S p
BAfiKENT ÜN‹VERS‹TES‹ KÜLTÜR YAYINI 1 N‹SAN 2011
192297
SAYI: 2011 / 04
2000
F‹YATI: 4 TL
Söz savunman›n
ARTIK YETER!
Prof. Dr. Mehmet Haberal’›n
Sh:14
Silivri Cezaevi’ne Sevki Tepki Yaratt› Prof. Dr. Mehmet Haberal 7 Y›l Önce Yazd›:
Emin Çölaflan:
Cengiz Özak›nc›: Bekir Coflkun:
9
Haberal Hangi Osmanl›? Cumhuriyet Silivri’de 2. Bölüm Gözleri Sh:60 Eserlerle Ayd›n Yaflar Sh:8 Sh:25
Ümit Zileli, Silivri’de Tan›d›¤› Te¤men Mehmet Ali Çelebi’yi Anlat›yor Sh:28
Cinayeti Önledi, Yaral›y› Ameliyat Etti "Y›l›n Kad›n"› Seçildi Sh:100
‹çerdekiler mi, Biz mi Hapisteyiz Sh:27
Suat Türker:
Genç Gazetecilere Dünü Sh:XXX Anlat›yor Sh: 45
Prof. Dr. Mehmet Haberal 17 Nisan 2009 tarihinden bu yana hiç bir yasal gerekçe gösterilmeksizin tutuklu bulunmaktad›r.
Baflkent Üniversitesi Ö¤rencileri
BAfiKENT ÜN‹VERS‹TES‹ KÜLTÜR YAYINI
Bütün Dünya
1 N‹SAN 2011
2000
Baflkent Üniversitesi Ad›na Sahibi: Prof. Dr. Mehmet Haberal Yay›n Genel Yönetmeni Mete Akyol Yay›n Genel Yönetmeni Yard›mc›s›: Mehmet Muhsino¤lu Sorumlu Yaz› ‹flleri Müdürü: Gülçin Orkut Görsel Yönetmen: Turgut Keskin Teknik Yap›m Yönetmeni: Faruk Güney ‹flletme Genel Yönetmeni: Sina fien Yay›n Dan›flman›: Yaflar Öztürk Türk Dili Dan›flman›: Haydar Göfer Sanat Dan›flman›: Süheyla Dinç Redaksiyon: Fatma Ataman Düzeltme Sorumlusu: Nükhet Aliciko¤lu Baflkent Üniversitesi’nin bir kültür hizmeti olan Bütün Dünya 2000, Baflkent Üniversitesi kurulufllar›ndan 1. Cadde, No: 77, Bahçelievler, Ankara adresindeki Aküm Reklamc›l›k, Dan›flmanl›k ve Yay›nc›l›k Ajans› Sanayi ve Ticaret A. fi.’nin 3. Cadde, No: 2, Yenimahalle, Ankara adresindeki tesislerinde bas›lm›flt›r.
2
Seçiciler Kurulu: Prof. Dr. Nevzat Bilgin (An›sal Baflkan) Prof. Dr. Ahmet Mumcu Prof. Dr. Solmaz Do¤anca Prof. Dr. Sevil Öksüz Prof. Dr. Ender Varinlio¤lu, Prof. Dr. Okay Eroskay Prof. Dr. Fuat Çelebio¤lu, Prof. Dr. Sedefhan O¤uz, Prof. Dr. Levent Peflkircio¤lu, Necmi Tanyolaç, Kaya Karan, Alaettin Giray, Ayhan Erten, ‹lhan Banguo¤lu, Ahmet Aydede, Manuel Bilos,Cengiz Dolunay Sürekli Yazarlar: Yücel Aksoy, Nuray Bartoschek, Cahit Batum, Haluk Cans›n, Ali Murat Erkorkmaz, Konur Ertop, Gürbüz Evren, Metin Gören, ‹lyas Halil, Pelin Hazar, Çetin ‹mir, Muzaffer ‹zgü, Mehmet Muhsino¤lu, Filiz Lelo¤lu Oskay, Cengiz Önal, Cengiz Özak›nc›, Saniye Özden, Bekir Özgen, Yaflar Öztürk, Erdo¤an Sakman, Songül Saydam, R›fat Serdaro¤lu, ‹zlen fien, ‹zmir Tolga, Suat Türker, Engin Ünsal, Mehmet Ünver, Dr. Mehmet Uhri, Orhan Velidedeo¤lu, Mustafa Y›ld›z Yönetim Merkezi: 10. Sokak No: 45, Bahçelievler, Ankara Tel: (0312) 212 80 16 (pbx) Faks: (0312) 234 12 16 ‹letiflim Adresi: Sedef Cad. 2446 Ada, 1. Parsel, A Blok, Kat: 3, Da: 16, Ataflehir, 34750 ‹stanbul Tel: (0216) 456 27 27 (pbx) Faks: (0216) 456 27 29 Aktif Da¤›t›m: (0532) 111 22 22 Da¤›t›m: Yaysat Renk Ay›r›m›: Mat Yap›m Bas›m Tarihi: 25 / 03 / 2011 www.butundunya.com.tr butundunya@butundunya.com.tr
BAfiKENT ÜN‹VERS‹TES‹ KÜLTÜR YAYINI
Bütün Dünya 2000
YIL:14 SAYI: 155
6
Vekiller ve... Müvekkiller
Mete Akyol
27
‹çerdekiler mi Hapiste, Biz mi Hapisteyiz?
89
E¤itim-Ö¤retim Yan›lg›s›
Bekir Coflkun
91
Hikmet Kümbetlio¤lu Gibi Valiler Vard› Bu Devlette
8
Cumhuriyet Eserlerle Yaflar
11
Avukatlar ve Hukukçu Akademisyenler de “Artık Yeter” Dediler
30 Kafka’n›n 97 Y›ll›k “Dava”s›
BD Yazı ‹flleri Bölümü
32
12 14
18 21
Prof. Dr. Mehmet Haberal
‹stanbul Barosu Baflkanl›¤› Bas›n Aç›klamas› Prof. Dr. Mehmet Haberal’›n Silivri Cezaevi’ne Sevki Büyük Tepkiyle Karfl›land› Herkes ‹çin Adalet Türkiye Madencili¤i ve Milli Güvenlik
28
Güngör Uras
Her fieyin Fark›nday›z Gülhane Park›’nday›z
Emre Kongar
35 37
Befliktafl’ta Adliye’de ve... Adliye’de Kap› Önünde
Türkiye Hukuk Devleti Olmaktan H›zla Uzaklafl›yor Haberal Silivri’de Gözleri Ayd›n Emin Çölaflan
100 103
14 Mart T›bbiyelinin Direniflinin Öyküsüdür
109
Prof. Dr. Erdener Özer
40
Türk Subay› Kimdir?
45
Bir Gazeteci Ö¤rencilerine Dünü Anlat›yor Suat Türker
52
‹flbirli¤i Gürbüz Evren
57
Bir Vard›››› Sonra Yand› Bitti Yok Oldu
8
Cumhuriyet Eserlerle Yaflar Prof. Dr. Mehmet Haberal
60 71
113 116
44
‹lk Dersimiz Türkçe
94
Bilginizi Denetleyin
124
T›p Dünyas›ndan K›sa K›sa
130
Sudoku
148
Ufak Tefek Bilgiler
150
Yar›n›n Büyükleri
152
Çözümler Sayfas›
Çetin ‹mir
153
Kareler ve Rakamlar
Halep Oradaysa Arfl›n Burada
154
Satranç
Orhan Velidedeo¤lu
156
Bulmaca
158
Ay›n Kitaplar›
160
Bir foto¤raf, Bin Sözcü¤e Bedeldir
Konur Ertop
Hayat Kurtard› Y›l›n Kad›n› Ödülünü Ald› Ça¤lar Boyu Anadolu’da T›p
Tepük Oyunu’nda Bitmeyen Kavgalar Küreselci Ö¤retmen Bekir Özgen
121
Otizmin Fark›ndal›¤›n›n Fark›nda Olmak Seda Demirel
Tutku’nun Yafl Günü
Cengiz Özak›nc›
131
Gece’nin Kuyru¤u
Emperyalizmin ve ‹flbirlikçilerinin Ordu Düflmanl›¤›
137
Muzaffer ‹zgü Ali Murat Erkorkmaz
Kim fiansl› Nuray Bartoschek
Hakimiyeti Milliye Yaz›lar›
141
Çat› Kat›ndaki Hüzün
Baflkomutan Mustafa Kemal ve Sakarya Meydan Muharebesi
146
Aginin Böcekleri
Cengiz Önal
F›rçalayarak
Bir Ozan›n Geliflimi
125
Hangi Osmanl›?
34
Lütfü Türkkan
Metin Gören
Sinan Meydan
79 81
Prof. Dr. Sinan Bayraktaro¤lu
Sema Erdo¤an
Nuray Somer Bozbey
Mehmet Muhsino¤lu
4
95
Atilla Çilingir
Mülkiyeler Birli¤i Yönetimi
25
Te¤men Çi¤iltepe Ümit Zileli
R›fat Serdaro¤lu
24
AYLIK BÖLÜMLER
‹Ç‹NDEK‹LER
Mehmet Ünver
Ça¤lar Boyu Anadolu’da T›p Çetin ‹mir
‹lyas Halil
5
BD N‹SAN 2011
Vekiller ve... Müvekkiller A d› “‹stanbul’un orta yeri”ne
ç›km›fl ‹stiklal Caddesi o gün, bir ucundan, gözle görülebilen öteki ucuna kadar, Türk ulusunun belirli bir kesiminin vekaletini tafl›yan avukatlar›n, ellerindeki pankartlar› ve s›rtlar›ndaki cüppeleriyle kaplanm›flt›. Gökten avuç avuç serpilmiflcesine caddenin sa¤›nda solunda, bafllar›nda arkalar›nda bembeyazl›klar›yla ›fl›l ›fl›l par›ldayan el pankartlar›, cüppelerin siyah zemini üzerindeki tane tane görüntüleri ile, bir mozaik tablo görünümü oluflturuyordu. Toplumdaki öz ifllevleri hak savunuculu¤u olan kimi avukat, kimi akademisyen hukukçular, nezaketlerinden midir, anlams›z bir y›lg›nl›ktan m›d›r bilinmez, uzun bir süredir bir türlü seslerini ç›karamayan “müvekkileri” hak sahibi halk›n sesi olmufllar, kendi seslerini onlar›n sesi olarak yükseltiyorlar, onlar›n haklar›n› kendi haklar› olarak hayk›r›yorlard›. 90 y›l önce iflgal ordular› komutanlar› ve askerlerinin at s›rt›nda geçit yapt›klar› bugünün ‹stiklal Caddesi’nin sa¤l› sollu kenarlar›nda ise flimdi, “caddenin orta yerinde neler olup bitti¤ine bir türlü ak›l erdiremeyen” kifli-
6
ler vard›. Ben de aralar›ndayd›m, onlar gibi ben de caddenin bir o yan›na, bir bu yan›na gidip geliyordum ve... Neler olup bitti¤ine ben de bir türlü ak›l erdiremiyordum. Bir farkla: Caddenin orta yerinde neler olup bitti¤ine de¤il de ben, o orta yerde neler olup bitti¤ini seyreden, kenardaki kiflilere ak›l erdiremiyordum. “Cenaze mi var?” diye sordu yan›mda duran bir kifli. Saçlar›ndan, ayak uçlar›na kadar gözlerimle tarad›m boyunu, posunu: “Evet, cenaze var” dedim. “Siz de o nedenle gelmemifl miydiniz buraya?” Biraz de¤il, bir hayli utand›: “Asl›nda ben buraya flöyle bir hava alay›m diye gezmeye gelmifltim” dedi. “Bilmiyordum cenaze oldu¤unu...” Sonra utanc›n› bast›rarak sordu: “Kalabal›¤a bakarsan, mühim bir adam olmal›” dedi. “Kimmifl?” Yan›t verseydim, biliyordum, tansiyonum yine zirve yapacakt›. Onun sorusunu duymazl›ktan geldim, sekiz on ad›m öteye yürüdüm. Biraz soluklanmak için durdu¤um yerde, önümde konuflan iki kiflinin birbirlerine söyledikleri geldiler, kulaklar›m›n hiç suçu yok, ben isteme-
den kendiliklerinden girdiler kulaklar›mdan içeri: “Eskiden ö¤renci gençler yaparlard› bu nümayiflleri” diyordu o iki kiflinin biri. “Bunlara baksana, koca koca adamlar, kad›nlar… Vallahi torun sahibi olanlar bile vard›r bunlar›n aralar›nda... Yafllar›na, bafllar›na baksana...” Onun konufltu¤u kifli ise, “Memleketin çivisinin çoktaaaan ç›kt›¤›”ndan yak›n›yor, caddede yürüyen nümayiflçilerin yafll› bafll› olmalar›na pek ald›rm›yordu.
alk›fllamakla yetinmiyor, “Yaflay›n, var olun” diye ba¤›rarak yürüklendiriyorlard› da. Yan›ndaki arkadafllar›na, siyasal ve toplumsal ortamdan yak›nanlar ise, seslerini ötedeki birkaç kifliye de duyurmaya çal›fl›yorlard›. “Çok üzülüyorum, valla, çok, çok” diyorlard›... “‹nan›n bu Ergenekon meselesinde art›k kantar›n topuzunu kaç›rd›lar...” diyorlard›... “Yaz›k vallahi bunca de¤erli adama... Hepsi için öyle can›m s›k›l›yor ki”...
O
nlar›n yan›nda
duramad›m, nereye gitti¤imi, niye gitti¤imi düflünmeden, yürümeye devam ettim. Kenarda bir yerde, caddenin ortas›n› merakla izleyen bir kifliye yaklaflt›m, saf saf sordum: “Kim bu yürüyenler?” dedim.“Neden yürüyorlarm›fl, biliyor musunuz?” Adamca¤›z bafl›n› yar›m yamalak çevirdi: “Avukatm›fllar” dedi. “Niye yürüyorlar tam bilmiyorum ama, herhalde maafllar›na zam istiyor olabilirler...” Acele iflim varm›fl gibi oradan ayr›l›p, Taksim’e do¤ru h›zla ilerledim. Karfl›dan gelenlerin kimi, yolun ortas›nda yürüyen genç, orta yafll›, torun sahibi kad›nlara, erkeklere bak›yor, sonra bafllar›n› çevirip, yürümeye devam ediyordu. Kimi ise en önde tafl›nan, uzun bir pankart›n üzerindeki yaz›y› okumak için bir süre duruyor, sonra yoluna devam ediyordu. Yürüyenleri alk›fllayanlar da vard›. Onlar yaln›zca
“Do¤ru söylüyorsun ama, insan›n elinden de birfley gelmiyor ki” diyorlard›... 90 y›l önce iflgal ordular› komutanlar›n›n ve askerlerinin atlar›yla ya da ayaklar›n› yere h›rsla vura vura yürüdükleri ‹stanbul’un orta yeri bugünün ‹stiklal Caddesi’nde flimdi, seslerini “müvekkilleri”nin sesi yap›p onlar ad›na yükselten, “müvekkilleri”nin sözünü bile etmedikleri en yasal haklar›n› onlar ad›na hayk›ran, Türk ulusunun vekilleri yürüyorlard› “müvekilleri” ad›na, onlar ay›rd›nda olsalar da, olmasalar da... • meteakyol@butundunya.com.tr 7
BD N‹SAN 2011
BD N‹SAN 2011
Prof. Dr. Mehmet Haberal taraf›ndan yaz›lan bu yaz›, 7 y›l önce, BütünDünya'n›n Haziran 2004 tarihli say›s›nda yay›mlanm›flt›r.
Cumhuriyet Eserlerle Ya ar O'nun “naçiz vücudu”nun 65 y›l önce kar›flt›¤› topraklar üzerinde, eseri 80 yafl›n› tamamlad›. Cumhuriyetin sa¤lad›¤› özgürlüklerle yaflayan bizlerin Atatürk’e flükran duygusunun ifadesi için birçok yol vard›r elbet ama, aziz hat›ras› önünde, eserine ne kazand›rd›¤›m›z›n hesab›n› vermek, flükran duygumuzun en sahici ifadesi olacakt›r kan›mca.
C
umhuriyet benim en büyük eserim” diyordu, eserini gerçeklefltirdikten y›llar sonra Atatürk. Yolun bafl›nda, “Benim için bir tek amaç vard›r:
8
Cumhuriyet hedefi. Bu tutulan do¤ru yolda, namuslu yolda çok çal›flmak ve faal olmak gerekir” diyerek, ç›km›flt› yola. Atatürk için cumhuriyet, ça¤dafl bir yönetim biçimi olmaktan daha fazla anlamlar içeriyordu. Atatürk’ün devrimci at›l›mlar›n›n tac› olarak bafltan beri cumhuriyeti tasarlad›¤› bugün bilgimiz içindedir. O’nun gözünde cumhuriyet, ça¤dafl uygarl›k yolunda eserler yaratan bir eserdir. “Ne olursa olsun ülke ça¤dafl, uygar ve yenilikçi olacakt›r. Bizim için bu yaflam davas›d›r. Tüm özverilerimizin verimli olmas› buna ba¤l›d›r” diyerek cumhuriyeti ça¤dafl uygarl›k eserlerinin befli¤i, topra¤› ve bu eserlerin yaflad›¤› iklim olarak düflünüyordu. Bugün de ölçütümüz budur. Toplumumuzun düflünce ve dav-
ran›fllar›n›n ivmesi ve yönü, O’nun öngördü¤ü biçimde, uygarl›¤›n çizgisine ulaflmak ve onu da aflmak yönünde devinmekteyse, iflte o zaman cumhuriyet ikliminde yafl›yoruz demektir. Bugün ne denli kötümser olursak olal›m, dünyan›n en dinamik ve istikrarl› cumhuriyetlerinden birinde yaflad›¤›m›z› asla unutamay›z. Onun gücü ve omurgas›n›n sa¤laml›¤›n›n kayna¤›, onu var eden ilkelerindedir. Cumhuriyetimizi yirminci yüzy›l›n en fliddetli dalgalar›na karfl› dayan›kl› k›lan ve bunlar› baflar›yla afl›p bugüne tafl›yan güç, ilkelerinin yönünü ileriye, ça¤dafl uygarl›¤a ayarlamas›n-
lük de¤erleri olan laikli¤e ve demokrasiye ba¤l›l›kla özdefl bir cumhuriyet olarak yoluna devam etmektedir.
B
unun yan›s›ra, ne denli iyim-
ser olursak olal›m, kuflku yok ki, 80 y›l yaflam›fl olmak, bu eserin ebediyen yaflamas›n›n güvencesi say›lamaz. Çünkü, itiraf etmeliyiz ki, zaman zaman biz yurttafllar, bizden yarat›c› zindelik, etkin çal›flkanl›k ve daima yenilikler isteyen ça¤dafl zaman› alg›lamakta zorlanmaktay›z. Ülkemiz bir alg› bozuklu¤u sürecine girmektedir kimi dönemlerde. Kuflkusuz, cumhuriyetimizin, bu
Dünyada “Cumhuriyet” ad› alt›nda yüzlerce bask›c› yönetim biçimi kurulmufl ve y›k›lm›flken, Türkiye’nin cumhuriyet yap›s›, her türden engellemeye karfl›n, insanl›¤›n en ileri özgürlük de¤erleri olan laikli¤e ve demokrasiye ba¤l›l›kla özdefl bir cumhuriyet olarak yoluna devam etmektedir. da odaklan›r. “Geçmiflin kurumlar› bafltan sona ulusun bafl› üstünde yumruk tutan bir dizi zorbalar kadrosundan baflka bir fley de¤ildir” diyen Atatürk, geçmiflin ac› deneylerle dolu sistemine kesin biçimde son verip insan›m›z›n insanca yaflam sürdürebilmesinin koflulunu sa¤lamak için kurmufltu cumhuriyeti. Dünyada yüzlerce “Cumhuriyet” ad› alt›nda bask›c› yönetim biçimi kurulmufl ve y›k›lm›flken, Türkiye’nin cumhuriyet yap›s›, her türden engellemeye karfl›n, insanl›¤›n en ileri özgür-
ters ak›nt› niteli¤indeki olumsuzluklar› da aflaca¤›na ve bu süreçlerden güçlenerek ç›kaca¤›na inan›yoruz. Elbet ki inanmak yetmez; cumhuriyet de¤erlerini toplumda etkin k›lmad›kça, inanman›n da bir anlam› olmaz. Cumhuriyeti etkin biçimde yaflamak, onun ça¤dafl dünyada onurlu yerini almas›n› sa¤layacak eser yaratmak demektir. Baflka deyiflle, cumhuriyeti yaflatan, yurttafllar›n eserleridir. Ülkemiz, uygarl›k ailesindeki yerini ancak bu eserlerle edinir. Uygarl›k yolundaki yar›flta, baflar›n›n ölçüsü 9
BD N‹SAN 2011
BD N‹SAN 2011
Atatürk, “Medeniyet öyle kuvvetli bir atefltir ki, ona bigâne olanlar› yakar, mahveder” diyordu. Bu sözün gerçekli¤i o denli aç›kt›r ki, uygarl›¤a kay›ts›z kalan uluslar›n dram›, iflte, birer insanl›k dram› olarak dünya sahnesindedir. bu eserlerdir. “Dünya h›zl› bir ak›mla ilerliyor. Biz bu uyumun d›fl›nda kalabilir miyiz?” diye canh›rafl bir biçimde soran Atatürk’ün uygarl›k de¤erlerine kay›ts›z kalanlara uyar›s› unutulabilir mi? “Medeniyet öyle kuvvetli bir atefltir ki, ona bigâne olanlar› yakar, mahveder” diyordu. Bu sözün gerçekli¤i o denli aç›kt›r ki, uygarl›¤a kay›ts›z kalan uluslar›n dram›, iflte, birer insanl›k dram› olarak dünya sahnesindedir. Ça¤dafl uygarl›¤›n kurucu kavramlar› olan laiklik ve demokrasinin, cumhuriyet de¤erlerinin ülkemiz ve bizler için
hayati önemine ra¤men, iktidar gücünü, kendi kiflisel ihtiraslar› yolunda kullananlar›n varl›¤›n› kimse görmezden gelemez. Yirminci yüzy›l, bu tarihsel hatalar›n insanl›¤a verdi¤i zararlar›n ac›s›yla geçmifltir ve bu insanl›k için büyük tehlike tafl›yan hatalar günümüzde de bütün fliddetiyle devam etmektedir. O nedenledir ki, uygarl›k de¤erlerine sahip ç›kmak, insanl›¤a sahip ç›kmak demektir. Çünkü uygarl›k, insanl›k için gelip geçici de¤il, gerçek bir var olufltur.•
Türk Ordusuna Merhabay› ö¤reten ATATÜRK’tür. Bilindi¤i gibi Osmanl› ordusunda içtimalarda komutanlar askeri ''Selamün aleyküm asker''diye selamlar, asker de ''esselamün aleyküm'' diye yan›tlard›. Atatürk üste¤men. Selanik'te Alay komutan› rahats›zlan›yor istirahat verilip gönderiliyor. Alay komutan› vekilli¤i geçici olarak Atatürk'e veriliyor. Atatürk ilk içtima sabah› at›n›n üstünde alay›n önüne geliyor ve birden akl›na selamün aleyküm yerine ''Merhaba asker'' demek geliyor. Asker önce ne cevap verece¤ini bilemiyor ve duraksama yaflan›yor. Atatürk ikinci kez ve daha gür ve sert bir flekilde ''Merhaba asker”i tekrarl›yor. Asker de o an kendili¤inden ''Sa¤ol '' ile cevap veriyor. Atatürk can dostu Nuri Conker ile ‹stanbul Florya’da sohbet yaparken ''Nuri biliyor musun ''Merhaba asker''i bu orduya ben ö¤rettim'' diyerek yukar›daki olay› anlatm›flt›r. 10
AVUKATLAR VE HUKUKÇU AKADEM‹SYENLER DE
"ARTIK YETER!" DED‹LER
BÜTÜNDÜNYA YAZI ‹fiLER‹ BÖLÜMÜ
vukatlar ve hukukçu
A
akademisyenler de yürüdüler, onlar da “Art›k Yeter !” diyerek seslerini yükselttiler. Özel yetkili mahkemelerin adil yarg›lama hakk›n› ihlal eden hukuk d›fl› uygulamalar› karfl›s›nda onlar da “Art›k Yeter!” sözleriyle öfkelerini seslendirdiler, savunma hakk› ihlallerine ve polis devletine onlar da “Art›k Yeter!” diyerek karfl› ç›kt›lar. Birbirleriyle kolkola girerek “hakl› bir bütünlük” oluflturan hukukcular, siyasal iktidar›n bas›n özgürlü¤ünü ortadan kald›rma giriflimlerini de, muhalefeti sindirme çabalar›n› da yine ayn› sözleriyle protesto ettiler. ‹stanbul’un orta yerinde, ‹stanbul Barosu Baflkan› ve Yönetim Kurulu Üyeleri’nin ön cephede yer ald›klar›, önceki baro baflkanlar›n›n, hukukçu akademisyenlerin ve ‹stanbul Barosu Üyesi avukatlar›n de kat›ld›klar› bu görkemli protestoya, o an kald›r›mlarda yürüyen halk da durarak ve yürüyenleri alk›fllayarak destek verdi. Önde “Demokrasi, Hukuk Devleti
ve Özgürlükler ‹çin Art›k Yeter!” slogan› yaz›l› pankart tafl›n›yor, arkadan bir sel örne¤i ilerleyen hukukcular toplulu¤undan, çeflitli sloganlar yükseliyordu. Selle gelen pankartlarda ise avukatlar, çeflitli konulardaki kararl›l›klar›n› ve özlemlerini flöyle dile getiriyorlard›: “Özgür Bas›n Susturulamaz”, “Polis Devleti De¤il Hukuk Devleti”, “Ba¤›ms›z Yarg›”, “Adil Yarg›lanma Hakk›”, “Arabuluculuk Yasas›na Hay›r!”, “Hukuka Ayk›r› Telefon Dinlemelerine Hay›r!”, “Gözda¤›na Dönüflen Gözalt›na Hay›r!”, “Savunma Hakk› K›s›tlanamaz”, “Dokunan Yansa da Dokunaca¤›z”. • 11
BD N‹SAN 2011
BD N‹SAN 2011
r›n somut bir örne¤ini oluflturmaktad›r.
‹STANBUL BAROSU BAfiKANLI⁄I BASIN AÇIKLAMASI
‹stanbul, 22.03.2011
De¤erli Bas›n Mensuplar›, Bugün burada toplanm›fl bulunan biz avukatlar ve hukukçu ö¤retim üyeleri; gelinen bu aflamada, yürütülen baz› soruflturma ve kovuflturmalarda, bas›n özgürlü¤ünü ortadan kald›rmaya ve siyasi muhalefeti sindirmeye dönük uygulamalar ile özel yetkili a¤›r ceza mahkemesi ve savc›l›¤›n›n uygulamalar›na iliflkin kayg›lar›m›z› kamuoyu ile paylaflmak istiyoruz. Öncelikle belirtmek isteriz ki; hukuk devletinde kimse ceza sorumlulu¤undan ba¤›fl›k olmad›¤› gibi, suç iflleme özgürlü¤ü ve ayr›cal›¤›na da sahip de¤ildir. Makul ve ciddi flüphe ve delillere ba¤l› olarak suç isnad› alt›ndaki herkes, elbette ki soruflturulacak ve yarg›lanacakt›r. Bununla birlikte; tüm bu soruflturma ve kovuflturmalar›n, siyasi maksatlardan ve etkilerden uzak, hukuk kurallar›na, özellikle de usul kurullar›na uygun bir flekilde yap›lmas› zorunlu12
dur. Bu tür soruflturma ve kovuflturmalardaki en büyük tehlike, siyasi iktidara veya baflka bir ‘iktidar oda¤›na’ muhalif olan düflünürlerin, yazarlar›n bir bahane ile bu davalar›n içine sokulup, sindirilip susturulmaya ve etkisizlefltirmeye çal›fl›lmas›, bu flekilde de yarg›n›n bir bask› ve sindirme arac› haline getirilmesidir. Gelinen bu aflamada, yürütülen soruflturma ve kovuflturmalar›n; ço¤u hukuka ayk›r› telefon ve ortam dinlemeleri, gizli tan›k beyanlar›, hukuka ayk›r›, keyfi arama ve yakalama kararlar›, “gözda¤›”na dönüflen gözalt›lar, infaza dönen keyfi tutuklamalarla, hukuki hedef ve amaçlardan uzaklafl›larak hukuk devleti, adil yarg›lanma hakk›, özgürlükler ve demokrasi ad›na kayg› verici bir hal ald›¤›n› vurgulamak isteriz. Son günlerde özellikle bas›n mensuplar›na karfl› gerçeklefltirilen gözalt› ve tutuklamalar, dile getirilen kayg›la-
Bugün ülkemizde baflta bas›n özgürlü¤ü olmak üzere, en temel hak ve özgürlükler siyasi iktidar›n ve iktidar oda¤› çevrelerin a¤›r sald›r›s› alt›ndad›r. Kimsenin özel hayat›n›n gizlili¤i, konut dokunulmazl›¤›, kifli güvenli¤i, k›sacas› hukuk güvenli¤i kalmam›flt›r.
Özel yetkili a¤›r ceza mahkemelerinde, ço¤u soruflturma ve davalarda oldu¤u gibi bu soruflturmalarda ve davalarda da, istisnai olarak baflvurulmas› gereken gözalt› ve tutuklama önlemleri temel kural haline getirilmifl, savunmadan delil gizleme, savunma hakk›n›n k›s›tlanmas›, hukuka ayk›r› delillere baflvurma, özel hayat›n ve soruflturmalar›n gizlili¤inin ve masumiyet karinesinin ihlali rutin bir iflleyifl haline gelmifltir. Özel yetkili savc›l›klar “s›n›rs›z yetkili savc›l›k” haline dönüflürken, daha da vahimi, soruflturmalar savc›l›k taraf›ndan de¤il polis taraf›ndan yürütülmeye, mahkemelerce, san›ktan ve savun-madan gizlenmifl delillere dayanarak, gerekçesiz yakalama ve tutuklama kararlar› verilmeye bafllanm›flt›r. Savunma hakk› a¤›r flekilde ihlal edilmekte, yaln›zca yarg›lama faaliyeti içinde flekli bir eksikli¤in giderilmesi olarak görülmektedir. Bugün ülkemizde baflta bas›n özgürlü¤ü olmak üzere, en temel hak ve özgürlükler siyasi iktidar›n ve iktidar oda¤› çevrelerin a¤›r sald›r›s› alt›ndad›r. Kimsenin özel hayat›n›n gizlili¤i, konut dokunulmazl›¤›, kifli güvenli¤i, k›sacas› hukuk güvenli¤i kalmam›flt›r. Hukuk güvenli¤inin kalmad›¤› bir yerde hukuk devletinden bahsedile-
mez. En tehlikelisi ise hukuksuzlu¤un ve bask›n›n görünürde, flekli bir hukuk eliyle, meflrulaflt›r›lmaya çal›fl›lmas›d›r. Bilinmelidir ki, hukuk devleti, demokrasi ve özgürlükler tehdit alt›ndayken sessiz kalamay›z. Siyasi iktidarlar›n bask› arac› haline getirilmifl olan, savunman›n hiçe say›ld›¤› Özel Yetkili Mahkemeler ve özel yarg›lama usulleri derhal kald›r›lmal›d›r. ‹fade ve bas›n özgürlü¤ü üzerindeki her türlü yasa¤a ve bask›ya derhal son verilmelidir. ‹stanbul Barosu avukatlar› ve hukukçu akademisyenler olarak; demokrasiye, temel hak ve özgürlüklere, hukuk devletine sonuna kadar sahip ç›kaca¤›m›z›, bas›n›n sesinin k›s›lmas›na, usul kurallar›n›n çi¤nenmesine sessiz kalmayaca¤›m›z› siz de¤erli bas›n mensuplar› arac›l›¤›yla kamuoyu ile paylafl›r›z. • ‹STANBUL BAROSU AVUKATLARI HUKUKÇU AKADEM‹SYENLER 13
BD N‹SAN 2011
BD N‹SAN 2011
Prof. Dr. Haberal’›n Silivri Cezaevi’ne Sevki Büyük Tepkiyle Karfl›land› Prof. Dr. Mehmet Haberal’›n bir süredir tevdavi gördü¤ü Mehmet Akif Ersoy Gö¤üs Kalp ve Damar Cerrahisi E¤itim ve Araflt›rma Hastanesi’nden Silivri Cezaevi’ne nakline, siyaset dünyas›ndan ve çeflitli kesimlerden tepki ya¤d›. Yap›lan aç›klamalar›n bir bölümünü okuyucular›m›z›n bilgisine sunuyoruz. HAKKI SÜHA OKAY
Umut Oran UMUT ORAN
CHP Genel Baflkan Yard›mc›s› Say›n haberal›n durumuna çok üzülüyoruz, yak›nen takip ediyoruz. Bu kadar y›ld›r böyle eziyet çekilmemesi gerekiyor.
CHP Ankara Milletvekili Bu süreçte, Say›n Haberal üzerine özel bir flekilde gidiliyor ve heyetleri de¤ifltirip, hastaneleri de¤ifltirip, raporlar› alt üst edip nihayet Silivri'ye tafl›d›lar. Haberal'›n bafl›na bir Kuddisi Okk›r gibi birfley gelmez diye düflünüyorum. Maalesef baz› de¤erlere hiç de¤er verilmiyor. Önemli olan yaflamd›r, yaflama hakk›d›r!
sumet duygular›yla, sürdürülen bir soruflturma sürecini yafl›yoruz. Hukukla alakas› yok. Daha da ötesi Türkiye'de hukukun da siyasetin de gündemini baz› istihbarat birimleri belirliyor.
Sacit Yıldız SAC‹T YILDIZ
CHP ‹stanbul Milletvekili Uluslararas› arenada çok fazla yay›n› vard›r, böbrek nakli konusunu, Türkiyede yasalar›, yönetmelikleri ortaya dökmüfltür. Bu kadar de¤erli bir insan›n hapishanede 2 y›ld›r sürülmesini içimiz alm›yor ve özellikle u¤rafl›l›yor. Özellikle eziyet ediliyor. Bunu çok yanl›fl buluyorum. Bunun bir an evvel tutuksuz yarg›lanmas› laz›m; yarg›lanmas›n demiyorum, tutuksuz yarg›lanmas› laz›m, ona laz›m olan hastalar›na kavuflturulmas› laz›m.
İsa Gök Atilla Kart AT‹LLA KART Hakkı Süha Okay 14
CHP Konya Milletvekili Türkiye'de intikam duygular›yla, hu-
‹SA GÖK CHP Mersin Milletvekili
Hükümet ve hükümete ba¤l› çal›flan savc›lar ve ne yaz›kki hükümetin bir alt birimi haline gelen yarg›n›n önemli
bir bölümü adeta kin güdüyor. Hukuki süreç de¤il, kanun uygulamas› de¤il, Haberal'a karfl› bir flahsi husumetleri var... Cezaevine yat›raca¤›z, daha kötü yapaca¤›z, adeta burnunu sürtece¤iz dercesine zorla hasta insanlar› cezaevine gönderiyorlar. Rutubetli ortama, so¤uk ortama hijyen olmayan ortama gönderiyorlar. Bak›n dedi¤im gibi inatlafl›yorlar, inatlafl›yorlar ve kinle sald›r›yorlar. Bu aç›kca bir kin gütmektir baflka hiç birfley de¤il. Haberal hocaya ben sa¤l›kl› günler diliyorum, direnmesini istiyorum ki direnen bir insan zaten.
Malik Ecder Özdemir MAL‹K ECDER ÖZDEM‹R
CHP Sivas Milletvekili Art›k sadece oradaki silivri'deki insanlar›n, Ergenekon iddianamesiyle tutuklu olanlar›n sadece özgürlüklerinden yoksun b›rakmakla yetinilmiyor, kelimenin tam anlam›yla cana kast fleklinde hareket ediliyor. Üzülerek, üzüntüyle izliyorum, Türkiye’nin giderek h›zl› bir flekilde hukuk devleti olmaktan ve adaletten uzaklaflt›¤›n› bütün kamuoyuyla birlikte izliyoruz. Bu olay›n bafllang›c›nda Ergenekon iddianamesi bafllad›¤›nda bir k›s›m yurttafllar›m›z, dur bakal›m, Türkiye’de ba¤›ms›z mahkemeler var e¤er bu tutuklamalarda bir haks›zl›k varsa na15
BD N‹SAN 2011
BD N‹SAN 2011
s›l olsa mahkemede aklan›r ç›kar deniyordu. Ama flimdi geldi¤imiz noktada görüyoruz, özellikle bu davalara bakan özel yetkili mahkemeler ve savc›lar› iktidardan adeta talimat alarak ifl yap›yorlar ve türkiye'nin tablosu giderek karar›yor, üzülerek izliyorum. Mustafa Özyürek
Öncelikle bu doktorlara çok hayret ediyorum. Ay›pl›yorum, k›n›yorum. bir insan›n sa¤l›¤› ile oynanabilir mi?
CHP ‹zmir Milletvekili fiu an haberal yönelik muammele, hem sa¤l›k aç›s›ndan hem de insanl›k haklar› aç›s›ndan kabul edilemez bir durum. Vicdanen kabul edilemez bir ifltir. Burada nas›l bir öç alma hissiyle, intikam hissiyle hareket edildi¤inin göstergesidir. Yar›n 18 milletvekili silivriye gidiyoruz. Duruflmaya kat›laca¤›z e¤er imkân›m›z olursa ziyaretler de yapaca¤›z.
Çünkü Haberal'a bir siyasi müdahele yap›lm›fl durumda. Hekimlik, hekimlerin özgürce hekimliklerini uygulayabilme flanslar›n›n ortadan kalkt›¤› bir tabloyla karfl› karfl›yay›z. Bu durumdan daha öte t›bb› medikallefltirilmifl bir tart›flman›n anlam› yok. Bir yerden bir baflka yere nakil, bir baflka karar veren doktorlar›n tutuklanmas›... fiimdi hangi doktor Haberal'a kendi t›bbi bilgi ve görgüsüyle davranabilir. Verilen bir karar nedeni ile yard›m ve yatakl›ktan yarg›lanan doktorlar var. Bunun özgür oldu¤unu mesleki ba¤›ms›zl›k koflullar› içinde oldu¤unu söyleyebilir miyiz? Verdi¤iniz karar çerçevesinde daha sonra yard›m ve yatakl›¤a dönüflen bir süreci yafl›yorsunuz.. Dolay›s›yla hangi karar› hangi t›bbi bilgi çerçevesinde tart›flaca¤›z ? Bunu tart›flamad›¤›m›z bir ortamday›z. fiunu ›srarla söylemek durumunday›z, Türkiye' de kimi insanlar›n sa¤l›k haklar› dahil olmak üzere tehdit alt›nda.
ER‹fi B‹LALO⁄LU
SÜLEYMAN ÇELEB‹
Türk Tabipleri Birli¤i Merkez Konseyi Baflkan› Hekimlerin kararlar›n›n siyaseten de¤erlendirildi¤i, bir süreçle karfl› karfl›yay›z. Kim hangi raporu verirse versin tart›flmal› hale getirilmifl durumda.
D‹SK Eski Genel Baflkan› Bir insan›n sa¤l›¤›n›n nas›l riske at›ld›¤›n›n temel göstergesidir. Halen ›srarla bir insan›n ölüme terkedilmesinin projesidir. Vicdan diye bir fley kalmam›flt›r art›k
Tayfun İçli TAYFUN ‹ÇL‹
CHP Eskiflehir Milletvekili Anlamakta zorluk çekiyorum. Zaten neden tutukland›¤› konusunda say›n Haberal'›n ciddi kuflkular› var. Bu konuda kitap yazd› ve kamuoyu da gerçekten neden tutukland›¤›n› bilmiyor. Ama tutuklanman›n ötesinde yaflam hakk›yla ilgili bir tak›m dayatmalarla karfl› karfl›ya kalmas› ve arkas›ndan Silivri'ye nakledilmifl olmas› gerçekten bende derin kayg›lar uyand›r›yor. Umar›m sa¤l›¤›yla ilgili olumsuz geliflmeler olmaz aksi takdirde bu ifle imza atanlar, hem vicdanlar›nda hem de kamu vicdan›nda ciddi flekilde sorgulanacak. MUSTAFA ÖZYÜREK
CHP ‹stanbul Milletvekili Gerçekten uygulamalar insanl›k d›fl›. Her türlü ölçü afl›ld›. Hasta ise bir insan hastanede yat›r›l›r. Fakat bunlar zorla adli t›p› da kullanarak sa¤l›¤a uygundur raporu verip gönderdiler. 16
Süleyman Çelebi
Eriş Bilaloğlu
Oğuz Oyan O⁄UZ OYAN
AL‹ RIZA D‹ZDAR
Ceza Hukukçusu Hasta oldu¤u konusunda raporlar olan, belgeyle sabit olan ve cezaevi koflullar›nda tedavisinin mümkün olmad›¤›na dair belgelenmifl bir kifliyi, özellikle cezaevi s›n›rlar› içinde tutmak için bir tak›m özel gayretler vard›. Sa¤l›¤› ortadan kalkm›fl herhangi bir koflul nede-
Ali Rıza Dizdar
niyle sa¤l›¤›n› yitirmifl ve hatta yaflam›n› yitirmeyle karfl› karfl›ya gelmifl insanlar› da cezaevi s›n›rlar› içerisinde tutuklu olarak tutmak ne insan haklar›yla ba¤dafl›r, ne de yasalar›n buna dair düzenlemesi vard›r. Prof. Dr. BELKIS TANRIVERD‹
Osmangazi Tıp Fakültesi Bugün kendisine reva görülen bu haks›zl›¤a karfl› isyan ediyoruz. Bir an önce hakk›n›n verilmesi ve o yerden ç›kmas› için ne laz›msa yapmaya haz›r›z. • 17
BD N‹SAN 2011
BD N‹SAN 2011
Herkes için
Adalet Amerika'n›n etkin "Nature" dergisinin 24 fiubat 2011 tarihli say›s›nda "Herkes ‹çin Adalet" (Rights for All) bafll›¤› alt›nda yay›mlanan yaz›da, "Yetersiz kan›tlara dayan›larak tutuklanan Türk akademisyenlerinin adil bir biçimde yarg›lanmalar› için Türk bilim insanlar›, yetkililere ve kamuoyuna seslerini duyurmal›d›r" denildi. Tüm bilimadamlar›m›za oldu¤u denli, tüm ayd›nlar›m›za da "Uygarl›k ve insanl›k ölçütü" bir görevi an›msatan bu yaz›n›n genifl bir özeti, Cumhuriyet Gazetesi'nin Bilim ve Teknik ekinin 11 Mart 2011 tarihli say›s›nda yer alm›flt›r. Afla¤›da, bu yaz›y› bulacaks›n›z.
fi
ubat ay›n›n bafllar›nda bir
Türk mahkemesi terör olaylar›na kar›flt›¤› iddias› ile yarg›lanan sosyolog P›nar Selek'in beraat›na karar verdi. Böylece Selek, 1998 y›l›nda 7 kiflinin ölümüne yol açan M›s›r Çarfl›s›'ndaki patlamaya müdahil olma suçundan üçüncü kez aklan›yordu. Türk hükümetine göre Selek'in gerçek suçu, akademik çal›flmalar›n›n bir parças› olarak Kürt ayr›l›kç› gruplar›yla iliflki içinde olmas›yd›. Savc›lar›n bu karar karfl›s›nda yine
18
temyize baflvuracaklar›n› aç›klamas›, Avrupa'daki insan haklar› gruplar›n›n sert tepkilerine yol açt›. ‹nsan haklar› gruplar›, Avrupa Birli¤i'ne üye olma çabalar› içindeki Türkiye'nin bu davadaki tutumunu büyük bir dikkatle izliyor. Bunun kadar dikkatle izlenmese de bir di¤er vaka, bir düzineye yak›n Türk akademisyeninin hükümete ba¤l› derin devlet flebekesini y›kma giriflimlerinde bulunduklar› iddias› ile tutuklu bulunmas›d›r. Türk polisi bu insanlar›n Ergenekon denilen hiyerarflik bir or-
ganizasyon ile ba¤lant›s› oldu¤unu düflünüyor. Yine Türk polisine göre bu örgütün amac›, hükümeti siyasi fliddet kullanarak çal›flamaz hale getirmek ve bu flekilde askeri bir darbenin yolunu açmak. Hükümet Ergenekon soruflturma-
s›n› demokratik reformlar›n bir aflamas› olarak de¤erlendiriyor. Ancak bu görüfle karfl› olanlar, bütün bunlar›n hükümete karfl› olanlar› susturmak ve kontrol alt›nda tutmak için bir bahane oldu¤unu ileri sürüyor. Susturulmas› gereken muhaliflerin de bafl›nda e¤itim ve siyasette laikli¤i savunanlar geliyor. ‹stanbul'da yaflayan analist Gareth Jenkins'in ba¤›ms›z araflt›rmas›na göre, bu tutuklanan insanlar›n aralar›ndaki yegâne ba¤, AKP'ye muhalefet etmeleri ve muhafazakâr ‹slamc›l›¤a karfl› ç›kmalar›. Bu da tutuklanan akademisyenleri tan›mlamaya yetiyor. Bunlar›n aras›nda Türk üniversitelerinde türban yasa¤›n› kald›rmaya yönelik giriflimleri engellemeye çal›flan üniversite rektörleri de var. Ayr›ca bu kifliler, hükümete ba¤l› bilim kurumu TÜB‹TAK'taki kilit akademik pozisyonlara AKP yandafllar›n›n atanmas›n› da elefltiriyorlar. Tutuklanan akademisyenlerin ço¤u kefalet ile serbest b›rak›ld›, ancak ikisi hâlâ tutuklu. Bunlardan biri ABD'de e¤itim alm›fl, organ nakli konusunda öncü, Baflkent Üniversitesi Rektörü Mehmet Haberal; bir di¤eri de Malatya'daki ‹nönü Üniversitesi eski rektörü Fatih Hilmio¤lu. Bu ikisi yaklafl›k iki y›ld›r tutuklu ve serbest b›rak›lacaklar›na iliflkin
Baflkent Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mehmet Haberal
Tutuklanan akademisyenlerin ço¤u kefalet ile serbest b›rak›ld›, ancak ikisi hâlâ tutuklu.
Bunlardan biri ABD'de e¤itim alm›fl, organ nakli konusunda öncü, Baflkent Üniversitesi Rektörü Mehmet Haberal; bir di¤eri de Malatya'daki ‹nönü Üniversitesi eski rektörü Fatih Hilmio¤lu. 19
BD N‹SAN 2011
herhangi bir iflaret de yok. Kald› ki yak›nda yarg›lanacaklar›na iliflkin bir haber de söz konusu de¤il. Türk hukukuna göre suçlu oldu¤undan flüphelenilen bireyler ancak kaçma veya delilleri karatma tehlikesi oldu¤u durumlarda uzun süre tutuklu kalabiliyor. Bu kiflilerin hemen serbest b›rak›lmas›n› savunanlar bu tehlikelerin söz konusu olmad›¤›n› ve sa¤l›k durumlar›n›n tutuklu kalmaya müsait olmad›¤›n› ileri sürüyorlar. Bu kiflilerin lehine pek çok soru gündemde. 2009 y›l›n›n Aral›k ay›nda ABD
Ulusal Akademileri insan haklar› komitesi baflkan› Carol Corillon, bu akademisyenlerin tutukluluk halleri ile ilgili kayg›lar›n› University Values isimli elektronik yay›n organ›nda dile getirdi. Ve geçen y›l Türkiye Bilimler Akademisi, bu tutukluluklar› Cumhur-
ABD Ulusal Akademileri insan
haklar› komitesi baflkan› Carol Corillon baflkan› Abdullah Gül'ün dikkatine sundu. Ne yaz›k ki Gül, ba¤›ms›z mahkemelerin kararlar›na müdahale ede20
meyece¤ini söyleyerek, tarafs›zl›¤›n› ilan etti. Ancak genelde de bir suskunluk hüküm sürüyor. Devasa Ergenekon duruflmalar› çok yavafl ilerliyor ve kefalet ile sal›verilenler, durumlar›yla ilgili kamuda görüfl bildirmemeleri yönünde uyar›lm›fl bulunuyor. Bu soruflturma üniversitelerde bir korku atmosferi yarat›rken, akademisyenler seslerini ç›kartam›yorlar. Bu kifliler samimi bir flekilde Türk bilimini AB normlar›na yükseltecek çal›flmalar›n› sürdürüyorlar. TÜB‹TAK da sessizli¤ini koruyor ve bilimsel konulara siyasi müdahalelerin yap›lmas›ndan kayg› duyuyor. Jenkins raporu, Ergenekon soruflturmas› kapsam›nda baz› derin devlet operasyonlar›n›n baflar›yla ortaya ç›kart›ld›¤›n› belirtiyor. Telefon dinlemelerinden elde edilen bilgiler de suçlu görülen baz› bireylerin, karanl›k ve anti-demokratik sa¤ kanat eylemlerinde yer ald›klar›n› ortaya ç›kart›yor. Ne var ki Avrupa ‹nsan Haklar› Antlaflmas›'na göre herkes makul bir süre içinde adil bir flekilde yarg›lanma hakk›na sahiptir. Türk hükümetinin dünyan›n gözünün bu davalarda oldu¤unun bilincinde olmas› gerekir. Ayr›ca uluslararas› bilim toplulu¤u da tutuklu bulunan akademisyenlerle ilgili davalar›n nas›l görüldü¤ünü yak›ndan izlemekle yükümlüdür. Halihaz›rda araflt›rmaya yap›lan yat›r›mlar büyürken, yasal ve idari çerçevenin bu büyümeye ayak uyduramad›¤› biliniyor. Türk bilim insanlar›n›n, ülkenin bilimsel atmosferindeki geliflmeleri elefltirmekten korkmalar›, flu anda ihtiyaç olan son fleydir! •
YILMADAN YORULMADAN R›fat Serdaro¤lu
TÜRK‹YE MADENC‹L‹⁄‹ VE M‹LL‹ GÜVENL‹K Bilindi¤i gibi 2000 y›l›nda AG‹T (Avrupa Güvenlik ve ‹flbirli¤i Teflkilat›) Zirvesi için ülkemize gelen zaman›n ABD Baflkan› Bill Clinton, konuflmas›nda Türkiye için flu sözleri sarfetmiflti; "21. Asr›n gelece¤ini (Kaderini) Türkiye’nin tavr› elirleyecektir."
B
u sözleri duyan herkes, Amerika Baflkan›n›n bu sözleri söylemesinin sebebini, "Türkiye’nin Jeopolitik konumunun önemine, enerji köprüsü konumunda olmas›na, Türk halk›na flirin görünme çabalar›na” ba¤lam›flt›. Amerika Baflkan›n›n sözlerinden birinci derecede kastedilenin; “Türkiye topraklar›nda, dünyan›n dengelerini de¤ifltirecek derecede öneme haiz çok k›ymetli baz› madenlerin bulundu¤u, Türklerin bunu gere¤i gibi de¤erlendirdikleri takdirde ça¤dafl medeniyet seviyesinin en üstüne ç›k›laca¤›” gerçe¤i oldu¤u anlafl›lamam›flt›r. Üzücü gerçek fludur; Türkiye’nin sahip oldu¤u maden varl›klar› hakk›ndaki somut ve bilimsel verilerin, çok aç›k delil ve ipuçlar›n›n bulunmas›na
Bill Clinton
ra¤men, konu ile ilgili bilgi ve gözlemleri gerekti¤i gibi derleyip, koordine edecek aktif bir merkez yoktur. Bugünkü yap›n›n bu ihtiyaca cevap vermesi mümkün de¤ildir. 21
BD N‹SAN 2011
BD N‹SAN 2011
Dolay›s›yla bütün bu hayati bilgiler toplan›p lay›k›yla de¤erlendirmeye tabi tutulamamaktad›r. Mevcut durumda veri taban›n›n do¤al olarak eksik kalmas›, maden varl›klar›m›z hakk›nda istenilen düzeyde bir de¤erlendirme yap›lamamas›na yol açmaktad›r. Al›nacak kararlar do¤rultusunda harekete geçme kabiliyetine, yetki ve donan›ma sahip yepyeni bir yap›n›n kurulmas› flartt›r. Özellikle ABD, sahip oldu¤u üstün teknoloji (uydu-elektronik) ile Türkiye’nin maden varl›klar›n›n önemli bir k›sm›n› tespit edecek geliflmifllik düzeyindedir.
B
u durumun öneminin bilincin-
de olan geliflmifl ülkeler, kendi ülkelerinin refah ve zenginli¤ine katk›da bulunan bütün flirketleri; kendi Bakanl›klar›, Büyükelçilikleri, Ticari Ataflelikleri, Ordular›, ‹stihbarat Teflkilatlar› ile gizli veya aç›k olarak bütün varl›klar›yla desteklemektedirler. CIA’nin fiili’deki darbeyi, fiili’nin zengin Bak›r madenleri için yapt›rd›¤› art›k s›r de¤ildir. ABD ve Bat›l› ülkeler, Güney Afrika’n›n ›rkç› hükümetinin uzun y›llar iktidarda kalmas›na, Ortado¤u’nun köhne rejimlere, zalim diktatörlüklerine, k›ymetli madenler ve petrol için göz yummufllar ve aç›k destek vermifllerdir. Bu rejimlerin vahfli ve ilkel uygulamalar›n›, s›rf ekonomik menfaatlerini korumak için görmezden gelmifllerdir. Bunlar›n sahip olmakla övündükleri “‹nsan Haklar›” anlay›fl›, üzerine k›ymetli maden veya petrol örtülünce görünmez olmaktad›r!...
22
Onmilyonlarca insan›n ölümüne yol açan 1. ve 2. Dünya Savafllar›n›n bafllama sebebinin ekonomik gerekçelerden kaynakland›¤› kabul edilen bir gerçektir. Sonuç olarak ülkeler, di¤er ülkelere göre “Mukayeseli Üstünlük” sa¤layan ürünlerin en iyi flekilde de¤erlendirilmesini “Önemli bir Milli Güvenlik Meselesi” saymakta ve Milli ekonomik menfaatlerini korumak için savafl dahil her fleyi göze alarak, her türlü eylemi fütursuzca yapmakta bir sak›nca görmemektedirler. Bu hususta tereddüdü bulunanlara veya yazd›klar›m› abart›l› bulanlara flu soruyu sormak gerekir; • Örne¤in Mobil veya Shell’in veya benzer uluslararas› alanda etkin bir flirketin, yabanc› bir ülkede bir ifl kurmas›na veya yürüyen ifllerini aksatmaya, bu flirketlerin ellerindeki haklar› almaya yönelik giriflimlere karfl›, CIA‹ngiliz Gizli Servisi veya Mossad adam öldürmek, darbe yapmak dahil, her türlü giriflimlerde bulunurlar m›, bulunmazlar m›? E¤er bulunurlar diyor isek (Yak›n tarihte onlarca örnek var) bizim de, Türk Devleti olarak benzer durumlarda kendi varl›klar›m›z› korumak, gerekli müdahale ve operasyonlar› yapacak karar mercilerine, imkanlara, bütçeye, yetkiye sahip olacak kurulufllara ihtiyac›m›z var demektir. Bor-BoraksThrona-Wolfram- Bak›r-Fosfat- Vanadyum-Toryum-Uranyum- Platin Grubu k›ymetli madenler-Alt›n-Gümüfl-Elmas ayr›ca Mersin-‹skenderun aç›klar›nda Do¤al Gaz, Azerbaycan petrol yataklar›n›n A¤r› Da¤›’n›n al-
t›na uzanmas›, yabanc›- Türkiye’deki k›ymetli madenlerin lar›n dikkatinin üzerimizde olmas›n›n ve hangi bölgelerde yo¤unlaflt›¤› Büyük Ortado¤u gibi konusundaki sorulara en gerçekçi projelerin yap›lmas›n›n cevap fludur; Ermeniler, Türen önemli nedenleridir. Türkiye’deki k›y- kiye Cumhuriyetinden hangi metli madenlerin hangi bölgeleri talep ediyorlarsa bölgelerde yo¤unlaflt›¤› konusundaki sorulara ve PKK terör örgütü vas›taen gerçekçi cevap flu- s›yla kurulmak istenen "Badur; Ermeniler, Türkiye Cumhuriyeti’nden han- ¤›ms›z Kürdistan" haritalargi bölgeleri talep edi- da nereleri kaps›yorsa bilin yorlarsa ve PKK terör ki oralarda, ülkemizin kadeörgütü vas›tas›yla kurulmak istenen “Ba¤›m- rini de¤ifltirecek zenginlikler s›z Kürdistan” harita- vard›r. larda nereleri kaps›yorsa bilin ki oralarda, ülkemizin kaderini bu devletlere veya bu devletlerin özel kurulufllar›na ulaflmas›na izin verilde¤ifltirecek zenginlikler vard›r. Atatürk’ün düflüncelerinden bir mez…" Bu dediklerimi yapacak siyasi parça nasibini alm›fl bir “Milli Hassa- irade Türkiye’de mevcut mu? O sizin probleminiz, benim hiç siyetleri” olan hükümetin TBMM’den flu karar› ç›karmas›, ülkemizin önün- de¤il!.. Tüpgazdan, nükleer bomba yapadeki problemlerimizin ço¤unu çözer: cak beceride, ast›¤› ast›k kesti¤i kestik ürkiye’ye ve Türklere aç›kça bir Baflbakan›n›z var. Verin yine % haks›zl›k veya düflmanl›k ya- 50 oy, sizi uzaya bile götürmezse ben pan, Türkleri soyk›r›mc› ilan eden, de hiçbir fley bilmiyorum… • Türkiye Cumhuriyeti Devletinin aleyhinde faaliyet gösteren kifli ve örgütleri Kendiniz için ülkelerinde bar›nd›ran, onlara destek de¤il ba¤l› veren, yard›m eden Devletlere ve bu bulundu¤unuz Devletlerin özel teflebbüslerine, Türkiulus için ye’deki do¤al kaynaklar›n, madenlerin çal›fl›n›z. iflletme hakk› k›smen de olsa verilmez. Çal›flmalar›n en Türkiye’de ç›kar›lan madenlerin veya bu madenlerden elde edilen ürünlerin yükse¤i budur. do¤rudan veya dolayl› olarak bu devATATÜRK letlere sat›lmas›na veya sonuç olarak
'T
23
BD N‹SAN 2011
BD N‹SAN 2011
Türkiye Hukuk Devleti Olmaktan H›zla Uzaklafl›yor! 12 Mart›n 40 ›nc› y›l›nda düflünce özgürlü¤ünü, demokratikleflmeyi savunanlar hukuk d›fl› yöntemlerle susturulmaya çal›fl›l›yor. Düflünce ve ifade özgürlü¤ü alan›nda birçok ülkede iki yüz y›l önce ulafl›lan hedeflerin çok gerisindeyiz. Sadece birçok ülkenin de¤il ülkemizin 50 y›l önce y›l ulaflm›fl oldu¤u düzeyin de alt›nday›z. Amerika’daki McCartist dönem dahil, hiçbir demokratik ülkede, hiçbir zaman flu anda ülkemizdeki kadar yayg›n ve genifl bir sindirme ve y›ld›rma politikas› uygulanmam›flt›r. “Ergenekon soruflturmas›” ad› alt›nda sözde darbe giriflimcilerini yarg›lamak bahanesiyle yaklafl›k 4 y›ld›r AKP ‹ktidar› taraf›ndan sürdürülen insan haklar›na ayk›r› uygulamalar sonucunda birçok gazeteci, bilim adam›, ayd›n ile yüzlerce askerin gözalt› ve tutukluluk halleri, süresi belirsiz hücre cezalar›na ve iflkenceye dönüfltürülmüfltür. AKP iktidar›n›n ça¤d›fl› ve insan haklar›na ayk›r› uygulamalar›na karfl› ç›kan insanlar, yeni bir Ergenekon dalgas›nda s›ran›n kendilerine ne zaman gelece¤ini bekler olmufl, toplumun bütün kesimlerinde bu korku yayg›nlaflm›flt›r. Anayasa’n›n korumas› alt›nda olmas› gereken, “adil yarg›lanma hakk›”, “düflünce ve kanaat özgürlü¤ü”, “düflünceyi aç›klama ve yayma özgürlü¤ü”, “bilim ve sanat özgürlü¤ü” ve “bas›n özgürlü¤ü” gibi hak ve özgürlükler ayaklar alt›ndad›r. Benzeri kayg› ve elefltirilere Avrupa Parlamentosunun son Türkiye raporunda da genifl biçimde yer verilmifltir. Bütün bu geliflmeler karfl›s›nda endifle ve kayg›lar›m›z her geçen gün art›yor. Türkiye, hukuk devleti olmaktan h›zla uzaklafl›yor. AKP iktidar›n›n toplumu y›ld›rma, sindirme ve korkutma amaçl›, insan haklar›na, temel hukuk kurallar›na ayk›r› ve ça¤d›fl› uygulamalar›n› k›n›yoruz. Toplumumuzun tüm kesimlerini ülkemizdeki özgürlük, bar›fl, demokrasi, hukukun üstünlü¤üne sayg› ve insan haklar› mücadelesinde bilinçli, kararl› ve cesur olmaya ça¤›r›yoruz.
Mülkiyeliler Birli¤i Yönetimi
24
Emin Çölaflan’›n 17.03.2010 Tarihinde Sözcü Gazetesi’nde Yay›mlanan Yaz›s›d›r
Haberal Silivri’de, Gözleri Ayd›n! Türkiye, dünya çapında bilim adamlarını bol kepçe yetiştiren bir ülke değil. Dünyaca tanınan az sayıda bilim adamlarımız arasında Prof. Dr. Mehmet Haberal, tıp alanında herhalde en ön sıralarda gelir.
K
urdu¤u üniversite ve hastane-
lerle ülkemize en büyük hizmeti yapm›fl, belki onbinlerce insana ameliyat masalar›nda elleriyle flifa da¤›tm›fl bir t›p doktorudur. Haberal, Ergenekon iddias›yla, yaklafl›k iki y›l önce tutukland›. Suçunun ne oldu¤u, hangi somut suçu iflledi¤i bugüne kadar kendisine asla bildirilmedi… Ve uzun, bildi¤inizi tahmin etti¤im bir serüven sonras›nda yatmakta oldu¤u hastaneden apar topar al›n›p Silivri cezaevine gönderildi. Hastanede kendisini tedavi eden doktorlar›n bile gözalt›na al›n›p götürüldü¤ünü, Prof. Dr. Erhan Kans›z’›n terör örgütüne yatakl›ktan tutukland›¤›n› ve halen cezaevinde yatmakta oldu¤unu da unutmayal›m! Son olarak Adli T›p Kurumu tara-
f›ndan bir Haberal raporu düzenlendi. (Biliyorsunuz, devletin tüm kurumlar› gibi Adli T›p Kurumu da tümüyle AKP’nin elinde!) Bu son rapor, devletin Anadolu Ajans› taraf›ndan kamuoyuna duyuruldu. ‹çinde flöyle bir bölüm var: “Elde edilen bulgular ›fl›¤›nda Mehmet Haberal merdiven ve yokufl ç›kabilir, düz yolda saatte 6 kilometre h›zla yürüyebilir, k›sa mesafe koflabilir, ev ifli yapabilir, eflya tafl›yabilir, golf, bowling ve tenis oynayabilir, birçok spor aktivitesi yapabilir, dans edebilir.” Sevgili okuyucular›m, aran›zda kendisi veya yak›nlar› için sa¤l›k kurulu raporu alm›fl olanlar mutlaka vard›r. Siz hiç böyle golflü, tenisli, dansl› bir sa¤l›k raporu gördünüz veya 25
BD N‹SAN 2011
BD N‹SAN 2011
duydunuz mu? Adli T›p bu raporu öylesine ayr›nt›l› (!) haz›rlam›fl ki, tam iktidar medyas›n›n, yalaka medyan›n a¤z›na lay›k! Nitekim bu raporu manfletlerden yay›nl›yorlar, “‹flte görün, Haberal ne kadar sa¤lamm›fl” diyorlar! Bu Adli T›p raporu oyçoklu¤u ile kabul edilmifl. Kurulda ismi olan doktorlardan uz- Prof. Dr. Mehmet Haberal man doktor Koray Kaptano¤lu ise karfl› oy yaz›s›nda flöyle diyor: “Haberal’›n muayenesi için Kurul Adli Tıp Kurumu gerçekten içinden baz› üyeler seçildi. Ancak ben tarafsız ve bilimsel mi, yokta Haberal’› muayene ETMED‹M. Bu nedenle, hastan›n genel durumu hak- iktidarın bir kurumu olarak k›nda bilgi ve kanaat elde etmem müm- mı görev yapıyor? kün olmam›flt›r. E¤er tarafs›zsa, "Golf Muayenesine kat›lmad›¤›m kiflinin infaz›n›n ertelenmesine, infaz›n›n has- oynayabilir, koflabitane flartlar›nda uygulanmas›n›n gerek- lir, tenis oynayabilir, lili¤i ile cezaevi flartlar›nda infaz›na dans edebilir" gibi engel olacak bir durum olup olmad›¤›na iliflkin görüfl bildirmemin bilimsel ifadelerin o "Bilimsel" aç›dan uygun olmayaca¤›na dair mu- (!) raporda ne ifli var? halefet flerhimdir.” Baflka kaç kifliye bu Kurul üyesi doktorlardan biri Haberal’› görmemifl, muayene etmemifl. sözleri kapsayan Ama raporun alt›na imzas› aç›l›yor, rapor verilmifl acaba? kendisine “Bunu imzala” deniliyor… Ve meslek onurunu çi¤netmeyen Dr. kurumu olarak m› görev yap›yor? E¤er tarafs›zsa, “Golf oynayabilir, Koray Kaptano¤lu, imzalam›yor. fiimdi burada akla baz› sorular koflabilir, tenis oynayabilir, dans edebilir” gibi ifadelerin o “Bilimsel (!) geliyor! Acaba Adli T›p taraf›ndan isimleri raporda ne ifli var? Baflka kaç kifliye imzaya aç›lan heyetteki doktorlardan bu sözleri kapsayan rapor verilmifl acaba? kaç›, Haberal’› muayene etti? Kusura bakmas›nlar, bunlar› cahilAdli T›p Kurumu gerçekten tarafs›z ve bilimsel mi, yokta iktidar›n bir li¤imden soruyorum! • 26
Bekir Coflkun’un 04.03.2011 Tarihinde Cumhuriyet Gazetesi’nde Yay›mlanan Yaz›s›d›r
‹çerdekiler mi Hapiste, Biz mi Hapiste?.. H
er fleyi “suç aleti” say›l›yor ga-
zetecinin… Bilgisayarlar, arflivler, diskler, monitörler… Kitaplar… K⤛tlar… Kalemler… * Her an gözalt›na al›nan, tutuklanan, hücrelere konulan, bast›r›lan, itilen, kak›lan, yok edilen, bitirilen bir mesle¤in mensuplar›y›z biz… Bize “gazeteci” diyorlar…Utanç içindeyiz… Bir ulusun sesi-gözü-kula¤›-a¤z›-dili olmam›z, evrensel bir de¤er ve ahlaki bir görevken… Kendini savunmaktan aciz… Sessiz… Sinmifl… Susmufl… Tüymüfl… * Herkes biliyor ki bu izledi¤imiz “hukuk” de¤il… Buna dünyan›n hiçbir yerinde“adalet” demezler… Hiçbir vicdan bu olanlar›n ad›n› “yarg›”koyamaz… Yine herkes biliyor ki cemaat ve
tarikatülkeyi istila ediyor ve önüne ç›kan her engeli yok ediyor… Bunu anlamayan var m›?.. Görmeyen?.. ‹drak edemeyen?.. Bilmeyen?.. * Ülkede hukuku, demokrasiyi, özgürlü¤ü, insan haklar›n› savunmas› gereken medyan›n kendisi savunulacak hale gelmiflse… Peki, kim savunacak gazetecinin özgürlü¤ünü?.. Cemiyetlerimiz, sendikalar›m›z, derneklerimiz, birliklerimiz, kurulufllar›m›z, konseylerimiz… Niçin yollara düflmüyorlar?.. Niçin kalemler k›r›lm›yor, rotatifler durmuyor, bafll›klar siyah ç›km›yor, köfleler bofl kalm›yor? Niçin yarg›n›n herkes için güvenilir ve inand›r›c› oldu¤u bir platforma tafl›nmas› için kald›rm›yorlar dünyay› aya¤a?.. Niçin bu sessizlik?.. Nedir bu teslimiyet?.. * Sormaz m›y›z kendimize: Tutsak olan kim?.. ‹çerdekiler mi hapiste, biz mi hapiste?.. 27
BD N‹SAN 2011
BD N‹SAN 2011
Ümit Zileli’nin 24.02.2011 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi’nde Yay›nlanan Yaz›s›
Te¤men Çi¤iltepe!.. O kadar zay›f, o denli narin görünüyordu ki, sanki tutmaya kalksan›z k›r›lacak gibiydi... Tam 30 ayd›r Silivri’deydi... utuklanmas›ndan 29 ay
T
sonra, cep telefonuna emniyet müdürlü¤ünde birileri taraf›ndan "yanl›fll›kla!" 139 terör örgütü üyesinin telefon numaralar›n›n yüklendi¤i bizzat emniyet taraf›ndan itiraf edilmiflti!.. Ama o hâlâ tutukluydu!.. Kara Pilot Te¤men Mehmet Ali Çelebi, 18 fiubat Cuma günü Silivri Mahkemesi’nde söz istedi, kürsüye geldi.. O narin, o tutmaya kalksan›z k›r›l›verecekmifl hissi veren gencecik adam, bafl›na örülmeye çal›fl›lan "dijital pusu"yu tek tek, belgeleriyle anlatt›ktan sonra konuflmas›n› flu sözlerle tamamlad›: "11 fiubat 2011 saat 20.45’te düflman›n sinsi savafl silah› olan baz›
28
Teğmen Mehmet Ali Çelebi kanallardan mahkeme kap›lar›n›n komutanlar›m›n üzerine kilitlendi¤ini duydum ve üzüntüyle izledim. Hakaret olarak kabul ediyorum.. Sebep kaçma flüphesi.. Siz Mustafa Kemal’in askerlerinin cepheden
Biliyoruz ki bu bir savaflt›r. Savaflta asker yaralan›r, asker esir düfler, asker ölür. Bunlar›n bilincindeyiz. Biz Türk subay›y›z. Bizim için hak yok, vazife vard›r. Merak etmeyin; buras› bize zindan de¤il Ç‹⁄‹LTEPE’dir.. Onuru karfl›s›nda yaflam›n› hakir gören Albay Reflat Çi¤iltepe’nin vazife anlay›fl›yla buraday›z. Mustafa Kemal’in, “Size ölmeyi emrediyorum!” emri bizler için halen geçerlidir. Ve sonsuza kadar geçerli olacakt›r. kaçt›¤›n› gördünüz mü? Komutanlar›m s›n›rlar› açsan›z, çekip gitmezler. Onlar› Hizbullahç› m› zannettiniz… Buradan Türk milletine, Genelkurmay Baflkan› nezdinde tüm komutanlar›ma ve silah arkadafllar›ma sesleniyorum: ‹çiniz rahat olsun. Biliyoruz ki bu bir savaflt›r. Savaflta asker yaralan›r, asker esir düfler, asker ölür. Bunlar›n bilincindeyiz. Biz Türk subay›y›z. Bizim için hak yok, vazife vard›r. Merak etmeyin; buras› bize zindan de¤il Ç‹⁄‹LTEPE’dir.. Onuru karfl›s›nda yaflam›n› hakir gören Albay Reflat Çi¤iltepe’nin vazife anlay›fl›yla buraday›z. Mustafa Kemal’in, 'Size ölmeyi emrediyorum!' emri bizler için halen geçerlidir. Ve sonsuza kadar geçerli olacakt›r. Endifle duymay›n; Te¤men Çelebi’yi geçemeyenler onu yetifltiren komutanlar›na ne yapabilir!. Cephede bir Mehmet vard›. fiimdi 150 Mehmet var. Cephe flimdi daha da güçlü… fiimdilik bu sald›r›ya 3 günlük açl›k greviyle karfl›l›k veriyorum. Bu bir
kaç›fl de¤il, komutanlar›m›n ve silah arkadafllar›m›n sinsice tuza¤a düflürülmesine tepkidir, hukuksuzlu¤u reddedifltir, ülkemin uçuruma sürüklendi¤inin iflaret fifle¤idir.. Ve bu flartlarda sizden tahliye talep etmem, benim için vatana ihanetle eflde¤erdir. Mevzubahis vatansa bundan gayr› kalan her fley teferruatt›r... fiimdi kap›lar› kapat›n!. Yüzümüzü ›fl›¤a do¤ru uzataca¤›z... Giyotin inecek.. Tekrar uzataca¤›z... ‹necek... Uzataca¤›z... Kesmeyecek... Kazanaca¤›z!.." ahkeme aras›nda sevgili
M
Balbay ve Tuncay Özkan’la görüflürken, az önce san›k kürsüsünde o “dev konuflmay›” yapan gencecik te¤menin bana do¤ru geldi¤ini gördüm. Sayg›yla uzatt› elini, “Do¤rular› yazd›¤›n›z için minnettar›z..” diye bafllad›… Bo¤az›m›n dü¤ümlendi¤ini hissettim, elimi kald›r›p sözünü kestim ve yaln›zca o üç sözcü¤ü söyledim: Vatan size minnettard›r... 29
BD N‹SAN 2011
BD N‹SAN 2011
Güngör Uras’›n 06.03-2011 Tarihinde Milliyet Gazetesi’nde Yay›mlanan Yaz›s›d›r
Kafka’n›n 97 y›ll›k
'Dava's›
Joseph K., otuz yafl›nda bir gençti. Sabah›n erken saatinde henüz, yataktayken kap›s› çal›nd›. Gelen iki kifli onu tutuklayacaklar›n› söyledi. Joseph K.’y› tutuklamaya gelenler Joseph K’n›n ne suç iflledi¤ini ve kanunun hangi maddesine göre tutuklanaca¤›n› ve yarg›laca¤›n› bilmiyorlard›... oseph K., suçunu anlamak için
J
ç›rp›nd›. Ama suçunun ne oldu¤unu kimse ona söylemedi. Mahkemesi belirli yerlerden uzaklarda berbat yerlerde ve flartlarda bafllad›, yürütüldü. Yarg›lama s›ras›nda hiç de beklenmedik zamanlarda saray görevlilerinin mahkeme salonunda oldu¤u görüldü. Hiç kimse iflin iç yüzünü anlayamad›. Yarg›lama y›llarca sürdü? Bu yazd›klar›m›n gerçekle ilgisi
yoktur. Bunlar, Franz Kafka’n›n (1883 Prag-1924-Viyana), ünlü “Dava” roman›n›n kahraman› Joseph K.’n›n bafl›na gelenlerdir. Bu yaz› bir roman tan›t›m› yaz›s›d›r. Franz Kafka’n›n “Dava”s› son ola-
30
rak NTV yay›n› olarak “çizgi roman” halinde yay›mland› (10 TL). Say›n okuyucular›ma tavsiye ederim. Suç belli de¤il. Romandan baz› bölümleri aktarmak istiyorum: Joseph K. soruyor: "Benden ne istiyorsunuz?" "Tutuklusunuz" "Neden?" "Nedenini söylemek bize düflmez. Soruflturma bafllad›. Vakti gelince her fleyi ö¤reneceksiniz." Joseph K. bir hukuk devletinde yafl›yordu. Kimlerdi sabah sabah evine bask›n yapanlar? Tüm bunlar belki arkadafllar›n›n yapt›¤› bir flakadan ibaretti. Ama flaka de¤ildi. Gerçekti.
Joseph K.’n›n kafas› kar›fl›yor: "Suçlan›yorum ama suçum ne bilmiyorum. Beni neyle itham ediyorlar?" Sonra durumu fark etmeye bafll›yor: "fiimdi anl›yorum ki... Benim tutuklanmam›n ve bu soruflturman›n arkas›nda... koca bir teflkilat var. Masum insanlar› tutuklayarak onlara karfl› soruflturma bafllat›yorlar." Savc› soruyor: "Badanac› m›s›n›z?" "Hay›r ben bankac›y›m." Badanac› m›s›n›z diye sorulmas› bu soruflturman›n nas›l bir soruflturma oldu¤unu gösteriyor. Salondaki bir baflka tutuklu uyar›yor: "Bundan bir süre önce beni de badanac› diye tutuklad›lar. Asl›nda bir badanac›y› tutuklamak istiyorlarm›fl. Ama beni tutuklad›lar." "Ne tür bir dava bu?" "Normal bir mahkeme önünde görülen bir dava de¤il bu." Day›s› Joseph K.’n›n moralini bozuyor... "Dava aleyhine sonuçlan›rsa ne olur, biliyor musun? Mahvolursun, bitersin." diyor. Korku da¤lar› bekliyor.
Joseph K. her an davas›n› düflünüyor. Acaba kendi savunmas›n› kendi yazarak mahkemeye verse daha m› iyi olur? Kendi savunmas›n› yazsa, savunmada hayat›n›n k›sa bir özetine de yer verir. Mahkemeye sunulacak ilk dilekçe neredeyse haz›r. Fakat bunlar›n mahkemece bazen hiç okunmad›¤› söyleniyor. Mahkeme kay›tlar› san›¤a ya da onu savunanlara aç›k de¤ildi ki.
Joseph K.’n›n kafas› kar›fl›yor: "Suçlan›yorum ama suçum ne bilmiyorum. Beni neyle itham ediyorlar?" Sonra durumu fark etmeye bafll›yor: "fiimdi anl›yorum ki... Benim tutuklanmam›n ve bu soruflturman›n arkas›nda... koca bir teflkilat var. Masum insanlar› tutuklayarak onlara karfl› soruflturma bafllat›yorlar." Anlafl›ld›. Tek çare flartlar› kabullenmek. Her fleyden önce de dikkati çekmemek "Sana ne kadar ters gelirse gelsin a¤z›n› kapal› tut. Bu koca hukuk sisteminin hassas bir denge halinde oldu¤unu anla!" Bunlar› Franz Kafka’n›n 1914 y›l›nda yazd›¤› “Dava” roman›ndan aktard›m. Kafka’n›n yazd›klar›na herhangi bir ekleme yapmad›m. Sak›n ola ki bu yaz›y› 2011’de Türkiye’de yap›lan tutuklamalar, soruflturmalar ve süre giden “Dava”lar ile ilgilendirmeye kalkmay›n›z. Sonra unutmay›n›z ki Franz Kafka’n›n “Dava”da anlatt›klar› da gerçek de¤il! Kurgudan ibaret. Gerçek hayatta böyle fleyler olabilir mi ki? • 31
BD N‹SAN 2011
BD N‹SAN 2011
Emre Kongar’›n 17.03.2011 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi’nde Yay›nlanan Yaz›s›
Her fieyin Fark›nday›z, Gülhane Park›’nday›z! Ortadoğu’da ve Kuzey Afrika’da baskıcı yönetimlere karşı halk hareketleri var... Ülkemizin yöneticileri ve kamuoyu, bu hareketlere sempati ile bakıyor. Türkiye’de doktorlar›n, sa¤l›k perso-
nelinin protestolar›, gazetecilerin yürüyüflleri, eflleri tutuklu yarg›lanan kad›nlar›n gösterileri, iflçilerin miting ve yürüyüflleri var… Ülkemizin yöneticileri bu hareketlere “kendilerine karfl› yöneltilmifl sistematik sald›r›” olarak bak›yor, kamuoyumuz ise ilgisiz! *** Deprem Yeni Zelanda’y›, Japonya’y› vuruyor… Ülkemizin yöneticileri ve kamuoyu büyük bir üzüntü içinde. 32
‹stanbul büyük bir deprem tehlikesiyle karfl› karfl›ya… Yöneticilerimiz ve kamuoyu, ilgisiz, duyars›z! *** Japonya’da deprem sonras› bir nükleer santral›n reaktörlerinde radyoaktif s›z›nt› var… Bat›, mevcut nükleer santrallar›n bir bölümünü durdurma karar› al›yor, yeni projeleri gözden geçiriyor, erteliyor… Bizim yöneticilerimiz, kamuoyumuz, bütün dünya ile birlikte s›z›nt›y›
büyük bir kayg›yla izliyor. Deprem kufla¤›nda yer alan topraklar›m›zda bir nükleer santral kurulma karar› al›nd›; karfl› ç›kanlar, sorunlar› iflaret edenler var… Yöneticilerimiz “bildi¤ini okuyor”, “her yat›r›m risklidir” diyor, halk›m›z›n büyük bir bölümü duyars›z, ilgisiz! *** Ünlü ses sanatç›m›z ‹brahim Tatl›ses’e i¤renç bir suikast düzenleniyor… Yöneticilerimiz ve kamuoyumuz hakl› olarak aya¤a kalk›yor… Haberal ve Hilmio¤lu gibi, t›p profesörleri olan rektörlerimiz ölümcül hastal›klarla parmakl›klar arkas›na konuyor… Kamuoyumuz ilgisiz, seyrediyor! *** Türkiye dünyan›n en pahal› benzinini kullan›yor… Üstelik zam üstüne zam geliyor… Kamuoyu, boynu e¤ik, sessizce bu yükün alt›nda eziliyor! *** D›fl borç birikimi art›yor, cari aç›k büyüyor, iflsizlik berdevam… Yöneticilerimiz ekonomimizin baflar›s›yla övünüyor, kamuoyu bu baflar› öyküleriyle avunuyor! *** Evler bas›l›yor, gazeteciler tutuklan›yor… Bütün dünya aya¤a kalk›yor… Medyam›z birbirini yemekle meflgul…
Ünlü ses sanatç›m›z ‹brahim Tatl›ses’e i¤renç bir suikast düzenleniyor... Yöneticilerimiz ve kamuoyumuz hakl› olarak aya¤a kalk›yor… Haberal ve Hilmio¤lu gibi, t›p profesörleri olan rektörlerimiz ölümcül hastal›klarla parmakl›klar arkas›na konuyor… Kamuoyumuz ilgisiz, seyrediyor! Kamuoyumuz dizi film seyreder gibi seyrediyor! *** Yöneticilerimiz Türkiye’yi “ileri demokrasi” ülkesi ilan ediyor… The Economist, b›rak›n “Tam Demokrasi” veya “Kusurlu Demokrasi” demeyi, “demokrasi” bile diyemeden ülkemizi “Melez Rejim”diye s›n›fl›yor… Freedom House, Bat› ve Güney Avrupa ülkeleri aras›nda tek ve biricik “K›smen Özgür Ülke” (“Tam Özgür” olmayan ülke) oldu¤umuzu belirtiyor. Halk›m›z TÜ‹K araflt›rmas›na göre mutluluktan uçuyor! *** Türkiye’de üç ay sonra seçimler var: Kamuoyu her fleyin fark›nda… Gülhane Park›’nda! • 33
BD N‹SAN 2011
FIRÇALAYARAK Serdar Günbilen
BEfi‹KTAfi’TA ADL‹YE'DE VE... ADL‹YE'DE KAPI ÖNÜNDE… Yazan: NURAY SOMER BOZBEY
Çanakkale flehitlerini anma günüydü o gün. Kalabal›k bir grup olarak, sabah›n erken saatlerinde, Befliktafl Adliyesi kap›s›n›n önünde ÇEV ve ÇYDD üyelerinin yarg›lanmalar›n› izlemek üzere bizleri içeri almalar›n› bekliyorduk. ce avukatlar ve san›klar
Ö
içeri al›nd›lar. Özverili çal›flmalar› nedeniyle, hemen hepsini tan›d›¤›m ö¤retim üyelerinin mübaflir taraf›ndan içeri al›n›fllar›n› izlerken,"san›k" sözcü¤ünün onlar›n sayg›n adlar›n›n yan›nda ne kadar e¤reti durdu¤unu düflündüm. Küçük duruflma salonu yirmibefl kiflilikti ve hemen dolmufltu. San›klar için, belki de al›fl›lm›fl bir öngörü ile, genifl bir oturma yeri ayr›lm›flt›. Ayakta kald›¤›m›z› gören bir san›k beyefendi aya¤a kalkt›, bana bofl bir yer gösterdi ve hafifçe gülümseyerek, “Bu bölümde bofl yer var ama, san›r›m buraya oturmak istemezsiniz”
34
dedi. Umar›m ve dilerim, gelecekte o bölümdeki bofl s›ralar da, bugünkü, san›k benzerleriyle doldurulmazlar. Duruflma bafllad›¤›nda, hakimlerin arkas›ndaki duvarda as›l› “Adalet Mülkün Temelidir” yaz›s›n›n eskidi¤ini farkettim. Y›llarca yöneticilik yapm›fl olmamdan kaynaklanan bir titizlikle denetçi gözlerim yine görevdeydiler. Bekleme salonunda beklerken duvardaki “Büyük saat”in de çal›flmad›¤›n› gözlemlemistim. Kim bilir, belki pili bitmiflti, belki de zembere¤i boflalm›flt›. “Ah keflke” diye geçirdim içimden. “Keflke zaman› durdurmak mümkün olsa, hatta 60 y›l geriye sarabilsek de, 35
BD N‹SAN 2011
BD N‹SAN 2011
herfleyi ‘sil bafltan’ edip, bugünkü geliflmifl bilincimiz ve deneyimimizle, y›llar öncesi kald›¤›m›z yerden, yeniden bafllayabilsek herfleye…” ahkeme baflkan›, adres-
M
kim, Baro Baflkan›’n›n bu an›msatmas›na, “Ben burada tuzluk gibi oturacak m›y›m?” diyerek tepki gösterdi. ‹stanbul Barosu’nun mahkemeyi izleme istemi ile savc›l›k iddianamesindeki hukuka ayk›r› bölümlerin, avukatlar›n uyar›lar› üzerine ç›kar›lmas› istemi, verilen arada kabul edildi. Avukatlar›n müvekkilleri ile yan yana oturmalar›na ise izin verilmeyen duruflma, gerekli haz›rl›klar›n yap›lmasi için ö¤leden sonraya ertelendi. Bo¤ucu ve kasvetli bir havan›n
lerini, ayl›k gelirlerini de içeren sorularla san›klar›n tek tek kimlik tespitini yapt›ktan sonra, ‹stanbul Barosu Baflkan› Prof. Dr. Ümit Kocasakal, “Baro Yönetim Kurulu olarak mahkemeyi izleme talebi”ni bildirdi. Hakim, “yaz›l› baflvuruyla yap›lm›fl olmas› gerekti¤i”ni bildirerek "Ah keflke" diye geçirdim bu istemi önce reddetti, fakat Baflkan içimden. "Keflke zaman› durdurmak Kocasakal’›n ›srar› mümkün olsa, hatta 60 y›l geriye saraüzerine “bir gün önce bilsek de, herfleyi 'sil bafltan' edip, buyaz›l› olarak verildi¤i tespit edilen” bu iste- günkü geliflmifl bilincimiz ve deneyimimi, kabul etmek zo- mizle, y›llar önce kald›¤›m›z runda kald›. San›k avukatlar›n›n savc›l›k yerden, yeniden bafllayabiliddianamesinde ileri sek herfleye…” sürülen kimi suçlamalar›n hukuka ayk›r› oldu¤u için iddia- egemen oldu¤u o küçücük salondan nameden ç›kar›lmalar› gerekti¤i, Tür- ç›k›p, ‹stanbul Milletvekili Prof. Dr. kan Saylan art›k hayatta olmad›¤› Necla Arat, Prof. Dr. Aysel Çelikel için, g›yab›nda suçlanamayaca¤›, usül- ve di¤er izleyicilerle d›flar›ya ulaflasüz dinlemelerin kan›t olamayaca¤› bildi¤imizde, ‹stanbul'a sabah ya¤an ve benzer istemleri kayda geçirildi. ya¤mur dinmiflti, çevreyi mis gibi bir Mahkeme Baflkan›’na sorulan bir toprak kokusunu sarm›flt›. Özgürce soruyu, hakimlerden birinin yan›tla- ve doyamaya doyamaya içimize çekmas› karfl›s›nda, Ümit Kocasakal’›n tik o havay›. mahkeme salonunda muhatab›n, kaHiç kimse konuflmuyordu ya da nunun ilgili maddesine göre, yaln›zca konuflam›yordu. Hiçbirimiz konuflmumahkeme baflkan› oldu¤unu an›msat- yorduk ya da konuflam›yorduk… mas›, salonda ufak bir gerginli¤e neKim bilir, belki de “sözün bitti¤i” den oldu. denilen yer buras›yd›, Befliktafl’ta, Mahkeme Baflkan› olmayan ha- Adliye binas›n›n önü… •
36
14 Mart T›bbiyeli'nin Direnifl Öyküsüdür Prof. Dr. ERDENER ÖZER
‹zmir Tabip Odas› Baflkan›
Tarih 3 fiubat 1919. fiimdi bana neden 14 Mart de¤il de, 3 fiubat diyebilirsiniz. Öyle de¤il mi: Bildi¤imiz, 14 Mart resmi törenlerinde, sözler 14 Mart 1827 tarihi ile bafllar Bu tarihte T›bbîye-i Âmire'nin aç›l›fl› kilometre tafl›d›r. ani T›p E¤itimi'nin ça¤dafllafl-
Y
maya bafllad›¤› tarihtir bu. Ama ben 3 fiubat 1919 tarihinden sözlerime bafllayaca¤›m.Yani ‹stanbul'un iflgalinden 4 ay sonras›ndan ‹ngiliz birlikleri, karargâh yapmak üzere Mekteb-i T›b-
biye-i fiahane'ye el koyarlar. Dersler d›fl›nda, üç ö¤rencinin bile bir araya gelmesi yasaklan›r. Ö¤renciler, okullar›n› kurtarmak ve e¤itimlerine devam edebilmek için çare aramaktad›r. Üçüncü s›n›f ö¤rencilerinden S›rr›, 37
BD N‹SAN 2011
Kaz›m ‹smail, Yusuf, Mü- Günümüzde ülkemizin fit ve Hikmet Boran bir araya gelerek, ‹ngiliz ifl- sa¤l›k sistemi, ilk tohumlar› galine karfl› protesto top- 1970'li y›llarda at›lan, son lant›s› düzenlemeyi kay›llarda "Sa¤l›kta Dönüflüm rarlaflt›r›rlar. Darülfünun Emini'ne, 1827 de e¤iti- Program›" ad› alt›nda uyme bafllayan T›bbiyenin, gulanan neoliberal ekonoo güne kadar hiç yap›lmayan 92. y›l›n› kutlama mik politikalar›n etkisinde toplant›s› düzenleyecek- can çekiflmektedir. lerini bildirdiler. Okulun iki kulesi aras›na büyük bir Türk Bay- Sevgili Meslektafllar›m, "Biz hera¤› asarak, ö¤rencileri büyük salonda kimler neyi kutluyoruz? Ortada kutlatop-lant›ya ça¤›r›rlar. Tüm T›bbiyeliler nacak bir bayram var m›? T›p Balo14 Mart 1919 günü büyük salonda lar› yap›lmas›n." diyebilirsiniz. Ama toplan›r. ‹ngiliz bahriyelileri toplant›y› gelin flunu soral›m kendimize: fliddet kullanarak da¤›t›r, birçok ö¤ren14 Mart 1919'da T›bbiyeliler ne ciyi tutuklar. için topland›lar? Neyi kutlad›lar? 14 14 Mart 1919 T›bbiyeliler büyük Mart 1938'de Cumhuriyet Hekimleri'bir coflku ile, hem T›phane-i Amire'nin nin bayram› ne içindi? aç›l›fl›n› anar, hem de iflgal protesto 14 Mart'lar›n, bir kutlama, bir bayederler. Bu nedenle 14 Mart'lar T›bbi- ram ya da bir balonun ötesinde bir yelinin emperyalizme direniflinin y›l direnifl ruhu vard›r. Bu günler T›bbiyedönümüdür. Ulusal Kurtulufl Savafl›na linin emperyalizme direniflinin y›l dökan›yla, can›yla kat›lan T›bbiyeliler, nümüdür. Çünkü T›bbiyeli asla emperCumhuriyet ilan edildikten sonra yalizme boyun e¤mez. amaçlar›na ulaflm›fl, art›k bayram› hak De¤erli Meslektafllar›m, art›k emetmifltir. Bu amaçla 1929-1937 y›llar› peryalizm ülkelere toplar› ile, silahlar› aras›nda Bursa'daki Y›ld›r›m Darüflfli- ile, ordular› ile gelmiyor. 92 y›lda herfas›'nda ilk Türkçe t›p derslerinin bafl- fley çok de¤iflti. Art›k emperyalizm, lad›¤› tarih olan 12 May›s gününü T›p küresel ekonomik politikalar› ile ülkeBayram› olarak kutlarlar. 1938'den leri iflgal ediyor itibaren ise 14 Mart T›p Bayram› olaGünümüzde ülkemizin sa¤l›k sisrak kutlanmaya bafllan›lm›flt›r. temi, ilk tohumlar› 1970'li y›llarda 1919 y›l›nda T›phane-i Amire'nin at›lan, son y›llarda "Sa¤l›kta Dönüflüm aç›l›fl›n›n 92. y›l›n› anmak için kutlama Program›" ad› alt›nda uygulanan neodüzenleyen T›bbiyeliler, yani bizler, liberal ekonomik politikalar›n etkisinne tesadüf ki, yine 92 y›l sonra bugün, de can çekiflmektedir. Cumhuriyetin 14 Mart T›p Bayram› ad› alt›nda bir kazan›m› olan ve Prof. Dr. Nusret Fikutlama yap›yoruz. flek ile birlikte 1960'l› y›llarda güçle38
BD N‹SAN 2011
nen, sa¤l›k alan›nda sosyal devlet politikalar›ndan uzaklaflma nedeniyle, bir yandan halk›n sa¤l›k hizmetlerinden yararlanmas› niteliksizleflirken, öte yandan da hekimlerin özlük haklar› ve onuru çi¤nenmekte, eme¤inin de¤ersizleflmesi gerçekleflmektedir. "Sa¤l›kta Dönüflüm Program›" ile hastal›klar›n artt›¤› kalitesiz bir sa¤l›k sistemi ortaya ç›km›fl, bununla beraber tan› ve tedavi ile ilgili harcama kalemleri büyümüfltür. Sa¤l›k harcamalar›n› artt›ran dinamikler bir yana, sa¤l›¤a ayr›lan kaynaklar›n ne kadar›n›n topluma döndü¤ü, ne ölçüde adil da¤›t›ld›¤› bir di¤er çarp›k durumdur.
n›n ellerinden al›nmas›, ithal hekimlerin istihdam› ve t›p fakültesi ö¤renci kontenjanlar›n›n yükseltilmesi ile hekim say›s›n›n artt›r›lmas›, hep ucuz ifl gücü amac›na yöneliktir. Hekimlere havuç olarak ek ödeme modeli sunulmakta; hekimden hasta muayenesine daha az zaman ay›rmas›, komplikasyon riski olsa dahi daha h›zl› ameliyat yapmas› istenir. Bunun ad› performansa dayal› ödemedir. De¤erli Meslektafllar›m; sonuçta günümüzdeki tablo hekimler için ne kadar olumsuz olursa olsun, T›bbiyeli için 14 Mart'lar›n, bir kutlama, bir bayram ya da bir flenlik ötesinde güçlü
"Sa¤l›kta Dönüflüm Program›" ile hastal›klar›n artt›¤› kalitesiz bir sa¤l›k sistemi ortaya ç›km›fl, bununla beraber tan› ve tedavi ile ilgili harcama kalemleri büyümüfltür. Sa¤l›kta Dönüflüm Program› gibi
sosyal devlet anlay›fl›ndan uzak, neoliberal anlay›fl›n ürünü bir sa¤l›k program›nda hastalar müflteri (tüketici), hastaneler birer iflletmedir. Bu ticarileflen ve piyasalaflan sa¤l›k sürecinde, harcamalardan en püyük pay› kapan, büyük ölçekli özel sa¤l›k kurulufllar› ya da zincir fleklinde, uluslararas› sermayenin nemalanaca¤› sa¤l›k kartelleridir. Sistemde hekimler dahil, tüm sa¤l›k çal›flanlar›na ifl gücü gözüyle bak›ld›¤›ndan, serbest çal›flma haklar›-
bir anlam› vard›r. Nitekim hekimler 35 y›ld›r, 14 Mart'› da içine alan haftay›, T›p Haftas› olarak kabul edip, bugün oldu¤u gibi çeflitli etkinlikler ile t›p ortam›n› canl› ve güçlü tutmaya çal›flmaktad›r. 14 Mart 1919 y›l›nda emperyalist iflgal güçlerine karfl› ulusal ba¤›ms›zl›k için bafl› dik duran T›bbiyeliler gibi, bugün de tüm ayd›n hekimler; neoliberal sa¤l›k sisteminin karfl›nda da, hekim eme¤i ve nitelikle sa¤l›k hizmeti için bafllar› dik mücadele etmelidir. • 39
BD N‹SAN 2011
BD N‹SAN 2011
Türk Subay› Kimdir?
Yazan: ATİLLA ÇİLİNGİR
"Türk Subay›; vatan ve vazife u¤runa hayat›n› seve, seve feda eyleyece¤ine dair, milletinin en kutsal emanetleri üzerine yemin etmifl ve gerekti¤inde ya istiklal, ya ölüm diyerek, bu yeminini gözünü k›rpmadan yerine getirmifl; ‘Yüce Türk Ulusunun’ bir ferdidir..."
B
öyle bir yaz›y› kaleme almam›n en önemli nedeni, son dönemde Türk Ordular›n›n temel tafl› olan subay kavram›na karfl› yürütülen asimetrik psikolojik savaflt›r. Yaflanan olumsuzluklar içerisinde, yap›lan genellemeler ile türlü s›k›nt›lara maruz kalan, yaz›l› ve görsel medyadan hiç de hak etmedikleri elefltiriler alan ‘subay’ kavram›n›n ne demek
40
oldu¤unu; bu flerefli mesle¤e ö¤rencilik hayat›m da dâhil olmak üzere, tam 31 y›l›m› veren emekli bir subay olarak; yüre¤imde kopan f›rt›nalardan taflan duygular›mla anlatmaya çal›flaca¤›m... O duyguyu ilk kez 12 yafl›mdayken yaflam›flt›m! O anda hissedilenler, anlat›lamaz sadece yaflanmas› gerek… Ö¤renci de olsan, o flerefli üniformay›
ilk giydi¤in o gün anlars›n ne oldu¤unu, neyi, nas›l hissetti¤ini? Art›k sen kalbinle, beyninle, bedeninle ve tüm mukaddesat›nla bu aziz vatana ve milletine aitsindir... Senin hamurun, her kar›fl› aziz flehitlerimizin kanlar› ile sulanm›fl olan vatan topraklar› ile özdeflleflmifltir... Art›k sen, üzerinde tafl›d›¤›n o flerefli üniforman›n içerisinde geçirece¤in her an›n; vatan›na ve milletine ait oldu¤unu ö¤renirsin...Ve sen, ‘Türk Ulusunun’ yüce menfaatleri için görev alman›n onurunu, gururunu tafl›yan ve onun varl›¤›na, kendi varl›-
Senin namus ve flerefine emanet edilen Ay Y›ld›zl› Sanca¤›m›z›, çelik pençeli bile¤inle kavrad›¤›n o günden sonras›nda bafllar as›l görevin… ¤›n› feda etmeyi göze alm›fl bir kifli olursun… ‹flte bu hamurunla sana flekil verirler. O kutsal gün geldi¤inde de; Al Sanca¤›n›n ve milletinin huzurunda; bir elini silah›n›n ve bayra¤›n›n üzerine, di¤erini ise arkadafll›¤›n en önemli simgesi olan, silah arkadafl›n›n omzuna koyar, yemin edersin… Subay ç›kt›¤›n o gün, kufland›¤›n k›l›c›n›n flak›rt›s›; O¤uz boylar›ndan gelen nal seslerine efllik eder… Subay ç›kt›¤›n gün omzuna tak›lan ilk y›ld›z, Al Bayra¤›m›zdan, evrenin sonsuzlu¤undan sana emanet edilen ilk rütbedir, milletimin flerefini temsil eder... Senin namus ve flerefine emanet edilen Ay Y›ld›zl› Sanca¤›m›z›, çelik 41
BD N‹SAN 2011
pençeli bile¤inle kavrad›¤›n o günden sonras›nda bafllar as›l görevin... Vatan belledi¤in bu kutsal topraklar›n her zerresidir, senin görev yerin...
E
dirne’den, Ardahan’a; Sam-
sun’dan, Anamur’a... Görevin yeri ve niteli¤i hiç önemli de¤ildir senin için... Gün gelir, bir da¤ köyünde, günü gelir bir bozk›r›n içindesindir...Kimi zaman sadece subay olman da yetmez, bazen ö¤retmenlik, bazen de babal›k
edersin çevrene, çevrende senden çaresizce umut bekleyenlere... Kimi zaman okul yapt›r›r, kimi zaman yol açar, kimi zamansa suyu olmayan o topraklar›n umudu olursun, akan bir çeflmenin suyu için... Kimi zaman da depremlerin, yang›nlar›n, sel felaketlerinin cankurtaran› olursun; vatan›n ve milletin için verdi¤in hizmetin ile... Ama en nihayet sen de bir insans›n, senin de duygular›n, umutlar›n, hayallerin vard›r! Seninde mutlu olmak, aile kurmak hakk›nd›r! E¤er zaman›n› bulabilirsen! Bir gün tüm bu hayallerin gerçek olur... 42
BD N‹SAN 2011
Günü gelir baba da olursun... Eflin, çocuklar›n ve sen... Anan, baban ve yak›nlar›n… ‹flte budur ailen diye bilinirsin hep… Do¤rudur ama senin as›l ailen vatan›nd›r, milletinin sana emanet etti¤i evlatlar›, Mehmetçiklerindir… Y›llar›n› bu de¤erler manzumesi için harcars›n. Yaflam›n›n gecesi, gündüzüne kar›fl›r. Yaz›, k›fl›, ya¤muru, çamuru, kar›, yak›c› günefliyle geçer ömrünün her gün… Hep üzerine titrersin, sana emanet edilen k›nal› kuzular, geldikleri gibi sapasa¤lam dönsünler ana kuca¤›na, baba oca¤›na diyerek. Onlar senin çocuklar›ndan daha önemlidirler... Bayram sabahlar›n› ilk onlarla kutlars›n, onlar›n mutlu olmalar› için çaba harcars›n… Davullar, zurnalar eflli¤inde yolcu edersin, gurur dolu gözlerinle izleyerek onlar›, k›flla kap›s›ndan ilk girdikleri gün gibi... Çünkü onlar, peygamber oca¤› dedi¤imiz k›fllalar›m›z›n mensuplar›, vatan topraklar›m›z›n flerefli bekçileri ve temsilcisidirler... Gün gelir, ayn› karavanaya birlikte kafl›k sallar, günü gelir ayn› secdeye bafl koyar, dualar›nla onlara öncülük edersin... Günü gelir vatan ve vazife u¤runa önlerine düflersin… Nas›l ki, istiklalimiz u¤runa Çanakkale’de, Sakarya’da, ‹zmir’de tarihimize, bu özellikleriyle flan ve fleref katt›ysa senden
önceki subaylar... Sen de t›pk› onlar gibi Kore’de ve K›br›s’ta tarihimize flan ve fleref katan, yak›n tarihimizde de, ülkemizin bölünmez bütünlü¤ü u¤runa Güneydo¤uda, gerekti¤inde gözünü k›rpmadan flehadet mertebesine eriflensin... Bosna’da, Kosova’da, Afganistan’da, Lübnan’da bar›fl›n sembolü; yurtta sulh, cihanda sulh diyerek sana yol gösteren; Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün askerisin... Sen bu kutsal vatan topraklar›m›z›n hudut boylar›nda; milletimizin birlik ve beraberli¤ini, namus ve flerefini koruyaca¤›na dair hudut yemini eden Mehmetçiklerimizi büyük bir fedakârl›kla yetifltiren; onlar› e¤iten ve gerekti¤inde de onlarla birlikte; vatan ve vazife u¤runa ölüme gidensin... Bilirim flimdi senin de yüre¤in yan›k, için biraz da olsa k›rg›n flimdi! Son dönemde yaz›lanlar, kimi söylemler içini çok ac›tm›fl da olabilir! Ama de¤iflen ne var ki? Yine etti¤in
yeminin sadakatiyle görevini yapan, gerekti¤inde de e¤itti¤in Mehmetçiklerinle vatan ve vazife u¤runa, milletinin emrinde görev alacak yine sensin. Kimi köfle kalemflorlar›n, bilinen ‘tarafgir’ yazarlar›n yazd›klar› ve yapt›klar› insafs›z elefltirilere ald›r›fl etme… Yasalar›n içerisinde devam eden kimi davalardan da etkilenme... Hele, hele baz› anlams›z ve içi bofl siyasi söylemlere hiç ald›r›fl dahi etme... Günü geldi¤inde suçsuzlu¤un sesi, kanunun sesi ile eflleflti¤inde! ‘’ Silivri Semalar›na Yay›lan Harbiye Marfl›n›’’ söyleyenlerin ne demek istedi¤ini? Yüce Türk Milleti daha iyi anlayacakt›r inan.
S
evgili Okur;
"Türk Subay› Kimdir? " dendi¤i zaman: Emekli bir subay, vatan ve vazife u¤runa K›br›s’ta savaflm›fl bir Gazi olarak, benim verece¤im cevab›m budur... Çünkü onlar, insanl›k tarihi var oldu¤undan beri, Yüce Türk Milletinin emrinde Mehmetçikleriyle birlikte tarihimize nice flan ve zaferlerle dolu kahramanl›klar yazd›lar ve tarih onlar› yazd›... Bu topraklar›n kahramanlar› bitmeyece¤ine göre, daha yaz›lacak çok tarih ve tarihin yazaca¤› çok kahraman vard›r... • 43
ORTAM
Haz›rlayan: SAN‹YE ÖZDEN
Bu ay köflemizi dilimizde yer etmifl yabanc› sözcüklerin karfl›l›klar›na ay›rd›k. Bilginizi s›nay›n.
1 Yak (Tib.)
6 Aberasyon (Fr.)
2 Ürtiker (Fr.)
7 Urodel (Yun.)
a-Uzun k›ll› s›¤›r b-Ceket c-Aç›kgöz d-Tekerin çelik bölümü a-‹badet dönemi b-Savunma sanat› c-Nisaiye d-Kurdeflen
3 Tümülüs (Lat.)
a-Kabala b-Höyük c-Hafif flark› d-Kabare oyunu
a-Sap›nç b-Çevreye uydurma c-Nakliyat d-Palavra a-Kuyruklular b-Abartmak c-Kad›n flark›c› d-Çok kar›fl›k
8 Abis (Yun.)
a-Okyanus derinli¤i b-Anamalc›l›k c-Sömürgeci d-Kaportac›
4 fiömizye (Fr.)
9 fiömiz (Fr.)
5 Volkmen (‹ng.)
10 Ciro (‹ta.)
a-Hela b-Kablolu televizyon c-Kolu manfletli kad›n bluzu d-Savafl gemisi a-Yolcu gemisi hizmetlisi b-Yabanc› para de¤iflen c-Kampanya düzenleyen d-Küçük kasetçalar
44
11 Jambon (Fr.)
a-Tatl› çörek b-Tuzlanm›fl/tütsülenmifl domuz budu c-Kanser ilac› d-Ölçü birimi
Yan›tlar: 152. sayfada
GENÇ GAZETEC‹ ARKADAfiLARIMA DÜNÜ ANLATIRKEN…
12 Egoistlik (Fr.)
a-Plastik sanat b-Tap›nma c-Bencillik d-Gönül çelmek
13 Çinekop (Yun.)
a-Lüfer yavrusu b-Amca k›z› c-Gemi mutfa¤› d-Resim türü
14 Barba (‹ta.) a-Kapris yapan b-Fosfat a-Kar›fl›k kumafl c-Eksi elektrot b-Traktör lasti¤i d-Kitap cildine geçirilen c-Dirençli kapak d-Yafll›, sakall› erkek
a-Senedin devredilmesi b-Kauçuk kaplama c-Toprak kap d-Böcek öldürücü
Suat Türker
15 Dalyanc› (‹ta.)
a-Bizans imparatoru b-Yeralt› siperi c-Mayal› içecek d-Dalyan kullanan bal›kç›
(Fr.) Frans›zca, (Tib.) Tibetce, (‹ta.) ‹talyanca, (Yun.) Yunanca, (‹ng.) ‹ngilizce (Lat.) Latince
O tarihte TV yok ki. TV'yi bırak, her evde radyo bile yok. Rap da, Pop da, Metalciler de yok. Gençlerin gözdesi: 'Fehmi Ege tango orkestrası'. Orkestranın İstanbul radyosunda haftanın üç günü konseri var. Gençler bir saat öncesinden radyonun başında toplanmışlardı. Program şimdi başlayacak.
A
Ama o ne? Spiker konufltu:
“Fehmi Ege orkestras›n›n konserini yay›nlayam›yoruz. Çünkü Vatan cephesine kat›lanlar›n listesini okuyaca¤›z. Program de¤iflikli¤i için özür dileriz.”
Gençlerin yüzünde nefret dalgas› var. Bunu yapanlar› yakalasalar, ›slat›p ›slat›p dövecekler. ‹çlerindeki ayr›mc›l›k tohumlar› yefleriyor. Onlar, bir 'bölünmenin' içine itildiklerinden habersiz öfke krizi geçiriyorlar. 45
BD N‹SAN 2011
Ama yine de dinliyorlard›. Radyoyu kapatmaya elleri uzanm›yordu. Spiker listeyi okuyordu: “Aksaray'da Güllüflah mahallesinde oturan fiengül ailesinden Mehmet fiengül, Neriman fiengül, çocuklar› Tanju, Burak ve Nesrin, ayn› sokakta oturan Hüsamettin Çilli, Efli Fatma Çilli bacana¤› Zeki Topsakal, Üsküdar'da Solak Sinan mahallesinde oturan Nejdet ve efli Nigar... Beykoz'dan Rauf Tatar ve aile fertlerinden befli, Zeytinburnu’ndan Hasan, Hüseyin ve Ahmet kardefller, Sar›yerden Nizamettin... Vatan Cephesine kaydolmufllard›r...” Bu listeler, her akflam iki saate yak›n radyodan okunuyordu. Listede yüzlerce isim vard›. Ço¤u uydurma. Ölmüfl insanlar›n da isimleri vard› listede. *** Gazeteci an›lar›n› toplad›¤› notlardan bölümler okuyordu. Eski, y›pranm›fl eflyalarla dolu salonda genç gazeteciler sessizce onu dinliyorlard›. Mutfaktan past›rmal› börek, demli çay kokular› 46
BD N‹SAN 2011
geliyordu. Kar›s› gençlere ikram için haz›rl›k yap›yordu. Kad›n kocas›ndan gizli yafl günü pastas› da haz›rlam›flt›. Söndürülmesi kolay olsun diye pastan›n üzerine tek mum koymufltu. Gazetecinin sekseninci yafl gününü kutlamak için gelmiflti genç gazeteciler. Beraberlerinde çiçek buketleri, hat›ra kalemler, kitaplar, mavi boncuklar getirmifllerdi. Gazetecinin ö¤rencileriydi bu gençler. O da onlara an›lar›n› anlat›rken geçmifl günleri hat›rlam›flt›. Genç gazetecilerden biri sordu: “Bu Vatan Cephesi neden kuruldu?” “Demokrat Parti'nin CHP'ye karfl› bir güç gösterisiydi vatan cephesi. Vatan cephesine kaydolanlar Demokrat Parti yandafllar› oluyorlard›. ‹ktidar partisi, ‘Bak bunlar bizden yana. CHP aya¤›n› denk al’ demek istiyordu.” Genç gazeteciler meraklanm›flt›. Sorular ço¤al›yordu: “Kimin akl›na geldi bu vatan cephesi?”
“Elbetteki ‹ktidar flakflakç›lar›n›n. fiakflakç›lar›n aras›nda bürokratlar, siyasetçiler, ifl adamlar› vard›. Bir ülkenin sisayi yaflam›nda en büyük tehlike iktidar flakflakç›lar›d›r. Onlar ç›karlar› u¤runa siyasetçileri flafl›rt›rlar. Menfaatleri için yapmayacaklar› fley yoktur. En büyük hedefleri ise, gerçekleri, skandallar› yazan gazetecilerdir. Çünkü, siyasilere göre; 'Halk' demek 'Oy' demektir. Gazeteci ise 'Halk' ile 'Oy' aras›nda bir engel say›l›r. Gazetecinin altm›fl y›ld›r 'sopa' yemesinin gerçek nedeni de budur. Bu nedenle Türkiye'de gazetecilik zor zenaat say›l›r. *** Gazeteci, geçmifli hat›rlad›kça baya¤› hüzünleniyordu. Dalg›n dalg›n elindeki notlara bak›yordu. Bu kez okulunu birincilikle bitirip büyük bir hevesle bir gazetede stajyerli¤e bafllayan genç k›z konufltu: “50-60 y›llar› aras›nda gazetecilerin hapse at›lmas›yla bugünküler aras›nda fark var m›?” Gazeteci gülümseyerek bu soruyu yan›tlad›: “En büyük fark o zamanki gazeteciler önce yarg›lan›yor, sonra hüküm giyiyor ve ondan sonra hapse at›l›yordu. fiimdi ise, bir iddia ortaya at›l›yor ve Gazeteci hemen tutuklan›yor. Ama ortada suç yok, yarg›lama yok, hüküm yok. Sadece iddia var. Yani tutuklama bir ceza yerine geçiyor. Çünkü tutukluluk süresi de on y›la ç›kar›ld›. Hele bir uygulama var ki eskiden hiç yaflamad›k bunu. Hastanede yatan bir tutukluyu dahi allem-kallem edip hastaneden ç›kar›p hapse at›yorlar. Yani vicdani olmayan
G
bir durum.” Gazeteci bir de örnek verdi: “De¤erli yazar Hüseyin Cahit Yalç›n'›n 75 yafl›nda hapse at›ld›¤›n› söylemifltim. 75 yafl›ndaki bir insan›n neresine baksan bir hastal›¤› vard›. Hüseyin Cahit hastanede fenalaflt› ama hastaneye gitmek istemedi. O zamanki iktidar telaflland›. Hemen Hüseyin Cahit'in hastaneye kald›r›lmas› istendi. Yafll› yazara bir fleyler olur da hapiste ölür diye iktidardakilerin ödleri patlam›flt›. Elbette ki, siyasi manevralar yapars›n ama bir insan›n hayat›yla oynayamazs›n. Bu olay sizlere herhalde bir fleyler an›msat›r.” ***
”..Hele bir uygulama var ki eskiden hiç yaflamad›k bunu. Hastanede yatan bir tutukluyu dahi allem-kallem edip hastaneden ç›kar›p hapse at›yorlar. Yani vicdani olmayan bir durum.” Gazeteci, önündeki sehpan›n üzerine yayd›¤› notlara, gazete kupürlerine bakarak konuflmas›n› sürdürdü: “fiimdi 1958 y›l›na dönelim. Çünkü 1958 y›l› benim ilgimi çeker. Bakal›m bir y›lda kaç gazeteci hapse at›lm›fl. Gerçi o zaman›n Adalet Bakan› Esat Budako¤lu, 'son dört y›l içinde 47
BD N‹SAN 2011
238 gazetecinin mahkum oldu¤unu' aç›klad›ysa da gerçekte bu say› daha fazlayd›. 1958 y›l›nda muhalif gazetecilere verilen hapis cezalar›ndan baz›lar› flöyleydi...” Konuflmas›na ara verdi, gözlüklerinin üzerinden genç gazetecilere bakt›. “S›k›l›rsan›z okumayay›m” dedi. Genç gazeteciler hep bir a¤›zdan yan›t verdiler: “Lütfen hocam.” Hoca yüksek sesle konuflmas›na devam etti: “Akis dergisi yaz› iflleri müdürü Yusuf Ziya Ademhan 3 y›l, baflyazar Metin Toker bir y›l hapis cezas›na çarpt›r›ld›. Ulus Gazetesi yaz› iflleri müdürü Erdo¤an Tokatl› 34 günlük cezas›n› çekmek üzere hapse girdi Ulus Gazetesi yazar› fiinasi Nahit Berker'e 8 ay hapis cezas› verildi. Yeni Gün gazetesi ve Akis dergisi birer ay kapat›ld›. Yaz› iflleri müdürleri Altan Öymen ve Tar›k Holulu bir y›l hapse mahkum oldu. Akis dergisi sorumlu müdürü Ziya Ademhan bir y›l hapse mahkum oldu. Dergi üç ay kapat›ld›. Eskiflehir'de yay›nlanan Hür Bilek gazetesinin sahibi Abdülkadir Gürol ile yazar› ‹smail Aras birer y›l hapse mahkum oldular. Gazete bir ay süreyle kapat›ld›. CHP Ankara Milletvekili Bülent Ecevit'in bir yaz›s› nedeniyle Ulus gazetesi yaz› iflleri müdürü Ülkü Arman bir y›l hapse mahkum oldu. Ülkü Arman, daha sonra açl›k grevine bafllad›. Gazete bir ay kapat›ld›. Lüleburgaz'da yay›nlanan Özdilek gazetesinin sahibi ve baflyazar› Gülte48
BD N‹SAN 2011
kin Arda 9 ay hapis cezas›na çarpt›r›ld›. Muhalefet lideri ‹smet ‹nönü'nün parti binas›nda yapt›¤› bas›n toplant›s›na yay›n yasa¤› getirildi. Bas›n suçlar›n›n aff› önerisi DP'lilerin oylar›yla Meclis'de reddedildi. S›k› yönetim emirlerine uymayan Milliyet Gazetesi 15 gün kapat›ld›. Hapse at›lan sadece yazarlar, muhabirler miydi? Gazete patronlar› da h›rç›n iktidar›n elinden kurtulamad›lar. Dünya gazetesi sahiplerinden Bedii Faik, Vatan Gazetesi sahibi Ahmet Emin Yalman, 75 yafl›ndaki baflyazar Hüseyin Cahit Yalç›n da hapse at›ld›lar. *** Bu s›rada, çaylar gelmiflti. Ard›ndan s›cak s›cak börekler, po¤açalar. Ama genç gazeteciler 'An›lar›n sihrinden' kurtulamam›fllard›. Bu defa da konuflmaya 'Magazin' havas› vermek için de¤iflik bir soru sordular: “O devirde, skandallar, komplolar da var m›yd›?” “Elbette. Olmaz m›? Size garip gelecek ama, o zaman da 'Balyoz' davas› vard›. Benim de çok sevdi¤im ve hayatlar›nda kar›ncay› dahi incitmeyen Altan Öymen, Emil Galip Sandalc› ve di¤erleri 'Uçak kaç›rmaya teflebbüs' suçundan içeri at›ld›lar. Ama onlar ikibuçuk ay sonra hapisten ç›kar›ld›lar.” “Skandal say›labilecek 's›rlar' da ortaya ç›kt› m›?” “Elbette. Siyasilerin, gazetecilerin, her insan›n bir s›rr› vard›r. Ama gazetecinin kural›na göre, iki kiflinin bildi¤i 's›r' de¤ildir. O s›r mutlaka duyulur. Hemen akl›ma gelen ve gazetecilerin
(yani halk›n) duymas› istenmeyen bir olay› anlatay›m: Suzan Sözen, 'fiahane' bir kad›n. Rus as›ll›. Güzelli¤i dillere destan. Soka¤a ç›kt›¤›nda herkesin gözü onun üstünde. Uzun boylu yuvarlak hatl› çekici bir kad›n. Bugün onun romanlar›ndan fazla bahsedilmez. Ama o bir roman yazar›. Baflbakan Menderes görür görmez ona afl›k oldu. Suzan Sözen 32, Menderes 62 yafl›ndayd›. ‹stanbul'da Niflantafl›’nda kad›n›n oturdu¤u Belveder apartman›nda bulufluyorlard›. Buluflma öncesinde
B
Adnan Menderes ve Suzan Sözen kad›n›n kocas› evden ayr›l›yordu. Menderes, bu s›rada di¤er sevgilisi Opera sanatç›s› Ayhan Aydan'dan ayr›lm›flt›. Hani, Yass›ada mahkemelerinde herkesin korkuyla titreflti¤i duruflmada, ‘Ben Menderes’i sevdim. Bu suç mu?’ diye ba¤›ran yi¤it kad›n. Bu olay› ilk duyanlardan biri de bendim. Baflbakan'›n aflk hikayelerini yazabilir misin? Erkeksen yaz. Haberci önce korkutulmal›. Fazla ileri giderse hapse at›lmal›. Sistem bu. En önemlisi, ilk bak›flta hedef gazeteciler gibi görünüyor ama gerçek hedef halk. Çirkinlikleri, haks›zl›klar›, hatala-
r›,halk duymas›n diye, halk›n gözü kula¤› say›lan gazeteciler korkutuluyor, bask› alt›nda tutuluyor. Daha aç›kças›, 'halk›n antenleri' k›r›l›yor. *** Gençler, neflelenmifllerdi. Hocalar›n›n an›lar› onlar›, masal dinleyen çocuklar›n fl›mar›kl›¤›yla, “Hocam bir tane daha” diye tutturacaklard›. Hoca bunu anlad›¤› için onlar sormadan anlatmas›n› sürdürdü. “Endonezya Devlet Baflkan› Sukarno Türkiye’ye geldi. Baflkan›n Türkiye’yi ziyareti, gazette sayfalar›nda büyük puntolarla yer ald›. Ancak, ikram o kadar ileri gitti ki, ‘Sukarno da bir erkek; elbette ki kad›n ister’ diye düflünülmüfl olmal›. ‹stanbul’un meflhur randevucusu ‘Lüks Nermin’, o zamanlar devlet kademesine kad›n gönderirdi. Zaten ad›n›n bafl›na tak›lan 'Lüks' s›fat› da bu nedendendi. Lüks Nermin'den Sukarno için bir kad›n istendi. Nermin de, Nil takma adl› güzel bir kad›n› Ankara'ya gönderdi. Nil gerçekten de krallara lay›k bir kad›nd›. Ancak, kad›n›n kendisinin de bilmedi¤i bir kusuru varm›fl me¤er. Sukarno, flehvet dolu bir gecenin ard›ndan belso¤uklu¤u hastal›¤›na yakaland›¤›n› anlad›. Hastal›¤› Nil'den kapm›flt›. Ankara'da k›yamet koptu. He49
BD N‹SAN 2011
men Lüks Nermin'in evi bas›ld›. Randevucu kad›n göz alt›na al›nd›. Olay sonras›nda Lüks Nermin, kendini flöyle savundu: “fiekerim bu adamlar›n vücutlar› elmas kakmal› alt›ndan m› yap›lm›fl? Herkesin yapt›¤› gibi bu adam da tedavi olur, hastal›k geçer. ‹fli büyütecek ne var?” Lüks Nermin'e göre bu bir ifl kazas›yd›. ‹yi ama gazeteci bunu yazar m›yd›. Seni h›nz›r gazeteci seniii... Bu skandal yaz›l›r m›? Hani devlet menfaatleri? Gazeteciler bu olay› da yazd›lar. *** Genç gazeteciler bu olaya kahkahalarla güldüler. Öte yandan da, bir gazetecinin haber kaynaklar›n›n bir randevu evine kadar uzand›¤›n› da fark ettiler. Sonradan baflar›l› bir parlamento muhabiri olan genç gazeteci flu soruyu sordu: “Biraz önce, ‘O zamanlarda da “Balyoz davas›” vard› ' dediniz. Bu bir derin devlet olay› m›yd›?” Gazeteci notlar›n› kar›flt›rd›. En alttan bir sayfay› bulup ç›kartt›, an›lar›n› okumaya bafllad›: “Demokrat Parti iktidar› s›ras›nda da bugünün Ergenekon, Balyoz davalar› gibi bir olay ortaya ç›kar›ld›. Ad›na da 'Dokuz subay olay›’ dediler. Ordu içinde darbe haz›rl›¤› yapan bir grubu binbafl› Samet Kuflçu ihbar etmifl.1958 y›l›nda üç albay, bir yarbay, dört binbafl› ve bir yüzbafl› tutukland›lar. Yakalananlar›n, darbeci grubun sadece ön planda görünenleri olduklar› ileri sürüldü. Askeri mahkemede yarg›land›lar ve beraat ettiler. Sadece, darbeyi ihbar eden Samet Kuflçu mahkum ol50
BD N‹SAN 2011
du. ‹ktidar, ordu içindeki darbecilerden ürktü¤ü için olay› büyütmek istememiflti.” *** ‹ktidar partilerinin ‘H›rç›nlaflmas›, bask› yapmas›' oy oran›yla ilintili midir, hocam?” Di¤er bir soru buydu. Gazeteci, yine notlar›n› kar›flt›rd›. Üzerinde siyah, iri puntolarla yaz›lm›fl bir sayfay› okumaya bafllad›: “Demokrat parti 1950 seçimlerinde yüzde 52,7 oy alarak 408 milletvekiliyle iktidara geldi. Böylece 27 y›ll›k tek parti devrini de sona erdirmifl oldu. 1954 seçimlerde oy oran› yüzde yüzde 57,5'e yükseldi. Milletvekili say›s› da 502 oldu.
Ancak, bu baflar› onlar› ‘‹ktidar sarhoflu’ yapm›flt›. DP'li kurmaylar uzun y›llar iktidarda kalman›n hesaplar›n› yap›yor ve ‘Nas›l olsa ço¤unluk bizde, istedi¤imizi yapar›z’ diyorlard›. Ancak, bu baflar› onlar› ‘‹ktidar sarhoflu’ yapm›flt›. DP'li kurmaylar uzun y›llar iktidarda kalman›n hesaplar›n› yap›yor ve ‘Nas›l olsa ço¤unluk bizde, istedi¤imizi yapar›z’ diyorlard›. Siyasi çekiflmelerin artmas› üzerine öne al›nan 1957 seçimlerinde DP oy kayb›na u¤rad›.
Oylar›n›n yüzde 47,9'a inmesi ve milletvekili say›s›n›n da 424’e düflmesi, iktidar› h›rç›nlaflt›rd›. Bas›n üzerindeki bask›lar daha da artt›. *** Demokrat Partililer, oy kayb›n›n bafll›ca sorumlusu olarak bas›n› ve sonra da muhalefeti görüyorlard›. Bunun için Meclis’te acele bir Tahkikat Komisyonu kuruldu. Tahkikat Komisyonu’nda, Demokrat Parti’den onbefl milletvekili bulunuyordu. Olay›n ilginç yan›, bu Tahkikat Komisyonu, ‘Yarg›n›n, hakim ve savc›lar›n’ tüm yetkilerini elinde tutuyordu. Adeta ‘Hukuk üstü’ yetkilerle donat›lm›flt›. Bas›n ve muhalefet aleyhindeki tüm iddialar› bu komisyon soruflturacakt›. Her çeflit yay›n› yasaklayabilir, yay›n organlar›n›n bas›m ve da¤›t›m›n› durdurabilir, gerekli belgelere el koyabilirdi. Belgelere el koymak için, önceden savc›l›k karar› olmaks›z›n, ev ve bürolarda arama yapmak yetkisi vard›. Siyasi toplant›lar›, miting ve yürüyüflleri yasaklayabilirdi. Gazeteciler tutukland›. Hapse at›ld›.” *** Gazeteci yorulmufltu. Ö¤rencileri de bunu fark etmifllerdi. Bu s›rada, gazetecinin efli elindeki pastayla salona girdi. Genç gazeteciler hep bir a¤›zdan yafl günü flark›s›n› söylemeye bafllad›lar: "‹yi ki do¤dun hocam. ‹yi ki do¤dun...” Gazetecinin gözleri dolmufltu. Göz yafllar›n› silerken k›s›k bir sesle konufltu: “Yaz›k bu gençlere” dedi... “Yaz›k, çok yaz›k...” ‹çinde “bo¤ulmakta” oldu¤unu
G
anlad›¤› havadan kendini kurtarmak istercesine yerinden kalkt›, ö¤rencileri aras›nda birkaç ad›m yürüdü, sonra da hem salondaki kasvetli havay› da¤›tmak, hem de gençleri biraz da neflelendirmek istercesine gülümsemeye bafllad›: “Arkadafllar, anlatt›klar›m elli y›ld›r süregelen bir dizi film gibi de¤il mi?” dedi. “Hep ayn› olaylar›n yafland›¤›, ana konusu, senaryosu hep ayn› olan, sadece çeflitli dönemlerde aktörleri de¤iflen bir film…” Sonra da yeniden yerine otururken, ancak kendinin ve en yak›n›ndaki birkaç ö¤rencisinin duyabilece¤i hafif bir sesle kendi kendine söylendi: “Umarım filmin sonu bu kez iyi biter.” • suaturker@butundunya.com.tr
51
EVRENSEL BAKIfi AÇISI Gürbüz Evren
Sözde Dostlar›m›zla Üniter Devlet Yap›m›z› Hedefeyenlerin
BD N‹SAN 2011
Parlamentosu raporlar›ndan hareket ederek terör örgütünün bizzat kendisine olmasa bile taleplerine yönelik aç›k desteklerini kan›tlar›yla yazm›flt›m. fiimdi s›ra geldi Amerika Birleflik
Devletleri’nin ad›n› ›srarla Kürt sorunu olarak dillendirdi¤i konudaki politika-
plan› için yaflamsal öneme sahiptir. ‹flte bu nedenledir ki, bir yandan teröre karfl› oldu¤unu söyleyen Amerikan yönetimi, di¤er yandan da Türkiye’nin üniter devlet yap›s›n› hedef alan terör örgütünü gizli ve ya da aç›k her türlü deste¤i vererek kullanmaktad›r. Söz konusu Amerikan politikas› son dönemde dikkat çeken bir de¤iflikli¤e u¤rad›. Irak’ta ve bu ülkenin kuzey kesiminde istedi¤i de¤ifliklikleri büyük oranda gerçeklefltiren Amerikan yönetimi, terör örgütünün silahl› mücadele adl› sürecine son verdirip, konuyu tamamen siyasal platforma tafl›nmas›n› sa¤layacak giriflimlerde bulundu. Amerikan yönetiminin yeni süreçte öne ç›karmaya çal›flt›¤› unsurlar›n belki de en önemlisi, terör örgütünün bafl› Abdullah Öcalan oldu. Bu plan›n yans›mas› ise terörist bafl›n›n ‹mral›’daki cezaevinden örgütünü yönetecek, Türkiye’deki geliflmelere müdahale edecek kadar rahat hareket edebilmesi, söylemlerinin ve taleplerinin kamuoyunda, medyada ve kimi resmi
‹flbir li¤i Türkiye, özellikle son 25 y›ld›r üniter devlet yap›s›n› tehdit eden bir terör örgütü ve ona destek veren uluslar aras› güçlere karfl› mücadele veriyor. erör örgütü PKK, sald›r›-
T
lar, terörist eylemler, katliamlar ve iflledi¤i cinayetlerle ad›na Kürt sorunu dedikleri bir konuyu Türkiye ve dünya kamuoyuna tan›tmaya ve kabul ettirmeye çal›flt›. Örgüt bu süreçte, aralar›nda Türkiye’nin NATO’daki müttefiklerinin de bulundu¤u birçok ülkeden, baflta siyasi olmak üzere her türlü deste¤i ald›. Bugün art›k aç›kça görülüyor ve anlafl›l›yor ki, Türkiye’nin üniter devlet yap›s› sadece terör örgütü taraf›n-
52
dan de¤il, Amerika Birleflik Devletleri, Yunanistan gibi sözde müttefiklerimiz, Irak, Ermenistan gibi komflular›m›z ve tam üyelik için müzakereler yürüttü¤ümüz Avrupa Birli¤i taraf›ndan da hedef al›nm›fl. Terör örgütünün Yunanistan ve Irak’ta buldu¤u bar›nma olanaklar›, e¤itim kamplar› bu ülkelerin art›k saklamaya gerek duymad›¤› gerçekler olarak ortada duruyor. BütünDünya dergisinin önceki say›lar›nda Avrupa Birli¤i ve Avrupa
s›na. Son y›llar›n en önemli Amerikan plan› olarak bilinen Büyük Ortado¤u Projesi’nin, Fas’tan Pakistan’a kadar uzanan ‹slam co¤rafyas›n› kapsad›¤›n›, amac›n da, bu genifl bölgedeki aralar›nda Türkiye’nin de bulundu¤u 23 ülkenin s›n›rlar›n›n ve yönetim biçimlerinin de¤ifltiAmerikan yönetimi rilmesi oldu¤unu da yazterör örgütünün m›flt›m. Irak’›n iflgali ve bafl› Abdullah ülkenin kuzey kesiminde Öcalan’› öne yarat›lan kukla Kürt yöneç›karmaya çal›fl›yor timi Büyük Ortado¤u Projesi içinde çok önemli bir yer tutar. Çünkü Irak ve kuzey kesimindeki de¤ifliklik, Türkiye’ye yönelik rejim ve s›n›r de¤iflikli¤i
53
BD N‹SAN 2011
BD N‹SAN 2011
laflt›rma Komisyonu’nun da kurucusudur. Baflka bir deyiflle Türkiye’nin Ermenistan aç›l›m›n›n mimarlar›ndan biridir. David Philips, önce 7 Ekim 2007'de ‘PKK'n›n Silahs›zland›r›lmas›, Da¤›t›lmas› ve Toplumla Kaynaflt›r›lmas›’, ard›ndan ‘Türkler ve Irakl› Kürtler Aras›nda Güvenin Kurulmas›’ bafll›kl› raporu 4 Haziran 2009’da yay›nlad›. David Philips tam bir aç›l›m uzman›. Belli ki birileri ›smarl›yor, Philips de haz›rl›yor. Daha aç›k olmak gerekirse, Philips ilk raporu eski Baflkan Bush’a, son raporu da yeni Baflkan Obama’ya sundu.
Türkiye’nin Ermenistan aç›l›m› mimarlar›ndan David Philips
çevrelerde tart›fl›l›r ve maalesef dikkate al›nmas› fleklinde oldu. Dikkat ederseniz, Amerikan yönetiminin Türkiye’nin üniter devlet yap›s›na yönelik stratejileri ve terör örgütü üzerinden uygulamaya çal›flt›¤›n›, terörist bafl›n› bir sözcü gibi kulland›¤›n› neredeyse kesinmifl gibi anlatmaya çal›fl›yorum. Kulland›¤›m kimi ifadeler ve kurdu¤um cümleler, kendinden emin bir insan›n kullanabilece¤i türden oldu¤unun fark›nday›m. ‹flte bu nedenle belki de ilk kez okuyaca¤›n›z bir karfl›laflt›rma yapaca¤›m. Amerikan uzmanlar›n kalemlerinden ç›km›fl Kürt raporlar›n› tercüme ederek Bütün Dünya’n›n önceki say›lar›nda sizlere aktarm›flt›m. David Philips söz konusu uzmanlardan biridir. Amerikan D›fliflleri Bakanl›¤› ve de Birleflmifl Milletlerin eski üst düzey dan›flman ve yöneticisidir. Halen NewYork ve Colombia üniversitelerinde ö¤retim üyesi olan Philips, Türk-Ermeni Uz54
Uzun süredir üzerinde çal›flt›¤›m
yeni kitap için toplad›¤›m belgeleri bir kez daha gözden geçirirken ‘Türkler ve Irakl› Kürtler Aras›nda Güvenin Kurulmas›’ bafll›kl› rapordaki çok ilginç tesadüfler zinciri dikkatimi çekti. David Philips raporunu 2009’un Haziran ay›n›n bafl›nda yay›nlad›. Türkiye’deki medya ise raporun fark›na ayn› y›l›n Eylül ay›nda vard›. Bu arada çok ilginç bir flekilde terörist bafl›, Kürt aç›l›m› tart›flmalar›n›n yo¤unlaflt›¤› bir dönemde 2009’un Temmuz ay›n›n son günlerinde ad›na eylemsizlik dedi¤i süreci bafllatmak için 10 flart ileri sürdü. Yine aç›k söylemek gerekirse terörist bafl› Philips raporundan herkesten
önce haberdar oldu. Söz konusu flartlar› ve Philips’in raporundaki önerileri dikkatle okudu¤umuzda, terörist bafl›n›n Amerikan politikalar›n›n sözcülü¤ünü yapt›¤›n› görmemek için kör olmak gerekir. Öyleyse flimdiye kadar yap›lmam›fl olan› yaparak, yukar›daki iddialar›m›z› güçlendirecek benzerlikleri s›ralayal›m.
ÜÇÜNCÜ BENZERL‹K
David Philips raporunda, Güneydo¤u’da uygulanmas› gereken politikalardan bahsederken, yap›lmas›n› istedi¤i reformlar› s›ralamaktad›r. ‹flte tam da bu bölümde, ‘Güneydo¤u’da toprak reformu da gereklidir’ demektedir. Abdullah Öcalan da ileri sürdü¤ü flartlar›n aras›na bu talebi de katm›flt›r. Öcalan da, ‘Toprak reformu yap›ls›n’ demektedir.
B‹R‹NC‹ BENZERL‹K
David Philips raporun bir yerinde flöyle diyordu; ‘Gerçeklerle uzlaflma süreci bafllat›lmal›d›r. Bu süreçte çat›flan iki taraf›n (Türkiye ve PKK) yaflad›¤› ma¤duriyetler ele al›nmal›d›r.’ Abdullah Öcalan’›n öne sürdü¤ü taleplerden biri de ‘Hakikatleri Araflt›rma ve Uzlafl› Komisyonu’nun kurulmas›yd›. Öcalan bu komisyonun ‘kardeflleflmeyi’ sa¤layaca¤›n› da savunmufltu. ‹K‹NC‹ BENZERL‹K
B‹R‹NC‹ BENZERL‹K
David Philips raporunda köy koruculu¤unu da gündeme getirmifltir. David amca, ‘Köy koruculu¤unun kald›r›lmas›ndan sonra korucular için ifl f›rsatlar› ve emeklilik düzenlemelerine de ihtiyaç vard›r’ demektedir. Abdullah Öcalan ise David gibi
Söz konusu flartlar› ve Philips’in raporundaki önerileri dikkatle okudu¤umuzda, terörist bafl›n›n Amerikan politikalar›n›n sözcülü¤ünü yapt›¤›n› görmemek için kör olmak gerekir.
David Philips, Haziran 2009’da aç›klad›¤› raporunda, ‘Anayasa’dan Türklük ifadesini kald›rmak gerekir’ demektedir. Buna gerekçe olarak Kürtlerin tepkisini gösteren David’e göre Türk ifadesinin kullan›lmamas› Türklerle Kürtler aras›ndaki gerginli¤i azaltacakt›r. Abdullah Öcalan da Temmuz 2009’da, David Philips’den biraz daha insafl› davranarak, ‘Türkiye vatandafll›¤› Anayasa’da yer als›n’ cümlesiyle hemen hemen ayn› fleyi söylemektedir.
sözü uzatmadan do¤ruca konuya girmektedir. Öcalan, ‘Koruculuk kald›r›ls›n’ demektedir. BEfi‹NC‹ BENZERL‹K
David Philips raporunda PKK için aff› gündeme getirmeyi de unutmam›flt›r. Nihai çözüm için gerekenleri anlatan Philips, ‘PKK üyeleri için baz› 55
BD N‹SAN 2011
ayr›nt›. ‘Türkiye'nin Avrupa Birli¤i üyeli¤i yolunda tutulmas› ülkenin demokratikleflmesi, Kürtlerin durumu ve Irak’taki Bölgesel Kürt Yönetim ile iliflkilerin iyileflmesi bak›m›ndan büyük önem tafl›maktad›r.’ Ne büyük bir tesadüftür ki, limanlar›n Rumlara aç›lmamas›n› öne süren ve 14 müzakere bafll›¤›n› donduran AB’den, ‘Türkiye ile uzlaflmaya var›ld›, limanlar Rumlara aç›lacak, karfl›l›¤›nda müzakere sürecinin önündeki engeller kald›r›lacak’ aç›klamas› 31 Aral›k 2011’de geldi. Tüm bu benzerlikleri okuduktan sonra gözlerinizi kapat›p düflünün. Bu kadar tesadüf ya da benzerlik bir arada olur mu? Türkiye’deki aç›l›m sürecini incelerken, alt›n› çizdi¤im tesadüfler (!) dikkate al›nd›¤›nda, d›flar›dan haz›rlanan reçetelerle içerideki hastal›klara çare bulma derdine düflenlerin iliflkileri daha iyi anlafl›lacakt›r. Aktard›¤›m benzerliklerin ak›beti ise Haziran 2011’de yap›lacak seçimin sonuçlar›na ba¤l›d›r. •
David Philips’in son raporundan bir cümle; ‘Türkler federasyonu ayr›lmak sand›klar› için tepki gösteriyorlar. Bu nedenle onlar› daha az rahats›z edecek merkezi idareden ayr› yönetim biçimleri düflünülebilir.’ af düzenlemeleri yap›lmal›d›r’ demektedir. Abdullah Öcalan ise bu konuda daha sert ifadeler kullanmay› tercih etmifltir. Öcalan, ‘Koflulsuz bir genel af ilan edilsin’ demektedir. Biraz daha ileri giden Öcalan, ‘Affedilen PKK’l›lar dâhil herkes siyaset yapma hakk›na sahip olsun’ demekte de bir mahzur görmemektedir. ALTINCI BENZERL‹K
David Philips’in son raporundan bir cümle; ‘Türkler federasyonu ayr›lmak sand›klar› için tepki gösteriyorlar. Bu nedenle onlar› daha az rahats›z edecek merkezi idareden ayr› yönetim biçimleri düflünülebilir.’ Eskiden her f›rsatta federasyon diyen, baflta Öcalan olmak üzere belli kesimler son dönemde bunu dile getirmiyorlar. Bunun yerine David’in deyimiyle Türklerin daha az rahats›z olaca¤› merkezi idareden ayr› bir yönetim flekli olan ‘Özerklik’ modelini ortaya att›lar. YED‹NC‹ BENZERL‹K
David Philips’in raporundan bir baflka 56
gurbuzevren@butundunya.com.tr
Önünden gelen bir m›zraktan korunmak kolayd›r fakat arkandan at›lan oktan korunamazs›n. Ç‹N ATASÖZÜ
KÖfiEDEN BUCAKTAN Mehmet Muhsino¤lu
Bir Vard›››› sonra yandı bitti Yok Oldu! Dokuz ay cezaevinde yatt›… Baflbakanl›k makam›na t›rmand›… Milyonlarca insan›n ölümüne neden oldu… Sonunda intihar etti ve dünyay› kendinden kurtard›.
H
Hitler’in gelifl, iktidara ç›k›fl ve dünyadan gidifl öyküsünün en öz anlat›m› budur. 8 Kas›m 1923’te ordunun sa¤ kanad›ndaki askerler ve Nazi partisi üyeleriyle birlikte Bavyera’da düzenledi¤i baflar›s›z “Birahane Darbesi” nedeniyle, 1924’te befl y›l hapse mahkum edilen Hitler, Landsberg cezaevine gönderilmiflti. *** 1920’li y›llarda Almanya ulusal bir kriz içindeydi. I. Dünya Savafl›’ndan
sonra ülke ekonomik y›k›nt›ya sürüklenmifl, yaflanan hiper enflasyon, kitlelerin mutsuzlu¤una yol açm›flt›. Hitler ve arkadafllar›n›n ›rkç› söylemleri, bu çürüme sürecinde insanlar›n bel ba¤lad›¤› bir umut kayna¤› olmufltu. ‹ktidar partisinin solcu politikalar›ndan ve Yahudilerden nefret eden binlerce kifli, ak›n ak›n Nazi partisine kofluyordu. Kas›m/1923’te hükümetin, Britanya ve Fransa’ya savafl tazminat› öde57
BD N‹SAN 2011
BD N‹SAN 2011
meye bafllamas› üzerine, Naziler ilk kez güç kullanarak, iktidar› darbeyle ele geçirmek için birahanede eylem bafllatm›fl, ancak baflar›l› olamam›fllard›. Hitler, bu “milliyetçi darbe”nin, ülkenin içinde bulundu¤u ortamdan memnun olmad›¤› bilinen ordu saflar›nda taraftar bulaca¤›n› ve böylece Berlin hükümetinin alafla¤› edilece¤ini Cezaevinde kaldığı sürede hitabet yeteneğini umuyordu. Ancak darbe tegeliştiren Hitler sonradan bu özelliği ile flebbüsü ilk aflamada h›zla Alman halkını etkileyecekti bast›r›ld›. Hemen tutuklanan Hitler, “büyük vatan hainli¤i” suçlamas›yla befl y›l hapis cezas›na f›ndan tehdit edilen savc› ise, san›¤›n çarpt›r›ld›. meydan okumas› karfl›s›nda bir köfleye *** büzülmüfl halde oturuyordu. Baflar›s›z darbe teflebbüsü Hitler 25 gün devam eden duruflma süreiçin ilerideki günlerde flans kap›s›na cini, Hitler’in “halkla iliflkiler” amadönüfltü. Yarg›lanma sürecinde kamu- c›yla kulland›¤›, afl›r› milliyetçi görüfloyunun dikkatini üzerinde topluyor, lerini kitlelere duyurmak için bu f›rsat› bas›n dahil binlerce kifli duruflmalar› baflar›yla de¤erlendirdi¤i görülüyordu. büyük bir ilgiyle izliyordu. Hitler mah- Hitler mahkeme heyetine, “verece¤ikemede “en iyi savunma hücumdur” niz karar› önemsemiyorum, çünkü anlay›fl›yla konufluyordu. Her f›rsat› tarihin ebedi ve ezeli yarg›s› beni bekendisine yönelik darbe suçlamas›n- raat ettirecektir.” diyordu. dan s›yr›lmak için kullan›yor, sözü *** Almanya’n›n I.Dünya Savafl›’ndan Landsberg cezaevinde kald›¤› dönesonraki durumuna getiriyordu. Afl›r› mi, “Mein Kampf-Kavgam” adl› oto›rkç› söylemi yan›nda, Yahudiler, biyografi kitab›n› dikte ederek ve “hiMarksizim ve Fransa’y› suçluyor, Al- tabet yetene¤ini” gelifltirme çal›flmalamanya’n›n içinde bulundu¤u durum- r›yla geçiren Hitler, partisinin ve tadan onlar› sorumlu tutuyordu. Bu ara- raftarlar›n›n oluflturdu¤u politik bask› da muhafazakâr e¤ilimli yarg›ç, Hit- sonucu, dokuz ay sonra serbest b›rak›ler’in mahkemede siyasi nutuk verme- l›yordu. Hitler serbest b›rak›l›nca kamuosini izlemekle yetiniyor, esas konu olan darbe suçlamas›na odaklanmas›n› yunda daha önce görülmedik ölçüde sa¤lamak için hiçbir çaba göstermi- popüler oluyor, sekiz y›l sonra da Alyordu. Nazi liderinin yoldafllar› tara- manya’n›n yönetimini ele geçiriyordu.
L
58
Hitler di¤er Nazi önderleriyle birlikte, partiyi birkaç y›l içinde yeniden düzenleyip, fanatik bir kitle hareketine dönüfltürmeyi baflarm›flt›. 1932 y›l›nda bu hareket, “Reichstag-Alman parlamentosu” içinde yasal ço¤unlu¤u ele geçirmifl, böylece bir afl›r› uç demokrasiyi kullanarak iktidara gelebilmiflti. Baflkan Paul von Hindenburg, 1933’te Hitler’i baflbakanl›¤a atarken, “çok güçlü Nazi liderinin dizginlerini ele geçirebilece¤ini” san›yordu. Ancak onun “ars›z ve küstah” taraf›n› hesaplayamam›flt›. Yeni baflbakan›n ilk icraat›, parlamento binas›n›n politik amaçlarla yak›lmas›n› bir f›rsat olarak kullanmak ve erken seçim ça¤r›s›nda bulunmak olmufltu. Hermann Goering’in yönetti¤i polis örgütü, seçimden önce muhalefete karfl› büyük bir bask› kampanyas› bafllat›yor, böylece Naziler seçimde ço¤unlu¤u ele geçiriyorlard›. K›sa süre sonra “yetki kararnamesi”nin yürürlü¤e girmesiyle, Hitler ülkenin mutlak hakimi oluyordu. 1934 y›l›nda Hindenburg ölünce, Almanya’n›n son demokratik hükümeti de da¤›l›yor, Hit-
Hermann Goering’in yönetti i polis örgütü, seçimden önce muhalefete kar büyük bir bask kampanyas ba lat yor, böylece Naziler seçimde ço unlu u ele geçiriyorlard .
Hitler saklandığı sığınağında intihar etmişti.
ler’in tüm dünyay› sürükledi¤i II. Dünya Savafl› ve soyk›r›m dönemi bafll›yordu. *** Ocak/1945’te Berlin Sovyet askerlerince kuflat›ld›¤›nda, Hitler yerin 17 metre alt›ndaki 18 odal›, yeterli su ve elektrik ba¤lant›s› bulunan s›¤›na¤›na çekiliyordu. Diktatör, özel sekreterine yazd›rd›¤› vasiyetinde, amiral Karl Donitz’i devlet baflkanl›¤›na, Goebbels’i de baflbakanl›¤›na at›yordu. Hitler ve eflinin intihar etti¤i ayn› gün, ABD birlikleri Dachau toplama kamp›n› kurtar›yor, buray› korumakla görevli 500 Nazi askeri bir saat içinde öldürülüyor ve Nazi rejiminin kurdu¤u bu ilk toplama kamp›ndan, 2.539’u Yahudi olmak üzere 33.000 tutsak kurtar›l›yordu. *** Diktatörün verdi¤i son talimat uyar›nca, kendisinin ve Eva’n›n cesetleri idari ifller binas›n›n bahçesinde üzerlerine benzin dökülerek yak›lm›flt›. Ölümü, 1956 y›l›nda bir Alman mahkemesi taraf›ndan resmen aç›kland›¤›nda, onun baflka ülkelerde yaflamakta oldu¤u dedikodular› da art›k son bulmufltu. • mehmetmuhsinoglu@butundunya.com.tr 59
BD N‹SAN 2011
OTOPS‹ Cengiz Özak›nc›
HANG‹ OSMANLI Osmanl›’y› k›sa sürede afliretten devlete ve ‹mparatorlu¤a yükselten büyük ekonomik gücün gizemi, Ankara tiftik keçisinin öyküsünde gizliydi.
S
öylenceye göre: Anadolu’da
tiftik üretimi 1220 y›llar›nda Mo¤ol Ordular›n›n Kay› boyunu, Süleyman fiah'› ve halk›n› Türkmen topraklar›ndan sürüp ç›karmas› ile bafllam›flt›. 70 y›l sonra Osmanl› Devleti’ni kuracak olan Osman Bey, tiftik keçisini Anadolu’ya getiren Süleyman fiah’›n torunuydu. Süleyman fiah 1229’da ölünce o¤ullar› Kayseri'den Ankara'ya kadar uzanan bölgede tiftik keçisi 60
2
BÖLÜM
sürüleriyle yay›l›p yerleflmifl ve bu bölgeyi yurt edinmifllerdi. Ankara ve çevresinde halk tiftikten ipek gibi kumafllar dokuyordu. Türklerin dokudu¤u tiftik kumafl›n›n ünü Ankara’dan tüm dünyaya yay›ld› ve tiftik keçisi Avrupa’da Ankara Keçisi (Angora Goat) ad›yla an›lmaya bafllad›. “Öteden beri Ortado¤u’da oldu¤u kadar Avrupa ve ‹talya pazarlar›nda aranan Türk kumafllar›, bezleri ve hal›lar›, (Selçuklu döneminde) kazanm›fl olduklar› ünü (Osmanl› döneminde de) koruyorlard›. Baflta tiftikten dokunan moher (mucaiarri) ya da sof’larla bogasi denilen pamuklu dokumalar ve ipekli kadifeler bunlar aras›nda yer al›yordu. 15. yüzy›lda ‘yeniçeri çuhas›’ diye adland›r›lan kumafllar da d›fl ülkelerde ra¤bet görüyordu. Bu nedenle kumafl
sat›n,” diyordu. Osmanl›’n›n dünyadaki Ankara tiftik keçisi ve tiftik kumafl› tekelini k›rmaya yönelik bu çabalar karfl›s›nda Sultanlar, ifllenmemifl ham tiftik d›flsat›m›na yasak koymufllard›: Avrupa’ya yaln›zca ifllenmifl fierafettin Turan ve “Türk ‹talyan ‹liflkileri” kitab› tiftik ürünleri, tiftik ipli¤i ve tiftik kuticaretiyle u¤raflan Türkler de art›k mafl› sat›lacak; dam›zl›k Ankara keçi‹talyan flehirlerine yerleflecek derece- si ve ham tiftik yünü kesinlikle yabande al›m sat›m ifllerini geniflletmifller- c›lara sat›lmayacakt›. Kalitesiyle rekadi,” diyor fierafettin Turan. bet edemedi¤i Osmanl› tiftik kumafl›, Avrupa’l› kumafl üreticilerinin en büT›pk› ipek kumafl gibi, Osmanl› eko- yük sorunu olmufl, Avrupal›lar Osmannomisinin bel kemi¤i ve en çok gelir l› topraklar›ndan dam›zl›k Ankara kegetiren d›flsat›m ürünüydü tiftik kuma- çisi kaç›rma giriflimlerine bafllam›flfl›. 1554’te bir çift Ankara keçisi bir lard›. "hanedan hediyesi" olarak Kutsal RoEvliya Çelebi 1640'larda Ankara ma ‹mparatorlu¤u'na gönderilmiflti. için; "buras› tiftik kumafl› (sof) yeriBaflta ‹ngiltere ve Hollanda olmak dir... Bu kumafl da Ankara’ya özgüdür. üzere Avrupa'ya ve Arap ülkelerine Yeryüzünde baflka bir yerde üretme sat›lan Osmanl› tiftik kumafl›na Avru- olana¤› yoktur. Kad›n ve erkek herkepa’da öyle büyük bir talep vard› ki, sin ifli tiftik kumafl› dokumakt›r. Frangün geldi Anadolu tiftik kumafl› üreti- s›zlar bu Ankara keçilerinden Fransa’mi, Avrupa'n›n kumafl talebini karfl›la- ya götürüp yumuflak iplik e¤irip tiftik yamaz hale geldi. Avrupa; “bize iflAnadolu’da tiftik keçisi besicileri. lenmifl tiftik kumafl› satmak yerine ifllenmemifl ham tiftik yünü verin, biz kendimiz dokuyal›m ya da bize dam›zl›k Ankara Keçileri 61
BD N‹SAN 2011
kumafl› dokumak isterler de dokuduklar› fley sof olmaz. Hatta Ankara’dan e¤rilmifl ipli¤i al›p, Fransa’ya götürerek tiftik kumafl› yapal›m dediler fakat yine olmad›." der. O tarihlerde baflta Ankara olmak
üzere; Zir, Çank›r›, Beypazar›, Nall›han ve Kalecik'te 1355 tiftik tezgah›n›n bulundu¤u ve her y›l 20.000 top kumafl›n yurt d›fl›na sat›ld›¤›n› bildiriyordu Tournfort. Avrupa dokumac›l›kta kol gücünden makine gücüne geçmeyi yeni yeni deniyor, ama dokumac›lar kendilerini iflsiz b›rakacak bu makinelere karfl› ayaklan›p kullan›lmas›n› yasaklat›yorlard›. Osmanl›’da ise böyle dokumac›lar› iflsiz b›rakmakla tehdit eden dokuma makinesi icad etme giriflimleri görülmüyordu. 1711’de güneybat› Almanya'da Pfalz bölgesinde bir Ankara keçisi çiftli¤i kurma giriflimi keçilerin iklime uyumsuzlu¤u nedeniyle baflar›s›z olurken, 1740’ta Ankara keçisinin ‹sveç'e götürülme giriflimi önlenmifl ve 1778’de Venedikliler Ankara keçisi besicili¤inde (yine iklim uyumsuzlu¤u nedeniyle) düfl k›r›kl›¤›na u¤ram›fllard›. Osmanl› dünyan›n en pahal› tiftik kumafl› tekelini k›skançl›kla koruyor, yabanc›ya ifllenmemifl, hammadde ve dam›zl›k keçi satmamakta diretiyordu. ‹ngilizler Osmanl› tiftik tekelini k›rmak için gizlice kaç›rmay› planlad›klar› dam›zl›k Ankara keçilerinin dünyada uyum sa¤layabilece¤i iklimi araflt›rm›fl ve bu keçilerin Ankara’dan baflka Güney Afrika’da yaflayabileceklerini saptam›fllard›.
62
BD N‹SAN 2011
1830'larda, içinde 12 teke (erkek keçi) ve 1 anaç (difli keçi) de bulunan bir kafile baflka bir k›taya, Afrika'ya varmak için aç›k denizlere yelken açm›fl, ancak bu 12 tekenin yolculuktan önce Osmanl›lar taraf›ndan k›s›rlaflt›r›lm›fl olduklar›n›n fark›na var›lamam›flt›. Osmanl› çok kötü alay etmiflti ‹ngiliz dam›zl›k avc›lar›yla. Ancak, James Watt’›n 1765’te ‹ngiltere’de icad etti¤i buhar makinesinin 1785’te Edmond Cartwright ve 1790’da Richard Arkwright taraf›ndan buharl› dokuma tezgah›na dönüfltürülmesinden sonra, ‹ngiltere’de ip e¤irme ve kumafl üretiminde kol gücünün yerini buharl› makinelerin almaya bafllamas›, ‹ngiliz mal› ucuz fabrika ifli kumafllar›n gümrük duvarlar›na y›¤›larak yerli kumafl üretimini tehdit etmesi sorunuyla karfl› karfl›ya b›rakm›flt› Osmanl›’y›.
James Watt ‹ngilizler, sömürgeleri olan Hindis-
tan’da Hintli dokumac›lar›n ellerini, parmaklar›n› keserek el ifli ip i¤irme ve kumafl üretimine son vermifl, Hindistan’›n yerli dokumac›l›¤›n› kanla
James Watt’›n buharl› makinesinin örne¤i fliddetle yok etmifl ve ‹ngiliz mal› fabrika ifli kumafllar›na Asya’da pazar açm›fllard› böylece. "BULUNMAZ H‹NT KUMAfiI" ve ‹NG‹L‹Z EMPERYAL‹ZM‹N‹N VAHfiET‹
kumafl› maki neyle üretildi¤i için ucuzdur, Hindistan kumafl› ise elle üretildi¤i için pahal›d›r; eh, herkes ucuz olan ‹ngiliz fabrika kumafl›n› almaya yönelince, pahal› olan Hindistan el dokumas› kumafllar müflteri bulamam›fl ve böylece Hint kumafl› üretimi de yok olmufltur. Gelgelelim Engels’in bu saptamalar› gerçe¤e uymamaktad›r. Hindistan’da dokumac›l›k, hiç de öyle Engels’in anlatt›¤› gibi ‹ngiliz fabrika kumafl›n›n ucuzlu¤u nedeniyle kendili¤inden batmam›flt›r. Hindistan’› sömürgelefltiren ‹ngilizler, orada var bulunan yerli el dokumac›l›¤›n› yok etmedikleri sürece ‹ngiliz fabrika kumafllar›na pazar açamayacaklar›n› anlay›nca, Hindistan’daki yerli kumafl üretimini yok etmek üzere Hindistan’l› dokumac›lar›n baflparmaklar›n› keserek onlar› Hint kumafl› üretemez duruma düflürmüfl ve böylelikle hem dünya pazarlar›nda Hindistan kumafl›n› yok edip ‹ngiliz kumafl›n›n egemenli¤ini sa¤lamaya yönelmifl,
“Bulunmaz Hint Kumafl›” deyimi dilimizde paha biçilmez de¤erde olup bulunmas› çok güç olan varl›klar› anlatmakta kullan›l›r, “Kendini bulunmaz hint kumafl› san›yor” demek, kendisini Hint kumafl› kertesinde de¤erli görüyor, demektir. Bunca de¤erli Hint kumafl›n›n “bulunmaz” Lancashire’da dokuma tezgahlar›nda olmas›ysa 1700’lerde çal›flt›r›lan çocuk iflçiler gerçekleflmifltir. Friedrich Engels, “‹ngiltere’de ‹flçi S›n›f›n›n Durumu” adl› kitab›n›n ‘‹ngilizce Bask›ya Önsöz” bölümünde; “Hindistan'daki milyonlarca elle çal›flan dokuma tezgah›; ‹ngiltere’de Lancashire'da enerjiyle çal›flan dokuma tezgahlar› taraf›ndan sonunda çökertildi,” der. Engels’e göre ‹ngiliz
63
BD N‹SAN 2011
BD N‹SAN 2011
‹ngilizler, yerli kumafl üretimlerini yok etmek üzere Hintli dokumac›lar›n baflparmaklar›n› keserek onlar› Hint kumafl› üretemez hale getirmifl, böylelikle hem dünya pazarlar›nda ‹ngiliz kumafl›n›n egemenli¤ini sa¤lam›fl, hem de Hindistan’› ‹ngiliz kumafllar›n›n müflterisi durumuna düflürmüfltür. hem de Hindistan’› ‹ngiliz kumafllar›n›n tüketicisi, müflterisi durumuna düflürmüfltür. Hint dokumac›l›¤›n› yok eden, En-
gels’in dedi¤i gibi ‹ngiliz fabrika kumafl›n›n ucuzlu¤u de¤il, ‹ngiliz emperyalizminin vahfletidir. ‘H›ristiyan Sömürgecilik Düzeni’ konusunda uzman W. Howitt: "H›ristiyan denilen bu soyun, dünyan›n dörtbir yan›nda boyunduruklar› alt›na alabildikleri halklara karfl› gösterdikleri vahflet ve zulmün bir benzerine, hiç bir ça¤da, ne kadar yaban›l, ne kadar kaba ve ne kadar merhametsiz ve utanmaz olursa olsun, baflka hiç bir soyda raslanamaz," derken bu ve bu gibi durumlar› vurgulamaktayd›. ‹ngiliz emperyalistlerin 1760’l› y›llarda gerçeklefltirdikleri, dünya durdukça unutulmayacak olan Hintli dokumac›lar› üremez duruma getirmek için baflparmaklar›n› kesme vahfleti, Komünist Karl Marx taraf›ndan “ilerici bir devrim”(!) olarak alk›fllanm›fl ve Marx 10 Haziran 1853'te yaz›p 25 Haziran 1853 günlü New-York Daily Tribune gazetesinin 3804. say›s›nda yay›mlatt›¤› köfle yaz›s›nda, bu konuda ‹ngiliz emperyalizminin vahfletine
64
alk›fl tutarak flöyle demifltir: “‹ngiltere’nin Hindistan’da yerine getirmesi gereken ikili bir görevi vard›r: biri y›k›c›, öteki yenileyici... ‹ngilizler, yerli topluluklar› parçalayarak, yerli sanayiin kökünü kaz›yarak ve yerli toplumda büyük ve yüce olan ne varsa yerle bir ederek bu uygarl›¤› y›kt›lar.” (...) “Sorun, ‹ngilizlerin Hindistan’› fethetmeye haklar› olup olmad›¤› de¤il, daha önce Türkler, Persler, Ruslar taraf›ndan fethedilmifl Hindistan’›, ‹ngilizler taraf›ndan fethedilmifl Hindistan’a ye¤leyip ye¤lemeyece¤imizdir.” (...) “Bu, ‹ngiliz sömürge yönetiminin ay›r›c› özelli¤i de¤il, yaln›zca Hollanda’n›nkinin bir taklididir...” (...) “‹ngiltere, henüz herhangi bir onar›m belirtisi göstermeksizin, Hindistan toplumunun tüm çerçevesini parçalam›flt›r. Yenisini kazanmaks›z›n kendi eski dünyas›n›n böylece yitip gitmifl olmas›, Hindu’nun mevcut sefaletine özel türden bir kasvet getirmekte ve ‹ngiltere taraf›ndan yönetilmekte olan Hindistan’› bütün eski geleneklerinden ve tüm geçmifl tarihinden ay›rmaktad›r.” (...)“Hintli e¤irici ve dokumac›n›n her ikisini birden yok eden ‹ngiliz müdahalesi, bu küçük yar›-barbar,
müfl olmay›p, belki de Marx’›n izinden gittiklerini göstermesi bak›m›ndan ilginç oldu¤u gibi, vahflet uygulamas›n›n flu ya da bu amaçla sosyalizm ad›na hoflgörülebiliyor oldu¤unu göstermesi bak›m›ndan da anlaml›d›r. Marx’›n ilericilik ve komünizm ad›na onaylad›¤› bu vahfleti, gerici ve kapitalist oldu¤u halde onaylamayan William Bolts, Hindistan’l› dokuma iflçilerinin salt el tezgahlar›nda yerli kumafl üretemesinler de fabrika ifli ‹ngiliz kumafllar›na pazar aç›ls›n diye parmaklar›n›n kesilmesine isyan ederek, bu vahfleti yapan ‹ngiliz Do¤u Hindistan fiirketi’nden ayr›lm›flt›r. Hindistan’da Do¤u Hindistan fiirketi’nin yönetim kurulu üyeli¤ini yapan William Bolts, Hintli dokumac›lara uygulanan vahflete dayanamay›p flirketten ayr›ld›ktan sonra, ‹ngilizlerin Hindistan’da yerli dokumac›l›¤› öldürmek için yapt›klar› her fleyi ilk bas›m› 1772’de Londra’da yay›mlanan “Emekçilerin Önderleri” olarak an›lan “Considerations on India Karl Marx ve Friedrich Engels Affairs” adl› kitab›nda belgeleriyle anlatm›flt›r. 1849’da ‹ngiltere’ye yerleflen ve “‹ngiliz Emperyalistlerinin fabrika ölene dek ‹ngiltere’de yaflayan komü- ürünü kumafllar› ucuz oldu¤u için nist önder Karl Marx’›n 1853’te ‹ngi- pahal› el üretimi Hint kumafl›n›n yerini liz gazetelerinde yay›mlanm›fl ve ‹n- alm›flt›r,” diyen Marxizmin ikinci öngiliz kapitalist-emperyalizminin vah- deri Engels, kendisi dokuma fabrikafletlerini, “uygarlaflt›r›c›, ilerici, dev- törü bir ‹ngiliz emperyalist kapitalisti rimci ifllev görüyor” gerekçesiyle oldu¤u için ‹ngilizlerin Hindistan’da onaylad›¤› bu köfle yaz›s›, günümüzde yerli kumafl üretimini üreticilerin baflAmerika’n›n Irak iflgaline alk›fl tuttu¤u parmaklar›n› keserek yok ettikleri geriçin döneksolcu-libofl dedi¤imiz bir çe¤ini yoksaym›flt›r. tak›m köfle yazarlar›n›n asl›nda dönNe denli William Bolts’un parmak yar›-uygar topluluklar›n iktisadi temellerini da¤›tm›fl ve böylece Asya’da o zamana dek görülmüfl en büyük ve do¤ruyu söylemek gerekirse biricik toplumsal devrimi yaratm›flt›r.”(...)”Suçu ne olursa olsun bu devrimi getirmekle ‹ngiltere, tarihin bilinçsiz (bilincinde olmaks›z›n devrimci bir ifllev gören) aleti olmufltur. Öyleyse, eski bir dünyan›n çöküflünün yaratt›¤› korkunç manzara bize ne denli ac› gelirse gelsin, tarih aç›s›ndan Goethe ile birlikte flöyle hayk›rmaya hakk›m›z vard›r: “Daha büyük haz veriyor diye, Bu ac› bizi yiyip bitirmeli midir? Timur yönetimi alt›nda de¤il midir ki, ruhlar ölçüsüzce telef edilmifltir?”
65
BD N‹SAN 2011
BD N‹SAN 2011
Kapitalist emperyalizmin kendi fab-
rika ürünlerini el dokumas›n›n yerine koymak için dokumac›lar›n›n dü¤üm atmas›n› önlemek üzere baflparmaklar›n› kesmeye dek varan vahfleti, e¤er Osmanl› ‹ngilizlere gümrük duvar›n› indirip pazar› sonuna dek açmam›fl olsayd›, belki Osmanl›’da da gerçekleflecekti.
OSMANLI DOKUMACILI⁄ININ SONU
Considerations on India Affairs kitab›n›n kapa¤›. kesme vahfletini anlatt›¤› kitab› 1772, 1773, 1775 y›llar›nda yay›mland›ktan sonra ‹ngiltere Milli Kütüphanesi British Library’de bir tane bile bulunmayacak biçimde ortadan kald›r›ld›ysa da, Marks ve Engels’in yaflad›klar› y›llarda, 1832’de Londra’da yay›mlanan bir baflka kitap, -Simon Ansley Ferrall’in “Amerika Birleflik Devletleri’nde 6000 Millik Gezi” (A Ramble Of Six Thousand Miles Through The United States Of Amerika) adl› kitab›Bolts’un “yok edilen” o kitab›ndan al›nt›lar aktar›yor ve ‹ngilizlerin Hindistan’da yerli halka uygulad›¤› vahfleti, Amerika’da beyazlar›n gerçeklefltirdi¤i karaderili ve k›z›lderili soyk›y›mlar›yla ve köle ticaretiyle karfl›laflt›rarak ödefltiriyordu. Amerikal›lar›n ‹ngilizleri Bolts’un 66
Simon Ansley Ferrall’in Amerika Birleflik Devletleri’nde ”6000 Millik Gezi” (A Ramble Of Six Thousand Miles Through The United States Of Amerika)
adl› kitab›n›n kapa¤›. 1772’de yay›mlanan kitab›na dayanarak Hindistan’da soyk›r›mc›l›k ile suçlamalar›na karfl›l›k, ‹ngilizler de Ferrall’›n kitab›yla Amerikal›lar› k›z›lderili soyk›r›mc›l›¤›yla suçlayarak kendi suçlar›n›n üzerini örtmeye çal›fl›yordu. Komünizmin iki önderi Marx ve Engels’in, bir yandan ‹ngiliz emperyalizminin Hindistan’daki vahfletini ilericilik ad›na kutsarken, öte yandan Amerikal›lar›n yerli ‹roquois K›z›lderililere ve karaderililere yönelik soyk›r›m›n› uygarl›k ad›na lanetlemelerindeki tutars›zl›k; ilginç bir durumdur.
1800’lerin bafl›nda yerli iplik ve kumafl üretimi t›pk› Hindistan’da oldu¤u gibi vahfli ‹ngilizlerin fabrika ürünleri taraf›ndan tehdit edilirken, bir de 1789 Frans›z Devrimi’nden kaynaklanan etnik ayr›l›kç› ak›mlarla bafl› derde giriyordu Osmanl›’n›n. 1821'de Yunanl›lar›n Mora'da ç›kard›klar› ayr›l›kç› ayaklanmaya koflut olarak Girit'te de yeni bir ayaklanma bafllam›fl, bu ayaklanmalar 1825 y›l›nda bast›r›lm›fl; 1827’de Rus‹ngiliz ve Frans›z donanmalar›, Yunanistan'a ba¤›ms›zl›k verilmesi istemiyle, savafl bile ilan etmeden, ani bir bask›nla, Navarin'de Türk donanmas›na sald›r›p 57 Türk gemisini bat›rarak 8000 askerimizi flehit etmifller, ard›ndan 8 May›s 1828'de Rusya, Osmanl›lara savafl ilan etmifl, savafl sonunda 1830 y›l›nda imzalanan Londra Protokolü ile ‹ngiltere, Rusya ve Fransa’n›n korumas› alt›nda ba¤›ms›z Yunanistan kurulmufl ve ard›ndan Osmanl›’ya sad›k olan M›s›r Valisi Mehmet Ali Pafla da çeflitli uyuflmazl›klar nedeniyle Frans›zlarla iflbirli¤i yaparak ordusuyla Osmanl›’n›n üzerine yürümüfl, tüm M›s›r, Suri-
M›s›r Valisi Mehmet Ali Pafla ye, Irak ve Anadolu topraklar›n› ele geçirmifl; ‹zmit’e dek dayanm›flt›. Osmanl› ‹mparatorlu¤u d›fl k›flk›rtmalarla örgütlenen iç ayaklanmalarla sars›lm›fl y›k›lma noktas›na gelmiflken, 1835'lerde Ankara'ya gelen ‹ngiliz gezgin Hamilton burada tiftik kumafl› üreten 1000'den çok tezgah›n bulundu¤unu yaz›yordu. Osmanl›’n›n ayr›l›kç› iç ayaklanmalarla ve Mehmet Ali Pafla ‹syan›yla bunald›¤› 1837’de, 18 yafl›nda tahta ç›kan ‹ngiltere Kraliçesi Victoria, Frans›zlarla iflbirli¤i yap›p ‹ngiliz mallar›n›n M›s›r ve Suriye’de sat›lmas›n› yasaklayan Mehmet Ali Pafla’ya karfl› Osmanl› Padiflah› II. Mahmud’la 1838 Balta Liman› Antlaflmas› imzalayarak, Osmanl› taht›n›n Mehmet Ali Pafla eline geçmesini önlemek karfl›l›¤›nda, ‹ngiliz mallar›na uygulanan gümrü¤ü kald›rtm›fl ve böylece bir yandan Osmanl› pazar›n› ucuz ‹ngiliz fabrika kumafllar›yla doldurarak Türk yerli dokuma sanayisini yok etmeye 67
BD N‹SAN 2011
yönelirken, bir yandan da ham tiftik ve dam›zl›k tiftik keçisinin yabanc›lara sat›fl›n› önleyen yasaklar› delmiflti. Osmanl›’n›n sanayisini, ticaretini, dirli¤ini, düzenli¤ini bir daha hiç düzelmeyecek denli baltalayan 1838 Balta Liman› Antlaflmas›’ndan sonra, ‹ngiliz Albay Handerson Ankara’dan seçti¤i dam›zl›k tiftik keçilerini Güney Afrika’da özel olarak kurulan ‹ngiliz çiftliklerine götürmüfl, ço¤altm›fl ve böylelikle 1856’ya gelindi¤inde ‹ngiltere, Osmanl›’n›n 1838’e dek k›skançl›kla korudu¤u tiftik kumafl› tekeline son vermiflti. ‹flte 2001’de yeniden bas›m›n› ger-
çeklefltirdi¤im Sadri Ertem’in “Ç›kr›klar Durunca” adl› roman›, Ankara, Bolu, Adapazar› çevresinde Ankara tiftik keçisi besicili¤i ve tiftik dokumac›l›¤›yla geçimlerini sürdüren Türkmenlerin, padiflah ferman›yla ‹ngilizlere dam›zl›k tiftik keçisi verilmesine karfl› canlar›n› ortaya koyarak ayaklanmalar›n› anlat›yordu. Kendisini Padiflah’a Müslüman olmaya çok yak›n
BD N‹SAN 2011
bir H›ristiyan din adam› olarak tan›t›p, Anadolu’yu dolaflma ve diledi¤i her fleyi sat›n al›p yurt d›fl›na ç›kartma izni alm›flt›r ‹ngiliz sanayi casusu. Gerçek amac›, bir çift dam›zl›k tiftik keçisi al›p, Güney Afrika’da önceden haz›rlanm›fl ‹ngiliz çiftli¤ine götürmektir. "GAVURA DAMIZLIK VERMEK U⁄URSUZLUKTUR"
‹flte böyle der Türkmenler ve direnirler vermemek için. ‹ngiliz Misyoner’in elinde Padiflah ferman› vard›r. Osmanl› zabitleriyle birlikte zorla almaya kalkar dam›zl›klar›. Türkmenler padiflah ferman›na ve zabitlere karfl› ç›k›p dam›zl›k tiftik keçisi vermemek için silaha sar›l›rlar. Haber duyulur ve dam›zl›k keçileri ‹ngilizlere vermemek için silahlanan Türkmenlerin say›s› onbinlere var›r. Osmanl› ‹ngiliz’e dam›zl›k vermeyen Türkmelerin üzerine ordu gönderir. Üç y›l süren direnifl kanla bast›r›l›r ve ‹ngiliz’e istedi¤i dam›zl›k Ankara keçileri verilir. ‹ngiliz, isyanc›lar›n dinmeyen öfkesinden korunmak
Anadolu’da tiftik besicisi Türkmenler
68
için tiftik keçilerini siyaha boyayarak kaç›r›r o topraklardan ve limana ulafl›p Güney Afrika’ya do¤ru yola ç›kar. ANKARA KEÇ‹S‹NE ‹NG‹L‹Z DAMGASI
Böylece, 1220’lerde Osman Bey’in dedesi Süleyman fiah’›n Türkistan’dan Anadolu’ya getirdi¤i tiftik keçileriyle, Osmanl›-Türk Tiftik Kumafl tekeli üzerinde yükselen Osmanl› ‹mparatorlu¤u, 1838’de bu tekeli ‹ngilizlere kapt›r›p elinden kaç›rmakla, kendi sonunu da belirlemifl oluyor ve Ankara Keçisi’ne ‹ngiliz damgas› vuruluyordu:
Ankara keçisinin bin y›ll›k öyküsü gösteriyor ki; Osmanl›, savafl alanlar›nda askeri ve siyasi yenilgilere u¤ramadan önce, bilimsel, teknolojik alanda geri kalarak ekonomik-siyasi çöküntüye ve askeri yenilgilere u¤rat›lm›fl, üretimde buhar gücünden yararlanamayan Osmanl› sanayisi, ucuz yabanc› fabrika ürünlerinin karfl›s›na, el yap›m› yerli pahal› ürünlerle dikilemedi¤i içindir ki, yerli ç›kr›klar dur-
mufl ve 600 y›l Bat›’ya ekonomik olarak da üstün olan Osmanl› çökmüfltü. ‹lk yay›mlan›fl›n›n üzerinden 70 y›l geçtikten sonra yeni bas›m›n› yapt›¤›m “Ç›kr›klar Durunca”ya yazd›¤› sunumda, Attila ‹lhan da bu gerçe¤i belirterek flöyle diyordu: ‘Bat›’n›n Deli Gömle¤i’nden aktard›¤›m, hayli eski bir söyleflime, flöyle bir göz atar m›yd›n›z? Tesadüf, ‘Ç›kr›klar Durunca...’n›n üzerinde geliflti¤i fabrika mal› satanlarla dokumac›lar aras›ndaki mücadeleyi irdelemifltim: “... Hüseyin Avni Bey yaz›yor. (…) 1800 ve 1820 y›llar›nda ‹stanbul’da kumafl esnaf›n›n 2.750 ve Kemahç› (havs›z kadife) esnaf›n›n da 350 tezgah› vard›. Bütün bu tezgahlarda 5 binden fazla insan çal›fl›yordu, 1868 y›l›nda yerli sanayiin ›slah› için haz›rlanan bir inceleme raporunda, bu kumafl tezgahlar›ndan ancak 25 (evet, yanl›fl okumad›n›z beyler han›mlar,
yirmibefl) tane kald›¤› esefle kaydedilmektedir. Bu raporun yaz›ld›¤› devrede, Avrupa sanayiinin dokuma eflyas› bol bol ve ucuza gümrük kap›lar›ndan giriyor ve yerli imalathaneleri tazyik ediyordu. Zamanla imalathaneler kapan›yor, bunlar›n yerine Avrupa mal› satan ma¤azalar aç›l›yordu...” (Bkz: ‘Yar› Müstemleke Olufl Tarihi’.) “... gerçekte, o dönemde, bu anlamda “asrîlik”, düpedüz ‘ihanet’ idi...” ‹flte 69
BD N‹SAN 2011
Osmanl› Tarihi’ni Atatürk döneminde yap›ld›¤› gibi gerçek yönüyle ö¤retmeye bafllad›¤›m›z an, kölelik zincirini k›rmak, Yeni Osmanl› Tuza¤›’ndan kurtulmak için en önemli ad›mlardan birini atm›fl olaca¤›z. ‘Ç›kr›klar Durunca...’ daha 1930’lu y›llarda bu ‘yak›c›’ gerçe¤i ‘kavram›fl’, sayfalar›na dökmüfltü: (…) ‘Ç›kAttilaDurunca...’n›n ‹lhan r›klar yeni bas›m› için yetmifl y›l beklemifl olmam›z, ayr› ve havsalan›n alamayaca¤› bir utanç de¤il mi? (Atilla ‹lhan, 24 Ocak 2000, Maçka -‹stanbul) Meflrutiyet’in ilan›ndan sonra Anadolu’yu dolaflarak her gitti¤i yerde gördüklerini gazetesine ileten Anadolu’da Tanin gazetesi yazar› Ahmet fierif, 28 Kas›m 1909’da flunlar› yaz›yordu Ankara’dan: “Tiftik ticaretinin Ankara vilayetinin hayat› demek oldu¤u bilinen bir fleydir. Bu s›rada hükümet taraf›ndan her nas›lsa elli tiftik keçisi ve yavrular›n›n Avusturya’ya götürülmesine izin verilmesi haberinin yay›lmas›, halka kötü bir etki yapm›flt›r. Diyorlar ki: “Evvelce ‹ngiltere bu keçileri Ümit Burnu’na götürdü, gerçi bunlar cinsiyetlerini kaybettilerse de her halde bugün tiftik fiat›n›n düflmesine sebep oldular. Bu meydanda iken yine Avusturya’ya götürülmesine izin verilmesi pek garip oluyor.” Halk hakl›d›r. Fakat hükümeti bunu kabule sevkeden sebepler bilinmiyor ki. Ben yaln›z bunu iflaret etmekle yetinebilece¤im.” Osmanl› Tarihi’ni çocuklar›m›za Amerika’l›lar›n, Bat›l› emperyalistle70
SAKLI TAR‹H Sinan Meydan
EMPERYAL‹ZM‹N VE ‹fiB‹RL‹KÇ‹LER‹N‹N ORDU DÜfiMANLI⁄I "İçişleri Bakanı O’nu da Görevden Almıştı!"
Attila ‹lhan rin istedi¤i gibi meydan muharebeleri tarihi olarak de¤il de Atatürk döneminde yap›ld›¤› gibi gerçek yönüyle ö¤retmeye bafllad›¤›m›z an, kölelik zincirini k›rmak, Yeni Osmanl› Tuza¤›’ndan kurtulmak için en önemli ad›mlardan birini atm›fl olaca¤›z. Çocuklar›m›z Osmanl›’n›n yükselifl dönemindeki bilimsel, siyasal, ekonomik baflar›lar›n› bilmeli, yerli üretimi koruyup gelifltirmenin önemi kavramal›, “gavura dam›zl›k vermenin u¤ursuzluk getirece¤i” beyinlerine kaz›nmal›, Osmanl›’n›n çöküfl nedenlerini askeri yenilgiler d›fl›nda tüm ç›plakl›¤›yla görmelidir ki Türkiye Cumhuriyeti’ni çöküflten koruyabilsinler. Bilmem, anlatabiliyor muyum?.. • cengizozakinci@butundunya.com.tr Kaynakça bilgilerine butundunya.com.tr adresimizden ulaflabilirsiniz
O
ORDUYU ETK‹S‹ZLEfiT‹RMEK ‹STEYEN B‹R HÜKÜMET
30 Ekim 1918’de imzalanan Mondros Ateflkes Antlaflmas›’n›n "ordular da¤›t›lacak", "silahlara el konulacak" maddesi gere¤i harekete geçen ‹tilaf devletleri, ‹stanbul Hükümeti’ni ve Padiflah Vahdettin’i de kontrol alt›na alarak, Osmanl› ordusunun baflar›l› generallerini “sudan bahanelerle” görevden ald›r›p tutuklamaya bafllam›fllard›r. Irak Cephesi Komutanlar›ndan Ali ‹hsan Pafla ve Kafkas Cephesi Komutanlar›ndan Yakup fievki Pafla, ‹ngilizlerce tutuklanarak Malta’ya sürgün edilmifltir. Sonraki dönemde de Osmanl› Genelkurmay’›nda "‹tilaf devletlerine güçlük ç›karacak" ne kadar "gözü pek" general varsa hepsi görevinden al›nm›fl veya tutuklanm›flt›r. Fevzi Pafla, ‹smet Pafla, Cemal Pafla,
Cevat Pafla görevden al›nan komutanlardan baz›lar›d›r. Padiflah Vahdettin, Mondros Ateflkes Antlaflmas›’ndan hemen sonra, 5 Kas›m 1918’de, “‹ngilizleri mem-nun etme politikas› gere¤i” ordunun onda dokuzunun terhis edilerek erlerin memleketlerine gönderilmesine iliflkin
Damat Ferit 71
BD N‹SAN 2011
kararnameyi, hiç itiraz etmeden, imzalam›flt›r.(1) Padiflah Vahdettin ve Damat Ferit Hükümeti, Osmanl› ordusundaki, Fevzi Pafla, Cevat Pafla, Cemal Pafla gibi "ulusalc› generalleri", iflbirlikçi Süleyman fiefik Pafla arac›l›¤›yla tasfiye etmifltir. Damat Ferit, Kuvâ-y› Millîye'ye karfl› istenilen flekilde hareket etmedi¤ine kanaat getirdi¤i Harbiye Naz›r› Naz›m Pafla’y› görevinden alarak, 13 A¤ustos 1919'da bu göreve, "Kuvâ-y› Millîye'nin hakk›ndan ben gelirim." diyen emekli Ferik Süleyman fiefik Paflay› getirmifltir.
Nazım Paşa 14 A¤ustos 1919 tarihinde Harbiye Nezareti makam›na oturan Süleyman fiefik Pafla, Vahdettin’in Kuvay› Milliye’yi “ezmek” için kurdu¤u Kuvay› ‹nzibatiye (Halifelik Ordusu)’nin bafl›na geçmekle kalmam›fl, Türk ordusunun kalbur üstü birçok kumandan›n› topyekûn görevden alm›flt›r. Bununla da yetinmeyerek, kolordu kumandanlar›n›n "Kolordu ahz-› asker" baflkanl›klar› ile flifreli muhaberede bulunmalar›n› yasaklam›flt›r. Fakat 72
BD N‹SAN 2011
kolordu kumandanlar› bu emri dinlemedi¤i gibi, 28 A¤ustos'ta azledilen 20. Kolordu Kumandan› Ali Fuat Pafla’n›n yerine tayin edilen Mirliva Ahmet Hulusi Pafla’ya bask› yaparak bu görevi kabul etmesini engellemifllerdir. Damat Ferit, ‹stanbul'daki ‹ngiliz Yüksek Komiser Vekili Amiral Webb'e, aralar›nda Ahmet ‹zzet, Mustafa Kemal, Kaz›m Karabekir ve Ali Fuat Paflalar›n da bulundu¤u gizli bir liste vererek; "siyasî düflmanlar›m" diye niteledi¤i bu kiflilerin tutuklanarak Malta'ya sürgün edilmelerini istemifltir. Yani bir baflbakan, en güzide komutanlar› “siyasi düflmanlar›” olarak adland›rabilmifltir. Damat Ferit, bununla da yetinmeyerek, 24 A¤ustos 1920 tarihinde ç›karm›fl oldu¤u “Tashih-i Rüteb-i Askeriyye Kararnamesi”ne dayanarak, 30 A¤ustos 1920'de Müflir Ahmet ‹zzet, Ali R›za ve Salih Paflalar›n rütbelerini ferikli¤e indirmifltir. Ancak, daha sonra, Tevfik Pafla’n›n son sadareti s›ras›nda, 30 Ekim 1920 tarihli irade üzerine, 22 Kas›m 1920'de bu üç güzide askerin rütbeleri yeniden iade edilmifltir. Damat Ferit Hükümeti, orduyu o kadar y›pratm›flt›r, ki ‹ngilizler ellerini kollar›n› sallayarak Türk generalleri etkisiz hale getirmifllerdir. ‹ngiliz Karadeniz Ordular› Komutan› General Milne, 17 fiubat 1919 tarihinde ‹ngiliz Hükümeti’nde gönderdi¤i bir raporda "9. Ordu Komutan› Yakup fievki’yi att›rd›m, yard›mc›s› Ali R›fat Bey’i yakalatt›m. Batum Tümen Komutan› Mürsel Bey’i tutuklatt›m." diye övünmüfltür.
Vahdettin’in fieyhülislam› Mustafa Sabri Efendi, ordunun tasfiye edildi¤i o günlerde, üstelik ‹zmir’in iflgalinden 15 gün sonra, "Ordunun görevi oruç tutmakt›r!" diye bir aç›klama yapm›flt›r. Vahdettin’in fieyhülislam› Mustafa Sabri Efendi, ordunun tasfiye edildi¤i o günlerde, üstelik ‹zmir’in iflgalinden 15 gün sonra, "Ordunun görevi oruç tutmakt›r!" diye bir aç›klama yapm›flt›r.(2) fieyhülislam›n bu aç›klamas›ndan üç ay sonra Alemdar gazetesinde ç›kan bir yaz›da: "Ordunun befl vakit namazda Padiflah’a Duadan gayr› birfley bilmemesi laz›md›r." denilmifltir. (3) ‹stanbul Müftüsü Dürrizade de, 11 Nisan 1920’de yay›nlad›¤› bir fetvada: "Ulusalc› Paflalar›n öldürülmelerinin dinen caiz oldu¤unu" ve "Kuvay› Milliye’ye karfl› mücadele ederken ölenlerin flehit, kalanlar›n gazi olaca¤›n›" bildirmifltir.(4) M‹LL‹ GÜÇLER‹ TASF‹YE EDEN B‹R HÜKÜMET
‹çiflleri Bakan› Ali Kemal, 26 Haziran 1919’da yay›nlad›¤› bir genelgeyle, "Valilerin, komutanlar›n verdikleri emirlere uymamas›n›, bu emirlere uyanlar›n fliddetle cezaland›r›laca¤›n›" bildirmifltir. Damat Ferit’in iste¤iyle 30 kadar "vatansever" mutasarr›f ve kaymakam azledilmifl ya da istifa etmifl say›lm›flt›r. Bunlar›n yerine, 54 kadar “iflbirlikçi” yeni mutasarr›f ve kaymakam tayin edilmifltir. Damat Ferit, kendisine muhalif
Şeyhülislam Mustafa Sabri Efendi olan çevreleri sindirmek amac›yla teflkil ettirdi¤i Divân-› Harplerle, eski ‹ttihad ve Terakki kabinelerinde görev alm›fl birçok devlet adam›n› mahkemeye sevk etmifltir. Damat Ferit Hükümeti, ayr›ca Anadolu’ya Tahkik Heyetleri göndermifltir. Heyetlerin amac›, "taflrada huzur ve asayifli bozabilecek baz› ahval ve hadisat ve muamelat›n meydana gelmekte olmas› sebebiyle, soruflturmalarda bulunup rapor vermek ve acil iflleri telgrafla bildirmekti". Bunun anlam› aç›kt›: Genellikle merkeze itaatkar olan mülkiye teflkilat›na karfl›l›k, "askerî teflkilatta" merkeze karfl› bir bafl kald›rma durumu vard› ve bu gibi flah›slar hizaya getirilecekti! Fakat Amasya Genelgesi yay›nland›ktan ve Erzurum Kongresi topland›ktan sonra, bu gibi kararlar› uygulamaya koymak hiç de kolay de¤ildi. Nitekim kabine 73
BD N‹SAN 2011
Mustafa Kemal Atatürk üyelerinden baz›lar›, örne¤in Ahmet ‹zzet Pafla, bu heyetlerde görev almay› reddetmifllerdir. Damat Ferit Hükümeti’nin çarp›c› icraatlar›ndan biri de, Anadolu’ya ‹ngiliz kontrol subaylar›n›n atanmas›n› kabul etmesidir. Milli mücadele y›llar›nda nerdeyse bütün Anadolu flehirlerinden bir ‹ngiliz Kontrol Subay› vard›r. ATATÜRK’Ü YOK ETMEK ‹STEYEN B‹R HÜKÜMET
‹stanbul Hükümeti ve Padiflah Vahdetin, "‹ngilizlere yaranma politikas›" gere¤i bu alçakça giriflimlerde bulunurken, Anadolu’da "kelle koltukta" vatan ve hürriyet mücadelesi ve Mustafa Kemal Pafla çok büyük s›k›nt›lar çekmifltir. ‹ngiliz Yüksek Komiseri Amiral Calthrope’un, 21 Nisan 1919 tarihinde Harbiye Naz›rl›¤›’na verdi¤i, "Anado74
BD N‹SAN 2011
lu’daki kar›fl›klar›n derhal önlenmesi, Türklerin elindeki silahlar›n toplanmas›, direnifl düflüncesinin etkisizlefltirilmesi" biçiminde isteklerin yer ald›¤› nota üzerine 9. Ordu Müfettifli (sonra 3. Ordu) olarak Samsun’a gönderilen Mustafa Kemal Pafla, Anadolu’ya ayak basar basmaz, Havza ve Amasya Genelgelerini yay›nlam›fl ve kendisine verilen görevinin tam tersine, aç›kça "halk› direnifle ça¤›rm›flt›r". Mustafa Kemal, Anadolu’ya ç›k›p kafas›ndaki “kurtulufl plan›n›" uygulamaya koyar koymaz, ‹ngilizler, ‹stanbul Hükümeti Baflbakan› Damat Ferit ve Padiflah Vahdettin’den Mustafa Kemal’i derhal ‹stanbul’a geri ça¤›rmalar›n› istemifllerdir. Bu do¤rultuda hemen harekete geçen Damat Ferit ve Padiflah Vahdettin, birkaç defa Mustafa Kemal’i ‹stanbul’a geri ça¤›rm›fllar, ancak Mustafa Kemal, bütün bu ça¤r›lara olumsuz cevap vererek, "Sine-i millette bir ferdi mücahit gibi" mücadelesini sürdürece¤ini bildirerek istifa etmifltir. (7/8 Temmuz 1919). Bunun üzerine Padiflah Vahdettin, Mustafa Kemal Pafla’n›n müfettifllik görevine son vermifltir. (8 Temmuz 1919). Hükümet, 23 Haziran1919 tarihli karar› ile, "ça¤r›ld›¤› halde gelmedi¤i" ve "halk› hükümete karfl› tahrike teflebbüs etti¤i" gerekçesiyle, Mustafa Kemal Pafla’y› azlederek yerine Bahriye Naz›r› Hurflit
Mustafa Kemal’in hükümetle olan ilişkileri gazetelere o günlerdeki gazetelere böyle yansımıştı
75
BD N‹SAN 2011
BD N‹SAN 2011
Pafla’n›n tayin edilmesine ve Mustafa Kemal Pafla’n›n bundan sonra yapaca¤› "tebligat ve ifl'arlar›n resmî s›fat›n›n kalmad›¤›n›" ilgili vilayetlere bildirilmesine karar vermifltir. ‹çiflleri Bakan› Ali Kemal Bey, Sivas’a gönderdi¤i 29 Haziran 1919 tarihli flifre telgrafla, Mustafa Kemal Pafla’n›n "suret-i kat'iyyede" azledilmifl oldu¤unun (görevden al›nd›¤›n›n) bilinmesini tebli¤ etmifltir. 9 Temmuz 1919'da gönderdi¤i bir baflka telgrafla da, "Samsun'a ç›kar›lan ‹ngiliz iflgal kuvvetleri için mümessiller nezdinde gerekli teflebbüsat›n yap›ld›¤›n›, bunun ‹ngilizlerce bir iflgal olarak kabul edilmemesi ge-
ve Redd-i ‹lhak Cemiyetleri”nin çal›flmalar›na asla yard›mc› olunmayaca¤›n› ilan etmifltir. Mustafa Kemal Pafla kastedilerek, "baz› ordu müfettifllerine verilen yetkilerin, memleketin selamet ve asayiflinin sa¤lanmas›na ait tedbirleri almak oldu¤u" hat›rlat›larak, direnifl gösteren komutanlara karfl› mülkî ve askerî kuvvetlerin birleflmesi gerekti¤i belirtilmifltir. ‹çiflleri Bakanl›¤›, 17 Temmuz'da Van ve 21 Temmuz'da da Bitlis, Hüdavendigar, Ankara ve Sivas vilayetleriyle Karasi Mutasarr›fl›¤›na gönderdi¤i flifre talimatlarla "laz›m gelenlerin ikaz edilmesini ve etkili tedbirlerin
‹stanbul Hükümeti ve Padiflah Vahdettin’in bilgisi dahilinde toplanan Divan› Harp (Kürt Mustafa Divan›) Mustafa Kemal ve silah arkadafllar›n› (Karabekir hariç) g›yaben idama mahkûm etmifltir.
İstanbul’a geri çağrılan Mustafa Kemal hükümeti tanımamış ve ordudan istifa etmişti.
76
rekti¤i cevab› al›nd›¤›n›" belirterek, "azledilmifl olan Mustafa Kemal Pafla’n›n hareket ve tertiplerine ifltirak ve muvafakat edilmemesini, Harbiye Nezareti’nce de kumandanlara bu yolda talimat verilmifl oldu¤unu" bildirmifltir. Ayn› flekilde, 9 Temmuz 1919 tarihinde Diyarbak›r vilayetine çekilen flifre telgrafla Mustafa Kemal Pafla’n›n "azledilmifl” ve harekat›n›n "merdud", verdi¤i "emirlerin reddi" gerekti¤i vurgulanarak, "Erzurum Kongresi'nden maksad›n ne oldu¤una dair, acele bilgi verilmesi" istenmifltir. Geliflmelerden son derece endifleye düflmüfl oldu¤u anlafl›lan Damat Ferit Hükümeti, "Müdafaa-i Millîye
al›nmas›n›" istemifltir. Damat Ferit Hükümeti, ‹çiflleri Bakan› Adil imzas›yla 29 ve 30 Temmuz 1919 tarihiyle hemen tüm vilayet ve mutasarr›fl›klara gönderdi¤i flifre telgrafla, Mustafa Kemal Pafla ile Rauf Bey’in yakalanarak derhal ‹stanbul'a gönderilmelerini istemifltir. ‹stanbul Hükümeti ve Padiflah Vahdettin’in bilgisi ve iste¤i dahilinde ‹stanbul Müftüsü Dürrizade Abdullah Efendi’nin yay›nlad›¤› bir fetva ile, Mustafa Kemal ve silah arkadafllar›n›n (Karabekir hariç) idam edilmelerinin "dinen caiz" oldu¤u bildirilmifltir. Bu "h›yanet fetvalar›" Anadolu’ya ‹ngiliz uçaklar›nca at›lm›flt›r. 77
BD N‹SAN 2011
Rauf Orbay ‹stanbul Hükümeti ve Padiflah Vahdettin’in bilgisi dahilinde toplanan Divan› Harp (Kürt Mustafa Divan›) Mustafa Kemal ve silah arkadafllar›n› (Karabekir hariç) g›yaben idama mahkum etmifltir. (11 May›s 1920). Ayr›ca Mustafa Kemal Pafla’n›n niflanlar›, madalyalar› ve fahri yaverlik rütbesi elinden al›nm›flt›r. DEJAVU
30 Ekim 1918’de Mondros Ateflkes Antlaflmas›’n›n imzalanmas›ndan sonra Anadolu’da yaflanlar "dejavu" misali bugünün Türkiye’sinde yaflananlara benzemektedir. fiöyle ki: O günkü Hükümet, Türkiye’deki "milli güçlerden" rahats›z olarak bu güçleri tasfiye etmekte, bu do¤rultuda kadrolaflmaktayd›. O günkü hükümet, "ulusalc› güçleri" tasfiye ederken ‹ngilizlerden telkin, destek ve yard›m almaktayd›. O günkü hükümet, yarg›y› kontrol alt›na alarak "göstermelik yarg›lama78
BD N‹SAN 2011
larla" bütün "vatansever" güçleri asker-sivil "suçlu" diye damgalayarak Bekira¤a zindanlar›na ve Malta Adas›’na t›k›yordu. O günkü hükümet, ‹ngiliz k›flk›rtmas› ve bask›s›yla Anadolu’da bir Kürt ve Ermeni devleti kurulmas› telkin ve bask›lar›na seyirci kal›yor, hatta onay veriyordu. O günkü hükümet, Anadolu’da ‹ngiliz "kontrol subaylar›" bulunmas›na izin veriyor, "iflbirlikçi", "milli harekete karfl›", hükümetin kontrolünde bir "Mütareke bas›n›" oluflturuyor ve… "Milli güçleri" etkisiz k›lmak için "din"i kullan›yordu. O günleri an›msamak istemeyece¤imiz denli unutabilmemizi dileriz.• sinanmeydan@butundunya.com.tr Dipnotlar: (1) Tarih Vesikalar› Dergisi, 3387, Harp Tarihi Vesikalar› Dergisi, S.29, Belge, 745. (2) Zeki Sar›han, Kurtulufl Savafl›’nda ‹kili ‹ktidar, s.71. (3) Alemdar, 27 A¤ustos 1919. (4) Ali Fuat Cebesoy, Milli Mücadele Hat›ralar›m, s.79. Kaynaklar: Sinan Meydan, Atatürk’ün Gizli Kurtulufl Planlar›, “Parola Nuh”, ‹stanbul, 2009. / Sinan Meydan, Cumhuriyet Tarihi Yalanlar›, ‹stanbul, 2010. / Sinan Meydan, Atatürk ‹le Allah Aras›nda, ‹stanbul, 2009. / Zeki Sar›han, Kurtulufl Savafl›’nda ‹kili ‹ktidar, ‹stanbul, 2000./ Zeki Sar›han, Kurtulufl Savafl› Günlü¤ü, Ankara, 1984. / Türk ‹stiklal Harbi Dergisi. / Tayyib Gökbilgin, Milli Mücadele Bafllarken, Ankara 1959. / Baflbakanl›k Osmanl› Arflivleri. Selahaddin Tansel, Mondros'tan Mudanya'ya Kadar, Ankara 1973. / Sina Akflin, ‹stanbul Hükümetleri ve Milli Mücadele, ‹stanbul, 1983/ Ali Fuat Cebesoy, Milli Mücadele Hat›ralar›, ‹stanbul 1953 / Bilal fiimflir, ‹ngiliz Belgelerinde Atatürk, Ankara 1973 / Atatürk, Nutuk, Kültür Bakanl›¤› Yay›nlar›, C.I, ‹stanbul 1975.
YAZILARI
E⁄‹T‹M CEPHES‹NDE
fi
u medeniyet âleminde ilmi seviyesi ve maddi kudreti ile yüksek ve itibarl› bir millet olmak sars›lmayan idealimizdir. Devrimci nesil, bu ideal yolunda hiçbir fedakârl›ktan çekinmiyor. Muhterem Baflvekil ‹smet Pafla, bir nutkunda Türk vatandafllar›n›n vazifelerinden bahsederken flu sözleri söylemiflti: "Cumhuriyet evlatlar›n›n vazifeleri bu vatan›n dünya devletleri içinde, pass›z bir çelik, medeniyetin ümran› ve nimetleri ile bezenmifl bir bahçe, ilmin, teknolojinin ve kültürün yüksek mazhariyetlerine eriflmifl vatandafllar yuvas› olmas› için çal›flmak, u¤raflmak, mücadele etmektir. Bu u¤urda hiçbir müflkül tan›m›yoruz. Hele milleti cehaletten kurtarmak, Türk Harfleri ile yeni bir nur ve kültür hayat›na girmek azim ve karar›nda samimiyetimiz, ›srar›m›z sars›lmaz bir haldedir." Cumhuriyet Türkiyesi’nin bu aziz idealini ifade ve tatbik eden ‹smet Pafla Hazretleri, bugün Maarif Vekili
(E¤itim Bakan›) s›fat› ile de, halk› cehaletten kurtarmak yolundaki mücadeleyi idare ediyor. Büyük ifllerde muvaffak olmak için ekseriya maddi kuvvet ve araçlar yeterli de¤ildir. Harplerde, büyük bir ›srar ve mücadele ile bitecek ifllerde maneviyat›n, ruhi hususiyetlerin de büyük tesirleri vard›r. Harpte askerlerinin, zabitlerinin ve bütün halk›n ruh ve maneviyat›n› idare etmifl olan Bat› Cephesi Kumandan› ‹smet Pafla, devlet idaresinde de, en mahir bir psikolog gibi daima muhitinin ruhiyat›n› da göz önünde tutuyor. Maarif Vekili ‹smet Pafla Hazretleri; Millet Mekteplerin ö¤retmenlerine gönderdi¤i bir tamimde, vazife esnas›nda ruhiyata ne kadar ehemmiyet vermek laz›m oldu¤unu yeniden hat›rlat›yor. Ö¤retmenlere hitap eden tamimin ruhu, özeti fludur: Ö¤retmenlerimiz bu tarihi vazifelerine bafllad›klar› gün, milletin cehalete karfl› feveran etmifl en samimi hisleri ile karfl›laflm›fl bulunuyorlard›. fiimdi 79
BD N‹SAN 2011
onu daha yak›ndan görüyor ve ruhu yordu. Bir iki ayl›k tatbikattan sonra, üzerinde do¤rudan do¤ruya müessir elde etti¤imiz müspet hakikatler ümit olacak bir mevkide bulunuyorlar. ve hayalimizi geçti. Millet Mektepleri talebesinin bir ‹smet Pafla Hazretleri’nin dedi¤i özelli¤i vard›r. Küçük mektep çocuk- gibi: “Milletin cehalete karfl› samimi lar› haklar›nda tatbik olunan usul ve bir feveran›” ile karfl›laflt›k. Bu müsmuamele, Millet Mektebi talebesine tesna vaziyetten istifade etmemek, uygun gelemez. Bunlar hayat›n pratik güzideler, münevverler için affedilmez sahalar›nda yaflam›fl, yanl›fl veya do¤- bir günah olur. ru türlü türlü görüfller edinmifl, tecrübe Bat› ve Kuzey memleketlerindeki görmüfl insanlard›r. Onlara nezaket halk›n yüzde doksan befli okuma-yazile uysall›kla muamele etmek laz›md›r. ma biliyormufl… Bu gibi haberleri Vazife, yaln›z bu eriflkin insanlara okumaktan hem bir hayret, hem de harf ö¤retmekten ibaret de¤ildir. “Geç- bir nevi g›pta hissetmemek kabil de¤ilmiflin bin bir ihmali yüzünden bak›m- dir. s›z ve örneksiz kalm›fl bu vatandafl- Harf Devrimi’ne karar verirlara ayn› zamanda ken, Millet Mektepleri’ni açargörgü kurallar›yla yaflamay›...” da ken, kafalar›m›z nihayetsiz ö¤retmek gerekir. ümit ve hayallerle dolu idi. Türk milletinin flerefli, irfanl› bir Giriflti¤imiz mücadelede millet olarak dün- mukavemet için kuvvetimiz, yaya kendini arz halk›n kabiliyet ve yetene¤ine etmesi bizim yüce bir idealimizdir. güvenimiz vard›r. Bu mübarek idealin tahakkukunda en büyük vazife ve fiimdi bu mesut neticeyi art›k Türkiye binaenaleyh en büyük fleref ö¤retmen- için de, bir hayal mahiyetinde telakki lere düflüyor. etmiyoruz. Daha ilk hamlede, ilk devrede Millet Mektepleri’ne devam arf Devrimi (‹nk›lâb›)’ne ka- edenlerin bir milyona yak›n bir miktar› rar verirken, Millet Mekteple- bulmas›, bu ümidimizi takviye ediyor. ri’ni açarken, kafalar›m›z Yeter ki, vaziyetten istifade etmesini nihayetsiz ümit ve hayallerle dolu idi. bilelim. Maarif Vekili(E¤itim Bakan›) Giriflti¤imiz mücadelede mukavemet ‹smet Pafla’n›n muallimlerden istedi¤i için kuvvetimiz, halk›n kabiliyet ve budur. yetene¤ine güvenimiz vard›r. Bununla beraber, ümit ve hayallerimiz nazari Hâkimiyeti Milliye Gazetesi bir mahiyet arz etmekten hali kalm›4 fiubat 1929
H 80
ATATÜRK’ÜN DÜNYASI Cengiz Önal
H
att› müdafaa yoktur, sath› müdafaa vard›r. O sat›h bütün vatand›r. Vatan›n her kar›fl topra¤›, vatandafl›n kan›yla ›slanmad›kça terk olunamaz. Gazi Mustafa Kemal Atatürk
Baflkomutan Mustafa Kemal ve Sakarya Meydan Muharebesi
16
E
skiflehir ve çevresinin Yunan-
lar›n eline geçmifl olmas› ve Ordumuzun da Sakarya’n›n do¤usuna çekilmesi gibi hususlara ilk tepki Meclis’ten geldi. Muhalifler, geliflmelere göre cephedeki komutanlar› olabildi¤ince elefltiriyor ve “Ordu nereye gidiyor, Millet nereye götürülüyor? Bu gidiflin elbette bir sorumlusu vard›r. O nerededir? Onu göremiyoruz. Bu günkü ac›kl› ve korkunç durumun as›l sorumlusunu ordunun bafl›nda görmek istiyoruz.” sözleriyle tepkilerini dile getiriyordu. Asl›nda, Mustafa Kemal, askerlik mesle¤inin gere¤i olarak orduya yap›lmas› gerekli olan› yapt›rm›fl ve orduyu Sakarya Nehri’nin do¤usuna çekmek-
Mustafa Kemal Sakarya adl› at›yla
le düflman kuvvetlerle aras›na büyük bir mesafe koymufl, böylelikle bir yandan zaman kazanm›fl ve bir yandan 81
BD N‹SAN 2011
da ordunun az da olsa Mustafa Kemal’in, “Türk toparlanmas›na imkân Ordusu’nun Baflkomutan›” sa¤lam›flt›… Meclis’te ve k›s- olmas› ve bu görevi Meclis’men de yurdun bir k›in bütün yetkilerini kullas›m yerlerinde olumsuz tepkiler oluflmakta ve narak yapmas› itibariyle, bunlara gereken cevap- verece¤i bütün emirler kalar da Mustafa Kemal taraf›ndan çeflitli flekil- nun niteli¤inde olacakt›. lerde verilmeye çal›fl›l- Baflkomutanl›k Yasas›’n›n maktayd›. Ancak Türk Ulusu kendisine anlat›- özü buydu. lanlar sonucunda bir beklenti içine lis’in sahip oldu¤u bütün yetkileri girmifl ve bundan sonra yap›lacak mu- fiilen kullanmak kayd›yla kabul edebiharebenin bir ölüm-kal›m savafl›m› lece¤ini bildirdi. olaca¤›n›n bilinciyle, bunun için gereÖnerge Meclis’te önce baz› dalgaken ne varsa yap›lmas›n› istiyordu. lanmalara yol açt›. Baz› muhalif milHatta ola¤anüstü tedbirler al›nmas›n› letvekilleri “Baflkomutanl›k” unvan›dillendiriyor ve tüm bunlar›n alt›ndan n›n, Meclis’in manevi flahsiyeti içinde da sadece Mustafa Kemal’in kalkabi- olmas› münasebetiyle verilemeyecelece¤ine iflaret ederek, O’nu ordunun ¤ini, bunun yerine Baflkomutan Vekili bafl›nda görmek istedi¤ini ifade edi- unvan› verilmesinin daha do¤ru olacayordu. Buradaki ilginçli¤e dikkat etti- ¤›n› ve benzeri bir k›s›m karfl› görüfl¤imizde; çeflitli yol ve yöntemlerle lerini belirttiler. Fakat bu düflünce Mustafa Kemal’e kadar ulaflan tepki- beklenen ilgiyi görmedi. Elefltiriler lerden de görülebilece¤i üzere, muha- havalarda uçuyor ve konuyla ilgili lifler de Mustafa Kemal’in ordunun yo¤un tart›flmalar yaflan›yordu. Yap›bafl›na geçmesini istiyordu. Bu görüfle lan bütün elefltiriler ve yaflanan bütün karfl› ç›kanlar da olmas›na karfl›n, ço- tart›flmalar sonucunda, 5 A¤ustos 1921 ¤unlu¤un arzusu bu yöndeydi… tarihinde TBMM, Baflkomutanl›k Ya*** sas›’n› kabul etti. Yasaya göre, “Orduustafa Kemal, her zaman- nun maddi ve manevi gücünü büyük ki bilinen tav›r ve olaylara ölçüde artt›rmak, sevk ve idaresini bir ak›lc› yaklafl›m›yla, önce kat daha sa¤lamlaflt›rmak için TBMM’tepkiler karfl›s›nda so¤ukkanl›l›¤›n› nin bununla ilgili yetkisi, üç ay süreyle korudu ve öneriler karfl›s›nda sessiz Meclis ad›na fiilen kullanmak üzere kald›. Ancak yo¤un istek karfl›s›nda Mustafa Kemal’e veriliyordu.” MusMeclis’e bir önerge vererek, ço¤unlu- tafa Kemal’in, “Türk Ordusu’nun Bafl¤un talebini karfl›lamaya haz›r oldu¤u- komutan›” olmas› ve bu görevi Meclinu, bunu üç ayl›k bir süre için ve Mec- s’in bütün yetkilerini kullanarak yap-
M 82
BD N‹SAN 2011
mas› itibariyle, verece¤i bütün emirler kanun niteli¤inde olacakt›. Baflkomutanl›k Yasas›’n›n özü buydu. Mustafa Kemal, Meclis’in bu karar›n›n ard›ndan yapt›¤› konuflmada, “Zavall› milletimizi esir etmek isteyen düflmanlar› mutlaka yenece¤imize olan güven ve inanc›m bir dakika olsun sars›lmam›flt›r. Bu kesin inanc›m› yüksek heyetinize, Türk Ulusu’na ve bütün dünyaya karfl› ilan ederim.” sözleriyle teflekkür etti. Hemen çal›flmalara baflland› ve ilk ifl olarak Genelkurmay Baflkanl›¤› ile Milli Savunma Bakanl›¤›’n›n merkez kadrolar› birlefltirilip, Baflkumandanl›k Karargâh› oluflturuldu. Mustafa Kemal, yeni bir düzenleme neticesinde, hem Genelkurmay Baflkanl›¤›’n› ve hem de Bat› Cephesi Komutanl›¤› görevlerini yapan ‹smet (‹nönü) Pafla’n›n bu görevden istifa etmesiyle, Genelkurmay Baflkanl›¤› görevine Fevzi (Çakmak) Pafla’y›, ondan boflalan Milli Savunma Bakanl› görevine Bat› Cephesi Ordular› Komutan› ‹smet Pafla
ise Refet (Bele) Pafla’y› atad›. ‹smet Pafla sadece Bat› Cephesi Ordular› Komutan› olarak görevini sürdürdü… Sonra, Baflkomutan olarak Türk Ulusu’na ve Ordu’ya yay›mlad›¤› bir bildiriyle, “Düflman›n, ülkenin harim-i ismetinde bo¤ulmas› için her fleyin yap›laca¤›n›…” duyurdu… *** Ulusal Yükümlülük (Tekâlif-i Milliye) Emirleri Mustafa Kemal bir taraftan Türk Ulusu’nun ve ordunun moralini yüksek tutmaya çal›fl›rken, di¤er taraftan asker, silah ve malzeme bak›m›ndan büyük eksikleri olan ordunun ihtiyaçlar›n› sa¤layabilmek için enerjik bir flekilde çal›flmaya bafllad›. Baflkomutan olarak, topyekûn bir savafl›m› yürütebilmek için, 7 A¤ustos 1921 tarihinde “Tekâlif-i Milliye(Ulusal Yükümlülük)” emirlerini yay›mlad›. Bu emirleri; 1) Her ilçede bir Tekâlif-i Milliye (Ulusal Yükümlülük) Komisyonu kurulacak. 2) Her evden bir kat çamafl›r, bir çift çorap ve çar›k haz›rlan›p, Komisyon’a teslim edilecek. 3) Tüccar ve Halk›n elinde mevcut giyim eflyas›n›n, bedeli sonra ödenmek üzere, %40’na el konulacak. 4) Yiyecek maddeleri ile gaz, sabun ve mum stoklar›n›n, bedeli sonra ödenmek üzere, %40 orduya verilecek. 5) Ordu’nun ihtiyaçlar› için al›nan nakliye araçla83
BD N‹SAN 2011
r›ndan baflka, halk›n elinde kalan nakliye araçlar› ile ücretsiz olarak, ayda bir kez ve 100 Km kadar ulafl›m yap›lacak. 6) Ordu’nun yiyecek ve giyece¤ine yarayan bütün terk edilmifl mallara ordunun emrine verilecek. 7) Halk›n elinde bulunan ve bir flekilde savaflmaya yarayacak bütün silah ve cephane, üç gün içinde Komisyon’a teslim edilecek. 8) Benzin, gres ya¤›, makine, saatçi ve taban ya¤lar›, vazelin, otomobil ve kamyon lasti¤i vb kimyevi maddeler ile telefon makinesi, kablo, pil, ç›plak tel vb gibi maddelerin %40’›na el konulacak. 9) Tüm demirci, marangoz, dökümcü, tesviyeci, saraç, arabac› esnaflar› Ordu’nun emrinde çal›flacak. 10) Halk›n elinde bulunan binek ve yük tafl›y›c› hayvanlar ile tafl›t araçlar›n›n %20’sine el konulacak.” fleklinde özetlemek mümkündür. Verilen emirlerin uygulanmas› Ulusal Yükümlülük Emirleri gere¤i ordunun ihtiyaçlar› halktan karfl›land›.
84
BD N‹SAN 2011
için Kastamonu, Samsun, Konya ve Eskiflehir bölgelerine ‹stiklal Mahkemeleri gönderildi. Böylece ola¤anüstü koflullarda, ola¤and›fl› önlemlerle ordu ihtiyac›n›n önemli bir k›sm› tamamland›. Bu emirler ile ‹smet Pafla’n›n ifadesiyle, “…Harikulade bir gayretle, harikulâde bir sonuç al›nd›…” Ulusal Yükümlülük Emirleri’nin, ‹flgalci ve istilac› emperyalist kuvvetleri durdurabilmek için ordunun elinde hiç bir fleyin kalmad›¤› bir dönemde, silah, cephane, erzak, giyecek, yiyecek, nakliye araç ve gereçlerinin sa¤lanmas› bak›m›ndan her türlü olanaklardan yararlan›lmas›n› ve Türk Ulusu’nun topyekûn savafl›ma kat›lmas›n› gerçeklefltirebilmek için ne denli önemli oldu¤u aç›kt›r… *** Sakarya Meydan Muharebesi (23 A¤ustos-13 Eylül 1921) Yunanlar Sakarya Nehri civar›nda yap›lacak çarp›flmalara çok önem veriyordu. Bunun için de h›zla haz›rlanmaya bafllad›lar. Yunan Kral› Konstantin bile Anadolu’ya geçmiflti. Kütahya’da yapt›¤› bir toplant›da, ordusunun komuta kademesine, Sakarya’y› afl›p, Anadolu Ulusal Hareketi’nin merkezi olan Ankara’ya ulaflmalar›
gâh›’na hareket etti. *** Yunan ordusu 13 A¤ustos 1921’de güneyden harekete geçti ve Türk Ordusu’yla ilk temas 1718 A¤ustos günlerinde sa¤land›. Türk Kuvvetleri, askeri bir taktik gere¤i olarak oyalamayla gerilerken; as›l amaç hâs›l oluyor ve Yunan ordusunun ilerlemesi engelleniyordu. Böylece Sakarya k›y›s›na dek gelindi. Düflman, cephe birliklerimizin gerideki karargâhla ilifli¤ini kesebilmek için bütün a¤›rl›¤›n› güney cephesinde toplad›. Amaçlar› bir an evvel Ankara’y› ele geçirmekti. Türk Ordusu’nun sol kanad› Ankara’n›n 50 km güneyine kadar çekilmifl olmas›na karfl›n, Yunanlar amaçlar›na ulaflamad›. Yunanlar, 23 A¤ustos 1921 tarihinde, 100 km uzunlu¤undaki bütün cephe boyunca sald›r›ya geçerek, fliddetli kanl› çarp›flmalar› bafllatt›. A¤›rl›kl›
Kad›nlar›m›z cephe yollar›nda
emrini verdi. Yunanlar Anadolu’yu iyiden iyiye benimsemifl, sanki öteden beri kendi mülkleriymifl gibi de sahiplenmifllerdi. Bu münasebetle, Sakarya Meydan Muharebesi Yunanlar için Ankara’ya ulaflman›n önündeki tek engeldi… Mustafa Kemal, Sakarya Meydan Muharebesi’ni, “Sakarya Melhamei Kübras› (Çok Büyük ve Kanl› Çarp›flmalar)” olarak adland›rmaktayd›. Cepheye hareketinden önce küçük bir kaza geçirmifl ve kaburgalar›ndan birkaç tanesinde zedelenmeler meydana gelmiflti. Bu durumda bile O’nu cepheye gitmekten al›koymak mümkün olamad›. Doktorlar›n›n bütün ›srarlar›na ve oluflabilecek tehlikeleri belirtmelerine karfl›n; Mustafa Kemal ikna edilemedi ve 12 A¤ustos 1921 tarihinde Genelkurmay Baflkan› Fevzi Pafla ile birlikte, Ankara-Polatl› aras›nda bulunan Alagöz’deki Bat› Cephesi Komutanl›¤› Karar-
Baflkomutan Bat› Cephesi’nde
85
BD N‹SAN 2011
BD N‹SAN 2011
Sakarya Meydan Muharebesi
çat›flmalar güneyde oluyordu. Çarp›flmalar›n ikinci günü, Türk Kuvvetleri’nin önemli bir dayanak noktas› olan ve Haymana’n›n güney bat›s›nda bulunan Mangal Da¤› eteklerinde fliddetli çarp›flmalar yafland›. Gittikçe çarp›flmalar›n neredeyse tamam› cephenin güneyinde cereyan ediyordu. Ancak, Yunanlar›n bu çevirme hareketi güneye do¤ru cephenin daha da uzamas›na yol açt›¤›ndan; ordusunun vurucu gücü ve etkisi gittikçe zay›fl›yordu. Düflman›n güneydeki bask›s›, kuzeyden güneye yönlendirilen kuvvetlerimizle önlenmeye çal›fl›l›yordu. Bunun üzerine Yunanlar 30 A¤ustos’tan itibaren, cephenin merkezinden Haymana yönünde bir yarma girifliminde bulundular. Bu sefer de güneydeki kuvvetlerimizin bir k›sm› bu hareketi bast›rmak için merkeze yönlendirildi. Nispeten baflar› da sa¤lad›lar. Önemli bir direnme noktas› konumunda olan ve Mangal Da¤› ile Alagöz Karargâh› aras›nda bulunan Çal Da¤›’nda da yo¤un çar86
p›flmalar yaflan›yordu. Ancak, düflman güçler yarma hareketinde tam baflar› sa¤layamad›. Ama her harekette güçlerini bir kez daha ortaya koyuyorlard›.
D
urum kritikleflmeye baflla-
m›flt›. Baflkumandan Mustafa Kemal bu kritik ortamda, “Hatt› müdafaa yoktur, sath› müdafaa vard›r. O sat›h bütün vatand›r. Vatan›n her kar›fl topra¤›, vatandafl›n kan›yla ›slanmad›kça terk olunamaz. Onun için küçük-büyük her Birlik ilk durabildi¤i noktada tek-rar düflmana karfl› cephe oluflturup, muharebeye devam eder. Yandaki Birli¤in çekilmeye mecbur kald›¤›n› gören di¤er Birlikler ona tabi olamaz. Bulundu¤u mevzide nihayete kadar sabrederek direnmeye mecburdur.” esas›na dayal› bir strateji aç›klad›… Buna karfl›n ve Genelkurmay Baflkan› Fevzi Pafla’n›n büyük gayretleriyle askerlerimizin cesaretlendirilmeye çal›fl›lmas› neticesinde bile Yunan
ilerlemesinin önüBaflkomutan Sakarya’da nü kesmek mümkün olamad›. 2528 A¤ustos tarihlerindeki çarp›flmalarda karfl›l›kl› olarak önemli kay›plar verildi. Düflman kuvvetleri Haymana’n›n güneyine do¤ru ilerlemelerini sürdürüyorlard›. Yine 29 A¤ustos’ta Dikilitafl mevkiinde yap›lan çarp›flmalar her iki taraftan çok say›da asker Düzensiz bir flekilde ve adeta kaçarkayb›na sebep oldu. Bu çarp›flmalarla cas›na geri çekilmeye bafllad›lar. DüflAlay bütünlü¤ündeki birliklerin asker man güçleri çözülmeye bafllad›… say›lar› yar›ya kadar inmifl olsa bile, Askerlerimiz bu bask›n tarz›ndaki Yunanl›lar 5 Eylül 1921’de Sivrihisar sald›r›lar›yla düflman askerlerini 13 ve çevresinde stratejik önemi haiz Eylül 1921 tarihinde, tamamen, Sanoktalara sahip oldular. karya Nehri’nin bat›s›na atmay› ba*** flard›. Yunan ordusu öylesine panikleCephenin kuzeyden güneye do¤ru miflti ki, Mehmetçi¤in h›zla ele geçir100 km mesafeye ulaflm›fl olmas› ve di¤i Sivrihisar’da bir k›s›m düflman Yunan askerince yeterince tan›nmayan birlikleri komuta kademesinin özel Anadolu topra¤›nda böylesi bir büyük eflyalar› dahi ele geçirilenler aras›ncephede çarp›flmalar› sürdürmenin her dayd›. yönüyle güçlükleri itibariyle Yunan 23 A¤ustos-13 Eylül 1921 tarihleri ordusunun hareket kabiliyetinde ve aras›nda ve 22 gün, 22 gece aral›ks›z mevcut güçlerinde zafiyetler görülme- ve kesintisiz süren Sakarya Meydan ye baflland›. Yunan ordusunun yer yer Muharebesi, Baflkomutan Mustafa duraklad›¤› görülmeye baflland›. Bunu Kemal komutas›ndaki Türk Ordusu’gören ve oldukça düzenli ve sistematik nun galibiyetiyle sonuçland›. Zafer, bir flekilde çekilmeye çal›flan Türk baflta TBMM olmak üzere Türk UluKuvvetleri ise; 6 Eylül 1921 tarihinde su’nda büyük sevinç yaratt›. Meclis, hemen ve bask›n tarz›nda karfl› taarru- 19 Eylül 1921 tarihli oturumunda Baflza bafllad›. Mehmetçi¤in aral›ks›z ve komutan Mustafa Kemal Pafla’ya Gabask›n türündeki bu sald›r›lar› Yunan zilik unvan›yla Mareflallik rütbesi ve ordusunda flaflk›nl›k ve panik yaratt›. Ordu Komutanlar›’yla birlikte 129 87
BD N‹SAN 2011
BD N‹SAN 2011
Düflman kuvvetleri çekiliyor.
kifliye takdirname, 243 kifliye de ‹stiklal Madalyas› verilmesini kararlaflt›rd›. *** aflkomutan Mustafa Kemal, 21 Eylül 1921 tarihinde bir beyannameyle Türk Ordusu’na, “Bu defa Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin hakk›mda yeni bir rütbe ve Gazi unvan› ile tecelli eden iltifat ve teveccühü do¤rudan do¤ruya size aittir. Milletin verdi¤i bu rütbe ile yükselen ordu, en flerefli ve en ulu bir gaza ile mümtaz olan ordudur. Sizin kahramanl›¤›n›zla, sizin gösterdi¤iniz nihayetsiz
B
fedakârl›klar pahas›na kazan›lan büyük muzafferiyetin, millet taraf›ndan takdirine delalet eden bu unvan ve rütbeyi, ancak size izafe ederek bütün askerlik hayat›m›n en büyük sermayei iftihar› olarak tafl›yaca¤›m.” sözleriyle seslenerek, ordunun her kademedeki ferdine teflekkür etti. Bu mesaj, O’nun emrinde ve birlikte çal›flt›¤› kadrolara olan inanc›n› ve onlara verdi¤i de¤eri gösteren eflsiz bir belge olarak tarihin sayfalar›nda hak etti¤i yeri ald›… • (Gelecek Ay: Büyük Taarruz) cengizonal@butundunya.com.tr
Ç‹N ATASÖZLER‹ Kötü bir fley yapmad›ysan fleytanlar›n kap›n› çalmas›ndan korkma. A¤aç ne kadar yüksek olursa olsun, yapraklar› yine de yere dökülür. Baflkalar›n› azarlar gibi kendini azarla, kendini affeder gibi baflkalar›n› affet. Baflar›s›zl›k, baflar›dan daha çok fley ö¤retir. Ata eyeri ile k›ymet biçme. 88
E¤itim-Ö¤retim Yan›lg›s› Deney, gözlem, sentez ve yorum yapabilen, akılcı, araştırıcı, üretici ve yaratıcı bireyleri yetiştirebilen bir eğitim kalitesini gerçekleştirmek için öncellikle eğitim-öğretim yerine öğretim-öğrenim düşüncesini benimsemek ve bunu kavram olarak her alanda kullanıma sokmak gerek. Yazan: Prof. Dr. S‹NAN BAYRAKTARO⁄LU
B
ugün Milli E¤itim Bakanl›¤› ve Yüksekö¤retim Kurulu ile ilgili kanun ve mevzuatlarda, buna ba¤l› olarak e¤itim kurulufllar› ve üniversitelerin yönetmelik ve yönergelerinde, idari ve akademik yap›lanmadaki birim adlar›nda (E¤itim-Ö¤retim Komisyonu, daire baflkan› gibi), bas›nda ve görsel medyada, Resmi Gazete’de ve daha pek çok yerde “E¤itim-Ö¤retim” sözcü¤ü yayg›n bir flekilde kullan›lmaktad›r. Oysa, al›flagelinmifl bu klifle kullan›m ve bunun tafl›d›¤› anlaml›l›k, bilimsel olarak ça¤dafl “e¤itim” anlay›fl› ve düflüncesiyle ba¤daflmas› söz konusu olamayan bir yan›lg›y› yans›tmaktad›r. E¤itim-ö¤retim kullan›m› “ö¤renme” ifllevini hiçe sayan, hatta ö¤renim sürecinin ne oldu¤unu ve nas›l olufltu¤unu dikkate almadan, sanki e¤itim
denilince sadece “ö¤retim” ifllevinin olmas› gerekti¤ini öngören sak›ncal› bir kullan›md›r. Bugün bir yönetmelik veya yönerge haz›rlamak veya resmi makamlara bir yaz› yazmak gerekti¤inde bunun yanl›fl bir kullan›m oldu¤unu bildi¤iniz halde ‘e¤itim-ö¤retim’ kavram›n› hukuki olarak kullanmak zorundas›n›z. Oysa, do¤ru bir kullan›m olan “ö¤retim ve ö¤renim” sözcüklerini kullanam›yorsunuz; kullanabilmeniz için yeni bir kanun gerekmektedir. Bilinece¤i üzere, “e¤itim” faaliyetinin biri “ö¤retmek”, di¤eri de “ö¤renmek” olmak üzere birbirine içsel ba¤lant›s› olan iki ayr› yönü vard›r. K›saca, “e¤itim = ö¤retim + ö¤renim”dir. Her e¤itimci, verimli olabilmek için, alan ne olursa olsun (fizik, matematik, tarih, sosyal bilimler, anadili 89
BD N‹SAN 2011
e¤itimi, yabanc› dil vb.) ilgili alan›n özelli¤ine göre, o alan›n ö¤retimindeki özel pedagojik yöntem ve teknikleri, ö¤rencinin o alan› alg›lamas›nda uyarlad›¤› “ö¤renim stratejilerine” göre belirlemekten sorumludur. Örne¤in, anadil veya yabanc› dil ö¤renimi, kesintisiz olarak süreklilik gerektiren ve hatta yaflam boyu devam eden bir e¤itim faaliyetidir. “Ö¤retim”, yabanc› dil ö¤renim sürecini, amac›n›, becerisini, h›z›n›, etkinli¤ini, geliflimini yönetmektir. “Ö¤retici”, ö¤renim yöntem ve araçlar›n› yöneten, yol gösteren, ö¤renciye dan›flmanl›k yapan, onun destekçisi olan, k›saca, ö¤renciyi bilinçlendirerek ona bir yabanc› dili nas›l “ö¤renebilece¤ini ö¤reten”dir. “Ö¤renci” ise yabanc› dil ö¤renim sürecinin sorumlulu¤unu bilinçli olarak bizzat üstlenen ve ilgili yabanc› dili “ö¤renmeyi ö¤renme” u¤rafl›s› içinde olan bireydir. Bu ba¤lamda, sa¤l›kl› bir “ö¤retim” faaliyeti, “ö¤renim” ifllevinin niteli¤i, oluflumu, süreci gibi özelliklerin ne ve nas›l olduklar›n› anlamadan yürütülemez. Aksi durumda, “e¤itim”, ö¤retici taraf›ndan bilgi yüklemesi yap›lan ezbercili¤e dönüflür. Oysa ça¤dafl e¤itimin temel amac› ö¤rencilere “ö¤renmeyi ö¤retmek”tir. Ö¤renciye bilgi aktarmak yerine onun ö¤renme sürecini yönlendirmek ve ona ö¤renim becerilerini gelifltirmesinde destek olmakt›r. Ona kendi kendine ö¤renebilmesini ö¤retmek ve yaflam› boyunca kendi kendini e¤itebilecek düzeye haz›rlamak, k›saca onu “ö¤renmeyi ö¤renmek”le bilinçli k›lmakt›r. Konfüçyüs’ün her zaman her yer90
BD N‹SAN 2011
de s›k s›k kullan›lan klasik sözünü an›msamakta fayda var: “Birine bir bal›k verirsen onu ancak bir gün doyurabilirsin; ama ona bal›k tutmay› ö¤retirsen onu hayat boyu doyurursun.” Anlafl›l›yor ki, Konfüçyüs bir toplum için üretken ve yarat›c› bir insan gücünü yetifltirmenin yolunu as›rlar önce göstermifl. Böylece, “e¤itim-ö¤retim” kullan›m›, e¤itimin ancak “ö¤retme” yönüne a¤›rl›k vermektedir. “Ö¤renme” ise hiçe say›lmaktad›r. Bu da, ö¤rencinin s›n›fta ö¤retici karfl›s›nda dinamik ve kat›l›mc› bir güç olarak yetiflmesi yerine pasif bir dinleyici olmas› anlay›fl›n› vurgulamaktad›r. Baflka bir deyiflle, e¤itim faaliyetinin “ö¤renci merkezli” bir yöntemle yürütülmesi de¤il “ö¤retmen merkezli” bir yöntemle yürütülmesi ifade edilmektedir. Oysa, geleneksel olarak ezbere dayanan, kuru kuru bilgi yüklemesi yapan, kifliyi dar kal›plar içerisinde düflünmeye yönelten, yeteneklerin ve zihinsel geliflimin körelmesine neden olan ‘e¤itim-ö¤retim’ gibi ça¤d›fl› bir e¤itim düflüncesi, yarat›c›l›¤› de¤il, bugün Türkiye’de oldu¤u gibi bilgi yükünü ölçen süzgeçlere dönüflmüfl bir s›nav düzenini oluflturur. Sonuç olarak, deney, gözlem, sentez ve yorum yapabilen, ak›lc›, araflt›r›c›, üretici ve yarat›c› bireyleri yetifltirebilen bir e¤itimi gerçeklefltirmek için öncellikle e¤itim-ö¤retim yerine ö¤retim-ö¤renim düflüncesini benimsemek ve bunu kavram olarak her alanda kullan›ma sokmak gerek. •
Hikmet Kümbetlio¤lu Gibi Valiler Vard› Bu Devlette Gelin 2004 yılında MEB Yayınları tarafından basılan 'Türk Devlet Geleneği Dün- Bugün' adlı eserde konusu edilen Hikmet Kümbetlioğlu'nu bir tanıyalım.
Hikmet Kümbetlio¤lu Yazan: LÜTFÜ TÜRKKAN
S
iz de tan›y›n ki, Devlet'e,
Devlet'in Valisi'ne güvenmeye devam edin. 1950 seçimleri öncesi Demokrat Parti’nin ileri gelenleri yurt gezilerine ç›k›yorlar ve her gittikleri vilayette vatandafllar taraf›ndan büyük ilgiyle karfl›lan›yorlar. O vilayetin yöneticileri müdahale ettikleri için de s›k s›k olaylar ç›k›yor.. DP'nin yöneticileri Celal Bayar ve arkadafllar› Urfa'ya giderler bir gün. Bu s›rada Urfa Valisi Hikmet Kümbetlio¤lu’dur. DP’liler flama ve bayraklarla vilayet s›n›r›nda beklerken bir de ne görsünler, Vali Kümbetlio¤lu gelir ve partililerin biraz ilerisinde durur ve beklemeye bafllar.
Celal Bayar vilayet s›n›r›ndan içeri girince, ilk karfl›s›na ç›kan Vali'nin forsunu dalgaland›ran arabay› görür görmez hemen konvoyu durdurur. Vali Kümbetlio¤lu, Bayar'› sayg› ile karfl›lar, "Benim devlet anlay›fl›ma göre Baflbakan da Muhalefet Lideri de ayn›d›r. Sizi karfl›lamak görevimdir, flehrimize hofl geldiniz efendim" diyerek selamlar. Bayar ve arkadafllar› bu kabulden ola¤anüstü etkilenirler. Çünkü bu zamana kadar gittikleri her vilayette tartaklanm›fllard›r. Sonra Vali Kümbetlio¤lu, Demokrat Parti heyeti ile vilayete gelir. Bayar ve arkadafllar›na makam›nda ikramda bulunur ve Bayar'›n karfl›s›na oturur, ›srarlar›na ra¤men makam›na geçmez. 91
BD N‹SAN 2011
Olay›n Ankara'da Menderes, Kümbetlio¤lu'na yerine duyulmas› üzerine, CHP'li teflkilat aya¤a geçmesini rica eder. Kümbetlio¤lu kalkar. 'Biz bu Vali'yi o zaman flu flekilde karfl›l›k verir: istemyiz' sesleri üzeri"Emrederseniz yerime ne Vali Kümbetlio¤lu Urfa’dan al›n›r, Ela- geçerim Efendim, çünkü z›¤’a tayin edilir. siz benim hâlâ BaflbakaSeçimler sonuçlan›r. DP ezici bir üstün- n›ms›n›z." lükle seçimleri kazan›r. Bu kez CHP deres, Kümbetlio¤lu’nu içeriye al›r. yurt gezilerine bafllar. O günlerin CHP Nazik ve centilmen Menderes yoktur Genel Sekreteri Kas›m Gülek, Güney- Baflbakanl›k'ta. Kümbetlio¤lu'nu azarDo¤u Anadolu gezisi s›ras›nda Ela- larcas›na flunlar› söyler: "Ben Türkiye'nin en güçlü, en büyük partisiyim, teflkilat›m›n da ayn› seviyede olmas›n› istiyorum. Bana ilinde ad ver, yeni kurul olufltural›m." Vali Kümbetlio¤lu bozulur, "Ben devletin valisiyim, ne CHP'liyi, ne de DP'liyi tan›r›m" cevab›n› verir. Rahmetli Menderes ›srar eder, bunun üzerine Kümbetlio¤lu aya¤a kalkar, izin ister. Menderes, Kümbetlio¤lu kalkarken "Gidin yerinize, benim talimat›m› bekleyin" der. Sonra Hikmet Kümbetlio¤lu'nun acele kararnamesi haz›rlan›r, Çankaya'ya sevk edilir. Tenzili rütbe ile NüCelal Bayar fus ‹flleri Genel Müdür Yard›mc›l›¤›'na z›¤’a u¤rar. Vali Kümbetlio¤lu bu kez al›nacakt›r. Zaman›n›n Cumhurbaflkan› Bayar, en kötü günlerinde kendiGülek’e itibar gösterir. Gülek Elaz›¤’dan ayr›ld›ktan son- lerine kucak açan Vali'yi hat›rlar, kara Elaz›¤l›lar aya¤a kalkar bu kez on- rarnameyi imzalamaz. Sonra Hikmet lar; 'Bu CHP'li valiyi istemeyiz’ der- Kümbetlio¤lu Elaz›¤'dan Hatay Valiler. Zaman›n Baflbakan’› Menderes, li¤ine nakledilir. Gel zaman git zaman Kümbetlio¤Kümbetlio¤lu’nu olayla ilgili bilgi lu, Dan›fltay üyesi olur. 27 May›s ‹halmak üzere Ankara’ya ça¤›r›r. Vali Hikmet Kümbetlio¤lu, Anka- tilali'nde Vali Kümbetlio¤lu, kendisini ra’da 17 gün Baflbakanl›¤a gider-gelir, Yüksek Soruflturma Kurulu ‹kinci kabulünü bekler. Nihayet 18. gün Men- Baflkanl›¤›'nda bulur. 92
BD N‹SAN 2011
Adnan Menderes Bir gün Kümbetlio¤lu'nun kap›s› t›k›rdat›l›r. ‹çeriye giren Binbafl›, Kümbetlio¤lu'na; "San›k Menderes'i getir-
dim Efendim" der. Kümbetlio¤lu hemen yerinden f›rlar, Adnan Menderes’i karfl›lar, sayg› ile koltuk gösterir ve Menderes'in karfl›s›ndaki yerini al›r. Menderes, Kümbetlio¤lu'na yerine geçmesini rica eder. Kümbetlio¤lu o zaman flu flekilde karfl›l›k verir: "Emrederseniz yerime geçerim Efendim, çünkü siz benim hâlâ Baflbakan›ms›n›z". Menderes ve Kümbetlio¤lu'nun gözleri doludur. Menderes Kümbetlio¤lu'na hafif bir sesle flu cevab› verir: "Devlet iflte bu Hikmet Bey..." Kümbetlio¤lu a¤lamamak için dudaklar›n› ›s›r›r ve duyulur- duyulmaz bir sesle flu karfl›l›¤› verir: "Ben Milletimden ald›¤›m terbiyenin gere¤ini yap›yorum..." •
EFLATUN’A ‹K‹ SORU SORMUfiLAR: Birincisi, insano¤lunun sizi en çok flafl›rtan iki davran›fl› nedir?
Eflatun s›ralam›fl: Çocukluktan s›k›l›rlar ve büyümek için acele ederler. Ne var ki çocukluklar›n› özlerler. Para kazanmak için sa¤l›klar›n› yitirirler. Ama sa¤l›klar›n› geri almak için de para öderler. Yar›nlar›ndan endifle ederken bugünü unuturlar. Sonuçta, ne bugünü, ne de yar›n› yaflarlar. Hiç ölmeyecek gibi yaparlar. Ancak hiç yaflamam›fl gibi ölürler. S›ra gelmifl ikinci soruya: "Peki sen ne öneriyorsun?" Bilge yine s›ralam›fl; kimseye kendinizi "sevdirmeye" kalkmay›n! Yap›lmas› gereken, sadece kendinizi "sevilmeye" b›rakmakt›r. Önemli olan; hayatta "en çok fley'e sahip olmak" de¤il, "en az fley"e ihtiyaç duymakt›r...
Herkes yüzlerce hayat tafl›r. Ama bunlar›n sadece biri, hat›rlanmaya de¤er. Bu, sizinki olabilir... Sak›n Çin Atasözü harcamay›n. 93
BÜYÜK YAPITLARIMIZ
Haz›rlayan: B‹RSEN ERKUTUN
6-Franklin Delano hangi ABD Baflkan›’n›n ad›d›r? a-Grant b-McKinley c-Lincoln d-Roosevelt
1-Kanuni Sultan Süleyman’dan sonra hangi padiflah tahta ç›kt›? a-‹kinci Selim b-IV.Murat c-III.Osman d-III.Selim 2-Rachmaninov hangi ülkenin bestecisidir? a-Rusya b-Finlandiya c-Norveç d-Çekoslovakya 3-Donegal Körfezi hangi ülkededir? a-Kuzey ‹rlanda b-‹skoçya c-‹ngiltere d-‹rlanda
7-Süper güçlerin gerilimi gevfletmesine ne denir? a-Dedant b-Güç dengesi c-Ortak güvenlik d-Silah kontrolü 8-Tahta ç›kt›¤›nda 11 yafl›nda olan M›s›r Kral› kimdir? a-Tiberius b-Tutankhamen c-Sulla d-Truthmose 9-Kad›n biçiminde tafl sütun ne olarak adland›r›l›r? a-Telamon b-Atlas c-Karyatid d-Gotik
13-Ö¤renme zorlu¤u çeken ö¤rencilere uygulanan e¤itim hangisidir? a-Zekâ testi b-Tedavi edici e¤itim c-Karma yetenek e¤itimi d-S›n›fland›rma 14-Hint/Avrupa dil ailesinin Keltik dal›ndan olan dil hangisidir? a-Bretonca b-Esperanto c-Aryan dilleri d-Fince 15-ABD’nin Marshall Plan›’na karfl› Sovyetler taraf›ndan Comecon hangi y›l oluflturuldu? a-1949 b-1950 c-1951 d-1952
10-fiahinbey hangi ilimizin ilçesidir? a-Gaziantep b-Mardin c-Diyarbak›r d-Erzurum
16-Brunei’nin baflkenti neresidir? a-Punakha b-Suraboya c-Bandar Seri Begavan d-Leninakan
4-Büyük ‹skender’in hocas› kimdir? a-Eflatun b-Aristo c-Sokrat d-Hegel
11-Das Kapital kimin eseridir? a-Vilfredo Pareto b-Arthur Cecil Pigou c-Karl Heinrich Marx d-Adam Smith
17-Beethoven hangi kentte do¤du? a-Lowestoft b-Eiseach c-Sinnicolaul Mare d-Bonn
5-George Gallup ilk kamuoyu yoklamas›n› hangi y›l yapt›? a-1934 b-1935 c-1936 d-1937
12-New York’ta 1942 y›l›nda yasaklanan tiyatro türü hangisidir? a-Commedia dell’arte b-Burlesk c-Absürd d-Kabuki
18-Mezar› Umurbey köyünde olan devlet adam› kimdir? a-Suat Hayri Ürgüplü b-Hikmet Bayur c-Refik Koraltan d-Celal Bayar
94
Yan›tlar: 152. sayfada
Konur Ertop
B‹R OZANIN GEL‹fi‹M‹ Duygudan akla, yerelden evrensele;
Ceyhun Atuf Kansu Küçük yaflta yetim ve öksüz kalan fiefik S›n›g, IspartaGönen Köy Enstitüsü'nde tar›m ö¤retmeni Osman Gürkan'›n yard›m›yla enstitüye girdi.
B
Bu okulu bitirerek Afyon'un Dinar ilçesi Sütlaç Köyünde ö¤retmenli¤e bafllad›. Bir gün, enstitüden s›n›f arkadafl› Mehmet Aydeniz'in görev yapt›¤› Bostanc› Köyü'ne gitti. Orada futbol oynarlarken patlayan topu yap›flt›rmak için girdikleri okul binas›nda ara duvar, üzerlerine çöktü. fiefik ö¤retmen a¤›r biçimde yaraland›. Güç koflullarda
Çivrile getirildi. Omurili¤i zedelenmiflti. Sa¤alt›lamadan Sütlaç köyüne götürüldü. Okul odas›nda yatarken Mehmet ö¤retmenle köylülerden birkaç kifli umutsuzca bafl›nda bekliyordu. fiefik S›n›g, sürekli olarak ö¤rencilerini say›kl›yordu. Son sözü, "Bana çiçek getirin, dünyan›n bütün çiçeklerini buraya getirin." oldu. 95
BD N‹SAN 2011
Bir grup ö¤retmen, bir kamyonla cenazesini Çivril'e getirip flehir gömütlü¤ünde topra¤a verdi. ‹çlerinden birinin konu¤u olan bir üniversite ö¤rencisi, bu ac› olay›, Ankara'ya dönünce Ceyhun Atuf Kansu'ya anlatt›. Ozan, çok etkilenerek, "Dünyan›n Bütün Çiçekleri" fliirini kaleme ald›. fiefik S›n›g'›n y›lar sonra yeniden düzenlenen mezar›n›n tafl›na, "Dünyan›n Bütün Çiçekleri" fliirinden dizeler kaz›nd›. Bir "24 Kas›m Ö¤retmenler Günü"n-
de mezar›n bafl›nda bir anma töreni yap›ld›. Bu olay›, Mümtaz Baflkaya, "Ö¤retmen Dünyas›" Dergisindeki yaz›s›yla kamuoyuna duyurdu. Yaz›da flu sat›rlar yer al›yordu: " 'Dünyan›n Bütün Çiçekleri' fliiri, y›llar boyu bir türkü gibi söylenip durdu. Daha ça¤lar boyu söylenip duracak. Anadolu'nun her köflesinde bir f›s›lt› gibi, fiefik ö¤retmen, dünyan›n bütün çiçeklerini, köy çocuklar›n› ça¤›racak. Kaderleri ona benzeyen, yaln›zl›kta açan, kimsenin bilmedi¤i o köy çocuklar›n›... Onlara son bir ders vermek için... Son flark›s›n› söylemek için..." Ceyhun Atuf Kansu'nun, yurt sevgisini, ö¤retmenlik mesle¤ini, göreve tutkuyla ba¤l›l›¤›, do¤ay› konu edinen etkileyici fliirinin bafllang›ç ve bitifl bölümleri flöyledir: Dünyan›n bütün çiçeklerini diyorum; Bütün çiçeklerini getirin buraya, Ö¤rencilerimi getirin, getirin buraya. Kaya diplerinde açm›fl çi¤demlere benzer, 96
BD N‹SAN 2011
Bütün köy çocuklar›n› getirin buraya. Son bir ders verece¤im onlara, Son flark›m› söyleyece¤im, Getirin, getirin... ve sonra ölece¤im. ** Dünyan›n bütün çiçeklerini diyorum, Okulun duvar› çöktü alt›nda kald›m, Ama ben dünya üstündeyim, toprakta, Yaz k›fl bir fley söyleyen toprakta, Çile çektim, yaln›z kald›m, ama yaflad›m, Yurdumun çiçeklenmesi için daima yaflad›m, Bilir bunu bahçeler, kayalar, köyler bilir. fiimdi sustum, örtün beni, yat›r›n buraya, Dünyan›n bütün çiçeklerini getirin buraya.
C
Ceyhun Atuf Kansu da fliirinde
konu edindi¤i köy ö¤retmeni fiefik S›n›g gibi yurt sevgisini en üst derecede duyumsayanlardand›. Kasabalara, küçük kentlere tutkundu. Çocuklara el uzatanlardand›. Bir çocuk doktoruydu o. En etkileyici fliirlerinden biri bir köyde k›fl›n k›zam›ktan ölen 23 çocu¤a a¤›tt›r. Bu uzun fliir, köylerde çocuklar nedeniyle yaflanan ac›y›, "donuk k›fl günefli"nin a¤z›ndan bize aktar›r: ... Ah, ben gaml› k›fl günefli, ayd›nl›¤›n Bütün suçlar›n› kalbimde tafl›r›m,
Görerek ah, görerek, bilerek bir y›¤›n Karanl›k gündüzün üstünde yaflar›m. Her mevsim, dolan›p geldi¤inde bu köye Gücük ayda, kar örtülü bu ovada, Utanc›mdan, h›nc›mdan yafl dökerek böyle, Gaml› ve periflan as›l› duraca¤›m havada. ‹kindiye do¤ru b›rak›p kendimi Bu küçük mezarlar›n üstüne. Bilmeyeceksiniz, periflan, çaresiz halimi, Gül diyece¤im, gül derece¤im gül üstüne. Yol k›y›s›nda yirmi üç çocu¤un mezar›, Ah diyece¤im, ah dökece¤im yol üstüne." Ceyhun Atuf bir "Kuvay› milliyeci"
nin o¤ludur. Babas› Nafi Atuf ö¤retmen ve siyaset adam›yd›. Kurtulufl Savafl›'nda Ankara'ya kofltu. Cumhuriyetin temelinde onun tafl›d›¤› tafllar da yer ald›. ‹lerki y›llarda CHP genel sekreterli¤i görevinde bulundu. Ceyhun Atuf, cumhuriyet ayd›nlanmas›n›n halkç› anlay›fl› içinde yetiflmifltir: "‹lkokullardaki eflitlik anlay›fl› bana cumhuriyeti sevdiren etkenlerden biri olmufltur. O zaman için ben ileri gelen çevrelerin çocuklar›ndan biri idim ve s›n›f›m›zda kasabalardan, köylerden yaya gelen köy çocuklar› vard›. Ö¤retmenlerin eflitlikçi tav›rlar› hofluma giderdi. Hattâ halk çocuklar›n› ayd›n çocuklar›ndan daha fazla gözetip kay›r›rlard›."
Ceyhun Atuf Kansu Y›llar sonra ozan›n kendisi de, "Sakarya Meydan Savafl›" destan›n› yazarken Kurtulufl Savafl›'n›, halk savafl› olarak niteleyecektir: GELEN HALKIN SABAHIDIR
... Arkadafl gerçek kurtulufl Kardafl gülü bittikleyin bafllar As›l bayram Düflman gidende dost gelende. Güzel dostu halk›m›n O zaman ifle yarar Güller bu¤daylar flark›lar Ve savafl›m›z. Düflman gitmeli ki gelmeyesiye, Dost gelmeli ki gitmeyesiye Sevinç açmal› ki solmayas›ya Ödensin kan bedelimiz. K›sa bir söz sana sevgili dost Kurtuluflun alfabesi Yaz k›rm›z› güllerle ilk yapra¤›na: Halk devleti olmal› devletimiz. 1940'larda geliflen Türk edebiyat›nda bir bölüm ozan sert gerçekleri s›n›f çat›flmalar› penceresinden görüyor, bir bölüm ozan da kentli küçük insan›n duyarl›¤›n› yans›tmakla yetiniyordu. Avarelik, yaflama sevinci, giderek top97
BD N‹SAN 2011
lumsal yergi fliir- ”Her ozan yaflad›¤›n› yazar. Ben de Analeri yayg›nlaflt›. Çocuk hastal›k- dolu gerçeklerini ve insanlar›n› yak›ndan lar› uzman› Dr. tan›d›¤›mdan onlarla yaflad›¤›mdan fliirimCeyhun Atuf de bu konular› dile getirmeye çal›flt›m. Kansu, böyle bir ortamda taflrada Ama diyebilirim ki bütün bunlar›n üstüngörev yapmay› de, Anadolu'ya duydu¤um sevgi vard›r." seçti. K›rsal kesimin görünümlerini, buradaki yaflam›, sana yaflaman›nm kutsall›¤›n› hat›rlaçocuklar› anlatt›. fiiir çal›flmalar›n›n tan! / Bu gökyüzüne lay›k olmay› ö¤ilk dönemini o, "Folklora dayal› halkç› retece¤im size. fliir" diye tan›mlam›flt›r. Anadolu'n›n gerçeklerini anlatmaya yönelmesini ‹nsanla ilgili en eski, en temel sorunde flöyle aç›klar: lar üzerinde duruyordu: "Her ozan yaflad›¤›n› yazar. Ben P‹R SULTAN ABDAL de Anadolu gerçeklerini ve insanlar›n› Tanr› bir güldür açar insanda yak›ndan tan›d›¤›mdan onlarla yaflad›Tanr› bir dildir söyler insanda ¤›mdan fliirimde bu konular› dile geBir eldir uzan›r seher vaktinde tirmeye çal›flt›m. Ama diyebilirim ki Tutar s›ms›cak insan elini bütün bunlar›n üstünde, Anadolu'ya Bir el bir ele, bir el bütün ellere duydu¤um sevgi vard›r." Doktor ozan, Dünyay› insan›n bahçesi yapmaya çocuklar için ayd›nl›k, sa¤l›kl› bir ge‹nsan› dünyan›n türküsü yapmaya lece¤i sa¤layacak yolu gösteriyordu: Tanr› bir eldir uzan›r kuflluk vakti Anneler, halk›m›n anneleri ilkoBirleflmeye... ellerimizle insan kuldan geçmeli! ellerimizle. Daha güzel bakacaklar çocuklar›Halk›n› anlatan fliiri, halk fliirinin na daha bilgili, özsuyuyla beslenmifltir: "Ben bir halk Daha çok sevecekler çocuklar›n› ve toplum ozan›y›m. Ya da öyle bir bilinçle." ozan olmak istiyorum. ...Sevdi¤im Ülkesinin do¤as›na, insan›na, on- ozanlardan en afla¤› üçü halk ozan›d›r. lar›n sorunlar›na yönelmiflti. Gördük- Yunus Emre, Pir Sultan Abdal ve Kalerinini, bildiklerini onlarla paylaflma racao¤lan'd›r. Günefl vurmufl dereler yolunu tutmufltu: gibi akmal› m›sralar›m. Bulan›k sular‹lkönce flunu bilmeliyiz bu gökyüzü dan hofllanmam... Türk halk fliirine alt›nda, / Yaflan›rsa kardeflçe yaflan›r öykündü¤ümü söyleyebilirler. Ben o insanca. / Sana bakt›kça ürperiyorum, fliire öykünmüyorum; okulum benim utan›yorum, / Ne kadar habersiz ya- o fliir; fliiri o okulda ö¤rendim. Gerçek fl›yoruz senden / Sen Anadolu gö¤ü, fliir de orada, halktad›r diyorum" bengi sultan! / Evliya Çelebi olsan Ancak, anlat›m› da, fliirinin içeri¤i böyle gökyüzü bulamazs›n / Her gün de zamanla yenileflmifltir: 98
BD N‹SAN 2011
"Bu son dönem fliirimde daha tutarl›, daha sa¤lam ve daha çok söz ekonomisi yapan bir fliir üzerinde çal›flt›m. 1963'ler ayn› zamanda bir yeni bilinçlenme dönemidir de benim için: Ulusal Kurtulufl Savafl›ndan ne kalm›flt›r geriye? Onu gözden geçirme çabas›na giriflmemin bafllang›c›d›r. Do¤al olarak bu durum, fliirime de yans›m›flt›r." De¤iflen, yenileflen fliirinde duygusall›ktan akla, yerellikten evrenselli¤e do¤ru geliflme gözlenir. De¤iflmeyense, anlat›m›ndaki coflkudur. Bu yeni döneminde dünyadaki geliflmelerle yak›ndan ilgilenir. Ba¤›ms›zl›k, özgürlük, eflitlik, hoflgörü gibi de¤erleri bütün insanl›¤›n birlikte paylaflmas›n› özler; ellerini dünyan›n bütün insanlar›na uzat›r: KARDEfiLERE D‹YED‹R
Bir gül dikmiflsem bahçeme bülbüller için de¤il
Çocuklar koklas›n diyedir sabah okula giderken Sürmüflsem engin tarlalar› bu¤day vermeye Baflaklar› birlikte biçelim diyedir. Otlat›yorsam da¤ çay›rlar›nda ineklerimi Sa¤d›¤›m sütleri birlikte içelim diyedir, Ormanlar› dolafl›yorsam böyle ellerim k›rm›z›, En güzel yaban çileklerini toplam›fl›md›r Hepinizin akflam sofras›na sunay›m diye.
C
Ceyhun Atuf Kansu'nun fliiri halk
fliiri gelene¤inden, Anadolu topra¤›ndan beslenmifl, halk›n yaflam›na tan›kl›k etmifltir. Zamanla ça¤dafl insanl›¤›n ortak sorunlar› bu fliiri daha da zenginlefltirmifltir. • konurertop@butundunya.com.tr
fiEYTANIN YAPTI⁄I Günlerden bir gün fleytan›n yolu bir köye düflmüfl. Keyfi yerinde olan fleytan s›rt›n› bir a¤aca dayam›fl ve buza¤›s› kaz›¤a ba¤l› ine¤ini sa¤an genç bir kad›n› uzaktan izlemifl. Sonra kalk›p buza¤›n›n ipini biraz gevfletmifl. Buza¤› annesinin sa¤›lmas›n› aç karn›na izlemeye daha fazla dayanamam›fl ve debelenip boynundaki ipi çözmüfl. Koflarak annesini emmeye giden buza¤› süt kovas›n› devirmifl. Sütü dökülen genç kad›n sinirlenip eline geçirdi¤i odunla buza¤›ya vurmufl. Yavrusuna sald›r›lan inek kay›ts›z kalamay›p bir tekmede kad›n› yere serip öldürmüfl. Uzaktan geçen kad›n›n kay›npederi, gelinini öldürdü¤ünü görünce ine¤i tüfekle vurmufl. Silah sesini duyan koca, kar›s›n› yerde cans›z yatar babas›n› da elinde tüfekle görünce silah›n› çekip babas›n› öldürmüfl. K›sa sürede gerçe¤i ö¤renen genç adam, bu kadar ac›ya dayanamay›p intihar etmifl. Bütün bu olaylar› bir kenardan izleyen fleytan "fiimdi bu felaketi de bana yüklerler. Ben buza¤›n›n ipini gevfletmekten baflka ne yapt›m ki?" demifl.. 99
BD N‹SAN 2011
BD N‹SAN 2011
Fotograf: VURAL KÖSE
HAYAT KURTARDI YILIN KADINI ÖDÜLÜNÜ ALDI
Doç. Dr. fiule Ak›n’a ödülünü Çukurova Gazeteciler Cemiyet Baflkan› Cafer Esendemir’in efli Figen Esendemir verdi.
Doç. Dr fiule Ak›n için 22 Ocak 2011 günü s›radan bir gün olarak bafllam›flt›. O sabah ifle giderken ola¤an d›fl› bir olaya tan›k olaca¤›ndan habersiz arac›na bindi ve görev yapt›¤› Baflkent Üniversitesi Yüre¤ir Hastanesi‘ne do¤ru yola ç›kt›. Yazan: SEMA ERDO⁄AN
astaneye birkaç yüz metre kala bir kalabal›k görünce hemen sa¤a çekti. Bir trafik kazas› olabilece¤i düflüncesi ile olay yerine do¤ru h›zl› ad›mlarla kofltu. Polisleri gördü önce ve sonras›nda tüm Türkiye’nin gündemine düflen olaya tan›k oldu. Yerde bir kad›n, 100
üzerinde bo¤az›n› kesmeye çal›flan bir erkek. Olay› korku dolu gözlerle izleyen ö¤renciler ve vatandafllar ba¤r›fl›yorlard›. Polisin ayr›lmak üzere oldu¤u eflinin bo¤az›n› kesen adama müdahalesi ile Doç. Dr. fiule Ak›n’›n yerde kanlar içerisinde ac› ile k›vranan kad›na müdahalesi bir oldu.
Ak›n bir yandan da görev "Benim oradan geçmem yapt›¤› Baflkent Üniversitesi Yüre¤ir Hastanesi’n- bir flans ama burada den acil yard›m istemek herkesin benim de dahil için telefona sar›ld›. BirBaflkent Hastanesi’ne kaç dakika sonra tam donan›ml› ambulans olay teflekkür etmesi laz›m. yerindeydi. Ayr›lmak üze- Çok organize çal›flt›k. re oldu¤u efli taraf›ndan ö¤rencilerinin gözleri ö- Befl dakika içinde hasta nünde bo¤az› kesilen ö¤- ameliyata girmiflti." retmen Özlem Y›lmaz befl dakika sonra ameliyata al›nd›. Baflkent nin ard›ndan taburcu edildi. Fizik teÜniversitesi Yüre¤ir Hastanesi’nde davi uygulamas› da Baflkent Üniversiyedi buçuk saatlik baflar›l› ameliyatla tesi K›flla Sa¤l›k Yerleflkesi’nde deÖzlem Y›lmaz, yaflama bir kez daha vam ediyor. Doç. Dr. fiule Ak›n, hamerhaba dedi. yat›n› kurtard›¤› hastaya ilk müdahaleyi yap›p geri çekilmedi. Özlem Y›laflkent Üniversitesi Yüre- maz’›n psikolojik olarak çok y›prand›¤ir Hastanesi Anesteziyo- ¤›n›, hekimler baflta olmak üzere aileloji ve Reanimasyon Bö- sinin ve çevresinin ona destek vermelümü Ö¤retim Üyesi Doç. sini isteyen Ak›n, fliddetin en kanl›s›n› Dr. fiule Ak›n, bir yaflam›n kurtar›lma- gören,ölümden dönen Özlem Y›lmas›nda en önemli aktör olmas›na karfl›n z’›n k›sa sürede hayata kald›¤› yerden bunun tek yönlü bir baflar› olmad›¤›n› devam edecek güce sahip olmas›n›n söyledi kendisine uzat›lan mikrofon- kendisini de mutlu etti¤ini belirtiyor. lara. Ak›n, bu süreci söyle aç›klad›: fiiddet gören kad›n ö¤retmen ha“Benim oradan geçmem bir flans yata yeniden tutunmaya çal›fl›rken ama burada herkesin benim de dahil Çukurova Gazeteciler Cemiyeti Doç. Baflkent Hastanesi’ne teflekkür etmesi Dr. fiule Ak›n’› Y›l›n Kad›n› seçerek laz›m. Çok organize çal›flt›k. Befl da- ödüllendirdi. fiiddet gören bir kad›na kika içinde hasta ameliyata girmiflti. bir kad›n hekimin ilk müdahaleyi yapE¤er ekip çok k›sa sürede gelmeseydi mas› ve sa¤l›¤›na kavuflma sürecinde ciddi sorunlar olabilirdi, hastay› olay ve sonras›nda ona her türlü deste¤i yerinde bile kaybedebilirdik. Boyun sa¤lamas› Çukurova Gazeteciler Cebölgesindeki kaslar›nda çok derin dar- miyeti taraf›ndan anlaml› bir ödülle beler vard›. Toplar damar› kesilmiflti. taçland›r›ld›. Temel yaflam deste¤inin ilk kural›n› Doç. Dr. fiule Ak›n bu anlaml› ödüuygulad›k ve bu arada biz yapmam›z lü hiç beklemedi¤ini ve sadece görevigerekeni yapt›k. ni yapt›¤›n› söyledi ödül töreninde. Özlem Y›lmaz dört günlük tedavi- Bir yaflam kurtarman›n teknik donan›101
BD N‹SAN 2011
ma sahip bir ekip ifli oldu¤unu bir kez daha yineledi. Doç. Dr. fiule Ak›n baflta iki y›la yak›n süredir özgürlü¤ünden mahrum olan Baflkent Üniversitesi Kurucusu Prof. Dr. Mehmet Haberal olmak üzere Prof. Dr. An›fl Ar›bo¤an hocas›na ve tüm Baflkent Üniversitesi çal›flanlar›na da teflekkür etti.
Doç. Dr. fiule Ak›n s›radan bir günde ifline giderken bir yaflam kurtard› Y›l›n Kad›n› seçildi. Oysa o görev yapt›¤› Baflkent Üniversitesi Yüre¤ir Hastanesi Yo¤un Bak›m Servisi’nde yatan hastalar›n sa¤l›¤›na kavuflmas› için gece gündüz çal›fl›yor. •
Ama bizim Hiroflima’m›z yok ki!
BELGESELC‹ GÖZÜYLE Çetin ‹mir
Ça¤lar Boyu Anadolu’da T›p
Gönderi: METE T‹ZER
D
önemin Baflbakan› Turgut Özal zaman›nda gerçekleflmifl bir olay flöyle anlat›l›r: Japon e¤itim uzmanlar› gelmifl ve ülkemizin e¤itim sistemini incelemifl, Turgut Özal'›n bürokratlar›n›n da haz›r bulundu¤u bir ortamda raporlar›n› sunmufl ve sonuç olarak flunu söylemifllerdi: “Sizin e¤itim sisteminizde milli ruh yok!” Turgut Özal'›n “Nas›l?” sorusu üzerine flunu anlatm›fllard›: “Biz Japonya'da okula bafllayacak çocuklar›m›za milli ruh floklamas› yapar›z. Onlar› önce toplu halde h›zl› trenlere bindirir, dev fabrikalar›m›z›, teknoloji Söylenir ki, bir gün merkezlerimizi gezdirir ülkemizin güCengiz Han, tüm cünü gösteririz. Sonra da bu yavrular›hanlar›n› toplam›fl, m›z› al›r Hiroflima ve Nagazagi'ye sa¤ yan›na da eflini götürür, orada atom bombas› at›lan oturtmufl ve hanlar›na, "Ben Hanlar ve y›llard›r ot dahi bitmeyen alanlar› Han'› Cengiz Han, hepinizin han›y›m." gösterir deriz ki: E¤er siz çal›flmaz, demifl. Eflini göstererek; "Bu da benim bilinçlenmez ve az önce gördü¤ünüz HAN'›m" demifl. ‹flte; erkeklerin teknolojiye sahip olmak için çal›flmazsa"eflim" anlam›na söyledikleri "han›m" n›z sonunuz böyle olur.” kelimesi oradan geliyormufl... Bürokratlardan biri at›l›r: “Ama *** bizim Hiroflima'm›z yok ki!” Kad›n›n ad›n›, yerini, sayg›nl›¤›n› ve Japon uzman›n cevab› tokat gibidir: de¤erini gösteren çok güzel bir örnek “Sizin Çanakkale'niz on Hiroflima eder!” de¤il mi?
102
G
1.BÖLÜM
ünümüzden 5 Milyon y›l önce, bir tür primat, di¤erlerinden daha farkl› oldu¤unu ispatlar gibi, iki aya¤› üzerinde yürümeyi ve alet yap›p kullanmay› baflard›.
‹ki milyon y›l önce yaflam›fl olan ve ad›na "Homo Habilis" denen bu türe, bilim adamlar› “‹nsan›n Atas›” dediler. O'nu di¤erlerinden ay›ran en büyük özelli¤i; kavramsal düflünce yetene¤ine sahip olufluydu. O, alet yap›p av-
lanabiliyor, bu aletini düflman›na sald›r›da, ya da kendini korumada kullanabiliyordu. En büyük özelli¤i ise, ilk toplumsal davran›fllar› göstererek sosyal bir yaflam sürdürebilmesi idi. Aradan milyonlarca y›l geçti. Gü103
BD N‹SAN 2011
Homo Habilis
BD N‹SAN 2011
M.Ö. 10.000 y›llar›nda insanlar tar›m
yapmay›, hayvan evcillefltirmeyi bir baflka deyiflle tükettikleri besinleri üretmeyi bilmediklerinden do¤an›n kendilerine sundu¤u yabani hayvansal ve bitkisel kaynaklar ile yetinmek zorunda kalm›fllar, bir yandan yabani bitkileri toplarken öte yandan tehlikeli av eylemlerini gruplar halinde gerçeklefltirmifllerdi. Günümüzden 400.000 y›l önce, ilk enerji ve biçim de¤iflikli¤i kayna¤› olan ateflin keflfi, çakmaktafl›n› yontarken tafl›n tafla çarpmas›yla f›rlayan ve akkor haline dönüflen çok minik kor parçac›klar›n›n, yaflad›klar› mekanda bulunan kuru yaprak, kuru ot gibi kolay alev alabilen özler üzerine düflerek rastlant›sal olarak yanma olay›na neden olmalar›, o dönem insan›n›n bu yöntemi istemli bir biçimde hizmetine sokmas›na yol açm›fl olmal›d›r.
nümüzden 50 bin y›l öncesine gelindi¤inde, “Homo Habilis' in binlerce göbek sonraki torunlar› olan "Homo Sapiens Sapiens"ler ortaya ç›kt›. Duygular›, sosyal iliflkileri iyice geliflmifl bu türe bilim adamlar› “insan” dediler. ‹nsan›n atalar›, son derece k›s›tl› ve ilkel bir araç-gereç donan›m›yla milyonlarca y›l avc›l›k-toplay›c›l›k eko- Sonuç olarak insanl›k tarihinin baflnomisine dayal› konar-göçer bir ya- lang›c›nda, hayvanlara oranla çok daflam biçimi sürdürdüler. ha zavall› bir beden donan›m›na sahip olan insan, akl›n›n ve el-göz iflbirli¤inin üstünlü¤ü sayesinde, çevresindeki birçok hayvan türü yok olurken do¤ada yaflam›n› sürdürebilmeyi baflard›. Yaflamlar›n› küçük av hayvanlar›n› avlayarak ve göl-deniz k›y›lar›ndaki salyangoz gibi baz› kabuklu hayvanlar› toplayarak sürdürmeye çal›flan bu ça¤ insanlar›, kara avc›l›¤›n›n yan› s›ra su avc›l›¤›nda da uzmanlaflmaya baflToplayıcılık-avcılık lad›lar. Ancak; yeryüzünde döneminde av insanlar yokken, ilkel hayvan104
lar ve hastal›klar vard›. Fakat bu ilk hayvanlar›n hastal›klar›, geliflmekte olan insanlar›nki ile ayn› m›yd›? ‹lk insanlar hastal›klar›n› nas›l tedavi etmifllerdi? Olas› ipuçlar› için tarih öncesinden günümüze de¤in ulaflan iskeletleri ve bunlardaki kusurlar› araflt›rmak gerekir. ‹nsan iskeletiyle yap›lan çal›flmalar bu ça¤ insan›n›n birçok hastal›k ve hasarla karfl› karfl›ya kald›¤›n› göstermifltir. K›r›klar s›k görülmekte ve bunlar›n baz›lar› hafif biçim bozukluklar›yla iyileflirken, baz›lar›nda da enfeksiyon etkileri, kemik uçlar›n›n yanl›fl kaynamas› fleklinde görülür. Avc› toplay›c› olarak, yaflam›n› sürdürmeyi bir içgüdüsel davran›flla ortaya koyan atalar›m›z›n, do¤al olarak sa¤l›k sorunlar› da vard›. Bu ça¤ insan›n›n en önemli sorunu, zaten ortalama 25-30 y›l olan yaflam süreci idi. Çünkü beslenme al›flkanl›¤› da sa¤l›k sorunlar›n› birlikte tafl›yan en önemli özellikti. ‹lk yerleflim Karain Ma¤aras›Antalya
Anadolu’da insan yerleflimi çok eskiye dayanmaktad›r. Bu nedenle insan kal›nt›lar› aç›s›ndan çok zengindir. Dolay›s›yla, o ça¤a ait bulgulara da s›kl›kla rastlan›r. Anadolu’da, bugüne kadar yap›lm›fl
olan birçok kaz›larda çok say›da insan iskeleti bulundu. Anadolu eski insan topluluklar›na ait bu iskeletlerin, ayr›nt›l› bir flekilde incelenmesi ülkemizde binlerce y›l önce yaflam›fl olan bu
Eski ça¤lar›n Anadolu insanlar›nda difl çürü¤üne çok az rastlan›yordu
105
BD N‹SAN 2011
toplumlar›n, sa¤l›k durumlar›, sorunlar› hakk›nda da son derece önemli ipuçlar› vermektedir. Binlerce y›l öncesi Anadolu insanlar›nda difl çürü¤üne çok az miktarda rastlan›yordu. Dolay›s›yla eski insanlar et ve ot a¤›rl›kl› çeflitli besinlerle besleniyorlard›. Bunlar›n bizden fark›, ald›klar› bu besinleri haz›rlama flekilleriydi. Haz›rlama flekilleri de elbette, difllerin afl›nmas›n›, besinlerin türleri de difllerin çürümesiyle yak›ndan ilgiliydi. Diyarbak›r-Ergani Çayönü örne¤ini ele ald›¤›m›zda afla¤› yukar› 10.000 y›l öncesinde, bu co¤rafyada yaflayan insanlar tah›llar›n› tafl dibekler üzerinde ö¤ütürken, ister istemez yiyeceklerin içerisine birtak›m sert parçac›klar da kar›fl›yordu. Bu sert maddelerin di¤er yiyeceklerle birlikte al›nmas› genç yafltaki bu insanlar›n difllerini önemli ölçüde afl›nd›r›yordu. Baflka bir konu da canl› insan üze-
rinde denenmifl ameliyatlard›r. Anadolu’da tarihi devirlerde yaflam›fl olan toplumlara ait iskeletleri incelerken ilk göze çarpan özellik, günümüzde dahi son derece kritik olan, oldukça
Trepanasyon ameliyat› yap›lm›fl bir antik ça¤ kafatas› örne¤i 106
BD N‹SAN 2011
riskli say›lan beyin ameliyatlar›n›n ortaça¤ Anadolu’sunda baflar›l› bir flekilde yap›lm›fl olmas›d›r. Arkeolojik kaz›larda tarih öncesi Anadolu insan›n›n aletleri, silahlar›, çakmak tafl›ndan birçok avadanl›klar› keflfedilmifl ve tarif edilmifltir. Çakmak tafl›ndan yap›lm›fl b›çak biçimindeki cerrahi aletler gibi, t›p amaçl› kullan›lm›fl olanlar› da saptanm›flt›r. Herhangi bir korku ve dehflet neticesi ç›ld›ran insan›n kafas›nda cin, fleytan, fena ruh gibi hastal›k belirtileri oldu¤una inanan ilkel insan, bu etkenleri ç›karabilmek için “Trepanasyon” denilen bir tür beyin ameliyat› ifllemine baflvurmufltur. ‹lkel t›ptan deneyimci t›bba geçilirken, kad›nlar önemli bir rol üstlenmifltir. Bilindi¤i gibi memelilerde, cüsse ve güç erke¤in lehinedir. Erke¤in, avc›l›k ve toplay›c›l›k için d›flar›da gezmek zorunda kalmas›, kad›n›n çocuk büyütme ve emzirme zorunlulu¤u nedeniyle meskene ba¤l› kalmas› ve besin haz›rlama görevini üstlenmesi, onu bir do¤um yard›mc›s›, bir çocuk bak›c›s› ve diyet uzman› haline getirmifltir. Bu bak›mdan denilebilir ki, t›bbi etkinli¤in profesyonel biçimde yürütülmesinde ilk ifl bölümü cinsiyet fark›ndan do¤mufltur. ‹lk hekimler anneler, k›demli anneler olmufltur. “Kocakar› ilaçlar›”, kocakar› deneyimci yöntemleri, t›bbi ebelikle birlikte halk hekimli¤i içinde t›bb›n uzant›s› olarak günümüze de¤in geliflmifltir. Bu tarih öncesi geçmifle dayanarak, kad›n›n ilk mesle¤inin hekimlik mesle¤i oldu¤unu söyleyebiliriz.
SÜSLENME
Yontma tafl ça¤›ndan (M.Ö. 10.000) beri insanlarda görülmeye bafllanan süslenme merak›, Cilal› tafl ça¤›nda daha da yayg›nlaflm›flt›r. Çeflitli hayvan difl, kemik ve kavk›lar›ndan yap›lan süslenme objelerinin yan›nda tafltan yap›lm›fl bilezikler, pandantifler ve boncuklar tak› buluntular› aras›nda önemli bir yer tutmaktad›r. Bu tür objeler daha çok mezar buluntular› olarak karfl›m›za ç›kmaktad›r.
bayramlar çok önem tafl›rd›. Hitit Krallar›, dini törenler için özel kutsal alanlar, kapal› ve aç›k hava mabetleri yapt›rm›fllard›. Bu kutsal alanlar›n en güzel örne¤i Kral IV. Tudhalya taraf›ndan yapt›r›lan ve Baflkent Hattufla'n›n yak›n›nda yer alan Yaz›l›kaya’d›r. Yaz›l›kaya Büyük Mabet
Hayvan kemiklerinden yap›lm›fl kolye
Çatalhöyük insan› volkanik malzeme olan opsidiyeni cilalayarak ayna haline getirip süslenme amac› ile kullanm›fl, kemik, apatit gibi maddelerden tak›lar haz›rlam›fl, makyaj malzemesi olarak kurflun oksitin k›rm›z› renginden yararlanm›flt›r. Epilasyona önem verildi¤i, kullan›lan ustura ve c›mb›zlardan anlafl›lmaktad›r. H‹T‹TLER
Teokratik bir devlet düzenine sahip olan Hititler için, dini törenler ve
Buras›, büyük olas›l›kla, Hitit krallar›n›n AN.TAH.fiUM cenaze törenlerinin yap›ld›¤› alan kutsal bir yerdi. Bu kutsal yerler, her zaman temiz tutulurdu. Hititler bedensel temizli¤e de çok önem verirlerdi. Bir metinde Mabet görevlilerine flöyle seslenilmektedir: “Siz y›kanm›fl olunuz. Temiz elbiseler giyiniz. Ayr›ca, k›llar›n›z ve t›rnaklar›n›z kesilmifl olsun. Tanr›lar›n ruhu sizi suçlamas›n. “ Günümüz Belediye Baflkan›’n›n karfl›l›¤› olan Hazamnu’lar; flehrin imar›ndan, temizli¤inden korunmas›na kadar tüm sorumlular› denetlerdi. Ömrü boyunca hastal›klardan kurtulamayan ve buna ra¤men en az 70 y›l yaflam›fl olan III. Hattuflili, M›s›r’l› doktorlara hayrand› ve onlardan mucizeler bekliyordu. Bundan dolay›, ye¤eni Tarhundassa kral› Kurunta ile 60 107
BD N‹SAN 2011
yafl›na basm›fl k›z kardefli Matanazi’nin k›s›rl›¤›na karfl›, M›s›r’dan doktor istemiflti. Bu iste¤i bir kil tablette flöyle yer al›yordu; “Bak iflte, flimdi heKil Tablet
yan vahfli da¤ kabilesi Gaflga’lar, ve veba mikrobu Hitit’in en büyük sorunuydu. Gaflgalar zaman zaman Hattufla surlar›na kadar dayan›yor ve Hitit’in bafl›na bela oluyorlard›. Di¤er problem ise, veba salg›n›yd›. Binlerce Hititli vebadan k›r›l›yor, sa¤l›kl› olanlar› ise sürekli bir korku içinde yafl›yordu. Düflmanlar›n giremedi¤i baflkent surlar›n› bile aflan veba, temizli¤i ile ün yapm›fl Hitit halk›n› pençesine alm›flt›. Yaflanan bu korkunç felaketi bir kil tablette dile getiren, kurbanlar sunan ve iyilikler dileyen, Kral Mürflili tanr›lar›na flöyle sesleniyordu; “Ey Hattinin f›rt›na tanr›s›, ey beni yöneten ve yönlendiren bütün tanr›lar, tutumunuz art›k de¤iflsin, art›k benim için de yaln›z iyilikler düflünün ve vebay› Hatti ülkesinden kovun”
TÜRK D‹L‹ Orhan Velidedeo¤lu
Halep oradaysa arfl›n burada!.. Önceki bazı yazılarımda da değinmiştim. Halk, anlamını algılayamadığı ya da dili dönmediği bir yabancı sözcüğü, genellikle de ses benzetmesi yönüyle bildiği bir sözcüğe dönüştürür.
B
unun günümüzde bile sürdü-
kim Paraemahu’yu sana yolluyorum. O, Tarhundassa kral› Kurunta için flifal› otlar haz›rlamak üzere gönderilmifltir. Senin istedi¤in tüm ilaçlar› yapacakt›r. Kendisi senin yan›na gelir gelmez, onu Tarhundassa kral› Kurunta’ya teslim et ki, ilaçlar› hemen haz›rlayabilsin; orada bulunan iki M›s›rl› doktoru ise hemen bana geri gönder.” Elbette o dönemlerde Anadolu’lu hekimler yok de¤ildi. Bir rastlant› olarak Hutipi ve Akiya isimlerini tafl›yan iki hekim, Hitit kay›tlar›nda yer al›r. Hatta, bir çok cerrahi müdahalelerin yan›nda, ortopedik tedavilerle u¤raflm›fllar, lokman hekimlik özelli¤iyle bir çok hastal›k için ilaç yapm›fl ve tatbik etmifllerdir. Bu dönemde kuzey Anadolu’da göçebe hayat› yafla108
Yaz›l›kaya tap›nak içoda Hitit tanr›lar› vebay› Hatti ülkesinden uzaklaflt›rd›lar m› bilinmez ama, vebadan daha büyük belan›n bafllar›na geldi¤i bilinir. Bu yeni bela, 1200 y›llar›nda Balkanlar’ dan Anadolu’ya bafllayan göçtü. Göç eden kavimler aras›nda Frig’ler de vard›. Frigler vebadan yorgun düflen Hitit ‹mparatorlu¤unun, Anadolu’da 800 y›l süren egemenli¤ine kolayca son verdiler. • Kaynakça: 1-Prof.Dr. ‹lter Uzel (Difl Hekimi -T›p Tarihçisi) 2-Di¤er t›p tarihi verileri
rülen ilginç bir örne¤i “harfiyat” sözcü¤üdür... O, Arapçada “topra¤› kazma” anlam›ndaki “hafr” dan türetilen ve “topra¤› kazma ifli” demek olan “hafriyat”› bilmez ama “harf”i bilir ve hafriyat yerine “harfiyat” der... Bu dönüflüm, kökeni bilinmeyen baz› deyimlerin sözcüklerinde de yap›l›r ve onlara bir de güzel öykü yak›flt›r›l›r. “Halep oradaysa arfl›n burada” deyimi buna ilginç bir örnektir. “Efendim!..” diyerek söze bafllan›r ve “Adam›n biri ‹stanbul’da övünürmüfl, ben Halep’te on arfl›n atlad›m, diye. Dinleyenlerden uyan›k biri at›lm›fl, ‘Yahu, Halep oradaysa arfl›n burada, atla burada da görelim’ demifl ve bu söz, dile yerleflerek deyim olarak kullan›lagelmifl...” diye anlat›l›r.
fiurada burada, birkaç kifli aras›nda geçen konuflma, deyim olmaz. Atasözleri gibi deyimlerin de dile yerleflmesini sa¤layan gerçek bir tarihsel neden, bir toplumsal geçmifl vard›r ve bunlar öyküsel de¤ildir. Dilci Ömer As›m Aksoy (18981993) Deyimler Sözlü¤ü adl› yap›t›nda, bugünkü kullan›m›yla “Helep oradaysa arfl›n burada” deyimini flöyle aç›klar: “Vaktiyle (falan yerde) flunu yapm›flt›m, demekle yeterlili¤ini kan›tlam›fl olmazs›n. Gereken koflullar haz›r. Hadi (burada da) yap görelim.” Bu, bir genel tan›md›r. Görülüyor ki deyim, çok abart›l› bir sav›n kan›tlanmas›n›n istendi¤i durumlarda kullan›l›yor. 1983’de kurulan bugünkü Türk Dil Kurumu’nun 2005 y›l›nda yay›mlad›¤› Güncel Türkçe Sözlük’te halebi 109
BD N‹SAN 2011
maddesi var: Halebi. isim, eskimifl, Arapça halebî. Genellikle kumafl ölçmede kullan›lan, uzunlu¤u 50-70 cm aras›nda olan bir ölçü birimi. Halebi orada ise arfl›n burada. TDK’nin bu sözlü¤ünü, 20 Nisan 2006 tarihli Cumhuriyet gazetesinde elefltiren Ali Püsküllüo¤lu (19352008), yaz›s›n›n bir yerinde flöyle der: “Türkçe, deyimi bol bir dildir. Deyimin kendine özgü bir kal›b› vard›r, onu bozmamak gerekir. Örne¤in al›flm›fl kudurmufltan beterdir yerine azm›fl kudurmufltan beterdir diyemezsiniz. Bu sözlük demifl.” (...) Ali Püsküllüo¤lu
“Daha önce Halep orada ise arfl›n burada deyimini halebi orada ise arfl›n burada biçimine soktunuz. Sözlü¤ünüzde öylece duruyor. Elimizde bir yapt›r›m yok, elefltirmekten baflka...” Rahmetli Püsküllüo¤lu’nun elefltirisi do¤ru ama eksik. Deyimlerin yaln›z sözcükleri de¤il, sözcüklerinin yeri bile de¤ifltirilemez, kal›b› bozulamaz; do¤ru. Arkas›ndan flu aç›klama gelmeliydi: “Birkaç yüz y›l önce kullan›lan 110
BD N‹SAN 2011
baz› deyimlerin anlamlar›, kullan›m alanlar› de¤iflmez; ama bir sözü günümüze gelene kadar de¤iflime u¤ram›fl olabilir. Biz onlar› günümüze ulaflm›fl biçimiyle kullanmal›y›z. Sözlüklerde de bunlar yer almal›. Sözlü¤ün ad› Güncel Türkçe Sözlük, etimoloji sözlü¤ü de¤il!” Nitekim, baz› de¤iflikli¤e u¤rayarak günümüzde kullan›lan deyimler çok. Daha önce de de¤indi¤im bir örnek: Hile hurda bilmez. Bir dilci bu deyimi flöyle aç›klam›fl: “hile yapmaz, ufak tefek ifllerle (hurda ile) u¤raflmaz” (!) Evet, halk “hile”yi bilir, “hurda”y› duymufltur; ama “hud’a” y› bilmez; “hud’a”y› “hurda”ya dönüfltürür. Hud’a da “düzen, aldatma” anlam›nda bir sözcüktür ve “hile hud’a”, bizim bugün kulland›¤›m›z “alavere
Evet, halk "hile"yi bilir, "hurda"y› duymufltur; ama "hud’a" y› bilmez; "hud’a"y› "hurda"ya dönüfltürür. Hud’a da "düzen, aldatma" anlam›nda bir sözcüktür ve "hile hud’a", bizim bugün kulland›¤›m›z "alavere dalavere" ikilemesinin Arapça karfl›l›¤›d›r.
Muazzez ‹lmiye Ç›¤
dalavere” ikilemesinin Arapça karfl›l›¤›d›r. Deyimi bugün “hile hud’a bilmez” biçiminde kullan›rsan›z kimse anlamaz; çünkü art›k o, yayg›n olarak “hile hurda bilmez”e dönüflerek güncelleflmifl, halka mal olmufltur. *** ay›n Muazzez ‹lmiye Ç›¤’›n S. N. Kramer’den çevirdi¤i Tarih Sümer’de Bafllar adl› yap›tta bir bölüm, “Halep oradaysa arfl›n burada” deyimiyle ilgili, günümüze ›fl›k tutuyor gibi... ‹nsanl›k tarihinde a¤›rl›k ve uzunluk ölçülerinde düzenbazl›k Sümerlere kadar dayan›yor. Sümer ilahiyatç›lar›, toplumun kusurlar›n› en aza indirebilmek ümidiyle düzenbazlar› a¤›r tanr›sal cezalarla korkutma yoluna gitmifller. Sosyal adaletin ve ahlaki de¤erlerin koruyucusu rolünde gösterilen tanr›ça Nanfle, insanl›¤› yarg›lamak için mahkeme kuruyor ve kötü hareket edenleri, aç gözlüleri, a¤›rl›k ve uzunluklar› yanl›fl ölçenleri suçlu bulursa veziri Hendursaag arac›l›¤›yla onlar›
S
cezaland›r›yor. Gerek modern dünyada, gerek Sümer’de di¤er bir ekonomik afet de tüccarlar›n aldatmas›d›r. Nanfle ilahisinde bu durum flöyle anlat›l›yor: Büyük a¤›rl›k yerine küçük a¤›rl›k koyar / Büyük uzunluk ölçüsü yerine küçük ölçüyü koyar... Kral Ur-Nammu, yapt›¤› kanunla a¤›rl›k ve uzunluk ölçülerine bir ölçün (standart) getirmeye çal›fl›rsa da bunda pek baflar›l› olamaz. Bir bayan tüketici flöyle yak›n›r: Tüccar fiyatlar› nas›l indirir! / Nas›l ya¤›, arpay› azalt›r!.. Tüccar, al›c›y› çekmek için fiyat indirir, öbür taraftan indirdi¤i fiyat› ölçüyü azaltmakla yine al›c›dan ç›kart›r. *** 26 Mart 1931’de metrik sisteme geçinceye kadar çarfl› ve pazarlar›m›zda uzunluk ölçme arac› olarak kullan›lan arfl›n’›n boyu, Osmanl›’da 1869’da al›nan bir kararla 68.58 cm olarak saptanm›fl ve ad›na yeni arfl›n denmiflti. Geçmifl yüzy›llarda Sümerlerle ayn› co¤rafi bölgede bulunan Halep, fiam, Ba¤dat gibi ünlü ticaret merkezlerinde Uzakdo¤u’dan; Çin’den, Hindistan’dan getirilen de¤erli kumafllar›n fiyatlar› yüksek oldu¤u için, tüccar -Sümer’in düzenbazlar› gibi- k›sa bir arfl›n (endaze) kullan›yor. (Endazenin boyu da tart›flmal›: Kâmûs-i Türkî, Kâmûs-u Osmani ve Osmanl› Tarih Deyimleri Sölü¤ü’nde 60 cm denilen endaze, Türkçe sözlüklerde, Larousse’larda, Okyanus sözlü¤ünde 65 cm.) Kâmûs-u riyaziyat’ta da “‹pek kumafl111
BD N‹SAN 2011
lar gibi de¤erli dokumalar›n arfl›n›n› halk›n gözünde pek pahal› göstermemek için olmal›d›r ki baz› esnaf çarfl› arfl›n›ndan k›sa ‘endaze’ ad›nda bir ölçü kullan›rlar” denilmektedir. Bir flair bu durumu flöyle dile getirir: Ba¤dat’ta bezirganlar› gördüm de flafl›rd›m / Arfl›n›m› baston gibi ben elde tafl›rd›m. fiair Süleyman Fehim (1789-1846)’de “Halep oradaysa arfl›n burada” deyimine benzer biçimde flöyle der: Halep anda ise bunda bulunur endaze / ‹flte meydan-› sühan, gitmeyelim fiiraz’e. *** Bu deyimde ikilem, “haleb” sözcü¤ünden kaynaklanmaktad›r. K›sa arfl›n›n en çok kullan›ld›¤› yer Halep (Haleb) oldu¤u için o çevrede ona “halebî” (Haleb arfl›n›) denmesinden dolay› TDK’nin sözlü¤ünde verilen
örnek, “Orada halebî varsa burada da gerçek arfl›n var, do¤ru ölçüm budur” anlam›ndad›r. ‹kinci bir sava göre de deyimin bafl›ndaki söz “Haleb” de¤il, hilekâr, düzenbaz anlam›nda Arapça “hâlib” dir: Oradaki düzenbazlar ne kadar k›sa ölçerse ölçsün, buradaki arfl›n foyalar›n› ortaya ç›kar›r... gibi. Sonuç olarak dilcilerin görüflü fludur: Bir deyimin kökenini, nereden geldi¤ini, günümüze kadar ne gibi de¤iflikliklere u¤rad›¤›n› bilmek ilgi çekebilir. Ancak o deyimin günümüzde kullan›lan biçimi geçerlidir, de¤ifltirilemez. TDK’nin Güncel Türkçe Sözlük’ünde “halebi orada ise arfl›n burada” biçimindeki yaz›l›m, ancak etimoloji sözlüklerinde yer almal›d›r. •
SPORUN DÜNYASI Metin Gören
Tepük Oyunu'nda
Bitmeyen Kavgalar
orhanvelidedeo¤lu@butundunya.com.tr
OTOYOLDAK‹ TEYZE ABD'de 22 no'lu karayolunda, bir otoyol polisi bir arac›n 22 km h›zla gitti¤ini farketmifl. Arac›n peflinden gidip arac› durdurmufl. Bir de ne görsün? Arac› kullanan çok yafll› bir teyze. Arkada da çok korkmufl 3 tane yafll› teyze daha var. Polisi görünce yafll› sürücü endifleyle: "Polis bey,çok mu h›zl› gidiyordum?" Polis: "Tersine çok yavafl gidiyor ve tüm otoyol trafi¤ini etkiliyorsunuz! Yafll› teyze: "Ama otoyolun giriflinde 22 yaz›yordu ve ben de bu kurala uymak istedim!" Polis: "Teyzeci¤im; o 22, otoyolun numaras›. Bu yolda en az 50 km h›zla gitmelisiniz." 112
G Yafll› teyze: "Tamam, bundan sonra h›zlanaca¤›m." Polisin gözü arkada oturan, çok korkmufl 3 yafll› teyzeye tak›lm›fl ve sürücüye sormufl: "Teyzeci¤im bu arkada oturanlar›n nesi var? Sanki dillerini yutmufllar gibi! Yafll› teyze: "Valla ben de anlamad›m, 250 no'lu yoldan ç›kt›¤›m›zdan beri böyleler..."
örselliği, ekonomik olguları, insanları peşinden sürükleyebilme büyüsü ve de anlatımı çok zor keyfiyle, adı futbol olan bir spor dalının tutsağıyız.
Do¤a olay› yer sars›nt›lar›n›n pefli s›ra gelen ve denizlerden karalara do¤ru ak›p giden Tsunami felaketi içimizi s›zlatan görüntüleri sunarken, kendi dünyam›zda yaflanan spor olaylar›n›n yerel de olsa giderek yükselen boyutlar›ndan korkmaya bafllad›k. Çevreye, sa¤l›¤›m›za ve topluma verdi¤imiz zararlar›n karfl›l›¤› ne yaz›k ki salt ekonomiye dayal› bir göstergenin izlerini tafl›m›yor. Zarar; ulusal oluflumun, fanatizm denilen bir illetin egemenli¤i alt›nda sürüp gidiyor. 113
BD N‹SAN 2011
BD N‹SAN 2011
e istiyoruz ya da istekle-
N
rimizin s›n›r çizgisi, durma noktas› nedir. Bunun da flimdiye dek hesab›n› yapamad›k. Yani; tüm baflar›lar, sevinç , kutlama ve gösteriler öfke ile y›kanmak isteniyor. Bu do¤ru bir yöntem de¤il, olamaz da. Asl›nda, Tepük (Futbol ) oyununun tarihsel oluflumu içinde nice olaylar günümüze de¤in, dilden dile elden ele dolana dolana gelebilmifl. Çaput denilen giysi art›klar›n›n, k›srak derisinin içine tepilerek tekmelenen keyfini yaflayan atalar›m›z bir çok oyunu, kavga nedeniyle yar›da kesmifller. ‹ddian›n öfkeye dönüflmesine izin vermeyen, kaan ya da hakanlar tepük oyununu uzun süre yasaklam›fllar. Çin'in büyük yerleflim alanlar›ndan, ülkenin her yerine giderek yay›lan ”ayak oyunu” keyfini duyumsayamayan yüzlerce kiflinin ç›kard›¤› meydan kavgalar› ölümlerle sonuçlan›nca, yasak Çin s›n›rlar› içinde de geçerli olmufl. Tarihsel verilerin günümüze de¤in yans›tt›¤› bilgilerde, Çin’de bir çok kiflinin oyun sonras›nda rakipleri taraf›ndan öldürüldü¤ü ya da yaraland›¤›n› yaz›yor. Futbolun gelifliminden en büyük pay› alan ve Tepük oyununu kurallar çerçevesi içinde yeniden organize eden ‹ngiltere, dünyaya sundu¤u evrensel keyfin yarat›lmas›ndan bu yana büyük ölçüde s›k›nt› çekti. ‹ki as›r öncesinde bafllayan futbolda büyüme h›z›, yaflanan olumsuzluklar nedeniyle kral, lord ve prenslerin keskin k›l›çlar›yla ikiye bölünerek durduruldu. ‹ngiltere’de h›zla büyüyen futbol olgusunun özüm114
senen duygusunun yitirilmeye bafllamas› karfl›s›nda bu spor dal›na yeni bir sistem ve yap›sal de¤ifliklikler getirildi. Sert cezalarla temafla sporu futbolun günümüze dek gelmesi sa¤land›. Bir ”gelenekler ülkesi” olan ‹ngiltere’de, ilintili herkesin uymakla yükümlü oldu¤u futbol yasalar›yla kurallara uymayan kulüplerin uzun süreli ya da süresiz olarak kapat›labilmesi sa¤lanm›flt›. Taflk›nl›klar› tüm dünyaya yay›lan, öykülere ve flark›lara konu olan Güney Amerika ülkelerinde ç›lg›nl›¤›n belirli bir düzeye çekilmesi uzun y›llar ald›. Futbolun sinir katsay›lar›n› tepe noktalara tafl›d›¤› ülke Arjantin 'de, seyirci
Futbolun sinir katsay›lar›n› tepe noktalara tafl›d›¤› ülke Arjantin'de, seyirci kapasitesi yüksek tüm statlar›n tribünleri ile oyun alanlar› aras›na derin hendekler kaz›ld›. kapasitesi yüksek tüm statlar›n tribünleri ile oyun alanlar› aras›na derin hendekler kaz›ld›. ‹laçl› su ile doldurulan hendekler, fanatik taraftarlar›n oyun alanlar›na girmelerini engelleyen ilkel ve insan haklar›na ayk›r› bir uygulama idi›. Birleflmifl Milletlere dek tafl›nan konunun, faflist bir yapt›r›m oldu¤una karar verildi. Arjantin, Uruguay, Brezilya, fiili ve Kolombiya’da F‹FA (Uluslar aras›
Futbol Birli¤i) taraf›ndan y›llar süren e¤itim programlar›yla öfkesi dizginlenmifl yeni bir seyirci kitlesi yarat›lmaya çal›fl›ld›. Bu uygulaman›n ne denli baflar›l› oldu¤unu kesin çizgilerle bilinmiyor. Ancak; flimdi Güney Amerika’da futbol seyircisi düne oranla daha bilinçli. Onlar ülkelerinin ekonomik s›k›nt›lar› içinde futbol sevgilerini yitirmemeye çal›fl›yorlar. Kulüpler ise öfkenin açt›¤› derin yaralar›, Avrupa'n›n sermaye sistemleri sars›lmaz büyük kulüplerine, getirisi yüksek genç oyuncular yetifltirerek kapatmaya çal›fl›yorlar. Güney Amerika'n›n bir çok ülkesinde kalk›nma h›z›, futbolcu sat›fllar›yla eflde¤er bir önem kazand›. Geçmiflte futbol yüzünden savaflan iki Orta Amerika ülkesi El Salvador ve Honduras halk›, bu savafl› flimdilerde çok gereksiz ve komik bulduklar›n› belirtiyorlar. Savafl›n meflin kürenin pefli s›ra giderek oluflmas›n›, iki ülke halk›n›n bilinçsiz bir davran›fl› fleklinde yorumlayanlar, “ Halk›n milli ve manevi duygular›n› sömüren ege-
men güçler bir kez daha kazand›” fleklinde aç›kl›yor. Amerikal› yazar Billy Thomson, ‹ngiltere’de yay›mlanan fiut Dergisi'nde bu iki ülke halk›n›n futbol için savaflt›klar›na bin kez piflman olduklar›n›n belirtiyor. Futbolun savaflmakla de¤il, centilmence oynanarak keyif verece¤ini vurgulayan El Salvador ve Honduras halk›na göre; bask›, aldatma, sat›n alma ve halk›n manevi duygular›n› sömürerek bafllat›lan tüm çirkinlikler bitmelidir. Tüm bu örnekler; yönetici, futbolcu ve özellikle taraftarlar için bir ders niteli¤indedir. Futbolu, en do¤ruyu, k›sa süre içinde bünyesine katmal› ve onu sonsuza dek bar›nd›rman›n sorumlulu¤u içinde kendisine ça¤dafl bir yön vermelidir. • metingoren@butundunya. com.tr 115
ANADOLU’NUN DÜNYASI
K
Bekir Özgen
ÜRESELC‹ Ö⁄RETMEN
Bana biraz küreselci ö¤retmenden söz et,” dedi. Ona biraz, “onu” tan›tmak için, bafllad›m anlatmaya. Mr. Küresel, Kum Cumhuriyetinin yetifltirdi¤i aran›l›r ‹ngilizce ö¤retmenlerinden biri. K›sa bir süre öncesine kadar ulusall›kla uluslararas›l›k çevriminde bocalay›p durdu. ‹kilemleri aras›ndaki sal›ncakta bir o yana bir bu yana gidip geldi.
"S
onunda, sözüm ona, geri kafal›l›¤› b›rakt›. Bat› ölçütlerine uyarak, ça¤› yakalayabilme ad›na ulusalc›l›¤›n› soyunup, küreselleflmenin biçti¤i giysiyi giyindi. Böylece çarktan ç›kma bir ö¤retmen olup ç›kt›. E¤itim Bakanl›¤›, onu, Kum’un gözde okullar›ndan biri olan BAK'ta (Bat›kent Arap Koleji'nde) görevlendirdi. Mr. Küresel'in yeni okulu yabanc› dille ö¤retim yapt›¤› için, orada hiçbir
116
uyum sorunu olmad›. Ö¤rencileriyle tez kaynaflt›. Onlara Arapça konuflmay› ve Arapça düflünmeyi yasaklad›. "Bir Amerikal›dan, bir ‹ngilizden fark›m›z kalmayacak. Bizim onlardan ne eksi¤imiz var?" diyerek kararl›l›¤›n› belirtti. Ve ifle, s›n›f›ndaki ders uygulamalar›na al›fl›lm›fl›n d›fl›nda yepyeni bir aç›l›m ve de¤iflik bir renk getirerek, bafllad›. Ne mi yapt›? Önce gözüne siyah
BD N‹SAN 2011
gözlükler takt›. Cowboy'lar gibi uzun çizme giyip, Hippy'ler gibi saçlar›n› uzatt›. Sonra Michel Jackson'›n stili makyaj yapt›r›p, kafllar›n› ald›rd›. Kulaklar›na küpe, parmaklar›na antika yüzükler takt›. Elvis gibi gülümseyerek, elinde gitar›yla derse girdi. Ö¤rencileri anlatt›klar›n› iyi anlayabilsinler diye "stand up"lar düzenledi.
U
ygulamalar› büyük ilgi gördü.
Baflka s›n›flardan, komflu okullardan ö¤renci ve ö¤retmenler okul yönetiminden izin al›p, Bay Küresel'in derslerini dinlemeye geldiler. Bir süre sonra da, ‹l E¤itim Müdürü'nün emriyle, iflledi¤i dersler filme al›nd› ve yerel televizyonlarda gösterime girdi. Ö¤renci ve velilerden büyük ilgi gördü. Üzerinde en çok konuflulan da, ö¤rencilerinin s›n›ftaki özgür ve özgün tav›rlar›yd›. Özellikle k›z ö¤rencilerinin top modelleri k›skand›ran defile düzenlemeleri büyük ilgi uyand›rd›. O günden bu güne, çevrenin gözü kula¤› BAK'a çevrildi. ‹fllenen dersler, "Mr. Küresel and His Students" ad›yla, BATI TV'de yay›na girdi ve reyting rekoru k›rd›. Öte yandan, e¤itim çevrelerinin en çok ilgisini çeken etkinlik de, Mr. Küresel'in ö¤rencilerine verdi¤i ev ödevleriydi. Ö¤rencilerine, haftal›k ev ödevi olarak Kum televizyon kanallardaki flu programlar› kaç›rmama-
lar›n› öneriyordu: SHOW TV'de Racing Cup, NUMBER ONE TV'de Hokus Pokus Show, DREAM TV'de Reality Show, CNN TV'de Design 360, EXPO CHANNEL TV'de Finans Analiz, STAR TV'de Super Magazin ve Paparazzi ve Kanal 18'de Pack-Shot. Öte yandan, ö¤rencilerin ‹ngilizcelerini okul d›fl›nda da gelifltirmeleri konusunda BAK'l› veliler de ellerinden geleni yap›yorlard›. Hemen tüm kitapç› ve supermarket vitrinlerinde yer alan PLAYBOY, CHIP, EMPIRE, GAMING, LIFE, BUSINESS, MOTORBOAT vb. dergiler ço¤unun evindeki yerlerini alm›flt›. Kimi mukaddesatç› aileler ise, çocuklar›na fleriat fleyhlerinin ‹ngilizce CD, DVD ve VCD'lerini izlettiriyorlard›. Yabanc› dille e¤itim yar›fl›, tepeden t›rna¤a her Kum vatandafl›n›n ili¤ine ifllemiflti. Küreselleflme rüzgâr›n›n f›rt›naya dönüfltü¤ü son on y›ld›r da, hem BAK'›n, hem de Mr. Küresel'in ad›n› san›n› duymayan kalmad›. Bu durumu yerinde gözlemek içinBakan-
117
BD N‹SAN 2011
BD N‹SAN 2011
... Happy, Memories, Butcher, Moon River, Fair Black' vb. isimlerin tümünü not etmifller. Ne uyan›k çocuklar görüyor musunuz?” l›k müfettiflleri BAK'a geldiler. Önce onun s›n›flar›ndan bafllay›p, tüm okulu s›k› bir incelemeden geçirdiler. Baflmüfettifl, ö¤retmenler odas›nda, Mr. Küresel'in yan›na yanafl›p, "Ö¤retmenlik performans›n›z bizi flok etti. Derslerinde korkutma, zor, dayak gibi e¤itimin yüz karas› yaklafl›mlardan eser yok. Yaratmay› baflard›¤›n›z hoflgörü ve özgürlük ortam›, ö¤rencilerinizi çekingenlik, uyuflukluk ve sinmifllikten uzaklaflt›rm›fl. Üstelik "not" korkusu büsbütün giderilmifl. E¤itimde demokrasiye iyi bir örnek oluflturuyor,” diye hava att›. Müfettifllerden bir baflkas› da, ibret olsun diye olmal›, Küresel Bey'e dönüp: "Ö¤retmenim! E¤itim ifli, ciddi ifltir. ‹flin kolay›na kaçmaya gelmez. Derslerini bire bir ezberleyen ö¤renciden kime ne yarar gelir? Onu papa¤ana çeviren ö¤retmeni ülke ne yaps›n! Siz, flahs›n›zda, gerçekçi, ça¤a uyan, yaflam› derse katan iyi bir yöntem bulmuflsunuz. Ö¤rencinin beynini, 118
yaflamdan kopuk bofl fleylerle doldurmuyorsunuz. Onu bilgi hamal› da yapm›yorsunuz. Uygulaman›z, ça¤dafl e¤itime iyi bir örnektir,” dedi. Hippy saçl› müfettifl de, sözü b›rak›lan yerden alarak: "Efendim, bu kadarla kalsa hadi neyse. Ben, Mr. Küresel'in ö¤rencilerinin ödev defterlerini gözden geçirdim. At yar›fllar›n› bile kaç›rmam›fllar. Atlar›n sprint ve galloplar›nda favori olan 'My Girl, Magic Johny, Don't Stop, Make Me Happy, Memories, Butcher, Moon River, Fair Black' vb. isimlerin tümünü not etmifller. Ne uyan›k çocuklar görüyor musunuz?”
E
rtesi gün, erken saatlerde Mr.
Küresel müfettifllere efllik edip kentin ifllek caddelerini gezdirdi. Orada önlerine ç›kan 'Corner's, Your Beauty Shop, Gallery Casanova, Rent a Car, Cafe Center, Majestic Computer, Non-Stop Cargo, Elegan Officestore, Car Showroom, Seven Hill Kids gibi
iflyerlerine girip patronlar›yla tan›flt›rd›. Oradan ayr›l›p okula dönerlerken, BAK ç›k›fll› birinin çal›flt›rd›¤› bir pizzac›ya u¤rad›lar. Önlerine konan menüdeki 'Combo, Pomfrit, Chicknut, Chicken, Kid kid menu / Super, All meat, Delux, Special' yaz›l› olanlardan hangisini yiyebileceklerini flafl›rd›lar.
B
u arada ö¤le olmufltu. Bakanl›k
müfettiflleri, okul müdürünü de yanlar›na al›p yemek için okul restoran›na gittiler. Self servis kuyru¤una girip, hizmete sunulan fast food, hamburger, king burger, hot dog gibi yiyeceklerden doyas›ya yediler; sonra da solu¤u ö¤retmenler odas›nda ald›lar. Baflmüfettifl, daha elindeki Marlboro sigaras›ndan bir nefes çekmemiflti ki, masadaki THE KUM NEWS dikkatini çekti. "Bu gazete Talim Terbiye Kurulu'nun onay›ndan ç›km›fl m›yd›?" diye sordu. Durumu kurtarmak, bilgi ve görgüsünü art›rmak için ABD'ye ve
‹ngiltere'ye gönderilen müdüre düfltü. Yar› ‹ngilizce, yar› Arapça karma k›rma bir dille, "Hello my friends! Good Afternoon." diye bafllad›¤› konuflmas›n› sürdürdü: "Uzak görüfllü perspektiften yoksun kimi marjinal çevreler, y›llard›r, halka yaranmak için e¤itimin ilke ve yöntemlerinden ödün üstüne ödün verdiler. Toplumda ça¤dafl kafal› bireylerin yetiflmemesi için start ald›lar. Ulusalc›l›¤›n k›l›c›n› sall›yoruz diye, anti-sosyal bir yol tutup, globalleflmeyi görmezlikten, geldiler. Ça¤dafl kriterlere s›rt döndüler. Ülkeyi kültürel k›s›rl›¤a ve parasal k›tl›¤a ittiler. Yoksullaflmam›za neden oldular. Ald›klar› dolarlar›n faizini bile ödeyemez bir konuma düflünce de, ülke büyük bir ekonomik krize sürüklendi. E¤er bizlerin yetifltirip dünya piyasas›na entegre etti¤i beyinler olmasa hap› çoktan yutmufltuk. Hele ki, BAK gibi okullar›n yetifltirdi¤i kimi international de¤erlerin katk›lar›yla KUM, mini Amerika olmak üzeredir. Look (Bak›n›z), bir düzine üstün beyin gücümüz, prenslerimiz var. Ne zaman bafl›m›z a¤r›sa, "multi-national" flirketlerdeki "business"lerini b›rak›p, ülkelerinin yard›m›na kofluyorlar. Ancak yine de, aram›zda tek tük de olsa, tüm bu pozitif geliflmeleri yads›yanlar ç›k›yor.” diyerek sözüne dü¤üm att›. Att› atmas›na da, danan›n kuyru¤u da ondan sonra koptu. Okulun Arapça ö¤retmeni Hüsnü Kumo¤lu'nun nas›r›na bas›lm›flt› sanki. Birden yerinden f›rlay›p ortaya ç›kt›. Bafllad› say›p dökmeye. "Bir Kum ö¤retmeni olarak duyduklar›ma, gördüklerime inanam›yorum. Sizler ad›na kendimden utan›119
BD N‹SAN 2011
Bir yabanc› dil sevdas›na gözünüzü karartm›fl. En yetiflkin, en becerili ö¤rencilerimizi, 'Biz yiyemiyoruz, al›n siz yiyin' diye Emperyal Amca'n›n hizmetine sunuyorsunuz. yorum. 'Bizler ne zamandan beri Muz Cumhuriyeti'nin küreselci ö¤retmenleri olduk?' diye sormaktan kendimi alam›yorum. Halk›na ve kendisine bu denli yabanc›laflm›fl, bilinci böylesine boflalt›lm›fl birine, ö¤retmen denebilir mi hiç? Tümünüz böylesine yay›lmac›l›¤›n dümen suyuna kap›l›p giderken, bu azg›n ve yayg›n sömürü selinin ülkemizi nereye sürükledi¤ini neden düflünmüyorsunuz? Bu ac›mas›z ak›fl›n e¤itimimiz ve kültürümüzün özünü bütünüyle alabora etti¤ini nas›l görmezlikten gelebiliyorsunuz? Hepiniz, dilimizi yabanc› sözcüklerin batakl›¤›ndaki bal盤a buland›r›p ‘The Kumca’ yapm›fls›n›z. Yetifltirdi¤iniz kufla¤› kendi diline, kendi ekinine yabanc›laflt›rm›fls›n›z. Sonra da baflar›dan söz ediyorsunuz. En yetiflkin, en becerili ö¤rencilerimizi, 'Biz yiyemiyoruz, al›n siz yiyin' diye Emperyal Amca'n›n hizmetine sunuyorsunuz. Hem de bedavadan. Bu yaklafl›m›n›z›n, ulus bilincine eriflmifl her duyarl› Kum yurttafl›n› çileden ç›kard›¤›n› nas›l oluyor da göremiyorsunuz? Sokaktaki bir yurttafl önünüze geçip, ‘Sen kimsin, necisin 120
BD N‹SAN 2011
arkadafl?’ diye sorsa, ‘Ben küreselciyim,’ mi diyeceksiniz ona? Tarih Baba, tarihine, ekinine ve de diline sahip ç›kamayan toplumlar›n bir üfürükle da¤›l›p çöktüklerini ve köle olmaktan kurtulamad›klar›n› yazmaktad›r. Kum’un kurtuluflu ise, -bir kez dahaanadilimizin kurtulufluna ba¤l› bir konuma gelmifltir. Ve sizler, ‹ngiliz, Amerikal› ö¤retmenler de¤ilsiniz. Ne denli küreselci olursan›z olun, Kum’da yetifliyor, Kum’dan besleniyorsunuz. Sizleri böylesine koflulland›ran nedir? Kökü d›flar›daki medya m›, iflbirlikçi ifl çevreleri mi, güdümlü siyaset mi, yoksa suland›r›lm›fl e¤itim dizgesi mi?” diyerek oradan ayr›ld›. Bu konuflmaya en çok bozulan da Mr. Küresel’di. Kumo¤lu'nun arkas›ndan bakakald›. Kendini tutamad›. A¤z›ndan, "Shit!" (pislik ) sözcü¤ü ç›kt›. Kim ne derse desin, Mr. Küresel, buldu¤u yöntemin, yabanc› dille e¤itim yapan ço¤u okulda, "The Küresel Method" ad› alt›nda çoktand›r uygulanmakta olmas›ndan dolay› kendinden o denli emindi ki… O gün, dersler sona erince okul, tören yerinde topland›. BAK'l› ö¤renciler, çantalar›, s›rtlar›nda okul üniformalar› ve üzerlerindeki, "We love our school (Okulumuzu seviyoruz)", "BAK is the best (en iyisi BAK)" ve "Long Live Globalism (Küreselleflme çok yafla)" gibi yaz›larla, haz›r ol durufluna geçtiler. Ve hep bir a¤›zdan, ‹ngilizce olarak "FOR REAL" adl› BAK Marfl›n› söyleyip, da¤›ld›lar. Bizlere de onlar›n arkalar›ndan bak›p kalmak düfltü... • bekirozgen@butundunya.com.tr
Otizmin Fark›ndal›¤›n›n Fark›nda Olmak Yazan: SEDA DEM‹REL
Tam bir y›l önce bugünlerde, yine bir Nisan ay›nda otizmli çocuklar yarar›na haz›rlanan bir flenlikte Flamenko dans› sunmam için davet edildi¤imde, önceki gösterilerimde duyumsad›¤›m “sahne öncesi o tatl› heyecan›m›n” ayn›n› duyumsayaca¤›m› biliyordum.
F
akat o gün gösterimden sonra,
yaflam›mda ilk kez bambaflka bir heyecanla tan›flaca¤›m› ve kendimi bir y›ldan buyana ayn› heyecan›n içinde bulaca¤›m› akl›ma bile getirmiyordum. O gün yaflam›mda ilk kez, otizmli
Seda Demirel OÇEM’de bir öğrencisiyle.
çocuklarla da tan›flt›m; o gün yaflam›mda ilk kez, otizmle de tan›flt›m ve o gün, onlar›n bana duyumsatt›klar› o bambaflka heyecan›mla da tan›flt›m. Bir y›l önceki o günden sonra yaflam›m› flimdi yaln›zca o heyecan›mla de¤il, o heyecan›m›n kayna¤› otizmli çocuklarla ve otizmle de birlikte sürdürüyorum. Bir y›l önceki o gün onlar, benden sonra sahneye ç›km›fllar ve üstün bir yetenekle sergiledikleri müzikleriyle, otizmin hiç de korkulacak bir olgu olmad›¤›n› kan›tlam›fllard›. Bir y›ldan buyana ise ben, lise Türkçe ö¤retmenli¤imden vazgeçmifl, onlar›n beni heyecan121
BD N‹SAN 2011
lar›yla bir m›knat›s gibi çektikleri okullar›nda flimdi herbirine, önlerindeki yaflam›n hiç de korkulacak olmad›¤›n› ö¤retmeye ve kan›tlamaya çal›fl›yorum. ***
B
irleflmifl Milletler’in 1 Kas›m 2007 tarihli Genel Kurul toplant›s›nda al›nan bir kararla, tüm dünyada otizm konusunda fark›ndal›k yaratmak ve otizmin sorunlar›na çözüm bulmak amac›yla, her y›l 2 Nisan günü ‘Dünya Otizm Günü’ (2 April World Autism Awareness Day) olarak kabul edilmiflti. Bu karar,
BD N‹SAN 2011
mak istiyorum bu ola¤anüstü olguyu. ‹zin verirsiniz, de¤il mi? Otizm konusunda öncelikle, flu iki “bilgi”yi bilmemiz gerekiyor: Toplum olarak bu konuda pek az fley biliyoruz; bir de... Bildi¤imizi sand›¤›m›z bu “bilgi”lerin büyük bir bölümü, “bilgi” de¤ildir, çünkü yanl›flt›r. Otizmin ne oldu¤unu ö¤renmeden önce, onun ne olmad›¤›n› bilmemiz gerekiyor: Otizm bir zihin gerili¤i de¤ildir. Otizmin bir zihin gerili¤i oldu¤unu düflünmek ve otizmi böylesi dar bir s›n›r içine s›k›flt›rmak, bu konudaki bilgi eksikli¤inin ve yanl›fll›¤›n en büyü¤üdür. Otizm ne midir? Otizm,
OT‹ZM B‹R Z‹H‹N GER‹L‹⁄‹ DE⁄‹LD‹R. OT‹ZM‹N B‹R Z‹H‹N GER‹L‹⁄‹ OLDU⁄UNU DÜfiÜNMEK VE OT‹ZM‹ BÖYLES‹ DAR B‹R SINIR ‹Ç‹NE SIKIfiTIRMAK, BU KONUDAK‹ B‹LG‹ EKS‹KL‹⁄‹N‹N VE YANLIfiLIIN EN BÜYÜ⁄ÜDÜR. OT‹ZM NE M‹D‹R? OT‹ZM ‹LET‹fi‹MS‹ZL‹⁄E KARfiILIK GELEN B‹R KAVRAMDIR VE… ASLA Z‹H‹N ENGELL‹LER ‹LE KARIfiTIRILMAMALIDIR. bir y›l sonra uygulamaya geçirildi ve dünya ilk kez, 2 Nisan 2008 tarihinde “Otizmin fark›ndal›¤›” ile tan›flt›. Otizmin fark›ndal›¤›yla benim tan›flmam ise, bu tarihten iki y›l sonra, geçen y›l bugünlerde, 2 Nisan 2010 tarihindeki “Otizmin fark›ndal›¤› günü”nde olmufltu. O gün bir heyecan f›rt›nas› içinde tan›flt›¤›m otizmin fark›ndal›¤› olgusunu, bir y›l boyunca daha yak›ndan tan›d›kça, onla henüz tan›flmam›fl kiflilerle de tan›flt›rmay› bir insansal olarak görev olarak benimsedim. ‹flte bu nedenle, sizle de tan›flt›r122
iletiflimsizli¤e karfl›l›k gelen bir kavramd›r ve… Asla zihin engelliler ile kar›flt›r›lmamal›d›rlar. Otistikler, çevreleriyle iletiflim kurmakta zorlan›rlar, karfl›l›kl› göz temas›ndan kaç›n›rlar, çevrelerini yaln›zca, kendi bak›fl ve alg›lay›fl do¤rular›yla de¤erlendirirler. Otistiklerin, çok geliflmifl bir “tekrar etme” yetenekleri vard›r. Ezberleme yetenekleri, çevresindekileri flafl›rtacak kadar güçlüdür. Çok karmafl›k sorunlar› bile rahatl›kla ve kolayl›kla çözümleyebilirler, çok zor gelebilecek matematik problemlerini bile bir ç›rp›da çözebilirler. ‹çlerinde, normalin üze-
rinde zeka düzeyine sahip olanlar› da vard›r. Otistikler konusunda yap›lan bilimsel çal›flmalar sonucunda, içlerinde çok güzel resim yapanlar›n, bir ya da birkaç müzik aletini üstün bir yetenekle çalanlar›n ve hatta çok baflar›l› bir biçimde dans edenlerin olduklar› saptanm›flt›r. Özel ilgi alan›m oldu¤u için dans ve müzik alanlar›ndaki baflar›lar›na ve üstün yeteneklerine s›k s›k ben de tan›k olmaktay›m. Otizm konusunda bir de toplumsal bir
gerçe¤imizi bildireyim: Ülkemizde her yüz çocuktan biri otistiktir. Bu olgunun saptand›¤› bilimsel araflt›rmalarda, flu konuya da dikkat çekilmektedir: Ülkemizde ayr›ca, otizmli çocuk say›s›nda da küçümsenmeyecek düzeyde bir art›fl görülmektedir. Bu gerçekleri saptayan bilim, ne yaz›k ki, otizmin nedeni ile otistik çocuk say›s›ndaki art›fl›n nedeni konusunda henüz bir bilgiye sahip de¤ildir. Peki, biz otizmin ve bu art›fl›n ne denli ay›rd›nday›z, ‘fark›ndal›k’ kavram›ndan ne anl›yoruz ya da ne anlamal›y›z? Biz insanlar›, di¤er canl›lardan ay›ran en önemli özelliklerimizden
biridir fark›ndal›k. Duyarl› olmak ve alg›lamakt›r fark›ndal›k. Otizmin fark›na yaln›zca Türkiye de¤il dünya da geç varm›flt›r. fiimdi Nisan aylar›nda çeflitli etkinlikler yap›larak otizm tan›t›lmaya çal›fl›l›yor. Otizm ile ilgili söyleyecek pek çok fley var elbette. Ama ben bu yaz›mda otizmin, san›ld›¤› gibi hiç de korkulacak bir olgu olmad›¤›n› anlatmak istedim, otistik çocuklar›n yaln›zca ilgi beklediklerini ve anlafl›lmak istediklerini duyurmaya çal›flt›m. Bir flenlikte dans ederek bafllayan otizmle bütünlü¤üm, bu ay yap›lacak etkinliklere yine gönüllü kat›l›m›mla sürecek. Onlar için yine flamenko danslar› yapaca¤›m, onlar› yine coflturaca¤›m ve... Onlar›n, flamenkonun ritmiyle ayn› uyumda birbirine çarpt›klar› avuçlar›ndan ç›kard›klar› seslere efllik edercesine topuklar›m› yere vuraca¤›m, kollar›m› çevremde dalgaland›raca¤›m. Geçen y›l amac›m, onlar› yaln›zca coflturmakt›... Bu y›l ayr›ca sizi de coflturmak, dikkatlerinizi biraz da onlar›n üstüne çekmek istiyorum. Özetle, otizmin fark›ndal›¤›n›n fark›nda olman›za çal›fl›yorum, bu yaz›y› yazarken yapmaya çal›flt›¤›m gibi... •
123
YAZAR DEDE VE TORUNLARI
TIP DÜNYASINDAN KISA KISA Prof. Dr.
Yürük ‹yriboz
Muzaffer ‹zgü
Gülmek kan flekerini düflürür
CEV‹Z Ceviz damarlar› geniflletir ve yabanc› maddelerin damar çeperine yap›flarak t›kanmas› engeller.
OJE T›rnaklara sürülen koyu renkli ojeler oluflabilecek önemli bakteri ve mantar enfeksiyonlar›n› saklar ve erken farkedilmelerini önler.
Evimizdeki Dostlar Evde beslenen hayvanlar stafilokok gibi bir çok bakteri tafl›r ve bunlar› insanlara bulaflt›rabilir.
S›rt üstü Çocuk ve TV uyumak Çocuklar›n günde 3 horlamay› ve saatten fazla Vitamini nefes tutulmaTV seyretmesi Birçok vitamin hap› ancak 500 s›n› art›r›r. zeka düzeylerini ünite D vitamini içerir. Oysa yüz ve okuldaki ve kollar› 30 dakika günefle tutmak baflar›lar›n› 4000 ünite sa¤lar. azalt›r. Araflt›rmalar günlük gereksinimin en az 2000 ünite olmas› gerekti¤ini gösterGAR‹P DÜNYA mektedir. Tüm dünyada içki, spor, reklam ve savunma harcamalar› 1trilyon 735 Sigara milyar dolar tutarken; çocuk bak›m› Sigara içen hamile ve sa¤l›¤›, ilk ö¤retim, temiz su ve aile planlamakad›nlar›n s›na ayr›lan ancak 35 milyar dolard›r. çocuklar›nda akci¤erler yeterli çal›flmaz.
Tutku’nun Yaş Günü
D
124
Ne götürsem, ne götürsem?... Ay aman ne zor. Bir türlü karar veremiyorum. Tutku, benim en sevdi¤im arkadafl›m. Biz onunla bir araya geldik miydi, neler anlat›r›z, neler. asallar, bilmeceler, üüüü.... Hele ikimiz a¤›zlar›m›z› flöyle bir açt›k m›yd›, flark›dan flark›ya avaz avaz ba¤›-
M
r›r›z. Onun annesi de, benim annem de rahats›z olmaz. ‹ki gün sonraTutku’nun yafl günü. O bana yafl günümde bir bebek alm›fl125
BD N‹SAN 2011
t›. Ama bebek, bildi¤iniz bebeklerden de¤il. Elbette giysisi var, saçlar› uzun, ama bir özelli¤i var. Sa¤ kolunu böyle ileri geri oynatt›¤›nda, bebek gözlerini oynat›yor. Bir sa¤a çeviriyor, bir sola çeviriyor, bir afla¤›, bir yukar› çeviriyor... O zaman öyle komik oluyor ki. Böyle bir yana bak›yor, kahkaha at›yorum, o yana çeviriyor, kahkaha at›yorum. Bir ad da buldum. Daha do¤rusu babam buldu. Babama bebe¤i ilk gösterdi¤imde, "Ay bu f›ld›r göz..." dedi. Ondan sonra bebe¤imin ad› f›ld›r göz kald›. Böyle baz› insanlar olurmufl, gözleri f›ld›r f›ld›r dönermifl. Benim bebe¤im de gözlerini f›ld›r f›ld›r döndürüyor ama çok sevimli. Bazen apartman›n bahçesinde arkadafllar›mla oynarken bana, "Haydi Elif, al gel F›ld›r Bebe¤ini, biraz gülelim" diyorlar. Eh art›k benim F›ld›r Bebek, elden ele dolafl›yor. Hangi arkadafl›m eline al›rsa, bebe¤imin gözü bir baflka yanda oluyor. Ondan sonra m›? Aman bir 126
BD N‹SAN 2011
kahkaha, bir kahkaha... Kap›c›m›z Suat amca niye güldü¤ümüzü merak etmifl, yan›m›za geldi. "Niye gülüyorsunuz böyle bakal›m?" dedi. Cem ona F›ld›r Bebe¤i uzatt›. "Kolunu oynat bebe¤in, Suat amca." dedi. Suat amca bebe¤in kolunu oynat›nca, o da gülmeye bafllad›. "Ay bu benim köydeki kaynanama benziyor” dedi. “Onun da gözleri böyle f›ld›r f›ld›r döner." Suat amca bir de kaynanas›na öykünmesin mi? Ay nas›l güldük, nas›l güldük. Üff. ‹yi de, ben Tutku’ya ne alay›m? Kofluyorum anneme; "Anneci¤im, anneci¤im, Tutku’ya yafl günü hediyesi ne alay›m?" "Bebek al..." "Uf anne. Tutku’nun bebe¤i çok. Ona baflka birfley almak istiyorum." "Sen bilirsin..." H›h iflte, bilmiyorum ki... fiöyle oyuncakç›daki oyuncaklar› gözümün önüne getiriyorum... "Bir ay› m› olsun?" "Hay›r..." "Peki yürüyen civciv alay›m..." "Ay ondan öyle çok ki... Hay›r..." ”Peki ne alacaks›n Elif?" Bilmiyorum ki. Babam düflünür gibi yapt›, gözlerini havada gezdirdi, "Ona bir tane vinçli kamyon al..." dedi. Aaa... Babam ne diyor?
"Babac›¤›m, Tutku k›z çocu¤u..." "‹yi ya, olsun. Vinçle kald›r›r, yükler, oynar." Babam saçlar›m› okflad›, elimi tuttu. "Elbette olmaz" dedi. "Asl›nda benim öyle bir vinçli kamyonla oynamak can›m istiyor..." "Eh yafl gününde al›r›m babac›¤›m." dedim, kahkahay› da bast›m. Annem konufltuklar›m›z› duymufltu. "Ay yine o yafl günü hediyesi mi, Elif? Karar veremedin mi daha?" "Hay›r, veremedim..." nnem giyinmiflti. Bana, “Haydi, markete birlikte gidelim. Orada ben oyuncaklar görmüfltüm. Onlardan birini be¤enirsin, paket yapt›r›r›z, yar›n akflam verirsin” dedi. Hemen giyindim. Annem kasab›n önünde, peynirlerin, yo¤urtlar›n önünde, ben oyuncaklar›n önündeyim.
A
Ama be¤enemiyorum ki... "Ay flu zürafa olur mu?" Zürafay› elime ald›m, evirdim, çevirdim, tezgah›n üzerine koydum, tekrar elime ald›m. I-›h. Sevmedim. Oyuncak bölümüne bakan abla geldi. "Sana m›, yoksa bir arkadafl›na m›?" diye sordu. "Arkadafl›ma, yafl günü hediyesi..." "Aaaa, yafl günü ha? Çok önemli... Bak bu yeni geldi..." Bana uzatt›. Ama ben bu oyunca¤› birfleye benzetemedim. "Ne bu?" dedim. "Avatar" dedi. Hiç duymam›flt›m ki... Avc› m›yd› yani bu? Ben kufllar›n avlanmas› sevmem ki... "Bunun filmine gitmedin mi?" diye sordu abla. "Yooo, hay›r." dedim. "O zaman sana köy güzeli bir bebek vereyim. Yeni geldi."
127
BD N‹SAN 2011
Uzun saçl›, uzun giysili, aln› parlak pullarla süslenmifl, aya¤›nda kara bir ayakkab› olan bebe¤i uzatt›. "Bu mu köylü güzeli?" dedim. "Evet" dedi. Hiç güzel de¤ildi. Kafllar› çat›kt›, kulaklar› kocamand›. Köylü güzeli güzel olur. "I-›h" dedim. Annem geldi. "Be¤enmedin mi daha Elif?" dedi. "Hay›r" dedim. Görevli abla da "Be¤enmiyor." dedi. Annem görevli ablaya teflekkür etti. "Elif arkadafl›n› çok seviyor da, ona en güzel hediyeyi almak istiyor." dedi. Marketten oyuncak almad›m. Ama bir gün kalm›flt›. Yar›n akflam üzeri üç apartman ötedeki Tutku’ya yafl günü kutlamas› için gidecektim. Annem, "Ufff..." dedi. Ben de dedim. "Ama bir oyuncak be¤enmelisin, Elif..." "Be¤enemiyorum anneci¤im, ne yapay›m?" 128
BD N‹SAN 2011
Babam sordu: "Bakal›m ne ald›n›z?" Annem omuzlar›n› kald›rd›. Ben de omuzlar›m›z kald›rd›m. Babam, "En iyisi sen arkadafl›na bir canl› civciv götür” dedi. Annem babama, "Can›m, ya eve hayvan sokmak istemiyorlarsa... Hem ben o tür fleyler alman›n karfl›s›nday›m. Ço¤u civciv birkaç gün içinde ölüyor. Hay›r, öyle bir hediye olmaz..." O olmaz, bu olmaz, peki ne olur? Yemekte Tutku’nun hediyesini düflündüm, yatarken Tutku’nun hediyesini düflündüm. Ay düflümde bile Tutku’nun hediyesini gördüm. Babam civciv dedi, annem de civcivlerin öldü¤ünü söyledi ya, ben Tutku’ya canl› bir tavuk götürmüflüm. Ama benim tavu¤um konufluyormufl. Bir de çok güzel dans ediyormufl. Tutku bir sevindi, bir sevindi, tavu¤u hiç yan›ndan ay›rmad›. Ay bu tavuk flark›lar da biliyormufl. "Daha dün annemizin yumurtas›n›n içindeyken. / fiimdi okullu olduk." Uyan›vermiflim. Bir de bakt›m baflucumda annem... Bir gülüyorum, bir gülüyorum. "Ne o Elif? Ne güzel fley uykudan güle güle uyanmak..." "Çok komik anneci¤im, Tutku’ya yafl günü hediyesi olarak bir canl› tavuk alm›fl›m, o tavuk hem konufluyor, hem flark› söylüyormufl... ‹flte tam bir okul flark›s› söylerken beni uyand›rd›n..."
Annem de güldü. "Ay düfllerinde bile Tutku’nun yafl günü hediyesi..." "Anneci¤im ne yapay›m, Tutku arkadafl›m› çok seviyorum." "Ne güzel bir duygudur sevmek... Yafla Elif!.." Elif yaflas›n da, hâlâ Tutku’ya alaca¤› yafl günü hediyesini bulamad› ki... "Anneci¤im ne alay›m?" "Ö¤retmenine sorsana..." "Ay hiç akl›ma gelmedi. Öyla ya, ö¤retmenime soray›m. Ama Tutku görmeden, Tutku duymadan."
k›rtasiyeciye gittik. ‹ki tane masal kitab› be¤endim. Annem iki kitab›n da içine "Yafl gününü kutlar›m... Mutlu yafla... Sa¤l›kl› yafla..." diye yazd›. Alt›na da "Elif Çiçekci" diye yazd›. Kitapc› kitaplar› hediye paketi yapt›. Oh, çok güzel bir yafl günü hediyesi alm›flt›m. Akflam üzeri giyindim, elime de hediye paketini ald›m. Tutku’lar›n
O
kula gidince hemen ö¤retmenler odas›n›n kap›s›na kofltum. Ö¤retmenimin d›flar› ç›kmas›n› bekliyorum. S›n›fta sorarsam Tutku ö¤renir. H›h, iflte ö¤retmenim... Can›m ö¤retmenim, ay çiçekleri gibi gülüyor. "Sizi bekliyordum ö¤retmenim..." "Ne var Elif?" "Ö¤retmenim bir türlü karar veremedim. Bugün Tutku’nun yafl günü..." "Biliyorum, ben de gelece¤im." "Ama ben flimdiye dek hangi hediyeyi alaca¤›ma karar veremedim." "Ben ona masal kitab› alaca¤›m Elif..." Aaaa... Nas›l düflünmedim, nas›l düflünmedim?.. "Siz her zaman söylüyorsunuz ya ö¤retmenim, insanlar birbirlerine yafl günü hediyersi olarak kitap alsalar ne iyi olur diye... Ben de Tutku’ya kitap alaca¤›m..." Biliyorum, Tutku okuma bilmiyor. Ben de bilmiyorum, biz daha ana s›n›f› ö¤rencisiyiz. Ama s›n›fta ö¤retmenim bize okur. Eve gidince annemle yak›ndaki
apartman›n›n yolunu tuttum. Zili çald›m, ikinci kata ç›kt›m... Ay, sanki ana s›n›f› buraya tafl›nm›fl. Tutku, "Hoflgeldin Elifci¤im" dedi. "Hoflbulduk Tutkucu¤um... Yafl günü hediyeniz..." Hediyeyi uzatt›m, Tutku hediyeyi ald›, açt›, çok sevindi. Benim ald›¤›m kitaplar› da masan›n yan›ndaki kitaplar›n yan›na koydu. Evet, evet, bütün arkadafllar›m Tutku’ya yafl günü hediyesi olarak kitap alm›fllard›. Ah ne güzel kitaplard› onlar. Ö¤retmenimiz daha sonra bize o kitaplar›n hepsini bir bir okuyacak... • muzafferizgu@butundunya.com.tr 129
BD N‹SAN 2011
HER YAfiTAK‹ ÇOCUKLAR ‹Ç‹N Ali Murat Erkorkmaz
1
7
4 8
3 2 5
5 1
3
2 6
7 4
3
6 4
6 6
8 1
7
2
Sudoku Yapamayanlar ‹çin
1 2
5
4 3
1
2 6
4
7 1
3
9
5 2
3
8 9
4
Sudokusuz Yapamayanlar ‹çin
130
Atasözlerini biraz kurcalarsan›z köpeklerle ilgili söylenmifl bir ton “zekice” laf bulursunuz. Bunlar›n ço¤u köpekleri afla¤›layan tümcelerdir.
‹
slam dinince de d›fllanm›fl bir
9
6 1
Gece’nin Kuyru¤u
6
hayvan olan köpek acaba böyle kötü bir konumland›rmay› hakediyor mu dersiniz? Biraz kurcalayal›m bakal›m... Tarihte birçok köpek insanlardan daha ünlü olabilmifllerdir. Filmlere konu olmufllar, resimleri çizilmifl, efsaneleri dilden dile uzanm›flt›r. ‹nsanlara yapt›klar› yard›mlar ve kurduklar› dostluklarla birçok insan›n kalbini ka-
zanm›fllard›r. Çocukluk y›llar›mda bir Rin-TinTin efsanesi vard›. Sinemaya konu olmufl bir çoban köpe¤iydi bu. Annemin, babam›n ve bilumum dostlar›n›n dilindeydi Rin-Tin-tin... Televizyon y›llar› bafllay›p da film küçük ekrana gelene dek bu hayvan› görememifltim; ancak arada bir dergilerde ç›kan resimlerden ve Alman kurdu olan insanlar›n köpeklerine onun ismini vermesinden 131
BD N‹SAN 2011
BD N‹SAN 2011
kampanyas› bafllad› neredeyse. Çocuklar›n çizgiba-
bas› ünlü filmci Walt Disney’in karakterlerinin ço¤u ya köpektir ya kedi ya da fare. Pluto (Türkçe ad›yla Çomar), Miki Fare’den daha fazla sevilir. Neredeyse her filmde, romanda, her çizgi serüvende bir köpek insanlarla baflrolü paylaflmaya bafllad›. S›cak görüntüsünün d›fl›nda, dostlu¤u, ba¤l›l›¤›, sadakati ve fedakarl›¤› ile izleyicinin kalbine ulafl›yor, yap›mc›ya para kazand›r›yordu. bu köpek ile ilgili ciddi bir görsel alt- Eski kahraman Rin- Tin-Tin, bizde yap›m vard›. Derken yeni bir köpek Red Kit diye bilinen ünlü çizgi kovboy efsanesi beliriverdi: Lassie. “Lassie Lucky Luke’un maceralar›nda ayn› Come Home” (Lassie Eve Dön) fil- isimli ama aptal m› aptal bir köpek mini sinemalarda izleme flans›n› bulmufltum. Lassie, bir ‹ngiliz çoban köpe¤iydi. Uluslaras› literatürde “Collie” deniliyordu cinsine. O da RinTin-Tin gibi çeflitli kahramanl›klar yap›yordu. Birden ortal›¤› Lassie’ler sard›. B›rak›n Dünya’y›, Türkiye’de bile her soka¤a bir Collie Çizgi roman Red Kit’in kahramanlar›ndan Rin Tin Tin 132
olarak yeniden pazara sürüldü. Kâh Red Kit’in, kâh Dalton Kardefllerin peflinden dili d›flar›da koflturup durdu. Kime yak›n olsa onun bafl›n› derde soktu. Bu defaki rolü komedi yaratmakt› ve Rin-Tin-Tin bunu baflar›yla yerine getirdi...
zeki, çok daha kurnaz, çok daha ac›mas›zd›r. Köpekler saf saf, dilleri d›flarda insan›n gözünün içine bak›p “Sana nas›l yaranabilirim?” derler. Bu nedenle e¤itilebilirler. Oysa bir kediyi e¤itmeyi deneyin. Görün bakal›m o sizi nas›l e¤itiyor. Sirklerde
Çizgi roman Kaptan Swing’in efsanevi köpe¤i Puik Bir de Puik vard›. Kaptan Swing’-
in pire yuvas› dostu Puik. Sürekli kafl›nan, kuyruklu kahraman Puik. Kimbilir onun yüzünden kaç köpe¤e Puik ismi verilmifltir. Yollarda gördü¤ümüz c›l›z köpeklere Puik denilmesi, köpeklerle pirelerin do¤rudan iliflkilendirilmesi de yine bu yarat›ktan kaynaklanmaktad›r. Hayvan insan iliflkilerinde köpek denilen dörtbacak, kalplerimizdeki bofllu¤u kedi ile paylaflmaktad›r. Kan›mca bir orant›lama yap›lsa, bu boflluk kediler %60, köpekler %35, kalan %5 ise kufl, bal›k ve di¤er hayvanlar aras›nda bölüfltürülmektedir. Kedilerin bak›m kolayl›klar› ve boyutlar›n›n köpe¤e göre daha ufak olmalar› onlar› birinci s›raya oturtmaktad›r görüflü ilk bak›flta do¤ru san›lsa da, esas olan onlar›n zekas› ve insan› diledikleri gibi yönlendirme yetenekleridir. Kediler köpeklere göre çok daha
e¤itilmifl kediye nadiren rastlan›r. Atlardan kaplanlara, fillerden muhabbet kufllar›na kadar her türlü kuyruklu az çok e¤itim kald›r›r ama kediler ASLA. Kevin Richardson denilen bir hay-
van davran›fl uzman› var. Belki belgesellerde izlemiflsinizdir. Adam aslanlarla inan›lmaz bir iliflki içerisinde. Bir aslan sürüsünün içine dal›p onlarla oynuyor, gürefliyor, e¤leniyor. Devasa hayvanlar Kevin’› bir dost olarak görüyorlar. Onunla nehre girip yüzüyorlar, altalta, üstüste didifliyorlar. ‹lk bak›flta insan›n akl›na “bu hayvanlar› Kevin büyüttü¤ü için ona dostça davran›yorlar” düflüncesi galiyor ama bu hiç de böyle de¤il. Kevin’in genç aslanlar›ndan birine arkadafl ar›yorlar. Baflka bir hayvan koruna¤›ndan üç adet genç aslan yollan›yor. Boylar› poslar› iri bir aslan haflmetinde. Sadece yafllar› genç. As133
BD N‹SAN 2011
Hayvan davran›fl uzman› Kevin Richardson
lanlar homur humur indiriliyorlar kamyondan. Kafesler aç›l›yor ve parka sal›n›yorlar. Kevin hiç tereddüt etmeden dal›yor aralar›na. Kendinden emin gidip oturuyor ortalar›na. Hayvanlar flafl›r›yorlar. Bu da kim yahu dercesine etraf›nda dönüp duruyorlar. Kevin onlara el flakas› yapmaya bafll›yor. Hatta kolunu a¤›zlar›na sokuyor. Aslanlar ›s›rs›nlar m›, ›s›rmas›nlar m› diye düflünürken bafll›yor onlarla güreflmeye. Sonuçta üç adet koskocaman aslan. Evet, daha önce baflka bir korunakta yaflam›fllar ama Kevin’i hiç görmemifller. Bafll›yorlar kendi anlad›klar› dilde Kevin ile oynamaya. Is›rarak. Önce pantalonunun paças›na yap›fl›yor biri. Biraz fazla çekifltirince burnunun ucuna yiyor hafif bir flapla¤›. “Yapma bakay›m” iflaretini hemen alg›l›yor. 134
O s›rada arkadan gelen bir baflkas› tiflörtüne yap›fl›yor Kevin’in. Y›rt›p al›yor bir k›sm›n›. Bir flaplak da ona geliyor. Kevin bununla da kalm›yor, al›p birini deviriyor di¤erinin üstüne. Haa, bütün bunlar olurken Kevin yerde oturmakta. Tam anlam›yla korunmas›z. Ama aslanlar onun bir dost oldu¤unun fark›ndalar. Onu bir yiyecek olarak de¤il, bir arkadafl olarak görüyorlar. Ne büyük bir ders bize Kevin’den. Ne ekersen onu biçersin. Sonuçta onlar da Kevin’in köpekleri. Y›llar önce Bodrum’da k›y›l›k bir yerde yemek yiyordum. Mevsim henüz tam anlam›yla bafllamam›fl, etrafta fazla insan dolaflm›yordu. Derken gözüme sürülerle geçen köpekler çarp-
m›flt›. Cins ve pahal› hayvanlard› ama açl›ktan ve pislikten k›r›l›yorlard›. Zavall› hayvanlar gözümüzün içine bak›yorlar, bir lokma ekmek dileniyorlard›. Ben de yufka yürekliyimdir ama eflim Deniz benden çok daha akut bir hayvan hastas›d›r. Yeme¤imizi yiyece¤imize onlara verince garson durumu aç›klad›: ”Bu hayvanlar buraya yazl›k gelenlere ait. Gelirken yanlar›nda getiriyorlar, giderken soka¤a at›yorlar. Hayvanlar sokakta yaflamay› bilemedikleri ve de k›fl›n burada onlara yiyecek kayna¤› olan restoranlar çal›flmad›¤› için açl›ktan ölüyorlar...” ‹flte bu bir cinayetti. Niye al›yorsun o hayvan› o zaman? Sen nas›l bir vicdana sahipsin? Sadece hava olsun, dekor olsun, e¤lence olsun diye k›y›l›r m› bu canlara? Onlar senin gözünün içine sevgi ve fedakarl›kla bakarlarken nas›l olur da ölüme b›rak›p gidersin? Elbette yine ayn› düflünce akl›mdan geçmeden edemiyor. Kurban kesilirken seyretmekten zevk alan bir toplumun vicdan› ne kadar sa¤l›kl›d›r? Uzaya ilk yollanan hayvan da bir
köpektir. Yan›lm›yorsam ismi Laika Uzaya gönderilen ilk köpek; Laika.
idi. 1957 y›l›nda Ruslar›n Sputnik2 roketi ile Dünya’n›n çevresini turlamaya yollanm›flt›. Herkesin sevgilisi olan bu hayvanc›k ne yaz›k ki o zamanlar yörünge’den kurtulabilme mekanizmas› henüz bulunamad›¤›ndan bile bile ölüme yollanm›flt›. Tüm Dünya onu “Dünya seninle gurur duyuyor” diye gaza getirip ölüm makinesine ba¤lanmas›n› keyifle izlemiflti. Acaba tarihe kalmak ölmeye de¤er miydi? Üstelik uzayda nefessiz kalarak. Yaz›klar olsun sana insanl›k. Acaba ayn› konumda Laika olsayd›, bir insan›n bu flekilde ölüme yollanmas›n› ister miydi? Hiç sanmam. Tarih bu hayvanlar›n sahiplerine ba¤l›l›klar› konusunda örneklerle dolu. Nice filmler yap›lm›flt›r, nice belgeseller. Belki en önemlisi Hachiko isimli bir Japon köpe¤ine aittir. Kendisine sorgusuz bir sevgiyle ba¤land›¤› sahibinin ölümünden sonra dokuz y›l her gün tren istasyonuna gidip onun gelmesini bekleyen köpek... Geçenlerde at binmeye gitti¤imiz, evimizden daha çok vakit geçirdi¤imiz Sakl›köy’de kapkara, c›l›z m› c›l›z, açl›ktan ölmek üzere bir köpek gördük. Henüz birkaç ayl›k, simsiyah bir golden k›rmas›. Zavall›c›k insanlar›n gözünün içine bak›yor bir parça ekmek için. Deniz derhal olaya el koydu. Kulübün yöneticilerinden Bilge ablam›z da hemen restorandan yiyecek birfleyler söyledi. 135
BD N‹SAN 2011
Hayvan delirmiflcesine sald›rd› yeme¤e. Yar›s› yerlere döküldü, yerleri yalad› yuttu. Bilge ablam›z ona kulüpte bakmaya çal›flaca¤›n› söyledi ama kendisi de birkaç gün sonra uzun bir seyahat için Almanya’ya gidece¤inden köpekcik ortada kalacakt›. Yapacak tek birfley vard›. Att›¤›m›z gibi arabaya, gittik Bostanc›’n›n ünlü ‹stasyon Veteriner Klini¤i’ne. Sahibi Mehmet ‹flleyen durumu anlay›nca kahkahay› bast›. Malum, evinde 13 kedi, 2 köpek, bir papa¤an, iki muhabbet kuflu ve iki de at› bulunan bir hayvan dostu. Sine¤e bile yer yok desem haks›z ç›kmam. Mehmet hayvan› iyice bir muayene etti. Kenelerini ay›klay›p afl›lar›n› yapt›. Hayvanc›k bir deri, bir kemik, neredeyse ölmek üzereydi. Bir iki gün daha yemek bulamasa kesin ölmüfltü. “Lütfen beni b›rakmay›n” diye yalvaran gözlerle bize bak›p sürekli kuyruk sall›yordu. Baflta plan›m›z afl›lar›n› yapt›r›p, kulübe geri b›rakmak, yemesini içmesini orada organize etmekti. Ama öyle 136
olmad›. Olamad›... Uzun laf›n k›sas›, art›k onun ismi “Gece”. Ad›n› Deniz koyuverdi. Gece eve girdi¤inde tüm kediler hoflgeldine kofltular. Bir miyavlama, bir kuyruk sürtme, hayvan da flafl›rd› kald›. Ald›lar onu, götürüp evi gezdirdiler, yata¤›n›, mamalar›n ve suyun yerini gösterdiler. Gece art›k evimizin bireyi. Gözümüzün içine bak›yor. Evin en eski kuyruklusu olan Ç›tç›t isimli Golden köpek ile bir afla¤› bir yukar› koflturuyorlar. Bir adet daha “insan›n en yak›n dostu” konu¤umuz oldu. Al›p onu atlarla tan›flt›rd›k. Onlar› da koklad›, yalad›, benimsedi. Aile saadetimize diyecek yok. Birkaç gün sonra Gece’nin bir talibi
ç›kt›. Hayvan dostu çok hofl bir aileydi. Resimlerinden Gece’ye afl›k oldular. Ama bir sorun vard›: Art›k, Gece ailemizden biriydi ve hiçbir flekilde kimseye verilemezdi. Dostlu¤u insanlardan daha iyi bilen bir varl›k hayat›n›zda oldu¤unda önemli olan tek gerçek bu dostluk de¤il midir? •
YAfiAMDAN YANSIMALAR Nuray Bartoschek
Kim
?
fiansl›
alimuraterkorkmaz@butundunya.com.tr
Televizyonun karfl›s›nda, kanepenin üzerinde yar› uyur, yar› uyan›k yatmakta. Ara s›ra gözlerini aç›p televizyona bak›yor, sonra yine uykuya dal›yor. Televizyonda haberleri izliyorum.
S
Savafllar, cinayetler, felaketler, iha-
netler, yalanlar, dolanlar. Ruhumun karard›¤›, yüre¤imin s›k›flt›¤› bir an yine gözlerini aralad› ve göz göze geldik. Biraz k›skançl›kla kar›fl›k bir duy-
guyla “Ne flansl›s›n sen! “ dedim. Kapatmad› gözlerini hemen. Sonra da flaflk›nl›kla ard› ard›na s›ralad› sorular› “Bana m› dedin, ben mi flansl›y›m, neden? “ Bana neden flansl› oldu¤unu 137
BD N‹SAN 2011
BD N‹SAN 2011
düflündü¤ümü sormas› beni daha da öfkelendirdi. Aylard›r izledi¤im karabasan gibi haberlerde, insanlar›n kendileri için yaflamsal önem tafl›yan sorunlar karfl›s›nda tepkisiz kalmalar›na, çat›flmalarda gazi olanlara, bilimsel çal›flmalar› ile insanl›¤a hizmet eden bilim adamlar›na, spor ve sanat›n de¤iflik dallar›nda uluslararas› baflar› gösteren vatandafllar›m›za yeterince sahip ç›kmamalar›na karfl›n, gerçek sorunlar› unutturmak için yarat›lan sahte kahramanlar için gözyafl› dökmelerine, bakarkör, konuflurdilsiz, iflitirsa¤›r yaflamalar›na isyan ederken flimdi o kalkm›fl bana “Neden flansl›y›m?” diye soruyordu. “ fiansl›s›n elbette” dedim. Sanki tüm bu olumsuzluklar›n nedeni oymufl gibi s›ralad›m gerekçeleri “Çünkü ekmek elden, su gölden dünyadan habersiz yafl›yorsun, hiçbir fley umurunda
[
de¤il senin. Benim sabahlara dek düflünmekten uykular›m kaçarken, sen karfl›mda ars›zca m›fl›l m›fl›l uyuyorsun! Karn›n ac›k›nca yeme¤ini ye, d›flar› ç›k, gez, dolafl, arkadafllar›nla bulufl, ac›k›nca yine eve gel, yeme¤in önünde, suyun önünde. ‹fl-güç, ödenecek faturalar, kira, e¤itim giderleri sorunun yok. Ne ev ifline yard›m et, ne yemek yap, ne bulafl›k y›ka, can›n sevgi istedi¤inde yan›ma sokul, nas›lsa dayanamam, bafl›n› okflar›m, sen de yine m›fl›l m›fl›l uyu sonra da bana flaflk›nl›kla ‘Neden flansl›y›m?’ diye sor. Bunu sormaya utanmal›s›n” dedim isyanla.
B
Benim bu beklenmedik öfkem onu
sarsm›fl olmal› ki yatt›¤› yerden do¤rulup oturdu ve “Sen benim gerçekten dünyadan habersiz yaflad›¤›m› m› düflünüyorsun? E¤er öyleyse yan›ld›¤›n›
...ekmek elden, su gölden dünyadan habersiz yafl›yorsun, hiçbir fley umurunda de¤il senin. Benim sabahlara dek düflünmekten uykular›m kaçarken, sen karfl›mda ars›zca m›fl›l m›fl›l uyuyorsun!
138
bil.” Dedi. Konuflmaya bafl- Birbirimizi öldürmek lad›¤›nda asl›nda onun beniçin, birbirimizin yaflad›¤› den çok daha dolu oldu¤uyeri ele geçirmek için nu gördüm flaflk›nl›kla. Bana hiç söz hakk› vermeksidünyan›n gelece¤ini zin konuflmaya bafllad› isyanla: “Ben de en az senin tehlikeye sokacak silahlar üretmeye çal›flm›yoruz. kadar hatta belki de senden daha fazla biliyorum neler ‹ktidar h›rs›yla bofl olup bitti¤ini.Evet televizyonun karfl›s›nda göz- masallar, yalanlar lerimi kapat›p yat›yorum anlatm›yor, birbirimizin çünkü gördüklerim benim özgürlü¤ünü bile içimi ac›t›yor. Ama kuk›s›tlam›yoruz. laklar›m› t›kamam olanaks›z oldu¤u için her fleyi duyuyorum. de zaman zaman aram›zda kavgalar D›flar› arkadafllar›mla dolaflmaya ç›kt›- yafl›yor, birbirimizi h›rpal›yoruz, kendi ¤›mda içinde yaflad›¤›m›z dünyan›n yaflam alanlar›m›z› korumaya çal›fl›yosorunlar›n› hiç konuflmuyoruz mu sa- ruz ama sizin gibi aptalca nedenlerle n›yorsun? Elbette konufluyor, tart›fl›yor birbirimizin yaflam›na son vermiyoruz. ve biz de sizi anlamakta zorlan›yoruz. Birbirimizi öldürmek için, birbirimizin Sen neden isyan ediyorsun ki, asl›nda yaflad›¤› yeri ele geçirmek için dünyaisyan etmesi gereken biziz. Sayd›¤›n n›n gelece¤ini tehlikeye sokacak silahtüm bu olumsuzluklara, felaketlere lar üretmeye çal›flm›yoruz. ‹ktidar h›rbiz mi neden olduk? s›yla bofl masallar, yalanlar anlatm›Hay›r “S‹Z” neden oldunuz. yor, birbirimizin özgürlü¤ünü k›s›tlaSon zamanlarda arkadafllar›mla m›yoruz. Do¤aya ve do¤an›n yasalabulufltu¤umda tüm gündemimizi siz r›na sizden daha sayg›l›y›z. Bize nanoluflturuyorsunuz. Çünkü tüm bu fela- kör diyorsunuz oysa gerçek de¤er bilketlerin kayna¤› sizsiniz, biz de¤il! mezler sizlersiniz. Birbirinize karfl› Geçenlerde bir arkadafl›m 'Tüm yapt›¤›n›z haks›zl›klar›, iflledi¤iniz psikolojim bozuldu, geceleri s›çraya- cinayetleri görmemek için televizyorak uyan›yorum, böyle giderse dünya- nun karfl›s›nda gözlerimizi kapat›yon›n sonu yak›nd›r, onlar›n yüzünden ruz. Ayr›ca sevgi konusunu da bir kez hepimizin yaflam› risk alt›nda, keflke daha düflün istersen. Yaln›zca sevgiye onlar› uyarman›n bir yolunu bulabil- gereksinimim oldu¤u için yan›na sosek' dedi. kuldu¤umu düflünmen beni gerçekten Do¤an›n dengesini bozan da sizsi- üzdü ve bir kez daha ne denli bencil niz, birbirinizi olmad›k nedenlerle öl- oldu¤unuzu gösterdi. Sen bana verdidüren de! Sizin elinizden ne uçan, ne ¤in iki tabak yeme¤in, y›kad›¤›n iki yüzen, ne kaçan kurtulabiliyor. Bizler küçük taba¤›n hesab›n› yaparken, ben 139
BD N‹SAN 2011
Kuca¤›ma ald›m, sar›l›p tüylerini okflad›m ve “Hakl›s›n” dedim. “Çok hakl›s›n hem ”..dünyada iki de. Zekam›z› olumsuz yönçeflit insan var. de kullanarak hem kendimizin hem de sizlerin yaflam›Duyarl›lar ve n›z› riske soktu¤umuz için duyars›zlar.” senden ve do¤adaki tüm canl›lardan insanlar ad›na özür dilerim. Asl›nda bizim sizlerden ö¤renece¤imiz çok fley var. ” Simba “Ben de istemeden seni üzdüm ama elbette bu suçlamalar›m, isyan›m tüm insanlara de¤il.” dedi. “Geçen gün yafll› bir dostum sizlerle içten içe senin için üzülüyor, tüm bu ilgili ‘Tüm yaflam›m insanlar› anlaolumsuzluklar karfl›s›nda ne denli bu- maya çal›flmakla geçti ve sonuçta flu nald›¤›n› gördü¤üm için, yan›na soku- kan›ya vard›m; dünyada iki çeflit insan larak sevgimle senin stresini azaltma- var. Duyarl›lar ve duyars›zlar. Ve ne yaz›k ki duyars›zlar duyarl›lar›n can›na na yard›mc› olmaya çal›fl›yordum. fiimdi sana yeniden soruyorum okuyorlar’ dedi. Sence de do¤ru de¤il Ne dersin, gerçekten flansl› m›y›m? mi?” Ben do¤ru diye bafl›m› sallarken Mutlaka birilerini sorumlu tutacak, kedimiz Simba kuca¤›mda iyice k›vbirilerinden hesap soracak, birilerini r›ld› ve gözlerini kapatmadan önce ”Haydi çekinme, biraz stres at.” suçlayacaksan›z önce kendinizi sordedi. ”Bafl›m› okflamana izin veriyogulay›n.” Simba sözlerini bitirdi¤inde gözle- rum. Unutma biz dostuz.” • rimden afla¤› iki damla yafl süzüldü. nuraybartoschek@butundunya.com.tr
‹NSANLAR YAfiADIKÇA
[
KISACA TIP TAR‹H‹ M. Ö. 2000... Al bu otu ye. M. S. 1000... O ot kötü, gel bu duay› oku. M. S. 1250... O dua bat›l inanç, al bu iksiri iç. M. S. 1500... O iksir faydas›z, al bu hap› yut. M. S. 1750... O hap etkisiz, al bu antibiyoti¤i iç. M. S. 2000... O antibiyotik kimyasal, al bu otu ye! 140
Mehmet Ünver
Çat› Kat›ndaki
Hüzün Birbiri ard›na gelen kar f›rt›nalar› yüzünden kentte yaflam resmen durmufltu. Okullar kapanm›fl, görevliler mecbur kal›nmad›kça soka¤a ç›k›lmamas› gerekti¤ini defalarca anons etmifllerdi. nayollar bile kal›n bir kar örtü-
sü alt›nda kalm›flt›. Aç›kças›, takma ad› ‘Rüzgârl› Kent’ olan büyük metropolde herkes evlerine hapsolmufltu. Hafta sonu bile kapal› kald›¤›m›z odalar›m›zdan d›flar› ç›kamad›¤›m›z için s›k›nt›dan bo¤ulmak üzereydik. Allah’tan yaklafl›k on gün sonra kar f›rt›nas› h›z›n› kesti ve kent normal yaflam›na döndü. Bu süre zarf›nda adeta yaflamdan kopmufltuk. Hava flartlar›n›n düzelmesini f›rsat bilip, hafta sonu yak›nlarda bulunan bir rock’n roll kulübüne giderek, kurt-
lar›m›z› dökmeye karar verdik. Cuma gecesi gelip de kulüpten içeri girdi¤imizde c›v›l c›v›l bir kalabal›k bizi karfl›lad›. Demek ki baflkalar› da uzun süren ev hapsinin ard›ndan kurtlar›n› dökmek istemiflti. Kar her ne kadar ya¤maya devam etse de yaflam› etkileyecek kadar güçlü de¤ildi. Kulübün ortam›ysa s›cak ve hayli nefleliydi. E¤lenmek için gelmifl birbirinden hofl k›zlar, nefleli arkadafl gruplar›, orta yafll› han›mlar ve beyler, siyahlar, beyazlar, çekik gözlüler… K›sacas› yak›n çevrede yaflayan hemen herkes o 141
BD N‹SAN 2011
gece d›flar› ç›kmak istemiflti. obin’i, iflte o gece tan›d›m.
Kalabal›k aras›nda hemen dikkatimi çekmiflti. Her ad›m›nda ona ac› veriyormufl gibi görünen bir sorun nedeniyle kötü bir flekilde topall›yordu. Ayr›ca gözleri her an a¤layacakm›fl gibi dolu doluydu. Onca nefleli insan aras›nda bir hüzün bulutu gibi dolaflan, otuz befl yafllar›nda ve hayli içkili bir adam di¤erlerinin de dikkatini çekmiflti. Onu izlerken nefleli bir rock’n roll parças› çalmaya bafllad›. Dans etmek istiyordu. Yak›n›nda bulunan k›zlardan birine dansa kalkmay› teklif etti ve reddedildi. Bunun üzerine hiç üflenmeden civar›nda bulunan tüm k›zlara yanaflt› ve onlarca da reddedildi. ‹flin kötüsü onu geri çeviren k›zlardan biri daha iki dakika bile geçmeden saçlar› omuzlar›na kadar inen bir delikanl›n›n teklifini kabul edip onunla dansa kalkm›flt›. Bu durumu o da görmüfl ve k›r›lm›flt›. Hüzün dolu gözleri-
BD N‹SAN 2011
nin biraz daha gölgelendi¤i aç›kça görülüyordu. Onu izlemeye devam ettim. O gece kime dans teklif ettiyse reddedildi. Hatta baz›lar› arkas›ndan güldüler. ‹çkili oluflu ve topallamas›n›n da k›zlarda isteksizlik yaratt›¤›n›n ayr›m›ndayd›m. Üstelik onu reddedenlerin ço¤u hemen ard›ndan baflka erkeklerle dansa kalkm›fllard› ve o da bunu görmüfltü. Neden sürekli reddediliyordu? Merak etmifltim. Az sonra elinde bir bira fliflesiyle yak›n›m›za geldi¤ini görünce f›rsat› kaç›rmad›m: “Merhaba.” “Merhaba.” “K›zlar›n bir sorunu var san›r›m?” “Ço¤u beni tan›r. Pek e¤lenceli olmad›¤›m› bilirler.” “Oysa sadece dans etmek istemifltin.” “Benim gibi dertli bir adam›n keyiflerini kaç›raca¤›ndan korkuyorlar.” “Dertli oldu¤un yüzünden anlafl›l›yor. Çözülemeyecek bir sorun mu?”
Onu izlerken nefleli bir rock’n roll parças› çalmaya bafllad›...
142
sin.
“Uzun hikâye, dinlemek istemez-
Oysa dinlemeyi çok istiyordum. Tam o s›rada bir tepsi içindeki buz gibi biralarla garson k›z yan›m›zdan geçti. Hem ona, hem kendime birer bira ald›m. O zaten elindekini bitirmiflti. Yenisine bafllad›. “Bu gece kulüpteki en mutsuz adam sensin.” “Çünkü buradaki tek Vietnam gazisi benim. Yani kay›p kufla¤›n talihsiz bir temsilcisiyim.” O an yürürken kötü bir flekilde topallad›¤› akl›ma geldi. Belki de savaflta yaralanm›flt›. Yine de bu durum bir hüzün bulutu gibi ortalarda dolaflmas›n›n tek nedeni olmamal›yd›. Evvelce de baz› Vietnam gazileriyle tan›flm›flt›m. ‹çlerinde fiziksel ve ruhsal sorunlar yaflayanlar olsa da ço¤u normal bir hayat sürdürüyordu. “Tek sebep bu mu?” “Elbette hay›r. Savafltan dönünce uzun süre bu sakat bacakla ifl bulamamam, kar›m›n beni aldatmas›, yafll› annemle otuz metrekarelik bir çat› kat›na s›¤›nm›fl olmam, ancak karn›m›z› doyurabilecek kadar para kazanabilmem.. Daha ister misin? “Gerçekten üzüldüm. fiu an ne ifl yap›yorsun?” “Vietnam’da yaflad›¤›m onca vahflet ve ac›dan sonra ülkeme döndü¤ümde kimsenin bir topala ifl vermek istemedi¤ini anlad›m. Sonunda vardiyal› çal›flan bir da¤›t›m flirketinde kay›t memuru olarak ifle girdim. ‹lk günlerde gece vardiyas›nda çal›fl›yordum. O s›ralar evlendim. Kar›m halden anlayan biri de¤ildi. Elime geçen az›c›k
paray› saç›p savuruyordu. Sonra... Sonra... O sabah.. Yüzü birden gölgelendi, dudaklar› titremeye bafllad›. Ard›ndan titreme tüm bedenine yay›ld›. Zorlukla devam etti: “Bir sabah nöbetten döndü¤ümde kar›m› evde baflka bir adamla yakalad›m. Akl›m bafl›mdan gitti. Oysa onlar çok rahatt›lar. Ne yapt›lar biliyor musun?” “Ne yapt›lar?” “‹kisi bir olup beni iyice dövdükten sonra soka¤a att›lar. Çamafl›rlar›m bile evde kalm›flt›. Anneme s›¤›nd›m. O günden beri de onunla kal›yorum.
T
am o s›rada arkadafllar›m ça-
¤›rd› ve yanlar›na gitmek zorunda kald›m. Asl›nda onunla daha çok konuflmak istiyordum. Saat gece yar›s›n› epey geçtikten sonra kulüpten ç›kt›k. Kar yine fliddetini artt›rm›flt›. Arabama binerken onu gördüm. Sohbetimiz kesilmeden az önce isminin Robin oldu¤unu söylemiflti: “Hey Robin! Araban› buraya m› park ettin?” “Arabam yok.” “Evin yak›nda m›?” Söyledi¤i yer, kentin sokak çeteleri, h›rs›zl›klar, cinayetler aç›s›ndan son derece kötü flöhrete sahip gettolar›ndan biriydi ve bu karak›flta alkollü kafayla oraya kadar yürümesi mümkün de¤ildi. Onu arabama al›p, evine kadar götürdüm. Sohbetimizin ard›ndan da epeyce içmifl olmal›yd›. Sendeleyerek yürüyor, tökezliyordu. Mecburen omuz verdim. Merdivenlerden zorlukla ç›kmaya bafllad›k. 143
BD N‹SAN 2011
Oturduklar› çat› kat›na geldi¤imizde nefes nefeseydim. Kap›y› çald›m. Aç›ld›¤›nda çok yafll› ve zay›f bir kad›nla yüz yüze geldim. Annesiydi: “Aman Tanr›m!! Robin.” “Sorun yok sadece biraz sarhofl.” Birlikte içeri al›p kanepeye yat›rd›k. Robin uzan›r uzanmaz s›zd›. Gitmek için kalkarken annesi bir fincan s›cak kahveyi önüme koyunca oturmak zorunda kald›m. ‹flte o zaman köflede bir odun sobas›n›n yand›¤›n› gördüm. Kad›nca¤›z sobaya bakt›¤›m› fark edince aç›klama yapmak gere¤ini duydu: “O¤lum yaflam›n› alt üst eden baz› olaylar› hiç unutamad›. Bu yüzden hep sarhofl dolafl›yor. Maafl›n› içkiye harcad›¤› için gaza ve elektri¤e para 144
BD N‹SAN 2011
yetifltiremiyorum. Oysa odun neredeyse bedavaya geliyor. Ay›k oldu¤u zamanlar beraberce göl k›y›s›ndan kurumufl dallar› ve tahta parçalar›n› topluyoruz. Biliyor musunuz çok uzun zamand›r evimize gelen ilk misafir sizsiniz? Küçücük çat› kat› son derece fakir görünümlüydü. Bulundu¤umuz bölüm hem yatak odas›, hem mutfak hem de oturma odas› olarak kullan›l›yordu. “Siz iyi bir insana benziyorsunuz. Keflke o¤lumun sizin gibi dostlar› olsayd›. Buras› berbat bir muhit. Robin’in arkadafll›k yapabilece¤i çok kimse yok. Olanlar da ya uyuflturucu kullan›yorlar, ya da baflka pisli¤e bulaflm›fllar. “Uzun süredir böyle yaln›z m› dolafl›yor?” “Vietnam’dan sakatlan›p döndükten sonra bir sürü talihsiz olay yaflad› ve sonunda buraya s›¤›nd›. Zaten hassas biriydi. fiimdi iyice içi dönük bir insan oldu. Asl›nda çoktan çoluk çocu¤a kar›flm›fl olmal›yd›. Mutlu bir yuva, yaflama arzusu sa¤lar. Savafla gitmeden önce uçufl okuluna girip ticari havayollar›nda pilot olmay› düfllüyordu. Oysa gördü¤ünüz gibi flimdi buraya t›k›l›p kald›k. Neyse ki küçük bir emekli maafl›m var. Ya ben ölünce ne olacak? Çok yafll›y›m. O¤lum gencecik ve nefleli bir insan olarak savafla
gitti, sakat ve gelece¤e olan tüm umudu y›k›lm›fl biri olarak döndü.” çimi kasvet basm›flt›. Öte yandan
‹
ana, o¤lun haline çok üzülmüfltüm. Nefleli bafllayan bir hafta sonu gecesi hüzünlere bo¤ulmufltu. Bir yandan kalk›p, arabama binerek kendi nefleli dünyama ve arkadafllar›ma dönmek isterken yüre¤imden bir ses; birazc›k daha kal›p o dertli anayla sohbet etmemi söylüyordu. O esnada kanepede s›zm›fl olan Robin huzursuz bir hareketle k›p›rdan›p, öksürdü. Annesi kendi yata¤›ndaki battaniyeyi al›p o¤lunun üstüne örttü. Yan›ma geldi¤inde gözleri dolu doluydu. Dudaklar› titreyerek konufltu: “Hiç kimse böyle olmas›n› istemezdi. Düfllerimiz vard›. Sizin de vard›r elbette. Onu bu hallerde görmeye dayanam›yorum art›k. Bazen ölmek istiyorum. Fakat ben gidersem onun hali ne olacak? Bilemiyorum. Ara s›ra bizi ziyaret etsenize. Robin’in sizin gibi dostlara ihtiyac› var. Bizi yaln›z b›rakmay›n. O gece sabaha karfl› Robin’i ve annesini üç, befl parça eflya ve çokça hüzünle doldurduklar› fakir çat› katlar›nda b›rak›p ayr›ld›m. Onca kötü flöhrete sahip bir muhitte arabam› park etti¤im yerde sa¤lam olarak bulmam bile mutluluk vericiydi. Son h›zla beni merakla bekleyen dostlar›m›n yan›na döndüm. Gördüklerim beni öyle hüzünlendirmiflti ki, söz verdi¤im halde aylarca ziyaretlerine gidemedim. Yaz geldi¤inde cesaretimi toplay›p bir ikindi vakti u¤rad›m. Ev boflalt›lm›flt›. Alt kattaki komfluya sordum. Verdi¤i ya-
Sonra; “keflkeler” beynime hücum etti. Keflke sözümde dursayd›m. Keflke yafll› kad›n› bir kez olsun ziyaret etseydim. Keflke Robin’i dostlar›mla tan›flt›r›p, iyi insanlardan oluflan bir çevreye girmesini sa¤lasayd›m. Keflke... Keflke… Keflke… Oysa art›k çok geçti... n›t beni uzun süre çekece¤im bir vicdan azab›yla bafl bafla b›rakm›flt›: “Annesi geçen ay öldü. Kiray› ödeyemedi¤i için Robin’i buradan att›lar. Nereye gitti¤ini bilmiyorum” D›flar› ç›kt›m. Il›k yaz günefli tenimi okflarken bu eve ilk geldi¤im dondurucu k›fl gecesini düflündüm. Sonra; “keflkeler” beynime hücum etti. Keflke sözümde dursayd›m. Keflke yafll› kad›n› bir kez olsun ziyaret etseydim. Keflke Robin’i dostlar›mla tan›flt›r›p, iyi insanlardan oluflan bir çevreye girmesini sa¤lasayd›m. Keflke.. Keflke… Keflke… Oysa art›k çok geçti. Robin, bu koca kentin kim bilir hangi soka¤›nda hüzün dolu gözlerle topallayarak yürüyordu. • mehmetunver@butundunya.com.tr 145
BD N‹SAN 2011
MEMLEKET ÖZLEM‹ ‹lyas Halil
AG‹N‹N BÖCEKLER‹ Ç ok y›llar önce. Ya sabah›n
ak sisinde, ya da rüzgârla kabaran dalgalarda yiter giderdi. Apans›z yok olur. Yeryüzünden silinirdi Agi. Deniz unuturdu yerini. Mavi içinde asude. Ada idi denizde. Y›llar önce yaflanm›fl bir an› idi. * Ege denizi. Adada bir süre misafir kald›m. ‹zmirli bir dostum küçük gerçek bilgilerini tazelemek istiyorsan Agi yeri dedi. Ada eski yunan efsanelerinde “Sihirli Agi” olarak geçer. Ad›n›n kutsal Agios kelimesinden geldi¤ini san›yorum. Agide yaflam› fliirsel. Son geliflmesini sihirli bulacaks›n. * Rüzgârs›z bir gün. Deniz
146
m›r›ldan›yordu. Küçük bir yelkenli ile. Sabah sisini ittim. Dalgalar›n dinmesini bekledim. Agi karfl›mda gülümsüyordu. Bekliyordu. * Ö¤leye yak›n. Yelkenliyi sahile çekt›m. Elimde iki torba. Küçük bir çad›r. Yemek piflirecek kap çanak. Tavflan tutacak tuzak. Kufl vuracak sapan. Tepenin bafl›na çad›r› gerdim. Aya¤›m›n alt›, Ege. Denize s›pa heyecan› ile kofltum. Bay›r› bir solukta keçi yavrusu ç›kt›m. Kufl sesleri, rüzgr m›r›lt›lar› denizin fl›p›rt›s›. Dilim. * Paras›zl›k iflsizlikten korkusuz. Çocuk y›llar›m. Sabah beni beklerdi güneflin köye girdi¤i kap›da. Böceklerden ar›lardan biri ben. Çiçek çiçek. Koku
renk topluyordum. Gidece¤im yere. ‹steyince dallarda sincap, marullar içinde tavflan. Bülbül saatinde ada flark›lar›n› m›r›ldand›m. * Yorulunca k›y›da palmiye alt›nda uyku. Deniz m›r›lt›s› ninni. Çocuk sevinçli. Kovalamaca oyunu sahilde. Dalgalar ayaklar›ma vurur Ebe sen, derdi su Denizden kaçmak zor. T›k nefes. Koflamam Dalga koflar tutamam. Yafl›m ayaklar›mda * Dilim. Böceklerden. Otlar›n rüzgâr›n anlad›¤›. Olan biteni gördü¤ü gibi. Gelece¤i geçmifli bilmez. Yanl›fltan uzak. Anlatt›¤› bahçenin ya sesleri ya renkleri. Do¤aya. * Adada. ‹ki turunç a¤ac›. Yaban elmas› ve asma bay›rda. Turunç kokusu güneflte. Ya¤murda rüzgarda ayn› koku. Yaban elma. Çiçekten elmaya dönmeyi unutmad›. Y›llard›r ayn›. Asmada sarkan koruk. Ekfliyim dedi.
Günefli bekliyorum. Güze üzüm ben. Yak›nda gelir. Gelecek. Güneflin kand›rmacaya ihtiyac› yok. Sar› üzümüm yine. * Otlar›n tavflanlarla konuflmas›n› dinledim. Ot, yeflilim. Seni bekliyordum dedi tavflana. A¤z›nda güzel oldu¤umu Niçin var oldu¤umu. Bilirem. Sensiz nas›l yavru tavflan oluram. Ot iken * Bir anda 177 soka¤›mday›m. Baz› fleyleri neden ö¤rendi¤imi bildim O günlerde flafl›rmay› sever. Neden sevindi¤imi merak ederdim. * Agi çocuklu¤umun son merak›. Do¤an›n yelkovan› Nas›l boy att›¤›n› bu¤day›n izledim Mandalina a¤ac›n›n nabz›n› tuttum. Nab›z günefli söylüyordu. * Böcek dostlar›m› arad›m
Yaflam Yar›n dedi Dün de¤il Rüzgâr. ilyashalil@butundunya.com.tr
147
BD N‹SAN 2011
UFAK TEFEK B‹LG‹LER BD EYLÜL 2010
Aynan›n icad› Günümüzde kulland›¤›m›z gümüflleme yöntemiyle ayna elde etme tekni¤i 14. yüzy›lda Venedik’te gelifltirildi. Bir cam tabakas›n›n arka yüzeyine c›va sürerek yap›lan ayna o tarihten sonra kad›nlar›n elinden düflmez oldu.
Dünyan›n en büyük gözü
DÜNYANIN EN KÜÇÜK ATI THUMBEL‹NA Dünyan›n en küçük at› 17 inç uzunlu¤unda, yani bir kediden biraz daha büyük.
an su Ne zam iz? içmeliy
‹stek duyulan her an diyebiliriz. Baz› Dünyan›n en büyük gözlü yarat›¤› mü- bünyelerin rekkep bal›klar›d›r. Bu deniz canl›s›n›n daha çok, baz›lar›n›n da az suyla yetingözü bir futbol topu büyüklü¤üne ula- di¤i bilinir. En iyi yöntem az ve s›k, flabilmektedir. özellikle yeme¤in hazmedildi¤i saatleZEYT‹NYA⁄I rin d›fl›nda içmektir. Ancak güç sarfekalp damar› derken kesinlikle içmemeye çal›fl›n. t›kan›kl›¤›n›n Bir defada çok su içme al›flkanl›¤› böben iyi tedavi VENÜS saat rekleri yorarak iflas ettirebilir. Özellikyönünde dönen arac›d›r. le sabah kalkar kalkmaz aç karn›na bir tek gezegendir. Damar bardak su içmek tüm organizmay› teyollar›n› mizleyip toksinlerden ar›t›r; zinde ve açar dinç olman›z› sa¤lar.
TASARIM DÜNYASI
Do¤ranan malzemenin a¤›rl›¤›n› gösteren kesim tahtas› 148
Leonardo da Vinci
Derleyen: GÜLÇ‹N ORKUT
Bisiklet kullananlara ›fl›kl› yön sinyali olan s›rt çantas›
Nisan do¤umlu mimar, müzisyen, anatomist, mucit, mühendis, heykelt›rafl, geometrici ve ressam. (15 Nisan 11452 -2 May›s 1519)
DEV MOREL MANTARI
20 kiloluk bu dev mantar Meksika’nın güney ormanlarında inceleme yapan birkaç bilimadamı tarafından bulundu. Mantar, yenilebilir bir tür değil.
Kanla yaz›lan kitap
1124 ve 1164 y›llar› aras›nda yaflam›fl Japon imparatoru Sutoku, kendi kan› ile “Lankavatara Sutra“ ad› verilen dini bir kitap yazd›. Sürgünde geçen üç y›l boyunca yaz›lan eflsiz eser,135 sayfa,10.500 kelimeydi. ‹mparator bu eserle Buda’n›n kendisini ödüllendirerek yeniden Japon taht›na geçirece¤ini umuyordu. Sutoku,1144 y›l›nda yeniden tahta ç›kt› ve yirmi y›l daha imparator olarak görev yapt›.
talyan Rönesans Rönesans sanat›n› doru¤a ulaflt›rm›fl, yaln›z sanat yap›tlar›yla de¤il, çeflitli alanlardaki araflt›rmalar› ve bulufllar›yla da tan›nan, dünyan›n gelmifl geçmifl en büyük sanatç›lar›ndan biridir. Floransa’ya ba¤l› Vinci kasabas› yak›n›ndaki Anchiano'da dünyaya geldi. Dönemin ünlü ressam ve heykelt›rafl› Verrocchio'nun yan›nda yetiflmifl ve ünlü sanatç›larla çal›flma f›rsat› bulmufltur. Milano Dükü Sforza, Roma’da Papa ve daha sonra Fransa Kral›1. Francis için bafl ressam, mühendis ve mimar olarak çal›flm›flt›r. En tan›nm›fl yap›tlar› Mona Lisa ve Son Yemek’tir. •‹lk bisiklet, ilk helikopter, ilk deniz alt› tasar›m›n› yapm›fl; yaz›lar›n› sol eliyle, ayna ile okunacak flekilde yazm›flt›r. •Monalisa’da sa¤ arkada kulland›¤› toprak rengi dünyada varolmayan bir renktir. •Kadavralarla çal›flarak haz›rlad›¤› anatomi kitab› röntgen icat edilinceye kadar pek çok yap›ta kaynak olmufl ve e¤itim kitab› olmufltur. •Kendi tasar›m› olan ve uda benzer bir müzik aletiyle besteler yapm›fl. •Ceninin anne karn›ndaki konumunu do¤ru olarak resmetmifltir
‹
149
BD N‹SAN 2011 BD N‹SAN 2011
YARININ BÜYÜKLER‹ Gönderi adresi: Sedef Cad. 2446 Ada, 1. Parsel, A Blok, Kat: 3, Da: 16, Ataflehir, 34750 ‹stanbul e-posta: butundunya@butundunya.com.tr (e-posta ile gönderece¤iniz fotograflar›n 150 KB’den fazla olmamas›na lütfen özen gösteriniz.) Elif Sad›ko¤lu, Rize
Maya Lopez Garcia Kelefl, ‹spanya
Merih ‹lirya Ar›kan, ‹zmir
Seyfullah Eymen At›c›, Sakarya
Nisa Akgün, Ankara
Ka¤an ‹lhan, Manisa
Ela Okumufl, Konya
150
Y. Eymen Toksoy, Antalya
Tuna Erol, Ankara
Demir Balemir, Ankara
Cemre Diler, Antalya
Eylül Köktürk, Zonguldak
Necdet Berke Özcan, ‹stanbul
Can Özüney, Ankara
Alp Özkan, ‹stanbul
Eren Durmuflkoç, ‹stanbul
Duru Sunay, ‹stanbul
Berk Birdal, ‹stanbul
Sultan Çoban ve Cafer Çoban, Bodrum 151
BD N‹SAN 2011
KARELER VE RAKAMLAR
N‹SAN AYI ÇÖZÜMLER SAYFASI
1 6 8 5 9 7 3 4 2
9 4 7 8 3 2 1 6 5
3 5 2 6 1 4 7 9 8
4 7 9 1 2 8 6 5 3
6 3 1 9 7 5 2 8 4
8 2 5 3 4 6 9 1 7
5 1 3 2 8 9 4 7 6
2 8 4 7 6 1 5 3 9
Cahit Batum
Satranç Çözümleri
“Sudokunun Yan›tlar›”
7 9 6 4 5 3 8 2 1
PROBLEM: Ff7+ fixf7 2.Ve6+# 1-0 OYUN SONU: 1.e6! Ad2+ 2.fih2!! fiah ve at piyona yetiflemiyor. 1-0 Kareler ve Rakamlar 164 346
398 = 562 215 = 131
863 366
514 = 349 159 = 207
510
183 = 693
497
355 = 142
•S›f›rdan, dokuza kadar olan rakamlar› kullanarak afla¤›daki ifllemleri çözünüz. •Her farkl› flekil bir rakam› göstermektedir. •0-9 aras›ndaki rakamlar her iki grupta farkl› flekillerle simgelenmektedir.
1
Sudoku yapamayanlar için ‹lk dersimiz Türkçe
4 2 6 5 7 3 1 9 8
5 9 3 1 4 8 7 2 6
1 8 7 2 9 6 4 5 3
3 4 8 6 2 1 5 7 9
9 1 5 8 3 7 6 4 2
6 7 2 4 5 9 3 8 1
2 3 9 7 6 5 8 1 4
8 5 4 3 1 2 9 6 7
7 6 1 9 8 4 2 3 5
Sudokusuz yapamayanlar için
1-(a) 2-(d) 3-(b) 4-(c) 5-(d) 6-(a)- 7-(a) 8-(a) 9-(d) 10-(a) 11-(b) 12-(c) 13-(a) 14-(d) 15-(d) Kare Bulmaca
2
“Bilginizi Denetleyin”
1-(a) ‹kinci Selim 2-(a) Rusya
11-(c) Karl Heinrich Marx
4-(b) Aristo
12-(b) Burlesk 13-(b) Tedavi edici e¤itim
5-(c) 1936
14-(a) Bretonca
6-(d) Roosevelt
15-(a) 1949
7-(a) Dedant 8-(b) Tutankhamen
16-(c) Bandar Seri Begavan
9-(c) Karyatid
17-(d) Bonn
10-(a) Gaziantep
18-(d) Celal Bayar
3-(d) ‹rlanda
152
Çözümler 152. sayfadad›r. 153
SATRANÇ
BD N‹SAN 2011
Mustafa Y›ld›z ÜNLÜ SATRANÇ USTALARI:
21
Onuncu Dünya fiampiyonu: Boris SPASSKY
1
937 y›l›nda Leningrad’da do¤du. 1955 y›l›nda Dünya Gençler fiampiyonu ve GM oldu. 1964’te finalde kaybetti¤i Petrosyan’› 1969’da yenerek Dünya fiampiyonu oldu. 1972’de Fischer’e yenildi. 1978’de Fransa vatandafll›¤›na geçti ve olimpiyatlarda Fransa tak›m›nda oynad›. 1992 y›l›nda Fischer’le rövanfl maç› yapt›. FIDE’nin onaylamad›¤› bu maç› 5- 10 kaybetti. Sald›rgan ve çok renkli bir oyun stili olan Spassky beraberlikleri Boris Spassky sevmezdi. Beraberlik önerilerini geri çevirdi¤i oyunlar› kazanamay›nca iki kez Dünya fiampiyonlu¤u final maçlar›nda oynayamam›flt›r. Bent Larsen-Boris Spassky, Belgrad, 1970 1.b3 e5 Zaman›n Dünya fiampiyonu, Larsen’in düzensiz aç›l›fl›na merkezi iflgal ederek karfl›l›k veriyor. 2.Fb2 Ac6 3.c4 Af6 4.Af3 e4 5.Ad4 Fc5 6.Axc6 dxc6 7.e3 Ff5 8.Vc2 Ve7 9.Fe2 0-0-0 10. f4 Ag4 11.g3 h5 Tehlikeli bir kanat sald›r›s› bafll›yor.12.h3 h4! 13.hxg4 hxg3 At fedas› karfl›l›¤›nda etkili mat ata¤›. 14.Kg1 Kh1!! 2 (D) Çok fantastik bir feda daha. Spassky tam gününde! 15.Kxh1 g2 16.Kf1 Larsen, hemen kaybeden yolu seçiyor. Belki de “iflkence”nin bir an önce bitmesini istiyor. Di¤er seçenekler oyunu biraz daha uzat›rd›. 16…Vh4 17.fid1 gxf1V 0-1 Spassky-Karpov, Hamburg, 1982 Ço¤u oyununu renkli tafl fedalar›yla süsleyen Boris Spassky, yandaki konumda ayn› zamanda oyun sonu uzman› oldu¤unu çok e¤itici bir biçimde ortaya koyuyor. 74.Vf2+ fic7 75.Ac5 Ve7 76.Vg3+ fic6 77.Vg2+ fib6 78.Vg6+ fic7 79.fib5 Ve2+ 80.Ad3 Vd7 81.Vc6 fid8 82.Va8 fic7 83.Va7 fid8 84.Vb8 1-0 Dönemin Dünya fiampiyonu Anatoly Karpov, oyunu terk ediyor çünkü sonraki hamlede mat› ancak vezirini vererek önleyebiliyor. 154
TÜRK‹YE B‹R‹NC‹L‹⁄‹’NDEN ‹LG‹NÇ KONUMLAR Hilal Öztürk-Mustafa Yüksel, 2011 TB, 5.31 Beyaz›n gözü, rok yapmam›fl ve piyon korunaklar› da¤›lm›fl siyah flah›n üzerinde. Hemen bir vezir fedas›n›n sonuçlar›n› iyi hesaplamal›. e3 karesinde boflta duran fil c4’teki at›n tehdidi alt›nda duruyor. Önce bu tehdit savuflturulmal›: 17.Fxc4 bxc4? Siyahlar,vezir fedas›n› görseydi, fili d piyonuyla al›rd›. Ama ifl iflten geçti. 18.Vxf7+ fixf7 19.Axd5+ fie8 20.Axb6 Kb8 21. Axc4 Beyazlar, bir piyon öne geçti. Yaln›z bafllar›na kalan di¤er siyah piyonlar› teker teker yedi ve oyunu kazand›. 1-0 Engin Yaflar Ifl›k-GM K›vanç Haznedaro¤lu, 2011 TB, 10.6 Turnuvan›n ilk turlar›nda talihsiz yenilgiler alan Büyükusta Haznedaro¤lu, yandaki konumda vezirini cesaretle feda ediyor sonras›nda açarak atak motifine dayanarak kaliteye karfl›l›k iki piyon öne geçiyor ve oyun sonunu ustal›kla yönetiyor. 17…Vxg2+ 18. fixg2 Axd4+ 19. fig3 Axc2 20.Fxd8 Kxd8 Oyun 55. hamlede siyahlar›n üstünlü¤üyle sona erdi. 0-1 PROBLEM Spassky-Gilquin 1997
OYUN SONU Martwitz, 1937
2#
Beyaz Kazan›r
mustafayildiz@butundunya.com.tr
Çözümler 152. sayfadad›r. 155
BD N‹SAN 2011
BULMACA Filiz Lelo¤lu Oskay
Bulmacan›n çözümü 152. sayfadadır.
SOLDAN SA⁄A: 1- “Aflk Tesadüfleri Sever” adl› filminden de tan›d›¤›m›z fotografta görülen yönetmenimiz. 2-Bir peygamber - Erkek ördek – Sert kauçuktan mamul, fliflirilerek kullan›lan bir deniz arac›. 3- “Kanun-u ....” (1876 y›l›nda Osmanl›’da yürürlü¤e giren bat›l› anlamda ilk yaz›l› anayasa). - Afrika’da bir ülke. 4- Bilgisayarda rastgele eriflilen bellek - Ameliyat s›ras›nda kanayan bir damar› s›k›flt›rmak ya da herhangi bir k›sm› tutmak için kullan›lan cerrahi alet - Da¤ bafl›. 5- Almanya’da bir kent - Avrupa Birli¤i’nin k›sa yaz›l›fl› - Bir renk. 6- ‹skambilde birli - ‹liflkin - Eski dilde anlaflmak,uyuflmak. 7- Elektrikte güç birimi - Geminin izledi¤i yol - Bir g›da maddesi - Dingil. 8- Asya ile Avrupa’y› ay›ran da¤lar – Sebep - Belli figürlere, ad›m at›fllara dayal› dans ve müzikli gösteri türü. 9-Tiyatro, sinema gibi platformlarda o an oldu¤undan daha baflka konuflma davranma sanat›. - Bir seslenme ünlemi - Kur’an’da bir sure - Bir s›fat eki. 10- “Vedat ....” (Müzisyenimiz). - Mezopotamya’da kurulmufl eski bir uygarl›k - Matematikte sabit bir say›. 11- Sunu - Hayvan yemli¤i. 12- Arkeolojide kafas› olmayan heykeller için kullan›lan terim - ‹çine nesne koymaya yarayan oyuk, kapakl› muhafaza - Güney Afrika Cumhuriyeti’nin plaka imi. 13- Aç gözlülük – Kamu - De¤erli bir tafl. 14- Yüksek tahrifl gücü olan kimyasal bir bileflik - Rusya’da bir flehir - Mu¤la’n›n bir ilçesi. 15-Rusça’da evet – Özsu - Kütahya’n›n bir ilçesi. 16Tamirat - Yanarda¤ püskürtüsü. 17- Yüksek rütbeli devlet adamlar›. - Endonezya’n›n plaka imi. 18-Lantan›n simgesi - Çevik. 19Beyo¤lu’nun eski ad› - Tiyatroda oyuncunun rol gere¤i seyircinin duyaca¤› biçimde, öbür oyuncular›n duymad›¤›n› varsayarak düflüncelerini söylemesi. 20- Müstahkem yer - Onarma ifllemi.
YUKARIDAN AfiA⁄IYA: 1- ‘Anayurt Oteli’, ‘ Gece Yolculu¤u’ gibi filmlerinden de tan›d›¤›m›z sinema yönetmenimiz Bo¤a güreflçisi - ‹talya’da bir ›rmak. 2“..... Ero¤lu” (Türk Halk Müzi¤i sanatç›m›z) - Ege denizinde bir körfez - MS. 224 652 y›llar› aras›nda Pers ‹mparatorlu¤u’nu yönetmifl olan hanedan. 3- ‹simler listesiAkdeniz anemisi - Becerikli. 4- Habefl soylusu- Nazi hücum k›tas› - Sat›lan bir mal›n bedelinin belirtildi¤i resmi belge Satrançta bir tafl. 5- Büyülü s›v› – “ Erzurumlu ....” “(Halk ozan›m›z) - Vatan, memleket. 6- Bir spor tak›m›n›n gözde oyuncusu - Bir Balt›k ülkesi - Güneyden esen s›cak bir rüzgar – Eksiksiz. 7- “ ...... Kam” (1981’de yitirdi¤imiz kemençe virtüözümüz)- Bir cetvel türü - Sodyumun simgesi - ‹sviçre’de bir akarsu - Kumar› kay›p ya da kazanç olmadan bitirmek. 8- Hububat tozu - Al›nan bir fleyi geri verme - ‹kinci Dünya Savafl›nda ‘Çöl Tilkisi’ diye de an›lan Alman general - Bir ya¤›fl türü 9- Do¤u Avrupa’da bir da¤ silsilesi - Edirne’nin bir ilçesi - Eski dilde su - Güzel sanat - Arjantin’in plaka imi. 10- ‹ki y›lda bir düzenlenen kültürel, sanatsal faaliyetlere verilen ad - Maydanozgillerden kökleri yapraklar› sebze olarak kullan›lan kokulu bir bitki. 11- A¤ustosböce¤ine baz› yörelerde verilen ad - Litrenin k›sa yaz›l›fl› - Güney Amerika’da yaflam›fl eski bir uygarl›k. 12- Kuzu derisinden yap›lan bir tür mont.- Gemilerde yükü ba¤lamak için gemi güverte ya da ambar›na kaynat›lan U demir. 13- “.... ‹pekçi “(1979 y›l›nda bir suikastte hayat›n› kaybeden gazetecimiz) ‹fller vaziyette olan - Ümit Yaflar’›n bir fliiri.14Avustralya’da yaflayan keseli bir hayvan - Bir müzik parças›n›n görsellik eflli¤inde sunumu - Tokat’›n pekmezi ile ünlü ilçesi.15- Karelerden oluflmufl desen ya da kumafla verilen ad - Hastal›ktan sonraki iyileflme dönemi. filizoskay@butundunya.com.tr
156
157
B‹ZE GÖNDER‹LEN K‹TAPLARDAN
Sorularla
Mitoloji Derman Baylad›
Omnia Yay›nlar›
D
erman Baylad›, Halikarnas Bal›kç›s›’n›n bafllatt›¤› Mavi Anadolu ak›m›n›n günümüzdeki en önde gelen temsilcisi. Azra Erhat, Sabahatin Eyubo¤lu’ndan ald›¤› bayra¤› ileriye tafl›yor. Bat› Uygarl›¤›n›n, sanat›n›n, düflüncesinin temel ald›¤› ve “Yunan Uygarl›¤›” diye tapulad›¤› kültürün köklerinin Anadolu ve Anadolu uygarl›¤› oldu¤unu “Mitoloji Sözlü¤ü, Uygarl›klar›n Kavfla¤› Anadolu, Efsaneler Dünyas›nda Anadolu, Felsefenin Befli¤i Anadolu, Dinlerin Kavfla¤› Anadolu, Tanr›lar›n Öyküsü...” kitaplar›yla gözler önüne serdi. Yeni çal›flmas› sohbet edercesine bizim öz kültürümüz olan ancak alg›lanmas› zor bir fleymifl gibi sunulan mitolojiyi yal›n bir dille anlat›yor. Mitolojinin
158
anlam› ve kaynaklar› ile bafllayan sohbet Tanr›lar, Destanlar ve Kahramanlar, ünlü adlar, ‹lyada, Odysseia ve Aeneis Destan› ile oluflan rüzgar okurlara yeni yap›tlara do¤ru yelken açmak için yolculuk kap›s›n› aral›yor. “Tarihe kök salm›fl ve hala yaflayan ya da yaflamayan her ulusun kendine özgü bir mitolojisi vard›r. Türklerin, ‹ranl›lar›n, Çinlilerin, Hindistanl›lar›n, Japonlar›n, Germen uluslar›n›n, günümüzde art›k var olmayan Mezopotamya ve Anadolu toplumlar›n›n... Ancak Mitolojilerin yerel kalmamas›, bir baflka deyiflle harc›âlem olabilmeleri, onlar›n ifllenmeleri, üzerlerine sürekli katk›da bulunmas›yla gerçekleflebilir... Ne var ki söz konusu bütün bu anlat›lar, yaz›ya geçirilmedikçe yerel kal›rlar ve zamanla da unutulurlar. Oysa yaz› kullanan bir uygarl›¤›n (o uygarl›k ortadan kalkm›fl bile olsa) mitolojisi yine canl› kal›r.”
Görsel Sanatç›lar Ansiklopedisi
BD N‹SAN 2011
G
örsel Sanatlar ve Müzik yaz›n›n›n sonsuzlaflt›r›c› gücü ile bütünleflmeyince genifl kesimlere yay›lmada zorluklar yafl›yor. Müzik alan›nda ünlü sanatç›m›z Faz›l Say’›n babas› Ahmet Say ve Görsel Sanatlar dünyas›nda da Kaya Önsezgin öncü ve kal›c› çal›flmalar yap›yor. Alan›nda tek çal›flma olan Görsel Sanatç›lar Ansiklopedisi sanatç›lar›, yap›tlar›n›, sergilerini ve ödüllerini vermekle kalm›yor, elefltirel gözün süzgecinden de geçiriliyor. Türkiyeli sanatçılar üzerine ansiklopedik bilgiler vermek ve bu konuda yeterli kaynaklara sahip bulunmadı¤›m›z bir aflamada hayatta olan ve olmayan sanatç›larla ilgili referans bilgileri toparlamak amac›yla haz›rlanan bu kitap, ilk ve ikinci bas›mlar›n›n ard›ndan geniflletilmifl ve güncellefltirilmifl yeni bas›m›yla bu alanda önemli bir bofllu¤u dolduruyor.
‹ki Devir Bir ‹nsan Ahmet Faik Günday ve Hat›ralar›
Kaya Özsezgin
Doruk Yay›nlar›
Süleyman Beyo¤lu
Bengi Yay›nlar›
1
908 II. Meflrutiyet’ten, 1950 Çok Partili Dönem’e uzanan süreci yaflayarak, bizzat tan›k oldu¤u geliflmeleri yorum ve duyuma baflvurmadan aktaran Ahmet Faik Günday’›n hat›rlar› yay›nlanmam›fl bölümlerinin de eklenmesi ile bir bütün olarak yak›n tarihe ›fl›k tutuyor. 1884 y›l›nda Rize/Pazar/Hemflin do¤umlu Günday Trabzon’da bafllad›¤› memurlu¤u, Ordu, Adana, Diyarbak›r, Elaz›¤, Ba¤dat, Basra, Musul, Malatya ve çevresinde sürdükten sonra ‹stanbul’a dönünce ödülü Birinci Dünya Savafl› kargaflas›nda hapisle noktaland›. Devlete, millete hizmetin karfl›l›¤›n› böyle alan Günday yetiflmifl ve yetkin insan bulma s›k›nt›s› yaflayan hükümetin gereksinimi ile Lazistan Mutasarr›fl›¤›na atand›. Milli Mücadele’ye kan davalar›ndan hapiste olan gençlerden oluflturdu¤u bir taburu göndererek destek verdi. Rize’den Ordu Mutasarr›fl›¤›na gönderildi. Önemli ifllere imza att›. TBMM’ye girdi. ‹zmir Suikasti’nin san›¤› olarak kardefli Ziya Hurflit ile birlikte tutukland›. Suçsuz bulunarak sal›verildi. Kaz›m Karabekir’in yak›n dostu oldu. Süleyman Beyo¤lu’nun özverili çal›flmas›yla haz›rlanan yap›t yak›n tarihi anlatmakla birlikte asl›nda günümüzde Osmanl› co¤rafyas›nda yaflananlar› gözler önüne seriyor. 159
B‹R FOTOGRAF B‹N SÖZCÜ⁄E BEDELD‹R Gönderi: AYfiE AYDAN KOCAO⁄LU, ‹STANBUL
Prof. Dr. Mehmet Haberal 17 Nisan 2009 tarihinden bu yana hiç bir yasal gerekçe gösterilmeksizin tutuklu bulunmaktad›r. 160
BütünDünya Çal›flanlar›
S p
TÜRK RESSAMLARI: IfiIL ÖZIfiIK
1939 y›l›nda K›rklareli' de do¤du. Ortaokul ve lise dönemlerinde s›ras› ile Ömer Hatipo¤lu, Turgut Zaim, Cemal Bingöl ve Eflref Üren'in ö¤rencisi oldu. 1963'de arkeoloji ö¤renimini tamamlayan sanatç›, üç y›ll›k bir asistanl›k döneminden sonra kendini tamamen sanata verdi. 1967-1997 y›llar› aras›nda yurt içinde 65 kiflisel sergi, yurt d›fl›nda Londra, Marsilya Allasio sergileri, son befl y›lda Amerika Birleflik Devletleri'nde sergiler açt›. 1999 y›l›ndan beri Doku Sanat Galerileri Ankara ve ‹stanbul flubelerinde kiflisel sergilerini açmakta olan sanatç›, flu ödüllerin sahibidir: 1972 Türkiye Suluboyac›lar Grubu Yar›flmas› ‹kincilik Ödülü, 1974 Ankara Sanat Grafik Resim Yar›flmas› Baflar› Ödülü, 1975 Ankara Sanat Grafik Resim Yar›flmas› Baflar› Ödülü, 1980 “Sanatç›lar Kulübü” Kufla¤›n›n en baflar›l› Suluboya Ressam› Ödülü, 1993-1995 The Art League American Landscap Yar›flmas› Büyük Ödülü Washington DC. 9