BAfiKENT ÜN‹VERS‹TES‹ KÜLTÜR YAYINI
TÜRK RESSAMLARI: Oya ABACI
1 ARALIK 2011
192297
SAYI: 2011 / 12
2000
F‹YATI: 4 TL
ARALIK 2011
SONSUZLUK VE SONRASILIK Ankara’da do¤du. ‹stanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi, flimdiki ad›yla Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesinden mezun oldu. MSGSÜ. Resim Heykel Müzeleri Derne¤inin düzenledi¤i kurslarda befl y›l boyunca her yafl grubuna verilen yayg›n sanat e¤itimi resim ve sanat tarihi kurslar›n›n organizasyonunu üstlendi. Ders verdi. Halen Marmara Üniversitesi Atatürk E¤itim Fakültesinde Ö¤retim Üyesi olan sanatç› çal›flmalar›n› ‹stanbul’da sürdürüyor. Bu sergi birçok ulusal ve uluslar aras› karma sergide yer alan sanatç›n›n üçüncü kiflisel sergisidir.
Erol Çevikçe Haberal'› Anlat›yor: Onbinlerce Mete Akyol Yazd›: Cana Sa¤l›k, Sessiz Seyirciler Binlerce Kifliye Toplulu¤u Sh:6 Afl ve ‹fl Verdi Sh:14 Cengiz Özak›nc›, Can Pulak: Yine Kökenleriyle Vatan› Sevmek Aç›kl›yor: Suçu Sh:10 Ulus ve Millet Sh:39
E. Kur. Alb.
Suat Ayt›n, Silivri'deki Ko¤uflundan Yaz›yor:
Deprem ve Terör Sh:59
Sinan Meydan Yalanlar› Yalanlamaya Devam Ediyor Sh:24
ASIL ÖNEML‹ OLAN VE MEMLEKET‹ TEMEL‹NDEN YIKAN, HALKINI ES‹R EDEN, ‹ÇERDEK‹ CEPHEN‹N SUSKUNLU⁄UDUR.
M. KEMAL ATATÜRK
M‹LL‹ EGEMENL‹K ÖYLE B‹R NURDUR K‹, ONUN KARfiISINDA Z‹NC‹RLER ER‹R, TAÇ VE TAHTLAR BATAR, MAHVOLUR. M‹LLETLER‹N ES‹RL‹⁄‹ ÜZER‹NE KURULMUfi MÜESSESELER HER TARAFTA YIKILMAYA MAHKÛMDURLAR.
M. KEMAL ATATÜRK
BÜTÜN K‹TAPÇILARDA
BAfiKENT ÜN‹VERS‹TES‹ KÜLTÜR YAYINI
Bütün Dünya
1 ARALIK 2011
2000
Baflkent Üniversitesi Ad›na Sahibi: Prof. Dr. Mehmet Haberal Yay›n Genel Yönetmeni Mete Akyol Görsel Yönetmen ve Yay›n Genel Yönetmeni Yard›mc›s› : Turgut Keskin Sorumlu Yaz› ‹flleri Müdürü: Gülçin Orkut Teknik Yap›m Yönetmeni: Faruk Güney ‹flletme Genel Yönetmeni: Sina fien Yay›n Dan›flman›: Yaflar Öztürk Türk Dili Dan›flman›: Haydar Göfer Sanat Dan›flman›: Süheyla Dinç Redaksiyon: Fatma Ataman Düzeltme Sorumlusu: Nükhet Aliciko¤lu Baflkent Üniversitesi’nin bir kültür hizmeti olan Bütün Dünya 2000, Baflkent Üniversitesi kurulufllar›ndan 1. Cadde, No: 77, Bahçelievler, Ankara adresindeki Aküm Reklamc›l›k, Dan›flmanl›k ve Yay›nc›l›k Ajans› Sanayi ve Ticaret A. fi.’nin 3. Cadde, No: 2, Yenimahalle, Ankara adresindeki tesislerinde bas›lm›flt›r.
2
Seçiciler Kurulu: Prof. Dr. Nevzat Bilgin (An›sal Baflkan) Prof. Dr. Ahmet Mumcu Prof. Dr. Solmaz Do¤anca Prof. Dr. Sevil Öksüz Prof. Dr. Ender Varinlio¤lu, Prof. Dr. Okay Eroskay Prof. Dr. Fuat Çelebio¤lu, Prof. Dr. Sedefhan O¤uz, Prof. Dr. Levent Peflkircio¤lu, Gürbüz Atabek, Necmi Tanyolaç, Mete Tizer, Kaya Karan, Alaettin Giray, Ayhan Erten, ‹lhan Banguo¤lu, Ahmet Aydede, Manuel Bilos,Cengiz Dolunay Sürekli Yazarlar: Yücel Aksoy, Pelin Hazar Aliabbasi, Sabriye Afl›r, Nuray Bartoschek, Cahit Batum, Haluk Cans›n, Y›lmaz Da¤deviren, Rüfltü Erata, Sema Erdo¤an, Ali Murat Erkorkmaz, Konur Ertop, Gürbüz Evren, Metin Gören, ‹lyas Halil, Mümtaz ‹dil, Çetin ‹mir, Muzaffer ‹zgü, Mehmet Muhsino¤lu, Filiz Lelo¤lu Oskay, Cengiz Önal, Cengiz Özak›nc›, Saniye Özden, Bekir Özgen, Yaflar Öztürk, R›fat Serdaro¤lu, ‹zlen fien, ‹zmir Tolga, Suat Türker, Engin Ünsal, Mehmet Ünver, Dr. Mehmet Uhri, Orhan Velidedeo¤lu, Mustafa Y›ld›z Yönetim Merkezi: 10. Sokak No: 45, Bahçelievler, Ankara Tel: (0312) 212 80 16 (pbx) Faks: (0312) 234 12 16 ‹letiflim Adresi: Sedef Cad. 2446 Ada, 1. Parsel, A Blok, Kat: 3, Da: 16, Ataflehir, 34750 ‹stanbul Tel: (0216) 456 27 27 (pbx) Faks: (0216) 456 27 29 Da¤›t›m: Yaysat Renk Ay›r›m›: Mat Yap›m
Bas›m Tarihi: 25 / 11 / 2011 www.butundunya.com.tr butundunya@butundunya.com.tr
BÜTÜN K‹TAPÇILARDA
BAfiKENT ÜN‹VERS‹TES‹ KÜLTÜR YAYINI
Bütün Dünya 2000
YIL:14 SAYI: 163
6
Sessiz Seyirciler Toplulu¤u
‹Ç‹NDEK‹LER
39
Mete Akyol
Cengiz Özak›nc›
8
Bildiri: Türkiye’nin Unutulan Siyasi Tutukluları
10
Vatan› Sevmek Suçu Can Pulak
14
R. T. Erdo¤an’a Karfl› Olmak
46
18
49 51
32
Hilafetin Kald›r›lmas› ve Dinin Devlet ‹fllerinden Ayr›lmas› Cengiz Önal
Yarg› Kimden Yana?
58
TSK’n›n Y›prat›lmas›n›n Amac› Polis Ordusu Kurmak
4000 Y›ll›k Yasa Babil Kral› Hamurabi
59
Deprem ve Terör E. Kur. Alb. Suat Aytın
Silivri’deki Ayd›nlar Türkmenmidir, Yoksa K›z›lbaflm›d›r?
66
‹nsanlık S›navda Nuray Bartoschek
69
Depremle Birlikte Yaflamak Prof. Dr. Tu¤rul Tankut
A. Metin Akp›nar
24
Hakimiyeti Milliye Yaz›lar›
Emre Kongar
Celal fiengör
21
“Ankara Kendisi Merkez Olmufltur, ‹stila Onun Karfl›s›nda Durmufltur.” Falih R›fk› Atay
Erol Çevikçe
16
Ulus ve Millet
“Atatürk Kürtlere Özerklik Verdi” Yalan›na Yan›t
74
Sinan Meydan
76
Yumurta da Yafl Pasta da Demokrasiye Tat Katar
Bildi¤imizi Sand›¤›m›z Deprem Sözcükleri Sars›lma Dr. Meriç Erten
79
Mustafa Kemal’in Ankara’ya Gelifli Çetin ‹mir
Gürbüz Evren
24 32 “Atatürk Kürtlere Özerklik Verdi” Yalan›na Yan›t Sinan Meydan
4
Yumurta da Yafl Pasta da Demokrasiye Tat Katar Gürbüz Evren
AYLIK BÖLÜMLER
86 93
13
F›rçalayarak
Konur Ertop
48
‹lk Dersimiz Türkçe
Dinlemeyi Biliyormusunuz?
85
T›p Dünyas›ndan K›sa K›sa
Bir Ailenin Ak›lalmaz Serüveni
Orhan Velidedeo¤lu
99
112
Ufak Tefek Bilgiler
114
Bilginizi Denetleyin
145
Poldi
146
Briç
149
Sudoku
Bekir Özgen
150
Yar›n›n Büyükleri
Noel Anne
152
Çözümler Sayfas›
153
Kareler ve Rakamlar
154
Bulmaca
156
Satranç
158
Ay›n Kitaplar›
160
Bir fotograf, Bin Sözcü¤e Bedeldir
Kara Yorgi Mümtaz ‹dil
103
Külleri Efleledikçe Metin Gören
108 2 fiey 109 Bu Yaz›n›n Bir Bafll›¤› Olmal› Rüfltü Erata
115 121
Sessiz ve Derinden
Muzaffer ‹zgü
127
De¤er Biçilemez Tablo Yücel Aksoy
131 132
Kavanoz ve Kahve Onlar› Unutmayal›m Mehmet Ünver
138
Daha Mutlu Bir Yaflam ‹çin Mehmet Ünver
140
‹ki Ö¤rencisi ve Bayan Frost
59 76 Deprem ve Terör E. Kur. Alb. Suat Ayt›n
Sars›lma Deprem Sonrası Görülebilen Ruhsal Sarsılmalar Dr. Meriç Erten
5
Sessiz Seyirciler Toplulu¤u “Bütün dünya bir sahnedir. Ve bütün erkekler ve kad›nlar sadece birer oyuncu; girerler, ç›karlar.” William Shakespeare
S
hakespeare’in dünyay› bir
sahne olarak görmesi gibi, biz de Türkiye’mizi, üstelik seyircisi de olan bir sahne olarak görüyoruz. Türkiye sahnemizde de oyuncular, s›ralar› geldi¤inde sahneye ç›karlar, rollerini yaparlar, oyunlar›n› oynarlar ve bitti¤inde sahneden de, tiyatrodan da ç›karlar ama… Bizim seyircilerimiz, de¤il tiyatrodan ç›kmak, koltuklar›ndan bile kalkmazlar. Onlar, biraz önce biten oyunu seyrettikleri hareketsizlikleri ve sessizlikleriyle, biraz sonra oynanacak yeni oyunun bafllamas›n› beklerler. Ve oyuncular sahneye ad›mlar›n› atar atmaz, onlar da yerlerinden yay gibi f›rlayarak aya¤a kalkarlar ve ellerinin tüm gücüyle yeni oyunun, yeni oyuncular›n› alk›fllamaya bafllarlar. Türkiye sahnesinin seyircilerinin say›s›z özelliklerinden biri de, bu uygulamad›r. Biten oyunun oyuncular›
6
yerine, bafllayacak oyunun yeni oyuncular›n› alk›fllamak önsezisine, dünyan›n baflka hiçbir ülkesinin seyircisi sahip de¤ildir. Çünkü Türkiye sahnesinin seyircileri, sahneden çekilen bir oyuncudan hay›r gelmeyece¤ini bilecek denli ileri görüfllüdürler. Bu nedenle enerjilerini, gideni alk›fllayarak bofla harcayacaklar› yerde, sahnede “sil bafltan yeniden” oynanacak yeni oyunun, yeni oyuncular›n› alk›fllamak için kullanman›n daha ak›ll› bir yat›r›m olaca¤›n›n bilincindedir. Türkiye sahnesinin seyircilerinin bir ilginç özelli¤i de, seyretmek istedikleri oyunu seçmek zahmetine katlanmamalar›d›r. Karfl›s›ndaki sahnede ister komedi oynans›n, ister dram, ister kanl› b›çakl›, tabancal› tüfekli, ister ölmeli öldürmeli, asmal› kesmeli trajedi oynans›n,
Türkiye sahnesinin seyircileri, karfl›la- cular de¤iflik... Bafl›n› da biliyoruz, r›nda oynanan tüm oyunlar› gözlerini ortas›n› da biliyoruz, sonunu da biliyobile k›rpmadan, parmak uclar›n› bile ruz biz bu oyunun ama… Seyircilere bak›yorsunuz, her biri k›p›rdatmadan, bir televizyon dizisi seyredercesine büyük bir ciddiyetle bir heykel k›p›rdamazl›¤›nda... Her seyretmeye zaten peflinen haz›rd›rlar. biri bir heykel hareketsizli¤inde... Her Zaman zaman da olsa içlerinden bir biri bir heykel sessizli¤inde... “Hiflt, hiflt” demek geliyor insan›n ya da iki üç kifli aya¤a kalk›p da, “Biz içinden. I-››h.. bu oyunu y›llard›r seyrediyoruz… B›“Uyan›n a dostlar, sahnede oynarak›n bizi uyutmay› da bir tak›m yeni, nan bu oyun yeni de¤il... Kendinizi ça¤dafl hareketler yap›n art›k” diyecek unutacak denli kap›lmay›n bu oyuna.” olsa, tiyatro güvenlik kuvvetlerinin o kiflilerin üstüne Türkiye sahnesinde seyirciler, ac›mas›zl›kla saloturduklar› yerde sessiz ve d›rmalar› karfl›s›nda bile Türkiye hareketsiz oturuyorlar. sahnesinin seyirTek umudumuz, yeni oyunu cileri seslerini yükseltmezler, oynayacak yeni oyuncular›n rahatlar›n› bozsahneye ç›kmas›nda… mak istemezler. Asl›nda hiçbiri kendi rahat›n› düI-››h… flündü¤ü için susuyor de¤ildir. Bak›n, “Bu ne dikkat, bu ne ciddiyet… ne diyorlar: Bir televizyon dizisi de¤il ki bu seyret“Viran olas› hanede” diyorlar... ti¤iniz…” “Evlâd u ayâl var” diyorlar...(*) H›››? Birfleyler daha diyorlar ama... Ses ürkiye sahnesinde seyirciler, çok zay›f geliyor... Kulak kabartal›m; oturduklar› yerde sessiz ve dinleyin: hareketsiz oturuyorlar. Tek “Aram›zdan öne f›rlay›p, bizi umudumuz, yeni oyunu oynayacak uyarmaya çal›flan cesur yürekli ayd›n- yeni oyuncular›n sahneye ç›kmas›nda... lar›m›z› gördükçe, içimizden bir anda Çünkü, ancak onlar sahneye ç›kbizim de aya¤a kalk›p, onlar› coflkuyla t›klar›nda anlayabilece¤iz seyircilerialk›fllamak ve yüksek sesle ‘Yaflay›n... mizin yaflay›p yaflamad›klar›n›, yerleBravo size... Her zaman dimdik yan›- rinden yay gibi f›rlayarak aya¤a kalkn›zday›z’ diye hayk›rmak gelmiyor malar›ndan ve ellerinin tüm gücüyle de¤il... Gelmesine geliyor da... Bili- yeni oyunun, yeni oyuncular›n› alk›flyorsunuz durumlar›... Hak verin...” lamaya bafllamalar›ndan...• meteakyol@butundunya.com.tr *** Sahneye bak›yorsunuz, roller ayn›, *”Efl, çoluk çocuk olmasa ben yapaca¤›m› oynanan oyun ayn›, yaln›zca oyun- bilirdim.”
T
7
BD ARALIK 2011
B ‹ L D ‹ R ‹ 1995 y›l›nda Washington’da kurulan Amerika Atatürk Derne¤i (The Atatürk Society of America, ASA) ve Londra’da kurulan Birleflik Kraliyet Atatürk Derne¤i (The Atatürk Society of UK, (ASOUK)”, kurulufl ve çal›flma amaçlar› “Atatürk ilkelerini tan›tma” olan ba¤›ms›z sivil toplum kurulufllar›d›r. Bu iki kurulufl, geçen ay birlikte bir bildiri yay›mlayarak, Türkiye’deki “Siyasal Tutuklular” konusunu dünya kamuoyunun dikkatine getirmifl ve bir yandan bu konuda sessiz kalan, öte yandan “Demokratikleflme bahanesiyle Türkiye’yi ayakta alk›fllayan”Avrupa Birli¤i’ni, bu çeliflkili tutumu nedeniyle elefltirmifltir. Bildiride bu konuda yer alan tümce aynen flöyledir: “Çok say›da gazetecinin, eski ordu komutanlar›n›n ve di¤er rejim muhaliflerinin, ço¤u uydurma suçlamalarla topluca tutuklanmalar›na kay›ts›z kalan Avrupa Birli¤i, Türkiye’yi, ‘Demokratikleflme’ bahanesiyle ayakta alk›fllad›¤› için s›n›fta kalm›flt›r.” Afla¤›da, internet arac›l›¤›yla tüm dünyaya yay›nlanan bildirinin tam metnini yay›ml›yoruz.
TÜRK‹YE’N‹N UNUTULAN S‹YAS‹ TUTUKLULARI ’nin temsilcileri, Ukrayna’n›n eski Baflbakan› Yulia Tymoschenko’nun “ülkeyi yüz milyonlarca dolar doland›rmak” suçlamas›yla tutuklanmas›ndaki flüpheli durumu dikkate alarak, bu ülkenin Avrupa Birli¤i’ne kat›lma müzakerelerini k›sa bir süre önce ask›ya ald›. AB’nin bu karar› yüksek not ald›. Bununla birlikte AB temsilcilerinin, çok say›da gazetecinin, eski ordu komutanlar›n›n ve
AB
8
di¤er rejim muhaliflerinin, ço¤u uydurma suçlamalarla topluca tutuklanmas›na kay›ts›z kal›rken, Türkiye’yi “demokratikleflme” nedeniyle ayakta alk›fllamas› aç›kcas› s›n›fta kald›. Türkiye’de en az yetmifl gazeteci halen düflünce suçu yüzünden tutuklu bulunmaktad›r. ‹ki ünlü araflt›rmac› gazeteci Nedim fiener ve Ahmet fi›k, bugüne kadar hiç yay›nlanmam›fl bir kitap üzerinde çal›flt›klar› gerekçesiyle
BD ARALIK 2011
uzun süreli hapis cezas› ile karfl› karfl›yad›r. Emekli Korgeneral Engin Alan, milletvekili seçilmesine ra¤men parlamentoya girme hakk› elinden al›narak, “Baflbakan’a hakaret etti¤i” iddias›yla mahkemeye ç›kmay› beklemektedir. Ayn› flekilde milletvekili seçilen ünlü cerrah, organ nakli uzman› Prof. Dr. Mehmet Haberal, “iktidardaki AKP partisine karfl› muhalefet etmekle” suçlanmaktad›r. Baflka bir gazeteci Mustafa Balbay da “muhalefeti organize edenlerle temasta bulunmak ve onlar›n görüfllerini haber yapmak amac›yla yasal toplant›lar›na kat›lmak” suçlamas›yla, üç y›ldan uzun bir süredir hapiste tutulmaktad›r. Ve her s›n›ftan 45 üst rütbeli subay (yaklafl›k her yedi generalden biri), ‹slami görüfle yak›n AKP hükümetini devirmek amac›yla 2003 y›l›nda darbe planlad›klar› suçlamas›yla mahkemede yarg›lanmaktad›r. u davalar›n ço¤unda uygulanan genel prosedür önce suçlanan› tutuklamak, sonra da ço¤unlukla belirsiz kaynaklardan ve tart›flmal› yöntemlerle kan›t toplamak olmufltur. Ço¤u ikinci dereceden olan kan›tlar, s›kl›kla suçlanan kiflinin özel yaflam›n› ilgilendiren telefon konuflmalar›na dayal›d›r. Suçlanan kiflinin elektronik cihazlar›na uydurma dijital kan›tlar›n yerlefltirildi¤i konusunda flüpheler de vard›r. Davalar, hakim ve savc›lar› hükümet taraf›ndan tek tek seçilmifl özel yetkili mahkemelerde görülmektedir. ‹flbirli¤ine yanaflmayan hakim ve savc›lar ya görevden al›nmakta ya da emekliye sevk edilmektedir.
B
Burada devletin yarg› erkine gönderilen mesaj›n, “Ya bizimle berabersiniz, ya da bize karfl›s›n›z” oldu¤u apaç›k ortadad›r. Kas›m 2008’de Anayasa Mahkemesi, AKP’nin, Anayasa’n›n laiklik ile ilgili maddesini ihlal etti¤i yolunda karar vermifltir. 2002 y›l›nda iktidara geldi¤inden bu yana AKP hükümeti, tek parti iktidar› oluflturmak için sistematik bir flekilde Yarg›’y› ve
...milletvekili seçilen ünlü cerrah, organ nakli uzman› Prof. Dr. Mehmet Haberal, “iktidardaki AKP partisine karfl› muhalefet etmekle”, gazeteci Mustafa Balbay da “muhalefeti organize edenlerle temasta bulunmak ve onlar›n görüfllerini haber yapmak amac›yla yasal toplant›lar›na kat›lmak” suçlamas›yla, üç y›ldan uzun bir süredir hapiste tutulmaktad›r. Parlamento’yu sabote etmifltir. ‹ktidar, önde gelen muhalifleri içeri atm›fl ve yarg›y›, bas›n›, üniversiteyi, polisi, cumhurbaflkanl›¤›n› ve yasama organ›n› kontrol alt›na alm›flt›r. Ve bütün bu inan›lmaz insan haklar› ihlallerine ra¤men [iktidar], Avrupa Parlamentosu’ndan ve kat›l›m sürecini denetleyen yetkililerinden tam destek görmeye devam etmektedir. Bu tam anlam›yla adaletsizliktir. • BK ve ABD Atatürk Cemiyetleri 9
fi‹MD‹K‹ ZAMAN Can Pulak
Vatan› Sevmek Suçu Vatana ihanet serbest, vatanı sevmek suç…
B
ir insan›n ülkesini sevmesi,
iyilik ve esenli¤i için öneride bulunmas›, yol göstermesi suç olur mu? Bizde oluyor iflte. Demokrasiyi tan›nmaz hale getirenleri, oy çoklu¤unu (ne istersem yapar›m) fleklinde anlayanlar›, yasalar› ifllerine geldi¤i gibi uygulayanlar› elefltirdiniz mi, her an bafl›n›z belaya girebilir. Y›llar önce konuflmuflsunuz, düflündü¤ünüzü not alm›fls›n›z, hatta yazaca¤›n›z kitab› bast›rmam›fls›n›z, önemi yok... De¤il mi ki iktidardan flikayetçisiniz, öyleyse suçlusunuz. Hem de adi suçlu filan de¤il, çete üyesisiniz, teröristsiniz. Bu anlay›flla içerde yatan çok kifli var. ‹çerdekiler soruyorlar, neden zin-
10
danday›m? Öyle fleylerle suçlan›yorlar ki, ak›l hafzala alm›yor. Bir gece evlerinden toplan›yorlar, kafalar›na bas›l›p araçlara t›k›l›yorlar, emniyette günlerce sorgulan›yorlar, sonra normal mahkemelere de¤il özel mahkemelere sevkedilip tutuklan›yorlar. Ço¤u polisi, cezaevini hayatlar›nda ilk defa görüyor. Aileleri periflan, tutuklanan flaflk›n, film gibi bir fley bu… Aylarca yarg›lanmay› bekliyorlar. ‹ddianamelerde öyle fleyler var ki, suçlananlar isyan edecekler neredeyse. Düzmece belgeler, hayali evraklar, üzerinde oynan›p anlam› de¤ifltirilmifl telefon konuflmalar› delil olarak gösteriliyor. O kadar ki, telefonlara yüklenen hayali ve montaj konuflmalar›n sahteli¤i anlafl›l›nca, mahkeme tutuk-
BD ARALIK 2011
luyu aylar sonra b›rakmak zorunda kal›yor. ‹ktidar›n darbe korkusu, rüyalar›na giriyor adeta. Nerede bir üniformal› görse, evinin önünden geçen bir askere rastlasa, ihtilal provas› yap›yor san›yorlar. ‹ki profesör, üç gazeteci, befl subay bir araya gelse,"eyvah bafllad›" diye kendilerini yata¤›n alt›na atacaklar. Böyle paranoyayla çok kifliyi hürriyetlerinden, ifllerinden, güçlerinden ettiler.
V
atan› sevme suçlular›, dertlerini y›llard›r kimseye anlatam›yorlar. "Yahu darbeyle filan ilgimiz yok, e¤er varsa aç›klay›n. Suçlu cezas›n› çeksin. Ama suçsuzlar› niye serbest b›rakm›yorsunuz?" deseler de, kimseyi inand›ram›yorlar. Darbe gibi büyük bir suçu, binlerce hakimi ve savc›s› olan bir ülkede, bir avuç hukukçu yarg›l›yor. ‹¤neyle kuyu kaz›yorlar adeta. Gönderin Silivri’ye 200 hakimi, iki ayda bitirsinler tüm davalar›. Hay›r amaç o de¤il, adaletin yerine gelmesi hiç de¤il, iktidar karfl›tlar›n›n içerde tutulmas› amaç. Böyle hukuk devleti olur mu? Suç varsa, hemen aç›klas›nlar. Millet de bilsin, içerdekiler de bilsin, aileleri de ö¤rensin. ‹nsanlar› böyle y›llarca oyalay›p eziyet etmek, hapishanelerde tutmak suç de¤il mi acaba? Vatan› sevme suçlular›n› özel mahkemelerin elinden al›p, normal mahkemelere verseler, inan›yorum ki
ço¤u beraat eder, hürriyetlerine kavuflur. Ama yapm›yorlar iflte, sonra da hukuk devletinden bahsediyorlar. Peki, vatana ihanet edenlere ne yap›yorlar? Askeri, polisi tafllayanlara, resmi kurum ve araçlar› atefle verenlere, memur lojmanlar›n› kurflunlayanlara, esnaf› dükkan›n› açmas›n diye tehdit edenlere ne ceza veriyorlar? Ülkeyi bölmek isteyenlere, bizi parçalamaya u¤raflanlara, askeri tesislerimizi bas›p Mehmetçiklerimizi ve polisimizi flehit edenlere, güpegündüz yol kesenlere, hüviyet kontrolü yapan teröristlere, Kürt eflkiyalar›na ne yap›-
Peki, vatana ihanet edenlere ne yap›yorlar? Askeri, polisi tafllayanlara, resmi kurum ve araçlar› atefle verenlere, memur lojmanlar›n› kurflunlayanlara, esnaf› dükkan›n› açmas›n diye tehdit edenlere ne ceza veriyorlar? yorlar acaba? Onlar›n siyasi uzant›lar›n› mebus yap›yorlar, silah ve eroin kaçakç›lar›na tüccar gözüyle bak›yorlar, da¤dan inenlerini törenle karfl›l›yorlar, altlar›na k›rm›z› hal›lar seriyorlar. Silivri’de hakimler y›llarca oyalan›p dururken, s›n›ra kadar götürülen 11
BD ARALIK 2011
seyyar mahkeme befl dakikada vatan hainlerini serbest b›rak›yor. Teröriste, haine kardefl iltifat›, bar›fl nutuklar›… Vatan›n› sevenlere ise, ne zaman bitece¤i meçhul Silivri çilesi. Böyle devlet anlay›fl›, böyle adalet olur mu?
B
unca rezaleti do¤ru dürüst sorgulayan yok. Vatansevere ceza, vatan hainine tolerans›n hesab›n› sorana rastlad›n›z m› hiç? Nerede muhalefet milletvekilleri, nerede gazeteciler?.. Ne ifl yapar bunlar? Muhalif mebusu iktidar›n arkas›nda nal topluyor. Liderleri depreme bile ertesi günü yetiflebildi. Orada ya¤malanan mallar›, f›rsatç›lar›, organizasyon noksan›n› televizyondan izlediler. Paralar› pullar› var, ak›llar›ndan bir özel uçak tutup, hiç de¤ilse iktidarla birlikte Van’a gidip, çaresiz depremzedelerin ac›lar›n› paylaflmay› bile düflünemediler. Böyle bir aciz muhalefetle karfl›karfl›yay›z. Terör flehirlere inmek üzere, bizim muhalefet oy kaybetmeyeyim diye dikkatini havadan sudan
ifllere kayd›r›yor. Kamer Genç’le Oktay Vural da olmasa, iktidar dikensiz gül bahçesinde ifl yapacak. Yeni ad›yla medyay› hiç sormay›n. Birkaç yürekli gazeteci de olmasa, meydan resmi gazetelerle resmi televizyonlara kalacak. Gazetecilik hiç bu derece aya¤a düflmemiflti. Hiç bu kadar ya¤danl›k, yalaka birarada görülmemiflti. Herkes iflsiz kalmaktan korkuyor. Patronlar ihaleleri tehlikeye girmesin, iktidarla aralar› bozulmas›n diye, yay›n organlar›nda çal›flanlar›n gözlerini korkutuyorlar. Öyle olunca da, bunca rezaletin hesab›n› sormak mümkün olmuyor. Kim ne derse desin, bu çarp›k ve sa¤l›ks›z gidifl çok sürmez. Hürriyetlerin bo¤azland›¤›, insan haklar›n›n hiçe say›ld›¤›, vatanseverlerin korkutuldu¤u rejimlerin ömrü pek uzun olmuyor. Tarihe bak›n, bunun çok örneklerine rastlars›n›z. Eskilerimiz "gün ola harman ola" derlerdi. Do¤ru söz; zaman› gelince gün de olacak harman da… canpulak@butundunya.com.tr
C‹CERO’DAN...
Bir ulus kendi içindeki aptal ve hatta muhteris olanlarla bafl edebilir. Fakat içindeki sat›lm›fl ve hainlerle yaflayabilmesi olanaks›zd›r. S›n›rlar› zorlayan düflman silah ve alemlerini aç›kta tafl›d›¤› için daha az tehlikelidir. Fakat bir hain, hain gibi görünmez, kurbanlar› ile ayn› aksanda konuflur, onlar›n çehresine bürünür ve onlar›n argümanlar›n› kullanarak ulusun politik yap›s›na nüfuz eder, bütün kap›lardan serbestçe geçer, sesi en üst düzey hükümet koridorlar›nda duyulur, ulusun ruhunu çürütür. Politik yap›ya her türlü hastal›k bulaflt›rarak yaflam gücünü elinden al›r. Marcus T. Cicero Bir katil daha az korkuludur. (M.Ö.106-M.Ö.43) 12
FIRÇALAYARAK Serdar Günbilen
13
BD ARALIK 2011
Erol Çevikçe’nin 14-11-2011 Tarihinde Vatan Gazetesi’nde Yay›mlanan Yaz›s›d›r
R. T. Erdo¤an’a Karfl› Olmak Doktor Mehmet Haberal’ı, politikacı dünyasından ilk tanıyanlardanım. 973’de Ecevit beni, Devlet Planlama’dan al›p milletvekili yapt›. Meclis’te bana verdi¤i görevler, özellikle ekonomik ve sosyal konulardayd›. O nedenle 1976’da bir gün ça¤›rd› ve “organ nakli” yasas›n›n komisyonlarda ve genel kurulda aksamadan ç›kmas› için, Hacettepe Üniversitesi’nden o konuda görevli olan Dr. Mehmet Haberal ile iflbirli¤i yapmam› istedi. Ertesi gün bulufltuk. Sonras›, çok uzun bir yol. Dr. Haberal’›n, 1991’e kadar, bir ayd›n olman›n ötesinde, politikayla ilgisi olmad›. Dur-durak bilmeden, gözüne uyku girmeden çal›flarak ve çal›flt›rarak, yurdunda ve yurt d›fl›nda ola¤anüstü baflar›lara imza att›. On binlerce cana sa¤l›k, binlerce insana ifl ve afl verdi. Çokluklar› mutlu etti. K›skanan karfl›tlar›n› bile, sevdi ve sevindirdi. 14
1991 seçimleri öncesi, Anavatan Partisi Genel Baflkan› Mesut Y›lmaz’›n karfl›s›nda, memleketi Rize’den adayl›¤›n› koymas› için DYP Genel Baflkan› Süleyman Demirel’in, Dr. Haberal’› ikna etmeye nas›l u¤raflt›¤›n›n, en yak›n tan›klar›ndan›m. Seçim sonras› kuraca¤› hükümette bakan yapaca¤› Dr. Haberal’›n, halk›n en büyük sorunu olan sa¤l›kta devrim yapaca¤›n› hepimiz bekliyorduk. O nedenle, Erdal ‹nönü’nün partisi SHP ile kurdu¤u 1991 koalisyonunda, Baflbakan Demirel’in onu d›flar›dan sa¤l›k bakan› yapmamas›na çok k›r›lm›flt›. Hakl›yd› da, çünkü her görevde oldu¤u gibi bütün varl›¤›yla kendisini politikaya haz›rlam›flt›. ‹flte o tarihten sonra, laik demokratik cumhuriyete ve halk›na karfl› duydu¤u sorumlulu¤u, Dr. Haberal’› da siyasete ba¤lad›. 1994 yerel seçiminde Baykal’›n
BD ARALIK 2011
Genel Baflkan Yard›mc›s› olarak, CHP’nin Ankara Büyük fiehir Belediye Baflkan› aday› olmas› önerimi, hakl› gerekçelerle kabul etmedi. Çünkü Baflkent Üniversitesini bu günlere getirmenin heyecan› içindeydi. Halk›n hizmetinde sergiledi¤i üstün hizmet, politika çevresinin de takdirlerine neden oldu. O nedenle, 2000’de Baflbakan Ecevit’in Mehmet Haberal’› koalisyon ortaklar› Bahçeli ve Y›lmaz’a, cumhurbaflkan› adayl›¤› için önerdi- Mehmet Haberal ülkesinin ve halkının ¤ini duyduk. Gerçekleflmedi sorunlarını düşünme ve çözüm arama ama art›k, Dr. Mehmet Habeanlamında, her aydın ve her partili ral ülkesinin ve halk›n›n sorunlar›n› düflünme ve çözüm ara- kadar siyaset adamı olmuştu. Ona ma anlam›nda, her ayd›n ve yakışan da oydu. her partili kadar siyaset adam› olmufltu. Ona yak›flan da oydu. Ta ki, lar› aktar›rken yaflad›¤› huzursuz hali, 25 Ekim 2003’te, 77 üniversitenin hep akl›mdad›r; Baflbakan’›n An›tkarektörünün An›t Kabir’e yürüdükleri bir’e yürüyüflten iki gün önce, “sen güne kadar. kat›lma” talimat›na ra¤men, “cumhuriyet yürüyüflüne” kat›ld›¤›n› ve “bunun tarihten k›sa süre öncey- hesab›n›n sorulaca¤›n›n” iletildi¤ini, di. Haberal’›n rektörlük ö¤rendik. odas›nda, yak›nl›¤›n› bilCHP Genel Baflkan› K›l›çdaro¤lu, di¤im alt› ayl›k Baflbakan Erdo¤an’›, Bayramda ziyaretine gitti¤inde Dr. bir konuda elefltirdim. Birden sekrete- Haberal, “Ben neden tutukluyum, flu rinden “Say›n Baflbakan’› bulmas›n›” ana kadar anlam›fl de¤ilim” demifl. istedi. ‹ki dakika sonra ‹stanbul’dan Sevgili Hocam, de¤erli dostum, y›llar ba¤lanan Baflbakan’a, beni tan›tarak, önce seni uyarm›fllard› ve demifllerdi çok s›cak ve dost bir giriflle, “elefltiri- ki, “iktidara muhalif olma.” Sen ne mi” iletti. O söylefli ancak, birbirini yapt›n! Muhalif olman yetmedi, parti iyi tan›yan, güvenen ve karfl›l›kl› de¤er kurup, demokratik yoldan iktidar› veren iki kifli aras›nda olabilirdi. elinden almaya kalkt›n! Dahas›, üstelik Aradan yaln›zca birkaç ay geçmifl- seçim kazan›p Baflbakan’›n karfl›s›nda ti. Haberal’›n benim de aralar›nda ol- muhalif milletvekili oldun. Hem de, du¤um bir grup yak›n çevresine flun- Rizeli eski dostu olarak! •
O
15
BD ARALIK 2011
Emre Kongar’›n 08.11.2011 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi’nde Yay›mlanan Yaz›s›
Yarg› Kimden Yana Bafll›ktaki sorunun sorulmas› bile ortada bir terslik oldu¤unu gösterir! Türkiye’nin son birkaç y›ll›k yarg› tarihine bak›ld›¤›nda "Yarg› kimden yana" sorusunu afla¤›daki eksenlerde sormak olanakl› gibi görülüyor:
‹
ktidar›n gücünden yana m›... Muhalefet hakk›ndan ve özgürlü¤ünden yana m›?
Tecavüz edilen kad›nlardan, k›zlardan, çocuklardan yana m›... Tecavüz eden erkeklerden yana m›? Do¤ay› korumak isteyenlerden yana m›... Do¤ay› ya¤malayanlardan yana m›? Gençlerden, çocuklardan yana m›... Yetiflkinlerden, yafll›lardan yana m›? Devletin bütünlü¤ünden yana m›... Devletin ayr›fl›p, parçalanmas›ndan yana m›?
16
Teröristlerden yana m›... Teröristlerle mücadele edenlerden yana m›? Türklerden yana m›... Kürtlerden yana m›? Alevilerden yana m›... Sünnilerden yana m›? Sivillerden yana m›... Askerlerden yana m›? *** Sorular› özellikle farkl› ölçütlere göre sordum: Kimilerinde soyut ilkeleri, kimilerinde ise toplum içindeki somut
BD ARALIK 2011
gruplar› karfl› karfl›ya getirdim. Çünkü bu yaz›daki amac›m Türkiye’deki uygulamalara dikkat çekmek! *** Asl›nda bu sorular›n hepsi yanl›fl ya da en az›ndan tart›flmal›d›r: Çünkü yarg› soyut olarak yukardaki ikili gruplardan hiçbirinden yana de¤ildir... Hiçbirine karfl› da de¤ildir: Yarg› soyut olarak adaletten yanad›r! *** eki o zaman soruyu flöyle soral›m: Adalet nedir? Adalet kimden yanad›r, kime karfl›d›r, kimi veya neyi korur? Masum ile suçlu... Hakl› ile haks›z... Birbirinden nas›l ayr›lacakt›r? Yukardaki ikili sorular› bu kez adalet için de sormaya bafllayabiliriz... Ve yine yan›labiliriz! Çünkü bir ülkedeki adalet, yukardaki bütün o ikili gruplar aç›s›ndan da eflit davranmak zorundad›r. Neye göre eflit? Hangi evrensel insan haklar›na göre? Hangi felsefi ilkelere göre? Asl›nda bir ülkedeki adalet de somut olarak ne evrensel kurallara göre ne de felsefi ilkelere göre ifller: Bir ülkedeki adalet, somut olarak, o ülkedeki mevcut hukuk düzenine göre ifller! *** O zaman soru baflka bir biçim al›r: Mevcut hukuk düzeni kimden
P
yanad›r? ‹flte bu soru, yukarda ikili gruplar çerçevesinde formüle edilen bütün yanl›l›klar›, felsefi ilkeleri, evrensel insan haklar›n› gündeme getirir ve onlara hakl›l›k kazand›r›r! Sorun, mevcut hukuk düzeninin kime ve neye göre yap›land›r›ld›¤›d›r. *** “Mevcut hukuk düzeni kimden, neden yanad›r” sorusuna yan›t verebilmek için, önce bu düzenin ülkenin her yerinde her zaman ayn› biçimde iflleyip ifllemedi¤ine bakmak gerekir!
Sorun, mevcut hukuk düzeninin kime ve neye göre yap›land›r›ld›¤›d›r. Acaba son birkaç y›ld›r ülkemizde hukuk, yukardaki bütün gruplar için, her zaman her yerde ayn› m› ifllemektedir? Ve as›l soru: Meclis veya referandum yoluyla, anayasada ve yasalarda yap›lan de¤ifliklikler, yukardaki ikili sorular çerçevesinde, hangi ba¤lamlarda gerçeklefltirilmifltir? Nas›l bir hukuk düzeni hedeflenmifl… Nas›l bir düzen kurulmufltur? *** Hukuk düzenimiz kimden yanad›r? Kimi korur? Bu sorulara “Masumlardan yanad›r”... Ve “Hak arayanlar› korur” diye yan›t verebiliyor musunuz?” • 17
BD ARALIK 2011
TSK'n›n Y›prat›lmas›n›n Amac› Polis Ordusu Kurmak Türkiye teröre karşı askeriyle değil, ağır silahlı polis ordusuyla karşı çıkacakmış. Bu haberi okuyunca aklıma tarihteki en meşhur polis ordusu ve ettiği haltlar geldi. Yazan: CELAL fiENGÖR
dolf Hitler 7 (asl›nda 54)
A
kiflilik mini mini Deutsche Arbeiterpartei’e (Alman ‹flçi Partisi) 12 Eylül 1919’da girdikten k›sa bir süre sonra liderli¤i eline al›p partinin ad›n› National Sozialistische Deutsche Arbeiterpartei (NSDAP), yani Milliyetçi-Toplumcu Alman ‹flçi (yani Nazi) Partisi olarak de¤ifltirdi; 24 fiubat 1920’de, asl›nda eskiden Alman ‹mparatorluk Ordusu’nun (Reichswehr) kal›nt›lar› içerisinde kurulmufl olan Sturmabteilung (SA: F›rt›na Birli¤i) resmen Nazi partisinin koruyucu birli¤i oldu. Bu birlik h›zla geliflerek devletin içinde adeta ikinci bir ordu halini ald›. 18
Hitler ve Alman SA birli¤inin baflkan› Ernst Röhm SA’n›n baflkan›, Hitler’in yak›n arkadafl› Ernst Röhm (1887-1934), asl›nda SA’n›n eski ordunun yerine geçmesini arzuluyordu. Bu nedenle Nazi Partisi’nin iktidara geldi¤i 1933’ten sonra
BD ARALIK 2011
Ernst Röhm komutas›ndaki SA üç milyon kifliyi bulmufltu. Buna karfl›l›k Alman ‹mparatorluk Ordusu, Versailles Antlaflmas› nedeni ile hâlâ 100.000 kiflide tutulmaktayd›. Bu arada Röhm, SA flefi s›fat›yla ulusal güvenlik konseyine de al›nd› ve giderek askeri konularda daha çok söz istemeye bafllad›. Röhm art›k eski Alman ordusunu yaln›zca bir e¤itim kurumu olarak görüyor, Almanya’n›n ilerideki askeri gücünü SA’n›n oluflturaca¤›n› söylüyordu.
B
Himmler, emrindeki SS polis teflkilat›n›n subaylar›yla
u arada daha 1922’de SA
içinde kurulan Saalschutz (SS: latarak, onu SA’y› ortadan kald›rmaya Toplant› Salonu Korumas›) birli¤i, ikna ettiler. 30 Haziran 1934’te ileri 1929’da son derece yetenekli, ba¤naz gelen SA subaylar› tutukland›lar (U›rkç› ve bir o kadar da ac›mas›z bir zun K›l›çlar Gecesi) ve 1 Temmuz’da adam olan Heinrich HimSA’n›n karfl›tlar› mler’in baflkanl›¤›nda Schutzstaffel (SS: KoHimmler’in zekâs›n› ne ruma Birli¤i) ad› alt›nda yaz›k ki yabana atm›fllard›. bafltan organize edildi. Bu marifetli ve ac›mas›z Nazi Partisi içindeki pek çok lider, Röhm’ün gide- adam›n emrinde SS giderek rek kazand›¤› güç karfl›SA’n›n yerini ald› ve onu s›nda tedirgin olmaya bafllam›flt›. Himmler bu geçerek tarihin en ac›mas›z korkuyu kullanarak, polis teflkilatlar›ndan birini Röhm’e karfl› bir komplo oluflturdu. kurdu ve meflhur SS komutanlar›ndan Reinhard Heidrich’e, Röhm idam edildi. Almanya bir polis Röhm aleyhtar› bir dosya haz›rlama- ordusu tehlikesini atlatm›flt›. Ama SA’n›n karfl›tlar› Himmler’in s›n› emretti. Röhm’ü seven Hitler bu dosyadakilere inanmad›ysa da, onu zekâs›n› ne yaz›k ki yabana atm›fllard›. destekleyen büyük sanayiciler de Bu marifetli ve ac›mas›z adam›n emRöhm’ü sosyalist fikirleri nedeniyle rinde SS giderek SA’n›n yerini ald› istemiyorlard›. Bu arada Reichswehr’- ve onu geçerek tarihin en ac›mas›z in komutanlar› da Hitler’e alternatif polis teflkilatlar›ndan birini oluflturdu. ordu fikrinin büyük tehlikelerini an- SS yaln›zca Almanya’da kanun ve 19
BD ARALIK 2011
Türk ordusunun tahribinin flu anda sistematik bir politika çerçevesinde ba¤›ms›z olmayan yarg›ç ve savc›larca yürütüldü¤ünü muhalefet partisi milletvekilleri art›k aç›kça dile getiriyor. kural d›fl› tutuklamalarla yüz binleri yok etmekle kalmad›, ‹kinci Dünya Savafl›’nda iflgal edilen bölgelerde hem toplanan Yahudilere hem de her türlü direnifl örgütüne karfl› tarihte efli görülmemifl bir tedhifl ve yok etme harekât› yürüttü. Direniflin moralini bozmak için, günahs›z halk gruplar› topluca kurfluna dizildi, iflkence gördü. Bu arada ›rza geçmeler, haks›z yere içeri at›lanlar›n mallar›n›n ya¤mas› g›rla gidiyordu.
SS
ordu içinde de bir tedhifl
mekanizmas› görevini görüyor, ordu subaylar› ve generalleri, bir SS te¤meninin karfl›s›nda titrer duruma getiriliyorlard›. SS ordu içi hiyerarfliyi h›rpalad›, askerin moralini çökertti ve subay ve generallerin hem birbirlerine hem de devletlerine olan güvenlerini yok etti ve neticede Almanya savafl› kaybetti. 1933’ten itibaren bir de üstelik Waffen SS (silahl›) SS diye asker
görevi görecek a¤›r silahl› bir SS grubu kurulmufltu. Bu grubun yapt›klar› da ‹kinci Dünya Savafl›’n›n dehflet sahifelerinin en korkutucular›n› oluflturur. *** Haberlerden anlayabildi¤im kadar›yla iktidar, polis içerisinde güya teröre karfl› ç›kmak amac›yla bir WaffenPolis kurmaya yeltenmekte. Bunun gerçek amac› ise mu¤lakt›r. Edinilen talihsiz izlenim, hükümete ve belki belirli çevrelere ”yak›n” alternatif bir ordudur. Buna izin verilmesi Türk ordusunu tahrip edece¤i gibi, ülke içinde karfl›l›kl› güveni yok ederek tedhifli bir devlet politikas› haline dönüfltürür ve sonunda Türk milletini tahrip eder. Gerçi Türk ordusunun tahribinin flu anda sistematik bir politika çerçevesinde ba¤›ms›z olmayan yarg›ç ve savc›larca yürütüldü¤ünü muhalefet partisi milletvekilleri art›k aç›kça dile getiriyor. Bu d›fl bas›nda bile yer almaya bafllam›fl bir iddiad›r ve tersini savunmak gün geçtikçe güçleflmektedir. Bu ortamda oluflturulacak bir WaffenPolis teflkilat›n›n kime karfl› kullan›labilece¤ini kestirmek kolay olmayabilir. Türkiye’nin gelece¤i ile ilgilenenlerin SA ve SS teflkilatlar›n›n tarihlerini iyi ö¤renmeleri çok yararl› olur. •
Odatv.com
"B
aflkas› düfltü mü çürük tahtaya basmasayd› deriz. Kendimiz düflünce, bast›¤›m›z tahtan›n çürük olmas›ndan flikayet ederiz." Cenap fiahabettin 20
BD ARALIK 2011
Silivrideki Ayd›nlar Türkmen midir, yoksa K›z›lbafl m›d›r? Osmanlı devletini kuranlar Türkmenlerdi. Osman, Orhan ve I. Murat döneminde Osmanlı’nın yönetici sınıfı Türkmenlerden oluşmuştu. Yazan: A. MET‹N AKPINAR Murat döneminde Rumeli’de fethedilen topraklarda yaflayan Hristiyan halklar›n›n yafllar› 1015 aras› olan çocuklar›ndan sa¤l›kl›, zeki ve becerikli olanlar toplanmaya baflland›. Bu çocuklar Müslüman yap›ld›, Osmanl› geleneklerine göre e¤itildi, sonra da becerilerine uygun ifllerde kullan›ld›. Bunlara devflirme denirdi. Hristiyan çocuklar›n devflirilmesinin II. Murat döneminde bir sistem haline dönüfltürülmesiyle devflirmeler Osmanl›’n›n devlet ve ordu yönetiminde çok önemli roller üstlenmeye bafllad›lar. En iyileri saray içindeki
I.
Enderun mektebinde e¤itildiler. Sadrazaml›k, vezirlik, beylerbeyli¤i, sancak beyli¤i, kazaskerlik gibi en önemli devlet görevlerini daha çok Enderun’da yetiflmifl devflirmeler üstlendiler. Devflirme sisteminin Osmanl›’ya yerleflmesiyle Osmanl›’y› kuran Türkmenler devlet yönetimine pek sokulmad›lar. Devflirmeler Türkmenleri, Türkmenler de devflirmeleri hiç sevmediler. Bunda devflirmelerin rolü nedir tam olarak bilinmese de, ‹stanbul’un fethinden sonra Osmanl› ekonomisi büyük ölçüde Yahudi kökenli Osmanl›lar›n, ‹stanbul’a ve ‹zmir’e yerleflmifl 21
BD ARALIK 2011
Frans›z, ‹ngiliz ve Venedikli tacirlerin eline geçti. II. Mahmut devrinde devflirme sisteminden vazgeçilmifl olsa da, Türkmenler Osmanl›’n›n y›k›l›fl›na kadar hep ezildiler, sömürüldüler ve zulüm gördüler. Ovalardan çekilip, da¤lara ç›kt›lar. Osmanl›’n›n son dönemlerin-
Mustafa Kemal isteseydi Vahdettin’in yerine kendisi padiflah olabilir, Osmanl› düzenini ayn› flekilde sürdürebilirdi. Ancak o ve arkadafllar›, tüm vatandafllar›n özgür ve eflit oldu¤u bir düzen kurmay› amaç edindiler. de Türkmenler da¤lar›n zor flartlar›nda hayvanc›l›kla zar zor hayatta kalmaya çal›fl›rken, ‹stanbul ve ‹zmir’de yaflayan Hristiyanlar ve Yahudiler (bir bölümü Osmanl›, bir bölümü Frenk) Osmanl›’daki ticareti tamamen ellerine geçirmifllerdi. smanl› ‹mparatorlu¤u’nun bafl›na büyük belalar açan Celali isyanlar› Türkmen isyanlar›d›r. Bu isyanlar›n en önemli nedeni Türkmenlerin vergi ve angaryalar alt›nda ezilmeleri, Osmanl› top-
O 22
lumunda ikinci s›n›f insan durumuna düflürülmüfl olmalar›d›r. ‹syanc›lardan Kalendero¤lu Mehmet’in, di¤er bir isyanc› Muslu Çavufl’a gönderdi¤i mektuplardan Anadolu’da bir Türkmen Devleti kurmak istedi¤ini biliyoruz. Onun d›fl›nda hiçbir isyanc› teflkilat›n siyasi bir hedefi olmam›flt›r. Kalendero¤lu da amac›n› çok çabuk unutmufltur. ‹syanlar haks›zl›¤a, ikinci s›n›f insan muamelesi görmeye karfl› bilinçsiz bir baflkald›r›yd›. Hiç biri baflar›ya ulaflamad›. Türkmenler Aleviydi, ama o dönemde onlara Alevi de¤il, K›z›lbafl denirdi. Türkmenler Orta Asya’dan beri bafllar›na k›z›l börk (külah fleklinde bafll›k) giyerlerdi. K›z›lbafl ad› oradan gelir. Baz› fleyhülislamlar, ki bunlar›n içinde en meflhuru Ebu Suud Efendi’dir, “K›z›lbafllar› katletmek sevapt›r” mealinde fetvalar yay›nlad›lar. Osmanl› döneminde isyanc›lar›n yan› s›ra on binlerce, belki de yüzbinlerce Türkmen, sadece Türkmen ya da K›z›lbafl olduklar› için sevab›na öldürüldüler. ürkmenlerin çilesi Kurtulufl Savafl›’na kadar sürdü. Kurtulufl Savafl› sadece Türkmenlerin de¤il, ikinci s›n›f insan muamelesi gören tüm Anadolu ve Rumeli halklar›n›n baflar›ya ulaflm›fl bir isyan›d›r. Kurtulufl Savafl› emperyalizme karfl› bir isyan oldu¤u kadar, iyice kokuflmufl Osmanl› düzenine karfl› da bir isyand›r. Mustafa Kemal isteseydi Vahdettin’in yerine kendisi padiflah olabilir, Osmanl› düzenini ayn› flekilde sürdürebilirdi. Ancak o ve arkadafllar›, tüm
T
BD ARALIK 2011
vatandafllar›n özgür ve eflit oldu¤u bir düzen kurmay› amaç edindiler. at›, Mustafa Kemal ve arkadafllar›n›n kurdu¤u antiemperyalist Türkiye Cumhuriyeti’ni bir türlü içine sindiremedi. Onu kendi ç›karlar›na uygun hale dönüfltürmek için hep f›rsat kollad›. Türkiye’nin NATO’ya girmesiyle bu f›rsat do¤du. Önce Türk generallerinin bir bölümünü yavafl yavafl emperyalizm yanl›s›, ezilen halklara düflman, Amerikanc› generallere dönüfltürüp antiemperyalist Kemalistlere ve sosyalistlere karfl› kulland›lar. ABD, dinleri ç›karlar› için kullanmay› becermifltir. Baz› Müslüman din adamlar›n› parlat›p CIA destekli projelerde kulland›lar. ABD’de ve Almanya’da Gladio merkezlerinde yetifltirdikleri kimi gazete yazarlar›n› ve benzerlerini, emperyalizm yanl›s› Osmanl›c›lar› iktidara getirmek için Türk halk›n›n üzerine sürdüler. fiu anda Kemalist ve sosyalist ayd›nlar Silivri’de yarg›lan›yorlar. Suçlu olduklar› için de¤il, antiemperyalist düflüncelerinden dolay› yarg›lan›yorlar… Karar bafltan verilmifl zaten… Örnek verelim: Odatv’de bir video görüntüsü yay›mland›. O görüntülerde bir polis Ergenekon kaz›s›nda buldu¤u bomba tipinin daha iki gün önce Amerikal› bomba uzmanlar›nca kendilerine ö¤retildi¤ini söylüyordu. Daha do¤rusu o polis Ergenekon davas›yla ilgili olarak CIA taraf›ndan e¤itildiklerini itiraf ediyordu.
B
O görüntülerin Odatv’de yay›mland›¤› gecenin sabah› Odatv bas›ld›. Bo¤aziçi Üniversitesi ve ODTÜ’den bilirkifliler Odatv davas›n›n aç›lmas›na dayanak olarak gösterilen belgelerin, san›klar›n bilgisayarlar›na d›flardan virüsle yüklendi¤ini saptad›lar. Sahte belgelerle, kim olduklar› belirsiz (bir k›sm› polis veya savc› olabilir) gizli tan›klar›n yalan beyanlar›yla, kimin gönderdi¤i bilinmeyen maillerle yap›lan ihbarlarla insanlar
fiu anda Kemalist ve sosyalist ayd›nlar Silivri’de yarg›lan›yorlar. Suçlu olduklar› için de¤il, antiemperyalist düflüncelerinden dolay› yarg›lan›yorlar… Karar bafltan verilmifl zaten... Silivri’ye t›k›ld›lar. Silivri’de yarg›lanan asl›nda nedir? Silivri’de yarg›lanan Kurtulufl Savafl›’d›r, Kurtulufl Savafl›’na önderlik eden zihniyettir, o zihniyetin kurdu¤u cumhuriyettir. Yarg›lama Türkiye Cumhuriyeti yasalar›na göre de¤il, Ebu Suud’lar›n fetvalar›na göre yap›lmaktad›r. Sizi gidi K›z›lbafllar sizi! Sizi gidi Türkmenler sizi! Bofluna inkâr etmeyin, suçlusunuz. Ulemalar ulemas› Ebu Suud Efendi yan›lm›fl olamaz!• 23
SAKLI TAR‹H Sinan Meydan
"Atatürk Kürtlere Özerklik Verdi" Yalan›na
Yan›t Bölüm:2
"Atatürk Kürtlere özerklik verdi" yalan›na geçen ay kald›¤›m›z yerden yan›t vermeye devam edelim. 3. Ayak fiubat 1922’de TBMM’de yap›lan bir gizli oturumda Kürtlere özerklik verilmesi kararlaflt›r›lm›flt›r! Robert Olson, “The Emergence of Kurdish Nationalism and The Sheikh Said Rebellion, 1880-1925” adl› kitab›nda Ekim 1920’de bafllay›p Haziran 1921’e kadar devam eden Koçgiri ‹syan›’n›n nedenlerini araflt›rmak için bölgeye gönderilen heyetin incelemelerinin ard›ndan “Millî Savunma Komisyonu, Kürdistan’›n idaresini ilgilendiren bir yasa tasla¤› oluflturmufl-
10
24
Robert Olson
BD ARALIK 2011
tur.” demifltir. [19] Olson, ayr›ca ayn› zaman diliminde bir di¤er komisyonun ayn› konuya dair bir di¤er yasa tasar›s› oluflturdu¤unu belirtmifltir. Olsen, bu yasa tasar›s›n›n TBMM’de 10 fiubat 1922’de görüflüldü¤ünü belirttikten sonra bir yerde 65 mebusun [20], bir baflka yerde ise 64 mebusun [21] ret oyu verdi¤ini yazm›fl ve tasar›n›n 373 kabul oyuyla yasalaflt›¤›n› ileri sürmüfltür. [22]
O
lson’un bu iddialar›ndaki kaynaklar›, ‹ngiliz D›fl ‹liflkiler Dairesi’nin arflivinde bulunan, dönemin Türkiye Büyükelçisi Horace Rumbold’un, dönemin D›fliflleri Bakan› Lord Curzon’a gönderdi¤i, “FO 371 / 7781 e 3553 / 96 / 65” arfliv numaral› bir telgraft›r. [23] Söz konusu yasa tasla¤›n›n bir özetini de içeren telgraf, Olson’un kitab›n›n sonunda “ikinci ek” olarak sunulmufltur. [24] Olson, bu yasaya TBMM’deki Kürt mebuslar›n›n ço¤unlu¤unun ret oyu verdiklerinin anlafl›ld›¤›n› da yazmaktad›r, çünkü yasayla Kürtler için ayr› bir meclisi olan özerk bir yönetim kurulabilmesine olanak tan›nsa da, özerk bölgenin yöneticisinin Türk mü, yoksa Kürt mü olaca¤› gibi hususlar ve son onay hep TBMM’ye b›rak›lm›flt›r. [25] Olson, Türklerin o dönem Kürtlere yönelik “sertlik” ve “vahflet” yanl›s› bir politikadan yana olmad›klar›n›, fakat yine de “tam ba¤›ms›zl›¤a” ve hatta “tam bir özerkli¤e” s›cak bakmad›klar›n›, TBMM’nin Kürt sorunu gibi bir konuyu bu aç›kl›kta tart›flabilmesinin bu kurumun “göreli özgürlü¤ü-
ne” iflaret etti¤ini yazm›fl ve Lozan Antlaflmas›’n›n imzalanmas›ndan sonra konunun bir daha asla bu “aç›kl›k” ve “özgürlükle” tart›fl›lamayaca¤›n› eklemifltir. [26] Olson’a göre, bu yasa tasla¤›, ayn› zamanda, genç Türk devletinin en çalkant›l› döneminde, Kürtlerin deste¤ini muhafaza etmenin bir arac›d›r. [27]
O
lson, “Kürdistan’a özerklik” tan›yan yasan›n TBMM’de 10 fiubat 1922 kabul edildi¤ini ileri sürmüfltür. Ancak, 9 fiubat 1922 ve 11 fiubat 1922 tarihli gizli oturumlar›n zab›tlar›na ulafl›l›rken, 10 fiubat 1922’deki gizli oturumun zab›tlar›na ulafl›lamamaktad›r. O zab›tlara ulafl›lamamaktad›r; çünkü 10 fiubat 1922’de TBMM’de böyle bir “gizli oturum” gerçeklefltirilmemifltir. TBMM Gizli Celse Zab›tlar›’na bakt›¤›m›zda 9 fiubat 1922 tarihli oturum “157. ini’kat” ve 11 fiubat 1922 tarihli oturum ise “158. ini’kat” olarak geçmektedir. [28] Baflka deyiflle, arada herhangi bir “kay›p oturum” yoktur. Üstelik, 10 fiubat 1922 tarihi Cuma gününe rastlamaktad›r. Bu günün tipik özelli¤i, o dönemde “resmî tatil” olmas› nedeniyle o gün herhangi bir oturumun yap›lmamas›d›r. Cuma günü yap›ld›¤›n› görebildi¤imiz çok az say›daki oturum, o dönem sürdürülen Kurtulufl Savafl›’ndan kaynaklanan “ola¤anüstü” nedenlerden dolay›d›r. Bir örnek vermek gerekirse; 5 A¤ustos 1921 tarihli “gizli oturum”, “Baflkumandanl›k ihdas› ile bu vazifenin Türkiye Büyük Millet Meclisi Reisi Mustafa Kemal Pafla Hazretlerine tevcihi 25
BD ARALIK 2011
feze bakan tepe üzerindeki ‹zmit Kasr›’nda ‹stanbul’dan gelen gazetecilerle konuflmufltur. Orada, Akflam gazetesi yazar› Falih R›fk› Atay’›n bir sorusu üzerine Atatürk, Musul ve Kürtler konusuna de¤inmifltir: Atatürk, “Musul, ulusal s›n›rlar›m›z içindedir. Bu ulusal s›n›r deyiflini de ben bulmufltum” [29] dedikten sonra flunlar› söylemifltir: “…Musul’u da kendi topraklar›m›z içine alan s›n›ra ulusal s›n›r demifltim. Gerçekten o zaman Musul’un güneyinde bir ordumuz vard›. Fakat biraz sonra bir ‹ngiliz kumandan› gelmifl ve ‹hsan Pafla’y› aldatarak orada oturmufl. Musul, bizim için çok önemlidir. Birincisi Musul’da s›n›rs›z servet oluflturan petrol kaynaklar› vard›r. ‹kincisi onun kadar önemli olan Kürtlük sorunudur. ‹ngilizler, orada bir Kürt hükümeti kurmak istiyorlar. Bunu yaparlarsa, bu düflünce bizim s›n›rlar›m›z içindeki Kürtlere de yay›l›r. Buna engel olmak için s›n›r› güneyden geçirmek gere-kir...” [30] fiimdi, Atatürk’ün asl›nda ne demek istedi¤ini anlamaya çal›flal›m: “Musul bizim için önemlidir, çünkü orada hem petrol hem de Kürtler vard›r.” “‹ngilizler, Musul’u ele geçirirlerse sadece petrolü ele geçirmifl olmakla kalmazlar oradaki Kürtlere de bir devlet kurdururlar” “Bunu yaparlarsa, bu düflünce, ya-
Anlafl›lan, önce ‹ngiltere’nin Türkiye Büyükelçisi Horace Rumbold, sonra da Tarihçi Robert Olson, ‹ngiltere’nin "Kürtlere özerklik" plan›na "tarihsel meflruiyet" kazand›rmak için "Kurtulufl Savafl› y›llar›nda Atatürk’ün ve TBMM’nin Kürtlere özerklik verdi¤i" yalan›n› söylemifllerdir. hakk›nda kanun teklifi” gündemiyle gerçeklefltirilmifltir. Özetle; 10 fiubat 1922’de TBMM’de yap›lan gizli oturumda Kürtlere özerklik verildi¤i kocaman bir yaland›r. Anlafl›lan, önce ‹ngiltere’nin Türkiye Büyükelçisi Horace Rumbold, sonra da Tarihçi Robert Olson, ‹ngiltere’nin “Kürtlere özerklik” plan›na “tarihsel meflruiyet” kazand›rmak için “Kurtulufl Savafl› y›llar›nda Atatürk’ün ve TBMM’nin Kürtlere özerklik verdi¤i” yalan›n› söylemifllerdir. San›r›m, yalan›n alt›ndaki 3. Ayak da devrildi!… 4. Ayak Atatürk 16/17 Ocak 1923 tarihinde ç›kt›¤› ‹zmit seyahatinde “Kürtlere özerklik verilece¤ini” söylemifltir! Atatürk, 30 A¤ustos 1922’deki Büyük Taarruz’dan sonra, 14 Ocak 1923’de bir yurt gezisine ç›km›flt›r. Bu yurt gezisizinde Eskiflehir’den sonraki dura¤› ‹zmit’tir. Atatürk, 16/17 Ocak 1923’de Kör26
BD ARALIK 2011
ni ‘ba¤›ms›z Kürdistan kurma düflüncesi’, bizim s›n›rlar›m›z içindeki Kürtlere de yay›l›r” “Buna, yani, ‘s›n›rlar›m›z içinde ba¤›ms›z Kürdistan kurulmas› düflüncesine’ engel olmak için s›n›r› güneyden geçirmek gerekir”. Özetle Atatürk, 16 / 17 Ocak 1923 gecesi, ‹zmit’te, Falih R›fk› (Atay)’›n sorusuna verdi¤i yan›tta; s›n›rlar›m›z içinde ve hatta d›fl›nda (Kuzey Irak’ta) ba¤›ms›z bir Kürdistan kurulmas› düflüncesine karfl› oldu¤unu çok aç›k bir biçimde ifade etmifltir.
"A
tatürk 16 / 17 Ocak 1923 tarihinde ç›kt›¤› ‹zmit seyahatinde Kürtlere özerklik verilece¤ini söylemifltir!” diyenler, Atatürk’ün tam da o gün, Falih R›fk› (Atay)’›n sorusuna verdi¤i yukar›daki yan›t› nedense hiç görmezler! Her neyse!…
Yine o gece, ‹zmit’te, Vakit gazetesi baflyazar› Ahmet Hamdi (Yalman) Bey, Atatürk’e, “Kürt sorununa de¤inmifltiniz” diye konuya girerek, flu soruyu sormufltur: “Kürtlük sorunu nedir? Bir iç sorun olarak de¤inseniz iyi olur?” Atatürk, bu soruya flu yan›t› vermifltir: “Kürt sorunu, bizim yani Türkiye’nin ç›karlar› için kesinlikle söz konusu olmaz. Çünkü, bizim ulusal s›n›rlar›m›z içinde Kürt ö¤eleri öylesine yerleflmifllerdir ki, pek s›n›rl› yerlerde yo¤un olarak yaflarlar. Bu yo¤unluklar›n› da kaybede ede ve Türklerin içine gire gire öyle bir s›n›r oluflmufltur ki, Kürtlük ad›na bir s›n›r çizmek istesek, Türkiye’yi mahvetmek gerekir. Örne¤in, Erzurum’a giden, Erzincana, Sivas’a giden, Harput’a kadar bir s›n›r çizmek gerekir. Ve hatta Konya çöllerindeki Kürtleri de göz önünde tutmak gerekir.”
"Atatürk 16 / 17 Ocak 1923 tarihinde çıktığı İzmit seyahatinde Kürtlere özerklik verileceğini söylemiştir!" diyenler, Atatürk’ün tam da o gün, Falih Rıfkı Atay’ın sorusuna verdiği yukarıdaki yanıtı nedense hiç görmezler!
27
BD ARALIK 2011
fiimdi gelin hep birlikte Atatürk’ün bu sözlerinde asl›nda ne demek istedi¤ini anlamaya çal›flal›m: Atatürk, “Kürt sorunu, bizim yani Türkiye’nin ç›karlar› için kesinlikle söz konusu olmaz.” diyerek, gerçekte Türkiye’nin böyle bir sorunu olmad›¤›n› belirtmifltir. Atatürk: “Bizim ulusal s›n›rlar›m›z içinde Kürt ö¤eleri öylesine yerleflmifllerdir ki, pek s›n›rl› yerlerde yo¤un olarak yaflarlar. Bu yo¤unluklar›n› da kaybede ede ve Türklerin içine gire gire öyle bir s›n›r oluflmufltur ki, Kürtlük ad›na bir Özetle; "Kürtlük ad›na s›n›r çizmek istersek, Türayr› bir s›n›r çizmek kiye’yi mahvetmek gerekir” diyerek; istersek Türkiye’yi 1. Kürtlerin Türkiye’nin mahvetmek gerekir" her yan›nda yaflad›klar›n›, diyen Atatürk, "ba¤›ms›z 2. Bu nedenle Kürtlük ad›na bir s›n›r çizilecek Kürdistan”a kökten olursa Türkiye’nin mahvokarfl›d›r. laca¤›n› ifade etmifltir. Özetle; “Kürtlük ad›na ayr› kendileri için sorun ç›kar›rlar. fiimdi bir s›n›r çizmek istersek Türkiye’yi TBMM, hem Türklerin hem de Kürtle- mahvetmek gerekir” diyen Atatürk, rin yetkili temsilcilerinden oluflmufltur. “ba¤›ms›z Kürdistan”a kökten karfl›Ve bu iki ö¤e, bütün ç›kar›n› ve bütün d›r. yazg›lar›n› birlefltirmifltir. Yani, onlar bilirler ki bu ortak bir fleydir. Ayr› bir tatürk: “Bu nedenle, bafll› bafl›na s›n›r çizmek do¤ru olmaz.” [31] bir Kürtlük düflünmekten çok ‹flte, bugün bilumum “ayr›l›kç› Anayasam›z gere¤ince zaten bir çeflit Kürtçünün” dört elle sar›ld›¤› belge özerklik oluflacakt›r. O halde hangi budur! Bugün, Türkiye’yi bölerek bölgenin halk› Kürt ise onlar kendi “ba¤›ms›z Kürdistan” kurma sevdas›n- kendilerini yöneteceklerdir.” diyerek, dakilere göre Atatürk, bu sözleriyle o zaman yürürlükte olan “1921 Ana“Kürt özerkli¤ini” tan›m›fl, hatta “ba- yasas›’na” gönderme yapm›flt›r. Bura¤›ms›z Kürt devletine” onay vermifltir! da dikkat çeken iki nokta vard›r: Peki ama, bu sözlerden böyle bir 1. Atatürk, do¤rudan “özerklik” deanlam ç›kar m›? meyerek “bir çeflit özerklik” demifltir. Atatürk, Kürt sorunuyla ilgili durum tespiti yap›p, görüfllerini belirttikten sonra, soruna flöyle bir çözüm önermifltir: “Bu nedenle, bafll› bafl›na bir Kürtlük düflünmekten çok Anayasam›z gere¤ince zaten bir çeflit özerklik oluflacakt›r. O halde hangi bölgenin halk› Kürt ise onlar kendi kendilerini özerk olarak yöneteceklerdir. Bundan baflka Türkiye’nin halk› söz konusu olurken onlar› da beraber ifade etmek gerekir. ‹fade olunmad›klar› zaman bundan
A
28
BD ARALIK 2011
2. Atatürk’ün gönderme yapt›¤› yard›m ifllerini düzenlemek ‹l Kurul1921 Anayasas›, Kurtulufl Savafl›’n›n lar›n›n yetkisindedir.” ola¤anüstü koflullar›nda haz›rlanm›fl, “geçici” bir savafl anayasas›d›r. flte, Atatürk, “Anayasam›z gere¤inDolay›s›yla Atatürk’ün hem “bir ce zaten bir çeflit özerklik oluflacakçeflit özerklik” demesi, hem de bu “bir t›r” derken 1921 Anayasas›’n›n bu çeflit özerkli¤i” o zaman yürürlükteki maddesine gönderme yapm›flt›r. “geçici savafl anayasas›na” dayand›r1. Bu anayasa maddesi sadece mas›, Atatürk’ün bu “bir çeflit özerk- Kürtlerin yaflad›¤› bölgeler için de¤il, lik” düflüncesinin de tamamen o döne- bütün Türkiye için geçerlidir. min koflullar›na özgü, daha çok Kürt 2. Bu anayasa maddesindeki isyanlar›n› önlemeye yönelik, stratejik “özerklik” ifadesiyle kastedilen ‹l Kubir aç›klama oldu¤unu kan›tlamak- rullar›n›n “yerel iflleri” idare etmesidir. tad›r. Atatürk, e¤er gerçekten de Kürtlere özerkAtatürk’le ‹zmit’te lik vaad etseydi, yap›lan bu mülakattan 1.“Bir çeflit özerklik” yerine, do¤rudan yaklafl›k bir y›l sonra, 24 “özerklik” ifadesini kulNisan 1924’te yürürlü¤e lan›rd›, giren 24 Anayasas›’n›n 91. 2. Bu “özerkli¤i”, o zaman yürürlükteki geMaddesiyle "illere tan›nm›fl çici 1921 Anayasas›’na olan özerklikler" de¤il, daha sonra haz›rlakald›r›lm›flt›r. nacak olan Cumhuriyet’in ilk gerçek anayasas› olan 1924 Anayasas›’na dayand›r›rd›. Bu ifller de “Evkaf, Medreseler, Atatürk’ün gönderme yapt›¤› 1921 E¤itim, sa¤l›k, ekonomi, tar›m, bay›nAnayasas›’n›n 11. maddesiyle “illerin d›rl›k, sosyal yard›m” iflleridir. Üstelik manevi kiflili¤e ve özerkli¤e sahip” il Kurullar› bu iflleri de kendi bafllar›na olduklar› belirtilmifltir. de¤il, “Hükümetin önerisi üzerine Bü‹flte o madde: yük Millet Meclisi’nce ç›kar›lacak “‹l yönetimi, yerel ifllerde manevi yasalar gere¤ince” yerine getirebilekiflilik sahibidir. D›fl ve iç siyaset, din- ceklerdir. Ayr›ca, ‹l Kurullar›n›n, “D›fl sel, adli ve askeri ifller, uluslar aras› ve iç siyaset, dinsel, adli ve askeri iflekonomik iliflkiler ve birçok ili ilgi- ler, uluslar aras› ekonomik iliflkiler lendiren ifller d›fl›nda, Hükümetin ve birçok ili ilgilendiren ifllerle” ilgiönerisi üzerine Büyük Millet Mecli- lenmesi de yasakt›r. Atatürk’ün, sözüsi’nce ç›kar›lacak yasalar gere¤ince, nü etti¤i “bir çeflit özerklik” tabiri, o Evkaf, Medreseler, E¤itim, sa¤l›k, günün terminolojisi içinde de¤erlendiekonomi, tar›m, bay›nd›rl›k, sosyal rilmelidir. Görüldü¤ü gibi, Atatürk,
‹
29
BD ARALIK 2011
“bir çeflit özerklik” ifadesiyle 1921 Anayasas›’ndaki “güçlü yerel yönetimleri” kastetmifltir. [32] 3. Çok daha önemlisi, 1921 Anayasas›’n›n “illerin manevi kiflili¤e ve özerkli¤e sahip olduklar›n›” belirten bu 21. Anayasas›’n›n bu 11. maddesi, 1924 Anayasas›’nda yer almam›flt›r. Atatürk’le ‹zmit’te yap›lan bu mülakattan yaklafl›k bir y›l sonra, 24 Nisan 1924’te yürürlü¤e giren 24 Anayasas›’n›n 91. Maddesiyle “illere tan›nm›fl olan özerklikler” kald›r›lm›flt›r. [33] Burada tabi flu soruyu sormak gerekir? Atatürk e¤er gerçekten de Kürtlere “özerklik” vermek isteseydi, 1921 Anayasas›’nda “illere tan›nm›fl olan özerklikleri” 1924 anayasas›nda kald›r›r m›yd›?
A
tatürk, “Bundan baflka Türkiye’nin halk› söz konusu olurken onlar› da beraber ifade etmek gerekir. ‹fade olunmad›klar› zaman bundan kendileri için sorun ç›kar›rlar.” diyerek, hem “Türkiye halk›” ifadesini kullanm›fl, hem de “Türkiye halk›” derken, Kürtlerden de söz edilmesi gerekti¤ini, aksi halde sorun ç›karacaklar›n› belirtmifltir. Atatürk, “fiimdi TBMM, hem Türklerin hem de Kürtlerin yetkili temsilcilerinden oluflmufltur. Ve bu iki ö¤e, bütün ç›kar›n› ve bütün yazg›lar›n› birlefltirmifltir. Yani, onlar bilirler ki bu ortak bir fleydir. Ayr› bir s›n›r çizmek do¤ru olmaz” diyerek. TBMM’yi oluflturan Türklerle Kürtlerin “bütün ç›karlar›n› ve bütün kaderlerini birlefltirdiklerini”, bu nedenle Kürtlere “ayr› bir s›n›r çizmenin do¤ru olma-
30
d›¤›n›”, dolay›s›yla “ba¤›ms›z Kürdistan” düflüncesine sonuna kadar karfl› oldu¤unu ifade etmifltir. Tabi ki anlayana!… San›r›m, yalan›n alt›ndaki “4. Ayak” da devrildi!. Gelecek ay da bu yalana yan›t vermeye devam edece¤im. • sinanmeydan@butundunya.com.tr Kaynaklar / Dipnotlar: [19] Olson, age, s. 39 [20] age, s.39 [21] age, s.40 [22] age, s.40 [23] age, s.192 [24] Olson, age, s.166-168. Söz konusu yasa tasla¤›nda yer alan maddelerden baz›lar› flunlard›r: 1-Uygarl›¤›n gereklerine uygun olarak Türk milletinin ilerlemesini sa¤lamay› hedefleyen TBMM, ulusal gelenekleriyle uyum içinde, Kürt milletinin özerk yönetimini kurmay› üzerine al›r. 2Ço¤unlu¤unu Kürtlerin oluflturdu¤u bu topraklar için Kürt ileri gelenleri taraf›ndan bir genel vali, vali yard›mc›s› ve bir müfettifl seçilebilir. 3-Kürt ulusal meclisi do¤u vilayetlerinde kurulacak ve 3 y›l için oluflturulacakt›r. 4-Özerk yönetimi Van, Bitlis, Diyarbak›r vilayetleri, Dersim sanca¤›, baz› nahiye ve kazalar› içine alacakt›r. Kabul edildi¤i iddia edilen yasa tasar›s›nda toplam 9 madde vard›r! [25] Olson, age, s.40 [26] age, s.41. [27] age, s.41. [28] Bkz, TBMM Gizli Celse Zab›tlar›, Türkiye ‹fl Bankas› Kültür Yay›nlar›, Ankara, 1985. [29] Ar› ‹nan, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün 1923 Eskiflehir-‹zmit Konuflmalar›, Ankara, 1982, s. 45 (Sadelefltirilmifltir). [30] ‹nan, age, s.45. [31] Mustafa Kemal, Eskiflehir-‹zmit Konuflmalar›, 1923, ‹stanbul, 1999, s.103. Atatürk’ün, ‹zmit’te, Vatan gazetesi baflyazar› Ahmet Emin Yalman’›n “Kürt sorunu” konusundaki bir sorusuna verdi¤i bu yan›t, 12 Eylül dönemindeki Türk Tarih Kurumu yetkililerince sansürlenmifl, yay›nlanmas›na izin verilmemifltir. Atatürk’ün bu konuflmas› ilk olarak, 1987 y›l›nda “2000’e Do¤ru” dergisinde yay›nlanm›flt›r. “Tarih Kurumu- Atatürk ve Devrim Araflt›rma Merkezi” mührünü tafl›yan 1089 girifl numaral› tutana¤›n 15 sayfas› yay›nlanmam›flt›r. “Gizlenen Tutanak, Atatürk, Kürtlere Özerklik”, 2000’e Do¤ru, 30 A¤ustos-6 Eylül 1987, s.1-6; Mumcu, age, s.48. [32] Sabahattin Özel, Büyük Milletin Evlad› ve Hizmetkar› Atatürk ve Atatürkçülük, ‹stanbul, 2006, s. 172
BÜTÜN K‹TAPÇILARDA
EVRENSEL BAKIfi AÇISI Gürbüz Evren
Gerçek demokrasilerde şiddet içermediği sürece farklı protesto yöntemleri hoş karşılanır, doğal bir hak olarak görülür. Batılı demokrasilerde protestocular, yumurta da atar domates de.Yoğurt da atar ayakkabı da. iraz paraya k›yan ise yafl
pasta atar. Ama hiç kimse de kalk›p, bunlar› att›lar diye protestocular› teröristlikle suçlamaz. En fazla deli der. Bu tür eylemlere maruz kalanlar ise gözlerinden öfke saçarak, burnundan soluyarak, en sert ses tonuyla tehditler savur32
maz. Polis de eylemciye tekme tokat giriflip, a¤z›na biber gaz› s›karak, yaka paça götürmez. Ülkeyi yönetmeye ve siyasete soyunanlarda olmas› gereken en öncelikli özelliklerden biri de hoflgörüdür. Demokrasiyi içine sindiren siyasiler, kendilerine yönelik fliddet içermeyen
BD ARALIK 2011
protestolara hoflgörüyle bakmay› bilir. Demokratl›k sözde de¤il eylemde olur. Kendini demokrasi havarisi ilan eden kimi yöneticilerimiz ise demokratl›¤›n gerektirdi¤i hoflgörü ile hareket etmeleri gerekirken, yumurtal› protesto eylemlerinde en sert tepkileri gösterip, eylemcilerin adeta idam›n› istemektedir. vet, ülkemizde son döne-
kullan›yorlar. Size aktaraca¤›m üç örnekten ikisi çok önemli. Çünkü bu eylemler yap›l›rken oradayd›m ve protestoya u¤rayanlar›n tepkileri çok anlaml› oldu¤u için paylaflmak istedim. Paris’te yaflad›¤›m y›llar, üniversite ö¤rencili¤im döneminden itibaren üye oldu¤um Frans›z Sosyalist Partisi’nin etkinliklerini kaç›rmamaya özen gösterir, özellikle de seçim kampanyalar› s›ras›nda önemli görevler üstlenirdim. Partinin önde gelen isimlerinden birço¤unu yak›ndan tan›rd›m. Baflba-
min moda protesto yöntemi yumurta atmak oldu. Protestocular›n paras› yafl pastaya yetmedi¤inden, anlafl›lan o ki, ‹nternete giren herkes, baflta yumurta uzunca bir süre daha gündemde kalacak. yumurta olmak üzere kimi Türkiye’de iktidar partisi mensuplar›na yönelik yu- yiyecek maddelerinin Avrupal› murtal› protesto eylemleri baflbakanlara, bakanlara yönelik çok konufluldu. Kimi çevprotestolarda kullan›ld›¤›n› relerin büyük tepki gösterdi¤i, hatta daha ileri gidegörecektir. rek terör eylemi olarak nitelendirdi¤i yumurta atma konusun- kanl›k makam›na kadar yükselen daki tart›flmalar› bir kenara b›rakarak, Lionel Jospin ve Savunma ile ‹çiflleri bizim sahip oldu¤umuz “‹leri Demok- Bakanl›¤› yapm›fl Jean Pierre Cheverasi” sistemi ile yönetilme flans›n› bu- nement, parti içinde yak›n oldu¤um lamam›fl Bat›l› ülkelerdeki duruma kiflilerdi. Gençlere önem veren, de¤erli bir bakal›m. insanlar› aray›p bulan, siyasette yala‹nternete giren herkes, baflta yu- kal›¤› de¤il liyakati öne ç›karan, istemurta olmak üzere kimi yiyecek mad- dikleri çal›flmalar› sundu¤unuzda, delerinin Avrupal› baflbakanlara, ba- sizinle oturup yazd›klar›n›z hakk›nda kanlara yönelik protestolarda kullan›l- konuflan, tart›flan, bu önüme geçer mi d›¤›n› görecektir. Ama bu eylemleri kayg›s›n› tafl›mayan, k›sacas› adam önemli k›lan at›lanlar de¤il, protestoya yerine koyuldu¤unuzu hissettiren her u¤rayanlar›n verdikleri yan›tlard›r. iki siyasetçiden de çok fley ö¤rendim. Yeri gelmiflken hemen söyleyeyim, Kaderin cilvesi sonucu 2002 y›l› Avrupal› protestocular sadece yumur- Nisan ay›ndaki Cumhurbaflkanl›¤› taya baflvurmuyor. Domates, ketçap, seçiminde, Jospin, Sosyalist Parti’nin, yafl pasta gibi malzemeleri de bolca Chevenement ise Yurttafll›k Hareketi’33
BD ARALIK 2011
Fransa Sosyalist Partisi lideri Lionel Jospin ketçap atılarak protesto edilmişti nin aday› olarak ilk turda birbirlerine rakiptiler. Lionel Jospin’in seçim kampanyas›na, özellikle Paris’e yak›n kentlerdeki toplant›lar›na kat›ld›m. Seçim kampanyalar›nda bizdeki gibi meydan mitingleri de¤il, genellikle salon toplant›lar› düzenlenirdi. Rennes kentindeki etkinlik için Jospin’den önce gidip haz›rl›klar› tamamlam›flt›k. Toplant› öncesi baz› üyelerden ‘Dikkat edin, protesto olabilir’ uyar›s› gelmiflti. Jospin konuflma yapmak üzere davet edildi¤i kürsüye ilerlerken, insanlar›n elini s›kmay› da ihmal etmiyordu. am kürsüye gelmiflti ki, bir
grup gencin aras›ndan f›rlayan 2 kifli, arkalar›nda gizledikleri ketçap fliflelerini Jospin’in yüzüne boca ettiler. Ortal›k öyle çok fazla kar›flmad›. Bizdeki gibi siyasilerin yan›nda görüntü vermeye çal›flan partililer ve koru34
Jospin gülerek, ‘Beni patates k›zartmas› sand›lar herhalde’ dedi ve ekledi, ‘Bizim orada patates k›zartmas› ketçapla de¤il hardalla yenir. Keflke hardal atsalard›.’ malar›n yapt›¤› gibi ‘Allah ne verdiyse’ denilerek protestoculara sald›r›lmad›. Gençler kordon alt›na al›nd›. Hepsi o kadar. Jospin gülerek, ‘Beni patates k›zartmas› sand›lar herhalde’ dedi ve ekledi, ‘Bizim orada (Toulouse kentinin belediye baflkanl›¤›n› yapm›flt›) patates k›zartmas› ketçapla de¤il hardalla yenir. Keflke hardal atsalard›.’ Olay›n ard›ndan ne Jospin ne de medya, bu iflin arkas›nda ‘Korsika Kurtulufl Ordusu’ ya da ‘Bask bölgesinin ba¤›ms›zl›¤› örgütü’ var demedi.
BD ARALIK 2011
Bizdeki gibi ekran bülbülleri ötmedi, kalem oynat›c›lar tehditler savurmad›. ‹zleyenler güldü geçti… Hepsi o kadar. kinci örnek ise Jean Pierre Che-
venement’a yönelik bir protestoda yafland›. Her ne kadar hareketinin içinde yer almasam da Chevenement için düzenlenen etkinlikleri de izlerdim. Dünyan›n en büyük tar›m fuarlar›ndan biri de “Salon d’Agriculture” ad› alt›nda her y›l Paris’te düzenlenir. Siyasilerin büyük ilgi gösterdikleri fuarlar›n bafl›nda gelen fuar ilginç protestolara da sahne olur. Chevenement ve yan›ndaki grup Tar›m Fuar›nda bölge stantlar›n› ziyaret ediyordu. Grup, Korsika ürünlerinin, özellikle de keçi peynirlerinin bolca bulundu¤u stand›n önüne geldi. Önünü kesen iki yafll› kad›nla sohbete bafllam›flt› ki, stand›n yan›ndan f›rlayan bir adam
Chevenement: ‘Birkaç saat önce pasta yemifltim. Buraya da keçi peyniri yerim diye geldim. Tam da Korsika stand›n›n önünde güzel bir ikram olmad›. Neyse buldu¤umuzla yetinece¤iz!’
elindeki meyveli pastay› Chevenement’a yap›flt›rd›. Yan›nda oldu¤um için pastan›n bir parças› da bana k›smet oldu. Bol miktarda Krem Chantilly ile süslenmifl pastan›n tad› hiçte fena de¤ildi. K›sa süren bir karmaflan›n ard›ndan ortal›k duruldu. Gazeteciler sorulara geçecekti ki, Chevenement, her zaman ki muzipli¤iyle, ‘Birkaç saat önce pasta yemifltim. Buraya da keçi peyniri yerim diye geldim. Tam da Korsika stand›n›n önünde güzel bir ikram olmad›. Neyse buldu¤umuzla yetinece¤iz’ dedi. Hemen an›msatal›m, Chevenement, ‹çiflleri Bakanl›¤› s›ras›nda Savunma ve Korsika’ya özel statü İçişleri Bakanlığı verilmesine karfl› ç›kt›yapmış olan ¤› için Baflbakan JosChevement pin ile ters düflüp istifa yüzüne atılan etmiflti. Olaydan sonra pasta ile hiç kimse, bu protestoprotesto nun ard›nda Korsika edilmişti Kurtulufl Örgütü var 35
BD ARALIK 2011
demedi. Protestocu, bizdeki gibi anas›ndan emdi¤i süt burnundan gelinceye kadar dövülmedi, hakk›nda terör örgütüne üye olmaktan dava falan da aç›lmad›. ir örnek de, ileri demokra-
sinin bulunmad›¤›, ama demokrasinin befli¤i olarak adland›r›lan ‹ngiltere’den verelim. Baflbakan Erdo¤an’›n, ‘Dostum
Protestoyu gülerek izleyen Blair, göstericilere flöyle seslendi, ‘Umar›m domatesler hormonlu ya da çürük de¤ildir.’ Toni’ diye hitap etti¤i ‹ngiltere Baflbakan› bir toplant› için Bristol kentine gitmiflti. Irak iflgalini protesto edenler ise Blair’in yolunu gözlüyordu. Polis protestoyu bilmesine karfl›n sadece Genel Sekreten Alexander Dobrint yumurtal› protestodan nasibini alanlardan
36
fliddet oldu¤unda müdahale etmek için bekliyordu. Blair göründü¤ü andan itibaren domates ya¤muru bafllad›. Protestoyu gülerek izleyen Blair, göstericilere flöyle seslendi, ‘Umar›m domatesler hormonlu ya da çürük de¤ildir.’ Size bir de ayakkab›l› protesto örne¤i verelim.1 Ekim 2009’da IMF Baflkan› Dominique Strauss Kahn bir konferans vermek üzere ‹stanbul Bilgi Üniversitesi’ne gelmiflti. Kahn'a, Üniversitedeki konuflmas› s›ras›nda aya¤a f›rlayan bir genç ayakkab› f›rlatt›. Neyse ki protestoya u¤rayan kifli ülkemizin yöneticisi de¤il, geri demokrasilerden gelen bat›l› bir devlet adam›yd›. Kahn protestoyu hofl karfl›lad›¤›n› söyledi ve flikâyetçi olmad›. Bu ayakkab›n›n bizim yöneticilerimize at›lmas› durumunda protestocunun bafl›na neler gelebilece¤ini söylememe gerek yok san›r›m. fiimdi de Almanya’dan bir örnek verelim. Tarih 30 Temmuz 2001. Münih Havaalan›’nda üçüncü bir pistin yap›lmas›na karfl› ç›kan bir kampanya yürütülüyordu. Projeyi protesto eden 250 kiflilik grup, H›ristiyan Sosyal Birlik Partisi eyalet binas› önüne geldi. Grupla görüflmek üzere partinin Genel Sekreteri Alexander Dobrindt d›flar›ya ç›km›flt›. ‹flte o s›rada protestocular Dobrindt’u domates ve yumurta ya¤muruna tuttu. Protestoculara ne çevik
BD ARALIK 2011
kuvvet müdahale etti ne de partililer sald›rd›. imdi bir kez
daha demokrasinin befli¤i, ama biz deki gibi ileri demokrasi olmad›¤› için demokrasi fukaras› diyebilece¤imiz ‹ngiltere’ye bakal›m. Tarih, Aral›k 2010. Yer Londra. Kent merkezinde binlerce ö¤rencinin kat›ld›¤› gösteriler var. ‹flte bu s›rada, arac›yla bölgeden geçen ‹ngiltere Prensi Charles ve efli Camilla ö¤rencilerin dikkatini çekiyor. Ö¤renciler de f›rsat bu f›rsat diyerek koskoca ‹ngiltere Prensi’nin arac›n› yumurta ya¤muruna tutuyorlar. Prens ise olaya gülüp geçiyor. Bizde ne olurdu diye uzun uzun anlatmaya gerek yok san›r›m. ‹leri demokrasilerde ne yap›l›rsa herhalde yine o yap›l›rd›. Gelin biraz daha uza¤a, Avrupa’n›n
en kuzeyine, ‹zlanda’ya gidelim. Ülkedeki ekonominin kötü durumundan hükümeti sorumlu tutan ‹zlandal›lar, 12 Ekim 2010’da Parlamento önünde toplan›yorlar. Bir süre sonra, Baflbakan, Bakan ve iktidara mensup milletvekilleri göstericilerin orada oldu¤unu bile bile Parlamento’ya geliyorlar. Göstericiler de onlar› yumurta ya¤muruna tutuyor. Bilirsiniz, s›k›nt›l› dönemlerde bi-
Prens Charles ve efli Camilla yumurta ya¤muru alt›nda zim meclisin önüne de¤il protestocu s›radan vatandafl› bile yaklaflt›rmazlar. ‹leri demokrasi ile yönetilen ülkemizdeki bunun nedenini sorun, ‘Bu hayat pahal›l›¤›nda yumurtalar› at›p ziyan edeceklerine, piflirip yesinler diye göstericiler meclise yanaflt›r›lm›yor’ yan›t›n› al›rsan›z da flafl›rmay›n. Son olarak, ekonomisi iflas›n efli¤in-
de olan komflumuz Yunanistan’a gidelim. Tarih 10 Ekim 2011. Yer Selanik. Bakan Kastanidis'in sinemaya gitti¤ini haber alan ö¤renciler, ellerinde pankartlarla sinema salonuna gidiyorlar. Beraberlerinde de yo¤urt kâseleri var. Bakan neye u¤rad›¤›n› anlamadan yo¤urt banyosu içinde buluyor kendini. Hemen ard›ndan da eflini al›p sinemay› terk ediyor. fiimdi gözlerinizi kapat›n ve Türkiye’deki iktidar mensuplar›na domates, ketçap, yafl pasta, ayakkab› hatta 37
BD ARALIK 2011
fiimdi gözlerinizi kapat›n ve Türkiye’deki iktidar mensuplar›na domates, ketçap, yafl pasta, ayakkab› hatta yo¤urt at›ld›¤›n› düflünün. Ne o, düflünmeye bile korkuyorsunuz de¤il mi? yo¤urt at›ld›¤›n› düflünün. Ne o, düflünmeye bile korkuyorsunuz de¤il mi? ‹leri demokrasi iflte böyle bir fley. Ülkemizde yukar›da verdi¤imiz türden protesto yöntemlerine baflvuranlar›n sonunun iyi olmad›¤›n› anlamayan kalmad› san›r›m.
Öncelikle terörist ve gizli örgüt üyesi damgas› vuruluyor, sonra, okuldan uzaklaflt›rma, iflte at›lma gibi cezalar veriliyor, ard›ndan haklar›nda 3-4 y›l hapis cezas› istenen davalar aç›l›yor. Gözalt›na al›n›rken yedikleri dayak da yanlar›na kar kal›yor. Tüm bu cezalar›n ve dayaklar›n “‹leri demokrasi” gere¤i oldu¤unu art›k biliyoruz. Bat›l› demokrasilerin gerili¤i yumurtal›, domatesli, ayakkab›l›, yo¤urtlu, ketçapl› protestolar› anlamaya müsait olmad›¤› için ne ceza veriyorlar, ne de dayak at›yorlar. Bitirmeden bir özelefltiri yapay›m. Gerçek demokrasinin egemen oldu¤u geri ülkelerle ileri demokrasi ile yönetilen ülkemizi karfl›laflt›rmak hatayd›, özür diliyorum. • gurbuzevren@butundunya.com.tr
PARAYLA GÜRÜLTÜ Yafll› bir adam emekliye ayr›ld›ktan sonra kendine bir lisenin yan›nda küçük bir ev alm›flt›. Okullar›n aç›ld›¤› ilk gün, ö¤renciler yollar›n›n üzerindeki her çöp bidonunu ba¤›r›p, ça¤›rarak tekmelediler. Bu çekilmez gürültü günlerce sürdü... Ertesi gün çocuklar evine do¤ru yaklafl›rken, kap›s›n›n önüne ç›kt›, onlar› durdurdu ve "Çok tatl› çocuklars›n›z. Bana gençli¤imi hat›rlat›yorsunuz. Bu neflenizin sürmesini istiyoum. E¤er her gün buradan geçip gürültü yaparsan›z size her gün 1 lira veririm." dedi. Bu teklif çocuklar›n çok hofluna gitti ve gürültü yapmay› sürdürdüler. Birkaç gün sonra yafll› adam yine çocuklar›n önüne ç›kt› ve onlara flöyle dedi: "Çocuklar enflasyon beni etkilemeye bafllad›, art›k size sadece 50 kurufl verebilirim." Çocuklar bundan hofllanmad›lar ama yine de gürültüye devam ettiler. Bir kaç gün sonra yafll› adam yeniden karfl›lad› onlar›... "Bak›n" dedi, "Maafl›m› alam›yorum, bu yüzden size günde ancak 25 kurufl verebilirim, tamam m›?" "Olmaz bay›m" dedi içlerinden biri, "Günde 25 kurufl için bu ifli yapaca¤›m›z› san›yorsan›z yan›l›yorsunuz. Biz ifli b›rak›yoruz." Gönderi: SABR‹YE AfiIR 38
OTOPS‹ Cengiz Özak›nc›
Ulusve Millet “Millet”in Türkçe karşılığı olarak “Ulus” sözcüğünün kullanılması, kimi yazarlarca çok sert bir biçimde eleştiriliyor.
B
Bir Yazar, özetle flöyle diyor: “Ulus kelimesi bize Mo¤ol dilinden geçmifltir. (...) Ulus kelimesinin geçmifl as›rlarda, baz› yazarlar›m›z taraf›ndan halk karfl›l›¤›nda, hatta millet karfl›l›¤›nda kullan›lmas›, onun kökünümilliyetini (Mo¤olca’dan geldi¤ini) de¤ifltiremez. Ulus, bize Mo¤olca'dan geçti. Mo¤ollar bizim ulufl ve yemifl kelimelerimizi alm›fllar, ama Mo¤olca'da (fl) harfi olmad›¤› için onlar› (ulus-yemis) fleklinde telaffuz etmifllerdir. (...) Bizim, o 1072 tarihli (Divan-› Lugat-it-Türk) lügat›m›zda da (ulus) yoktur. (ülüfl) vard›r. "ülüfl" ise; Budun aras›nda pay ay›r›fl, demektir. Türk Dil Kurumu
taraf›ndan haz›rlanan 12 ciltlik Tarama Sözlü¤ünde ise ulus: göçebe, oba, afliret, kavim kelimeleriyle aç›klan›yor. Ulus: Trabzon'da kuyru¤undan ya¤ ç›kar›lan bir koyun cinsidir. (...) Atatürk Büyük Nutuk isimli eserinde bir defa olsun (ulus) kelimesini kullanmam›flt›r." (1) “Yüzümü buruflturan kelimeler aras›nda (...) ulus (...) gibi kelimeler de var. (...) fiu ulus, ulusal, ulusalc›l›k sululu¤undan da nefret ediyorum. Milli devlet, Milli Mücadele, Milliyetçilik yerine Mo¤ol ve latin özentileri!.. (...) Yapmay›n! Etmeyin! Bu kelimeler bize yak›flm›yor." (2) “Ulus, ulusal, ulusalc›l›k, (...) vs. gibi kelimeler... benim … sevmedi¤im, hatta öfkelendi¤im ucubelerdir. (...) 39
BD ARALIK 2011
Türkçe, milletimizin dilidir, öztürkçe ise bir avuç heveskar›n veya maksatl› olarak milletimizi, edebiyat›m›z› küçültmek isteyenlerin dilidir. (...) fiimdi ben, MilletMilli- Milliyetçilik gibi güzel kelimeler dururken, niçin ulus-ulusal-ulusalc›l›k diyeyim? Ulus Türkçe mi? Aç›n okuyun, Türk Dil Kurumu taraf›ndan haz›rlanan 1998 tarihli iki ciltlik Türkçe sözlü¤ün 2280 sayfas›n›. Orada göreceksiniz ki, ulus kelimesi Mo¤olca'd›r." (3)
B
Bir baflka yazar da, yukar›daki görüflleri benimsedi¤ini belirterek, “ulus” sözcü¤ünü kullananlara flu afla¤›lamalar› yöneltiyor: "Mustafa Kemâl meflhur: "Hâkimiyet kay›ts›z flarts›z milletindir” sözünü söylemifltir. (...) Ama (...) hakimiyetin milletin elinde bulunmas›ndan rahats›zl›k duyan feodal beyinli insanlar Atatürk’ün bu sözünü k›rparak "Egemenlik ulusundur", "Egemenlik kay›ts›z koflulsuz ulusundur" flekline sokmaya bafllad›lar (...) Bu veciz sözü oluflturan asil kelimelerin yerine, elli altm›fl y›ll›k efl anlaml›s› zannedilen ucûbeleri koymak bir büyük gafletin, belki de fluurlu veya fluursuz bir büyük ihânetin neticesidir.(...) "millet" kelimesiyle "ulus" kelimesi aras›nda da¤lar kadar fark var ve "millet" kelimesinin yerini hiçbir zaman "ulus" kelimesi tutamaz (...) "Ulus" kelimesi, (...) afliretlerden oluflan kalabal›k anlam›na gelen "uruk" kelimesiyle alâkal› ise, büyük bir milleti bir kabileler birli¤ine dönüfltürme gayretine âlet ediliyor demektir. (...) bu Türk milletine büyük bir hakarettir. Çünkü "ulufl" kelimesinin Mo¤olcada bir anlam› da ‘koyun
40
sürüsü’ demektir. Yok (...) "ülefl" kelimesinden geliyorsa, Türk milletinin ülefltirilecek, paylaflacak ne insan› ne de topra¤› vard›r. Hele hele ülefltirilmifl olmak bize yap›labilecek hakaretlerin en büyü¤üdür. Kelimenin kökü ne olursa olsun "millet" kelimesi yerine "ulus" kelimesini koymak son derece yanl›flt›r ve maksatl›d›r. Ecdad›n›n büyüklü¤ünden ve ihtiflam›ndan hicap duyup baflka baflka gayelerin yaltakç›l›¤›n› yapmak için tarihini ve edebiyât›n› yok sayan zavall› beyinler.. (...) Art zamanl› ve efl zamanl› dil birli¤imizi, ancak dil birli¤i ile ihdas edilebilecek fikir birli¤ini ve bunun tabiî neticesi olacak ifl birli¤imizi baltalamak için gösterilen fler gayretler (...) "millet" kelimesi yerine ulus kelimesini kullanarak soydafllar›m›zla ve dedelerimizle olan tan›fl›kl›k ba¤›n› koparm›fl olmuyor muyuz? (...) nesebi ve mânâs› gayr› sahih bu dil ucûbelerini nereye ba¤layaca¤›z? (...) "Egemenlik", Yunan’›n "hegemonya"s›ndan gelmektedir. Hâkimiyet ise ha(c), kef(s), mim(o) aslî harflerinden türemifl bir kelimedir. (...) Yunan’›n "hegemonya"s›n› "hâkimiyet"e tercih etmek (...) Kadim düflman Yunan’›n hat›r› k›r›lmas›n diye "hâkimiyet"i dilimizden söküp atmak, onun yerine iflgalci “egemen"li¤i yerlefltirmek,.. bir havuzun sular›n› iki kar›fl kalacak flekilde boflalt›p sonra da ona bal›klamas›na atlamak kadar mant›k d›fl›d›r. (...) "Hâkimiyet kay›ts›z flarts›z milletindir" sözünü k›rparak "Egemenlik ulusundur" ya da "Egemenlik kay›ts›z koflulsuz ulusundur" demek,.. dil ahlâk›na ve vecizelerin hususiyetlerine karfl›
BD ARALIK 2011
yap›lm›fl mühim..bir ihânetin varl›¤›n› düflündürmüyor mu? Ah bu kelime düflmanl›¤›! Ah bu dil hokkabazl›¤›.. Ah bu haz›ms›zl›k! Ah bu gaflet, gafletlerimizin en büyü¤ü!" (4) Yukar›daki görüfllerin tümünü onaylad›¤›n› belirten baflka bir yazar ise flöyle diyor: "Baz› d›fl güçler (...) baz› kelimeleri dilimizden söküp atma gayretleri içindedirler. (...) “ulus” kelimesinin “millet" karfl›l›¤› kullan›lmas› e¤er öz Türkçe ad›na yap›l›yorsa yanl›flt›r. (...) Yok e¤er Türkçeyi sistemli bir flekilde ç›kmaz soka¤a sokup yabanc› dil istilâs›na haz›r hâle getirmek isteniyorsa, bu kabul edilemez."(5) *** Görülece¤i üzere, kimi yazarlara göre "millet" yerine Türkçe "ulus" demeyi ye¤leyenler: Hakimiyetin milletin elinde bulunmas›ndan rahats›zl›k duyan feodal beyinli kimselerdir; baz› d›fl güçlerin baz› kelimeleri dilimizden atma çabas›na araç olmaktad›rlar; Türkçeyi sistemli bir flekilde ç›kmaz soka¤a sokup yabanc› dil istilâs›na haz›r hâle getirmektedirler; "asil kelime"lerin yerine "ucûbe"leri koyarak, bir büyük gafletin, belki de fluurlu veya fluursuz bir büyük ihânetin ve büyük bir milleti bir kabileler birli¤ine dönüfltürme gayretinin içerisindedirler; Türk milletine büyük bir hakaret, yap›labilecek hakaretlerin en büyü¤ünü yapmaktad›rlar; maksatl›d›rlar; ecdad›n›n büyüklü¤ünden ve ihtiflam›ndan hicap duyup baflka baflka gayelerin yaltakç›l›¤›n› yapmak için tarihini ve edebi-
yât›n› yok sayan zavall› beyinlerdendirler; art zamanl› ve efl zamanl› dil birli¤imizi, ancak dil birli¤i ile ihdas edilebilecek fikir birli¤ini ve bunun tabiî neticesi olacak ifl birli¤imizi baltalamak için fler gayretler göstermektedirler; "millet" yerine "ulus" kelimesini kullanarak soydafllar›m›zla ve dedelerimizle olan tan›fl›kl›k ba¤›n› koparm›fl bulunmaktad›rlar; hayvanl›¤› kabul etme pahas›na da olsa nesebi ve mânâs› gayr› sahih bu dil ucûbelerini kullanmaktad›rlar; Yunan’›n "hegemonya"s›n› "hâkimiyet”e tercih ederek kadim düflman Yunan’›n hat›r› k›r›lmas›n diye "hâkimiyet"i dilimizden söküp atmak ve onun yerine iflgalci "egemen"li¤i yerlefltirmektedirler; dil ahlâk›na karfl› mühim bir ihânetin içindedirler; kelime düflmanl›¤› ve dil hokkabazl›¤› yapmaktad›rlar... ***
K
Karanl›¤a öfkelenmek yerine
bir mum yakmak daha do¤ru olaca¤›ndan; “ulus” sözcü¤üyle ilgili gerçekleri ortaya koymakla yetiniyorum: 1- "Ulus, Mo¤olcad›r; Türklerin "ulufl" dedi¤ine, Mo¤ollar "fl" harfi olmad›¤› için "ulus" demifllerdir," sav› do¤ru de¤ildir. Mo¤ollar, ilk olarak 1204-1225 aras› Uygur Türklerinin yaz›s›n› kullanm›fllard›r. Uygur yaz›s›nda "fl" harfi vard›r. Dolay›s›yla Mo¤ollar›n yaz›s›nda da "fl" harfi vard›r. Mo¤ollar son olarak Kiril yaz›s›n› benimsemifllerdir. Mo¤ol dilinde hem "s", hem de "fl" sesi bulundu¤undan, bu iki sesi iki ayr› harfle göstermektedirler: 41
BD ARALIK 2011
Moğol dilinde S ve Ş harfleri "fiölen" sözcü¤ünün dilimize Mo¤olcadan geçti¤i savlan›r. Mo¤ol dilinde "fl" olmasayd›, "flölen" de¤il "sölen" derlerdi. "Ulufl"un süreç içerisinde evrilerek çeflitli Türk a¤›zlar›nda "ulus"a dönüflmesi çok do¤ald›r. Sonu "fl" idi, süreç içerisinde "s" oldu diye "ulus"u Mo¤olca göstermek, yanl›flt›r.
Lugat-it-Türk) lügat›m›zda da (ulus) yoktur. (ülüfl) vard›r. 'ülüfl' ise; Budun aras›nda pay ay›r›fl, demektir," sav›n› öne sürenler; an›lan sözlükte "köy", "flehir" anlam›nda "ulufl" sözcü¤ünün de bulundu¤u gerçe¤ini atlamaktad›rlar.
3- "Türk Dil Kurumu taraf›ndan haz›rlanan 12 ciltlik Tarama Sözlü¤ünde 'ulus': Göçebe, oba, afliret, kavim kelimeleriyle aç›klan›yor." sav›, do¤ru de¤ildir. "Tarama Sözlü¤ü"nde 'ulus' karfl›l›¤›nda, "afliret, HALK, M‹LLET, 2- "Bizim, o 1072 tarihli (divan-› kavim" aç›klamas› yeralmakta; ve "ulus"un "halk" ve "millet" anlam›nda kullan›ld›¤› göste700 yıllarında rilmektedir. (Bkz: Tarama dikilmiş içinde Sözlü¤ü- TDK Yay›nlar›, cilt "ulus" sözcüğünün v›-sf. 3955) geçtiği Orhun Yazıtları 4- "Atatürk Büyük Nutuk isimli eserinde bir defa olsun (ulus) kelimesini kullanmam›flt›r," sav›, "ulus" diyenleri bir de Atatürk’e karfl›t bir tutum içerisindeymifl gibi göstermekte; Atatürk’ün "ulus" sözcü¤ünü Nutuk’tan sonra kulland›¤› gerçe¤ini görmezden gelmektedir. Atatürk taraf›ndan 1920’de kurulan "Hakimiyet-i Milliye" gazetesinin ad›, yine Atatürk taraf›ndan 1934 y›l›nda "Ulus" gazetesi olarak de¤ifltirilmifl; ve Atatürk 1927 tarihli Nutuk’tan sonraki y›llarda "ulus" sözcü¤ünü kullanm›flt›r. Atatürk’ün"ulus" sözcü¤ünü kul42
BD ARALIK 2011
land›¤› belgeler, tarih s›ras›yla flöyledir: 1 Kas›m 1934: "Ulusal ülkümüz" (…) "Ulusumuzun canl›l›¤›" (…) "Ulusun, ulus gençlerinin" (...) "ulusça" (...) "ulusal duygular" (...) "Türk ulusal musukisi" (...) "Uluslararas›" (...) "ulusun içeride birli¤i" (...) 1 Mart 1935: "Türk ulusu ad›na" (...)"yurt ve ulus iflleri" 9 May›s 1935: "Ulusal çehre" (…) "Türk ulusuna do¤unsal rengi" (...) "Türk Tarama Sözlüğünde Ulus Sözcüğü ulusunda" (...) "uluslar› birbirine yak›nlaflt›rmak" (...) "ulusa hiz- ye çal›flmakta, öte yandan "ulus"u komet" (Bkz: Atatürk’ün Söylev ve yun yerine koymaktad›rlar. Demeçleri-1, ‹stanbul 1945, Maarif Matbaas›) 6- "Ulus" sözcü¤ünün yaz›l› kaynaklar›m›zda kökü yüzy›llar öncesine da5- Arapça kökenli "millet" yerine yanmaktad›r. Türkçe "ulus" denilmesine karfl› ç›kanlar, "Ulus: Trabzon'da kuyru¤undan Kan›t 1: 700’lü y›llara tarihlenen ya¤ ç›kar›lan bir koyun cinsidir," de- Orhun Yaz›tlar›nda, "ulus"un "budun" ile birlikte kullan›ld›¤› görülmektedir: mektedirler. "Kur›ya kün bat›s›kdak› Sugd Ber"Ulus: Trabzon'da kuyru¤undan ya¤ ç›kar›lan bir koyun cinsi," ise; çeker Bukarak ulus budunda Neng, "Milli, Viranflehir’de Kürdistan Devle- Sengün ogul Tarkan kelti." (6) Orhun yaz›tlar›nda "s" ve "fl" sesleri ti kurmak üzere Kuvay› Milliye’ye karfl› A¤ustos 1920’de emperyalistler- ayr› damgalarla gösterilmifltir; yaz›tta le iflbirli¤i yaparak ayaklanm›fl bir geçen "ulus"un "s" ile yaz›ld›¤› kesindir. Kan›t 2: Hoca Mesut’un 14. Yüzy›laflirettir." Nas›l o koyunun "ulus" kavram›yla da yazd›¤› Süheylü Nevbahar kitab›bir ilgisi yoksa; bu "Milli"nin de "mil- n›n 335. sayfas›nda: "Ki bey olmufltu bir ulusa" let" kavram›yla ilgisi olmad›¤› apaç›kt›r. "Ulus: Trabzon'da kuyru¤undan Kan›t 3: Ayn› kitab›n 239. sayfas›nya¤ ç›kar›lan bir koyun cinsidir." di- da: "Irak düfltüm ulusdan…" yenler bir yandan "ulus" sözcü¤ünü Kan›t 4: Yine 14. Yüzy›lda yaz›lm›fl kullananlar› gülünç duruma düflürme- ‹skendername adl› kitab›n 515. sayfa43
BD ARALIK 2011
s›nda: "Hani ulus, hani flehir ile diyar / hani mülk ve hani il, hani hisar…" Kan›t 5: 15. Yüzy›lda yaz›lm›fl Hikmetname adl› kitab›n 491. sayfas›nda: "Türk ulusu getirdi onun üstüne..." Kan›t 6: Yine 15. Yüzy›lda yaz›lm›fl Gülflen-i Raz adl› kitab›n 90. Sayfas›nda: "‹yi dedin iyi, ey din ulu’su / ki toylad›n bu han ile ulus’u" Kan›t 7: 15. Yüzy›lda yaz›lm›fl Dai Divan›’n›n 140. sayfas›nda: "‹lde, ulusta, her kim ki boyun hana sunmad›..." Kan›t 8: 15. Yüzy›lda yaz›lm›fl Tevarih-i Al-i Selçuk adl› kitab›n 18. sayfas›nda: "‹l, ulus ve memleket tutmak ulu ifltir..." Kan›t 9: 16. Yüzy›lda yaz›lm›fl fiehname’nin 144. sayfas›nda: "‹l’e, ulus’a düfltü fladman’›..." Kan›t 10: Ayn› kitab›n 73. sayfas›nUlus Gazetesi (10.5.1935)
44
da: "Onu k›ld› ulusun padiflah›..." Kan›t 11: 17. Yüzy›lda yaz›lm›fl Cevahir-ül-Kelimat adl› kitab›n 43. sayfas›nda: "Uluslar, kabaildir..." Kan›t 12: 17. Yüzy›lda yaz›lm›fl Cevahir-ül-Kelimat adl› kitab›n 71. sayfas›nda: "Ulus: Halkt›r..." Kan›t 13: 17. Yüzy›lda yaz›lm›fl Cihannüma adl› kitab›n 252. sayfas›nda: "Halk› ekser ulus…" Kan›t 14: 18-19. Yüzy›llarda yaz›lm›fl Kamus Tercümesi’nin 335. sayfas›nda: "Türkmenler 'ulus' derler…" Kan›t 15 : fiemseddin Sami’nin 1899’da bas›lan Kamus-u Türki adl› sözlü¤ünün 223. Sayfas›nda: "Ulus illere, il oymaklara, oymak uruklara taksim olunur..." Kan›t 16: Akkoyunlular’dan kalma
BD ARALIK 2011
Türkmen halk›n›n ad› Osmanl› kay›tlar›nda Boz Ulus’tur. Kan›t 17: Zonguldak ilimize ba¤l›, Boz Ulus Türkmenleri taraf›ndan kurulan ve Osmanl›’dan bu yana Ulus ad›n› tafl›yan bir de ilçemiz vard›r. Kan›t 18: Bigadiç yak›nlar›nda bir Ulus Da¤› vard›r. Da¤›n ad› Osmanl› döneminde de Ulus’tur. (Mustafa Y›ld›r›m’›n "Ulus Da¤›’na Düflen Atefl" roman›n› okuyanlar bu da¤› çok iyi bilirler.) Kan›t 19: Kazaklar Nevruz’a Ulus Kün (Ulus Günü) derler. (Bkz: Doç. Dr. Ali Abbas- Kazak Türklerinde Nevruz) *** Benim "millet", "milli", "milliyet" gibi sözlerin kullan›lmas›na karfl› tek söz etti¤im görülmemifltir. Kullanan
kullan›r. Ben de yerine göre "millet" derim, yerine göre "ulus". "Millet" diyenleri "millet" demekten cayd›rmak gibi bir çabam yoktur. Fakat "ulus" sözcü¤ünün kullan›lmas›na karfl› savafl açanlar, "Neveser / Yazar Ne Yazar, Ne Yazamaz" adl› kitab›mda sözünü etti¤im "mankurtlaflma"y› bir okusunlar derim. Daha ne diyeyim? • cengizozakinci@butundunya.com.tr 1. Y.B.Bakiler, “Ulus Mo¤olca ulusal uydurukçad›r”, H.O Tercüman, 07.10.2003 2. Y. B. Bakiler, H.O. Tercüman, 29.07.2003 3. Y. B. Bakiler, “Sevmedi¤im Kelimeler”, H. O. Tercüman, 14.09.2004 4. Harun fiahin, www.Orkun.com.tr, Nisan 2003, say› 62 5. Turgay Tüfekçio¤lu, “Budun, Millet, Ulus”, www.Orkun.com.tr, Nisan 2003, say› 62 6. Kültekin Yaz›t›n›n Cenup, Bilge Han Yaz›t›n›n fiimal Taraf›. 1 fi 12
Seksenli y›llar, Berlin Olimpiyat Stadyumu...
A
lman gençler h›ncah›nç doldurmufl stad›. Çünkü yirminci F. Zappa yüzy›l›n en önemli filozof-sanatç›lar›ndan Frank Zappa konser verecek. Ama bir sorun var: Konser saati gelmifl olmas›na ra¤men sanatç› ortada yok. Yar›m saat, bir saat... Tam iki saat sonra teflrif ediyor nihâyet. Sahneye ç›k›yor ve seyirciye bak›yor. Sonra eliyle bir Nazi selâm› çak›veriyor birden: "Heil Hitler!"diye ba¤›r›yor... Stadyumda ölüm sessizli¤i... Berlinliler flaflk›n. Yavafl yavafl bir homurtu yükselmeye bafll›yor. Sahnedeki adamsa hiç oral› de¤il. Tekrar çak›yor Nazi selâm›n›: "Heil Hitler!" Seyircilerin küçük bir k›sm›, ayn› flekilde ba¤›rarak cevap veriyor ona. Ama sanatç› hâlâ hoflnut de¤il. Daha sert bir Nazi selâm› veriyor ve avaz› ç›kt›¤› kadar ba¤›r›yor: "Heil Hitler!" Bu kez seyirci haz›rl›kl›... Stadyumun yar›s› sahnedeki adam›n söyledi¤i fleyi tekrarl›yor. Tatmin olmuyor Frank Zappa... Binlerce kifliye ters ters bakt›ktan sonra yine veriyor o selâm›, yine ba¤›r›yor: "Heil Hitler!" Kitle hep bir a¤›zdan "Heil Hitler!" diye cevap veriyorlar. Bir sessizlik oluyor... K›sa ama gergin bir sessizlik. ‹flte o an büyük müzisyenin sözleri sessizli¤i bozuyor; "Ey Almanlar, gördü¤üm kadar›yla hâlâ ak›llanmam›fls›n›z. Yok size konser monser!.." Dönüyor arkas›n› ve çekip gidiyor sahneden... Gonderi: TUBA KAFTANCIO⁄LU 45
F
BD ARALIK 2011
Ankara kendisi merkez olmufltur, istila onun kap›s›nda durmufltur. Mustafa Kemal’in görüflü böyleydi. Baflkent
için bir yer seçmek konusunda, Ankara’n›n birçok rakipleri vard›. Bat›ya do¤ru Eskiflehir ve Bursa, merkeze do¤ru Konya, belli bafll›lar aras›nda idi... Yazan: FAL‹H RIFKI ATAY
nkara susuzdu. A¤açs›zd›.
A
Kuru ve yabani idi. Fakat Büyük Millet Meclisi orada kurulmufl, orada toplanm›fl, bütün savafl oradan idare edilmiflti. Yeni idarenin, uluslarararas› edebiyatta ad›, “Ankara Hükümeti” idi. Meclis topland›ktan iki ay kadar sonra, Malatya Milletvekili ‹smet Pafla, Ankara’n›n baflkent olmas› için Meclis Baflkanl›¤›’na önerge verdi. Baz› duraksamalar gösterilmekle 46
beraber, sonunda herkes en kestirme yolun, bulundu¤umuz yerde kalmak oldu¤unda birleflti. Meclis’ten ç›kt›¤›m›z zaman, hemen kap› önüne eski bir idare amirinin dikmifl oldu¤u çak› göstererek: “Bak›n›z, a¤aç da pek iyi yetifliyor” diyorduk. Bir zamanlar ba¤lar a¤açl›km›fl. Yak›nlarda küçük korular varm›fl. Çankaya bekçisine birgün: “Buradaki a¤açlar› ne diye
BD ARALIK 2011
kestiler?” diye sormufltum. “Gölgeden baflka bir fley verdikleri yoktu ki” dedi. ir defas›nda da yerli bir tan›d›k bize: “Geliniz, size bir maz›l›k göstereyim” dedi. Arka taraflara do¤ru gittik. Hayli uzaklaflt›k. Bir köfleden sap›nca: “Aa…” dedi. Ç›plak bir da¤ idi. “Harpten önce buras› maz›l›kt›. Ne olmufl bunca a¤aç?” diye flaflt›. “Yeflil Ankara” bafll›¤› ile “Hakimiyet-i Milliye” gazetesinde bir baflmakale yazd›¤›mda, Meclis’te adeta hakarete u¤rayacakt›m:
B
kasabay› flimdi altm›fl bin nüfuslu flehir haline getirmifltir. Ben insan iradesinin yarat›c›l›¤›ndan hiç flüphe etmemiflimdir. fievk ve iyimserli¤imi en güç flartlar içinde kaybetmeyiflimin sebebi budur. Ankara’n›n modern bir merkez olabilmesi için aylarca, hatta y›llarca bütün edebiyat›m› seferber ettim. fiehir planc›l›¤› fikrini yaymak için birkaç yüz yaz› yazd›m. E¤er Frenk uzmanlar› çabuk kovulmasayd› ve son defa ‹stanbul’da oldu¤u gibi, spekülasyoncular ve arsa tüccarlar› plana musallat olmasayd›lar, Ankara bugün, flimdikinden birkaç misli daha ileri bir flehir olurdu. • Falih R›fk› Atay, “Çankaya”, 1968
Bak›n›z” dedim. “‹kiden biri, ya Ankara yeflil olur ve su gelir, yahut devlet merkezi olmaz.
“Dalkavuk” diye söyleniyorlard›. “Bak›n›z” dedim. “‹kiden biri, ya Ankara yeflil olur ve su gelir, yahut devlet merkezi olmaz.” Halbuki ben Birinci Dünya Harbi’nde çölde Bir-üs-Saba’da yeflillik yaratt›¤›m›z› görmüfltüm. ‹srail, birkaç binal›, bir iki bahçeli bu 47
Haz›rlayan: Y‹⁄‹T EREN GÜNEY
Bu ay köflemizi dilimizde yer etmifl yabanc› sözcüklerin karfl›l›klar›na ay›rd›k. Bilginizi s›nay›n.
1 Doktrin (Fr.)
a-Ö¤reti b-‹kili bileflik c-Kal›t›msal ö¤e d-Yurtsever 2 Padok (Fr.)
a-De¤erli tafl b-At gezdirmeli¤i c-Yar›fl at› d-Taktik ustas› 3 Done (Fr.)
a-Büyük, önemli b-Etkisiz c-Gemi dümeni d-Veri 4 Usturpa (‹ta.)
a-Ustabafl› tulumu b-Vagon merdiveni c-Ucu kurflunlu k›rbaç d-‹pek tül 5 Refüj (Fr.)
a-Yük Gemisi b-Çakıllı Yol c-K›r›k çizgi d-Orta kald›r›m
48
6 Restitüsyon (Fr.)
11 Rüstik (Fr.)
a-Geri besleme b-Gözlem c-Yeniden tasar›mlama d-Mürekkepli flerit 7 Lümpen (Alm.)
a-Kargafla b-Seviyesiz c-Kabaday› d-Direnci az olan 8 Spesifik (Fr.)
a-Çok özel b-Al›ml› kad›n c-Çok masrafl› olan d-Çok efendi 9 Nüans (Fr.)
a-Dinsel tören b-‹nce ay›r›m c-fians oyunu d-Küçük f›rça 10 Patiska (‹ta.)
a-Büyük makara b-Nakarat c-Parlak k⤛t d-Pamuklu bez Yan›tlar: 152. sayfada
a-Betili sanat b-Kopça c-Bir iskambil oyunu d-Ahflap kornifl 12 Siklon (Fr.)
a-fiiddetli f›rt›na b-Nesnellik c-Sömürge d-Abartmak 13 Tayyör (Fr.)
a-Kopça b-Dolap çeviren c-‹pek d-Kad›n giysisi 14 Uskur (‹ng.)
a-Pervane b-Hafif tekne c-Lezzetli bir bal›k d-Bir tür yat 15 Uvertür (Fr.)
a-Toprak Boya b-Kuzukula¤› c-Opera Sunufl Müzi¤i d-Sahne giysisi
(Fr.) Frans›zca, (‹ta.) ‹talyanca, (Alm.) Almanca, (‹ng.) ‹ngilizce
BD ARALIK 2011
YAZILARI
ÇA⁄DAfi AHLÂK
O
smanl›’n›n ac›mas›z ve dü-
flüncesiz yönetimi, halkta devlet ve hükümete karfl› hiçbir itimat ve güven hissi b›rakmam›flt›. Devlet, halk› yolmaya ve esir gibi kullanmaya devam etti¤i müddetçe; halkta bir nevi sinsilik, hilecilik ve yalan-dolan inanc› oluflmaya bafllad›. Memur için Devlet Mal› çalmak nas›l mubah oldu ise, millet için de devlet hakk›n› yemek, hükümet otoritesini aldatmak öylece mubah oldu. Zavall› saf Anadolu Köylüsü’nün bile bu konuda ö¤renmedi¤i fleytanl›k kalmad›. Esasen, bunlar›n bir zamanlar vergi memurlar›ndan mal kaç›rmak hususunda düzenledikleri hileler o kadar çok, o kadar ince ve karmafl›kt›r ki, de¤me tahsil ve terbiye görmüfl adam›n bile flaflk›nl›¤›ndan parma¤›n› a¤z›nda b›rak›r… Köyden kasabaya, kasabadan flehirlere do¤ru gidildikçe vergi memurlar›n›n yoluna kurulan tuzaklar gittikçe mükemmelleflir, gittikçe içinden ç›k›lmaz, s›rr›na ak›l ermez bir flekil al›rd›... “Al›rd›” diyoruz ama “Al›r” da diyebilirdik. Çünkü bu memlekette,
iflte, afla¤›-yukar›, on seneden beri, bütün anlam›yla halkç› bir idare yerleflmifl oldu¤u halde, halkta bu ücret karfl›l›¤› hizmet verme anlay›fl› henüz ortadan kalkmad›. Halk devlete karfl› olan sorumluluklar›n› yerine getirmekte dünden daha dürüst de¤ildir. Bin türlü hile ile devlet hazinesini doland›rmak dünyan›n en do¤al ve en ça¤dafl hareketlerinden biri olarak say›lmaya baflland›. Hâlbuki di¤er ça¤dafl memleketlerde, mükellefler, hükümet memurlar›n›n müracaat›na bile vakit b›rakmadan kendileri bizzat, tahsilât bürolar›na baflvururlar ve hatta baz› köyler için bu bürolar çok uzaksa, vergi ödemeleri posta yoluyla gönderilir ve postadan al›nan belgeler maliye veya belediyenin makbuzu yerine geçer.
H
ükümetle halk aras›ndaki
bu karfl›l›kl› güven ve anlaflma keyfiyeti umumi refah›n, umumi saadetin temel tafl›n› oluflturur. Bat› dünyas›nda görüp de hayret ve takdir ile karfl›lad›¤›m›z bütün bu yüce davran›fl›n, o düzenin ve o rahat›n 49
BD ARALIK 2011
olmad›¤›na inand›¤› gün bu gerçek kendili¤inden a盤a vuracakt›r. Türk milleti emin olabilir ki, dünya üzerinde yaflayan milletler aras›nda sorumluluk yükü en hafif olan millet yine kendisidir. Milletler var ki, bugün kazançlar›n›n yar›s›n› devlete Vergi olarak veriyorlar. Gümrük vergisinin yüzde yüzü buldu¤u yerler ise çok uzaklarda de¤ildir. Buna karfl›n, Türk mükellefleri, eski devirden kalma bir kötü inan›flla ma¤dur ve flikâyetçi tav›rlar tak›nmaya devam edip duruyor. En aç›k ifadesiyle bunun ad› Ça¤dafl Ahlak’tan mahrumiyettir. •
Halk kendi refah ve rahat› için devletin zenginleflmesine yard›m etmek mecburiyetini kendi vicdan›nda tatl› bir vazife gibi hissetti¤i gün, bütün anlam›yla demokrasi yerleflmifl, uygarl›k ve geliflme yolunda ilk önemli ad›m at›lm›fl olacakt›r. yegâne s›rr› diyebilirim ki, en çok bu niteliktedir. Halk kendi refah ve rahat› için devletin zenginleflmesine yard›m etmek mecburiyetini kendi vicdan›nda tatl› bir vazife gibi hissetti¤i gün, bütün anlam›yla demokrasi yerleflmifl, uygarl›k ve geliflme yolunda ilk önemli ad›m at›lm›fl olacakt›r. Halk›n, devletin kendinden baflka bir fley
Hâkimiyeti Milliye Gazetesi 6 Mart 1929
ATATÜRK VE GEOMETR‹
Ö¤retmen Emin Bey, derse girer girmez eline tebefliri al›r ve tahtaya flu cümleyi yazar: "Bir müsellisin mesaha-i sathiyyesi, kaidenin irtifa›na has›lüi zarb›n›n n›sf›na müsavidir." Ö¤renciler: "Tek sözcü¤ünü bile anlamad›k efendim." deyince, o cümlenin alt›na Türkçesini yazar: "Bir üçgenin yüzölçümü, taban›n yüksekli¤i ile çarp›m›n›n yar›s›na eflittir." Ve sözünü flöyle ba¤lar: "‹flte sevgili çocuklar, Atatürk bunu getirdi." der ve derse devam eder... fiimdi kulland›¤›m›z birçok geometrik terimin de Türkçe karfl›l›¤›n› kendisi bularak, hem de devlet kurma telafl›nda Gönderi: Dr. GÜRBÜZ TURGAY ve de o tarihte... 50
ATATÜRK’ÜN DÜNYASI Cengiz Önal
T
ürkiye Cumhuriyeti safsatalarla varl›¤›n› sürdüremez, istikbalini tehlikeye atamaz. Bizce Hilafet Makam›, en nihayet tarihi bir hat›ra olmaktan fazla bir ehemmiyeti haiz olamaz. Gazi Mustafa Kemal Atatürk
Hilafetin Kald›r›lmas› ve Dinin Devlet ‹fllerinden Ayr›lmas› azi Mustafa Kemal, devletin rejimini tespit etmiflti. Bu, Ulusal Egemenlik olarak nitelendirilen ve esas›nda Ulus’un Kay›ts›z fiarts›z Egemenli¤i’ne dayal› Cumhuriyet Yönetimiydi. Cumhuriyet’in ilan›, devrimlerin sadece bafllang›c›yd›. Devletin bir daha ayn› duruma düflmemesi için ça¤a ayak uydurmas›n› sa¤layacak at›l›mlar yap›lmas› gerekiyordu. Bunu sa¤lamak, ancak ak›l ve bilimi rehber almak ve ayak ba¤› olan ça¤d›fl› olmufl düflünce ve kurumlar› tasfiye etmekle mümkün olabilirdi. Bu itibarla, Mustafa Kemal 1 Mart 1924’de Meclis’i açarken yapt›¤› konuflmas›nda, “Türk Ulusu, Cumhuriyet’i halen ve gelecekte her türlü sald›r›dan katiyen ve ebediyen korumak zorundad›r…” sözleriyle bu konuda al›nacak tedbirlere iflaret ediyordu. Asl›nda Mustafa Kemal, 15-20 fiubat
G
24
1924 tarihlerinde gerçeklefltirilen Harp Oyunlar› münasebetiyle ‹zmir’de bulundu¤u s›rada ‹smet Pafla baflta olmak üzere, Fevzi (Çakmak), Kâz›m (Özalp) ve Ali Fuat (Cebesoy) paflalarla s›kça
Gazi M. Kemal bir Cumhuriyet töreninde 51
BD ARALIK 2011
Halife Abdülmecit Efendi görüflmelerde bulunmufl ve içinde bulunulan duruma iliflkin hususlar›n görüflüldü¤ü toplant›lar yapm›flt›. Bu toplant›larda Hilafetin kald›r›lmas›, Evkaf ve fier’i ye Vekâletinin iptal edilmesi ve Ö¤retimin Birlefltirilmesi (Tevhid-i Tedrisat) yasas›n›n ç›kar›lmas› gibi bir çok önemli hususlar görüflülmüfl ve fikir birli¤i sa¤lanm›flt›. Ankara’ya dönünce, bu konularda süratle ve enerjik bir flekilde uygulamaya geçildi. Hilafetin Kald›r›lmas›
(3 Mart 1924) Cumhuriyet Yönetimi’ne k›smen de olsa karfl› olanlar›n, bir flekilde, halifelik makam›n›n ve Osman o¤ullar› hanedan›n›n etraf›nda toplanmak istedikleri aç›kça görülüyordu. 52
Bununla birlikte, Halife Abdülmecit Efendi, bir tak›m tav›rlar tak›narak, “Abdülmecit bin Abdülaziz Han” diye imza atmaya bafllam›flt›. Ayr›ca her Cuma namaz›n› baflka bir camide k›l›yor, toplumun çeflitli kesimlerine farkl› mesajlar vermeye çal›fl›yor ve yedek subaylara var›ncaya kadar askeri flah›slar› kabul ediyordu. Bunlar yetmemifl gibi de elçiliklerle birebir temas imkânlar› ar›yor ve içerde muhaliflerin, d›flar›da ise Türkiye’yi kar›flt›rmak isteyenlerin muhtemel bir potansiyel dayana¤› haline geliyordu. ‹flin ac› ve garip olan yan› da; bütün bunlar› isteyerek ve bilerek yap›yor olmas›yd›... ‹stanbul Bas›n›’nda da; ‹ttihatç› ve ‹tilafç› çevreler, hilafet lehine kampanya yürütüyorlard›. Bir anlamda mütareke bas›n› olarak da nitelendirilen malum Bas›n’da, hilafetin ‹slam dünyas› ile olan ba¤lar› sa¤lamada maddi ve manevi paha biçilmez de¤erlerinden, bu de¤erlerin bilinmezli¤inden, hilafet giderse, Türkiye’nin ‹slam âleminde nüfuzu kalmayaca¤›ndan söz ediliyordu. Baz› gazeteler halife ile de millet egemenli¤inin sa¤lanmas›n›n mümkün olabilece¤inden söz ediyor ve Cumhuriyet’in ilan›n› önleyemeyenlerin, hilafet makam›n› ayakta tutmak ve bertaraf edilmesini önlemek için faaliyete geçmelerinden bahsediyordu. Böylece Gazi Mustafa Kemal’e karfl› güçlü, kabilse ordunun da önemli bir k›sm›n› yanlar›na alarak “Halifeci-
BD ARALIK 2011
lik” slogan› etraf›nda toplanan bir muhalif grup ortaya ç›kmaya bafllad›. Esasen hanedan üyeleri sarayda oturmakta, etraflar›ndaki bütün efratlar› da hanedan›n bütün nimetlerinden olabildi¤ince yararlanmakta ve halife de Padiflah’›n geleneksel teflrifat›n›, elinden geldi¤i ölçüde yürütmeye gayret etmekteydi. Halife, Anadolu’dan ve Türk Ulusu’nun neredeyse tamam›na yak›n›ndan kopuk ve Saray merkezli darac›k bir alan›n d›fl›n› göremeyecek kadar gözleri körelmifl bir hal alm›fl ve adeta bir Müslüman Papal›¤› oluflturulmaya bafllanm›flt›.
lafet birleflmesinin Müslümanl›¤›n özünde bulundu¤unu, bunlar› ay›rman›n küfür teflkil edece¤ini belirtmiflti. Zaten daha 1923 bafllar›nda Afyon Müftüsü Hoca fiükrü, hilafetçilerin görüfllerine tercüman olan “Hilafet-i ‹slami’ye ve Büyük Millet Meclisi” bafll›kl› bir broflür yay›nlam›flt›. Hoca özetle Halifenin sadece ruhani görevleri de¤il, dünyevi iflleri de yürütmesi gerekti¤ini savunuyor, hatta yasalar›n “Ahkâm-› fier’i ye” ye uygun olmas› için halifenin onay›ndan geçmesi gerekti¤ini ileri sürüyor ve “Halife Meclisin, Meclis Halifenindir” slogan› ile
D›flar›dan Büyük ›flar›dan Büyük Bri- Britanya’n›n da, Hilafet tanya’n›n da, Hilafet Makam›n› destekleyi- Makam›n› destekleyici ci iflaretler vermesi, halifeci iflaretler vermesi, bas›na gaz veriyor ve dolay›s› halifeci bas›na gaz ile heyecan yarat›yordu. ‹ngilveriyor ve dolays›yla tere’nin hizmetinde olan A¤a Han ve Emir Ali’nin gönderheyecan yarat›yordu.
D
dikleri ve hilafeti savunan yaz›lar› barda¤› tafl›ran damlalar oldu. Çünkü bu iki zat hem hilafet destekçili¤i yap›yor, hem de ‹ngiliz Muhipleri Cemiyeti’nin yöneticilerinden ve ayn› zamanda ‹ngiliz Gizli Servis elemanlar›ndan Rahip Frew ile s›k› temas içinde bulunuyordu. Bilindi¤i gibi Rahip Frew, Anadolu Ulusal Hareketine karfl› ‹ngilizler taraf›ndan yürütülen karfl› devrimci hareketin oluflturulmas›nda önde gelen isimlerdendi… Bununla birlikte, Damat Ferit’in fieyhülislam› Mustafa Sabri de M›s›r’dan verdi¤i bir fetva ile Saltanat-Hi-
Meclis’le Halife’yi adeta bütünlefltiriyordu. ‹skilipli At›f Hoca ad›nda bir meczup da, “‹slam Yolu” kitab› ile Halifenin Peygamberin vekili ve halk›n padiflah› oldu¤undan, din ifllerinin yan› s›ra dünya ifllerine de bakmas› gerekti¤ini savunuyordu. Bütün bu geliflmeler pervas›zca sürüp giderken; Gazi Mustafa Kemal, 16-17 Ocak 1923 tarihlerinde ‹stanbul gazetelerinin önde gelen sahip ve yöneticileriyle özel olarak yapt›¤› bir görüflmede, Hilafet hakk›ndaki görüfllerini sormufl ve bu vesileyle de, ken53
BD ARALIK 2011
isteniyordu. Baflbakan ‹smet Pafla, Harp oyunlar› için ‹zmir’de bulunan Mustafa Kemal’e, 22 Ocak 1924 günü, yaz›y› gönderdi. Mustafa Kemal, yaz›ya çok öfkelenmifl, Halife’nin haddini aflt›¤› kanaatiyle telgraf makinesinin bafl›nda, ‹smet Pafla ile yapt›¤› bizzat haberleflmede; “Hilafet makam› ve Halife’nin flah›slar› ile ilgili yanl›fl anlamalar, Mustafa Kemal Karar›n› Veriyor Halife’nin kendi yanl›fl tutum ve davÖzellikle Cumhuriyetin ilan›ndan ran›fllar›ndan kaynaklanmaktad›r. Hasonra Hilafet makam› etraf›ndaki ge- life, kendi özel hayat› ve d›fl yaflay›liflmeler ve sinsice gerçeklefltirilmeye fl› ile ecdad› padiflahlar›n yolunu takip çal›fl›lan d›fl destekler Mustafa Kemal’- eder görünmektedir. Cuma alaylar›, in bu konudaki karar›n› çabuklaflt›rd›. yabanc› devlet temsilcileri yan›na meBir yandan da olay›n tekrar gündeme murlar göndermek suretiyle iliflkiler kurmak, tantanal› Halkla olan sohbetlerde ise; "Türki- gezintiler, saray hayat›, saray›nda yedek ye Devleti’nin kaderine, subaylara var›ncaya ifllerine ve gelece¤ine ismi, kadar kabul ve onlar›n flikâyetlerini dinHalife ya da Padiflah, ne lemek ve onlarla birolursa olsun hiç kimsenin likte a¤lamak gibi müdahale edemeyece¤ini" hareketler bu kabildendir. Halife ve büaç›kça ifade etmiflti... tün cihan bilmelidir gelmesine Halifenin baflkâtibinin ‹s- ki, bugün mevcut ve korunmakta olan met Pafla’ya gönderdi¤i bir yaz› sebep Halife ve Hilafet makam›n›n gerçekte oldu. Bu yaz›da, bir süreden beri, ga- ne dini ne de siyasi bak›mdan hiçbir zetelerde Hilafet makam›n›n durumu mana ve var olma gerekçesi yoktur. ve Halifenin flah›slar› ile ilgili yanl›fl Türkiye Cumhuriyeti safsatalarla varanlamalara yol açabilecek yay›nlara l›¤›n›, istikbalini tehlikeye atamaz. rastlanmas›ndan flikâyet ediliyor ve Bizce Hilafet makam› en nihayet tarihi ‹stanbul’a giden hükümet üyeleri ile bir hat›ra olmaktan fazla bir ehemmiresmi heyetlerin Halife ile temastan yeti haiz olamaz. Halife’nin, Türkiye kaç›nmalar›n›n Halife’yi üzdü¤ü be- Cumhuriyeti devlet adamlar›n›n veya lirtiliyordu. Yaz›da ayr›ca Hilafet ha- resmi heyetlerin, kendisiyle temas›n› zinesinin yetersizli¤i üzerinde durula- talep etmesi dahi cumhuriyetin ba¤›mrak, hazineden yard›m yap›lmas› da s›zl›¤›na aç›k bir tecavüzdür. disinin hilafetle ilgili görüfllerini, "gizli" kalmas› kayd›yla aç›klam›flt›. Halkla olan sohbetlerde ise; "Türkiye Devleti’nin kaderine, ifllerine ve gelece¤ine ismi, Halife ya da Padiflah, ne olursa olsun hiç kimsenin müdahale edemeyece¤ini" aç›kça ifade etmiflti. ***
54
BD ARALIK 2011
Baflmabeyincisini (Baflkâtip) Ankara’ya göndererek veya görevli bir kimseyi kendi yan›na getirterek, Hükümete duygu ve dileklerini ulaflt›rmak istemesi de, Cumhuriyet Hükümeti ile karfl› karfl›ya bir durum almas› demektir. Buna da yetkili de¤ildir...
hinde F›rka Grubunda konuflulup, milletvekillerinin önerisi olarak Meclise sunulmas› uygun görüldü. Ertesi günü, Urfa Milletvekili fieyh Saffet ve elli arkadafl› taraf›ndan imzalanm›fl öneri Meclise sunuldu. Öneri özetle; "•Halife halledilmifltir. Halife ve Osmanl› hanedan›n›n bütün üyeleri Türkiye Cumhuriyeti topra¤›nda oturmak hakk›ndan ebediyen mahrumdur. Bu kifliler, on gün içinde Türkiye Cumhuriyeti arazisini terk etmek zorundad›r. Ayr›ca ad› geçen flah›slar›n Türk vatandafll›¤› s›fat ve hukuku kald›r›lm›flt›r. •Türkiye Cumhuriyeti dahilinde
alife’nin yaflay›fl› ve geçimi için Türkiye Cumhurbaflkan›’n›n ödene¤inden mutlaka daha afla¤› bir ödene¤in yeterli olmas› gerekir. Maksat, gösteriflli ve debdebeli bir hayat sürmek de¤il, insanca yaflamak ve geçimini sa¤lamaktan ibarettir. Hilafet hazinesinden maksat nedir anlayamad›m. Hilafetin hazinesi yoktur ve olamaz... Halife, kendinin ve makam›n›n ne oldu¤unu aç›kça bilmeli ve bununla yetinmelidir. Hükümetçe ciddi ve esasl› tedbirler al›narak bildirilmesini rica ederim.” fleklindeki görüfllerini bildirdi ve durumun da hemen Halife’ye iletilmesini istedi... Geliflmeler ve de cevabi yaz›ya bak›ld›¤›nda; Gazi Mustafa Kemâl’in halifelik makam› ile ilgili karar›n› vermek üzere oldu¤u anlafl›lmaktad›r. Gazi ve beraberindekiler 23 fiubat 1924 tarihinde Ankara’ya döndüler. ‹zmir’ Gazi Mustafa Kemal de kararlaflt›r›lan konu- Halifeli¤in kald›r›ld›¤› lar›n, 2 Mart 1924 tari- günlerde
H
55
BD ARALIK 2011
Mecliste Hilafetin kald›r›lmas› tart›fl›l›yor. tafl›nmaz mala sahip olamazlar. ‹lgililer, ‹liflkilerinin kesilmesi için bir sene içinde vekilleri arac›l›¤› ile devlet mahkemelerine baflvurabilirler. Bu müddetin bitiminden sonra hiçbir mahkemeye baflvurma hakk› yoktur. Bunlar, Türkiye Cumhuriyeti arazisi dâhilindeki bütün tafl›nmazlar›n› hükümetin bilgi ve onay› ile elden ç›karmaya mecburdurlar. •Osmanl› ‹mparatorlu¤unda Padiflahl›k etmifl kimselerin Türkiye Cumhuriyeti arazisi içinde tapuya ba¤l› tafl›nmazlar› Türk Ulusu’na intikal etmifltir." hususlar›n› içeriyordu. Gerekçe ise; “Türkiye Cumhuriyeti içinde Halifelik makam›n›n bulunmas›, Türkiye’yi iki bafll› göstermektedir. ‹lelebet Ba¤›ms›zl›¤›’nda ve siyasi hayat›nda ortakl›k kabul etmeyen Türkiye’nin görünüflte ve örtülü olarak da olsa ikili¤e tahammülü yoktu... Yüzy›llardan beri Türk milletinin felaketine sebep ve Osmanl› ‹mparatorlu¤unun çökmesine vas›ta olan ha56
nedan›n Halifelik kisvesi alt›nda Türkiye’nin varl›¤› için etkili bir tehlike olaca¤› kesinlikle sabit olmufltur...” ifadesiyle belirtilmiflti. Önerinin öncelik ve ivedilikle görüflülmesi kabul edildi. Tart›flmalar esnas›nda öneriyi elefltirenler de oldu. Ancak, Adliye Bakan› Seyit Bey’in tatmin edici bilimsel aç›klamalar› ve ‹smet Pafla’n›n da hükümet ad›na verdi¤i bilgiden sonra öneri oya sunularak yasalaflt›. Böylelikle Halifelik 3 Mart 1924’te kald›r›ld›. *** ilafetin kald›r›lmas›ndan sonra ‹slam ülkelerinde dokuz halife aday› ortaya ç›kt›. Fakat görüfl birli¤i sa¤lanamad›¤›ndan halifeli¤i tekrar hayata geçirme giriflimleri sonuçsuz kald›. Bu geliflmeler hilafet makam›n›n yaflama gücü olmad›¤›n›n aç›k bir göstergesiydi. Böylelikle Cumhuriyet’in gelece¤i güven alt›na al›nm›fl, devletin laiklefltirilmesi yolu aç›lm›flt›. ***
H
Dinin Devlet ‹fllerinden Ayr›lmas› (3 Mart 1924)
Mustafa Kemal, Hilafetin kald›r›lmas› çal›flmalar›n›n yan› s›ra, dinin siyaset ve dolays›yla Devlet ifllerinden ayr›lmas› çal›flmalar›na da a¤›rl›k vermeye bafllad›. O, ‹slam Dini’nin yüzy›llar-
BD ARALIK 2011
dan buyana siyaset arac› olarak kullan›lmas›ndan çok rahats›zl›k duyuyordu. Buldu¤u her f›rsatta dinin gere¤i olan ibadetin kifli ile Allah aras›nda oldu¤unu ifade ediyor ve dünya ifllerinde dinin esaslar›n belirleyici olamayaca¤›n› özellikle belirtiyordu… Dolay›s›yla, Cumhuriyet Yönetimi’nin tamamlanabilmesi için dinin siyasetten mutlaka ayr›lmas›n›n zorunlulu¤una inan›yordu. Bu düflüncesini de aç›kça ifade ediyordu… ustafa Kemal’in, özellikle 1 Mart 1924 günü Meclis aç›fl konuflmas›nda ‹lk Diyanet ‹flleri Baflkan› dile getirdi¤i, “Cumhuriyet’in yurdun Mehmet R›fat Börekçi en ücra köflelerinde bile sahiplenildi¤i, bas›n›n Cumhuriyet’in geliflmesinde mada, her iki Vekâlet de kald›r›larak, önemli bir rol oynad›¤›, ordunun siya- Erkan-› Harbiye Umumiye Vekâleti setten uzaklaflt›r›lmas›n›n gereklili¤i yerine Genelkurmay Baflkanl›¤›, fier’i ve dinin siyasetten ayr›lmas›n›n zorunlu oldu¤u” fleklindeO, ‹slam Dini’nin ki görüflleri, dinleyenleri ve yüzy›llardan buyana gazetelerden okuyanlar› oldukça etkiledi. siyaset arac› olarak Gazi’nin konuflmas›n›n kullan›lmas›ndan çok da etkisiyle Siirt Milletvekili Halil Hulki Bey ve elli yedi rahats›zl›k duyuyordu. arkadafl› imzal› ve fier’i ye Evkaf Vekâleti (Din ‹flleri ve Vak›flar ye ve Evkaf Vekâleti yerine de DiyaBakanl›¤›) ile Erkan-› Harbiye Umu- net ‹flleri Baflkanl›¤›’n›n kurulmas› miye Vekâleti (bugünkü Genelkurmay kararlaflt›r›ld›. Baflkanl›¤›na da; MehBaflkanl›¤›)’nin, kald›r›lmas› konusun- met R›fat (Börekçi) Efendi getirildi. Böylelikle dini ve askeri okullar daki önerge Meclis’e sunuldu. Dinin siya-set arac› yap›lmas›n›n ve ordunun E¤itim Bakanl›¤›’na ba¤land›. Din da siyasi ak›mlara malzeme olmas›n›n iflleri de kiflilerin elinden al›n›p, bir getirebilece¤i ve oldukça zararl› olabi- kurum bünyesi bütünlü¤ünde topluma lecek hususlar ve muhtemel sonuçlar›, mal edildi. • cengizonal@butundunya.com.tr önergenin gerekçesi olarak belirtildi. 3 Mart 1924 günü yap›lan oyla- (Gelecek Ay: E¤itim Devrimi)
M
57
BD ARALIK 2011
4000 YILLIK YASA
E¤er bir müteahhidin sa¤lam yapmad›¤› bir binan›n çökmesi sonucu bina sahibi hayat›n› kaybederse müteahhit ölüm cezas›na çarpt›r›l›r. E¤er bina sahibinin o¤lu hayat›n› kaybetmiflse, müteahhidin o¤lu ölüm cezas›na çarpt›r›l›r. E¤er bina sahibinin kölesi hayat›n› kaybetmiflse, müteahhit ayn› de¤erde bir köleyi bina sahibine verir. E¤er müteahhidin sa¤lam yapmad›¤› bir binan›n çökmesi sonucunda bina sahibinin mallar› hasar görmüflse müteahhet binay› yeniden yapacak ve bina sahibinin tüm zarar ve ziyan›n› da karfl›layacakt›r. E¤er bir binan›n inflaat kurallar›na uyulmadan yap›lan bir duvar› y›k›l›rsa müteahhit tüm masraflar› kendisine ait olmak üzere o duvar› sa¤lamlaflt›rmak zorundad›r Gönderi: GÜRBÜZ TURGAY 58
BAB‹L KRALI HAMMURAB‹ M. Ö. 2000
BD ARALIK 2011
Deprem veTerör Yazan: SUAT AYTIN
D
eprem ve terör kamuoyunu etkileyen sosyal, ekonomik ve siyasi olarak önemli sonuçlar do¤uran biri do¤a di¤eri insanlar taraf›ndan yarat›lan iki olay. Her ne kadar nedenleri farkl› olsa da her ikisinde de insan ve kriz yönetimi öne ç›kmaktad›r. Ben bu yaz›mda terör olay›n› daha sonra incelemek üzere Türkiye'deki deprem gerçe¤ini geçmiflte yaflananlar› da dikkate alarak gelece¤e yönelik bir dizi tedbirleri dikkatinize sunaca¤›m. Depremin ne zaman olaca¤› ve olas› sonuçlar›n› önceden belirlemek
E. Kur. Alb. Silivri Kampüsü, 5. ‹nfaz Kurumu 5. Blok, B-9 Ko¤uflu
bugünkü koflullarda mümkün olmamaktad›r. Ancak, tüm dünyada yap›lan bilimsel çal›flmalar neticesinde yeryüzünde depreme neden olan fay hatlar› gerçek olarak belirlenmifl, ancak depremin zaman ve fliddeti sorusu cevap bulamam›flt›r. Bu durumda depremin yarataca¤› olumsuzluklara mani olmak için tedbir gelifltirmek ve asgariye indirmek hem maliyeti düflük hem de uygulamas› kolay bir yöntemdir. Nitekim Türkiye'ye nazaran daha fliddetli depremlere maruz kalan Japonya' da yaflama geçirilen bir dizi 59
BD ARALIK 2011
önlemler burada meydana gelen depremlerin daha az hasar ve can kayb›yla atlat›lmas›na neden olmaktad›r. Öyle ki ayn› fliddete bir deprem Türkiye ve Japonya'da meydana geldi¤inde hasar ve can kayb› k›yaslanamayacak bir oranda Japonya lehine olmufltur ve olacakt›r. Gerek deprem haz›rl›klar› ve gerekse deprem an› ve sonras›nda yaflananlar herkesin belle¤ine yerleflmifltir. O halde neden Türkiye'de depremler daha y›k›c› ve zarar verici olmaktad›r sorusu hiçbir önyarg›ya kap›lmadan incelenmesi gerekmektedir. Son 35 y›lda ülkemizde meydana gelen depremlere bak›ld›¤›nda; a. Çald›ran Kas›m 1976, 5000 can kayb› b. Pasinler Ekim 1983, 1342 can kayb› c. Erzincan Mart 1998, 653 can kayb› d. Adana Haziran 1998, 145 can kayb› e. Gölcük A¤ustos 1999, 17840 can kayb›
f. Düzce Kas›m 1999, 900 can kayb› g. Bingöl May›s 2003, 176 can kayb› h. Van Ekim 2011, 642 can kayb› olmak üzere 8 deprem meydana gelmifltir. Depremlere genel bir bak›flta; nüfus yo¤unlu¤u fazla olan orta ve bat› illerimizde hasar ve zayiat›n daha fazla oldu¤u göze çarpmaktad›r. Ayr›ca ülke ekonomisine bat›da oluflan depremlerin verece¤i zarar çok daha fazla olmaktad›r. ‹flte bu noktada hepimizi üzen Van depreminden sonra bat›da özellikle Marmara’da beklenen depremin yarataca¤› sonuçlar› masaya yat›rarak enine boyuna ciddiyetle incelemek ve düflünmek hem devletin hem vatandafl›n görevidir. Bilim adamlar›n›n de¤erlendirmelerine göre; marmara bölgesinde 7 ve üzeri fliddette bir deprem olas›l›¤› 2010-2020 y›llar› aras›nda %62, 20202030 y›llar› aras›da ise %75’dir. Temennimiz 20 y›ll›k süreçte
DEPREM KUfiA⁄INDAK‹ TÜRK‹YE’N‹N VE KOMfiULARININ YAfiADI⁄I BÜYÜK FELAKETLER ROMANYA Avrasya Tabakas›
VRANCEA 7.2
PAS‹NLER
Mart 1977 1500 ölüm
‹ZM‹T
7.6
A¤ustos 1999 17840 ölüm
AT‹NA
DÜZCE
7.2
Kas›m 1999 900 ölüm
ERZ‹NCAN
‹stanbul
B‹NGÖL
60
ADANA
Afrika Tabakas›
6.2
Haziran 1998 145 ölüm
6.8
7.3
Kas›m 1976 5000 ölüm
6.4
May›s 2003 176 ölüm
Büyük faylar Tabakalar›n Hareket Yönü
ÇALDIRAN
Anadolu Tabakas›
YUNAN‹STAN
SP‹TAK
Aral›k1988 Net olmayan verilere göre 25000 ölüm
Mart 1998 653 ölüm
5.9
Eylül 1999 140 ölüm
6.9
Ekim 1983 1342 ölüm
6.8
VAN
7.2
Ekim 2011 Son verilere göre 642 ölüm
Arabistan Tabakas›
BD ARALIK 2011
%25 lik ihtimalin gerçekleflmesi ve do¤al afetin meydana gelmemesidir. Ancak beklenmedik zaman ve yerde ortaya ç›kan ve atom bombas›ndan daha y›k›c› olan depreme karfl› tedbirleri gelifltirmek zorunlu hale gelmektedir. Elbette ne kadar tedbir al›rsan›z al›n›z fliddetli bir depremin zarar› mutlak olacakt›r önemli olan hasar ve zayiat› asgari düzeyde tutmakt›r. ‹nceleme, geçmiflte yaflananlar› dikkate alarak deprem öncesi ve deprem sonras› al›nacak tedbirler bafll›klar› alt›nda yap›lacakt›r.
Bu gün ülkemizde afet yönetimi son derece da¤›n›k bir yap› içinde olup yaflananlar da bu tespiti do¤rulamaktad›r.
1. DEPREM ÖNCES‹ ALINACAK TEDB‹RLER
A. Organizasyon ve koordinasyon. Ülkemizde meydana gelen depremlerde aflina oldu¤umuz görüntülerde; panik halinde kaçan, koflan insanlar, yard›m amaçl› yap›lan bilinçsiz kurtarma çal›flmalar›, iafle ve iskan sorunlar›n›n giderilememesi yard›m kampanyalar›n›n da¤›n›kl›¤› ve yard›mlar›n heba olmas› ve medyada çeliflkili haberleri izledik ve izlemeye devam ediyoruz. Bütün bu olumsuzluklar hasar ve zayiat›n artmas›na neden olmakta ve sonuçta halk›n devlete olan güveninin sars›lmas› sonucunu do¤urmaktad›r. O halde yap›lacak ilk ifl afete karfl› yeni bir teflkilatlanma yapmak ve tavizsiz bir flekilde uygulamaya geçmektir. Bu gün ülkemizde afet yönetimi son derece da¤›n›k bir yap› içinde olup yaflananlar da bu tespiti do¤rulamaktad›r. Merkezi hükü-
metin kontrolunda bulunan K›z›lay, AFAD ve benzeri kurulufllar ile yerel yönetimlerin teflkilatlar› aras›nda yeterli iflbirli¤i ve koordinasyon sa¤lanamam›flt›r. Sivil toplum kurulufllar› ve TSK arama kurtarma birlikleri ile taflrada konufllu askeri birlikler aras›nda iflbirli¤i ancak deprem sonras› kurulmaya çal›fl›lm›flt›r. Depremde ilk 24 saatin arama ve kurtarma aç›s›ndan ne denli önemli oldu¤u dikkate al›nd›¤›nda yap›lan çal›flmalar›n verimlili¤i tart›flmal›d›r.
D
o¤al afetlerden en az za-
rarla ç›kman›n yolu önceden ayr›nt›l› planlama ve organizasyon yap›lmas› ve ciddiyetle takip edilmesinden ibarettir. Van depremi bize göstermifltir ki, devlet ve vatandafl do¤al afetlerde ne yapaca¤›n› bilmemekte her zaman oldu¤u gibi yard›m kampanyalar›, enkaz kald›rmalar ve de kamuoyunu rahatlatacak mucize kurtarmalar ile deprem yaralar› sar›lmaya çal›fl›lmaktad›r. Bir süre sonra olay unutulmakta ve bir sonraki do¤al afete kadar depremzedeler kaderiyle baflbafla b›rak›lmaktad›r. Peki bu olumsuzluklara karfl› ne yap›lmal›d›r? Öncelikle kararl›l›k ve devaml›l›k 61
BD ARALIK 2011
olmak üzere do¤al afetlere karfl› yeni bir yap›lanmaya ve teflkilata ihtiyaç oldu¤u düflüncesindeyim. Nas›l bir organizasyon ? 1. Ad›m
Baflbakana ba¤l› Ankara'da faaliyette bulunacak mobil imkânlara sahip "Do¤al Afetler Müsteflarl›¤›" kurulacak. 2. Ad›m
K›z›lay, AFAD ve 81 vilayetin afet yönetim merkezleri bu müsteflarl›¤a ba¤lanacak. 2. Ad›m
Do¤al Afet Müsteflarl›¤› kadrosunda, A. Genelkurmay Baflkanl›¤›, B. ‹çiflleri Bakanl›¤›, C. Difliflleri Bakanl›¤›, D. Sa¤l›k Bakanl›¤›, E. Milli E¤itim Bakanl›¤›, F. fiehircilik ve Bay›nd›rl›k Bakanl›¤›, G . Üniversiteler H . Büyükflehir Belediye Baflkanl›¤›, I. Medya, ‹. Siviltoplum kurulufllar›, J. Özel sektör, ve ihtiyaç duyulan sektör temsilcileri bulunacakt›r. 4. Ad›m Türkiye'nin do¤al afetlere karfl› hassas olan bölgeleri tasnif edilecek ve birinci, ikinci ve üçüncü öncelikli bölgeler olarak belirlenecektir. 5. Ad›m Öncelik derecesine göre taflra teflkilat›n›n gerekli kadrolar› planlanacak ve yaflama geçirilecektir. Bu yap›l›rken bölgelerin ve flehirlerin birbirlerini do¤al afet sonras› nas›l takviye edece¤i 62
planlanacakt›r. Örne¤in ‹stanbul'da kurulacak teflkilat ile Nevflehir gibi riski az olan bölgelerde kurulacak teflkilat ayn› olmayacakt›r. Yine ‹stanbul depreminde takviye edecek iller belirlenecek ve haz›rl›klar buna göre yap›lacakt›r. B. Mevcut binalar›n dayan›kl›l›¤›n›n kontrolü ve yap› denetimi. Birinci öncelikli bölgelerden bafllamak üzere binalar›n deprem dayan›kl›l›k testleri ivedilikle yap›lmal› ve vatandafl›n istimlak bedelleri ve hakk› tam olarak karfl›lanmak üzere yeni yerleflim alanlar› oluflturulmal›d›r. Benzer flekilde dere yataklar›na infla edilmifl tüm binalar kald›r›lmal›, sahiplerinin güvenli bölgelere tafl›nmas› sa¤lanmal›d›r. Binalarin depreme dayan›kl›l›k durumu renkli kodlar kullan›larak gözle görünecek flekilde bina girifllerinde bulundurulmas› flart› getirilmelidir. Yeni infla edilecek binalar›n yönetmeliklere uygun yap›lmas› için yap› denetimi taviz verilmeden uygulanmal› inflaat mühendisi olmayan kiflilerin müteahhitlik yapmas› kanunla yasaklanmal›d›r. C. Do¤al afet yard›mlaflma e¤itimi; ‹nsan›m›z›n do¤al afet an›nda ne flekilde hareket etmesi konusunda yeterli bilgi ve e¤itime sahip olmad›¤›n› afetlerde ortaya ç›kan görüntülerde görmek mümkündür. O halde ne yap›lmal›d›r? Öncelikle okullarda e¤itim verilmeli ve 3 ayda bir yap›lacak tatbikatlarla e¤itim tazelenmelidir. Görsel medyada konu ile ilgili e¤itici programlar›n
BD ARALIK 2011
Van'da meydana gelen depremde yard›m malzemelerinin kontrolsüz da¤›t›m› sonucu ya¤malanmas› ülkemize yak›flmam›flt›r. yay›nlanmas› zorunlu hale getirilmelidir. Halk›m›z›n anlayaca¤› flekilde basit broflürler haz›rlanarak da¤›t›lmal›, cadde sokaklardaki reklam panolar›ndan bu hususta istifade edilmelidir. D. Kanuni mevzuatta yap›lacak de¤ifliklikler: Van'da meydana gelen depremde yard›m malzemelerinin kontrolsüz da¤›t›m› sonucu ya¤malanmas› ülkemize yak›flmam›flt›r. ‹stanbul'da meydana gelecek bir depremde yard›m malzemelerinin da¤›t›m› yan›nda tarihi yerlerin, al›flverifl merkezlerinin, Darphane ve Kapal› Çarfl› gibi yerler ile hasar gören konutlar›n baz› f›rsatç›lar taraf›ndan ya¤malanabilece¤i uzak ihtimal de¤ildir. O halde bu konuda çok ciddi önlemlerin önceden belirlenerek yaflama geçirilmesi hayati önem tafl›maktad›r. Öyle ki, çok y›k›c› bir depremde istanbul gibi 15.000.000 nüfusa sahip metropolün asayiflinin
sa¤lanmas› için s›k›yönetim ilan edilmesi gerekebilir. Anayasam›z›n 122. maddesi hangi hallerde s›k›yönetim tedbirine baflvurulaca¤›n› aç›klamaktad›r. ‹lgili madde içinde; vahim fliddet hareketlerinin yayg›nlaflmas›, savafl hali, ayaklanma olmas› vb. nedenlerle s›k›yönetim ilan edilebilece¤i belirtilmifltir. Yeni anayasa içinde bu madde muhafaza edilecekse do¤al afetler nedeniyle de s›k›yönetim tedbirine baflvurulabilece¤i bu madde içine ilave edilmelidir. E. Deprem yard›m malzemelerinin depolama ve da¤›t›m›. Ülkemizde bir do¤al afet olmas› durumunda tüm vatandafllar, resmi ve özel kurumlar taraf›ndan yard›m seferberli¤i ilan edilmektedir. Ancak bilinçsizce ve rastgele toplanan bu yard›mlar afetzedelere k›smen ulaflmakta ya da harap olup gitmektedir. Yard›mlar›n gere¤i gibi da¤›t›lmas› 63
BD ARALIK 2011
için yard›m seferberli¤inin ayr›nt›l› planlama ve tek elden sevk idaresi zorunludur. Peki bu nas›l olacakt›r?
Ü
lkemizin do¤al afet riskleri
bak›m›ndan 1. 2. ve 3. bölge olarak tasnif edilmesini önermifltim; iflte bu yerlerde flehir girifllerinde ve ulafl›m imkânlar›na sahip büyük depolar yap›lacak ve çad›r, soba ve battaniye gibi öncelikli malzemeler bu depolarda muhafaza edilecektir. Ayr›ca deprem sonras› gönderilen tüm yard›mlar›n bu depolara yönlendirilmesi medya kanal› ile duyurulacakt›r. Sonuç olarak, yard›m malzemeleri bu depolarda tasnife tabi tutulacak sonra da afet bölgelerinden gelecek ihtiyaca göre da¤›t›m› yap›lacakt›r. Örne¤in, ‹stanbul için Silivri ve Pendik bölgesinde 2 veya daha fazla depo haz›rlanmas›n›n uygun olaca¤› de¤erlendirilmektedir. F. Ekmek ve ilaç gibi zorunlu ihtiyaç malzemelerinin sa¤lanmas› ve da¤›t›m›. K›z›lay ve TSK taraf›ndan sahra ekmek fabrikalar› kurulmakta ve halka ekmek da¤›t›m› yap›lmaktad›r. Ancak ihtiyac›n tam olarak karfl›lanabilmesi için özel sektöre ait ekmek fabrikalar› ile ekmek f›r›nlar›ndan faydalanmak için Millî Müdafai Mükellefiyeti kanunu gere¤ince sözleflmeler yap›lmal› ve buralarda üretilen ekmekler kolluk kuvvetleri taraf›ndan halka ücretsiz da¤›t›lmal›d›r. Benzer flekilde ayn› kanun çerçevesinde kan merkezleri, ilaç depolar› ve eczaneler ile sözleflmeler yap›lmal›d›r.
64
2. DO⁄AL AFET SONRASI TEDB‹RLER
Ülkemizin herhangi bir bölgesinde do¤al afet meydana geldi¤inde nas›l bir uygulama yap›laca¤› konusu bir öneri olarak bu bölümde incelenecektir. Önerilen bu sistem elbette bölgesel olarak meydana gelen ve ülke genelini çok etkilemeyecek do¤al afetleri ihtiva etmeyecektir. Konunun daha iyi anlafl›labilmesi için, söz gelimi ekim 2017 y›l›nda Marmara denizinde 7.4 fliddetinde bir depremin meydana geldi¤ini, ‹stanbul, Kocaeli, Tekirda¤ ve Adapazar›’nda çok say›da binan›n y›k›ld›¤›n› yang›nlar ç›kt›¤›n›, çok say›da köprü ve viyadü¤ün y›k›lmas› sonucunda trafik ak›fl›n›n zorlukla sa¤land›¤›n›, haberleflme sisteminin sekteye u¤rad›¤›n› düflünelim. Böyle bir durumda nas›l bir plân› yaflama geçirmeliyiz. Ad›m ad›m bakal›m: 1. Ad›m
Depremin vurdu¤u flehirlerde bulunan yerel AFAD merkezleri derhal 24 saat esas›na göre faaliyete geçecek. (AFAD görevlilerinin toplu olarak kendi merkezlerinin bulundu¤u yer içinde ikametleri sa¤lanacakt›r.) 2. Ad›m
Do¤al Afet Müsteflarl›¤› derhal ‹stanbul'a ulaflacak ve yerel afet merkezinden alaca¤› bilgiler çerçevesinde 24 saat esas›na göre çal›flmaya bafllayacak. 3. Ad›m
Helikopter keflifleri ve Google gibi imkânlar kullan›larak ilk 8 saatte hangi bölgelerde y›k›mlar›n oldu¤u tespit edilecek ve ilçelerde bulunan kurtarma ekipleri bölgelere sevk edilecektir.
BD ARALIK 2011
4. Ad›m
DO⁄AL AFET MÜSTEfiARLI⁄I
Gerek duyulan malzemeler medya arac›1. BÖLGE 2. BÖLGE 3. BÖLGE AFAD AFAD AFAD l›¤› ile halka duyurulacak, malzemeler flehir ‹STANBUL ED‹RNE 1. BÖLGEYE girifllerine aç›lan depoKOCAEL‹ ANTALYA YAKIN lama yerlerine sevki ‹ZM‹R fiANLI URFA KOMfiU sa¤lanacak ve malzeERZ‹NCAN ERZURUM ‹LLER meler depolardan ihtiADANA ESK‹fiEH‹R VAN SAMSUN yaç bölgelerinde oluflBURSA turulan yerel afet merkezlerine ulaflt›r›lacakt›r. Tüm ifllemler do¤al afet için olufl- 7. Ad›m ‹afle ve bar›nma ile ilgili tedbirler turulan bilgisayar a¤› üzerinden yap›daha önce yap›lan plâna göre yaflama lacakt›r. geçirilecektir. 5. Ad›m Do¤al Afet Müsteflarl›¤› taraf›ndan yaz›l› ve görsel bas›n için sürekli bil- 3. SONUÇ Muhtemel Marmara depreminin gilendirme toplant›lar› yap›lacak ve bu faaliyetin d›fl›nda kamuoyuna aç›k- ülkemizi hiç kimsenin tahmin edemelama yap›lmas›na izin verilmeyecektir. yece¤i a¤›r sonuçlar do¤uracakt›r. Van depreminde yaflananlar› an›msa6. Ad›m Uluslararas› yard›mlar için hava yacak olursak, Marmara için haz›rl›kalanlar›na depolama ve karfl›lama bi- lar›n ne denli önemli oldu¤u kabul rimleri haz›r bulundurulacak, malze- edilmelidir. Bir süre sonra yaflananlar› meler Do¤al Afet Müsteflarl›¤›’n›n unutursak bedelini çok a¤›r ödememiz talimat›na göre gönderilecektir. kaç›n›lmazd›r. Ne yapmal›? Aral›k 2011 tarihinden bafllamak üzere y›k›nt›lardan yaral› ve ölülerin nas›l ç›kar›laca¤›n› plânlamadan önce, mevcut durumu ortaya ç›kar›p, geçmiflten al›nan dersleri de dikkate alarak yeni ve gerçekçi bir yap›lanman›n yaflamsal önemi ak›l‹afle ve bar›nma ile ilgili tedbirler dan ç›kar›lmamal›d›r. Bu siyasi bir sorumluluk oldu¤u daha önce yap›lan plâna göre kadar, ayn› zamanda vatanyaflama geçirilecektir. dafll›k görevidir. • 65
YAfiAMDAN YANSIMALAR Nuray Bartoschek
‹nsanl›k S›navda Yeni yılın eşiğinde insanlık zorlu sınavlardan geçmekte. Bir yanda hiç bir şey umursamadan hayatlarını yaşayanlar, bir yanda hayatta kalma savaşımı verenler, bir yanda televizyonları başında hayatı toz pembe görenler.
Y
a da bir baflka deyiflle bir yanda yata¤›nda huzursuz, endifleli, uykusuz sabahlayanlar, bir yanda ninnilerle, masallarla m›fl›››l m›fl›l ayakta uyuyanlar, uyutulanlar. Belirsizlik içinde günü güne ekleyenler, umutla karanl›ktan ayd›nl›¤a ç›kmay› bekleyenler, hüzünlü, yaral›,
66
üzgün, k›rg›n yürekler, öte yanda ast›¤›m ast›k, dedi¤im dedikler. Son birkaç haftada yaflad›klar›m› yazsam m›, yazmasam m› diye günlerdir sanc› içinde k›vran›yorum. Sonunda “Bir iyi örnek, iki ö¤ütten iyidir” düflüncesi ve sorumlulu¤u ile sizlerle paylaflmaya karar verdim.
BD ARALIK 2011
Kurban bayram›nda çok anlaml› bir arma¤an ald›m. Van’da Seyrantepe mezarl›klar›ndaki Çad›rkent’te kalan çocuklara gönderilen bayraml›k montlar›, çikolatalar›, di¤er yard›m malzemelerini da¤›tan Sefer Beyazsaç çocuklar›n ellerinde ismim yaz›l› pankartlarla foto¤raflar›n› çekip göndermifl bana. Çok duyguland›m elbette. “Bu pankartlara hiç gerek yoktu, önemli olan yard›mlar›n an›nda do¤ru yerlere ulaflt›¤›n› görmek” dediysem de Sefer Beyazsaç "Nuray hocam, çocuklar ve Çad›rkent’te kalanlar sizin için dua ediyorlar, bizi hiç yaln›z b›rakmad›n›z , büyük organizasyonlar›n yapamad›¤›n› yapt›n›z, bu pankartlar çocuklar›n küçük bir teflekkürü size" dedi. minim pek ço¤unuz depremzedelere yard›m için elinizden geleni yapt›n›z, ama yaparken belki de içten içe “Acaba yard›mlar›m do¤ru yerlere ve zaman›nda ulafl›yor mu?” diye bir endifle de yaflad›n›z. Depremin hemen ard›ndan Van’da yaflayan dostlar›mla görüflerek gerekli malzemelerin listesini ald›m. Eczac› dostlar›m Güliz Yörük, Derya Duran, Ayla Karabulut, ‹brahim Ertürk ve Doktor Mukaddes Demirbu¤a ile haz›rlad›¤›m›z acil gerekli ilaç kolileri, çocuk bezleri ve mamalar›n› kargo ile an›nda ulaflt›ramayaca¤›m›z› ö¤renince otogardan oto-
E
Fethiye’den otobüsle gönderilen ilaçlar› Feride hemflire ertesi gün Van’da karfl›lay›p imza karfl›l›¤› T›p Fakültesi hastanesine teslim etti. büsle göndermeyi denedik ve baflard›k. Fethiye’den otobüsle gönderilen ilaçlar› hemflire Feride Gencer ertesi gün Van’da karfl›lay›p imza karfl›l›¤› T›p Fakültesi Hastanesi Baflhekimli¤ine teslim etti. Sefer Beyazsaç ise di¤er yard›mlar› zor durumda olanlara ve Çad›rkentte kalan depremzedelere da¤›tt›. Sosyal medya arac›l›¤› ile çok zor durumda olan depremzedelerin bilgileri elime ulaflmaya bafllarken, baflka illerden insanlar da yard›mda bulunmak istediklerini bildirdiler. Yaflad›¤›m yerdeki esnaf, çevremdeki dostlar›m ayakkab›, giysi, bebek bezi, battaniye yard›m› yaparken ‹stanbul’-
67
BD ARALIK 2011
Bu arada özellikle vurgulamak istedi¤im bir fley daha var: Felaketin milliyeti olmaz, olursa sadece insanlar de¤il, "insanl›k" enkaz alt›nda kal›r. Ve hiç üzerinde düflündünüz mü bilmiyorum ama "kan›ksamak" en tehlikeli sözcüklerden biridir. dan hiç tan›mad›¤›m Burcu Özen ve çal›flma arkadafllar› çad›rkentteki çocuklar için eldivenler, çoraplar, g›da ve bayraml›k çikolatalar ald›lar. Yine ‹stanbul’dan Esra Eti iflsiz oldu¤unu vurgulayarak elinden geldi¤ince destek olmak istedi¤ini bildirdi ve çevresine de duyurdu yard›mlar›m›z›. ‹zmir’den Gamze Fidan, olanaklar›nca katk›da bulundu. Yard›mlar› 24 saatte ulaflt›rd›¤›m› duyan Fethiye Sa¤l›k Meslek Yüksek Okulu ö¤rencileri harçl›klar› ile çad›rlardaki ö¤renci kardeflleri için montlar ald›klar›n› ve Van’da bir okulu kardefl okul edinerek destek olmak istediklerini bildirdiler. Bestvan turizm yetkililerinin hoflgörülü, insanc›l yaklafl›mlar›yla böylece Fethiye’den her gün 10-15 koli dep68
remzedelere yirmi dört saat içinde ulaflt›. Yani o pankartlarda kolileri ben gönderdi¤im için benim ismimi yazm›fllar çocuklar ama asl›nda orada pek çok duyarl› insan›m›z›n ad› yaz›l›. Belki Van’a gitseydik bu denli yard›mc› olamazd›k insanlara ama isteyince, flartlar› zorlay›nca, sevgiyle yola ç›k›nca kilometrelerce öteden sa¤lam köprüler oluflturulabilece¤ine tan›k olduk hep birlikte. Van’daki kardefllerimize yard›mlar›m›z ve destek olanlar›n say›s› her gün artarak kesintisiz sürüyor.
B
u arada özellikle vurgulamak
istedi¤im bir fley daha var: Felaketin milliyeti olmaz, olursa sadece insanlar de¤il, “insanl›k” enkaz alt›nda kal›r. Ve hiç üzerinde düflündünüz mü bilmiyorum ama “kan›ksamak” en tehlikeli sözcüklerden biridir. Sözlükte “Bir fleyin s›k tekrarlanmas› sonucu al›flkanl›¤a dönüflerek tepkisiz kal›nmas›” diye tan›mlanan “kan›msamak” sözcü¤ü b›rakal›m sadece sözlüklerde kals›n! Kan›ksaman›n bizi duyars›z, tepkisiz, ruhsuz bir toplum haline getirmesine, yitirilen yaflamlar›n sadece istatistiksel rakamlar olarak olarak görülmesine izin vermeyelim. Dedim ya; zor bir y›ld› 2011... Demokrasi, insanl›k, adalet, vicdanlar›m›z zorlu s›navlarla s›nand›lar. Hangileri geçti, hangileri kald› s›navlardan diye sorarsan›z ben de elinizi vicdan›n›za koyup yan›t› kendiniz bulun derim. Vicdan›n›z pusulan›zd›r. • nuraybartoschek@butundunya.com.tr
BD ARALIK 2011
Prof. Dr. Tu¤rul Tankut, Bütün Dünya için özel olarak kaleme ald›¤› ayd›nlat›c› yaz›s›nda, deprem konusundaki bilgisizli¤imizi bir bilim adam› sorumlulu¤uyla aç›klamakta ve tümümüzü, ay›rd›nda bile olmad›¤›m›z bir ac› gerçe¤imizle yüz yüze getirerek flöyle demektedir: "Depremler kaderimiz de¤ildir..." Yazan: Prof. Dr. TU⁄RUL TANKUT
armara Bölgesi'nde yaflad›¤›m›z büyük deprem felaketinden sonra herkes taraf›ndan pek s›k kullan›lan bu bafll›k, flimdi de yeniden, Van’da yaflad›¤›m›z felaketten sonra pek s›k kullan›l›r oldu. Çok büyük bir bedel ödeyerek de olsa,
M
“Depremle birlikte yaflamak” gerçe¤ini galiba art›k ö¤reniyoruz. Ancak bu yeterli de¤il; yeni felaketler yaflamak istemiyorsak, bu gerçe¤in gereklerini yerine getirme bilincine de ulaflmak zorunday›z. Bu yaz›da, hepimizin akl›nda çeflitli sorular yaratan ve son 69
BD ARALIK 2011
haftalarda (medyan›n, uzman görüfllerine de¤er vermeye bafllamas› sonucunda) yavafl yavafl belirsizlikten kurtulmaya bafllayan baz› önemli konular›n k›saca ve basit bir dille aç›klanmas›na u¤rafl›lmaktad›r. "Depremle birlikte yaflamak" demek, herfleyden önce depremle kumar oynamamak, onu bir do¤a gerçe¤i olarak alg›lamak demektir. Depremi, boyun bükülerek karfl›lanmas› gereken bir kader olarak alg›layan e¤itimsiz yurttafl›m yan›s›ra, her yerde her zaman bulundu¤unu bildi¤i yerçekimi
mizde uygulanmas› yasal bir zorunluluk olan yasal belgede yaz›l›d›r. 1975 y›l›ndan buyana yürürlükte olan ve en geliflmifl bilgi birikimi düzeyini yans›tan deprem yönetmeliklerimiz, bugüne dek gerekti¤i gibi uygulanamam›flt›r. Bu durumun nedenleri aras›nda, (1) yeterli yasal zorlama bulunmad›¤›, (2) mühendislerin bu konuda iyi e¤itilmifl olmad›klar›, (3) say›ca ve nitelik bak›m›ndan yeterli teknik eleman bulunmad›¤›, (4) yetkili kiflilerin sorumluluk anlay›fl› tafl›mad›klar›, (5) düzeni çarp›t›c› yöntemlerin (rant ç›-
BU DURUM, AYNEN TRAF‹K SORUNUNDA OLDU⁄U G‹B‹, HENÜZ YETER‹NCE RASYONEL DÜfiÜNEMEYEN, DOLAYISI iLE HENÜZ YETER‹NCE GEL‹fiM‹fi OLMAYAN B‹R TOPLUMUN ÇOCUKLARI OLMAMIZDAN KAYNAKLANMAKTADIR. yüklerini özenle hesaba katarken, ne zaman gelece¤i kolayca kestirilemeyen deprem yüklerini gözard› edebilen mühendis meslektafl›m ayn› kumar› oynamaktad›rlar. Bu durum, aynen trafik sorununda oldu¤u gibi, henüz yeterince rasyonel düflünemeyen, dolay›s›yla henüz yeterince geliflmifl olmayan bir toplumun çocuklar› olmam›zdan kaynaklanmaktad›r. DEPREME DAYANIKLI YAPI
Depremle birlikte yaflaman›n en temel koflulu, yap›lar›n depreme dayan›kl› olmas›d›r. Depreme dayan›kl› yap›lar›n nas›l yap›laca¤› bilinir; bunun kurallar› ve yöntemleri, kitaplarda, daha da önemlisi, ad›na k›saca "Deprem Yönetmeli¤i" denilen ve ülke70
karlar›, rüflvet vb.) etkin oluflu gibi birçok neden s›ralanabilirse de, hepsinden önemlisi, hepsinin ard›ndaki temel neden, yukar›da de¤inilen rasyonel düflünceden uzak dünya görüflüdür. DEPREM DAYANIMININ BEDEL‹
Her iyi fley gibi, yap›lar›n depreme dayan›kl› olmas›n› sa¤lamak için de bir bedel ödenmesi gerekir. Ancak, bu bedel san›ld›¤› gibi yüksek de¤ildir. Zira, deprem dayan›m›, bir maliyet art›fl› konusu olmaktan ötede, bir teknik bilgi, do¤ru uygulama, sa¤l›kl› tasar›m ve yap›m, sorunudur. Kesin bir say›sal de¤erlendirme söz konusu olmamakla birlikte, s›radan konutlar için yönetmelik gereklerinin getirece¤i
maliyet art›fl›n›n, yap› toplam maliyetinin yüzde 3-5'i dolaylar›nda olaca¤› söylenebilir. YAPI GÖÇMES‹N‹N BEDEL‹
Göçmenin bedeli ise, yukar›daki bedelle karfl›laflt›r›lamayacak kadar a¤›rd›r. Göçme durumunda ödenecek olan, onar›m, enkaz kald›rma ve yeniden yap›m, eflya zarar›, kurtarma ve yaral› bak›m bedelleri, özellikle can kayb› durumunda ödenecek ve para ile ölçülemeyecek bedeller düflünülürse, yap›m maliyetindeki küçük bir art›flla elde edilebilecek deprem dayan›m›n›n, gerçek maliyeti önemli ölçüde düflürece¤i aç›kt›r. YAPILARIN DEPREM DAYANIMI
Büyük kentlerimizin, endüstri merkezlerimizin bulundu¤u yörelerde fliddetli depremler (olabilece¤ini de¤il) olaca¤›n› öteden beri biliyoruz; yap›lar›m›z›n büyük ço¤unlu¤unun deprem
güvenli¤i tafl›mad›¤›n›n da öteden beri fark›nday›z. Dolay›s›yla, varolan yap› sto¤umuzun deprem dayan›m› aç›s›ndan elden geçirilmesi ve onar›l›p güçlendirilmesi (geliflmifl ülkelerde oldu¤u gibi) gerekti¤inin de öteden beri bilincindeyiz. Ancak, bu çok büyük ve güç, ancak kaç›lamaz derecede önemli ifle bugüne dek öncelik vermedik. Rasyonel düflünceden ve geliflmifllikten ne denli uzak oldu¤umuzun bundan güzel kan›t› olur mu? u alanda bireysel giriflimler öteden beri yap›lmaktad›r. Baz› üniversitelerimizde (ODTÜ, ‹TÜ, BÜ gibi) bu alanda üst düzeyde bilgi ve genifl deneyim birikimi vard›r. Bu konuda güvenilir, çok s›n›rl› say›da deneyimli proje bürolar› da bulunmaktad›r. Yap›lar›n ve projelerin, bireysel baflvurularla bu kaynaklardaki uzmanlarca de¤erlendirilmesi olana¤› varsa da, yap› sto¤unun büyüklü¤ü göz önünde bulundurulunca,
B
71
BD ARALIK 2011
bu yaklafl›m›n çözüm olamayaca¤› aç›kt›r. Sa¤l›kl› bir uygulamaya yönelik "Yap› De¤erlendirme Merkezleri" oluflturulmas› ve baflvuru konusu yap›lar›n, özel olarak yetifltirilmifl iyi mühendisler taraf›ndan de¤erlendirilmesi sonucunda, TSE belgesini and›ran ve yap›n›n deprem yönetmeli¤ine uygunluk derecesini belirten bir sertifika verilmesi önerilmifl; ancak bugüne dek bir sonuç al›namam›flt›r. Son ac› olaydan al›nan dersler üzerine, bu konunun devlet taraf›ndan önemle ele al›naca¤› ve sistematik bir düzen içinde bu çal›flman›n gerçeklefltirilmesine bafllanaca¤› umulmaktad›r. DEPREM S‹GORTASI
Depreme karfl› yap› sigortas›, yap›s›n› sigortalatan kifliye güven sa¤lamak yan›s›ra, bir di¤er bak›mdan önem tafl›maktad›r. Bugün deprem sigortas› yapan flirketler, bu konuyu pek önemsemeden, yaln›zca bir risk olarak ele almaktaysalar da, e¤er deprem sigortas› yayg›nlafl›r, bu pazar önem kazan›rsa, bu riskler önemli boyutlara ulafl›r ve rekabet k›z›fl›rsa, sigorta flirketleri konuyu ciddi biçimde ele almak,
sigortalanacak yap›y› uzmanlara inceletmek ve güven vermeyen yap›y› sigortalamaktan kaç›nmak ya da yüksek prim istemek durumunda kalacaklard›r. Bu tutum da, hiç kuflkusuz, yeni yap›larda deprem dayan›m›na önem verilmesinde önemli bir itici güç olacakt›r. te yandan, devlet her afet sonras›nda yaralar› sarmak ad›na benimsedi¤i do¤al sigorta ifllevini yavafl yavafl b›rakmal›d›r. Afete u¤rayanlara yard›m etmek, kuflkusuz devletin önde gelen görevleri aras›ndad›r; ama yard›m kavram›n›n, zarar telafisi kavram›na dönüfltürülmesi de gereksizdir. Bu yükümlülük devletin karfl›lamakta zorlanaca¤› boyutlara do¤ru geliflme e¤ilimindedir. Bunun yerine, bu yönde harcanan kaynaklar›n bir bölümünün deprem öncesinde, depreme haz›rl›kl› olmak amac›yla harcanmas› çok daha yararl›, çok daha etkin olacakt›r. Örne¤in, varolan yap›lar›n deprem için güçlendirilmesine, yap› denetim mekanizmalar›n›n gelifltirilmesine, yurttafllar›n depreme haz›rl›kl› olmak yönünde
Ö
Yazar›m›z› Tan›yal›m ODTÜ’den Mühendis ve Yüksek Mühendis, Londra'da Imperial College'dan Doktora dereceleri ile mezun oldu¤undan buyana (1969) ODTÜ'de ö¤retim üyesidir. Bu dönem içinde, Yeni Zelanda Auckland Üniversitesi'nde, Kanada Toronto Üniversitesi'nde ve Gazi Üniversitesi 'nde k›sa sürelerle ö¤retim üyesi olarak görev yapm›flt›r. Uzunca bir süre ‹nflaat Teknolojileri Araflt›rma Grubu Sekreterli¤ini yürüttü¤ü TÜB‹TAK'ta Baflkan Yard›mc›l›¤› görevinde de bulunmufltur. Gerçeklefltirdi¤i çok say›da deneysel araflt›rma ve bunlara dayal› çok say›da uluslararas› ve ulusal yay›n, betonarme yap›lar›n deprem davran›fl› ile deprem güvenli¤i bak›m›ndan de¤erlendirilmesi ve onar›l›p güçlendirilmesi alanlar›nda yo¤unlaflmaktad›r. Betonarme Yap›lar Standard›n›n ve Deprem Yönetmeli¤i'nin düzenlenmesi çal›flmalar›nda da görev yapan Prof. Dr. Tu¤rul Tankut, “hizmetler maratonu”nu ODTÜ’de ö¤retim üyesi olarak sürdürmektedir.• 72
e¤itilmesine harcanmas›, hem çok daha verimli olacak, hem de sonraki depremlerde can kayb›n› büyük ölçüde azaltacakt›r. HASARLI YA DA KUSURLU YAPILARIN SORUMLULARI
Göçerek can kayb›na yol açan yap›larda sorumlulu¤u bulunan kifliler hakk›nda, ilk kez 1998 Adana-Ceyhan depremi sonras›nda davalar aç›lm›flt›r. Yurttafllar›n deprem sonuçlar›n› kader diye alg›lamaktan vazgeçmeye bafllad›klar›n›n bir belirtisi olan bu durum, çok önemli bir geliflmedir. Marmara depremi sonras›nda ise, bu giriflimlerin önemli ölçüde yo¤unlaflaca¤›n›n belirtileri görülmektedir. Bu alanda yerleflmifl yasal uygulama çok yeterli olmayabilir; yasa de¤ifliklikleri gerekli olabilir; baz› yanl›fl anlay›fllar›n afl›lmas›nda güçlüklerle karfl›lafl›labilir. Bütün bunlara karfl›n, bu geliflmenin, ilgililerin sorumluluklar›n› kavramaya ve konunun önemini anlamaya bafllamalar›na ve sonuçta, deprem yönetmeli¤inin daha ciddi biçimde uygulanmas›na, dolay›s›yla deprem hasar›n›n giderek azalmas›na yard›mc› olaca¤› kuflkusuzdur. Marmara Bölgesi depremi ile bir felaket yaflad›k, yafl›yoruz. "Nasihat" dilinden de¤il, "musibet" dilinden anlayan bir toplum oldu¤umuz an›msanarak, bu felaketten baz› dersler almam›z beklenebilir. Çok büyük bir
bedel, ac› bir fatura ödeme karfl›l›¤›nda, e¤er bu depremin bir felâkete dönüflmesinde önemli kusur ve katk›lar›m›z oldu¤unu anlayabilirsek ve daha önemlisi, uygar insanlar gibi, sorumluluklar›m›z›n bilincine ulaflabilir de yapmam›z gerekenleri yapmaya ivedilikle bafllayabilirsek, gerçekleflece¤ini bildi¤imiz, bundan sonraki depremlerin birer felakete dönüflmesi önlenebilir. Dileriz öyle olur. • Bütün Dünya’n›n notu: Yazar›n, 1999 Marmara depreminden sonra Bütün Dünya’da aç›klad›¤› görüfllerinin bir bölümünü, “yine ayn› görüfllere gereksinim duydu¤umuzu vurgulamak için”, bir kez daha yay›ml›yoruz. 73
BD ARALIK 2011
Bildi¤imizi Sand›¤›m›z (fakat ço¤umuzun bilmedi¤i)
Deprem Sözcükleri Richter Ölçe¤i Richter ölçe¤i bir ayg›t de¤ildir, depremin magnitüdünü tan›mlayan matematiksel bir formüldür. Deprem fiiddeti Depremin yeryüzündeki etkisidir. fiiddetin ölçüsü, insanlar›n deprem s›ras›nda uykudan uyanmalar›, eflyalar›n hareket etmesi, bacalar›n y›k›lmas›, toplam hasar gibi çeflitli ölçütler gözönüne al›narak yap›l›r. fiiddeti tan›mlamak için birçok ölçek gelifltirilmifltir. Bunlardan en yayg›n olarak kullan›lan, De¤ifltirilmifl Mercalli fiiddet Ölçe¤idir (Modified Mercalli 74
- MM Intensity Scale). Bu ölçek, Romen rakamlar› ile belirlenen 12 düzeyden oluflur. Hiçbir matematiksel temeli olmay›p, tümüyle gözlemsel bilgilere dayan›r. Magnitüd ve fiiddet Fark› Magnitüd, depremin kayna¤›ndan a盤a ç›kan enerjinin bir ölçüsü; fliddet ise, depremin yap›lar ve insanlar üzerindeki etkilerinin bir ölçüsüdür. En Büyük Magnitüd 1900'den buyana kaydedilen magnitüdü en büyük depremler, 8.6 ile bilinen 1905'teki Hindistan, 1906'daki fiili ve 1920'deki Çin depremleri olmufltur.
BD ARALIK 2011
En büyük can kayb› ise, 255 bin kifli ile, 1976 y›l›nda Çin'in Tangshan yöresinde 8.0 fliddetinde yaflanan deprem s›ras›nda görülmüfltür. Artç› Depremler Ana depremi izleyen daha küçük sars›nt›lar dizisidir. Artç› depremlerin belirli bir süresi yoktur. Bir ya da iki ay sürebilir. Fay Yerkabu¤unu oluflturan kayaçlarm bir yüzey boyunca k›r›lmas› ve oluflan iki parçan›n birbirine göre göreceli olarak yer de¤ifltirmesidir. Kuzey Anadolu Fay Hatt› Do¤u'da Karl›ova ile bat›da Mudurnu Vadisi aras›nda do¤u-bat› do¤rultusunda bir yay gibi uzan›r. Dünyan›n en aktif ve en önemli k›r›k hatlar› aras›nda yer alan Kuzey Anadolu fay hatt›n›n uzunlu¤u yaklafl›k 1200 km.'dir, geniflli¤i ise 100 m. ile 10 km. aras›nda de¤iflir. P ve S Dalgas› Nedir P dalgas›: Kay›tç›lara ilk ulaflan deprem dalgas›d›r. H›z› kabu¤un yap›s›na göre 1,5 ile 3 km/sn. aras›nda de¤iflir. Tanecik hareketleri yay›lma do¤rultusundad›r (boyuna dalga). Y›k›m etkisi düflüktür. S dalgas›: Kay›tç›lara ikincil olarak ulaflan deprem dalgas›d›r. H›z›, P dalgas› h›z›n›n yüzde 60'› ile yüzde 70'i aras›nda de¤iflir. Tanecik hareketleri yay›lma do¤rultusuna dik ya da çaprazd›r (enine dalga). Etkisi yüksektir.
S›v› Etkisi Kum-kil gibi gevflek malzemeden oluflan katmanlar›n, deprem s›ras›nda, s›v›lar›n çalkalanmas›na benzer bir özellik göstermesidir. Depremin Oluflum Yeri Deprem, herhangi bir yer ve zamanda oluflabilir. Genel olarak depremlerin, kabu¤u oluflturan levhalar›n s›n›rlar›nda olufltu¤u söylenebilir. Dünyan›n çeflitli yerlerinde benzer nitelikte depremlerin yinelendi¤i gözlenmifltir ve bu kesimler hep levha s›n›rlar›d›r. Depremlerin yo¤un olarak gözlendi¤i bölgeler yeryüzünde üç ana kuflak oluflturur. 1. Kuflak (Pasifik): fiili'den kuzeye do¤ru Güney Amerika k›y›lar›, Orta Amerika, Meksika, ABD'nin bat› k›y›lar› ve Alaska'n›n güneyinden Aleutian Adalar›, Japonya, Filipinler, Papua Yeni Gine, Güney Pasifik Adalar› ve Yeni Zelanda'y› içine alan en büyük deprem kufla¤›d›r. Yeryüzündeki büyük depremlerin yüzde 81'i bu kuflak üzerinde gerçekleflir. 2. Kuflak (Alpine): Endonezya'dan (Java-Sumatra) bafllay›p Himalayalar ve Akdeniz üzerinden Atlantik Okyanusu'na ulaflan kuflakt›r. Yeryüzündeki büyük depremlerin yüzde 17'si bu kuflakta oluflur. 3. Kuflak (Atlantik): Bu kuflak Atlantik Okyanusu ortas›nda yer alan levha s›n›r› (Atlantik Okyanus S›rt›) boyunca uzan›r. Yeryüzünde en az sallanan k›ta ise Antarktika'd›r. • 75
BD ARALIK 2011
Sars›lma Yazar›m›z Dr. Meriç Erten, deprem sonras›nda kimi kiflilerde görülen ‘ruhsal sars›lmalar’› anlat›yor… Yazan: Dr. MER‹Ç ERTEN
D
Do¤al afetler, toplumlar›n her yafl-
taki bireylerini etkileyen kaç›n›lmaz travmalard›r. Bunlardan biri de k›sa süre önce ülkemizde yaflad›¤›m›z depremdir. Deprem, yaflam› sarsan ciddi yaralanmalar ve fiziksel bütünlü¤e ciddi tehdit oluflturmufl, korku, çaresizlik ve dehflet uyand›rm›flt›r. Her türlü y›k›m, savafl ya da deprem olsun, beraberinde yeniden yapma, onarma,
76
aya¤a kald›rma sürecini de getirir. Bu süreç ayn› zamanda yaflanan duygular›n ve ruhsal tepkilerin yerleflme sürecidir, Psikiyatri diliyle anlat›l›rsa deprem ve benzeri travmalardan sonra yaflamda kalan bireylerde akut stres bozuklu¤u, yayg›n anksiyete bozuklu¤u (bunalt›) ve zamanla majör depresyon ve post travmatik stres bozuklu¤u olarak adland›r›lan bir dizi ruhsal ra-
BD ARALIK 2011
Böylece toplumun genifl kesimlerihats›zl›klar görülebilir. Akut stres bozuklu¤u, travmatik olaydan sonraki ni etkileyen depremin her bireyde ayn› dört hafta içinde ortaya ç›kar, en az tepkileri do¤urmas› beklenemez. iki gün en fazla dört hafta sürer. Kifli gerçek bir ölüm ya da ölüm tehdidi, Deprem, toplumsal iliflkileri ve desa¤›r bir yaralanma yaflam›flt›r. Afl›r› tek sistemlerini bozar. Sosyal deste¤in korku ve çaresizlik hissetmifltir. süreklili¤i olumlu bir etki yarat›rken, Bu kiflilerde duygusal tepkisizlik, bu mekanizmalar›n bozulmas› bafll› uyuflukluk, dalg›nl›k görülür. Çevrele- bafl›na olumsuz ve ac›mas›z bir zemin rinden kopma, uzaklaflma hissedebilir- yarat›r. Yayg›n anksiyete belirtileri ise ler. Olup bitenin ay›rd›na varmakta zorlanabilirler ve geçici bellek kay›p- deprem sonras› çok s›k görülen yak›nlar› geliflebilir. Travmatik olay, tek- malard›r. Bunlar aras›nda çarp›nt›, rar tekrar gözönüne gelen görüntüler, düflünceler Deprem, toplumsal ve düfllerle sürekli olarak iliflkileri ve destek yeniden yaflan›r ve bu durumdan çok s›k›nt› du- sistemlerini bozar. Sosyal yulur. Yaflanan olayla deste¤in süreklili¤i olumlu ilgili an›lar› uyand›ran bir etki yarat›rken, bu düflünce, duygu, konuflma, yer ve insanlardan mekanizmalar›n bozulmas› kaç›nma iste¤i olur. Yebafll› bafl›na olumsuz ve tiflkin bireylerde belirgin anksiyete ya da uyar›l- ac›mas›z bir zemin yarat›r. m›fll›k görülür: Uyumakta zorluk çekme, huzursuzluk, düflün- tansiyon de¤ifliklikleri, soluk almada celeri yo¤unlaflt›rma güçlü¤ü, afl›r› güçlük, bulant›, kar›n a¤r›s›, bafl dönirkilme tepkileri gösterme gibi. mesi, bafl a¤r›s›, bay›lma hissi, huzursuzluk, yorgunluk, uykuya dalmada Çocuklarda ise, travman›n kendisi güçlük ve uykusuzluk say›labilir. ya da de¤iflik yönlerini konu alan oyunlar› tekrar tekrar oynama, içerik- Hepimiz depremin jeolojik bir süreç lerini tam anlamad›klar› korkutucu sonunda oldu¤unu biliyoruz. Kay›plar düfller görme ve de uyumsuz, afl›r› can ve mal ile s›n›rl› de¤ildir. davran›fllar görülebilir. Ruhsal depremler yaflamamak için Bu tablolar›, yaflanan travman›n özetle aktard›¤›m›z belirtilere sahip ciddiyeti ve kal›c›l›¤› ile etkilenmenin bireylerin hekimler ve psikologlar derecesi belirlemektedir. Tepkilerin taraf›ndan tedavi alt›na al›nmalar› fliddeti ve say›lan belirtilerin tipi, külen sa¤l›kl› yoldur. • türel özelliklerden de etkilenir. 77
BÜTÜN K‹TAPÇILARDA
BELGESELC‹N‹N GÖZÜYLE Çetin ‹mir -27 ARALIK-
ULU ÖNDER‹N ANKARA’YA GEL‹fi‹N‹N 92. YILI ANISINA
Mustafa Kemâl’in Ankara’ya Gelifli
Mustafa Kemal Ankara’ya geliflinde misafir edildi¤i ziraat mektebi önünde
Ankaralılar, okunacak salayı bekliyordu. Çünkü Mustafa Kemal'in gelişini müezzinler salâ ile haber vereceklerdi. Öğlene doğru herkes sokaklarda idi. Güneşli ama soğuk bir kış günü. Tarih; 27 Aralık 1919 Cumartesi.
S
aat üçü on geçe salâ duyulur. Mustafa Kemal Dikmen s›rtlar›nda K›z›lca Yokufl'un (Keklik P›nar›) bafl›ndad›r. Arabas›ndan iner, kendisini karfl›layan Ankara halk›n› selamlar. Daha sonra Büyük Nutkunda flöyle diyecektir:
"Ankara'ya ilk kabul olundu¤um gün (27 Aral›k 1919), sadece bir vatandafl, ulusun bir bireyi idim. Hiçbir s›fat›m, salahiyetim ve unvan›m yoktu. Böyle olmakla beraber Ankara ve havalisi tamam›yla çocuklar›yla, kad›nlar›yla, ihtiyarlar›yla beraber Ankara flehrinden Dikmen Tepesine kadar bütün 79
BD ARALIK 2011
sahray› doldurmufl ve beni karfl›lam›flt›r. ‹stasyondan Hükümet dairesine kadar uzayan caddenin iki taraf› eski Türk k›yafetine girmifl, b›çaklar› ve tabancalar› ellerinde Ankara gençleriyle (se¤menleriyle) dolmufltu. Se¤menler ve onlarla beraber bütün halk: 'Vatan› ve milleti düflmandan kurtarmak için hepimiz ölmeye haz›r›z, emrinizi bekliyoruz' diye ba¤›r›yorlard›... O zaman Ankara ‹stasyonu iflgalci subay ve askerlerin iflgali alt›nda bulunuyordu. O güne kadar Ankaral›lar› ölü ve Ankara'y› bir harabe zanneden bu ecnebiler (yabanc›lar), bu yüce tezahür karfl›s›nda kayg›lar›n› belirtmekten kendilerini alamam›fllard›r." 27 Aral›k 1919 öncesi Ankara
Birinci Dünya Savafl› s›ras›nda onbinlerce flehit veren Ankara'n›n nüfus yap›s› de¤iflmifl; yetiflkin erkek say›s› azalm›fl, üretici ve tüketici dengesi bozulmufl; ayd›n ve dinamik s›n›f say›lan yedek subay kadrosu yok olmufl; Türk kesim savafltan ötürü yoksullaflm›fl, buna karfl›n askere gitmekle yükümlü olmayan gayrimüslim kesim
Eski Ankara 80
zenginleflmiflti. 1919'da Ankara, tüm Anadolu gibi iflgal alt›ndayd›. Aral›k 1918'de ‹ngilizler istasyon civar›nda, Frans›zlar ise daha sonra Birinci Millet Meclisi olarak kullan›lacak olan ‹ttihat ve Terakki'nin binas›nda karargâh kurmufllard›. Damat Ferit Pafla Hükümetinin Ankara'daki Valisi Muhittin Pafla iflgal güçleri ile yak›n iliflkideydi. Gayrimüslimlerin taflk›n hareketleri ve iflgalcilerin bask›s› ulusal direnifl hareketinin bafllamas›na neden olur. Hürriyet ve ‹tilaf F›rkas›'ndan olan vali, Ulusal Direnifli bast›rmak için Ankaral› ‹ttihatç›lar› tutuklat›nca, Ankaral›lar›n büyük tepkisini çeker.
1
919 Nisan-May›s aylar›nda Azm-i Milli Cemiyeti kurulur. Cemiyet, halk› olanlardan haberdar etmek için kitap da¤›t›r, piyesler oynat›r, gizli gizli ulusal filmler gösterir. Mefkûre, Selamet ve Ankara gazetelerindeki yay›nlarla halk ayd›nlat›l›r. Bir süre sonra Ankara Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti kurulunca bu dernek da¤›l›r, üyeler yeni kurulan derne¤e
BD ARALIK 2011
u arada Mustafa Kemal 19
olan Ankara'n›n ileri gelenleri bir toplant› yaparlar ve bu toplant›n›n sonunda Valiyi Padiflaha flikâyet etmeye karar verirler. Toplant›da seçilen temsilciler telgrafhaneye giderek sarayla görüflmek isterler. Sadrazam Ferit Pafla'ya ulafl›rlar ve Ankaral›lar›n Zat› fiahane ile mühim bir meseleyi görüflmek istediklerini bildirirler. Ferit Pafla, halk›n do¤rudan Zat-› fiahane ile görüflemeyece¤ini, dileklerini kendisine bildirirlerse Padiflaha arz edece¤ini söyler. Temsilciler ›srar eder.
May›sta Samsun'a ç›km›flt›r. Temmuz sonunda Erzurum Kongresi yap›l›r. Ankara, Heyeti Temsiliye ile iliflkiye geçmifltir. Eylül bafl›nda Sivas Kongresi toplan›r; Ankara'y› Ömer Mümtaz Bey temsil eder. Ömer Bey, Heyet-i Temsiliye'ye Ankara ve çevresindeki örgütlenmenin çok güçlü oldu¤unu, vatanseverler için güvenli bir yer say›laca¤›ndan burada toplan›labilece¤ini anlat›r; Ankara halk›n›n büyük bir heyecan ve istekle Mustafa Kemal ve arkadafllar›n› a¤›rlamak istedi¤ini arz eder. Ankara ve çevresindeki milli hareketlerden rahats›z olan Vali Muhittin Pafla, memurlar› ‹ngiliz Muhipler Cemiyeti'ne üye yapmaya çal›fl›rsa da baflar›l› olamaz. Sivas Kongresi'nden sonra, memurlar Sivas'a ba¤l›l›klar›n› bildireceklerdir. Vali, Ankara merkezinde baflar›l› olamay›nca çevredeki köylerde çal›flmalara bafllar. Bu durumdan rahats›z
Ferit Pafla kabul etmez. Temsilciler ad›na konuflan Hoca At›f Efendi hiddetlenerek: "Senin gibi Sadrazam› da, senin padiflah›n› da Ankaral›lar tan›m›yor." diye son sözü söyler. Ankara, ‹stanbul ile olan ba¤›n› koparm›flt›r. Bu telgraf, Anadolu'nun Padiflaha çekti¤i ilk isyan telgraf›d›r. Bu hareket, o günün flartlar› içinde idam ferman›n› imzalamak demektir. Çökmek üzere de olsa hâlâ ‹stanbul hükümeti vard›r. Sivas Kongresi toplanm›flt› ama henüz kamuoyuna duyurulmam›flt›. Öte yandan iflgal güçleri tutuklama ve sürgün için bahane ar›yorlard›.
geçer. ‹zmir'in 15 May›s 1919'da Yunanistan taraf›ndan iflgal edilmesine ilk tepkiler Ankara'dan gelir. Ertesi gün Ankara'n›n kazalar›ndan Ayafl, Kalecik ve Keskin'den ‹stanbul'a protesto telgraflar› çekilir. 26 May›s 1919'da ‹zmir'in iflgalini protesto etmek için büyük bir miting düzenlenir. 7'sinden 70'ine tüm Ankara'n›n kat›ld›¤› miting ‹stanbul gazetelerinde de yer al›r.
B
Temsilciler ad›na konuflan Hoca At›f Efendi hiddetlenerek: "Senin gibi Sadrazam› da, senin padiflah›n› da Ankaral›lar tan›m›yor." diye son sözü söyler.
81
BD ARALIK 2011
"Gari b›çak kemi¤e dayanm›flt›."
Ankara art›k saf›n› seçer. Derhal Sivas'a durum bildirilir. Bundan sonra olaylar h›zla geliflir. Ankaral›lar, çeteler kurarlar. 19 Eylül'de bu çetelerden biri Ankara kazalar›n› dolaflan Vali Muhittin Pafla'y› tutuklayarak Sivas'a götürür ve Mustafa Kemal Pafla'ya teslim eder. Damat Ferit Pafla Hükümeti düfler, yerine Ali R›za Pafla kabinesi kurulur. Yeni hükümet Ankara'ya yeni bir vali tayin eder: Eski Bitlis Valisi Ziya Pafla.
Yahya Galip Karg› Oysa Ankaral› karar›n› vermifltir, ‹stanbul'un atad›¤› valiyi kabul etmeyecektir; valisini kendi seçer. Defterdar Yahya Galip (Karg›) Bey'i vali vekili olarak atar ve ad›n› da koyar: “Hakan!” "Hakan" sözcü¤ü Padiflah Vahdettin'in de kula¤›na gider ve çileden ç›kar Padiflah: "Ben varken Ankara'daki Hakan da kim oluyor?" Yeni Vali Hakan, eski valinin hapsettirdi¤i yüzlerce Ankaral›y› serbest b›rak›r. ‹stanbul hükümetinin tayin 82
etti¤i yeni valiyi tan›mad›klar›n›, kendi valilerini seçtiklerini telgrafla Sivas'a bildirir.
A
nkara Müftüsü R›fat (Bö-
rekçi) Efendi ve Belediye Baflkan› Kütükçüzade Ali Bey, ‹stanbul'un tayin etti¤i yeni valiye haber göndererek "zinhar flehre girmemesini, yoksa Muhittin Pafla gibi tevkif edilece¤ini" bildirir. Öte yandan ‹stanbul'a telgraf çekerek yeni valiyi tan›mad›klar›n› ve gelirse hapse atacaklar›n› bildirirler. ‹stanbul Hükümeti, isyan bayra¤›n› çeken müftüye kimin nam›na konufltu¤unu sordu¤unda R›fat Efendi: "Ben Yaln›z de¤ilim, arkamda koca Ankara var. Onlar›n nam›na konufluyorum." cevab›n› verir. Bu harekete çok sinirlenen Sadrazam, bu asi müftüyü tutuklama emrini vermekte gecikmez. Ekim ay› bafl›nda, Yunanlar›n Türklere yapt›klar› zulmü protesto için Ankara Vilayet Kona¤› önünde büyük bir miting düzenlenir. Ankara, Milli Mücadelenin ba¤›ms›z yönetim kuran ilk kenti olmakla kalmam›fl, ayn› zamanda moral gücü yönünden de kalesi olmay› baflarm›flt›r. Sivas Kongresi'nden sonra Milli Mücadele'nin merkezi için yeni bir yer aranmaktad›r. Kas›m ay› boyunca tart›flmalar sürer. Merkezin ‹stanbul olarak kalmas›n› savunanlar olursa da, Heyet-i Temsiliye geçici merkez olarak Ankara'y› belirlemifltir. 16 Aral›kta Ankara'ya haber gider; Mustafa
BD ARALIK 2011
Kemal 18 Aral›k'ta Sivas'tan yola ç›kacak, 24 Aral›k'ta Ankara'ya varacakt›r. Mustafa Kemal'in gelece¤ini duyan Ankaral›lar, büyük bir heyecan ve sevinçle haz›rl›klara bafllarlar. Ankara'n›n ileri gelenleri, halk›n Mustafa Kemal Pafla ve arkadafllar›n› candan destekledi¤ini, ‹ngiliz ve Frans›z subaylar›na göstermek istemektedirler. Çevre ilçe ve köylere haber yollan›r. Ankara yi¤itleri olan se¤menler birer ikifler Ankara'ya gelir.
günde Se¤men Alay› kurulmufltur. Halk, O¤uz töresinde oldu¤u gibi liderini seçmifltir. Mustafa Kemal Ankara'ya geliyor
Eski Türkler k›z›lca günlerde ota¤ önüne tu¤ ve sancak dikerlerdi. Bu sefer ota¤ yerine Ulucanlar'daki Efeler Kahvesi'ne sancak dikilir. Sanca¤›n dikildi¤ini duyan se¤menler ak›n ak›n
S
e¤menlerin kenti An-
kara bir Türk yurdudur. Türk boylar›, Ankara ve çevresine yerleflmifllerdir. Çevresindeki köy adlar›, O¤uzlar›n yirmi dört boyunun ad›d›r. Se¤menlerin kenti Ankara, Anadolu'nun devletsiz kald›¤› bir dönemde kendi cumhuriyetini kurar. Anadolu Se¤menler Selçuklular›n›n y›k›l›fl›ndan Osmano¤ullar›n›n idaresine kadar Ankara'ya gelerek hanlara yerleflir. geçen sürede Ahiler taraf›ndan yöne- Se¤men Alay› kurulmufltur art›k. tilir. Se¤menler, Ahili¤in sivil savun- Atl› se¤menler çak› gibi giyinmifl, ma kanad›d›r. Sivillerden oluflan ve tüfeklerini asm›fl, flal kuflaklar›nda gönüllü bir kurum olan Se¤men (Yi- hançerleri, çakmak çakmak gözleriyle, ¤it) Alaylar›, zorunlu durumlarda "k›- her gün özellikle ‹ngiliz ve Frans›z z›lca günler"de ve ço¤u kez savunma karargâhlar›n›n önünden geçerek Anamaçl› olarak ifllev görmüfltür. karal›lara cesaret veriyor, iflgalcilerin Se¤menlik gelene¤inin köklü tari- yüreklerine korku sal›yordu. Se¤menhinde son büyük Se¤men Alay›n›n lerin bu yürüyüflünden etkilenen Andüzenlenifli ise 27 Aral›k 1919'a rast- karal›lar da atlanarak onlara kat›l›yorlamaktad›r. Anadolu iflgal alt›ndayken du. 27 Aral›k Cumartesi günü ö¤leye Mustafa Kemal Pafla'n›n Ankara'ya do¤ru Se¤menler Alay› Ulucanlar'daki gelmesi ve görkemli karfl›lan›fl›, t›pk› Efeler Kahvesi'nin önünde toplan›r, O¤uz gelene¤indeki gibidir. 27 Aral›k Karao¤lan Caddesi'nden geçerek Hac› milli bir galeyan an›d›r ve bu özel Bayram Camii'ne gelirler. Kafile her 83
BD ARALIK 2011
ad›m att›¤›nda halk›n, dergâh mensuplar›n›n, ellerinde bayraklar, bafllar›nda ö¤retmenleriyle beraber ilkokul, ortaokul, meslek okulu ö¤rencilerinin kat›l›m›yla büyür, büyür, büyür. Ulus'tan Dikmen s›rtlar›na kadar yol boyunca s›ralan›r Ankaral›lar.
S
aat üçü on geçe salâ ve ezan sesleri duyulur. Mustafa Kemal Dikmen s›rtlar›nda, K›z›lca Yokufl'un (Keklik P›nar›) bafl›ndad›r. Onbinlerce kifli yollara dökülmüfltür. Arabas›ndan iner, kendisini karfl›layan Ankara halk›n› selamlar. Se¤menler yolun iki yan›na dizil-
Mustafa Kemal’i karfl›layan Se¤menler 84
mifltir. bir MustafaHepsi Kemal anda Ankara’da esas durufla geçerler. Tek soluk tek can olurlar. Bütün gözler Mustafa Kemal Pafla'dad›r. Mustafa Kemal, vakur ve sert bir sesle: "Merhaba efendiler!" der. "Sa¤ ol Pafla Hazretleri..." "Arkadafllar! Buraya neden geldiniz? "Vatan Millet yolunda can vermeye geldik!" "Fikrinizde sabit misiniz?" "Ant olsun!" ... ve, iflte o zaman Mustafa Kemal'in gözleri yaflar›r. "Var olun yi¤itler." Zincir kabul etmeyen bu ulus, onun peflinde, ölüme bile, göz k›rpmadan gidebilirdi. Türk halk› liderine lider de önderlik edece¤i halk›na kavuflmufltu. Art›k geriye kalan yaln›zca kazan›lacak zafer olacakt›. • cetinimir@butundunya.com.tr
TIP DÜNYASINDAN KISA KISA Prof. Dr.
OYUN ve GÖZ SA⁄LI⁄I Çocuklar›n d›flar›da daha çok vakit geçirmeleri miyoplu¤u önler.
Yürük ‹yriboz
SU VE KAN fiEKER‹ Günde en az bir-iki bardak su tüketmemek kan flekerinin yükselmesine neden olur.
fiISI VE GR‹P A ‹LO K FAZLA rip afl›s›n›n g o il k › Afl›r azalt›r. i in ¤ li etkin SÜTÜN ‹ÇER‹⁄‹ ‹nek sütü içerdi¤i antibiyotikler ve insanlara zararl› hormonlar›n yan›s›ra çocuklarda demir eksikli¤ine de neden olabilir. Ayr›ca vücutta fosforlarla birleflmesi, içeri¤indeki kalsiyumun emilim yoluyla ve kana geçmesini engeller.
‹nsülinin Haf›zaya Etkisi fieker hastalar›nca kullan›lan insülin ileri yafllarda az miktarlarda buruna s›k›larak kullan›ld›¤›nda haf›za kayb›n› önlemektedir. Aspirin ve Prostat Aspirinin prostat kanserini önlemede oldukça etkili odu¤u bilinmektedir. UYKUSUZLUK
Bal›k Ya¤›
Bal›kya¤›nda bulunan Omega3’ün endifleyi azalt›c› etkisi saptanm›flt›r.
Araflt›rmalar uykusuzlu¤un kalp krizi riskini art›rd›¤›n› göstermektedir. 85
BÜYÜK YAPITLARIMIZ Konur Ertop
Köyden Kente Göçen
B
ir Ailenin Ak›l Almaz Serüveni Memet Fuat
1
So¤ukkanl› bir yazar olarak bilinen "nesnel elefltirmeci" Memet Fuat, Latife Tekin’le tan›flt›¤› günlerden söz ederken, "Cinli bir k›z'la karfl› karfl›ya oldu¤umu anlad›m," demekten kendini alamam›flt›.
980’lerde edebiyat dünyam›zda yank›lar yaratan "Sevgili Ars›z Ölüm" roman› için Memet Fuat’›n söyledikleri aras›nda flunlar da vard›: “Bu ‘cinli k›z’ Türkiye’de yaflayan insanlar›n çok kalabal›k bir kesiminden seçti¤i kiflilerin inançlar›n›, tutkular›n›, sevgilerini, öfkelerini, bofl inanlar›n›, sürekli didiflmelerini anlat›rken, nerdeyse, ülkemizdeki akla ayk›r› yaflama biçiminin nedenlerini de sergiliyor...” Latife Tekin’in söz konusu roman›, dokuz yafl›na kadar yafla-
86
BD ARALIK 2011
d›¤› köy çevresinden al›nma an›lar, izlenimler aktararak bafllar. Esin kayna¤› kendi köyü, Kayseri’nin Bünyan ilçesine ba¤l› Karacafenk köyüdür. Çocuklu¤undan söz ederken orada sedirlerin alt›nda yaflayan perilerle, cinlerle oynad›¤›n›, evlerini gezdi¤ini, dü¤ünlerine gitti¤ini söyler! Küçük bir çocu¤un düfllerini dolduran bütün bu masals› varl›klar romanda köyün yetiflkinlerini de günlük yaflamlar›nda k›sk›vrak ba¤lam›flt›r. Romandaki küçük k›z Dirmit’i, Alacüvek köyünde, tam da Latife Tekin’in çocuklu¤unda yaflad›klar›n› and›ran koflullar içinde buluruz. al›flmak için kente gidip gelen baba Huvat, her dönüflünde köylünün o güne dek görmedi¤i araç-gereci getirerek çevresindekleri flafl›rt›r. Latife Tekin’in kendi babas› da böyle biriymifl: “‹stanbul’da çal›fl›p köye torba dolusu parayla gelir, köyü bafl›na toplar ve evi türlü aletlerle doldurur... Ne oldu¤u anlafl›lmayan büyülü demirler, zemberekli saat, radyo, gramofon, mavi kocaman bir yolcu otobüsü, patos, tulumba, kamyon ve traktör...” Huvat’›n evlenip kentten getirdi¤i Atiye, köydekilere hiç benzemeyen biridir. Onun çevreye u¤ursuzluk getirdi¤ine inan›rlar. Koyunlar art arda
Ç
Latife Tekin ölmüfl, çift sar›l› yumurtlayan tavuk yumurtadan kesilmifl, Huvat’n annesi kaza geçirip ölmüfltür... Atiye ah›ra kapat›l›r. Oradayken do¤urdu¤u Dirmit’i de kimseye benzemeyen davran›fllar› yüzünden, “cinli k›z” diye d›fllarlar. Atiye, karfl›laflt›¤› her güçlü¤ü falla, büyüyle alt etme¤e çal›fl›r. Kocas›n› av düflkünlü¤ünden kurtarmak
87
BD ARALIK 2011
için saç›ndan teller kopar›p hocaya okutur. Cinci Memet, do¤acak k›z›n›n bafl›na pek çok ifl gelece¤ini söyledi¤i için koca k›z oldu¤unda bile Atiye’nin onu, neredeyse gözünün önünden ay›rmay›fl›, Dirmit’i can›ndan bezdirir. Kente göçtüklerinde kendini kitaplara kapt›ran k›z›n› bu tutkudan kurtarmak için dergâhlara tafl›r, kurflun döktürür. Kocas›n›n, o¤ullar›n›n bütün sorunlar› karfl›s›nda çözümü bofl inançlardan yard›m umarak yakalamaya çabalar...
da birikmifl ak›l d›fl› varsay›mlard›r. Yap›t›nda kulland›¤› dil ve anlat›m, Latin Amerika kaynakl› büyülü gerçekçi anlat›ma benzetilmiflti, kendisi ise bu konuda; “Ben kitab›m›n belli bir yerinden sonra Marquez etkisini baflka bir fleye dönüfltürdü¤üm kan›s›nday›m (…) Belki kitab›m›n ilk sekiz sayfas›nda Marquez etkisi var (…) Marquez’e belki de minnet borcum var. Yani yolu açmama yard›m etti, ama temel ilkeleri Marquez’den ald›¤›ma inanm›yorum. Bana as›l yolu açan›n bir dolu yazar -sadece roman yazar› da de¤il- araflt›rmac› ve ayd›n›n ortaklafla oluflturduklar› bir düflünce birikimi oldu¤una inan›yorum.” diyecekti.
"Ben kitab›m›n belli bir yerinden sonra Marquez etkisini baflka bir fleye dönüfltürdü¤üm kan›s›nday›m..." Ailenin kentte bir gecekondu mahallesinde süren yaflam›, köydekinden farks›zd›r. Köydeki gerçekd›fl›, düflsel, büyülü dünya, baba ile o¤ullar›n›n geçim güçlükleri karfl›s›ndaki ç›rp›n›fllar›nda, Dirmit’in geliflme yolunda att›¤› ad›mlarda, yaz› yazarak kendini ispatlama çabas›nda da varl›¤›n› sürdürür. atife Tekin ad›n› duyurdu¤unda bizde köyü anlatan zengin bir edebiyat oluflmufl, gecekondu çevresini konu edinen pek çok roman yay›mlanm›flt›. Ancak bütün bunlar köy yaflam›na, nüfus göçüne, düzensiz kentleflmeye gerçekçi bir bak›flla tan›kl›k ediyordu. Latife Tekin’in göz önüne serdikleri ise bu çevrede kök salm›fl halk inançlar›, ortak bilincalt›n-
L 88
olombiyal› meslekdafl›n›n “Yüzy›ll›k Yaln›zl›k” roman›ndan esinlenmifl yazar›m›z› besleyen as›l zengin kaynak ise, bizim halk anlat›s› gelene¤imizdi. Anlatt›klar›nda Dede Korkut kitab›ndan meddah öykülerine uzanan derin izler vard›r. Örne¤in, can›n› almaya gelen Azrail’le Deli Dumrul’un aras›nda geçenler, romanda a¤›r bir hastal›¤a yakalanm›fl Atiye’nin ölüme karfl› direniflini anlatan sayfalara esin kayna¤› olmufltur: “(Azrail) Atiye’ye vaktinin geldi¤ini bildirdi. Çocuklar›n› uyand›racak, onlarla sar›l›p koklaflacak kadar Atiye’ye zaman verdi. Atiye, Azrailin ellerine sar›ld›. Kocas›yla helalleflmeden al›p kendini götürmemesi için yalvard›. O¤lu Seyit’in askerden gelmesini beklemesini istedi.”
K
BD ARALIK 2011
Azrail’in ald›¤› emri yerine getirmeye çal›flmas›, Atiye’ninse as›l emri verene baflkald›rmas› anlat›l›rken, romanc›n›n sesinin, Dede Korkut öyküsündeki sesle bütünleflti¤i görülür: “Atiye’nin Azraille kavgaya tutuflmas›, kendisine karfl› inanc›n› bozmas› Allah’›n gücüne gitti. Azrail’e Atiye’nin bafl›ndan geri çekilmesini emretti. Atiye’ye, ‘Sanc›lar›yla ve yaralar›yla yaflama’ cezas› verdi. Atiye, Azrail bafl›ndan çekilip gidince derin bir soluk ald›. Korkuyla bafl›na toplanan çocuklar›na Azrail’in gelip kendini yoklad›¤›n›, ama ars›zl›kla Azrail’in elini bofl ç›kard›¤›n› söyledi. Yat›p uyumalar› için tembihledi. Bafl› boflal›nca usulca elini yüre¤inin üstüne koydu. Yüre¤i, ‘Yoruldum! Yoruldum!’ diye eline vurdu. Atiye, ‘Sesin kopsun geberesice!’ diye yüre¤ini azarlad›.
Elini yüre¤inin üstünden kald›r›p s›rt›na dayad›. S›rt›nda sanc›yan yerleri avuçlad›. O gece sabaha kadar sanc›dan uyuyamad›.” asallardan beslenen izlekler, bütün anlat› boyunca birbirini izler: Dirmit köyündeyken gülle, rüzgârla, bahçedeki tulumbayla; gecekonduya yerlefltikten sonra kentle, parktaki kuflkuflotuyla konuflur. Ailenin kente göçtükten sonra iflleri bir türlü yoluna girmez. Huvat, “yeflil kitaplara” kap›l›p “sakall› Hoca”n›n ard›nda sürüklenir. Seyit, suça bulafl›r, vurulur. Ailenin en küçük o¤lu Mahmut da a¤abeyinin izinden gider. Gençlerin ulaflmak istedi¤i yaflam biçimi, özenti ürünüdür: Saçlar›n› uzatan Mahmut gitar çalmaya kalkar, okudu¤u çizgi roman-
M
Masallardan beslenen izlekler, bütün anlat› boyunca birbirini izler: Dirmit köyündeyken gülle, rüzgârla, bahçedeki tulumbayla; gecekonduya yerlefltikten sonra kentle, parktaki kuflkuflotuyla konuflur.
89
BD ARALIK 2011
dan esinlenerek “Bil Kit” diye an›lmak ister. Halit köfle dönmeye çabalayan anlay›fl›n temsilcisidir. Halit’in köyde, görmeden evlendi¤i kar›s› Zekiye ise, sürüklendi¤i yaflam koflullar› içinde mutsuz ev kad›n› olup ç›km›flt›r. Dirmit’i okudu¤u kitaplar, “cam ayakkab›l›, upuzun saçl› k›zlar›n, flövalyelerin, fleytan adalar›n›n, define avc›lar›n›n…” dünyas›na sürükler. Ancak onun baflkalar›na hiç benzemeyen davran›fllar›, ailenin tepkileriyle karfl›lan›r: “Allah›n gökte duran y›ld›z›yla, yerden kaynayan suyuyla u¤rafl›p durdu¤u için yedi gün, evin içinde kimseyle konuflmama cezas› verildi.”
A
tiye, k›z›na, “Oku, bafl›n› kurtar, kimseden hay›r yok, bilesin” diye ö¤üt verdi¤i halde onun, okudu¤u kitaplara benzer fleyler yazmaya kalkmas›na, evde hep birlikte karfl› ç›karlar. O da onlara seslenen upuzun bir “mektup” yazmaya bafllar. Günler geceler boyu sürer yazmas›. Doldurdu¤u k⤛tlar› birbirine ekleyip bir bölümünü bir gece odan›n içine
90
asar, çivilere takar. Sabahleyin, “Mektubun gerisi nerde k›z?’ diye kald›r›rlar: “Dirmit eliyle dam› gösterdi. Halit dama ç›kt›, mektubun gerisini bulamad›. Kiremitlerin alt›na, bacan›n içine bakt›. Damda dört döndü. Neden sonra upuzun ak bir fleridin flehrin üstünde dolaflt›¤›n› gördü.” Art›k genç bir k›z olan Dirmit yazma sanat›n›n gizlerini kavramaya çal›fl›r. Ana kayna¤›n sözcükler oldu¤unu düflünür: “Dirmit o günden sonra hep sözcüklerden bir yorgana sar›ld›. Sözcüklerden bir yata¤›n üstünde uyudu. Sözcüklerden yap›lma bir sandalyenin üstünde oturdu. Atiye, günleri say›l› binlerce sözcük oldu. Huvat, sözcük dolu fliflelere bakt›. Nu¤ber, sözcük bekledi. Zekiye, sözcük a¤lad›. Seyit, bembeyaz takma sözcükten diflleriyle güldü. Mahmut, dilini difllerinin ard›na dayay›p sözcük çald›. Halit, sözcükleri duvarlara vurdu. Dirmit, ne yana bakaca¤›n›, hangi birini yazaca¤›n› flafl›rd›. O flaflk›n flaflk›n dolan›p gezinirken bulutlardan sözcük ya¤d›. Musluklardan sözcük akt›. Akan sözcük, ya¤an sözcük, bakan sözcük, a¤›z üstü divana kapaklanan sözcük Dirmit’in kafas›n›n içinde bir toplu kargaflaya dönüfltü. Ama bir türlü fliire dönüflmedi.” Dirmit’in buldu¤u ç›k›fl yolu, gerçekte tam da romanc›n›n izledi¤i yol-
BD ARALIK 2011
dur: “Yüre¤i ne yap dediyse onu yapt›, yüre¤i nereye git dediyse oraya gitti, yüre¤i ne diyse onu dedi.”
D
irmit yaz› dünyas›na girerken Atiye, çevresinde dolafl›p duran Azrail’e direnmeyi art›k b›rak›r. “Ruhu avuçlar›n›n içinde uçup gitmek için ç›rp›n›rken”, Tanr›’ya çocuklar›n›n sonunun ne olaca¤›n› sorarak olup bitecekleri bir bir ö¤renir! Kendisinden geriye kalan›n ise, bireyleri birbirine ba¤layan derin bir sevgi oldu¤u gözlenir: “(Dirmit’in) bakt›¤› yerde k›pk›rm›z› bir karanfil açt›. Dirmit bir flüpheyle gözlerini k›rpt›. Yavaflça yerinden kalkt›, k›rm›z› karanfili duvardan al›p gö¤süne takt›.” Latife Tekin Türk toplumunun
hareketli bir geliflme döneminde edebiyat yolculu¤una köy ve gecekondu çevresini konu edinerek ad›m atm›flt›r. Ancak al›fl›lm›fl biçimde yaln›z d›fl gerçekli¤e bakmakla yetinmemifltir. Gözlerini e¤itimden uzak kalm›fl, ak›l ça¤›na ulaflmakta gecikmifl halk›n,
Latife Tekin Türk toplumunun hareketli bir geliflme döneminde edebiyat yolculu¤una köy ve gecekondu çevresini konu edinerek ad›m atm›flt›r. karanl›kta kalan iç dünyas›na, bofl inançlar›na yöneltmifltir. Anlatt›¤› dünyada yaflayagelen ortak bilinçalt›n›, zengin anlat› gelene¤inden yararlanarak ortaya koymufl, yeni edebiyat›n geliflme çizgisinde “büyülü gerçekçi” anlat›m biçimine öncülük etmifltir.• konurertop@butundunya.com.tr
(
"Bayan Brown, do¤um gününüz "Efliniz bu sabah ne zaman?" uyand›¤›nda size ilk söyledi¤i "15 Mart, efendim." ne olmufltu?" "Hangi y›l?" "Ben neredeyim Joan?" Mahkeme "Bu sizi neden üzdü, Joan?" "Her y›l..." Sorular›! "Benim ad›m Mary, efendim." "Bize olay oldu¤u s›radaki ruh halinizden söz eder misiniz?" "Bu rahats›zl›¤›n sizin haf›zan›z› "Üzerimde Gucci tak›m›m, aya¤›mda olumsuz etkiledi¤ini söyleyebilir miyiz?" Reebok'lar›m vard›, efendim." "Evet, efendim." "Mahkemeye bunu biraz daha "fiu an sizinle yaflayan o¤lunuz, kaç aç›klayabilir misiniz?" yafl›nda?" "Unutuyorum, efendim." "35 ya da 38... fieyy... Emin de¤ilim." "Demek unutuyorsunuz... Bize "Ne zamand›r sizinle yafl›yor?" unuttu¤unuz birfleyden örnek verebilir "45 y›ld›r, efendim." misiniz?" 91
Çok sevdi¤i çocuklar düfllerini sevgiyle beslesinler diye "yazar dede" Muzaffer ‹zgü’den hem okul öncesi hem de ilk okuma dönemi için... Rengârenk, c›v›l c›v›l, oyun ve bilgi dolu öyküler… Kedicik Patileri Minicik
BÜTÜN K‹TAPÇILARDA
TÜRK D‹L‹ Orhan Velidedeo¤lu
D‹NLEMEY‹ B‹L‹YOR MUYUZ?.. Dinleme, ses dalgalarının kulağımıza yansıması, yani işitme demek değildir. İşitme pasif bir olaydır. elevizyondan yay›mlanan müzi¤i iflitiriz ama o ses, gazetede ilgimizi çeken bir yaz›y› okumam›za engel de¤ildir; çünkü o an dikkatimiz gazetedeki yaz›ya odaklanm›flt›r, müzi¤e de¤il. Okumakta oldu¤umuz gazeteden bafl›m›z› kald›r›p dikkatimizi müzi¤e yöneltirsek, o za-
T
man dinleme eylemi devreye girer. O nedenle diyoruz ki, dinleme aktif bir süreçtir; iflitilen fleye kula¤›m›zla, beynimizle bilinçli olarak kat›lma eylemidir. Yak›n zamana kadar dinlemeye iliflkin bilimsel veriler pek fazla de¤ildi. Ancak dinlemenin, anlama, bilgi 93
BD ARALIK 2011
edinme ve ö¤renmenin önkoflulu olmas› nedeniyle, son zamanlarda yap›lan araflt›rmalardan ilginç veriler elde edilmifltir. Örne¤in, Detroit okul müfettifllerinden Paul T. Rankin’in de¤iflik iflkollar›nda yapt›¤› bir araflt›rma göstermifltir ki, günün uyan›k geçirilen saatlerinin % 75’i sözlü iletiflim ile geçiyor ki bunun % 30’u konuflma, % 45’i dinlemedir. Minnesota Üniversitesinden Dr. Ralph Nichols ve Leonard Stevens’›n binlerce ö¤renci (denek) üzerinde
larda ortalama %25’lik bir geliflim saptanm›flt›r.
ir di¤er araflt›rmaya göre de dinlemede en önemli ö¤e “ilgi” dir. Dinleyen kifli, dinledi¤i konuflmada ilgisini çekecek, yararlanabilece¤i bir fley arar; bulabiliyorsa dikkatini yo¤unlaflt›rarak izlemeyi sürdürür ki bu süre de ancak 18-20 dakika kadard›r. Bu süreden sonra dinleyenin beyninde k›sa devreler oluflmaya bafllar. Dikkat yön de¤ifltirir, insan kendi içine, günlük sorunlar›na yönelir. Bu andan sonra ...dinlemenin bir us konuflmac›, karfl› ucu kapal› bir gücü, bir kavrama telefonla konufluyor gibidir. yetene¤i oldu¤u ve bu Almanya’da NATO okulunda de¤iflik ülke subaylar›na ders yetene¤in, dikkatin veren bir ö¤retmen, dikkatin da¤›lmamas› ve anlat›lan›n etkili bir konu üzerinde flekilde dinlenebilmesi için toplan›p yo¤unlaflt›- bir dinleyici kitlesinin “yo¤un dinler›lmas›na yönelik me” süresinin ortalama 15-18 dakika olabilece¤ini söyler ve uygulamalarla kat›l›mc› subaylar› olduklar› gelifltirilebildi¤i yerde aya¤a kald›r›r, kollar yukarda gerinip esneme hareketleri kan›tlanm›flt›r. yapt›rarak onlar› rahatlatt›ktan yapt›klar› bir test sonucunda, bir in- sonra dersine devam eder. Bu e¤itime kat›lan ve konuflma san›n her türlü dinletinin ancak yar›s›n› aras›nda böyle bir hareketin konuya dinleyebildi¤i saptan›yor. Yine ayn› Üniversitede yap›lan bir ilgiyi artt›rd›¤›n› yaflayarak ö¤renen di¤er araflt›rma ile, dinlemenin bir us genç bir subay›m›z, dönüflte ‹zmir gücü, bir kavrama yetene¤i oldu¤u ve NATO karargâh›nda görevlendirilir. bu yetene¤in, dikkatin bir konu üze- Bir gün karargâhta de¤iflik uluslardan, rinde toplan›p yo¤unlaflt›r›lmas›na de¤iflik rütbede subaylara bir sunum yönelik uygulamalarla gelifltirilebildi¤i yapmas› gerekir. Sunum s›ras› kendisine geldi¤inde, kendinden önce yap›kan›tlanm›flt›r. Bu amaçla aç›lan “dinleme e¤itimi lan konuflmalar nedeniyle yo¤un kurslar›” baflar›l› olmufl ve kat›l›mc›- dinleme süresinin fazlaca afl›lm›fl oldu94
B
BD ARALIK 2011
Dinleyen kifli, dinledi¤i konuflmada ilgisini çekecek, yararlanabilece¤i bir fley arar; bulabiliyorsa dikkatini yo¤unlaflt›rarak izlemeyi sürdürür ki bu süre de ancak 18-20 dakika kadard›r. ¤unu gören genç subay›m›z, sunumuna bafllamadan, bütün dinleyicileri ki aralar›nda yabanc› generaller de bulunmaktad›r, bir dakika aya¤a kalkmaya davet eder, esneme ve gerdirme hareketleri yapt›r›p oturmalar›n› sa¤lar ve ard›ndan çok baflar›l› bir sunum yapar. Bu giriflimi ve baflar›l› sunumu nedeniyle, dinleyiciler aras›nda bulunan en yüksek rütbeli komutan›m›z›n da takdirini kazan›r. “Etkili Konuflma ve Sosyal ‹letiflim” seminerlerimde sunufl yaparken dikkatinin da¤›ld›¤›n› gördü¤üm kat›l›mc›lara konuflmamla ilgili sorular sorarak dikkatlerini uyan›k tutmaya çal›fl›r›m. Çünkü, sa¤l›kl› bir anlama, sa¤l›kl› dinlemeyi gerektirir. *** Bizim ayd›n kiflilerimiz, genellikle dakikada 80-90 sözcüklük (ortalama
250 seslem / hece) bir h›zla konuflur. Geçmifl y›llar›n ünlü politikac›lar›ndan Prof. Dr. Turhan Feyzio¤lu ile Osman Bölükbafl›’n›n konuflma h›z› 100 sözcük dolay›nda; Gökhan Evliyao¤lu ise 120 -130 sözcüklük h›zla konuflurdu. Feyzio¤lu kitabî (kitap okur gibi) çok düzgün; Bölükbafl› da söyleflir gibi konuflur ama her ikisi de dikkat ve ilgiyle dinlenirdi. Evliyao¤lu ise ak›c› ama çok h›zl› konufltu¤undan dinleyeni yorar, dikkatlerin da¤›lmas›na neden olurdu.
O
rtalama konuflma h›zlar›na karfl›l›k, düflünme ve alg›lama h›z› bunun çok üzerindedir. Güvenilir araflt›rmalar bu h›z› 400600 sözcük olarak saptam›fllarsa da bunun 800 sözcüklük bir h›za ulaflt›¤› da savunulur. Konuflmac›n›n konuflma 95
BD ARALIK 2011
h›z›yla dinleyenin düflünme h›z› aras›ndaki bu ‘anl›k’ boflluklar›n de¤erlendirilme biçimi, dinleme tekni¤i yönünden çok önemlidir. Kendini be¤enmifl ya da önyarg›l› bir dinleyici, elefltirel düflüncelerle dinliyorsa o boflluklar›, konuflmac›n›n aç›klar›n› yakalama ve onu küçük düflürücü sorular sorma haz›rl›¤›yla doldurur. Aksine, önyarg›lardan uzak, iyi niyetle ve bir fleyler ö¤renmek amac›yla dinliyorsa, bu boflluklarda yapaca¤› de¤erlendirmelerle konuyu daha iyi kavrayabilece¤i gibi gösterece¤i ilgi daha canl› ve daha s›cak olaca¤›ndan konuflmac›y› da rahatlat›r, yüreklendirir, gayrete getirir. Eski bir söz vard›r: Konuflmac›n›n diline belagat, dinleyenin dikkatinden gelir. “Onestes” adl› a¤lat›s›nda (trajedi) Euripides, “Bilge adamd›, baflkalar›n› dinlemesini bilirdi” der. Dinlemek, bilgece bir yetenektir. ***
Bu aç›klamalar›n ›fl›¤›nda iyi bir dinleyici olman›n ilkelerini flöyle s›ralayabiliriz: I- Dinlemeye haz›r olma: A) Bedensel haz›rl›k.
a. Yorgun olmamal› b. Çok aç ya da tok olmamal› c. Tuvalet gereksinimi giderilmifl olmal› d. Konuflman›n yap›ld›¤› yer çok s›cak veya çok so¤uk olmamal› e. Ifl›¤›n göz almad›¤›, konuflman›n iyi duyuldu¤u rahat bir yerde oturulmal›. B) Düflünsel haz›rl›k. a. Düflünce gücü canl› ve diri olmal›, uykulu olmamal› b. Konu üzerinde önbilgi edinilmeli c. Çevrede dikkat da¤›tacak nesnelerle ilgi kesilmeli. C) Araç haz›rl›klar›.
a. Not almak için gerekli ka¤›t kalem gibi araçlar al alt›nda bulundurulmal› b. Gözlük kullan›l›yorsa unutulmamal›. II-Duygusal haz›rl›k:
Eski bir söz vard›r: Konuflmac›n›n diline belagat, dinleyenin dikkatinden gelir. 96
Ülküsel (ideal) bir dinleme, karfl›l›kl› sayg›ya dayan›r. ‹ki tarafl› olgunluk, anlay›fl, hoflgörü ve alçakgönüllülük önkofluldur. III-Dikkatin yo¤unlaflt›r›lmas›:
Dikkat, duygu ve düflüncelerin belirli bir konu üzerinde yo¤unlaflt›r›lmas›-
BD ARALIK 2011
d›r. Devaml› de¤iflkenlik gösteren dikkat, belirli sürelerle yükselir, alçal›r. Onu konuflma boyunca hep ayn› düzeyde tutmak olanaks›zd›r. Dinleyenin güncel sorunlar› yan›nda konuflan›n giyinifli, davran›fllar›, anlat›m biçimi veya çevredeki baz› uyumsuzluklar, dikkatin da¤›lmas›na neden olan etkenlerdir. Dikkatin olabildi¤ince canl› tutulabilmesi için ilgiyi, bu d›fl etkenlerden kurtar›p konu üzerinde yo¤unlaflmaya çal›fl›lmal›d›r. IV- Konudan kopmak:
daha iyi anlafl›lmas›na ve unutulmamas›na yarar. Latinlerin ünlü bir deyifli vard›r: Verba volant, scripta manent (Söz uçar, yaz› kal›r). Notlar, özet olarak; ana noktalar belirtilerek; bafll›klar saptanarak; kendince önemli görülen yerler belirtilerek tutulur. ***
Dinleyenin güncel sorunlar› yan›nda konuflan›n giyinifli, davran›fllar›, anlat›m biçimi veya çevredeki baz› uyumsuzluklar,dikkatin da¤›lmas›na neden olan etkenlerdir.
Yukar›da, dinleyenin düflünme h›z›n›n konuflmac›n›n konuflma h›z›ndan daha h›zl› gerçekleflti¤ini yazm›flt›m. Bu arada meydana gelen boflluk, dinleyenin amac›na ve kiflili¤ine göre flöyle veya böyle ama kesinlikle doldurulur, do¤a kanunu gere¤i: “Do¤a bofllu¤u sevmez.” Dinleme, o anda konuflmac›n›n söylediklerini düflünüp söyleyecekleri fleyleri önceden kestirmeye çal›fl›larak sürdürülürse us gücü (zihin) konudan kopmaz. V- Ana düflünceyi saptamak:
Konuflmay› tümüyle kavramaya çal›flmak, verilmek istenen as›l bilginin gözden kaç›r›lmas›na neden olabilir. Yap›lmas› gereken, ana düflünceyi saptay›p ayr›nt›lardan ar›nd›rabilmektir. Bunun için de konuyu iyi kavramak gerekir. VI- Not alma:
‹yi bir dinleyici olmada not tutabilmenin büyük pay› vard›r. Not tutan kiflinin dikkati devaml› uyan›k kalaca¤›ndan dinlemenin etkinli¤i artar. Al›nan notlar, konunun
Dinleme Türleri:
I- Ö¤renme amac›yla dinleme: Konuflma bafltan sona dikkatle dinlenir, bilgi edinilir. II- Elefltirel amaçl› dinleme: Dikkatle izlenir, görüfller tarafs›z yorumlan›r, konunun elefltirisi ve tart›flmas› yap›l›r. III- ‹stekli dinleme: Konuya duyulan ilgi nedeniyle istekle dinlenir, ana düflünce çabuk kavran›r ve yararlan›l›r. ‹stekle dinlemesini bilen kifli herkes taraf›ndan sevilmekle kalmaz, en kötü konuflmac›dan bile bilgi da¤arc›¤›na katacak bir fleyler bulabilir. IV- Konuflmac›ya duyulan 97
BD ARALIK 2011
yak›nl›k nedeniyle dinleme: Konudan çok konuflmac›ya duyulan yak›nl›k nedeniyle sempati ile dinlemede de konuflma be¤eniyle izlenir ve yeterince yararlan›l›r. Dinleyici Türleri:
I- Ö¤renmeciler: Konuflmac›n›n düflüncelerinin do¤rulu¤una inanan, not tutarak dinleyen ve görüflleri benimseyenler. Nasrettin Hoca’ya “Adam olman›n yolu nedir” diye sormufllar. “Söyledi¤i sözü kula¤›yla iflitmeli; bilenler söylerken can kula¤›yla dinlemeli” demifl. (Pertev Naili Boratav, Nasreddin Hoca, Ed. Der. Ankara, 1996) II- Bilgi edinmeciler: Genel kültürünü art›rmak ya da o konuda bilgisini gelifltirmek için alçakgönüllükle dinleyenler. Ünlü ‹ngiliz tarihçi Jones Stuart (1876-1939) “Hoflgörü ve sayg›yla dinlemek, iç zenginli¤inin en güzel belirtisi ve bilgilenmenin en büyük destekcisidir ” der. III- Ben bilirimci, art niyetli, peflin hükümlüler: Konuflmac›n›n zaman kayg›s›yla girmedi¤i ayr›nt›lar› ya da gereksiz görüp atlad›¤› veya söylemeyi unuttu¤u k›s›mlar› yakalay›p soru sormak bahanesiyle dile getirip bilgiçlik tas-
layanlar. IV- Gösteriflçiler (Kiflisel veya giyimsel): Kendisini veya giyimini çevreye göstermek ve caka satmak için, “Ben de konferanslar› izliyorum” havas› verip konuyla ilgilenmeyenler. *** Dinlenilmek istiyorsan›z dinlemesini biliniz. D‹NLE !..
Sana, beni dinlemeni söyledi¤imde Bana ö¤üt vermeye bafllad›n Söyledi¤imi de yapmad›n. Sana, beni dinlemeni söyledi¤imde Bana, “niye?” demeye bafllad›n Duygular›m› ayaklar alt›na ald›n. Sana, beni dinlemeni söyledi¤imde Kendini buna zorunlu duyumsad›n Sorunlar›m› çözmeyi ister gibi davrand›n. Dualar belki yard›mc› olabilir Ama, Tanr› ö¤üt vermez, suskundur Durumlar› düzeltmeye çal›flmaz O, yaln›zca dinler ve iflinizi kendinizin çözümleyece¤inize inan›r. Öyleyse lütfen bana kulak verin ve dinleyin E¤er konuflmak istiyorsan›z Birkaç dakika söz s›ran›z› bekleyin O zaman, ben de sizi dinleyece¤ime söz veriyorum. (Leo Buscaglia, Birbirimizi Sevebilmek ) orhanvelidedeoglu@butundunya.com.tr
KURTLAR ve KASAPLAR
Ö¤retmen s›n›fta ders anlat›yordu. Bir ara arka s›rada oturan ö¤rencilerden birini iflaret ederek: "Söyle bakal›m o¤lum, köylüler kurtlar› niçin öldürürler?" "Kuzular› öldürdükleri için, efendim." Ön s›ralarda oturan Ayla, hemen at›ld›: "Öyleyse kasaplar› niçin öldürmüyorlar?" 98
TAR‹HTEN DAMLALAR Mümtaz ‹dil
Kara Yorgi S›rplar›n “karizmatik” liderlerinden Kara Yorgi (Kara Yorgi Petroviç) babas› karfl›s›na geldi¤inde flöyle bir surat›na bakt›ktan sonra nöbetçilere döndü: "Bu adam ne yapt›?" öbetçiler flaflk›nl›kla birbirlerine bakt›lar. Aralar›ndan biri çekinerek, “Siz istediniz huzurunuza getirdik efendim, yapt›¤› bir fley yok,” diyebildi. Kara Yorgi, söz alan nöbetçinin yan›ndaki di¤er askere dönerek, “Öldür flunu,” dedi. Asker flaflk›n bir halde Kara Yorgi’nin surat›na bakarken, Yorgi bu kez bir sonraki askere, “Öldür flunlar›,” dedi. Üçüncü asker kendisinin de verilen görevi yapmamas› halinde can›n›n tehlikede oldu¤unu anlad›¤›ndan, k›l›c›n› çekerek iki nöbetçinin de kafalar›na sert iki darbe vurarak orac›kta öldürdü. Kara Yorgi, s›rmal› taht›nda gerinerek, “Aferin,” dedi katil askere. “fiimdi babam› 99
BD ARALIK 2011
d›flar› ç›kar, bana Yüzbafl› Miloseviç’i ça¤›r.”
A
sker denileni yapt›. Miloseviç geldi¤inde Kara Yorgi erkek kardefliyle konufluyordu. Kardefli Kara Yorgi’ye babalar›n› ba¤›fllamas› için yalvar›yordu. Küçük Petroviç, babas›n›n bafl›na gelecekleri anlam›fl gibiydi. “Neden a¤abey,” diyordu. “Neden babam› kurtlar sofras›n›n ortas›na at›yorsun? Neden onun senin hayata gelmendeki rolünü reddediyorsun?
Kardefl Petroviç buz kesmiflti. ‹çeri doluflan askerlere Kara Yorgi hiç tereddüt etmeden emrini verdi: “Götürün flunu as›n. Babam› da idam mangas›n›n önüne koyun ki, ibret olsun o¤lunun as›ld›¤›n› görmek benim ne kadar kararl› oldu¤umu da kan›tlayacakt›r.” Kara Yorgi suskunlu¤a bürünürken, d›flar›dan babas›n›n yalvarma sesleri geliyordu. Ama Yorgi dinlemedi. Bir saat kadar sonra, o¤lunun idam›n› görmüfl olan babas› yine karfl›s›ndayd›. Kara Yorgi’de en ufak bir yumuflama yoktu. Babas›n›n çenesindeki sakallar›ndan tutarak bafl›n› yukar› kald›rd› ve son kez surat›na bakt›. “Baba,” dedi. “Sana biraz daha merhametli davranaca¤›m. As›lmak nedir bilir misin baba? Bir ipin ucunda dakikalarca can çekiflmektir. Sen buna lay›k de¤ilsin. O yüzden senin ölümünü çok daha çabuk gerçeklefltirecekler. Seni kurfluna dizecekler baba, kurfluna dizecekler!” Tüyler ürperten bir kahkahadan sonra nöbetçilere babas›n› huzurundan almalar› için bafl›yla iflaret etti. Askerler ne yapacaklar›n› biliyorlard›. Baba Yorgi’yi saray›n avlusuna götürüp kurfluna dizdiler.
"Götürün flunu as›n. Babam› da idam mangas›n›n önüne koyun ki, ibret olsun o¤lunun as›ld›¤›n› görmek benim ne kadar kararl› oldu¤umu da kan›tlayacakt›r.” Neden anam›z›n hat›r›na onu baban olarak görmüyorsun? Osmanl› elçisiyle görüflmesinde ne gibi kötülük olabilir ki? Obrenoviçler sürekli Osmanl›larla irtibat halindeler. Kabakç› Mustafa isyan› nedeniyle Osmanl›lar da zor durumda. Bize karfl› eskisi kadar güç gösterisinde bulunamazlar. Babam biraz da bunun için Osmanl›larla irtibat haline geçti. Senin kara kafandan geçenleri biliyorum, ama benim cesedimi çi¤nemeden babama dokunamazs›n a¤abey!” Kara Yorgi koltu¤unda biraz daha gerindikten sonra ellerini ç›rparak askerleri ça¤›rd›. “Tamam,” dedi. “Senin cesedini çi¤ner babam›n cezas›n› öyle veririm.” 100
S›rbistan’da iki aile aras›ndaki kavga yüz y›llard›r sürüyor. Bunlardan biri babas›n› ve kardeflini gözünü k›rpmadan ölüme gönderen Kara Yorgi’nin ba¤l› bulundu¤u Karayorgeviç ailesi,
BD ARALIK 2011
di¤eri de Obrenoviç ailesi... 1817 y›l›nda Milofl Obrenoviç’in “KaraYorgi” diye bilinen Karayorgi Petroviç’i öldürtmesiyle Obrenoviç hanedan›na geçen S›rp hükümdarl›¤›, hâlâ Kara Yorgi’nin torunlar›n› bekliyor.
Ruslarla Bükrefl bar›fl anlaflmas›n› imzalayan II. Mahmut
P
eki ama, nedir bu iki aile ve S›rp tarihinde ne derece önemli-
ler? Kara Yorgi; cahil, pasakl› ve ac›mas›z bir adam olmas›na ra¤men müthifl bir “karizmaya” sahipti. S›rbistan’da 1800’lü y›llar›n bafl›na kadar bu kadar büyük siyasi cinayetler, darbe giriflimleri olmam›flt›. S›rbistan ve daha sonra da onu da içine alan Yugoslavya’da yüz y›ldan fazla süre içinde yirmi darbe giriflimi gerçeklefltirilmiflti. Karayorgiyeviç ailesinin iktidarda oldu¤u dönemler S›rplar için pek mutlu y›llar olmad›. Özellikle Kara Yorgi ile bafllayan zulüm ve istibdat dönemi daha sonraki y›llar için de bir referans kayna¤›n› oluflturdu.
Ortado¤u bölgesinin kangreni olan “darbeler” silsilesi, eski Yugoslavya bölgesinde de y›llarca sürüp gitti. Mareflal Tito’nun yönetimi ele geçirmesi ve tüm Yugoslavya bölgesini birlefltirmesiyle bu “silsile” duruldu gibi görünse de, Tito’nun ölümüyle eski günlerine döndü. S›rbistan, Osmanl› döneminin tüm etkilerini tafl›yordu o s›ralar. Kara Yorgi ve ekibi iflbafl›na geldi¤inde, dört yüz y›ld›r Osmanl› eyaleti olan bu küçük ülke; ince minareler, k›rm›z› kiremitli evler, flalvar giyen köylüler ile
doluydu. ‹flte tam bu s›ralarda da Obrenoviç hanedan› da pusuda bekliyor Karayorgeviç ailesinin hata yapmas›n› bekliyordu.
R
uslardan ald›¤› destekle Kara Yorgi 1806 y›l›nda Belgrad’a girdi. O s›ralarda devam eden Osmanl›-Rus savafl› s›ras›nda Belgrad Kara Yorgi’nin önderli¤indeki isyanc›lar›n elinde kald›. II. Mahmut’un uzun süren saltanat› s›ras›nda Osmanl› ‹mparatorlu¤u ile Ruslar aras›nda Bükrefl anlaflmas› imzaland› ve Rus-Osmanl› savafl› sona erdi. Osmanl›lar Belgrad’› yeniden ele geçirince, Kara Yorgi can›n› kurtarmak için Avusturya’ya kaçt›. Osmanl›lara karfl› isyan eden Yunanlar›n kurdu¤u bir derne¤in üye101
BD ARALIK 2011
leriyle ortak çal›flmalara girdi. Onlar›n da yard›m›yla 1817 y›l›nda tekrar S›rbistan’a dönüfl yapt›. Bu s›rada Milofl Obrenoviç ise Osmanl›larla bir anlaflma yapm›fl ve kendini S›rp prensi olarak kabul ettirmiflti. Eflyan›n tabiat›na uygun olarak da S›rbistan’a girifl yapan Kara Yorgi’yi daha hareket etmeye bile f›rsat bulamadan, 1817 y›l›nda öldürttü. Milofl Obrenoviç, 1817 tarihi iti-
bar›yla S›rbistan’da iktidar› eline geçirdi, ama Karayorgeviç ailesinin etkinli¤ini sonland›ramad›. 1945 y›l›na, yani S›rbistan’da monarflinin sona ermesine kadar krall›k birkaç kez Karayorgeviç ile Obrenoviç hanedan› aras›nda el de¤ifltirdi. Bu karmafl›kl›k günümüzde de sürmekte... • mumtazidil@butundunya.com.tr
Kendili¤imizden Berrak Olabiliriz Hiç flöyle bir çiçe¤e yak›ndan ve dikkatle bakt›¤›n›z oldu mu? E¤er bakt›ysan›z herfleyin nas›l ve ne denli düzenli ve kesin oldu¤unu flaflarak gözlemlemifl olmal›s›n›z. Ama yine de çiçekte büyük bir tazelik yumuflakl›k, hofla giden birfley, nefis bir koku vard›r. Bir kimse yaflam›n› düzene koymaya çal›fl›rsa son derece kesin bir düzen kurabilir ama yaflam› t›pk› çiçeklerdeki gibi hiçbir çaba olmad›¤› zaman meydana ç›kan o tatl› yumuflakl›¤›n› yitirir. ‹flte karfl›m›za ç›kan güçlük burada... Yani hiçbir çaba olmadan nas›l düzenli, berrak ve içtenlikli olabiliriz? Sorun bu.
Düzenli olmak, tertipli olmak bir çaba sonucu olunca insan›n ufkunu daralt›yor. ‹nsan nas›l olur da bir yandan yaflam›n yarat›c› coflkusunu yaflar, duygular› içtenlikli kal›r, genifl görüfllülü¤ünü sürdürür, öbür yandan da yaflam›nda düzenli kesin ve düflüncelerinde berrak olabilir? Bence ço¤umuzun bunu baflaramamam›z›n nedeni hiçbir fleyi derinlemesine hissetmememiz, hiçbir konuya tam anlam›yla zihnimizi ve gönlümüzü vermememizdir. Bir kez o dik tüylü kuyruklar›yla ve o harikulade kürkleriyle iki k›z›l sincab›n bir a¤açta bir afla¤› bir yukar› birbirlerini kovalad›klar›n›, durup yaflam›n keyfini ç›karmak için on dakikadan fazla seyretmifltim. Biz herfleye karfl› derinlemesine duyarl› olmazsak bu yaflam›n keyfini, bu yaflama sevincini yaflayamay›z. Bu duyarl›l›k için de içimizde çok fliddetli bir istek olmal›. Bu fliddetli istek iyilik yapma ya da kimi düzeltmeler, iylefltirmeler yapma iste¤i de¤il, herfleyi derinlemesine alg›lama iste¤idir.• Krisnamurti’den... Gönderi: E. C‹HAT AYDO⁄AN 102
SPORUN DÜNYASI Metin Gören
Külleri Efleledikçe Türk Sporu'nun yeterince önemsenmeyen, ayırdına varılamayan, tozlanmaya prangalı geçmişi, "olmalıydı, olabilirdi" gibi geri dönüşümlerle gündeme geldiğinde doğrusu içimiz parçalanıyor. etiflmekte olan bir sporcu-
Y
yu, teknik direktörü ya da spor adam›n› bilinçsizce yok etti¤imizin tarihsel kan›tlar›na baka baka, hüzün yans›tan görüntüler gönderiyoruz. Geçmiflten dersler ç›karamad›k, ç›karmaya da istekli de¤iliz. Teknolojinin sundu¤u bilimsel spor oluflumunu belleklerimize enjekte edemedik. Birkaç spor bilimcisinin
do¤ruyu, en do¤ruyu gösterme ad›na verdi¤i u¤rafl›, adam sendecilik geleneksel uygulama yöntemleriyle göz ard› ettik. Niye böyleyiz, bilemiyorum. Neden sorumlu olmuyoruz veya sorumluluk almaktan korkuyoruz. ‹flte önemli olan bu... Dünyada bir benzeri olmayan, 19 May›s Gençlik ve Spor Bayram›, bir zamanlar çok görkemli kutlan›rd› ül103
BD ARALIK 2011
“Rakibim Avustralya'n›n dünya çap›ndaki maratoncusu Clayton. Tam otuzuncu kilometreye dek birlikte kofltuk. Sonra yan›mdan bir y›ld›r›m h›z›yla uzaklaflt›, yetiflmem olanaks›zd›. Çünkü, ben onunla birlikte koflabilmek için iki k›sa ad›m at›yordum, o ise bir büyük ad›m. Benim as›l sorunum buydu. Bana iki k›sa ad›m yerine, bir uzun ad›m atma program› inatla uygulanmal›d›r. Bir maratoncu benim gibi dar ad›mlar atarak ve rakiplerinden daha çok mesafeleri bu flekil koflarsa, baflar›s› benim yapt›klar›m›n bir benzeri olur.” Ünlü maratoncumuz: ‹smail Akçay kçay'›n bu söyleminin ay›r-
kemizin her yerinde. Baflkent Ankara bu günde bir sevgi ve duygu seline kap›larak coflard›. Halk›m›z, ünlü maratoncumuz ‹smail Akçay'›n da yer ald›¤›19 May›s Maratonu'nu sab›rs›zl›kla beklerdi. 42 kilometre, 1 metre 95 santimetrelik ulusal ölçümlü ve uzun soluklu yar›fl için baflkent caddeleri dolup taflard›. Maratona dünyan›n en ünlü atletleri davet edilirdi. Sevgili ‹smail Akçay, bu ünlüler aras›nda ola¤anüstü bir efor sunumuna karfl›n hep ikinci olurdu. Jandarma Astsubay ‹smail Akçay'›n ikincili¤i bizi mutlu ederdi ama kendisini asla. ine böylesine bir maraton yar›fl› sonras›nda Akçay'la uzun bir söyleflide bulunmufltum. Bal›kesir kentimizin Kesiveren köyünden, baflkentin askeri okuluna girerek, bu denli bir yaflam biçimini seçen maratoncumuz, gerçekleri yaln›zca gerçekleri söylemiflti:
Y 104
A
d›nda olamad›lar y›llarca. Tersine; 19 May›s Maratonunu bir Türk atlet kazans›n diye yabanc› atlet davetlerini k›st›lar, ya da kalitesiz sporcular› getirerek, bu anlaml› maratonu s›ra organizasyonlar listesine dahil ettiler. Ve Akçay’ı y›llarca koflturduk, dur durak bilmeden. Kendine özgü yar›fl stili ile ülkesine büyük hizmetler verdi. Olimpiyat dördüncülü¤ü, Akdeniz Oyunlar›, Balkan fiampiyonluklar›, Las Vegas Maratonu ikincili¤i, Tokyo Maratonu dördüncülü¤ü gibi... ‹smail Akçay, Ekvator'u birkaç kez turlad›, maraton denilen uzun soluklu yar›fllarla. Geç fark edildi, erken y›prat›l›ld›. Atletizm otoriteleri flöyle derler: “Bir maratoncu y›lda ancak iki maraton koflar. Üstündeki rakamlar atletin yap›s›n› bozar.” Biz ünlü maratoncumuzu bunlar›n ötesinde koflturduk, madalya h›rs›yla ve günü gün edebilmek ad›na. Çok
BD ARALIK 2011
daha önemlisi, ‹smail Akçay tüm bu baflar›lar›, k›sa ad›mlar atarak, rakiplerinin iki kat› daha fazla ad›m temposu ile elde etti. Külleri efleledikçe, gerçeklerle yüzlefliyoruz. Bir tokat gibi yüzümüzde patl›yor, ancak o zaman anl›yoruz, ulusal hatalar›m›z›. Türk mizah sanat›n›n ünlü isimlerinden O¤uz Aral, gençlik y›llar›nda boks yapm›fl çeflitli dereceler elde et-
Aral; "Dünyada Seyfi Tatar gibi bir boksöre rastlaman›z olanaks›zd›r. Tatar, büyüleyen stili, vurufl tekni¤i ve ola¤anüstü yetenekleriyle dünyay› sarsan bir boksör olacakt›r" demiflti. miflti. Aral'›n tarifi zor bir boks sevgisi vard›. Bunu ço¤u zaman yaz› ve özellikle karikatürlerinde yans›t›rd›. Y›llarca birlikte çal›flt›k. O, G›rg›r Dergisi ile mizah türü gazetelerin bafl›nda ben ise Ankara bürosunda. Aral ço¤u kez Ankara’da yap›lan Türkiye Boks fiampiyonas›'n› hiç kaç›rmazd›. Bir baflka meslekdafl›m sevgili Hayati Telgeren'le birlikte ve özellikle Seyfi Tatar'› izlemeye gelirdi. Aral; “Dünyada Seyfi Tatar gibi bir boksöre rastlaman›z olanaks›zd›r. Tatar, büyüleyen stili, vurufl tekni¤i
ve ola¤anüstü yetenekleriyle dünyay› sarsan bir boksör olacakt›r “ demiflti. Güldürü ustas›, Avanak Avni'nin manevi babas›, y›llar öncesinden do¤rular› görmüfltü. Seyfi Tatar, say›s›z Türkiye ve Balkan fiampiyonluklar› elde etti. Akdeniz Oyunlar› ve Avrupa ikincili¤ini iki kez elde etti. Ve sonra da, ifllenmesi gerekli bu boks madeni s›radan karfl›laflmalar ve anlams›z organizasyon-
Seyfi Tatar yonlar sonucunda küllendi. Boksörümüz dünyay› sarsaca¤› bir zaman diliminde, "Benden bu kadar. Art›k dayanma gücüm kalmad›" fleklinde yürek paralayan bir tümce ile kenara çekildi. Oysaki; Seyfi Tatar gibi daha nice boksörlerimiz Kemal Sonunur, Mehmet Kumova, Eraslan Doruk, Nazif Kuran ve demir yumruk Celal Sandal'›n da içlerinde bulundu¤u alt›n jenerasyon kürsülere ç›kar, say›s›z baflar›lar ve madalyalarla Türk Spor Tarihi'ne geçerlerdi. Onlar da kaybolup tükendi. Onlar› yetifltiren Bülent Kiter ise yata¤a mahkûm oldu. 105
BD ARALIK 2011
Tar›k Daflgün Külleri efleledikçe, Tar›k Daflgün ad›nda bir futbolcunun izlerine rastlad›m. Hüzün çöktü içime, kahroldum. Oyuncu varl›¤›n› Avrupa'n›n en görkemli tak›mlar›na dek sürdürebilecek bir gencin, yanl›fllarla dolu yaflam›na engel olamayanlara kah›r ya¤d›rd›m. Onu ben keflfetmedim ama onun ola¤anüstü yeteneklerini sergileyebilmek için f›rsat verilmesini bekliyor fleklinde gözlemledim. Türkiye Spor Yazarlar› Ankara fiubesi’nin her y›l düzenledi¤i geleneksel turnuvada, Gençlerbirli¤i formas› alt›nda bir yetene¤in 19 May›s Stad›'n›n çimlerinde dolaflt›¤›n›n k›sa sürede ay›rd›nda oldum. Sihirli küreye hükmedifli de sihirliydi. Ölçülü paslar›, oyunu okuyabilme ad›na gönderdi¤i beyin radarlar›n›n verilerini toplayabilme ve bunu tak›m› ad›na en iyi flekilde de¤erlendirebilme yetileri mükemmeldi. Tar›k'›n önü aç›lmal›yd› aç›ld›... Ne yaz›k ki; erken kapand›. Fenerbahçe Baflkan› Ali fien'in, o dönemde 100 milyon TL (yaklafl›k 1.5 milyon dolar) transfer ücreti öde106
yerek, Gençlerbirli¤i'nden ald›¤› Daflgün, k›sa sürede ‹stanbul gecelerinin sihrine kap›larak soluk benizli insanlar s›n›f›na girdi. Tar›k'›n karfl›s›na biri ya da birileri ç›k›p, yapt›¤› iflin yanl›fll›¤›n› anlatmad›. Oysa ki bu körpe delikanl›, sporun ulusal penceresinden bak›ld›¤›nda, korunmas› gerekli bir genç oyuncuydu. Tar›k Daflgün, olabilece¤ice¤i kadar olmayanlar›n listesinde yer ald›. Onun an›msanan olay›, Gençlerbirli¤i Baflkan› ‹lhan Cavcav'›n, Fenerbahçe Kulübünden ald›¤› 100 milyon TL'yi döviz kurlar› yüksek faiz oranlar› ve repolarla art›rarak, kulübün alt yap› tesislerini kurmas›yd›. Tar›k Daflgün'e yaz›k oldu.
D
önemin en ünlü gazetelerin-
den birinin manfletinde yer alan Galatasaray Adana Demirspor karfl›laflmas›n›n 2-2 biten skorundan öte Demirspor'un Füze lakapl› oyuncusu Selami Tekkazanc›'dan söz ediliyor: “Toplara iri çak›l tafllar›na vurur
Selami Tekkazanc›
gibi vuruyordu” fleklinde ilginç benzetme yap›l›yordu. Üstün futbol zekâs›n›, rakip kalecilerin korkulu rüyas› flekline sokan bu çok özellikli futbolcu, tüm isteklere karfl›n Adana s›n›rlar›n›n ötesine taflmad›. ‹stemedi, etekler dolusu transfer tekliflerine karfl›n, o tüfe¤ini ald›, Toros Da¤lar›'n›n yamaçlar›nda sürekli av yapan arkadafllar›yla birlikte olmay› ye¤ledi. ‹stanbul’da oynad›¤›m›z ve bizim için son y›llar›n en üzücü H›rvatistan karfl›laflmas›n›n bir devresinde Füze Selami oyunda olabilse ancak 63. dakikada ilk flut girifliminde bulundu¤umuz rakip kaleye, kaç adet flut atard›k kestiremiyorum. Adana Demirspor'la özdeflleflen Selami Tekkazanc›, bir dönemin literatürlere geçecek dek büyük bir oyuncuydu. efliktafl'›n tarihi Adana De-
B
mirspor 10-0 galibiyetinde Demirspor'un teknik direktörü o idi. 1980'li y›llar›n en baflar›l› çal›flt›r›c›s› olmas›na karfl›n, onun makûs talihi böylesine a¤›r bir yenilgi haz›rlam›flt›, bilgi donan›m› yüksek çal›flt›r›c›ya. Oysa ki bir dolu unvanlar›n sahibiydi Ali Hoflfikirer. Adana Demirspor'u tam iki kez Süper Lige ç›karm›flt›. Ve araya bir baflka baflar› daha s›k›flt›rarak ayn› kentin bir diger tak›m› Adanasporu da dev tak›mlardan oluflan Türkiye Birinci Ligi'ne tafl›m›flt›. Adanal› genç teknik direktör, lige en fazla tak›m ç›karan teknik direktörler listesinde yer alm›flt›. Alt yap›lar›n Anadolu tak›mlar›nda oluflturulmas› mant›¤›n›n temel at›c›lar›ndan biri olarak y›llarca
Ali Hoflfikirer
alk›fl› ve övgüyü hak etmiflti, Ali Hoflfikirer. Yafllanmaya ve tozlanmaya bafllayan futbolumuzun genç yap›mc›lar›ndan biri olarak ve de gençlik y›llar›n›n verimi bol günlerinde Hoflfikirer'in yakt›¤› atefli de erken söndürdüler, kendini bilmezlerden oluflan ihanetciler. Küller eflelendikçe, daha kim bilir neler ç›kacakt›. Sporumuzun gelece¤e yönelik yat›r›m tasar›mlar› olmadan, neon ›fl›klar› alt›nda a¤dal› demeçlerle yaflat›labilmesi olanaks›zd›, kuflkusuz. Her geçen gün santim santim çöken yap›m›zdan oluflan çat›m›zda ne yaz›k ki; çatlaklar oluflmaya bafllad›. Endifleliyiz. As›l endiflemiz, bir çok uluslararas› spor kurulufllar›n›n, ülkemize yönelik, “ Tamirat nedeniyle kapal›d›r” fleklinde bir pankart asabilme isteklerinin yogunlu¤undand›r. Acaba diyorum; onlar›n bu denli istekleri, eflelendikçe gün yüzüne ç›kan hatalar›m›zdan m› kaynakl›d›r. Ya da, adliye, polis, yarg›, tutuklu, gözalt›, kovuflturma gibi sporun içinde olmas› olanaks›z sözcüklerin oyun alanlar›na s›zmas›ndan m›?.. • metingoren@butundunya.com.tr 107
2 Ne nedir Ne, ne de¤ildir
?
ŞEY
Gönderi: NURULLAH AYDIN
.................... ‹ki fley insan› nitelikli yapar: 1- ‹radeye hâkim olmak 2- Uyumlu olmak.
....................
‹ki fley bireyi milyonlarca insandan ay›r›r: 1- Sorunun de¤il, çözümün parças› olmak. 2- Hayata ve her fleye farkl› bak›fl aç›s›yla yaklaflmak.
‹ki fley kalitesiz insan›n özelli¤idir: 1- fiikâyetçilik 2- Dedikodu.
....................
‹ki fley çözümsüz görünen problemleri çözer: 1- Bak›fl aç›s›n› de¤ifltirmek 2- Karfl›dakinin yerine kendini koymak.
108
.................... ‹ki fley geri b›rak›r: 1- Karars›zl›k 2- Cesaretsizlik.
.................... ‹ki fley geri al›nmaz: 1- Geçen zaman 2- Söylenen söz.
.................... ....................
‹ki fley kâflif yapar: 1- Nitelikli çevre 2- Biraz delilik.
....................
‹ki fley baflar›n›n s›rr›d›r: 1- Ustalardan ustal›¤› ö¤renmek. 2- Kendini güncellefltirmek.
....................
‹ki fley özgürlüktür: 1- Vatan. 2- Bayrak.
....................
‹nsan› 2 fley öldürür: 1- Sevmedi¤in insan›n silah›ndan gelen kurflun. 2- Sevdi¤in insandan gelmeyen ilgi.
.................... .................... ‹ki fley kifliyi gözden
‹ki fley ulaflmaya de¤erdir: 1- Sevgi 2- Bilgi.
‹ki fley çözüm getirir: 1- Gülümseme 2- Yerinde susmak.
düflürür: 1- Laf kalabal›¤›. 2- Kendini vazgeçilmez sanmak, kendini övmek.
‹ki fley yanl›fl yapman› engeller: 1- Olaylar› ak›l ve kalp süzgecinden geçirmek 2- Hak yememek.
....................
‹ki fley hayatta önemli olan her fley içindir: 1- Nefes alabilmek 2- nefes verebilmek.
TÜRKÇE KONUfiMANIN PÜF NOKTALARI Rüfltü Erata
Bu Yaz›n›n
Bir Bafll›¤› Olmal› Bugüne değin okuduğum tüm yazıların bir başlığı vardı. Öykü, deneme, makale vb; tümü de içeriklerine uygun birer başlık taşıyordu. Bu bağlamda, bir deneme sayılabilecek bu yazıya da bir başlık bulmak gerekiyor; içeriğine uygun bir başlık...
E
¤er Atatürk’ün kurdu¤u Türk
Dil Kurumu’nun 12 Eylül Yönetimi taraf›ndan kapat›l›p, yerine yaln›zca ad› ayn› olan bir kurumun oluflturuldu¤u 1983’ten bu yana dilimize yüzlerce Amerikanca sözcü¤ün yerleflmesine “izleyici” kal›nd›¤›n› düflünürsek “Paslanmaya B›rak›lan Dilimiz” uygun bir bafll›k olabilir. Gazete, dergi, radyo ve televizyon dilinden, kurum, kurulufl ve marka adlar›na de¤in gündelik konuflma dilimize egemen olan bu yabanc› sözcüklerin nas›l bir bafl›bozuklu¤a ve iletiflim y›k›m›na yol
açt›¤›n› göz önüne getirirsek, bafll›¤›m›z flöyle olabilir: “Paslanan Dilimizde Aç›lan Yaralar” Asl›nda, bunun neredeyse bin y›ll›k (XI. Yüzy›lda Kaflgarl› Mahmut’un Divanü Lugati’t Türk adl› yap›t›yla bafllayan, XIII. yüzy›lda Karamano¤lu Mehmet Bey, XIV. yüzy›lda Afl›k Pafla, XVI. Yüzy›lda Ali fiir Nevai’nin ç›k›fllar›, Köro¤lu, Sultan Abdal gibi halk ozanlar›n›n diliyle süren; ancak Osmanl› devletinin bir imparatorlu¤a dönüflmesiyle savsaklanan, Tanzimat döneminde Ali Suavi, fiemsettin Sami, Münif Pafla, Ömer Seyfettin gibi ayd›nlar›m›z›n çabala109
BD ARALIK 2011
Yaln›zca, dilimizin gelece¤inin belirleyicileri aras›nda bafl› çeken televizyon, radyo, gazete ve dergilerin dilini ele alacak olsayd›k “Kitle ‹letiflim Araçlar›nda Dilin kullan›m›” yeterli bir bafll›k olabilirdi. r›yla diri kalan ve Cumhuriyet Devrimi ile kökten, bilimsel ve kurumsal biçimde ele al›nan) bir savafl›m süreci oldu¤unu an›msarsak, belki bafll›¤›m›z› flöyle oluflturmam›z uygun olur: “Paslanan Dilimizin Kanayan Yaras›”… u bafll›k pek dramatik geldiy-
B
se, daha genel, yüzeysel bir bafll›¤› düflünebiliriz: “Günümüzde Türkçenin Görünümü”… Yaln›zca, dilimizin gelece¤inin belirleyicileri aras›nda bafl› çeken televizyon, radyo, gazete ve dergilerin dilini ele alacak olsayd›k “Kitle ‹letiflim Araçlar›nda Dilin kullan›m›” yeterli bir bafll›k olabilirdi. Oysa bu sorun daha yayg›n bir duruma gelmiflse ve e¤itimin ana kayna¤› olan kitaplarda da flafl›rt›c›, hatta
110
ürkütücü boyutlara ulaflm›flsa, daha kapsaml›, daha kucaklay›c› bir bafll›k bulmak gerekir. “Çok Geç Olmadan” ya da “Daha Fazla Gecikmeden” gibi bafll›klar ilgi uyand›rabilir. Son on y›la damgas›n› vuran “Devlet Eski Bakan›” saçmal›¤›n›n, bu sorunun uyar›c› simgelerinden biri durumuna gelmesini dehflet içinde izleyen ve bu denli s›radan bir yanl›fl›n nas›l toplumun en e¤itimli olmas› beklenen kesimlerince bile kolayca benimsenebildi¤ine flaflan biri tepkisini flöyle dile getirebilir: “Yeter Art›k”, “Yaz›klar olsun”, “Bu Aymazl›¤a Kim Dur Diyecek”, “Ne zaman Uyanaca¤›z” vb… Çarp›c› ama tepkisel bafll›klar elbette; birer savsöz (slogan) olarak kula¤a hofl gelseler bile, bu sorunun çözümü anl›k tepkiler de¤il; bilimsel yöntemlerle desteklenen bilgilerin çe-
BD ARALIK 2011
E¤er kendi bilincimize güvenemiyorsak, gözümüzü dünyan›n geliflmifl ülkelerine çevirelim; onlar›n tümü de kendi dillerini koruma konusunda yan›l›yor olamaz ya!.. kiflece¤i uzun soluklu bir süreci gerektiriyor. Dolay›s›yla, bafll›¤›m›z da bu süreci en iyi biçimde anlatabilmeli… vet, bu yaz›n›n bir bafll›¤› olmal›! Gelin, bu bafll›¤› el ele, birlikte olufltural›m!.. E¤er 83 y›l önce “Ulusal duygu ile dil aras›ndaki ba¤ çok güçlüdür. Dilin ulusal ve zengin olmas› ulusal duygunun gelifliminde bafll›ca etkendir. Türk dili, dillerin en zenginlerinden biridir; yeter ki bu dil bilinçle ifllensin” diyerek yol gösteren Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Atatürk’e kat›l›yorsan›z, gelin bu yaz›n›n bafll›¤›n› birlikte olufltural›m… Atatürk’ün görüflüne kat›lmayabilirsiniz. O zaman da gelin, birbirimizi
E
karfl›t görüfllerimizle ayd›nlatal›m. Ama, ayd›n sorumlulu¤unun baflat özelli¤ini unutmayal›m ve “tepkisiz” kalmayal›m!.. Tepkisiz kalmayal›m ki, Türkçemiz bafl›bofllu¤un karanl›k serüvenlerinde yolunu yitirmesin. Türkiye Türkçesinin gelece¤ini, onun köklerini bilimsel yöntemlerle araflt›ran, geçmiflini yans›z de¤erlendiren, onu bilinçli ve ustaca kullanan; ona, dolay›s›yla kendine sayg›s› olan kifliler yönlendirsin… E¤er kendi bilincimize güvenemiyorsak, gözümüzü dünyan›n geliflmifl ülkelerine çevirelim; onlar›n tümü de kendi dillerini koruma konusunda yan›l›yor olamaz ya!..• rustuerata@butundunya.com.tr
111
UFAK TEFEK B‹LG‹LER Derleyen: SABR‹YE AfiIR
ATLARIN DÜNYASI Vahfli at sürüleri, befler alt›flarl›k gruplar halinde yaflarlar. Gruplar ne kadar kar›fl›rsa kar›fls›n lider kendi grubunu ay›r›p toplayabilir. Bir do¤um oldu¤unda lider, yavru güçlenene kadar grubu küçük bir alanda bir arada tutar. Tay bir-iki hafta geçip güçlendi¤inde lider at grubun hareketlenmesine izin verir.
Dünyan›n en yafll› gül a¤ac› Dünyadaki en yafll› gül a¤ac› Almanya’da Hildesheim Katedrali’nde bulunmaktad›r. 1000 seneden beri yaflayan bitki 2. Dünya Savafl›’nda at›lan bombalar nedeniyle zarar görmüfl ancak tekrar hayata dönmeyi baflarm›fl.
En pahal› araba Koleksiyoner HansKöpek Bal›¤› Gunther Zach’a ait bu Kanser de dahil olmak türünün tek örne¤i bu üzere her hastal›¤a karfl› lüks Rolls-Royce 1934 ba¤›fl›kl›¤› ile bilinir. y›l›nda Rajkot mihracesi için yap›lm›flt›. MAV‹ fiEH‹R Araç "HindisFas'›n en popüler tan'›n Y›ld›z›" turistik yerleolarak an›l›yor rinden biri ve aç›k art›rChefchaounen mada yaklafl›k 14 milyon dolara kentinin sokaklar›, evleri maviyle süssat›lmas› bekleniyor. lenmifl. fiehir eski Yahudi nüfusundan BÖCEK KAMERA California Tekkalma gelene¤i bugün de sürdürüyor. noloji Enstitüsünde gelifltirilen bu kamera çok en 300 bin ABD’de her y›l obezited az bir enerjiyle çal›fl›› sigaraya say Bu kifli ölmektedir. yor. Ve 1 km uzaktan s›radad›r 2. ra son ba¤l› ölümlerden kumanda edilebiliyor. 112
BD ARALIK 2011
RIM TASAYASI N DÜ
Cahit Külebi Aral›k do¤umlu ünlü flairimiz (20 Aral›k 1917 20 Haziran 1997)
Bu sallanan sandalye Mathias Koehler taraf›ndan tasarlanm›fl. ‹lginç görünüflü d›fl›nda, tepedeki lambas›yla da kullanana okuma ›fl›¤› sunuyor.
Çok Amaçl› Mobilya John Nouanesing'in tasarlad›¤› çok fonksiyonlu bu dev beyaz "masa-küp" küçük bir çift koltuk, bir k›rm›z› masa veya ayak iskemlesine dönüflebiliyor.. Gerekti¤inde yer tasarrufu sa¤layan bu mobilyan›n dönüflümü için sadece 5 saniye yetiyor. ADRENAL‹N TUTKUNU
H›z tutkunu Auer, h›z treninin tahta raylar› üzerinden kendi üretimi kayaklar›yla kayd› ve bir dakika içinde tren raylar›n› aflt›. Auer, bir Porsche’un çekti¤i kayakla sürüklenerek bu konudaki satte 190 km’lik h›z rekorunu da k›rd›.
T
okat’ta do¤du, ‹stanbul Yüksek Ö¤retmen Okulu Türk Dili ve Edebiyat› Bölümü’nü bitirdi. Ankara’da Devlet Konservatuvar› ve Gazi Lisesi'nde edebiyat ö¤retmenli¤i yapt›. Milli E¤itim müfettifli oldu. ‹sviçre’ye kültür ataflesi ve ö¤renci müfettifli olarak atand›. Yurda dönünce Milli E¤itim Bakanl›¤› Baflmüfettiflli¤i ve Kültür müsteflar yard›mc›l›¤› görevlerinde bulundu. 1976-1983 y›llar› aras›nda Türk Dil Kurumu genel yazman›yd›. ‹lk fliirleri "Nazmi Cahit" takma ismiyle 1938'de Gençlik dergisinde yay›nland›.19501954 aras›nda Sokak, ‹nsan, Türk Dili, Yarat›fl, Kültür Dünyas› gibi dergilerde ç›kan fliirleriyle ünlendi. ‹lk fliir kitab› Adam›n Biri 1946'da yay›nland›. 1949 y›l›nda ç›kan ikinci kitab› "Rüzgâr"da Orhan Veli fliirine yaklaflmas› dikkat çekti.1940 sonras›ndaki fliirimizin yenileflmesi hareketinde kendine özgü bir yeri vard›r; rahat anlat›m›, içtenlik ve duyarl›l›¤›yla ilgi çeken titiz bir fliir iflçisidir. Kolay kavranan, genifl topluluklarca sevilen bir tarz gerçeklefltirmifltir. Çocuklu¤unun ve gençli¤inin geçti¤i yörelerden izlenimler yans›tarak insan, yurt ve do¤a sevgisini dile getirmifl, halk›n yaflam zorluklar›na tan›kl›k etmifl; halk fliirinden, türkülerden de yararlanarak ça¤dafl bir fliir oluflturmufltur. 113
Haz›rlayan: B‹RSEN ERKUTUN
7-1934 FIFA Dünya Kupası (eski adıyla Jules Rimet kupası) hangi kıtada düzenlenmiştir? a-Amerika b-Asya c-Avrupa d-Afrika 1-Canlıların doğrudan kullandığı hücresel enerji molekülü hangisidir? a-ATP b-ATM c-UAE d-KWH 2-Klasik Fransız mutfağında et pişirmekle sorumlu olan aşçıya verilen ad nedir? a-Turnan b-Ordövr c-Potaje d- Rotisör 3-Kavalalı Mehmet Ali Paşa, Osmanlı İmparatorluğu’nun hangi eyaletinde valilik yapmıştır? a-Edirne b-Şam c-Mısır d-Yemen 4-Mısır mitolojisine göre Hippopotam tanrıça kimdir? a-Anubis b-Ra c-Amon d-Thoueris 5-Şikayetname, Leyla ile Mecnun, Su Kasidesi gibi eserleriyle tanıdığımız ünlü divan şairi kimdir? a-Nef’i b-Fuzuli c-Nesimi d-Latifi 6-Devlet harcamalarını denetleyen kuruluşun adı nedir? a-Sayıştay b-Danıştay c-Yargıtay d-Maliye 114
8-Firdevsi’nin İran tarihini, İran kültür ve geleneklerini anlattığı 60 bin beyitten oluşan eserinin adı nedir? a-Keygavus b-Şehname c-Gülistan d-Gazavatname 9-1969 yılında Ay’a ayak basan ilk insan olan Neil Arsmtrong’u taşıyan uzay aracının adı nedir? a-Apollo-11 b-Sputnik 1 c-Atlantis d-Discovery 10-Süryaniliğin önemli merkezlerinden olan Mor Gabriel Manastırı hangi ilimizde bulunmaktadır? a-Trabzon b-İstanbul c-Malatya d-Mardin 11-Eskiden günümüz banka ve borsalarının işlevini gören, değerli eşya ve müchevherlerin alınıp satıldığı kapalı çarşılara ne denir? a-Kervansaray b-Arasta c-Bedesten d-Kapalıçarşı 12-Bolu Beyi’ne karşı savaşan ünlü destan kahramanı Köroğlu’nun gerçek adı nedir? a-Koca Yusuf b-Ruşen Ali c-Mustafa Ali d-Kiziroğlu Mustafa
13-Fizikte durağan olma hali ne ile ifade edilir? a-Epik b-Entropi c-Statik d-Dinamik 14-1959 yılında başlayan Türkiye 1. Futbol Ligi’nde bugüne kadar bir maçta en fazla gol atan takım hangisidir? a-Beşiktaş b-Fenerbahçe c-Galatasaray d-Göztepe 15-Denizaltılarda, tanklarda, siperlerde kullanılan, gözlemcinin gözünü çevirmeksizin çevreyi araştırmasını sağlayan optik araca ne denir? a-Steteskop b-Periskop c-Şnorkel d-Parakete 16-Fatih Sultan Mehmet’in davetiyle İstanbul’a gelen ve yüzlerce genç bilim adamı yetiştiren, Semerkantlı ünlü astronomi bilgini kimdir? a-Sinaneddin Yusuf b-Nasîruddîn el-Tûsî c-Ali Kuşcu d-Mirim Çelebi 17-Falkland Savaşı hangi iki devlet arasında çıkmıştır? a-İngiltere-Fransa b-Arjantin-İngiltere c-Arjantin-İspanya d-Brezilya-Arjantin 18-Gölleri inceleyen bilim dalına ne ad verilir? a-Etoloji b-Jeoloji c-Teoloji d-Limnoloji Yan›tlar: 152. sayfada
ANADOLU’NUN DÜNYASI Bekir Özgen
Sessiz ve
Derinden Kendi kendine konufluyor gibiydi Oktay: “Karda, k›flta bu kadar›na da pes do¤rusu...” Geçici olarak kiralad›¤› iki göz evi bir bafl›na iyi kötü yerlefltirmifl, soka¤a bakan genifl pencerenin gerisinde, yüzü as›lm›fl, k›p›rdamadan oturuyordu...
S
ab›rs›zl›¤›ndan birini bekle-
di¤i anlafl›labilirdi. Soka¤›n bir ucundan bulundu¤u yere do¤ru gelen taksiyi görünce, yüzü birden ›fl›d›. Girifl kap›lar›n›n önünde duran arabadan asker giysileri içinde Ali’nin inmesiyle neflesi yerine geldi. H›zla kap›ya yöneldi. ‹ki eski dost sarmafl dolafl oldular. Bir süre hoflbeflten sonra, sivil giysilerini üzerlerine geçirip sözlefltikleri kahvehanenin yolunu tut-
tular. Hava pusluydu. Gökten çamur ya¤m›flt› sanki. Her yer v›c›k v›c›kt›. Ald›rmad›lar. Elleri paltolar›n›n ceplerinde, dillerinde biraz sonra buluflacaklar› arkadafllar› Mete, yürüdüler, yürüdüler. Sözlefltikleri kahvenin önüne geldiklerinde çevreyi kolaçan ediyorlard› ki: “Hey, hey, hey!” Mete’nin gür sesinin yank›land›¤›n› duydular. Bozk›r’›n göbe¤inden ko115
BD ARALIK 2011
pup gelen üç kafadar hemfleri, sonuçta buluflmufllard› iflte. ‹çeri girip k⤛t oynayacaklar, g›rg›r geçecekler, haftan›n yorgunlu¤unu gidereceklerdi. “Okumuflun ekme¤i koynunda,” deseler de askerlik aman, yaman dinlememifl, o y›l, ne kadar asker kaça¤› torpilli, hat›rl›, kelli felli kifli varsa, hiçbirinin gözünün yafl›na bak›lmadan, toplan›p getirilmiflti. Hemen her yaflta, bir y›¤›n üniversite ç›k›fll› insanla, baflvurusu olsun olmas›n, koca bir
A¤z› var, dili yoktu sanki. Kahveye girerlerken, üç arkadafl da sarmafl dolaflt›. Vakit erken oldu¤u için, içeride bofl masa bulmak zor olmad›. ‘Tavla’ m›, ‘maça k›z›’ m› derken, ‘prafa’ oynamaya karar verdiler. alay oluflturulmufltu. Bunlar aras›nda devlet yönetiminde görev alm›fl nice üst düzey bürokrat da vard›. Hiçbirinin cebindeki kartvizit ifle yaramam›fl, yüzündeki maske indirilivermiflti. ‹çlerinden biri kendini tutamam›fl, “Ellisinden sonra padiflah olacak flehzadeler gibi, subay adayl›¤›na soyundurdular bizi,” demiflti. Yirmi yedi may›s darbesinin hemen
sonras›yd›. Yedek subay okulu talim116
gâha dönüfltürülmüfl, dersler -belki de ilk kez- arazide yap›lmaktayd›. K›flt›. Ortal›k beyaza ve ayaza kesmiflti. Da¤ tafl üflümeye durmufl, hayvanlar bile kafalar›n› sokacak kuytu bir delik bulmak için dört döner olmufltu. Ço¤u, s›ca¤›n kuca¤›ndan kopup gelen bu ç›tk›r›ld›m insanlar için da¤da bay›rda koflturmak, elde silah, palaskada matara ve s›rtta çantayla talime ç›kmak, zorun da zoruydu. Bir genel müdür, Baflkent’teki daire arkadafl›na yazd›¤› mektupta, “Burada hepimizin anas›n› a¤lat›yorlar,” diye yazm›flt›. Mete, bu durumu annesine aktard›¤›nda, “Vah yavrular›m, ‘Çi¤miflsiniz piflmemiflsiniz, asker oca¤›na düflmemiflsiniz,’ diye bofla demiyorlarm›fl demek ki,” diye kah›rlanm›flt›. O y›l, asker giysileri içinde k›fl geç-
mek bilmemiflti. Tuttuklar› ifl ne olursa olsun, içlerinde en pespaye, en sallapati, en dilenci k›l›kl› görüneni Ali idi. Onun sergiledi¤i safl›¤› ve temizli¤i gören biri, bu özelli¤ini do¤as›ndan getirdi¤ini düflünerek, “Bu nas›l mühendis olmufl?” diyebilirdi. A¤z› var, dili yoktu sanki. Kahveye girerlerken, üç arkadafl da sarmafl dolaflt›. Vakit erken oldu¤u için, içeride bofl masa bulmak zor olmad›. ‘Tavla’ m›, ‘maça k›z›’ m› derken, ‘prafa’ oynamaya karar verdiler. Ali, “Ben kapikli oynamam. O, kumar olur. Çay›na, kahvesine olursa diyece¤im yok,” diye tutturdu. Oktay, “Can›m, ö¤le yeme¤imiz de içinde olsun bari. Ne var, flunun fluras›nda yiyip içece¤imiz birer porsiyon kebap, birer bardak ayran,” diye
BD ARALIK 2011
dirense de, Ali’yi yumuflatamad›lar. ç ahbap te¤men aday› ara-
Ü
ekili tarlam›z yok ki, har vurup harman savural›m. Öyle lüks lokantalara para saymak bize mi düfltü?” diye yerindi. Onun bu karfl› ç›k›fl› Ali’nin can›na minnet olmufltu belli ki. Kirlenmemifl bak›fl›yla arkadafllar›n› süzdükten sonra, “Ben gidip sizlere birer tane simit alay›m, geleyim. Onunla midemizi aldat›r›z,” diye Mete’ye arka verdi.
s›nda dili en sarg›n, yüzü en güleç, tav›rlar› en rahat olan Mete’ydi. ‹flin kumara dökülmesine onun da gönlü yatk›n gelmedi. Düflündü¤ünü içinde tutmad›, “Ali do¤ru söylüyor. ‘Yemek, içki’ deyip de ifli büyütmeyelim. Herkes üflüdükçe s›cak çay, salep içip içini ›s›ts›n,” diyerek “Al papaz›, ver k›z›,” derken ortaAli’nin yüre¤ine su serpti. l›¤›n iyiden karanl›¤a vurdu¤unu gö“Tamam,” dedi Oktay. “Sürünüzdeki tavuklara ‘hiflt’ dedimse, sözümü geri ald›m. Her fley istedi¤iniz gibi olsun.” Gözleri atmaca, beyni plak, kulaklar› mikrofon Bafllad›lar gibi çal›flsa da, ka¤›tlar› da¤›tmaya. eninde sonunda yan›ndakiler asker Kimi elden koz yapt›, arkadafllar›yd›. kimi yerden çekti. Onlar› k›rmaya, ürkütmeye gelmezdi. rünce, oyunlar›n› b›rakt›lar. S›ra, heBafllad›lar ka¤›tlar› da¤›tmaya. Ki- saplar› ödemeye gelmiflti. Yenilen hep mi elden koz yapt›, kimi yerden çekti. Ali oldu¤u için eli cebine giden de Kimi batt›, kimi ç›kt› derken zaman zorunlu olarak o oldu. Oktay arkadafl›na tak›ld›, ”fiu k⤛tlar› cebine koy akt› gitti, kar›nlar› ac›kt›. “Ben, buraya yak›n, iyi bir lokanta da, ko¤uflta nöbet tutarken biraz olsun biliyorum. Oyuna biraz olsun ara ve- al›flt›rma yapars›n.” relim, midelerimizi bayram ettirelim. Sürekli karavanaya talim ede ede cana destek Mete’den geldi: n›m›z ç›kt›,” dedi Oktay. ”Yetene¤i yok ki ö¤rensin. Mete, cüzdan›na güvenemiyordu. Dersine çal›flsa ne yazar, çal›flmasa “Bak›n beyler,” diye yüzünü ekflit- ne çizer!” ti. “Bizim baflkalar› gibi dikili ba¤›m›z, Kahveden istemeyerek d›flar› ç›k-
O
117
BD ARALIK 2011
Ali, “Bir el daha, bir el daha,” deyip durdu. Ama yengin ç›kt›¤› pek görülmedi. Yandan belden onlar›n oyunlar›n› seyredenler, “Bu kadar flans›zl›¤a da pes do¤rusu!” demeden edemediler. Öteki haftalardaki oyun günleri de birbirlerinin benzeri olmaktan öte geçemedi. yle, böyle derken
Ö
Yenilen pehlivan gürefle doymaz hesab›, Ali, “Bir el daha, bir el daha,” deyip durdu. Ama yengin ç›kt›¤› pek görülmedi. t›klar›nda yüzlerine kömür kokulu bir ayaz vurdu. D›flar› so¤uk, so¤uk, so¤uktu. Hep so¤uk vard›. Kara, çamura bata ç›ka yürüdüler. Nizamiyeye geldiklerinde buz kesmifllerdi. “K›fl›n oca¤› bats›n!” dedi Ali. Bir hafta sonra da, ö¤lenin efli¤inde ayn› kahveye var›p düfltüler. D›flar›da kar, içeride Ali, kudurdukça kudurdu. Yenilen pehlivan gürefle doymaz hesab›, 118
alt› ay›n, iki aya yak›n bir zaman› geçmifl gitmiflti. Ali’nin yanlar›nda olmad›¤› bir gün Mete, Oktay’a döndü, “Bu ifl art›k kabak tad› vermeye bafllad›,” dedi. “Her hafta yenilgi üzerine yenilgi almas› hadi neyse ama, çay paralar›n› sürekli Ali’nin vermesine gönlüm raz› gelmiyor. Fukaran›n cebinde paras› var m› yok mu sormuyor, ha bire üstüne yükleniyoruz. Bundan sonra ben, bilerek yenilece¤im. Sen sesini ç›karma,” diye tembihledi arkadafl›n›. “Sak›n ha Mete!” diye karfl› ç›kt› Oktay. “Ali, temiz çocuktur ama gururuna çok düflkündür. Böyle yapt›¤›n› sezerse, bir daha yüzümüze bakmaz.” Mete, üstelemedi. Ali’nin bir saf-
l›¤›n› düflündü, bir ac›nas› giyim kuflam›n› an›msad›. ‹çten içe, “Onun parasal durumu benimkinden de kötü olmal›. Cebindeki sigara paras›na el
BD ARALIK 2011
koyup kahveciye aktarmas›na neden oluyorsak, yaz›k oluyor garibime,” diye dertlendi. Kal›b›n›n adam› olan böyle birine sürekli para ödetmek, hangi kitapta yazard›? Omuzlar›na demir tak›p ordunun flerefli birer aste¤meni olarak de¤iflik yerlere atand›klar›nda üç hemfleri sar›l›p öpüfltüler. Birbirlerine flans dilediler. Oktay olsun, Mete olsun, Ali’ye dönüp “Hakk›n› helal et. Gidip de gelmemek, gelip de görüflememek var,” diye eksiklendiler. Askerlik sonras› görüflebilmek umuduyla yurdun dört bir yan›na da¤›ld›lar. Ve uzunca süre birbirlerinden haber alamad›lar. Yurtsal görevlerini bitirince de de¤iflen bir fley olmad›. Biri en büyük, biri ikinci büyük, öteki de ülkenin üçünü büyük kentine yerleflip kald›lar. Çoluk çocu¤a kar›flt›lar. Dertleri bir bafllad› bir bitti, özlemleri hiç bitmedi ki bir kez daha bafllas›n.
Y
›llar sonrayd›. Mete, annesinin ölümü nedeniyle do¤up büyüdü¤ü kente gelmiflti. Dertle yat›yor, ac›yla kalk›yordu. S›k s›k annesinin mezar›n› ziyaret ediyordu. Bir gün gömütlükten yeni dönmüfltü ki, gördü¤üne inanas› gelmedi. Oktay, eski bir özlemden yeni can bulmufl biri gibi, gelip durmufltu önüne. Onu görünce, a¤lamaya haz›r gözlerinden yafllar bofland›. Sar›ld› ona kollar›n›n bütün gücüyle. Annesinin ölüsüne sar›lamam›flt› ya… ‹leri geri derken, laf dolaflt› geldi Ali’yi buldu. “Ne yap›yor Ali’miz gerçekten?
‹çe sinecek bir ifl bulabildi mi? Eskisi gibi ekonomik s›k›nt› çekmiyor yine de¤il mi?” diye sordu. Oktay, arkadafl› Mete’nin yas içinde oldu¤unu bilmese, “Benimle dalga m› geçiyor?” diye kuflkulanabilirdi. K›sa bir süre sesini ç›karmad›. Sonunda dayanamay›p “Ne s›k›nt›s›?” dedi tuhaf bir sesle. “Ali, fabrikatör. Üç ayr› yerde, üç ayr› fabrikas› var. “Nas›l olur?” deyip durakald› Mete. “Ö¤le yeme¤i yerine bir simitle yetinen biri, aradan daha on befl y›l bile geçmeden onca iflletmeyi nereden bulabilir?“ diye sormadan edemedi. “Nas›l olacak?” diye laf›n ucunu
“Nas›l olur?” deyip durakald› Mete. “Ö¤le yeme¤i yerine bir simitle yetinen biri, aradan daha on befl y›l bile geçmeden onca iflletmeyi nereden bulabilir?“ b›rakmad› Oktay. “Demek ki karl› da¤lar› aflm›fl, azg›n sular› geçmifl, varm›fl ulaflm›fl paran›n yat›p uyudu¤u yere.” “‹yi de, seni de yan›nda götürseydi o zaman,” dile¤ini duyunca, “fiaka, flaka,” diyerek bir ayraç açt›. “O, oldum olas› öyleydi. Belli etmezdi ama bizimle birlikteyken de varl›kl›yd›.” “Bravo Ali’ye öyleyse,” diye kekeledi Mete. K›zarm›fl yüzüyle, “Fabrikatör olana kadar devlet tiyatrosunda 119
BD ARALIK 2011
aktör olsa daha baflar›l› olurmufl,” demekten kendini alamad›. Gel zaman, git zaman derken, Mete’nin ifli Ali’ni kald›¤› kente düfltü. Buraya kadar gelmiflken, Oktay’›n verdi¤i telefon numaras›ndan, “Ali’yi arayay›m hele,” dedi. Yine so¤uk bir gündü ama kar yoktu. Kula¤› d›flar›daki poyraz›n u¤ultusunda, gözü önündeki telefonun tufllar›nda, çevirdi verilen numaray›. Kula¤›n› bir bayan sesi doldurdu: “Buyurun buras› Ali Bey’in ofisi. Kiminle konufluyorum?” “Ben, Ali Bey’le konuflmak istemifltim. Eski bir arkadafl›y›m. Ad›m› vermesem iyi olacak. Kendisine bir sürpriz yapmak istiyorum da...”
B
ir dakika geçmemiflti ki,
ikinci bir sekreter ayn› incelikle, “Ali Bey’i kim aram›flt› efendim?” diye sorunca, Mete, sabr› tükense de ifli oyunbozanl›¤a vurmaktan kaç›nd›. Ona da ayn› sözleri yineledi. Bu kez, karfl›s›nda Ali vard›. Daha, “Ali, sen misin?” demeye kalmadan, onun, “Oooo Mete! Bu k›fl k›yamette y›lan bile deli¤inden ç›kmazken, seni hangi rüzgâr att› buraya. Neredesin, bana yerini söyle. Arabam› gönderip ald›raca¤›m seni,” diyen sesi duyuldu. Mete flaflk›nd›. “Pes do¤rusu,” diye geçirdi içinden. “Adama bak yahu, benim a¤z›mdan ç›kan iki üç sözcü¤ün t›n›s›ndan kim oldu¤umu ç›kar›verdi. Hem de bunca y›l aradan sonra. Demek ki bu adam bizimle birlikteyken
120
hep sessiz ve derinden gitmifl. Cin gibi adam, ifli safl›¤a vurmufl.” Yine de bozuntuya vermedi. “Hangi rüzgâr olacak,” dedi. “Ellerim kafl›n›yor kaç gündür. fiöyle bir karfl›l›kl› otursak da, doya doya prafa oynasak. ‹çimiz ›s›n›r diye düflündüm,” diye tak›lmadan edemedi. Mete, bindi¤i son model Mercedes arabayla Ali’nin yan›na gelirken, özel sürücü, ona Ali Bey’i nereden tan›d›¤›n› sordu. ‹flte o zaman Mete’nin belle¤i uyan›verdi. Dayanamay›p sordu: “Ali Bey’in arkadafllar› ço¤unlukla elleri çantal›, kelebek kravatl› ve gerdanl› adamlar, öyle de¤il mi?” Sürücü, “Sizi incitecek bir fley söylediysem özür dilerim, efendim,” diyerek günah ç›karmaya çal›flt›. Mete’nin a¤z›ndan dökülen, “Sessizli¤ime, utangaçl›¤›ma ve dökülen k›l›¤›ma, k›yafetime bakarak beni patronunun arkadafll›¤›na yak›flt›ramad› besbelli. Bu hataya y›llar önce ben de onun patronu için düflmüfltüm,” sözlerinden bir fley anlayamad›. O gün, her fleye karfl›n, “Keflke hiç bitmese!” denilen günlerden biri olup ç›kacakt›. • bekirozgen@butundunya.com.tr
YAZAR DEDE VE TORUNLARI Muzaffer ‹zgü
N oel Anne B
abam bana Ren geyi¤i alm›fl. Ama ben onun Ren geyi¤i oldu¤unu bilmiyordum. Yok can›m, canl› Ren geyi¤i de¤il, oyuncak Ren geyi¤i, yumuflac›k. Öyle güzel bak›fllar› var ki, sanki canl› gibi. Babama teflekkür ettim, hemen odama gittim, Ren geyi¤ini okflad›m, sevdim. “Senin ad›n ne olsun?” dedi. Bir bakt›m, ablam kap›da bana gülümsüyor. “Duru’cu¤um onun ad› var zaten, Ren geyi¤i... Bundan güzel ad olur mu?” “H›››, olmaz.” “Hem biliyor musun Noel Baba var 121
BD ARALIK 2011
ya, o y›lbafl› arma¤anlar›n› neyle da¤›t›r?” “Hay›r bilmiyorum ablac›¤›m” dedim. “Ren geyi¤iyle. Ren geyi¤inin arkas›na kofltu¤u bir k›zak vard›r. Noel Baba k›za¤a biner, ‘Haydi bakal›m Ren geyi¤i, y›lbafl› arma¤anlar›n› da¤›tmaya gidiyoruz’ der, ondan sonra da¤›tmaya bafllarlar...” Çok hofluma gitti, ablama sordum: “Niçin hayvanat bahçesinde Ren geyi¤i yok?” “Ren geyi¤i kutuplarda yaflar. Eskimolar›n orada olur.” Ay ben Eskimolar› biliyorum. Bir film izlemifltim. Böyle çekik gözlüydü Eskimolar. Annemin sesini duydum: “Haydi k›zlar, yeme¤e”. Ablam: “Ay anneme hiç yard›m etmedim diyerek kofltu. Ben de Ren geyi¤imi elime ald›m, kofltum. Sofrada oturan babama bir öpücük kondurdum. “Babac›¤›m bana Noel Baba’n›n Ren geyi¤ini alm›fl...”
R
en geyi¤imi masan›n üzerine koydum. Ablam güldü: “Galiba ona yemek yedireceksin Duru” dedi, ben de güldüm... Yemekten sonra yine odama kofltum. Ren geyi¤im kuca¤›mdayd›. Burnunu sevdim, kulaklar›n› sevdim. “Kutuplar çok so¤uk, de¤il mi Ren geyi¤i?” dedim. “Biz üflümeyiz ki” dedi. “Kutuplar› özlemiyor musun?” “Özledi¤im zaman oraya gidiyorum... Ben uçmas›n› da bilirim.” “Uçmas›n›... Ablam bunu söylemedi bana. Nas›l uçuyorsun?”
122
“‹stersen bin s›rt›ma, uçup gidelim kutuplara, Eskimolara...” “Ya beni annem ça¤›r›rsa?” “O zamana dek geliriz can›m... Hem benim can›m biraz üflümek istiyor. Buras› çok s›cak. Haydi, geliyor musun benimle?” “Elbette geliyorum...” “Bin s›rt›ma, ama ben ‘Aç gözlerini’ demeden gözlerini hiç açma...” “Tamam...” Ren geyi¤inin s›rt›na bindim. “Kapat gözlerini” dedi, kapad›m. “Aç gözlerini” dedi, açt›m. “Aaaa... Ne çabuk geldik?... Ama sen bana niçin söylemedin, üflümeye bafllad›m. Söylesen kaza¤›m› al›rd›m.” “fiimdi al›fl›rs›n...”
H
er yer bembeyazd›. Gökyüzü de bembeyazd›. Biraz ileride beyaz hayvanc›klar oynafl›yorlard›. “Onlar da ne?” diye Ren geyi¤ime sordum. “Onlar kutup ay›s›...” Ellerimi ç›rpt›m. “Ben onlar› görmedim, hayvanat bahçesinde de yok. Haydi yanlar›na gidelim...” Ren geyi¤iyle kutup ay›lar›n›n yan›na yaklaflt›k... Korktum. Ren geyi¤i, “Niçin durdun?” dedi. “Korktum, bana birfley yapmazlar m›?” “Yooo, burada hayvanlarla insanlar dostturlar. Çünkü burada herfleyi paylafl›rlar. Haydi korkma, yanlar›na yaklaflal›m. Seni tan›s›nlar...” Aaaaaa, onlar yan›m›za gelmeye bafllad›lar... Hemen de benim Eskimo olmad›¤›m› anlad›lar. Çünkü art arda
BD ARALIK 2011
Her yer bembeyazdı. Gökyüzü de bembeyazdı. Biraz ileride beyaz hayvancıklar oynaşıyorlardı. “Onlar da ne?” diye Ren geyi¤ime sordum...
123
BD ARALIK 2011
bana, “Hoflgeldin, hoflgeldin” diyorlard›. Ben de bafl›m› kald›r›p kald›r›p indiriyordum. Biri iyice yan›ma yaklaflt›, bana bir bal›k uzatt›: “Az önce yakalad›m” dedi. “Bu sular›n en güzel bal›¤›d›r... Size sunuyorum...” Çok güzel bir bal›kt›. Pullar› alt›n rengindeydi, bafl› k›rm›z›yd›, kuyru¤u yeflildi. Hele gözleri o denli güzeldi ki... Canl›yd›. “Nas›ls›n›z konuk, hoflgeldiniz” dedi. Bal›k konufluyordu. Sesi incecikti. “Beni yemezseniz size arkadafl olurum” dedi. “Ay, ay bal›kç›k, ben seni yemem, kimseye de yedirmem. Arkadafl oluruz. Seni arkadafllar›ma gösteririm...” “Ben de onlara bal›k flark›lar› söylerim...”
K
utup ay›lar› yöremde yuvar-
lak oluflturdular. Sonra dansa bafllad›lar. Ren geyi¤i: “Burada böyledir. Gelen konu¤a dans gösterisi yaparlar...” Ay›lar bembeyaz tüyleriyle o denli uyumlu dans ediyorlard› ki, hangisine bakaca¤›m› bilemiyordum. ‹çlerinden biri ortada duruyor, onun söyledi¤i flark›ya uygun olarak dans ediyorlard›. Ren geyi¤i kula¤›ma f›s›ldad›: “Annen ça¤›rmadan haydi bir de Eskimo kulübesine konuk olal›m...” Çok sevindim. Kutup ay›lar›na teflekkür ettim. Güzel bal›¤› saklayaca¤›m› söyledim. Hepsi iki ayak üzerine durdular, beni u¤urlad›lar. Çok heyecanlyd›m. fiimdiye kadar hiç Eskimo kulübesi görmemifltim. Ren geyi¤imle buzlar›n üstünde yürüyorduk. Gerçek
124
so¤u¤a al›flm›flt›m. Sanki y›llar önce burada do¤mufl, burada büyümüfltüm. Aa-a-aa... Bu nas›l kulübe? Ben flöyle bir odal› ev san›yordum. Veya bir çad›r... Yooo... Buz bir kap›n›n önünde bekliyoruz. Ren geyi¤im sesleniyordu: “Kimse yok mu, konuk geldik. Kimse yok mu, konuk geldik...” Ufac›k biri ç›kt›. Anne mi, baba m›, yoksa çocuk mu bilmiyor›z ki... Bizi bafl›yla selamlad›. “Buyurun” dedi.
İ
çeriye girdik. Aaaa, duvarlar buzdan, oturduklar› yer buzdan, ay yoksa yataklar›, yorganlar› da m› buzdan? “Buyurun, buyurun, Eskimo çöre¤i yiyorduk. Biz çok severiz bu çöre¤i. Kulübemizden hiç eksik olmaz. Bununla flekerli s›cak su içeriz... Buyurun size de sunal›m...” Bizim çörekler gibiydi ama daha ufakt›. Üzerinde susamlar yoktu. Is›rd›m... Umh... Umh... Umh... Çok lezzetliydi... Belli ki uçup gelirken çok ac›km›fl›m. fiekerli sudan içmeye bafllad›m. Aaaa, salt su de¤il, içinde çok güzel bir koku vard›. Anneannemin ›hlamurunun tad›na benziyordu... “Ay bir tane daha alsam ay›p olur mu acaba?” Ren geyi¤i: “En az üç tane yemelisiniz. Sonra Eskimo çöre¤ini be¤enmedi¤inizi san›rlar.” Ay yemem mi?... Aaaa o da kim? Hiç görmemiflim, orac›kta örtünün alt›nda yatan bir Eskimo varm›fl. Gözleri de ne güzelmifl. Dudaklar› da k›pk›rm›z›ym›fl. Gülüflü de balm›fl bak›fl›
BD ARALIK 2011
K
“ imse yok mu, konuk geldik. Kimse yok mu, konuk geldik...”
da flekermifl. Ay, ay, t›p›fl t›p›fl yan›ma gelmifl, elimi tutmufl. “Benim ad›m Karbeyaz, ya senin ad›n ne?” dedi. “Benim ad›m da Duru” dedim. Çöre¤e uzanmadan bana birfley uzat›yor Karbeyaz... O da ne? Buz gibi saydam bir tafl. Ama p›r›l p›r›l parl›yor. Bir ipe geçirilmifl... “Al›n size hediyem olsun. Y›lbafl› geliyor ya, onun hediyesi. Boynunuza takars›n›z...” Ay flimdi ben Karbeyaz’a ne vereyim? Yan›ma hiçbir eflya almam›fl›m ki... Ceplerimi kar›flt›r›yorum... Aaaa babaannemin bana ald›¤› fl›ng›r fl›ng›r öten k›rm›z› bilezik... Hemen onu Karbeyaz’›n koluna takt›m. Karbeyaz bilezi¤i çok sevdi. Elini kald›r›rken çöre¤e de¤il, hep bilezi¤ine bak›yordu. “Bunu hep saklayaca¤›m Duru...” dedi.
O s›rada annem sesleniyordu: “Duruuuu, Duruuuu...” H›h, ben kutuplarday›m ki, gelemem... Bir Eskimo evinde konu¤um. Hem benim burada da arkadafl›m var. Ad› Karbeyaz. O bana kolye verdi y›lbafl› arma¤an› olarak, ben de ona babaannemin ald›¤› bilezi¤i verdim. Ren geyi¤im: “Haydi gidelim, anneni üzmeyelim. Hem buradan giderken bir k›zak alal›m, sen bu y›lbafl›nda Noel Baba ol...”
G
ülmeye bafllad›m...
“Niçin gülüyorsun Duru?” “Ay Ren geyi¤i, k›zdan Noel Baba olur mu?” “Sen de Noel Anne olursun...” “Ay çok güzel... Ben de Noel Anne olurum... Haydi k›za¤› al›p gidelim...” 125
BD ARALIK 2011
Ren geyi¤inin k›za¤› çok güzel. Alt›n rengine boyanm›fl, her yan›nda renk renk kurdeleler vard›, arkas›nda beyaz ve k›rm›z› balonlar s›ra s›ra dizilmiflti. “Sen fluraya oturacaks›n Noel Anne...” Aaaa, ne çabuk geldik. Eskimolar›n oradan evimizin önüne gelivermifliz. Bizim apartman kap›s›n›n önündeydik. Ay bu Noel Annelik de pek hofluma gitti. ‹yi de, hediyeler nerede? Yooo, ben bacalardan giremem. Öyle ya, Noel Baba, fley yani Noel Anne bacadan girer, hediyeleri çocuklar›n yast›klar›n›n ucuna b›rak›rm›fl, çocuk sabahleyin uyan›nca hediyesini görür, çok mutlu olurmufl... “Ay Ren geyi¤im, hediyeler nerede?” “Önündeki sand›¤›n içinde...” Sand›¤›n kapa¤›n› açt›m... Aman aman ne hediyeler, ne hediyeler... “Yoksullar›n evlerine gidiyoruz
de¤il mi Duru?” “Elbette, o çocuklar›n yanlar›na gidiyoruz. Yaln›z ben bacalardan giremem...” “Ben girerim, siz k›zakta oturun. Hediyeyi verin bana, ben bacadan girer, hediyeyi çocu¤un baflucuna koyar, dönerim...”
A
y bu denli güzel hediyelerden
nas›l seçsem? Acaba o evde kaç çocuk var? Bu çocuklar k›z m› yoksa erkek mi? Ren geyi¤i: “Ben torbama doldururum, evde kaç çocuk varsa ona göre hediyelerini da¤›t›r›m...” dedi. Babaannem yana¤›mdan öpüyor, yorgan›m› örtüyordu. M›r›ldand›m: “Ren geyi¤im nerede babaanneci¤im?” “Yan›nda ya k›z›m...” Yine m›r›ldand›m: “Ben Noel anne oldum...” • muzafferizgu@butundunya.com.tr
ZEK‹ Ö⁄RENC‹
Ö¤retmen, s›n›f›ndaki zeki ama biraz da k›skanç oldu¤unu bildi¤i bir ö¤rencisine, “Niçin arkadafllar›n›n yapt›klar›n› bozup kavga ediyorsun?” diye sordu. Ö¤renci, “Onlar›n beni geçmelerini istemiyorum” dedi, “En iyi ben olmal›y›m.” Ö¤retmen, masas›ndan kalkt›, eline bir parça tebeflir ald› ve yere bir çizgi çekti. Ö¤rencisine dönerek, “Bu çizgiyi nas›l k›salt›rs›n?” diye sordu. Ö¤renci bir süre düflündü, içinde çizgiyi birçok parçaya bölmek de olan birkaç yan›t verdi. Ö¤retmen, bafl›n› iki yana sallayarak yan›tlar› kabul etmedi¤ini belli etti. Sonra yere ilkinden daha uzun bir çizgi çekti. Ö¤rencisine “fiimdi birinci çizgi nas›l görünüyor?” diye sordu. Ö¤renci utana s›k›la, “Daha k›sa” diyerek bafl›n› öne e¤di. Ö¤retmen gülümseyerek: “Bilgini ve yeteneklerini art›rarak kendi çizgini uzatman, rakibinin çizgisini bölmeye çal›flmandan daha iyidir.” dedi. Gönderi: SABRİYE AŞIR
126
TATLI B‹R ÖYKÜDÜR YAfiAM Yücel Aksoy
De¤er Biçilemez
Tablo
Çok insanın hayal edemeyeceği kadar zengindi. Ülkenin en güzel kentlerinin en güzide semtlerindeki dairelerinin sayısını bilmiyordu bile. Ayrıca iyi bir antika meraklısıydı.
S
ahip oldu¤u zengin koleksiyonun de¤eri de tahminleri zorluyordu. ‹flletti¤i ma¤azalarda binlerce insan çal›fl›yordu. Herkesin “keflke onun yerinde ben olsam!” diye düflünebilece¤i imrenilecek biriydi.
Gelin görün ki o, bu özenilecek yaflama karfl›n mutlu de¤ildi. Her fleye sahip oldu¤u do¤ruydu ama içinde bir yerde derin bir boflluk, doyurulamaz bir açl›kla k›vran›yordu. Kendisine “baba” diye sar›lacak bir çocu¤u yok127
BD ARALIK 2011
tu. Bu yaln›zl›¤›, bu eksikli¤i y›llard›r sevgili efliyle birlikte içten içe hissetmifllerdi. Ama umutla dua etmeye, sab›rla beklemeye devam ediyorlard›. fli, Güzel Sanatlar Akademisi’nin resim bölümünden mezundu; yani e¤itimli bir ressamd›. Kad›nca¤›z, hayal etti¤i bebeklerin, çocuklar›n ya¤l›boya resimlerini yap›yor, sergiliyordu. Tablolar›n› çocuklar› gibi seviyordu. Bu nedenle de onlar› parayla baflkalar›na satmak akl›n›n ucundan bile geçmezdi. Y›llar bu flekilde ak›p gitti. Sonunda ihtiyarl›k günleri gelip çatt›. Art›k çocuk sahibi olma hayalleri bitmiflti. Kad›n, resimleriyle, adam ise ifliyle içlerindeki bofllu¤u doldurmaya ça-
E
Y›llar bu flekilde ak›p gitti. Sonunda ihtiyarl›k günleri gelip çatt›. Art›k çocuk sahibi olma hayalleri bitmiflti. Kad›n, resimleriyle, adam ise ifliyle içlerindeki bofllu¤u doldurmaya çal›fl›yorlard›. l›fl›yorlard›. Beklenmedik bir kaza, yaflamlar›n› altüst etti; a¤›r bir trafik kazas› geçirdiler. Adam hafif yaral› olarak kurtuldu. Kar›s› ciddi bir beyin zedelenmesi ile yo¤un bak›mda yatt› aylarca… Adam, kar›s›n›n sa¤l›¤›n› tekrar kazanabilmesi için servetinin önemli bir bölümünü harcad›. Derken bir gün doktorlar, kar›s›n›n k›smen iyileflti¤ini ve art›k evine dönebilece¤ini, bundan sonraki tedavilerin evde de sürdürülebilece¤ini müjdelediler. Kad›n eve döndü ama art›k eskisi gibi de¤ildi. Adeta bir çocuk gibi yafl›yordu. Sadece ona hizmet etmesi, yard›mc› olmas› için bir bayan çal›flmaya bafllam›flt› yanlar›nda. Kocas›n› savaflta kaybetmifl iyi yürekli, sevecen genç han›m›, ikisi de evlatlar› gibi sevdiler. Eve biraz olsun çocuk c›v›lt›s› getiren iki küçük çocu¤unu da torunlar› gibi ba¤›rlar›na bast›lar. Zamana dur demek mümkün mü?
Günler, aylar h›zla geçti. Bu arada evin han›m›, eskiden oldu¤u gibi resim yapmaya bafllad›. Tablolar› eskisi gibi baflar›l› de¤ildi ama yine de kad›nca¤›128
BD ARALIK 2011
Salonun sessizli¤ini bak›c› kad›n›n sesi bozdu. Annesi gibi sevdi¤i bir kad›n›n, çocuklar› gibi sevdi¤i tablosuna, müzayede salonlar›nda pek al›fl›k olunmayan bir teklif verdi: “Befl dolar!” diye ba¤›rd› acemice... z›n eski günlerdeki gibi mutlu olmas›na yard›mc› oluyordu. ›llar birbirini kovalad›; kad›n bir gün öldü. Adam, bak›c› kad›n› ve iki yetimini, de¤erli hediyeler verip gönderdi. Çok geçmeden, adam da bir kalp krizi sonucu yaflama veda etti. Böylece, hayalleri süsleyen o koca servet sahipsiz kald›. Yaflad›klar› ülkenin kanunlar›na göre bir süre geçtikten sonra eflyalar sat›l›¤a ç›kar›ld›. ‹lk olarak “paha biçilemez antikalar”, büyük bir aç›k artt›rmada sat›fla sunuldu. ‹lk parça adam›n eflinin beyin özürlüyken yapt›¤› bir tabloydu. Bir özürlünün umutlar›n› döktü¤ü, ruhunu ortaya koydu¤u bu mütevaz› tabloya kimse dönüp bakmad› bile. Herkes, az sonra önlerine gelecek paha biçilmez antikalar› bekliyordu. Bu nedenle de müzayede yöneticisinin “Artt›ran var m›?” diye ba¤›r›fl›na salondan tek yan›t gelmiyordu. Salonun sessizli¤ini bak›c› kad›n›n sesi bozdu. Annesi gibi sevdi¤i bir
Y
kad›n›n, çocuklar› gibi sevdi¤i tablosuna, müzayede salonlar›nda pek al›fl›k olunmayan bir teklif verdi: “Befl dolar!” diye ba¤›rd› acemice… Daha fazlas› yoktu ki cebinde. Umutla, bir baflkas›n›n kendi teklifini artt›rmas›n› bekledi. Emek bu denli hor görülmemeliydi. Kad›n›n tablosu hiç olmazsa biraz daha yüksek bir fiyatla sat›lmal›yd›. Ama salondaki sessizli¤i yaln›zca müzayede yöneticisinin ara s›ra söyledi¤i “Var m› art›ran?”, “Yok mu art›ran?” sözcükleri bozuyordu.
N
ihayet, “Sat›yorum... Sat›yorum... Saaat…t›m” sözcüklerinin ard›ndan bir tokmak sesiyle, tablo sadece befl dolara bak›c› kad›n›n oldu. Müzayede yöneticisi, kimsenin almaya lây›k görmedi¤i bu tabloyu eline ald›, arka yüzünü çevirip, herkesin görebilece¤i flekilde yukar› kald›rd›. Tablonun arkas›nda, katlanm›fl küçük bir k⤛t parças› vard›. Yine herkesin gözü önünde k⤛d› ald› ve açt›. Özenerek yaz›lm›fl notlara bir göz gezdirdikten 129
BD ARALIK 2011
sonra kalabal›¤a döndü: “Bayanlar baylar, müzayede sona ermifltir!” dedi. Salondakiler neler olup bitti¤ini anlayamaman›n flaflk›nl›¤› içindeyken, k⤛tta yaz›l› olanlar yüksek sesle okumaya bafllad›: “Kim, sevgili eflimin bu mütevaz› eme¤ine de¤er vererek bu tabloyu sat›n alm›flsa, eflime verdi¤im de¤erden çok daha az olan servetim onundur.” Dünya belki de bir müzayede salonudur. Gördü¤ümüz her fleye birileri bir de¤er biçer. S›rf baflkalar›n›n biç-
ti¤i de¤erler üzerine yeni de¤erler eklemek için, bizim için en de¤erli olanlar› unutarak, hatta bazen da k›rarak, ömrümüzü tüketiyor olabiliriz. Sevimli bir çocu¤un annesi ya da babas› olman›n de¤eri borsalarda ölçülemiyor. Fedakâr ve sad›k bir eflin bizler için yapt›klar›n›, hiçbir muhasebe program› hesaplayam›yor. Oysa hepsi, kimsenin göremedi¤i, fark edemedi¤i kadar özel ve güzel de¤erlerdir. Müzayede bitmeden birbirimize fazlas›yla de¤er verelim, olur mu?• yucelaksoy@butundunya.com.tr
Paulo Coelho... Simyac›'dan. Ninesini bir mektup yazarken izleyen çocuk sordu: "Yaflad›klar›m›z için bir hikâye mi yaz›yorsun? Yoksa benim hakk›mda m›?" Ninesi yazmay› kesti ve torununa flöyle dedi: "Asl›nda, senin hakk›nda yaz›yorum. Fakat kelimelerden daha önemlisi, kulland›¤›m Kurflun Kalem. Umar›m büyüdü¤ünde sen de bu kurflun kalem gibi olursun." Çocuk merakla kurflun kaleme bakt›. Özel bir kalem gibi görünmüyordu. "Fakat daha önce gördü¤üm di¤er kurflun kalemler ile ayn›!" "Bu, senin nas›l bakt›¤›n ile ilgili. Kurflun Kalemin 5 önemli özelli¤i vard›r ki sen onlara s›k›ca tutundu¤unda ömrün huzur içinde geçecektir." Birinci özellik: Harika fleyler yapabilirsin ama att›¤›n ad›mlar› yönlendiren bir el oldu¤unu asla unutma. Bizim için bu el, Tanr›d›r ve her zaman kendi kudretiyle bizi O yönlendirir. ‹kinci özellik: Zaman zaman her ne yaz›yorsam durmam ve kalemin ucunu 130
açmam gerekir. Bu kaleme biraz ac› çektirse de sonuçta daha sivri olmas›n› sa¤lar. Bu yüzden baz› ac›lara gö¤üs germeyi ö¤renmelisin, bu ac›lar seni daha iyi bir insan yapar. Üçüncü özellik: Kurflun kalem, yanl›fl bir fley yazd›¤›nda bunu bir silgiyle silmene her zaman olanak tan›r. Yapt›¤›m›z bir fleyi sonradan düzeltmenin kötü bir fley olmad›¤›n› anlamal›s›n, aksine bu bizi adalet yolunda tutmaya yarayan en önemli fleylerden biridir. Dördüncü özellik: Kurflun kalemin en önemli k›sm›, kalemin yap›ld›¤› ahflab› ya da d›flar› yans›yan flekli de¤il, içerisinde yer alan kurflunudur. O yüzden her zaman kendi içine bakmal›, en çok onu korumal›s›n. Beflinci özelli¤i ise her zaman bir iz b›rakmas›d›r... Ayn› flekilde sen de hayatta yapt›¤›n her fleyin bir iz b›rakaca¤›n› bilmeli ve her hareketinin fark›nda olmal›s›n. • Gönderi: MEHMET MUHS‹NO⁄LU
BD ARALIK 2011
Kavanoz ve Kahve
Gönderi: Y‹⁄‹T EREN GÜNEY
B
ir felsefe pro-
fesörü, baz› malzemelerle derse gelir. Bir fley söylemeden, önüne büyükçe kavanozunu al›r ve a¤z›na kadar tenis toplar› ile doldurur. Ard›ndan ö¤rencilerine kavanozun dolup dolmad›¤›n› sorar... Ö¤renciler hep bir a¤›zdan doldu¤unu söylerler. Bunun üzerine; profesör önündeki kutulardan birinden ald›¤› çak›l tafllar›n›, kavanoza döker. Tafllar, toplar›n aralar›ndaki boflluklar› doldurmaya bafllar. Profesör yeniden kavanozun dolup dolmad›¤›n› sorar. Ö¤renciler yine hep birlikte; ‘evet doldu’ derler. Profesör bu kez de, masan›n üzerindeki di¤er kutunun içindeki kumu yavaflça kavanoza döker ve kumlar da tafllar›n aralar›ndaki boflluklar› doldurur. Profesör yine ayn› soruyu sorar. Ö¤renciler tereddütle ama yine ‘doldu’ derler. Profesör bu kez ise masan›n alt›nda haz›r bekleyen iki fincan kahveyi al›r ve kavanozun içine dökmeye bafllar. Bu kez de kahve de kumlar›n aras›ndaki boflluklar› doldurur. Profesör ‘Bu kavanoz sizin hayat›n›zd›r' der. Tenis toplar›; hayat›n›zdaki önemli fleylerdir. Aileniz, çocuklar›n›z, sa¤l›¤›n›z, ifliniz, dostlar›n›z gibi.
Çak›l tafllar›; sizin için daha "az" önemli olan di¤er fleylerdir. Yani eviniz, araban›z, arkadafllar›n›z gibi.. Kum ise di¤er ufak tefek fleylerdir. Kavanoza önce kum doldurursan›z; tafllara ve özellikle tenis toplar›na yeterli yer kalmaz... Ayn› fley hayat›m›z için de geçerlidir. Vaktinizi; ufak fleyler için israf ederseniz; önemli fleyler için vakit kalmayacakt›r. Dikkatinizi mutlulu¤unuz için önemli olan fleylere çevirin... Çocuklar›n›zla oynay›n... Sa¤l›¤›n›za dikkat edin... Sevdiklerinizle yeme¤e ç›k›n. Evinizin ihtiyaçlar›n› karfl›lay›n. Öncelikle tenis toplar›n› kavanoza yerlefltirin. Öncelikleri, s›ralamay› iyi bilin. Gerisi hep kumdur... ‹ki fincan kahveye gelince... Hayat›n›z ne kadar dolu olursa olsun; her zaman sevdiklerinizle bir fincan kahve içecek kadar yer ve zaman vard›r... •
131
‹NSANLAR YAfiADIKÇA Mehmet Ünver
Onlar› Unutmayal›m
Hüzünler, düfl k›r›kl›klar› ve yaln›zl›klar içinde geçen k›sac›k ömürlerinde dünyam›za girmifl, buruk gülümseyiflleriyle bizleri yürekten etkilemifl insanlar vard›r. Günü gelip de titrek bir mum alevi gibi sönüp, sonsuz suskunluklara kar›flt›klar›nda gönlümüz onlar›n da unutulanlar kervan›na kat›lmalar›n› istemez. ep an›msanmalar›n› umar›z. Bir hüzün bulutu gibi bu dünyadan gelip geçmifl, buna karfl›n benim için unutulmaz olan üç karakteri sat›rlar›mda sizlerle paylaflmak istiyorum.
H
N‹L GÖNCÜ (Bafllamadan Biten Hüzünlü Bir Film) 132
Onu ilk kez mahallemizdeki yazl›k sineman›n perdesinde, zorba âfl›¤› rolündeki Hayati Hamzao¤lun’dan feci bir dayak yerken görmüfltüm. Marazi duygularla hareket eden erke¤in ezici gücü karfl›s›nda, gözlerinde yans›yan çaresizli¤i hiç unutamam. ‹nsan›n içini ürpertiyordu. Hemen ard›ndansa çok daha ürpertici bir sah-
BD ARALIK 2011
Nil Göncü ve Hayati Hamzao¤lu. Kuyu adl› filmden bir sahne neye geçiliyor ve o zamanlar sert Anadolu erke¤inin beyaz perdedeki en güçlü yüzlerinden biri olan aktörün hunharca tecavüzüne u¤ruyordu. Beyhude ç›rp›n›fllar› ve gözlerinde alev alev yanan nefret ifadesi hâlâ belle¤imdedir. Her fley bittikten sonra, zorba afl›¤›n, gürül gürül akan bir derenin sular›nda zafer kazanm›fl bir komutan edas›yla y›kan›fl› ve adeta nispet yapar gibi: “Hadi sen de gel, su, bütün günahlar› temizler” diye kahkahalar at›fl› filmin en çarp›c› sahnelerindendi. O ise bu felaketin neden bafl›na geldi¤ini sorgularcas›na isyankâr gözlerle bak›yordu.
Nil Göncü ve Aliye Rona, Kuyu filminde
encecik yafl›na karfl›n belleklerimizde önemli bir iz b›rakan bu oyuncuyu günümüzde hâlâ an›msayanlar›n say›n›n›n çok az oldu¤unu düflünüyorum. Elde kalm›fl bir kaç soluk foto¤raf› ve eski film afifli de tozlu raflarda çürümeyi bekliyordur herhalde. Ne yaz›k ki, sanal âlemde bile çok az gö-
G
133
BD ARALIK 2011
rüntüsü kalm›fl. Yaflam› çok k›sayd›. Açt›¤› gibi solan bir çiçek misali çabucac›k biten ömründe çevirdi¤i filmlerin kopyalar› da bir süre sonra silinip gidecekler. Umar›m foto¤raflar› uzun ömürlü olur. ukar›da anlatt›¤›m sahnelerin geçti¤i ‘Kuyu’ filmi, Türk Sinema’s›n›n bol ödüllü bir eseridir. Metin Erksan’›n yönetti¤i filmin Yeflilçam müzesinde bir kopyas› kalm›flt›r umar›m. Ayr›ca Nil Göncü, Hayati Hamzao¤lu, Aliye Rona ve Demir Karahan’›n oyunculuklar› muhteflemdi. Bu yaz›ma konu olan genç k›za, yani Nil Göncü’ye gelince: O filmden sonra sadece bir sene yaflad›. 1968 de girdi¤i sinema dünyas›nda, ‘Kuyu’ filmi de dâhil olmak üzere toplam befl film çevirdikten sonra henüz 19 yafl›ndayken geçirdi¤i ani bir rahats›zl›k sonucu aram›zdan ayr›ld›. Kardefli Bülent Göncü’nün de belirtti¤i gibi; gencecik yafl›na karfl›n iflini hep ciddiye alan, çok zor flartlar alt›nda çal›flabilen büyük bir yetenekti Nil Göncü. Tiyatro e¤itimi alm›fl, Metin Erksan taraf›ndan keflfedilmiflti. K›smet olsayd›, ‘‹nce Memet’ filminde Y›lmaz Güney’le birlikte oynayacakt›. Ne yaz›k ki olmad›. Y›llar önce, yazl›k sinemam›z›n tahta sandalyelerinde tedirgin k›p›rdan›fllarla izledi¤imiz ‘Kuyu’ filminin konusu gerçek bir olaydan al›nm›flt›r. Seyredenleri derinden etkileyen bu filmin finalindeki çarp›c› sahnenin yer ald›¤› kör kuyununsa Afyonkarahisar taraflar›nda bir arazide oldu¤unu ö¤rendim. Yönetmen Metin Erksan,
Y
134
1968 y›l›nda çekti¤i filmin aç›l›fl›n› Kuran’dan bir ayetle yap›yordu: “Kad›nlara ‹yi Davran›n” Aradan tam 42 sene geçmifl. Bu baflar›l› yap›m›n oyuncular›ndan Nil Göncü’yü, Hayati Hamzao¤lu’nu, Aliye Rona’y› rahmetle anmak istiyorum. Kadrodaki bir di¤er karakter oyuncusu, Demir Karahan’a ise uzun ömürler diliyorum. Not: Nil Göncü, rolü gere¤i, filmin neredeyse bafl›ndan sonuna kadar zorba afl›¤› rolündeki Hayati Hamzo¤lu’nun beline ba¤lad›¤› bir iple çekilerek, da¤ bay›r dolaflt›r›lm›flt›. Günümüzde çok az oyuncu san›r›m böyle bir çileye katlan›r. TUGAY TOKSÖZ (Talihsiz ‹stanbul Efesi) Bu kadar çabuk unutulaca¤›n› hiç beklemezdim. Az evvel sanal alemi tarad›m. Onunla ilgili bir fleyler bulurum diye. Çok yaz›k: Hüzünlü yaflam›yla
BD ARALIK 2011
ilgili birkaç sat›rl›k sözümona biyografi- Tugay Toksöz ve den baflka bir fley yok- Nazan fioray tu. Asl›nda o yaz›lan- Yedi Köyün Zeynebi lardan çok daha fazla- filminde s›n› biliyordum: Yaflam›n›n son zamanlar›nda, bizim sokakta oturan ve "içkici" diye tan›nan bir komflumuzla dost olmufltu. Onun evinde bir kaç arkadafl toplan›r içerlerdi. Bir komflumuz bu haberi verdi¤inde inanamam›fl, "gerçek mi acaba" diye soka¤›n giriflinde nöbet tutmufl- ünlü bir aktörün onu asker kaça¤› diye tum. Evet, gerçekti. Soka¤a giren o ihbar edip, tam zirveye yerleflti¤i y›luzun gölge oydu. Bir anda, hüznün larda Yeflilçam'dan uzaklaflmas›na çok yak›flt›¤› gözleriyle karfl›lafl›nca neden oldu¤unu iddia ediyordu. Neretan›m›flt›m. "Kanl› fiafak" filmindeki deyse tüm kaderini de¤ifltiren bu olay› gibi dimdikti. Öte yandan içine düfltü- naklederken bile haks›zl›k etmemeye ¤ü alkol ba¤›ml›l›¤›n›n karanl›k izleri çal›fl›yordu: yüzüne yerleflmeye bafllam›flt›. "Biliyorum o yapt›. S›rf benim aya¤›m› kayd›rmak ve ön plan ç›kmak ‹lginçtir: ‹stanbul do¤umlu oldu¤u için yapt› bunu. Yine de Allah'›ndan halde t›pk› filmlerinde canland›r- bulsun. Kötü söz söyleyemem" d›¤› yüre¤i yan›k taflra delikanl›lar› gibi Anadolulu¤a yak›flt›r›rd›m onu. k›fl s›k, s›k geldi, iki kap› öteNedense "Anadolu Delikanl›s›" denimizdeki eve. O küçük bodrum lince akl›ma o ve her an boflalacakm›fl kat›nda unutmak istedikleri gibi dolu dolu görünen gözleri gelirdi. pek çok fley ad›na içtiler. Hep talihsiz Ço¤unluk bu kavram› b›çk›nl›kla, ma- bir insan oldu¤una inand›m. T›pk› bir çolukla özdefllefltirse de benim için y›¤›n film teklifi al›rken neye u¤rad›'Anadolu Delikanl›s›' yeri geldi¤inde ¤›n› anlayamadan tüm iflleri bir anda a¤lamaktan korkmayan kiflidir. Ve o, b›çak gibi kesilen Sal Mineo gibi. y›llar›n ac›larla doldurdu¤u gözlerin- Onun da hüzün dolu gözleri vard›. den hiç korkmadan anlat›yordu yafla- Kaderleri de benzemifl. Beklenmedik m›yla ilgili olarak çok az insan›n bil- bir anda askerlik hizmeti için iki senediklerini: ‹smi bende sakl› olan, çok li¤ine Yeflilçam'dan uzaklaflmas›, dön-
‹
O
135
BD ARALIK 2011
dü¤ünde baflka aktörlerin ondan boflalan yeri alm›fl olmalar›, o da yetmezmifl gibi yaflad›¤› sa¤l›k sorunlar›, paras›zl›k, ailelerin sinemadan kaçmas›na neden olan erotik filmler furyas›... Tüm bunlar kötü kaderinin bafllang›c›yd›.
O
lmad› iflte. Ne yapsa da bir zamanlar›n zirvedeki Tugay Toksöz'ü olamad› bir daha. O da alkolde buldu teselliyi. Baflka roller teklif edilmeyince aç kalmamak için saçma sapan erotik filmlerde oynad›.
Sonuç olarak Türk sinemas›ndan hüzün dolu gözlerle bir Tugay Toksöz, bir "‹stanbullu Efe" geçti. Ve o efe çok genç yaflta kötü kaderinin tetikledi¤i akci¤er kanserine yenilip kara topra¤a girdi. Çekimler esnas›nda ço¤unlukla sarhofl oldu¤u ve ne yapt›¤›n› bilmedi¤i söylendi. Bunlar›n ne kadar› do¤rudur bilemiyorum. Sonuç olarak Türk sinemas›ndan hüzün dolu gözlerle bir Tugay Toksöz, bir "‹stanbullu Efe" geçti. Ve o efe çok genç yaflta kötü kaderinin tetikledi¤i akci¤er kanserine yenilip kara topra¤a girdi. As›l üzücü olansa bundan sonra yafland›: Çabucac›k unutuldu. En ac› olan da buydu. Oysa ben onu hiç unut136
mad›m. Son günlerinde anneci¤iyle yaflad›¤› evle ilgili sorunlar› vard›. Onlar› oradan ç›kartmak istiyorlard›. Yanl›fl an›msam›yorsam o, bu dünyadan gittikten sonra annesini de oradan ç›kartm›fllar. O da hastayd›. Hâlâ yafl›yor mu? Bilmiyorum. Günü geldi¤inde anneci¤iyle buluflur inflallah. Onu unutmufl olanlar da umar›m bu yaz›m› okuyup, bir anl›¤›na da olsa bu hüzünlü ‹stanbul Efe‘sini an›msarlar.. H‹PP‹LER KRAL‹ÇES‹ PER‹HAN (Mezar Tafl›nda Böyle Yaz›yor) Hippilerin eski püskü otobüslere doluflup ‹stanbul'a gelerek Sultanahmet'e yerlefltikleri y›llard›. Onlar› ilk kez rengârenk k›yafetleri ve uzun saçlar›yla meydan› çevreleyen kafelerde otururlarken gördü¤ümde içimde s›cac›k bir duygu uyanm›flt›. Neden bilmiyorum, fakat çok kifliye tuhaf gelen d›fl görünümleri bende art niyetsiz, insanc›l kifliler olduklar› izlenimi uyand›rm›flt›. Henüz on iki yafl›mdayd›m ve ne yalan söyleyeyim; rahatl›klar›na ve d›fl dünyayla samimi yaklafl›mlar›na g›pta etmifltim. Sultanahmet bölgesi o y›llarda adeta bir karnaval yeri gibiydi. Meydana yak›n bir yerde küçük bir kafesi olan Yener onlara kucak açm›flt›. ‹flletti¤i küçük kafe dünyada 68 kufla¤›n›n en iyi bildi¤i adreslerdendi. Derken çiçek çocuklar›n›n aras›na yerli hippiler de kat›ld›. "Hippiler Kraliçesi" diye bilinen Perihan Y. de onlardan biriydi. 1968 y›l›nda henüz on alt› yafl›ndayken ‹zmir'den kaç›p ‹stanbul'a gelmiflti. O da yeni bir dünya, dile-
BD ARALIK 2011
di¤ince özgürlük ve elinde olandan çok daha renkli bir hayat istiyordu. Çiçek çocuklar›n›n yaflam tarz› ve felsefeleri kafas›na uymufltu. Çabuk kaynaflt›lar. Yener'in de haz›r bulundu¤u bir toplant›da parktan toplanm›fl çiçeklerden yap›lm›fl bir taçla onurland›r›larak “Hippiler Kraliçesi” seçildi. Art›k hep Sultanahmet'te tak›l›yordu. Zamanla baz› olaylara da kar›flt›. Hippilere savafl açan zihniyete karfl› ç›kt›. Yüre¤inde hep bir isyan hep bir karfl› koyma arzusu vard› ve bir türlü durulam›yordu. ir olayda kendisine kaba davranan güvenlik görevlisine: "Ben Hippiler Kraliçeyisim. Bana bu flekilde davranamazs›n" fleklinde bir ç›k›fl yaparak kendisinden özür diletti¤i söylenir. Ne yaz›k ki çok genç öldü Perihan. Cans›z bedeni Sirkeci'de bir otelde bulundu¤unda hayat›n›n bahar›nda idi›. Annesi cenazesine sahip ç›kt›. Hippi dostlar› cenaze töreninde ‹ncil, Tevrat ve Kuran'dan bölümlerle Halil Cibran'›n fliirlerinden pasajlar okudular. Mezar tafl›nda "Hippiler Kraliçesi" yazmaktad›r. O y›llarda çocuklu¤unu sürdüren bizler için Sultanahmet uzak ve çok ender gidilen bir yerdi. Kim bilir, belki de, o gün, meydan› çevreleyen kafelerde ve parkta ilk kez karfl› karfl›ya geldi¤im çiçek çocuklar› aras›nda Hippiler Kraliçesi Perihan da vard›. Bilemiyorum. Sadece flunu söyleyebilirim: fiimdilerde çok az kifli onu an›msasa da, bu dünyadan bir Hippi Perihan geçti. Ben de bugün onu anmak
Bir dönem Hipiler Kraliçesi olarak an›lan Perihan Yücel
B
istedim. Mekân› cennet olsun. • mehmetunver@butundunya.com.tr NOT: Bat› kültürü ve tüketim toplumunu reddeden çiçek çocuklar›n›n amac›; dünyay› daha sevilebilir ve yaflanabilir bir hale getirmekti. Onlara okulda medeniyetin Roma ve Yunan uygarl›klar›ndan geliflti¤ini ezberletmifllerdi. Sonralar› dünya medeniyetinin asl›nda do¤udan yükseldi¤ini ö¤renip güneflin do¤du¤u yerlere uzanan mistik yolculuklar›nda ‹stanbul'u en önemli duraklar›ndan biri haline getirdiler. Budizm’i, ‹slam'› ve Do¤u felsefelerini ö¤rendiler. Bu da bar›fl› isteyen, savafl› reddeden bir kitle olmalar›n› sa¤lad›. 137
BD ARALIK 2011
Daha Mutlu Bir Yaflam ‹çin...
T
utkuyla ve ‹nsanlara derinden sev. SonraÜzgünüm dedi¤inde, beklediklerinden dan yara alabilirsin o kiflinin gözlerinin içine daha çok fley ver belki, ama hayat› bak. ve bunu zevk komple yaflaman›n Evlenmeden önce en alarak yap. tek yolu budur. az 6 ay niflanl› kal. ‹lk bak›flta aflka Baflkalar›n›n düflleriyle asla inan. alay etme. ‹nsanlara beklediklerinden daha Anlaflmazl›k halinde, dürüst ol. çok fley ver ve bunu zevk alarak yap. Biri sana, yan›t vermek istemedi¤in Dinledi¤in her fleye inanma, sahip bir soru yöneltirse, gülümse ve en oldu¤un her fleyi harcama ve istedi¤in büyük aflk›n ve en büyük baflar›lar›n kadar uyuma. daha büyük riskleri oldu¤unu hat›rla. 'Seni seviyorum' dedi¤inde, cidden Kimseyi k›rma, hakaret etme. söyle.
•
• •
• • Kepekli pirinçten çok ye. • En sevdi¤in fliiri ezberle. 138
•
.................................................
‹
•
•
• •
• • ‹nsanlar› akrabalar›na göre yarg›lama. • Yavafl konufl, ama h›zl› düflün.
‹
• Anneni ve baban› ara. • Biri hapfl›rd›¤›nda 'çok yafla' de. • Kaybetti¤inde, ders al. • 3 'S'yi unutma: Kendine Sayg›;
baflkalar›na Sayg›; herfleyde Sorumluluk.
yi ve sayg›n bir hayat sür. ‹leride, yaflland›¤›nda ve geçmifli hat›rlad›¤›nda, bir kez daha nas›l zevk ald›¤›n› göreceksin.
B
önemlidir. Huzurlu ve uyumlu bir ortam yaratmak için elinden geleni yap.
•
Sevdiklerinle anlaflmazl›¤a düfltü¤ünde, o anki duruma önem ver.
....................................................................................................................
ildiklerini paylafl. • Küçük bir anlaflmazl›¤›n büyük bir Ölümsüzlü¤ü elde etmenin arkadafll›¤› bozmas›na izin verme. bir yoludur. Hata yapt›¤›n› farketti¤inde, onu • • Geçmiflte çok yaflama. hemen düzelt. • Sat›rlar aras›n› oku. • Telefona cevap verirken gülümse. • Sana sevgi gösterisinde bulunan Seni arayan kifli bunu sesinden birini engelleme. anlayacakt›r. Gezegenimize karfl› • Biraz yaln›z kal. nazik ol. • • De¤iflikliklere kucak aç, ama • Öperken gözlerini kapatmayan de¤erlerini yitirme. kad›n/erke¤e • Suskunlu¤un, bazen, en iyi yan›t bir güvenme. oldu¤unu unutma. • Y›lda bir kez • Daha çok kitap oku, daha az hiç gitmedi¤in televizyon seyret. bir yere git. Evde sevgi dolu bir atmosfer • • Bütün kurallar›
ö¤ren, sonra baz›lar›na uyma. Çok para kazan›yorsan e¤er, hayattayken, baflkalar›na yard›m et. Bu, flans›n sana verebilece¤i en büyük tatmindir. Unutma, istediklerini elde edememek, bazen büyük bir flanst›r. ‹ki insan aras›ndaki aflk›n birbirine duyduklar› gereksinimden daha büyük oldu¤u iliflki, en iyi iliflkidir. Bunu unutma.
• •
K
onuflmaktan, sohbetten hofllanan bir kad›n/ erkekle evlen. Yaflland›¤›n›zda, konuflma yetene¤iniz her fleyden daha önemli olacak.
•
Baflar›n›, onu elde etmek için vazgeçmek zorunda kald›¤›n fleylere ba¤lant›l› olarak de¤erlendir. Gönderi: Dr. TUBA KAFTANCIO⁄LU 139
BD ARALIK 2011
‹ki Ö¤rencisi ve
Bayan Frost Bayan Frost bizi büyük bir mefle masan›n karfl›s›na götürdü: "‹kiniz de gözlerinizi kapay›n” dedi. “Çünkü flimdi hiç de hofl fleyler olmayacak." Yazan: LANIE J. McMULLIN Reader’s Digest
ani hep küçük kasaba okullar›nda görev yapan ö¤retmenlerin
H
o kasaban›n halk›ndan sayg› göreceklerini düflünürüz ya; her zaman da böyle olmaz asl›nda. Söz konusu Jane Frost’sa, bakars›n›z insanlar de¤iflivermifller birdenbire. O yoldan geçerken kasaban›n bir kenarda çene çalan kad›nlar› hemen toparlan›verirler ve sanki bir iflleri varm›fl da onunla ilgileniyormufl gibi yaparlard›. Ama annelerimiz o ve sopas›yla ilgili kasabada dilden dile de¤ifltirilerek anlat›lan olaylar›n
140
BD ARALIK 2011
asl›n› bilselerdi, eminim bu Derslerde bize sapt›r›lm›fl hikayelerin kahraö¤rettikleri sayesinde man› olan Bayan Frost’a en az bizim kadar sayg› duyarkafam›zda dürüstlük, lard›. Tek bafl›na bir kad›n›n namus ve benzeri yanl›fl tüm kasaba halk›n›n davrayorumlamaya e¤ilimli n›fllar›n› biçimlendirebilece¤ine inan›yorsan›z bayan oldu¤umuz kavramlar Frost’un bunu baflard›¤›na da inanabilirsiniz. Öyle ki onun hakk›nda hiçbir yan›ts›z s›n›f›ndaki hiçbir çocuk matesoru kalmazd›. matik dersini üstünkörü çal›flmaya ya da s›n›fta özensiz cümleler olma idealinden uzaklafl›rs›n›z. Üstelik yalan söyleyerek hem benim vaktimi kurmaya cesaret edemezdi. Derslerde bize ö¤rettikleri saye- hem de kendi vaktinizi çalars›n›z. Ben sinde kafam›zda dürüstlük, namus ve art›k vaktimi bofla harcayamayacak benzeri yanl›fl yorumlamaya e¤ilimli denli yafll›y›m. fiimdi bu söylediklerioldu¤umuz kavramlar hakk›nda hiçbir mi akl›n›zda tutarak s›nava bafllay›n, yan›ts›z soru kalmazd›. Bize anlatt›kla- tamam m›?” Bu küçük s›nav öncesi "ö¤üt" kor›n› pazartesi gününden cumaya dek hâlâ ö¤renememifl oldu¤umuzu görür- nuflmas›ndan sonra Bayan Frost büyük se hiç y›lmadan ayn› fleyleri pazar mefle masan›n arkas›nda duran sandalyeye oturdu. Biz önümüzde s›nav kaderslerinde de tekrarlard›. ¤›tlarla ter dökerken o da elindeki fliir ir gün benim için de iflledi- kitab›na dalm›flt› bile. Arada s›rada ¤im suçun hesab›n› verme gü- nedenini bilmesem de birfleylere gülünü gelip çatm›flt› iflte. Ne mi yor ve her gülüflünde ön diflleri aras›ndaki boflluk daha çok meydana ç›k›olmufltu? Okul yaln›zca birkaç gün önce yordu. Birinci sayfay› a¤›r aksak henüz aç›lm›flt›. Bayan Frost çam a¤ac›ndan yap›lm›fl sopas›n› eline al›p duvara yar›lam›flt›m ki arkadafl›m Elizabeth vurmaya bafllad›¤›nda sopan›n üstün- elime içinde ne oldu¤unu bilmedi¤im deki yazdan kalma tozlar da yeni yeni bir ka¤›t parças› tutuflturuverdi. ‹çimtemizleniyordu. Sopan›n duvarda den "Önemli birfley olsa iyi olur!" ç›kard›¤› seslere bayan Frost’un diye geçirdim çünkü o ka¤›d› almak Bayan Frost’a meydan okumak demeksözcükleri kar›fl›yordu: “Hepiniz onurlu birer birey olarak ti benim için. Mefle masaya do¤ru yetifltirilmek üzere buradas›n›z. Kop- flöyle bir bakt›m. Görülen o ki Elizaya çekerek e¤itiminizi de mahvetme- beth ile aram›zdaki bu "al›flverifl" fark nize göz yummayaca¤›m› biliyorsu- edilmemiflti. Bayan Frost’un yüzünde nuz. Kopya çekerseniz dürüst bir birey hâlâ ayn› gülümseme vard›. Ka¤›d›
B
141
BD ARALIK 2011
yavaflça açt›m. Bu arada gülümsemenin hâlâ sabit olup olmad›¤›n› da denetledim. Evet... Hâlâ gülümsüyordu.
K
a¤›ttaki kargac›k burgac›k
yaz›lar› çözmeyi baflard›¤›mda birden kan›m›n dondu¤unu hissettim. Elimdeki ka¤›tta sorular›n yan›tlar› vard›. Kalbim gö¤üs kafesimden f›rlayacakm›fl gibi çarp›yordu; yine de sorular›n yan›tlar›n› teker teker ka¤›d›ma yazmaktan geri kalmad›m. S›n›fta yaln›z Elizabeth ve ben s›nav› erken bitirmifl ve arkam›za yaslan›p zilin çalmas›n› beklemifltik. Bayan Frost gülümseyerek kitab›n› kapam›fl ve zille birlikte bizim de s›n›ftan ç›kmam›za izin vermiflti. O haftasonu bitmek bilmedi. Ya-
flam›m›m en uzun haftasonuydu diyebilirim. Cuma gecesi korkunç bir düfl görerek yataktan f›rlad›m. Rüyamda odamdaki içi doldurulmufl hayvanlar›n yüzleri bayan Frost’un yüzüne dönüflmüfltü. Ayr›ca düflümde aynaya bak›yor ve ön difllerim aras›nda büyük bir boflluk oldu¤unu görüyordum. Tüm bu olanlardan sonra suç iflleyen birisi için en iyi fleyin uyan›k kalmak oldu¤una karar verdim. Tek bafl›ma ac› çekmek istemedi¤imden yatak odam›n cam›ndan atlay›p hemen yak›n›m›zda oturan Elizabeth’in evine gittim. Penceresinden kafam› uzatt›¤›mda onun da yüzünde hemen hemen benimle ayn› ifade vard›. Korkmufltu. Bana "Bayan Frost’un beni al›p götürmeye geldi¤ini sand›m" derken hâlâ titriyordu. Ertesi gün her fley daha da kötüye
Elimdeki kağıtta soruların yanıtları vardı. Kalbim göğüs kafesimden fırlayacakmış gibi çarpıyordu...
142
BD ARALIK 2011
gitti. Bayan Frost bizi arayarak benden pazar dersi için yard›mc› olmam› istedi. ‹lkinde dilim tutulup yan›t veremedi¤imden bu soruyu iki kez sormak zorunda kald›. Telefonu kaparken sanki gülümsüyormufl gibi bir hisse kap›lm›flt›m. Ama yapt›klar›m›z› biliyor olamazd› ki. Benden yaln›zca bir okuma parças›n› s›n›fa aç›klamam› istiyordu o kadar. Korkacak birfley yoktu. O s›rada telefon bir daha çald›. Ama bu kez arayan Elizabeth’ti. O da ayn› görevi alm›flt›. Her ne hikmetse okuyaca¤›m›z parçalar dürüstlük konusunu ele al›yorlard›. Pazar günkü derse gitmeme plan›m›z da
böylece iflledi¤imiz suç yüzünden suya düflmüfl oluyordu. Yüzümüzdeki suçlu ifadeyle öylece oturduk bir süre. Neyse ki Bayan Frost pazar derslerinde daha yumuflak davran›yordu ö¤rencilere. Yine ayn› coflku ile ders anlat›yordu ama bu sefer bize bak›fl›nda baflka bir fley vard›. fiefkat gibi... Hatta bir ara dokunsak a¤layacakm›fl gibi bakm›flt› yüzümüze. Ders boyunca Elizabeth’le Bayan Frost’un yüzümüze kaç kez bakt›¤›n› sayd›k. Bana üç, arkadafl›ma da befl kez bakm›flt›. Daha ders bitmeden kap›ya ulaflm›flt›k bile. Tam ç›kmak üzereyken Bayan Frost kap›ya do¤ru döndü ve o günkü yard›mlar›m›z için bize teflekkür etti. "Sizi arada s›rada yard›ma ça¤›rabilirim" demeyi de ihmal etmedi. Pazartesi olmufltu iflte. Zil sesiyle birlikte herkes
nefle içinde d›flar› ç›kt›. Zil, ö¤renciler için özgürlük demekti ne de olsa ama Elizabeth’le ben içinde bulundu¤umuz dehfletli durumdan zil sesiyle de kurtulamam›flt›k. Herkes d›flar› ç›kt›¤›nda içeride yaln›z kald›k. Bayan Frost ve suçlular... Orada öylece dikiliyorduk. Elizabeth kendisi konuflmay› yapacakt› çünkü korktu¤um zaman elimin aya¤›ma dolaflt›¤›n›; bafl›m›za daha kötü ifller açabilecek birfleyler söyleyebilece¤imi biliyordu. "Cuma günkü s›navda kopya çektik" diye söze giriverdim birden. Ben "Kendimizi çok kötü hissediyoruz ve yaflam›m›z›n geri kalan bölümünde bir daha 143
BD ARALIK 2011
asla böyle birfley yapmayaca¤›z. Tabii e¤er yaflam›m›z›n geri kalan›n› görme flans›m›z olursa..." derken Elizabeth aya¤›ma s›k›ca bast› ve "Üzgünüz lütfen bizi affedin" diyerek sözümü tamamlad›. Bayan Frost yan›t vermeden önce bir süre durdu. Sonra pazar derslerinden al›fl›k oldu¤umuz ses tonunu kullanarak "Bana gelip bunlar› söylemenize çok memnun oldum çocuklar. Cesaretinizi kan›tlam›fl oldunuz. Ama ne yaz›k ki bu yapt›¤›n›z hatan›n cezas›n› çekmek zorundas›n›z" dedi.. emen ard›ndan öteki s›-
H
nav ka¤›tlar›na z›mbalanm›fl olan ka¤›tlar›m›z› alarak çöpe att›. "Yaln›zca ald›¤›n›z notlar› kaybetmeyeceksiniz ayn› zamanda bu s›n›fta kopya çekmenin cezas›n› da çekeceksiniz" diye ekledi yüzümüze bakarak. Yavaflça çam a¤ac›ndan yap›lm›fl sopas›na do¤ru yürüdü. Yaflam›m›z boyunca izledi¤imiz korku filmlerinin dehflet dolu sahneleri gözümüzün önünden geçiyordu o sopaya do¤ru yürürken. Bayan Frost bizi büyük mefle masan›n öbür yan›na götürdü. Elizabeth’e bakt›¤›mda benim hissettiklerimi onun yüzünde de görebiliyordum. ‹çimdeki korkuyu aynaya bakarm›flças›na Elizabeth’in yüzünde izleyebiliyordum. Bayan Frost, "‹kiniz de gözlerinizi kapay›n ve sak›n açmay›n” dedi. “Çünkü flimdi hiç de hofl fleyler olmayacak."
Masaya do¤ru e¤ilmemizi istedi sonra bizden. Biz de söyleneni yapt›k. O s›rada arkadafl›m›n dizleri de benim144
kiler gibi titriyor muydu; merak ediyordum. Dennis hep vücudunuzu kast›¤›n›zda sopan›n daha çok ac›tt›¤›n› söylerdi. Acaba önce bana m› Elizabeth’e mi vuracakt›? fiak! Elizabeth’e vurmufltu. Biraz geç de olsa ç›kard›¤› a¤lamakl› ses beni de a¤latacak gibi olmufltu. Gözlerimi açmak istedim ama cesaret edemedim. fiak! Yine Elizabeth’e vurmufltu. Bu seferki daha sertti üstelik. Zaten o da h›çk›ra h›çk›ra a¤lamaya bafllam›flt›. Ben de ona kat›ld›m. Korkudan m› yoksa onun için üzüldü¤ümden mi bilmiyordum. Yaln›zca h›çk›ra h›çk›ra a¤l›yordum. fiak! Bir kez daha Elizabeth! Bu kadar› da ac›mas›zl›kt›. ‹kimiz de feryat figan a¤l›yorduk. Daha fazla dayanamayacakt›m. "Lütfen yapmay›n bayan Frost! Elizabeth, sen iyi misin?" diye hayk›rd›m. Ayn› anda büyük mefle masan›n iki ayr› ucundan birbirimize bakt›k. Elizabeth k›pk›rm›z› kesilmiflti. Bana "Ne demek istiyorsun? Ben zaten iyiyim. Sana vurmuyor muydu?" dedi. fiaflk›n flaflk›n birbirimizin yüzüne bakarken bir fiak! daha duyuldu. Bayan Frost elinde sopayla bir sandalyeye oturmufl kendi dizlerine vuruyordu. Otuz y›ll›k ö¤retmenlik yaflam› boyunca kaç ö¤renciye daha böyle bir ders vermiflti acaba? Hiçbir zaman bu sorunun yan›t›n› bulamayacakt›k ama art›k biz de Bayan Frost’un s›rr›n› saklayan; bir yandan da ona hayranl›k duyan sessiz ço¤unlu¤un bir parças› olmufltuk.• Çeviri: SEL‹N SÜER
BD ARALIK 2011
Mankafa Poldi
– Postaneden onbefl kuruflluk pul al›yoruz. Mektuba onbefl kuruflluk pul yap›flt›r›yoruz. Posta ne kazan›yor?
– Otelinizde bofl bir oda var m›? – Bir tane mi?. Yirmi tane bofl oda var. – Yaz›k... Bir tane olsayd› iyiydi. Yirmi tane çok fazla.
– D›flar›s› o kadar karanl›k ki insan parma¤›n›n ucunu göremiyor. – Peki madem ki karanl›k, insan parma¤›n›n ucunu nas›l gözünün önüne getirebiliyor?
– Beni tan›mad›n m› Poldi? – Tan›mad›m. – ‹lkokulda ikimiz ayn› s›rada oturuyorduk? – Benim ilkokulda sakall› bir arkadafl›m yoktu. 145
BD ARALIK 2011
BR‹Ç Konvansiyon, savunma, yer oyunlar›na ve briç dünyas›ndan haberlere geçmeden önce baz› genel bilgiler daha vermek istiyorum.
B
146
Briç severlere Özel
(2)
Yazan: YILMAZ DA⁄DEV‹REN
ricin Goren, Acol, Precion, 5'li Majör, Standart Amerikan, Bire ‹ki (bir aç›fl üzerine 2 seviyesinde yan›t. ‹ng. two over one, 2/1) gibi birbirine benzeyen 5-6 dili/sistemi vard›r. Bricin sistemleflmesi 1930'larda Ely Culbertson ve 1940'larda C. Goren'le (*) bafllar. Frans›zlar aç›flta majör okunursa mutlaka en az 5'lidir gibi bir kaç önemli kural koyarak "5'li majör" sistemini gelifltirip evrensellefltirdiler. Amerikal›lar da (Bobby Goldman) baz› önemli eklentiler yaparak (forsing sanzatu, zay›f ellerle atlayarak deklere...) 'Aces Scientific, Standart Amerikan Beflli Majör' sistemini sundular. Zaman zaman precision, blue club gibi de¤iflik sistemler de kullan›lm›fl ise de yandafllar› çok olmam›flt›r. An›-
BütünDünya’dan
lan sistemler de¤iflmeyen tam bir standarda sahip de¤ildir. Zamanla yeni bir deklere bu sistemlere girebiliyor. Turnuvalarda prensip olarak evrenselleflmemifl konvansiyonlar kullan›lmaz. Ancak önceden yaz›l› olarak rakiplere bildirmek koflulu ile yeni konvansiyonlar önemli ulusal ve uluslararas› turnuvalarda kullan›labilir. fiimdilik, 21. yüzy›l›n yayg›n sistemi, Goren, Beflli Majör, Standart Amerikan sistemlerinde kullan›lan çeflitli konvansiyonlar› içeren, bir aç›fla 2 seviyesinde yan›t 12/13+ onör puand›r kural›n› getiren "bire 2 = 2/1 = two over one" sistemidir. *** riçte en önemli fley ayn› dili konuflmakt›r. Bu gün ortakl›klar sistem ad›ndan çok oyuna bafllamadan önce hangi dili kullanacak-
B
BD ARALIK 2011
lar›n›, uygulamak istedikleri konvansiyonlar›/deklereleri, ç›k›fllar›, apelleri, say›lar›, dönüflleri konuflarak anlafl›yorlar; kendi ortak dillerini oluflturuyorlar. Do¤rusu da budur. *** BR‹ÇTE TEMEL EYLEMLER
1. Deklere / konvansiyonlar / konuflmalar. 2. Savunma (Arapça müdafaa, Fr / ‹ng. defans). 3. Yer oyunu. ‹yi briççilerin kat›ld›¤› turnuvalarda baflar› % 50-55'i deklerasyon, %3035'i savunma, %10-15'i de yer oyunundan kaynaklan›r. Rakibin do¤ru oynad›¤› / oynayaca¤› var say›l›r. Rakibin yanl›fl›ndan ald›¤›n›z puanlar sizin inisiyatifiniz d›fl›nda oldu¤u için baflar› tan›m› içinde yeri yoktur. Briçciler buna 'flans' diyorlar ve briç düzeyinin yüksek olmad›¤› turnuvalarda flans faktörü önemli bir yer tutar. *** urnuva bitmeden oyun içinde elleri konuflmak, orta¤› elefltirmek, orta¤a k›zmak hem kural olarak hem de etik aç›dan yanl›flt›r. Ne yaz›k ki (baflta ben olmak üzere) insanlar›m›z›n bu eti¤e / kurala pek
T
uydu¤u söylenemez. Bu yanl›fl sadece kendimizi kötü duruma düflürmek, orta¤›m›z› rahats›z etmekle kalm›yor rakipleri, di¤er masadakileri de rahats›z ediyor ve turnuva sonuçlar›n› olumsuz etkiliyor. *** BR‹ÇTE TÜRKÇE
”Bilimsel ve önemli bir konu”ya daha de¤inmek istiyorum. Ne yaz›k ki ülkemizde dil bilinci çok zay›f. Bir ulus hem vatan› hem diliyle ulustur. Bir ulusun ulus olarak kalmas›; ekonomi, e¤itim, kültür ve bilimde güçlenmesi, zengin bir anadile sahip olmalar› ile do¤ru orant›l›d›r. Anadilin güçlenmesi, zenginleflmesi de dilimizi yabanc› dillerin sald›r›s›ndan / boyunduru¤undan korumak, geliflmelere uygun yeni sözcük ve deyimlerin türetilmesiyle olas›d›r. Anadilde ö¤renme, ö¤retme, anlama, anlatma, derinlik, üretkenlik çok daha kolayd›r ve bir zümreyi de¤il tüm halk› kapsar. Osmanl›n›n bat›fl nedenlerinin birincisi bilimi d›fllayan dinsel yobazl›k ise ikincisi diline, Türkçeye sahip ç›kmamas›d›r. Bir kural daha an›msatmak istiyo-
147
BD ARALIK 2011
rum. Her fleye karfl›n her dile yabanc› sözcükler girer, ancak girdi¤i dilin dilbilgisi kurallar›na uyar. Türkçeye giren yabanc› sözcükler de Türkçenin temel kural› olan 'söylendi¤i gibi yaz›l›r, yaz›ld›¤› gibi okunur' kural›na uyar. Osmanl› ve Cumhuriyet dönemi bilinçli ayd›nlar› dilimize giren Kültür (Fr. culture), radyo (Fr. radio), futbol (‹ng. football), briç (‹ng. bridge), majör (Fr. majeure), kör (Fr. coeur), karo (Fr. carreau), onör (Fr. honneur), tur (Fr., ‹ng. tour), turnuva (Fr. tournoi), kulüp (Fr. club) gibi binlerce sözcükte bu kurallara uymufllard›r. Bir baflka küçük örnek, deklerenin Frans›zcas› 'deklare' olmas›na karfl›n Türk dilbilgisi kurallar›na uyarak bilinçli, bilinçsiz hepimiz 'deklere' diyoruz. Do¤rusu da budur.
D
ile sayg› ve özen olmad›¤›ndan briç dünyas›nda da, özellikle yaz›mlar konusunda kargafla vard›r. Ben de bu kargafla içindeyim. Varsa; Türkçesini, yoksa ‹ngi-
148
lizce veya Frans›zcas›n› kullanaca¤›m. Ancak chek back'i çekbek, over call'u ov›rkol veya üste konuflma, Michaels cue bid'i mayk›l kübid veya iki renkli el, reverse'ü rivörs yazarak dilimizin ”söylendi¤i gibi yaz›l›r, yaz›ld›¤› gibi okunur” kural›na uymaya çal›flaca¤›m. Yukar›da de¤indi¤im gibi bir ülkenin geliflmesi, güçlülü¤ü tüm halk›n kat›l›m› ile olas›d›r. Halk›n anlad›¤› dille konuflulursa briç de kahvelere, okullara yay›l›r ve Türk brici de güçlenir. • (*)Briçte e¤itimi, konuflmalar› kolaylaflt›rmak için C. Goren 'puan' sistemini gelifltirmifltir. 1. A = 4, R = 3, D = 2, V = 1 puan olmak üzere 'onör puanlar', 2. 2 Dam yerine 1 AS, 2 AS 8 puan yerine 8+1=9 puan, özellikle yap›fl›k 10'lu 9'lular gibi 'de¤erli puanlar', 3. Beflinci kart 1, 6. kart 2 puan, flikan 3, tek 2, iki bofl 1; ortakla renk tutuflmas›ndan sonra flikan 5, tek 3, 2 bofl 2 gibi 'da¤›l›m puanlar›'. Briçte herkes onör puan, puan konuflur; do¤rudur da. Ancak konuflmalar gelifltikçe salt puan hesaplar› de¤iflir. O kadar ki uzunluk, çift renklilik, ortakla uyum /uyumsuzluk, rakiplerin konuflmalar› gibi durumlarda onör puanlar önemsizleflir hatta devre d›fl› kal›r.
BD ARALIK 2011
1 5
1 5
8 9
1
6
6 3 9
5 8
8
2
3 4
5 2
4
2
7
6
4 3
3
3 7 9
9 4
8
1
Sudoku Yapamayanlar ‹çin
1 7 4 2 8 7 1 2 5 6 1 3 2 4 8 6 3 4 9 1 9 8 5 6 2 9 Sudokusuz Yapamayanlar ‹çin
149
BD ARALIK 2011
YARININ BÜYÜKLER‹ Gönderi adresi: Sedef Cad. 2446 Ada, 1. Parsel, A Blok, Kat: 3, Da: 16, Ataflehir, 34750 ‹stanbul e-posta: butundunya@butundunya.com.tr (e-posta ile gönderece¤iniz fotograflar›n 150 KB’den fazla olmamas›na lütfen özen gösteriniz.)
Berdan Umut fiahbaz, ‹stanbul
Dilara Herdem, Tokat
Seyda Nur Özbey, ‹zmit
Karen Ya¤yemez, Ankara
‹lay Karagenç, ‹stanbul
Fulden Bozok, ‹stanbul
Hicran Gülce, Adana
‹dil Nur Çal›fl, Tekirda¤
‹rem Akgül, Denizli
150
BD ARALIK 2011
Zeynep Kaya, ‹stanbul
Kayra Kalender, ‹stanbul
Özgür Serra Gölbafl›, ‹stanbul
Seyfullah Eymen At›c›, Sakarya
Azra A¤argün, Ankara
Zeynep Davuto¤lu, ‹stanbul
Gizem Güner, Denizli
Melih Alp ‹natcı, Eskiflehir
Batuhan ‹lhan, Mu¤la
Berkay K›l›ç, Gaziantep
Okay U¤ur, Uflak
‹lke H›zal, Tekirda¤ 151
BD ARALIK 2011
Bulmacan›n çözümü 152. sayfadadır. 154
BULMACA Filiz Lelo¤lu Oskay
SOLDAN SA⁄A: 1- ‘Garip’ akımının öncülerinden olan fotografta görülen şairimiz.- İçel’in bir ilçesi. 2- Bilgiçlik taslayan.-Evren.- Nazi hücum kıtası. 3- Dolmalık biber ve süt ile yapılan bir Boşnak yemeği.-.Bir taşınır veya taşınmazın kullanım hakkına belli bir süre için, belli bir ücret karşılığında sahip olunması. 4- . Kolayca bükülen ve ateşe dayanan liflerden oluşmuş, bir tür asbest.- İlaç.- Eski Türklerde atasözü. 5- Telli bir çalgı.- Satrançta bir taş.Fizikte direnç birimi.- Uluslararası güreş federasyonunu simgeleyen harfler. 6- Demirin simgesi.- Yüzyıllık zaman birimi.- ‘…. Erbulak’ ( Merhum karikatüristimiz). 7- Eski dilde göz.- Argoda hırsızlık eylemi.- 8- Ekip.- Eski dilde mavi. – Gözleri görmeyen. 9- İlave.Gidilen yol üzerinde olmayan.- Muğla’nın Bodrum ilçesine bağlı bir belde.10- Bir çiftçi aleti.- Valide.-‘Ve Durgun Akardı …’ (Mihail Şolohov’un bir yapıtı).- Endonezya’nın plaka işareti. 11- Togo’nun plaka işareti.-Semih Kaplanoğlu’nun bir filmi. – Üstün yetenekli.- Bakı. 12- Uranüsün bir uydusu.- Kur’anda bir sure. – Erkek keçi. 13- Çerkezlerin ünlü destanı.- Bilgin.- Yanardağ püskürtüsü. 14- Sodyumun simgesi.- Bölmeli göçebe çadırı.- Araçpada ben.- Bir nota. 15- Türk musıkisinde basit bir makam. – Ağrı’nın bir ilçesi.- 16- Rusçada evet.-Lantanın simgesi.- İşaret. 17- Sözleşme. Un, et ve bamya ile yapılan bir Arap yemeği. 18-Sıkıştırılmış talaştan yapılan ve yer döşemesinde kullanılan bir tür parke.Yeryüzü kıvrımı.- 19- Karışık renkli.- Afrika’da bir ülke. 20-Yarışmacıların otomobille belli yolları izleyerek, özel kurallara uymalarına dayanan otomobil yarışı.
YUKARIDAN AfiA⁄IYA : 1- ‘Elbet bir gün buluşacağız’,’ Bak yeşil yeşil’ gibi yapıtlarından da tanıdığımız bestekarımız.- İstanbul’un bir ilçesi. 2- Yankı Oy.- Toroslarda yetişen bir sedir ağacı türü.- Bir pamuk cinsi. 3- Takma isim.Briçte sanzatunun kısa yazılışı.- Asya’da bir ülke.- Üretim. 4- Mahkeme kararı.Hedefi tutturma.-.İki erkek kardeşin hanımlarının birbirine göre durumu. 5-Kabaca evet.-Kanun çıkarma.- Bir renk.Çevresine göre alçakta kalan düzlük yer.Bir soru sözü. 6- Bir yük hayvanı.- Bir cins güvercin.- Kalın ve kaba bir kumaş cinsi.- İsviçre’de bir kanton. 7- Kültür.Güneydoğu Anadolu’da bir dağ.- İyi, güzel.- Buhar. 8- Muş’un bir ilçesi.- Kiloamperin kısa yazılışı.- Akıl ile ilgili.- Bir tembih sözü. 9- Slayt.- Duvar örülürken büyük taşların arasına konulan ufak taşlar.- Mikroskop camı.- ‘Gustave ….( Ünlü Fransız ressam). 10- Yer yuvarlağı üzerinde herhangi bir noktadan geçen paralel ile Ekvator arasındaki yay parçasının açısal değeri.- Bir ışık veya ısı kaynağından yayılan ışınların toplandığı yer.- ‘ …. Kökteş’ (Türk müziği bestekarımız). 11Eski dilde tat.-Torosların Hatay’daki uzantısı olan dağlar.- Hayvan ölüsü. 12Türk malını simgeleyen harfler.- Kuzey Avrupa’da yaşayan bir halk. Uzaklık işareti. 13- Birleşimindeki hidrojenin yerine maden alarak tuz oluşturan hidrojenli birleşik.- Aktinyumun simgesi.- Düşünmeden, birdenbire yapılan davranış. 14Akıl.- ‘…. Parker (‘Ölümle yaşam arasında’, ‘ Angela’nın külleri gibi filmleri ile de tanınan ABD’li yönetmen.- Asya’da bir ülke.- Rütbesiz asker. 15- Bitlis’in bir ilçesi.- Çelişki. filizoskay@butundunya.com.tr 155
SATRANÇ Mustafa Y›ld›z ‹STANBUL KÜÇÜKLER B‹R‹NC‹L‹⁄‹’NDEN ‹LG‹NÇ KONUMLAR
fi
ampiyon ö¤rencilerim, 18 Yafl Genel kategorisinde 1. olan Kuleli Askeri Lisesi ö¤rencisi K›l›ç Ethem Ünlütürk’ü ve 7 Yafl Genel kategorisinde 1. olan Pendik Orhan Sinan Hamzao¤lu ‹.O. ö¤rencisi O¤uz Ka¤an Ayd›n’› kutluyorum baflar›lar›n›n sürekli olmas›n› diliyorum. U¤ur Bark›n Tahao¤lu-K›l›ç Ethem Ünlütürk, ‹stanbul Küçükler Birincili¤i, 2011, 18 G,3.1. Yandaki konumda s›ra siyahlarda. 22…b4 oynamak mümkün ama Ünlütürk, b5 karesindeki piyonu b›rakarak kalite kazanan bir kombinezon bafllat›yor. fiöyle: 22…Kfc8! 23.Axb5 Ac2! ‹ki beyaz kale de atefl alt›nda. 24.d5 Fxc1 Fili oyunda tutan 24…Axa1 daha fl›k ama kazanç için bu da yeterli. 25.Kxc1 Aa3! Bir zarif hamle daha. Beyaz flah ve filin 1. yataydan kale sald›r›s›na karfl› zay›f konumu flu devam yolunu yasakl›yor: 26.Kxc8+ Kxc8 27.Axa3 Kc1+28. Fe1 Kxe1 siyah üstün. 26.Ac3 b5 27.e5 b4 28.Ae2 Kxc1+ 29.Axc1 Ka5 s›ra piyonlara geldi. 30.d6 exd6 31.exd6 Kd5 32.Fe1 Kxd6 32…Kd1 daha k›sa yol idi. 33.Fxb4 Kd1+ 34.fif2 Ac2! 35.fie2 Kxc1 36.fid2 Axb4 Birkaç hamle sonra beyaz terk etti. 0-1
Hüseyin Bora Ç›b›k-Metehan Göker, ‹stanbul Küçükler Birirncili¤i, 2011, 11 G, 5.1. fiimdi de 11 Yafl Birincisi Pendik Atatürk ‹.O. ö¤rencisi Metehan Göker’den oyun sonu gösterisi: Yorumsuz veriyorum çünkü siyah›n hamleleri kusursuz ve kale oyun sonunda üstün konumun nas›l kazn›laca¤›n› gösteriyor. 54…Kg8+ 55.fif2 fixh3 56.Kxd5 fig4 57.Kd4 h4 58.fig2 h3+ 59.fih2 Ke8 60.Kd2 Ke3 61.Kf2 Kg3 62.fih1 Kf3 63. Kxf3 fixf3 64.fih2 fixf4 65.fixh3 fif3 Siyah flah 3. yatayda piyonun vezire yükselifli önlenemez. 0-1 156
BD ARALIK 2011
‹Y‹ F‹L - KÖTÜ AT atranç tahtas›nda s›k s›k öyle pozisyonlar oluflur ki taraflardan birinin üstünlü¤ü, ata karfl› kuvvetli filden kaynaklan›r. Tahtada di¤er tafllar›n konumu efl de¤erde ve aç›k çaprazlar varsa fil çok aktiftir. File sahip olan taraf, piyonlar›n›n konumunu belirlerken Capablanca’n›n ikinci prensibini Piyonlar›n›z› filinizle ayn› renk karelerde bulundurmay›n›z. - dikkate almal›d›r.
S
Zaitsev-Spassky, Rostov na Don, 1960 Bu diyagramdakine benzer konumlarda fil büyük ve önemli bir güçtür. 1.h5 b4 Filin kuvvetli çaprazda alan›n› daraltma giriflimi, ama baflar›s›z. 1...c4 daha dirençli. 2.hxg6 hxg6 2...bxc3 3.gxf7++ ve iki hamlede mat. 3.Kd6 fih7 g6 piyonunun al›nmas›ndan çekiniyor. 4.Vc4! Siyah terk etti. 1-0
PROBLEM Mansfield, 1953
OYUN SONU Birinci-Ülker ‹stanbul, 2011
2#
Siyah Kazan›r
mustafayildiz@butundunya.com.tr
Çözümler 152. sayfadad›r. 157
B‹ZE GÖNDER‹LEN K‹TAPLARDAN
Ethica Spinoza Latince’den Çeviren: Çi¤dem Dürüflken Kabalc› Yay›nevi
P
rof. Dr. Çi¤dem Dürüflken yaflam›n› uygarl›¤›n temel tafl› olan ve insanl›¤a yön veren Latince yap›tlar› bir biri ard›nca Latince ve Türkçesi bir arada, kazand›rmaya devam ediyor. Spinoza ve bafl yap›t› Ethica Bat›l›laflma rüzgarlar›n›n esmeye bafllad›¤› günden beri Türkiye’de hep gündemde oldu. Baflka dillerden çeviriler araya bir mesafe koydu. 334 y›l önce yaz›lan ve Ayd›nlanma Ça¤›’n›n öncülerinden Spinoza’n›n ölümünden sonra yay›mlanabilen ünlü yap›t› Ethica, Dürüflken’in özeni ile sanki dilimizde yaz›lm›flças›na okuruyla ile buluflabildi. Dürüflken yazd›¤› önsöz’de: “Spinoza’yla karfl›l›kl› oturup konuflarak, tart›flarak, dura dura, sindire sindire okunacak bir felsefe kitab›d›r, Ethica(...) Spinoza flöyle der: “yaflad›klar›mdan ö¤rendim ki, günlük yaflant›m›zda biteviye olan olaylar, 158
asl›nda bofl ve anlams›z fleyler. Anlad›m ki zihnimi ele geçirmelerine izin vermedi¤im sürece, korkular›ma neden olan durumlar›n hiç biri kendi bafllar›na ne iyiler, ne kötüler. Bu yüzden ben de en sonunda karar›m› verdim ve salt zihne hitap edebilecek nitelikte bir fley varsa, yani keflfetti¤imde ve kendisine vak›f oldu¤umda gerçekten bana sürekli, üstün ve sonsuz mutlulu¤u yaflatabilecek nitelikte hakiki iyi diyebilece¤im bir fley varsa, iflte o iyi fleyi araflt›rmaya koyuldum” (...) Sevinç ve keder Spinoza’ya göre iki temel duygu durumudur(...) Sevgi insan› gerçek anlamda insan k›lan bir duyguyken, nefret insan› insanl›ktan ç›karan bir duygudur. ‹nsan›n sevgi ya da nefreti seçmesi kendi elindedir.” Yap›ttaki sözlük de kavram kargaflas› yaflatm›yor.
Barbarlar›n Avrupa’s› Karol Modzelewski Türkiye ‹fl Bankas› Kültür Yay›nlar›
E
nder Ortaça¤ tarihçisi, Polonya’n›n demokratikleflmesi için y›llarca hapis yatan önde gelen bir ayd›n olan yazar çuvald›z› ülkesine,
BD ARALIK 2011
i¤neyi Avrupa’ya bat›r›yor: “Neredeyse hep bir a¤›zdan ve ayn› anda “Biz zaten her zaman Avrupa’n›n bir parças›yd›k” diyoruz; böyle söyleyince de sanki bir dönüfl falan söz konusu de¤ilmifl gibi oluyor. Yani zaten Avrupal›y›z. Görünüfle göre bu sloganlar aras›nda bir çeliflki yok. Sloganlar tekrarlana tekrarlana bir noktadan sonra art›k kimsenin sorgulamad›¤› aç›k gerçeklere dönüflüyor. Yaz›k! Politik sloganlar da, t›pk› reklam spotlar› gibi üzerinde düflünmeyi hak etmektedir; üstelik salt bir fleyi kas›tl› olarak yaymalar› nedeniyle de¤il, ayn› zamanda fark›nda olmadan daha baflka fleyleri de akla getiriyor olmalar› nedeniyle bu yap›lmal›d›r.” Sorgulayan ve perdenin arkas›ndakileri ortaya döken bir kitap.
Sar›fl›n Bir Kurt ‹stanbul Ticaret Odas› Yay›nlar›
A
tatürk’ü Türkçe, ‹ngilizce, Almanca ve Frans›zca bütün yönleriyle ele alan, Prof. Dr. Halil ‹nanc›k’›n
Atatürk ve Atatürkçülük çal›flmas›na, dünyan›n önde gelen kiflilerinin ona iliflkin düflüncelerine; Atatürk’ün önemli sözlerine ve Atatürk’ün bugüne kadar hiç yay›nlanmam›fl foto¤raflar›na yer veren seçkin bir yap›t. ‹TO Baflkan› Dr. Murat Yalç›ntafl: “Bu kitap Türkiye’nin en köklü meslek örgütü olan ‹TO’nun 125. kurulufl y›ldönümü münasebetiyle haz›rlad›¤›m›z ayn› isimli sergiden yola ç›k›larak haz›rland›. Biz ‹TO olarak, Atatürk’ün Türk milletinin zihnindeki imaj›n›n diri ve kal›c› olmas› için Türk okurunun dikkatine sunduk. Aradan geçen 6 ay gibi k›sa bir sürede kitab›n mevcudu bitti, ama kitaba olan ilgi bitmedi, bilakis artarak devam etti. Bunun üzerine Atatürk’ü haf›zalarda canl› tutacak bu kitab› yeniden basmay› bir görev kabul ettik. Bu bizim için bir görevdir, çünkü bugün Türkiye’de geliflkin bir ekonomi ve ticaretten, Türk ifladamlar›ndan bahsedebiliyorsak, bunu Cumhuriyet’e hayat veren ilkelerine ve çal›flmalar›na borçluyuz(...) ‹TO’nun ilgi alan› sadece ticaret ve ekonomiyle s›n›rl› olmam›flt›r. Toplulu¤umuzu ilgilendiren kültür ve sanat faaliyetleri baflta olmak üzere bir çok sosyal sorumluluk projesini hayata geçirmek de bizim as›l vazifelerimiz aras›nda yer alm›flt›r. fiimdi de böylesi bir vazifeyi yerine getirmenin onurunu tafl›yoruz.” 159
B‹R FOTOGRAF B‹N SÖZCÜ⁄E BEDELD‹R Gönderi: EL‹S AYAZ, ‹STANBUL
160
ASIL ÖNEML‹ OLAN VE MEMLEKET‹ TEMEL‹NDEN YIKAN, HALKINI ES‹R EDEN, ‹ÇERDEK‹ CEPHEN‹N SUSKUNLU⁄UDUR.
M. KEMAL ATATÜRK
M‹LL‹ EGEMENL‹K ÖYLE B‹R NURDUR K‹, ONUN KARfiISINDA Z‹NC‹RLER ER‹R, TAÇ VE TAHTLAR BATAR, MAHVOLUR. M‹LLETLER‹N ES‹RL‹⁄‹ ÜZER‹NE KURULMUfi MÜESSESELER HER TARAFTA YIKILMAYA MAHKÛMDURLAR.
M. KEMAL ATATÜRK
BAfiKENT ÜN‹VERS‹TES‹ KÜLTÜR YAYINI
TÜRK RESSAMLARI: Oya ABACI
1 ARALIK 2011
192297
SAYI: 2011 / 12
2000
F‹YATI: 4 TL
ARALIK 2011
SONSUZLUK VE SONRASILIK Ankara’da do¤du. ‹stanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi, flimdiki ad›yla Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesinden mezun oldu. MSGSÜ. Resim Heykel Müzeleri Derne¤inin düzenledi¤i kurslarda befl y›l boyunca her yafl grubuna verilen yayg›n sanat e¤itimi resim ve sanat tarihi kurslar›n›n organizasyonunu üstlendi. Ders verdi. Halen Marmara Üniversitesi Atatürk E¤itim Fakültesinde Ö¤retim Üyesi olan sanatç› çal›flmalar›n› ‹stanbul’da sürdürüyor. Bu sergi birçok ulusal ve uluslar aras› karma sergide yer alan sanatç›n›n üçüncü kiflisel sergisidir.
Erol Çevikçe Haberal'› Anlat›yor: Onbinlerce Mete Akyol Yazd›: Cana Sa¤l›k, Sessiz Seyirciler Binlerce Kifliye Toplulu¤u Sh:6 Afl ve ‹fl Verdi Sh:14 Cengiz Özak›nc›, Can Pulak: Yine Kökenleriyle Vatan› Sevmek Aç›kl›yor: Suçu Sh:10 Ulus ve Millet Sh:39
E. Kur. Alb.
Suat Ayt›n, Silivri'deki Ko¤uflundan Yaz›yor:
Deprem ve Terör Sh:59
Sinan Meydan Yalanlar› Yalanlamaya Devam Ediyor Sh:24