2011/11

Page 1

TÜRK SANATÇILARI: Gülflen KIBRISLI 1 KASIM 2011

192297 KASIM 2011

1955 Ankara do¤umlu sanatç›, 1978 y›l›nda flimdiki ad›yla Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi’niden mezun oldu. 1980-1986 y›llar› aras›nda Milliyet Gazetesi grafik bölümünde çal›flt›. Çeflitli illüstrasyonlar ve kitap resimlemeleri yapt›. 1987 y›l›ndan sonra çocuk gruplar›na resim dersleri verdi¤i Resim Heykel Müzeleri Derne¤i’nde halen çeflitli düzeyde görev yapmaktad›r. 1993’de bafllad›¤› seramik çal›flmalar›na 2005 y›l›ndan sonra Gül Erali Seramik Atölyesi’ne devam eden sanatç›, yaflam s›n›rs›zl›¤› içindeki insan› simgeleyen kibrit görüntüleriyle, insan yaflant›s›ndan kesitler yans›tan seramik yap›tlar›n›, 15 Kas›m - 10 Aral›k aras›nda Gümüflsuyu’nda Ormo Sanat Galerisi’nde sergileyecektir.

SAYI: 2011 / 11

F‹YATI: 4 TL

2000

Ata’m›zla, fiehitlerimizle, Tüm Vatanseverlerimizle

VARIZ BURADAYIZ

Necip Faz›l K›sakürek, 1938’in 10 Kas›m’›n› Yazd›:

Haberal "Vatan›n Her Örnek Bir Türk Evinden Ç›km›fl Büyü¤üdür Gürbüz Evren: Kadar Büyük Can Pulak Yazd› BOP’un Gerçek Bir Ölüm" Sh:12 Sh:21 Anlam› Sh:71

Cengiz Özak›nc›, "Namus"un Derinliklerinde "Omurga"ya ulaflt› Sh:62

Mete Akyol Ana Sorunumuzu Yazd›: "Yalan Söylemek ve Yalana ‹nanmak"Sh:6

Bir Ö¤retmenler Günü Arma¤an›: Essah Ö¤retmen De¤ilsiniz Siz Sh:104


Hat: VOLKAN ATAY

“Bu Da Geçer Ya Hu” (Bu yaz›, derginizi ters çevirdi¤inizde de ayn› biçimde okunabilmektedir.)

Hat: VOLKAN ATAY

“Bu Da Geçer Ya Hu” (Bu yaz›, derginizi ters çevirdi¤inizde de ayn› biçimde okunabilmektedir.)


Türkçe Konuflman›n Püf Noktaları anadilini do¤ru, güzel konuflmak isteyen herkes için bir elkitab›d›r; özellikle de sunucular, spikerler, seslendirmeciler, haberciler, ö¤retmenler, ö¤renciler için...

BÜTÜN K‹TAPÇILARDA


BAfiKENT ÜN‹VERS‹TES‹ KÜLTÜR YAYINI

Bütün Dünya

1 KASIM 2011

2000

Baflkent Üniversitesi Ad›na Sahibi: Prof. Dr. Mehmet Haberal Yay›n Genel Yönetmeni Mete Akyol Görsel Yönetmen ve Yay›n Genel Yönetmeni Yard›mc›s› : Turgut Keskin Sorumlu Yaz› ‹flleri Müdürü: Gülçin Orkut Teknik Yap›m Yönetmeni: Faruk Güney ‹flletme Genel Yönetmeni: Sina fien Yay›n Dan›flman›: Yaflar Öztürk Türk Dili Dan›flman›: Haydar Göfer Sanat Dan›flman›: Süheyla Dinç Redaksiyon: Fatma Ataman Düzeltme Sorumlusu: Nükhet Aliciko¤lu Baflkent Üniversitesi’nin bir kültür hizmeti olan Bütün Dünya 2000, Baflkent Üniversitesi kurulufllar›ndan 1. Cadde, No: 77, Bahçelievler, Ankara adresindeki Aküm Reklamc›l›k, Dan›flmanl›k ve Yay›nc›l›k Ajans› Sanayi ve Ticaret A. fi.’nin 3. Cadde, No: 2, Yenimahalle, Ankara adresindeki tesislerinde bas›lm›flt›r.

2

Seçiciler Kurulu: Prof. Dr. Nevzat Bilgin (An›sal Baflkan) Prof. Dr. Ahmet Mumcu Prof. Dr. Solmaz Do¤anca Prof. Dr. Sevil Öksüz Prof. Dr. Ender Varinlio¤lu, Prof. Dr. Okay Eroskay Prof. Dr. Fuat Çelebio¤lu, Prof. Dr. Sedefhan O¤uz, Prof. Dr. Levent Peflkircio¤lu, Gürbüz Atabek, Necmi Tanyolaç, Mete Tizer, Kaya Karan, Alaettin Giray, Ayhan Erten, ‹lhan Banguo¤lu, Ahmet Aydede, Manuel Bilos,Cengiz Dolunay Sürekli Yazarlar: Yücel Aksoy, Pelin Hazar Aliabbasi, Sabriye Afl›r, Nuray Bartoschek, Cahit Batum, Haluk Cans›n, Y›lmaz Da¤deviren, Rüfltü Erata, Sema Erdo¤an, Ali Murat Erkorkmaz, Konur Ertop, Gürbüz Evren, Metin Gören, ‹lyas Halil, Mümtaz ‹dil, Çetin ‹mir, Muzaffer ‹zgü, Mehmet Muhsino¤lu, Filiz Lelo¤lu Oskay, Cengiz Önal, Cengiz Özak›nc›, Saniye Özden, Bekir Özgen, Yaflar Öztürk, R›fat Serdaro¤lu, ‹zlen fien, ‹zmir Tolga, Suat Türker, Engin Ünsal, Mehmet Ünver, Dr. Mehmet Uhri, Orhan Velidedeo¤lu, Mustafa Y›ld›z Yönetim Merkezi: 10. Sokak No: 45, Bahçelievler, Ankara Tel: (0312) 212 80 16 (pbx) Faks: (0312) 234 12 16 ‹letiflim Adresi: Sedef Cad. 2446 Ada, 1. Parsel, A Blok, Kat: 3, Da: 16, Ataflehir, 34750 ‹stanbul Tel: (0216) 456 27 27 (pbx) Faks: (0216) 456 27 29 Da¤›t›m: Yaysat Renk Ay›r›m›: Mat Yap›m

Bas›m Tarihi: 25 / 10 / 2011 www.butundunya.com.tr butundunya@butundunya.com.tr


Dünyan›n yetifltirdi¤i en zalim imparatorlardan biri olarak an›l›r Caligula. Muhaf›z alay› komutan› Chaerea taraf›ndan hayat›na son verildi¤inde, binlerce insan› iflkence ile öldürmekle tarihe çoktan geçmiflti bile. ‹lahi bir varl›k oldu¤unu öne süren, at›n› konsül yapmaya çal›flt›¤› iddia edilen tuhafl›klar›yla tüm Roma imparatorlu¤u s›ras›nca bir daha böyle bir örne¤in gelmemesi için Jüpiter’e yalvar›lm›fl bir zalimdir. Hangi nedenle olursa olsun Caligula, ac›mas›z bir katil olarak tarihteki yerini alm›flt›r.

BÜTÜN K‹TAPÇILARDA


BAfiKENT ÜN‹VERS‹TES‹ KÜLTÜR YAYINI

Bütün Dünya 2000

YIL:14 SAYI: 162

6

8 12

‹ Ç ‹ N D E K ‹ L E R

En Büyük Sorunumuz: Yalan Söylemek ve Yalana ‹nanmak

40

Mete Akyol

49

Atatürk ‹çin Ne Dediler Vatan›n Her Evinden Ç›km›fl Kadar Büyük Bir Ölüm

Sinan Meydan

16 21

57

Ata’n›n Do¤du¤u Ev An›t Kabul Edildi

62

Sabriye Afl›r

71 77

Haberal ve Tüm Silivri Ma¤durlar›

81

Atatürk Böyle Dememiflti Metin Gören

Aylak Adam Konur Ertop

Nazi Döneminde Adalet

87

Evet, Fark Yaratabilirsiniz Steve Jobs

Hukuku Geri ‹steyin T.B.M.M.’nin 2. Dönem Çal›flmalar› ve Siyasi Devrimler Cengiz Önal

38

Biz de ‹nand›k! Gürbüz Evren

Sema Erdo¤an

96

Bekir Coflkun

31

Kalemin Namusu Cengiz Özak›nc›

Onlar Atatürk’ü Gördüler

Erdal Atabek

28

Atatürk ve Milli E¤itim Orhan Velidedeo¤lu

Can Pulak

26

Gazi Mustafa Kemal’in Temel ve Ölmez Önemi Çetin ‹mir

Necip Faz›l K›sakürek

15

“Atatürk Kürtlere Özerklik Verdi” Yalan›na Yan›t

Hakimiyeti Milliye Yaz›lar›

Ayfle Han›m Teyzeye Jobs’› Nas›l Anlatal›m? Nilgün Cerraho¤lu

99

Bir Ülke, Bir Ulus, Bir Dil Düflünün... Rüfltü Erata

15 87 Ata’n›n Do¤du¤u Ev An›t Kabul Edildi Sabriye Sabriye Afl›r Afl›r

4

Evet, Fark Yaratabilirsiniz Steve Jobs


AYLIK BÖLÜMLER

104 108

Essah Ö¤retmen De¤ilsiniz, Siz...

25

F›rçalayarak

Evin Ersözen

80

‹lk Dersimiz Türkçe

86

Bilginizi Denetleyin

Kitaba Hürmet Nurullah Ataç

112

Yunanistan Krizi

103

T›p Dünyas›ndan K›sa K›sa

Mümtaz ‹dil

120

Ufak Tefek Bilgiler

De¤iflimin Dayan›lmaz Hafifli¤i

150

Yar›n›n Büyükleri

152

Çözümler Sayfas›

153

Kareler ve Rakamlar

154

Bulmaca

156

Satranç

158

Ay›n Kitaplar›

160

Bir foto¤raf, Bin Sözcü¤e

Metin Akp›nar

116 122

Rasputin

Bekir Özgen

127 Hediyeyi Kabul Etmek de Bir ‹nceliktir Yücel Aksoy

130

Sis Da¤›l›rsa Hayal Bitermi? Ali Murat Erkorkmaz

134

Uyku Fantezileri Mehmet Ünver

141

Civcivler Okulu Muzaffer ‹zgü

146 147

Matemati¤in fiafl›rt›c› Dünyas› Briç

Bedeldir

Y›lmaz Da¤deviren

108 77 Kitaba Hürmet Nurullah Ataç

Atatürk Böyle Dememiflti Metin Gören

5


En Büyük Sorunumuz:

Yalan Söylemek ve Yalana ‹nanmak

B

üyük Atatürk’ün büyük özellikleri içinde en büyük özelli¤i, “yalan söylememifl” olmas›d›r. Bu özelli¤i bir yana o, yaflam› boyunca yalan söylemeye gereksinim bile duymam›flt›r, yalan söylemeyi akl›n›n ucundan bile geçirmemifltir. Çünkü yapt›¤› her ifli, Türk Milleti’nin yarar›na oldu¤una inand›¤› ve yarar›na oldu¤unu bildi¤i için yapm›flt›r. Çanakkale’de askere, “Size ölmeyi emrediyorum” buyru¤unu verdi¤i anda bile do¤ru oldu¤una inand›¤›, do¤ru oldu¤unu bildi¤i yolunu ve sözünü sapt›rmam›flt›r. Onun için aln› da her zaman tertemizdi, vicdan› da her zaman tertemizdi. Türk ulusu, Atatürk’ün kendisini aldatmad›¤›na inand›¤› için onunla bütünleflmifl, ona güvendi¤i için Kurtulufl Savafl›m›z’da onunla omuz omuza savaflm›fl, Cumhuriyetimiz’in ve devletimizin kuruluflunda da onun için, onunla ad›m ad›m yürümüfltür. ***

6

Atatürk’ün varl›¤›n›n Türk ulusu için büyük bir talih oldu¤u yads›namaz. Fakat Türk Ulusu’nun içindeki belirli bir kesimin varl›¤›n›n da, Atatürk’ün büyük talihsizli¤i oldu¤u yads›namaz. Cumhuriyet’in ilk günlerinde, ç›karabildikleri seslerine bakarak “bir avuç” ölçe¤iyle boyunun ölçüsünü saptad›¤›m›z bu kesim, “halk›n, halk taraf›ndan, halk için yönetildi¤i” s›n›rlar›yla bize tan›flt›r›lan demokrasi döneminin rehaveti içinde sesini yükseltebildi¤inde, önce dilini Atatürk’e kadar uzatabilmifl, sonra elindeki tafl› Atatürk’e kadar f›rlatabilmifltir.

T

ürkiye’de demokrasi döneminin ilk y›llar›nda ç›kar›lan ve bugün de yürürlü¤ünü sürdürmekte olan “Atatürk’ü Koruma Kanunu” adl› yasan›n varl›¤›, hem Atatürk dönemi gençli¤inin, hem bugünün gençli¤inin al›nlar›ndaki “Görevini kullanmamak” suçu damgas›d›r. Ulusuyla omuz omuza vererek


düflmandan kurtard›¤› vatan›nda, o ulusunun içindeki düflmanlar›ndan kendisini koruyabilmek için yasa ç›karmak zorunda kalmam›z› da, al›nlar›m›zda bu suçun damgas›n› tafl›yor olmam›z› da o iyi ki görmedi, iyi ki duymad›.

A

“ak›l ve düflünce gücü”nün birbirlerinden ayr› tutulmalar›d›r. Kiflisel ç›karc› o kifliler, iflte bu “egemenlik” lerine son verdi¤inde ilk kez o zaman Atatürk’e karfl› ç›km›fllar, “Dinimizi yasakl›yor” diyerek ona iftira etmifller, halka yalan söylemifller ve… Ne çok, ne çok, ne çok üzücüdür ki, onlar bu ülkede, bu yalanlar›na inanacak cahil kifliler de bulabilmifllerdir. ***

tatürk’e karfl› ç›kan “o zamanlar›n bir avuç” kiflisinin ortak özelli¤i, halk›n dinsel inançlar›n› kendi kiflisel ç›karlar› için kullanma- Martin Luther’in, Galile’nin, lar›yd›. Martin LutKopernik’in karanl›k her’in, Galile’nin, Koortaça¤ Avrupas›’n› din pernik’in karanl›k ortaça¤ Avrupas›’n› “din tacirlerinin egemenli¤inden tacirleri”nin egemenli- kurtarmak için gösterdikleri ¤inden kurtarmak için cesaretin ayn›n› Atatürk, gösterdikleri cesaretin ayn›n› Atatürk, Türk Türk halk›n› ve ‹slam dinini halk›n› ve ‹slam dinini "o bir avuç din taciri"nin bizdeki “din tacirleri”nin egemenli¤inden kur- egemenli¤inden kurtarmak tarmak için göstermifltir. için göstermifltir. Cumhuriyet Türkiyesi’ni, “millet iradesi” dedi¤imiz, milleO günlerde filizlenen ve hergeçen tin akl› ve karar› do¤rultusunda yönet- y›l giderek dal budaklaflan “yalan söymek için Atatürk, Türk ulusunu önce- lemek” ve “söylenilen yalana inanmak”, likle bu ç›karc› kesimin egemenli¤inden günümüze ulaflt›¤›nda Türkiye’nin kurtarm›fl, sonra da Cumhuriyeti, sorunlar listesinin ilk iki s›ras›na yerleflde¤ifltirilemez, hatta dokunulamaz bir mifltir. Sorumlu konumdaki kifliler yalan sur gücündeki laikli¤in korumas› ve söylemekten vazgeçtiklerinde ya da bügüvencesiyle çevrelemifltir. yük bir kesimimiz onlar›n yalanlar›na inanmamay› ö¤rendiklerinde Türkiye, imi kiflilerce yüzeysel tan›- yaln›zca çok önemli bu iki sorunundan m›yla din ve devlet ifllerinin kurtulmufl olmakla kalmayacakt›r, bu birbirlerine kar›flt›r›lmamas› sorunlar›n neden oldu¤u irili ufakl› tüm olarak bilinen laikli¤in özündeki ve sorunlar›ndan da, kendini ve vicdan›n› kökündeki anlam, de¤ifltirilemez temizlemifl olacakt›r. • “inanç” kavram› ve insan› insan yapan meteakyol@butundunya.com.tr

K

7


Atatürk ‹çin Ne Dediler... Atatürk'ün dost ve düflmanlar›yla kurmufl oldu¤u dostluk iliflkisi dünyada ilk ve tek örnektir. O’nun ölümü dünyada büyük bir yank› uyand›rm›fl ve Büyük Kurtar›c› belki baflka hiç bir lidere nasip olmayan övgü dolu sözlerle an›lm›flt›r. Afla¤›da okuyucular›m›za sundu¤umuz küçük bir derleme bile O’nun büyüklü¤ünü anlayabilmek için yeterli olmaktad›r. (1922'de Türk ordular›n›n zaferi sonucu Anadolu'daki amaçlar› gerçekleflmeyen ‹ngiltere'nin Türk düflman› olarak bilinen Baflbakan› Lloyd George, Parlamento'da kendisine yöneltilen suçlama ve tenkitleri flöyle cevapland›rm›flt›r):

• 'Arkadafllar, yüzy›llar nadir olarak

dahi yetifltirir. fiu talihsizli¤imize bak›n ki o büyük dahi ça¤›m›zda Türk 8

Milleti'ne nasip oldu. Mustafa Kemâl'in dehas›na karfl› elden ne gelirdi. (D. Lloyd George, ‹ngiltere Baflbakan›, 1922)

• Bir ulusun hayat›nda bu kadar az

sürede bu denli kökten de¤ifliklik pek seyrek gerçekleflir... Bu ola¤anüstü iflleri yapanlar, hiç kuflkusuz kelimenin tam anlam›yla büyük adam niteli¤ine hak kazanm›fllard›r. Ve bundan dolay›


Türkiye övünebilir. (Eleftherios Venizelos, Yunanistan Baflbakan›, 1933)

(Yorgi Pesmazo¤lu, Yunan Ekonomi Baflkan›)

Fakat hiçbiri Atatürk'ün cesaret etti¤i ve muvaffak oldu¤u fleyi yapmad›. (Messager D'Athenes, Yunanistan Gazetesi, 11 Kas›m 1938)

Bir insana ölümünden sonra bu derece sevgi ve yas gösterileri yap›lmas› milletler tarihinde az görülen fleylerdendir. (Athinaika, Atina, 12 Kas›m 1938)

Benim üzüntüm iki türlüdür; önce böyle büyük bir adam›n kayb›ndan dolay› bütün dünya gibi üzgünüm. ‹kinci üzüntüm ise, onunla tan›flmak konusundaki fliddetli arzumun gerçekleflmesine art›k imkân kalmam›fl olmas›d›r. (Franklin Roosevelt, A.B.D. Baflkan›)

• Atatürk'ün Türki-

ye'de yapt›¤›n› hiçbir tarafta, hiçbir kimse yapmad›: Ne Cavour ne Cromwell, ne de Washington...Atatürk'ün buldu¤unu, hiç kimse bulmad› ve Atatürk'ün yapt›¤›n› da hiç kimse yapmad›. ‹lham etti¤i kimselere ve kendi prensiplerine göre yaratt›¤› yeni kuflak, O'nun eserine devam edecektir. (Tipos Gazetesi)

• ‹ngiliz, Frans›z ve ‹talyanlar› Ana-

dolu'dan uzaklaflt›r›p bizi de yenince, karfl›m›zda s›radan bir adam bulunmad›¤›n› ve O'nun gerçek yarat›c› kudretini kavramaktan uzak kalm›fl oldu¤umuzu kabul ettik. (1938)

• Çok, pek çok devrimciler görüldü.

Tarih, silinmez harflerle bu devlet adam›n ismini hakedecektir. Atatürk bir halk adam›d›r. K›r›lmaz azmi, keskin zekâs› ve kudreti kendisini yendi¤i al›n yaz›s›n›n önüne getirmifl, böylece yeni Türkiye'nin yarat›c›s› olmufltur. (Politika Gazetesi, Yugoslavya, 1938)

• Sakarya Savafl›,

Sakarya Zaferi, yirmi yafl›m›n en kuvvetli hat›ras› olmufltur. O zamanlar, kendi kendime diyordum: Acaba ben de ulusumu böylesine seferber edemez miyim, onun ruhuna kurtar›c› hamleyi, bu dizgin tan›maz ihtiras› afl›layamaz m›y›m? (Habib Burgiba, Tunus Devlet Baflkan›, 1965)

Atatürk'ün ölümü yaln›z Türk Milleti için de¤il, onun örne¤ine çok muhtaç olan bütün Do¤u milletleri için en büyük kay›pt›r. (Eleyyam Gazetesi, fiam- 1938)

Vatan›n› muhakkak bir parçalanmaktan kurtararak gemisini güvenilir bir 9


limana götürdükten sonra milletinden bir taht istemedi. O, kelimenin bütün anlam›yla bir insan, eflsiz bir dahi, kahraman bir asker ve siyaset adam› idi. Hayat›n› milleti'nin mutlulu¤una adad›, bu u¤urda genç yaflda hayata gözlerini kapad›. (Elifba Gazetesi, fiam- 1938)

Atatürk, bafl› dumanl› doruklarda yüce bir da¤ tepesidir. Siz O'na yaklaflt›kça o yükselir ve aran›zdaki mesafe sonsuza de¤in ayn› kal›r. Devirlerinde büyük gözüken, zamanla küçülen benzerlerinden fark› budur ve böyle kalacakt›r. (Arriba Gazetesi, Portekiz, 1938)

Uzun bir yol afl›lm›fl, yüce bir eser ortaya konmufl, bir çok zaferler elde edilmifltir. Tüm bunlar Atatürk'ün eseridir. (Kur jer Warzavski Gazetesi, Polonya)

Ad›, Türk Milleti'nin millî kurtulufl savafl›nda ve Türkiye'nin siyasi alanda yeniden örgütlenmesine gayet s›k› bir surette ba¤l› olan Kemal Atatürk'ün ölümü gerek Türkiye için, gerekse bütün dostlar› için derinli¤i ölçülmez bir kay›pt›r. Türk Milleti'nin en samimi dostlar› aras›nda bulunan Sovyetler, zaman›m›z›n bu örneksiz devlet adam›n›n öneminden dolay› derin bir ac› içindedirler. (‹zvestia Gazetesi, Moskova, 1938)

Atatürk, dünya üzerinde yeni bir devir açm›fl bir insand›r. Ben, O'nun Türk kad›nlar›na hak vererek ve bir ülkede anay›, yak›fl›r oldu¤u yüceli¤e erifltirerek Bat›'ya ders verdi¤ini nas›l unuturum. (Prenses Aleksandrina, Uluslararas› Kad›nlar Birli¤i Delegesi )

Romanya'da Atatürk'ün ölüm haberi geldi¤i gün, bütün okullarda dersler tatil edildi. (Rador Ajans›-Romanya, Bükrefl) 10

• O, Türkiye'yi kur-

makla bütün dünya uluslar›na Müslümanlar›n seslerini duyuracak kudrette oldu¤unu kan›tlad› Kemal Atatürk'ün ölümüyle Müslüman dünyas› en büyük kahraman›n› kaybetmifltir. Atatürk gibi bir önder önlerinde bir ilham kayna¤› olarak dikildi¤i halde Hind Müslümanlar› bugünkü durumlar›na hâlâ raz› olacaklar m›? (Muhammet Ali Cinnah-Kaidiâzam, Pakistan Cumhurbaflkan›, 1954)

• Bizim asl›m›z rengi uçmufl bir k›-

v›lc›m iken, O'nun bak›fl› ile cihan› kaplayan ve ayd›nlatan bir günefl haline geldik. (‹kbal, Pakistan Millî fiairi)

• 'Atatürk'ün yapt›klar› insano¤lu-

nun kolay kolay yapabilece¤i fleyler-


den de¤ildir. O; büsbütün baflka bir insand›.' (El-M›sri Gazetesi, M›s›r, 1938)

'Mustafa Kemal Atatürk, kuflkusuz 20. yüzy›lda dünya savafl›ndan önce yetiflen en büyük devlet adamlar›ndan biri, hiçbir millete nasip olmayan cesur ve büyük bir ink›lâpç› olmufltur.' (Ben Gurion, ‹srail Baflbakan›, 1963)

Türkler, Atatürk'ü ola¤anüstü bir tutkunlukla seviyorlar. Bursa'ya giderken trende rast geldi¤im bir çocu¤a ‹stanbul veya Ankara'dan hangisini sevdi¤ini sordum. Çocuk Ankara'y› sevdi¤ini söyledi. Nedenini sordu¤umda: 'Ankara'da Atatürk bulundu¤u için' cevab›n› verdi. Bela GazetesiM›s›r)

Yüzy›l›m›zda 'olmayacak hiçbir fley yoktur' fleklindeki tarihi gerçe¤i kan›tlayan ilk adam olmufltur. (Eski Ujsag. Macar.)

Dünyan›n çok nadir yetifltirdi¤i dahilerdendir. Dünya tarihinin gidiflini de¤ifltirmifltir. (An Nahar, Beyrut)

Yüz y›ldan beri Küçük Asya'n›n ç›kard›¤› en büyük lider. (The Japan Chronicle, Kobe)

• Hayat›n›n sonuna kadar milleti'nin

mutlak güveni ile kurdu¤u devletin

bafl›nda muzaffer kumandan›n›n kiflili¤i, efli görülmemifl bir karakter örne¤idir. (Comte Carlo Sforza, ‹talya Eski D›fliflleri Bakan›)

Üstün iradesi, tükenmez cesareti ve eflsiz sezifl ile has›mlar›n› dize getirdi. Fazilet ve ciddiyeti, üç y›lda memleketine yaln›z askeri, ayn› zamanda tam ve doyurucu bir siyasi zafer kazand›rd›. (Perrone Di San Martino, ‹talyan Yazar›) Modern Türkiye'nin yarat›c›s› Kemal Atatürk'ün eserleri, memleketi için yapt›klar› ‹sveç'te çok iyi bilinmektedir. Atatürk'ün liderli¤i alt›nda Türkiye'nin kalk›nmas›n›, fevkalâde ileri hamlelerini hayranl›kla izledik. Atatürk'ün, tüm alanlarda getirdi¤i reformlarla Türkiye, içinde bulundu¤u çok zor durumdan kurtar›l›p güçlü ve güvenilir temeller üzerine yerlefltirilmifltir. (Erlander, ‹sveç Baflbakan›)

• E¤er tarih bir kalbe sahip olsayd›,

Mustafa Kemal'i mutlaka k›skan›rd›. (Tchang Yang Yee Pan Gazetesi, Çin, 1958)

• Atatürk, yirminci yüzy›l›n en büyük

mucizesidir. (National Tidence Gazetesi, Danimarka) • 11


BD KASIM 2011

Necip Faz›l K›sakürek Atatürk’ün Ölümü Üzerine Yazd›:

"Vatan›n Her Evinden Ç›km›fl Kadar Büyük Bir Ölüm" Atatürk’ün ölümü nedeniyle büyük edebiyat adam› Necip Faz›l K›sakürek’in 16 Kas›m 1938 tarihli Cumhuriyet gazetesinde yay›mlanan ve ayr›ca bir “Edebi yap›t” de¤eri tafl›yan yaz›s›n› ilgiyle okuyaca¤›n›za inan›yoruz

S

on onbefl gündür her sabah t›r›m) kudretini, bütün tarih boyunca yata¤›m›zdan kalk›p Dolma- s›k s›k ele geçirebilmifl de¤ildir. Yarat›c›bahçe Saray›’n› yerinde bul- n›n, bir defa bile flafl›rmamaya memur duktan sonra, ona varl›k ve sad›k iflçisi, bu misalde kudretinin her mana izafe eden (anlam yük- zamanki mevzuu (konu) ile mevzuunun leyen) unsurun yok oldu¤una inanabil- bu defaki kudretini bir araya getirdi. mek, yaban bir idrak iflkencesi; Atatürk’- Mahalleden bir ölü ç›kt›¤› zaman o ten bir parça halinde kalan bir çok fley semt, ister istemez kendisine bir alâka aras›nda onun yoklu¤u, merkezi olma- pay› düfltü¤ünü kabul eder. Ölümünün yan bir daire tasviri gibi, içinden ç›k›l- mücerred sirayet (tek bafl›na gelifli) ve maz bir muhal hissi (olmazl›k duygusu) ihtar› küçük küçük bir mesafe yak›nl›¤›n›, bir nevi akrabal›k veriyor. F›nd›¤›n kabuhaline getirdi. Fakat ne ¤unu k›rmadan içini yide olsa ölen ne kadar içtiyen korkunç bir sihirbaz mai (toplumsal) ve heredas›yla ölüm, Atatürk’kese ait hüviyet tafl›rsa ü hüviyeti (kimli¤i) etratafl›s›n bu ba¤, kan ve his f›ndaki büyük zarfa el de¤yak›nlar› karfl›s›nda, dirmeksizin ald› götürdü. sadece yapma bir zihin Ölüm, her insanda telafl› uyand›rmaktan basit bir tezahür (görünötürü bir ac› duyurmaz. tü) fark› ile ayn› marifeti Bütün dünyada, kral›na tekrarlamas›na ra¤men; anas› kadar yanacak bu son misalde (örnekte) Necip Fazıl Kısakürek kimse yoktur. Bu zalim buldu¤u müeyyide (yap12


BD KASIM 2011

ruh kanununa ra¤men bu defaki ölüm, vatan›n her evinden ç›km›fl kadar göze büyük göründü. Evinizdeki bir kahve fincan›n›n çatlamas›, bize Yedikule surlar›n›n çöküflünden daha tesirli (etkili) geldi¤i halde; bu defaki ölümü hepimiz, fi’li ve flahsi bir mülkiyet kayb› ifadesiyle duyduk. ‹çtimai (toplumsal) ölüler aras›nda her evin ölüsü olabilmifl kahramanlar,

hürmetle flapkas›n› ç›karmaktad›r. Atatürk’ün gözleriyle görmedi¤i bu manzaray› biz yaln›z gözlerimize b›rakmayarak kesin bir delalet (iflaret) halinde fluurumuza (bilincimize) indirmekle mükellefiz. O Türk’e, hem Türk’ü, hem de Avrupal›y› inand›rabildi. Tarihte büyük bedbinlerle (kötümserler) büyük nikbinlerden (iyimserler) ibaret iki s›ra kahra-

Osmanl› ‹mparatorlu¤u’nun yar› dünyaya sahip oldu¤u devirlerde bile böyle bir ihtirama (sayg›ya) sahip olabilmifl hükümdar yoktur. tek eldeki parmak say›s› kadar azd›r. man vard›r. Her fleyi karanl›k gören, Hiçbir Türk, kendini, devlet reisine, bütün ayd›nl›¤› aramaya do¤ru gizli bir cehde, dünyan›n bu türlü bir sayg› gösterece¤ini ayd›nl›k gören de, öldürücü flartlar karümit etmezdi. Osmanl› ‹mparatorlu¤u’- fl›s›nda k›r›lmaz bir mukavemete (direnun yar› dünyaya sahip oldu¤u devirlerde nifle) gebedir. bile böyle bir ihtirama (sayg›ya) sahip olabilmifl hükümdar yoktur. Avrupa’n›n, bize en yabanc› milletlerine kadar heyetlerle, askeri k›t’alarla ve en büyük mümessillerle (temsilcilerle) Ankara’ya koflmufl olmas› gösteriyor ki garp (Bat›) Atatürk’ün flahs›nda Türk ehliyet ve k›ymetine art›k inanm›flt›r. Bu inand›r›fl›n büyük aksiyonunu (hareketini) yapan milli kahraman’›n ölüsü karfl›s›nda da hiçbir protokol kaidesinin (kural›n›n) olmad›¤› ve hiçbir garpl›n›n bir Türk Halk› Atatürk’e son görevini yapmak için yabanc›ya göstermedi¤i bir sokaklar› doldurmufltu 13


BD KASIM 2011

‹ngiliz K›t’as› Atatürk’ü selaml›yor Bence bu fikirlerin ikisi de, dava ve aksiyon do¤uracak çapta olmak flart› ile, kurtar›c›lara mahsus vas›flardand›r. Bedbin kahraman bizi, vücudunu görmedi¤imiz bir hayata indirme¤e, nikbin kahraman da vücudunu görmedi¤imiz ölüm tehlikesinden kaç›rmaya memurdur. Atatürk’ün ruhi maktalar›ndan (kesitlerinden) bence en alâkal›s›, o’nun y›lmaz ve hezimet kabul etmez nikbinli¤idir. Atatürk bu eflsiz nikbinli¤i, baflta ve sonda, biri milletine ve öbürü flahs›na ait iki büyük tezahürle vesikaland›rd›. Birinci vesika; bir millet için esaret ve mahkûmiyet an›n›n bir vak›a (olay) halinde teslim edildi¤i hengâmede (kargaflada) bu vak›aya inanmayan tek adam o idi. Bütün dünya ile birlikte milleti de kendi ölümüne inand›¤› vakit, o inanmad›. Bu Atatürk’ün millet ufkuna do¤uflu ile bafllayan ilk ve büyük nikbinli¤inin tecellisidir. ‹kinci vesika; milli kahraman, hasta döfle¤inde günden güne fenalafl›rken 14

yak›nlar›ndan itibaren bütün Türk milleti’ne kadar herkes a¤›r bir ümitsizlik içinde bo¤uluyor; fakat kendisi bir çocuk gibi saffetli (safl›k içinde), aya¤a kalkaca¤›, otomobiline veya motörüne binece¤i dakikay› bekliyor, ölebilece¤ine bir an bile mümkün gözü ile bakm›yordu. Bu da sonuncu tecelli. Atatürk, bafllang›çta milletinin; sonunda da kendisinin ölümüne inanmad›. Bu iki nikbinlik tecellisinin birinde hakl›, ötekinde haks›z ç›kt›. Fakat koca bir millete hayat vesilesi getirmifl bir kahraman›n ferdi hayat› olamayaca¤› için onu ikinci tecellide de haks›z bulamayaca¤›z.” •


BD KASIM 2011

Ata’n›n do¤du¤u ev an›t kabul edildi ustafa Kemal Atatürk’ün 1881’de do¤du¤u Selanik’teki ev, Türkiye’nin

M

talebi üzerine Yunanistan Kültür Bakanl›¤› Ça¤dafl An›tlar Merkezi Kurulu taraf›ndan “an›t” kapsam›na al›nd›. “Apostolu Pavlos” ile “Agiu Dimitriu” caddeleri üzerinde bulunan ve Türkiye’ye ait olan müze evde, Atatürk’ün farkl› dönemlerine iliflkin foto¤raf, kiflisel eflyalar ve okul y›llar›na ait belgeler ziyaretçiler taraf›ndan görülebiliyordu. Üç katl›, bir avlu içinde bulunan ve 1870’te infla edildi¤i tahmin edilen ev, Selanik Belediye Meclisi taraf›ndan Türkiye’ye verilmifl, Atatürk'e atfen müzeye dönüfltürülmüfltü. Ata’n›n do¤du¤u ev, her y›l yaklafl›k 25 bin Türk taraf›ndan ziyaret ediliyor.

Haber: SABR‹YE AfiIR

15


BD KASIM 2011

Onlar tatürk’ü Gördüler

A

"Beni görmek demek, mutlaka yüzümü görmek demek de¤ildir. Benim fikirlerimi, benim duygular›m› anl›yorsan›z ve hissediyorsan›z, bu yeterlidir." M. K. Atatürk Yazan: SEMA ERDO⁄AN

O

nlar, birer küçük çocukken Büyük Kurtar›c›, Atatürk’ü gördüler. Görmekle kalmay›p dehas›n› da kavrad›lar. Neriman Ç›tak, Remziye Tatl›, Mümin Derici ve fiefika Cicigil. Bugün hepsi Cumhuriyet’le akran. Dünün en zor koflullar›na tan›k olan ve yaflama tutunan bu çocuklar›n, çocukluk an›lar›ndan bugüne kalan en de¤erli fley Büyük Kurtar›c›’y› görmüfl olmak. Onlar, O an›

16


BD KASIM 2011

hiç unutmad›lar. Kimi çok yak›ndan kimi biraz uzaktan. Kimi bir trenin katar›nda kimi bir s›n›fta. Kiminin koluna de¤di kolu, kimi göz göze geldi. O an hiç unutulmad›. Bir p›rlanta de¤erindeki o unutulmaz an haf›zalar›ndan hiç silinmedi. “Efendiler, bende bu vekayiin ilk hiss-i teflebbüsü, bu memlekette, bu güzel Adana'da vücud bulmufltur” sözü ile Kurtulufl Savafl› fikrinin Adana’da do¤du¤unu belirten Büyük Kurtar›c› yurt gezileri kapsam›nda Adana’y› 8 kez ziyaret etti. ‹flte dünün flansl› çocuklar› bu ziyaretler s›ras›nda gördüler Büyük Kurtar›c›’y›. 1923 Osmaniye do¤umlu olan Neriman Ç›tak Büyük Kurtar›c›’y› 3 kez görme flans›n› yakalayanlardan. 1931 y›l›nda, misafir ö¤renci olarak devam etti¤i okulda büyük ablalardan bir haber duyar. Radyonun dahi olmad›¤›, haberlerin sadece gazetelerden ö¤renildi¤i y›llard›r. Büyük ablalar “Atatürk bugün Adana’ya geliyor. Ö¤leden sonra da Belediyeyi ziyaret edecek.” derler. Koflarak ayr›l›r okuldan ve solu¤u evde al›r. Annesine, Atatürk’ü görmek istedi¤ini söyler ve kendisini belediyeye götürmesini ister. Evleri de Belediye’ye çok yak›nd›r. Bu iste¤i, kalabal›kta ezilir düflüncesiyle annesi taraf›ndan reddedilir. Çocuktur, annesinin

Neriman, keskin mavi gözlerle göz göze gelir. Büyük Kurtar›c› birkaç saniye tebessümle bakar gözlerinin içine sözüne itaat etmek durumundad›r. Diretmek gibi bir flans› da yoktur ve konu kapan›r. Küçük Neriman, kendi kendine oyuna dalm›flken ablas› elindeki ekmek sepetini uzat›r, hadi ekme¤imizi al da gel, der. Evin ekme¤ini almak asli görevidir. Sepeti al›r kap›dan ç›kar. Bir bakar ki insanlar bir yöne do¤ru ak›n ediyor. Hemen Büyük Kurtar›c›’n›n gelece¤ini an›msar, elindeki sepeti f›rlat›r, hoplaya hoplaya Belediyenin kap›s›na gider. Kendi ifadesi ile sevinçten lastik top gibi z›pl›yordur. Yafla, varol, çok yafla… sesleri ile kalabal›¤›n aras›ndan elinde melon flapkas› ile Büyük Kurtar›c› belirir. Kendisine do¤ru geliyordur. Çünkü Neriman Ç›tak, 51 y›l yaflad›¤› ve Atatürk’ü gördü¤ü Belediyeye çok yak›n olan evinin foto¤raf›yla

17


BD KASIM 2011

kap›n›n önündedir küçük Neriman. Belediyenin kap›s›na do¤ru bir tebessümle yaklaflan Atatürk, lastik top gibi z›playan küçük Neriman’› da görür. Neriman, keskin mavi gözlerle göz göze gelir. Büyük Kurtar›c› birkaç saniye tebessümle bakar gözlerinin içine, yan›ndakilerle Belediye kap›s›ndan içeriye girer ve kap› kapan›r. Kap›n›n önünde üzgün bir çocuk kal›r. ‹nanamad›¤› bir an› yaflayan bu çocu¤un akl›na birden ekmek sepeti gelir, geri döner ve sepeti f›rlatt›¤› yerde bulur. Ekme¤i al›r eve döner. Olan biteni detaylar›yla annesine anlat›r. Annesi de flöyle der k›z›na: ”Bu senin k›smetinde varm›fl k›z›m”. 1926 Tarsus do¤umlu olan Mümin Derici 1937 y›l›nda görür Büyük Kurtar›c›’y›. Tarsus Misaki Milli ‹lkokulunda 3. s›n›f ö¤rencisidir. S›n›f ö¤retmenleri Fazilet Han›m, yar›n en temiz

giysilerinizle gelin. Atatürk’ü görmeye gidece¤iz, diye tembihler. Annesi akflam banyo yapt›r›r, çamafl›rlar›n› de¤ifltirir, okul k›yafetlerini ütüler. Küçük Mümin, o önemli güne rüyas›nda Atatürk’ü Çanakkale Savafl›’nda görerek uyan›r. Tertemiz bir flekilde okula gider. Büyük bir heyecanla da Atatürk’ü görecekleri Tarsus Park›’na giderler. Tarsus Park›’nda Tarsus ‹dmanyurdu sporcular› da haz›rd›r tak›m formalar›yla. Bir tepsi içerisinde süzme yo¤urttan yap›lm›fl ayran ikram edilir Büyük Kurtar›c›’ya. Büyük Kurtar›c› ile aralar›nda park›n havuzu vard›r. Tüm çocuklar “Atatürk, Atatürk” diye 盤l›klar atar. Küçük Mümin, Büyük Kurtar›c›’y› bekledi¤i gibi görmez. Yüzünde hasta bir hal vard›r. Onu daha dinç görmeyi bekliyordur ama Büyük Kurtar›c›y›, heybetli bir adam olarak nakflediyor haf›zas›na. Büyük kurtar›c›y›

Mümin Derici’nin ilkokul 3. sınıfta Atatürk’ü görme şansı olmuş. 18

iki kez görme flans›na sahip olan fiefika Cicigil ise 1926 Adana -‹ncirlik do¤umlu. Babas› Misis Tren ‹stasyonu’nda hareket memurudur. Babas›n›n, bugün katarda Atatürk geliyor k›z›m, cümlesi ile büyük bir heyecana kap›lan küçük fiefika istasyonda al›r solu¤u, beklemeye bafllar. Gözü, Büyük Kurtar›c›’y› getirecek katardad›r. Nihayet, Misis ‹stasyonu’nda bir katar durur. Penceresinde Büyük


BD KASIM 2011

kurtar›c›, yan›nda da ‹smet ‹nönü vard›r. Hayranl›kla bakarken bir an göz göze gelir Büyük Kurtar›c› ile. Adeta nutku tutulmufltur. ‹flte tam o s›rada tren yavafl yavafl hareket eder ve uzaklafl›r. Ard›ndan öylece bakakalan küçük fiefika’n›n hat›r›nda dimdik kafllar ve etkili bak›fllar kal›r .

Şefika Cicigil, küçükken bir tren penceresinde gördüğü Büyük Kurtarıcı ile göz göze gelmiş...

1922 Adana do¤um-

lu Remziye Tatl› ise 19 kas›m 1937 de görür Büyük Kurtar›c›y›. O, O’nu gören di¤er çocuklardan çok daha flansl›d›r. Çünkü Büyük Kurtar›c› ile ayn› foto¤raf karesinde yer alma flans›n› da yakalam›flt›r. Böyle bir flans› yakalad›¤›n› ise yetmiflli yafllar›n› sürerken bir tesadüf sonucu ö¤renir. Büyük Kurtar›c›’n›n Adana’ya geldi¤i çabuk duyulmufltur. Remziye Tatl› Adana K›z Enstitüsü’nde ö¤rencidir. Nöbetçi ö¤retmenleri, çocuklar Atatürk gardan hareket etmifl, Atatürk Caddesi’nden geçerek vilayete gidecek, duyurusunu yapar. K›z Enstitüsü de Atatürk Caddesi üzerinde oldu¤u için ö¤renciler dersi unutur ve pencerelere üflüflür. Nöbetçi ö¤retmen bir duyuru daha yapar. "Büyük Kurtar›c›, okulumuzu ziyaret edecek." ‹flte bu duyuru sonras›n› anlatmakta zorlan›yor Remziye Tatl›. Bir kap›ya bir pencereye koflturuyor, bir oturuyor bir kalk›yorlar. Ç›¤l›k atanlar, se-

vinçten a¤layanlar... Derken Büyük Kurtar›c›’n›n arac› okul kap›s›nda duruyor. Sabiha Gökçen ve Celal Bayar d›fl›nda kalabal›k bir erkan da vard›r Büyük Kurtar›c›’n›n yan›nda. Remziye Tatl›’n›n hâlâ kulaklar›mda dedi¤i u¤ultu Büyük Kurtar›c›’n›n binaya girifli ile kesilir. Hemen s›n›flara girilir ve ç›t ç›kmaz. Koridordaki ayak seslerine dikkat kesilirler. Büyük Kurtar›c› birden durur s›n›f›n kap›s›nda. Tüm s›n›f ayn› anda aya¤a f›rlar. Remziye Tatl›’n›n hayat›m boyunca unutamad›¤›m dedi¤i flu üç kelimeyi söyler Büyük Kurtar›c›: ”Oturun, gelece¤in kültürlü anneleri.” Dersleri tarihtir ve bir ö¤renci tahtada Büyük Kurtar›c›’n›n sorular›n› yan›tlamaktad›r. S›n›f içerisinde gezinen Büyük Kurtar›c› bir ara en öndeki s›ran›n yan›nda durur. Remziye Tatl›’n›n s›ras›d›r buras›. Kolu koluna de¤er. 19


BD KASIM 2011

"Bu güzel ülke için yapaca¤› çok fley vard› ama çok erken öldü. Bana deselerdi ki ömründen hediye eder misin? ‹nan›n hediye ederdim. Kula¤› arkadafl›nda gözü Büyük Kurtar›c›’dad›r. Öyle bir yüz ki nur saç›yor, diyor. Çok fl›kt›r, çok yak›fl›kl›d›r, kusursuz bir yüzü vard›r. Pembe yüzündeki k›lcal damarlar› dahi görür. Kal›n kafllar›n›n alt›ndaki mavi gözlerden çok etkilenir. Sorulara do¤ru yan›t verip aferin alan arkadafl› yerine otururken heyecandan s›n›f›n en arkas›na kaçan ö¤retmenleri de öne gelir ve Büyük Kurtar›c›’n›n elini öper. Tarih ders kitab›nda iflledikleri konuya dair sorular sormas›na hâlâ flafl›yor Remziye Tatl›. Ve flöyle diyor: Sanki tarih kitab›m›z› eline ald› ve iflledi¤imiz konulardan sorular sordu. Büyük Kurtar›c›’y› görmek onlar için 20

yaflam›n sundu¤u en de¤erli arma¤an. Bir iki cümle ile Büyük Kurtar›c›’y› flöyle tan›ml›yorlar: Remziye Tatl›: Bu güzel ülke için yapaca¤› çok fley vard› ama çok erken öldü. Bana deselerdi ki ömründen hediye eder misin? ‹nan›n hediye ederdim. Bir 15 y›l daha yaflasayd› keflke. fiefika Cicigil: Ne zaman ansam, ne zaman bir foto¤raf›n› görsem hemen o an› an›ms›yorum. Ancak çocuklar›mdan çok seviyorum dersem yalan olur. Ölene kadar unutamayaca¤›m. Mümin Derici: O an› ve O’nu hiç unutmayaca¤›m. Simas› hâlâ haf›zamda. Hayat›mda en gurur duydu¤um fley O’nu görmektir. Neriman Ç›tak: Etkili bir bak›flla gördüm. Büyük kurtar›c›y› görmek benim için büyük bir onurdu. Onu görmek, büyük kudretini de anlamak oldu benim için. Sadece, bir varl›¤› bir flahs› görmek olmad›. O’nun bak›fllar›yla, dehas›n› da kavrayabildim bir çocuk olmama ra¤men... •


BD KASIM 2011

Haberal ve Tüm Silivri Ma¤durlar› Prof. Mehmet Haberal’› çok özledim. Örnek bir

Türk büyü¤üdür o. Dünyan›n çok de¤er verdi¤i bir bilim adam›m›zd›r. Kendini insanl›¤a, hastalar›na, Türk gençli¤ine, ülkesine adam›flt›r. Kar›nca gibi çal›flm›fl, hayat›n› hiçe saym›fl, mutlulu¤unu insanlar›n mutlulu¤uyla örtüfltürmüfltür hep. Yazan: CAN PULAK

yilik yapmak, gönül almak, mütevaz› olmak onun pek çok özelliklerinin bafll›calar›d›r. T›p profesörüdür ama, bana sorarsan›z insan sev-

gisinin ordinaryüs profesörüdür. Onu gördü¤ünüzde içiniz aç›l›r, moraliniz düzelir, ölümünüze çeyrek kalm›flsa gençleflirsiniz hemen. Enerji yükler adama, o devaml› gülen yüzüyle bir anda hayata bak›fl›n›z› de¤ifltirir. Yoksulluktan gelmifl, imkans›zl›klar içinde büyümüfl, T›p Fakültesini bitirerek cerrah olmufltur. Onun neflteri, ölüyü dirilten mahareti günümüze kadar yüzbinlerce kifliye sa¤l›¤›n› kazand›rm›flt›r. Yetmemifl ülkenin ilk böbrek vakf›n› kurmufl, böbrek nakillerini ilk o bafllatm›flt›r. Bununla yetinmemifl,hastaneler kurmufl, ülkenin çeflitli yerlerinde say›s›z sa¤l›k kurumu21


BD KASIM 2011

nu devreye sokmufltur. Bugün Baflkent Hastaneleri dedi¤inizde, bütün dünya flapka ç›kar›yor.

tiyaç duydu¤u pek çok personel yetifltirdi. Televizyonlar kurdu, dergiler, yay›nlar ç›kard›. Adam gibi gazeteciler, televizyoncular kazand›rd› ülkeye. ehmet Hoca bir Türkiye Mehmet Hoca’n›n yapt›klar›n› saymasevdal›s›. Durmak, dinlen- ya kalksam, sütunlar de¤il, sayfalar mek nedir bilmiyor. Lider de¤il, ka¤›t balyalar› de¤il, ka¤›t fabrido¤mufl, lider yaflam›fl, çevresini mü- kalar› yetmez. kemmel flekilde motive ediyor. KendiBaflka bir ülkede olsa, eller üstünde si için de¤il, milleti için yaflayan bir tafl›nacak, heykelleri yap›lacak Mehadam… Hofl; milleti için yaflayan in- met Hoca hapiste flimdi. Hay›r ziyaretsanlar pek makbul de¤il ülkemizde. çi olarak de¤il, hiç yapmad›¤› bir iflten Atatürk için bile uzat›lan dillere bak›- suçlanarak yat›yor içerde. Örgüt kurmak, darbeye teflebbüs gibi komik iddialarla. Alk›fllanacak bir e¤itim örgütü Örgüt kurmak ifline kurmufltur Haberal. Ama inan›r›m. Savc›lar›n bu bunun d›fl›nda hükümeti iddias›, e¤er kasdettikleri dünyan›n flapka ç›devirece¤i gibi gülünç bir örgüt kard›¤› sa¤l›k örgütü ise iddiayla örgüt kurmuflsa, do¤rudur. Yine e¤itim örbuna hiç inanmam. Di¤er gütünü kastediyorlarsa (Baflkent Üniversitesi) bu ifllerinden vakit bulamaz da do¤rudur. Alk›fllanacak bir e¤itim örgütü kurçünkü… mufltur Haberal. Ama buyorum da, utan›yorum efendili¤im- nun d›fl›nda hükümeti devirece¤i gibi den… gülünç bir iddiayla örgüt kurmuflsa, Prof. Haberal sadece sa¤l›k dünya- buna hiç inanmam. Di¤er ifllerinden m›za de¤il, e¤itim hayat›m›za da bü- vakit bulamaz çünkü… yük hizmetler yapt›. Baflkent Üniversitesi gibi örnek bir kurumu, milletimize Eli öpülesi böyle bir insana, aylard›r arma¤an etti. Gidin bak›n Üniversite’- neler çektiriliyor bir bilseniz.Yatt›¤› ye, gö¤sünüz kabar›r iftihar edersiniz. hastane polisçe bas›l›yor, hasta yataBütün bunlar› gönlü vatan aflk›yla ¤›nda bile rahat vermiyorlar adama. dolu bir tek insan yapt›. Çok insan bu Kalbinde önemli bir rahats›zl›¤›n olülkeye tek çivi çakmadan göçüp gider- du¤unu belirten raporu veren Kardiyoken, Mehmet Haberal her gününü Tür- loji Enstitüsünün baflkan ve yard›mc›s›n› tutuklad›lar. Ard›ndan Adli T›p kiye’ye hizmet etmekle geçirdi. Hangi birini sayay›m, turizme bile Kurumunca alel acele haz›rlanan ve imzas›n› att›, oteller yapt›, sektöre ih- tüm sa¤l›k dünyas›nda ibret verici bir

M

22


BD KASIM 2011

belge olarak de¤erlendirilen flöyle bir p›l›r. Hem de Haberal’›n ameliyatharaporu ilan ettiler millete… neden hapishaneye postaland›¤› süre "Merdiven ve yokufl ç›kabilir, düz içinde... yolda saatte 6.4 km h›zla yürüyüfl yapabilir, k›sa mesafe koflabilir, ev ifli Efendim Haberal, hasta yata¤›nda yapabilir, eflya vs.tafl›yabilir. Golf, bilgisayar kullan›yormufl. ‹yi ki ototenis oynayabilir. Dans dahil birçok mobil kullan›yormufl dememifller. Ay›pt›r beyler, ülkenin böylesine sayspor aktiviteleri yapabilir…" Bir "olimpiyatlara kat›labilir" de- g›n bir insan›na eziyet etmeye, iflkence memifller. Alt›nda su tesisatç›s›n›n, yapmaya ne hakk›n›z var? Suçu varsa elektrikçinin, milli piyango bayiinin bir an önce söyleyin, o da ö¤rensin, imzas› olsa mesele yok. En az›ndan millet de bilsin. Ama böyle yapmak doktoru, doçenti filan imzalam›fllar yerine, milliyetçi ve Türk’çü, büyük bu raporu. Ay›b›n bu kadar›na pes Onlar niye korkuyorlar, neden do¤rusu… çekiniyorlar? ‹fllemeyen bir A¤ustos’un sonuna do¤ru bir re- adaletin, hesap vermeyen bir zalet daha yaflansavc›l›k mekanizmas›n›n m›fl. Stres ve üzüntünün tetikledi¤i hesab›n› biz mi soraca¤›z? Biz kalbin ölümcül soracaksak, onca muhalefet çarp›nt›s›n› önlepartisi milletvekilinin yebilmek için, damardan girilerek Meclis’te ifli ne? kalbe müdahele edilmifl. ‹nsan hayat› için çok ciddi vatansever bir profesörümüzden, nebir operasyon bu… Sonuçta ne olmufl yin intikam›n› almaya çal›fl›yorsunuz? biliyor musunuz? Savc›l›¤›n iade yaz›s› Bu ülkede adalet varsa e¤er, baflta üzerine, üç saat sonra kalp operasyonu Adalet Bakan› olmak üzere, özel mahgeçiren Haberal’› önce Mehmet Akif kemelerde görevli ve sorumlu persoErsoy hastanesine, oradan da Silivri nel bir gün mutlaka hesap vereceklerCezaevine "yang›ndan mal kaç›r›r gi- dir. O hesap gününden, Ergenekon paranoyas›na kap›lan herkes nasibini bi" yollam›fllar. Bu yap›lan büyük bir suçtur. De¤il alacakt›r. Hangi makamda oturuyorsa Haberal’a, kime yap›l›rsa yap›ls›n acil ve hangi s›fat› tafl›yorsa… bir kovuflturmay› ve sorumlular›n›n üre¤i hasta, gönlü k›r›k (Savc›, doktor her kimse) adam öldürMehmet Haberal hocam›z, meye teflebbüsten a¤›r cezada yarg›flimdi Silivri Hapishanesinde lanmalar›n› gerektirir. Ciddi bir devlette bu ifllemler vakit geçirmeden ya- paspas yap›yor, bulafl›k y›k›yor. Be-

Y

23


BD KASIM 2011

nim de ci¤erim buna yan›yor iflte... Engin Alan Pafla’ya, zindandaki tüm meslekdafllar›ma, Silivri’nin askersivil tüm esirlerine ci¤erim yan›yor. Haydi iktidar, Cumhuriyete yönelik tehditlere karfl› ç›kan dik durufl sahiplerini Silivri’de tutmakta kararl›. Peki muhalefet liderleri ne yap›yor? ‹çerdeki kendi milletvekillerine bile sahip ç›kam›yorlar. Bir K›l›çdaro¤lu, elini

adaletin, hesap vermeyen bir savc›l›k mekanizmas›n›n hesab›n› biz mi soraca¤›z? Biz soracaksak, onca muhalefet partisi milletvekilinin Meclis’te ifli ne? Biz niye seçtik onlar› TBMM’ye? Baflbakan, yard›mc›s›, Bakan›n bizzat kendisi, neredeyse Hükümetin tamam› adaletin yavafl ifllemesinden, tutuklu kalman›n cezaya dönüflmesinden flikayetçi. Peki kim düzeltecek bu durumu? ‹ktidar flikayetBaflta Haberal hoca olmak üzere, çi, muhalefet flikayetçi e¤er, problemi çözeni Silivri’de niye yatt›¤›n› bilmeden ise nereden bulaca¤›z? Pary›llard›r çile çeken tüm Ergenekon lamento içinde bulam›yorsak e¤er, d›fl›nda m› tutuklular›na, Türk Silahl› arayaca¤›z? Kuvvetlerinin darbeyle fiimdi Anayasa de¤iflikli¤i dönemi bafll›yor. suçlanan tüm komutanlaSilivri esirlerinin hürrir›na, Mustafa Balbay, Tun- yetlerine kavuflmalar› bir cay Özkan, Nedim fiener, baflka bahara kalacak Yaz›k günah de¤il Soner Yalç›n ve di¤er tüm gibi. mi içerde yatanlara? Bari meslekdafllar›ma Allah önce Silivri dosyas›n› kapasalar da, Anayasa’y› sab›rlar versin. daha sonra de¤ifltirseler. masaya vurup "Bu nas›l adalet böyle" Baflta Haberal hoca olmak üzere, Sidiyemiyor. Milletvekili Haberal’›, Bal- livri’de niye yatt›¤›n› bilmeden y›llarbay’› d›flar› ç›karacak ciddi bir hamle d›r çile çeken tüm Ergenekon tutukluyapam›yor. Bir Devlet Bahçeli, att› lar›na, Türk Silahl› Kuvvetlerinin darm› mangalda kül b›rakm›yor ama, En- beyle suçlanan tüm komutanlar›na, gin Alan Pafla’y› Meclis’e sokacak Mustafa Balbay, Tuncay Özkan, Nebir giriflimde bulunam›yor. Bu durum- dim fiener, Soner Yalç›n ve di¤er tüm da (Bunlar›n kendilerine hayr› yok, meslekdafllar›ma Allah sab›rlar versin. millete nas›l olsun?) denilmez mi? Demokrasinin ve devlet yönetiminin Bizim dokunulmazl›¤›m›z filan bu büyük ay›b› için hepsinden özür yok. Ama gözümüzü karartarak, mu- diliyorum. ‹nflallah adalet çok yak›nda halefet liderlerinden daha fazla gayret tecelli eder ve hepsi hürriyetlerine ve sarfediyoruz. Onlar niye korkuyorlar, sevdiklerine kavuflur. neden çekiniyorlar? ‹fllemeyen bir Buna dua ediyorum… • 24


FIRÇALAYARAK Serdar Günbilen

25


BD KASIM 2011

Erdal Atabek’in 03.10.2011 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi’nde Yay›mlanan Yaz›s›

Nazi Döneminde Adalet S tanley Kramer’in filmidir.

Nürnberg Duruflmas›. 1961 y›l›nda yap›lm›fl. 2. Dünya Savafl› bitmifltir. Hitler döneminin suçlular› yarg›lanmaktad›r. Dönemin adalet bakan› ve dört yarg›ç, verdikleri kararlar nedeniyle yarg›lanmaktad›r. Mahkeme heyeti, üç Amerikal› yarg›çtan oluflur. Baflkan rolünde Spencer Tracy var. III. Reich’›n Adalet Bakan› Burt Lancaster. Mahkemenin askeri savc›s› Richard Widmark. San›k avukat› Maximillian Schell. Dava; Nazi döneminin siyasal iktidar›n› arkas›na alan yarg›çlar›n adaletsiz kararlarla yapt›klar› haks›zl›klar›n yarg›lanmas›d›r. Yarg›çlar kendilerini, yasalara uymak zorunda olduklar›n›, ülke sevgileri nedeniyle bu kararlar› verdiklerini söyleyerek savunurlar. Avukat, coflkulu savunmas›nda Hitler döneminin bütün ülkelerin kat›ld›¤› bir suç oldu¤unu, bu durumun Alman halk›n› suçlayarak düzelmeyece¤ini belirtir. Uydurma suçlamalarla insanlar idam edilmifl, zihinsel özürlü

26

kabul edilenler k›s›rlaflt›r›lm›fl, Yahudiler toplama kamplar›nda en a¤›r koflullara mahkûm edilmifl, gaz odalar›nda öldürülmüfltür.

Yarg›çlar kararlar›n› yasalara uygun verdiklerini, öteki yap›lanlardan haberleri olmad›klar›n› söyleyerek kendilerini savunurlar. ‹çlerinde adalet bakanl›¤› yapm›fl olan Ernst Janning (Burt Lancaster), fanatik avukat›n bir san›¤› ezifline dayanamayarak aya¤a kalkar: “Yap›lanlardan hepimiz sorumluyuz” der. “Yan›m›zdaki komflumuz al›n›p götürülürken biz neredeydik? Bütün haks›zl›klar ba¤›ra ba¤›ra aç›klan›rken biz neredeydik? Yan›bafl›m›zda zulüm yap›l›rken biz neredeydik? Sorumluyuz, bu aç›k” der. Bu arada mahkemeye Amerikan

siyasilerinden bask› yap›l›r. Almanlar›n kazanmas› gerekti¤i, komünist


BD KASIM 2011

Sovyetlere karfl› Almanya’n›n bir güç tuklu olarak. Sonuna kadar. olaca¤›, bu nedenle beraat ya da hafif cezalar verilmesi mahkeme baflkan›na Hapiste ko¤ufla gelen yarg›ç adaylar›na flunu söylemifltim: telkin edilir. “Yarg›çl›k staj›na mutlaka üç ay Kararda, hepsine “ömür boyu hapis cezas›” verilir. Baflkan kendi adalet hapiste ola¤an koflullarda yatarak e¤ivicdan›na uygun hareket etmifltir. tim görme flart› konmal›d›r. Hekimlere Hapisteki eski adalet bakan›n›n de stajlar›nda üç ay hastanede hasta “olup bitenlerden haberinin olmad›¤›- gibi yatma flart› konmal›d›r. ‹çeride na inanmas›n›” isteyen sözlerine mah- yatman›n ne oldu¤unu ö¤renmek e¤itimin çok önemli bir parças›d›r.” keme baflkan› flu yan›t› verir: “‹lk verdi¤iniz kararda YARGIÇLAR, ARKALARINDA idam edilen ki- S‹YASAL GÜÇ OLDU⁄U ZAMAN flinin suçsuz oldu¤unu biliyor- BUNUN H‹Ç DE⁄‹fiMEYECE⁄‹N‹ dunuz de¤il SANIRLAR. mi?” ‹lk adaletsiz karardan sonras›na Savc› tahliye istemlerinin reddini talep eder. Yarg›çlar tutuklulu¤un devam›na bakmaya bile gerek yoktur. karar verirler. Sonra savc› ile yarg›çlar *** resmi araçla evlerine giderler. Tutuklu san›klar ko¤ufllar›na, arg›çlar, arkalar›nda siyasal güç oldu¤u zaman bunun hiç hücrelerine dönerler. Yarg›lama dede¤iflmeyece¤ini san›rlar. Sav- vam etmektedir. Adalete güvenmek gerekir. Adalet c›lar, siyasal gücün kendilerinin de gücü oldu¤unu san›rlar. San›k kürsü- er ya da geç yerine getirilecektir. *** sünden savc›ya ve yarg›çlara bakt›¤›m zaman bunu ç›plak olarak görürdüm. 12 Eylül döneminin askeri mahkeürnberg Duruflmalar› sonuna mesinde Bar›fl Derne¤i davas›n›n tugelmiflti. Amerikal› yarg›ç vatuklu san›klar›yd›k. Karar› önceden lizlerini toplad›. verilmifl bir davada yarg›land›¤›m›z› Spencer Tracy, bu büyük aktör, biliyordum. Yarg›lama süreci bir usü- düflünceli duruflunu sürdürerek evine lün yerine getirilmesiydi. O koflullar›n dönmeye haz›rlan›yordu. adaletine hiç güvenmedim. ‹stenen Bu filmde gördü¤ü gerçekler bu cezay› tutukluluk olarak çektirecekle- büyük aktörü nas›l etkilemiflti? Bunu rinden emindim. Arkadafllar›ma da bilemiyoruz. Benim gözlerim neden bu kan›m› söylemifltim. Dedi¤im gibi yaflarm›flt›? oldu. ‹ddianamede istenen ceza sonuBen biliyorum. na kadar tutuklu olarak çektirildi. TuSiz de biliyorsunuz...•

Y

N

27


BD KASIM 2011

Bekir Coflkun’un 08-10-2011 Tarihinde Cumhuriyet Gazetesi’nde Yay›mlanan Yaz›s›d›r

Hukuku Geri ‹steyin... Her fleyinizi kaybedebilirsiniz... Huzurunuzu... Özgürlü¤ünüzü... Gelece¤inizi... Umutlar›n›z›...

H

kulaklar›n›z› t›kar, vicdan›n›z› susturabilirsiniz... “Benim d›fl›mda” diyerek akl›n›z› kapatabilirsiniz... Uzakta da olsa, çökmüfl yuvalar›n, a¤layan çocuklar›n, yak›lan yaflamlar›n, zulmün varl›¤› sizi ilgilendirmeyecek kadar“insan”san›z...

Ama hukuk yoksa... Kesilmifl bir a¤aç gibi geri dönülmezli¤in ve yak›lman›n yazg›s› kalm›flt›r size... * Hukuk size laz›m da olmayabilir... O an için hukuka gereksiniminiz yoktur belki...

Sorun yok zaten... * Dönüp bir bak›n... Binlerce insan... Hukuku ar›yor, çoluk çocuk, on binler... Dünkü gazetelerde vard›; sadece “ba¤›rd›” diye 500 ö¤renci hapiste... Hiç saym›fl m›yd›n›z?..

ukuk varsa, onlar› geri

alma olas›l›¤› vard›r... Gidip “adalet” denilen bir yüce kap›n›n önünde bekler, o kap› aç›ld›¤›nda elinizden al›nanlar› hukuktan geri istersiniz... Hatta can›n›z› ald›klar›nda, hukuk varsa, o bedelini mazinize iade eder...

Uzakta bir yerde hukukun olmay›fl›na ald›rmay›p gözlerinizi yumar, 28

Hücrelere kapat›lm›fl, suçunun ne


BD KASIM 2011

Dünkü gazetelerde vard›; sadece “ba¤›rd›” diye 500 ö¤renci hapiste... Hiç saym›fl m›yd›n›z?.. Hücrelere kapat›lm›fl, suçunun ne oldu¤unu dahi bilmeyen, hakk›nda hiçbir mahkûmiyet bulunmayan yafll›, genç, kad›n, erkek, ünlü, ünsüz, bilinen, bilinmeyen ne çok insan...

oldu¤unu dahi bilmeyen, hakk›nda hiçbir mahkûmiyet bulunmayan yafll›, genç, kad›n, erkek, ünlü, ünsüz, bilinen, bilinmeyen ne çok insan... Bafllar›n› vuracak duvar yok, yüksek mahkemeleri de¤ifltirdiler... Alt mahkemeleri kendi kadrolar›ndan kurdular... Çaresiz kalan yarg›çlar, savc›lar cüppelerini at›p lanet okuyarak gittiler... Direnenlerin yaflamlar› karard›... Zulüm sahibinin kirli dosyalar›n› aralad›¤› için kaç yarg›c›n, kaç savc›n›n, kaç hukuk devleti adam›n›n yaflam› karard›?.. Haberiniz var m›?

Hukuksuzlukta dünyan›n dördüncüsü, Avrupa’n›n birincisi oldu ülkemiz... Suçsuz insanlar hücrelerde... Her sabah demir parmakl›klar aras›ndan hukuku bekliyorlar... Gelen yok, giden yok... * Hukuk kimsenin de¤il, sizin... Yollara düflün... Ba¤›r›n... Ça¤›r›n... Ç›¤l›k at›n... “‹nsan”s›n›z... Sizi ilgilendirir... Gidin hukuku geri isteyin... 29


Kad›nlar›n insan haklar›n› yarg› kararlar› ile uygulamaya kazand›ran Yarg›ç Eray Kar›nca, bu eser ile kad›na karfl› fliddet ve ayr›mc›l›k konusunu özellikle hukuki aç›dan incelemesiyle dikkati çekiyor Örsan Öymen ve Yunus Nadi Sosyal Bilimler Ödülü

BÜTÜN K‹TAPÇILARDA


ATATÜRK’ÜN DÜNYASI Cengiz Önal

H

iç bir Zafer amaç de¤ildir. Zafer ancak kendisinden daha Büyük olan bir amaca ulaflabilmek için oldukça önemli bir vas›tad›r. Amaç olan husus ise bu u¤urda ortaya konulan fikirdir, düflüncedir. Bir fikrin do¤ufluna dayanmayan zafer kal›c› olamaz. O bofl bir gayrettir. Genç Türkiye Cumhuriyeti’nin kal›c› olabilmesi için ça¤dafl medeniyetin bir orta¤›, bir parças› haline gelmek, bin bir fedakârl›kla sa¤lanan ba¤›ms›zl›¤›n korunmas› için flartt›r. Gazi Mustafa Kemal Atatürk

TMMM’nin 2. Dönem Çal›flmalar› ve Siyasi Devrimler*

23

G

azi Mustafa Kemal, istilac› emperyalist güçleri, son derece zor flartlar alt›nda ve Mehmetçi¤in süngüsü ile vatan›n ba¤r›ndan söküp atarak denize dökmüfltü. Arkas›ndan da özellikle Lozan Bar›fl Konferans›’n›n, iflbirli¤i içerisindeki Bat›l› emperyalist güçlerin bütün olumsuz tav›rlar›na ve entrikalar›na karfl›n baflar›yla sonuçlanmas›n› ve sonucunda Lozan Bar›fl Antlaflmas›’n›n imzalanmas›n› sa¤lam›flt›. Böylelikle, Bat›’n›n “Hasta Adam” diye tan›mlad›¤› Osmanl›’n›n y›k›nt›s›ndan, küllerinden yeniden kurdu¤u Tam Ba¤›ms›z genç Türkiye Devleti’nin, bütün dünyaca tan›nmas›na ve kabul edilmesine yol açm›flt›. Ancak yeni kurulan bu devle-

Gazi M. Kemal bir Meclis konuflmas› s›ras›nda tin varl›¤›n› devam ettirebilmesi, Osmanl› toplumunu y›k›nt›ya sürükleyen flartlardan bir an önce kurtulmas›na ba¤l›yd›. Bu noktada alt›n› çizerek belirtmek gerekir ki, Mustafa Kemal’31


BD KASIM 2011

‹lk TBMM binas› in Ulusal Ba¤›ms›zl›¤› sa¤lad›ktan sonraki esas amac›, Türkiye’nin bir daha ayn› duruma düflmemesinin flartlar›n› oluflturmak ve ba¤›ms›zl›¤›n› sonsuza kadar koruyabilmesini temin etmekti… *** TBMM, ‹kinci Dönem Çal›flmalar›na Bafll›yor

Ulusal Savafl›m her bak›mdan tam ba¤›ms›zl›¤› elde etmek ve dolays›yla da vatan topraklar›n› emperyalist gücün pençesinden kurtarmak amac›na yönelikti. Türkiye Büyük Millet Meclisi 23 Nisan 1920’de Ankara’da topland›¤› zaman, ne ilginçtir ki, milletvekillerinin amaçlar›ndan biri de padiflah ve halifeyi yabanc› esaretinden ve zararl› dan›flmanlar›ndan kurtarmakt›. Milletvekillerinin önemli bir k›sm› muhafazakâr e¤ilimliydi. O günkü flartlara bak›ld›¤›nda bu do¤ald›... Fakat hükümet flekli tespit edilirken, Mustafa Kemal’in dikkatli ve yerinde müdahaleleriyle, ülkenin kaderine Meclis’in el koydu¤u, Meclis’in üstünde hiçbir gücün bulunmad›¤› özellikle belirtildi. 32

Ayr›ca Meclis’in yasama ve yürütme güçlerini kendinde toplad›¤›, hükümet teflkilinin zorunlu oldu¤u, geçici kayd›yla bir hükümet baflkan› seçmenin Meclis’in düzenleyece¤i kanuni esaslar çerçevesinde olaca¤› ifade edilerek, yeni ve ‹lk Ulusal Hükümet oluflturuldu. Yeni devletin anayasas› yaz›l›rken, Mustafa Kemal’in devaml›, sab›rl› ve kararl› müdahaleleriyle, 20 Ocak 1921 tarihli anayasaya, egemenli¤in kay›ts›z flarts›z millete ait oldu¤u ve yönetim fleklinin halk›n kendi kaderini bizzat ve bilfiil idare etmesi usulüne dayand›¤› aç›kça kaydedildi. Haliyle bu ifadelerin saltanatla ba¤daflmas› mümkün de¤ildi. Asl›nda bu hükümler titizlikle incelendi¤inde, tek dayana¤› Ulusal Bilinç(‹rade) olan bir Cumhuriyet Rejimi’nin kuruldu¤u görülebilirdi. Ancak, TBMM üyelerinin önemli bir k›sm›n›n, halen gerçek ve meflru otoriteyi ‹stanbul’da bulunan Padiflahl›k makam› ile onun görevlendirdi¤i hükümetin temsil etti¤ine inand›¤› ve bunun sürmesini istedi¤i biliniyordu... Buna karfl›n, Egemenli¤in Kay›ts›z fiarts›z Halk›n olmas›n›n gereklili¤ine inananlar da az›msanmayacak kadard›... Her iki kesim aras›ndaki görüfl ayr›l›¤›n› kald›rmada çok ciddi güçlükler vard›. Gazi’nin en yak›n Ulusal Savafl›m arkadafllar› aras›nda bile bir görüfl birli¤i yoktu. Mesela Rauf (Orbay) Bey, Kâ-


BD KASIM 2011

z›m (Karabekir) ve Refet(Bele) Pafla gibi flahsiyetler Padiflahl›k Makam›’n›n devam›ndan yana görünüyorlard›. Bunu gizlemeye ihtiyaç dahi duymuyorlard›… Bütün ayk›r› flartlara karfl›n, Gazi, düflündüklerini, uygulamaya koyabilmek için uygun zaman ve zemini kolluyordu. ran›lan f›rsatlardan biri, ‹tilaf

A

yordu. Meclis’in o günlerindeki oturumlar›nda yaflanan tart›flmalar›n çok sertleflmesi ve gerilimin her gün artarak devam etmesi üzerine, Mustafa Kemal, seçimin yenilenmesi karar›n›n al›nmas›n› sa¤lad›. Meclis da¤›lmadan önce vatana ihanet yasas›n› de¤ifltirdi. Buna göre mevcut devlet flekline, her ne suretle olursa olsun karfl› gelenlerin vatan haini say›lmas› gibi hususlar› da içeren Vatan Hainli¤i yasas› olarak bilinen yasa kabul edildi. Türkiye Cumhuriyeti’ni ilan etmenin yan›nda yeni devletin esaslar›n› belirleyecek düzenleme-

Devletleri’nin, ‹stanbul Hükümeti’ni Ekim-1922’de bar›fl konferans›na davet etmekle ortaya ç›km›flt›... Mustafa Kemal, bu vesile ile 1 Kas›m 1922’de saltanat› kald›rm›fl, son padiflah Vahdettin de, ‹ngilizlerin himayesine s›¤›narak, 17 Kas›m 1922 tarihinde bir ‹ngiliz savafl gemisi ile emperyalizme karfl› koruyamad›¤› vatan›n› terk etmek zorunda kalm›fl ve ‹stanbul’dan kaçm›flt›. Gazi, floku hafifletmek ve elveriflli ortam› beklemek amac›yla, saltanat›n kald›r›lmas›n›n ard›ndan halifelik ma- Mustafa Kemal Meclis çal›flmalar›nda konufluyor kam›n› bir süre daha muhafaza etmeyi uygun görmüfltü. leri yapacak ve Devrimlerin de gerçekEsasen Meclis’in yap›s› da baflka türlü leflmesini sa¤layacak olan ‹kinci Türbir davranmaya müsait görünmüyor- kiye Büyük Millet Meclisi 11 A¤ustos du. Meclis’te bir k›s›m milletvekilleri 1923 tarihinde çal›flmalar›na bafllad›. halifenin dünyevi yetkilerinin bu Ali Fuat Pafla’y› geçici baflkanl›¤a semakam›n ayr›lmaz bir parças› oldu¤u çen Meclis, 13 A¤ustos 1923 günkü tezini ileri sürüyordu. Bu düflüncede oturumunda yap›lan seçimle Gazi olanlar›n gittikçe daha da güçlenmesi, Mustafa Kemal’i Baflkanl›¤a seçti. bunlar›n bar›fl antlaflmas› konusunda Lozan Bar›fl Görüflmeleri esnas›nda zorluklar ç›karaca¤› izlenimini veri- ‹smet Pafla ile sürekli çekiflen Rauf 33


BD KASIM 2011

Bey istifa etmifl ve bunun üzerine yeni kabine 14 A¤ustos tarihinde belirlenmiflti. Vekiller Heyeti baflkanl›¤›na da Fethi Bey getirildi. ***

görüfllerini, “Hayat ve yaflay›fla hâkim olan kanunlar›n zamanla de¤iflmesi, geliflmesi ve yenilenmesi zaruridir. Medeniyetin bulufllar›, tekni¤in harikalar› dünyay› sürekli de¤iflmeye u¤Siyasi Devrimler ratt›¤› bir devirde, as›rl›k köhne zihniMustafa Kemal, büyük Zafer ve Ba- yetlerle, geçmifle ba¤l›l›kla, devletin r›fl’tan sonra Türkiye’yi, bir an önce, varl›¤›n› korumak mümkün de¤ildir.” her bak›mdan ça¤dafl medeniyet sevi- sözleriyle ifade ederek tarihe mal etyesine ulaflt›rabilmenin, ça¤a damga- miflti. O’na göre bunu gerçeklefltirmes›n› vuran ve rakipsiz olan bat› mede- nin yolu bilim ve fenni rehber edinniyetinin bilimi, kültürü, teknolojisi mekten geçmekteydi. Bunun için yap›ve hayata bak›fl tarz›n› al›p, Anadolu lacak olanlar›n Devrimleri Gerçekleflflartlar›na uygun bir flekilde Türk Ulu- tirmek oldu¤unun bilinciyle hareket su’nun hizmetine sunman›n zorunlu eden Mustafa Kemal, öncelikle Siyasi oldu¤unun bilincindeydi. Çünkü Bat›, Devrimleri gerçeklefltirmeliydi. ça¤dafllaflma yolunda çok mesafe kat Seçimlerden sonra, çekirde¤ini etmifl, uygarl›¤›n nimetlerini olabil- Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti oluflturmak üzere, 9 Eylül 1923 tarihinde Halk F›rkas› (Partisi)’n› kurdu. Parti tüzü¤üne esas olan fikirler k›saca flunlard›: -Halk F›rkas›, Cemiyetler Kanununa göre oluflmufl siyasi bir cemiyettir. Amac› ulusal egemenli¤in gerçekleflmesine rehberlik etmek, Türkiye’yi tam manas›yla ça¤dafl bir devlet haline erifltirmektir. -Halk F›rkas› bir ihtilal komitesi de¤ildir. Bir DevMustafa Kemal devrimlerin etkisini görmek rim F›rkas›d›r. için inceleme gezisinde -F›rka üyesi olanlar›n gerdi¤ince kendi milletine sunmay› ba- çekten halkç› olmalar› flartt›r. flarm›flt›. Bu da toplumun sosyal sevi-F›rka hiçbir kifli, hiçbir topluluk için yesinde önemli bir farkl›l›k yaratm›flt›. ayr›cal›k tan›mad›¤› gibi, kanun koyGazi, Türk Ulusu’nu ça¤dafl mema ve uygulamadaki mutlak ba¤›ms›zdeniyet seviyesine ulaflt›rabilmek için l›¤›n› s›n›rlay›c› ve de¤ifltirici gelenek gerekli oldu¤una inand›¤› bu konudaki 34


BD KASIM 2011

ve teamüllerin meflruiyetini de tan›maz. -Kanun karfl›s›nda herkes eflittir. -Türk kültürünü kabul etmifl her kifli partiye girebilir. Böylelikle Mustafa Kemal’in baflkanl›¤›nda güvenebilece¤i ve diMustafa Kemal, Celal Bayar ve arkadafllar›yla siplinli siyasi bir kadro olufltu. O, düflündü¤ü yenilikleri art›k bu kadro bir geliflme göstermemifl, k›s›r bir döngü içinde kalm›flt›. Bu durumda ile yürütebilecekti. mevcut flartlar Ankara’n›n aleyhiney*** Ankara’n›n Baflkent Yap›lmas› di. ‹stanbul bas›n› da, bunu f›rsat bilip, Lozan Bar›fl Antlaflmas› imzalanm›fl, k›yameti kopar›yordu. Onlara göre, siyasi kadro oluflmufltu. Art›k rejim Ankara merkez olunca, hilâfet bir bameselesi çözüme ba¤lanmal›yd›. Ön- k›ma devletin d›fl›na itilmifl olacakt›. ce Baflkent meselesi ele al›nd›. Zira Dolay›s›yla ‹stanbul fliddetli bir hassa‹stanbul 2 Ekim 1923’te boflalt›lm›flt›. siyet içinde görünüyordu. Bir k›s›m insanlarda ‹stanbul’un yeniden baflkent yap›labilece¤i hissi var- Di¤er taraftan yabanc› kordiplomal›¤›n› koruyordu. Özellikle ifl adamlar›, tik görevliler uzun süreli kalmaya elkordiplomatik, milletvekillerinin baz›- veriflli flartlar olmamas› nedeniyle, lar› ve yine memurlar›n da bir k›sm› Ankara’ya gelmek istemiyordu. Anhükümetin ‹stanbul’a tafl›nmas›na ta- cak Baflkentin kal›c›l›¤›na inand›ktan raftard›. ‹stanbul ülkenin kültür ve epey sonra oray› ister istemez benimticaret merkeziydi. Co¤rafi durumu, seyeceklerdi. ‹stanbul’dan baflka bir iklimi, tarihi geçmifli ile ülkenin göz- merkez bahis konusu olunca, Eskiflebebe¤i durumundayd›. hir, Bursa ve Konya da akla gelmiflti. Fakat Falih R›fk› (Atay)’n›n, “Ankara nkara’n›n eksileri çoktu. Kü- susuzdu, a¤açs›zd›, kuru ve yabani çük, tozlu, geliflmemifl ve her idi... Fakat Büyük Millet Meclisi orada türlü konfordan yoksun bir yer- kurulmufl, orada toplanm›flt›. Ulusal di. Nüfusu 30.000 civar›nda bir Ana- Kurtulufl ve Ba¤›ms›zl›k Savafl› da dolu kasabas› görünümündeydi. ‹klimi Ankara’dan idare edilmiflti. Yeni yösert ve kurakt›. Y›llard›r do¤ru dürüst netimin uluslararas› edebiyatta ad›

A

35


BD KASIM 2011

Ankara Hükümetiydi.” sözleriyle iflaret etti¤i gibi, bir de böylesi bir gerçek vard›. Asl›nda, Mustafa Kemâl karar›n› vermiflti. Yeni Türkiye Devleti’nin baflkenti Ankara olacakt›. Ankara, 27 Aral›k 1919’da hiçbir resmi unvan ve s›fat› olmayan Mustafa Kemal’i coflkuyla ba¤r›na basm›flt›. Ulusal k›yafet giymifl se¤menlerle beraber bütün halk “…Vatan› ve milleti düflmandan kurtarmak için hepimiz ölmeye haz›r›z, emrini bekliyoruz…” diye hayk›rm›fllard›. Mustafa Kemal verilen mesaj› çok iyi anlam›flt›. O günden sonra Ankara, Ulusal Savafl›m’›n merkezi oldu. Dolays›yla da Ankara, Yeni Türkiye Devleti’nin baflkenti olmaya çok yak›n ve de çok da yatk›nd›…

toprak bütünlü¤ü fiilî olarak sa¤lanm›flt›. Art›k yeni Türkiye Devleti’nin baflkentini bir kanunla tespit etmek gerekiyordu. Bütün düflünceler Yeni Türkiye’nin baflkentini Anadolu’da ve Ankara flehri olarak seçme lüzumunda birlefliyordu. Bu seçimde co¤rafî durum ve askerî strateji en büyük önemi tafl›yordu. Devletin baflkentini bir an önce tespit ederek içten ve d›fltan gelen karars›zl›klara bir son vermek flartt›. Gerçekten de bilindi¤i üzere baflkentin ‹stanbul olarak kalaca¤› veya Ankara olaca¤› konusunda öteden beri içeride ve d›flar›da karars›zl›klar görülüyor, bas›nda demeçlere ve tart›flmalara rastlan›yordu. Bu arada ‹stanbul’un yeni milletve-

G

azi, Ankara’n›n Baflkent ol-

mas›n› Nutuk’ta: Lozan Antlaflmas›’n›n eklerinden olan düflman iflgali alt›ndaki topraklar›m›z› boflaltma protokolü uyguland›ktan sonra yabanc› iflgalinden tamamen kurtulan Türkiye’nin

TBMM ‹kinci binas›

36

killerinden baz›lar›, Refet(Bele) Pafla baflta olmak üzere, ‹stanbul’un hükümet merkezi olarak kalmas› gere¤ini baz› örneklere dayanarak ispat etmeye çal›fl›yorlard›. Ankara’n›n gerek iklim, gerek ulaflt›rma araçlar› ve geliflme kabiliyet ve istidad› ve gerekse mevcut tesisler ve kurulufllar bak›m›ndan hiç de uygun ve elveriflli olmad›¤›n› söylüyorlar; ‹stanbul’un -Payitahtolmas› lâz›md›r ve mutlaka olacakt›r diyorlard›. Bu ifadeye dikkat edilirse bizim -Baflkent- deyimiyle kastetti¤imiz anlam ile bu ifadelerdeki Payitaht- deyimini kullananlar›n görüflleri aras›nda bir fark


BD KASIM 2011

bulmamak mümkün de¤ildir. Bundan ötürü bu konuda zaten kesinleflmifl bulunan karar›m›z› resmen ve kanunî yoldan ilân ettirerek -Payitaht- sözünün de yeni Türkiye Devleti’nde kullan›lmas›na gerek kalmad›¤›n› göstermek lâz›m geldi.

D

›fliflleri Bakan› ‹smet Pafla

9 Ekim 1923 tarihli tek maddelik bir kanun tasar›s›n› Meclis’e teklif etti. Alt›nda daha on dört kadar zat›n imzas› bulunan bu kanun teklifi 13 Ekim 1923 tarihinde uzun görüflme ve tart›flmalardan sonra çok büyük bir ço¤unlukla kabul edildi. Kabul edilen kanun maddesi fludur: ”Türkiye Devleti’nin baflkenti Ankara flehridir.” sözleriyle anlatmaktad›r. Görülebilece¤i üzere, Mustafa Kemal’in mükemmel gerekçelere dayand›rd›¤› muhteflem öngörüsü ve fikri ile Ankara baflkent olmaya do¤ru gidiyordu… Bir yandan Meclis’te ‹stanbul’un payitaht kalmaya devam etmesini isteyenler tav›rlar›n› kararl›l›kla sürdürürlerken; bir yandan da düflman istilas› sürme gayreti içindeydi. Düflman›n çabalar› bofla ç›kar›lm›fl ve istila Ankara önlerinde durdurulmufltu. Ulusal Savafl›m’› yürütmekte Mustafa Kemal’in meflruiyet kayna¤› olan Türkiye Büyük Millet Meclisi Ankara’da toplanm›fl ve yeni devletin yönetimini burada üstlenmiflti. Böylelikle Ankara zaten kendili¤inden merkez haline gelmiflti. ‹stanbul’a dönüfl ise geçmifle, eskinin entrikalarla dolu ortam›na düflmek demekti. Ayr›ca, Ankara’n›n Anadolu’nun ortas›nda bulunmas›,

olabilecek sald›r›lar karfl›s›nda savunmaya daha uygun olmas› ve ulafl›m aç›s›ndan Anadolu’nun her yöresine irtibatl› bulunmas› gibi co¤rafi konumu da bir baflka tercih sebebi olmufltu. Gerçekler böylesine aç›k seçik kendini gösteriyorken yapacak fazla bir fleye ihtiyaç kalm›yordu… Bunun üzerine, ‹smet Pafla ve 14 arkadafl› 9 Ekim 1923’de verdikleri bir önerge ile Ankara’n›n baflkent olmas›n› teklif ettiler. Kanun teklifinin gerekçesinde özetle: “Antlaflma ile Bo¤azlar için kabul edilen hükümler, Yeni Türkiye’nin esas varl›¤›n›, ülkenin güç kaynaklar›n›n geliflmesini, Anadolu’nun merkezinde kurmak lüzumunu göstermektedir.” ifadeleri yer al›yordu. Ülkenin güvenli¤i, Ankara’n›n co¤rafi ve stratejik durumu itibariyle bunu gerektiriyordu. Meclis’te yap›lan görüflmeler neticesinde öneri 13 Ekim 1923 tarihinde kanunlaflt›. Ankara art›k resmen Baflkent’ti. • *** (Gelecek Ay: Hilafet’in Kald›r›lmas› ve Dinin Devlet ‹fllerinden Ayr›lmas›)

cengizonal@butundunya.com.tr (*) Bu yaz›, tarihsel öncelik ve devaml›l›k aç›s›ndan Ekim-2011 ay›nda yay›nlanmal›yd›. Ancak, hemen arkas›ndan Cumhuriyet’in ‹lan› konusu geldi¤inden ve bu Yaz›n›n da Ekim ay›nda yay›mlanmas›n›n isabetli olaca¤›n› düflündü¤ümden iki yaz› yer de¤ifltirilerek sunulmufltur. Cumhuriyet’e olan sayg›m›n bir ifadesi olarak yapt›¤›m bu de¤iflikli¤i okurlar›m›n anlay›flla karfl›layaca¤›na inan›yorum. 37


BD KASIM 2011

YAZILARI

BUNALIM

H

er memleketin ekonomik

durumu, o ülkenin genel yaflam flartlar›yla do¤rudan ilgilidir. Hükümetler ekonomik durumun düzenlenmesi ve bu alandaki geliflmelerin halka olumlu yönde yans›mas› için çaba sarf ederler. Etmelidirler de… ‹çinde bulunulan dönemde ekonomik konularda k›sa sürede baflar› sa¤lamak elbette pek kolay de¤ildir. Baz› uygulamalar toplumun bir kesimince memnun edici bulunmayabilir. Ancak yöneticiler samimi oldu¤u sürece sorunlar zaman içinde halledilebilir… Geliflmeler böylesi bir seyir izlerken; bu hayati sorunumuz üzerinde, gerek içeride, gerekse d›flar›da o kadar dedikodu yap›l›yor ki, bu ifl üzerinde ne kadar durulsa yeridir. “‹ktisadi durum Türkiye’yi felakete götürecek!” fleklindeki propaganda, lanetlenmifl eller, kötü niyetli kifliler taraf›ndan yürütülüyor. Bildiriler memleketin her köflesine da¤›t›l›yor. Sonuçta insanlar›n düflüncelerinde bir flekilde bunal›m oluflmas›na yol aç›l›yor. Bundan dolay›, gerçek durumu oldu¤u gibi görmek ve vatandafllara 38

bu gerçe¤i aç›klamak ilgililerin vatani borcudur. fiüphe yok ki, ortada bir hayat pahal›l›¤› vard›r. Piyasalarda “Bunal›m” olarak ifade ettikleri bir k›s›m s›k›nt›lar mevcuttur. E¤er memleketimizin bu halini soyut olarak mütalaa eder ve hele Birinci Dünya Savafl›’ndan önceki bollu¤a göre k›yaslarsak; elbette derin bir endifleye düfleriz. Fazla telafl edenlerin yapt›klar› budur… Hâlbuki ekonomik s›k›nt›lar geneldir. Her memleket derece derece hayat pahal›l›¤›ndan etkilenmektedir ve bu durumdan da flikâyetçidir. Yaz›k ki, Birinci Dünya Savafl›’ndan önceki alt›n ve saadet devrine tekrar kavuflmak, insan için art›k bir hayalden öteye geçemez. Bu hayalin peflinden koflma gafletinde bulunanlar›n da bir gün bofl bir hayalin ard›ndan sürüklendikleri anlafl›lacakt›r…

A

l›nan önlemler, güçlükleri sakin-

lefltirip, sonuçta da biraz hafifletebilir. Ekonomik kanunlar› asla zorlamaya gelmez. Onlar, hükümlerini mutlaka yerine getirirler. Yani


BD KASIM 2011

ekonominin kendi do¤al kurallar› var- suda f›rt›na ç›karman›n hiç kimseye d›r ve bunlar kendi mecras›nda sürüp bir yarar› olmayacakt›r. Hepimiz bu gider. Buna müdahale etmek genellik- topraklar› yurt bellemifl ve bu co¤rafle yanl›fl ve fena sonuçlarla karfl› karfl›- yada huzur içinde yaflamaya and içmifl ya kal›nmakla sonuçlan›r. Tarihte bu- insanlar›z. Herhangi bir s›k›nt› meydana iliflkin yaflanm›fl örnekler vard›r… na geldi¤inde; oras›ndan buras›ndan çekifltirip ele-aleme seyirlik tablolar Her zaman tekrar ediyoruz: Türkiye’nin do¤al serveti, gelece- ortaya koymak yerine, Birlik-Beraber¤e ait her türlü karamsarl›k ve kötümserlikleri kökünHerhangi bir s›k›nt› meydana den y›kmaya yeterlidir. geldi¤inde; oras›ndan buras›ndan Bu-günkü k›smi güçlükler, çekifltirip ele-aleme seyirlik geçici sebeplerden do¤maktad›r. Birkaç senedir, tablolar ortaya koymak yerine, memlekette hüküm süren kurakl›k, bu s›k›nt›y› art›- birlik-beraberlik içinde r›yor. Birbirini takip eden olmaya devam edip, bereketli birkaç sene, bu sorunlar›m›z›n konuda çekilen her ac›y› unutturur. üstesinden birlikte Bununla beraber, hükü-

gelmeye çal›flmak, elbette ki çok daha iyi ve yararl›d›r…

met ekonomik s›k›nt›lar›n ortadan kald›r›lmas›n› yaln›z do¤an›n lütfundan beklemiyor. Elbette yapmalar› gerekenleri cesurca ve kararl›l›kla yapma gayreti içindeler. Olmak zorundalar da… Çünkü ülkeyi yönetme sorumlulu¤unu yüklenmifl durumdalar.Bir taraftan demiryollar›m›z›n ve genel nakil vas›talar›m›z›n yap›m ve üretimine devam etmek, di¤er taraftan yeni bir Su Politikas› takibine karar vermek suretiyle refaha ç›k›lacak günlerin yaklaflmas›na katk›da bulunuyor. Böylelikle, bu dönemde yaflan›lan kurakl›k ve onun do¤al sonucu olarak tar›m konusunda çekilen s›k›nt›lar ortadan kald›r›lm›fl olacakt›r. Bir kafl›k

lik içinde olmaya devam edip, sorunlar›m›z›n üstesinden birlikte gelmeye çal›flmak, elbette ki çok daha iyi ve yararl›d›r…K›saca ifade etmek gerekirse; Ekonomik Durumumuz, ne kendimizi ve dostlar›m›z› telafla, ne de düflmanlar›m›z› sevince düflürecek bir manzara arz etmiyor. Buna inanmak gerekir. H. Mili - 3 Mart 1929

Çin Atasözü

yimser insan, her felakette bir f›rsat, kötümser insan da her f›rsatta bir felaket görür. 39


SAKLI TAR‹H Sinan Meydan

"Atatürk Kürtlere Özerklik Verdi" Yalan›na

Yan›t Bölüm:1

En katmerli Cumhuriyet tarihi yalanlar›ndan biri, “Atatürk’ün Kurtulufl Savafl› y›llar›nda Kürtlere özerklik ve ba¤›ms›zl›k sözü verdi¤i, ancak daha sonra bu sözünde durmad›¤›” biçimindedir.

K

urtulufl Savafl› y›llar›nda, “Atatürk ve TBMM taraf›ndan Kürtlere özerklik verildi¤i” yalan›n›n temel kayna¤›, Robert Olson’un “The Emergence of Kurdish Nationalism and The Sheikh Said Rebellion, 18801925” adl› kitab›d›r.[1] Olsen’in yalan›n›n Türkiye’de taraftar bulmas› fazla gecikmemifltir. 15 Temmuz 2009 tarihinde Abdullah Öcalan, avukat görüflmesinin bir yerinde, “10 fiubat 1922 tarihinde 40

Meclis’in gizli oturumlu 18 maddelik bir karar› var. Bu karar 64 red oyuna karfl›l›k 373 kabul oyuyla kabul edilmifl bir yasad›r. Dikkat edilirse 64’e 373! Bu, Meclis arflivlerinde mevcuttur, devlet yetkilileri bunu biliyorlar. Bu kararla Kürdistan’a baflta özerklik olmak üzere birçok hak tan›nm›fl.” diyerek, Olsen’in yalan›n› dillendirmifltir. Öcalan’›n bu aç›klamalar›ndan sonra Türkiye’yi bölüp parçalamak


BD KASIM 2011

isteyen “Kürtçülerin” a¤z›nda sak›z olan bu yalan› gündeme getirenler aras›nda Prof. Dr. Cemil Koçak ve Do¤u Perinçek de vard›r.

imdi gelin, son zamanlarda “demokratik özeklik” nutuklar› atanlar›n “Kurtulufl Savafl› y›llar›nda Atatürk ve TBMM, Kürtlere özerklik vaad etmiflti” yalan›n› deflifre edelim.

YALANIN AYAKLARI

“Kurtulufl Savafl› y›llar›nda Atatürk ve TBMM, Kürtlere özerklik vaad etmiflti!” yalan› flu “ayaklar” üzerinde durmaktad›r. 1. 22 Ekim 1919’da, ‹stanbul Hükümeti’yle Heyet-i Temsiliye aras›nda yap›lan Amasya Görüflmeleri sonras› haz›rlanan protokollerden birinde (2. Protokol), Atatürk Kürtlere özerklik vaad etmifltir! 2. Koçgiri ‹syan›’ndan sonra Haziran 1921’de TBMM’de yap›lan bir gizli oturumda Kürtlere özerklik verilmesi kararlaflt›r›lm›flt›r! 3. 10 fiubat 1922’de TBMM’de yap›lan bir gizli oturumda Kürtlere özerklik verilmesi kararlaflt›r›lm›flt›r! 5. Atatürk 16/17 Ocak 1923 tarihinde ç›kt›¤› ‹zmit seyahatinde “Kürtlere özerklik verilece¤ini” söylemifltir! 6. Atatürk’ün Kurtulufl Savafl› y›llar›ndaki konuflmalar›nda “Kürdistan” tabirini kullanmas› “ba¤›ms›z Kürdistan”› tan›d›¤›n›n iflaretidir! fiimdi de s›ras›yla bu “ayaklar›” devirelim! 1. Ayak 22 Ekim 1919’da, ‹stanbul Hükümeti

ile Temsil Heyeti aras›nda yap›lan Amasya Görüflmeleri sonras› haz›rlanan protokollerden birinde, Atatürk Kürtlere özerklik vaad etmifltir! Bilindi¤i gibi, 4-11 Eylül 1919 tarihleri aras›ndaki Sivas Kongresi, ‹stanbul’daki Damat Ferit Pafla Hükümeti’nin tertipledi¤i Ali Galip Olay›’yla da¤›t›lmak istenmiflti. Elaz›¤ Valisi Ali Galip, ‹ngiliz casusu Noel’le birlikte Sivas-Malatya hatt›nda ayr›l›kç› Kürt afliretlerinden toplayaca¤› silahl› adamlarla Sivas’› basarak kongreyi da¤›tacak ve Atatürk’ü de öldürecekti. Ancak Atatürk, daha önce anlatt›¤›m›z gibi, ald›¤› önlemlerle Ali Galip Olay›’n› sonuçsuz b›rakm›flt›. Ali Galip Olay›’n›n ‹stanbul’daki Damat Ferit Hükümeti’nce tertiplenmifl olmas›na çok öfkelenen Atatürk, bu olay sonras›nda ‹stanbul’la bütün haberleflmeyi ve ba¤lant›y› kesmifltir. Bunun üzerine Damat Ferit Pafla Hükümeti görevden al›narak yerine Ali R›za Pafla Hükümeti’ni kurulmufltur. Ali R›za Pafla Hükümeti de Bahriye Naz›r› Salih Pafla’y›, Temsil Heyeti ad›na Atatürk’le görüflmesi için Amasya’ya göndermifltir. [2] Salih Pafla ile Atatürk, 20-22 Ekim 1919 tarihleri aras›nda Amasya’da görüflmüfllerdir. Atatürk, Amasya Görüflmeleri’nden önce üç konuda (‹stanbul Hükümetinin d›fl politikas›, iç politikas› ve ordunun yönetimi) kolordu komutanlar›n›n görüfllerini alm›flt›r Salih Pafla ile Atatürk aras›nda üç gün devam eden Amasya Görüflmeleri sonunda ikifler say› olmak üzere befl 41


BD KASIM 2011

tirme amac›n› güder gibi görünerek yap›lmakta olan kar›flt›r›c›l›¤›n önüne geçmek uygun görüldü. fiimdi yabanc›lar›n iflgalinde bulunan bölgelerden Kilikya’y›, Arabistan ile Türkiye aras›nda bir tampon devlet meydana getirmek için anayurttan ay›rmak istendi¤i söz konusu edildi. Anadolu’nun en koyu Türk ortam› ve en verimli zengin bir bölgesi olan bu topraklar›n hiçbir yolla ayr›lmas›n›n kabul edilemeyece¤i; Ayd›n ilinin de ayn› kesinlikle ve ye¤likle yurdun bölünmez parçalar›ndan oldu¤u ilkesi genel olarak kabul edildi”. [7] Bu protokol dikkatle okundu¤unda, b›rak›n herhangi bir etnik unsurun veya bölgenin “özerkli¤ini” veya “ba¤›ms›zl›¤›n›”, tam tersine “... bu topraklar›n hiçbir yolla ayr›lmas›n›n kabul edilemeyece¤i...” belirtilerek, Türki-

Bu protokol dikkatle okundu¤unda, b›rak›n herhangi bir etnik unsurun, bölgenin özerkli¤ini veya ba¤›ms›zl›¤›n›, tam tersine “… bu topraklar›n hiçbir yolla ayr›lmas›n›n kabul edilemeyece¤i…” belirtilerek, Türkiye’nin birli¤i ve bütünlü¤ü vurgulanm›flt›r. protokol düzenlenmifltir. Bu befl protokolden üçü, karfl›l›kl› olarak imzaanm›fl, ikisi ise gizli say›larak imzalanmam›flt›r. [3] Amaysa Görüflmeleri sonras› al›nan kararlar kolordulara da bildirilmifltir. [4] Atatürk, Nutuk’ta bu protokollerin içeriklerinden de söz etmifltir. “Amasya Görüflmeleri’nde Atatürk Kürtlere özerklik vaad etti!” diyenler, iflte Atatürk’ün Nutuk’ta söz etti¤i bu protokollerden birine, 2. Protokole dayanmaktad›rlar. [5] Atatürk, bu protokol hakk›nda, “22 Ekim 1919 günlü ikinci protokol, uzun süren bir görüflme ve tart›flman›n tutanak özetidir” demifltir. [6] Atatürk’ün Nutuk’taki ifadeleriyle, 22 Ekim 1919 tarihli 2. Protokol fludur: “1. Bildirinin birinci maddesinde düflünülen ve kabul edilen s›n›r›n, en az bir istek olmak üzere elde edilmesi gerekti¤i birlikte kabul edildi. Kürtlerin ba¤›ms›zl›¤›n› gerçeklefl42

M. Kemal Atatürk


BD KASIM 2011

ye’nin “birli¤i” ve “bütünlü¤ü” vurgulanm›flt›r. Ancak, 22 Ekim 1919 tarihli 2. Protokoldeki baz› ifadeler, 1960’l› y›llara kadar kamuoyundan saklanm›flt›r. 2. Protokolün bu “saklanan” bölümlerini, (Baflbakanl›k Arflivi’ndeki belgenin asl›n›) Tarihçi Faik Reflit Unat, 1961 y›l›nda “Tarih Vesikalar› Dergisi”nde yay›mlam›flt›r. Yani, Cumhuriyet tarihi yalanc›lar›n iddia etti¤i gibi bugün bu protokol sakl› de¤ildir; bu protokol 1961 y›l›ndan beri, 50 y›ld›r araflt›rmac›lar›n hizmetindedir. Ancak 50 y›ld›r öylece duran bu protokol, bugün birileri taraf›ndan istismar edilerek, “ayr›l›kç› Kürt hareketine” tarihsel dayanak yap›lmaya çal›fl›lmaktad›r.

N

utuk’ta yer almayan ve 1961

y›l›na kadar saklanan bölümde flu ifadeler vard›r: “Türk ve Kürtlerin oturdu¤u araziyi kapsad›¤› ve Kürtlerin Osmanl› toplumundan ayr›lmas›n›n imkâns›zl›¤› izah edildikten sonra bu... Bununla birlikte Kürtlerin geliflme serbestli¤ini sa¤layacak flekilde ›rk hukuku ve sosyal haklar bak›m›ndan daha iyi duruma getirilmelerine izin verilmesine ve…” [8] ‹flte, 1961 y›l›na kadar saklanan o bölümüyle birlikte 2. Protokolün tamam›: “Bildirinin [Sivas Kongresi Sonuç Bildirisi] birinci maddesinde, Osmanl› Devleti’nin düflünülen ve kabul edilen s›n›r›n›n Türk ve Kürtlerin oturdu¤u araziyi kapsad›¤› ve Kürtlerin Osmanl› toplumundan ayr›lmas›n›n imkâns›z-

l›¤› izah edildikten sonra bu s›n›r›n en az bir istek olmak üzere elde edilmesi gerekti¤i birlikte kabul edildi. Bununla birlikte Kürtlerin geliflme serbestli¤ini sa¤layacak flekilde ›rk hukuku ve sosyal haklar bak›m›ndan daha iyi duruma getirilmelerine izin verilmesine ve yabanc›lar taraf›ndan Kürtlerin ba¤›ms›zl›¤›n› gerçeklefltirme amac›n› güder gibi görünerek yap›lmakta olunan kar›flt›r›c›l›¤›n önüne geçmek için bu hususun flimdiden Kürtlerce bilinmesi hususu uygun görüldü...” 2. Protokolün tamam›n› inceledi¤imizde ortaya flöyle bir tablo ç›kmaktad›r: 1. Osmanl›’n›n (Türkiye’nin) s›n›r›, Türklerin ve Kürtlerin oturdu¤u araziyi kapsamaktad›r. 2. Kürtlerin Osmanl›’dan (Türkiye’den) ayr›lmas› imkâns›zd›r. 3. Kürtlerin, geliflme özgürlü¤ü sa¤layacak biçimde “›rk hukuku” ve “sosyal haklar” bak›m›ndan daha iyi duruma getirilmelerine izin verilecektir. 4. Yabanc›lar taraf›ndan Kürtlerin k›flk›rt›lmas›n›n önüne geçilecektir. ‹flte, gizlisiyle a盤›yla, 2 numaral› Amasya Protokolü! Allah aflk›na! Bu protokolün neresinde, “özerk” veya “ba¤›ms›z” Kürdistan ifadesi veya imas› vard›r? “Türkiye’nin s›n›rlar›n›n Türklerin ve Kürtlerin oturdu¤u araziler” oldu¤unu söylemek, Kürtlere, özerklik veya ba¤›ms›zl›k vermek de¤il, tam tersine Türklerin ve Kürtlerin ortak bir vatanda “tek millet” olarak yaflayacaklar›n› ifade etmektir. Ayr›ca bu 43


BD KASIM 2011

lerin yabanc›larca Milli harekete karfl› k›flk›rt›lmas›n› önlemek oldu¤unu kan›tlamaktad›r. Amasya Görüflmeleri’nin yap›ld›¤› Ekim 1919’den üç ay kadar önce May›s-Haziran 1919’da Kürt kökenli Ali Bat› ‹syan›’n›n ç›km›fl olmas›, bir ay kadar önce de Eylül 1919’da Kürtleri k›flk›rtmay› amaçlayan Ali Galip Olay›’n›n yaflanm›fl olmas›, Atatürk’ü “Kürtler konusunda” baz› önlemler almaya yöneltmifltir. Atatürk, Ali Galip Olay› s›ras›nda, 9 Eylül 1919’da Kemah’ta bulunan Halet Bey’e gönderdi¤i bir telgrafta, Kürdistan kurmak için propaganda yapan ‹ngiliz casusu Noel’e yard›m eden Kürt afliret reislerini “Din ve ulusu satm›fl Kürt beyleri” olarak tan›mlamaktad›r: “‹ngiliz koruyuculu¤unda ba¤›ms›z bir Kürdistan kurulmas› amac› ile propaganda yapmakta olan ‹ngiliz binbafl›lar›ndan Mr. Nowil’in, din ve ulusunu satm›fl Kürt beylerinden, Ekrem, Karman, Ali, Celadet’le birlikte…” Atatürk, 10 Eylül 1919’da Malatya’daki ‹lyas Bey’e gönderdi¤i baflka bir telgrafta da “Kürtlük ak›m›na kesinlikle elveriflli alan b›rak›lmamas›n›” istemifltir. [9] fiimdi düflünebiliyor musunuz? 9 Eylül 1919’da ba¤›ms›z Kürdistan kurmak isteyen ‹ngiliz casusuna yard›m eden Kürt beylerini “din ve ulusu satm›fl Kürt beyleri” olarak adland›ran, 10 Eylül 1919’da da bir komutana verdi¤i emirde, “Kürtlük ak›m›na ke-

"Kürtlerin Türkiye’den ayr›lmas›n›n imkans›z oldu¤unu" söylemek, Kürtlere özerklik veya ba¤›ms›zl›k verilmesinin söz konusu olmad›¤›n›n en aç›k kan›t›d›r. ifadeyle, Kürtlerin yo¤un olarak yaflad›¤› Kuzey Irak’›n (Musul’un) da Türkiye s›n›rlar› içinde oldu¤u vurgulanmak istenmifltir. “Kürtlerin Türkiye’den ayr›lmas›n›n imkans›z oldu¤unu” söylemek, Kürtlere özerklik veya ba¤›ms›zl›k verilmesinin söz konusu olmad›¤›n›n en aç›k kan›t›d›r. Kürtlere geliflme özgürlü¤ü sa¤layacak flekilde, ›rk hukuku ve sosyal haklar verilmesi ise, insan haklar› ve “demokrasinin” bir gere¤idir. Buradan Kürtlere özerklik veya ba¤›ms›zl›k verildi¤ini ç›karmak olanaks›zd›r.

Ç

ok daha önemlisi, Kürtlere verilecek olan “›rk hukuku” ve “sosyal haklar›n” Kürtlerin yabanc›larca k›flk›rt›lmas›n›n önüne geçmek, Kürtleri Türklere ve Milli harekete yak›nlaflt›rmak amac› tafl›d›¤› 2. Protokolün sonunda, çok aç›k bir biçimde ifade edilmifltir: 2. Protokolün sonundaki: “...Yabanc›lar taraf›ndan Kürtlerin ba¤›ms›zl›¤›n› gerçeklefltirme amac›n› güder gibi görünerek yap›lmakta olunan kar›flt›r›c›l›¤›n önüne geçmek için bu hususun flimdiden Kürtlerce bilinmesi hususu uygun görüldü...” cümlesi, Atatürk’ün bütün amac›n›n, Kürt-

44


BD KASIM 2011

sinlikle elveriflli alan b›rak›lmamas›n›” bildirgesi” olarak kabul edilen Misakisteyen Atatürk, nas›l olur da, aradan › Milli’de hiçbir flekilde yer almam›fldaha iki ay bile geçmeden, 22 Ekim t›r, dolay›s›yla hiçbir ba¤lay›c›l›¤› da 1919’da “Kürtlere özerklik veya ba- yoktur. ¤›ms›zl›k” verebilir! San›r›m yalan›n alt›ndaki “I. Ayak” Tarihçi fierafettin Turan’›n bu ko- devrildi!... nudaki de¤erlendirmesi önemlidir: “Mütareke s›n›rlar› içindeki toprakla- 2.Ayak r›n birbirinden ayr›lmaz bir bütün ol- Koçgiri ‹syan›’ndan sonra Haziran du¤u ilkesini savunan M. Kemâl de 1921’de TBMM’de yap›lan bir gizli ba¤›ms›z Kürdistan giriflimlerine dai- oturumda Kürtlere özerklik verilmesi ma karfl› ç›km›fl ve bunu önleyebilmek kararlaflt›r›lm›flt›r! için, Türklerle Kürtlerin ‘öz kardefl” Kurtulufl Savafl›’n›n en kritik olduklar› görüflünü savunmufltur. Hat- aflamas›nda ‹ngilizler, Kürt Teali Ceta Ulusal Ant (Misak-› Milli) tasla¤›n- miyeti’ni kullanarak, “ba¤›ms›z Kürda da bu kardeflli¤in Mütareke s›n›rlar› içindeki belirtilmesini istemifl, ancak Mebuslar Meclitopraklar›n birbirinden ayr›lmaz si’nde bunu içeren tümbir bütün oldu¤u ilkesini ceye yer verilmemifltir” [10]

Ö

savunan M. Kemâl de ba¤›ms›z Kürdistan giriflimlerine daima karfl› ç›km›fl ve bunu önleyebilmek için, Türklerle Kürtlerin ‘öz kardefl” olduklar› görüflünü savunmufltur...

zetle, Amasya Görüflmeleri sonundaki 2. Protokol, Cumhuriyet tarihi yalanc›lar›n›n iddia etti¤i gibi, Kürtlere özerklik veya ba¤›ms›zl›k vermek için de¤il, tam tersine Kürtlerin yabanc›lar taraf›ndan k›flk›rt›lmas›n› önlemek ve Kürtleri Milli harekete kazanmak için haz›rlanm›flt›r. Çok daha önemlisi, Amasya Görüflmeleri sonunda haz›rlanan 2. Protokolde gerçekten de Kürtlere özerklik veya ba¤›s›zl›k vaad edilmifl olsa bile, bilindi¤i gibi bu protokol Son Osmanl› Mebusan Meclisi’nde ilan edilen ve daha sonra TBMM’nin de onay›ndan geçerek Milli hareketin “ba¤›ms›zl›k

distan” kurmak amac›yla ayr›l›kç› Kürtleri isyan ettirmifllerdir. Ekim 1920’de bafllay›p Haziran 1921’e kadar devam eden Koçgiri ‹syan› hayli genifl bir alana yay›lm›fl, baz› do¤u illeri isyanc›lar›n eline geçmifl, isyanc›lar bu illerdeki devlet dairelerine kendi bayraklar›n› asarak bir anlamda ba¤›ms›zl›klar›n› ilan etmifllerdir. ‹syan, TBMM’nin görevlendirdi¤i Nurettin Pafla komutans›ndaki Merkez Ordusu’nca bast›r›lm›flt›r. 45


BD KASIM 2011

Koçgiri ‹syan›’n›n, Yunan taarruzu ve Çerkez Ethem ‹syan›’yla hemen hemen ayn› döneme denk gelmesi, Milli hareketi çok zor bir duruma düflürmüfltür. Kurtulufl Savafl›’n›n önderi Atatürk, bir taraftan emperyalizme karfl› mücadele dereken di¤er taraftan emperyalizmin yerli iflbirlikçileriyle mücadele etmek zorunda kalm›flt›r.

K

Atatürk ve TBMM, ayr›l›kç› Kürtoçgiri ‹syan› öncesinde, is-

yanc› Kürt afliretleri, Ankara hükümetine isteklerini iletmifllerdir. Ankara’ya gönderilen 15 Kas›m 1920 tarihli bildirideki ayr›l›kç› Kürt istekleri flunlard›r: Kürdistan muhtariyet (özerk) idaresine muvafakat eden (kabul eden) ‹stanbul Saltanat Hükümeti’nin bu baptaki karar›n› Mustafa Kemal Hükümeti’nin de kabul edip etmedi¤inin aç›klanmas›. Kürdistan muhtariyet idaresi hakk›nda Mustafa Kemal Hükümeti’nin görüfl noktas›n›n ne oldu¤u hususunda aflair rüesas›na (afliret baflkanlar›na) acele cevap verilmesi. Elaz›¤, Sivas, Malatya ve Erzincan m›nt›kalar› hapishanelerinde tutuklu bulunan bütün Kürtlerin derhal serbest b›rak›lmas› Kürt ço¤unlu¤u bulunan m›nt›kalardan Türk memurlar›n çekilmesi. Koçgiri m›nt›kas›na gönderildi¤i haber al›nan müfrezelerin derhal geri çekilmesi. [11] Baytar Nuri’nin babas› ‹brahim A¤a’n›n haz›rlad›¤› bu bildiriden sonra Bat› Dersim afliret liderleri ad›na 25 Kas›m’da TBMM’ye bir bildiri daha gönderilmifltir. Bu bildiride TBMM aç›kça tehdit edilerek “ba¤›ms›z Kür-

46

distan” talep edilmifltir.: “Sevr Antlaflmas› gere¤ince Diyarbak›r, Elaz›¤, Van ve Bitlis illerinde ba¤›ms›z bir Kürdistan kurulmas› gerekiyor. Bu nedenle bu oluflturulmal›d›r. Yoksa bu hakk› silah zoruyla almaya mecbur kalaca¤›m›z› beyan ederiz.” [12]

lerin “özerk” veya “ba¤›ms›z” Kürdistan taleplerini kabul etmeyerek, bu talepleri elde etmek için ç›kar›lan Koçgiri ‹syan›’n› bast›rm›flt›r. ‹syan bafllamadan önce kabul edilmeyen bu taleplerin, isyan bast›r›ld›ktan sonra kabul edilmesi çok anlams›zd›r. Atatürk ve TBMM e¤er gerçekten Kürtlere özerklik veya ba¤›ms›zl›k vermeyi düflünseydi, isyan daha bafllamadan isyanc›lar›n “özerk” veya “ba¤›ms›z” Kürdistan taleplerini yerine getirir, böylece Kurtulufl Savafl›’n›n en kritik aflamas›nda böyle büyük bir isyanla u¤raflmak zorunda kalmazlard›. Koçgiri ‹syan› bast›r›lm›flt›r; ancak isyan› bast›ran Nurettin Pafla’n›n “afl›r› güç kulland›¤›, masum insanlara da zarar verdi¤i” iddialar›, TBMM’de uzun tart›flmalara yol açm›flt›r. Meclis’teki Kürt kökenli milletvekilleri “Kürtlere zulmeden” Nurettin Pafla’n›n çok a¤›r bir flekilde cezaland›r›lmas›n› istemifllerdir. [13] TBMM’de kabul edilen bir önergeyle bir soruflturma kurulu kurulup olay›n araflt›r›lmas›na karar verilmifltir. Soruflturma kurulu, Nurettin Pafla’n›n görevden al›n›p yarg›lanmas›na karar vermifltir. Atatürk, Meclis’te yapt›¤› konufl-


BD KASIM 2011

mada Nurettin Pafla’ya verilen cezan›n “biraz a¤›r oldu¤unu” belirtmifltir: “Nurettin Pafla’n›n yasad›fl› eylem ve davran›fllar›na gelince... Ben bunlar› incelettim. Bu incelemelerden baz› sonuçlar da ç›kartt›m. Nurettin Pafla’n›n de¤ifltirilmesi kan›s› do¤mam›flt›r.” [14] Atatürk’ün Koçgiri ‹syan›’n› bast›ran Nurettin Pafla hakk›ndaki bu de¤erlendirmeleri [15], onun, her ne pahas›na olursa olsun, Kurtulufl Savafl›’n›n çok kritik bir aflamas›nda böyle bir isyan›n bast›r›lmas›ndan memnun oldu¤unu göstermektedir. Meclis’teki do¤ulu milletvekillerinin “Kürtlere afl›r› güç uygulad›” diye Nurettin Pafla’y› alabildi¤ince elefltirdikleri bir ortamda, Atatürk’ün Nurettin Pafla’ya k›smen sahip ç›kmas›, onun Kürtlere özerklik veya ba¤›ms›zl›k vermeyi de¤il, Kürt isyanlar›n›n bast›r›larak Türklerle Kürtlerin birlikte yaflamas›na önem verdi¤ini kan›tlamaktad›r. Nurettin Pafla’n›n isyan› bast›r›rken “afl›r› güç kulland›¤›” iddialar›n›n gittikçe yay›lmas› üzerine, Kurtulufl Savafl›’n›n en kritik aflamas›nda hem bölgedeki Kürtleri k›flk›rtmamak, hem de Meclis’teki Kürt milletvekillerini biraz olsun yat›flt›rmak ve nihayetinde Kürtleri Kurtulufl Savafl›’na kazanabilmek için Atatürk ve TBMM, idam

Atatürk, yak›n dostu Dersim milletvekili Diyap A¤a ile birlikte cezalar›n›n uygulanmamas›na karar vermifltir. Bu karar göre, 85’i g›yaben, 15’i de vicahen olmak üzere, toplam 110 kifli hakk›ndaki idam karar›, Atatürk’ün isyanc›larla ilgili af ç›kar›lmas›n› kabul etmesi ve Sivas’taki S›k›yönetim Mahkemesi’ni kald›rmas›yla birlikte uygulanmam›flt›r. [16] Sadece tutuklular için geçerli olan bu af, Dersim’dekileri kapsamam›flt›r. Atatürk’ün yak›n dostlar›ndan olan Dersim milletvekili Diyap A¤a, arabulucu olarak Dersim’e gönderilmifltir. Dahas›, Meclis’te ikinci bir af kanunu kabul edilerek Baytar Nuri ve Aliflir d›fl›ndaki tüm isyanc›lar af kapsam›na al›nm›flt›r. Aliflan ise Erzincan Valisini dinleyerek Dersim’i terk etmifltir. [17]

Y

ani, Cumhuriyet tarihi yalan-

c›lar›n›n iddia etti¤i gibi Koçgiri ‹syan›’ndan sonra Kürtlere özerklik veya ba¤›ms›zl›k verilmemifl, sadece ‹ngilizlerin Kürtleri Milli harekete 47


BD KASIM 2011

Özetle, Haziran 1921’de TBMM’deki tek gizli oturumun konusu “Hariciye Vekili Yusuf Kemal Bey’in yurtd›fl›ndaki ve yurtd›fl›ndan geldikten sonraki görüflmeleri ve Frans›zlarla imzalanacak olan bar›fl antlaflmas› ile ‹ngilizlerle imzalanacak olan esir de¤iflimi antlaflmas›n›n” tart›fl›lmas›d›r. O gizli oturumda “Özerk Kürdistan” konusunda hiçbir görüflme, tart›flma veya protokol gündeme gelmemifltir. San›r›m yalan›n alt›ndaki “2. Ayak” da derildi!... “Atatürk Kürtlere Özerklik Verdi” yalan›na önümüzdeki say›da cevap vermeye devam edece¤im.

O gizli oturumda “Özerk Kürdistan” konusunda hiçbir görüflme, tart›flma veya protokol gündeme gelmemifltir. karfl› isyan ettirmelerinin önüne geçmek için TBMM taraf›ndan “af ç›kar›larak” isyanc› Kürtlerin baz›lar› serbest b›rak›lm›fl ve Dersim milletvekili Diyap A¤a “arabulucu” olarak Dersim’e gönderilmifltir.

P

eki ama “Haziran 1921’de TBMM’de yap›lan bir gizli oturumda Kürtlere özerklik verildi¤i” yalan› nereden ç›km›flt›r? Bu yalan›n kayna¤› Robert Olson’un, “The Emergence of Kurdish Nationalism and The Sheikh Said Rebellion” adl› kitab›d›r. Olson’un kaynakl›k etti¤i bu iddiay› dillendirenler, TBMM’nin Haziran 1921’de, baz› Kürt ileri gelenleriyle bir “Özerk Kürdistan Protokolü” imzalad›¤›n› ve hatta o dönem bölgede etkin olan Frans›zlar›n buna arac› oldu¤unu iddia etmifllerdir. ‹ddiaya göre, Haziran 1921’de TBMM’de yap›lan gizli oturumlardan birinde bu protokol tart›fl›lm›flt›r. Oysa, Haziran 1921’deki tek gizli oturum, Hariciye Vekili Yusuf Kemal Bey’in yurtd›fl›ndaki ve yurtd›fl›ndan geldikten sonraki görüflmelerinin ve bu arada Frans›zlarla imzalanacak olan bar›fl antlaflmas› ile ‹ngilizlerle imzalanacak olan esir de¤iflimi antlaflmas›n›n tart›fl›ld›¤› 27 Haziran 1921 tarihli gizli oturumdur. [18]

48

sinanmeydan@butundunya.com.tr Kaynaklar, dipnotlar :[1] Robert Olson, The Emergence of Kurdish Nationalism and The Sheikh Said Rebellion, 1880-1925, Austin: University of Texas Press, 1989. [2] Amasya Görüflmeleri, ‹stanbul Hükümeti ad›na Bahriye Naz›r› Salih Pafla ve Padiflah’›n baflyaverleri Naci (Eldeniz) Pafla ile Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti ad›na Atatürk, Rauf (Orbay) ve Bekir Sami (Kunduh) paflalar aras›nda yap›lm›flt›r. [3] Gazi Mustafa Kemal, Nutuk, Ankara, 2006, CI, s. 325 [4] age, s.325 [5] age, s.327. [6] age, s.327. [7] age, s.327. [8]Bu bölümü, Nutuk’la karfl›laflt›r›n›z. Gazi Mustafa Kemal, age,C.I, s. 326, 327. [9] Gazi Mustafa Kemal, age, C.I, s.169 [10] fierafettin Turan, Türk Devrim Tarihi, 3. Kitap, Ankara, 1995,s. 182. [11] Nuri Dersimi, Kürdistan Tarihinde Dersim, ‹stanbul, 1994, s.129; Mumcu, age, s.37. [12] Mumcu, age, s.37,38. [13] Bkz. Mumcu, age, s.41-46. [14] Mumcu, age, s.44. [15] Gazi Musta-fa Kemal, age, C.II, s. 841,843 [16] Komisyon, Koçgiri, Ankara, 1975, s.89 [17] Cemil Hakan Korkmaz, Kurtulufl Savafl›’n›n ‹kinci Cephesi, ‹ç ‹syanlar, ‹stanbul, 2008, s.205. [18] Emre Özsuda, “TBMM, Kürtlere özerklik Vermifl Miydi?”, www.odatv.com, 19.07.2009


BELGESELC‹N‹N GÖZÜYLE Çetin ‹mir

G

azi Mustafa Kemal’in

Temel ve Ölmez Önemi

Son 200 y›ll›k dünya tarihi içinde insanl›k üç büyük devrim yaflam›flt›r: 1789 Frans›z Devrimi, 1917 Rus Devrimi, 1923 Türk Devrimi. ‹lk ikisi birer s›n›f devrimidir; biri orta s›n›f›n, öteki de iflçi s›n›f›n›n. Oysa Atatürk’ün önderli¤inde gerçekleflen Türk Devrimi bir s›n›f devrimi de¤il, gerçek anlam›yla bir halk ve insanl›k devrimidir. ürk Devrimi, teokratik devletten, ulusal-laik devlete geçifl ve ümmetten ulus yaratan, Türk toplumunun politik, ekonomik, toplumsal yap›s›n›n ve bireylerinin yaflam biçimini dünya görüflünü kökten ve ani olarak de¤ifltiren, Türkiye’yi ça¤dafllaflt›ran

T

bir harekettir. Bu olufluma k›saca "Türk Rönesans›" demek de yanl›fl olmaz. Mustafa Kemal’in temel ve ölmez önemi, ne O’nun bir Türk do¤mufl olmas›ndan, ne yan›p yok olmufl Osmanl› imparatorlu¤unun savrulmufl külle49


BD KASIM 2011

Mustafa Kemal Kurtuluş Savaşında cephede

rini al›p, neredeyse tek bafl›na; bir ulusu yeniden yaratm›fl olmas›ndan ve de kendi elleriyle yo¤urup var etti¤i bugünkü Türkiye’yi kölelik boyunduru¤unda meydan okuyan özgür insanl›¤›n do¤u cephesinin en can alacak yan›nda en emin ve en güvenilir kalesi

Mustafa Kemal, bütün ulusal s›n›rlar› ve ideolojik ay›r›mlar› aflarak, insano¤lunun yeryüzündeki tüm tarihinin tan›kl›k etti¤i üzere, bir avuç ölmezler aras›ndaki flerefli yerini al›r. O’nun elde etmek istediklerinin temel özünü ç›kartacak olursak; görü-

O’nun ana çabas›, insanlar›n insans›zl›k içinde, kardefl insanlara vurduklar› boyunduruklar› k›r›p atmak için giriflilmifl cesur ve cesur oldu¤u kadar baflar›l› bir mücadeleden baflka hiçbir fley de¤ildir. haline getirerek, insanl›k tarihinin ak›m›n› ve yönünü de¤ifltirmifl olmas›ndan ileri gelir. Bu insan›n as›l önemi; ezelden sonsuzlu¤a kadar uzanan ve kahramanlardan kurulu zincirin son halkalar›ndan birini kiflili¤inde temsil etmesidir. Bu zincir, yaratt›klar›n›n hür yaflamas›n›, yaratt›¤› andan beri ferman etmifl ulu yaradan›n›n ça¤r›s›na kulak veren insan›n cevab›d›r. ‹flte bu ba¤lamda 50

yoruz ki ana çabas›, insanlar›n insans›zl›k içinde, kardefl insanlara vurduklar› boyunduruklar› k›r›p atmak için giriflilmifl cesur ve cesur oldu¤u kadar baflar›l› bir mücadeleden baflka hiçbir fley de¤ildir. fiekli her ne olursa olsun, her türlü bask›ya, köleli¤e ve gericili¤e karfl› O’nun insanüstü beyninde ve korku nedir bilmez yüre¤inde yaflayan k›zg›n nefret, her nerede ve her ne zaman olursa olsun, zulüm alt›nda inle-


BD KASIM 2011

yenleri kurtarmaya O’nu zorlayacak ve koflturacakt›.

K

›sacas›, bir insan toplumunu

sezifl metodudur. Mustafa Kemal gibi insanlar›n, inanç ve cerasetle dalgaland›rd›klar› bayraklar› yaratmak, korumak, sevmek ve bu bayraklara inan›p pefllerinden gitmek gücünü yüreklerimizde yaflatabildikçe, daha inançl› ve daha güçlüyüz. Çünkü insan kaderine flekil verme görevini, insan›n kendi ellerine emanet etmekle Ulu Yaradan›n ne kadar yerinde davrand›¤›n› ispat eden mukadder yolda bir ad›m daha ilerlemifl oluruz. Yaz› içeri¤inin ak›fl›n› bozmak ad›na, burada çok önemli bir konuya de¤inmeden geçemeyece¤im. Yüce efendilerin emirleri ile padiflahca ç›kart›lm›fl Mustafa Kemal ve arkadafl-

ça¤dafl uygarl›¤a ulaflt›racak geliflme yollar›n› t›kamak için ve bu uygarl›k sayesinde de o toplumda, gerçek de¤erden ve bencil olmayan hizmetten do¤anlardan baflka bütün imtiyazlar›n kald›r›lmas›n› önlemek için, yüzy›llar boyunca sinsice ve haince haz›rlan›p kurulmufl bütün engelleri karfl› konulmaz bir vuruflla y›k›p yok etti. ‹flte, bütün bu evrensel yönleri yüzündendir ki, Mustafa Kemal’i kendi ulusumuzun s›n›rlar› içine kapamak, hem O’na, hem ulusumuza, hem de dünyaya karfl› haks›zl›k olaca¤› kan›s›nday›m. Bizden birisi oldu¤u için gurur duyar›z, ama Kurtuluş Savaşında tüm insanl›¤›n özgürlü¤ü için sancak altında yaflam›n› vakfetmifl birini tekelimize alamay›z. Ancak o yaflay›p eserini verdikten sonrad›r ki, ça¤dafl dünyan›n bütün köle toplumlar›n›n yüreklerinde özgürlük çan› çalm›fl ve art›k zincirler dayanamaz, duvarlar duramaz, s›rttan geçinenler düfltükleri yerden kalkamaz olmufllard›r. O’nun devrimleri dünün veya bugünün de¤il, yar›n›n devrimleridir. Elinde tuttu¤u meflale, yaradan›n mukadder k›ld›¤› özgürlük yolunda insanl›¤›n att›¤› ad›mlar› ayd›nlatmak için yanar. Eriflilmesini iflaret etti¤i yön, var›lacak belirli bir yer de¤il, bir yaflam tarz›, bir görüfl, düflünüfl ve

51


BD KASIM 2011

Mustafa Kemal ve arkadafllar› için ç›kar›lan idam ferman› lar› hakk›nda haz›rlan›p mümkün oldu¤unca da, iflgal ordular›n›n uçaklar› ve yandafl iflbirlikçiler ile tüm ülke geneline da¤›t›lan, idam ferman›n›n orijinal metni, günümüz Türkçesine göre birebir flöyledir. Sultan Vahideddin'in "Hatt-› Hümayunu" ve hükümetin bafl› Damat Ferit bildirisi ve fieyhülislâm›n da imzas› ile 5 Nisan 1920 günü yay›nlanan "Fetva-i fierife": "Dünya nizam›n›n sebebi olan ‹slâm halifesi (Yüce Tanr› onun hilâfetini k›yamet gününe kadar sürdürsün) hazretlerinin idaresi alt›nda bulunan ‹slâm beldelerinde baz› flerir flah›slar aralar›nda birleflip ve kendilerine 52

reisler seçerek padiflah›n sad›k teb'as›n› hileler ve tevrizler ile kand›rmaya ve yoldan ç›karmaya, padiflah›n yüksek emirleri olmadan ahaliden asker toplamaya kalk›fl›p, görünüflte askerî iafle ve teçhiz bahanesiyle ve gerçekte mal toplama sevdas›yla kutsal fleriata ve padiflah›n emirlerine ayk›r› olarak bir tak›m salma ve vergiler kesip, çeflitli bask› ve iflkencelerle halk›n mallar›n› ve eflyalar›n› ya¤malamak ve bu yoldan Tanr›'n›n kullar›na zulmedegelmeye ve suçlar ifllemeye, memleketin baz› köyleri ve bölgelerine hücum ile tahrip, yerle bir etmek, padiflah›n sad›k teb'alar›ndan nice masum kimseleri katl ve masum kanlar›n› döktükleri, müminlerin emîri olan padiflah emrinde bulunan baz› dinî, askerî ve mülkî memurlar› kendi bafllar›na azil ve kendi hempalar›n› tayin, hilâfet merkezi ile memleketin ulaflt›rma ve haberleflme yollar›n› kesmek, devletçe gönderilen emirlerin yap›lmas›n› yasaklamak, hükûmet merkezini di¤er bölgelerden ay›rmak suretiyle halifelik otoritesini k›rmak ve zay›flatmak maksad›yla yüksek halifelik makam›na ihanet etmek suretiyle imama (padiflaha) itaatten d›flar› düflmekle, "Devleti Âliyye"nin nizam ve düzenlerini, memleketin asayiflini bozmak için yalanlar yaymak ile halk› fitneye sevke sebep ve fesada gayret etmekte olduk-


BD KASIM 2011

lar› aç›klanm›fl ve gerçekleflmifl olan ad› geçen reisleri ile avaneleri ve onlara ba¤l› olan kimseler eflkiya mertebesinde bulunup, da¤›t›lmalar› hakk›nda gönderilmifl bulunan yüksek emirlerden sonra hâlâ inat ve fesatlar›nda direnirler ise ad› geçen kimselerin kötülüklerinden memleketi temizlemek ve zararlar›ndan halk› kurtarmak vacip olup "Fe-katilû elletî tebga hatta tefaa ilâ emerillah" ayeti kerimesi gere¤ince katilleri ve gerekirse kitle hâlinde öldürülmeleri meflru ve farz olunur mu? Beyan buyrula. Cevab› budur: Gerçe¤i Tanr› bilir ki, olur. fieyhülislâm Dûrrî Zade Es - Seyyid Abdullah taraf›ndan yaz›ld› ‹mza ve mühürler: Sultan Mehmed Vahideddin Han Sadrazam Ferit Pafla” Peki sonra ne oldu? 600 y›ll›k bir hanedan›n sonuncu sultan›, ‹ngiltere'ye

flu iki sat›rl›k mektupla iltica etti: "Dersaadet ‹flgal Ordular› Baflkumandan› General Harringthon Cenaplar›na ‹stanbul'da hayat›m› tehlikede gördü¤ümden ‹ngiltere devleti fâhimesine (itibarl›) iltica ve bir an evvel ‹stanbul'dan mahalli âhara (di¤er) naklimi talep ederim efendim. 16 Teflrin-i sâni (Kas›m) 1922 Halifei Müslimin Mehmet Vâhidettin"

B

irinci dünya savafl› sonunda

Osmanl› ‹mparatorlu¤u teslim olmufl, Anadolu ve Rumeli “yedi düvel” taraf›ndan iflgal edilmiflti. Mazlum halk, teslim olan efendilerine de, iflgal eden dünya efendilerine de an›nda bafl kald›rd›. Silah› yoktu, Buldu buluflturdu. Cephanesi yoktu, Yapt› yak›flt›rd›. Ve dört y›lda, efendileri, bilinç ve direncinin örsüyle çekici aras›nda

Cephane ve silah yap›m› 53


BD KASIM 2011

Cephane tafl›yan kad›nlar›m›z Cephane tafl›yan kad›nlar hamur gibi yo¤urdu. Art›k ça¤dafl uygarl›¤›n onurlu ve eflit bir üyesi olmay› can pazar›ndan söküp alm›fl bir ulusdu. Yol yoktu , Okul yoktu, Para yoktu. Olmayan› üretecek, olan› daha da ço¤altacakt›. Türkün kara baht› a¤arm›fl, kem talihi dönmüfltü. Kurtulufl savaflç›lar› bunun gereklerine uyacaklard›. Büyük efendilerin yenilgi yeli, iç efendinin postunu uçuracakt›. Öyle görünüyor ki, bu flokun etkisi ‹stanbul’u fena halde vurmufltu. Önce her fleyin bitti¤i san›lm›fl, sonra bitenin

kursa¤›nda b›rakm›flt›. Cumhuriyet egemenlik tac›n› bafl›na geçirmifl, Cumhuriyetçiler sokaklara dökülüp fener alaylar› düzenlerken, saltanatç›lar, karalara bürünüp yataklara düflmüfllerdi.

T

arih ve toplumun belle¤inde,

Mustafa Kemal ile bütünleflildi¤inde, olanaks›z› mümkün k›lman›n an›s› taptazedir. Mustafa Kemal’in ölümünün üzerinden 73 y›l geçmifltir. Ve Türk toplumu bu 73 y›l içinde ne zaman dara düflse, mutlak ço¤unluk

Mustafa Kemal’in ölümünün üzerinden 73 y›l geçmifltir. Ve Türk toplumu bu 73 y›l içinde ne zaman dara düflse, mutlak ço¤unluk hemen Gazi’sine sar›lmaktad›r. efendilerin pili oldu¤u, kör gözüm parma¤›na anlafl›lm›flt›. 29 Ekim 1923’ de, Harbiye ve Selimiye’den gümbürdeyen toplar, ‹stanbul’daki baz› efendilerin heveslerini 54

hemen Gazi’sine sar›lmaktad›r. Halk›n mutlak ço¤unlu¤u, açmazlarla utanç duvarlar› ard›na çekilmek istedi¤i her dönemde, her türlü emr-i komuta, ya da organize provokasyonu aflarak,


BD KASIM 2011

Mustafa Kemal’e kofluyorsa, mesaj› çok aç›kt›r. Hilafetçi ya da ittihatç› darbeciler az›t›rsa, kendisi Mustafa Kemal’leflecektir. Ulusal antla belirlenmifl Türkiye’nin s›n›rlar›; ülkesi ve ulusu için can›n› adayan yüz binlerce flehidin ve gazinin kan›yla çizilmifltir. Ba¤›ms›zl›¤›m›z›, özgürlük ve egemenli¤imizi, bu günümüzü, Mustafa Kemal’in önderli¤inde kazan›lan ulusal kurtulufl savafl›na ve o yolla gerçekleflen Türk devrimine borçluyuz. ‹flte; Mustafa Kemal’in yads›namaz öneminin de¤eri, dün oldu¤u kadar günümüzde daha da art›yor, ama bu ulu insan› anlayabiliyor muyuz? Ancak ve ancak, Mustafa Kemal’in fikir, doktrin ve devrimlerini yaflatabildi¤imiz ölçüde; özgür, laik, uygar, ayd›n ve kardefllik sevgisiyle dolu bir gelece¤e ulaflabiliriz. Dehas›, daha o günlerde ›fl›k saçmaya bafllayan Mustafa Kemal’in flu

deyiflleri sanki bu günlere ve yar›nlara ›fl›k tutacak niteliktedir: eni görmek demek, herhalde yüzümü görmek de¤ildir. Benim fikirlerimi, benim duygular›m› anl›yorsan›z ve duyuyorsan›z bu yeterlidir. Ben, ulusun vicdan›nda ve gelece¤inde hissetti¤im büyük geliflme yetene¤ini, bir ulusal s›r gibi vicdan›mda tafl›yarak, yavafl yavafl, bütün toplumumuza uygulatmak zorunday›m. Benim manevi miras›m, ilim ve ak›ld›r. Benden sonra beni izlemek isteyenler, bu temel eksen üzerinde ak›l ve ilmin rehberli¤ini kabul ederlerse, manevi mirasç›lar›m olurlar. Özgürlük ve ba¤›ms›zl›k benim karakterimdir. Ben milletimin en büyük ve ecdad›m›n en de¤erli miras› olan ba¤›ms›zl›k aflk› ile dolu bir adam›m. Çocuklu¤umdan bugüne kadar ailevî, hususî ve resmî hayat›m›n her

B

Gazi Mustafa Kemal silah arkadafllar›yla

55


BD KASIM 2011

Gazi ve arkadafllar› TBMM’den ç›karken safhas›n› yak›ndan bilenler için bu aflk›m malumdur. Bence bir millete flerefin, haysiyetin, namusun ve insanl›¤›n vücut ve bekâ bulabilmesi

y›m. Bu sebeple milli ba¤›ms›zl›k bence bir hayat meselesidir. Millet ve memleketin menfaatleri icap ettirirse, insanl›¤› teflkil eden milletlerden her

Ben, yaflayabilmek için mutlaka ba¤›ms›z bir milletin evlad› kalmal›y›m. Bu sebeple milli ba¤›ms›zl›k bence bir hayat meselesidir. mutlaka o milletin özgürlük ve ba¤›ms›zl›¤›na sahip olmas›yla kaimdir. Ben flahsen bu sayd›¤›m vas›flara, çok ehemmiyet veririm. Ve bu vas›flar›n kendimde mevcut oldu¤unu iddia edebilmek için milletimin de ayn› vas›flar› tafl›mas›n› esas flart bilirim. Ben, yaflayabilmek için mutlaka ba¤›ms›z bir milletin evlad› kalmal›56

biriyle medeniyet icab› olan dostluk ve siyaset münasebetlerini büyük bir hassasiyetle takdir ederim. Ancak, benim milletimi esir etmek isteyen herhangi bir milletin, bu arzusundan vazgeçinceye kadar da amans›z düflman›y›m. • cetinimir@butundunya.com.tr


TÜRK D‹L‹ Orhan Velidedeo¤lu

ATATÜRK ve Milli E¤itim

Hükümetin, TBMM’nin denetiminden geçirmeden, muhalefet partilerinin görüflünü almadan, bir kanun hükmünde kararname (KHK) ile silbafltan düzenledi¤i Milli E¤itim Bakanl›¤›’n›n yeni Teflkilat Yasas›’n›, Bakan Ömer Dinçer, 14 Eylül Çarflamba günü “Hiçbir ideolojik yönü yoktur” diyerek aç›klad›.

“A

ncak, ertesi gün yay›n organlar›ndan ö¤reniyoruz ki, Atatürk ve Cumhuriyet ilkelerine gönderme yapan flu bölümce yasadan ç›kar›lm›fl: Atatürk ink›lap ve ilkelerine ve

anayasada ifadesini bulan Atatürk milliyetçili¤ine ba¤l›, Türk milletinin milli, ahlaki, manevi, tarihi ve kültürel de¤erlerini benimseyen, koruyan ve gelifltiren; ailesini, vatan›n›, milletini, 57


BD KASIM 2011

seven ve daima yüceltmeye çal›flan; insan haklar›na ve anayasan›n bafllang›c›ndaki temel ilkelere dayanan, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyeti’ne karfl› görev ve sorumluluklar›n› bilen ve bunlar› davran›fl haline getirmifl vatandafl olarak yetifltirmek üzere, Bakanl›¤a ba¤l› her kademedeki ö¤retim kurumlar›n›n ö¤retmen ve ö¤rencilerine ait bütün e¤itim ve ö¤retim hizmetlerini planlamak, programlamak, yürütmek, takip ve denetim alt›nda bulundurmak.” Bakanl›k Müsteflar› Say›n Emin Zarars›z da, bu de¤iflikli¤e neden gerek görüldü¤ü kendisine soruldu¤unda, “Bu ilkeler Anayasa’da ve Bakanl›¤›n temel kanununda da yaz›l› oldu¤undan Teflkilat Kanunu’nda yer verilmesine gerek görülmedi” der. 1995 y›l›nda Sivas’ta yapt›¤› bir konuflmada: “Cumhuriyet kavram›n›n asl›nda art›k bizim için çok fazla bir mana ifade etmedi¤ini söylememiz de mümkündür. Türkiye Cumhuriyeti’nin bafllang›çta ortaya koydu¤u bütün temel ilkelerin; laiklik, cumhuriyet ve mil-

Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer 58

"Cumhuriyet kavram›n›n asl›nda art›k bizim için çok fazla bir mana ifade etmedi¤ini söylememiz de mümkündür." liyetçilik gibi birçok temel ilkenin yerini daha çok kat›l›mc›, daha ademi merkezî, daha Müslüman bir yap›ya devretmesi zorunlulu¤u ve art›k bunun zaman›n›n geldi¤i düflüncesini tafl›yorum” diyen bugünün Milli E¤itim Bakan› Ömer Dinçer’in, kendisiyle ayn› görüflü paylaflmas› do¤al olan müsteflar›ndan gelen böyle bir yan›t, ne kadar inand›r›c› olabilir?.. Anayasam›z›n 42’nc›; Milli E¤itim Temel Yasas›’n›n 2’nci maddesinde yer alan bu ilkenin MEB’in Teflkilat Yasas›’ndan ç›kar›lmas›yla ulafl›lmak istenen amaç, bir iki yuvarlak sözle örtülemeyecek kadar aç›k. Bu de¤ifliklikle, Atatürk devrim ve ilkelerini, Cumhuriyetin temel niteliklerini benimseyen milli ve laik e¤itim sonland›r›larak etnik ve dinsel e¤itime kayma e¤ilimi gözlenmektedir. KHK’ler ve yeni yönetmeliklerle getirilen: 1- ‹lkö¤retim ö¤rencilerinin yafl s›n›r› aranmadan Kuran kurslar›na gönderilebilmesi... (Eski düzenlemede ilkö¤retim ö¤rencileri 5’inci s›n›f› bitirmifl olmalar› kofluluyla 11yafl›n-


BD KASIM 2011

dan sonra; haf›zl›k e¤itimi veren kurslara da ilkö¤retimi bitirmifl olma kofluluyla 15 yafl›ndan sonra Kuran kurslar›na kat›labiliyordu.) 2-‹lkö¤retim ö¤rencilerinin okula devams›zl›klar›n› izlemek amac›yla haz›rlanan “Aflamal› Devams›zl›k Yönetimi” kapsam›nda, devams›z ö¤rencinin ailesine yap›lacak ev ziyaretine bölgenin imam›n›n da kat›lmas›n›n; okullarda kurulacak kurullara, ihtiyaç duyulmas› halinde imanlar›n da üye olmas›n›n sa¤lanmas›... Gibi laiklikten uzaklaflma görünümü veren de¤ifliklikler de bas›n›m›zda tart›fl›l›r oldu. ***

A

Atatürk ve devrim ç›nar›n›n her gün yeni bir dal›n›n budand›¤› günümüzde baz› omuzlara a¤›r gelmeye bafllayan Cumhuriyet’in, o bunal›ml› kurulufl günlerline do¤ru flöyle bir uzan›rsak: ‹kinci ‹nönü Savafl›’ndan üç ay sonra, cephedeki güçleri art›r›l›p günün modern silah ve gereçleriyle donat›lan Yunan ordusu 10 Temmuz 1921’de yeni bir genel sald›r›ya geçer. 16 Temmuzda Kütahya bölgesinde tam cepheli kanl› savafllar yap›lmaktad›r. Ülke, yoksulluk içerisinde; ordu, yorgun ve donan›ms›z; Büyük Millet Meclisi gergin ve tedirgin... Kitapl›¤›mda, ülkenin o kara günlerinin yoksullu¤unu belgeleyen bir yap›t var: Türkiye Büyük Millet Meclisi Tutanak Dergisi’nin birinci cildinin ilk bask›s›. Devletin elinde dergi bast›racak k⤛t yok: Tutanak Dergisi’nin bir

bölümü, ciltlenmeye elveriflli olmayan, dikkatli kullan›lmazsa y›rt›l›verecek sar› saman k⤛tlara bas›lm›fl; onlar tükenince, bir k›s›m toplant›lar›n tutana¤› kareli ka¤›tlara, baz›lar› da 1940’lara kadar “kesek⤛d›” denilen ve k⤛t torba yapmada kullan›lan kahverengi k⤛tlara bas›lm›fl... Gün gelmifl, bas›m olana¤› da kalmam›fl, mürekkepli kalemle elde yaz›l› sayfalar var cildin aralarda... Yine o günlerde Garp Cephesi Kumandan› ‹smet Pafla’n›n (‹nönü), yaz›l› emirlerini iletecek k⤛t bulunamad›¤›ndan, Yunan taraf›n›n, halk› yan›ltmak ve y›ld›rmak amac›yla uçaklarla havadan att›klar› el büyüklü¤ündeki propaganda k⤛tlar›n› toplat›p onlar› kulland›¤›, savafla kat›lan kumandanlar›n an›lar›nda yer al›r. K⤛t, e¤itim demektir; k⤛ts›z e¤itim olmaz!.. Bir yanda bütün fliddetiyle ba¤›ms›zl›k savafl›, di¤er yanda yokluklar içerisinde var olma ç›rp›n›fllar› sürerken 16 Temmuz 1921 günü Mustafa Kemal, Ankara’da toplad›¤› ö¤retmenlerle ilk Maarif Kongresi’ni (Milli E¤itim Kurultay›) düzenler ve aç›l›fl konuflmas›n› da kendisi yapar. Bu konuflmadan dikkate de¤er birkaç bölümce ile sözü Mustafa Kemal’e b›rakal›m: Bayanlar, Baylar! (...) Yüzy›llar›n yükletti¤i derin bir yönetim savsaklamas›n›n devlet yap›s›nda açt›¤› yaralar› giderecek çabalar›n en büyü¤ünü, hiç kuflkusuz e¤itim yolunda harcamak gerekecek... Gerçi bugün güçlerimizin bütün kayna¤›n› düflmanlara karfl› kullanmak zorun59


BD KASIM 2011

den söz etmek istiyorum. Silah›yla oldu¤u kadar kafas› ile de savaflmak durumunda olan ulusumuzun, birincisinde gösterdi¤i gücü ikincisinde de gösterece¤inden kuflkum olmam›flt›r. Ulusumuzu yetifltirmek gibi kutsal bir ödevi benimsemifl olan yüce toplulu¤unuzun bugünkü koflullar› göz önünde bulundurarak ve her türlü güçlü¤ü göze alarak bu yolda sars›lmadan yürüyece¤ine güvenim vard›r. Ödeviniz çok önemlidir, baflar›l› olman›z› dilerim. ***

Ulusumuzu yetifltirmek gibi kutsal bir ödevi benimsemifl olan yüce toplulu¤unuzun bugünkü koflullar› göz önünde bulundurarak ve her türlü güçlü¤ü göze alarak bu yolda sars›lmadan yürüyece¤ine güvenim vard›r. day›z... Ancak elveriflli ve yeterli koflullar› elde edinceye kadar geçecek savafl günlerinde de tam bir özenle ifllenip çizilmifl bir ulusal e¤itim program› yapmaya ve e¤itim ve ö¤retim kurulufllar›m›z› bugünden verimli bir çabayla çal›flt›racak esaslar› haz›rlamaya bakmal›y›z. fiimdiye kadar sürüp gelen okuma ve yetiflme yanl›fll›klar›n›n ulusumuzun gerilemesinde en önemli nedenlerden biri oldu¤u kan›s›nday›m. Onun için bir ulusal e¤itim izlencesinden söz ederken eski dönemin bofl inançlar›ndan ve yarad›l›fl›m›zdaki niteliklere uymayan yabanc› düflüncelerden; Bat›dan ve Do¤udan gelen etkilerden tümüyle uzak, ulusal ve tarihsel do¤am›za uygun bir e¤itim-

60

Tarih 2 Ekim 1922, Mudanya Bar›fl Anlaflmas› imzalan›r ve Türk’ün “Kurtulufl Savafl› ”sona erer. Bütün dünyan›n -düflmanlar›n bile- övgüyle karfl›lad›klar› bu büyük utkuyu kutlamak için Bursa’ya gelen ‹stanbul ö¤retmenlerine fiark Tiyatrosu’nda Mustafa Kemal’in yapt›¤› konuflma da, özellikle ö¤retmenler için tarihi önemi olan bir belgedir.


BD KASIM 2011

Bayanlar, Baylar! ‹stanbul’dan geliyorsunuz. Hofl geldiniz! ‹stanbul’un ›fl›k ocaklar›n› temsil eden yüce toplulu¤unuz karfl›s›nda duydu¤um haz sonsuzdur. Yüreklerinizdeki duygular›, kafalar›n›zdaki düflünceleri do¤rudan gözlerinizde ve al›nlar›n›zda okumak benim için ola¤anüstü bir sevinç kayna¤›d›r... Bir ulusu, u¤rad›¤› bir y›k›mdan kurtarmakta, bir ulusu uyand›rmakta, ayd›nlar›n ne önemli bir ödevi oldu¤u gözden kaçmaz. Diyebiliriz ki bugüne ulus ayd›nlar›n›n, do¤rulu¤u, namusu, ulusu ve yurdu sevip kollayan çabalar› ve hele günlük ç›karlar› hiçe sayan yüce duygular›yla kavuflabilmiflizdir. Düflünceler anlams›z, akla s›¤maz saçmalarla dolu olursa, o düflünceler hastal›kl›d›r. Bir de sosyal yaflay›fl, ak›ldan mant›ktan uzak, faydas›z, zararl› birtak›m gelenek ve göreneklerle dopdolu olursa yaflama say›lmaz; ilerleyemez, geliflemez... Bunlar için bilgi gerekir, teknik gerekir. Bilginin, tekni¤in çal›flma ve oluflma çevresi okuldur. Bunun için okullar açmak ve art›rmak gerektir... Okul, genç kafalara insanl›¤› saymay›, ulus ve ülkeyi sevmeyi, ba¤›ms›z yaflamay› ö¤retir; ba¤›ms›zl›k tehlikeye düfltü¤ü zaman onu kurtarmak için tutulmas› gereken en do¤ru yolu belleten okuldur. Yurdu ve ulusu kurtarmaya çal›flanlar›n seçtikleri yolda birer namuslu uzman , birer flerefli bilgin olmalar› gerekir. Bunu sa¤layan okuldur. Ancak böylelikle her türlü giriflimi güzel sonuçlara ulaflt›rmak elimizde olabilir. Akla uygun hiçbir nedene dayan-

mayan birtak›m geleneklerin, inan›fllar›n korunmas›nda direnip duran uluslar›n ilerlemesi çok güç olur, belki hiç olmaz. ‹lerleme yolunda ba¤lar›n› ve koflullar›n› aflamayan uluslar ça¤a uygun, akla uygun bir yaflama içinde olamazlar; genel yaflamda görüflü genifl olan uluslar›n ellerine düflüp onlara tutsak olmaktan kurtulamazlar... Kesin olarak bilmeliyiz ki iki ayr› parça halinde yaflayan uluslar zay›ft›r, hastad›r. Çocuklar›m›za ve gençlerimize uygulayaca¤›m›z ö¤retim ne olursa olsun, onlar›: 1-Ulusa, 2-Türkiye Devleti’ne, 3-Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne düflman olanlarla savaflabilecek bilgiler ve inançlarla donataca¤›z. Özgürlü¤ünü ve ba¤›ms›zl›¤›n› koruma yolunda savafl vermeyi bilmeyen uluslar için yaflama hakk› yoktur. Bu u¤urda savafl gerekmektedir... Bayanlar, Baylar! Ordular›m›z›n kazand›¤› zafer, sizin e¤itim ordular›n›z›n zaferi için yer açt›, yol haz›rlad›. Gerçek zaferi sizler kazanacak, sizler koruyup sürdüreceksiniz. Bunu baflaraca¤›n›zdan kuflkum yoktur... *** ‹flte 1921, 1922’ler; iflte 2000’ler... Yine de Atatürk’ün büyük bir güvenle yurt çocuklar›n› emanet etti¤i o milli e¤itim ordusunun, her fleye karfl›n, onun yolunda, onun ilkelerine ba¤l› yurttafllar yetifltirecekleri inanc›yla 24 Kas›m Ö¤retmenler Günü’nü kutluyor, mutlu ve umutlu yar›nlar diliyorum. • 61


OTOPS‹ Cengiz Özak›nc›

Namus Manifestosu

Kalemin

Namusu ‹lk kez 1 Ocak 1993 günlü ‘Kitap Gazetesi’nde “Nomossuz Ayd›nlar” bafll›¤›yla yay›mlanan bu yaz›m›n üzerinden 18 y›l› aflk›n bir süre geçmifl bulunuyor. O gün do¤an çocuklar, flimdi yüksek ö¤retim ça¤›nda. Geçen sürede ‘Nomos’suz Ayd›n’lar›n say›s› katlanarak ço¤ald›. Düflünsel tutars›zl›k h›zla yay›l›yor. Böyle bir ortamda, 18 y›l önce yay›mlanan ‘Manifesto’mu güncelleyerek yeniden yay›nlamaya karar verdim. Umar›m yararl› olur. "Namus" Sözcü¤ünün Kökeni ve Anlam›:

Dilimize ‘Namus’ olarak çevrilen ‘Nomos’ sözcü¤ünün kökenlerini araflt›r›rken; ‹sa’dan yaklafl›k 600 y›l önce yaz›ya geçirilen Musevi 62


BD KASIM 2011

din kitab›ndaki kimi sözcüklerin, nini araflt›r›rken; ‹.Ö.500’lerde Eski Türkçe’den ‹branice’ye geçmifl olabi- M›s›r ve Anadolu Uygarl›klar›’n›n lece¤ini gördüm. Araplar›n “Tevrat” ö¤rencisi olan Eski Yunanl›lar›n kökü dedikleri kitaba Museviler ‹branice Yunanca olmayan “Nom” sözcü¤ünü “Torah” (Okunuflu: Tora) derler. Bu “os” ekiyle “Nomos” olarak dillerine sözcü¤ün, Türkçe “Töre” sözcü¤üyle katt›klar›n› ve “Nomos”u ›“töre”; ›› ses benzerli¤i yan›s›ra anlamdafl olma- “ayn› töreye ba¤l› olarak yaflayan tops› düflündürücüdür. ‹slam öncesi Türk- luluk”, “ayn› törenin uyguland›¤› yöler yüce da¤lar› “Tanr›” sayarlarm›fl. re” anlamlar›nda kulland›klar›n› saptaMusa’n›n Tanr› ile düz ovada de¤il d›m. ‘Nomos’un kökü ‘Nom’dur. de da¤a ç›karak konuflmas›, eski ça¤- ‘Nom’un kökü ise, büyük olas›l›kla, larda kalm›fl “Türk ifli” bir davran›flt›r. 5. yüzy›lda Tibet Türk Budizmi’yle Musevi din adamlar›, daha önce yüz- birlikte ortaya ç›kan “Om Mani Padme y›llarca sözlü olarak belleklerinde tut- Hum” mantras›n›n ilk sözünü olufltutuklar› “Tora”y› (Tevrat) ilk kez ‹.Ö. ran “Om”dur. ‘Om’un Sanskritçe’de 6. yüzy›lda Babil’de yaz›ya geçirmifllerdir. Bu kitapta geçen “ki” edat›Türkçe "Om" kökünden n›n, Türkçe “ki” edat›yla türeyen Omurga; sesdefl ve anlamdafl oluflu da, ayr›ca düflündürücüparçalar›n kendisine dür. ‹skit Türkleri ‹.Ö ba¤land›¤› birlik, 1200’lerde ve daha sonra ‹.Ö 600’lerde iki kez Asbütünlük, uyum ya içlerinden kalk›p Dosa¤lay›c›d›r. ¤u Anadolu, Suriye, Filistin ve M›s›r’a do¤ru yay›lm›fl; Musevilerin yaflamakta olduklar› Filistin’i de kap- ne anlama geldi¤i tam olarak saptanasayan topraklarda egemenlik kurmufl- mam›flt›r. ‹lk sözü “Om” olan mantralard›r. O dönemlerde ‹skit Türklerinin n›n, bir kesim Türklerin Budizmi beegemenli¤i alt›nda yaflayan ve bir bö- nimsemesiyle zamandafl olarak ortaya lümü daha sonra Babil’e göç eden ç›kt›¤›n› saptayan araflt›rmac›lar, neMuseviler; Türkçe “ki” edat›n› ve dense, “Om”un ‹slam öncesi dönem “Töre”yi, iflte o dönemde dillerine Türk dilinde tanr›sal bir varl›k ad› olarak geçen “Omay”›n kökü “Om” katm›fl olabilirler. ile ba¤lant›l› olabilece¤i üzerinde ‹branilerin “Tora”s›, Eski Yunan- durmam›fllard›r. Dahas›, Türkçe “Om” ca’ya “Nomos” olarak çevrilmifltir. kökünden türeyen Omurga; parçalar›n Eski Yunanca ‘Nomos’tan dilimize kendisine ba¤land›¤› birlik, bütünlük, geçti¤i öne sürülen ‘Namus’un köke- uyum sa¤lay›c›d›r. 63


BD KASIM 2011

ga’n›n kökü olan ‘Om’dan türedi¤i söylenebilir. ‹slam öncesi Bizans tüccarlar›yla

Sanskrit abecesiyle “Om” “Om” benzeri di¤er bir Eski Türkçe sözcük de “Yom”dur. Dede Korkut kitab›nda, “Yom vereyim Hân’›m; yerli Karada¤lar’›n y›k›lmas›n; gölgelice kaba a¤ac›n kesilmesin!” tümcesinde geçer. Günümüzde unutulmaya yüz tutan “Yom” sözcü¤ü; Kars ili Ka¤›zman ilçesinde halk a¤z›nda “yöm” olarak kullan›lmakta; “yömsüz adam”, “yömsüz ito¤lit” gibi deyifllerde yaflamaktad›r. Eski Türkçe “Yom’dan türeyen “Yomufl” (Yumufl); “toplumun omurgas›n› oluflturan töreye uygun davran›fl” anlam›na gelir. Eski Türkçe’de kimi Türk boylar› söz bafl›ndaki “Y” sesini “N”ye dönüfltürürler; örne¤in “Yumurta” kimi boylar›n a¤z›nda “N›m›rtka” olur. O¤uz Türkçesinde “Yom” ve “Yomufl” sesleriyle dilegetirilen bu kavramlar›n; söz bafl›ndaki “Y”leri “N”ye dönüfltüren (örne¤in “Yumurta”ya “N›m›rtka” diyen) kimi Türk boylar›n›n a¤z›nda “Nom” ve “Nomufl” olaca¤› aç›kt›r. Buna göre, Nom (Yom) > Nomos (Yomufl) > Namus sözcüklerinin, Eski Türkçe Omur64

ve Yunan diliyle yo¤un iliflkide bulunan, çeflitli dilleri konuflan bir çok tüccar›n de¤ifl-tokufl oda¤› olan Mekke’de, Arap dilinde “Nom(os)”; “Neam” (Enam) olmufltur. Bu sözcük, Kur’an’da, Fatiha Suresi’nde; [“‹hdi na (...) s›rat elleziyne enam te aleyhim”], Türkçesi [“Bizleri “Enam” [yani: “Nom(os)”; eski Türkçesi “Yom” > “Nom”; (uyum yasalar›; töre; dirlik, düzenlik; uyum, geçimlilik, uygarl›k) verdiklerinin yoluna k›lavuzla”] anlam›nda geçmektedir. (Çeviri benim-C.Ö). “Om”dan türeyen “Nom” (O¤uz Türkçesiyle: “Yom”); gerek Türklerin bat›ya göçleriyle, gerekse Büyük ‹skender örne¤inde oldu¤u gibi, Eski Yunanca konuflan kitlelerin Asya derinliklerine uzan›p oralarda Bactria gibi yerleflimler oluflturmalar›yla; “‹pek Yolu”, “Baharat Yolu”, “Yeflim Tafl›’ yollar›yla; Arap ve ‹brani tüccarlar›n Asya topraklar›nda dolafl›mlar›yla; Asya’dan ç›k›p Ortado¤u, Anadolu, Kafkasya ve Balkanlarda konuflulan bütün dillere yay›lm›flt›r. Eski Türkçe “Omurga”n›n kökü “Om”dan türeyen “Nomos” > “Namus”; iflte böyle, Hindu, Arap, ‹brani, Yunan, Pers dillerine geçmifl; dinsel ö¤retilere girmifl; pek çok dilde çeflitli biçimler alarak dünyaya yay›lm›fl; "uluslararas›" olmufltur. Namus [Om > Omurga > Yom > Nom > Nomos]: Bafl›bozuklu¤un, bafl›na buyruklu¤un, ilkesizli¤in, uygun-


BD KASIM 2011

suzlu¤un, tutars›zl›¤›n, yasas›zl›¤›n karfl›t anlaml›s›d›r. Namussuz [“Om”suz > “Omurga”s›z > “Yom”suz > “Nom”suz > “Nomos”suz"]: ‹lkesiz, töresiz, tüzesiz, kurals›z, uygunsuz, tutars›z, geçersiz, vs. demektir. Namussuz: “Om”suzdur, “Omurgas›z”d›r. Her ‹fl Alan›n›n Kendi Namusu (Omurgas›) Vard›r:

öbeklenen topluluk için kullan›yorum. Özellikle de düflünceyi salt düflünce olarak dile getiren, salt düflünce olarak topluma sunan kiflileri ayd›n sözcü¤ü ile adland›r›yorum. Düflünce üreticileri, bir toplumsal öbek olarak, yapt›klar› iflin, yani ‘düflünce üretimi’nin ‘namus’unu (omurgas›n›) saptam›fllar m›d›r? Yapt›klar› iflte uymalar› gereken kurallar yok mudur? ‹fli düflünce üretmek olan kifliler, ürettikleri düflüncenin do¤ru mu yoksa yanl›fl m›, geçerli mi yoksa geçersiz mi oldu¤unu umursamayabilirler mi? Üretilmifl bir düflüncenin do¤ru mu yoksa yanl›fl m› oldu¤unu ay›rt etmeye yaraya-

Eskiden Anadolu'da Ahilik (Kardefllik) örgütü Lonca'lar (iflkolu örgütleri) varm›fl, ayakkab›c›l›k, dokumac›l›k, kuyumculuk, a¤aç iflçili¤i, deri iflçili¤i gibi ifl kollar›nda çal›flanlar, yapt›klar› iflin “namus”unu (omurgas›n›) koBugün de, topluma karfl› sorumluluk rurlarm›fl. Yapt›kgerektiren tüm u¤rafl öbeklerinin lar› iflin ‘namus’una ayk›r› davrakendilerine özgü birer "namus"lar› n›fllar› denetleyip (omurgalar›) vard›r. önler; özürlü ürün verenleri k›nayaCanal›c› soru fludur: rak iflkolu örgüAyd›nlar›n bir ‘namus’u tünden atar; onlara (iflkolu yasalar›) var m›d›r? karfl› iflkolundan uzaklaflt›rmaya dek varan bir tak›m yapt›r›mlar uygularlarm›fl. Bugün de, cak bir ölçütleri yok mu? Böyle bir topluma karfl› sorumluluk gerektiren ölçütleri var ise, niçin bu ölçütü “Ayd›n tüm u¤rafl öbeklerinin kendilerine öz- Namusu” (iflkolu yasas›) olarak toplugü birer "namus"lar› (omurgalar›) var- ma duyurmazlar? Niçin bu “namus”a d›r. Bas›n dal›nda “Bas›n Erdem Yasa- ba¤l› bir iflkolu örgütü kurmazlar? Niçin s›”, sa¤l›k ve sa¤alt›c›l›k alan›nda Hi- bu “namus”u (iflkolunu ayakta tutan pokrat And›, bunlara örnektir. omurgay›) çi¤neyenlere iflkolu örgütü olarak yapt›r›m uygulamazlar? Bütün Canal›c› soru fludur: Ayd›nlar›n bir bunlar›n olabilmesi için, öncelikle ‘namus’u (iflkolu yasalar›) var m›- “Ayd›nlar Namusu”nun ne oldu¤unun d›r? Ayd›nlar›n “ifl”i nedir? saptanmas› gerekiyor. Benim “Ayd›nlar "Ayd›n" sözcü¤ünü, toplumsal ifl Namusu” olarak benimsenmesini bölümünde "düflünce üreticisi" olarak önerdi¤im “omurga” fludur: 65


BD KASIM 2011

Ayd›nlar Namusu

"Do¤ru düflünmenin evrensel kurallar›" vard›r. ‹flleri düflünce üretmek olup, topluma do¤ru düflünceler sunmak ile yükümlü olan ayd›nlar, isteseler de istemeseler de bu kurallar ile tart›lmak durumundad›rlar. Bundan kaç›nma özgürlükleri yoktur. Bir ayd›n, bir düflünce üreticisi olarak “Mant›k” (Logic) yasalar›na yak›r› üretim yap›p, topluma do¤ru düflünce diye sunabilir mi? Böyle yaparsa ona ayd›n denebilir mi? Denemez. Peki, nedir “Mant›k”? Arapça kökenli “Mant›k” sözcü¤ü,

M.C. Escher, “Çizen Eller” (Litograf, 1948) 66

Eski Yunanca “Logic”in birebir Arapça çevirisidir. [Belki, Eski Yunan yazmalar›n› kendi dillerine çevirmeye bafllad›klar› 700’lü y›llardan önce Arapça’da böyle bir sözcük yoktu.] Eski Yunanca “Logic”in kökü “Logos”, “söz”, “söylem” anlam›ndad›r. Bunun Arapça çevirisi olan “Mant›k” (Logic) da, Arapça “Nutuk” (Logos) tan gelir ve “Nutuk” da Arap dilinde “söz, söylev” anlam›na gelir. Özetle, Eski Yunanca “logic” = Arapça “mant›k” = Türkçe “söyleme, konuflma, dile getirme” yasalar›d›r. Düflünce, salt düflünce olarak, öncelikle “söz”le dile getirildi¤i için, "do¤ru söz" = "do¤ru düflünce" say›lm›flt›r. Söz; düflünceyi tafl›d›¤›, baflkalar›na aktard›¤› için; ve “düflünce”, “söz”e dönüfle-rek d›flavuruldu¤u için; “söz” = “düflünce”; “düflünce” = “söz” say›lm›flt›r. Arapça ‘mant›k’›n, ‘nutuk’, ‘nutuk’un, ‘nat›k’; ‘nat›k’ kökünün de ‘t›k-t›k’ yans›ma sözcü¤üyle ilgisi aç›k oldu¤u gibi; “mant›k” anlam›na gelen eski Yunanca “logic”in, “logos”, “logo-s”un “log” ve “log”un de ‘lak-lak’ yans›ma sözcü¤üyle ilgisi aç›kt›r. Türkçe’de "çok konuflma!" anlam›nda "lak-lak etme" denir; ve "lak›rd›" buradan gelir. Türkçe “Lak›rd›” sözcü¤ünün kökü olan “Lak” ile; Eski Yunanca “Logos”un kökü “Log”un ses ve anlam benzerli¤i de düflündürücüdür. T›pk›, Eski Yunanca “barbar” sözcü¤ünün kökeni olan “vara vara”


BD KASIM 2011

> “v›r v›r” yans›ma sözcü¤ünün de; Yunanl›n›n anlamad›¤› sözlerle “d›r d›r” eden (= anadili Yunanca olmayan yabanc›) anlam›na geldi¤i gibi. Sözün özü: Arapça’dan dilimize geçen “Mant›k”; Yunancas› “Log(ic)”; Türkçe “Lak(›rd›)” ile anlamdafl bir sözcük olup; kavramsal düzeyde “Tutarl› Söylem” anlam›na gelmektedir. Mant›ks›zl›k ise; söylemde tutars›zl›k, demektir.

"Ayd›nlar Namusu"nun ikinci kural›; “Olgusal Gerçeklik Yasas›”d›r. ‹flte bu iki de¤iflmez ilke, "Ayd›nlar

Namusu"nu oluflturmal›d›r. Bir ayd›n, ba¤›ms›z özgür düflünce üreticisi olmaktan ç›k›p bir tak›m ç›kar odaklar›n›n sözcüsü, 盤›rtkan› durumuna düflmeyi göze almad›kça, yapt›¤› iflin, yani “düflünce üreticili¤i”nin bu iki yasas›n› çi¤neyemez. Öyleyse, ayd›n, ancak bu iki yasay›, “do¤ru düflünce üretmenin evrensel yasalar›”n› çi¤nemesi durumunda elefltirilebilir, k›nanabilir, dahas› k›nanmal›d›r.

Söz'ün düflünce ile do¤rudan ba¤› nedeniyle, kendisi topluma do¤ru düflünceler sunmak ile yükümlü olan ayd›nlar, abuksabuk sözler (doSözün özü: Arapça’dan dilimize lay›s› ile abuk-sabuk düflünceler) geçen “Mant›k”; Yunancas› üretemezler. E¤er “Log(ic)”; Türkçe “Lak(›rd›)” ile üretirlerse, ayd›n anlamdafl bir sözcük olup; olmaktan da ç›karlar. kavramsal düzeyde "Tutarl› "Ayd›nlar NaSöylem" anlam›na musu”nun birinci gelmektedir. kural›; “Mant›ksal Do¤ruluk Yasas›” efldeyiflle “Söylemde Tutarl›l›k ‹lkesi”dir. “Namussuz (Omurgas›z) Ayd›n”›, ‹kincisi ise, do¤ru bilgi vermektir. “Namuslu Ayd›n”dan Ay›rdetmenin Bilgi, olgusald›r. yolu; “Elefltiri”dir. Elefltiri, ilkeleri Biliyorum, demek, befl duyumla saptanm›fl; yolu-yordam›, yöntemleri alg›lad›m, demektir. Bilmek sözcü- belli bir u¤raflt›r. Bafll›ca iki tür elefltiri ¤ü, yaflant›lamak, deneyimlemek ile vard›r. iliflkilidir. Olgusald›r. Olguya ilifl1- D›fl Tutarl›l›k Elefltirisi [Aflk›n kindir. Uygulay›msald›r. Ayd›nlar (Transcendent) Elefltiri]: Ortaya konutopluma tutars›z sözler (dolay›s›yla lan düflünce ürününü, varolan (d›flipe sapa gelmez düflünceler) sunama- somut) gerçeklere uygun düflüp düflyacaklar› gibi; befl duyuyla alg›lanan medi¤i aç›s›ndan sorgular. Düflünce gerçek olgulara ayk›r› bilgiler de su- ürününün somut gerçe¤e ayk›r› yannamazlar. lar› varsa, bunlar› ortaya koyar. 67


BD KASIM 2011

2- ‹ç Tutarl›l›k Elefltirisi [‹çkin (‹mmanent) Elefltiri]: Ortaya konulan düflünce ürününü, onu üreten Ayd›n’›n savundu¤u de¤erlere uygun düflüp düflmedi¤i aç›s›ndan sorgular. Düflünce ürününün içinde, onu üreten Ayd›n’›n kendi de¤erlerine ayk›r› yanlar varsa, bunlar› ortaya koyar. Ayd›n’›n ürününü, onun kendi de¤er yarg›lar›yla yarg›lar. "Diyalektik bir elefltiri olma niteli¤ini tafl›yan biricik elefltiri, bu 'immanent' (içkin) elefltiri yöntemidir" (Bkz: Theodor W. Adorno —"Estetik Ve Politika"— s. 284) Max Horkheimer'›n "Ak›l Tutulmas›" adl› kitab›n›n önsözünde, Orhan Koçak'›n “‹çkin (‹mmanent) Elefltiri” yöntemi konusundaki aç›klamas› flöyledir: Frankfurt Okulu, sosyal bilimlere en

Özelefltiri, kendine, yap›t›na d›flar›dan bakabilmektir. M.C. Escher, litograf, 1935 68

ciddi katk›lar›ndan birini, elefltiri alan›nda içkin elefltiri kavram›yla yapm›flt›r. 'Elefltirel Teori', 'düflünceler' ile 'gerçek' aras›ndaki aç›kl›¤› ölçme çabas›d›r. Kulland›¤› yöntem de içkin (=‹mmanent) elefltiridir. ‹çkin elefltiri demek; "Varolan (ortaya konulmufl bulunan yap›t)›n karfl›s›na, o yap›t›n yazar›n›n kendi kavramsal ilkelerinin iddialar›yla ç›kmak, böylece ikisi aras›ndaki iliflkiyi (ya da çeliflkiyi) elefltirmek ve aflmak" demektir. (s. 47, 48) "Bir olguyu, kendi ilkesiyle elefltirmek"tir bu... (ya da birini kendi kulland›¤› silahla vurmak). K. Marks'›n "Ekonomi Politi¤in Elefltirisi" kitab›nda kulland›¤› yöntem de bu içkin elefltiriden baflkas› de¤ildir." (s. 48) ‹ç Tutarl›l›k Elefltirisi; ister laik olsun, ister dinsiz ya da Tanr›tan›maz olsun, ister herhangi bir dinin ba¤l›s› olsun, hangi inanç öbe¤inden olursa olsun, tüm ayd›nlara ve yap›tlar›na uygulanabilir, çünkü evrensel olarak benimsenmifl bir yöntemdir. '‹ç Tutarl›l›k Elefltirisi” Kur'an'a uygundur: “Siz baflkalar›na verdi¤iniz ö¤üdü kendiniz yapm›yor musunuz?””O söz Tanr›’dan gelmeseydi içinde çeliflkiler bulunurdu” "‹ç Tutarl›l›k Elefltirisi" yöntemi ‹ncil’e uygundur: "Siz baflkalar›n› hangi ölçekle ölçerseniz, baflkalar› da sizi o ölçekle tartacaklar!" (Luka 6/38) "Siz baflkalar›n› hangi de¤erle yarg›larsan›z, baflkalar› da sizi o de¤erle yarg›layacak!” (Matta 7/1) "Baflkalar›n›n size nas›l davranmalar›n› istiyorsan›z, siz de baflkalar›na öyle davran›n!. (Matta 7/12)


BD KASIM 2011

1970’li y›llarda “Elefltiri” konulu yay›nlar›m›z vard›. 12 Eylül 1980 darbesinden sonra, o düzeyde bir “Elefltiri” yaz›n› kalmad› “‹ç Tutarl›l›k Elefltirisi” Konfiçyüsçu inanca uygundur: “Kendine yap›lmas›n› istemedi¤in bir fleyi baflkalar›na yapma” “‹ç Tutarl›l›k Elefltirisi” Geleneklere, göreneklere uygundur: "Ne ekersen onu biçersin!” Demek ki Ayd›n’›n düflünce ürün-

lerini onun kendi mant›¤›yla, kendi üslubuyla, kendi söylemiyle, kendi de¤er yarg›lar›yla tartmak; Ayd›n’da iç tutarl›l›k, düflünce ürününde iç tutarl›k aramak demek olan '‹çkin Elefltiri' yöntemi gelenek, görenek alan›nda, baflka bir deyiflle ‘örf'te de geçerlidir. Elefltirmenler, ‘Ayd›n’›n ortaya koydu¤u ‘düflünce ürünü’nü gerek ‘D›fl Tutarl›l›k’ aç›s›ndan, gerek ‘‹ç Tutarl›l›k’ aç›s›ndan tartabilirler; bu iki yöntemden birini seçerek uygulayabilecekleri gibi, ikisini birden de kullanabilirler.

“Ayd›n Namusu” ve yazarl›k alan›nda “Kalemin Namusu”; ancak düflünce ürünlerinin yöntembilimsel elefltiri süzgecinden geçirilmesi ve elefltiri sonuçlar›n›n tüm topluma yay›lmas›yla korunabilir. “Ayd›nlar Namusu” yaflama geçirilebilirse "düflünce üreticisi" Ayd›nlar›m›z üretirken daha sorumlu, "düflünce tüketicileri"miz bir düflünceyi al›p benimserken daha "ince eleyip s›k dokuyucu" olabilirler umudunday›m. Amaç, düflünsel üretim, düflünsel tüketim iliflkilerinde ortaya gerçek bir tart›m de¤eri koyarak, “al›c›”n›n da “üretici”nin de bu ortak de¤eri kullanmas›n› sa¤lamakt›r. Ayd›n› omurgas›z (“nomossuz”) olan toplumlar›n; karanl›ktan ayd›nl›¤a ç›kmas›na, dik durmas›na olanak yoktur.• cengizozakinci@butundunya.com.tr 69


Ferhan fiensoy’un tüm eserlerinden kendi seçtikleri, biraz da özgeçmiflsel ferhangi serüveni. FerhAntoloji Bilgi Yay›nevi’nden ç›kt›.

BÜTÜN K‹TAPÇILARDA


EVRENSEL BAKIfi AÇISI Gürbüz Evren

Suriye’ye Küstüler, ‹srail’e K›zd›lar, Demokrasi Havarisi Kesildiler,

Biz de ‹nand›k! Bütün Dünya’da yay›mlanan birçok yaz›mda Büyük Ortado¤u Projesi’ni (BOP) konu etmifl, söz konusu projenin gerçek ad›n›n "Büyük Ortado¤u ve Kuzey Afrika Projesi" oldu¤unu vurgulam›flt›m. K›saca an›msatmak gerekirse, bu proje, içinde Türkiye’nin bulundu¤u 23 ülkenin rejim ve "s›n›rlar›n›" de¤ifltirmeyi öngörüyor. Biz de bu nefis (!) projenin eflbaflkan›y›z. unus’ta bafllay›p, birçok Kuzey Afrika ve Ortado¤u ülkesine yay›lan rejim karfl›t› olaylar, BOP uygulanmaya bafllad› m› sorusunun art›k daha çok sorulmas›na neden oluyor. Tunus’ta, ç›kan olaylar›n ard›ndan Devlet Baflkan› Zeynel Abidin Bin Ali 14 Ocak 2011 tarihinde, 23 y›ll›k iktidar›n› b›rak›p Suudi Arabistan'a s›¤›nm›flt›.

T

M›s›r’da, Cumhurbaflkan› Hüsnü Mübarek, 30 y›ll›k iktidar›n› 18 gün süren olaylar›n ard›ndan 11 fiubat 2011 tarihinde orduya devretmiflti. Mübarek sadece iktidar› b›rakmakla kalmad›, tutukland› ve flimdilerde ölüm cezas› ile yarg›lan›yor. Libya’daki muhalifler ise 19 fiubat 2011’de hareket geçti. Tam 42 y›ld›r iktidarda olan Muammer Kaddafi, bir 71


BD KASIM 2011

iç savafla dönüflen olaylarda kaybeden taraf oldu. NATO’nun hava sald›r›lar› ve muhaliflere yard›m› Libya’daki Kaddafi yönetiminin sonunu getirdi. Ad›na ‘‹syan dalgas›’ ya da “Arap Bahar›” denilen olaylar›n son dura¤› ise Suriye. Ülkedeki muhalif gruplar›n protesto gösterilerine, Beflflar Esad rejiminin verdi¤i sert tepkiler nedeniyle hemen her gün ölümler yaflan›yor. Yüzlerce kifli yaflam›n› yitirdi. Suriye’den gelen haberler baflta Amerika Birleflik Devletleri olmak üzere birçok bat›l› ülkeyi de harekete geçirdi. Libya’ya hava sald›r›lar› bafllatan, Birleflmifl Milletler yapt›r›mlar›n› devreye sokan bat›l› ittifak, Suriye konusunda ayn› politikalar› uygulama düflüncesinde oldu¤unu ortaya koydu. Peki, Suriye’de Esad yönetimini devirmek M›s›r ve Libya kadar kolay olacak m›? ‹flte bu sorunun yan›t› Su-

kilit ülke ‹ran’d›r. Bu kilidi açacak anahtar ise Suriye’dir. BOP’un selameti aç›s›ndan, giderek bir nükleer güç haline gelen ‹ran’›n hesab›n›n mutlaka görülmesi gerekiyor. Çünkü ‹ran, Irak, Lübnan, Filistin, Körfez’deki Arap ülkelerindeki fiiiler ve Suriye üzerinde etkili olmakta, Hizbullah ve Hamas baflta olmak üzere birçok örgüte destek vermekte, üretti¤i politikalarla Bat›l› ülkelere zorluklar ç›karmaktad›r. ‹ran ayr›ca ‹srail karfl›tlar›n›n en önemli dayana¤› olma özelli¤ine de sahiptir. Suriye ise ‹ran’›n bölgedeki en önemli müttefikidir. ‹ran, Suriye’nin Lübnan üzerindeki nüfuzundan da yararlanmaktad›r. Destek verdi¤i Hamas’›n üst düzey yöneticilerinin de Suriye’de yaflamas› ‹ran’›n iflini kolaylaflt›rmaktad›r. Lübnan’daki etkili siyasi aktörlerden Hizbullah da, Suriye’yi ‹ran aç›s›ndan önemli hale getiren nedenlerden biridir. Suriye’nin çok iyi iliflkiler içinde oldu¤u ülkelerden biri de Rusya’d›r. Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birli¤i döneminde de, Moskova’n›n bölgedeki en önemli dostu Suriye olmufltu. Sovyetlerin da¤›lmas›n›n ard›nda Moskova ile fiam aras›ndaki iliflkiler bozulmam›flt›r. Bölgede yine etkin olmaya çal›flan Rusya’n›n askeri, siyasi ve diplomatik deste¤i Suriye’nin arkas›ndad›r. ‹flte bu nedenledir ki, Rusya, Amerikan yönetiminin ve Avrupa Birli¤i’nin yapt›r›m kararlar›na fliddetle karfl› ç›kmakta, Birleflmifl Milletler

Tüm diplomatlar›n bildi¤i bir sözdür: “Ortado¤u’da M›s›rs›z savafl, Suriyesiz de bar›fl olmaz” riye’nin öneminde ve baz› ülkelerle olan iliflkilerinde gizlidir. Tüm diplomatlar›n bildi¤i bir sözdür: “Ortado¤u’da M›s›rs›z savafl, Suriyesiz de bar›fl olmaz” Suriye konusu geçti¤inde Rusya ve ‹ran’› da hemen hesaba katmak gerekti¤ini de ayr›ca vurgulamakta yarar var. Büyük Ortado¤u Projesi’ndeki 72


BD KASIM 2011

Güvenlik Konseyi’nde Suriye aleyhine karar al›nmas›na izin vermeyece¤ini duyurmakta, NATO’yu da olas› müdahale konusunda aç›kça uyarmaktad›r.

mekteydi. Ayr›ca vizeler kald›r›lm›fl, birçok alanda anlaflmalar imzalanm›fl, ortak bakanlar kurulu toplant›lar› bir Suriye’de bir Türkiye’de yap›l›r olmufl, Ankara fiam ile Tel Aviv aras›nda arabuluculu¤a soyunmufltu. Türkiye’nin politikalar›ndaki bu de¤iflimi en iyi görenler bafl›nda ise yabanc› uzmanlar ve medya geliyor.

ikkat çekilmesi gereken bir baflka konu ise Suudi Arabistan ve Katar’›n durumudur. Bu iki ülke Esad yönetiminden kurtulmak için tüm güçleriyle ABD’nin yan›nda yer almakta, Suriyeli muhaliflere silah yard›m› yapmaktad›rlar. Suudi Arabistan ve Katar’›n hedefi ise Arap ülkelerinde kendilerine alternatif olan rejimleri devirmek ve ayr›ca ‹ran’› Suriye gibi tek müttefikten de yoksun b›rakmakt›r. Yevgeny Satanovsky Suriye konusuna bir de ‹srail aç›s›ndan bakmak gerekiyor. ‹srail, Suriye’deki yönetim de- Rusya’n›n tan›nm›fl Ortado¤u uz¤iflikli¤i ile hem Esad rejiminin hem manlar›ndan Do¤u Enstitüsü Baflkan› de onun müttefiki ‹ran’›n nefesini en- Yevgeny Satanovsky, 16 A¤ustos sesinde hissetmekten kurtulacakt›r. 2011 tarihli de¤erlendirmesinden çok Türkiye ise bölgede Büyük Orta- k›sa bir bölümü paylaflmak isterim. do¤u Projesi’ne direnecek ya da karfl› Rus uzman›n›n açt›¤› pencereden baç›kacak bir ülke olmad›¤› gibi BOP’da k›ld›¤›nda farkl› bir bak›fl aç›s›na kaeflbaflkan unvan›n› tafl›d›¤›n› biliyoruz. vuflaca¤›n›z› düflünüyorum. Satanovsky özetle, “Türkiye, SuriSuriye’deki olaylar›n bafllamas›yla Türkiye’nin tavr›ndaki sert de¤iflikler ye’de Müslüman Kardefller’i destekleefl baflkanl›k konusunun ne anlama meye karar verdi. Zira Gül, Erdo¤an ve Davuto¤lu ile ayn› sosyal grup ve geldi¤ini kan›tlar yönde geliflti. düflünceyi paylaflan Müslüman KarOysa çok k›sa bir süre öncesine ka- defller, Arap ülkelerinde iflbafl›na gedar Türkiye-Suriye iliflkileri, iki ülke lirse Türkiye’nin bu ülkelerdeki etkisinin artmas›na büyük katk›da bulunayöneticilerinin efllerini de yanlar›na al›p, size çay içmeye geldik türünden cak. Zaten Türkiye’de Ergenekon opeyak›nl›k ve s›cakl›k görüntüleri içer- rasyonu bofluna yap›lmad›. Tüm bu

D

73


BD KASIM 2011

geliflmeler Türkiye’de Kemalizm döneminin sona erdi¤ini ve yerini Erdo¤an dönemine b›rakt›¤›n› gösteriyor. Türkiye, Osmanl›’y› yeniden canland›rma hedefi yönünde baflar›yla ilerliyor” diyor.

Financial Times gazetesi yazar› David Gardner

S

uriye konusundaki tav›r de¤iflikli¤i Türkiye’nin ünlü ‘S›f›r sorunlu’ d›fl politikas›n›n da sorgulanmas›na yol açt›. ‹ngiliz Financial Times gazetesi yazar› David Gardner 15 A¤ustos 2011 tarihli "Türkiye'nin bocalamaya bafllayan d›fl siyaset maceralar›" bafll›kl› yaz›s›nda dikkat çekici tespitlerde bulunuyordu. Suriye konusunda yaflanan huzursuzlu¤un, bu politikan›n baflar›s›zl›¤›n› gözler önüne serdi¤ini söyleyen Gardner, esas sorunun ‹ran ile Türkiye aras›ndaki rekabette gizli oldu¤unu vurgulad›ktan sonra, “Türkiye'nin Ortado¤u’nun gayri resmi lideri olma konusunda, ‹ran'a rakip bir tav›r izliyor. AKP'nin 'komflularla s›f›r sorun siyaseti, geçmekte oldu¤u gerçekçilik testinde baflar›s›z oldu” diyor.

74

Gardner’in Türkiye ile ‹ran aras›nda bölgedeki rekabetle ilgili de¤erlendirmesini anlamak için somut bir örnek vermek yeterli olacakt›r. ‹ran Cumhurbaflkan› Mahmud Ahmedinejad, 13 Ekim 2010 tarihinde Lübnan'› ziyaret etmiflti. Beyrut’ta Hizbullah’›n düzenledi¤i çok büyük bir mitingde konufltuktan sonra ikinci gün, ülkenin güneyine giden Ahmedinejad, ‹srail’e 4 km uzakl›ktaki Bint Jbeil kasabas›n› ziyaret etmifl ve Hizbullah taraftarlar›ndan oluflan 15 bin kiflilik bir kalabal›¤a konuflmufltu. Ahmedinejad da s›n›rdaki konuflmas›nda ‹srail’i hedef alm›fl, "Siyonistler yok olacakt›r" demiflti. Baflbakan Erdo¤an ise 25 Kas›m 2010 tarihinde Lübnan’a gitti ve “Arap Bankalar Birli¤i taraf›ndan verilen ‘2010 Liderlik Ödülü’nü ald›. Uzmanlar ise Erdo¤an’›n ziyaretinin gerçek amac›n›n Lübnan’›n Akkar bölgesindeki Türkmenlerin yaflad›¤› Kuvaflra köyünde düzenlenen mitinge kat›lmas› ve burada yapt›¤› konuflmada gizli oldu¤unu söyledi.

‹ran Cumhurbaflkan› Ahmedinejad


BD KASIM 2011

Baflbakan Erdo¤an’›n, Kuvaflra köyünde toplanan büyük kalabal›¤a yapt›¤› konuflmada, ‹srail’e seslenerek, ‘Biz gerekti¤inde katile katil diyecek, katilden bütün yapt›klar›n›n hesab›n› da Allah’›n izniyle soraca¤›z’ sözlerine iflaret eden uzmanlar, bu sert ç›k›fl› ‹ran ile olan rekabete ba¤lad›.

imdi yabanc›lar› bir kenara

b›rak›p yerli olarak biz konuflal›m ve durumu daha iyi anlatabilmek için sorular soral›m. Türkiye Libya konusunda oldu¤u gibi Suriye sorununda da ‘Bat› Güç Sistemi’ içinde yer al›yor. Bu sistemde ABD, AB ve ‹srail var. Türkiye’nin Suriye ile olan s›n›r›n›n büyük bir bölümünde Suriyeli Kürtler yafl›yor. Ortado¤u’da Kürtleri en çok destekleyen ülke ‹srail’dir. Bu durumda Türkiye’nin Suriye’ye yönelik politikalar› en çok kimin ifline yarar? Tabi ki ‹srail’in. Hani bizim aram›z ‹srail ile bozuk tu. Suriye, Hamas ve Hizbullah’› destekliyor. ‹ran ile de müttefik durumunda. Bu üç gücün bafl düflman› ‹srail de¤il mi? Suriye’ye yönelik politikalar›na bakt›¤›m›zda Türkiye’nin Hamas, Hizbullah ve ‹ran ile olan iliflkilerini nas›l aç›klayacaks›n›z? ‘Bat› Güç Sistemi’ Kuzey Afrika ve Ortado¤u ülkelerine demokrasi getirme iddias›nda. Türkiye de, Libya

ve Suriye’ye demokratikleflin, reformlar yap›n demedi mi? Bunlar› söyleyen Türkiye, b›rak›n Suriye ve Libya’y› herhangi bir Arap ülkesinin öyle birkaç ay içinde demokratikleflemeyece¤ini bilmiyor mu? Daha da kötüsü, bu ülkelerde yönetimler de¤ifltikten sonra bile demokratikleflmelerinin mümkün olmad›¤›n› bilmiyor mu? Bu ülkelerde demokrasi gelene¤i olmad›¤›na göre, muhalifler yeni bask›c› düzenler kurmayacak m›? Daha flimdiden fleriatç› partilerin yap›lacak seçimlerde aç›k ara kazanacaklar› görülmüyor mu? M›s›r’da Müslüman Kardefller Örgütü ve bu örgütü yeterince ra-

Kürtleri en çok destekleyen ülke ‹srail’dir. Bu durumda Türkiye’nin Suriye’ye yönelik politikalar› en çok kimin ifline yarar? Tabi ki ‹srail’in. Hani bizim aram›z ‹srail ile bozuktu. dikal bulmayan di¤er gruplar›n oy oranlar›n›n daha flimdiden yüzde 60 civar›nda oldu¤unu yöneticilerimiz ö¤renmedi mi? Libya’da Ulusal Geçifl Konseyi yeni anaya çal›flmalar› sürecini bafllatt›¤›n› aç›klarken, ülkenin fieriat kanunlar›na göre yönetilece¤ini bildirdi¤ini Türkiye duymad› m›? Arap ülkelerinde, ‘Seçimle iflbafl›na geleyim, çal›flay›m, bir sonraki se75


BD KASIM 2011

döndü. Ç›kan olaylar, operasyonlar ve ölü say›s› konusunda sa¤l›kl› bilgiler al›nam›yor. Bat›l› medya kurulufllar›n›n haberlerine dayan›larak verilen bilgiler kimi zaman bölgeye giden heyetler taraf›ndan do¤rulanm›yor. Ancak gerçek flu, Bat› Güç Sistemi Suriye’deki yönetimin de¤iflmesini, Esad’›n gitmesini, kontrol edilebilir bir yönetim gelmesini kafas›na koymufl. Türkiye de hem Bat› Güç Sistemi içinde yer almas› hem de BOP’un efl baflkan› olmas› gibi nedenlerle bu politikalara sonuna kadar uyacak. Bu politikalar›n Türkiye’ye maliyeti ne olacak? As›l sorun burada.•

çimde halk beni be¤enmezse gideyim’ anlay›fl› bulundu¤u yalan›na inanmak için saf ötesi olmak gerekiyor.

orgulanmas› gereken bir baflka konu ise Suriye’deki olaylar›n boyutudur. Bu ülkede olaylar›n bafllamas›ndan bu yana Türkiye’ye kaçan binlerce insandan kimileri geri

gurbuzevren@butundunya.com.tr

HAD‹ ORADAN!

Wikipedia: "Ben herfleyi bilirim" Google: "Ben herfleye sahibim" Facebook: "Ben herkesi tan›r›m" ‹nternet: "Ben olmasam bir hiçsiniz" Elektrik: "Hadi oradan!.." Uzak Do¤u’lu yaklafl›m›:

Bir ‹fl

2

Davran›fl

Orta Do¤u’lu yaklafl›m›:

Bir ifli herhangi biri Valla, o ifli yapabiliyorsa yapabilecek biri varsa, Ben de yapabilirim B›rak yaps›n.

Hiç kimse yapam›yorsa Kimse yapam›yorsa, Ben yapmal›y›m ben nas›l yapabilirim? 76

Gönderi: METE T‹ZER


SPORUN DÜNYASI Metin Gören

Atatürk Böyle Dememiflti Yoktan var edilen kent Ankara'n›n cadde ve sokaklar›n›, sararan a¤aç yapraklardan oluflan gazeller dolufltu¤unda anlar›m ki; Kas›m ay›n›n geleneksel hüznü yine benli¤imi saracak. Ve anlar›m ki; yüce Ata'n›n sonsuza dek yaflayaca¤› ulusal mabet beni bir kez daha yan›na ça¤›racak.

G

öz p›narlar›mda oluflan zer-

recikler ile beyinsel varl›¤›m›n tümünü kapsayan Atatürk kaynakl› düflünce zenginli¤inin keyfi, onun yoklu¤undan gelen üzüntümü hafifletir mi bilemiyorum. Bildi¤im tek fley devrimlerin y›lmaz devi, dünyan›n gelmifl, geçmifl, geçecek ve bir daha benzeri gelmeyecek bir dahinin Ata-

türk oldu¤u gerçe¤idir. ‹flte bu nedenle mutluyum, iflte bu nedenle gurur doluyum. Yüce insana bir kez daha soracaklar›m olacak. Kuflkusuz en geçerli yan›tlar›, söylemlerin kayna¤› kendisinden alaca¤›m. Ve ona diyece¤im ki; "Ben sporcunun, zeki, çevik ve ayn› zamanda ahlâkl›s›n› severim" 77


BD KASIM 2011

den kopar›larak, flike denilen karanl›k bir eylemin keskin diflleri aras›nda ezile ezile demir parmakl›klar arkas›na dek gönderildi. Siz ahlâkl› olmaktan söz ediyorsunuz Atam, onlar ayd›nl›¤› olmayan karanl›k oluflumlardan. Y›l 1936. Ankara 19 May›s Stad›, Atatürk'ün yak›n arkadafl› Baflbakan ‹smet ‹nönü taraAtatürk 19 May›s Stad›’nda, Gençlik f›ndan görkemli bir törenle aç›l›yor. ve Spor Bayram›’nda Yugoslav harbiye Bir hafta sonra Atatürk, ‹nönü'nün Naz›r›’n› kabul ederken davetiyle stada gelip inceleme yap›yor. söyleminizi, açmaya, irdelemeye, yo- 19 May›s Stad›n› çok be¤enen büyük rumlamaya gerek yok . Bu söylemini- önder, tribüne ç›k›yor, etraf› kufl bak›fl› zin üzerine konuflmak, ek sunum ve süzdükten sonra yüksek zekân›n oluflsözcükler kullanmak bilinçsizli¤in turdu¤u bir projesini aç›kl›yor; "Bu stad›n etraf›n› her türlü sporun yap›laca¤› bir "Bu stad›n etraf›n› her site haline getirin. Butürlü sporun yap›laca¤› bir ralarda gençlerimiz yetiflerek, ülkelerinin ad›site haline getirin. n› tüm dünyaya duyurGençlerimiz buralarda sun." yetiflerek, ülkelerinin ad›n› Atatürk"Ordular ilk tüm dünyaya duyursun." hedefiniz Akdenizdir ileri" komutunu veren söyleme ifltirak eden sihirli iflaret partavan yapm›fl görüntüsüdür. Ancak ma¤›n›, flöyle bir gezdiriyor. Parma¤›n böylesine berrak bir söylemin birileri doland›¤› alan kapsam› içine Gençlik taraf›ndan yanl›fl anlafl›l›r olmas› garip Park› dahil geniflce bir yeri al›yor. Bide¤il mi? Sporcunun zeki ve çevik rileri Atatürk'ün bu ola¤anüstü projeolmas›n›n yan›na gururla ekledi¤iniz sini yanl›fl alg›l›yor, 19 May›s Stad›’n"ahlâk" sözcü¤ü, dürüstlük ilkelerin78


BD KASIM 2011

da bulunan tüm alanlar› sit bölgesi (yasak alan) ilan ediyor, gülünç kararlarla, komiklikler yap›yor. ‹flte o gün, bu gün 19 May›s Stad› etraf›na bir çivi bile çakamazs›n›z. Kültür varl›klar›n› korumaya ant içenler (!) herfleyi bir anda bafl›n›za y›k›verir.

Y

anl›fl anlam›fls›n›z, belki de

man Çiftli¤i’nde gerçeklefliyor... Atatürk böyle dememiflti... Ahlâk›n tüm de¤erlerini ortaya koyarak tarihsel söylemlerle bunu can› dek sevdi¤i Türk Ulusu'nun tüm bireylerine anlatmak istemiflti. Sporun Türk halk› için vazgeçilemez bir olgu oldu¤unu, gelecek nesillere anlatmaktan asla yorulmam›flt›, sa¤l›kl› günlerinin simgesi parlayan ›fl›l ›fl›l mavi gözleri ile... Sporda ahlâk›n varl›¤›n› özümsemifl bir toplumun, oyun alanlar›na indirdi¤i, ad› spor olan toplumsal hare-

iflinize böyle geldi bay yetkililer. fiimdi bile yanl›fl anl›yor, sizin kafan›zdakiler. Yaz›k; Atatürk böyle dememiflti. Yaz›k oldu 19 May›s Stad› ve çevresine. Gidin bak›n viraneye dönmüfl. Büyük insan, büyük zekâ, Koltuk merakl›lar›, y›l"Baflkentimizin tüm yollar› lar›n› üst düzey görevlerde törpüleyebilmek özellikle, spor alanlar›na için ba¤l›l›klar›n› sunuba¤lant›l› yollar genifl yorlar. olsun, görkemli bir Birilerine kiralanan otoparklar, oto y›kama görüntü versin" demiflti. alanlar›, seyyar sat›c›lar, kebapç›lar. Duman› yandan ç›k›yor, ketlerin, kötülüklerden uzak durmas›n› 19 May›s Stad›’n›n. Büyük insan, istemiflti yüce Atatürk. ‹ngiltere Krabüyük zekâ, "Baflkentimizin tüm liçesi Elizabet'in dilinden asla düflüryollar› özellikle, spor alanlar›na medi¤i, Atatürk patentli harika söyleba¤lant›l› yollar genifl olsun, görkemli mi bir kez daha tekrarlamal›y›z; bir görüntü versin" demiflti ölüm “Ben sporcunun zeki, çevik ve saatine çeyrek kala ve devam etmiflti ayn› zamanda ahlâkl›s›n› severim “ “Çiftlik alanlar›nda gençler ata binKas›m ay› geldi¤inde, bir hüzün sinler, uluslararas› yar›flmalara gir- çöker içime anlaml›. Ac›m› dindiresinler, bayra¤›m›z› göndere çektir- mem, yürürüm An›t Kabir'e do¤ru. sinler.” Bir anlaml› yürüyüfltür bu; beni ben Atatürk Orman Çiftli¤i, ad› ya¤- yapan bir büyük de¤erin önünde saymalama olan bir ay›b›n esareti içinde g›yla e¤ilmektir bunun ad›. Onu anlaflimdi ömür törpülüyor. Bayraklar gön- mak ve onu özümsemektir. dere çekilmedi ama et, et mamülleri Söylemlerini çarp›tmadan, yolunve sakatat›n her türlüsünün duman› da gidebilmektir. Çünkü; onun ad› tütüyor. Tüm bunlar Ata’n›n göz be- Mustafa Kemal'dir. • metingoren@butundunya.com.tr be¤i, Türk halk›na tapulu Atatürk Or79


Haz›rlayan: Y‹⁄‹T EREN GÜNEY

Bu ay köflemizi dilimizde yer etmifl yabanc› sözcüklerin karfl›l›klar›na ay›rd›k. Bilginizi s›nay›n.

1 Firkete (‹ta.)

a-Yelkenli gemi b-Uzun bluz c-Önemini yitirmifl d-Saç tokas› 2 Kanalize (Fr.)

a- Kovuflturmak b-Kimyasal tepkime c-Yönlendirilmifl d-Uyku durumu 3 Agnostik (Fr.)

a-Karmakar›fl›k b-Bilinmezci c-Özgü anlat›m d-Baflkalafl›m 4 Flofl (Fr.)

a-Poker terimi b-Dikifl i¤nesi c-Çok modern olan d-Bükümsüz iplik 5 Gidon (Fr.)

a-Yönelteç b-Kauçuk parça c-Müzik ayg›t› d-Dokuma tezgah›

80

6 Hartuç (Fr.)

11 Majör (Fr.)

a-Eski kafal› b-Silmetafl c-Barut kesesi d-Toprak kap

a-Planl› ekonomi b-Gramafon pla¤› c-Pamuklu bez d-Büyük, önemli

7 ‹skandil (‹ta.)

12 Palamar (Rum.)

a-Denizbilimi b-Caml› balkon c-Su motoru d-Derinlik ölçümü

a-Kal›n halat b-Akci¤er zar› c-Küçük makara d-Uçurtma kuyru¤u

8 Kalantor (Fr.)

13 Prototip (Fr.)

a-Varl›kl› kimse b-Soyutlama c-Kaba, sald›rgan d-Asalet unvan›

a-Molekül yap›s› b-Yapay reçine c-Yar›fl at› d- ‹lk örnek

9 Karnika (Lat.)

14 Rölöve (Fr.)

a-Deniz feneri b-Ar› cinsi c-Pervane d-Akü bafl›

a-Renk körlü¤ü b-Yo¤unluk ölçer c-K›vr›k flapka d-Art› elektrot

10 Legal (Fr.)

15 Semantik (Fr.)

a-Aç›k yürekli b-Yöntem, kural c-Yasal olan d-Koflula ba¤l› olmayan Yan›tlar: 152. sayfada

a-Sinir bozuklu¤u b-Anlam bilimi c-‹leri görüfllü d-Cana yak›n

(Fr.) Frans›zca, (‹ta.) ‹talyanca, (Rum.) Rumca, (Lat.) Latince


BÜYÜK YAPITLARIMIZ Konur Ertop

Yalnızlığın, yabancılaşmanın etkilediği

Aylak Adam “Aylak adam” romanının, kimliği sanki silinerek yalnızca “C.” diye adlandırılan kahramanı, çevresine yabancılaşmış, yalnızlığına gömülmüş bir aydındır. Bizim romanımızda başlangıçtan beri canlandırılmış pek çok “aylak”tan biridir. Ancak Ahmet Mithat Efendi’nin “Felatun Bey”i, “Araba Sevdas›”n›n “Behruz Bey”i, Ömer Seyfettin’in anlatt›¤› “Efruz Bey” çal›flmadan sahip olduklar› paray› saç›p savuran, kendilerini modaya kapt›rm›fl, amaçlar› kaypak yar› ayd›nlard›r! Okurun onlar gibi olmaktan kaç›nmas›n› beklenir. Okur da onlar› gülünç bulur, yazarlar›n›n elefltirilerine kat›l›r. 81


BD KASIM 2011

Yusuf At›lgan Yusuf At›lgan’›n kahraman› ise kendini iyi yetifltirmifl, yabanc› dil bilen, yurt d›fl›na gidip gelmifl, sanat çevrelerine girip ç›kan biridir. ‹nsanlar›n ikiyüzlülü¤ünü görmüfltür. Onlar›n ba¤land›¤› sudan de¤erleri onaylamaz. Onlar gibi olmaktan kaç›n›r. Gerçek sevgiyi aramaktad›r. Bulabilse belki yaflam› yoluna girecektir. Kendisini, “‹fl yapmam ben; ayla¤›m... Çal›nm›s para yerim ben,” diye tan›mlar. Do¤ald›r ki “çal›nm›fl” derken davran›fllar›n› hiç onaylamad›¤› babas›ndan kalan paradan puldan söz etmifl olmaktad›r! “Ben, toplumdaki de¤erlerin ikiyüzlülü¤ünü, sahteli¤ini, gülünçlü¤ünü göreli beri, gülünç olmayan tek tutama¤› ar›yorum: Gerçek sevgiyi!” der. Yusuf At›lgan’›n roman›nda “aylak” insan›n, güvenli bir tutama¤›, bir dayana¤› bulunmad›¤› gösterilir: “‹nsan›n bir tutama¤› olmal›. Dünyada hepimiz sallant›l›, korkuluksuz bir köprüde yürür gibiyiz. Tutunacak 82

bir fley olmad› m› insan yuvarlan›r. Tramvaylardaki tutamaklar gibi. Uzan›r tutunurlar. Kimi zenginligine tutunur; kimi müdürlü¤üne; kimi ifline, sanat›na. Çocuklar›na tutunanlar vard›r. Herkes kendi tutama¤›n›n en iyi, en yüksek oldu¤una inan›r.” Bir araflt›rmac›, “Aylak Adam”›n kahraman› “C”yi, Dostoyevski’nin “Yeralt›ndan Notlar” kitab›ndaki kahramana benzetmifltir: “Her ikisi de, modern dünyan›n ve ça¤›n bireyselleflen, özgürleflen (!), özgürlefltikçe tutsaklaflan, yabanc›laflan ve yaln›zlaflan insanlar›d›r. (...) ‹çinde bulunduklar› topluma yabanc›laflm›fl ve bu toplum içinde yaln›z ve anlafl›lamayan, kendilerini de bir türlü anlatamayan bireyler ...” Ça¤dafl insan›n yabanc›laflma so-

runlar›n› yaflayan “C.”nin kiflilik dü¤ümlerinde, yaflamöyküsünden gelen derin etkiler görünür: Bir yafl›ndayken annesini yitiren “C”yi teyzesi büyüt-

Yusuf At›lgan / Aylak Adam


BD KASIM 2011

müfltür. Bu genç kad›ndan gördü¤ü içten sevgiyi yetiflkinli¤inde karfl› cinsle iliflkilerinde hep arayacak, bir türlü bulamayacakt›r. Yetiflkin adam› teyzesindan kalan an›lar derinden etkileyecektir. “Saçlar›ndan süzülmüfl bir damla

su dudaklar›na inince yaland›. Tuzluydu. ‘Bu tad?’ Hat›rlad›. Zehra teyzesinin çarfl›dan getirdi¤i yeflil erikleri tuza banarak yerlerdi. ‘Yeme art›k, difllerin uyuflacak!’ Bak›fllar›nda hep o sevgi ›fl›mas› olurdu.” Ne var ki bu sevgi daha çocuklu¤unda engellenmifltir: “Hemen her gece babam eve girer girmez beni, teyzemle oynad›¤›m›z oyunlardan, masallar›n mutlulu¤undan ay›r›rd›. ‘Çocu¤u yat›r!” derdi. Büyük sevinçlerden büyük kederlere birden geçifli ö¤reniyordum. Çünkü onun kuca¤›ndayken babam›n varl›¤›n› unutmufl olurdum. Yatakta, beni ondan ay›rmas›ndaki haks›zl›¤› düflünürdüm.” Varl›kl›, çapk›n bir adam olan babas›n› teyzesiyle ummad›¤› bir yak›nlaflma içinde gördü¤ü gün, yaflam›n›n önemli k›r›lma noktas› oluflmufltur. Tan›k oldu¤u olay karfl›s›nda babas›na sald›r›p elini ›s›rm›fl, o da onun kula¤›n› y›rtm›flt›r. Bu olay›n etkisinden kurtulamayacakt›r. Babas›n›n ölümünden sonra, onun yaflam biçimine alabildi¤ine uzak duracak, onun ba¤l› oldu¤u tüm de¤erleri yads›yacakt›r. Roman boyunca 1940’larda büyük kentte, ayd›n kesimin yaflam›n› sürdürdü¤ü çevreler canland›r›l›r. Bu ortamda, az çok varl›kl› kesimin al›fl›lm›fl yaflam biçi-

mine C.’nin tepkileri anlat›l›r: “‹çinizde ‹ki Öksüzler Soka¤›’ndan geçen olmufltur belki ama bilmezsiniz. Ço¤u iki katl›, yeni ya da yeni görünen evler... Ben ‘Eli Paketliler’ soka¤› diyorum. Komflusunun sayg›s›n› yitirece¤inden baflka s›k›nt›s› olmayanlar yaflar burda. Ama ad›... ‘S›ra Serviler Caddesi’: Asfalt, üst üste be-

Yaflam hedefini belirlerken,“Babam adamsa ben adam olmayacakt›m,” demifltir. ton yap›lar, otomobiller sürüsü, h›zl› yürüyen insanlar sürüsü... Bu yolun servili oldu¤u zamanlar da insanlar böyle mi yürürdü?” Evdeki olaydan sonra C., yat›l› okula

verilmifltir. Kolejde okuyarak edebiyat fakültesine girer. Ancak dersleri s›k›c› bularak ayr›l›r. Sanatla yak›ndan ilgilenen, kültürlü biridir. Öyküler yazmakta, daha sonra bunlar› y›rt›p atmaktad›r. Yaflam hedefini belirlerken, “Babam adamsa ben adam olmayacakt›m,” demifltir. Evlenip çoluk çocu¤a kar›flman›n, akflamlar› paketlerle evine dönmenin ona göre olmad›¤›n› ileri sürer: “Erkek akflamlar› eve elinde paketler, kesek⤛tlar›yla döner. Yemek yerler... Arada, ‘Bu y›l kömür k›tl›¤› olacakm›fl!’ diye m›r›ldan›r. Kad›n kuca¤›nda hep yamanacak bir fleyler bulunur. Kocas›na bakar. ‘U¤runda fakülteyi b›rakt›¤›m bu rahat›na 83


BD KASIM 2011

düflkün adam m›yd›?’ diye düflünür. Sonra dalar. Bir gün okula giderken otobüste bir genç gözünün içine bakm›flt›... ‘Belki onunla baflka türlü olurdu.’ Ya birlikte uyuduklar› yatak... Erkek kar›s›n›n de¤iflti¤ini, okula yeni verilen tarih hocas›n› düflünür. Kad›n otobüsteki gençledir...” Arkadafllar›n›, “Rahats›n›z. Hem ne kolay rahatl›yorsunuz. ‹çinizde boflluklar yok. Neden ben de sizin gibi olam›yorum? Bir ben miyim düflünen? Bir ben miyim yaln›z?” diye elefltirir.

C., bir ara B.’nin arkadafl› Güler’le gönül e¤lendirir. Güler’in düfllerinde ise evlenip yuva kurmak vard›r. C., ondan ayr›l›p ç›kt›¤› tatilde Ayfle ile karfl›lafl›r. Buradaki yak›nl›klar›n› hofl karfl›lamayan pansiyon müflterilerinin tepkileri üzerine, Ayfle, “herkes gibi olmad›¤›”n› düflünen C.’den ayr›l›p ‹stanbul’a döner. Arad›¤› genç k›z›n Ayfle olamayaca¤›n› farkeden C., arkadafl› Kemal’in onunla evlenmek üzere oldu¤unu ö¤renmifltir. “Ben, toplumdaki de¤erlerin ikiyüzlülü¤ünü, sahteli¤ini, gülünçlü¤ünü göreliberi, gülünç olmayan tek tutama¤› ar›yorum: Gerçek sevgiyi! Bir kad›n. Birbirimize yetece¤imizi, benimle birlik düflünen, duyan, seven bir kad›n!” demektedir. Roman›n son sat›rlar› onun, “B.”yi yeniden buldu¤unu sand›¤› an nas›l elinden kaç›rd›¤›n› anlat›r. Onun bindi¤i otobüsün ard›ndan koflmufl ama yetiflememifltir. Kendisini anlayamayan bir toplum içinde kalakalm›flt›r: “Y›llard›r arad›¤›n› bulur bulmaz yitirmesine sebep olan bu saçma, alayc› düzene boyun e¤mifl gibi kendini koyverdi. fiimdi ona istediklerini yapabilirlerdi. Yan›ndaki polis kolunu sars›p, ummad›¤› yumuflak bir sesle sordu: ”Ne oldu? Anlat” ”Otobüse yetiflecektim...” Sustu. Konuflmak gereksizdi. Bundan sonra kimseye ondan söz etmeyecekti. Biliyordu; anlamazlard›. Yusuf At›lgan, kahraman›n› flöyle tan›tm›flt›r:

“Art›k yaln›zd›m. Arkadafllarla anlaflam›yordum. ‹nsanlar›n kaç›n›lmaz ikiyüzlülü¤ünü görüyordum. Bir gazozluk dostlar!” demektedir. Teyzesinin ölümünden sonra büsbütün yaln›zl›¤a itilmifltir. “Art›k yaln›zd›m. Arkadafllarla anlaflam›yordum. ‹nsanlar›n kaç›n›lmaz ikiyüzlülü¤ünü görüyordum. Bir gazozluk dostlar!” demektedir. “Hayat›n›n kad›n› olacak, kendisini do¤ru anlayacak birini” aramaktad›r. Bu s›rada Ayfle’yle bafllayan iliflkisine, ressam arkadafl› Sami’nin ablas› B. ile tan›flmas› üzerine son verir. O da C. gibi verilenle yetinmeyen, kendini aflma çabas›nda biridir. Ancak 84


“Aylak Adam, boyuna gerçek bir sevgi ar›yor. Bence arad›¤› sevgi dünyada yoktur. Hatta romandaki Ayfle tipiyle bile tatmin edilemiyor ve arad›¤›n› bulam›yor. Halbuki roman kahraman› her türlü de¤erini yitirdi¤i halde, bu gerçek sevgiyi bulaca¤›n› san›r ve bu konuda iyimserdir. Ama roman›n sonunda bu umudu kaybolur ve ‘Art›k hiç kimseye bahsetmeyece¤im,’ der.” Arkadafl› Sad›k, C. hakk›nda Kemal’e flöyle demiflti: “ ‘Korkuluksuz köprüden geçer gibiyiz’ diyor. Bütün de¤erlerini, yitirmifl, dayanacak bir fley ar›yor. Yak›nda büsbütün kaç›r›rsa flaflmam.” Roman›n sona erifl biçimiyle ilgili

olarak yazar›n aç›klamas› flöyledir: “Birkaç türlü bitirmek istedim, fakat fazla melodramatik geldi. Roman boyunca süren nevrastenisinin sonunda, bir çeflit melankoliye, hattâ delili¤e varabilece¤i hususunu tamamen okuyucunun anlay›fl›na b›rakma-

y› uygun buldum. Kahraman ruhsal karmaflas›n› inceleyen bir çal›flmada, flu de¤erlendirme yap›lm›flt›r: “Bir kent ayla¤›n›n büyüme sürecini, daha çok psikolojik yabanc›laflma, yaln›zl›k, tutunamama gibi temalar etraf›nda ele al›r. Aylak adam›n baba nefretinden güç alan kurulu düzen karfl›tl›¤› ve aylakl›k savunusu, çeliflik flekilde baba miras›n›n sa¤lad›¤› olanaklarla mümkün olabilmektedir. Aylak adam C. 'nin kenti dolaflmas› biçimindeki aray›fl›, içinden ç›kt›¤› yerde; ev, aile ve özellikle anne olgusunda dü¤ümlenir. Ölü baba, o¤ulun gündelik yaflam›n›n hemen her aflamas›nda bir gölge gibi belirmekte, onun gelecek tasar›mlar›nda belirleyici olmaktad›r.” “Aylak Adam”, onun yaflam›n› belirlemifl kiflisel koflullar›n yan› s›ra ayd›n tipinin toplumdaki genel konumunu tart›flmaya açan bir yap›tt›r. • konurertop@butundunya.com.tr 85


Haz›rlayan: B‹RSEN ERKUTUN

7-Kral Yolu günümüzde hangi ülkenin sınırları içindedir? a-Azerbaycan b-Mısır c-Türkiye d-Yunanistan

1-Etrüsk mitolojisine göre Bilgelik, savaş, sanat, okul, ve ticaret tanrıçası kimdir? a-Nethuns b-Helios c-Minerva d-Apollon 2-Bir böceğin kelebek olmadan önce koza içinde geçirdiği başkalaşım aşamasına ne ad verilir? a-Krizalit b-Larva c-Pupa d-Feromon 3-New York’a dikilen Özgürlük Anıtı’nı ABD’ye hangi ülke hediye etmiştir? a-İtalya b-Fransa c-İngiltere d-Almanya 4-Kimyasal tepkimelere girip hiç değişikliğe uğramadan çıkan maddelere ne denir? a-İyon b-Katalizör c-Teratojen d-Molekül 5-Asıl adı Jean Baptiste Poquelin olan Fransızların ünlü tiyatro yazarı ve oyuncusu kimdir? a-Montaigne b-Moliere c-Faguet d-Balzac 6-Divan Edebiyatı’nda gazelin en güzel beyitine ne ad verilir? a-Beytül gazel b-Kaside c-Mesnevi d-Rubai 86

8- Lale devri hangi isyanla bitmiştir? a-Şahkulu İsyanı b-31 Mart İsyanı c-Celali İsyanı d-Patrona Halil İsyanı 9-1977 yılındaki ABD gezisi sırasında suikast girişiminde bulunulan ünlü Türk siyasetçi kimdir? a-Bülent Ecevit b-Süleyman Demirel c-Turgut Özal d-Celal Bayar 10-Dünya’nın 7 harikasından biri sayılan Maçu Piçu İnka kalıntıları hangi ülkededir? a-Brezilya b-Küba c-Arjantin d-Peru 11-İstanbul Arkeoloji Müzesi avlusu içinde yer alan “Çinili Sırça Köşk” hangi Osmanlı padişahı döneminde yaptırılmıştır? a-Fatih Sultan Mehmet b-II.Murat c-IV.Mehmed d-III.Selim 12-Zigot oluşumunu, büyümesini ve gelişimini inceleyen bilim dalına ne ad verilir? a-Entomoloji b-Morfoloji c-Embriyoloji d-Zooloji

13-Baraj inşaası sırasında akarsuyun yönünü değiştirmek için yapılan geçici yapılara ne isim verilir? a-Agrega b-Batardo c-Payanda d-Kavitasyon 14-Tarihte yazıyı ilk kez hangi medeniyet kullanmıştır? a-Romalılar b-Çinliler c-Mısırlılar d-Sümerler 15-Kuwai Köprüsü filminin unutulmaz İngiliz yönetmeni kimdir? a-David Lean b-Jack Cardiff c-Tony Scott d-Clive Barker 16-1917 yılında kurulan Himaye-i Etfal Cemiyeti’nin günümüzdeki ismi nedir? a-Yeşilay b-Kızılay c-Türk Hava Kurumu d-Çocuk Esirgeme Kurumu 17- Denizin gelini olarak adlandırılan Avrupa şehri hangisidir? a-Paris b-Marsilya c-Venedik d-Roma 18-Kuğu Gölü adlı dünyaca ünlü balenin bestecisi kimdir? a-Beethoven b-Mozart c-Vivaldi d-Çaykovski Yan›tlar: 152. sayfada


BD KASIM 2011

Evet; Fark Yaratabilirsiniz...

Çeviri: PEL‹N HAZAR AL‹ABBAS‹

eknoloji dünyas›n›n dev flirketi Apple’›n kurucular›ndan, efsanevi CEO 56 yafl›ndaki Steve Jobs’›n ölümü ABD’den Çin’e kadar milyonlarca insan› derinden etkiledi. Jobs’›n arkas›ndan, bir yandan teknoloji dünyas›na b›rakt›¤› ürünler di¤er yandan da CEO’nun baflar›l› yönetimi oldukça çok konufluldu. Yaflam›, yapt›klar› ve vizyonuyla gelecek nesillere örnek olan Jobs, programlama, müzik ve telefon sanayisinde devrim yaratan bilgisayar ürünlerinin beyniydi. Sat›n ald›¤› Pixar firmas›yla “Nemo”, ”Toy Story” gibi filmlerle dünyadaki animasyon anlay›fl›n› da de¤ifltiren Steve Jobs, 2005 y›l› 12 Haziran’da, Amerika’n›n ünlü Stanford Üniversitesi’ndeki diploma töreninde, ö¤rencilere yapt›¤› ünlü konuflmas›n› okuyucular›m›zla yeniden paylafl›yoruz. >>

T

87


BD KASIM 2011

B

ugün burada, dünyan›n en iyi üniversitelerinden birinin diploma töreninde sizlerle birlikte olmaktan onur duyuyorum. Ben üniversiteden mezun olmad›m. Gerçe¤i söylemek gerekirse, üniversite mezuniyetine en yak›n oldu¤um an, flu and›r. Bugün size kendi yaflam›mdan üç

Steve Jobs Stanford Üniversitesi’ndeki konuflmas›n› yaparken öykü anlatmak istiyorum. Tüm konuflmam, bu üç öyküden oluflacak. Yaln›zca üç öykü... Fazla bir fley anlatacak de¤ilim... Birinci öyküm, ‘noktalar› birlefltirmek’ konusundad›r: Alt› ay okuduktan sonra Reed Üniversitesi’ni b›rakt›m. Fakat gerçek anlamda b›rakmadan önce, onsekiz ay kadar daha gidip gelmeye devam ettim. Peki sonra neden yar›da b›rakt›m bu üniversiteyi? “Asl›nda herfley, ben do¤madan önce bafllam›flt›. Biyolojik annem, 88

aç›kca söyleyeyim, yani beni dünyaya getiren annem, evlenmemifl genç ve güzel bir doktora ö¤rencisiydi. ‘‹stenmeden dünyaya gelen’ bebe¤ini evlatl›k vermekten baflka bir çaresi yoktu. Ancak bir koflulu vard›: Beni evlatl›k olarak almak isteyen ailenin, kesinlikle üniversite mezunu olmas›n› istiyordu. ‹stedi¤i gibi bir aileyi, ben do¤madan önce bulmufltu. Bir avukat ve efliyle anlaflm›fl, do¤ar do¤maz beni evlatl›k olarak onlar›n almas› için herfleyi önceden ayarlam›flt›. Fakat annem, bir konuyu hesap etmemiflti. Onlar›n asl›nda, bir k›z bebek istediklerini galiba pek anlamam›flt›. Bu yüzden, bekleme listesindeki ailem gece yar›s› telefonda ‘Bir erkek bebe¤imiz oldu; onu almak ister misiniz?’ diye soran bir sesle karfl›lafl›nca, biraz burukca bir ‘Elbette’ yan›t› verdiler. Biyolojik annem sonradan, yeni annemin hiçbir zaman üniversiteden, yeni babam›n ise liseden mezun olmad›klar›n› ö¤rendi. Evlatl›k verme ifllemiyle ilgili yasal ka¤›tlar›n sonuncusunu imzalamay› bu nedenle reddetti. Fakat yeni ailem, beni kesinlikle üniversiteye gönderecekleri konusunda kesin söz verince, annemi yumuflatabildi. O günden onyedi y›l sonra üniversiteye bafllad›m. Fakat tuttum, saf saf, buras› gibi, Stanford Üniversitesi


BD KASIM 2011

gibi, pahal› bir üniversiteye girdim. mi çeken derslere girmeye bafllad›m. ‹kisi de çal›flan kifliler olan, yani Bu durum, karar›m›n güzel yönüyiflçi s›n›f›ndan olan, annem ve babam, dü ama, bir de güzel olmayan yönü ellerine avuçlar›na geçen paran›n he- vard› karar›m›n. Örne¤in, ö¤renci men hemen tümünü benim üniversite yurdundaki rahat yaflam›mdan yoksun ö¤renimim için harc›yorlard›. kalm›flt›m. Art›k kendime ait bir odam Alt› ay sonra, kara kara düflünme- yoktu ö¤renci yurdunda. Arkadafllar›ye bafllad›m ve ‘Bu iflin böyle gidece¤i m›n odas›nda yerde uyuyordum. Deyok’ dedim kendi kendime. pozitolu befl adet kola fliflesini götürüp, Birfleyler yapmal›yd›m ama, ne karfl›l›¤›nda yiyecek birfleyler al›yoryapmam gerekti¤ini bilmiyordum. dum, yemek sorunumu böyle geçifltirYaflam›m› nereye yöneltece¤im ve bu meye çal›fl›yordum. yolda üniversitenin bana nas›l yard›mPazar günleri Hare Krishna Tap›c› olabilece¤i konusunda hiçbir fikrim na¤›’nda bedava ve üstelik güzel yeyoktu. Burada, annem ve babam›n mek veriliyordu. Haftada bir kez olsun yaflamlar› boyunca biriktirdikleri tüm paray› Bu düflünceler alt›nda üniversiteden harc›yordum. Buna ayr›lmaya karar verdim. Üniversite hakk›m da yoktu. Bu düflünceler alö¤renimi yap›lmadan da yaflamda t›nda üniversiteden aybaflar›l› olunabilece¤ine kendimi r›lmaya karar verdim. inand›rmaya çal›flt›m. Ve bunda Üniversite ö¤renimi yap›lmadan da yaflambaflar›l› da oldum. da baflar›l› olunabilece¤ine kendimi inand›rmaya çal›flt›m.Ve bunda baflar›l› da oldum. Kendimi buna inand›rabildim. Bu karar›m o zaman oldukça korkutucuydu ama; flimdi bak›yorum da, yaflam›mda verdi¤im galiba en iyi kararlardan biriydi, o karar›m. Üniversiteden ayr›ld›¤›m an, beni hiç ilgilendirmeyen zoSteve Jobs Stanford Üniversitesi’nin hocalar›yla runlu dersleri almaktan kurtuldum ve ilgi89


BD KASIM 2011

güzel bir yemek yiyebilmek için, yaklafl›k oniki kilometre uzakl›ktaki o tap›na¤a yürüyerek gidiyor, oradan yürüyerek dönüyordum. Bu durum o günler pek hofluma gidiyor de¤ildi ama, ilgimi çeken konular u¤runda tüm bunlara katlanmam›n, yaflam›m›n ilerideki y›llar›nda benim için ne denli yararl› oldu¤unu gördüm.

kunabilece¤ini sanm›yordum. Ancak on y›l sonra, ilk Macintosh bilgisayar›n› tasarlarken, o derslerde ö¤rendiklerimi Mac’in tasar›m›nda kullanmay› denedim. Baflar›l› bir çal›flma yapt›m ve... Sanatsal ve güzel görünümlü yaz›lar yaz›labilen ilk bilgisayar› oluflturabildim. Üniversitede o ‘güzel yaz›’ derslerine girmeseydim, bugün Macintosh bilgisayar›ndaki o çeflitli ve sanatsal Bak›n›z, bir örnek vereyim size: yaz› biçimleri ve aralar› ‘özel boflluk’O y›llarda Reed Üniversitesi, ülke- lu yaz› karakterleri olmayacakt›. Windeki belki de en iyi kaligrafi (yaz› dows da Mac’i kopyalad›¤›ndan, bu sanatsal yaz› biçimleri büyük bir olas›l›kla Üniversitede o ‘güzel yaz›’ bugün hiçbir bilgisayarda bulunmayacakderslerine girmeseydim, bugün Kiflisel bilgisayarMacintosh bilgisayar›ndaki o çeflitli t›. lardaki bu olanaklarve sanatsal yaz› biçimleri ve aralar› dan yararlanan tüm kullan›c›lar ad›na tüm ‘özel boflluk’lu yaz› karakterleri içtenli¤imle söyleyeolmayacakt›. yim ki, normal üniversite ö¤renimimi iyi ki sanat›) e¤itimini veriyordu. Üniversite yar›da b›rakm›fl›m ve... Beni hiç mi yerleflkesinin hemen her yeri, güzel ama hiç mi ilgilendirmeyen birtak›m yaz›larla yaz›lm›fl duyurular, dolapla- derslere girerek zaman›m› bofluna harr›n, çekmecelerin üzerindeki ç›kartma- camaktansa, iyi ki ilgimi çeken ‘güzel lar, güzel el yaz›lar›yla süslenmiflti. yaz›’ deslerine girmiflim. Normal ö¤renimimi b›rakt›¤›mdan ve zorunlu derslerle art›k bir iflim olniversite ö¤rencisi oldu¤um mad›¤›ndan, kaligrafi derslerine girgünlerde ileriye bakt›¤›mda, meye karar verdim. ‘Serif’ ve ‘Sans bu ‘noktalar› birlefltirmek’ Serif’ yaz› biçimlerini, farkl› harf elbette olanaks›zd›. Fakat flimdi, on gruplar› aras›ndaki de¤iflen boflluk y›l sonras›ndan bafl›m› çevirip geriye ölçülerini ve iyi bir ‘yaz› dizimi’nin bakt›¤›mda, bu noktalar›n çok uyumlu nas›l olmas› gerekti¤ini ö¤rendim bu bir biçimde birlefltirildiklerini p›r›l derslerde. p›r›l bir aç›kl›kla görebiliyorum. ‹leBu ö¤rendiklerimin hiçbirinin as- riye bakarak, yaflam›n›z›n noktalar›n› l›nda, yaflam›mda bana bir yarar› do- birlefltiremezsiniz. O noktalar› ancak,

Ü

90


BD KASIM 2011

geriye bakt›¤›n›zda birlefltirebilirsiniz. Bu yüzden, noktalar›n gelecekte bir biçimde birleflece¤ine inanman›z flimdiden gerekir. Bir fleylere inanmak, güvenmek zorundas›n›z. Kadere, yaflama, karma ö¤retime, neye olursa, bir fleye kesinlikle inanmal›s›n›z. Bu yaklafl›m›m beni hiçbir zaman düfl k›r›kl›¤›na u¤ratmad›; yaflam›mdaki tüm farkl›l›klar, bu inançlar›m nedeniyle gerçekleflti.

kinci öyküm, sevmek ve kaybetmekle ilgili. Ne yapmay› sevdi¤imin ay›rd›na erken yafllarda varabildi¤im için flansl›yd›m. Woz ve ben bizim garajda Apple’› kurdu¤umuzda, 20 yafl›ndayd›k. Çok çal›flt›k ve on y›lda Apple’› nereden nereye getirdi¤imizi siz de biliyorsunuz: Garajdaki o iki kifliden, 4000’in üstünde çal›flan› ve y›ll›k iki milyar dolar cirosu olan dev bir flirkete dönüfltü, Apple. En iyi tasar›m›m›z Macintosh’u piyasaya sürdükten bir y›l sonra, iflten at›ld›m. Otuz yafl›mdayd›m. Sorun flimdi bana: ‘Kendi kurdu¤unuz bir flirketten nas›l ç›kar›labilirsiniz?’ Bu sorunun yan›t›, Apple flirketinin giderek büyümüfl olmas›nda yat›yor. fiirketimiz büyüdükçe, benimle birlikte yönetmesi için ifle son derece yetenekli oldu¤una inand›¤›m iflletmeci alm›flt›k. ‹lk bir, birbuçuk y›l ifller iyi gidiyordu. Ancak ifle kendi ald›¤›m bu iflletmeciyle giderek, gelecekle ilgili görüfllerimiz farkl›laflmaya bafllad›. Ve bir gün, büyük bir tart›flma yaflad›k. Aram›zdaki anlaflmazl›¤› yönetim kurulumuza götürdük. Yönetim

O dönemde Hewlett-Packard’da hesap makineleri üzerinde çal›flan Steve Wozniak ile beraber düzenli olarak kat›ld›klar› bu toplant›lardan birinde devrim niteli¤indeki kefliflerini ilk defa paylaflt›lar. Wozniak’›n Steve Jobs’un ailesinin garaj›nda yaratt›¤› anakart, bilgisayar klavyesinde bas›lan harfin monitörde belirmesini sa¤l›yordu. Bu bir ilkti!

Steve Jobs Apple II ile

91


BD KASIM 2011

kurulu onun yan›nda yer ald›, onu hakl› buldu. Ve, kendi kurdu¤um flirketimden at›ld›m. Otuz yafl›mdayd›m ve yaflam›m›n merkezini oluflturan iflimin d›fl›nda b›rak›lm›flt›m. Çok berbat bir duyguydu bu. Ne yapmam gerekti¤ine birkaç ay karar veremedim. Sanki bir önceki kufla¤›n giriflimcilerine kötü örnek olmuflum, onlar› düfl k›r›kl›¤›na u¤ratm›fl›m gibi bir duygu kaplad› içimi. Elime geçirdi¤im orkestra flefi de¤ne¤ini düflürmüflüm gibi geliyordu bana. David Packard ve Bob Noyce ile görüfltüm, iflleri yüzüme gözüme bulaflt›rd›¤›m için onlardan özür dilemeye çal›flt›m. Tam bir baflar›s›zl›k örne¤iydim. Evimi baflka bir semte tafl›may› bile düflündüm.

F

akat giderek, bir fleyler yavafl yavafl kafama dank etmeye bafll›yordu. Kap› d›flar› da edilmifl olsam, ben yine de eskisi gibi seviyordum iflimi. Apple’dan kap› d›flar› edilmifl olmam, bu sevgide en küçük bir azalmaya yol açmam›flt›. Beni iflim reddetmifl de¤ildi ki... ‹flimin flimdiki bafl›ndaki kifliler reddetmifllerdi beni. ‹flime olan her zamanki sevgim yine sürüyordu. Bu gerçekle yüzyüze geldi¤im an, karar verdim: ‘Yeniden bafllayaca¤›m’ dedim. “O günlerde pek ay›rd›na varamam›flt›m ama... fiimdi çok iyi görebiliyorum: Apple’dan ç›kar›lmam me¤er, yaflam›mda bafl›ma gelebilecek en iyi olaym›fl. Baflar›l› olman›n a¤›rl›¤›n›n yerini flimdi, ifle yeni bafllayan birinin taptaze heyecan› ve o heyecan›n›n kifliyi göklere uçuran hafifli¤i alm›flt›.

92

Bu duygu bana, yaflam›m›n yarat›c› dönemlerinden birine girme özgürlü¤ü vermiflti.

S

onra neler yapt›¤›m› da anlatay›m: O günleri izleyen befl y›l içinde, Next ve Pixar adl› iki flirket kurdum. Daha sonra, ileride eflim olan mükemmel bir kad›na âfl›k oldum. Pixar dünyan›n ilk bilgisayar animasyonlu filmini üretti. Dünyan›n en baflar›l› animasyon stüdyosunun sahibidir flimdi bu flirketim. Olaylar geliflti, geliflti ve... Apple fiirketi, benim Next fiirketimi sat›n ald›. Dolay›siyle ben de, ilk göz a¤r›m olan Apple’a dönmüfl oldum. Next’de gelifltirdi¤imiz teknoloji, Apple’›n flu andaki de¤ifliminin belkemi¤ini oluflturuyor. Apple bugün, bu sa¤lam belkemi¤inin varl›¤› nedeniyle dimdik ayaktad›r. Apple’dan kovulmasayd›m bunlar›n hiçbiri gerçekleflmezdi diye düflünüyorum. Tad› ac› olan bir ilaçt›r bu; fakat bence hastan›n ac› da olsa bu ilaca gereksinimi vard›; bu ilac› almas› gerekiyordu. Kimi zaman yaflam bize tüm zorluklar›n› sunar. ‹flte o an yapmam›z gereken tek fley, inanc›m›z› kaybetmemektir. Yaflam›mda beni ileriye götüren tek fley, yapt›¤›m ifle olan aflk›md›r. Bundan hiçbir zaman kuflkum olmad›.Yaflam›n›zda, neyi sevdi¤inize ve kimi sevdi¤inize iyi karar verin. Çünkü yaflam›n›z›n ekseni, sevdi¤iniz kifliyle, sevdi¤iniz iflinizdir. ‹fliniz, yaflam›n›z›n büyük bir zaman bölümünü alacakt›r. O nedenle, yaflam›n›z›n tad›n› alabilmenizin tek yolu, iflinizi sevmenizdir. ‹flinizi seve-


BD KASIM 2011

bilmenizin tek yolu ise, onun güzel ve yararl› bir ifl oldu¤una inanman›zd›r. Güzel ve yararl› oldu¤una inand›¤›n›z bir ifli yapt›kça, o iflinizi giderek daha çok, daha çok seveceksiniz. Henüz bulamad›ysan›z böyle bir ifl, y›lmay›n, aramaya devam edin. Hangi yafl›n›zda olursa olsun, yüre¤inizin sevdi¤i ve “‹flte, bu” dedi¤i kifliyi sonunda bulabilece¤iniz gibi, sevece¤iniz iflinizi de günün birinde kesinlikle bulacaks›n›z. Yeter ki aramaktan vazgeçmeyin o ifli... Göreceksiniz, sonunda bulacaks›n›z onu da...

S

onuncusu ise ölümle ilgili... Kimin söyledi¤ini bilmiyorum ama, 17 yafl›mdayken okudu¤um flu sözü, yaflam›m süresince hiç unutmad›m: ‘E¤er her günü, o gün yaflam›n›n son günüymüfl gibi yaflarsan, bir gün kesinlikle do¤ruyu yapm›fl olacaks›n.’ Bu söz beni öylesine etkiledi ki, o günden buyana geçen otuzüç y›lda her sabah aynaya bakar ve kendime sorar›m: Bugün yaflam›m›n son günü olsayd›, gün boyu yapacaklar›m› gerçekten yapm›fl olmak ister miydim acaba?’ Bu soruma ‘Hay›r’ yan›tlar›m artt›kça, bir fleyleri de¤ifltirmem gerekti¤inin ay›rd›na var›r›m ve yapt›klar›m› ciddi bir biçimde denetleyerek, tek tek gözden geçiririm. Eninde sonunda ölece¤imi düflünmek, yaflamda büyük seçimler yapmama yard›mc› olan en önemli etkendir. Çünkü yaflad›¤›m›z dünyaya ait tüm

beklentilerimiz, gurur, kibir, her türlü s›k›nt›, baflar›, baflar›s›zl›k gibi ‘bu dünyan›n sözüm ona önemli iflleri’, ölüm söz konusu oldu¤unda bir anda tüm önemlerini yitiriyorlar, sözcü¤ün tam anlam›yla kocaman bir “Hiç” oluveriyorlar. Bir gün ölece¤imizi unutmamak, kaybedece¤imiz bir fleylerin oldu¤unu düflünme tuza¤›ndan kurtulabilmemiz bildi¤im en gerçekçi yöntemdir. Yaflam›n›zda, yüre¤inizin götürdü¤ü yere gitmemeniz, yüre¤inizin sesini dinlememeniz için hiçbir nedeniniz yoktur. O nedenle, korkmay›n kulak vermekten, yüre¤inizin sesine... Yaklafl›k bir y›l önce bana kanser teflhisi konuldu. Sabah yedibuçukta hastaneye gitmifltim; pankreas›mda bir ur saptand›. Pankreas›n ne demek oldu¤unu bilmiyordum bile...

93


BD KASIM 2011

Doktorlar bana, pankreas kanserinin tedavisinin olanaks›z oldu¤unu söylediler ve en fazla alt› ay ömrümün kald›¤›n› aç›klad›lar. Tats›z ama, doktorum bu gerçe¤i aç›klamak zorundayd› bana. Ölümle karfl›laflmadan, ona haz›rl›kl› olmam gerekiyordu. Evimi, ifllerimi bir düzene sokmam gerekiyordu. Düflünün, önünüzdeki on y›l boyunca çocuklar›n›za anlatmay› düflündü¤ünüz herfleyi, onlara birkaç ayda anlatmak zorundayd›n›z art›k.

kopta inceledikten sonra, hastal›¤›m›n pankreas kanseri türleri aras›nda tedavi edilebilecek nadir türlerden oldu¤unu anlam›fllar ve o an, görmeliymiflim onlar›, çocuklar gibi sevinmifller. Bir gün sonra ameliyat oldum. fiimdi ise, iyi bak›n, iyi görün beni... Bak›n, demir gibiyim... Doktorumun bana pankreas kanseri oldu¤umu söyledi¤i iflte o an ilk kez yüzyüze geldim ölümle. Umar›m o an›, önümdeki 20-30 y›l boyunca bir daha yaflamam. Fakat ölümle yüzaflam›n›za veda etmeden ön- yüze gelme an›n› yaflam›fl bir kifli olace, ailenizin yaflam›n›n sorun- rak size flunu kesinlikle söyleyebilirim: suz sürebilmesi için geride her Kimse ölmek istemez. Cennete fleyi onlara düzgün bir biçimde b›rak- gideceklerinden emin olan kifliler bile mak zorundayd›n›z. Alt› ayl›k bir öm- istemezler ölmeyi... Ancak ölüm, herümün kald›¤› haberi, benim için o pimizin paylaflt›¤› bir ‘ortak nokta’d›r. alt› ayl›k sürede tüm bu sorumluluk- Hiçbirimiz kaçamam›fl›zd›r ölümden. Zaten olmas› gereken de budur. Ölüm, yaflaBaflka kiflilerin düflüncelerinin m›n tek ‘en iyi icad›’sonuçlar›yla yaflanan yaflam, do¤ma- d›r. Yaflam›n tek ve gerçek ‘de¤iflim aralar›n tuza¤›na düflmek demektir. c›’d›r. Yeniye yer açBaflka kiflilerin düflüncelerinin mak için eskinin ortagürültüsü, içinizdeki kendi sesinizi dan kald›r›lmas› gerekir. fiu anda yeni olan bast›rmas›n.’ sizsiniz, ancak çok da uzak olmayan bir gün, lar›m› yerine getirmifl olmam anlam› ‘eski olan’ da siz olacaks›n›z ve siz tafl›yordu. O gün akflama de¤in, o tefl- de silineceksiniz yaflam sahnesinden. hisle yaflad›m. Akflam biyopsi yap›ld›, Böyle üzücü ve hatta ürkütücü bir bo¤az›mdan mideme ve ba¤›rsaklar›- konudan söz etti¤im için üzgünüm ma endoskop sokup, i¤neyle pankrea- ama... Bunlar›n tümü gerçektir. s›mdaki urdan birkaç hücre ald›lar. Zaman›n›z s›n›rl›. O s›n›rl› zamaBen uyutulmufltum, hiçbir fleyin n›n›z›, baflkas›n›n yaflam›n› yaflayarak ay›rd›nda de¤ildim. Uyand›¤›mda harcamay›n. Baflka kiflilerin düflünceeflim, bana verebilece¤i en güzel habe- lerinin sonuçlar›yla yaflanan yaflam, ri verdi: Doktorlar, hücreleri mikros- dogmalar›n tuza¤›na düflmek demek-

Y

94


BD KASIM 2011

tir. Baflka kiflilerin düflüncelerinin gürültüsü, içinizdeki kendi sesinizi bast›rmas›n. Daha da önemlisi, yüre¤inizin ve sezgilerinizin peflinden gidebilece¤iniz denli bir cesarete sahip olun. Sizin gerçekten ne olmak istedi¤inizi ve nereye gitmek istedi¤inizi, en iyi onlar biliyorlar çünkü... Yüre¤iniz ve sezgileriniz... Onlara inan›n, onlara güvenin... ençli¤imde, ‘Dünya Katalo¤u’ adl› bizim kufla¤›n baflvuru kitaplar›ndan biri olan güzel bir yay›n vard›. Stewart Brand adl› bir kifli ç›kar›yordu bunu. 1960’lar›n sonuydu, bilgisayarlardan ve masaüstü yay›nc›l›ktan önceydi. ‹dealist bir yay›nd›, çok güzel bilgilerle, ö¤retilerle, kavramlarla doluydu. Stewart ve arkadafllar›, bu ‘Dünya Katalo¤u’ adl› yay›nlar›n› ancak birkaç say› ç›kartabildiler. 1970’in ortas›yd›. O y›l ben, sizin flimdi oldu¤unuz yafltayd›m. ‘Dünya Katalo¤u’ kapanmadan önceki son say›s›n›n arka kapa¤›nda, ilginç bir fotograf yay›mlam›flt›. Sabah›n erken saatlerinde çekilmifl, uzay›p giden bir yolun fotograf›yd› bu. Alt›nda da flunlar yaz›yordu:

G

"Sizi aç kalman›z rahats›z etmiyorsa, aptal kalman›z da rahats›z etmeyecektir." Onlar›n veda mesaj› buydu. Sizi aç kalman›z rahats›z etmiyorsa, aptal kalman›z da rahats›z etmeyecektir.’ Bu sözü kendime, kendim için çok kez söylemiflimdir. fiimdi ise, birazdan diplomalar›n› al›p, yaflama ilk ad›mlar›n›z› atacak olan size, sizin için söylüyorum: Sizi aç kalman›z rahats›z etmiyorsa, aptal kalman›z da rahats›z etmeyecektir.’ Hepinize çok teflekkürler.”•

"Hayatı yaşamanın iki yolu vardır: Biri hiçbirşeyin mucize olmadığını düşünmek, diğeri herşeyin mucize olduğunu düşünmek." Albert Einstein

95


BD KASIM 2011

Nilgün Cerraho¤lu’nun 08.10 .2011 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi’nde Yay›mlanan Yaz›s›

AYfiE HANIM TEYZE’YE JOBS’I NASIL ANLATALIM? ABD baflkan› ölse habere bu kadar yer ayr›l›r m›yd›; bilmiyorum? Steve Jobs’›n ölümünden bahsediyorum. abanc› haberlere genelde yüz vermeyen Türk bas›n›nda bile Jobs’›n ölümüne -flaka de¤il!“iki tam sayfa” ay›ran gazeteler oldu. Enformasyon teknolojisiyle içli d›fll› olanlar için -hangi milletten olursa olsun!- Jobs kuflkusuz çoktan bir “yabanc›” olmaktan ç›km›flt›. Sanal âle-

Y

96

min parças› olan insanl›k için; Jobs baflar›l› bir Amerikan CEO’su olman›n ötesinde tart›flmas›z bir zamane kahraman›yd›. Olaya bu yönden bak›ld›¤›nda Jobs’›n ölümünün Türkiye dahil dünyan›n her yerinde ortal›¤› y›kmas› normal... Ama ya “dijital duvar›n” berisinde kalanlar için Jobs ismi ne ifade ediyor? Bildi¤im kadar›yla internet kullan›c›lar›n›n oran› Türkiye’de yüzde 45’i geçmiyor. Bu iletiflim dünyas›na dahil olmayan nüfusun di¤er yar›s›; Jobs’›n acaba kim oldu¤unu biliyor mu? “Ayfle Han›m teyze” elinde tuttu¤u gazetenin sayfalar›n›n neden bu adama ayr›ld›¤›n›n fark›nda m›? Pakize Suda elinde mikrofonla sokaktan geçenlere “Steve Jobs kimdir?” sorusunu yöneltti¤inde konu hakk›nda daha ayr›nt›l› bir fikir edinebiliriz ama ben gene de muhtemel “Jobs kazalar›na” karfl›n Ayfle Han›m


BD KASIM 2011

teyzeyi -elimden geldi¤ince!- haz›rlamak istiyorum.

S

evgili Ayfle Han›m teyze, asl›na bakarsan dünyan›n konufltu¤u bu s›ra d›fl› adam›n mahiyetini ve tam manas›yla kim oldu¤unu ben de yeni keflfettim diyebilirim. S›rr› ‘iletiflimi kiflisellefltirmek’ Jobs’›, TV’lerde ço¤u kez h›zla zaplad›¤›m teknoloji haberlerinden tabii ki tan›yordum. Ço¤u defa dev bir sahnenin ortas›nda, elinde iletiflim teknolojisinin son imkânlar›yla üretilmifl bir yeni icatla kameralar karfl›s›na geçiyordu: “iPod, iPhone, iPad” gibi her biri an›nda etkili markalara dönü-

luflla karfl›m›za ç›kt›: “Bunun ad› iPod!” dedi. Dört y›l önce de flimdi art›k nerdeyse herkesin elinde gördü¤ümüz küçük bir adres defteri büyüklü¤ündeki “dokunmatik telefonlarla”, insanl›¤› “iPhone”la tan›flt›rd›. En son geçen y›l, flimdi art›k okullara giren “iPad” -kitap boyutundaki“tablet bilgisayarlarla” ortaya ç›kt›. Uzun zamand›r merak etti¤im, bu isimlerin bafl›na konan küçük“i” ler, ‹ngilizce’de “I” -ben!- sözcü¤ünün karfl›l›¤›ym›fl. Steve Jobs; gerçekte bu aletleri s›f›rdan kendisi icat etmemifl. Dijital müzik okuyucular›, ak›ll› telefonlar,

JOBS’IN H‹KMET‹; DAHA ÖNCE VAR OLAN BU ‹CATLARI GEL‹fiT‹R‹P "K‹fi‹SELLEfiT‹REREK", KÜRESEL P‹YASALARA BAfiARILI, BENZERS‹Z YÖNTEMLERLE PAZARLAMASI VE BU NESNELER‹N HER B‹R‹N‹N RAK‹P TANIMAYAN "POPÜLER KÜLTÜR ARAÇLARINA" DÖNÜfiTÜRMES‹ OLMUfi. flen isimlerle ilk defa gördü¤ümüz bu aletleri tüketicilere tan›t›yordu. Jobs’›n hemen her zaman üzerinde bohem siyah bir kot pantolon ve siyah bir dik yaka kazak bulunuyordu. TV ekranlar›nda kimli¤inin alameti farikas› haline gelen bu k›l›k içinde belirmesiyle; bahsetti¤im yeniliklere kavuflmak isteyen sab›rs›z kitleler dünyan›n büyük metropollerinde hemen dükkânlar önünde birikiyor; itifl kak›fl kuyruklar oluflturuyordu. Jobs yaklafl›k on y›l önce, böyle bir vakitler “plak” denen!-“CD”leri minik cep telefonu büyüklü¤ünde bir elektronik araca s›¤d›ran yeni bir bu-

tablet bilgisayarlar›n ifllevlerini k›smen de olsa yerine getiren “dijital kitaplar”; Jobs’›n yapt›¤› bu muazzam “küresel tan›t›mlardan” önce varm›fl. Jobs’›n hikmeti; daha önce var olan bu icatlar› gelifltirip “kiflisellefltirerek”, küresel piyasalara baflar›l›, benzersiz yöntemlerle pazarlamas› ve bu nesnelerin her birini rakip tan›mayan “popüler kültür araçlar›na” dönüfltürmesi olmufl. O bir modern Edison mu?

Ayfle Han›m teyzeci¤im; her biri ayr› h›zla markalaflan bu isimlerin bafllar›na ald›klar› o “i-ben” eki iflte; 97


BD KASIM 2011

iletiflimdeki bu cinfikir “kifliselleflmeyi /kiflisellefltirmeyi” ifade ediyor. Sokakta minik “iPod”lar›yla koflan gençler o el kadar aletleri içine koskoca müzik dolaplar›n› s›¤d›rabiliyor. “iPhone” ve “iPad” sayesinde her an her saat interneti -sanal âlemden hiç kopmadan- yanlar›nda tafl›yorlar. Bu dünyan›n gerisiyle insanlara sürekli irtibat imkân›/hali/duygusu veriyor. Bir y›l öncesine dek sahip olmad›¤›m›z bu olanak; “iletiflim ç›tas›n›”, hayal etmedi¤imiz noktalara tafl›yor. Bu nedenle flimdi iflte Steve Jobs’›n ölümüne insanl›k -lam› cimi yok!“modern zamanlar›n Gütenberg’ini kaybettik; Edison denli büyük bir mucit aram›zdan ayr›ld›!” diye yas tutuyor. Yönetmen Steven Spielberg örne¤in; Steve Jobs’› Edison’a benzetiyor. Matbaayla yeni bir ça¤ açan bir 98

Gütenberg ya da ampulü icat eden Edison denli büyük bir kâflif miydi Jobs? Bundan çok emin de¤ilim. Teknolojiye yapt›¤› katk›lar daha çok; Obama’n›n söyledi¤i gibi “enformasyon devrimini (daha!) eriflilebilir ve (daha!) e¤lenceli k›lmas›.” Görebildi¤im kadar herkesin birbirinden de¤iflik ve farkl› Steve Jobs de¤erlendirmeleri var. B›rak›n hayatlar›nda tek bir “iPod”, “iPhone”, “iPad”e dokunmam›fl ve “dijital duvar›” aflmam›fl insanlar›, enformasyon ça¤›n›n göbe¤inde yaflayan kifliler bile önümüzdeki günlerde çok tart›fl›lacak bu müthifl iletiflim dehas›n› daha tam nereye oturtaca¤›n› bilemiyor. Diyece¤im o ki Ayfle Han›m teyzeci¤im, içinde yaflad›¤›m›z ça¤› henüz çok yeni, el yordam› anlamaya çal›fl›yoruz. •


TÜRKÇE KONUfiMANIN PÜF NOKTALARI Rüfltü Erata

Bir Ülke, Bir Ulus, Bir Dil Düflünün...

Bir toplum düflünün; kökleri milattan önceye de¤in uzan›yor. Bir dil düflünün; onun da kökleri milattan önceye de¤in uzan›yor. Bir de flunu düflünün: Bu toplumu oluflturan insanlar›n ezici ço¤unlu¤u -do¤all›kla- kendi dilini konufluyor; oysa yöneticileri, sözde ayd›nlar›, sanatç›lar› ve varl›kl› “seçkinleri” baflka dillere hayranl›k duyuyor ve anadil yerine o yabanc› dilleri ye¤liyor. zülerek belirteyim: “biz”den söz ediyorum. Türkçenin tarihçesine göz gezdirirken; köklü bir geçmifli olan halk›m›z›n do¤all›kla kendi “benli¤ini” koruyup sürdürdü¤ünü; yöneticilerimiz, sözde ayd›n ve sanatç›lar›m›z›nsa karfl›lafl-

Ü

t›klar› her güçlü kültürün etkisi alt›nda kal›verdiklerini görmek insan› dehflete düflürüyor. Demem; yan yana, iç içe yaflayan; yaflam›n pek çok alan›nda al›flverifl içinde olan toplumlar›n dillerinin de birbirinden etkilenmesi, dilde de “al›fl99


BD KASIM 2011

verifl” oluflmas› de¤il; söz konusu olan baflka dillere teslim olmak, kendi dilini, bu topraklar›n ulusal dilini yads›mak!..

Y

al›nlayarak anlatacak olursak;

yöneticilerimiz, sözde ayd›n ve sanatç›lar›m›z›n yabanc› kültür hayranl›¤›, atalar›m›z›n Orta Asya’dan bat›ya do¤ru göçmeye bafllay›p bugünkü ‹ran topraklar›na ulaflmalar›yla bafll›yor diyebiliriz... O dönemde; Farsça, yaz›n dilinin süslülü¤ünün yaratt›¤› etkiyle; ‹slamiyeti yayan Araplar›n kulland›¤› ve Kur’an’›n yaz›ld›¤› dil olan Arapça da, atalar›m›z›n din de¤ifltirip ‹slamiyet’i benimsemesiyle, yavafl yavafl halk›n diline karfl› bir “seçkin” dilinin temel tafllar› oluyor... ‹slam kültürünün gerileme döneminde bile kimi “seçkinlerimiz” bu ba¤l›l›klar›n› korurken, gözlerini Rönesans ve Reform at›l›mlar›yla “Ayd›nlanma Ça¤›”n› gerçeklefltirip uygarl›¤› sürüklemeye bafllayan Bat›’ya çevirenler oluyor... Ancak, bu kez de, Bat› kültürü hayranl›¤› olufluyor... Böylece, yüzy›llarca süren, halk kültürü ile yabanc› (Do¤u) kültürü aras›ndaki ikileme yeni bir yabanc›

100

(Bat›) kültürü eklenip üçlü bir kültür bileflimi ortaya ç›k›yor... Art›k, Arap ve Fars kültürlerinin yan› s›ra, ‹talyan ve Frans›z kültürleri de öz kültürümüzü darmada¤›n etme olana¤›na kavufluyor; bu ülkelerin dillerinden binlerce sözcük “seçkin” kesimlerin dillerini dolduruveriyor... Halk›m›z›n dili; anadilimiz Türkçe, Do¤u ve Bat› dillerinin etkileri aras›nda kendi bafl›na b›rak›l›yor... Kültür etkileflimlerinden “benli¤ini koruyarak” yararlan›p vars›llaflmak yerine; hiçbir zaman sömürge konumuna düflmemesine karfl›n yönetici, sözde ayd›n ve sanatç›lar›n›n aymazl›¤›yla, Do¤u ve Bat› kültürlerinin egemenli¤i alt›nda ezdirilen bir kültür nas›l ayakta kalabilir? Y›k›l›r gider kuflkusuz... Öyle de oluyor... Türkiye Cumhuriyeti, Atatürk’ün önderli¤inde gerçeklefltirilen bir dizi devrim ile Bat›’n›n dört yüzy›l önce att›¤› ad›mlarla yakalad›¤› Ayd›nlanma Ça¤›’na ortak olmaya çabal›yor... Yüzy›llard›r uygarl›¤a hemen hemen hiçbir katk›s› olmayan ‹slam kültürünün kimli¤ini üzerinden at›p, ortaça¤daki Bat›’y› “Geliflmifl Bat›” yapan temel kavramlar olan “laiklik”, “özgür


BD KASIM 2011

düflünce” ve “bilim”e s›ms›k› sar›l›n›- rin ç›kar›ld›¤›, Türk Dil Devrimi’nin yor... Bu yolda ilerleyebilmenin baflat temel tafl› TDK’ye el konulup özünden koflulu ise; t›pk› Bat›’n›n, kilisenin sapt›r›ld›¤› bir süreç yaflan›yor... dili olan Latince’ye savafl aç›p ulusal Üstelik, yine o tarihlerde bafllayan bir dillerini oluflturmas› gibi, Türkçenin “dost ve müttefiklik” iliflkisi, kültür de “din dili”, dolay›s›yla “kutsal” ol- "Küçük Amerika" olma düflü du¤u öne sürülen yar›m yüzy›ld›r günlük Arapçan›n egemenli¤inden kurta- yaflam›n her alan›nda kafar›lmas›d›r... lara kaz›n›rken, bu yeni Harf Devrimi, yaln›zca yüzde 6’s› "yabanc›"n›n dili yavafl yavafl okuryazar olan bir ama düzenli olarak ülkede mucizeler Türkçeyi tüketir konuma yarat›yor... Hiç geliyor… kuflkusuz, yüzy›llarca “orduya asker” ve “hazineye vergi” kayna¤› yaflam›m›z› daha önceki yabanc› etkiolarak görmeye al›flt›klar› halk›n lerinin toplam›ndan daha çok sars›yor. bilinçlenmesi; ümmet olmaktan, kul “Küçük Amerika” olma düflü yar›m olmaktan kurtulup, Geliflmifl Bat›’daki yüzy›ld›r günlük yaflam›n her alan›nda gibi ça¤dafl, ulusal bir kimli¤e bürün- kafalara kaz›n›rken, bu yeni “yabanmeye bafllamas› kimilerini pek rahat- c›”n›n dili yavafl yavafl ama düzenli s›z ediyor... olarak Türkçeyi tüketir konuma geli1950’den beri, bu yurdun ulusal yor... Günümüzde Türkçe, hem Do¤udili Türkçenin devletçe desteklenmesi lu (Arapça ve Farsça), hem de Bat›l› flöyle dursun, Türkçe olduklar› için (‹ngilizce) yabanc›lara karfl› “ölüm kimi sözcükleri yasaklayan genelgele- kal›m” savafl› verecek duruma do¤ru Yazar›m›z› Tan›yal›m: Haber spikeri, seslendirmen, sunucu ve e¤itmen Rüfltü Erata 1987’de, TRT’nin açt›¤› bir dizi s›nav ve kursun ard›ndan seslendirmenli¤e bafllad›; say›s›z sinema filmi, çizgi film, dizi ve belgesele ses verdi. Ertesi y›l, “TRT Spikeri” oldu, Antalya Radyosu’nda görev ald›. “Özel Televizyonculuk Dönemi”nin bafllamas›yla, yurtd›fl›ndan yay›n yapan Magic Box Star-1, Mega 10 ve Kanal 6’n›n ilk y›llar›nda haber spikerli¤i yapt›. Yurda döndükten sonra, Power FM Radyosu ile yeniden Kanal 6, NTV Kanal D, yeniden NTV ve son olarak da Kral TV’de “haber spikeri” olarak çal›flt›. 2002 y›l›ndan beri “Dil Bilinci ve E¤itimi” konular›nda çal›flmalar›n› yo¤unlaflt›ran Rüfltü Erata’n›n, “Sachmalama Türkçe de Neymifl” ve “Türkçe Konuflman›n Püf Noktalar›” adl› iki kitab› bulunuyor. Rüfltü Erata, özel kurslar›n yan› s›ra Yeditepe Üni. Çeviribilim Bölümü’nde de “Do¤ru-Güzel-Etkili Türkçe Konuflma” e¤itimi veriyor. 101


BD KASIM 2011

h›zla iteleniyor. Gözlerinde “Do¤ulu” ya da “Bat›l›” gözlükler olanlar, “benli¤ini” koruma çabalar›n› yersiz, abart›l› ya da saçma bulabilirler... Ancak tarih, atalar› bu tür aymazl›klar yapt›¤› için sömürge konumuna düflürülmüfl ya da baflka toplumlar›n içinde benliksizce yaflamak zorunda b›rak›lm›fl toplumlar›n örnekleriyle dolu... at›’dan yüzy›llar sonra, Cumhuriyet Devrimleri ile ortak olma flans›n› yakalad›¤›m›z Ayd›nlanma Ça¤›’ndan giderek uzaklaflmam›za yol açan bir sürecin bugün vard›¤› nokta hiç kuflkusuz ürkütücü. Bu koflullardaki bir ülkeden hoflnut olmak hiç kuflkusuz olanaks›z... Ama, Cumhuriyet Devrimleri’ni -ça¤›n gereksinimlerine uygun gelifltirmeler yaparak- uygulamak yerine, onlar› baltalayarak vard›¤›m›z bu bataktan kurtulman›n yolu; ba¤›ms›zl›¤›m›zdan, öz-

B

gürlü¤ümüzden, benli¤imizden ödün vermek, hatta onlar› tümden yitirmek midir? Kendini önemsemeyeni baflkas› niçin önemsesin ki?.. Kendine sayg›s› olmayana baflkas› niçin sayg› duysun ki?.. Benli¤i olmayana, benli¤i olanlar niçin aralar›nda yer versin ki?..

B

undan böyle, bu sayfalarda; özsayg›s›n› yitirmifl, benlik bilinci yoksunu, Türkçe yoksulu yurttafllar›m›z› “Ayd›nlanma Devrimimiz”e katmaya katk›s› olabilece¤ini düflündü¤ümüz bilgi, yorum, elefltiri ve yöntemleri görsel örnekleriyle paylaflaca¤›z. ATA’n›n ony›llar önce açt›¤› Türk Dil Devrimi yolunda; ça¤›n gereklerini gözeterek, bize yarafl›r pratik zekâ çözümcülü¤üyle yitirilen onca y›l›n a盤›n› kapatmaya çabalayaca¤›z. Yolumuz ayd›nl›k olsun!.. rustuerata@butundunya.com.tr

KAHVE F‹NCANI ‹fl yaflam›nda önemli yerlere gelmifl bir grup eski mezun arkadafl grubu, üniversitedeki hocalar›ndan birini ziyarete gitmifller. Çeflitli konular konuflulduktan sonra sohbet, iflin yaratt›¤› strese ve hayat›n zorluklar›na gelmifl. Üniversite hocas› ziyaretçilerine kahve ikram etmek üzere mutfa¤a gitmifl. De¤iflik boy, renk ve kalitede birçok fincan›n bulundu¤u bir tepsiyle geri dönmüfl. Baz›lar› porselen, kimi seramik, cam ve plastik olan fincanlar› ve kahve termosunu masaya koyup kahvelerini almalar›n› söylemifl. Tüm eski ö¤renciler kahvelerini al›p koltuklar›na döndü¤ünde hocalar› onlara flunu söylemifl: “Fark›na vard›n›z m› bilmem, zarif görünümlü, güzel, pahal› fincanlar›n hepsi al›nd›. Masada yaln›zca ucuz ve basit görünümlü fincanlar kald›. Elbette ki kendiniz için en güzelini istemek ve onu almak çok normal. ‹flte bu bahsetti¤iniz problemlerinizin ve stresin nedeni. Hepinizin istedi¤i fincan de¤il kahve iken, bilinçli olarak her biriniz birbirinizin ald›¤› fincanlar› gözleyerek daha iyi olan fincanlar› almaya u¤raflt›n›z. Yaflam kahve ise, ifl para ve mevki fincand›r. Bunlar yaln›zca yaflam› tutmaya yarayan araçlard›r. Yaflam›n kalitesi bunlara göre de¤iflmez. Bazen yaln›zca fincana odaklanarak, içindeki kahvenin zevkini ç›karmay› unutabiliyoruz.”

Gönderi: SABR‹YE AfiIR

102


TIP DÜNYASINDAN KISA KISA Prof. Dr.

Yürük ‹yriboz

ANNE SÜTÜ’NÜN YARARI

Çikolata

Anne sütü, çocuklar›n beyinsel yeteneklerinin ve kas güçlerinin geliflmesinde etkin rol oynar.

Hergün yenen bir miktar çikolatan›n kalp rahats›zl›klar›na karfl› koruyucu etkisi oldu¤u bilinmektedir..

Elektronik ortamda yay›nlanan ilaç reklamlar› çok aldat›c›d›r.

FAZLA TUZ S‹GARA VE OLUMSUZ DAVRANIfi

Sigara içmek insanlar›n düflünme yetilerinin zay›flamas›na, olumsuz ve tepkisel davran›fl özeliklerinin yerleflmesine neden olur Ya¤l› g›dalar mide tatmininden öte rahatl›k ve gevfleme duygusu verir

çüde Her gün yeterli öl › nm D vitamini al› as i kin ris i ler barsak kanser r. d› ta azaltmak

HIZLI YEME SORUNU H›zl› yeme al›flkanl›¤› doyma hissini geciktirdi¤inden gere¤inden fazla yemeye ve fliflmanl›¤a neden olur.

Fazla tuzun tansiyonu yükseltti¤i bilinmektedir. Günde al›nabilecek en fazla tuz miktar› 2.5 gramd›r (bir tatl› kafl›¤›) Di¤er g›dalardan al›nan tuz içeri¤i de göz önüne al›nacak olursa bu miktar daha da düflmektedir.

Günlük u¤rafllar›n› sürdüren yafll›larda bunama riski azalmaktad›r. 103


BD KASIM 2011

Essah Ö¤retmen De¤ilsiniz, Siz...

Yazan: EV‹N ERSÖZEN

Trenin o bo¤ucu s›ca¤›ndan sonra d›flar›n›n keskin ayaz› baya¤› iyi gelmiflti. Vakit oldukça erkendi. Sabah›n bu saatinde tek tük geçen insanlar telafl içindeydiler.

F

aytonun buz kesmifl deri koltuklar›, ayaz› daha da çekilmez hale getiriyordu. Atlar›n ayaklar›n›n parke tafllara çarparak ç›kard›¤› ses, ninni gibi gelmiflti. Hep faytonla gitmek isterdim eve. Sabah›n ayaz›n› içime çeke çeke, kula¤›mda arlar›n ayaklar›n›n ç›kard›¤› o eflsiz müzik ve heye104

canla beklenen o an... Annemi flafl›rtmak, onun o güzel yüzünün birden bir günefl gibi ayd›nlanmas›... Yat›l› bir okula gitmeye biraz da aniden karar veriflim, bütün o karfl› ç›kmalara, o zay›f bedenim ve çekingen duruflumla karfl› ç›k›fl›m, biraz da bu sürprizli dönüfller için de¤il miydi?


BD KASIM 2011

Yürek çarp›nt›lar›yla dolu günler, geceler, bunun için de¤il miydi? Birkaç günlük tatiller için çabalamalar... Bazen baflar›l›, bazen sonuçsuz giriflimler. Sonra heyacanla saatlerin geçmesini beklemek. Uykusuz geceler... Gecenin bir yar›s› ellerimizde bavullar, tren aktarmalar›. Kör karanl›kta bir canavar gibi soluyan treni yakalama çabalar›m›z. Bindi¤imiz trende yer bulma telafl›m›z. Sonra bitmeyen gece yolculuklar›m›z. Gözümüzü bile k›rpmadan sabahlamalar›m›z. Nihayet gecenin bitmesi ve Malatya tren istasyonu... Vedalaflmalar›m›z ve her birimiz ayr› yönlere do¤ru, de¤iflik yaflamlara koflturmalar›m›z...

O

Marafl K›z ‹lkö¤retmen Okulu, ilk gördü¤ümde beni düfl k›r›kl›¤›na u¤ratm›fl olmas›na karfl›n, beni asla yolumdan döndüremeyecekti. En az 6070 y›ll›k, eski, harap bir bina. Marafl’a tepeden bakan kufl yuvas› gibi bir yer. O ›l›k sonbahar gününde, içinde üç y›l›m› geçirece¤im o binay› gördü¤ümde biraz bozulmufltum. Kale kap›s› gibi bir yap›yd›, çald›¤›m›z. Sonra günler bazen yavafl, bazen h›zl› geçiverdi. Art›k ö¤retmen oluyorduk. Son s›n›f genellikle stajla geçecekti. Özellikle köy staj›n› hem heyecan, hem de merakla bekliyorduk. So¤uk, karl› bir Kas›m günü okuldan araçlarla ayr›ld›k. Bizim grup alt› kifliydi ve ben grubun baflkan›yd›m. Köyde iki ay kalacakt›k. Bu nedenle orada kullanaca¤›m›z erza¤› almak üzere herbirimize epeyce yüklü miktarda bir para verilmiflti. Bir iki gün

kul bahçesinde odunlar y›¤›l›yd›. Akflamlar› o odunlar›n üzerine oturur, dakikalarca a¤lard›m. Tam karfl›da bir ev vard›. Ifl›klar› yanard› bütün gece. O evi bizim ev olarak düflünürdüm. Kendimi bir Anadolu Annem, babam, kardefllerim oradayd›lar. Ama ben köyünde ö¤retmen olarak gidemiyordum oraya. Oy- buluyordum, ›fl›¤a ayd›nl›¤a sa kendim istemifltim bu hasret bir ücra köyde umut hayat›. Kimse beni zorlaoluyordum orada, mam›flt› ki. Gündüzleri pek düflünmüyordum. Zakucakl›yordum onlar› man›m yoktu belki de. sevgiyle. Ama akflam oldu mu, özlem dayan›lmaz oluyordu. Böylesi an- önce gidip, gerekli erza¤› alm›flt›k. larda dönüfl yolculu¤umuzun hayalleri Fakat o zamanlar hepimiz birer çocuk süslüyordu düfllerimi. Sonra daha ile- say›l›rd›k. Hiçbir ev yönetim deneyimi riye uzan›yordu hayallerim. Kendimi olmayan çocuklard›k. ‹ki ay boyunca bir Anadolu köyünde ö¤retmen olarak neler yiyebilir, nas›l idare edebilirdik, buluyordum, ›fl›¤a ayd›nl›¤a hasret bunun ay›rd›nda de¤ildik. Ço¤umuz bir ücra köyde umut oluyordum orada, yemek piflirmekten habersizdik. Daha kucakl›yordum onlar› sevgiyle. çok haz›r yenecek, pratik yiyeceklerle 105


BD KASIM 2011

koyam›yorduk. fiekeroba diz kar alt›ndayd› ve köyün fiekeroba diz boyu kar boyu tek ulafl›m arac› olan otobüs, alt›ndayd› ve köyün tek köyden ayr›lam›yordu. Köyde ulafl›m arac› olan otobüs, al›flverifl yapacak bir yer yokParam›z vard› ama aç kalköyden ayr›lam›yordu. tu. mak üzereydik. Bir sabah yetindik. Gitti¤imizde köy, kar alt›n- kaza sonucu, bütün zeytinimizin dayd›. Tam hayallerimdeki gibi bir bulundu¤u kavanoz k›r›l›verdi. Öylece köydü, güzelim fiekeroba. Minicik kald›k. Zeytinlerin üzeri incecik deresi, k›fl›n bile yemyeflil tepeleri, camlarla kaplanm›flt›. Birkaç günlük okulu, lojman›yla flipflirin bir köy. kahvalt›m›zd› o. Çaresiz, ellerimizde Sonra ö¤retmenlikle tan›flt›k. Köyün c›mb›zlarla o zeytinleri tek tek camçocuklar bizi önce biraz yad›rgad›lar. lardan temizledik. Hatta küçük bir k›z ö¤renci bize, “Esonra ekmek bitti. Köyde un sat›n sah ö¤retmen de¤ilsiniz siz” demiflti alabilece¤imiz düflüncesiyle okuo ilk gün. Okulun s›k› disiplininden sonra bu özgürlük havas›, baya¤› ho- lun karfl›s›ndaki eve baflvurduk. Fakat flumuza gitmeye bafllam›flt›. Gerçi yine ald›¤›m›z un öyle çok kepekliydi ki, kurallar›m›z vard› ama bunlar kendi ekmek yapmay› beceremedik. kurallar›m›zd›. Ev ve okul nöbetleriSonra, aradan onca y›l geçmesine miz vard›. karfl›n unutamad›¤›m o gün geldi. O Günler geçerken, pek de fark›na gün hiçbir fley yememifltik. Akflam varamad›¤›m›z fleyler oluyordu. Yiye- oldu. Odada oturuyoruz. Grubumuzda ceklerimiz h›zla azal›yordu ve yerine bir de gündüzlü arkadafl›m›z vard›. O,

S

106


BD KASIM 2011

devletten para alamad›¤› için bir küp turflu ve bir kilimle kat›lm›flt› aram›za. Açl›¤a daha fazla dayanamam›fl olacak ki, kilimini ald›¤› gibi yan odaya iltica etti. Yan odada okulun asil ö¤retmenleri olan, bizim okulun mezunlar› olan iki genç k›z kalmaktayd›. Öyle gururlu, öyle de deneyimsizdik ki, yard›m istemeyi dahi düflünememifltik. Arkadafl›m›z yan odaya geçtikten yar›m saat kadar sonra kap› çal›nd›, odaya bir tabak pirinç pilav› geldi. Duman› üstünde, taze piflmifl koca bir tabak pilav... Pilav› önümüze koyduk ve befl k›z, o pilava dokunamad›k. Ama her yeni gün, yeni bir umuttu o yafllarda. Midemizin kas›lmalar›n›, flark›lar söyleyerek susturmaya, unutmaya çal›flt›k.

Ertesi gün güneflle uyand›k. Karlar eriyordu. Coflkuyla otobüse bindik, Marafl’a gittik. Gördü¤ümüz ilk bakkala girdik ve gerçekten, kelimenin tam anlam›yla, aç kurt gibi, gördü¤ümüz herfleyi sat›n ald›k. Gereksiz o kadar çok fley ald›k ki, akl›ma geldikçe yaflad›klar›m›za inanam›yorum.

A

radan bunca y›l geçtikten sonra, ne zaman pirinç pilav› piflirsem, hep o aç oldu¤umuz halde yiyemedi¤imiz pilav› düflünürüm. Herfleye karfl›n, mutlu ve umutlu günlerdi o günler... Ö¤retmenli¤in, daha do¤rusu köy ö¤retmenli¤inin, “olmazsa olmaz” olaylar›ndan yaln›zca bir tanesiydi, o gün yaflad›¤›m ve hiçbir zaman unutamad›¤›m bu olay... •

BÜYÜK ‹SKENDER'‹N SON ÜÇ ARZUSU

Ölümün efli¤indeki Büyük ‹skender, komutanlar›n› ça¤›r›p son üç arzusunu iletmifl. 1. Tabutu en iyi doktorlarca tafl›nmal›. 2. Elde etti¤i tüm zenginli¤i (alt›n, gümüfl ve de¤erli tafllar) yol boyunca tabutu mezara gelene kadar serpifltirilmeli. 3. Elleri, herkesin görebilece¤i flekilde tabutun d›fl›na sarkmal›. Komutanlardan biri, flafl›rarak istediklerin nedenini sormufl. Büyük ‹skender, aç›klam›fl: 1. Herkes bilsin ki, Doktorlar ne kadar iyi olursa olsun, onlar bile ölümün karfl›s›nda çaresizdir. 2. Yerlere serpece¤iniz hazinem de gösterecektir ki; bu dünyada elde etti¤imiz zenginlik, bu dünyada kal›r. 3. Ellerim tabutun d›fl›nda kals›n ki, herkes bilsin; en de¤erli fley olan zaman›m›z tükenince, bofl ellerle do¤du¤umuz gibi, bofl ellerle de gideriz. Zaman, elimizdeki en büyük zenginliktir çünkü s›n›rl›d›r. Para kazanabiliriz ama daha fazla zaman kazanamay›z. Zaman, hayat›m›zd›r ve çok de¤erli bir hediyedir. Bu hediyeyi ne zaman ve kime ay›raca¤›n› iyi hesapla, sana zaman ay›ran›n da sana ne denli de¤er verdi¤ini bil. 107


BD KASIM 2011

K‹TABA HÜRMET Okumay› sever misiniz? Böyle bir sual olur mu? Elbette

seversiniz; sevmeseydiniz bu gazeteyi almaz, bu sat›rlar› da okumazd›n›z. Her kim olursa olsun bir muharririn hitap etti¤i YAZAN: NURULLAH ATAÇ kimseler, muhakkak okumay› seven kimselerdir. Ama kimisi çok, kimisi az okur.

Yazan: NURULLAH ATAÇ

B

en de sualimi sorarken bilhassa

bunu ö¤renmek istiyordum: Az okuyanlardan m›s›n›z? Çok okuyanlardan m›? Birinci s›n›ftansan›z haks›zs›n›z; çünkü az okumak hiç okumamakla hemen hemen birdir. Sizi bir kitap dostu olma¤a davet ediyorum.

108

Dünyada kitaptan güzel ne vard›r ki? ‹flte önünüzde iki yüz, üç yüz sahifelik bir kitap... Ne oldu¤unu, neden bahsetti¤ini bilmiyorsunuz. Yaln›z ismini görüyorsunuz. Muharririni de tan›m›yorsunuz. Sadece biliyorsunuz ki bir romand›r. Hiç durmadan aç›n, belki içinde elemleri, muhabbetleri


BD KASIM 2011

veya nefretleri sizi alakadar edecek bir veya birkaç insanla tan›flacaks›n›z. Onlarla birkaç saat veya birkaç gün beraber yaflayacak, onlar›n s›rlar›n› -belki kendinizinkilerden de daha iyiö¤reneceksiniz. Onlar›n belki de dostu olacaks›n›z, onlar›n kederlerine a¤layacak, saadetleri ile sevineceksiniz. Onlar da sizin dostunuz olacak; en ›zd›rabl› günlerinizden birinde bir roman kahraman›n›n size geldi¤ini görebilir, ”bilmez misin? Ben de senin gibi idim!” dedi¤ini duyabilirsiniz. Çok okuyan, hikâye ve romanlarla geçen saatlerin kaybolmad›¤›na inanan adam ömründe asla yaln›z kalmaz. Okuyun, ne bulursan›z okuyun; hiç olmazsa bir kere aç›n. Çok mu fena buldunuz? B›rakmas› zor de¤il ya!..

sars›ld› veya kuvvet buldu. Bütün bunlarla o on kurufl aras›nda, sorar›m size, bir nispet kurmak imkân› var m›? Hay›r, siz yüz elli kuruflla bir kitab›n, on kuruflla bir mecmuan›n hakiki de¤erini vermifl olmuyorsunuz. Zaten hiçbir kitab›n, para ile ölçülecek bir de¤eri yoktur. Verdi¤iniz para bir ifltirak bedelidir. Kitab›n yaz›lmas›n›, mecmuan›n ç›kmas›n› mümkün k›lmak isteyenlerin aras›na kar›fl›yorsunuz. ‹yi kitap yaz›lmas› için, mecmua ç›kmas› için fenalar›n›n da bulunmas› laz›md›r. Bilin ki güzel yaz› adeta bir mucizedir; fakat bu mucizeyi etraf›

A

ma diyeceksiniz ki para veri-

yorsunuz, aldanmak istemezsiniz, alaca¤›n›z kitaplar de¤erli olmal›.. fiu para ve aldanmak meselesinden bir bahsedelim. Ald›¤›n›z kitaba nihayet yüz, yüz elli, mecmuaya da on yahut en fazla elli kurufl vermiyor musunuz? Bunu da yerine sarf etmek iddias›ndas›n›z. Okudu¤unuz kitap, mecmua iyi ise ondan ald›¤›n›z zevk ile verdi¤iniz para aras›nda bir münasebet var m›d›r? Be¤endi¤iniz bir roman›n flah›slar› ile tan›flmak yüz elli kurufl mu eder? On kurufl verip bu mecmuay› ald›n›z. Birtak›m resimler gördünüz, yaz›lar okudunuz, belki bir fley ö¤rendiniz, belki düflüncelerinize uymayan sözlerle karfl›lafl›p sinirlendiniz ve bu suretle belki kanaatleriniz biraz

Okuyun, ne bulursan›z okuyun; hiç olmazsa bir kere aç›n. Çok mu fena buldunuz? B›rakmas› zor de¤il ya!.. 109


BD KASIM 2011

Ald›¤› on kitaptan yaln›z bir tanesi iyi olan adam bahtiyar say›l›r. haz›rlar. Ömrümde kaç kitap okudum bilmiyorum; fakat bütün bunlardan belki k›rk, elli nihayet yüz tanesi içimde yaflar. Öbürleri... Elbette onlar›n da faydas› oldu, onlar da izini b›rakt›. Hiç birini okudu¤uma piflman de¤ilim; hatta fena oldu¤u daha ilk on sahifede anlafl›ld›¤› için att›¤›m kitaplar› ald›¤›ma da piflman de¤ilim. Ald›¤› on kitaptan yaln›z bir tanesi iyi olan adam bahtiyar say›l›r. Kitap al›n, okuyun, be¤enirseniz devam edersiniz, fakat bilin ki iyiler fenalar›n, fenalar iyilerin sayesinde yaz›l›p neflredilir. Aldanmak... Karfl›s›ndakini bile bile aldatan muharrir yok gibidir. En fena yazan bile eserinin iyi oldu¤una

emindir ve sizi aldatmak istemez. Zavall›, kendisi aldan›yordur. Siz aldan›p bir buçuk lira veriyorsunuz; o aldan›p ömrünü veriyor. Kim daha ziyanda?

B

en, mecmuan›zda nihayet bir sahife yer tutacak bu sat›rlar› ne kadar zamanda yaz›yorum? Hiç olmazsa bir saatim gidiyor. Siz belki on dakikada, hatta befl dakikada okuyuvereceksiniz. Yaln›z bir saatim mi? Hay›r, elbette her sat›rda bütün ömrümün, bütün okuduklar›m›n birer hissesi var. Roman yazan bir saatte de bitirmiyor, haftalar›n›, aylar›n› o ifle ba¤l›yor ve kendisi kadar size, ziyade size hizmet ediyor. Benim yaz›-

Nurullah Ataç (1898-1957) ‹stanbul’da do¤du. ‹lkokuldan sonra Galatasaray Sultanisi’ne ve bir süre Edebiyat Fakültesi’ne gittiyse de Frans›zca’y› kendi kendine ö¤renmifltir. Niflantafl› Lisesi’nde Frans›zca okutarak bafllad›¤› ö¤retmenlik hayat›, hep Milli E¤itim Bakanl›¤›’na ba¤l› olarak ‹stanbul, Adana ve Ankara’da sürdü. Cunhurbaflkanl›¤› Mütercimli¤i’ne geçerek emekliye ayr›l›ncaya kadar bu görevde çal›flt›. Edebiyat dünyas›nda Dergah dergisinde yay›mlad›¤› fliirleri makale ve tiyatro elefltirileriyle görünen Ataç, Cumhuriyet devrinde, yaln›z deneme, elefltiri yazd› ve çeviriler yapt›. Yeni fiiir’in, baflta Cumhuriyet devri flairleri, genç sanatç›lar›n tan›nmas›nda öncülük etti. Türkçe’ nin özleflmesi, ar›nmas› için y›lmadan savaflt›, bu u¤urda yazd›¤› yaz›larda hiçbir yabanc› söz kullanmad›¤› oldu, kendine özgü, devrik cümleleri ço¤unlukta; yeni bir dil ve anlat›m biçimi yaratt›, genç yazarlar›n ço¤u onun etkisinde kald›lar. Kabul edilmifl de¤erleri yeniden ele alarak tart›flmalara yol açmas› onun aray›c› olumlu yönlerinden biri oldu. 110


BD KASIM 2011

ma veya onun roman›na yaln›z vakit geçirmek maksad› ile bir göz atmak hakk›n›z m›d›r? Be¤enme¤e mecbursunuz demiyoruz; fakat dikkatle okuma¤a bafllay›n, bizi okurken ciddi bir ifl gördü¤ünüzü bilin. Bizim hakk›m›zda verece¤iniz hüküm a¤›r olabilir. "Bir para etmez" diye elinizden atabilirsiniz, fakat e¤lenmek için okumay›n, çünkü ben de, o da sizinle e¤lenmek için yazm›yoruz.

S

öylediklerimizi, yazd›klar›m›z› be¤enirseniz dikkatle okuyun ki unutmayas›n›z. Size not al›n, kitaplar›n alt›n› çizin demiyorum; onu ben de sevmem. Dikkatle, ciddiyetle okuman›z kâfidir; yani kitap veya mecmua okudu¤unuz zaman elinizdeki yaz› tuhaf vak’alar bile anlat›yor-

sa, ciddi bir ifl gördü¤ünüze inan›n. Çünkü muharrir sizi güldürmek istedi¤i zaman bile, size hizmet etmek ister. Ama bu hizmet müsavi adamlar aras›ndaki hizmettir; siz muharriri kendinizden küçük görür, onu ciddiye almaz ve eserlerini ancak vakit geçirmek için bir vas›ta sayarsan›z, o da size küser ve yaz›s›, size s›rlar›n› tevdi etmez. O zaman kitap okumufl olmazs›n›z; bütün yapt›¤›n›z birtak›m karalanm›fl k⤛tlarla göz yormaktan ibaret kal›r. Not almak da olur; fakat be¤endi¤iniz cümle sizi buna icbar etmeli. O zaman kalkar, k⤛t kalem arar, yazars›n›z. Ama acele etmeyin, kitap, mecmua yani dostunuz yan›n›zda, kaçm›yor, kaçmayacak... • (Yedigün, 14 Mart l934)

SHAKESPEARE D‹YOR K‹:

endimi her zaman mutlu hissederim. Neden biliyor musunuz? Çünkü kimseden bir fley ummam. Beklentiler daima yaralar. Hayat k›sad›r. Öyleyse hayat›n›z› sevin. Mutlu olun ve gülümsemeye devam edin. Sadece kendiniz için yaflay›n ve;

K

konuflmadan önce dinleyin, yazmadan önce düflünün, harcamadan önce kazan›n, dua etmeden önce ba¤›fllay›n, incitmeden önce hissedin, nefret etmeden önce sevin, vazgeçmeden önce çabalay›n, ölmeden önce yaflay›n. Hayat budur. Onu hissedin, onu yaflay›n ve ondan hoflnut olun. 111


BD KASIM 2011

Yunanistan Krizi

Yunanistan krizde... AB’nin ağabeyleri Yunanistan’a kredi açtı, bunun karşılığında Yunan daha çok çalışacak, kemerleri sıkacak, tükettiğinden daha çok üretip borçlarını ödeyecek. Yazan: METİN AKPINAR

em Bat› medyas›nda, hem bizim medyada flu tür ifadeler herkesin a¤z›nda. “Yunanlar çok tembel, Siesta yapacaklar›na çal›fls›nlar.” Yunanlar yaln›z de¤il, ‹spanyollar da siesta yapmaya pek merakl›, onlar da borç içinde yüzüyorlar…

H 112

‹ki tip Avrupal› vard›r: Birinci tip Avrupal›lar, yaflamlar›n› zenginleflmek ve güçlenmek için harcarlar. Çok disiplinli ve kuralc›d›rlar. ‹skandinav halklar›, Almanlar, ‹ngilizler, yani genelde Kuzey Avrupa halklar› bu kültüre sahiptir. Bu ülkelerde yaflayan halklar›n ço¤unlu¤u Protestand›r.


BD KASIM 2011

mifl. Kursu veren ‹spanyol flirketi küçük bir flehirdeymifl, arkadafl›m o kasabada dört ay yaflam›fl. Arkadafl›m ‹spanyollar› anlata anlata bitiremiyordu. ‹spanyollar uzun ö¤le tatili anlam›na gelen siesta sayesinde çok mutluymufllar, Siestan›n ilk saatlerinde önce bir kafede hafif bir ö¤len yeme¤i eflli¤inde bir kadeh flarap içiyorlar, sonra da evlerine seviflmeye gidiyorlarm›fl. Arkas›ndan güzel bir ö¤len uykusu çekiyorlarm›fl. Arkadafl›m ‹spanya’ya bay›lm›fl. fiimdi Kuzey Avrupal›lar Gü-

neydekilere, “Art›k siesta yok, daha çok çal›flacaks›n›z” diyorlar. Çünkü Güney Avrupal›lar›n Kuzeydekilere çok fazla borcu var. fiimdi bir düflünelim. Güneyliler siesta yap›p tembellik ettikleri,

‹ki tip Avrupal› vard›r:

Birinci tip Avrupal›lar, yaflamlar›n› zenginleflmek ve güçlenmek için harcarlar.

‹kinci tip Avrupal›lar daha çok Avrupa’n›n güneyinde yaflarlar. Bunlar keyif ehlidirler, disiplinden, kurallardan hofllanmazlar. Yunanlar, ‹spanyollar, Portekizliler, hatta ‹talyanlar bu tip içinde say›labilir. Bu grubun ço¤unlu¤u Katolik ya da Ortodokstur. Az üretip, az tüketmeyi severler. Zamanlar›n›n ço¤unu keyif ve zevk ald›klar› u¤rafllarla geçirirler. Bir arkadafl›m anlatm›flt›. Y›llarca önce çal›flt›¤› flirket bu arkadafl›m› bir proje kapsam›nda ‹spanya’ya gönder-

siesta s›ras›nda kafelerde ö¤len yeme¤i yedikleri, flarap içtikleri için mi borca girdiler? Ya da flöyle soral›m: ‹nsanlar›n, basit bir evde bar›nabilmek, kar›nlar›n› doyurabilmek, göze hofl gelen rahat giysiler giyebilmek, günde bir iki kadeh flarap içebilmek için çok mu çal›flmalar› gerekir? Hem Yunanlar, hem ‹spanyollar kendi evlerini kendi ülkelerinde üret113


Güneyliler, her gün daha

uzun süre çal›flacak, bu yüzden birçoklar› ifllerini kaybedecekler. Kuzeylilere borçlar›n› ödedikten sonra yeniden borçlanacaklar... tikleri malzemeyle kendileri infla ediyorlar. Topraklar› verimli, kendi yiyeceklerini kendi topraklar›nda üretiyorlar, flarab›n en kral›n› kendi topraklar›nda yetifltirdikleri üzümleri ezerek yap›yorlar. Ufak tefek ihtiyaçlar›n› da turizmden, ya da gemicilikten kazand›klar› parayla d›flar›dan rahatça karfl›l›yorlar. Siesta s›ras›nda seviflmek zaten bedava… Öyleyse Güneyliler neden bu kadar borca girdiler? Çünkü Kuzeylilerin denetimindeki 114

büyük bankalar, flirketler bafllar›n›n etini yediler, reklam üstüne reklam yapt›lar. Güneylilere, “‹lle de kredi al›n, araban›z›, telefonunuzu, bilgisayar›n›z› yenileyin” dediler. Bilhassa çocuklar›n ve gençlerin beynini zehirlediler. Bin bir dereden su getirip, halk›n eline bir sürü kredi kart› verdiler, “AVM’lere gidin bu kartlarla istedi¤iniz mal› sat›n al›n” dediler. Hatta, “istedi¤iniz yere tatile gidin, yiyin için, hiçbir fley ödemeden geri dönün” anlam›nda, “yiyiyoz, içiyoz, adiyos” dediler.

Güneyliler evlerini seviyorlard›,

yeni eve, yeni bilgisayara, yeni telefona ihtiyaçlar› yoktu, kar›nlar› toktu, üstleri pekti, yeterince flaraplar›, sevifl-


BD KASIM 2011

meye bolca zamanlar› vard›. Siestayla mutluydular. Az üretip, az tükettikleri için yaflad›klar› çevre temizdi. Ama Kuzeyliler, “böyle olmaz”dediler, ürettikleri arabalar›, telefonlar›, bilgisayarlar› satabilmek için Güneylileri borçland›rd›lar. fiimdi Kuzeyliler Güneylilere, “Siesta bitti, art›k disiplinli bir hayat süreceksiniz, çok çal›flacak, çok üretecek, bize olan borcunuzu ödeyeceksiniz” diyorlar. Asl›nda yaflam biçimlerini yok etmek istiyorlar. Güneyliler art›k siesta yapamayacaklar, her gün daha uzun süre çal›flacak, bu yüzden birçoklar› ifllerini kaybedecekler. Kuzeylilere borçlar›n› ödedikten sonra yeniden borçlanacaklar, vahfli kapitalist düzenin çarklar›nda de¤irmen tafl›ndaki bu¤day gibi ezilecekler.

verdikleri için piyasan›n en iyi elemanlar›n› ifle alabiliyorlar.” “‹flini de¤ifltir” dedim. “Çok geç, ailecek yüksek hayat standard›na fena al›flt›k” dedi. Aile reisi çok çal›flt›¤› için birbirinin yüzünü göremeyen mutsuz, robotlaflm›fl fertlerden oluflan bir aile... Ne yüksek standart ama! Bir tarafta on befl bin TL maaflla çal›flan mutsuz insanlar, di¤er tarafta Afrika’da açl›ktan ölen çocuklar... Ve arada az çal›fl›p, az üretip, az tüketen, siestayla mutlulu¤u yakalam›fl Yunanlar ve ‹spanyollar...

Geçenlerde en ünlü yaz›l›m flir-

ketinde pazarlamac› olarak çal›Güç kültürü, keyif kültürünü flan biriyle bir komflumun ifl yeflimdilik yenmifl gibi görünüyor. rinde tan›flm›flt›m. Bu vatandafl›m›z›n ayl›k kazanc› on befl bin TL kadarm›fl. Yani kazanc› Türkiye Kuzeyliler arabalar›n›, telefonlar›n›, ortalamas›n›n çok üstünde... Ancak bilgisayarlar›n› satabilmek için Gübu vatandafl yine de mutsuzdu. Günde neylilere siestay› yasaklad›lar. Güç neredeyse on befl saat çal›fl›yormufl, kültürü, keyif kültürünü flimdilik yençok fazla seyahat etmek zorundaym›fl, mifl gibi görünüyor. Yunanlar ve ‹spanyollar eski mutgünlerce k›z›n›n ve kar›s›n›n yüzüne lu siestal› günlerine geri dönebilirler hasret kald›¤› oluyormufl. “Ald›¤›n maafl›n yar›s›na günde mi? Neden olmas›n? Tek yapmalar› gereken fley, Kusekiz saat çal›flmay› tercih etmez misin?” diye sordum. “Hem böylece ül- zeylilerin onlara “olmazsa olmaz” kemizde iflsizlik sorunu da azalm›fl diye sundu¤u sahte ihtiyaçlardan vazgeçmek, hepsi bu. Bunu yapt›klar› an olurdu” dedim. “Etmez miyim?” dedi. “Ama bizim sadece siestalar›na yeniden kavuflmufl flirket yüksek maaflla az eleman çal›fl- olmazlar, vahfli kapitalizmin belini de t›rmay› tercih ediyor. Yüksek maafl k›rm›fl olurlar. • 115


TAR‹HTEN DAMLALAR Mümtaz ‹dil

Çar II. Nikola döneminin en güçlü adam› Grigori Efimoviç, takma ad›yla Rasputin’in ölümü, tüm yüzy›l›n en flafl›rt›c› ölümlerinden biri oldu. ar soyundan gelen Yusupov’un kar›s›na göz diken ve

onu elde etmeyi kafas›na koydu¤unu tüm aç›kl›¤›yla ilan eden Rasputin, asl›nda tüm Rusya’n›n en çok nefret edilen adamlar›ndan biriydi. Ne var ki arkas›nda Çar ve kar›s› Aleksandra bulunuyordu. Çariçeviç, yani taht›n varisi ve Nikola’n›n tek o¤lu olan 116


BD EK‹M 2011

Aleksandr’›n “kan hastal›¤›”n› tedavi etmekle ve gelece¤e yönelik kehanetleriyle tüm saray› etkisi alt›na almay› bilmiflti. Ama düflmanlar› daha çoktu. usupov bunlar›n bafl›nda geli-

yordu. Yusupov, yak›n arkadafllar› Doktor Lazovert, milletvekili Pruflkeviç, Çar’›n ye¤eni Grandük Dimitri Pavloviç ve te¤men Sukotin ile birlikte Rasputin’e bir tuzak kurmaya ve onu öldürmeye karar verirler. Plan basittir. Yusupov, kar›s›yla tan›flt›rmak üzere Rasputin’i, Moyka ›rma¤› kenar›nda olan saray›na davet edecektir. Lazovert, Sukotin ve Pavloviç de yukar› katlardan birinde bekleyecektir. Rasputin’den en sessiz ve kolay biçimde kurtulman›n yolunun onu zehirlemek oldu¤una karar ver-

mifllerdir. Rasputin gelmeden önce masaya içinde potasyum siyanür bulunan alt› parça pasta koyan Yusupov, pembe olan üç tanesine zehir koymufltu. Zehir, birkaç kifliyi bile birkaç dakikada öldürecek güçteydi. Rasputin’i evinden Yusupov alacakt›. Dr. Lazovert de floförlük yapacakt›. Büyük bir sessizlik içinde Rasputin’in malikanesine gittiler ve arka kap›dan Rasputin’i al›p, saraya getirdiler. Evde, yukar› kattakiler büyük gü-

rültüler ç›kar›yor, kalabal›km›fl hissi yarat›yorlard›. Yusupov, eflinin arkadafllar› ile e¤lendi¤ini, e¤lencenin birazdan bitece¤ini söyleyerek Rasputin’i sakinlefltirdi. Rasputin pasta yemek istemedi. Uzun süre bir fley de içmedi. Neden sonra bir fincan çay istedi. Yusupov hemen bir bardak çay haz›rlad› ve pastalar› da yemesi için sundu. Rasputin bu kez pembe pastalardan birini büyük bir ifltahla a¤z›na götürdü ve yuttu. Yusupov her an karfl›s›ndakinin yere y›k›lmas›n› bekliyordu, ama beklenen olmad›. Rasputin, ikinci bir dilimi daha yuttu. Yusupov flaflk›nl›k ve dehflet içindeydi. fiarap istedi. Yusupov daha önceden siyanür katt›¤› flaraptan bir kadeh verdi Rasputin’e; ç›lg›n keflifl bir dikiflte flarab› içtikten sonra bir kadeh Rasputin saray çevresinde etkiliydi ve özellikle daha istedi. Yusupov arkad›nlar›n ilgi oda¤›yd›. t›k dayanamayacak hale 117


BD EK‹M 2011

Prens Yusupov ve Rasputin’in göz koydu¤u efli Düfles ‹rina

Grandük Dimitri’den tabancas›n› alarak yeniden afla¤› inen Yusupov, Rasputin’in hâlâ zehirli flarab› içmekte oldu¤unu görünce tam bir flok geçirdi. Tabancay› do¤rultup, duvardaki bir haça do¤ru Rasputin’i ittirerek, “Grigori Efimoviç!” diye ba¤›rd›. “fiu haç›n önüne geçip son duan›z› yapsan›z iyi olacak!” Bir anl›k duraksaman›n ard›ndan Yusupov teti¤i çekti. Rasputin inleyerek resmin alt›na y›¤›ld›. Yukar›dakiler hemen afla¤› indiler. Cesedi ›rma¤a atmay› düflünüyorlard›. Bir süre sonra Yusupov Rasputin’in yan›na gidip durumuna bakmaya kalk›nca, Rasputin yatt›¤› yerden Yusupov’un yakas›na yap›flt› ve “Feliks, Feliks” diye ba¤›rd›. Feliks, Yusupov’un ilk ad›yd›. Kendini güçlükle kurtaran Yusupov, arkadafllar›na, “Yafl›yor, hâlâ yafl›yor!” diye ba¤›rd›. Tekrar Rasputin’in yan›na vard›k-

gelmiflti. Bir bo¤ay› bile birkaç dakikada yere y›kacak zehir Rasputin’i etkilemiyordu. Heyecan ve flaflk›nl›kla üst kata, arkadafllar›n›n yan›na ç›kt›. Rasputin’den de, “kar›m›n arkadafllar› gidiyor, bir bakay›m,” diye izin istemiflti. Yukar›da Grandük Dimitri, Pruflkeviç ve SuYusupov yutkunarak, "Rasputin’e kotin de heyecanla bekliyor- zehir etki etmiyor. Hiçbir fley lard›. Yusupov olmad›. Sapasa¤lam afla¤›da. yutkunarak, “Rasputin’e ze- Hâlâ flarap içiyor" diye m›r›ldand›. hir etki etmiyor. Hiçbir fley olmad›. Sapasa¤lam afla- lar›nda, ç›lg›n kefliflin yerinden do¤rul¤›da. Hâlâ flarap içiyor,” diye m›r›l- du¤unu, soka¤a aç›lan kap›y› aç›p dand›. Dudaklar› kurumufl, rengi sarar- karanl›¤a do¤ru dald›¤›n› gördüler. Milletvekili Pruflkeviç tabancas›n› m›flt› heyecandan. 118


BD EK‹M 2011

do¤rultarak Rasputin’in s›rt›na bir tamamen buz tutan, ama bal›kç›lar›n kurflun daha yap›flt›rd›. Rasputin karla- açt›klar› delikler bulunan Moyka ›rmar›n üzerine yuvarland›. Pruflkeviç o ¤›na kadar bir çuval içinde tafl›d›lar. kadar h›rslanm›flt› ki, Rasputin’in ka- Ellerini ve ayaklar›n› s›k›ca ba¤lam›flfas›n› sürekli tekmeliyordu. lard›. O halde bal›kç› kuyular›ndan Yusupov, yar› bayg›n halde ban- birinden içeri att›lar. Birkaç gün sonra yoda üzerindeki kanlar› temizliyordu. Rasputin’in cesedi, Moyka ›rma¤› Pruflkeviç, “Tamam dostum, bu kez üzerindeki köprülerden birinin aya¤›ntamam. Öldürdüm onu!” diye müjdeyi verdi. Ama Yusupov’un akl›ndan isminin say›klanmas› bir türlü gitmiyordu. Ama Rasputin ölmemiflti. Karlar Prens Feliks Yusupov, Dimitri Pavloviç ve Vladimir Pruflkeviç üzerinde hâlâ k›vran›yordu. Yusupov onun bu halini da bulundu. fiafl›rt›c› olan, ç›lg›n kefligörünce daha da ç›ld›rd›. Elindeki de- flin bir elini kurtard›¤› ve çuvaldan mir çubukla kafas›na vurmaya bafllad›. ç›km›fl olmas›yd›. Daha da flafl›rt›c› Yusupov’u zor ay›rd›lar. Art›k Raspu- olan ise otopsi raporuydu: Rasputin bo¤ularak ölmüfltü...• tin k›p›rdam›yordu. mümtazidil@butundunya.com.tr Arabaya koydular ve k›fl›n yüzü NASIL BAKARSAN ÖYLE GÖRÜRSÜN

G

enç bir çift yeni evlerine tafl›nm›fllar, sabah kahvalt› yap›yorlard›. Genç çiftin yeni komflular› da bu s›rada çamafl›r as›yordu. Kad›n kocas›na, “Bak, çamafl›rlar› pek temiz de¤il. Ya çamafl›r y›kamay› bilmiyor ya da do¤ru deterjan kullanm›yor.” dedi. Kocas› yan›t vermeden kahvalt›s›na devam etti. Ama kad›n, komflusunun çamafl›r ast›¤›n› her gördü¤ünde ayn› yorumu yapmay› sürdürdü. Bir ay kadar sonra, yine bir sabah bu kez komflusunun ast›¤› çamafl›rlar›n tertemiz oldu¤unu gören kad›n flafl›rd›. “Bak” dedi kocas›na, “Sonunda çamafl›r y›kamay› ö¤rendi. Merak ettim, kimden ö¤rendi acaba?” Kocas›, bu kez kar›s›n› yan›tlad›: “Ben bu sabah biraz erken kalk›p penceremizi temizledim. Çok kirliydi…” Gönderi: SABRİYE AŞIR

119


UFAK TEFEK B‹LG‹LER Derleyen: SABR‹YE AfiIR

Renkle Uyaran Bandaj

fiEFFAF ANS‹KLOPED‹

Tasar›mc› Mac Funamizu, tasarlad›¤› “fleffaf ansiklopedi”nin gelece¤in en önemli icatlar›ndan olaca¤›n› iddia ediyor. Cihaz herhangi bir yap›ya do¤ru yöneltildi¤inde, Wi-Fi ba¤lant›s› ile yap› hakk›nda bilgi vermeyi amaçl›yor. Dokunduruldu¤u herhangi bir yüzey hakk›nda detayl› bilgi verip, gösterildi¤i bir sözcü¤ün aç›l›m›n› buluyor. Amazon’da son 10 y›lda 1200 yeni canl› türü keflfedildi En Güvenli Havaalan›

JEOLOGLAR UYAR IYOR:

“‹nsan do¤ay› bu flekilde yok etmeye devam ederse, Dünya’n›n yeniden iyileflebilmesi 100 bin y›l alacak.”

Esnemenin S›rr› ‹nsan daha çok oksijen alabilmek ve bededenindeki karbon gaz›n› boflaltmak için esner. En önemli bilim dergilerinden Wired: "8 büyüklü¤ünde bir depreme karfl› dünyadaki en güvenli büyük yap›, Sabiha Gökçen Havaliman›’n›n yeni d›fl hatlar terminalidir."

..............

Tek Kullan›ml›k Sabun

.............

120

Yeni Kaykay Tasar›m ödüllü fl›k kaykay flimdiden gençlerin gözdesi olmufl durumda

...............

Üç adet çay kafl›¤› fl›k bir yumurtal›k olabiliyor.

.........

‹lginç Yumurtal›k

TASARIM DÜNYASI

Bilim adamlar› yeni bir yara band› gelifltirdi. E¤er plaster yap›flt›r›lan yara iyileflmiyorsa, yara band› mor rengini al›yor. Yarada bir enfeksiyon oluflmad›ysa band›n rengi de¤iflmiyor.

3-4 cm kopar›p kullan›n. 18 m boyunda, bitkisel bazl› rulo sabun.


BD KASIM 2011

MUC‹ZE MADDE AEROJEL

Claude Monet Kas›m do¤umlu ünlü ressam. (14 Kas›m 1840 5 Aral›k 1926)

Aeorjel dünyan›n en hafif kat› maddesi. “Donmufl duman” denen madde, kurflun geçirmiyor, 1kg dinamitin patlamas›ndan etkilenmiyor ve 1300 derece s›cakl›k ve -120 dereceye kadar so¤uktan koruyabiliyor. Do¤aya zarar› olmayan Aerojel uzay teknolojisinden, sanayiye pekçok alanda hayat›m›zda olacak.

SU TOPLAYAN SAKSI Hollandal› bilim adam› Pieter Hoff zambaklar›n çi¤leri yapraklar›yla toplamas›ndan esinlenerek bir saks› icat etti. Saks›n›n üst yüzeyi suyu yo¤unlaflt›rarak topluyor. Böylece içinde bulunan bitkiler de sulama gerektirmeden hayatta kal›yor.

Tarihin En Eski Oklar›

Güney Afrika’da tarihin en eski insan yap›m› oklar›na ait kan›tlar buldu.Tafltan ok uçlar› 64 bin y›l öncesine ait. Bu bulgularla ok ve yay kullan›m›yla ilgili bilgilerimiz 20 bin y›l geri çekildi.

B

ir bakkal›n o¤lu olarak Paris'te do¤mufl empresyonist (izlenimci) ressam. Le Havre'daki lisede derslerde s›k›larak ö¤retmenlerinin karikatürlerini çizen Monet resim yetene¤ini daha okulda göstermeye bafllad›. Resimlerinde f›rça darbeleriyle oluflturdu¤u de¤iflik renklerde noktalarla istedi¤i izlenimi uyand›racak renk ve ›fl›k etkisini yaratmay› baflarm›flt›r. ‹zlenimcilik terimi, Monet'nin ‹zlenim: Gün Do¤umu adl› resminden gelmektedir. ‹zlenimcilik, modern resim sanat›ndaki ilk büyük devrimci harekettir. Resim, çizilecek fley'in kendisi gibi de¤il, alg›lanmas› istendigi gibi olmal›yd›. Bu bak›fl resim sanat› için bir 盤›rd›r. Resim konusunda bilinen her fley unutulmufl ve yarat›l›c›l›k üzerindeki perde kalkm›flt›r. Resimde peyzaj denildi¤inde akla ilk gelen isim Monet’dir.1873'de Paris yak›nlar›nda bir köy olan Argenteuil'e yerleflti ve en çok tan›nan baz› eserlerini burada yaratt›. Geçirdi¤i göz ameliyat›ndan sonra,1923'te katarakt sebebiyle iki kez ameliyat olmufltur. Katarakt oldu¤u süreçte katarakt hastalar›n›n görüfl biçimi olan k›rm›z› tonlarda oldu¤unu görürüz. Depresif bir adam haline gelmifl olan sanatç›, 86 yafl›nda akci¤er sklerozuna yenik düflmüfl ve Giverny kilisesinin mezarl›¤›na gömülmüfltür. 121


ANADOLU’NUN DÜNYASI Bekir Özgen

De¤iflimin Dayan›lmaz Hafifli¤i Babam, “Yavrular›m. Sizler, bizim al›n ak›m›z, gururumuz oldunuz. Göbe¤inizi kendiniz kestiniz. Gidece¤iniz yerleri tutkuyla ad›mlad›n›z. Buldu¤unuzu yediniz, bulamad›klar›n›z› dert etmediniz.

Y

aflam›n flakaya gelmedi¤ini tez ö¤rendiniz. Dünle yar›n aras›na köprü kurup üstünde yürümesini bildiniz. Gün oldu, iyi insanlar için kötülerle savaflt›n›z. Gün oldu, kötüleri iyiye dönüfltürmeye u¤raflt›n›z. Uykusu derin toplumda körleflmemeye çaba gösterdiniz. Yaflam›n ucuz

122

ve reklam yan›na yüz verip ak›ld›fl› umutlar›n pefline düflmediniz. Kötülüklere bulaflmad›n›z. fieytanla iflbirli¤i yap›p yoldan ç›kmad›n›z. Din sat›p mevki kapmad›n›z. Olmayan yollardan yürüyüp olmayan göklerde uçmad›n›z. Ya göründü¤ünüz gibi oldunuz, ya da oldu¤unuz gibi göründünüz. Bunun için düflünceli davranmak, ken-


BD KASIM 2011

dinizi k›s›tlamak ve idareli yaflamak zorunda kald›n›z. fiöyle birkaç kez olsun gönlünüzce e¤lenmediniz. Yar›n yokmufl gibi yaflayamad›n›z. Hep duyarl›, tutarl› ve alçakgönüllü olman›z ne büyük erdemdi!..” *** ¤lum, “Dedemin büyük bir imrenle say›p döktü¤ü bu edimler, de¤er olmaktan ç›kal› çok oldu. Onlar, düne iliflkindi ve dün, öldü. Siz, bugüne bak›n. Baflkalar›n› düflünece¤iz diye kendi yaflam›n›za gölge düflürmek ne anlams›z.

O

r›n›z›n düflünüzde, sözüm ona, sahte ç›k›nca, “Hay››››r!” diye ba¤›rarak uyand›n›z. O korkuyla dudaklar›n›z uçuklad›. Yaflam›, daras›n› düflmeden tartmak ne y›prat›c›yd›!” O¤lum, “Bürokrasinin k›s›r döngüsüne kap›lmak saçmal›ktan öte bir fley de¤ildir. Diploma dedi¤iniz nedir ki; bir k⤛t parças› de¤il mi? Baflar›, kazand›¤›n›z parayla eflde¤erde oldu¤una göre, korkakl›¤a da ürkekli¤e de gerek yoktur. Hem zaman, ‘b›rak›n›z yaps›nlar, koy veriniz geçsinler!’ diyenlere kucak açm›yor mu? Yaflam›,

"Dürüstlük yan yat›yor, erdem çamura bat›yor," diye hay›flan›rsan›z, elinize bir fley geçmez. Üstelik kendinizi de mahvetmifl olursunuz. Önünüzde kat ve yat edinme f›rsatlar›n›z varken, “Dürüstlük yan yat›yor, erdem çamura bat›yor,” diye hay›flan›rsan›z, elinize bir fley geçmez. Üstelik kendinizi de mahvetmifl olursunuz. ‹ki kez do¤ulmayaca¤›na göre, günü gün etmekte yarar var. Hep çekinik ve idareli olup yaflam› zora sokmak, ne onulmaz bir saplant›!..” Babam, “Mesleksel çal›flmalar›n›zda öylesine baflar›l› oldunuz ki, çevrenizdekiler sizlere g›pta ile bakt›lar. Sicillerinize i¤ne ucu kadar bir leke düflmedi. Erifltiklerinizi koruma güdüsü, sizleri tedirgin etti. Aradan s›yr›l›p tepelere t›rmand›kça, düflme korkular›n›z artt›. Geçmiflinize bak›nca, bir uçurumun kenar›ndaym›flças›na bafl›n›z döndü. Öylesine ki, anan›z›n ak sütü gibi helalinden edindi¤iniz diplomala-

oldu¤u gibi kabul edememek ne büyük bir aymazl›k!” Babam, “Açmazlar›n›z daha çok yokluk korkusunun türevi olan parada dü¤ümlendi. Yemediniz, içmediniz, elinize geçenleri biriktirmeye kalkt›n›z. Ço¤u zaman sinekten ya¤ ç›karmaya kadar ileri gittiniz. Para olmay›nca, eflek olup binilece¤inizi, öküz olup dövülece¤inizi sand›n›z. Para tutkusunu yenemediniz. Çevrenizdeki açlar› doyuramad›n›z, ç›plaklar› giydiremediniz. Ve o el kiri para, yaflam›n›z›n anlam›n› çok daraltt›.Varl›k için yoklu¤a düflmeniz ne ac›yd›!..” O¤lum, “Gördü¤ünüz gibi zaman de¤iflti ama paran›n saltanat› sürüyor. Para kazanmak ve onu bol kepçe harcamak bir yaflam biçimidir. Paray› 123


BD KASIM 2011

bir tüketim arac› saymayanlar, boz efle¤in kuyru¤u gibi ne uzarlar, ne de k›sal›rlar. Günümüzün, genel-geçer de¤eri, ‘Vars›llara han hamam, yoksullara din iman,’ sözünde anlam buluyor. Bunu iyi kavrayamayanlar, rahat bir yaflamdan saf d›fl› edilmekten kurtulamazlar. Varl›k için yoklu¤a düflmek ne anlams›z!..” *** abam, “Savafllar›n can›m›z› çok yakmas›ndan m›d›r, geleneklerin olumsuz yanlar›n› törpüleyemedi¤imizden midir nedir, bizden sonrakilere sevgi ad›na iyi rol modeller oluflturamad›k. Sizler de bizlere bak›p çocuklar›n›za hep uzak durdunuz. Sevginiz yar› resmi, yar› özel olmaktan ileri gidemedi.Yaln›zca onlar› sevmekten de¤il, belki de, onlar taraf›ndan sevilmekten bile tedirgin oldunuz. Tinlerinizdeki bu topall›¤› göremeden de yafllanmaya bafllad›n›z.

B

124

Sevgiye uzak durman›z ne y›prat›c› bir yoksunluktu!..” O¤lum, “Çocuk sevgisini abartmamak gerekir. Her fleyin maddeye dönüfltü¤ü ve makineleflti¤i bir ça¤da yaflad›¤›m›z unutulmamal›. Çocuklar›n bak›mlar› için bunca olanaklar yarat›lm›flken, b›rakal›m da onlar, olmas› gereken ellerde, kendi kendilerine büyüsünler. Ana-babalar da kendi ifllerine, kendi güçlerine baks›nlar. Herkesin kendi kamburunu kendisinin tafl›mas› ne kutsanacak bir edim!” Babam, ”Devrald›¤›m›z kapal› toplum bask›lar›ndan sizleri kurtar›p önünüzü açamad›k. Yak›n çevremizde ay›planm›fl ve tabu say›lm›fl olan cinsellik anlay›fl›m›z› oldu¤u gibi sizlere aktard›k. Sizler de okuduklar›n›zla gördükleriniz aras›nda s›k›fl›p kald›n›z. ‹ki arada bir derede bocalay›p durdunuz. Ve sonuçta cinsellik dersinden s›n›fta kald›n›z. Kad›n erkek iliflkilerindeki gerçekler, düfllerinizi yuttu, yok etti. Hele sevdim aylar› da gerilerde kal›nca, yollar›n›z sapalaflt›. Efllerinizle aran›za kara kediler, ayr›l›klar girdi. Midelerinizin ve yataklar›n›z›n yollar› de¤iflti. Sustunuz. Pustunuz. Evlerinizdeki denizler kabard›kça kabard›. Ne yaz›k, bu dalgalar› aflabilecek gücünüz kalmad›. Karanl›k bir tin içine düfltünüz.


BD KASIM 2011

fiimdilerde, uykusuzlu¤a flark› söylüyorsunuz. Kafan›z› beslerken, bedeninizi yok sayman›z ne kötü bir aymazl›kt›!” *** ¤lum, “Cinsellik, yaflam›n kopmaz bir parças›. Biz de onu hem tinimiz, hem de tenimizle tepe tepe kullan›yoruz. Evlili¤e s›cak bakm›yoruz. Bir biçimde yan›l›p flafl›rarak evlili¤i ye¤lemek durumunda kalm›fl olsak bile onu fazla abartm›yoruz. Bakt›k ki anlaflam›yoruz, ayr›lmak ne güne duruyor? Kafam›z› beslemeden önce, bedenimizi düflünmemiz ne güzel!..” Babam, Ço¤unuz köyden, kasa-

O

kald›¤›n›zda, bindi¤iniz otobüsün nereye gitti¤ini sormay› unuttunuz. Gözlerinizi bir açt›n›z ki, son dura¤a gelmiflsiniz. O zaman da yuvas›z kufllara döndünüz. Bin kez ölüp bir kez yaflayamamak ne kötüydü!..” O¤lum, “Devlet dedi¤iniz nedir ki? Birey varsa devlet var. ‘Birey’ dedi¤imiz de, bir ulus devletin yurttafl› olmaktan çok, bir dünyal› kimli¤iyle ortaya ç›kmaktad›r bugün. Bunun ayr›m›na varamadan silinip gitmek ne ac›!” Babam, “Cumhuriyet, sizleri önüne kat›p ayd›nl›¤a götürdü, ellerinize kalem verdi, önünüze olanaklar serdi. Okuttu,

“Cumhuriyet, sizleri önüne kat›p ayd›nl›¤a götürdü, ellerinize kalem verdi, önünüze olanaklar serdi. Okuttu, adam etti. badan geldiniz. Bin y›l öteden yanafl›p bin y›l ileriye gidecekmiflçesine didindiniz durdunuz. Yoruldunuz. ‹nsanlar eskirse, sizler de eskidiniz. Biraz mola, biraz da moda d›fl› kald›n›z. Çok katmanl› kiflilik yap›n›zda saklad›¤›n›z beklentilerinizi, emeklerinizi, becerilerinizi, uç uca ulad›n›z, bugünlere erifltiniz. Ne umdunuz, ne buldunuz? Onca özveriye karfl›n önemli baflar›lar m›, dillere destan mevkiler mi? Ama bir gerçek var ki, tüm yaflam boyu devlet yoruldu, sizler yorulmad›n›z. Sizler devletten hem büyük hem küçük oldunuz. Devletle vatandafl›n aras›nda durdunuz. Ço¤u zaman, ikisinin aras›n› buldunuz. Bunlar› yapmak için s›k s›k göç etmek zorunda

adam etti. Sizler, birer ömürlük konuktunuz. Hiçbiriniz kendi kendinizin olamad›n›z. Kendi yaflam›n›z› yaflayamad›n›z. Olmas› gerekenle, olabildi¤iniz aras›nda kald›n›z. Ama sonuç olarak hepiniz, cumhuriyetin y›lmaz savaflç›s› olma yükümlülü¤ünüzü yerine getirdiniz. Ayd›nlanma günefli sizlerle do¤du; sizler de arkan›zdan gelenlere yans›tt›n›z. Kimsesizlerin kimsesi olmay› hep sürdüre geldiniz. fiimdilerde ölülerinize, amma ille de yaflayanlar›n›za, reva görülenler, ne ay›p!” O¤lum, “Bir cumhuriyet laf› tutturmufl gidiyorsunuz. Ba¤lan›p göklere ç›kard›¤›n›z o de¤erler iflas etti. fiimdi iletiflim ve ulafl›m ça¤›nday›z. 125


BD KASIM 2011

Televizyonlar, bilgisayarlar ve hava trafi¤i, dünyay› küçülttü. Yeni yaflam biçimleri dayatt›. ‘Küreselleflme’ ad› alt›nda ekonomi tekelleflti. Her yan› ç›lg›n bir tüketim al›flkanl›¤› sard›. Onun yaratt›¤› ak›nt›ya karfl› duranlar›, azg›n dalgalar, önüne kat›p sürüklüyor ve yalç›n kayalara çarpa çarpa, ufalay›p yok ediyor. Bunca geri kalm›fl ülkede, hükümetler durup dururken mi yok olup gidiyorlar san›yorsunuz? fiimdi, ‘Vatan, millet..’ diyenlere, vatandafl›n, b›y›k k›v›r›p geçti¤ini unutmay›n›z. Önümüzdeki bunca f›rsattan yararlanmak varken, masallarla avunmak da neye? Siz de üstünüze bluejean geçirip kafan›za jöle sürerek mutlu olmay› niçin denemiyorsunuz?”

Babam, “Torunumu dinledikçe bir tuhaf oluyorum. Onlar, böylesine önündekileri kap›fl›rlar, gerisini düflünmezler ve de etik de¤erlere s›rt dönerlerse, ‘bar›fl’ ne olacak pekiyi? Onu kim koruyup kollayacak?” diye hay›fland›. O¤lum ise,“Sizler baba de¤il misiniz? Ne güne duruyorsunuz? Onu da siz sa¤lay›n. Hem, savafl olmadan, bar›fl olmaz,” deyip ç›kt› iflin içinden. O, sözlerine böylece son noktay› koydu¤unda, resminin önünde durdu¤umuz Atatürk, a¤z›n› aç›p tek söz söylemeden, üzgün bak›fllarla bizi süzüyordu.Ne diyece¤imi, ne yapaca¤›m› flafl›rd›m. Yenik düflmüfl bir asker periflanl›¤› içinde ›ss›zl›¤›m›n içine gömülüp kald›m.• bekirozgen@butundunya.com.tr

KONFÜÇYÜS’ÜN AfiK Ö⁄ÜTLER‹

• Tedavi edilemez derecede romantik olun. • Birlikte kitap okuyun, el ele tutuflun ve düzenli yürüyüfllere ç›k›n. • Gülümsemeler bulafl›c›d›r. Ona da bulaflt›r›n. • Güvenilir bir s›rdafl olun ve onu kimseye flikâyet etmeyin. • Onun en sevdi¤i çiçe¤i, rengi, müzi¤i, fliiri ve yazar› bilin. • Ona beklemedi¤i hofl sürprizler yap›n. Hiçbir neden yokken de kart ya da küçük aflk notlar› yollay›n. • Birbiriniz için özel ve gizli takma adlar bulun. • Aflk birlikte saçmalamakt›r. Arada bir, birlikte sonuna

kadar saçmalay›n. Kimin hakl› oldu¤unu tart›flmay›n, neyin do¤ru oldu¤una karar verin. Her tart›flma sonunda bar›fl anlaflmas›n› bir öpücükle imzalay›n. Sevdi¤inizi yaln›zca onun duyabilece¤i biçimde elefltirin. Övgünüzü ise bütün dünyaya duyurun. Bedeninize iyi bak›n. Daima sa¤l›kl› ve dinç olmay› kendinize ve ona borç bilin. Bir kucaklaflmadan ilk ayr›lan siz olmay›n. Efl seçmek kitap seçmeye benzer, iyi tasarlanm›fl bir kapak ve cilt ilginizi çekebilir. ‹çeri¤i sa¤lam olmad›kça sonunu getirmek zordur. Aflk için evlenin. Hem eflinizin hem de kendinizin en iyi arkadafl› olun.

• • • • • • 126


TATLI B‹R ÖYKÜDÜR YAfiAM Yücel Aksoy

T

›p Fakültesini bitirdikten k›sa bir süre sonra, Orta Anadolu’nun küçük bir kasabas›ndaki sa¤l›k oca¤›nda göreve bafllad›m. Türlü zorluklar içinde yaflam mücadelesi veren Anadolu halk›na hizmet etmek en büyük idealimdi. Bu nedenle de, hergün muayene odas›n›n önünde uzun kuy-

ruklar oluflturan hastalar› dikkatli flekilde muayene ediyor ve hepsinin yak›nmalar›na elimden geldi¤ince yard›mc› olmaya çal›fl›yordum. Beni aflan vakalar› da en yak›n il merkezindeki hastaneye sevk ediyordum. Yine yo¤un bir gündü ve hastalar›n biri ç›k›yor, biri giriyordu. Kap› 127


BD KASIM 2011

aç›ld› ve içeri, birbirine destek vererek yürüyebilen oldukça yafll› bir çift girdi. A¤›r ad›mlarla gelip karfl›mdaki sandalyelere oturdular. K›yafetlerinden varl›kl› olmad›klar› anlafl›l›yordu. Merkeze pek de yak›n olmayan bir köyde yafl›yorlarm›fl. Önce erke¤e sordum: “Söyle bakal›m amca, nedir flikâyetin?” “Doktorum, Allah’a flükür benim önemli bir flikâyetim yok, ben idare edip gidiyorum. Esas han›m› getirdim.” Han›m›n da flikâyetleri çok önemli de¤ildi. Uykusuzluk ve yorgunluk çekiyormufl ve çok çal›fl›rsa kalbi çarp›yormufl. Muayene sonucunda da önemli bir bulguya rastlamad›m. fiikâyetlerine iyi gelecek ilaçlar› yazd›m, nas›l kullanaca¤›n› izah ettim ve ilaçlar› düzenli bir flekilde, aksatmadan kullan›rsa, k›sa zamanda turp gibi olaca¤›n› söyledim. Bunlar› hastal›k olarak kabul etmedi¤imi, onlar›n yafl›nda görülmesinin çok normal oldu¤unu da sözlerime ekledim. er ikisinin de yüzleri ayd›nland›. Sevinçten gözlerinin içi gülüyordu. Karfl›ma gelinceye kadar kim bilir neler düflünmüfllerdi ama sözlerim her ikisini de çok rahatlatm›flt›. Benim için dua ettiler, hay›rlar dilediler ve yine birbirlerine destek vererek aya¤a kalkt›lar. Yafll› adam elini ceketinin iç cebine soktu ve ç›kard›¤› paray› mahcup bir ifadeyle ama minnet dolu gözlerle ve tek kelime konuflmaks›z›n masam›n üzerine koydu.

H

128

Bir anda kan›m›n tepeme ç›kt›¤›n› hissettim. Aya¤a f›rlad›m ve “Bu paray› al ve hemen bu oday› terk edin” diye ba¤›rd›m. Adam usulca paray› ald› ve yine ceketinin iç cebine koydu. Her ikisinin de gözlerinde büyük bir flaflk›nl›k ifadesi vard›. El ele tutufltular ve yine birbirlerine yaslana yaslana d›flar› ç›kt›lar. Son olarak gözlerinde gördü¤üm yaln›zca hüzündü.

O

lay›n etkisinden uzun süre kurtulamad›m. Düflündüm, düflündüm... O güne kadar, özellikle parasal konularda önyarg›l› sözler iflitmifltim. Hastadan para kabul edilmez. Hediye bile olsa... Edenler flerefsizdir, namussuzdur. Bu düpedüz rüflvettir ve bu leke ömür boyu ç›kmaz. Ve buna benzer daha birçok fleyler. Çok deneyimsizdim ve onlar›n hangi duygularla bu paray› verebileceklerini hiç düflünmemifltim. Ve de böyle bir olayla ilk kez karfl›lafl›yordum. Yafll› çift belli ki birtak›m korkularla gelmiflti muayeneye. Doktor, “Teyze, sende kalp var, çok dikkat etmelisin. Hiç çal›flmayacaks›n, ev ifli bile yapmayacaks›n” diyecekti. Bir sürü tahlil, tetkik yap›lacakt›. Belki de hastaneye yat›r›lacakt›. Ve ondan sonra da ölümün so¤uk nefesini hep ensesinde hissedecekti. Adama gelince... Bunca y›ld›r kendisine can yoldafll›¤› yapm›fl eflini kaybeder miydi acaba? Hastal›¤› o kadar ileri miydi? Belki de birbirlerine bile söyleyemedikleri endiflelerle girmifllerdi doktorun odas›na. Ama doktorun a¤z›ndan bal damlam›flt›.


BD KASIM 2011

Tüm düflündükleri saçma birer kuruntudan baflka bir fley de¤ilmifl me¤er. Ne kadar da sevinmifllerdi. Gözleri ›fl›l ›fl›l olmufltu, muayene bitip de her fleyin normal oldu¤unu iflittiklerinde. Sevinçle birbirlerinin gözlerinin içine bakm›fl ve bunu benimle de paylaflmak istemifllerdi. Bana olan minnet duygular›n› nas›l ifade edebilirlerdi acaba? Bir arma¤an vermeleri gerekiyordu. Bu düflünceyle adam elini ceketinin iç cebine sokmufl ve belki de tüm paras›n› masam›n üzerine b›rakm›flt›. Ama ben ne yapt›m? Gözlerimde flimflekler çakarak bu arma¤an› reddettim. Onlar›n sevinçlerini bir anda önce hayrete sonra da hüzüne döndürdüm, minnet duygular›n› yerle bir ettim. Bu iki yafll› insan›n davran›fllar›nda hiçbir art niyet yoktu. Aksine gayet do¤al, gayet saf, içten, sayg› ve sevgi doluydu. Paray› elbette kabul etmeyecektim. Ama öyle güzel sözler söyleyerek geri çevirebilirdim ki... Örne¤in “Amca, ben bu paray› bir flartla kabul edece¤im. Senin mutlaka bir torunun vard›r. Bu parayla ona bir arma¤an alacaks›n ve bunu ona benim gönderdi¤imi söyleyeceksin. Böylece beni daha fazla sevindirmifl olursun.”

Günlerce, aylarca bu tür cümleleri akl›mdan geçirerek o yafll› çiftten özür dilemeye çal›flt›m. Ama olan olmufltu. Deneyimsizlik ve düflüncesizlik sonucu bu yafll› çiftin gönüllerini k›rm›flt›m. Bu tats›z olay› ne zaman hat›rlasam, içimde bir s›z› hissederim, hüzünlenirim. Ama ald›¤›m ders ise, yaflam›m boyunca unutamayaca¤›m tek tesellimdir: “Hediyeyi kabul etmek de bir inceliktir.” • yucelaksoy@butundunya.com.tr

Olay›n etkisinden uzun süre kurtulamad›m. Düflündüm, düflündüm… 129


HER YAfiTAK‹ ÇOCUKLAR ‹Ç‹N Ali Murat Erkorkmaz

Sis Da¤›l›rsa mi? r e t i B l a y a H

Ç

ocuktum, ufac›kt›m, top oynad›m ac›kt›m Buldum yerde bir erik, kapt› bir alageyik Geyik kaçt› ormana, bindim bir akdo¤ana Do¤an yolu flafl›rd›, Kaf da¤›ndan afl›rd› Sis basm›flt› da¤lar›, is ve duman içinde Merak ettim ne vard› sislerin gerisinde Anlam›flt› akdo¤an, bak›nca gözlerime Att› beni bir eve, teslim etti anneme 130


BD KASIM 2011

(Ali Murat Erkorkmaz, 21 Eylül 1948, Do¤umgünüm)

Annem beni fl›martt›, flark›, fliir söyledi / Tümen Kuzu anlatt›, beni hep destekledi Verdi renkli kalemler, nice resimler çizdim / Ne olduysam ben bugün, hep annemden ö¤rendim Nonofl bir kedim vard›, bütün gün miyavlard›. / Babam evler yapard›, bir de kotram›z vard›.

Moda’da üst terasta, sekizinci kattayd›k / Beraber sandal yapt›k, Kalam›fl’ta dolaflt›k O zamanlar denizde sandaldan geçilmezdi / Erkekler fl›k, bak›ml›, kad›nlar çok güzeldi Tiraje, Hande, As›m, üç de kardeflim oldu / Çok e¤lendik birlikte, hayat renkler doluydu Evde çok hayvan vard›, annem sever bakard› / Onlar için ayr›lm›fl, özel tuvalet vard› Sayd›m bakt›m kimler var, onbir kedi yaflard›, / ‹ki köpek dalaflmaz, ev içinde oynard› ‹ki sar› kanarya, bülbül öten iskete/ Bembeyaz bir güvercin, kitapl›¤›n üstünde Nuri diye bir horoz, annem don giydirmiflti / Babama bir iflçisi arma¤an getirmiflti Bir de koca bir leylek, gökten düfltü davula / Biz müzik çal›fl›rken evin üst teras›nda O da kald› gitmedi, bir y›l bizle evdeydi / Veteriner Fehmi bey her hafta görevdeydi Moda ‹lk Okulunu, çok kocaman san›rd›m / Ne kadar küçücükmüfl y›llar sonra anlad›m 131


BD KASIM 2011

Okula götürmeye bir araba gelirdi / Sanmay›n motorluydu, k›z›l bir at çekerdi En yak›n arkadafl›m Erselan çok zekiydi / Hep yeni fikirlerle, bulufllarla gelirdi Çizdi¤imiz resimler gerçek olur yaflard› / Herkesten çok zengindik, biz çizdikçe artard› Erselan askerlikte hayalini yitirdi/ Ümitsiz tek kurflunla yaflam›n› bitirdi Maarif Kolejinde yat›l›yd›k hepimiz / fiükrü, Engin, Pars, Cömcöm ve de di¤erlerimiz Akflam üstü ders biter Haf›zlar’da turlard›k / Yavafl yavafl gezinir ne hayaller kurard›k Gelecekte neler var kimler neler olacak / Yaflam öyle uzun ki ne yapsan dolmayacak Benim derdim uzayla, gitmem gerek oraya / Glenn, Yuri Gagarin çoktan ç›kt› fezaya Çarflamba izin günü, Beyo¤luna giderim / Fitafl üstü ABD kütüphanesi yerim Mikro fifller verirler, dökümanlar, belgeler / Sanki çocuk de¤ilim, benle ilgilenirler Lise iki bahar› okuldan roket att›m/ ‹stanbul’un yukardan resimlerini ald›m 132

Mazhar, Fuat, Ortaçgil, Erol Evgin yan komflum / Neflet, Nükhet Ruacanlar arkadafla doymuflum Hepimizin hayali gelece¤in renkleri / Hepimizin çocuklu¤u, umudu, hevesleri Çald›k, gezdik söyledik, birlikte çok e¤lendik / Sonra bir bir ayr›l›p yolumuzu izledik Üniversitedeyken baflka bir dünya gördük / Boykotlarla birlefltik, Gezmifllerle yürüdük. K›zlar girdi yaflama çabuk seçtim birini / Daha yirmiüçümde kuruverdim evimi Çabuk akt› zamanlar, ilkönce Kaan do¤du / ‹ki y›l geçer geçmez bir P›nar k›z›m oldu

Gazeteler dergiler, bafllad›m çal›flmaya / Çizgilerle kitaplar ve filimler yapmaya K›sa bir zaman sonra bakt›m ülke yetmiyor / Sanata ve bilime hiç bir ilgi duymuyor Att›m ben de kapa¤› yurtd›fl›na do¤rudan / Gezdim gezegenimi, Avrupa, Arabistan Ödüllerle bezendim gitti¤im ülkelerde / Ama kafam basmad› bir türlü ticarete


BD KASIM 2011

Para ile oynamak serde yer almay›nca / Ne yaps›n Sultan Mahmud yetenek olmay›nca Y›llar sonra tak etti, döndüm geldim yurduma / Kokusunu sevdi¤im rengarenk vatan›ma Yerlere de tükürse minibüs floförleri / Hamurumuz bu bizim, özlerim o yerleri Yeniden bir ev kurdum, bu defa bir yazarla / Bir genç daha kazand›, Dünya tan›flt› Can’la Filmlere h›z verip e¤itime yüklendim / Elli dizi ürettim, ödüllerle ünlendim Makineyle aflk yap›p yaz›l›mlar ürettim / Bu u¤urda san›r›m gençli¤imi tükettim Yapay zeka diyerek do¤aya kafa tuttum / Bilim çevrelerinde yapt›klar›m› sundum Gidemedim uzaya ama çok yak›n durdum / Nasa’n›n dergisinde kapak konusu oldum Sonra tekrar ev kurdum, Deniz’le ve sevgiyle / Güzellikler ürettik beraber kendisiyle Dünyalar› dolaflt›k, sayg›ndan sayg› gördük / Kedi, köpek, kufllarla, atlarla yaflam ördük

Zaman akt› h›zl›ca, sis gittikçe inceldi / Ve hemen arkas›nda somut gerçek belirdi Me¤er gerçek hayalmifl, hayal gerçek aynas› / Kofltukça yol uzarm›fl, yorgunlu¤u cabas›

Art›k fiükrü, Pars yoklar, Cömcöm bile kalmad› / Birikmifl onca yaflam, sis ard›nda y›prand› Oysa dönüp bak›nca ben nerdeyim flu anda / Hayal dolu bir çift göz görüyorum aynada Hâlâ yirmi olmad›m eskise de bedenim / Akl›m yeni yüzy›lda, altm›fldörtlük bir gencim Beyaz saçl› bir çocuk say›l›r›m ço¤una / Ama yaflam yepyeni, bugünün çocu¤una • alimuraterkorkmaz@butundunya.com

27 NUMARALI ODA Bir adam, ak›l hastanesini aray›p 27 numaral› odada kimsenin kal›p kalmad›¤›n› sordu. Hastabak›c› gidip bakt›ktan sonra, “27 numaral› odada kimse yok efendim.” dedi, “Oda bofl.” “Çok iyi” dedi telefondaki adam, “fiaka maka ama gerçekten kaçm›fl›m vallahi!..” 133


‹NSANLAR YAfiADIKÇA Mehmet Ünver

Uyku

Fantezileri Ömrümün hiç de¤ilse bir gecesini geçirmek iste-

di¤im ilginç mekânlar vard›r. Sarayburnu Feneri’nden tutun da, Tophane R›ht›m›’na ba¤l› flirin liman römorkörünü hatta dev inflaat vinçlerinin en tepelerindeki operatör kabinlerini bunlar›n aras›nda sayabilirim. ‹stanbul’a yükseklerden bakan bir cam kabinde mehtab› ve kentin ›fl›klar›n› seyrederek bir gece geçirmek kayda de¤er bir macera olurdu do¤rusu. 134


BD KASIM 2011

KAPALIÇARfiI’DA UYUMAK

Ana giriflinden içeri ad›m›m› atar atmaz burnuma çarpan y›llanm›fl havas›yla ruhumu bir anda avucunun içine al›veren Kapal›çarfl› da, hiç de¤ilse bir geceli¤ine yat›ya kalmak istedi¤im yerlerden biridir. Özellikle de çarfl›n›n Sandal Bedesteni denilen ve her metrekaresinde say›s›z tarihi an›n›n hâlâ capcanl› yaflad›¤› k›sm›nda uygun bir köfleye yumuflac›k bir döflek serip, uyuma düflleri kurar›m hep. Sandal Bedesteni’ni görmüflsünüzdür. Dar galerilerde yürürken bir anda günü..ruhumu müzden iki yüzy›l önce gelin bir anda avucunun olmufl bir genç k›z›n çeyiziniçine al›veren Kapal›çarfl› den ç›kma pirinç mangalla da, hiç de¤ilse bir gecelikarfl› karfl›ya kal›rs›n›z. O ¤ine yat›ya kalmak mangal ki, yayd›¤› ›s›n›n tenlerdeki istedi¤im yerlerden ›l›k dokunufluyla nice karak›fllar atlatbiridir. t›rm›flt›r ait oldu¤u eski ‹stanbul ailesinin üyelerine. Gözlerinizi kapat›p bir zamanlar Eyüp s›rtlar›nda deli poyraza ve karayele direnen bir evin salonunda düfllersiniz onu. Kim bilir belki de biz do¤madan çok önce, Ortaköy sahilindeki bal›kç› bar›na¤›n›n kuytu odalar›ndan birinde so¤uktan morarm›fl elleri ›s›tm›flt›r. Bedesteni gezmeye devam ederken bu kez, bir zamanlar Bo¤az s›rtlar›ndaki narin köflklerden birinde nice misafir a¤›rlam›fl olan gümüfl çay tak›m› ma¤rur bir edayla selamlar sizi. Ekmelzadelerden, Feride han›mefendiye beybabas› Nahit Rüstem efendinin Berlin’den getirdi¤i zarif çay tak›m›d›r 135


BD KASIM 2011

belki o gördü¤ünüz. Hemen yan dük- ç›kan han›mefendileri ve beyefendileri kân›n vitrininde sergilenen eski niflan gözlerimin önünden geçirerek düfllere bohçalar›ndan ç›kma fildifli taraklar, dalmak istiyorum. Acem diyarlar›ndan gelme lâl gerdanl›klar, uzak serap göllerinin rengini YORGANCIDA UYUMAK tafl›yan firuze yüzükler, y›ld›z ›fl›lt›l› Ailemizin memuriyet görevi nedeniyle opal brofllar yüre¤inizde engellenemez çocuklu¤umun bir bölümü flirin bir bir hüzün yarat›rlar. Çünkü onlar›n, Anadolu kasabas›nda geçti. Halk›, ilkçoktan çeflitli tarihi mezarl›klarda ebe- bahar ve yaz aylar›nda tarlalarda yodi uykular›na yatm›fl olan eski ‹stanbul ¤un bir flekilde çal›flt›¤› için dü¤ünler, han›mefendilerine ait olduklar›n› bilir- sünnetler kentlerdekinin tersine hep siniz. O dar galerilerde dolafl›rken or- k›fl aylar›nda yap›l›rd›. Bu nedenle tama sinmifl olan hofl kokunun nereden yerden kar›n haftalarca kalkmad›¤› geldi¤ini merak edersiniz. Sonra vit- Ocak, fiubat aylar› terzilerin ve yorganrinlerdeki kesme kristal flekerlikler, c›lar›n en yo¤un çal›flt›¤› döneme denk mineli pudral›klar, sedef enfiye kutu- gelirdi. fiiddetli bir tipinin köfle bafllalar›, porselen demlikler, kehribar tes- r›nda kar anaforlar› yaratt›¤› bir gün pihler, sararm›fl inciler, sim iflli flallar, annemle yorgan siparifli vermek için saten örtüler gözünüze çarpar. ‹flte o gitti¤imiz hallaç dükkân›n›n masals› an kokunun kayna¤›n› bulursunuz: Yüzy›llardan fiiddetli bir tipinin köfle beri insanlar için yarat›lm›fl bütün o güzelliklere bafllar›nda kar anaforlar› sinmifl olan geçmiflin bu- yaratt›¤› bir gün hurlu kokusudur asl›nda annemle yorgan siparifli burnunuza dolan. Onlardan yay›l›p, birbirine kar›- vermek için gitti¤imiz flarak çarfl›dan içeri ad›m hallaç dükkân›n›n att›¤›n›z anda sizi saran o egzotik rayihay› olufltur- masals› güzelli¤ini hiçbir maktad›rlar flimdi. zaman unutamad›m. Ve ben, bir gece, herkes dükkânlar›n›, galerileri terk edip, a¤›r tarihi kap›lar kapand›ktan sonra Kapal›çarfl›’da uyumay› düfllüyorum. D›flar›da karak›fl›n hüküm sürdü¤ü uzun bir gece, Sandal Bedesteni’nin ortas›na bir hal› at›p, ipek bir yorgana sar›larak kendileri çoktan ebedi suskunluklara kar›flm›fl, an›lar›ysa her ad›mda karfl›m›za 136

güzelli¤ini hiçbir zaman unutamad›m. D›flar›n›n karak›fl›na inat içerisi adeta s›cac›k bir renk cennetiydi. Duvarlarda üzerlerine düflen ›fl›kla p›r›l p›r›l par›ldayan sar›, pembe, yeflil, mor, gülkurusu, tirfle renkli, ipek yüzlü yorganlar as›l›yd›. Görüntünün s›cakl›¤› ve renklerin uyumu insan›n içine bir huzur duygusu veriyordu. Dükkân›n ›fl›lt›s›


BD KASIM 2011

öyle çekiciydi ki, havan›n kararmaya bafllad›¤› k›fl akflam›nda daha soka¤a girerken gözlerimi alm›flt›. Yerden yar›m metre kadar yüksekte kurulmufl ve ça¤la yeflili bir muflambayla kaplanm›fl olan platform, yorganc›n›n çal›flma alan›yd›. Ayakkab›lar›n› ç›kartm›fl olarak o yumuflac›k yorganlardan birini üstüne do¤ru çekmifl, nak›fll›yordu. Dükkân›n caddeye bakan cephesi

tamamen cam oldu¤u halde d›flar›n›n k›fl› ve ayaz›na karfl›n içersinin tatl› s›cakl›¤› flafl›rt›c›yd›. Sonra içinde turuncu korlar›n yalazland›¤› kocaman bir pirinç mangal gözüme çarpt›. Is›n›n kayna¤› oydu: "Karfl› f›r›n benim biraderindir. Sa¤ olsun ne zaman istesem mangal için k›zg›n kor haz›r. Valla öyle tatl› bir s›cak oluyor ki, bazen kafam düflüp, uyukluyorum." Yorganc›, yüzünde mesut bir gü-

lümsemeyle bu aç›klamay› yaparken d›flar›ya bak›p, azg›n karayelle savrulan kar›n alt›nda bir an önce evlerine kapa¤› atmaya çal›flan insanlara ac›m›flt›m. Belki baz›lar›n›n ›s›nacak bir sobas›, oca¤› yoktu. Oysa yorganc›n›n duvarlar›n› rengârenk eme¤iyle donatt›¤› mekân adeta cennet gibiydi. ‹flimiz bittikten sonra görev yerimiz olan befl kilometre ötedeki köye dönecektik. Bulabilirsek bir at arabas›yla. Bulamazsak da yürümek zorunda kalacakt›k ki genelde bulunmazd›. O zamanlar taksi, dolmufl hak getire... K›skançl›kla yorganc›n›n yüzündeki bahtiyar ifadeye bakakalm›flt›m. O so¤ukta k›r›k cam parçalar› gibi yüzümüze vuracak kar taneleriyle mücadele ederek, onca yolu yürümek yerine mangal›n tatl› Sonra içinde tatl› ›s›tt›¤› turuncu korlar›n dükkânda, çal›flma ala- yalazland›¤› kocaman bir n›na serile- pirinç mangal gözüme çarpt›. Is›n›n kayna¤› oydu...

137


BD KASIM 2011

cek yumuflac›k yorganlar›n alt›na k›vr›l›p, d›flar›da ya¤an kar› seyrederek uyusayd›k ne güzel olurdu. Hem neden olmas›nd› ki? Belki yorganc› bize izin verirdi: "Amca, sen hiç geceleri burada uyudun mu?" "Uyumaz olur muyum? Bazen ifller y›¤›l›r, geç saatlere kadar çal›fl›r›m. O zaman eve gitmez yorganlara sar›l›p burada uyurum." Ne büyük bir keyifti kim bilir. Çocuk

ruhum, o k›fl gecesini gözümü kamaflt›ran rengârenk yorganlar aras›nda, o flirin dükkânda uyuyarak geçirmek istiyordu: "Amca, bu gece biz de burada kalsak. Bu havada köye kadar yürümek çok zor olacak." ‹flte o an, annem: “Sen neler saçmal›yorsun böyle?” dercesine omzuma bast›rm›flt›. Oysa yorganc› yüzündeki munis ifadeyle kalmam›z› onaylam›flt› bile: "Kal›n evlad›m. Ne ifliniz var bu karda boranda köy yollar›nda? Buras› s›cac›k. Al›rs›n›z yorganlar› da üstünüze..." Bunu öyle çok istiyordum ki. Öte yandan annemin böyle bir fleyi kabul etmeyece¤inden de emindim. Nitekim iflimiz bittikten sonra dükkândayken ç›kartm›fl oldu¤umuz atk›lar›m›z› s›ms›k› boynumuza sard› ve ayr›ld›k. ‹çerinin tatl› s›cakl›¤›na karfl›n d›flar›da zehir gibi bir so¤uk vard›. Tipiyle savrulan kar taneleri yüzümüze çapt›kça tenimize i¤neler bat›yormufl gibi ac›yordu. Tahmin etti¤iniz gibi araba da bulamad›k ve köye kadar olan befl kilometreyi saatler süren nefes nefese bir yürüme sonunda aflt›k. Öte 138

yandan yorganc›n›n insan›n içine mutluluk, yaflama sevinci veren o s›cac›k, rengârenk dükkân›n› hiç unutamad›m. fiimdilerde, özellikle de so¤uk k›fl akflamlar›, ne zaman bir hallaç dükkân›n›n önünden geçsem, duvarlara yan yana as›lm›fl rengârenk, nak›fl nak›fl ipek yorganlara bakar›m ve k›rk befl sene önce içimde ukde kalan o eski arzu tekrar depreflir. Çat kap› içeri girip: "Bu gece flu güzel yorganlara sar›n›p dükkân›n›zda uyumama izin verir misiniz" diye sormak geçer akl›mdan. Kim bilir belki bir gün buna cesaret ederim. Hem belli olmaz. ‹zin veren de ç›kar belki. ÇENGELKÖY KOYUNDA, B‹R TEKNEDE UYUMAK

Hep yaflamak istedi¤im uyuma fantezileri içinde gerçekleflen bir tane var: O da; Çengelköy koyunda, demirli bir bal›kç› teknesinde birkaç dostla birlikte ilk sonbahar sa¤ana¤›n›n sesini dinleyerek uyudu¤umuz o unutulmaz gecedir. Bunu gerçeklefltirdi¤imizde yirmili yafllardayd›k. Ekim ay› bafllar›yd›. Palamut ak›n› sürüyordu. Akflam inmeden önce aç›l›p, Arnavutköy civarlar›nda kendimize yetecek kadar palamut avlam›flt›k. Sonra Çengelköy koyuna demirledik. Gece iyice serinlemiflti. Her an s›k› bir ya¤mur indirecek gibi bir a¤›rl›k vard› havada. Sahildeki yal›lar›n salonlar›ndaki dev kristal avizelerin ›fl›lt›s› Bo¤az’›n sular›nda hareleniyordu. Yan›m›zda bir gazoca¤› ve tava vard›. Hemen haz›rl›klara giriflip palamutlar› k›zartmaya bafllad›k. Salata malzemesi ve içki almas› için teknenin küçük botuyla sahile


BD KASIM 2011

b›rakt›¤›m›z arkadafl döndü¤ünde de- yerimden kalk›p da bakmak gelmeniz üstündeki flölen haz›rd›. Geç saat- miflti içimden. Derken daha fliddetli lere kadar yiyip, içip sohbet ettik. He- ikinci bir gök gürültüsü ve hemen arpimiz fazlas›yla çak›rkeyif oldu¤u- d›ndan da bardaktan boflan›rcas›na muzda sahildeki yal›lar›n ve tepeler- ya¤an bir sa¤anak bast›r›nca ister isdeki apartmanlar›n ›fl›klar› birer birer sönmeye baflla- Yan›m›zda getirdi¤imiz m›flt›. Do¤rusunu söylebattaniyelere sar›larak, mek gerekirse; rak›n›n verteknenin camekânl› iç di¤i tatl› rehavetle bizim de uykumuz gelmiflti. bölümünde döflemeye Yan›m›zda getirdi¤ibal›k istifi s›ralanarak miz battaniyelere sar›larak, teknenin camekânl› iç böuyumaya bafllad›k. lümünde döflemeye bal›k istifi s›ralanarak uyumaya bafllad›k. temez sar›nd›¤›m battaniyeden hiç ç›kmadan kafam› kald›r›p, camekânBo¤az’›n rüzgâr›yla bir beflik gibi dan d›flar› bakt›m. Hemen önümdeki hafif hafif sallanan teknedeki uyku denizin üstü binlerce ya¤mur tanesinin öyle tatl› gelmiflti ki, ilk gök gürültü- sertçe vurufluyla delik deflik olmufl sünü duydu¤umda rahat›m› bozup gibiydi. Sa¤anakla birlikte görüfl azal139


BD KASIM 2011

d›¤› için Bo¤az’dan geçer gemiler dü- s›nda uykunun s›cak kuca¤›na düfldüklerini öttürmeye bafllam›fllard›. müfltük. Hâlâ ayn› fliddetle ya¤an saYatt›¤›m›z bölmenin üstündeki tavan ¤ana¤›n yaratt›¤› t›p›rt›lar›n ninnisi kaplamas›na fliddetle vuran ya¤mur de özel bir hediyeydi. taneleri trampet t›k›rt›s›na benzer sesler ç›kart›yorlard›. Yan›mda uyuyan Bir süre sonra yar›m kalm›fl uykuarkadafllara bakt›m. Ne gök gürültüsü, mun ça¤r›s›na dayanamay›p, m›fl›l m›ne de sa¤anak onlar› etkilemiflti. M›fl›l fl›l uyuyan arkadafllar›m›n aras›na tekm›fl›l uyumaya devam ediyorlard›. rar uzand›m. Ne kadar geçmiflti, bilÜçüncü flimfle¤in par›lt›miyorum. Çok fliddetli bir gök Üçüncü s›nda sahildeki yal›lagürültüsüyle hepimiz birden şimşeğin parıltısında yatt›¤›m›z yerden f›rsahildeki yalıların bakımlı lad›k. Evinde uyudubahçeleri ve o bahçe¤unu sanan bir dostulerdeki heykeller birkaç muz flaflk›nl›kla sorusaniyeliğine görünüp yordu: “Neredeyiz kayboldular. yahu, evde de¤il miyim?” Haline gülerek, hep birlikte camekân›n ard›nda kalan ya¤muru ve Bo¤az sahilini seyre dald›k. Tekrar uykular›m›za dönerken karanl›k denizin sath›na saçt›¤› ›fl›lt›larla dev bir yolcu gemisi Karadeniz istikamer›n bak›ml› bahçeleri ve o bahçelerdeki tine do¤ru ç›k›yordu. Gecenin o saaheykeller birkaç saniyeli¤ine görü- tinde görevli personel d›fl›nda herkes nüp kayboldular. Sadullah Pafla yal›s› uyuyor olmal›yd›. Güneflin do¤mas›na hemen karfl›m›zdayd›. Bir an için o daha çok vard›. Hemen, sabah kahvalmuhteflem binada ömrünü geçiren ku- t›s›n› sahilden getirtece¤imiz Çengelflaklar›, flamdanlar›n ayd›nlatt›¤›, de- köy böre¤i ve oca¤›m›zda demleyevasa mangallar›n ve flöminelerin ›s›t- ce¤imiz çay eflli¤inde, yine teknede t›¤› görkemli salonlarda kimlerin ya- yapmaya karar verdik. Sonra tekrar flam›fl oldu¤unu düflündüm. Bizler battaniyelerimize sar›n›p kendimizi teknemizle o gece onlara komflu ol- Bo¤az’›n çalkant›s›na, ya¤murun t›mufltuk. Güvertede hofl bir sohbet or- p›rt›s›na b›rakt›k. Uyand›¤›m›zda ertam› oluflturmufl, alkolün verdi¤i reha- tesi gün ö¤len saatleriydi. Eminönü vetle koyun tam ortas›nda, küçük dal- vapuru iskeleden henüz ayr›lm›flt›. • galarla sallanan bir befli¤in korumamehmetunver@butundunya.com 140


YAZAR DEDE VE TORUNLARI Muzaffer ‹zgü

ivcivler çok mutluydular. Befl kardefltiler. Hepsi de sapsar›yd›lar. Kanatlar›n› açt›lar m›yd› kocaman bir sar› çiçe¤e benziyorlard›. Annesi biraz uzaklafl›p, onlar› ça¤›rd›¤›nda, kanatlar› kelebek kanad› gibi aç›l›p kapan›yordu. ‹çlerinde uçan da vard›. O hepsinden önce annesinin yan›na var›yor, yemi kap›yordu. Ama anne tavuk hiç bofl durmuyordu ki...

C

Topra¤› kaz›yordu. Kazd›¤› yerden birfleyler ç›kar›yordu. “G›t g›t, gak gak...” Yani, “Yiyecek birfley buldum civcivler. Koflun gelin yan›ma” diyordu. Yorulunca anneleri onlar› bir gölgeye götürüyor, orada kanatlar›n› aç›yor, yavrular›n› kanatlar›n›n içine al›yordu. Oh, ne hofltu anne tavu¤un kanatlar›n›n alt›nda uyumak... Uyunur da düfl görülmez mi?.. Civcivler de 141


BD KASIM 2011

düfl görüyorlard›. Kimi düflünde kocaman bir bu¤day tanesi buluyor, kimi mavi bir boncukla oynuyor, kimi de göklerde uçuyordu. Uyan›nca birbirlerine “Günayd›n” diyorlard›. Sonra da gülüyorlard›. Uyuduklar› gece uykusu de¤il, gündüz uykusuydu. Az›c›k uyuklasalar da, hemen ac›k›yorlard›. Önce biri, annesinin kanad›n›n alt›ndan ç›k›yordu. Onun, iki kez, “Cik cik” demesiyle ötekiler de uyan›yorlar, cik cik flark›s› söylemeye bafll›yorlard›. Yani, “Anne biz ac›kt›k, haydi bize yem bul...” ‹çlerinden biri de: “Su içece¤im cik cik, su içece¤im cik cik” diyordu. “G›t g›t, gak gak, tamam civcivler tamam... fiimdi fluradan gidece¤iz ama hiçbir zaman kümesimizin oldu¤u yerden uzaklaflmayaca¤›z... Bak›n ben size oralarda ne yemler bulaca¤›m...” Befl civciv arka arkaya diziliyor, annelerinin ard› s›ra yürümeye bafll›yorlard›. Anne bazen arkas›na dönüp 142

sesleniyordu. “Hani civciv marfl› ha, haydin bakal›m!..” Civciler marfl söylemeye bafll›yorlard›: Biz civcivleriz Annemizi çok severiz Onun arkas›ndan gideriz. Annemiz ça¤›rd›¤›nda üflüflürüz Buldu¤unu bölüflürüz Suyumuzu içine neflemizi buluruz.” arfl› söylemek çok güzeldi de anneleri su bulamam›flt›. Aln› benekli civciv, “Anneci¤im susad›m” diye yineledi. “Benekli, yavrum, civcivim, biraz bekle. fiimdi bulaca¤›m...” O da nesi; hava gürlüyordu. fiark›lar› en güzel söyleyen civciv ba¤›rd›: “Ben su buldum anneci¤im... Bak›n, kardeflimin kanad›nda su var...” “Ayyy” diye ba¤›rd› anne.

M


BD KASIM 2011

“Ya¤mur ya¤›yor civcivler, ya¤mur... Haydi hep birlikte kümese kofluyoruz... Yoksa ›slan›r›z...” Anne, civcivleri önüne katt›: “Koflun koflun, ›slanacaks›n›z” diyordu ama, benekli civciv gagas›n› havaya do¤ru açm›fl, “Biraz daha anneci¤im, biraz daha ya¤mur suyu içeyim” diyordu. Kümese varm›fllard›. Civcivin biri sordu: “Hemen uyuyacak m›y›z anneci¤im?” Anne: “Yok can›m, daha akflam olmad› ki, ya¤mur dinsin, yine d›flar› ç›kar›z.”

C

ivcivler sevindiler. Yoo, akflam› da, uykuyu da çok seviyorlard›. Çünkü akflama dek ayaktayd›lar. Bazen annelerinin önünde, bazen arkas›nda, kofluyorlar, oynuyorlar, kanatlar›n› aç›p iki kar›fl uçuyorlard›. Akflam olunca evsahibinin verdi¤i yemi yiyorlar, oh, sular›n› da içtikten sonra, “Anneci¤im uykum geldi, uykum geldi” diyorlard›. Eh, civcivlerin uyumas› için yatak haz›rlanacak... Yok can›m, öyle yere yatacak serilecek, yast›k konacak, üzerine yorgan serilecek... Hay›r, hay›r, öyle de¤il, civcivlerin yata¤› da, yorgan› da, annelerinin kanad›n›n alt›. Anne diz çöküp, kümesin ortas›na oturacak, iki kanad›n› da açacak, “Gelin yavrular›m...” diyecek. Art›k, isteyen civciv, istedi¤i kanad›n

alt›na... Oh. M›fl›l m›fl›l, kardefller kanat kanada verecekler, uyuyacaklar. Anne tavuk, “‹yi geceler civcivlerim, yar›n sabah sizinle birfley konuflaca¤›m” deyince civcivler hepsi bir a¤›zdan: “Ne konuflacaks›n anneci¤im, ne konuflacaks›n anneci¤im” diye ba¤›rmaya bafllad›lar. “Sabahleyin civcivlerim, sabahleyin. fiimdi uyuyun bakal›m.” Birbirlerine bakt›lar, gagalar›n› oynatt›lar, “Acaba annemiz bizimle ne konuflacak?” diye sormaya bafllad›lar. Anne,“G›t g›t, gak gak, uyumaya bak, uyumaya bak” deyince hepsi uyumaya bafllad›lar. O sabah heyecanla uyand›lar. Ne kümesin kap›s›n›n aç›lmas› heyecan›, ne günefl ›fl›¤›n›n heyecan› vard›. Annelerinin onlarla ne konuflaca¤›n› merak ediyorlard›. Hatta içlerinden biri gece yar›s› uyanm›fl, “Kalk›n sabah oldu” demiflti de, anne: “Aaaaa, hay›r civcivler daha sabah olmad›, yat›n” demiflti. Civcivlerin hepsi annelerinin karfl›s›na geçmifl, onun gagas›na bak›yorlard›. Bakal›m anneleri ne söyleyecekti. “Bak›n civcivlerim...” Civcivlerin yürekleri küt küt at›yordu. Annelerine bak›yorlard›. “Ana okulu zaman›n›z geldi civcivlerim, size ana s›n›f›na yazd›raca¤›m...” Hiçbir fley anlamam›fllard›. Annelerine bak›yorlard›. “Sevgili yavrular›m, 143


BD KASIM 2011

civcivler sizin denli olunca okula giderler. Ama okulun ana s›n›f›na...” Yine hiçbir fley anlamam›fllard›. Birbirlerine bak›yorlard›. “Sabahlar› sizi ben götürüp okula b›rakaca¤›m. Akflam üzereri de okul da¤›l›rken ben sizi orada bekleyece¤im, sonra önüme kat›p, kümese getirece¤im.” Benekli sordu: “Peki biz nerede karn›m›z› doyuraca¤›z?” “Okulda, orada beslenme var. Size

beslenme saatinde yiyecek verecekler.” Benekli yine sordu: “Yani biz orada hep oturaca¤›z...” “Yooo, yoooo, ö¤retmeniniz olacak. Ö¤retmeniniz size oyunlar oynatacak, flark›lar ö¤retecek...” Civcivin biri: “Sen ö¤retiyorsun ya anneci¤im...” “Ama orada okullu çocuk olacaks›n›z. Daha neler neler ö¤reneceksiniz...” 144

“Hay›r” dedi benekli. “Ben baflka tavu¤a anne demem. Benim annem sensin...” “Yavrum, beneklim, o annen olmayacak, ö¤retmenin olacak...” “Hay›r, bazen burada gezeerken baflka tavuklar nas›l bize k›z›yor. Hele hele baz› horozlar, üstümüze üstümüze gelip, “Çi¤nerim seni” der gibi bakm›yorlar m›? Nas›l kaç›yoruz o zaman... Ya ö¤retmenimiz de öyle üstümüze üstümüze gelip, bize k›zarsa, gagas›yla bafl›m›z› didiklerse?” Aaaaa... Civcivlerin hepsi birden: “Biz gitmiyoruz anneci¤im” dediler. “Olur mu civcivler, her civciv zaman› gelince okula gider...” “C›k” dedi benekli. “Sen yan›m›zda yoksun ki, bizi kim koruyacak?” “Okulda korunman›za gerek yok ki. Orada ö¤retmenleriniz var. Sizi kendi civcivleri gibi sevecekler...” “Hay›r” dedi en iri civciv. “Sen de yan›m›zda oturursan gideriz. Yoksa gitmeyiz...” Annenin gagas› aç›k kalm›flt›. Ne diyece¤ini bilmiyordu. ‹ri civciv, “Okulda horoz ö¤retmen de var m›?” “Var” dedi annesi. “Ama çok iyiler...” ‹flte o horoz ö¤retmen var ya, kafam› gagalarsa böyle tak tak tak? Ben gitmem...” “Bak›n yavrular›m, burada befl kar-


BD KASIM 2011

deflsiniz. Ama orada çok civciv olacaks›n›z. Hepsi arkadafl›n›z olacak. Spor yapacaks›n›z, resimler çizeceksiniz... En iyi biz bugün okula gidelim.” “Ben gelmem...” “Ben de gelmem...” “Hiç birimiz gelmeyiz...” “Civcivler gezelim, gezmekle birfley olmaz. fiöyle okulun yan›na dek gidelim, orada biraz okula bakal›m... Hay›r, hay›r, hiçbirinizi orada b›rakmayaca¤›m. Sonra hep birlikte geri dönece¤iz... Haydi flimdi yemimizi yiyelim, suyumuzu içelim...” içbirinin can› ne yem yemek istedi, ne su içmek istedi. ‹fltahs›z yediler. ‹stemeye istemeye annelerinin arkas›na düfltüler. “Ö¤retmeniniz size okul yolu flark›s›n› ö¤retecek. Okulumuz flark›s›n› da ö¤retecek.” “Biz gitmeyiz...” “Tamam civcivler, tamam...” Okula yaklafl›rken ortal›¤› civciv sesi doldurmufltu. fiimdiye dek bu denli çok civciv sesi duymam›fllard›. Soka¤› dönünce civciv okulunu gördüler. Bahçede bir y›¤›n civciv koflu-

H

yor, oynuyor, uçuyor, s›çr›yordu. Aralar›nda birkaç tane tavuk ve horoz dolafl›yordu. Tavuklar da, horozlar da civcivleri gagalar›yla okfluyorlar, kanatlar›n› aç›p onlarla flakalafl›yorlard›. Hele ortada bir tavuk, bir y›¤›n civcivle kanatlar›n› açm›fl, durmadan dönüyorlar, hep bir a¤›zdan flark›lar söylüyorlard›. Benekli gözlerini iri iri açm›fl, bahçedeki civcivleri izliyordu. ‹çinden, “Ah ben de bunlar›n aras›nda olsam” diyordu. Ya geriye kalan dört civciv, onlar da benekli gibi düflünüyorlard›. Hele iri civciv kanatlar›n› aç›p aç›p kap›yor, bir anda uçup, bahçedeki civcivlerin aras›na kat›lmak istiyordu. Benekli dayanamad›: “Anneci¤im, beni bu civcivlerin yan›na b›rak, akflam üzeri de gel al” dedi. Ötekiler dururlar m›: “Ben de, ben de, ben de...” demeye bafllad›lar. “Yooo...” dedi anne. “Önce yaz›lacaks›n›z. fiimdi kümesimize gidelim, bir güzel y›kanal›m, taranal›m, tüylerimizi parlatal›m, yar›n gelip, yaz›lal›m...” • muzafferizgu@butundunya.com.tr

ELEKTR‹K SÜPÜRGES‹ Elektrik süpürgesi sat›c›s› bir evin kap›s›n› çalm›fl.

Kap›y› açan kad›na: "Han›mefendi, elimde gördü¤ünüz kova çöp dolu," deyip kovay› evin içinde do¤ru boflaltm›fl ve devam etmifl, "Bu süpürge ile befl dakikada tüm bu çöpü temizleyece¤im. Temizleyemezsem, hepsini afiyetle yiyece¤im." fiaflk›n kad›n sat›c›ya bofl bofl bakm›fl ve: "Beyefendi, yan›nda içecek ne al›rs›n›z? Elektirikler kesik!" Gönderi: METE T‹ZER 145


Gรถnderi: METE Tโ นZER

146


BD KASIM 2011

BR‹Ç Briç, 1856’lardaki K›r›m savafl›

s›ras›nda ‹stanbul’a gelen ‹ngiliz askerleri ile Türklerin ortaklafla BütünDünya’dan yaratt›¤› bir oyundur. Anavatan› Briç severlere Türkiye denebilir. Özel Yazan: YILMAZ DA⁄DEV‹REN

B

riç'in bafllang›c› için çeflitli bilgiler aktar›l›r. Önemlilerinden biri, 1856’lardaki K›r›m savafl› s›ras›nda ‹stanbul’a gelen ‹ngiliz askerleri ile Türklerin ortaklafla yaratt›¤› bir oyundur. Anavatan› Türkiye denebilir. Kare masada karfl›l›kl› oturan iki insanla, di¤er eksende oturan iki insana karfl›, insanlar aras›nda bir köprü kurularak oynanan bir oyundur. Yarat›c›lar›n›n, hem bu ça¤r›fl›m nedeniyle, hem de Galata köprüsüne karfl› oynarken köprüden esinlenerek oyuna “bridge" (= briç = köprü) ad›n› ver-

dikleri söylenir. Oyunun ilk resmi kurallar› ABD / ‹ngiltere'de 1871’de konmufltur. Türkiye’de briç kulüpleri 1960’larda kurulmaya bafllanm›fl, Briç Federasyonu da 1965'te Bakanlar kurulu Karar›yla Türkiye'yi temsile yetkili k›l›nm›flt›r. Futbol federasyonu gibi tam resmi ve özerk hale gelmesi 1997 y›l›nda olmufltur. 200’den fazla briç kulübümüz vard›r. Bu say› dünyada 100.000’e yak›nd›r. Birçok ülkede lise ve üniversitelerde ders ve seçmeli ders olarak okutulmaktad›r. Hocal›k ve oyuncu147


BD KASIM 2011

luktan geçimini sa¤layan çoktur. Briç oyunu ve yar›flmalar› için, 12. Briç Olimpiyad› Ekim 2004 aç›k (milli tak›m), bayanlar, gençler, tarihinde 73 ülke ve 3000 kiflinin kat›l›m› ile ‹stanbul’da yap›lm›flt›r. üniversiteler, kar›fl›k (kad›n -erkek), senyörler (60 Ünlü Briç yafl üstü) kategorileri lokallerinde hemen her gün Oyuncular›ndan vard›r. Turnuvalar kulüp turnuvalar› düzenlerBaz›lar›: prensip olarak tak›m Bill Gates, Ömer fierif ler. Federasyonun denetim maçlar› ve ikili olave gözetiminde ülke çap›nM. Navratilova rak yap›l›r. Briç olimda yar›flmalar düzenleyenler D. Eisenhower piyat›, dünya, Avrupa, de vard›r ve baz›lar› gelenek‹smet ‹nönü k›ta flampiyonalar› WBF leflmifltir. Briç: (World Bridge Federation Gerçek ve do¤ru bir spordur. / Dünya Briç Federasyonu) ve k›ta feMüzik gibi evrensel bir dildir. derasyonlar›nca düzenlenir ve kuruAk›l, zeka ve haf›za kullanan bir lufllar›n onay ve gözetiminde çeflitli beyin sporudur. ülke ve kentlerde her y›l yüzlerce ulusEntelektüel bir zihin jimnasti¤idir. lararas› yar›fl düzenlenir. Her ülkenin Di¤er spor dallar›ndaki gibi kurallar, federasyonlar› da ülke baz›nda resmi etik de¤erler, disiplin, e¤itim, uygulayar›flmalar yaparlar. Briç kulüpleri de ma, yar›flma, performans, fair play

• • • •

yan›nda strateji, rakibi zora sokma /yan›ltma, planlama, konsantrasyon, çabuk refleks, mant›k, analiz, sentez, bilgiyi do¤ru kullanma, iyi zamanlama gibi bilgi yeteneklerin kulland›¤› azim ve dayan›kl›l›¤›n sergilendi¤i zihinsel bir spordur. 1’den sonra 37 s›f›r koyun, iflte o

‹lk briç federasyonu ve ligi

1927 y›l›nda "American Contract Bridge Ligue (ACBL) ad› ile Amerika’da kurulmufltur. Dünya Briç Federasyonu (World Bridge Federation (WBF) 1958 y›l›nda kurulmufltur. Genel Merkezi ‹sviçre Lozan'dad›r. Ba¤l› federasyon say›s› 2010 y›l›nda 133’tür. 150.000 ABD, 90.000 Hollanda, 9.000 Türkiye olmak üzere 2010 y›l› lisansl› oyuncu say›s› 500.000 civar›ndad›r. 148

Yazar›m›z› tan›yal›m: Y›lmaz Da¤deviren 1938 Konya do¤umlu. Elektronik Y. Müh. (‹TÜ, 1961) 1962-64 Kara Harp okulu elektronik ö¤retmeni, 1964-70 PTT flehirleraras›, ülkeler aras› iletiflim bölümü mühendisi ve müdürü, 1970 - 80 TRT teknik Müdürü ve TV Daire Baflkan›, 1993 -98 Telsim Genel Müdürü. Halen aktif emekli.


BD KASIM 2011

kadar da¤›l›m olas›l›¤› vard›r. Ömür boyu ayn› problemle karfl›laflmazs›n›z. Çok dinamik bir oyundur. 9’dan 99’a (eskiden 7’den 70’e denirdi, ölüm yafl› 40’tan 80’e ç›k›nca 9’dan 99’a oldu.) herkesin, dil, din, ›rk, s›n›f, yafl, cinsiyet, fark›n›n olmad›¤› ve ömür boyu teorik ve pratik e¤itimi süren bir numaral› zihin sporudur. Milli tak›m oyuncular›m›z aras›nda 70’li yafllarda oyuncular›m›z vard›r. Briç, kulüpte, internette, elektronik ve yaz›l› bas›nda, evde, kahvede, piknikte, otelde, yurt içi/yurt d›fl› gezilerde, her yerde, her pozisyonda oynanabilir. Masraf› adeta s›f›rd›r. En ucuz u¤rafllardan biridir. Dünyan›n her yerinde her briççi di¤eriyle dosttur. Herkes diyalekt hariç ayn› dili kullan›r. ‹ki briççi, kar› koca briççiler kavga riski büyük olmakla birlikte ömür boyu briç konuflabilirler.

• •

Briç’in kazand›rd›¤› "yaflam becerileri":

• Baflar› ve baflar›s›zl›¤› yönetmek, • Baflar›l› iken performans› korumak ve gelifltirmek, kendini motive etmek, • Özdenetim sa¤lamak, • Risk almak, • S›n›rlar›n› zorlamak ama s›n›rlar›n› bilmek ve kabullenmek, • Rakibe sayg› duymak, baflkalar›n›n de¤erlerini aynen kabul etmek, • lefltiriye aç›k olmak, • Do¤ru karar kavram›n› kazanmak ve oran›n› art›rmak, • Davran›fl›m›z›n sorumlulu¤unu üstlenmek, • Çat›flmalar› çözmek.

Briç bir ömür boyu teorik ve pratik e¤itimi süren bir numaral› zihin sporudur.

Briç Ortakl›k kavram› için de ideal bir uygulama alan›d›r. ‹letiflim, uyum, hoflgörü ve dayan›flma ister. Bireysel ve toplumsal iliflkiler bütünüdür. Dolay›s›yla bu konuda da e¤iticidir. Ne yaz›k ki insanlar›m›z›n ortakl›k kavram› ve toplumsal bilinç yoksunu olmalar› nedeniyle baflar› ve zevk alma düzeyi olmas› gerekenin alt›ndad›r. *** Ben WBF (Dünya Briç Federasyonu) ve Türkiye Briç Federasyonu izleyen ve briç dünyas›n› çok yak›ndan izleyen biriyim. Kitaplar, makaleler, konvansiyonlar, savunma ve yer oyunu/problem olarak 3 farkl› kategoride yaz›l›r. Konvansiyonlar evrenseldir. Savunmalar da. Problemler ise özeldir. Öncelikle seçenekleri ile yayg›n konvansiyonlar› ve savunmalar› yazaca¤›m. Problemleri kitaplardan ve yenilerini de internetten aktaraca¤›m. Her ay buluflmak dile¤iyle... 149


BD KASIM 2011

YARININ BÜYÜKLER‹ Gönderi adresi: Sedef Cad. 2446 Ada, 1. Parsel, A Blok, Kat: 3, Da: 16, Ataflehir, 34750 ‹stanbul e-posta: butundunya@butundunya.com.tr (e-posta ile gönderece¤iniz fotograflar›n 150 KB’den fazla olmamas›na lütfen özen gösteriniz.)

Atlas Bilal, ‹stanbul

Defne Demirçay, ‹stanbul

Duru Keskin, ‹stanbul

Cansu Erdo¤an, Uflak

Serra Kösebay, Defne Erkan, Selin Kösebay, ‹stanbul 150

Elif Savafl, Ayd›n

Arzu fiahbaz, ‹stanbul

Sude Naz Yücel, ‹stanbul


BD KASIM 2011

Adem Arman Bozkaya, ‹stanbul

Atefl Kot, ‹stanbul

Nil Metin, ‹stanbul

Ela Gürtuna, ‹stanbul

Bora Tosuner, Ankara

Ceren Seyhan, Ankara

Almira Kufl, ‹stanbul

Ya¤mur Genç, Ankara

Kemal Arda Y›ld›r›m, Ankara

Yasemin, Günefl ve Kaan Kardefller, Londra 151


BD KASIM 2011

KASIM AYI ÇÖZÜMLER SAYFASI Satranç Çözümleri

“Sudokunun Yan›tlar›”

1 9 2 6 8 5 4 3 7

7 5 6 3 9 4 1 8 2

3 8 4 7 2 1 5 9 6

2 6 9 5 7 3 8 1 4

4 3 5 8 1 6 2 7 9

8 1 7 2 4 9 6 5 3

6 4 1 9 5 7 3 2 8

9 2 3 1 6 8 7 4 5

5 7 8 4 3 2 9 6 1

Sudoku yapamayanlar için

8 9 7 1 4 2 5 3 6

5 6 1 3 9 8 7 4 2

3 4 2 6 7 5 8 1 9

2 1 3 8 6 9 4 5 7

9 8 4 5 3 7 2 6 1

6 7 5 4 2 1 3 9 8

1 5 9 2 8 4 6 7 3

7 3 8 9 5 6 1 2 4

4 2 6 7 1 3 9 8 5

Sudokusuz yapamayanlar için “Bilginizi Denetleyin”

1-(c) Minevra

10-(d) Peru

2-(a) Krizalit

11-(a) Fatih Sultan Mehmet

3-(b) Fransa 4-(b) Katalizör

12-(c) Embriyoloji 13-(b) Batardo

5-(b) Moliere

14-(d) Sümerler

6-(a) Beytül Gazel

15-(a) David Lean

7-(c) Türkiye

16-(d) Çocuk Esirgeme Kurumu

8-(d) Patrona Halil ‹syan› 9-(a) Bülent Ecevit

152

17-(c) Venedik 18-(d) Çaykovski

PROBLEM: .Nunn, 1999 1.fih4! fih8 2.fig3! fih7 3.fif4 fig8 4.fig4! g6 5.fif4 fif7 6.fie5 fie7 7.h4 1-0 ATAK: S.fiahin-H.Döven, Antalya, 2011 1.Fxf7+ fih8 2.Ag6+ 1-0 (2…hxg6 3.Vh3+#) Kareler ve Rakamlar 253 428

361 = 614 217 = 211

860 384

398 = 462 209 = 175

681

144 = 825

476

189 = 287

‹lk dersimiz Türkçe 1-(d) 2-(c) 3-(b) 4-(d) 5-(a) 6-(c)- 7-(d) 8-(a) 9-(b) 10-(c) 11-(d) 12-(a) 13-(d) 14-(c) 15-(b) Kare Bulmaca


KARELER VE RAKAMLAR Cahit Batum •S›f›rdan, dokuza kadar olan rakamlar› kullanarak afla¤›daki ifllemleri çözünüz. •Her farkl› flekil bir rakam› göstermektedir. •0-9 aras›ndaki rakamlar her iki grupta farkl› flekillerle simgelenmektedir.

1

2

Çözümler 152. sayfadad›r.

153


BD KASIM 2011

Bulmacan›n çözümü 152. sayfadadır. 154


BULMACA Filiz Lelo¤lu Oskay

SOLDAN SA⁄A: 1- Türk sinemas›na uzun y›llar hizmet etmifl olup geçti¤imiz günlerde yitirdi¤imiz fotografta görülen sanatç›m›z.- Trabzon’un bir ilçesi. 2‹simler listesi.- Köflesi olmayan ve bir düzlem teflkil eden geometrik flekil.Kaz da¤lar›n›n mitolojik ad›. 3- G›rtlak iltihab›.-Üzüntü verme.-Alt›n›n simgesi. 4- ‹ridyumun simgesi.- ‹smin bir hali.Genellikle Midyat yöresine özgü gümüfl tel iflleme sanat›. 5- Nargilenin elle tutulan uzun metal k›sm›.- Avrupa’da bir halk.- Küba’da ortaya ç›km›fl yavafl ritmli bir latin dans›. 6- Dünyay› güneflin zararl› ›fl›nlar›ndan koruyan tabaka.- Yapma, etme.- Tavla oynama gereci. 7- Yünden dokunmufl iplik.- Hastal›kl›, çelimsiz.Kiriflli bir çalg›. 8- Faiz.- Emreden, buyuran. - ‹stavritin küçü¤ü olan bal›k. 9- Eski M›s›r’da günefl tanr›s›.- Yaz›m.Güvey. 10- Sanayide oldukça s›k kullan›lan paslanmaz bir element.- Baryumun simgesi. - Notada durak iflareti. 11Hararet. - Dar ve kal›nca tahta.- Çeliflki. 12- ‘….. ‹yem’ (1915-2005 y›llar› aras›nda yaflam›fl olan toplumcu-gerçekçi sanat ak›m›n›n öncülerinden olan ünlü ressam›m›z). – ‹nce yap›l›. - ‘ Joan …’ (Ünlü ‹spanyol sürrealist ressam). 13- Saf, kat›fl›ks›z.- ‹çinde tanr›’ya tap›n›lan kutsal mekan. 14- Gaziantep yöresinde yetiflen beyaz bir üzüm cinsi.- ‹htirasla kar›fl›k intikam duygusu.- S›rf ç›karlar› için birini öven kifli. 15- Çok k›sa dalga anlam›nda kullan›lan fiziksel bir terim. -‘Bolero’ adl› yap›t›ndan da tan›d›¤›m›z ünlü Frans›z kompozitör.- Naz›m Hikmet’in soyad›. 16- Eski dilde ufuklar. - Engel, mani. 17- Sinop’un bir ilçesi. 18- Bizmutun simgesi. - Lezzet.Ni¤de’nin bir ilçesi. 19- Ced. - ‹drar torbas›. 20- Erzurum’un bir ilçesi.- ‹sim, ad.

YUKARIDAN AfiA⁄IYA : 1-‘Geceyar›s› Notlar›’, ‘ Güzelim’ adl› fliirlerinden tan›d›¤›m›z kad›n edebiyatç›m›z.- Elaz›¤’›n bir ilçesi. 2- Özsu.- O yer anlam›nda bir sözcük.- fianl›urfa’n›n bir ilçesi. ‘…. Hayward’ (ABD’li ünlü sinema oyuncusu). 3Hücrelerde kabuk niteli¤i gören geçirgen yap›.- Bir elektrik devresinin aç›p kapamaya yarayan elektriksel anahtar.- Karadeniz’de bir yar›mada.- Ba¤›fllama.- Güzel sanat.4- Diyarbak›r’›n eski ad›.- Ad›l.- Namus. 5- ‘ Francois de ….’ ( “Hitabet Üzerine Üç Diyalog” adl› eseri de bulunan Frans›z yazar).-Kimya’da avogadro say›s› kadar atom ya da molekül içeren madde.- Samanla kar›fl›k bu¤day y›¤›n›. 6- Genifllik.- ‹çinde birçok bilgi bulunan kitap biçiminde takvim.Bir kumafl cinsi. 7- ‘…. Piaf’ (“Kald›r›m Serçesi” lakab› ile tan›nan Frans›z müzisyen).- Eski dilde ba¤›rsak.-“Kar›ncayiyen” de denilen bir hayvan. 8- Türlü nedenlerle baflar›ya ulaflamam›fl kifli.- Küçük erkek kardefl.-Do¤al d›fl etkenlere karfl› s›¤›n›lan mekan.-En kal›n erkek sesi. 9- Boru sesi.Tori¤in tuzda bekletilmesi ile yap›lan bir meze.- Ma¤ara.- ‹talya’da bir kent. 10Amaç, gaye.- Yetmez miktarda.- Yard›m.Bir geyik cinsi. 11- Kabir.- Temel g›da maddemiz.-Bir alafl›mdaki madenlerin erime derecesi fark›ndan yararlanarak bunlar› birbirinden ay›rma ifllemi. 12- Divan edebiyat›nda hece ölçüsü.- ‘ Ahmet …’ (1864 - 1932 y›llar› aras›nda yaflam›fl yazar ve gazetecimiz). 13- Üretim.-Teknelerde tutulan bal›klar› canl› tutmaya yarayan bölüm. 14Serbest meslek adamlar›n› içinde toplayan resmi birlik.- Dört kifli ile eflli olarak oynanan bir iskambil oyunu.-S›cakta vücuttan akan s›v›.- Kiloamperin k›sa yaz›l›fl›. 15Belli bir bölgede yaflayan hayvan toplulu¤u.Habefl soylusu.- Ankara’da bir göl. filizoskay@butundunya.com.tr 155


SATRANÇ Mustafa Y›ld›z OYUN SONLARINI ANLAMAK

G

M John Nunn’›n 2009’da yay›mlad›¤› Understandin Chess Endgames adl› kitab›, FM Alper Ataman taraf›ndan ‹ngilizce’den Türkçe’ye çevrildi ve Analiz Yay›nc›l›k taraf›ndan bas›m› yap›larak piyasaya sürüldü. fiah ve Piyon Finalleri, At Finalleri, Ayn› Renkli Fil Finalleri, Ters Renkli Fil Finalleri, At-Fil Finalleri, Kale Finalleri, Kaleye Karfl› Hafif Tafl Finalleri, Vezir Finalleri, Di¤er Materyal Kombinasyonlar› ve Taktik Fikirler ana konu bafll›klar›ndan oluflan kitab›n Türk satrançç›lar›n›n oyun sonu anlay›fllar›n› gelifltirece¤ine ve onlara katk› sa¤layaca¤›na inan›yorum. Afla¤›daki konuyu ve Oyun Sonu diyagram›n› Oyunsonlar›n› Anlamak’tan ald›m.

OPOZ‹SYON Shavtvaladze-Remizov, Halkidiki, 2000 fiah›n, rakip flah› dikey olarak karfl›lamas› daha s›k rastlan›r olsa da opozisyon farkl› geometrilerde de karfl›m›z ç›kabilir. Yandaki konum yatay oposizyonu içeriyor. 1…fih3 fiimdi, 2.fie2? fig2 devam›nda beyazlar f3 piyonunu vermek zorunda kal›rd›. 2.fie3? fig3 3.fie2 fig2 varyant›nda da benzer bir durum oluflurdu. O halde beyazlar nas›l devam etmeli? 2.fid3! Anahtar hamle. Beyazlar, …fig2 hamlesini fie2, …fig3 hamlesini fie3 ile karfl›lar. d3 karesi bu hedefler için tek uygun karedir. 2…fih2 Siyahlar, flah›yla ilerleyerek rakibinin hata yapmas›n› umuyor. fiimdi, 3…fig1 4. fie2 fig2 tehdidine karfl› beyazlar›n …fig1 hamlesini fie1 ile karfl›layabilmesi gerekir. 3.fid2 Beyazlar bir kere daha tüm seçeneklerini sakl› tutarak siyah flah› g dikeyinde karfl›lamaya haz›r. 3…fih1 4.fie3? fig1 5.fie2 fig2 ile siyahlar›n kazanaca¤› varyant de¤il, bunun yerine beyazlar ayn› stratejiyle devam ediyor. 4.fid1 1/2-1/2 Siyahlar›n aflama kaydetmesi mümkün de¤ildir. 156


BD KASIM 2011

AMATÖRLER fiAMP‹YONASI’NDAN ‹LG‹NÇ KONUMLAR Ersin Orak-Hasan Maamoon, Antalya, 2011 Turnuvan›n seribafl› Suriyeli satrançç›, flah kanad› ata¤›ndan kazanç umarak iki piyon karfl›l›¤›nda bir hafif figürünü gözden ç›kartm›fl. Kazanç apaç›k ortadaysa tafl feda etmenin zaman› gelmifl demektir. Yandaki konumda oyun flöyle sürdü: 22.Kxb7 e5 Siyah, sald›rgan kaleyi alam›yor, beyaz vezirin yolunu kapatmaya çal›fl›yor ama beyaza “b” dikeyi yeterli oluyor. 23.Kfb1 Di¤er kale de ata¤a kat›l›yor. 23…e4 24.Kb8+ fid725.K1b7+ fie6 26.Vb3+ fif6 27.Fc3 fig5 28.Kxh8 Siyah bir figür daha geriye düflüyor. 1-0 Gürel Kullefl-Tarraf Tarraf, Antalya, 2011 Yandaki konumda siyah›n zay›fl›¤› c dikeyindeki bingeç piyonlar›ndan ve aletlerinin birbirlerinden kopuk yerleflmelerinden ileri geliyor. Beyaz›n flah› korumas›z ama ona sald›ran bile yok. Beyaz, bingeç piyonlar› yemeye iliflkin bir fleyler yapmay› planlarken bir de alet kazan›yor. ‹zleyelim: 26.Ab8 f5 27. Ad7+fif7 28.Axc5 piyonlar›n biri kazan›ld›.28…Ac7 29.Fg2 Kder iki taraf da tafllar›n› merkeze yöneltmeye çal›fl›yor. 30. Kb6 Fc8 31.Ff1 g532.Fxc4 fie8 ‹ki piyon geriye düflen siyah, açarak ataktan kaç›yor. 33.Ab5 Aa8 Tafllar› de¤ifltirmek siyah›n ifline gelmiyor.34.Kb8 Fd7 35.Kxa8 Kxa8 36.Ac7+ Beyaz, at çatal›yla at öne geçiyor. Konumsal üstünlü¤ü ele geçirdiyseniz taktik numaralar kendili¤inden gelir. 1-0 OYUN SONU J. Nunn, 1999

ATAK fiahin-Döven, Antalya, 2011

Beyaz Kazanır

Beyaz Kazan›r

mustafayildiz@butundunya.com.tr

Çözümler 152. sayfadad›r. 157


B‹ZE GÖNDER‹LEN K‹TAPLARDAN

Bir Günün Sonunda Arzu Bütün fiiirleri Ahmet Haflim Günümüze Uyarlayan:

Kemal Benk

Can Yay›nlar›

G

eçmiflin önemli yap›tlar›n› günümüz kufla¤› ile tan›flt›rma konusunda çok önemli çal›flmalara imza atan Kemal Benk bu kez Ahmed Haflim’i günümüz diliyle okurla buluflturuyor. Türk edebiyat›n›n en seçkin roman, öykü, deneme yaz›lar›n› sadelefltiren Kemal Benk çok zor bir ifli daha gerçeklefltiriyor. fiiir alan›nda da çok baflar›l›. Bunlardan biri de Mehmet Akif Ersoy’un Safahat adl› yap›t›. Abdülbaki Gölp›narl›, A. Kadir, As›m Bezirci gibi ustalar›n yapt›klar›na flimdi de Kemal Benk’in çal›flmalar› eklenince eski Türk edebiyat› ile yeni kuflaklar aras›nda köprüler art›yor, sa¤lamlafl›yor. Benk fliirlerin hem özgün hem de sadelefltirilmifl biçimleri yan yana

158

sunuyor. Yeni haz›rlad›¤› bu yap›tta Ahmed Haflim’in bugüne kadar yay›nlanan kitaplar›nda yer almam›fl, gazete ve dergilerde kalan fliirlerini de eklemeyi unutmam›fl. Bir anlamda bu yap›tta Ahmet Haflim’in tüm fliirleri bir arada. “Günümüz fliirini haz›rlayan flairlerin bafl›nda gelen flair ve yazar Ahmed Haflim”in yaflam öyküsü derli toplu olarak sunulurken Ahmed Haflim’in sanat›, yap›tlar›, ona iliflkin an›lar da yer al›yor: “SEN‹N ‹Ç‹N/ Bunlar!/Ayr›l›k gecesi karanl›¤›n›n bütün o kuruntular›/ Hüzne bo¤uyorken, yeri nesneleri,/ Ay da gülen güzel yüzünü gösterip/ Yere karfl› gönderirken gülümsemesini/ Dilimde ayr›l›k atefli, gözümde akan gözyafl›/ A¤z›mda yas inlemesi, garip ve a¤layarak/ Seni gözüm o zaman anar da a¤alar›m ah!/ Anar da inlerim, ey meleklerin k›skand›¤› vah!”

Türk-Rus Diplomasisinden Gizli Sayfalar Siyaset-AskeriyeEkonomi-KültürBilim-Spor Mehmet Perinçek

Kaynak Yay›nlar›


BD KASIM 2011

R

usya’daki arflivlerden yararlanarak haz›rlad›¤› yaz›larla, kitaplarla önemli konular üzerindeki sis perdelerini aralayan Mehmet Perinçek bu yeni eserinde “Ahmet Mithat’›n evine konuk olan Ruslar; Birinci Dünya Savafl› efli¤inde kurulan Türk-Rus Dostluk Derne¤i; Mustafa Suphi Olay›yla ‹lgili Son Resmi Yaz›flmalar, Cemal Pafla, Tevfik Rüfltü Aras, Ahmet A¤ao¤lu, Mustafa Kemal ve SSCB ‹liflkileri; ‹zmir Suikast›, Futbol Diplomasisi, 1930’lara iliflkin raporlar, Stalin Türkiye iliflkileri, Lenin ve Atatürk’ün vasiyeti, Türk Ermeni Protokolü ve sonuçlar›” gibi ilginç bölümler bulunuyor. Kitapta her konuya iliflkin y›¤›nla belge, foto¤raf ve kaynakça da var.

Genç Bir Romanc›n›n ‹tiraflar› Umberto Eco K›rm›z› Kedi Yay›nevi

Ü

lkemizde ve dünyada çok sevilerek okunan izlenen yazarlar›n bafl›nda gelen Umberto Eco romanc› geçmifli otuz y›l› bulmad›¤›

için kendini “genç bir romanc›” olarak tan›mlayarak okurunun deyim yerindeyse beynini yiyen sorulara büyüleyici, süslü sözler yerine gerçekçi yan›tlar sunuyor. Usta çevirmen ‹lknur Özdemir’in nefis çevirisiyle kitap metin olmaktan ç›k›p Umberto Eco ile sanki sohbet ediyormufl havas›na dönüflmüfl. En çok merak edilen ya da en s›k sorulan sorulara yan›t veren Eco: “Benimle röportaj yapanlar “Romanlar›n›z› nas›l yazard›n›z?” diye sorduklar›nda genellikle bu tür sorular› geçifltirir, “Soldan sa¤a do¤ru” derim onlara(...) ‹lk roman›m› yazd›¤›m s›rada bir kaç fley ö¤rendim. ‹lki flu: “ilham”, sanatsal aç›dan sayg›n görünebilmek için hillebaz yazarlar›n baflvurdu¤u kötü bir kelimedir. Eski bir söz vard›r, dehan›n yüzde onu ilham, yüzde doksan› terdir. Frans›z flairi Lamartine’in en iyi fliirlerinden birini nas›l yazd›¤›ndan s›kça söz etti¤i söylenir: Bir gece ormanda gezinirken fliirin ani bir ilhamla, akl›na eksiksiz geldi¤ini öne sürermifl. Ölümünden sonra çal›flma odas›nda o fliirin pek çok versiyonunu bulmufllar, y›llar boyu yaz›p yaz›p düzeltmifl fliirini...” Eco yaz›, yazar, yap›t ve okur dünyas›na neflter at›yor, e¤lendirirken bilgilendiriyor. Okuru kendi yarat›c› yöntemlerinde gezintiye ç›kar›yor ve kendi roman dünyas›n› nas›l yaratt›¤›n›n ipuçlar›n› veriyor. 159


B‹R FOTOGRAF B‹N SÖZCÜ⁄E BEDELD‹R Gönderi: EMEL KURT, ‹STANBUL

160


Hat: VOLKAN ATAY

“Bu Da Geçer Ya Hu” (Bu yaz›, derginizi ters çevirdi¤inizde de ayn› biçimde okunabilmektedir.)

Hat: VOLKAN ATAY

“Bu Da Geçer Ya Hu” (Bu yaz›, derginizi ters çevirdi¤inizde de ayn› biçimde okunabilmektedir.)


TÜRK SANATÇILARI: Gülflen KIBRISLI 1 KASIM 2011

192297 KASIM 2011

1955 Ankara do¤umlu sanatç›, 1978 y›l›nda flimdiki ad›yla Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi’niden mezun oldu. 1980-1986 y›llar› aras›nda Milliyet Gazetesi grafik bölümünde çal›flt›. Çeflitli illüstrasyonlar ve kitap resimlemeleri yapt›. 1987 y›l›ndan sonra çocuk gruplar›na resim dersleri verdi¤i Resim Heykel Müzeleri Derne¤i’nde halen çeflitli düzeyde görev yapmaktad›r. 1993’de bafllad›¤› seramik çal›flmalar›na 2005 y›l›ndan sonra Gül Erali Seramik Atölyesi’ne devam eden sanatç›, yaflam s›n›rs›zl›¤› içindeki insan› simgeleyen kibrit görüntüleriyle, insan yaflant›s›ndan kesitler yans›tan seramik yap›tlar›n›, 15 Kas›m - 10 Aral›k aras›nda Gümüflsuyu’nda Ormo Sanat Galerisi’nde sergileyecektir.

SAYI: 2011 / 11

F‹YATI: 4 TL

2000

Ata’m›zla, fiehitlerimizle, Tüm Vatanseverlerimizle

VARIZ BURADAYIZ

Necip Faz›l K›sakürek, 1938’in 10 Kas›m’›n› Yazd›:

Haberal "Vatan›n Her Örnek Bir Türk Evinden Ç›km›fl Büyü¤üdür Gürbüz Evren: Kadar Büyük Can Pulak Yazd› BOP’un Gerçek Bir Ölüm" Sh:12 Sh:21 Anlam› Sh:71

Cengiz Özak›nc›, "Namus"un Derinliklerinde "Omurga"ya ulaflt› Sh:62

Mete Akyol Ana Sorunumuzu Yazd›: "Yalan Söylemek ve Yalana ‹nanmak"Sh:6

Bir Ö¤retmenler Günü Arma¤an›: Essah Ö¤retmen De¤ilsiniz Siz Sh:104


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.