2011/10

Page 1

TÜRK RESSAMLARI: Fatma TAN

BAfiKENT ÜN‹VERS‹TES‹ KÜLTÜR YAYINI 1 EK‹M 2011

192297

SAYI: 2011 / 10

2000

F‹YATI: 4 TL

Prof. Dr. Ahmet Mumcu:

TBMM Tarihimizin En Önemli Olay›d›r Sh:8 Azerbaycan Bas›n›'nda Prof. Haberal: Odun Atefli Ifl›¤›nda Ders Çal›flt›, Dünya Çap›nda Baflar› Kazand› Sh:16

Mümtaz ‹dil yazd›: Bafllamadan Biten Bir Darbenin Öyküsü:

Dekabristler Sh:22

Sinan Meydan'dan: Güneydo¤u ve Do¤u'da Bir Atatürk Projesi:

GAP

Sh:52

Cengiz Önal:

Cumhuriyet de Krizle Bafllad›, Çözümü Mustafa Kemal Sa¤lad› Sh:29 Çetin ‹mir yazd›:

Ahi Evran ve Ahilik Kültürü nedir? Sh:116


S p

TÜRK RESSAMLARI: AVN‹ ARBAfi

KUVA-YI M‹LL‹YE (ULUSAL GÜÇ) 1919 y›l›nda ‹stanbul’da do¤an Avni Arbafl, 1940-1947 y›llar› aras›nda ‹stanbul Güzel Sanatlar Akademisi’nde Frans›z ressam Léopold-Lévy’nin yönetiminde çal›flt›. Avni Arbafl, 1947 y›l›nda Frans›z hükümetinin verdi¤i bursla Paris’e gitti ve Fransa’n›n birçok kenti ile ABD’de sergiler açt›. 1976 y›l›nda Türkiye’ye döndü. Kendine özgü bir anlat›m biçimi gelifltiren ve bunu tüm resimlerinde uygulayan Ressam Avni Arbafl, Salon d’Octobre, Salon de Mai gibi önemli sergilere kat›ld›.

9

ÖZEL BASKI

ARMA⁄ANDIR PARAYLA SATILMAZ



BAfiKENT ÜN‹VERS‹TES‹ KÜLTÜR YAYINI

Bütün Dünya

1 EK‹M 2011

2000

Baflkent Üniversitesi Ad›na Sahibi: Prof. Dr. Mehmet Haberal Yay›n Genel Yönetmeni Mete Akyol Görsel Yönetmen ve Yay›n Genel Yönetmeni Yard›mc›s› : Turgut Keskin Sorumlu Yaz› ‹flleri Müdürü: Gülçin Orkut Teknik Yap›m Yönetmeni: Faruk Güney ‹flletme Genel Yönetmeni: Sina fien Yay›n Dan›flman›: Yaflar Öztürk Türk Dili Dan›flman›: Haydar Göfer Sanat Dan›flman›: Süheyla Dinç Redaksiyon: Fatma Ataman Düzeltme Sorumlusu: Nükhet Aliciko¤lu Baflkent Üniversitesi’nin bir kültür hizmeti olan Bütün Dünya 2000, Baflkent Üniversitesi kurulufllar›ndan 1. Cadde, No: 77, Bahçelievler, Ankara adresindeki Aküm Reklamc›l›k, Dan›flmanl›k ve Yay›nc›l›k Ajans› Sanayi ve Ticaret A. fi.’nin 3. Cadde, No: 2, Yenimahalle, Ankara adresindeki tesislerinde bas›lm›flt›r.

2

Seçiciler Kurulu: Prof. Dr. Nevzat Bilgin (An›sal Baflkan) Prof. Dr. Ahmet Mumcu Prof. Dr. Solmaz Do¤anca Prof. Dr. Sevil Öksüz Prof. Dr. Ender Varinlio¤lu, Prof. Dr. Okay Eroskay Prof. Dr. Fuat Çelebio¤lu, Prof. Dr. Sedefhan O¤uz, Prof. Dr. Levent Peflkircio¤lu, Gürbüz Atabek, Necmi Tanyolaç, Mete Tizer, Kaya Karan, Alaettin Giray, Ayhan Erten, ‹lhan Banguo¤lu, Ahmet Aydede, Manuel Bilos,Cengiz Dolunay Sürekli Yazarlar: Yücel Aksoy, Nuray Bartoschek, Cahit Batum, Haluk Cans›n, Ali Murat Erkorkmaz, Konur Ertop, Gürbüz Evren, Metin Gören, ‹lyas Halil, Pelin Hazar, Çetin ‹mir, Muzaffer ‹zgü, Mehmet Muhsino¤lu, Filiz Lelo¤lu Oskay, Cengiz Önal, Cengiz Özak›nc›, Saniye Özden, Bekir Özgen, Yaflar Öztürk, Erdo¤an Sakman, Songül Saydam, R›fat Serdaro¤lu, ‹zlen fien, ‹zmir Tolga, Suat Türker, Engin Ünsal, Mehmet Ünver, Dr. Mehmet Uhri, Orhan Velidedeo¤lu, Mustafa Y›ld›z Yönetim Merkezi: 10. Sokak No: 45, Bahçelievler, Ankara Tel: (0312) 212 80 16 (pbx) Faks: (0312) 234 12 16 ‹letiflim Adresi: Sedef Cad. 2446 Ada, 1. Parsel, A Blok, Kat: 3, Da: 16, Ataflehir, 34750 ‹stanbul Tel: (0216) 456 27 27 (pbx) Faks: (0216) 456 27 29 Da¤›t›m: Yaysat Renk Ay›r›m›: Mat Yap›m Bas›m Tarihi: 26 / 09 / 2011 www.butundunya.com.tr butundunya@butundunya.com.tr


ATATÜRK VE CUMHUR‹YET DÜfiMANLARINA BELGEL‹ YANITLAR Atatürk ve Cumhuriyet karfl›tl›¤›n›n prim yapt›¤› günümüzde Atatürk’e ve Cumhuriyet’e yönelik sald›r›lara, yalan ve yanl›fllara belgelere dayanarak yan›t veren, aldat›lan ve yanl›fl yönlendirilen kamuoyuna gerçekleri gösteren bir yap›t.

BBÜÜTTÜÜNN KK‹ ‹TTAAPPÇÇI ILLAARRDDAA


BAfiKENT ÜN‹VERS‹TES‹ KÜLTÜR YAYINI

Bütün Dünya 2000

YIL:14 SAYI: 161

6 8

Demokrasinin Çocuklar› Görev Bafl›nda

52

Mete Akyol

62

Mustafa Kemal’e Hediye Edilen Çanakkale Hal›s›

63

Osmanl› Ulusçulu¤u

Türkiye Büyük Millet Meclisi Aç›l›rken Prof. Dr. Ahmet Mumcu

16

Cumhurbaflkanl›¤›n› Geri Çeviren Adam Mehmet Haberal fiahin Musao¤lu

21

‹ Ç ‹ N D E K ‹ L E R

Bir Cenaze, Bir Katliam, Demokrasi! ve Özgürlük!

Sinan Meydan

Cengiz Özak›nc›

79

Amerikan Donanmas›n›n Bafledemedi¤i ‹spanyol Mürettebat

80

Bat› Kaddafi’nin Diktatör Oldu¤unu 42 Y›l Sonra m› Anlad›?

Av. Metin Feyzio¤lu

22

Gürbüz Evren

Dekabristler

87

Mümtaz ‹dil

26

Buse

94

Cumhuriyet’in ‹lan› Hakimiyeti Milliye Yaz›lar›

100 Konuflma Orhan Velidedeo¤lu

Gürbüz Evren

40

Yara Refik Halid Karay

Cengiz Önal

38

Müsahipzade Celal’in Yap›tlar›nda Tarihin Öteki Yüzü Konur Ertop

Emre Kongar

29

Atatürk’ün Gap Projesi

105 Jübile

Beyaz Gül

Metin Gören

Alaettin Giray

16 52

Cumhurbaflkanl›¤›n› Geri Çeviren Adam Mehmet Haberal

fiahin Musao¤lu

4

Atatürk’ün Gap Projesi Atatürk’ün Do¤u ve Güneydo¤u Anadolu’daki Yat›r›mlar›

Sinan Meydan


AYLIK BÖLÜMLER

108

Yaln›zl›¤›n Kolay, Çok Kolay Tedavisi

109

Kasabam›z Yaflam Öykümüzdür Bekir Özgen

116

Ahi Evran ve Ahilik Kültürü

‹lk Dersimiz Türkçe

51

F›rçalayarak

93

T›p Dünyas›ndan K›sa K›sa

99

Bilginizi Denetleyin

115

Sudoku

130

Ufak Tefek Bilgiler

132

Poldi

150

Yar›n›n Büyükleri

Yücel Aksoy

152

Çözümler Sayfas›

Kedicik Kedicik Patileri Minicik

153

Kareler ve Rakamlar

Muzaffer ‹zgü

154

Bulmaca

Sokak Sokak Ruhsal Terapi

156

Satranç

158

Ay›n Kitaplar›

160

Bir foto¤raf, Bin Sözcü¤e

Çetin ‹mir

123

25

Türk Dili Üzerinde Oynanan Oyunlar Nurullah Ayd›n

125 133

138

Enrique Granados

Mehmet Ünver

146

Hayata Dair Nuray Bartoschek

149

Bedeldir

Fincan Tak›m›

63 80

Osmanl› Devleti’nin Uygulamakta Geç Kald›¤› Son Çözüm

Osmanl› Ulusçulu¤u Cengiz Özak›nc›

Bat› Kaddafi’nin Diktatör Oldu¤unu 42 Y›l Sonra m› Anlad›? Gürbüz Evren

5


D

emokrat›m” demek, “De-

mokrat Partili’yim” demekti 1950 ve 1951 y›llar›nda. Babam›n a¤z›ndan s›k s›k ç›kan “Demokrasi” sözcü¤ünü her duydu¤umda kafam›n kar›flmas›n›n nedeni buydu. S›k s›k “Demokrasi” diyordu ama, Demokrat Partili de¤ildi, babam; Cumhuriyet Halk Partisi milletvekiliydi. Onun hem Cumhuriyet Halk Partili olup, hem de demokrasiyi savunmas›na, iflte bu nedenle bir türlü ak›l erdiremiyordum. Birgün, kendisinden sanki hesap sorar gibi oldu ama, gerçekte 15-16 yafllar›m›n bilgi susam›fll›¤›n›n verdi¤i en do¤al ö¤renme hakk›mdan güç ald›m ve aylard›r kafam› kar›flt›ran bu kördü¤ümü çözmesi için babama sordum: “Siz Cumhuriyet Halk Partili’siniz” dedim. “Rakibiniz Demokrat Parti’nin baflar›s› olan demokrasiyi neden savunuyorsunuz?” O an bir kufl uçtu pencenin önünden. Babam›n önce gözleri tak›ld›, sonra iflaret parma¤› uzand› kufla. “Demokrasi, iflte flu kuflun uçmas› olay›d›r” dedi. Onun yan›t›n›n bu kadarla kalmayaca¤›n› biliyordum. O nedenle bekledim.

6

“Kufl, uçabildi¤i için kufltur” diyerek sürdürdü yan›t›n› babam. “Ona uçabilme yetene¤ini sa¤layan, kanatlar›d›r. Kanatlar› olmayan bir kufl, bir fareden pek de farkl› say›lmaz; ayaklar alt›ndan kaçabilmek için o da oradan oraya kofluflturmak zorunda kal›r.” Yeniden kanatlara getirdi sözü: “Bir kuflun uçabilmesi için, yaln›zca bir kanad› da yetmez” dedi. “‹ki kanad› olmayan hiçbir kufl uçamaz. ‹ki kanatl› kuflu demokrasiye benzetmemin nedeni ise, aralar›ndaki bu ‘do¤al’ benzerliktir.”

B

abam›n o gün anlatt›klar›n›, bugün de koruyorum belle¤imde. “Demokrasi de iki kanatl›ym›fl. Kanatlardan biri iktidar, öteki muhalefetmifl. ‹ktidar ifl yaparm›fl, muhalefet onu denetlermifl. ‹ktidar›n yanl›fl bir davran›fl›n› gördü¤ünde muhalefet görevini yerine getirirmifl, elefltirisini yapar, o yanl›fl›n düzeltilmesini önerirmifl. Böylece her iki kanat da ç›rpmaya bafllay›nca, iflte o zaman demokrasi var olurmufl. Muhalefet kanad› olmazsa, tek kanad› olmayan kufl örne¤i, iktidar


BD EK‹M 2011

kanad› tek bafl›na demokrasiyi sa¤- Millet, kay›ts›z flarts›z sahibi oldu¤u layamazm›fl. Çünkü yapt›¤› her ifl, “egemenlik” yetkisini kullanmalar› muhalefet olmad›¤› için, denetimden için, seçimlerde verdi¤i oylarla iktidar geçmemifl olurmufl, hemen her iflde ve muhalefet partilerini görevlendiolabilecek yanl›fll›klar elefltirilmemifl, rirmifl. Hangi partiden seçilmifl olursa düzeltilmemifl olurmufl, yanl›fl yap›lan olsun tek tek her milletvekili, Türkiye ifl de, o yanl›flla yap›lm›fl olurmufl; Büyük Millet Meclisi’ne gelmek ve milletin verdi¤i “Egemenli¤imi orada özetle, demokratik olmazm›fl.” Demokrasinin, ayn› önem ve de- kay›ts›z flarts›z kullanacaks›n” emrini ¤erdeki “olmazsa olmaz” iki kanad›n› ve görevini yerine getirmekle yükümözetlerken, sözü yine pencerenin önün- lüymüfl. Babam›n bu konudaki son den uçup giden kufla getirdi babam: Bir sözü flu olmufltu: “Ben, seçimi kazanan milletin tüm insan haklar›na sayg› partinin zaferi gibi gösterilen demokduyularak, uygar bir biçimde yönetil- rasiyi de¤il, millete egemenlik yetkisimesi için öncelikle, “kay›ts›z flarts›z” ni kullanma olana¤› sa¤layan demokbir biçimde demokrasi gerekliymifl; son- Çok çok önemli birfley daha ö¤rendim ral›kla ise, o demoko gün babamdan... Demokraside rasinin var olabilmesi “Egemenlik kay›ts›z flarts›z için iktidar kanad› kadar, muhalefet kanad›milletindir” ilkesi, hiçbir zan›n da “kay›ts›z flartman daha fazla oy alan iktidas›z” bir biçimde var olmas› gerekliymifl. r›n “mal›” de¤ilmifl. O ilkede, ok çok önem-

Ç

daha fazla oy alan iktidar partisi kadar, ald›¤› oy ne kadar olursa olsun, muhalefet partisinin de eflit pay› varm›fl.

li birfley daha ö¤rendim o gün babamdan… Demokraside “Egemenlik kay›ts›z flarts›z milletindir” ilkesi, hiçbir zaman “daha fazla oy alan” iktidar›n “mal›” de¤ilmifl. O ilkede, “daha fazla oy alan” iktidar partisi kadar, ald›¤› oy ne kadar olursa olsun, muhalefet partisinin de eflit pay› varm›fl. Ve bu pay›n önemi ve de¤eri de, yine bir kuflun öteki kanad›n›n önemi ve de¤erindeymifl. Çünkü… O pay›n gerçek sahibi, hem tek tek, hem bir bütün olarak, “millet”in kendiymifl.

rasiyi övüyor, onu savunuyorum…” *** Bunlar› ö¤rendi¤imde y›l 1950’ydi ve o günlerde demokrasi bir “yeni gelin”di, Türkiye’de. Aradan geçen 61 y›l›n sonunda bugünlere geldik ve... 61 y›l öncesinin “yeni gelin”i demokrasi, do¤urdu¤u çocuklar›n›n sahip ç›kmas›n› bekliyor flimdi, annelerine... • meteakyol@butundunya.com.tr 7


BD EK‹M 2011

Türkiye Büyük Millet Meclisi Aç›l›rken

Yazan: Prof. Dr. AHMET MUMCU

‹nsanüstü çabalar sonucu ve son derece dramatik olaylar›n ak›fl› içinde 23 Nisan 1920’de BMM’nin kuruluflu, Türk tarihinin en önemli olay›d›r. 12 Haziran 2011 seçimlerinden son-

ra k›sa bir süre çal›flarak iç düzenini kuran TBMM tatile girdi. 1 Ekim 2011 günü Yüce Meclis yasama ve denetleme etkinliklerine bafllayacakt›r. Bu yeni dönemin ulusumuza hay›rl› olmas›n› diliyoruz. Daha Amasya Tamimi’nden bafl8

layarak (22/23 Haziran 1919), Erzurum ve Sivas kongrelerinde ulusu ancak kendi azim ve iradesinin kurtaraca¤› ilan edilmiflti. ‹nsanüstü çabalar sonucu ve son derece dramatik olaylar›n ak›fl› içinde 23 Nisan 1920’de BMM’nin kuruluflu, Türk tarihinin en önemli olay›d›r. O gün, daha aç›l›fl›n


BD EK‹M 2011

ilk dakikas›nda, geçici Baflkan Sinop Mebusu fierif Bey, Meclis’in niteli¤ini anlat›yor ve ad›n› koyuyordu: “Ulusumuzun iç ve d›fl ba¤›ms›zl›¤› içinde mukadderat›n› bizzat üzerine almaya ve idare etmeye bafllad›¤›n› bütün İlk Büyük Millet Meclisi binası cihana ilan ederek Büyük Millet Meclisi’ni aç›yorum.” (1) lufltan sonra uygar, ileri, gönençli bir duruma getirmek ülküleriyle aç›kBöylesi önemli bir kurum, Türk lanabilir. tarihinde ilk kez görülüyordu. Devlet gücü, yani egemenlik, yaln›z ulusa ait ‹flte kuruldu¤u gündenberi ulustan olacakt›. Ulusun tek temsilcisi ise, ald›¤› yetkiyi k›skançl›kla kullanan TBMM idi. Meclis daha ilk günlerinde TBMM, bugün, ne kadar sorunlu olurflu çok çarp›c› ilke kararlar›n› alm›flt›: sa olsun, gene de bir demokratik rejimi “Mecliste toplanan ulusal iradeyi, va- koruyup iflletmektedir. tan›n gelece¤ine egemen k›lmak esas TBMM, ulus iradesinin tek temsilamaçt›r. BMM’nin üzerinde bir güç cisi oldu¤u gerçe¤inden hiçbir zaman yoktur.” (2) uzaklaflmam›flt›r. fiu örnek çarp›c›d›r. ‹flte ulusal kurtulufl savafl› bu gücün Siyasal partiler temsil edilmedi¤i halverdi¤i azim ile kazan›ld›. Dünyada de, umulmayacak ölçüde demokratik hiçbir kurtulufl hareketi, ulusun do¤ru- bir ortam oluflturan ilk Meclis’in süresi dan do¤ruya temsilcisi olan böyle bir dolup 11 A¤ustos 1923’de ikinci Mecgüç ile yürütülmemifltir. Bu bak›mdan lis göreve bafllay›nca büyük devrim TBMM ulusumuzun en büyük yaflam ad›mlar› da ardarda gelme aflamas›na güvencesi olmufltur ve bu olgu sürüp girdi. Cumhuriyetin ilan›, halifeli¤in gidecektir. Evet, TBMM’nin azim ve kald›r›lmas› ve 1924 Anayasas›’n›n karar› ile iç ve d›fl ba¤›ms›zl›¤›m›z› kabulü, bu Meclis’in yapt›¤› en önemli kazand›k. Ama bu Yüce Meclis, O’nu ifllerden baz›lar›. ‹kinci Meclis’te art›k kuran bir büyük önderin ›fl›¤›ndan da iki siyasal parti de vard›r.* Ayr›ca yararland›. Atatürk’ün Meclis’e sald›¤› karizmatik kiflili¤i ve dehas›yle önder ›fl›k, en umutsuz günlerde bile özgü- Atatürk Cumhurbaflkan›’d›r. veni yitirmemek, tek ailenin ulusun ‹flte “herfleye hakim oldu¤u” söykaderini etkilemesindeki anlams›zl›¤› lenen Atatürk, çok önemli bir iste¤ini somutlaflt›rmak ve ulusumuzu kurtu- bu Meclis’e kabul ettiremedi. 1924 9


BD EK‹M 2011

diyordu. Belki o zamanlar için bu görüfl geçerli say›labilirdi. Zira hükümdar›n egemenli¤ine karfl› cumhuriyeti savunuyordu Rousseau. Öyleyse, halk›n rejimi olan cumhuriyette ço¤unlu¤a hak vermekten baflka çare yoktu. Bizde de 1950 y›l›ndan itibaren, “ço¤unluk haks›z olamaz” görüflü a¤›rl›k kazand›. Bu da pek çok moderne-ço¤› ‹kinci Dünya Savafl›’ndan sonra ortaya ç›kan- demokratik araçlar›ndan Öyle sorunlar ortaya ç›kar denetim yoksun olan 1924 ki, bunlar›n çözümü için Anayasas›’na dayaaz›nl›¤›n getirdi¤i öneriler nan iktidar partisini çok otoriter bir yola daha do¤rudur; halk›n da itti. ç›kar›nad›r. Ama parlamen- Bu iktidar 1957 güçler ayr›to içindeki ço¤unluk- haks›z y›l›nda m›na dayanan, yarg›da olsa- hakl› kabul edilir. y› tam ba¤›ms›z k›lan, insan haklar›n› ço¤unluk haklar›n›n da üzerinde tutan Çok partili yaflama geçilince, 1924 Anayasa de¤iflikli¤ini gerçeklefltirse Anayasas›’n›n baz› eksikleri oldu¤u idi, ne 1960 darbesi olur, ne de bu anlafl›ld›. Özellikle parlamento ço¤un- idamlara karfl› ac› duygular besledilu¤unun muhalefet partilerini hiç ¤imiz kifliler yaflamlar›n› yitirirler, ne dikkate almamas›, J. J. Rousseau’dan de demokrasimiz arada bir önemli (1712-1778) ve çok büyük kamu duraklamalara girerdi. Ama olan olmufltu. 1961 Anayasahukuku sorunu do¤uran bir tart›flmay› bizde de gündeme getirdi. Rousse- s› ile siyasal az›nl›k haklar› da demokau’ya göre egemenlik, kay›ts›z- ratik bir güvenceye al›nd›. Öyle ki, koflulsuz halka aittir ve halk›n ço¤un- ço¤unlu¤un ç›kard›¤› baz› antidemoklu¤u her zaman hakl›yd›. Bu son sav, ratik yasalar, yeni kurulan Anayasa elbette bugün savunulamaz. Öyle so- Mahkemesi taraf›ndan iptal edildi. runlar ortaya ç›kar ki, bunlar›n çözümü ‹nsan haklar›n›n kutsall›¤› tan›nd›. için az›nl›¤›n getirdi¤i öneriler daha Fakat ne yaz›kt›r ki, burada anlat›lmas› do¤rudur; halk›n da ç›kar›nad›r. Ama ve analizi çok uzun sürecek olaylar, parlamento içindeki ço¤unluk- haks›z bu güzel gidifli engelledi ve 12 Eylül 1980 darbesine gelindi. da olsa- hakl› kabul edilir. 1982 Anayasas›, “devlet”in haklaRousseau “Baflka çare de yoktur” Anayasas› haz›rlan›rken Cumhurbaflkan› Gazi Mustafa Kemal Pafla, -ki ayn› zamanda iktidar partisinin bafl›d›r- Cumhurbaflkan›’na gerekli zamanlarda Meclis’i fesih yetkisinin de tan›nmas›n› istemifltir. “Önder”in bu iste¤i, Meclis’in üstünlü¤üne gölge düflürece¤i gerekçesiyle reddedildi. Öneri sahibi Gazi’yi destekleyenler, sadece birkaç kifli idi. (3)

10


BD EK‹M 2011

1982 Anayasas›, “devlet”in haklar›n›, “insan”›n haklar›ndan daha üstün tutan bir anlay›flla haz›rland›.

r›n›, “insan”›n haklar›ndan daha üstün may› bir kenara b›rak›p, flu nokta üzetutan bir anlay›flla haz›rland›. Demok- rinde dural›m: Demokratik bir Anayasa’da güçler ratik yaflam giderek gelifltikçe, bu hatal› Anayasa’n›n pek çok maddesi ay›r›m› ne kadar genifl tutulursa tutulde¤ifltirildi, baz› antidemokratik hü- sun, her üç gücün birbirinden tam kümler törpülendi. Ancak bu Anaya- anlam›yla ba¤›ms›z olmas› mümkün sa’n›n en çok elefltirilen hükümlerinden biri olan Güçler ayr›m›n›n en kat› ve Adalet Bakan› ile müsuyguland›¤› ülke olan teflar›n›n Hakimler ve SavABD’de dahi baflkan, c›lar Yüksek Kurulu üyesi (bakan do¤al baflkan) olpek önemli konularda mas›n› öngören 159. madKongre’nin, yani parlade hükmü istenilen yönde de¤ifltirilemedi¤i gibi, son mentonun denetimine yap›lan ve halk oyu ile kaba¤l›d›r. bul edilen metinle daha da a¤›rlaflt›r›ld›. Demokrasinin temel ilkelerinden biri yarg› de¤ildir. Yasama, yürütme ve yarg›, ba¤›ms›zl›¤› iken, son de¤ifliklikle ba¤›ms›z ama uyumlu çal›flmak zorunyürütmeye olan ba¤›ml›l›k daha da dad›r. Güçler ayr›m›n›n en kat› uyguland›¤› ülke olan Amerika Birleflik artt›. Devletleri’nde dahi baflkan, pek önemfiimdi yeni bir Anayasa haz›rl›¤›, si- li konularda Kongre’nin, yani parlayasal gündemin ilk maddesi. TBM- mentonun denetimine ba¤l›d›r. ABD’de yarg› ba¤›ms›zd›r ama, kimi yarg›çM’nin yeni bir Anayasa yapmaya yetkili olup olmad›¤› bilimsel tart›fl- lar halk taraf›ndan seçilmekte, kimileri 11


BD EK‹M 2011

ise yürütme taraf›ndan atan-maktad›rlar. Ama bu üç güç içinde en üstün, Kongre’dir. Kongre, Baflkan›, söyledi¤imiz gibi, pek çok konuda frenler, hatta engeller, söz gelimi, Baflkan’›n sundu¤u bütçeyi reddedebilir. Pek çok yüksek makamlara atanmada Kongre’nin onay› aran›r. Buna karfl›l›k Baflkan, Kongre’nin bu yetkileri karfl›s›nda silahs›zd›r. Evet, Baflkan savafl ilan edebilir ama bar›fl yapmak Kongre’nin yetkisindedir. Görülüyor ki her

Bundan dolay›- Cumhurbaflkan› ve TBMM Baflkan› seçimleri d›fl›nda-

nitelikli ço¤unluk aranm›yor. Yeni bir Anayasa yap›lacak veya flimdiki Anayasa yenilenecekse, sadece bu tür seçimlerin de¤il, insan haklar›na de¤inen önemli yasalar›n da nitelikli bir ço¤unlukla ç›kmas› sa¤lanmal›d›r. Evet, 1 Ekim 2011 günü aç›lacak TBMM, önemli bir Anayasa konusu ile karfl› karfl›ya. Di¤er yandan, flimdiye kadar hiçbir Meclis’imizde görülmeyen bir durum var: Tutuklu iken seçilen milletvekilleri. kay›ts›z

“Egemenlik flarts›z millete ait” ise, Anayasa’ya göre seçilme hakk› olan kiflilerin Meclis’e girmelerini önleyemezsiniz. üç organ›n uyum içinde çal›flabilmesi için çok genifl bir siyasal kültüre gereksinim vard›r. Bu nedenle yasama ile yürütmenin birbirini denetleyebildi¤i parlamenter sistem, gerçek bir demokratik yaflam için daha elverifllidir. Bu sistemde yüksek dereceli yarg›çlar, parlamento taraf›ndan seçilebilir. Ama bu seçim için mutla, nitelikli ço¤unluk gereklidir. Nitelikli ço¤unluk ile seçilen yarg›çlar da, di¤er yarg›çlar› atarlar. Nitelikli ço¤unluk sisteminde iktidar ve muhalefet partileri uzlaflmak zorundad›rlar. Böylece yarg› ba¤›ms›zl›¤›na halel gelmez. Bizim demokrasi kültürümüzde ise eski “ço¤unluk her zaman hakl›d›r” ilkesi her zaman varl›¤›n› koruyor. 12

Bu konuda çok yaz›ld›, çizildi, söylendi. Bizim bunlara ekleyece¤imiz fazla bir düflünce olamaz. Ama “egemenlik kay›ts›z flarts›z millete ait” ise, Anayasa’ya göre seçilme hakk› olan kiflilerin Meclis’e girmelerini önleyemezsiniz. Tutuklu olan milletvekillerinin adayl›klar›na Yüksek Seçim Kurulu itiraz etmemifl ve hatta hiç duraklamadan adayl›klar› onaylam›flt›r. Kald› ki Yüksek Seçim Kurulu’nu düzenleyen 79:cu maddenin birinci f›kras›, çok genel bir kural koymaktad›r: “Seçimler, yarg› organ›n›n genel yönetim ve denetimi alt›nda yap›l›r”. Bu hüküm bile, tutuklu milletvekillerinin sal›verilmesi için yeterlidir. Çünkü onlar, “Yarg›” taraf›ndan tutuklanm›fllard›r. Yüksek Seçim Kurulu onlar›n adayl›klar›n› onaylad›¤›na göre, tutuklayan mahkemenin de tahliye karar› vermesi mant›ksal bir sonuçtur... Böylesine kuramsal yorumlara


BD EK‹M 2011

da gerek yoktur. Madem ki ulus ira- sa¤lamalar›n› arzu ediyoruz.” desi her türlü gücün üstündedir, öyle ise Anayasa’ya uygun olarak seçilen Bu “Mutabakat Zapt›”na göre, CHP tutuklu milletvekillerinin “millet ira- milletvekilleri, and içerek görevlerine desi”ne ayk›r› olarak özgürlüklerinin bafllad›lar. Peki tutuklu milletvekilleriyok edilmesi, do¤rudan do¤ruya millet nin durumu ne olacak? Zapt›n ikinci iradesini hiçe saymakt›r. Hele üç paragraf›nda “kat›lmam›fl olan” millety›ldan beri davalar› süren ve bu gidiflle vekilleri, kendileri veya partileri istedaha y›llarca tutuklu kalacak kiflileri di¤i için and içmediler. Bu metinde “milletvekili” olarak nas›l nitelendire- kat›lmam›fl ve “kat›lamam›fl olan” ceksiniz? Sadece bir güvenlik önlemi say›lan tu- Madem ki ulus iradesi her tuklulu¤un böylesi dar bir türlü gücün üstündedir, tarzda yorumlanmas›, yarg›n›n takdiridir elbette öyle ise Anayasa’ya uygun ama, “Türk Milleti ad›na” olarak seçilen tutuklu hüküm veren yarg›n›n “Millet iradesi”ni de dik- milletvekillerinin “millet kate almas› gerektir. iradesi”ne ayk›r› olarak fiimdi gözler, TBMM’ye

özgürlüklerinin yok edilmesi, do¤rudan do¤ruya millet iradesini hiçe saymakt›r.

çevrilmifl bulunuyor. Milletvekilleri tutuklu olan partiler, bir yemin boykotuna girmifllerdi. Meclis’i çal›flamaz duruma getiren bu boykotu kald›rmak için AKP ve CHP, 17 Temmuz 2011 tarihinde bir “Mutabakat Zapt›” imzalad›. Yetkili alt› milletvekilinin imzalad›¤› bu metin flöyle: “Anayasa dahil tüm mevzuat›n, hukukun üstünlü¤ü çerçevesinde ve kuvvetler ayr›l›¤› ilkesi dikkate al›narak, özgürlükleri geniflletici bir anlay›flla yorumlanmas› ve gerekti¤ine inan›yoruz. Sonuç olarak, Meclis’in aç›l›fl›ndan bugüne kadar, yasama faaliyetlerine kat›lmam›fl olan milletvekillerinin yemin ederek Meclis çal›flmalar›na ifltirak etmelerini ve katk›

milletvekilleri söz konusu edilse idi, o zaman tutuklu milletvekillerinin iradeleri ve istekleri d›fl›nda and içemedikleri belirtilmifl olurdu. “Kat›lamam›fl” sözcü¤ünün kullan›lmamas›, tutuklu milletvekillerinin tutumunu zorlaflt›rmaktad›r. Kald› ki bu “Mutabakat Zapt›”n›n hiçbir hukuksal de¤eri yoktur. ‹ki büyük siyasal parti sadece “iyi niyet” gösterisinde bulunmufllard›r. Zapta uyup uymama, yaln›z ahlaki bir vecibe say›labilir en fazla. Ancak, TBMM’deki bu iki siyasal parti bu Meclis’te “bütün” milletvekil13


BD EK‹M 2011

TBMM’deki bu iki siyasal parti bu Meclis’te “bütün” milletvekillerinin yemin etmelerini sa¤layacak bir çözüm üzerinde anlaflma iradesini de ortaya koymufl olabilirler. lerinin yemin etmelerini sa¤layacak bir çözüm üzerinde anlaflma iradesini de ortaya koymufl olabilirler. O zaman Meclis aç›l›nca, her iki siyasal parti tutuklu milletvekillerinin sal›verilmelerini sa¤layacak tek cümlelik bir yasa üzerinde anlaflmaya varabilir. Bu sa¤lan›r ise, parlamentomuz millet egemenli¤ine, demokrasiye ve hukuka uyman›n gere¤ini en üstün güç olarak yerine getirmifl ve yap›lan bir yanl›fl›,

onurlu bir tarzda düzeltmifl olacakt›r.• (1) Bk: Mumcu, Tarih Aç›s›ndan Türk Devrimi’nin Temelleri ve Geliflimi, ‹stanbul 2010, s. 49 sat›r 1. (2) A.g.e. sa. 50 *Cumhuriyet Halk Partisi ile 1924-1925 y›llar› aras›nda varl›¤›n› sürdüren Terakkiperver Cumhuriyet Partisi (3) Öneri aleyhine en a¤›r elefltiriyi Mahmut Esat Bey’in (Bozkurt) yapt›¤›n› belirtirsek, Meclis’in yetkilerine nas›l sahip ç›kt›¤›n› anlar›z. Bk: A. fieref Gözübüyük-Sezai Sezgin; 1924 Anayasas› Hakk›nda Meclis Görüflmeleri, Ankara 1957, s: 56 vd.

Bu yaz›n›n yazar›yla tan›fl›n: Ahmet Mumcu 1937’de Bursa’da do¤du.

Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ni bitirdi. Ayn› Üniversitede Hukuk Fakültesi’nin Hukuk Tarihi profesörlü¤üne ve 1984 y›l›nda Hukuk Fakültesi Hukuk Tarihi Ana Bilim Dal› Baflkanl›¤›’na getirildi. Anadolu Üniversitesi’nde Hukuk Tarihi Ana Bilim Dal› Baflkanl›¤›’nda bulundu. Halen Baflkent Üniversitesi Hukuk Fakültesi Kamu Hukuku Bölüm Baflkan›’d›r. Türkiye’de “Eski Eserler Hukuku” dal›n› kurmufl ve bu konuda Orta Do¤u Teknik Üniversitesi’nde dersler vermifltir. Hacettepe, Bilkent ve Ankara Üniversiteleri’nde dersler verdi, 1970 y›l›ndan beri de Polis Akademisi’nde kamu hukukuyla ilgili çeflitli dersler vermektedir. Prof. Mumcu kurulufluna katk›s› oldu¤u Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Adalet Yüksek Okulu’nun 1982-1985 y›llar› aras›nda müdürlük görevini yürüttü. Cumhurbaflkan›nca Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Yönetim Kurulu Üyeli¤i'ne seçildi. 1987 -2005 döneminde TBMM Baflkanl›k Dan›flmanl›¤› görevini sürdürdü. Ünlü oryantalist Bertold Spuler ile Hamburg Üniversitesi’nde ders verdi, Georgetown (ABD-Washington D.C) ve Münih Üniversitelerinde konuk ö¤retim üyeli¤inde bulundu, Viyana Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde dersler verdi, Prof. Mumcu 1995 y›l›nda Federal Almanya Cumhurbaflkan› taraf›ndan Türk-Alman bilimsel iflbirli¤ine katk›lar› nedeniyle yüksek liyakat niflan› ile onurland›r›ld›. Yurt içinde ve d›fl›nda birçok konferanslar veren Ahmet Mumcu’nun pek çok kitap, makale ve çevirileri yay›mlanm›flt›r. 14



BD EK‹M 2011

Bu yaz›, 4 Haziran 2011 tarihinde, Azerbaycan'›n tarafs›z gazetesi 525. Gazete'de yay›mlanm›flt›r.

Cumhurbaflkanl›¤›n› Geri Çeviren Adam

MEHMET HABERAL Yazan : fiAH‹N MUSAO⁄LU

O

cumhurbaflkanl›¤› tekli-

fini geri çevirdi. “Beni onurland›rd›n›z. Ama inan›yorum ki ülkemiz demokratik parlamenter sistemle yönetiliyor. Dolay›s›yla 10. Cumhurbaflkan›n›n meclis içerisinden seçilmesi gerekir. Bu nedenle beni lütfen mazur görün.” dedi ve bu makama istekli olmad›. E¤er kabul etseydi... Y›l 2000 idi. Türkiye Cumhuriyeti 10. Cumhurbaflkan›n› seçecekti. Ülkenin bütün dikkati ve ilgisi O’nun üzerinde toplanm›flt›. O ise kabul etmedi.

16


BD EK‹M 2011

Bu, O’nun meselesiydi, vicdani sorumluluk meselesi... ‹lkelere ba¤l›l›¤›, vatana, topra¤a, bayra¤a ve bir de Ata’ya olan sevdas›. Bu bir dersti. ‹bret, sevgi, sayg› dersi. “Sahte demokrat”lara gerçek demokrasi dersi. Bu bir borçtu. Ulu ve yüce milletine, mütevaz›, sessiz, reklams›z ve bir de karfl›l›ks›z hizmet borcu. Gök Tanr›’n›n, O¤uz’un, Mete’nin, Atilla’n›n, dede Korkut’un bin y›llard›r kabrine

s›¤mayan ve topra¤›n›n her kar›fl›n› al kan›yla sulayan aziz flehitlerimizin ölmez, son yaflananlarla huzur bulamayan ruhlar›na sayg› ve ihtiram›yd›. Bir de bu O’nun gurur, fleref, liyakat meselesiydi. Bu, yüzy›llard›r gazilerin yüre¤inin bafl›nda gezdirdi¤i ayy›ld›zl› bayra¤›n yenilmezli¤i ad›na etti¤i yemindi. Y›l 2000 idi. Türkiye Cumhuriyeti 10. cumhurbaflkan›n› seçiyordu. Hükümet O’nun ad›n›n üzerinde karar

Azerbaycan'›n tarafs›z gazetesi 525. Gazete'de yay›mlanan Mehmet Haberal hakk›ndaki yaz›n›n kupürleri 17


BD EK‹M 2011

Odun atefli ›fl›¤›nda ders çal›flarak dünya çap›nda ün kazand›. Ama, ‘‘BU BEN‹M BAfiARIM DE⁄‹L, ATATÜRK, ARKADAfiLARI VE AZ‹Z fiEH‹TLER‹M‹Z TARAFINDAN YOKLUKLARDAN KURTARILIP B‹ZE EMANET ED‹LEN TÜRK‹YE CUMHUR‹YET‹’N‹N BAfiARISIDIR.’’ dedi. k›lm›flt›. O ise istekli olmad›. E¤er kabul etseydi... ÖZGEÇM‹fi‹ 1944 y›l›nda ruhunun baflkenti Ri-

ze’nin ücra bir köyünde dünyaya göz açt›. ‹lk gitti¤i okulu, iki-üç yafl›t›yla birlikte gittikleri, komflu mahalledeki yoksul, so¤uk ve hiçbir zaman unutmayaca¤› bir köy evi oldu. Odun atefli ›fl›¤›nda ders çal›flarak dünya çap›nda ün kazand›. Ama, ‘‘Bu benim baflar›m de¤il, Atatürk, arkadafllar› ve aziz flehitlerimiz taraf›ndan yokluklardan kurtar›l›p bize emanet edilen Türkiye Cumhuriyeti’nin baflar›s›d›r.’’ dedi.

7615 çal›flan› olan Baflkent Üniversitesi’nin rektörü,

9407 ö¤rencisi olan 11 fakülte, 6 yüksekokul, 7 enstitü ve 2 kolejin yöneticisi,

10 hastane, 1 poliklinik, 13 diyaliz merkezinin, Münih-Almanya ve Londra-‹ngiltere’deki 2 büronun kurucusu, 1 televizyon kanal› (Kanal B) ve 1 radyo istasyonu (Radyo Baflkent) ve bir haber ajans›n›n (Baflkent Haber Ajans›) sahibi,

•2 otel ve 6 vak›f yöneticisi. fi‹MD‹

HAPSE G‹RENE KADAR

13 Nisan 2009 tarihine kadar çal›flt›.

1832 böbrek, 350 karaci¤er nakli gerçeklefltirdi.

22’den çok ülke ve uluslararas› bilim konferans›na ev sahipli¤i yapt›.

35 ulusal ve uluslararas› t›p kuruluflunun üyesi,

1428 Türkçe ve ‹ngilizce bilimsel makale, 4’ü Türkçe ve 2’si ‹ngilizce 6 bilimsel kitab›n yazar›,

T›p dünyas›nda 26 ulusal ve uluslararas› ödülün sahibi, 18

Hapishanede.13 Nisan 2009 günü sabah saat 06:33 de Ergenekon ile ilgili olarak evi aran›r ve hapse at›l›r. Üç gün tecritte tutulduktan sonra 16 Nisan 2009 günü saat 12:46 s›ralar›nda ifadesi al›nmaya bafllan›r. Sorgulama, 5-10 dakika kadar k›sa aral›klar verilerek 17 Nisan saat 05:30 a kadar sürer. Yaklafl›k 96 saat uykusuz ve yorgun haldedir. Sonuçta bilincini yitirerek hastaneye yerlefltirilir. Birkaç ay sonra hasta yatt›¤› oda polisler ve adliye müfettiflleri taraf›ndan saatlarca aran›r. Üstelik bütün bunlar geceyar›s› 01-02 sular›nda, ka-


BD EK‹M 2011

bal›klar ve afla¤›lamalarla sürdürülür. Sonunda ifl o noktaya gelir ki, yat›r›ld›¤› hastanenin baflhekimi de hapsedilir ve O da baflka hastaneye götürülür. Bu da yetmez, Haberal’›n odas›n› koruyan bir baflçavufl ve bir hemflireyi de hapsederler. O ise bütün bunlara

lar.” der. Elbette gözalt›na al›nmak, sorgulanmak, hapse at›lmak her insan›n bafl›na gelebilir. Hiçkimse kanunun d›fl›nda, kanunlar›n üstünde de¤il. Lakin, flüpheli kifli olarak sorgulanan insan›n da katilden, caniden farkl› olarak haklar› var. Yoksa hukukçular bu-

Vatan için ölüme meydan okuyanlar, atan› sevmenin bedelini de bilirler. “VATANI SEVMEK YÜREK ‹STER GADDAR DOSTLAR(!) HABER‹N‹Z OLSUN; YALTAKLANANLAR ‹SE ÇOK KORKAK OLURLAR. ÇÜNKÜ ADALET OLMAYAN YERDE CESARET DE OLMAZ” karfl›l›k vermez, dayan›r, sabreder. Yeni odas›na girer girmez “Ben art›k hastanelerde kalmak istemiyorum. Ya b›raks›nlar, özgürlü¤üme kavuflay›m ya da suçum neyse gere¤ini yaps›n-

nu bilmiyor mu? Siyasi bask›lar yüzünden bu davan›n içinden ç›k›lmaz bir hale geldi¤ini görmüyorlar m›? Bilmiyorlarsa bilsinler, ayd›nlar›, bilge kiflileri, yazarlar› hapse atmakla ken19


BD EK‹M 2011

rudan do¤ruya bir haks›zl›¤a milletin ne diyece¤ini anlama“HABERAL B‹Z‹M, m›z meselesidir”. ZONGULDAK’IN, TÜRK‹YE’N‹N Mehmet Haberal’›n karfl›ONURUDUR” laflt›¤› haks›zl›k karfl›s›nda dini zor duruma düflüren kardefl ülkeyi vicdan›n›n isyan etti¤ini söyleyen ayd›nlar koruyacak. Öyle ki, dostlar›n›n Süleyman Demirel daha sonra flunlar› ve avukatlar›n›n Avrupa ‹nsan Haklar› ekliyor: “Prof. Dr. Mehmet Haberal Mahkemesi’ne gönderece¤i baflvuruyu benim onurumdur, Zonguldak’›n onuokumak bile istemeden bir kenara koyup, rudur ve Türkiye’nin onurudur. Ayr›ca “Ülkemi yabanc›lara flikayet etmem, Mehmet Haberal meselesi Türkiye Türkiye’de hakimler vard›r. Allah adale- için bir onur meselesidir.” Türkiye’nin ana muhalefet partisi ti emreder.” diyen Mehmet Haberal gibi. olan CHP’nin Zonguldak milletvekili u ülkede Haberal gibiler aday listesinin bafl›nda olan hocam›z ne çok diye düflünen gad- hakk›nda bu partinin genel baflkan› dar dostlar (!) unutmay›n ki Kemal K›l›çdaro¤lu’nun sözleri: “O bu sözleri söyleyen kifliler bir yi¤it adamd›r. ‹ster ç›ks›n ister ç›kmas›n, Haberal bizim, Zonguldak’hâlâ ayaktad›rlar. Hâlâ yorulmad›lar, güçlü olmaktan ›n, Türkiye’nin onurudur.” Türkiye’nin ünlü siyaset yazarlausanmad›lar, sab›rl› olmaktan umutlar›n› kesmediler, inançlar›n› yitirmediler r›ndan Emin Çölaflan, Sözcü GazeteTanr›’ya. Vatan için ölüme meydan oku- si’nde flunlar› yazd›: “Benim tan›d›¤›m yanlar, vatan› sevmenin bedelini de ve tan›m›fl olmaktan onur duydu¤um bilirler. Vatan› sevmek yürek ister gaddar Prof. Dr. Mehmet Haberal, aslanlar dostlar (!) haberiniz olsun; yaltaklananlar gibi yürekli, yurtsever bir insand›r.”. ise korkak olurlar. Çünkü, “adalet olma- Aziz Hocam›z... Sizin suçsuz oldu¤unuzu biz de biliyoruz, onlar da. Ayr›ca yan yerde cesaret de olmaz.” yi¤it ve yürekli oldu¤unuzu da. AsSEÇ‹MLER VE... TÜRK‹YE BÜ- l›nda size yap›lan bu haks›zl›klar bizi YÜK M‹LLET MECL‹S‹ korkutmak içindir. Ama yan›l›yorlar. 12 Haziran milletvekili seçimlerine sa- Savafllar› kazananlar herzaman güçlüy›l› saatlar kald›. O, dünyan›n bir nu- ler de¤ildir. Bunu baflaran ve buna ilk maral› organ nakli cerrah›, Prof. Dr. andan itibaren inanan kiflilerdir. Sizin Mehmet Haberal, özüne döndü¤ü baba kendinize olan güveniniz bize cesaret oca¤› Zonguldak’a flimdi de milletvekili veriyor ve biz kendimizi sizinle manen olarak dönmek istiyor. 9. Cumhurbafl- büyük hissediyoruz. Tanr› sizi korukan› Süleyman Demirel bu geliflmeyi sun. Azadl›kta görüflenedek! • flöyle de¤erlendiriyor, “Haberal olay› Türkiye Türkçesine Dönüfltüren: bir milletvekili olma olay› de¤il, zindandan kurtulma çabas› da de¤il, do¤AD‹L TAMER

Süleyman Demirel ve Kemal K›l›çdaro¤lu:

B

20


BD EK‹M 2011

Bir Cenaze, Bir Katliam, Demokrasi (!) ve Özgürlük (!) 1.

Ülkemizde tutuklama eziyetine son verilip, tutuklama kurumu ça¤dafl standartlarda uygulan›r hale getirilmedikçe özgürlükçü bir rejimden bahsedilemeyece¤ini,

2.Kamuoyunda Ergenekon olarak bilinen davada tutuklu yarg›lanan Gazeteci Do¤an Yurdakul'un kanser hastas› olan eflinin hastal›¤› s›ras›nda ve son nefesini verirken dahi onun yan›nda olmas›n› engelleyen yasa, yönetmelik, genelge ve uygulamac› duyars›zl›¤› gibi bütün unsurlar›n, insanl›¤› temsil eden evrensel hukuk kurallar› karfl›s›nda de¤ersiz oldu¤unu,

3.

En son kamuoyunda Deniz Feneri olarak bilinen soruflturmada gördü¤ümüz üzere, hakimleri ba¤›ms›z, savc›lar› teminatl› olmayan bir ülkede demokrasinin de olmad›¤›n›,

4.

Avukat›n sistemli olarak d›fllanmak istendi¤i bir sistemde, haklar›n hak olmaktan ç›k›p, siyasi iktidar›n lütfuna dönüflece¤ini,

5.

Az say›da oldu¤unu temenni etsek de bir k›s›m hakim ve savc›n›n, ›rz›na geçilmifl kad›nlar›n tecavüzcüleriyle evlendirilmesini çözüm olarak önerdi¤i bir yerde, kad›nlar› ve çocuklar› fliddetten kurtarmak için baflta barolar ve di¤er demokratik kitle örgütleri olmak üzere çok daha fazla çal›flmak zorunda oldu¤umuzu kamuoyunun bilgisine sunuyorum. Bir yudum özgürlü¤ün de¤erini, onu kaybetmeden önce bilmesi gereken herkese sesleniyorum: Demokrasi, 4 y›lda bir sand›kta oy vermek de¤ildir. Demokrasi, ölüm döfle¤indeki can yoldafl›n›z›n elini tutup, saç›n› okflayabilmektir. Demokrasi, bir demir y›¤›n› içinde bir yerden bir yere nakledilirken kilitli kap›n›n arkas›nda 盤l›klar içinde kavrularak ölmeyece¤ini bilmektir. Demokrasi ve özgürlük... Çok geç olmadan... Av. Metin Feyzio¤lu Ankara Barosu Baflkan› 21


TAR‹HTEN DAMLALAR Mümtaz ‹dil

Dekabristler

Riliyev avaz› ç›kt›¤› kadar ba¤›r›yordu:

“Hepimiz belli bir ideal peflinde kofluyoruz! Amac›m›z çar›n despotlu¤una son vermek. Bu nedenle hepinizi ayaklanmaya davet ediyorum.” akoboviç ise tam tersi sesleniyordu ayaklanmac›lara: “Sizler hayal peflinde koflan çocuklars›n›z. Birer idealistsiniz. Bütün planlar›n›z bozulmaya mahkûmdur. Halk hareketi böyle olmaz. Sokaktakileri, kahvede oturan iflsiz güçsüzleri soka¤a dökmeniz gerek. Ancak o zaman baflar›l› olabilirsiniz!” Döneminde Rusya’n›n en büyük flairi kabul edilen Puflkin ise çok uzaklardayd›. Sürgündeydi ve tüm gücüyle Dekabristlerin (Aral›kç›lar) ayaklanmas›na kat›lmak istiyordu.

Y 22

Ayaklanman›n oldu¤u gün Puflkin yata¤›ndan kalkt›¤›nda çok tuhaf bir rüya gördü¤ünü an›msad›: A¤z›ndan befl difl dökülmüfltü rüyas›nda. Bunun ne anlama geldi¤ini o s›rada bilmesine imkân yoktu belki, ama yine de hofl olmayan fleylerin kap›da bekledi¤ine yordu. Bekledi¤i de oldu. Çar Nikola’n›n karfl›s›nda büyük bir f›rsat ele geçiren Dekabristler, iki acemi subay yüzünden bu tarihi f›rsat› de¤erlendiremediler ve baflta Riliyev olmak üzere befl elebafl› idam edildi, di¤erleri de Sibir-


BD EK‹M 2011

ya’ya sürgüne gönderildi. Kaç›rd›klar› Saray’dan ç›k›p gittiler. Oysa Çar Nikola tek bafl›nayd› ve f›rsat ise fluydu: Baron Suthov ve yard›mc›s› Panov onu ele geçirmek çok kolayd›. Korku kumandas›nda üç muhaf›z bölü¤ü, ve heyecandan damaklar› kuruyan iki Çar›n K›fll›k Saray›n›n bahçesine git- genç subay asla o anda çar› tutuklamak mekle görevlendirilmiflti. Çar Nikola, sad›k kullar›n›n kendisine geldi¤ini san›Çar I. Nikola’n›n yordu. despotizmden Çar, “merhaba asker!” divazgeçmeye hiç niyeti yerek gelenleri selamlad›. Gelenler, “merhaba knyaz yoktu. Bu u¤urda Nikola” diye yan›t verdiler. önüne gelen tüm (merhaba prens Nikola) Nikola cin gibi bir adamd›. Hemuhalifleri tek tek men karfl›s›ndakilerin kendiveya toplu halde yok sine düflman oldu¤unu yan›tetmeye bafllam›flt›. lar›ndan anlam›flt›. Bir anda hayat›n›n karar›n› vererek, tüm so¤ukkanl››¤›yla: “Benimle beraberseniz sa¤a! Bana karfl›ysan›z sola! Marfl veya esir almak gibi bir düflünce içinde marfl!” diyerek s›radan bir komut de¤illerdi. Tarihi bir f›rsat böylece kaybedilverdi. mifl oldu. Romanovlar›n sonu belki Suthov ve Panov flaflk›n-lard›. yüz y›l önce gerçekleflmifl olacakt› Çar›n önünde olman›n getirdi¤i bir e¤er iki subay acemi olmasayd›. acemilikle birbirlerine, “sola, sola!” diye ba¤›rarak, geldikleri gibi K›fll›k Puflkin ayaklanmaya yetiflemedi. DaYAZARIMIZLA TANIfiIN: Mümtaz ‹dil, 1952 y›l›nda do¤du. ‹lk, orta ve liseyi

Zonguldak’ta tamamlad›. A.Ü. Dil ve Tarih Co¤rafya Fakültesi Rus Dili ve Edebiyat› bölümünden 1974 y›l›nda mezun oldu. TCDD ve Ulaflt›rma Bakanl›¤›’nda memur olarak çal›flt›. 1984 y›l›nda ANKA ajans›nda gazetecili¤e bafllad›. Daha sonra aral›klarla Sabah, Günayd›n, Siyah Beyaz gazetelerinde çeflitli görevlerde bulundu. 1991-1993 y›l›nda TC Kültür Bakanl›¤› Telif Haklar› ve Sinema Genel Müdürlü¤ü’nde genel müdür yard›mc›s› ve genel müdür vekili olarak görev yapt›. 1998 y›l›nda ayn› bakanl›kta bas›n müflavirli¤i görevini yürütürken Çorum’a gönderildi. 4,5 y›l Çorum Kültür Müdürü olarak görev yapt›ktan sonra Müsteflar Yard›mc›s› olarak Ankara’ya döndü. Mümtaz ‹dil, 2003 y›l›nda emekli oldu. Halen yaz›lar›n› Odatv’de sürdürmektedir. Mümtaz ‹dil’in özgün 7 kitab› ve çok say›da çevirileri bulunmaktad›r. 23


ha sonradan arkadafllar› için birçok fliir yazd›. “Sibirya Maden Ocaklar›n›n Derinliklerinde” adl› fliiri bunlar›n en ünlüsüdür. “Sibirya maden ocaklar›n›n derinliklerinde, / O gururlu sabr›n›z› koruyun...” Puflkin, ayaklanmaya kat›lamad›¤› için Sibirya’ya müebbet sürgün cezas›ndan da kurtulmufl oluyordu böylelikle. Gerçi çok k›sa süre sonra, D’Anthes taraf›ndan düelloya davet edilecek ve bu usta silahflor taraf›ndan öldürülecekti. Dünya, meydana getirdi¤i en büyük flairlerinden birini basit bir de-

dikodu ve sonras›nda komik bir düello sayesinde kaybedecekti. Çar I. Nikola’n›n despotizmden vazgeçmeye hiç niyeti yoktu. Bu u¤urda önüne gelen tüm muhalifleri tek tek veya toplu halde yok etmeye bafllam›flt›. Bu sayede Romanovlar sülalesi bir yüzy›l daha Rusya’n›n yönetiminde bulundular. Yüz y›l sonra ise bambaflka bir son bekliyordu onlar›. Çar II. Nikola ve ailesi ac›mas›zca yok edilecekti. Rasputin’in uyar›lar›na ra¤men...• mumtazidil@butundunya.com.tr

Kim, Nerede, Neyi Bilmiyor...du? Amerika Birleflik Devletleri’nde, "11 Eylül Olay›"ndan sonra afla¤›daki f›kra dilden dile dolaflmaktayd›: Birleflmifl Milletler, tüm ülkelerde on y›l önce bir araflt›rma yapm›fl ve kat›lan kiflilere flu soruyu sormufl: "Dünyan›n, ABD d›fl›ndaki ülkelerinde görülen g›da k›tl›¤› konusundaki kiflisel görüflünüzü, Tanr› aflk› ad›na, lütfen özgür bir biçimde aç›klay›n›z." Ülkelerin yan›tlar› de¤erlendirildikten sonra flu sonuç ç›km›fl: Çin’de "Tanr› aflk›"n›n ne oldu¤u bilinmiyor. Rusya’da "Özgür biçimde aç›klama"n›n ne oldu¤u bilinmiyor. Hatalarla Bar›flmak Afrika’da "G›da"n›n ne oldu¤u bilinmiyor. Ustaya baflar›s›n›n s›rr›n› sordular. Bat› Avrupa’da "K›tl›k"›n ne oldu¤u "‹ki sözcük" dedi; "Do¤ru bilinmiyor. kararlar..." Do¤u Avrupa’da, "Kiflisel görüfl"ün Herkesten farkl› olarak sürekli ne oldu¤u bilinmiyor. nas›l do¤ru kararlar alabildi¤ini Güney Amerika’da "Lütfen"in ne sordular. "Tek sözcük" dedi; oldu¤u bilinmiyor. "Deneyim..." Ve Amerika Birleflik Devletleri’nde, ‘Bu tecrübe denen fleyin s›rr› ne?’ "ABD d›fl›ndaki ülkeler"in ne oldu¤u diye sordular. bilinmiyor.• Usta derin bir iç geçirerek yan›tlad›: "Yanl›fl kararlar!" Gönderi: PINAR ARKA‹N 24


Haz›rlayan: Y‹⁄‹T EREN GÜNEY

Bu ay köflemizi dilimizde yer etmifl yabanc› sözcüklerin karfl›l›klar›na ay›rd›k. Bilginizi s›nay›n.

1 Salafl (Mac.)

a-Derme çatma b-K›sa ceket c-Yayl›m atefli d-Nitelik 2 Aferist (Fr.)

a-Düflünüfl yolu b-Eylemci c-Dalaverac› d-Politik hareket 3 Bienal (Fr.)

a-Ötücü bir kufl b-Sanatsal etkinlik c-Genifl koltuk d-Belgeleme 4 Histeri (Fr.)

a-Duyu bozuklu¤u b-Cinsel sapk›nl›k c-Göz uyumu d-Tutumlu 5 Batik (Fr.)

a-Ressam sehpas› b-Gelin duva¤› c-‹nce ayr›m d-Süsleme yöntemi Yan›tlar: 152. sayfada

6 Deplase (Fr.)

a-Yer de¤iflikli¤i b-Tel sicim c-Poker deyimi d-Tak›m oyunu 7 Dara (‹ta.)

a-‹laç miktar› b-Kab›n a¤›rl›¤› c-Büyüteç d-Bir bitki 8 Kerevet (Rum.)

a-Tahta sedir b-A¤aç kabu¤u c-Sarg› d-‹pek tül 9 Kaotik (Fr.)

a-Yenilmez b-A¤›rbafll› c-Karmakar›fl›k d-Taktik ustas› 10 ‹skorpit (Rum.)

a-Toprak yol b-De¤ersiz mal c-Ateflli hastal›k d-Bal›k türü

(Mac.) Macarca, (Fr.) Frans›zca, (‹ta.) ‹talyanca, (Rum.) Rumca, (Erm.) Ermenice, (Alm.) Almanca

11 Konkur (Fr.)

a-Yar›flma b-Süs Eflyas› c-Deniz subay› d-Ortakl›k flekli 12 Zangoç (Erm.)

a-K›r›k çizgi b-Çan çalan kimse c-‹stikrars›zl›k d-Küçük zoka 13 Ruba (‹ta.)

a-K›vr›k flapka b-Giyecek c-Motorsuz tafl›t d-Sert içki 14 Manga (Alm.)

a-Ruh hastal›¤› b-Perhiz c-Küçük masa d-Asker toplulu¤u 15 Mastika (Rum.)

a-Sak›z rak›s› b-Tel örgü c-Lofl ›fl›k d-Yerleflke

25


BD EK‹M 2011

Emre Kongar’›n 17.09.2011 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi’nde Yay›mlanan Yaz›s›

Buse

Bizim ikizlerden Ekonomi Profesörü olan Ebru’nun bir sözü vard›r; genel olarak ülkedeki ifllere can›m›n s›k›ld›¤›n› görünce: “Baba, makroyu b›rak, mikroya bak!” der.

Ç

evremizdeki olumsuzluklara

üzüldü¤üm zaman, “Bunlara üzülmekten vazgeç, özel yaflam›m›zdaki güzelliklere odaklan” demek ister. Sevgili okurlar›ma bugün bir “özel güzellikten” söz etmek istiyorum. Böylece belki ben de Ebru’nun tavsiyesine uygun olarak,“makrodan” bunalm›fl okurlar›ma “mikro” bir güzellik ve bu güzelli¤e ba¤l› bir umut verebilirim. *** Denizle kumun vuslat çizgisinde, üzerimde tek bir flortla yürüyorum… Kulaklar›mda dalgalar›n sesi, beynimde nostaljik imgeler, do¤an›n ve zihnimdeki güzelliklerin içinde k›sa bir süre için yok olmaya çal›fl›yorum. Birden arkamdan berrak bir çocuk sesi geliyor: “Siz bal›k tutmay› biliyor musunuz?” 26

On-on bir yafllar›nda, mavi gözlü, kumral, dünya güzeli b›c›r b›c›r bir k›z çocu¤u... Herhalde benden h›zl› yürüyerek arkamdan yaklaflm›fl... S›rt›ma vurdu¤um uzun kazma sap›n› görünce de muhtemelen bal›k oltas›n› an›msayarak benim bal›k tutmay› bilip bilmedi¤imi merak etmifl... Bu soruyu merak etmesinin bir baflka nedeni de, kumlar›n üzerinde günefllenen ailesinden hayli uzakta bal›k tutmaya çal›flan amcas›n›n yan›ndan dönmekte oluflu. “Evet biliyorum ama bu k›y›da bal›k tutulmaz ki” diyorum… “Ama benim amcam flurada derenin ucunda tutuyor” diyerek çoktan arkam›zda kalm›fl olan dere a¤z›n› iflaret ediyor... “Demek ki senin amcan çok yetenekli, çünkü olta atanlar›n bal›k tutamad›klar›n› ben yürürken görüyorum” diye yan›t veriyorum.


BD EK‹M 2011

Arkamdan gelip laf atarak benimle konuflmak isteyen k›z belli ki dünyaya aç›k, iletiflim kurmak istiyor, dostluk aray›fl› içinde. “Ad›n ne” diyorum… “Buse!” “Biliyor musun?” diyor, “Ben bir yafl›nda hala oldum!” Kendinden çok büyük iki a¤abeyi varm›fl. Buse, ailenin üçüncü ve uzun bir aradan sonra olan son çocu¤u. Annesi evlerde çal›flan bir “temizlik iflçisi”. Babas› “bir inflaatta bekçi ama güvenlik görevlisi ifli yapt›¤› için polis maafl› al›yor.” fiimdi iflin umutlu taraf›na geliyoruz: “Biz Ankaral›y›z, on kifli geldik, amcalar›mla filan, on günlü¤üne bir ev kiralad›k, ama befli döndü çünkü onlar›n izni bitti, annemlerle befl kifli kald›k, biz de üç gün sonra dönece¤iz” diyor. “Geliflen Türkiye’nin sald›r› alt›ndaki yaflam biçimi iflte bu: Tam bir emekçi ailesi ama on günlü¤üne

bir sahil kentinde ev kiralay›p tatile geliyor” diye düflünüyorum. “Kaç›nc› s›n›ftas›n?” “Ortaokul bire geçtim.” “Okulu seviyor musun?” “Evet, çok, hem takdir hem teflekkür belgesi ald›m.” “Büyüyünce ne olacaks›n?” ‹flte o yan›t bütün dünyam› ›fl›ldat›yor: “Cerrah olaca¤›m!” *** Buse herhalde bu yaz›y› okumayacak... Muhtemelen bu konuflmay› ve beni de an›msamayacak... Kiminle konufltu¤unu da hiç bilmeyecek... Ama ben ve siz onu bilece¤iz... Onun yeni Türkiye’yi kuracak genç kufla¤›n temsilcisi oldu¤unu bilerek umutlar›m›z› yineleyece¤iz... Ve belki bir gün Buse’nin cerrah b›ça¤› hayat›m›z› kurtaracak... Aynen yeni Türkiye’yi kurtaracak olan öteki Buse’ler gibi umudumuzu yeniden yeflerterek! •

Lamartine’in Yarg›s› Genç bir flair, Lamartine'den fliirlerini okuyup, de¤erlendirmesini istemiflti.

Lamartine, flairi evine davet etti, fliirlerini gözden geçirdi ve oldukça ümitli buldu. Lamartine, hava çok so¤uk olmas›na karfl›n flairin çok az giyinmifl oldu¤unu fark etti. Genç adam, yoksul oldu¤u denli zay›f ve çelimsizdi. Ona bir miktar para vererek fliirlerini sat›n ald›. fiair sevinç içinde teflekkür ederek d›flar› ç›karken, Lamartine arkas›ndan seslendi: “Paltonuzu burada unutuyorsunuz.” Genç flair, hayretle döndü: “Benim paltom yok ki...” dedi. fiiddetli k›fl ortal›¤› sarm›flt›. Lamartine, yumuflak bir sesle flöyle dedi: “Benim paltomu an› olarak saklamak lütfunda bulunmaz m›s›n›z?” fiairin gözleri yaflarm›flt›. Teflekkür ederek paltoyu kabul etti ve giydi.• Gönderi: CEM‹L ÖZD‹LEK 27



ATATÜRK’ÜN DÜNYASI Cengiz Önal

C

umhuriyet, demokratik yönetimin tam ve mükemmel bir ifadesidir. Bu rejim, halk›n geliflimini ve yükseliflini sa¤layan, onlardan esirlik, soysuzluk ve dalkavukluk hislerini uzaklaflt›ran bir yoldur. Cumhuriyetimizin dayana¤› Türk Ulusu’dur. Gazi Mustafa Kemal Atatürk

Cumhuriyet’in 22 ‹lan› (29 Ekim 1923)

Cumhuriyetimizin kurucusu M. Kemal Atatürk ustafa Kemal, TBMM’nin kurulmas› ve 1921 Anayasas› (Teflkilat-› Esasiye)’n›n kabulüyle, resmen aç›klanmam›fl olsa bile, Halk ‹daresi’ne yani Halk›n Kendi Kendini Yönetmesi Sistemi’ne ba¤l› bir Yönetim fiekli’ne geçilmesini sa¤lam›flt›. Bununla birlikte, Türk Ulusu’nun, her fleyiyle beraber can›n› da ortaya koyarak sürdürdü¤ü Milli

M

Mücadele (Ulusal Savafl›m), üç y›l kadar kanl› muharebelerle devam etmifl ve sonunda hak edilen zafere ulafl›lm›fl ve Vatan topraklar› istiladan kurtar›lm›flt›. Emperyalistlerin maflas› ve tetikçisi konumundaki iflgalci güçler bertaraf edilmifl, Lozan Bar›fl Antlaflmas› ile tam ba¤›ms›z bir devlet oluflturulmufl, Gazi Mustafa Kemal’in düflüncelerinin uygulamas›n› sa¤layacak, devrimleri gerçeklefltirip takipçisi olacak Halk F›rkas› (Partisi) da kurulmufl ve yeni devletin merkezi Anadolu’nun ortas›nda Baflkent Ankara olarak belirlenmiflti. Ancak, saltanat›n kald›r›lmas›ndan sonra yönetim fleklinin ad›n› resmen koymak ve yeni devletin ad›n› da buna göre belirlemek konusunda halen bir boflluk vard›. Devletin ad› Türkiye 29


BD EK‹M 2011

Büyük Millet Meclisi Hükümeti idi. Fakat Lozan Bar›fl Konferans› boyunca Gazi Mustafa Kemal ile koordineli bir çal›flma yürüterek büyük baflar›ya imza atan ve dolays›yla da bütün dünyan›n dikkatlerini üzerinde toplayan ‹smet Pafla da mevcut durumun yeterli olmad›¤›n› belirtiyordu.

smet Pafla’n›n ifadesiyle durum;

“...‹ç ve d›fl dünya, bugünkü hal devam edecekse bunun manas›n›n ne oldu¤unu pek güzel biliyordu. Fakat Cumhuriyetin kurulmas›n› bir ihtiyaç olarak görenlerin kudretinin, ad›n› söyleyerek onu ilan etmeye kâfi gelmedi¤i zannediliyordu. Mesele buydu... Tabii böyle bir zann›n bafll›ca hedefi de Gazi Mustafa Kemal oluyordu. Bu düflünce devlete zay›fl›k görüntüsü veriyordu. D›flar›da Hariciye Vekili s›fat› ile yabanc›lara karfl› gördü¤üm bafll›ca zay›f noktam bu idi. Lozan dönüflü, -Devletimize karfl› yap›lmas› laz›m olan bir vazifeyi yapmam›fl durumda oldu¤umuzu, istedi¤imiz halde, akl›m›z yetti¤i halde, yapmaya kudretimiz olmad›¤›ndan dolay› yapam›yoruz görüntüsü verdi¤imizi ve bunun mutlaka düzeltilmesi gerekti¤i- fleklindeki kanaatimi ortaya koydum. Gazi Mustafa Kemal ile mutab›kt›k.” fleklindeydi. Fakat ne ac› ve gariptir ki, Mustafa Kemal’in di¤er bir k›s›m yak›n silah arkadafllar› aras›nda henüz fikir birli¤i yoktu. Hatta bunlar›n birço¤u Cumhuriyet’in ilan›n›n vakitsiz ve s›ras›z oldu¤u düflüncesindeydi. Ayr›ca Anadolu’nun dört bir yan›ndan Halk taraf›ndan seçilip de Meclis’e gönderilmifl

30

milletvekillerinin büyük ço¤unlu¤unun da Cumhuriyet Yönetimi’ne çok yatk›n oldu¤u söylenemezdi. Ac› bir gerçektir ki; Türk Ulusu, uzun y›llar bask› alt›nda ve ça¤d›fl›gerici bir zihniyetin yönetiminde yaflamak zorunda b›rak›lm›flt›... Yetiflmifl insan gücünün önemli bir k›sm› da maddi dünyadaki ifllerin de dini esaslar çerçevesinde yürütülmesinden baflka bir hususu düflünmüyor ve/veya düflünemiyordu... Sistemden ç›kar sa¤layan kifli, kifliler ya da kurumlar›n, yani dini her türlü ç›kar› için kullanmaktan çekinmeyen Dincilerin, insanlar›n baflka türlü düflünmelerini istemedikleri de bir gerçekti… Böylesi daha da ifllerine geliyordu... *** Haz›rl›k Çal›flmalar› Mustafa Kemal, bütün olup bitenleri ve yaflananlar› izliyor, Meclis’teki tart›flmalar› takip ediyor ve konu hakk›nda konuflanlar› da dikkatlice dinleyerek geliflmeleri gözlemliyordu. O, asl›nda Erzurum Kongresi günlerinden beri Cumhuriyet Rejimi’nin ilan edilmesi ve Türk Ulusu’nun Cumhuriyet ‹daresi alt›nda yönetilmesinin gerekti¤i konusundaki karar›n› vermiflti. Bulundu¤u her ortamda da bunu dile getiriyor ve görüfllerini aç›kl›yordu. Bunu tarihin kay›tlar›na bakt›¤›m›zda ve günümüze de¤in korunabilmifl belgeleri inceledi¤imizde aç›kça görebiliyoruz. Bir örnek vermek gerekirse; Mazhar Müfit’in hat›ralar›na bir göz gezdirdi¤imizde; Erzurum’da bulunduklar› s›rada ve Ulusal Savafl›m’›n 7/8


BD EK‹M 2011

Temmuz 1919 akflam›nda, Mustafa muhabirine verdi¤i demeçte; Kemal’in yan›nda Mazhar Müfit “Egemenlik, kay›ts›z flarts›z Ulu(Kansu) Bey ile Süreyya Bey (‹zmit sundur. Yasama kudreti ve yürütme Mutasarr›f› ve Mebusu) bulundu¤u yetkisi Ulusun biricik gerçek temsilcisi bir esnada, Mazhar Müfit’in defterini olan Meclis’te belirmifl ve toplanm›flgetirdi¤ini görünce, o dönem için gizli t›r. Bu iki kelimeyi bir kelimede özetkalmas› kayd›yla deftere; lemek mümkündür: Bu da; Cumhuri•Zafer’den sonra hükümet flekli yet’tir.” ifadelerini sarf etmiflti. Cumhuriyet olacakt›r. Ulusal Bas›n’a da bu konuyla ilgili •Padiflah ve hanedan hakk›nda, çok say›da demeçler veriyordu. Böyzaman› gelince, gereken ifllem yap›la- lelikle Türk Ulusu’nun geneli de yavafl cakt›r. •Örtünme kalka- “Osmanl› Devleti’nin y›k›l›fl›n›n sebebi, cakt›r. kendisini Avrupa uluslar›na ba¤layan •Fes kalkacak ve medeni milletler gibi ba¤lar› kesmesidir. Bu önemli bir flapka giyilecektir. yanl›fll›kt›r. Bunu tekrar ifadelerini not ettirdi¤ini görmek müm- etmeyece¤iz. Vücutlar›m›z kündür... Do¤u’ya olsa bile düflüncele-

O

Cumhuriyet’in ilan edilmesinden birkaç y›l öncesinden bafllayarak, yurdun çeflitli yerlerinde yapt›¤› konuflmalar›nda, özellikle ve öncelikle Cumhuriyet fikrinin kafalarda oluflmas›na yol açmaya çal›fl›yordu. Özellikle bu konudaki en büyük yetkinin Meclis’te oldu¤unu ve Saltanat ve Hilafetin bu gücün üstünde olamayaca¤›n› öylesine iflliyordu ki, konu kendili¤inden Cumhuriyet Yönetimi’ne do¤ru gitmeye bafllam›flt› bile... Zaman h›zla ilerliyordu. Mustafa Kemal’in ise, Cumhuriyet Yönetimi konusundaki fikrini gerçeklefltirmek için elveriflli ortam›n oluflmas›n› bekledi¤inden kuflku yoktu. Ortam› haz›rlamak amac›yla 27 Eylül 1923 tarihinde Bat›l› bir gazete

rimiz Bat›’ya dönük olacakt›r… yavafl Cumhuriyet Yönetimi fikrine al›flt›r›lmaya çal›fl›l›yordu. Konuya iliflkin bir baflka gerçe¤i daha vurgulamakta yarar var: Mustafa Kemal’in yine Cumhuriyet henüz ilan edilmeden önce Frans›z Gazeteci Maurice Pernot’ya verdi¤i bir demecinde de; “Osmanl› Devleti’nin y›k›l›fl›n›n sebebi, kendisini Avrupa uluslar›na ba¤layan ba¤lar› kesmesidir. Bu önemli bir yanl›fll›kt›r. Bunu tekrar etmeyece¤iz. Vücutlar›m›z Do¤u’ya olsa bile düflüncelerimiz Bat›’ya dönük olacakt›r… Ulusal Egemenli¤i ilan ettik. Kelimeler üzerinde oynamayal›m. Bugünkü hükümet fleklimiz az çok Cumhuriyet’tir. Uygulanmakta olan siyasetimizi, dine ayk›r› olmak 31


BD EK‹M 2011

flöyle dursun, din bak›m›ndan eksik bile hissediyoruz. Türk Ulusu dindar olmal›d›r…” fleklindeki sözleri yer almaktayd›. Bu aç›klama da bize aç›kça göster-

mektedir ki, Mustafa Kemal, henüz Cumhuriyet ilan edilmedi¤i için, son derece dikkatli davranmakta, kelimelerin üzerinde durulmamas› gerekti¤ini belirtmekte, mevcut yönetimin Cumhuriyet sistemi içinde yürütüldü¤ünü ifade etmekte ve kendi düflüncesinin de bu oldu¤unu samimiyetle vurgulamaktayd›. Gerçekte yaflan›lan yönetim flekli Cumhuriyet Rejimi’nden baflka bir fley de¤ildi. Yap›lacak ifl, rejimin ad›n› resmilefltirmekti. Bunun için aran›lan f›rsat› Meclis’te meydana gelen bir kriz verdi: Rauf (Orbay) Bey’in 4 A¤ustos 1923’te istifa etmesi üzerine, 14 A¤ustos 1923’te ‹stanbul Mebusu Ali Fethi Bey ‹cra Vekilleri Heyeti(Bakanlar Kurulu) Baflkanl›¤›na seçildi ve üzerinde bulunan Dâhiliye Vekilli¤i (‹çiflleri Bakanl›¤›)’nden 24 Ekim 1923’te istifa etti. Meclis ‹kinci Baflkan› olan Ali Fuat Pafla da askeri kariyeri tercih etti¤inden görevinden ayr›ld›. Ayr›lanlar›n yerine hükümetçe Dahiliye Vekilli¤i’ne Ferit (Tek) Bey, Meclis ‹kinci Baflkanl›¤›na da Yusuf Kemal(Tengirflenk) Bey aday olarak gösterildi. Fakat 25 Ekim 1923 tarihinde yap›lan oylamada ise, ikinci Baflkanl›¤a Rauf Bey, Dâhiliye Vekilli¤ine de Erzincan Mebusu Sabit Bey seçildi. 32

Meclis’teki oylama farkl› bir sonuç ortaya ç›karm›flt›... Mustafa Kemal’e göre bu bir tepkiydi ve dolays›yla sonuçtan da memnun kalmad›. Öteden beri varl›¤›n› hissetti¤i Meclis’teki gizli muhalif bir gurubun varl›¤› art›k ortaya ç›km›flt›. Onlar da bunu gizlemeye gerek duymam›fllard›. Dolays›yla Meclis çal›flmalar›na ak›l ve gerçeklerden ziyade duygular›n hâkim oldu¤u gerçe¤i kendini gösterdi. Bu göz ard› edilemezdi ve en k›sa zamanda bir çare bulunmal›yd›. Aksi halde s›k›nt› daha da büyüyebilir ve içinden ç›k›lmas› güç bir noktaya ulaflabilirdi.

G

azi, olay› sorunsuz bir flekilde çözümlemek için Genel Kurmay Baflkan› Fevzi Pafla hariç olmak üzere Hükümet üyelerinin istifa etmelerini ve yeni kurulacak hükümet çal›flmalar›na kat›lmamalar›n› istedi. Böylece muhaliflere istedikleri flekilde bir hükümet oluflturma imkân› verildi. E¤er kriz uzarsa, bu vesile ile köklü çözüm getirilmesi bahis konusuydu. ‹cra Vekilleri Heyeti Baflkan› (Baflbakan) olarak Ali Fethi Bey, 27 Ekim 1923’te istifas›n› verdi. Muhalifler hemen yeni bir hükümet oluflturabilmek için gayretlere girifltilerse de, Meclis’ten güven alacak bir liste oluflturamad›lar. Olumlu bir sonuç alamayacaklar›ndan habersiz olduklar› bofl çabalar›n› sürdürmeye devam ettiler… Mustafa Kemal geliflmeleri dikkatletitizlikle izlemekteydi... Yapacaklar›n› da planlam›flt›… Geliflmeler üzerine 28 Ekim 1923 günü akflam› yeme¤e ald›¤› baz› ar-


BD EK‹M 2011

kadafllar› ile durumu bir kez daha gözden geçirdi. Gecenin ilerleyen saatlerinde, ertesi günü Cumhuriyeti ilan edeceklerini bildirerek ne yapmalar› gerekti¤i hususunda yemekte bulunanlar›n görüfllerini de ö¤rendi. Hemen herkes Mustafa Kemal’le ayn› görüflteydi. Ortam› bir heyecan kaplam›flt›… Yeme¤in sona ermesinin ard›ndan ‹smet Pafla’y› al›koydu ve sabah›n ilk ›fl›klar›na kadar anayasada yap›lacak de¤ifliklik metnini haz›rlad›lar. *** Cumhuriyet ‹lan Ediliyor 29 Ekim 1923 günü Meclis, yeni bir hükümet kurmak için toplant›ya bafllad› ise de yine olumlu sonuç al›namad›. Baz› milletvekilleri krize Parti Baflkan›n›n bir çare bulmas›n› istediler. Sonunda, Genel Baflkan Gazi Mustafa Kemal Toplant› Salonu’na davet edilerek, krize çare bulunmas› konusunda tam yetkiyle görevlendirilmesi kabul edildi. Mustafa Kemal toplant›ya geldi ve yapt›¤› k›sa bir konuflma sonunda bulaca¤› çözüm için bir saatlik bir süre istedi. Öneri kabul edildi... Gazi, bu süre içinde görüflülmesini gerekli gördü¤ü kiflileri Meclis’teki odas›na davet ederek haz›rlanan anayasa de¤iflikli¤i maddeleri konusunda görüfl al›flveriflinde bulundu. Salona dönüflünde düflündü¤ü çö-

zümü dile getirdi: “Anayasaya göre bir hükümet kurulurken bütün milletvekillerinin her birisi bakanlar› ve hükümeti seçmek zorunda kal›yor. Bu güçlü¤ü giderme zaman› gelmifltir... Teklif etti¤im çözüm kabul edilirse, kuvvetli ve kendi içinde uyumlu bir hükümet kurmak mümkün olacakt›r.” diyerek bir gece önce ‹smet Pafla ile haz›rlad›klar› metni Meclis’e sundu. Teklif Anayasan›n baz› maddeleri-

Cumhuriyet’in ilan›n› Meclis’te Mustafa Kemal yap›yor. nin de¤ifltirilmesini içeriyordu. Teklife göre: •Türkiye Devleti’nin hükümet flekli Cumhuriyet’tir. •Türkiye Cumhurbaflkan› Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulu taraf›ndan ve kendi üyeleri aras›ndan bir seçim dönemi için seçilir. Görev süresi biten Cumhurbaflkan› yeniden 33


BD EK‹M 2011

Cumhuriyet’in ilan› (29 Ekim 1923) seçilebilir. •Türkiye Cumhurbaflkan› Devletin Baflkan›d›r. Bu s›fatla lüzum gördükçe Meclis’e ve Bakanlar Kurulu’na baflkanl›k eder. •Baflbakan, Cumhurbaflkan› taraf›ndan ve Meclis üyeleri aras›ndan seçilir. •Bakanlar Baflbakan taraf›ndan ve yine Meclis üyeleri aras›ndan seçildikten sonra, Cumhurbaflkan› taraf›ndan Meclis’in onay›na sunulur. hususlar›, mevcut Anayasa’n›n ilgili maddelerine ifllenecekti. Tart›flmalar s›ras›nda öneriye 2. Madde olarak “Türkiye Devleti’nin dini ‹slam’d›r, resmi dili Türkçedir” ifadesinin eklenmesi önerisinde bulunuldu. Üzerinde flimdilik fazla durul34

mad›. Amaç Muhafazakâr çevrelerin tepkisini olabildi¤ince azaltmakt›. Mustafa Kemal’in önerisi Meclis’te hararetli tart›flmalar›n yaflanmas›na yol açt›. Lehte ve aleyhte konuflmalardan sonra saat 20.30 sular›nda yap›lan oylamayla Meclis karar›n› verdi ve “Yaflas›n Cumhuriyet!” sesleri ve alk›fl yo¤unlu¤u içinde öneri kabul edildi. TBMM Baflkan› ve Ankara Milletvekili olan Gazi Mustafa Kemal oy birli¤i ile Cumhurbaflkan› seçildi. Meclis’in, Cumhurbaflkan› seçildi¤ine iliflkin karar›, 31 Ekim 1923 günü Mustafa Kemal’e yaz›yla bildirildi. Cumhurbaflkan› Gazi Mustafa Kemal de ilk Cumhuriyet Hükümetini kurmakla ‹smet Pafla’y› görevlendirdi. Cumhuriyet’in ilan› Türk Ulusu’nca büyük coflku ile kutland›. Yurdun dört bir yan›ndaki Müdafaa-i Hukuk Cemi-


BD EK‹M 2011

yetleri ile Bat› Trakya Müdafaa-i Hu- s›n›’ndan birkaç› Cumhuriyet ilan›n› kuk Cemiyeti’nden, ‹stanbul Üniversi- vakitsiz buluyor ve uygulamay› acele tesi ö¤rencilerinden ve bir k›s›m Der- ve usule uymayan bir hareket olarak neklerden gelen telgraflar, flimdiye gösteriyordu. Bu arada halife ile göskadar efli benzeri görülmedik yo¤un- teriflli temaslar›n ço¤ald›¤› ve ziyaretluktayd›... lerin artarak, ilgilenenlerin de artt›¤› Türk Ulusu, t›pk› Ulusal Savafl›- görülüyordu. m’a baflland›¤› ve Büyük Zaferlerin u rahats›z edici geliflmeler kazan›ld›¤› günlerde oldu¤u gibi, adeta yetmiyormufl gibi bir de Rauf bayram havas›ndayd›. Olay, yurt d›fl›nda da olumlu karfl›land› ve birçok Bey’in ‹stanbul gazetelerinden birine ülke kutlama mesajlar› gönderdi. verdi¤i bir demeç Halk F›rkas›’nda sert tart›flmalara yol açt›. *** Rauf Bey’in demecinde; CumhuriCumhuriyet’in ‹lan›ndan yet’in ilan›nda acele edildi¤i, sorumSonraki Geliflmeler Gazi, Cumhurbaflkan› seçildikten son- suz kimselerin buna sebep oldu¤u ileri ra 19 Kas›m 1923 tarihinde Halk F›rkas› Türk Ulusu, t›pk› Ulusal Genel Baflkanl›¤›n› Savafl›m’a baflland›¤› ve vekâleten ‹smet Pafla’ya devretti. Bir Büyük Zaferlerin kazan›ld›¤› gün sonra da Anadolu günlerde oldu¤u gibi, adeta ve Rumeli Müdafaabayram havas›ndayd›. i Hukuk Cemiyeti’nin, teflkilat ve görev- Olay, yurt d›fl›nda da olumlu karfl›land› lerinin Halk F›rkas› ve birçok ülke kutlama mesajlar› (Partisi)’na devredilmesini sa¤lad›. Bu gönderdi. suretle Müdafaa-i Hukuk’çular Halk F›rkas› ile bütünlefl- sürülüyordu. Haber Ankara’da gergintiler. Cumhuriyet’in ilan› flerefine 26 li¤e ve üzüntüye yol açt›. Halk F›rkas›’nda, “Rauf Bey’in Aral›k 1923’te baz› suçlar hariç, genel ‹stanbul gazetelerinde ç›kan, Cumhuaf ç›kar›ld›. Mustafa Kemal’in, kurulmas›n› riyet’in ilan›na karfl› gelme yolundaki sa¤lad›¤› Halk F›rkas›, ciddi bir disip- demecinin, Cumhuriyet’i sars›nt›ya lin içinde, yap›lacak yeniliklerin ger- u¤ratt›¤› ve bunun, -demeç sahibinin çekleflmesinde siyasi dayanak vazifesi çevresinde muhalif bir parti kurdu¤ugörecek, dolays›yla devrimler daha kanaatinin belirmesine sebebiyet verdi¤i...” vurgulanarak F›rka Grubunda h›zl› yürütülecekti. Ancak ‹stanbul siyaset ortam›n›n aç›klama yapmas› istendi. Grup Toplant›s› bafllad› ve ‹smet görüflü oldukça farkl›yd›. ‹stanbul Ba-

B

35


BD EK‹M 2011

Pafla; F›rka Baflkan Vekili s›fat›yla Rauf Bey’e hitaben yapt›¤› konuflmas›nda, “Cumhuriyet ilan edildi¤i günlerde, bafllang›çtan beri ulusal davan›n temsilcisi say›lan bafllar aras›nda anlaflmazl›klar oldu¤u manzaras› görülürse, bundan, bafllar›n Cumhuriyet’in ilan›ndan sonra ikiye ayr›ld›klar› anlam› ç›kar. Dolay›s›yla Cumhuriyet üzerinde tereddütler hâs›l olur. 'Cumhuriyet idaresi baflar›l› olacak m›d›r, olmayacak m›d›r?' tart›flmalar›na yol aç›l›r ve bu tart›flmalar ortam› tehlikeli maceraya sürükleyebilir.” diyerek, bir anlamda ona Cumhuriyetçi olup olmad›¤›n›, F›rka içinde kal›p kalmayaca¤›n› sordu. Rauf Bey de, “Ulusal Egemenlik’ten yana oldu¤unu, milletvekilinin görüfllerini her türlü etkinin d›fl›nda ifa etmesi gerekti¤ini belirterek, mutlak muhalefet yapmam isteniyor, ama yapmayaca¤›m. Karar sizindir. Beni f›rkadan ihraç ederseniz yapaca¤›m fley mezuniyet al›p gitmektir. Ben

36

buradan gidiyorum. Karar›n›z› serbest olarak veriniz.” diyerek toplant›y› terk etti. Konuflmadan duygulanan Halk F›rkas› Grubu, verilen bilgiyi yeterli buldu. Konu da böylelikle kapat›ld›. Fakat bu geçici çözüm yoluydu.

Olay›n neticesinde Rauf Bey Mustafa Kemal’den gittikçe uzaklaflt›. Asl›nda kafalardaki gerçek sebep, Rauf Bey ile birlikte Gazi’nin baz› yak›n silah arkadafllar›n›n, yap›lan devrimleri tam manas› ile benimsememeleri ve devrimden yana olmamalar›yd›. Ayr›ca bunlar, Ulusal Savafl›m’daki de¤erli hizmetleri dolay›s›yla, eskiden oldu¤u gibi, yap›lacak ifllere askeri cephede bulunuyormufl gibi ve beraberce karar verilmesini istiyordu. Bu sebeple, bir anlamda da Mustafa Kemal’in h›zl› temposunu frenlemeyi düflünüyorlard›. Asl›nda bu davran›fl flekli Cumhuriyet ve ayd›nlanma karfl›tlar›n›n bir baflka takti¤i olarak da de¤erlendirilebilir... Bunun sinyal-


BD EK‹M 2011

leri zamanla Meclis’te kendini göstermekle beraber, iflaretlerden en önemlisi, saltanat›n kald›r›lmas›ndan k›sa bir süre önce Rauf Bey’in, Refet Bele Pafla’n›n Ankara Keçiören’deki evine Gazi Mustafa Kemal’i davet etti¤inde yap›lan konuflmalarda kendini aç›kça göstermektedir... Burada Gazi’ye karfl› oluflturulan ortak düflünce, “...hepimiz Saray’›n ekme¤i ile büyüdük. Damarlar›m›zda o ekmeklerin k›r›nt›lar› var.” fleklindeydi... *** umhuriyete geçifl olay› baz› ‹stanbul gazetelerinde de gerekli kabulü görmemekle birlikte bir de halifeli¤in statüsü ve gelece¤i tart›flmalar›na yol açt›. Bu arada Hint Müslüman liderlerinden A¤a Han ve Emin Ali’nin Londra’dan ‹smet Pafla’ya gönderdikleri mektubun henüz Mustafa Kemal’in eline geçmeden baz› ‹stanbul gazetelerinde yay›mlanmas›, Mustafa Kemal’in harekete geçmesi için yeterli oldu. Üstelik fiii olan bu iki flah›s, halifenin, ço¤unlu¤unu sünnilerin oluflturdu¤u Müslüman ülkelerin güven ve sayg›s›na lay›k bir yere konulmas›n› da istiyorlard›. Bu k›flk›rt›c›lar›n amaçlar› aç›k seçik ortadayd›... Suyu buland›rmak ilk amaçlar›yd›. Çünkü ‹ngiltere’nin kuca¤›nda oturuyorlard›... Onlar›n dolayl› taleplerini dillendirmelerinden daha do¤al ne olabilirdi?

hain emellerine set çekmek için ‹stiklal Mahkemeleri hemen çal›flmaya bafllad›. Konuyla ilgili görülenler yarg›land›lar… Görülebilece¤i üzere Cumhuriyet ilan edilir edilmez k›flk›rt›c›lar ve iflbirlikçileri hemen harekete geçtiler... Hedeflerinde henüz ilan edilmifl olan Cumhuriyet vard›. Olaylar›n geliflmesinden hilafetin gelece¤inin yak›nda gündeme gelece¤i anlafl›l›yordu. *** Sonuç: Ne ac›d›r ki; üzerinden bunca y›l geçmifl olmas›na karfl›n, bu zihniyet bugüne de¤in oldu¤u gibi, bugün bile bir türlü yok edilememifltir. Devrimlerin ard arda gerçeklefltirilmesine ve ayd›nlanma çabalar›n›n bütün yurt sath›na yayg›nlaflt›r›lmas› gayretlerine karfl›n; bilakis, içerideki iflbirlikçilerinkine ek olarak d›fl desteklerin de sa¤lad›¤› güç ile ifli farkl› boyutlar›yla daha da ileri noktalara tafl›ma gayretlerine soyunmufllard›r... Zamanla iç isyanlar›n ç›kmas›n› sa¤lam›fllar, hatta Gazi’ye suikast düzenleme alçakl›¤›na bile cüret etmifllerdi... Ancak herkesin tart›flmas›z bilmesi gerekti¤i gibi; "kimsesizlerin kimsesi" olan Cumhuriyet bekas›n› sürdürecek ve Türk Ulusu, Tam Ba¤›ms›z Türkiye Cumhuriyeti’ni, Atatürk ‹lkeleri ve Devrimleri sayesinde ve O’nun gösterdi¤i ufuklara ulaflt›rarak, sonsuza de¤in yaflamas›n› sa¤layacakt›r...•

Haber Ankara’da gerginlik yaratt›.

cengizonal@butundunya.com.tr

C

Ulusal Dava’n›n baflar›s›na engel olmak isteyen iç ve d›fl düflmanlar›n

(Gelecek Ay: TBMM’nin II. Dönem Çal›flmalar› ve Siyasi devrimler) 37


BD EK‹M 2011

YAZILARI

SÜKÛTUN ZARARI

M

illiyet Gazetesi’nin dünkü

yay›n›nda D›fliflleri Bakan›m›z Tevfik Rüfltü Bey’in Paris’in büyük gazetelerinden birine verdi¤i aç›klamay› okuduk. Her yönden ilginç ve tam bir Devrimci Türk Devlet Adam›’na uygun olan bu aç›klamay› ne yorumlamaya, ne de tahlil ve ayr›nt›l› incelemeye niyetimiz vard›r. Ancak bu vesileyle söylemek istedi¤imiz fludur ki, gerek devlet adamlar›m›z, gerekse belli bafll› siyasi flahsiyetlerimiz, Avrupa ve Amerika bas›n›n›n bize uzatt›¤› kula¤› doldurmaktan asla çekinmemelidirler. Çünkü bu vesileler bizim için kendimizi dünyaya tan›tmak ve fikirlerimizi etrafa yaymak hususunda birer büyük f›rsatt›r. Türkiye Cumhuriyeti ve Türk Ulusu daha çok bu sayededir ki, dünya içindeki geliflmifl, güncel ve henüz yeni olan k›ymetini, itibar›n› muhafaza edip, devam ettirebilir… ‹tiraf edelim ki, yak›n do¤uda kendisinden dünyaya en çok bahsettiren milletlerden biri Türkiye de¤ildir. 38

Bulgaristan s›n›r›n› bat›ya do¤ru aflt›n›z m›; Türkiye’nin sözü art›k iflitilmez olur. Oralardayken, size kendi ülkeniz bile, Hint Denizi’nin öbür ucundaki bir ada kadar uzak görünür. Paris’te, Türkiye’nin halen bir nevi Osmanl› ‹mparatorlu¤u yaflad›¤›n› zannedenler pek çoktur. Geçen sene burada görüfltü¤ümüz bir Frans›z Milletvekili, bizde bir Ayan Meclisi(*) olmad›¤›n› Gazetemiz yazarlar›ndan ö¤rendi. Avrupa’daki Türkiye’ye karfl› bu ilgisizlik, her fleyden önce bizim sessizli¤imizin ve nedense çekingenli¤imizin do¤al bir sonucudur…

H

ayatta baflar›l› olan

adamlara bir bak›n. Bunlar hep giriflken, konuflkan ve s›cakkanl› kimselerdir. Uluslar için de bu böyledir. Bunu bir örnekle belirtmek gerekirse flöyle denilebilir: Bir toplant›da bir köfleye sinip, susan kifli ile hiç kimse ilgilenmez. Dönüp de yüzüne bile bakmazlar.


BD EK‹M 2011

Orada öylece unutulur gider… Böyle bir durumda kalmaktan ne kifliler, ne de uluslar için hiçbir yarar beklenemez. Aksine, böylelerinin baz› zararlar›ndan korkulabilir… Özellikle, biz her milletten daha çok giriflken olmak zorunday›z. Eski Osmanl› ‹mparatorlu¤u’nun, nesilden nesile, as›rdan asra zihinlerde ve ruhlarda b›rakt›¤› o korkunç, gülünç ve ac›kl› Türk Tipi etkisini tamamen silmek ve yok etmek için pek çok gayret sarf etmemiz gerekiyor. Çünkü bu etki Avrupal›lar aras›nda anadan babadan kalma gelenekler halini alm›fl, irsi karakterler gibi sars›lmaz bir kanaat flekline girmifltir. Avrupal› bu anlay›fltan kendi kendine ve tamamen kendi gayretiyle kurtulmak zorunlulu¤unda de¤ildir. Çünkü konu onlar› do¤rudan ilgilendiren bir husus de¤ildir. Onlar için, kafalar›nda Türk’ü flöyle veya böyle flekillendirmekte hiçbir sak›nca yoktur. Hatta belki ifllerine bile gelir… Fakat bizim için durum öyle midir? Oldu¤umuzdan fazla veya baflka türlü görünmekten veya öyle addedilmekten epeyce büyük s›k›nt›lar ç›kabilir. O halde, t›pk› bir toplant›da köfleye sinmifl, hiç konuflmayan, sohbetlere veya konuflulan hususlara kat›lmayan durumuna düflülmemeli ve istenmeden bile olsa böyle durumlarda kal›nm›fl ise, o halden bir an önce s›yr›l›p, ç›k›lmal›d›r. Konuflmazsak, konulara kat›l›p,

görüfllerimizi söylemez, düflüncelerimizi aç›klamazsak, bizi kim bilecek ve ne oldu¤umuzu anlayacak ki?

B

una ihtiyaçlar› m› var?

Olabilir veya olmayabilir… Ancak flunu da belirtelim ki; kendimiz için ne yap›lacaksa, biz yapaca¤›z. Bildi¤imiz konuda, görüflümüzün istendi¤i hususlarda çekimser kal›p, bir köfleye sinip kalmayaca¤›z. Sessiz durman›n ve suskunlu¤umuzun böyle durumlarda bize zarar verebilece¤ini unutmayaca¤›z… • Hâkimiyeti Milliye Gazetesi 2 Mart 1929

(*) Osmanl› Devleti’nde Senato benzeri bir kurumdur. Mebusan Meclisi’yle birlikte Genel Meclisi meydana getiren ve 23 Aral›k 1876 tarihli Kanun-i Esasi (Anayasa)’ye göre kurulmufl yasama organ›d›r.

Filozof Olmak

Ünlü bir filozofa sordular: “Servet ayaklar›n›z›n alt›nda oldu¤u halde neden bu kadar yoksulsunuz?” Filofozun yan›t› flu biçimde oldu: “Ona ulaflmak için e¤ilmek gerek de ondan.” Gönderi: SAN‹YE ÖZDEN 39


BD EK‹M 2011

Beyaz Onlar, ”Beyaz Gül” adl› bildirileri da¤›tanlar, Hitler’in tehlikeli diktatörlü¤üne karfl› görüfllerini yaln›zca yaz›l› olarak aç›klayan bildirilerini da¤›tarak, ülkelerindeki silahl› ve ac›mas›z sisteme karfl› bir yandan “sessizce” direnirken, bir yandan da bu sistemin yöneticilerine karfl› halk› uyar›p uyand›rmaya çal›flan,gerçekten “bir avuç” üniversite ö¤rencisi idiler. 40


BD EK‹M 2011

Gül

Yazan: ALAETT‹N G‹RAY

B

ir y›l› aflk›n süredir hemodiyaliz hastas› olarak, haftada 3 gün ve her seans 4 saat tedavi görmekteyim. Bu süre içinde kolumun birinin devaml› hareketsiz kalma zorunlu¤u bulunuyor. Di¤eri ile yemek yiyebiliyor, kitap, gazete gibi yay›nlar› biraz güç de olsa Alaettin Giray okuyabiliyorum. ‹ki ay önce, 50 y›ld›r üyesi oldu¤um Alman Kültür Derne¤i Kütüphanesi'nde yeni yay›nlar› gözden geçirirken, Almanca “Beyaz Gül” kitab›n› görünce, Almanya’ da 60 y›l önceki ö¤rencilik günlerim gözlerimin önüne geldi. Bu kitap bana “Beyaz Gül” ad›n› ilk kez kendisinden duydu¤um ve bu deyimin anlam›n› kendisinden ö¤rendi¤im ev sahibem han›m› an›msatt›. ‹stanbul Üniversitesi, ‹ktisat Fakültesi'ndeki hocam Prof. Neumark'›n önerisi ve teflvikiyle ö¤renimimi sürdürmek için Almanya'ya gitmifltim. Goethe Enstitüsü'nde bir y›l kadar Almanca'm› gelifltirdikten sonra Münih Maxmilian Üniversitesi ‹ktisat Fakültesi’ne kaydoldum.“Savafl sonras› y›llar› Almanya’s›”nda, bir ö¤rencinin kalabilecek yer bul41


BD EK‹M 2011

mas› büyük bir sorundu. Üniversite yak›nlar›nda, bir ailenin yan›nda kalabilece¤im tek oda bulabilmifltim. Ev sahibim bayan, kendisiyle sohbetlerimizde zaman zaman, savafl y›llar›nda yaflad›¤› ve hâlâ unutamad›¤› olaylar› sanki dün olmufl gibi anlat›rd›. Özellikle 1942 ve savafl›n kaybedilece¤inin anlafl›lmaya baflland›¤› 1943 y›l›n›n ilk aylar›ndaki olaylar› anlat›rken onun gözlerinden akan yafllar, çok zaman benim gözlerimi de yaflart›rd›. Sabahlar› ifle giderken, gece üniversite duvarlar›na katranl› boyayla yaz›lm›fl “Sistemi elefltiren sloganlar” aras›ndan geçti¤ini, ö¤leden sonra ifl dönüflünde ise 10-15 Rus esir kad›n›n bu sloganlar› silmekte olduklar›n› izledi¤ini anlat›rd›. Kimi günler ise, otobüs duraklar›na ya da kentin meydanlar›na, özenle b›rak›lm›fl “Beyaz Gül” bildirilerinden birini kimse görmeden ald›¤›n›n ve evde defalarca okudu¤unun öyküsünü dinlerdim. Bir sabah ifle giderken, ilan panolar›nda ikisi erkek, biri k›z üç üniversite ö¤rencisinin, o gece idam edildikleri haberinin, isimleri ve fotograflar›yla ilan edildi¤ini görünce günlerce uyuyamad›¤›n›, haftalarca kendine gelemedi¤ini anlat›rken h›çk›rarak a¤lamas›n› günlerce, haftalarca akl›mdan ç›karamad›¤›m› an›ms›yorum. “Beyaz Gül”ün ad›n› ve anlam›n› ilk kez kendisinden ö¤rendi¤im ev sahibemden, idam edilen üniversite ö¤rencileri Hans Scholl, k›zkardefli Sophie Scholl ve Christoph Probst’un adlar›n› da ilk kez duymufltum. Ankara’da, Alman Kütüphanesi’nde bir ay kadar önce “Beyaz Gül” adl› bir kitap görüp içine flöyle bir bakt›¤›mda, sayfalar aras›nda bu üç üniversite ö¤rencisiyle karfl›laflt›m. Hans Scholl, Sophie Scholl ve Christoph Probst 42

bir anda gözlerimin önünde canlan›verdiler. Beyaz Gül’ü Hans ve Sophie’nin k›z kardefli Inge Scholl 1954 y›l›nda yazm›fl. Inge, a¤abey ve ablas›n›n hayat›n›, onlar›n henüz çocuk yafllar›nda yaflad›klar›n›, gördüklerini ve savafltan sonra SS (Özel Kuvvetler) teflkilat› ile mahkeme kay›tlar›ndan kurtar›labilen belgelere dayanarak kaleme alm›fl. “Beyaz Gül” adl› sessiz direnifl örgütü ve onun amaçlar› u¤runda yaflamlar›n› yitiren üç üniversite ö¤rencisi, en adil yarg›y› ve hakettikleri en büyük övgüyü, ‹kinci Dünya Savafl›’nda Almanya’n›n karfl›s›ndaki en büyük “güç” Winston Churchill’den alm›fllard›r. ‹ngiltere Baflbakan›’n›n bu yarg›s› ve övgüsü flöyledir: “‘Beyaz Gül’ adl› bildirileri yay›nlayanlar, d›flardan da, içerden de hiçbir yard›m almam›fllard›r. (Almanya’n›n karfl›s›ndaki) biz müttefikler için onlar, tamamen yabanc› idiler. Ölümleri ile Almanya’da yeni bir diriliflin temelini oluflturmufllard›r. Kimdi bu bir avuç insan? Ne yap›yorlard› ve suçlar› ne idi? Onlar, Hitler’in tehlikeli diktatörlü¤üne karfl› görüfllerini yaln›zca yaz›l› olarak aç›klayan ve bu görüfllerinin yerald›¤› bildirileri da¤›tarak, ülkelerindeki silahl› ve ac›mas›z sisteme karfl› bir yandan “sessizce” direnirken, bir yandan da bu sistemin yöneticilerine karfl› halk› uyarmaya ve uyand›rmaya çal›flan, gerçekten “bir avuç” üniversite ö¤rencileri idiler. Bafllatt›klar› bu “sessiz” direniflin ülke kapsam›nda genifllemesi sonucunda, Führer’in de, sisteminin de sars›labilece¤ine ve halk›n, üzerine çöken korkakl›ktan kendini kurtararak, eski günlerdeki onurlu yaflam›na kavuflabilece¤ine inan›yorlard›.”


BD EK‹M 2011

Beyaz Gül ad›yla bildiriler haz›rlay›p, bunlar› gizlice da¤›tarak, yalanlara inanmamas›, gerçekleri görebilmesi için Alman halk›n› sadece ve sadece uyarmaya ve uyand›rmaya çal›flan bu üç gencin onurlu ve trajik öyküsünü, ilgiyle okuyaca¤›n›za inan›yoruz.

B

eyaz Gül ki-

tab›, Scholl kardefllerin en küçü¤ü Inge Scholl taraf›ndan 1954 y›l›nda yay›mlanm›flt›r. A¤abeyi Hans Scholl ve ablas› Sophie Scholl ile birlikte geçirdikleri çocukluk günlerinin an›lar›yla bafllad›¤› kitab›nda Inge Scholl, önce Hitler dönemi günlerinin evlerine yans›mas›n›, daha sonra ise a¤abeyi, ablas› ile arkadafllar› Christoph'un “onurlu ve üzücü” öykülerini anlatmaktad›r. Kardefllerinin an›lar›n› kurdu¤u “Scholl Vakf›”yla da yaflatan Inge Scholl, Beyaz Gül kitab›ndaki bilgileri, SS (Özel Kuvvetler) Örgütü'nün ve mahkeme kay›tlar›n›n kurtar›labilen belgelerine dayand›rmaktad›r. Afla¤›da, Alaettin Giray'›n Türkçe'ye çevirdi¤i Beyaz Gül’den birkaç bölüm yay›ml›yoruz:

idi. Her tarafta Hitler’in Almanya'y› daha çok büyütece¤i, Alman halk›n› daha mutlu ve daha iyi yaflataca¤› söyleniyordu. Hitler sayesinde daha iyi yaflayaca¤›m›za biz de inan›yorduk. Biz, maddi ve manevi olarak buna kat›l›yorduk. A¤abeyim, ablam ve ben Hitler Gençli¤i’ne (HJ) ve K›zlar Birli¤i’ne (MD) kat›larak geziler ve yürüyüfller yap›yorduk.”

“Fakat babam›n, nedense, baz› tereddütleri vard›. O bizim kadar coflkulu de¤ildi.”

“Befl kardefl s›ra ile okula bafllam›flt›k. 1933 y›l›nda bir gün, okul merdiveninde bir k›z arkadafl›m bana flöyle dedi: 'fiimdi Hükümet'in bafl›na Hitler geldi. Almanya'da art›k her fley daha güzel olacak...' Onun bana dediklerini evde anne, babama ve kardefllerime anlatt›m. Evimize ilk kez politika giriyordu.”

•“Hans 15 ve Sophie 12 yafl›nda

"Hitler sayesinde daha iyi yaflayaca¤›m›za inan›yorduk" 43


BD EK‹M 2011

Hans Scholl, Sophie Scholl, Christoph Probst “Babam›n bu yan›t›n› pek anlayamad›k ama, üstelemedik de... Belli ki üzülmüfltü. Onu daha fazla üzmek istemedik.”

“Birkaç aydan beri ortal›kta tuhaf söylentiler dolafl›yor. 'Kimi hastanelerde ya da huzur evlerindeki yafll› hastalar›n sahiplerine, hastan›n öldü¤ü, cesedinin yak›ld›¤› ve isterlerse külünü alabilecekleri' söyleniyormufl.

“O günlerde genç bir ö¤retmenimizin birden ortadan kayboldu¤unu duyduk. Annesine sorduk. Hiç bir fley bilmedi¤ini söyledi. O¤lu nasyonal sosyalist olmak istememifl. 'Acaba bu bir suç olabilir mi?' diye bize sordu. Biz de bilmiyorduk bunu.”

•“Baz› söylentilere göre ö¤retmenimiz, 'Toplama Kamp›'na gönderilmiflti.”

“Birgün Hans babama,Toplama Kamp›'n›n ne oldu¤unu sordu. Babam k›saca, 'Ayn› halka karfl› bir savaflt›r, kendisini koruyamayan bir kifliye karfl› savaflt›r, kendi ülkesinin çocuklar›n›n mutluluk ve özgürlü¤üne karfl› savaflt›r' dedi.” 44

“Hans güzel gitar çal›yordu. Ayr›ca, birçok yöresel flark›lar toplam›flt›. Hatta (HJ) bayra¤›n› tafl›yarak Nürnberg’e de gitmiflti.”

“Ablam Sophie bu arada liseyi bitirdi. Üniversiteye gitme haz›rl›klar› bafllad› evde, fakat ö¤renime bafllamas› için 6 ay süreli 'Savaflta yard›mc› hizmet' kursu görmesi gerekiyormufl.”

“Sophie bu kursu tamamlad›ktan sonra, Münih'de biyoloji ve felsefe ö¤renime bafllad›. Ablam Sophie Münih'de, do¤al olarak a¤abeyim Hans’›n yan›nda kal›yordu. Bu arada 'T›p e¤itimi alan gençlerin sömestr tatilinde


BD EK‹M 2011

Bat› ve Do¤u cephelerinde seyyar hastanelerde görev yapacaklar› ve kendilerini buna göre haz›rlamalar›' gerekti¤i konusunda askeri emir yay›nland›.”

“A¤abeyim Hans, 'Führer'in, Alman halk›n›n ve Almanya’n›n gelece¤i ve yüceli¤i için kahramanca ölmeye haz›r›m' diye bafllayan Askerlik And›'n› içerek askerlik hizmetine bafllad›. Önce Fransa’da, sonra Rus cephesinde seyyar hastanelerde görev yapt›, okul zaman› ise ö¤renimine üniversite kliniklerinde devam etti.”

•“Hans, sonbaharda Rus cephesi'nden dönmüfl, fakültede ö¤renimine kald›¤› yerden bafllam›flt›. Cephede geçirdi¤i üç ay, onu daha da olgunlaflt›rm›flt›. Hans, ayr›ca 'sertleflmifl'di de.”

asla yabanc› bir manda istemiyoruz. Nasyonal Sosyalizm'in askeri kuvveti art›k tükenmifltir. Hitler’e, yandafllar›na ve parti üyelerine karfl› pasif direnifl bafllat›lmal› ve bu savafla da art›k son verilmelidir. ‹nsanlar›m›z, tarihi yap›lar›m›z ve flehirlerimiz daha fazla tahribata u¤ramadan bu savafla son verilmelidir. Biz “Beyaz Gül” olarak asla susmayaca¤›z. Führer, Alman halk›n› yok etmeye karar vermifl durumda.

"Biz “Beyaz Gül” olarak asla ve asla yabanc› bir manda istemiyoruz. Nasyonal Sosyalizm'in askeri kuvveti art›k tükenmifltir. Hitler’e, yandafllar›na ve parti üyelerine karfl› pasif direnifl bafllat›lmal› ve bu savafla da art›k son verilmelidir..."

“Hans ve arkadafllar›, 'Beyaz Gül' ad› alt›nda bir bildiri haz›rlayarak gizli gizli da¤›tmaya bafllad›lar. ‹lk bildiriyi 1942'de, Münih flehir merkezinde da¤›tt›lar.”

“Konu olan “Beyaz Gül” ismi alt›nda bildiri yazanlar› ve da¤›tanlar› bulmak için Devlet Gizli Teflkilat›, Hitler Gençlik Teflkilat› ve Semt partizanlar› (SA) yurt çap›nda çal›flma sürdürmekteydi. Herfleye ra¤men çeflitli aral›klarla alt› adet bildiri da¤›t›lm›flt›r.

“Bu bildirilerin ana konusu özetle flöyleydi: Biz “Beyaz Gül” olarak asla ve

> Savafl belki biraz uzat›labilir, fakat art›k kazan›lamaz. Savafl›n uzat›lmas›, daha çok Alman flehirlerinin ve daha çok sanayi tesislerinin yok edilmesine neden olacakt›r. > Parti üyeliklerinden ayr›l›n, parti toplant›lar›na art›k kat›lmay›n. Özgürlük, hürriyet ve fleref gibi en iyi sözleri Hitler ve Propaganda Naz›r› ve yandafllar› on y›l boyunca a¤›zlar›ndan düflürmediler. Bizim bugünkü devletimiz bir diktatörlüktür. Amac›m›z, sessiz direniflimizle onlara do¤ru yolu göstermektir. Führer, hem Kuzey Afrika’da ve hem de Rus Cephesi'nde 45


BD EK‹M 2011

> Alman Halk›, elindeki tüm olanaklar› kullanarak savafl›n bitirilmesi için çaba göstermelidir. Partiden ayr›lma, toplant›lara kat›lmama kararlar›, bu do¤rultuda at›lacak ilk ad›mlard›r.

“Hans Scholl ve k›zkardefli Sophie Scholl, üniversitede arkadafllar›na bildiri da¤›t›rken görüldüler ve 'üst makamlar'a bildirildiler.”

•“Ayn› saatte üniversitenin telefonlar›na el konuldu, tüm girifl ç›k›fl kap›lar› kapat›ld› ve gizli polis, binada arama yapt›.”

Sophie Scholl

baflar›l› oldu¤unu san›yor. Oysa flu anda flehirlerimiz bombalarla yok ediliyor. fiehirlerde yüzlerce insan ölüyor ve her iki cephede de her gün binlerce askerimiz ölüyor. Hitlerin her sözü yaland›r. O, bar›fl istiyorum dedi¤inde, bilin gerçekte ki savafl istiyordur. O demokrasi istiyorum diyorsa, bilin ki katliam istiyordur.”

“1943 y›l› Ocak ay›nda Stalingrad yenilgisinden sonra Hans Scholl, bildirilerini Münih'den sonra, Berlin, Viyana, Frankfurt, Salzburg, Hamburg baflta olmak üzere birçok flehirde de da¤›tmaya bafllam›flt›. “Beyaz Gül” bildirilerinde bu kez, flunlar yer al›yordu: > Almanya savafl› kaybetmifltir. > Hitler ve yandafllar›, savafl› kendi güvenlikleri ve ç›karlar› için sürdürmektedirler. 46

“A¤abeyim Hans ve ablam Sophie o gün, 18 fiubat 1943, Saat: 12:00'de gözalt›na al›nd›lar.”

“Hans ve Sophie üniversiteden, o günlerde ad› s›k s›k duyulan Wittelsbacher Palais'ye (Cezaevi) götürüldüler; o gece ve ertesi gün aral›ks›z sorguya çekildiler.”

“Gestapo ve cezaevinde görevli din adam› baflta olmak üzere, Hans ve Sophie'nin sorgulanmas›na tan›k olan tüm görevliler, bu iki kardeflin metanet ve cesaretine hayran kald›lar.”

“‹kinci günün sonunda, Hans ve Sophie'nin Christoph Probst adl› yak›n bir arkadafllar› da tutukland› ve o da ayn› cezaevine getirildi.”

“Nazi Partisi ve Hükümet, bildiri da¤›tan bu üç üniversite ö¤rencisinin yakalanmalar›n› gizli polisin büyük bir baflar›s› olarak ilan ettiler.”


BD EK‹M 2011

gibiydi. Çocuklar›n› görmek ve onlarla konuflmak için dilekçe vermek istedi¤ini söyledi. Onun bu iste¤ini kabul ettiler.”

•“Hans ve Sophie’nin duruflma-

“Cepheden gelen a¤abeyim Werner, Hans a¤abeyimin, Sophie ablam›n ve Christoph'un olduklar› yere do¤ru yürüdü ve yanlar›na giderek üçünü de önce kucaklad›, sonra tek tek ellerini s›karak tebrik etti.”

“Üniversiteli üç gencin idam edilecekleri haberi, duruflma henüz bafllamadan halk aras›nda kulaktan kula¤a yay›lm›flt›.” lar›n› izlemek için annem, babam, cepheden gelen agabeyim Werner ve ablam Elisabeth ile ben (Inge), Justis Palais adl› mahkeme salonuna gittik.”

“Özel davet edilmifl Nazi Partisi ileri gelenleri ile SA’lar, salonda kendileri için ayr›lm›fl özel bir yere al›nm›fllard›. Yarg›çlar ve Berlin'den uçakla getirtilen özel yetkili a¤›r ceza baflkan› ünlü Freisler, as›k yüzleri ve çat›k kafllar›yla içeri girdiler, kürsüde yerlerini ald›lar.”

“Werner a¤abeyimin onlar› tebrik etti¤ini gören Yarg›çlar Kurulu Baflkan› Freisler, 'Hans Scholl, Führer’e sad›k iyi bir nasyonal sosyalisttir” diyerek Hans a¤abeyimi birdenbire övdü.

”Baflyarg›ç Freisler'in bu sözlerine sinirlenen Hans a¤abeyim, salondaki

“Önceden bildikleri verecekleri karar›n gerginli¤i, yüzlerine yans›m›flt›. Karfl›lar›nda ise, haklar›nda onlar›n verecekleri karar› umursamayan korkusuz ve sakin üç genç duruyordu. Onlar, kendilerine sorulan sorulara hiç heyecana kap›lmadan, sakin bir biçimde ve olgunlukla cevap veriyorlard›.”

“A¤abeyim ve ablam ile arkadafllar› Christoph için yarg›çlar kurulunun verdi¤i 'ölüm' karar›n› duyunca annem fenalaflt›. Onu d›flar› ç›kard›lar; sa¤dan soldan çeflitli sesler yükseldi, salon bir anda kar›flt›.”

“Babam, 'Ben Führer’in adaletini istemiyorum, kabul etmiyorum. 'Adaletin adaletini istiyorum' diye ba¤›rmaya bafllad›.”

•“Bu arada annemi yeniden içeri getirdiler. Kendini oldukça toparlam›fl

Scholl Kardefllerin en küçü¤ü Inge Scholl taraf›ndan yay›mlanan Beyaz Gül” adl› kitab›n kapa¤› 47


BD EK‹M 2011

çok kiflinin duyaca¤› bir ses tonuyla asker kardeflime, flöyle dedi: 'Her zaman kuvvetli ol, onurunu ve sukünetini koru ve her ne koflulda olursa olsun, hiçbir zaman onlar› övme, onlar› hakl› ç›karma...”

“Mahkeme Baflkan›, üçüne de son olarak söylemek istedikleri birfley varsa söylemelerini bildirdi. A¤abeyim Hans ve ablam Sophie hiçbir fley söylemediler. Christopher ise, sakin bir biçimde, 'Yaflam›m, eflim ve çocuklar›m için feda olsun' dedi.”

Sophie Scholl okul kampüsünde Hitler karfl›t› bildiriler da¤›tt›

karfl›layaca¤›m.'” •“Hans ve Sophie ise k›sa bir veda mektubu yazd›lar annem ve babama: 'Bize sa¤lad›¤›n›z güzel bir yaflam için size teflekkür ediyoruz. Tanr› bizimle beraberdir. Her ikinize son selamlar›m›z› iletiyoruz.'”

“Annemin mahkemece kabul edilen dilekçesindeki iste¤i yerine getirildi ve saat 16:00’ya do¤ru biz tüm aile bireyleri cezaevine al›nd›k.”

“Önce Hans’› getirdiler anne ve babama. Üzerinde cezaevi giysisi vard›. Rahat, sakin ve dik yürüyordu. Anne ve babam›n ellerini s›kt›.”

“Babam, onu kollar›n›n aras›na ald›, s›k› s›k› gö¤süne bast›rd›: 'Sizler hepiniz tarihe geçeceksiniz. Bu adalet Führer ve yandafllar›n›n adaleti. Ama onlar Allah’›n adaletini muhakkak görecekler, buna asla kuflkun olmas›n, o¤-

•“Karardan sonra üçü de, mahkeme salonundan Münih Stadelheim “Ceza ‹nfaz Kurumu” denilen cezaevine götürüldüler.”

“Orada yasa gere¤i, birer veda mektubu yazmalar›na izin verildi. Christoph, annesine flu k›sa veda mektubunu yazd›: 'Anne sana çok çok teflekkür ediyorum. Çünkü beni bu dünyaya sen getirdin. Birazdan Allah’a ulaflaca¤›m. Ben oraya senden daha erken gidiyorum. Orada seni çok iyi 48

lum' dedi.”

“Babamdan sonra Hans, annemle ve bizle kucaklaflt›. 'Arkadafllar›m›n hepsine son selamlar›m› iletin” dedi ve son olarak bir k›z ismi söylerken gözlerinden akan iki damla yafl›n görülmemesi için masaya do¤ru e¤ilerek yüzünü sildi. Sonra da s›rt›n› döndü, hücresine geri gitti.”

“Hans gittikten sonra görevli bir bayan, Sophie'yi getirdi. Üstünde kendi giysisi vard›. Sophie anneme ve


BD EK‹M 2011

babama bakarak gülüyordu. Yüzü bir günefl gibi ›fl›l ›fl›ld›. Sa¤l›kl›yd›. Annemin getirdi¤i flekerlemeleri ald›, a¤z›na atarken teflekkür etti. '‹yi oldu bunlar› getirdi¤in. Bugün ö¤le yeme¤i yememifltim' dedi.”

Sophie de, Hans gibi 'Biz hepsini, ama hepsini kendi üzerimize ald›k. Bizim 'Beyaz Gül' bildirilerinde yazd›klar›m›z ve söylediklerimizin hepsini, ayn›n› bütün Alman halk› düflünüyor, fakat bunu söylemeye cesaret edemiyor. Biz onlar›n ad›na yazd›k, söyledik bunlar›. Bu dalga durmayacak, devam edecek” diyerek, korkusuz ve gülerek görevlilerle hücresine döndü.”

paz, üç gencin idam edilmelerinden sonra öfkesini önleyememifl ve görevlilere yüksek sesle flöyle ç›k›flm›fl: 'Bu üç gencin ölümü ile flimdi her fleyin düzeldi¤ine, Almanya'n›n tüm sorunlar›ndan kurtuldu¤unu mu san›yorsunuz? O sorunlar› topra¤›n alt›na gömseniz de, onlar yine varlar ve asla yok olmayacalar. Gördü¤üm kadar› ile bu ülkede hiç kimse, bu üç genç kadar sevgi ve sayg› hak etmemifltir. Çünkü onlar, kendileri ile beraber olan hiçbir arkadafl›n› ihbar

"Sizler hepiniz tarihe geçeceksiniz. Bu adalet Führer ve yandafllar›n›n adaleti. Ama onlar Allah’›n adaletini muhakkak görecekler, buna asla kuflkun olmas›n, o¤lum..."

“Hapishane görevlilerinin söylediklerine göre, infaza götürülürken üçü de o güne kadar görülmedik bir cesaret ve metanet göstermifller.”

“Görevlilerin kendilerine teklif etti¤i son sigaray› üçü paylaflarak içmifller. Christoph, 'Birkaç dakika sonra öbür dünyada birbirimizi tekrar görece¤iz, ölümün bu kadar k›sa olabilece¤ini asla düflünmemifltim' demifl.”

“‹nfaza önce Sophie'yi götürmüfller. O, hep gülüyormufl. Hans, onurlu bir tav›rma ve kimseden yard›m almadan bafl›n› giyotine uzatm›fl ve bütün cezaevini ç›nlatan bir sesle 'Yaflas›n Hürriyet' diye ba¤›rm›fl.”

•“Cezaevindeki din görevlisi pa-

etmemifllerdir.” Bunlar› söyledikten sonra da, 17:30’a do¤ru yavafl yavafl batmak üzere olan günefli göstererek, “Bu günefl yar›n yine do¤acak ve yine gelecek” demifl ve flimdi gidip, bu üç genç için dua edece¤ini söylemifl.”

“Ertesi gün tüm gazetelerde üçünün fotograflar›, ayr›nt›l› bilgilerle yay›mlanm›flt›. Ayr›ca, Münih flehrinin meydan, kavflak ve tramvay duraklar›ndaki tüm duyuru panolar›nda “Vatana ihanet suçundan ölüm cezas›na mahkûm edildiler ve bu cezalar› 22 fiubat 1943 günü infaz edildi” yaz›s› ve üç gencin fotograflar›, adlar› ile yafllar› yer alm›flt›: 49


BD EK‹M 2011

Hans Scholl 25 yafl›nda, Christoph Probst 24 yafl›nda, Sophie Scholl 22 yafl›nda”

“‹ki kardeflimin ölümünden sonra annem, babam, kardeflim Elisabeth ve ben Inge, akrabal›k nedeniyle tutukland›k ve günlerce sorguya çekildik. O günleri tekrar yaflamak ve hat›rlamak istemiyoruz hiçbirimiz. Bas›n›n yazd›¤› gibi k›sa bir süre sonra yeni tutuklamalar bafllad›.”

“‹kinci bir davada Prof. Huber, Alexandra Scmorell, Will Graf da 'Vatana ihanet suçu'ndan ölüm cezas›na çarpt›r›ld›lar ve 19 Nisan 1943 tarihinde onlar da bafllar› giyotinle kesilerek idam edildiler.”

“Adlar›n› burada sayamad›¤›m›z binlerce kifli daha, toplama kamplar›na ya da hapishanelere gönderilerek, yaflama haklar›ndan yoksun b›rak›ld›lar.”

•“Hitler yasalar› ile Alman toplumu korkutulmufl ve sindirilmiflti. Sessiz direnme yapmak isteyen üniversiteli birkaç gencin yaflamlar› da, ölüm cezas›yla sonuçland›r›lm›flt›.”

“Onlar her y›l etkinliklerle an›l›yorlar ve an›lacaklar.”

“Bafl Suçlu”, intihar ederek kendi aç›s›ndan sorumluluklar›ndan kurtulmufl olabilir. Fakat Alman halk›, savafl zararlar›n› karfl›lama fonuna savafltan sonra her y›l bütçeden katk› sa¤lamaktad›r. Bu paralar toplama kamplar›nda ölen ya da öldürülen insanlar ile savafl zaman› çal›flt›r›lan esirlerin ailelerine, tazminat olarak ödenmektedir.”

“Führer’in 12 y›l süren iktidar›ndan sonra Almanya, tarihinin en büyük 50

yenilgisini imzalam›flt›r.”

“Savaflta 13 milyonu Alman olmak üzere 55 milyon kiflinin yaflam›n› yitirmifl oldu¤u tahmin edilmektedir. Ayr›ca, Almanya’n›n da uzun y›llar do¤u ve bat› olarak ikiye ayr›ld›¤›n› hepimiz biliyoruz.”

•“Savafl›n sona ermesi ile müttefikler, savafl suçlular› için tarihi bir karar alarak, onlar›n Nürnberg flehrinde yarg›lanmalar›n› öngördüler.”

“Tarihe Nürnberg Duruflmalar› ad› ile geçen yarg›lamada birkaç› d›fl›nda tüm savafl suçlular›na idam cezas› verildi ve infaz edildi.”

“Müebbet cezas› alanlar ise, müttefikler taraf›ndan yönetilen Berlin Spandau cezaevine gönderildiler. Son mahkûmun da eceli ile ölmesinden sonra Spandau cezaevi kapat›ld›.”

“Nürnberg duruflmalar› tamamlan›nca, mahkemenin Amerikal› savc›s› ülkesine dönmek üzere havaalan›nda bekleyen uça¤›na giderken yolunu de¤ifltirmifl ve idama mahkûm edilen Alman Adalet Bakan›'n› hücresinde ziyaret etmek istemiflti. Bu son görüflmesinde Amerikal› savc› ona, tarihe geçen flu sözleri söylemiflti: “Siz Adalet Bakan›, yaln›z Almanya'da de¤il, tüm Avrupa ülkelerinde ceza hukuku konusunda tek otoritesiniz. Kitaplar›n›z Avrupa Hukuk Fakülteleri'nde ders kitab› olarak okutulmaktad›r. Führer için yasa haz›rlayarak kendi idam›n›z› onaylam›fl oldunuz. Size bunu söylemek için buraya geldim. fiimdi ülkem Amerika’ya dönüyorum. Uça¤›m beni bekliyor.” •


FIRÇALAYARAK Serdar Günbilen

51


BD EK‹M 2011

Atatürk’ün

Gap Projesi

Atatürk’ün Doğu ve Güneydoğu Anadolu’daki Yatırımları

52


SAKLI TAR‹H Sinan Meydan

A

tatürk, ça¤dafl bir Türkiye yaratmak istemifltir; hurafeler yerine ak›l ve bilimin egemen oldu¤u, kulluktan kurtulup birey olan insanlar›n özgür iradeleriyle kendi kendilerini yönetti¤i, e¤itim seviyesi yüksek, herkesin birlikte çal›fl›p, birlikte üretip, birlikte bölüfltü¤ü, eflitlikçi ve tam ba¤›ms›z bir Türkiye yaratmak istemifltir.

Atatürk, böyle bir Türkiye yarat›r-

ken, öncelikle Türkiye’deki Ortaça¤ kal›nt›s› “kemikleflmifl” feodal yap›y› k›rmakla ifle bafllam›flt›r. Ancak, “tarikat” ve “cemaat” yap›s› içinde kimli¤ini ve kiflili¤ini kaybetmifl, kaderini a¤aya, fleyhe ve fl›ha b›rakm›fl, ekonomik özgürlü¤ü olmayan, okuma yazma bilmeyen, dinle kand›r›lm›fl, emperyalist oyunlarla k›flk›rt›lm›fl Kürt vatandafllar›, 500 y›ll›k “feodalist” ve “emperyalist” k›skaçtan bir anda çekip almak çok da kolay olmam›flt›r. Yüzlerce y›ll›k al›flkanl›klar ve ç›karlar, genç Cumhuriyetin karfl›s›na “dev bir hayalet” gibi dikilmifltir. Atatürk, “Kürt sorununu” besleyen Do¤u’daki “feodal yap›y›” k›rmak için herfleyden önce “toprak a¤as›” durumundaki “afliret reislerinin” topraklar›n› ellerinden alarak yoksul köylüye da¤›tman›n, yani “toprak reformu”nun hesaplar›n› yapm›flt›r. Bu amaçla, 1934 y›l›nda ‹skan Kanu-

nu ç›kar›lm›flt›r.[1] Bu kanuna göre yoksul ve topraks›z köylüye toprak da¤›t›lacakt›r.[2] Kanunun 10. maddesine göre “Afliret reisli¤i, beyli¤i, a¤al›¤› ve fleyhli¤i” kald›r›lm›flt›r. Kanun, “Afliretlerin flahsiyetlerine veya onlara gönderme yaparak, reis, bey, a¤a ve fleyhlere ait olarak tan›nm›fl, kay›tl› ve kay›ts›z bütün tafl›nmazlar›n teminats›z kamulaflt›r›l›p, 53


BD EK‹M 2011

göçmenlere, mültecilere, naklolunanlara, topraks›z veya az toprakl› yerli çiftçilere da¤›t›l›p tapuya ba¤lanmas›n›” öngörmüfltür. [3] 1935 y›l›nda toplanan (9-16 May›s) CHP 4. Büyük Kurultay›’nda ilk kez Toprak Reformu’na yer verilmifltir.[4] 14 May›s 1935 tarihinde kabul edilen CHP Program›’n›n 34. maddesi flöyledir: “Her Türk çiftçisini yeter toprak sahibi etmek partimizin ana gayelerinden biridir. Topraks›z çiftçiye toprak da¤›tmak için özgü istimlak kanunlar› ç›karmak lüzumludur.” [5] 1935 ve 1937’de ‹çiflleri, Sa¤l›k

lar›n istimlak bedelleri ve bu bedellerin ödenmesi sureti özel kanunlarla tayin edilir.” [8] Sonuçta, 1934-1938 aras›nda toplam

90 bin civar›nda aileye 3 milyon dönüm kadar toprak da¤›t›lm›flt›r.[9] Genç Cumhuriyet 1923-1938 aras›nda toplam, 246.431 aileye toplam 9. 983.750 dekar toprak da¤›tm›flt›r. Ancak, Atatürk’ün ve genç Cumhuriyetin bütün iyi niyetli çabalar›na karfl›n ortaya ç›kan bu tablo yetersizdir. Her fleye ra¤men feodalizim canavar› Cumhuriyete meydan okurcas›na halk›n kan›n› emmeye devam etmifltir. Atatürk, Kürtleri, Türkiye Cumhuriyeti’nin “eflit yurttafllar›” yapmak için kültürel, ekonomik, siyasal ve toplumsal birçok ad›m atm›flt›r.

Genç Cumhuriyet 1923-1938 aras›nda toplam, 246.431 aileye toplam 9. 983.750 dekar toprak da¤›tm›flt›r. ve Tar›m Bakanl›klar› Toprak Kanunlar› haz›rlam›flt›r.[6] 1935’te Vak›flar Kanunu ç›kar›lm›flt›r. Bu kanunla Vak›f topraklar› eylemli olarak tasfiye dilmifl, böylece feodal, dinsel kurumlar›n temelini oluflturan büyük vak›f topraklar› devlet mülkiyetine al›n›p sat›fl yoluyla özellefltirilmifltir. Ancak bu topraklar›n varl›kl› alilerin eline geçmesi istenilen sonucu vermemifltir. [7] 1937’de kamulaflt›rma ve toprak da¤›t›m› için Anayasa de¤iflikli¤i yap›lm›flt›r.13 fiubat 1937’de Anayasa’n›n 74. maddesine flu f›kra eklenmifltir: “Çiftçiyi toprak sahibi yapmak ve ormanlar› devlet taraf›ndan idare etmek için istimlak olunacak arazi ve orman54

Bu ad›mlara geçmeden önce 1920’lerde ve 1930’larda bölgenin temel özelliklerine bakmak yerinde olacakt›r. ‹flte o günlerin Güneydo¤usu: •Bölgenin imkâns›zl›klar›ndan dolay›, bölgeye yöneticiler ve memurlar gitmemektedir. •Bölge halk› hükümet ile eflk›ya aras›nda s›k›fl›p kalm›fl ve iki tarafl› “korku psikolojisi” içine girmifltir. Köylü hükümete, eflk›ya hakk›nda bilgi verince, eflk›yan›n bask›n› ile karfl›laflmaktad›r. •Bölgede s›kça isyan ç›kmaktad›r. •Bölgede dikkate de¤er esnaf, tüccar ve sanat erbab› yoktur. Bu durum


BD EK‹M 2011

halk› ma¤dur etmektedir. •Yol durumu çok kötüdür. •Okuma yazma oran› çok düflüktür. •Tabiat flartlan çok zordur. Bölgenin baz› illerinde k›fl, 8 ay sürmekte ve yollar ulafl›ma kapanmaktad›r. •Erzurum sath› 1900, Van gölü sath› 1720 m irtifadad›r. Böyle olunca ürünler flehirlere gidemedi¤i için köylünün elinde kalarak çürümektedir. •Topraklar, toprak a¤alar›n›n elindedir, köylü a¤alar›n hizmetkâr› durumundad›r. Cumhuriyet tarihi yalanc›lar›n›n s›kça dile getirdikleri, “Atatürk döneminde genç Cumhuriyetin Do¤u ve Güneydo¤u Anadolu’ya yat›r›m yapmad›¤›!” tezi do¤u de¤ildir. Sürekli isyanlarla çalkalanan, dolay›s›yla sürekli “asayifl sorunlar›n›n” yafland›¤›, co¤rafi ve toplumsal yap›dan kaynaklanan zorluklar›n geçit vermedi¤i bir bölgeye yat›r›m yapman›n güçlü¤üne karfl›n, genç Cumhuriyetin yine de en çok yat›r›m yapt›¤› bölgelerden biri Do¤u ve Güneydo¤u Anadolu bölgeleri olmufltur. Nitekim, ayn› dönemde ülkenin di¤er bölgelerinde asayifl sorunu yaflanmamas›na karfl›n, Do¤u illeri ortalamalar›n›n alt›nda kamu harcamas› alm›fl iller vard›r. [10] Bu nedenle o dönemdeki göreceli “yat›r›m azl›¤›n›”, “Genç Cumhuryet do¤uya yat›r›m yapmad›!” yalan›yla de¤il de, ülkenin genel ekonomik koflullar›yla aç›klamak daha do¤ru olacakt›r.[11] Ayr›ca bölgedeki isyanlar, ülke ekonomisine ciddi yükler getirmifltir.

‹ngiliz The Times gazetesine göre Türkiye’nin sadece fieyh Sait ‹syan›’ndaki kayb› 20 milyon Paund’dur. Buna ra¤men, genç Cumhuriyet, bölgenin asayiflini sa¤lamak ve bay›nd›rl›k hizmetleri götürmek için, uzun y›llar boyunca bölgeye “özel ve ola¤anüstü” ödenekler aktarm›flt›r. [12] Hatta “Tunceli” ad›nda yeni bir il bile kurmufltur. [13] Bu ilin kurulmas›na iliflkin yasa teklifi, dönemin ‹çiflleri Bakan› taraf›ndan “...Cumhuriyet devri memleketin esasl› ihtiyaçlar›n› temin ederek as›l hastal›¤› tedavi etmek fliar› oldu¤u için, burada da medeni usullerle bir tedbir düflünüldü. Ve bu program ile memleketin her yerinde oldu¤u gibi buralar›n da Cumhuriyetin feyizlerinden istifade etmesini gözetti” denilerek Meclis’e sunulmufltur. [14] Özak›nc›’n›n deyifliyle, Dersim'i yeniden yap›land›rmay› amaçlayan 25 Aral›k 1935 tarihli "Tunceli Vilayeti'nin ‹daresi Hakk›nda Kanun" ile, “Cumhuriyet, afliretlerin Dersim’ini, insan ve yurttafl haklar›n›n Tunçeli’ne dönüfltürmek” istemifltir. [ 1 5 ] “Cumhuriyet, afliretlerin ‘Dersim’ini, insan ve yurttafl haklar›n›n ‘Tunç Eli’ne dönüfltürmek üzere; yöreyi köprüler, yollar, okullar, hastahaneler, sinemalar, tiyatrolar, halk evleri, bankalar, ziraat kurumlan, hükümet binalar›, adliye örgütü, karakol ve k›fllalarla donatmaya bafllad›. Baflka yöreden iflçi getirilip çal›flt›r›lmas› yasakt›. Bütün yap›lar dolgun bir gündelik verilerek yöredeki afliret üyelerine yapt›r›lacak; afliret üyesi, reisinden ba¤›ms›z bir birey olarak çal›fl›p eme55


BD EK‹M 2011

¤inin karfl›l›¤›n› para olarak alacak; yüzy›llar boyu yaln›zca kendi ailesinin yaflam› için gerekli fleyleri tüketebilece¤i kadar üreten, bundan fazla üretim yapmad›¤› için pazara götürüp satacak bir varl›¤› bulunmayan, dolay›s›yla özel mülk nedir, parasal birikim nedir, mülkiyet özgürlü¤ü nedir tatmam›fl olan afliret üyelerinin ceplerine para girecek; afliretten ba¤›ms›z kendisine özel birikim yapmay› ve kendi birikimini diledi¤i gibi kullanmay› ö¤renen afliret üyeleri böylelikle afliret düzeninden uzaklafl›p, insan ve yurttafl haklar›na ad›m atacakt›.

bu olay isyan›n bafllamas›d›r. Atatürk olayla ilgileniyor ve kesin talimat veriyor: ‘Bu meseleyi kökünden hallediniz’ diye anlatm›flt›r.” [16] ‹flte Atatürk Cumhuriyeti’nin Kürt-

lerin yo¤un olarak yaflad›klar› Do¤u ve Güneydo¤u Anadolu bölgesindeki baz› yat›r›mlar› [17]:

•1924’te Diyarbak›r-Ergani Madeni devletlefltirilerek iflletmeye aç›lm›flt›r. •1925’te -köylüyü ezen- Aflar Vergisi kald›r›lm›flt›r. •1925’te 3 milyon

Afliretler Dersim'inin, özgür birey yurttafllar Cumhuriyet'inin "Tunç Eli"ne dönüfltürülmesi, tasar›n›n biricik amac›yd›. Afliretler Dersim'inin, özgür birey yurttafllar Cumhuriyet'inin "Tunç Eli"ne dönüfltürülmesi, tasar›n›n biricik amac›yd›. Çal›flmalar coflkuyla sürüyor, yap›m› bitirilen bir köprünün Atatürk taraf›ndan aç›laca¤› söyleniyordu. Fakat öyle olmad›. O günleri yaflayan ‹hsan Sabri Ça¤layangil an›lar›nda o günleri: ‘Atatürk Singeç Köprüsü'nü açmaya gidecek. O tarihte Seyit R›za Dersim'in lideri. Devlet, F›rat üzerine bir köprü yapm›fl. Köprünün bafl›nda da bir karakol. Karakolda 33 askerimiz, bafllar›nda ‹smail Hakk› ad›nda bir yedek te¤men var. Köprüye Dersimliler sald›r› düzenliyor. Karakol yak›l›yor ve 33 askerimiz flehit oluyor. ‹flte 56

lira sermaye ve %50 nispetinde Alman sermayesiyle “Ergani Bak›r› Türk Anonim fiirketi” kurulmufltur. [18]

•1925’te tütün rejisi yabanc›lardan al›nm›flt›r. •1929’da Elaz›¤’da “Elaziz ‹pek Mensucat Türk Anonim fiirketi”nin” kurulmas›na karar verilmifltir. [19] •1929’da “Yol ve Köprüler Yap›m›na ‹liflkin Kanun” ç›kar›larak Güneydo¤u Anadolu’da pek çok yol ve köprü infla edilmifltir. •1932’de Ankara’da Birinci Tütün Kongresi toplanm›flt›r. •1934’te Diyarbak›r-Siirt yolunda Pasur köprüsü aç›lm›flt›r. •1934’te Elaz›¤’a demiryolu ulaflm›flt›r. •1934’te Fevzipafla-Diyarbak›r


BD EK‹M 2011

demiryolu tamamlanm›flt›r.

•1934’te Yolçat›-Elaz›¤ demiryolu iflletmeye aç›lm›flt›r.

•1934’te Siirt’te 7 yeni cadde ve 21.384 m yeni kald›r›m yap›lm›flt›r.

•1934’te Elaz›¤’›n Maden ilçesi Alacakaya (Guleman) krom sahas› “fiark Kromlar› ‹flletmesi” idaresinde 1936’dan itibaren iflletilmifltir.

•1935’te Ad›yaman Göksün köprüsü aç›lm›flt›r.

•1935’te Munzur suyu köprüsü aç›lm›flt›r.

•1935’te Van gölü iflletmeye aç›lm›flt›r. [20]

•1935’te Keban maden köprüsü aç›lm›flt›r. •1936’da Erzu-

•1937’de Hekimhan-Çetin demiryolu iflletmeye aç›lm›flt›r. •1937’de Islahiye deniryolu iflletmeye aç›lm›flt›r. •1937’de Atatürk Tunceli’de Singeç körüsünü açm›flt›r. •1937’de Diyarbak›r- Cizre demiryolunun temeli at›lm›flt›r. •1938’de Ankara-Erzurum demiryolu Erzincan’a ulaflm›flt›r. •1938’de Sivas Çimento Fabrikas›’n›n yapm›na bafllanm›flt›r. [23] •1938’de Erzurum’da 900.000 TL’ l›k bir imar çal›flmas›yla ilçeler dahil 30 ilkokul, sinema flehir elektri¤i vs. yat›r›mlar gerçeklefltirilmifltir. •1938’de Erzurum’da Il›ca nahiyesinde posta ve telgraf merkezleri aç›lm›fl,

rum’da K›z Sanat Okulu aç›lm›flt›r.

• 1936’da Erzurum-Sivas demiryolu hatt›n›n temeli at›lm›flt›r. •1936’da Yaz›hanHekimhan demiryolu iflletmeye aç›lm›flt›r. •1936’da Malatya’da Sigara Fabrikas› kurulmufltur. [21] •1936’da Bitlis’te Sigara Fabrikas› kurulmufltur. •1937’de Malatya Bez Fabrikas›’n›n te- Atatürk’ün kurdu¤u genç Cumhuriyet’in k›s›tl› imkânlar›yla Güneydo¤u bölgelerimize bir çok yat›r›m meli at›lm›flt›r. [22] yap›lm›flt›r. 57


BD EK‹M 2011

14 derslikli ilkokul binas› ihale edilmifl, gazino ve lokantas› olan bir otel de planlamaya al›nm›flt›r.

kanl›¤›ndaki hükümete “en k›sa yoldan, en ileri ve en refahl› Türkiye idealine ulaflmak” için yeni ekonomik •1938’de Erzurum’da Do¤u Kül- hedefler göstermifltir. Bu hedefler do¤rultusunda haz›rlanan Celal Bayar’tür Kongresi aç›lm›flt›r. ›n üç y›ll›k maden iflletme ve dört y›ll›k sanayileflme planlar›, [26] kamuoyunda büyük heyecan yaratm›flt›r. [27] Bayar’›n sanayileflme plan›nda, Do¤u Anadolu’yu do¤rudan etkileyecek Trabzon liman› ile Sivas’ta çimento ve Motor fabrikalar›, I¤d›r pamuklar›n› ifllemek için Erzurum’da iplik fabrikas› kurulmas› da yer alm›flt›r. Ayr›ca programda öngörülen üç fleker fabrikas›ndan Atatürk ve Fethi Okyar eflleri ile birlikte ikisinin Do¤u illerinde Atatürk’ün genç Cumhuriyeti, Tür- inflas› planlanm›flt›r. [28] Erzurum’da kurulacak iplik fabrikiye’de görülen “trahom hastal›¤›yla mücadele” konusunda Güneydo¤u kas› için gereken elektrik enerjisinin Anadolu’da büyük bir çal›flma bafllat- Tortum flelalesinden elde edilmesi m›flt›r. Adana, Gaziantep, Malatya, için mühendisler grubuna incelemeler Urfa ve Marafl’taki mücadele s›ras›nda yapt›r›lm›fl ve buradan elde edilecek toplam 120 yatakl› trahom hastaneleri enerjiyle “bütün Do¤u’nun, bilhassa kurulmufl ve yaln›zca 1934 y›l›nda Erzurum’un mühim bir sanayi merkemüracaat eden 87.000 kifliden 2215’i zi olmas› kabiliyetini kazanaca¤›” antedavi, 4318’i ameliyat edilmifltir.[24] lat›lm›flt›r. [29] Atatürk döneminde Do¤u ve GüFethi Okyar Hükümeti’nin önemli neydo¤u Anadolu bölgesinde 6.124 hedeflerinden biri Do¤u Anadolu’da iflyeri aç›lm›flt›r. [30] Atatürk, 1930’larda Do¤u’da bir “dokuma sanayine” h›z kazand›rmakt›r. Hükümet program›nda, bölgede “üniversite kurma” talimat› vermifltir. 10.000 i¤lik bir iplik fabrikas› kurma Bu do¤rultuda bugünkü Erzurum Atatürk Üniversitesi kurulmufltur. [31] hedefinden söz edilmifltir. [25] Rahmi Do¤anay, “1930-1945 DöAtatürk, 1937’de Celal Bayar bafl58


BD EK‹M 2011

nemi Do¤u Anadolu Bölgesinde Uygulanan Sanayi Politikalar›” çal›flmas›n›n sonucunda, genç Cumhuriyetin Do¤u ve Güneydo¤u Anadolu’da birçok yat›r›m yapt›¤›n› do¤rulam›flt›r: “Do¤u Anadolu, Birinci Sanayi Plan› çerçevesinde maden, dokuma ve sigara sanayi gibi birçok endüstriyel kurulufla kavuflmufltur. Kald› ki; bu dönem kalk›nma ve sanayileflme hedefleri bölgesel geliflmeyi de¤il, bütün ülkenin topyekün geliflmesini hedeflemifltir. ‹kinci Sanayi Plan› ise daha genifl kapsaml› olmakla birlikte uygulamada dünya ve Türkiye’nin ola¤anüstü flartlar› içinde daha etkisiz kalm›flt›r.(…) ‹zmir ‹ktisat Kongresi’nden itibaren ülkenin tümüyle bay›nd›r ve mamur hale getirilmesi konusunda izlenen iktisadi politikalar hem devletin sorumluluk almas›, hem de özel teflebbüsün yat›r›mlar için teflvik edilmesine yöneliktir. Birkaç kez ç›kar›lan Sanayii teflvik Kanunlar› da iktisadi geliflmeyi sa¤lamak amac›n› tafl›maktad›r.

Ramazan Topdemir de, “Atatürk’ün Do¤u-Güneydo¤u Politikas› ve GAP” adl› kitab›nda, Atatürk döneminde genç Cumhuriyetin ayr›m yapmadan “yurdun her taraf›n›” kalk›nd›rmak için çok büyük yat›rmlar yapt›¤›n›, özellikle tar›mla u¤raflan köylüye büyük kolayl›klar sa¤lad›¤›n› ifade etmifltir: "Ülkenin en uzak köflelerinde bile halk›n huzuru ve güvenli¤i öylesine sa¤lanm›flt›r ki bunu geçmiflin en sakin dönemleriyle karfl›laflt›rmak bile yersiz olur. Herkes güven içinde tarlas›nda çal›flmakta ya da zanaat›n› yürüttü¤ü yerde iflin bafl›ndad›r. Bu insanlar çal›flmalar›n›n sonuçlar›ndan yararlanabileceklerinden emin ve bunlar›n ellerinden zorla al›namayaca¤›n›n güve-

"Ülkenin en uzak köflelerinde bile halk›n huzuru ve güvenli¤i öylesine sa¤lanm›flt›r ki bunu geçmiflin en sakin dönemleriyle karfl›laflt›rmak bile yersiz olur..."

Birinci ve ‹kinci Befl y›ll›k Sanayi Planlar› da ülkenin her taraf› için oldu¤u kadar, Do¤u Anadolu’da devlet ve özel teflebbüs yat›r›mlar›n›n yayg›nlaflt›r›lmas› yönünde hedefler koymufl, Atatürk de yurt gezilerinde bölgenin özelliklerine göre yap›lacak yat›r›mlar aç›s›ndan görüfllerini beyan etmifltir. Ayr›ca bu gezilerde yat›r›mlar› teflvik amac› da dikkate al›nm›flt›r.” [32]

ni içindedirler. Ekonomi, e¤itim sosyal yard›m konular›nda flimdiden somut sonuçlar al›nm›flt›r. Daha önceden var olan tar›m okullar›na Bursa’da, Bal›kesir’de ‹zmir’de, Adana’da, Erzincan’da befl yenisi eklenmifltir. Savafl›n ve de¤iflmelerin ifllemez hale getirdi¤i Ziraat Bankas› yeniden çal›fl›r hale getirilmifl ve birçok yerde flubeler aç›larak halk›n yard›m›na koflulmufltur. Pek çok s›¤›nak ve göçmen refahlar› yönünden uygun yerlere gönderilerek yerlefltirilmifltir. Bu iflin daha çok yü59


BD EK‹M 2011

rütülmesi için özel yard›m bankalar› kurulmak üzeredir. Köylülere önemli düzeyde iki buçuk milyon liral›k tar›m aletleri da¤›t›lm›flt›r ve da¤›t›m sürdürülmektedir. Ayr›ca köylülere tar›m araç, gereçleri vermek gerekti¤inde bunlar› onarmak amac›yla sermayesinin yüzde 70’ine kat›ld›¤›m›z bir flirketle anlaflma yap›lmak üzeredir. Bu anlaflma çiftçileri çok memnun edecek ve onlar›n yarar›na olacakt›r.” Atatürk’ün Güneydo¤u Anadolu bölgesine yönelik en önemli projesi, Atatürk öldükten sonra hayata geçirilen GAP Projesi’dir. Tarihin en büyük

aras›nda gerek F›rat gerekse Dicle üzerinde Elektrik ‹flleri Etüd ‹daresi taraf›ndan sondaj çal›flmalar›na a¤›rl›k verilmifltir” [34]. Böylece GAP’›n alt yap›s› haz›rlanm›flt›r. Atatürk, Do¤u’yu nas›l görmek istedi¤ini; Diyarbak›r, Malatya, Elaz›¤ ve Tunceli gezisinde yan›ndaki Sabiha Gökçen’e flöyle ifade etmifltir: “‹nsan ömrü yap›lacak ifllerin azameti karfl›s›nda çok cüce kal›yor Gökçen… Geçti¤imiz yerlerde fabrikalar› görmek istiyorum, ekilmifl tarlalar, düzgün yollar, elektirkle donanm›fl

Atatürk’ün Güneydo¤u Anadolu bölgesine yönelik en önemli projesi, Atatürk öldükten sonra hayata geçirilen GAP Projesi’dir. Tarihin en büyük dehalar›ndan Atatürk, "Buraya bir insanl›k gölü infla edelim" diyerek GAP’›n ilk ad›m›n› 1934 y›l›nda atm›flt›r." dehalar›ndan Atatürk, "Buraya bir insanl›k gölü infla edelim" diyerek GAP’›n ilk ad›m›n› 1934 y›l›nda atm›flt›r. [33]

Atatürk’ün talimat›yla, Do¤u ve

Güneydo¤u Anadolu’daki mevcut su kaynaklar›ndan elektrik elde edilmesi için 1936 y›l›nda Elektrik ‹flleri Etüd ‹daresi kurulmufltur. “‹dare, ‘Keban Projesi’ ile yo¤un etüdlere bafllam›fl, F›rat Nehri'nin her aç›dan tetkiki ve sonuçlar›n›n tespiti için rasat istasyonlar› kurmufltur. 1938 y›l›nda Keban bo¤az›nda jeolojik ve topo¤rafik etüdlere bafllanm›flt›r. 1950-1960 y›llar› 60

köyler, küçük, fakat canl› tertemiz, sa¤l›kl› insanlar›n yaflayabilece¤i evler, büyük yemyeflil ormanlar görmek istiyorum. Gürbüz çocuklar›n, iyi giyimli çocuklar›n yüzleri sararmamal›, dalaklar› flifl olmayan çocuklar›n okudu¤u okullar görmek istiyorum. ‹stanbul’da ne medeniyet varsa, Ankara’ya da ne medeniyet getirmeye çal›fl›yorsak, ‹zmir’i nas›l mamur k›l›yorsak, yurumuzun her taraf›n› ayn› medeniyete kavufltural›m istiyorum. Ve bunu çok ama çok yapmak istiyorum. Dedim ya, insan ömrü çok büyük iflleri baflarabilecek kadar uzun de¤il.


BD EK‹M 2011

Mamur olmal› Türkiye’nin her bir taraf›, müreffeh olmal›... Devletin yapamad›¤›n›, millet; milletin yapamad›¤›n› devlet yapmal›. Her fleyi yaln›z devletten ya da her fleyi yaln›z milletten beklemek do¤ru olmaz. Devlet Atatürrk manevi k›z› ve millet ülke sorunSabiha Gökçen ile lar›n› gö¤üslemede daima elele olmal›d›r. Ben yapabildi¤im kadar›n› yapa- huriyetin bu yat›r›mlar› devam ederse y›m, sonra ne olursa olsun, benim ki- bölge halk› üzerindeki nüfuzlar›n› tatab›mda yok. Gelece¤i, gelece¤in Tür- mamen kaybedeceklerini düflünen bu kiyesi’ni, düflünmek görevim. Bir ifl feodal unsurlar, Türkiye’yi bölüp parald›k üzerimize, bir savafl›n üstesinden çalamak isteyen ayr›l›kç› unsurlarla geldik, flimdi ekonomik alanda savafl anlaflarak, genç Cumhuriyete baflkalveriyoruz, daha da verece¤iz... Bu he- d›rm›fllard›r. Genç Cumhuriyetin “ça¤yecan› yaflatmak, bu heyecan›n ürün- dafllaflmaya” yönelik devrimlerini, lerini görmek laz›m.” “dinsizlik” olarak adland›r›p, bu yönde propaganda yapan feodal unsurlar, Do¤u ve Güneydo¤u Anadolu’da bölgede yap›lan yollar›, köprüleri, fabrikalar, ekili tarlalar, düzgün yollar, santralleri tahrip ederek karakollara elektirkli köyler, tertemiz, canl› ve sald›rm›fllard›r. sa¤l›kl› insanlar›n yaflayaca¤› evler, ‹flte, 1937-1938 Dersim isyan›, gürbüz çocuklar ve büyük yemyeflil böyle bir ortamda patlak vermifltir. • ormanlar görmek isteyen Atatürk’ün sinanmeydan@butundunya.com.tr en büyük amaçlar›ndan biri bütün Türkiye’nin oldu¤u gibi Do¤u’nun da Not: Ayr›l›kç› Kürtçü hareketi, yak›n tarihimizdeki Kürtçü isyanlar›, Kürtçü harekekalk›nmas›d›r!... tin arkas›ndaki emperyalizm deste¤ini ve Atatürk’ün ve genç Cumhuriyetin Atatürk'ün Kurtulufl Savafl› s›ras›ndaki tüm Türkiye’yi oldu¤u gibi Do¤u ve Kürt poltikas›n› bütün bilinmeyenleriyle Güneydo¤u Anadolu bölgelerini kal- Cumhuriyet Tarihi Yalanlar›, 2. Kitap'ta k›nd›rmak için yapt›¤› bu çal›flmalar, derinlemesine anlatt›m.... as›rlard›r bölge halk›n› sömüren feodal unsurlar›n; a¤alar›n, fleyhlerin ve fl›h- Dipnot ve kaynakça bilgilerine butundunlar›n tepkisini çekmifltir. Genç Cum- ya.com adl› web sitemizden ulaflabilirsiniz. 61


BD EK‹M 2011

Mustafa Kemal’e Hediye Edilen

Çanakkale Hal›s› Feshane’de özel olarak dokutulan ve Sadrazam Talât Pafla taraf›ndan Anafartalar kahraman› Mustafa Kemal’e arma¤an edilen yukardaki hal›n›n çevresi, bar›fl› simgeleyen dallarla sar›l› top motifleriyle bezenmifltir. Köflelerinde “Ey gaziler” sözcüklerinin yer ald›¤› bu de¤erli hal›n›n orta bölümündeki haritan›n çerçevesi üstünde eski harflerle “Harb-i Umumî” sözcükleri ve Birinci Dünya Savafl›’n›n bafllang›ç ve bitiflini belirten “1331-1334” (1914-1918) y›llar› yer almaktad›r. Haritan›n çerçevesinin alt›ndaki bölümde ise, yine eski harflerle, “Çanakkale Muzafferiyat› Hat›ras›” sözcükleri bulunmaktad›r. Bu hal›, halen, Baflkent Üniversitesi, ATAM-Abdürrahim Tuncak Atatürk Müzesi’nde sergilenmektedir. 62


OTOPS‹

O

Cengiz Özak›nc›

Osmanl› Devleti’nin Çöküfl Sürecinde Uygulamakta Geç Kald›¤› Son Çözüm:

smanl› Ulusçulu¤u

“Osmanl› ‹ttihad ve Terakki Cemiyeti”nin günümüzden yüzy›l önce halka da¤›tt›¤› 17 fiubat 1325 / 2 Mart 1910 günlü risale: Hayye Ale’l-Felah

G

ünde befl kez duyar›z; “Hay-ye Ale’lFelah” sözleri, ezanda geçer; ço¤u çevirmenler bu Arapça sözleri “hayye =koflun”, “ale’l felah=kurtulufla”; “koflun kurtulufla” biçiminde anlamland›rm›flt›r. Osmanl› Devleti, 1820’lerden sonra etnik ayr›l›kç›l›kla da¤›lma efli¤ine geldi¤inde; parçalanmay› önleyebilmek amac›yla, kurtuluflu “ulusçuluk”ta, bir “Ulus Devlet”e dönüflmekte görmüfl; 1839’dan bafllayarak “Osmanl› Ulusu” oluflturmaya yönelmifl; ancak bunu gerçeklefltirebilmek için çok geç kalm›flt›r. Dahas›, Osmanl›’y› parçalay›p paylaflmay› amaçlayan devletler, ikiyüzlü davranarak, bir yandan Osmanl› devletinde din-›rk ayr›m› yap›lmamas›n›, Hayye Ale'l-Felah kitap盤›n›n tüm uyruklar›n yasa önünde eflit olmas›n› isti- kapa¤› 63


BD EK‹M 2011

Hayye Ale'l-Felah kitap盤›n›n 1. sayfas› (sa¤da) 2. sayfas› (solda).

yormufl gibi görünürken; öte yandan, bunu sa¤layacak biricik yol olan “Osmanl› Ulusçulu¤u”nu önlemek amac›yla, etnik ve dinsel ay›r›mc›l›¤› sinsice k›flk›rtarak örgütlemifl, silahland›rm›fl, ayakland›rm›fl; ve “Osmanl› Ulusu”nun oluflumunu, sürekli olarak baltalam›fllard›r. 1908’de, “‹ttihad ve Terakki Cemiyeti”nin örgütledi¤i hareketle, 1876 Anayasas› yeniden yürürlü¤e konup, 1878’de kapat›lan Meclis’in yeniden aç›lmas› için milletvekili seçimi çal›flmalar›na bafllanm›fl; ve bu süreçte “Osmanl› Milleti” (Ulus’u) kavram›yla Osmanl› Devleti’nin “Hakimiyet-i Milliye” (Ulusal Egemenlik) ilkesi üzerinde yeniden yap›lanmas›na giriflilmifltir. ‹ttihad ve Terakki Cemiyeti’nin,

tam metnini günümüz Türkçesi’ne çevirerek aktard›¤›m 2 Mart 1910 64

tarihli “Hayye Ale’l-Felah” (Koflun Kurtulufla) kitap盤› (1), bu bak›mdan önem tafl›makta; birlefltirici kimlik = “Osmanl›l›k”; birlefltirici toplumsal örgütlenme biçimi = “Osmanl› Milleti” (Ulus’u); devletin dayanaca¤› ilke = “Hakimiyet-i Milliye” (Ulusal Egemenlik); “Resmi Dil: Osmanl›ca” kavramlar›n›n ortaya konuldu¤u, ve aç›klanarak topluma benimsetilmeye çal›fl›ld›¤› görülmektedir: ***

B

afllang›ç. Öyle gerekli fleyler

var ki bilmiyoruz. Do¤ru bildi¤imiz düflünceleri bilmeyenlerimize ö¤retmiyoruz. Bu gidiflle akl›m›z› bafl›m›za toplamal›y›z. Her ‘Osmanl›’n›n cebinde bir ‘‹lmihal-i Diniyye’ (Dinsel Yol Gösterici K›lavuz) bir de ‘‹lmihal-i Siyasi’ (Siyasal Yol Gösterici K›lavuz) olmal›; özcesi,


BD EK‹M 2011

hem ‘din’i hem ‘dünya iflleri’ni bilmelidir. ‘Vatan’ dedi¤imiz bu kutsal anay› bilimle koruyamazsak, bilgisizlikle öldürürüz. Öyleyse, biz ‘Osmanl›lar’, görevimizi bilelim ve onu o¤ullar›m›za, kardefllerimize ö¤retelim ki; bütün ‘Osmanl› Ülkesi’nde, ‘vatan›n selameti’ (ülkenin içbar›fl›) nedir bilenlerimiz ço¤als›n, bilmeyenlerimiz yok olsun. Madem ki insan›z, çal›fl›p ileri gitmek hakk›m›zd›r. Yerimizde oturup k›m›ldamaz; düflüncemizi, ak›l ve vicdan›m›z› millet yolunda kullanamazsak, ölülerden ne ayr›m›m›z kal›r? Geri kalmak bir kabahat ise, çal›flmamak ve eksiklerimizi bilip düzeltmemek büyük kabahattir. Yanl›fllar›m›z›, eksiklerimizi neyle düzeltiriz. Bunun için yaln›z yanl›fl›n› eksi¤ini bilip yerinde oturmak yetiflir mi? Böylelikle ilerleme olur mu? Hay›r.

yasa’yla ve Millet Meclisi’yle s›n›rland›r›lm›fl Padiflahl›k düzeni) gibi fleylerin ne oldu¤unu anlamak için, herkesin anlayaca¤› yolda bu kitap盤› yaz›yoruz. Öyleyse soruyu siz sorun, yan›t›n› biz verelim. Anlamad›klar›m›z› iyi ö¤renelim: - ‘Millet’ (ulus) nedir? - ‘Millet’ (ulus); ço¤unlukla bir dil konuflur, gelenekleri, görenekleri, töreleri, erdemleri birbirine yak›n ve bir hükümetin kanununa tabî (ba¤l›) insanlard›rlar. Örne¤in: Türkler; Araplar birer ulustur; çünkü bunlardan her birinin dili, kan›, gelenekleri, görenekleri, erdemleri, tarihleri birdir. - ‘Millet-i Osmaniye’ (Osmanl› Milleti, Ulusu) ne demektir? - ‘Millet-i Osmâniyye’ (Osmanl› Milleti, Ulusu), çeflitli din ve milliyetlerden Türk, Arap, Arnavut, Kürt, Ermeni, Rum, Bulgar ve Yahudi, vs. kavimlerin (soy ayr›m›na dayal› toplu-

Y

anl›fllar›m›z›, eksiklerimizi

ö¤rendikse, onu bir daha yapmayal›m. Yurdumuzu seviyorsak, ileri gitmesine çal›flal›m. Kuru laf, ne akl›m›z›, ne de karn›m›z› doyurur. Kafam›z bilmeli, kolumuz ifllemeli; ‘Osmanl›lar’ yurdu kendi can›ndan çok sevmelidir... Öyle ise, dinle kardeflim: Biz yurdumuzu ve ulusumuzu düflman sald›r›s›ndan çekip kurtarmak için bir dernek yapt›k. Bu derne¤in bir yarar› oldu mu, olmad› m›? Bundan sonra yarar› olacak m› olmayacak m›? Gerek buralar›n›, ve gerek u¤runda can verece¤imize vicdanlar›m›zla and içti¤imiz, ‘millet’ (ulus) gibi, ‘vatan’ (yurt) gibi, ‘Meflrutiyet’ (yetkileri Ana- Hayye Ale'l-Felah kitap盤›n›n son sayfas› 65


BD EK‹M 2011

ö¤renmek zorunda kal›r ki, buna olanak yoktur. Bu olanaks›zl›¤›n önünü almak için ‘Osmanl›ca Lisan›’ (Dili) vücuda gelmifltir. ‘Osmanl›ca'y› ö¤renen kimse; Arap, Kürt, Türk, Ermeni, Bulgar, Rum, vs. hepsine diyece¤ini kolayca 1908 Osmanl› Anayasa Devrimi’den sonra, din liderleri (imam, bildirebilir. ‹flte bu çeflitli soy toplulukpapaz haham) Osmanl› bayra¤› alt›nda, birlikte. lar›n›n anadilleri luklar›n) bir araya gelmesinden oluflan baflka olmakla birlikte, ‘Resmi Dil’ birdir; o da ‘Osmanl›ca’d›r. bir toplumdur. - Yaln›z din ve mezhep uyuflmaz- Bu soy ayr›m›na dayal› topluluklar aras›nda, gerek dil bak›m›ndan ve l›¤›, bir ‘millet’ (ulus) oluflturmaya gerekse din ve mezhepçe ayr›l›klar engel olabilir mi? - Hay›r, ‘millet’ (ulus) oluflumuna bulundu¤una göre; bunlar›n hepsine nas›l olur da ‘Millet-i Osmâniyye’ (Os- engel olamaz. Çünkü, din ve mezhep konusu daha çok öte yaflama (ahirete) manl› Milleti, Ulusu) denir? iliflkin bir konudur. Oysa, dünya iflleerçekten de soy ayr›m›na rinde insanlar ç›karlar›n› unutmazlar. dayal› çeflitli topluluklar›n Ve ç›karlar› ortak olanlar›n birleflayr› ayr› dilleri varsa da; bir- meleri gerekir. Örne¤in: Bir Müslübirlerine diyeceklerini anlatmak, man ve bir H›ristiyan tüccar, ortak yazmak için ikinci bir dile gerek- olurlar; birlikte çal›fl›r ve birlikte kazasinimleri vard›r. Örne¤in: Ermeni'nin n›rlar. fiimdi bunlardan birinin MüslüRum'a diyece¤ini anlatmas› için her man, ötekinin H›ristiyan olmas›, ne ikisinin de birbirlerinin dilini bil- din yasalar›na ve ne de aklen ortakl›kmelerine gerek var. Bunun gibi Yahu- lar›na engel oluflturmaz. Çünkü, ibadet diler'e, Bulgarlar'a, S›rplar'a, Araplar'a zaman› gelince, Müslüman olan camidillerini anlatmalar› için de ayn› gerek- ye, H›ristiyan ise kilisesine gitmekte sinim vard›r. Bu durumda, ‘Osmanl› özgürdür. Ülkesi’nde bulunan her bir anas›r (soy ya da din ayr›m›na dayal› topluluk), Bunun gibi, bir toprak üzerinde, bir kendi düflüncesini soy yada din ayr›- ülke içinde yaflayanlar›n aras›nda m›na dayal› di¤er topluluklara bildir- –ister Müslüman olsun, ister H›rismek için, ayr› ayr› her birinin dilini tiyan- ayr›flt›r›lamayacak ölçüde güçlü

G

66


BD EK‹M 2011

bir ortak ç›kar vard›r. Varsayal›m, d›flar›dan bir düflman, vatana, ülkeye sald›rsa; ç›karlar›, vatanlar› ortak olan Müslüman ile H›ristiyan, an›nda birleflip, düflmanlar›n›n karfl›s›na ç›kma¤a zorunludur.

B

öyle olmay›p da, birbirle-

- ‘Osmanl› Milleti’ni (Osmanl› Ulusu’nu) oluflturan Müslüman ve H›ristiyan ayr› soya dayal› topluluklar, birbirinden ayr›labilir mi? fiayet ayr›lm›fl olsalar; yarar m› görülür, zarar m›? Osmanl›l›k’› oluflturan ayr› soya dayal› topluluklar birbirinden ayr›lamazlar; buna olanak yoktur. Çünkü bu ayr›l›k, kendi ç›karlar›na zarar verir. O ölçüde ki, bunlardan birisi ayr›l›r ayr›lmaz, mahv ve helak uçurumuna kendi kendini atm›fl olur. ‘Memâliki Osmâniyye’ (Osmanl› Ülkesi), Avusturya, Rusya, ‹ngiltere gibi büyük Avrupa devletleriyle kuflat›lm›flt›r. ‘Osmanl›l›k’tan ayr›lan parça, t›pk› bir lokma gibi, kendini bu güçlü devletlerin h›rs ve tama' diflleri aras›nda ezilmifl bulur.

riyle ayr›l›k, gayr›l›k iddias›nda olsalar; d›flar›dan gelen düflman, her ikisini de ayr› ayr› mahvedebilir. Bir örnek daha gösterelim: Bir kente, Allah korusun kolera hastal›¤›, açl›k, yang›n, zulüm, deprem gibi büyük felaketler yay›lsa; “bu Müslüman’d›r, flu H›ristiyan’d›r” gibi ayr›mlara bakmaz; hastal›k, açl›k; H›ristiyan'a gelse Müslüman'a da gelmifl demektir; birini a¤latsa, ötekini güldürmüfl olmaz. ‹flte bu gibi toplumsal y›k›mlardan kurtulmak için, arada ortak bir yarar oldu¤unu anlay›p, -Tarihte bunlar›n örne¤i var m›d›r? yang›n› birlikte söndürme¤e, açl›¤› -Evet vard›r: K›r›m, Kafkasya, M›birlikte defetme¤e, zalim hükümetin s›r, Bosna Hersek, Tunus gibi büyük zulmünü birlikte kald›rma¤a elbir- büyük ülkeler, o dönemdeki hüküli¤iyle çal›flmazsak, her iki taraf da bilgisizlik yüzünden güçsüz düfler, helak oluruz ki, bu da ç›kar›m›z›n ortak oldu¤unu anlamamak yüzündendir. Özetle, baflkas›n›n derdini kendi derdi, baflkas›n›n sevincini kendi sevinci gibi bilen insanlar toplumuna, ‘millet’ (ulus) der- 1908 Osmanl› Anayasa Devrimi'ni kutlama kartpostallar›ndan: Abdülhamid Meclis'i aç›fl konuflmas›nda. ler. 67


BD EK‹M 2011

olarak toplanm›fl durumda de¤ildirler. Söz gelimi; bir ilçede Rum, Bulgar, Ulah, gibi ayr› soy topluluklar› bulundu¤u gibi, ço¤unlu¤u da Müslümanlar oluflturur. Bunun için Osmanl› anas›r› (Osmanl›’daki soy topluluklar›ndan) hiçbiri, “bu toprak Mart 2011’de Amerika'da Yay›nlanan Osmanl› Kardefller Kitap bizimdir, çünkü burada halk yaln›z Tan›t›m› Afifli bizdendir” iddiametin zulmü nedeniyle f›rsat bulup, s›nda bulunamaz. E¤er Rumlar o önce benlik davas›yla Osmanl› Dev- ilçeye “Bizdendir” deseler; bundan leti’nden ayr›ld›lar. Ancak, sonra, çok kat kat çok olan Müslüman, Bulgar, geçmedi; M›s›r, ‹ngilizlerin; K›r›m ve vs. topluluklar, bu Rumlara karfl› ayakKafkasya, Moskoflar›n (Ruslar›n); lanarak, kendi haklar›n› ispat ederler. Bosna Hersek, Nemseli’nin (Avus- Oysa ki, Rumeli'nde Osmanl› Devturya’n›n); Tunus, Fransa'n›n pençe- leti’nden ayr›l›p ayr› devlet olan Bulsine düfltü. Ayr›lanlardan hiç birisi garistan, S›rbistan, Yunanistan gibi ba¤›ms›z olamad›, tersine, ayr›lman›n eski Osmanl› vilayetlerinin halk›, böycezas›n› çekti. Osmanl› Devleti’nin le baflka soylarla kar›fl›k biçimde de¤ilbir yöresi iken, oralarda özgürlük ve di; oralarda ço¤unluk ya Bulgar, ya rahatl›k vard›; flimdi ise baflkalar›n›n Yunan, ya S›rp idi; ve o dönemde Ostutsa¤› oldular. fiimdiye dek, son za- manl›lar›n yönetim idaresizli¤ini gömanda, H›ristiyanlardan Romanya, ren ve bizden adam olmak ümidini Bulgaristan, S›rbistan, Yunanistan ve kesen Avrupa devletleri; bunlara yarKarada¤ hükümetleri gibi ufak ufak d›m ettiler; ve bu hükümetleri oluflturdular. devletler olufltu. -Bunlar ayr›ld›¤› gibi, Rumeli'ndeki H›ristiyanlar da Osmanl› Devleti’nden -Bizden ayr›lan bu küçük H›ristiyan ayr›labilirler mi? devletlerinde, Müslüman halk yok -Buna olanak yoktur. Gerçekten muydu? Onlar›n haklar› (orada ayr› de Rumeli'nde Bulgar, Rum, S›rp, özerk yönetim kurma hakk›) neden Ulah milletleri varsa da, bunlar ayr› aranmad›? ayr› vilayetlerde bir ‘millet’ (ulus) -Gerçekten de oralarda pek çok Müs68


BD EK‹M 2011

1908 Osmanl› Anayasa Devrimi'ni kutlama kartpostallar›ndan.

lüman vard›. Ancak, bunlar›n gözleri aç›lmam›fl, aralar›na birlik sokulmam›flt›; ve bunlar›n o dönemdeki ‘‹stibdad’tan (Yetkileri Anayasa ve Millet Meclisi ile S›n›rlanmam›fl Dizginsiz Padiflahl›k Düzeni’nden), zulmünden, vatan hainli¤inden haberleri yoktu.

B

ulgar, S›rp ve Yunan hükü-

metleri kurulduktan sonra, bu hükümetler orada yaflayan Müslümanlara haks›zl›k ederek, onlara türlü türlü zulümler, iflkenceler yaparak, pek ço¤unu kaçmak zorunda b›rakt›lar; yerlerini terketmeyip orada kalan Müslümanlar› ise yoksul ve e¤itimden yoksun b›rakarak, aralar›na ayr›l›k sokarak, önemsizlefltirdiler. Bugün K›r›m ile Kafkasya'da sekiz milyon, Bulgaristan'da ise alt› yüz binden çok Müslüman halk varsa da, aralar›nda birleflmek ve bilgisizlikten

kurtulmak için hiçbir çaba görülemiyor. -‘Vatan’ nedir ve neden sevilir? -‘Vatan’, bir ‘millet’in k›l›nc›yla fethetti¤i, ele geçirmek u¤runda kanlar döktü¤ü topraklard›r. Vatan, sevilir; çünkü ‘vatan’ olmazsa ›rz ve namus olmaz; ‘millet’ olmaz; iman ve ibadet olmaz; selamet olmaz. Vatan, sevilir; çünkü ‘vatan’ olmazsa, insanl›k olmaz. Bak›n›z (...)’lerin (2) sayg›nl›¤› yoktur; çünkü bunlar›n ‘vatan’› yoktur. Vatan› sevmeyen ve u¤runda ölmekten korkanlar›n, köpekler (3) kadar bile olsun önemi olamaz. -‘‹stibdat’ ne demektir? -‘‹stibdat’; bir padiflah›n, padiflah› oldu¤u ülkeyi, kendi keyfine göre ve kendi adamlar›yla, zulüm ederek yönetmesidir. -‘‹stibdad’›n ne gibi zararlar› var? -Bir ülkede ‹stibdat olursa, (Padi69


BD EK‹M 2011

flah›n yetkileri Anayasa’yla, Millet Meclisi’yle dizginlenmezse) oras› yoksulluktan, zulümden, açl›ktan ve bilgisizlikten kurtulamaz. Çünkü zalim padiflahla adamlar›n›n, ne Allah’tan ve ne de kuldan korkular› olmad›¤›ndan; milletin verdi¤i vergileri kendi be¤eni ve e¤lenceleri, kendi mutluluk ve istekleri do¤rultusunda harcar; halk› sa¤mal inek gibi ç›karlar›na göre kullan›rlar. Millete okul açmazlar. Demiryollar›n›, lokomotiflerini, yollar›n› yapmazlar.

H

alk›n çok vergi verme¤e gücü var m›d›r, düflünmezler; yeniden vergiler al›rlar. Yalandan yard›m kampanyalar› açar; toplad›klar› yard›mlarla kendi ceplerini doldururlar. Mahkemelerde halk›n haklar›na bakmazlar; rüflvet alan memur, jandarma ve tahsildarlar› vs. cezaland›rmazlar. Yoksullara önem vermez, mütegalibeye (zorbalara) ezdirirler. Bir yörede k›tl›k olsa; “Bize ne? Halk tembellik etmeseydi!” derler. Hiç yard›m etmezler. Eflkiyay› yola getirmeye çal›flmazlar, tersine bunlarla ortak olurlar, asker çocuklar›m›z›n ayl›klar›n›, yiyeceklerini, giyeceklerini tam vermezler; bunlar› kendi ceplerine doldururlar; arslan yavrular›m›z› boflu bofluna hastal›ktan, açl›ktan k›rarlar. Yurtsever, yard›msever bir Osmanl› ç›ksa da, “bu yapt›¤›n›z zulümdür,” dese; onu “devlet haini”dir diye zindanlarda çürütürler, dayak alt›nda öldürürler; sonuçta millet varl›ktan, güçten düfler. Düflmanlar bu f›rsat› kaç›rmazlar, an›nda koflar gelir sevgili yurdumuzu elimizden kaparlar. ‹flte bu yüzden nice topraklar yitirdik, yüz binlerce flehit kan› döktük. -‹stibdad, fleriata (‹slam dinine) 1908 Osmanl› Anayasa Devrimi, daha önce uygun mudur? Amerika'ya kaçan bir Osmanl›'n›n, Amerika'daki -‹stibdad fler'ân (‹slam dükan›n›n önüne ast›¤› flu ilanla duyuruldu: Türkiye'de dinine göre) zulüm demektir. Özgürlük! Sultan Anayasa'y› yürürlü¤e koydu. Dinsel Cenâb-› Hakk, Kitâb-› Kerîm'ya politik nedenlerle sürülenler özgürce ülkeye inde (Yüce Kur’an’da) zalimdönebilir. fiam'a, evime yurduma dönece¤im. Gidebilmem için stoktakilerin tümünün sat›lmas› lere lanet etmifltir. "‹nnallahe lâ yahibbüz-zalimin" (Allah gerek. Gerçek kelepirler için duyuru. 70


BD EK‹M 2011

zalimleri sevmez). Çünkü ‘müstebit’ (istibdadç›) o kimsedir ki, fler' ve kanunu uygulayarak yönetmez; kendi keyfine göre hüküm eder; bundan–hâflâ“Cenâb-› Hakk'a ortakl›k” iddias› ç›kar. Çünkü "la yüsel amme yefal", yani “’yap›p ettikleri nedeniyle sorgulanamaz, sorumlu tutulamaz” olmak; yaln›z Cenâb-› Kibriya'ya (Tanr›’ya) özgüdür. Bir padiflahtan bir çobana kadar her kim kendisini böyle konumland›r›rsa, ona ‘Müflrik’ (Allah’a ortak koflan) demek caizdir. - ‘Meflrutiyet’ nedir? - ‘Meflrutiyet’, (Anayasa ve Millet

kiflileriyle) dan›flarak yapt›lar. Sahabei Kiram bir “meclis-i meflveret”in (parlamentonun) üyeleriydi. Savafl ve bar›fl zamanlar›nda bunlar›n oy ve düflüncelerini ald›lar. ["ve flâvirhüm fi'l-emr" (yönetimde oylamaya dair - Kur’an / Al’i ‹mran Suresi, 159. ayet) - "ve emruhum flûra beynehüm" (yönetimde oylamaya dair – Kur’an: fiura Suresi, 38. ayet)]. Meflrutiyet (Padiflah’›n yetkilerinin Anayasa’yla ve Millet Meclisi’yle s›n›rland›r›ld›¤› yönetim biçimi) bulunan ülkelerde zulüm kalkar; çünkü “milletin vekilleri” olan ‘mebus’lar (seçilmifller), hükümetin zulüm etmesine meydan vermezler. Böyle bir durum görürlerse derhal hükümetin bakanlar›n› sorguya çekerler, gerek duyarlarsa bunlar› de¤ifltirir, yerlerine daha adaletli, daha bilgili adamlar› getirirler. Haks›z vergi al›nmamas›na son derecede dikkat ederler. Devletin hazinesindeki akçan›n bir paras›n› bile bofl yere kulland›rmazlar. Devletin bir y›ll›k gelir-giderini

Meclisi’yle S›n›rland›r›lm›fl Padiflahl›k Düzeni) milletin ifllerini ‘meflveret’le (milletin oylar›n› alarak) görmektir. Yani millet için yap›lacak yasalar›, milletin ak›ll›, vicdanl›, namuslu ve imanl› adamlar›n›n dikkat ve onay› alt›nda yapmakt›r. Hükümetin adaletsiz ve kanunsuz ifl görmesine ve halka zulüm etmesine meydan b›rak1908 Osmanl› Anayasa Devrimi, coflkuyla kutlan›yor. mamak demektir. - Meflrutiyet’in ne gibi yararlar› vard›r? fier'î fierif’e (‹slam dinine) uygun mudur? - Meflrutiyet, ‘ahkâm-› fler'îye’ye (fleriat hükümlerine) bütünüyle uygun bir yöntem, bir yönetim biçimidir. Çünkü meflveret, ‘sünnet-i seniyye’ (Peygamberin uygulad›¤› bir yönetim biçimi)dir. Hazret-i Peygamber, ço¤u iflleri hep Müslüman toplumunun âkilleriyle (bilge 71


BD EK‹M 2011

1908 Osmanl› Anayasa Devrimi'nin simgesi Resneli Niyazi (ortadaki üç kiflisin sa¤ bafl›nda) ve ünlü geyi¤i (solda)

önceden belirlerler. Buna "bütçe" ad› verilir. Hükümeti, yollar, lokomotifler, demiryollar› yapma¤a; okullar, fabrikalar açma¤a; madenleri iflletme¤e; do¤ru memurlar kullanma¤a; yoksullara ifl bulma¤a; ticaret ve tar›m›n ileri gitmesine zorunlu k›larlar. Meflrutiyet (Padiflah’›n yetkilerinin Anayasa’yla ve Millet Meclisi’yle s›n›rland›r›ld›¤› yönetim biçiminde) halk zulüm görmez, kazanc›ndan yararlan›r, rüflvet kalkar, ifl bulur, okulda okur, bilim sahibi olur. Ordumuz, donanmam›z güçlenir, devlet ve milletin flan ve flevketi artar, baflka devletlerin bize sayg›s› artar, her ifl adaletle görülür. ["el-Adl esâsü'limrân" (Bay›nd›rl›¤›n kayna¤› adalettir)]. Bugün viran olan köyler birkaç y›l sonra flenlenme¤e, güzel yurdumuzun verimli topraklar›ndan alt›n f›flk›rma¤a bafllar. 72

Tar›m›n ilerlemesi, tarlalar›n yeni ayg›tlarla sürülmesi yoluyla ürün art›fl› ve bolluk dünyay› kaplar. Çal›flkan çiftçi, bu yurdun o gayretli çocu¤u, pek çabuk anlar ki, art›k ekme¤ini çalan zalimler, s›rt›n› kamç›larla çürüten tahsildarlar, zaptiyeler kalmam›flt›r; bundan sonra “millet babas›” bir hükümet vard›r. Onun kap›lar› büyük küçük bilmez, herkese aç›kt›r. Onun mahkemesinde, zalim ile mazlum, hakl› ile haks›z birbirinden ayr›l›r. Kanun karfl›s›nda herkes eflittir; iyi misin, kanuna uyuyor musun, Meflrutiyet’e (Padiflah’›n yetkilerinin Anayasa’yla ve Millet Meclisi’yle s›n›rland›r›ld›¤› yönetim biçimine) sevgin var m›, ibadet ediyor musun, çal›fl›yor musun; senden iyisi, senden büyü¤ü yoktur. ‹flte bunlar ‘Meflrutiyet’ düzeninin bereketidir. - Hükümet ne demektir?


BD EK‹M 2011

- Hükümet; milletin haklar›n› koruyan, kanunun buyru¤unu tümüyle yerine getiren, halk›n rahat etmesine çal›flan, kimsenin kimseye zulm etmesine sald›rmas›na ortam b›rakmayan, vergileri süresinde adaletle toplayan, yak›nmalar›n› dinleyen, bir yöreye bir felaket, "hastal›k, k›tl›k" gelirse, önünü alma¤a çal›flan, ülkenin vars›llaflmas› için bilimi ve e¤itim-ö¤retimi sa¤lamak yolunda çözümler bulan bir kuruldur. - Kanun neye derler?

M

illetin dinine, gelenek-

lerine, göreneklerine, erdem töresine ve gereksinimlerine uygun olmak ve milletin rahat›n› ve ilerlemesini sa¤lamak üzere, yine kendi iste¤iyle kabul ettirdi¤i fleye kanun denilir. - Kanun’u onaylamak ve kabul etmek kimin yetkisindedir? - Bir memlekette Kanun yapmak, ‘Kuvve-i Teflriiye’ (Yasama Erki) ad› verilen meb'ûsân (halk taraf›ndan seçilmifl milletvekilleri) ve Ayan’›n (Padiflah taraf›ndan atanm›fl senatörlerin) yetkisindedir. Bunlardan do¤rudan do¤ruya milletin vekil ve eminleri olan meb'ûsân (seçilmifl milletvekilleri) kanunu kabul eder. Padiflah›n vekilleri say›lan Ayan (Padiflah taraf›ndan atanm›fl senatörler) ise, bunu onaylar. Art›k bu tamamen kanun olur. Padiflah bile olsa, hiç kimse bunun hükmünü bozamaz. - Kanuna uymak, ne demektir? - Bir vatan içinde yaflayan herkesin kanuna uymas› zorunludur. Çünkü kanuna uyulmayan bir ülkede herkes

keyfine, gücüne göre ifl görür. Güçlü olan, güçsüzü ezer. Kabahat, cinayet, sald›r›, çalma olaylar› ço¤al›r. Güvenliksizlik nedeniyle kimse evinden ç›kamaz duruma gelir. Ticaret olmaz, ilerleme gerçekleflemez, meydan eflkiya ile kötülere kal›r. Milletin düzeni bozulur. Ortada bir deli dö¤üflüdür gider. Halk birbirine geçer. Fakat ifl bu kadarla kalmaz. Yabanc› devletler, o ülkedeki kendi uyruklar›n›n tehlikede oldu¤unu, ticaretlerinin mahvedildi¤ini öne sürer –‹ran’a yapt›klar› gibi- Allah korusun ordu veya donanmalar›yla birlik olup yurdumuzu iflgal ederler. Bunun için, her Osmanl›, kanunu her fleyden ve herkesten büyük bilmeli ve ona uymay› üzerine farz olarak kabul etmelidir. - Cemiyet (dernek) neye derler?

Yarar› nedir? - Yarar›, bir millete ya da bir ülkeye dokunan iflleri sürekli olarak düflünüp tafl›nmak isteyen insanlar›n bir araya gelmesine denir. Cemiyet (dernek) yoluyla halk›n da¤›n›k olan görüfl, düflünce ve amaçlar› bir noktaya toplan›r, istenilecek yap›lacak fleyler topluca düflünülür. Bir karar verilir. E¤er böyle olmay›p da, herkes vatan, ticaret, siyaset, bilim ve e¤itimle ilgili fleyi kendi bildi¤i gibi yaparsa, düzen olmaz, amaç da¤›l›r; bunun içindir ki, tutsak olmayan milletlerde yurdun esenli¤i yolunda çabalamak üzere cemiyetler (dernekler) kurma hak ve gereksinimi, kabul olunmufltur. Ancak, burada pek çok dikkat olunacak bir nokta vard›r. Bir insan bir cemiyete (derne¤e) üye olaca¤› zaman, uzun uzad›ya düflünüp tafl›nmal›d›r. Bu 73


BD EK‹M 2011

derne¤i kuranlar kimlerdir, iyi adamlar m›d›r, Meflrutiyet’e (Padiflah›n yetkilerinin Anayasa ve Millet Meclisi’yle s›n›rland›¤› yönetim biçimine) ba¤l› m›d›rlar; halk› aldatmak ve bozgunculuk ç›kartmak için mi bu derne¤i kuruyorlar; programlar›nda neler yaz›l›d›r; hükümet resmen kabul ve tasdik etmiflmidir; buralar›n› sorup ö¤rendikten sonra karar›n› vermelidir. Çünkü ço¤u kez bir tak›m yalanc› ve doland›r›c› kimselerin böyle dernekler kurarak ve halk›n safl›¤›ndan yararlanarak f›r›ldak çevirdikleri görülmüfltür.

Muhammed Birli¤i) kutsal ad› alt›nda tertemiz fleriat› âlet ederek, bozguncu bir dernek kurduklar›n› unutmamal›d›r. Allah korusun, bu yüzden az kald› din ve vatan elden gidiyordu. Ülkemiz bölünecek, ›rz ve namus ayaklar alt›nda kalacakt›. Amac› millete ve ülkeye hizmet etmek olan bir derne¤e girmek, akla ve fler'e (‹slam dinine) uygun bir davran›flt›r. Çünkü, "yedahü mea’l-cemaâti", yani “Allah'›n güçlü koruyucu eli dernekle birliktedir”, buyuruluyor. - ‹ttihat ve Terakki Cemiyeti (derne¤i) nedir ve ne için çal›fl›yor? - ‘Osmanl› Milleti’nin (‘Ulus’unun) eçen Otuzbir Mart (1325) (13 resmi bayram› olan 10 Temmuz sene Nisan 1909)’da, ‹stanbul gizli 324 (23 Temmuz 1908) tarihinde, milpolislerinin bafllar›na sar›k sar- letin hâkimiyetini (Ulus’un Egemend›klar›n›, ‹stibdad› (yetkileri Anaya- li¤i’ni) ilân eden ve ülkeyi zalimlerin sa’yla, Millet Meclisiyle s›n›rland›r›lma- pençesinden kurtaran ‹ttihat ve Terakm›fl Padiflahl›k düzeni’ni) geri getirmek ki Cemiyeti (Birleflme ve ‹lerleme ve Müslümanlar› birbirine k›rd›rmak Derne¤i), bugün hay›r (yard›m) iflleiçin "‹ttihat-› Muhammediye" (Hz. riyle u¤rafl›r; yani bilimin, teknolojinin, ticaretin, tar›m›n vs. ileri gitmesini sa¤layan bir dernektir. Bundan baflka, bir de ‘Siyasi Görevi’ vard›r. O da ‘Osmanl›l›k’› (Osmanl› Ulus’unu) oluflturan çeflitli soy ve dinlerden topluluklar›n birbirini anlamas›na ve aralar›nda nifak (ayr›l›k) oluflmamas›na çal›flmakt›r. 1908 Osmanl› Anayasa Devrimi, kutlama kartpostal›. Sa¤da, Dernek, ‘Meflrutiyet’in (yetkileri Resneli Niyazi ve Enver, özgürlü¤ü simgeleyen k›z› anayasa’yla, Millet zincirlerinden kurtar›yor.

G

74


BD EK‹M 2011

Meclisi’yle s›n›rland›r›lm›fl padiflahl›k düzeninin) ne demek oldu¤unu herkese anlat›r. Milletvekillerinin seçiminde, milletin mutlulu¤una, yoksullar›n rahat›na yarayan kanunlar yapacak düzeyde âkîl ve dernek üyesi kiflilerin milletvekili olmas›na yard›m eder. Meflrutiyet’e düflman olanlar›n amaçlar›n› ‘vatandafllar’›na (yurttafllar›na) anlat›r, gözlerini açar, onlara gidecekleri yolu gösterir, milletin hakimiyeti (Ulus’un Egemenli¤i) için, halk›n her türlü iyili¤i için çal›fl›r bir dernektir. -‹ttihat ve Terakki Cemiyeti'ne (Birleflme ve ‹lerleme Derne¤i’ne) giren bir kimseye “Ne yapmak için buraya girdik?” diye sorulsa, ne yan›t vermelidir?

M

illetin ilerlemesini, zulüm ve tutsakl›ktan kurtulmas›n›, iki fleyin güzelce anlafl›lmas›nda gördüm: Bunlardan birisi adalet ve Meflrutiyet (Yetkileri Anayasa’yla, Millet Meclisi’yle s›n›rland›r›lm›fl Padiflahl›k Düzeni) ve di¤eri ‘Osmanl›l›k’ (bütün Osmanl› devleti uyruklar›n›n, aralar›nda din›rk ay›r›m› yap›lmaks›z›n bir tek ulus oluflturmas›)’d›r. "‹ttihat ve Terakki" (Birleflme ve ‹lerleme) derne¤ini seviyorum ve ona var gücümle çal›flmak üzere dinim ve iman›m üzerine and içtim. Çünkü, "‹ttihat ve Terakki" (Birleflme ve ‹lerleme) derne¤i, Meflrutiyet (Anayasal› Parlementer Padiflahl›k Düzeni) ile Osmanl›l›k’›n (Osmanl› Ulus’unun) korunmas›na çal›flt› ve bundan sonra da çal›flacakt›r. "‹ttihat ve Terakki

Cemiyeti”ni seviyorum; çünkü memleketi, zalim memurlardan, ‘Beyt ülmal-› Müslimiyn’i (Müslümanlar›n verdi¤i vergilerden oluflan devlet hazinesini) yiyen(4) gizli polislerden, "Reval" flehrinde yabanc› devletlerin ‘Abdülhamid ‹stibdad›’n› görerek Rumeli'yi bölmelerinden kurtard›. "‹ttihat ve Terakki Cemiyeti'ni" seviyorum; çünkü, devlet ve milletin sayg›nl›¤›n› yükselti, ‹stibdad›n gözünde bir çift öküz kadar de¤eri olmayan ve türlü türlü iflkencelere, hareketlere u¤rayan zavall› halk›m›za vatan›n gerçek sahibi, velinimeti oldu¤unu anlatt›. Yoksullara zulmedenlerin, "Buhariyi fierif”i (Buhari’nin yazd›¤› Hadis kitaplar›n›) Allah’›n kutsal sözlerini, ‹stanbul hamamlar›nda atefllere yakanlar›n cezas›n› verdi.” yan›t›n› vermelidir. - Kulüp ne demektir? - Bir derne¤e girenlerin, ifllerini

görmek, düflündüklerini söylemek, yararl› gazete ve kitaplar› okumak, konuflmalar› ve ö¤ütleri dinlemek, ülkede ne oluyor, ne bitiyor, bilgi almak için edep ve terbiye ile topland›klar› yerdir. Derne¤e girenler, istenildi¤i zaman e¤er çok önemli iflleri yoksa kesinlikle kulübe gelmeli ve söylenilen fleyleri can kula¤›yla dinlemelidir; çünkü kulüp, bütün ülkenin evidir. ‹nsan kendi evinde yaln›z kendi ifllerini düflünür; kendi çocuklar›n›n rahat›n› haz›rlar; oysa ki kulüp denilen yerde bütün milletin ifllerini düflünür; bütün ülkenin çocuklar›na, esenli¤ine, e¤itimine, birleflmesine elinden geldi¤i ölçüde çal›fl›r. Kulüplere gitmekten 75


BD EK‹M 2011

1908 Osmanl› Anayasa Devrimi'nin simgesi Resneli Niyazi'nin 1912 y›l›nda yay›nlanan an› kitab›: "Hat›rat-› Niyazi"

kaçmamal›, burada vatan için yararl› olma¤a borçlu oldu¤umuzu bilmeli ve bunu bilmeyenlere anlatmal›y›z ki; insan olan›n kendinden çok yurt ve ulusunu sevmesi ve ona çal›flmas› görevdir. [“Hubbül-vatan mine'l-iymân” (vatan sevgisi, imandand›r.)] ***

E

y vatandafl, ey sevgili kar-

dafl, ülke ve ulus senin kollar›ndan, senin akl›ndan, senin hamiyetinden bir fley bekliyor. Art›k tembellik zaman› yetiflir; iflte güzel vatan›n sabah› oldu. Bu ülke sana atalar›ndan mirast›r. Onu korumak için çal›fl. Vatan çocuklar› Osmanl› kahramanlar› çal›flt›ktan sonra, bir an bile bu ülke ileri gitmez diye düflünme.

76

Vatan› hasta görenlere inanma; tersine, vatan pek sa¤lam ve pek güçlüdür. Yüre¤inde titreyen nedir? Vatan sevdas› de¤il mi kardafl? Vatan bizim ninemiz, namusumuzdur. Onu düflmanlara vermeyiz. Bu topraklarda yatan; bizim flehitlerimiz, bizim babalar›m›zd›r. Atalar›m›z›n alt›yüz y›ll›k tarihi var. Onlar alt›yüz y›l daima ileriye, daima ileri gittiler. Yak›fl›r m› ki biz yerimizde dural›m; bu zengin vatan›n alt›n gibi topraklar›n› bofl ve ifllenmemifl b›rakal›m. Ey kardafl! Asker veya memur, zengin veya fakir, esnaf veya köylü ol, ne olursan ol, görevini eksik b›rakma; ibadet zaman› ibadetini, ifl zaman› iflini gör. Bozgunculu¤a ve kötülü¤e uyma. Zalimlere alet olma. ‹ttihad’a (birleflmeye) kofl, düflün, yaz, k›m›lda, çal›fl, sür... ‹flte o zaman vatan kurtulur. Fî 17 fiubat sene 325 (2 Mart 1910) Sahife 11- Dizgi yanl›fl›: “müflterek”; do¤rusu: “müflrik”. ***

Y

ukar›da tam metnini günü-

müz Türkçesine çevirerek aktard›¤›m ‹ttihad ve Terakki Cemiyeti’nin “Hayye Ale’l-Felah” kitap盤›; Resneli Niyazi’nin “Hat›rat› Niyazi” adl› kitab›nda cemiyetin hatibi (söylevcisi) olarak ünlenen “Mülaz›m Ömer Naci” taraf›ndan yaz›lm›fl olarak an›lmaktad›r.(5) Kitapç›kta, Osmanl› Devleti’nin toprak bütünlü¤ünün toplumsal birli¤inin ancak “Osmanl›l›k”, “Osmanl› Milleti” (Osmanl› Ulusu) kimli¤iyle; “Ulusal Egemenlik” ilkesine dayal› anayasal-parlamenter düzenle; ve Osmanl›ca’n›n Resmi Dil


BD EK‹M 2011

olmas›yla korunabilece¤i savunulmaktad›r. Ancak, bu ilkeleri savunmak

baflka, gerçeklefltirmek baflkad›r. Yabanc› devletlerin dizginsizce at koflturduklar› bir Osmanl› devletinde, emperyalistlerin büyük paralar dökerek k›flk›rtt›klar› etnik, dinsel, mezhepsel ayr›l›kç›l›¤›; “yurttafll›k” ve “yurt kardeflli¤i” kavramlar›yla ortadan kald›rmak, toplumda “ulus” bilinci oluflturmak; ve “ulusal egemenlik” ilkesine dayal› “ulus devlet” kurmak, oldukça güçtür. Nitekim, ‹ngiliz diplomat E. Grey’in 23 Temmuz 1908 devriminden çok de¤il hemen bir hafta sonra yazd›¤› 31 Temmuz 1908 tarihli gizli rapor; Osmanl› Devleti’nin anayasal parlamenter ulus-devlete yönelmesinin ‹ngiliz

Kutlama kartpostal›nda 1908 Osmanl› Anayasa Devrimi'nin simgeleri Resneli Niyazi ve Enver.

1908 Osmanl› Anayasa Devrimine karfl› 31 Mart (13 Nisan) 1909 karfl› devrim ayaklanmas›. 77


BD EK‹M 2011

ç›karlar› aç›s›ndan sak›ncal› bulundu¤unu; ‹ngiltere’nin bir yandan 1908 Devrimi’ni alk›fll›yor görünürken, öte yandan sinsice karfl› devrim örgütlemeye bafllad›¤›n› göstermektedir: ***

cak bir konu olarak veriyorum. Görünüflte, bütün reform (anayasal parlamenter ulus devlet oluflturma) hareketlerini destekliyormufl gibi görünün ve bana bilgi verin. (...) (6) Nitekim, 31 Temmuz 1908 tarihli

S

ir E. Grey’den Sir G. Lowt-

her’e / 31 Temmuz 1908 (...) E¤er Türkler anayasay› tam olarak ayakta tutar ve kendileri de güçlenirlerse, bunun sonuçlar› bizim flimdi göremeyece¤imiz kadar uzaklara gidebilir. Bu hareketin (‹ngiliz egemenli¤i alt›nda bulunan) M›s›r’daki etkisi inan›lmayacak kadar büyük olacakt›r; bu etki (‹ngiliz egemenli¤i alt›nda ve halk›n›n bir bölümü Müslüman olan) Hindistan’da da duyulacakt›r. (...) Türkler bir anayasa yapar, parlamento kurar ve yönetim biçimini de¤ifltirir (ulusal egemenli¤e dayal› bir yönetim kurarlar) ise, (‹ngiliz egemenli¤i alt›ndaki) M›s›rl›lar da anayasa isteyeceklerdir. Bizim buna karfl› koymam›z çok güç olacakt›r. E¤er Türkiye’de anayasa iyi çal›fl›r ve ifller iyiye giderse, (‹ngiliz egemenli¤i alt›nda bulunan) M›s›r’da da (anayasal› parlamenter yönetim kurulmas› için) ayaklanmalar olacakt›r ve bu da bizim M›s›r’daki durumumuzu bozacakt›r. Biz asla ne M›s›r halk›yla ve ne de Türk hükümetiyle mücadeleye girmeyece¤iz. Bizim mücadelemiz Türk halk›n›n hisleriyle olacakt›r. (yani, Müslüman-Türklere, anayasal parlamenter ulusal egemenlik düzeninin ve “ulus devlet”in, ‹slam dinine göre kafirlik oldu¤u fl›r›ngas› yap›lacakt›r.) Bunu, çok dikkatle ele al›na-

78

bu ‹ngiliz diplomatik gizli belgesinden çok de¤il 8,5 ay sonra, 13 Nisan 1909 günü, eski takvime göre “31 Mart Olay›” (1325) ad›yla an›lan bir karfl›devrim ayaklanmas› patlak vermifl; k›fllalarda k›flk›rt›lan askerler, yeni düzenin ‹slam fleriat›na ayk›r› oldu¤u hayk›r›fllar›yla ayaklanm›fllard›r. Ayaklanman›n bafl k›flk›rt›c›s› K›br›sl› Dervifl Vahdeti; ‹ngiliz güdümlü Volkan gazetesinin sahibidir. Sonuç olarak: Ülkenin toprak bütünlü¤ünün ve toplumsal birli¤inin ancak “ulusal egemenlik”le, parlamenter laik demokratik “ulus-devlet”le korunabilece¤i gerçe¤i; daha Osmanl› döneminde, yaln›zca ayd›nlarca de¤il, son dört padiflah taraf›ndan bile kabul edilmifl; ancak, toplumun ve devletin bu ilkeye göre yeniden yap›land›r›lmas›; özellikle emperyalist devletlerin aç›k ya da gizli çabalar›yla engellenmifltir. T›pk› emperyalist boyunduruk k›r›ld›ktan sonra “ulusal egemenlik” ilkesine dayal› olarak kurulan Türkiye Cumhuriyeti de, ayn› emperyalist dalaverelerle karfl›laflarak, parçalanman›n efli¤ine sürüklendi¤i gibi... • cengizozakinci@butundunya.com.tr Konu ile ilgili kaynaklar internet sitemizdedir


BD EK‹M 2011

Amerikan donanmas›n›n bafl edemedi¤i ‹spanyol mürettebat

USS Lincoln Uçak Gemisi

spanyollar›n A-853 gemisi ile Amerikal› USS Lincoln'un karfl› karfl›ya geldikleri bir noktada, her iki geminin mürettebat›n›n konuflmalar›, Deniz Navigasyon Kanal› 106 (Finisterra/Galicia) taraf›ndan kay›t alt›na al›nd›.

‹spanyollar: “Buras› A-853, çarp›flmamak için lütfen rotan›z› 15 derece güneye çevirin.

fiu anda 25 deniz mili uzakl›ktas›n›z ve tam üzerimize do¤ru gelmektesiniz.” Amerikal›lar: “As›l siz kendi rotan›z› 15 derece kuzeye çevirin.” ‹spanyollar: “Negatif! Tekrarl›yoruz. Rotan›z› 15 derece güneye çevirin.” Amerikal›lar: “ABD gemisinin kaptan› konufluyor. Rotan›z› derhal 15 derece kuzeye çevirin.” ‹spanyollar: “Öneriniz mümkün görülmedi. Bize çarpmak istemiyorsan›z rotan›z› 15 derece güneye çevirin.” Amerikal›lar: (Art›k sesini yükselterek) “Sizinle ABD Deniz filosunun büyüklükte ikinci uçak gemisi USS Lincoln'un Kaptan› Richard James Howard konufluyor. Beraberimizde iki kruvazör, avc› uçaklar›, dört denizalt› var. Ayr›ca bizi hücumbotlar destekliyor. Size tavsiye etmiyorum, emrediyorum! Rotan›z› 15 derece kuzeye çevirin, aksi halde filomuzun emniyeti için tedbir alaca¤›z. Derhal rotam›zdan çekilin gidin.” ‹spanyollar: “Sizinle Juan Manuel Salas Alcantara konufluyor. Burada iki kifliyiz. Beraberimizde bir köpek, akflam yeme¤imiz, iki flifle bira ve bir de kanaryam›z var. Kanarya flu anda uyuyor. Ayr›ca bizi radyo istasyonu Cadena Dial La Coruna destekliyor. fiu anda ‹spanya'n›n Finisterra Galicia k›y›s›nda ve A-853 numaral› deniz fenerinde oldu¤umuzu göz önünde bulundurarak, buradan hiçbir yere gitmeye niyetimiz olmad›¤›n› söyleyelim. Deniz fenerimizin ‹spanya'daki deniz fenerleri aras›nda büyüklük aç›s›ndan kaç›nc› s›rada oldu¤u konusunda hiçbir fikrimiz yok. Kayal›k sahillerimize kafadan geçirmek üzere yönlenmifl lanet olas› geminizin emniyeti için istedi¤iniz tedbiri alabilirsiniz. Ama yine de ›srarla tavsiye ediyoruz. Rotan›z› 15 derece güneye çevirin.” Amerikal›lar: “Tamam, anlafl›ld›. Teflekkürler...” 79


EVRENSEL BAKIfi AÇISI Gürbüz Evren

Bat› Kaddafi’nin diktatör oldu¤unu 42 y›l sonra m› anlad›?

Aral›k 1911; Mustafa Kemal Libya’da. Sömürge arayan ‹talyanlar Libya’ya sald›rm›fl. Emperyalistlere karfl› savaflan Libyal›lar›n bafl›nda ise Mustafa Kemal var. Aradan tam 100 y›l geçmifl. Y›l 2011; emperyalistler yine Libya’ya sald›rm›fl. Bu kez Mustafa Kemal yok, kurdu¤u Türkiye Cumhuriyeti var. Ama kimlerin yan›nda ve ne hesaplar peflinde.

T

ürkiye ile Libya aras›ndaki

iliflkiler kimi zaman Albay Muammer Kaddafi’nin Bedevi damar› kabar›p sert ç›k›fllar yapmas›na ra¤men genellikle iyi yolda ilerliyordu. Libya’da ifl yapan Türk firmalar›n›n alacaklar›n›n üstüne ya-

80

t›lmak istendi¤inde patlak veren krizlerde bile bir yolu bulunup anlaflma sa¤lan›yordu. Kaddafi’nin Türkiye’ye yapt›¤› en büyük yard›m ise Temmuz 1974’deki K›br›s Bar›fl Harekât› s›ras›nda, Türk Silahl› Kuvvetleri gereksinim


BD EK‹M 2011

duydu¤u yedek parçalar› hiçbir ülkeden alamazken, Libya’n›n depolar›n› sonuna kadar Türk Hükümeti’ne açmas› olmufltur. Kaddafi, Türk yöneticilere yönelik kaba tav›rlar› ile de gündeme gelmifltir. Ekim 1996’da, Baflbakan Necmettin Erbakan’›, çad›r›nda, herkesin önünde azarlamas› kamuoyuna yans›y›nca tepkiler yükselmifl, ama böylesine a¤›r bir davran›fl bile kimileri taraf›ndan normalmifl gibi gösterilmeye çal›fl›larak, unutturulma yolu seçilmiflti. fiimdi bugüne dönelim. Libya’daki iç savafl süreci 42 y›ll›k Kaddafi rejimini devirdi. Hemen an›msatal›m. fiubat 2011’de aniden Bingazi’de or-

Erdo¤an Almanya ziyareti s›ras›nda gazetecilerin sorular›n› yan›tlarken, “fiimdi bize bas›n mensuplar› soruyor, NATO Libya’ya müdahale etmeli midir? Böyle saçmal›k olur mu? NATO’nun ne ifli var Libya’da?” diyordu. Cumhurbaflkan› Abdullah Gül’ün tavr› da farkl› de¤ildi. Gül, 14 Mart 2011’de, konuyla ilgili olarak, "NATO'nun Libya'ya do¤rudan müdahalesi söz konusu olamaz. Zaten Libya halk›, hükümet, muhalefet yabanc› ülke askerlerini istemiyor” aç›klamas›n› yapm›flt›. Tavr› bu kadar net olan Türkiye, Kaddafi’ye yönelik herhangi bir operasyona karfl› ç›kt›¤›n› aç›kça dünyaya duyurmufltu. fiimdi biraz geriye giderek iki ülke

Tavr› bu kadar net olan Türkiye, Kaddafi’ye yönelik herhangi bir operasyona karfl› ç›kt›¤›n› aç›kça dünyaya duyurmufltu. taya ç›kan muhaliflere yönelik sert yöntemlere baflvurulmas› üzerine Kaddafi yönetimine karfl› 19 Mart 2011’de Fransa, ABD ve ‹ngiltere’nin bafl› çekti¤i koalisyon güçleri taraf›ndan bafllat›lan hava harekât›, 24 Mart’tan itibaren NATO’ya devredilmiflti. Türkiye ise üyesi oldu¤u NATO’nun Libya’ya yönelik politikalar› karfl›s›nda Kaddafi’den yana gözüküyordu. Hatta dünya kamuoyunda Libya’ya müdahalenin konufluldu¤u s›rada, tarihler 28 fiubat 2011’i gösterdi¤inde, Türkiye en yetkili a¤›zdan bu olas›l›¤a karfl› ç›k›yordu. Baflbakan

yöneticileri aras›ndaki iyi iliflkileri birkaç örnekle anlatal›m. Örneklere dikkat edin, çünkü bunlar Türkiye’nin ‘Nereden nereye’ geldi¤ini göstermesi bak›m›ndan anlaml›d›r. Baflbakan Erdo¤an’›n 24 Kas›m 2009’daki Libya ziyareti çok önemlidir. Kaddafi, tam 13 y›l aradan sonra Libya'ya gelen ilk Türk baflbakan› olan Erdo¤an'›, saray›n›n bahçesinde kurulu Bedevi çad›r›n›n önünde öperek karfl›lad›. Çok samimi görüntülerin oldu¤u buluflma s›ras›nda Baflbakan Erdo¤an, Cumhurbaflkan› Gül’ün özel selam›n› ve Kaddafi’yi Türkiye’ye 81


BD EK‹M 2011

davet eden mektubunu da iletti. Bu ziyaretten tam bir y›l sonra ise Baflbakan Erdo¤an’a ‘Kaddafi ‹nsan Haklar› Ödülü’ verilmesi iliflkilerin ne denli iyi oldu¤unun kan›tlar›ndan biriydi. Kaddafi Baflbakan Erdo¤an’›, ‘3. Avrupa Birli¤i-Afrika Zirvesi’ne onur konu¤u olarak davet etmiflti. Bu nedenle Libya’ya giden ErBaflbakan Erdo¤an 2009’da do¤an, 29 Kas›m 2010’Libya’y› ziyaret etmiflti da düzenlenen törende yapt›¤› konuflmada, ‘Kaddafi ‹nsan Haklar› Ödülü’nü almaktan karar›yla çeliflen bir aç›klama yap›ld›. büyük memnuniyet duydu¤unu söylü- ‹ngiltere Baflbakan› David Cameron yordu. ile 26 fiubat 2011’de görüflen Baflbakan Erdo¤an, Libya’da muhaliflerin Libya’da olaylar bafllad›¤›nda Bafl- silahland›r›lmas›na olumsuz bakt›klabakan Erdo¤an’a, Kaddafi ‹nsan Hak- r›n› söyledi. lar› ödülü ve beraberinde ald›¤› 250 Bu sözlere tepki gösteren Libyal› bin dolarl›k para ödülünü iade etmesi muhalifler Erdo¤an karfl›t› protesto ça¤r›s› yap›ld›. Baflbakanl›ktan yap›lan gösterileri düzenledi. Gösterilerin heaç›klamada ise ödülün iadesinin söz men ard›ndan, 28 Mart 2011’de ‹ngiliz konusu olmad›¤› duyuruldu. Guardian gazetesi Baflbakan Erdo¤an'fiimdi tekrar Baflbakan Erdo¤an’›n ›n, “Kaddafi yanl›lar› ile muhaliflerin NATO'yu elefltirdi¤i 28 fiubat 2011’e istemeleri halinde, Türkiye'nin ateflkes dönelim. Erdo¤an’›n, ‘NATO’nun için arabulucu olabilece¤ini söylediLibya’da ne ifli var’ sözlerinin hemen ¤ini” yazd›. Bir Japon gazetesine aç›kard›ndan Hükümet herkesi flafl›rtan lamada bulunan D›fliflleri Bakan› Ahbir ad›m att›. NATO’nun deniz gücün- met Davuto¤lu da, Türkiye’nin arabude görev almas›na karar verilen Türk luculuk yapmaya haz›r oldu¤unu duSilahl› Kuvvetleri’ne ait gemiler, mec- yurdu. listen izin tezkeresi beklemeden yola ç›kt›. Libya konusunda politikas›n› tam Bu geliflme Libya politikas›ndaki anlam› ile netlefltiremeyen Ankara’ya, de¤iflikli¤in ilk önemli sinyaliydi. ne yapmak istiyorsunuz diye soranlaAma bunun ard›ndan NATO'ya destek r›n sesi daha yüksek ç›kmaya bafllad›. 82


BD EK‹M 2011

Bu sorunun yan›t› k›sa bir süre verilecekti. Çünkü 3 May›s 2011’e gelindi¤inde Türkiye'nin muhaliflerden yana tav›r almaya bafllad›¤› anlafl›ld›. Baflbakan Erdo¤an, ‘Libya tarihinde yeni bir dönem bafllam›flt›r. Art›k söz tükenmifltir. Yap›lmas› gereken Kaddafi’nin derhal iktidar› b›rakmas›d›r’ diyordu. Bundan sonra dünün dostu Kaddafi’ye yönelik darbeler pefl pefle gelmeye bafllad›. 2 Temmuz 2011’de Türki-

daki 62,37 oran›ndaki hissesine el koydu. Türkiye bununla yetinmedi, Kaddafi'nin malvarl›¤› donduruldu. Son olarak da Kaddafi'nin ailesi ve komutanlar›na Türkiye'ye girifl yasa¤› getirildi. Yeri gelmiflken vurgulayal›m, Birleflmifl Milletler Libya’n›n tam 150 milyar dolarl›k mal varl›¤›n› dondurdu. Bu arada, Türkiye’nin Libya Temas Grubu’ndaki yerini de an›msatmakta yarar var. Türkiye, 15 Tem-

Türkiye Libyal› muhaliflere 200 milyon dolar yard›m karar› ald›. Bu rakam daha sonra 300 milyon dolara ç›kar›ld›. ye Trablus’daki Büyükelçisi'ni merkeze çekti. Bir sonraki ad›m ise düflenin dostu

olmaz sözünü do¤rulayan türdendi. Türkiye’den yetkililer muhaliflere ziyaret turlar›na bafllad›. D›fliflleri Bakan› Davuto¤lu, 4 Temmuz 2011’de, Bingazi’de muhalifleri ziyaretinde Baflbakan Erdo¤an'›n ça¤r›s›n› yineledi. Davuto¤lu, ‘Halk›n reform talepleri yerine getirilmeli. Bu do¤rultuda Kaddafi çekilmelidir’ diyordu. Türkiye bir yandan NATO’nun politikalar›n› uygularken bir yandan Birleflmifl Milletler kararlar›na uymaya bafllam›flt›. Birleflmifl Milletler Kaddafi yönetimi aleyhine bir dizi karar alm›flt›. Türkiye de söz konusu kararlar› uygulamaya koyunca, 4 Temmuz’da Kaddafi'ye yapt›r›m ya¤d›. Önce Tasarruf Mevduat› Sigorta Fonu, Libya'n›n Arap Türk Bankas›'n-

muz’daki 4. Toplant›n›n da ev sahipli¤ini yapt›. Daha önceki toplant›larda Kaddafi’ye yönelik sert mesajlar veren Türkiye’nin, ‹stanbul’daki son toplant›ya da ev sahipli¤i yapmas›, Kaddafi’yi çizdi¤inin bir kan›t› olarak de¤erlendiriliyordu. Ayr›ca ‹stanbul’da ç›kan kararlar önceki toplant›lara göre çok farkl›yd›. Daha aç›k söylemek gerekirse, Kaddafi’ye a¤›r darbeler vuracak kararlar ‹stanbul’da, eski dostlar›n›n kat›l›m›yla al›nd›. Buna göre, Grup üyesi 30 ülke, Bingazi’de kurulan Ulusal Geçifl Konseyi’ni Libya’n›n meflru temsilcisi olarak tan›d›.

A

ma bunlardan çok daha

önemli bir ad›m daha at›lacakt›. Bu, bir ilk olarak Türkiye tarihine geçecek türdendi. Türkiye’nin, hiçbir ülkedeki muhalif harekete aç›ktan destek verdi¤i, maddi 83


BD EK‹M 2011

yard›m yapt›¤› görülmemiflti. Libya sorunu ile birlikte bu durum da de¤iflti. Türk Hükümeti, Libyal› muhaliflere 200 milyon dolar yard›m karar› ald›. Karar› D›fliflleri Bakan› Davuto¤lu, Libyal› muhalifleri ziyareti s›ras›nda Bingazi’de duyurdu. Bu rakam daha sonra 300 milyon dolara ç›kar›ld›. Davuto¤lu’nun ziyareti s›ras›nda ilginç bir ayr›nt› daha ortaya ç›k›yordu. Muhalif askerlerin üniformalar›n›n Türkiye taraf›ndan sa¤land›¤› söyleniyordu.

K

addafi güçlerinin yenilgi-

ye u¤rad›¤›n›n anlafl›ld›¤› 23 A¤ustos 2011’de bir kez daha Libya’ya giden D›fliflleri Bakan› Davuto¤lu, muhaliflerin önde gelen isimleriyle görüflürken Türkiye’nin Libya’da yönetim de¤iflikli¤inde oy-

nad›¤› role dikkat çekmek ister gibiydi. Kaddafi’den hiç hofllanmad›m. 21 Aral›k 1988’de, Londra-New York seferini yapan Amerikan yolcu uça¤› kalk›fltan 38 dakika sonra havada infilak etmifl ve ‹skoçya'n›n Lockerbie kasabas›na düflmüfltü. Uçaktaki 258 yolcu ve mürettebat ile kasabadaki 17 kifli, toplam 275 suçsuz insan yaflam›n› yitirmiflti. Yap›lan incelemelerin ard›ndan patlay›c›y› uça¤a yerlefltirenlerin Libya uyruklu oldu¤u ve Kaddafi’den emir ald›klar› ortaya ç›km›flt›. Bat›l› kamuoyunun bask›s› üzerine Kaddafi suçlular› ‹skoçya'ya iade etmifl, kifli bafl›na 10 milyon dolar olmak üzere toplam 2,75 milyar dolar da tazminat ödemiflti. Sab›kas› kabar›k olan Kaddafi’nin

Türkiye Libyal› muhaliflere deste¤ini sürdürüyor.

84


BD EK‹M 2011

Lockerbie Facias› olarak bilinen kazada düflen PanAm uça¤›. iflledi¤i suçlarla ilgili verilecek çok örnek var, ama sadece Lockerbie Facias› olarak tarihe geçen bu olay san›r›m Kaddafi’nin ne oldu¤unu anlatmaya yetecektir. Böylesi bir kifli ile ülkemizin kimi yöneticilerinin s›k› f›k› olmas›n› hiç kabullenemedim. Söz konusu yöneti-

ay›nda aç›kland›¤›nda, ortaya yeni bir ülke ‘Kuzey Sudan’ ç›km›flt›. Bat›l›lar da bunu bekliyordu, Çünkü Sudan’›n yeni keflfedilen zengin petrol yataklar› bu ülkede kalm›flt›. Tam Sudan’da sular duruldu derken ne tesadüftür ki fiubat ay›nda bu kez Libya kar›flt›. Bu da, "Sudan ve

Son y›llarda yap›lan sondajlar Libya-Sudan s›n›r›nda adeta petrol kaynad›¤›n› ortaya ç›karm›flt›. cilere göre Kaddafi ‹slam dünyas›n›n önemli bir lideri hatta kahraman›yd›. Çünkü ABD baflta olmak üzere Bat›l› ülkelere kafa tutuyordu. ‹flte bu insanlar, birkaç ay öncesine kadar hayranl›k besledikleri Kaddafi’ye flimdi s›rt çevirdi. Gelelim iflin püf noktas›na. Son y›l-

larda yap›lan sondajlar Libya-Sudan s›n›r›nda adeta petrol kaynad›¤›n› ortaya ç›karm›flt›. Sudan ise y›llar süren iç savafl›n ard›ndan 9 Ocak 2011’de düzenlenen referandumla resmen ikiye ayr›ld›. Referandumun sonuçlar› fiubat

Libya’daki yönetim de¤iflikli¤i birlikte mi tasarland›?" sorusunu gündeme getirdi. Libya’n›n bir özelli¤i de Rusya ve Çin için kazanç kap›s› olmas›d›r. Kaddafi Libya’s› Rusya için milyarlarca dolarl›k silah alan müflteriydi. Kaddafi gitti ve o kap› kapand›. Böylelikle ABD önderli¤indeki Bat› eski gücüne kavuflmas›n› istemedi¤i Rusya’ya bir darbe vurmufl oldu. Çin, Saddam rejimi devrilene kadar ekonomisinin gereksinim duydu¤u enerjinin büyük bir bölümünü Irak’tan al›yordu. Sürekli büyüyen Çin tehlike85


BD EK‹M 2011

de¤ifliklikle ABD, Çin’in önünü burada da kesme konusunda büyük bir ad›m atm›fl oldu. Kaddafi’nin defteri dürüldü, enerji baflta olmak üzere birçok alanda yeni olanaklar sunan Libya’ya, kontrol edilebilen bir yönetim getirildi. Yak›l›p y›k›lan ülkenin alt yap›s›n›n yeniden inflas› da en az 10 y›l sürecek. Türkiye de verdi¤i 300 milyon dolar›n hat›r› ne kadarsa ve bat›l›lar ne kadar›na müsaade ederse o kadar pay alacak bu yeni pazardan. Bafllad›¤›m›z gibi bitirelim. Aral›k 1911, Mustafa Kemal Libya’da. Sömürge arayan ‹talyanlar Libya’ya sald›rm›fl. Emperyalistlere karfl› savaflan Libyal›lar›n bafl›nda ise Mustafa Kemal var. Aradan tam 100 y›l geçmifl. Y›l 2011, Emperyalistler yine Libya’ya sald›rm›fl. Bu kez Mustafa Kemal yok, kurdu¤u Türkiye Cumhuriyeti var. Ama kimlerin yan›nda ve ne hesaplar peflinde. •

Muammer Kaddafi art›k yolun sonuna gelmifl durumda sini önleme peflindeki ABD, Irak petrollerini kontrol alt›na geçirdi¤inden bu yana Çin daha pahal› petrol almak zorunda kald›. Kaddafi Libya’s› da Çin’in ucuz petrol ald›¤› bir ülkeydi. Libya’daki PENCERE

gurbuzevren@butundunya.com.tr VE

AYNA

Çok zengin ama cimri bir adam, bir bilgenin yan›na gidip nasihat almak istedi.

Bilge onu pencerenin yan›na götürüp sordu: “Pencereye bakt›¤›nda ne görüyorsun?” “Gelip geçen insanlar›... Bir de kenarda oturmufl dilenen fakir bir adam› görüyorum.” Bilge, bir odaya gidip elinde büyük bir aynayla döndü ve sordu: “Peki bu aynaya bakt›¤›nda ne görüyorsun?” “Kendimi.” “Yani art›k baflkalar›n› görmüyorsun!... Fark›nda m›s›n, pencere cam› da ayn› maddeden yap›lm›flt›r. Ama aynan›n cam› üstüne incecik bir gümüfl tabakas› kapland›¤› için, ona bakt›¤›nda kendinden baflkas›n› göremiyorsun.” “‹flte, insan kalbi de cam gibi asl›nda fleffaft›r, baflkalar›n› görebilmemizi sa¤lar. Ama ne zaman ki alt›n, gümüfl gibi dünya süsleriyle kalbimizi kaplarsak o zaman sadece kendimizi görürüz. Kalbimizden de merhamet çekilip at›l›r. Kalbini temizle. Alt›nlar› ve gümüflleri cebinde tafl›, kalbinde de¤il. O zaman bencillikten kurtulup baflkalar›na merhamet beslemeye bafllars›n.” Gönderi: SABR‹YE AfiIR 86


BÜYÜK YAPITLARIMIZ Konur Ertop

Halk tiyatrosu kayna¤›ndan beslenen

Musahipzade Celal’in Yap›tlar›nda Tarihin Öteki yüzü Musahipzade Celal’in ‹stanbul Efendisi adl› ouyunundan

Musahipzade Celal’in ilk oyunlar›, 2. Meflrutiyet’ten hemen sonra Türk tiyatro dünyas›nda görülen hareketli, verimli dönemde sahnelendi. Geçmiflte yafland›¤› düflünülebilecek olaylar› anlat›yordu. Ancak tarihi yüceltmiyordu. ksamalar›, bozukluklar›, toplumsal çeliflkileri

A

gülmeceden bol bol yararlanarak gösteriyordu. Halk tiyatrosundan, ortaoyunundan beslenmifl görünüyordu. Bu verimli kayna¤a dayanan tipler, ustal›kla s›ralanan güldürücü sözler onun oyunlar›n›n çok sevilmesini sa¤lad›. Birtak›m yap›tlar›, müzikli oyun biçiminde sahnelendi. ‹stanbul fiehir Tiyatrosunda onun yap›tlar›n› yöneten Muhsin Ertu¤rul, “Bir Kavuk Devrildi”, “Aynaroz Kad›s›” gibi yap›tlar›n› filme de çekti. Prof. Kenan Akyüz, Musahipzade Celal’in yap›tlar›n› de¤erlendirirken, “Onun komedilerinde Osmanl› tarihine Musahipzade Celal 87


BD EK‹M 2011

ait çeflitli devirlerin dini ve ahlaki davran›fllar›n›n âdet ve geleneklerinin, bat›l inan›fllar›n›n, devlet idaresindeki küçük yönlerin, ayd›n zümre ile halk aras›ndaki ayr›l›klar›n, lonca teflkilat›n›n, iktisadi hayat özelliklerinin ve muhtelif sosyal çevrelerdeki çok de¤iflik tiplerin tasvir, tahlil ve tenkidi ile karfl› karfl›yay›z,” demifltir. Metin And’›n tespitine göre, tarihten beslenen oyunlar, özellikle ulusal bilincin uyand›¤› ya da ulusal birli¤in kurulmaya çal›fl›ld›¤› dönemlerde yaz›lm›flt›r. Böylece tarih arac›l›¤›yla, toplumun bir dönemden ötekine geçifl

Onun as›l yöneldi¤i nokta geçmifl dönemi sorgulamakt›r. Tarihsel renkleri yans›t›rken elefltirilerini Osmanl› devlet düzenine yöneltir. süreci kolaylaflm›fl, bunal›ml› dönemlerden ç›k›fl kolaylaflm›fl olur. Bizde 2. Meflrutiyet ve Cumhuriyet sonras› dönemlerde tarihsel oyunlara yönelifli araflt›rmac›lar böyle aç›klamaktad›r... Musahipzade Celal’in oyun yazarl›¤› tam da bu çerçevede geliflti: Meflrutiyet’ten yaln›zca dört y›l sonra yaz›lm›fl “Köprülüler” oyununun kahramanlar›, Köprülü Mehmet Pafla ile Köprülü Faz›l Ahmet Pafla idi. “Lale Devri”, “Demirbafl fiarl”, yay›nlanmam›fl “Genç Osman” gibi oyunlar›nda, yine tarihin belirli dönemleri, tan›nm›fl tarihsel kifliler sah88

Musahipzade Celal’in Köprülüler adl› eseri

nededir. Ancak yazar›n as›l kimli¤i tarih olaylar›n› aktaran bu oyunlarda görülmez. Onun as›l yöneldi¤i nokta geçmifl dönemi sorgulamakt›r. Tarihsel renkleri yans›t›rken elefltirilerini Osmanl› devlet düzenine yöneltir. Halk›n yaflam›na, çarfl›daki iliflkileri etkileyen s›k›nt›lar›n nedenlerine e¤ilir. Güldürü tiyatrosunun olanaklar›ndan beslenen “Aynaroz Kad›s›”, “Bir Kavuk Devrildi”, “Mum Söndü”, “Pazartesi-Perflembe”, oyunlar› bu elefltirel tarihsel güldürülerin en tan›nm›fllar› aras›ndad›r. Bütün bu oyunlarda geçmiflteki günlük yaflama, tarihsel eflyaya, giysilere, eski konuflma diline iliflkin pek çok ayr›nt› görülür. Bir süre Evkaf Müzesi’nde çal›-


BD EK‹M 2011

flan, orada tekke ve türbelerden toplanan giysiler, sakal› flerif bohçalar›, eski kumafl ve flallar üzerinde çal›flan Musahipzade, “Eski ‹stanbul Yaflay›fl›” kitab›n›n da yazar›d›r. Ressam Muazzez’in bir sünnet dü¤ünü tablosu yaparken karyola örtüsünün k›vr›mlar›na kadar her türlü ayr›nt› konusunda ona uzun uzun bilgi verdi¤ini Burhan Felek’in tan›kl›¤›ndan ö¤reniyoruz. Oyunlar›nda da bu ayr›nt›lar bol bol yer al›r. “Musahipzade Celal ve Tiyatrosu” kitab›n›n yazar› Sevda fiener, yazar›n, oyunlar›ndaki ayr›nt› bollu¤una dikkati çeker. Örne¤in “Bir Kavuk Devrildi” oyununda çengi fiehnaz’›n giyim kuflam› flöyle anlat›lm›flt›r: “Birinci perdede ince aç›k saç›k yaflmakl›, süslü feraceli, elinde k›sa sapl› tekerlek tüy yelpaze, ikinci perdenin sonunda atlas üzerine s›rma ve gümüfl pul ifllemeli dökme flalvar, tül gömlek ve flalvar›n ayn› kolsuz camadan (yelek) giyer. Aya¤›nda s›rma terlikler, bafl›nda alt›nl›, elmasl› tepelik. Tepeli¤in incili püskülleri k›v›rc›k kâkülleri üzerine da¤›l›r.” Onun oyunlar›ndaki toplumsal elefltiri alanlar›, “Kiflisel zaaflar bak›m›ndan yükselme tutkusu, dalkavukluk, ac›mas›zl›k, cinselli¤e düflkünlük, zorbal›k, dar kafal›l›k, bil-

gisizlik, bofl inanlar... Toplumda meydana gelen aksakl›klar ise adaletsizlik, rüflvet, iltimas, yetkiyi kötüye kullanma, ç›kar sa¤lama, halk›n sömürülmesi, bilginin, sanat›n hor görülmesi, mal ve can güvenli¤inin olmay›fl›, din sömürücülü¤ü, sahte bat› taklitçili¤i, alafrangal›k ve çeflitli kad›n sorunlar›” diye özetlenmifltir.

Ç

ok evlili¤in sonucu konaktaki efller aras›nda eksik olmayan çekiflmeler s›ras› geldikçe sahneye getirilmifltir: “Aynaroz Kad›s›’nda fieyhülislam Kehkeflanizade Lemi Molla’n›n üç kar›s› Zahide, Safder ve Nurbanu Han›mlar Sürre alay›n› seyre gidecekleri koçu arabas› yüzünden kavgaya tutuflurlar. Hepsi de ille mavi koçuya binme istemindedir.” Bu oyunlarda dü¤ün ve nikâh törenlerini, e¤lenceleri, farkl› mesleklerle ilgili iflyerlerini, konaklardaki,

Yazar›n ”Bir Kavuk Devrildi” adl› oyunundan bir sahne 89


BD EK‹M 2011

sokaktaki yaflama biçimini görürüz. Haks›zl›klar, yolsuzluklar, dine dayal› toplumda din kurallar›n›n ç›kar gözetilerek uygulanmas› neredeyse bütün yaflam› sard›¤› anlat›l›r:

A

ynaroz Kad›s›’ndaki Kad› Ya-

kup karfl›s›na gelen davalarda sözde fleriat hükümlerini uygular, gerçekte ise haks›zlar› hakl› ç›kar›r, suçsuzlar› mahkûm eder. Yaflayan birini yalanc› tan›kla ölü diye gösterip mal›na el koyar. “Hulle” denilen sözde fleriata uydurulmufl dolanl› nikâh tazeleme yolunu uygular. Kar›s› Eda ile kad› Yakub’un konuflmas›nda, böyle bir hulleyle bir bir mahalle bask›n›n›n kötü an›lar› tazelenmektedir: “Eda- Ah söyletme... elâlemin nikâhl› kar›s›yla bask›n verdin. Yakup- Eda, hâlâ o tezvirata (yalanlara) inan›yor musun? Eda - ‹lahi efendi, ay ayd›n, gün belli. Dertlerimi tazeletme. Yakup - Hâlâ o kanaat yahu! Herif kar›s›n› talak› selaseyle (üç kez ‘Bofl ol!’ diyerek) boflam›flt›. Hulle laz›m geldi. Eda - (Müteessirane) Ah!.. Yakup- Adamca¤›z Serez’de benden emniyetli adam bulamad›¤› için yalvard›, ben de ecrü mesubata (Tanr›’n›n iyi ifller karfl›l›¤›nda ba¤›fllayaca¤› ödüle) nail olmak için hulleyi kabul ettim. Eda- (‹çini çeker) Yakup- Tamam gerde¤e girdi¤im

s›rada bir hengâmedir koptu. Eda-Hay efendi, sus... Vücuduma atefller bast›.... Ah, ah... Yakup- Serez’in ne kadar eli sopal›s› varsa hanenin etraf›n› sard›lar, meselenin künhünü (gerçekte ne oldu¤unu) anlamad›k. Eda- Ah, sus efendi, sus... Akl›ma getirme, Serez’den tafllanarak ç›kt›k.” Dine dayanan sömürü, ‹mparatorlu¤un s›n›rlar› içindaki baflka dinler için de söz konusudur. Aynaroz Kad›s› nas›l karfl›s›na

Dine dayanan sömürü, ‹mparatorlu¤un s›n›rlar› içindaki baflka dinler için de söz konusudur.

90

s›ralanan daval›lar› sömürüyorsa, Manast›r›n Ortodoks papazlar› da ayn› yöntemle zengin ve kimsesiz Afroditi’nin mal›na mülküne el koyar, k›z› da rahibe yap›p manast›ra kapatmaya kalkarlar. Afroditi’nin mal varl›¤›na göz diken Kad› Yakup ise, genç k›z› mahkemenin vasili¤i alt›na al›p paras›n› pulunu ele geçirir. Ba¤c›l›kla geçinen adan›n Rum halk›, ürettikleri flaraplar›, -Müslümanlar flaraptan vergi almad›klar› içinvergiden kurtaracaklar›n› ummaktad›r. Kad› bütün f›ç›lara birer tutam tuz att›r›r, bunlar art›k sirke oldu diye vergisini al›r! Kad› Yakup ‹stanbul’a dönüp bacana¤› fleyhülislam›n kona¤›nda daha


BD EK‹M 2011

Musahipzade Celal’in ”Aynaroz Kad›s›” adl› sevilen oyunu iyi bir göreve atanmay› beklerken ard›ndan gelen Aynaroz papaz› adadaki olaylar nedeniyle patrikhaneye baflvurur. Ancak mahkemede flikâyetçi papaz Gregorios’un, medresede okurken din de¤ifltirip Aynaroz’a kaçm›fl bir molla oldu¤u ileri sürülür. Adamca¤›z, can›n› zor kurtar›r: “‹shak (Anadolu kazaskeri)- Hat›rlad›n›z m› efendim? Bundan yirmi befl sene mukaddem (önce) Süleymaniye medreselerinde tahsil-i ulûm (bilim ö¤renimi) ile meflgul iken tanassur ederek (H›ristiyanl›¤a geçerek) Aynaroz’a firar eden Abdullah efendiyi hat›rlad›n›z m›? Nutki (Rumeli kazaskeri)- (Dikkatle bakar) Evet, evet, Abdullah efendi... Gregorios- Yanl›fl efendim... benzetiyorsunuz. Ben Gregorios, babam›n ad› Klaros... onun babas› ‹psilotatos... onun babas› Vlahos... onun babas›

Yuvanidis Potamidis... ‹shak- ‹nkâr›n faydas› yok. ... ‹shak- Mürtedin (din de¤ifltirenin) davas› mesmu olmaz (dinlenmez) Yakup efendi, aleyhinize ikame edilen dava sukut etti (düfltü). Haydi ç›k›n›z.” Papaz Gregorios subafl›na teslim edilir, arkas›ndan da olup bitenin örtbas edilmesi sa¤lan›r: “Lemi- Subafl›’ya haber sal›n, ol z›mminin (‹slam ülkesi uyru¤u, Müslüman olmayan kiflinin) firar›n› teshil etsin (kaçmas›n› kolaylaflt›rs›n), amma mahkeme harc›n› almadan b›rakmas›n.” Kad› Yakup ‹stanbul’da kendisini yarg›layacaklara keselerle alt›n da¤›t›p yakas›n› ellerinden kurtarm›flt›r. Bu s›radaa fleyhülislama, kazaskerlere verilen rüflvete karfl›l›k olmak üzere kad›ya tabaka uzat›l›p enfiye ikram edilmesi de yap›lan ifllemi sözde al›fl91


BD EK‹M 2011

verifl diye göstermeyi amaçlayan baflka bir “hile-i fler’iye”dir!

M

usahipzade bu çok sevilen oyunundan flöyle söz eder: “Bu piyeste dini, fleriat› hasis emellerine âlet edinen yobazl›¤›, hilei fler’iyeleri, yalanlar›, ikiyüzlülü¤ü ile sahnede halka göstermek istiyordum. (...) Bir yandan da fiehir Tiyatrosu’nun temsil etti¤i Avrupa’n›n yüksek sanat eserlerini göre göre, birçok yönden yararlan›yordum. Hemen ayn› tiyatro tekni¤iyle yaz›ld›klar› halde bunlar›n hepsinde kendi milliyetlerine ait özellikler seziyordum. Ben de yerli, bir çerçeve içinde kendi renklerimizi

iflleyerek eski gelenek göreneklerimizi gösteren levhalar çizmeye u¤raflt›m.” Musahipzade bu amac›n› gerçeklefltirirken, çok ince ayr›nt›lar› sergileyerek geçmifli elefltirel gözle de¤erlendirmifl, medreseden ya da enderundan yetiflenlerin, sarayda yaflayanlar›n ya da halk›n dilini ustaca sahneye aktarm›flt›r. ‹mparatorlu¤un insan dokusu, farkl› mesleklerin özellikleri, sorunlar› onun yap›tlar›na yans›m›flt›r. Ç›kar kavgalar›, bofl inanlar, din sömürüsü, rüflvet, görevlilerin hak etmedikleri yerlere getirilmifl olmas› halk güldürüsünden beslenen bu yap›tlar›n toplumsal içeri¤ini zenginlefltirmifltir.• konurertop@butundunya.com.tr

Bir YOKTAN VAROLUfi Öyküsü Baba: Evlenece¤in k›z› ben seçece¤im. O¤ul: Hay›r, baba. Baba: Senin için Bill Gates'in k›z›n› seçtim. O¤ul: Peki, baba. Baba, Bill Gates'e gider. Baba: K›z›n›z›n o¤lumla evlenmesini istiyorum. Bill Gates: Hay›r. Sizin kim oldu¤unuzu bile bilmiyorum. Baba: O¤lum Dünya Bankas›'nda CEO'dur. Bill Gates: Peki... Bir plan yap›p çocuklar› tan›flt›ral›m. Baba, Dünya Bankas› Baflkan›'na gider: Baba: O¤lumu Dünya Bankas›'na CEO olarak alman›z› istiyorum. Baflkan: Hay›r, böyle fley olmaz. Baba: O¤lum Bill Gates'in damad›d›r. Baflkan: H›mmm... Peki... Hemen bafllas›n ifle.

Gönderi: ÖZLENEN ÖZDO⁄ANO⁄LU 92


TIP DÜNYASINDAN KISA KISA Prof. Dr.

Yürük ‹yriboz

Bel a¤r›s› Sürekli bel a¤r›lar› beynin baz› bülümlerinin zay›flamas›na ve bilinç kay›plar›na neden olabilir.

Geçmifl ve gelecek Gecmifli anmay› sevenler gelecek hakk›nda konuflmaktan da hofllan›rlar.

ma Erken buna ve Tarç›n

Bol tarç›n tüketmek erken bunamay› önleyebilir.

BEBEK D‹fiLER‹ Difl ç›karmak çocuklarda yüksek atefle neden olmaz.

Ac› biber kremi Akupunktur ve ac› biber kremleri vücudun do¤al a¤r› kesici salg›s›n› art›r›r. KIZILCIK fiURUBU K›z›lc›k flurubu kad›n idrar yollar›ndaki enfeksiyon tedavisinde antibiyotikler kadar etkilidir.

FRUKTOZ Yiyecek ve sodalarda bulunan yüksek miktarlarda fruktoz, yüksek kan bas›nc›na neden olur.

Fosforik asit Köpüklü içeceklerde köpük yapmas› için kullan›lan fosforik asit idrar yoluyla kalsiyum kayb›na neden olur.

Felç geçirenlerin kolesterol düflürücü ilaç almalar› hastal›¤›n a¤›rlaflmas›na neden olur.

Mide yanmas› için kullan›lan Prilosec, Prevacid, Nexium gibi ilaçlar kemik k›r›lmas› riskini art›r›r.

93


BD EK‹M 2011

Yazan : REF‹K HAL‹D KARAY “Gurbet Hikayeleri”

Günefl çoktan batm›flt›; fakat çiftlik yine sabah oluyormufl gibi coflkunlu¤unu kaybetmeyen bir ayd›nl›k içinde, kufl c›v›lt›lar›yla dolu, gölgesiz, üzüntüsüzdü. S›cak iklimlerin akflamlar›nda, asl›nda bizim sabahlar› duydu¤umuz bir gönül aç›kl›¤›, daha do¤rusu, bir yaflama, rahata girifl mutlulu¤u vard›r. Gözlerimizin çi¤ ›fl›ktan ve gö¤sümüzün nefes darl›¤›ndan kurtulaca¤›n› düflünerek birfleyler yapmak, bir sevke haz›rlanmak istersiniz. >> 94


BD EK‹M 2011

B

en de emir erine dam üstünde nargilemi haz›rlatm›fl, kahvemi bekliyordum; birden avluya dört atl› girdi, dört silahl› Bedevi... Bu dedi¤im tarihte Sultan Hamid’in Suriye’deki çöl çiftliklerinden birinde müdürdüm. O zamanlar böyle yerlere subaylardan kâhya, askerlerden koruyucu gönderilirdi; afliret Araplar›n›n ak›nlar›na karfl› koymak için. Gelenlerin en yafll›s›, k›sra¤›ndan inip, karfl›ma dikildi. Sordum: “Hayrola, ya fieyh?..” Sorun her zaman olan ifllerden: ‹ki afliret, bir gazve (afliretler aras›ndaki dinsel kökenli bask›nlar) s›ras›nda çarp›flm›fllar, bu dört kifli güç bela bask›ndan kurtulup, bana s›¤›nm›fl, geceyi geçirmek istiyorlar. Dördü de silahlar›n› b›rak›p çevreme, dam›n toprak zeminine çömeldiler. Yafll›s› mafllahl›yd›; öbürleri sadece birer entari giymifllerdi; abanoz saçlar› upuzun, örülü ve c›v›l ya¤l›yd›; kulaklar›ndan demir halkalar sark›yordu. Bunlar konuflmuyorlard›; diflleri bembeyaz ve gözleri simsiyah parlayarak bizi dikkatle dinliyorlard›. Ne konuflacakt›k? fiammar afliretinin kaç çad›r›, Hadidi’lerin kaç koyunu vard›?.. Bir aral›k karfl›mdaki gencin birisi hafifçe inledi. fieyh sordu: “Hasta m›s›n?” “Hay›r!” “Yaral› m›s›n?” “San›r›m...” Ve omuzunu iflaret etti. Eve seslenip feneri getirttim. Oralarda fener ve lamba ancak böyle ifllerde, önemli nedenler oldukça kullan›l›r. Ay olmasa da y›ld›zlar yak›ndan f›r›ldafl›r; y›ld›zlar 95


BD EK‹M 2011

bile örtülse, gene gökte, ›fl›k yerine geçen cila parlar. Bedevi’nin s›rt›na bakt›k, sol taraf›ndan bir kurflun yemifl. Tam, içine s›zm›fl olacak ki, entarisi boyanmam›fl. Aln›z yaran›n a¤z›nda, kurumufl kahve telvesini and›ran p›ht›lar birikmifl; güneflten kerpiç kesmifl olan pah p›ht›lar›... “Kurflun içeride kalm›fl” dedim. fieyh bafl›yla do¤rulad›. Sonra hiçbir fley demeden erin elinden feneri ald›, avluya indi. Yere e¤ilmifl, uzun uzun birfleyler arad›¤›n› yukar›dan görüyorduk. Neden sonra geldi:

Fakat bu parçan›n lifleri gövdeden tam ayr›lmam›flt› ki, çekti¤i zaman ç›kmad›; alt›ndan lastik ba¤lara tak›l› imifl gibi çak›n›n ucundan kay›p, tekrar yaradaki yerine girdi. Çekip koparmak gerekmiflti; hem de epeyce as›larak. Yaral› “Of” bile demedi; sadece omzunu flöyle bir sinek konmufl gibi oy-

Bir çürük de¤nek parças› ve pis bir paçavra ile... Yo¤urt süzdü¤ümüz eski, y›rt›k torbadan at›lm›fl bir parça... Bu paçavray› de¤neye iyice, s›k›ca sard›, diflleriyle bir de dü¤üm yapt›. “Zeytinya¤› bulunur mu?” “Olacak...” Gençlerden birine döndü, birfleyler söyledi. O, afla¤›ya indikten sonra burnuma mutfaktan yanan, tavada yak›lan bir zeytinya¤› kokusu geliyordu. Anlad›m ki bir ameliyata haz›rlan›-

natm›flt›. fieyh buna bile k›zd›: “Ay›p!” dedi. Genç tafl kesildi. fiimdi fieyh’in iki parma¤› -kirli, kara t›rnakl›, s›ska parmaklar›- yaran›n içine pasl› bir k›skaç, bir kerpeten gibi sokulmufltu. Kurflunu bulmufl, yakalam›fl olacakt› ki yerinden oynatmak için, t›pk› çekiçsiz ve kesersiz nas›l bir tahtadan çivi ç›karmaya u¤rafl›rsak öyle, iki tarafa sallamaya, ›rgalamaya bafllad›. Sonra büktü... Sa¤a büktü, sola büktü. Her büküflünden yaradan

96

yoruz. Yaral›n›n s›rt›ndan entarisini çektiler. fieyh benden çak›m› istedi ve uzun a¤z›n› aç›p, birden yaran›n içine dald›rd›. Bir kavunun bereli, ac› yerini oyup nas›l atarsak, öyle yapt›.


BD EK‹M 2011

koyu, kal›n bir kan tabakas› kabar›yordu. Sönük petrol ›fl›¤›n›n alt›nda katran gibi görünen ve s›cakl›¤› duyulan bir kan tabakas›... Sade s›cakl›¤› de¤il, ö¤ürtücü kokusunu da duyuyordum. Çocuklu¤umun kurban bayram› kokusu! fieyh, yere ayaklar›m›z›n alt›na b›rakt›¤› deminki t›kac› eline ald›, ben gözlerimi istemeyerek kapad›m.

A

çt›¤›m zaman bu t›kaç ya-

ran›n içindeydi; belli ki biraz güçlükle girmiflti, zor iflliyordu. ‹flliyordu diyorum çünkü, fieyh’in ac›mas›z eli bunu tafl ocaklar›nda barut REF‹K HAL‹D KARAY

1888 y›l›nda Beylerbeyi’nde do¤du. Galatasaray Sultanisi ve Mekteb-i Hukuk’ta okudu. Meflrutiyet s›ralar›nda gazetecili¤e bafllad›. Fecr-i Ati edebiyat toplulu¤unun kurucular›ndand›r. Siyasal yaz›lar› sonucu befl y›l Anadolu’nun çeflitli illerine sürgün olarak gönderildi. Birinci Dünya Savafl›’ndan sonra ‹stanbul’a döndü, Robert Kolej’de ö¤retmenlik, Sabah gazetesi baflyazarl›¤› ve Posta Telgraf ‹daresi’nin ilk Genel Müdürü oldu. Aydede mizah dergisini ç›kard›. Siyasal davran›fllar› sonunda ülkeden ayr›lmak zorunda kald›, Halep’e yerleflti. Orada Vahdet isimli bir gazete yay›mlad›. Hatay’›n Türkiye’ye ba¤lanmas›nda yaz›lar› ve çal›flmalar›yla önemli katk›lar› olmufltur. 1938 y›l›nda yurda döndü, çeflitli dergi ve gazetelerde yaz›lar yazd›, 20 roman yay›mlad›. 1965 y›l›nda yaflam›n› yitiren Refik Halid Karay, modern Türk edebiyat›n›n temel tafllar›ndan biridir.

deli¤i açanlar›n küsküsü gibi sert, delikanl›n›n granit s›rt›na, dald›r›p dald›r›p ç›kar›yor ve her ç›kar›fl›nda çevresine kan, p›ht› zifosu serpifltiriyordu. Bir aral›k kan fazlalaflt›. T›kanm›fl bir musluk yala¤›na nas›l bir tel veya de¤nek soktu¤unuz zaman afla¤›dan yer bulamayan su taflarsa, öyle yalaks›z bir kan kabart›s›... Bu kan yavafl yavafl azald›, duruldu, kesildi. O zaman fieyh yaral›ya ilk kez sevecenlikle: “Sabret evlat!” dedi. Bedevi genci cevap vermedi. “G›k!” demedi, hatta k›m›ldamad›, tek bir kas› bile titremedi. Anlad›m ki müthifl birfley olacak! Bu ifl de oldu: ‹sli tavas›yla kaynar zeytinya¤›n› getirmifllerdi; ya¤ pek ustal›kl› bir flekilde, bir damla etrafa s›çrat›lmadan, dar a¤›zl› bir flifleye hunisiz s›v› aktar›l›r gibi, yaraya a¤›r a¤›r boflalt›ld›. Zavall› Bedevi buna da dayanmaya çal›flt›. Fakat sonunda bir: “Ya Allah!” dedi, dizüstü çöktü. Ben bozuk Arapçamla, ora diline benzeterek, “Öldü” anlam›na: “Mut!” diye hayk›rd›m. fieyh cevap verdi: “Halas!” (Kurtuldu). Ertesi sabah uyand›¤›m vakit avluda dört at ve dört Bedevi duruyordu. Gazveciler veda ve teflekkür için beni bekliyorlar. Yaral› belki solgundu, süzüktü, atefl içindeydi. Fakat bu Bedeviler’in rengini, durumunu sezmek o kadar güçtür ki... Elimi öptü, yaln›z flunu söyledi: 97


BD EK‹M 2011

“fiu bindi¤im k›sra¤›m gebedir, yavrusu senindir.” K›sra¤›na atlarken ona kimse yard›m etmedi. Arkalar›ndan bakt›m. Dördü de dik, dinç görünüyorlard›, dördü de keyifli gibi idiler. Ben k›z›l kanl›, yaraya dökülünce yan›k et kokusu veren kaynar zeytinya¤›n› düflünüyor, difllerimi s›k›yordum. **

Siz o tay› görmeliydiniz... Ha, söylemeyi unuttum. Olaydan üç y›l sonra ben çiftlikte yokken bir Bedevi gelip bir tay b›rakm›fl. “Pafla’ya söz vermifltim, kendisi bilir” demifl, gitmifl. Pafla dedi¤i benim... Daha o zaman te¤mendim. Fakat Bedevi’nin gözüne bir Türk subay› her zaman, Pafla’d›r. • * ‹nk›lap Kitabevi

S‹H‹RBAZ Sihirbaz, turistik bir gemide çal›fl›yordu. ‹zleyiciler her hafta de¤iflti¤i için, sihirbaz da her defas›nda ayn› numaralar› yapabiliyordu. Ancak bir sorun vard›: Kaptan›n papa¤an› her hafta sihirbaz›n flovunu izliyor ve her numaras›n› nas›l yapt›¤›n› anl›yordu. Sihirbaz, yine bir gün bir gösterinin tam ortas›ndayken, papa¤an “Bak›n bu ayn› flapka de¤il!” diye ba¤›rd›. Papa¤an, flaflk›nl›kla kendisine yönelen izleyicilere seslenmeyi sürdürdü: “Bak›n çiçekleri masan›n alt›nda sakl›yor.” Sihirbaz da flaflk›na dönmüfltü ama papa¤an devam ediyordu: “Hey, acaba neden tüm kartlar maça as?” Sihirbaz sinirlenmiflti ama yapacak bir fleyi de yoktu. O, sonuçta kaptan›n papa¤an›yd›... Ve bir gün gemi batt›. Sihirbaz kendini bir tahtan›n üzerinde denizin ortas›nda buluverdi. Kadere bak›n ki, papa¤an da sihirbaz›n hemen karfl›s›nda, baflka bir tahtan›n üzerinde duruyordu. Ak›ll› Asker Birbirlerine k›zg›n k›zg›n bakt›lar ama Komutan ere sorar: hiçbir fley söylemediler. Bu böylece "Söyle bakal›m, cephanelik önünde birkaç gün devam etti. nöbet tutuyorsun, birden cephanelik Ve dördüncü gün art›k papa¤an geri infilak etti, ne yapars›n?" ad›m att›: "Herkesin duymas› için havaya bir “Tamam, pes ediyorum. el atefl ederim komutan›m!" Ama flu lanet olas› gemi nerede?” 98


Haz›rlayan: B‹RSEN ERKUTUN

6-Aruz ölçüsünde aç›k heceyi kapal› hece yaparak, heceyi kal›ba uydurmak için uygulanan hataya ne denir? a-Ulama b-Vezin c-‹male d-Zihaf 1-Falih R›fk› Atay’›n, tarih ve toplumsal olaylara dayanarak Atatürk’ü anlatt›¤› eserinin ad› nedir? a-Kurtulufl b-Çankaya c-Selanik d-Dolmabahçe 2-Osmanl›lar’da kap›kulu süvarilerinin o¤ullar›na ne ad verilirdi? a-Veledefl b-Mülaz›m c-Kap›c› d-Mevali 3-Eski medeniyetlere ait paralar› inceleyen bilim dal› nedir? a-Nümizmatik b-Paleografi c-Heraldik d-Antropoloji 4-Güneydo¤u Asya Ülkeler Birli¤i’nin k›sa ad› nedir? a-ASPAC b-APEC c-EAC d-ASEAN 5-Almanlar taraf›ndan ‹kinci Dünya Savafl› s›ras›nda kurulan Auschwitz-Birkenau (Nazi Toplama Kamplar›) hangi ülkenin s›n›rlar› içindedir? a-Macaristan b-Almanya c-Polonya d-Avusturya Yan›tlar: 152. sayfada

7-Akseki, Elmal› ve Demre hangi ilimizin ilçeleridir? a-Konya b-Antalya c-Mersin d-Mu¤la 8-Kanun-› Esasi (‹lk Türk Anayasas›) ne zaman ilan edildi? a-1876 b-1923 c-1881 d-1912 9-Frans›z edebiyat›n›n en ünlü eserlerinden ‘Denemeler’ kime aittir? a-La Fontaine b-Moliere c-Montaigne d-Lamartine

13-Almanya 2006’dan önce hangi y›lda FIFA Dünya Kupas›na ev sahipli¤i yapm›flt›r? a-1962 b-1970 c-1974 d-1982 14-Devlet protokolünde Cumhurbaflkan›ndan sonra protokolün ikinci s›ras›nda kim gelir? a-Baflbakan b-TBMM Baflkan› c-Genel Kurmay Baflkan› d-D›fliflleri Bakan› 15-Kapitalizmin babas› olarak bilinen ekonomist kimdir? a-David Ricardo b-Max Weber c-Friedrich Hayek d-Adam Smith

10-Demirin aç›kta kald›¤›nda paslanmas›n› sa¤layan madde nedir? a-Hidrojen b-Kükürt c-Azot d-Oksijen

16-Siyasi otoritenin genellikle miras yolu ile bir kiflinin üzerinde topland›¤› devlet düzeni hangisidir? a-Oligarfli b-Monarfli c-Tiranl›k d-Aristokrasi

11-‹lk Kuvay› Milliye birliklerini ve Bat› Cephesini kuran cemiyet hangisidir? a-Reddi ‹lhak Cemiyeti b-‹stihlas› Vatan Cemiyeti c-Milli Kongre Cemiyeti d-Mavri Mira Cemiyeti

17-‹lk nüfus say›m› hangi padiflah döneminde yap›lm›flt›? a-II. Mehmet b-III. Selim c-IV. Murat d-II. Mahmut

12-Afrika k›tas›nda yer alan en yüksek da¤ hangisidir? a-Everest b-Kilimanjaro c-Tibet d-Nimba

18-‘Kiflinev’ hangi ülkenin baflkentidir? a-Ukrayna b-Letonya c-Moldova d-Beyaz Rusya 99


TÜRK D‹L‹ Orhan Velidedeo¤lu

Konuflma “A¤z› olan konufluyor...”

G

eçen y›l politikac›larca pek tutulan bu söz, bir gerçe¤in anlat›m›d›r; canl›, devinimli ve duyarl› tüm hayvan türleri a¤›zlar›yla konuflur. Konuflma, bir anlaflma arac›d›r. Kimi hayvan, içgüdüsel olarak ötüflerek; kimi, kendilerince anlaml› sesler ç›kararak anlafl›r. “‹nsan-› nât›k” (konuflan havan) denilen insan da “ insan gibi” konuflarak anlafl›r. Papa¤ana da baz› sözcükleri ö¤retirsiniz, konuflur; konuflur amma… Fuzulî (… - 1556) diyor ki, Papa¤ana sözcükleri ne kadar ö¤retirsen 100

ö¤ret, sözü insan sözüne benzer ama özünde yine kufltur; sesinde insanca duygu içtenlik ve bilinç olamaz: Eylesen tûtiye tâ’lim-i edâ-y› kelimât Sözü insan olur amma, özü insan olamaz… ‹nsan› insanlaflt›ran konuflmas›n›n biçemidir: “Üslub-u beyan, ayn›yla insan.” Konuflmaktan amaç, anlaflmak ve anlafl›lmakt›r. Ne diyordu Moliere: “E¤er bizi anlam›fllarsa bu, güzel


BD EK‹M 2011

konufltu¤umuzun delilidir.” Güzel konuflmada aran›lan en önemli özellik, edebî olmas› de¤il, edepli olmas›d›r… *** Denir ki: ‹nsan, insanl›¤›n›n ay›rd›na vard›¤› dönemi izleyen ça¤larda önce düflünme yetene¤ini gelifltirdi; çevresindeki insanlar›n ba¤›r›fllar›n›, hayvanlar›n hayk›r›fllar›n›, do¤an›n seslerini dinleyerek de¤erlendirdi. Sonra, bulgu ve düflüncelerini di¤er insanlara iletme, onlarla iletiflim kurma gere¤ini duydu¤unda, bu seslerden ve iflaretlerden yararlanarak konuflmas›n› gelifltirdi. Böylece söz, insan› di¤er hayvanlardan ay›ran en belirleyici özellik oldu. O günlerden bu yana insan zekâs›n›n geliflmesinde önemli yeri olan konuflma, teknolojinin h›zla geliflti¤i ça¤›m›zda, iletiflim araçlar›ndaki ak›l almaz geliflmeye karfl›n de¤erini daha da artt›rarak koruyor. Demokratik ülkelerin ço¤ald›¤› bir ça¤da yafl›yoruz. Demokrasi, güzel konuflman›n befli¤idir. Demokrasi, etkili söz söyleyen, güzel konuflan liderlerin rejimidir. Bugün, kiflinin toplumdaki yeri ne olursa olsun; bir lider, bir politikac›, bir yönetici, hatta sade bir vatandafl... Çevresinde, u¤rafl›s›nda baflar›l› ve sayg›n kifli olmak; duygular›n›, düflüncelerini, bilgilerini baflkalar›yla paylaflmak ve kabul ettirmek istiyorsa canl›, heyecanl›, inand›r›c› konuflmal›; konuflmas›n› sanat haline getirmelidir. Konuflman›n de¤erini bilen ve ona çok önem veren eski Romal›lar:

Caput artis: Dicere demifller (‹lk güzel sanat konuflmad›r). ‹ranl› flair ve dil bilgini, ünlü mutasavv›f Molla Câmî (Câm 1414-Herat 1492) de Söz gibi ahenkli ve ölçülü bir güzel yoktur, der. *** aflar›l› bir konuflmada en etkin ö¤e, konuflmac›n›n kendisidir. Ancak, toplum önünde konuflmaya al›flmam›fl kifliler böyle bir durumla karfl›laflt›klar›nda pani¤e kap›l›rlar. Bunlar do¤al korkulard›r; esinlemelerle (telkin), uygulamalarla ve ‘özgüven kazanma’ çal›flmalar›yla giderilir. Unutulmamal› ki, “Önemli giriflimler için en gerekli fley özgüvendir.” Samuel Johnson (1709-1784) ‹ngiltere’nin ünlü konuflmac›lar›ndan Lloyd George (1863-1945) der ki: “Toplum karfl›s›nda yapmak zorunda kald›¤›m ilk konuflmamda dilim dama¤›ma yap›flt›, söz söyleyemez oldum.” Amerikal› ünlü konuflmac›lardan Daniel Webster de an›lar›nda, bir zamanlar toplum önünde konuflmaktan çok korktu¤unu; helecan›ndan a¤lad›¤› zamanlar oldu¤unu yazar. Korkuyu yenip helecan›(*) azaltmak için kifli kendisini yüreklendirmeli, heyecan›n› kamç›lamal›. Helecan› bast›ran güç heyecand›r; konuflma iste¤i ve coflkusu... Konuflma yapmak için on kilometre öteden koflar ad›m gelmeyi göze ald›racak kadar güçlü bir istek ve coflku... ‹nsanlar›n kendi kendine iyi düflünceler afl›layarak pek çok hastal›¤› yenebilece¤ini savunan Frans›z t›p

B

101


BD EK‹M 2011

adam› Emile Coue (1857-1926), “Bir fleyi yapabilece¤inize kendinizi inand›r›rsan›z, ne kadar güç olursa olsun, onu baflar›rs›n›z. Fakat en basit bir ifli bile yapamayaca¤›n›z› san›rsan›z onu yapmaya olanak kalmaz ve küçük tepecikler bile karfl›n›za afl›lamaz da¤lar gibi dikilir” diyor. “Baflar›n›n gizi, kendine güvenmektir. Kendisine gerçekten güvenen kifli için afl›lamayacak engel olamaz.” Goethe (1749-1832) *** üzel, etkili konuflman›n önemli bir koflulu, kiflinin kültürel geliflimidir. Konuflma, kiflinin aynas›d›r. “Konufl ki, sana kim oldu¤unu söyleyeyim” denir. Bir konuflman›n de¤eri, dinleyiciye ne verdi¤i ile ölçülür; verebilmek

içinse dolmak gerekir. Dolmak için de çok okumal›, çok dinlemeli, çok araflt›rmal›... Yazar olmak isteyen Alexandre Dumas (1802 -1870), 18 yafl›nda Paris’e gider. “Yazar nas›l olunur” diye dan›flt›¤› kiflilerden doyurucu yan›t alamaz. Bir gün gitti¤i tiyatroda yafll› bir adam›n yan›na oturur. Oyun bitti¤inde herkes alk›fllarken yafll› adam “Yuuh!” diye ba¤›r›nca Dumas, nedenini sorar. Yan›t ilginçtir: “Bu oyunun yazar› benim. Herkesin alk›fllad›¤› yerde insan›n kendisini yuhalamas› ne büyük zevktir...” Dumas, adam› b›rakmaz ve iyi bir yazar olabilmek için ne yap›lmas› gerekti¤ini sorar. Yan›t: Dolmadan boflalma olmaz; dol ki, boflalas›n… Dumas bu öneriyi benimser, kendini okumaya ve araflt›rmaya verir... Ve öyle bir zaman gelir ki, ‘karfl›s›na ald›¤› üç sekreterine, ayn› anda, üç ayr› roman yazd›ran adam’ olarak ünlenir. Dumas, art›k boflalarak de¤il, taflarak 68 y›ll›k yaflam›na üç yüze yak›n roman s›¤d›racakt›r. Bir insan ne kadar Ünlü ‹ngiliz konuflmac›lar›ndan Lloyd doluysa o kadar uzun George: “Toplum karfl›s›nda yapmak mu konuflur? Hay›r! zorunda kald›¤›m ilk konuflmamda Dolu adam bilir ki, en güzel konuflma en dilim dama¤›ma yap›flt›, söz söyleyemez k›sa olan›d›r. oldum.” Eskilerin deyimiyle

G

102


BD EK‹M 2011

Çok güçlü bir konuşmacı olan Atatürk’ün emir ve sözleri ne kadar kapsamlı, anlamlı ve heyecan vericidir. bir konuflma “efrad›n› câmi, a¤yar›n› mâni” olmal›, gerekli bilgileri kapsamal›, gereksizleri engellemeli. arihte iz b›rakan konuflmalar akla, mant›¤a seslenen; kalbe iflleyen konuflmalard›r: Bilgi a¤›rl›¤›yla akla, düflün düzeyi ile mant›¤a, duygusal yo¤unlu¤u ile kalbe yönelmelidir. Çok güçlü bir konuflmac› olan Atatürk’ün flu emir ve sözleri ne kadar kapsaml›, anlaml› ve heyecan vericidir: “Ordular! ‹lk hedefiniz Akdeniz’dir; ileri!..” “Hatt› müdafaa yoktur, sath› müdafaa vard›r. O sat›h bütün vatand›r.” “Ey yükselen yeni kuflak! Gelecek sizindir; Cumhuriyeti biz kurduk, onu yükseltecek ve yaflatacak sizlersiniz!”

T

*** (*) 1- Kâmûs-› Türkî (fiemseddin Sâmi, 1900): Halecân (Arapça) Titreme, oynama, çarp›nma [Bafll›ca, yürek oynamas› hakk›nda kullan›l›r]. Halecâna u¤rad›m. Halecân-› kalp (kalp çarp›nt›s›). Heyecân (Arapça) ‹çte beliren k›p›rdanma ve dalgalanma, coflma, coflkunluk: Bir sözle heyecâna geldi... 2-1935 y›l›nda yay›mlanan “Osmanl›cadan Türkçeye Cep K›lavuzu” nda: Halecân: Çarp›nt›, Heyecan: Coflma, coflkunluk; 3-1944 y›l›nda Türk Dil Kurumunca yay›mlanan ilk “Türkçe Sözlük” te: 103


BD EK‹M 2011

Halecan Ar. i. Yürek çarp›nt›s›, çarp›nt›, Heyecan Ar.i. 1. Duygular›n bir tepki halinde fliddetlenmesi. Heyecan duymak, heyecan vermek,heyecana gelmek. 2. Coflma hali. Halk heyecan içinde. Biçiminde tan›mlan›rken yine ayn› kurumun 1965 yay›m› “Yeni ‹mlâ K›lavuzu”nda halecan sözcü¤ü, ‹stanbul a¤z› dikkate al›narak, helecan’a dönüfltürülmüfl ve sonraki bütün sözlüklerde bu yaz›l›m›yla yer alm›flt›r. 4- Türkçe Sözlük (Dil Derne¤i 2005): Helecan a. Ar. Yürekçarp›nt›s›, çarp›nt›. Heyecan a. Ar. I. Sevinç, korku, k›zg›nl›k, üzüntü, k›skançl›k, sevgi gibi nedenlerle ortaya ç›kan güçlü ve geçici duygu durumu: A¤z›n› aç›p nefes almasa heyecandan düflüp ölecekti. (B.Y›ld›z) II. Coflku: Nerede o günler, o flevk, o heyecan?

Heyecan, enthusiasm. Frans›zca: Helecan, emotion; Heyecan, enthousiasme

E

skilerin “flevk ve heyecan”

biçiminde vurgulad›klar› bu büyülü kuvvetin Bat› dillerinde, örne¤in ‹ngilizcede karfl›l›¤› olan enthusiasm (flevk, gayret, sanat aflk›, sanatkâr›n ulvî ilham›), “Theos” (tanr›) sözcü¤ünden türetilmifltir; “içimizdeki ilahî kudret” demektir. Heyecan (ruhi coflkunluk). ‹nsana bir ifl yapma, bir eser yaratma coflkusu veren, onu güdüleyen (motive eden) itici güç, baflarma güdüsüdür. Heyecan›n› yitiren sanatç› eser yaratamaz. Arapçada “vecde gelmek” sözü, heyecan, hayranl›k, sevgi vb. ile coflarak kendinden geçme anlam›ndad›r. Michelangelo (1475-1564)’nun, çok be¤endi¤i yap›t› Musa heykeli karfl›s›nda vecde gelip ‘Kalk, yürü!..’ diyerek çekicini heykele f›rlatmas›, ondaki vecdin, heyecan›n doru¤a ulaflmas›d›r. Helecan ise, korkudan kaynaklanan ve kiflinin olumlu giriflimlerini, baflar›lar›n› engelleyen yürek çarp›nt›s›, beden titremesidir.

5- Güncel Türkçe Sözlük (YeniTürk Dil Kurumu 2006): Helecan i. (Arapça halecan) Kalp çarp›nt›s›, çarp›nt›. “Kalbim bu iki duygunun helecan›yla çarp›yordu” Y. K. Karaosmano¤lu Heyecan (Arapça heyecân) Sevinç, korku [?], k›zg›nl›k[?], üzüntü[?], k›skançl›k[?], sevgi vb. sebeple ortaya ç›kan güçlü ve geçici duygu durumu. (Felsefe) Coflku: “Halk heyecan içinde...”

Ne var ki, güncel sözlüklerimizde,

6- ‹ngilizce: Helecan, anxiety;

orhanvelidedeoglu@butundunya.com.tr

104

bu iki sözcü¤ün tan›mlar›n›n kar›flt›r›lmas›; bafll›ca da heyecan sözcü¤ünün tan›m›na, yanl›fl olarak, “korku” sözcü¤ünün eklenmesi, helecan sözcü¤ünü kullan›mdan düflürmekte ve sözcük kayb›na neden olunmaktad›r. •


SPORUN DÜNYASI Metin Gören

Jübile Unutulmaz an›larla dolu ve baflar›larla geçen bir sürecin taçland›r›lmas›d›r jübileler.

Ü

nlü bir sporcunun, ülkesi ad›na

mükemmel ifller imza atm›fl bürokrat›n ya da akademisyenin yafl hanesindeki rakamsal birikimler ak saçlarla kol kola yürür gider jübilelere. Tribünlere doluflan sevdal›lar›n göz p›narlar›ndan dökülen yafllar ile jübile yapan sporcunun üzüntüsü, bir daha izleyememe ve bir daha izlettirememe deltas›nda kucaklaflarak, bir sevda masal›n›n hüzün veren finali gibi sonlan›r. Unutulmaz kareler yans›r jübile dedi¤imiz final zamanlar›nda. Türk Futbolu'nun gelmifl geçmifl en büyük oyuncular› aras›nda yer alan

Metin Oktay ile Can Bartu'nun forma de¤ifltirerek jübile sunumu, sonsuza dek yaflayacak Galatasaray Fenerbahçe rekabetinin fair play görüntüleridir.

Can Bartu ve Metin Oktay 105


BD EK‹M 2011

Kral Oktay'›n, Sinyor Bartu'ya sar› k›rm›z› renklerden oluflan 10 numaral› formas›n› uzat›rken, Bartu'nun da sar› lacivertli renklerle bezenmifl Fenerbahçe formas›n› Oktay'a sunumu s›ras›ndaki tebessümler yaflanmas› çok zor bir duygunun sararmayacak bir foto¤raf›d›r.

Bobby Charlton Manchester United'in gelmifl geçmifl en büyük oyuncular›ndan Bobby Charlton'un jübilesi s›ras›nda tam üç kez ortadan kayboluflu, tanr›ya flükretmek için kiliseye gitmesindendi. Manchester United tak›m›n›n ‹talya'n›n Torino kentine yak›nlar›nda geçirdi¤i uçak kazas›ndan kurtulan Bobby Charlton'un yaflam›ndaki flükür dualar› ad› jübile olan bir final gecesinde de tanr›n›n evine dek uzanm›flt›. Ünlü ‹ngiliz oyuncu jübileden hemen sonra Londra'dan Torino'ya kalkan ilk uça¤a bindi, ölen tak›m arkadafllar› için bir kez daha dua etti. Olimpiyat fiampiyonu güreflcimiz Bayram fiit Ankara Esenbo¤a Hava Liman› yolu üzerindeki çiftli¤inde eski tak›m arkadafllar›, ö¤rencileri, spor camias›n›n tan›nm›fl kiflilerini davet ederek ilginç bir jübile yapt›. Denizlili 106

fiit'in jübilesinde özel e¤itimli bir Denizli horozu k›sa aral›klarla ve de¤iflik sesler ç›kararak öttü. Futbolumuzun en önemli isimlerinden Fatih Terim'in jübilesi ise görkemliydi. Stada gökten süzülerek helikopterle inen Terim'in, fikir babas› Fenerbahçe’nin unutulmaz baflkan› Ali fien'di.Y›llar sonra yeniden Galatasaray'a teknik direktörü o y›llarda bir ilki gerçeklefltirmiflti. Befliktafl'›n ünlü oyuncular›ndan kaptan Samet Aybaba jübilesinde Türk siyasi hayat›n›n önemli kilometre tafllar›ndan Turgut Özal'›n efli Befliktafl'l› Semra Özal da vard›. Aybaba'n›n tribünlere ç›karak bayan Özal'›n elini öpmesi jübile tarihimizin bu tür kulvar›ndan bir ilk olarak belleklere yerleflti. Amerikal› a¤›r siklet boksör Mike Tyson'un jübile haz›rl›¤› ise yar›m kald›. 0nyedi yafl›ndaki bir k›z› al›koymaktan demir parmakl›klar›n arkas›na gönderilen flampiyonun hapishaneden gönderdi¤i ileti liginçti, ''Yafl›m›n jübile yapacak dek büyük olmad›¤›n› an›msad›m. Bu sevimsiz son gösteriyi

Mike Tyson


BD EK‹M 2011

Mehmet Özdilek (fiifo Mehmet) ileri bir tarihe erteliyorum. Befliktafl'›n fiifo lakapl› oyuncusu Mehmet Özdilek'in jübilesi elde edilecek gelirin lösemili çocuklara verilecek olmas› nedeniyle duygusal a¤›rl›kl› oldu. fiifo'nun jübile öncesi ve sonras›nda yard›ma muhtaç çocuklara verdi¤i maddi ve manevi hizmetler unutulmad›.

Jübileler. Yaflam›n son noktas› de¤il ama aktivitenin, gösteri sanat›n›n final oyunu. Semt sahalar›na kurulu sahnelerde bafllayan galalar›n, neon ›fl›klar›yla göz kamaflt›ran izleyicisi çok ve sessizli¤in olmad›¤› bir dünyaya son bak›fl. Jübileler. Y›llarca verilen bir eme¤e gönderilen final alk›fllar›. Kendine özgü bir sonun de¤iflik boyutlardaki sonland›r›lmas›. Forma de¤ifltirerek ebedi dostlu¤u simgeleyen ezeli rakiplerin harika oyuncular›. Yaflad›¤›na flükreden bir ünlü oyuncunun tanr›n›n evine s›¤›nma iste¤i. Ve gökten helikopterle sihirli küreye veda eden ilginç bir uygulama. Jübileler. Aktif alanda kazan›lanlar›n bir geceye s›¤d›r›lmas› gibi bir fley; bir varm›fl bir yokmufl misali. • metingoren@butundunya.com.tr

Düflman›n›z Dostunuz Olsun

Amerika Birleflik Devletleri’nin beflinci Baflkan› Abraham Lincoln, düflmanlar›ndan söz ederken, çok yumuflak bir dil kullan›rd›. Onun bu davran›fl›n› hoflgörüyle karfl›lamayan dostlar›ndan biri birgün dayanamad›, baflkan› uyarmaya kalkt›: "Düflmanlar›n›z› yok edebilecek güce sahip oldu¤unuzu biliyoruz" dedi. "Bu gücünüze karfl›n onlar› sanki dostlar›n›zm›fl gibi görmenizi bir türlü anlayam›yoruz." Lincoln, dostuna flöyle karfl›l›k verdi: "Düflmanlar›m›z› kendimize dost etmekle, onlar› zaten yok etmifl olmuyor muyuz?"• Gönderi: NURCAN SÜR

Abraham Lincoln 107


Yaln›zl›¤›n Kolay, Çok Kolay Tedavisi STEVE GOODIER Richness of the Heart

nsanlar kimi zaman, tuhaf fleyler

yap›yorlar! Bir adam›n, hastaneye kald›r›lmas›n› gerektirecek denli bozuk para yuttu¤unu ve bunu bilinçli olarak yapt›¤›n› duymufltum. Merak ettim. Bunun ard›nda kesinlikle bir neden olmal›yd›. Ve üstelik bu neden geçerli bir neden olmal›yd›. Ne olabilirdi bu? Bu soru, bozuk para yiyen adam›n kendisine soruldu¤unda, konu aç›kl›¤a kavufltu. Onun yan›t› flöyleydi: "Hastaneye kald›r›ld›¤›m zaman hastabak›c›lar, hemflireler ve doktorlardan gördü¤üm ilgi ve yak›nl›k çok hofluma gidiyor." Ço¤umuz gibi, o adam da yaln›zd›. Ve hastanede gördü¤ü ilgi ona, yaln›zl›¤›n› unutturuyordu. Bir baflka yafll› adam daha tan›yorum. "Yaflam›n en büyük yükü nedir?" sorusuna, flöyle yan›t vermiflti: "Tafl›yacak hiçbir yükün olmamas›...” Yaln›zl›¤›n en etkin tedavisi, kiflinin tafl›yacak bir yükünün olmas›d›r. Yaln›z olduklar›n› bildi¤iniz kiflileri

108

arada s›rada ziyaret edip, onlarla konuflun... Kendileri için birfleyler yapabilece¤iniz, size gereksinim duyabilecek kiflileri bulup, onlar›n sorunlar›n› dinleyin... Göreceksiniz, baflka kiflilerin yükünü tafl›maya yard›m etmeniz, asl›nda sizin yükünüzü de hafifletecektir. Yaflam›m›z›n çeflitli dönemlerinde,

hepimiz ac› çekmiflizdir. Hepimizin, bir ya da birkaç yenilgi deneyimimiz vard›r. ‹flte o zamanlarda da yaln›z›zd›r. Kifli yaln›zca, yaflland›¤›nda, çevresindekiler birer birer yok olmaya bafllad›¤›nda düflmez yaln›zl›¤›n kuyusuna... Bir dost gülüflüne, bir dost elinin s›cakl›¤›na gereksinim duydu¤u her an, yaln›zl›¤›n›n ortas›ndad›r kifli. Çevrenizden bir gülümsemenizi, bir "Merhaba"n›z› esirgemeyin... Öyle büyük ifller baflar›yor ki o bir "Merhaba" ile bir gülümseme... Kifliyi, bozuk para yutmak zorunda kalmaktan bile kurtarabilirsiniz, çevrenize da¤›taca¤›n›z bu kadarc›k ilginizle bile...• Gönderi: fiEREF YORGANCI


ANADOLU’NUN DÜNYASI Bekir Özgen

Kasabam›z Yaflam Öykümüzdür

“Kasabanız, sizin yaşam öykünüzdür,” dedi bilge biri. endi kendime, ”E¤er do¤ruysa bu, hangi kasabam›z?” diye düflündüm. Usuma ilk tak›lansa, çocuklu¤umun kasabas› oldu. O günlerde, oyuna düflkün okumufllar, koca bir çukur içine oturmufl, dört bir yan›nda localar›, oturma basamaklar› ve ortada sahnesi olan alt› yedi bin kiflilik dev bir aç›k hava ti-

K

yatrosuna benzetirlerdi kasabam›. Yamaç yukar› t›rman›p birbirine aban›rcas›na üst üste binmifl yontma tafl evlerini, oynanan bir oyunu izleyen, seyirci tutarlard›. Çevrende bir çizgi oluflturmalar›na bak›p onlara içten gelen bir sayg› duyarlard›. Düz, toprak renkli damlar›n aralar›ndan zorla boy gösteren i¤de, akasya, dut gibi kimi a¤açlar› ve de evlerin avlular›nda kol 109


BD EK‹M 2011

‹ncedere’nin ad›

dillere destand›. K›fl›n delirip azg›nlafl›r, sel sular›n› bahçelerin, evlerin içine kadar salar; yaz›n öfkesi diner, durulur, içine çekilirdi. salm›fl asmalar›, bu tiyatroya gelenlere, üzerlerindeki renkli giysileriyle su ve yiyecek satan görevliler yerine korlard›. Sahnenin hemen ortas›ndan, yata¤› dar, sular› ince bir dere, yukar›lardan dolan›r gelir, içerden hafif bir yay çizerek geçer, kasabay› tam ortas›ndan ikiye bölerdi. ‹ncedere’nin ad› dillere destand›. K›fl›n delirip azg›nlafl›r, sel sular›n› bahçelerin, evlerin içine kadar salar; yaz›n öfkesi diner, durulur, içine çekilirdi. Usul usul, uslu uslu, akar da akard›. Okumufllar›n›n dilindeki ad›, “Nazl› Dere” olur, nice tiradlar› süslerdi. Oynanan bütün oyun110

larda, asl›na uygun olarak, kasaban›n suyu az, topra¤› k›t, tafl› kayas› bol gösterilirdi. Mendil kadar olsun bir ovas› bile bulunmazd›. Do¤a ana cimrileflir, k›s›r m› k›s›r; çorak m› çorak b›rak›rd› yan›n› yöresini. Bitkisi kendine küserdi. Çok az yer kaplayan ekinleri bire iki, bilemediniz bire üç verirdi. Çiçekleri, b›rak›n gölü göle¤i, küçük bir su birikintisi bile göremeden ölürdü. Boz da¤lar›, ya¤mur ve kar bekler, günefle darg›n dururdu. Buna karfl›n da¤› tafl› üzüm ba¤lar› kaplard›. ‹lkyaz yüzünü gösterdi mi, dört bir yan› çubuklar›n yeflilli¤iyle bezenirdi. Dereba¤, Kayaba¤, Kumba¤, Paflaba¤, Yeniba¤ ve K›flla gibi yörelerde, otuz k›rk çeflit üzüm yetifltirilirdi. Kaya yar›klar›nda nas›l olup da bunlar›n canl› kalabildi¤ine ak›l s›r ermezdi. uras›, tam bir ocakt›. ‹çindeki tüm analar›n da anas›yd›. Giyinip kuflanmay›; boyay›, süsü sevmezdi ama endam› vard›. Memesi yok, sütü vard›. A¤z› var, dili yoktu. Eli var, t›rnaklar› yoktu. Cömertti. Verir, yerinmez; sever, belli etmez; sorar, yarg›lamazd›. Bir de, asla karfl›l›k beklemezdi. Her güzelin bir kusuru olur ya, onunki de zaman zaman küsmesiydi. Kasabal› okumufllar›n bu tiyatroda en son seyrettikleri

B


BD EK‹M 2011

oyunda sergilenen, kendi yaflam öyküleri olmufltu. Buna göre, Cumhuriyetin yükselen yeni de¤erleri olan beyaz yakal› devlet memurlar›n›n toplumda ayr›cal›k kazanmaya bafllamas›yla birlikte, salt ba¤c›l›kla geçinemeyece¤ini anlayan halk, do¤adan elini ete¤ini çekmeye bafllam›fl, genç kufla¤›n› okutarak adam etmeye yöneltmiflti. Koca kasabada tek vars›l›n bile bulunmamas›, halk›n gözünü açmas›n› kolaylaflt›rm›flt›. Kilerdeki hangi anaya, k›rdaki hangi babaya sorulsa, “Odunumuz az, teze¤imiz k›t. Topra¤›m›z ekin vermez, ot vermez. Üç befl mal›m›z var, onlar da yeterli süt vermez. Çocuklar›m›z›n yar›n› ad›na hiçbiri, toplu i¤ne bafl› kadar umut vermez. Verse verse, Atatürk’ün okullar›, ellerine birer diploma verir, onlar› aç susuz olmaktan kurtar›r,” diyordu. Böylece iki yakas› bir araya gelmeyen aileler, hiç mi hiç duraksamadan çocuklar›n› okula yazd›r›yorlar, sonras›nda da onlar›n arkalar›ndan koflturup duruyorlard›. Okuman›n özgürlük;

okuman›n geliflmifllik; okuman›n yaflamak anlam›na geldi¤ini tam olarak bilmeseler de hemen herkes yönünü bu yana dönmüfl, çocuk okutmay› yaflamlar›n›n ön s›ras›na yerlefltirmiflti. Kuru yavan, ac› so¤an ellerinde avuçlar›nda ne varsa, bu u¤urda seferber etmekte, varlar›n› yoklar›n› okul yoluna dökmekteydiler. Bu u¤urda geri kalm›fl olman›n, bir gün gelip bafllar›na kak›lmas›yd› korkular›. iyeste, gençler ad›na konuflan oyuncu, “Burada okullu olmak göz kamaflt›rmakt›r, g›pta ile bak›lmakt›r, imrenilmektir. Bizler için okumak, varl›¤›yla k›vanç ve övünç yaratan; yoklu¤uyla açl›¤a neden olan bir özlemin ad›d›r. Okumuflun ekme¤i koynunda olur,” diye sesleniyordu seyircilere. Ana rolündeki kad›n da, “Ben kasabay›m. Ben anay›m. Her kasaba, içinde oturanlar kadar kasabad›r. Ben de karl› buzlu günlerde do¤urduklar›m, kara k›fllarda kuca¤›mda emzirip

P

111


BD EK‹M 2011

büyüttüklerim, ard›ndan da bin bir güçlükler içinde okuttuklar›mla yaflam bulur, onlarla kendime gelirim,” diyordu. Babay› oynayan pos b›y›kl›, gür sesli, güleç yüzlü adam›n söyledikleri daha da içe bat›c›yd›. “Kasabam›z övünmeyi, fliflinmeyi pek sevmese de, kuca¤›nda besleyip büyüttü¤ü; e¤itip adam etti¤i, kendi ayaklar› üzerinde durabilecek konuma getirip d›flar› sald›¤› okumufllar›yla gururlan›r, ama belli etmez. Siz onun üstünün bafl›n›n toz duman, pis pasak içinde oldu¤una bakmay›n. Ruhu aç›k m› aç›k, gönlü engin mi engin; kollar› genifl mi genifltir.”

S

ahneye dördüncü olarak gelense ö¤retmendi. Üstündeki ak okul gömle¤iyle öne ç›k›p "Kasabam›zdaki her çocuk okuyacak. Okuya, ö¤rene büyüyecek. Büyüklerini can kula¤›yla dinleyecek. Çal›flacak. Özverili olacak. Tatl› dil, güler yüzle dize yak›n, göze yak›n duracak. Ortaokulu, liseyi, üniversiteyi bitirecek. Güzel meslekler seçecek, iyi makamlara gelecek. Ama geçmiflini, geldi¤i yeri, kendini buralara getirenleri, unutmayacak. K›y›c› yiyici olmayacak. Eli vermez, gözü doymaz olmayacak. Bakan olacak, yakan olmayacak. Pafla olacak, mafla olmayacak," demesiyle kendisini dinleyenlerden güçlü bir alk›fl ald›. Sonra da, " Biz, onlar› öyle yetifltirmeye çal›fl›yoruz çünkü," diye yi¤itlendi. Orta yafll›l›¤›mda ise görüntü daha de¤iflikti. ‹zleyici say›s› azalm›fl, kasabam ad›na ortaya konan oyunlar›n

112

içerikleri de¤iflmeye yüz tutmufltu. Anay› oynayan kad›n bu kez önceki ana gibi coflkulu de¤il, dertliydi. Kasaban›n okumufllar›na döndü, “Okuyup yükselmeniz iyi de, huy de¤ifltirmeniz kötü,” diye dertlendi. Ard›ndan da, “Yerinizi yurdunuzu, atan›z› yatan›n›z› unutup kald›n›z. Aray›p sormayanlardan, gelip görmeyenlerden oldunuz. Aran›zda, flafl›r›p da boyunu göstermeye gelenler de bir tuhaf. Ölümde a¤lam›yor, dü¤ünde oynam›yor. Tamam, okumufllar bir nebzecik de olsa ç›tk›r›ld›m olurlar, 'han›m köylü' olurlar, avratlar›n›n peflinden giderler. Bütün bunlar iyi de, atalar›n› yüzüstü b›rakmak da neyin nesi? Biz sizleri vezir edece¤iz diye okuturken, arkan›zdan rezil oluyoruz, reva m› bu?” diye say›p döktü. Baba ise ondan da karamsard›. “Kitaplar›n›z, ifliniz, gücünüz, aram›za afl›lmas› güç engeller dizdi. Koptuk, kopufltuk birbirimizden. Belki daha güzel bir yar›n ad›na ye¤liyorsunuz böylesi bir yaflam biçimini ama, ya k›r›p ufalad›klar›n›za ne demeli! Sileri el bebek, gül bebek yetifltirip bizler mi böyle yapt›k; yoksa okudu¤unuz okullar m› hepinizi evirdi çevirdi, bu kal›ba döktü?” deyip yutkundu.

O

nca çekifltirmenin alt›nda ezilen o¤ul, durdu durdu duramad›. “Benim biricik anam babam,” diye girdi söze. “Söylediklerinizin tümü de do¤ru. Hakl›s›n›z ama alaca¤›n›z yok. Neden derseniz, biz okumufllar›n mant›¤› bi-


BD EK‹M 2011

Onu can kula¤›yla

dinleyen anas›n›n birden kafllar› çat›ld›. "Söylediklerin do¤ruysa e¤er, kitaplar sizin mayan›z› bozuyor. Sözlerin kibar gibi görünse de, ›s›rgan otundan beter..." raz olsun kitaplara tak›l› kal›yor. O nedenle, sö¤üt gibi her rüzgârda sallanam›yoruz. Bunca kitap okuduktan sonra, avrad› ölenin ö¤ütçüsü, eri ölenin a¤›tç›s› olacak de¤iliz ya! Bizim ayr›m›z gayr›m›z, sizlerle olan farkl› düflüncelerimizdedir. Ne de olsa, okuyup de¤ifliyoruz. De¤iflen insan, b›rak›n baflkalar›na, kendine bile yabanc›lafl›r,” gibisinden onlar›n anlamakta güçlük çekti¤i bir yaklafl›m getirdi.

O

nu can kula¤›yla dinleyen anas›n›n birden kafllar› çat›ld›. “Söylediklerin do¤ruysa e¤er, kitaplar sizin mayan›z› bozuyor. Sözlerin kibar gibi görünse de, ›s›rgan otundan beter. Yan›na yaklaflanlar› da¤l›yor!” diye o¤lunun üstüne gitti. “O kadar de¤il anam,” deyip yutkundu o¤lu. Sonra da a¤lamakl› bir sesle. “Ben, bu kasabadan ç›km›fl bir okumufl olarak, diyorum ki, ‘Sizler, bozulmufl bir okumufl nas›l olur görmemiflsiniz. Kim ne derse desin ‹ncesu, biz; biz de ‹ncesu say›l›r›z. O bizde yans›r, biz de onda. Kasabam›z› ka-

saba yapan, ününe ün katan biraz da, bafl›n› okuttuklar›yla, yani bizlerle, ta yükseklerde tutmas› de¤il mi? O, de¤erimizi biliyor da, siz niçin bilmiyorsunuz?” O ana dek sesi ç›kmayan ö¤retmen, “Bu kasaban›n çocuklar›, yaln›zca okumak ad›na de¤il, güzellikler ve ahlak ad›na da olmaz ac›lara katland›lar. Kitaplardaki do¤rularla, kendi do¤rular› örtüflmedi¤i zaman çok bocalad›lar, çok düfl k›r›kl›¤›na u¤rad›lar. Umar›m, içine düfltükleri bu açmazlar onlara pahal›ya mal olmaz. Çünkü gençliklerinin nas›l geçti¤ini anlayamadan, hatta onu nerdeyse hiç yaflamadan, birdenbire büyümek zorunda 113


BD EK‹M 2011

kalmak kolay de¤il. Umar›m tökezlemeden yürümeyi becerebilirler,” dedi. Yafll›l›¤a yasland›¤›m bugünlere geldi¤imde, o sahnede yaln›zca bir kifli kalm›flt›. Atatürk’ü gören, Cumhuriyetle büyüyen, yeni Türk insan› bir yazar… Hem de ‹ncesulu. Kürsüye ç›km›fl, kasabas›nda, kasabal›lar›n›n e¤itimiyle ilgili bir bildiri sunuyordu. "Türkiye'nin uyan›fl›na kat›lmak, biz okumufllar için bir ayr›cal›kt›. Çünkü içinde heyecan, coflku ve gurur sakl›yd›. Bir kasaba, içinde do¤anlar›n okumas›ndan ne ölçüde sorumludur? Az m›, çok mu? ‹ncesu’da kime sorulsa, “Yenili¤i ve de¤iflimi bizimki kadar damardan tafl›yan; onun kadar üretken, ama bir o kadar da yoksul baflka bir kasaba yoktur,” der. Evet, bu ba¤r› yan›k kasaba y›llar y›l› say›s›n› unuttu¤u kadar çok çocuk okuttu. Adam edebildiklerini hep d›flar› sald›. 'fiunlar da burada kals›n, do¤up büyüdü¤ü yere hizmet etsin!' demedi. Diyemedi. fiöyle bir düflünün hele! Avuç içi kadar küçücük bu yerden neler yetiflmedi? Bakan m› ç›kmad›, Pafla m› ç›kmad›? Rektör mü, müsteflar m›, gazeteci mi, yazar m›, çizer mi, hangisi? Okul yoluna dizilen y›¤›nlarca genç olarak, k›raç tarlaya ekin ektik, kör kazmayla kök söktük ama yokluktan, varl›k yaratmas›n› bildik. Bildik bilmesine de hepimiz de gittik, baflka ellere, baflka illere yâr olduk. Oralara hizmet götürdük. ‹çinden ç›kt›¤›m›z yeri unuttuk. Böyle olunca da, güzeller güzeli kasabam›z bak›ms›z kald›. Uçan göçenin konmayaca¤› tafl y›¤›nlar›na 114

döndü. fiimdi gözleri yolda, eli yüre¤inde, insan kokusu gözleyen bir ac›n›n onulmaz haritas› sanki. Gözlerinde sevincini yitirmifl bir umutsuzlukla, “‹fl iflten geçtikte sonra neye geldiniz?” der gibi bizlere bak›yor. Kendine ve bizlere küs. Hakl› m› pekiyi? Yerden gö¤e hem de!.. Neden derseniz, hiçbir kasaba, içinde yaflanmak için de¤il de, d›flar›dan seyredilmek için kendine can vermez. ugün, güzel kasabam› boynu

B

bükük görünce anl›yorum ki, evlerinden kopan insanlar kadar, insanlar›ndan kopar›lan evler de küsüyorlar yaflama. Mekânlar›n da insanlar gibi ruhlar› var demek ki. Eminim, sizler de biliyorsunuzdur: Kimi aileler gibi, kimi kasabalar›n baflar›lar› da, bir yan›yla, genlerinden geliyor. Okumak y›ld›z› alt›nda do¤mufl olan bu eflsiz yuvan›n çocuklar› olmak, -bugün öyle mi bilmem amadün, gerçek bir ayr›cal›kt›. C›l›z memelerinde devler emziren bu ana kuca¤›m›za neler yapsak borcumuzu ödeyemeyiz. Biz okumufllar›n›n e¤itimi için yaln›zca yüre¤ini de¤il, yaflam›n› da ortaya koyan; bizi vars›llaflt›raca¤›m derken kendi yoksullaflan ‹ncesu’muzun an›lar› ve b›rakt›klar› de¤erler önünde, sayg›yla e¤iliyorum.” (Alk›fllar!...) “Ço¤unuz gibi ben de, kasabam›z›n, yaflam öykümüz oldu¤unu daha yeni ö¤rendim.” (Ayakta alk›fllar…) • bekirozgen@butundunya.com.tr


BD EK‹M 2011

5

2

7 8

3

3

7 8

9 1

7 6

8

2 5

7

6

4 3

1

2 4

7

5 8

3

1 4

2

Sudoku Yapamayanlar ‹çin

2 3 1 4 8 6 4 3 9 6 7 6 7 3 1 4 2

4 6 7 1 9 2 5 5 2 4 1 1 8

Sudokusuz Yapamayanlar ‹çin

115


BELGESELC‹N‹N GÖZÜYLE Çetin ‹mir

Ahi Evran ve Ahilik Kültürü [Her y›l 08 Ekim -12 Ekim tarihleri aras›nda “Ahilik Kültür Haftas›” kutlanmaktad›r]

hi sözcü¤ü sözlük anlam› ola-

A

rak "kardeflim" anlam›na gelen Arapça "ahi" ile “eli aç›k, cömert, yi¤it” anlam›na gelen Eski Türkçe’deki "ak›" sözcü¤üne dayand›r›lmaktad›r. Anadolu’da Ahilik esnaf teflkilat›n›n kurucusu olan büyük âlimin ismi Mahmud bin Ahmed el- Hoyi, künyesi Ebül-Hakay›k, lâkab› Nasuriddin, unvan› Nimetullah’t›r. Do¤um ve ölüm tarihleri kesin bilinmemektedir. Bat› Azerbaycan taraf›nda bulunan Hoy kasabas›nda do¤mufltur. Ahilik teflkilat›n›n kurucusu olan Nasuriddin, Fahreddin-i Razi’nin derslerine devam ederek çeflitli ilim dallar›ndan, zahiri ilimleri ö¤renmifl, di¤er taraftan da Ahmet 116

Yesevi’nin ö¤rencilerinden tasavvuf ve gönül ilmini alm›flt›r. K›sa sürede manevi olgunluk ve yüksek derecelere ulaflm›fl, tefsir, hadis f›k›h, kalem ve t›p ilimlerinde büyük bir bilge olmufltur. ‹nsanlara kardefllik ve beraberli¤i afl›lamak için hocas› Evhadüddin ile birlikte Anadolu’ya gelmifl, burada hocas›n›n k›z› Fat›ma Bac› ile evlenmifl ve Anadolu flehirlerini birer birer dolaflm›flt›r. Bu arada yaklaflan Mo¤ol istilas›na karfl› da Anadolu


BD EK‹M 2011

halk›n›n metanetinin art›r›lmas›n› ve teflkilatland›r›lmas› için bütün gücüyle çal›flm›flt›r. Hocas›n›n vefat etmesi üzerine yerine geçmifl ve Kayseri’ye yerleflmifltir. Burada debba¤l›k (dericilik) yaparak kendi elinin eme¤i ile geçimini temin etmifl ve halk› irflat etmeye devam etmifltir. Kendisine soruldu¤u zaman Debba¤l›k sanatlar›n en kutsal›d›r. Çünkü sab›r ve tahammül gerektirir demifltir. Ahi Evran daha çok esnaf ve sanatkârlar taraf›ndan sevilmifltir. Buradan hareketle flehir ve kasabalarda kardefllik anlam›na gelen Ahilik Teflkilat›n› kurmufl ve k›sa zamanda Anadolu’nun büyük bir bölümünde toplan›p sohbet edebilecekleri, birbirlerinin ilimlerinden istifade edebilecekleri dergâhlar yapt›rm›flt›r. Bugünkü anlamda Esnaf teflkilat› diyebilece¤imiz bu kurulufl, esnaf› bir çat› alt›nda toplam›fl ve ör-

gütlenmesini sa¤lam›flt›r. Bu arada Mo¤ol istilas›na karfl› halk› uyarmaya ve istiladan kaçanlara yard›m etmeye bütün gücüyle destek vermifltir. Onun bu kadar baflar›l› oluflundan ve çevresinin genifllemesinden rahats›z olanlar, Anadolu Selçuklu Devleti’ne karfl› yap›lan bir olaya ad›n› kar›flt›rarak hapse girmesine neden olmufltur. Hapiste kald›¤› befl y›l süre içinde

Kırşehir Ahi Evran külliyesi 117


BD EK‹M 2011

k›z›n› Osman Bey’le evlendirmifl ve onlara Ahilik yolunu ö¤retmifltir. Osmanl› Devleti’nin kuruluflunda oldu¤u kadar yay›l›p genifllemesinde de ahilerin çok büyük rolleri olmufltur. Hatta Osmanl› Ordusuna yetecek kadar ayakkab›, k›l›ç ve kalkan imal ettikleri gibi ‹mparatorlu¤un en s›k›fl›k dönemlerinde ‹ran’a olan borçlar›n› Ahi kooperatifi vas›tas›yla ödemifllerdir. Türk esnaf›n›n teflkilatlanmas› yönünde büyük hizmetler yapan Ahi Evran-› Veli bütün bu hizmetlerinin yan›nda birçok eser de yazm›flt›r. Araflt›rmac›lar ona ait yirmi bir eser tespit etmifllerdir. Bunlardan baz›lar› flöyledir: •Metali’ün-iman •Tebsrat’ül-Mübtedi ve Tezkiret’ül Müntehi •Et-Teveccüh’ül-Etemm •Menacih’i Seyfi •Medh-Fakr ve Zamm-i Dünya

Ahi Evran, Anadolu Türküne al›n teri ile geçinme, bafl› dik, kendine güvenli ve minnetsiz yaflama yetene¤i kazand›rm›fl, bu ruhu onlara afl›lam›flt›r. K›sa sürede etraf›nda çok insan toplanm›flt›r. Mo¤ollar Kayseri’yi de istila ederek birçok kifliyi flehit etmifller ve han›m› Fat›ma Bac›’y› da esir alm›fllard›r. Bu olaydan sonra Ahiler Anadolu’nun her yan›nda Mo¤ollara karfl› amans›z bir mücadele vermifllerdir. Ahi Evran hapisten ç›kt›ktan sonra

Kayseri’ye gitmifl, oradanda K›rflehir’e (Gülflehir) gelerek hayat›n›n sonuna kadar burada kalm›flt›r. Burada Ahilik Kurumunu köklendirip gelifltirmifltir. Sanat, ticaret ve mesle¤in olgun kiflilik, Ahlâk ve do¤rulu¤un iç içe geçmifl bir birleflimi olan Ahili¤i büyük kitlelere benimsetmifltir. Anadolu Türküne al›n teri ile geçinme, bafl› dik, kendine güvenli ve minnetsiz yaflama yetene¤i kazand›rm›fl, bu ruhu onlara afl›lam›flt›r. K›sa sürede etraf›nda çok insan toplanm›flt›r. Ahi Evran-› Veli’nin 93 yafl›nda K›rflehir’de vefat etti¤i bilinmektedir. Daha sonralar› bir k›s›m ahiler Osmanl› Beyli¤i’nin emrine koflmufllar ve üç k›tada alt› as›r at oynatacak olan Osmanl› ‹mparatorlu¤u’nun kuruluflunda önemli rol alm›fllard›r. Örne¤in bir Ahi olan fieyh Edebali 118

Ahilik, köylere, kasabalara kadar yay›lan en küçük teflkilat›ndan en büyü¤üne kadar milli birlik ve beraberli¤i, karfl›l›kl› sayg› ve sevgiyi, sosyal dayan›flma ve yard›m› temel alan ilkeler sayan el birli¤i, gönül birli¤i ve kardefllik havas› içinde din ve ahlak kurallar›na s›k› s›k›ya ba¤l›, köklü, sa¤lam, düzenli ve milli bir toplum kurmay› amaç bilen tarikat niteli¤inde bir kurulufltur. Bu kurulufla “Fütüvvet”


BD EK‹M 2011

ad› da veriliyordu. Kendine özgü töreleri ve zaviye ad›yla tan›nan dernekleri vard›. Üyeleri daha çok meslek sahibi esnaftan kiflilerdi. Küçük sanatlar›n geliflip yay›lmas›nda, sanat erbab›n›n geleneksel kurallara göre yetifltirilmesinde, ekonomik hayat›n düzenlenmesinde büyük faydalar› görülmüfltür. Fütüvvet ve Ahilik’in tarihi eski

olmakla birlikte, Anadolu’da bu birli¤in kurulmas› ya da teflkilatlanmas›nda Ahi Evran’›n öncülük etti¤i söyleniyor ve Ahi Evran bu örgütün piri say›l›yordu. Ahilik, sanat, ticaret ve mesle¤in olgun kiflilik, ahlak ve do¤rulu¤un iç içe girmifl bir kar›fl›m›d›r. Ahi diye an›lan kifli kesin olarak bir sanat, ticaret ya da meslek sahibidir. O, bununla beraber olgun, ahlakl›, merhametli, iyiliksever ve her iflinde, her davran›fl›nda dürüst ve güvenilir bir kiflidir. Ahilik; kahramanl›k ve dini nitelikler içeren Fütüvvetnamelerin yan›nda 1000’e yak›n düzenleyici kurala sahiptir. Bu kurallar sadece insan›n d›fl dünyas›n› de¤il, iç dünyas›n› da düzenleyecek niteliktedir. Bu çerçeve içindeki düsturlar› ise flöyledir: Elini, sofran›, ka-

p›n› aç›k tut. Gözünü, dilini, belini ba¤l› tut. Ahilik, tasavvufi inançlar içinde h›rs›zl›k ve haramdan uzak durmay›, namuslu olmay›, s›r saklamay›, kötü söz söylememeyi telkin eden ahlaki prensipleri yaym›fl; iyi, do¤ru ve güzele dönük, kardeflçe yaflam ilkeleriyle Osmanl› Devletinin Sosyal ve Ekonomi düzeninde ilk esnaf teflkilat›n› kurmufl ve devletin yard›mc›s› olmufltur. Ahilikte kalfal›¤a geçifli sembolize

eden “fied Kuflanma” vard›r. Ahi, birkaç ifl ve sanatla de¤il, yetene¤ine en uygun olan tek bir ifl veya sanatla u¤rafland›r. Ahi, do¤ru olmal›, eme¤iyle hak etti¤inden daha fazlas›n› kazanma

Eline, diline, beline sahip ol119


BD EK‹M 2011

lerin kat›lmas› ile bu konularda canl›l›k bafllam›flt›r. •Türk esnaf ve sanatkârlar› aras›nda s›k› iflbirli¤i ve karfl›l›kl› yard›mlaflma duygusu geliflmifl ve iyi ahlak kurallar› halk aras›nda yay›lm›flt›r. fiED TÖREN‹

Şed kuşanma töreni

yoluna sapmamal›d›r. Ahi, iflinin veya sanat›n›n geleneksel pirlerinden, kendi ustas›na kadar bütün büyüklere içten ba¤lanmal› sanat›nda ve davran›fllar›nda onlar› örnek almal›d›r. Ahi kazanc›n› geçiminden arta kalan›n›, tümüyle yoksullara ve iflsizlere yard›mda kullanmal›d›r. Bütün Ahilere yönelen düsturlar›n yan› s›ra, Ahili¤in, kad›nlar kolu olan Bac›yan-› Rum (Anadolu Bac›lar›) için; afl›na, ifline, efline sahip ol düsturu ayr›ca önem kazanm›flt›r. Ahilik teflkilat›n›n kurulmas› ile flu sonuçlar do¤mufltur: •Türklerin göçebe hayattan yerleflik hayata geçiflini h›zland›rm›flt›r. •Müslüman olmayan yerli halk›n elindeki sanat ve ticaret hayat›na Türk120

fied, görünüflte bir esnaf merasimidir. Anlatmak istedi¤i, yaflam›m›z› kuflatan ihtiyaç maddelerinin ürün haline getiriliflinde, kalite ve standartta yeterli olundu¤unu, kalite ve standart ölçülerine göre ifl yapabilecek bir sanatkâr›n yetiflti¤ini duyurmakt›r.. fied, e¤itilip yetifltirilen ç›raklar›n ustal›k onay›n› ald›klar› törende bellerine ba¤lanan pamuktan veya yünden yap›lm›fl pefltamala verilen add›r. Befle bükülüp üçe katlanan, fled hurma yapra¤›ndan örülme tepsi içinde üçe katlanm›fl seccade ile birlikte törenin bafl› Ahi Baba’ya sunulur. Çarup çekme (süpürme), hediye verme, nasihat etme, el öpme törenlerinden sonra haz›rlanan fled, usta aday›n›n beline ba¤lan›r mesle¤inde kullanaca¤› aletlerden baz›lar›yla sanat s›rlar› verilir. AH‹L‹KTE DOKUZ DERECE

Ahilik 9 dereceli bir sisteme dayan›r. Her kap› üç dereceyi içerir. Bu dereceler flöyle s›ralan›r: 1. Yi¤it, 2.Yamak, 3. Ç›rak, 4. Kalfa, 5. Usta, 6. Nakip, 7. Halife, 8. fieyh, 9. fieyh ül Meflay›h. AH‹ B‹RL‹KLER‹NDE E⁄‹T‹M

E¤itimin amac› kiflinin ahlaki, mesleki bilgi ve becerilerini art›rmak ve onu bu yönde yetifltirmektir. Meslek ve ahlak e¤itimi bir arada verilir.


BD EK‹M 2011

•‹fl d›fl›ndaki e¤itim: Genel e¤itim niteli¤inde olup kifliyi gelifltirmeye yöneliktir. Dini, ilmi bilgiler, edebiyat dersleri, musiki dersleri, davran›fl kurallar›, askeri bilgi ve spor e¤itimi dersleri. •‹fl bafl›nda e¤itim: Bir gencin usta olabilmesi ve kendi ifl yerini açabilmesi için de¤iflik ö¤renim kademelerinden geçmesi gerekir. AH‹ AHLÂKINI OLUfiTURAN KURALLAR

Burgazi fütüvvetnamesi’nde Ahi ahlâk›n› meydana getiren kurallar flöyle s›ralanmaktad›r. •Ahiler birkaç ifl veya sanatla de¤il, yeteneklerine en uygun olan tek bir ifl veya sanatla u¤raflmal›d›r. •Ahinin eme¤ini de¤erlendirecek ve onurunu koruyacak bir ifli, özellikle bir sanat› olmal›d›r. •Ahi do¤ru olmal›, eme¤iyle hak etti¤inden fazlas›n› kazanma yoluna sapmamal›d›r. •Ahinin iflinin ve sanat›n›n geleneksel pirlerinden kendi ustas›na kadar bütün büyüklere içten ba¤lanmal›,

fied töreninden: Süpürgeci sanat›nda, davran›fllar›nda onlar› örnek almal›d›r. •Ahi bilgi sahibi olmal›, bilginleri sevmeli, onlara karfl› küçük düflmemeli, ald›¤› bilgileri yerinde ve zaman›nda kullanmal›d›r. • cetinimir@butundunya.com.tr

‹THAL MALZEME ‹talyan restoran›nda yemek yiyen müflteri yeme¤i öyle çok be¤endi ki garsonu ça¤›r›p aflç›y› kutlamak istedi¤ini söyledi. Mutfa¤a davet edilen müflteri flefe: "Sizi tebrik ederim” dedi. “Bir ay ‹talya’da kald›m, böylesi güzel yemek yemedim. Nas›l oluyor da oradakinden iyi oluyor bu yemek?" diye sorunca ald›¤› yan›t ilginç oldu: "Onlar yerli mal› malzeme kullan›yor, bizimki ise ithal." Gönderi: MELEK KURT 121



BD EK‹M 2011

Türk Dili Üzerinde Oynanan Oyunlar Yabancı dil belâsı ciddi tehdittir.Türklüğe düşman olanlar, iki konuyla uğraşıyor: Dil ve din. Türkçe, yavaş yavaş okullarımızdan, yazılı ve görüntülü basınımızdan, kültür ve sanatımızdan, eğlencemizden, sokağımızdan ve hatta mutfağımızdan kovulmaktadır. YAZAN: NURULLAH AYDIN

H

er devirde bir belâ ile bafl

etmek durumunda kalan ve tarihi dört bin befl yüz y›l öncesine dayanan dilimiz, yeryüzünde bugüne kadar Göktürk, Uygur, Arap, Kiril ve Latin alfabeleri ile yaz›da hayat buldu. Türkçe, Ural-Altay dil ailesinin Altay grubundand›r. Bu grupta Mo¤olca yer al›r. Her yere ulamaya çal›flt›¤›m›z -tay eki Mo¤olca’dan gelmedir ve çok kulland›¤›m›z kurultay, say›fltay, çal›fltay gibi kelimeler böyle türetilmifltir. Türkçe, sondan eklemeli bir dildir

ve ön ek yoktur. Sonuna yap›m ve çekim ekleri getirilen kök de¤iflmez ve her Türkçe kelimenin kök ve eki birbirinden kolayca ayr›labilir. ‹sim kök ve gövdelerine gelen yap›m ekleri, fiil kök ve gövdelerine

getirilemez. Dilimizin kendine has, ses uyumu kurallar› vard›r. Türk Dil Kurumu’nun son yay›mlad›¤› Türkçe Sözlük’te 104 bin 481 söz varl›¤› yer al›yor. Üç yüz milyon insan›n konufltu¤u Türkçe, böylesine zengin. Zaman içinde halk›n çok say›da baflka dilden ald›¤› kelime var. Bunlar› kendi hançeremize, vurgu ve uyuma göre Türkçelefltirmifliz. Al›nan bu emanet sözcüklerin çok daha fazlas›n› da Frans›zca ve Almanca baflta olmak üzere otuza yak›n dile vermifliz. Almanca ve Frans›zca’da wilajet (vilayet), yaourt (yo¤urt), cossack (kazak), caravanserai (kervansaray) ve kajak (kayak) gibi pek çok Türkçe kelime yer al›yor... Ancak bu ülkenin sözde ayd›nlar›, Türkçe ile ça¤dafl ilim yap›lamayaca123


BD EK‹M 2011

¤›n› söyleyebiliyor. Yine onlara göre Türkçe, ileri seviyede bir kültür dili olamaz. Ana s›n›flar›m›za bilim dili diye ‹ngilizce’yi, ‹slam dili diye Arapça’y› soktular. Üniversitelerimize zaten yabanc› dille ö¤retim yerleflti. fiimdi çocuklar›m›z matemati¤i, fizi¤i, psikolojiyi ve hatta lojisti¤i ‹ngilizce ö¤reniyor. Has›l› baflka dilde konuflup baflka dilde düflünen nesiller yolda. Türkçe’nin yeni belâs› yabanc› dil salg›n›... Dil, lehçe, flive ve a¤›zdan haberi

bile olmayan, sözcü¤ün as›l m›, asil üye mi oldu¤unu kestiremeyen, iki nokta (:) ile noktal› virgülü (;) nerede kullanaca¤›n› bilemeyen, bilmem kimin yaz›lar›n› yak›fl›kl›(!) bulan, haberleri moderatör nam›yla sunan, televizyona tivi diyen, dolmufl, buzdolab›, durak, bilgisayar gibi halk›n buldu¤u Türkçesi dururken “kompitür” demeyi üstünlük sanan, Mr. Marjinal olmakla övünen entel ayd›nlar›n Türkçe’yi vatan›ndan kovma harekât› baflar›ya ulaflmak üzeredir! fiimdi soruyoruz: Türkiye, resmi dili olan ba¤›ms›z bir devlet ise bütün okullar›nda ö¤retim dilinin sadece Türkçe olmas› gerekmez mi? Türkiye’den baflka hangi devletin ö¤retim dili, yabanc› bir dil? Yabanc› dile ihtiyaç duyana, baflka yöntemlerle ö¤retmek varken, neden yabanc› dille ö¤retimde ›srar ediliyor? Yabanc› dil, amaç de¤il araçt›r. Bir insan, dünyay› en iyi kendi dilinde alg›layabilir. 124

fiimdi soruyoruz: Türkiye, resmi dili olan ba¤›ms›z bir devlet ise bütün okullar›nda ö¤retim dilinin sadece Türkçe olmas› gerekmez mi? Türkiye’den baflka hangi devletin ö¤retim dili, yabanc› bir dildir? Türkiye, emperyalizmin sömürgelere dayatt›¤› bu yabanc› dil istilas›ndan kurtulmal›d›r. Yoksa, gidiflat hayra alâmet de¤ildir. Neticede, Sanatç›, klip çekimi için start ald›, Yaflam boyu onur ödülü, her›ld yani, okey, üç gibi kafede bulufluruz ve medya kritik gibi garip yarat›klar peydahlan›verir! ‹flte size bir inflaat flirketinin reklam›:

Do¤a üstü bir yaflam! Ne yani oras› hayaletler alemi ya da öteki dünya m›? Spor program›ndan bir cümle:

Süper Lig’te heyecan tüm h›z›yla devam ediyor!” ‘Heyecan’›n süratlisini de hiç duymam›flt›k! Türkçe’nin bafl› ‹ngilizce ve Arapça ile dertte dostlar, dertte!.. •


TATLI B‹R ÖYKÜDÜR YAfiAM Yücel Aksoy

Enrique

Granados

Babas› deniz subay› olmas›na karfl›n denizden afl›r› derecede korkan ünlü ‹spanyol bestecisi Enrique Granados’un yaflam öyküsü, çok ilginçtir ki dramatik bir flekilde yine denizde sonland›. estecinin bu ac› kaderini daha iyi anlayabilmek için (gelin) öyküyü bafltan alal›m: Enrique Granados, 1867 y›l›nda ‹spanya’da, Barselona yak›nlar›nda Lerida kentinde do¤du. Babas› Calixto Granados bir deniz subay›yd› ve gelecekte o¤lunun da bir deniz subay› olmas›n› çok arzu ediyordu. Ama zaman ilerledikçe Enrique’in denizden afl›r› derecede korktu¤u anlafl›ld›. Ve elbette bu korku nedeniyle de deniz

125


BD EK‹M 2011

yetene¤inin ay›rd›na vard›lar. Piyano virtüözlü¤ü ve kompozisyon dersleri ald›. Ard›ndan 1887 y›l›nda, yani 20 yafl›nda Paris’e geldi. Burada da ders ald›¤› hocalar ondan övgü ile söz ediyorlard›. Yetene¤i sayesinde zaman›n büyük bestecileriyle tan›flt›; sempatikli¤i sayesinde de genifl bir arkadafl çevresi oluflturdu. Paris’te iki y›l kald›ktan sonra Barselona’ya döndü. ‹lk bestesi olan piyano için yazd›¤› “‹spanyol Danslar›” günümüzde de halen zevkle dinleniyor. Babası denizci olan Enrique Granados denizden çok korkuyordu. subay› olmay› kesinlikle düflünmeyecekti. Baba Granados 1868 y›l›nda Kanarya Adalar›’na garnizon komutan› olarak atand›. Çok ilginçtir ki, deniz fobisi olan Enrique, çocukluk y›llar›n›, deyim yerindeyse okyanusun ortas›nda geçirmeye tutsak olmufltu. Enrique yedi yafl›ndayken, bir bayram günü düzenlenen törende babas› attan düfltü ve felç oldu. Art›k görev yapmas› olanaks›zd›. Aile Barselona’ya tafl›nd›ktan k›sa bir süre sonra baba Granados yaflama veda etti. Y›llar birbirini kovalarken, Enrique’in sanata ve müzi¤e düflkünlü¤ü ailesinin dikkatini çekti. Ders ald›¤› e¤itmenler de onun do¤ufltan ola¤anüstü 126

Enrique, 1892 y›l›nda

Valencial› bir ifl adam›n›n k›z› olan Amparo Llober ile tan›flt› ve ona deli gibi afl›k oldu. 1893 y›l›nda evlendiler. Birbirlerini çok seviyorlard›. Y›llar onlara alt› tane de çocuk verdi. 1911 y›l›nda, taparcas›na sevdi¤i ressam Goya’n›n tablolar›ndan esinlenerek besteledi¤i ve “Goyescas” ad›n› verdi¤i alt› bölümlük Piyano Süiti çok olumlu tepkiler al›nca, bu yap›t›n› opera haline getirdi. Bu operan›n galas› 1914 y›l›nda Fransa’da Paris Operas›’nda yap›lacakt›. Ancak aniden ç›kan Birinci Dünya Savafl› nedeniyle iptal edilmek zorunda kald›. Sanat yaflam› Avrupa’da durmufltu. Birkaç y›l önce tan›flt›¤› Amerikal› piyanist Ernest Schelling, Enrique’i ›srarla Amerika’ya davet ediyordu.


BD EK‹M 2011

Ancak Enrique her seferinde daveti geri çeviriyor, gerekçe olarak da vatan›ndan ayr›lmay› düflünmedi¤ini söylüyordu. Ama as›l neden Amerika’ya deniz yoluyla gitmek zorunda olmas›yd›. Yaklafl›k 20 gün sürecek

düflünmeden bu güzellikler yaflanmal›yd›. Yine de New York liman›na ayak bast›klar›nda, sevinçten topra¤› öpmek istiyordu. Çocuklar›na yazd›¤› mektupta, yolculuk boyunca ne gibi korkular geçirdi¤ini, onlar› bir daha

Yolculuk yine deniz yoluyla yap›lacakt› ve yine Enrique s›k›nt›l›, kâbuslu günler geçirecekti. Bu s›k›nt›l› düflüncelerin yan› s›ra, Amerika k›tas›nda be¤enilip, takdir edilmenin, alk›fllanman›n da keyfini sürüyordu. böyle bir yolculu¤u düflünmek bile korkunçtu. Di¤er taraftan da Amerika’dan gelen teklifler çok cazipti. Son gelen mektupta Ernest, “Goyescas” operas›n›n galas› için tarihi kesinlefltirdi¤ini, her fleyi ayarlad›¤›n›, bunun yan› s›ra bir dizi konser için de organizasyon yap›ld›¤›n› bildiriyordu. Art›k Enrique için sözün bitti¤i yere gelinmiflti. Bu yolculuk yap›lacakt›. ihayet, Enrique Granados ve efli, Barselona’dan kalkan bir gemiye bindiler ve okyanusa aç›ld›lar. Kendisi için s›k›nt›l›, huzursuz geçen bir iki gün ard›ndan Enrique, yolculu¤un düflündü¤ünden daha e¤lenceli geçti¤ini görüp rahatlad›. Ara s›ra f›rt›na ç›k›p gemiyi sall›yordu ama mehtapl› geceler, müzikli, dansl› e¤lenceler de yolculu¤a ayr› bir renk kat›yordu. Baflka bir fley

göremeyece¤ini düflünüp üzüldü¤ünü anlatt›. Goyescas Operas›’n›n galas› 28 Ocak 1916 tarihinde yap›ld›; çok be¤enildi. Bunu, yaklafl›k iki ay süren bir dizi konser izledi. Bu program da tamamlan›nca Barselona’ya dönme zaman› gelmiflti. Ve bu da elbette

Enrique Granados’un ”Goyescas” operasının albüm kapaklarından biri 127


BD EK‹M 2011

Enrique için yine s›k›nt›l› günler demekti. Üstelik, daha ülkeden ayr›lmadan, sonraki tarihler için birtak›m konser, turne planlar›, hatta sözleflmeleri yap›l›yordu ki bu da Enrique’in Amerika’ya daha birkaç kez gidip gelece¤i anlam›na geliyordu. Yolculuk yine deniz yoluyla yap›lacakt› ve yine Enrique s›k›nt›l›, kâbuslu günler geçirecekti. Bu s›k›nt›l› düflüncelerin yan› s›ra, Amerika k›tas›nda be¤enilmenin, takdir edilmenin, alk›fllanman›n da keyfini sürüyordu. Bu güzellikleri, Baflkanl›k Saray›’ndan gelen bir davet de taçland›rm›fl oldu. Baflkan Wilson,

d›. Bu sak›nca ilgililere iletildi¤inde hemen araflt›r›ld› ve birkaç gün sonra Sussex adl› bir ‹ngiliz gemisinin Avrupa’ya hareket edece¤i ö¤renildi. Gerçi yolculuk biraz uzayacakt› ama önemli de¤ildi. Gemi önce ‹ngiltere’ye u¤rayacak, sonra Fransa’n›n Dieppe liman›na geçecekti. Yolculu¤un sonraki bölümü ise trenle olacakt›. Böylece bu sorun da halledilmiflti. Hareket gününden bir gece önce ‹spanyol Büyükelçisi, Granados ailesi flerefine bir yemek verdi. Yemekte konuflurlarken, sefir, giden geminin Sussex oldu¤unu ö¤renince, bir ‹ngiliz gemisine binmenin riskli olaca¤› konusunda Granados’u uyard›. Çünkü Birinci Dünya Savafl›’n›n en fliddetli çarp›flmalar›n›n oldu¤u bir dönemdi. Yap›lacak pek bir fley yoktu. Tüm haz›rl›klar tamamlanm›fl, yerler haz›rlanm›flt›. Hem Yolculuk yine deniz yoluyla yapılacaktı ve Enrique sıkıntılı büyükelçi biraz abartm›fl da olakâbuslu günler geçirecekti. bilirdi. selamlar›n› göndererek, onunla tan›flGeminin hareket edece¤i gün, limak istedi¤ini bildiriyordu. Bunun manda yine renkli sahneler yafland›. yan› s›ra, kendisinin ve yak›nlar›n›n Arkadafllar›ndan ve resmi görevlilerbulundu¤u bir toplulu¤a özel bir kon- den oluflan kalabal›k bir grup onlar› ser vermesini rica ediyordu. Bu rica u¤urlamaya gelmifl, hediyeler getirelbette geri çevirilemezdi. Ama, davet mifllerdi. Enrique ve Ampar çok duyprogram d›fl› ç›kt›¤› için, ‹spanya’ya guland›lar. Yolculuklar› çok güzel onlar› götürecek gemiyi kaç›racaklar- geçti ve ‹ngiltere’ye vard›lar. Bir süre 128


BD EK‹M 2011

Yemekte konuflurlarken, sefir, giden geminin Sussex oldu¤unu ö¤renince, bir ‹ngiliz gemisine binmenin riskli olaca¤› konusunda Granados’u uyard›. bekledikten sonra gemi 24 Mart 1916 günü Fransa’n›n Dieppe liman›na do¤ru yola ç›kt›. O s›rada Manfl Denizi’nde bulunan bir Alman denzialt›s› Sussex’i fark etmifl ve ona do¤ru yönelmiflti. Ö¤leden sonra 15.00 s›ralar›ndayd›. Alman denizalt›s›ndan gönderilen bir torpido Sussex’i tam isabet gövdesinden vurdu. Gemi büyük bir patlamayla ortadan ikiye ayr›ld› ve bir parças› çok k›sa bir sürede, içindeki insanlarla birlikte sulara gömüldü. Di¤er parça henüz su yüzündeydi ama her an batabilirdi. Enrique’nin çok sevdiği eşi Ampar e oldu¤unu anlamaya f›rsat

bulamayan insanlar, panik halinde denize atl›yorlard›. Ç›¤l›klar, feryatlar, a¤lamalar, yalvarmalar... Enrique, nas›l oldu¤unu anlayamadan kendini bir kurtarma sandal›nda buldu. fioke olmufltu. Gördükleri gerçek miydi yoksa kâbus muydu? Çeneleri birbirine vuruyor, her taraf› titriyordu. Geçirdi¤i flok ve korkudan dolay› sesi de k›s›lm›flt› sanki... Bir anda Ampar’›n yan›nda olmad›¤›n› fark etti. Dehflet içinde kald›. Ona ne olmufltu acaba? Etraf›na bak›nd› ama bir fley görmesi kolay de¤ildi ki. Koca dalgalar, filikalara ulaflmaya çal›flan, denizin üstünde kalmaya çal›flan insanlar... Bir ara, sandal›n biraz ilerisinde, dalgalar aras›nda bat›p ç›kan, panik içinde el sallay›p yard›m

isteyen biri... Bir kad›n... Biraz dikkat edince bu kad›n›n Ampar oldu¤unu fark etti dehfletle... Çok sevdi¤i eflini bu tehlikeden kurtarmal›yd›. Tereddüt etmeden suya atlad›. Atlad› ama... Atlarken yüzme bilmedi¤ini düflünmedi bile... Tek düflüncesi sevdi¤i efline yard›mc› olabilmekti. Onun için de kendini, hayat› boyunca ölesiye korktu¤u denize at›vermiflti. Enrique’in Ampar’a ulaflmas› olanaks›zd›. Yüzme bilmedi¤inden hemen sulara gömüldü. Bir süre daha ç›rp›nan Ampar da sevgilisine kavuflmak istercesine, sonunda dalgalar aras›nda kayboldu. Bir denizcinin o¤lu olan ama denizden ölesiye korkan Enrique Granados, denize esir düflmüfltü. • yucelaksoy@butundunya.com 129


UFAK TEFEK B‹LG‹LER Derleyen: SABR‹YE AfiIR

OTOMOB‹L say›s› dünyadaki insan nüfusundan 3 kat daha h›zl› artmaktad›r.

ELMASTAN M‹KROÇ‹P Bilim adamlar›n›n amac› yapay yolla üretilen ve matkaplarda kullan›lan sentetik elmas›, mikroçiplerin hammaddesi olarak kullanmak. Çünkü silikon mikroçipler 95 derecede erirken, elmas olanlar 500 dereceye kadar dayanabiliyor. Daha ucuza üretim sa¤land›¤›nda bunlar›n üzerine daha fazla devre yerlefltirilebilecek. Japon Nippon Telegraph and Telephone firmas› elmastan yap›lm›fl prototipleri üretti bile.

BEYN‹M‹Z Beden a¤›rl›¤›m›z›n %3’ünü oluflturmas›na karfl›n ENERJ‹ tüketti¤imiz enerji- TASARRUFU nin yaklafl›k %20’sinden Kutup ay›lar› daha sorumludur az enerji harcamak ve vücut ›s›lar›n› Mucize besin korumak için arPatlam›fl m›s›r, içeka ayaklar›n› ön ayak izlerine basarlar. ri¤inde kanser ve kalp hastal›klar›na iyi Mutfa¤›n Püf Noktalar› gelen poliferol maddesi bulunmas› Yo¤urt suyu vitamin B2 nedeniyle çok sa¤l›kl› bir besindir. aç›s›ndan çok zengindir. Bu yüzden kat› ve s›v› ‹ÇGÜDÜ k›sm›n› kar›flt›rarak 13 Kas›m 1972’de Almanya’n›n tüketin. kuzeyinde kas›rga koptu. Etki alan› Sütlü tatl›lar› piflirir110 bin hektar, h›z› saatte 180 ken flekerin önceden km idi. 50 milyon a¤aç yerle bir eklenmesi protein de¤eoldu ama yaln›zca 37 hayvan ölüsü rini azalt›r. fieker, tatl›n›n vard›. Geyikler, da¤ keçileri, yaban haz›r olmas›na domuzlar› ve di¤er hayvanlar bir yak›n ekgün önce orman› terketmiflti... lenmelidir.

130


BD EK‹M 2011

UÇURTMA KELEBE⁄‹

Füruzan Ekim do¤umlu ünlü yazar›m›z. (29 Ekim 1935)

‹ Uçurtma kelebe¤i olarak bilinen ve kanat uzunlu¤u 30 cm’e ulaflabilen ”attacus atlas” çok dayan›kl› bir ipek üretiyor. Kelebek, ba¤land›¤› 140 graml›k a¤›rl›¤›n ipini koparabilecek kadar güçlüdür. Bu güç bir insan›n 8-9 tonluk bir kamyonu çekebilmesine eflde¤erdir.

MATEM RENG‹ Binlerce y›l önce, cenaze törenine kat›lanlar, gömülecek ölünün hayaletinin orada bulunanlardan birinin bedenine girmek isteyece¤ine inan›yor ve saklanmak için vücutlar›n› siyaha boyuyorlard›. Zamanla bu adet de¤iflti ve siyah giyinme al›flkanl›¤› olarak günümüze kadar geldi. N‹KOT‹N Frans›z Jean Nicot 1560 y›l›nda, tütünü flifa verici bir bitki olarak Fransa’ya getirdi. Tütün oradan tüm dünyaya da¤›ld›. Sigaradaki ba¤›ml›l›k yapan madde ”nikotin”in ad› J. Nicot’dan al›nm›flt›r.

stanbul’da do¤an yazar›m›z yaln›zca ilkokul e¤itimi alabildi. Kendi kendini yetifltirdi. ‹lk öyküsü 1956’da Seçilmifl Hikayeler Dergisi’nde yay›mland›. 19641972 aras›nda Dost, Yeni Dergi ve Papirüs’te yay›mlanan öyküleriyle dikkat çekti. Karikatürist Turhan Selçuk’un ilk eflidir. 1975’te ça¤r›l› olarak Berlin’e gitti. Bir y›l kald›¤› Berlin’de Türk iflçilerle röportajlar yapt›. "Benim Sinemalar›m" adl› öyküsü 1989’de sinemaya uyarland›. ‹lk roman› "Paras›z Yat›l›" ile 1972 Sait Faik Hikaye Arma¤an›'n› kazan›nca ünlendi. Ola¤anüstü gözlem gücü ve yüksek duyarl›l›¤› olan yazar›n en çok kulland›¤› tema yoksulluktur. ‹lk romanlar›nda düflmüfl kad›nlar, kötü yola sürüklenen küçük k›zlar›n, çöküfl sürecindeki burjuva ailelerin, yeni yaflama koflullar›ndan bunalan, yurt özlemi çeken göçmenlerin, yoksulluk içinde yaflama savafl› veren, tek silahlar› sevgi olan yaln›z kalm›fl kad›nlar›n, çocuklar›n dramlar›na sevecen bir bak›flla e¤ildi. Ayr›nt›larla besledi¤i canl› anlat›m›, karaterleri iflleyiflindeki derinlikle dikkat çekti. Almanya incelemelerinden sonra da göçmen ve gurbetçi iflçi sorunlar› üzerinde durdu. Ayr› kültürlerden gelen insanlar›n yaflamlar›na, özellikle gurbetçi insanlar›n çocuklar›n›n sorunlar›na e¤ildi. 131


BD EK‹M 2011

Mankafa Poldi

– Ayda muhakkak insan yok. – Neden? – Ay yar›m oldu¤u zaman, insanlar nereye gider?

– ‹yi ki flu matem tutan kad›n›n kocas› olmam›fl›m. 132

– Her fleyi yoktan var eden kimdir Poldi? – Allah. – Peki, herfleyi vardan yok eden kimdir? – ‹nsanlar.

– Postaneden telefon etmek bir ölüm... ‹ki saattir konuflamad›m. – Telefon edece¤ine yayan git... konuflursun...


YAZAR DEDE VE TORUNLARI Muzaffer ‹zgü

Minnofl’la Hoflhofl annelerinin yan›na kofltular. "Anneci¤im, anneci¤im" dediler. "Tintofl a¤aca ç›k›yor..."

Kedicik Kedicik Patileri Minicik

A

Anne kedi, çöpten buldu¤u k›ymay› üç parçaya ay›r›yordu. "Bir parças› Minnofl’un, bir parças› Hofl-hofl’un, bir parças› da Tintofl’un" diyordu. ‹flte tam o s›rada iki yavrusu ba¤›rarak yan›na gelmifller ve a¤ac› gösteriyorlard›. Anne kedi koflarak a¤ac›n yan›na geldi. Yavrular› arkas›ndayd›. Üçü de bafllar›n› yukar› çevirmifller, a¤aca bak›yorlard›. Anne kedi miyavlayarak ba¤›rd›: "‹n oradan afla¤› Tintofl, sonra inemezsin." Tintofl, annesine ve kardefllerine bakmadan, "‹nerim, nas›l ç›kt›ysam öyle inerim" dedi. 133


BD EK‹M 2011

Anne kedi poflad›, daha çok miyavlayarak ba¤›rd›: "Yavrum Tintofl’um, biz kediler yukar›lara ç›kabiliriz de sonra inemeyiz. Bunu size kaç kez söylemifltim. fiimdi biraz daha yukar›y aç›karsan inemezsin, orada kal›rs›n." Yan›t hemen geldi. "Atlar›m..." Mintofl’la Hoflhofl, "Ay, ay, ay!" dediler. "Minnofl ya aya¤›n› k›racak, ya tafl›n› tafla vuracak..." Anne tekrar ba¤›rd›: "Bak üçümüz de burada bekliyoruz... Hem size öyle güzel bir k›yma buldum ki, tam difllerinize göre... Umh, mis gibi de kokuyor. Haydi yavrum Tintofl, hemen orac›ktan afla¤› in..."

134

"A¤ac›n tepesine de ç›kaca¤›m..." "Ay aman›n..." Miyav ki miyav... Hem de nas›l miyav...Annesi, kardeflleri bafllar›n› kald›rm›fllar, üçü bir a¤›zdan, "Miyav da miyav..." diyorlard›. Yani, "‹n lütfen, in..." Ama Tintofl bu yalvar›fllara hiç ald›rm›yordu ki. "Kimbilir a¤ac›n tepesinden afla¤›daki sokak nas›l görünür? Hay›r, hay›r, flimdi bakmayaca¤›m. A¤ac›n tepesine vard›¤›mda bakaca¤›m. Ondan sonra kardefllerime seslenece¤im... 'Buras› o denli güzel ki Tintofl, Hoflhofl, haydi siz de t›rman›n gelin!.." Art›k afla¤›dan gelen miyavlar›, 盤l›klar› duymuyordu. Hep yukar›ya bak›yordu. Zaten a¤ac›n tepesine az kalm›flt›. fiu dal› da ç›kt› m›yd›, a¤ac›n tepesinde olacakt›. Ondan sonra... Ondan sonra m›? Ay, ay, ay... Hiç akl›ma gelmemiflti. Belki de ilk serçeyi burada avlayacakt›. Annesi flimdiyedek iki kez serçe avlam›flt›. Kardeflleriyle bir güzel yemifllerdi. Nas›l olsa kufllar a¤ac›n tepesine konuyorlard›. "Ben yapraklar›n aras›na saklan›r›m... Kufl konunca bir z›plar›m üzerine... Ondan sonra afla¤›ya, kardefllerime, anneme seslenirim. "Heeeyyyy, bak›n kufl yakalad›m. Buraya ç›kmam› istemiyordunuz. ‹flte ç›kt›m ve ilk kuflumu avlad›m. Ben korkusuz bir kedi yavrusuyum..."


BD EK‹M 2011

Ih, birden solu¤u kesilir gibi oldu... "Ben korkusuz bir kedi yavrusuyum... Ben korkusuz bir kedi yavrusuyum..." I››hhh, ne sesi ç›k›yordu, ne de solu¤u. Çünkü bu tümceyi söylerken a¤ac›n tepesine varm›fl ve afla¤› bakm›flt›... Titremeye bafllad›, t›rnaklar›n› daha çok ç›kard›, a¤ac›n gövdesine geçirdi. Çok korkuyordu. Annesi, kardeflleri, fare yavrusu gibi küçücük görünüyordu. Sanki a¤ac›n gövdesine yap›flm›flt›. Ayaklar›n› oynatam›yor, bafl›n› çeviremiyordu. Düflmekten çok korkuyordu. Zaten art›k annesinin, kardefllerinin miyavlamalar›n› da duymuyordu.

Sanki a¤ac›n gövdesine yap›flm›flt›. Ayaklar›n› oynatam›yor, bafl›n› çeviremiyordu. Düflmekten çok korkuyordu. Zaten art›k annesinin, kardefllerinin miyavlamalar›n› da duymuyordu.

N

Ne yapacakt› flimdi burada? Az

sonra susayacakt›. A¤ac›n tepesinde su yoktu ki. Ya ac›k›rsa? Ya gece olursa? Sabaha dek böyle t›rnaklar›n› a¤aca geçirmifl olarak m› duracakt›? Tam o s›rada bir kumru az ötesine konuverdi. Tintofl’un sesi v›z›lt› gibi ç›kt›. Kufl bafl›n› o yana çevirdi. "Aaaaa... Bir kedi yavrusu, sen ne ar›yorsun burada? Yoksa bizim gibi uçmaya m› heveslendin?.." "Çok korkuyorum kufl kardefl. Buradan afla¤› nas›l inece¤imi bilmiyorum..." "Annen sana söylemedi mi, kediler a¤aca t›rmanabilirler ama afla¤›da inmekte güçlük çekerler..." Tintofl’un sesi v›z›lt› gibi ç›kt›: "Söyledi ama ben annemin sözünü

dinlemedim..." Birden, annesinin kendisi için ay›rd›¤› k›yma akl›na geldi. "Bak kumru, k›yma sever misin?" "Yooo, ancak tah›l bulamazsam belki yerim..." Tintofl çok sevindi. "Çok iyi, annem benim için k›yma ay›rm›fl. fiimdi sen beni s›rt›na al, buradan uçur, afla¤›ya indir, o k›ymam› sana vereyim." "Ay sen beni uçak sand›n galiba. Bize, buyurun say›n kedi, iflte koltu¤unuz fluras›, oturun lütfen, sandviç mi istersiniz, limonata m›? Söyleyin, hostesiniz hemen al›p, gelsin..." Kumru çok güldü. Sonra Tintofl’a ac›d›. "Gerçek söylüyorum, ben seni s›rt›ma al›p afla¤›ya indiremem..." "Peki, kargaya söyleseniz? Leyle¤e söyleseniz?..." "Hay›r, onlar da yavrular›ndan baflka hiçbir hayvan› tafl›mazlar. Bazen avlad›klar› küçük hayvanlar› yuvalar›na tafl›rlar ama bir kediyi asla tafl›mazlar..." Tintofl h›çk›rmaya bafllad›... "Ben flimdi burada ne yapaca¤›m?" Kumru çok üzüldü. "Ah, sana yard›m etmek isterdim ama, hiçbir fley yapamam ki... Sen en iyisi miyavlamaya baflla... Var gücünle miyavla... 135


BD EK‹M 2011

Belki afla¤›dan duyup seni indirirler..." Tintofl son bir umursamazl›kla sordu: "Acaba kanatlar›n› bana ödünç veremez misin?" "Ay yine beni güldüreceksin kedi yavrusu... Sen ayaklar›n› bana ödünç olarak verebilir misin? Elbette veremezsin... Haydi bakal›m, miyavlamaya baflla..." "Miyaaaavvvv..." "Çok daha sesli..." "Miyaaaaaaavvvvv!" "Sen çok korkmuflsun belli. Sesin az ç›k›yor." "Sen miyavlamas›n› bilmez misin? Benim yerime sen miyavlasan..." "Ben öterim... Kimsenin ilgisini çekmem... Çok çok ‘Aman ne mutlu bir kufl. Mutlulu¤undan ötüyor’ derler..." 136

Tintofl içine bol bol hava çekti, gö¤sünü fliflirdi. "Miyaaaaavvvvvv!.." diye ba¤›rd›. "H›h, oluyor ama hep böyle miyavlamal›s›n. Yoksa seni duyamazlar. Sen de burada kal›rs›n. Eh, ben art›k uçup gideyim. Yuvada iki yavrum var. Onlara yem bulaca¤›m... Hoflca kal kedicik..."

K

Kumru uçtu gitti. Tintofl durmadan

miyavl›yordu. Hep annesini bekliyordu. Sanki biraz sonra onu görecek, annesi ona, “Bin s›rt›ma” diyecekti. Hay›r, annesi buraya ç›kamazd›, ç›ksa bile inemezdi. "Miyaaaav... Miyaaaaavvv... Miyaaaaavvvvvvv..." Akflam oluyordu. "Miiiii, miiiiii, miiiii" diyor, "yav"›n› getiremiyordu.


BD EK‹M 2011

Çünkü solu¤u tükenmiflti. T›rnaklar›n› a¤aca geçirdi¤i için gücü kalmam›flt›. Hem öyle çok susam›flt› ki... "Art›k hiç miyavlayamayaca¤›m. Sabaha dek gücümü toplayaca¤›m. Ondan sonra ba¤›raca¤›m... Peki burada nas›l uyuyaca¤›m?.." Kardefllerini, annesini düflünüyordu. fiimdi onlar›n yan›nda olsayd›, kardefller birbirlerine yaslan›r, uyurlard›, anneleri de onlar› her türlü tehlikeden korurdu. Ya burada? Gözünden uyku ak›yordu, göz kapaklar› kapan›yordu. "Bir uyursam, t›rnaklar›m a¤ac›n gövdesinden ç›karsa... O zaman..." Afla¤›ya düflece¤ini biliyordu... Kimbilir, bafl üzeri mi düflerdi, yoksa ayaklar›n›n üzerine mi? Mutlaka bir yan› k›r›l›rd›. "Uyumam gerek... Uyumam gerek... Ama uyumazsam solu¤um güçlenmez, ‘miyav›m’ güçlü ç›kmaz ki... Uf, uf, ufff!.." Az›c›k k›p›rdad›. Bir dal›n a¤açla birleflti¤i yere geldi. O çatal›n aras›nda acaba uyuyabilir miydi? Bafl›n› çatal›n ortas›na koyarsa, ayaklar›n› da dala do¤ru uzat›rsa, kollar›yla da dala sar›l›rsa... Öyle yapt›. Uyand›¤›nda, a¤ac›n üzerinde kufllar›n konseri vard›. Biri b›rak›yor, öteki ötüyordu. Kimi uzun uzun ötüyor, kimi de tak›rt›lar ç›kar›yordu. Bir ara hepsi birden sustu. Sonra koro halinde, "Kedicik kedicik / Patileri minicik Ne ararsan burada / Annen bekler orada." flark›s›n› söylemeye bafllad›lar. "Hiiiflflflt... Lütfen flimdi sesinizi kesin, sonra afla¤›dan benim sesimi duymazlar. Gece uyudum, güç toplad›m, flimdi ba¤›raca¤›m, yard›m ça-

¤›raca¤›m..." Kufllar sustular, Tintofl ba¤›rmaya bafllad›: "Miyaaaaavvvv, miyaaavvvv, miyaaaaavvvvvv..." I-›h... Gelen yok... "Miyaaaavvvv, miyaaaaavvv, miyaaaavvv..." Kaç›nc› kez ba¤›rm›flt›, yine sesi solu¤› kesilecekti ki, en iri kufl, "Bak›n, bak›n, biri a¤aca t›rman›yor, haydi biz uçup gidelim..." Kufllar, "p››››rrrrrrr" diye uçtular. Acaba o gelen Tintofl için mi geliyordu? "Daha çok ba¤›rmal›y›m. Miyaavv, miyaaaavvvv, miyaaaavvvvvv." A¤aca ç›kan, bir delikanl›yd›. Gülüyordu. "Tamam tamam, ba¤›rma art›k, bak seni afla¤›ya indirmek için geldim... Ama bir koflulum var. Bundan sonra annenin her dedi¤ini dinleyeceksin. Anlad›n m›?" "Miyav..." Yani, "anlad›m". • muzafferizgu@butundunya.com.tr

137


‹NSANLAR YAfiADIKÇA Mehmet Ünver

Sokak Sokak

Ruhsal Terapi Yaz boyunca beni do¤du¤uma piflman eden s›caklardan bir an önce kurtulup, sonbahara kavuflmak için çok dua ettim. Eli kula¤›nda say›l›r. K›sa bir süre sonra tatl› bir serinlik gecelerimizi kaplayacak, ard›ndan da gri günler gelecek. 138


BD EK‹M 2011

G

ittikçe güçlenecek kuzey rüzgârlar›n›n tenimizde b›rakt›¤› o hofl ürperti, yüre¤imizde uçucu bir özgürlük duygusuna dönüflecek. Öyle ya, art›k terlemek yok, iki ad›m yürüyünce yorulmak, s›caktan bunal›p gölgelere kaçmak yok. En güzeliyse; kavurucu yaz günleri boyunca k›smen kaybetti¤imiz özgürlü¤ümüz geri geliyor. Art›k klimal› mekânlara kapan›p, d›fl dünyadan kopmak da yok. Özetlemek gerekirse; o bunalt›c› s›caklar boyunca uza¤›nda kald›¤›m›z sosyal yaflam, sonbaharla birlikte, bize geri dönecek. Ekim ay› ortalar›nda rüzgâr, Karadeniz üzerinden kopartt›¤› top top grili, beyazl› bulutlara kentin üstünde resmigeçit yapt›rmaya bafllay›nca sadece çocuklar de¤il, yetiflkinler de gökyüzüne bak›p, hayal güçlerinin geniflli¤i ölçüsünde benzetmeler yapacaklar. Sizin beyaz bir tavflana benzetti¤iniz buluta Emirgân’dan bakan bir delikanl›, onu bir balerine, Ça¤layan’dan bakan bir han›msa pamuklar› yeni at›lm›fl yumuflac›k bir yorgana benzetecek. 139


BD EK‹M 2011

D

erken Kas›m ay› girecek, günler k›salacak, hava giderek daha erken saatlerde kararacak, ›s›n›n düflmesiyle birlikte karl›, k›fll› günlerin yaklaflt›¤› iyice hissedilecek ve bütün bunlar›n sonucu olarak da kimilerimiz o tats›z ‘k›fl depresyonunun’ avucuna düflece¤iz. ‹nsan›n yüre¤ini daraltarak, içindeki iyimser duygular›n uçup gitmesine neden olan k›fl depresyonunun kurbanlar›n› karamsar, b›kk›n ve tats›z bir ruh hali bekleyecek. Bu kurbanlar›n baz›lar›, gün boyu oflay›p puflayarak çat›lara do¤ru alçalm›fl ve her an eteklerindekileri dökecek olan bulutlara bakacak, baz›lar› olur olmaz her fleyden al›n›r hale gelecek, büyük bir ço¤unlu¤uysa sabah yataktan kalk›p ifle gitmeyi dünyan›n en büyük s›k›nt›s› gibi görmeye bafllayacak. Ciddi bir ruh çöküntüsünün ayak sesleridir tüm bu belirtiler ve ne yaz›k ki, kolay ko-

140

lay geçmez. Doktor terapisi hatta uzun süreli ilaç kullan›m› bile gerekebilir. Bana gelince: O masmavi, iyot kokulu yaz günlerinin ard›ndan gelen gri, puslu k›fl akflamlar›na katlanabilmek için “Sokak, Sokak Terapi” ad›n› verdi¤im ve tamamen kendi icad›m olan bir yönteme baflvuruyorum. Kesinlikle olumlu sonuç veren bu tedavi yöntemi, ne doktor gerektirir ne de ilaç. Ayr›ca çok keyiflidir. Sizleri de düflünerek bu terapi için izlenecek yolu ad›m ad›m aç›kl›yorum:

Birinci Ad›m: "Vapura Binip Eminönü’ne Geçifl" Diyelim ki k›fl depresyonunun avucuna düfltünüz. Sabah kalkt›n›z ve bir de bakt›n›z ki, füme renkli bulutlar gökyüzünü parsellemifl. O da yetmiyor gibi ›s›r›c›, so¤uk bir rüzgâr camlarda u¤ulduyor. Do¤rusu tats›z bir durum. O zaman ilk ifliniz; herhangi bir Bo¤az


BD EK‹M 2011

Üst kat yolcu salonunda cam kenar› bir yer bulup oturun ve yol boyunca ‹stanbul’un en güzel manzaralar›n› size sunacak olan bu yerin keyfini tam olarak ç›kartmak için büfeden bir bardak demli çay al›n. semtinden Eminönü’ne kalkan vapura binmek olsun. Bindiniz mi? Bindik. Üst kat yolcu salonunda cam kenar› bir yer bulup oturun ve yol boyunca ‹stanbul’un en güzel manzaralar›n› size sunacak olan bu yerin keyfini tam olarak ç›kartmak için büfeden bir bardak demli çay al›n. Vapur, ard›nda ak köpükler b›rakarak sahile paralel seyrederken asl›nda uzak taflra kentlerinden birinde yaflayan bir vatandafl oldu¤unuzu ve ‹stanbul’a ilk kez geldi¤inizi düflünün. O gün için, bu koca kentin yabanc›s› oldu¤unuza inand›r›n kendinizi. Terapimiz için çok önemlidir bu. Vapur, Bo¤aziçi boyunca ilerlerken önünden geçti¤iniz yal›lara, tepelerdeki tarihi köflklere, yemyeflil koruluklar içinde gizlenmifl gibi görünen ultra lüks villalara, o villalar›n bak›ml› bahçelerine, yak›ndan geçen takalara, kotralara, bordodan bindirecekmifl gibi yaklaflan dev tankerlere, Küçüksu, Beylerbeyi, Dolmabahçe

saraylar›na, Galata r›ht›m›na yanaflm›fl olan muhteflem transatlantiklere sanki ilk kez görüyormuflças›na bak›n ve tüm bu güzelliklerin insanlar için oldu¤unu düflünün. Yani sizin için...

‹kinci Ad›m: "Eminönü Meydan› Hengâmesi" Eminönü’nde vapurdan indi¤inizde özellikle nerede kalabal›k, itifl kak›fl varsa dosdo¤ru içine girin. Dünyan›n 141


BD EK‹M 2011

dört buca¤›ndan gelmifl insanlar›n bizimkilerle bafla bafl cirit att›¤› meydana hayretle bak›p, bu kadar farkl› ülkelerden kalabal›klar›n orada pekala bir araya gelebildiklerini ve bunca kar›fl›kl›¤a karfl›n hayat›n gayet normal bir ak›flta seyretti¤ini görün. Hepsi bir telafl içinde sanki hedefledikleri belli bir nokta varm›flças›na kofluflturmaktad›r. Takdir edersiniz ki, yerli olsun, yabanc› olsun, o kofluflturma içindekilerin tamam› tuzu kuru kifliler

de¤illerdir. Bir yürek ac›s›n› unutmak için nerede sabah orada akflam gezenler, sevdiklerini yitirmifller, yak›nlar›n›n dertlerine çare bulunamay›fl›n›n umutsuzlu¤uyla yürekleri yananlar, g›rtla¤a kadar borca batm›fllar, karfl›l›ks›z sevda çekenler, çocuklar›na k›fll›k palto alacak para bulamayanlar, siftahs›z eve dönmenin ezikli¤ini yaflayanlar da vard›r aralar›nda. Yani sizin k›fl depresyonunuz onlar›n dertleri yan›nda bir hiçtir. Böyle s›k›nt›lar›142

n›z olmad›¤› için derin bir nefes al›p, kendinizi çok flansl› say›n.

Üçüncü Ad›m: "Galata Köprüsünde ‹bretlik Keyif" ‹kinci ad›mdan sonra yüre¤inizin hafiflemeye bafllad›¤›n›, zihninizi yoran depresif duygular›n a¤›rl›¤›n›n azalmaya bafllad›¤›n› hissedeceksiniz. Bu durumda kendinizi ödüllendirmelisiniz. Do¤ruca Galata Köprüsüne.

Hedefiniz: Tarihi Yar›mada’ya karfl› bir keyif kahvesi içmek. An›msarsan›z, ‹stanbul’a ilk kez geldi¤inizi, yani bu büyülü kenti evvelce hiç görmemifl oldu¤unuzu varsayacakt›n›z. Uygun bir yer bulmak için ilerlerken, “dünya yansa yorgan›m yanmaz” havas›yla köprünün üstünden oltalar›n› Haliç’in bulan›k sular›na salland›rm›fl vatandafllar› izleyin. Emin olun ki, o gams›z görünümlerinden alaca¤›n›z epey pozitif enerji vard›r.


BD EK‹M 2011

Bu arada manzaras› hoflunuza giden bir yere oturduysan›z, garsona kahvenizi söyleyin. Kahve gelene kadar da böylesi muhteflem bir panoromaya sahip olan bir kentin yüre¤inde oldu¤unuzu an›msay›n. Sonra akl›n›za, ayn› kentte, ekmek paras› u¤runa bu manzaradan habersiz bir flekilde, ifl hanlar›n›n karanl›k, rutubetli bodrum katlar›nda çal›flan insanlar› getirin. Az evvel konforlu kanepesine kuruldu¤unuz vapurun buram buram mazot kokan makine dairesinde, dondurucu rüzgâr›n kendini yerden yere vurdu¤u meydanlarda, yeralt›ndaki garajlarda, bo¤ucu metro tünellerinde çal›flmak zorunda olan insanlar› düflünün. Siz, onlar›n tersine, temiz bir ofiste, ayd›nl›k bir odada m› çal›fl›yordunuz? Yan›t›n›z evet mi? O zaman gerçekten flansl›s›n›z. Bunu hiç unutmay›n.

Dördüncü Ad›m: "Ve... Tahtakale Harikalar Dünyas›" fiu an hayretler içindesiniz. Çünkü Tahtakale’desiniz. ‹lk kez geldi¤iniz bir mega kentin merkezinde, befl yüz y›l öncesiyle günümüzü ayn› anda yaflatan böyle bir yerin varl›¤› sizi

afallatm›flt›r. ‹mparatorlu¤un ilk günlerinde kullan›lan geleneksel ahflap fare kapanlar›n› satan dükkânla, en modern bilgisayar oyunlar›n› vitrinine yerlefltirmifl ma¤aza yan yanad›r.

Tahtakale’desiniz. ‹lk kez geldi¤iniz bir mega kentin merkezinde, befl yüz y›l öncesiyle günümüzü ayn› anda yaflatan böyle bir yerin varl›¤› sizi afallatm›flt›r.

Hemen iki ad›m ileride bir zamanlar ninelerimizin ayran ve tereya¤› yapmak için kulland›¤› yay›klar ve tahta takunyalar sat›l›rken, yan›ndaki cafcafl› vitrine sahip dükkânda Avrupa kentlerinde bile bulunmayacak denli renkli ve bol çeflitli y›lbafl› süsleri halka sunulmufltur. Biraz ileride, Hac ve Hac› malzemeleri satan dükkân›n karfl›s›nda, yaklaflan y›lbafl› için, hayli erotik görünümlü, k›rm›z› iç çama143


BD EK‹M 2011

fl›rlar› tezgâhlara serilmifltir. U¤urlu say›lan bu minicik, iç g›c›klay›c› parçalar›n sergilendi¤i tezgâhlar›n bafl›nda genç, yafll›, modern giyimli ve muhafazakâr görünümlülerden oluflmufl bir y›¤›n insan toplanm›flt›r. Çamafl›rlar kap›fl kap›fl gitmektedir.

A

Aç›kças›; her kesimden, her kültürden ve her yafltan insan, y›l boyunca gö¤üsledikleri tüm güçlüklere karfl›n yeni y›la yeni umutlara girebilmek için ellerinden geleni yapmaktad›r. Bu durum sizi biraz mahcup eder. Nineniz yafl›nda bir han›m›n tezgâhtan avuç içi kadar k›rm›z› bir slip seçti¤ini gördü¤ünüzde k›fl depresyonu gibi fazlaca lüks kaçan bir sorunla bafl edemedi¤iniz için kendinize k›zmaya bafllars›n›z. Nineyse: “Torunum için seçtim evlad›m, flans getirir de¤il mi?” diyerek hediye paketi yapmas› için külotu tezgâhtara uzatm›flt›r. Tezgâhtar delikanl›ysa: “Güle güle giysin teyzeci¤im, üstünde paralans›n” derken h›nz›rca gülmektedir. ‹flte o an, tüm cesaretinizi toplay›p, u¤urlu, k›rm›z› sliplerden birini kendiniz için seçmelisiniz. Bunu baflar›rsan›z k›fl depresyonundan kurtulmak yolunda en önemli ad›m› atm›fls›n›zd›r. Tebrikler... Siz Süleymaniye’ye do¤ru yollan›rken Sultanhamam yokuflunda bir baflka iç çamafl›r› sat›c›s›, kafas›na bir y›¤›n kad›n külotunu bir bere gibi geçirmifl olarak bas bas ba¤›rmaktad›r: “Lady Gaga bile buradan ald›. Yetifl vatandafl.. Seç, ay›r...” Yüzünüzde tatl› bir gülümseyiflle

144

onu izlerken, çocuklu¤unuzda ayn› slogan›: “Türkan fioray da buradan ald›››” fleklinde dillendiren iflportac›lar› an›msay›n. Devir de¤iflirken sokak sat›c›lar›n›n yarat›c›l›klar› da de¤iflmifltir. Kafas›na en az on tane kad›n külotunu geçirmifl olan sat›c›ya bakarken sabah vapura binmeden önce yüre¤inizde zor tafl›d›¤›n›z a¤›rl›¤›n iyice hafifledi¤inin ay›rd›na varacaks›n›z.

Beflinci Ad›m: "Süleymaniye; Sultan’la S›radan Vatandafl Yan Yana" Mercan Yokuflundan, görkemli Süleymaniye camisine do¤ru ç›karken ‹stanbul semalar›nda bulutlar iyice yo¤unlaflm›flt›r. Havan›n k›sa sürede so¤udu¤u dikkatinizden kaçmaz. Kentin en yüksek tepelerinden birine kurulmufl olan caminin külliyesinde bir zamanlar›n kudretli hükümdar›; Kanuni Sultan Süleyman’›n türbesi karfl›lar sizi. Üç k›taya hükmetmifl bir padiflah›n türbesinin biraz ilerisinde, zar zor ayakta durabilen ahflap bir binada, dar gelirli bir ‹stanbullu aile yaflam›n› sürdürmektedir. Do¤algaza paralar› yetmedi¤i için, bacas›n› mutfak cam›ndan ç›kartt›klar› sobayla ›s›nmaktad›rlar. Di¤er odalar›n pencerelerini kal›n naylonlarla örtmüfllerdir. Bu görüntü size, ailenin k›fl mevsimi boyunca sobaya ve mutfa¤a yak›n odalar› kulland›¤›n›, di¤erlerini ise havalar iyice ›s›nana kadar adeta unuttuklar›n› anlat›r. Buna karfl›n mutfak davlumbaz›ndan mis gibi bir çorba kokusu gelmektedir. ‹çiniz bir tuhaf olur. Dünya, Sul-


BD EK‹M 2011

tan Süleyman’a bile kalmam›fl, cihan padiflah› çoktan topra¤a kar›fl›p gitmifltir. Oysa hemen iki ad›m ötedeki yoksul ailenin yaflam› her fleye karfl›n sürmekte, ocakta tencere kaynamaktad›r. Olur, olmaz fleyleri dert etseniz de, bu koca kentin bir k›y›s›nda, ayn› meydanlar›, ayn› caddeleri, ayn› tafl›tlar› kulland›¤›n›z insanlar›n ço¤undan daha rahat bir yaflam sürdü¤ünüzün bilincindesinizdir. Unutmay›n:

geçen di¤er lezzetli yiyeceklerle donataca¤›n›z sofray› düflleyin. Ard›ndan yolculara çakt›rmadan paketteki mis gibi tulum peyniri ve past›rman›n kokusunu doyas›ya içinize çekin. O güzelim koku yüre¤inizi iyimser duygularla doldurup, sizi depresyonun karanl›k sahilinden uzaklaflt›rm›yorsa, kabahati biraz da kendinizde araman›z gerekir. Hak etmedi¤iniz karamsarl›klarla

Bu dünya Sultan Süleyman’a bile kalmad›. Size de kalmayacak. Yaflaman›za bak›n. Bu kadar› yetmediyse, dönüflte M›s›r Çarfl›s›na u¤ray›p, özel deriler içinde sat›lan mis kokulu tulum peynirlerinden bir kal›p kestirip, insan›n a¤z›n› suland›ran past›rmalardan en az üç yüz gram sard›r›p evin yolunu tutun. Vapurda yine cam kenar›nda oturun, büfeye de demli bir çay söylemeyi unutmay›n. O esnada d›flar›da sulu kar bafllam›fl, ya¤murla kar›fl›k taneler, camlarda yol yol izler b›rakmaktad›rlar. Akflam, s›cac›k evinizde sofraya kurulup, tulum peyniri, past›rma ve gönlünüzden

kendinize iflkence edece¤inize düfl gücünüzü gelifltirmenin bir yolunu bulun ve elbette bu yaz›m› bir daha okuyun. Göreceksiniz her fley düzelecek. • mehmetunver@butundunya.com.tr

L

okantadaki müflteri önüne konan yeme¤i görünce ba¤›rmaya bafllad›: "Ben bunu yiyemem. Çabuk bana flef garsonu ça¤›r›n!" Yan masadaki adam cevap verdi: "Fayda etmez efendim, o da yiyemez!.." 145


YAfiAMDAN YANSIMALAR Nuray Bartoschek

Hayata Dair Çocuktuk. Sokakta oyun oynuyorduk. Arkadafl›m umutsuz bir biçimde bafl›n› iki yana sallayarak "Ben hiçbir fley beceremiyorum ve san›r›m asla da beceremeyece¤im" dedi. eden böyle düflünüyorsun ki?" diye sordum. Arkadafl›m "Annem de böyle düflünüyor zaten..." dedi sitemle. Bir aç›klamada bulunmas› için "Nas›l yani?" dedim. "Annenle ne ilgisi var bunun?" Arkadafl›m "Annem her zaman 'Senin kadar beceriksiz çocuk görmedim, senden hiçbir fley olmaz!' diyor bana." dedi. fiafl›rd›m, "Nas›l bir anne böyle bir fley söyleyebilir ki!” diye düflündüm.

"N

146

Annemle aram›zda geçen birkaç konuflmay› an›msad›m hemen. Heyecanla "Anne, ben astronot olup aya gitmek istiyorum, hatta baflka gezegenler keflfetmek istiyorum" dedi¤imde annem gülümseyerek "Neden olmas›n! Her fley senin elinde, istedi¤in her fleyi ancak sen gerçeklefltirebilirsin" demiflti. Yanl›fl yapt›¤›mda beni suçlam›yor "Üzülme, ancak böyle en iyiyi, en do¤ruyu bulabilirsin" diyerek hatalar›ma üzülmek yerine onlardan ders almay› ö¤retiyordu. Yazd›¤›m


BD EK‹M 2011

fliirleri benden habersiz dergilere, yar›flmalara gönderiyor, yay›mland›¤›nda bana sürpriz yap›yordu. Arkadafl›ma öyle uzun uzun ak›l verecek yaflta de¤ildim ama san›r›m az ve öz olarak en do¤ru sözü söyledim ona. "Annenin söylediklerini boflver!" dedim. "Benim annem bana '‹stersen her fleyi yapars›n ' diyor, bence sen de yapars›n" Gözleri ›fl›ldad› arkadafl›m›n.

ettim, ya da bir bestecinin notalar›n› merdiven yap›p y›ld›zlara t›rmand›m, insanl›k tarihine ad›n› yazm›fl filozoflar›n önünde sayg›yla e¤ildim. Zaman zaman aya¤›m tak›ld›, düfltüm, can›m yand›, kimseler olmad›¤›nda yan›mda, elimi uzat›p kald›rd›m kendimi ve yoluma devam ettim bafl›m dik. Dün gece de¤erli sanatç›m›z Faz›l Say’›n ola¤anüstü müziklerini dinlerken yeni keflfetti¤im bir gezegende derledim hayata dair ö¤rendiklerimi.

B

elki de ilk kez birisi ona "yapabilirsin" diyordu. Y›llar önce arkadafl›mla sohbetimizin hayata iliflkin önemli bir ö¤reti oldu¤unu ancak büyüdü¤ümde çok daha iyi anlayabildim. Ve hayat devam ettikçe, her deneyim, heyecanl› bir ö¤retiye dönüflmeye bafllad›. Gerek aile, arkadafll›k iliflkilerimde, gerek okul, ifl hayat›mda olumlu sesleri duymak için kulaklar›m› ard›na dek açarken, dört yan›m 'yapamazs›n, edemezsin'lerle çevrildi. Okudukça, yaflad›kça, günümüzde ve tarihte baflar›n›n her zaman ödüllendirilmedi¤ini, adlar› sonsuza dek baflar›lar›yla an›lacak dehalar›n, bilim adamlar›n›n d›flland›klar›n› , hatta kimi zaman dört duvar aras›na kapat›larak "yaflam haklar›" ellerinden al›nmaya çal›fl›lsa da y›lmad›klar›n› gördüm. An geldi, y›llar önce yap›lm›fl bir tablonun içine girip renklerle dans

Anlad›m ki; yürümek ya da koflmak yetmiyor her zaman, bazen uçmak gerekiyor. Bakt›n ki s›¤m›yor yüre¤in bu dünyaya, afl›p s›n›rlar› kendi gezegenini yaratmak gerekiyor. Unutup tüm bilinen yollar›, yeni yollar keflfetmek gerekiyor. Önce kaybedip kendini, bir ara sokakta karfl›lafl›nca coflkuyla sar›lmak 147


BD EK‹M 2011

gerekiyor. Düfllerine s›n›rlar koymak isteyenlere kulaklar›n› t›kamak, Bir kar›ncan›n ayak sesini duyabilmek için, sonuna dek açmak gerekiyor. Hayat ne kadar çok çelme taksa , dizlerin çizilse, yüre¤in kanasa da "Ac›mad› ki" diyerek, inad›na bafl›n dik, yola devam etmek gerekiyor. Bedenin tutukluyken bile dört duvar aras›nda , Ö¤renmek gerekiyor, umutlar›n› uçurtma yap›p sal›vermeyi bulutlara. Yudumlarken, koklarken, dokunurken a¤›r çekim yaflamak,

Kasvetli havalarda h›zla ileri sarmak gerekiyor hayat›. Yaflamak ciddi ifl Naz›m’›n dedi¤i gibi, sadece insan olmak yetmiyor, Kufl olup uçmak, kumru gibi sevmek, aslan gibi kükremek, Bakar-kör, iflitir-sa¤›r, düflünürdeli, uçuk-ak›ll› olmay› becermek gerekiyor, Yolun sonunda birisi önünü kesip "sökül bakal›m cebindekileri" dedi¤inde, Ç›kar›p cebinden rengarenk yaflanm›fl ömrünü, duda¤›nda bir ›sl›kla uzaklaflabilmek gerekiyor. • nuraybartoschek@butundunya.com.tr

KENT KAPISI Bir zamanlar Çin’de bilgeli¤inin ülkesini bir günefl gibi ayd›nlatt›¤›, zekâs› ve zenginli¤ine kimsenin ulaflamad›¤› bir hükümdar yaflard›. Bir gün veziri üzgün bir halde yan›na geldi ve “Yüce hükümdar›m” dedi. “Siz ülkemizdeki en yüce insans›n›z, yaflam›m›z›n efendisisiniz. Ülkede yolculuk ederken ne duydum biliyor musunuz? Her yerde insanlar size flükrediyorlard›. Fakat kimi insanlar sizin hakk›nizda konufluyorlar, kararlar›n›z› elefltiriyorlard›. En güçlüden daha güçlü olan sizin gibi bir hükümdar›n ülkesinde böyle bir baflkald›r› nas›l olabilir?” Hükümdar vezirini gülümseyerek dinledi ve “Krall›¤›mdaki her insan gibi sizler için de neler yapt›¤›m› biliyorsun” dedi. “Yedi ülke benim denetimimde. Benim yönetimimdeki bu ülkeler geliflti ve zenginleflti. Bu yedi ülkedeki insanlar beni adaletimden dolay› seviyor. Tamamen hakl›s›n. Birçok fley yapabilirim. Kentlerimin kap›lar›n› kapatabilirim. Fakat yapamayaca¤›m birfley var. Halk›m›n a¤z›n› kapatamam. As›l önemli olan kimi insanlar›n benim hakk›mda kötü fleyler söylemeleri de¤il, benim onlar için gerçekten iyi olan fleyleri yapmamd›r.”• Gönderi: FATMA DEMİRDÖVEN 148


BD EK‹M 2011

Fincan Tak›m› ›rt›k p›rt›k giysileriyle iki çocuk kap›m› çald›lar:

Y

"Eski gazeteniz var m› bayan?" Önce hay›r demek istedim ama ayaklar›na gözüm iliflince sustum. ‹kisinin de ayaklar›nda eski sandaletler vard› ve ayaklar› su içindeydi. "‹çeri girin de, size kakao yapay›m" dedim. Hiç konuflmuyorlard›. Islak ayakkab›lar› hal›da iz b›rakm›flt›. Kakaonun yan›nda reçel, ekmek de haz›rlad›m onlara, belki d›flar›daki so¤u¤u unutturabilir, az›c›k da olsa ›s›tabilirdim minikleri. Onlar kar›nlar›n› doyururken ben de mutfa¤a döndüm ve ifllerimi yapmaya koyuldum. Fakat oturma odas›ndaki sessizlik dikkatimi çekti ve bafl›m› uzatt›m içeriye. Küçük k›z elindeki bofl fincana bak›yordu... Bana döndü "Bayan, siz zengin misiniz?" diye sordu. Zengin mi? "Yo hay›r!" diye yan›tlarken, gözlerim bir an aya¤›mdaki eski terliklere kayd›. K›z fincan› taba¤›na dikkatle yerlefltirdi ve "Sizin fincanlar›n›z, tak›m" dedi. Sesindeki açl›k, kar›n açl›¤›na benzemiyordu. Sonra gazetelerini al›p ç›kt›lar d›flar›daki so¤u¤a. Teflekkür bile etmemifllerdi ama buna gerek yoktu. Teflekkürden daha öte bir fley yapm›fllard›. Fincan servisim tak›md›... Piflirdi¤im patateslerin tad›na bakt›m. S›cac›kt› patatesler, bafl›m›z› sokacak bir evimiz, bir eflim vard› ve eflimin de bir ifli... Bunlar da fincanlar›m ve fincan tabaklar›m gibi bir uyum içindeydi. Sandalyeleri flöminenin önünden kald›r›p, yerlerine yerlefltirdim. Çocuklar›n sandaletlerinin çamur izleri hal›n›n üzerindeydi hâlâ. Silmedim ayak izlerini. Silmeyece¤im de... Olur unutuveririm ne denli zengin oldu¤umu... •

"Bayan siz zengin misiniz?"

Gönderi: SABR‹YE AfiIR 149


BD EK‹M 2011

YARININ BÜYÜKLER‹ Gönderi adresi: Sedef Cad. 2446 Ada, 1. Parsel, A Blok, Kat: 3, Da: 16, Ataflehir, 34750 ‹stanbul e-posta: butundunya@butundunya.com.tr (e-posta ile gönderece¤iniz fotograflar›n 150 KB’den fazla olmamas›na lütfen özen gösteriniz.)

An›l Eren Özden, Erzurum

Yaren Kalender, ‹stanbul

Alper Yüce, Mersin

Ece Ekin, ‹stanbul

Batuhan Sevinç, Yalova

Deniz Alt›ntafl, Ankara

Ece ve Sude Y›ld›r›m, ‹stanbul 150

Zeynep ve Deniz Coflkun, Ankara


BD EK‹M 2011

Sinem Görgülü, Ankara

Dilara Bafltürk, Van

Melin Sanal, ‹stanbul

Sude Balkesen, Ankara

Doruk Efe, Antalya

‹lker K›sa, Kastamonu

Eren fiahin, Mu¤la

Faikcan Öz, Ankara

Nilay fiehirli, Mersin

Arda Onat Acar, Ankara

Zeynep Kaya, ‹stanbul

Selen Alpas, Ankara 151


BD EK‹M 2011

EK‹M AYI ÇÖZÜMLER SAYFASI Satranç Çözümleri

“Sudokunun Yan›tlar›”

4 8 2 1 9 7 3 5 6

7 1 3 5 6 4 9 2 8

6 5 9 3 2 8 1 4 7

2 4 1 7 8 6 5 9 3

8 3 6 4 5 9 2 7 1

5 9 7 2 1 3 8 6 4

1 2 8 6 7 5 4 3 9

3 6 5 9 4 1 7 8 2

9 7 4 8 3 2 6 1 5

Sudoku yapamayanlar için

6 7 9 4 5 1 8 2 3

2 5 4 3 9 8 7 6 1

3 1 8 2 6 7 9 5 4

8 4 6 5 1 9 3 7 2

1 2 5 8 7 3 6 4 9

9 3 7 6 4 2 5 1 8

4 6 3 1 8 5 2 9 7

7 8 1 9 2 6 4 3 5

5 9 2 7 3 4 1 8 6

Sudokusuz yapamayanlar için “Bilginizi Denetleyin”

1-(b) Çankaya

10-(d) Oksijen

2-(a) Veledefl

11-(a) Reddi ‹lhak Cemiyeti

3-(a) Nümizmatik 4-(d) ASEAN

12-(b) Kilimanjaro 13-(c) 1974

5-(c) Polonya

14-(b) TBMM Baflkan›

6-(c) ‹male

15-(d) Adam Smith

7-(b) Antalya

16-(b) Monarfli

8-(a) 1876

17-(d) II. Mahmut 18-(c) Moldova

9-(c) Montaigne

152

PROBLEM: 2# Ezberbozan.net 1.Vxh7+ Axh7 2.g7+# 1-0 OYUN SONU: Capablanca-Janovsky, 1911 Beyaz Kazan›r. 1. Fd4 h4 2.Fxb6 h3 3.Fc7 e5 4.b6 Ve4 5.Fxe5 Ve1+ 6.fia2 Axe5 7.b7 Ad7 8.Ac5 Ab8 9.Vc4+fie8 10.Ae4 fih7 11.Vd3 g6 12.Vxh3+ fig7 13.Vf3 Vc1 14.Vf6+ fih7 15.Vf7+fih6 15.Vf8+ fih5 16.Vh8+fig4 17.Vc8+ 1-0 Kareler ve Rakamlar 345 412

543 = 888 310 = 102

769 254

338 = 431 120 = 134

757

233 = 990

515

218 = 297

‹lk dersimiz Türkçe 1-(a) 2-(c) 3-(b) 4-(a) 5-(d) 6-(a)- 7-(b) 8-(a) 9-(c) 10-(d) 11-(a) 12-(b) 13-(b) 14-(d) 15-(a) Kare Bulmaca


KARELER VE RAKAMLAR Cahit Batum •S›f›rdan, dokuza kadar olan rakamlar› kullanarak afla¤›daki ifllemleri çözünüz. •Her farkl› flekil bir rakam› göstermektedir. •0-9 aras›ndaki rakamlar her iki grupta farkl› flekillerle simgelenmektedir.

1

2

Çözümler 152. sayfadad›r.

153


BD EK‹M 2011

Bulmacan›n çözümü 152. sayfadadır. 154


BULMACA Filiz Lelo¤lu Oskay

SOLDAN SA⁄A: 1- Foto¤rafta görülen Türk Sanat Müzi¤i yorumcumuz. 2- Zeybek.- Üye.- Türk müzi¤inde bir makam.- Lantan›n simgesi. 3- Kocaeli’nin hal›lar› ile ünlü ilçesi.- Defa, kere.- ‘…. Hikayeleri’ (Tuncel Kurtiz’in rol ald›¤› bir film). 4- Zirkonyumun simgesi. Dairesel veya eksenel hareketle ifl yapan makinelerde sürtünmeyi azaltmak için kullan›lan metal parça.- Gelecek. 5- Bir göz rengi.- Antalya’n›n Manavgat ilçesine ba¤l› bir tatil beldesi.- Ünlü bir Osmanl› tarih yazar›. 6- Meriç nehrinin Balkanlar’daki bir kolu.- Eski dilde göz. 7- Bir g›da maddesi.- Yank›.- Çevresine göre alçakta kalan düzlük yer.- Eski dilde gönüllü. 8- Tesbih bafll›¤›.- Lübnan’da bir kent. 9- Baht aç›kl›¤›.- Rusya’da bir yar›mada.- Sunu. 10- Baflkalar›.- Küçük körfez. 11- Akademik bir unvan›n k›sa yaz›l›fl›.- Üzerinde canl› yetiflmeyen toprak.- Polonya’ya özgü bir halk dans›. 12- fiaflma belirten bir ünlem.- Donuk renkli.- Argoda çok sarhofl kifli.Bizmutun simgesi. 13- Baharat satan kifli.- T›rnak yöresinin yumuflak bölümlerinde oluflan a¤r›l› flifl.- Eski dilde su. 14- Uzakl›k iflareti.- Uluslararas› Bas›n Enstitüsü’nün simgesi.- Afrika’da bir akarsu.- Tokat’›n bir ilçesi. 15- Fas›la.Caka.- Telli bir çalg›.- Herhangi bir konuda, bir meslekte ustal›k seviyesinde deneyim kazanm›fl kimse. 16- Amerika k›tas›nda bir ülke. 17- Kuru so¤uk.Klakson. 18- Dinsel ›fl›k.- Odun kesmekte kullan›lan gereç. 19- Namaz›n bölümlerinden her biri.-‹rlanda Kurtulufl Örgütünü imleyen harfler. 20- Hindistan’a özgü telli bir çalg›.- Ev tozlar› içinde yaflayan ve solunum yolu alerjilerine neden olan zararl›.

YUKARIDAN AfiA⁄IYA : 1-‘….. ….. Yurdakul’ (1869-1944 y›llar› aras›nda yaflam›fl olan ve ‘ Ey Türk Uyan’, ‘ Zafer Yolunda’ adl› yap›tlar›ndan da tan›d›¤›m›z flairimiz.)- Mu¤la’n›n bir ilçesi. 2-‘… Aydan’ (Avrupa karmas›na ilk seçilen milli basketbolcumuz).- Dünyan›n deniz seviyesinin alt›nda bulunan bir gölü.Afrika’da bir baflkent. ‘ …. Gagarin’ (Uzaya ilk olarak giden Rus kozmonot). 3- Eski dilde titrek.- Avrupa’da bir yar›mada.- Gelirler. 4- Rütbesiz asker.Yüz güzelli¤i.- Eski dilde mavi.- Yetmez miktarda.- Kiloamperin k›sa yaz›l›fl›. 5Tanr›.- Yeflil mercimek, kuru so¤an, tel flehriye ve nane ile yap›lan Afyon yöresine özgü bir çorba.- Erzurum ve Artvin yöresine özgü bir halk oyunu. 6Azerbaycan halk›ndan olan.- Kemiklerin yuvarlak ucu.- Borsada bin hisseye karfl›l›k gelen birim.- Hastal›ktan kurtulma. 7- Talyumun simgesi.- Ud çalan kifli.- Tuz ruhu da denilen kimyasal bir madde. - Çok tanr›l› dinlerde tap›n›lacak nesne. 8- Güreflte bir oyun.- Güney Amerika’da bir akarsu.- ‘…. demir almak günü gelmiflse zamandan / meçhule giden bir gemi kalkar bu limandan… (Yahya Kemal Beyatl›). 9- Faiz.- Halk.- Kal›n ba¤›rsak iltihab›.- Sarhofl ba¤›rmas›.11- Bir tür ‹talyan makarnas›.- Baz› yörelerde ayrana verilen ad.- Tah›lla kar›fl›k saman.Güzel sanat. 11- Nazi polis örgütünü simgeleyen harfler.- Eski dilde ekmek.Züppe. 12- Hitit.- Bir haber ajans›n›n simgesi.- Tutucu, ba¤naz. 13- Afrika’da bir ülke.- Lityumun simgesi.- Kal›n sicim. 14- Dar ve kal›nca tahta.- Kavrama, anlama.- Ulu, yüce. 15- Kesin. - Uyar›.- Güzel kokulu bir madde. filizoskay@butundunya.com.tr 155


SATRANÇ Mustafa Y›ld›z N‹LÜFER ÇINAR’IN SATRANÇ S‹TES‹: ezberbozan.net

T

ürkiye bayanlar satranç flampiyonlar›ndan Nilüfer Ç›nar, Ankara'da özel dershanede matematik ö¤retmenli¤i yap›yor. Dershanenin internet sitesi olan www.ezberbozan.net adresinde her gün satranç videolar› paylafl›yor, partiler analiz ediyor, satranç sorular› soruyor. Ben, ona bu yönüyle g›pta ediyorum. ‹zniyle be¤endi¤im bir analizini buraya tafl›yorum.

Nilüfer ÇINAR

YOLUNU KAYBEDEN VEZ‹R M. ‹llescas - M.Sadler, Linares, 1995 Kabul Edilen Vezir Gambiti 1.d4 d5 2.c4 cxd5 Kabul Edilen Vezir Gambiti, günümüzde de turnuvalarda s›kl›kla oynan›yor. Bu aç›l›flla bafllayan oyunlar ço¤u kez Slav savunmas›n›n çeflitli devam yollar›na dönüflmektedir. Do¤al olarak genellikle beyazlar, aç›l›fllardan hafif üstünlükle ç›kmaktad›r. 3.e4 çok agresif. 3…Ac6 Çok hofl görünmüyor ama d4 piyonuna bask› yap›yor. Vezir piyonu aç›l›fllar›nda b8 at› ço¤unlukla d7 karesinden gelifltiriliyor veya c piyonu sürüldükten sonra c6'dan. 4.Fe3 Do¤al bir hamle; savunma yaparak gelifliyor. 4…Af6 5.Ac3 Siyah, iki at›n› da ideal karelere yerleflti. Beyaz›n merkezdeki piyonlar›n› sürmesini bekliyor ki sonrada onlara sald›racak. 5…e5 Yine d4 piyonuna sald›r›yor. 6.d5 Aa5 Beyaz, c4 piyonunu alam›yor. 7.Af3 Fd6! ‹flte yenilik, ilk kez bu oyunda oynanm›fl. (Önceden e5 piyonunu korumak için 7…Ag4 8.Fg5 f6 oynan›yordu.) 8.Va5+ Beyaz, c6 sürüflü bekliyor ama siyah 8…Fd7 oynayarak at feda ediyor. 9.Vxa5 a6! (D) Fikir: 10…b6 ile vezir kazanmak. Beyaz burada çok kötü bir hamle yap›yor: 10.Ab1?? Vezirin dönüfl yolunu açmak istiyor. (Bunun yerine 10.Aa5 b6 11.Axb6 cxb6 12.Fxb6 devam yolu beyaz için daha iyi olurdu.) 10…Axe4 Vezire geçit yok. 11. fid1? Bir soru (kötü hamle) daha. 11…c3! Beyaz vezir tutsakl›ktan kurtulam›yor. Beyaz burada terk etmifl. 12.b4 b6 13.Va3 a5 devam yolundan sonra da tahta simsiyah kal›yor. 0-1. 156


BD EK‹M 2011

‹STANBUL SATRANÇ FEST‹VAL‹NDEN ‹K‹ KONUM Abdulov- GM Romanishin, ‹stanbul, 2011, 4.3. Büyükusta Romanishin, genç Azeri rakibi karfl›s›nda geliflimde geri kalm›fl durumda. Aç›k f dikeyinin beyaz›n egemenli¤inde oluflu yeni ve daha büyük tehlikelerin habercisi. Kendisine sunulan d5 karesindeki fili almak ifline gelmiyor, h3 piyonunu yemek de beyaz kalelere yeni hat aç›yor. Rakibiniz daha geliflmifl ise yeni bir hat açmak rakibinize yarar. a8'deki kale de oyunda de¤il. O kaleyi oyuna sokmak için Büyükusta Romanishin a dikeyini kullanmak istiyor. Oyun flöyle sürdü: 25…a5 26.Kf8+ Fe8 27.Af3 Vf2 Siyah, tehlikeyi savuflturmak için vezirleri tahtadan ç›karmay› düflünüyor. 28.Vxf2 Ad3+ 29.fic2 Axf2 30.Fg8 Kxe4 31.Ad2 Axh3 32.Axe4 Siyah terk etti, çünkü 32…Axh1 hamlesini yapam›yor, 33.Kxe8 ve di¤er kaleyi de kaybediyor. IM Darban-FM Ç›tak, ‹stanbul, 2011, 4.4. Yandaki konumda beyaz›n konumunu ayakta tutan figürlerin filler oldu¤u görülüyor. Onlar› tahtadan ç›karmak 2. ve3. yataylarda zay›f beyaz kareler ortaya ç›karacak. Ç›tak, de¤iflim operasyonunu bafllat›yor ve böyle bir konumda nas›l kazan›laca¤›n› gösteriyor: 30…Fxg2 31.Kxg2 Axc5 32.Vxg5 Vxh3 33.Vd4 g6 34.Kc2 Ke8 35.Kc3 Vg3+ 36.fif1 Vf3+ 37.fie1 Vh1+ 38.fif2 Vh2+ 39.fif3 Vxh2 40.Vxd5 Va1 41.Vd4 Vf1+42.fig2 h5 43.Kd3 Vg1+ 44.fih3 Vg4+45.fih2 Kc8 46.Vb2 Vf5 47.Vd2 fih748.Ve2 Ve4 49.Vd2 Ke8 50.fig3 Vh1 51.Vf2 Kc8 52.f5 g5 53.Kd2 Kc1 54.Vh2 Kg1+ 55.fih3 Vf3+ 0-1. OYUN SONU PROBLEM Capablanca-Janowsky, 1911 Ezberbozan.net

2#

Beyaz Kazan›r

mustafayildiz@butundunya.com.tr

Çözümler 152. sayfadad›r. 157


B‹ZE GÖNDER‹LEN K‹TAPLARDAN

Sanat Manifestolar› Avangard Sanat ve Direnifl

gücü baflta felsefe ve politika olmak üzere sanat›n ötelerinde de etkili olur. Ça¤dafl elefltirel düflüncenin esin kaynaklar›ndan biri, bu manifestolar›n modernli¤e karfl› yürüttü¤ü inatç› muhalefettir. Sanat Manifestolar› derlemesi sanat› ve hayat› akl›n egemenli¤inden sökmeye çal›flan hayal gücünü özgürlefltiren ve sanat›n özerli¤ini kuran avangard hareketlerin bildirilerini bir araya getiriyor.”

Ali Artun

‹letiflim Yay›nlar›

S

anat ve hayat birbirini karfl›l›kl› etkilemeyi sürdürüyor. Bu etkileflimlerden do¤an sanat manifestolar› özellikle sanat›n nereden ve nereye do¤ru akt›¤›n› görmek isteyenler için ip uçlar› sunuyor. Sanat üzerine önemli yap›tlar›n editörlü¤ünü yapan Ali Artun’un derleyip sundu¤u kitapta bafllang›çtan bugüne önemli sanat manifestolar›, haz›rlayanlar ve haz›rland›¤› ortam da tan›t›larak okura bir bütün halinde sunuluyor. “Sanat manifestolar› 20. yüzy›lda sanat›n tarihinin en sahici belgeleridir. O nedenle manifestolara baflvurmadan, modernizmi ve avangard› canland›rmak boflunad›r. Onlar ça¤dafl sanat›n bilinçalt›n›n da flifreleri say›l›r. Ayr›ca sanat manifestolar›n›n 158

Öfkelenin! Stephane Hessel

Cumhuriyet Kitapları

D

oksandört yafl›nda “genç yürekli” Stephane Hessel’in yaflad›klar›ndan ve tan›k olduklar›ndan yola ç›karak haz›rlad›¤› “Öfkelenin” ya da “insanl›k Onuru için Manifesto” kitap盤› görmemek için ç›rp›nan gözleri, duymamak için t›kanan kulaklar›, dilin ucuna gelenleri d›flar›ya salamayan a¤›zlar› açmak için bir ça¤r›. “Direnmek bir anlamda insan topluluklar›n›n kendini sürekli yeniden yaratmas› demektir... ‹nsano¤lu tarihin ak›fl›n› de¤ifltirmeye


BD EK‹M 2011

kadirdir. Tarih yarat›c› yurttafllar›n eseridir” diyerek insanl›k üzerine at›lan ölü topra¤›n› kald›rmaya çal›flan Hessel “Çok talihli ve mutlu bir insan›m. Ömrümde Nazi iflkenceleri dahil, epeyce ac› çekip tehlike atlatt›m. Befl kez ölümden döndüm. Gördüm geçirdim. Dünyan›n dört bir buca¤›n› dolaflt›m. Torunlar›m›n bile befl çocu¤u var. fiu anda yafl›m için mükemmel bir doksandördüncü y›l sürüyorum. Ben flansl› olmayay›m da kim olsun?” diyerek insanl›¤a sesleniyor: “Yetti art›k! Olup bitenlere duyars›z kalmay›n! Liberal masallara kanmay›n! Sizlere empoze edilen bir dünya bak›fl›ndan tiksindi¤inizi, k›zd›¤›n›z› gösterecek, insana en has en basit tepkileri verin! ÖFKELEN‹N!” “Direniflin ilk aflamas› öfkelenmek, yaflanan haysiyetsizliklere kay›ts›z kalmamak, infial duymaksa ikinci ve belirleyici aflamas› eyleme geçmektir” “Kay›ts›zl›k: en kötü tav›r” “fiiddete baflvurmama, izlemeyi ö¤renmek zorunda oldu¤umuz yoldur.”

Avrupa Tarihi Do¤u’dan Bat›’ya Buz Ça¤›’ndan So¤uk Savafl’a Urallar’dan Cebelitar›k’a Avrupa’n›n Panoramas›

Norman Davies ‹mge Kitabevi

T

arih kitab› denince nedense s›k›c› bilgiler y›¤›n› olarak görülür. S›k›c› olan ne tarih ne de tarih kitaplar›d›r. Kötü olan anlat›m ve aktar›md›r. Ça¤dafl Uygarl›k seviyesinin günümüzdeki simgesi olan Avrupa’n›n nereden nereye geldi¤ini bir roman okur gibi ö¤renmenin bir yolu bu yap›ttan geçiyor. Avrupa’y› k›y›dan köfleden, all› ball› yerinden de¤il bir bütün olarak ac› tatl› gerçekleri ile i¤neyi çuvald›z› da bat›rarak anlat›yor kitap. ‹mparatorlar, krallar, kraliçelerin yapt›klar› yapmad›klar› ile doldurulmam›fl olan yap›t Eski Yunan, Eski Roma, Avrupa’n›n Do¤uflu, Ortaça¤, H›ristiyan Dünyas› Bunal›mda, Rönesanslar ve Reformlar, Ayd›nlanma ve Mutlak›yet, Kargafla ‹çinde Bir K›ta, Dünyan›n Güç Merkezi, Avrupa Geriliyor, Bölünmüfl ve Bütünleflmifl Avrupa bölümleriyle dünden bugüne yol al›yor. Kitap içindeki kutucuklarla okuyucuya “bir soluk al” diyerek önemli konulara büyüteç tutmalar›na f›rsat sunuluyor. Bir sanat, edebiyat, kültür tarihi kitab› da diyebilece¤imiz çal›flmada önemli görsel malzemeler, tablolar, haritalar, istatistikler, kronolojiler ve listeler bulunuyor. Bilimsel aç›dan çok de¤erli bir kitap yazan yazar, insanlar› geçmifllerini ö¤renme konusunda cesaretlendirmeyi, ayd›nlatmay› ve e¤lendirmeyi amaçl›yor. Bunu da baflar›yor. 159


B‹R FOTOGRAF B‹N SÖZCÜ⁄E BEDELD‹R Gönderi: SÜLEYMAN YILDIRIM, ‹STANBUL

160


S p

TÜRK RESSAMLARI: AVN‹ ARBAfi

KUVA-YI M‹LL‹YE (ULUSAL GÜÇ) 1919 y›l›nda ‹stanbul’da do¤an Avni Arbafl, 1940-1947 y›llar› aras›nda ‹stanbul Güzel Sanatlar Akademisi’nde Frans›z ressam Léopold-Lévy’nin yönetiminde çal›flt›. Avni Arbafl, 1947 y›l›nda Frans›z hükümetinin verdi¤i bursla Paris’e gitti ve Fransa’n›n birçok kenti ile ABD’de sergiler açt›. 1976 y›l›nda Türkiye’ye döndü. Kendine özgü bir anlat›m biçimi gelifltiren ve bunu tüm resimlerinde uygulayan Ressam Avni Arbafl, Salon d’Octobre, Salon de Mai gibi önemli sergilere kat›ld›.

9

ÖZEL BASKI

ARMA⁄ANDIR PARAYLA SATILMAZ


BAfiKENT ÜN‹VERS‹TES‹ KÜLTÜR YAYINI

TÜRK RESSAMLARI: Fatma TAN

1 EK‹M 2011

192297

SAYI: 2011 / 10

2000

F‹YATI: 4 TL

EK‹M 2011

FAYTON ‹stanbul Atatürk E¤itim Fakültesi resim bölümünden mezun oldu. ‹stanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi Prof. Özdemir Altan atölyesinde resim e¤itimi ald›. Vancouver- Kanada'da Emilly Carr College'de suluboya tekni¤i üzerine çal›flmalarda bulunan sanatç› çeflitli gazete ve dergilerde ressam olarak görev yapt›. Resim-‹fl e¤itimi ve sanat tarihi ö¤retmenli¤i dersleri verirken, bir yandan da Prof. Hamdi Ünal'dan hal› ve Türk kilimleri dokuma teknikleri e¤itimi ald›. Yurt içinde ve d›fl›nda çok say›da sergiler açan sanatç› çal›flmalar›n› flimdi Büyükada'daki atölyesinde sürdürmektedir.

Prof. Dr. Ahmet Mumcu:

TBMM Tarihimizin En Önemli Olay›d›r Sh:8 Azerbaycan Bas›n›'nda Prof. Haberal: Odun Atefli Ifl›¤›nda Ders Çal›flt›, Dünya Çap›nda Baflar› Kazand› Sh:16

Mümtaz ‹dil yazd›: Bafllamadan Biten Bir Darbenin Öyküsü:

Dekabristler Sh:22

Sinan Meydan'dan: Güneydo¤u ve Do¤u'da Bir Atatürk Projesi:

GAP

Sh:52

Cengiz Önal:

Cumhuriyet de Krizle Bafllad›, Çözümü Mustafa Kemal Sa¤lad› Sh:29 Çetin ‹mir yazd›:

Ahi Evran ve Ahilik Kültürü nedir? Sh:116


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.