2011/08

Page 1

BAfiKENT ÜN‹VERS‹TES‹ KÜLTÜR YAYINI 1 A⁄USTOS 2011

192297

SAYI: 2011 / 08

F‹YATI: 4 TL

Tüm Dünyadan T›p Adamlar› Bu Kez Milletvekili Haberal'› Alk›fll›yor:

"Tebrikler Mehmet"

2000


Hat: VOLKAN ATAY

“Bu Da Geçer Ya Hu” (Bu yaz›, derginizi ters çevirdi¤inizde de ayn› biçimde okunabilmektedir.)

Hat: VOLKAN ATAY

“Bu Da Geçer Ya Hu” (Bu yaz›, derginizi ters çevirdi¤inizde de ayn› biçimde okunabilmektedir.)



BAfiKENT ÜN‹VERS‹TES‹ KÜLTÜR YAYINI

Bütün Dünya

1 A⁄USTOS 2011

2000

Baflkent Üniversitesi Ad›na Sahibi: Prof. Dr. Mehmet Haberal Yay›n Genel Yönetmeni Mete Akyol Görsel Yönetmen ve Yay›n Genel Yönetmeni Yard›mc›s› : Turgut Keskin Sorumlu Yaz› ‹flleri Müdürü: Gülçin Orkut Teknik Yap›m Yönetmeni: Faruk Güney ‹flletme Genel Yönetmeni: Sina fien Yay›n Dan›flman›: Yaflar Öztürk Türk Dili Dan›flman›: Haydar Göfer Sanat Dan›flman›: Süheyla Dinç Redaksiyon: Fatma Ataman Düzeltme Sorumlusu: Nükhet Aliciko¤lu Baflkent Üniversitesi’nin bir kültür hizmeti olan Bütün Dünya 2000, Baflkent Üniversitesi kurulufllar›ndan 1. Cadde, No: 77, Bahçelievler, Ankara adresindeki Aküm Reklamc›l›k, Dan›flmanl›k ve Yay›nc›l›k Ajans› Sanayi ve Ticaret A. fi.’nin 3. Cadde, No: 2, Yenimahalle, Ankara adresindeki tesislerinde bas›lm›flt›r.

2

Seçiciler Kurulu: Prof. Dr. Nevzat Bilgin (An›sal Baflkan) Prof. Dr. Ahmet Mumcu Prof. Dr. Solmaz Do¤anca Prof. Dr. Sevil Öksüz Prof. Dr. Ender Varinlio¤lu, Prof. Dr. Okay Eroskay Prof. Dr. Fuat Çelebio¤lu, Prof. Dr. Sedefhan O¤uz, Prof. Dr. Levent Peflkircio¤lu, Gürbüz Atabek, Necmi Tanyolaç, Mete Tizer, Kaya Karan, Alaettin Giray, Ayhan Erten, ‹lhan Banguo¤lu, Ahmet Aydede, Manuel Bilos,Cengiz Dolunay Sürekli Yazarlar: Yücel Aksoy, Nuray Bartoschek, Cahit Batum, Haluk Cans›n, Ali Murat Erkorkmaz, Konur Ertop, Gürbüz Evren, Metin Gören, ‹lyas Halil, Pelin Hazar, Çetin ‹mir, Muzaffer ‹zgü, Mehmet Muhsino¤lu, Filiz Lelo¤lu Oskay, Cengiz Önal, Cengiz Özak›nc›, Saniye Özden, Bekir Özgen, Yaflar Öztürk, Erdo¤an Sakman, Songül Saydam, R›fat Serdaro¤lu, ‹zlen fien, ‹zmir Tolga, Suat Türker, Engin Ünsal, Mehmet Ünver, Dr. Mehmet Uhri, Orhan Velidedeo¤lu, Mustafa Y›ld›z Yönetim Merkezi: 10. Sokak No: 45, Bahçelievler, Ankara Tel: (0312) 212 80 16 (pbx) Faks: (0312) 234 12 16 ‹letiflim Adresi: Sedef Cad. 2446 Ada, 1. Parsel, A Blok, Kat: 3, Da: 16, Ataflehir, 34750 ‹stanbul Tel: (0216) 456 27 27 (pbx) Faks: (0216) 456 27 29 Da¤›t›m: Yaysat Renk Ay›r›m›: Mat Yap›m Bas›m Tarihi: 29 / 07 / 2011 www.butundunya.com.tr butundunya@butundunya.com.tr


BÜTÜN K‹TAPÇILARDA


BAfiKENT ÜN‹VERS‹TES‹ KÜLTÜR YAYINI

Bütün Dünya 2000

YIL:14 SAYI: 159

6 9

17

‹ Ç ‹ N D E K ‹ L E R

Önce Onur, Cesaret ve Nezaket...

48

Mete Akyol

57

Milletvekili Seçilmesi Nedeniyle Prof. Dr. Mehmet Haberal’a Kutlama ve Destek Mesajlar› Kendim Hakk›nda Bir Suç Duyurusu Yaz›s› Silivri’deki Nostradamus Yavuz Selim Demira¤

22

68

fieker Hoca’n›n Biber Gibi ‹stifas›

73

37 Y›l Sonra Yeniden Kucaklaflan Dostluk Mete Akyol

86 91

Adnan Ad›var Yeflil Sahalarda Hüzün Metin Gören

94

Bu Bir ‹leri Demokrasi Masal›d›r.

Politika Orhan Velidedeo¤lu

98

Apollon Mabedi Çetin ‹mir

Gürbüz Evren

35

Meçhul Tutsaklar Mine Çeliker

Konur Ertop

Mehmet Muhsino¤lu

29

Fenerbahçe’nin Kurumsal Kimli¤ine Sald›rman›n Dayan›lmaz Hafifli¤i Sinan Meydan

Mustafa Mutlu

19

Lozan Bar›fl Konferans› Cengiz Önal

Sultan II. Abdülhamit’in Münif Pafla’ya Mektubu

107 ‹yili¤in Sürgün Yüzü

Cengiz Özak›nc›

113 Bal›k Çocuk

46 Hakimiyeti Milliye Yaz›lar›

Bekir Özgen Muzaffer ‹zgü

22 57

fieker Hoca’n›n Biber Gibi ‹stifas›

Mehmet Muhsino¤lu

4

Fenerbahçe’nin Kurumsal Kimli¤ine Sald›rman›n Dayan›lmaz Hafifli¤i Sinan Meydan


AYLIK BÖLÜMLER

119

90’l› Y›llardan Arta Kalan

21

F›rçalayarak

28

‹lk Dersimiz Türkçe

Mehmet Ünver

126

‹catç›l›¤a Devam Ali Murat Erkorkmaz

131

106

T›p Dünyas›ndan K›sa K›sa

118

Bilginizi Denetleyin

124

Ufak Tefek Bilgiler

Güngör Uras

134

Sudoku

‹nsan Olmak

150

Yar›n›n Büyükleri

Yaflam›mdaki Öteki Kad›n

152

Çözümler Sayfas›

An›lar Sat›n Al›namaz

153

Kareler ve Rakamlar

154

Bulmaca

156

Satranç

158

Ay›n Kitaplar›

160

Bir foto¤raf, Bin Sözcü¤e

Bakmak De¤il Görmek Yücel Aksoy

135 137

Dondurma Niyetine Neler Yiyoruz Neler?

Dr. Albert Schweitzer

142 146

Margaret E. Sangster

98 Apollon Mabedi

Bedeldir

Çetin ‹mir

73

37 Y›l Sonra Yeniden Kucaklaflan Dostluk Mete Akyol

5


Önce Onur, Cesaret ve Nezaket...

P

ellegrini’yi tan›mazs›n›z. Bu

çok do¤ald›r. Wesley Alexander’› da tan›mazs›n›z. Bu da çok do¤ald›r. Andrew Warshaw, Naoki Aikawa, Nadey Hakim adlar›n› da belki duymufl olabilirsiniz ama, flimdi an›msam›yorsunuzdur. Bu da çok do¤ald›r. Pekiiii… Faisal Shaheen, Roy Calne, Gerhard Opelz, Mustafa Al-Mousawi’yi tan›yor musunuz?.. Ya da, Marwan A. Masri, David H. Sachs, Timothy J. Eberlein, Francis L. Delmonico, Pekka Hayry, Rajeev B. Ahuja’y›? Biliyorum, onlar› da tan›m›yorsunuz. Bu da çok do¤ald›r. fiimdi size “çok do¤al” birfley daha söyleyece¤im: “Tüm bu kifliler sizin için varlar ve sizin için çal›fl›yorlar. Onlar›n yaflamlar›n›n nedeni de, anlam› da, sizsiniz. Çünkü onlar, tüm yaflamlar›n› insanlara hizmet etmeye adam›fllard›r.” Ne ifl yapt›klar›n› da söyleyeyim: Onlar birer t›p doktorudur. *** Biraz önce birkaç›n›n adlar›n› s›ralad›¤›m bu doktorlar›n kim olduklar›n›, dünyan›n neresinde ve hangi görevde bulunduklar›n› anlatmadan önce, onlar›n ortak özelliklerini de söyleyeyim: Öncelikle, akademik ünvanlar› ay6

n›d›r. Tümünün ad›n›n bafl›nda, “Prof. Dr.” ünvan› vard›r. Bir baflka ortak özellikleri, dünyan›n ayr› ülkelerinde olmalar›na karfl›n, tümünün adreslerindeki çal›flma yerinin ayn› olmas›d›r. Herbirinin tan›t›m kartlar›nda da, kendilerine gönderilen mektuplarda da kesinlikle ya “Üniversite” sözcü¤ü ya da bilimsel bir derne¤in ad› vard›r... Çünkü onlar›n tümü, dünyan›n dört bir yan›ndaki ülkelerde, o ülkelerin ya önde gelen üniversitelerinde ya da bilimsel derneklerinde görev yapmaktad›rlar. Bilgileri yan›s›ra, mesleksel yetenek ve deneyimleri kadar herbirinin, “çok do¤al” bir baflka ortak özelli¤i daha vard›r. Onlar›n, sayg›yla an›lan bu ortak özelli¤i, kiflisel yap›lar› gere¤i onurlu olmalar›d›r, kibar olmalar›d›r, cesur olmalar›d›r ve ayr›ca, mesleklerine, meslektafllar›na, içinde yaflad›klar› çevreye, ortama, gelecek kuflaklara karfl› sorumluluk tafl›mak terbiyesinde, ahlak›nda ve bilincinde olmalar›d›r. ‹flte onlar, kimileri haritadaki konumlar› nedeniyle, kimileri siyasal dünya görüflleri, kimileri tarihsel geliflimleri nedeniyle birbirlerinden uzak olmalar›na karfl›n, yeri ve zaman› gel-


BD A⁄USTOS 2011

di¤inde, bu “çok do¤al” terbiye ve ah- Cerrahi Direktörü’dür. Çeflitli dönemlak koflullar›n›n s›n›rlar› içinde ortak lerde, Amerikan Yan›k Birli¤i’nin, bir noktada biraraya gelirler ve... Amerikan Organ Nakli Cerrahlar› BirOnurlar›, cesaretleri ve nezaketleri ile li¤i’nin ve Cerrahi Enfeksiyon Uzaya¤a kalkarlar, seslerini yükseltirler. manlar› Birli¤i’nin baflkanl›klar› göOnlar bu uygarl›k terbiyelerinin gere¤i- revlerinde de bulunmufltur. ni ikibuçuk y›l önce de flimdi de mesProf. Dr. Andrew Warshaw, Boslektafllar› ve arkadafllar› Prof. Dr. Meh- ton’da, Harvard T›p Fakültesi, Massacmet Haberal için yerine getirmifller- husetts General Hospital adl› hastanede, dir. ‹kibuçuk y›l önce tutukland›¤›n› du- fahri bafl cerraht›r. Bu hastanenin ayn› yar duymaz çevresinde bütünleflerek zamanda, Uluslararas› ve Bölgesel ‹lifloluflturduklar› dev güçleriyle kendisi- kiler Bafl Dan›flman›’d›r. Prof. Dr. Naoki ne güç “naklettikleri” Prof. Dr. Mehmet Aikawa, Japonya’n›n Keio Üniversitesi Haberal’›, flimdi milletvekili seçilmesi ne- ö¤retim üyesidir. Onun, Prof. Dr. Mehdeniyle, her biri uygar bilim adam› sayg›sal met Haberal’a gönderdi¤i tebrik mesayap›lar›yla bu kez de sevgi, sayg› ve ‹flte onlar (...) tutukland›¤›n› duyar duymaz sevinç coflkular›yla çevresinde bütünleflerek oluflturduklar› dev tebrik ya¤muruna güçleriyle kendisine güç “naklettikleri” meslektutmufllard›r. ‹zin verirseniz, tafllar› Prof. Dr. Mehmet Haberal’›, bu kiflilerden birkabu kez milletvekili seçilmesi ç›n› olsun tek tek tan›tmak isteriz. Böy- nedeniyle, flimdi de sevgi, sayg› ve sevinç coflkular›yla tebrik lece, bir taflla iki kufl vuraca¤›z, hem ya¤muruna tutmufllard›r. “bilim adam›” olmak için yaln›zca “bilim”in yeterli olama- j›ndan bir bölümü burada da paylaflmak yaca¤›n›, hem de birer “ünlü bilim adam›” isterim sizle: “Harika! Harika! Harika! ve makam sahibi olmalar›n›n, kiflisel Prof. Dr. Haberal’›n kazand›¤› milletvenezaketlerini, cesaretlerini ve sorumluluk- killi¤i için kendisini de, Cumhuriyet Halk lar›n› uygulamalar›na asla bir engel olufl- Partisi’ni de kutluyorum. Japonya’daki turmayaca¤›n› kan›tlar›yla gösterece¤iz, haberlerde seçimlerde CHP’nin, AKP’yi hatta uygulamal› olarak ö¤retece¤iz… geçemedi¤inden bahsedildi ve bu nedenle Pellegrini’nin tam ad›, Carlos A. çok endifleliydim. ‹nan›yorum ki Prof. Pellegrini’dir. Akademik ünvan›, Haberal için ‘Adalet’, çok yak›nda yerini “Prof. Dr”, görevi ise, Washington bulacakt›r. Bu güzel haber beni o kadar Üniversitesi, Genel Cerrahi Ana Bilim heyecanland›rd› ki, bu gece gözüme uyku Dal› Baflkan›’d›r. Prof. Dr. J. Wesley girmeyece¤inden eminim. Prof. Haberal’Alexander, Cincinnati Üniversitesi a tebriklerimi ve en iyi dileklerimi lütfen T›p Fakültesi, Organ Nakli Bölümü iletin.” 7


BD A⁄USTOS 2011

Prof. Dr. Jeremy Chapman, Dünya Organ Nakli Derne¤i Eski Dönem Baflkan›’d›r. Westmead Hastanesi, Nefroloji Ana Bilim Dal› Baflkan› ve Akut Giriflimsel T›p ve Böbrek Hastal›klar› Bölümü Sorumlusu’dur. ‹zleyen say-falar›m›zda da okuyacaks›n›z ama, bir tümcesini olsun burada yineleyeyim: “Umuyorum ki siyasetteki yeni kariyerin, cerrah ve hoca olarak yürüttü¤ün kariyerin kadar baflar›l› olur.” Prof. Dr. Chapman’›n bir tümcesini de izninizi almadan yineleyece¤im: “Hemen tahliye edilmeme ihtimalinin olmas› beni çok tedirgin ediyor.” *** “Sevgili Mehmet, Ne muhteflem bir haber! Sonunda do¤rulu¤unu kan›tlad›n” diyen Prof. Dr. Nadey Hakim ise, Londra’da, Hammer-Smith Hastanesi, Organ Nakli Ünitesi Sorumlusu’dur. Prof. Dr. Gerhard Opelz, Dünya Organ Nakli Derne¤i Seçilmifl Baflkan›’d›r ve Heidelberg Üniversitesi, ‹mmunoloji Enstitüsü, Organ Nakli ve ‹mmunoloji Ana Bilim Dal› Baflkan›’d›r. Tebrik mesaj›nda flöyle diyor: “Organ Nakli camias›ndaki bütün dostlar›n, bu sonucu umutla bekliyordu... Umar›m en yak›n zamanda Meclis’te ifllerinin bafl›na geçebileceksin.” Prof. Dr. David H. Sachs, Harvard T›p Fakültesi’nin, Massachusetts Ge-neral Hospital adl› hastanesinin, Genel Cerrahi Ana Bilim Dal›, Organ Nakli Biyolojisi Araflt›rma Merkezi Sorum-lusu’dur. Onun tebrik mesaj›ndan da flu tümceyi paylaflay›m: “Bu haber beni çok mutlu etti. Umar›m bu yaflad›¤›n›z büyük s›k›nt›lar›n sonu demektir.” 8

Milletvekili seçilmesi nedeniyle Prof. Dr. Mehmet Haberal’a, dünyan›n dört köflesindeki meslektafllar›ndan ya¤an tebrik ya¤murlar›ndan birkaç damlas›n› bu sayfada ve ilerideki sayfalar›m›zda yay›ml›yoruz. Kapa¤›m›z› ise, bir meslektafla, bir bilim adam›na sevgi, sayg› ve sevinçlerini birlefltirerek, serinletici, ferahl›k verici, nefes ald›r›c› bir tebrik ya¤muruna dönüfltüren dünyan›n ünlü t›p bilim adamlar›ndan bir bölümünün fotograflar›yla süsledik, Nedenini de, aç›k aç›k yazal›m. Hani, yukar›da uygar bilim adam› yap›s›n› tan›t›rken, bir ortak özelliklerinden söz etmifltik ya… “Bilimsel bilgileri yan›s›ra, mesleksel yetenek ve deneyimleri kadar herbirinin sayg›yla an›lan ‘çok do¤al’ bir ortak özelli¤i ise, kiflisel yap›lar› gere¤i onurlu olmalar›d›r, kibar olmalar›d›r, cesur olmalar›d›r” demifltik... Sonra da flöyle devam etmifltik: “Ayr›ca, mesleklerine, meslektafllar›na, içinde yaflad›klar› çevreye, ortama ve gelecek kuflaklara karfl› tafl›d›klar› sorumluluk terbiyesinde, ahlak›nda, bilincinde olmalar›d›r.” ‹flte öncelikle, bu erdemlerin nas›l birfley oldu¤unu canl› örneklerle göstererek anlatal›m istedik... Sonral›kla da, bu erdemlerin onurlu bir biçimde nas›l da kolayl›kla uygulanabildi¤ini canl› örneklerle göstererek, nas›l da kolayl›kla uygulanabilece¤ini ö¤retelim dedik, korkak olmak istemeyen, cesur olmak isteyen, onurlu olmak isteyen, uygar olmak isteyen, özetle “adam gibi adam” olmak isteyen adamlara... meteakyol@butundunya.com.tr


BD A⁄USTOS 2011

Milletvekili Seçilmesi Nedeniyle Prof. Dr. Mehmet Haberal’a Dünyaca Ünlü T›p Adamlar›ndan Kutlama ve Destek Mesajlar› Ya¤d›

O

rgan Nakli ve Yan›k Tedavisi konular›nda dünyaca ünlü bilim adamlar› Milletvekili seçilmesi üzerine Prof. Dr. Mehmet Haberal’a kutlama mesajlar›n› ve baflar› dileklerini ileterek, en k›sa sürede özgürlü¤üne kavuflaca¤›na inand›klar›n› belirttiler. Siyaset ve bilim alan›nda ülkesine ve dünyaya hizmetlerinin art›k engellenmemesi gerekti¤ini belirterek Prof. Dr. Mehmet Haberal’a destek veren bilim adamlar›, bunun Türkiye’nin ve insanl›¤›n ortak kazanc› oldu¤una dikkat çektiler. Prof. Dr. Mehmet Haberal’a gönderilen tebrik ve destek mesajlar›ndan bir bölümünü devam sayfalar›nda okurlar›m›z›n ilgisine sunuyoruz.

BütünDünya 9


BD A⁄USTOS 2011

Muhteflem bir haber. Prof. Dr. Carlos A. Pellegrini Washington Üniversitesi, Genel Cerrahi Ana Bilim Dal› Baflkan›.

Mehmet’in seçimleri kazanmas›na çok sevindik! Lütfen ona sevgimizi ve en iyi dileklerimizi iletin ve tahliyesi konusunda bizi bilgilendirin. Prof. Dr. J. Wesley Alexander Cincinnati Üniversitesi T›p Fakültesi, Organ Nakli Bl. Cerrahi Direktörü, Professor Emeritus, Amerikan Yan›k Birli¤i Eski Bflk. Amerikan Organ Nakli Cerrahlar› Birli¤i Eski Bflk, Cerrahi Enfeksiyon Birli¤i Eski Bflk.

Maureen Alexander Bafl Hemflire (Emekli) Cerrahi Ana Bilim Dal›, Cincinnati Üniversitesi T›p Koleji, J. Wesley Alexander’›n Efli

Dünyan›n dört köflesindeki meslektafllar›n senin için de adaletin var oldu¤una inan›yorlar. Prof. Dr. Andrew Warshaw 10

Massachusetts General Hastanesi Uluslararas› ve Bölgesel ‹liflkiler Bafl Konsültan›, Harvard T›p Fakültesi Cerrahi Profesörü, Massachusetts General Hastanesi Fahri Bafl Cerrah, Boston, ABD

Harika! Harika!! Harika!!! Prof. Dr. Haberal’›n kazand›¤› milletvekilli¤i için kendisini de, CHP’yi de kutluyorum. Japonya’daki haberlerde seçimlerde CHP’nin AKP’yi geçemedi¤inden bahsedildi ve bu nedenle çok endifleliydim. ‹nan›yorum ki Prof. Haberal için “Adalet” çok yak›nda yerini bulacakt›r. Bu güzel haber beni o kadar heyecanland›rd› ki bu gece gözüme uyku girmeyece¤inden eminim! Prof. Haberal’a tebriklerimi ve en iyi dileklerimi lütfen iletin. Prof. Dr. Naoki Aikawa Keio Üniversitesi , Fahri Profesör.

Koca bir dünyan›n di¤er ucundan mücadeleni ve onun ard›ndan büyük bir mutlulukla sand›ktaki baflar›n› izledim. Umuyorum ki siyasetteki yeni kariyerin cerrah ve hoca olarak yürüttü¤ün kariyerin kadar baflar›l› olur. Hemen tahliye edilmeme ihtimalinin bulunmas› beni çok tedirgin ediyor. Yak›n zamanda seçmenlerinle ve organ nakli camias› ile özgür bir biçimde iletiflim kurabilmeni umuyorum. Tahliye edildi¤in haberini en k›sa sürede almay› umuyorum.


BD A⁄USTOS 2011

Her zamanki gibi en iyi dileklerimle, Dr. Jeremy Chapman Dünya Organ Nakli Derne¤i Eski Dönem Baflkan›, Westmead Hastanesi, Nefroloji Ana Bilim Dal›, Akut Giriflimsel T›p ve Böbrek Hastal›klar› Bölümü Sorumlusu.

Sevgili Mehmet, Ne muhteflem bir haber!!! Sonunda do¤rulu¤unu kan›tlad›n. Eve döndü¤ünde ziyaretine gelip bu ola¤anüstü baflar›lar›n› kutlamak benim için çok büyük bir zevk olur. Kardeflin Nadey. Prof. Dr. Nadey Hakim Hammer-Smith Hastanesi, Organ Nakli Ünitesi Sorumlusu, Londra

Hepimizin gözlerimiz ayd›n. Bu sevindirici haber, Prof. Haberal’› yak›n zamanda görebilece¤imizin de sevindirici duyurusudur. Çok mutlu oldum. Prof. Dr. Faissal A. M. Shaheen S. Arabistan Organ Nakli Mrk. Genel Direktörü, Cidde Böbrek Merkezi Sorumlusu.

Prof. Haberal’›n seçimlerde milletvekili seçidi¤ini duydu¤umda çok mutlu oldum. Umar›m

bu haber, onun haketti¤i normal hayat›na dönebilece¤i anlam›na da geliyordur. Prof. Dr. Roy Calne Genel Cerrahi Ana Bilim Dal›, Cambridge Üniversitesi

Çok mutlu oldum. Organ nakli camias›ndaki bütün dostlar›n bu sonucu umutla bekliyordu. Umar›m en yak›n zamanda Meclis’te ifllerinin bafl›na geçebileceksin. Seninle en yak›n zamanda görüflebilece¤im bir olanak bekliyorum. Milletvekili seçildi¤iniz haberini ald›¤›m bugün, benim ve organ nakli camias› için muhteflem bir gün oldu. Ne denli sevindi¤imi ifade etmem mümkün de¤il. Prof. Dr. Gerhard Opelz Dünya Organ Nakli Derne¤i Seçilmifl Baflkan›, Heidelberg Üniversitesi, ‹mmunoloji Enstitüsü, Organ Nakli ve ‹mmunoloji Ana Bilim Dal›.

Sevgili Mehmet, Seçim sonuçlar›n›n mutlu haberlerini ald›m. Yürekten tebrik ederim seni. Yak›nda özgürlü¤üne kavufltu¤unu görmeyi umuyorum. Bütün arkadafllar›n için çok mutlu bir gün, bu. Prof. Dr. Mustafa Al-Mousawi Orta Do¤u Organ Nakli Eski Bflk., Kuveyt 11


BD A⁄USTOS 2011

Organ Nakli Derne¤i Baflkan Yard›mc›s›, Hamed Al Essa Organ Nakli Mrk., Kuveyt.

Muhteflem bir haber. Onu özgür görmek için dua ediyoruz. Prof. Dr. Marwan A. Masri Orta Do¤u Organ Nakli Derne¤i Dönem Baflkan›, Asya Organ Nakli Derne¤i Eski Dönem Baflkan›, Transmedical for Life CEO’su, Beyrut, Lübnan

Bu haber beni çok mutlu etti. Umar›m bu yaflad›¤›n›z büyük s›k›nt›lar›n sonu demektir. Yürekten tebriklerimle, Prof. Dr. David H. Sachs Harvard T›p Fakültesi, Genel Cerrahi Ana Bilim Dal›, Organ Nakli Biyolojisi Araflt›rma Merkezi Sorumlusu, Massachusetts General Hastanesi, Boston, ABD

Say›n Profesör Haberal, Milletvekili seçildi¤iniz haberini ald›m. Amerikan Cerrahlar Birli¤i Dönem Baflkan› olarak size içtenlikli kutlamalar›m› sunar›m. Bilimsel kariyeriniz boyunca özellikle cerrahi alanda çok 12

büyük katk›larda bulundunuz. (Bu katk›lar›n›z nedeniyle size derne¤imiz taraf›ndan Onursal Üyelik takdim edilmiflti.) Yeni hizmet alan›n›zda da ülkenize ve insanlar›na çok büyük hizmetlerde bulunaca¤›n›zdan hiçbir kuflkum yoktur. Ülkenizi güzellefltirece¤inize ve kiflili¤inizde, insanlar›n›z›n daha iyi temsil edilece¤ine olan inanc›m tamd›r. Umar›m, 26-28 Nisan 2012 tarihlerinde San Francisco’da düzenlenecek olan dernek toplant›m›za kat›labilmek olana¤› bulabilirsiniz. O gün görüflünceye kadar size yeni hizmet alan›n›zda ve yeni görevlerinizde huzur ve baflar›lar diliyorum. En iyi dileklerimle. Prof. Dr. Timothy J. Eberlein Amerikan Cerrahlar Birli¤i Dönem Baflkan›, Washington Üniversitesi T›p Fakültesi, Cerrahi Anabilim Dal› Baflkan›, Alvin J. Siteman Kanser Merkezi Direktörü.

Bu harika haberi duydu¤umuza çok sevindik. Mehmet’e tebriklerimi iletiyor ve yeni görevinde kendisine baflar›lar diliyorum. Dr. Andreas G. Tzakis Dünya Organ Nakli Derne¤i Konsey Üyesi, Kuzey Amerika Temsilcisi, Broward General T›p Merkezi Organ Nakli Hiz. Sorumlusu.

Harika! Bu seçimlerde sevgili dostum Mehmet’in Meclis’e girmifl olmas›na çok seviniyorum.


BD A⁄USTOS 2011

Gerçekten bunu hakediyor. Bu muhteflem bir haber. Lütfen ona en içten dileklerimi iletin, daha da güzel geliflmelerin olmas›n› sab›rs›zl›kla bekledi¤imi de bildirin lütfen. Prof. Dr. Luis H. Toledo-Pereyra Michigan State Üniversitesi, Genel Cerrahi Anabilim Dal›, Araflt›rma Bölümü Direktörü

Kazanm›fl oldu¤u milletvekilli¤i ile ilgili Prof. Dr. Haberal’a lütfen en içten tebriklerimi iletin. Umar›m haketti¤i gibi Meclis’teki yerine geçmesine izin verilir ve özgürlü¤üne tekrar kavuflabilir. Bu kadar baflar›s› olan yetenekli bir liderin çal›flmalar›na engel olunmas›na dünya göz yummamal›d›r. Sayg›lar›mla, Prof. Dr. Richard Gamelli Loyola Üniversitesi, Genel Cerrahi Profesörü, Yan›k ve Travma Enstitüsü Direktörü, Yan›k Merkezi Baflkan›.

Sevgili Mehmet, Seçimlerde milletvekili seçilmifl oldu¤unun haberini duydu¤umda büyük bir rahatl›k ve mutluluk hissettim. Türk milletinin deste¤i kuflkusuz çok etkili olmufltur. Meslektafllar›n seni ziyaret edip özgürlü¤ünü kutlamak için gün say›yorlar. Sonsuz sayg›lar›mla, Prof. Dr. Francis L. Delmonico

Dünya Organ Nakli Derne¤i Seçilmifl Baflkan›, Harvard T›p Fakültesi, Genel Cerrahi Ana Bilim Dal›, New England Organ Bankas› T›p Direktörü.

Ona lütfen en iyi dileklerimi iletin. Ne kadar daha tutuklu kalacak? Mahkeme süreci flimdi ne durumdad›r? Prof. Dr. Pekka Häyry Helsinki Üniversitesi. Organ Nakli ve ‹mmünoloji Laboratuvar› Prof., Finlandiya

Seçimlerde elde etti¤iniz bu baflar› size karfl› as›ls›z suçlamalarda bulunan kiflileri susturmak için çok güzel bir f›rsat. Lütfen en içten tebriklerimi kabul edin. Umar›m yak›n zamanda tutuklulu¤unuz biter, art›k kendiniz ve ulusunuza hizmetlerinizle ilgilenebilirsiniz. Dr. Rajeev B. Ahuja Uluslararas› Yan›k Derne¤i Genel Sekreteri, Lok Nayak Hastanesi ve Maulana Azad T›p Koleji, Yan›k-Plastik ve Mikrovasküler Cerrahi Bölümü, Yeni Delhi, Hindistan

Ola¤anüstü bir haber. Profesör Haberal’a en içten dileklerimi ve tebriklerimi gönderiyorum. Prof. Dr. David Herndon 13


BD A⁄USTOS 2011

Uluslararas› Yan›k Derne¤i Eski Baflkan›, Shriners Yan›k Hastanesi Baflhekimi, Galveston, Texas, ABD

Tebrikler.... ‹nflallah onu yak›n zamanda aram›zda görebilme olana¤›na kavufluruz. Prof. Dr. AbdelHadi Breizat Al Bashir Hastanesi, Genel ve Hepatobilyer Cerrahi Direktörü, Ürdün Cerrahi Derne¤i Bflk, Amman, Ürdün

Lütfen en içten dileklerimi Prof. Haberal’a iletin. Çok dolu bir hayata bir baflar› daha eklenmifl. Ulusal arenada yapaca¤› katk›lar›n da en az t›p ve akademik alanlardaki baflar›lar› kadar ola¤anüstü olaca¤›na inan›yorum Prof. Dr. Lior Rosenberg Soroka Üniversitesi T›p Merkezi, Plastik Cerrahi Anabilim Dal› Baflkan›, Beer Sheva, ‹srail

Ne güzel bir haber bu! Sevgili Mehmet özgürlü¤üne kavuflana dek günler ne kadar da uzun olacak! Prof. Dr. Nabil Mohsin Lapeyronie Hastanesi, Nefroloji ve Organ Nakli Ana Bilim Dal› Montpelier, Fransa 14

Bravo! Prof. Dr. Nicholas L. Tilney Dünya Organ Nakli Derne¤i Eski Harvard T›p Fakültesi Genel Cerrahi Araflt›rma Laboratuvar› Sorumlusu, Brigham & Women’s Hastanesi, Organ Nakli Araflt›rma Merkezi, Bafl Cerrah›. ABD Prof. Mehmet Haberal’› tebrik ediyorum. Prof. Dr. Aziz El-Matri Orta Do¤u Organ Nakli Derne¤i Eski Baflkan›, Tunus Nefroloji Derne¤i Kurucusu

8 Haziran’dan beri Prof. Mehmet Haberal’a ve çevresindekilere pozitif zihinsel ve manevi enerji gönderiyorum. Pazar günü seçim haberlerini Al Jazeera haber kanal›ndan izledim ve bugün iyi haberlerinizi ald›m. Mehmet’in bu hakedilmifl ve gelecek için umut veren zaferi beni çok mutlu etti. Mehmet’e lütfen bu sat›rlar› iletin. Özgürlü¤üne kavuflmas› için bütün çabalar gösterilmeli ki ülkeniz ve insanlar›n›z için en iyi fleyleri temsil


BD A⁄USTOS 2011

eden liderli¤inin önü aç›labilsin. Kuflkusuz ben de onu elimden gelen her flekilde desteklemeye devam edece¤im. Allah Türkiye’yi korusun. Sayg›lar›mla, Prof. Dr. José Miguel Alvear

varl›¤›n› de¤il, enerjisini de özledik. Lütfen en k›sa sürede onu ne zaman ziyaret edebilece¤imi bildirin. Sayg›lar›mla, Prof. Dr. Refaat R. Kamel

Ekvator Merkez Üni., Genel Cerrahi Prof., Ekv. Cerrahi Dern. Eski Bflk, Quito - Ekvator

Ain Shams Üniversitesi, Karaci¤er Transplantasyonu Bölümü Baflkan›, Kahire, M›s›r.

Bu haber beni çok mutlu etti. Prof. Haberal’a lütfen en içten tebriklerimi iletin. Dr. Elbie van der Merwe

Say›n Prof. Haberal, Milletvekili seçilmenizdeki zaferiniz nedeni ile sizi kalbimin derinliklerinden kutlar›m. Son y›llarda Uluslararas› Cerrahlar Koleji’ne olan katk›lar›n›z› hiçbir zaman unutmayaca¤›z. Sizi tekrar tebrik ediyor ve en iyi dileklerimi iletiyorum. Prof. Dr. Christopher Chen

Uluslararas› Yan›k Derne¤i Afrika Temsilcisi, Tygeerberg Hast. Yan›k Ünitesi, G. Afrika

Bu güzel haberler için çok teflekkür ederim. Mehmet’in nihayet akademik ve bilimsel faaliyetlerini tekrar sürdürebilece¤ine ve bu görevleri yan›s›ra siyasi görev de üstlenebilece¤ine çok seviniyorum. Lütfen en içten dileklerimi de¤erli ve sayg›de¤er arkadafl›ma iletin. Prof. Dr. Rashad Barsoum Kahire Üniversitesi, T›p Fakültesi

Evet. Y›llard›r duydu¤um en iyi haber. Prof. Haberal’›n serbest b›rak›laca¤›ndan eminim. Onun yaln›zca

Uluslararas› Cerrahlar Koleji Eski Baflkan

Harika!!! Prof. Dr. JeanPaul Squifflet Liege Üniversitesi, Organ Nakli Bölümü, Belçika.

Prof. Mehmet Haberal’› önce azmi, sonra da milletvekilli¤i için tebrik ederim. Prof. Dr. Adib H. Sabbagh Uluslararas› Cerrahlar Koleji, Yönetim Kurulu Üyesi, Tucson, Arizona 15


BD A⁄USTOS 2011

Tebrik ediyorum. Lütfen Prof. Haberal’a sayg›lar›m› ve en iyi dileklerimi iletin. Prof. Dr. Gabriel M. Danovitch UCLA, David Geffen T›p Fakültesi, Böbrek ve Pankreas Nakli Program› Direktörü, Los Angeles, ABD

Say›n Prof. Haberal, Sizi, en baflta bu ola¤anüstü baflar›n›z için tebrik etmek istiyorum. Hepimiz sizinle gurur duyuyoruz. Baflar›n›z, Uluslararas› Cerrahlar Koleji için de övünülecek yeni bir baflar›n›zd›r. En iyi dileklerimle, Prof. Dr. N. Dorairajan Hindistan Cerrahlar Birli¤i Baflkan›

Sevgili Mehmet, 12 Haziran’da yap›lan genel seçimlerde milletvekili seçilmenden sonra bu kutlama yaz›s›n› sana çok büyük bir mutlulukla yaz›yorum. Cumhuriyet Halk Partisi’ni onurla temsil edece¤inden hiç bir kuflkum yok. Sana yeni 16

çal›flmalar›nda büyük baflar›lar diliyorum. Sayg›lar›mla, Prof. Dr. Ronald G. Tompkins Uluslararas› Yan›k Dern. Eski Bflk. Massachusetts General Hst., Travma, Yan›k ve Cerrahi Acil Servisi Bl. Bflk, Shriners Hospitals for Children Baflhekimi, Boston, ABD

Tebrikler Mehmet. Prof. Dr. David E. R. Sutherland Minnesota Üniversitesi Genel Cerrahi Ana Bilim Dal›, Organ Nakli Bölümü Profesörü, Schulz Diyabet Enstitüsü Direktörü, Clinical Transplantation Editörü

Say›n Prof. Mehmet Haberal, Seçimlerde elde etti¤iniz ola¤anüstü zaferiniz, fiiraz Organ Nakli Ekibi olarak hepimizi çok sevindirdi. Bu baflar› için Allah’a flükürler olsun. Yak›n zamanda ‹ran’da veya Türkiye’de görüflebilmeyi umuyoruz. Sayg›lar, Prof. Dr. S. Ali Malek-Hosseini fiiraz T›p Bilimleri Üniversitesi, Nemazy Hastanesi, fiiraz Organ Nakli Merkezi, ‹ran


BD A⁄USTOS 2011

Mustafa Mutlu’nun 16.07.2011 Tarihli Vatan Gazetesi’nde Yay›mlanan Yaz›s›

Kendim hakk›nda bir suç duyurusu yazı yazmak falan değil, yaz›s›! Bugün yaşamak bile istemiyor canım... Bugün nefes almak zulüm... Bugün, gündüz gece benim için zifiri karanlık!

B

ugün s›cak donduruyor bede-

nimi... Kan de¤il, öfke dolafl›yor damarlar›mda... Her zaman sa¤duyuya, kardeflli¤e önem veren beynim, bugün bir seri katil! Sinek bile öldürmeye k›yamayan elim bir makineli tüfek bulsa Azrail kesilecek bugün... Bugün ben hiç iyi ve hiç normal de¤ilim! Kendimden korkar haldeyim bugün... *** 13 askeri daha katletti birileri... Saf bak›fll›, iyi ve temiz çocuklar›... Ve daha cenazeleri bile kalkmadan düfltü¤ü topraktan,“Demokratik özerklik” ilan etti birileri, lefl kargalar› gibi... Bu ülkenin ana muhalefet partisinin liderine flahin kesilen, a¤z›ndan geleni arkas›na koymayan Baflbakan’dan ç›t ç›km›yor bugün. Matem; sadece 13 askerin kederli ailelerinin evin-

de, köyünde...Televizyonlarda göbek atmaya devam ediyor; ya¤l›boya suratl› kad›nlar... Y›l›fl›k adamlar›n çapk›nl›k hikâyelerinden geçilmiyor; bugün bile... Hele hele, “‹flsizlik, tarihin en düflük noktas›na ulaflt›” diye piflkin piflkin gülümsemiyor mu spiker... Dayanam›yorum... Bugün ben, delirmek üzereyim... Kendimden korkar haldeyim bugün... *** Facebook’ta foto¤raflar›n› kald›rm›fl yurtsever anneler... Güzel yüzlerinin yerine, siyah kurdeleler koymufllar “fiehitler ölmez” diyerek... Ölüyor anneler, ölüyor ablalar, ölüyor sevgililer. Sevdikleriniz, o¤ullar›n›z, kocalar›n›z, a¤abeyleriniz, ye¤enleriniz tek tek ölüyor... Ve sizin siyah kurdelelerinizle, ac›l› ailelere ba¤lanan üç kuruflluk flehit maafllar›ndan baflka hiçbir 17


BD A⁄USTOS 2011

iflaret tan›kl›k etmiyor bu ölümlere... Akan kan›n kurumas›n› bile beklemeden, “yeni bir devlet” ilan ediyor birileri; lefl kargalar› gibi... Benim hükümetim ise, varl›¤› bunca y›ld›r kan›tlanamayan darbe çeteleriyle meflgul hâlâ... Eli tüfekli, beli bombal›; kararl› ve kallefl caniler, bildikleri gibi devam ediyorlar ifllerine... ‹flleri bölmek, iflleri öldürmek, iflleri yuva söndürmek çünkü... Bir de kardefllikten söz etmiyor mu içlerinden biri... Bomba olup düflmek istiyorum tam orta yerlerine... Bugün ben deliriyorum... Kendimden korkuyorum bugün... *** Terör uzman› yazarlar içeride bugün, terörle savafla savafla yafllanm›fl subaylar içeride... Terörist ise “demokratik hakk›n›” kullan›yor; bir de nazlan›yor “Meclis’e gireyim mi, girmeyeyim mi” diye! Yakaland›¤› gün, “Devletin emrindeyim” diye zavall›laflan ‹mral›’daki çetebafl›; utanmadan devletle pazarl›k halinde hâlâ... Üniformalar›n rengi hâkî de¤il art›k; k›rm›z›... Ölen 20-21 yafl›ndaki gençlerin kafllar› ay, gözbebekleri y›ld›z bugün... Ve yer gök bembeyaz... Çaresiz yüreklerde, asla dinmeyecek derin bir s›z›! “Uzlaflma” ar›yor bizi yönetenler... H›çk›r›k bo¤az›mda; kördü¤üm olmufl, patlayam›yor... Nabz›m atm›yor, kulaklar›mda büyük bir u¤ultu, gözlerim kör... Bugün ben bir ç›lg›n, bugün ben bir asi olmak istiyorum...Y›llard›r korudu¤um insan sevgisi, flu saatten son18

ra bir yalan art›k... Bugün ben deliriyorum... Kendimden korkuyorum bugün... *** Bu bir suç duyurusu yaz›s›d›r savc› abiler... Köpekleri sal›p, tafllar› ba¤lamay› kural sayan bu düzende, “Art›k yeter” diyen bir yurttafl›n isyan yaz›s›d›r... Masuma, güçsüze ve iyiye karfl› canavarlafl›p; kallefle, haine, caniye teslim olan devlete sitem yaz›s›d›r! 13 gence ölüm kusanlara, bu ölümler karfl›s›nda kuru bir baflsa¤l›¤› mesaj› yay›nlay›p hiçbir fley olmam›fl gibi davrananlara, göbek atmaya, k›v›rmaya, sahte pembelikler içinde geberircesine e¤lenmeye devam edenlere esef yaz›s›d›r... Bugün ben bir uçak olmak istiyorum savc› abiler, bugün ben bir tank olup dalmak istiyorum kötülerin tam ortas›na... Kar›nca bile ezmeyen ben, bugün ölüm olmak istiyorum... Bugün bar›fl, kardefllik, hümanistlik; palavra benim için... Bugün benim ad›m isyan... Bugün benim ad›m öfke... Bugün benim ad›m çaresizlik... Ve çaresiz bir insandan tehlikeli bir fley yoktur bu dünyada... Bu yaz› kendim hakk›ndaki bir suç duyurusu yaz›s›d›r savc› abiler... Gere¤ini yap›n... Durdurun beni... Bugün ben deliriyorum... Kendimden korkuyorum bugün! *** Günün sorusu

Sorum size: Bir ülkede bar›flç›, insan sevgisiyle yan›p tutuflan bir yazar; yukar›daki gibi bir yaz› yazmak zorunda kal›yorsa; o ülkede ifllerin yolunda gitti¤i söylenebilir mi?


BD A⁄USTOS 2011

Yavuz Selim Demira¤’›n 25.06.2011 Tarihli Yeniça¤ Gazetesi’nde Yay›mlanan Yaz›s›

Silivri’deki Nostradamus Hukuk garabetlerinin yaşandığı Silivri’de balyoz duruşmalarını izlerken ruhum kararıyor.Yargılanan zanlılar kendilerine atfedilen iddiaları öylesine çürütüyorlar ki aşk olsun demekten kendimizi alamıyoruz.

D

ijital teröristlerin oluflturdu¤u sözde delillerin hangi yöntemlerle nas›l yap›ld›¤›na dair bilgisayar destekli sunum mahkeme heyetini bile hayretler içinde b›rakt›. Teknoloji özürlü oldu¤unu kabul eden ben bile aceleye getirilmifl oldu¤u her haliyle belli olan sözde darbe planlar› karfl›s›nda kahkaha atmaktan kendimi alamad›m. Kürsüye elindeki ek klasörle ç›kan Kurmay Albay Mustafa Önsel 160’dan fazla sahtecili¤i tespit etti¤i dosyay› havada sallayarak “Bu klasörü kim haz›rlad›ysa Allah’›n gazab› üzerinde olsun” sözleriyle bafllad› konuflmaya. Bursa Jandarma Bölge Komutanl›¤›’nda kurmay baflkanl›¤› yapan Önsel, kurulufl flemas›n› ekrana yans›-

tarak Bal›kesir, Bilecik, Bursa, Kütahya, Çanakkale ve Yalova illerinden oluflan sorumluluk alanlar›na iddianameyi haz›rlayanlar›n Sakarya, Kocaeli, Tekirda¤, Edirne ve Düzce’yi eklemelerini “Allah ayaklar›na dolaflt›rm›fl” diye yorumlad›. Bursa’da gözalt›na al›nacak bürokrat listesinin bafl›nda Vali O¤uz Ka¤an Köksal’›n yaz›ld›¤›n›, oysa olay tarihinde Köksal’›n Adana Valisi oldu¤unu kan›tlarken, “Bursa Valili¤i’ne Köksal’›n atanaca¤›n› aylar önce bilmem için müneccim olmam gerekmiyor mu?” sözleriyle ironi yapt›. Uluda¤ Üniversitesi ö¤rencilerini fiflledi¤i iddias›na karfl›l›k düzmece listede ismi bulunan Sa¤l›k Meslek Yüksek Okulu ö¤rencisi Atilla Bulut’u 19


BD A⁄USTOS 2011

Kürsüye elindeki ek klasörle ç›kan Kurmay Albay Mustafa Önsel 160’dan fazla sahtecili¤i tespit etti¤i dosyay› havada sallayarak “Bu klasörü kim haz›rlad›ysa Allah’›n gazab› üzerinde olsun” sözleriyle bafllad› konuflmaya. örnek gösteren Önsel, “belgelerde 12.03.2003 tarihi yaz›yor, oysa bu ö¤renci 15.01.2009’da okula kay›t yapt›rm›fl. Yani 6 y›l önce ilkö¤retimde okuyan Atilla’n›n günün birinde Uluda¤ Üniversitesi’nin kazan›p kay›t yapt›raca¤›n› bildi¤im için bundan böyle bana Nostradamus Mustafa diyebilirsiniz” deyince hâkim heyeti baflta olmak üzere mahkeme salonunda kahkaha tufan› olufltu.

Ö

nsel Albay müthifl hatip. O konuflurken tutuklu generaller pür dikkat dinliyor. Savc› ve hâkim heyetinin sözlerini kesme flans› yok. 52 kiflilik listeden bir tekinin bile kendisi taraf›ndan haz›rland›¤›n›n ispat› durumunda bu salonda kendini yakaca¤›n› belirten Mustafa Önsel, evrensel hukuk ve 18. yüzy›l Almanya’s›n› örnek verdi. Alman Kral› Friedrich Wilhelm ile daval›k olan bir de¤irmencinin krala yönelik, “Bana bir fley yapamazs›n›z, çünkü Berlin’de hâkimler var” deme cesaretini hâkimlerden ald›¤›n› ifade eden Önsel, “Befliktafl’ta hâkimler var m›?” sorusunu yöneltme hakk›n›n olup olmad›¤›n› sordu. “Elinizde baflka delil var m› söyleyin, onlar› da tek tek çürütelim” diye 20

seslenen Önsel, “‹rticac› suçlamas›yla ordudan iliflkisi kesilmesi istenen personel aras›nda bulunan Kenan Kalay’›n akrabas› oldu¤unu, seminere kat›lmad›¤› halde kendisinin tutuklu bulunmas›na ra¤men Kenan Kalay’›n seminere kat›lan personel aras›nda yer ald›¤›n›, dolay›s›yla söz konusu belgelerin sahte oldu¤unu” belirtti. Konuflmas› esnas›nda kurt, tilki ve tavflan f›kras›n› anlatan Önsel, “Sonuç olarak ben ne dersem diyeyim siz kurt ve tilkinin tavflan› dövebilmek için flapkam nerede dedi¤i gibi yapacaks›n›z” diye konuflunca mahkeme baflkan› Ömer Diken “Yok yok öyle demeyiz” cevab›n› verdi. Tutuklu san›klar aras›nda bulunan Mehmet Yoleri’nin a¤›r hasta oldu¤unu, konuflamad›¤›n›, d›flar›daki eflinin ise kanser oldu¤unu hat›rlatan Önsel, “Hiç olmazsa onun tahliyesine karar verilerek son günlerini yaflamas›n› talep ediyorum” deyince seyirciler gözyafllar›na hâkim olamad›. Kelimenin tam anlam›yla insanl›k dram›n›n yafland›¤› Silivri’de daha neler var neler!.. Yazmaya, yükselen feryad› dillendirmeye devam edece¤im.•


FIRÇALAYARAK Serdar Günbilen

21


KÖfiEDEN BUCAKTAN Mehmet Muhsino¤lu

fieker Hoca'n›n Biber Gibi ‹stifas› “Hz. Ömer diyor ki; ‘Dicle kenar›nda bir kurt kuzuyu kapsa, ilahi adalet bunu benden sorar.’ Boflu bofluna ç›k›yoruz burada v›r v›r konufluyoruz. Herkes böyle, en üsttekinden en alttakine…

H

iç kimse görevini yapm›yor, lâf ebeli¤i, ancak birbirlerine lâf yetifltiriyorlar. Bu flekilde olmaz, herkes yapam›yorsa görevi b›rakacak. Kim olursa olsun, makam› mevkii kim olursa olsun. Böyle hocal›k yapman›n ne anlam› kald›, böyle idarecilik yapman›n ne anlam› kald›? Makam ve mevki ne olursa olsun, bu gibi durumlarda herkesin istifa etmesi laz›m! Belki de namaz›m›z, orucumuz, hacc›m›z hiçbir ibadetimiz kabul olmuyor. Sadece kasam›za, kesemize, 22

göbe¤imize bakm›fl›z. Böyle olmaz!” ** Kamuoyunun ve onun aynas› olmas› gereken medyan›n bile sesinin pek yükselemedi¤i bir dönemde, aslanlar gibi kükreyen bir imam, Kurtulufl Savafl›’n›n kahraman imamlar› gibi öne f›rl›yor, gözünü k›rpmadan iflte böyle hayk›r›yordu… Malatya fieker Camii’nin, takma ad› da “fleker” olan imam› Celal Tilgen, Bas›n Yay›n Halkla ‹liflkiler mezunu ve 37 y›ldan beri hocal›k yap›yor. Diyarbak›r’da 13 Mehmetçik’in


BD A⁄USTOS 2011

pusuya düflürülüp, flehit edilmesine Boflu bofluna ç›k›yoruz burada v›r art›k- dayanamayan “fieker Hoca”, v›r konufluyoruz. Herkes böyle, en bu nedenle istifa edece¤ini “biber” üsttekinden en alttakine. Hiç kimse gibi bir söylemle aç›klarken, “makam görevini yapm›yor, lâf ebeli¤i ancak ve mevkii ne olursa olsun” ilgili-yet- birbirlerine lâf yetifltiriyorlar. Atefl kili tüm kiflilere flöyle sesleniyordu: düfltü¤ü yeri yakar, kendinizi o ailele“Bu gece Berat Kandili ve müba- rin yerine koyun, ondan sonra karar rek fiaban ay› içindeyiz. Cahiliye dö- verin. Kendi çocu¤umuzu, kendi yak›nemindeki insanlar›n bile savaflma- n›m›z›, kendi akrabam›z› bu flekilde d›klar›, kan dökmedikleri bir ayda bu- bir de hiç u¤runa, yani gidersin düfllunuyoruz. O dönemde kendi k›z ço- manla çat›fl›rs›n flehit olursun. Kendi cuklar›n› diri diri gömen o insanlar kendimize çat›fl›yoruz, kendi kendimizi bile Recep, fiaban, Ramazan ay›nda öldürüyoruz. 3-5 tane soytar›n›n oyubundan uzak durmufllard›r. Millet tam nuna geliyoruz, ondan sonra kahrolBerat gecesine haz›rlan›rken, 13 gen- sun bilmem ne diyoruz. Bu flekilde olcimizin flehadet haberi geldi. Emin olunuz ki, Herkes böyle, en üsttekinden belki de burada bu tip en alttakine. Hiç kimse görevini olaylar vuku bulurken, yapm›yor, lâf ebeli¤i ancak belki de namaz›m›z, orucumuz, hacc›m›z hiçbir birbirlerine lâf yetifltiriyorlar. ibadetimiz kabul olmuAtefl düfltü¤ü yeri yakar, yor. Ülkenin bölünmez bütünlü¤ü namustur, flu kendinizi o ailelerin yerine gördü¤ünüz albayrak koyun, ondan sonra karar verin. rengini tüm flehitlerin kan›ndan alm›flt›r. Boflu bofluna görev maz; herkes yapam›yorsa görevi b›rayap›yoruz. Ben flahsen bugün gidip kacak. Kim olursa olsun, makam› istifa edece¤im. Ben bu görevden bu- mevkii kim olursa olsun. Böyle hocal›k gün ayr›laca¤›m. Böyle hocal›k olmaz, yapman›n ne anlam› kald›, böyle böyle idarecilik olmaz. Hz. Ömer diyor idarecilik yapman›n ne anlam› kald›. ki ‘Dicle kenar›nda bir kurt kuzuyu Makam ve mevki ne olursa olsun bu kapsa ilahi adalet bunu benden sorar.’ gibi durumlarda herkesin istifa etmesi 37 y›ld›r hocal›k yapm›fl›z hiçbir laz›m. fley ö¤retememifliz. Ülkenin bölünmez bütünlü¤ünü koruyamam›fl›z, sa¤laya- Milyonlarca ö¤retmen var, idareci mam›fl›z. Sadece kasam›za, kesemize, var, yönetici var. Yeter ya yeter art›k, göbe¤imize bakm›fl›z. Böyle olmaz ya- bu nedir böyle her gün her gün, 2 gün ni bu görevde kalman›n bir anlam› sonra 3 gün sonra ayn› olay, ayn› fley yok. fiu saatten sonra ben b›rak›yorum yeter ya. Bu yüzden ben diyorum izzeti nefsi olan herkesten varsa sorumlu¤u, bu görevi, bu son Cumam. 23


BD A⁄USTOS 2011

istifa etmesi laz›m uzatmas›nlar. Yoksa emin olunuz ki Cenab› Allah yar›n mahflerde bunu hesab›n› sorar. 37 sene hocal›k yapt›m 120 bin din adam› var bilmem kaç yüzbin ö¤retmen var, Bakan var, Baflbakan var, Cumhurbaflkan›, Milletvekilleri var ama ifller hergün kötüye gidiyor. Ben kendi aç›mdan bu görevi b›rak›yorum, çünkü 37 senedir hocay›m, demek ki biz dini anlatamad›k, demek ki bu gençli¤e güzel fleyleri anlatamad›k. Ülkenin bölünmez bütünlü¤ünü anlatamad›k, bir insan öldüren bütün insanlar› öldürürmüfl ilkesini anlatamad›k. Ben istifa ediyorum bu yüzden.” ** Mehmetçik’in Diyarbak›r’da flehit edilmesi ve “Türk bayra¤›n›n yan›nda bizimki de dalgalan›rsa k›yamet mi kopar?” diyen çevrelerin, ayn› gün “Demokratik özerklik (!)” karar› ald›klar›n› aç›klamas›, Cuma vaazlar›nda söyledikleriyle s›k s›k gündeme gelen “fieker Hoca”n›n sabr›n› tafl›rm›flt›: “Ülkenin bölünmez bütünlü¤ü namustur, flu gördü¤ünüz albayrak rengini tüm flehitlerin kan›ndan alm›flt›r. Ülkenin bölünmez bütünlü¤ünü koruyamam›fl›z, sa¤layamam›fl›z. Bu yüzden ben diyorum izzeti nefsi olan herkes varsa sorumlu¤u, istifa etmesi laz›m, uzatmas›nlar.” Kamuoyunun yo¤un dikkati Celal Tilgen’in istifa aç›klamas›na odaklan›nca, geçmiflten günümüze medyada yer alan haberlerden yararlan›p, bir “fieker Hoca derlemesi” yapt›k. Malatya’da ilk kez dizüstü bilgi-

13

24

sayar kullanarak Cuma vaaz› veren hoca, gerçeklefltirdi¤i ya da kat›ld›¤› birçok sosyal etkinlikle, kent yaflam›nda öne ç›km›flt›. Camide galofl uygulamas› bafllat›yor, din kardeflleri taraf›ndan ayakkab›s› çal›nan müminler için -flahsen- “sigorta güvencesi” sa¤l›yordu. Arfliv taramas› yaparken, bir baflka “fieker Hoca”n›n ölüm haberine rastlad›k: Ocak/2011’de vefat eden Mehmet fieker, Konya’n›n ‹çeri Çumra kasabas›nda topra¤a verilmiflti. fieker hocalardan birincisine rahmet, ikincisine sa¤l›kl› yaflam diliyor, “Peygamberimiz yaflasayd› cipe binerdi, zaten devenin de iyisine binmifl” diyen Celal Tigen’den seçmelere devam ediyoruz: Teravih namaz›nda eli bofl gelen kad›nlara, “Televizyon programlar›na börek çörek yap›p gidersiniz, buraya eliniz bofl geliyorsunuz” diye tak›l›yor, Cuma namaz›n›n farz›n› k›ld›r›p “Memleketin 330 milyar dolar borcu var, haydi flimdi gidip çal›fl›n” diye cemaati ifllerinin bafl›na gönderiyordu. ** afl›n› soranlara,”52 modelim” diyen hocan›n, bir röportajda sorulara verdi¤i yan›tlar ise

Y

flöyle: Cemaatiniz camiden tafl›yormufl. Nedir bunun esbab-› mucibesi? “Zebanilerden, cehennemde kaynayan kazanlardan, cehennem ateflinde yananlardan bahsetmem. Cami korkutma yeri de¤il, sevdirme yeridir. Adam camiye zaten dert, ›zd›rap içinde geliyor. Bir de cehennemden mi bahsedece¤iz?”


BD A⁄USTOS 2011

Cuma Namaz›n›n farz›n› k›ld›r›p cemaati gönderdi¤iniz oluyormufl, niye? “Bu memleketin 330 milyar dolar borcu var. Namaz›n farz›n› k›ld›rd›ktan sonra; “Haydi flimdi gidin çal›fl›n, memleket düzlü¤e ç›ks›n” diyorum.”

Şeker Hoca, Malatya’da ilk kez dizüstü bilgisayar kullanarak vaaz verip bir yeniliğe öncülük etmiş.

Camide promosyon uygulaman›z varm›fl? “Gelenleri caminin monoton havas›ndan kurtarmak laz›m. Camiye gelen çocuklara camiyi sevdirmek gerekir. Onlara sorular soruyorum, bilseler de bilmeseler de flehirleraras› bilet, çeyrek cumhuriyet alt›n› veriyorum.” Camilerde niye devaml› ayakkab›lar çal›n›r? “Bizde ayakkab›lar kaskoludur. Ayakkab›s› çal›nana ayakkab› al›yorum.” Hep böyle 'grand tuvalet' mi giyinirsiniz? “‹slam dini cübbe, sar›k, takke ve tesbihten ibaret de¤ildir. Peygamberimiz s›cak iklimde yaflad›¤› için entari giymiflti. Kutuplarda yaflasa öyle mi giyecekti?” Sizden rahats›zl›k duyanlar yok mu? “Nefleli fleyler anlat›yorum diye çok tepki verdiler. Dini preslemifller, monoton hale getirmifller. ‹slam dini güler yüzlü bir din ama, namaz› bile somurtarak k›l›yoruz.” Hurafeler ve bat›l inançlara niçin bu kadar itibar ediliyor?

“fiiddetle karfl›y›m. Gidiyorlar türbelere, çaputlar ba¤l›yorlar, 'Al sana göbek, ver bana bebek!' bunlarla u¤rafl›yorlar. Malatya’da Keflflaf Baba Türbesi var. Bir bakt›m, kad›nlar türbenin etraf›nda neredeyse içki kokteyli yap›yorlar. Yak›n› içki içen eline viski, flarap, rak› ne varsa mezara getirmifl. fiimdi bu adam kalksa, bunlar› kovalasa hakl› de¤il mi? Bunlar dini takvim yapraklar›nda, cami diplerinde ö¤rendikleri için oluyor.” “Bir gün sabah namaz› için camiye gelmifltim. Üstünde h›rka olan birini gördüm ama çok karanl›kt›, tan›yamad›m.’Kimsiniz?’ dedim, ‘Turgut Özal’›m’ dedi. O s›rada Baflbakand›. Korumalar›n› atlat›p gelmifl. Annesi Hafize Han›m’la tan›flt›r›p aile imamlar› olmam›, dini konularda onlar› yönlendirmemi ve y›lda 5 kere hatim indir25


BD A⁄USTOS 2011

kan› soruyor, caminin baflka ihtiyac› var m›?’ diye sordu.” “Bir ara dünya kupas› maç› vard›. Birkaç rütbeli kifli teravih namaz›n› da, maç› da kaç›rmak istemiyordu. ‘Hocam ne yapaca¤›z?’ diye sordular. ‘Teravihe gelin, h›zl› k›ld›r›p sizi maça yetifltiririm!’ dedim. Birkaç rekat› h›zl› h›zl› k›ld›rd›m. Sonra biraz rölantiye alm›fl›m. Maça geciktiler. ‘Hocam ne yapt›n? ‹yi gidiyordun, sonra birden yavafllad›n?’ dediler. ‘Yahu radara yakaland›k! Görmediniz mi, cemaatin aras›nda Malatya Müftüsü vard›?’ dedim.” ** ir vaaz›nda, Malatyaspor’a borcu olanlar›n bu borçlar›n› silmesi için ça¤r›da bulunan Celal Tilgen, Vatikan’a mektup göndererek, “Papa 16. Benediktus’u ‹slam’a davet edece¤ini” bildiriyordu: “Peygamber Efendimiz’in Roma ‹mparatoru Heraklius’a gönderdi¤i mektubun ayn›s›n›, posta yoluyla Vatikan’a gönderece¤im. ‹slam’a yapt›¤› sald›r› sonras›nda bu mektubu al›p kabullenirse ki, bu da ancak Müslüman olmakla olabilir, baflka türlü olamaz, kendisiŞeker Hoca, ni affettirmifl olur.” Domuz gribi salg›mesleğini n› bafllad›¤›nda, Tilyaparken her gen, cemaati dikkatli zaman şık ve olmalar› ve temizli¤e bakımlı. dikkat etmeleri konusunda uyar›yor, flunla-

memi istedi. ‘Babam için 5 kere hatim indirmiyorum, ancak bir kere yapabilirim’ dedim. ‘Peki öldükten sonra mezar›ma 5 y›l boyunca gelip dua okur musun?’ dedi. ‘Ya Amerika’da, Arabistan’da ölürseniz, nas›l geleyim?’ dedim, onu da kabul etmedim. Ama 4 y›l boyunca Özal ailesinin aile imaml›¤›n› yapt›m.” “Bir zaman cami yeni yap›ld›¤›nda 4 avize gerekiyordu. Halde çal›flan birine; ‘Sen camiye avizeleri getir, ben senin reklam›n› yapay›m!’dedim. Cami doluyken cemaate; ‘Namaz›n farz› kaç diye sorsam aran›zda bilen olur, bilmeyen olur. Haydi ondan da vazgeçtim, abdestin farz›n› sorsam onu da bilen olur, bilmeyen olur. Ama kaliteli, ucuz sebze ve meyvenin hal binas› No: 47 fiahin Topalo¤lu’da sat›ld›¤›n› bilip oraya gidersiniz!’ dedim. 15 gün sonra avizeleri getirdi. ‘Hocam, gelen giden benim dük-

26

B


BD A⁄USTOS 2011

r› söylüyordu: “Temizlik iman›n yar›s›d›r. Bak›n›z bütün hastal›klar kirden, pastan, hijyenik olmayan g›dalardan ileri gelmiyor mu? Yüce dinimiz bu kadar temizli¤e önem vermiflken, niye dikkat etmiyoruz? Geçen y›llarda kufl gribi ç›kt›. Neden? Temizli¤e dikkat etmedi¤imiz için. Bu y›l da domuz gribi ç›kt›. Hastal›¤›n bize de bulaflmamas› diye birfley söz konusu de¤il. Tedbir almak laz›m. Geçen Cuma öpüflmeyi yasaklad›m. Öpüflmek iyi bir fley de¤il. Dinimiz de bunu tasvip etmiyor. Erkek erke¤e öpüflüyorlar. Nefes nefese temas ediyor. Hastal›k bulafl›yor, ter bulafl›yor. Bu domuz gribinde de Sa¤l›k Bakanl›¤›m›z öpüflmekten, hatta tokalaflmaktan sak›n›lmas›n› söylüyor. Tokalaflt›¤›m›z zaman karfl›m›zdakinde bir hastal›k varsa o da bize bulaflt›r›yor.”

E

llerin s›k s›k y›kanmas› gerekti¤ini belirten Tilgen, “Bak›n›z günde 5 defa abdest alman›n esprisi budur. ‹slam dini bu problemleri çözmüfltür” diyor, hapfl›r›rken a¤z›n elle kapat›lmamas› gerekti¤ine de¤inip,”O mikroplar ellerinizde birikiyor. Onunla yemek yiyorsunuz, tokalafl›yorsunuz, karfl›s›ndakine hastal›¤› bulaflt›r›yorsunuz. Hapfl›r›rken ka¤›t mendil kullan›n” diye ekliyordu. Bu arada, Cuma namaz› öncesi cemaate maske da¤›t›yordu. Bir vaaz›nda kimi kiflilerin organ ba¤›fl› konusunda insanlar› yanl›fl yönlendirdiklerini belirterek, “Organ ba¤›fl› toplumumuzda farkl› alg›lan›yor. Oysa ki, dinimizce caiz olan bu davran›fl, Allah kat›nda da büyük

"Şeker Hoca" Celal Tilgen, ”domuz gribi” salgınında cemaate maske ile namaz kıldırmış. sevapt›r”diye konufluyordu. Tilgen, “Bizde günde 3 kay›s› yiyen Cumhurbaflkan› oluyor. Malatya’n›n d›fl›nda 2 Cumhurbaflkan›, 2 Baflbakan ç›kartan baflka bir il yok. Günde 3 kay›s› yiyen Cumhurbaflkan›, 2 kay›s› yiyen baflbakan ve 1 kay›s› yiyen de bakan oluyor. Kesinlikle Barack Obama da kay›s› yiyerek baflkan olmufltur. Yoksa bu kadar ürünün içinde kay›s›y› nereden bilsin?” diyor, Cuma namaz›ndan sonra cemaate kay›s› ikram ediyordu. Futbola ve özellikle Malatyaspor’a ilgisini gizlemeyen fieker Hoca, Ekim /2009’da ‹stanbul’da izledi¤i maçtan sonra, “Galatasaray öyle duayla muayla yenilecek tak›m de¤il” diye demeç veriyor, 2 y›l sonra tarihinin en kötü sezonunu yaflayacak olan Galatasaray'›n bu y›l gönülleri k›r›k taraftarlar›n›, sanki biliyormuflcas›na, iki y›l öncesinden teselli ediyordu. • mehmetmuhsinoglu@butundunya.com.tr 27


Haz›rlayan: SAN‹YE ÖZDEN

Bu ay köflemizi dilimizde yer etmifl yabanc› sözcüklerin karfl›l›klar›na ay›rd›k. Bilginizi s›nay›n.

1 Volan (Fr.)

6 Laktaz (Fr.)

a-Düzenteker b-Ayg›t, araç c-Fosfat d-Çevik

a-Ba¤›rsaktaki enzim b-Yumuflak bafll›k c-Alüminyum silikat d-Genifl koltuk

2 Barbakan (Fr.)

11 Fakfon (Fr.)

a-Kuyumculukta kullan›lan alafl›m b-Soyserim c-Derebeylik d-Karfl›ya geçifl gemisi

7 Pakt (Fr.)

a-Atefl düflürücü b-Ya¤ ç›kar›lan a¤aç c-Batarya yeri d-Kale duvar› deli¤i 3 Kaknem (Yun.)

a-Yunan abecesinin bir 12 Kalamar (Yun.) harfi a-Mayalanma b-Antlaflma b-Mürekkep bal›¤› türü c-Manyetik c-Gülünç durum d-Beysbol oyuncusu d-F›ç› cinsi 8 Debi (Fr.)

a-Dalg›ç sand›¤› b-Çirkin, huysuz c-Bavul d-Asitle tepki veren

a-Belgesel b-Suyun metre/saniye de¤eri c-Tafl devri mezar› d-Egemen

13 Valör (Fr.)

a-Zoka b-Cilveli c-Hesaba geçen miktar d-Kalsiyum

4 Sakarin (Fr.) 9 Afinite (Fr.)

a-Yeni do¤an çocuk b-Gelin duva¤› c-Tatl›land›r›c› d-Bitki familyas›

a-E¤ilim, ilgi, uygunluk b-Ölçü, s›n›r c-Yar›son d-Belgeleme

5 Üniversalizm (Fr.)

a-Artyetiflim b-Güzellik c-Evrenselcilik d-Renksizlik

a-Cama benzeyen cila b-Tan› yöntemi c-Eflya kaplayan d-Uygarlaflmam›fl, zalim Yan›tlar: 152. sayfada

28

10 Barbar (Fr.)

14 Üre (Fr.)

a-Flüt b-Frans›z halk dans› c-Azotlu bir madde d-Çörek 15 Kalamata (Yun.)

a-Etli, büyük zeytin b-A¤aç kaz›k c-Tek kürekli kay›k d-‹ri yar› kimse

(Fr.) Frans›zca, (Yun.) Yunanca.


EVRENSEL BAKIfi AÇISI Gürbüz Evren

B

Bu bir ileri demokrasi masal›d›r… Bilirsiniz masallar ‘bir varm›fl bir yokmufl’ diye bafllar, ‘evvel zaman içinde’ diye devam eder, ‘deve tellal iken, pire berber iken’ denir, son olarak da, ‘ben babam›n befli¤ini t›ng›r m›ng›r sallar iken’ vurgusunun ard›ndan masala girifl yap›l›r.

Ç

Çok uzaklarda bir ülke varm›fl diyerek girelim ve devam edelim, o ülke ‘‹leri demokrasi’ ad› verilen bir sistemle yönetilirmifl. Dünyan›n gözü de bu ülkenin üzerindeymifl. Yöneti-

ciler ileri demokrasi ile her f›rsatta övünür, komflu ülkelerle de ‘s›f›r sorun’ yaflarlarm›fl. Bir komflu, bu ülkenin bir ilini s›n›rlar› içinde gösterir, bir baflkas› ‘Bizi kestiniz, özür dileyin, 29


BD A⁄USTOS 2011

D

Demokrasilerin normal oldu¤u ülkelerde insanlar, telefonda rahatça konuflurmufl. ‹leri demokrasi ile yönetilen bu ülkede ise ‘dinleme özgürlü¤ü’ türünden daha geliflmifl bir özgürlük varm›fl. ayr›ca toprak ve para verin’ dermifl. Baflka bir komflu ise ‘Deniz sahas› da hava sahas› da benim, buralara girmeyin fena olur’ diye efelenirmifl. Yeni türeme çeyrek porsiyon bir komflu da, arkas›na Avrupa’y› alarak, ‘Buralar›n tamam› benim, askerini çek’ diye postas›n› atarm›fl. Bizimkiler yine de s›f›r sorun der baflka bir fley demezmifl. Bu politikalar›n› da, ‘Kazan kazan’ ad› alt›nda anlat›rlarm›fl. Ama gelin görün ki komflular bunu ‘Kaz› kazan’ anlad›klar›ndan, her f›rsatta kaz›r ve sürekli de kazan›rlarm›fl. Ülkenin yöneticileri de bunu hiç dert etmezmifl, çünkü ileri demokrasinin bir özelli¤i de içeridekilere kan kustururken d›flar›da herkese eyvallah demekmifl.

D

Demokrasinin normal oldu¤u ülke-

lerde muhalifli¤in hak say›lmas› gibi yanl›fl bir uygulama bulunurken, ileri demokrasi gere¤i muhaliflere ‘Nereden ç›kt› bunlar yahu’ denilen bu ülkede ise iktidar› b›rak›n elefltirmek, be¤enmemek bile insanlar›n bafl›na

30

güzel ifller açarm›fl. Yöneticiler, olur olmaz her fleyi elefltiren muhaliflere, ‘Herhalde çok kafl›n›yorsunuz. Gelin sizi biraz kafl›yal›m’ diyerek uzun uzun kafl›rm›fl. Sak›n bu kafl›may› yanl›fl anlamay›n, amaç sadece muhaliflerin uyuz olmas›n› önlemekmifl. Demokrasilerin normal oldu¤u ülkelerde insanlar, nas›l olsa iletiflim özgürlü¤ü var düflüncesi ile telefonda rahatça konuflurmufl. ‹leri demokrasi ile yönetilen bu ülkede ise ‘dinleme özgürlü¤ü’ türünden daha geliflmifl bir özgürlük varm›fl. Telefon konuflmalar› özgürce dinlenir, kay›t alt›na al›n›r, herkes bilgilensin düflüncesiyle internette yay›nlan›r, sonra da insanlar, ‘Neler söylemiflsiniz böyle, sizi gidi muhalifler sizi’ denilerek özgürce tutuklan›rm›fl. Bunu görenler de, ‘Telefonda konuflup hem bofluna fatura ödemeyeyim hem de yöneticilerimi beni de dinleme ve tutuklama zahmetine sokmayay›m’ diye düflünerek, telefonu bir kenara b›rak›p rahat ederlermifl.


BD A⁄USTOS 2011

Normal demokrasinin bulundu¤u dia edilse de duvarlar›ndan birazc›k ülkelerde, baflta siyasiler olmak üzere su s›zan hücrelerinde özenle korunan insanlar›n özel yaflam›n›n korunmas› bu muhaliflerin, daha önceki yaflamdenilen yerleflik bir kural varm›fl. Bu lar›nda dikkat etmedikleri için ald›klar› nedenle özel yaflam hiçbir flekilde si- kilolar› vermeleri, t›¤ gibi incelmeleri yasi amaçlar için kullan›lmazm›fl. Kul- sa¤lan›rm›fl. Ayr›ca, çok ince düflünen lan›lmak istense de, ilgi çekmedi¤i yetkililer, bu insanlar›n mikrop kap›p gibi aksine tepki al›r, yarg› da hesap hastalanmalar›n› istemedikleri için sorarm›fl. Bu ülkede ise ileri demokra- onlar› ziyaretçileri ile yüz yüze de¤il sinin gere¤i evlere, iflyerlerine gizlice de telefonla konufltururlarm›fl. ‹flte kameralar, dinleme araçlar› yerlefltiri- demokrasi bu kadar ileriymifl. lir, sonra da ‘Ayr›m›z gayr›m›z yok. Herkes izlesin, dinlesin, bilgilensin’ Normal demokraside dava sonuçdenilerek yay›nlan›rm›fl. Böylelikle lan›ncaya kadar zanl›lar› suçsuz sayade ülke yöneticilerini rahats›z edenlere rak adam yerine koymama anlam›na haddi bildirilir, ‘Daha neler ç›kacak gelen ‘Masumiyet karinesi’ adl› tuhaf neler’ sözleriyle, s›k›nt› yaratabilecek kiflilere de mesaj ve‘Üç y›ld›r içerideyim. Daha ne kadar rilirmifl. kalaca¤›m’ diye soranlara da, ‘Vallahi Normal demokrasinin oldu¤u ülkelerde daha kan›tlar› toplayamad›k. Acelen tutuksuz yarg›lama ne, bekle. Yoksa seni rahat denilen bir gariplik varm›fl. ‹fadeleri al›ettiremedik mi’ yan›t› verilirmifl. nan, kimi zaman da bir süre gözalt›nda tutulan zanl›lar, tutuksuz yarg›lans›n diye serbest b›rak›l›r, bir uygulama varm›fl. Hatta yarg› suçu aylak aylak dolaflmalar›na izin verilir- ispat etmekle yükümlü oldu¤u için mifl. Oysa bu ülkede ileri demokrasi- önce toplad›¤› kan›tlar› ortaya koyarnin güzelliklerinden biri oldu¤u için m›fl. Savc›lar da, kan›tlar tamamen insanlar gezinip yorulmas›nlar diye toplanmadan ne tutuklama karar› ç›kado¤ruca hapishanelere gönderilir, ne r›r ne de iddianame haz›rlarm›fl. K›sacas› kan›ttan suçluya gidilirzaman bafllay›p ne zaman sonuçlanaca¤›n› bilemedikleri davalar›n›n kap- mifl. Oysa bu ülkede ileri demokrasilumba¤a h›z›yla ilerleyiflini beklerken, nin gere¤i zanl› peflinen suçlu kabul y›llarca misafir edilir, rahat etsinler edilir, yani suçlu görülenden kan›ta diye tek kiflilik odalar verilirmifl. Kimi gidilir, ‘Suçsuzlu¤unu sen kan›tla, niyeti bozuklar kötü dese de, nefis ye- yorma bizi denir’, böylelikle de d›flar›mekler sunulan, rutubetli oldu¤u id- da dolaflaca¤›na, yasalar› ö¤renmeye

Ü

31


BD A⁄USTOS 2011

çal›flarak sürekli hareket içinde olmas› sa¤lan›rm›fl. ‘Üç y›ld›r içerideyim. Daha ne kadar kalaca¤›m’ diye soranlara da, ‘Vallahi daha kan›tlar› toplayamad›k. Acelen ne, bekle. Yoksa seni rahat ettiremedik mi’ yan›t› verilirmifl. Ayr›ca, ‘Bak bu CD, DVD, belge senden ç›kt›. Bunlarda planlar, krokiler var. Dar›l›r›z vallahi bu hediyelerimizi kabul etmezsen’ türünden duygu sömürüsü ile al sana kan›t denilirmifl. Suçu suçsuzluk olan bu muhalif ise ‘Vallahi de billahi de bunlar benim de¤il’ diye beyhude hayk›r›p dururken, iflleyen demir pas tutmaz örne¤inde oldu¤u gibi hiç paslanmazm›fl.

N

Normal demokraside ö¤rencilerin be¤enmedikleri uygulamalar› protesto etmek için, örne¤in ‘Paral› ö¤retime hay›r’ gibi istedikleri sloganlar› atma, pankart açma vb geri kalm›fl davran›fl biçimleri varm›fl. Oysa bu ülkede hakk›n› arayan gençler, slogan at›p sesleri k›s›lmas›n, pankart tafl›y›p yorulmas›nlar diye yaka paça toplan›r, ‘Bana ne, gelmiyorum iflte’ diye m›z›kç›l›k yapanlar, a¤›zlar›na kadar s›k›lan gazla raz› edilir, uzun süredir y›kanmam›fl olabilecekleri olas›l›¤› da gözetilerek güzelce ›slat›l›r, rahat edip soluklans›nlar düflüncesiyle de gözalt›na al›n›rm›fl. Hatta kimileri, haklar›nda davalar aç›larak cezaevlerine gönderilir, böylelikle dinlenmeleri sa¤lan›rm›fl. ‹flte ileri demokrasi böyle bir fleymifl. Normal demokraside kitap yazma özgürlü¤ü denilen, k⤛t ve mürekkep israf›na, matbaa makinelerinin de afl›nmas›na yol açan anlams›z bir hak varm›fl. Oysa bu ülkede ileri demokrasi-

32

nin gere¤i kitap daha bas›lmam›flken yazara, yay›nevine, okuyucuya masraf ve zahmet olmas›n diye toplat›l›r, yazar› da ‘Kardeflim kendini niye bu kadar yoruyor, y›prat›yorsun’ denilerek cezaevinde misafir edilirmifl. Normal demokraside sanki çok

laz›mm›fl gibi sabah›n beflinde sütçüler gelip kap›y› çalarm›fl. Oysa bu ülkede vatandafl›n rahat›n› sonuna kadar düflünen ileri demokrasinin gere¤i, insanlar sabah›n köründe hem süte para verip masrafa girmesinler, hem de kendilerini güvende hissetsinler diye sütçünün yerine kap›y› polis çalarm›fl. Haliyle, polis gelen kap›ya da sütçü u¤ramazm›fl. Normal demokraside vatandafllar, yöneticilerin mal›ndan, mülkünden, paras›ndan özgürce konuflma sapk›nl›¤› yaflarm›fl. Oysa bu ülkede ileri demokrasi gere¤i ‘Yöneticilerin flu kadar milyar dolar paras› var’ aç›klamas› yapanlara, ‘Kardeflim zenginin mal› zü¤ürdün çenesini yorar, çenene yaz›k de¤il mi, gel misafirimiz ol’ denilerek, onlar için haz›rlanm›fl hapishanelerde y›llarca ekmek elden su gölden a¤›rlan›rm›fl. Normal demokraside ülke yöneticilerini görüp de aya¤a kalkmayanlar› kimse takmazm›fl. Anlayaca¤›n›z sayg›s›zl›k diz boyuymufl. Ama bu ülkede ileri demokrasinin gere¤i yöneticileri görüp de aya¤a kalkmayan›, ‘Herhalde çok yorulmufltur’ düflüncesi ile özel cezaevlerine göndererek istedi¤i kadar oturmas› sa¤lan›rm›fl. Normal demokrasinin oldu¤u ülkelerde insanlar CD, DVD, cep tele-


BD A⁄USTOS 2011

N

Normal demokrasinin egemen oldu¤u ülkelerde yolsuzluk, kopya, flifre gibi ifller skandal say›l›r, yapan›n yan›na kâr kalmas›n türünden ilkel bir düflünce ile soruflturmalar aç›l›r ve zavall› suçlular cezaland›r›l›rm›fl.

fonu, bilgisayar gibi teknoloji ürünlerine ilgi gösterir, baflka dertleri yokmufl gibi bunlar› kullan›rm›fl. ‹leri demokrasi ile yönetilen bu ülkede ise söz konusu ürünlerin yayd›¤› radyasyonun sa¤l›¤a zarar› ve fiyatlar›ndaki yüksekli¤in vatandafl›n bütçesine vurdu¤u darbe gözetilerek, bunlardan uzak durulmas›n› sa¤layacak mesajlar verilirmifl. ‹nsanlar da, ‘Demek ki bunlar bana zarar verecek’ düflüncesi ile bu ürünlerden uzak dururlarm›fl. Yoksa bir korkular› oldu¤undan de¤il. Normal demokrasinin egemen

oldu¤u ülkelerde yolsuzluk, kopya, flifre gibi ifller skandal say›l›r, yapan›n yan›na kar kalmas›n türünden ilkel bir düflünce ile soruflturmalar aç›l›r ve zavall› suçlular cezaland›r›l›rm›fl. Oysa ileri demokrasi ile yönetilen bu ülkede, ‘Ne var bunda abartacak, biz tatmin olduk denilerek’, bu ifllere ad› kar›flanlar›n özgürlükleri korunurmufl. Bu konular› araflt›ranlar da unutulmaz, onlara da ‘Neden hep bunu yaz›yor-

sun, bunun bedelini ödeyeceksin’ denilirmifl. Bedel ödemekte sak›n baflka bir anlam aramay›n, amaç sadece ödüllendirmekmifl, hepsi o kadar. Normal demokrasinin boyunduru¤u alt›ndaki ülkelerde, kaynaklar bofla harcan›r en büyük müze, en büyük kütüphane, en büyük kültür ve sanat merkezi gibi tesisler yap›larak, vatandafllar›n bilincinin kültürünün, e¤itiminin artmas› sa¤lan›rm›fl. Bu da her f›rsatta hakk›n› arayarak yöneticilerin bafl›n› a¤r›tan kitleler yarat›rm›fl. Bu ülkede ise ileri demokrasinin güzelli¤inden olsa gerek, dünyan›n en büyük adliye saraylar› yap›l›r (her ne kadar otoparklar› unutulsa da), en büyük hapishaneleri infla edilir, yöneticiler de bu hizmetleri ile övünürmüfl. Kimi vatandafllar da, yap›lanlar› pek anlamasalar bile bu eflsiz hizmetleri ç›lg›nca alk›fllarm›fl. Normal demokraside, medya ken-

dini her görüfle yer verilmesi, özgürce yazma, elefltirme gibi gereksiz bir zo33


BD A⁄USTOS 2011

runluluk alt›nda hissedermifl. Karfl›t görüfllerin çekinmeden, korkmadan medyada kendilerini ifade etmesi ise her kesimden ayr› bir ses ç›kmas›na neden olur, böylelikle de insanlar›n kafas› kar›fl›rm›fl. Oysa bu ülkede böylesi bir bask› yokmufl. ‹leri demokrasi, medyada kafa kar›fl›kl›¤›na yol açan, muhalif gruplar›n oluflmas›n› sa¤layan her görüflün dile getirilmesi sorununa çözüm bulmufl. Medyan›n tamam›na yak›n› ülke yöneticilerinin düflüncelerine göre konuflan, haber ve yorum yapan, yaz› yaz›p, program haz›rlayanlardan oluflacak flekilde düzenlenirmifl. Böylelikle her fleyin güllük gülistanl›k oldu¤u bu ülkede vatandafllar, gazeteci kimli¤i alt›ndaki zararl›lar›n yayaca¤› tehlikeli görüfllerden korunur, bafllar›na bir ifl açmalar› engellenirmifl.

N

Normal demokrasinin egemen oldu¤u ülkelerde toplumdaki her kesim ve düflünce mecliste temsil edilebilsin diye seçim baraj› yüzde 2 ile 5 aras›nda tutulurmufl. Bu ilkel uygulama nedeni ile ufak tefek birçok parti meclise girermifl. Bunlara oy verenler de z›r cahil olduklar›ndan büyük düflü-

Konfüçyüs’ten Adalet Dersleri E¤itimli insanlar öncelikle adalete de¤er verir. E¤itimli insanlar adalet olmadan cesaret sahibi olunca asi olurlar. Küçük insanlar adalet olmadan cesaret sahibi olunca haydut olurlar. 34

nemez, küçük partilerin peflinde kofltuklar›n› göremedikleri için ‘‹flte demokrasi bu, hepimiz temsil ediliyoruz’ diye sevinirlermifl. ‹leri demokrasi ile yönetilen bu ülkede ise ‘Ufak partilere ne gerek var: Bofluna meclise gelip yer kaplarlar, kafa kar›flt›r›rlar. Büyük düflünelim, büyük partiler olsun’ türünden, her yerinden demokrasi akan nefis bir yorumla seçim baraj› yüzde 10’da tutulurmufl. Normal demokrasinin oldu¤u ülkelerde tecavüzcü, h›rs›z vb ars›zlara aman verilmez, a¤›r cezalara çarpt›r›l›r, ülkelerine hizmet eden bilim adamlar› ise büyük sayg› görür, bafl tac› edilirmifl. ‹leri demokrasi ile yönetilen bu ülkede ise, tecavüzcü, h›rs›z vb ars›zlar›n sokaklarda rahatça dolaflma özgürlü¤ü varm›fl. Ülkenin yüz ak›, ilklere imza atm›fl, dünya çap›nda sayg›nl›k kazanm›fl, eserleri ile insanlara ifl, afl, e¤itim ve sa¤l›k veren bilim adamlar› da, ‘D›flar›da ars›z çok. Allah korusun size de sald›rabilirler’ denilerek, cezaevlerinde koruma alt›na al›n›rm›fl. ‹leri demokrasi ile övünen yöneticiler sayg›n bilim adamlar›n›n kolay yetiflmedi¤ini bildiklerinden böyle davran›rlarm›fl, yoksa kötü bir niyetleri oldu¤undan de¤il. ‹leri demokrasinin nimetlerini yaflayan halk ise Allah’›n bir hikmeti olarak gördükleri yöneticilerine oy ya¤d›r›r, her seçimde onlar› daha büyük oy oranlar› ile iflbafl›na getirirmifl. ‹leri demokrasiyi anlayamam›fl benim gibi okumufl cahiller de normal demokrasinin özgürlükleri içinde debelenir dururmufl. • gurbuzevren@butundunya.com.tr


OTOPS‹ Cengiz Özak›nc›

GÖZÜNE UYKU G‹RMEYEN

SULTAN II.

ABDÜL HAM‹D’‹N MÜN‹F PAfiA’YA

MEKTUBU Münif Pafla, Abdülhamid’in yüzüne

karfl› en sert elefltirileri yapan an›t› dikilesi bir Osmanl› ayd›n› ve devlet adam›. Uzun ad›; Mehmet Tahir Münif. 35


BD A⁄USTOS 2011

O

nu daha iyi tan›mak için de¤erli yazar Ali Budak’›n “Bat›l›laflma Sürecinde Çok Yönlü Bir Osmanl› Ayd›n›: Münif Pafla” kitab›n› okumak gerek. (Kitabevi yay. 1. Bas›m, ‹st. 2004)

Y›l 1895: Münif Pafla, Abdülhamid

ile söyleflirken, bir konuyu üstü kapal› geçmifl. Abdülhamid aç›klamas›n› istemifl, fakat Münif Pafla, daha sonra aç›klar›m diyerek kestirip atm›fl. Buna çok içerleyen Abdülhamid’in gözüne uyku girmemifl ve oturup Münif Pafla’ya bir mektup yazm›fl. Tarihimizi anlamak bak›m›ndan anlam› ve önemi çok büyük olan bu mektup flöyle: 36

II. ABDÜLHAM‹D’‹N MÜN‹F PAfiA’YA MEKTUBU

‹flbu 1312 (Miladi) senesi fievval (ay›n›n) 27’inci Pazartesi (23 Nisan 1895 Sal›) gecesi mülakat›m›zda, Ermenilerin fesatlar›yla Avrupa’da buna dair ç›kar›lan dedikodulardan söz edildi¤i bir s›rada, taraf›n›zdan ortaya at›lan bir sözün ne gibi siyasi bir maksad› içine ald›¤› anlafl›lamad›¤›ndan, ne demek istenildi¤i sorulmufl ise de, bu sözün baflka bir vakit aç›klanaca¤› cevab› verilmifltir. Bu söze karfl›l›k verilmesine gerek yoksa da, nezaket gere¤i, bu sözün d›fl anlam›na göre cevap vermeyi uygun buldum. (...) Sözlerinizi a¤z›n›zdan ç›kt›¤›, kula¤›m›n iflitti¤i gibi ayniyle beyan ediyorum: “Bir hasta için ya kendi ya da bir di¤eri taraf›ndan ça¤›r›lan hekimlere, hastaya mutlaka bir ilaç verilmesi teklif olundukta; hekimlerin verecekleri ilac› hastan›n mutlaka kullanmas› laz›md›r. Rusya, Almanya ve Avusturya devletleri ilerlediler; özellikle Rusya vaktiyle önemsiz iken bugün Avrupa’n›n büyük devletlerinden say›lmaktad›r. Biz geri kald›k. ‹lim ve fennin ilerlemesi mekteplerden ç›kan diplomal› efendilerin kullan›lmas›yla olur. Efendimiz verilen kararlar› kabul ile yerine getirmelidir. Bizde ziraat, sanat ve e¤itim geri kalm›flt›r. Mustafa Pafla gibi bir adam›n maiyetinde bulundum. Ona bir fley anlatman›n imkan› yoktur.” denilmesi üzerine bu konuda daha ayr›nt› verilmesini istedi¤imde; “Baflka gece” diye cevap verdiniz. Sözünüze karfl›l›k flu soruyu sormam gerekti: Sizin hangi diplomala-


BD A⁄USTOS 2011

r›n›z vard›r? Okullar›n ço¤unda ö¤retmenlik görevi yapt›n›z ve yapmaktas›n›z. Kendi elinizde (ö¤retmenlik) diploma (s›) olmad›¤› halde bir okulda e¤itim ve ö¤retim (vermeye) ne biçimde yetki kazand›n›z? O doktorlard›r ki; verecekleri ilaçlarla hastaya flifa verebilsinler. Buyurdu¤unuz doktorlar›n (diplomal›lar›n) önceki (padiflaha) yutturduklar› haplar›n kötülü¤ü hâlâ çekilmektedir. Kapitülasyonlardan söz edildi¤i s›rada, kapitülasyonlar›n bu doktorlar (yüksek ö¤renimli diplomal›lar) taraf›ndan kald›r›laca¤› yan›t› verilmiflti. E¤itime çok para harcand›¤›n› aç›klamam üzerine; “Bizde üniversite bulunmad›¤›n›, oysa ki (üniversite kurmaya) yetecek kadar para harcand›¤›n›” söylediniz. K›saca, saltanat makam› hedef al›n›p, yüksek ö¤retimlilerin verecekleri ilaçlar›n kabul edilmedi¤i, diktatörlük edildi¤i, yirmi y›ll›k eme¤in bofla gitti¤i söylenmek istemifltir. Bu söz, gerçeklerin tam tersi ve garaza dayal› bir tecavüzdür.

(Kapitülasyon ve ticaret anlaflmalar›nda) yüzde sekiz gümrük varken; böyle fleylerin (yabanc› ürünlerden daha fazla gümrük vergisi alarak yerli ürünü yabanc› ürünlerin fiyat rekabetinden korumak) yap›lmas› imkans›zd›r.

Sanat (sanayi) ve ticaret konusuna gelince: Bunlar›n ilerleyip geliflmesi, önce ticaret antlaflmalar›n›n bütün devletlerle, devlete gayet yararl› ve yabanc›lardan al›nmakta olan yüzde sekiz gümrük vergisinin devletin istedi¤i ölçüde artmas› hakk›n› elde edecek flekilde yap›lmas› gerekir. Örne¤in; ‹stanbul’da bir (yerli)

cam fabrikas› kurup 70 cm. uzunluk ve 50 cm. geniflli¤inde bir (yerli) cam 2 kurufla sat›lsa, herkes (yabanc› camdan daha ucuz olan yerli) cam› sat›n al›r. Fakat Avusturya, bu (yerli cam) fabrikas›n› bat›rmak için bir y›l zarar› göze al›p Avusturya cam›n› (Osmanl› pazar›nda, yerli camdan daha ucuza) 1 kurufla satarsa, burada (‹stanbul’da) aç›lan (yerli cam) fabrikas› kapan›r. (Kapitülasyon ve ticaret anlaflmalar›nda) yüzde sekiz gümrük varken (yabanc› mallara yüzde sekizden daha fazla gümrük vergisi koyup yerli üretimi yabanc› ürünlerin rekabetinden korumak, gümrük vergisini yüzde sekizden daha fazla art›rmay› yasaklayan kapitülasyon ve ticaret anlaflmalar› nedeniyle olanaks›z oldu¤una göre) böyle fleylerin (yabanc› ürünlerden daha fazla gümrük vergisi alarak yerli ürünü yabanc› ürünlerin fiyat rekabetinden korumak) gibi fleylerin yap›lmas› imkans›zd›r. ‹flte (yerli) sanat (sanayi) ve ticaretin geliflme ve ilerlemesine engel olan sebepler, buna benzer fleylerden ibarettir. Ziraat konusuna gelince: Bundan 37


BD A⁄USTOS 2011

25-30 y›l öncesine dek flose yollar› yoktu. Demiryolu da yok gibiydi. Çiftçi yaln›z kendisine yetecek, bir köyden di¤er köye satabilecek kadar ürün yetifltirirdi. Yollar ve demiryollar› yap›ld›kça, çiftçiler (kendi tüketebilecekleri kadar üretmeyi b›rak›p, uzak pazarlara da satabilecek miktarda fazla üretmek için) ziraata bafllad›lar. Avrupa’daki gibi makineyle tar›m yapm›yor-

larsa da, bunun için zamana gerek oldu¤undan, topraklar›n› eski yöntemlerle iflliyorlar. Amerika, Avrupa’ya rekabet etti¤i gibi, biz de zarar›n› her y›l daha çok görmekteyiz. Bu rekabetten dolay› Fransa ve Almanya ve belki de Rusya, iç pazarlar›nda kullanmak ve ayr›ca d›fl ülkelere de satmak için halk› sanata (sanayiye) yöneltmektedirler. “Biz de halk› sanata (sanayiye) yöneltelim!” denirse, bunun yarar› çok az olur. Sanatkarlar›n küçük küçük dükkanlar›nda k›t kanaat geçinebilecekleri kadar bir para sa¤lanabilir, (fakat kapitülasyonlar ve yabanc›larla yap›lan) gümrük anlaflmalar›ndan ötürü, (Osmanl› devletinin yerli üretimi korumak üzere yabanc› sanayi ürünlerinden alaca¤› gümrük vergisini yükseltmesi, imzalam›fl bulundu¤u uluslararas› anlaflmalarla yasaklanm›fl oldu¤undan) dolay›, (Osmanl› devletinde, yerli üretim yapacak) büyük fabrikalar açmak mümkün olamaz.

Abdülhamit, Münif Pafla’ya "çaresizli¤inin" nedenlerini anlat›rken Avrupa bas›n›nda kendi hakk›nda karikatürler yay›mlan›yordu. Altyaz›: ”Yine Müthifl Türk. J.B: Baksana, saçmal›klar›n› yeterince dinledim. Bu kez ciddi söylüyorum” 38

Kapitülasyonlara gelince: Bir iki devlet, Osmanl› devletinin iyili¤ini isteyip de yabanc› ürünlerden ald›¤› gümrük vergisini) yüzde 1 art›rmas›n› isteseler bile, di¤er devletler bunu kabul etmezler. Çünkü, Avrupa’da birlik ve beraberlik yoktur. Devletler iki tak›md›r ve her zaman böyle kalacaklard›r.


BD A⁄USTOS 2011

‹ki milyona yak›n tüfek sat›n al›E¤itime gelince: Okullardan mezun olanlar›n kimileri Avrupa üniversite- n›rken: “Her devlette bir sat›nalma lerine gönderilip, bunun için oldukça s›ras›nda devletin bafl›nda olanlara büyük paralar harcanmaktad›r. Bura- yüzde bir miktar ayr›lmas› meflrudur.” ya bilgili (yabanc›) profesörler getiri- diye rahmetli Sultan Abdülaziz Han’lip üniversitenin iyilefltirilmesi düflü- dan yüzde 1 almaya izin kopard›klar› nülmüfl ise de, üzücüdür ki arkas›n›n halde, (ona haber vermeden, izin d›fl›na ç›karak) yüzde 1,5 alm›fllard›r. getirilmedi¤i görülmüfltür. Ve en son, iflte bu doktorlar›n verBir de: “Do¤u halk› birbirini vurarak, birbirlerinin mallar›n› ya¤ma- dikleri yald›z› reçetelerle amcam›z› lamakla yaflamaktad›r. Avrupa’da ise, (Abdülaziz’i) bay›ltm›fllar; ay›ltal›m herkes sanat ve ticaretle geçinmek- deyip kolundan kan alm›fllar; her türlü tedir.” dediniz. Gerçi devlet görevlileri ve askerlerin bulunmad›¤› bofl yerlerde kendi bafl›na kalm›fl Araplar ve di¤er afliretler içinde bu gibi durumlar›n bulundu¤u iflitilmektedir. Fakat, “bütün ülkede güvenlik ve asayifl yoktur”anlam› ç›kacak olan böyle bir söz, do¤ru düflünen insafl› birinin söyleyebilece¤i bir söz de¤ildir. Cenab-› Hakk yerini cennet eylesin, amcam›z Sultan Abdülaziz Han, bütün devlet ifllerini, birbiri arkas›ndan Ali, Fuat, Mahmut, Hüseyin Avni Paflalar gibi (Mahmut Altyaz›: Minnet duymaya her zaman haz›r. Pafla bir dereceye kadar ayr› Abdülhamid: Hay Allah! Acaba korkmak olmak üzere) ‹stanbul’da bil- zorunda m›y›m? gi ve deneyimleriyle ünlenmifl kiflilerin ellerine b›rak›p, her ne dedi- becerilerini gösterip Osmanl› devletini lerse kabul etmifllerdi. Bunlar ülkeyi k›m›ldayamayacak derecede borca kalk›nd›raca¤›z diyerek bir çok d›fl sokmufllard›. Osmanl› devletinin geborç anlaflmalar› imzalam›fllar ve bu lirlerinin büyük bir bölümü, al›nan d›fl borçlar al›n›rken yüzde flu kadar›n› d›fl borçlara karfl›l›k olarak tutulmufl(d›flar›dan borç bulmaktaki baflar›la- tur ki, ‹stanbul’un temizli¤i için bir r›n›n ödülü olarak) kendi keselerine küçük pul yap›flt›r›p bir gelir sa¤lamaatm›fllard›. ya kalk›fl›lsa, (yabanc› alacakl›lar) 39


BD A⁄USTOS 2011

üstüne dilekçe vermifller de, bunlar›n cenaze giderleri, padiflah›n özel hazinesinden ödenmifltir. (Yani, d›fl borç bulma baflar›s› nedeniyle ald›klar› yüzdelerle yerli iflletmeler, fabrikalar kurabilecek ölçüde büyük paralar kazanan devlet adamlar›, bu paralarla fabrikalar kurmad›klar› gibi, paralar› har vurup harman savurarak tüketmifller; mirasç›lar›na b›rakmam›fllar; kendilerinden sonra hiç de¤ilse mirasç›lar›n›n fabrikalar kurmas›na olanak sa¤lamam›fllard›r). Bu durum teessüfe flayan m›d›r, de¤il midir? Bu durumun sonucu olarak, Hüseyin Avni Pafla (yabanc› silah al›mlar›ndan çok büyük komisyonlar alan dönemin Genelkurmay Baflkan›) ve Mithat Pafla’lar, ola¤aüstü büyük bir istek ve umuda düfltüler. Hüseyin Avni Pafla, burada, Napolyon Bonapart gibi bir diktatör olmak, Mithat Pafla da özgürlükçü görünerek büyük bir ihtilal gerçeklefltirmek amac›yla; (1876-77’de) bar›fl› güçlü esaslarla korumak olanakl› iken, (Rusya’ya karfl›) savafl açt›lar. Frans›z komünleri bozgundan yararlan›p Fransa’da yönetimi ele geçirdikleri gibi, bunlar da (Osmanl› Devleti’ni savafla sokup, yenilgiye sürükleyerek)

(Yani, d›fl borç bulma baflar›s› nedeniyle ald›klar› yüzdelerle yerli iflletmeler, fabrikalar kurabilecek ölçüde büyük paralar kazanan devlet adamlar›, bu paralarla fabrikalar kurmad›klar› gibi, paralar› har vurup harman savurarak tüketmifller; mirasç›lar›na b›rakmam›fllar(...) buna bile el koymaya kalkarlar. Bu doktorlar›n (Osmanl› devletinin durumunu yabanc›lardan borç alarak iyilefltirmeye kalkanlar›n) devlete d›flar›dan borç para bulma karfl›l›¤›nda kendi ceplerine giren komisyonlar, ölümlerinden sonra ailelerine miras kalm›fl olsayd›; onlar bugün bir banka kurup, ya da ülkede bir iflletme ayr›cal›¤› al›p, halk›n bir bölümünü orada çal›flt›r›p, ülkede servet birikimine neden olabilirlerdi. Küçük esnafa yard›m edilebilir ve küçük milli bankalar kurulabilirdi. Gelgelelim, flarapç› Azaryan ve Lorando’lar (içirip sarhofl ettikleri müflterilerine) hesab› yanl›fl göstererek (fliflirerek, fazla para al›p) zengin olduklar› halde; bunlar›n (devlete d›fl borç bulma baflar›lar›ndan yüzde komisyon alan Osmanl› devlet adamlar›n›n) ço¤unun ölümlerinde, aileleri, haydan gelen huya gider tekerlemesince, cenazelerini kald›rmak için para bulamad›klar›ndan söz edip, dilekçe 40


BD A⁄USTOS 2011

do¤acak bozgun ortam›ndan yararla- say›da askerimizi feda ettikleri de n›p Osmanl› hanedan üyelerini Nüz- bilinmektedir. hetiye köflkünde topluca öldürüp ortaMeselenin bafllang›c›ndan, yani dan kald›rmay› tasarlam›fllard›. Re- tahta ç›k›fl›m›zdan itibaren, Saray-› jans (naiplik) yöntemini gerçeklefltir- Hümayunda ve Genelkurmay’da, baflmek amac›yla Napolyon’un yapt›¤› kanl›¤›m›z alt›nda toplanan meclislegibi, bunlar da ayn› planla, “ilerici- rin hepsinde, (ta ki kendi iste¤inizle) lik” aldatmacas›yla devleti tehlikeye ayr›l›ncaya kadar, haz›r bulundunuz. att›lar. Rusya, Almanya ve Avusturya Ordular› ‹stanbul Yeflilköy’e giren üçlü ittifak› varken; ‹ngiltere de ç›kar- Ruslar›n sahip olduklar› büyük bir lar›n› güvenceye almak için bunlara güçle Osmanl› devletine karfl› bir çok umut vermifl oldu¤u halde; iki mütte- a¤›r koflullar dayatmaya kalk›flt›klar› fike sahip bulunan Rusya’ya çok az bir ödün vererek bar›fl› koruyup bar›fl süresince devletin savafl gücünü art›rmak gerekirken; bunlar, gizli amaçlar›n› gerçeklefltirmek için, Osmanl› devletini (o tarihte savafla haz›r olmad›¤› halde) Rusya ile savafla sokmufllard›r ki, bu (1877-78) savafl›n sonunda Ruslar ‹stanbul Yeflilköy’e kadar gelmifllerdi. Orduda önemli konumlarda bulunup, “ilericilik” düflüncelerini benimseyenlerin adlar›n› ve ne yapt›klar›n› bildi¤imizden, aç›klamaya gerek yoktur. Bunlar›n (düflmana) pek çok silah teslim ettikleri ve Rusya’n›n pek Osmanl› topraklar›n›n paylafl›lmas›n› anlatan dergi az kuvvetine karfl› çok kapa¤›. (18 Ekim 1908) 41


BD A⁄USTOS 2011

bir s›rada, baflkanl›¤›m›zda toplanan vekiller meclisinde, vezirlerin, komutan evlatlar›m›z›n, “Adalara gidelim” (Ruslar›n her an iflgal edebilecekleri yönetim merkezini Adalara tafl›yal›m) dedikleri; donanman›n terk edilmesi, Rus askerlerinin ‹stanbul’u iflgal etmesi tekliflerinden, Cenab-› Hakk’tan baflka kimsenin yard›m›na mazhar olmadan, her türlü fedakarl›¤› göze alarak, Allah’›n izni ve Peygamberimizin ruhani yard›mlar›yla devleti büyük bir tehlikeden kurtarmay› baflard›¤›m›z›, hiç bir vicdan ve insaf sahibi inkar edemez. Bu gibilerin ilahi ödeflmeye u¤rad›klar›n› görüp avunmaktay›z. Bosna ve Hersek’in de ne çeflit tehlikeye u¤rayarak düflman›n eline geçti¤i malumdur. Toplanan mecliste rahmetli Eyüp ve Saffet Paflalar haz›r idiler. Burada da devlet kan dökülsün diye Saffet Pafla’n›n düflüncelerini yerinde buldu¤unuzu hat›rlars›n›z. Bundan sonra mecliste aç›klad›¤›n›z düflüncenizden ötürü size vas›tal› olarak memnunluk gösterip teflekkür etti¤im halde, ikinci toplant›da önceki düflüncelerinizle taban tabana z›t fikirde bulundu¤unuzu üzüntüyle gözlemlemifltim. Ölgün Sorunu’nda: Devletlerin donanmalar› gösteriler yaparak ›slahat ad›yla ülkenin bir tak›m özerkliklere ya da küçük küçük devletlere bölünmesiyle sonuçlanacak önerilerde bulunmalar› üzerine, Almanya elçisi Hatzfeldt arac›l›¤›yla do¤rudan do¤ruya Alman ‹mparatoru I. Wilhelm’e baflvuruldu. Verilen karar üzerine yaln›z 42

Ölgün’ün terkiyle yetinilmesi baflar›lm›fl oldu. Bu baflar› baz› devletlerin ç›karlar›na o ölçüde dokundu ki, elçileri öfkeyle ‹talyan elçili¤inde toplanm›fl bu konuyu görüflürlerken ‹spanya elçisinin efli kontesin bir kay›¤a binip elçilik binas›n›n önünde gezerek “elçilerin baflar›s›zl›¤›na karfl› gösteri yap›yorum” dedi¤ini kendisinden iflittim. D›fl Borçlar Konusunda: Avrupa’ya borçlu bulundu¤umuzdan, bu borçlar›n ödenmesi için Avrupa’n›n teklifi üzerine uluslararas› bir komisyon kurulmas›na Bab-› Ali (hükümet) onay vermek üzereyken, Mabeyn-i Hümayun’da üç gün üç gece toplant› yap›l›p Düyun-u Umumiye kurulmas› baflar›lm›fl ve böylelikle Avrupa’n›n (borçlar›m›z› ödememiz konusunda) diyecek sözü kalmam›flt›r. Bunlar›n tümünü an›msatmak ancak bir tarih yazmakla mümkündür. An›msananlar›n ancak onda biri yaz›lm›flt›r. Cenab-› Hakk’a flükürler olsun ki, Devlet-i Aliyye bugün yine bir devlettir. Bu kadar okullar aç›lm›fl, epeyce demiryolu da -kilometre güvencesi paralar› devlete ve halka yararl› olacak biçimde- yap›lm›flt›r. Daha önce zararl› koflullarda yap›lm›fl olan Rumeli hatt›ndan dolay› hâlâ görüflmelerle u¤rafl›lmaktad›r. Oysa Ankara hatt›n›n koflullar› bununla ölçülemeyecek ölçüde devlete yararl›d›r. Sinop’tan yap›lmas› istenilen hatta izin verilmesi de, ana hat yap›lmadan önce yap›lacak bu hatt›n Rusya’n›n ifline yarayaca¤› düflüncesine ve di¤er sak›ncalara dayal›d›r. Ana hat yap›l-


BD A⁄USTOS 2011

d›ktan sonra oraya da demiryolu yap›lmas›na karar verilmifltir.

Oysa, bugün sokakta bir Müslüman ile bir Ermeni kavga etse, bir yabanc› elçilik çevirmeni ifle kar›fl›yor. "Bunlar›n ikisi de bu devletin uyru¤udur, sizin kar›flmaya ne hakk›n›z var?" denildi¤inde; "Hüküm verme hakk› galibe aittir" diye karfl›l›k veriliyor.

Askeri Harcamalar Konusunda: Nüfusu üç buçuk milyondan fazla olmayan Bulgarlar askerlerine bir milyon harcad›klar›, S›rplar ve Yunanlar da böyle yapt›klar› halde, bizdeki ilericiler: “Biz çok asker besliyoruz; ülkeyi jandarmayla yönetmeliyiz; asker beslemek ülkenin kalk›nmas›yla olur; ülke kalk›nd›ktan sonra asker say›m›z› ço¤altmal›y›z” diye sözler söylemektedirler. Bu düflüncede bulunanlar, bir devletin himayesi alt›na girmeyi göze alm›fl, kendilerinde dini ve milli duygu kalmam›fl, kiflisel ç›karlar›ndan baflka bir fley düflünmeyen kimselerdir. Bir çiftlik sahibi, bekçi ve köpek edinmeden önce ziraate ve imara kalk›flamaz. Çünkü, bekçisi olmazsa yabani hayvanlar çiftli¤e zarar verirler ya da bir baflkas› gelip oray› sahiplenmeye yararlanmaya kalk›fl›r; bir bekçi gereklidir ki çiftlikteki iflçiler güvenlikle çal›flabilsin ve d›flar›yla al›fl verifl yapacak olurlarsa mallar›n› de¤eri karfl›l›¤›nda al›p verebilsinler. Satacak güce sahip olamazlarsa komflular›yla yapacaklar› al›fl verifllerde a¤›r ve zararl› koflullara boyun e¤mek zorunda kal›rlar; çiftli¤in düzeni bozulur. ‹flte devletin durumu da t›pk› bu-

nun gibidir. Askeri güç olursa, (yerli üretimi baltalayan) kapitülasyonlar da yavafl yavafl kald›r›l›r, (yerli üretimi korumak üzere yabanc› ürünlere uygulanacak gümrük vergisini yükseltmeyi önleyen) gümrük anlaflmalar› da de¤ifltirilir, yabanc›lara verilmifl bir çok zararl› üstünlük ve ayr›cal›klar da askeri güç sayesinde hafifletilerek varl›¤› yoklu¤u bir hükmünde kal›r. Devletin sayg›nl›¤› da o ölçüde artar. ‹ç ve d›fl ifllerimize kar›flamazlar. Devletin iflleri kolaylafl›r. Oysa, bugün sokakta bir Müslüman ile bir Ermeni kavga etse, bir yabanc› elçilik çevirmeni ifle kar›fl›yor. “Bunlar›n ikisi de bu devletin uyru¤udur, sizin kar›flmaya ne hakk›n›z var?” denildi¤inde; “El hükmü li men galeb” (hüküm verme hakk› galibe aittir) diye karfl›l›k veriliyor. Bu sorunlar›n istenildi¤i biçimde çözümlenememesinin nedeni fludur ki; en küçük bir baflar› bir çok düflman kazand›r›yor, zorluklar ç›kart›l›p pek çok ka¤›tlar doldurulmakla sonuçlan›yor. 43


BD A⁄USTOS 2011

Mabeyn-i Hümayun (Padiflah›n baflkanl›k etti¤i kurul) ile Bab-› Ali (Hükümet) ayr› ayr› devletlermifl gibi davran›l›yor. Kendi sözleriniz de bunu do¤rulamaktad›r. Sözlerinizin alt taraf›n› aç›klayacak olursan›z, inflaallah, yalan oldu¤unu ispatlayacak pek çok söz bulunabilir. Kalben çok üzgünüm. Devlete bu kadar y›l emek verdikten baflka, size gösterdi¤im karfl›l›k üzerine böylesine adalet ve gerçeklere ayk›r› ve bir tak›m amaçlara dayal› sözlerle karfl›laflmam›zdan ötürü bu gece gözüme uyku girmedi. ***

Abdülhamid, mektubunda dile getirdi¤i sorunlar› çözmekle yükümlüdür. Ancak, kimi sorunlar›n alt›nda ezilmekte; kimi sorunlar› ise çözümsüz gördü¤ü anlafl›lmaktad›r. Bunlar içinde çarp›c› olan; yerli üretimin yabanc› rekabetine karfl› gümrük duvarlar›yla korunmas›n›n olanaks›zl›¤› düflüncesidir. Osmanl› devletinin yerli üretimi gümrük duvarlar›yla koruyamamas›, sanayi devrimine ayak uydurmas›na engel olmufl; yar› sömürgeleflmesini ve çöküflünü sa¤lam›flt›r. Ellerinde büyük paralar biriken devlet adamlar›n›n yerli fabrikalar kuracak yerde paralar›n› çar çur etmelerinden yak›nan Abdülhamid; bu kimselerin neden dolay› fabrika kurmaktan kaçt›klar›n›n yan›t›n›; mektubunun içinde yine kendisinin vermifl oldu¤unun fark›nda bile de¤ildir. Öyle ya; madem yerli fabrika kuruldu¤unda, devlet onu yabanc› rekabetinden koruyacak gümrük duvar› uygulayamayacak; öyleyse cebinde paras› olan Osmanl›lar, ne demeye yabanc› rekabetine karfl› devlet taraf›ndan gümrük duvarlar›yla korunmayarak iflas edeceklerini bile bile yerli fabrikalar kursunlar? Abdülhamid’in mektubuna yans›yan ac› gerçek fludur: Osmanl›’da sanayiye yat›r›labilecek büyüklükte servet birikimi olufl-

Abdülhamid, mektubunda dile getirdi¤i sorunlar› çözmekle yükümlüdür. Ancak, kimi sorunlar›n alt›nda ezilmekte; kimi sorunlar› ise çözümsüz gördü¤ü anlafl›lmaktad›r. II. Abdülhamid’in Münif Pafla’ya

yazd›¤› bu mektup; Mehmet Hocao¤lu’nun “Abdülhamid Han’›n Muht›ralar›” (Oymak y.) adl› kitab›nda yer almakta olup; yukar›da dilini güncelleyerek ve parantez içinde aç›klamalar yaparak aktard›¤›m›z bu mektup, Baflbakanl›k Arflivi Y›ld›z Evrak›, K›s›m 1, No: 156/25, Zarf no: 156’da kay›tl›d›r. Mektup, Abdülhamid’in uykusunu kaç›ran ülke ve toplum sorunlar›n›n neler oldu¤unu, do¤rudan onun kaleminden ö¤renmemizi sa¤lamas› bak›m›ndan önemlidir. 44


BD A⁄USTOS 2011

mufl; fakat, kapitülasyonlar ve yabanc› devletlerle imzalanm›fl olan ticaret anlaflmalar›, yerli sanayiyi gümrük duvar›yla korumay› olanaks›z k›ld›¤›ndan dolay›, servet sahipleri paralar›n› yerli fabrikalar kurarak de¤erlendirmemifllerdir. ‹flte, Osmanl› imparatorlu¤unun sanayileflememifl olmas›n›n nedeni budur. Siyasal çöküflün ekonomik ne-

deni de yine budur. 1895’te Abdülhamid’in uykusu kaç›ran sorunlar; Atatürk döneminde büyük ölçüde çözülmüfl; ancak daha sonra Türkiye yeniden ayn› sorunlar›n pençesine düflmüfltür. Abdülhamid’ten 120 y›l sonra ayn› sorunlar nedeniyle bu kez de bizim gözümüze uyku girmiyor. Böyle mi olmal›yd›?• cengizozakinci@butundunya.com.tr

MUALL‹M AHMET RIFKI

Y›l 1915... Çanakkale’de k›z›lca k›yametin koptu¤u günler... Vefa Lisesi Frans›zca Muallimi Ahmet R›fk› her günkü gibi mektepten içeri girer. Selâm verir Ahmet R›fk› ama çocuklar karfl›l›k vermezler !.. Ahmet R›fk› iyice flafl›rm›flt›r. Çocuklardan biri aya¤a kalkarak; “Hocam, mahallemizdeki tutan a¤abeylerimiz Çanakkale’ye gönüllü gittiler, ama siz hâlâ buradas›n›z ! Biz de gitmek istiyoruz, fakat yafl›m›z tutmuyor, söyler misiniz, vatan›m›z elden giderse sizin verdi¤iniz e¤itim ne ifle yarar ?” Ahmet R›fk›, yafll› gözlerle s›n›ftan ç›kar ve mektebin idaresine dilekçesini verir. Herkesle vedalafl›r evine gelir. Tek varl›¤› yafll› annesi Ayfle Han›m’a durumu annesine anlat›r, hakk›n› helâl etmesini ister.

Ard›ndan mahallenin bakkal›, gün görmüfl bir zat olan Selâhattin Adil Efendiye u¤rar ve flöyle der : “Selâhattin Amca, Allah›n izniyle vatan›n ba¤r›na saplanm›fl olan düflman hançerini ç›kartmaya gidiyorum. Senden iste¤im, anam› iaflesiz b›rakma ! K›smetse dönüflte borcumu öderim !” Çeflitli cephelerde savafla kat›l›r. 19 Aral›k 1915 günü flehit olur... Annesi haberi al›r, çok üzülür ama ancak bütün bir han›m oldu¤undan hâdiseyi tevekkülle karfl›lar. Akl›na, veresiye yiyecek ald›¤› bakkal gelir. Bakkala gider. ”Yedi ayd›r veresiye al›r›z, borcumuzu verelim, o¤lum borçlu yatmas›n!” der. Selâhattin Efendi: “Ayfle Han›m, sen okuma yazma bilmezsin, okuma bilen bir yak›n›n› getir de hesab› o ç›kars›n!” der. Bunun üzerine Ayfle Han›m, komflusunun k›z› Gülflah’la birlikte dükkâna gider. Selâhattin Efendi, “Ahmet R›fk›” bölümünü açarak veresiye defterini Gülflah’›n önüne koyar ! Gülflah, onlara veresiye defterindeki k›rm›z› harflerle yaz›lm›fl sat›rlar› gösterir. fiöyle yaz›yordur defterde : “Bu hesap Ahmet R›fk›’n›n kan›yla ödenmifltir, vesselam!” Gönderi: MEHMET MUHS‹NO⁄LU 45


BD A⁄USTOS 2011

YAZILARI

GÜCÜMÜZÜ B‹LEL‹M

L

ozan Bar›fl Antlaflmas› görüflmelerinin ekonomik safhas›; Bat›’n›n, bugüne de¤in asla affetmedi¤i bir zaferdir. ‹ktisadi zincirlere gerilmifl bir Osmanl› Türkiyesi ile ç›karlar›na uygun olarak ortaya konulan her türlü muamelenin yerine getirilmesine al›flm›fl olan bir k›s›m Bat›l›lar, kapitülasyonsuz bir Türkiye’nin varl›¤›na bir türlü tahammül edemiyorlard›. Bat›l› Devletler, Türkiye’nin, d›fl ekonomik destek olmaks›z›n yaflayamayaca¤›, Devletin ve Türk Ulusu’nun acil ihtiyaçlar› ile en hafif ifadesi ile basit iflletme masraflar›n› bile karfl›layamayaca¤› düflüncesine inanm›fllar ve bununla avunuyorlard›. Zaman ve tecrübe bunun aksini gösterdi. Cumhuriyet Türkiyesi için umduklar› ak›bet gelip çatmad›. Toplumsal alanda bafllad›¤›m›z Devrimler, baflar› yolunda, durmaks›z›n yürüdü. Dört seneden beri bütçemizde, teknik ve gerçek bir denklik var. Bu, düflman46

lar›m›z için bir hayal k›r›kl›¤› olmal› idi. Fakat onlar üzülmediler. Faaliyetlerini baflka cephelere naklettiler. Kuvvetlerini propagandaya verdiler. Memleketin genel yaflam›nda bir bunal›m oldu¤unu, tehlikeli bir ekonomik bunal›m›n memleketi harap edece¤ini etrafa yaymaya bafllad›lar. Gerçi, bu yaygaralarda gerçek ad›na bir anlam yoktu. Ancak, fluras›n› da itiraf etmek laz›m ki, bu gibi propagandalar›n zarar›n› görmüyor da de¤ildik.

Ö

rne¤in, bu k›flk›rtmalar, iyi niyetli olan ve Türkiye’de çal›flmak isteyen baz› ecnebi sermayedarlar› tereddüde ve ürküntüye sevk etti¤i bir gerçekti. Asl›nda olay›n bizi üzen yan› bu de¤ildir. D›flar›da, aleyhimizde ›srar ve inat ile çal›flan unsurlar›n varl›¤›n› daima göz önünde bulunduruyoruz. Bu faaliyete karfl›, mevcut vas›talar›m›zla mü-


BD A⁄USTOS 2011

cadeleyi esasen vatani bir görev biliyoruz. Son zamanlarda ekonomik durumumuzun, geçici bir nitelikte oldu¤unu bu sütunlarda birçok kez izah etti¤imiz flartlar›n›n memleket dâhilinde mesafe kazanmas›d›r ki, bu en büyük üzüntümüze sebep oluyor. Vatandafllar› s›k›nt›ya, umutsuzlu¤a

ve ikbale bir an evvel kavuflmak için daha büyük bir emniyet ve itimat ile çal›flmak gerekir. Piyasada bir k›s›m s›k›nt›lar oldu¤u inkâr edilemez. Fakat ayn› s›k›nt›lar, dünyan›n her memleketinde az çok bir farkla vard›r. Kurakl›k gibi ar›zi sebeplerden do¤an s›k›nt›l› durumlar, havalar›n müsa-

D›flar›da, aleyhimizde ›srar ve inat ile çal›flan unsurlar›n varl›¤›n› daima göz önünde bulunduruyoruz. Bu faaliyete karfl›, mevcut vas›talar›m›zla mücadeleyi esasen vatani bir görev biliyoruz. sevk edecek olan bu gibi rivayetlere inanmamalar›n› istiyoruz. Bu, en ziyade bas›na düflen bir görevdir. Türkiye’nin ekonomik aç›dan ne durumda bulundu¤una hükmetmeden evvel, kendi kendimize flu sualleri sormal›y›z: •Bugünkü üretimimizle memleketin üretim kabiliyeti aras›ndaki fark ve nispet neden ibarettir? •Türkiye’deki madenler, ormanlar kâmilen iflletildi mi? •Türkiye topraklar›ndan hiç olmazsa ziraat sahas›nda azami rand›man al›nd› m›? •D›fl ticaretimizin geliflmesine hizmet edecek olan liman ve demiryollar› inflaat› sona m› erdi?

B

u meseleleri mütalaa edince: Ekonomik Durum aç›s›ndan memleket hesab›na üzgün olmak de¤il, bilakis memnun olmak ve Türkiye milletine mevut olan refah

it gitmesiyle ve mahsulât›n bereketli olmas›yla kendili¤inden yok olur. Hal böyle olunca, aleyhimizde yap›lan k›flk›rtmalara kap›lmayal›m ve kendi gücümüzü iyi bilelim. • Hâkimiyeti Milliye Gazetesi 19 fiubat 1929

Ulusa gidece¤i yolu gösterirken dünyan›n her türlü ilminden, kefliflerinden, geliflmelerinden yararlanal›m, ama unutmayal›m ki, as›l temeli kendi içimizden ç›karmak zorunday›z. (1923, Konya) (Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri, Atatürk Araflt›rma Merkezi, C. II, s. 145) 47


ATATÜRK’ÜN DÜNYASI Cengiz Önal

L

ozan Bar›fl Antlaflmas›, Türk Ulusu’nun aleyhine as›rlardan beri haz›rlanm›fl olan ve Sevr Antlaflmas›’yla ikmal edildi¤i zannedilen büyük bir suikast›n çöküflünü ifade eden ve Osmanl› Devri’ne ait tarihte gerçekleflmifl ifllerle ilgili emsali görülmemifl bir siyasi zaferin belgesidir. Gazi Mustafa Kemal Atatürk

Lozan Bar›fl 20 Konferans› (1)

G

azi Mustafa Kemal’in, saltanat› kald›rmas›yla ülkede iki bafll› idare tarihe kar›flm›fl ve dolays›yla Yönetim Birli¤i sa¤lanm›fl-

Mustafa Kemal Lozan günlerinde 48

t›. Ard›ndan gerçeklefltirilen Mudanya Ateflkes Antlaflmas›’yla gerçekçi ve kal›c› bir bar›fl› sa¤laman›n yolu iyiden iyiye aç›lm›flt›. Bununla birlikte ‹ngiltere Baflbakan› Lloyd George’un, çat›flma ç›kar›p, kriz yaratarak seçimi kazanmaya yönelik politikas›n›n iflas etmesi ve Türk Ulusu’na karfl› ›srarla yürüttü¤ü önyarg›l› hatas›n›, 19 Ekim 1922 tarihinde iktidardan düflüp, bir daha iktidara gelememekle ödemesi, bar›fl›n sa¤lanmas›nda baflka bir önemli etken olmufltu. Nihayet Lozan Bar›fl Antlaflmas› görüflmelerine gelindi… Befl yüz y›ll›k bir hesab›n görülmesi olarak da adland›r›lan Lozan Bar›fl Konferans›’n›n toplanma yeri olarak, Türk Taraf› ‹zmir’i teklif etti. Öneri kabul edilirse, Mustafa Kemal


BD A⁄USTOS 2011

de Konferans’a kat›labilecekti. Müttefikler bu takdirde baflkanl›¤›n, ev sahibi olarak, Türkler taraf›ndan yürütülece¤i, ayr›ca ‹zmir’de toplanman›n Yunanistan’› incitebilece¤i gerekçesini ileri sürdüler. Sonuçta, yer olarak ‹sviçre’nin Lozan flehri üzerinde anlaflma sa¤land›. Lozan Bar›fl Konferans›, müttefik delegelerin ve özellikle de ‹ngiltere Heyet Baflkan› ve dönemin D›fliflleri Bakan› Lord Curzon’un, hemen her konuda uyumsuzluk sergilemesi, Türk Heyeti’nce önerilen her konuya olumsuz yaklaflmas›, bu tavr›na zamanla di¤er heyetlerden de destek bulmas› münasebetiyle iki aflamal› olarak gerçekleflebilmiflti. *** Birinci Dönem Görüflmeleri

(20 Kas›m 1922-4 fiubat 1923) ‹çeride, Konferansa kat›lacak Türk Heyeti’ne kimin baflkanl›k edece¤i ve Heyet’te kimlerin bulunaca¤› konusunda bir çok görüfl öne sürülürken, Meclis’te de ciddi tart›flmalar yafland›. Meclis’teki Genel e¤ilimin, ‹cra Vekilleri Baflkan› (Hükümet Baflkan›=-Baflbakan) Rauf Bey’le birlikte D›fliflleri Bakan› Yusuf Kemal Bey ve Dr. R›za Nur Bey’in gitmeleri fleklinde oldu¤u hissediliyordu. Bu do¤rultuda da gizli çal›flmalar yap›ld›¤› biliniyordu. Kesin karar› Mustafa Kemal verecekti. Mustafa Kemal geliflmeleri so¤ukkanl›l›kla izledi ve tercihini ‹smet Pafla’dan yana kulland›. ‹smet Pafla, asker oldu¤unu öne sürerek, bu görevden aff›n› istedi ve özür diledi. Ancak Baflkomutan’›n ›srar› üzerine kabul etmek durumunda kald›.

‹smet ‹nönü Lozan günlerinde Çünkü ‹smet Pafla so¤ukkanl›, çok zeki, sab›rl› ve oldukça sa¤lam bir sinir yap›s›na sahipti. Fakat bu seçimde en etkili faktörün, onun Mustafa Kemal’e verdi¤i güven duygusu oldu¤u anlafl›l›yordu. Bu görev için, ‹smet Pafla’n›n önce D›fliflleri Bakan› olmas› gerekiyordu. Yusuf Kemal Bey, sa¤l›k nedenleriyle istifa etti, Meclis 26 Ekim 1922’de ‹smet Pafla’y› 20 çekimser oya karfl›l›k, 155 kabul oyu ile D›fliflleri Bakanl›¤›na getirdi. Ard›ndan da, Mustafa Kemal’in tercihine uygun olarak, Lozan Bar›fl Konferans›’na kat›lacak Türk Heyeti’ne ‹smet Pafla’y› Bafl Delege olarak seçti. ‹kinci delege Maliye Bakan› Hasan(Saka) Bey ve üçüncü delege olarak da Sa¤l›k Bakan› Dr. R›za Nur Bey uygun bulundu. Ayr›ca Heyet’e kat›lmas› kararlaflt›r›lan Dan›flmanlar, Yazmanlar ve Tercümanlarla birlikte toplam say› otuz üç kifliye 49


BD A⁄USTOS 2011

ulaflt›. Konferans›n Kas›m-1922 ay›n›n ilk yar›s›nda bafllamas› beklenirken; Fransa ve ‹talya’n›n Türkiye karfl›s›na bir ittifak halinde ç›kmak amac›yla yapt›klar› görüflmelerin uzamas› neticesinde, 13 Kas›m’da bafllamas› öngörülen konferans, ancak 20 Kas›m 1922 tarihinde bafllayabildi. Konferansla ilgili olarak Türk

Heyeti’ne verilen talimat flöyleydi: •Do¤u Trakya s›n›r› 1913 s›n›r› olmal›d›r. •Bat› Trakya’da halk oylamas›na baflvurulmal›d›r. •Anadolu’ya yak›n Ege Adalar› Türkiye’ye verilmelidir. •Bo¤azlar ve Gelibolu’da yabanc› askerlerin varl›¤› kabul edilmemelidir. •Güneydeki Suriye s›n›r› daha güneye al›nmal›, Irak s›n›r ise, Kerkük, Musul ve Süleymaniye’yi Türkiye’ye b›rakacak flekilde çizilmelidir. •Kapitülasyonlar ve Türk topraklar›nda bir Ermeni yurdu kurulmas› tek-

lifleri reddedilmelidir. Bu konuda ›srarlar olursa görüflmeler derhal kesilmelidir. •Az›nl›klar meselesi karfl›l›kl› de¤iflim ile çözülmelidir. •Osmanl› borçlar›, Osmanl› ‹mparatorlu¤u’ndan ayr›lan ülkeler aras›nda hakça bölünmelidir. Osmanl› hissesi Yunanistan’dan al›nacak tazminata karfl›l›k tutulmal›, bu mümkün olmazsa, borcun 20 y›l süre içinde ödenmesi sa¤lanmal›d›r. •Duyun-u Umumiye (Genel Borçlar) idaresi kald›r›lmal›d›r. •Ayr›lacak ülkeler için Ulusal And’›n ilgili maddesi geçerli olacakt›r. Özetle ifade etmek gerekirse; Türk taraf›n›n amac› 1920’den beri dünyaya duyurulmufl olan Ulusal And s›n›rlar› içinde tam ba¤›ms›z yeni bir Türk Devleti yaratmakt›. Karfl› tarafta ‹ngiliz D›fliflleri Bakan› Lord Curzon ise, müttefikler aras›ndaki dayan›flmay› devam ettirerek, Türkiye’ye istedi¤i flartlar› kabul ettir-

Lozan Konferans›na kat›lan Türk heyeti 50


BD A⁄USTOS 2011

meyi planlamaktayd›. Ma¤rur ‹ngiliz Lordu, Türkiye’ye Birinci Dünya Savafl›ndan yenilgi ile ç›km›fl devlet ifllemi yapmak istiyordu. Lord Curzon’un Bar›fl Konferans›’ndaki hedefleri özetle flunlard›: •Do¤u Trakya s›n›r›, 1915 s›n›r› olarak kalmal›d›r. •Bo¤azlar seyrüsefere aç›k ve askerden ar›nm›fl olmal›d›r. •Kapitülasyonlar ufak tefek baz› de¤ifliklerle yürürlükte kalmal›d›r. •Ege adalar› Müttefiklere b›rak›lmal› ve gerekti¤inde elden ç›kar›lmal›d›r. •Suriye ve Irak s›n›rlar› ayn› kalmal›d›r. •Türkiye’den savafl tazminat› al›nmal›d›r. •Türklerin Yunanistan’dan istedikleri savafl tazminat› verilmemelidir. •Türkiye’deki az›nl›k haklar› güvence alt›na al›nmal›d›r. •Türk askeri gücü s›n›rland›r›lmal›d›r. •Mali hükümler Müttefiklerce kararlaflt›r›lmal›d›r. •Türkiye savafltan önce Müttefiklere tan›nm›fl olan ayr›cal›klar› tan›mal›, Mudanya Ateflkes Antlaflmas›’ndan bu yana hükümsüz ilan etti¤i sözleflmelerin halen yürürlükte oldu¤unu kabul etmelidir.

F

ransa ve ‹talya da bu tasar›y›

ufak tefek kay›tlarla benimsiyordu. Böylece üç devlet 18 Kas›m 1922’de genel bir görüfl birli¤ini sa¤lam›fl oluyordu. Konferans, ‹ngiltere D›fliflleri Ba-

kan› Lord Curzon’un baflkanl›¤›nda ve 20 Kas›m 1922’de ‹sviçre’nin Lozan flehrinde topland›. Bir tarafta Türkiye, di¤er tarafta ise; Yunanistan, ‹ngiltere, Fransa, ‹talya, Japonya ve S›rp-H›rvat-Sloven (Yugoslavya) Devletleri vard›. Türk Heyeti, görüflmelerin bafl›ndan beri dezavantajl› durumdayd›. Diplomatik deneyimleri pek az, haber kaynaklar› ve yabanc› dil bilgileri de s›n›rl›yd›. Üstelik Lozan-Ankara haberleflmesi de ‹ngiliz Gizli Servisi (Intelligence)’nin denetimindeydi. Müttefik kuvvetlerin Bo¤azlardaki varl›¤› da a¤›rl›¤›n› hissettiriyordu. Yo¤un bir Ermeni, Rum propagandas› Avrupa ve özellikle ‹sviçre bas›n›n› etkisi alt›na alma gayreti içindeydi. Müttefikler aralar›nda görüfl birli¤ini sa¤lam›fllard›. Siyasi konularda ‹ngiltere’nin, mali konularda Fransa’n›n, hukuki konularda ise ‹talya’n›n tart›flmalar› yönetmesi kabul edilmiflti. Ayr›ca Balkan devletleri de büyüklerin arkas›nda destekleyici bir blok oluflturmufllard›. Nitekim 22 Kas›m’da arazi meseleleri 1 numaral› siyasi komisyonda tart›fl›l›rken, müttefikler aras›ndaki iflbirli¤i bütün ç›plakl›¤› ile ortaya ç›kt›. Toplant›da ‹smet Pafla, Trakya’da 29 Nisan 1913 tarihli ‹stanbul Antlaflmas› hudutlar›n›n s›n›r olmas›n› ve Bat› Trakya’da da halkoyu düzenlenmesini istedi¤inde; Müttefikler tehdit edici bir tav›rla karfl› ç›kt›lar. Türkiye’nin Meriç ötesine geçmesinin Balkan’larda büyük tedirginlik yarataca¤› anlafl›l›yordu. Bu iflbirli¤inin bir kan›t›yd›… 51


BD A⁄USTOS 2011

Adalar ifli görüflülürken Adalar ifli görüflülürken ‹smet Pafla, Türkiye’nin ‹smet Pafla, Türkiye’nin güvenli¤i bak›m›ndan yak›n ve küçük adalar›n Türgüvenli¤i bak›m›ndan kiye’ye b›rak›lmas›n›, diyak›n ve küçük adalar›n ¤erlerinin askerlikten ar›nm›fl olarak tarafs›z veya Türkiye’ye b›rak›lmas›n›, ba¤›ms›z hale konulmas›di¤erlerinin askerlikten n› talep etti. Müttefikler ar›nm›fl olarak tarafs›z karfl› ç›kt›lar. Mesele alt komisyona havale edildi. veya ba¤›ms›z hale Sonuç olarak Gökçeakonulmas›n› talep etti. da ve Bozcaada’n›n Türkiye’de kalmas›, di¤er ada- Müttefikler karfl› ç›kt›lar. lar›n ise askerlikten ar›nd›Rusya, Bo¤azlar›n ticari ulafl›ma r›lmas› ve kendilerine yöresel bir idare aç›k, savafl gemilerine ve uçaklara her verilmesi benimsendi. Bundan sonra Konferans›n iflleme zaman kapal› tutulmas›n›, ‹stanbul ve fleklinde de¤ifliklik oldu. Meseleler Bo¤azlar›n güvenli¤inin Türkiye taönce kuliste olgunlaflt›r›l›p sonra resmi raf›ndan sa¤lanmas›n› savunuyordu. toplant›lara getirildi. Ancak, daha uy- Ayr›ca, kendisini sürekli olarak ihtilal gulaman›n bafl›nda, ‹ngiltere ve Türki- ve d›fl tehditler karfl›s›nda gördü¤ünye’nin büyük önem verdikleri Musul den, güvenli¤i aç›s›ndan Bo¤azlar›n meselesi kuliste çözümlenemedi. Res- berkitilerek kendisi ile kapitalist dünya mi toplant›da Türk delegesi, etnik, aras›nda bir duvar teflkil etmesini, o co¤rafi, tarihi ve siyasi gerekçelere günkü ç›karlar›na uygun görüyordu. dayanarak Musul bölgesinin geri veril- Lord Curzon bu teklifi, “Karadeniz’i mesini, bunun için de halk oylamas›na Türkiye’nin sad›k bekçili¤i alt›nda bir baflvurulmas›n› istedi. Lord Curzon Rus gölü haline koymak” diye nitelenise, halkoylamas›n› kabul etmedi. Ha- direrek reddetti. Karfl› teklif olarak, keme baflvurulmas›n›, bu kabul edil- Bo¤azlar›n gerek savafl ve gerekse mezse Milletler Cemiyeti’nin müdaha- bar›flta deniz ulafl›m›na aç›k tutulmalesini isteyece¤ini belirtti ve müttefik- s›n›; Bo¤azlar ile Asya ve Avrupa’daki baz› yak›n bölgelerin etkili bir flekilde lerince desteklendi. silahtan ar›nd›r›lmas›n› bunun deneti*** ‹ngiltere’nin en fazla önem verdi¤i mi için Türkiye’nin baflkanl›¤›nda demeselelerden biri de Bo¤azlar›n statü- vaml› görev yapacak uluslararas› bir sü ile ilgiliydi. Haliyle Rusya da Bo- komisyon kurulmas›n› önerdi. Teklif ¤azlarla birinci derecede ilgiliydi. Do- Frans›z ve ‹talyan delegeleri taraf›ndan lay›s›yla Rusya, konu görüflülürken desteklendi. Konferansa davet edildi. ‹smet Pafla Konferans›n kaderinin 52


BD A⁄USTOS 2011

‹ngiltere’ye ba¤l› oldu¤unu ve ‹ngiltere için de en önemli konunun Bo¤azlar›n statüsü oldu¤una inan›yordu. Sovyet delegesi ile yapt›¤› görüflmede, Bo¤azlar dolay›s›yla ç›kacak bir çat›flmada Sovyetlerden yard›m alamayaca¤›n› da ö¤renmiflti. Bu itibarla Bo¤azlar konusunda son derece temkinli davrand›. Pafla, Bo¤azlara hâkim Türkiye’nin bar›fl için bir güvence oluflturaca¤›n›; Bo¤azlardan geçiflin ticaret gemilerine serbest olmas›n›, ama savafl gemilerinin tonajlar›n›n s›n›rland›r›lmas›n›, ‹stanbul’un güvenli¤inin mutlaka sa¤lanmas›n› istedi. Bu konuda pürüzlü noktalar olmakla beraber bir anlaflma zemini bulunabilece¤i anlafl›ld›. iyasi komisyonda pürüzlü

S

konulardan birisi de az›nl›klar meselesiydi. Tam ba¤›ms›zl›¤›n› elde etmeye kararl› olan yeni Türkiye Devleti, büyük devletlerin yüzy›llardan beri az›nl›klar bahanesiyle iç ifllerine kar›flma-

lar›n› ve az›nl›klar› kendi ç›karlar› için bir tahrik unsuru olarak kullanmalar›n› kesinlikle engellemek karar›ndayd›. Türkler az›nl›k meselesinin kesin bir çözüme ba¤lanmas› için, az›nl›klar›n karfl›l›kl› de¤iflime tabi tutulmalar›n›, kalacaklara medeni ülkelerde tan›nan ölçülerde haklar tan›nmas›n›, az›nl›klar›n d›flar›dan tahrik edilmesine art›k son verilmesini istiyordu. ‹ngiltere Konferans kesilecekse, bu vesileyle kesilmesini kamuoyunu etkilemek ve propaganda aç›s›ndan yararl› görüyor ve konuyu istismar etmek istiyordu. Lord Curzon az›nl›klar için af ilan edilmesini, az›nl›klar›n askerlikten muaf tutulmalar›n›, bunlara verilecek güvenceyi gözetmek için ‹stanbul’da Milletler Cemiyeti (Bugünkü Birleflmifl Milletler)’ne ba¤l› bir Az›nl›klar Komiserli¤i kurulmas›n›, Ermenilere de Anadolu topraklar› üzerinde bir yurt verilmesini istiyordu. S›cak geçen tart›flmalardan sonra konu alt komisyona havale edildi. Oradaki tart›flmalar

Lozan Antlaflmas› ‹smet ‹nönü taraf›ndan imzalan›yor.

53


BD A⁄USTOS 2011

sonucunda konunun Türk görüflüne uygun bir çözüme do¤ru yöneldi¤i görüldü. Sonuç olarak, siyasi komisyonda görüflülen meselelerden Musul ve Trakya’da Karaa¤aç meselesi hariç, di¤erlerine de ortak bir anlaflma ortam› haz›rlanm›fl oldu. ali ve Hukuki Meseleler Komisyonlar›nda ise, çetin tart›flmalar vard›. Yeni Türkiye, ba¤›ms›zl›¤›n› engelleyen bütün zincirleri k›rmak istiyordu. Bunu sa¤lamak için, ekonomik ba¤›ms›zl›¤›n› köstekleyen s›n›rlamalar›n kald›r›lmas›n›, Osmanl› borçlar›n›n ‹mparatorluktan ayr›lan ülkeler aras›nda adil bir flekilde paylaflt›r›lmas›n›, Türkiye’den savafl tazminat› ve iflgal masraf› istenmemesini, Yunanistan’›n Anadolu’daki yapt›¤› vahfli tahribat› ödemesini talep ediyordu. Bu konular uzun tart›flmalara yol açt›. Çözüm bulunamay›nca, Türk delegesi iktisadi ve mali meselelerin bar›fltan sonraya ertelenmesini teklif etti. Teklif kabul edilmedi. Mali komisyonun belli bafll› meseleleri böylece ortada kald›. *** Hukuki Meseleler’in görüflüldü¤ü üçüncü komisyonun en pürüzlü ifli kapitülasyonlar›n ne olaca¤› konusuydu. Bu konuda Türk heyetine verilen talimat kesindi. Kapitülasyonlar kay›ts›z flarts›z kald›r›lacakt›. Israr edilirse, görüflmeler derhal kesilecekti. Görüflmelerde Müttefikler kapitülasyonlar yerine ikame edilecek baflka bir sistemin gelifltirilmesinde ›srar ettiler.

M

54

‹smet Pafla, kapitülasyonlar›n hür ve ba¤›ms›z yaflamak isteyen bir milletin hukuku ile ba¤daflamayaca¤›n›, dolay›s›yla Türkiye’nin ne kapitülasyonlar›, ne de onun yerini tutacak bir sistemi asla kabul etmeyece¤ini kesin bir dille ifade etti. Müttefiklerin bu konudaki ›srarlar› anlaflma yollar›n› kapat›yordu. 1923 Ocak sonuna gelindi¤inde, Musul, Kapitülasyonlar, Trakya S›n›r›, Tazminat ve Tamirat konular› ask›da kalm›flt›. Üç müttefik devlet temsilcileri kendi aralar›nda haz›rlam›fl olduklar› anlaflma metinlerini 31 Ocak’ta Türk Heyeti’ne vererek, bunun tümü ile kabul veya reddedilmesini istedi. Müttefikler anlaflma olmayan konular›n hepsini kendi arzular›na göre düzenleyerek, anlaflma tasar›s›na koymufllard›. Bu tasar›ya karfl›l›k Türk Heyeti de, üzerinde anlafl›lan konular› kapsayan bir baflka tasar›y› karfl› tarafa sundu. Henüz anlaflma sa¤lanamayan konular›n› savafltan sonraya b›rak›lmas›n› teklif etti. Müttefikler kendi tasar›lar›nda ›srar ettiler. Lord Curzon, geliflmeler üzerine, 4 fiubat 1923’te Lozan’› terk etti. Bar›fl isteyen Türk Heyeti ise herkesten önce Lozan’a gelmiflti ve herkesten sonra oray› terk ediyordu. *** Mustafa Kemal, Konferans’taki bütün tart›flmalar› günü gününe takip etmifl, zamanla ‹smet Pafla’y› yüreklendirici mesajlar göndermiflti. ‹smet Pafla’n›n yurda dönüflünde, 18 fiubat 1923’te onunla Eskiflehir’de bulufltu. Gazi’nin amac› bar›fl konusunda ‹smet Pafla’n›n vard›¤› sonucu ö¤renmek ve ona göre Meclis içi ve


BD A⁄USTOS 2011

Meclis d›fl› iliflkileri yönlendirmekti. ‹smet Pafla’ya göre bar›fl›n sa¤lanmas› ‹ngiltere’nin tutumuna ba¤l›yd›. Konferans›n birinci k›sm›nda ‹ngiltere’nin önemli gördü¤ü konular çözümlenmiflti. Musul meselesi bar›fltan sonraya ertelenirse geri kalan meseleler için ‹ngiltere bar›fl› engellemeLozan Antlaflmas› taraflarca imzalan›yor yecekti. Aralar›ndaki özlü görüflmelerden sonra, Mustafa Kemal ile ‹smet Pafla Meclis sonunda sakinleflebildi ve aras›nda bar›fl›n mümkün oldu¤u konu- gereken talimat Heyet’e Bakanlar Kusunda görüfl birli¤i sa¤land›. rulunca verildi. Bakanlar Kurulu öKonu Meclis’in gizli oturumlar›n- zetle, “Delegelerimiz milletimizin ve da uzun uzun görüflüldü ve fliddetli, Meclisimizin flerefini korumufltur. h›rç›n tart›flmalara yol açt›. Meclis’te Kendileri, manevi bak›mdan Meclis’özellikle ‹kinci Grup üyeleri (Muhale- çe de desteklenerek görevlerine devam fet), bar›fl yap›lmamas›n› ‹smet Pafla’- etmelidir…” diyerek olay uzlaflmayla n›n hatas›na ba¤l›yorlard›. Baz›lar› da noktaland›. onun, verilen talimatlar›n d›fl›na ç›kt›6 Mart’a kadar devam eden görüfl¤›n›, böylelikle de Ulusal And’dan melerden sonra flu karara var›ld›. ödün verildi¤ini ileri sürerek, de¤iflti- 1) Müttefiklerin verdikleri bar›fl prorilmesini istiyordu. Tart›flmalar› takip jesini oldu¤u gibi kabul etmeye imkân eden Mustafa Kemal de zamanla söz yoktur, ›srar edilirse savafl sebebi olur. alarak, milletvekillerini ikna etmeye 2) Hayati bir meselemiz olan Musul çal›flt›. Gazi, Musul meselesinde çok ifli k›sa bir zamanda çözümlenmelidir. has-sasiyet gösteren milletvekillerine, 3) Mali, iktisadi ve idari meselelerde Musul meselesinin, oradan vazgeçil- hayat ve istiklal haklar›m›z›n sa¤landi¤i anlam›na gelmedi¤ini, bir y›ll›k mas› flart›yla, bar›fl giriflimlerinde busürenin Türkiye’nin lehine çal›fla- lunmas› için Bakanlar Kuruluna yetki bilece¤ini hat›rlatt›. Delegasyonun verilmifltir.• kendisine verilen talimat d›fl›na ç›k›p *** cengizonal@butundunya.com.tr ç›kmad›¤›na iliflkin takdirin Bakanlar (Gelecek Ay: Lozan Bar›fl Konferans›-II) Kuruluna ait oldu¤unu belirtti. 55



SAKLI TAR‹H Sinan Meydan

Fenerbahçe'nin Kurumsal Kimli¤ine Sald›rman›n Dayan›lmaz Hafifli¤i

B

ir süredir Türkiye’de “flike soruflturmas›” kapsam›nda, Türkiye Cumhuriyeti ile yafl›t bir büyük kulüp Fenerbahçe, o kulübe gönül vermifl milyonlarca taraftar›n›n ve dünyan›n gözü önünde adeta “linç” ediliyor. 57


BD A⁄USTOS 2011

aber kanallar›nda, Fe-

H

nerbahçeli yöneticilerin ve futbolcular›n “flike soruflturmas› kapsam›nda” göz alt›na al›nd›¤›n› duyuran ve geliflmeleri anlatan fanatik spor-haber spikerleri, gözlerinin içi parlayarak, Fenerbahçe’nin flampiyonlu¤unun elinden al›n›p 2. lige düflürülece¤ini anlat›yorlar sevinç içinde; hem hakim, hem savc› edas›nda, güya kulislerden ald›klar› son haberleri aktar›yorlar... Utanmasalar, dü¤ün bayram yap›p göbek atacaklar... Fenerbahçeli baz› yöneticilerin baz› “alengirli ifllerin” içinde olduklar› kan›tlansa bile bu durum, yüzy›l› aflk›n bir geçmifle sahip olan, Kurtulufl Savafl›’ndaki katk›s›yla Cumhuriyetin

harc›nda al›n teri olan Fenerbahçe’nin “kurumsal kimli¤ine” hiçbir zarar vermeyecektir. Nas›l ki Türkiye’yi yöneten hükümetlerin yanl›fllar›, hatalar› varsa onlar› elefltirmek gerekirse, FB’li yöneticilerin yanl›fllar› hatalar› varsa da onlar› elefltirmek gerekir: Baflka bir flekilde ifade etmek gerekirse, Tayyip Erdo¤an karfl›tl›¤› baflka fleydir, Türkiye’yi Tayyip Erdo¤an yönetiyor diye Türkiye düflman› olmak çok baflka fleydir. Bunun gibi Aziz Y›ld›r›m karfl›tl›¤› baflka fleydir, FB’yi, Aziz Y›ld›r›m yönetiyor diye FB düflman› olmak çok baflka fleydir. Hiçbir yöneticinin hatas› yönetti¤i kurumu “linç” etmeyi gerektirmez. Bugün “FB’liler flike yapt›!” diye Fenerbehçe’ye, Fenerbahçe’nin kurumsal kimli¤ine, 25 milyonluk FB camias›na sald›ranlar, hep birlikte görece¤iz, çok yak›nda o as›rl›k Sar›-Lacivert engin denizde bo¤ulacaklard›r. T›pk› FB gibi, bu cumhuriyetin kurulufl harc›nda al›n teri olan GS ve BJK’nin sa¤duyulu yöneticileri ve taraftarlar›n›n fanatizmden uzak “olgun durufllar›n›n”, onlar›n neden “büyük kulüp” oldu¤unun en aç›k iflareti oldu¤u gibi. Büyük Olmak Baflka fieydir

Fenerbahçe'nin Kurtuluş Savaşı'ndaki faaliyetlerinin anlatıldığı kitap. (Sinan Meydan) 58

Üç büyüklerin büyüklü¤ü, flampiyonluk say›lar›yla, al›nan kupalarla ve kazan›lan maçlarla ölçülen bir büyüklük de¤ildir; üç büyüklerin büyüklü¤ü, Çanakkale Savafl›’nda verdikleri flehit futbolculardan, Kurtulufl Savafl›’nda iflgal kuvvetlerine karfl› kazand›klar› maçlarla Türk insan›na afl›lad›klar› umuttan, silah ve cephane yoklu¤unda ‹stanbul’dan gizlice Anadolu’ya silah


BD A⁄USTOS 2011

kaç›rarak Mustafa KeÜç büyüklerin büyüklü¤ü, mal Atatürk’e verdik- Çanakkale Savafl›’nda verdikleri leri destekten gelen bir flehit futbolculardan, Kurtulufl büyüklüktür. Üç büSavafl›’nda iflgal kuvvetlerine yüklerin formalar›, sadece siyah beyaz, sar› karfl› kazand›klar› maçlarla Türk k›rm›z› ve sadece sar› insan›na afl›lad›klar› umuttan, lacivertle boyanmasilah ve cephane yoklu¤unda m›flt›r; o renklerlerin yan›nda bir de kimse- ‹stanbul’dan gizlice Anadolu’ya nin göremedi¤i, ama silah kaç›rarak Mustafa Kemal formalara ifllemifl bir Atatürk’e verdikleri destekten de kan k›rm›z›s› vargelen bir büyüklüktür. d›r. Nitekim daha çok üç büyüklerden oluflan Milli Tak›m Kuvvetleri Komutan› ‹ngiliz General formas›nda karfl›m›za ç›kar o kan Harrington, “FB’lileri Anadolu’daki milliyetçilere silah kaç›rmakla suçlak›rm›z›s›... Bu nedenle üç büyüklere “sald›- y›p” kulübü kapatacakt›. Mustafa Kemal, kulüpten ayr›lr›rken”, “küfrederken”, “hakaret ederken” çok dikkatli olmak gerekir. Yok- madan önce maroken kapl› kulüp defsa maazallah “O forma kutsald›r…” terine flu unutulmaz sat›rlar› yazm›flt›r: “Fenerbahçe Kulübü’nün her tatezahürat›nda oldu¤u gibi o kutsal forrafta mahzar-› takdir olmufl bulunan ma bir gün sizi çarpar!... fiimdi gelin GS ve BJK’nin kutsal asar-› mesaisini iflitmifl ve bu kulübü formalar›n› “sayg›yla” bir kenara ko- ziyaret ve ebedi hamiyeti tebrik etmeyi yup, FB’nin o kutsal formas›ndan söz vazife etmifltim. Bu vazifenin ifas› edelim; söz edelim ki, FB’nin kurum- ancak bugün müyesser olabilmifltir. sal yap›s›na sald›ranlar “kimle dans Takdirat ve tebriklerimi buraya kayd ile mübahiyim. ettiklerini” anlas›nlar! 3 May›s 1334 (1918) Mustafa Kemal” Mustafa Kemal ö¤leden sonra kuAtatürk’ün Fener’e Verdi¤i lüpten ayr›lm›flt›r. Ancak ayr›l›rken Görev Tarih 3 May›s 1918 Cuma Kurtulufl bir kay›kla karfl›ya geçmek istemifltir. Savafl›’n›n gizli kurtulufl planlar›n› Amac› buradan k›y›lar› takip ederek yapan Mustafa Kemal Atatürk, Fener- Anadolu’ya silah kaç›rman›n mümkün bahçe Spor Kulübünü ziyaret etmifl, olup olmad›¤›n› bizzat tecrübe etmekKulüp yöneticilerinden Mustafa Elkatip tir. Mustafa Kemal, Mustafa Elkatip Bey’in de aralar›nda bulundu¤u yöne- Bey’in çekti¤i kay›¤a binerken geri ticilerle üç saat süren gizli bir görüflme dönmüfl ve Baflkan Sabri (Toprak) yapm›flt›. O gün o görüflmede konuflu- Bey’e bakarak, “FB’ye ebedi muvaflanlar, üç y›l sonra anlafl›lacakt›r: ‹flgal fakiyetler dilerim” demifltir. 59


BD A⁄USTOS 2011

Hiç gündeme getirilmemesine karfl›n, sonradan yaflanan geliflmeler, o günkü toplant›da Mustafa Kemal'in, FB’ye Anadolu’ya silah kaç›rma görevi verdi¤ini göstermektedir. Fener’in ‹flgal Y›llar›ndaki Politikas›

FB, Kurtulufl Savafl›’n›n gizli örgütlerinden Mim Mim Grubu gibi örgütlerle koordineli bir flekilde çal›flarak Kurtulufl Savafl›’n›n en önemli ayaklar›ndan birini oluflturmufltur. Nitekim, Mustafa Kemal’in Samsun’a ç›kt›¤› 19 May›s 1919 tarihinde FB’nin Alt›yol’daki kulüp binas›nda çok özel bir toplant› yap›lm›flt›r. FB’nin önde gelen yöneticilerinden Ali Naci Karacan ve baz› arkadafllar› bir y›l kadar önce Mustafa Kemal’in de oturdu¤u o masan›n etraf›nda oturtarak, iflgal boyunca FB’nin izleyece¤i politikay› tart›flm›fllard›r. O toplant›n›n sonunda al›nan kararlar, FB’nin iflgal ‹stanbul’unda toprak sahalarda yapaca¤› maçlar›n art›k “ulusal ç›karlara” hizmet edece¤ini göstermektedir. Ali Naci Karacan, o gün ald›klar› kararlar› sonradan flöyle aç›klam›flt›r: 1. FB’yi Mütareke döneminin ‹stanbul’a döktü¤ü iflgal kuvvetlerine mensup tak›mlarla çarp›flt›rarak, mümkün oldu¤u kadar galibiyetlere sevk etmek. 2. ‹ngilizler, Frans›zlar, ‹talyanlar ve bilhassa Rumlar, Ermeniler ve bunlar›n muhtelifleriyle yap›lacak maçlar› gazetelerde mümkün oldu¤unca anlatarak, FB’yi milli bir mücadele bayra¤› haline koymak ve halka sevdirmek. 60

3. Bir taraftan ve mütemadiyen maçlar ve di¤er taraftan bu maçlar›n gazetelerde propagandas›n› yaparak büyük kitlelerin futbola karfl› alakas›n› hareketlendirmek….” Özetle, Kurtulufl Savafl› y›llar›nda FB ayn› anda iki maça birden ç›kacakt›: Hem Derea¤z›’ndan Anadolu’ya gizlice silah ve cephane kaç›rarak Kurtulufl Savafl›’na sürekli lojistik destek sa¤layacak, hem de ‹stanbul’a iflgal güçleriyle ve az›nl›k tak›mlar›yla yapaca¤› karfl›laflmalar› kazanarak halk›n moralini yükseltip, ulusun k›r›lan onurunu bir nebze de olsa onaracakt›. Asl›nda “vatan savunmas›” FB’nin kurulufl felsefesiydi… Kurulufl Tüzü¤ündeki 2. Madde’nin S›rr›

1900’lerin bafl›nda Osmanl› Devleti emperyalist bir kuflatmayla çevrilmiflti. Ruhen ve bedenen sa¤l›kl› gençlere çok ihtiyaç vard›. FB’nin Enver Bey ve Zeki Bey gibi vatansever kurucular› bu durumun fark›ndayd›. FB’yi kurarken hem Abdülhamit istibdad›na karfl› mücadele etmeyi hem de sporla u¤raflan sa¤l›kl› genç nesillerin yetiflmesini amaçlam›fllard›. 1913 y›l›nda ‹kdam matbaas› taraf›ndan bas›lan FB Tüzü¤ü’nün 2. maddesinde kulübün kurulufl amac› flöyle ifade edilmiflti: Madde 2: Kulübün takip etti¤i amaç ve gaye memlekette bedeni ve fikri terbiyenin yay›lmas›na çal›flmak ve vatan gençlerini vatan›n korunmas›na, zorluklara ve askeri seferberliklere al›flt›rmakt›r.” Balkan ve Çanakkale Savafllar›n-


da BJK ve GS liler gibi cepheden cepheye koflan FB’liler, flimdi de bir ölüm kal›m savafl›nda Kurtulufl Savafl›’nda mücadele edeceklerdi. Belki de dünyada ilk kez bir futbol kulübü, bir ulusun ba¤›ms›zl›k mücadelesinde bu kadar büyük bir etkiye sahip olacakt›. FB Derea¤z›’ndan Anadolu’ya gizlice silah kaç›r›rken ‹ngiliz ‹flgal Kuvvetleri'nin bask›n›na u¤ram›fl ve bu bask›n sonunda iki futbolcusu “flehit” olmufltu. Bu olaydan sonra FB Baflkan› Sabri Bey de Malta adas›na sürgün edilmiflti. Mustafa Kemal’in arkadafllar›ndan Sabri (Toprak) Bey’i en çok kahreden esir olmak de¤il, ‹ngiliz askerlerinin Moda’daki evini bas›p onu çocuklar›n›n gözleri önünde yaka paça d›flar›ya sürüklemeleriydi. O an› ömrü boyunca hiç unutmayacakt›. Sabri Bey, daha sonra Kurtulufl Savafl›’na kat›lacak ve Posta Telgraf Müdürü olarak görev yapacakt›. FB’nin bir numaral› kurucu üyesi Enver Bey, vatan ve hürriyet mücadelesi veren bir vatanseverdi. FB’yi de bu amaçla kurmufltu. Kulüp sayesinde gençleri bilinçlendirmeyi amaçl›yordu. Enver Bey, Kurtulufl Savafl› y›llar›nda Sirkeci Gümrük Bafl Müdürlü¤ü yapm›flt›. Asl›nda bu görev sadece bir kamuflajd›; onun gerçek görevi Anadolu’ya silah ve cephane kaç›rmakt›. Gümrük sorumlusu olmas› silah kaç›rma iflinde büyük kolayl›k sa¤l›yordu. ‹ngilizler bir süre sonra onu da yakalayacaklard›. Mustafa Kemal, Kurtulufl Savafl› s›ras›ndaki büyük yararl›l›klar›ndan

Atatürk’ün, Fenerbahçe Kulübü’nü ziyareti

dolay› ‹stiklal Madalyas› ile ödüllendirilen Enver Bey’e “Korkusuz Türk” unvan›n› verecekti. FB’nin 1921 y›l›ndaki baflkan› fiehzade Ömer Faruk Efendi’ydi. ‹stanbul Hükümeti ve Osmanl› Padiflah› Vahdettin ‹ngilizlerle birlikte Milli Hareketi yok etmek için çabalarken, FB’li flehzade Ömer Faruk Efendi, Milli Harekete kat›lmak için Anadolu’ya geçmiflti. 61


BD A⁄USTOS 2011

Baz› FB’lilerin gizlice Anadolu’ya silah kaç›rd›klar›, baz›lar›n›n elde silah cepheden cepheye kofltuklar› dikkate al›nacak olursa FB’nin yetersiz kadrosuyla iflgal tak›mlar›na karfl› elde etti¤i baflar›n›n boyutlar› çok daha iyi anlafl›lacakt›r. Uzun ve yorucu ve Şükrü Saraçoğlu ac›mas›z savafl y›llar› ülkeyi oldu¤u kadar futbol tak›mlar›n› da y›prat›yordu. Ege’de Kuva-y› Milliyeci k›l›¤›nda Cepheye giden futbolcular birer ikifler Yunanla savaflan “Efe Baflvekil” fiükflehit ve gazi olunca ligler çocuk yaflrü Saraço¤lu’nu da unutmamak geretaki futbolcularla oynanmaya bafllakir elbette… FB tarihinde, FB’ye s›zan Doktor m›flt›r. FB’de 14-16 yafllar› aras›nda Naz›m gibi Atatürk ve Cumhuriyet çok say›da genç futbolcu vard›. Bu düflmanlar› da olmufltur kuflkusuz, maçlarda sadece top oynanm›yor, her ama bu bünye onlar› çok fazla bar›n- seferinde vatan›n gerçek sahipleriyle iflgalciler kap›fl›yordu. FB’nin iflgal d›rmam›flt›r… güçlerinin tak›mlar›na karfl› kazand›¤› ‹ngilizlerin Fener’den Çekti¤i maçlar›n zafer haberleri, dönemin gaFB, Kurtulufl Savafl› y›llar›nda, adeta zetelerinde genifl yer al›yordu. Ve bir üzerine ölü topra¤› serilen, iflgal alt›n- strateji dehas› olan Mustafa Kemal, daki ‹stanbul’un tek gurur ve nefle bu zafer haberlerinin yer ald›¤› gazekayna¤› haline gelmiflti. Çünkü FB, teleri Türk cephelerine ulaflt›r›yordu. O günlerin FB’sini Ali Naci Kaiflgal ‹stanbul’unda ‹ngiliz-Frans›z iflgal tak›mlar›yla 50 maç yapm›fl, bun- racan flöyle anlatm›flt›r: “Mütareke döneminde halk›n ifllar›n 41’ini kazan›p 4’ünde berabere kal›rken sadece 5’ini kaybetmifltir. Bu gal kuvvetlerine h›nc› o derece idi ki maçlarda düflman filelerine 193 gol FB’nin hemen her Pazar giriflti¤i bu atan FB sadece 37 gol yemifltir. FB, maçlar, daha do¤rusu ‘futbol oynuyoayr›ca Ermeni ve Rum tak›mlar›yla rum’ diye yapt›¤› o milli kavgalar, yapt›¤› 16 maç›n da tamam›n› kazan- inan›lmaz bir ilgi uyand›rd›. FB öyle m›flt›r. Toplam 66 maç yapan FB, müthifl bir silindir haline geliyor ve bunlar›n 57'sini kazanm›fl, sadece 5'ini maç yapa yapa öyle idmanl› olyordu ki, karfl›s›nda bu ecnebi tak›mlar›ndan kaybetmifltir. 62


BD A⁄USTOS 2011

bir tanesi bile dayanam›yor ve sahaya ç›kmalar› ile birlikte kalelerine üzüm salk›mlar› gibi goller as›l› kal›yordu. Karfl›m›za ç›kan iflgal kuvvetlerini yenince bu sefer onlar›n karmalar›n› yapmaya, karfl›m›za bu flekilde ç›kmaya sevk etti. Ayr› ayr› o kadar kolay yeniyorduk ki, maçlar›n biraz enteresan olabilmesi için onlar› birbirleriyle anlaflarak kuvvetlendirmeye biz sevk ediyorduk. Sevk ediyorduk ve yeniyorduk. Mütareke’nin o elim günlerinde ›st›raptan bunalm›fl halka, bu galibiyetlerin ne büyük teselli teflkil etti¤ini, ancak o maçlarda bulunanlar anlayabilir….” General Harrington Fener’i Kapatt›

t›lm›fl ve kap›s›na kilit vurulmufltur. ‹ngiliz Kuvvetleri, kulüpten ayr›l›rken yöntemcilerden Ömer Naz›m Bey’in eline bir bildiri tutuflturdular. General Harrington, imzas›n› tafl›yan bildiride FB’ye yönelik flu suçlamalar vard›: 1. Fenerbahçe Spor Kulübü, ‹ttihat ve Terakki F›rkas›’n›n bir flubesi olup spor maskesi alt›nda siyasi faaliyette bulunmaktad›r. 2. Fenerbahçe, Müttefik kuvvetlere karfl› düflmanca duygular beslemekte ve bunu her f›rsatta ifade edip ahaliyi k›flk›rtmaktad›r. 3. Kulüpte yuvalanan baz› kimse-

‹flgalci ‹ngilizlerin Anadolu’daki kabusu Mustafa Kemâl, ‹stanbul’daki kâbusu ise Fenerbahçe’ydi.

‹flgalci ‹ngilizlerin Anadolu’daki kâbusu Mustafa Kemâl, ‹stanbul’daki kâbusu ise Fenerbahçe’ydi. Bu nedenle ‹flgal Kuvvetleri Komutan› ‹ngiliz General Harrington, ‹stanbul’daki kabusundan kurtulma planlar› yapm›flt›. ‹flgalcilere ‹stanbul’u dar eden, kazand›¤› maçlarla Türk halk›n›n milli hislerini okflayan, ulusa yeniden öz güven kazand›ran FB’yi etkisiz hale getirmek gerekiyordu. ‹flte tam da o günlerde General Harrington’un kula¤›na, FB’nin Derea¤z›’ndan Anadolu’daki Millicilere silah ve cephane kaç›rd›¤› haberi gelmiflti. General Harrington bekledi¤i f›rsat› bulmufltu. ‹flgal kuvvetleri, 1920 Haziran›’nda Fenerbahçe’nin Kufldili’ndeki kulüp binas›n› bas›p s›k› bir arama yapm›flt›r. Aramadan sonra kulüp boflal-

ler, Anadolu’daki asilere silah ve mühimmat sevk etmektedir. 4. Görülen lüzum üzerine, Fenerbahçe Spor Kulübü süresiz olarak kapat›lm›fl ve azalar› her türlü sosyal faaliyetten men edilmifltir.” General Harrington, FB’den ebediyen kurtuldu¤unu düflünürken hiç beklemedi¤i bir tepkiyle karfl›laflm›flt›. ‹stanbul’un iflgaline bile sessiz kalan Müslüman ahali, FB’nin kapat›lmas›na karfl› ola¤anüstü bir tepki göstermiflti. ‹flgalcileri destekleyen gazeteler bile FB’nin kapat›lmas›n› elefltirerek bunun Anadolu’daki Milli Harekete güç verece¤ini yazm›fllard›. Kulüp Baflkan› fiehzade Ömer Faruk Efendi ve baz› sarayl›lar araya girerek FB’nin aç›lmas›n› sa¤lam›fllar63


BD A⁄USTOS 2011

Mustafa Kemal, Büyük Taarruz’dan bir ay kadar önce ordu tak›mlar› aras›nda bir futbol turnuvas› düzenlemifltir. Bu turnuvan›n final maç›n› seyrederken savafl planlar›n› silah arkadafllar› ile paylaflmay› planlam›flt›r. Yunanlar, Mustafa Kemal’in bu futbol ilgisi karfl›s›nda “Kemal yenilece¤ini anlad›, flimdi de futbola merak sald›” diFenerbahçe Kulübü binası’ndan cepheye yerek onunla dalga geçerken, Charsilah aktarımı temsili figürü (Fenerbahçe les H. Sherril, an›lar›nda bu maçtan Müzesi’nden) flöyle söz etmifltir: “Bu büyük futbol maç›yla ilgili d›. Mim Mim Grubu, FB’yi kapatan haberler, gazetelerde ön planda yer General Harrrington’un bu davran›fl›n› al›yordu. Bu durumdan Yunanlar da cezas›z b›rakmamaya karar vermiflti. hoflnut görünüyordu. Zira Türk orduÖyle bir fley yapacaklard› ki, ‹ngiliz sunun hiç olmazsa yak›n bir gelecekte generali önce iflgal güçlerine sonra da herhangi bir harekatta bulunmas› söz tüm dünyaya rezil olacakt›. konusu olmayacakt›. Çünkü Türkler Mim Mim Grubu’ndan Topkap›l› Cambaz Mehmet, General Harring- flimdilik yaln›zca futbolla ilgileniyorton’un otomobilini çalarak ‹nebolu du”. 28 Temmuz 1922’de Mustafa Keüzerinden Mustafa Kemal’e göndermifl, mal, 1. ve 2. ordu aras›nda oynanacak birkaç hafta sonra Mustafa Kemal o final maç›n› izlemek için Akflehir’e otomobilin üzerinde görüntülenmiflti. gelmifltir. Mustafa Kemal, ‹smet Pafla, Atatürk’ün Futbol Stratejisi Fevzi Pafla ve Yakup fievki Pafla ile Savafl ve strateji dehas› Mustafa Ke- birlikte sadece maç› izlememifl, savafl mal, kurtulufl savafl› y›llar›nda gerçek- planlar›n›n ayr›nt›lar›n› da konuflmuflten de futboldan bir silah olarak yarar- tur. Böylece düflman hiç bir fleyden lanm›flt›. Mustafa Kemal, Fenerbah- kuflkulanmadan Büyük Taarruz haz›rçe’nin Anadolu’ya silah kaç›rmas› ve l›klar›na son flekil verilmifltir. 30 A¤ustos 1922’de Baflkomutan iflgalcilerle yapt›¤› maçlar d›fl›nda, Mustafa Kemal’in önderli¤inde Yubüyük taarruz öncesinde de “futbolnan ordusunu bozguna u¤ratan Türk dan” yararlanm›flt›r. 64


BD A⁄USTOS 2011

Kahvehanelerde, camilerde, Tepebafl› ve Taksim Bahçelerinde ve bo¤az›n öteki taraf›nda Moda’da, Üsküdar’da Harrington Kupas› herkes bu maç› konuflmaya bafllam›flt›. ‹ngilizler, Mustafa Kemal’i yenme Bu ilan› FB kendisine yönelik bir maç flans›n› kaybetmifllerdi, ama yine de daveti olarak alg›lam›fl ve ‹ngilizlere ellerinde son bir flans vard›: gitmeden ayn› gün flu yaz›l› cevab› vermiflti: önce FB’yi yenerek ac›lar›n› biraz ol“‹stanbul ve Havalisi Müttefik sun hafifletmek istiyorlard›. ‹flgal Kuv- Kuvvetleri Komutanl›¤› Cenab-› Alivetleri Komutan› General Harrington si’ne; ‹stanbul’u flöyle bir a¤›z tad›yla iflgal Fenerbahçe Spor Kulübü, bütün ettirmeyen FB’den giderayak intikam kulüplere vaki davetinize muttali olalmak istiyordu. mufltur. Kulübümüz, arzu duyulan futHarrington, gazetelere verdi¤i bol maç›n›, yine arzu buyrulan gün ilanlarda kendisine güvenen bir Türk ve saatte yaln›z kendi kadrosuyla oykulübüyle, ‹ngiliz Gardlar Karmas›’- namaya haz›r ve cevab›n›za muntaz›r n›n maç yapmak istedi¤ini belirtmiflti. oldu¤unu cenab-› alilerine bildirmekle ‹landa ayr›ca, kazanan tak›ma özel kesbi fleref eyler.” olarak yapt›r›lan Harrington Kupas›’FB bir kere daha iflgal kuvvetlerin›n verilece¤i belirtilmiflti. Haber ayn› ne meydan okuyordu: Kendi kadromgün ‹stanbul’un diline düflmüfltü: la, nerede istersen orada, ne zaman istersen o zaman!… Maç›n ad› konmufltu: Gardlar Karmas›-Fenerbahçe Harrington, Gardlar karmas›’n›n dünyaca ünlü ‹ngiliz Chelsea kulübünden getirtti¤i dört futbolcuyla takviye etmiflti. ‹stanbul bu haberle çalkan›yordu. Kurtulufl Savafl›, ‹stanbul’un kurtuluflu, Lozan görüflmeleri unutulmufl, herkes bu maça kilitlenmiflti. Maç›n önemi, di¤er tak›mlar› da harekete geçirmifl, FB’nin ezeli rakibi GS, baflta Aslan Nihat olmak üzere en iyi birkaç futbolcusunu FB’ye vermeyi teklif etmifl, ancak FB, ezeli rakibine teflekkür ederek bu maça kendi kadrosuyla ç›kaca¤›n› belirtmifltir. Maç, 29 Haziran 1923’te Taksim İşgal yıllarında Fenerbahçe’nin kazandığı Stad›’nda oynam›flt›r. Fenerbahçe, General Harrington kupası Gardlar Karmas›n› 2-1 yenmifl ve Har(Fenerbahçe Müzesi’nden) ordusu, imkans›z› baflar›p Kurtulufl Savafl›’n› kazanm›flt›r.

65


BD A⁄USTOS 2011

bahçe, her y›l Atatürk'ün Fenerbahçe'yi ziyaret etti¤i "3 May›s" günü Atatürk'ü and›. Bu anma toplant›lar›nda uzman konuklar, Atatürk'ten, Kurtulufl Savafl›'ndan, Devrimlerden ve Atatürk-Fenerbahçe iliflkisinden söz ettiler y›llar boyu... Fenerbahçe, tribünlerinde, flanl› tarihine yak›fl›r bir flekilde, hep o “Atam ‹zindeyiz” pankart› as›ld›. 2006 y›l›nda UEFA kupas›nda FB bir ‹spanyol tak›m›yla eflleflince ‹spanyol bas›n›, “Atatürk’ün Tak›m›yla Oynayaca¤›z” diye manflet att›. 2008 y›l›nda FB fiampiyonlar Ligi’nde Sevilla ile oynarken fiükrü Saraço¤lu Stad›’nda “Mustafa Kemal’in Askerleriyiz” afifli aç›ld›. Ve dönüfltürülmek istenen Türkiye’de birileri “Atatürk'ün izindeki” FB’den fena halde rahats›z oldular. Diyelim ki FB’li baz› yöneticiler gerçekten de suçlular! Gerçekten de "flike" olaylar›na kar›flt›lar! Diyelim ki FB’nin flampiyonlu¤u elinden al›nd›! Diyelim ki FB ikinci lige düflürüldü! Ne de¤iflir? “Çamura düflmekle alt›n de¤erinden ne kaybeder?” Bu durumda de¤erinden kaybedecek olan yaln›zca, o alt›n› çamura düflürenler de¤il midir? Hiçbir flah›s FB’nin 104 y›ll›k, tarihi flan ve flerefle dolu kurumsal yap›s›n› ba¤lamaz! Çünkü FB Türkiye’dir, Türkiye FB’dir: FB’nin yaflad›klar›n› Türkiye, Türkiye’nin yaflad›klar›n› FB yaflam›flt›r ve yaflamaktad›r!

Fenerbahçe bir kez daha iflgal kuvvetlerine meydan okuyordu: Kendi kadromla, nerede istersen orada, ne zaman istersen o zaman!… rington Kupas›’n› alm›flt›r. Bu kupa bugün FB Müzesi’nde sergilenmektedir. ‹flgal kuvvetleri giderayak FB’den unutamayacaklar› bir tokat yemiflti. Zafer haberi k›sa sürede Türkiye s›n›rlar›n› aflm›fl ‹sviçre’ye kadar gitmiflti. Lozan Görüflmelerini yürütmek için ‹sviçre’de bulunan ‹smet Pafla, FB’nin ‹ngiliz Gardlar Karmas›’n› yenerek Harrington Kupas›’n› ald›¤›n› duyunca çok sevinmifl ve bir telgrafla FB’yi tebrik etmifltir: ‹smet Pafla’n›n FB’ye gönderdi¤i telgraf flöyle bitiyordu: “Heyetimiz ad›na meserretle gözlerinizden öperim… ‹smet.” "Atam ‹zindeyiz!" D‹yen Bir Fenerbahçe Aradan y›llar geçti, Türkiye çok de¤iflti! Zaman içinde tabi ki Fenerbahçe de de¤iflti; ama 104 y›ld›r her hafta milyonlar›n kalbini çarpt›ran Fenerbahçe, "Atatürk Cumhuriyetini" dönüfltürmek isteyenlere direndi: O, Derea¤z›’nda Anadolu’ya silah kaç›ran, o ‹ngiliz-Frans›z tak›mlar›n› Taksim Stad›’nda yenen, Atatürk’ün ziyaret etti¤i ve o fleref defterini imzalad›¤› Fenerbahçe olarak varl›¤›n› hep sürdürdü… Türkiye’de nice kurumlar Atatürk ad›n› bile anmaktan korkarken Fener66


BD A⁄USTOS 2011

Ortada gerçekten bir suç ve suçlu varsa, gere¤inin yap›lmas›n› bekleyerek, f›rsattan istifade as›rl›k ç›nar FB'nin kurumsal yap›s›na sald›ranlara karfl› durarak inad›na ve gururla, fiükrü Saraço¤lu’ndaki o pankart› okuyorum: “Atam izindeyiz!” sinanmeydan@butundunya.com.tr Kaynaklar: Rüfltü Da¤laro¤lu, Fenerbahçe Kulübü Tarihi, (1907-1957), ‹stanbul Matbaas›, 1957 / Sinan Meydan, Sar› Lacivert Kur-

tulufl, "Kurtulufl Savafl›'nda Fenerbahçe ve Atatürk", ‹stanbul, 2006 / Turgut Özakman, Cumhuriyet, 1. Kitap, 30. bs. ‹stanbul, 2009 "Atatürk ve Fenerbahçe", Fenerbahçe Dergisi, Mart 2003 / Selahattin Duman, "Fenerbahçe'nin Gizli Tarihi", Sabah gazetesi, 22 A¤ustos-7 Eylül 1996 / Ergun Hiçy›lmaz, Ömrüm Seni Sevmekle Nihayet Bulacak Fenerbahçe, 3.bs, ‹stanbul, 2004 / Ali Naci Karacan, "Fenerbahçe Defterinden Sayfalar", Olimpiyat Dergisi, S.166-168, Haziran, 1934 / Cemal Granda, Atatürk'ün Ufla¤› ‹dim, ‹stanbul, 1973 67


BD A⁄USTOS 2011

“Günlerdir kay›pt›lar… Bir gün umut ›fl›¤› do¤du. Bilinir olma f›rsat›n› yakalad›lar. Müthifl bir plan ile bu f›rsat› çok iyi de¤erlendirdiler...”

Meçhul Tutsaklar Röportaj: M‹NE ÇEL‹KER

K›br›s’ta, yapt›¤› televizyon ve radyo programlar›yla tan›nan ve cesur yaz›lar›yla bilinen baflar›l› gazeteci Cem Kar, flimdi de bir belgesel film ve kitap ile yönetmen ve yazar olarak karfl›m›za ç›k›yor.

U

zun bir haz›rl›k döneminin ard›ndan geçti¤imiz ay ilk gösteriminin Lefkofla’da yap›ld›¤› belgesel izleyenlerden tam not ald›… Cem Kar, uzun süren araflt›rmalar› sonucunda, 1974 Bar›fl Harekat› sonras›nda evlerinden al›nan 75 K›br›sl› Türk’ün ve ayn› dönemde 68

Türkiye’den K›br›s’a gelip esir düflen 11 gazetecinin hayatta kalma ve "bilinir olma" mücadelelerini anlatan bir yap›ma imza att›… 2 y›ll›k bir haz›rl›k sürecinde: ‹ngiltere, Avustralya, Türkiye ve K›br›s’ta yaflayan toplam 56 kifliyle ‘HD’ kalitesinde yaklafl›k 1500 dakika rö-


BD A⁄USTOS 2011

Orhan Birgit ile röportajlar yaparak ve döneme ait hem belgelere, hem de dönemin yetkililerine ulaflarak ilk a¤›zdan bilgiler ald›. Bu bilgiler aras›nda, 20 Temmuz’da K›br›s’a yap›lan ç›karma karar›n›n ‘ilk olarak nerede al›nd›¤›n›’ da ilk a¤›zdan ö¤renmeyi baflard›. Bu bilgi ilk defa belgesel film ve kitapta yer al›yor... Belgesel ve kitab›n› 22 Temmuz’da izleyici ve okurlar›yla buluflturan Cem Kar, tarihin bu önemli olay›n› çok farkl› ve baflar›l› bir formatta yeniden gün yüzüne ç›karman›n hakl› gururu ve heyecan›n› yafl›yor. Cem Kar portaj yapan genç yönetmen anlat›lan öykülerin canland›rmalar› için 40 kiflilik oyuncu kadrosuyla 500 dakikaya yak›n çekim gerçeklefltirdi… Röportajlar›n› sadece olay› yaflayan esir mücahitler ve gazetecilerle s›n›rl› tutmayan yönetmen, gazetecileri Limasol’a götüren Rum binbafl› ve gazeteciler esir düfltü¤ünde onlarla konuflan genç ö¤renci Zenon’u da bulmay› baflard›. O dönem Atina’da hukuk okuyan o genç ö¤rencinin kim oldu¤unu araflt›ran yönetmen, flu anda K›br›s Rum Kesimi'inin Birleflik Krall›ktaki Yüksek Komiseri Alexandros Zenon oldu¤unu ö¤rendi ve kendisine ulafl›p teyidini de ald›. Yönetmen Kar, ö¤renci Zenon’la röportaj yapamasa da; söz konusu komutan binbafl›, isim listesini K›z›lhaç’a gönderen Kurucu Cumhurbaflkan› Rauf Raif Denktafl ve dönemin Hükümet Sözcüsü ve Turizm Tan›tma Bakan›

K›br›sl› Türklerin ço¤unun bilmedi¤i bu olay› nas›l duydunuz?

2009 y›l›n›n May›s ay›nda bir seminer için gitti¤im Konya’da Ertürk Yöndem ile tan›flt›m. Sohbetimizin ilerlemesi üzerine, 1974’te kendisinin de savafl muhabiri olarak gitti¤i K›br›s’ta esir düfltü¤ünü ve esir düfltükleri yerde K›br›sl› Türklerin oldu¤unu anlatt›.

Ertürk Yöndem


BD A⁄USTOS 2011

Gazetede bir isim listesi vard› ve üstünde kurtulmak istediklerini, bilinmediklerini söyleyen K›br›sl› Türkler’in yard›m taleplerini içeren bir fley yaz›yordu. Bunu söylemesi üzerine kendisiyle özel bir röportaj yapmak istedim. Bu röportaj o y›l “y›l›n en iyi röportaj›” ödülüne lay›k görüldü... Ödül törenine ça¤›rd›lar, ben de gittim. Törende röportaj›m yeniden yay›nland›. O gece öyle geçti… Ard›ndan sürpriz bir telefon geldi. Bu olaydan iki gün sonra, telefonun di¤er ucunda Ertürk Yöndem’in anlatt›¤› kiflilerden biri oldu¤unu söyleyen Fethi Ak›nc› vard›. Ak›nc›, elinde o döneme ait gazete oldu¤unu söyledi ve bunu bana verebilece¤ini belirtti. Tabii hemen görüflmek istedim. Günü belirledik, bulufltuk ve o gazeteyi bana verdi… Çok etkileyiciydi… Etkileyici olan neydi?

Öncelikle gazete 26 A¤ustos 1974 tarihli bir gazeteydi. Gazetede bir isim listesi vard› ve üstünde kurtulmak istediklerini, bilinmediklerini söyleyen K›br›sl› Türkler’in yard›m taleplerini içeren bir fley yaz›yordu. Ne yazd›¤›n› kitap ve belgeselde ö¤reneceksiniz. Bu beni çok etkiledi. O kiflilere ulaflmal›yd›m. Ulaflt›m da… Listedeki kiflilere ulaflmak zor olmad› m›?

Elbette zordu. Di¤er taraftan süreci zorlaflt›ran di¤er unsur, söz konusu dönemde soyad› olarak baba adlar›n›n 70

kullan›lmas›yd›. Yani Fethi Ak›nc› de¤il de Fethi ‹zzet’ti mesela... Ancak bir kifliye ulaflt›ktan sonra arkas› çorap sökü¤ü gibi geldi diyebilirim. Ki bu süreçte esir al›nan mücahitlerden biri olan Ahmet Ced’in katk›lar› çok büyük… Peki gazeteciler?

K›br›sl› Türkler’e ulaflt›kça ve konuyu araflt›rd›kça gazetecilerin öyküsünün de ne kadar önemli oldu¤u ortaya ç›kt›. Zira K›br›s ç›karmas› Türkiye’nin Kurtulufl savafl›ndan sonraki ilk savafl›yd› ve bu gazeteciler bu yönden de önemi büyük olan bu savafla tan›kl›k etmifl ve hatta esir düflmüfllerdi. O gazetecilere ulaflmamda Ertürk Yöndem ve Ankara gazeteciler Cemiyeti’nin çok katk›lar› oldu. Hatta bir kifli gazetecili¤i b›rakm›flt›. Ona, bilinmeyen numaralar servisi arac›l›¤›yla ulaflm›flt›m. Gazetecilerle, Türkiye’nin çeflitli illerinde röportajlar yapt›m. Zor bir süreçt, ancak kolay olmas›n› da beklemiyordum. Baz› güzel olaylar da yafland› röportajlar›m esnas›nda. Y›llard›r birbirleriyle bir araya gelemeyen gazetecileri, belgesel sayesinde yeniden bir araya getirmifltim. Oradaki sohbet inan›lmazd›… Bu gazeteciler kimlerdi?

Gazetecilerin listesine bu konuda arafl-


BD A⁄USTOS 2011

t›rma yapan Erol Ali Onbafl› vas›tas› ile ulaflt›m. Listede flunlar yaz›yordu: TRT’den Ertürk Yöndem ve Ziya Ergun, Time’dan Mete Akyol, Sabah Gazetesinden Yücel Hacalo¤lu, Zafer Gazetesinden Hüdai Bay›k, Yeni Ortam Gazetesinden Ahmet Kahraman, Anadolu Ajans›’ndan Teoman Fehim, Türk Haber Ajans›’ndan Hami Sami Coflar ve Sermet ‹pekçio¤lu, Son Havadis Gazetesinden Eyüp Sabri Kap›da¤. Bu listede yer alan K›br›sl› gazeteci Teoman Fehim ve Eyüp Sabri Kap›da¤ ölmüfl, Ahmet Kahraman ise Almanya’da yafl›yor. Ancak di¤erlerine ulaflmay› baflard›m. Onlarla yapt›¤›m konuflmada Hürriyet Gazetesi’nden Cengiz Kapk›n ve Günayd›n Gazetesi’nden Ergin Konuksever’in de ayn› yerde esir al›nd›¤›n› ö¤rendim ve o nedenle onlarla da röportajlar yapt›m. Çok emek harcam›fls›n›z. Lefkofla’da yap›lan galadan nas›l tepkiler ald›n›z?

Belgesel filmi ilk olarak hak etti¤i yerde KKTC’de tan›tmak istedik. O

yüzden 22 Temmuz’da YDÜ AKKM’de bir gala gerçeklefltirildi. Ayn› gün, belgeselle ayn› ismi tafl›yan kitab›m da Türkiye ve K›br›s’ta sat›fla sunuldu. Galada çok güzel tepkiler ald›m. Bu belgeseli haz›rlarken, izleyen herkesin gözünden birkaç damlan›n akaca¤›n› biliyordum. Zira anlat›lanlar oldukça etkiliydi. Nitekim öyle de oldu. ‹zleyen herkes geçmiflte yaflanan bu olaydan çok etkilendi¤ini dile getirerek beni tebrik etti. Bu da bu kadar zamanda harcanan eme¤in güzel bir ödülü oldu benim için… Peki kitab› nereden bulaca¤›z? Belgeseli nas›l izleyece¤iz?

Kitaba ulaflmakta da bir sorun yaflanaca¤›n› düflünmüyorum. Türkiye ve K›br›s’ta seçkin kitabevlerinde ayr›ca internette de kitap flu an sat›flta. Belgesele gelince, Eylül, Ekim ve Kas›m aylar› içerisinde Türkiye’nin çeflitli illerinde galalar yapaca¤›z. Aral›k ay›nda ‹ngiltere, Ocak ay›nda ise Avustralya’da galalar için çal›flmalar›m›z sürüyor. Elbette talep olmas› halinde biz görüflmeye ve belgesel

Savafla tan›kl›k edip esir al›nan gazetecilerinden Yücel Hacalo¤lu, Cem Kar ile röportaj s›ras›nda 71


Meçhul tutsaklardan Salih Akçatepe (solda) ve eski mücahitlerden Ahmet Ced (sa¤da) Cem Kar ile yapt›klar› röportajda geçmifle ›fl›k tuttular

filmi göstermeye haz›r›z... Derdimiz yaflanan ac›lar›, sevinçleri yaflayanlar taraf›ndan anlat›lan bu belgeseli genifl kitlelere ulaflt›rmak. Peki belgeseli izleyecek ve kitab› okuyacak olanlara neler söylemek istersiniz?

Belgeselde döneme ait çok özel öyküler bulacaklar. K›br›s Türkleri’nin yaflad›klar› ac›lar› ve verdikleri mücadeleyi birebir kendilerinden dinleme ve okuma flans› yakalayacaklar. Ayr›ca savafl muhabiri olmak ne demek? Bunu izleyenler daha iyi anlayacaklar. Bunun için de, belgeselde sürpriz bir bölüm var. Ayr›ca, gazeteciler esir al›nd›¤› s›rada yap›lan ve "Türk Televizyon Tarihinin" ilk gizli çekimi olma özelli¤i tafl›yan görüntüler de yine belgeselde yer al›yor… “Meçhul Tutsaklar” belgeselinin k›saca konusu 72

“Meçhul Tutsaklar” belgesel film ve kitapta, 22 Temmuz 1974 y›l›nda Lefke’nin teslim olmas›ndan sonra Lefke ve çevre köylerinden toplanan 75 mücahidin kurtulma öyküsü anlat›lmaktad›r. Söz konusu mücahitler bir gece ans›z›n evlerinden al›nm›fl, gizli bir flekilde Limasol Emniyet Müdürlü¤ü’ne götürülmüfl ve yaklafl›k bir ay boyunca kay›p olarak kabul edilmifllerdir. ‹kinci harekat› dünyaya duyurmak için adaya gelen Türk gazeteciler de esir al›nm›fl ve yine gizli bir flekilde t›pk› mücahitler gibi Limasol Emniyet Müdürlü¤ü’ne götürülmüfllerdir. Mücahitlerle esirlik günlerinde karfl›laflan gazeteciler onlardan isim listelerini alm›fl ve kurtulduklar›nda mücahitlerin isim listesini dünyaya duyurarak onlar›n da kurtulmas›n› sa¤lam›fllard›r. • (kaynak: www.mechultutksaklar.com )


BD A⁄USTOS 2011

37 Y›l Sonra Yeniden Kucaklaflan Dostluk Yazan: METE AKYOL

1974 Kıbrıs Barış Harekatı’nda savaş tutsağı olarak kapatıldığım hücremin kapısında bir Rum Yüzbaşı'yla kucaklaşarak vedalaştığım andan 37 yıl sonra bu kez, İstanbul Atatürk Havaalanı'nında emekli bir Rum generali kucaklayarak karşılıyordum ve…

37

y›l önce Rum Yüzbafl›’yla vedalafl›rken kendisine duydu¤um sevgi ve teflekkür duygular›m›, ayn› s›cakl›klar› ve tazelikleriyle flimdi, karfl›lad›¤›m emekli bir Rum generale de duyuyordum. 1974’de Limasol’da, cezaevi hücremin kap›s›nda sonsuz sevgi ve teflekkür duygular›mla vedalaflt›¤›m Rum Yüzbafl›’n›n da, 2011’de ‹stanbul Atatürk Havaliman›’nda ailemin konu¤u olarak karfl›lad›¤›m emekli Rum General’in de ad› ayn›yd›. ‹kisi de Takis Çangaris idi (Christos Tsangaris). Çünkü 73


BD A⁄USTOS 2011

ikisi de ayn› kifliydi. Takis’le aram›zdaki tek yabanc› varl›k, aram›za girer girmez, “non grata” oldu¤unu gören ve an›nda aram›zdan çekip giden 37 y›ld›. Bu 37 y›l›n yoklu¤unun kan›t› ise, benim sonsuz sevgim ve teflekkürlerimin tazelikleri kadar Takis’in ise , insansal duygular›n›n ve engin hoflgörüsünün olgunluklar›n› bugün de koruyor olmas›yd›. ** Rum Yüzbafl› Takis Cangaris’e yaln›zca ben de¤il, kader ve onur birli¤i yapt›¤›m›z on meslekdafl›m da teflek-

Muhaf›z Birli¤i'nin komutan›n›… Biz dayatt›kça o da dayat›yor, "Ceplerinizi arayaca¤›z... Üstünüzü arayaca¤›z...” diye tutturuyordu. Sonunda dedi¤ini yapt›, emrindeki 15 askerine emir verdi, onlar da silahlar›yla bizi itip, namlular›yla bizi duvar aras›nda s›k›flt›rd›lar. Yetmedi. ‹kinci bir emirle on ad›m kadar geriye çekildiler, bir dizlerini yere dayad›lar, öteki dizlerini de dirseklerine dayanak yap›p otomatik silahlar›n› s›rt›m›za do¤rulttular. Bu da yetmedi. Bir emir de bize vermeye kalkt›, komutan: “Yüzünüzü duvara dönün, kollar›n›z› kald›r›n, avuçlar›n›z› duvara yap›flt›r›n” dedi. Belli ki bir “kurfluna dizme” oyunu oynamaya kalk›fl›yorlard›. Figüran “‹dam mangas›” flimdi, baflroldeki komutan›ndan “Atefl” emri bekliyordu. O an kendili¤inden geliflen bir davran›flla biz onbir gazeteci, koro düzeninde “Memleketim” flark›s›n› söylemeye bafllad›k: “Havas›na, suyuna; tafl›na topra¤›na! diye bafllad›k, yüksek sesimizle ve güçlü ulusal güdümüzle, vedam›z› duyurmaya çal›flt›k sanki, karfl› k›y›daki “Bir baflkad›r benim memleketim”e... Birli¤ine “Atefl” emri vermesini her an bekledi¤imiz yüzbafl›, birden komutan oldu¤unu unuttu, bu kez, gürültücü ö¤rencileri azarlayan bir ilko-

Belli ki bir “kurfluna dizme” oyunu

oynamaya kalk›fl›yorlard›. Figüran “‹dam mangas›” flimdi, baflroldeki komutan›ndan “Atefl” emrini bekliyordu. kür borçluydular. Onbirimiz de gazeteciydik ve onbirimizin de o gün K›br›s'ta olmam›z›n tek nedeni, ad›na “Bar›fl Harekat›” dedi¤imiz 1974 K›br›s Savafl›n› izlemekti. Fakat bu gerçe¤imizi, bizi tutsak alan Rum Ulusal Muhaf›z Birli¤i’nin komutan›na bir türlü anlatam›yorduk. Asl›nda biz anlat›yorduk da, o anlamak istemiyordu. "‹nan›n baflka bir nedeni yok, buraya gelmemizin” diyorduk... “Gerçekten asker de¤iliz ve gerçekten savaflmak için gelmifl de¤iliz K›br›s’a” diyorduk, diyorduk, diyorduk... Fakat asker olmad›¤›m›za bir türlü inand›ram›yorduk Rum Ulusal 74


BD A⁄USTOS 2011

kul ö¤retmeni gibi ba¤›rmaya bafllad›: “Susuuuuuun!.. Susuuuuuuun!..” Onu duyuyorduk ama dinleyecek de de¤ildik ya... fiark›m›z› bitirdikten sonra, üstelik bir de ç›k›flt›k: “Ölmeden önceki son iste¤imizi yerine getirmemize engel olamazs›n!” dedik. Diklenmemiz karfl›s›nda komutan flafl›rd›: “Ne öldürmesi?” diyerek yeniden asker kimli¤ini sahiplendi. “ Nereden ç›kar›yorsunuz böyle fleyleri?” Kimli¤imizde “asker” sözcü¤ü yoktu ama, ne de olsa hepimizin damarlar›nda “asker kan›” vard› elbette... ‹çimizden birkaç›m›z, arkam›zdaki namlular›n üstüne yürüdü; “‹ndirin onlar›” diye erleri azarlad›. Rum komutan, öfkemizin isyana dönüflmek üzere oldu¤unu görünce eski dostluklar döneminden kalma bir s›cak tav›rla

yaklaflt› bize ve: “Yaln›zca üstünüzü, ceplerinizi arayaca¤›z” diye gülümseyerek bir de beklenmedik bir soru sordu: “Bizden mi korkuyorsunuz, yoksa bu silahlardan m›?” dedi. Bu soruyu, duraksamadan yan›tlad›k: “O silahlar› oyuncak sanman›zdan korkuyoruz” dedik. “Bir de, o oyuncaklar›n›zla oyun oynamaya kalk›flman›zdan korkuyoruz…” Ve dünyadaki en tehlikeli yarat›¤›n, namlusuna kurflun sürülü bir silahla oynayan çocuk oldu¤unu anlatmaya çal›flt›k komutana. Sonra da, elleri silahl› askerlerini gösterdik: “Karfl›m›zda o en tehlikeli yarat›ktan, iflte bak, tam 15 adet var karfl›m›zda… Söyle onlara, dikkatli olsunlar… Oyun oynaman›n yeri ve zaman› de¤il…” **

Çangarisler, dost evinde “Aile yeme¤i” öncesinde. Soldan sa¤a: Gülçin Akyol, Rozita ve Takis Çangaris, Mete Akyol, Meriç ve Ufuk Akyol, torunlar Günefl ve Bar›fl Mete Akyol. 75


BD A⁄USTOS 2011

gerçek bir Rum yüzbafl› görünce bu çocuklar, gerçek askerler gibi haz›rola geçtiler, bir hizada olmaya özen gösterdiler ve kendilerine verilecek her emri yerine getirmeye haz›r birer asker oluverdiler. Rum yüzbafl› onlara göz ucuyla bakt›,hiçbirine ald›rmad›, emrini komutanlar›na verdi: “Yakalad›¤›n›z Türkleri bana teslim edeceksiniz” dedi. Ve onlar›n kuzu kuzu teslim

ettikleri bizi ald›, içinde yakaland›¤›m›z minibüse götürdü, kendi de direksiyona geçti. Yaklafl›k onbefl dakika sonra, yüksek duvarlar aras›nda bir kale kap›s› görünümü oluflturan bir kap›dan geçtik, bir okulun yerleflkesine girdik. Yüzbafl› indi, “‹çinizde ‹ngilizce konuflan o bir kifli afla¤› insin, benle gelsin” dedi. Minibüsten inmemi bekledikten sonra, ilk görevimi bildirdi: “‹çerdeki arkadafllar›na söyle, biz dönünceye kadar onlar burada bizi bekleyecekler” dedi. Arkadafllar›m› minibüste b›rakt›m, Rum yüzbafl›n›n beni götürdü¤ü yere do¤ru yürümeye bafllad›m. Heyecanl›yd›m. Biraz da korkuyordum... Yüzbafl›, elini omuzuma yaslad›: “‹çerde bizim ‘büyükler’ var” dedi. “Sana birkaç soru soracaklard›r. ‘Buraya hangi araçla geldiniz, nas›l geldiniz, karaya nereden ç›kt›n›z?’ gibi s›radan, basma kal›p sorular. Önemli de¤il... Rahat ol...” “S›nav sorular›n› önceden verdi¤ini” görünce, yüzbafl›n›n beni rahat-

Emekli K›br›sl› Rum General Takis Çangaris ile Mete Akyol'un y›llar sonra buluflmalar›n›, gazeteci ve televizyoncu Cem Kar sa¤lam›flt›r. 2000 y›l›ndan bu yana KKTCem Kar C'de çeflitli TV ve gazetelerde program yap›mc›l›¤› ve gazetelerde köfle yazarl›¤› yapan Cem Kar, halen Girne Amerikan Üniversitesi, ‹letiflim Fakültesi'nde ders vermekte, Ada Tv'de ise haber a¤›rl›kl› günlük "Ö¤le Ajans›" adl› program› haz›rla-

makta ve sunmaktad›r. Cem Kar, 1974 K›br›s Bar›fl Harekat›'nda Türk gazetecilerin ve K›br›sl› 50 Türk’ün tutsak al›nmalar› konusunda bir tv belgeseli ve kitap haz›rlam›flt›r. "Meçhul Tutsaklar" adl› belgeselin gala gösterisi ve ayn› ad› tafl›yan kitab›n da¤›t›m› geçen ay K›br›s'ta yap›lm›flt›r. (Bu konudaki bir röportaj›m›z› ilerideki sayfalar›m›zda bulacaks›n›z.) Cem Kar, “Meçhul Tutsaklar” belgeseli ve kitab›n›n haz›rl›k çal›flmalar› s›ras›nda varl›¤›n› ö¤rendi¤i “K›br›sl› Rum Yüzbafl›” y› nas›l buldu¤unu flöyle anlat›yor: “K›br›s’ta tutsak al›nan gazetecilerden

Rum Ulusal Muhaf›z Birli¤i’nde görevli gençlerin ortak tek yanlar›, “zoraki-gönüllü asker” olmalar›yd›. Ülkeleri iflgale u¤ray›nca yetkililer, ço¤u delikanl›l›k dönemindeki genç erkeklerin her birinin s›rt›na “uysa da, uymasa da” tekni¤ine göre bir üniforma geçirmifller, ellerine birer sten tabanca vermifller, “fiimdi hepiniz ‘Rum Ulusal Muhaf›z Birli¤i’ askerisiniz” demifller, sonra da bu çocuklar›, “sald›m çay›ra, mevlam kay›ra” deyip, onar, onbefler kiflilik gruplar halinde Lefkofle sokaklar›na b›rakm›fllard›. **

B

Bir saat kadar sonra karfl›lar›nda

76


BD A⁄USTOS 2011

latmak istedi¤ini anlad›m. ‹çimden, “Her Rum asker, bize anlat›ld›¤› gibi de¤il galiba” diye düflünerek içerdeki “büyükler”in karfl›s›na ç›kar›ld›m. Büyükler, asker de¤illerdi; sivil bürokratlard›. Soracaklar›n› sorup, benim yan›tlar›m› ald›ktan sonra asker olmad›¤›m›za inand›lar. “Tamam gazetecisiniz ama gazeteci de olsan›z, biraz s›k›nt› çekeceksiniz” dediler. “Bu bir savaflt›r. Savaflta böyle s›k›nt›lar yaflan›r...” Sonra Türkçe “Tamam” deyip, beni yine yüzbafl›ya teslim ettiler. Büyük yerleflkenin bir ucundan di¤erine yürürken yüzbafl›ya sordum: “Buras› neresi?” dedim. “fiu duvar diplerinde oturanlar kimler?” ‹çtenlikle yan›tlad› sorular›m›. Yerleflke, ‹ngilizce ö¤retim veren bir kolejmifl. Duvar gölgesinde oturanlar ise, K›br›s’ta görevli Yunan Alay›’n›n subaylar› ve aileleriymifl. “Bafl›m›za herfley bunlar›n yüzünden geldi” dedi Rum Yüzbafl›. “Savafl bafllay›nca da bizi cepheye sürdüler, kendileri de eflleri ve çocuklar›yla buraya s›¤›nd›lar...”

“Fakat erkeklerin hepsi sivil giysili” dedim. Yüzbafl› gülümsedi: “Askerin korkak olan›, savaflta sivil giyinir” dedi. Birden dikkatimi çekti, bizi getiren minibüsün oldu¤u yere do¤ru gitmiyorduk...

Mete Akyol, kendisiyle 2010 y›l›nda yapt›¤›m›z söyleflide, arkadafllar›n›n ve kendisinin yaflamlar›n› K›br›sl› bir Rum Yüzbafl›’ya borçlu olduklar›ndan s›k s›k söz etmiflti. Mete Akyol’un, yaln›zca ad›n›n Takis oldu¤unu an›msad›¤› bu komutan› bulabilmek için araflt›rmalara bafllad›m. Ve bu konuda kendilerinin çok büyük yard›mlar›n› gördü¤üm K›br›s’taki gazeteci a¤abeylerim Say›n Mesut Günsev ve Say›n Hasan Kahvecio¤lu’nun, flükranla and›¤›m büyük yard›mlar› sonunda “Komutan Takis”in soyad›n› ve daha sonra onun, bu olaylarla ilgili “Tan›k Olduklar›m” adl› bir kitap yay›mlam›fl oldu¤unu da ö¤rendim.

fiimdi emekli bir general olan “Komutan Takis Çangaris”e ulaflt›¤›mda beni büyük bir sevgiyle evine davet etti, ailesiyle tan›flt›rd›. Mete Akyol’un birkaç hafta önce çekti¤im fotograflar›n› gösterdim. Onun, evde efliyle birlikte çekti¤im fotograf›n› da telefonla Mete Akyol’a gönderdim. Sonra ikisini de telefonda buluflturdum. 36 y›l önce hayat›n› kurtard›¤› komutanla Mete Akyol’u görüfltürmem, onu çok etkilemiflti. Komutan›n da çok etkilendi¤ini gözlerimle görüyordum. ‹tiraf edeyim, o an ben de çok duygulanm›fl, etkilenmifltim. Ay›p de¤il ya, onu da itiraf edeyim: O an benim de gözlerim yaflarm›flt›.” •

Takis Çangaris’in yay›mlad›¤› ”Tan›k Olduklar›m” isimli kitab›n kapa¤›.

77


BD A⁄USTOS 2011

“Arabam›za gitmiyor muyuz, komutan?” dedim yüzbafl›ya. ‹lerde, çevresinde 25-30 kiflinin topland›¤› bir cezaevi arabas›n› gösterdi: “Arkadafllar›n› oraya, Black Mary’ye ald›lar” dedi. “Seni de oraya, götürüyorum.” “Black Mary” cezaevi arabalar›n›n argodaki ad›ym›fl. Yani: “Kara Meryem”. “Peki, arac›n arka taraf›ndaki o adamlar kim?” diye sordum. Onlar da, K›br›s’taki Yunan Alay›’-

yay›m, gidelim.” “Kara Meryem”in kaportas›, demirci örsünde dövülmeye haz›r demir gibi k›zg›nd›... Duvarlar›n tavana birleflti¤i yerde, karfl›l›kl›, iki avuç büyüklü¤ündeki birer pencereden ne hava, ne ›fl›k s›z›yordu... Her yer karanl›kt›... Üstelik Lefkofla’n›n 17 A¤ustos s›ca¤› f›r›na döndürmüfltü buray›... Kap›dan içeri, arkadafllar›m›n oldu¤u bölüme ilk ad›m›m› atmamla, kendimi bir çekirge çevikli¤iyle d›flar› atmam ayn› anda oldu. “Komutan, sana aç›kça söyleyeyim” diyerek ç›k›flt›m. “Bende kapal› yer korkusu var. fiimdi bu darac›k ve karanl›k yerde ‘üstüme bir de kap› kapatma’ diye size yalvaracak de¤ilim ama, en fazla yar›m saat kadar sonra ben ya ç›ld›r›r, ya da ölürüm. fiu kadar›n› bil, yeter: Kar›ma ve o¤luma ve vicdan›na karfl› tek sorumlu sensin.” Rum yüzbafl› beni kolumdan çekip d›flar› ald›. “fiu koltuklardan birine otur” dedi. “Ayr›ca aradaki bölmenin kap›s›n› da kapatmayaca¤›m, aç›k b›rakaca¤›m. Yolda s›k›nt› basarsa söyle, arkadafllar›n cama vurup beni uyars›nlar. Ben floförün yan›nda oturaca¤›m. Arabay› durdurur, seni d›flar› ç›kar›r›m.” Tam teflekkür etmek üzereyken, sivil giysili Yunan Alay› subaylar›ndan birinin sesi duyuldu. Rum yüzbafl› dönüp yan›t verdi. Siviller toplulu¤undan giderek baflka sesler de yükselince Rum Yüzbafl› bu kez dikleflip, elini sallayarak toplulu¤a sert sözlerle bir-

fiimdi bu darac›k ve karanl›k

yerde ‘üstüme bir de kap› kapatma’ diye size yalvaracak de¤ilim ama, en fazla yar›m saat sonra ben ya ç›ld›r›r, ya da ölürüm... n›n subaylar›ym›fl. “Sizin arkadafllar› seyretmeye gelmifller” dedi. “Sen ald›rma... Görmezden gel onlar›.” Yüzbafl›yla birlikte bindik arabaya. Arkada, d›fla aç›lan iki kanatl› kap›n›n hemen yan›nda, jandarmalar›n oturdu¤u karfl›l›kl› birer koltuk vard›. Tutuklular›n oldu¤u bölüm, bir çeflit “demir duvar”la ayr›lm›flt›. Ortada, ancak bir kiflinin, o da sa¤a sola sürünerek geçebilece¤i genifllikte bir kap› vard›. Rum yüzbafl› o kap›y› aç›nca, arkadafllar›m›n tümünün kap›n›n arkas›ndaki bölümde olduklar›n› gördüm. “Hadi Mister Mette” dedi Rum Yüzbafl›. “Sen de geç de, kap›y› kapa78


BD A⁄USTOS 2011

Takis Çangaris ve Mete Akyol "Bo¤az Turu"nda

fleyler söyledi. Sonra bana döndü, “Buradan hemen gidelim” dedi bir solukta. “Yolda arabay› durdurur, o zaman konufluruz. fiimdi hemen gidelim” Ortada, benim yüzümden, tats›z birfleyler oldu¤u belliydi. Yüzbafl›’n›n sinirden sapsar› olmufl yüzünü görünce uzatmad›m, Kara Meryem’in karfl›l›kl› jandarma koltuklar›ndan birine oturdum, arka kap›n›n üstümüze kilitlenmesini, sessizce seyrettim. Arabam›z oradan ayr›l›rken, geride b›rakt›¤›m›z sivil giysili Yunan subaylar›n ba¤›r›fllar›n› duyuyorduk ama, birfley anlam›yorduk ki... Kendileri küfrediyorlar, kendileri duyuyorlar, kendileri anl›yorlard› ne dediklerini… ** “Ben hepsini anl›yorum, çocuklar” dedi Teoman Fehim abi. “Sonunda bizbize kald›k, anlatay›m da dinleyin.” Rahmetli Teoman Fehim abi, Anadolu Ajans›’n›n Ankara merkezinde, çeviri bölümünün flefiydi. K›br›sl›yd›. Çok güzel ‹ngilizcesi ve ayr›ca çok

güzel Rumcas› da vard›. ‹ngilizce’yi K›br›s flivesiyle konufltu¤u için K›br›s kökenli oldu¤unun anlafl›lmas›n› istemiyor, buradaki ailesini korumak için Türkçe’den baflka dil bilmiyormufl gibi yap›yordu. Teoman abi, Rum yüzbafl›yla Yunan subaylar aras›ndan geçen tart›flmay› tane tane anlatt›: Ben “Kapal› yer korkum var” derken Rum yüzbafl›yla konufltu¤umu gören Yunan subaylar merak etmifller, “Sana ne diyor o?” diye sormufllar. Rum yüzbafl› da, efendi efendi “Hastal›¤› var, kapal› yerde kalam›yor” demifl. Subaylardan biri, a¤za al›nmayacak küfürlerle karfl›l›k vermifl: “Geceleri kar›s›yla nerede yat›yormufl? fiehir meydan›nda m›?” demifl. Rum yüzbafl›, bunu söyleyen Yunan subay›n a¤z›n›n pay›n› vermekte gecikmemifl: “Bir insana anlamad›¤› dilde küfretmek, erkekli¤e de, insanl›¤a da, kahramanl›¤a da s›¤maz” demifl. “Utan›n, utan›n...” 79


BD A⁄USTOS 2011

Bir baflka Yunan subay› kar›flm›fl söze: “Bir avuç silahs›z, sivil Türk yakalad›n diye kendini kahraman m› san›yorsun Yüzbafl›?” demifl. Bu söz bizim Yüzbafl›’n›n tepesini att›rm›fl. “Kahramanl›k sözcü¤ünü a¤z›n›za almaya hiçbirinizin hakk› yok” demifl. “Hem bafl›m›za bunca belay› ç›kard›n›z, hem de Türkler gelince cepheye bizi sürdünüz, kendiniz kar›lar›n›zla, çocuklar›n›zla buralara sakland›n›z... Siz kim, kahramanl›ktan söz etmek kim?” Teoman abi bu konuflmay› çevirdikten sonra, kendi görüflünü de ekledi: “K›br›sl› Rumlarla Yunanlar›n geçinemediklerini hep bilirdik ama” dedi. “Askerlerinin bile aras›nda geçimsizlik oldu¤unu ilk kez görüyorum.” ** Lefkofla’y› geride b›rakt›k, bir yolun kenar›nda durduk. Rum yüzbafl› Black Mary’nin arka kap›s›n›n kanatlar›n› açt›. “Mister Mette, iyisin de¤il mi?” diye sordu. “‹stersen inebilirsin, befl on

dakika dolafl›p, hava alabilirsin.” Teflekkür ettim, inmek istemedi¤imi söyledim. Ve hemen ard›ndan, hepimizin kafas›ndaki soruyu sordum: “Ne amaçla ve nereye götürüyorsunuz bizi, komutan?” dedim. Aç›k aç›k yan›tlad› sorumu: “Güneye, Limasol’a gidiyoruz” dedi. “Sizi cezaevine götürüyoruz. Merak etmeyin, savaflta en güvenli yer, cezaevidir. Herfley iyi olacak...” Bir sorum daha vard›. Onu da sordum: “Siz benim ad›m› ö¤renmiflsiniz ama ben sizin ad›n›z› bilmiyorum” dedim. “Bana ad›n›z› söyler misiniz?” Komutan, bu ortamda, böyle bir soru beklemiyordu. Bafllad› gülmeye: “Takis” dedi. “Tam ad›m, Takis Çangaris... Ama sen bana Takis diyebilirsin...” Birbirimize ellerimizi uzatt›k; tokalaflt›k, tan›flt›k... ** Yar›m saat kadar geçmeden bir kez daha durduk. Takis Yüzbafl›, bizi durduran 9-10 kiflilik bir toplulu¤a do¤ru yürüTakis Çangaris ve dü, sesini yükselterek Mete Akyol onlarla sert bir tart›flan›lar›n› maya giriflti. Gözleritazelediler mizi Teoman abiye çevirdik. ‹flaret parma¤›n› dudaklar›na götürdü, susmam›z› iflaret etti. “Sonra anlat›r›m” dedi, yavafl bir sesle. D›flarda Takis Yüzbafl›, bizi durduran toplulukla tart›flmas›n›, giderek sertleflen

80


BD A⁄USTOS 2011

bir sesle sürdürüyordu. Ben arka kap›EOKA-B’ciler, Yüzbafl›’n›n karardaki demir parmakl›kl› pencereden l› duruflu ve silah namlular› karfl›s›nonlar› izliyor, s›k s›k bafl›m› arkaya da daha fazla direnemeyip, gitmek çevirerek gördüklerimi arkadafllar›ma zorunda kalm›fllar. f›s›ld›yordum. Takis Yüzbafl› bir ara ** bafl›n› arabaya do¤ru çevirdi, yüksek Bu olay›n üzerinden bir saat kadar sesle birilerine seslendi. fioför bölü- geçtikten sonra bizim Black Mary, münden iki Rum çavufl, ellerinde Lefkofla- Limasol yolunun kimbilir Kalaflnikof’lar› ile indiler “‹çinizden yüzbafl›n›n yan›na geldiler. Yüzbafl›, sonra da üniformas›n›n ön dü¤melerini çözüp, gö¤sünü açt› ve karfl›s›ndaki toplulu¤a do¤ru bir iki ad›m daha yaklaflarak meydan okurcas›na ba¤›rmaya bafllad›. Topluluk sustu, tart›flmay› sonland›rd›. Takis Yüzbafl› biraz daha ba¤›rd› ve sonra tümü, kendi aralar›nda söylene söy- kaç›nc› kilometresinde bir kez daha lene jiplerine bindiler, gözden kay- durdu. Ne oldu¤unu anlamaya çal›fl›rken Takis Cangaris’in, tüyler ürpertici baboldular. “Hepimize geçmifl olsun, çocuk- ¤›r›fl›yla kendimize geldik. Durum bu lar” dedi Teoman abi. “Bunlar EOKA- kez kesinlikle daha ciddiydi. Benim B’cilerdi. Yüzbafl›’dan bizi kendilerine pencerenin parmakl›klar› aras›ndan bakt›m, Takis Yüzbafl› EOKA-B’cilerle teslim etmesini istiyorlard›.” Yüzbafl› karfl› ç›k›nca onu ölümle tart›flm›yor, birkaç›na yumruk üstüne tehdit etmifller. O da arabadaki iki ça- yumruk indiriyordu. Yüzbafl›n›n yumvuflunu yan›na ça¤›r›p, silahlar›n› EO- ruklar›ndan kurtulanlar kaçmaya bafll›KA-B’cilerin üzerine çevirmelerini yordu. Onlar tabana kuvvet uzakemretmifl; ard›ndan üniformas›n›n lafl›rken Yüzbafl› öfkeyle arkalar›ndan dü¤melerini çözüp, gö¤sünü açm›fl ve ba¤›r›yordu: “Hepiniz defolun, gidin karfl›mefece ba¤›rm›fl “Önce beni öldürün...” demifl. “Benim cesedimi çi¤nemeden dan; bir daha da popolar›n›z› temizleburadaki Türklerin yüzlerini bile meyi ö¤renmeden kahramanl›k taslagöremezsiniz. Beni öldürebilirsiniz maya kalk›flmay›n” ** ama hiçbirinizde bu kalaflnikoflardan sa¤ kurtulamazs›n›z.” Yüzbafl› Takis Akflam›n yaklaflmakta oldu¤unu karbundan sonra bir de nara atm›fl: “Haydi, n›m›z›n ac›kmas›ndan anlad›k. Takis davran›n... ‹çinizde en erkek hanginizse, Yüzbafl› da ac›km›fl olmal›yd› ki arabay› durdurdu, hepimize müjdeyi verilk o atefl etsin de göreyim...”

biriniz bile bu Kalaflnikof’lardan sa¤ kurtulamazs›n›z. Haydi davran›n!‹çinizde en erkek hanginizse ilk o atefl etsin de göreyim...

81


BD A⁄USTOS 2011

di: “Biraz ötede bir köy var. Kahvesinde yar›m saat mola verelim. Çay, kahve içeriz, bulabilirsek belki hafif birfleyler de yeriz...” Köy kahvesinin bahçesinde, U biçiminde dizilen sandalyelere oturduk, kimimiz çay, kahve içtik, kimimiz de yan›nda birfleyler at›flt›rd›k. Bahçe, bir tepenin yamac›nda, insan eliyle düzletilmifl bir toprak parças›yd›. Bulundu¤umuz yerden, afla¤›daki evlerin damlar› görülüyordu. Hepsinin üzerlerinde, kireçle yaz›lm›fl EOKA-B yaz›lar› vard›. Harflerin her biri, bir insan boyu kadard›. Yamac›n yukar› do¤ru uzayan öteki bölümünü ise, dört befl dakika içinde köyün merakl› halk› doldurdu. Gözlerini açm›fllar, bize bak›yorlard›. Takis Yüzbafl› saatine bakt› ve nazikce molam›z›n bitti¤ini hat›rlatt›, tüm direnmemize karfl›n bize para ödetmedi, yediklerimizin, içtiklerimizin paras›n› kendi cebinden ödedi. “Konu¤umuz de¤il misiniz?” dedi gülerek ve ekledi: “Zaten ne yedik, ne içtik ki…” Birlikte, köy kahvesinin üç dört ad›m ötesindeki arac›m›za do¤ru yürümeye bafllad›k. Ne olduysa, iflte o an oldu... Bizi seyreden köylülerden biri, g›rtla¤›n› y›rtarcas›na ba¤›rarak birfleyler söyledi. Sonradan ö¤rendik ne dedi¤ini: “Bafl›m›za ne geldiyse sizin yüzünüzden geldi” demifl. “Evimizi, iflimizi b›rak›p, da¤ köylerine s›¤›nd›k. fiimdi de gelip burada keyif çat›yorsunuz...” Bu k›v›lc›m, ço¤unun EOKA-B’li oldu¤unu ö¤rendi¤imiz kalabal›¤› atefllemeye yetti. Yamac› dolduran halk,

ellerine geçirdikleri tafl ve sopalarla sel gibi üzerimize do¤ru akmaya bafllad›. Bir yandan a¤›zlar›na geleni söylüyorlard›. Takis Yüzbafl› bu kez bize ba¤›rd›: “Hemen arabaya girin, yere yat›n...” dedi. “Kimse oturmas›n, hepiniz birbirinizin üstüne kapaklan›n...” Önce bizi arabaya soktu, üzerimize kap›y› kapad›, kilitledi, sonra da “ifle koyuldu”. Köylülerin ba¤›r›fllar›, Yüzbafl›n›n ve iki çavuflun havaya s›kt›klar› kurflunlar›n seslerine kar›flt›. Ç›¤l›klardan kargaflan›n büyük oldu¤u anlafl›l›yordu. Kendimi yine tutamad›m, yine demir parmakl›klar›n aras›ndan d›flar› bakt›m. Kalabal›k, çil yavrusu gibi da¤›l›yor, herkes baflka bir yöne kaç›fl›yordu. Sonunda Takis Yüzbafl›’n›n ve iki çavuflun Kalaflnikof’lar› sustu. Takis, d›flardan “Mister Mette” diye ba¤›rd›. Kendisini duydu¤umu biliyordu. “Hepiniz rahat oturabilirsiniz. Herfley kontrolümüz alt›nda. fiimdi buradan ayr›l›p, yolumuza devam ediyoruz.” **

L

82

Limasol Emniyet Müdürlü¤ü önünde

durdu¤umuzda, saatler geceyar›s›na yaklafl›yordu. Yüzbafl› Takis kap›y› açmadan, d›flardan seslendi: “Mister Mette, arkadafllar›na söyle, flimdi içeri gidip görüflece¤im. Sonra gelip sizi alaca¤›m.” “Tamam, komutan...” Beklemeye bafllad›k. Süre uzad›kça uzuyordu. Takis Yüzbafl› geldi¤inde saatler gece yar›s›n› çoktan geçmiflti “Beklettim, kusura bakmay›n” dedi. “fiimdi hepinizi birer birer içeri alaca¤›z.”


BD A⁄USTOS 2011

‹çerde, büyük bir odaya al›nd›k. Cezaevi Müdürü Albay her arkadafl›m›za tek tek kimlik soruflturmas› yap›yor, ceplerinden ya da çantas›ndan ç›kanlar› kaydediyor, ayn› notlar› Takis Yüzbafl› da tutuyor, sonra kendi listesini Albay’a imzalat›p, kendi çantas›na koyuyordu. “Bir çeflit emanet teslimi mi yap›yorsunuz?” diye sordum. Yüzbafl› Takis “Evet, aynen öyle” dedi. Kimli¤i zapta geçirilen her arkadafl›m›z, içeri ça¤r›lan bir polise teslim ediliyor, bulundu¤umuz salonun bir kaç koridor ötesindeki, cezaevine gönderiliyordu. Son arkadafl›m› da gönderip benim ifllemlerimi de bitirdikten sonra Yüzbafl› Takis Cangaris yine bir polis ça¤›rd›. Polise teslim edilip, “içeri” gönderilme s›ras› bendeydi. Tam yerimden kalkmaya haz›rlan›rken Yüzbafl› kolumu tuttu, kalkmam› engelledi: “Orta flekerli üç kahve söyle bize” dedi polise.

Takis Çangaris’in kitab›nda da yer alan Mete Akyol ve Türk tutuklulara ait zab›t tutana¤› Birlikte kahvelerimizi içerken Yüzbafl› Takis, çantamdan ç›kan bir gün önceki Hürriyet gazetesinin bafll›¤›n› gösterdi, çevirmemi istedi. Tek sözcükten oluflan bafll›¤› biraz zorlanarak çevirdim: “Magosa’day›z.” S›k›ld›¤›m› görünce, “Lütfen çekinme, savafltay›z” dedi. “Ayr›ca flu haritadaki oklar› aç›klamana da gerek yok. Ben bir askerim. Magosa’y› kuflat›p, alman›z aynen bu oklarla belirtildi¤i gibi oldu...” Biraz daha konufltuk. Sonunda bir soru da ben sormak istedim: “Burada, iki saate yak›n bir süre beklettiniz bizi?” dedim. “Bir anlaflmazl›k m› vard›?” Albayla gözgöze gelip, hafifçe gülüfltüler. “Yolumuzu kesen EOKA-B’cilerin bir tak›m› da, buray› basm›fllar, sizi kendilerine vermemizi istiyorlar83


BD A⁄USTOS 2011

d›” dedi. “Sizi elimizden al›p, sokak ortas›nda kurfluna dizeceklermifl. Sonunda Klerides’i aray›p, ondan destek istedim. Onun araya girmesiyle buras› temizlendi ve sizi tek tek içeri ald›k. O nedenle uzad› gelip, sizi almam...” Sonra yine gülerek sürdürdü sözlerini: “Merak etme” dedi. “Hücrelerinizde hepiniz tam güvenlik alt›nda olacaks›n›z.” Endifleyle “Hücre mi?” dedi¤imi hat›rl›yorum. Yüzbafl› Takis, Cezaevi Müdürü’ne Rumca birfleyler söyledi ve hep birlikte aya¤a kalkt›k. “Ben senle burada vedalaflay›m, seni hücrene albay götürecek...” dedi. Gözlerimle sar›l›rcas›na bakt›m Yüzbafl› Takis’in yüzüne. Zoraki de olsa gülümsüyordu. “Türk usulü vedalaflal›m” dedi ve boynuma sar›ld›, bir yandan da kula¤›ma f›s›ldad›: “Merak etme, albayla konufltum. Hücrenin kap›s›n› aç›k b›rakacak...”

Ben de teflekkürümü f›s›ldad›m onun kula¤›na: “Çok teflekkür ederim sana, komutan... Çok, çok teflekkür ederim...” Takis Yüzbafl› bafl›n› öte yana çevirmiflti. Gözlerindeki nemi gizlemeye çal›fl›yordu ama... I-››h. Beceremiyordu. Albay koluma girdi: “Haydi Mister Mette” dedi. “Ben götürece¤im seni...” Birlikte birkaç koridoru geçip, ampulleri nazlanarak yanan lofl bir yolu yürüdük; sonunda demir kap›s› ard›na kadar aç›k bir hücrenin önünde durduk. “Merak etme, senin kap›n› hiç kapatmayaca¤›z” dedi Albay. “Yüzbafl› Çangaris bana, kapal› yerde kalamama hastal›¤›ndan söz etti.” Özellikle kapat›lmas›n› istedim hücremin kap›s›n›n: “Kap›m› kapatman›zda bir sak›nca yok, kilitlemeyin yeter bana” dedim. “Bu anda bana

“‹ki dost”un öyküsüne Yunanistan’›n önde gelen Tanea gazetesi de genifl yer vermiflti. 84


BD A⁄USTOS 2011

Mete Akyol serbest b›rak›ld›¤› gece Türk bas›n›ndaki arkadafllar›na bafl›ndan geçenleri anlat›yor. yapaca¤›n›z en büyük iyilik, kap›m› kilitlememenizdir.” Bunlar› söyledikten sonra hücremin demir kap›s›n› içerden kendime do¤ru çekerek kapatmaya çal›flt›m. “Ben yard›mc› olay›m” dedi albay ve o d›flar›dan iterek, ben içeriden çekerek hücremin demir kap›s›n› birlikte a¤›r a¤›r kapatt›k. **

1

1974’de Limasol'daki cezaevinde tüm dünyam›n üzerine kapanan hücremin kap›s›n›n birkaç ad›m ötesinde Yüzbafl› Takis Çangaris’le Türk usulü sarmafl dolafl kucaklafl›rken kendisine duydu¤um sonsuz sevgim ve teflekkürlerimin ayn›n›, 37 y›l sonra ‹stanbul Atatürk Havaalan›'nda, ailemizin konu¤u emekli General Takis Cangaris’i sarmafl dolafl kucaklayarak karfl›larken de duyuyordum. Yüzbafl› Takis Cangaris 1974 y›l›nda

bana, “düflman üniformal›” her askerin “düflman” olmad›¤›n› kan›tlam›flt›, 2011 y›l›nda emekli general Takis Cangaris ise, bir dostlu¤u nedeniyle kendisine yüre¤imde oluflturdu¤um sevgim ve teflekkürlerimi 37 y›l sonra bile ilk günkü tazelikleriyle korudu¤umu kan›tlayabilme olana¤› sa¤lam›flt›. Bir kez daha teflekkürler, Yüzbafl› Takis Cangaris… Bir kez daha teflekkürler, emekli General Takis Cangaris. Bakmay›n siz birinin bir zamanlar yüzbafl› oldu¤una, ötekinin flimdi emekli general oldu¤una... Görevleri, makamlar›, s›fatlar›, unvanlar› de¤iflebiliyor ama... ‹nsan, e¤er insansa, hiçbir zaman de¤iflmiyor, oldu¤undan baflka olmuyor, her zaman insan kalabiliyor… Kendilerine duyulan sevginin ve teflekkür duygular›n›n ilk günkü taptazeliklerini ve ilk günkü capcanl›l›klar›n› koruyabildikleri gibi, 37 y›l sonra bile… • 85


BÜYÜK YAPITLARIMIZ Konur Ertop

Bilgi cumhuriyetinin bu örnek yurttafl› yaln›z düflünür de¤il bir devlet adam›, bir bilim adam›yd›.

Bilgi Cumhuriyetinde tinde Bir Düflünür

Adnan Ad›var "B ilgi Cumhuriyeti Haberleri”

ad›n› tafl›yan kitab›n da yazar› olan Abdülhak Adnan-Ad›var, 2. Abdülhamit döneminde ‹stanbul’da T›bbiyeyi bitirdi. Özgür bir ortam aray›fl›yla gitti¤i Berlin’de T›p Fakültesinde asistanl›k yapt›. 2. Meflrutiyet’te ülkesine dönerek T›p Fakültesinde profesör oldu. Mütareke’de ‹stanbul milletvekiliydi. Efli Halide Edip-Ad›var’la birlikte Kurtulufl Savafl›’na kat›ld›. Sa¤l›k Bakanl›¤›, ‹çiflleri Bakanl›¤›, Meclis baflkanl›¤› görevlerinde bulundu. Cumhuriyetin ilk y›llar›nda

86

siyasal görüfl ayr›l›¤› yüzünden efliyle birlikte Türkiye’den ayr›ld›. 12 y›l süren gönüllü sürgünlük döneminde Paris’te Do¤u Dilleri Okulu’nda Türkçe okutman› olarak görev yapt›. “Osmanl› Türklerinde Bilim” kitab›n› bu y›llarda Frans›zca olarak yay›nlad›. Türkiye döndükten sonra Edebiyat Fakültesi’yle MEB’n›n birlikte haz›rlad›¤›, büyük bir din, bilim, tarih, edebiyat bilgileri kayna¤› olan ‹slam Ansiklopedisi’ni yönetti. “Faust - Tahlil Tecrübesi”, “Tarih Boyunca Bilim ve Din” kitaplar›n› yay›nlad›. Akflam,


BD A⁄USTOS 2011

Vatan, Cumhuriyet gibi gazetelerdeki yaz›lar›n› derledi¤i kitaplar› aras›nda “Dur, Düflün”, “Hakikat PeflindeEmeklemeler” gibi yap›tlar› yer al›r. Bu derlemelerin ilki ise, “Bilgi Cumhuriyeti Haberleri”dir. “Bilgi Cumhuriyeti”, bilim-sanat dünyas›n›n özlemini duydu¤u bir kavram. Tarihi, Eskiça¤ Yunan düflüncesine uzan›yor. A. Ad›var, Ayd›nlanma Ça¤›nda, Frans›z bilgini Bayle’nin, bu ad› verdi¤i ve yurdundan uzakta ç›karmak zorunda kald›¤› dergisinde, “‹nsanlar› farkl› bölümlere ay›ran s›n›rlar y›k›lmal›, o insanlar›n birlefltikleri Bilgi Cumhuriyetine mensup yüksek insan niteli¤i dikkate al›nmal›d›r,” dedi¤ini hat›rlat›yor. Dünya savafl› y›llar›d›r. A.

II.

Ad›var, kitab›nda insanl›¤›n gelece¤ini nas›l tasarlad›¤›n› anlat›rken, ayn› kavrama de¤inmektedir: “Savafltan sonra uluslar aras›nda gerçek anlaflmay› sa¤lamak için bu cumhuriyetin büyük hizmeti olacak, sürekli bar›fl ancak bilginlerin omuzla-

r›nda yükselecek ve onlar› yükseltecektir.” Demokrasiye tutkun bir ayd›n olan yazar, düflünce özgürlü¤ünü, bofl inançlar›n karfl›s›nda bilim verilerini savunur. Daha derini, daha yeniyi ö¤renmek için her olanaktan yararlan›r. Faust kitab›nda anlatt›klar›, ilerlemifl yafl›nda Sorbonne Üniversitesinde izledi¤i derslerle beslenmifltir. Gençleri anlamaya çal›flm›fl, bilgisini, deneyimlerini onlar›n hizmetine vermifltir. Paris’te doktoras›n› yapan Vedat Günyol genç dostlar›ndan biri olmufltur; ‹slam Ansiklopedisi’nde de birlikte çal›flm›fllard›r. Ansiklopedide birlikte çal›flt›¤› Prof. Dr. Cavit Baysun onu anarken der ki: “Okudu¤unu s›k› bir elefltiriden geçirdikten ve kendi düflüncesiyle yo¤urduktan sonra yepyeni bir terkip haline koyan bu ola¤anüstü adam, yaflam›n› da bilimin ve gerçe¤in de¤iflmez ilkelerine göre düzenlemiflti.” Alçakgönüllü düflünür ise kendisini tan›mlarken, “Okuduklar›m› beynime sindirdikten sonra onlardan baz›

Demokrasiye tutkun bir ayd›n olan yazar, düflünce özgürlü¤ünü, bofl inançlar›n karfl›s›nda bilim verilerini savunur. Daha derini, daha yeniyi ö¤renmek için her olanaktan yararlan›r. 87


BD A⁄USTOS 2011

fikirler yu¤urmak benim ancak yapabilece¤im ifltir. Dosdo¤ru orijinal terkipler yapmak hünerini, ‘bunu kimden ümit edelim’ diye soruyorsunuz galiba. Birdir cevab›m: 'Gençlerden'” demifltir. Savafltan önceki Paris’te umutsuzluk, karamsarl›k, y›lg›nl›k içindeki gençlere, “‹nsanl›¤› seviniz, bilimi seviniz ve bu iki sevgiden kendinize yeni bir ruh yarat›n›z...” diyecektir.

S

avafl y›llar›nda Hasano¤lan Yüksek Köy Enstitüsü’nü görüp gezdikten sonra kendi ülkesinin gençlerine ise, “Ey memleketin çocuklar›n›, ekme¤ini topra¤›ndan, yahut kendi el eme¤inden ç›kard›ktan sonra köy a¤as›na, kasaban›n tefeci sermayedar›na bafl e¤mez, milletin koydu¤u kanunlara, itaat ettikten sonra jandarmadan, devlete borcunu ödedikten sonra tahsildardan korkmaz bafl› yukar›da insanlar gibi yetifltirecek enstitülü gençler, sa¤ olunuz!” diye seslenecektir. Avrupa’da yaflad›¤› ülkelerde “arkadafll›k” etti¤i minik çocuklar›n, birbirleriyle savaflan ülkelerdeki olas› yazg›lar›, bu duyarl› düflünürü alabildi¤ine tedirgin etmektedir: “Acaba nerdesin? ‹nsanl›k için, hürriyet ve demokrasi için aç›lan cephelerin karfl›s›nda, üstün ›rk hesab›na dünyada hürriyet yerine zulmü, demokrasi yerine diktatörü koymak davas›yla çarp›flan bedbahtlar›n saf›nda m›s›n? Nene laz›m Günther, b›rak elindeki o kötü oyuncaklar›, gel seninle yine yeflil çimenler üzerinde oynayal›m.” 88

1945 tarihli kitapta savafl en genifl yerlerden birini tutar. Yazar ülkelerin, insanlar›n yan› s›ra müzelerin, kitapl›klar›n zarar görmesinden, kapanmas›ndan yak›nmaktad›r: “Bilim ve sanat eserlerinin mahkûm oldu¤u hapis süreleri yavafl yavafl sona eriyor; fakat onlar›n özlemini çeken bilim adam› ve sanatç›lar›n hayatlar›ndaki befl y›ll›k bofllu¤u hiç bir fley dolduramaz. Bu bofllu¤u duyan ayd›nlar›n büyük dünya dram›n›n ilk perdesini açan Alman diktatörüne karfl› besleyecekleri duygunun ne olaca¤›n› kestirmek güç de¤ildir.” Alman diktatörünü insanl›¤a oldu¤u gibi bilime, sanata da düflman olmakla suçlar: “Hiç kuflku yok ki, Nazi partisinde bilime, bilginlere karfl› derin bir güvensizlik vard›r. Ayd›n›, düflünürü afla¤›lamaktan bir an geri durmuyorlard›. Baflta Hitler, mahut sahte ‹ncil’inde ayd›n denilenlerin, zorunlu okullardan geçip kafalar›na bilgi t›k›flt›rmam›fl olanlara pek yukar›dan bakt›klar›n› ac› ac› söylerken ‘insanlardan yetenekleri de¤il, ö¤rendikleri fleyler, geçirdikleri s›nazlar soruluyor. Ayd›nlarda ne sa¤lam bir sa¤duyu vard›r, ne de sa¤lam irade gücü. Bütün irade gücünü kaybetmifller, halka yabanc› olmufllard›r,’ diyor (Mein Kampf, birçok yerlerde). Eh, bir kere cahil efendi kendi kitab›nda bunlar› söyleyince onun âlim uflaklar› ne yapmazlar?”. ‹talyan›n faflist diktatörü de bu kendine çok ölçülü yazar›n kaleminde, “XX. yüzy›l›n her anlam›yla yani bireysel, toplumsal ‘büyük namussuz-


BD A⁄USTOS 2011

lar›ndan’ Mussolini...” diye an›lmaktan kurtulamaz! Yazar›m›z düflünceye, sanata oldu¤u gibi bilime de her türlü bask›n›n karfl›s›ndad›r: “Müspet bilimlerin elde ettikleri sonuçlar›n hiç bir kontrole tabi olmadan tekni¤e uygulanmas› yan›nda toplumsal, manevi bilimlerin insan topluluklar›na uygulanmas›nda gösterilen hemen hemen tam ihmal, uygarl›¤› bir uçurumun kenar›na sürüklüyor gi-

anlatt›klar› flöyledir: Abdülhamid’in tahta geçmesinin 25. y›ldönümü nedeniyle, gazetelere her gün yap›flt›r›lmakta olan pul kald›r›lm›flt›r. Bu af, gazete sahibine kâr sa¤layaca¤› için, “‹kdam” gazetesi çal›flanlar› zam isterler. Alamay›nca, ayr›l›p haftal›k “Saadet” gazetesini ç›karmaya koyulurlar. ‹flas edince de abonelere karfl› borçlar›n› ödemek için adreslerine “Tercüman-› Hakikat” gazetesini göndermeye bafllarlar. Bunun

E

... steti¤in hüküm sürdü¤ü sanat diyar›nda yukar›dan gelen kontrol nas›l gülünç ise, düflüncenin hüküm sürdü¤ü bilim diyar›nda da o kadar gülünçtür. bi gözükmeye bafllam›flt›r. Bu görüflün sonucu olarak müspet bilimler araflt›rmalar›n›n yukar›dan bir el, yani devlet taraf›ndan kontrol edilmesi ve bir plana sokulmas› uygun olaca¤›na dair çok yanl›fl bir düflünce yol alm›flt›r. (...) Esteti¤in hüküm sürdü¤ü sanat diyar›nda yukar›dan gelen kontrol nas›l gülünç ise, düflüncenin hüküm sürdü¤ü bilim diyar›nda da o kadar gülünçtür ” A. Ad›var yaflad›klar›n›, gördüklerini aktar›rken tarihe de tan›kl›k etmektedir. ‹lk bas›n greviyle ilgili olarak

için de -aralar›nda yazar›m›z›n da bulundu¤u gençler-, Ahmet Mithat Efendi’nin gazetesinde bu süre boyunca para almaks›z›n çal›fl›rlar... Beyaz›t’ta Büyük Reflit Pafla türbesi karfl›s›ndaki “Sarafim K›raathanesi”nde müflterilere gazete, dergi, kitap sunuldu¤u gibi ciltlemifl eski gazeteler de okunabiliyormufl. A. Ad›var anlat›yor: “Bu k›raathaneyi daha do¤rusu ‹stanbul’un bir benzerini bir daha meydana getiremedi¤i bu kuruluflu 1902 y›l›na kadar takip ettim. Ondan sonra birkaç y›l daha devam etti¤ini söyleyenler vard›r. Hazine-i Evrak 89


BD A⁄USTOS 2011

dergisinin 25’inci say›s›ndaki bir ilana göre bu k›raathane 1856 y›l›nda aç›lm›flt›r. K›raathanenin sahibi Serafim Efendinin o¤lu olaca¤›n› tahmin etti¤im ve karantina idaresinde memur oldu¤unu iflitti¤im orta yafll› bir zat›n akflamüstleri k›raathaneye gelerek ceketini ç›kar›p beyaz ve temiz gömle¤i ile müflterilere bizzat hizmet etti¤ini hat›rl›yorum. Kahvesi, suyu pek temiz idi; orada tavla, iskambil asla oynanmad›¤› gibi bütün k›raathanede hüküm süren sessizlik ve yanyana oturan iki kiflinin flayet konuflurlarsa en alçak perdeden konuflmalar› dikkate çarpard›.” itaptaki yaz›lar makale, deneme, an› türlerindedir. Bir yaz›da denemenin büyük ustas› Francis Bacon’› anlatan yazar›n deneme konular› aras›nda ,“görev, özenti, namus, erdem, onur, alçakgönüllülük, yalan, susmak-dinlemek, dostluk, azla yetinme...” gibi kavramlar yer almaktad›r. “K›rk Y›ld›r Tan›r›m” bafll›kl› bir an›lar dizisi, yazar›n asistanl›k y›llar›ndan bafllayarak Alman toplumunu insanlar›, onlar›n davran›fllar›, düflünce biçimleriyle birlikte (olumlu-olumsuz

K

bak›mlardan) konu edinmektedir. Bu an›lar›n bir yerinde yazar derinden etkilendi¤i bir olay› flöyle aktarmaktad›r: “Birlikte çal›flt›¤›m bir genç arkadafl, bir sabah ifl bafl›na geldi¤i vakit, ayakta duramayacak kadar bitkin ve hasta idi. Hemen kendisine iflini memnuniyetle yapaca¤›m›, evine dönüp dinlenmesi için fleften izin istemesini teklif ettim. Bu dostça yard›m iste¤imi fliddetle reddetti ve dedi ki, ‘Gördü¤ün bu hastal›k benim kabahatimin neticesidir. Dün akflam e¤lentide afl›r›ya vard›m ve hasta oldum. Bundan dolay› izin isteyerek görevden ayr›l›rsam yalan söylemifl olurum. Yere düflünceye kadar çal›flaca¤›m. Yere düfler bay›l›rsam beni bir arabaya kor, evime götürürsün.” Arkadafl›n›n davran›fl›ndan yazar flu düflünceye ulafl›yor: “Bunda bilinçsiz veya veya bilincalt› bir göreve ba¤l›l›k de¤il, pek bilinçli bir do¤ruluk vard›. Bilinçli erdem en olgun ahlaki k›ymettir.” Abdülhak Adnan-Ad›var’›n bu kitab› da öteki yap›tlar› gibi, okuru ileri bir bilinç düzeyine yöneltecek kaynaklardand›r. • konurertop@butundunya.com.tr

Baflar› yolun sonu de¤il, yolculu¤un kendisidir. Ben Sweetland

Kaderiniz karar anlar›n›zda biçimlenir Anthony Robbins

Felaketler karfl›s›nda dayan›kl› durmak ve kader diyerek e¤ilmemek, kahramanl›klar›n en büyü¤üdür. 90

François Fénelon


SPORUN DÜNYASI Metin Gören

Yeflil Sahalarda Hüzün Var Futbolumuzun kalbinde tahrip ve yakıcı gücü yüksek bir napalm bombası patladı. İçimizdeki ateş, yedi gün gibi kısa bir sürede giderek büyüdü ve söndürülmesi olanaksız bir yangına dönüştü.

ike denilen i¤renç bir virüsün yaflatt›¤› s›k›nt›l› günler, as›rl›k ç›narlar› devirmedi ama futbolumuzun tarihsel yap›s›n› günlerce sallad›. K›r›lan fay hatlar›, yeflil alanlarda gözü yafll› bir hüznün elden ele dolaflan foto¤raflar›n› inatla servise koydu. Türk Futbolu flimdi; verilen kararlar ile verilecek olanlar›n aras›nda gidip gelen ve yedi¤i tekmelerden özelli¤ini yitirmifl eski bir futbol topuna döndü. Gizemli oyunun marka de¤eri ayaklar

alt›nda, ekonomisi ise önlenemez bir çöküfle adeta kofluyor. Olmad›... Tak›mlar›na afl›k milyonlarca taraftar ile futbolun keyif armonisiyle her y›l harika besteler yapanlar›, bir illetin kollar›na atmak, sevgi sözcü¤ünün doyumsuz güzelliklerine ihanet etmektir. ‹talya’n›n faflist lideri Mussolini, ül-

kesinde düzenlenecek Dünya Kupas› öncesinde, birçok ülke tak›m›yla 91


BD A⁄USTOS 2011

"Mussolini gelecekte dünya tarihinin yazaca¤›na inand›¤›m en büyük faflistlerinden biridir. Faflistler, sat›n ald›klar› kitlelerin kanlar›n› bir vampir gibi emer. Gidin liderinize söyleyin Avusturyal›lar sat›l›k de¤ildir."

Benito Mussolini haz›rl›k karfl›laflmas› yapacak ‹talya Milli Tak›m› yöneticilerini makam›na ça¤›rd›. "Oynayaca¤›n›z tüm maçlar› kazanmak zorundas›n›z. Benim liderli¤imin halk›m›n üzerindeki etkinli¤i giderek artan bir sempatiye dönüflmelidir. Bu söylemim bir emirdir." dedi. Duçe’nin istekleri do¤rultusunda harekete geçen yandafllar› tekliflerini ilk önce Avusturya Milli Tak›m› yetkililerine ulaflt›rd›. ‹talyanlar, Roma’da yap›lacak haz›rl›k karfl›laflmas›n› farkl› kazanmak istediklerini, her gol için üç bin alt›n, tak›m oyuncular›na da özel prim vereceklerini bildirdi. Bu teklife, daha sonra patlak verecek ikinci dünya savafl› s›ras›nda cephede ölen teknik direktörü Otto Lingelhalm baflta olmak üzere tüm Avusturya Milli Tak›m›n›n tepkisi büyük oldu. Lingelhalm ‹talyan heyetini tarihe geçen flu söylemle adeta kovdu: 92

‹spanya futbolunun gelmifl geçmifl en büyük oyuncular›ndan Arjantin as›ll› Alfredo Di Stefano’nun Real Madrid günleri, yafllanmas› nedeniyle son günlerini yaflamaktad›r. Bir dönemin büyük oyuncusu, eski günlerine oranla biraz daha a¤›rlaflm›fl ancak golcülük yeteneklerini kaybetmemifltir. Di Stefano’nun Gabriella ad›nda birlikte oldu¤u Granadal› bir sevgilisi vard›r. Ünlü oyuncu ile sevgilisinin aflklar› dillere destand›r. Gabriella bir gün bir istekle Real Madrid’in efsane oyuncunun yan›na gelir. Granadal› dansöz ligden düflme endiflesi içinde olan Granada tak›m›n› kollamas›n› ve tak›m arkadafllar›n› etkilemesini ister. Bu bir anlamda ünlü oyuncuya sevgi-

Alfredo di Stefano


BD A⁄USTOS 2011

lisi taraf›ndan yap›lan bir flike teklifidir.

Gabriella, Di Stefano’ya Granada tak›m›n› kollamas›n› ve tak›m arkadafllar›n› etkilemesini ister. Bu ünlü futbolcuya sevgilisi taraf›ndan yap›lan bir flike teklifidir.

Real Madrid ve ‹spanya futbolunun sembolü olan oyuncu, birden öfke seline kap›l›r, y›llarca birlikte oldu¤u büyük aflk› Gabriella’ya yönelik, gazete sütunlar›na düflen kitaplara konu olan söylemine bafllar: "Bir kad›n deli gibi sevdi¤ini adeta hayk›rd›¤› erke¤i-ne flerefsizlik içeren, haysiyet ve onu-runu satmas›n› isteyen bir teklifi nas›l yapar. Bu dakikadan itibaren benim için Gabriella ad›nda bir kad›n yoktur. Çünkü, önerdi¤i teklif erke¤ini küçük düflürmüfltür. Seven, afl›k olan bir kad›n›n ruh hali bu olamaz. Bana yapt›¤›n bu i¤renç tekliften sonra Granada ile oynayaca¤›m›z maça bir baflka düflünce ile ç›kaca¤›m. ‹çimden kulüp baflkan›n› linç etmek geçiyor." Bir dönemin büyük y›ld›z› Di Stefano, Granada kulüp baflkan› Alberto

Taksicilikte ilk günü olan

Guennesso’yu linç etmedi ama Real Madrid’in att›¤› dört golün üçüne imza atarak rakibini ikinci kümeye h›rsla yollad›. Yedi günde futbolumuzun tam kalbi-

ne bir bomba düfltü. fiimdi hasar tespitindeyiz. Ayr›ca bu enkaz›n y›k›nt›lar› aras›ndan k›sa sürede bir dirilifl yaflanamayaca¤›n› bilmeliyiz. Umudumuz bu ülkede nice Otto Lingelhalm’lar ve nice Di Stefeno’lar›n oldu¤udur. Onlar, Alberto Guennesso gibilere dur diyebilmek için varl›klar›n› sürdürmelidir. • metingoren@butundunya.com

TAKS‹C‹L‹KTE ‹LK GÜN

floförün taksisine binen müflteri floföre bir fley sormak icin hafifçe omzuna dokunur. fioför bir 盤l›k at›p, direksiyonun kontrolünü kaybeder ve kald›r›ma ç›kar. Arabay› durdurduktan sonra arkaya dönüp müflteriye: Bir daha bunu yaparsan gözünü patlat›r›m!" diye ba¤›r›r. Müflteri; “Küçük bir dokunuflun sizi bu kadar korkutaca¤›n› düflünemedim, özür dilerim” der. Kendini toparlam›fl olan floför, müflteriye dönüp: "Hakl›s›n›z, sizin kabahatiniz yok, bugün benim taksi floförlü¤ündeki ilk günüm; 25 senedir cenaze arabas›nda flofördüm de..." 93


TÜRK D‹L‹ Orhan Velidedeo¤lu

Politika 7

Haziran 2011 tarihli Cumhuriyet gazetesinde Prof. Dr. Abidin Kumbasar’›n Sömürü Düzeninin Yozlaflt›rd›¤› Politika bafll›kl› yaz›s›ndan ‘yozlaflt›r›lm›fl politika’ ile ilgili birkaç sat›r: “... Hukuk dahil her fleyin bir fiyat› olan sömürü toplumlar›nda, sat›n al›namayan hiçbir fley olamaz. Bu nedenle yerküre boyutundaki yozlaflma salg›n›ndan, di¤er insan davran›fllar› gibi, politikay› ve politikac›lar› soyutlamak olanaks›zd›r... “Ulusumuzun politik yaflam›ndaki geliflmeleri de izledi¤imizde sömürü 94

düzeninin etkilerini ve politik tart›flmalardaki düzeysizli¤i saptayamamak olanaks›zd›r...” Yazar›n bu ve benzeri görüflleri bana 1960’l› y›llarda, Falih R›fk› Atay’›n Dünya gazetesinde bir baflyaz›s›ndaki flu sözlerini an›msatt›: “Bir kifliye a¤›r bir söz mü söyleyeceksin, hiç a¤z›n›z› bozma, politikac› de yeter...” (!) Bütün Dünya dergimizin Genel Yay›n Yönetmeni Say›n Mete Akyol’un, 20 y›la yak›n ‹zmir milletvekilli¤i yapan (1961-1980); bu arada Sanayi, Milli E¤itim ve iki kez de Ça-


BD A⁄USTOS 2011

l›flma bakanl›¤›n› üstlenen Say›n Ali Naili Erdem ile yapt›¤› bir televizyon program›nda Say›n Erdem’in flu sözü bir döneme ›fl›k tutuyordu: “Biz politikac› de¤il, siyaset adam›yd›k!..” *** Demokrat Parti’yi iktidara getiren 1950 y›l› seçimlerinde Lise ö¤rencisi idim. Ondan sonraki 15 seçim ortam›n› düflünüyorum: Hiçbirinde bu son seçimlerdeki kadar hayal k›r›kl›¤›na u¤rad›¤›m›, utanç yaflad›¤›m› an›msam›yorum. 12 Haziran seçimleri Türk demokrasi tarihine “insani de¤erlerin ayaklar alt›na al›nd›¤› bir seçim” olarak; “kasetlerin gölgesinde yap›lan seçim” olarak geçecektir. Bu son seçimlerde karfl›t parti adaylar›, günün yayg›n deyimiyle, “belden afla¤› vurularak” y›prat›lmak istendi; özel yaflant›lara sald›r›ld›, seviye çukurlaflt›r›ld›. Millet Meclisi tarihinde, özel yaflamlara sald›r›larak puan toplanaca¤›n› sananlar görülmüfltür; ancak bu kerte ileri gidilmemifltir. Örne¤in: Rahmetli Osman Bölükbafl›, Millet Meclisi’nin genel kurulunda, kürsüden iktidardaki Adalet Partisi’ne yönelik elefltirel bir konuflma yaparken, o partiden bir üyenin, Bölükbafl›’n›n iliflkisi oldu¤u söylenen Türk sanat müzi¤i sanatç›s› bir bayan›n ad›yla, “B›rak bu konuflmalar› da sen B. A. dan söz et!” diye laf atmas› üzerine Bölükbafl›’n›n gürleyen yan›t› kulaklar›m›zdad›r. “Bana bak, bana..! Bana deseler deseler ‘zampara’ derler. Ya sana ne

derler!..” Bu olaydan sonra bir daha kimse böyle bir iliflkiyi gündeme getirmedi. Otuz befl y›ll›k devlet hizmetimin otuz y›l› TBMM’nde geçti. Bu süre içerisinde flu izlenimi edim ki, Türk halk› -seçmen- çapk›n milletvekiline karfl› hoflgörülü. Bunun örnekleri var; ama en dikkat çekici örne¤i rahmetli Menderes; Baflbakan olduktan sonra de¤il, milletvekili iken bile bayanlarla ilgisi biliniyordu. Ama onu halk, özellikle 1950’ den sonraki siyasi yaflam› boyunca hep bafl tac› etmifltir. Can Dündar, 10 May›s 2011 tarihli Milliyet gazetesinde, 1950’lerin ortalar›na do¤ru meydana gelen ve kulaktan kula¤a yay›lan bir olaya de¤inmiflti: “Menderes’in Baflbakan ve de evli oldu¤u dönemde bir(kaç) sevgilisi vard›. CHP’ye yak›n bir gazetenin foto muhabiri Baflbakan›n sevgilisinin evine girmifl ve Menderes’in ona sevgi sözcükleriyle imzalad›¤› foto¤raf› görüntülemiflti. ‘Gayrimeflru aflk’ belgeliydi art›k... Dönemin ‘kaset’i muhalefetin elindeydi.” “Menderes, durumu ö¤renince ‘Ahlaks›zl›kt›r bu... Özel hayata girmek neymifl, gösterece¤im onlara...’ diye gürlemiflti. Ama muhalefetteki CHP’nin lideri ‹smet ‹nönü, foto¤raf önüne getirilince ‘Ne özeli, kendi efliyle de¤il ki’ demedi. CHP örgütü, foto¤raf› Anadolu’ya da¤›t›p ‘Beline hâkim olamayan Baflbakan’› teflhir etmeyi’ önerdi¤inde ‘Bu foto¤raf› ortadan kald›r›n, bir daha da görmeyeyim’ diye tersledi onlar›...” “Bugünlerde dilden dile gezen ‘belalt›’ kasetleri ve o kasetler üzerinden 95


BD A⁄USTOS 2011

“Bugünlerde dilden dile gezen ‘belalt›’ kasetleri ve o kasetler üzerinden ahlak bekçili¤i ve ucuz politika yapanlar› görünce ‹nönü bir kez daha büyüyor gözlerde...” ahlak bekçili¤i ve ucuz politika yapan lar› görünce ‹nönü bir kez daha büyüyor gözlerde...” *** TBMM’de Tunceli’yi üç dönem temsil eden (X, XI, ve I. dönem) CHP milletvekili rahmetli Fethi Ülkü’nün gençlik, ö¤retmenlik ve siyasi yaflam›na iliflkin çok ilginç an›lar›n› çeflitli ortamlarda banda kaydetmifltim; bunlardan bir kaç›, geçmifl y›llarda dergimizde yay›mland›. Bu an›lardan 29 Aral›k 1991 tarihli bir bant kayd›n› -yeri geldi- de¤erli okurlar›ma sunuyorum: Efendim, Say›n Velidedeo¤lu ile ikimiz, de¤iflik görevlerle de olsa, Mecliste bulundu¤umuz için, Meclis an›lar›m›z a¤›rl›k kazan›yor... Anlataca¤›m önemli olaylardan biri, rahmetli Adnan Menderes’in, K›br›s konusunda Yunanistan ile imzalanan ikili anlaflman›n gere¤i olarak üçlü görüflmeler için 1959 fiubat ay›nda gitti¤i Londra’da geçirdi¤i uçak kazas› ve sonras› ile ilgilidir. O dönemde rahmetli ‹smet ‹nönü muhalefet lideridir. Olay duyulur duyulmaz hepimiz gibi ‹nönü de büyük bir üzüntüye kap›lm›fl; Menderes’in hayatta oldu¤unu ö¤rendi¤i zaman da son derece mutlu olmufltu. Menderes’in Ankara’ya dönece¤i 96

gün haber al›n›nca hep birlikte istasyona karfl›lamaya gittik. [Yan›lm›yorsam, Say›n Fethi Ülkü o tarihte CHP’nin Meclis grup baflkan vekilidir.]. ‹nönü, çok yak›n›n›, adeta evlad›n› bekler gibi bir heyecan içerisindeydi. Tren garda durunca bir telafl oldu. Menderes, trenden indikten sonra ‹nönü’nün bulundu¤u tarafa yöneldi, yan›na geldi. ‹nönü onu, gerçekten bir yak›n›; sevdi¤i ve felaketten kurtulmufl bir yak›n› gibi karfl›lad›, kucaklad› ve öptü. O hava içinde Meclise gelindi... Aradan birkaç gün geçmiflti, K›br›s ile ilgili anlaflma üzerindeki görüflmelerden sonra D›fliflleri Bakan› Fatin Rüfltü Zorlu, gelinen son durum hakk›nda aç›klamalar yapt›. Ard›ndan muhalefet lideri ‹nönü söz istedi. Baflta Menderes olmak üzere heyetin çal›flmalar›n› takdir etti¤ini, ancak bir noktaya iflaret edece¤ini söyledi. O anlaflmada garantör devletlerin bir tehlike an›nda müdahale edeceklerine iliflkin bir madde vard›, oray› okudu, arkas›ndan “bir eksik görüyorum” dedi. “Garantör devletler müdahale eder” maddesinin “derhal müdahale eder” fleklinde olmas› uygun olurdu. Müdahale ederler; ama ileriye matuf bir sözdür bu. Ne zaman, hangi flartlar alt›nda müdahale ederler?.. Böyle bir sözcük bize güç kazand›r›rd›. Fakat


BD A⁄USTOS 2011

anlaflma yap›lm›fl bitmifltir, bundan sonra yap›lacak bir fley yoktur. Yaln›z d›fl âleme karfl›, garantör devletlere karfl›, zaman› gelince bunu bilmeleri için iflaret etmek istedim”... Bu çok yerinde uyar›ya karfl› söz alan Fatin Rüfltü Zorlu, a¤›r bir konuflma yapt›. Arkas›ndan Menderes kürsüye ç›kt› ve hat›r›mda kald›¤› kadar›yla: “Pafla, pafla sen bunu bile düflünemezdin, bu olay› düflünmeye kalksan kafan patlard›” biçiminde a¤›r bir ç›k›fl yapt›. Sonra hofl olmayan olaylar oldu, gürültüler, pat›rt›lar... toplant› bitti. Ertesi gün grup odas›nda üzüntü ile bu durumu konufluyorduk. Bir arkadafl›m›z eski tarihli gazetelerde araflt›rma yapm›fl. Orada, Menderes CHP milletvekili iken, ‹nönü’nün Cumhurbaflkanl›¤› döneminde, onu çok yücelten, öven; manevi yönden ona ba¤l›l›¤›n› ve sayg›lar›n› ifade eden bir telgraf›n› bulmufl. “Yar›n bunu kürsüde okuyal›m, dün ‹smet

Pafla’ya böyle böyle diyen, onu küçümseyen kiflinin vaktiyle ne durumlarda oldu¤u meydana ç›ks›n” dedi ve ‹smet Pafla’ya bu telgraf gösterildi. ‹smet Pafla telgraf› dikkatle okudu ve flöyle dedi: “Hay›r! Bunun Menderes’in aleyhinde bir vesika olarak kürsüye getirilmesine müsaade etmem. ‹nsanlar zay›f anlar›nda her türlü sözü söyleyebilir, her türlü davran›flta bulunabilirler. Onlar, ilerde o kiflinin bir zamanlar iyi veya kötü adam oldu¤una delalet etmez. Asabî dönemde her türlü söz söylenebilece¤i gibi, zay›f iradeli kimseler de bu gibi sözleri söyleyebilir. Bu o türlü belgelerden biridir. Telgraf›n Genel Kurulda okunmas›na izin vermiyorum!..” ‹flte ‹smet Pafla... ‹flte ‹smet Pafla’n›n siyaset adaml›¤›... ‹flte ‹smet Pafla’n›n büyüklü¤ü,.. Baflka söze gerek var m›?.. • orhanvelidedeoglu@butundunya.com.tr

‹SMET PAfiA ve ‹NSANLIK ONURU

Milli Mücadele günlerinde, ‹smet Pafla, Genelkurmay Baflkan› olarak bir binbafl› kumandas›ndaki müfrezeyi do¤rudan emir vererek isyanc›lar›n üzerine gönderir. Binbafl›ya bizzat talimat verir. ‹syanc›lar›n dini inançlar› kullanarak asker aras›na nifak sokaca¤›n› söyler. Binbafl›, Paflaya merak etmemesini söyler. Pafla, defalarca tembih eder,söyledi¤inin bafl›na gelece¤ini ve bu durumdan kendisini sorumlu tutaca¤›n› binbafl›ya söyler, tekrar tekrar tembih eder. Müfrezeyi gönderir... Ne yaz›k ki binbafl›, Paflan›n dedi¤i halde, periflan bir flekilde geri gelir. ‹smet Pafla’n›n bu olay› anlat›rken kulland›¤› flu cümle, onun insan onuruna ne kadar de¤er verdi¤inin kan›t›d›r: "Binbafl›n›n ad›n› ve gönderdi¤im yeri söylemiyorum. Geçmifl bir hadisedir, bir üzüntü yaratmas›n." Hat›ralar, ‹smet ‹NÖNÜ, Sabahattin Selek, 97


BELGESELC‹N‹N GÖZÜYLE Çetin ‹mir

Bitirilemeyen Tapınak

Apollon Mabedi

Miletos’un ötesinde ‹yonya’n›n güney ucunda, Bat› Anadolu k›y›lar›n›n en etkileyici ba¤›ms›z an›t› olarak niteleyebilece¤imiz Didyma Apollon Tap›na¤› yükselir. Tap›na¤›n an›tsal boyutlar› ve benzersiz plan› da hayranl›k uyand›r›r. 98


BD A⁄USTOS 2011

B

ir as›r› aflk›n bir zaman önce Sir Charles Newton flöyle yazm›flt›r: “‹ki dev sütun ile üzerlerindeki arkhitrav parças› ve tamamlanmam›fl üçüncü bir sütun, Apollon Tap›na¤›’ndan tek ayakta kalanlar. An›tsal kal›nt›lar düfltükleri yerde, parçalanm›fl buzullar gibi üst üste y›¤›lm›fl duruyorlar”. Frans›z ve Alman arkeologlar sayesinde, yap› bugün çevresindeki sütun dizisi d›fl›nda tümüyle ayaktad›r. ‹yon dünyas›nda, Didyma Apollon Tap›na¤›, dev boyutlu mimarl›k yap›tlar›n›n salt Romal›lar›n tekelinde olmad›¤›n› an›msat›r. “Her akl› bafl›nda ve bafl› yerinde insan bilir ki; Artemis ve Apollon gibi tanr›lar, hiç bir zaman varolmad›lar. Onlar salt, insan hayalinin eseridir. Fakat, insanlar›n inand›klar› bu tanr›lar, insanlar›n ulaflt›klar› düflüncenin yüksekli¤ini gösterir.” Cevat fiakir Kabaa¤açl› (Halikarnas Bal›kç›s›) Evet! Bal›kç› böyle diyor. Do¤ru da söylüyor. Ama: Mitoloji olmasayd›, insano¤lu günümüzden yaklafl›k 3000 y›l önce ne ile u¤raflacak, ak›l ve zekas›n› nas›l gelifltirecekti? Her giriflti¤i ifl’de ilham kayna¤›n› nas›l bulacakt›? Günümüze de¤in ayakta kalabilmifl uygarl›k izlerine biz nas›l ulaflacakt›k?

99


BD A⁄USTOS 2011

Tragedyalar› yazmam›fl, tiyatrolar›, kentleri, saraylar›, tap›naklar› ve tüm sanatsal eserleri yaratmam›fl olsalard›, onlar›n izlerini nas›l sürecek ve bu uygarl›klar hakk›ndaki bilgileri nas›l edinecektik? ‹yi ki "mit" ler bu kadar çok tanr› yaratm›fl da, onlar›n ad›na tap›naklar, mabedler yap›lm›fl. Kuflkusuz günümüz insanl›¤›; geçmiflte yap›lan bu görkemli eserleri imrenerek izliyor, sanatsal ve kültürel gizlerini araflt›yor. Anadolu'nun en büyük tap›naklar›ndan biri olma özelli¤ini koruyan Didim, Apollon Tap›na¤›, Ayd›n'›n Didim (Yenihisar) ilçesi s›n›rlar› içinde yer al›r.

T

ap›na¤a ad›n› veren Günefl

tanr›s› Apollon, Olimpos'ta oturan 12 tanr›dan biri say›lAlt›n liri ile Apollon

100

maktad›r ama O bir Anadolu tanr›s›d›r. Apollon, Zeus'un o¤lu ve Ay tanr›ças› Artemis'in ikiz kardeflidir. Söylenceye göre: anneleri Leto, ikizleri Kufladas› ilçesinin kuzeyindeki Ortega korulu¤unda do¤urmufltur. Didimayon sözcü¤ü "ikiz" anlam›ndad›r ve Apollon Tap›na¤›'n›n bulundu¤u yere bu ismin verilmesi, tanr›n›n ikiz kardefli olmas›ndand›r. Ancak, bir baflka kayna¤a göre ise bu ad, Didimayon kelimesinin tafl›d›¤› "Kehanet yap›lan yer" anlam›ndan dolay› da olabilir. Apollon gümüfl yay'›n eflsiz kullan›c›s› ve uzaklara ok at›c›s›d›r. Ayn› zamanda, müzik ve güzel sanatlar›n dokuz perisinin rehberi, "alt›n lir" in virtüözüdür. ‹yonyal›lar›n koruyucusu Apollon'a kutsal olan bafll›ca betimlemeler; yunus, kartal, aslan, y›lan, defne ve "griffon"lard›r. Griffon, yar› aslan, yar› kartal biçiminde bir efsane yarat›¤›d›r. Bu nedenle Apollon, en büyük "Orakel" yani kehanet tanr›s› olmufltur. Pers y›k›m›n›n ard›ndan, bilicilik merkezinin toparlanmas› uzun sürdü. ‹.Ö.5. yüzy›l›n geri kalan bölümünde ve 4. yüzy›lda hiç sesi ç›kmad›. Ama ‹skender’in gelifli ile y›llard›r kurumufl bulunan Didyma’daki kutsal p›nar, bilicilik p›nar›, yeniden kaynad›. Hayata dönen bilicilik kurumu; ‹skender’in tanr› Zeus’un öz o¤lu oldu¤unu ve Gaugamela’da zafer kazanaca¤›n› mufltulad›. Yine de Didyma as›l canlanmas›n› Seleukos’a borçludur. Seleukos ‹.Ö. 300 dolaylar›nda eski tap›na¤›n bulundu¤u yerde, bugün kal›nt›lar›n› gördü¤ümüz dev yap›n›n inflaat›n› bafllatt›. Yeni kutsal alan k›sa zamanda


Apollon Mabedi’nin genel görünüflü Tap›na¤›n çift sütunu (altta) büyük bir zenginli¤e kavufltu. ‹lk kez ‹.Ö. 8. yüzy›lda yap›lan ve Arkaik sanat›n özelliklerini tafl›yan tap›na¤›n çevresi, ‹.Ö.6. yüzy›l bafllar›nda sütunlarla çevriliydi. Tap›na¤› infla eden, korumas›n› üstlenen, kâhinlik ve rahiplik de yapan Brankhidler'di. Bu sözcük Apollon'un sevdi¤i kifli "Brankos" tan türetildi. Ancak, bu Arkaik Didim tap›na¤›, ‹.Ö. 494'deki Pers sald›r›lar› s›ras›nda y›k›ld› ve ya¤maland›. Bu gün kal›nt›lar›n› gördü¤ümüz Apollon Tap›na¤›, Büyük ‹skender'i izleyen Hellenistik ça¤da, eskisinin temelleri üzerinde, eskisinden daha büyük bir planla yap›m›na bafllanm›fl binan›n kal›nt›lar›d›r. Genelde Roma imparatorlar› Didyma’ya dostluk gösterdiler. ‹.Ö. 100 y›l›nda Traianus, Miletos’tan Didyma Kutsal Alan›’na gidecek, 17.7 km. uzunlu¤unda kutsal yolun masraflar›n› karfl›lad›. O güne dek Miletoslular hep deniz yoluyla Panor-

mos’a gelmifllerdi. Traianus’un yapt›¤› bu ba¤›fl›n ard›nda yatan neden, ça¤dafl› olan düflünür ve hatip Prusiasl› (Bursa) Dio’nun yaz›lar›yla aç›kl›¤a kavuflmaktad›r. Dio’nun anlatt›¤›na göre Didyma bilicilik merkezi, Traianus’a henüz böyle bir durum söz konusu de¤ilken, günün birinde imparatorlu¤a yükselece¤ini bildirmiflti. Traianus kehanet oca¤›nda sözcülük görevini kabul etmekle, Didyma Apollonu’nu ayr›ca onurland›rd›. ‹.Ö. 2. yüzy›lda Traianus ile bafllay›p, Marcus Aurelius’a dek devam eden “iyi” im101


BD A⁄USTOS 2011

paratorlar›n zaman›nda Didyma zengin bir dönem yaflam›flt›r. Tap›na¤›n kuzeyindeki Milet kentiyle deniz ba¤lant›s› vard›. Deniz yolu ile gelmek

zemesi mermerler, Bafa Gölü kuzeydo¤usunda yer alan Latmos da¤lar›n›n Herakliya bölgesinden getirilmiflti. Ocaklardan ç›kar›lan tafl bloklar, sütunlar› oluflturacak silindiAslan›n tap›na¤a bak›fl› rik parçalar halinde yontuluyor ve inflaat alan›na tafl›n›yordu. Süslemelerin ince rötufllar› ise, malzeme yerine yerlefltirildikten sonra tamamlan›yordu. Ölçüleri çok büyük tutulan tap›na¤›n yap›m›, ‹. S. 2. yüzy›l›n ortalar›na de¤in sürdü¤ü halde bitirilemedi. Farkl› dönemlerde, farkl› mimari tarz› olan uygarl›klar bu tap›nak üzerinde isteyen ziyaretçiler, Panarmos liman›nda karaya ç›kar ve "Kutsal Yol" de¤iflik projeler uygulad›lar. De¤iflen, dan Didima'ya gelirlerdi. Miletliler her dönemdeki uygarl›k, kendi kültüde, Apollon Delfinyon'undan, yani rünü, kendi dünya görüflünü bu tap›naApollon ad›na yap›lan küçük tap›nak- ¤›n üzerinde denedi. Sald›r›lara, ya¤tan ç›karak, kutsal yol üzerinden, Bü- malara, savafllara ve do¤al afetlere yük Apollon Mabedi'ne ulafl›yordu. kafa tutan Apollon tap›na¤›, günümüYaklafl›k 4 gün süren bu yolculuk s›- ze de¤in, yine de ayakta kalmay› baras›nda, kurban kesiliyor,"payon" flarm›flt›r. Acaba, ça¤›m›z gezginleri, isimli kutsal flark›lar söyleniyor, adak- bilimadamlar› ve arkeologlar›, büyük lar sunulup Apollon Mabedinde y›ll›k çabalar ve emek harcayarak bu muhteayinler yap›l›yordu. Kutsal yolun iki flem yap›y› aya¤a kald›ran kifliler de¤il yan›nda da son 2 kilometre boyunca midir? sa¤l› sollu dizilmifl, koltukta oturan lk araflt›rmalar 1765'de gezgin erkek ve kad›n Brankhid heykelleri William Pars taraf›ndan bafllat›ld›. ile, kutsal yol aslan heykelleri koruyu1834'de Anadolu'yu dolaflan Franculuk görevi yap›yordu. Büyük ‹skender ‹.Ö. 334'de Milet'i s›z gezgin Charles Texiér ve Halikarald›ktan sonra, kehanet merkezinin nassos'ta kaz›lar yapan ‹ngiliz arkeoyönetimi, Milet kentine verdi. ‹.Ö. log Charles Newton'da bu araflt›rma300'de Miletliler, ‹yonya'n›n en büyük lar› derinlefltirdiler. ‹lk kaz›lar ise, tap›na¤›n›n yap›m›na bafllad›lar. Ma- 1904'de Berlin müzesi ad›na Theodor bedin inflaas›nda kullan›lan yap› mal- Wiegand taraf›ndan bafllat›ld› ve

102


BD A⁄USTOS 2011

1918'e de¤in sürdürüldü. ‹yon tarz›nda yap›lan yeni tap›na¤›n eni 60 metre, boyu 118 metredir. Dört yan›n›, yedi basamakla çevreleyen bir platformda yükselen tap›na¤›n çevresini, 2 s›ral› dizilmifl, 19.70 metre yüksekli¤inde 124 iyonik sütun sarmaktayd›. 12 sütunun bulundu¤u forum alan›na 13 basamakl› genifl bir merdivenle ç›k›l›rd›. Öndeki 8 adet sütun kaidelerinin de¤iflik kabartmalarla süslenmifl olmas›, Roma Caligula döneminin izlerini tafl›r. Baz› sütunlar›n yiv ve set'leri ifllenmek için haz›rlanm›fl, ama nedense bitirilememifltir. Tap›na¤›n bitirilemeyiflinin kan›t› gibi günümüze de¤in dimdik ayakta durmaktad›r. yon stilindeki sütunlar, çat›s› olmayan fakat, çepeçevre al›nl›k ile çevrelenmifl "friz" süslemelerini tafl›yordu. Bu süsler, "Meduza"

bafllar›, "Griffon"lar ve plastik yorumla yontulmufl çiçek figürleriydi. Meduza ve griffon kabartmalar›, tap›na¤› kem gözlerden koruyor ve tap›na¤a izinsiz girilemeyece¤inin sembolü say›l›yordu. Do¤u yönündeki basamaklar›n en alt bölümünde yer alan Kutsal Kuyu ve Altar dikkat çekmektedir. Tap›na¤› ve Kutsal Avlu'yu çevreleyen duvar›n düzgünlü¤ü, köfle motifleri olarak kullan›lan defne yapraklar› mükemmel iflçili¤in örnekleri aras›nda hakl› yerini al›r. Yap›da çal›flm›fl tafl ustalar›'n›n imzalar›n› tafl›yan güney duvar›n›n düzgünlü¤ü ve tesviyesi insan› flafl›rtacak derecededir ve stadyuma komfluluk eder. Tanr› Apollon ad›na kutsal yar›flmalar›n yap›ld›¤› stadyum, tap›na¤›n güney yönünde yer alm›flt›r. Forum alan›n›n bat›s›nda 1,5 metre yükseklik fark› olan "Kehanet Salonu" ve 6 metre eninde 14 metre yüksekli¤e

103


Kutsal tünel eriflen kap›, kutsal mekana gelenlerin giriflini engellerdi. Ziyaretçiler, kahinlerin bulundu¤u bu salona giremezler, dileklerini; birinci salondan bildirirlerdi. Kehanet salonuna aç›lan kap›n›n alt›na yerlefltirilmifl, 1,5 metrelik yüksekli¤i sa¤layan tek parça mermer blok, 70 ton a¤›rl›¤› ile dünyan›n en büyük mimari eleman› olma ününe sahiptir. Forum alan›ndan çat›s›z iç avluya girifl, yaln›z rahip ve kahinlerin kullanabildi¤i iki ayr› tünel ile yap›labiliyordu. Bafl kahin; tonoz tarzl› bu tünellerden geçip, iç avluya inmez, iki iyon sütunun süsledi¤i, mermer Kehanet yap›lan iç avlu

104

çat›l› "Orakel" yani kehanet odas›n›n bat›s›nda yer alan yaklafl›k 20 basamakl› merdiveni kullan›rd›. 25 metre yüksekli¤e yaklaflan 3 duvarla çevrili çat›s›z iç avluda," Kutsal P›nar" ve hemen onun arkas›nda "cella" ad› verilen kutsal "‹ç Tap›nak" bulunmaktayd›. Aç›k avlu fleklindeki cella duvarlar› payelerle desteklenir. Tanr› Apollon heykelinin bulundu¤u prositilos planl› küçük yap› “naiskos” ad›n› al›r. Naiskos; “küçük tap›nak” anlam›na gelmektedir. Burada yer alan Apollon heykeli, Polikleytos’un ö¤rencisi Nanakos’un eseridir. ‹ç avluda çat›n›n olmay›fl›; Apollon'un Günefl Tanr›s› olmas›ndan ileri geliyordu. Çünkü, güneflin varl›¤›, bu kutsal mekan› etkilemeliydi. Kehanet odas›n›n biri kuzey duvar›ndan, di¤eri güney duvar›ndan aç›lan birer kap›yla, merdivenli ve tavanlar› Grek desenli labirentlerden çat›ya ulaflmak mümkündü. Kutsal avlu duvar›n› süsleyen griffon frizleri, meduza bafllar› ‹.Ö. 2. yüzy›la tarihlenmektedir. Bu griffonlar, Tanr› Apollon için kutsanm›fl, efsanevi yarat›klard›. Bizans döneminde, tap›na¤›n iç avluya geçifli sa¤layan tüneller kapat›larak,


BD A⁄USTOS 2011

Efsanevi yarat›k "griffon"

bu görkemli yap› sarn›ç olarak kullan›lm›flt›. Bizansl›lar›n tap›na¤›, garnizon olarak kulland›klar›, arkeolojik kay›tlarda yer al›r. 800 y›l› aflk›n bir zaman diliminde, bitirilmeye çal›fl›lan tap›nak, hala tamamlanamam›fl haliyle karfl›m›zda duruyor. Uygarl›k tarihinde sayg›n

kiflili¤ini alm›fl, geçmiflde oldu¤u gibi, gelecekte de s›rlar›n›, insanl›kla cimrice paylaflmaya devam edecek. ‹yonyal›lar›n gurur abidesi Apollon Tap›na¤›; Anadolu insan› ile birlikte sonsuza de¤in gizlerini keflfedecek insanl›¤›, yan›na ça¤›r›yor...• cetinimir@butundunya.com.tr

W‹LSON Ç‹V‹LER‹ Wilson’un bir çivi fabrikas› vard›r ve reklam yapt›rmak istemektedir. Pazarlamac› bir arkadafl› "Wilson" markas›yla bir haftada bir reklam haz›rlayabilece¤ini söyler. Bir hafta sonra pazarlama uzman› gelir. Kaseti videoya koyar. Görüntüde Romal› bir asker elinde çekiç, ‹sa'y› çarm›ha çivilemekle meflguldür. Asker, kameraya Çivileri... Her fleyi döner ve "Wilson Çivileri, her fleyi tafl›r!" tafl›r!" der. "Wilson yine delirir ve ”Sana son der. Wilson ç›lg›na döner; "Senin derdin kez flans veriyorum yay›nlanabilecek bir ne! Bu asla TV'de gösterilemez, sana ikinci bir flans veriyorum, ama kesinlikle reklam yap." der. Bir hafta daha geçer. çarm›ha gerilme ifllemi gibi fleyler istemi- Pazarlama uzman› yeni kasetiyle gelir. Yeni reklamda saçlar› uzam›fl, ç›plak bir yorum." der. ‹kinci hafta pazarlamac› tekrar gelir. adam nefes nefese koflmakta, bir düzine Bu kez kamera yukar›dan yak›nlafl›r ve Romal› asker de onu kovalamaktad›r. çarm›ha gerili ‹sa'n›n önünde durur. Ro- Askerlerden biri kameraya döner: "Keflke Wilson Çivileri kullansayd›k!" mal› bir asker yukar› bakar ve "Wilson 105


TIP DÜNYASINDAN KISA KISA Prof. Dr.

Yürük ‹yriboz

Zeytinya¤› Yeni bir araflt›rma hergün aspirin alanlarda Aspirin deri kanserle- Mucizeleri rinin (melanoma) yar› yar›ya azald›¤›n› kan›tlam›flt›r. mek Bol nar ye rinin se n prostat ka ok ç i n gelişmesi r. tı a yavaşl

Yafll›l›k döneminde zeytinya¤› kullan›lmas› inme riskini azalat›r.

Anne Sütü Anne sütü ile beslenen çocuklar›n kas yap›s› çok daha güçlü olur.

Alerji Evlerde kedi ve köpek beslemek çocuklar›n allerjilerini art›rmaz; tersine azalt›r.

fiekerli Haz›r G›da ve Zeka Haz›r ve flekerli g›da tüketen çocuklar›n zeka düzeyi yafl›tlar›na göre daha düflük olur.

Menopoz Menopozda kad›nlar›n ço¤u hem kalsiyum hem de tiroid hormonu al›rlar. Oysa kalsiyum tiroid hormonu ile birleflerek bu hormonun emilimini önler. Ayr›ca bu yafllarda estrogen ve progestin gibi hormon haplar› damar t›kanma riskini 3 misli art›rmaktad›r. 106

‹leri yafllarda haftada üç kez h›zl› yürüyüfl haf›zay› kuvvetlendirir. Yar›m saatlik gündüz uykusu stresi ve kan bas›nc›n› azalt›r Gündüz Uykusu


ANADOLU’NUN DÜNYASI Bekir Özgen

‹yili¤in Sürgün Yüzü Dolunay›n flavk› bir yandan, ilçenin sar›dan k›rm›z›ya kayan elektrik ›fl›klar› bir yandan, denizde albenili bir oynafl sergilerken k›y› boyunca uzanan kumsalda bir karart› belirdi. endi kendine f›s›lt›yla konufluyor, elindeki

K

flifleleri yerlefltirecek uygun bir yer ayarlamaya çal›fl›yordu. Yavaflça yaklaflt›m yan›na. Deniz üzerine serili ince serinli¤e biraz olsun s›cakl›k katar düflüncesiyle, “Bu güzel gece içine sinsin bey!” diye seslendim.

107


BD A⁄USTOS 2011

K›rk y›ll›k dostuymuflum gibi güler yüzle buyur etti beni sofras›na. Gazete k⤛d›na sar›l› içecekleri aç›p ortaya koydu. “Hele kat›l bana kardefl!” dedi. “K›smetin varm›fl.” Bakt›m ki kendine bir kafadafl, bir paydafl ar›yor; oturdum yan›na, açt›m yüre¤imi. Geriye, söyleflimizi, içkinin mezesi yapmak kald›. “Sen, aray›p sormadan beni buldu¤una göre, anlatacak bir öykün olmal›. De hele, dinliyorum seni,” dedi. Az duraksad›¤›m› görünce de, “Anlat da kendi uza¤›m›z› bulal›m,” diye direndi. Görmüfl geçirmifl birine benziyordu. Biraz ilerimizden fenerini yakm›fl bir bal›kç› motoru geçiyordu. Kay›p giden devinimi, nedendir bilmem, kutsal bir ça¤r› yank›s› uyand›rd› bende. Befl on y›l önce yaflad›¤›m o garip olay birden canlan›verdi gözlerimin önünde. “Yaflananlar!” dedim, “Garda unutulmufl bir valiz sanki.” “Nas›l yani?” diye merakla sordu. Derin bir soluk al›p bafllad›m anlatmaya: “Bir oy bir oydur. Vatandafl olmak kolay m›? Sorumluluk ister. Özveri ister. Bakt›m ki ülkemde oyumu kullanam›yorum, ben de kalkt›m Almanya’ya gittim. Gümrük ç›k›fl›nda yapt›m bu kutsal görevi. Oradaki evimde üç befl gün kal›p efli dostu gördükten sonra atlad›¤›m gibi uça¤a solu¤u ‹zmir’de ald›m. Uçaktan indi¤imizde son Dikili otobüsünü çoktan kaç›rm›flt›m. Nas›l eder de yazl›ktaki evime ulaflabilirim diye düflünürken usuma metro ile Alia¤a’ya kadar gitmek düfltü. Ben de öyle yapt›m…” diyordum ki, içki 108

arkadafl›m sözümü kesti. “Biraz bo¤az›n› ›slatmazsan sesin k›s›l›r. Hem biliyor musun, kumsalda içki içmek, büyük salonlarda konser dinlemeye benzer. Tad›na doyamazs›n. Hele biraz da buldun mu kafay›, ha yal›nayak yürümüflsün kumlar üstünde, ha meltem ile koyun koyuna girmiflsin. Sonras›nda kaç fliflenin dibine inilir, kaç gecelik uyku ertelenir, bilinmez olur.” “Do¤ru söylüyorsun,” deyip sürdürdüm öykümü. “‹yi kötü Menemen’e kadar geldim. Oradan Alia¤a’ya gitmek için aktarma yapaca¤›m›z treni beklerken, yan›mda genç bir bayan belirdi. Ona, do¤ru trene hangi perondan binece¤imi sordum. Türkçe bilmiyordu. Bafllad›k Almanca konuflmaya. O da ayn› yolu izleyerek Çandarl›’ya ulaflmay› tasarl›yordu. A¤›r olan eflyalar›n›n tafl›nmas›nda ona yard›mc› oldum. Ne de olsa yabanc›yd›. Konukseverli¤imi göstermek için elimden geleni yapmal›yd›m. Ayn› kompart›manda konufla konufla Alia¤a’ya kadar geldik.

O

radan Çandarl›’ya bir taksi tutsam, biliyordum ki sürücü anas›n›n nikâh paras›n› isteyecek. Nas›l yapsam da, bu yolculu¤u ucuza kapatsam diye düflünürken, bizimle birlikte yolculuk yapan bir genç, “Oradan Çandarl›’ya kalkan dolmufllar var,” deyip yüre¤ime su serpti. Alia¤a’ya gelince, hep birlikte o dolmufllardan birine binip yola koyulduk. Alman k›z, üstünde hiç Türk paras› olmad›¤›n› söyledi. Bende ise bozuk para yoktu. Durumu sürücüye bildirdi-


BD A⁄USTOS 2011

A

nayoldan ayr›l›p tam Çandarl› yoluna sapm›flt›k ki, Alman k›z›n cep telefonu çald›. ‹ngilizce bir fleyler konuflmaya çal›flsalar da olmad›.

¤imde, ‘Bir çözüm yolu buluruz a¤abey. Siz keyfinize bak›n,’ diye rahatlatt› bizi. Anayoldan ayr›l›p tam Çandarl› yoluna sapm›flt›k ki, Alman k›z›n cep telefonu çald›. ‹ngilizce bir fleyler konuflmaya çal›flsalar da olmad›. ‘Belki siz analaflabilirsiniz,’ diye telefonunu bana uzatt›. Kula¤›mdaki bayan sesi Türkçe olarak, ‘Ben, Çandarl› yolundaki dört y›ld›zl› otelin yöneticisiyim. Bünyemizde uluslararas› bir gençlik kamp› kuruluyor. Bize kayd›n› yapt›ran k›zlardan birini kaç›rd›¤›n›z› ö¤rendim. Oldu¤unuz yerde kal›n!’ diye buyruklar ya¤d›r›yordu. Ne diyece¤imi, ne yapaca¤›m› flafl›rd›m. Elim aya¤›ma dolaflt›. Karfl›mdakine, ‘Siz kafay› m› üflüttünüz? Ne demek k›z kaç›rmak?’ diye verip verifltirecektim ki, telefonu yüzüme kapat›verdi. Bir tuhaf oldum. Biraz yol ald›ktan sonra, dolunay›n karfl› k›y›daki evlerin camlar›ndan yans›d›¤› Çandarl›’n›n güzelli¤iyle büyülenmek

üzereydik ki, kulaklar› t›rmalayan siren sesiyle sars›ld›k. Bir Jandarma devriye arabas› önümüze geçip bizi durdurdu. Onun peflinden de resmi plakal› bir baflka araç yan›m›za yanaflt›. Uzun namlulu silahlar ve öfke kusan gözler yüzümüze çevrildi. Jandarma komutan›, “Hepiniz inin afla¤›!” diye demiri kesecek bir emir verdi. Ne oldu¤unu anlayamam›fl, flafl›rm›fl kalm›flt›k. Üç befl yolcu ve bir sürücü palas pand›ras minibüsü terk ettik. H›z›n›n rüzgâr› yüzüne vurmufl olan beton suratl› bir adam bana döndü, “Hayrola, beyefendi? Gecenin bu saatinde yan›n›zda yabanc› bir genç bayan! Sorgusuz sualsiz nereye böyle?” diye sordu. Sonra da komutana dönüp “Tutuklayacaks›n›z de¤il mi bu kendini bilmezi?” dedi. Onun, “Merak etmeyin baflkan›m,” yan›t›ndan bu adam›n Belediye Baflkan› oldu¤u anlafl›l›yordu. Bafl›mdan afla¤› bir kazan su dökülmüfltü sanki. ‹çim bir kötülendi, ki sorma gitsin. Konuflsam 109


BD A⁄USTOS 2011

bir türlü, sussam iki türlü… Sab›r, olmufl ateflten bir gömlek! Yerimde duramaz oldum. A¤z›ma dolan nice atak sözcü¤ü gerilere itmeye çal›flt›m. ‘Bekle. So¤ukkanl› ol. Uyma onlara,” dedim kendi kendime. Seçti¤im yumuflak sözcüklerin etkisini art›rmak için yaln›zca, “Aç gözünü de beri bak hele. Yolunu bulamayan bir garip yabanc›ya yard›m etmenin ad› ne zaman k›z kaç›rmaya ç›kt›, beyefendi?” diye söylenebildim. Belli etmemeye çal›flsam da ili¤ime, kemi¤ime kadar titredi¤imi duyumsuyordum. Kolay de¤ildi durup dururken göz hapsine girip merakl›, kibirli, sald›rgan bak›fllar alt›nda ezilmek… “Dur hele,” dedi içki arkadafl›m.

“Biraz mola ver. fiuraya baksana, yüzünün al›, mora çalmaya bafllad›. Heyecandan titreyip duruyorsun. Hani bofluna m› demifller, ‘Herkes kendi ac›s›n› ayak seslerinden tan›r,’ diye. Bu anlatt›klar›n da öykülük olmaktan ç›km›fl, bir filmlik olmufl yani. Pekiyi korkmad›n m› onlar birdenbire karfl›-

"D

n›za ç›k›nca? “Korkmaz olur muyum hiç! Ellerimde valizlerim, gözlerim dört aç›lm›fl, bakakalm›fl›m onlara. Hem, gecenin o kör saatinde yukar›daki Allah, yerdeki biziz der gibi karfl›ma ç›km›fl o yetkilileri görünce. Gel de ç›k iflin içinden!” “Hakl›s›n,” diye beni avutmaya çal›flt› arkadafl›m. “Yaflamla oyunun birbirine kar›flt›¤› bu memlekette kimin bafl›na ne zaman, ne gelece¤i belli mi olur?”

B

en böyle ciddi ciddi anlatmaktayken, “Haaa, sahiden k›z nas›ld›? Kaç›rmaya de¤er miydi bari?” diye tak›lmaz m› arkadafl›m. Zaten burnumdan soluyorum, “Ne olur üstüme gelme!” deyip yutkundum. Sonra, bakt›m ki k›z konusu ilgisini çekmifl görünüyor, biraz da onun telinden çalmakta yarar var diye düflündüm. Derin bir “Ahhhh!” çekerek: “Sorma!” diye dudaklar›m› yalad›m. “Bir k›z ki, ben deyim ha bir ahu; sen de de ki tam bir huri. Omuzlar›na kadar inen dalgal› saçlar›, incecik

ur hele,” dedi içki arkadafl›m. “Biraz mola ver. fiuraya baksana, yüzünün al›, mora çalmaya bafllad›. Heyecandan titreyip duruyorsun. Hani bofluna m› demifller, ‘Herkes kendi ac›s›n› ayak seslerinden tan›r,’ diye.

110


BD A⁄USTOS 2011

beli, yafl›na göre oldukça geliflmifl diri bedeni, uzak denizleri yak›n eden yeflil gözleri, kime niyet, kime k›smet!..” ‹kimiz de bir süre sustuk. Gökyüzü deniz, oturdu¤umuz kumsal gümüfl olmufl ›fl›ldarken birer f›rt daha çektik. “Eeee! Gelelim sonras›na. Anlat bakal›m ne oldu?” diye uyard› beni. “Nerede kalm›flt›k?” “Nerde olacak! Jandarma, belediye baflka…” “Haaa! Tamam,” dedim. “Ben, derdimi onlara anlatmaya çal›fl›rken, bir de ne göreyim? Yan› bafl›m›zda k›rm›z›, g›c›r g›c›r bir araba durmuyor mu? ‹çinden süsü boyas› yerinde genç bir bayan indi. Yüksek topuklar›na basa basa bize yaklaflt›. “O telefonda konufltu¤um adam sen misin? Yafl›ndan bafl›ndan da m› utanm›yorsun? Sana daha ileri gitmemeni söylemedim mi? Niçin dedi¤imi yapmad›n?” diye minareden att›, inip afla¤›dan tuttu. Derdimi kime anlataca¤›m› bilemez oldum. Üç ayr› devletlinin, üç ayr› sald›r›yla üstüme gelmesi, beni deli etmeye yetmifl de artm›flt› bile. “Tövbe, tövbe!” diye ahland›m. U¤run u¤run bir u¤ultu gelmifl yüre¤ime oturmufltu. Gece, hiç bu denli karanl›k, karanl›k hiç bu kadar gece olmam›flt›. Bedenim zang›n zang›r titriyordu. Ben sustukça, onlar›n güç kazand›¤›n› gören dolmufl sürücüsü, dayanamad›. ‹flaret parma¤›n› bana çevirerek, “Bu amcan›n suçu yok; bofla günah›n› al›yorsunuz,” dedi. “Tanr› ondan raz› olsun. Turist k›z› rahatlatmak için elinden geleni yapt›. O da yetmedi, dolmufl için bozuk paras› ç›k›flmay›nca, cebinden g›c›r›ndan bir

yüz banknot ç›kartt›, onun yol ücretini de kendisi ödedi.”

S

ürücünün laf›n›, yan›m›zdaki genç arkadafl kapt› bu kez de. “Bu yabanc› bayan› gecenin bir yar›s›nda ortada b›rakamay›z. ‘Bize ne! Ne ifli varsa görsün,’ diyemeyiz. Al›p, hiç olmazsa, Çandarl›’ya kadar götürmeliyiz onu,” diyen de bu beyefendidir. Hele ki Almanca biliyormufl da, k›zca¤›z›n derdine derman olabildi. Bir insan, torunu yafl›ndaki k›z› m› kaç›racak? Ak›l var, yak›n var,” diye bast›rd›. Bu arada, Alman k›z da yan›m›za yanaflm›fl, yar› Almanca, yar› ‹ngilizce, “Bu bey olmasayd›, bir bafl›ma kalacak, ne yapaca¤›m› bilemeyecektim,” deyince hava de¤ifliverdi. Tafl› gedi¤ine koymak da jandarma komutan›na düfltü. As›k bir suratla, ortal›¤› böylesine kar›flt›ran ve otel yöneticisi oldu¤unu söyleyen bayana döndü, “San›r›m, hepimizin bu beyefendiden özür dilemesi gerekiyor. Özellikle de sizin. Art›k, herkesin yoruldu¤u yere han yap›lamayaca¤›n› ö¤renmifl oldunuz,” dedi. ‹ri siyah gözleri, bol makyaj›yla yönetmen han›m, yan›ma yanaflt›. Bafl› yere y›k›k, “Gerçekten çok üzgünüm. Ortam kötü. Çevrede fler kol geziyor. Bunu siz de biliyorsunuz. Zaten o nedenle duyarl›l›k göstermifl, konu¤umuzu korumak istemiflsiniz. Sa¤ olun, var olun. Sizden binlerce kez özür diliyorum,” dedi. Sonra da kendini ba¤›fllatabilmek için beni al›p arabas›yla Dikili’ye kadar götürmek istedi¤ini söyledi. 111


BD A⁄USTOS 2011

“Pekiyi, sen ne yapt›n? Kabul etmedin önerisini de¤il mi?” “Etmedim etmesine de… Düflündüm ki o da bir biçimde görevini yapmaya çal›fl›yordu. ‘Al›n emanetinizi gidin. Bu da size bir ders olsun. Olsun da, bundan böyle kimseyi, iyili¤in sürgün yüzüyle bafl bafla b›rakmay›n,’ diye s›zland›m. Sanas›n içimden bir ses, ortaya konan bu görüntünün y›llar sonraya verilmifl bir buluflma sözü yerine geçece¤ini söylüyordu.” “Anlamad›m, ne gibi?” “Ne gibi olacak? Sözünü etti¤im o Alman k›z var ya!.. Tuttu, baflka bir erkek bulamam›fl gibi geldi, ayn› kampta tan›flt›¤› torunumla evlendi.” “Olamaz. Rastlant›n›n bu kadar›na da pes do¤rusu!” “Dur hele,” dedim. “Daha bitmedi. Bir de sonras›n› dinle: ‹ki gencin nikâh›, o gece Alman k›z›n bulmakta güçlük çekti¤i otel vard› ya, iflte orada •Komflum bana büyü yapt›. •Saat kaç abi?

k›y›ld›. Üstelik de k›z›n tan›kl›¤›n› o sürmeli gözlü bayan; torunumunkini ise o belediye baflkan› yapt›.” “Desene ki, onlar erdi murad›na, biz ç›kal›m kerevetine.” “Aynen öyle hem de…” diyerek son bir fondip yapt›k. Üzerinde garip bir gecenin yüz okflayan rüzgâr›n›n as›l› durdu¤u kumsalda, “‹flte buras› bizim mekân›m›z,” diyebildi¤imiz o gecenin sabaha de¤di¤i yerde, rak› yüzlü denize el sallarken, ben yar›m a¤›z, ”Bir öykü dinledin, sarhofl oldun,” diye tak›ld›m arkadafl›ma. O ise, bembeyaz takma diflleriyle ayd›nl›k ayd›nl›k güldü. Bir asgari ücretli gibi tedirgin, gözlerini devirdi: “Anlatacak baflka öykümüz oldu¤unda, ayn› yerde, ayn› saatte buluflmaya ne dersin?” diye f›s›ldad›. • bekirozgen@butundunya.com.tr

155’e Gelen Komik ‹hbarlar

•Acaba Bahçelievler'e nas›l gidebilirim?

•fiimflekten çok korkuyorum.

•Bakkal veresiye vermiyor.

•Uçan daireler beni izliyor.Takip ediliyorum.

•Muhabbet kuflum kaçt› ve dala kondu, onu bana geri getirin.

•Belediye, mahallemizdeki çamurlar› kald›rmad›.

•Bende 5 tane bira var, gel de beraber içelim.

•Üst kattaki komflum gece ayinler yap›yor. Galiba satanist.

•Abi bana 500 milyon borç verir misin?

•Sokaktan iki kifli geçiyor, onlardan flüpheleniyorum. •Evimin üzerinde uçaklar duruyor, rahats›z oluyorum. 112

•Cuma'ya gidece¤im. Malzemeler d›flar›da, dükkan›mda ekip bekleyebilir mi! •Amcas›, o¤lum konuflmay› yeni ö¤reniyor da, bir alo der misin? Gönderi: METE T‹ZER


YAZAR DEDE VE TORUNLARI Muzaffer ‹zgü

BALIK ÇOCUK Babam bana bot ald›. Ufff... Öyle sevindim, öyle sevindim ki... Botum k›pk›rm›z›. ‹ki de küre¤i var.

B

abac›¤›m hemen fliflir, baba-

c›¤›m hemen fliflir..." "O¤lum, denize gidersek flifliririm." "Lütfen babac›¤›m, lütfen babac›¤›m..." Babam iflten gelmiflti. Çok yorgundu. Ama fliflirdi. Botumu kapt›m, odama kofltum. Botumu nereye koysam, nereye koysam? "Yata¤›mla pencerenin aras›na....

Hemen içine atlad›m. Küçücük, benim denli, ama ayaklar›m› birazc›k uzatabiliyorum. Ben flimdi neredeyim? Elbette denizde. Denizde ne yap›l›r? Kürek çekilir... "Çek kürekleri Tuna!.. Çek, çek, çek!..." Babam bir flirkette çal›fl›yor. fiirketin birfleyleri varm›fl, onlar› da¤›t›yormufl. Babam bu ifli bir minibüsle yap›yor. 113


BD A⁄USTOS 2011

‹flte geçen yaz bizi o minibüsle denize götürdü. Çok s›cak bir gündü. Dolufltuk bu minibüsün içine. Dolufltuk dediysem, annem ve daha bebek olan kardeflim. Hiç uyumad›m minibüsün içinde. Gözlerimi açt›m, yola bakt›m, da¤lara bakt›m, a¤açlara bakt›m. A¤açlar›n alt›nda dillerini d›flar› ç›karm›fl köpekler gördüm; çok güldüm. Sonra denizi gördüm... Biz her zaman deniz k›y›s›na gelemiyoruz ki. Babam›n hep ifli var, hep ifli var. Babam arabay› denizin k›y›s›na çekti. "Nas›l Tuna?" dedi. "Çok güzeel babac›¤›m" dedim, onu öptüm. Mayomu giymiflim ama annemi, babam› bekliyorum. Annem, "Siz girin" dedi.

B

abam at›verdi kendini suya.

Ben de ayaklar›m› soktum. Ne güzel so¤uyuverdi ayaklar›m. Annem iki çubu¤u yere geçirmifl, bir bezi açm›fl, uçlar›n› çubuklara ve minibüse ba¤l›yordu. Onun gölgesinde yatacakt› kardeflim, biz yeme¤imizi orada yiyecektik. Anneme el sal-

114

lad›m. O da bana sallad›. Babam yan›ma geldi, beni kucaklad›, suya att›, bir daha kucaklad›, yine suya att›. Kahkahalarla gülüyordu. Ah, o zaman bu botum olsayd›, kimbilir ne çok e¤lenirdim. Ama flimdi de e¤lenirim... Benim odam deniz... Dalgalar›n sesini duyuyorum. fiap›rt, flap›rt, flap›rt... Ben küreklerime yap›flm›fl›m, dalgalar› aflmaya çal›fl›yorum. Oradaki Adaya gidece¤im. Orada kurtar›lmay› bekleyen bir çocuk var. O çocuk, Bal›k Çocuk'mufl. Bir yunus bal›¤›yla arkadaflm›fl. Yunus bal›¤› onu s›rt›na bindirmifl, yüze yüze bu adaya götürmüfl. Çünkü o adada kahkaha çiçe¤i ve Bal›k Çocuk kahkaha çiçeklerinden toplad›ktan sonra yine yunus bal›¤›na binecek, geri dönecekmifl... Bu kahkaha çiçekleri salt o adada varm›fl. Çiçe¤i koklayan kahkaha atarm›fl. Bal›k Çocuk bu kahkaha çiçeklerini getirip, arkadafllar›na da¤›tacakm›fl. Ama yunus bal›¤› adaya vard›¤›nda hastalanm›fl. Hiç k›p›rdayamaz olmufl. Bu haberi Tuna'ya kim getirmifl?


BD A⁄USTOS 2011

Tuna'n›n tayfalar›... Aaa,Tuna'n›n tayfalar› da m› var? Otuz tane mart›, Tuna'n›n tayfas›... Tuna'n›n botu mu? O bot de¤il ki, yelkenli, hem de koskocaman bir yelkenli. Niçin yelkenli olmas›n ki, Tuna iki küre¤i birbirine ba¤lam›fl... ‹flte geminin dire¤i... Dire¤i de bota ba¤lam›fl... Uf uf amma uzun. Yelken mi, bir fanilas›n› kollar›ndan dire¤in tepesine ba¤lam›fl... Ve ba¤›rm›fl, "Haydi rüzgar ç›k, h›zl› h›zl› es, kaptan Tuna gidip, Bal›k Çocuk'u kurtaracak..."

yi de biz ne zaman deniz k›y›s›na

gidece¤iz? "Babac›¤›m, ne zaman deniz k›y›s›na gidece¤iz?" "O¤lum ifl çok, pazarlar› da çal›fl›yorum." Ah bir Pazar babam›n ifli olmasa, deniz k›y›s›na gitsek, yelkenimi bir açsam... Açar›m... "Tuna, niçin h›zl› h›zl› yiyorsun

yeme¤ini?" "Rüzgar ç›kt› anne, tayfalar haber verdiler..." "Can›m yeme¤ini yavafl yavafl ye, tayfalara biraz sonra gelece¤ini söyle..." "Bal›k Çocuk'u bir an önce kurtarmam gerek. Sonra, hasta yunus bal›¤›na da ilaç yetifltirmem gerek..." Çorbadan hüüüüüp, köfteden lüüp, sudan fluuuup... "Geldim tayfalar, geldim..." ‹yi ki televizyonda o filmi görmüfltüm... Ben de o filmdeki kaptan›m. Kaptan ba¤›r›r: "Halatlar› çözüüüün..." Annemin verdi¤i, botuma ba¤lad›¤›m çamafl›r ipini çözüyorum... Ba¤›r›yorum: "Tayfalar, yelkenleri aç›n!.. Tam yol kahkaha çiçe¤i adas›!..." Uf, nas›l da rüzgarl›, nas›l da dalga var denizde. Kocaman kocaman dalgalar gelip, yelkenliye çarp›yor. Bembeyaz köpükler havaya saç›l›yor. Ge-

XXX


BD A⁄USTOS 2011

mi beflik gibi sallan›yor. Ama kaptan korkmaz... Korkuyor musun Tuna kaptan? "Haaay›r, korkmuyorum..." Elbette tayfalar›m da korkmuyorlar. "Korkmuyorsunuz, de¤il mi tayfalar?" "Korkmuyoruz... Sizin gibi Tuna Kaptan bafl›m›zda olduktan sonra biz hiçbirfleyden korkmay›z..." Bal›k Çocuk'u düflünüyorum. Kaç gündür orada. Deniz suyu içilmez ki. Acaba adada içme suyu buldu mu? Ba¤›r›yorum, elimdeki su pofletini sall›yorum, "Sana su getiriyoruz, Bal›k Çocuk!..."

ikisi hastalan›yor. Ba¤›r›yorum, "Onlar› afla¤› indirin, çorba yap›n onlara, içine limon s›k›n..." ‹ki tayfa daha hastalan›yor. Onlar› da afla¤›ya indiriyorlar. Tayfan›n biri soruyor, "Sen nas›ls›n Kaptan?" "Kaptan hasta olmaz. Kaptan dimdik ayakta durur. Kaptan bu gemiyi Kahkaha Çiçe¤i Adas›'na götürece¤im demiflse, götürür... Haydiiin iflinizin bafl›na!.." "Baflüstüne kaptan..." Yunus bal›¤› nas›l oldu acaba? Annemin bofl ilaç fliflesini havaya kald›r›yorum, ba¤›r›yorum, "Kurtulacaks›n yunus bal›¤›!.."

Acaba yiyecek birfley bulabildi mi Bal›k Çocuk? Ba¤›r›yorum, sofradan ald›¤›m bir dilim ekme¤i sallayarak, "Sana yiyecek getiriyoruz Bal›k Çocuk..." Gemi çok sallan›yor. Tayfalardan

"Tunaaa, Tunaaa o¤lum, gelsene..." Annemin sesi... Uf uf uf... Nas›l gelirim anne, dört tayfa hasta, deniz çok dalgal›, gemi beflik gibi sallan›yor... "Haydi yavrum kofl gel... Sana

116


BD A⁄USTOS 2011

muhallebi yapm›flt›m..." Uyyy, muhallebiyi çok severim. Pekiyi flimdi tayfalara ne diyeyim? "Tayfalar iflinizin bafl›ndan sak›n ayr›lmay›n. Ben flimdi biraz..." Uf uf uf, denmez ki. Bunca tehlikenin içinde onlara, "Ben flimdi biraz muhallebi yiyip, gelece¤im..."

G

emiden atl›yorum...

Mutfa¤a kofluyorum. Uf, muhallebinin kokusu o kadar güzel ki, Bir kafl›k, bir kafl›k daha. "Anneci¤im, eline sa¤l›k..." "Yavrum Tuna, h›zl› h›zl› yeme, bo¤az›nda kalacak..." "Kay›yor anneci¤im, kay›yor..." "Yelkenli mi kay›yor?" "Muhallebi bo¤az›mdan kay›yor." Bir kafl›k, bir kafl›k daha... fiimdi, flimdi tayfalar, kaptan›n›z geliyor..." "Anneci¤im, akflama da muhallebi var m›?" "Var Tuna..." Kofluyorum odama. "Tayfalar, akflama da muhallebi..."

Ay, yok can›m, tayfalar ne yaps›nlar muhallebiyi?.. "Ada göründüüüü... Ada göründüüüüü..." "Kim ba¤›r›yor böyle?" "Ben ba¤›r›yorum kaptan›m. Kahkaha Çiçe¤i Adas› göründü!" "Tunaaaa, Tunaaaa...." Anneci¤im, tam Kahkaha Çiçe¤i Adas› görünmüflken, hiç Tuna, Tuna olur mu? "Tuna haydi, teyzenlere gidiyoruz, çabuk giyin..." Uf uf uf... Kahkaha Çiçe¤i Adas› flimdi gelemiyorum, teyzemlere gidiyorum, sen orada bekle. Mutlaka tayfalar›mla birlikte gelip, Bal›k Çocuk ve yunus bal›¤›n› kurtaraca¤›z... Annemle minibüse bindik. Hava da öyle s›cak ki. "Baban da akflam teyzenlere gelecek..." "Anneci¤im, ne zaman deniz k›y›s›na gidece¤iz?" "Baban flirketten izin ald›¤› gün gidece¤iz..." Ufffff!.. • muzafferizgu@butundunya.com.tr

ALTI YILLIK DE⁄ER

M

otosikletli bir genç Teksas’da bir çiftli¤in yan›ndan geçerken, bir buza¤›ya çarpt› ve hayvan›n ölümüne neden oldu. Hemen çiftli¤e gitti, kazay› çiftlik sahibine anlatt› ve buza¤›n›n parasal de¤erini ödemeye haz›r oldu¤unu söyledi. Çiftlik sahibi, buza¤› için de¤iflik iki de¤er bildirdi: "Bugünkü de¤eri gerçi 200 dolar kadard›r ama" dedi. "Alt› y›l sonra tam 900 dolar de¤erinde bir inek olacakt›." Motosikletli genç cebinden çek defterini ç›kard›, üzerine 900 dolar yazd› ve… A¤z› kulaklar›na varan bir biçimde yaz›lanlar› izleyen çiftlik sahibinin gözleri önünde çekin tarih bölümüne, alt› y›l sonras›n›n tarihini yazd›.• Gönderi: ENVER MEND‹ 117


Haz›rlayan: B‹RSEN ERKUTUN

1-Libya’n›n baflkenti neresidir? a-Bamako b-Kahire c-Trablus d-Ba¤dat 2-Gioacchino Rossini hangi tür müzikle ün kazanm›flt›r? a-Konçerto b-Opera c-Senfoni d-Oda müzi¤i 3-Dünya’n›n en uzun demiryolu tüneli olan “Seikan” kaç km.dir? a-23.85 km b-33.85 km c-43.85 km d-53.86 km 4-Tiyatroda evlili¤in karmafl›k iliflkilerine odaklanan komedi türü nedir? a-Fars b-Masque c-Kukla d-Melodram

7-“Edinilmifl ‹mmün Yetmezli¤i Sendromu” hangi hastal›¤›n aç›l›m›d›r? a-Anemi b-AIDS c-Ateroskleroz d-Dizanteri

13-“Bat› Yakas›n›n Hikayesi” New York’ta hangi y›l sahnelendi? a-1954 b-1955 c-1956 d-1957

8-“Üçüncü Afgan Savafl›” sonunda Afganistan ba¤›ms›zl›¤›n› hangi y›l kazand›? a-1917 b-1918 c-1919 d-1920

14-Sürekli de¤iflen de¤erlerin hesaplanmas›na yard›m eden matematik dal› nedir? a-Binomial b-Cebir c-Analiz d-Eksponansiyel

9-Hindistan’da Sikhli¤in kurucusu kimdir? a-Nanak b-Nehru c-Ranji Singh d-Shankara 10-Alfa ve beta ›fl›nlar›n›, Ruthenford hangi y›l keflfetmifltir? a-1887 b-1899 c-1895 d-1900

15-Ay’›n çap› kaç km.dir? a-3.476 b-2.476 c-1.476 d-4.476 16-Atmosferin bilefliminde hacmi %78.08 olan gaz hangisidir? a-Oksijen b-Azot c-Karbondioksit d-Hidrojen

5-Karakoyunlu hangi ilimizin ilçesidir? a-I¤d›r b-Ardahan c-fi›rnak d-Batman

11-Arizona ABD’nin hangi bölgesindedir? a-Da¤l›k Bölge b-Orta Amerika c-New England d-Güney Bat›

17-1950’lerde “rock and roll” türü müzi¤in öncülü¤ünü kim yapm›flt›r? a-Johny Dodds b-Charles Mignus c-Chuck Berry d-Elvis Presley

6-1987 y›l›nda 1500 m. dünya rekorunu k›ran atlet kimdir? a-Said Aouita (Fas) b-Steve Cram (‹ngiltere) c-Willie Banks (ABD) d-Pietro Mennea (‹talya)

12-Kuyruklu y›ld›z›n geriye geliflini önceden belirleyen kimdir? a-Kepler b-Kopernik c-Halley d-Newton

18-Sovyet iflgali sonunda Afganistan’da kim iktidara getirilmiflti? a-Davut Han b-Dr.Najib Ahmadzai c-Yakup Han d-Babrak Karmal

118

Yan›tlar: 152. sayfada


‹NSANLAR YAfiADIKÇA Mehmet Ünver

90

’l› Y›llardan Arta Kalan Bahçeleri, bostanlar› henüz yerli yerinde duran bir ‹stanbul’da çocuklu¤umu geçirdi¤im için 60’l› y›llar denildi¤inde akl›ma hep ça¤la yeflili, gül pembesi, narçiçe¤i, lila gibi renkKurt Cobain ler gelir. Bir de evimizin önündeki Kardeflime çarda¤› çepeçevre saran gülün kadife görünümlü say›s›z k›rm›z› goncas›.

D

ama¤›mdaysa onca y›l

sonra hâlâ limon tozuyla yap›lan gelincik fluruplar›n›n tad› var. Tüm mahallenin hayranl›¤›n› kazanm›fl olan maun kabinli pikab›m›zda çalan Beatles, Elvis Presley,

Erol Büyükburç, Tanju Okan flark›lar› hâlâ kulaklar›mda. O zamanlar tan›d›¤›m tüm genç k›zlar Erol Büyükburç için ç›ld›r›yorlard›. Bir seferinde mahallemizdeki yazl›k sinemaya konser vermek için gelmiflti. O gün adeta yer 119


BD A⁄USTOS 2011

yerinden oynam›flt›. Alt›n renkli, p›r›l p›r›l bir smokin giymifl, omzuna da flarap rengi bir pelerin atm›fl olarak sahneye ç›kt›¤› an› dün gibi an›ms›yorum. K›yametler kopmufltu. Çok gerilerde kald›¤› halde nedense yaflam›m›n en çok belle¤imde kalan günleri altm›fll› y›llara denk gelir. Sonralar› ak›l almaz k›yafetler ve insan› flafl›rtan rahat tav›rlar›yla dünyan›n öbür ucundan kalk›p ‹stanbul’a gelen hippiler, birden parlay›veren ç›lg›n rock müzi¤i ak›m›, gitar›n, vokalin, baterinin hakk›n› Allah’›na ka-

ayn› sloganlar. O zamanlar ortal›¤› y›kan müzik ilahlar›ndan baz›lar›n›n bir süre sonra bir sinema salonunu dolduracak kadar bile seyirci bulamayaca¤›n› akl›m›za bile getiremezdik. Bir parlay›p gürlemifller, hemen ard›ndan da unutulmufllard›. Sonra ne oldu¤unu anlayamadan doksanl› y›llar geldi. Yeni bir dönemdi. Dünya her bak›mdan kalabal›klaflm›flt› ve onca insan aras›ndan s›yr›labilmeyi baflaran çok farkl› biri vard›: Kurt Cobain. O, di¤erlerinden öyle farkl›yd› ki, bir anl›¤›na, dünyay› y›kabilecek kadar güçlü, hemen ard›ndansa anas›nfiark› sözleri kimi zaman dan azar yemifl bir çocuk isyankâr, kimi zamansa gibi birden mahzunlafl›vesald›rgand› art›k. Kuflaklar ren ses tonuyla kitleleri avucunun içine al›vermiflti. aras› kopukluk ilk kez o Bunun öylesine çabuk gerzamanlar bafllad›. çekleflmesi asl›nda bir fleylerin yolunda gitmeyece¤inin haberdar veren Deep Purple, Led Zeppelin, Rolling Stones, The Doors yaflam›m›za giriverdi. fiark› sözleri kimi zaman Kurt Cobain, kimilerine göre isyankâr, kimi zamansa sald›rgand› müzikte bir ça¤› kapat›p baflka art›k. Kuflaklar aras› kopukluk ilk kez bir ça¤› bafllatm›flt›. o zamanlar bafllad›. Ebeveynler, çocuklar›n›n, y›rt›c› gitar ataklar›, insan›n beynini delen bateri ritimleri ard›ndan patlayan feryatlarla dolu o müzikleri neden bunca sevebildiklerini anlayamam›fllard› bir türlü. Öte yanda heyecan tam gazd›. Dünya yeni yeni nefleleniyordu. Hemen herkesin kafas› iyiydi. Derken Vietnam savafl› patlay›verdi. Ne tat kald›, ne tuz. Seksenli y›llarda benim için her fley birbirinin ayn›s› gibiydi. Ya da art›k otuz yafl›ma yaklaflt›¤›m için bana öyle geliyordu. Ayn› müzikler, ayn› giyim, kuflam, 120


BD A⁄USTOS 2011

Kimilerine göreyse; 80’li y›llar›n romantizmini, yaratt›¤› vahfli ‘grunge’ müzi¤iyle darma duman ederek, bir neslin ayaklar›n›n suya ermesini sa¤lam›flt›.

cisiydi sanki. Kimilerine göre o, müzikte bir ça¤› kapat›p baflka bir ça¤› bafllatm›flt›. Kimilerine göreyse; 80’li y›llar›n romantizmini, yaratt›¤› vahfli ‘grunge’ müzi¤iyle darma duman ederek, bir neslin ayaklar›n›n suya ermesini sa¤lam›flt›. Bir anda ortaya ç›km›fl ve milyonlar›n düfllerini y›k›vermiflti. Bu yüzden de kendisinden nefret edenlerin say›s› ona tapanlarla boy ölçülecek kadard›. Yetmiflli y›llarla gelen asi rock müzi¤i nas›l bir önceki on y›l›n siyah beyaz naifli¤ini y›k›p geçtiyse, o da seksenlerin kay›ts›z, pastel atmosferini bir anda karart›vermiflti. Bir süre öncesine kadar Modern Talking’in yumuflak, ritmik parçalar›yla durduklar› yerde sal›nanlar, art›k onun hiç beklenmedik bir anda dank diye adam›n kafas›na vuruveren sesinden Smell Like Teen Spirit’in y›rt›c› ataklar›n› dinliyor ve bu isyan müzi¤iyle birbirlerini takdis etmek istercesine havalara z›play›p gö¤üslerini tokuflturuyorlard›. Bu tuhaf rituel’i ilk kez gördü¤ümde di¤erlerinden farkl› bir on y›la girdi¤imizi

anlam›flt›m zaten. Art›k yeni bir gençlik lideri vard›.

O

s›ralar günü gelip Kurt

Cobain hakk›nda bunlar› yazaca¤›m› bilemezdim. Tek bildi¤im: 1 Mart 1994 günü radyoda duydu¤um bir haberin ard›ndan onun da sonunun Jim Morrison gibi olaca¤›n› düflündü¤ümdür. Roma’da bir otel odas›nda afl›r› dozda ilaç kullanm›fl olarak bulunup, acilen hastaneye kald›r›ld›¤› duyurulmufltu radyodan. Samimiyetle söylemem gerekirse; ta en bafl›ndan beri erken bir ölüm beklemifltim onun için. Genç yaflta ölüp giderse müzik dünyas› yeni bir efsane kazanacakt›. T›pk› hayranlar› onlara, onlar da bu dünyaya doyamay›p erken yafllar›nda gidiveren Jim Morrison, Janis Joplin, Jimi Hendrix örneklerinde oldu¤u gibi. Bunlar› akl›mdan geçirsem de böyle olmas›n› hiç istememifltim. Onun 90’l› y›llarda ilk gençli¤ini yaflayan nesle müzi¤iyle kiflilik verdi¤ine, onlara hiçbir fleyi hemen kabullenme121


BD A⁄USTOS 2011

yip, karfl› koymay› ve ›srarc› olmay› telkin etti¤ine inan›yordum. Ayr›ca o da giderse yeni ve gereksiz bir tozpembe ça¤a girilece¤inden korkuyordum. 80’lerin müzi¤i öyleydi ve ortal›¤a bu dünyan›n hak etti¤inden fazla bir iyimserlik dalgas›n›n yay›lmas›na neden olmufltu. Buna bir kez daha katlanamazd›m.

R

adyo duyurusundan sonra

sa¤l›k durumundaki geliflmeleri takip etmeye bafllam›flt›m. Kurt, birkaç gün Roma’daki hastanede bilinçsiz olarak yatm›flt›. Kimileri bunun bir intihar giriflimi oldu¤unu söylüyorlard›. Sonra da adeta: “Git ne halin varsa gör” denircesine memleketine, yani ABD’nin Seattle kentine gönderildi. Nedense Roma’dan, Seattle’a kadar yapt›¤› uzun uçak yolcu¤unu gözümde canland›rmaya çal›flm›flt›m. Onun 90’l› y›llarda ilk gençli¤ini yaflayan nesle müzi¤iyle kiflilik verdi¤ine, onlara hiçbir fleyi hemen kabullenmeyip, karfl› koymay› ve ›srarc› olmay› telkin etti¤ine inan›yordum.

122

Ne yapm›flt› saatler boyu yerden binlerce metre yüksekteki yolcu kabininde? Hiç s›k›lmam›fl m›yd›? Ara s›ra afla¤›lara bak›p, Atlantik’in, rengi zaman zaman griye çalan sular›na dal›p gitmifl miydi? Yan›ndakilere bir fleyler anlatm›fl m›yd›? Akl›ndan geçenlerle ilgili bir ipucu vermifl miydi? Seattle’›, eski ‹stanbul’dakileri an›msatan nostaljik tramvaylar›yla flirin bir deniz kenti olarak simgelefltirmifltim beynimde. Bir de talihsiz y›ld›z Frances Farmer’›n do¤um yeri oldu¤unu biliyordum. Pasifik Okyanusuna, bal›kç› teknelerine, bir telafl limana girip ç›kan kargo gemilerine ve aç›klarda kuyruk vurup, su püskürten dev balinalara ba¤r›n› açm›fl bu liman kent, Kurt’un karar›n› de¤ifltiremedi ne yaz›k ki. O gitmek istiyordu art›k. Bu kadar›n› yeterli bulmufltu. Derken tüm TV kanallar›nda dedikodu mu yoksa gerçek mi oldu¤u tam


BD A⁄USTOS 2011

olarak do¤rulanamayan bir haber dolaflmaya bafllad›: ‘Kurt ortal›ktan yok olmufltu’. Kimileri onu bir barda dertli dertli içerken, kimileriyse bir tramvay›n en arka koltuklar›ndan birinde kendi kendine konuflurken gördü¤ünü iddia ediyordu. Bir süre sonra evinin garaj›nda ölü olarak bulundu¤u duyuruldu¤unda hiç flafl›rmad›m. Evvelce de belirtti¤im gibi bekliyordum bunu. O an Jim Morrison’un Paris’teki ölümünden çok k›sa bir süre önce çekilen bir foto¤raf› gözümün önüne gelivermiflti. Bir kitapç›da rastlam›flt›m o foto¤rafa. “Jim Morrison’un bilinen son görünümü” yaz›yordu alt›nda. Yorgundu, solgundu, sahnede ‘Light My Fire’ diye flak›d›¤› günlerden hayli uzak bir haldeydi. Kurt’ün son halini kimseler bilemiyordu. Dahas› onu canl› olarak son görenin kim oldu¤u bile belirsizdi. Evinden ç›k›p gitmifl, birkaç gün sa¤da solda görünmüfl, hatta ailesi o¤lumuz kay›p diye polise baflvurmufltu. Oysa

o, daha Roma’dayken karar›n› vermiflti bana göre: Gidecekti. Ve öyle de yapm›flt›. Genç yaflta bu dünyadan elini aya¤›n› çekip, geride parlak bir ›fl›k huzmesi b›rakarak giden rock y›ld›zlar› kervan›na kat›lm›flt›. Onun gidifliyle 90’l› y›llar›n yetim kald›¤› söylenebilir. Yüzy›l›n son kiflilikli müzik ak›m›n›n bafllat›l›p, yayg›nlaflmas›nda büyük pay› vard›. fiimdi yeni bir yüzy›lday›z. Günümüzde yap›lan müzi¤e bir isim bile koyam›yorum. Tüm liste parçalar› birbirinin ayn› gibi geliyor bana. Art›k takip etti¤imi bile söyleyemem. Hiçbir fleyin eski tad› yok. Erken gidiflin iyi olmad› be Kurt. Tek tesellim yolun yar›s›n› geçti¤im 90’l› y›llarda yan›mda oluflundu. Üstelik iyi bir yoldaflt›n. fiimdi sen yoksun. Bense yolun ikinci yar›s›nday›m. Bu saatten sonra senin gibi bir can yoldafl› bulabilir miyim? Do¤rusu; pek sanm›yorum. • mehmetunver@butundunya.com.tr

EN ‹Y‹ BU⁄DAY

H

er y›l yap›lan 'en iyi bu¤day' yar›flmas›n› yine ayn› çiftçi kazanm›flt›. Çiftçiye bu iflin s›rr› soruldu. Çiftçi: “Benim s›rr›m, kendi bu¤day tohumlar›m› komflular›mla paylaflmakt›r.” dedi. “Elinizdeki kaliteli tohumlar› rakiplerinizle mi paylafl›yorsunuz? Ama neden böyle bir fleye ihtiyaç duyuyorsunuz?” diye soruldu¤unda, “Neden olmas›n?” dedi çiftçi. “Bilmedi¤iniz bir fley var; rüzgâr olgunlaflan bu¤daydan polenleri al›p tarladan tarlaya tafl›r. Bu nedenle, kom-

flular›m›n kötü bu¤day yetifltirmesi benim bu¤day›m›n kalitesini de bozacakt›r. E¤er en iyi bu¤day› yetifltirmek istiyorsam, komflular›m›n da iyi bu¤day yetifltirmesine yard›mc› olmam gerekiyor.” Gönderi: SABR‹YE AfiAR 123


UFAK TEFEK B‹LG‹LER Derleyen: SABR‹YE AfiIR

Bir tsunami dalgas› saatte 800 km h›zla yol alabilir

TSUNAM‹

BÖCEK NÜFUSU Dünyada yaklafl›k bir milyon böcek türü vard›r. Her y›l afla¤› yukar› 8000 yeni tür keflfedilmektedir. fiAMP‹YON ORK‹NOS Orkinos en h›zl› yüzen bal›kt›r. Louis Kral› 14. erdi. a s n a r F Yetiflkin bir orkinos et ed sudan nefrsadece 3 kez saatte 90 km h›zla a d n Hayat› m›flt›r. yüzebilmektedir. banyo yap B‹YO-B‹LG‹SAYARLAR Mikroçip yüzeyinde beyin hücresi yetifltirme deneyleri baflar›yla sonuçlanmaktad›r. Sinirleri hasar gören insanlar bu sayede kas kontrolu ile görme ve iflitme duyular›n› daha iyi kontrol edebiliyorlar.

Merdiven t›rmanan akülü sandalye Frans›z mühendis Hervé le Masne taraf›ndan tasarlanm›fl akülü tekerlekli sandalye ile merdivenler art›k engelliler için sorun de¤il. Araç, k›z›lötesi sensörler ile merdiveni alg›layabiliyor. 300 basamak t›rman›p,1000'den fazla basamaktan afla¤› inebiliyor. Dünyadaki kay›tl› bilgilerin sadece %5-%10 kadar› dijital ortama geçirilmifltir.

PAHA B‹Ç‹LMEZ B‹TK‹: SAFRAN Arapçada "sar›" anlam›na gelen asfar sözcü¤ünden gelen safran tarih boyunca en de¤erli bitkilerden biri olmufltur. 1 kilo safran için 5000-140.000 adet safran bitkisi toplamak gerekti¤inden, bugün bile ‹spanyol "mancha" safran›n›n kilosuna 8000 pound de¤er biçilebilmektedir. Çay, kahve ve çikolatan›n gelifliyle safran üretimi düflüfle geçmifltir. Buna ra¤men safran halen dünyada çok önemli bir üründür. 124


BD A⁄USTOS 2011

DO⁄A MARATONCUSU Yusufçuklar hiçbir yere konmadan 100 km’lik yol katedebilirler. KALB‹M‹Z‹N GÜCÜ Kalp,bedenimizdeki en güçlü kaslara sahip organd›r. E¤er damar›m›z bedenden d›flar›ya tutulsayd›, kalp bas›nc› kan› 25 metre yükse¤e f›flk›rtabilirdi.

Al›fl-veriflin sultanlar›

Avrupa ve ABD’de internet üzerinsat›lan ürünlerin %70’i kad›nlar taraf›ndan sat›n al›nmaktad›r. Çevrim içi hesaplar›n %70’i erkekler taraf›ndan aç›lmakta ancak ifllemlerin %70’ini kad›nlar yapmaktad›r.

GENET‹K KEHANET Konuflma, bellek, bunal›ma girme, suç iflleme, obezite gibi e¤ilimlerin genlerle ilgisi flimdiden belirenmifltir. Genlerin %99’u tüm insanlarda t›pat›p ayn›d›r. Farkl›l›klar kalan %1 ile aç›klanmaktad›r.

Faz›l Hüsnü Da¤larca A¤ustos do¤umlu ünlü flairimiz (26 A¤ustos 191215 Ekim 2008)

‹stanbul do¤umlu Da¤larca ö¤renimini Kuleli Askeri Lisesi'nde tamamlam›flt›r. Do¤u ve Orta Anadolu'nun, Trakya'n›n pek çok yerini dolaflt›. Askerlikten 1950'de ayr›ld›. Yaflam› boyunca kendisine bir çok ödül verilen flair 1967'de ABD'deki Milletleraras› fiiir Forumu taraf›ndan "En iyi Türk flairi" seçilmifltir. Toplumculu¤unun temelinde insana ve insan hayat›na sayg› yatan Da¤larca, hiç bir edebî ak›m ve kifliden etkilenmeden kendi fliirini yaratm›flt›r. Onun sanat anlay›fl›n› flu cümlesi özetler: "Sanat eseri hem bir saat gibi içinde bulundu¤umuz zaman›, hem de bir pusula gibi gidilmesi gereken yönü iflaret etmelidir." Kendini hep çocuk olarak gördü¤ünü, dünyadaki en önemli kavram›n 'çocuk' oldu¤unu söylemifltir. Say›s› otuz üçü bulan, her biri di¤erinden güzel ve ilginç kitaplar›yla Türk edebiyat›nda, kapsam›, ön sezifl yetene¤i, hayal gücü, hiçbir gelene¤e ba¤l› olmayan eserleri, fliir dilinin özgünlü¤ü, hepsinin üstünde sözcüklere yükledi¤i düflünce ve duygu zenginli¤iyle eriflilemez bir doruktur. Cumhuriyet dönemi akademisyenlerinden Orhan Burian 1939'larda; "Da¤larca'n›n fliiri ya cinnete, ya da dehaya varmak üzeredir" demiflti. Geçen y›llar bu yarg›n›n dehadan yana a¤›r bast›¤›n› göstermifltir. 125


HER YAfiTAK‹ ÇOCUKLAR ‹Ç‹N Ali Murat Erkorkmaz

G

iovanni, Giovanni, bak ne yapt›m." "Neler kar›flt›r›yorsun yine Alberto?" "Bak flimdi, seni bu kutunun içine sokaca¤›m. fiuraya do¤ru bir bak." "Tutma o fleyi yüzüme do¤ru Alberto, huylan›yorum." "K›p›rdamadan dur az›c›k. Tamam. fiimdi bunu y›kamam›z laz›m." "Ne haltlar kar›flt›r›yorsun yine Alberto? Bu k›rm›z› ›fl›k da neyin nesi böyle?"

126

"Biraz sabret göreceksin. Trala la laaa! ‹flte oldu. Bak, seni bu ka¤›da hapsettim." "Ne halt ettin Alberto. Ne ar›yorum ben o ka¤›d›n üstünde. Nas›l ç›kaca¤›m flimdi?" "Korkma Giovanni. Birfley olmaz." "Bak k›p›rdama dedin, o yüzden mi k›p›rdam›yorum hiç?" "Yok ondan de¤il." "Ya neden?" "Henüz video’yu icat edemedim." "Edince istedi¤in gibi k›p›rdars›n.


BD A⁄USTOS 2011

Hop hop. Ifl›¤› açma." "Niye Alberto?" "Sonra simsiyah olursun." "Irkç›l›k yapma Alberto." *** "Say›n Montenegro valisi. Size bu yeni icad›m› takdim etmekten gurur duyar›m." "Nedir o Alexander?" "Buna Maden A¤›zl› Kesici Araç Sistemi diyorum." "Ne ifle yar›yor Alexander?" "Herfleyi ikiye ay›r›yor majesteleri. Örne¤in bir ka¤›d›, bir kumafl›, bir deriyi, k›saca ne bulsa ikiye ay›rabiliyor." "Yaa. Bu çok tehlikeli bir icat Alexander. Bu toplumlar› da ikiye ay›rabilir. Hatta ay›rd›klar›n› daha da ikiye ay›r›r. O zaman yönetmek daha kolay olur Alexander." "Yanl›fl anlad›n›z majesteleri." "Hiç de yan-

l›fl anlamad›m Alexander. Bu nesne bir tek bende olmal›. Muhaf›zlar. Hemen Alexander’› maden A¤›zl› Kesici Araç Sistemi’nin alt›na yat›r›p kafas›n› kesiverin." "Ama majesteleri.." "Amas› mamas› yok Alexander. Güle güle. Ayr›ca ismini çok uzun tutmuflsun. Ben ona k›saca M.A.K. A.S. desem olur de¤il mi." "Ama majesteleri.." "Güle güle Alexander. Bir daha da tehlikeli fleyler icatedip durma." *** "Guglielmo Marconi. Nedir o elindeki garip fley öyle?" "Ses kutusu. Çevir bak dü¤mesini ne olacak." "Ne olacak?" "Çevir bak." "Çevirdim." "Eee?" "Ne eesi?" "Birfley duymuyor musun?" "Duymam m› gerekiyor?" "Bak. Haberler okunuyor." "Sen kafay› s›y›rd›n galiba Marconi." "Bak. fiimdi de tatl› tal› ‹talyan türküleri. Duyuyor musun?" "Tabi tabi. Yahu sen iyice üflüttün be Guglielmo. Baban duymas›n, daya¤› yersin." "Dü¤meyi çevirdikçe baflkalar›n›n sesleri gelecek buraya. ‹yi mi?" "Bana bak kilise 127


BD A⁄USTOS 2011

seni bir afaroz eder görürsün ha. Tanr›’dan baflkas›n›n sesi gidip gelmez öyle." "O zaman biz de buna 'Tanr›’n›n Sesi Kutusu' deriz. fiimdilik kimse bunun fark›nda olmad›¤› için kimse kimseye ses yollam›yor ama insanlar istasyonlar kurup yay›nlar yapacaklar. Propaganda, reklam ne istersen olacak. Bir devrim oldu mu ilk ifl bu kutuyu ele geçirmeye çal›flacaklar." "Sen gerçekten çok s›k› üflütmüflsün Guglielmo. Bütün bunlar› bu kutu mu yapacak yani?" "Baflta bu kutu. Sonra baflka baflka kutular. Hatta zaman gelecek, cep telefonlar›n›n içine bile girecekler." "Cep telefonu nedir?" "Alexander Graham Bell’in icad› zavazingo var ya. Onun cep versiyonu." "‹çine ses mi konan bir cep mi yani?" "Çok cahilsin Emilio. Biraz bilim teknik okusan, belgesel seyretsen hiç fena olmayacak." "Belgesel de ne?" "Öööf." *** "Ahha. ‹flte yapt›m." "Ne yapt›n Herr Lipperhey?" "Kapat bir gözünü. Aç›k olanla bak flu delikten. Ne görüyorsun?" "Anac›¤›m. Herifler yan›m›za geliverdiler. Çekip ald›n hepsini buraya." "Almad›m Edgar. Aç gözünü bak, hala oradalar." "Ama bu gidiflle yapacaks›n onu da Herr Lipperey? Nas›l yapt›n bunu?" "Bu camlar sayesinde. Buna k›saca 'teleskop' diyorum. Uzunca da 'uzun 128

teleskop' diyorum." "fiimdi onlar da bizi böyle yak›ndan m› görüyorlar?" "Yok yahu. Onlar hiçbir fleyin fark›nda de¤iller." "Peki arka taraftan bak›nca?" "O zaman da uza¤a giderler." "Oh ne iyi. Savaflta düflmanlar› atars›n uza¤a." "Eh, pek öyle say›lmaz Edgar." "Sana birfley sorabilir miyim Herr Lipperhey?" "Sor tabi Edgar."

"Niye tek gözle bak›lan birfley yapt›n ki?" "Benim gözlerimden biri iyi görmez Edgar. ‹ki gözle bak›lan› da Herr Carl Zeiss yapacak inflallah. Malum, onun iki gözü de dürbün gibi." "Dürbün nedir ki Herr Lipperhey?" "O da Herr Carl Zeiss’›n icat edece¤i oyuncak iflte." "Herfley çok kar›fl›k Herr Lipperhey." "Hayat›n kendisi kar›fl›k Edgar." *** "Bak fluraya Borgo. Ne görüyorsun?" "Bir öküz. ‹¤renç bir öküz."


BD A⁄USTOS 2011

"Ne öküzü? Bu bir insan surat› de¤il mi sence?" "Pek benzemiyor." "‹yi bak Borgo. Tan›d›k gelmiyor mu?" "Nedir bu böyle Hirto? Ç›ld›rtma adam›." "Bu sensin Borgo." "Bana bak Hirto. Arkadafl›z ama... Fazla ileri gitmiyor musun?" "Çok ciddiyim. Bak fluna nereye çevirsem onu görüyorum. Kendime çevirince kendimi, sana çevirince seni. Acaip de¤il mi?" "Nedir bu böyle peki Hirto?" "Bu bir anya." "Anya m›?" "Evet. Herfleyin tersini gösteriyor. Bak flimdi ben sol elimi kald›r›yorum, o da sa¤ elini. Ben sol kula¤›m› kafl›yorum, o da sa¤ kula¤›n›." "Amma ters fleymifl bu nesne." "O yüzden ad›n› ben Anya koyuyorum, o otomatikman Ayna yap›yor." "Bafl›m›za ifl açmas›n bu nesne?" "Açarsa k›rar›m diye düflündüm ama san›r›m yapam›yaca¤›m."

"Niye yapamas›n ki Borgo?" "Anya k›rmak yedi y›l u¤ursuzluk getirecekmifl gibi bir his var içimde." "Oh olsun. Demiyor muyum böyle ters fleyler icat etme diye. Yapma böyle fleyler Hirto. Bafl›m›za ifl açacaks›n. At flunu gitsin." "Dur ne yap›yorsun? Aaah. K›rd›n anyay›." "Eyvah, pardon. N’olucak flimdi?" "K›rd›k anyay› görecez Konya’y›." "Konya’ya m› gidece¤iz flimdi yani?" *** "‹flte ben buna icat derim arkadafl." "Nedir bu sevgili Hans?" "Bu bir karbüratör." "Ne büratör?" "Karbüratör, kar." "Ne ifle yarar?" "Bilmem." "Nas›l bilmezsin? Bilmedi¤in fleyi neden yap›yorsun? Niye gereksiz ifllerle u¤rafl›yorsun?" "Ne oldu¤unu biliyorum ama henüz ne ifle yarayaca¤›n› bilemiyorum." "Neymifl peki?" "Havayla benzini kar›flt›r›yor. Bir de flamand›ras› var." "Çok garip fleylerle u¤rafl›yorsun

XXX 129


BD A⁄USTOS 2011

Hans. Sen de herkes gibi top oynasan olmaz m›?" "Bu modern sanat ak›mlar›na uydum diyebilirsin. ‹lginç bir sanat eseri olacak diye düflünüyorum. Düflünsene, yan›c› maddelerin havayla dostlu¤unun bir simgesi." "Sergi falan açacak m›s›n?"

"Niye sordun?" "Benim bir arkadafl›m var. Gottlieb Daimler. Esas›nda basit bir teknisyen ama sanata çok merakl›. Gelsin baks›n, belki al›p evine falan koyar, sen de iki kurufl para kazan›rs›n. Baflka yapt›¤›n fleyler var m›?" "Haa bir de termonükleer füzyon heykelci¤i yapt›m." "Sanat daha o kadar ilerlemedi Hans’c›m. Onu san›r›m gelecekte anlayacaklar. Sen de abartmay›p termosuz bir nükleer z›mb›rt› yapsan da herkes yararlansa." "Hakl›s›n." • alimuraterkorkmaz@butundunya.com

Kanuni Sultan Süleyman Taraf›ndan Süleymaniye Camii ‹çin Bir Din Görevlisi Aran›yor Y›l 1557. Yap›m› tamamlanan Süleymaniye Camii’ne bir imam aranmaktad›r. ‹mamda aranan nitelikler, Süleymaniye Vakfiyesinde flöyle belirtilmektedir. 1- Yüksek ilimleri ve alet ilimleri bilecektir. 2- Arapça’y› ve Farsça’y› bilecektir. 3- Ayr›ca, Latince’yi de bilecektir. 4- Kefere dini ile dinimiz ‹slam›, mukayeseli olarak bilecektir. 5- Ata binecek, spor yapacak, güzel görünüfllü olacak ve güzel giyinecektir. 5- Evlenmifl olacak, kar›s› bir tane olacak ve güzel bir kad›n olacakt›r. (Harama bakmamas› için) 6- ‹lm-i Teflrihi (‹nsan Yap›s› ‹lmi) bilecektir. 7- Gündelik olarak da bu imama, 15 bin akçe verilecektir. 130


TATLI B‹R ÖYKÜDÜR YAfiAM Yücel Aksoy

Bakmak De¤il

Görmek Bağlı bulunduğum turizm şirketinin müdürü bir akşamüzeri beni arayarak, Bangkok’a gelmekte olan bir turist grubuna rehberlik etmemi istedi.

H

emen havaalan›na gidip kafileyi karfl›lad›m. Misafirlerimi önce akflam yeme¤ine, sonra da defalarca seyretti¤im bir yerel dans gösterisine götürmek üzere otobüslere bindik. Yolda, yan›mda oturan bey ile hararetli bir sohbete dald›k. Konuflma s›ras›nda adam›n, sanki baflka dün-

yalardaym›fl gibi hareketsiz durmas› dikkatimi çekti. Fakat çantas›n›n kenar›ndan sarkan beyaz bastona gözüm tak›l›nca gerçe¤i anlad›m. Adam görmüyordu... Konuflmam›z sürerken, görme yetisini, gençli¤inde geçirdi¤i bir trafik kazas› sonras›nda kaybetti¤ini ö¤ren131


dim. Ama bu kaza onun seyahat etme arzusunu engellememiflti. Gözlerini kaybedeli yaklafl›k k›rk y›l olmas›na karfl›n neredeyse dünyay› dolaflm›flt›. Yol boyunca çok ilginç fleyler anlatt›. Bir ara dedi ki: “Yemekten sonra bir dans gösterisine gidecekmifliz, öyle mi?” “Evet

dinledikten sonra dedi ki: “Müzik, bizim Bat› müzi¤ine duyarl› kulaklar›m›za biraz yabanc› geliyor ama t›ls›ml› bir havas› var, insan›n içine iflliyor. Lütfen müzisyenleri ve enstrümanlar›n› tarif eder misiniz?” O ana kadar, hatta o güne kadar, gösteriden önce müzik çalan bu befl

Bu güne kadar dikkat etmediğim o kadar çok şey sormuştu ki, bunları nasıl olup da görmedim, fark etmedim diye kendimden utandım. efendim!” diye yan›tlad›m. Bir an duraklad›ktan sonra “Orada lütfen yan›n›za oturabilir miyim? Ve gördüklerinizin bir k›sm›n› bana anlat›rsan›z çok sevinirim” dedi. Defalarca gördü¤üm bir gösteriyi biraz olsun renklendirebilmek benim için de iyi olacakt›. Hem de gösteri bir an önce bitsin diye oflay›p puflamayacakt›m. Bu nedenle teklifini sevinerek kabul ettim. Gösterinin yap›laca¤› salona geldi¤imizde, sahneye yak›n bir masaya oturduk. Henüz program bafllamam›flt› ama hafif bir müzik sesi salonu dolduruyordu. Misafirim bir süre müzi¤i 132

müzisyeni fark etmemifltim bile. Müzisyenleri, k›yafetlerini, enstrümanlar›n› çalarken yüzlerindeki ifadeleri, enstrümanlar›n neden yap›ld›¤›n›, flekillerini ve daha buna benzer birçok sorusunu, elimden geldi¤ince hissederek anlatmaya çal›flt›m. Bu güne kadar dikkat etmedi¤im o kadar çok fley sormufltu ki, bunlar› nas›l olup da görmedim, fark etmedim diye kendimden utand›m. Perde aç›ld› ve alt› genç k›z sahnede gösteriye bafllad›lar. Müzi¤in ritmine uyarak hareket ettikçe savrulan ipek elbiselerini, bafllar›ndaki alt›n sar›s› taç fleklindeki bafll›klar›n›, yak-


BD A⁄USTOS 2011

lafl›k 10 santim uzunlu¤undaki t›rnaklar›n› anlatt›m. Ve bu arada, beni hayretler içinde b›rakan birçok sorusunu da yan›tlamaya çal›flt›m. Anlatt›klar›m› büyük bir dikkatle dinlerken, birkaç kez “görebiliyorum” demesi beni çok duyguland›rd›. Onun gözü olma görevimi galiba baflar›yordum.

G

Asl›nda benim ona tekrar tekrar teflekkür etmem gerekiyordu. Çünkü görmeyen biri varsa o da bendim. O, benim gözümün önünden, bu ihtirasl›, bencil, maddeci dünyan›n oluflturdu¤u perdeyi kald›rmama ve daha önce görmedi¤im birçok güzelli¤i görmeme yard›mc› olmufltu. Onun sayesinde bakmay› de¤il görmeyi ö¤renmifltim.• yucelaksoy@butundunya.com.tr

österinin ilk yar›s› bitti¤in-

de, tiyatro müdüründen izin alarak onu sahne arkas›na götürdüm. Dansç› k›zlardan birinin yan›nda durduk. Utanarak ellerini ona do¤ru uzatt›, elbisesini hafifçe okflad›. K›z›n ellerini, sanki iki narin kuflu tutuyormuflcas›na yavaflça ellerinin aras›na ald›, uzun t›rnaklar›na dokundu. Bütün hareketleri, ibadet edercesine sakin, hassas, sevecen ve duygu yüklüydü. Onu izlerken bo¤az›ma kocaman bir yumruk t›kanm›flt› sanki… Gecenin ilerleyen saatlerinde, konu¤umun heyecanl› hayret nidalar›, onay sözcüklerinin yan›s›ra, daha çok fleyin fark›na var›r olmufltum. O güne kadar bak›p da görmediklerimi görmüfltüm: Yöresel k›yafetlerin renk uyumlar›, modelleri, dans eden k›zlar›n yüzlerindeki her an de¤iflen ifadeler, hatta yar› karanl›kta bekleyen garsonun ›fl›ldayan gülümsemesi ve daha birçok fley… Otele döndü¤ümüzde, görmeyen konu¤um yan›mdan ayr›lmadan önce elimi öyle içtenlikle s›kt› ki, s›cakl›¤›n› kalbimde hissettim. Sonra da beni s›ms›k› kucaklay›p “Herfleyi benim için ne kadar güzel gördünüz! Size ne kadar teflekkür etsem azd›r!” dedi.

MUTLU ve YAfiLI

Genç bir bayan, evinin balkonunda, koltu¤una gömülmüfl yafll› adam› görünce onu selamlamadan geçmek istemedi. Selamlaflmadan sonra genç bayan, yafll› adama; "Ne kadar huzurlu ve mutlu bir ifade var yüzünüzde" dedi. "Söyler misiniz lütfen, böylesi bir uzun ömrü neye borçlusunuz?" Yafll› adam güldü: "Günde üç paket sigara, her hafta bir kasa viski içerim" dedi. "Etin k›rm›z›s›n› ve ya¤l›s›n› yerim, spor da yapmam, yürüyüfl de yapmam…" Genç bayan flafl›rd›: "Ne kadar ilginç" dedi. "Kaç yafl›n›zdas›n›z?" Karfl›dan k›sa bir yan›t geldi: "Yirmialt›."• Gönderi: BUKET AfiÇIO⁄LU 133


BD A⁄USTOS 2011

6

4 9

2 4

8 1 3

8 3

9

7

8

5

6

2 7 1 7 4 9 1 2 6 5 3 8 3 7 Sudoku Yapamayanlar ‹çin

5

4 6

3 6

2

8 9

6

1

9 7

4

3

5 7

9 6

7 1 9

2 8 6

Sudokusuz Yapamayanlar ‹çin

134

8


BD A⁄USTOS 2011

Güngör Uras’›n 12.06.2011 Tarihinde Milliyet Gazetesi’nde Yay›mlanan Yaz›s›d›r

Dondurma niyetine neler yiyoruz neler? Dondurma nedir? Süt, salep ve şeker karışımıdır...

B

Biz dondurman›n böyle haz›rland›¤›n› bilirdik... O nedenle de çocuklar›m›z dondurma yemek istediklerinde “Yesinler... fiifa olur” derdik. Bu yaz›y› yazarken de¤iflik marka dondurmalardan sat›n ald›m. Ambalajlar›n›n üzerinde bulunan ama ç›plak gözle okunamayan yaz›lar› büyüteçle okudum. Bak›n›z pazar pay› fazla olan dondurmalardan birinin içeri¤inde neler var: Su, fleker, süt kremas›, glikoz flurubu, ya¤s›z süttozu, peyniralt› suyu tozu, k›vam art›r›c›lar, (guar karboksimetil selüloz), sahlep, emülgatör (mo-

no ve digliseridler) aroma (vanilin). Çocuklar›m›z›n çok be¤endikleri bir dondurma çeflidinin ambalaj›ndaki yaz›da içeri¤i flöyle anlat›l›yor: Bitkisel ya¤, süt , buz %29, su, glikoz flurubu, soya aroma, peyniralt› suyu tozu, k›vam artt›r›c›, emülgatör, aroma, glikoz flurubu, ya¤s›z süt tozu, keçi boynuzu gam›, karbonsimetil selüloz. Bir baflka marka ile sat›lan dondurman›n ambalaj›ndaki yaz›lara göre içeri¤i flöyle: fieker, tereya¤›, glikoz flurubu, k›vam artt›r›c›, bitkisel ya¤, modifiye m›s›r niflastas›. Sütten baflka 135


BD A⁄USTOS 2011

her fley var Ünlü bir g›da firmas›n›n üretti¤i dondurman›n ambalaj›nda ise içeri¤i flöyle yaz›lm›fl: Bitkisel ya¤, süt, buz %25, su, fleker, glikoz flurubu, bitkisel ya¤ tozu, peyniralt› suyu, ya¤s›z süt tozu, emülgatör, ya¤ asitlerinin mono ve digliseritleri, stabilizörler, (guar, gam, lokust bear gam, korboksimetil selüloz) renklendiriciler, kurkimin, klorofil, aroma. Onlar öyle de acaba bunlar farkl› m›? Diyerek piyasada sat›lan dondurmalar›n ambalajlar›nda yaz›lanlar› (büyüteçle büyüterek) bir bir okudukça moralim bozuldu. Demek ki biz dondurma niyetine, yapay kimyasal maddelerle süt ve salep lezzeti verilen, m›s›r flurubu ile tatland›r›lan, niflasta, soya gibi maddelerin kar›fl›m›n› yiyormufluz. “Fikir Sahibi Damaklar” Toplulu¤u Baflkan› Defne Koryürek han›m› arad›m. Bu konuya ilgi göstermesini rica ettim. Dondurma uzman› Ersin Peya ile konuflmam› önerdi. Ersin Peya bu ifle merak salm›fl. Do¤al dondurma yapmaya çal›fl›yormufl. “Do¤al dondurmada kesinlikle renklendirici, haz›r ve yapay aroma (tat verici) kullan›lmaz. Süt, salep ve toz fleker ile dondurma yap›l›r. Son zamanlarda salep bulmak zorlaflt›¤›ndan salep yerine keçiboynuzu çekirde¤i tozu kullan›l›yor. Bu da salep kadar do¤al, sa¤l›¤a zarar› olmayan bir tar›m ürünüdür” diyor. Ne yedi¤imizi bilelim Süt üretim tesislerini gezdi¤im, yo¤urdu kaliteli sütten katk›s›z olarak ürettiklerini gözümle gördü¤üm ‹zmir’de136

ki bir firmay› arad›m. Firma yetkilisi ”Biz dondurmalarda süt, salep ve fleker d›fl›nda hiçbir katk› maddesi kullanm›yoruz. Dondurmalar›n ambalaj›nda da bunu belirtiyoruz” dedi. ”Biz dondurmaya hava da basm›yoruz” diye ekledi. Kar›fl›m makinede çevrilerek dondurma haline getirilirken içine hava girer hacmi artarm›fl. Hava kar›fl›m› artt›kça maliyet düflermifl. Acaba piyasada yüksek fiyatla sat›lan ithal dondurmalar›n durumu nedir diyerek onlardan sat›n ald›m. Yabanc›lar dondurmalar›n›n içerdi¤i maddeleri ambalaj üzerinde aç›klam›fllar: Onlar da genelde m›s›r flurubu, koko ya¤›, kanola ya¤›, un, yumurta beyaz›, niflasta, vanilya, soya, su, yapay lezzet vericiler ve koruyucu madde kar›fl›m›n› dondurma niyetine sat›yorlar. Son y›llarda bizde dondurma tüketimi artt›. Dondurma tatl› olarak da tüketilir oldu. 12 ay boyunca yeniliyor. Türkiye’de 1 milyar dolarl›k bir dondurma pazar› var. 2006 y›l›nda kifli bafl› ortalama y›lda 1.8 litre olan dondurma tüketimi flimdilerde 3.2 litre dolay›nda. Bu yaz›y› ba¤c›y› dövmek için de¤il, do¤ru dürüst üzüm yemek için yazd›m. •


BD A⁄USTOS 2011

‹nsan Olmak ‹nsan olmak, insan›n kendi elinde... ‹nsanl›k, yararl› olmak sanat›d›r. Toplumsal yükümlülüklerini, de¤il yerine getirebilmek, baflkalar›na karfl› olan sorumluluklar›n› ak›llar›na dahi getiremeyen kimi kifliler, bu konudaki eksikliklerini örtmek için zaman zaman kendilerini savunmak zorunda kal›rlar. Dr. ALBERT SCHWEITZER

B

en de bu dünyada biraz

iyilik yapmak isterdim. Ama ne çare ki ifllerimin çoklu¤undan bafl›m› kafl›yacak zaman bulam›yorum. Hayat›m bofl geçiyor." derler. Bu düflünce çok s›k rastlanan tehlikeli bir hatan›n ürünüdür. ‹nsan, yan›ndakilere yard›m ederek hayat›na bir yön verebilir ve böylelikle gerçek bir dinginlik ve mutlulu¤a ulaflabilir. Bu mutlulu¤u elde etmek için günlük gö-

Reader’s Digest

revleri ihmal etmek ya da göz kamaflt›r›c› hareketlerde bulunmak gerekmez. Ruhunuzu zenginlefltirmek için baflvuraca¤›n›z bu hareketlere, en büyük görevimiz ad›n›n verilmesi uygundur. Bu hareketlerden dolay› alaca¤›m›z ödül de onlar› yapabilmek ayr›cal›¤›d›r. Böylece ahlak›n›z da güçlenecektir. Kendinizi bugün, maalesef seyrek görülen, baflkalar›na yard›m etmek ifline, bütün gücünüzle verin. Bu hare137


BD A⁄USTOS 2011

E

En büyük hatam›z yaflam yolunda kapal› gözlerle ilerlememiz ve önümüze ç›kan f›rsatlar› kaç›rmam›zd›r. Uyan›k olsak, dünyada önemli nedenlerden de¤ilse bile, ufak fleylerden dolay› yard›m›m›za gereksinim duyan kiflilerin dolup taflt›¤›n› görürüz. ‹nsan ne tarafa dönerse dönsün, orada kendine gereksinim duyan birini bulabilir.

n büyük hatam›z yaflam yolunda kapal› gözlerle ilerlememiz ve önümüze ç›kan f›rsatlar› kaç›rmam›zd›r.

ketinizden gerek siz, gerekse de yard›m ettikleriniz faydalanacakt›r. Ruhu uyuklayan erkek ve kad›n, bir karanl›klar dünyas›nda yafl›yor demektir. Modern dünyan›n gerekleri bize kiflili¤imizi kaybettiriyor. Bugünkü yaflam koflullar›, bir fleyler yaratmak ve kiflili¤imizi ifade etmek iste¤imizi söndürüyor. Bu nedenle gerçek bir geliflmeye ulaflmam›z gecikiyor. "Peki çare ne?" diye soracaks›n›z.

Tek çare var: Her insan, önüne ç›kan ruhunu zenginlefltirme f›rsatlar›na dört elle sar›larak kiflili¤ini gösterebilir. Böylece insanlara yard›m ederek en büyük görevini gerçeklefltirmifl olur. Bunu gerçeklefltirmemizi sa¤layacak f›rsatlar, san›ld›¤›ndan daha çoktur.

138

Bir gün Almanya'da; üçüncü mevki bir trende seyahat ediyordum. Yan›mda, göremedi¤i bir fleyi ar›yormufl hissini uyand›ran bir genç oturuyor; karfl›s›ndaki yafll› adam›n yüzü ise, bir fleye fazlas›yla üzüldü¤ünü ifade ediyordu. Bir ara genç adamla ihtiyar konuflmaya bafllad›lar: "fiehre gelince ne yapaca¤›m› bilmiyorum" dedi yafll› adam. "Biricik o¤lum hastanede ölüm döfle¤inde. Onu ölmeden önce bir kerecik daha görmek isterdim. Ama ne çare ki bu


BD A⁄USTOS 2011

kenti bilmedi¤imden karanl›kta yolumu kaybedece¤im." Bunun üzerine genç adam: "Ben sizi o¤lunuza götürürüm" dedi. Tren, kentin istasyonunda durunca, ikisi kardefl gibi kolkola girerek kalabal›¤a kar›flt›lar. Bu küçük iyili¤in büyük bir yard›m oldu¤unu kim inkâr edebilir? Siz de böyle küçük iyilikler yapma f›rsat›n› kollayabilirsiniz. I. Dünya Savafl› s›ras›n-

da orduya kat›lmak için askeri makamlara baflvuran Londral› bir floför geri çevrilmiflti. Bunun üzerine floför kendi kendine bir görev buldu. Tren istasyonlar›na giderek Londra'y› bilmeyen izinli askerlere bedava k›lavuzluk yapmaya bafllad›. Genellikle çekingenlik hislerimiz bir yabanc›ya yanaflmam›za engel oluyor. Bu dünyadaki so¤ukluklar›n ço¤unun nedeni; terslenmek korkusu ve utangaçl›kt›r. Manevi varl›¤›n› güçlendirmek isteyen kifli, bu engelleri aflmay› bilmelidir. Ak›ll›ca ve tedbirli hareket edersek, önümüzde bütün kap›lar›n aç›ld›¤›n› görmekle kalmaz, baflkalar›na da cesaret veririz. Özellikle büyük kentlerde kiflilerin birbirlerine yanaflmas›n› engelleyen so¤uklu¤u ortadan kald›rmal›y›z. Kifli, kalabal›k kentlerde kendini, baflka her yerdekinden daha yaln›z hissedebilir.

Köylüler ve kasabal›lar birbirlerini az çok tan›d›klar›ndan aralar›ndaki ba¤› da hissederler, fakat kentliler, birbirlerine selam bile vermeden geçip giden yaln›z, umutsuz kiflilerdir. Bunun için kentlerde, insansal duygular›n› güçlendirmek isteyenler için pek çok f›rsat vard›r. En büyük görevinize istedi¤iniz yerde; dairede, fabrikada, tramvayda bafllayabilirsiniz. Ufak bir gülümsemenin, her fleyden umudunu kesmifl kiflilere, yaflamak arzusunu afl›lamas› ender olaylardan de¤ildir. Bazan dostça bir bak›fl, tatl› bir söz, varl›¤›n›n fark›nda olmad›¤›m›z bir karanl›¤› y›rtan günefl ›fl›¤› gibi etkili olur. Gençlik günlerimi hat›rlad›kça, birçok kiflinin benden esirgemedi¤i yard›m, anlay›fl, cesaret, nezaket ve ö¤ütlerin benim için ne denli önemli 139


BD A⁄USTOS 2011

B

m›z iyiliklerin sonuçlar› cesaretimizi art›rmaktan geri kalmayacakt›r. O zaman yaflam›m›z›n etraf›m›zdakilerin üzerindeki etkisinin ne kadar büyük olabilece¤ini daha iyi anlayaca¤›z. Baflkalar›ndan üstün olan sa¤l›¤›n›z›, yetene¤inizi, baflar›lar›n›z› ve mutlulu¤unuzu kendi hakk›n›z sanmay›n. Sizi baflkalar›ndan üstün k›lan talihinize olan minnetarl›¤›mz›, baflkalar› için biraz özveride bulunarak ifade edin. Yaflamda ac› çekmifl olanlar›n baflkalar›na yard›m etmeleri için de pek çok f›rsat vard›r. Bir hastal›ktan ya da maddi bir ac›dan kurtulanlar, baflkalar›n› da ayn› dertlerden kurtarmaya çal›flmal›d›r. T›p sayesinde bir

aflkalar›ndan üstün olan sa¤l›¤›n›z›, yetene¤inizi, baflar›lar›n›z› ve mutlulu¤unuzu kendi hakk›n›z sanmay›n. Sizi baflkalar›ndan üstün k›lan talihinize olan minnetarl›¤›mz›, baflkalar› için biraz özveride bulunarak ifade edin.

olduklar›n› daha iyi anl›yorum. Benden iyiliklerini esirgemeyen kifliler yaflam›ma girerek bana güç verdiler. Fakat onlar bunun ay›rd›nda de¤ildi. Ben de o zaman onlar›n büyüklüklerinin derecesini anlayamam›flt›m. Hepimiz birbirimize pek çok fley borçluyuz. Baflkalar› da bize borçlu olacaklar m›? Bu sorunun yan›t›n› bilemeyecek olmam›za karfl›n yapt›¤›-

140


BD A⁄USTOS 2011

hastal›ktan kurtulanlar ya da sevdikleri kurtar›lanlar, bu ilmin daha fazla ilerlemesi için çal›flmal›d›r. Özverinin etkili olmas› için kiflinin kendinden bir fleyler vermesi gereklidir. Gereksinim duyana 10 dolar veren çok zengin bir adam, bir özveride bulunmufl say›lmaz. Biz de bir zevkimize ya da e¤lencemize harcamak üzere biriktirdi¤imiz paray› baflkas›na vermekle gerçek bir özveride bulunabiliriz. Birçok kiflinin "Zengin olsayd›m herkese yard›m ederdim" dediklerini duymuflumdur. Zengin olmak için mutlaka para sahibi olmam›z gerekmez. Sevgi ve cömertlik bak›m›ndan da zengin olabiliriz. Etraf›m›zdakilerin en çok neye gereksinim duyduklar›n› anlamaya çal›fl›r ve onlara yard›m edersek, onlara yapt›¤›m›z bu iyilik, dünyan›n bütün servetinden daha de¤erli olur. Hay›r kurumlar›n›n yarar›n› burada anlatmam›za gerek yok. Fakat herkesin kendi bafl›na yapabilece¤i iyilikler, herkesin hat›r›n› alamayan ya da herkesin derdini anlayamayan bir toplumun yapabileceklerinden daha etkilidir. Bizden daha zay›f ve güçsüz olanlara yard›m etmek, bizi manen kuvvetlendirir. Bazan s›rf anlay›fl yetene¤imizin k›tl›¤›ndan veya ac›maktan yoksun oluflumuzdan dolay› birbirimize büyük kötülükler yapar›z. Etraf›m›zdakileri anlad›¤›m›z ve onlara ac›d›¤›m›z an, daha temiz bir dünyada yaflamaya bafllar›z. Çevremizdekileri niçin affedelim? Affetmezsek, kendi kendimizi aldatm›fl oluruz. Adeta, ayn› suçlar› kendimizin hiç ifllemedi¤imizi savunmak

kadar büyük bir sahtekarl›k yapar›z. Bize yalan söyleyenleri, bizden nefret edenleri, bize karfl› küstahça hareket edenleri, bizi aldatanlar› affetmeliyiz, çünkü bizim de aras›ra yalan söyledi¤imiz, nefret etti¤imiz, aldatt›¤›m›z ve küstahça hareket etli¤imiz kesindir.

H

erkesi affedemesek bi-

le, hiç olmassa bu amaca ulaflmak için biraz olsun çaba göstermeliyiz. O zaman biz de manen yükseliriz. Bize bir kötülük yapan kiflinin bizden özür dilemesini bekleyecek yerde bu kötülü¤ü hiç olmam›fl gibi düflünmeliyiz. Bir istasyonun bekleme odas›n› temizleyen iflçi, arkas›na bak›nca yolcunun, yeni temizledi¤i yeri kirletti¤ini görmüfltü. Fakat o, görevinin gerektirdi¤i gibi, hiç k›zmadan ve söylenmeden bekleme odas›n› temizlemeye sürdürmüfltü. Biz de yaflamda ayn› fleyi yapmal›y›z. Yaflam yolunu kaplayan kötü duygular› ve kötü an›lar› bir süpürge ile süpürür gibi yok etmeliyiz. Sonbaharda a¤açlar›n yapraklar› dökülmeseydi, ilkbaharda bitecek yeni yapraklar için yer bulunmazd›. Kiflinin, iyi bir yaflam geçirmesi için, yolculuk etmesi gerekli de¤ildir. Kifli, oldu¤u yerde, özveri ve sevgi ile dolu iyi bir yaflam sürebilir. Böyle bir yaflama kavuflmak için irade gücüne, sevgi dolu bir kalbe, sabra ve cesarete gereksinim vard›r. Fakat bu en büyük görevi baflarabilen kifli de gerçek mutlulu¤a ulaflm›fl olur. • 141


BD A⁄USTOS 2011

Yaflam›mdaki Öteki Kad›n Çeviri: FER‹HA BALÇIK

Yaflam›mdaki öteki kad›nla birlikte olmam› bana kar›m önerdi ar›m Peggy ile aram›zdaki aflk› ve heyecan› yeniden canland›r›p, o ilk günlerimizdeki gibi sürdürebilmenin s›rr›n› ancak, evlili¤imin yirmi ikinci y›l›nda keflfedebildim: Baflka bir kad›nla flört etmeye bafllad›m. Bu, asl›nda Peggy'nin fikriydi. Bu fikri en k›sa sürede uygulamaya geçirmem konusundaki öneri de Peggy'den gelmiflti. "Onu çok sevdi¤ini biliyorsun" dedi bir gün ve beni çok flafl›rtan flöyle bir öneride bulundu: "Bana belki inanmayacaks›n ama..." dedi. "Siz ikiniz daha s›k buluflur, birlikte daha çok zaman geçirirseniz, biz de birbirimize daha çok yak›nlafl›r›z." Flört etmem için kar›m›n bana izin verdi¤i öteki kad›n, babam›n yirmi y›l önceki ölümünden sonra yaln›z yaflamaya bafllayan annemdi. Annem, 72 yafl›ndayd› ve 52 yafl›ndan bu yana tek bafl›na yafl›yordu. Ben art›k, eskiden oldu¤u gibi onun dizleri dibindeki o¤lu de¤ildim. fiimdi benim de bir ailem ve ayr› bir evim vard›. >>

K

142


BD A⁄USTOS 2011

Ü

Üstelik yaflad›¤›m flehir, annemin evi-

nin bulundu¤u flehirden yüz kilometre kadar uzaktayd›. Yaflam›n, hepimizce bilinen temposu içinde eflim ve üç çocu¤umla birlikte annemi ancak, dinsel bayramlarda ya da tatil günlerinde ziyaret edebiliyorduk. Peggy'nin, onunla daha s›k buluflmam konusundaki önerisi üzerine kendisini bir gün telefonla aray›p, hafta sonunu birlikte geçirmek istedi¤imi söyleyince annem, memnun olmak yerine kuflkuland›: "Ne o?" diye sordu merakla. "Yoksa tats›z bir durum mu var?" Ola¤and›fl› her olay› annem, her zaman, kötü ve üzücü bir olay›n iflareti olarak kabul ederdi. Bu ola¤and›fl› davetimi de böyle kabul etti¤ini hemen anlad›m ve onu rahatlatt›m: "Asla kötü ve üzücü bir durum yok, anne" dedim. "Seni çok özlüyor olmam›n ve bu özlemimi gidermek istememin d›fl›nda beni flu anda ilgilendiren hiçbir olay yok. Seni bu akflam evden almak ve yeme¤e d›flar› götürmek istiyorum." Bu davetimden çok memnun kald›¤›n› ve bir an önce gelmemi istedi¤ini söylerken sesinde sanki bir müzi¤in ezgisi vard›. Annemle ilk randevuma giderken bir hayli heyecanl›yd›m. Bir yandan arabam› dikkatlice sürüyor, bir yandan da annemle bu ilk baflbafla yeme¤imizde hangi konulardan söz ede ce¤imi düflünüyordum. Kap›s›n›n ziline dokundu¤umda onu, bir anda aç›lan kap›n›n arkas›nda, saçlar›n› yapt›rm›fl, mantosunu giymifl ve 72 yafl›n›n rakamlar›n›n s›ras›n› de¤ifltirmiflcesine bir coflku içinde beni berlerken buldum. 143


BD A⁄USTOS 2011

"Arkadafllar›ma, bu akflam o¤lumla d›flar› ç›kaca¤›m› söyledim" dedi. "Hepsi de öyle etkilendiler ki... Gecemizi nas›l geçirdi¤imizi kendilerine anlatmam› istediler benden". Annemi o akflam, lüks bir restoran yerine, baflbafla rahatça konuflabilece¤imiz bir restorana götürdüm. Restoran›n merdivenlerinden ç›karken kendini tutamad›, bir genç k›z mutlulu¤uyla koluma girdi. ‹çeri girdi¤imizde ise sanki üzerimize yönelen bak›fllara ald›rm›yordu bile. Gözleri art›k sadece büyük yaz›lar› seçebildi-

¤inden, menüyü ona benim okumam gerekiyordu. Aperatiflerimizi garsona söyledikten sonra bafl›m› çevirdi¤imde onu, hayranl›kla beni seyrederken yakalad›m. Dudaklar›nda özlem dolu bir tebessüm vard›: "Biliyor musun, sen küçükken menüyü ben sana okurdum" dedi. O anda onun nas›l bir duygu içinde oldu¤unu anlamakta gecikmedim. "‹flte bu da senin, yaflamla savafl›m›n›n art›k sona erdi¤ini göstermektedir" dedim. "Bundan böyle art›k, yaflamdan 144

sadece zevk almay› düflünece¤in bir döneme bafll›yorsun. Bu mutlu dönemini seninle s›k s›k paylaflmam zevkinden beni yoksun b›rakmayaca¤›n› umar›m."

A

Annemle o akflam yemekte, yemeklerin lezzetinden söz ettik, yaflamlar›m›zdaki ilginç olaylardan söz ettik, o bana arkadafllar›n› anlatt›, ben ona iflimdeki heyecanlar›m› anlatt›m. Yemekten sonra sinemaya gitmeye karar vermifltik. Fakat konuflmaya öyle dalm›flt›k ki, filmin bafllama saatini çok-

tan kaç›rd›¤›m›z›n ay›rdma ancak, bir saat sonra varabildik. Gece yar›s›na do¤ru kendisini evine götürürken annem, birlikte geçirdi¤imiz saatlerden çok memnun kald›¤›n›, kendine özgü bir biçimde belirtti. "Seninle yine ç›kaca¤›m" dedi. "Hangi kad›n senin gibi tatl› dilli ve karfl›s›ndakiyle böylesine ilgili bir erkekle ç›kmak istemez ki? Yaln›z bir koflulum var." Onun koflulunun ne oldu¤unu bilmeme karfl›n, yine de merakla sordum:


BD A⁄USTOS 2011

"Hayrola?" dedim. "Nas›l bir koflul bu?" Annem, belki de genç k›zl›k döneminde babama da söylemifl oldu¤u koflulunu bana da söyledi: "Bundan sonraki ç›k›fl›m›zda hesab› ben ödeyece¤im." O gece eve döndü¤ümde kar›m, randevumun nas›l geçti¤ini sordu. Asl›nda, umdu¤umdan da "çok iyi" dedim ve... Yana¤›na, kalbimin en içten yerinden gelen kocaman bir öpücük kondurdum. Annem ve ben, o ilk buluflmam›zdan sonra flimdi her ay iki kez bulufluyoruz ve birlikte bir restorana gidip, baflbafla yemek yiyoruz. Annem bana genellikle geçmifl günlerden söz ediyor. ‹kinci Dünya Savafl› y›llar›nda onun bir fabrikada ne s›k›nt›lar içinde çal›flt›¤›n› flimdi daha iyi anl›yorum. O fabrikada, kendisi gibi bir iflçi olan babamla nas›l tan›flt›¤m›, ifle gelifl gidifllerinde babamla ancak tramvayda rahat rahat konuflabildiklerini ve hatta ancak tramvayda flört edebildiklerini de art›k biliyorum. Annemin bu anlatt›klar› beni hiç s›km›yor da... Çünkü onun anlatt›klar›, benim yaflam›m›n

bir bölümünü oluflturuyor. Gelecek konusunda da uzun uzun konufluyoruz annemle... Önümüzdeki her günü, dikkatlice beklememiz ve dikkatlice karfl›laflmam›z gerekti¤ine büyük önem veriyor. ‹kinci Dünya Savafl› s›ras›nda dünyaya gelen tüm çocuklar›n sahip olduklar› duygular› tafl›yorum yeniden. Önümdeki zaman›m› kesinlikle dolu dolu yaflamam gerekti¤ine inan›yorum. Ailemle geçirdi¤im zaman›m›n, iflimde geçirdi¤im zaman›m›n, dostlar›mla geçirdi¤im zaman›m›n her saniyesini, kesinlikle dolu dolu yaflamam gerekti¤ine inan›yorum. fiimdi en büyük flikayetim, günün anlams›z telafl› içinde zaman›n, ay›rd›na bile varamad›¤›m bir biçimde uçup gitmesi, gözden kaybolmas›, yok olmas›. Annemle baflbafla geçirdi¤im zamanlar, yaflam›mda o günlere de¤in böylesine önemli olduklar›n›n pek de ay›rdma varamad›¤›m iki önemli fley ö¤rettiler bana. O buluflmalar›m›z sonunda hem zaman›n, hem de Peggy ile üç çocu¤umuzun, sand›¤›mdan da öte önem ve anlam tafl›d›klar›n› ö¤rendim, yaflam›mda. •

Lokantada Herfley Bulunam›yor Lokantan›n kap›s›nda, büyük yaz›larla flöyle bir

duyuru vard›: "Sipariflini haz›rlayamad›¤›m›z her müflterimize, 500 dolar veriyoruz." Bir adam içeri girdi ve garsondan, yar›m yulaf ekme¤i içinde hafllanm›fl fil kuyru¤u istedi. Birkaç dakika sonra lokantan›n sahibi geldi ve elindeki befl adet yüzer dolarl›k banknotu masan›n üstüne koyduktan sonra müflterisinden özür diledi: "Bizi çok kötü bir an›m›zda yakalad›n›z...." dedi. "On y›ldan bu yana ilk kez bugün yulaf ekme¤imiz kalmam›fl..."• Gönderi: YUNUS GÖÇER 145


BD A⁄USTOS 2011

An›lar Sat›n Al›namaz MARGARET E. SANGSTER Reader’s Digest

Herkesin nas›l bir öyküsü varsa, yaz›lmak için bekleyen bir fliiri de oldu¤unu düflünmüflümdür hep. ncak öyküsü olan birçok

A

insan bunu ka¤›da dökebilmesine karfl›n, fliir yazmak isteyen birçok kifli dizeler oluflturmay› beceremez. ‹flte bu yüzden, bir kez bir dergiye “Sizin fiiiriniz ve Benim fiiirim” ad›nda bir yaz› yazd›m ve fliirlerini dizelere dökememifl kiflilerden, kafalar›ndakilerini bana genel hatlar›yla iletmelerini istedim. Bana gönderdikleri mektubu yay›mlayaca¤›ma ve daha sonra da fliirlerini belirttikleri tan›ma göre ya146

zaca¤›ma söz verdim. ‹nanmayacaks›n›z ama kalbinde yitik fliirleri olan binlerce insandan mektup ald›m. Mektuplar›n kimileri anlafl›lmaz, kimileri de tutars›z olmas›na karfl›n hiçbiri aptalca de¤ildi, çünkü her biri içten gelerek yaz›lm›flt›. Hele içlerinden birini yaflam›m boyunca unutmayaca¤›m. Mektup, Mary ad›nda bir k›zdan gelmiflti. Soyad›n› belirtmemiflti. Mary’i gözünüzde nas›l canland›rabilirim bilmiyorum ama; galiba en iyisi öyküsünü anlat-


BD A⁄USTOS 2011

mak olacak. Bir gün, mektuplarla dolup taflan sepette, içinde bir deste çizgili ka¤›d›n aras›na katlanarak konulmufl, eski yüzlü bir ka¤›t para bulunan, özel kuryeyle gönderilmifl bir mektup buldum. Mektubu okurken Mary’nin sesini duyar gibiydim. “Han›mefendi, isteyen herkes için bir fliir yazabilece¤inizi ve bunu dergide yay›mlayaca¤›n›z› söylüyorsunuz. Ancak ben, yazd›¤›n›z fliiri yay›mlamak yerine bana göndermenizi rica ediyorum. Zarfa da bu nedenle para koydum. Karfl›l›¤›n› ödeyemeyip sizi zor durumda b›rakmak istemem. Kendimi tan›tsam iyi olur san›r›m. Bebekken beni yetimler yurdunun merdivenlerine b›rakm›fllar. Güzel ve zeki bir çocuk olmad›¤›mdan, kimse beni evlat edinmemifl. ‹flte bu yüzden yafl s›n›r› dolana kadar yurtta kald›m; daha sonra bana bir fabrikada ifl buldular. Savafl y›llar› oldu¤u için ve fabrikada çok fazla ifl oldu¤undan haftada alt› gün çal›fl›yordum. Pazar günlerim bofltu; bu günlerde parkta yürüyüfle ç›kard›m. Yine bir Pazar günü parkta

dolafl›rken yan›ma bir asker geldi ve konuflmaya bafllad›. Yaln›z olup olmad›¤›m› sordu. ‘Yaln›z›m’ dedim, o da yaln›z oldu¤unu söyledi. Kentin yabanc›s› oldu¤unu ve benimle yürümek istedi¤ini söyledi. “Yurt müdürü, tan›flt›r›lmad›¤›m sürece bir erkekle konuflmamam› ö¤ütlemiflti ama bu genç çocuk üniformal› oldu¤undan, konuflmakta

sak›nca görmedim. Birlikte yürüdük, sohbet ettik. Bana Iowa’l› oldu¤unu, kentin d›fl›ndaki nehrin k›y›s›ndaki kampta kald›¤›n›, Iowa’da annesiyle yaflad›¤›n› ve tek çocuk oldu¤unu söyledi. Hiç evlenmemifl, ciddi bir iliflkisi de olmam›fl. Annesi, bir k›zla ilgilendi¤ini fark etti¤inde k›yameti kopart›yormufl. Daha sonra, akflam birlikte yeme¤e ç›k›p, sinemaya gitmeyi önerdi.” Mary, Ross ile iflte böyle tan›flm›flt›. Sinemadayken Ross, Mary’nin ellerine dokundu¤unda, Mary bu gence kesinlikle âfl›k oldu¤unu düflündü. Aradan bir ay geçti. Bir baflka pazar günü Mary ve asker sevgilisi parkta gezerken bir banka oturdular ve gelecekle ilgili konuflmaya bafllad›lar. Mary mektubunda bu konudan flöyle söz ediyordu: “Benim de bir gelece¤im oldu¤unu daha önce hiç düflünmemifltim. Ama o pazar günü, Ross beni sevdi¤ini ve benimle evlenmek istedi¤ini

Bebekken beni yetimler yurdunun merdivenlerine b›rakm›fllar. Güzel ve zeki bir çocuk olmad›¤›mdan, kimse beni evlat edinmemifl. ‹flte bu yüzden yafl s›n›r› dolana kadar yurtta kald›m;

147


BD A⁄USTOS 2011

Ama o pazar günü, Ross beni sevdi¤ini ve benimle evlenmek istedi¤ini söyleyince… Önerisini hemen kabul ettim ama o anda Ross’un yüzünde bir kayg› belirdi...

söyleyince… Önerisini hemen kabul ettim ama o anda Ross’un yüzünde bir kayg› belirdi. Durumu annesine aç›klamaya cesaret edemedi¤ini, bu nedenle de mal varl›¤›n› benimle paylaflamayaca¤›n› ve beni güvence alt›na alamayaca¤›n› söyledi. Ama bunlar benim için önemli de¤ildi. Tek istedi¤im o ve sevgisiydi. Tek dile¤im birinin bana ait olmas›yd›. Kendisine düflüncelerimi söyledi¤imde yüzündeki kayg› gidiverdi.”

ledi. Ross’a bu mutlu haberi vermek için mektup yazd›¤› gün ise, kaderin cilvesi Mary’e kötü bir oyun oynad›. Mektup hükümetten geliyordu. Mary bana yazd›¤› mektupta, duygular›n›, “Resmen afallam›flt›m” diye anlat›yordu. “Kocam ölmüfltü. Bir daha dudaklar›n› dudaklar›mda hissedemeyecektim. Tek tesellim, en az›ndan bafllad›¤›m yerde olmamamd›. Art›k Ross bana ait olmasa da, sonsuza dek benim olacak bir fley b›rakm›flt› ard›nda.”

ary ve Ross evlendiler. Ross, Mary’e daha önce hiç sahip olmad›¤› ipekli bir giysi, topuklu pabuçlar ve fl›k bir sabahl›k ald›. Ama en önemlisi, ald›¤› niflan yüzü¤üydü. Ross görevli olarak denize aç›ld›¤›nda, Mary her gece mektup yaz›yor, Ross da zaman buldukça yan›t veriyordu. Zaman böyle ak›p gitti ve bir gün Mary fabrikada bay›ld›. Fabrikan›n doktoru, Mary’e hamile oldu¤unu söy-

Mary çal›flabildi¤i kadar çal›flt› ve

M 148

kazand›¤› her paray› biriktirdi; çünkü hiçbir güvencesi yoktu. Ross’tan geriye kalanlara yasal olarak annesi sahipti. Mary, Ross’un annesine, kendisine inanmayaca¤›n› düflündü¤ü için bu konuyla ilgili hiçbir fley yazmad›. Mary’nin k›z› hastanenin yoksullar ko¤uflunda dünyaya geldi. Mary art›k yeni bir sorunla karfl› karfl›yayd›. Bundan böyle bir tek kendisi için de¤il, k›z› için de çal›flmak zorundayd›. Bu


BD A⁄USTOS 2011

yüzden bebe¤ini, çok pahal› olmayan fl›mdaym›fl gibi hissettirecek bir fliir yazman›z› rica ediyorum. bir çocuk yuvas›na verdi. Lütfen yazd›¤›n›z fliiri postaneye “Bebe¤imi her sabah yuvaya b›rak›yor, akflam, ifl ç›k›fl› da al›p eve dö- gönderin, ben oradan al›r›m.” nüyordum. Pazar günleri d›fl›nda, onu uyan›k göremiyordum bile. Kazand›- Bu fliiri yazmak, ald›¤›m en zor ¤›m tüm para yiyece¤e, kiraya ve yu- ve en kolay ifllerden biriydi. Gün gelir vaya gidiyordu. K›z›ma güzel giysiler de yay›mlamak isterim diye fliirin kopya da oyuncaklar alam›yordum. Gün- yas›n› kendime almad›m çünkü o zadüz giydi¤i elbiseler, oynad›¤› oyun- man fliir yaln›zca Mary’e ait olmaktan caklar yuvaya aitti. Evde ise yaln›zca, ç›kacakt›. fiiiri zarfa koydu¤umda, içinde yatt›¤› bir sepet, battaniyeleri parayla birlikte göndermek geçti akve de küçük, plastik bir bebek ç›ng›- l›mdan. Ancak sonradan, bunun çok ra¤› vard›. Ama yine de mutluydum zalimce bir davran›fl olaca¤›n› düflünçünkü çal›fl›rken, onu al›p eve götüre- düm. Anlad›¤›m kadar›yla Mary bece¤imi, kollar›mda uykuya dalaca¤› be¤ine son bir hediye vermek istiyordu. Mary’i bulmaya çal›flt›m ama baan› düfllüyordum. “Sonra bir gün beni yuvadan ara- flar›l› olamad›m. Mektubu postaneden d›lar ve hemen gelmemi söylediler ama ne yaz›k ki yuvaya zama“Sonra bir gün beni n›nda varamad›m.” yuvadan arad›lar ve ‹flte flimdi Mary

hemen gelmemi söylediler ama ne yaz›k ki yuvaya zaman›nda varamad›m.”

bafllad›¤› yere geri dönmüfltü. Güzel ya da zeki de¤ildi belki ama sevmeyi, çevresine bir fleyler vermeyi çok iyi bilen bir k›zd›; baflka da hiçbir fleyi yoktu elinde. “Bebe¤imin güzel giysileri, oyuncaklar› ya da bebeklere al›nan baflka fleyleri olmad›¤› için elimde ondan bana an› olarak kalan hiçbir fley yok. Y›llar geçtikçe an›s› soluklafl›r, gözlerimi kapatt›¤›mda yüzünü gözlerimin önüne getiremem diye korkuya kap›l›yorum. Bu yüzden de sizden bebe¤imi anlatan, onun kadar tatl›, her okudu¤umda onu yan›ba-

alm›fl, sonra da ortadan kaybolmufltu. Tüm bu anlatt›klar›m›n üzerinden çok uzun zaman geçmifl olmas›na karfl›n, o paray› hâlâ sakl›yorum. Belki bir gün, bir yerde Mary’i görürüm diye... E¤er görürsem, paray› ona geri verip, an›lar›n sat›n al›namayaca¤›n› söyleyece¤im; çünkü an›lar›n her zaman arma¤an olarak kalmas› gerekti¤ini düflünüyorum.• 149


BD A⁄USTOS 2011

YARININ BÜYÜKLER‹ Gönderi adresi: Sedef Cad. 2446 Ada, 1. Parsel, A Blok, Kat: 3, Da: 16, Ataflehir, 34750 ‹stanbul e-posta: butundunya@butundunya.com.tr (e-posta ile gönderece¤iniz fotograflar›n 150 KB’den fazla olmamas›na lütfen özen gösteriniz.)

Yi¤it Eren Güney , Ordu

Eren Bozkurt, Ankara

Beren Tafly›lmaz, Bursa

‹lsu Mefle, ‹stanbul 150

Bora Bayraktaro¤lu, Bodrum

Duru Yörük, ‹stanbul

Doruk Yörük, ‹stanbul


BD A⁄USTOS 2011

Berra Kocaman, Konya

Ulafl Efe Özdemir, Antalya

Can Tecer, Merzifon

Özgür F›rt›na Ç›ld›r, Ankara

N. ‹dil Arma¤an , ‹stanbul

Eda Naz Yalç›nkaya, Sakarya

Ata Kemal Özbasan, Düzce

Alya Ünal, Adana

Ya¤mur fiahin, Malatya

Zeynep Ünalan, Ankara

Eylül ve Senanur Uzun, Antalya 151


BD A⁄USTOS 2011

A⁄USTOS AYI ÇÖZÜMLER SAYFASI Satranç Çözümleri

“Sudokunun Yan›tlar›”

3 2 7 1 9 8 6 5 4

8 4 9 2 5 6 7 3 1

6 5 1 3 4 7 2 9 8

1 6 8 5 3 9 4 7 2

4 9 5 7 8 2 1 6 3

2 7 3 6 1 4 9 8 5

9 3 6 8 2 1 5 4 7

7 8 2 4 6 5 3 1 9

5 1 4 9 7 3 8 2 6

Sudoku yapamayanlar için

4 7 6 8 1 5 9 2 3

8 1 2 9 6 3 5 7 4

5 9 3 4 7 2 8 6 1

7 8 4 1 2 6 3 9 5

3 5 9 7 4 8 6 1 2

6 2 1 5 3 9 4 8 7

9 4 8 2 5 1 7 3 6

2 3 5 6 8 7 1 4 9

1 6 7 3 9 4 2 5 8

Sudokusuz yapamayanlar için “Bilginizi Denetleyin”

1-(c) Trablus

11-(a) Da¤l›k Bölge

2-(b) Opera

12-(c) Halley

3-(d) 53.86 km.

13-(d) 1957

4-(a) Fars 5-(a) I¤d›r 6-(a) Sait Aouita (Fas)

14-(c) Analiz 15-(a) 3.476

7-(b) AIDS

16-(b) Azot

8-(c) 1919 9-(a) Nanak 10-(b) 1899

17-(c) Chuck Berry

152

18-(d) Babrak Karmal

ATAK: Beyaz Kazan›r, Karpov-Van der Wiel, Kxf7 fixf7 2.e8V+ Kbxe8 3.g6+ fig8 4.Kxe8+ Ff8 5.Ve6+ 1-0 OYUN SONU: Beyaz Kazan›r, Kasparyan 1936, 1. h5+ fih6 (1…fixh5 2.Kh7+ ve 3.Kh1) 2.Af7+ fixh5 3.Ke5+ fih4 4.Ag5! f1V+ 5.Af3+ fih3 6.Kh5+ fig2 7.Kh2+# Kareler ve Rakamlar 488 321

232 = 720 111 = 210

822 304

412 = 410 111 = 193

809

121 = 930

518

301 = 217

‹lk dersimiz Türkçe 1-(a) 2-(d) 3-(b) 4-(c) 5-(c) 6-(a)- 7-(b) 8-(b) 9-(a) 10-(d) 11-(a) 12-(b) 13-(c) 14-(c) 15-(a) Kare Bulmaca


KARELER VE RAKAMLAR Cahit Batum •S›f›rdan, dokuza kadar olan rakamlar› kullanarak afla¤›daki ifllemleri çözünüz. •Her farkl› flekil bir rakam› göstermektedir. •0-9 aras›ndaki rakamlar her iki grupta farkl› flekillerle simgelenmektedir.

1

2

Çözümler 152. sayfadad›r.

153


BD A⁄USTOS 2011

Bulmacan›n çözümü 152. sayfadadır. 154


BULMACA Filiz Lelo¤lu Oskay

SOLDAN SA⁄A: 1- Foto¤rafta görülen “Geyikli Gece”, Gö¤e Bakma Dura¤›” gibi fliirleri de olan flairimiz. – Adana yöresine özgü rendelenmifl buz, piflmifl niflasta, pudra flekeri ve flerbetten oluflan bir tatl› türü. 2- S›n›r niflan›.- Bir ya da daha fazla ürünün elde edilmesi için harcanan üretim faktörleri toplam›. – Bön, enayi. 3- Avrupa’da yaflayan bir ›rk.Tah›l ambar›. 4- Holmiyumun simgesi. – Fas›la.- Tutsak. – Türlü metallerden yap›lm›fl, kopmaya karfl› direnç gösteren ince uzun nesne. 5- ‹stihza. – Dervifl selam›.- Bay›nd›r.- Neonun simgesi. 6‘…… Alet’ (Aziz Nesin’in bir yap›t›). Uçurum. - Rutubet. 7- Rey.- Ali Özgentürk’ün bir filmi. – Difllerin üst k›sm›n› kaplayan sert doku. 8- Fas’ta bir flehir.Evlerin giriflinde di¤er oda kap›lar›n›n aç›ld›¤› geniflçe yer. 9- ‹srail yap›m› bir suikast silah›.- Eski bir siyasi partinin simgesi.- Eski dilde cehennem.- Yapma, etme. 10- Zulmeden.- Bir nota. – Çanakkale’de turistik bir belde. 11- ‘……. Güzeli’ ( 1999 y›l›nda 5 Oscar kazanan ünlü film). 12- James Cameron’un 1987 yap›m› bir filmi.- Bir nota.- Adan›lan fley. 13- Saka Türklerinin ünlü destan›.- Bir haber ajans›n›n simgesi.- Kendine benzetmeye çal›flma. 14- ‹ran ulusal destan› fiehname’nin en uzun bölümü.- Topra¤›n nemi.Sacda piflirilen su, un ve tuzla imal edilen bir çeflit ekmek. 15- Romanya’n›n eski para birimi.- Bir akademik unvan›n k›sa yaz›l›fl›.- Orta Amerika’da bir ülke. 16‘Marlon .…. ‘ (ABD’li ünlü sinema sanatç›s›).- Kalay›n simgesi. 17- Güç .- Bir renk. 18- Bir nota.- Medya. 19- Bal›k yumurtalar›na zarar veren bir avlanma türü.- Haz›r. 20- Orduda görevli bulunan kifli.- Türkan fioray’›n 1973 yap›m› bir filmi.

YUKARIDAN AfiA⁄IYA: 1- ‘‹span-

yol Meyhanesi’, ‘Nisan Ya¤muru’ gibi fliirleri de bulunan flairimiz.- Abhazlara özgü bir tür ekmek. 2- Tümör.- Vaka.Güney Afrika Cumhuriyeti’nin plaka imi. – Dünyan›n deniz seviyesinden en alçakta bulunan gölü.- Genetik. 3- Sergen.- Yetmez miktarda.- Ulusal.- Haberci.- ‹lkel bir silah. 4- Herhangi bir konuda bir görüfl ve düflünceyi bildiren yaz›.- Gök varl›klar›n›n bütünü.- ‹spanyollar›n sevinç ünlemi. 5- Çare.- Bir ilimiz.- Rize’de bir yayla. 6- Açgözlülük.- Do¤u Anadolu’da bir akarsu.- Tarla s›n›r›. – ‘Lale .….’ (Türkiye’nin ilk kad›n futbol hakemi). 7- Mu¤la’n›n bir ilçesi.- Kafiye.- Otlak.- Küçük sapl› bir b›çak türü. 8- Yeniden, bir daha anlam›nda bir zarf.-Bir ifli gerçeklefltirmek için yap›lm›fl nesne.- Bir nota.- Kulakta bulunan bir kemik.- Eski dilde elbise k›vr›m›. 9Dünyan›n uydusu.- Avrupa’da bir soyluluk unvan›.- Müslümanl›kta bir mezhep.- Kekli¤in boynundaki halka.- Sodyumun simgesi.Rusçada evet. 10- Güzel sanatlar›n bir dal›.- Birbirini kesen demir yolu kavfla¤›. - Çok bükümlü iplikle dokunmufl bir çeflit ince kumafl. 11- Maskarpone peyniri ile yap›lan bir ‹talyan tatl›s›.- ‘.…. Naflit’ (1987 y›l›nda yitirdi¤imiz sinema ve tiyatro sanatç›m›z). 12- ‘ Dr. …’ (James Bond filmleri serisinin ilki).- Sermaye. 13- Ac› bir k›rm›z› biber türü.- Öz varl›k, kiflilik. – C vitamini yönünden zengin bir meyve. 14- Kalsiyumun simgesi.- Arapçada ben.- Üç ya da daha çok sesin bir arada t›nlamas›.- Do¤u Karadeniz’de yaflayanlara verilen isim.15- Anlamlar› birbirine yak›n kelimelerin yan yana kullan›lmas›.- ‹skambilde birli.Kay›ngillerden, kerestesi dayan›kl› bir orman a¤ac›. filizoskay@butundunya.com.tr 155


SATRANÇ Mustafa Y›ld›z ÜNLÜ SATRANÇ USTALARI:

25

‹ki Kez FIDE Karar›yla Dünya fiampiyonu: KARPOV

R

us satranç ustas› ve 1975-1985 y›llar› aras›nda dünya satranç flampiyonu Anatoli Yevgenyeviç Karpov 23 May›s 1951’de do¤du.1975’te Bobby Fischer’in kendisiyle oynamay› reddetmesi üzerine dünya satranç flampiyonu oldu, ancak bu unvan› haketti¤ini daha sonraki turnuvalarda gösterdi. 1975-1985 döneminde 150’ye yak›n turnuvada birinci olarak ulafl›lmas› zor bir rekor k›rd›. Ünvan›n› Korchnoi’ya karfl› iki kez korudu.1985’de Garri Kasparov’a Anatoli Y. KARPOV yenilerek unvan›n› kaybetti. 1993 y›l›nda Kasparov Short’la olacak maç›n› FIDE flemsiyesi alt›nda oynamak istemeyince Karpov, bir kez daha FIDE karar›yla Dünya flampiyonu say›ld›. Kamsky ve Anand’a karfl› ünvan›n› korudu. Karpov, 2000 y›l›nda FIDE’nin Dünya flampiyonlu¤u turnuvas›nda uygulayaca¤› kurallar› be¤enmedi¤i için finalde oynamad› ve ünvan›n› Alexander Khalifman ‘a b›rakm›fl oldu. Oyun stili olarak kendine Capablanca’y› örnek alm›flt›r. Çok güçlü savunma oyunu tarz›yla bilinir. Anatoli Karpov - Veselin Topalov, Linares, 1994 Beyaz›n 20. Fxc6 ile siyah at› kazanaca¤› düflünülebilir, ancak siyah 20. ... Ka7 hamlesiyle beyaz veziri kovar 21. ... Kxc6 ile fili alarak durumu eflitler ve konumunu düzeltir. Konumsal oyuna yatk›nl›¤›yla tan›nan Karpov burada, taktik silah›n› konuflturuyor, üç kez kale feda ediyor. 20. Kxe6! Ka7 (20...fxe6 21.Fxc6 Ka7 22. Vxe6+ fig7 23.Fe4 Beyaz daha iyi) 21. Kxg6+! fxg6 22. Ve6+ fig7 23. Fxc6 Kd8 24. cxb5 Ff6 25. Ae4 Fd4 26. bxa6 Vb6 27. Kd1 Vxa6 28. Kxd4!! Kxd4 (28...cxd4 29.Vf6+ fih6 30.Vh4+ fig7 31.Vxd8 Vxc6 32.Vxd4+ beyaz daha iyi) 29. Vf6+ fig8 30. Vxg6+ fif8 31. Ve8+ fig7 32. Ve5+ fig8 33. Af6+ fif7 34. Fe8+ fif8 35. Vxc5+ Vd6 36. Vxa7 Vxf6 37. Fh5 Kd2 38. b3 Kb2 39. fig2 Siyah terk eder.

156


BD A⁄USTOS 2011

‹K‹ fiAfiIRTICI SONUÇ P›nar Buran(1638) - Emine Yan›k(1993), TBB, 2011 Taraflar at oyun sonu oynuyorlar. Beyaz, kendisinden 365 puan güçlü ve deneyimli rakibi karfl›s›nda bir piyon önde. Siyah›n umudu, etkin bir oyun ç›kar›p berabere kalmak. Bu düflüncelerle son hamlesinde 37…fie4 ile flah›n› merkezde tutmaya çal›flm›fl. Beyaz da 38.fie2 ile oppozisyon alm›fl. fiimdi siyah belki acele 38…f5 oynad›. Genç rakibinin 39.g3 hamlesini görünce oyunu terk etti. Çünkü, 40.f3+ mat hamlesini önleyecek hiçbir yan›t bulamad›. Sonuç: Merkezdeki her flah güçlü de¤ildir. Her yan› dikenli tellerle örülmüflse flah, mat a¤›ndan ç›kamaz. 1-0 Vas›f Durarbeyli(2511) - Ahmet Bolat (2074), 2011 Türkiye Satranç Ligi Gazi Üniversitesi tak›m›n›n birinci masas› genç Azeri GM Durarbeyli, Mersin Ezgi Satranç kulübünden Ahmet Bolat karfl›s›nda flah kanad›nda atak yapabilmek için merkezde bir piyon feda etmifl. fiimdi o kay›p piyonu geri alaca¤›n› düflünerek 17.Axd4 oynad›. Açmazdan dolay› at piyonla hemen al›nam›yor ama ard› ard›na gelen flah ve vezir tempolar› ifli bozuyor. 17…Vf4+ 18.fib1 Fg4 19.f3 exd4 At gitti. Beyaz›n bundan sonraki çabalar› oyunu kurtarmaya yetmedi. 34. hamlede beyaz terk etti. 0-1 ATAK Karpov-Van der Wiel

OYUN SONU Kasparyan, 1936

Beyaz Kazan›r

Beyaz Kazan›r

mustafayildiz@butundunya.com.tr

Çözümler 152. sayfadad›r. 157


B‹ZE GÖNDER‹LEN K‹TAPLARDAN

‹çimizdeki Zalim Anlamak ve Üstesinden Gelmek Emre Kongar

Remzi Kitabevi

H

er zalim bir toplumsal üründür; defolu bir insanl›k ürünü! Zalim, kendi bafl›na yetiflen bir ayr›ks› bir bitki de¤il, her yerde ars›zca yetiflen ve yararl› olanlar› yok eden zehirli bir ottur. Ça¤›m›z›n toplumsal vebas› zulümdür. Hiç bir mukaddes de¤er, hiç bir üstün ideal, yap›lan zulmü hakl› k›lmaz. Zalimler kalabal›klar aras›nda yaln›z yaflar, kalabal›klar aras›nda yaln›z ölür. Zalimlerin empati yetene¤i s›f›ra yak›nd›r ama mazlumlar›n empati yetene¤i de sonsuz de¤ildir. ‹ktidar geçici, zulmün ac›lar› kal›c›d›r. Zalim zalimi, zulüm zulmü do¤urur. Zalimler de yasalara dayan›r; hukuk devletini hiçe sayan yasalara. Zulme karfl› adalete s›¤›n›l›r, zulme alet olan adalete ise adalet denmez. Zalimler önce muhaliflerini, sonra insan haklar› ve demokrasiyi savunanlar› hapse atar. Bir ülkenin cezaevleri hüküm 158

giymemifl tutuklularla doluysa o ülkede zulüm egemen olmufl demektir. Ço¤unlu¤u mazlum olan toplumlar sadece zalim üretir. Demokrasi zalimlere karfl›, kimse zulüm görmesin diye icat edilmifltir. Her zalim gerçeklerden korkar ve onlar›n üstünü örtmeye çal›fl›r. Zalimin ne söyledi¤ine bakma, ne yapt›¤›na bak. Her zalim tarihi yeniden yazar, ama tarih sonra onu çizer. Zalimin de mazlumun da, kad›n› erke¤i, genci yafll›s›, Türk’ü Kürt’ü, Müslüman’› H›ristiyan’›, Sünni’si Alevi’si, sivili askeri olmaz; ›rk, din, dil, mezhep, milliyet, cinsiyet, meslek söz konusu olmaks›z›n zalim zalimdir, mazlum da mazlumdur. Zalime ac›y›n, ondan nefret etmeyin, kin ve nefret sizi de zulme iter. En ac›mas›z zalimler, dünkü mazlumlar›n aras›ndan ç›kar. Ey mazlum dikkat et, zalimler seni de zulümle ifsat etmifltir; bir gün sen de iktidara geçti¤inde zulüm yapma! Dün mazlum olmak, bugün zalim olmay› hakl› k›lmaz. Zulüm zehrinin ilac› insan haklar› ve demokrasidir.”

Türk Devrimi Mülakatlar› Sabahattin Özel Ifl›l çakan Hac›ibrahimo¤lu

‹fl Bankas› Kültür Yay›nlar›


BD A⁄USTOS 2011

ki ayr› kitap olarak raflarda yerini alan çal›flman›n ilki, Osmanl› Devleti’nin son döneminden Milli Mücadele döneminin bafllang›c›n› kaps›yor. Sultan Vahdettin’den Abdülmecit Efendi’ye, Enver, Talat ve Cemal Paflalardan Ahmet R›za Bey’e, çeflitli f›rka liderlerinden ‹stanbul amele mebusu Numan Usta’ya, Bolflevik elçilerinden Claude Farrère’e, Kafkas halklar› temsilcilerinden ‹ngiliz generali Townshend’e uzanan bu mülakatlar, Mütareke ve Kurtulufl Savafl› dönemlerine ›fl›k tutuyor. ‹kinci yap›t Anadolu ulusal eyleminin asker-sivil aktörleri bulunuyor. Mustafa Kemal Atatürk, Fevzi Çakmak, Kâz›m Karabekir, Refet Bele, ‹smet ‹nönü, Ali Fuat Cebesoy, Kâz›m Özalp, Ali ‹hsan Sabis paflalar, Rauf Orbay, Kara Vas›f gibi dönemin etkin simalar›yla ulusal mücadele döneminde yap›lan söylefliler, ihtilalci kadronun içinde yaflanan süreci alg›lay›fl›n› ortaya koyuyor. Kitapta Mustafa Kemal’le yap›lm›fl ve flu ana dek tümüyle gün yüzüne ç›kmam›fl mülakatlar dikkat çekerken, dönemin görünmez kahramanlar›n› simgeleyen Fatma Seher Han›m’la (Kara Fatma) yap›lan söylefli de kendine yer buluyor. Birinci ve ‹kinci TBMM dönemlerine iliflkin mülakatlar ise Kurtulufl Savafl› s›ras›nda ve hemen sonras›nda erken Cumhuriyet döneminin bir foto¤raf›n› sunuyor.

Kay›p Seslerin ‹zinde Emre Arac›

Yap› Kredi Yay›nlar›

M

üzik konusunda yapt›¤› araflt›rmalar, tarihin tozlu raflar›nda müzik dünyas›na iliflkin gün›fl›¤›na ç›kmay› bekleyen konular› ele alan yaz›lar› ile önemli bir hizmet veren Emre Arac›’n›n çal›flmalar›n› bir araya toplayan kitap okuru bir yandan kentlere, konserlere, festivallere keflif gezisine götürüyor. Osmanl› çok sesli müzi¤ine iliflkin önemli bilgilerin yer ald›¤› kitab›n portreler, sohbetler bölümünde de Türk ve dünya müzi¤inin önemli adlar›n›n izinde yap›lan söylefliler dikkat çekiyor: “Opera binalar›, konser turneleri, kompozitör evleri ve portreleri, zaman zaman yaflam›ma yön vermifl sanatç› ve akademisyenlerden hat›ralar, Osmanl›’n›n melez çoksesli müzi¤i, tek tük müzik d›fl› yaz›lar, Adnan Saygun’un hayat› ve eserleri, tozlu arfliv raflar›nda unutulmufl notalar, kay›p seslerin izlerinde, Proustvari bir esteti¤in heyecan›yla, ama ayn› zamanda kiflisel bir yolculuk.” 159


B‹R FOTOGRAF B‹N SÖZCÜ⁄E BEDELD‹R Gönderi: SAL‹H ÇINAR, KANADA

160


Hat: VOLKAN ATAY

“Bu Da Geçer Ya Hu” (Bu yaz›, derginizi ters çevirdi¤inizde de ayn› biçimde okunabilmektedir.)

Hat: VOLKAN ATAY

“Bu Da Geçer Ya Hu” (Bu yaz›, derginizi ters çevirdi¤inizde de ayn› biçimde okunabilmektedir.)


BAfiKENT ÜN‹VERS‹TES‹ KÜLTÜR YAYINI TÜRK SANATÇILARI: Necmettin YAĞCI 1 A⁄USTOS 2011

192297

SAYI: 2011 / 08

F‹YATI: 4 TL

A⁄USTOS 2011

Tüm Dünyadan T›p Adamlar› Bu Kez Milletvekili Haberal'› Alk›fll›yor:

Necmettin Ya¤cı, 1956 y›l›nda Mardin’de do¤du. Ankara Gazi Yüksek Ö¤retmen Okulu Resim-‹fl Bölümü Heykel Ana Sanat Dal›ndan mezun oldu. ‹stanbul’da serbest Heykelt›rafl olarak çal›flmalar›n› sürdürdü. Baflta Devlet Resim ve Heykel Yar›flmalar› olmak üzere, Resmi ve özel kurumlar›n düzenledi¤i heykel yar›flmalar›na kat›lan sanatç›, Avrupa ve Türkiye’de 200’den fazla karma ve grup sergisine kat›lm›flt›r. Türkiye’de aç›k alan Kent heykeli ve an›tlar› yapan birkaç sanatç›dan biri olan Necmettin Ya¤c›’n›n yurdun çeflitli yerlerinde Heykel ve An›t uygulamalar› bulunmaktad›r. Halen Gazi E¤itim Fakültesi Güzel Sanatlar E¤itimi Bölümü Resim-‹fl E¤itimi Ana Bilim Dal›nda Ö¤retim Görevlisi olarak Heykel dersleri vermektedir.

"Tebrikler Mehmet"

2000


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.