T Ü R K
R E S S A M L A R I
BAfiKENT ÜN‹VERS‹TES‹ KÜLTÜR YAYINI 1 MAYIS 2012
TEOMAN SÜDOR
192297
SAYI: 2012 / 05
F‹YATI: 4 TL
2000
ADALET‹N DE ZAMANI TÜKEND‹
BAKIfi
1943 y›l›nda ‹stanbul'da do¤du. 1968 y›l›nda ‹stanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi'nden mezun oldu. Kazand›¤› bursla 1970-74 y›llar›nda Roma Güzel Sanatlar Akademisi'nde e¤itimine devam etti. 1985-2005 y›llar›nda ‹TÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü'nde Özgün Bask› ve Temel Tasar›m dersleri verdi. Yurtiçi ve yurtd›fl›nda 50'den fazla kiflisel sergi açt› ve 100'den fazla karma sergiye kat›ld›. Yurtd›fl›nda ve yurtiçinde olmak üzere bienallere, trienallere ve fuarlara kat›ld›. Sanat yaflam› boyunca yurtiçinde ve yurtd›fl›nda birçok ödül kazand›. Etkin sanat yaflam›n› ‹stanbul Kültür Üniversitesi'nde verdi¤i derslerle ve kiflisel atelyesinde yapt›¤› çal›flmalarla sürdürmektedir.
Haberal'dan 23 Nisan Dersi: Egemenli¤in Ulusta Olmad›¤› Ülkeler Karanl›ktan Kurtulamam›flt›r. S: 3
Çetin ‹mir ‹stanbul'un Kap›lar'›n› Anlat›yor S: 117
Cengiz Özak›nc› Pullarla Ermeni Soyk›r›m› Propagandas› S: 68
Organ Nakilli Mümtaz Soysal: Çocuklar En Büyük 23 Nisan'› Döneklik Bu Y›l da Kendi Geçmifle Aralar›nda Kutlad›lar S: 43 Dönmektir.
Bir Haberal Klasi¤i: Sabahat, Karaci¤er Nakli Oldu¤u Hastanede 19 Y›ld›r, Çal›fl›yor. S: 39
Atatürk'ün Gençli¤e Hitabesi, Aç›klamas› ve tam türkçesi. GENÇL‹⁄E H‹TABE Ey Türk Gençli¤i! Birinci görevin, Türk ba¤›ms›zl›¤›n›, Türk Cumhuriyetini sonsuza dek korumak ve savunmakt›r. Varl›¤›n›n ve gelece¤inin biricik temeli budur. Bu temel senin en k›ymetli hazinendir. Gelecekte bile seni bu hazineden yoksun b›rakmak isteyecek iç ve d›fl düflmanlar›n olacakt›r. Bir gün, ba¤›ms›zl›k ve cumhuriyeti savunmak zorunda kal›rsan, göreve at›lmak için içinde bulunaca¤›n durumun olanak ve koflullar›n› düflünmeyeceksin! Bu olanak ve koflullar hiç uygun olmayan bir durumda kendini gösterebilir. Ba¤›ms›zl›k ve cumhuriyetini y›kmak isteyecek düflmanlar, dünya tarihinde benzeri görülmemifl bir galibiyetin, bir gücün temsilcisi olabilirler. Zorla veya hile ile kutsal yurdun bütün flehirleri teslim al›nm›fl, bütün iflletmeleri ele geçirilmifl, bütün ordular› da¤›t›lm›fl ve yurdun her köflesi iflgal edilmifl olabilir. Bütün bu koflullardan daha ac›kl› ve korkunç olan› ise, ülkede iktidara sahip olanlar gaflet, sapk›nl›k ve hatta ihanet içinde olabilirler. Hatta bu iktidar sahipleri kiflisel ç›karlar›n›, iflgalcilerin siyasi amaçlar›yla birlefltirerek düflmanla iflbirli¤i yapabilirler. Ulus, yoksulluk ve s›k›nt› içinde ezik ve bitkin düflmüfl olabilir. Ey Türk gelece¤inin evlad›! ‹flte bu durum ve koflullar içinde bile görevin, Türk ba¤›ms›zl›¤›n› ve Cumhuriyetini kurtarmakt›r! Muhtaç oldu¤un güç, damarlar›ndaki asil kanda mevcuttur! Mustafa Kemal Atatürk 20 Ekim 1927
Benim ülkemde; düflünce hayat›n düflman›, kötülü¤ün simgesi olarak görülür. Düflünsel de¤erlere tutkuyla ba¤l›, soru soran-arayan- kovalayan zihne sadece düflmanl›k edilir. Düflünen insan›n koruna¤› yoktur. Bir gazeteci-yazar hapse at›larak sonsuza kadar sessizli¤e-unutufla mahkûm edilmeye çal›fl›l›r... Ama benim ülkemde gerçekler de inatç›d›r. Mutlaka yaz›l›r. Soner Yalç›n
BÜTÜN K‹TAPÇILARDA
BAfiKENT ÜN‹VERS‹TES‹ KÜLTÜR YAYINI
Bütün Dünya
1 MAYIS 2012
2000
Baflkent Üniversitesi Ad›na Sahibi: Prof. Dr. Mehmet Haberal Yay›n Genel Yönetmeni Mete Akyol Görsel Yönetmen ve Yay›n Genel Yönetmeni Yard›mc›s› : Turgut Keskin Sorumlu Yaz› ‹flleri Müdürü: Gülçin Orkut Teknik Yap›m Yönetmeni: Faruk Güney ‹flletme Genel Yönetmeni: Sina fien Yay›n Dan›flman›: Yaflar Öztürk Türk Dili Dan›flman›: Haydar Göfer Sanat Dan›flman›: Süheyla Dinç Redaksiyon: Fatma Ataman Düzeltme Sorumlusu: Nükhet Aliciko¤lu Baflkent Üniversitesi’nin bir kültür hizmeti olan Bütün Dünya 2000, Baflkent Üniversitesi kurulufllar›ndan 1. Cadde, No: 77, Bahçelievler, Ankara adresindeki Aküm Reklamc›l›k, Dan›flmanl›k ve Yay›nc›l›k Ajans› Sanayi ve Ticaret A. fi.’nin 3. Cadde, No: 2, Yenimahalle, Ankara adresindeki tesislerinde bas›lm›flt›r.
2
Seçiciler Kurulu: Prof. Dr. Nevzat Bilgin (An›sal Baflkan) Prof. Dr. Ahmet Mumcu Prof. Dr. Solmaz Do¤anca Prof. Dr. Sevil Öksüz Prof. Dr. Ender Varinlio¤lu, Prof. Dr. Okay Eroskay Prof. Dr. Fuat Çelebio¤lu, Prof. Dr. Sedefhan O¤uz, Prof. Dr. Levent Peflkircio¤lu, Gürbüz Atabek, Necmi Tanyolaç, Mete Tizer, Kaya Karan, Alaettin Giray, Ayhan Erten, ‹lhan Banguo¤lu, Ahmet Aydede, Manuel Bilos,Cengiz Dolunay Sürekli Yazarlar: Yücel Aksoy, Pelin Hazar Aliabbasi, Sabriye Afl›r, Nuray Bartoschek, Cahit Batum, Haluk Cans›n, Y›lmaz Da¤deviren, Rüfltü Erata, Sema Erdo¤an, Ali Murat Erkorkmaz, Konur Ertop, Gürbüz Evren, Metin Gören, ‹lyas Halil, Mümtaz ‹dil, Çetin ‹mir, Muzaffer ‹zgü, Mehmet Muhsino¤lu, Filiz Lelo¤lu Oskay, Cengiz Önal, Cengiz Özak›nc›, Saniye Özden, Bekir Özgen, Yaflar Öztürk, R›fat Serdaro¤lu, ‹zlen fien, ‹zmir Tolga, Suat Türker, Engin Ünsal, Mehmet Ünver, Dr. Mehmet Uhri, Orhan Velidedeo¤lu, Mustafa Y›ld›z Yönetim Merkezi: 10. Sokak No: 45, Bahçelievler, Ankara Tel: (0312) 212 80 16 (pbx) Faks: (0312) 234 12 16 ‹letiflim Adresi: Sedef Cad. 2446 Ada, 1. Parsel, A Blok, Kat: 3, Da: 16, Ataflehir, 34750 ‹stanbul Tel: (0216) 456 27 27 (pbx) Faks: (0216) 456 27 29 Da¤›t›m: Yaysat Renk Ay›r›m›: Mat Yap›m
Bas›m Tarihi: 27 / 04 / 2012 www.butundunya.com.tr butundunya@butundunya.com.tr
BD MAYIS 2012
CHP Zonguldak Milletvekili Prof. Dr. Mehmet Haberal, 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayram› nedeniyle tüm çocuklara flöyle seslendi:
Nice 23 Nisanlara...
Yazan: Prof. Dr. MEHMET HABERAL
T
arlaya ekilen tohuma önce-
likle su gereklidir, günefl enerjisi gereklidir, çapa ve çaba, özetle bak›m ve özen gereklidir. Ürün, bu özverinin sonunda bafl verir, geliflir ve hasata s›ra ancak o zaman gelir. Fidan dikilir, can suyu verilir, o da günefl enerjisiyle geliflir, çiçe¤ini açar, sonra o da ürününü verir. Ekinin ürünü bu¤dayd›r, m›s›rd›r, arpa, yulaft›r; a¤ac›n ürünü, meyvedir. Çocuklar›m›z da, dün oldu¤u gibi, bugün de yaln›zca do¤makla kalmazlar, onlar da emekle, özenle, hatta özveriyle geliflirler, olgunlafl›rlar ve sonunda hem kendilerine, hem ailele-
rine, hem de ülkemize yararl› birer birey olarak görevlerinin bafl›na ge-çerler. Do¤adaki bu do¤al geliflmenin bir benzerini Türkiye Cumhuriyeti, tarihsel gelifliminin kurtulufl ve kurulufl evrelerinin do¤al sonucu olarak kavufltu¤u Cumhuriyet ve onunla gerçeklefltirdi¤i devrimleriyle yaflam›flt›r. Türkiye Cumhuriyeti Devleti,
y›k›lan, y›kt›r›lan ve yetmezmifl gibi halk› da yoksullaflt›r›lan bir Osmanl› ‹mparatorlu¤u’nun enkaz› alt›ndan adeta bir yaral› kazazede güçsüzlü¤üyle aya¤a kalkm›fl, ancak büyük önderinin iflaretinden ald›¤› ola¤anüstü bir 3
BD MAYIS 2012
güçle ilk ad›m›n› atmaya bafllayabilmifltir. Kolkola, omuz omuza vererek bir ganimet kapkaçc›s› ac›mas›zl›¤›yla bütünleflerek üzerine gelen yedi düvelin ordular›na Türk halk›, bu güçle karfl› koymufl, onlar› geldikleri gibi, bu gücüyle göndermifltir geldikleri yere. Çanakkale Bo¤az›’n›n sular›nda bafllayan, yamaçlar›nda ve tepelerinde ad›m ad›m sürdürülen Büyük Mustafa Kemal Pafla’n›n önderli¤indeki “Büyük Zafer Yürüyüflümüz”, dalga dalga tüm Anadolu’yu kucaklad›ktan sonra ‹zmir’e ulaflt›¤›nda, tan yerinde beliren ›fl›k par›lt›lar›, ufuktan do¤maya hazır-
¤inde yeflertti¤i, beyninde gelifltirip, olgunlaflt›rd›¤› ba¤›ms›zl›k fikrinin hasad›na her ad›mda daha da yaklaflt›¤›n›n bilincindeydi.
T
ek tek tüm Türk halk›na insansal ve bir bütün ola-
rak tüm Türk Milleti’ne ulusal bir onur kazand›raca¤›na kesinlikle inand›¤› bu “özgürlük ve ba¤›ms›zl›k” ürününün geliflmesindeki ve olgunlaflmas›ndaki günefl enerjisinin, önlerinde yürüyen büyük önder Mustafa Kemal’den kaynakland›¤›n› biliyordu çünkü. Mustafa Kemal ise bu gücünü,
MUSTAFA KEMAL GÜCÜNÜ YALNIZCA AKIL VE B‹L‹MDEN ALIYORDU. lanan Türkiye Cumhuriyeti güneflinin ayd›nl›¤›n› müjdeliyordu. Mustafa Kemal’in do¤ufltan yüre¤inde var olan “Özgürlük ve Ba¤›ms›zl›k benim karakterimdir” tohumu, Zafer’e giden bu Büyük Yürüyüfl’ün her ad›m›nda, silah arkadafl› komutanlar›n›n, askerlerinin ve halk›n›n yüreklerinde yeflermifl, olgunlaflm›fl ve yolun sonunda, “Bizim hedefimiz ba¤›ms›zl›kt›r” ürününe dönüflmüfltü. Kurtulufla yürüyen Türk halk›n›n beyninde ve yüre¤inde oluflan "özgürlük" ve “ba¤›ms›zl›k” fikri, art›k onun tarlas›ndaki bu¤day›n›n, m›s›r›n›n, a¤ac›ndaki kiraz›n›n, elmas›n›n, portakal›n›n oldu¤u kadar kendinindi. ‹zmir’e ilerlerken Türk askeri, yüre4
yaln›zca ak›l ve bilimden al›yordu. Kurtulufl savafl› devam ederken dahi Ankara’da ö¤retmenlerle bir araya gelerek ülkemizin gelece¤inin her zaman bilimle ve ak›lla olabilece¤ini anlatan Mustafa Kemal, ülkemizin onurlu gelece¤inin ancak, ö¤retmenlerin ak›l ve bilimin ayd›nl›¤›nda yetifltirecekleri yeni nesillerle sürdürülebilece¤ini hat›rlat›yordu onlara. Tarlaya serpilen bir tohum gibi, topra¤a ekilen bir fidan gibi, emek verilerek, özen gösterilerek yetifltirilen, gelifltirilen Türkiye Cumhuriyeti, ancak bu özen ve özveri sürdürülerek korunabilecek, “asr›n medeniyet düzeyinin de üstüne” ç›kabilecekti. TBMM’nin aç›ld›¤› ve bir bayram coflkusu olarak bugünkü çocuklar›m›-
BD MAYIS 2012
za arma¤an, yar›nki büyüklerimize emanet edilen 23 Nisan’›n her y›ldönümünde tüm çocuklar›m›z›, gelece¤imizin güvencesi kimlikleriyle görüyoruz ve kendi varl›klar›na gösterilen düzeyde bir özenle ve sorumlulukla tek tek herbirinin, Türkiye Cumhuriyeti’ni koruyacaklar›na olan inanc›m›z› ve güvenimizi bir kez daha yineliyoruz. Bu bayramla “Egemenlik kay›ts›z flarts›z milletindir” slogan›n›, kesinlikle yerine getirmesi gereken ulusal bir görevi olarak benimseyen Türk halk› ise, kendisine büyük önderi taraf›ndan verilen “Birinci Vazife”sinin de so-
lü¤ünü ö¤retmek olan ilkokul ö¤retmenlerinden, üniversite profesörlerine kadar tüm ö¤retmenlerin omuzlar›ndad›r. Büyük Atatürk’ün, Ankara Üni-
versitesi, Dil ve Tarih Co¤rafya Fakültesi binas›n›n üstündeki flu özdeyifli gerçekte, tüm Türkiye ve tüm dünya üniversitelerinin “al›n yaz›s›”d›r: “Hayatta En Hakiki Mürflit ‹limdir.” “Yol gösterici ‹lim”, öncelikle insan onurunun, insan haklar›n›n, özgürlü¤ün, adaletin, eflitli¤in ve kardeflli¤in önünü açan bir “Yol Gösterici”dir.
BU ‹NSANSAL DE⁄ERLER‹N OLMADI⁄I YERLERDE "KARANLIK ÜLKELER" VARDIR rumlulu¤uyla, hem Türkiye Cumhuriyeti’ni ilelebet muhafaza ve müdafaa etmekten, hem de belirli sürelerde yerine getirmesi gereken ulusal görevine sahip ç›kmaktan hiçbir zaman kaç›nmayacakt›r.
G
ücünü halktan alan ve bugünlere ulaflan Türkiye Cumhuriyeti, inan›yorum ki bugün de milletten alm›fl oldu¤u milli iradenin gücüyle, rehberi ak›l ve bilim olmak kayd›yla yoluna devam edecek, dünyadaki en geliflmifl ülkeler düzeyine ulaflacakt›r. Bu konudaki büyük görevin birinci derece sorumlulu¤u da, varl›klar›n›n nedeni yeni kuflaklara akl›n ve bilimin üstün-
‹limin olmad›¤› yerde, bu insansal de¤erler de olmaz. Bu insansal de¤erlerin olmad›¤› yerlerde “Karanl›k Ülkeler” vard›r, bu “Karanl›k Ülkeler”in oldu¤u bir dünyada “Karanl›k Ça¤”lar yaflanmaktad›r. Böyle ülkelerde ve böyle dönemlerde gerçekte yok olan sadece “insan mutlulu¤u” de¤ildir, ayr›ca “insan onuru”dur da... 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayram›n›z› bu duygularla ve en içten baflar› dileklerim ile kutluyorum.
5
BAfiKENT ÜN‹VERS‹TES‹ KÜLTÜR YAYINI
Bütün Dünya 2000
YIL:15 SAYI: 168
‹Ç‹NDEK‹LER
35
3
Nice 23 Nisanlara...
8
Neden Çekemeyiz Büyüklerin Kulaklarını?..
36
Mete Akyol
39
9
Prof. Dr. Mehmet Haberal
Serdar S›ralar
Medine Haberal
23
27
43 47
Çok De¤erli, Çok Sevgili Haberal’›m›n Çiçekleri
49
Macide Tan›r
54 56
Ayd›n S›ra D›fl›d›r
Hakimiyeti Milliye Yaz›lar› Atatürk Düflmanlar›na Siyasi Tarih Dersi Gürbüz Evren
63
Milletvekiline Sahip Ǜkamayan Baflkan
Heryerde “O”nun ‹zleri Var Metin Gören
68
Hakikatlere Dayanacak Gücüm Var
1965’ten Günümüze Pullarla Ermeni Soyk›r›mı Propagandas› Cengiz Özak›nc›
Ümit Zileli
34
Hukuk Devrimi Cengiz Önal
Geçmifle Dönüklük
Orhan Birgit
32
De¤erli Büyü¤üm, Say›n Hocam Mehmet Haberal Hatice Akkoç
Mümtaz Soysal
30
O Gün “Haberal Dedemiz” Yoktu Banu Cinel Gündüz
Oktay Akbal
28
Bir Hasta Önce Doktoruna Güvenmeli Mete Akyol
Dünyaca Ünlü T›p Adamlar›ndan Baflsa¤l›¤› Mesajlar› “Prof. Haberal Sen Ç›k Silivri’de Ben Yatay›m” Levent Y›ld›z
26
Hesab› Kim Ödeyecek? Can Pulak
Sabriye Afl›r
13
Küçük ‹stavritin Öyküsü
73
O Koltuk Bofl, Sahibini Bekliyor
Türk Harfleri Yerine Arap Harfleri mi? Orhan Velidedeo¤lu
Yalç›n Do¤an
39 Nice 23 Nisanlara... Prof. Dr. Mehmet Haberal
Evladıyla Vedalaflamadan Aram›zdan Ayr›lan Bir Anne:
Medine Haberal Sabriye Afl›r
6
AYLIK BÖLÜMLER
77
29
F›rçalayarak
72
‹lk Dersimiz Türkçe
Burhan Felek ile Bir Zamanlar Üsküdar’da
84
Bilginizi Denetleyin
Konur Ertop
91
Kim Kimdi?
99
T›p Dünyas›ndan K›sa K›sa
“Dersim Harekât›nda 50 Bin ile 100 Bin ‹nsan Öldürülmüfltür” Yalan› Sinan Meydan
85 95 100
Charlotte Corday Mümtaz ‹dil
Fotograf Evi Bülent Güzey
105
Ana Düfl Bayram Bekir Özgen
110
Bilinmeyen Kahraman Behiç Bey Emir K›vr›k
117
‹stanbul’un Kap›lar› Çetin ‹mir
122
Koca Yusuf Sebahat Önen
127
Eflekle Gelen Ayd›nl›k Sabriye Afl›r
131
Akraba Olmak ‹stediklerim Mehmet Ünver
137
Anneannem Bilgisayar Ald› Muzaffer ‹zgü
141
Ba¤›fllamak Ba¤›fllamamak
148
Ufak Tefek Bilgiler
150
Yar›n›n Büyükleri
152
Çözümler Sayfası
153
Kareler ve Rakamlar
154
Bulmaca
156
Satranç
158
Ay›n Kitaplar›
160
Bir Karikatür de Bin Sözcü¤e Bedeldir
Yücel Aksoy
100 110 Hamza Rüstem Fotograf Evi
Bilinmeyen Kahraman Behiç Bey
Bülent Güzey
Emir Kıvrık
7
Neden Çekemeyiz Büyüklerin Kulaklar›n›?..
Y
apt›klar› yaramazl›klar› bir daha yapmas›nlar da, adam olsunlar diye çocuklar›n kulaklar›n› çekiyoruz ama… Çocuklardan da büyük yaramazl›k yapan büyüklerin kulaklar›n› çekmeyi, nedense, bir türlü beceremiyoruz. Oysa bir becerebilsek onu, görece¤iz, sonunda biz adam olaca¤›z. Ça¤›m›z teknolojisinin “insan beyninin onurlu zaferi” ve “art›k onsuz olmaz” buluflu olarak kabullendi¤imiz cep telefonumuzu çocu¤umuzun, bir oyuncak olarak kulland›¤›n›… Ve onun, hem kendine, hem çevresine verdi¤i zarar› bilmeden, bu son derece geliflmifl teknoloji ürünü ayg›t› çelik çomak gibi ilkel bir oyun arac›na dönüfltürdü¤ünü görünce… Bir daha yapmas›n ve adam olsun diye kula¤›n› çekiyoruz da… Kutuptaki Eskimo'yla, Avustralya'daki aborjini, Çin'deki sar› deriliyle, öteki dünyadaki K›z›lderili'yi istedikleri an konuflturan “insan beyninin onurlu zaferi” bu teknolojik sistemi, kirli bir kiflisel oyunca¤a dönüfltürüp, kendi siyasal amaçlar› için gizli gizli kullanmaktan çekinmeyen büyüklerimizin kulaklar›n› neden çekmiyoruz? Mahalle aras›nda oyun oynad›¤› arkadafl›na att›¤› tafl yanl›fll›kla komflu evin cam›n› k›rd›¤›nda, mahallenin bu 8
yaramaz çocu¤unun kula¤›n› çekiyoruz ve bu uyar›m›zla onun, büyüdü¤ünde adam olaca¤›na inan›yoruz da… ‹nsan beyninin onurlu bir baflka zaferinin ürünü olan ve aya insan götürüp getiren uzay arac›n› yörüngesine oturtabilecek denli ileri teknoloji içeren bir füzeyi, kendine hiç de zarar› dokunamayacak uzakl›ktaki insanlar›n tepesine ölüm ya¤d›ran bir silah tafl›ma arac›na dönüfltüren yaramaz büyüklerin kulaklar›n› çekmeyi neden akl›m›za bile getiremiyoruz? Aile yadigar› de¤erli bir eflyay› kaflla göz aras›nda evden ç›kar›p, önüne ç›kan ilk aç›kgöz al›c›ya yok pahas›na satan yaramaz çocu¤u uyarmak için kula¤›n› rahatl›kla çekebiliyoruz da… Yönetimlerine emanet edilen ülkelerimizi, en köklü deneyimlerin ürünü en ileri yönetim sistemlerini kiflisel ç›karlar› u¤runa çocuk oyunca¤›na çeviren büyüklerin kulaklar›n› çekip, onlar› uyarmakta neden zorlan›yoruz? Bu gerçe¤imizle yüzyüze geldi¤imizde ve bu uyar› görevimizi yerine getirebildi¤imizde insanlar ve insanl›k, “beyninin en büyük ve en onurlu zaferi”ne ulaflm›fl olacakt›r. Yeter ki korkmamaktan korkmas›n insanlar… Ve yeter ki korkunun tutsa¤› olmas›n insanl›k!• meteakyol@butundunya.com.tr
BD MAYIS 2012
Annelik görevini baflar›yla yapm›fl, ailesinin ve ülkesinin gurur duydu¤u evlatlar yetifltirmiflti... Prof. Dr. Mehmet Haberal’›n annesi
Medine Haberal 9 Nisan Pazartesi günü yaflam›n› yitirdi.
Evladıyla vedalaşamadan aramızdan ayrılan bir anne:
Medine Haberal Yazan: SABR‹YE AfiIR
C
HP Zonguldak Milletvekili
Mehmet Haberal'›n annesi Medine Haberal, 29 Mart 1924'te Rize'nin Pazar ilçesi Subafl› Köyü'nde bafllayan yaflam›n›, merhum efli Yaflar Ali Haberal ile birlefltirmifl, 3'ü erkek, 4 çocuk annesi olmufltu.
Medine Haberal, dört evlad›n›n dördüyle de hep gurur duymufl; evlatlar› da onu derin bir sayg›yla, el üstünde tutmufltu. Medine Haberal’›n dünyan›n en önemli cerrahlar›ndan biri olan o¤lu Prof. Dr. Mehmet Haberal, 2001’ de Rize’nin Pazar ilçesinde 'Haberal 9
BD MAYIS 2012
Medine Haberal’›n cenazesine binlerce Zonguldakl› yan›s›ra birçok eski ve yeni politikac› da kat›ld›. Fotografta, (soldan sa¤a) Hamza Akif Çebi, Kemal K›l›çdaro¤lu, Ali ‹hsan Köktürk, Hüsamettin Özkan, Hikmet Çetin ve Deniz Baykal, Prof. Haberal ile birlikte cenaze namaz›nda. Vakf› Yaflar ve Medine Haberal ‹lkö¤retim Okulu'nu yapt›rarak annesi ve babas›n›n ad›n› ölümsüzlefltirdi. Medine Haberal, bir annenin yaflayabilece¤i ac› günleri de gördü. Türkiye'de ve dünyada say›s›z ilklere imza atan evlad› Prof. Dr. Mehmet Haberal’›n tutuk10
lanmas›yla 3 y›l süren hasreti bafllad›. 21 Ocak 2010 günü efli Yaflar Ali Haberal'› kaybetti. "Hasretim" dedi¤i evlad› Mehmet Haberal’a, o günlerde izin verilmedi ve Prof. Dr. Haberal babas› Yaflar Ali Haberal’›n cenaze törenine kat›lamad›. O¤lu Mehmet Haberal’›n tutuklu
BD MAYIS 2012
oldu¤unu, sa¤l›k durumu nedeniyle aile fertleri ilkin anne Medine Haberal’ dan saklamak istedi. Ancak anne Haberal’›n evlad›ndan uzak kald›¤› her geçen gün artan endiflesine karfl›l›k, Prof. Dr. Mehmet Haberal’›n tutuklu oldu¤u anlat›ld›. Uzun süre daha kötü durumlar için endiflelenen Medine Haberal, en az›ndan o¤lunun "iyi oldu¤u" haberi için neredeyse sevindi bile.
9
Nisan 2010'da Türk Anne-
ler Derne¤i Zonguldak fiubesi taraf›ndan ‘Y›l›n Annesi’ seçildi. Ama o mutlu de¤ildi… Üzerinde Zübeyde Anne ve Atatürk portresi bulunan, “Atatürk’ün izinde birbirinden de¤erli yetifltirdi¤iniz evlatlarla önünüzde sayg›yla e¤iliyoruz” yaz›l› ödülünü al›rken, “Bu ödülü almaktan mutluyum. Ama o¤lumun bir y›ld›r yüzünü göremedim.
Kemal K›l›çdaro¤lu, Deniz Baykal ve Prof. Mehmet Haberal cenazede k›sa bir süre konuflma f›rsat› buldular Hem mutluyum hem de hüzünlüyüm.” dedi. Gözyafllar› inci gibi dizildi… Ve 9 Nisan 2012 günü Medine Haberal, uzun süredir tedavi gördü¤ü, o¤lunun kurdu¤u Baflkent Üniversitesi Hastanesi'nde hayata gözlerini yumdu. Bir süredir kalp ve solunum yetmezli¤i nedeniyle tedavi gördü¤ü için,
Medine Haberal Türk Anneler Derne¤i Zonguldak fiubesi taraf›ndan verilen "Y›l›n Annesi” ödülü ile. 11
BD MAYIS 2012
o¤lu Mehmet Haberal’›n onu ziyaret edebilmesini sa¤layacak "tutuklular›n hasta yak›nlar›n› görebilmesine izin veren" yasa uzun süre gündemde kalmas›na karfl›n, Medine Haberal’a yetiflemedi.
Z
onguldak halk›n›n oylar›
ile milletvekili seçilen Prof. Dr. Mehmet Haberal’›n, "izin verildi¤i takdirde Meclis’te yemin ederek dokunulmazl›¤a bürünece¤i"nden dahi endifle edildi. Medine Haberal’›n dilinden düflürmedi¤i, son bir kez göremedi¤i evlad› Mehmet Haberal annesinin cenaze törenine kat›labildi. Medine Haberal’› Zonguldak’ta, ancak vatan savunmas›nda ya da kentin maden damarlar›nda flehit olanlar için görülebilecek kalabal›k bir topluluk son yolculu¤una u¤urlad›. Prof. Dr. Haberal, kendisini teskin etmek için söyleyecek cümle bulmakta zorlananlardan daha dik, daha dirayetli idi. Silivri Cezaevi’nde o¤lu Mehmet Haberal’› ziyaret edenlere, "O¤lumu bu gözlerle mi gördün" diyerek o gözleri defalarca öpen Medine Haberal, merhum efli Yaflar Ali Haberal’›n yan›na defnedildi. O¤lu Mehmet Haberal, kendi elleriyle topra¤›n ba¤r›na koyarken vedalaflabildi annesiyle…•
Prof. Mehmet Haberal cenaze namaz›ndan sonra annesi Medine Haberal’› son yolculu¤una tutuklu olarak bulunduruldu¤u ambulanstan u¤urlad›. Daha sonra kabristanda annesini kendi elleriyle topra¤a verdi. 12
Annesinin Vefat› Nedeniyle Prof. Dr. Mehmet Haberal’a Dünyaca Ünlü T›p Adamlar›ndan Baflsa¤l›¤› Mesajlar› Ya¤d›
O
rgan Nakli ve Yan›k Tedavisi konular›nda dünyaca ünlü bilim adamlar›, annesi Medine Haberal’›n vefat› üzerine Prof. Dr. Mehmet Haberal’a baflsa¤l›¤› mesajlar› ilettiler ve en k›sa sürede özgürlü¤üne kavuflaca¤›na inand›klar›n› belirttiler. Siyaset ve bilim alan›nda ülkesine ve dünyaya hizmetlerinin art›k engellenmemesi gerekti¤ini belirten ve Prof. Dr. Mehmet Haberal’a destek veren bilim adamlar›, bunun Türkiye’nin ve insanl›¤›n ortak kazanc› oldu¤una dikkat çektiler. Prof. Dr. Mehmet Haberal’a gönderilen baflsa¤l›¤› mesajlar›ndan bir bölümünü devam sayfalar›nda okurlar›m›z›n ilgisine sunuyoruz.
BütünDünya
13
BD MAYIS 2012
Sevgili Mehmet; Hapiste olman›n yaratt›¤› a¤›r yükün sevgili annenin vefat›yla daha da artmas›ndan derin üzüntü duyuyorum. Bir insan›n ruhuna, kaç yafl›nda oldu¤una bakmaks›z›n kendi hayat›n›n kayna¤› olan bir insan›n ölümü kadar derinden ac› veren bir olay yoktur. Senin hayat yolun sadece senin için de¤il, e¤itim, sa¤l›k ve ifl olanaklar› yaratt›¤›n binlerce insan aç›s›ndan da müthifl bir baflar›d›r. Annenin bu baflar›lar›n› takdir ederek ve senle gurur duyarak bu dünyadan ayr›ld›¤›na inanabilirsin. Kendi annem öldü¤ünde, ilk baflta kendimi bofllukta hissettim. Zaman içinde, bu bofllu¤u kendimi iflime vererek doldurdum çünkü annemin de bunu isteyece¤ini düflündüm. Senin de kendi ac›n›n üstesinden gelecek gücü bulaca¤›na ve hak etti¤in yere tekrar gelerek, ülken için yapt›¤›n de¤erli çal›flmalar›na hevesle yeniden bafllayabilece¤ine inan›yorum ve bunun için dua ediyorum. Kadîm dostun, Prof. Dr. Thomas E. Starzl Genel Cerrahi Profesörü Pennsylvania, ABD
Sevgili Mehmet, Annenin vefat›n› duymak beni çok üzdü. Durumunu çok merak etti¤imi ve seni düflündü¤ümü bilmeni isterim. Lütfen baflsa¤l›¤› dileklerimi kabul et. Bunun senin için ne kadar zor oldu¤unu tahmin ediyorum. Allah 14
rahmet eylesin, mekân› cennet olsun. Allah’›n ilahi takdirini kabul etmekten baflka çaremiz yok. Allah sana sab›r ve huzur versin. Prof. Dr. S. Adibul Hasan Rizvi Orta Do¤u Organ Nakli Eski Baflkan› Sindh Üroloji ve Organ Nakli Enstitüsü Direktörü, Dow T›p Okulu ve Hastanesi Karachi, Pakistan Mehmet, Baflsa¤l›¤› dileklerimi lütfen kabul et. Kalbindeki sa¤l›k sorunu nedeniyle tekrar hastaneye yatmana çok üzüldüm. Bir hafta sonraki ‹stanbul seyahatimde seni ziyaret etmeyi umuyorum. Dr. Jeremy Chapman Eski Dönem Baflkan›, Dünya Organ Nakli Derne¤i Akut Giriflimsel T›p ve Böbrek Hastal›klar› Bölümü Sorumlusu Westmead Hastanesi, Nefroloj› Ana Bilim Dal› Sidney, Avustralya
Sevgili Mehmet, Bu kederli günde seni düflünüyorum. Annenin vefat› ve onu defnedememek kabul edilemez bir durum. Dilerim art›k ac›lar›n bitsin. Güçlü ol, son kazanan sen olacaks›n. Prof. Dr. Nadey Hakim Uluslararas› Cerrahlar Koleji Eski Baflkan› Organ Nakli Ünitesi Sorumlusu Hammersmith Hastanesi, Londra, ‹ngiltere
Mehmet’in annesinin vefat›ndan ve tekrar hastaneye yatm›fl olmas›ndan ötürü son derece üzgünüz. Onun için sürekli olarak dua ediyor ve ac›s›n›
BD MAYIS 2012
paylafl›yoruz. Ruhen hep yan›nda oldu¤umuzu kendisine iletin ve lütfen yapabilece¤imiz bir fley olursa bize haber verin. Prof. Dr. J. Wesley Alexander Profesör Cerrah Direktör Emeritus, Organ Nakli Bölümü, Cincinnati Üniversitesi T›p Fakültesi Eski Baflkan, Amerikan Yan›k Birli¤i Eski Baflkan, Amerikan Organ Nakli Cerrahlar› Birli¤iEski Baflkan, Cerrahi Enfeksiyon Birli¤i, fiikago, ABD
Maureen Alexander Bafl Hemflire (Emekli) Cerrah› Ana Bilim Dal› Cincinnati Üniversitesi T›p Koleji (J. Wesley Alexander’›n Efli) Profesör Haberal’a ac› kayb›ndan dolay› derin üzüntü duydu¤umu ve onu düflünmeden tek bir gün geçmedi¤ini iletin lütfen. Bir an önce serbest b›rak›lmas› için dua ediyoruz. Prof. Dr. Carlos A. Pellegrini Harkins Profesörü ve Baflkan› Cerrahi Anabilim Dal›, Washington Üniversitesi, Seattle, ABD Eflim Brenda ve ben, Prof. Haberal ve kardefli Ali’ye annelerinin vefat› nedeniyle en derin taziyelerimizi iletiyoruz. Bu iyi
insanlar›n yükü daha da a¤›rlaflt›. Prof. Haberal’›n kalbi ile ilgili yeniden sa¤l›k sorunlar› yaflad›¤›n› bilmiyorduk. H›zla iyileflip flifa bulmas›n› ve sa¤l›¤›na kavuflmas›n› diliyoruz. Prof. Dr. Andrew L. Warshaw K›demli Dan›flman, Uluslararas› ve Bölgesel Klinik ‹liflkileri Massachusetts Genel Hastanesi ve Partners Sa¤l›k Hizmetleri Emekli Bafl Cerrah, Massachusetts Genel Hastanesi, W. Gerald Austen Seçkin Cerrahi Profesörü Harvard T›p Fakültesi, Boston, ABD
Profesör Haberal’›n annesinin 9 Nisan tarihinde vefat etti¤ini ö¤renmekten derin üzüntü duyuyoruz. Bu flartlar alt›nda eski sa¤l›¤›na tekrar kavuflmas›n› umuyor, en derin baflsa¤l›¤› dileklerimizi gönderiyor ve onu sevgiyle kucakl›yoruz. Hepinize en iyi dileklerimle, Sevgiler Prof. Dr. Fortunato Benaim Uluslararas› Yan›k Derne¤i Kurucu Üyesi, Benaim Yan›k Vakf› Direktörü Buenos Aires, Arjantin
Böylesine üzücü bir durum karfl›s›nda tüm TTS meslektafllar› olarak Prof. Haberal’a en derin taziyelerimizi iletiyoruz. Onun içinde bulundu¤u zor durumdan üzüntü duyuyor ve serbest b›rak›lmas› için dua ediyoruz. Prof. Dr. Francis L. Delmonico Seçilmifl Baflkan, Dünya Organ Nakli Derne¤i, Genel Cerrahi Ana Bilim Dal›, 15
BD MAYIS 2012
Harvard T›p Fakültesi, T›p Direktörü, New England Organ Bankas›, ABD
Tanr› onu kutsas›n ve Türkiye’yi korusun, orada ayn› zamanda insanl›k gömülüyor. Umutsuz mu yoksa k›zg›n m›y›m???? Hay›r, bunu ö¤renmifl oldu¤um için çok üzgünüm. Prof. Haberal’dan dile¤im: LÜTFEN YEN‹K DÜfiME!!!!!!!!!!!!!!!
‹nsanl›¤›n sana ihtiyac› var!!!!!! Meksika’dan üzgün olarak selamlar, Dr. Ekkehard Schaffner, FRCM (Lond.) Organ Koruma Klinik Araflt›rma Baflkan› Dr. F. Köhler Chemie GmbH, Almanya
Tanr› onu kutsas›n ve Türkiye’yi korusun Haberal’dan dile¤im: Lütfen yenik düflme. ‹nsanl›¤›n sana ihtiyac› var!
Shiraz Organ Nakli Merkezi ad›na Prof. Dr. Seyed Ali Malek-Hosseini Orta Do¤u Organ Nakli Derne¤i Seçilmifl Baflkan›, Namazy Hastanesi Organ Nakli Merkezi Baflkan›, fiiraz T›p Bilimleri Üniversitesi, ‹ran
Doktor Haberal’a en içten baflsa¤l›¤› dileklerimi iletin lütfen, umar›m en k›sa zamanda iyileflir. Bu denli a¤›r koflullarla mücadele etmek zorunda olmas› son derece talihsiz bir durum. En iyi dileklerimle Filomena Picciano Dünya Organ Nakli Derne¤i Dernek Faaliyetleri Direktörü, Montreal, Kanada Haber bizleri derinden üzmüfltür. Lütfen Prof. Haberal’a ac›s›n› paylaflt›¤›m›z› iletin. Prof. Dr. L. D. Britt
Dr. Ekkehard Schaffner, Almanya
Amerikan Cerrahlar Koleji Eski Baflkan› Genel Cerrahi Anabilim Dal› Baflkan› Eastern Virginia T›p Fakültesi, ABD
Sevgili kardeflim Mehmet, Annenin vefat›ndan ötürü derin üzüntü duyuyoruz. Çok ac› bir haber. Ac› kayb›n için baflsa¤l›¤› dileklerimizi iletiyoruz. Allah rahmet eylesin, huzur içinde yats›n. En iyi dileklerimizle,
Profesör Haberal’›n ac›s›n› içtenlikle paylafl›yorum. Vefat etmelerinden önce anne ve babas› ile yeterince zaman geçirememifl olmas› nedeniyle ne kadar üzgün oldu¤unu tahmin edebiliyorum. Bir anne- babay› kaybetmenin ne denli
16
BD MAYIS 2012
zor oldu¤unu kendi deneyimlerimden biliyorum. Bu ac›mas›z ve adaletsiz tutuklulu¤un bunu daha da zorlaflt›rd›¤›ndan eminim. En k›sa sürede ac›s›n›n dinmesini ve kederinin yerini annesiyle birlikte geçirdi¤i mutlu an›lar›n›n almas›n› diliyorum. En derin baflsa¤l›¤› dileklerimle, David H. Sachs, M.D. Dünya Organ Nakli Derne¤i Yönetim Kurulu Üyesi Genel Cerrahi Profesörü (‹mmunoloji), Harvard T›p Fakültesi Organ Nakli Biyoloji Araflt›rma Merkezi Baflkan› Massachusetts Hastanesi Boston, ABD
Haberi duydum ve çok üzgünüm. Tüm ISBI (Uluslararas› Yan›k Derne¤i) camias› ad›na Dr. Haberal’a en derin taziyelerimi lütfen iletin. HDF grubu ad›na Say›n fiükrü Budak ile “Prof. Dr. Haberal’›n De¤erli Arkadafllar›” bafll›¤› alt›nda, uluslararas› arenada kendi alan›nda uzmanlaflm›fl bir delegasyon taraf›ndan Dr. Haberal’a yap›lacak ziyareti planlama konusunda bir yaz›flmam›z olmufltu. Bu gruba kat›lamayaca¤›m› üzülerek bildirmek isterim. Bireysel olarak daha ileride yap›lacak bir ziyaretimin mümkün olup olmad›¤› ve bunun yarar› konusunda beni bilgilendirebilir, görüfllerinizi paylafl›rsan›z sevinirim. 21 Nisan’da yap›lacak ISBI Yönetim Kurulu toplant›s›nda üyelerle bu bilgiyi paylaflabilirim. Sayg›lar›mla Prof. Dr. David Mackie Uluslararas› Yan›k Derne¤i Baflkan›, Beverwijk, Hollanda
Sevgili Mehmet, ‹nsan›n ebeveynlerinden birini, özellikle de annesini kaybetmesi çok ac›. Onun yan›nda olup cenaze törenine kat›lma f›rsat›ndan yoksun b›rak›lmas› herkes için utanç verici. Bu haberden dolay› son derece üzgünüz; kendisine rahmet diliyor, sana ve ailene böylesine büyük bir kayba dayanma gücü vermesi için Tanr›’ya dua ediyoruz. Yetkililerin annenin cenaze törenine kat›l›p ona veda edebilmen için gereken izni vermek konusunda anlay›fl göstermelerini umuyoruz. Annenin mekân› cennet olsun. En içten dileklerimle, Prof. Dr. Marwan A. Masri Orta Do¤u Organ Nakli Derne¤i Dönem Baflkan›, Asya Organ Nakli Derne¤i Eski Dönem Baflkan›, CEO, Transmedical for Life, Beyrut, Lübnan
Say›n Prof. Haberal Baban›z› kaybettikten k›sa süre sonra annenizi de kaybetti¤inizi ö¤renmek ve üstelik onlara veda etme f›rsat› bulamaman›z son derece üzücü. Lütfen en içten taziyelerimizi kabul edin. Pay›n›za düflen bu adaletsizli¤in bir benzeri yok, bu zor dönemde sa¤l›¤›n›z›n bozulmamas›n› umuyoruz ve bu eziyetin bir an önce bitmesi için dua ediyoruz. En iyi dileklerimle, Dr. Rajeev B. Ahuja Uluslararas› Yan›k Derne¤i Genel Sekreteri Yan›k, Plastik ve Mikrovasküler Carrahi 17
BD MAYIS 2012
Bölümü Lok Nayak Hastanesi ve Maulana Azad T›p Koleji Yeni Delhi, Hindistan
ve esenli¤e kavuflman için dua ediyoruz. En iyi dileklerimle, Prof. Dr. Luis H. Toledo-Pereyra
Bu çok üzücü bir haber ve korkunç bir durum. Profesör Haberal’a en derin taziyelerimi ve üzüntülerimi iletin lütfen. Annesinin huzur içinde yatmas› ve Haberal’›n bu zor flartlar alt›nda böylesine büyük bir kayba dayanmas› için Allah’a dua ediyorum. Prof. Dr. Ahad J. Ghods
Genel Cerrahi Anabilim Dal›, Araflt›rma Bölümü Direktörü, Michigan State Üniversitesi, ABD
Orta Do¤u Organ Nakli Derne¤i Eski Baflkan› Hashemi Nejad Böbrek Hastanesi ‹ran T›p Bilimleri Üniversitesi Tahran, ‹ran
Bu ac› haber, beni derinden üzdü. Profesör Haberal ve ailesinin bu zor durumun üstesinden gelebilmeleri için duac›y›m. Prof. Dr. Faissal A.M. Shaheen Genel Direktör, Suudi Arabistan Organ Nakli Merkezi, Cidde Böbrek Merkezi Sorumlusu, Suudi Arabistan
Sevgili Mehmet, Annenin vefat›ndan dolay› çok üzgünüm. ‹çinde bulundu¤un flartlar nedeniyle annenin cenaze törenine kat›lamad›¤›ndan dolay› da ayr›ca üzgünüm. Senin için bir fleyler yapabilmeyi çok isterdik. ‹çten duygu ve düflüncelerimizle senin yan›nday›z ve annenin yas›n› bizler de tutuyoruz. Kendini toparlay›p, sa¤l›k 18
Sevgili Mehmet Annenin vefat› nedeniyle en derin ve içten taziyelerimi iletiyorum. Ona veda edemeyecek olman nedeniyle özellikle derin üzüntü duydu¤umu bilmeni isterim. Tanr›, sana bu zorluklar›n üstesinden gelme gücü versin ve annen huzur içinde yats›n. Prof. Dr. Antoine Barbari Rafik Hariri Üniversite Hastanesi Böbrek Nakli Bölümü Direktörü, Beyrut, Lübnan
Profesör Haberal’a en derin taziyelerimi iletin lütfen. Prof. Dr. Victor Fazio Kolorektal Cerrahisi Bölüm Baflkan›, Ohio Üniversitesi T›p Fakültesi, The Celevland Clinic Vakf›, Ohio, ABD
Profesör Haberal’›n annesinin vefat› ve onun annesinin cenaze törenine kat›lamayacak olmas› nedeniyle çok üzgünüz. Ben ve Naoki bu flartlar alt›nda sa¤l›¤›ndan endifle ediyoruz. Sa¤l›¤›na kavuflup, ac›s›n›n bir an önce
BD MAYIS 2012
dinmesini umuyoruz. Sayg›lar›mla, Prof. Dr. Atsushi Aikawa Nefroloji Bölüm Baflkan› ve Profesörü Toho Üniversitesi, T›p Fakültesi Tokyo, Japonya
Haberi üzüntüyle ö¤rendim. Lütfen Profesör Haberal’a en içten baflsa¤l›¤› dileklerimi iletin. Taziyelerimi kendisine flahsen iletme flans›m varsa lütfen haber verin, hemen gelmek isterim. En iyi dileklerimle, Prof. Dr. Refaat R. Kamel Karaci¤er Transplantasyonu Bölümü Baflk. Ain Shams Üniversitesi, Kahire, M›s›r
Profesör Haberal’a baflsa¤l›¤› dileklerimizi iletin lütfen. Prof. Dr. Richard Fine Çocuk Hastal›klar› Nefroloji Bilim Dal› Stonybrook Üniversitesi, New York, ABD
Dayan›lmaz bir durum. En derin taziyelerimi iletiyor, düflünce ve dualar›mla yan›n›zda olaca¤›m› bilmenizi istiyorum. Prof. Dr. Courtney M. Townsend Amerikan Cerrahi Derne¤i Eski Baflkan› Cerrahi Profesörü, Texas Üniversitesi T›p Fakültesi, ABD
Say›n Prof. Haberal Kayb›n›z› ö¤renmek çok üzücü ve
sars›c›... Bizi en çok üzen ise çekti¤iniz bu iflkencenin hâlâ sona ermemifl olmas›. Kalplerimiz sizinle. Ac›n›z› paylafl›yor, sa¤l›k ve inançla tüm bu s›k›nt›lar›n üstesinden gelece¤inize inan›yoruz. Her zaman yan›n›zda oldu¤umuzu bilin. Sizi en k›sa zamanda özgür ve sa¤l›kl› olarak görebilmek umuduyla. Prof. Dr. Amr Mabrouk, Uluslararas› Yan›k Derne¤i Do¤u Akdeniz Temsilcisi, Plastik Cerrahi Bölümü Ain Shams Üni. T›p Fakültesi Kahire, M›s›r
Bizi en çok üzen ise çekti¤iniz bu iflkencenin hâlâ sona ermemifl olmas›. Kalplerimiz sizinle. Her zaman yan›n›zda oldu¤umuzu bilin. Prof. Dr. Amr Mabrouk, M›s›r Bu durum gerçekten çok üzücü. Mehmet'e en içten taziyelerimi ve ilerisi için en iyi dileklerimi iletin lütfen. Prof. Dr. Rashad Barsoum Kahire Üniversitesi T›p Fakültesi Kahire Böbrek Merkezi Baflkan›, M›s›r 19
BD MAYIS 2012
Bu gerçekten çok üzücü bir haber. Lütfen Mehmet’e baflsa¤l›¤› dileklerimi ve derin üzüntülerimi iletin. Allah ona sab›r versin, annesine rahmet eylesin. Prof. Dr. Mustafa Al-Mousawi Orta Do¤u Organ Nakli Eski Baflkan› Kuveyt Organ Nakli Derne¤i Baflkan Yard›mc›s› , Hamed Al Essa Organ Nakli Merkezi, Kuveyt
Prof. Haberal’a baflsa¤l›¤› diliyorum. Felaketler maalesef üst üste geliyor. Bir insan›n annesini kaybetmesi ve son nefesini verirken yan›nda olup “Hoflçakal” diyememesi son derece üzücü. Burada annesi ve babas›n›n ruhuna Fatiha okutaca¤›m›z› kendisine ilet lütfen. Prof. Dr. Nabil Mohsin Nefroloji ve Organ Nakli Ana Bilim Dal› Lapeyronie Hastanesi, Montpelier, Fransa
Prof. Haberal ve ailesinden yine kötü bir haber. Bu ne zaman sona erecek... Prof. Haberal’a baflsa¤l›¤› dileklerimi iletmeye çal›fl›n lütfen. Annesinin vefat› nedeniyle derin üzüntü duyuyor ve Prof. Haberal’›n ac›s›n› paylafl›yorum. En iyi dileklerimle, 20
Prof. Dr. Walter G. Land Münih Üniversitesi Fahri Profesörü Almanya Organ Nakli Akademisi Baflkan›, Münih, Almanya
Prof. Haberal’›n annesinin vefat›n› ö¤renmekten dolay› çok üzgünüz. Bilgilendirdi¤iniz için teflekkür ederiz. Prof. Haberal’a en derin taziyelerimizi, düflüncelerimizde ve dualar›m›zda oldu¤unu lütfen iletin. Kalp rahats›zl›¤›n›n da en k›sa sürede giderilmesini ve bir an önce iyileflmesini umuyoruz. Prof. Dr. Jay L. Grosfeld Çocuk Cerrahisi, Riley Hastanesi ‹ndiana Üniversitesi, ABD
Profesör Haberal’a ve tüm sevdi¤i yak›nlar›na annesinin vefat› nedeniyle en derin taziyelerimi iletiyorum. Prof. Dr. Jesus C. Sison Jr. Genel ve Kanser Cerrahisi, Uluslararas› Cerrahlar Koleji Filipinler Bölümü Baflkan Yard›mc›s›, Filipinler
Profesör Haberal’›n annesinin vefat›n› ö¤rendim. Çok üzgünüm... Prof. Haberal’a en derin taziyelerimi ilet lütfen. Bu ac› günde kalplerimiz onunla birlikte. Haberal’›n yan›nda olan insanlar›n sevgisinin ona güç vermesi
BD MAYIS 2012
dile¤iyle. Prof. Dr. Christopher Chen Uluslararas› Cerrahlar Koleji Eski Baflkan› International Surgery dergisinin Genel Yay›n Yönetmeni, Singapur
Profesör Haberal’›n annesinin vefat›n› ö¤renmekten son derece üzgünüm. En içten taziyelerimizi gönderiyor ve sizi düflündü¤ümüzü bilmenizi istiyoruz. Bu zor günlerinizde düflünce ve dualar›m›zla ailenizin ve sizinle yan›n›zday›z. Allah rahmet eylesin. Prof. Dr. Abdel Hadi Breizat Orta Do¤u Organ Nakli Dern¤i Yönetim Kurulu Üyesi, Genel Cerrahi & Hepatobiliyer ve Pankreas Cerrahisi Uzman› Ürdün Organ Nakli Merkezi Baflkan›, Ürdün
dua ediyorum. Kendisine yazmam›n bir yolu varsa bana bildirir misiniz lütfen? Prof. Dr. Kirby I. Bland Amerikan Cerrahlar Koleji Eski Baflkan› Cerrahi Bölüm Baflkan›, Birmingham Alabama Üniversitesi, ABD
Haberal’›n vefat›n› büyük üzüntüyle ö¤rendim. Eminim Tanr› Prof. Haberal’a bu ac›n›n üstesinden gelme gücü verecektir. Prof. Haberal dayan›kl›l›¤› ve gücüyle her zaman örnek olmufltur. Kendisine güvenimiz her zaman tamd›r. Prof. Dr. Antoine Stephan
Profesör Haberal’›n annesinin vefat› ve bunun özellikle tutuklulu¤u s›ras›nda olmas› nedeniyle son derece üzgünüm. Kendisine en derin taziyelerimi iletin lütfen. Dilerim annesi huzur içinde yats›n ve Allah bu çaresiz ac›ya katlanmas› için Prof. Haberal’a güç versin. Dr. Bassam Saeed
Orta Do¤u Organ Nakli Derne¤i Eski Baflkan› Lübnan Böbrek Hastal›klar› Enstitüsü Rizk Hastanesi Nefroloji ve Organ Nakli Bölümü, Beyrut, Lübnan
Orta Do¤u Organ Nakli Derne¤i Genel Sekreteri Çocuk Nefroloji E¤itim Program› Direktörü, Böbrek Hastanesi fiam, Suriye
Fahri Profesör, UCLA T›p Fakültesi Terasaki Foundation Kurucusu ve Direktörü One Lambda Kurucusu ve Baflkan›, ABD
Profesör Haberal’›n annesinin vefat›ndan ötürü derin üzüntülerimi iletiyorum. De¤erli Profesör’ün en yak›n zamanda özgürlü¤üne kavuflmas› için
Prof. Haberal’›n annesi Medine Profesör Haberal’a annesinin vefat› nedeniyle en derin ve içten taziyelerimi ve annesine veda etme f›rsat›
Bu ac› haber nedeniyle çok üzgünüm. Profesör Haberal’a en iyi dileklerimi iletin lütfen. Prof. Dr. Paul I. Terasaki
21
BD MAYIS 2012
bulamamas›ndan ötürü duydu¤um derin üzüntüyü iletin lütfen. Tanr›’ya ona bu zor durumun üstesinden gelme gücü vermesi için dua ediyorum. Allah rahmet eylesin, huzur içinde yats›n. Prof. Dr. Aziz El Matri Orta Do¤u Organ Nakli Dern¤i Eski Baflkan› Tunis, Tunus
Profesör Haberal’a taziyelerimi iletin lütfen. Serbest b›rak›lmas› için umut etmeye devam ediyorum. J. Michael Cecka, PhD UCLA Immünogenetik Merkezi, Los Angeles, ABD
Çok üzgünüm. Profesör Haberal’a baflsa¤l›¤› dileklerimi ve bir an önce özgürlü¤üne kavuflmas›n› istedi¤imi iletin lütfen. En yak›n zamanda kendisini görebilmeyi umuyorum. Görüflebilmem mümkünse mümkünse haber verilmesini rica ediyorum. Prof. Haberal’a en iyi dileklerimin iletilmesi ricas›yla... Prof. Dr. José Miguel Alvear Ekvator Merkez Üniversitesi Genel Cerrahi Profesörü, Ekvator Cerrahi Derne¤i Eski Baflkan›, Quito - Ekvator 22
Ailece derin üzüntü içindeyiz. Zor günler geçiren Prof. Haberal’a sab›rlar diliyor en iyi dileklerimizi iletiyoruz. Prof. Dr. David Herndon Uluslararas› Yan›k Derne¤i Eski Baflkan› Shriners Yan›k Hastanesi Baflhekimi Galveston, Texas, ABD
Profesör Haberal’›n annesinin vefat haberini Uluslararas› Cerrahlar Koleji Yönetimiyle paylaflt›m. Kuruluflun Dünya Baflkan› Dr. Said Daee, di¤er tüm Uluslararas› Cerrahlar Koleji üyeleri ve tüm çal›flanlar ad›na, Profesör Haberal’a, ailesine, arkadafllar›na ve çal›flanlar›na baflsa¤l›¤› dileklerini iletmektedir. Prof. Dr. Haberal’›n sa¤l›¤›na kavuflmas›n› ve cenazeye kat›lma izninin verilmesini umuyor ve dua ediyoruz. Sayg›lar›mla, Max Downham ‹cra Direktörü Uluslararas› Cerrahlar Koleji
Profesör Haberal’a annesinin vefat› nedeniyle en içten taziyelerimizi iletiyor, bir an önce iyileflip sa¤l›¤›na kavuflmas›n› diliyoruz. Prof. Dr. Paul Silverstein & Amalia Silverstein Uluslararas› Yan›k Derne¤i Yönetim Kurulu Eski Üyesi Plastik Cerrah, Oklahoma, ABD
BD MAYIS 2012
Prof. Haberal, Sen Ç›k Silivri’de Ben Yatay›m "Çünkü Dünyan›n ve ‹nsanl›¤›n Sana Çok ‹htiyac› Var." Yazan: LEVENT YILDIZ Kanal B ‹stanbul Haber Müdürü
D
ünya Organ Nakli Derne-
¤i bir önceki baflkan› Prof. Jeremy Chapman, “Haberal gibi dünyaca ünlü bir bilim adam›n›n burada, cezaevinde bulundurulmas› Türkiye’ye yak›flmamaktad›r ve onun dünyadaki tüm meslekdafllar›n› çok üzmektedir” dedi. Prof. Chapman bu sözlerini, tutuklulu¤unun üçüncü y›ldönümünde Prof. Haberal’› Silivri Cezaevi’nde ziyaret ettikten sonra cezaevi önünde söyledi. Üç y›ldan buyana cezaevinde tutuklu olarak bulundurulan Prof. Haberal’›, onun da bir üyesi oldu¤u Dünya Organ Nakli Derne¤i ad›na iki çal›flma arkadafl›yla birlikte ziyaret eden ve dernek üyesi 5 bine yak›n organ nakli
uzman› meslekdafl›n›n kendisine “Geçmifl olsun” dileklerini ve “Her zaman yan›nda olduklar›” destek mesaj›n› iletti¤ini söyleyen Prof. Chap-
Prof. Jeremy Chapman 23
BD MAYIS 2012
Prof. Nadey Hakim
man, sözlerini flöyle sürdürdü: “Organ nakli dünyas›n›n 5000'e yak›n üyesi, meslekdafllar› Prof. Haberal’›n cezaevindeki durumunu üzüntü ve endifleyle izliyor. Prof. Haberal’la
Hastanesi Organ Nakli Bölümü Baflkan› Prof. Nadey Hakim ise, cezaevindeki görüflmesinde Prof. Haberal’a söyledi¤i bir sözü, cezaevi kap›s›nda gazetecilere yineledi ve flöyle dedi: “Burada senin yerine ben yatay›m, sen d›flar› ç›k Prof. Haberal. Çünkü dünyan›n ve insanl›¤›n sana çok ihtiyac› var.” Prof. Haberal’› ziyaret için oluflturulan Dünya Organ Nakli Derne¤i temsilciler kurulunda yeralan Prof. Hakim, “içerde”ki sözünü bu biçimde yineledikten sonra, gördükleri ve duyduklar› karfl›s›ndaki hayretini flöyle dile getirdi: "Dünya çap›nda bir hekim olan Prof. Haberal’›n, mesle¤ini yapmas› gerekirken y›llard›r cezaevinde tutuklu bulundurulmas›n› anlayam›yorum.” Prof. Nadey Hakim, ‹ngiltere’ye döndü¤ünde Prof. Haberal için yapacaklar›n› da flöyle aç›klad›: “‹ngiltere Baflbakan› dahil, tan›d›¤›m tüm etkili kiflilerle görüflece¤im. Kendilerine aç›k aç›k anlatmamdan sonra Prof. Haberal'›n cezaevindeki durumu karfl›s›nda hiçbirinin kay›ts›z kalmayaca¤›na ve bu de¤erli bilim adam›n›n buradan (Silivri Cezaevi’nden) kurtar›lmas› için etkin giriflimlerde bulunacaklar›na inan›yorum.”
"Dünya çap›nda bir hekim olan Prof. Haberal’›n, mesle¤ini yapmas› gerekirken y›llard›r cezaevinde tutuklu bulundurulmas›n› anlayam›yorum.” bugün burada (Silivri Cezaevi’nde) yapt›¤›m›z görüflmemizi ve kiflisel izlenimlerimi tüm üyelerimize duyuraca¤›m ve bundan sonra da de¤erli meslekdafl›m›z›n burada yaflad›klar›n› tüm üyelerimizle birlikte hergün yak›ndan izleyece¤iz.” Görev tan›mlamalar›ndan önce
“Prof. Haberal’›n 17 y›ll›k dostu” oldu¤unun özellikle belirtilmesini isteyen Uluslararas› Cerrahlar Birli¤i eski Baflkan› ve Londra Hammersmiths 24
Dünya Organ Nakli Derne¤i Temsilciler Kurulu’nun üçüncü üyesi, Katalanya Organ Nakli Derne¤i Baflkan› Prof. Joseph Lloveras ise, Prof. Habe-
BD MAYIS 2012
ral’la cezaevindeki görüflmesinden sonra izlenimlerini flöyle aç›klad›: “Prof. Haberal'› içerde, suçsuz bir insan›n kendini anlatamamas› çaresizli¤i ve suçsuzlu¤unu bilmesinin gönül rahatl›¤› içinde gördüm. O, dünya çap›nda bir bilim insan› ve hekimdir. Ülkeme döndü¤ümde, Prof. Haberal’ ›n en k›sa zamanda serbest b›rak›lmas› için elimden geleni yapaca¤›m." Prof. Haberal’› Silivri Cezaevi’nde ziyaret etmek için Avustralya’dan gelen Dünya Organ Nakli Derne¤i Temsilciler Kurulu’nun ve derne¤in bir önceki baflkan› Prof. Jeremy Chapman ile ‹ngiltere’den gelen üye Prof. Nadey Hakim ve Katalanya’dan gelen üye Prof. Joseph Lloveras’a Silivri’de, CHP Milletvekilleri Atilla Kart ve Nur Serter “evsahipli¤i” yapt›lar. Nur Serter, Prof. Nadey Hakim’in, “Burada senin yerine ben yatay›m,
Nur Serter
Atilla Kart
sen d›flar› ç›k Prof. Haberal; dünyan›n ve insanl›¤›n sana çok ihtiyac› var” sözlerinden çok etkilendi¤ini söylerken, Atilla Kart da Prof. Haberal’›n, “tutuklu bulunmas› nedeniyle, ülkesinin yabanc› meslekdafllar› taraf›ndan kötü anlafl›lmamas› için çok çaba harcad›¤›n›” bildirdi ve "onlar›n karfl›s›n-
Prof. Joseph Lloveras
da Prof. Haberal, ülkesi ad›na kendini çok mahcup durumda hissetti" dedi. Tutuklulu¤unun üçüncü y›ldönümü nedeniyle Prof. Haberal’› Silivri Cezaevi’nde, “Sosyal Demokrat Halk Dernekleri Federasyonu” ad›na ziyaret eden federasyon Genel Baflkan› ‹smail Eren ise, “Görüflmeden üzüntü yüklü
‹smail Eren
izlenimlerle ayr›ld›¤›n› söyledikten sonra, Silivri Cezaevi’nin yan›nda yap›lmakta olan yeni mahkeme salonu inflaat›n› iflaret etti ve baflka bir üzüntüsünü ve kuflkusunu da dile getirdi: “Türkiye’de madem ileri demokrasi var, o halde Silivri Cezaevi niçin sürekli geniflliyor?...” • 25
BD MAYIS 2012
Çok De¤erli, Çok Sevgili Haberal’›m›n Çiçekleri Yazan: MAC‹DE TANIR Devlet Sanatç›s›
D
ünya Cerrahlar Birli¤i’ nin çok büyük deste¤ini, ilgisini tafl›yan, ölçülere s›¤amayacak kadar çok sevdi¤im, “Bafl›m›n Tac›” dedi¤im Prof. Dr. Mehmet Haberal’›n, hastaneden bundan önceki dönüflümde evime gönderdi¤i saks› çiçe¤inin, açm›fl bir tek k›rm›z› çiçe¤i vard›. Yard›m almadan yürüyemedi¤imden beni her sabah bu saks›n›n karfl›s›ndaki koltu¤a oturturlar. Bulundu¤um yerden sevgili çiçe¤ime ya göz k›rpar ya öpücük gönderir sevgimi anlatmaya çal›fl›r›m. Beni, sevgimi anlad›¤›n› biliyorum. Çünkü geldi¤i gün bir tek çiçe¤i vard›; flimdi iki çiçe¤i var. Çiçe¤in sevgimle açt›¤›na inan›yorum. Çiçeklerin de dili var. Sevgiyi an-
l›yorlar. Günümüz insan›na çok ters tabii. Evimde çok saks› var. Her sabah yard›mc›m›n koluna girer, çiçekleri dolafl›r, hat›rlar›n› sorar›m. Onlara dokunur, severim. Onlar da sevgimi anlar, çiçek açarak beni ödüllendirirler. Bu kadar de¤erli, uluslararas›nda sevgi ve sayg› görmüfl bir cerrrah›n aram›zda olmamas›na maalesef söyleyecek söz bulam›yorum... Çok de¤erli, çok sevgili Haberal, Ben her sabah çiçe¤imin arac›l›¤›yla size “Günayd›n” diyorum. Buras› Türkiye; sözün bitti¤i yere geldik!!! Ne diyeyim? Haberal’›m›n saks›s›ndaki çiçekler... Hani iki idiler ya... Bu sabah üç adet k›rm›z› çiçe¤e “Günayd›n” dedim. Karfl›l›kl› sevgi bu iflte...
ÇA⁄RI:
ar, Say›n ›n Baflbakan›m, Say›n Bakanl Say›n Cumhurbaflkan›m, Say Yarg›çlar. r›m var: Ben Macide Tan›r. Size bir ça¤ gibi, de¤erli insanlar al ber n, baflta Ha “Hapislerde çürümeye b›rak›la fen!” düflünüp, öyle karar verin... Lüt için dost duygularla, insanca 26
BD MAYIS 2012
Oktay Akbal’›n 08.04.2012 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi’nde Yay›mlanan Yaz›s›
Ayd›n S›ra D›fl›d›r
S
“S›radan biri olmamaya u¤raflan,
ya da, s›radan biri olmak istemeyen kifliye ayd›n denir.” Prof. Dr. Nusret H›z›r’›n bu sözlerini okuyunca bafllam›flt›m düflünmeye. S›radan biri olmak m›? Ne anlama gelir s›radan olmak ya da olmamak?.. O s›ra dedi¤in milyonlarca insan!.. “Y›¤›n” demek belki daha do¤ru! Kiflilikten, belirli bir nitelikten yoksun olan, iyiyi kötüyü ay›rt edemeyen, gerçek özgürlük nedir bilmeyen... Sen, ben, o hepimiz o s›raday›z. Yanl›fl yasalar›n çizgisinden kopmay› düflünmeyen, o yasalar› yanl›fl bulmayan, yönetimin bafl›ndakilerin bir çeflit kullu¤unu benimseyen!.. Kopmak, ayr›lmak, “ben” olabilmek... Prof. Nusret H›z›r flöyle yazm›fl: “‹nsanlar kendilerini s›radan biri saymad›klar› halde yine de s›radanlar›n aras›na kat›lm›fl olabilirler.” Kifliyi, sürüden ay›rmak, kolay ifl san›lmas›n. Nice kazan›mlara, ö¤retimlere, baflar›lara karfl›n, yine de kopabilmek güçtür sürüden... *** Nerden dald›m Nusret H›z›r’›n
sözlerine! Durup dururken yaflad›¤›m günlerin anlams›zl›¤›na beni götürsün diye mi? Ben de, o s›rada bekleyenlerden biri oldum mu? S›ran›n bafl›nda, ya da ortas›nda, belki de sonundaki yerde... Fark›nda bile olmadan!.. Ama yazarak, konuflarak, okuyarak, bir fleyler yaratmaya heveslenerek, o upuzun s›radan ç›kabilmek umuduyla. Kendili¤inden oluflmuyor o s›ralama,
birileri bilerek yarat›yor. ‹nsanlara da s›ra veriyor, sen öne, sen arkaya, sen ortaya!.. Toplumlarda hep bir güçlü ç›kar, görevi düzenlemektir toplumu. Düzenleme ise s›ralamakt›r, kiflileri s›radan biri yapmakt›r. Pek az› düflünür o s›radakilerin, biri ç›ks›n da flu s›ralamay› bozsun diye!.. Kimi zaman suç olur s›ray› bozmaya kalk›flmak. Devrim deriz ona... Son y›llarda halk›m›z›n seçimlerde kendilerine sunulan s›radanl›¤› bozmad›¤›n› gördük, görüyoruz. Biz yazanlara çizenlere, düflünebilenlere düflen, o s›ralamadan ç›kmak, elden geldi¤ince o s›ralamay› altüst edebilmektir. Prof. Nusret H›z›r bofluna m› demifl: “S›radanl›¤› yok etmek, büyük bir kültür ve insanl›k sorunudur.” • 27
BD MAYIS 2012
Mümtaz Soysal’›n 21.04.2012 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi’nde Yay›mlanan Yaz›s›
Geçmifle Dönüklük
F
Fark etmiflsinizdir, toplum olarak
vaktin ço¤u geçmifli seyretmek, geçmifli konuflmak, geçmifli düflünmek, geçmiflle yüzleflmek, hatta geçmiflle hesaplafl›yor gibi yapmakla geçiyor. Televizyon programlar›n›n büyükçe bölümü geçmifli konu alan dizilerle, gece yar›s›ndan sonra gündeme sokulan tarih sohbetleriyle, kendinizin yaflamad›¤›n›z olaylar›n hesaplaflmalar›yla dolu. Halk›m›z bay›l›yor bunlara. Kendini do¤rudan do¤ruya iflin içine sokmayan bir mesafeden. Kime ne? Ölen ölmüfl, giden gitmifl, geçmifle mazi, yenmifle kuzu diyerek her fley kolaylaflm›flt›r. Kalanlar›n da kimseyle hesaplaflacak ne gücü ne de vakti kalm›flt›r.
Bu görüntünün kötülü¤ü, yan› bafl›nda yaflanmakta olan gerçekli¤in iç burkucu durumudur: D›fl politikas› d›fllanmalarla, darg›nl›klarla, ihanetlerle periflan olmufl bir ülke, nüfus planlamas›, tüketim düzeni, kaynak hesab› olmayan bafl›bofl bir büyüme, derme çatma e¤itim dalgalanmalar›yla önü belirsizlefltirilen bir gençlik, uçurumlar› artan ve gelir 28
da¤›l›m› gitgide bozulan bir toplum. Vakit, geçmiflle israf edilece¤ine,
bu durumlar›n ve sorunlar›n konuflulmas›na, düflünülmesine, düzeltilmesine ayr›lmal› de¤il miydi? Sürekli arkam›za bakmak, önümüze bakmam›z› güçlefltiriyor, engelliyor. Önünü gören, düflünen, planlayan bir toplum de¤iliz art›k. Oysa, geçmiflte yat›r›mlar›, s›naileflmeyi, planlarla de¤ilse bile hiç de¤ilse befl y›ll›k programlarla düzenledi¤imiz dönemler de vard›. Geçmifle bakarken biraz da 1930’lara bakmak yanl›fl m› olurdu? Ama, “yanl›fl oluyor, çocuklar› ve gençleri kal›plara sokuyor” diye ulusal bayramlar›n kutlanmas› bile zorlaflt›r›ld›. Önümüzdeki 23 Nisan’larla 19 May›s’lar›n hangi hay›rlara vesile olaca¤›na dikkat etmek ve cumhuriyetçi tutumlarda ›srarl› olmak gerekiyor. fiimdiye kadar çok döneklik görüldü, ama galiba ilerlemek varken geriye dönmek dönekliklerin en kötüsü. Bugünlerin en önemli sorunu bunun bilincine varmakt›r; yoksa Cumhuriyet gider ya da bildi¤imizden baflka bir görünüme bürünür.•
FIRÇALAYARAK Serdar Günbilen
29
BD MAYIS 2012
Orhan Birgit’in 17.04.2012 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi’nde Yay›mlanan Yaz›s›
Milletvekiline Sahip Ç›kamayan Baflkan! 23 Nisan’da 92’nci y›l›n› dolduracak olan Türkiye Büyük Millet Meclisi, kendisini seçmifl olan halk›n egemenli¤inin kay›ts›z flarts›z temsilcisidir.
Y
asalar› yapan da, cumhurbaflkan›n› seçen de, yürütme erkine güvenoyu verip vermeme yetkisini tafl›yan da odur. Gelin görün ki, son genel seçimlerde halk›n egemenli¤inin temsilcileri aras›nda seçilmifl bulunan 8 milletvekilimiz, ceplerinde mazbatalar› ve TBMM Baflkan›’n›n imzas› ile verilmifl kimlik kartlar› da oldu¤u halde, ant içememifller, görevlerine de bafllamalar› flöyle dursun; bulunduklar› tutukevlerinden serbest b›rak›lmam›fllard›r! Dünkü Milliyet’te, gazetenin deneyimli AnkaraTemsilcisi Fikret Bila’n›n, bu milletvekillerinin durumu hakk›nda TBMM Baflkan› Say›n Cemil Çiçek ile yapt›¤› bir yol hasb›halinde al›nm›fl olan yan›tlar, yüce Meclis’i egemenli¤in tek temsilcisi olarak görenler için 30
üzücü ve ürkütücüdür. O yol hasb›haline AKP, CHP ve MHP’den de kat›lm›fl olan milletvekillerinin, tutuklu 8 üyenin durumu hakk›nda farkl› görüflleri var. CHP milletvekili ve Avrupa ‹nsan Haklar› Mahkemesi’ndeki önceki Türk yarg›c› R›za Türmen, Meclis Baflkan›’na, ünlü Silivri Cezaevi’ni ziyaretinden edindi¤i gözlemleri anlat›yor. Hasta tutuklular› ziyaret ettiklerini, emekli Orgeneral Ergun Saygun ile yine emekli Rektör Prof. Dr. Fatih Hilmio¤lu’nun a¤›r hasta olduklar›n› gözlemlediklerini söylüyor. O gözlemlere göre Silivri Devlet Hastanesi’ndeki hükümlüler ko¤uflu “bir felakettir, insanlar orada ölüme terk edilmifl haldedirler”. Türmen, devlet protokolünde Cumhurbaflkan›’ndan sonra ikinci s›rada
BD MAYIS 2012
yer alan, yoklu¤unda Cumhurbaflkan›’na da vekâlet edebilen Cemil Çiçek’e, “TBMM Baflkan› olarak bu duruma el atman›z laz›m” diyor. Ald›¤› yan›t, benim gibi egemenli¤in kay›ts›z koflulsuz TBMM’nin elinde oldu¤una inananlar için flafl›rt›c›d›r: “Ne yapabilirim Say›n Türmen. Bilebildi¤im kadar› ile hem cezaevi reviri hem de yak›ndaki hastanelerde sa¤l›k hizmeti alabiliyorlar galiba. Bana yans›t›lan konularda da yard›mc› olmaya çal›fl›yorum.” *** R›za Türmen bu paket yan›ttan elbette tatmin olmad›¤› için ›srar›n› “Efendim, revir veya Silivri Devlet Hastanesi’nden verilecek hizmetle çözülecek gibi de¤il. Say›n Saygun’un çok ciddi kalp ve böbrek sorunlar› var. Say›n Hilmio¤lu da çok ciddi hasta. Gidin ziyaret edin” diye Baflkan’› uyarmaya çal›fl›yor. B›rak›n›z TBMM Baflkan› olmay›, Cemil Bey’in bir insan olarak bu soruya teflekkürle yan›t vermesi ve ilk f›rsatta o ziyareti yapaca¤›n› söylemesi beklenirken, söyledikleri gerçekten hem flafl›rt›c› hem de üzücü olmufltur: “Say›n Türmen, tabii hangi birini ziyaret edeceksiniz. O konunun baflka sorunlar› da olur. Benim Meclis Baflkan› olarak yetkilerim belli!” “Hangi birini ziyaret edeceksiniz” sözleri, Say›n Baflkan’›n ülkenin tutukevlerinde demir parmakl›klar ard›nda bulunan kiflilerin çoklu¤unu da itiraf etmifl olmas›n›n kan›t› olarak gösterilebilir. Ancak Parlamento Baflkan›’n›n sadece bir insan olarak de¤il; deneyimli
bir milletvekili ve ayn› zamanda TBMM Baflkan› olarak da baflka sorunlar›n ç›kabilece¤inden endifle duydu¤unu ima etmifl olmas›n› anlamak zordur. Ak›llara gelen soru, yoksa böyle bir ziyaret baflkalar› taraf›ndan hofl karfl›lanmaz m› fleklinde yorumlan›r ki; o zaman Yasama Meclisi Baflkan›’n›n gerçekte yürütmenin bafl›n›n emrinde oldu¤u kuflkusunu ak›llara getirir.
“...O konunun baflka sorunlar› da olur. Benim Meclis Baflkan› olarak yetkilerim belli!” Cemil Çiçek’in Meclis Baflkan› olarak belli oldu¤unu söyledi¤i yetkiler içtüzükte yaz›l› olanlarla da s›n›rl› de¤ildir. TBMM Baflkan›’n›n parlamento d›fl›ndaki a¤›rl›¤›, Meclis görüflmeleri ve yönetimi için içtüzü¤ün belirlediklerinden daha fazla oldu¤u, kendisi taraf›ndan da benimsenmelidir. Bu nedenle seçilmifl tutuklu milletvekilleri için topu, Baflbakan’la sözbirli¤i yapar gibi, bu 8 üyeyi aday gösteren partilerin yetkililerine atmaya kalk›flmas› da üzücüdür. Tutuklu milletvekillerinin adayl›klar› ilçe, il seçim kurullar›ndan geçmifl, Yüksek Seçim Kurulu’nca da onaylanarak kesinlefltikten sonra milli iradenin be¤enisine sunulmufltur. Herkese ve o arada Say›n TBMM Baflkan›’na düflen, o iradenin önünde baflka bir seçene¤in bulunmad›¤›d›r. AKP’nin bu 8 milletvekilinin adayl›¤› henüz kesinleflmeden önce tek itiraz giriflimi olmad›ysa, kimin suyu yokufla ak›tma hakk› var?• 31
BD MAYIS 2012
Ümit Zileli’nin 19.04.2012 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi’nde Yay›mlanan Yaz›s›
Hakikatlere Dayanacak Gücüm Var
S
ilivri organizasyonunda, içeri at›lan her yurtseverin ard›ndan medyada insan›n içini buland›ran flu türden yaz›lar ç›kt›: "Filancay› asl›nda çok iyi tan›mam... Ayn› yerde çal›flt›k, ancak pek görüflmezdik... Zaten fikirlerimiz pek uyuflmazd›... Hep kuflkuyla bakm›flt›m... Benim hakk›mda da yazm›flt› vb... Gölgesinden bile korkar hale gelmifl, bambaflka hallere dönüflmüfl kalemler bu girizgâhtan sonra sanki önceden kararlaflt›rm›flças›na hep ayn› sözcü¤ü kulland›: “Ama..!” Bu sözcük her fleyi kurtar›yordu; tam da egemenlerin istedi¤i üzere, punduna getirilip içeri at›lm›fl, susturulmufl olan› bigüzel karalad›ktan sonra, flu içten pazarl›kl›, inand›r›c› olmaktan çok uzak ve de sanki birlikte kaleme al›nm›fl gibi benzeflen sat›rlarla bitiriyorlard›: "Ama her fleye ra¤men tutuklulu¤a gerek oldu¤unu düflünmüyorum... Uzun tutukluluk süreleri de davalara
32
zarar veriyor..." Sözde mazlumdan yana olup asl›nda‘Zulümdar’›n uflakl›¤›na soyunan bu tür yaz›lar, tarih baban›n defterine birer utanç vesikas› olarak kaz›nd›... *** Soner Yalç›n’›n “Samizdat-Hakikatlere Dayanacak Gücünüz Var m›” kitab›n› okurken içimden ahlak düflkünü kalemlerin tutturdu¤u yolu tersinden yürümek geldi... fiöyle: "Soner Yalç›n’› çok iyi tan›mam... Belki bir, iki kez yüz yüze gelmiflli¤imiz, birkaç kez de telefonla konuflmufllu¤umuz vard›r... Yani yak›n çevresinden de¤ilim... Hatta çevresinin çevresini bile tan›d›¤›m› iddia edemem... Yazd›¤› kitaplar› büyük bir ilgiyle okudum. Efendi kitab›n› biraz abart›l› buldu¤umu an›ms›yorum... Ama... Bunlar, Samizdat’› okurken, Ergenekon sürecinin nas›l bir kurgu oldu¤unu bir kez daha tüm ç›plakl›¤›yla görmemi, yurtseverlerin, devrimcilerin ad›na ‘delil’denilen hangi virüslerle, flashbelleklerle, imzas›z
BD MAYIS 2012
ihbar mektuplar›yla hücrelere t›k›ld›¤›n› anlamam›, k›sacas› vicdan›m›n 530 sayfa boyunca kanamas›n› engellemedi..."
Unutmadan; Engizisyon Yarg›c› Eymenich taraf›ndan kaleme al›nan yukar›daki sözler daha sonra Francisco Pena taraf›ndan gelifltirilerek Engizisyon mahkemelerinin temel baflvuru kayna¤› olan, “Engizisyon Yarg›c›n›n El Kitab›” yaz›ld›... Önceki gün ‹zmir Kitap Fuar›’ndayd›m. ‹zmir Gazeteciler Cemiyeti’
Soner, kitab›n›n 229. sayfas›nda Engizisyon Mahkemesi Yarg›c› Nicholas Eymenich’in 1376 y›l›nda kaleme ald›¤›, ortaça¤ hukukunun flahikas› flu sözlerini aktarm›fl: "Bir flüpheli ya da san›k ne Prof. Dr.Mehmet Haberal, ile suçland›¤›n› asla bilmemeli! "Suçum ne" hayk›r›fl›n› kitap San›¤a iddianame gösterilmehaline getirmemifl miydi?.. meli!
B
Sevgili Tuncay Özkan
u sat›rlar› okuyunca akdördüncü y›l›na girdi¤i l›ma Kafka’n›n o ürpertici “Dava” roman› tutuklulu¤unda, her geldi... Bir sabah ans›z›n tutukduruflmada "Söyleyin nedir lanan Jozef K’nin ak›l almaz öybenim suçum" diye küsü... Asl›na bakarsan›z inan›lmaz hayk›rm›yor muydu?.. bir psikolojik iflkenceyi anlatan “Dava”n›n kahraman› Jozef K. tutuk- nin, Mustafa Balbay ad›na oluflturdu¤u lan›yor, ama normal yaflam›na devam simgesel “cezaevi tecrit hücresi”nde edebilece¤i söyleniyordu!.. Ve yafla- sevgili kardeflimin cezaevinde elleri m›na devam eden Josef K, suçunun nas›r tutarak yazd›¤› kitaplar›n› ona ne oldu¤unu asla ö¤renemiyordu. Or- vekâleten imzalad›m. Ama ayn› zatada zaten bir dava da yoktu!.. manda Tuncay’›n ve Soner’in kitaplaSonra Silivri tutsaklar›n› düflün- r›n› da getirdi okurlar, onlar› da imzadüm; Prof. Dr.Mehmet Haberal, “Su- lad›m... çum ne” hayk›r›fl›n› kitap haline getirmemifl miydi?.. Sevgili Tuncay Özkan Ve her att›¤›m imzada bu dik dördüncü y›l›na girdi¤i tutuklulu¤un- durufllu yurtseverlerin, bu yi¤it devda, her duruflmada “Söyleyin nedir rimcilerin önünde bir kez daha sayg› benim suçum”diye hayk›rm›yor muy- ve sevgiyle e¤ildim... E¤er “Hakikatlere Dayanacak Güdu?.. Sevgili Balbay üç y›l› aflk›n süredir, “Senin diye önüme koydu¤unuz cünüz Varsa” Samizdat’› mutlaka okubu notlar benim de¤il, yeniden olufltu- yun.. 1300’lerin engizisyonunu duyumrulmufl” diyor ve bunu ispatlam›yor sayacaks›n›z... • muydu?.. 33
BD MAYIS 2012
Yalç›n Do¤an’›n 18.04.2012 Tarihli Hürriyet Gazetesi’nde Yay›mlanan Yaz›s›
O koltuk bofl, sahibini bekliyor.
B
Bundan sonra dünyadan Silivri’ye
çok daha fazla ziyaret gerçekleflecek. Çeflitli siyasal örgütler, edebiyatç›lar, bilim adamlar›, gazeteciler, art›k kimler ise. Bunun ilk iflaretine önceki gün tan›k olunuyor. Önceki gün on iki kiflilik bir heyet Silivri’de Ergenekon’dan tutuklu CHP milletvekilleri Mehmet Haberal ile Mustafa Balbay’› ziyaret ediyor. Dünya Organ Nakli Örgütü yöneticileri ile Avrupa Sosyal Demokrat Halk Dernekleri Federasyonu yöneticilerine CHP milletvekilleri Atilla Kart ve Nur Serter efllik ediyor. Haberal karfl›s›nda dünya çap›ndaki meslektafllar›n› görünce heyecanlan›yor, “yanl›fl anlafl›lmas›n, ben davet etmedim” deyince, Dünya Organ Nakli Örgütü eski baflkan› Geremi Chapman söz al›yor: “Genel kurul topland›¤›nda, ben sa¤›mdaki koltu¤u bofl b›rakt›m, o koltuk seni bekliyor. Senin tutukland›¤›n› duydu¤umuzda, inanamad›k, biz seni tan›yoruz, senin flimdi en büyük ›zd›rab›n, hastalar›na bakamamand›r”. Haberal heyecanlan›yor: “Ben ülkemi y›llarca yurt d›fl›nda temsil ettim, flimdi bak›yorum da, bu benim ülkem de¤il”.
34
Hiç bir flikayette bulunmuyor. Oysa, iflte karfl›s›nda organ naklinde dünyan›n en önemli doktorlar›. Tam f›rsat, ama hay›r, tenezzül etmiyor. Üzüntüsünü içine at›yor. Duygusal anlar. Ayn› ekip Mustafa Balbay’› ziyaret ederken, Balbay: “Gülümsüyorum, gülümsemek direnmektir. Bu görev bana isabet etti, ben onun için buraday›m”. Heyette ‹spanyol bir doktor var. Franco’ya karfl› direnenler aras›nda yer alm›fl. Balbay ile bir süre o dönem üzerine sohbet ediyorlar. Balbay daha sonra dikkat çekiyor: “Bir hafta sonra 23 Nisan, ulusal egemenlik bayram›. Yine bol bol nutuk at›lacak. Milli irade kutsanacak. Bizler burada tutukluyuz, bu ortamda hangi milli iradeden söz edilecek, merak ediyorum”. Do¤ru bir gözlem. Seçilmifl milletvekilleri, yani milli irade tutuklu. Ve bir kaç gün sonra ulusal egemenlik bayram›. Yanl›fl anlafl›lmas›n, “bayram”. fiaka gibi. Dünyan›n ünlü doktorlar› ve halk dernekleri yöneticileri Silivri’de göreceklerini görüyor, notlar›n› al›yor. Silivri’de yaflananlar› dünya bundan sonra muhtemelen daha yak›ndan izleyecek. •
BD MAYIS 2012
Küçük ‹stavritin
Öyküsü
Yazan: SERDAR SIRALAR
K
üçük istavrit, yiyecek bir fley san›p h›zla at›ld› çapariye önce müthifl bir ac› duydu duda¤›nda gümbür gümbür oldu yüre¤i sonra h›zla çekildi yukar›ya Asl›nda hep merak etmiflti denizlerin üstünü neye benzerdi acep gökyüzü bir yanda büyük bir merak bir yanda ölüm korkusu. "Duda¤› yar›klar" denir, flansl›d›r onlar, hani görüp de gökyüzünü, insan› oltadan son anda kurtulanlar.
yürüdüm deniz kenar›na bir öpücük kondurdum bafl›na iki damla göz yafl›ndan ibaret sade bir törenle sald›m denizin sular›na Bir an öylece kala kald› sonra sevinçle dibe dald› gitti, tüm kederimi söküp atarak, teflekkürü de ihmal etmemiflti. bir kaç de¤erli pulunu avuçlar›ma b›rakarak Bal›kç› ve kedi flaflk›n bakt›lar yüzüme sorar gibiydiler, neden yapt›n bunu, niye? bir gün dedim, bulursam kendimi yeflil le¤endeki küçük istavrit kadar çaresiz, son ana kadar hep bir umudum olsun diye.
Ne çare bal›kç›n›n parmaklar› hoyratça kavrad› onu küçük istavrit anlad› "yolun sonu" Koca denizlere s›¤mazd› yüre¤i oysa, flimdi yüzerken küçücük yeflil le¤ende, cans›z uzan›vermifl dostlar›na de¤iyordu minik yüzgeci. ‹nsanlar gelip geçti önünden bir kedi yalanarak bakt› gözlerinin içine yavaflça karard› dünya, bafl› da dönüyordu. son bir kez düflündü derin maviyi, beyaz mercan›, bir de yeflil yosunu. ‹flte tam o anda e¤ilip ald›m onu
35
fi‹MD‹K‹ ZAMAN Can Pulak
Hesab› Kim Ödeyecek? Bir hücrede suçunun ne oldu¤unu bilmeden yar›m saat yatmak bile çok büyük iflkencedir.
B
ir insan› havadan sudan ge-
rekçelerle zindanda tutman›n, asl› astar› olmayan iddialarla hürriyetini, hem de y›llarca engellemenin ad›n› var›n siz koyun. Zulüm mü dersiniz art›k, zalimlik mi, eziyet mi, bilerek ölüme yollamak m›? Üç gün de¤il, üç ay de¤il, üç y›ldan fazla içerde yatanlar var. Haklar›nda yüzlerce dosya haz›rlanm›fl. Bunlar›n sonucunu beklemeye, baz›lar›n›n ömrü yetmiyor. Zindanlarda ölüyor insanlar, doktor bulam›yorlar, ihtiyaçlar› olan tedaviyi yapt›ram›yorlar. Ana babalar›yla helalleflmeden topra¤a vermek zorunda kalanlar› görüyoruz. Örne¤in Prof. Mehmet Haberal, Albay Dursun Çiçek… Vicdan› s›zlad› toplumun… hangi mant›k hak verebilir insani yaklafl›m noksan›na? Silivri’de yatanlar›n suçlar›n› sade onlar de¤il, millet de ö¤renmek istiyor. Bunu aç›klamak o kadar zor mu? Devletin elinde binlerce savc› ve hakim var. Dosyalar› süratle okuyup, delilleri inceleyip, gerekli kararlar› hemen ve36
remezler mi? ‹çerde eli kolu ba¤l› vaziyette çile çekenler, delillere itiraz ediyorlar, sahte ve hayali oldu¤unu söylüyorlar. Baz›lar› bunu uluslar aras› ciddi kurulufllara onaylatm›fl. Ama dinleyen yok, kulak asan yok. Birileri Silivri tutuklular› için çoktan hüküm vermifller, cezalar›n› kesmifller bile. Böyle adalet olmaz. Geciken adalet cezaya dönüflemez. Bunu Cumhurbaflkan› da söylüyor, Meclis Baflkan› da, Baflbakan da, Adalet Bakan› da... Ama hiçbiri k›l›n› k›p›rdatm›yor. Vicdan sahibi bir insan, üstelik ülkeye büyük hizmetleri geçmifl de¤erli flahsiyetleri, böylesine bir adaletsizli¤e mahkûm eder mi? Gece yar›lar› Meclis’ten ak›llar›na esen yasalar› geçirenler, davalar›n çabuk görülmesini sa¤layacak düzenlemeyi niye yapmazlar ki? Niyesini hepimiz biliyoruz ama, ne söylesek nafile. ‹ktidar, içeri t›kt›klar›n›n ihtilal haz›rl›¤› yapt›¤›na inand›rm›fl kendini. O kadarla kalsa iyi, hepimizi de inan-
BD MAYIS 2012
d›rmaya çal›fl›yor. Mehmet Haberal m› ihtilal yapacak? Tuncay Özkan m›, Mustafa Balbay m›, Soner Yalç›n m›? ‹çerideki generaller mi haz›rlanm›fl darbeye, profesörler mi, kimler? Art›k söyleyin lütfen, söyleyin de bilelim.
M
uhalefetin iki milletve-
kili hapis. Liderleri k›yameti koparaca¤›na, laf salatas›yla geçifltiriyorlar ifli. Hapisteki Kürt milletvekilini törenle ç›kar›p, gösteriyle Meclise sokacaks›n. Buna demokrasi, yasa gere¤i filan diyeceksin. Ama di¤er hapiste yatanlara, seçilmelerine ra¤men bu imkân› vermeyeceksin. Bu çifte standard› nas›l izah edece¤iz? Prof. Mehmet Haberal gibi tüm dünyan›n takdir etti¤i bir hekimi, uluslar aras› bir cerrah›, ülkeye de¤er üreten ve yoktan yaratan bir vatanseveri, bir Türkiye sevdal›s›n› nas›l tutars›n›z içerde? Tutarsan›z, millete hemen aç›klamak zorundas›n›z gerekçesini. Öyle ya¤ma yok, bunlar›n hesab› gelecekte çok ciddi bir flekilde sorulur ve sorumlular› çok a¤›r hesaplar vermek zorunda kal›r. Bir Engin Alan Pafla’y›, bir Çetin Do¤an’›, hepsi birbirinden de¤erli amiral ve generalleri hala tutacaksan›z e¤er, bunun hesab›n› millete vakit geçirmeden vermek zorundas›n›z. Art›k geciken adalet hikayelerine filan s›¤›namazs›n›z. Yarg›y› geceli gündüzlü çal›flt›r›r, e¤er varsa suç ve suçluyu ortaya ç›kar›r, milletin vicdan›n› daha
fazla s›zlatmazs›n›z. Ülkeyi yönetenler, bu adaletsizliklere sebep olanlar, bir an için kendilerini Silivri’de yatanlar›n yerine koysunlar. Ellerine verilen iddianamelerdeki suçlar› ifllememifller, delillerin ço¤u yanl›fl, sakat ve geçersiz. Üstelik baz›lar›n›n da tahrif edilmifl, hayali ve düzmece oldu¤u ileri sürülüyor. Mahkeme itirazlar›n hiçbirini kabul etmiyor. Reddi hakim taleplerini dikkate bile alm›yor. Ne yaparlard› acaba? Soruyorum Recep Tayyip ne yapard› içerde, Bülent Ar›nç, Cemil Çiçek, Sadullah Ergin ne yaparlard›?
Ülkeyi yönetenler, bu adaletsizliklere sebep olanlar, bir an için kendilerini Silivri’de yatanlar›n yerine koysunlar. Baflbakan ciddi bir rahats›zl›k geçirdi. O rahats›zl›¤› Allah korusun Silivri’de geçirseydi, bugün belki hayatta bile yoktu. Ölüm riski tafl›yanlara flimdi nas›l kay›ts›z kal›n›yorsa, ona da kay›ts›z kal›nacakt›. Böyle fley olur mu? Ad› Recep olabilir, Cemil hatta Bülent olabilir, kim olursa olsun insanl›k d›fl› bir davran›fla göz yumulamaz, izin verilemez.
B
ir hastadan, eli kolu ba¤l›
bir mahkûmdan intikam almak, kin gütmek, onu süründürmek, gerçek bir müslümana yak›flmaz. Bu davran›fllar Allah’37
BD MAYIS 2012
›n da gücüne gider. Affetmek büyüklü¤ün flan›ndand›r. E¤er ortada suç varsa tabii... Ama suç yoksa ve ilerde suçsuzluklar mahkeme karar›yla sabit olursa, bunca rezilli¤e sebep olanlar ne yapacaklar acaba? y›l sonra pardon deyip serbest
3
b›rak›lacak insanlar›n çektikleri eziyetin ve gördükleri zulümün hesab›n› kim verecek? Altüst olan hayatlar›n, bozulan sa¤l›klar›n, maddi ve manevi kay›plar›n, ac› ve üzüntüler içinde k›vranan ailelerin, çoluk çocuklar›n faturas›n› kim ödeyecek? Bunca haks›zl›¤a, usulsüzlü¤e sebep olanlar, hiç düflünmüyorlar m› bunlar›? Geceleri rahat uyuyabiliyorlar m› acaba? Silivri’de yat›rd›klar›, hiç girmiyor mu rüyalar›na? Bu dünya, etme bulma dünyas›d›r demiyorlar m›? Bari atasözlerimizi hat›rlasalar, ak›llar›na getirseler ya... Ne demifl atalar›m›z? "Alma mazlumun ah›n›, ç›kar aheste aheste…" Yol yak›nken mazlumlar›n sesine kulak verelim, haklar›na sayg› gösterelim, insani ve vicdani davran›fllardan uzaklaflmayal›m. ‹fl iflten geçmeden tabii…•
T.
Özakman’›n Dirilifl, fiu Ç›lg›n Türkler ve Cumhuriyet-Türk Mucizesi eserlerinden oluflan Türkiye Üçlemesi, toplam 623 bask› yapm›flt›r. Yazar bu kez yine yak›n tarihimizin büyük konular›ndan biri olan K›br›s sorununu yazd›. K›br›s’›n fethinden günümüze kadarki çarp›c› olaylar›, direnifl destanlar›n›, K›br›s’›n yüz y›ll›k Milli Mücadelesini ve Bar›fl Harekât›n› bir bütün olarak yine belgeroman tarz›nda iflledi. Ç›lg›n TürklerK›br›s’›n da üçlemenin gördü¤ü benzersiz ilgiyi görece¤ine inan›yoruz. Okumaya bafllay›nca hak vereceksiniz.
canpulak@butundunya.com.tr
"Hayat› yaflaman›n iki yolu vard›r: Biri hiçbirfleyin mucize olmad›¤›n› düflünmek, di¤eri herfleyin mucize oldu¤unu düflünmek." Albert Einstein 38
BÜTÜN K‹TAPÇILARDA
BD MAYIS 2012
Bir Hasta Önce
Doktoruna Güvenmeli Yazan: METE AKYOL
Sabahat Başaran’ın zorluklarla başlayıp, mutluluğa dönüşen öyküsü
Annesi ve babas›ndan biri olsun, biraz
cesaret edebilseydi... Ya da ikisinden biri tüm kalbiyle güvenebilseydi Prof. Dr. Mehmet Haberal’a, Sabahat yedi yafl›ndan beri çektiklerini"gereksiz yere, boflu bofluna" onbir y›l daha çekmeyecekti. 39
BD MAYIS 2012
stelik, yedi yafl›nda geçmifl olacakt› t›p tarihine. Haymana’n›n Sekili Ba¤la Köyü’nden Sabahat Baflaran yine de geçti t›p tarihine ama... “Gereksiz yere, boflu bofluna onbir y›l daha çektim kar›n a¤r›lar›m›, kusmalar›m›, günde dört befl kez burnumun kanamas›n›” diyor. Anne ve babas›n›n Prof. Haberal’a güvenmemelerini bir yandan gönül rahatl›¤›yla ba¤›fllayam›yor, bir yandan da annesine ve babas›na da pek k›yam›yor, onlara toz kondurmak da istemiyor Sabahat. “O günkü yapt›klar›n› bugün yap-
m›fl olsalard›, anneme de, babama da çok çok k›r›l›rd›m ama” diyor. “Bugünlerden o günlere bakt›¤›mda flimdi ikisine de hak veriyorum.” Asl›nda, annesinin de, babas›n›n da ne yapt›klar›ndan de¤il, ne yapmad›klar›ndan üzülmüfl o günlerde Sabahat. “Annem de, babam da, karaci¤erinden el kadar bir parça vermediler benim için” diyor. “Can›m Haberal Hocam’a da güvenmediler, onu üzdüler de...” Sonra yine hak veriyor annesine de, babas›na da: “Y›l, 1979, o zamanlar. Can›m Haberal Hocam’›n dört y›ldan beri organ nakli ameliyatlar› yapt›¤› duyuluyormufl, biliniyormufl, fakat karaci¤er nakli ameliyat› yapt›¤›n› bizimkiler de, kimse de duymam›fl, bilmiyormufl... Can›m Haberal Hocam bu ameliyat› nas›l yapaca¤›n› tane tane anlatm›fl bizimkilere. Gel gör ki, bir canl› kiflinin karaci¤erinden al›nacak bir parçan›n, hastan›n karaci¤erine tak›laca¤› bir ameliyat, ilk kez yap›lacakm›fl. Annem, babam cesaret edememifller buna. Önlerinde bir örne¤i yok çünSabahat Baflaran bugün Baflkent Üniver- kü. Onlara da hak vermek gerek...” Asl›nda sitesi Ankara Hastanesi’nde ”Hasta onlara ilk hak veren, Dan›flman›” olarak hizmet veriyor.
Ü
40
BD MAYIS 2012
“Can›m Haberal Hocam” olmufl. “Bir hasta önce doktoruna güvenmeli” demifl. “Sonra da organ›n›, gönül rahatl›¤›yla, kendi arzusu ve r›zas›yla vermeli. T›pta, zorlama olmaz...” “Wilson sirozu” imifl Sabahat’›n hastal›¤›n›n ad›. Tek çaresi de, karaci¤er nakliymifl. “Annem ve babam raz› olmay›nca birlikte yine Haymana’ya, köyümüze gittik” diyor Sabahat. “Fakat Can›m Haberal Hocam, bizle ba¤›n› kesmedi. Belirli aral›klarla bizi hastaneye ça¤›rd›, kontrolden geçirdi. Taaa ne zaman kadar, biliyor musunuz?” Kendi de sonradan ö¤renmifl “taaa o zaman”›. “1990 y›l›n›n Kas›m’›yd›... Karaci¤erimin 40 günlük ömrü kalm›fl me¤er” diyor Sabahat. “Taa o zamana kadar beklemifl Can›m Haberal Hocam.” “Taaa o zaman” dan iki gün önce, “Prof. Haberal seni telefonla ar›yor” diye haber göndermifl köyün muhtar›, babas›na. “Sabahat’a uygun bir karaci¤er bulundu” müjdesi vermifl Prof. Haberal. “Sabahat’› al›n ve hemen gelin Ankara’ya.” “Babam bu kez de yan çizmeye kalk›flt›... Önce köyden Haymana’ya ineceksin, oradan Ankara’ya gideceksin... Ben nereden bir vas›ta bulabilirim ki bu köy yerinde?..” Prof. Haberal önce babas›n›n vas›ta derdine bir çare bulmufl. “Ben flimdi gönderiyorum sana bir vas›ta” demifl.
Sabahat Baflaran, babas› ve annesi, içinde bir doktor ve hemflireyle gelen vas›tayla birkaç saat sonra Ankara’ya getirilmifller. “Ameliyata al›nd›¤›m o günün tarihi, 4 Kas›m 1990’d›...Tam yedi saat sürmüfl ameliyat›m...”
fi
imdi de k›sa k›sa notlar verelim Sabahat’›n ameliyat sonras› yaflam›ndan: • “Ameliyattan sonra 58 gün yatt›m hastanede...” • “Sa¤l›k güvencem yoktu. Can›m
"1990 y›l›n›n Kas›m’›yd›... Karaci¤erimin 40 günlük ömrü kalm›fl me¤er" diyor Sabahat. "Taa o zamana kadar beklemifl Can›m Haberal Hocam." Haberal Hocam, hastanenin yan›nda bir daire kiralad›. Annem ve babamla bir y›l orada kald›k.” • “Can›m Haberal Hocam, o bir y›l›n sonunda hastanede ifle ald› beni. Baflkent Üniversitesi Ankara Hastanesi’nin Transplantasyon Kat›’nda, Hasta Dan›flman›- Kat Sekreteri olarak ifle bafllad›m.” • “Bir y›l sonra, 26 Eylül 1991 tarihinde evlendim. Sabahat Baflaran olan ad›m, Sabahat Baflaran Özdemir oldu.” • “4 Kas›m 1993 tarihinde bir o¤41
BD MAYIS 2012
lum dünyaya geldi. Can›m Haberal Hocam o¤lumun, üç y›l önce beni ameliyat etti¤i ayn› tarihte do¤du¤unu görünce, ‘Ogün’ ad› verdi ona.” • “Ogün fi›rnak’ta askerli¤ini yapt›, flimdi Ankara’n›n büyük bir al›flverifl merkezinde pizza ustas› olarak çal›fl›yor.” • “Eflim ASK‹’de çal›fl›yor.” • “Her sabah ayn› saatte evden ç›k›yoruz, ifllerimize gidiyoruz.” • “‹flten eve ilk dönen ben oluyorum.
Sabah 8’de iflbafl› yapt›¤›m için, ö¤leden sonra 16’da iflten ayr›l›yorum, eve dönüyorum.” • “Eflim, o¤lum ve ben, mutlu bir yaflam sürdürüyoruz..” • “Her sabah ve her gece, önce Allah’a flükrediyoruz, sonra Can›m Haberal Hocam’a flükrediyoruz, daha sonra da Can›m Haberal Hocam için Allah’a dua ediyoruz... Onu bize yeniden kavuflturmas› için...” •
UZUN YAfiAMANIN SIRRI
Voltaire, ça¤›m›z›n hastal›klar›n›n bilinmedi¤i bir dönemin adam›d›r. 84 yafl›na kadar yaflad› ve bir daha kalkmamak üzere yata¤a düflünceye kadar aktif bir hayat sürdü. Voltaire’in uzun ömrünün s›rr› ne olabilir? Uzun y›llar Voltaire’in yard›mc›s› Sebastien Longchamps, onun hep "‹nsan›n sa¤l›¤› tamamen kendi ellerindedir. Bunun üç temel aya¤› vard›r: Ay›kl›k, herfleyde ölçülü olmak ve hafif egzersiz yapmak. Kaza d›fl›nda, bütün hastal›klarda bize sa¤l›k kazand›rmaya çal›flan do¤aya yard›mc› olmak yeter. ‹nsan her zaman diyetinde s›k› olmal›, uygun ve sürekli s›v› almal› ve hep basit fleyler yemelidir." dedi¤ini yazd›. "Yan›nda bulundu¤um süre içinde, onu hep bunlar› yaparken gördüm." Bunlar büyük bir s›r de¤il asl›nda. Bence Voltaire’in uzun ömrünün s›rr› kiflili¤indedir. Voltaire uzun yaflad›, çünkü mutluydu. Ö¤renmeye merakl›yd›. Çok zengin olmas›na ra¤men, bir dakikas›n› bofla harcamad›. Ölmeye vakti yoktu. Binlerce mektup, yüzlerce sahne oyunu, kitap, makale yazd›. Saray yavrusu evinde her zaman misafir vard›. Adaletsizli¤e hiç tahammülü yoktu. ‹lkel Frans›z yarg›s›n›n h›flm›na u¤ram›fl insanlar› kurtarmak için, tek bafl›na, tarihe geçmifl kampanyalar yürüttü. ‹nsanlar›n haklar› olmayan bir dönemde insan haklar› için mücadele etti. Kiliseyle ve ba¤naz rahiplerle yaflam boyu dalga geçti. Ölüm döfle¤inde papazlar onu piflmanl›k getirmeye, fleytan› lanetlemeye davet ettiklerinde "fiimdi yeni bir düflman kazanman›n zaman› de¤il" dedi. Bence, Voltaire’in en büyük özelli¤i yaflamdan zevk almas›yd›. "O kadar mutluyum ki, utan›yorum" diye itiraf etti bir arkadafl›na. "Ben neredeysem dünya cenneti oradad›r" dedi. 42
BD MAYIS 2012
O gün "Haberal Dedemiz" Yoktu 7. Geleneksel “Başkent Üniversitesi’nde Organ Nakli Olmuş Çocuklarla 23 Nisan Balosu"nda yine bir aradaydık. Ama bir yanımız eksik, içimiz buruktu... Yazan: BANU C‹NEL GÜNDÜZ
y›ld›r sürdürüyoruz bu gelene¤i ama 3 senedir çok yaln›z›z. Kalabal›¤›z, bir araday›z ama yaln›z›z; çünkü 3 y›ld›r bu gelene¤i bafllatan çocuklar›n “Haberal Dedesi” yok... Bu yaln›zl›k tüm a¤›rl›yla çocuklar›n, bizlerin hepimizin üzerindeydi. Bu gelene¤in ilk ad›m› 2006 y›l›nda at›ld›. Ben de o s›ralarda Kanal B de “Çocuk Kufla¤›” program›n›n yap›mc›lı¤›n› sürdürüyordum. Hocam›z Prof. Dr. Mehmet Haberal 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayram›n›n yaklaflt›¤›n› "organ nakli olmufl" çocuklara bir balo düzenleme haz›rl›¤›n›n oldu¤unu bizlere iletti. Çocuk programlar› haz›rlay›p sundu¤um için yap›lacak bu baloyu da benim sunmam› istedi¤ini söyledi. "Çocuk Kufla¤›" program›nda yüz-
lerce çocuk konuk alm›fl ve hepsiyle teker teker konuflmufl, farkl› çocuklarla çok say›da program yapm›flt›m. Ama bu kez çok farkl›yd›; organ nakli konusunda bildiklerim hemen herkesin bildi¤i kadard›. O çocuklarla sohbet edip onlarla program yapabilmek için neler yaflad›klar›n› ö¤renmem gerekiyordu. Baflkent Üniversitesi Ankara Hastanesi'nin yolunu tuttum. Organ Nakli koordinatörü Hatice Akkoç karfl›lad› beni ve tüm detaylar›yla çocuklar için Organ Naklinin ne anlam tafl›d›¤›n› anlatt›. Çocuklar›n o küçücük bedenleriyle ne kadar büyük bir mücadele verdi¤ini "transplantasyon kat›"n› gezdi¤im zaman gözlerimle gördüm. Bu çocuklar di¤er tan›flt›¤›m çocuklara hiç benzemiyordu. Çok çabuk olgunlaflm›fllar ve "yeniden yaflam” yolculu43
BD MAYIS 2012
¤una bafllam›fllard›. Kimi böbrek kimi karaci¤er nakli olmufltu. Nakilden önce suyu bizler gibi kana kana içemiyor, doyunca et yiyemiyorlard› ama flimdi her fley de¤iflmiflti. ‹stedikleri gibi yiyip içebiliyor, koflup oynuyor, fliirler okuyup flark›lar söylüyorlard›.
nefleyle gülüp e¤leniyorlard›. Marfllar flark›lar söyleniyor aileleri de bu tabloyu izleyip mutluluklar›n› bizlerle paylafl›yorlard›. Tam bu s›rada Prof. Dr. Mehmet Haberal içeri girdi. Sonradan ad›n›n Sude oldu¤unu ö¤rendi¤im çocuk uçarcas›na kendini merdivenleri ç›kan Tüm bunlar› gördü¤üm zaman te- hocam›n kuca¤›na att›. “Haberal Dede!” dirginli¤im yerini heyecana b›rakt›. diyen 盤l›¤› balonun tüm sesini bast›rÇünkü bu program di¤er çocuklarla m›flt›. Onu di¤er çocuklar takip etti. yapt›klar›mdan çok farkl› olmayacakt›. Art›k biz hocam›n yüzünü göremiyorÇekim ekibi olarak balo için tüm duk. Aileler de ellerindeki çiçekleri haz›rl›klar›m›z› yapt›k. Balonun ya- Prof. Haberal’a uzatmaya çal›fl›yor, p›laca¤› yer süslenmifl çocuklar ya- bir yandan da teflekkür ve takdirlerini vafl yavafl aileleriyle gelmeye baflla- iletmeye çal›fl›yorlard›. Böyle bir sevgi gösterisine daha önce tan›k olmam›flt›m; yay›n› sunarken flaflBöyle bir sevgi gizlemeye gerek duygösterisine daha önce k›nl›¤›m› madan bu sevgi selini herkesin tan›k olmam›flt›m; görmesini istedim. Bu ekibin bir parças› olmaktan da ayr›ca yay›n› sunarken mutluydum. O günden sonra flaflk›nl›¤›m› gizlemeye beni de aralar›na ald›lar ve onlar›n “Banu Ablas›” oldum. gerek duymadan bu Prof. Dr. Mehmet Haberal sevgi selini herkesin balo sonuna kadar çocuklarla görmesini istedim. tek tek ilgilendi. En az 75 çocuk vard› ve hocam aileleriyle birm›flt›. Yaln›zca Ankara’dan de¤il ço- likte isimlerini bana söyleyip onlarla cuklar aileleriyle Türkiye nin dört bir konuflmam› sa¤lad›. Kaç y›l›nda hangi yan›ndan geliyorlard›. Programa bafl- ameliyat› geçirdi¤ini birer birer anlatt› lam›flt›k. Çocuklar›n yafl›tlar›ndan hiç bana. ‹nanamam›flt›m... Kontrol günbir farkl› yan› yoktu. Hepsi çok sa¤l›k- lerine var›ncaya kadar hepsini nas›l l›yd›. ‹stedikleri her fleyi yiyebiliyor, akl›nda tutuyordu. Neden “Haberal Yazar›m›z› Tan›yal›m: Trabzon do¤umlu Banu Cinel Gündüz D.T.C.F Tiyatro ve Oyunculuk Bölümü’nden mezun oldu. Uzun y›llar tiyatroda çal›fl›rken bir yandan da medya sektöründe çal›flt›. Çeflitli projelerde Prodüktör Yard›mc›l›¤›, TRT’de Dublaj Sanatç›l›¤› yapt›. 2004 y›l›nda Kanal B’de Program Yap›mc›s› olarak göreve bafllad›. Halen bu görevi sürdürmektedir. 44
BD MAYIS 2012
Dede” diye kofltuklar›n›, gözlerini kapat›p s›k› s›k› kurtar›c›lar›na sar›ld›klar›n› anlad›m. Hepsi art›k sa¤l›kl›yd› ve mutluydu; hepsi diledikleri zaman Haberal Dede’lerini görebiliyorlard›. Tüm bu sevgi selini Kanal B olarak canl› yay›nlad›k. Bu kadar duygusal ve sahici bir yay›n›n içinde olmak o gün beni mesle¤imde farkl› bir boyuta tafl›m›flt›.
Çocuklar "Ben Haberal Dede’mi istiyorum Banu Abla" diye röportaj veriyorlard›.
Balo bitiminde Hocam bizi yan›na
ça¤›rd› ve dedi ki: “Bundan sonra bu kutlama bir gelenek olacak. Her sene ayn› tarihlerde 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayram›’n› organ nakli olmufl çocuklarla kutlayaca¤›z. Buna ev sahipli¤i yapaca¤›z hiçbir fleylerini eksik etmeyece¤iz.” Söyledi¤i gibi oldu. Her y›l geleneksel olarak kutlamalar devam etti. Ta ki, 23 Nisan 2009 günü çocuklar›n Haberal Dede’si tutuklanana kadar.
O gün çocuklar beni ve tüm Bafl-
kent Üniversitesi’ni telefon ya¤muruna tuttu. Televizyonda gördüklerine hiçbiri inanamam›flt›. O karmaflan›n aras›nda "23 Nisan çok yak›n ne yapaca¤›z?" diye düflünmeye bafllad›k. Baflkent Üniversitesi Organ Nakli Koordinatörü Hatice Akkoç yani çocuklar›n Hatice ablalar› tam da bu s›rada arad›. Aynen devam edecektik. Bu y›l da yapacakt›k baloyu... Hayat›m›n en zor yay›n›n› yapt›m
Kutlama günü Haberal Dede’lerini göremeyen çocuklar›n nefleleri yoktu.
45
BD MAYIS 2012
Hocam›z›n yoklu¤unda ona verdi¤imiz sözü tutarak 7. Balomuzu yapt›k
Hocam›n tüm çocuklar› geldi. Hepsi çok sa¤l›kl›yd› ama mutsuzdu... 3 y›ld›r onsuz yap›yorduk 23 Nisan balomuzu. o gün. Çocuklar› sakinlefltirmek çok zor oldu hepimiz için. Hepsi bize hesap soruyordu. Bütün çocuklar›n gözü kap›dayd› Haberal Dede'lerini bekliyorlard› ama bekledikleri olmad›. Bir sonraki y›l bir arada olaca¤›z diye sözlefltik. Söz verdik çocuklara ama yine olmad›; Haberal hocam›z 2010 y›l›nda da gelmedi, 2011 de de... Art›k çocuklar bayram kutlayam›-
yorlard›. Hepsi a¤layarak geliyordu. "Ben Haberal Dede’mi istiyorum Banu Abla" diye röportaj veriyorlard›. Bu sene de öyle oldu. 7. Gelenek46
sel balomuzu yapt›k. Sözümüz vard› Hocam›za. Bir emanete sahip ç›k›yorduk. Sude geldi... ‹smail geldi... Tu¤çe geldi... Hilal geldi... Emre geldi... Hocam›n tüm çocuklar› geldi. Hepsi çok sa¤l›kl›yd› ama mutsuzdu... 3 y›ld›r onsuz yap›yorduk 23 Nisan balomuzu. Konuflkanl›¤›yla ünlü Sude asla konuflmak istemiyordu. Bir dansç› kadar yetenekli Tu¤çe asla dans etmiyordu... "Neden?" dedim. "Hiç olmazsa fliir okuyun bize." ‹kisi birden dönüp: "Haberal Dedem olmadan biz bayram kutlayam›yoruz!" dediler. Söz bitti; balo bitti… Umar›m bu özlem de biter.. Dile¤imiz önümüzdeki y›l, 8. sini kutlayaca¤›m›z Geleneksel Organ Nakilli Çocuklar 23 Nisan Balosu’nu hocam›z Prof. Dr. Mehmet Haberal’la birlikte gerçeklefltiririz. Yani, çocuklar›n Haberal Dede’siyle...•
BD MAYIS 2012
De¤erli Büyü¤üm, Say›n Hocam Mehmet Haberal; Yazan: HAT‹CE AKKOÇ Baflkent Üniv. Hastanesi Organ Nakli Koordinatörü
İ
nsan haklar›, hasta haklar›
her zaman birinci ilkeniz oldu. Her zaman hastan›n yak›n›n› görmesi için çok özen gösterirdiniz. Her nakilden sonra beni arard›n›z hastay› yak›n›na göstermemi ve bilgi vermemi özellikle isterdiniz. Ancak ne yaz›k ki biz size de¤erli anneniz Medine Han›m› size gösteremedik. Sizi annenizden mahrum eden bu sistemin bir parças› olmaktan utanç duyuyorum... Lütfen beni affedin. Ve ne yaz›kki yine sizin ilklerinizden biri olan "Geleneksel Organ Nakli 23 Nisan Çocuk Çocuk fienli¤i"ni de siz olmadan kutlad›k. Hiç unutmam 2006 y›l›nda beni yan›n›za ça¤›rd›n›z dediniz ki: "Hatice okadar çok çocu¤umuz var ki neden bir 23 nisan flenli¤i yapm›yoruz?" ‹flte o zamandan beri organ nakli olmufl çocuklar›m›zla 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayram›’n› geleneksel hale getirdik ve her y›l kutluyoruz. Say›n Hocam Her fleyde oldu¤u gibi bunu da, o muhteflem öngörünüzle siz düflünmüfltünüz. 4. fienli¤imiz, yani 2009, 2010, 2011’de oldu¤u gibi, bu sene de 7.
"Geleneksel Organ Nakli 23 Nisan Çocuk Çocuk fienli¤i"ni de maalesef siz olmadan kutlad›k. Bir yan›m›z eksikti, bir yan›m›z buruk. Bir yan›m›z hasretti, bir yan›m›z hüzün. Siz gelmeden hiç tam olmayaca¤›z, ve hiç mutlu olmayaca¤›z. Törende sizin sihirli parmaklar›n›zda hayat bulan, kimi karaci¤er, kimi böbrek nakli olmufl birçok çocu¤umuz vard›. En anlaml› olan› da siz ameliyat etti¤inizde 7 ayl›k, flimdi ise yedi yafl›nda olan, karaci¤er nakilli hastam›z Hilal Korkut’tu. ‹stiklal Marfl›n›10 k›ta ezbere okudu. Yine Karaci¤er nakilli k›z›m›z Sude ise bize duygulu anlar yaflatt›. Rektör Dedem gelmeden ne fliir ne de flark› söylemek istemiyorum dedi. Siz onlar› ameliyat etti¤inizde kimi 5-6 ayl›k idi, kimi bir yafl›nda kimi 2 yafl›nda idi. fiimdi onlar büyüdüler okula gidiyorlar. Okuma yazma ö¤renenler size mektup bile yazd›lar iflte onlardan baz›lar›: Sevgili Mehmet Dedeci¤im Bafllamadan önce seni ne kadar sevdi¤imi bilmeni isterim. Seni çok özledik. Sensiz hiçbir fleyin tad› ç›km›yor. 47
BD MAYIS 2012
Ne 23 Nisan ne de di¤er kutlamalar... Bir an önce aram›za dönmenizi istiyoruz. Sevgilerimle ve sayg›lar›mla Tu¤çe Kara 14.04.2012 Sevgili Dedeci¤im Seni çok özledim. Umar›m bir an önce aram›za gelirsin. Benim bir kardeflim oldu. O da do¤ufltan (.....?) Bu arada bafl›n da sa¤olsun. Çok üzüldüm. Seni çok seviyorum. Baflka rektör istemiyorum. Sude Erdo¤an Kardeflimin ad› Eliz Derin Rektör Dedeci¤im Seni çok özledik. Art›k televizyonda görmekten s›k›ld›k. Seni aram›zda yan›m›zda görmek istiyoruz. Sana koflup önceden oldu¤u gibi kuca¤›na ç›kmak istiyorum. Biraz büyüdüm. Belki kuca¤›na ç›kamam ama elele tutuflabiliriz. Sana en k›sa zamanda kavuflmak dile¤i ile selamlar›m› gönderiyorum. Seni çok seviyorum. Hoflçakal Hilal Korkut. 14.04.2012
48
Rektör Dedeci¤im; Öncelikle annenizin vefat›na çok üzüldü¤ümüzü söylemek istiyoruz. Geçen 2 y›l oldu¤u gibi bu y›l da sizsiz geçiyor. Nas›l bir gemi kaptans›z gidemiyorsa, biz de sizsiz bu denizlerde rotam›z› bilmeden ilerliyoruz. Seni çok seviyoruz, bir an önce ç›kman› diliyoruz. Size ve ailenize baflsa¤l›¤› diliyorum. sizi tan›mak, sizi sevmek bizim için ayr›cal›ktar. Seni seviyoruz. Yavuz Karsavan ‹smail Karsavan Sevgili Mehmet Haberal Hocam Öncelikle size ve yak›nlar›n›za baflsa¤l›¤› diliyorum. Bizleri hayata ba¤›fllad›¤›n›z için size ve ekibinize minnettar›m. Ad›m›n Fulya oldu¤una emin oldu¤um kadar sizin de suçsuz oldu¤unuza o kadar eminim, inan›yorum. Sizi çok, çok, çok seviyorum. Sizinle gurur duyuyorum. K›z›n›z, hastan›z Fulya Çetin Eskiflehir 14.04.2012
ATATÜRK’ÜN DÜNYASI Cengiz Önal
evrim yasalar›, eldeki bütün yasalar›n üstündedir. Bizi öldürmedikçe, bizim kafalar›m›zdaki ak›m› bo¤mad›kça, bafllad›¤›m›z devrim ve yenilik bir an bile durmayacakt›r. Bizden sonraki dönemlerde de böyle olacakt›r. Gazi Mustafa Kemâl Atatürk
D
Hukuk 29 Devrimi (Ça¤dafl Hukuk’un Benimsenmesi)
E
SK‹
HUKUK
DÜZEN‹
Türkler Müslüman olmalar›ndan itibaren, yaklafl›k 10-11 as›rdan beri ‹slam Hukuku çerçevesinde iliflkilerini yürütüyorlard›. ‹slam Hukuku’nun temel ilkeleri de; a¤›rl›kl› olarak dini kurallara dayan›yordu. Dolay›s›yla Devletin uygulayaca¤› hukukun bu kurallara ayk›r› olmas› mümkün de¤ildi. Düflünülemezdi bile... Zamanla mezheplerin a¤›rl›k kazanmas›, günlük olaylara uygulanacak kurallar aç›s›ndan farkl›l›klar yaratt›. Osmanl› Devleti’nin halk› çeflitli din, mezhep ve etnik kökene mensup insanlardan olufluyordu. Halk›n önemli bir k›sm› Müslüman de¤ildi. Müslüman olmayan halk›n kendi dini kurallar› uygulan›yordu. H›ristiyanlar, mez-
Devrimlerin ve ça¤dafl hukukun kurucusu M. Kemal Atatürk heplerine göre kendi kiliselerinde, Museviler de havralar›nda do¤um, 49
BD MAYIS 2012
M. Kemal Atatürk’ün Meclisteki Hukuk Devrimi konuflmas› ölüm, evlenme, boflanma ve miras ifllerini çözümlüyorlard›. örülebilece¤i üzere, Müslü-
G
man olmayan kesim aras›nda da bir hukuk birli¤i yoktu. fieriat›n cevap vermedi¤i konularda, hükümdar kanun koymak suretiyle bu bofllu¤u dolduruyordu. Bunlara Örfi Kanunlar deniyordu. Bunlar›n da fleriata uygun olmalar› gerekliydi. Aksi mümkün de¤ildi… Özetle Osmanl› Devleti’nde bir hukuk birli¤i söz konusu de¤ildi. Ancak, buna karfl›n günlük hayat devam ediyordu. Oluflan bofllu¤u bir flekilde doldurmak gerekiyordu. Bu boflluk, Tanzimat Dönemi’nde Bat› kaynakl› yasalarla doldurulmaya çal›fl›ld›. 50
Birkaç örnek vermek gerekirse; hemen tamam› Frans›zlardan al›nmak kayd›yla, 1850’de Ticaret Kanunu, 1858’de Ceza Kanunu, 1861’de Ticaret Usul Kanunu, 1863’de Deniz Ticaret Kanunu ve 1879’da Hukuk ve Ceza Muhakemeleri Kanunlar› tercüme edilerek uygulamaya konuldu. Bir yandan Bat›’dan al›nan yasalara göre çal›flan Nizamiye Mahkemeleri kuruldu. Haliyle fleriat mahkemeleri de faaliyetlerine devam ediyordu. Geliflmeler böylesi bir seyir izlerken; özel hukuk alan›nda düzenlemeler gündeme geldi. ‹ki görüfl ileri sürüldü. Ali Pafla’ya göre Frans›z Medeni Kanunu’nun örnek al›nmas›, Cevdet Pafla’ya göre ise, Osmanl› Devleti’nin ‹slami bir devlet olmas› sebebiyle, medeni hukukun ‹slam hukukuna dayanmas› gerekiyordu. Sonunda Cevdet Pafla’n›n haz›rlad›¤› medeni kanun hükmündeki Mecelle kabul edilerek, 1876 y›l›nda yürürlü¤e konuldu. Sonuç olarak devlette iki türlü hukuk ve iki türlü mahkeme faaliyet halindeydi. Ayr›ca yabanc›lar kapitülasyonlar gere¤i, özel mahkemelerde yarg›lan›yordu. Müslüman olmayan kesim ise, kendi dini kurallar›na göre ifllem görüyordu. *** BATI HUKUKUNUN ALINMASI
Ülkede hukuk birli¤inin olmamas›,
BD MAYIS 2012
görev ve yetki çat›flmalar›na, adaletin gecikmesine ve devlet etkisinin azalmas›na yol aç›yordu. ‹slam hukukunun da; fleriata dayanmas› ve ça¤›n ihtiyaçlar› karfl›s›nda yetersiz kalmas› nedeniyle, Cumhuriyet ‹daresi’yle ba¤daflmas› mümkün de¤ildi. Dolay›s›yla Gazi Mustafa Kemal bu konuya daha Ulusal Savafl›m döneminde dikkat ve titizlikle e¤ildi. Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin, 1 Mart 1922 tarihinde üçüncü toplant› y›l›n› açarken yapt›¤› konuflmas›nda, adliye alan›nda uygulanacak siyasetin amac›n› özetle; “...Gaye, ilk önce halk› yormaks›z›n, süratle, isabetle, güven içinde adaleti tevzi etmektir. ‹kinci olarak toplumumuzun bütün dünya ile iliflkisi do¤al ve zorunludur. Bunun için adalet düzeyimizi bütün medeni toplumlar›n adaleti düzeyinde bulundurmak mecburiyetindeyiz... Dünyada mevcut bütün medeni devletlerin medeni kanunlar› hemen birbirinin pek yak›n›d›r... Dolay›s›yla bizim hukuki mevzuat›m›z›n bütün medeni devletlerin kanuni mevzuat›ndan eksik olmas› caiz de¤ildir.” sözleriyle aç›klad›. Ayn› konuflmada, "tam ba¤›ms›zl›k" deyimine "adli ba¤›ms›zl›¤›n" da dâhil oldu¤unu belirterek, adaleti düzenleme görevine, d›flar›dan bir müdahalenin asla kabul edilemeyece¤ini belirtti ve mahkemeleri nitelikli hâkimlerle donatmak için bir Hukuk Fakültesi aç›laca¤›n› ifade etti. azi, 1 Mart 1924’deki Mec-
G
lis aç›fl konuflmas›nda da, Türk Ulusu’nun, Cumhuriyeti her türlü sald›r›dan sonsuza kadar koruyacak tedbirlerin al›nmas›n› istedi¤ini,
hükümetin modern ve ça¤dafl idarenin bütün gereklerini basit ve çabuk bir flekilde gerçeklefltirmesi gerekti¤ini özellikle vurgulad›. Adli mevzuat konusunda ise, adli kanunlar›n ve teflkilat›n ça¤›n gereklerine uymayan kay›tlardan kurtar›laca¤›n›, medeni hukukta takip edilecek yolun ancak medeniyet yolu oldu¤una, hukukta idare-i maslahat ve hurafeli¤e ba¤l› kalman›n milletleri uyanmaktan al›koyan en a¤›r bir kâbus oldu¤unu belirtti ve sözünü, “Türk Ulusu, üzerinde kâbus bulunduramaz” ifadesiyle noktalad›. ***
L
ozan Bar›fl Antlaflmas›’n›n
imzalanm›fl olmas›, dolays›yla kapitülasyonlar›n kald›r›lm›fl ve Türk adliyesinin tam ba¤›ms›zl›¤› sa¤lanm›fl olmas› itibariyle, adliye mevzuat›n›n da en k›sa sürede modernize edilmesi düflünülüyordu. Adalet Bakanl›¤› hemen harekete geçerek, yürürlükte olan kanunlar›n elden geçirilmesi ve de¤ifltirilmesi için bir kaç komisyon kurdu. Komisyonlar birçok çal›flmalarda bulundular ama çal›flmalar›n doyurucu bulunmamas› üzerine, Adalet Bakan› Mahmut Esat (Bozkurt) Bey, 1925’te komisyonlar›n görevine; “Türk Devrimleri’nin karar›, Bat› medeniyetini kay›ts›z flarts›z kendisine mal etmek, benimsemektir. Bu karar o kadar kesin bir azme dayanmaktad›r ki, önüne ç›kacaklar, demirle, ateflte yok edilmeye mahkûmdurlar. Bu ilke nedeniyle, kanunlar›m›z› oldu¤u gibi, Bat›’dan almak zorunday›z.” sözleriyle son verdi. Ayn› y›l 5 Kas›m’da Hukuk Mektebi aç›ld›. Bu Mektebin 51
BD MAYIS 2012
Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi en önde gelen amac›, yeni hukukun gerektirdi¤i elemanlar› yetifltirmekti. Gazi Mustafa Kemal, Mektebi; “Tamamen yeni kanunlar meydana getirerek eski hukuk esaslar›n› kökünden kald›rmak teflebbüsündeyiz. Yeni Hukuk esaslar›n› alfabesinden tahsile bafllayacak bir yeni hukuk neslini yetifltirmek için bu müesseseleri aç›yoruz.” sözleri ile açt›. Sonra da; Cumhuriyetin teminat› olacak bu büyük müessesenin aç›l›fl›nda hissetti¤i mutlulu¤u hiç bir teflebbüste duymad›¤›n› dile getirdi.
D
olays›yla Mustafa Kemal’in
amaç edindi¤i ça¤dafl medeniyet düzeyine ulaflmak, Türk Devrimleri’nin hukuki dayana¤›n› oluflturmak, ülkede hukuk birli¤ini ve bütünlü¤ünü sa¤lamak, kayna¤›n› fleriat yerine Ulusal Egemenlikten alan yasalar ç›karmak amac›yla Bat› Hukuku benimsendi. ***
BATI HUKUKUNUN SA⁄LADIKLARI
Medeni Kanun Bat›’dan aktar›l›rken ‹sviçre Medeni Kanunu tercih edildi. 52
Bu tercihte, ad› geçen yasan›n aç›k bir dille yaz›lmas›, pratik ve yeni tarihli olmas›, hâkime genifl takdir yetkisi vermesi tercih sebebi oldu. Yasa 17 fiubat 1926’da Meclis’te kabul edildi, 6 Nisan’da yay›mland› ve 4 Ekim’de yürürlü¤e girdi. Medeni Kanunun yan› s›ra; 1926’da Türk Ceza Kanunu ve Türk Ticaret Kanunu, 1927’de Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu, 1929’da Ceza Muhakemeleri Kanunu, 1929’da Deniz Ticareti Kanunu ve 1932’de ‹cra ‹flas Kanunu yürürlü¤e konuldu. Yeni mahkemeler ve barolar oluflturuldu. Böylece eski hukukun dayand›¤› kaynak ve ilkeler terk edilmifl, Bat› hukuku sistem olarak temel ilkeleriyle ve hukuk anlay›fl›yla benimsenmifl, gücünü Ulusal Egemenlikten alan laik ve demokratik hukuk yürürlü¤e girmiflti. Büyük Önder Hukuk Devrimi ile Türk Toplumu’nun yaflay›fl›n›, ça¤dafl dünyada olmas› gerekti¤i flekilde, yeniden düzenlemek ve hukuk yoluyla topluma ça¤dafl gelenekler kazand›rmak istedi. Nitekim Medeni Kanun Türk Toplumu’nun yaflay›fl›n› temelinden de¤ifltirdi. Buna göre: Çok kad›nla evlili¤in
BD MAYIS 2012
yerini, tek kad›nla evlilik ald›. Evlenme, boflanma, miras, velayet gibi konularda kad›n erkek eflitli¤i sa¤land›. Bu yasa ile ailenin oluflmas› ve bozulmas› devletin onay›na ba¤land›. Medeni Kanun, Türk Kad›n›’na sosyal, ekonomik ve kültürel hayata büyük ölçüde kat›l›m sa¤lama ve etken olmak yolunu açt›. Müslüman’›n Müslüman olmayanla evlenmesi, reflit olan herkesin dinini serbestçe seçme hakk›n› kazanmas›, Laiklik alan›nda önemli bir geliflme idi.
Türkiye Cumhuriyeti’nde, yurttafllar aras› iliflkilerde din ve mezhep kaidelerinin yerini laik kanunlar ald›. Art›k yabanc› devletlerin, H›ristiyan az›nl›klar›n haklar›n› korumak bahanesi ile yüzy›llardan beri yapt›klar› iç ifllerimi-
Medeni Kanun, Türk Kad›n›’na sosyal, ekonomik ve kültürel hayata büyük ölçüde kat›l›m sa¤lama ve etken olma yolunu açt›.
M
ustafa Kemal’in Hukuk Devrimi’nin di¤er bir sonucu da, önceden H›ristiyan az›nl›klara tan›nm›fl olan hukuki ayr›cal›klar›n, Lozan Bar›fl Antlaflmas› gere¤ince kald›r›lmas›yd›. Uygulaman›n hemen ard›ndan Müslüman olmayan cemaatler, hükümete baflvurarak, yeni kanun hükümlerine tabi olmak istediklerini bildirdiler. Bu suretle
ze müdahalelerinin de kap›lar› kapanm›fl oldu. Ayr›ca, Türk Hukuku laik bir temele oturdu. Bu suretle Türk Ulusu’nun ak›lc›, ça¤dafl, dinamik ve birlefltirici bir yola girmesi dinin, dünya ve devlet ifllerinden ayr›lmas› sa¤land›. Mustafa Kemal bu Devrimle, Türk Ulusu’nun bin y›ll›k tarihi gidiflinin yönünü, Bat›’ya, yani ça¤dafl dünyaya do¤ru yönlendirdi.• cengizonal@butundunya.com.tr Gelecek Ay: Gazi Mustafa Kemal’e Suikast Giriflimi
Adliye politikamizda takip edilecek gaye, evvela halk› yormaks›z›n süratle, isabetle, emniyetle adaleti da¤›tmakt›r. ‹kinci olarak toplumumuzun bütün dünya ile temas› do¤al ve zorunludur; bunun için adaletimizin seviyesini bütün medeni toplumlar›n derecesinde bulundurmak mecburiyetindeyiz. Bu hususlar› sa¤lamak için mevcut kanun ve usûllerimizi bu bak›fl aç›lar›na göre yenilemekteyiz ve yenileyece¤iz" Herhalde alemde bir hak vard›r ve hak kuvvetin
üstündedir. 53
BD MAYIS 2012
YAZILARI
D‹L ve TERB‹YE Çocu¤unu iyi yetifltirmek isteyen her Türk Ailesi öncelikle flunu düflünür: K›z›m› yahut o¤lumu hangi okula vereyim?
T
ürk Ailesi’nin kafas›ndaki
bu düflünceye baflka bir sual daha kar›fl›yor: Çocu¤umun hangi dili ö¤renmesini sa¤lamal›y›m? Türk Ailesi’ne göre çocu¤un "Adam" olabilmek için Türkçeden baflka bir dili tam bilmesi flartt›r. Yabanc› dili, yabanc› okuldan, yabanc› hocadan daha iyi kim ö¤retebilir? Onun için yedi sekiz yafl›ndaki o¤lunu yahut k›z›n› baflka milletten bir kad›na, baflka bir milletin mektebine teslim eden aile kendini mutlu hisseder. Ne gariptir ki burada önemli bir husus gözden kaç›r›l›r. Bu da çocu¤un mutlu olmad›¤›d›r… Çünkü onun yetene¤i ve arzusu asla hesaba kat›lmam›flt›r. Son nesillere dikkat ediniz: ‹lk terbiyesini yabanc› yahut kar›fl›k alm›fl olanlardan Türk Milleti’ne de¤erli insan yetiflmemifltir. “‹ngilizceyi kendi dilinden daha iyi bilir!” diye flöhret kazananlardan ço¤u, memleketinde bafl›n› flu iflten bu ifle çarpa çarpa en sonunda bir yabanc› flirket tercümanl›¤› içinde sönüp çürümüfllerdir. Bu, flu gerçe¤i bir kez daha ortaya koy-
54
mufltur ki; Bir Millet ancak kendi terbiyesi ile yo¤rulmufl olanlardan kaynafl›p, uzlaflabilir. Kültürünü bu flekilde ö¤renip, gelecek nesillere aktarabilir. Türk çocu¤una ilk terbiyeyi ancak Türk Ö¤retmeni ve Türk Okulu vermelidir.
E
vet, toplum içinde biraz iler-
leyen, ilimde, teknolojide ve sanatta ortalaman›n üstüne ç›kan her Türk daha uzun y›llar büyük Bat› milletlerinden birinin dilini yard›mc› dil olarak kullanmaya mecburdur. Aksi halde Bat›daki bilimsel ve teknolojik geliflmeleri gerekti¤i flekilde izlemek olanaks›zlafl›r... Fakat bir milletin dilini ö¤renmekle terbiyesini almak aras›nda bafl döndürecek kadar büyük bir fark vard›r! Bunu flöyle bir örnekle daha da belirginlefltirelim: Frans›zlaflmakla Frans›zca bilmek, Almanlaflmakla Almanca bilmek birbirine nas›l kar›flt›r›labilir? O halde çocuklar›m›z öncelikle kendi dilini,
BD MAYIS 2012
terbiyesini ve dolays›yla da kültürünü ö¤renmelidir... Bütün Türk çocuklar›n›n ilk terbiyelerini yabanc› bir milletin okulunda ald›¤›n› varsay›n›z: Gelecek nesil Türk Milleti’nin de¤il, o milletin mal› olur. Demek ki bu anlay›fltan bir an evvel dönülmek gerekir… Türkiye Cumhuriyeti’nin, bu aflamada, hatay› düzeltmek için yapaca¤› fleyler flunlard›r: 1) Türk çocuklar›n›n yabanc› okullardan ilk terbiye almalar›n› yasaklamak, 2) Türk liselerinde dil ö¤renme metodunu düzeltmek, 3) Türk evlerinde, küçük çocuklar›n kendilerine teslim edilebilecek ve alan›nda uzmanlaflm›fl çocuk bak›c›s›, e¤itmen yetifltirmek.
Bugünden bafllanacak olan muazzam ve sonuncu ifl de; “Türk Dili’ni, yaln›z bu dili bilenler için her fley ö¤renilir, her tahsil yap›l›r…” tarz›nda zenginlefltirmektir. En büyük ve uluslararas› alanda flöhreti olan Ruslar aras›nda, Rusçadan baflka dil bilmeyenler vard›r. Bat› ede-
Bir milletin dilini ö¤renmekle terbiyesini almak aras›nda bafl döndürecek kadar büyük bir fark vard›r! biyat› hakk›nda, Bat› milletlerinin bile çok de¤erler verdikleri elefltiriler yazan Maksim Gorki bunlardan biridir. Hâkimiyeti Milliye Gazetesi 21 Mart 1929
Atatürk’ün Sözleri Milli his ile dil aras›ndaki ba¤ çok kuvvetlidir. Dilin milli ve zengin olmas›, milli hissin geliflmesinde bafll›ca etkendir. Türk dili, dillerin en zenginlerindendir. Yeter ki, bu dil fluurla ifllensin. Ülkesini, yüksek ba¤›ms›zl›¤›n› korumas›n› bilen Türk milleti, dilini de yabanc› diller boyunduru¤undan kurtarmal›d›r. " Analar›n bugünkü evlatlar›na verece¤i terbiye eski devirlerdeki gibi basit de¤ildir. Bugünün analar› için gerekli özellikleri tafl›yan evlat yetifltirmek, evlatlar›n› bugünkü hayat için aktif bir üye haline getirmek pek çok yüksek özellikleri tafl›malar›na ba¤l›d›r. Onun için kad›nlar›m›z, erkeklerimizden çok ayd›n, daha çok feyizli, daha fazla bilgili olmaya mecburdurlar; e¤er hakikaten milletin anas› olmak istiyorlarsa... 55
EVRENSEL BAKIfi AÇISI Gürbüz Evren
Atatürk Düflmanlar›na Siyasi Tarih Dersi Son dönemin modas›, tek parti dönemine gidip, ‹smet ‹nönü üzerinden bafllat›lan a¤›r elefltiri ve hakaretleri gizli bir hedefe do¤ru götürmek oldu. Bu hedef Atatürk’tür.
C
HP’nin kuruluflundan itibaren, tek parti döneminde yaflanan ne varsa, art›k belli bir kesim taraf›ndan günümüz siyasetine malzeme yap›l›yor. Dersim isyan›, ‹stiklal Mahkemeleri, Ezan’›n Türkçe okunmas› vb konular, yeni iddialar eklenerek kamuoyunun önüne getiriliyor. En yetkili a¤›zlardan yap›lan konuflmalarda, bir k›s›m medyan›n ya-
56
y›nlar›nda flimdilik ad› verilmeden (kimileri veriyor) Atatürk’e çat›l›yor. K›sacas› 1920’lerin, 30’lar›n, 40’lar›n Türkiye’sinde demokrasinin bulunmad›¤›, bask›c›, din düflman› bir yönetimin egemen oldu¤u kamuoyuna anlat›l›yor. Ayn› çevreler, o y›llarda, dünyada özgürlük rüzgârlar› esiyormufl, her yerde demokratik yönetimler iflbafl›ndaym›fl da Türkiye’de bu yokmufl izlenimini vermeye de özen gös-
BD MAYIS 2012
teriyor. Benim konum ne ‹stiklal Mahkemeleri ne Dersim ‹syan› ne de iddia edilen din düflmanl›¤›. Arand›ktan sonra yanl›fll›klar, haks›zl›klar ve olumsuzluklar mutlaka bulunacakt›r. Atatürk, “Herkes yanl›fl yapabilir, önemli olan bunlardan ders ç›karabilmektir” dememifl midir? Kendi düzenlerini kurabilmenin alt yap›s›n› oluflturmak için Atatürk’ü hedef tahtas›na oturtanlar›n, söz konusu y›llarla ilgili anlatmad›klar› çok önemli gerçekler vard›r. Gelin bu gerçeklere bakal›m ve o y›llarda Türkiye’yi cehennem, çevremizi de demokrasi cenneti gösterenlerin gizlediklerini ortaya koyal›m.
K
omflumuz Bulgaristan’dan
bafllayal›m. 1930’lu y›llarda büyük bask›lar›n yafland›¤› Bulgaristan’da, yeni yaz›y› kullanmalar› yasaklanan Türkler, Arapça alfabe kullanmaya itilmifltir. Türklerin ayd›n din adamlar› da görevden uzaklaflt›r›lm›flt›r. Bulgaristan’da 19 May›s 1934’deki darbe ile iflbafl›na gelen Faflist yönetim, II. Dünya Savafl›’na da Nazi Almanya’s›n›n müttefiki olarak girmifl, savafltan da Do¤u Blok’unun bir parças› olarak ç›km›flt›r. Demek ki neymifl, Avrupa’ya aç›lan kap›m›zda demokrasi ile özgürlük de¤il, faflizm, bask›, darbe ve savafl varm›fl.
Di¤er kap› komflumuz Yunanistan’
daki durum da farkl› de¤ildir. Yunanistan’da, 1923 y›l›nda yap›lan halk oylamas›yla Cumhuriyet kurulmufltu. Ancak 1926'da General Theodoros Pangalos diktatörlü¤ünü ilan etti. Bundan dokuz y›l sonra, 1935 y›l›nda ise
Yunanistan’da 1926 y›l›nda diktatörlü¤ünü ilan eden Theodoros Pangalos
Demek ki neymifl, Avrupa’ya aç›lan kap›m›zda demokrasi ile özgürlük de¤il, faflizm, bask›, darbe ve savafl varm›fl. Kral II. George tahta geçti ve böylelikle Monarfli yeniden bafllad›. ‹kinci Dünya Savafl›’nda ise Almanya, ‹talya ve Bulgaristan Yunanistan’› iflgal etti. Savafl bittikten sonra Komünistlerle Kralc›lar aras›nda iç savafl bafllad›. ‹ç savafl, ‹ngilizlerin yard›m›n› alan Kralc›lar›n zaferiyle bitti. Ard›ndan 57
BD MAYIS 2012
da 1947’de yap›lan halk oylamas›nda yönetim Kral II. George’a geçti. Demek ki neymifl, Avrupa’ya aç›lan di¤er kap›m›zda, o y›llarda, özgürlük ile demokrasi de¤il, diktatörlük, monarfli, düflman iflgali ve iç savafl varm›fl.
G
eçelim Avrupa’n›n önemli ülkesi ‹talya'ya. 18 Ekim 1922’de, bir diktatör, Faflist Mussolini, Kral Victor Emanuel’in de onay› ile iflbafl›na geldi. Afrika ülkesi Etiyopya'y› 1935 y›l›nda iflgal eden Mussolini, Nazi Almanya’s› ile de ittifak anlaflmas› imzalad›. ‹kinci Dünya Savafl›’nda Hitler’in en önemli orta¤› olan Mussolini’nin ‹talya’s› her cephede büyük yenilgiye u¤rad›. 1943’e kadar süren Mussolini dönemi, her türlü muhalefetin yasakland›¤› kara y›llar olarak tarihe geçti. Faflist diktatörlükten ve savafltan
‹talya’da 1943’e kadar süren Mussolini dönemi, her türlü muhalefetin yasakland›¤› kara y›llar olarak tarihe geçti. büyük zararlarla ç›kan ‹talya’da, 1946’da yap›lan referandumla, Monarfli kald›r›ld›, yeni Demokratik Cumhuriyet kuruldu. Demek ki neymifl, ‹talya’da da, özgürlük, demokrasi de¤il de diktatörlük, faflizm ve savafl varm›fl. ‹talyanlar, bir faflist diktatörün yönetimi alt›nda, bask›, zulüm, iflkence ve yoksulluktan baflka bir fley görmemifller. Avrupa’n›n bir di¤er önemli ülkesi
‹talya’da 1943 y›l›na kadar iktidar›n› sürdüren faflist lider Mussolini 58
‹spanya’daki duruma bakal›m. Birinci Dünya Savafl›’n›n ard›ndan ‹spanya’ da, General Primoderivera’n›n diktatörlük dönemi bafllad›. Primoderivera’n›n 1930 y›l›nda iktidardan düflmesinden sonra yap›lan seçimleri Cumhuriyetçiler kazand›. Bunun üzerine Kral XVIII. Alfonso ülkeden ayr›ld›. 1936'daki seçimlerin ard›ndan Cumhuriyetçilerle Milliyetçiler aras›nda 1939’a kadar sürecek iç savafl bafllad›. Binlerce ‹spanyol’un yaflam›n› yitirdi¤i iç savafl›n sona ermesiyle General Franco Devlet Baflkan› oldu ve 1975 y›l›na kadar ‹spanya, “Franco
BD MAYIS 2012
Almanya’s›ndaki istihbarat servisi Gestapo’nun bir benzerini kurdu. Salazar’›n faflist diktatörlü¤ü 1973’ deki Karanfil devrimine kadar sürdü. Demek ki neymifl, Portekiz’de o y›llarda özgürlük ve demokrasi de¤il, tüm kurumlar›yla resmen faflizm varm›fl. Portekizliler de, faflist diktatörlükten baflka bir düzen tan›mam›fl.
A
vrupa’n›n en önemli ülkele-
‹spanya’y› 1975 y›l›na kadar faflizmle yöneten General Franco Faflizmi” olarak adland›r›lan diktatörlükle yönetildi. Demek ki neymifl, ‹spanya’da da, o y›llarda demokrasi, özgürlük de¤il diktatörlükler, monarfli ve faflizm varm›fl. ‹spanyollar, bask›, zulüm, iç savafl görmüfl ölümler, katliamlar yaflam›fl.
rinden Almanya’da, 30’lu y›llardaki durum nas›ld›? 30 Ocak 1933’de Baflbakan olan Hitler, dünya tarihini de¤ifltirecek süreci bafllat›yordu. Önce Alman Meclisini yakt›r›p suçu muhalefete atan Hitler, tüm yetkileri polise devrederek polis devleti kuruyor, anayasaya ba¤l› kalmadan kanun hükmünde kararnamelerle ülkeyi yönetiyor, tüm sendikalar› kapat›yor, toplama kamplar› aç›yor, korkunç bir bask› ve sindirme politi-
‹
spanya’n›n komflusu Portekiz’e
geçelim. Cumhurbaflkan› General Carmona’n›n, 14 Haziran 1928’de General Salazar’› Maliye Bakanl›¤› görevine getirmesi dönüm noktas›yd›. Portekiz’de faflist bir düzen kurmak isteyen Salazar, önce 1930’da “Milli Birlik” adl› bir harekete liderlik etti. Ard›ndan da 1932’de Baflbakan oldu. “Mavi Gömlekliler” adl› faflist bir örgütlenmeyi hayata geçiren Salazar, “Portekiz Lejyonu” ad›yla silahl› çeteler oluflturdu. Son olarak ise Nazi
Adolf Hitler
BD MAYIS 2012
Kamuoyuna, o y›llarda Türkiye’ nin cehennem oldu¤unu anlatanlar, böylesi bir ülkeye Alman bilim adamlar›n›n neden s›¤›nd›klar›n› söyleseler de, biz de ö¤rensek.
toplama kamplar› ve savafl varm›fl. Bugün olmayan, ama o y›llarda komfluluk yapt›¤›m›z Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birli¤i’nden de söz edelim. 1917’deki Ekim Devrimi’nin ard›ndan, Lenin liderli¤inde kurulan Sovyetler Birli¤i’nde demokrasi mi vard›? Lenin’in ölümünden sonra Stalin’in 1924’de yönetime gelmesi ile, aç›k bir cezaevine dönüflen Sovyetler Birli¤i’nde, herkesin istihbarat örgütü KGB taraf›ndan izlendi¤i, muhaliflerin Sibirya’ya sürüldü¤ü, çal›flma kamplar›nda yok edildi¤i bir ülkeden bahsediyoruz. ‹kinci Dünya Sava-
kas› uyguluyor, Nasyonal Sosyalist Parti d›fl›ndaki partileri kapat›yor, yenilerinin kurulmas›n› da yasakl›yordu. Faflizmin bask› ve tehdidinden kaçan ünlü Alman bilim adamlar› ise çareyi Türkiye’ye s›¤›nmakta buluyordu. Kamuoyuna, o y›llarda Türkiye’ nin cehennem oldu¤unu anlatanlar, böylesi bir ülkeye Alman bilim adamlar›n›n neden s›¤›nd›klar›n› söyleseler de, biz de ö¤rensek.
T
ekrar konumuza dönelim. Sald›rgan politikas›yla 1939’ da II. Dünya Savafl›’n› bafllatan Nazi Almanya’s› Yahudi soyk›r›m›n› yap›yor, dünyada milyonlarca insan›n ölümüne yol aç›yordu. Bu savafl ayn› zamanda milyonlarca insan›n sakat ve evsiz kalmas›na, kentlerin, ülkelerin y›k›lmas›na neden oluyordu. Demek ki neymifl, Almanya’da o y›llarda demokrasi, özgürlük de¤il, faflist diktatörlük, bask›, soyk›r›m, 60
1924’den itibaren Sovyetler Birli¤i’ni aç›k cezaevine dönüfltüren Stalin fl› y›llar›nda Nazi Almanya’s› ile savaflan Sovyetler Birli¤i’nin, 1941-1945 döneminde 27 milyon vatandafl›n› kaybetti¤ini de unutmayal›m. 1990’l› y›llar›n bafl›nda çöken Sov-
BD MAYIS 2012
yet rejiminde yaflananlar› anlatmaya sayfalar yetmez. Bu nedenle sadece kuruluflundan II. Dünya Savafl› sonuna kadar olanlar› özetledim. Demek ki neymifl, Do¤u komflumuz Sovyetler Birli¤i’nde de o y›llarda demokrasi, özgürlük de¤il, diktatörlük, bask›, sürgün ve ölüm kamplar› varm›fl. Sovyet vatandafllar›, ac›, korku, kan ve savafl› yaflam›fl. Yedi Avrupa ülkesindeki durumu
Türkiye ile karfl›laflt›rd›m. Bu ülkelerin o y›llardaki ortak özellikleri, bask›, zulüm, sürgün, toplama kamplar›, katliam, diktatörlük, faflizm, iç savafl, savafl vb olumsuzluklard›r. Demokrasinin ve özgürlü¤ün laf› bile geçmiyor. ‹flte bu tabloyu görmezden gelip, o y›llar›n Türkiye’sine, daha do¤rusu ad›n› vermeden Atatürk’e hakaret edenlere tek kelime ile “Nankör” denir. Yirmili, 30’lu ve 40’l› y›llarda, Türkiye’de iç savafl, savafl, iflgal, darbeler ve diktatörlükler yaflanmad›¤› için mi ‹nönü üzerinden üstü kapal› Atatürk’e hakaret ediyorlar? O y›llarda, Türkiye’de Harf Devri-
mi ile E¤itim ve Ö¤retim Devrimi yap›ld›¤›, Medeni Kanun ve Soyad› yasas› kabul edildi¤i, Kad›nlara seçme ve seçilme hakk› verildi¤i, Halifelik ve Saltanat kald›r›ld›¤› vb birçok yenilik getirildi¤i, yani insan›m›z kulluktan vatandafll›¤›na yükseltildi¤i, cehaletten kurtar›l›p, ayd›nlat›ld›¤› için mi, flimdilik ‹nönü üzerinden Atatürk’e üstü kapal› hakaret ediyorlar?
O y›llar›n Türkiye’sine, daha do¤rusu ad›n› vermeden Atatürk’e hakaret edenlere tek kelime ile “Nankör” denir. Di¤er Avrupa ülkelerinde o y›llarda demokrasi ve özgürlük de¤il de ne tür yönetimler oldu¤unu bir baflka yaz›da anlataca¤›m. • gurbuzevren@butundunya.com.tr
"Ben diktatör de¤ilim. Benim kuvvetim oldu¤unu söylüyorlar. Evet
bu do¤rudur. Benim isteyip de yapamayaca¤›m bir fley yoktur. Çünkü ben zoraki ve insafs›zca hareket etmesini bilmem. Ben kalpleri k›rarak de¤il kazanarak hükmetmek isterim." "Hayatta tam mutluluk ve esenlik ancak gelecek kuflaklar›n flerefi, varl›¤›, esenli¤i için çal›flmakta bulunabilir." "Millete efendilik yoktur. Ona hizmet etmek vard›r. Bu millete
hizmet eden onun efendisi olur."
M. Kemal Atatürk 61
A
tatürk, Felsefe ve Yaflam bafll›kl› kitap; özenli, dikkatli bir çaban›n ürünü. Yaman Örs y›llar›n deneyimi ve birikimiyle, felsefi usavurman›n keskinli¤i ve inceli¤iyle; genç bir yazar olarak Burcu Baytemir de hukuk bilgisiyle güçlendirilmifl tarihsel yaklafl›m›yla Mustafa Kemal Atatürk'ün düflünme dünyas›na ve eylem dünyas›na yöneliyorlar.
BÜTÜN K‹TAPÇILARDA
SPORUN DÜNYASI Metin Gören
Heryerde "O"nun ‹zleri Var Samsun 19 May›s Stad› tribünlerine as›lan ilginç bir pankart dikkat çekti; “Cesaretimiz Armam›zda Sakl›.”
B
u anlaml› pankart sunu-
mundan tam 92 y›l, 11 ay önce, ad› Band›rma olan k›r›k dökük bir gemi de Karadeniz' in azg›n dalgalar›na direnerek güçlükle yol al›yordu. Yüre¤i vatan sevgisi ile dolu bir genç komutan, büyük kör bir kandilin ›fl›¤› alt›nda gelecek için oluflturdu¤u planlar›, en ince ayr›nt›s›na dek günlü¤üne yaz›yordu. Geminin dev dalgalarla u¤rafl vermesi onu daha da yüreklendiriyordu. Cesur komutan,
cesur yürekli arkadafllar›yla birlikte ve günlerce bu sonu gelmeyecekmifl gibi gözüken yolculu¤u baflar›yla tamamlayarak, 19 May›s 1919 'da karaya ayak bast›. Karadeniz'in flirin kenti Samsun'un anlam› büyük bir simgesi vard›r. Kentlilerin özümsedi¤i ve dalga dalga tüm ülkeye yay›lan bir oluflumdur bu. Bir komutan, ön ayaklar› flaha kalkan bir at›n üzerinde Karadeniz'e do¤ru bakar. Genifl persfektifli ufukta bak›fl›, 19 63
BD MAYIS 2012
May›s 1919 'da vatan topraklar›na bas›lan kara parças›na odaklanm›flt›r. Spor kenti Samsun, Türk Futbolu'nun dama tafllar›ndan biri olabilme özelli¤ini, iflte o "Ayak" ›n gönderdi¤i manevi bir güç ve yads›namaz bir keyifle günümüze dek tafl›r. Samsun kentinin yaflam biçiminde ön s›ralarda yer alan futbol, nice oyuncular› vitrine ç›karm›flt›r. Karadenizde patlayan volkanik futbol da¤›, Goz Goz Y›lmazlar›, Temelleri, Ademleri, Dobi Hasanlar›, Tanju Çolaklar›, Nuri Asanlar›, Abidinleri, Muzafferleri, Eminleri, ve nicelerini bir bayrak gibi gururla tafl›r. Tüm bu evrimin 1965 y›l›nda kurulan Samsunspor'la özdeflleflmesi, s›n›rs›z bir sevgi yolculu¤undan armaya ulaflmas› san›r›m do¤ald›r.
K
›rm›z› beyaz renklerin
yan›na, elim bir trafik kazas› sonras›nda yitirdi¤i de¤erleri, yürek boflluklar›na doldurabilmek için siyah rengi de ilave eden Samsunspor'un, “Kurtulufla bir maç kala” yaflad›¤› hüzün de anlaml›d›r. Tüm bunlar, Türkiye Cumhuriyeti' nin kuruluflunda önemli katk›lar› olan Samsun’un, futbol yaflam›ndaki düflüfl e¤risini etkilemeyecektir. E¤er, s›k›nt›l› bir konumda, “Cesaretimiz Armam›zda Sakl›” fleklinde çok anlaml› bir 64
Samsunspor, "Cesareti Armas›nda Sakl›" tak›m olman›n onurunu sonsuza dek yaflayacakt›r. pankart tribünlerde yer al›yorsa; arma flaha kalkm›fl bir at üzerindeki cesur komutan Atatürk'ü simgeliyorsa, onun varl›¤›n›, devrimlerini ve ülkesi için yapt›klar›n› özümsemifl bir kent çok k›sa sürede yeniden istedi¤i noktaya ulaflacakt›r. Samsunspor, “Cesareti Armas›nda Sakl›” tak›m olman›n onurunu sonsuza dek yaflayacakt›r. *** Varl›¤›n› tam 102 y›ldan bu yana sürdüren, ‹stiklal Madalyal› baflka bir tak›m vard›r. Bu, 31 A¤ustos 1910
BD MAYIS 2012
y›l›nda kurulan, önce ‹stanbul'da daha sonra da Atatürk'ün emriyle Ankara'ya tafl›nan bir kulüptür. ‹lk ad› Turan Sanatkaran Gücü, ikincisi ‹malat-› Harbiye sonuncusu ise Ankaragücü olan as›rl›k ç›nar›n armas› da anlaml›d›r. Yat›k çizilen mermi, asaleti ve vatan savunmas›n› simgeler. ‹stiklal Savafl›' m›z›n en s›k›nt›l› günlerinde, bafl komutan Mustafa Kemal'in tüm emirlerini uygulayabilmek için gün 24 saat çal›flan, cepheden cepheye koflan, “Futbolcu iflçilerin” cephane tafl›ma, düflmanla savaflma gibi görevlerin onurunu günümüze dek tafl›m›flt›r. Ankaragücü bu u¤urda nice flehit vermifl, vatan savunmas›n› çok amaçl› görevler üstlenerek kusursuzca yerine getirebilmifl sivil toplum kurulufllar›ndan biridir. Sar› lacivertli forma alt›nda nice baflar›lara imza atan baflkent tak›m›n›n MKEK'nin (Makine Kimye Endüstrisi Kurumu ) himayesindeki gücünün birileri taraf›ndan yok edilmesi, çaresizlik içinde ç›rp›nan bir toplumun foto¤raf›n› ekranlara, gazete sütunlar›na ya da dergi kapaklar›na yans›t›r. fiehitlik mertebesine eren, onlarca vatan evlad›n›n, savafllarda
al›n teri olan Ankaragücü futbolcular›n›n, Kurtulufl Savafl› s›ras›nda baflta Atatürk olmak üzere komutanlar›na gönderdikleri iletiler duygu yüklüdür; “ Komutan›m; topumuzdaki gülleler, tüfeklerimizdeki kurflunlar›m›z biterse, bunlar›n yerine bizleri kullan›n.” ‹flte böyle bir tak›m›n y›llar önce kazand›¤› bir baflar›n›n kupa töreninde, üç befl kendini bilmezin, “ Elleri kirli amele tak›m›na, Atatürk'ün kurdu¤u Hakimiyet-i Milliye Kupas› verilir mi?” fleklindeki k›flk›rt›c› söylemlerine, kulübün herfleyi Nat›k As'›n yan›t›, çok anlaml›d›r: "Ellerimiz kirli olabilir ama aln›m›z ak yüre¤imiz Atatürk sevgisiyle doludur."
B
aflkent Ankara flimdi sessiz, durgun ve biraz da öfkeli... Ulusal savafllar›n yüce güçleri, Atatürk'ün y›lmaz asker futbolcular›n›n tak›m› Ankaragücü'nün “Gücünü” tükettiler, tükenesi kafalar, ç›karc›lar, rantc›lar. Kuflkusuz bunlar da geçecektir. Yüzy›ll›k ç›nar, Atatürk'ün izinde yürüye yürüye, o eski günlerine dönecektir.
Ankaragücü’nün ”yat›k mermili” logosu 65
BD MAYIS 2012
Çünkü, "O"nun izleri kulübün varl›¤›nda hâlâ ilk günkü gibi durmaktad›r. Kimilerinin; "Atatürk bizim tak›m›n taraftar›yd›. Yok can›m sizin de¤il
Atatürk yaflasayd› var olan tüm tak›mlar›n taraftar› olurdu bizim tak›m› tutard›" fleklindeki "kay›kç› kavgalar›na" aldanmamal›y›z. Atatürk, yaflad›¤› y›llarda var olan tüm tak›mlar›n taraftar›yd›. Bir kez daha yineliyorum; yafla-
sayd› Samsunspor'un, Ankaragücü' nün, Manisaspor'un, Adana, ‹zmir, ‹stanbul, Trabzon, Diyarbak›r, Zonguldak özetle ülkede var olan tüm tak›mlar›n taraftar› olurdu. Armada, söylemde, heykelde, yaflamda, daha önemlisi düflüncede ve her yerde "O"nun izleri varsa ve hâlâ Ordu'da "Gençli¤e Hitabe", Adana’da "Onuncu Y›l Marfl›", Ankara 'da "Da¤ Bafl›n› Duman Alm›fl", Eskiflehir’de "Ne mutlu Türküm Diyene" sesleri yank›lan›yor ve Samsun'da “Cesaretimiz armam›zda sakl›” pankart› tribünleri süslüyorsa, sözün bitti¤i yerdeyiz.• metingoren@butundunya.com.tr
100 DOLAR’LIK BANKNOT Ünlü bir hatip konuflmas›na 100 dolarl›k bir banknotu
elinde tutarak bafllad›. Salondaki kalabal›¤a: “Bu 100 dolarl›k banknotu kim ister?” diye sordu. Salonda eller tek tek havaya kalkmaya bafllad›. "Tamam bu 100 dolar› içinizden birine verece¤im, ama önce lütfen izin verin bir fley yapay›m dedi ve banknotu buruflturmaya bafllad›. Tekrar sordu: "Hâlâ kim istiyor?" Salonda ayn› eller havaya kalkt›. "Pekala, flunu yaparsam ne olacak bakal›m?" dedi. Banknotu yere att› ve ayakkab›s›n›n alt›nda ezmeye bafllad›. Banknot kirlenmifl ve buruflmufltu. "Hâlâ isteyen var mi? diye sordu. Salonda eller tekrar havaya kalkt›. "Arkadafllar, san›r›m hepimiz çok önemli bir ders ö¤rendik. Paraya ne yaparsam yapay›m siz onu istemeye devam ettiniz, çünkü biliyordunuz ki bu banknot de¤erinden bir fley kaybetmedi. O hep 100 dolar de¤erinde bir banknottu! ‹flte bunun gibi hayat›n›zda çok kereler verdi¤imiz kararlar yüzünden ya da karfl› karfl›ya kald›¤›m›z durumlar yüzünden yere düfleriz, çi¤neniriz, üstümüz bafl›m›z kirlenir. Ama bafl›m›za gelen ya da gelecekler ne olursa olsun de¤erimizi asla yitirmeyiz. Kirli ya da temiz, burufluk ya da ütülü olal›m. "O"na göre bizler hâlâ paha biçilmeziz. 66
TAVUK
Müflteri garsonu, yan›na ça¤›r›p, azarlad›: "Getirdi¤in tavu¤un bir baca¤› di¤erinden daha k›sa. Bu ne rezalet?" Garson cevap verdi: "O tavu¤u dans edesiniz diye de¤il, yemeniz için getirdim efendim!..
BÜTÜN K‹TAPÇILARDA
OTOPS‹ Cengiz Özak›nc›
1965’ten Günümüze
Pullarla Ermeni Soyk›r›m› Propagandas› Y›l, 1965... 1915 Ermeni Tehciri’nin üzerinden 50 y›l geçmifl...1962 Kas›m’›nda Amerika’n›n Avrupa’daki iflgal birlikleri komutanl›¤a atanm›fl olan General Lyman Lemnitzer; ayn› zamanda NATO’nun Genelkurmay Baflkanl›¤›’n› yürütmekte…
S
ovyet Rusya’yla dostluk iliflkileri kuran Fransa, NATO’ya karfl› bir tutum içine girmifl; NATO’nun da¤›lman›n efli¤ine geldi¤i düflünülüyor. Lemnitzer, o y›llarda s›k s›k Türkiye’ye gelip gidiyor. Sovyet Rusya’ya karfl› “Concentric Circles” denilen, sonra ‘Yeflil Kuflak’a dönüflecek bir d›fltan kuflatma, içten parçalama tasar›s› gelifltiriliyor. Düflünceler flöyle: • Dünyadaki Türklerin büyük ço-
68
¤unlu¤u Rusya ve Rus güdümündeki Bulgaristan gibi ülkelerde yaflad›¤›na göre, bu Türkler, tek siyasi oda¤a ba¤lanarak, Sovyet Rusya ve güdümündeki ülkelerde eflgüdümlü ayaklanmalar ç›kartarak Sosyalist Blok’u içten parçalayabilirler. Bu odak ancak Türkiye olabilir. Türkiye bu amaçla PanTürkizm yapmal›d›r. Bu da, Türkiye’ de Pan Türkist, ›rkç›-Türkçü bir siyasi parti kurulmas›n› gerektirmektedir. “Bolflevizmden Kurtarma Amerikan
BD MAYIS 2012
Komitesi”nin 1955’ten bafllayarak Almanya’da, Münih’te Türkçe olarak yay›mlad›¤› Sovyet Rus yönetimi karfl›t› “Dergi”nin kadrolar›, Türkiye’de kurulacak Anti-Sovyet Pan-Türkist siyasi örgütlenmenin gereksindi¤i kuramsal besini sa¤layabilecek yetkinliktedir. Öyleyse, Türkiye’de, bu Amerikan-NATO görevini yerine getirecek ›rkç›, Pan-Türkist bir siyasi parti kurulmal›d›r.
rak ‹slamc› bir görünüme bürünmeli; dünyadaki tüm Müslümanlar›n siyasi önderi olmal›d›r. Bu amaca yönelik Pan-‹slamist bir siyasi parti kurulmal›d›r. • Sovyet Rusya’y› çökertmek için, Ortado¤u petrollerinden uzak tutulmas› zorunludur. Irak, Suriye gibi Arap ülkelerinde, BAAS Partisi, halk aras›nda sosyalist düflünceler yayarak güçlenmektedir. K›sa süre sonra iktidar› ele geçirmeleri güçlü ürkiye ata¤a kalkmal› bir olas›l›kt›r. Öyleyse, Rus Sosyalist Pan-Ara(...) Müslümanl›¤›n güdümlü bizm çal›flmalar›na karfl›, Sosyalizm’le ba¤dafl- Pan Kürdist bir hareket maz oldu¤unu propagan- örgütleyip, Kürtlü¤ü Rus güdümlü Arapl›¤›n karfl›s›na da etmeli, bu çabas›nda dikmek ve böylelikle Arap inand›r›c› olabilmek için Laik ülkelerindeki Kürt bölgelerde bulunan petrolü Sovyetgörünümden uzaklaflarak ler’e kapt›rmamak gerekir. ‹slamc› bir görünüme bürünme- Türkiye’nin Güneydo¤usunli; dünyadaki tüm Müslümanlar›n daki Kürtleri de içerecek bir Büyük Kürdistan kurulmas› siyasi önderi olmal›d›r. Türkiye’nin ç›kar›na olacakt›r. Çünkü, NATO güdümün• Sovyet Rusya, “‹slam Sosyaliz- de kurulacak Büyük Kürdistan, “Türkmi”, “Yeflil Sosyalizm”, “Arap Sosya- Kürt Federasyonu” ad› alt›nda Türkiye lizmi” gibi kavramlar üreterek halk›- ile birlik oluflturacakt›r. Bunu propan›n ço¤unlu¤u Müslüman olan M›s›r, ganda edecek siyasi parti kurulmal›d›r. Libya, Irak, Suriye, Afganistan, Pakistan gibi ülkelerde siyasi etkinlik kur- • Rusya’y› çökertmek için, Sovyet mufltur. Sovyet Rusya’n›n ‹slam ülke- Rusya’ya ba¤›ml› olan Ermenistan’› lerindeki siyasi etkisini k›rmak için, Rus yönetimine karfl› ayakland›rmak Türkiye ata¤a kalkmal›, Pan-‹slamizm gerekir. Bunun için Sovyet Ermenileyapmal›; Sosyalizm’in dinsizlik oldu- rine, Rusya’dan kopmalar› karfl›l›¤›n¤unu, Müslümanl›¤›n Sosyalizm’le da “Büyük Ermenistan” vaadetmek ba¤daflmaz oldu¤unu propaganda et- gerekiyor. Türkiye, bundan gocunmameli, bu çabas›nda inand›r›c› olabil- mal›, çünkü Do¤u Anadolu’ daki topmek için Laik görünümden uzaklafla- raklar›n›n küçük bir bölümünü Erme69
1965’ten günümüze sözde Ermeni Soyk›r›m›n› vurgulamak için bast›r›lan posta pullar›ndan baz›lar› 70
BD MAYIS 2012
nilere vermesi karfl›l›¤›nda, Rusya’n›n üçte birini kaplayan genifl Türk topraklar› Türkiye’ye ba¤lanacak ve dahas› Türk-Kürt Federasyonu da buna eklenerek Türkiye çok büyük bir imparatorluk olacakt›r. Bu Türkiye’ nin ç›kar›nad›r. Ayr›ca, Rusya’dan kopacak milliyetçi Büyük Ermenistan, Türkiye’ nin NATO’da müttefiki olacak; ve geliflmekte olan Türk sanayisinin gereksindi¤i d›fl pazar› oluflturacakt›r. Bu da Türkiye’nin yarar›nad›r. • Türkiye, sinsice alt›n› oyaca¤› Rusya’n›n flimfleklerini çekmemek için, Rusya’ya yanafl›p onunla flört etmeli, ekonomisini Rus yat›r›mlar›na aç›lmal›; böylece Rusya’n›n Türkiye’ den kuflkulan›p misilleme yapmas›n›n önüne geçmelidir.
İ
flte bu ABD-NATO tasar›lar›n›n uygulamaya konulmas›ylad›r ki, 1965-1970 aras› Türkiye’de bir Pan-Türkist, bir Pan-‹slamist ve bir Pan-Kürdist Parti (Türkiye Kürdistan Demokrat Partisi) kurulmufl; dünyada “Büyük Ermenistan”c›l›k harekete geçmifl; ve 1965’ten bafllayarak pek çok ülke, 1915 Ermeni Tehciri’nin 50. y›l› dolay›s›yla posta pullar› yay›mlamaya bafllam›flt›r. Posta pulu ç›kartmak, o tarihte bütün ülkelerde devlet tekelindeydi. Bir ülkede Ermeni Soyk›r›m› konulu posta pulu yay›nlanm›flsa, bu, o devletin Türkleri Ermeni soyk›r›mc›l›¤›yla suçlad›¤›n›n somut kan›t›yd›. 1965’ten sonra dünyada pek çok devlet, Türkleri Ermeni soyk›r›mc›l›¤›yla suçlayan posta pullar› yay›mlay›p, “Büyük Er-
ak›n Türkiye’nin tepkisizli¤i, kendisine Türk ve ‹slam ülkelerinin önderli¤i yan›s›ra bir Türk-Kürt Federasyonu vaadeden ABD-NATO tasar›lar›na evet demekten kaynaklanm›fl olmas›n? menistan” propagandas› yaparken; Türkiye’nin, bir devlet olarak, zaman›nda gereken tepkiyi göstermedi¤i söylenir. Do¤rudur. Peki ama, neden tepkisiz kalm›flt›r Türkiye? Sak›n Türkiye’nin tepkisizli¤i, kendisine Türk ve ‹slam ülkelerinin önderli¤i yan›s›ra bir Türk-Kürt Federasyonu vaadeden ABD-NATO tasar›lar›na evet demekten kaynaklanm›fl olmas›n? Sak›n bugün bafl›m›z› a¤r›tan pek çok sorun 1960’lar tasar›s›n›n bir uzant›s› olmas›n? CIA’n›n eski Türkiye istasyon flefi Graham Fuller; 6 Nisan 2012 günlü Radikal’de: “Kuzey Irak Kürt Yönetimi, Türkiye’ye kat›lmak isteyecektir. Kürdistan’›n Türkiye ile iflbirli¤ine hem politik hem ekonomik aç›dan ihtiyac› var. Türkiye ve bölgenin entegre olmufl halinde ise Diyarbak›r baflkent olur.” demifl. Türkiye benzer sözleri 1960’larda duymufltu. Diyabak›r baflkentli Türk-Kürt Federasyonu… Asl›nda 50 y›ld›r her fley tamam da; bir “pul”u eksik… • cengizozakinci@butundunya.com.tr 71
Haz›rlayan: Y‹⁄‹T EREN GÜNEY
Bu ay köflemizi dilimizde yer etmifl yabanc› sözcüklerin karfl›l›klar›na ay›rd›k. Bilginizi s›nay›n.
1 Metruk (Ar.)
a-Doğal olmayan b-Terkedilmiş yer c-Yöresel d-Eciş Bücüş 2 Damping (‹ng.)
a-Kan basıncı b-Şaşırtmak c-İndirim d-Yüksek fiyatlı mal 3 Eksper (Fr.)
a-Bilirkişi b-Borsa yasası c-Epilasyon d-Basınç ölçmek 4 Hit (‹ng.)
a-Öğreti b-Müzik parçası c-Moda yaratan d-Gözde 5 Proses (‹ng.)
a-Film çevirme b-Göz dokusu c-Süreç d-Çok hızlı müzik
72
6 Spontane (Fr.)
a-Kümeleşim b-Doğaçlama c-Hava basıncı d-Yasa dışı 7 Atafle (Fr.)
a-Motor kayışı b-Aile hekimi c-Bir tüfek tipi d-Elçilik görevlisi 8 Etajer (Fr.)
a-Raflı dolap b-Dil tutukluğu c-Epilasyon d-İşkence aleti 9 Evlek (Rum.)
a-Sırnaşık b-Tarla bölümü c-Tehlikeli bir hastalık d-Niteliksiz 10 Virtuel (Fr.)
a-Çizelge b-Boru biçimi c-Varlığı bilinmeyen d-ince ayrım
11 Yeke (Rum.)
a-Yenilen bir ot b-Kayık dümeni kolu c-Gemiye verilen zarar d-Kimyasal element 12 Ünite (Fr.)
a-Nikel kaplama b-Gemi mutfağı c-Ölçü birimi d-Birlik, birleşmiş 13 Tematik (Fr.)
a-Tema ile ilgili b-Çok karışık c-Eksi elektrot d-Toprak kap 14 Tafleron (Fr.)
a-Metal nişan b-İkinci müteahhit c-Yeraltı siperi d-Traktör lastiği 15 Sendrom (Fr.)
a-Kargaşa b-Sağlık bilgisi c-Sıkıntı d-Ayarsız
(Ar.) Arabça, (‹ng.) ‹ngilizce, (Rum.) Rumca, (Fr.) Frans›zca
Yan›tlar: 152. sayfada
TÜRK D‹L‹ Orhan Velidedeo¤lu
Türk Harfleri Yerine Harfleri mi? Sabah gazetesi yazar› Say›n H›ncal Uluç’un Quo Vadis bafll›kl› yaz›s›n›n girifli flöyleydi:
L
atince ‘nereye’ anlam›na gelen bu ifade evrenseldir. Bir fleyin nereye gitti¤i bilinmeyince, ya da gidilen yerin uçurum oldu¤u hissedilince, ‘Quo vadis?’ denir. Benim de - yan›t›n› bile bile - günlerdir dilimde: Quo vadis?.. Geçen ay yazm›flt›m; ne diyordu düflündeflimiz flair Ataol Behramo¤lu: “Amaç, çocuklar›m›zda Osmanl› ve Arap hayranl›¤›, sinsice cumhuriyet düflmanl›¤› yaratmak; ayn› süreçte, bir punduna getirerek Latin alfabesini kald›r›p yeniden Arap harflerine 73
BD MAYIS 2012
dönmek. Bunu anlamayanlar varsa, anlamaya bafllad›klar›nda, umal›m ki çok geç olmas›n!..” ** ünlerin tozu duman› aras›nda akl›ma geldi: Ankara’da, 1932-1933 y›llar›nda Amerika Birleflik Devletleri Elçisi olarak görev yapan Charles Hitchcock Sherrill (18671936), ülkesine döndükten sonra Türkiye izlenimlerini kaleme ald›¤› “Atatürk’ün Yan›nda Bir Y›l Elçilik” adl›
kitab›nda, “Türk Devrimi”ne genifl yer veriyordu. Seksen y›l önce ABD gibi önemli bir ülkenin temsilcisi, bakal›m bu konuyu nas›l de¤erlendirmifl? Kitab› yeniden gözden geçirdim; içim s›zlad›… C. H. Sherrill’in kitab›ndan, “Harf Devrimi”ne iliflkin görüfllerini dile getirdi¤i Arap Harfleri Yerine Latin Harfleri bafll›kl› bölümü, sadelefltirerek okurlar›m›n dikkatine sunuyorum: “Bu bölümde, çok uzakta, karalar ortas›nda bulunan ve yüzy›llar süren bir uykudan uyanm›fl flirin bir flehrin güzel yeni bulvar›na yüksekten bakan büyük, modern bir kona¤›n bir odas›nda duvara çerçeve içinde as›l›, flimdiye kadar efli hiç görülmemifl bir belgeden söz etmek istiyorum: Dedi¤im flehir Ankara’d›r; konak da Mustafa Kemal’in evidir. Oda ise, onun s›k s›k girdi¤i kütüphanesidir ki, içerisindeki raflar dolusu kitaplar›, uzun yaz› masas› ile, tarih ve dil bilimlerine çok merakl› bir devlet adam› için pek uygun bir ortam oluflturmaktad›r. Bir yabanc›, kütüphanedeki uzun yaz› masas›n›n orta hizas›nda, iki pencere aras›nda duvara as›l› bu ola¤anüstü tabloya bakt›¤› ve ona dair bir fley sordu¤u zaman Gazi’nin yüzünde parlayan nur görülmeTBMM’nin, Harf Devrimi anısına 1 Ekim 1928’de ye de¤er bir fleydir. Gazi’ye sundu¤u alt›n Türk Harfleri Tablosu
G
74
BD MAYIS 2012
Dünyada bunun bir efli daha yoktur. Gazi Hazretlerinde bunun her halde özel bir yeri ve çok yüce an›s› vard›r. “Bu tablonun duvara ne amaçla as›lm›fl oldu¤unu, Türk Parlamentosu’nun resmî kay›tlar› flöyle aç›kl›yor: Evvelce kurtulufl ve terakki yolunda oldu¤u gibi flimdi de Türk Milletinin okuma ve yazma yolunu nurland›rmak için bir meflale hizmetini ifa etmifl olan Cumhurbaflkan› Gazi Mustafa Kemâl Hazretlerine milletinin bir hat›ra-i flükrân› olmak üzere Büyük Millet Meclisi 1 Ekim 1928 ilk toplant›s›n›n ikinci celsesinde, Türk alfabesinin alt›n kabartma harflerini havi bir levhay› takdime karar vermifltir. “Türk milleti, Gazi’nin yüce ulusu için baflard›¤› yedinci devrimi iflte böyle tan›mlam›fl ve belgelendirmifltir. “Ulusunun seçilmifl temsilcileri taraf›ndan sunulan bu tablonun Gazi Hazretlerince ne yüce bir de¤eri olabilece¤ini flimdi anl›yoruz. Alt›n bir çerçeve içinde aç›k renkli bir zemin üstünde yeni Türk alfabesi, som alt›ndan ifllenmifl olarak s›ras›yla dizilmifltir. Türk ö¤renim ve e¤itiminde böylesine gerçek ve güçlü bir devrim yaratm›fl olan savafl›m›n sonuçlar›na giriflmeden önce bu harflere dair k›saca birkaç söz söyleyelim: “Bu alfabe Latin harflerini kullanmaya al›fl›k olanlara pek yabanc› gelmez. Bu alfabede C ve S harflerine ilaveten alt›nda ‘cedilla’ [sîdîl’›] de-
“Türk milleti, Gazi’nin yüce ulusu için baflard›¤› yedinci devrimi iflte böyle tan›mlam›fl ve belgelendirmifltir” di¤imiz iflaretler bulunan Ç ve fi harfleri; noktal› ve noktas›z iki ‘I’ harfi ( I ve ‹) bulunmaktad›r. Bildi¤imiz G harfinden baflka, yumuflak olaca¤›n› göstermek için üstü iflaretli bir de ⁄ harfi vard›r. Türk alfabesinde Q, W ve X harfleri yoktur, ki bu harfler ‹ngilizce ö¤renen yabanc›lar› daima zora sokmufltur. Oysa, Türkçede bu harflerin sesletimi bir baflka yoldan kolayca sa¤lanm›fl bulunmaktad›r.
D
ikkat çekici bir hakikati arz edelim ki; tamam›yla bilimsel bir flekilde vücuda getirilmifl olan bu yaz›m usulü ile yabanc› sözcüklerin sesletimleri, yabanc›lar›n kendilerinden çok daha do¤ru olarak sa¤lanm›flt›r. Örne¤in, Frans›zca olan Mösyö, Frans›zlar›n ‘Monsieur’ ünden daha elverifllidir. “Ana dili ‹ngilizce olan herkes ‹ngilizce konuflulan yerlerde do¤mufl olduklar›na ve d›flar›da dünyaya gelmediklerine sevinmelidirler. Çünkü ‹ngiliz yaz›m›n› ö¤renmek isteyenlerin Allah yard›mc›s› olsun! Kendi dilimizde nice kelimeler vard›r ki, baflka türlü yaz›l›r, büsbütün baflka flekilde 75
BD MAYIS 2012
Atatürk Sivas’ta halka yeni harfleri ö¤retiyor söylenir. Yeni alfabesi sayesinde Türk, ister genç, ister olgun bir talebe, isterse âlim bir zat olsun, yabanc› sözcüklerin yaz›m› konusunda bu gibi eziyet ve s›k›nt›lardan kurtulmufltur. Bu yaz›m o kadar fonetiktir ki, Türklerin yabanc› bir dili ö¤renmelerini çok kolaylaflt›rm›flt›r. Bu derece kesin ve sa¤l›kl› bir fonetik sistemle Türklerin yabanc› sözcük seslerini, de¤er ülke ö¤rencilerinden daha kolayl›kla kapabilecekleri meselesi araflt›r›lmaya de¤er bir konudur. “Okuyucular›m [Amerikal› okuyucular], ömürlerinde bir kere olsun bir devrime kat›lm›fl m›d›r? Hay›r! Öyleyse gelsinler de bizimle birlikte bir devrimin tâ özüne girsinler: “Bu öyle bir devrim ki, bütün bir ulusun yaz› dilinde âni, h›zl› ve tam bir de¤ifliklik meydana getirmifltir. Gazi Hazretleri karar vermifltir ki, Arap harfleri genç yahut ergin ö¤rencilerin ö¤renmesi için çok zordur. Arap harfleri, Türk 76
ulusal e¤itimini çok uzun zaman esaret alt›nda tutmufltur. Pek zor olmalar› dolay›s›yla yaln›z cehaletin yay›lmas›na de¤il ayn› zamanda Türkiye’yi Do¤uya ba¤lamak suretiyle Bat› geliflmesine karfl› da kap›lar›n kapal› kalmas›na neden olmufltur.(…) Gazi Hazretlerinin Türk alfabesinde yapt›¤› bu flayan-› hayret devrimin bir efline, baflka hangi ülke ve hangi dilde rastlayabiliriz? fiuras›n› da unutmay›n›z ki bu devrim bütün bir ulusu yaln›z bugün için de¤il ve fakat gelecek kuflaklar› da çok zor olan Arap yaz›lar›n›n a¤›r yükünden kurtarm›flt›r. Bu devrimin yaln›z ülkesinde e¤itim iflleri için de¤il, ayn› zamanda Türk dilinin yabanc› ülkelerde ö¤renilmesi için verdi¤i kolayl›klar› göz önüne getirince, insan hayran olmaktan kendisini alam›yor.” ** ‹flte, sözün bitti¤i yer... • orhanvelidedeoglu@butundunya.com.tr
SAKLI TAR‹H Sinan Meydan Genç Cumhuriyetin Dersim’e yönelik operasyonu hakk›nda sonuçlar›ndan söz edilirken olaylar›n nedenlerinden hiç söz edilmemektedir. 1937-1938’e uzan›p, Dersim ‹syan›’n›n ard›ndaki gerçekleri ayd›nlatmay› sürdürüyoruz.
Daha önce kamuoyuyla paylafl›lmayan belge ve bilgilerle yeni bir Dersim Dosyas›:
4
77 XXX
BD MAYIS 2012
C
umhuriyet tarihi yalanc›lar›n›n en s›k söyledikleri Dersim yalanlar›ndan biri de “Dersim harekât› s›ras›nda, Türk ordular›n›n 50 bin ile 100 bin aras›nda insan› öldürdü¤ü” biçimindedir. Bu yalanc›lara soracak olursan›z “Türkiye Cumhuriyeti Dersim’de bir katliam yapm›flt›r. Kalanlar› da de¤iflik yerlere sürmüfltür!” Necip Faz›l K›sakürek, “Dersim’de 50 bin sivil
katledildi” demifltir. ‹smail Beflikçi, “1937-1938’deyse 50 binin üzerinde Alevi Kürt’ün öldürüldü¤ü görülmektedir” demifltir. fierafettin Halis, “Dersim’de 70 binle 90 bin aras›nda insan›n kan›na ve can›na mal olan bir katliam yaflanm›flt›.” demifltir. Ayfle Hür, “Tahminlere göre 110 bin nüfusu olan Dersim’in 72 bin kiflisi ülkenin de¤iflik yerlerine sürüldü” demifltir. Recep Tayyip Erdo¤an, “Vergi vermediler diye Dersim'in köylerini kim bombalad›? Zaman›n›n, o zaman ki Cumhurbaflkan›'n›n emriyle... Kimdi? ‹smet ‹nönü, CHP'nin bafl›ndayd›. Yani CHP bombalad›. 20 bin, 30 bin, 40 bin, 50 bin kiflinin yarg›s›z infaz edildi¤i söylenir. ‹nsaf ya!. ‹flte sizin cemaziyelevveliniz bu...” demifltir. gibi Dersim harekât›nda ölenlerin say›s›, 40-50 binden G örüldü¤ü bafllayarak 100 bine kadar ç›kmaktad›r. ‹leri sürülen rakamlar›n birbirinden çok farkl› olmas›, bu tezin hiçbir bilimsel temeli olmad›¤›n›n en aç›k kan›t›d›r. Belli ki, Cumhuriyet tarihi yalanc›lar›, Dersim harekât›na bir “katliam görünümü” verebilmek için “aç›k artt›rma misali” ölü say›lar›n› olabildi¤ince artt›rm›fllard›r. Herkes akl›ndan geçeni sallad›¤› için de ortaya birbirini tutmayan çok farkl› rakamlar ç›km›flt›r. Dersim harekât› s›ras›nda ölenlerin gerçek say›s›n› vermeden önce, konunun çok daha iyi anlafl›lmas› için basit bir karfl›laflt›rma yapmak istiyorum: Türk milletinin iki ölüm kal›m savafl›nda (1915 Çanakkale Savafl› ve 1919-1922 Kurtulufl Savafl›) ölenlerin toplam say›s› 120 bin kifli civar›ndad›r. 75 bin 800 civar›nda insan Çanakkale Savafl›’nda, yaklafl›k 40 bin insan da Kurtulufl Savafl›’nda ölmüfltür (flehit olmufltur). fiimdi gelin belgelere bakal›m: 3. Ordu Müfettiflli¤i’nin yapt›¤› aç›klamada Dersim harekât› sonras›nda tarama bölgesinden ölü ve diri olarak 7.954 kifli ç›kar›lm›flt›r. Bu 7.954 kiflinin 5 bin ile 7 bin kadar› bat› bölgelerine sürülmüfltür. Bu rakamlara göre Dersim operasyonlar› s›ras›nda ölenlerin say›s› en fazla 2500 kadard›r. Ayr›ca bu rakama, bölgeyi terk ederek Erzincan, Elaz›¤ ve Sivas taraflar›na kaçanlar da dahildir. 78
BD MAYIS 2012
1935 genel nüfus say›m›na göre Tunceli (Dersim) nüfusu 101.099 kiflidir. 1940 genel nüfus say›m›na göre Tunceli (Dersim) nüfusu 94.636 kiflidir. Bu rakamlardan ç›kan sonuç fludur: 1935 ile 1940 nüfus say›mlar› aras›nda Tunceli (Dersim)’de azalan toplam nüfüs 6.463 kiflidir. Bunun 5000 ile 7000’i de Bat›ya sürüldü¤üne göre geriye en fazla 1500 kifli civar›nda bir kay›p nüfus kalmaktad›r. ‹flte bu noktada nüfusa kay›t olmayan, say›lamayan bu nüfus konusunda polemikler yap›lmaktad›r: Dersim harekât› sonras›nda yap›lan 1940 nüfus say›m›nda Tunceli nüfusunun bilerek fazla gösterildi¤i iddia edilmektedir. Ancak bu iddialar›n hiçbir bilimsel temeli yoktur.
Dersim operasyonlar› s›ras›nda ölenlerin say›s› en fazla 2500 kadard›r. Bu rakama, bölgeyi terk ederek Erzincan, Elaz›¤ ve Sivas taraflar›na kaçanlar da dahildir. “Dersim’de 50 bin ile 90 aras›nda insan öldürülmüfltür!” diye tutturanlar, bu nüfus say›m› sonuçlar›n› görünce tezlerinin çürüdü¤ünü anlad›klar›ndan hemen bir komplo teorisine baflvurarak, “o nüfus say›m› sonuçlar›na güvenilmez!” demektedirler. Örne¤in, Dersim’de onbinlerce insan›n öldürüldü¤ünü iddia eden Veli Salt›k, “Harekâttan hemen sonra yap›lan 1940 nüfüs say›m›nda Tunceli nüfusu kas›tl› olarak fazla gösterilmifltir!” diyerek iddias›n› savunma yoluna gitmifltir. Hasan Salt›k ise 4. Umum Müfettifllik Raporu’na göre Dersim harekât› s›ras›nda 13.160 sivilin öldü¤ünü, 11.818 kiflinin de sürgün edildi¤ini belirtmifltir. Ancak, Hasan Salt›k’›n 19 Kas›m 2009’da Sabah gazetesine verdi¤i demeçte dile getirdi¤i bu raporu, Do¤u Perinçek’in dedi¤i gibi, “biz görmüfl de¤iliz!”. on olarak 23 Kas›m 2011’de Baflbakan Recep Tayyip Erdo¤an’›n aç›klad›¤› 8 A¤ustos 1939 tarihli, Jandarma Komutanl›¤›’ndan Baflvekalet Yüksek Makam›’na gönderilen bir raporda 1936, 1937, 1938 ve 1939 Dersim harekâtlar› sonras›ndaki toplam ölü say›s› 13.806 kifli olarak görülmektedir. Ancak Hasan Salt›k’›n ve Baflbakan Erdo¤an’›n aç›klad›klar› belgelerdeki rakamlar, hem 3. Ordu Müfettiflli¤i’nin verdi¤i rakamlara, hem di¤er belgelere, hem de 1935-1940 nüfus say›mlar› sonras›ndaki kay›p
S
79
BD MAYIS 2012
nüfus oranlar›na uymamaktad›r. Çok daha önemlisi Baflbakan’›n aç›klad›¤› bu belgenin Baflbakanl›k Cumhuriyet Arflivi’nde içinde bulundu¤u klasördeki di¤er belgelerle tarihinin tutmamas› bu belgeyi oldukça flüpheli hale getirmektedir. Di¤er belgeler 1938 y›l›n›n belgeleriyken söz konusu belgenin 1939 y›l›na ait oldu¤u görülmektedir. Serap Yeflil Tuna, “Devletin Dersim Arflivi” adl› çal›flmas›n›n sunuflunda bu belgenin “flüphelili¤i” konusunda çok ciddi bir tahlil yapm›flt›r. Bu tahlile göre her fleyden önce söz konusu belgenin tarihi, birlikte arflivlendi¤i belgelere uymamakta ve durum devletin arflivcilik yöntemleriyle çeliflmektedir. Dahas› arflivde bulunan her belgenin yüzde yüz do¤ru bilgi vermeyebilece¤i, bir belgedeki bilgilerin en az›ndan birkaç belge taraf›ndan do¤rulanmadan tarihçi için hiçbir anlam ifade etmeyece¤i ve çok daha önemlisi baz› belgelerin birilerince “amaçl›” olarak haz›rlanm›fl olabilece¤i, yani sahte olabilece¤i de göz ard› edilmemelidir.
D ersim Duygu Sömürüsü
Abart›l› ve temelsiz iddialar› bir kenara b›rak›p konuya belgeler ›fl›¤›nda so¤uk kanl› bir flekilde yaklaflt›¤›m›zda Dersim harekât› s›ras›nda gerçekten de insanlar›n öldü¤ünü görmekteyiz. ‹nsan hayat› kutsald›r ve b›rak›n 2 bin, 3 bin, 5 bin, 10 bin kifliyi, tek bir kiflinin ölmesi bile çok ac› bir olayd›r. Ancak maalesef, tarih boyunca savafllar ve isyanlar s›ras›nda dünyan›n her yerinde insanlar ölmüfltür, ölmektedir ve ölecektir. Evet! 1937-1938 Dersim harekât› s›ras›nda insanlar ölmüfltür; ölenlerin ço¤u isyanc› olsa da ölenler aras›nda “siviller”, “suçsuz insanlar” da vard›r. Harekât s›ras›nda direnen ve silaha sar›lan köylerin yak›ld›¤› askeri raporlarda aç›kça belirtilmifltir ve bu raporlar Genelkurmay taraf›ndan yay›nlanm›flt›r. Evet, özellikle 1938’deki II. Dersim harekat› s›ras›nda “baz› suçsuz insanlar›n” öldü¤ü do¤rudur, ancak bu ölümlerin “katliam” ve “k›y›m” boyutunda çok fazla miktarda oldu¤u ve ölümlerin bir k›sm›n›n “zehirli gaz” kullan›m›ndan kaynakland›¤› iddias› yaland›r. Çünkü hem Türkiye’ nin o tarihlerde zehirli gaz üretimi yoktur, hem de yabanc› ülkelerden henüz zehirli gaz al›nmamaktad›r. Harekât s›ras›nda Tunceli’ye iki y›l içinde toplam 480 km yol yap›lm›flt›r. Bu yollar sayesinde Dersim Türkiye’ye ba¤lanarak ticarete aç›lm›flt›r. Neflit Hakk›’n›n de¤imiyle, “azametli binalar”, hükümet konaklar›, köprüler, k›fllalar infla edilmifltir, köylüye toprak da¤›t›lm›flt›r. Bu yat›r›mlarla köylü, afliret hayat›ndan uzaklafl›p “vatandafl” olmaya bafllam›flt›r. O günlerde Elaz›¤’da yat›l› bölge okulu olarak hizmete giren K›z Ensti80
BD MAYIS 2012
tüsü’nde Elaz›¤, Tuceli ve Bingöl köylerinden getirilen k›z ö¤renciler yetifltirilmifltir. •Dersim harekât› ve harekât s›ras›ndaki ölümler de¤erlendirilirken, Dersim’de çok genifl çapl› bir isyan oldu¤u gerçe¤i asla unutulmamal›d›r. •Genç Türkiye Cumhuriyeti’nin, içerde Dersim ‹syan›’n›n patlak verdi¤i günlerde, d›flar›da da Hatay ve Bo¤azlar sorunuyla u¤raflt›¤› asla unutulmamal›d›r. •Dersim harekât› s›ras›nda yaflanan ölümlerin en büyük sorumlusunun, Dersim halk›n› kand›rarak genç Türkiye Cumhuriyeti’ne karfl› k›flk›rtan Seyit R›za ve Alifler gibi afliret reisleri oldu¤u asla unutulmamal›d›r. •Dersim ‹syan› bafllad›¤›nda Cumhuriyet hükümetinin derhal silaha sar›l›p isyanc›lar›n üzerine sald›rmak Seyit R›za yerine, önce ekonomik, kültürel, siyasi çözümlere baflvurdu¤u ve bölgenin önde gelen afliret reisleriyle görüflmeler yaparak onlar› ikna etmeye çal›flt›¤›, asla unutulmamal›d›r. •Harekât öncesinde bölge halk›na “uyar› bildirileri” at›larak, isyanc›lar›n yan›nda yer almamalar›n›n istendi¤i asla unutulmamal›d›r. •Bütün bunlara karfl›n Dersim afliretlerinin ele bafllar›n›n; kanla, ateflle, göz yafl›yla, yokluk ve yoksulluk içinde ola¤anüstü bir mücadeleyle
..ölümlerin en büyük sorumlusunun, Dersim halk›n› kand›rarak genç Türkiye Cumhuriyeti’ne karfl› k›flk›rtan Seyit R›za ve Alifler gibi afliret reisleri oldu¤u asla unutulmamal›d›r. kurulan Türkiye Cumhuriyeti’ne karfl› silaha sar›lmalar› üzerine hükümetin Dersim’e askeri harekât düzenledi¤i asla unutulmamal›d›r. Özetle, 1937-1938’de Dersim’de Cumhuriyete meydan okuyan silahl› bir güç vard›r. Resmi kay›tlara göre, 4 Ekim 1937 tarihine kadar Tunceli’den 4076 tüfek, Erzincan’dan 786 tüfek ve Bingöl’den 126 tüfek olmak üzere 81
BD MAYIS 2012
toplam 4991 tüfek toplanm›flt›r. Silah arama çal›flmalar› bundan sonra da devam ettirildi¤ine göre bütün harekât boyunca toplanan tüfek say›s› 5 binin üzerindedir. Nitekim, Millet Meclisi’nin 7 Temmuz 1939 tarihli toplant›s›nda Dahiliye Vekili Faik Öztrak, “Dersim m›nt›kas›ndan flimdiye kadar toplanan silahlar›n adedi 14.593’tür. Bu silahlar›n hepsi son sistemdir” demifltir. Ayr›ca ölümler de tek tarafl› de¤ildir. ‹syanc›lar›n, karakollar›, k›fllalar› bas›p, Türk askerlerini öldürdü¤ünü daha önce anlatm›flt›k. ngiltere D›fliflleri Bakanl›¤› gizli belgeleri aras›nda bulunan 22 May›s 1937 tarihli bir belgede,“Say›lar›n›n 1500’ün üstünde oldu¤u söylenen Kürt asilerinin Türk kuvvetlerine ciddi kay›plar verdirmeye devam etti¤i ve ellerine düflen subaylar›n vücutlar›n› vahflice parçalad›klar›” söylenmektedir. Dahas›, A¤r› ‹syan› önderi Huske Telli, kendi ailesini kendi elleriyle kurfluna dizmifltir. Garo Sasuni, “Hayrenik dergisi”nin Kas›m 1929 say›s›nda yay›mlad›¤›, 1969’da Beyrut’ta, 1986’da Stokholm’ de Türkçe olarak bas›lan “Kürt Ulusal Hareketleri” kitab›nda bu gerçek çok aç›k bir flekilde ifade edilmifltir.
‹
“Türkiye Cumhuriyeti Dersim’de katliam yapt›!” yalan›n›n temel kayna¤›, Koçgiri ve Dersim ‹syan›’n›n elebafllar›ndan Baytar Nuri Dersimi’dir. Özak›nc›’n›n belirtti¤i gibi, A¤r› ‹syan› bast›r›ld›ktan sonra, Türk ordusu, A¤r› tepelerinde öldürülmüfl kad›n ve çocuk cesetleriyle karfl›laflm›fl, fakat isyanc›lar, bütün dünyaya "Türk ordusu kad›nlar›m›z› çocuklar›m›z› öldürdü!" propagandas› yapm›fllard›r. 19. yüzy›ldan bugüne; fieyh Hasanl› afliretlerinin Osmanl› madencilerini kad›n çoluk çocuk demeden katletmesinden, Huske Telli’nin A¤r› ‹syan’nda kendi ailesini yok etmesine ve PKK elebafl› “bebek katili” Abdullah Öcalan’›n 1983 sonras›nda 30.000 Mehmetçi¤i flehit etmesine kadar, tarihte birçok “afliret k›y›m›”, birçok “Kürtçü vahflet” örne¤i vard›r. “Türkiye Cumhuriyeti Dersim’de katliam yapt›!” yalan›n›n temel kayna¤›, Kürt Teali Cemiyeti üyesi, Koçgiri ve Dersim ‹syan›’n›n elebafllar›ndan Baytar Nuri Dersimi’dir. Baytar Nuri “Kürdistan Tarihinde Dersim” adl› an›lar›nda, “Cumhuriyet ve Türk düflmanl›¤›n›n” ve “ateflli Kürtçülü¤ünün” etkisiyle olsa gerek, olaylar› iyice abartarak, adeta biri bin yaparak anlatm›flt›r. 82
BD MAYIS 2012
fiu sat›rlar ona aittir: “Türkler Tujik da¤› eteklerini tamamen iflgal etmifl ve buralarda ellerine geçen Kürt halk›n› merhametsizce öldürmüfllerdi. Tujik da¤› eteklerinden ‹ksor vadisindeki büyük ma¤aralara s›¤›nm›fl olan binlerce çocuk, kad›n ve k›zlar, bu ma¤aralar›n menfezleri -Genelkurmay’›n emir ve murakabesi alt›nda- çimento ile kapatt›r›lmak suretiyle mahvedilmifllerdi. (…)” ‹flte Dersim isyanc›s› Baytar Nuri’nin ruh hali! Nuri Dersimi fiu sat›rlar da ona aittir: “‹ntikam! ‹ntikam! ‹ntikam! ‹ntikam!‹ntikam!.. Kürt namusuna sürülen lekeyi temizlemek için.‹ntikam!.. Süngülenen yüz binlerce Kürt evlad›n›n feryad›n› dindirmek için. ‹ntikam!.. Girdaplara at›lan, atefllerde yak›lan gelin ve k›zlar›m›z›n Kürdistan afak›nda u¤uldayan iniltilerini teskin için. ‹ntikam!.. Dara¤açlar›n›n alt›nda ölümü kahramanca selamlayan, ‘Yaflas›n hür ve müstakil Kürdistan’ diye hayk›rarak flahadet tac›n› giyen binlerce vatan kurbanlar›n›n gayelerini tahakkuk ettirmek için. ‹ntikam!.. “ geçmifl, cezbeye tutulmufl bir meczup misali “intikam!... K Kendinden intikam!..” diye ba¤›rarak Türklere “kin” ve “nefret” kusan Baytar Nuri, aktivist bir Kürtçü olarak kaleme ald›¤› “Kürdistan Tarihinde Dersim” adl› kitab›nda hayal gücünü de kullanarak gerçekleri alt üst etmifltir. ‹flte onun alt üst etti¤i gerçekler, bizim Cumhuriyet tarihi yalanc›lar›na sinanmeydan@butundunya.com.tr kaynak olmufltur... • YURDUMUN TOPRA⁄I TEM‹ZD‹R
Kral Edward ‹stanbul'a geldi¤inde, yat›ndan bir motora binerek Dolmabahçe Saray›’na yanaflt›. Atatürk r›ht›mda onu bekliyordu. Deniz dalgal› idi. Kral›n bindi¤i motor, inip ç›k›yordu. ‹mparator r›ht›ma ç›kmak istedi¤i bir s›rada, eli yere de¤erek tozland›. O s›rada Atatürk elini uzatm›fl bulunuyordu. Bunu gören Kral bir mendille elini silmek istedi¤i zaman Atatürk: "Yurdumun topra¤› temizdir, elinizi kirletmez." diyerek Kral› elinden tutup r›ht›ma ç›kard›. 83
Haz›rlayan: B‹RSEN ERKUTUN
6-Anadolu'da ilk Türk beyliklerinin kurulması hangi savaşın sonucunda olmuştur? a-Malazgirt b-Çaldıran c-Niğbolu d-I.Haçlı Seferi 1-Fenerbahçe spor kulübünün kurucusu kimdir? a-Şükrü Saraçoğlu b-Faruk Ilgaz c-Ziya Songülen d-Aziz Yıldırım 2-Türkiye'de üretilen ilk uçağın adı nedir? a-Anadolu b-Vecihi c-Ata d-Türksat 3-Yüz ölçümü bakımından dünyanın en geniş ülkesi hangisidir? a-Rusya b-Çin c-A.B.D. d-İran 4-En kısa görev yapan Cumhurbaşkanımız kimdir? a-Süleyman Demirel b-Celal Bayar c-Kenan Evren d-Turgut Özal 5-Hokka hangi sanat dalında kullanılan bir araçtır? a-Sfenks b-Hat c-Mozaik d-Çini 84
7-Kadınların makyaj malzemesi olarak kullandığı rujun kelime anlamı nedir? a-Boya b-Dudak c-Kırmızı d-Günbatımı 8-Gazlı içeceklerde kullanılan gaz hangisidir? a-Karbondioksit b-Hidrojen c-Oksijen d-Azot 9-Sadece iki ilçeye sahip olan il hangisidir? a-Tekirdağ b-Ankara c-Bayburt d-Erzincan 10-Elektrik devresinde, devreden geçen akım birimine verilen isim hangisidir? a-Voltaj b-Akü c-Watt d-Amper 11-İstavrit balığının küçüğüne ne ad verilir? a-Karides b-Kraça c-Gümüş d-Hamsi
12-Yel değirmenleriyle savaşan roman kahramanının adı nedir? a-Robin Hood b-Graham Bell c-Don Kişot d-Deli Dumrul 13-Türk sinemasının "altın çocuk" lakaplı aktörü kimdir? a-Göksel Arsoy b-Çağan Irmak c-Yılmaz Güney d-Ayhan Işık 14-Gayda, hangi ülkenin milli çalgısıdır? a-Almanya b-İspanya c-Rusya d-İskoçya 15-Türk Boğazları'ndan gemilerin duraksız geçişi, hangi anlaşma çerçevesinde düzenlenmiştir? a-Lozan b-Montrö c-Sevr d-Ankara 16-Satrançta at hangi harfte oynar? a-T b-U c-L d-I 17-Amadeus hangi bestekarın ilk adıdır? a-Beethoven b-Vivaldi c-Chopin d-Mozart 18-Gövdesi dikenlerle kaplı böcekçil memeli hayvan hangisidir? a-Kaplumbağa b-Kirpi c-Deniz Kestanesi d-Köstebek Yan›tlar: 152. sayfada
BÜYÜK YAPITLARIMIZ Konur Ertop
Burhan Felek ile
Bir Zamanlar Üsküdar’da Burhan Felek'in "Hayal Belde Üsküdar" kitab›, ‹stanbul'un büyük bir semtini, 20. yüzy›l bafl›ndaki görünümüyle canland›rmaktad›r.
S
emtin tarihsel dokusunu, camilerini, tekkelerini, türbelerini,
mezarl›klar›n›, hamamlar›n›, çeflmelerini, saraylar›n›, köflklerini, konaklar›n›, okullar›n›, k›fllalar›n›, gezi yerlerini ‹. H. Konyal›'n›n 1000 sayfal›k "Üsküdar Tarihi" kitab›nda buluruz. Üsküdarl› Hoca Ali R›za, yaflad›¤› semtin geçmifl zamandaki görüntülerini tablolar›yla gelece¤e tafl›m›flt›. Yahya Kemal'in "‹stanbul'un Fethini Gören Üsküdar", "Üsküdar'›n Dost Ifl›klar›", "Ziyaret", "Atik Valde'den ‹nen Sokakta", "Hayal fiehir" fliirlerinin esin kayna¤› hep Üsküdar'd›r. Burhan Felek, kitab›na ad koyarken bu sonuncu fliiri düflünmüfl. Göz al›c› Selimiye'ye komflu olan küçücük ‹hsaniye mahallesinde do¤mufl, büyümüfl bir Üsküdarl› o. Usta bir gazeteci, deneyimli bir spor yöneticisi. 1900-1920 y›llar›nda bu çevrede tan›k oldu¤u yaflam› anlat›yor: 85
BD MAYIS 2012
"‹lk, orta, lise tahsilimi oradaki mekteplerde yapt›m. ‹stanbul'un bizim yakadan görünen 41 minareli emsalsiz silüetini, y›llarca oradan seyret-
Mahalle erkeklerinin bir araya geldi¤i yer, Çiçekçi Kahvesi... Yazar›m›z, mahalesinde yaflayanlar›n soyunu sopunu, adlar›n› sanlar›n› uzun uzun s›ral›yor. Nas›l insanlarm›fl bunlar: "Fakirlere yard›m, zay›flar› himaye, taflk›nlar› terbiye ederlerdi ve bir mahalle müstakil bir toplum olarak kendi iflini kendisi halledebilirdi." Ard›ndan günümüzle ilgili bir karfl›laflt›rmaya s›ra geliyor: "Ya flimdiki insanlar! Üç dört gömlek afla¤› aile ismini sayabilir misiniz? ‹yi mi oldu acaba? ‹pi kopmufl tespihe döndük..."
"Fakirlere yard›m, zay›flar› himaye, taflk›nlar› terbiye ederlerdi ve bir mahalle müstakil bir toplum olarak kendi iflini kendisi halledebilirdi." tim, oran›n kald›r›mlar›n› afl›nd›rd›m. Dilimi orada ö¤rendim. fiiire kabiliyetimi orada gelifltirdim. Ortaoyunu, taklit, Karagöz gibi milli temafla kültürünü orada toplad›m. Musikiye kula¤›m orada al›flt›. Hattâ gençli¤imde, b›çk›nl›k hevesim orada do¤mufltu..."
‹hsaniyeli komflulardan biri, flair
Talat Bey. Meslekdafllar›n›n pek ço¤u gibi, akflamc›ym›fl! Yazar bu konuda flunlar› anlat›yor:
Üsküdar çevresinde geçmiflten izler tafl›yan bir sokak 86
BD MAYIS 2012
"Babam da elli-elli befl yafl›na kadar akflamc›l›k etmiflti. Ve mutlaka fiair Talat Bey'le buluflurlard›. Ya Talat Bey bize gelir, ya babam onlara giderdi. Talat Bey uzunca zaman annesi ile bekâr yaflam›flt›. Bu akflamc›l›klara beni de al›rlard›. Ve baz› mezelerden ben de çimlenirdim. Buna ra¤men ben a¤z›ma, bilhassa rak› koymad›m ve içki içmedim." Böyle söylemesine karBir Üsküdar soka¤› ve ”dolmufl” fl›l›k yazar›n bir yerde, bir nedenle içkiden hoflgörü ile söz etti¤i de görülmektedir. "Bir Ancak bütün yazd›klar› birden, yok müzik oca¤›" olan Üsküdar'da, bir olup gitmifl: Karantinac› ‹smail Bey varm›fl. Davu"1917 senesi mahallemizde ç›kan di sesiyle flark› söyler, besteler yapar- bir yang›nda, bütün ömründe biriktirm›fl, içkiye de düflkünmüfl. Felek on- di¤i para ile yapt›rd›¤› dört katl› evidan kitab›nda flöyle söz ediyor: nin, bir rüzgârl› havada, güpegündüz "Eserlerini ço¤u zaman kadeh yand›¤› s›rada, üst kattaki küçük odaönünde kemale getirirdi. ‹çkinin varsa s›nda bulunan eserlerini kurtamak e¤er bir hayr› o da sarhofl sanatkârlar›- mümkün olmad›. Bu yang›n Talat Bem›z›n eser yaratmalarna, onlar› per- y'i manen ve maddeten y›kt›." dahlamaya yard›m etmifl olmas›d›r. Güzellikler tanr›s› bunu, onun günah›- Konuflurken karfl›s›ndakileri a¤z›na na denk tutup takas etse 'ne eksilir bakt›ran, söylefli ustas› Mahmut Baler de Felek'in ‹hsaniye'den komflusuderyay› rahmetinden?' " dur: "Hepimizin f›kra repertuvar›m›z emflehrisi içkisever, vard›r. Bal Mahmut'unki en zenginidir. tatl› dilli Talat Bey'in Bur- Bal Mahmut f›kra anlatmaz, f›kra oyhan Felek üzerinde derin nar. (...) Mahmut e¤lendirirse, beraber e¤lendi¤i zaman e¤lendirir ve sietkisi olmufl: "Sohbetlerimizin eda- parifl üzerine de asla tuhafl›k edemez. s›nda e¤er bir renk varsa, küçük yaflta, Çünkü Mahmut tuhaf de¤il, hoflsohbet onun sohbetlerine benim de dahi olu- bir keyif, bir zevk ve nefle adam›d›r. Çalar, okur, söylerse e¤lenir. Siz de flumun nimetidir." Talat Bey, çok kolay fliir yazarm›fl. onun meclisinde bulunabilecek seviye
H
87
BD MAYIS 2012
ve k›vamda iseniz e¤lenirsiniz." Mahallenin kalbi, Çiçekçi Kahvesi'dir. Orada bir araya gelenleri, o insanlar›n birbirleriyle iliflkilerini, orada konuflulanlar› anlatan yazar, Türkiye'nin toplumsal de¤iflimiyle ilgili görüfllerini aç›klarken de oradaki gözlemlerinden yararlanmaktad›r: "Oras› adeta bir kulüptü. Geçmifl zaman ama, bütün bu zevat, memleketin münevver s›n›f›n› olufltururdu. Ve o devirde, fakir zengin, âlim cahil, birbirleriyle münasebette bulunurlar, bir çat› alt›nda rahatça toplanabilirdi.
S
s›nda yer al›yormufl. Çevrenin han›mlar› akflam üzeri buraya gidip birbirleriyle görüflür, yer içer, bostan dolab›ndan akan sular›n fl›r›lt›s›n› dinlermifl. Tunusba¤› yöresi, Hüseyin Pafla'n›n bostan›, Çavufldere bostanlar›, mahalle aralar›nda baflka bostanlar da böyle toplanm yerleriymifl. Anadolu k›y›s›n›n en ünlü bostanlar› Çengelköyü ve Istavoz bostanlar›ym›fl. "Hayal Belde Üsküdar" kitab›nda bu konuda ayr›nt›lar yer al›yor: "Bu keyif, akflam toplant›lar› körpe h›yardan bafllar, onun devam›nca sürer, h›yar bittikten sonra turflular ç›kard›. Derken fleftali, arkas›ndan incir yemiflleri olur, onlarla da devam ederdi. Bana sorarsan›z bu çok rahat bir hava alma âdeti idi ki, bugün art›k emsaline pek az tesdüf edilebilir. fiemsipafla Bostanlar›'nda, haftada bir-
ize ac› bir fley söyleyeyim: Meflrutiyet gelip de memlekette ‹ttihatç›l›k-‹tilafç›l›k cereyanlar› bafllay›nca bu kahvelerin, bu sohbetlerin tad› kaçt›. Daha önce birbirinin canci¤er dostu olanlar, birbirlerine küserek, hiç de¤ilse kahvedeki samimi sohbetlerini ihmal edecek hale geldiler. Ben, politikan›n buruk tad›n› daha o zamanda bu yüzden anlam›fl, ac›s›n› tatm›fl›md›r." Kentin baflka yerlerinde oldu¤u gibi Üsküdar'daki semt bostanlar› da sebze, meyve yetifltirildi¤i kadar çevre insanlar›n›n gidip gelme, oturup e¤lenme alanlar› olmufltur. Genifl ilgi gören bostanlardan biri Rumi Mehmet Pafla Camisi ile Üsküdar Salacak ‹skelesi fiemsipafla Meydan› ara-
88
BD MAYIS 2012
kaç defa havalar ›s›nd›¤› zaman gidip safa sürüp, taze salatal›k yemek, hattâ inciri a¤ac›ndan toplay›p taze ve temiz olarak tatman›n ne büyük bir nimet oldu¤unu, flimdi bundan mahrum olan bizim han›mlar›m›z acaba takdir edebilirler mi? Eski han›mlar›n gerçi yüzleri kapal› idi, ama gönülleri ferah idi." ‹mparatorluk sona ermek üzereyken okul, ifl güç d›fl›nda d›fl›nda dönemin delikanl›lar›n›n nelerle u¤raflt›¤›, nas›l vakit geçirdi¤i de kitapta anlat›lmakta. Burhan Felek, günümüzde "köfle yaz›s›" denilen gazete "f›kra" s› yaz›c›l›¤›n›n ünlü temsilcilerindendi. Bir halk gülmecesi türü olan f›kray› da en güzel anlatan kalem sahiplerindendi. Edebiyat tarihçisi Cevdet Kudret onun anlatt›¤› örne¤in Nasrettin
Burhan Felek, günümüzde "köfle yaz›s›" denilen gazete "f›kra"s› yaz›c›l›¤›n›n ünlü temsilcilerindendi. Hoca f›kralar›n› bir araya getirmenin ulusal kitapl›¤›m›za önemi bir katk› sa¤layac¤›n› söylerdi. Çok genç yafl›nda kazand›¤› f›kra anlatma yetene¤i, gülmeceden hofllanmas›, taklit becerisi onda yetiflme döneminde ortaoyununa ilgi oluflturmufltur. Üsküdar'la ilgili an›lar›nda ortaoyunu sanatç›s› olarak sahneye ç›k›fl›n›n öyküleri de var: Arkadafllar›yla bir ortaoyunu kolu
oluflturmufllar. Bir arkadafl›n›n babas›n›n yal›s›nda gösteri yapacaklarm›fl. O günkü gazeteden, Meflrutiyetin ilan edildi¤ini ö¤renince oyunu bir yana b›rak›p coflku içinde solu¤u Küçüksu' da alm›fllar: "Küçüksu'ya alamana kay›klar›yla ve üstelik kay›¤›n ucunda hokkabaz düdü¤ünü öttürerek girince, bütün o ipek feraceli fl›k güzeller, yaflmakl› saray mensubu han›mlar, çil yavrusu gibi kaç›flarak da¤›ld›lar. Biz, 'Yaflas›n Hürriyet' diye ba¤›r›yorduk. Herkes bizim bu ba¤›rt›m›za hayretle bak›yordu. Küçüksu boflalm›fl, fakat biz 'Hürriyet'i ilan etmifltik." Abdülhamit'in upuzun 89
BD MAYIS 2012
Üsküdar meydan› (1920) bask› y›llar›n›n ard›ndan siyasette, bas›nda, sahnede, e¤lence. dünyas›nda çok hareketli bir özgürlük dönemi bafllam›flt›r. O günlerde saraydaki "M›z›ka-y› Hümayun"da görevli ortaoyunu sanatç›lar› Felek'le arkadafllar›n› bulmufl, ‹hsaniye mahallesindeki okula yard›m için düzenlenen gösteride hep birlikte sahneye ç›km›fllar. Yazar›m›z›n o gösterideki "acem taklidi" pek be¤enilmifl, Ünlü güldürü sanatç›s› Naflit, "Ulan, kim bu? Bizim göbe¤imiz çatlad›, bunun kadar forti toplayamad›k..." demifl!
M
ahallede bir toplu
sünnet dü¤ünününde de ortaoyununda Kavuklu Hamdi'yle Tavuk H›rs›z› ‹hsan'la birlikte genç Burhan Felek, "Yaz›c›" oyununa ç›kacak, çok be¤enildi¤i için, "Bize gel, sana iki pay veririz," önerisiyle karfl›laflacakt›r. Ancak yazar›n gelece¤inde bas›n mesle¤inin yan› s›ra sahne sanat› de¤il baflka bir alan 90
etkili olmufltur. Bir gün Çiçekçi Kahvesi'nde bir arkadafl› Kufldili Çay›r›'nda Pazar günleri ‹stanbul'daki ‹ngilizlerin topla "çok heyecanl› bir oyun" oynad›klar›n› haber vermifl. Böylece gidip ilk kez futbol maç› izlemifl. "Bu oyun beni büyüledi. Bunun hakk›nda kitaplar arad›m, buldum. 1907 tarihinde Üsküdarl› on-on befl arkadafl birlikte 'Anadolu ‹dman Yurdu' ad›ndaki kulübü kurduk," diye anlat›yor. Yoksul bir kulübün geliflmesi,
federe olmas› kitapta anlat›lan hofl serüvenler aras›nda. Ünlü gazeteci ilerki y›llarda "Türkiye ‹dman Cemiyeti"nin kurulufluna önayak olacak, "Balkan Oyunlar›"n› kuracak, "Türkiye Olimpiyat Komitesi" baflkanl›¤›nda, "Beden Terbiyesi Dan›flma Kurulu" üyeli¤inde bulunacakt›r. Yazar, eski bir ‹stanbul semtini, eski zaman adamlar›n›, o dönemin yaflam›n› dile getiren kitab›n›, "‹flte böyle aziz okurlarm... Üsküdar baflka bir âlemdi. Biz o âlemden bir gezegen gibi geldik geçtik..." diye noktalamaktad›r. • konurertop@butundunya.com.tr
"Bazen küçük fleylerden ne müthifl sonuçlar al›nd›¤›n› gördükçe, içimden küçük fley diye bir kavram olmad›¤›n› düflünüyorum." Bruce Barton
Kim Kimdi
?
Geçmiflte iz b›rakm›fl insanlar›n yaflam öyküleri ço¤unlukla çalkant›larla dolu çocukluk ve gençlik dönemleri ile bafll›yor. Onlar›n ortak özellikleri kendi yollar›nda kararl›l›kla yürümeleri. ‹flte; zorluklar›n ard›ndan yeniden do¤arak zirveye ulaflan baz› ünlüler ve birkaç tümce ile ilginç k›sa yaflam öyküleri... Yazan: SABR‹YE AfiIR
Daha çok küçükken askerli¤e merakl› bu ciddi ö¤rencinin Harp Akademisi’nde okumas› herhalde bir rastlant› say›lamazd›. Çocuk yaflta babas›n› kaybetmesi, ailenin geçim s›k›nt›s› çekmesine neden olduysa da, annesi onun okumas› düflüncesinden hiç vazgeçmedi. Her çocukla konuflmaz, çocuklar›n haflin davran›fllar›na, sapanla tafl atma, çelme takma
gibi oyunlar›na hiç itibar etmezdi. Bu tür oyunlara ça¤›r›ld›¤›nda, onlar› nazikçe geri çevirir, sokakta iki eli cebinde ve bafl› dik yürürdü. Sessiz, kendi halinde, kimi zaman da s›k›lgand›. Ak›ll›yd›, komflu çocuklar›na ders verirdi. Do¤ufltan vatan sevgisiyle dolu oldu¤u da o günlerden belliydi; vatan›na ihanet edenlere ak›l s›r erdiremezdi. Ailesinin gözbebe¤i olan bu çocuk, bir milletin küllerinden yeniden do¤mas›na önderlik eden, Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Mustafa Kemâl Atatürk olacak; dünyan›n g›ptayla bakt›¤› bu lider, milletinin de sonsuza dek gözbebe¤i haline gelecekti. Lise birinci s›n›fta mektuplaflt›¤› bir k›za yazd›¤› Naz›m Hik91
BD MAYIS 2012
met fliirleriyle yakalanmas›yla 1941 fiubat'›nda tutuklanan ve okuldan uzaklaflt›ran bu bisikletli çocuk, üç hafta gözetim alt›nda tutulup iki ay hapiste yatt›¤›nda henüz 16 yafl›ndayd›. Türkiye'nin hiçbir yerinde okuyamayaca¤›na dair bir belge verilince, e¤itim hayat›na ara vermek zorunda kald›. Amcas›n›n kendisinden habersiz kat›ld›¤› bir yar›flmada kazand›¤› fliir ikincili¤i, belki de hayat›ndaki dönüm noktalar›ndan birisiydi. fiiir yazmaya devam etti, kitaplar ç›kard›. Ancak bafl› polisle hep derde girdi. Gazetelerde köfle yazarl›¤› yapmas›n›n yan›s›ra, romanlar da yazan bu "karamsar aflk flairi", Atilla ‹lhan’d›…
Tiyatrocu bir anne ve baba-
n›n çocu¤u olan bu küçük k›z, babas› ölünce e¤itimini b›rakmak zorunda kald›. Daha 14’ündeyken çocuk tiyatrosuna girdi. Birçok tiyatroda, 92
say›s›z kez sahneye ç›kt›. Ard›ndan sinemayla tan›flt›. R›fat Ilgaz’›n ünlü eseri Hababam S›n›f›’ndan uyarlanan filmlerdeki müstahdem Hafize Ana rolü ile oldu¤u kadar, Münir Özkul ile karfl›l›kl› oynad›¤› filmlerdeki "Anne" rolleriyle de ünlendi. "Uykudan Önce"siyle çocuklara masallar anlatt›¤› televizyon programlar›yla "kuzucuklar›"n›n masalc› teyzesi oldu. Gülen yüzü ve unutulmaz kahkahas›yla ak›llara kaz›nan bu kad›n, Adile Naflit’ten baflkas› de¤ildi…
Ortaokul s›ralar›ndayken
fliir yazmaya bafllayan sar›fl›n ve çilli bu bahriye ö¤rencisi, ö¤renci künye defterine göre ‘zeki, ahlâkl›, düzensiz, biraz sinirli’ idi. Ö¤rencilik y›llar›nda askeri disiplin içindeki özensiz davran›fllar›, fliir yazma merak› ve becerisi onu deniz subay› olmaktan uzaklaflt›r›p edebiyata sanata yönlendirmiflti. Yaz› ve fliirleri nedeniyle 12 y›ldan fazla süre tutuklu kald›. Sürgün denince akla ilk onun ad›n›n gelmesi, uzun süre yurdundan uzaklaflmak zorunda kalmas›ndand›r. O "romantik komünist", Naz›m Hikmet’ti… Marangoz olan babas›n›n,
bir dekor ifli yaparken oyunculu¤a
BD MAYIS 2012
merak salarak tiyatro ve sinemaya do¤ru sürüklenmesi, o s›ralarda "çift dikifl" bir lise ö¤rencisi olan bu çocu¤un hayat›n› belirleyecekti. Okulu b›rakt›ktan sonra iplik fabrikas›nda çal›flan, floförlük ve iflportac›l›k gibi ifller yapan bu küçük çocuk, babas›na özenerek tiyatro hayaliyle yan›p tutufltu. Ancak tiyatrodan kazand›¤› yetmeyince, sinema dünyas›na da ad›m atmak zorunda kald›. Bir süre köy okullar›nda ilkokul ö¤retmenli¤i de yapt›. Komedi filmleriyle zihinlere kaz›n›rken, baz› sosyal mesaj içerikli filmlerde de rol ald›. fiener fien, sinemam›z›n en önemli isimlerinden birisi oldu…
K›z arkadafllar›n› etkilemek için dönemin rock y›ld›zlar›n›n flark›lar›n› söyledi. Amatör arkadafl gruplar›yla çal›flmaya bafllad›. Babas›, o¤lunun müzik yapmas›na karfl› ç›k›yordu. Öyle ki, bir grup insanla anlaflarak konserlerde onu yuhalatm›flt›. Bunlara ra¤men müzi¤i b›rakmayan genç adam, 1967’de Alt›n Mikrofon Yar›flmas›’nda grubu ile birlikte ikinci oldu. Sonras›nda plâklar ve yurtd›fl› turneleriyle müzik kariyeri gittikçe yükseldi. fiark›lar›ndaki siyasi durufl bafl›na ifl de açm›fl, pla¤› yasaklanm›fl, hakk›nda tutuklama karar› ç›km›fl ve Almanya’ya gitmiflti. Türk vatandafll›¤›ndan ç›kar›lan ve sonra bu davadan beraat eden bu müzisyen, geri dönüp ülkesinde müzik yapmay› sürdüren Cem Karaca idi.
Kafkasya göçmeni ailesinin
Sanatç› bir çiftin çocu¤u oldu¤undan müzi¤e do¤ufltan yetenekli olan bu küçük çocu¤un müzikle ilk tan›flmas› piyano ö¤renmesiyle oldu. Okul y›llar›nda dünyada ilgi duyulmaya bafllayan rock müzi¤e yaklaflt›.
yaflad›¤› köyde dünyaya gelen bu parlak çocu¤a, dönemin ayd›n çiftçilerinden biri olan ve okumay› çok seven babas› okuma al›flkanl›¤›n› afl›lad›; daha küçük yafllarda dünya klasikleriyle tan›flt›rd›. E¤itim için köyünden ayr›larak ‹stanbul’da yaflamaya bafllayan liseli genç, bu dönemde futbola ilgi duydu. Okul tak›m›nda yer alan genç sporcunun baflar›l› oyununu izleyen yöneticiler, onu Befliktafl'›n genç 93
BD MAYIS 2012
tak›m›na davet etti. O y›l genç tak›m›n il flampiyonu olmas›yla, bu baflar›l› genç de tak›m kaptanl›¤›na yükseldi. ‹ki y›l sonra A tak›ma al›nm›fl ve hayran oldu¤u futbolcularla yan yana top koflturmaya bafllam›flt›. E¤itimine önem veren babas›n› üzmek pahas›na, tutkuyla ba¤land›¤› futboldan yana tercih yapt›. Sekiz y›l Befliktafl’ta forma giyen sporcu, geçirdi¤i sakatl›k nedeni ile futbolu b›rakmak zorunda kald›. Bundan sonra kulüpte yöneticilik görevlerinde bulunan bu gönül adam›, 16 y›l boyunca baflkanl›k yapan ‘efsane baflkan’ Süleyman Seba idi…
ald›¤› yüzde 41’lik oy ile Cumhuriyet tarihinde sol görüfllü bir partinin kazand›¤› en yüksek oy oran›na ulaflt›. Siyasi yasakl› oldu¤unda, efli Demokratik Sol Parti’yi kurdu ve yasa¤›n›n kalkmas›ndan sonra siyasete devam etti. Hint edebiyat›na tutkun bu halk adam›, Atatürkçü ve tam bir laiklik savunucusu Bülent Ecevit’ti…
Olanaklar› k›s›tl› bir ailede
Bir adli t›p profesörü-milletvekili baba ile ressam annenin o¤lu bu çocuk, ifl yaflam›na çevirmenlikle bafllad›. K›sa süre sonra gazetecilik alan›na geçti. Bu arada siyasetle ilgilendi ve milletvekili seçildi. Çal›flkanl›¤›, hitabet gücü ve parti içindeki duruflu ile sivrildi, Cumhuriyet Halk Partisi (CHP)’nin genel baflkan› oldu. Dokuz dönem milletvekilli¤i, befl dönem de baflbakanl›k yapt›. Bafl›nda bulundu¤u hükümet taraf›ndan K›br›s’a askeri müdahale karar› al›nd› ve K›br›s Harekât› gerçeklefltirildi. Genel Seçimlerde partisinin 94
dünyaya gelen bu küçük k›z, konuk olarak gitti¤i bir film setinde henüz 15 yafl›ndayken yönetmenin dikkatini çekti. Setine konuk oldu¤u filmin baflrolünü üstlenen genç k›z, yeni filmlerle sinemadaki yükseliflini sürdürdü. ‹zleyici taraf›ndan öyle sevilmiflti ki, senaryo yazarlar› onun için öyküler yazd›, yönetmenler filmlerini onun üzerine kurdu; Yeflilçam’›n en önemli kad›n oyuncusu oldu. Anlaflma fiyat›n› yükseltti ve ad›yla an›lan karar listesini aç›klad›. Döneme göre oldukça a¤›r flartlar olmas›na karfl›n, yap›mc›lar film y›ld›z›n›n ünü ve çok sevilmesi karfl›s›nda bu ‘kanunlara’ karfl› ç›kamad›. Bu al›ml› kad›n, dünyan›n en çok film çeviren kad›n oyuncusu oldu. O, sineman›n ‘sultan’› Türkan fioray’d›… •
TAR‹HTEN DAMLALAR Mümtaz ‹dil
Frans›z Devrimi'nin önderlerinden Marat'y› öldüren kad›n:
C
HARLOTTE CORDAY
(Jean Jacques Hauer)
1
793 y›l›n›n s›cak bir Temmuz gününde, al›ml› bir kad›n, Frans›z Devri'minin en ünlü "çocuklar›ndan" Jean Paul Marat'n›n kap›s›n› çald›.
Marat'n›n kar›s› Simone kap›y› aç›p da karfl›s›nda güzel bir kad›n görünce bafltan afla¤› süzdü. Bak›fllar›nda hafif bir k›skançl›k okunuyordu. "Buyurun," dedi flaflk›nl›k ve merak içinde. "Halk›n dostu Marat ile görüflmek istiyorum." "Ne görüflecektiniz acaba?" "Jirodenler ile ilgili bilgi aktaraca¤›m. Daha çok Caen bölgesine kaçanlarla ilgili..." "Ne tür bilgi bu? Biraz açman›z mümkün mü?" 95
BD MAYIS 2012
Kad›n hâlâ kap› a¤z›nda bekliyor, sab›rla sorular› yan›tl›yordu. "Caen'e kaçan Jirodenler büyük bir komplo içindeler. Halk düflmanl›¤› yap›yorlar." "Bunu nereden biliyorsunuz?.. Affedersiniz, isminiz nedir acaba?" Kad›n ilk soruyu duymazl›ktan geldi: "Ad›m Charlotte Corday..." Bayan Simone'un kad›n› Marat ile hemen görüfltürmeye niyeti yoktu. ‹flkillenmiflti. Marat'a sormas› gerekti¤ini düflündü. "Bu saatte olmaz," diye yan›tlad› kad›n›. "Sonra gelin..." "Ne zaman?" "Akflama do¤ru olur mesela..."
J
irodenler, 1789 Frans›z Devrimi s›ras›nda eylemde bulunan, 1791 y›l›nda da Yasama Meclisi'nde orta tabakay› temsil eden bir
Jean Paul Marat (Joseph Boze)
96
partiydi. Cumhuriyetçiler taraf›ndan pek sevilmiyorlard›. 1792 y›l›nda devrimin ikinci büyük partisi olan Jakobenlerle birleflmifllerdi. 2 Haziran 1793'te Jirodenler tutukland› ve hapse at›ld›. Daha sonra, ekim ay›nda 21 Jiroden giyotine yollanacakt›.
İ
flte Charlotte Corday, henüz idam edilmemifl Jirodenlere yak›n biriydi. Marat ise, devrimin say›ca küçük ama etkisi büyük Montagnards partisinin üç liderinden biriydi. Di¤er ikisi Danton ile Robespierre'di... Jirodenler ise Marat ve arkadafllar›ndan nefret ediyordu. Corday'›n tan›flt›¤› Jiroden liderleri, Marat'n›n partisi Montagnard'lar›n ülkenin soylular› için büyük tehlike oldu¤unu söylüyorlard›. Onlara göre bu tehlikenin bafl›nda Marat bulunuyordu ve yok edilmeliydi. Charlotte Corday, 11 Temmuz 1793 günü Paris'e geldi, bir otele yerleflti. ‹ki gün otelden hiç d›flar› ç›kmad›. Sonunda 13 Temmuz günü d›flar› ç›kt›. Palais Royal semtine u¤rad› ve büyükçe bir b›çak sat›n ald›. B›ça¤› ete¤inin alt›na saklayan Corday, do¤ruca Marat'›n evine gitti ve kap›y› çald›. Marat'› görebilseydi, orac›kta öldürecekti, ama Bayan Simone'un ondan hofllanmam›fl olmas›, ifli
BD MAYIS 2012
bozmufltu. En az›ndan geciktirmiflti. Akflamüzeri tekrar u¤rayacak ve amac›n› mutlaka yerine getirecekti. Charlotte Corday çok kararl› idi. Akflamüzeri ete¤inin alt›na gizledi¤i b›çakla beraber yeniden Marat'n›n kap›s›n› çald›. Bu kez onu kap›da bekletmeden, içeri ald›lar. Marat, o s›rada odas›nda küvetin içine uzanm›fl, bir yandan da yan›ndaki sehpada çal›fl›yordu. Hizmetçi, Charlotte'a, "Beyefendi banyo yap›yor biraz bekletece¤im," dedi. Marat’›n Charlotte Corday taraf›ndan öldürüflü Charlotte omuzlar›n› (Paul Jacques-Aime Baudry) silkerek, "Beyefendi için sak›nca yoksa, benim için de sorun de¤il," diye yan›tlad›. Marat, köpükler içindeki haline flöyle bir bakt›ktan sonra, "‹stiyorsa girsin," dedi ve çal›flmas›na devam etti. Corday ve Marat odada yaln›z kalm›fllard›. ç›r›lç›plak bedenin yan›nda buldular. Birkaç dakika sonra odadan gelen Marat, ald›¤› yaralar nedeniyle hemen müthifl bir 盤l›k Simone'u sarst›. Ma- orac›kta ölmüfltü. rat, "Simone!.. Simone!.." diye ba¤›r›Corday, 17 Temmuz 1793'te devyordu. rim mahkemesine ç›kt›¤›nda flunlar› Simone ve evdeki hizmetçiler h›zla söyleyecekti: odaya girdiklerinde, Charlotte'u elin"Marat benden Caen'a ulaflan tüm de kanl› b›çakla Marat'›n yere y›¤›lm›fl Jirodenlerin ad›n› vermemi istedi.
arat benden Caen'a ulaflan tüm Jirodenlerin ad›n› vermemi istedi. Hepsini giyotine gönderece¤ini hayk›rd›. Çok sinirlendim...
97
Charlotte Corday hücresindeki sorguda (M.F. Thomas)
Hepsini giyotine gönderece¤ini hayk›rd›. Çok sinirlendim. Ona Jirodenlerin ülkeye yararl› kifliler oldu¤unu anlatmaya çal›flt›m, ama dinlemedi." Bu savunma Charlotte Corday'›n giyotine gitmesine engel olamad›. 25 yafl›ndaki bu Jiroden sempatizan› kad›ndan geriye, mahkemede iken çizilen Versailles Müzesi'ndeki tablosu kald›. • mumtazidil@butundunya.com.tr
ADAM KÖPEK VE CENNET
A
dam ve hayattaki tek arkadafl› olan köpe¤i, bir kazada birlikte ölmüfllerdi. Gökyüzünde bahçe kap›s›nda beyazlar içinde bir kad›n gördüler. Adam, sordu: “Buras› neresi?” “Cennet” diye cevap verdiler. Adam “Harika, çok susam›flt›m, biraz su verir misiniz?” diye sordu. “Tabii efendim buyurun. Yaln›z köpek giremez. Hayvanlara yasak buras›.” Adam “Hay›r ondan ayr›lamam” diyerek köpe¤iyle yürümeye bafllad›. Sonra, çamurlu bir yolda yoksul görünümlü bir dedeyle karfl›laflt›lar. Adam “Affedersiniz bana biraz su verir misiniz?” diye sordu. Dede “‹çeri gel” dedi, “Hemen sa¤da bir çeflme var” “Peki arkadafl›m da benimle gelebilir mi?” “Tabii... Çeflmenin yan›nda köpe¤in de su içece¤i bir kâse bulacaks›n.” Adam sevinerek sordu: “Buras› neresi?” Dede “Cennet...” diye yan›tlad›. “Nas›l olur, biraz önceki muhteflem yerin de cennet oldu¤unu söylediler.” “Oras› cehennem.” “Ama ad›n›z› kullan›p, insanlar› kand›r›yorlar. K›zm›yor musunuz?” Dede gülümsedi: “K›zm›yoruz, çünkü onlar kendi ç›kar› için en iyi arkadafl›n› yar› yolda b›rakanlar› cennetten uzak tutuyorlar.” 98
TIP DÜNYASINDAN KISA KISA Prof. Dr.
Yürük ‹yriboz
BALI⁄IN FAYDALARI
Haftada 3 ö¤ün bal›k yemek barsak poliplerini önler.
BÖBREK YETMEZL‹⁄‹ Virüslere yönelik ilaçlar kolesterol düflürücülerle beraber al›n›rsa kaslar› eriterek böbrek yetmezli¤ine neden olabilir. BUNAMA VE UYKUSUZLUK
TARÇIN KÜRÜ Hergün yenen bir miktar tarç›n erken bunamay› önler
‹leri yafllardaki uyku sorunlar› erken bunama iflareti olabilir.
SODALI ‹ÇECEKLER
Kalorisi az sodal› içecekler kilo kaybettirir ancak kalp krizi ve inme riskini art›r›r. Yoksul ülkelerdeki depresyon oran› zengin ülkelere göre çok daha azd›r.
Agresif, sinirli ebeveynlerin cocuklar› büyüklerini taklit ederek ayn› davran›fl fleklini gelifltirirler.
V‹DEO OYUNLARI
SOSYAL ‹L‹fiK‹LER Ülke sorunlar›n›n tart›fl›ld›¤› insani iliflkiler haf›za kayb›n› önlemekte yararl›d›r
Video oyunlar›na uzun süre ay›rmalar› çocuklar›n sald›rgan kiflilikli ve dikkatsiz olmalar›na yol açar 99
BD MAYIS 2012
İzmir Karşıyaka’da yakın tarihimize ışık tutan bir müze
Hamza Rüstem Fotograf Evi Yazan: BÜLENT GÜZEY Hamza Rüstem Fotograf Evi Müdürü
G
irit’in Kandiye kentinde 1890 y›l›nda kurulan bir fotografhane, dönemin fotograf çekimi ve bas›m› teknolojisi ürünü fotograf makineleri ve o makinelerin ürünü tarihsel fotograflarla bugün ‹zmir’in Karfl›yaka’s›nda, “yak›n dün”ü elle tutulurcas›na bir somutlukla, kendine özgü bir müzede sergiliyor. “Karfl›yaka Belediyesi Hamza Rüstem Fotograf Evi” ad›yla bir y›l, bir ay önce aç›lan müzede, 1890’l› y›llar›n bir fotografhanesinde bulunan karanl›k oda malzemeleri, ayd›nlatma düzenekleri ve çeflitli teknolojiler içeren fotograf makineleri yan›s›ra, 1920’ler ‹zmir’inin toplumsal ve kentsel yaflam›n› yans›tan fotograflar da sergileniyor.
100
BD MAYIS 2012
‹zmirliler, “Fotograf d›fl›nda öldürülecekti. Müzesi”nin tafl›d›¤› Ancak yönetimde“Hamza Rüstem” ad›ki Jöntürk Hareketi na da dikkat çekiyorlar destekçisi bakanlar›n ve kendisiyle gurur yard›m›yla ‹zmir üzeduyduklar›n› söylüyorrinden, Girit’e kaç›lar. “Hamza Rüstem de r›ld›. bafll› bafl›na bir tarihtir” Girit’e geldi¤inde diyorlar. hiçbir fleyi yoktu. AiÜç Padiflah, yedi lesi 1890 mübadeleCumhurbaflkan› görsiyle Uflak’a yerlefltimüfl Hamza Rüstem. ¤i için Kandiye’de Hamza Rüstem Baflta Atatürk olmak yaln›zd›. 1872-1971 üzere, pek çok devlet Ticarete yatk›n oladam›n›n, sanatç› ve du¤u ve yabanc› dil sporcunun fotograflar›n› çekmifl, us- bildi¤i için ‹ngiliz Kamp›’n›n önünde talar yetifltirmifl ve yüz yafl›na bir y›l seyyar sat›c›l›k yapmaya bafllad›. kala, 1971 y›l›nda ölünceye de¤in, Kampta foto¤raf çekmeye gelen, fotograf çekmeyi sürdürmüfl. Fakat Behaeddin Bey’in dikkatini çekti. onun “hayat›n› tarih” yapan olaylar, bunlardan çok daha de¤iflik olaylarm›fl. O olaylar› s›ralayal›m flimdi: Hamza Rüstem 1872 y›l›nda Girit’in Kandiye kentinde do¤du. Arapça, Farsça, Frans›zca ve ‹ngilizce özel dersler ald›. Bursa Ifl›klar Askeri Lisesi’ni bitirdi. ‹stanbul Askeri Mühendislik Okulu’nda (Mühendishane –i Berrii Hümayun) makine mühendisli¤i e¤itimine bafllad›. 1,5 y›ll›k e¤itimini tamamlad›¤› 1895 y›l›nda, Jön Türk Hareketi ile ilgili ele geçen yaz›flma belgeler ve sürdürdü¤ü çal›flmalar› nedeniyle tutukland›. Hakk›nda Fizan’a sürgün cezas› verildi. Ald›¤› cezan›n anlam›, Baflkent ‹stanbul’dan uzaklaflt›r›lacak, ‹stanbul
Hamza Rüstem’in müzede bulunan heykeli 101
BD MAYIS 2012
Müze’nin ana salonu Jöntürk olan ve ‹stanbul’dan tan›d›¤› Rahmizade Behaeddin Bediz’in foto¤raf stüdyosunda ç›rakl›¤a bafllad›. Hamza Rüstem fotografç›l›k ve ticaret e¤itimini Behaeddin Bey’den ald›. Behaeddin Bey k›rtasiyecilik ve fotografç›l›k yaparak Girit’te yaflayan bir ayd›nd›. Ç›ra¤› Hamza Rüstem’i çok be¤enmifl, onun baflar›l› bir fotografç› ve ifladam› olaca¤›na inand›¤›
tografç›l›¤a devam etti. Evlenme ça¤› gelince Hamza Rüstem, Uflak’ta yaflayan babas›na bir fotograf›n› göndererek evlenmek istedi¤ini belirtti. Babas› Hanya do¤umlu Zehra Han›m’› uygun bularak, bir fotograf›n› o¤luna yollad›. ‹ki taraf ta evlenmeyi isteyince Zehra Han›m Girit’e gitti ve Hamza Rüstem’le evlendi. 1925 y›l›nda Hamza Rüstem ve ailesi mübadil olarak ‹zmir’e geldi. Beraberinde çal›flma arkadafllar›n›, makinelerini ve malzemelerini de getirmiflti. Fotografhane de mübadil olmufltu. ‹flyeri olarak kuruluflun bugün de çal›flmas›n› sürdürdü¤ü Emirler Çarfl›s›’nda (Hamza Rüstem Pasaj›) yanyana dört dükkan kiralad›. Zemin katta olan bu dükkanlarda toptan ve perakende olarak fotograf malzemeleri, fotograf makinalar› ve
Hamza Rüstem fotografç›l›k ve ticaret e¤itimini bir Jöntürk olan Behaeddin Bey’den ald›. için fotografhanesini ona devretti. Hamza Rüstem Kandiye’deki foto¤rafhaneyi devral›nca ad›n› “Behaeddin Fotografhanesi Sahibi Hamza Rüstem” olarak de¤ifltirdi. Hamza Rüstem 1925 y›l›na kadar Girit’te fo102
BD MAYIS 2012
eczalar›n›n ticaretini yapt›. Fotografhane için pasaj›n teras kat›n› kiralad›. Buras› stüdyo, karanl›k odalar, çal›flma ofisi ve müflteri kabul salonu olarak düzenlenmiflti. O dönemde stüdyo çekimlerinde gün ›fl›¤›ndan yararlan›lmaktayd›. Stüdyo bölümünün çat›s› ve bir taraf› demir konstrüksiyon üzerine yerlefltirilmifl camlardan oluflmakta idi. Ifl›k denetimi tavana ve yan tarafa çekilmifl teller üzerinde hareketleri denetlenen ipek perdelerle sa¤lanmaktayd›. 1936 y›l›nda elektrik ›fl›¤›nda foto¤raf çekimine bafllan›nca stüdyo zemin kata tafl›nd›. 1931 y›l›nda Behaeddin Bey, ‹zmir’de ‹kinci Beyler soka¤›nda Resne Fotografhanesi’ni, açt›. Hamza Rüstem o güne kadar bir sayg› göstergesi olarak sürdürdü¤ü “Behaeddin Fo-
Cam negatifler
Müze’den bir köfle to¤rafhanesi Sahibi Hamza Rüstem” ad›n› de¤ifltirip, iflini “Hamza Rüstem Fotografhanesi” ad›yla sürdürdü. Kuruldu¤u günden 1959 y›l›na kadar ara vermeden ‹zmir Fuar›’na kat›lan foto¤rafhanenin pavyonu fotografç›l›k alan›ndaki yenilikleri sergileyip, uygulayan ve fotograf malzemelerinin sat›fl› yap›lan bir yer oldu. “6 dakikada 6 muhtelif poz” slogan› ile bol ›fl›kl› bir kabinde fes, gözlük , nargile, telefon, flapka v.b. aksesuarlar kullan›larak ziyaretçilerin foto¤raflar› çekilir, 5-6 dakika içinde teslim edilirdi. Bu dönemde çekilen fotograflar birçok ailenin fotograf albümünde bulunmakta ve o günleri belgelemektedir. Hamza Rüstem Fotografhanesi ‹zmir tarihini de belgeleyen bir kurulufltu. Atatürk, ‹smet ‹nönü, ‹ran fiah›, Afgan Kral› gibi ‹zmir’e gelen tüm devlet adamlar›n›n fotograflar› bu fotografhanede çekildi. Önemli olaylar ve ‹zmir belgelendi. Ayr›ca Hamza Rüstem 16 mm si103
BD MAYIS 2012
nema kameras›yla Kemeralt› Caddesi’ nde düzenlenen 9 Eylül Kutlamalar›’nda birçok belge filmi çekmiflti. ‹zmir görüntüleri, manzara, tarihi mekanlar, ‹zmir Fuar›’na ait görüntülerden haz›rlanan foto-kartlar›n tüm Türkiye ve yurtd›fl›na da¤›t›m› sa¤land›. Hamza Rüstem Fotografhanesi, 1897 y›l›ndan bugüne, yüzy›ll›k deneyimi ve modern teknolojiye yatk›nl›¤›yla, tarihsel ve kültürel bir miras›n sorumlulu¤unu ve süreklili¤ini, Hamza Rüstem Limited fiirketi olarak o¤lu Mert Rüstem yönetiminde sürdürmektedir. Karfl›yaka Belediyesi Hamza Rüstem Fotograf Evi’ndeki tarihsel fotograflar ve fotografhanede 1890 y›l›ndan buyana kullan›lan tüm fotograf makineleri, Hamza Rüstem’in o¤lu Mert Rüstem taraf›ndan ba¤›fllanm›flt›. •
Müze’de sergilenen hiç bir yerde yay›mlanmam›fl bir Atatürk resmi
GENÇL‹K NED‹R?
“Gençlik bir hayat devresi de¤il, bir ak›l halidir. Y›llar cildi buruflturabilir, ancak heyecanlar›n bitifliyle ruh buruflur. ‹nsan kendine olan güveni kadar genç, Kuflkusu kadar yafll›, Cesareti kadar genç, Korkular› kadar yafll›, Umudu kadar genç, Bezginli¤i kadar yafll›d›r. Hiç kimse fazla yaflam›fl olmakla yafllanmaz. ‹nsanlar› yaflland›ran, ideallerinin bitmesidir. Kalbi sevdikçe, nefle duydukça, güzellikleri fark ettikçe, beyni yeni fleyler keflfettikçe, herkes gençtir. ‹nsanlar yaflad›kça yaflland›klar›n› san›rlar, Halbuki yaflamad›kça yafllan›rlar. ‹nsan, yafll› olmaya karar verdi¤i gün yafllan›r.” Gönderi: ÜSTÜN KÜSEFO⁄LU 104
ANADOLU’NUN DÜNYASI Bekir Özgen
Ana Düfl Bayram
Çocukluğumda çok çok öykü, masal dinledim. Son yıllarda anam, benim yetişmemi mi bekledi, yoksa öyküsü mü bitti, ne olduğunu anlayamadım ama çok değişti.
O
betikçi, yalvaç kad›n gitti, yerine a¤›tç› biri geldi oturdu. Art›k anlatm›yor, yak›n›yor. Gördü¤ü düfllerle dertleniyor. Geçenlerde gelip yan›ma oturdu. “Kölesi oldu¤um yavrum,” dedi. “Gecenin köründe herkes uykudayken, ben, ars›z bir karabasana tutsak düflüyor, korkuyla uyan›yorum. Bak›yorum ki, daha gece lambalar› sönmemifl, bafll›yorum, ‘fiu anda, kim bilir kaç hasta, ac›lar çekiyor, kaç ana, do¤um sanc›lar›yla k›vran›yor, kaç yaral›, sa¤›ndan soluna dönemiyordur,’ diyerek 105
BD MAYIS 2012
bir bir kafamdan geçirmeye. Onlar›n derdi benim oluyor, içimi kavuruyor.” Eli yanaklar›na gitti, gözünün yafl›n› sildi yeniyle. Benim de üzüldü¤ümü görünce: “Nedense, ben böyle oldum iflte. Kötü düfller görüyorum hep,” diye s›zland›. ** eker bayram›ndan tam üç gün önceydi. Yine sabaha karfl› uyanm›fl, bir daha da uyku tutmam›fl olmal› ki, utana s›k›la yan›ma yanaflt›. Baflucuma iliflti. “Hayrola anac›¤›m, sabah›n köründe ne iflin var burada? Yine mi o?” diye sordum. “Ne yapay›m kölesi oldu¤um yavrum. Ben kaç›yorum o lanet koval›yor. Elinden bir türlü kurtulam›yorum.” “Bu kez ne oldu, anac›¤›m? Çok mu kötüydü?”
fi
ki. S›rtlar›n› günefle dönmüfl oturuyorlard›, utanm›fllard› besbelli. Gidip hat›rlar›n› sormak, gönüllerini almak istedim. ‘Sen git ifline bak be kad›n! Elinin hamuruyla bizim iflimize kar›flma,’ dediler. Kar›flmamak olur mu hiç? Onlar›n s›k›nt›s›, bizim s›k›nt›m›z. Onlar›n derdi bizlerin derdi.” Havadaki bungunluk da içine yans›m›fl, pel pel bak›n›yordu sa¤a sola. Gözlerinden üç befl damla yafl daha indi. ** Bayram›n birinci günüydü. Vard›m elini öptüm. Gönlünü almak, içini yumuflatmak istedim. “Bayramlar sana iyi gelir. Bütün yak›nlar›n, eflin dostun yan›nda olur. O u¤ursuz düfller, semtine u¤ramaz, huzura kavuflursun,” dedim. Bu sözümü bekliyormuflças›na: “Nerdeee!” diye seslendi. “Nerde o geceler?..” “Anlat öyleyse,” diye damar›na bast›m. “Yedi¤in içti¤in senin olsun. Gördüklerini…” “Beni can evimden, en zay›f yan›mdan vuruyor bu kör olas› pislikler,” diye dertlendi. “Yerin dibine batas› umac›lar, geliyorlar, benim deniz gözlü, kar tenli torunlar›m› buluyorlar. Onlara o çirkin yüzlerini gösterip, pabuç kadar dilleriyle, ‘Hey, evlerinin kaçk›n›, çevrelerinin flaflk›n› k›zlar! Y›llar boyu yar›fl at› gibi koflturulup durdunuz. Ele, ere gitmediniz. ‹flimiz, mesle¤imiz olacak deyip durdunuz. Sonra ne oldu pekiyi? Dönüp bir bakt›n›z ki, ne ifl var ne de afl. Bofla
‘fiimdi bir umut ar›yor, nerede bulaca¤›n›z› bilmiyorsunuz,’ diye çemkiriyorlar. Sonra da bana dönüp ‘Kalk hele. Tut onlar›n ellerinden. Sen nine de¤il misin?’ diye soruyorlar. “Sorma!” diye içlendi. “Babalar...” dedi. “Baban›n arkadafllar›. Görseydin flaflard›n. Tümünün de yüzlerinden düflen bin parçayd›. Gözleri öne ç›km›fl, endifleli, tedirgin bak›yorlard›. Utanmasalar a¤layacaklard› ama onlar baba, a¤layamazlard› 106
BD MAYIS 2012
yar›flt›¤›n›z› anlad›n›z anlamas›na da ifl iflten çoktan geçti. Dönüflü olmayan bir selin önüne y›k›l›p düfltünüz. Ortal›klarda bir bafl›na kalakald›n›z her biriniz. fiimdi bir umut ar›yor, nerede bulaca¤›n›z› bilmiyorsunuz,’ diye çemkiriyorlar. Sonra da bana dönüp ‘Kalk hele. Tut onlar›n ellerinden. Sen nine de¤il misin?’ diye soruyorlar. ‘Ninelik, bugünlerde bu kadar m› ucuzlad›?’ diye verip verifltiriyorlar. Beni güçten, dermandan ediyorlar. Umars›z b›rak›yorlar,” diye iki gözü iki çeflme, a¤lamaya durdu. ** ayram›n ikinci günüydü… Anam, hem nefleli hem üzgün! Bir yan› dolu, öteki yan› bofl. Tüm sevdikleri yan›nda say›l›r. O mutlu olmas›n da kim olsun? Ama biricik tosunu, yi¤idi yan›nda de¤il. Bir o eksik. O, flimdi çok, ama çok uzaklarda. Usuna onu mu getirdi, yoksa baflka biri mi gelip oturdu karfl›s›na, kendini tutamad›. Bafllad› söylenmeye.
B
“Karda k›flta ayazdas›n. Koruda k›rsalda, kapan›n orta yerindesin. Da¤ bafllar›nda k›r›l›p kalans›n, dal gibi kopup düflensin. ‹lkyazlar› bile bekleyemeden kim vurduya gidensin. Cans›z bedeni kufl uçmaz, kervan geçmez yerlerden gelensin. Cenaze namazlar› k›l›nans›n.” Gözleri bir süre düfltü¤ü derinlerde kald›. Yüzü bulutland›. Derdinin dili oldu, adres vermeden, bafllad› kurflunlar›n› s›kmaya, “Siz, yi¤idimin saçlar›n› hiç okflad›n›z m›, aln›ndan öptünüz mü, korkusunu yenmeye çal›flt›n›z m›?” diye sormaya. Ard›ndan da kah›r dolu bir sesle, “Daha ne kadar bekleyece¤iz böyle, gözlerimiz yolda, ellerimiz yüreklerimizde,” diye 盤l›k atmaya... Bir ilenç, bir dövünüp y›rt›nma, ald› bafl›n› gitti. Anam, a¤›tlara bo¤uldu. ** Bayram›n üçüncü günü, anam do¤ru yan›ma geldi. Gün, akflamlam›flt› neredeyse. “Gözünün ya¤›n› yedi¤im ku107
BD MAYIS 2012
zum,” diye koluma girdi. “Bu gece, “dedi, “çoktand›r görmedi¤im bir tuhaf düflün içine düfltüm. Bir bakt›m ki flaflk›n flaflk›n dolafl›p duruyorum sa¤da solda. Omuzlar›m çökük, yüzüm kavruk, saçlar›m da¤›n›k. Üstelik de yal›nayak. Nas›rl› ellerim yaral›, kah›r dolu gözlerim, yafll›… Ama nas›l olduysa oldu, düflmana karfl› birlik oluverdim bütün analarla. Bir imece, bir yard›mlaflma ki sorma gitsin… El ele verdik, bafllad›k kofluflturup durmaya. Silah seslerinin önü arkas› kesilmiyordu. Ama biz üstüne üstüne gidiyorduk kurflunlar›n. Korku, y›lg› nedir
Onurlu ve gururlu…Bakt›m, gözleri kupkuruydu. A¤lam›yordu bu kez nedense. ‘Vay anam!’ diye ünlemiflim ayr›m›nda olmadan. A¤›r›ma gitmifl. ** üfl görmeyen insan, insandan say›lmaz,” demiflti bir büyü¤üm. Ben, nice zamand›r düfl görmedi¤ime göre insanl›¤›mdan m› oluyorum diye hay›flan›yordum ki, benim düflüme, analar babalar de¤il, a¤layan çocuklar geldi dolufltu. Aç susuz, mamas›z ilaçs›z, kirin pas›n içinde k›vran›p duruyorlard›… Gözyafllar› pislik olmufl, yanaklar› çamurlaflm›flt›. Niçin hiçbirinin bakan› yok, çekeni yok diye hay›flan›p duruyordum. Onlar›n yan› bafl›na da yürüyüfle geçmifl küçük ö¤renciler gelmifl, yanaflm›flt›. Ad›mlar› flaflk›n m› flaflk›nd›. Sanas›n›z biri ba¤da, öteki da¤da idi. Bir oyun oynayacaklar, kimi aya¤›yla, kimi eliyle; kimi oturarak, kimi ayakta oynamak istiyordu. Ne kadar da birbirinden kopuk, birbirine yabanc›lard›… Ayr› dünyalardan gelmifl gibiydiler. Ne olmufltu bu çocuklara böyle de, gözleri ela, gözleri kara, gözleri mavi, biri olsun gülemiyordu?.. Bir f›rsat yarat›p anama anlatt›m düflümdeki bu çocuklar›. “Biz bunlara ne yapt›k da her biri, esmeyi unutan rüzgâr, açmay› bilmeyen çiçe¤e döndü?” diye sordum. Üzüldü. Gözleri dald› gitti. “Bu analar olmaz olsun. Do¤uruyor, do-
D
Anam metindi. Anam, anayd›. Bir yontu gibi dimdikti karfl›mda. Onurlu ve gururlu... Bakt›m, gözleri kupkuruydu. A¤lam›yordu bu kez nedense... bilmiyorduk. Sanas›n›z yi¤itlik herkesten al›nm›fl bizlere verilmiflti. Hepimizin elinde ak mendiller, üstümüzde k›nal› entariler ve de üzerlerinde kara deliklerle. O delikler kans›z, o delikler lekesiz ama kocaman, kocamand›… Bir ara sordum yan›mdakilerden birine, ‘Bac›m! Garip gardafl›m! Nedir bu bafl›m›za gelenler?’ Tuhaf tuhaf süzdü beni. ‘Ne olsayd› yani?’ diye ç›k›flt›. ‘S›k›lan kurflunlar çocuklar›m›za m› iflleseydi?’ O zehir saçan kurflunlar› tutmak istedik hep birlikte, tutamad›k. Yutmak istedik, yutamad›k.” Anam metindi. Anam, anayd›. Bir yontu gibi dimdikti karfl›mda. 108
BD MAYIS 2012
¤urdu¤una piflman oluyor,” demek istedi diyemedi besbelli. Onun bu içine gömülmüfllü¤ünden yararlanarak, “Anam!..” diye seslendim. “Söyle, benim bir tanem,” dedi kadifemsi sesiyle. “Biz insansak, neden insana yak›flmayan düfllere düflüyoruz; sonra da s›zlan›p duruyoruz? Hem, a¤lamasak olmaz m›? Bu dünyaya a¤lamaya m› geldik? Çocuklukta a¤lad›klar›m›z yetmedi mi?” Anam düflünceli, anam bungun ve yüzü bulutlu, “Olmaz,” dedi iç çeke çeke. ”Düfl görsek de silece¤iz gözyafllar›m›z›, görmesek de. Ama unutma ki, bulutlar a¤lamasa yefliller gülmez, analar a¤lamasa çocuklar do¤mazd›. Yeter ki düfl gibi düflleri bizden çalmas›nlar...” Sonra usuna ne geldiyse, “Kurban oldu¤um gök gözlüm,” diye f›s›ldad›. “Hani diyorum ki çocuk, genç; sivil asker; ana baba. Hepsi de düfllerden ç›k›p gelseler bir baflka bayram günü. Otursalar yan yana. Konuflsalar, dert-
leflseler. ‘Yaflam bir kufl olmufl uçup gidiyor elimizin alt›ndan. Tutal›m, tutunal›m bir ucundan; hem de hep birlikte,’ deseler. Deseler keflke de, bu ci¤er parçalayan karabasanlardan kurtulsak. A¤lamasak.” “fiu anal›k,” dedim kendi kendime. “Tam bir belal›k… Yemesin yedirsin, içmesin içirsin. Can›n› difline taks›n, yavrular›n›n çevresinde dört dönsün. Versin, versin, versin. Hep versin. Karn›na düflünce kan›ndan, dünyaya gelince can›ndan, büyüyünce…”
B
enim usumdan bunlar ge-
çerken, “Gel yan›ma!” diye yakard› anam sözcüklerinin bitti¤i yerde. Kollar›n› boynuma dolad›. Sar›ld› öptü, öptü sar›ld›. En de¤erli varl›¤›n› yitirmifl de bulmufl gibi ba¤r›na bas›p koklad› beni. Gözyafllar› yüzümü y›kad›. “fiu analar›n yüre¤i...” dedim. “Her bir fleyden büyük. Düfllerden bile.” • bekirozgen@butundunya.com.tr
EV‹N M‹N‹K FARES‹ fare kapan› sat›n al›nd›¤›n› görünce y›k›ld›. Evde bir fare kapan› var” diye ba¤›rarak bahçeye f›rlad›. Tavuk umursamad›, “Bu senin sorunun” dedi. Fare, koyunun yan›na gitti, o da “Dua etmekten baflka yapaca¤›m bir fley yok” cevab›n› verdi. Evin ine¤i de fareyle ilgilenmedi. Fare, kapana yakalanmamak için delikten ç›kmad›. Gece yar›s›, kapan›n sesi duyuldu. Çiftçinin efli koflup gelmiflti. Kapana zehirli bir y›lan, kuyru¤undan yakalanm›flt›. Y›lan, can havliyle çiftçinin eflini ›s›rd›. Çiftçi eflini doktora götürdü. Adam eve geldiklerinde tavuk suyunun efline iyi gelece¤ini düflünerek tavu¤unu kesti. Olay› duyanlar kad›n› ziyarete geldi. Çiftçi, gelenlere ikram için bu kez de koyunu kesti. Kad›n daha a¤›rlaflt› ve bir gün hayata veda etti. Cenazeden sonra insanlar çiftçinin evine doluflmufltu. Bu kez s›ra inekte idi. Taziyeye gelenlere ikram etmek için çiftçi ine¤ini de kesti. Sonuç olarak fareye bir fley olmad› ama yaklaflan tehlikeyi umursamayan hayvanlar›n hepsi birer birer öldü. Denilir ya, ‘Susma s›ra sana gelecek’... T›pk› bunun gibi, her zaman ‘Bana dokunmayan y›lan bin yaflas›n’ demek, do¤ru olmuyor demek ki… 109
BD MAYIS 2012
Bilinmeyen Kahraman
Behiç Bey H erkesin bildi¤i ve yeri geldi¤inde dile getirdi¤i bir gerçek vard›r: "Türkiye Cumhuriyeti’ni Mustafa Kemal ve silah arkadafllar› kurdu." Yazan: EM‹R KIVIRCIK 110
BD MAYIS 2012
U
lu Önder Atatürk’ün önderli¤inde ülkemizin düflman iflgalinden kurtulmas›n›, ba¤›ms›zl›¤›m›z›n ilan›, Cumhuriyet’imizin sa¤lam temeller üzerinde kurulup yükselmesini sa¤layan ve bütün hayatlar›n› kurduklar› devlete adayan silah arkadafllar›... Bu silah arkadafllar›ndan her biri hem savaflta, hem de genç Türkiye Cumhuriyeti’nde çok kritik sorumluluklar yüklenmifllerdir. Bu de¤erli insanlar›n baz›lar› ön plana ç›kmay›, baz›lar› ise arka planda kalmay› tercih etmifllerdir. Bu yaz›m›z›n konusu Çanakkale ve Kurtulufl Savafl›m›zda, ve genç Türkiye Cumhuriyeti’nde çok kritik görevler üstlenen, Mustafa Kemal’in en iyi arkadafllar›ndan biri, özel mektuplarla düflüncelerini en aç›k surette paylaflt›¤›, ülke ve dünya meseleleri üzerinde fikir al›flveriflinde bulundu¤u say›l› kiflilerden biri olan Behiç Beydir. Atatürk 10. y›l marfl› haz›rlan›p ilk defa kendisine sunuldu¤u zaman, bu marfl› çok be¤enmekle beraber, bir m›sras›n› de¤ifltirmifltir. "Yurdun her bir tepesinde dumanlar tütüyor" sözlerini, 10. y›l marfl›ndan ç›karm›fl, yerine flahsen yazd›¤› "Demir a¤larla ördük ana yurdu dört bafltan" m›sras›n›n yazm›flt›r. Sonra da yak›n arkadafl› Behiç Bey’e verdi¤i de¤eri anlatmak için: "Sizin eme¤inizin karfl›l›¤› de¤ildi, de¤ifltirdim" diyerek, kendi yazd›¤› sözleri ona okumufltur. Soyad› Kanunu ç›kt›¤›nda "Erkin" soyad› Behiç Bey'e 8 fiubat 1935 tarihinde Atatürk taraf›ndan bizzat ve yaz›l› olarak verildi. Atatürk'ün yak›n arkadafl›na uygun gördü¤ü Erkin kelimesinin anlam› fludur: "Her flart alt›nda kendi do¤ru karar›n› verebilen, ba¤›ms›z fikirli" *** Ulafl›m araçlar›n›n geliflti¤i günümüzde düflünülmesi
Atatürk’ün kendi yaz›s›yla Behiç Bey’e verdi¤i soyad› 111
BD MAYIS 2012
zor zor olsa da,1800’lü y›llard›n 1930’lara kadar, ülkemizdeki tek ulafl›m arac› demiryollar›, eski deyimi ile "flimendifer"lerdi. Vatan›m›zdaki demiryollar›n›n idaresinde hep yabanc›lar olmufl; Türkler hep iflçilik k›sm›nda çal›flt›r›lm›flt›.
O
dönemde demiryollar› emper-
yalist ülkelerin Osmanl›’y› çökertmede kulland›klar› en önemli finansal silahlardan biri olmufltu: Bu ülkeler, hem demiryolu inflas› için kredi verip Osmanl›’y› borç bata-
yimleri s›ras›nda, bir çok yanl›fll›¤a tan›k olmufl, bunlar›n do¤rular›n› maafl›ndan biriktirdi¤i paralarla getirtti¤i yabanc› kaynakl› kitaplardan araflt›rm›fl, Osmanl› ‹mparatorlu¤u’nda bir Türk’ün yazd›¤› ilk ve tek esere imza atarak kitap haline getirmifltir: "Demiryolunun Askerlik Aç›s›ndan Tarihi, Kullan›m› ve Teflkilat›" Savafllarda sevkiyat›n ne kadar önemli oldu¤u, aksama ve gecikmelerin ma¤lubiyetlere neden oldu¤u çok iyi bilinir. Nitekim Balkan Harbi’ndeki gibi, askerin A noktas›na, kurmay
"Demiryolu iflletmesinde gayrimüslimler de¤il Türk memurlar kullan›lmal›d›r ve iflletme lisan› Frans›z dili yerine Türk dili olmal›d›r." ¤›na sapl›yor hem iflletmesini kendileri yap›p iflletmenin zarar etmeme garantisini anlaflmalarla sa¤l›yor, hem de imtiyazlar ad› alt›nda korkunç bir kaynak sömürüsü gerçeklefltiriyorlard›. Ayr›ca Osmanl› halk›n› "Türkler iflçilik yapabilir ama demiryolu iflletemez," diye inand›rm›fllard›. 1906 senesinde genç bir Osmanl› subay› s›rad›fl› bir rapora imza atarak, demiryollar›nda tarihe ilk ulusall›k kayd›n› düfltü: "Demiryolu iflletmesinde gayrimüslimler de¤il Türk memurlar kullan›lmal›d›r ve iflletme lisan› Frans›z dili yerine Türk dili olmal›d›r." O subay Kurmay Kola¤as› (K›demli Kurmay Yüzbafl›) Behiç Bey’di. Behiç Bey 8 y›ll›k demiryolu dene112
heyetin B noktas›na, cephane ve erza¤›n ise C noktas›na gönderildi¤i ve daha savaflamadan ma¤lup oldu¤umuz bir çok cephe savafl› olmufltur.
B
ehiç Bey bu konunun önemini
III. Ordu’da ayn› çad›rda kald›¤› yak›n arkadafl› Mustafa Kemal’e bir Rus generalinin tespiti ile anlatm›flt›: "Harpte iki cephe vard›r, ilki sevkiyat, ikincisi düflmanla çarp›flma. Sevkiyattaki baflar› cephedeki baflar›n›n zeminidir, zemin sa¤lamsa cephe sa¤lamd›r, zemin kaygansa cephe her sonuca aç›kt›r" Bu konuflmadan k›sa bir süre sonra Mustafa Kemal Trablus’a Derne Komutan›, Behiç Bey ‹stanbul’daki
BD MAYIS 2012
Efsanevi Azariköy Hatt› aç›l›fl töreni, 22 Haziran 1922. Büyük Taarruz'a 60 gün kala Behiç Erkin ve ‹smet ‹nönü Ordu Dairesi’ne ‹kmal fiubesi Müdür Yard›mc›s› olarak tayin oldu. Mustafa Kemal Derne’den düzenli olarak mektup gönderdi Behiç Bey’e. Kader onlar› ikinci kez Çanakkale Harbinde bir araya getirdi. Biri, Gelibolu’da cephede Anafartalar komutan› olarak "Taarruzu de¤il ölmeyi emrediyor", di¤eri de ‹stanbul’da Ordu Dairesi Baflkan Yard›mc›s› olarak, onlara takviye kuvvetleri yetifltirmeye çal›fl›yordu.
2. dereceden verilmifl olan Demir Haç Madalyas›'n›n bu defa 1. dereceden olan› verilmiflti. Mustafa Kemal ile Behiç Bey 5 Temmuz 1920’de Ankara’da tekrar bir araya gelecektir. ‹ngilizlerden ka-
C
epheye asker ve mühimmat sevkiyat›n› düzenli bir flekilde yaparak zaferin kazan›lmas›nda büyük katk›s› olan Behiç Bey, Çanakkale’yi savunan Türk Kuvvetleri’nin komutan› Mareflal Liman von Sanders’in de dikkatini çekmiflti. Alman komutan, Alman ‹mparatoru'na Behiç Bey'in en üstün mertebedeki niflan› olan "1. dereceden Demir Haç Madalyas›" ile onurland›r›lmas›n› teklif etmifl ve Behiç Bey'e daha önce Alman Devleti'nin
Mustafa Kemal ve Behiç Bey bir karfl›lama s›ras›nda 113
BD MAYIS 2012
biliyorum, ama ordumuzun cephelere süratle nas›l sevk edilece¤ini bilmiyorum, siz cephelere askerlerimizi getirmekte muvaffak olun ki, ben de cephelerde muvaffak olay›m. Bu sebepten dolay› demiryollar›n›n bafl›na geçmelisiniz." 3. Ordu / 1909 Behiç Bey (sol baflta), Mustafa Kemal sözleri üzerine göre(sa¤ baflta) vi üstlenen Behiç çarak Anadolu’ya geçen Behiç Bey, Bey, tek bir flart öne sürmüfltü: "‹fline Bursa’da ‹smet ‹nönü’den bir telgraf kimsenin kar›flmamas›". Bu flart› Musal›r. "Mustafa Kemal ile beraber Ana- tafa Kemal taraf›ndan kabul edilen dolu’ya geçti¤inin mutlu haberini al- Behiç Bey, demiryollar›n›n kesiflti¤i d›k. Mustafa Kemal derhal Ankara’ya yer olan Eskiflehir'e bir üs kurarak görevine bafllam›flt› gelmenizi istiyor." ‹smet ‹nönü Behiç Bey’e Genel Kurmay ‹kinci Baflkanl›¤› teklifini ‹ngilizler Eskiflehir’den geri çekiliryapm›fl, Mustafa Kemal ise, demiryol- ken yeni lokomotif ve vagonlarla beraber iflletmenin kasas›ndaki tek serlar›n›n bafl›na geçmesini isteyerek: "Ben cephelerde ne yap›laca¤›n› maye olan 20.000 Lira’y› da çald›klar› BÜYÜKELÇ‹L‹⁄‹: Kariyerinin son dönemlerinde önce
Budapeflte Büyükelçili¤i yapan Behiç Erkin, daha sonra kendisine sunulan Fransa büyükelçili¤i teklifini kabul etti. O s›rada II. Dünya Savafl› bafllam›fl, birkaç ay sonra Fransa da Nazi iflgaline u¤ram›flt›; Yahudiler'in ifllerinden ç›kart›ld›klar›, paralar›na el konuldu¤u ve toplama kamplar›na sevkedildi¤i günlerde Behiç Bey, Almanlar'›n bir yabanc›ya çok ender verdikleri 1. dereceden Demir Haç madalyas›n›n Behiç Erkin gücünü kullanarak pek çok hayat kurtarmay› baflard›. Büyükelçilik "Bu kanunlar› Türk Yahudilerine tatbik edemezsiniz. Çüngünlerinde kü benim ülkemde din, dil ›rk ayr›m› yoktur. Benim vatandafllar›m›n belirli bir k›sm›na belirli zorunluluklar dayatmak bizim kanunlar›m›za ayk›r›d›r” diyerek Naziler'e direnen Behiç Erkin, mesai arkadafllar› ile birlikte kendi hayatlar›n› tehlikeye atarak 20.000'e yak›n Türk ve Türk ol114
BD MAYIS 2012
için Behiç Bey’in karfl› karfl›ya kald›¤› durum kelimenin tam anlam› ile "yokluk"tu. Kurtulufl Savafl› sürerken iflletmeyi çal›flt›racak tek kurufl yoktu. Kömür yoktu, odun kullanmak zorunda idi. Cepheye sevk edecek odunu büyük zorluklarla buldu¤unda, Ticaret Bakanl›¤› Behiç Bey’i izinsiz odun kesiminden mahkemeye vermiflti. Göreve bafllad›¤›nda iflletme dilinin Türkçe olmamas›, az›nl›kta olan Türk çal›flan› ile de birleflince, eldeki birkaç külüstür treni iflletmek ikinci bir savafl verilmesini gerektirmiflti. Bu "demiryolu savafl›"n›n baflkomutan› Behiç Bey’di.
M
ustafa Kemal’in ordusunu cephelere tafl›mak için elde kalan bir kaç kara treni emanet etti¤i Behiç Bey, Büyük Taarruz’un bafllad›¤› dakika Ankara Hükümeti’nden bir telgraf ald›: "‹fl bu dakikadan itibaren bütün millet fedakâr flimendifercilerimizi
Allah’tan sonra, kahraman ordumuzun yegâne muin-i zaferi (zaferin biricik yard›mc›s›) görmektedir" Demiryolcular milletin kendilerine olan güvenine lay›k olabilmek için savafl s›ras›nda kurflun ya¤muru, düflman bombard›man› alt›nda günde 20 saat çal›flt›lar, lokomotiflerini terketmediler. Düflman çekilirken her bir metrekare ray› tahrip ederek söküyor, köprüleri y›k›yordu. Düflman›n kaçarken toparlan›p savunma hatt› oluflturmamas› için ordumuzun h›zla ikmali gerekiyordu. Fevzi Çakmak, Behiç Bey’e sordu: "Afyon’a kaç günde gireriz?" Behiç Bey neredeyse olanaks›z görünen koflullara ra¤men Fevzi Çakmak’a söz verdi: "9 gün sonra Afyon’a gireriz". Behiç Bey, o günün yokluk koflullar›nda düflman›n yok etti¤i ray hatlar›n›, tam 3 de¤iflik noktadan ayr› ayr› ekiplerle, köylerden toplad›¤› kad›nlar›n da katk›s›yla s›f›rdan döfletiyor ve
mayan Yahudiye Türk pasaportu vermifl ve hayatlar›n› kurtarm›flt›r. Ayr›ca pek çok Yahudi için, "Bu ev/iflyeri bir Türk'e aittir" fleklinde belge haz›rlatarak toplama kamplar›na gitmekten kurtarm›fl, gönderilenler ise elçilik ve konsoloslu¤un insanüstü çabalar›yla bir süre sonra tek tek bu kamplardan geri al›nm›flt›r. Yahudi as›ll› Fransa eski Baflbakan› Léon Blum bile Naziler taraf›ndan toplama kamp›na at›lan o¤lu için Behiç Bey'e baflvuracak ve Behiç Bey bir Fransa Baflbakan›'na bile yard›m eli uzatacak ve Léon Blum'un o¤lunu, arkadafllar› ile beraber temerküz kamp›ndan kurtar›lmas›n› sa¤layacakt›r. Milyonlarca yahudi soyk›r›ma u¤ramak üzere trenlerle Auschwitz'e do¤ru yol al›rken, Behiç Erkin, üzerlerine ay-y›ld›z ast›rtt›¤›, "Büyükelçi'nin vagonlar›" diye an›lan trenlere bindirdi¤i 20.000'e yak›n Yahudiyi ayn› raylar›n ters istikametinde, hem de Almanya topraklar› üzerinden yaflama, yani Türkiye'ye göndermeyi baflarm›flt›. Fransa Devleti, savafl sonras›nda Behiç Erkin’i 1.dereceden Legion D’Honneur madalyas› ile onurland›rm›flt›r. 115
BD MAYIS 2012
7 eylül günü, her taraf› kurflun izi bir lokomotifin önünde, söz verdi¤i gibi asker ve cephane dolu vagonlarla Afyon’a giriyordu. Savafl bittikten sonra, TBMM Behiç Bey’i hem "Meclis Özel Takdirnamesi" hem de "‹stiklal Madalyas›" ile onurland›rd›..
S
avafl bitmiflti ama Behiç Bey’i
bu kez baflka bir savafl beklemekteydi. Çünkü baflta ‹smet ‹nönü, Naf›a Vekili Muhtar Bey ve kamuoyundan bir çok insan demiryolu iflletmesinin tekrar yabanc›lara verilmesini daha uygun buluyorlard›. Behiç Bey ise kesinlikle demiryollar›n›n millilefltirilmesi fikrinde idi. Tanin Gazetesi’nde Mühendis Mustafa Hulusi takma ad› ile millilefltirme lehinde yaz›lar yaz›p kamuoyu oluflturdu; tüm önemli gazetecileri bir araya toplay›p tren yolculu¤una ç›kard›. Kendisini Gazi Pafla’ya
flikayet edenlere karfl› Mustafa Kemal’e "Eserlerinizin bir parças› olan demiryollar›m›z› nas›l idare etti¤imizi kamuoyuna gösteriyorum" diyerek mücadelesini savundu. Sonunda, 1850’lerden buyana vatan topraklar›m›zdan geçen demiryollar›n›n sahibi olduk. Cumhuriyet rejiminin vazgeçilmez bir milli politikas› oldu demir a¤lar, ulusal güvenli¤i, ulusal bütünlü¤ün bir simgesi haline geldi. 11 Temmuz 1920 de Anadolu Demiryollar› Genel Müdürlü¤üne getirilen Behiç Erkin bu görevi baflar›yla sürdürdü, flirket demiryollar›n›n çok üstünde ve en ileri ülkeler demiryollar› seviyesinde bir demiryolu iflletmecili¤i sa¤layarak ülkemizde modern demiryolculu¤un ilk kurucusu oldu. 11 Kas›m 1961 y›l›nda hayat›n›
kaybeden Behiç Erkin, ilk Genel Müdürlük görevini ald›¤› ‹zmir-‹stanbulAnkara hatlar›n›n birleflti¤i Eskiflehir (Enveriye) istasyonundaki üçgende defnedilmesini vasiyet etmifltir. Ölüm tarihinden bir süre sonra TCDD Genel Müdürlü¤ü taraf›ndan yapt›r›lan an›t mezara nakledilerek vasiyeti yerine getirilmifltir. • Behiç Erkin’in Eskiflehir’deki an›t mezar›
116
BELGESELC‹N‹N GÖZÜYLE Çetin ‹mir
‹stanbul’un 2 Kap›lar› G
eçen ay yer verdi¤imiz Alt›n Kap›, Belgrad Kap› ve Silivri Kap›s›’ndan sonra bu ay da ‹stanbul’un tarihi kap›lar›n› yazmay› sürdürüyoruz.
Kentte uzun y›llar hizmet veren 60 kap›n›n birço¤u günümüze kadar ayakta kalmasa da baz›lar› bulundu¤u bölgeye verdi¤i isimlerle yaflamaya devam ediyor. 117
BD MAYIS 2012
dirne Kap› Fatih Sultan Mehmet’i ‹stanbul’a ilk önce Edirnekap› buyur ediyor. Bizans ‹stanbul’unda surlar en büyük savunma arac›, kap›lar ise bu güçlü savunman›n en zay›f yan› idi. Edirnekap› ve Topkap› da Osmanl› tarihinde özellikle ‹stanbul’un fethi aç›s›ndan önemli bir yere sahip. Kuflatmalar karfl›s›nda surlar›n en zay›f noktas› olan bu iki kap›n›n d›fl cephesinde yak›n zamanda yaz›lm›fl iki kitabede, fetih mücadelesine iliflkin bilgiler yer al›yor. Yaklafl›k alt› as›r öncesinde oldu¤u gibi bugün de bu iki kap›da yo¤un bir insan trafi¤i var. Bizans döneminde ‹mparatorlar›n geçifl törenlerine sahne olan Alt›n Kap› gibi, Edirnekap› da
Osmanl› ‹mparatorlu¤u devrinde Padiflahlar›n muhteflem geçifllerine tan›kl›k etmifl. Kara surlar›n›n en önemli yap›lar›ndan biri. Fatih Sultan Mehmet'in 29 May›s 1453'te törenle flehre girdi¤i Edirnekap›, ‹stanbul'un kuruldu¤u "yedi tepe"nin en yüksek olan›d›r (yaklafl›k 76 metre). Fatih'ten sonra Avrupa'ya sefere ç›kan padiflahlar bu kap›dan ç›kt›klar› gibi, tahta ç›kan padiflahlar›n da Eyüp Sultan Camii'nde k›l›ç kufland›ktan sonra flehre bu kap›dan girmeleri geleneksel bir anlay›fl olmufltur. Osmanl› döneminde Edirne'ye giden yolun bafllang›c› olan kap›n›n içinde ve d›fl›nda surlar›n Osmanl› döneminde geçirdi¤i onar›mlarla ilgili çeflitli kitabeler yer al›r. 1999 depreminde güney kulesi y›k›lm›flt›r. Sultan II. Mehmet, as›rlarca süren Bizans ‹mparatorlu¤u’nun sonunu haz›rlayan fethi yönetmek üzere, çad›r›n› Topkap›’n›n karfl›s›ndaki tepede kurmufl. Osmanl› dönemi ‹stanbul’unda Topkap›’n›n iç ve d›fl taraflar›nda Ermeni poflalar bugünkü ifade ile ”romanlar” otururmufl. Yani bugün oldu¤u gibi geçmiflte de yaflam, insana dair farkl›l›klar› yans›t›yordu buralarda. Ayr›ca Edirnekap›, Osmanl› ‹stanbul’unda fetih esnas›nda ilk aç›lan kap› olmas› nedeni ile de önemli bir yere sahip. Ah›rkap›
Surlar ‹stanbul’undan bu gü-
Edirnekap› 118
ne yap›sal olarak ayakta kalan Ah›rkap›’ya, saray
BD MAYIS 2012
Ah›rkap›
mensup kad›nlar›n kapat›ld›¤› Petrion Manast›r›’n›n burada olmas›ndan geliyor. Dünya tarihçilerinin Alt›n Boynuz olarak nitelendirdi¤i Haliç’ in yan› bafl›ndaki bu kap›, civar›ndaki yap›lar itibariyle ‹stanbul nostaljisini iyi yans›t›yor. Gelin flimdi ‹stan-
ah›rlar›n›n tam bitifli¤inde oldu¤u için bu isim verilmifl. Arkas›nda Sultanahmet meydan›n›n kültür mozai¤i, ön tarafta ise Marmara Denizi tüm derinli¤i ile uzan›yor. Topkap› Saray›’n›n sa¤ aya¤›n› oluflturan bu kap›, ad›n› verdi¤i fenerden de anlafl›laca¤› üzere deniz trafi¤inin kontrolünde önemli bir görevi yerine getiriyor. E¤rikap›
Sükûnete aralanan kap› isminden de anlafl›laca¤› üzere E¤ri Kap›’n›n iki k›sm› tam karfl›l›kl› de¤ildir. Di¤er kap›lar›n aksine bu kap› Haliç’e bakan bir yokuflun bitifl noktas›nda bulunuyor. Kara surlar› üzerindeki di¤er birçok kap› gibi bu kap›n›n önünde ve arkas›nda çeflitli Zat’lara ait mezarlar bulunuyor. Araç geçiflinin di¤er kap›lardaki kadar yo¤un olmad›¤› E¤rikap›, ‹stanbul’un yo¤unlu¤unda sükûnetten en çok nasiplenen kap›. Cibali Kap›s› ile E¤ri Kap› aras›nda varl›¤›n› koruyan bir baflka kap› Aykap›. Bu kap›n›n tarihteki önemi, Bizans döneminde ‹mparator ailesine
E¤rikap› bul'u " kap› kap›" dolaflal›m! Marmara Denizi k›y›s›nda 19 Kap› bulunuyor. Marmara'dan Haliç'e Do¤ru: Mermerkule Kap›s› Yedikule'de sahil yolunun üstünde
bulunan zaman›nda denizin içinde olan Mermer Kule Kap›s› ‹stanbul'un ilk kap›lar›ndan biri. Debba¤ Kap› da 119
BD MAYIS 2012
deniyormufl buraya. Narl› Kap›: Mermerkule'den sonraki ilk kap› Narl› Kap›. Samatya Kap›s› ile Yedikule aras›nda ayakta kalm›fl tek büyük yap›. Geçmiflte burada nar a¤açlar› varm›fl. Debba¤ Kap› da deniyor. Ayios Studios Kap›s›. Samatya Kap›s›: Eski Samatya kap›s› bugüne ulaflmayan yap›lardan. Geçmiflte tren istasyonunun alt›ndaki geçitte oldu¤u varsay›l›yor. Yeni Kap›: Bizans döneminde Blanga veya Vlanga Kap›s›; Osmanl› döneminde önce Yeni Langa Kap›s› ve sonra Yeni Kap›.
san›lan bir kap›. Ayia Maria Hodegetria Manast›r› Kap›s›; bugün tafllarla örülmüfl kap›. Mangana Kap›s›; Bizans döneminin Mangana Saray›'n›n Kap›s›, art›k kapal› bir kap›. Aya Yorgi Kap›s›; ad›n› Bizans'›n azizlerinden Ayios Yeoryios'ten alan eski bir kap›. Demirkap›; Osmanl› döneminde aç›lan bir kap›. De¤irmen Kap›s›; yine Osmanl› döneminde aç›lm›fl bir kap›.
Eski Samatya Kap›s› günümüze ulaflamayan yap›lardan. Geçmiflte tren istasyonunun alt›ndaki geçitte oldu¤u varsay›l›yor. Kumkap›: Bizans döneminde küçük iskele anlam›nda Kontoskalion Kap›s›. Sofia Kap›s›: burada bir liman vard›; Osmanl›’da Kad›rga Liman› Kap›s› olmufltu. Küçükayasofya Kap›s›'ndan sonra, Çatlad› Kap›: Çatlad› Kap›'n›n Osmanl›'daki ilk ad› Çatlad›su Kap›s›. Bizans’taki ad› ise Porta Leonis; kap›n›n önündeki aslan heykellerinden Aslanlar Kap›s›. Bukoleon Saray› Kap›s›; Bizans saray›na aç›lan kap›. Bal›khane Kap›s›, Bizans'taki ad› bilinmeyen Osmanl›'dan kald›¤› 120
Haliç'teki Kap›lar Haliç'teki surlar›n büyük bölümü ve dolay›s›yla kap›lar›n ço¤u da art›k yok. Marmara' dan Haliç'in içine do¤ru 25 Kap› vard› ve adlar› flöyleydi: Eugenios Kap›s› ya da Kentenarios Kap›s›. Ne kap› kalm›fl ne mentefle!
U¤rakkap›; Osmanl› döneminde aç›lan bir kap›. Yal› Köflkü Kap›s›, Fatih Sultan Mehmet'in açt›rd›¤› ve bir zamanlar k›y›daki yal›ya gidilen kap›. Porta Veteris Rectoris ya da Porto Bonu; Sirkeci. Bahçe Kap›; yerinde yeller esen kap›n›n ad›ndan günümüzde ‹stanbul' un en yo¤un tafl›t ve yaya trafiklerinden birinin yafland›¤› bu yerde bir zamanlar bahçe oldu¤u anlafl›l›yor. Bir ad› da Ç›f›t Kap›. Yeni Cami Kap›s›, Bal›k Pa-
BD MAYIS 2012
zar› Kap›s›, Zindan Kap›, Odun Kap›s›, Ayazma Kap›s›, Unkapan› Kap›s›. Galata Köprüsü ile Unkapan› Köprüsü aras›nda art›k olmayan kap›lar. Geride, Osmanl› dönemindeki pazarlar›n, iskelelerin ve zindanlar›n ad› kalm›fl. Yeni Cami Kap›s›, Latinler için San Marco Kap›s›. Profitu Prodorumu Kilisesi Kap›s›' ndan sonra Yeni Ayakap› Bizans döneminde olmayan, Kanuni Sultan Süleyman '›n açt›rd›¤› bir kap› Cibali Kap›s›
Haliç surlar›n›n günümüze gelen tek kap›s›. ‹smini, fetihte flehre buradan giren Fatih'in
komutanlar›ndan Cebe Ali'den alm›flt›r. Ayakap›’n›n devam›nda bulunan Cibali Kap›’n›n da di¤er birçok kap› gibi ismini al›fl öyküsü var. Kap›n›n solundaki kitabede bu olay flöyle anlat›lmakta: “Milad›n 29 may›s 1453 Sal› günü Bursa Subafl›s› Cebe Ali Bey buradaki sur kap›s›n› k›rd›r›p içeri girdi¤inden halk bu civara Cibali demifltir”. Bu ad bizlere her ne kadar meflhur Cibali Karakolu’nu ça¤r›flt›rsa da, ‹stanbul’a yeni bir dönemi aralayan kap›lardan birinin ad› asl›nda. Sur kap›s›n›n üstünde kap›n›n ad›n› ve önemini anlatan bir kitabe bulunur. Kap›, mahalleye de ad›n› vermifltir. cetinimir@butundunya.com.tr
"Her zaman seni üzecek birileri olacakt›r, yapman gereken insanlara güvenmeye devam etmek, kime iki defa güvenece¤ine daha fazla dikkat etmektir." Gabriel Garcia Marquez 121
BD MAYIS 2012
Koca Yusuf, Bulgaristan'in Deli Orman bölgesinde
dünyaya gelmifl, orada keflfetti¤i gürefl yetene¤ini Edirne'de gelifltirmifl, k›sa bir süre sonra da K›rkp›nar gürefllerindeki baflar›lar›yla büyük bir üne sahip olmufltu.
Türk Güreflinin "Titanik"i
Koca Yusuf Yazan: SEBAHAT ÖNEN
Ya¤l› gürefllerde, Filibeli Kara Ahmet, Adal› Halil,
Kurtdereli Mehmet gibi dönemin büyük pehlivanlar›n›n s›rt›n› yere getirmesi, Kel Aliço ve Hergeleci ‹brahim gibi büyük güreflçilere direnip, yenilmemesi, ona ülke çap›nda ün kazand›rm›fl, ad›n›n yurtd›fl›nda da duyulmas›n› sa¤lam›flt›. Koca Yusuf’un baflar›lar›, Avrupa'da büyük gürefl karfl›laflmalar›n› düzenleyen Doublier'in dikkatini çekmekte gecikmedi. Frans›z Doublier eski bir güreflçiydi ve Fransa flampiyonlu¤u için finalde karfl›laflt›¤› Fernard Sabes'e yenilerek "Güreflin Kral›” unvan›n› ona kapt›rm›fl, bu sporu b›rak›p organizatörlü¤e 122
Koca Yusuf 26 y›l yenilmeyen Kel Aliço’dan "baflpehlivan" unvan›n› alm›flt›
BD MAYIS 2012
bafllam›flt›. Doublier, ününü duydu¤u Koca Yusuf'la sonunda tan›flacak ve onun heybetli görünüflünden etkilenecekti. "‹flte y›llard›r arad›¤›m güreflçi" diyerek kendisine dört elle sar›lan Doublier’in akl›nda o günden sonra tek düflünce olacakt›... Onu günün birinde Sabes'le karfl›laflt›racak ve Sabes' in s›rt›n›n yere geldi¤ini gözleriyle görecekti.
D
oublier, bu dü-
flüncesini Koca Yusuf'un kolayl›kla gerçeklefltirece¤inden emindi, fakat onu bir süre özel olarak çal›flt›rmak zorunda oldu¤unu biliyordu. Bu dev güreflci, çay›rda yap›lan ya¤l› gürefllerde tart›flmaSoldan sa¤a: Kara Osman, Hasan Nurullah s›z bir "kral"d› ama o y›llarKoca Yusuf ve menajer Joseph Doublier da kapal› salonlarda gürefl ringleri üzerinde yap›lan Greko-Romen stilinin tamamen yabanc›- kayb› oldu¤unu anlam›flt›. Çünkü Kos›yd›. Bu yüzden ifle ona bu gürefl tü- ca Yusuf'un gücü karfl›s›nda dayanabirünü ö¤retmekle bafllad›. Koca Yusuf, lecek bir rakip olmad›¤›n› art›k o da tüm zaman›n› ve enerjisini kendisine çok iyi biliyordu. Doublier hocal›¤› greko-romen güreflini ö¤“Taktik ve teknik ö¤retmekle retmeye harcayan Doubler'e bir gün isyan etti: kendinizi de, beni de yormay›n, "Kurallar› ö¤rendim, bu b›rak›n beni güreflimi bildi¤im kadar› bana yeter” dedi. “Taktik ve teknik ö¤retgibi yapay›m." mekle kendinizi de, beni de yormay›n, b›rak›n beni güreflimi b›rakt›, Koca Yusuf’un menajerli¤ine bildi¤im gibi yapay›m." bafllad›. Düzenledi¤i ilk karfl›laflmalarZaten Doublier de çok geçmeden dan biri yenildi¤ini görmek istedi¤i taktik ve teknik ö¤retmenin zaman Sabes ile olmufltu. Fransa’da büyük 123
BD MAYIS 2012
yank› uyand›ran bu karfl›laflma sadece 4 saniye sürmüfl Koca Yusuf hem Doublier'in intikam›n› alm›fl hem de menejerine bahislerden büyük para kazand›rm›flt›.
K
ha görmek için salonu dolduran güreflseverler, o gece düfl k›r›kl›¤›na u¤rad›lar. Koca Yusuf Yenilmez Robert’e ringi dar etmifl, herkesin flaflk›n bak›fllar› aras›nda galibiyeti çok rahat kazanm›flt›. Amerikal›lar gürefl bekledikleri gibi sonuçlanmasa da Koca Yusuf'u Cihan Pehlivan› olarak alk›fllad›lar.
oca Yusuf’un Avrupa’da yapt›¤› her karfl›laflma büyük ses getirdi. Bir süre sonra Koca Yusuf’u tüm Bu karfl›laflma Yenilmez Robert Avrupa tan›yacak, rakiplerini 4-60 ve Uyan›k Doublier’e hayal edemeyesaniye aras›nda yere seren Koca Yu- cekleri miktarda para kazand›racak, suf'un karfl›s›na ç›kmaya hiçbir güreflçi Koca Yusuf’a da hiç haketmedi¤i kücesaret edemeyecekti. çük bir pay ve ulusDoublier bu durumda lararas› büyük bir gözlerini zorunlu olaünle yetinmek kalarak Amerika'ya çevirdi. cakt›. Koca Yusuf Amerika’da ulusal kahart›k sadece K›rkp›raman olarak kabul edinar çay›rlar›ndaki len ünlü güreflçi Yenilya¤l› güreflin kral› mez Robert ve Koca de¤il, Avrupa ve Yusuf aras›ndaki bir Amerika' daki tüm karfl›laflma büyük ses rakiplerinin s›rt›n› getirebilirdi. Doublier, yere getiren bir düniki ayr› dünyaya ait iki ya flampiyonuydu. O dev güreflçinin karfl›laflhem ya¤l› gürefllermas›n› özellikle gifle de, hem Greko-Roaç›s›ndan da çok kârl› men' de rakibi olmabir giriflim olarak görüyan dünyadaki tek yordu. Uyan›k organisporcu, o dönemdezatör, bu öngörüsünde ki unvan›yla bir "Ciyan›lmad›. han Pehlivan›" idi. “Yenilmez” unvanl› Amerikan gazeteleri iki güreflcinin karfl›laflbu "Cihan Pehlivan›"na yeni bir unvan mas›n› izlemek için ekliyor, bafll›klar›na Madison Square Gar"Müthifl Türk" tan›den Salonu'nu binlerce m›n› ekleyerek onAmerikal› gürefl meDünyay› dize getiren dev rakl›s› dolduracakt›. Koca Yusuf 1.88 m boyunda dan övgüyle söz ediUlusal kahramanlar›n›n yorlard›. ve 144 kg a¤›rl›¤›ndayd› yeni bir galibiyetini daAmerika'nin çeflitli
124
BD MAYIS 2012
yörelerindeki organizatörler gifle rekorlar› k›ran bu yeni "marka"ya dört elle sar›l›yorlar; kendileri büyük paralar kazand›r›rken, Koca Yusuf sadece ”flan-flöhret”le ve cebine konan harçl›k denebilecek miktarda birkaç kuruflla yetiniyordu. Amerikal›lar›n kalbinde "Amerika Fatihi" olarak tan›mlanabilecek bir sevgiyi de yaratan Koca Yusuf, alt› ay sonra kendi vata-
Bir temmuz günü kendi dünyas›na dönmek üzere "yeni dünya"dan ayr›l›rken, cebinde sadece 30 lira ve yüre¤inde memleket hasreti vard›. n›n› özlemiflti. Bir temmuz günü kendi dünyas›na dönmek üzere "yeni dünya" dan ayr›l›rken, cebinde sadece 30 lira ve yüre¤inde memleket hasreti vard›. Tek tesellisi, bu yolculu¤un sonunda memleketine kavuflma ümidiydi.
N
ew York liman›ndan bindi¤i "Marseilles" adl› geminin okyanusta seyretti¤i bir geceyar›s›nda, ne oldu¤u anlafl›lmayan büyük bir gürültü duyuldu. Geceyi y›rtan bu ses, okyanusun ortas›nda çarp›flan iki geminin büyük kay›plarla dolu sonunu duyuruyordu. Gecenin karanl›¤›nda okyanusun sular›nda ç›rp›nan kollar, imdat sesleri ve çaresizlik içinde at›lan 盤l›klar birbirine kar›fl›yordu. Marseilles'in can kurtaran sandallar› denize indirilmiflti.
Koca Yusuf’un New York Halk Kütüphanesi’nde The Terrible Turk bafll›¤› alt›nda ölüm nedeni yaz›l› foto¤rafl› arfliv belgesi Sularda ç›rp›nan yolcular kendilerine uzanan ellere sar›larak sandallara t›rman›yor, sandallar›n kenar›na tutunabilenler ellerine uzan›p kendilerini yukar› çekecek insanlar› bekliyorlard›. Sandallardan birinin kenar›na tutunan bir çift kocaman el, di¤erlerinin hiç görmedi¤i bir davran›flla karfl›laflt›. Bu ellerin sahibi Koca Yusuf'tu. Kay›ktakiler, gemide heybetine tan›k olduklar› Koca Yusuf’u tan›m›flt›. 125
BD MAYIS 2012
Ola¤anüstü gücünü duyduklar› bu adam›n sandala ç›kmas›n› istemediler. Koca Yusuf'un kendini yukar› çekmesine ve sandala girmesine engel olmak için ellerine küreklerle, çekiçlerle vurdular. Sonunda ac›mas›z darbelere daha fazla dayanamayaca¤›n› anlayan Koca Yusuf, k›r›l›p parçalanan ve sandal›n kenar›n› kana boyayan ellerini çekerek kendini okyanusun derin sular›na b›rakt›. Onu sandala almak istemeyen, kendi yaflama haklar›na bir tehdit olarak görenler zafer sevinciyle parlayan gözlerle Koca Yusuf’un dalgalar aras›nda kaybolup gitmesini izlediler. Daha sonra, yaflananlar›n kan›t› olan sandaldaki kan izlerini deniz suyuyla y›kay›p temizlediler. Sandaldakiler, “Çok cüsseliydi, onu aram›za alsayd›k, sandal› bat›r›r
hepimizin sulara gömülmesine neden olurdu” diyerek kendilerini savundular... Kurtar›ld›klar› ana de¤in geçen saatlerde sürekli bu konuyu konufltular. Ne denli do¤ru bir davran›fl sergilediklerini, baflka bir ç›kar yol olmad›¤›n›, çaresiz kald›klar›n› söyleyerek birbirlerini rahatlatmaya çal›flt›lar.
S
›rt›n› hiçbir rakibinin yere
getiremedi¤i dünya flampiyonu Koca Yusuf, Titanik’ten 13 y›l önce ayn› kaderi yaflam›fl; "dünya güreflinin devi" t›pk› Titanik gibi ayn› sularda hayata veda etmiflti. Koca Yusuf’u hiç düflünmeden okyanusa gömenler sandaldaki izleri kolayca silmifllerdi ama, vicdanlar›nda kalan bu lekeyle nas›l bafla ç›kt›lar, oras› bilinmiyor... •
Bir Kap› Kapan›r, Di¤eri Aç›l›r Genç Macar Sanatç› Arpad Sebesy milyoner Elmer Kelen’in portresini yapmak için görevlendirilmiflti. Görev zordu, çünkü Kelen sadece üç k›sa poz vermeye raz› olmufl, Sebesy portreyi ezbere tamamlamak zorunda kalm›flt›. Portreyi gören milyoner resmin kendisine benzemedi¤ini öne sürerek para ödemeyi reddetti. Genç ressam tabloyla ayr›l›rken, bir ricada bulundu: "Portreyi size benzemedi¤i için reddetti¤inizi belirten bir mektup yazabilir misiniz?" Kelen kolay kurtuldu¤una sevinerek raz› oldu. Ressam aylar sonra, Budapeflte Güzel Sanatlar Galerisi’nde sergi açt›. Milyoner Kelen, resminin "Bir H›rs›z›n Portresi" etiketiyle sergilendi¤ini duydu. Ma¤rur milyoner resmin hemen indirilmesini istedi. Müdür reddedince, Kelen topluma alay konusu olaca¤› için galericiye dava açaca¤›n› söyledi. Bunun üzerine müdür Kelen’in imzal› mektubunu ç›kard›. Milyoner art›k resmin paras›n› ödeyip almaktan baflka çare kalmad›¤›n› anlam›flt›... Genç sanatç› sadece son gülen olmakla kalmam›fl, ayn› zamanda zor bir durum kârl› bir al›flverifle dönmüfltü. Çünkü milyoner resme eskisinden on kat daha fazla ödemek zorunda kalm›flt›... 126
BD MAYIS 2012
Eflekle Gelen
Ayd›nl›k
İstanbul’un en eski spor kulüplerinden Vefaspor’un kalecisi Mustafa Güzelgöz, bir ara ailesiyle özlem gidermek için doğup-büyüdüğü memleketine, Ürgüp’e geri dönmüştü. Yazan: SABR‹YE AfiIR
B
uradaki günleri s›ras›nda da, eskiden kendisinin koflup-oynad›¤› sokaklardaki çocuklara zaman buldukça ilgi gösteriyor, onlara futbolu ö¤retiyordu. Mustafa’n›n bu ilgisi, dönemin Ürgüp Kaymakam›n›n gözünden de kaçmam›fl, ara s›ra da olsa onu uzaktan izlemiflti. Bir gün genç Mustafa’y› karfl›s›na alan Kaymakam, “Burada çocuklar›, gençleri yön127
BD MAYIS 2012
lendirecek ve e¤itecek, onlara önderlik, a¤abeylik yapacak insanlara ihtiyac›m›z var. Geldi¤in yerde, ‹stanbul’ da senin gibi insanlar daha fazla olabilir. Onun için geri dönme, burada kal.” dedi. Genç Mustafa Kaymakam Bey’in bu teklifini reddetmedi ve Ürgüp’te kald›. Ancak hayat›n› sürdürmesi için Mustafa’n›n bir ifle de ihtiyac› vard›. Kaymakam, buna da çözüm bulmaya
Mustafa’n›n daha ilk günden, kütüphanenin bir odas›na at›lm›fl rutubet içindeki el yazmas› kitaplar dikkatini çekti. ‹lk ifl bu Osmanl›ca kitaplar› güneflte kurutup havaland›rd›. Sonra bir güzel temizlik yapt›, tüm kitaplar›n tozunu ald›. Kütüphanedeki kitaplar› düzenlemeye de giriflen Mustafa, kütüphanecilik üzerine yaz›lm›fl bir el kitab›ndan yararlanarak modern bir kütüphane oluflturmaya çal›flt›. Yak›n çevresindeki tan›d›klar› ile konuflarak ellerindeki kitaplar› kütüphaneye ba¤›fllamalar›n› da sa¤lad›. Ancak her fley bir yana, kütüphaneye kimse gelmiyordu!.. Yak›nlar› ve köylülere say›s›z daveti sonuçsuz kal›nca Mustafa, “E¤er onlar kitap için gelmiyorsa, ben kitab› onlar›n aya¤›na götürürüm.” dedi. Bürokratlar› güçlükle ikna etti ve kütüphane kadrosuna bir eflek ald›. Efle¤in semerinin iki yan›na birer Mustafa Güzelgöz “Onlar kitap için gelmiyorsa, sand›k haz›rlayan Musben kitab› onlar›n aya¤›na götürürüm.” dedi. tafa, bu sand›klara da kitaplar› yerlefltirdi. Sangönüllüydü: “Sen bizim çocuklar›m›za d›klar›n üzerine ‘Kitap ‹are (ödünç) futbolu ö¤ret, antrenörlük yap. Ben Sand›¤›’ yazd› ve köy köy gezmeye senin için bir memuriyet ayarlamaya bafllad›. Kütüphanenin girifline ‘Sadeçal›flaca¤›m.” ce Pazartesi ve Cuma günleri aç›yoKaymakam dedi¤ini yapt› ve Tah- ruz’ yaz›s› as›p, köylerde karfl›laflt›¤› sin A¤a Kütüphanesi memuresinin çocuklar›n ellerine kitaplar vermeye emeklili¤e ayr›lmas› üzerine boflalan bafllad›: kadroya Mustafa atand›. ‹kinci Dünya “Çocuklar bunlar› okuyun, aran›zSavafl›’n›n devam etti¤i 1944’te kütüp- da de¤iflin. On befl gün sonra ayn› hanedeki görevine bafllayan genç gün gelip alaca¤›m. Aman y›pratma128
BD MAYIS 2012
y›n, di¤er köylerdeki arkadafllar›n›z da okuyacak.”
M
ustafa art›k Ürgüp’ teki kütüphanede bir iki gün durup, di¤er günler efle¤i Yüksel’le köy köy geziyordu. Köylerdeki çocuklar art›k Mustafa’ya al›flm›fl, onu alacaklar› yeni kitaplar›n heyecan› içinde alk›fllarla karfl›lar olmufltu. Böyle böyle Mustafa’n›n ünü yay›lm›flt› ve art›k insanlar kütüphaneye de gelmeye bafllam›flt›. Ancak halen bir sorun vard›: Bu kez de kad›nlar gelmiyordu! Hemen Zenith ve Singer’e mektup yazd›: “Bana dikifl makinesi yollay›n, firman›z›n ad›n› kütüphanenin girifline kocaman yazay›m” dedi. Zenith dokuz tane, Singer bir tane dikifl makinesi göndermiflti. Sal› günlerini kad›nlar günü yapan Kütüphaneci Mustafa, bir biçki-dikifl kursu
Ancak halen bir sorun vard›: Bu kez de kad›nlar gelmiyordu! bafllatt›. Kursa ilgi oldukça yo¤undu, bu nedenle kütüphanenin giriflinde s›ra bile olufluyordu. Mustafa s›ra bekleyen kad›nlara, “Burada bofl bofl beklerken kitap okuyabilirsiniz” diyerek kitaplar vermeye bafllad›. 1963’te düzenlenen bir uluslararas› yar›flmaya Devlet Planlama Teflkilat› taraf›ndan gönderilen Güzelgöz’ün çal›flmalar›, 77 ülke aras›ndan Türkiye’yi birinci yapt›. Ve Mustafa Güzelgöz “Dünya Bar›fl Gönüllüleri ‹nsanl›¤a Hizmet Ödülü”nü ABD Devlet Baflkan› John Kennedy’nin elinden ald›. Bu çaban›n karfl›s›na elbette engeller de ç›km›flt›. O dönemde modern bir araçla gezici kütüphane çal›flmala129
BD MAYIS 2012
r›n›n gerçekleflebilmesi için kütüphaneye hediye edilen 1960 model jip soruflturma konusu yap›ld› ve Mustafa Güzelgöz hakk›nda dava aç›ld›. 50 yafl›na gelmifl olan Kütüphaneci Mustafa bask› ile emekli edildi. Köylerdeki çocuklara
yerleflen okuma sevgisi için vefa duyan ve onun çabalar›n› hiç unutmayan Köy çocuklar› kitap heyecan› ile Mustafa Ürgüp halk›, 2005’te ha- Güzelgöz’ü alk›fllarla karfl›lar olmufltu. yata veda eden Mustafa Güzelgöz ve efle¤inin heykelini yapt›- di¤i hizmetlerini halk›n unutmad›¤› rarak, ona olan minnetlerini an›tlaflt›r- Mustafa Güzelgöz ve efle¤inin heykeli d›. Nevflehir’den ve bu ülkenin her var. yerinden nice müdür, amir, vali, büHer ne yap›yorsa ‘en iyisini yaprokrat, milletvekili, politikac› geçti; mak’ için çaba gösteren; yapt›¤› ifle, binlercesinin ad›n› kimse hat›rlamaz oldu¤u yere de¤er, yenilik katanlar ama ola¤anüstü ad›mlar atarak ver- asla unutulmaz… • GENÇL‹⁄‹N SIRRI
“Gençlik bir hayat devresi de¤il, bir ak›l halidir. Y›llar cildi buruflturabilir, ruh ancak heyecanlar›n bitifliyle buruflur. ‹nsan kendine güveni kadar genç, kuflkusu kadar yafll›, Cesareti kadar genç, korkular› kadar yafll›, Umudu kadar genç, bezginli¤i kadar yafll›d›r. Hiç kimse fazla yaflam›fl olmakla yafllanmaz. ‹nsanlar› yaflland›ran, ideallerinin bitmesidir. Kalbi sevdikçe, nefle duydukça, güzellikleri fark ettikçe, beyni yeni fleyler keflfettikçe, herkes gençtir. ‹nsanlar yaflad›kça yaflland›klar›n› san›rlar, Halbuki yaflamad›kça yafllan›rlar. ‹nsan, yafll› olmaya karar verdi¤i gün yafllan›r.” Gönderi: ÜSTÜN KÜSEFO⁄LU 130
‹NSANLAR YAfiADIKÇA Mehmet Ünver
Akraba Olmak ‹stediklerim Öyle insanlar vard›r ki, daha ilk karfl›laflmam›zda do¤all›klar›, s›cakl›klar› ve samimiyetleriyle gönlümüzü fethederler. Olduklar› gibi göründükleri ve aç›k sözlülükleri sayesinde kan›m›z hemencecik kaynar onlara. ep yak›n›m›zda olmalar›n› dileriz. Yaflad›¤›m›z muhitte, ifl ortam›m›zda, gezip dolaflt›¤›m›z yerlerde o s›cac›k yüzleriyle karfl›laflmak, etrafa yayd›klar› pozitif enerjiden faydalanmak isteriz. Hatta daha da ileri gidip gönlümüzden geçen temenniyi flu cümleyle dillendiririz: “Keflke akraba olsaym›fl›z”.
H
Bu durum hayali karakterler için de geçerlidir. Sinemada, sahnede seyretti¤imiz, sempatimizi kazanan, yüre¤imizi ›s›tan o canland›rma karakterlerle de bazen gönül ba¤› kurar›z. Hatta baz›lar› öyle sempatik gelirler ki, gerçekte olmad›klar› halde keflke flunun gibi bir akrabam olsayd› dersiniz. Eminim ki sizleri de bu denli etkilemifl sempatik insanlar, ilginç karak131
BD MAYIS 2012
“Günayd›n Vietnam” ve ard›ndan büyük caz dehas› Charlie Parker’›n trajedilerle dolu yaflam›n› baflar›yla canland›rd›¤› “Bird” filminden ayn› duygularla ayr›ld›m. Ne gariptir, tariAKTÖR FOREST STEVEN hin en kanl› diktatörlerinden biri olan WHITAKER O sempatik, siyahî adam› ilk kez, ‹di Amin’i canland›rd›¤› ve Oskar seyredenlerin surat›na bir tokat gibi ödülünü kazand›¤› unutulmaz periniveren “Müfreze” isimli filmde gör- formans› “‹skoçya’n›n Son Kral›” filmüfltüm. Vietnam savafl›na er olarak minde bile sevimli yüzünün izlerini kat›lan yoksul bir genci canland›r›yor- saklayamam›flt›. ‹stese de yeterince du. Evinden binlerce kilometre uzak- zalim ve korkunç olam›yor, seyirci lardaki bir atefl cehenneminde, etraf›n- ondan nefret edece¤ine seviyordu. Forest Whitekar, rolüne al›flabilda bombalar patlar ve insanlar birbiri mek için iki sene Uganda’da yaflam›fl, ard›na ölürlerken savafl›n olanca korDo¤u Afrika flivesiyle ‹ngilizce konukunçlu¤una karfl›n insan›n içine iflleflabilmek için e¤itim alm›fl, ‹di Amin’i yen yumuflac›k bak›fllar›yla yüre¤imde daha iyi anlayabilmek için onun muhözel bir yer edinmiflti. Sonralar› içimde teflem saraylar›nda kalm›fl, yataklar›ns›cac›k duygular oluflturan bu iri k›y›m da uyumufl hatta tarihin bu en ac›mas›z siyahî adam› izlemeye ald›m ve baflka diktatörünün hayatta kalabilmifl olan filmlerini de seyrettim. metresleriyle tan›flm›flt›. Belki de bu Forest Steven Whitaker sayede Oskar ödülünü ald›. Yoksa asla yeterince korkutucu de¤ildi. Forest’leneden akraba olmak istedi¤ime gelince: Onu izlerken bir gün yaflça benden küçük olan bu iri, k›y›m sevimli adam› hep eksikli¤ini duydu¤um bir a¤abey yerine koyma arzumun ayr›m›na vard›m. Ten renklerimizin farkl› olmas› da bu düflüncemi etkilememiflti. terler vard›r. Bu duygudan yola ç›karak akraba olmak iste¤i duydu¤um üç sempatik karakteri sizlerle paylaflmak istiyorum:
132
BD MAYIS 2012
Gün gelir kendi akrabalar›m›zdan göremedi¤imiz s›cakl›¤› en küçük bir kan ba¤›m›z olmayan kiflilerde buluruz. Çocuklu¤umdan bu yana hep koruyuculu¤una gereksinim duydu¤um, yerine göre sevecen, yerine göreyse büyü¤üm oldu¤unu hissettirecek otoriter bir a¤abey sahibi olmay› istemifltim. Kendilerinden yedi, sekiz yafl büyük a¤abeyleri olan arkadafllar›m› hep k›skand›m. Benim de gerekti¤inde gidip s›¤›naca¤›m, korumac›l›¤›na, gücüne güvenebilece¤im bir a¤abeyim olsayd›. Hatta kafam› k›zd›ranlara gözlerini korkutmak için “Sizi abime söylerim haaaa” diye tehditler savurabilseydim. Kim olursa olsun insano¤lu çocukluk y›llar›ndan bafllayarak hep ilgi gösteren, kollayan, aray›p, soran, zaman› geldi¤inde sahip ç›kan birilerinin
varl›¤›na gereksinim duyar. Gün gelir kendi akrabalar›m›zdan göremedi¤imiz s›cakl›¤› en küçük bir kan ba¤›m›z olmayan kiflilerde buluruz. Bu durum yaflam›n zorluklar›na karfl› direncimizi artt›r›r, moralimizi yükseltir. ‹flte bu yüzden yaflam›m›zda bir kez bile karfl›laflmad›¤›m›z ve karfl›laflmam›z›n da pek olas› görünmedi¤i kiflilerle akraba olma arzusu duyar›z. Filmlerde canland›rd›¤› güvenilir, sevimli, güçlü karakterlerle yüre¤imde yer edinen Forest Whitaker asl›nda hep özlemini duydu¤um a¤abey karakterinin simgesel bir örne¤idir. HÜSEY‹N BADEM
Ata Demirer’i zaten çok severim.
Ata Demirer, (Hüseyin Badem) ”Eyvah eyvah” adl› filminde Demet Akba¤ ile birlikte
133
BD MAYIS 2012
Onun hayat verdi¤i, sempatik, dürüst ve bir o kadar da saf Çanakkaleli delikanl› Hüseyin Badem karakterineyse ailemin bir üyesiymifl gibi ba¤land›m. Öyle ki, kula¤a çok hofl gelen o Trakya flivesiyle konuflan tombik delikanl›n›n sanal bir kahraman oldu¤unu unutup gerçekmifl gibi görmeye bafllad›m. Derken onun için de benzer duygular besledi¤imin ayr›m›na vard›m. üseyin Badem gerçek yaflamda kuzenim olsayd›. Biraz uzakta, Edirne’de yaflasayd›. Bir sabah elinde bavulu ç›k›p gelseydi. Annesi, “Hadi git, biraz da amcanlarda kal” diye onu bize postalam›fl olsayd›. O sevimli koca bedenine uyacak fazla elbisesi olmad›¤› için ço¤unlukla eflofmanlarla dolaflsayd›. Pek bilmedi¤imiz Trakya’y›, orada geçen günlerini, dostluklar›n›, gelecek düfllerini anlatsayd›. ‹stanbul için son derece yabanc› olan o tatl› Trakya flivesiyle oralarda bafl›ndan geçen ilginç olaylar› dinlerken kahkahalara bo¤ulsayd›k. S›n›rl› olanaklar› olan evimizde ayn› odada kalsayd›k, gece geç saatlere kadar bu sempatik akrabam›z›n s›cac›k yüre¤inde yaflatt›¤› umutlar›, gelece¤e dair düflüncelerini, o güne kadar herkesten saklad›¤› platonik aflklar›n› dinleseydik. Onu dinledikçe kuzenimiz Hüseyin Badem’in o tombik bedeninin alt›nda saf bir çocuk tafl›d›¤›n› anlayarak ona daha da çok ba¤lan›p, biz de kimselere açamad›¤›m›z iç dünyalar›m›z›, gizli sevdalar›m›z› ona anlatsayd›k. Sonra bir gece di¤er yafl›tlar›m›z› da al›p t›pk› canland›r›ld›¤› filmdeki
H
134
gibi bir kumsalda yakt›¤›m›z ateflin çevresinde oturup bir yandan kafa çekerken bir yandan da flark›lar› türküleri birbiri ard›na patlatsayd›k. Bu sayede o sempatik akrabam›z› asl›nda çok az tan›d›¤›m›z› anlay›p, geçmiflte uzak kald›¤›m›z için kendimize k›zsayd›k. Medyada Ata Demirer’le ilgili bir haber okudu¤umda onun büyük bir ustal›kla canland›rd›¤› Hüseyin Badem karakteri gözümün önüne geliyor. Do¤al olarak da çevremde o sempatik Trakyal› gibi saf, içten, insanlar›n ço¤almas›n› arzuluyorum. Keflke onunla da akraba olsayd›k. MÜRÜVVET S‹M
Sinemada canland›rd›¤› flirin oldu¤u kadar flirret olabilmeyi de beceren, damar›na bas›ld›¤›nda kibarl›¤› filan bir yana b›rak›p an›nda k›z›lca k›yamet kopartan o canl›, nefleli, uçuk, kaç›k kad›n karakteri çok ama çok sevmifltim. Bir filmin jeneri¤inde onun ismi varsa o film benim için seyredilmeye de¤er özelli¤ini kazan›yordu. Dahas› gerçek yaflam›nda da perdede yaratt›¤› karakterden farks›z oldu¤una inand›rm›flt›m kendimi. Kim bilir belki de gerçek yaflamda bunun tersi yaflan›yor, film çal›flmalar› bitip, evine gitti¤inde sessiz sedas›z köflesine çekilip, han›m han›mc›k oturan bir insan oluveriyordu. Yani sinemada yaratt›¤› karakterin tamamen karfl›t› bir içyap›s›na sahipti. Yine de ben onu gözümde an› an›na uymayan, etrafa utangaç gülücükler saçarken birden edepsizlefliveren, tatl› kaç›k kad›n olarak yaflatt›m hep. Benim halam, teyzem yok. Bu
BD MAYIS 2012
nedenle Mürüvvet Sim’i asl›nda hep baba yar›s› bir hala veya anne yar›s› bir teyze olarak düflledim. Çal›flan bir anneye sahiptim. En büyük düflüm; okuldan döndü¤ümde kap›y› gülen yüzüyle annemin açmas›yd›. Ne yaz›k ki bu hemen hiç gerçekleflmedi. O nedenle anneleri çal›flmay›p evde oturan arkadafllar›m› hep k›skand›m. Kalabal›k bir aile olsayd›k, annem iflteyken evimiz halalar›n, teyzelerin u¤rak yeri haline gelseydi. Okuldan döndü¤ümde yaln›z, sessiz bir ev yerine konuflmalar› soka¤a kadar taflan kalabal›k aile üyeleri beni karfl›lasayd›.
Mürüvvet Sim
kadar götüren anneler, teyzeler, yengeler ve halalar yaflard›. Gördü¤ümüz tüm kad›nlar huylar› ve davran›fllar›yla o beyaz perde karakterine benzerlik gösteren insanlard›. ‹flte bu yüzden
Gördü¤ümüz tüm kad›nlar huylar› ve davran›fllar›yla o beyaz perde karakterine benzerlik gösteren insanlard›. eki, neden herhangi bir han›m de¤il de Mürivvet Sim’in perdede canland›rd›¤› gibi bask›n bir karakter istiyordum evde? San›r›m bunun yan›t› yaflad›¤›m›z çevrede sakl›. fiirin bir Bo¤aziçi iskelesi olan muhitimizin ahflap cumbal› evlerinde ço¤unlukla laf›n› esirgemeyen, yeri geldi¤inde gözünü karartan, a¤z› iyi laf yapan, hatta gerekti¤inde ifli çaçaronlu¤a
P
kafas› att› m› kral›n› takmadan sonuna kadar giden, do¤ru bildi¤ini gere¤inden fazla bir fevrilikle savunan, asla altta kalmayan o kanl›, canl› kad›n karakterin suskun evimizde yaflamas›n› istedim. Keflke Mürüvvet Sim halam›z olsayd›. Pat diye ç›k›p gelerek günlerce bizde kalsayd›. Annem ifle giderken onu kap›da u¤urlay›p “Sen merak etme hemflire, çocuklar evvel Allah, sonra bana emanet” diyerek 135
BD MAYIS 2012
kad›nca¤›z›n yüre¤ine su serpseydi. Ard›ndan sonuna kadar açt›¤› radyodaki flark›lara ba¤›ra ça¤›ra efllik ederek bir ç›rp›da ortal›¤› toplasayd›. Ev ifllerini hallederken iki de bir kap›n›n önüne ç›k›p karfl› pencerelerdeki komflulara laf yetifltirseydi, yemek için bizi hiç zorlamay›p “Amannn... ‹ster yiyin ister yemeyin!” diye yakam›zdan düflseydi. Evde az›c›k gürültü yapt›¤›m›zda kap›y› aç›p “Hadi bakay›m d›flar›, kafam› fliflirdiniz” diye kardeflimle beni soka¤a k›flk›fllasayd›. Öte yandan sorumlulu¤unu bilen bir hala olarak “Bana bak›n sak›n evin önünden ayr›lmay›n yoksa anan›zdan do¤du¤unuza
piflman ederim” diyerek gözda¤› vermekten de geri kalmasayd›. Bütün bunlara karfl›n akflam annem iflten geldi¤inde hiç renk vermeden “Çocuklar›n maflallah› var, hiç yaramazl›k yapmad›lar” diyerek kad›nca¤›z›n içini rahatlatsayd›. Yukar›da da belirtti¤im gibi öyle insanlar vard›r ki, do¤all›klar›, s›cakl›klar› olduklar› gibi görünmeleriyle gönlümüzü fethederler, onlar› hep çevremizde görmek isteriz, hatta keflke akrabam›z olsalard› deriz. ‹flte bunlar da benim hiç tereddütsüz akraba olmak istediklerim. • mehmetunver@butundunya.com.tr
‹LG‹NÇ DAVA KONULARI
Dünyada birbirinden ilginç davalar aç›l›yor. En tuhaf ve ilginç davalar›n ise Amerika’da aç›lmas› nedeniyle, her y›l y›l›n en ilginç davas› yar›flmas› düzenleniyor ve ilginç dava açana ödül veriliyor. Ak›llara durgunluk veren davalardan bir kaç› flöyle:
• San Diego'da bir adam belediyeye karfl› 5,4 milyon dolar tazminat davas› açt›. Belediye salonunda verilen konser s›ras›nda erkekler tuvaletinde bir kad›n gördü¤ü gerekçesiyle, duygusal travma yaflad›¤›n› öne sürdü.
• Bir soyguncu hapishane yönetiminden flikayetçi oldu. Çünkü tek kiflilik hücrede kalan tutuklu, bedava deodorant vermedi¤i için hapishane yönetimine k›zd›.
• Bir kanser hastas›, öngörülen süre içinde ölmedi¤i gerekçesiyle sa¤l›k müdürlü¤ünü dava etti. Doktorlar›n koydu¤u teflhise göre çoktan ölmüfl olmas› gerekti¤ini belirten davac›, tazminat istedi.
• Bir kad›n sürücü, buz tutmufl yolda motorlu bir k›zakla çarp›flt›. K›za¤›n sürücüsü öldü. Kad›n sürücü, tan›k oldu¤u ölüm an›nda yaflad›¤› flok yüzünden adam›n dul kar›s›na tazminat davas› açt›.
•
Florida'da bir bal›kç› fliddetli f›rt›nada öldü. Ailesi, hava tahmin raporu do¤ru ç›kmad›¤› gerekçesiyle bir TV kanal›ndan 10 milyon dolar tazminat istedi. Dava reddedildi. 136
YAZAR DEDE VE TORUNLARI Muzaffer ‹zgü
Anneannem Bilgisayar Ald›
Bizim bilgisayar›m›z yok. Ben üçünçü s›n›fa gidiyorum, ablam beflinci s›n›fa gidiyor. Ablam›n dedi¤ine göre s›n›flar›ndaki bütün arkadafllar›n›n bilgisayarlar› varm›fl.
S
›n›fta üç kiflinin yokmufl, biri de ablamm›fl. Bizim s›n›ftaki arkadafllar›m›n da bilgisayarlar› var. Hatta bir keresinde Demet bilgisayar›n› okula getirmiflti. Bize bilgisayar›n› aç›p gösterdi. Demet öyle güzel kullan›yordu ki bilgisayar›n›. "Çok kolay arkadafllar diyordu." Kolay m›? I ›h... Üzerinde öyle tufllar var ki. Bakt›m bakt›m, bir ara "acaba hangisine dokunsam," dedim.
Demet güldü, "‹stedi¤ine dokun, ben düzeltirim," dedi. Ekledi? "Bazen internete bile giriyorum." ‹flte o zaman ö¤retmenimiz s›n›fa girdi. Bizim Demet’in bafl›nda topland›¤›m›z› görünce, "N'oluyor orada çocuklar?" dedi. "Demet bilgisayar›n› getirmifl ö¤retmenim," dedik. Ö¤retmenim gülümseyerek yaklaflt›, Demet’in saçlar›n› okflad›. 137
BD MAYIS 2012
"Demet getirirken götürürken bilgisayar›n›n bafl›na bir kaza gelmesin?" Dedi. Demet: "Dikkat ediyorum ö¤retmenim," diye yan›t verdi.
O
gün bir anda ben de seviverdim bilgisayar›. ‹çimden, “Keflke benim de olsa” dedim. Ama olmaz ki! Babam›n ayl›¤› ancak ev kiras›na ve di¤er masraflara yetiyor. Baz› fleyleri annem taksitle al›yor ama o taksitler de her ay ödeniyor. Zaten babam ayl›¤›n› anneme veriyor, "Sen benden daha iyi harc›yorsun Lale," diyor. Eh o zaman annemi görmelisiniz, elinde kalem, önünde ka¤›t, bafll›yor yazmaya, "fiu gelir, flu da ev kiras›. fiimdi gelelim taksitlere..." O anda anneci¤imin yüzüne bak›yorum, kafllar› çat›k, gözleri çakmak 138
çakmak, soluklar› s›k, topluyor, topluyor, ç›kar›yor... Sonunda poflayarak, "‹flte çocuklar geriye kalan para. Bununla bir ay geçinece¤iz, yani markete gidece¤iz, meyve alaca¤›z, et alaca¤›z, bakkaldan ekmek alaca¤›z" diyor. Haydi flimdi kalk da söyle, "Anneci¤im biz bilgisayar istiyoruz!" Anneci¤imin diyece¤i belli, "Beni ac› ac› güldürmeyin çocuklar!.." Ac› ac› gülmek nas›l acaba? Annemin ac› ac› gülmesini istemedi¤imiz için ben de Gonca da a¤z›m›z› açm›yoruz. Sonra ablamla odam›za çekildi¤imizde, "Ah bir bilgisayar›m›z olsa," diyoruz. Diyoruz ama ablam da ben de kullanmas›n› bilmiyoruz. "H›h," diyor ablam, "Demet nas›l ö¤renmifl. Kaan nas›l ö¤renmifl, biz de birkaç gün içinde ö¤reniriz."
BD MAYIS 2012
Bilmem ablam› ama bazen ben düfllerimde bilgisayar görüyorum. Öyle de güzel kullan›yorum ki. Hatta s›n›fta ba¤›r›yorum, "Arkadafllar bilgisayar ö¤renmek isteyen varsa benimle bizim eve gelsin." Ah düfl ya bu, ard›mda kaç çocuk bizim evin yolunu tutuyoruz. Bakkal amca soruyor, "Yalç›n arkandaki ordu da ne?" "Onlar› bize bilgisayar ö¤retmeye götürüyorum..." Sonra bir uyan›yorum ki ne bilgisayar var ne de arkamda yürüyen arkadafllar›m. Düflümü ablama, anneme anlat›yorum, ikisi de gülüyorlar. Elele tutuflup ablamla okulun yolunu tutuyoruz. Ama yolumuzun üzerindeki bilgisayar sat›fl yerinin vit-
"Ablac›¤›m, anneanneme söylesek..." blam yüzüme bakt›, ›s›rd›¤› simit a¤z›na yap›fl›k kald›, gözlerini havada gezdirdi, sonra bana bak›p gülümseyerek, "O da paras›n›n yetmedi¤ini söylüyor, alamaz," dedi. "Belki al›r ablac›¤›m..." Olur ya, belki al›r. Bizden baflka torunu yok ki. Ona dedemden maafl kalm›fl, ev kiras› da vermiyor. Gerçi maafl› çok azm›fl ama, belki bir bilgisayar almaya gücü yeter. Aaa, okuldan dönerken ablam da ayn› fleyi söyledi. "Eve geldi¤inde söyleyelim." Uf bir z›play›fl›m var, sanki bilgisayar al›nm›fl gibi. Evet evet. Al›nm›fl
A
Bilmem ablam› ama bazen ben düfllerimde bilgisayar görüyorum. Öyle de güzel kullan›yorum ki... rinlerine bakmaya bafll›yoruz. "fiu mu olsun Yalç›n?" "Yok flu olsun abla." "Ama baksana o çok pahal›." "Belki içerdekilerden ederi uygun olan vard›r." "Yalç›n unutuyorsun param›z yok, alamay›z." "Evet ablac›¤›m alamay›z..." Akl›ma geldi, soluklanmadan ablama söyledim.
gibi ablamla yol boyunca bilgisayar›m›z› konufltuk. Ben de sandalyemi bilgisayar›n yan›na çekiyorum, ablam, "Bak Yalç›n fluraya bas›nca bilgisayar aç›l›yor..." "Aç›l›yor ablac›¤›m..." Uf uf, ifltah›m da aç›l›yor, acaba annem ne piflirdi? Dilerim ›spanak piflirmifltir, üzerine de yo¤urdu dökünce, anneannemin ald›¤› bilgisayar da sofran›n bir yan›nda olunca... Anneannem bize haftada 139
"Çok sevinece¤iz anneanne," dedi. Aaa... anneannem bafl›n› sall›yor, gözleri de yaflarm›fl, "Ah ah dedeniz de size bilgisayar ald›¤›m› görseydi, ne sevinirdi," dedi.
‹ iki gün ö¤leden sonra gelir. Hep söyler: "Ah, sizi görmeye geldim çocuklar, ne yapay›m özlüyorum. fiu a¤r›lar›m olmasa hergün gelirim ama... Anneanneme sar›l›r›z, onu öperiz. O da bizi öper. Mutlaka yan›nda bize vermek için getirdi¤i birfleyler vard›r. Anneannem bugün de hafllanm›fl kestane getirmifl. Aman öyle de tatl›, öyle de lezzetli ki. Ablamla kestaneleri hap hup yutuyoruz, bir yandan da birbirimizin gözlerine bak›yoruz. “Acaba hemen söyleyelim mi?” Söyleyelim ya... Aaa, bu denli olur, iki kardefl birden: "Anneanne" deyiverdik. Eee, gerisi? Gerisi bilgisayar ama nas›l diyelim? Ablam birden deyiverdi. Ben de bafl›m› sallad›m, "H›, h› anneanneci¤im, bilgisayar," dedim. "Lütfen bize bilgisayar al›r m›s›n?" Ablam anneannemin boynuna doland›, 140
kimiz birden mutfa¤a kofltuk, annem birfley oldu sand›, çünkü ikimiz de, "Anneannem bize bilgisayar al›yooor!" diye ba¤›r›yorduk. Aaa! aneannem aya¤a kalk›verdi, "Haydi almaya gidiyoruz," dedi. "fiimdi mi?" diye ba¤›rd›k. Ben hiç bu denli h›zl› giyinmedim. Zaten anneannem çoktand›r düflünüyormufl, ama kendine alacakm›fl, bilgisayardan dosyalar indirecekmifl, internete girecekmifl, yaln›z can› çok s›k›l›yormufl. Anneannem de ayn› sat›fl yerine bakarm›fl. Bize gelirken, giderken alaca¤› bilgisayar› saptam›fl bile. Sat›fl yerine girdik, iki kardefl çok heyecanl›y›z. Anneannem öyle kararl› ki, sanki almak istedi¤i bilgisayar› baflkas› alacakm›fl gibi, h›zla o rafa gidiyor ve bilgisayar› kap›yor. "Nas›l çocuklar?" ‹ki kardefl ba¤›r›yoruz: "Tam istedi¤imiz anneanne!" O gece anneannem bizde kald›. Niye mi? Me¤er evinin yan›ndaki okulda bilgisayar kursu aç›lm›fl, o kursa kat›l›yormufl, kursu da birkaç gün önce tamamlam›fl. "Çocuklar sizin için sürpriz oldu de¤il mi?" "Hem de nas›l anneanneci¤im?" Anneannem bilgisayar› aç›yor, kap›yor, her tuflunu biliyor... Sanki bilgisayar ö¤retmeni. Çok yafla anneanne!..• muzafferizgu@butundunya.com.tr
TATLI B‹R ÖYKÜDÜR YAfiAM Yücel Aksoy
B
a¤›fllamak
a¤›fllamamak
Simon Wiesenthal, Polonya’da bir toplama
kamp›nda tutsak olarak bulunmaktad›r ve bütün iste¤i, ölmeden bu kamptan kurtulabilmektir. Kampta çeflitli a¤›r ifllerde çal›flt›r›lan Wiesenthal’e o gün verilen görev, do¤u cephesinden getirilen yaral› Alman askerleri için hastane haline getirilen binada çöpleri toplamakt›. Sessiz ve sakin bir flekilde iflini yapmaya çal›fl›rken, aniden bir hemflire gelip onu kolundan yakalad› ve kendisiyle gelmesini emretti. 141
BD MAYIS 2012
Ü
st kata ç›kt›lar. Yaral› askerlerle dolu koridoru geçip, ölmek üzere olan genç bir nazi subay›n›n yata¤›n›n yan›na geldiler. Ad› Karl olan subay, uzan›p Wiesenthal’in elini yakalad› ve sanki kaçmas›ndan korkuyormufl gibi s›k›ca tuttu. Bir yahudi ile konuflmas› gerekiyordu. Yapt›¤› korkunç fleyleri itiraf edip, kendisini yahudi ›rk› ad›na ba¤›fllamas›n› isteyecekti. Yoksa huzur içinde ölmesi olanaks›zd›. Peki ne yapm›flt› Karl? Onu vicdan azab› içinde kahreden büyük suçu neydi? Bu yükten bir an önce kurtulmak istercesine konuflmaya bafllad›: “Birli¤im, ço¤unlu¤unu yahudilerin oluflturdu¤u bir Rus köyünü ele geçirmiflti. Benim komutan› oldu¤um manga, ald›¤›m›z emir gere¤i, bir evin içine önce benzin bidonlar›n› yerlefltirdik ve sonrada köyün yahudi halk›ndan 200 kifliyi bu eve bal›k istifi y›¤d›k, kap›y› da s›k›ca kapatt›k. Daha sonra da evi atefle vermek için pencerelerden içeri dinamit att›k. Pencereden atlay›p kaçmaya çal›flan olursa, vurmak için emir alm›flt›k.” Birkaç saniye durdu. Belli ki o günü bir kez daha yaflamak onu kahrediyordu. Ama bir an önce de anlatmas› gerekiyordu. Tekrar söze bafllad›: “Bina cay›r cay›r yanarken, ikinci kat›n penceresinde, kollar›nda küçük bir çocuk olan bir adam göründü. 142
Elbiseleri alev içindeydi. Yan›nda da, flüphesiz çocu¤un annesi olan bir kad›n vard›. Adam, kuca¤›ndaki çocukla birlikte soka¤a atlad›. Birkaç saniye sonra da onu kad›n izledi. Kendilerini toparlamaya f›rsat vermeden atefl açt›k ve hareketsiz kalana kadar da atefl etmeyi sürdürdük. Aman Tanr›m! Bu görüntüleri hiç unutamad›m, hep beni takip etti. Korkunç patlaman›n ard›ndan cay›r cay›r yanan ev, feryad eden insanlar›n kulaklar›mdan gitmeyen sesleri, pencereden atlayan adam›n ve kad›n›n taranmas›... Hiç akl›mdan ç›km›yor..”.
Kendilerini toparlamaya f›rsat vermeden atefl açt›k.
BD MAYIS 2012
Genç subay bir süre daha sustu. Sonra yorgun, bitkin bir flekilde, Wiesenthal’in gözlerinin içine bakarak flöyle konufltu: “Size anlatt›klar›m çok korkunç fleyler, biliyorum... Ama bunu bir yahudiye anlat›p ondan özür dilemek istedim... Sizden çok fley istedi¤imi biliyorum ama lütfen beni affetti¤ini söyle.. Yoksa huzur içinde ölemem.” Uzun bir sessizlik oldu. Süper ›rk›n bir üyesi, afla¤›lanm›fl ›rk›n bir üyesine, kendisini ba¤›fllamas› için yalvar›yordu. Her ikisi için de bir dönüm noktas›yd› ve Tanr› yan›bafllar›ndayd›. Wiesenthal, sonras›n› flöyle an-
lat›yor: “Aya¤a kalkt›m... Ellerini birbirine kenetlemifl yüzüme bak›yor ve a¤z›mdan ç›kacak kelimelerin ne olaca¤›n› heyecanla ve merakla bekliyordu. En sonunda karar›m› verdim ve tek söz söylemeden odadan d›flar› ç›kt›m.” Alman subay› Karl, Tanr›’n›n huzuruna, yahudi ›rk› taraf›ndan ba¤›fllanmam›fl olarak ç›kacakt›. Wiesenthal, toplama kamp›ndan sa¤ olarak ç›kmay› baflard›. Fakat o da nazi subay›n› unutam›yordu. Huzuru kaçm›flt›. Acaba askeri ba¤›fllasa m›yd›? Bu olay›, sonradan an›lar›n› yazd›¤› “Ayçiçe¤i” adl› kitab›nda okuyucular›na aktard› ve öyküsünü en can al›c› cümle ile bitirdi: “Siz olsayd›n›z ne yapard›n›z?” Wiesenthal’in sorusuna 32 okuyucusundan yan›t geldi. Bunlardan biri de, yine bir savafl tutsa¤› olan Josek’ten idi. Gönderdi¤i mektubunda Josek
flöyle diyordu: “Alman askerini, size böyle bir yetki vermemifl insanlar›n ad›na ba¤›fllama hakk›n›z yok. ‹nsanlar›n sizin flahs›n›za yapm›fl olduklar› fleyleri, isterseniz ba¤›fllay›p unutabilirsiniz. Bu sizin kendi sorununuzdur. Fakat vicdan›n›za baflka insanlar›n ac›s›n› yüklemek, korkunç bir günah olurdu.” “Ba¤›fllama, herhangi bir hatay› ya da kötü davran›fl› olmam›fl sayarak ceza vermekten vazgeçme” fleklinde tan›mlan›yor Türk Dil Kurumu sözlü¤ünde... Ba¤›fllamak sözcü¤ünün çok yak›n iki akrabas› var: Hoflgörü ve Sevgi...
B
urçlarla ilgili konular konuflulurken, o burca ait özellikler s›ralan›r: Örne¤in, duygusald›r, gerçekçidir, tembeldir, çal›flkand›r, titizdir vs... Bir de üzerine basa basa, sanki büyük bir özellikmifl gibi “kindard›r, affetmez..” denilir. ‹flte bir meziyetmifl gibi bahsedilen bu davran›fl, o kimselerin sevgiden yoksun olduklar›n›n ilan›d›r. Çünkü ba¤›fllamak, insan sevgisinin do¤al sonucudur. Ba¤›fllay›c›l›k, insan ruhunun ar›nm›fll›k derecesini gösterir. Ba¤›fllamak, Yüce Yaratan’›n iste¤idir. Unutulmamal› ki kindarl›k bir özellik de¤il bir eksikliktir. Biliyoruz ki hepimiz eksikliyiz, kolayca hata yapabiliriz. Eksiklerimizi tamamlamak, hatalar›m›zdan kurtulmak için “Dünya” denilen okulday›z. Seven insan hoflgörülü olur ve hatalar› kolayca ba¤›fllar. Dolay›s›yle, az önce belirtti¤imiz 143
BD MAYIS 2012
Ba¤›fllay›c›l›k ba¤›fllamak gerekir. insan ruhunun Önemli olan, hatal› oldu¤umuzu bilip bunar›nm›fll›k lar›n ac›s›n› gönülde derecesini duyumsamak, piflmanl›klar› dile indirip, yapgösterir mama sözü verebilmektir.
gibi ba¤›fllamak, insan sevgisinin do¤al bir sonucudur. Ne denli seversek o denli ba¤›fllar›z. Anababalar›n çocuklar›n› çok s›k ve çabuk ba¤›fllamalar›n›n baflka aç›klamas› olmasa gerek. Elbette ki en iyisi, ba¤›fllanmay› gerektirecek yanl›fllar yapmamakt›r. Ama hatal› davran›fla hoflgörülü davran›p affetmek, güzel bir erdemdir. Ba¤›fllay›c›l›k, insan ruhunun ar›nm›fll›k derecesini gösterir. Hele karfl›m›zdaki de yapt›¤› hatan›n ay›rd›nda olup af dilerse, o zaman hiç duraksamadan
144
Gözyafllar›yla piflmanl›klar›n› dile getirenler elbette ba¤›fllanmaya lay›k olanlard›r. Yazar Jack Canfield bir an›s›n›
paylaflm›fl okuyucular›yla : “Geçenlerde Stephen Glenn’den (psikolog), ünlü bir araflt›rmac› bilimadam› hakk›nda bir öykü dinledim. Bu bilimadam›n›n t›p konusunda yeni ve çok önemli bulufllar› olmufltu. Bir gazete muhabiri röportaj yaparken kendisine, nas›l olup da ortalama bir insandan daha farkl› ve yarat›c› biri oldu¤unu sormufl. Bilimadam› bu soruyu “iki yafl›ndayken annesiyle yaflad›¤› bir deneyim nedeniyle” diye yan›tlam›fl. Bilimadam› buzdolab›ndan süt fliflesini ç›karmaya çal›fl›rken, flifle elinden kay›p yere düflmüfl ve ortal›k bir anda süt gölüne dönüflmüfl. Annesi mutfa¤a geldi¤inde, ona ba¤›rmak, ya da cezaland›rmak yerine “Robert, ne güzel bir hata yapt›n! Daha önce hiç bu denli büyük bir süt gölü görmemifltim. Evet olan olmufl. fiimdi, buray› birlikte te-
BD MAYIS 2012
mizlemeden önce biraz yerdeki sütle oynamak ister misin?” demifl. O da e¤ilip oynam›fl yere dökülen sütle. Birkaç dakika sonra annesi “Robert, bu tür bir fley yapt›¤›nda bunu senin temizlemen ve herfleyi eski haline getirmen gerekti¤ini biliyor musun? Bunu nas›l yapmak istersin? Bir sünger mi kullanal›m, bir havlu ya da bez mi? Hangisini istersin?” demifl. Robert süngeri seçmifl ve birlikte yere dökülen sütü temizlemifller. Daha sonra annesi “Biliyor musun, burada yaflad›¤›m›z olay, senin iki minik elinle bir süt fliflesini tafl›yamad›¤›n› gösteren kötü bir deneyimdi. fiimdi arka bahçeye ç›kal›m ve flifleyi suyla doldurup, senin dolu bir flifleyi düflürmeden tafl›man› sa¤layal›m” demifl. Küçük çocuk, flifleyi bo¤az›ndan iki eliyle tutarsa, düflürmeden tafl›yabilece¤ini ö¤renmifl. Ne güzel bir ders!
Ba¤›fllamak, hatay› görmezden gelmek demek de¤ildir. Kiflinin, yapt›¤› yanl›fl›n hata oldu¤unu anlamas›d›r önemli olan...
Ünlü bilimadam› bu deneyimden
sonra, bir hata yapt›¤› zaman bundan korkmamas› gerekti¤ini ö¤renmifl. Yap›lan hatalar›n yeni birfleyler ö¤renmek için çok güzel f›rsatlar oldu¤unu anlam›fl. ‹flte bilimsel araflt›rmalardaki deneyler de bu temele dayan›r zaten. Bir deney baflar›s›z olsa bile, o deneyden, çok de¤erli bilgiler elde edilir. Ba¤›fllamak, hatay› görmezden gelmek demek de¤ildir. Kiflinin, yapt›¤› yanl›fl›n hata oldu¤unu anlamas›d›r önemli olan... Ve de ayn› hatay› yinelememesidir... En do¤ru davran›fl, hatalar›n alt›n› çizmek ve yapan› üzmeden, yermeden giderilmesine yard›mc›
olmakt›r. Kiflileri hatalar› nedeniyle mahkûm etmek, her iki taraf›n da zarar›nad›r. Horlanan kifli düzelece¤i yerde, gittikçe h›rç›nlafl›p olumsuzlaflabilir. Sonunda geri dönülmez bata¤a saplanabilir. Ba¤›fllama ve hoflgörü ise, çaresiz insana uzanan yard›m elidir. Onlar› düfltükleri ç›kmazdan çekip ç›karmak, sevgi ile sar›p do¤ruya yöneltmek, topluma yeniden kazand›rmak ne kutsal bir davran›flt›r.
B
a¤›fllamamak, içindeki
kini sürdürmek, nefreti körüklemek, intikam yollar› aramak, o kiflinin olgunlaflmas›na engeldir. Baflkalar›n›n o kifli hakk›nda iyi ve güzel fleyler düflünmesini engellemifl olur. Bu da kifliyi yaln›zl›¤a, karamsarl›¤a ve en kötüsü sevgisizli¤e sürükler. Empati, bilindi¤i gibi, kendimizi karfl›m›zdakinin yerine koyup karar verme ya da düflünmedir. Onun yerinde ben olsayd›m ne yapard›m? Her zaman oldu¤u gibi ba¤›fllama ya da ba¤›fllanma konusunda da empati, iyi sonuçlar verecektir. Yine Jack Canfield’in bir an›s›: “Kap› komflum David’in, befl ve yedi yafl›nda iki çocu¤u var. Bir gün, yedi yafl›ndaki Kelly’ye, benzinle çal›flan 145
BD MAYIS 2012
Ba¤›fllamamak, içindeki kini sürdürmek, nefreti körüklemek, intikam yollar› aramak, o kiflinin olgunlaflmas›na engeldir.
146
BD MAYIS 2012
Verilen zarar›, bir de çocu¤umuzu inciterek, iki kat›na ç›karmamal›y›z”. çim biçme makinas›yla nas›l çim biçildi¤ini ö¤retiyordu. Makina çal›fl›r durumdayken, efli Jeanne, David’i bir soru sormak için içeri ça¤›rd›. David içeri girince Kelly çim biçme makinas›n› hareket ettirdi ve bahçenin tam ortas›ndaki çiçek tarh›na dald›. Çiçekler bir anda yok olmufltu. David bahçeye döndü¤ünde gördü¤ü manzara karfl›s›nda ç›lg›na döndü. Büyük emekler verip kendi elleriyle yetifltirdi¤i çiçeklerin yerinde yeller esiyordu. David tam Kelly’ye ba¤›rmaya haz›rlan›yordu ki Jeanne d›flar› ç›kt› ve “David, çiçek de¤il çocuk yetifltirdi¤ini unutma!..” dedi. Jeanne bu sözleriyle, ebeveyn olarak önceliklerimizin ne oldu¤unu çok güzel an›msatm›flt›. Çocuklar›n kendileri ve benlik duygular›, k›rabilecekleri ya da hasar verebilecekleri herhangi bir fiziksel nesneden çok daha önemlidir. Bir futbol topunun k›rd›¤› bir cam, dikkat edilmedi¤i için k›r›lan bir lamba, ya da mutfakta elden kay›p k›r›lan bir tabak zaten k›r›lm›flt›r. Verilen zarar›, bir de bizler çocu¤umuzu inciterek, yaflam sevincini öldürerek iki kat›na ç›karmamal›y›z”.
z›m›z› bitirelim: “Genç bir bayan, evine dönerken arabas›yla bir kaza yapm›fl. Önündeki bir arac›n tamponuna, kendi arabas›n›n tamponuyla biraz h›zl›ca dokunmufl. Kad›nca¤›z a¤lamaya bafllam›fl, çünkü arabas› yeniymifl. Durumu efline nas›l aç›klayaca¤› da ayr› bir sorun elbette... Öndeki arac›n sürücüsü anlay›fll› davranm›fl ama yine de sigorta ifllemleri için plaka ve ruhsat numaralar›n› rica etmifl. Genç kad›n, belgelerin bulundu¤u zarf› açt›¤›nda, gözüne pembe bir k⤛t iliflmifl. K⤛tta, eflinin el yaz›s›yla flu sözler yaz›l›ym›fl: “Sevgilim, bir kaza yapt›¤›nda, arabay› de¤il seni sevdi¤imi unutma”.• yucelaksoy@butundunya.com.tr
Sevgilim arabay› de¤il seni sevdi¤imi unutma
Bir s›cak öykü daha aktararak ya147
UFAK TEFEK B‹LG‹LER Derleyen: SEBAHAT ÖNEN
Kar›nca ve Koku
Gökyüzünün Süsleri Gökyüzü aç›k oldu¤unda gece ç›plak gözle 2000 farkl› y›ld›z› görmek mümkündür.
Bir kar›ncan›n koku alma yetene¤i en az bir köpe¤inki kadar geliflmifltir.
En Büyük Buzda¤› Bugüne kadar ölçülmüfl olan en büyük buzda¤›, 200 mil uzunlu¤unda ve 60 mil geniflli¤indedir. Bu ölçüleriyle en büyük buzda¤›, Belçika’dan daha büyük bir yüzölçümüne sahiptir.
Baykufl Gözü Mavi rengi görebilen tek kufl, Baykufltur.
‹lk Daktilo K‹RL‹ KAR, temiz kardan daha kolay erir.
Hindistan Cevizi Suyu
Timsahlar renk körüdür.
Hindistancevizi çekirdek s›v›s› üreten tek bitkidir. %100 sterildir, vitamin ve mineral deposudur. ‹nsan kan›ndakiyle ayn› oranda tuz içerir. Serum yerine kullan›labilir ve ticari anlamda sporcu içece¤i olarak sat›l›r. Difl minesi i bedenimizdek ir yd en sert fle 148
TAR‹HTE FUTBOL Dünyada futbol ilk kez M. Ö. 500 y›l›nda Çin s›n›rlar›nda oynand›. Yunanlar ve Romal›lar bu oyunu Çinlilerden ö¤renip devam ettirdiler.
‹lk Daktilo William Austin Burt taraf›ndan 1829’da icat edildi. Tipograf ad› verilen bu makine elden daha yavafl yaz›yordu. 40 y›l sonra 1868’de Sholes ilk pratik daktiloyu yapt›.
BD MAYIS 2012
En Büyük Do¤al Köprü
Dünyan›n en büyük ve uzun do¤al köprüsü Amerika’nun Utah eyaletindeki Rainbow Bridge köprüsüdür DÜNYANIN EN BÜYÜK TAKS‹ F‹LOSU Bu filo Mexico flehrindedir. Günde toplam 60 bin taksi trafi¤e ç›kar.
‹nsan nüfusunun dörtte biri solakt›r Çikolata Tüketimi Dünya çikolata sektörünün y›ll›k cirosu 7 milyar $’d›r
Ayda Yürüyüfl 21 Temmuz 1969'dan buyana ayda 12 kifli yürümüfltür. Bu kiflilerin tümü Amerikal›d›r.
Cahit Arf Teoremleriyle dünya çap›nda tan›nm›fl Türkiye' nin yetifltirdi¤i en büyük matematikçilerden biridir.11 Ekim 1910 y›l›nda Selanik' te do¤mufltur. Milli E¤itim Bakanl›¤›n›n verdi¤i bir bursla Paris’e gitmifl ve Ecole Normale Superieure’dan mezun olmufltur, Türkiye' de Galatasaray Lisesi’nde matematik ö¤retmenli¤i yapm›fl, 1933 y›l›nda ‹stanbul Üniversitesi Matematik Bölümü’ne girmifltir. TÜB‹TAK'›n kuruluflunda ve gelifliminde büyük eme¤i vard›r. 1938 y›l›nda bilim dünyas›na katk›da bulunan doktora tezini tamamlayarak dünya çap›nda ün kazanm›flt›r. 1964-66 y›llar› aras›nda çal›flmalar›n› New Jersey’deki Institude for Advanced Study’de sürdürmüfl, Türkiye’ye döndükten sonra Ortado¤u Teknik Üniversitesi’nde çal›flm›flt›r. Matemati¤e katk›lar› nedeniyle 1974 y›l›nda TÜB‹TAK Bilim ödülüne lay›k görülmüfltür. "Arf Teoremi, Arf Halkalar›, Arf De¤iflmezleri" gibi kuramlar› kendi ad›yla bilinmekte, cebir, say›lar teorisi, esneklik teorisi, analiz, geometri ve mühendislik matemati¤i gibi çok çeflitli alanlarda yapt›¤› çal›flmalarla tan›nmaktad›r. "Bilim adaml›¤› bir meslek de¤il bir yaflam biçimidir."sözü ona aittir. Bunu en iyi uygulayan da yine kendisidir. Günümüzde 10 TL'lik banknotlarda resmi bulunmaktadır. 26 Aral›k 1997 tarihinde hayata veda etmifltir. 149
BD MAYIS 2012
YARININ BÜYÜKLER‹ Gönderi adresi: Sedef Cad. 2446 Ada, 1. Parsel, A Blok, Kat: 3, Da: 16, Ataflehir, 34750 ‹stanbul e-posta: butundunya@butundunya.com.tr (e-posta ile gönderece¤iniz fotograflar›n 150 KB’den fazla olmamas›na lütfen özen gösteriniz.)
150
P›nar ve Irmak Özen, Ankara
Ege Yaflaro¤lu, ‹stanbul
Eymen Toksoy ve Ahmet Ka¤an Eruzun, Samsun
Rukiye Can, Konya
Makbule Hazal Kaplan, K›r›kkale
fiükran Azra Cengiz, Ankara
BD MAYIS 2012
Metehan Bülent Göksal, ‹stanbul
A. Naz Çolak, Bursa
Ata Kemal Özbasan, Düzce
Eymen At›c›, Sakarya
Nisa Akgün, ‹stanbul
Mustafa Alp, ‹stanbul
Can Özüney, ‹stanbul
Ela Okumufl, Konya
Alya Ünal, Adana
Nehir ve Nil fiirino¤lu, ‹stanbul 151
KARELER VE RAKAMLAR Cahit Batum •S›f›rdan, dokuza kadar olan rakamlar› kullanarak afla¤›daki ifllemleri çözünüz. •Her farkl› flekil bir rakam› göstermektedir. •0-9 aras›ndaki rakamlar her iki grupta farkl› flekillerle simgelenmektedir.
1
2
Çözümler 152. sayfadad›r.
153
BD MAYIS 2012
Bulmacan›n çözümü 152. sayfadadır. 154
BULMACA Filiz Lelo¤lu Oskay
SOLDAN SA⁄A: 1- Türk sinema dünyasının çınarlarından olan ve geçtiğimiz günlerde yitirdiğimiz fotografta görülen sanatçımız.- Göreceli. 2- Karışık renkli.Bursa’nın bir ilçesi. 3- Genellikle ticaret eşyalarının saklandığı yer, depo.- Amerika’nın sıcak bölgelerine özgü, sarı, kavuna benzer bir tür meyve. 4- Tayin etme.Hayvansal ve bitkisel asalakların bitkilerde oluşturduğu ur.- Hile. 5- İnci Aral’ın bir yapıtı.- Durağan bir nokta çevresinde ağırlığının etkisiyle salınım yapan hareketli katı cisim.- Ölümlü. 6- Güzel sanat.- Çekilmiş et.- Jüpiterin bir uydusu. 7- ‘… Ergun ( Sinema sanatçımız).-Yabancı bir ağırlık ölçüsü birimi.- Bir ay adı. 8- İskambilde oynama sırası.- Radonun simgesi.- Bir renk.- Trakya yöresine ait bir halk oyunu. 9- Muğla’nın bir ilçesi.Suudi Arabistan’da bir kent.- Marmara bölgesinde bir göl. 10- Askerlik ödevini bitirenlerin ordudan ayrılması.- Güney Amerika’da bir başkent.- Tuzağa düşürülen şey. 11- Ced.- ‘….. Birsel’ (Edebiyatçımız). 12- Mekke’de bir dağ adı.- Akaju da denilen ve mobilyacılıkta kullanılan bir ağaç türü.- Oylumlu. 13- Şiirde uyaktan sonra tekrarlanan, aynı harflerden oluşan kelime veya ek.- Baryumun simgesi.- Türk malını simgeleyen harfler. 14- Danimarka’nın plaka imi.- Genellikle yerleşim alanlarını bağlamak için düzeltilerek açılmış ulaşım şeridi.- Nikelin simgesi.- Yardım. 15- Eskiden Filistin’e verilen ad.- Kayıngillerden, ılıman iklimlerde yetişen, kerestesi doğramacılıkta kullanılan bir orman ağacı.16- Tavır, eda.-Acele. 17- Bunama.Gözleri görmeyen. 18- Hollanda’nın plaka imi.- Ergenlik sivilcesi.-İtalya’da bir ırmak. 19- Bir haber ajansının simgesi.- Satrançta bir taş.- Sık gözlü ağ. 20- İran’da bir şehir.Uzaklık işareti.
YUKARIDAN AfiA⁄IYA: 1-‘…. …. Karakurt’ (‘Çölde Bir İstanbul Kızı’, ‘ Ankara Ekspresi’ adlı yapıtlarından da tanıdığımız ve 1977 yılında yitirdiğimiz edebiyatçımız.- Bir ilimiz. 2- O yer anlamında bir sözcük.- Tatlı sularda yaşayan eti lezzetli bir balık türü.- Yüzü parlak, sık dokunmuş bir tür ipekli kumaş. 3-Trafikte kullanılan, taşıtların hızını saptamaya yarayan aygıt.- ‘ Kral …’ (Sheakespeare’nin bir yapıtı). İsim.Güreşte bir oyun.- Bağışlama. 4- Seçkin.Islandığı zaman kolayca biçimlendirilebilen yumuşak ve yağlı toprak.- Dedektif.- Kabaca evet. 5- Tende kızartı, kaşınma, kabuk bağlama gibi doku bozukluklarıyla kendini gösteren ve bulaşıcı olmayan bir deri hastalığı.Boru sesi.- Tıpta duyma bozukluğu.- Bazen, kimi vakit. 6- Bazı maddeleri korumak, belirli bir parlaklık kazandırmak için kullanılan, donuk cama benzeyen cila.- Gözlem.- Ballıbabagillerden hoş kokulu bir çiçek türü. 7- Yahya Kemal’in hece vezni ile yazdığı tek şiiri.- Müzikte ses uyumu.- Böceklerin kurtçuk durumuna gelmeden önce aldıkları son durum. 8- Hızlı ve sert ritmle çalınan bir müzik türü.-Vücudumuzda dolaşan hayati sıvı.- Avrupa’da yaşayan bir halk.- Rusça’da evet. 9- Bulmaya çalışma.- Nazi hücum kıtası.- ‘… Şehrin Hikayesi’ (Charles Dickens’in bir yapıtı).- Hata, gaf. 10- Ünlü bir Kızılderili kabilesi.- Gemi penceresi.- Yunanistan’da bir yarımada. 11- Kısa ve özlü ifade.- Kemiklerin yuvarlak ucu.- Lanetlenmiş.- Duman lekesi. 12- Gücü yetersiz olan.-Ceylan.- Donuk renkli. 13-Kalın ve kaba bir kumaş.- Cambazlık.- Olumsuzluk belirten bir ön ek. 14- Demirin simgesi.Tarla sınırı.- Birtakım kaynak sularının dibinde biriken, kalkerli veya silisli tortu. 15- Sahiplik, mülkiyet.- Bir binek hayvanı.Küçük yapılı bir limon türü. filizoskay@butundunya.com.tr 155
SATRANÇ Mustafa Y›ld›z GÜNÜMÜZÜN USTALARI:
5
Nigel SHORT
Nigel SHORT
965 do¤umlu ‹ngiliz Büyük Usta, uzun y›llar ‹ngiltere’nin en güçlü oyuncusu olarak tan›nd›. 10 yafl›nda iken GM Korchnoj’u bir çokmasa gösterisinde yenince dikkatleri üzerinde toplad›. 19 yafl›nda GM oldu. Birçok uluslar aras› turnuva kazand›. Satranç kariyerinin zirvesine 1993’te Kasparov ile Dünya fiampiyonlu¤u maç›yla ç›kt›. Bu maç› 12,5-7,5 kaybetti. Sunday Telegraf gazetesinde satranç yazarl›¤› yapt›. Yunanistan’da yafl›yor.
fiah›n Engellenemeyen Yürüyüflü Short-Timman,Tilburg, 1991 oyununun 30.hamlesinden sonra oluflan afla¤›daki konumda beyaz vezir, siyah flah› k›st›rm›fl ancak mat sald›r›s› için destek kuvvet gerekiyor. Beyaz hangi tafl›n› destek kuvvet olarak kullanmal›? Beyaz›n kaleleri ve at› siyah›n karfl› ataklar›n› önleyici görevde. fiah, sald›r› iflini kendisi ele al›yor ve bafll›yor a¤›r ad›mlarla yürümeye:31.fih2 Kc8 32.fig3 Kc8 Timman çaresiz git gel yap›yor. 33.fif4 Fc8 Kale istiyor ama Beyaz bir sonraki hamlesiyle 2 hamlede mat ilan edecek. 34.fig5! Siyah terk etti. Çünkü, 32.fih6 ve 33.Vg7+ ve mat önlenemiyor. 1-0 BAfiARIYA G‹DEN YOL (2. BASKI) Türkiye’deki ilk bask›s› 2007 y›l›nda yap›lan, Bulgar IM Peyço Çonov Peev’in yazd›¤›, ‹smail Y›lmaz’›n Türkçe’ye çevirdi¤i, düzeltme ve düzenlemesini Mustafa Y›ld›z’›n yapt›¤› satranç kitab›, Baflar›ya Giden Yol, 5 y›l aradan sonra okuyucular›yla yeniden bulufluyor. Baflar›ya Giden Yol 3 y›ll›k birlefltirilmifl bir program içeriyor. Satranç ö¤retimi ile ilgili hemen bütün konular›n örnek konumlarla anlat›ld›¤› Baflar›ya Giden Yol, özellikle satranç ö¤retmenleri ve antrenörleri için baflvuru kitab› niteli¤i tafl›yor. 156
BD MAYIS 2012
AVRUPA fiAMP‹YONASINDA TÜRK SATRANÇÇILAR Bar›fl Esen-Hristodoulou, 2012 EICC, Raund 1 c5 piyonunun tehdidi alt›ndaki at flafl›rt›c› biçimde geri çekilmiyor, ileri at›l›yor.20.Af5 gxf5 21.Vxh5 Ad3 siyah at çatal at›yor ama flah kanad›nda aç›lan gedik kalite kazanc›yla kapanacak gibi de¤il. 22.Ad5 Bu daha büyük çatal! 22…fih7 23.e5 Axe5 Siyah kalite kazanc›ndan vazgeçiyor, tehlikeyi sezdi, savunmada bir tafl› daha olsun istiyor.24.Af6+ Sars›c› bir hamle daha. Bu at al›nsa bir türlü al›nmasa bin türlü. 24...Fxf6 25.Vxh6+ fig8 26.Vxf6 Ag4 27.Vg5+ fih7 28.Vh5+ fig7 29.Fxc5 Ke8 30.h3 Ae5 31.Vg5+fih7 32.Fd4 Ae6 33.Vh5+ fig8 34.Fd5 Di¤er fil de ata¤a kat›ld›. Siyaha do¤ru savunma kalmad›. 1-0 Cemil Can Ali Marandi- Jorgen Henseler , 2012 EICC, Raund 2 36.Ae5 Beyaz at veziri istiyor, ayn› zamanda f7 karesi için de tehlike oluflturuyor. 36. …Vc8 fiimdi siyah, iki karede zay›fl›kla karfl› karfl›ya: a7 ve h5 37.Ve2! a5 38.Vxh5 f6 galiba siyah ne oynasa art›k iyi de¤il. 39.Vxf7+ fih7 40.Vxe7 fxe5 41.dxe5 Ad7 42. Kc1 Vb7 43.Kc4 Yükselen kale. 43…Kxe5 44. Kg4 savunmas›z kald› siyah flah. 1-0 PROBLEM J.P. Lea
2# mustafayildiz@butundunya.com.tr
OYUN SONU Sokolov-Short, 1993
Berabere Çözümler 152. sayfadad›r.
157
B‹ZE GÖNDER‹LEN K‹TAPLARDAN
‹flte Türkiye’nin Kurtulufl Reçetesi…
Akl-› Kemal Atatürk’ün Ak›ll› Projeleri Sinan Meydan ‹nkilâp Kitabevi
Y
ve unutturulan KEMAL‹ZM’le yeniden yüzleflme zaman›d›r!... Kemalizm’le yüzleflmek için de önce Kemalizm’in arkas›ndaki akl›, Mustafa Kemal’i anlamak gerekir. Türk devrimi, AKL-I KEMAL’in bir ürünüdür. Atatürk Türk Devrimi’ni gençlik y›llar›ndan itibaren planlamaya bafllam›flt›r. Türkiye Cumhuriyeti, Atatürk’ün ak›ll› projelerinin belli bir sistematik içinde düflünceden uygulamaya geçirilmesiyle kurulmufltur. Cumhuriyet mucizesinin s›rr›n› çözmek için “Atatürk’ün Ak›ll› Projeleri”ni bilmek gerekir” Ça¤dafl Türkiye, Türk Ulus Devlet (Millet), Rumeli Savunma, Ordu ile Siyaseti Ay›rma, Spor ve Beden E¤itimi, Anadolu’nun ‹flgalini Önleme, Anadolu’ya gizli Geçifl Plan›, Örnek Çiftlikler (Yeflil Cennet), ‹deal Cumhuriyet Köyü, Halkevleri, Güneydo¤u Anadolu (GAP), Demokrasi projeleri, “Devrim ve Karfl› Devrim’i anlamak isteyenlere çok fley anlat›yor.
ap›tlar›yla Atatürk’ün yaflam›n› ve yaflatmak istedi¤i ülkülerini yal›n ve biliminin titizli¤i içinde yazan ve anlatan Sinan Meydan’›n dört kitaptan oluflan önemli çal›flmas›n›n ilk iki cildi yay›mland›: “Kemalizm kavram›ndan rahats›z olanlar›n icat etti¤i “Atatürkçülük” kavram›, asker sivil 12 Eylülcülerin tasarlad›klar›, Amerika’n›n etkisindeki yeni Türkiye’de okullarda zorunlu “Atatürk ‹lkeleri ve ‹nk›lap Tarihi” dersi olarak okutulmufltur. 1980’lerde Atatürk karfl›tlar›n›n yaratt›¤› “Atatürk do¤- Ç›lg›n Türkler mas›na” 1990’larda yine Atatürk karfl›tlar› sald›rmaya bafllam›flt›r. Gerçek Kemalistler ise bir köflede bu kukla tiyatrosunu seyretmifltir, içleri Turgut Özakman yanarak... Art›k bu kukla tiyatrosuna seyirci kalma zaman› çoktan geçmifltir! Art›k eyleme geçme, Bilgi Yay›nevi gerçekleri kamuoyuyla paylaflma zaman›d›r!... Art›k y›llard›r unutulan
K›br›s
158
BD MAYIS 2012
G
ünümüze ve gelecek kuflaklara (700 bask› yapan yap›tlar›yla) Atatürk, Çanakkale, Kurtulufl Savafl› ve Cumhuriyeti anlatmakla kalmayan, yürekten sevmemiz gerekti¤ini an›msatan Turgut Özakman bu kez Anavatan’dan Yavruvatan’a uzan›yor. Orada bir K›br›s var uzakta, gitsek de gitmesek de bizim K›br›s’›m›zd›r, demeyi bile unuttu¤umuz; ‘ver kurtul!’a sürüklendi¤imiz bir süreçte Turgut Özakman flunlar› söylüyor: “K›br›sl›lar›n milli mücadelesi yüz y›l sürmüfltür. Türkiye Cumhuriyeti ile iliflkileri, ‹ngilizlere ve Rumlara direniflleri, Türk Mukavemet Teflkilat›n›n kurulmas›, mücahitler, Zürih ve Londra Antlaflmalar› önemli aflamalard›r. 1964, 1967 ç›karma giriflimleri kilometre tafllar›d›r. Johnson mektubu bir dönüm noktas›d›r. 1974 Bar›fl Harekat› her aç›dan büyük, ilginç bir olayd›r. Uzun mücadelenin, direnifllerin ve ç›karman›n unutulmaz sahneleri, kahramanlar›, ders al›nacak özellikleri vard›r. Bu gerçekleri ve vatanlar›n› ve görevlerini ç›lg›nca seven insanlar›, K›br›s Türkleri de, biz de iyi bilmeliyiz. Ta içinden bilmeliyiz. Bilmek olmaz. Okuyunca bana hak vereceksiniz. K›br›s Milli Mücadelesini bir bütün olarak anlatmay› görev bildim. Bu görevi yer yer içim titreyerek, gözlerim dola dola, heyecanla, özenle, gerçeklikten hiç sapmadan yerine getirmeye çal›flt›m...”
Abidin Dino (3 Kitap) 1913-1993 M.fiehmus Güzel Kitap Yay›nevi
“G
arcia’ya Mektup” öyküsündeki samimiyet, insanl›k, tezcanl›l›k dile getirildi¤inde akla gelen ilk adlardan biridir, Abidin Dino. ‹leride Türkiye’nin de¤il dünyan›n say›l› yazarlar›ndan birine sahip ç›k›fl›, onu yolcu ederken efli Güzin Dino ile birlikte ceplerindeki tüm paray› verip kentin öteki ucundaki evlerine yürüyerek dönecek kadar özverili bir insand›, Abidin Dino. Türkiye’den uzakta Paris’te yaflamak zorunda kald›¤›nda, akl› ve yüre¤i hep ülkesi için ç›rp›n›p durdu. Dünyan›n dört bir yan›ndan insanlarla kucaklafl›rken çizip durdu¤u elleri hem onlar› kucaklad› hem de içinde durmadan büyüyen özlemini. Ülkeleri ülkesiyle, ülkesini ülkelerle tan›flt›rd›, buluflturdu. Bir aç›dan Abidin Dino’nun yaflad›klar›n› yaflayan ve tan›kl›k eden, M. fiehmus Güzel, üç cilde ve ek kaynakça kitab›na s›¤d›rmaya çal›flt›¤› gönül insan›, can yoldafl› Abidin Dino’nun yaflam öyküsü yaln›z bir insan›n, bir çiftin, bir davan›n de¤il ça¤›n, Türkiye’nin, Avrupa’n›n, Asya’n›n, dünyan›n tarihi. 1275 sayfal›k kitap elinizden b›rakamayaca¤›n›z belgesel bir roman tad›nda. 159
B‹R KAR‹KATÜR de B‹N SÖZCÜ⁄E BEDELD‹R Gönderi: SENNUR BURAS, ‹STANBUL
160
Atatürk'ün Gençli¤e Hitabesi, Aç›klamas› ve tam türkçesi. GENÇL‹⁄E H‹TABE Ey Türk Gençli¤i! Birinci görevin, Türk ba¤›ms›zl›¤›n›, Türk Cumhuriyetini sonsuza dek korumak ve savunmakt›r. Varl›¤›n›n ve gelece¤inin biricik temeli budur. Bu temel senin en k›ymetli hazinendir. Gelecekte bile seni bu hazineden yoksun b›rakmak isteyecek iç ve d›fl düflmanlar›n olacakt›r. Bir gün, ba¤›ms›zl›k ve cumhuriyeti savunmak zorunda kal›rsan, göreve at›lmak için içinde bulunaca¤›n durumun olanak ve koflullar›n› düflünmeyeceksin! Bu olanak ve koflullar hiç uygun olmayan bir durumda kendini gösterebilir. Ba¤›ms›zl›k ve cumhuriyetini y›kmak isteyecek düflmanlar, dünya tarihinde benzeri görülmemifl bir galibiyetin, bir gücün temsilcisi olabilirler. Zorla veya hile ile kutsal yurdun bütün flehirleri teslim al›nm›fl, bütün iflletmeleri ele geçirilmifl, bütün ordular› da¤›t›lm›fl ve yurdun her köflesi iflgal edilmifl olabilir. Bütün bu koflullardan daha ac›kl› ve korkunç olan› ise, ülkede iktidara sahip olanlar gaflet, sapk›nl›k ve hatta ihanet içinde olabilirler. Hatta bu iktidar sahipleri kiflisel ç›karlar›n›, iflgalcilerin siyasi amaçlar›yla birlefltirerek düflmanla iflbirli¤i yapabilirler. Ulus, yoksulluk ve s›k›nt› içinde ezik ve bitkin düflmüfl olabilir. Ey Türk gelece¤inin evlad›! ‹flte bu durum ve koflullar içinde bile görevin, Türk ba¤›ms›zl›¤›n› ve Cumhuriyetini kurtarmakt›r! Muhtaç oldu¤un güç, damarlar›ndaki asil kanda mevcuttur! Mustafa Kemal Atatürk 20 Ekim 1927
T Ü R K
R E S S A M L A R I
BAfiKENT ÜN‹VERS‹TES‹ KÜLTÜR YAYINI 1 MAYIS 2012
TEOMAN SÜDOR
192297
SAYI: 2012 / 05
F‹YATI: 4 TL
2000
ADALET‹N DE ZAMANI TÜKEND‹
BAKIfi
1943 y›l›nda ‹stanbul'da do¤du. 1968 y›l›nda ‹stanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi'nden mezun oldu. Kazand›¤› bursla 1970-74 y›llar›nda Roma Güzel Sanatlar Akademisi'nde e¤itimine devam etti. 1985-2005 y›llar›nda ‹TÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü'nde Özgün Bask› ve Temel Tasar›m dersleri verdi. Yurtiçi ve yurtd›fl›nda 50'den fazla kiflisel sergi açt› ve 100'den fazla karma sergiye kat›ld›. Yurtd›fl›nda ve yurtiçinde olmak üzere bienallere, trienallere ve fuarlara kat›ld›. Sanat yaflam› boyunca yurtiçinde ve yurtd›fl›nda birçok ödül kazand›. Etkin sanat yaflam›n› ‹stanbul Kültür Üniversitesi'nde verdi¤i derslerle ve kiflisel atelyesinde yapt›¤› çal›flmalarla sürdürmektedir.
Haberal'dan 23 Nisan Dersi: Egemenli¤in Ulusta Olmad›¤› Ülkeler Karanl›ktan Kurtulamam›flt›r. S: 3
Çetin ‹mir ‹stanbul'un Kap›lar'›n› Anlat›yor S: 117
Cengiz Özak›nc› Pullarla Ermeni Soyk›r›m› Propagandas› S: 68
Organ Nakilli Mümtaz Soysal: Çocuklar En Büyük 23 Nisan'› Döneklik Bu Y›l da Kendi Geçmifle Aralar›nda Kutlad›lar S: 43 Dönmektir.
Bir Haberal Klasi¤i: Sabahat, Karaci¤er Nakli Oldu¤u Hastanede 19 Y›ld›r, Çal›fl›yor. S: 39