahallesi'nde do¤du¤undan bahsedilir. Evliya Çelebi'nin ailesi, ‹stanbul'un fethinden sonra Kütahya'dan buraya gelip Unkapan› yöresine yerleflti. ‹lkö¤renimini özel olarak gördükten sonra bir süre medresede okudu, babas›ndan tezhip, hat ve nak›fl ö¤rendi, musikiyle ilgilendi. Kuran'› ezberleyerek haf›z oldu. Enderun'a al›nd›, day›s› Melek Ahmed Pafla'n›n arac›l›¤› ile Sultan 4. Murat’›n hizmetine girdi. SEYAHAT YA RESULALLAH
Evliya Çelebi'nin geziye karfl› duydu¤u ilgi, çocukken babas› ve yak›nlar›ndan dinledi¤i öykü, söylence ve masallardan kaynaklan›yor. Seyahatname'de geziye duydu¤u ilgiyi anlat›rken, 1630'da bir gece rüyas›nda Hazreti Muhammed'i gördü¤ünü, ''fiefaat ya Resulallah'' diyece¤ine flafl›r›p ''Seyahat ya Resulallah'' dedi¤ini, bunun üzerine ona gönlünce gezme, uzak ülkeleri görme imkan› verildi¤ini ifade ederdi. Bu rüya üzerine 1635 116
y›l›nda önce ‹stanbul'un bütün yörelerini dolaflmaya, gördüklerini, duyduklar›n› yazmaya bafllad›. 1640'ta Bursa, ‹zmit ve Trabzon yörelerini gezdi; 1645'te K›r›m'a Bahad›r Giray'›n yan›na gitti. Yak›nl›k kurdu¤u kimi devlet büyükleriyle uzak yolculuklara ç›kt›, savafllara, mektup götürüp getirme göreviyle ulak olarak kat›ld›. Yanya'n›n al›nmas›yla sonuçlanan savaflta, Yusuf Pafla'n›n yan›nda görevli bulundu. 1646'da Erzurum Beylerbeyi Defterdarzade Mehmed Pafla'n›n muhasibi oldu. Do¤u illerini, Azerbaycan'›n, Gürcistan'›n kimi bölgelerini gezdi. Bir ara Revan Han›'na mektup götürüp getirmekle görevlendirildi ve bundan dolay› Gümüflhane, Tortum yörelerini dolaflt›. 1648'te ‹stanbul'a dönerek Mustafa Pafla ile fiam'a gitti, 3 y›l da o dolaylarda gezdi. 1651'den sonra Rumeli'yi dolaflmaya bafllad›, bir süre Sofya'da bulundu. 1667-1670 aras›nda Avusturya, Arnavutluk, Teselya, Kandiye, Gü-
mülcine, Selanik bölgelerini gezdi. Kaynaklar›n bildirdi¤ine göre, Evliya Çelebi'nin gezi süresi 50 y›l› kaps›yor. M›s›r'dan dönerken ya da ‹stanbul'da 1682'de öldü¤ü san›lan Evliya Çelebi'nin kabrine ait herhangi bir bilgiye tarihi kaynaklarda yer verilmezken, kabrinin kay›p oldu¤u belirtiliyor. 50 YILLIK GEZ‹ ve 10 C‹LTL‹K SEYAHATNAME
Evliya Çelebi, Seyahatname'sinde, gezdi¤i ülkelerin yeme içme al›flkanl›klar›, ekonomisi, giyim flekli, co¤rafi durumu, dili, gelenek ve görenekleri hakk›nda ilginç bilgiler verdi. Gördüklerini ve gözlemlerini bu eserinde tarih ve yer belirterek yazd›. Gerçekçi bir gözle izledi¤i olaylar› yal›n ve duru, zaman zaman fantastik bir anlat›mla halk›n anlayaca¤› flekilde yazd›, halk›n anlayaca¤› deyimleri
fazlaca kulland›. Ünlü seyyah›n 10 ciltlik Seyahatname'si, bütün görmüfl ve gezmifl oldu¤u memleketler hakk›nda oldukça önemli bilgiler içeriyor. Günümüzde unutulan Ankara civar›nda tiftik keçisi yününden sof elde edilifli, Mudurnu'da i¤ne yap›mc›l›¤› gibi yörelere özgü ekonomik faaliyetler hakk›nda bilgiler aktard›. Türk kültür tarihi ve gezi edebiyat› bak›m›ndan önemli bir yere sahip olan Seyahatname'de, Anadolu'nun yan› s›ra Kuzey Afrika, ‹ran, Kafkaslar, Orta ve Kuzey Avrupa'dan bahsediliyor. SEYAHATNAME'DE ANLATTI⁄I ÜLKELER
Evliya Çelebi'nin ça¤›n›n konuflma dilini kulland›¤› Seyahatname'nin birinci cildinde ‹stanbul ve civar›, ikinci cildinde 1640'te yapt›¤› Buca, Batum, Trabzon, Kafkasya, Girit, 1645'teki
Evliya Çelebi için yurtışında yapılan tanıtımlardan biri. Serginin küratörü, Emma Richeldis North.
117
BD MART 2011
Erzurum, Azerbaycan, Gürcistan seferleri, üçüncü cildinde fiam, Suriye, Filistin, Urmiye, Sivas, El-Cezire, Ermenistan, Rumeli, Bulgaristan ve Dobruca, dördüncü cildinde Van, Tebriz, Ba¤dat, Basra gezisi yer al›yor. Eserin beflinci cildi, Van, Basra seyahatinin sonuyla bafll›yor ve Oçakov gezisi, Rakoçzi'ye karfl› sefer, Rusya seferi, Anadolu asilerine karfl› hareket, Çanakkale yolu ile Bursa'ya gidifli, Bo¤dan'a gidifli, Transilvanya seyahati, Bosna'ya gidifli, Dalmaçya seferi, Sofya'ya gidiflinden olufluyor. Çelebi'nin Balkanlar ve Avrupa izlenimlerine yer verdi¤i alt›nc› ciltte, Transilvanya seferi, Arnavutluk gidifli ve ‹stanbul'a dönüflü, Macar seferi, Uyvar'›n kuflat›lmas›, 40 bin Tatarla Avusturya, Almanya, Flemenk'e ve
AKILLA BESLENMEK
Balt›k Denizi'ne kadar gitmesi, Uyvar'›n zapt›, Belgrad'a gidifli, Hersek'e gönderilmesi, Ragusa seyahati, Karada¤ ve Kanije seferleriyle H›rvat memleketindeki gezileri bulunuyor. Seyahatname'nin yedinci cildi, Avusturya, K›r›m, Da¤›stan, Deflti K›pçak, Esterhan, sekizinci cildi K›r›m, Girit, Selanik, Rumeli, dokuzuncu cildi Kütahya, Afyon, Manisa, ‹zmir, Sak›z Adas›, Kufladas›, Ayd›n, Tire, Denizli, Mu¤la, Bodrum, Ege Adalar›, Isparta, Antalya, Alanya, Karaman, Silifke, Tarsus, Adana, Marafl, Antep, Kilis, Halep, Lazkiye, fiam, Beyrut, Sayda, Safed, Nablus, Kudüs, Medine, Mekke ve civarlar›n› kaps›yor. Eser, Evliya Çelebi'nin son gezdi¤i memleket olan M›s›r izlenimleriyle 10'uncu ciltte sona eriyor. •
Prof. Dr.
Kenan Demirkol
G ıda ambalajları 1. B Ö L Ü M
PAPA⁄AN Üç zengin kardefl annelerine 90’›nc› do¤um gününde birer hediye almaya karar vemifller. Birincisi demifl ki; ”Ben anneme kocaman bir ev ald›m.” ‹kincisi; ”Ben bir limuzin al›p bir de flöför tutum.” Üçüncüsü; ”Annemin Tevrat› okumay› ne kadar sevdi¤ini ve gözlerinin art›k eskisi gibi görmedi¤ini biliyorsunuz. Ona bütün Tevrat› ezbere bilen büyük kahverengi bir papa¤an gönderdim. Papa¤an› e¤itmek için 12 Haham 12 y›l boyunca u¤rafl›p Tevrat› ezberletmifller. Bunun için ayr›ca havraya 20 y›l boyunca 1 milyon dolar ba¤›fllayaca¤›m. Annem sadece bölümün ad›n› söyleyecek ve papa¤an ona ezbere okuyacak. 118
Öbür kardefller biz niye bunu düflünemedik diye hay›flanm›fllar. K›sa bir süre sonra anneleri üçüne de birer teflekkür mektubu yazm›fl. Birinciye; ”O¤lum, bu ev bana çok büyük geliyor. Tek bir odas› yetiyor ama hepsini temizlemek zorunda kal›yorum.' ‹kinciye; ”Yolculuk etmek için çok yafll›y›m, arabay› hiç kullanm›yorum ve flöför de çok kaba.” Üçüncüye; ”Annesini mutlu etmeyi bilen tek evlad›m sensin. Herfleyin büyük maddi hediyeler olmad›¤›n› gösterdin. Gönderdi¤in tavuk çok lezzetliydi. Teflekkür ederim!...”
Haz›r g›da sektörünün geliflmesine paralel olarak dünyada çok önemli bir sektör olarak ambalaj sanayisi de geliflmifltir. Bu iki sanayi kolu asl›nda birbirini beslemifltir.
G
›da sanayisinin en önemli sorunu olan raf ömrü sorununa çözüm ambalaj sektöründen gelmifltir. Konunun önemini gelin süt ile aç›klayal›m: Çok de¤il 30 y›l öncesinde hâlâ ‹stanbul sokaklar›nda sütçüler gü¤ümlerinden bir litrelik ölçü kab›na süt aktar›r ve müflterinin uzatt›¤› tencereye boflalt›rlard›. Al›flverifl üretici ile son kullan›c› aras›nda gerçekleflirdi. Hiçbir arac›ya pay ödenmek zorunda kal›nmazd›. Oysa o y›llarda bir kamu iktisadî teflekkülü (K‹T) olan ve tüm sermayesi devlet taraf›ndan karfl›lanan Süt Endüstri Kurumu (SEK) Türkiye’de süt sektörünün geliflmesi için kurulmufl ve çiftçilerin emeklerinin daha iyi de¤erlendirilmesi ve halk›n sa¤l›kl› süt ürünlerine ulafla119
BD MART 2011
BD MART 2011
bilmesi için öncü olmufltur. SEK çiftçiden toplad›¤› sütü pastörize edip (sütün 15 saniye süreyle 72 dereceye kadar ›s›t›lmas›) yar›m litrelik fliflelere doldurup piyasaya vermekteydi. Ta ki 1995 y›l›nda özellefltirilene kadar. Her ne kadar en sa¤l›kl› süt herhangi bir iflleme tabi tutulmam›fl süt olsa da kamu sa¤l›¤› aç›s›ndan sütün pastörize edilerek piyasaya sunulmas› olumlu bir geliflme olarak kabul edilmesi gerekir çünkü Türkiye’de süt hayvanlar›nda henüz önü al›namam›fl tüberküloz ve bruselloz gibi birçok hastal›k mevcuttur. Devletin süt sektöründeki düzenleyici rolü ortadan kalkt›ktan sonra bir temel besin maddesi olan süt tümüyle serbest piyasa koflullar›na tabî olmufltur. Çiftçinin gelirine ortak olmak isteyen baz›lar› sütü çiftçiden ucuza kapat›p, sütün raf ömrünü uzatmak için (daha sa¤l›kl› olmas› için de¤il)
bu sefer sadece birkaç gün raf ömrü olan pastörize flifle sütü yerine UHT sütü devreye sokmufltur. ‹ngilizce "ultra high temperature" kelimelerinin bafl harflerinden meydana gelen UHT tekni¤inde süt 2-3 saniye süreyle 135150 dereceye kadar ›s›t›l›p hemen sonra da 4-5 dereceye kadar so¤utulur. Çok k›sa süreli bir ›s›tma olmas›na ra¤men süt flekeri k›smen karamelize olarak sütün tad› de¤iflir; ayr›ca B12, C ve thiamin vitaminlerinde azalma olur. Süt proteinin yap›s› da bozulur. ABD’de a¤›rl›kl› olarak pastörize süt tercih edilmesine karfl›n ‹spanya, Portekiz, Fransa gibi baz› AB ülkelerinde a¤›rl›kl› olarak UHT süt pazarlanmaktad›r. Kuzey Avrupa ülkelerinden Danimarka’da hemen hemen hiç UHT süt yoktur, ‹ngiltere ve ‹rlanda’da ise pazarlanan sütün sadece %10 kadar› UHT süttür. Ülkemizde pazarlanan sütün yar›s›ndan fazlas›
Sütün raf ömrünü uzatmak için birkaç gün raf ömrü olan pastörize şişe sütü yerine UHT sütü devreye sokulmuştur.
120
UHT süt fleklindedir. Dikdörtgen karton kutularda sunulan UHT sütün ambalaj özelli¤inden dolay› ek bir sa¤l›k sorunu var m›d›r?
B
u soru son zamanlarda s›kça
dile geldi ve çeliflik yorumlar medyada dolaflt›. Baz›lar› bu amalaj›n çok zararl› oldu¤unu dile getirdi, di¤erleri ise hiçbir zarar› olmad›¤›n› iddia etti. Peki do¤rusu ne? Bu sorunun yan›t›n› verebilmek için karton süt ambalaj›n›n yap›s›n› inceleyelim. UHT sütlerin, meyve sular›n›n pazarland›¤› karton ambalajlar birkaç
katmandan oluflmaktad›r. En d›flta polietilenden üretilmifl çok ince bir plastik folyo, onun alt›nda kutunun sa¤laml›¤›n› sa¤lamak için karton katman, daha altta yine polietilen folyo, bunun alt›nda geçirgenli¤i tümüyle engellemek için alüminyun folyo ve bunun da alt›nda iki kat polietilen folyo. Sütle temas halinde olan iflte bu en içteki sentetik plastik folyodur. (üstteki resim) Plastiklerde bulunan baz› maddelerin g›dalara geçti¤i yayg›n olarak bilinmektedir. Örne¤in plastik flifle sulara plastik ambalajdan baz› kimyasallar›n geçti¤i ve bunlar›n sa¤l›¤a zararl›
oldu¤u bilimsel olarak kan›tlanm›flt›r. Karton kutularda kullan›lan polietilenden süte herhangi bir madde geçmemektedir. Tüm plastikler içinde polietinen (geri dönüflüm numaras› yoktur) ve polipropilen (geri dönüflüm numaras› 5 ve alt aç›klama harfleri PP) tüm plastikler aras›nda g›da ile temas etmesi sonucu zararl› madde vermeyen iki plastik olarak kabul edilir. Her ne kadar 2008 y›l›nda Kanada Sa¤l›k Bakanl›¤›’n›n yapt›¤› bir aç›klamaya göre polipropilenden g›daya katerner amonyum biyosidleri ve oleamid denen maddelerinin geçti¤i ileri sürülmüflse de bugüne kadar bu maddelerin insan sa¤l›¤›na zararl› dozda geçip geçmedi¤i henüz bildirilmemifltir. Di¤er plastiklerin aksine polietilen ve polipropilen plastiklerinde yumuflat›c›lar denen kimyasal maddelerin kullan›lmamakatad›r. En az›ndan üreticiler taraf›ndan bu böyle deklare edilmektedir. Polietilen g›da ile temas sonucu g›daya herhangi bir zararl› madde vermemesi bu plasti¤i tümüyle masumlaflt›r›yor mu? Asla!
Y›lda 80 miyon ton düzeyinde üretilen bu plastik do¤ada yüzlerce y›l yok olmamaktad›r. Y›lda 80 miyon ton düzeyinde üretilen bu plastik do¤ada yüzlerce y›l yok olmamaktad›r. Onlarca y›l içinde giderek küçülen parçac›klara ayr›lsa bile tümüyle yok olmas› 500 y›l gibi 121
BD MART 2011
ANADOLU’NUN DÜNYASI Bekir Özgen
Pasifik Okyanusu’nda Türkiye yüzölçümünün birkaç kat› büyüklü¤ünde plastik at›k adalar› oluflmufltur. bir süreci gerektirdi¤i düflünülmektedir. Pasifik Okyanusu’nda Türkiye yüzölçümünün birkaç kat› büyüklü¤ünde plastik at›k adalar› oluflmufltur. Bu y›¤›nlardan ayr›flan polietilen parçac›klar› deniz ürünlerine buradan da insan vücuduna geçmektedir. Y›llar içinde polietilenli bal›k ve di¤er deniz ürünlerini yememiz sonucu ne tür sa¤l›k sak›ncalar› yaflayaca¤›m›z bugünden bilinmemektedir.
SONUÇ: En sa¤l›kl› süte ulaflman›n
yolu veteriner kontrolünden geçirilmifl sa¤l›kl› bir inekten sa¤›lm›fl sütü köylüden sat›n almakt›r. Bunu ulaflam›yorsan›z pastörize flifle sütünü tercih etmeliniz. Niye mi? Hem sa¤l›kl› bir süt içebilmeniz hem de dünyan›n sizin torunlar›n›za da yaflam olana¤› sa¤layabilmesi için... •Su, yo¤urt ve di¤er g›da ambalajlar›na önümüzdeki ay de¤inece¤iz.
kenandemirkol@butundunya.com.tr
KED‹LER ve MUTLULUK
Büyük kedi, kuyru¤uyla oynayan küçük kediye sordu: "Neden kuyru¤unu koval›yorsun?" Yavru kedi yan›t verdi: "Mutlulu¤un kuyru¤um oldu¤unu ö¤rendim. Bu yüzden onu koval›yorum, yakalad›¤›mda mutlulu¤a kavuflaca¤›m." Yafll› kedi flöyle yan›t verdi: "Gençken ben de mutlulu¤un kuyru¤um oldu¤una karar vermifltim. Ama farkettim ki; ne zaman onu kovalasam benden uzaklafl›yor, ne zaman kendi iflime baksam peflimden geliyor." 122
BUZDOLABI Günefl yukar›dan vurup da alevini insanlar›n beynine saç›nca, cebinde az buçuk paras› olanlar soluklar›n› yeni ald›klar› buzdolaplar›n›n yan›nda al›rlard›.
S
Sonras›nda, umuma aç›k bir yerde toplan›rlar ileri geri konuflurlard›. “Ne o baflmüfettifl bey? Yokufla vurmufl kart öküz gibi burnundan soluyorsun?” diye hat›r sormak istedi yoldafl› Hikmet Bey. “Ben s›zlanmay›m da kim s›zlans›n kardeflim,” diye dertlendi Hidayet. “Daha ald›¤›m öteberinin taksitleri bitmedi. Bir yandan emekli sand›¤›na, öte yandan esnafa, tüccara, öde babam
öde. Ne arkas› belli, ne de önü.” “Böylesine s›zlanacakt›n da neden boyundan büyük ifllere kalk›flt›n öyleyse? Onca borca gömül diye, sana kim söyledi?” “Yahu emmio¤lu, öyle deme…” diye kekeledi, arkas›n› getirmedi. “Buzdolab›” deyince, k›rm›z› görmüfl bo¤alar gibi, herkesin gözü onlara çevrildi. Koca kahvede, oturdu¤u yerden do¤rulmayan kalmad›. Oyun oyna123
BD MART 2011
yanlar, oyunlar›n› b›rakt›. Çaylar›n› kahvelerini içenler, sandalyelerini onlara yaklaflt›rd›. Hidayet’le Hikmet’e gün do¤mufltu. “Sen onu bunu bofl ver de, ne oldu flu buzdolab› iflin, onu anlat,” dedi Hikmet Bey. “Allah’›ma bin flükürler olsun, ald›m kurtuldum. Omuzlar›m ye¤nildi.” “Anlatsana nas›l oldu o ifl?” “Öyküsü uzun. Hem, bizim mal›m›zdan kime ne can›m?” “Haydi, nazlanma. Buradakiler yabanc›m›z de¤il. Onlar da duysalar ne olur?..”
H
Hidayet, bafllad› anlatmaya:
“Bizim avrat, ’‹lle de buzdolab› isterim,’ diye tutturdu. Geliyordu gidiyordu diye onu bir süre oyalamaya çal›flsam da kanm›yordu bir türlü. Kimden, ne vakit, buzdolab› laf› duysa, diken batm›fl gibi yerinden do¤ruluyor, ’‹lle ben de isterim!’ diye tutturuyordu. ‹fl bu kadar olsa, orada kalsa hadi neyse… Çocuklar›n kafas›na da ifllemiflti bu konuyu. Biri bafllad› m›, ötekiler arkas›n› getiriyorlard›: ‘Buzdolab› istiyoruz…’ Han›m›n üstüne biraz varacak olsam, ’fiu bald›r› ç›plak ö¤retmenlerin bile evinde buzdolab› varken, sen bugüne bugün koskoca bir müfettiflsin. Evine bir buzdolab› yak›flmaz m›? Hem de en iyisinden, en büyü¤ünden?’ diye direniyordu. Bu iste¤ini gündüz gözüyle, iyi kötü savuflturabilsem de, geceleri dayanc›m k›r›ld›. ‘Yapma, han›m! Biz sekiz bafl horantay›z. Az yetmiyor çok artm›yor. Biliyorsun, ay›n sonunu zor getiriyo-
124
BD MART 2011
ruz,’ diye ifli yokufla sürsem de: ‘Öyle deme, flekerim. Dün, denetledi¤in okullardan birinin hademesiyle karfl›laflt›k. O bile evine buzdolab› alm›fl,’ diyor, bafl›m›n etini yemeyi sürdürüyordu. Sizin anlayaca¤›n›z, evdeki d›rd›r can›mdan bezdirdi beni. Bakt›m ki aya¤›m ba¤l›, “Alal›m be!” dedim. ‘Alal›m da kurtulay›m bu iflkenceden.’ Sonra da, ‘Aç kalal›m da gör bakal›m, Hanya nereymifl, Konya nereymifl?’ diye diye evden ç›k›p çarfl›n›n yolunu tuttum. Ad›mlar›m› s›k de¤il, seyrek atarak ilerlemeye çal›fl›yordum ki, büyük k›z›m arkamdan seslendi: ‘Babaaa! Annem küçük boy olmas›n. Ben en büyü¤ünden isterim.’ diyor. Ik›na s›k›na vard›m buldum ma¤azay›. Bakt›m ki, güzellik yar›flmas›ndaki k›zlar gibi boy boy dizilmifl buzdolaplar›. fiöyle yan gözle onlar› süzerken, ma¤aza sahibi güleç yüzüyle yan›ma yaklaflt›. ‘Buyur müfettifl bey. Hofl gelmiflsin, sefalar getirmiflin. Hangisini gözün kesti bu dilberlerin?’ diye sordu. Bir soluk nefes çektikten sonra, ’Dilber mi dedin? Ne dilberi, sevimsiz desene fluna!’ dedim. Adam gözüme ters ters bakt›ktan sonra, “Almazsan da mala bak, beyim. Sen ömrü hayat›nda böyle yüze gülen sevimsiz gördün mü hiç?’ dedi. ‘Sen ederini söyle hele!’ diye ç›k›flt›m. ‘Hangisinin?’ diye sordu. ‘Görüyorsun irili ufakl›. Büyük boy, orta boy, küçük boy olanlar var. Aralar›nda eder olarak büyük bir fark da yok. Ama ben derim ki, kalabal›k
bir aile oldu¤unuza göre, sizin eve büyük boy olan› gider. Hem bir kere al›n›yor bu meret. Hani ne demifller, ‘Öküzün büyük olsun da çifte gitmezse gitmesin,’ de¤il mi ya? Ver afla¤›, al yukar› derken, s›k› bir pazarl›k yapt›k. ‹fli tatl›ya ba¤lay›p el s›k›flt›k. Mal›n ederinin dörtte birini peflin ödedim, kalan›n› üç takside ba¤lad›k. ‘‹yi günlerde kullan müfettifl bey.’ dedi sat›c›. ’Sana bu yak›fl›rd›.’ Eve döndü¤ümde neflem yerindeydi. Yüzümü hat›r› say›l›r bir gülme çalm›fl olmal› ki: ‘Hayrola Bey.’ dedi bizimki. ’Bak›yorum, yüzüne gün do¤mufl gibisin.’ ‘Öyle,’dedim. ‘Önümden arkamdan kah›r estirip duruyordun, sonuçta istedi¤in oldu. Murad›na erdin.’ ‘Benimle g›rg›r geçmiyorsun de¤il mi?..’ demeye kalmad› buzdolab›m›z›,
evimize kadar getirdi ma¤aza sahipleri. Getirdi getirmesine de gâvur ölüsü gibi bir fley mübarek. A¤›r m› a¤›r. Ne iniyor, ne kalk›yor. Yerinden oynatabilene aflk olsun. Üstelik kap›ya, efli¤e de s›¤m›yor. Mal de¤il ki ah›ra koyas›n. Bugüne bugün, evimizin bafl tac›… Onu han›m›n istedi¤i yere iyi kötü
yerlefltirdikten sonra, görevim gere¤i köylere denetime ç›kt›m. S›ca¤›n aln›nda, afla¤›daki köy sen misin, yukar›daki köy flen misin diye diye on, on befl köy okulunu kolaçan ettim. Kimine at s›rt›nda, kimine yaya, koflturup durdum. Çantam elimde eve döndü¤ümde, Allah’›n çöl s›ca¤› tepemden vurmufl, içime ifllemifl, susuzluktan dilim dama¤›m kurumufltu. ‘Eh!’ diyordum içten içe. ‘fiunun fluras›nda on dakika sonra evdeyim.
BD MART 2011
Al, buzdolab›ndan bir flifle dolusu so¤uk su, dik tepene, iç içebildi¤in kadar…’ O düfllerle evi zor buldum. Yorgun arg›n kendimi sedirlerden birine att›m. ‘Açl›k kötü ama susuzluk daha da beter.’ diyerek derin bir of çektim. ‘Hayrola bey!’ diye yan›ma kofltu bizimki. ’Onca yer gezip dolaflt›n da sana iki maflrapa ayran yapan ç›kmad› m›?’ ‘B›rak sen, yo¤urdu, ayran› flimdi,’ dedim. De kalk hele. fiu yeni dolab›n so¤uttu¤u sudan bir flifle getir de hem ödedi¤im paran›n, hem de yorgunluk terimin harareti sönsün. Yeni dolab›m›z›n sefas›n› süreyim.’ ‘Ne so¤uk suyu? Ne sefas›?’ diyerek gözüme pel pel bakmaya bafllad›. ‹flte o zaman beynimden vurulmufla döndüm. ‘Ulan,’ dedim. ‘Bu iflin içinde bir ifl var, ama ne? Yoksa…’ Arkas›n› getiremedim.” “Evet! Yoksa?..” diyenler oldu. Arkadafl› Hikmet, gözleri dört aç›lm›fl olarak öykünün ifltah›n› kabartt›: “Do¤ru söyle Hidayet, ne olmufl?” “Ne olmuflu var m›? Yüzüm kirece bat›p ç›km›fl gibi olmufl. A¤z›mdan ‘Boynu kopas› avrat, bunu da m› bafl›ma getirecektin!’ sözleri dökülmüfl. Aya¤a f›rlam›fl›m.” Arkadafl›n›n damar›na basarcas›na, “Sonra?..” diye dürtükledi Hikmet. “‹flte önemli olan da bu sonras›…” “Gittim, dolab›n kapa¤›n› bir çektim ki, ne göreyim?.. Evde ne kadar kirli çamafl›r varsa hepsi içeri tepifltirilmifl. ‘Eyvaaah!..’ diye bir 盤l›k atm›fl›m.” “Ne oldu, hayrola! Çamafl›rlar›n 126
BD MART 2011
ne ifli varm›fl orada?” “Ne ifli olacak! Bir ak›ll› komflu kad›n, bizimkine demifl ki, ‘Bu buzdolab› var ya, içine ne korsan koy, dondurur, buza keser’. Hani ad› üstünde, buzdolab› ya!..” “Eeee…” dediler dinleyenler hep bir a¤›zdan. “Eeee’si siz. Bilisizlikle görgüsüzlük, bir araya gelmeye görsün. Tam bir bafl belas›… Bizimki, evdeki alt› bafl çocu¤u bitten pireden bir türlü kurtaram›yordum...” diyecekken, ortal›¤› önce bir flaflk›nl›k, sonra da bir kahkaha tufan› kaplad›. “Pekiyi. Gerçekten de donmufllar m› o pis asalaklar, biraderim?” “Ne diyorsun sen Hikmet! Sorma kardeflim. Ne kadar bafl biti varsa donmufl, tavana yap›flm›fl. Ne kadar k›ç biti varsa afla¤› inmifl, tabana tutunmufl. Bir de, bizim kay›nvalide yeni Ürdün’den dönmüfltü. Ne kadar Arap biti varsa, onlar da yönlerini güneydo¤uya dönmüfller.” “Vay anas›n› yahu! fiu ifle bak hele.” diyenler oldu. “Kimin akl›na gelirdi bu?” sorusunu soranlar ç›kt›.
G
Gülüflmelerin arkas› kesilmedi.
O hava içinde anlat›s›n› sürdürdü Hidayet Bey. “Dolab› bilmem kaç kez sabunlu suyla y›kay›p ovduk. ‹çine kolonyalar, kokular sürdük. Her türlü mikroptan ar›nd›¤› sav›na var›nca da yavafl yavafl raflar›n› yiyecek içecekle doldurmaya bafllad›k. Keyfimize h›z›r eli de¤mifl gibi günümüz gün olmaya bafllad›.Yaz›, öylece geçirdik desem yalan olmaz. K›fl bast›r›nca, dolab›n okkas› on paraya düfltü. Millet so¤uk-
tan kaçarken, buzdolab›n› kim ne etsin? Biz de sil bafltan yapt›k. Yeniden bitli pireli çamafl›rlar› onun içine koymay› sürdürdük. Bizim bu yöntemimiz çevrede tez duyuldu. Zaten herkes kafl›nt›dan dertli… Konu komflu bizim eve doluflmaya bafllad›. Ald›¤›m›z sonucu merak ediyorlard›. ‘fiu sizin tuttu¤unuz yolu gösterin de, biz de oradan yürüyelim.’ diyen bizim avrad› buluyordu. O da ne desin? Koskoca bir müfettifl han›m› flunun fluras›nda. ’Ben böyle bir halt iflledim, enayili¤ime doymay›m m›?’ desin. Bafllad› ifli balland›r›p anlatmaya: ‘Ayol!’ dedi. ‘Bu dolap var ya, yaln›zca içine konan p›l› p›rt›daki haflarat› öldürmekle kalm›yor. O dolaptan ç›kan kirli çamafl›rlar› yataklar›n, koltuklar›n yanlar›na da¤›tt›k m›, bir tek Allah’›n asalak yarat›¤› gelip yan›m›za yaklaflm›yor. Ölülerini görmekten korkuyor olmal›lar belli ki. Bize de rahat etmek düflüyor.’ Ben bunu ö¤renince, yang›na körükle gittim. Kahvede, lokalde; dü¤ünde, dernekte, hatta hükümet kona¤›nda, bafllad›m bilgiçlik taslamaya. Her önüme ç›kana: ‘Gözünü seveyim flu el o¤lunun! Yap›nca, böyle her bir ifle yarayacak araç üretiyor. Seni, kan›n› emenden kurtar›yor; üstüne de, so¤uk bir su içiriyor.’ demesi bofluna de¤ilmifl gibisinden alttan att›m, üsten tuttum. Bunu duyan komflu erkeklerden biri, avrad›n› karfl›s›na alm›fl, ’Elin kar›s› k›zan›, evindeki buzdolab›n› maymuncuk gibi her iflte kullan›yor. Sen ise ayyar ayyar oturuyorsun. fiu bizim hantal buzdolab›na baksana, su
görmüfl eflek gibi yerinden k›p›rdam›yor. Hele k›fl günleri hiçbir ifle yaram›yor.’ diye üzerine gitmifl. Bunu duyunca, halimize flükrettim. Yedi¤im kaz›k, içimi eskisi gibi ac›tmaz oldu. Onun üstüne bizim hatuna döndüm, ‘Görüyorsun ya gözümün karas›.’ dedim. ‘Biz el aleme rezil olaca¤›z derken, herkes bizim akl›m›za hayran kald›.” “Hepsi bu kadar m›?” diye Hidayet’e çanak tuttu arkadafl›. “Hiç olur mu?” diye ç›k›flt› o da. “Bizim buzdolab›n›n kerameti dilden dile öylesine h›zl› yay›ld› ki, millet bir tane de biz edinelim diye yorgan› yast›¤› sat›fla ç›kard›.” Üç befl gün sonra, bir de bakt›k
ki, evin önünde bir kamyonet geldi durdu. Yan kapaklar› aç›ld›. ‹çinden paketlere sar›lm›fl bir yeni buzdolab› indi. Alt› buzdolab›, üstü derin dondurucu. ‘Biz bu modelin üretimine geçerken, esin kayna¤› siz oldunuz, müfettifl bey. Firmam›z da bu ilk modeli size arma¤an etti. Güle güle kullan›n.’ dediler, geçip koyup gittiler. Derin dondurucu da derin dondurucu haa! Eve nas›l yak›flt› bilemezsiniz. Bizimkilerin a¤›zlar› kulaklar›nda… Bir gelin gibi, süslediler onu. Ellerindeki en güzel el ifllemelerini onun üstüne koydular. Nazar de¤mesin diye aln›na gözboncu¤u takt›lar. Kapa¤›n›n ortas›na da, eski harflerle, ‘K›rk bir kere maflallah!’ yazd›lar.”• bekirozgen@butundunya.com.tr
SPORUN DÜNYASI Metin Gören
Neden Yaflam Boyu Spor? ‹nsan bedeni yak›ndan irdelendi¤inde, özel yetenekleri olan mükemmel bir varl›k oldu¤u görülür. Merkezi sinir sistemimiz, yaflam dinami¤imizi kontrol ederken gelifltirilmifl bilgisayarlar› k›skand›racak boyutlarda çok özel yetenekler sergiler. uyu organlar›m›z, yaflam
boyu ak›l almaz görevler üstlenen kan pompas› kalbimiz. Solunum,sindirim, boflalt›m sistemleri,iç salg› ve cinsel organlar›m›z,insan hareketlili¤ini ve becerilerinin simgesi iskelet-kas sistemi bizleri Yaratan’›n kutsal hediyeleridir. ‹flte böylesi ola¤anüstü yarat›m 128
biz insanlar›n, yavafl ve hareketsiz bir yaflam› benimsemesi, bu olumsuzluklara do¤ru gitmesi ve sonunda teslim olmas›n›n bilimsel aç›l›m› ça¤›m›z›n en sinsi ve tehlikeli hastal›¤›na kap› aralamas› anlam›ndad›r. Giderek yo¤unlaflan yerleflkeler, içinden ç›k›lamaz boyuttaki trafik kargaflas› ve bir kâbus gibi üzerimizi
BD MART 2011
örten makinalaflman›n sa¤lad›¤› monoton ve hareketsiz çal›flma ortamlar›. ‹flsizlik, emeklilik ve tembellik gibi önemli nedenlerle bir köfleye çekilme dürtüleri. Televizyonlar›n bafl›nda geçen s›n›rs›z süreçler. Çeflitli nedenlerle ortaya ç›kan s›k›nt›lar, ruhsal sorunlar nedeniyle büyüyen durgunluklar. Tüm bunlardan ortaya ç›kan ve ça¤›m›z›n hastal›¤›na yani hareketsiz yaflam› özümseme olumsuzluklar›. Ve tüm bunlar›n arkas›na saklanan ve her an karfl›m›za ç›kacak, sa¤l›¤›m›z› bozabilecek mikrobik güçler. Bedenimizin en zay›f halkalar›n› büyük bir dikkatle ve y›lmadan irdeleyen düflmanlar›m›z. Hareketsiz bir yaflant›n›n bir süre sonra mutlaka yaflayabilece¤i sa¤l›ks›z olgular. Önce stres... Kiflinin doyumsuzluk ve mutsuzlu¤a do¤ru önlenemeyen gidifli ve bedensel olumsuzluklar. Gö¤üs kafesinin esneklik kayb› ve düflük solunuma geçifl. Koroner damar hastal›¤›n›n yayg›nl›¤›n› gösterir önemli bulgular. Zay›flamaya bafllayan kar›n kaslar›, durufl bozuklu¤u, sindirim ve boflalt›m güçlükleri. Kad›nlarda do¤um sonras›nda görülen sark›k kar›n ve kalça kemi¤i olumsuzluklar›. Tüm kaslarda görülen kuvvet, esneklik ve iflleklik kay›plar›. Kilo sorunun yaratt›¤› flekilsizlik. ‹skelet yap›s›ndaki kireçlenme, eklem sorunlar›, kolay sakatlanma gibi olumsuzluklar ve güçsüz bir beden... Kolay hastalanma, toparlanmada çekilen güçlükler. Omurlar aras› doku zedelenmeleri. Bel omurlar›nda kireçlenme. Disk sorunlar›, disk f›t›¤› riskinin artmas›. Deri alt›na sinsice
Yavafl ve hareketsiz bir yaflam›n benimsenmesi, ça¤›m›z›n en sinsi ve tehlikeli hastal›¤›na kap› aralanmas› anlam›ndad›r. giren ya¤ dokular›n›n yaratabilece¤i sorunlar. Kan tablosunda görülen yüksek bulgular ile tansiyon, kolesterol, kan flekeri anormallikleri. Nedeni belirsiz yüksek tansiyonu ça¤›ran oluflumlar. Özcesi tüm olumsuzluklar›n s›ra tan›madan vücut varl›¤›m›z› y›pratma ve yok edebilme eylemleri... Tümü, hareketsizli¤in ç›kard›¤› veya ç›karabilece¤i ödenmesi olanaks›z ölümcül faturalar... Oysa ki; sporun önümüze koydu¤u gerçeklerin sat›r aralar›nda bugün, hemen flimdi baflland›¤›nda kaybedi129
BD MART 2011
çarp›k spor düzenin difllileri aras›nda kaybolan, sporu bilinçsiz ortamlar içinde yapanlar›, yaflam boyu sporun bilimsel olgular›n› ö¤retebilmektir.
len, kaybedilmek üzere sa¤l›¤›m›za periyodik aral›klarla yeniden kavuflabilme formülleri vard›r. Tarihi geliflimi içinde yar›flmalar›n d›fl›nda yap›labilecek sporlar›n yafl› s›n›rl› de¤ildir. ‹nsanlar›n spor yapabilme yafllar›, spor yapmaya bafllad›klar› and›r. Sa¤l›kl› yaflam için spor düflüncesi, k›rk yafllar›nda birine lisans ç›karma ve onu koflullar› çok zor yar›flmalara itmek ayn› kifliyi uçurumdan derinli¤i bilinmeyen bofllu¤a göndermektir. Konu
onu; bu denli seri hastal›klara yakalanma risklerini olabildi¤ince ortadan kald›rabilmektir. Yaflam Boyu Spor’un dünden bugüne dek geçirdi¤i evrimin örnekleri aras›nda, dünün y›ld›z sporcular›na rastlaman›z olas›d›r. Bunlar, yani dünün koflan z›playan, engel atlayan, potalara uzanan, flutlar›yla kaleleri sarsan eski sporcular›n oluflturdu¤u bilinçli bir toplumdur. Onlar flimdi eflofmanlar›n› giyerek, planl› ve programl› yürüyüfller ve yafllar›na uygun hareketlerle, yaflam boyu sporun öncüleri oldular. Lütfen sizler de bulundu¤unuz yerleflkede kendinize bir grup oluflturarak Yaflam Boyu Spor’unuza bafllay›n›z. Tek bafl›n›za olsan›z da fark etmez. Sizi gören yapt›¤›n›z iflin sa¤l›kl› yaflam› ça¤›raca¤›n›n ay›rd›ndad›r. Bir süre sonra arkan›za bakt›¤›n›zda, Yaflam Boyu Spor’u özümseyen onlarca insanla birlikte oldu¤unuzun mutlulu¤unu yaflayacaks›n›z. • metingoren@butundunya.com.tr
YÜZÜK Yarg›ç, san›¤› sorguya çekiyordu. ”Demek yüzü¤ü çalmad›n da yolda buldun?” ”Evet efendim, yolda buldum. ‹nanmazsan›z sahibine sorun.” ”Peki, sahibini biliyordun da, neden götürüp vermedin? ”Verecektim ama...‹çindeki yaz›y› okuyunca vazgeçtim.” ”Ne yaz›yordu yüzü¤ün içinde?” ”EBED‹YEN SEN‹N‹M.'' yaz›s› vard› efendim. 130
“D‹LB‹L‹M” YANILGISI Yazan: Prof. Dr. S‹NAN BAYRAKTARO⁄LU
ait Türk Dili 1966 y›l›na Araflt›rmalar› Y›ll›¤›’nda Amerikal› dilbilimci Robert B. Lees’in (“Turkish Harmony and the Phonological Description of Assimilation”) ad› alt›nda ‹ngilizce olarak yay›nlanan bir makalesinin önsözünde derginin yaz› kurulu taraf›ndan bu makaleyi Türkçe’ye çevirip yay›nlayamad›klar›ndan ötürü okuyuculardan özür dileyen flöyle bir yorum yap›lmaktad›r: “ Bu yaz›n›n sahibi Prof. Robert Lees, 1961 y›l›nda Amerika’daki Indiana Üniversitesi’nin Ural ve Altay Dilleri yay›n serisinde The Phonology of Modern Standard Turkish (Ça¤dafl Türk Yaz› Dilinin Fono-
lojisi) adl› 76 sayfal›k bir kitap yay›nlam›flt›r. Bu defa da bize, ricam›z üzerine Turkish Harmony and the Phonological Description of Assimilation bafll›¤›n› tafl›yan de¤erli bir yaz› göndermifltir. Yepyeni bir dilbilim dal› olan fonolojinin terimleri bizde henüz ifllenmemifl oldu¤u için, y›ll›¤›m›za bunun Türkçe’ye çevirisini koymad›k, ancak ‹ngilizce asl› ile yetinmek zorunda kald›k. Bundan ötürü ‹ngilizce bilmeyen okurlar›m›zdan özür dileriz.” (1971-72 s. 279) akademik y›l›nda ‹ngiltere’de dilbilim alan›nda henüz Yüksek Lisans ö¤rencisi oldu¤umuz y›llarda bu makaleyle karfl›laflt›¤›m›z zaman büyük bir üzüntü duymufltuk. 131
BD MART 2011
Bu talihsiz önsöz, Cumhuriyet ile birlikte dil çal›flmalar›n›n yo¤unlaflmas›na ve hatta Dil Devrimi’nin gerçekleflmesine ra¤men, o y›llardan itibaren makalenin yay›nlanm›fl oldu¤u 1966 y›l›na kadar ülkemizde dilbilimin bir bilim alan› olarak yeterince tan›nmad›¤›n› ve “bilim” anlay›fl›m›zda, özellikle sosyal ve befleri bilimler alan›nda, daha da önemlisi Türk Dili ve Kültürü incelemelerinde, gere¤ince uygulama alan›n› bulamad›¤›n› aç›k bir flekilde ortaya koymaktayd›. fiöyle ki: Her fleyden önce, fonoloji (sesbilim), dilbilimin yepyeni bir dal› de¤ildir. ‹nsan dilinin yaz› ile ifade edilmesinden itibaren dilin “ses düzeni” ile ilgilenen bu bilim alan›na ta eski Hindistan’da M.Ö 460-520 y›llar›nda yaflam›fl Sanskritçe dil uzman› Panini’nin Sanskritçe Fonolojisi adl› eseriyle bafllanm›fl oldu¤u söylenir. Sesbilimin as›rlar boyunca geliflme gösterdi¤i de bilinir. 19. yüzy›lda Polonyal› Baudouin de Courtenay, ‹flviçreli Ferdinand de Saussure gibi dilbilimcilerin çal›flmalar›yla sesbilim “Genel ve Kuramsal Dilbilim”in vazgeçilmez bir dal› haline gelmifltir. 20. yüzy›lda Prag Ekolü’nün öncülerinden Nikolai Trubetzkoy’un 1939’da yay›nlanan Principles of Phonology (Fonolojinin Temel ‹lkeleri) adl› ünlü eseri ile ve yine bu ekolün önemli dilbilimcisi Roman Jacobson’›n araflt›rmalar› ile birlikte, 1940’l› y›llarda ve 1950’li y›llar›n bafl›nda Amerika’da dilbilimci Bloomfield, ‹ngiltere’de Daniel Jones adlar›yla an›lan sesbilim ekolleri do¤mufltur. Nihayet 1960’l› y›llarda, o zamana kadar “yap›salc›l›k” (structu132
BD MART 2011
ralism) ve daha sonraki y›llarda “ifllevsellik”(functionalism) yöntemleriyle ele al›nan dilbilim çal›flmalar›na karfl›l›k Amerikal› dilbilimci ve matematikçi Noam Chomsky ve Morris Halle’›n ortaya att›klar› “üretici sesbilimi” modeli sesbilim. Bu ba¤lamda, yukar›da sözü edilen Amerikal› dilbilimci Robert B. Lees’in The Phonology of Modern Standard Turkish (Ça¤dafl Türk Dili Sesbilimi) adl› kitab› ve “Turkish Harmony and the Phonological Description of Assimilation” (Türkçe’de Ses Uyumu ve Ses Kaynaflmas›n›n Sesbilgisel Betimlemesi) makalesi “üretici sesbilim” modelinin Türk Dili ses düzenine uygulanmas›d›r. Di¤er taraftan, daha da önemli olarak, “üretici sesbilimi” modeli gibi insan dilinin “sözdizimi” ve “dilbilgisi” alanlar›na da “dönüflümsel-üretici dilbilgisi” (Transformational Generative Grammar) modelinin uygulanmas›yla insano¤lunun tüm dillerinin ortak ve evrensel yap›lar› oldu¤unu iddia eden “evrensel dilbilgisi” adl› kuram ortaya ç›km›flt›r. Bu da sadece dilbilim alan›nda de¤il ayn› zamanda genel olarak bilim anlay›fl›nda, fen, sosyal ve insani bilim alanlar›nda adeta bir devrim yaratm›flt›r. Nitekim,“yapay zeka” (artificial intelligence) çal›flmalar› ve bugün günlük hayat›m›z›n kaç›n›lmaz bir parças› olan bilgisayar ve “biliflim” (information technology) faaliyetleri ça¤›m›zda bu devrimin uzant›lar›d›r diyebiliriz. Robert B. Lees’in makalesinin ya-
y›nlanm›fl oldu¤u 1966 y›l›ndan 21 y›l sonra, Türkiye’de Türk Dili ile ilgili üstün çal›flmalar›yla tan›nan de¤erli dilbilimci merhum Prof. Dr. Do¤an Aksan’›n 1987 y›l›nda Hacettepe Üniversitesi taraf›ndan Türkiye’de ilk defa düzenlenen 1. Dilbilim Sempozyumu öncesi Milliyet Gazetesinde
Prof. Dr. Doğan Aksan yay›nlanm›fl bir makalesindeki flu ilginç sözlerinin de bu çerçevede alt›n› çizmemiz gerekir: “Afla¤› yukar› iki yüzy›ldan beri Bat›l›laflma çabas› içindeyiz. E¤itim –ö¤retim aflamas›nda milyonlarca genç nüfusu bulunan, d›fl dünya ile iliflkilerini sürekli olarak art›rmaya çal›flan yurdumuzda, ileri ülkelerde yerini çoktan edinmifl, dalbudak salm›fl olan dilbilimin yeterince tan›nd›¤›n›, uygulama alan›n› bulabildi¤ini söyleyebilecek durumda de¤iliz. Anadili e¤itimi ve yabanc› dil ö¤retimi alanlar›n› içeren uygulamal› dilbilimden bafllayarak bütün dil ve edebiyat incelemelerine, iletiflim sorunlar›na, oradan reklamc›l›¤a kadar
uzanan ça¤dafl dilbilim bugünkü niteli¤ini ancak XX. Yüzy›lda kazanm›flt›r, birçoklar›nca yeni bir bilim say›l›r. Ancak filoloji ve felsefe çal›flmalar›yla tarihin çok eski dönemlerine uzanan bir temel üzerine yerleflen bu alan bugün öylesine önem kazanm›flt›r ki, XX. Yüzy›l› “dilbilim ça¤›” olarak niteleyenler vard›r. Öte yandan ünlü dilcimiz fiemsettin Sami’nin daha 1887’de yay›mlad›¤› “Lisan” adl› kitab›yla bu bilimi tan›tt›¤›n›, önemini vurgulad›¤›n› da göz önünde tutmal›y›z. Prof. Dr. Do¤an Aksan’›n yukar›da Türkiye’de ilk defa düzenlenen 1. Dilbilim Sempozyumu öncesi yazd›¤› yaz›n›n ard›ndan 24 sene sonra bugün, Türkiye’de akademik çevrelerde dilbilim çal›flmalar›n›n h›z kazand›¤›n›, bu alanda önemli bilimsel yay›n, yüksek lisans ve doktora araflt›rma tezlerinin yap›ld›¤›n› ve ilgili di¤er akademik faaliyetlerin gerçekleflti¤ini ve de¤erli dilbilimcilerin yetiflti¤ini görüyoruz. Vardar’›n, 1990’larda Ahmet Kocaman’›n dilbilim ve dilbilgisi kavram ve terimleri ile ilgili olarak haz›rlad›klar› sözlükler önemli çal›flmalard›r. Ayn› zamanda, bugün YÖK taraf›ndan “Sosyal, Befleri ve ‹dari Bilimler Temel Alan›” çerçevesinde “Dilbilim” ad› alt›nda belirlenmifl bir anabilim alan› da bulunmaktad›r. Geleneksel olarak “dilbilim”, yu-
kar›da da belirtildi¤i üzere, “kuramsal dilbilim” ve “genel dilbilim” bafll›klar› alt›nda, insano¤lunun sahip oldu¤u “dil” mekanizmas›n› kuramsal düzeyde tek bir dile ba¤l› olmaks›z›n insan dilinin yap›sal ve ifllevsel özelliklerini 133
BD MART 2011
de¤iflik dillerden örnekler vererek inceler. Baflka bir deyiflle, “Dil Betimlemesi ve Kuram›” genel olarak belli bir dile indirgenilmeden, ama kuramlar› do¤rulayabilmek için çeflitli dillerden de tan›mlama örnekleri verilerek, dil-kültür, dil-düflünce, dil-toplum, dil-edebiyat, dil-iletiflim, söz- eylem, dil- ö¤renim ve edinim iliflkileri çerçevesinde “insan dili”nin evrensel niteli¤ini, ifllevlili¤ini, kavramsal ve yap›sal niteliklerini, bunlar›n “dil yap›s›”n›n (sözdizimi, ses düzeni, anlaml›l›k yap›s›, dil bilgisi yap›lar›n›n) özellikleri do¤rultusunda ne olup olmad›¤›n› displinleraras› bilim yöntemleriyle çeflitli kuramlar oluflturarak araflt›r›p tan›mlamaya çal›fl›r. Bugün iki devlet üniversitemizde (Ankara Üniversitesi DTCF ve 9 Eylül Üniversitesi) lisans düzeyinde “Genel Dilbilim” bölümü mevcuttur. Mersin ve Hacettepe üniversitelerinde de “‹ngiliz Dilbilimi” ad› alt›nda lisans programlar› bulunmaktad›r. Hacettepe, Ankara, Mersin, Bo¤aziçi ve 9 Eylül üniversitelerinde yüksek lisans ve s›ralad›¤›m›z di¤er üniversitelerde de (Mersin ve Hacettepe d›fl›nda) doktora programlar› yürütülmektedir. Ancak ne var ki, tüm bu olumlu geliflmelere ra¤men, ülkemizde “dilbilim”in bir anabilim alan› olarak gere¤ince alg›land›¤›n›, yeterince tan›nd›¤›n› ve dolay›s›yla uygulama alan›n› da tam olarak bulabildi¤ini henüz söyleyebilecek durumda de¤iliz. “Dilbilim”, bugün ülkemizde alg›lan›p uyguland›¤› üzere, ‹ngilizce-Frans›zca- Almanca-Türkçe dilbilimi, dil e¤itimi, çeviribilim, mütercim-tercümanl›k, 134
BD MART 2011
Bat› dilleri ve edebiyat› gibi tek bir dil ve kültür alan› ile s›n›rl› bir bilim alan› de¤ildir... Tüm dünya üniversitelerinin bilim-
sel araflt›rma ve e¤itim faaliyetlerinde “Dilbilim” bir temel alan bilimi olarak Do¤an Aksan’›n seneler önce belirtti¤i gibi öylesine dalbudak sarm›flt›r ki, toplumdilbilim (sociolinguistics), ruhdilbilim (psycholinguistics), uygulamal› dilbilim (applied linguistics), e¤itimsel dilbilim (educational linguistics), sesbilgisi ve sesbilim (phonetics and phonology), antropolojik dilbilim (antropological linguistics), dil kullan›m Bilimi (söz-eylem çözümlemesi, söylem çözümlemesi)(pragmatics), anlam bilim (Semantics), dil felsefesi (linguistic philosophy), edebi dilbilim (literary linguistics), dilbilim tarihi (historical linguistics), nörodilbilim (neurolinguistics), bilgisayar dilbilim (computational linguistics), biliflim (information technology) ve hatta dilbilim mühendisli¤i (linguistic engineering) gibi alan dallar› oluflmufltur. Görülüyor ki, “dilbilim”, t›p ve hatta mühendislik alanlar›na kadar dalbudak sarm›fl olmas›n›n yan›s›ra, tüm Sosyal, Befleri ve ‹dari Bilimler’in temelini oluflturmaktad›r. Ancak, ne yaz›k ki, bugün bu alan dallar›n›n YÖK taraf›ndan belirlenmemifl olmas›, dilbilimin ülkemizde gere¤iyle tan›n›p geliflememesine ve uygulama alan›n da özellikle sosyoloji, siyaset bilimi, hukuk, bas›n-yay›n, iletiflim bilimleri, edebiyat, felsefe, psikoloji, antropoloji gibi di¤er akademik alanlar›n bünyesinde veya yan›nda yerini
bulamamas›na neden olmaktad›r. Sonuç olarak, bilinmektedir ki, insan dili, insano¤lunun tüm sosyal, kültürel, psikolojik ve iletiflim gereksinimlerine yan›t verir. Bu ba¤lamda, “dilbilim” insano¤lunun niteli¤ini ve onun içinde yaflam›fl oldu¤u toplumu tan›mak bak›m›ndan hiçbir akademik ku-
ruluflun vazgeçemeyece¤i temel bir bilim alan›d›r. Bu nedenle, ülkemizde YÖK nezdinde ve üniversitelerimizde dilbilim anlay›fl›n›n gere¤iyle alg›lanarak uygulama alanlar›n› gelifltirmek Türk bilim düflüncesinin ça¤dafl bir temel üzerine oturmas› aç›s›ndan büyük önem tafl›maktad›r. •
Prof. Dr. Sinan Bayraktaro¤lu Talas ve Tarsus Ame-
rikan Kolejlerinde orta ve lise ö¤reniminden sonra Ankara Üniversitesi Dil Tarih ve Co¤rafya Fakültesi’nde ‹ngiliz Dili ve Edebiyat›, Latin Dili, Yak›nça¤ Osmanl› Tarihi alanlar›nda Lisans ö¤renimi gördü . Orta Do¤u Teknik Üniversitesi Fen ve Edebiyat Fakültesi Befleri ‹limler Bölümü’nde ‹ngiliz Dili Ö¤retim Görevlisi görevinde bulundu. ‹ngiltere’de Leeds Üniversitesi’nde Dilbilim ve ‹ngiliz Dili Ö¤retimi alan›nda Yüksek Lisans derecesini ald›ktan sonra Cambridge Üniversitesi Do¤u Bilimleri Fakültesi’ne Türk Dili ve Kültürü ö¤retim üyeli¤i görevine atand›. Bu üniversitenin senatosu taraf›ndan kendisine Mater of Arts (Yüksek Lisans) ünvan› verilerek (matriculation) k›demli üniversite ö¤retim üyesi (senior Prof. Dr. Doğan Aksan member) olarak görev yapt›. Londra Üniversitesi E¤itim Enstitüsü’nde E¤itim Bilimleri alan›nda Yeterlilik Sertifikas› alarak ayn› üniversitede Uygulamal› Dilbilim ve ‹ngiliz Dili Ö¤retimi alan›nda E¤itim doktoras›n› tamamlad›. Ulster Üniversitesi’nde Genel Dilbilim k›demli ö¤retim üyesi (senior lecturer) olarak çal›flt›. The Cambridge Centre For Languages, Sawston Hall’un Kurucu Müdürü olarak 22 y›l görev yapt›. ‹ngiltere’nin Cambridge ilinde Türk çocuklar› için Uluslararas› Bakalorya Diplomas› veren Uluslararas› Türk Lisesi’ni kurdu. Nisan 2000’de T.C. Cumhurbaflkan› Süleyman Demirel taraf›ndan “T.C. Devlet Üstün Hizmet Madalyas›” ile ödüllendirildi. ‹ngiltere Kraliyet Derne¤i (Royal Society of Arts) ve Dilbilimciler Enstitüsü’ne (Institute of Linguists) seçilerek bu kurulufllar›n üst düzey üyesi (Fellow) olan Prof. Dr. Bayraktaro¤lu’nun ‹ngiltere’deki görevlendirmelerini fiubat 2006’da Üniversiteleraras› Kurul T.C. Yüksekö¤retim Mevzuat› çerçevesinde “Doçent” denklili¤i olarak onaylad›. 2007’den bu yana Türkiye’de çeflitli vak›f ve devlet üniversitelerinde Rektör Dan›flmanl›klar› ve Yabanc› Diller Okulu Müdürlüklerinde bulunarak Profesörlü¤e atand›. Bugün Türkiye’de Darüflflafaka Cemiyeti Yüksek ‹stiflare Kurulu Üyesi olarak görev yapmaktad›r. Prof. Dr. Sinan Bayraktaro¤lu, Cambridge Üniversitesi Lucy Cavendish Koleji üyesi Doc. Dr. Ar›n Bayraktaro¤lu ile evli olup bir çocuk babas›d›r. 135
BD MART 2011
YAfiAMDAN YANSIMALAR Nuray Bartoschek
De¤ildir oysa... Ne yaz›k ki, yaflant›m›z›n ço¤unu ertelediklerimiz, önemsemediklerimiz, yitirdikten sonra de¤erini daha iyi görebildiklerimizle, “Keflke” listemize yeni çizikler atarak geçiriyoruz ve zaman›nda önemsemedi¤imiz her fley bize büyük kay›plar olarak geri dönüyor.
Y
›llard›r her gün önünden
geçti¤imiz ve “Önünde bir foto¤raf çektireyim” diye düflündü¤ümüz çocuklu¤umuzun geçti¤i ev bir sabah bakar›z ki yerle bir olmufl. Y›k›nt›lar›n aras›nda çal›flan iflçilere bakarken yüre¤imizde bir s›z› duyar›z. Ah bilseydik bugün y›k›laca¤›n› sürekli ertelemez, dün bir foto¤raf çektirirdik! Hastanede dostumuzun, yak›n›m›z›n durumu giderek a¤›rlaflmakta-
136
d›r. Zorla dudaklar›n› k›p›rdatarak bir fleyler söylemeye çal›flt›¤›n› görünce “Dur, yorma kendini lütfen, daha konuflacak çok zaman›m›z olacak, sonra söylersin” deriz. Oysa olmaz. Onu son görüflümüzdür. Söyleyemedi¤i sözcükleriyle sonsuz yolculu¤a ç›karken biz hâlâ flaflk›n, üzgün karfl› ç›kmak isteriz duruma.. “Ama… ama daha…” Karfl› ç›k›fl›m›z buz gibi bir gerçe¤i çarpar yüzümüze: “O art›k yok!” zlemekten hoflland›¤›m›z tele-
yaflad›¤› her günün özel“ oldu¤unun koca bir yaflam boyu ay›rd›na varamam›flt›r ne yaz›k ki. Eflyay› paketinde bulan ise , o an “ Ah yaz›k!” dese de, evine gidince ilk ifli aç›lmam›fl tüm paketlerdeki eflyalar› aç›p kullanmak olmaz zaten! Televizyonda M›s›r’da, ‹srail’deki ayaklanmalar› ya da bir baflka ülkede tecavüze u¤rad›¤› için tafllanarak öldürülen kad›n›, Avrupa Birli¤i’ne girebilmemiz için öne sürülen yeni bir koflulu, evine gece yar›s› yap›lan bask›nla tutuklananlar›, onuru için intihar edenleri, geçim s›k›nt›s› yaflayanlar›,
vizyon kanal›, okudu¤umuz gazete kapan›r, üzülürüz ama hiçbir fley ... evine gece yar›s› yap›lan bask›nolmam›fl gibi ya- la tutuklananlar›, onuru için intiflant›m›za devam har edenleri, geçim s›k›nt›s› yaflaederiz. Bizim yayanlar›, dünyan›n öteki ucunda flant›m›z› hiç etkilemeyece¤inizi sa- depremde ölenleri izlerken kimi n›r›z. Etkiler oysa. zaman lokmalar bo¤az›m›zda taKomflumuzun evi k›l›yor duygusu yaflasak ta hiçbir yanar, bir arkadazaman aç kalkmay›z sofradan. fl›m›z›n evine h›rs›z girer, ifl yerinde, okulda bir arka- dünyan›n öteki ucunda depremde dafl›m›z haks›zl›¤a u¤rar, “Çok üzül- ölenleri izlerken kimi zaman lokmalar düm” demekten ötesini yapmay›z. bo¤az›m›zda tak›l›yor duygusu yaflaGün gelir roller de¤iflir, haks›zl›¤a u¤- sak ta hiçbir zaman aç kalkmay›z sofrayan biz oluruz, insanlar›n duyars›z- radan. Neyse ki, izledi¤imiz her fley l›¤›ndan, vefas›zl›¤›ndan yak›n›r›z bu bize çok uzaklarda yaflanmakta, bizim kez. Çevremizdekiler de t›pk› bizim yaflam alan›m›z›n d›fl›nda geliflmekdaha önce yapt›¤›m›z gibi dinler ve tedir pek çok tats›z olay. Bizim yaflam “Çok üzüldüm” derler yaln›zca. alan›m›z yaln›zca kendi yak›nlar›m›z, Ne ac›d›r ölen birinin ard›ndan kendi iflimiz, kendi evimizle s›n›rl›d›r evindeki eflyalar›n› toplarken, kullan›l- çünkü. Vicdan›m›z› rahatlatmak için mam›fl, y›llarca özenle hiç aç›lmam›fl gerekçemiz de haz›rd›r “Biz tek bafl›paketinde saklanm›fl eflyalar görmek… m›za ne yapabiliriz ki!“ Arada çevreÖzel bir gün için saklanm›flt›r büyük mizden birileri az›c›k sesini ç›karacak olas›l›kla. Saklayan “Sa¤l›kl› olarak olsa “Aman sus, otur oturdu¤un yerde,
137
BD MART 2011
YAZAR DEDE VE TORUNLARI Muzaffer ‹zgü
Her dost yitiminde bir çizik daha atar›z “Keflke” listemize yap›lmam›fllar, söylenmemifl sözler, paylafl›lmam›fllar için... karn›n tok, iflin gücün yerinde, bafl›na ifl açman›n gere¤i yok.” diyerek onlar› da koruma alt›na almaya çal›fl›r›z. Yaz›lacak mektuplar birikir giderek, aranacak dostlar da. Sürekli zamans›zl›ktan yak›n›r ama zaman›m›z› kendimiz çald›¤›m›z›n ay›rd›na varmay›z. Her dost yitiminde bir çizik daha atar›z “Keflke” listemize yap›lmam›fllar, söylenmemifl sözler, paylafl›lmam›fllar için.. Ancak geride kalanlar için bir fley yapmak akl›m›za gelmez ço¤u kez. Yine küçük hesaplar›m›z›n, büyük h›rslar›m›z›n, günlük ifllerimizin peflinde koflarken dostlara ay›r›lacak zamanlar›, söylenecek sözleri ertelemeye devam ederiz. Dünya co¤rafyas› de¤iflir h›zla. Yugoslavya, Çekoslavakya, Rusya tarihe kar›fl›r, Komflu ülkede ekonomik kriz olur. Olsun. Güle güle eski ülkeler, hofl geldin yeni ülkeler! Nas›lsa her fley bize çoook uzak! De¤ildir oysa... Ölüm hiç birimize sand›¤›m›z denli uzak de¤ildir. Zaman bizi bekleyecek 138
denli sab›rl› de¤ildir. Geç gelen adalet, adalet de¤ildir. Dünya üzerinde yaflanan hiçbir fley bize düflündü¤ümüz denli uzak de¤ildir. Bafl›m›z› kuma gömmek sorunlara çözüm de¤ildir. Akl›mdan geçen, yüre¤imde duyumsad›klar›m› yaz›p sizlerle paylaflmak vicdan›m› rahatlatmak de¤ildir. Okuduktan sonra üzerinde hiç düflünmeden bir sonraki sayfaya geçmeye haz›rlan›yorsan›z e¤er , durun ve bir kez daha okuyun lütfen. Bu yaz›n›n yaz›lma amac› bu de¤ildir. • nuraybarthoschek@butundunya.com.tr
YAVRU KARTAL Kartal yavrusunu e¤itiyordu bir ›ss›zda. "Anne !” dedi yavru kartal, "Zirvede oldu¤umu nas›l anlayabilirim?" Anne kartal yan›tlad›: "Bir gün yaln›z kal›rsan bil ki zirvedesin evlat; çünkü zirveler daima ›ss›zd›r."
Ar›c›k çiçe¤in bal›n› emmifl, tam uçmak için haz›rlan›yordu. O da nesi? Kanad› niçin yap›flm›flt› taç yapraklara? Orada bir yap›flkan m› vard›?
U
f, flimdi nas›l kurtulacakt› o
yap›flkandan? Gerçi taç yapraklardan hiç yap›flkan olmad›, acaba bir eflek ar›s›n›n m›, yoksa sar› ar›n›n kanad›ndan m› bulaflm›flt›? Hay›r, kanad›n›n biri p›rp›r ediyor, ötekisi etmiyordu. Acaba zorlasa, kanad› kopar, orada yap›fl›r kal›r m›yd›? Ne yapacakt› flimdi? Kaç kez, kaç çiçe¤e konmufl, gül kokulu, nergis kokulu, çi¤dem kokulu, zambak kokulu ballar toplam›fl, kovan›na uçmufl, bal› b›rakm›fl, bir kez daha, bir kez daha bal
toplamak için uçmufltu. Bu son uçufluydu. Yuvas›na gidecek, dinlenecekti. Zaten akflam olmak üzereydi. Uf, uf, uf!.. “Hay›r, hay›r, biliyorum, tek kanatla uçamam. Ama kanad›m› da kurtaram›yorum ki oradan...” Bir balaras› kondu kargan çiçe¤ine. Ar›c›¤› görünce, “Özür dilerim, ben baflka çiçe¤e geçeyim” dedi. “Yoo, yooo” dedi ar›c›k. “Ben bal› ald›m, ama kanad›m yap›flt›, bir türlü kanad›m› kurtaram›yorum...” 139
BD MART 2011
BD MART 2011
Balar›s› ar›c›¤a iyice yaklaflt›. “Evet, kanad›n taç yapra¤a yap›flm›fl. Ama ben bilirim, kargan çiçeklerinin taç yapraklar› çok güçlü olur, yerinden ç›kmaz. Sonra kanad›n› koparabilirsin.” “Ne yapaca¤›m, bilmiyorum” dedi ar›c›k. Balar›s› sordu: “Kovan kraliçenizin ad› ne?” “Bal Han›m...” “Bizimkinin ad› Bal Güzel... Baflka kovanlardan›z. Ama kurtulman›z için yard›m edece¤im.” “Yoo, yoo, teflekkür ederim, akflam olmak üzere, karanl›k bas›nca yolunu göremezsin, uçamazs›n. Biz ar›lar akflam üzeri mutlaka kovan›m›zda olmal›y›z.” “Ama seni böyle b›rakamam ki ar›c›...” Balar›s› kargan çiçe¤inin yöresinde dönüp duruyordu. Ar›c›k kanatlar›n› açm›fl, ç›rp›n›yordu. Balaras›, “Acaba ne yapsam, ne yapsam da ar›c›¤› buradan kurtarsam?” diye düflünüyordu. Tekrar ar›c›¤› uyard›: “Fazla çabalama ar›c›k, kanad›n› kopar›rsan hiç uçamazs›n...” Balar›s›n›n akl›na geldi, “Güç toplamal›y›z...” Bal alma organ›n› ar›c›¤a uzatt›. “Ye bu bal›, az önce menekfleden toplam›flt›m” dedi. “Teflekkür ederim” dedi ar›c›k. “Ben de kargan çiçe¤ini emmifltim. Ama üzülüyorum, yavafl yavafl karanl›k bas›yor, sen kovan›na git balar›s›...” “Hay›r ar›c›k, seni burada böyle b›rak›p, gidemem... Ne yapsam, ne 140
yapsam?.. Ne yapsam, ne yapsam?..” Ar›c›k da, balar›s› da durmadan düflünüyorlard›. Ama hiç umar ak›llar›na gelmiyordu. Ar›c›¤› tutsa, ikisi birden o kanad› yap›flkandan kurtarmaya çal›flsalar, kanat kopacak, ar›c›k art›k hiç uçamayacakt›. Balar›s›, acaba ar›c›¤a yap›flan tafl yapra¤› kemirebilir miyim? Kemirir, taç yapra¤› kopar›rsa, ar›c›k kovan›na uçabilir. Orada arkadafllar›, kanad›n üzerinde kalan yaprak parçalar›n› hep birlikte kemirerek yok edebilirler. “Ar›c›k, karar verdim taç yapra¤› koparmaya, yani onu kemirmeye bafllayaca¤›m...” Ar›c›k, “Ah biz ar›lar onu baflaramay›z ki. Difllerimiz yok...” “Deneyece¤im... Yoksa burada kalacaks›n...”
B
alar›s› kanad›n yap›flt›¤› yer-
deki taç yapra¤› kemirmeye bafllad›. Ama olas› m›? Burnunu sürtüyor, duyargas›n› sürtüyor, ayaklar›n› güçlü güçlü oraya vuruyor, bir dönüp bak›yor ki yaprak orac›kta, ar›c›¤›n kanad›na yap›flm›fl duruyor. Ne denli u¤raflt› balar›s›. Karanl›k bast›. Gece kufllar› ötmeye bafllad›. Çok uzaklardan kurba¤a sesleri geliyordu. Balar›s› art›k istese de kovan›na gidemezdi. Gerçekten çok yorulmufltu ama ar›c›¤› kurtaramam›flt›. “Dinlenin biraz” dedi ar›c›k. ‹kisi birlikte gökyüzüne bakt›lar. Y›ld›zlar yan›p yan›p sönüyor, ay gülümsüyordu. Do¤a, kargan çiçe¤i kokusuna bürünmüfltü. Ar›c›k, “Kovandaki arkadafllar›n seni beklemifllerdir...” dedi.
“Bir kez daha bir gece d›flarda kalm›flt›m. Çok rüzgar vard›. Uçmaya çal›flm›fl ama uçamam›flt›m. Baflka ar›larla birlikte bir çam a¤ac›n›n kovu¤una s›¤›nm›flt›k.” Ar›c›k sordu: “Uykun geldi mi?” “Yoo, d›flarda bir gece geçirmek de güzel. Hava, koku, y›ld›zlar!” “Ben ilk kez d›flarda kal›yorum...” “Uuuu, o zaman seni çok mereak etmifllerdir.” “Bal Han›m her akflam sorar, ‘Bü-
flimdi karanl›k, görünmüyor. Oralarda da çi¤den dolu, da¤ nergisi dolu, mor menekfleler var... Ama ben bugün bana tat gelsin, içinde ova çiçekleri de olsun dedim. Buralardan kargan bal› toplamaya çal›fl›yordum. ‹flte buraya yap›flt›m...” “fiimdi yine ayaklar›mla taç yapra¤› koparmaya çal›flaca¤›m...” Balar›s› yine çal›flmaya bafllad›. Kanad› v›nn v›nnn ötüyor, ayaklar› taç yapra¤› dövüyor, ama baflaram›-
Bugün buralara geldim. Ama iyi ki geldim, yoksa seni göremeyecek, sana yard›m edemeyecektim.
tün ar›lar kovanda m›?’ diye...” “Eh, bu akflam senin gelmedi¤ini söyleyecekler Bal Han›m’a.” Bir süre balar›s› kendi kovan›n›n bulundu¤u yeri anlatt›: “Bir ba¤›n yak›n›nday›z... Ba¤›n yöresinde çiçekli bitkiler dolu... Hep onlar›n bal›n› al›r›z. Bugün buralara geldim. Ama iyi ki geldim, yoksa seni göremeyecek, sana yard›m edemeyecektim.” “Teflekkür ederim balar›s›. Benim de kovan›m da¤da...‹flte flu da¤... Ama
yordu... Ar›c›k buradan kurtulamayaca¤›na inanm›flt›. Balar›s›n›n kendisini kurtarmak için gösterdi¤i çaba onu üzüyordu. “Nas›l olsa buradan kurtulamayaca¤›m balar›s›, yorma kendini” dedi. Balar›s›, “Hay›r, durup dinlenmeden u¤raflaca¤›m ve seni buradan kurtaraca¤›m.” Kovanlar›n› konufltular, iflçi ar›lar› konufltular, geçirdikleri k›fl aylar›n› konufltular. K›fl yaflam› bambaflkayd›. Kovandan hiç ç›kmazlard›... Hay›r, 141
BD MART 2011
hay›r, kovanda k›fl boyu uyumazlard›. Birbirlerine d›flar›y› anlat›rlar, yeflil bay›rlar›, binbir çiçekli da¤lar›, fl›r›l fl›r›l akan p›narlar› özlediklerini söylerlerdi. Kovan›n içinde d›flar›n›n düfllerini kurarlar, “Ah bir havalar ›s›nsa da, biz de kovan›n kap›s›ndaki mumu açsak, k›rlara ç›ksak, özgürlü¤e uçsak” derlerdi. Bahar›n müjdesini tibili kufllar› ve dik kuyruk kufllar› verirlerdi. Kovan›n üzerine konar, öterlerdi. Sanki bahar türküsü söylerlerdi. ‹flte o zaman kovan›n en dibindekiler bile mum kap›ya yönelirler, mumun çözülüp kap›n›n aç›lmas›n› beklerlerdi. Uçmak, bal toplamak için güçlenmifller, bir an önce uzaklara gitmek istiyorlard›. Ama ah ar›c›k, ah... Bakal›m bu y›l kovan›nda bahar›n geldi¤ini, mum kap›n›n aç›ld›¤›n› görecek miydi, yoksa burac›kta ç›rp›nacak, ç›rp›nacak, sonra yaprakla birlikte kuruyup gidecek miydi?
B
alar›s› m›? Ar›c›¤› kurtarmaya çal›fl›yordu. Ama taç yaprak bütün gücüyle direniyor, ne kopuyor, ne parçalan›yordu. Ar›c› uyumufltu. Balar›s›n›n kanat v›z›lt›lar›n› duymuyordu. O s›rada bir rüzgar ç›kt›. Balar›s› ar›c›¤› uyand›rd›, “Rüzgar ç›kt› ar›c›k, belki seni bu yapraktan kurtar›r.” ‹kisi birlikte ba¤›rd›lar, “Haydi rüzgar es, kopar bu yapra¤› haydi...” Ama bofluna beklediler. Balar›s› da çok yorulmufltu. ‹kisi de uyudular. Önce ar›c›k uyand›. Bir ›slakl›k vard› üzerinde... Heyecanla balar›s›n› uyand›rd›: “Balar›s›, balar›s› bak, birfleyler 142
HER YAfiTAK‹ ÇOCUKLAR ‹Ç‹N Ali Murat Erkorkmaz
AVA G‹DEN‹ AVLAMAK oluyor, kanatlar›m ›slanm›fl...” Balar›s› heyecanla uyand›... Onun kanatlar› da ›slanm›flt›. “Benimki de ›slanm›fl... Birfleyler ya¤›yor, ya¤mur de¤il bu...” Ar›c›k ba¤›rd›: “Bal Han›m söylemiflti... Bu çi¤... Sabaha karfl› çi¤ ya¤arm›fl...” Birbirlerine bakt›lar, birden sevinmeye bafllad›lar. Ar›c›k, “Evet, evet, anl›yorum, çi¤ yap›flkan› eritecek ve kanad›m taç yapraktan kurtulacak...” Balar›s›, “Haydi, kanatlar›n› ç›rp, h›zl› ç›rp!..” Ar›c›k kanatlar›n› var gücüyle ç›rpmaya bafllad›... “Kurtuldum, kanad›m kurtuldu!..” diye ba¤›rd›. ‹ki ar› birbirlerine sar›ld›lar. Balar›s›, “Güneflin do¤mas›n› bekleyece¤iz” dedi. Güneflin ilk “günayd›n”›, Ar›c›k ve Balar›s›’na oldu. ‹ki ar› uçmaya bafllad›lar. Ar›c›k tekrar balar›s›na teflekkür etti. Balar›s›, “Güç durumdakine herkes yard›m etmeli, ben de onu yapt›m” dedi. Bir dü¤ün çiçe¤inin üzerinde durup, birbirlerine sar›ld›lar... “Arkadafllar›na, Bal Han›m’a sevgilerimi söyle” dedi balar›s›. “Sen de arkadafllar›na ve Bal Güzel’e sevgilerimi söyle...” Ar›lar uçup gittiler yuvalar›na...• muzafferizgu@butundunya.com.tr
Çocukken bir film izlemifltim: Bambi. Avusturyal› yazar Felix Salten’›n 1923’te kaleme ald›¤›, orijinal ad›n›n Eine Lebensgeschichte aus dem Walde (Ormanda bir yaflam) oldu¤u ünlü roman›n Walt Disney uyarlamas› idi bu. Filmi hem çok sevmifl hem de çok
üzülmüfltüm. Video gösterim cihazlar›n›n evlere girmesiyle bu filmi tekrar izleme flans› bulup niye sevip niye üzüldü¤ümü bir kere daha yaflam›flt›m. Ço¤unuz Bambi’nin kim oldu¤unu
bilirsiniz. Kuyru¤una kelebek konan minik bir ceylan yavrusu. Bir bahar günü çal›l›klar aras›nda do¤ar. A¤aç kütükleri üzerinde arka ayaklar›yla davul çalan Thumper isimli bir tavflan ve romantik dostu Flower isimli bir 143
BD MART 2011
kokarca ile ormanda büyümeye çal›fl›r. Onunla birlikte biz de bu hayvanc›klar›n gözünden do¤ay› gezeriz. K›fl geldi¤inde yaflam zorlafl›r ve açl›k çirkin yüzünü gösterir. A¤aç kabuklar›n› kemirerek hayatta kalmaya çal›flan hayvanlar› açl›ktan daha korkunç, daha gaddar bir düflman bekler. ‹nsan. Ormana dalan insanlar Bambi’nin annesini öldürürler. Lapa lapa düflen karlar›n içinde annesine seslenen Bambi’nin yüzü hala gözlerimin önündedir. ‹nsanlar bununla da kalmazlar. Yakt›klar› kamp ateflinden ç›kan yang›n orman› küle çevirir. Binlerce hayvan kurflunlar ve alevler aras›nda kalarak can verir. Filmin sonunda Bambi kurtulsa da, öldürme zevkini tatmin etmek için elinde silahlarla vahflet kusan insan tüm izleyicilerce mahkum edilir. Bu dramatik filmin sayesinde avc›-
l›kta o y›l Amerikanya’da %90’a varan bir azalma izlenmifl. Sadece Bambi filmi sayesinde. Hiç mi düflünmemifller say›n avc›lar hayvanlar› katlederken onlar›n da bir yaflam›, aileleri, keyifleri, üzüntüleri olabilece¤ini, canlar›n›n tatl› oldu¤unu, giren kurflun parçac›klar›n›n kemiklerini, damarlar›n› parçalarken canlar›n›n yanabilece¤ini? Ölmeyip sakat kalanlar›n yaflamlar›n›n geri kalan›nda çok büyük s›k›nt›lar yaflayabileceklerini? ‹nsan en vahfli hayvan derler ya, bu çok do¤ru bir laf bence de. Öyle olmasa kurban bayramlar›nda kesilen hayvanlar›n ölümünü izler miydi çevredekiler? 144
BD MART 2011
lar› yap›l›rd›. Sonbahar bafl›nda da ünlü çapari turnuvalar› olurdu. Denizin üstü sandal dolar, misinalar denize salland›r›l›r, tam anlam›yla katliam yap›l›rd›. ‹flte böyle bir yerdi Fenerbahçe. Snipe s›n›f› küçük bir yelken teknesi yapm›fl onunla gezip tozuyordum. O gün tek bafl›mayd›m ve Fenerbahçe’ye yelken bas›p, dal›p bal›k vurmak istedim. Z›pk›n›m› al›p aç›ld›m. Çocukken bal›k tutanlar› seyretmekten keyif al›rd›m. Köprü üstünde sallanan oltalarda par›ldayan “fley”lerin herbirinin can›n›n oldu¤unu, s›rf bir zevk alma duygusu u¤runa yaflamlar›n› yitirdiklerini, yo¤un oksijen ortam›nda nefes alabilmek ve yaflayabilmek için ç›rp›nd›klar›n› ve can çekifle çekifle öldüklerini düflünemezdim. Eminim hâlâ hemen hemen hiç kimse de böyle düflünmemektedir. Kar›n doyurma d›fl›nda iflin e¤lencesi insanlar› bal›k tutma sporuna(?) yönlendirmektedir. Dedim ya, bal›k tutan insanlar› seyretmekten keyif al›rd›m diye, bir yafla gelince ben de elime oltay› al›p defalarca bal›k tuttum. Yemekten çok “tutma” olay› heyecan vericiydi. O da yetmedi, bir deniz tüfe¤i al›p z›pk›nla bal›k vurmaya bafllad›m. Düflüncesizce, elimdeki demir çubukla önüme ç›kan bal›klar› delip öldürüyordum. Ta ki bir gün Fenerbahçe k›y›lar›nda bir Kikla vurana kadar. Fenerbahçe’nin eski halini bilenler fenerin önündeki kayal›klar› hat›rlarlar. Bir zamanlar akvaryum gibiydi. Uluslararas› bal›k vurma flampiyona-
K›y›ya yak›n bir yerde demir at›p
maskemi, paletlerimi takt›m, z›pk›n›m› al›p yüzmeye bafllad›m. Oldukça s›¤ olan bu alan yosunluktu ve o gün lodosun etkisiyle su çok bulan›kt›. Hiç bir fley göremedim ve k›y›ya yüzüp günefllenmeye karar verdim. K›y›ya ç›kmadan, bir kazaya meydan vermemek için z›pk›n› boflaltmak gerekti¤inden ben de öyle yapacakt›m ki birden ilerdeki bir yosunlukta bir k›p›rdanma gördüm. Saçma sapan bir refleksle deniz tüfe¤inin ucunu o tarafa çevirip bast›m teti¤e. Birden yosunluk kar›flt›, birfleyler f›rf›r dönmeye bafllad›. Zaten
gö¤üs hizamda olan bir derinlikteydim, aya¤a kalk›p z›pk›n› kendime çekmeye çal›flt›m. ‹pin di¤er ucunda rengarenk bir kikla bal›¤› yana döne, ç›rp›na ç›rp›na bana do¤ru gelmeye bafllad›. Boyu herhalde 70-80 cm. civarlar›ndayd›. Hiç bu kadar büyük bir bal›k vurmam›flt›m. Üzerinde gökkufla¤›n›n renklerini tafl›yordu. K›y›ya ç›kaca¤›ma tekneye yüzmeye bafllad›m. Bal›¤› z›pk›ndan ç›kart›p farfl tahtalar›n›n üstüne koydum. Hayvan debelenmeye devam ediyordu. Her taraf kan içinde kalm›flt›. Aceleyle yelken bas›p Moda’ya do¤ru yol almaya bafllad›m. Bal›k sanki bana bak›yor, “neden öldürdün beni?” diye soruyordu. Bir türlü ölmüyordu, ölemiyordu. Kafas›n› paletimin içine soktum. Gözgöze gelmemeye çal›fl›yordum. Ne yapaca¤›m› flafl›rm›flt›m. Hüngür hüngür a¤l›yordum. Kendimi bir katil gibi görüyordum. Bal›k ç›rp›nmaya devam ediyor, ortal›k kandan geçilmiyordu. Bir cinayet iflliyordum. ‹lk defa bal›klar›n da canlar›n›n yanabilece¤ini, onlar›n da yaflama haklar› oldu¤unu düflünüyordum. Sonunda bal›k öldü. Eve getirdim,
annem piflirdi, herkes yedi. Ben hariç. Kendimi asla affetmedim ve o günden sonra asla bal›k tutmad›m. Hâlâ k›y›145
BD MART 2011
BD MART 2011
mak istedi¤i o günlerde kariyerinin bitifline neden olan etkenlerin bafl›nda gelmiflti. Ne günah› vard› o ay›c›¤›n? Niye gidip vurup öldürdü onu?
larda bal›k tutan insanlar› görünce içim bir tuhaf olur. Bu olay benim hayvanlar›n yaflam haklar› konusunda k›r›lma noktam, e¤itim bafllang›c›m olmufltur. O günden sonra ne zaman bafl›ma kötü birfley gelse, ifllerim bozulsa falan hep daha önce canlar›n› ald›¤›m bal›klardan dolay› oldu¤unu düflünürüm. Belki saçma ama dedim ya, kendimi asla affetmiyorum, affedemiyorum. Karn›m tok, s›rt›m pekken gidip bir can almak affedilir bir fley de¤ildi. Canl›lar›n di¤er canl›lar› yiyerek yaflayabildi¤i Dünya’da bu tür söylemlerin insanlar›n büyük ço¤unlu¤una saçma geldi¤inin fark›nday›m. Do¤a’y› reddeden biri de de¤ilim. Ben de inan›yorum canl›lar›n di¤er canl›lar› yemeleri gerekti¤ine ama bu bir ihtiyaç konusu olmaktan ç›k›p öldürme zevkini tatmin noktas›na geldi¤inde ifl baflkalafl›yor. Doymak için öldürmek gere¤i olmayan nice insan var ki avlanmaktan zevk al›yorlar. ‹smini vermek istemedi¤im çok çok ünlü bir ifl insan›m›z›n vurdu¤u bir beyaz ay›n›n bafl›nda verdi¤i pozlar tüm hayvan sevenleri k›zd›rmakla kalmam›fl, siyasete at›l146
‹nsan›n kan görme dürtüsü do¤al olarak bu ifli ticari kazanç nedeni yapmaya da yönlendirmifltir. Hemen hemen tüm ülkelerde avc›l›k turizmi oluflmufltur. Silahlardan ayakkab›lara her türlü araç gereç, tak›m taklavat imal edilmifl, sat›lm›fl, yüzmilyonlarca dolar karlar elde edilmifltir. Ee tabi hal böyleyken bu kap› da desteklenir duruma gelmifltir. Otomatik tüfekler, özel b›çaklar, giysiler, kanolar hep bu alana hizmet için üretilmifltir. Yine çocukken izledi¤im baz› Amerikan filmlerinde kahramanlar avc›lard›. Davy Crockett gibi efsanevi isimlerin geçimi hayvan öldürmekti. 3 yafl›ndayken bir ay› vurmakla övünen Crockett daha sonra Senatör bile olmufltu. Ona benzer birçok karakter, Rakun derisi flapkal›, püsküllü deri ceketleriyle ün salm›fllard›. Çelik Blek, Kaptan Swing gibi karakterler de benzer yollardayd›lar. Onlar da Rakun derisi flapka giyip avlan›yorlard›. Tabi bir de özgürlük savaflç›s› olma misyonu güdüyorlard› ama gelin görün ki temelleri avlanmaya dayan›yordu. Oysa Tarzan hayvanlarla yaflamay› ö¤renebilmiflti. Onlar›n gözünden bak›p dilinden konuflabiliyordu. Gerekti¤inde öldürebiliyordu da ama bunu keyif için yapm›yordu. Öldürdü¤ü leopar›n derisinden kendine kürk yapm›yordu. K›rm›z› beyaz bayrakl›lar mavi
beyaz bayrakl›lar› öldürmekte serbesttir gibi bir yaklafl›ma izin veren savafllar, milliyetçilik denilen kamplaflmay› körükleyerek silah sat›fl›n› daha farkl› boyutlara itmifltir. Bu konumda insan sadece hayvan de¤il di¤er insanlar› da avlamakta serbest olmufltur. Üstelik tan›mad›¤›, çolu¤u, çocu¤u ve sorumluluklar› olan insanlar›. Bilim veya sanatla u¤raflan, veya çocu¤una ilaç bulmaya çal›flan iyi yürekli yoksul insanlar› sadece baflka bayra¤›n temsil etti¤i bir ulusun çat›s› alt›nda yaflad›klar› için gözünü k›rpmadan öldürebilmifltir. Her gün yeni keflfetti¤i toplu katliam araçlar› üreterek tepelerine milyonlarca ton bomba, alev ve kimyasallar ya¤d›rarak avlanmas›na devam etmifltir. Elde etti¤i ölü say›lar›n› gö¤sünü gere gere televizyonlarda duyurarak alk›fl toplam›flt›r. Bu mudur insan?
Oturdu¤um site flehrin d›fl›nda. Orman›n ortas›nda bir yerlerde. Bazen araban›n önünü yaban domuzlar› çeviriyor. Onbefl yirmisi birden geçiyorlar. Çoluk çocuk. Bazen de karacalar, ceylanlar f›rl›yor yola. T›kadak t›kadak z›playa z›playa kofluflturuyorlar. Tilkiler, tavflanlar, kufllar derken do¤al olarak bu manzara avc›lar› da çekiyor bu bölgeye. Sinsi sinsi hayvanlar›n su içmeye geldi¤i yerlere pusu kuruyorlar. Sitenin bir de marketi var. Sahibi Nuri. Nuri tatl› m› tatl› bir adam. Site-
nin yap›m›nda çal›flm›fl, köy kökenli, ak›ll› biri. Efli de çok modern ve han›mefendi. ‹kisi de tam Cumhuriyet çocuklar›. En az›ndan ben öyle görüyorum. Geçenlerde Nuri ile yaban domuzlar› hakk›nda konuflurken bana yapt›klar›n› anlatt›: ”Ben her sabah, tüfe¤imi doldurup, köpekleri ve biraz da yiyecek al›p, gidiyorum ormana.” dedi. ”Hayvanlar›n su içmeye gittikleri yerleri çok iyi biliyorum, gidip oraya çay›m› koyup pusuya yat›yorum.” ”Aman Nuri, ne yap›yorsun, öldürüyor musun bu hayvanlar›” dedim. ”Ne öldürmesi?” dedi. ”Pusuya yat›p bekliyorum. Avc›lar onlar› vurmaya geldiklerinde havaya bir iki el atefl ediyorum; hepsi kaç›fl›yor, kurtuluyorlar. Ben vurur muyum onlar›? Onlar› vuracak avc›y› vururum.” Bir de böyleleri var iflte. ”Kamyoneti marketten artan salata, sebze ne varsa doldurup götürüyorum domuzlara, geyiklere. Hepsi al›flt› bana. Onlara özel yerler oluflturdum. Besliyorum hepsini. Gel de Nuri’nin yanaklar›n› öpme... Nuri çevrede tam bir hayvan dostu olarak tan›nmakta. Civardaki at çiftliklerinde, ufak sakatl›klar nedeniyle koflamayacak atlar› masraf etmemek için do¤aya sal›yorlarm›fl. Hayvanlar da bir süre sonra açl›ktan, so¤uktan ölüp gidiyorlarm›fl. Nuri onlara da bir bar›nak yap›p beslemifl. K›s›tl› bütçesinden onlara da pay ay›rm›fl. Daha çok Nuri’lere gereksinim var Dünya’da. Ya da insanlar›n Dünya’y› hayvanlar›n gözünden görüp Nuri’leflmelerine. • alimuraterkorkmaz@butundunya.com.tr 147
BD MART 2011
UFAK TEFEK B‹LG‹LER BD EYLÜL 2010
TASARIM DÜNYASI
MAKASIN ‹CADI Ne zaman icat edildi¤i bilinmese de ‹skender’in M›s›r’› fethi ile geliflen güzel sanatlarda üstünlük sembolü olarak kullan›ld›¤› bilinmektedir. Günümüzde kullan›lan makas›n patenti ise Louis Austin taraf›ndan 1893 y›l›nda Washington’da al›nm›fl.
PLAST‹K
Dünyan›n en çok söylenen flark›s› Bu flark› "Happy birthday to you" dur. fiark›n›n as›l kayna¤› Amerika'l› iki k›z kardefle aittir. Orijinal ad› "Good Morning to All" (hepinize günayd›n)’d›r. Telif hakk› kardefllerden Warner/ Chappel müzik flirketine geçmifltir. Ticari kullan›m için flirkete telif ödenmesi gerekmektedir.
1900’lü y›llar›n bafl›nda, elektrik izolasyonunda böcek yumurtalar›ndan elde edilen gomalak kullan›l›yordu ve pahal›yd›. JAPON YAPIfiTIRICI Leo Hendrik Baekeland Kodak kimyagerlerinden ucuz bir malzeme üretHarry Coover fleffaf ve mek için çal›flt›¤› s›rada kurfluna dayan›kl› bir malplasti¤in ”büyük babazeme araflt›r›yordu. Deney s›” bakaliti keflfetti. yapt›¤› canoacrylate’i ÇÖP çöpe “Bundan plak yap›l›r” att›. Y›llar sonra, att›¤› flifle diye düflünmeseydi, buhâlâ kutunun dibine yap›fl›k gün belki plastik nedir duruyordu. Coover’›n jebilmiyor olacakt›k. tonu düfltü¤ünde y›l 1958’di. 148
Memduh fievket Esendal
Derleyen: GÜLÇ‹N ORKUT
Hem bisiklet hem araba
Dünyan›n %90’l›k alt›n rezervini Hindistan karfl›lamaktad›r. 1844’e kadar ‹ngiltere yasalar›na göre intihar eden biri e¤er kurtulursa, SAÇMA as›larak YASALAR cezaland›r›l›yordu.
DÜNYADAK‹ ‹LK GÖZLÜK Dünyadaki ilk gözlük betimlemeleri ‹talya’da Treviso’da San Nicolo Kilisesinde1352 y›l›nda yap›lan fresklerde görülmektedir. Bir anonim yaz›t uzman› ise Floransa’da 1317 tarihli bir mezar tafl›nda flu sözlerin yazd›¤›n› belirtmifltir: ”Burada gözlük mucidi Salvino Armati yat›yor. Tanr› günahlar›n› affetsin...”
KRED‹ KARTI Cebimizdeki kredi kartlar› ilk kez 1950 y›l›nda elektronik kartpostal olarak kullan›lmak için yap›lm›flt›.
Dünyada her 5 kifliden ikisi ilk aflk›yla evleniyor.
Dünyada 2.222 çeflit kaktüs türü vard›r.
TAZMANYA dünyan›n en temiz havas›na sahip adas›d›r. Bu nedenle aç›lm›fl bir çok ast›m hastanesi bulunmaktad›r.
Mart do¤umlu Yazar / Siyasetçi / Diplomat
D
(29 Mart 1883 -16 May›s 1952)
e¤eri ölümünden sonra anlafl›lm›fl, Türkiye'nin k›sa öykü öncülerindendir. Günlük yaflam›n ilk bak›flta önemsiz gibi görünen ayr›nt›lar›n› ve "sokaktaki adam"lar› öyküye dönüfltürür. Sade ve duru dili ile dikkat çeken yazar›m›z Rumeli göçmeni bir çiftçinin o¤lu olarak, Çorlu'da do¤mufltur. ‹ttihat ve Terakki üyesi yazar, mütareke y›llar›nda hakk›nda tutuklama karar› ç›kmas› nedeniyle ‹talya’ya kaçm›fl daha sonra Anadolu’ya geçerek milli mücadeleye kat›lm›flt›r.1920-24 y›llar› aras›nda Azerbaycan elçisi olarak çal›flm›fl; dönüflünde çeflitlil okullarda ö¤retmenlik yapm›fl, siyasi Meslek Gazetesi’ni ç›karm›fl ve bu dönemde bir çok öykü yay›mlam›flt›r. 1926-30 y›llar› aras›nda Tahran elçili¤i ve milletvekilli¤i yapm›flt›r. Atand›¤› Kabil büyükelçili¤i s›ras›nda Farsça, Frans›zca ve Rusça ö¤renen Esendal, son y›llar›n› öykülerini yazmak, yap›tlar›n› derleyip kitaplaflt›rmakla geçirmifltir. Çeflitli dergilerde yay›mlanan öyküleriyle ününü geniflleten yazar›n Ayafll› ve Kirac›lar› adl› eseri 1946 CHP Roman Yar›flmas›'nda ödül kazanm›flt›r. Esendal, ça¤dafllar›ndan daha sade ve düzgün bir dil kullanan Cumhuriyet dönemimizin de¤erli yazarlar›ndand›r. 149
BD MART 2011 BD MART 2011
YARININ BÜYÜKLER‹ Gönderi adresi: Sedef Cad. 2446 Ada, 1. Parsel, A Blok, Kat: 3, Da: 16, Ataflehir, 34750 ‹stanbul e-posta: butundunya@butundunya.com.tr (e-posta ile gönderece¤iniz fotograflar›n 150 KB’den fazla olmamas›na lütfen özen gösteriniz.)
Beril Alpaslan, ‹zmir
Onat Mudanyal›, Düzce
Atacan Bozac›, Mu¤la 150
Umutcan Ceylan, Ankara
Yi¤it Pekdo¤ru, Eskiflehir
Ece Y›ld›z, ‹stanbul
Sude Y›ld›r›m, Erzincan
Ecenur Y›ld›r›m, Erzincan
Hayriye Öztürk, Antalya
Melih Soydemir, K›br›s
Mert Deniz Özden, ‹stanbul
Nesrin Koyuncu, ‹stanbul
Sevil Yücelen, Ankara
Niyazi Sayg›n ve Ömür Zeynep Demirli, ‹zmir
Hüseyin Çiftçi, ‹stanbul
Asuman ve Ali Fuat Y›lmaz, Ankara
Ersin Emin Kuzkaya, ‹stanbul
Kübra ve Betül Nergiz, Antalya 151
BD MART 2011
KARELER VE RAKAMLAR
MART AYI ÇÖZÜMLER SAYFASI “Sudokunun Yan›tlar›”
8 2 1 5 3 9 6 7 4
3 4 5 2 7 6 1 8 9
9 6 7 8 4 1 5 3 2
1 5 4 7 9 2 3 6 8
7 9 8 3 6 4 2 5 1
2 3 6 1 5 8 9 4 7
6 7 9 4 2 5 8 1 3
5 8 3 9 1 7 4 2 6
4 1 2 6 8 3 7 9 5
Sudoku yapamayanlar için
8 7 1 9 4 3 2 6 5
6 2 9 5 7 1 3 8 4
3 5 4 6 8 2 7 1 9
1 8 6 2 3 5 4 9 7
7 9 5 4 1 6 8 2 3
2 4 3 8 9 7 6 5 1
9 6 7 3 5 8 1 4 2
4 3 2 1 6 9 5 7 8
Cahit Batum
Satranç Çözümleri
5 1 8 7 2 4 9 3 6
Sudokusuz yapamayanlar için
PROBLEM: 1.Ad4! Vxd4 2.Vxh7+# (1…fixd4 2.Vb4+#), (1…Fxd4 2. Vb1+#),(1… exd4 2. Vxd5+#) OYUN SONU: 1. Kh8+ fig5 2. Ad6! Vc3 (2…Vxh8 3. Af7+) 3.Af7+ fif4 4. Kh4+# 1-0 Kareler ve Rakamlar
•S›f›rdan, dokuza kadar olan rakamlar› kullanarak afla¤›daki ifllemleri çözünüz. •Her farkl› flekil bir rakam› göstermektedir. •0-9 aras›ndaki rakamlar her iki grupta farkl› flekillerle simgelenmektedir.
1
253 428
361 = 614 217 = 211
666 354
213 = 453 102 = 252
681
144 = 825
312
111 = 201
‹lk dersimiz Türkçe 1-(d) 2-(b) 3-(c) 4-(b) 5-(a) 6-(a)- 7-(b) 8-(c) 9-(d) 10-(d) 11-(b) 12-(c) 13-(b) 14-(a) 15-(d)
2
“Bilginizi Denetleyin”
1-(a) Avustralya
10-(a) Ingmar Bergman
2-(d) Kapsaml› e¤itim
11-(a) 1903
3-(b) Macaristan 4-(c) MÖ 44
12-(b) Burlesk 13-(c) fianl›urfa
5-(d) ‹lk mekanik haberleflme sistemleri
14-(c) Modüler aritmetik
6-(a) Ege
15-(a) Nominalizm
7-(a) 1846
16-(d) Element
8-(b) Alfred Marshall
17-(b) Mary Shelley
9-(c) Opera
18-(d) ‹rlanda
152
Çözümler 152. sayfadad›r.
153
SATRANÇ
BD MART 2011
Mustafa Y›ld›z ÜNLÜ SATRANÇ USTALARI:
EMEKTARLAR fiAMP‹YONU SAL‹H MURATO⁄LU
20
Demir Takma Adl› fiampiyon: Tigran PETROSYAN okuzuncu Dünya flampiyonu.1929 y›l›nda Tiflis’te do¤du. 1962 Adaylar turnuvas›n› hiç yenilmeden kazand›. Sistemli biçimde aç›l›fl teorisi çal›flarak ve kayak yaparak haz›rland›¤› Dünya flampiyonlu¤u maç›n› Botvinnik’e karfl› 12,5-8,5 kazand›. Sa¤lam, sakin ve güçlü oyunuyla tan›nd›. Yenilmezliklerinin çok olmas› nedeniyle “Demir” takma ad›yla ünlendi. 1958 y›l›ndan itibaren oynad›¤› Satranç Olimpiyatlar›nda toplam 90 Tigran Petrosyan parti oynam›fl ve hiç kaybetmemifltir. Petrosyan, 1966’da yendi¤i Spassky’e 1969 y›l›nda yenilerek ünvan› devretti. 1984’te öldü.
D
Petrosyan-Pachman, Beld, 1961 Petrosyan’›n oyunu beraberlikleri çok olmas›na karfl›n dura¤an de¤ildi. ‹flte afla¤›daki gibi parlak kombinasyonlara onun oyunlar›nda rastlamak mümkündü. 20.Fe5+ fig5 21.Fg7! As›l zor olan bu hamlenin önceden görülmesidir. Siyahlar terk etti. Çünkü ne yapsa üç hamlede mat oldu¤unu gördü.
‹brahim Bapo¤lu-Salih Murato¤lu, 3.Tur Yandaki konumda hamle yapma s›ras› beyazlarda. b3 karesindeki piyon neyle al›nmal›? Piyonla m›, kaleyle mi? Bapo¤lu, 38.Kxb3 oynad› ve birkaç hamle içinde vezir kanad› piyonlar›n› kaybetti. 38.axb3 oynasayd› konumda direnci daha fazla olurdu. 38…Ka8 Yeni hedef a2. 39.Ac3 Ae5 Vezir kanad›ndaki ayr›k piyonlar› korumak zor. 40.Ke2 Kxa2 41.Ab5 Kxe2+ 42.fixe2 fid7 43. Kc3 Axc4 44.Kxc4 Kxb5 ‹ki piyon önde oyun sonuna giren siyahlar k›sa sürede kazand›lar. 0-1 29 Ocak-3 fiubat 2011 tarihlerinde Ankara’da 20 yar›flmac›n›n kat›l›m›yla yap›lan Türkiye Emektarlar fiampiyonas›n› Salih Murato¤lu yenilgisiz 7/6 puanla kazand›. Cem Pekün ikinci, Metin Kayaman 3. oldular.
PROBLEM Heathcote, 1912
OYUN SONU Platov, 1914
2#
Beyaz Kazan›r
mustafayildiz@butundunya.com.tr
Çözümler 152. sayfadad›r.
TÜRK‹YE fiAMP‹YONU GM EMRE CAN Emre Can- Burak F›rat, Kemer, 2011, 10.3 Son tur, 1. ve 2. masalardaki oyunlar beraber bitti. Gözler 3. masadaki Can – F›rat oyununa çevrildi. Yandaki konumda afla¤›daki hamlelerden sonra oyunu kazanan Emre Can yar›m puan farkla flampiyon oldu. c3 karesindeki at› tehdit alt›nda olan beyazlar, son ümitle hücuma kalk›yor. 25. Ae5 Fxe5 26. Fxe5 Axe5 27. Vxe5 Kg7 28. Fxg6 hxg6 29. Vf4 1-0 154
155
BD MART 2011
BULMACA Filiz Lelo¤lu Oskay
Bulmacan›n çözümü 152. sayfadadır. 156
SOLDAN SA⁄A: 1- “Kas›rgan›n Gözü”, “Yaln›zl›ktan Devren Kiral›k” adl› kitaplar› da bulunan fotograftaki öykücümüz. 2- Hedefi tutturma.- C›vata ile birlikte kullan›lan bir ba¤lant› eleman›.- Satrançta bir tafl. 3- Kabaca evet.- K›ta.- Bir toplumu oluflturan en küçük sosyal yap›. 4- ‹syankâr.- Uzakl›k iflareti.- Hedef kitlesi birey olmayan, yap›laflm›fl örgütlere hitap eden anlam›ndaki s›fat. 5- Gürcistan’da kurulmufl özerk bir bölge.Stronsiyumun simgesi.- Eski dilde su. 6- Güney Afrika’n›n plaka iflareti. – Ma¤ara. – Bir s›fat eki. –Verev kesilen kumafltan yap›lan bir tür etek. 7Duyuru.- Hastal›k. – Japon savafl tutsaklar›na verilen ad. 8- Babas› ölmüfl kifli. – fieker kam›fl›ndan yap›lan sert bir içki.- Zirkonyumun simgesi.-Bir binek hayvan›. 9- Valide.- ‹flçilik. 10Aç›k mor renge verilen ad.Tanr›tan›maz. – Adaletli, iyi huylu hükümdar. 11- Sporda rekorun yenilenmesi.- Küçük erkek kardefl.Cet. 12- Türkiye’nin de üyesi oldu¤u askeri pakt.- Kans›zl›k.- ‹laç. 13Kumafllarda oluflan kabart›. - Erkek dana.- ‹smin bir hali. 14- Masallarda ad› geçen da¤.- ‘…. O’Neil (ABD’li artist).‘Bilgesu …..’ (Tiyatro ve roman yazar›m›z). 15- H›ristiyanlar›n kutsal sayd›klar› p›nar.- Uskumru familyas›ndan genellikle Akdeniz bölgesinde yaflayan bir bal›k türü.- Bir ba¤laç. 16- Talyumun simgesi.- Olumsuzluk belirten bir ek. 17- Baston.- Erzurum’un bir ilçesi. 18Dar ve kal›nca tahta.- Eski M›s›r’da günefl tanr›s›. – Sodyumun simgesi. 19Tasdik. 20- U¤ur say›l›r.- Ba¤›r›fl, yaygara.
YUKARIDAN AfiA⁄IYA: 1- “Att›m Kapa¤› Yurt D›fl›na”, “K›sa Pantolonlu Sevda” adl› kitaplar› da bulunan öykücü ve flairimiz. - Avrupa’da yaflayan bir ›rk. 2- Ana, temel.- Aç›kça.-Bir devletin temel yap›s›n›, kuruluflunu ve bireylerin özgürlüklerini düzenleyen yasa. 3- Kalsiyumun simgesi. – Jüpiterin bir uydusu.- Eylemsizlik.- Bir nota. – Mercan adas›. 4- Kal›n ve kaba bir kumafl. – Geniflçe metal tepsi. – ‘Güllü …’ (1840-1902 tarihleri aras›nda yaflam›fl ve Osmanl›’da tiyatronun geliflmesinde rol oynam›fl tiyatrocumuz). -Çinkonun simgesi. –Tarla s›n›r›. 5- Herge’nin yaratt›¤› ünlü çizgi karakter.- Eski dilde su.- A¤açl›k alan. – Yemek. 6- Kurallara uyma. – Bir ilimiz. – Denizcilikte yelkeni iple afla¤› indirme. 7- Geçici, bir süreli¤ine. - Fas›la. 8- Japonya’da bir flehir.- Mekanik aletlerde bir görevin belli sürelerde yerine getirilmesini sa¤lamak için kullan›lan düzenek. – ‹talya’da bir yanarda¤. – Baryumun simgesi. 9- Sual. – Parlak,parlayan. –Uluslararas› denizcilik örgütü. – Tarih öncesi dönemlerde ilkel toplum. 10- Çaresiz - Asya’da bir nehir.- Difli deve. 11- Numaran›n k›sa yaz›l›fl.- Tümör.Azerbaycan halk›ndan olan.- S›n›r niflan›. 12- Kur’an’da bir sure.- Arapça’da ben 13- Ak›tmak.- Eski dilde yiyecek.Nikelin simgesi. 14- Deniz araçlar›n›n ters dönmesi.- Briçte sanzatunun k›sa yaz›l›fl›.- Efli ölmüfl kifli. 15- Vücut k›r›klar›n› sabitlemek için kullan›lan düzenek.- Franz Kafka’n›n bir eseri.Eski dilde mercek. filizoskay@butundunya.com.tr 157
B‹ZE GÖNDER‹LEN K‹TAPLARDAN
Nazizmden Kaçanlar ve Atatürk’ün Vizyonu Arnold Reisman
Türkiye ‹fl Bankas› Kültür Yay›nlar›
‹
kinci Dünya Savafl› ve onun sonuçlar› için yaz›lan say›s›z kitaplar›n yay›na kat›lan bu kitab›n ayr› bir yeri var. Dünya henüz savaflan ülkeler aras›nda yer almayan ama çok önemli ifllevi olan ve a¤›r bedeller ödeyen Türkiye gerçe¤ini bilmiyor. “‹nsan›n insana yapt›¤› insanl›k d›fl› muamele, daha insanc›l ortamlarda büyük geliflme s›çramalar›n› do¤urdu. Nazizm’e karfl› olan akademisyen ve profesyoneller “tarihin kavflak noktas›nda ve atefl hatt›nda” yakaland›klar›nda ülkelerini terk etmekten baflka çareleri yoktu. Bu durum kendi üniversitelerini Yahudilerden ar›nd›rmay› hedefleyen Naziler kadar, ülkelerini modernlefltirmenin yolunu üniversiteler kurup gelifltirmekten geçti¤ini düflünen Atatürk ve Türkiye’nin di¤er kurucular›n›n da ifline yarad›. Yaln›z Yahudilerden de¤il, bar›nd›rd›¤› dehalardan da “ar›nan” Almanya bi-
158
lim dünyas›nda eski heybetine bir daha kolay kolay ulaflamazken, Türkiye de ülkelerinden kovulan dünya çap›ndaki bu akademisyenler sayesinde Bat› standartlar›nda yüksek ö¤renim kurumlar›na kavufltu. Reisman (aralar›nda Einstein’in da bulundu¤u) bu akademisyenlerin kiflisel öykülerini belgelere, mektuplara, hat›ralara ve sözlü tarihlere dayanarak aktar›rken, bu parlak insanlar› korkular›, cesaretleri, s›k›nt›lar› ve bütün zorluklar›n üstesinden gelen iradeleriyle ete kemi¤e büründürüyor” Atatürk’ün Üniversite Devrimi’nin bilinmeyen noktalar›n›n da için yer ald›¤› yap›t› okumak da bizlere düflüyor.
Tüm ‹nsanlar Gibi Samuel Butler
BD MART 2011
ölümünden sonra yay›nland›. 1903 y›l›nda yay›nlanan kitap 108 y›l sonra Türkçe olarak raflarda yerini ald›. Üç kufla¤›n dinin bask›n havas› içinde yaflamlar›n› anlatan yap›t özel yaflam›n, ailenin de¤iflim ve geliflim sürecini nas›l yavafllatt›¤›n› gösterdi¤i gibi bugün ile k›yasland›¤›nda tarihin tekerlerinin hep ileriye do¤ru döndü¤ünü de yal›n bir dille anlat›yor. Yap›tta duygu ve düflüncelere yön veren yazarlar, düflünürler ve onlar›n yap›tlar›ndan notlarda belli aral›klarla yüzünü gösteriyor. Bunlardan biri de Shakespeare ve onun dizeleri: Ey f›rsat, suçun büyük,/ Senin eserindir hainin ihaneti: Kuzunun yoluna kurdu ç›karan sensin;/ Kim bir günah düflünse gününü sen söylersin;/ Hep sensin reddeden hakk›, hukuku, akl›;/ Senin gölgeli hücrende, bütün gözlerden uzak,/ Pusuda bekler Günah/ Yan›ndan geçen ruhlar› kapmak için...
Epsilon Yay›nc›l›k
A¤ababa
B
Cumhuriyet’in
ernart Show’un etkilendi¤i yazarlar›n bafl›nda gelen Samuel Butler ayn› zamanda ‹lyada ve Odysseia’n›n yüz y›ldan uzun bir zamand›r gözde ve aranan çevirmeni. Erdem, mutluluk ve bireysel özgürlük gibi de¤erleri ele alan bu yap›t› onun iste¤i üzerine
‹mam› M. Osman Akbaflak
Truva Yay›nc›l›k
C
umhuriyettarihi“Evrak›Metruke”ler ç›kt›kça daha ayd›nlan›yor . Atatürk ve arkadafllar›, Kurtulufl Savafl› ve Cumhuriyet tarihi konusunda “Resmi Tarih” “Yalan, dolan” diye yads›yanlara da yan›t olarak tarih içinde yerini al›yor. Bu kitab›n ayr› bir yönü de her f›rsatta dindar, inançl› insanlar ile Mustafa Kemal’i, Cumhuriyeti düflmanm›fl gibi göstermeye çal›flanlara da bir yan›t veriyor. 1960 y›l›nda ölen A¤ababa yol ayr›m›ndaki Anadolu insan›n zaman› geldi¤inde nas›l do¤rudan yana oldu¤unun en yal›n örne¤i. Halife ve fieyhülislam Dürrizade Esseid Abdullah Efendi’nin yay›nlad›¤› fetva karfl›s›nda 153 Müftü ile Ankara Müftüsü Börekçizade R›fat Efendi’nin Milli Mücadele’ye destek ve kat›l›m ça¤r›s›na uyanlardan biri A¤ababa ya da tam ad›yla Mükerrem Efendi. “Bak bilir misin ünlü flair ne demifl: “Dünyada zalimin yard›mc›s›, afla¤›l›k kimselerdir./ ‹nsafs›z avc›ya hizmetten zevk alan ancak köpektir” Elbette zalim avc›ya hizmet etmekten zevk alacak köpekler ç›kacakt›r. Bizim köyde çok avc› vard›r. O avc›lar bilir ki, en yaman taz› bile tavflan› yakalayamaz. Neden? Çünkü taz›, sahibi hesab›na koflar, tavflan kendi hesab›na. Üstelik bu millet tavflan de¤ildir. Y›llard›r süren savafllardan sonra bu hale düfltük. Bir kemik u¤runa peflimize sald›klar› soysuz itler ve onlar›n efendileri sonunda nas›l bir kurt sürüsüne çatt›klar›n› anlarlar. 159
B‹R FOTOGRAF B‹N SÖZCÜ⁄E BEDELD‹R Gönderi: Dr. GÜRBÜZ TURGAY, N‹⁄DE
Prof. Dr. Mehmet Haberal 17 Nisan 2009 tarihinden bu yana hiç bir yasal gerekçe gösterilmeksizin tutuklu bulunmaktad›r. 160
BütünDünya Çal›flanlar›
S p
TÜRK RESSAMLARI: CEVDET BATUR
9
BODRUM C‹VARI Ünlü ressamlar Ferit Apa, Refik Epikman ve Malik Aksel'in atölyelerinde çal›flt›¤› Gazi E¤itim Enstitüsü Resim Bölümü'nden 1953 y›l›nda mezun olduktan sonra yedi y›l süreyle çeflitli liselerde Resim ve Sanat Tarihi ö¤retmenli¤i yapt›. 1960 y›l›nda aç›lan Sahne Ressaml›¤› s›nav›n› kazanarak Devlet Tiyatrosu'na girdi ve Devlet Opera ve Balesi'nde sergilenen birçok yap›t›n dekor ve kostümlerini haz›rlad›. 1995 y›l›ndan sonra resim çal›flmalar›na yo¤unluk veren sanatç›, üçü ABD, Almanya ve ‹ngiltere olmak üzere 65 kiflisel sergi gerçeklefltirdi, Kültür Bakanl›¤› taraf›ndan özel ödüllerle onurland›r›ld›. Cumhurbaflkanl›¤› Köflkü'ndeki "Ankaral› Se¤menlerin Atatürk'ü Karfl›lamalar›" tablosu ile Resim ve Heykel Müzesi, Kültür Bakanl›¤› ve Anayasa Mahkemesi'nde sürekli sergilenen tablolar› yan›s›ra sanatç›n›n birçok tablosu, çeflitli bankalar, kurumlar ve özel koleksiyonlarda da yer almaktad›r.