2012/08

Page 1


Prof. Dr. Mehmet Haberal bilgi kirlili¤ine son vermek amac›yla, ülkemizde dürüst siyasetin sembolü olan merhum Baflbakan Bülent Ecevit’in Baflkent Üniversitesi Ankara Hastanesi’ndeki tedavi süreci ile ilgili somut hiçbir belgeye dayanmayan, tamam›yla as›ls›z ve kas›tl› bir biçimde ortaya at›lan sözde iddialara karfl› tüm gerçekleri somut belgelerin ›fl›¤› alt›nda yorumsuz olarak bu kitapta kamuoyunun takdirine sunuyor.

Tüm Baflkent Kurulufllar›ndan Ücretsiz Sa¤lanabilir

Prof. Dr. Mehmet Haberal bilgi kirlili¤ine son vermek amac›yla, ülkemizde dürüst siyasetin sembolü olan merhum Baflbakan Bülent Ecevit’in Baflkent Üniversitesi Ankara Hastanesi’ndeki tedavi süreci ile ilgili somut hiçbir belgeye dayanmayan, tamam›yla as›ls›z ve kas›tl› bir biçimde ortaya at›lan sözde iddialara karfl› tüm gerçekleri somut belgelerin ›fl›¤› alt›nda yorumsuz olarak bu kitapta kamuoyunun takdirine sunuyor.

Tüm Baflkent Kurulufllar›ndan Ücretsiz Sa¤lanabilir


BAfiKENT ÜN‹VERS‹TES‹ KÜLTÜR YAYINI

Bütün Dünya

1 A⁄USTOS 2012

2000

Baflkent Üniversitesi Ad›na Sahibi: Prof. Dr. Mehmet Haberal Yay›n Genel Yönetmeni Mete Akyol Görsel Yönetmen ve Yay›n Genel Yönetmeni Yard›mc›s› : Turgut Keskin Sorumlu Yaz› ‹flleri Müdürü: Gülçin Orkut Teknik Yap›m Yönetmeni: Faruk Güney Yay›n Dan›flman›: Yaflar Öztürk Türk Dili Dan›flman›: Haydar Göfer Sanat Dan›flman›: Süheyla Dinç Redaksiyon: Fatma Ataman Düzeltme Sorumlusu: Nükhet Aliciko¤lu

Baflkent Üniversitesi’nin bir kültür hizmeti olan Bütün Dünya 2000, Baflkent Üniversitesi kurulufllar›ndan 1. Cadde, No: 77, Bahçelievler, Ankara adresindeki Aküm Reklamc›l›k, Dan›flmanl›k ve Yay›nc›l›k Ajans› Sanayi ve Ticaret A. fi.’nin 3. Cadde, No: 2, Yenimahalle, Ankara adresindeki tesislerinde bas›lm›flt›r.

Seçiciler Kurulu: Prof. Dr. Nevzat Bilgin (An›sal Baflkan) Prof. Dr. Ahmet Mumcu Prof. Dr. Solmaz Do¤anca Prof. Dr. Sevil Öksüz Prof. Dr. Ender Varinlio¤lu, Prof. Dr. Okay Eroskay Prof. Dr. Fuat Çelebio¤lu, Prof. Dr. Sedefhan O¤uz, Prof. Dr. Levent Peflkircio¤lu, Gürbüz Atabek, Necmi Tanyolaç, Mete Tizer, Kaya Karan, Alaettin Giray, Ayhan Erten, ‹lhan Banguo¤lu, Ahmet Aydede, Manuel Bilos,Cengiz Dolunay Sürekli Yazarlar: Yücel Aksoy, Pelin Hazar Aliabbasi, Sabriye Afl›r, Nuray Bartoschek, Haluk Cans›n, Y›lmaz Da¤deviren, Haluk Erdemol, Sema Erdo¤an, Ali Murat Erkorkmaz, Konur Ertop, Gürbüz Evren, Metin Gören, ‹lyas Halil, Mümtaz ‹dil, Çetin ‹mir, Muzaffer ‹zgü, Mehmet Muhsino¤lu, Filiz Lelo¤lu Oskay, Cengiz Önal, Sebahat Önen Cengiz Özak›nc›, Saniye Özden, Bekir Özgen, Yaflar Öztürk, R›fat Serdaro¤lu, ‹zlen fien, ‹zmir Tolga, Suat Türker, Engin Ünsal, Mehmet Ünver, Dr. Mehmet Uhri, Orhan Velidedeo¤lu, Mustafa Y›ld›z Yönetim Merkezi: 10. Sokak No: 45, Bahçelievler, Ankara Tel: (0312) 212 80 16 (pbx) Faks: (0312) 234 12 16 ‹letiflim Adresi: Sedef Cad. 2446 Ada, 1. Parsel, A Blok, Kat: 3, Da: 16, Ataflehir, 34750 ‹stanbul Tel: (0216) 456 27 27 (pbx) Faks: (0216) 456 27 29 Da¤›t›m: Yaysat Renk Ay›r›m›: Mat Yap›m

Bas›m Tarihi: 27 / 07 / 2012 www.butundunya.com.tr butundunya@butundunya.com.tr 1


BAfiKENT ÜN‹VERS‹TES‹ KÜLTÜR YAYINI

Bütün Dünya 2000

YIL:15 SAYI: 171

‹Ç‹NDEK‹LER

5

Baflkent Üniversitesi Mütevelli Heyet Karar›

51

6

Bütün Dünya’dan Size

55

Cengiz Özak›nc›

Mete Akyol

8 11

Prof. Dr. Mehmet Haberal Kimdir?

18

Prof. Haberal’›n CHP 34. Kurultay›’na Gönderdi¤i Mesaj›

29

Gürbüz Evren

69

49

Sultanahmet Meydan› Karnaval Yerine Dönmüfltü Konur Ertop

75 78

Richard Feynman Sessiz Gemi Orhan Velidedeo¤lu

Biz Yazam›yoruz Siz Yaz›n

85

Silivri’de Tantalos ‹flkencesi

Geride Kalan Kara ‹zler

Emre Kongar

Metin Gören

Atatürk ve Yaz› Devrimi

88

Suu Kyi’nin Zaferi Alaettin Giray

Yaflar Öztürk

43

Kan›ma Dokunuyor

Mümtaz ‹dil

Nilgün Cerraho¤lu

26

63

Kortizonlu Darbe Emin Çölaflan

24

Cami Yalanlar›na Yan›t Sinan Meydan

Yetmez! Prof. Dr. Mehmet Haberal

20

Manevi Mikroplar

97

Harf Devrimi Cengiz Önal

Sessiz Sineman›n Dahisi Charlie Chaplin

Hakimiyeti Milliye Yaz›lar›

Sabriye Afl›r

29 63 Kan›ma Dokunuyor

2

Atatürk ve Yazı Devrimi

Türk Dostu Pierre Loti’nin adına tahammülsüzlük

Yaflar Öztürk

Gürbüz Evren


AYLIK BÖLÜMLER

102

28

F›rçalayarak

42

‹lk Dersimiz Türkçe

Çetin ‹mir

62

Bilginizi Denetleyin

Tribünlere K›rm›z› Kart Gösteren Göçmen Hakem

96

T›p Dünyas›ndan

4 Feet, 8.5 ‹nç Sebahat Önen

103 109

Tralleis Antik Kenti

K›sa K›sa

Suat Türker

119 123

Habercikler Altan Alkan

114

Kim Kimdi?

Aman Doktor

130

Ufak Tefek Bilgiler

150

Poldi

151

Çözümler Sayfası

152

Yar›n›n Büyükleri

154

Bulmaca

156

Satranç

Mehmet Ünver

158

Ay›n Kitaplar›

Banyo Yapmay› Sevmeyen Kufl

160

Bir Fotograf

Bekir Özgen

128

Ben Biz ve Di¤erleri Nuray Bartoschek

132 136

Yarat›c›yd› Ama “Sat›fl”› Yoktu Çocuklar› Anlamak Gerek Yücel Aksoy

139 145

Bizleri A¤latan Filmler

Bin Sözcü¤e Bedeldir

Muzaffer ‹zgü

88 103 Flafl... Flafl... Flafl Suu Kyi’nin Zaferi Alaettin Giray

Tralleis Antik Kenti Çetin ‹mir 3


Ergenekon davalar›n›n san›klar› ve onlar›n yak›nlar›, dava hakk›nda konuflanlara “bir kez duruflma izleyin” diye seslenirler. Bunun sebebi duruflmalardaki havayla d›flar›daki havan›n çok farkl› olmas›. Tuncay Özkan’›n kitab› bir tiyatro esteti¤i ile Ergenekon davalar›ndan dramatik parçalar sunuyor. Sizi al›p bir mahkeme sahnesinde izleyici yap›yor. Art›k bir kütüphaneyi dolduracak kadar ço¤alan “Silivri kitapl›¤›”nda “Anne Can›m Hiç Ac›mad›” önemli bir bofllu¤u dolduracak. Bar›fl Terko¤lu

BÜTÜN K‹TAPÇILARDA


Toplant› Tarihi: 11 Temmuz 2012 Karar No : 75 aflkent Üniversitesi Mütevelli Heyeti, 11 Temmuz 2012

tarihinde toplanarak afla¤›daki karar› alm›flt›r. Baflkent Üniversitesi, Prof. Dr. Mehmet Haberal’›n kurucusu ve yönetim kurulu baflkan› oldu¤u Türkiye Organ Nakli ve Yan›k Tedavi Vakf› ile Haberal E¤itim Vakf›’n›n müfltereken ald›klar› kararla; yine Prof. Dr. Mehmet Haberal taraf›ndan, 14 Eylül 1993 tarihinde Türkiye Cumhuriyeti yüksek ö¤retim ve e¤itimine hizmet amaç ve ideali ile her türlü siyasi düflünceden uzak olarak kurulmufltur. Baflkent Üniversitesi bir Yüksek E¤itim Kurumu olarak bugüne kadar partiler üstü olmaya her zaman özen göstermifl ve bu çerçevede, tüm siyasi partilerimize eflit mesafede durmufltur. Üniversitemiz, bundan sonra da siyaset üstü duruflunu devam ettirecektir. Önemle belirtmek isteriz ki; Baflkent Üniversitesi ve tüm kurulufllar›, Türkiye Cumhuriyeti’nin resmi bir kurumu olup, mülkiyeti hiç bir kifli ya da aileye ait de¤ildir.

Üniversitemiz Mütevelli Heyeti; kamoyunda baz› kiflilerin maksatl› olarak yanl›fl izlenimlere sebebiyet verecek söylentilerine yan›t olarak, kamuoyunu bilgilendirmek amac›yla bu karar› alm›flt›r. 5


Bu sayfada "bugün" yazmam gereken yaz›y›, 1954 y›l›nda Ankara Adliyesi’nde, Toplu Bas›n Mahkemesi’ndeki duruflmas›nda Say›n Hüseyin Cahit Yalç›n’dan duydu¤um ve yaflam›m süresince özenle korudu¤um “Yazar haysiyeti” kavram›na sayg›m nedeniyle yazm›yorum. Mete Akyol

Silivri Ceza ve ‹nfaz Kurumu Kompleksi, Büyük Duruflma Salonu, Bas›n Bölümü, 27 Temmuz 2012, Saat: 18.45

6


BD A⁄USTOS 2012

Prof. Dr. Mehmet Haberal MESOT Baflkanl›¤›na Seçildi

A

lmanya'n›n Berlin ken-

tinde düzenlenen 24. Dünya Organ Nakli Derne¤i Kongresi'nde Prof. Dr. Mehmet Haberal, Ortado¤u Organ Nakli Derne¤i (MESOT)baflkanl›¤›na seçildi. Aday olmamas›na ve bu konuda bir onay›n›n bulunmamas›na karfl›n Ortado¤u Organ Nakli Derne¤i'nin (MESOT) tüm üyeleri taraf›ndan aday gösterilen Prof. Haberal'›n görev süresi, derne¤in 12-15 Aral›k 2012'de Abu Dabi'de yap›lacak toplant›s›ndan sonra bafllayacak ve 2016 sonuna kadar sürecek. Bilgisi d›fl›nda gösterildi¤i adayl›¤›n› onaylamas› ve seçim sonucunun kendisine resmen bildirilmesi için MESOT, derne¤in önceki baflkanlar›ndan Prof. Marwan Masri ve Prof. An-

Prof. Dr. Mehmet Haberal war Naqvi'yi Prof Haberal'la görüflmek üzere Türkiye'ye göndermeye karar verdi. Bu haber Prof. Haberal'a resmi olarak, cezaevindeki hücresinde bildirilecek.

Silivri’de, Beklenen Tahliyeler Gerçekleflmedi in sömürüsü ve cinayet suçlar›ndan mahkûm olan doland›r›c›lar ve katillerin serbest b›rak›lmalar›n› sa¤layan 3. Yarg› paketinde “tutukluluk sürelerinin k›salt›lmas›” konusundaki de¤ifliklikten sonra, kendilerinin de serbest b›rak›lmalar›n›n en do¤al ve yasal haklar› oldu¤una inanan milletvekilleri Prof. Haberal ve Mustafa Balbay ile, Tuncay Özkan, Prof. Fatih Hilmio¤lu, Türkiye ‹flçi Partisi Genel Baflkan› Do¤u Perinçek, Genel Kurmay eski Baflkan› emekli Orgeneral ‹lker Baflbu¤ ve emekli Orgeneral Hurflit Tolon’un tahliye taleplerinin reddedildi¤i, Ergenekon denilen davan›n 27 Temmuz 2012 tarihinde yap›lan duruflmas›nda aç›kland›.

D

7


BD A⁄USTOS 2012

Prof. Dr. Mehmet Haberal’›n afla¤›daki yaz›s›, Cumhuriyet’imizin 80’inci y›ldönümü nedeniyle Bütün Dünya’n›n Ekim 2003 tarihli say›s›nda yay›mlanm›flt›r. Baflkent Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mehmet Haberal,

cumhuriyetin 80’inci y›ldönümü nedeniyle “Bütün Dünya”ya yazd›¤› makalesinde, cumhuriyet kufla¤›n›n tüm bireylerine flu soruyu soruyor: “Cumhuriyetin 80’inci yafl›nda ça¤dafl uygarl›k yolunda ulaflt›¤›m›z aflama, baflard›¤›m›z eserler yeterli midir?” Ve bir suçlama oldu¤u denli, bir özelefltiri de içeren bu sorusunu, ayn› kufla¤›n bir bireyi olarak içtenlikle yan›tl›yor: “Yetmez!”

Yetmez!

G

ece saat 20:30’da, kabul edilen yasay›, flair Mehmet Emin Yurdakul’un önerisi ile, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin tüm üyelerinin aya¤a kalk›p üç kez ba¤›rarak “Yaflas›n Cumhuriyet!” sözleriyle karfl›lamas›n›n üzerinden tam 80 y›l geçti. Toplumsal ve bireysel gelece¤imiz bu kavram çevresinde kurulmufl, tarihimizin gördü¤ü en büyük devrimlerden birinin ad› olmufltur cumhuriyet.

B‹L‹YORUZ ki, ça¤dafl uygarl›¤a gönülden ve fiilen ba¤lan›fl›m›z daha da eskidir. Tanzimat Ferman›’ndan buyana toplumsal dile¤imiz bir ve ayn› de¤erler çevresinde toplanm›flt›: Ça¤dafl uygarl›k. Cumhuriyetimizin ilan›, devlet yap›m›zdan siyasal düzenimize, temel yasalar›m›zdan seçim sistemimize, e¤itimimizden adalet anlay›fl›m›za, her alanda ça¤dafl uygarl›k at›l›m›n›n “tanzim”ini sa¤layan bir 8


BD A⁄USTOS 2012

sonuç ve hem de bir bafllang›çt›. Asl›nda Tanzimat at›l›m›yla bafllayan ça¤dafll›k süreci de, 1839’dan 1923’e, mant›ksal sonucuna ve nihai amac›na kavuflmufl oldu. Cumhuriyetin tarihimiz için tafl›d›¤› büyük anlam› Atatürk flu sözlerle ifade etmiflti: “Bu muazzam zaferin sonuçlar›ndan en önemlisi Türk milletinin bilâkaydüflart (kay›ts›z flarts›z) hakimiyetini eline alm›fl olmas›d›r. Bu hâdisenin tarihimizde ve bütün cihanda ne büyük, ne feyizli bir ink›lâp oldu¤unu izaha lüzum görmem. (...) Ulusal eg-menlik öyle bir nurdur ki, onun karfl›s›nda zincirler erir, taç ve tahtlar yanar, mahvolur. Milletlerin esareti üzerine kurulmufl müesseseler her tarafta y›k›lmaya mahkûmdurlar.”

Deyim yerindeyse, Türk ulusu bir “Cumhuriyet ulusu” dur. Hem ulusal tarihimiz hem ülke tarihimiz için bir devrimdir cumhuri-yet ve Türk ulusu da bu devrimden do¤mufl bir ulustur. Bu özellik, bizim cumhuriyetimizin özgün karakteridir ve as›l gücü de buradad›r. Atatürk bu gerçe¤i, “Medeni Bilgiler” kitab›nda flu sözlerle vurgulam›flt›:

ürkiye Cumhuriyeti, kendi küllerinden do¤mufl bir ülkedir ve bu ülkede ça¤dafl uygarl›k inflas›, deyim yerindeyse, odun ateflinin ›fl›¤›nda bafllam›flt›r; bugünse, lazer ›fl›¤›nda yol almaktad›r.

T

K

uflkuya yer olmaks›z›n söyleyebiliriz ki, ça¤dafl anlamda Türk ulusunu oluflturan tarihin de bafllang›c›d›r cumhuriyet. Çünkü, ulusal egemenlik ve cumhuriyet, birbirini oluflturan iki kavramd›r. Ulusal bilincimizin do¤ufl koflulu Kurtulufl Savafl›’m›zsa, bu savafl›n iradi yönelifli ve nihai zaferinin tac› da Türkiye Cumhuriyeti olmufltur. Ulusumuzun cumhuriyetle do¤mufl ve ulusal bilincin bu ilkelerle kurulmufl olmas›, ça¤dafl toplumsal yap›m›z›n en önemli yönüdür asl›nda.

“Milletin ne oldu¤unu izah ederken demifltim ki: Türk milleti, halk idaresi olan cumhuriyetle idare olunur bir devlettir.” Geçen 80 y›l boyunca, bazen kuflkuya düflenlerimiz olsa da, en genifl anlamda, ça¤dafl uygarl›k yolunda ilerlemeyi baflarm›fl bir toplum oldu¤umuz aç›kt›r. Dahas›, bu ilerlemeyi yoktan var etti¤imizi söylemek de abart› de¤ildir. Türkiye Cumhuriyeti, kendi küllerinden do¤mufl bir ülkedir ve bu ülkede ça¤dafl uygarl›k inflas›, deyim yerindeyse, odun ateflinin ›fl›¤›nda bafllam›flt›r; bugünse, lazer ›fl›¤›nda yol almaktad›r. Bu ola¤anüstü geliflmeye karfl›n 9


BD A⁄USTOS 2012

sormak gerekir: Bu yoldaki enerjimiz ve ulaflt›¤›m›z nokta yeterli midir? Bu soruya her yurttafl samimi, gerçek yan›tlar vermeli ve bu yan›tlar› paylaflacak ortamlar yaratmal›d›r. Kuflkusuz, ça¤dafl uygarl›¤›m›z›n 80 y›ll›k yolu elbet düz bir çizgide olmam›flt›r. Gördük ki, uygarl›¤›n gereklerini do¤ru ve aç›k biçimde anlad›¤›m›z zamanlarda büyük hamleler yapabiliyor, umutsuzlu¤umuzu yenebiliyor ve gerçek baflar›lara ulaflabiliyoruz.

yet. Türkiye’nin cumhuriyeti, ça¤dafl uygarl›¤›n iki temel dire¤i olan laiklik ve demokrasinin de ad› olmufltur. Bu toplumsal anlay›fl, bilimlerin de kayna¤›d›r, toplumsal düflüncelerin de. Tüm insanl›¤›n özlemidir ça¤dafl uygarl›k.

u anlam›yla daha iyi bir toplumsal yap›n›n, yetkin bir hukuk ve adalet sisteminin, özgürlük ve ba¤›ms›zl›k özleminin ad›d›r cumhuriyet.

B

Bu anlarda ça¤dafl uygarl›k çizgisini yakalad›¤›m›z gibi, kimi konularda bunu da aflt›¤›m›za ve örnekler yaratt›¤›m›za tarih tan›kt›r.

B

unun yan›s›ra, asla ak›ldan ç›karmamal› ki, cumhuriyetimiz, as›l anlam›n›, toplumun ça¤dafl uygarl›k ailesi içinde daha iyi ve daha mutlu yaflamas›nda bulmaktad›r. Bu alanda ülkeler büyük bir yar›fl içindedir ve egemenlik de ba¤›ml›l›k da bu konularda dü¤ümlenmektedir. Bu anlam›yla daha iyi bir toplumsal yap›n›n, yetkin bir hukuk ve adalet sisteminin, özgürlük ve ba¤›ms›zl›k özleminin ad›d›r cumhuri10

BU ÖZLEM‹ Atatürk, flu sözlerle dile getirmiflti: “Efendiler, milletimizin hedefi, milletimizin mefkûresi, bütün cihanda tam mânasile medeni bir heyeti içtimaiye olmakt›r (uygar bir toplum olmakt›r). Bilirsiniz ki, her kavmin mevcudiyeti, k›ymeti ve hakk› hürriyet ve istiklâli, malik oldu¤u ve yapaca¤› medeni eserlerle mütenasiptir. Medeni eser vücude getirmek kabiliyetinden mahrum olan kavimler, hürriyet ve istiklallerinden tecrit olunmaya mahkûmdurlar. Tarihi befleriyet bafltan bafla bu dedi¤imi teyit etmektedir. Medeniyet yolunda yürümek ve muvaffak olmak flart› hayatt›r.” (Dumlup›nar Konuflmas›, 1924). ‹flte bu anlay›fl›n ›fl›¤›nda yeniden sormal›y›z: Cumhuriyetin 80’inci yafl›nda ça¤dafl uygarl›k yolunda ulaflt›¤›m›z aflama, baflard›¤›m›z eserler yeterli midir? Yetmez!..•


3 Y›l› Aflk›n Süredir Silivri Cezaevi’nde Gerekçesiz Tutuklu Bulunan Tahliye Talepleri Y›llard›r Gerekçesiz Olarak Reddedilerek Tutuklulu¤u Sürdürülen Türkiye’nin De¤erli Bilimadam›

Prof. Dr. MEHMET HABERAL Kimdir?


BD A⁄USTOS 2012

mas›n› sa¤lad› (3 Haziran'da yasalaflan 2238 say›l› kanun)

Prof. Dr. Mehmet Haberal; 1944 Rize'nin Pazar ilçesi Subafl› Köyü'nde do¤du

•Türkiye'de ilk kez yerli kaynakl› ka-

1967 Ankara Üniversitesi T›p Fakültesi'ni bitirdi

davradan böbrek naklini gerçeklefltirdi (27 Temmuz)

1971 Genel Cerrahi alan›nda uzman oldu, Ekim 1973 Shriner's Yan›k Enstitüsü (Shriner's Burns Institute) ve John Seally Hastanesi'nde yan›k tedavisi üst ihtisas› yapt›, Galveston, Texas, ABD 1974 Colorado Üniversitesi T›p Fakültesi, Transplantasyon Merkezi'nde transplantasyon üst ihtisas› yapt›, (1 Ocak 1974-30 Haziran 1975) 1975 Hacettepe Üniversite Hastanesi, Genel Cerrahi Bölümü'nde Yan›k ve Organ Nakli Ünitelerini kurdu, Temmuz

•Hacettepe Üniversitesi Hastanesi'nde Türkiye'de ilk kez canl› donörden böbrek naklini gerçeklefltirdi, 3 Kas›m

•Dünya Yan›k Derne¤i ulusal temsilcisi seçildi 1976 Genel Cerrahi alan›nda Doçent oldu 1978 Avrupa Organ Nakli Vakf›'ndan (Eurotransplant) temin edilen organla Türkiye'de ilk kez kadavradan böbrek naklini gerçeklefltirdi, 10 Ekim 1979 Organ ve doku nakli yasas›n›n ç›k-

12

•1. Ulusal Yan›k Kongresini Ankara' da düzenledi (26-27 May›s) 1980 Türkiye Organ Nakli ve Yan›k Tedavi Vakf›'n› kurdu, 4 Eylül 1982 Türkiye Organ Nakli ve Yan›k Tedavi Vakf›'na ba¤l› Ankara'da ilk Hemodiyaliz Merkezi'ni kurdu (12 Mart)

•Genel Cerrahi Profesörü oldu •Dünya Yan›k Derne¤i Yürütme Kurulu üyesi ve ayn› derne¤in Do¤u Akdeniz Bölge temsilcisi seçildi 1983 Ankara'da ilk organ nakli kongresini düzenledi

•O zamana de¤in tüm dünyada en fazla 12 saat saklanabilen kadavra böbreklerin so¤uk iskemi sürelerini 111 saate kadar uzat›lmas›n› sa¤layan çal›flma •T›bbi alandaki baflar›l› katk›lar›ndan dolay› Sedat Simavi Vakf›, Sa¤l›k Bilimleri Ödülü'nü ald› 1984 Akdeniz Yan›k Kulübü kurucu üyesi

•Orta Do¤u'da organ paylafl›m› ve teminini kolaylaflt›rmak için Orta Do¤u Diyaliz ve Organ Nakli Vakf›'n› kurdu


BD A⁄USTOS 2012

1985 ‹stanbul'da Orta Do¤u Diyaliz ve Organ Nakli Vakf›'n›n ilk kongresini düzenledi (17-20 Kas›m)

•Ankara'da Türkiye Organ Nakli ve Yan›k Tedavi Vakf› Hastanesi'ni kurdu, 16 Eylül

•Amerikan Yan›k Derne¤i "EVERETT IDRIS EVANS ÖZEL ÖDÜLÜ"nü ald›

1986 Dünya Yan›k Derne¤i Genel Sekreter Yard›mc›s› seçildi

•Haberal E¤itim Vakf›'n› kurdu, (Eylül) •Amerikan Cerrahlar Koleji üyesi seçildi (Fellow of the American College of Surgeons - FACS) 1987 Orta Do¤u Organ Nakli Derne¤i Kurucusu ve Baflkan›

•‹stanbul'da ilk Bölgesel Do¤u Akdeniz Yan›k Kongresi'ni düzenledi 1988 Ankara'da ilk Orta Do¤u Organ Nakli Derne¤i Kongresi'ni düzenledi (2-4 Kas›m)

•Türkiye'de ve bölgede kadavradan ilk baflar›l› karaci¤er naklini gerçeklefltirdi, 8 Aral›k 1990 Türkiye Organ Nakli Derne¤i Kurucusu ve Baflkan›, Ekim

•Türkiye, Avrupa ve bölgede bir ilk

ci¤er naklini gerçeklefltirdi (15 Mart)

•Dünyada bir ilk olan, eriflkinde canl›dan k›smi karaci¤er naklini gerçeklefltirdi (24 Nisan) 1992 Dünyada bir ilk olan ayn› canl› donörden k›smi karaci¤er ve böbrek naklini gerçeklefltirdi, (16 May›s)

•New York Bilim Akademisi üyesi oldu 1993 Türkiye Organ Nakli ve Yan›k Tedavi Vakf› ve Haberal E¤itim Vakf› ile birlikte Baflkent Üniversitesi'ni kurdu. (Üniversite, 11 fakülte (FenEdebiyat, Hukuk, ‹ktisadi ve ‹dari Bilimler, Mühendislik, T›p, Sa¤l›k Bilimleri, ‹letiflim, Difl Hekimli¤i, Güzel Sanatlar, Tasar›m ve Mimarl›k ile E¤itim Fakülteleri), 7 enstitü (Organ Nakli ve Gen Bilimleri, Fen Bilimleri, E¤itim Bilimleri, Sa¤l›k Bilimleri, Sosyal Bilimler, Yan›k, Yang›n ve Do¤al Afetler, Avrupa Birli¤i ve Uluslararas› ‹liflkiler) ve 5 Meslek Yüksek Okulu ile ‹ngilizce Haz›rl›k Okulu'ndan oluflmaktad›r.)

•Ankara'da Baflkent Üniversitesi Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Merkezi' ni açt› 1994 ‹zmir'de Baflkent Üniversitesi Zü-

olan, çocuklarda canl›dan k›smi kara-

13


BD A⁄USTOS 2012

beyde Han›m Araflt›rma ve Uygulama Merkezi'ni açt› (3 Eylül) 1995 Türkiye'de Yan›k ve Yang›n Afetleri Derne¤i'ni kurdu 1998 Yalova'da, Türkiye'de k›rsal kesimde hizmet veren ilk Diyaliz Merkezi'ni açt›.

•Adana Baflkent Üniversitesi Hastanesi'ni açt›, Haziran

•Orta Do¤u Yan›k ve Yang›n Afetleri Derne¤i'ni kurdu 1999 Ankara'da Baflkent Üniversitesi Ayfleabla Okullar›'n› açt› 2000 Alanya Baflkent Üniversitesi Hastanesi'ni açt›, (Temmuz)

•Dünya Transplantasyon Derne¤i'nin Roma'daki kongresinde kendisine Türkiye ve dünyada organ naklinin geliflimine yapt›¤› katk›lar› nedeniyle dolay› "M‹LENYUM MADALYASI" verildi (A¤ustos) •Ankara'da yeni Baflkent Üniversitesi Hastanesi'ni açt› (20 Kas›m) •Transplant Olimpiyatlar› Derne¤i, (20 Nisan) 2002 Baflkent Üniversitesi Adana Seyhan Hastanesi'ni açt› Klinik ve Deneysel

14

Araflt›rmalar Derne¤i, (14 Ocak) 2003 Amerikan Cerrahi Birli¤i (American Surgical Association - ASA) Onursal Üyesi seçildi

•Baflkent Üniversitesi Konya Hastanesi'ni açt› 2004 Cerrahi Araflt›rmalar Akademisi (Academy of Surgical Research) Üyesi ve Türkiye Temsilcisi "Kanal B", "Radyo Baflkent", ve "Baflkent Haber Ajans›" n› kurdu.

•2004 y›l› A¤ustos ay›nda Japonya' da yap›lan Dünya Yan›k Derne¤i (International Society for Burn InjuriesISBI) kongresinde 2006-2008 Dönem Baflkanl›¤›'na seçildi 2005 Uluslar aras› Cerrahlar Koleji Fahri Üyeli¤i verildi (Honorary Fellowship of the International College of Surgeons - FICS), Eylül, Prag 2006 Massachusetts General Hospital ve Johns Hopkins Hospital'da ders vermek için davet edildi, (15-23 May›s)

•Dünya Organ Nakli Derne¤i'nin Orta Do¤u ve Afrika bölge encümeni olarak seçildi, 4 May›s

•Azerbaycan T›p Üniversitesi'nde


BD A⁄USTOS 2012

Fahri Doktora unvan› verildi (15 May›s)

•Pakistan Karaçi Üniversitesi taraf›ndan Bilimsel Doktora unvan› verildi (15 May›s) •Orta Do¤u Yan›k ve Yang›n Afetleri Derne¤i (the Middle East Burn and Fire Disaster Society-MEBFDS) Baflkanl›¤›'na seçildi, Haziran

•Dünya Yan›k Derne¤i (International Society for Burn Injuries-ISBI) 20062008 dönem baflkan› oldu, Eylül, Fortaleza-Brezilya

•Brezilya Yan›k Derne¤i Yönetim Kurulu Onursal Üyesi seçildi, (Eylül) •Uluslararas› Cerrahlar Birli¤i (International Surgical Group) üyeli¤ine seçildi •Kuveyt Sa¤l›k Bakan› fieyh Ahmad Al-Abdulla Al-Sabah taraf›ndan "Yaflam Boyu Baflar› Ödülü" verildi, 26 Kas›m 2007 Do¤al Ba¤›fl›kl›k Derne¤i Toplant›s›’n› (Society of Innateimmunity Meeting) Ankara’da düzenledi, (1315 May›s)

•Organ Nakli Derne¤i’nin Yeni Fikir Lider Toplant›s›’n› (The Transplantation Society New Key Opinion Leader Meeting) Ankara’da düzenledi (01-07 Temmuz)

Nakli Derne¤i’nin 9. Bilimsel Kongresi’ni (9th Meeting of the Turkish Transplantation Society) Ankara’da düzenledi (04-06 Temmuz)

•Ankara’da Cerrahi Müdahelede Kalite ve E¤itim Konulu Sempozyum (Symposium on Surgical Education and Quality) düzenledi (17 Eylül)

•Uluslararas› Cerrahlar Koleji Avrupa Federasyonu Türkiye Bölümü Toplant›s›’n› (International College of Surgeons European Federation Turkey Section Meeting) Antalya’da düzenledi (18-19 Ekim) •Birinci Uluslararas› Yan›k Haftas›’nda (First National Burns Week) Dubai’de ödül takdim edildi (4 Kas›m) •Almanya’n›n Münih kentinde irtibat bürosu aç›ld›. 2008 Böbrek nakli alan›ndaki öncülü¤ü ve böbrek nakli alan›na yapm›fl oldu¤u de¤erli katk›lar› nedeniyle Suudi Arabistan Prensi Abdulaziz Bin Salman taraf›ndan ödül verildi (18 fiubat)

•Karaci¤er nakli alan›ndaki öncülü¤ü ve karaci¤er nakli alan›na yapm›fl oldu¤u de¤erli katk›lar› nedeniyle Ürdün

•Baflkanl›¤›n› yapt›¤› Türkiye Organ

15


BD A⁄USTOS 2012

Prensi Raad Bin Zeid taraf›ndan ödül verildi, 13 Mart, Amman

•Amerika Birleflik Devletleri,Washington Eyaleti’nde Washington Universitesi’ne Konuk Profesörü olarak davet dildi. ‹ki günlük programda bir gün Washington Üniversitesi Transplantasyon Merkezi’nde (University of Washington Transplant Center) organ nakli üzerine ve bir gün Harborview Yan›k Merkezi’nde (Harborview Burn Center) yan›k tedavisi üzerine Prof. Dr. Mehmet Haberal’›n onuruna iki sempozyum düzenlendi. Washington Universitesi Konuk Profesörlü¤ü (University of Washington Visiting Professorship) ödülü ald›, 4-5 Eylül, Seattle

•Uluslararas› Yan›k Derne¤i (International Society for Burn Injuries) 20062008 y›llar› aras›ndaki baflkanl›k görevinin sona ermesiyle derne¤e yapt›¤› katk›lar nedeniyle ödül ald›, 10 Eylül, Montreal

•Prague Yan›k Merkezi’nde (Prague Burn Center) Baflkan› Prof. Dr. Radana Königova taraf›ndan Çek Cumhuriyeti Medikal Bilimler Akademisi (Czech Medical Association) Onursal Üyelik Ödülü verildi, 30 Eylül, Prague

16

ve daimi destekçisi olarak ve organ nakli ve ba¤›fl› alan›nda yapt›¤› katk›nedeniyle ödül takdim edildi. Ayr›ca, ‹ran Medikal Bilimler Akademisi’nden (Academy of Medical Sciences of Iran) Onursal Üyelik Ödülü, Kas›m 19, Shiraz

•Uluslararas› Cerrahlar Koleji 36. Dünya Kongresi’nin yap›ld›¤› Viyana Belediye Tören Salonu’nda onursal üyeli¤e seçilen ve derne¤in bir önceki baflkan› olan Prof. Dr. Nadey S. Hakim, konuflmas›n›n ard›ndan, Atatürk posterini ekranda göstererek 200 kat›l›mc› huzurunda 2005 y›l›nda onursal üyeli¤e seçilen Prof. Dr. Mehmet Haberal’› kürsüye davet edip, Mustafa Kemal Atatürk’ün ilkeleriyle yetiflen ve bugün organ nakli konusunda dünyan›n önde gelen meslektafl›, Prof. Dr. Haberal’› kutlad›, Aral›k 4, Viyana 2009 Asya Organ Nakli Derne¤i’nde (Congress of the Asian Society of Transplantation) taraf›ndan Onursal Konuk Plaketi ödülü, Ekim 2, Beyrut

•Amerikan Cerrahlar Koleji ‹dari Meclis Onur Komitesi Birli¤in Onursal Üyeli¤ini Ekim 2010 tarihinde Washington DC’de düzenlenecek Klinik Kongresi’nde bahfletmeye oy birli¤i ile karar verdi.

•Onursal davetli olarak kat›ld›¤› Sindh

Editörlük çal›flmalar›:

Üroloji ve Organ Nakli Enstitüsü Kongresi’nde (Congress of the Sindh Institute of Urology and Transplantation) taraf›ndan Onursal Konuk Plaketi ödülü ald›, Ekim 23, Karachi

•Türkiye Organ Nakli Derne¤i ve

•Onursal konuk olarak kat›ld›¤›, 1721 Kas›m tarihleri aras›nda gerçekleflen 11. Orta Do¤u Organ Nakli Derne¤i Kongresi’nde (11th Congress of the Middle East Society for Organ Transplantation) dernek kurucusu

•Ortado¤u Organ Nakli Derne¤i'nin

Türkiye Yan›k ve Yang›n Afetleri Derne¤i taraf›ndan yay›mlanmakta olan t›p dergisi "Diyaliz, Transplantasyon ve Yan›k" dergisi Editörü yay›n organ› olan "Experimental and Clinical Transplantation" dergisi Editörü

•Dünya Organ Nakli Derne¤i'nin ya-


BD A⁄USTOS 2012

y›n organ› olan Transplantation Proceedings, •1996 Misafir Editörü •1998 Misafir Editörü •2000 Misafir Editörü •2002 Misafir Editörü •2004 Misafir Editörü •2005 Misafir Editörü •2006 Misafir Editörü •2008 Misafir Editörü Yay›n kurulu üyelikleri

•International Medical Journal" •Investigative Surgery" dergisi •Clinical Transplantation" dergisi •Transplantation Proceedings" •Saudi Journal of Kidney Diseases" •Burn Care and Rehabilitation" •Urology Journal" dergisi •Archives of Iranian Medicine" dergisi 31 Aralik 2009 itibariyle

•1832 böbrek, 344'den fazla karaci¤er nakli yapt›

•22'den fazla ulusal ve uluslararas› bilimsel kongre düzenledi

* 35 ulusal ve uluslararas› t›p derne¤i üyesi * 1428 Türkçe ve ‹ngilizce bilimsel yay›n›n yazar›. 2 ‹ngilizce, 4 Türkçe kitab› bulunmakta * T›p alan›nda 26 ulusal ve uluslararas› ödül sahibi 7615 çal›flan› olan Baflkent Üniversitesi bünyesinde: E¤itim alan›nda toplam 9407 ö¤rencinin e¤itiminin devam etti¤i 11 fakülte, 6 meslek yüksekokulu, 7 enstitü, biri Adana biri Ankara'da olmak üzere 2 kolej bulunmaktad›r. Sa¤l›k alan›nda 10 hastane, 1 poliklinik, 13 diyaliz merkezi, Almanya’ n›n Münih kentinde bir irtibat bürosu, ‹ngiletere’nin Londra kentinde bir irtibat bürosu bulunmaktad›r. Medya alan›nda 1 televizyon kanal› (Kanal B), bir radyo istasyonu (Radyo Baflkent), 1 haber ajans› (Baflkent Haber Ajans›) bulunmaktad›r. Turizm alan›nda 2 otel bulunmaktad›r. Ayr›ca, 6 vak›f, 4 vak›f iktisadi iflletme bulunmaktad›r.

17


BD A⁄USTOS 2012

Prof. Dr. Mehmet Haberal’›n Cumhuriyet Halk Partisi 34. Kurultay›’na Gönderdi¤i Mesaj› Prof. Dr. Mehmet Haberal, Ankara’da, 17-18 Temmuz 2012 tarihinde

yap›lan Cumhuriyet Halk Partisi 34. Kurultay’›na, tutuklu bulunduruldu¤u Silivri Cezaevi’ndeki hücresinden, avukat› arac›l›¤›yla bir mesaj göndermifltir. Bir siyasal parti üyesi milletvekili taraf›ndan, bir siyasal parti Kutultay› delegelerine hitaben kaleme al›nd›¤› görüntüsüne karfl›n bu mesaj özünde, Atatürk taraf›ndan kendisine “Türk Cumhuriyetini ve Ba¤›ms›zl›¤›n›, sonsuza dek korumak ve savunmak” görevi verilen bir Türk Genci’nin, bir yandan bu görevini yerine getirirken ayn› anda, çevremizde “sessiz sedas›z” dinlenmekte olan kimi ayd›nlara, Türkiye’nin Ayd›nlanma Dönemi’ndeki ayd›nlar›n ve vatanseverlerin cesaret ve kiflisel güvenlerini an›msatmaktad›r. Bir “milletvekili” kimli¤i ötelerinde Prof. Dr. Haberal’›n bir üniversite ö¤retim üyesi kimli¤i ve sorumlulu¤uyla kaleme ald›¤› bu “ders özellikli seslenifl”ini, daha genifl topluluklara ulaflt›rmak amac› ve ilerideki y›llarda ülkemizin bu günlerinin tarihini yazacak kiflilere bir baflvuru belgesi oluflturmak umuduyla, izleyen sayfalar›m›zda yay›ml›yoruz. Bütün Dünya

S

ay›n Genel Baflkan›m›z, Cumhuriyet Halk Partisi'nin Say›n Milletvekilleri, 34'üncü Kurultay›m›z›n Say›n Delegeleri, Say›n Konuklar, Say›n Bas›n Mensuplar›, Ülkemizin ayd›nlanma döneminin simgelerinden Cumhuriyet Halk Partisi ve onun en genifl çal›flma alan› Kurultay, dünyan›n en uzun ömürlü cumhuriyeti olan Türkiye Cumhuriyeti'nin kurulufl günlerindeki heyecan› ve sorumlulu¤u ile bugün, 34'ncü toplant›s›n› yap›yor. Türkiye' mize ve ulusumuza kutlu olsun. Cumhuriyetimizin ve devletimizin kurulufl çal›flmalar›nda bir yap› flantiyesi 18


BD A⁄USTOS 2012

olarak görev yapan Cumhuriyet Halk Partisi Kurultay›, bu ilk çal›flmas›n› izleyen tüm çal›flmalar›nda ise, asla de¤iflmeyen ve asla de¤iflmeyecek olan birinci görevini yerine getirmifltir.

B

ugün de sürdürdü¤ümüz o birinci görevimiz, cumhuriyetimizi ve ba¤›ms›zl›¤›m›z› sonsuza dek korumak ve savunmakt›r. O cumhuriyetimiz ve ba¤›ms›zl›¤›m›z ki, büyük Atatürk'ün önderli¤inde ve baflta ‹smet ‹nönü olmak üzere, Mareflal’inden, en k›demsiz erine kadar binlerce silah arkadafl› ile, canlar›n› vatan u¤runa savafl alanlar›nda b›rakmaktan çekinmeyen binlerce flehidimiz tarafindan kurulmufltur, kazan›lm›flt›r.

Kurucumuz Büyük Atatürk'ün "birinci vazifemiz" olarak emretti¤i görevini yerine getirirken ayd›n Türk Ulusu ve Cumhuriyet Halk Partisi, bu "birinci vazifesi" yan› s›ra günün koflullar› nedeniyle flimdi, Atatürk'ü ve onun devrimlerini ve ilkelerini de ilelebet muhafaza ve müdafaa etmek görevine daha s›k› sar›lmak gereksinimini duymaktad›r. Bu kurultay›m›zda, bu görevleri-

mizi yaparken, ayn› anda, ayd›nlanma ça¤›m›z›n meflalesini cumhuriyetimizin ilk günlerindeki ayd›nl›¤›yla önümüzdeki günlerimize tafl›mak ve ülkemizi yeniden cumhuriyetimizin ilk günlerinin ayd›nl›¤›na kavuflturmak yükümlülüklerimizi de yerine getirmifl olaca¤›z. Bu ayd›nl›k özlemi, ülkemizin ve

uygar dünyan›n en derin karanl›k noktas› olan Silivri Cezaevi'nin bir hücresinin boyutlar›yla s›n›rl› de¤ildir. Gerçekte bu özlem bugün, her geçen gün daha da kararan bulutlarla kaplanan ana yurdun dört bafl›nda, giderek yay›lan ve giderek yükselen bir insanl›k 盤l›¤›d›r. Say›n Genel Baflkan›m›z, Cumhuriyet Halk Partisi'nin Say›n Milletvekilleri, 34. Kurultay›m›z›n Say›n Delegeleri, Dünyan›n tüm uygar insanlar› gibi, elbette Türk Ulusu’nun tüm bireylerinin de en do¤al hedefi, kapsama alan›n›n demokratik, laik ve sosyal hukuk devletini de içerdi¤i cumhuriyetimizi daha da yüceltmek, daha da yükseltmektir.

Ç

›tas›n› Büyük Atatürk'ün be-

lirledi¤i uygarl›k düzeyine ulaflabilmemiz, hatta o düzeyi aflabilmemiz ancak, böylesi uygar içerikli bir cumhuriyetin ayd›nl›¤› içinde gerçekleflebilecektir.

Omuzlar›m›za yükleyece¤i a¤›rl›k

ölçüsünde, yüreklerimizde ve beyinlerimizde onurlu bir sorumluluk da oluflturacak olan bu görevi üstlenen kurultay›m›za çal›flmalar›nda baflar›lar diliyorum, hepinizi sayg›yla, sevgiyle ve özlemle selaml›yorum. Prof. Dr. Mehmet Haberal, 24. Dönem CHP Zonguldak Milletvekili 19


BD A⁄USTOS 2012

Emin Çölaflan’›n 14.07.2012 Tarihinde Sözcü Gazetesi’nde Yay›mlanan Yaz›s›d›r

Kortizonlu Darbe! Sevgili okuyucular›m, bugün size Prof. Dr. Mehmet Haberal olay›ndan söz edece¤im. Türkiye’nin, hatta dünyan›n önde gelen hekimlerinden biri, Cerrah!.. ugüne kadar binlerce hastaya elleriyle ve ekibi ile flifa verdi, organ naklinde yapt›¤› kefliflerle dünya t›p literatüründe seçkin yerini ald›. Haberal hoca ülkemizin en yap›c›, yarat›c› insanlar›ndan biri. Yoktan var ederek Baflkent Üniversitesi’ni, Baflkent Üniversitesi hastanelerini ve daha nice tesisleri elleriyle, s›f›rdan bafllayarak kurdu. 2009 y›l›nda Ergenekon davas›ndan tutukland›¤›nda Baflkent Üniversitesi Rektörü idi. Üç y›l› aflk›n bir süredir tutuklu. Ben bu davalar› izleyen bir gazeteci ve ayn› zamanda vatandafl kimli¤imle, Mehmet Haberal’›n niçin tutuklu oldu¤unu, sözde Ergenekon silahl›

B

20

Prof. Dr. Mehmet Haberal terör örgütü (!) davas›na niçin isminin konuldu¤unu, bu sözde örgütün neresinde oldu¤unu anlayabilmifl de¤ilim. Yaln›zca ben de¤il, hiç kimse anlamad›. ‹ddianameyi de bu aç›dan okudum. Kendisine yöneltilen somut hiçbir suç-


BD A⁄USTOS 2012

lama yoktu. Sadece zaman›n baflbakan› rahmetli Bülent Ecevit’in Baflkent Üniversitesi hastanesindeki tedavisine de¤iniliyordu. Uzun süre tutuklu kald›ktan sonra, günün birinde Haberal’›n sorgusu yap›ld›. Herkes bekliyordu ki kendisine terör örgütü, gizli örgüt, darbe, silah, bomba, adam öldürme gibi suçlar› sorulacak ve Haberal’›n bütün marifetleri (!) mahkeme taraf›ndan a盤a ç›kar›lacak… Bu sorgu daha sonra “Suçum Ne?” ad› alt›nda kitap yap›ld› ve bafltan sona iki kez okudum. Bitirdi¤im zaman hayretle gördüm ki, kendisine yukar›daki konularla ilgili bir tek soru bile sorulmam›flt›r. Varsa yoksa Baflbakan Ecevit’in Baflkent Hastanesi’ndeki tedavisi. Unutmayal›m, o tedavi sonras›nda Ecevit hastaneye mektup yaz›p teflekkür etmiflti.

Birgün oldu ve tedavi konusunda Haberal’› elefltirdi! Kendisi ayn› zamanda herhalde t›p doktoru idi ve bu iflleri biliyordu! Ecevit ailesine kendisini öylesine sevdirmiflti ki, aile onu DSP’ den milletvekili seçtirdi. Sonra Ecevit’in evini ona hibe ettiler ve Recai bu evi sat›fla ç›kard›. Tan›kl›k yapan iflte buydu.

onra mahkemede ikinci bir sorgulama daha yap›ld›. O da kitap oldu: “Belgelerle Silivri Gerçe¤i.” Her iki kitapta da hiçbir yorum yoktu. Sorgulama, soru ve yan›tlar mahkeme tutanaklar›ndan aynen, virgülüne bile dokunulmadan verilmiflti. Bu ikinci sorgulamada da örgüt, terör, silah, darbe gibi bir tek soru sorulmam›flt›. Yine ayn› hikâye yer al›yordu: Ecevit’in tedavisi! Daha önce tan›kl›k yapan flah›s, Ecevit ailesinin koruma polisi Recai

cevit Baflkent’ten taburcu edilince Valilik emriyle özel ekip kurmufllar. Tan›k flah›s hastayla ilgili bilgi almak için hastane baflhekimine gitti¤inde “Hasta sizindir, biz kar›flmay›z” denmifl falan filan... Sonra özel ekibi da¤›tmak zorunda kalm›fllar. fiahs›n iddias›na göre, bu yap›lan baflbakan›n ve hükümetin düflürülmesi için kurgulanan bir planm›fl. Peki, anlatt›¤› konularda belge, tan›k var m›? Yok! O zaman belge varm›fl ama y›rt›p atm›fl. Bugünkü akl› olsaym›fl, y›rt-

Bu ikinci sorgulamada da örgüt, terör, silah, darbe gibi bir tek soru sorulmam›flt›. Yine ayn› hikâye yer al›yordu: Ecevit’in tedavisi!

S

Son üç gün içerisinde bu kez ayn› konuda -yani tedavi konusunda -Silivri mahkemesinde baflka tan›klar dinlendi. Bunlardan biri o zaman Ankara’da Sa¤l›k Müdür Yard›mc›s› olan Mustafa Bolkan isimli flah›st›.

E

21


BD A⁄USTOS 2012

mazm›fl! Devlet arflivinde bu konuda herhangi bir yaz›flma var m›? O da yok! Önceki gün s›ra geldi AKP eski milletvekili olan Mücahit Pehlivan isimli ortopedi uzman›na ve onun tan›kl›¤›na baflvuruldu. Mahkemedeki sözleri çok ilginç! Kendisi o s›rada bir hastanede çal›fl›yor. Recai onu Baflbakanl›k konu-

kesmek zorunda kald›m. Kortizon nörolojik rahats›zl›¤› için veriliyordu. Devam etseydi kemikleri k›r›l›r, felç olurdu.” Peki, kendisi, bu tedavi aflamas›nda not tutmufl muydu? Herhangi bir rapor veya belge var m›yd›? Olmad›¤›n› söyledi! Devletin baflbakan›n›n sa¤l›¤› konusunda, mahkemede Haberal’› suçluyorlar ama ortada bir tek belge, yaz›flma yok, rapor, resmi kay›t yok! Bu nas›l ciddiyetsiz ifltir yaaa, anlayan var m›?! Bu tan›kl›k sonras›nda ac› gerçe¤i hep birlikte anlam›fl olduk! Prof. Dr. Mehmet Haberal, Türkiye’nin kaderini hastaya Kortizon vererek de¤ifltirecekti! Bu yolla Ecevit’in önce kemiklerinin k›r›lmas›n› sa¤layacak, onu yatalak yapacak ve sonras›nda ifl çok daha vahim boyutlara ulaflacakt›. Haberal’›n terör örgütü Ergenekon, bu aflamadan sonra silahlar› ortaya ç›kar›p katliama bafllayacak, önüne geleni öldürecek ve baflbakan bofllu¤undan yararlan›p darbe yapacakt›!

Devletin baflbakan›n›n sa¤l›¤› konusunda, mahkemede Haberal’› suçluyorlar ama ortada bir tek belge, yaz›flma yok, rapor, resmi kay›t yok! tuna ça¤›r›p Ecevit’i muayene ettiriyor. Sonra gizlice girdi¤i konuta yine gizlice röntgen makinesi getirip filmini çekiyor ve Baflkent Hastanesi’nde yap›lan tedavinin yanl›fl oldu¤unu anl›yor! Adam tek kiflilik bir ordu!.. Tek kiflilik hastane!.. Bir röntgenle her fleyi anl›yor! Tan›¤›n mahkemedeki sözlerine bak›n›z: “Elle muayene ettim, omurgas›nda k›r›k vard›. Aya¤a kalk›p dolaflmas›n› söyledim. Kemik yo¤unlu¤u düflüktü. Kemikleri cam gibi, dokunulsa k›r›lacak durumdayd›. Baflkent Üniversitesi Hastanesi taraf›ndan verilen Kortizon’u, kemiklere zarar vermesin diye 22

en geliflmeleri tahmin edebiliyorum... Darbe gecesi parola “Kortizon”, iflareti “Ergenekon” olacakt›! Zaten Haberal ve terör örgütü yönetimi aras›nda daha önceden yap›lan toplant›larda bu konu tart›fl›lm›fl, hükümeti hiç kimseye çakt›rmadan Kortizon’la devirmeye karar verilmiflti.

B


BD A⁄USTOS 2012

S

evgili okuyucular›m, iflin flakas›n› bir yana b›rakal›m, flimdi gerçeklere bir kez daha dönelim. fiu olaya bak›n siz!.. Bu ülkenin bir ayd›n›, seçkin bir t›p doktoru, Baflkent Üniversitesi Rektörü, iflte bu inan›lmaz gerçeklerle üç y›l› aflk›n bir süredir tutuklu. Ak›l alacak gibi de¤il. Bu nas›l adalet, nas›l yarg›d›r? Size yemin ederek söylüyorum, Haberal’›n iki kez yap›lan sorgusunun sonra kitap haline getirilen metinlerini okuyana kadar, kafamda bir “Acaba” vard›. Haberal hoca acaba bu ifllere bulaflm›fl m›yd›? E¤er bulaflm›flsa duruflmalarda belgeler ç›kacak, ona göre suçlanacak ve rezil olacakt›. fiimdi ise sadece Ecevit’in tedavisinden suçlanmak isteniyor. Ortada terör örgütü, silah, darbe, katliam, hiçbir belge ve bulgu yok. Kendisine bu konularda mahkemece yöneltilen bir tek soru ve suçlama yok. ‹flin ilginç yan›, Haberal mahkemede aç›klad›: “Ben cerrah›m. Say›n Ecevit’in tedavisinde benim hiçbir rolüm ve katk›m olmam›flt›r. Tedaviyi uzman hekimlerimiz yapm›flt›r. Kald› ki taburcu olunca bize teflekkür mektubu yazm›flt›r. ‹flte alt›nda imzas› olan o mektup…”

Balyoz, Ergenekon, Odatv gibi davalar›n tüm san›klar›, iflte bu tür gerçek d›fl› suçlamalarla, düzmece belgelerle, hayali iddialarla hapiste tutuluyor, AKP karfl›tlar›ndan bu yolla, yarg› kullan›larak intikam al›n›yor. Prof. Dr. Mehmet Haberal onlardan sadece biri. Bu yaz›y› onun milletvekili seçil-

“Ben cerrah›m. Say›n Ecevit’in tedavisinde benim hiçbir rolüm ve katk›m olmam›flt›r. Tedaviyi uzman hekimlerimiz yapm›flt›r. Kald› ki taburcu olunca bize teflekkür mektubu yazm›flt›r. ‹flte alt›nda imzas› olan o mektup…” mifl olmas›, yeni yasa uyar›nca mutlaka tahliye edilmesi gerekti¤ine inand›¤›m için falan yazmad›m... Çünkü sadece (e¤er edilirse) milletvekili seçilenlerin de¤il, tüm san›klar›n tahliye edilmesi gerekti¤ine inan›yorum. Amac›m sizlere bu davalar›n nas›l ve hangi suçlamalarla yürütüldü¤ünün somut örneklerinden birini göstermekti. Kortizonlu darbe!.. Kortizonlu terör örgütü!.. Vay anam vay!.. ‹nsaf!.. • 23


BD A⁄USTOS 2012

Nilgün Cerraho¤lu’nun 05.07.2012 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi’nde Yay›mlanan Yaz›s›

Biz Yazam›yoruz Siz Yaz›n

B

unca y›ll›k gazetecilik hayat›mda benzerini hiç yaflamad›¤›m olay›n yan›nda, ikinci flokum; Türk bas›n›n›n iflas›n› tescillemek oldu. Yemekte önemle üzerinde durulan konulardan biri haliyle Utku Çak›rözer’in Esad söyleflisiydi. Son üç gündür gazetecilerin bir araya geldi¤i her mekânda oldu¤u gibi, “opera” yeme¤inde de herkes bu söylefliyi konufluyordu. Sevgili Utku ve “Cumhuriyet” için haliyle övgüler gö¤sümüzü kabartt›. Ancak olay›n di¤er boyutu “Türk medyas›n›n”encam› ad›na yüre¤imi burktu. Merkez medyadan bir meslektafl›m bir ara bana dönerek “Harika fleyler yaz›yorsunuz!” dedi: “Yaz›n yaz›n! Biz yazam›yoruz bari siz yaz›n!” Bu sözleri iflitince y›llar önce Çetin Altan’la “Türk bas›n›” üzerine yapt›¤›m bir söylefliyi hat›rlad›m. Ünlü yazar, Türk bas›n›n›n en fazla okunan ve en h›zl› yazarlar›ndan biri oldu¤u y›llarda, iktidar zulmü karfl›s›nda çaresizli¤e kap›lan okurlar›n; karfl›laflt›klar› her yerde kendisine; “Yaz! Yaz! Daha sert yaz! Daha fazla bindir!” telkininde bulunduklar›n› anlatm›flt›. “Nereden nereye geldik?” diye

24

düflündüm. Bu telkinleri art›k ellerinde kalemi olmayan s›radan okurlar de¤il, kalemleri hepten ifllevsiz kalan “gazeteciler” yap›yor. Aç›kça “Biz yazam›yoruz. Bizim ad›m›za da siz yaz›n!” diyorlar. “Cumhuriyet” için duydu¤um k›vanç ve “utku”, bu nedenle bir miktar kursa¤›mda kald›. Çünkü mesle¤im gazetecilik mesle¤i!- ad›na utanç duydum ve üzüldüm. Gazeteciler için Türkiye art›k bir çöl. Nerden bakarsan›z bak›n, bu ürkütücü bir geliflme. Bizler, Türkiye’de kalan son yeflil vahalar›z. Teslimiyeti kabul eden ve aç›kça bundan böyle teslim bayra¤›n› çeken bir medya gerçe¤i ile yüz yüzeyiz. Ertu¤rul Özkök, Mehmet Ali Birand, Amberin Zaman gibi deneyimli gazetecilerin; dünyan›n konufltu¤u, randevusu kotar›lm›fl “tarihi bir söylefliyi” -ama öyle ama böyle- tepmeleri, bu teslimiyetin aç›k iflareti ve teslimiyet bir maskeleme çabas›na dahi meydan vermeyecek biçimde art›k göz önünde yaflanmakta. “Dördüncü güç” olarak bilinen medya Türkiye’de -en az›ndan bildi¤imiz flekliyle- iflas etti. Yaz›klar olsun!


A

tatürk’ün, 1919-1938 y›llar› aras›nda Sovyet hükümeti ve Komünist Enternasyonal temsilcileriyle yapt›¤› görüflmelerin tutanak ve raporlar› ve di¤er resmi belgeler ilk kez bu kitapta yay›mlan›yor. Mehmet Perinçek, baflta Rusya Toplumsalsiyasal Tarih Devlet Arflivi olmak üzere, y›llardan beri Rusya’daki devlet arflivlerinde yapt›¤› çal›flmalar sonucu buldu¤u yüzlerce ”çok gizli” ve ”gizli” damgal› resmi belgelere dayanarak, Kurtulufl Savafl›m›z›n ve Kemalist Devrim’in bilinmeyen yönlerini ve Türk-Sovyet iliflkilerini ayd›nlat›yor.

BÜTÜN K‹TAPÇILARDA


BD A⁄USTOS 2012

Emre Kongar’›n 22.07.2012 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi’nde Yay›mlanan Yaz›s›

Silivri’de Tantalos ‹flkencesi! İçerdeki ve dışardaki değerli okurlarım, insanlık halleri üç kaynakta hemen hemen tüm çeşitlemeleriyle yer alır: Yunan (Anadolu) mitolojisi... Sheakespeare'in oyunları... Balzac'ın romanları. unan ya da Anadolu mitolojisi zaman içinde farkl› biçimlerde anlat›lan söylencelerle elbette ötekilerden çok daha zengindir. Ayn› kiflinin ya da ayn› olay›n farkl› biçimlerde anlat›l›fl›, insanl›k hallerini daha genifl biçimde kapsamas›na olanak sa¤lar. Sheakespeare ise, biraz da gizemli kimli¤i ve kiflili¤inden dolay›, (belki baflka kiflilerin de katk›lar›yla) Balzac'tan daha zengindir. *** ‹nsano¤lunun zulmü, hak ve adalet anlay›fl› ve aray›fl›, zulme karfl› direnifli, tarih boyunca bask›

Y

26

dönemlerinde sanat ve edebiyata yans›m›fl, özellikle Nazi zulmü s›ras›nda, ça¤dafl sanat ve edebiyat bu tür yap›tlarla zenginleflmifltir. San›yorum tarihteki ilk somut ve gerçek örnek, tarihin ne garip ironisidir ki, Yunan mitolojisi döneminde, sözde "Yunan Demokrasisinde" yaflanan bir adaletsizli¤i simgeleyen Eflatun'un (Platon'un) yazd›¤› "Sokrates'in Savunmas›"d›r. Zola'n›n Dreyfus davas›ndaki "‹tham Ediyorum" ç›k›fl› ve yazd›¤› "Hakikat" adl› roman, pek çok olay ve yap›t aras›nda sadece bir örnektir. Beckett, ‹onesco, Kafka, Nazi zulmünün ürünleridir.


BD A⁄USTOS 2012

Yunan mitolojisinin çok bilinen

ve çok kullan›lan söylencelerinden biri Tantalos'un öyküsüdür: Tantalos tanr›lar taraf›ndan cezaland›r›lan Lydia kral›d›r. Tanr›lar kat›na yükselmek istedi¤i, tanr›lar› kand›rd›¤›, onlar›n yiyecek içecekleri olan nektar ve ambrosiay› çalmaya kalk›flt›¤› için cezaland›r›lm›flt›r. Çenesine kadar gelen su ve bafl›na kadar inen meyve dallar› içinde sonsuz bir susuzlu¤a ve açl›¤a mahkûm edilmifltir: Su içmek için e¤ildi¤inde sular çekilmekte, yemek için meyvelere uzand›¤›nda, dallar yukar› kaçmaktad›r. Böylece sürekli bir özlem ve umut içinde, istedi¤ine kavuflamaman›n ac›s›n› çeker... Umudunu, özlemini ve elbette bunlara eriflememenin ac›s›n› unutmamas› için, su ve meyve dallar› aras›nda, onlara ulaflmak amac›yla her çabalad›¤›nda yeniden düfl k›r›kl›¤›na u¤ramas›, çekti¤i ›zd›rab›n artmas› için düzenlenmifltir ceza! *** a¤dafl "beyin y›kama" yöntemleri aras›nda, kiflili¤i yok edilmek istenen insana umut vermek ve bu umudu iyice pekifltirdikten sonra, düfl k›r›kl›¤› yaratmak çok kullan›lan bir yöntemdir... Gerek bireysel gerekse toplumsal olarak çok etkilidir. Önce kurtulufl umudu yarat›r, sonra bunu pekifltirir en sonunda da yine düfl k›r›kl›¤› yarat›rs›n›z... Bunu defalarca tekrarlad›¤›n›z zaman

Ç

art›k, umut beslemek ac› veren bir duygu haline gelir, birey ya da toplum her türlü olumlu beklentiyi terk ederek, tümüyle teslim olur!

Ça¤dafl "beyin y›kama" yöntemleri aras›nda, kiflili¤i yok edilmek istenen insana umut vermek ve bu umudu iyice pekifltirdikten sonra, düfl k›r›kl›¤› yaratmak çok kullan›lan bir yöntemdir... Gerek bireysel gerekse toplumsal olarak çok etkilidir. Dünkü gazetelerde, Silivri

davalar›nda tutuklu yarg›lananlar›n tahliye taleplerinin yine ertelendi¤ini okuyunca akl›ma bunlar geldi! Her "yarg› paketinden" sonra filizlenen tahliye umutlar›... Adli T›p'tan ve TÜB‹TAK'tan beklenen bilirkifli raporlar›... Her hafta sonu veya ay sonu yinelenen sal›verilme baflvurular›... Ve sürekli hüsran... Ne büyük bir irade gücü gerekir insan›n buna direnebilmesi için! • 27


FIRÇALAYARAK Serdar Günbilen

28


YAKIN TAR‹H‹M‹Z Yaflar Öztürk

ATARÜK VE YAZI DEVR‹M‹

inin Harf Devrim 84. Y›l› Mustafa Kemal, 1907 y›l›nda Selanik’ te Vardar K›raathanesi’nde Bulgar Türkolog ‹van Manolov’a, ilerisi için görüfllerini, karar›n› ve umudunu ona, flu sözlerle aç›klam›flt›:

"B‹R GÜN GELECEK, BEN HAYAL SANDI⁄INIZ BÜTÜN BU

DEVR‹MLER‹ BAfiARACA⁄IM. BA⁄LI BULUNDU⁄UM ULUS BUNA ‹NANACAKTIR. DÜfiÜNDÜKLER‹M‹N H‹ÇB‹R‹ DEMAGOJ‹ ÜRÜNÜ DE⁄‹LD‹R. BU ULUS GERÇE⁄‹ GÖRÜNCE ARKASINDA DURMAKSIZIN YÜRÜR. DAVA U⁄RUNDA ÖLMES‹N‹ B‹L‹R. SALTANAT YIKILMALIDIR. D‹N VE DEVLET ‹fiLER‹ B‹RB‹R‹NDEN AYRILMALI, 29


BD A⁄USTOS 2012

DO⁄U UYGARLI⁄INDAN BENL‹⁄‹M‹Z‹ SIYIRARAK BATI UYGARLI⁄INA AKTARMALIYIZ. KADIN ERKEK ARASINDAK‹ AYRIMLAR S‹L‹NEREK YEN‹ B‹R TOPLUMSAL DÜZEN KURMALIYIZ. BATI UYGARLI⁄IMIZA G‹RMEM‹ZE ENGEL OLAN YAZIYI ATARAK LAT‹N KÖKÜNDEN GELEN B‹R ALFABE SEÇMEL‹, KILIK KIYAFET‹M‹ZE KADAR HERfiEY‹M‹ZDE BATILILARA UYMALIYIZ. EM‹N OLUNUZ, BUNLARIN HEPS‹ B‹R GÜN OLACAKTIR." U GÖRÜfiMEN‹N üzerin- suna getirdi. 1922 y›l›ndaki o geceyi den yedi y›l geçtikten sonra, Halide Edip an›lar›nda flöyle anlat›yor: 1914 y›l›nda, Mustafa Ke"Mustafa Kemal o gece saat üçe mal, askeri atafle olarak Sofya'ya atan- kadar Türkiye'nin gelecek günlerinded›. Mustafa Kemal Sofya’dan, ‹stan- ki Bat›l›laflmas›ndan söz etti. ‘Adnan, bul'daki yak›n dostu Madam Corinne' sen t›bbiye ile ordunun en önce Bat›ye gönderdi¤i mektuplardan birinin l›laflmas›ndan dolay› ilerleyen kurusonuna, Frans›zca alfabeden yararla- lufllar oldu¤unu söylerdin. Biz flimdi narak ve Latin harfleri kullanarak bir bütün ülkeyi bat›l›laflt›raca¤›z’ dedi. not ekledi. Birinci Dünya Savafl› so- O gün Latin harflerinin kabul olananunda yaflam öyküsünü ¤›ndan da söz etti, buLEVON MAZLUMYAN Bütün Dünya okurlar›nu yapmak için s›k› TARAFINDAN ALTIN n›n yak›ndan bildikleri önlemler gerekti¤ini HARFLERDEN YAPILAN dil uzman› Agop Dilade ekledi." ALFABE, YAZI DEVR‹M‹ çar’la karfl›laflt›¤›nda Yaz› ve dil devrimi NEDEN‹YLE TBMM ilk kez bir dilbilimcinin konusundaki düflünTARAFINDAN ATATÜRK’E Latin harfleriyle Türkcelerini Mustafa KeARMA⁄AN ED‹LM‹fiT‹R. çe'yi ele al›fl›n› gördü. mal, Halide Edip ve Mustafa Kemal’in dil Adnan Ad›var ile paykonusundaki düflüncelaflt›. Ancak, ülkenin leri giderek daha keskurtuluflu ve kuruluflu kin hatlarla biçimlenikonular›n›n öncelikli yordu. Kurtulufl Savaoldu¤u o günlerde bu fl›’n›n en fliddetli günlegörüflünü uygulamarinin yafland›¤› "Büyük ya geçirebilmek için Sald›r›" öncesinde Muszaman›n›n uygun oltafa Kemal bir gün yamad›¤›n› biliyordu. n›ndakilerle sohbet s›Ayn› y›l eylül ay›nda ras›nda, sözü yine dil ‹zmir'e do¤ru yol al›rve Latin harfleri konuken yan›nda bulunan

B

30


BD A⁄USTOS 2012

‹stanbul gazetelerinin temsilcileri ile görüflürken de sözü dil ve yaz› sorununa getirdi. Hüseyin Cahit Yalç›n "Niçin Latin yaz›s›n› alm›yoruz?" diye sordu. Mustafa Kemal bu soruyu, "Daha zaman› gelmedi" diye yan›tlad›. Mustafa Kemal'in büyük ilkesi ve baflar›s›ndaki giz fluydu: "Do¤ru zaman ve do¤ru yerde eyleme geçmek." Bu gizini flöyle aç›klad›: "E¤er ben size bu konuyu ancak son y›llarda düflündüm dersem sak›n inanmay›n. Ben ta çocuklu¤umdan beri bu davay› düflünmüfl bir adam›m. O toplant›da vermifl oldu¤um kesin olmayan yan›t›m› anlamak isteyenlere flu aç›klamay› yapmak isterim: Ben basit bir adam›m, yani ben düflündüklerimi önce ulusumun iste¤inde, gereksinim ve buyru¤unda görmeyi koflul sayan ve bunu gördükten sonra ancak uygulamas› ile kendimi yükümlü bilen bir adam›m. Her insan›n ba¤l› oldu¤u toplum için düflündü¤ü binbir düflüncesi olabilir. Fakat sa¤›n› solunu dinlemeden söylenmifl sözler, benim anlay›fl›ma göre uzun uzun ve derin denemelerle incelenmedikçe uygulama alan›na ç›kamazlar. Her toplumda kiflisel düflünüflün genel gereksinime uygun oldu¤unu duyumsamam›fl olanlar, ne olursa olsun baflar›s›zl›¤a mahkûmdurlar." Dil konusundaki tart›flmalar, henüz

Harf Devrimi konferans›n›n 3. günü (29 A¤ustos 1929) Cumhuriyet ilan edilmeden de gündemdeydi. 21 fiubat 1923 tarihinde yap›lan ‹zmir ‹ktisat Kongresi’nde ‹zmirli Nazmi ve arkadafllar› bir önerge sundular ve Latin harfleri konusunu gündeme getirmek istediler. Kongreye baflkanl›k eden Kaz›m Karabekir, "Latin harfleri, ‹slam birli¤ini bozar" gerekçesi ile öneriyi geri çevirdi. Hüseyin Cahit ve K›l›çzade Hakk› gazetelerinden Kaz›m Karabekir'e yan›t verdiler.

D

‹L KONUSU TBMM'ye de tafl›nd›. Önce Bolu daha sonra Zonguldak milletvekilli¤i yapan Tunal› Hilmi Bey meclise bir önerge verdi: "Türkçe Kanun Önergesi". Tunal› Hilmi’nin, Türk dilinin yabanc› sözcüklerden ar›nd›r›lmas›n›, her alanda Türkçe'nin kullan›lmas›n› isteyen bu önergesine meclis s›cak bakmad›. Yasa görüflmeleri s›ras›nda Besim Atalay söz ald› ve görüflünü flöyle özetledi: 31


BD A⁄USTOS 2012

"Biz flimdiye kadar herfleyi hükümet eliyle, arac›l›¤› ile yapmaya, yürütmeye al›flm›fl bir ulusuz. Bunu yads›mak olanaks›zd›r. Bu topra¤a askerlik ruhu, e¤itim ruhu hükümet eliyle girmifltir. Tunal› Hilmi Bey arkadafl›m›z›n çok saf, çok samimi, ruhundan kopan Türkçe’mizi korumak ve yüceltmek konusunda her zaman flu kürsüden yükseltti¤i 盤l›k çok kez aram›zda lay›k oldu¤u olura sahip olamam›flt›r. Arkadafllar! Dünya yüzünde bizim kadar hiçbir ulusun dili kar›fl›k de¤ildir. Arkadafllar e¤er bir ulus isek bizim de bir dilimiz olacakt›r. E¤er bir ulus isek bizim de halk ile do¤rudan do¤ruya anlaflacak bir dilimiz, halka duygular›m›z› aktaracak bir arac›m›z olacakt›r. Hangi gazeteyi elinize al›rsan›z al›n›z. Rica ederim onu hangi halk, hangi köylü, hangi esnaf anlar? Rica ederim bu dil midir, bu düflünce midir, bu yaz› m›d›r? Nedir? Yalvar›yorum size, bunu yapacak

Atatürk Dolmabahçe’de yap›lan 3. Dil Kurultay› toplant›s›nda (25 A¤ustos 1928) 32

meclisimiz de¤ilse bunu yapacak bir heyet seçelim, bir an önce ifl bafl›na getirelim bu ulusa dil gerekli, edebiyat gerekli, estetik gerekli, tiyatro gerekli, ahlak gerekli, gerekli, gerekli... Bunun hepsi de dil ile yap›lacak. Efendiler, flimdiye kadar yapt›¤›m›z edebiyattan halka ne duyurabildik? Halk›n estetik zevkinden neyi yükseltebildik? Hangisini yüceltebildik?" Besim Atalay'›n deste¤ine karfl›n Tunal› Hilmi'nin önerisi reddedildi. Üstelik ona kimi milletvekilleri oturduklar› yerden sözlü sataflmalarda bulundular: "Arapça kelime kullanma teklifiniz reddedilmifltir. TBMM akademi midir? Efendi buras› ilmi bir yer de¤ildir, kanun teklifini böyle burada uzun uzad›ya anlatmaya gerek yoktur esas anlafl›ld›. Bunlar mecliste halledilecek birfley de¤il..." TUNALI H‹LM‹ , üzerine gelen


BD A⁄USTOS 2012

milletvekillerine, gerçekten bir ders 1927 y›l›nda sokak adlar› Türkçeleflolarak nitelendirilmesi gereken flu kar- tirildi. 3 fiubat 1928 tarihinde ‹stanbul' fl›l›¤› verdi: da Türkçe hutbe okunmaya bafllad›. "Benim ana diliyle bafllad›¤›m 24 May›s'ta ‘Latin Rakamlar›’ yasas› Türk kalemim büsbütün baflka oldu. ç›kt›. Bu arada Mustafa Kemal yurt Melez oldu, uydurma oldu, saçmac› gezilerinde dil ve yaz› sorununu halk›n oldu, ama zaman geldi ulusu uyand›r- içinde irdelemeye giriflti. ‹smet ‹nönü mak gerekti. Ulusu uyand›rmak için bu konuyu bilim adamlar› ile görüflürgereken aflk ve sevda ruhumu tutufltur- ken, Milli E¤itim Bakan› Mustafa Nedu. Beni ana dilime götürdü. Herfley cati, "Dilimizde Latin harflerinin biasl›na döner sonunda, döndüm, dön- çim ve uygulama olana¤›n› düflünmek düm arkadafllar... Ben bu düflüncemi üzere" aralar›nda Falih R›fk› Atay, TBMM'ye kabul ettirmeyi baflar›rsam, Yakup Kadri Karaosmano¤lu, Ruflen kürsüden inerken düflsem ölsem gözlerim arkada kalmaz. Ana dili 1925 y›l›nda yürürlü¤e olmay›nca bir fley olmaz." Onun bu sözleri üzerine bir giriflinin ard›ndan bir milletvekili, görüflülen konunun kurul kurularak ilaçciddiyetiyle hiç de ba¤daflmayan lara verilecek Türkçe bir tav›rla flöyle dedi: "Öyleyse teklifi kabul etmeyeadlar saptand›. lim. Çünkü Tunal› Hilmi Bey’in ölmesini istemeyiz." Eflref Ünayd›n, Rag›p Hulusi Özdem, Görüflme sonunda öneri oyland› Ahmet Cevat Emre, Faz›l Ahmet Ayve geri çevrildi. Tunal› Hilmi'nin a¤- kaç, ‹brahim Grandi, Mehmet Emin z›ndan iki sözcük ç›kt›: Eriflgil, ‹brahim Osman Karantay, Av"Tohumlar yaflar." ni Baflman, ‹brahim Necmi Dilmen, Tunal› Hilmi Bey 1928 y›l›nda ek- Ahmet Rasim, Celal Sahir Erozan, ti¤i tohumlar›n yeflerdi¤ini, düflledik- ‹smail Hikmet Ertaylan ve ‹hsan Sunlerinin gerçekleflti¤ini göremedi. Cum- gu’nun bulundu¤u bir Dil Kurulu oluflhuriyetin kazan›mlar› ilerledikçe yaz› turdu. 28 Haziran 1928 tarihinde Musve dil devrimi de gerçekleflece¤i günü tafa Kemal, Büyükada'ya gitti. Yat sab›rs›zl›kla beklemeye bafllad›. Kulübü’nde, iki gün önce toplanan Dil Kurulu’nun çal›flmas› ele al›nd›. ‹LAD‹ TAKV‹M‹N ‹ki hafta sonra 10 Temmuz’da yurt 1925 y›l›nda yürürlü¤e gezisine ç›karak kamuoyu yoklamas› giriflinin ard›ndan bir ku- yapan Milli E¤itim Bakan› Mustafa rul kurularak ilaçlara verilecek Türkçe Necati, Mustafa Kemal'e izlenimlerini adlar saptand›. (Ne yaz›k ki bu duyarl›- aktard›. Mustafa Kemal, Afganistan'a l›k bugün yok. ‹laç kutular›n›n üstünde Kabil Elçili¤i’ne atanan Hikmet Bayur halk›n anlayamayaca¤› fleyler yaz›l›.) ile görüfltü ve ona Yaz› Devrimi’ni

M

33


BD A⁄USTOS 2012

3. Dil Kurultay› toplant›s› müjdeleyen Latin harfleri ile yaz›lm›fl bir fotograf bask›s›n› arma¤an etti.

G

ER‹YE SAYIM bafllam›fl-

t›. 27 Temmuz günü Falih R›fk› Atay yaz› devrimi konusunda Mustafa Kemal'e Dil Kurulu ’nun çal›flmalar›n› aktard›. Haz›rlanan 41 sayfal›k raporu sundu. Atay, "Çankaya" adl› yap›t›nda bu görüflmeyi flöyle aktar›yor: "Mustafa Kemal: ‘Yeni yaz›y› uygulamak için ne düflündünüz?’ diye sordu. ‘Bir onbefl y›ll›k uzun bir de befl y›ll›k k›sa süreli iki öneri var’ dedim. ‘Öneri sahiplerine göre ilk dönemleri iki yaz› birarada ö¤retilecektir. Gazeteler yar›m sütundan bafllayarak yavafl yavafl yeni yaz›l› bölümü art›racakt›r. Daireler ve yüksek okullar için de aflamal› yöntemler düflünülmüfltür.’ Yüzüme bakt›: ‘Bu ya üç ayda olur 34

ya hiç olmaz’ dedi. Oldukça radikal bir devrimci iken ben bile yüzüne bakakalm›flt›m: ‘Çocu¤um’ dedi. ‘Gazetelerde yar›m sütun eski yaz› kald›¤› zaman bile herkes bu eski yaz›l› parçay› okuyacakt›r. Arada bir savafl, bir iç buhran, bir terslik oldu mu, bizim yaz› da Enver'in yaz›s›na döner. Hemen b›rak›l›r." Görüflmenin sabah› Mustafa Kemal, taslak durumundaki alfabeyi görmek istedi. Dil Kurulu ‹stanbul'a tafl›nd›. Dil Kurulu ad›na Falih R›fk› Atay, Mehmet Emin Eriflgil, Ahmet Cevat Emre 1 A¤ustos günü Mustafa Kemal'in yan›na gittiler. Ahmet Cevat Emre o günü flöyle aktar›yor: "Gözlerim, kurulu karfl›lamak için aya¤› kalkan büyük adama çevrilmiflti. Gösterilen yere oturdum. Aram›zda üstü kitaplar, ka¤›tlar, yaz› araçlar› ile yüklü genifl bir çal›flma masas› vard›. Bizi dinliyor, sorular soruyor, uz-


BD A⁄USTOS 2012

man raporlar›n›n en özel noktalara Gazi Mustafa Kemal." de¤inen yerlerini kendi bulup bize Yine de duraksamada olanlar varokuyor, düflüncelerimizi topluyor, d›. Yunus Nadi, "Latin harflerini kabuldu¤umuz formülleri sözcük sözcük bul edelim ama bir geçici dönem olainceliyor, daha aç›k, halk›n diline daha rak gazetelerin belli sütunlar›n› bu yak›n çözüm yollar› istiyor, bizzat harflerle, di¤er sütunlar›n› da eski ar›yor ve buluyordu. Halk›n kula¤›na harflerle yazal›m. Okullarda ise e¤itidaha cana yak›n gelecek sözcükleri me yeni bafllayan ö¤rencilere yeni kolayl›kla bulup kullan›yordu. Fakat harfler ö¤retilsin, di¤erleri eskiye deyine kurulun çal›flmalar›na teflekkür vam etsin" diyordu. ediyor ve de¤ersiz broflürümden (ZoMustafa Kemal, "Hay›r bu olamaz, runlu Oldu¤umuz Dil Devrimi) ‘pek bu ya birden bire olur ya da hiç olmaz. çok yararland›¤›n›’ söyBizi dinliyor, sorular soruyor, lemek büyüklü¤ünde bulunuyordu. Belli idi ki, uzman raporlar›n›n en özel y›llardan beri bu konu ile ilgili olarak yaz›lan her- noktalara de¤inen yerlerini kendi fleyi son zamanlarda al- bulup bize okuyor, düflüncelerimizi d›¤› raporlar› okul dilbiltopluyor, buldu¤umuz gisi kitaplar›na kadar dile iliflkin bütün yaz›lar› formülleri sözcük sözcük okumufltu." inceliyor, daha aç›k, halk›n Atatürk yeni Türk diline daha yak›n çözüm harfleriyle ilk mektubunu ‹smet ‹nönü'ye yazd›: yollar› istiyor, bizzat ar›yor "Gazi M. Kemal’den ve buluyordu. Dolmabahçe 4-5. 8. 1928 ‹smet Pafla’ya Yeni Harflerle 1. M. Gazetede sizin yazaca¤›n›z bir sütunu Sevgili, de¤erli kardeflim, Mektubu- al›flkanl›k nedeniyle hiç kimse okumaz, nuzu büyük bir zevkle okudum. Çok yine eskisi devam eder. Sonra okulduyguland›m ve yararland›m. Yeni larda ayr› ayr› s›n›flarda e¤itim büsalfabemizin kesin biçimini belirlemek bütün kar›fl›kl›¤a neden olur" diyerek konusunda, burada bulunan kurul kesin kararl›l›¤›n› ortaya koydu. üyeleri ile uyum sa¤lad›k. Benim deURUL ÇALIfiMALARI¤ifltirdi¤im noktalar› hofl karfl›lad›lar. NA ara verildi¤inde bir Sevgi ve özlemlerimin size pek az›n› Bo¤az turu yap›ld›. Sö¤ütlü ulaflt›rabilecek bu mektubum, eminim ki yeni Türk harflerinin, dil ve a¤z›m›z› yat›nda bir soru soruldu: "Türkiye'de halk›n neden yüzde tamamen aktarmaya yeterli geldi¤i hakk›ndaki düflüncenizi do¤rulayacak- sekseni okuma yazma bilmez?" Mustafa Kemal: t›r. Sevgi, özlem, baflar› dile¤iyle.

K

35


BD A⁄USTOS 2012

"Arap harflerinden" diye k›sa bir yan›t verdi. fiükrü Naili Pafla bir an›s›n› dile getirdi: "Birlikleri denetlerken bir Türk askerine sordum ‘Okuma yazma ö¤rendin mi?’ Asker, ‘Belledim ama bir türlü ekleyemiyorum’ diye yan›tlad›. Bir baflka askere sordum: ‘Vallahi komutan›m bakt›m bakt›m ö¤renemedim gitti’ dedi.

kalabal›¤› kendilerinden iki üç asker kordonu ötede tutan diktatörlerin tersine, nefesine nefesi kar›flan kalabal›kta güç bulurdu. Bütün ömrünce halktan hiçbir sald›r› beklememifltir. Shakespeare'in kral› baflbakan›n› tac›n› b›rak›p vatandafl olmakla tehdit etti¤i gibi Mustafa Kemal de k›zd›kça ‘Ulusa giderim’ derdi. Onun devrim iradesinin kayna¤› halk›n kendisine inan›fl›d›r. O bütün baltalar› halktan de¤il, ayd›nlardan görmüfltür. Tek diktas› USTAFA KEMAL yaz› da bu irtica üniversite profesöründen devrimini ilk önce halka medreseliye kadar çeflitli ayd›nlar›n aç›klayacakt›. Falih R›fk› halk› k›flk›rtmalar›na izin vermemeAtay onun bu özelli¤ini flöyle anlat›- siydi. Tanzimat'tan beri adlar›n› duyyor: "Atatürk bulundu¤u yerde nefle du¤umuz liderler aras›nda halk› do¤ruve coflkuyu susturan iki yüzlü bir flark dan anlayan ve halk ile kaynaflma yolzorbas› de¤il, flenlik içine kat›lan, halk lar›n› bulan yaln›z o idi. sevincini içine sindiren, içenle içen, ‘Kimde defter var?’ dedi. Biri paroynayanla oynayan, konuflanla konu- mak büyüklü¤ünde bir cep defteri flan bir halk arkadafl› idi. Halk›n içine bulabildi. Bu deftere birfleyler yazd›girdi¤i zaman kendini tam yerinde ¤›n› görüyorduk. Bir süre sonra beni yan›na ça¤›rd›, kula¤›O kalabal›ktan ürken ve ma, ‘Kimseye göstermebunlara göz gezdir. kalabal›¤› kendilerinden den Sana okutaca¤›m’ dedi. iki üç asker kordonu Yerime oturdum, bakt›m yeni yaz› ile ‘Sarayötede tutan diktatörlerin burnu Söylevi’ diye tersine, nefesine nefesi Cumhuriyet tarihine gekar›flan kalabal›kta güç çen konuflman›n ilk parAtatürk ulusa bulurdu. Bütün ömrünce çalar›yd›. iki fley söylüyordu: halktan hiçbir sald›r› Yaz›n, Arap yaz›s› de¤ildir... beklememifltir. 9 A¤ustos'un 10 A¤ushissederdi. Halk ile içli d›fll› olurdu. tos ile buluflmaya haz›rland›¤› saatlerMustafa Kemal'i halk ile birlikte gö- de Mustafa Kemal kalabal›¤a seslendi ‘Sevgili Kardefllerim! rünce iki yüzlü yobazlar kaybolup Önünüzde ne kadar talihli oldu¤ugiderlerdi. O kalabal›ktan ürken ve

M

36


BD A⁄USTOS 2012

Atatürk yeni harfleri ö¤retiyor mu aç›klayamam. Duygular›m› tek tek sözcüklerle dile getirece¤im. Memnunum, duyguluyum, mutluyum. Bu durumun bana ilham etti¤i duygular› önünüzde küçük notlar halinde belirledim. Bunlar› içinizden bir yurttafla okutaca¤›m’ diyerek yazd›¤› notlar› bir gence uzatt›. Ancak genç okuyamad›. Yeniden söze bafllayarak ‘Vatandafllar bu notlar›m Türk harfleriyle yaz›lm›flt›r. Kardefliniz bunu hemen okumaya giriflti ve okuyabilirdi de. Ancak henüz tamamen al›flmam›fl oldu¤u görülüyor. ‹sterim ki bunu hepiniz befl on gün içinde ö¤renesiniz. Arkadafllar, bizim uyumlu zengin dilimiz, yeni Türk harfleriyle kendini gösterecektir. Yüzy›llardan beri kafalar›m›z›

demir çerçeve içinde bulunduran, anlafl›lmayan ve anlayamad›¤›m›z iflaretlerden kendimizi kurtarmak ve bu gerçe¤i anlamak zorunday›z. Bunu anlad›¤›m›z›n yap›tlar›na yak›n zamanda bütün evren tan›k olacakt›r. Buna kesinlikle eminim. Yeni Türk alfabesiyle yazd›¤›m bu notlar› bir arkadafla okutaca¤›m dinleyiniz’ dedi.

Atatürk ve yeni harflerle bask› yapan matbaa makinesi 37


BD A⁄USTOS 2012

Türkiye yeni harflere geçiyor Uzatt›¤› notlar›n› Falih R›fk› Atay okudu. Yeniden söz alan Mustafa Kemal ‘Yeni Türk harflerini her yurttafla, kad›na, erke¤e, hamala, sandalc›ya ö¤retiniz! Bunu yurtseverlik ve ulusseverlik görevi biliniz. Bu görevi yaparken düflününüz ki, bir ulusun, bir toplumun yüzde onu, yirmisi okuma yazma bilir, yüzde sekseni, doksan› bilmez, bu ay›pt›r. Bundan insan olanlar›n utanmalar› gerekir. Bu ulus utanmak için yarat›lm›fl bir ulus de¤ildir. Övünç duymak için yarat›lm›fl, tarihini övgülerle doldurmufl bir ulustur. Fakat ulusun yüzde sekseni okuma yazma 38

bilmiyorsa bu hata bizde de¤ildir. Türk' ün karakterini anlamayarak kafas›n› bir tak›m zincirlerle saranlar›nd›r. Art›k geçmiflin hatalar›n› kökünden temizlemek zaman›nday›z. Hatalar› düzeltece¤iz. Bu hatalar›n düzeltilmesinde bütün yurttafllar›n çal›flmas›n› isterim. En sonunda bir y›l, iki y›l içinde bütün Türk toplumu yeni harfleri ö¤reneceklerdir. Ulusumuz yaz›s› ile, kafas› ile bütün uygarl›k dünyas›n›n yan›nda oldu¤unu gösterecektir... ‘Size veda etmek istiyorum. Fakat ne diyeyim, hangi deyimi kullanay›m?’ diye sorunca kalabal›k ‘Günayd›n’ diye karfl›l›k verdi."

G

ÜNEfi VE YAZI devriminin ›fl›klar› birlikte do¤maya haz›rlan›rken Mustafa Kemal’in bir baflka yere daha u¤ramas› gerekiyordu. Atay uzun geceyi flöyle yazm›flt›r: "Halk park›n içinde topland›¤›ndan beri bir müjde bekliyormufl da o müjde bu imifl gibi dibinden kaynayarak cofltu. Atatürk aya¤› kalkarak halk flerefine içti. Halk onun flerefine. O a¤ustos gecesine çevirdi. Geç vakit


BD A⁄USTOS 2012

iskeleye do¤ru güçlükle inerek motora kadar uyan›k, ayn› zamanda ne kadar binip Büyükada Yat Kulübü’ne yanafl- ümit dolu oldu¤umuzu düflününüz. t›k. Bahçede ana binaya do¤ru ilerle- Yeni harfler sorununda da o kadar di¤imiz s›rada tuvaletli han›mlar ve dikkatli, ilgili ve ümitli olmal›y›z. Bu frakl› erkekler bir grup halinde bize ülkenin gerçekten bay›nd›r, bu ulusun do¤ru geliyorlard›. Atatürk bana dön- gerçekten mutlu olmas›n› yürekten dü, ‘Çocuk’ dedi. ‘Orada yapt›¤›m›z› isteyenler, bunca baflar›lar›na karfl›n burada yapamazd›k.’ hâlâ bu ulusun dilini ve yaz›s›n› ilkel Bu bir Tanzimat dekorudur. Bat› kavimlerin iflaretleri gibi görerek ona uygarl›kç›s› ve Türk milliyetçisi Ata- hiçbir de¤er vermek gere¤ini duymatürk bu dekora bir türlü ›s›namam›flt›r. yanlar› gerçeklere yönlendirmelidirler. Yeni harflerle ve bu harflerle meyO bir cilac› de¤il bir yontmac› idi." Hakk› Tar›k Us da Yaz› Devrimi dana gelecek olan duruma bütün hegünlerini an›lar›na aktar›rken flu notu düfltü: Yeni harfler sokaklara as›lan "Yaz› Devrimi’nin büyük afifllerle halka tan›t›l›yor günleri ... Talihim o gece bana kendisiyle yan yana bulunmak mutlulu¤unu verdi. Bir devrimden bir devrime geçen, bir ulusal savafl› de¤il, birkaç ulusal savafl› birden baflar›p kazanan Büyük fief'e, bu kadar büyük davalardan yorgunluk duyabilece¤ine iliflkin kayg›m› duyuruyordum... Mustafa Kemal bana dönüp ‘Yapmam›za olanak do¤an iflleri yapmazsak tarih bizi k›nar’ dedi."

11

A⁄USTOS Cumartesi günü Dolmabahçe Saray›, Yeni Türk harflerinin ö¤renilmesi, yaz›l›p, okunmas› için aç›lan ilk kursa ev sahipli¤i yapt›. Mustafa Kemal yeni yaz› ile bir konuflma haz›rlam›flt›: "Yeni harfler bizi çok iflgal etmelidir. Sakarya, Dumlup›nar öncesinde ne kadar dikkatli, ne 39


BD A⁄USTOS 2012

Baflbakan ‹smet ‹nönü, TBMM Baflkan› Kaz›m Karabekir, milletvekilleri, gazeteciler vard›. Mustafa Kemal olanak buldukça ders verdi ve kat›l›mc›lar› s›navdan geçirdi. Millet Mektepleri gündeme geldi. Hem mimar› hem de ilk ö¤rencisi olmas› beklenen Milli E¤itim Bakan› Mustafa Necati hastaland›. Atefller içinde Millet Mektepleri’ni say›klaya say›klaya öldü. Mustafa Kemal a¤l›yordu. Falih R›fk› Atay, "Atatürk'ün ilk defa h›çk›r›klar ile a¤lad›¤›n› bu ölüm akflam› görmüfltüm" dedi. "Atatürk ‘Ne evlatt› o...’ diye ac› çekiyordu. Yüzbinlerin ölümüne göz k›rpmadan bakan, ateflte dövülmüfl ve kanda so¤umufl bu irade, bir ana kalbi kadar yumuflakt›..." Halk›n yeni harfleri ö¤renme U¤runa can verilen Yaz› iste¤i ve gayreti yüksekti Devrimi’nin yurda yay›lmas› yecanlar›, ümitleri ve ciddiyetleriyle için Mustafa Kemal yollara düfltü. önem vermeli ve çal›flmal›d›rlar. E¤er Tekirda¤, Mudanya, Bursa, Çanakbugün beyinlerimizi demir çerçeve kale, Eceabat, Gelibolu, Sinop, Samsiçinde bulunduran bu k›skac› parçala- un, Amasya, Tokat, S›vas, fiark›flla, mazsak, bütün ihtilal ve devrim bafla- Kayseri, Ankara'da gitti¤i yerlerde r›lar›n›n mutlu sonuçlar›na karfl›n kent girifllerinde yeni harflerle yaz›lan parçalan›r›z. Kazand›klar›m›zla asla avunma ve E¤er bugün beyinlerimizi özellikle kas›nt›l› olmay› demir çerçeve içinde asla düflünmemeliyiz. bulunduran bu k›skac› Bundan sonra yapacaklar›m›zdan güç bulmal›y›z" parçalamazsak, bütün ihtilal dedi. ve devrim baflar›lar›n›n mutlu Bir hafta süren kursun sonuçlar›na karfl›n parçalan›r›z. ilk kat›l›mc›lar› aras›nda 40


BD A⁄USTOS 2012

Baflö¤retmen Atatürk ö¤rencilerle pankartlarla karfl›lanan Mustafa Kemal elinde tebeflir halka ö¤retmenlik yapt›... Birçok ders kitab›nda yer alan o ünlü fotograf› da Kayseri'de yaz› dersi verilirken çekildi. Zeki Üngör "Türk Harfleri Marfl›" n› besteledi. Kuyumcu Levon Mazlumyan Mustafa Kemal'e TBMM ad›-

na arma¤an edilecek gümüfl kaide üzerine alt›n harflerle yaz›lm›fl alfabeyi haz›rlad›. Alfabenin üzerinde yer alan tarih, 1 Kas›m 1928, Yaz› Devrimi’nin yasal kimli¤ini kazand›¤› yani TBMM'nin kabul etti¤i gündü.• yasarozturk@butundunya.com.tr

“Han›mc›¤›m, Bundan Sonra Bu Harfler Kullan›lacak” Bir akflamüstü ‹smet Pafla eve erken geldi. Halinde bir ola¤anüstülük seziliyordu. Mevhibe’yi ça¤›rd›, baflbakan, cebinden bir bloknot ç›kartt›; kar›s›n› yan›na oturtarak defteri açt›. Eline bir de kalem İsmet İnönü-Mevhibe İnönü ald› ve: "Han›mc›¤›m, bak, bundan sonra bu harfler kullan›lacak. fiimdi sana gösterece¤im" dedi. K⤛da kar›s›n›n ad›n› Latin harfleri ile yazd›: “Mevhibe, göreceksin çok kolay, hemen ö¤reneceksin. Art›k Arap yaz›s› yok, hep bunlar› okuyaca¤›z..." diye niyetini aç›klad›. Gönderi: GÜLSÜN B‹LGEHAN 41


Haz›rlayan: Y‹⁄‹T EREN GÜNEY

Bu ay köflemizi dilimizde yer etmifl yabanc› sözcüklerin karfl›l›klar›na ay›rd›k. Bilginizi s›nay›n.

1 Atlas (Fr.)

a-Yiğit, delikanlı b-Değişmez kanı c-Zorluk, güçlük d-Haritalar derlemesi 2 Daral› (‹ta.)

a-Oymalı b-Kabı ile tartılan c-Balık türü d-Hafif esen yel 3 Biyoritm (Fr.)

a-Fiziksel, duygusal gelgitler b-Dirimbilimci c-Varlık soyutlama d-Benlik, nefis

6 Abluka (‹ta.)

a-Kuşatma b-Pamuklu bez c-Pervane d-Saçma, zırva 7 Septik (Fr.)

a-Korkunç b-Elek, kalbur c-Kuşkucu, şüpheci d-Nefes, soluk 8 Debi (Fr.)

a-Belgesel b-Suyun metre/saniye değeri c-Taş devri mezarı d-Egemen

11 Bilye (‹ta.)

a-Bir müzik aleti b-Silmetaş c-Mölekül yapısı d-Yuvarlak misket 12 Urbas›z (‹ta.)

a-Yoksul kimse b-Ayarsız c-Yiğitlik gösteren d-Uzun giysi 13 Softa (Yun.)

a-Bencillik b-Cahil, bilgisiz c-Hegamonya sahibi d-Susuz toprak 14 Ampirik (Fr.)

4 Salta (‹ta.)

a-Deniz tuzu b-Eczane terimi c-Kısa ceket d-Dramlaştırma 5 Fagot (Fr.)

a-İlaç miktarı b-Aşırılık c-Üflemeli bir çalgı d-Ağırbaşlı

42

9 Kaknem (Yun.)

a-Dalgıç sandığı b-Çirkin, huysuz c-Bavul d-Asitle tepki veren 10 Küvet (Fr.)

a-Yunak teknesi b-Töretanımaz c-Süs eşyası d-Yasadışı

a-Bir tür balık b-Fizik bilimi c-Gözleme dayalı, görügül d-Kaba, saldırgan 15 Dama (‹ta.)

a-Kare deseni b-Acıklı, hüzünlü c-Yönelteç d-Bir göz hastalığı

(‹ta.) ‹talyanca, (Fr.) Frans›zca, (Yun.) Yunanca.

Yan›tlar: 151. sayfada


ATATÜRK’ÜN DÜNYASI Cengiz Önal

Ü

lkesini ve ba¤›ms›zl›¤›n› korumas›n› bilen Türk Ulusu, dilini de yabanc› diller boyunduru¤undan kurtarmal›d›r. Türk ulusundan›m diyen herkes öncelikle ve her fleyden önce mutlaka Türkçe konuflmal›d›r. Gazi Mustafa Kemâl Atatürk

Harf 32 Devrimi (3 Kas›m 1928)

G

azi Mustafa Kemal’in zih-

nini en çok meflgul eden, olabildi¤ince çabuk gerçeklefltirilmesi gereken bir konu daha vard›. Bu da alfabenin de¤ifltirilmesiydi. Ancak, Mustafa Kemâl’in bu konuyla ilgili flartlar›n oluflmas›n› bekledi¤i tahmin ediliyordu. Sonunda, o karar›n› vererek, devrimlerin temel hedefi olan, Bat› Medeniyeti düzeyine ulaflabilmek amac›n›n gerçekleflmesi için Arap alfabesi konusunu kökünden çözümlemek için harekete geçti. ***

TÜRKLER ÜZER‹NDE ARAPÇA’ NIN ETK‹S‹

Türkler, varl›klar›n› sürdürdükleri genifl co¤rafya içinde de¤iflik alfabeler kullanm›fllard›. Ancak ‹slamiyet’in 10. yüzy›ldan itibaren Türkler aras›nda

yay›lmas›yla, Arap alfabesi hâkim duruma gelmiflti. Arapça, sanki ‹slam dininin resmi diliymifl gibi camilerde ve medreselerde egemendi. Oysa Türk ulusunun konufltu¤u dile göre çok daha karmafl›k olan, 29 harfli Arap alfabesinin en büyük eksikli¤i, sesli harflerin azl›¤›yd›. Ayr›ca harflerin sözcü¤ün bafl›nda, ortas›nda veya sonunda oldu¤u durumlarda yaz›l›fl›n›n de¤iflmesi, “p, ç, j ve g” gibi sesleri ifade edecek harflerin olmamas› vb. gibi daha birçok neden vard›. Arapça yaz›y› ö¤renmek 3-4 y›ll›k bir zaman alabiliyordu. Medresenin Arap dilini kullanmas›yla Arapça bilim dili haline gelmifl, Farsça ise edebiyat dili olarak benimsenmiflti. Zamanla Türkçe bu dillerin etkisiyle köreldi ve sadece halk›n konufltu¤u bir dil halini ald›. 43


BD A⁄USTOS 2012

Arap alfabesindeki seslilerin yetersizli¤i nedeniyle Türk kitleleri aras›nda flive farklar› olufltu. Dil ve alfabe konusundaki zorluklar kendini göstermeye bafllad›kça, kitleler aras›nda tart›flma ihtiyac› da art›yordu. Konu birçok kez gündeme gelmifl olmas›na karfl›n arzu edilen çözüme bir türlü ulafl›lamam›flt›. Sonraki y›llarda, ‹ttihat ve Terakki’nin güçlü adam›, Enver Pafla Harbiye Naz›r› olunca, ayr›k harfler ve sesli harf-

Mazhar Müfit Kansu’ya ilerde yap›lacak iflleri kay›t ettirirken, Latin yaz›s›n›n al›naca¤›n› da not ettirmiflti. u arada konu fiubat-1923’te ‹zmir ‹ktisat Kongresinde gündeme geldi. Delegelerden üç kifli Latin harflerinin kabulü için önerge verdiler. Kongre Baflkan› Kâz›m (Karabekir) Pafla önergeyi tepkiyle karfl›lad› ve üzerine, “Meclis Milli E¤itim Komisyonu’na sunulmas›…” fleklinde not düfltükten sonra gündeme almad› ve toplant›da okutmad›. Kâz›m Pafla’n›n, Hâkimiyet-i Milliye gazetesinde ç›kan bir yaz›s›nda, Latin alfabesine geçilmesinin ‹slam birli¤ini bozaca¤›, eski kültür miras› ile ilginin kesilmesine sebebiyet verece¤i ve ülke içinde ayr›l›klara yol açaca¤› iddia ediliyordu. Bu yaz› ayd›nlar aras›ndaki tart›flmay› daha da alevlendirdi. Kimi ayd›nlar›n ›srarla Latin alfabesine geçilmesini savunmas›n›n yan›nda, bir k›s›m yazarlar da mevcut sistemin sürdürülmesinin kendilerince yararl› taraflar›n› öne sürüyorlard›. Konu hükümette ele al›nmal›yd›. Ancak hükümet içinde de görüfl birli¤i henüz yoktu… Zamanla yapt›klar› görüflmelerde Gazi Mustafa Kemâl’in konu hakk›ndaki kararl›l›¤› karfl›s›nda Baflvekil (Baflbakan) tereddüt içindeydi. Harf de¤iflikli¤inin Enver Pafla alfabesinin ak›betine u¤ramas› ve yöneticilerin eski alfabeyi kullanmaya devam etmeleri ihtimali, onu düflündürüyordu. Konu, bu k›s›r döngü içinde, 1928’e

B

Medresenin Arap dilini kullanmas›yla Arapça bilim dili haline gelmifl, Farsça ise edebiyat dili olarak benimsenmiflti. ler ilave edilen alfabeyi uygulamaya koydu. “Enver Pafla yaz›s›” veya “Ordu Alfabesi” denilen bu yaz› düzeni orduda kullan›ld›. Fakat uzun ömürlü olmad› ve yeniden eskiye dönüldü. *** MUSTAFA KEMAL’‹N LAT‹N ALFABES‹NE GEÇ‹fi KARARI

Büyük Zafer sonras›nda ve 12 Eylül 1922 tarihinde ‹zmir’e gelen ve aralar›nda Latin alfabesini savunanlardan Hüseyin Cahit (Yalç›n)’in de bulundu¤u bir grup gazetecinin Gazi ile sohbetleri s›ras›nda Hüseyin Cahit, Gazi Mustafa Kemal’e, “Lâtin yaz›s›n›n niçin al›nmad›¤›n›” sordu. Baflkumandan “Daha zaman› gelmedi” cevab›n› verdi. Asl›nda, onun kafas›nda Latin alfabesini alma fikri eskiden beri mevcuttu. Nitekim daha Erzurum’da iken, 44


BD A⁄USTOS 2012

Gazi yeni harfler konusunda Dolmabahçe’de konferansta kadar sürüklendi. Gazi Mustafa Kemâl bu konuda bafltan beri kararl›yd›. Art›k sabr›n›n da sonuna gelmiflti... Harekete geçti ve gerekli talimatlar› verdi. Ocak-1928’de kurulan bir komisyon konuyu incelemeye bafllad›. 20 May›s 1928’de Milletleraras› rakamlar›n kullan›lmas› kanunlaflm›flt›. Sonunda, Gazi’nin talimatlar› üzerine, Haziran-1928’de milletvekili ve uzmanlardan “Dil Encümeni” oluflturuldu. Mustafa Kemâl ‹stanbul’da bulundu¤u bir s›rada, Encümen üyesi Falih R›fk›’ya, “Hemen Ankara’ya git, komisyona kat›l ve bu ifli çabuk bitirin...” emrini verdi. Türkçenin ses özelliklerine göre yap›lan daha sonraki çal›flmalar Falih R›fk› taraf›ndan Mustafa Kemal’e sunuldu. ustafa Kemâl’in, Falih R›fk›’ya, “Yeni yaz›y› tatbik için ne düflündünüz?” fleklindeki sorusuna, Falih R›fk› özetle, “Biri on befl, di¤eri befl y›l süreli iki teklif var. Gazeteler yar›m sütundan

M

bafllayarak yavafl yavafl yeni yaz›l› k›sm› art›racaklar...” diye cevap verdi. Gazi bu sözler üzerine, “Bu ifl, ya üç ay içinde olur, ya da hiç olmaz...” dedi. Falih R›fk› ise bakakald›... Mustafa Kemal: “Çocuk! Gazetelerde yar›m sütun eski yaz› kald›¤›nda dahi herkes bu eski yaz›y› okur. Arada bir harp, bir iç buhran, bir terslik oldu¤u zaman bizim yaz› da Enver’in yaz›s›na döner...” sözleriyle tepkisini ortaya koydu. Bunun üzerine, sunulan teklif hemen terk edildi… *** ÇALIfiMALAR YO⁄UN TEMPODA SÜRDÜRÜLÜYOR

Mustafa Kemal ve Baflbakan ‹smet Pafla herkese örnek olmak için yaz›flmalar›nda eski harfleri bir daha hiç kullanmad›lar. Gazi, Devrimlerin belki de en zoru olan Harf Devrimi’ni, inan›lmaz bir enerji, kararl›l›k ve coflku ile bizzat yürüttü. Dolmabahçe Saray›’nda verilen yeni Türk harfleri ile ilk uygulama dersiyle beraber yo¤un bir kampanya bafllad›. 45


BD A⁄USTOS 2012

14 A¤ustos 1928 tarihinde Milli E¤itim Bakan› Mustafa Necati yeni yaz› konusunda, Gazi’nin herkese örnek oldu¤unu, her zaman oldu¤u gibi onun izinden gidilece¤ini, baflar› kazan›laca¤›ndan hiç kuflkusu olmad›¤›n› belirten bir demeç verdi. umhuriyet Halk F›rkas›

C

(CHF) teflkilat› her mahallede birer dershane aç›lmas›n› kararlaflt›rd›. 21 A¤ustos’ta devlet dairelerinde yeni yaz› kurslar› aç›ld›. 22 A¤ustos’ta Cumhuriyet gazetesi yeni harflerle dersler yay›mlamaya bafllad›. 25 A¤ustos’ta Dolmabahçe saray›nda önemli bir toplant› yap›ld›. Toplant›ya 80 kadar milletvekili, önemli askeri ve mülki erkân, Dil Encümeni üyeleri kat›ld›lar. Gazi’nin de haz›r bulundu¤u toplant›da, yeni Türk harfleriyle ilgili olarak ‹brahim Necmi (Dilmen) iki saat süren bir ders verdi. Milletvekilleri ile kara tahta bafl›nda uygulamalar yap›ld›. 29 A¤ustos 1928’de yap›lan,

yaklafl›k 200 kiflinin kat›ld›¤› toplant›da konu enine boyuna tart›fl›ld›. Toplant› sonunda Baflbakan ‹smet Pafla, ulusu cehaletten kurtarman›n ancak yeni Türk alfabesi ile mümkün olaca¤›n› belirten bir konuflma yapt› ve üç maddelik önerge sundu. Bu önerge; •Milleti cehaletten kurtarmak için kendi diline uymayan Arap harflerini terk edip, Latin esas›ndan al›nan Türk harflerini kabul etmekten baflka çare yoktur. •Komisyonun teklif etti¤i alfabe hakikaten Türk alfabesidir ve do¤rudur. Türk milletinin bütün ihtiyaçlar›n› temin etme¤e yeterlidir. •Gramer ve imla kaideleri lisan›n ›slah›n›, geliflmesini ve ulusal zevki takip ederek tekâmül edecektir. ifadelerini içeriyordu. Önergenin yeni harflerle kara tahtaya yaz›lmas›ndan sonra, Gazi dinleyicilere, “Ayn› mütalaada m›s›n›z arkadafllar?” sorusunu yöneltti. Salonda-

Gazi yeni harfleri halka ö¤retiyor 46


BD A⁄USTOS 2012

Mustafa Kemal ‹smet Pafla ile yeni harfleri anlat›yor ki davetlilerin hep birden “Hay-Hay!” cevab›n› vermesiyle Yeni Türk Alfabesi, Türkiye’nin kalburüstü siyasi ve entelektüel temsilcileri taraf›ndan oy birli¤i ile kabul edilmifl oldu.

B

undan sonra Gazi Mustafa

Kemâl, 23 A¤ustos’ta Tekirda¤’ da bizzat bafllatt›¤› yeni yaz›y› tan›tma, ö¤retme kampanyas›na, Bursa, Çanakkale, Gelibolu, Sinop, Samsun, Amasya, Tokat, Sivas, Kayseri’de devam etti. Her gitti¤i yerde, kara tahta bafl›na geçiyor, halka yeni harfleri ö¤retiyordu. ***

LAT‹N HARFLER‹’N‹N KABULÜ YASASI (3 Kas›m 1928)

Bütün ülkede bir okuma-yazma seferberli¤i coflku içinde devam ediyordu. Mustafa Kemâl, 1 Kas›m 1928’de Meclis’i aç›fl konuflmas›nda alfabe konusuna genifl ölçüde yer verdi. Herkesin okuma-yazma ö¤renmek ve ö¤-

retmek için gereken gayreti göstermesini istedi. Böylelikle vatandafllar›m›z› cehaletten kurtarman›n vicdani mutlulu¤unun hep birlikte yaflanaca¤›n› ifade ederek, Meclis’i yönlendirdi, milletvekilleri baflta olmak üzere devlet görevlilerini yüreklendirdi. Meclis’in ilgili komisyonunca haz›rlanan yasa tasar›s› ivedilikle görüflüldü, oybirli¤i ile kabul edildi ve 3 Kas›m 1928 tarihinde Resmi Gazete’de yay›mlanarak yasalaflt›. *** HARF DEVR‹M‹’N‹N YARATTI⁄I SONUÇLAR

Gazi Mustafa Kemal’in Harf Devrimi, pratik faydalar› yan›nda, etkileri çok uzaklara gidecek sonuçlar do¤urdu. Harf Devrimi’nin k›sa vadede sonuçlar›, okur-yazar say›s›nda görülen h›zl› art›flt›. Öyle ki Yaz› Devrimi ile Türkiye bafltanbafla “Baflö¤retmen”i Gazi Mustafa Kemal olan bir ilkokula dönüfltü. Çocuklar ve hiç okuma yazma 47


BD A⁄USTOS 2012

sinde, yaz› dili ile konuflma dili aras›ndaki uçurum kald›r›lm›flt›. Yeni alfabe ile Türkiye’deki flive farklar› gitgide azalmaya yüz tutmufltu. Böylece ulusal bütünlük pekifltirilmiflti. Alfabe de¤iflikli¤inin uzun vadeli deMustafa Kemal yeni harfler konusunda halkla konufluyor rin sonuçlar› kültür alan›nda da bilmeyenler okullar› doldurmufl ve kendini göstermiflti... Gazi Mustafa Kemal, yaz› de¤iflikk›sa bir zaman içinde yeni yaz›y› bilenlerin say›s› bilmeyenleri h›zla geç- li¤i ile Do¤u’ya aç›lan kap›y› kapatm›fl, Bat›’ya, ça¤dafl dünyaya yönelik miflti. Gazi, Harf Devrimi ile cehalete kap›y› aralam›flt›. Yeni Türkiye yönüöldürücü bir darbe indirmifl, ayd›nl›k- nü kesinlikle Bat›’ya çevirmiflti. ‹smet lara giden yollar› açm›flt›. Okur-yazar Pafla, “Harf Devrimi’nin bizde tesir ve büyük faydas›, kültür de¤iflmesini kolaylaflt›rmas›d›r. ‹ster istemez Arap kültüründen koptuk. Arap dili üzerinde ifllemek hevesi ulusal kültürü zay›flatm›flt›. Bizim devrimizde Latin harflerine say›s›n›n artmas›, bas›m kolayl›¤›, geçmek Türk Dili’ni ve Ulusal Kültükültür hayat›n› canland›rm›fl ve renk- rü kurtarmak için esasl› bir etken ollendirmiflti. Yeni harflerin yerleflmesi mufltur.” sözleriyle Harf Devrimi’nin ve çok çabuk ö¤renilmeye bafllanmas›, ne denli önemli bir etken oldu¤unu Türkçenin yabanc› dillerin boyunduru- vurgulad›. Yeni Türkiye Latin alfabesi ile ¤undan k›sa sürede kurtulmas›n› ve kendi öz benli¤ini kazanmas›n› sa¤la- kültür kayna¤›n› de¤ifltirmifl, ça¤dafl m›flt›. Böylece dilde reforma giden dünyaya yeni ufuklara yönelmiflti.• yol aç›lm›fl, sonuç itibariyle de; “Kocengizonal@butundunya.com.tr nufluldu¤u gibi yaz›lan Türkçe” saye- (Gelecek Ay: Siyasi Parti Çal›flmalar›)

Gazi, Harf Devrimi ile cehalete öldürücü bir darbe indirmifl, ayd›nl›¤a giden yollar› açm›flt›.

48


BD A⁄USTOS 2012

YAZILARI

BALKAN BARIfiI Balkan memleketleri barış ve uzlaşmaya dönük gelişme yolunda büyük adımlar atmaktadır. Birkaç gün önce Yugoslavya ile Yunanistan arasındaki anlaşmazlık konularını çözen protokoller de imzalanmış ve Balkan ufuklarını karartan bulutlar bu suretle sıyrılıp gitmiştir.

T

ürkiye’yi çok yak›ndan ilgi-

lendiren Balkan ifllerinin, komflu devletlerin karfl›l›kl› ç›karlar›n› gözeten bir flekilde düzenlenmesi ve tasfiye edilmesi herkesten önce biz Türkleri memnun eder. Türkiye Cumhuriyeti, s›n›rlar›n›n her taraf›nda oldu¤u gibi, Balkanlar sahas›nda da aç›k ve samimi bir bar›fl siyasetinin en hararetli taraftar›d›r. Geçenlerde Bulgaristan’la imzalad›¤› tarafs›zl›k ve uzlaflma antlaflmas› bu husustaki arzusunun en son ve yeni bir delilini oluflturmaktad›r. Balkan-Volkan anlay›fl› Avrupa’y› hem korkutan, hem de ihtirasa düflüren eski ve siyasi bir kanaattir. Birinci Dünya Savafl›’ndan önce Balkanlar, Balkan milletlerinden ziyade, büyük Avrupa devletlerinin emperyalist e¤ilimleri için uygun bir oyun sahas›yd›. Balkan milletlerinin kaynaflmas›ndan

yararlanarak Avrupa’n›n kurulu siyasi düzenini bozmak isteyenler az de¤ildir. Hatta bir aral›k Venizelos’un bafl›na geçti¤i itilaf› bile s›rf Türkiye aleyhine çevirmek suretiyle Balkanlar’dan ziyade baflka devletleri ilgilendiren bir durumdayd›. Nitekim Osmanl› devletiyle hesap tasfiye edilmeden bu uzlaflma çözüldü ve Balkanlar’›n 1913 siyasi düzeni, sonuç itibariyle Birinci Dünya Savafl›’n› haz›rlad›. Bu harbin, gerek Avrupa’n›n ve gerekse Balkanlar’›n siyasi oluflumunda meydana getirdi¤i de¤iflimler, Balkan bar›fl›n› sonsuza kadar yerlefltirecek yetenekte midir? Befleri ifllerde sonsuzlu¤un nispi oldu¤unu düflünmekle beraber, yak›n tarihin Balkan milletlerine flu gerçe¤i ö¤retmifl oldu¤una da inanmak gerekir: 1- Balkan milletlerinden herhangi birini hariçte b›rakan bir uzlaflman›n 49


BD A⁄USTOS 2012

Balkan bar›fl› için gerçek bir de¤eri yoktur. 2-Balkan milletleri, kendi aralar›nda uyuflmaktan, herhangi büyük bir devlete dayanarak komflular›na kafa tutmaktan ziyadesiyle yararlan›rlar. 3-“Balkanlar Balkan milletlerinindir” formülünün en büyük yapt›r›m›, hariçteki siyasi birlikteliklerle de¤il, Balkan milletleri aras›ndaki hofl geçinme ve beraber çal›flmad›r. Avrupa’da yeni bir yang›n ç›karmak için k›v›lc›m arayan delibafl kuvvetler bulunabilir. Fakat Balkanl›lar dayan›flma içinde olan ve birleflik olarak memleketlerinde patlamaya haz›r volkan kalmad›¤›n› Avrupa’ya anlat›rlarsa, dünya bar›fl›na da yard›m etmifl olurlar. Birinci Dünya Savafl› ile Türk ulusunun Ulusal Kurtulufl ve Ba¤›ms›zl›k Savafl›’ndan sonra Balkan ve sonuç itibariyle de dünya bar›fl›na hizmet

eden baz› etkenlerin, Balkanlar’›n geliflim seyrinde etkili oldu¤unu görüyoruz. Bunlardan bafll›cas› güçlü, milli, bar›fl ve haksever bir Türkiye’nin Balkanlar’da kaderiyle ilgili yerini alm›fl olmas›d›r.

D

i¤er bir etken de; gerek

Yugoslavya, gerekse Romanya genel siyasetinde yeni kuvvetlerin etki etmeye bafllamas›d›r. Daha uzlaflmac› ve Avrupa’ya yatk›n olan bu kuvvetler, Balkan anlaflmazl›klar›n›n eski fliddetinin yok olmas›na hayli hizmet etmifllerdir. Balkan milletlerinin kaderini idare eden gerçekçi devlet adamlar›n›n himmetleriyle, bu milletler aras›ndaki birlefltirici kuvvetlerin, yak›n bir gelecekte ay›r›c› etkilere üstün gelece¤ini ümit etmek fazla bir hayalperestlik say›lmaz. • Hâkimiyeti Milliye Gazetesi 24.03.1929

fendiler!

Avrupa'n›n bütün ilerlemesine, yükselmesine ve medenileflmesine karfl›l›k Türkiye tam tersine gerilemifl ve düflüfl vadisinde yuvarlanadurmufltur. Art›k vaziyeti düzeltmek için mutlaka Avrupa'dan nasihat almak, bütün iflleri Avrupa'n›n emellerine göre yapmak, bütün dersleri Avrupa'dan almak gibi bir tak›m zihniyetler belirdi. Halbuki, hangi istiklâl vard›r ki, ecnebilerin nasihatleriyle, ecnebilerin planlar›yla yükselebilsin? Tarih böyle bir hadiseyi kaydetmemifltir!

50


OTOPS‹ Cengiz Özak›nc›

Atatürk ve Bas›n Özgürlü¤ü

"Manevi Mikroplar"

erede “basın özgürlüğü”nden sözedildiğini duysam; 1993’te bir dergi yazısında sözünü ettiğim, 1995’te Nomos ve Aydın kitabıma aldığım,“Entelektüel Fahişeler” deyimi geliyor aklıma. Bu deyimin yaşanmış öyküsü şöyle:

N

51


BD A⁄USTOS 2012

A

merikal› gazeteci,

solcu, Marks’›n arkadafl› John Swinton, 1880’lerde New York Times’ta yaz›yor. Gazete, sektör d›fl›ndan yat›r›mc› bir Musevi taraf›ndan sat›n al›n›p el de¤ifltirdikten sonra verilen kokteylde, davetli gazeteciler “bas›n›n onuruna” kadeh kald›rmak üzere kürsüye ça¤›r›yorlar onu. Swinton, elinde kadeh, kürsüye ç›k›yor. Ç›t yok:

John Swinton "Dünya tarihinin flu an›na dek, Amerika’da “özgür ba¤›ms›z bas›n” diye bir fley varolmam›flt›r. Bunu siz de biliyorsunuz, ben de...” diye bafll›yor sözlerine; “Hiçbiriniz düflündüklerinizi oldu¤u gibi yazmaya cesaret edemezsiniz. Bunu yapmaya kalkt›¤›n›zda yazd›klar›n›z›n bas›lmayaca¤›n› önceden bilirsiniz çünkü. Çal›flt›¤›m gazetede bana düflüncelerimi aç›kça yazmam için de¤il, tersine yazmamam 52

için haftal›k bir ücret ödüyorlar. ‹çinizde benzer biçimde benzer ücretler alan baflkalar› da vard›r. Düflüncelerini aç›kça yazacak kadar salak olan herhangi biri, sokaklarda baflka bir ifl ar›yor olacakt›r. Gazetemin herhangi bir say›s›nda düflüncelerimi apaç›k yazmaya izin verseydim, 24 saat dolmadan iflimden at›l›rd›m. Gazetecilerin ifli; gerçe¤i yok etmek, düpedüz yalan söylemek, sapt›rmak, kötülemek, servet sahiplerine dalkavukluk etmek, kendi gündelik ekme¤i u¤runa yurdunu ve soyunu satmakt›r. Bunu siz de biliyorsunuz, ben de. Öyleyse flimdi burada “ba¤›ms›z özgür bas›n›n”(!) “flerefine”(!) kadeh kald›rmak saçmal›¤› da nereden ç›kt›? Bizler, sahnenin arkas›ndaki zengin adamlar›n oyuncaklar›, kullar›y›z. Bizler ipleri çekilince z›playan oyuncak kuklalar›z. Onlar ipleri çekiyorlar ve biz dans ediyoruz. Yeteneklerimiz, olanaklar›m›z ve yaflamlar›m›z, hepsi baflkalar›n›n mal›. Bizler entelektüel fahifleleriz!..” Swinton’un bu sözleri salona bomba gibi düflüyordu. Toplant›y› flaflk›n bak›fllar alt›nda terk eden Swinton, New York Times gazetesinden istifa ediyor ve kimseden bir kurufl almaks›z›n ‘John Swinton’s Paper’ diye tek yaprakl› kendi makalelerini yazd›¤› bir “gazete” ç›kartmaya bafll›yordu... *** Bas›n özgürlü¤ü dendi¤inde, bir de Mustafa Kemal’in, Swinton’dan yaklafl›k k›rk y›l sonra, onun “entelektüel fahifle” dediklerini “manevi mik-


BD A⁄USTOS 2012

roplar” olarak adland›ran sözlerini an›ms›yorum: “Afla¤› insanlar›n para ile yapt›rd›klar› bas›n mücadeleleri vard›r.” diyor 1930’da Atatürk; “En adî yalanlar› yaymada bas›n›n kullan›ld›¤› görülmüfltür. Bas›n ve fikir hürriyetinin maruz kald›¤› baflka tehlikeler de vard›r. Bas›n›n ve hatta fikir cemiyetlerinin, millî hükûmetin tesirinden kurtularak, siyasî ve iktisadî gizli maksatlara âlet olmas›ndan korkulur. Bas›n›n para ile sat›n al›nabilmesi, milletleraras› yüksek para âleminin bas›n üzerinde gizli tesiri veyahut sadece ecnebi devletlerin örtülü ödeneklerinin tesiri, iflte bunlar›n kamuoyunu aldatma ve yan›ltmas›ndan gerçekten korkulur. Fakat, hürriyetten ç›kacak bu fenal›klar, asla çaresiz de¤ildir. Evvelâ, bas›n hürriyetine yasal bir s›n›r çizilir. ‹kinci olarak, gazeteler, hususî bir teflkilât yaparak, bununla kendi üzerlerinde ahlâkî bir tesir icra ederler. ‹lk zamanlarda bir kazanç iflinden baflka bir fley olmayan gazetecilik, toplumsal bir kurum haline gelebilir. Bundan baflka, halk›n fikrî ve siya-

sî e¤itimi de bir teminatt›r. Halk, birçok gazeteleri okumaya ve onlar› birbirleriyle kontrol etmeye ve gazetecilik yalanlar›na inanmamaya al›fl›rlar.

Çünkü, her zaman dünyan›n yar›s›n› ve bir zaman dünyan›n hepsini aldatmak mümkündür. Fakat, bütün dünyay› her zaman aldatmak mümkün de¤ildir.

Bütün bunlar›n üstünde, her fleyin aç›k olmas› sayesinde, iyi niyetin geliflece¤ini ve hayatî meseleler üzerinde iyi niyet sahibi insanlar›n daima ekseriyeti teflkil edeceklerini kabul etmek uygun olur. Çünkü, her zaman dünyan›n yar›s›n› ve bir zaman dünyan›n hepsini aldatmak mümkündür. Fakat, bütün dünyay› her zaman aldatmak mümkün de¤ildir. Tecrübe göstermifltir ki, her fleyi 53


BD A⁄USTOS 2012

söylemekten insanlar› menetmek, asla mümkün de¤ildir. Fakat, millî terbiye ve büyük manevî kuvvetlere karfl› hükûmetin münasip hareket tarz› sayesinde, isyankâr fikirlerin yay›lmas›na müsaade etmeyecek toplumsal bir ortam yaratmak mümkündür.

F

akat herhalde, her fleyin

söylenmesine müsaade etmek ve bunun karfl›s›nda söyleyenlerin fiile geçmesini bekleyerek tedbir almakla yetinmek de mânas›zd›r. Bütün halk›n fiile geçti¤i gün, onlar› durduracak kuvvet yoktur. T›bbî bir h›fz›ss›hha oldu¤u gibi, toplumsal bir h›fz›ss›hha da vard›r. Her ikisi ayn› ilkeye dayan›r. Maddî mikroplar› yok etmek mümkün olmad›¤›

gibi manevî mikroplar› da yok etmek mümkün de¤ildir. Fakat, flahs›n vücudunda maddî bir sa¤laml›k yaratmak mümkün oldu¤u gibi, toplumsal bünyede de manevî bir sa¤laml›k yaratmak ve bu suretle bir manevi direnç oluflturmak mümkündür. Bilerek veya bilmeyerek yabanc› kaynaklar›n ilham›na kap›lanlar vard›r. Bunlar fikirleriyle, sözleriyle toplumsal bütünlü¤ümüzü zaafa düflürebilecek faaliyette bulunuyorlar. Vatandafllar, bu gibileri tan›mal› ve onlar›n sözlerindeki gerçek mânay› bulmaya çal›flmal›d›rlar.” (Afet inan-Atatürk’ün El Yaz›lar›) *** Atatürk bugün yaflasayd›, ne derdi acaba?!! • cengizozakinci@butundunya.com.tr

Yeniden Yaflamak Mümkün Olsayd›…

Emma Bombeck, Avustralya'da kanserle savaflan bir kad›nd›. Ama ne yaz›k ki bu mücadeleyi kazanamad›. Bombeck, ölümünden hemen önce flunlar› yazd›: “Hayat›m› yeniden yaflayabilseydim e¤er, hastayken yata¤a girer dinlenirdim. Ben olmad›¤›m zaman her fley kötüye gidecek diye düflünmezdim. Gül fleklindeki pembe mumu saklamaz yakard›m. Daha az konuflur ama daha çok dinlerdim. (...) Kocam›n sorumluluklar›n› daha çok paylafl›rd›m. Saç›m bozulmas›n diye, araban›n cam›n›n aç›lmas›n› önlemezdim. Ete¤imin Emma Bombeck lekelenmesine ald›rmadan çimlere otururdum. Ömür boyu garantilidir denilen hiçbir fleyi sat›n almazd›m. Hamileli¤imin bir an önce sona erip, do¤um yapmay› dilemek yerine, hamile oldu¤um her an›n tad›n› ç›kar›r ve içimde bir canl› yaflatman›n ne kadar harika oldu¤unu fark ederdim. Bu o kadar nadir bir olay ki... Mucize gibi bir fley... Çocuklar›m beni öpmek istediklerinde, asla “Önce git ellerini yüzünü y›ka” demezdim. Onlara daha çok “seni seviyorum”, ondan da daha çok “özür dilerim” derdim. Ama baflka bir hayat verilseydi en çok yapaca¤›m fley; her dakikas›n› de¤erlendirmek olurdu... (...) Bana benzemeyenler, benden daha çok fleye sahip olanlar ve kimin ne yapt›¤› beni ilgilendirmezdi. Bunun yerine, iliflkilerimi güçlendirmeye çal›fl›rd›m. Sahip oldu¤unuz ruhsal, fiziksel ve duygusal her fley için Allah'a flükredin. Tek bir hayat›n›z var ve bir gün sona eriyor. Umar›m her gününüzü de¤erlendirirsiniz...” 54


SAKLI TAR‹H Sinan Meydan

Cami Yalanlar›na Yan›t (II) Türkiye’de ilk kez! Arfliv Belgeleriyle Tek Parti Döneminde Yapt›r›lan ve Tamir Ettirilen Camiler

tatürk’ün Cumhurbaflkan› oldu¤u 1930’lu ve ‹nönü’nün Cumhurbaflkan› oldu¤u 1940’l› y›llarda tek parti CHP, Türkiye’de pek çok tarihi camiyi ve türbeyi tamir ettirip koruyup kollam›flt›r.

A

55


BD A⁄USTOS 2012

930’lu ve 1940’l› y›llar›n

Meclis Zab›t Cerideleri incelendi¤inde birçok CHP’li milletvekilinin partilerinden-hükümetten, kötü durumdaki tarihi camilerin asl›na uygun bir flekilde onar›lmas›n› istedikleri, bu hizmetlerin aksat›lmas› durumunda ilgili genel müdürlü¤ü (Vak›flar Genel Müdürlü¤ü) ve hükümeti alabildi¤ince elefltirdikleri de görülmektedir. Çok daha önemlisi, dönemin tek parti hükümeti CHP, baflta kötü durumdaki tarihi camiler olmak üzere Türkiye’deki birçok camiyi ve türbeyi tamir ettirmifl, cami ve türbe onar›mlar› için özel bütçeler ay›rm›flt›r. Vak›flar Genel Müdürleri, cami onar›m› için harcanan para miktar›n› gerekti¤inde tek tek aç›klam›fllard›r. ‹flte o Meclis Zab›t Ceridelerinden birkaç örnek: 27 May›s 1937’de, TBMM 4. Dönem, 46. Birleflimde söz alan Refik fievket B. baz› camilerin tamirinden söz ederek, bu konuda Vak›flar Genel Müdürlü¤ü'ne baz› elefltirilerde bulunmufltur. Vak›flar Genel Müdürü Rüfltü B., Refik fievket B’nin ince elefltirilerine yan›tlar vermifltir. Vak›flar Genel Müdürü aralar›nda camilerin de bulundu¤u yüzlerce tarihi eseri CHP Hükümetinin tamir etti¤ini belirtmifltir. TBMM’de Vak›flar Genel Müdürlü¤ü’nün 1937 Bütçesi dolay›s›yla söz alan Kütahya milletvekili Naflid Ulu¤, 56

hükümetin tamir edip onard›¤› camilerden flöyle söz etmifltir: "Arkadafllar; Vak›flar Genel Müdürlü¤ü, Say›n Baflbakan›m›z›n pek yak›ndan gösterdi¤i alâka ile, son senelerde hakikaten çok faydal› ifller gördü. Memleketin millî eserlerini teflkil eden çok k›ymetli camilerimizi ve daha baz› abidelerimizi tamir etti. Bu faydal› hizmetlerden dolay› Vak›flar yönetiminin manevî flahsiyetine bu kürsüden teflekkür etmek isterim. Arkadafllar; elimizde iki milyon sekiz yüz küsur bin liral›k bir vak›f bütçesi var. Daha bir çok muhtac› tamir camilerimiz, tarihî abideler bulundu¤u halde, bu gibi eserlerin tamiri için buraya konan para, 159. 010 lirad›r. Geçen y›l Beyo¤lu’nun ortas›nda bulunan A¤a Camii hakikaten millî bir üslûpta yeniden tamir edilmifltir. Evkaf idaresinin gelecek bütçelerinde memleketin yüzlerce camisini tamir ederek, bahçelerini ve etraf› harap olmaktan kurtar›p çiçeklerle, parklarla donatacak bir hizmete haz›rlanmas›n› temenni ediyorum."

T

BMM’de 1930’lardaki cami

tart›flmalar›, 1940’larda da devam etmifltir. Örne¤in, 24 Aral›k 1945’te, 7. Dönem, 17. Birleflimde konuflan Antalya Milletvekili H. Da¤l›o¤lu, Vak›flar Genel Müdürlü¤ü’nün bütçesiyle baz› camileri ve türbeleri tamir ettirdi¤ini anlatm›flt›r: "Arkadafllar, bu y›l Vak›flar ‹daresi bütçesine Millî abideler ve camilerin tamiri için befl yüz bin lira ödenek konmufltur. Yüksek Meclis bu paray› vermekte hakikaten cömert davran-


BD A⁄USTOS 2012

m›flt›r. Arkadafllar, geçen sene Yüksek Meclis pek yerinde olarak baz› türbelerimizin tamirini, bilhassa bir iflaret olarak, bir direktif olarak Millî E¤itim Bakanl›¤›’ndan istemiflti. Yapt›¤›m tahkikat ve ald›¤›m izahata göre geçen sene Maliyeden verilen 30 bin liral›k bir tahsisat ile 5-6 türbe tamir edilmifltir. Bunlar›n aras›nda Gazi Osman Pafla’n›n türbesi oldu¤u gibi II. Bayazit'in ve Selçuk Hatun'un türbeleri de vard›r. Abidelerin tamiri için bir ko1936 y›l›nda Vak›flar Genel Müdürlü¤ü taraf›nordinasyon yapmak lâz›md›r. dan onar›lan Beyo¤lu A¤a Camisi Vak›flar ‹daresi, Millî Emlâk ve Millî E¤itim Bakanl›¤› elele verme- miri için Vak›flar Genel Müdürlü¤ü lidir. Bunlar›n üçünün vazifesi de bir bütçesine 500.000 lira ödenek konoldu¤u halde bazen aralar›nda anlafl- mufltur. 1944 y›l›nda TBMM, Milli mazl›klar yüzünden ihtilâf ç›kmakta- E¤itim Bakanl›¤›’ndan baz› türbeleri d›r. Halbuki dâva abidelerimizi koru- onarmas›n› istemifl, bunun için 30.000 mak, onarmakt›r. Arkadafllar; bildi¤i- lira ödenek verilmifltir. Bu para ile, niz gibi bu memleketten bir çok ‘tevaifi aralar›nda Gazi Osman Pafla, Selçuk mülûk’ gelip geçti. Bunlardan birisi Hatun ve II. Beyazit’in türbelerinin Hamido¤ullar›d›r. Bunlar›n merkezi de bulundu¤u 5-6 türbe onar›lm›flt›r. E¤ridir'dir, Bunlar›n Dündarbey med‹stanbul milletvekili Ziya Karamürresesi vard›r. Hakikaten fevkalâde bir sel, 31 May›s 1940 tarihli Meclis otueserdir. Bilhassa ecnebi seyyahlar rumunda Vak›flar Genel Müdürlü¤ü’ mükemmel bir eser diye üzerinde dur- nü, tarihi camilerin tamiri yap›l›rken mufllard›r. Bunu da kurtaral›m, hattâ asl›na uygun olarak yap›lmad›¤› georaya mahallî bir müze de yaparak rekçesiyle elefltirmifltir. Karamürsel’in bütün mezarlar› vesaireyi de içine ko- elefltirileri, tek parti CHP’nin iyi-kötü yarak teflhir ederlerse çok iyi olur..." birçok tarihi camiyi tamir ettirdi¤ini göstermesi bak›m›ndan da dikkat çeAntalya Milletvekili Da¤l›o¤lu’ kicidir. Karamürsel, “Son hareketi nun bu konuflmas› son derece önemli- arz facias›nda Amasya’da flurada, budir. Da¤l›o¤lu’nun verdi¤i baz› bilgiler rada harap olan baz› nefis ve eski cidden dikkat çekicidir. Örne¤in, 1945 eserlerin Vak›flarca tamiri için bir y›l›nda camilerin ve eski eserlerin ta- tak›m teflebbüste bulunuldu¤unu ke57


BD A⁄USTOS 2012

mali flükranla haber almaktay›m” diyerek Türkiye’nin de¤iflik yerlerdeki camilerinin onar›ld›¤›n› belirtmifltir. Karamürsel’in konuflmas›nda verdi¤i bilgilere göre, Vak›flar Genel Müdürlü¤ü, Mahmut Pafla, Sinan Pafla, Laleli, Hüseyina¤a, Beyazid, Atikalipafla, Mesihalipafla camileri, Yeni Cami, Sokullu ve Azapkap› Camisi gibi çok say›da caminin tamir edildi¤i, onar›ld›¤› anlafl›lmaktad›r.

terek, o bodrumun da boflalt›lmas›n› istemifltir. Bu elefltirilere Vak›flar Genel Müdürü yan›t vermifltir. Vak›flar Genel Müdürü Fahri Kiper’in “camilerin tamiri” konusundaki baz› elefltirilere verdi¤i yan›t›n sat›r aralar›nda çok önemli baz› gerçekler sakl›d›r. Öncelikle, Kiper, "Biz teflkilât›m›z d›fl›nda memleketimizin yetifltirdi¤i yüksek uzmanlardan oluflan bir heyet meydana getirdik. Her ne yapt›r›rsak onlar gidiyor, inceleme yap›yorlar, yap›lan fleylerin uygun oldu¤unu veya de¤ifltirilecek fleyler varsa düzeltilmesi gere¤ini söylüyorlar, biz de tamamen buna uyuyoruz.”demifltir. Yani tarihi camilerin restorasyonu s›ras›nda asl›na uygun olmayan onar›mlar›n, eksik ve yanl›fllar›n sorumlusu bu uzman ekiptir. Vak›flar Genel Müdürü bile “Biz tamamen uzmanlar›n önerilerine uyuyoruz” dedi¤ine göre camilerin tamiri, onar›m› s›ras›ndaki hata ve eksiklerden Atatürk’ü veya ‹smet ‹nönü’yü sorumlu tutmak hiç de do¤ru ve gerçekçi bir yaklafl›m de¤ildir. Kiper ayr›ca, camilerle birlikte türbelerin de onar›m›n›n yap›lmas› için uzman bir ekip görevlendirildi¤ini ve bu ekibin bütün ‹stanbul’u gezerek incelemelerde bulunduklar›n› belirtmifltir. Kiper, cami altlar›ndaki dükkanlar›n da zaman içinde temizlenece¤ini ifade etmifltir. Vak›flar Genel Müdürü bütün aç›k yüreklili¤iyle Beyflehirde’ki Eflrefo¤lu Camii, Edirne’deki Darüflflifa, Amasya’daki Beyazid Camisi gibi çok say›-

Görüldü¤ü gibi tek parti CHP, 1930’lu ve 1940’l› y›llarda çok say›da tarihi camiyi, mümkün oldu¤unca, asl›na uygun olarak tamir ettirmifltir. Daha sonra Tokat milletvekili Naz›m Poray bu konuda baz› aç›klamalarda ve elefltirilerde bulunmufltur. Poray da bu konuda konuflan di¤er milletvekilleri gibi Vak›flar Genel Müdürlü¤ü’nün tamir ettirdi¤i camilerden söz etmifltir. Poray, “‹stanbul’ da bir çok camiler tamir ediliyor, kendi semtime yak›n olan Üsküdar’da kemali flükranla gördüm ki çok güzel camiler tamir edilmifl ve edilmektedir..” diyerek, ‹stanbul’da Çinili Cami ve fiemsi Pafla Camisi’nin tamir ettirildi¤ini, Ayzama Cami’nin de tamir ettirilece¤ini belirtmifl, Rüstem Pafla Camii’nin alt›ndaki bodrumun kiraya verilmesinin do¤ru olmad›¤›n› belir58


BD A⁄USTOS 2012

da caminin ve tarihi eserin yeterli ödenek olmamas› yüzünden maalesef zaman›nda tamir edilemedi¤ini ancak gelir temin edilir edilmez bunlar›n da onar›laca¤›n› ifade etmifltir.

G

örüldü¤ü gibi tek parti

CHP, 1930’lu ve 1940’l› y›llarda çok say›da tarihi camiyi, mümkün oldu¤unca, asl›na uygun olarak tamir ettirmifltir. Vak›flar Genel Müdürlü¤ü, uzmanlardan kurulu heyetler oluflturarak, cami restorasyonlar›n› o heyetlere denetletmifltir. ‹stanbul d›fl›nda Amasya gibi Anadolu kentlerinde de çok say›da tarihi cami onar›lm›fl ve y›k›lmaktan kurtar›lm›flt›r. Bu konuda CHP’li milletvekillerin, ilgili müdürlü¤ün ve baflbakanlar›n “art niyetli” olduklar›n› söylemek olanaks›zd›r. O dönemin ulafl›m ve haberleflme koflullar› da dikkate al›nd›¤›nda, camilerin baflka amaçlarla kullan›lmas›, y›k›lmas› gibi ayr›nt›lardan hükümetin bafl›ndakilerin (Atatürk’ün ve ‹nönü’ nün) bazen çok geç haberleri olmufltur. Nitekim -yukar›da belgesini sunmufltum- ‹smet ‹nönü birkaç kere yay›mlad›¤› genelgelerle, Anadolu’nun de¤iflik yerlerindeki yerel yöneticilerden, tarihi camilerin baflka amaçlarla kullan›ld›¤›n›n veya y›k›ld›¤›n›n haber al›nd›¤›n›, bu gibi durumlara biran önce son verilmesini istemifltir. Buna ra¤men o dö-

nemde y›k›lan ve amaç d›fl› kullan›lan camilerin bafl sorumlusu olarak do¤rudan Atatürk ve ‹nönü’nü görülmeye bafllanm›flt›r. Bu son derece yanl›fl bir yaklafl›md›r. Tek parti CHP’nin camileri tamir ettirdi¤ini, özel bütçeler ay›rd›¤›n› Baflbakanl›k Cumhuriyet Arflivi’ndeki belgeler de kan›tlamaktad›r. ‹fiTE CUMHUR‹YET ARfi‹V‹:

Genç Cumhuriyet, asla “cami düflmanl›¤›”, yapmam›flt›r. Tam tersine Atatürk döneminde Cumhuriyet hükümetleri, gerekti¤inde cami infla ettirmifl, camilerin bak›m ve tamirini yapt›rm›fl, hatta kullan›lmayan baz› kiliseleri camiye dönüfltürmüfltür. ‹flte Baflbakanl›k Cumhuriyet Arflivi'ndeki belgelerle Atatürk ve ‹nönü dönemlerinde tek parti CHP'nin yapt›rd›¤›, onartt›¤› camilerden baz›lar›: • 1922 y›l›nda Bakanlar Kurulu’nun ilk toplant›s›nda konuflan Atatürk, Yunan çekilifli s›ras›nda birkaç bin cami-

Atatürk ve ‹smet ‹nönü 59


BD A⁄USTOS 2012

nin yak›l›p y›k›ld›¤›n› belirtmifl ve “Bu camileri yenilemek görevimizdir. Bu hizmeti nutuk atmadan, gösterifle kaçmadan, siyasete alet etmeden yerine getirelim.” demifltir.

N

itekim, 26 Aral›k 1922 ta-

rihli bir belgeye göre, "Düflmandan kurtar›lan yörelerdeki cami, hayrat ve vak›flarda meydana gelen zarar›n tesbiti için kurulan komisyonun haz›rlad›¤› raporun ilgililere sunuldu¤u" belirtilmifltir. (BCA, Say›: 6061, Dosya: 13712, Fon Kodu: 30..10.0.0, Yer No: 140.4..12.)

• 26 Mart 1923'te Hamidiye Camisi'nin tamir ve tefriflat›n›n umum evkaf mal›ndan yapt›r›lmas›" istenmifltir. (BCA, Say›: 14005, Fon Kodu: 51..0.0.0,

"‹stanbul Eyüp Camii kurflun ve s›va tamirat›n›n emaneten yapt›r›lmas›" istenmifltir. (BCA, Say›: 11987, Dosya: 229-59, Fon Kodu: 30..18.1.2, Yer No: 24. 77..9..)

• 1 May›s 1932 tarihli bir kararla, "‹stanbul Edirnekap›'daki Nesliflah Camii'nin emanet usulüyle tamir ettirilmesi" istenmifltir. (BCA, Say›: 12791, Dosya: 229-63, Fon Kodu: 30..18.1.2, Yer No: 28.36..8.)

• 17 Eylül 1933 tarihli bir kararla, "Babaeski'deki Cedit Ali Pafla Camii ile Manisa'daki Muradiye Camiinin tamiri" istenmifltir. (BCA, Say›: 14960, Dosya: 229-68, Fon Kodu: 30..18.1.2, Yer No: 39.64..19.)

• 12 fiubat 1924 tarihli bir belgeye göre, "Turgutlu'da tamirat› devam eden Pazar Camii için 1500 Türk Liras› gönderildi¤i" belirtilmifltir. (BCA,

• 18 Mart 1933'te "Edirne’deki üç flerefeli camiinin s›va tamirinin yap›lmas›" istenmifltir. • 26 May›s 1937 tarihinde "Ankara' daki tarihi eser niteli¤indeki camilerin tespit edilerek tamirlerine bafllan›ld›¤›" belirtilmifltir. (BCA, Say›:73362, Dosya:

Say›: 14005, Fon Kodu: 51..0.0.0, Yer No: 13.109..4.)

25919, Fon Kodu: 30..10.0.0, Yer No: 213. 447..3.)

• 25 Temmuz 1925 tarihli bir belgede "Bitlis Camiinin tefrifli için 3000 liran›n gönderildi¤i" belirtilmifltir.

• 27 Ekim 1937 tarihli bir kararla, "Ki¤›'da tamiri mümkün olmayan Bültenbey Camii'nin yerine Vak›flar Genel Müdürlü¤ü'nce yeni bir cami yapt›r›laca¤›" belirtilmifltir. (BCA, Say›:

Yer No: 2.12..6..)

(BCA, Say›:14005, Dosya: 22911, Fon Kodu: 30..10.0.0, Yer No: 192.313..11.)

• 7 Aral›k 1925'te Ni¤de’nin Fertek Köyü’ndeki bir kilisenin camiye çevrilmesine karar verilmifltir. • 28 Eylül 1930 tarihli bir belgeye göre, "F›rt›nadan hasara u¤rayan camilerin tamiri için Edirne Vak›flar Müdürlü¤ü'ne 11 000 lira tahsisat gönderildi¤i" belirtilmifltir. (BCA, Say›:790, Dosya: 22939, Fon Kodu: 30..10.0.0, Yer No: 192.314..20.)

• 9 Aral›k 1931 tarihli bir kararla, 60

5016, Dosya: 22966, Fon Kodu: 30..10.0.0, Yer No: 192.316..10.)

• 13 A¤ustos 1937 tarihinde tamir ettirilen camilerin tekni¤e uygun yap›l›p yap›lmad›¤›n›n tespiti için kurulan komisyon ve bu komisyonun vermifl oldu¤u rapordan" söz edilmifltir. (BCA, Say›:73362, Dosya: 25922, Fon Kodu: 30..10.0.0, Yer No: 213.447..6.)

• 14 Temmuz 1938 tarihli bir kararla "Üsküdar'daki fiemsi Pafla Camii


BD A⁄USTOS 2012

tamirat›n›n emaneten yapt›r›lmas›" istenmifltir. (BCA, Say›: 92582, Dosya: 229-113, Fon Kodu: 30..18.1.2, Yer No: 84.65..17.)

• 14 Temmuz 1938 tarihli bir kararla "Havsa'daki Sokullu Mehmetpafla Camii tamirat›n›n emaneten yapt›r›lmas›" istenmifltir. (BCA, Say›: 92492, Dosya: 229-156, Fon Kodu: 30..18.1.2, Yer No: 84.65..8.)

• 14 Temmuz 1938 tarihli bir kararla "Kad›rga'daki Sokullu Camii'nin tamirat›n›n emaneten yapt›r›lmas›" istenmifltir. (BCA, Say›: 92352, Dosya: 229-155, Fon Kodu: 30..18.1.2, Yer No: 84.64..14.)

• 16 May›s 1938 tarihli bir kararla "‹stanbul'daki Haseki, Mahmutpafla ve Mihrimah camileriyle etraf›ndaki binalar›n ne flekilde tamir edileceklerine dair üç adet rapor haz›rlanmas›" istenmifltir. (BCA, Say›:73362, Dosya: 25922, Fon Kodu: 30..10.0.0, Yer No: 213. 447..6.)

• 6 Mart 1939 tarihli bir kararla, "Malatya'daki Hac› Ömer Camii tadilat› için gelecek y›la geçici taahhüde izin verilmesi" istenmifltir. (BCA, Say›: 105102, Dosya: 229-158, Fon Kodu: 30.. 18.1.2, Yer No: 86.19..4.)

• 25 Mart 1939 tarihli bir kararla "Konya'daki ‹plikçi Camii restorasyon ifli için gelecek y›la geçici taahhüde giriflilmesi" istenmifltir. (BCA, Say›: 106382, Dosya: 229-159, Fon Kodu: 30..18. 1.2, Yer No: 86.25..12.)

• 30 Mart 1939 tarihli bir kararla, "Kars'›n Sar›kam›fl ‹lçesi'nde yapt›r›lacak cami inflaat› için gelecek y›la geçici taahhüde giriflilmesi" istenmifltir. (BCA, Say›: 106692, Dosya: 229-160, Fon Kodu: 30..18.1.2, Yer No: 86.27..3.)

• 9 Mart 1940 tarihli bir kararla, "‹stanbul'daki fiemsipafla ve Azatkap› Camilerinin onar›m›n›n devam› için 5000'er lira daha sarf›na" izin verilmifltir. (BCA, Say›: 130012, Dosya, Fon Kodu: 30..18.1.2, Yer No: 90.22..3.)

• 21 A¤ustos 1944 tarihli bir kararla "Milli Saraylardan Divri¤i'deki Ulu Camiye korunmas› için konulan k›ymetli eflya Caminin kubbeleri akt›¤› için korunamayaca¤›ndan süratle Caminin tamirat›n›n yap›lmas›" istenmifltir. (BCA, Say›:6061, Dosya: 25945, Fon Kodu: 30..10.0.0, Yer No: 213.448..18.) • sinanmeydan@butundunya.com.tr

Gelecek say›: Atatürk’ün bizzat yapt›rd›¤› camiler.

YAPACA⁄IM ‹fiLER... Vas›f Ç›nar, Bir soruflturma dolay›s›yla, Atatürk'ün baflard›¤› ifllerden söz açm›flt›. Kendisine Sordu: "Sizin en büyük eseriniz hangisidir?" Atatürk'ün k›sa cevab› flu olmufltu: "Benim yapt›¤›m ifller, biri ötekine ba¤l› gerekli olan ifllerdir. Fakat, bana yapt›klar›mdan de¤il, yapacaklar›mdan söz edin." 61


Haz›rlayan: B‹RSEN ERKUTUN

7-Karain, Damlataş ve Beldibi mağaraları hangi ilimizdedir? a-Antalya b-Şanlıurfa c-Gaziantep d-Konya

1-Atatürk'e düzenlenen İzmir Suikasti'ni anlatan "Kurt Kanunu" adlı eser hangi yazara aittir? a-A. Hamdi Tanpınar b-Orhan Pamuk c-Tarık Buğra d-Kemal Tahir 2-Asıl adı Mehmet bin Süleyman olan, en tanınmış Türk divan şairi kimdir? a-Fuzuli b-Ahmedi c-Gedayi d-Aşık Celali 3-Yüzme yarışmalarında yüzücünün havuzda takip ettiği yola ne ad verilir? a-Padok b-Şerit c-Kulvar d-Hat 4-Kesin teşhisin belirlenmesi amacıyla dokunun ameliyatla alınması işlemine ne denir? a-Dakriyolit b-Candida c-Biyopsi d-Epitel

8-"Tanrım, bana kitap dolu bir ev, çiçek dolu bir bahçe ver" sözü kim tarafından söylemiştir? a-Aristo b-Konfüçyüs c-Goethe d-Eflatun 9-Coğrafyada, Üzerindeki hava basınçları eşit olan yeryüzü noktalarına ne ad verilir? a-Basınç b-Faraday c-İzobar d-Bileşke 10-Balalayka, hangi ülkenin geleneksel çalgılarındandır? a-İtalya b-Romanya c-Azerbaycan d-Rusya 11-Orta Asya Türklerinde, aynı zamanda Gök Tanrıçası da olan Ana Tanrıçanın adı nedir? a-Umay b-Bilge c-Oğuz d-Kaan

5-Bir parça çalınır veya söylenirken yapılan nota yanlışlığına ne denir? a-Harmoni b-Diyez c-Süre d-Falso

12-Ayak bileklerini de içine alan kapalı jimnastik ayakkabısına ne isim verilir? a-Mesh b-Babet c-Kes d-Rugan

6-Avrupa'nın en büyük futbol stadyumlarından biri olan Nou Camp hangi ülkededir? a-Belçika b-İspanya c-İngiltere d-Almanya

13-Höşmelim ya da höşmerim de denilen peynir tatlısı hangi ilimize aittir? a-Balıkesir b-Gaziantep c-Antakya d-Adana

62

14-Hapishanede İdama Mahkûm Olanlar Bile Bile Asılmaya Nasıl Giderler başlıklı yazısı yüzünden İstiklal Mahkemesi'nde yargılanan yazar kimdir? a-Aziz Nesin b-Halit Ziya c-Reşat Nuri d-Cevat Şakir 15-Avrupa Yakası adlı dizinin senaryosunu yazan ünlü gazetecimiz kimdir? a-Ata Demirer b-Gülse Birsel c-Gönül Ülkü d-Müşfik Kenter 16-Hangi futbolcu Trabzonspor, Beşiktaş, Galatasaray ve Fenerbahçe'de oynamıştır? a-Tanju Çolak b-Hakan Şükür c-Sergen Yalçın d-Turgay Şeren 17-'İlim ilim bilmektir, ilim kendin bilmektir' sözüyle tanınan ünlü tasavvuf şairi kimdir? a-Aşık Veysel b-Veysel Karani c-Mevlana d-Yunus Emre 18-Osmanlı Devleti ile İtilaf Devletleri arasında 30 Ekim 1918'de imzalanan ateşkes anlaşması hangi adada yapılmıştır? a-Limni b-Kos c-Girit d-Büyükada Yan›tlar: 151. sayfada


EVRENSEL BAKIfi AÇISI Gürbüz Evren

Türk Dostu Pierre Loti’nin ad›na tahammülsüzlük

'Kan›ma dokunuyor'

8 Haziran 2012 tarihli gazetelerde, Adalet ve Kalk›nma Partisi Bitlis Milletvekili Vahit Kiler’in, ‹stanbul’un en çok ziyaret edilen mekânlar›ndan biri olan, Haliç'i ve tarihi yar›maday› kuflbak›fl› gören Piyer Loti’nin ad›yla an›lan bölgeye yönelik de¤erlendirmesi vard›. 63


BD A⁄USTOS 2012

öyle diyordu milletvekili Vahit Kiler: “Tepenin ve köflkün ad›, 1934'e kadar '‹dris-i Bitlisi' idi. Bitlisli olarak, bu ismin de¤ifltirilerek Pierre Loti haline getirilmesi kan›m›za dokunuyor.” Vahit Kiler, Pierre Loti’yi kafaya takan ilk isim de¤ildir. Ad de¤iflikli¤i önerisi 2007’de de gündeme gelmiflti. Bölgenin ba¤l› bulundu¤u Eyüp Belediyesi’nin Baflkan› Ahmet Genç, tepenin ad›n›n ‘Eyüp Sultan’ olarak de¤ifltirilmesini istemiflti.

Bat›l› ülkelerde Türk kimli¤ine

yönelik önyarg›lardan kaynaklanan

rimiz olmak üzere hiçbir bilim adam›m›za, yazar›m›za itibar etmezler de onun için. Onlar için geçerli olan kendi insanlar›n›n söyledikleridir. Batl›lara yine bir Bat›l›n›n a¤z›ndan Türkler hakk›nda söylenmifl do¤ru sözleri aktard›¤›n›zda, çok flafl›r›rlar. ‹flte Pierre Loti de bu ender Bat›l› ayd›nlardan biridir. Özellikle Frans›zlara, ‘Türklerle ilgili suçlamalar’ yapt›klar›nda, hemen bir Frans›z ayd›ndan, yani Pierre Loti’nin yaz›lar›ndan, kitaplar›ndan al›nt›lar yaparak yan›t veririm. Bu örnek hep tutmufltur, çünkü Pierre Loti Fransa’da sayg›nl›¤› ve inand›r›c›l›¤› olan bir ayd›nd›r. Çünkü Pierre Loti, Fransa’n›n en de¤erli ay-

Pierro Loti tepesinden Haliç görüntüsü düflmanl›klara, haks›zl›klara, iftiralara karfl› mücadele etmek çok zor bir ifltir. Bunu ter dökerek yaflam›fl biri olarak söylüyorum. Özellikle Ermeni iddialar› gündeme geldi¤inde, Türklere haks›zl›k yap›ld›¤›n› söyleyen tan›nm›fl, sayg›nl›¤› olan yabanc›lar arar›z. En az›ndan ben öyle yapar›m. Neden böyle yapar›m? Çünkü Bat›l›lar, Türkler hakk›ndaki önyarg›lardan ötürü baflta tarihçile64

d›nlar›n›n kabul edildi¤i Frans›z Akademisi'ne seçilmifltir (1891). Çünkü Pierre Loti’ye, herkes verilmeyen Légion d’Honneur yani fieref Niflan› verilmifltir. (1910) Yaflam›n› yitirdi¤inde ise cenazesi devlet töreniyle kald›r›lm›flt›r. Osmanl› ‹mparatorlu¤u’nun son dönemlerinde, Avrupal›lar gözleri dönmüfl bir flekilde paylafl›m hesapla-


BD A⁄USTOS 2012

Özellikle Frans›zlara, ‘Türklerle ilgili suçlamalar’ yapt›klar›nda, hemen bir Frans›z ayd›ndan, yani Pierre Loti’nin yaz›lar›ndan, kitaplar›ndan al›nt›lar yaparak yan›t veririm. r›na girmifl, her yerde isyanlar olurken, Balkan Savafllar› Anadolu’ya do¤ru bir göç dalgas› yarat›rken, tüm Avrupa Ermenilerin koruyuculu¤una soyunmuflken, Türkleri savunan ender Avrupal› ayd›nlardan biriydi Pierre Loti. nce Pierre Loti’nin

kim oldu¤undan k›saca bahsedelim. As›l ad› Louis Julien Viaud olan Pierre Loti, 1850 y›l›nda Fransa'n›n Rochefort kentinde do¤du. Gezgin ve yazar olarak tan›nan Loti, Frans›z Donanmas›nda Albayl›k rütbesine kadar yükselmifl bir subayd› da ayn› zamanda. Görevi nedeniyle baflta Fransa’n›n sömürgeleri olmak üzere birçok ülkeye giden Pierre Loti, ‹stanbul'a da ilk kez 1876’da geldi. Pierre Loti, iflte o y›ldan itibaren de Türklere sürekli büyüyen bir sevgi ve sayg›yla ba¤land›. Loti, ilk roman› olan Aziyadé’nin (1879) kahraman› kad›n› da ‹stanbul’ da tan›m›flt›.

Ö

Pierre Loti, 1914 y›l›nda yay›mlanan ‘La Turquie Agonisante’ yani ‘Can Çekiflen Türkiye’ adl› kitab›nda bak›n bizi nas›l anlat›yor: “Türklere sayg› ve takdir duygular›n› do¤rulayacak birçok mektup al›yorum. Yaflamlar› Türkiye’de geçmifl diplomatlar, rahipler, tüccarlar, hemen hemen ayn› fleyleri yaz›yor; Türkleri savununuz. Çok saf, çok namuslu, din özgürlü¤üne sayg›l› ve iyi yürekli bu milleti sonuna kadar savununuz. Evet, do¤ru duydunuz, din özgürlü¤üne sayg›l› dedim. Çünkü Türk milleti, Pierre Loti fiark giysileriyle

Avrupa’ya giriflinden itibaren bu tavr›n› hep sürdürdü. Türkler bu konuda, önceleri Katoliklik ad›na bunca cinayetler ifllemifl olan Frans›zlara örnek gösterilebilir….” 65


BD A⁄USTOS 2012

Türkleri savunan Pierre Loti, Avrupa’da baz› çevrelerin hedefi olmufltu. Loti’nin gizlice Müslüman oldu¤unu, bu nedenle de bir Türk gibi yaflad›¤›n›, giyindi¤ini, düflündü¤ünü, hatta Osmanl› donanmas›nda görev almak istedi¤ini iddia edenlerin aras›nda, ülkesi Fransa’n›n tan›nm›fl isimleri de vard›. ‹flte buna ra¤men Loti Türkleri savunmaya devam etmifl bir ayd›nd›. art 1914’de, Le

M

Temps adl› Frans›z gazetesine yapt›¤› aç›klamada, “Bu insanlara hem Türk hem de Müslüman olduklar› için en a¤›r suçlamalar› yapan Avrupal›lar›n ac›mas›zl›¤›ndan, topraklar›n› paylaflma derdine düflmüfl devlet adamlar›ndan utan›yorum. Gerçekleri yazd›¤›m için beni Türk gibi düflünmekle, Müslüman olmakla suçluyorlar. Hiç fark

¤üm Amerika’da da durum farkl› de¤ildir. Orada da Türklerden bahsedildi¤i zaman ‘Asya afliretleri’, ‘Barbarlar’ gibi sözler kullan›lmaktad›r. Oysa yeryüzünde onlardan daha iyi yürekli, cesur, namuslu ve kendi halinde baflka bir ›rk›n bulundu¤unu sanm›yoruz” dedikten sonra, “Sanatlar› sadece adam öldürmekten ibaret olanlar bu insanlard›r öyle mi? Hadi can›m baflka yalan kalmad› m›?” diye sormaktad›r. Pierre Loti, en az 7 kez geldi¤i ve de¤iflik aral›klarla yaflad›¤› ‹stanbul’ da, sadece devlet yöneticilerinden de¤il halktan da büyük ilgi görmüfltür. Bu durumun en somut örne¤i de, 1913 y›l›nda, devletin davetlisi olarak ‹stanbul’a geldi¤inde, büyük bir törenle karfl›lanmas›d›r. Sultan Reflat taraf›ndan sarayda a¤›rlanan Loti, Osmanl› Padiflah›’n›n “H›ristiyan dünyas›nda savunucumuz oldu¤unuz için size minnettar›z” sözlerine verdi¤i yan›tta,

“Ömürleri boyunca, ülkelerine ayak basmam›fl olan Bat›l›lar taraf›ndan Türklerin tan›nmam›fl olmas›, hayatlar› hakk›nda peflin hükümlere göre fikir yürütülmesi, insan› isyan ettiriyor.” etmez, Müslüman Türkleri savunmaya devam edece¤im. Hem Türk gibi düflünüp, giyinmek neden kötü olsun ki” demektedir. Pierre Loti yine 1914’de, “Ömürleri boyunca, ülkelerine ayak basmam›fl olan Bat›l›lar taraf›ndan Türklerin tan›nmam›fl olmas›, hayatlar› hakk›nda peflin hükümlere göre fikir yürütülmesi, insan› isyan ettiriyor. Yeni döndü66

“Beni yürekten sevdi¤ine içtenlikle inand›¤›m insanlar› savunmak sadece görev de¤il, onurdur” demifltir. Avrupa gazetelerinde Türkler

hakk›nda ç›kan haberlerdeki yanl›fllara, çarp›tmalara, iftiralara isyan eden Pierre Loti, Le Matin gazetesine, Nisan 1914’de gönderdi¤i yaz›s›nda, “Avrupa’da, Türk askerlerinin ya¤ma-


BD A⁄USTOS 2012

c› ve insafs›z olduklar›n› yazanlar›n ço¤u araflt›rmalar›n› çal›flma odalar›n›n dört duvar› aras›nda yapm›flt›r. Biz hiçbir zaman Türklerin vahflice hareketlerine rastlamad›k. Ama zavall› Türkler, parayla sat›n al›nan baz› gazetelerin sayfalar›na, nefretlerini yazd›racak kadar zengin de¤ildirler” demifltir. Pierre Loti’ye, May›s 1920’de, ‹stanbul’ un Fahri Hemflerili¤i verildi¤inde, yine Le Matin gazetesinde yer alan aç›klamas›nda, “Sadece ‹stanbul kentiyle de¤il, Anadolu ile de bütünleflti¤imi, sevildi¤imi anlad›m. Kimse, aram›za hangi nedenle olursa olsun giremez” demifltir. ierre Loti, Anadolu’da,

P

1918’in sonlar›nda bafllayan Frans›z iflgaline fliddetle karfl› ç›kan ayd›nlardan biridir. Loti, Ermenilerin yapt›¤› katliamlar› Türkler yapm›fl gibi gösteren haberleri nedeniyle gazeteleri protesto etmifltir. Le Petit Journal gazetesindeki yaz›s›nda, “Ermenileri, Türklere karfl› kullanan Fransa, masum insanlar›n öldürülmesinin de sorumlusu olacakt›r” demifltir. Mustafa Kemal’in Samsun’a ç›k›fl›ndan itibaren, Kurtulufl Savafl›’n› yak›ndan izleyen, bu mücadeleyi yürekten savundu¤unu yaz›lar›nda anla-

Ünlü Pierre Loti kahvesinden Haliç manzaras› tan Pierre Loti, Ankara’daki Milli Meclisin de sayg›s›n› kazanm›flt›r. Türkiye Büyük Millet Meclisi, 14 Ekim 1921 tarihli bir mektup göndererek, Pierre Loti’ye çabalar›ndan ve deste¤inden ötürü teflekkür etmifltir. Pierre Loti, yaflama gözlerini yumdu¤u 1923’e kadar Türkleri, Türkiye’yi savunmaya devam etmifltir. O’nun ad› ‹stanbul ile özdeflleflmifltir. Pierre Loti

Pierre Loti 67


BD A⁄USTOS 2012

Pierre Loti’nin ad› kan›ma dokunuyor diyenler, ayn› zamanda çok h›zl› Müslüman olmakla övünürler. Öyleyse soral›m, Pierre Loti’nin, Rochefort kentindeki evine bir Cami yapt›rd›¤›n› biliyor muydunuz? ad›n› tafl›yan tepe ve kahvenin yan› s›ra cadde-sokak, otel, restoran, lise vard›r. fiimdi Milletvekili Vahit Kiler’e soral›m, ‹stanbul’da hangi yabanc›n›n ad› birçok yere birden verilmifltir? Pierre Loti’nin kim oldu¤unu, Bat›l›lar›n ‘Barbar’, ‘Katil’, ‘Uygarl›k düflman›’ vb ifadeler kulland›¤› Türkleri savunmak için neler yapt›¤›n› bilmeyenler, ‘Kan›ma dokunuyor’ diyebilirler.

B

at›l›lar›n, ‘Geldikleri yer, Orta Asya’ya sürelim’ dedikleri Türkler, Mustafa Kemal önderli¤inde Kurtulufl Savafl› verirken, Pierre Loti’nin bizi destekleyen ender Avrupal› ayd›nlardan biri oldu¤unu bilmeyenler, ‘Kan›m›za dokunuyor’ diyebilir. Kan, ›rk, mezhep vb kökenleri vurgulayarak konuflanlardan hep uzak durdum. Ama Vahit Kiler, bir genelleme yap›p ‘Kan›m›za’ deyince, kan beynime s›çrad›. Çok mecbur olmad›kça böyle fleyleri söylemeyi sevmem, ama ilk kez vurguluyorum, “Bizi bu kadar sevmifl, sahiplenmifl, kendi ülkesinde d›fllanma pahas›na desteklemifl Pierre Loti’ye yap›lmak istenen, ‘Kan›ma dokunuyor.” 68

Pierre Loti hakk›nda yay›nlanm›fl çok say›da, kitap ve yaz› var. ‹stanbul’ da neler yapt›¤›, nerelerde gezdi¤i gibi konulara hiç de¤inmedim. Zaten bunlar fazlas›yla yaz›ld› çizildi. Malumun tekrar›na gerek yok. ‹nternete giren herkes ço¤u eksik ya da çarp›t›lm›fl olsa da Loti ile ilgili genel bilgileri bulabilir. Ben, yukar›daki 2 al›nt› d›fl›nda, kamuoyunun flimdiye kadar duymad›¤› bilgileri aktarmaya özen gösterdim. Baflka bir yaz›da, yine ilk kez okuyaca¤›n›z bilgilerle Pierre Loti’yi tan›tmay› sürdürece¤im. Ama sona saklad›¤›m bir soru var. Pierre Loti’nin ad› kan›ma dokunuyor diyenler, ayn› zamanda çok h›zl› Müslüman olmakla övünürler. Öyleyse soral›m, Pierre Loti’nin, Rochefort kentindeki evine bir Cami yapt›rd›¤›n› biliyor muydunuz? Loti’nin evi bugün bir müzedir. Gidin de görün. Belki söylediklerinizden utan›rs›n›z. • gurbuzevren@butundunya.com.tr

"Dünyada hiçbir fley insan› kin besleme duygusu kadar y›pratmaz." F. Wilhelm Nietzsche


BÜYÜK YAPITLARIMIZ Konur Ertop

Sultanahmet Meydan› Karnaval Yerine Dönmüfltü Aziz Nesin genifl kitlelere

ulaflmay› baflaran gülmece yap›tlar›nda toplumsal sorunlar› ele al›yordu. Çok yaz›yordu. Buna karfl›l›k daha iyi yazma, daha etkili olma sorunlar› üzerinde de enine boyuna duruyordu.

Aziz Nesin 69


BD A⁄USTOS 2012

O

nun bu yoldaki araflt›rmalar›-

n›n baflar›l› bir ürünü, "Surnâme" roman›d›r. Yap›t›n›n ad›yla ilgili aç›klamas› flöyle: " 'Surnâme', Osmanl›lar ça¤›nda, evlenme, dü¤ün-dernek, sünnet gibi sevinçli olaylar dolay›s›yla, halk›n da kat›lmas›yla yap›lan ve birkaç gün süren zengin flölenleri, renkli törenleri, büyük e¤lenceleri, bütün bu flenlikleri betimleyip anlatan kitaplara denilir." fiehzadeleri, sultan han›mlar› kutlamak için düzenlenen törenlerin yeri Topkap› saray›na bir ok at›m› uzakl›ktaki Sultanahmet Meydan›yd›. Aziz Nesin ayn› yerde, 1950 sonras›nda 50 bin kadar izleyiciyi bir araya getiren bir olay› anlat›yor. Yap›t›n›n bir "Cumhuriyet surnâmesi" say›labilece¤ini söylüyor.

70

Ancak roman›n konusu geçmiflte oldu¤u gibi e¤lence, flenlik de¤il! O insanlar› oraya, ürpertici bir olay toplam›fl. Sucular›n, flerbetçilerin, simitçilerin, köftecilerin dolaflt›¤›, küçük çocuklar›n koflup oynad›¤›, delikanl›lar›n, genç k›zlar›n piyasa yapt›¤› meydanda bir mahkûmun idam edilmesi bekleniyor!... 1951'de Adalet Bakanl›¤›'n›n ilgili genelgesine de¤in, görenlere ibret olmas› için idamlar, halka aç›k yerlerde gerçeklefltiriliyormufl. Aziz Nesin, Berber Hayri'nin as›lmas› olay›n› halk›n izledi¤i son idam diye anlat›yor. ‹stanbullular›n ipe çekilmesini seyretmek için Sultanahmet meydan›na kofltu¤u bu "Berber Hayri" kimmifl? Aziz Nesin biçem araflt›rmalar› gelifltirdi¤i "Surnâme" roman›na, geleneksel anlat› kitaplar›n› an›msatan bölüm bafll›klar› koymufl. Berber Hayri'nin bafl›ndan geçenleri anlatmaya da flu bafll›k alt›nda bafllam›fl: "Bu bölüm, Berber Hayri'nin neden cezaevine geldi¤i, onu bildirir". Okuyoruz: "Berber Hayri'nin kahraman› oldu¤u olay, k›saca, fluydu: Bir k›y› yerde bir berber dükkân› iflleten Hayri, komflular›ndan birinin alt› yafl›ndaki o¤lunu, ›rz›na geçtikten sonra bo¤mufl, çocu¤un cesedini de topra¤a gömmüfltü." Ço¤u kez, görüp dinledi¤imiz, apaç›k sand›¤›m›z olay›n bir baflka yönü, bir içyüzü oldu¤u kan›s›ndad›r Aziz Nesin. K›y›dan köfleden bulup ç›kard›¤› sorunu gösterir. Okurlar›n›


BD A⁄USTOS 2012

uyar›r. Onlarla birlikte çözüm yolu araflt›r›r. Burada da öyle yap›yor. "Bu bölüm, Berber Hayri' nin istemeden nas›l kötü yola düfltü¤ü, onu bildirir" diye bafllayarak örtüyü kald›r›p olan biteni aktar›yor: Me¤er mahallesindeki "bir sab›kal›, bir rezil belal›", Hayri'ye musallat olup içki içirmifl, esrar çektirmifl. Sonra onu kad›n gibi kullanmaya bafllam›fl: "Hayri a¤l›yor, kahroluyor, ama o az›l›n›n pençesinden bir türlü kurtulam›yordu. ‹steklerine karfl› direnecek olsa, bu kez de herif, her fleyi bütün mahallede aç›klar›m diye korku sal›yor, gözda¤› veriyordu."

U

mars›z kalan Hayri

mahalleden ayr›l›p gitmeyi düflünmüfl, ancak onun eline bakan yafll› anac›¤›n› b›rakamam›fl. Heriften intikam almak için onun kendisine yapt›¤›n›, adam›n küçük o¤luna yapmaya kalk›flm›fl. Beceremeyince de çocu¤u susturmak için bo¤mufl. Yarg›lanmas› s›ras›nda ise, çocu¤un babas›n›n kendisine yapt›klar› ö¤renilmesin diye olay›, tam aç›klayamam›fl. Birçok kez cezaevine girip ç›km›fl olan Aziz Nesin Berber Hayri'nin cezaevi yaflam›n› aktar›rken o çevrede zorbal›k, haraç, cinsel sömürü gibi kötülüklerin kol gezdi¤ini aktar›yor. Hayri'nin karfl›s›na cezaevinde

Birçok kez cezaevine girip ç›km›fl olan Aziz Nesin, Berber Hayri'nin cezaevi yaflam›n› aktar›rken o çevrede zorbal›k, haraç, cinsel sömürü gibi kötülüklerin kol gezdi¤ini aktar›yor. 71


BD A⁄USTOS 2012

kötüler ç›k›yor. Bafl›na kötülükler geliyor. O da baflkalar›na kötülük ediyor. Adam da öldürüyor. ‹nsanl›k d›fl› kanl› eylemi ise ona cezaevinde sayg›nl›k kazand›r›yor!

C

ezaevinde baflkalar›na hiç

benzemeyen biri de var: "Elinden, yada koltu¤unun alt›ndan hiç kitap eksik olmazd›. (...) Öyle derin bilgiçti ki, cezaevi yönetmeni bile ona beyefendi diyordu. Gözlüklü Beyefendi, hangi konu aç›lsa çok derin sözler söylemekteydi. fiimdi de yan›nda toplanm›fl, ne buyuracak diye

Gözlüklü Beyefendi haks›zl›¤a, sömürüye, insanl›k onuruna s›¤mayacak ifllere, cinsel sömürüye karfl› ç›kar. a¤z›n›n içine bakanlara "‹nsan Haklar›"n›n ne oldu¤unu anlatmaktayd›." Gözlüklü Beyefendi haks›zl›¤a, sömürüye, insanl›k onuruna s›¤mayacak ifllere, cinsel sömürüye karfl› ç›kar. Ne var ki bunlar›n hiç birine kendisinin de uzak durmad›¤› roman bitmeden ortaya ç›kacakt›r! Berber Hayri idama mahkûm edilmifltir. Yarg›tay bu karar› onaylar. Millet Meclisi'nin, cumhurbaflkan›n›n da onay› gerekmektedir.Uzay›p giden bu süreçte Hayri, ak› karadan ay›rt etmeye bafllar... Cezaevi arkadafl› "Gözlüklü Beyefendi", idam cezas›n›n ça¤72

d›fl› bir ceza oldu¤unu, günün birinde bu cezan›n kald›r›laca¤›n›, tarihe kar›flaca¤›n› söylemektedir. Ama daha uzun y›llar vard›r buna. ‹dam mahkûmu eski berber, nakledildi¤i cezaevinde siyasi mahkûmlarla arkadafll›k etmeye koyulur. fiiir yazmaya özenmifltir. Aralar›nda bir ozan, bir memur, bir iflçi, bir ö¤rencinin bulundu¤u siyasilerle düflüp kalkmaktad›r: "Onlarla bir arada olmaktan çok mutluydu. O denli baflka bir dünyaya dalm›fl, kendisini öylesine fliire vermiflti ki, yak›nda as›laca¤›n› bile unutmufltu; o türlü kötü fleyleri düflünmez olmufltu. Çünkü yaflam›nda ilk olarak bir ifle yarad›¤›, ifle yarar bir ifl yapt›¤›, yararl› oldu¤u duygusuna kap›lm›flt›."

S

iyasilerin yan› neredeyse bir okul olmufltur ona. Dünyaya yeni bir gözle bakmaya bafllar. ‹dam›na iliflkin süreç tamamlan›p Sultanahmet Cezaevi'ne getirildi¤inde kader arkadafllar›n›n çekiflmelerine uzak durur. Siyasiler ko¤uflunda ö¤rendiklerini aktar›r onlara. "Geldi¤im cezaevindeyken bir Usta buldum kendime. Bana her bir zaman derdi ki Ustam: 'Aman aymazl›k etme! F›rsat varken iyilerden iyilik ö¤ren, yi¤itlerden yi¤itlik ö¤ren!' Ben de Ustamdan ald›¤›m dersimi söylerim sizlere: ‹nsan›n kötüsü olmaz, yeter ki onun pas-pis tutmayan gizlideki özünü bul! ‹yilerden iyilik, yi¤itlerden yi¤itlik ö¤renelim... Aymazl›ktan uyan›p art›k ayal›m ki, bafl›m›za bunca gelen, neden geldi bilelim..."


Meydan geceden t›kl›m t›kl›m dolmufltur.

‹lgililer Berber Hayri'nin as›laca¤› günü saptam›fl. Araç gereç haz›rlanm›fl. Cellat "Çingene Ali" yi bulup getirmifller. Görenlerin ibret almas› için ifllem Sultanahmet Meydan›’nda halk›n gözü önünde gerçekleflecekmifl. Meydan kalabal›ktan geçilmez oluvermifl: "‹stanbul'da Berber Hayri'nin as›l›fl›n› seyretmek için halkta, görülmedik afl›r›l›kta istek vard›. Yaln›z ‹stanbullular ve ‹stanbul'da oturanlar de¤il, uzak yerlerde yaflayanlar da, bu ›rz ve namus düflman›n›n dara¤ac›nda salland›r›l›fl›n› görebilmek için can at›yorlaard›. ‹stanbul'un Yalova, Kartal, Çatalca, Adalar, fiile gibi uzak ilçelerindekilerden pek çok kifli as›lma töreninde bulunmak için ‹stanbul içine ak›n etmifllerdi. Bu yüzden ‹stanbul'un turistik otelleri d›fl›nda kalan otelleri dolup tafl›yordu. Otellerde yer bulamayanlar yada bu eflsiz seyri para harcamadan görmek isteyenler, ‹stanbul'

daki akrabalar›n›n, tan›d›klar›n›n evlerinde bir gecelik konuk kalbilmenin umar›n› ar›yorlard›."

S

urname’nin as›l surname oldu-

¤u bölümü, Aziz Nesin yine geleneksel anlat› sanat›ndan yaralanarak ac› bir alayla adland›rm›fl: "Bu bölüm, ›rz ve namus düflman› Berber Hayri'nin dâra nas›l çekildi¤i, as›lma flenli¤inin son günü cümbüfllerinde neler oldu¤u ve halk›n nas›l ib-

Cellat "Çingene Ali" yi bulup getirmifller. Görenlerin ibret almas› için ifllem Sultanahmet Meydan›’nda halk›n gözü önünde gerçekleflecekmifl. 73


BD A⁄USTOS 2012

ret dersi ald›¤›, onu anlat›r." Meydan geceden t›kl›m t›kl›m dolmufltur. Gün a¤ar›rken sokak lambalar› sönünce haz›rl›kl› olan esnaf karpit lambalar›n›, lüks lambalar›, mumlar›n› yakar: "Salep gü¤ümleri kayn›yor, gezginci çay ocaklar› yak›l›yordu. En çok simitçiler, po¤açac›lar sat›fl yap›yor ve en çok onlar›n mallar›n› öven ba¤›rt›lar› duyuluyordu. Tükürük köftecileri, ›zgarda ve tavada bal›k piflirenler mangallar›n›, malt›zlar›n› yakm›fllard›..."

Ç

imenlere serilmifl aileler, evlerinden getirdikleri yiyecekleri at›flt›r›yormufl. Birbirine benzeyen, benzemeyen insanlar ortal›kta kaynafl›yormufl: "As›lma flenli¤i alan› her türden insan›n savruldu¤u harman yerine döndü¤ünden bunca insan aras›nda

göz süzen, gerdan k›ran, yürürken gö¤üs titretip kalça oynatan sokak yosmalar›, fl›ll›k flatifilliler, b›y›k buran göz k›rpan sokak zamparalar› aflk arac›lar›, muhabbet tellallar›, sevda pazarc›lar›, seks prodüktörleri, hayat kad›n› komisyoncular› da eksik de¤ildi." Bütün bu kalabal›¤›n idam sahnesinden ibret al›p almad›klar›n› Aziz Nesin aç›klamam›fl. Ancak son sözleri sorulan idam mahkûmunun söyledikleri adalet, hukuk, ceza konular›yla ilgili olarak çok önemli bir insanl›k dersi niteli¤indedir. "Dört y›l önce çok a¤›r suç ifllemifltim, suçluydum. Ama dört y›lda o denli çok de¤ifltim ki, baflka bir Hayri oldum, baflka insan oldum. O suçu iflleyen insan ben de¤ilim art›k. Siz suçlu diye bambaflka bir insan›, bambaflka bir Hayri'yi as›yorsunuz, tam bambaflka bir insan oldu¤um zaman..." • konurertop@butundunya.com.tr

YASAK RES‹M Küçük çocu¤un babas› ‹spanya'da ifllemedi¤i bir suçtan siyasi bir ceza evinde mahkûmmufl. Çocuk, ziyaret günlerinde babas›na çok özel bir hediye yapmak istemifl. Alm›fl ka¤›d› kalemi, kufl resimleri çizmifl. Bir ziyaret günü annesiyle resmini alarak hapishaneye gitmifl. Ancak görevliler, hapishane kurallar›na göre özgürlü¤ü ça¤r›flt›ran herfleyin giriflinin yasak oldu¤unu söyleyip küçük çocu¤un yapt›¤› resmi orada y›rtm›fllar. Çocuk çok üzülmüfl, babas›na anlatm›fl yaflad›klar›n›. Babas› da "Üzülme yavrum, yenisini çizersin ama çizerken dikkat edersin" demifl. Küçük çocuk baflka bir ziyaretinde babas›na bir resim daha yapm›fl ve yan›nda götürmüfl. Görevliler resme bakm›fllar, sak›nca görmeyip içeriye alm›fllar. Babas› resme bak›p, demifl ki; "Ne güzel bir a¤aç bu, üzerindeki benekler nedir ? Portakal m› ? "fiiiflflflt !" demifl küçük çocuk heyecanla. "Onlar a¤açta saklanan kufllar›n gözleri" 74


TAR‹HTEN DAMLALAR Mümtaz ‹dil

Richard Feynman ewton ile ilgili anlat›lan kafas›na elma düfltü¤ü hikayesi bir anlamda flehir efsanesidir. Ama fluras› gerçek ki, bir elma yere düflmüfl ve Newton'un "Bu çekim kuvveti neden aya kadar uzanmas›n," sorusunu sormas›na neden olmufltur. Geçti¤imiz yüzy›l›n en büyük fizikçilerinden biri kabul edilen Richard Feynman, daha 16 yafl›ndayken integral ve türev hesaplar›n› yap›yordu.

N

75


BD A⁄USTOS 2012

Richard Feynman

rkadafllar› Amerikan futbolu oynarken, o stadyumun bir köflesinde, toprak zeminde kendi kendine integral problemleri çözüyordu. S›n›f arkadafllar›ndan biri gelip omuzundan dürttü: "Kendini biraz daha oyuna ver, yenilece¤iz." Feynman son derece sakin bir sesle, "istatistiki olarak yenilmemiz mümkün de¤il, biz daha güçlüyüz," dedi. Sonunda Feynman'›n tak›m› galip gelmiflti, ama kimse onun bu galibiyeti

A 76

daha önceden tahmin etti¤ini sorgulamad› bile. Daha sonra Feynman' ›n yaflam› baflar›larla dolu geçti. Feynman diagramlar›yla birlikte kuantum fizi¤inde afl›lmas› zor bir buluflu gerçeklefltirdi. Ama Feynman tuhaf bir adamd›. Buldu¤u diagramlar› minibüsünün üzerine çizdirecek kadar ç›lg›nd›. Daha da ç›lg›n oldu¤u konulardan biri, dünyan›n en küçük ülkesini bulmaya çal›flmakt›. Sonunda buldu da... Mo¤olistan ile Çin s›n›rlar› aras›nda Tuva diye bir ülke keflfetti. Feynman arkadafllar›yla birlikte bu ülkeye gitmeye karar verdi. Uzun ve s›k›nt›l› bir yolculuktan sonra Tuva' ya vard›lar. Tuva halk› Feynman ve arkadafllar›n› çok iyi karfl›lad›. Onlar› ülkenin fleref konu¤u olarak kabul etti. O güne kadar ad› duyulmam›fl bir ülke olan Tuva bu sayede tan›nd›. Tuva müzi¤i dünya müzik listelerine girdi. Atom bombas› projesi için ABD hükümeti taraf›ndan göreve ça¤r›ld›¤›nda çok isteksizdi. Maddenin enerjiye dönüflmesi sonucu ortaya ç›kacak müthifl enerjinin insanl›k için bir y›k›m oldu¤unun fark›ndayd›. Bunu denemesi gerekmiyordu, t›pk› sahan›n bir kenar›nda tak›m›n›n galip gelece¤inin hesab›n› yapt›¤› gibi, atom


BD A⁄USTOS 2012

bombas›n›n yapaca¤› tahribat›n da fark›ndayd› ve hesab›n› yapm›flt›. ‹tiraz etti. Kat›lmak istemedi, ama bir anlamda zorunluydu.

Ç

a¤r›ld›¤›nda 24 yafl›nda idi. Henüz çocuk say›l›rd› ve üstlendi¤i görev büyük bir görevdi. Ama dehalar böyledir iflte, çocuk yafl›na ra¤men pis bir iflin içine dahil edildi¤inin fark›ndayd›. Nitekim, Nazilerden ölümüne nefret etti¤i için, ülkesinden kaçan Alman fizikçi Hans Bethe ile birlikte çal›flmaya bafllad›. Hâlâ 24 yafl›ndayd›. ‹steksiz de olsa kat›ld›¤› Manhattan projesinde teorik olarak birçok patlamay› gerçeklefltirdi. Feynman'›n atom alt› parçac›klarla u¤raflmas› da bu projeden sonra bafllad›. Feynman diagramlar› da bu s›rada ortaya ç›kt›. 1965 y›l›nda Julian Schwinger ve Sin-Itiro Tomonaga ile birlikte Nobel Fizik ödülünü ald›ktan sonra ünü bir anda tüm dünyaya yay›ld›. Fotonlar›n yüklü parçac›klarla, özellikle de elektronlarla ve karfl› parçac›klar› olan pozitronlarla etkileflimi üzerine olan çal›flmalar›yla Nobel ödülüne lay›k görüldüler. Feynman'›n Nobel ödülüne lay›k görülmesinden çok daha önemli bulufllar› da oldu. Süper bilgisayarlar›n geliflmesinde ve süper iletkenlikte yapt›¤› bulufllar onu ölümsüz k›ld›. Feynman'›n renkli kiflili¤i fizikçili-

¤i kadar ünlüdür. Challenger uzay meki¤i uzaya f›rlat›ld›ktan birkaç dakika sonra havada parçaland›¤›nda Feynman Beyaz Saray Araflt›rma Komisyonu üyesiydi. Challenger'in nas›l olup da patlad›¤›n› tam bir tiyatro oyunu biçiminde anlatarak da tarihe geçti. Bu aç›klamas›nda Feynman hayati önemdeki contan›n buz etkisiyle nas›l olup da k›r›ld›¤›n› anlatm›flt›. Feynman, atomalt› dünyas›ndaki

Süper bilgisayarlar›n geliflmesinde ve süper iletkenlikte yapt›¤› bulufllar onu ölümsüz k›ld›. olaylarda küçük uzay-zaman haritalar›n›n, parçac›klar etkileflime girdi¤inde ne oldu¤unun gösterilmesi ve kataloglanmas› için elveriflli bir yol oldu¤unun fark›na varm›flt›. Feynman'›n ellerinde bu diyagramlar daha fazlas›na da hizmet ettiler: Farkl› olaylar›n olas›l›klar›n›n hesaplanmas›n›n arac› haline geldiler.(1) Feynman önemli bir fizikçiydi belki, ama daha da önemlisi çok renkli bir kiflilikti. Zekâs›n› her yönde kullanabiliyordu. Tüm tuhafl›klar onun için yaflam›n bir parças›yd›. 1988 y›l›nda öldü¤ünde, "ikinci kez ölmek s›k›c›ym›fl." dedi¤i rivayet edilir. • mumtazidil@butundunya.com.tr 77


TÜRK D‹L‹ Orhan Velidedeo¤lu

Sessiz Gemi Say›n Ali Sirmen, 1 May›s 2012’de aram›zdan ayr›lan çok de¤erli tiyatro sanatç›s› Cüneyt Türel’i ve y›llar önce kaybetti¤imiz ünlü flair/yazar Melih Cevdet Anday’› birlikte and›¤› yaz›s›nda flöyle diyordu:

78


BD A⁄USTOS 2012

M

Ünlü flairimiz Yahya Kemal Beyatl›

elih Cevdet Anday da, Cüneyt Türel de art›k zaman›n d›fl›ndalar... Zaman d›fl›nda olmay›, ‘olmamak’ olarak alg›l›yor ve ona ölüm diyoruz... Onlara gözyafl› dökerken kendimize a¤lar›z asl›nda. Çünkü ne zaman bir oyuncu ölse, bir tel kopar yaflam›m›zdan. Ne zaman bir oyuncu ölse, sesimiz k›s›l›r yavafltan. Ne zaman bir oyuncu ölse, gölgemiz kaybolur ortadan... (Cumhuriyet, 6 May›s 2012) Bu duygusal sat›rlar bana Yahya Kemal’in Sessiz Gemi adl› fliirini ça¤r›flt›rd›: Geçen aylarda, Say›n Feyza Hepçilingirler’in “Cumhuriyet Kitap”ta perflembe günleri yay›mlanan ‘Türkçe Günlükleri’nde “Sessiz Gemi” fliirinin Sallanmaz o kalk›flta ne mendil, ne de bir kol dizesindeki “kol” sözcü¤ü üzerinde de¤iflik görüfllere yer verildi. Okurlar, bu sözcü¤ü, anlay›fl yetenekleri ölçüsünde de¤iflik biçimlerde yorumlad›lar. 2 fiubat 2012’de yay›mlanan ‘Türkçe Günlükleri’nde bir ö¤retmen, “Yahya Kemal gibi bir flair için söz söylemek, s›radan bir Türkçe ö¤retmeni’ nin haddine düflmez…” dedikten sonra, y›llarca erteledi¤i flu soruyu sormufl: “Bir yolcunun, hele hele sonsuzlu¤a u¤urlanan bir yolcunun arkas›ndan kol sallanmaz, el sallan›r. El sallamak, u¤urlar olsun anlam›ndad›r, olumlu bir eylemdir. Kol sallamak ise neredeyse hakaret içerir, argo ‘nah’ sözcü¤üyle ifade 79


BD A⁄USTOS 2012

Feyza Hepçilingirler edilir. Uyak yar›m de¤il de tam olsun diye büyük flairlerin böyle bir tutuma haklar› var m›?..” (!?) Sonsuzlu¤a u¤urlanan yolcular, aziz ölülerimizdir; onlar›n arkas›ndan el sallanmaz. Tek eylem, sessizce dökülen gözyafllar›d›r… “El sallamak, ‘u¤urlar olsun’ anlam›ndad›r” diyor, haddini bilen Türkçe ö¤retmeni. ‘U¤urlar olsun’ sözü ‘sa¤l›kla git’ demektir. Ölülerimizi, ‘sa¤l›kla git’ dile¤iyle mi yolcu ediyoruz sonsuzlu¤a?.. Say›n Hepçilingirler, ö¤retmen beyin sorusunu yan›tl›yor: “Dedim: ‘Ah’ (Remzi Kitabevi, 1999 [s.206]) adl› kitapta bu dizelerdeki durumu, ‘uyak kazas›’ diye adland›rm›fl ve flöyle demifltim: ‘Yahya Kemal de uyak kazas›na u¤rayanlar›n en bilinenlerindendir. Ünlü ‘Sessiz Gemi’ fliirinde gemiyi u¤urlayanlara, kol sallaman›n ne anlama geldi¤ini bile bile, el ye80

rine kol sallatmas›n›n tek nedeni vard›r; üst dizedeki ‘yol’ sözcü¤ü. Hâlâ da öyle diyorum.”(!) ‘S›radan bir Türkçe ö¤retmeni’ ile üniversitede Türkçe e¤itimi veren s›ra üstü bir Türkçe ö¤retmeninin, ‘sallanmaz bir kol’ sözünden ç›kartma ile ‘kol sallaman›n argo oldu¤u’; flairin bunu bile bile ‘kol sallatt›¤›, biçimindeki yorumlar›, Yahya Kemal’i sayg› ve sevgiyle ananlar› incitir… Kimisi, geçmifl y›llardaki yorumlar›n etkisiyle olsa gerek, “giden gemideki sevgiliye el sallan›r, kol sallanmaz” derken, kimileri de “el sallamak için kolu kald›rmak gerekmez mi? El, kol ile birlikte sallan›r…” diyor. Bu gibi yorumlar› yapanlar, r›ht›mdan ‘gerçek bir gemi’nin ayr›ld›¤› yan›lg›s› içerisindeler. Yahya Kemal anlat›r: Bindi¤i bir takside sürücüyü, biraz yavafl gitmesi için uyard›¤›nda, “Uyar›ya gerek yok efendim, kimi tafl›d›¤›m› biliyorum; hele o sizin ‘limandan ayr›lan vapur’ fliiriniz var ya, ne kadar çok severim...” der. (!) Anlafl›l›yor ki sürücü, ‘gemi’ ile ‘vapur’u kar›flt›rm›fl; ama o da limandan ayr›lan gemiyi gerçek sanm›fl.

S

ay›n Hepçilingirler’in kimi okuru da giden geminin bir tabutu simgeledi¤i görüflündedir: Bir bayan okur fliirin “Karaköy r›ht›m›ndan Samsun gemisindekileri yolcu eder gibi” anlafl›lmas›n› yad›rgam›fl; “bir ölüyü, bir tabutu” dikkate almay›p “o¤lunu askere gönderir gibi” bir anlay›flla yap›lan aç›klamay› elefltirmifl. “Bir


BD A⁄USTOS 2012

tabut coflkuyla gönderilebilir mi? Kollar sallanarak...” dedikten sonra sözü flakaya vurmufl, “Laf aram›zda, tabutunun arkas›ndan coflkuyla el, kol, bacak sallayaca¤›m politikac›lar da var ya, neyse...” demifl. Bayan okurun fliire yaklafl›m› biraz daha gerçekçi: Bir yak›n›n›; yârini, yâran›n› ‘zaman ötesine, sonsuzlu¤a’ yolcu etmemifl kifliler, o anda yaflanan ac›n›n a¤›rl›¤›n› alg›layamazlar. O büyük ac›n›n yükü alt›nda boynu bükük, omuzlar çökük, kollar düflük, y›k›lm›fl durumdaki u¤urlay›c›da güç mü kal›r ki el, kol sallas›n…

An›msayabildi¤im kadar›yla ilk kez 1950’lerde, genç bir Robert KoleJ’li Talat Sait Halman konuya de¤inir, biraz da gençli¤in verdi¤i atakl›kla… Say›n Halman, “Yahya Kemal’de zaman zaman ifade bozukluklar› da fark ediliyor” diyerek verdi¤i örnekler aras›nda bu dizeye de de¤inir; baz› dizelerde de düzeltmeler yapar. (!) Oysa, flairler için fliirlerindeki her bir sözcük, gönül bahçelerinin çiçekleridir. Onlar› koklayabilir; ama koparamazs›n›z. Hele Yahya Kemal gibi, yaln›z sözcükleri de¤il harfleri bile düflünerek kullanan flairin fliirlerinde

M›sra benim namusumdur, diyen Yahya Kemal’in ‘Rindlerin Ölümü’ fliirindeki “Ve serin serviler alt›nda kalan kabrinde” dizesinde geçen serin sözcü¤ünü bulabilmek için iki y›l bekledi¤i bilinir.

Say›n Sirmen’in dedi¤i gibi, o an “bir tel kopar yaflam›m›zdan… sesimiz k›s›l›r yavafltan... gölgemiz kaybolur ortadan..” Benli¤imizde eririz... fiiirler, hele Yahya Kemal’in fliirleri, yüce duygular›n eseridir; onda öyle basit düflüncelere yer yoktur!.. *** Say›n Hepçilingirler, “Yahya Kemal’in Sessiz Gemi fliirindeki ‘Sallanmaz o kalk›flta ne mendil ne de bir kol’ dizesinde geçen ‘kol sallamak’ kullan›m›yla ilgili bir tart›flma bafllatm›fl olduk” diyor. (Türkçe Günlükleri, 8 Mart 2012 ) Oysa, böylesi tart›flmalar -tart›flma say›l›rsa- eski y›llarda da yap›l›rd›.

tek bir harfin de¤ifltirilmesi, o fliirin tüm müziksel ahengini bozar. M›sra benim namusumdur, diyen Yahya Kemal’in ‘Rindlerin Ölümü’ fliirindeki “Ve serin serviler alt›nda kalan kabrinde” dizesinde geçen serin sözcü¤ünü bulabilmek için iki y›l bekledi¤i bilinir. “Niye iki sene beklemifl ki... Asl›nda servi ‘serin’ de¤il ‘uzun’ olur; ‘uzun servi’ demeliydi, hem ölçü (vezin) de bozulmazd›” denemez. Yahya Kemal bu dizede “ser-in” ile “ser-vi” sözcükleri aras›ndaki ses uyumunu yakalam›fl ve bir dizem (ritim) oluflturmufltur… Di¤er yandan Ömer As›m Aksoy da “Dil Yanl›fllar›” adl› yap›t›n›n ‘De81


BD A⁄USTOS 2012

yimlerde Yanl›fllar’ bölümünde ‘Sessiz Gemi’ fliirinden iki dizeyi elefltirir ve “Birbirinden ayr›l›p gitmekte olan kifliler, ‘mendil’ sallarlar, ‘el’ sallarlar; ancak ‘kol’ sallamazlar. ‘Elini kolunu sallayarak’ biçiminde bir deyimimiz varsa da anlam›n›n buradaki durumla ilgisi yoktur” derken gideni, gerçek bir gemi yolcusu olarak m› düflünmüfltü acaba?..

Ömer As›m Aksoy Doksanl› y›llar›n bafllar›yd› san›yorum; bir söyleflimizde bu konuya de¤inmek istedi¤imde; “Dilimizde ‘kol sallamak’ diye bir deyim yoktur” diyerek sözümü kesti. Kendisine duydu¤umuz büyük sayg› gere¤i, bize de ‘boyun kesmek’ düfltü... *** Arapça bir söz vard›r: El mâna fi batn-üs flair (fliirin anlam› flairin karn›ndad›r). Bu fliirin gerçek yorumunu, gençlik y›llar›m›zda içimizdeki edebiyat 82

ateflini tutuflturan ünlü edebiyat tarihçisi Nihat Sami Banarl› (1907-1974)’ dan dinleyelim: “Yahya Kemal, ‘Sessiz Gemi’ fliirinin çok sevilmesinden memnun, ancak yanl›fl anlafl›lmas›ndan mustaripti. “Kendisine: ‘‹zin verirseniz, Sessiz Gemi’nin benim anlad›¤›m ve sizden de dinledi¤im gibi bir tahlilini yazay›m’ dedim. Yazd›¤›m Sessiz Gemi makalesini birkaç gün sonra kendisine okudum ve tasvibini ald›ktan sonra 15 Ekim 1955 tarihli Hürriyet gazetesinde yay›mlad›m.” Banarl›’n›n yay›mlanan bu yaz›s› özetle flöyle: “...Bu fliiri seven baz› kimseler Sessiz Gemi sembolünün bir tabutu tasvir ve ifade etti¤ini zannediyorlar... Fakat Sessiz Gemi fliirinde, sessiz gidiflinden bahsedilen gemi asla bir tabut de¤ildir... Sessiz gemi, ölüm hadisesinde tabutun de¤il, ruh’un gidiflidir; ruhun tamam›yla sessiz, hareketsiz ve görülmez gidiflidir. Tabut ise bir cisimdir; nihayet muayyen bir yerde kalacak olan hazin bir cisim... Halbuki, Sessiz Gemi’de gidifl sonsuzlu¤ad›r. Tabutun ve cismin ne olaca¤›n› bilen insanl›k, ruhun ne oldu¤unu ve nereye gitti¤ini hâlâ kestiremiyor. Sessiz Gemi, iflte bu meçhulün fliiridir. “Ayn› beyitte zaman’dan demir almak, ondan ayr›lan ruh için zaman›n bitmesi, bizim hayattan ayr›lmam›zd›r... Sessiz Gemi’de ruh, zamandan ayr›l›p bilinmez diyarlara uzanan meçhul bir yolculu¤a ç›k›yor. Hakiki hayatta, gemi ile seyahate ç›kt›¤›m›z zaman sevdiklerimiz, dostlar›m›z, ak-


BD A⁄USTOS 2012

rabalar›m›z bize mendil sallar; el ve kol sallar. Bu seyahatte ise böyle bir hareket görülmez.” *** essiz Gemi, en ac› hakikat olan ölümün, fliir ve musiki ile birleflmifl ince bir tesellisidir: Art›k demir almak günü gelmiflse zamandan, Meçhule giden bir gemi kalkar bu limandan. Hiç yolcusu yokmufl gibi sessizce al›r yol; Sallanmaz o kalk›flta ne mendil ne de bir kol. R›ht›mda kalanlar bu seyahatten elemli, Günlerce siyah ufka bakan gözleri nemli. Biçare gönüller! Ne giden son gemidir bu! Hicranl› hayat›n ne de son matemidir bu! Dünyada sevilmifl ve seven nafile bekler; Bilmez ki giden sevgililer dönmeyecekler. Birçok gidenin her biri memnun ki yerinden, Bir çok seneler geçti; dönen yok seferinden. *** Prof. Dr. Nihat Reflat Belger anlat›r: Yahya Kemal, Vaniköy’e geldi¤i bir gün bana: “Aziz doktor, hastal›¤› nas›l teflhis edersiniz” diye sordu. “Kolay”, dedim. Hasta neresinden flikayet ediyorsa oras›n› inceler, teflhisi koyar›z.

S

“Peki, siz fliiri nas›l yazars›n›z? As›l güç olan budur. “Kolay” dedi. “Mesele, kelimeleri bulup s›ralamakta… Mesela: Aheste/ çek/kürekleri/mehtap/uyanmas›n. Bu befl kelimeyi buldunsa, fliir kolayca tamamlan›r.” Bir fliirin befl kelimeden ibaret oldu¤una hayret ettim ve “nas›l olur?” dedim. Onun üzerine anlatt›: “Ünlü ressam Degas fliir yazmaya özenir; fakat yazd›klar›n›n be¤enilmedi¤ini görünce dostu Malarmais’e baflvurarak ‘Dostum, ben ki bu kadar fikir sahibi bir insan›m, yazd›¤›m fliirler be¤enilmiyor, ne önerirsin’ diye sorar. Bunun üzerine Malarmais: ‘Sevgili Degas, fliir fikirle de¤il, kelimelerle yaz›l›r’ der. “Evet doktor; inand›n m› flimdi?..” *** “Yahya Kemal, bir dizesine bir sözcük bulabilmek için y›llarca düflünen bir flairdir.” (Memet Fuat, “Sözcüklerin Bildirisi” Adam Sanat, fiubat 1996) “Yahya Kemal’in bir tek kelimeyi y›llarca arad›¤›n› ben de biliyorum; tek bir fliir üstüne bir ömür harcad›¤›n› bilmeyen yok. “Sanat›n zor, tenkidin kolay oldu¤unu bize o ö¤retmifltir.” (Selahaddin Batu, Varl›k) • orhanvelidedeoglu@butundunya.com.tr

Yaz› yazmay› ö¤renmek, her fleyden önce düflünmeyi ö¤renmektir. Amie Suche 83


Gerçek anlamda demokrasi mümkün müdür? Seçimler her zaman meflru mudur? Seçmenler sand›¤a her zaman özgür iradelerini mi yans›t›rlar. Prof. Dr. Çetin Yetkin ”Antidemokrasizm” adl› bu yap›t›nda seçimlerin meflrulu¤unu, ço¤unluk kavram›n›, çok partili sistemi, kat›l›mc›l›¤›, seçmenlerin eflitli¤ini k›sacas› demokrasinin abc’sini, bu tart›flmalar›n güncelli¤ini korudu¤u flu günlerde okuyucusuna ulaflt›r›yor. Demokrasilerin aksakl›klar›n› göstermek ve nelerin düzeltilmesi gerekti¤ine dair görüfllerini sunuyor.

BÜTÜN K‹TAPÇILARDA


SPORUN DÜNYASI Metin Gören

Geride Kalan Kara ‹zler Türk Futbol Tarihi'nde efline rastlanmayan bir olay›n, y›llar sonra an›msanma olas›l›¤› san›r›m çok yüksek olacak. Unutma konusunda son derece baflar›l› bu ülke insan›n›n, olumsuzluk içeren bir konuyla bu denli ilgilenmesini, geçirdi¤i bir depresyonun izlerini tafl›yor olmas› fleklinde anlamal›y›z.

Ç

ok sevdi¤i ta-

k›m›n›n olay›n içine çekilmifl olmas›, ya da yarg›n›n, (Yarg›tay yolu aç›k) verdi¤i suç unsuru içeren kararlar›, kitlesel yap›n›n zihnini yan›tlar› çok zor açmazlarla perdeledi. Sporu, özellikle futbol denilen büyülü küre oyununu, güç, teknik, taktik gibi özelliklerinin d›fl›na tafl›ranlar, yaflananlar›, '' Geride kalan kara izler'' fleklinde yorumlayarak, birilerine atfedeceklerdir. Bu do¤ru de¤ildir.Ve bundan kendi hesaplar›na pay ç›karmak isteyenler de, yan›lg› içinde olurlar. 85


BD A⁄USTOS 2012

O

ysa ki; milyonlar›n keyif talebini uzun y›llardan beri büyük bir özveriyle karfl›layan futbol oyunu, zaman zaman böylesine olumsuzluklarla sars›lmaktad›r. Sars›lan bünye en a¤›r cezalarla ve çirkinlikleri cayd›rc› uygulamalarla onar›lmaktad›r. Türk Futbolu yarg›n›n kararlar› do¤rultunda kaybolan y›llar›n› yakalayabilmenin ince hesaplar›n› zaman geçirmeden yapmak zorundad›r.

'Dünyan›n en iyi kalecileri bile bafl›n›n üzerinden çok kolay gol yer' demedin mi?

fiikenin, yani dan›fl›kl› dö¤üflün yöntemlerini y›llarca çözemediler. Bu çözümsüzlük nedeniyle, bu ülke futbolunun tepesine sahte flikeciler yani, ifli flansa b›rakarak gelir elde edenler oturdu. Bir oyuncuyu elde edebilmenin olanaks›zl›¤› ortadayken, yönetim kadrolar›ndaki baz› iflgüzarlar tak›mlar›na sözde hizmet (!) yoluna gitti. fiike asla belgelenemedi¤i için söylentiler, f›s›lt› gazetelerine manflet oldu. 86

Kumar ve içki ba¤›ml›s› bir kalecinin itiraflar› ilginçti: ''Bana kalene gönderilecek tüm flutlar bafl›n›n üzerine do¤ru at›lacak dediler. Niye diye sordum.Yan›tlar› ilginçti. Sen geçen gün yapt›¤›n bir söyleflide, 'Dünyan›n en iyi kalecileri bile bafl›n›n üzerinden çok kolay gol yer' demedin mi?' dediler. Ben de onaylad›m ve bafl›m›n üzerine at›lan flutlarla iki gol birden yedim. Hiç kimse flüphelenmedi.'' ‹kinci ligde iki tak›m karfl›laflacaklar. Biri flampiyonlu¤a oynuyor, di¤eri ise çok rahat. fiikeciler araya giriyor. Ancak bir türlü iletiflim sa¤lanam›yor. Yöneticilerde telafl bafll›yor. Kendileri için flampiyonluk yolunda en önemli karfl›laflma bu. Çaresizce durumu garantiye alacak çözüm aran›rken, bir yönetici Arflimet’ in söylemiyle ''Buldum!'' diyerek önerisini anlat›yor: 'Paralar› oyuncular›n konçlar› (tozluk) aras›na koyar›z. Bizim oyuncular bir f›rsat›n› bulur, rakiplerine gösterip, paralar›n tamam› maç sonras› sizindir derler.'' Bu komik flike yönteminin uygulan›p, uygulanmad›¤›n› bilemiyorum ama yöneticinin baflkan›n› ikna etmek


BD A⁄USTOS 2012

için epey u¤rafl verdi¤ini biliyorum. ve on say›s›n› iflaretler gibi yan›tlad›: 'Hofl geldin abi.'' Yöneticinin efline rastlanmayacak bu Maç› deplasmana gelen tak›m kayöntemi tart›fl›l›rken, flampiyonlu¤u kaybeden (konç uygulamal›) tak›m› zand› ve flampiyon oldu. Ev sahibi tasarsacak aç›klama rakip tak›m›n oyun- k›m›n kalecisi o gün mükemmel bir oyun sergiledi ve haftan›n karmas›na cusundan geliyordu: ''Bizimkiler ifli çoktan bitirdi. Bi- girdi. zim baflkanla sizin anlaflmaya Befl ve on iflaretleriyle çal›flt›¤›n›z tak›m›n baflkan› anlaflm›fllar. San›r›m hat›r flikesi selamlaflmalar, ekonomik bir yapm›fllar.''

B

ir de hat›r flikesi

anlaflman›n parmaklar yoluyla onaylanmas› m›yd›, yoksa iki futbol emekçisinin kimselerin bilemedi¤i bir dostluk yöntemi miydi, çözülemedi.

vard›. Söylemlerinin oldukça komik, uygulamalar›n ise kolay oldu¤u anlat›l›rd›. Nas›l oldu¤u flimdiye dek çözülemedi. Ad› gibi ''hat›r''›n geçerli oldu¤u, dostluk iliflkilerinin yeflil alanlara yans›y›p sonucu etkiledi¤i, oyunlar›n arkas›ndaki karanl›k gölgeler olsa gerek fiampiyonlu¤a oynayan bir baflka tak›m›n son flans›, büyük bir kentte oynayaca¤›, deplasman karfl›laflmas›ndayd›. ‹fle tak›m›n teknik direktörü girdi. Rakip tak›m›n özellikle kalecisi ile iletiflim kurulmal›yd›; baflaramad›. Ancak teknik direktör son flans›n› kurnazca bir yöntemle iyi kulland›. Maçtan bir saat önce karfl›laflman›n oynanaca¤› stada giden teknik direktör oyuncular›n› soyunma odas›nda b›rakt›, koflar ad›mlarla, sahaya girdi. Rakip tak›m›n bir türlü bulunamayan kalecisi maç öncesi ›s›n›yordu. Teknik direktör kaleciye biraz daha yaklaflt› ve sa¤ elini befl iflareti gibi yaparak seslendi... ''Merhaba .... Kolay gelsin.'' Is›nan kaleci yerinden do¤ruldu, rakip teknik direktöre iki elini açarak

Befl ve on iflaretleriyle selamlaflmalar, ekonomik bir anlaflman›n parmaklar yoluyla onaylanmas› m›yd›, yoksa iki futbol emekçisinin bilmedi¤imiz bir dostluk yöntemi miydi, çözülemedi. Tüm bunlar, futbol dünyas›nda uydurulup abart›lan masumane söylemler veya gerçek olma ihtimali yüksek ama s›r duvarlar› arkas›nda iyi saklanan konular olabilirdi; bilinemedi... Bilindi¤i halde belki de üzerine gidilmedi, gidilemedi... Mizah› Aziz Nesin gibi büyük ustalardan ö¤renen Türk toplumu, ''Adli vaka'' gibi de¤erlendirmeye al›nan olaylar karfl›s›nda, tarifi zor bir flok yafl›yorsa, f›kra gibi anlat›lanlar›n ciddiyet kazanmas›ndand›r. Geride kalan kara izleri, kimler, nas›l silecekler bilemiyorum. Bildi¤im tek fley, futbolu delicesine seven bir toplumun yaflananlar› asla hak etmedi¤idir. • metingoren@butundunya.com.tr 87


BD A⁄USTOS 2012

Flafl...Flafl...Flafl Suu Kyi’nin Zaferi Bir süre önce batı ülkeleri basınında yukarıdaki manşetlerle Suu Kyi’nin inanılması çok güç bir zafer kazandığı duyuruldu. 88

B

Yazan: ALAETT‹N G‹RAY

u haber bizim bas›n›m›zda, her nedense pek ilgi görmedi. Haber konusu Suu Kyi ismini hiç duymam›flt›m, merak da etmedim. Ancak daha sonraki günlerde, bat› bas›n›n›n devaml› Suu Kyi’den bahsetmesi TV’lerinde çokca bu isimden söz edilmesi ve ayr›ca Suu Kyi flerefine özel olarak dekore edilmifl Oslo Belediye Saray›nda, bütün dünyadan davet edilen misafirlere bir resepsiyon verilece¤i ve ‹sveç Kral›n›n da kat›laca¤› duyumu


BD A⁄USTOS 2012

1991’de Dünya Nobel Barış Ödülü’nü alan Suu Kyi

bende merak uyand›rd›. Misafirler, y›llardan beri kanunsuz, sorgusuz hapiste yatan, tamamen isole edilen ve kendi ülkesinde asla konuflma hakk› olmayan Suu Kyi’nin demokrasi ve ülkesinin gelece¤i üzerine yapaca¤› konuflmay› çok merak ediyorlard›. Esasen bütün dünya Suu Kyi’nin tek bafl›na y›llarca Birmanya Hükümeti (Devleti) ile tek bafl›na mücadelesine hayran olmufl ve Dünya Nobel Bar›fl Ödülüne lay›k görülmüfl ve 11 Kas›m 1991 tarihinde Oslo’da bu ödül Suu Kyi ad›na 18 yafl›ndaki o¤lu Kim’e

verilmifltir. Kimdir bu Suu Kyi? Dünya bas›n› neden Suu Kyi’e önem veriyor? 20 Aral›k 2011’de Hillary Clinton Suu Kyi Birmanya’da hapishanede ziyaret ediyor. Baflkan Obama ise, onun için "Benim mücahidim" diyor. Ülkesinde ise "Say›n Lady" diye an›l›yor. Londra’da felsefe, siyaset ve ekonomi konusunda ö¤renim gören Suu Kyi’nin gelece¤in Nelson Mandela, Gandi veya Martin Luther King’i olaca¤› söyleniyor. Bu konuda ilk etapta kad›n olarak onun ad› geçmektedir. ASIL ‹SM‹ Aung San Suu Tschi’dir. Bat› ülkelerinin Myanmar ve bizim co¤rafyam›zda Birmanya olarak ad› geçen ülkede do¤mufl, ve bu ülkenin vatandafl›d›r.

89


BD A⁄USTOS 2012

imdi cunta yönetiminden hofllanmayan, Burma halk› için ba¤›ms›zl›k ve özgürlük isteyen ve seçim yap›lmas› için cuntaya savafl açan bir generalden bahsedece¤im. Bu general 32 yafl›nda, ad› Aung San Suu Kyis’dir; arkadafllar› ile beraber yönetime karfl› mücadele bafllatt›;

General Aung San Suu Kyis

daha do¤rusu bafllatmak istedi. Hiçbir fley yapamadan, kendisi ve arkadafllar› öldürüldü. Generalin parçalanm›fl cesedi evine getirildi¤inde Suu Kyi henüz iki yafl›nda idi. ‹flte o parçalanm›fl ceset Suu Kyi’nin babas› idi. Annesi hemflire idi. Babas› hastaland›¤›nda onu tedavi ve bak›m›n› üstlenmifl ve zaman içinde anlaflarak evlenmifller ve Suu Kyi dünyaya gelmifltir. Anne Khin Kyi’nin politika ile iliflkisi asla olmam›flt›r. Daha sonra, anne Khin Kyi 1960 y›l›nda k›z› ile Hindistana göç etmifl ve orada Burma Elçili¤inde görev yapm›flt›r. Suu Kyi ise yat›l› bir Hint okuluna kayd›n› yapt›rm›fl, piyano çalmas›n›, at binmesini Hint örf ve adetlerini ö¤renmifltir. 1962 YILINDA Birmanya’da yine ihtilal oldu. Yeni cunta lideri demokratik bir seçimle ifl bafl›na gelmifl olan Baflbakan ve di¤er Bakanlar› körfez adalar›ndaki askeri bir hapishaneye kapatm›flt›. Ülkeye yeni bir idari sis-

B‹RMANYA bilindi¤i gibi güneydo¤u Asya’dad›r. Do¤usunda Taylan ve Çin, bat›s›nda Bengal Körfezi ve Hindistan, Kuzeyi yine Çin Güneydo¤u ise Hind Okyanusu ile çevrilidir. Kuzeyden güneye do¤ru uzanan upuzun bir kuyru¤a benzemektedir. Yüz ölçümü 676.000 km2 ve nüfusu ise 50 Milyon civar›ndad›r. Ülke 7 Federe Devlet ve 7 ilden ibarettir. Dini ise budizmdir. K›fl›n serin, baharda s›cak ve yaz›n biraz daha s›cakt›r. Ülkenin % 60’ı en verimli ve kaliteli ormanlarla kapl›d›r. Dünyada en k›ymetli kereste bu ülkede üretilmektedir. Petrol, do¤algaz, kaliteli ahflap, pirinç, alt›n ve di¤er k›ymetli madenler ve k›ymetli tafllar bak›m›ndan zengin bir ülkedir. Genelde önemli varl›¤› olan bir ülke diyebiliriz. ‹lk defa Birmanya’y› gören bayan bir Profesör, ülke için “Herhalde cennet dedikleri yer buras› olmal›” ifadesini kullanm›flt›r. Birmanya (Burma)

90


BD A⁄USTOS 2012

tem meydana getirmek istiyordu. Hristiyan misyonerler ülkeden kovuldu. Kad›nlar›n k›sa pantolon, aç›k yaka gömlek giymeleri yasakland›. Güzellik salonlar› ve moda evleri kapat›ld›. Yavafl yavafl yeni yasaklar gelmeye bafllad›. Mecburi angarya ifller bafllad›. Ülkenin yeni Michael Aris ve Suu Kyi çocuklar›yla ad› da Myanmar oldu. Suu Kyi’nin annesinin elçilikteki görevine son verilince, 1988 y›l›n›n bir Mart ay›nda, annesinin orada yaflam zorlaflt› ve anne ülkesine ölüm haberini al›nca, Suu Kyi ülkesine (Birmanya) geri dönmeye ve Suu Kyi Birmanya’ya döndü. Ülke yine çok ö¤renimine ‹ngiltere’de devam etmeye kar›fl›kt›. Hergün, her taraftan silah karar verdi. Suu Kyi Oxford St Hughs sesleri geliyordu. 1988 y›l› Temmuz K›z Kolejine kayd›n› yapt›rd›. Felsefe- ay›nda Diktatör Ne Win idareyi b›raPolitika ve Ekonomi okudu. Bu arada kaca¤›n› ve seçim yapaca¤›n› söyledi. Suu Kyi Londra’da Michael Aris ile Fakat ortal›k yine bir türlü yat›flm›yortan›flt› ve 1 Ocak 1972 y›l›nda evlen- du Ayaklanmalara t›p doktorlar› ve diler. Londra’da bahçesi olan küçük keflifller de kat›ld›. Cunta bunlara çok bir evde yaflamaya bafllad›lar. Ancak sert müdahalede bulundu ve 8 A¤ustos ÖZET TAR‹HÇE Kuzey-Güney Birmanya’n›n

birleflmesi ile 18. as›rda yeni bir Birmanya oluflmufltur. 1885 y›l›nda ‹ngiliz sömürgesi olmufltur. 1948 y›l›nda hürriyetine kavuflmufl ve Birmanya Sosyalist Cumhuriyeti ad› alt›nda yeni bir devlet oluflmufltur. Yar›m as›rdan fazla bir süredir ülkede her on senede, yeni bir cunta yönetime el koymufltur. Her cunta, bask›, korku, sindirme yaratarak, yarg›s›z, yasas›z, meçhul tan›k ve yalan ifadeleri sonucu insanlar› ceza evleri veya toplama kamplar›na göndermifltir. Binlerce kifli henüz mahkemeye ç›kmadan y›llard›r terör ve vatana ihanet suçu ile tutuklu bulunuyorlar. Cezaevinde bulunanlar›n ço¤unu da hükümsüz tutuklular›n teflkil etti¤i bat› bas›n›nda konudur. Cuntan›n aleyhine bas›nda yaz› yaz›lamaz. Esasen bas›n patronlar›n›n ülkede di¤er konularda da ticari iflleri oldu¤u biliniyor. Kamu görevlileri, valiler, bölge baflkanlar› adeta cuntan›n bir memuru gibidirler. 91


BD A⁄USTOS 2012

1988 günü binlerce kifli katledildi. Bu katliam cuntan›n bir yüz karas›d›r. Bütün uluslar cuntay› nefretle k›nam›fllard›r.

N

ihayet seçim konuflmalar› bafllad›. Suu Kyi 26 A¤ustos 1988’de bafl flehir Yangons’ta kürsünün arkas›nda babas›n›n büyük boy portresinin as›l› oldu¤u platformda ilk defa halk›na sesleniyordu. Söylenene göre; meydanda bir milyondan fazla bir insan toplulu¤u varm›fl. Suu Kyi “Politikan›n çok kar›fl›k bir fley oldu¤unu ve politikadan daima uzak kalmak istedi¤imi biliyorum, fakat sizlere flunu söylemek istiyorum. Ben babam›n k›z› olarak art›k susmak istemiyorum” diyerek söze bafll›yor ve bu andan itibaren bir ev han›m› olarak de¤il, bir politikac› olarak milyonlar›n demokratik hareketi ve gelecekteki ümitlerinin

baflkanl›¤›na soyunmufl oluyordu. Bir ay içinde bütün yurtta en küçük yerleflim birimi dahil ayak basmad›¤› vatan topra¤› kalmad›. Özgürlük, adalet, insan haklar›, tutuksuz hapse at›lanlar y›llardan beri mahkemeye ç›kar›lmadan cezaevinde bulunan Birmanyal› vatandafllar Suu Kyi’nin konuflmas›n›n ana konusu idi. K›sa sürede parti üye say›s› çok yükseldi ve Suu Kyi yeni kurulan Milliyetçi Ulusal Parti’nin Genel Sekreteri oldu. Esas›nda bu partinin temelini babas› atm›flt›r. Cunta Generalleri muhalefetin bu kadar çabuk toparlanaca¤›n› hüç düflünmemifllerdi. Yasalar›, Anayasay›, yarg›y› ve di¤er tüm idari ve cezai ifllemleri kendi menfaatleri do¤rultusunda de¤ifltirerek adil seçim, halk›n istedi¤i seçim getiriyoruz diyerek gururlan›yorlard›. fiimdi onlar, bu durumda yeni bir yol izlemek zorundayd›lar. Nihayet 20 Temmuz 1989 günü 11

Özgürlük, adalet, insan haklar›, tutuksuz hapse at›lanlar, y›llardan beri mahkemeye ç›kar›lmadan cezaevinde bulunan Birmanyal› vatandafllar, Suu Kyi’nin konuflmas›n›n ana konusu idi.

92


BD A⁄USTOS 2012

adet askeri araç, tam teçhizatl› 50 den fazla askerle, sabaha karfl› Suu Kyi’nin evine bask›n düzenlendi. Telefon kablolar› ve tüm d›fl haberleflme tamamen yok edildi. O saatte evde olan k›rk kadar parti üyesi tutukland› ve iflkencenin en iyi yap›ld›¤› bir adaya götürüldüler. 1989 yaSuu Kyi z›ndan itibaren Suu bir devrim kızı Kyi için uzun sürecek lideri, general elbisesiolarak doğmuştur. bir ev hapis günleri nin ç›kararak, sivil k›yaO bir "lady”dir ve bafllam›fl bulunuyor. fetle ülkesini yönetmeye Bahçeye yabanc›lar›n insan haklarının bafllad›. Suu Kyi’nin ev girmesi yasakland›. hapsi de 10 Kas›m 2010 büyük Radyo, mektup, haber tarihinde sona erdi. O, yaikonasıdır. gibi iletiflim vas›talar› ortani Suu ertesi gün parti merdan tamamen kalkt›. Askerler kezinde idi. K›sa bir süre sonra gece ve gündüz devaml› bahçede ve 33 yafl›ndaki o¤lu Kim de partiye gelevde bulunuyorlard›. Halk Suu Kyi’ di. Koluna tavus kuflu motifli dövme nin hayat›ndan flüphe etmeye baflla- yapt›rm›flt›. Birmanya geleneklerinde m›flt›. Suu Kyi bunu önlemek için ara tavus kuflu ileri demokrasi hareketini s›ra piyano çal›yordu. Cunta Genera- simgeliyordu. 2012’nin Nisan ay›nda lleri Suu Kyi’a Londra için tekrar yur- Birmanya’da yap›lan seçimlerde topda dönmemek üzere uçak bileti verdiler. Suu Kyi bunu kabul etmedi. Çok hasta olan kocas›n› ziyaret için 30 adet dilekçe vermifl ve hiçbiri kabul görmemiflti. Ancak geri dönmemek üzere yurt d›fl›na ç›kar›lmay› asla arzu etmedi. SONRAK‹ YILLARDA ülkede isyan-

artmaya bafllad›. 2007 y›l›nda keflifller de bu ayaklanmalara kat›ld› ve çok say›da keflifl yine öldürüldü. 2010 y›l›nda yeni bir ihtilal oldu. Yeni cunta

Sonradan sivil k›yafetle yönetime kat›lan General Thein Sein 93


BD A⁄USTOS 2012

lam 45 Milletvekilinin 43’ünü Suu’ nun partisi kazanm›flt›r. Asker elbisesini ç›kararak sivil giyinen General Thein Sein, seçimden sonra, seçimi haz›rlayan yard›mc›lar›na, uzmanlar›na neden kendisini zaman›nda uyarmad›klar› konusunda serzeniflte bulundu¤u söylenmektedir.

lamentodad›r. Bulundu¤u bölgedeki di¤er bütün geri kalm›fl ülkelerin de gelecekteki ümitlerini de sorgulamaktad›r. Bu amaçla flimdi Oslo’dad›r. Uyanan Birmanya halk› ise, flimdiden yavaflca alanlarda ve salonlarda önceki yönetimin yarg›s›z, yasas›z uygulamalar›n› protesto ederek, sorumlular hakk›nda ifllem yap›lmas›n› isteYeni bir kalk›nma mektedirler. fiu anda hamlesi bafllatan fakir bir ülke görünüBirmanya’ya münde olan Birmanya y›ll›k 500 bin, gelecek y›ldan büyük bir kalk›nma itibaren 1 milyon içindedir. IMF Baflkaturistin gelmesi n› Birmanya’n›n Asplanlan›yor ya’daki ilk kalk›nan ülke olaca¤›n› söylemifltir. Avrupa ve di¤er ülkeler Birmanya’ ya koyduklar› ambargolar› kald›rmaya baflSUU KY‹ bir devrim k›z› olarak do¤- lam›fllard›r. K›ymetli tafllar ve k›ymetli mufltur. ‹kincisi o bir "lady"dir ve in- madenler, petrol, do¤algaz›n AB ülkesan haklar›n›n büyük ikonas›d›r. Yak- lerine ihraç imkân› planlanmaktad›r. lafl›k 15 y›l suçsuz, hukuksuz ve yarg›- Kalk›nma, ülkeye yeni bir hareket gelanmadan hapsedilmifltir. ‹ki y›l zor tirecektir. Y›ll›k 500 bin ve gelecek flartlar alt›nda ev hapsi yaflam›flt›r. y›ldan itibaren 1 milyon turistin ülkeye Di¤er politikac›lara göre çok daha gelmesi planlan›yor. Y›ll›k kalk›nma fazla tecrübeye sahiptir. O flimdi par- da % 6 olarak öngörülmektedir. • KOLOMB’UN YUMURTASI

Kristof Kolomb, ‹spanyollarla yemek yiyordu. Konuklar›n birço¤u, onun flöhretini küçümsüyordu. Söz Amerika’n›n keflfinden aç›l›nca, içlerinden biri yüksek sesle: “Oralar› keflfetmek zor bir ifl de¤il.” dedi. Kolomb, bu söze karfl›l›k eline bir yumurta ald› ve konuklara dönerek: “Hanginiz bu yumurtay› dik olarak dengede tutabilir?” diye sordu. Herkes denedi, fakat hiçbiri baflaramad›. Kolomb yumurtay› ald›, ucunu hafifçe k›rarak yass›laflt›rd› ve taba¤a yerlefltirdi. Art›k yumurta dik flekilde duruyordu. Hepsi ba¤›rarak: “Bu zor bir ifl de¤il ki!” dediler. Kolomb gülerek: “Do¤ru” dedi, “Zor de¤il. Zor olan, bunu düflünebilmektir!” Gönderi: SABR‹YE AfiIR 94


A

tatürk’ün, 19 May›s Öncesi Kurtulufl Haz›rl›klar› ve Planlar› Bu kitap Mustafa Kemal Atatürk’ün 19 May›s 1919’da Samsun’a ayak basmadan önce Kas›m 1918’de Adana’da Y›ld›r›m Ordular› Komutan›’yken Kurtulufl Savafl›’n›n ilk ad›mlar›n› att›¤› ve daha sonra geldi¤i iflgal ‹stanbul’unda geçirdi¤i alt› ayl›k sürede (13 Kasm› 1918-16 May›s 1919) yapt›¤› çal›flmalarla ve ”gizli kurtulufl planlar›” ile Kurtulufl Savafl›’n›n neredeyse tüm altyap›s›n› haz›rlad›¤›n› belgelerle kan›tlamaktad›r.

BÜTÜN K‹TAPÇILARDA


TIP DÜNYASINDAN KISA KISA Prof. Dr.

Yürük ‹yriboz

VERMEN‹N MUTLULU⁄U Arkadafllar›yla paylaflmay› ö¤renen çocuklarda vermek, almaktan daha fazla mutluluk yarat›r ALERJ‹ ve KÖPEK Köpek beslenen evlerde küçük çocuklar›n solunum yollar› alerji ve enfeksiyonlar›na yakalanma riski çok daha azd›r. ksek kan D vitamini yü rür. bas›nc›n› düflü

‹Y‹MSERL‹K ‹yimserlik kalp hastal›¤› ve inme riskini azalt›r. Depresyon bacak damarlar›n› daralt› r.

ASP‹R‹N MUC‹ZES‹

Koku duygusunun azalmas› erken bunama belirtisi olabilir

N‹KOT‹N Tütünde bulunan Haftada bir kaç kez aspirin nikotin yaralar›n alanlarda akciger kanseri iyileflmesini riski çok daha azd›r. geciktirir 96

TESTOSTERON Kilo kayb› testosteron düzeyini art›r›r.


BD A⁄USTOS 2012

Sessiz sineman›n dahisi:

Charlie Chaplin Yazan: SABR‹YE AfiIR

Charles Spencer Chaplin (Charlie

Chaplin), 16 Nisan 1889 tarihinde Londra'n›n fakir semtlerinden birinde do¤du. Babas› çok yönlü bir vokalist, annesi ise Lily Harley sahne ad›yla bilinen ve özellikle opera alan›nda ünlü olan, aktris ve flark›c›yd›. Üç yafl›na bile gelmeden annesiyle babas› ayr›lan Charlie, daha çocukken sahnede görünmeye bafllam›flt›. Annesi, bir sahne performans› s›ras›nda sesini kaybetmifl ve hemen ard›ndan yaflad›¤› ekonomik zorluklar›n da etkisiyle psikolojik sorunlar› artm›flt›. 97


BD A⁄USTOS 2012

O

nun bir rehabilitasyon merkezine yat›r›lmas›n›n ard›ndan çocuklar› Charlie ve Sydney, babalar›n›n yan›na gönderildi. Charlie henüz 10 yafl›nda iken, babas› alkol ba¤›ml›l›¤›

Living ile sinemaya ad›m att›. Bir y›l boyunca 35 filmde rol alan Charlie’nin ünü h›zla yay›ld›. Yazd›¤› ve oynad›¤› 12 filmlik seri komediler de baflar›l› oldu ve sevildi. Kendi film flirketini kurarak sinema filmleri çekmeyi sürdürdü. Filmlerinde bol pantolonu, s›k› bir frak Teknolojik ceketi, melon flapkas›, bastonu, göz makyaj› ve ilerlemenin ve topuklar› birbirine yak›n, makinelerin, iki yana aç›lm›fl ayaklar›yla ak›llara kaz›nan ‘fiarlo’ insanlar› karakterine hayat verdi. yoksullaflt›rmak H›zl› yürüyüflü ‘fiarlo gibi se¤irtmek’ kavram›n› yerine her bireyin dile yerlefltirdi. Sessiz sifaydalanabilece¤i daha nema ile dünyay› kendisimutlu bir hayat sunmas› ne hayran b›rakt›. ‹ngiliz Kraliçesinden flövalye ungerekti¤ini savundu. van› ald›, iki Oscar kazand›. Charlie, filmlerinde her zaman sol görüfle sempati duynedeniyle 37’sinde hayat›n› kaybetti. du¤unu hissettirdi. Kötü yönetim poliAnnesi tedaviden sonra Charlie’nin tikalar›na göndermeler yapt›, filmlek›z kardefliyle birlikte bir bak›mevine yerleflti. Geçirdi¤i zorluklarla dolu yoksul günler yafl› hayli küçük olan Charlie’de, derin izler b›rakt›. Charlie daha sonra aileden gelme yetenek ve al›flkanl›¤›n da etkisiyle tiyatrolarda ve müzikhollerde çal›flmaya bafllad›. On alt› yafl›ndayken bir Sherlock Holmes yap›t› olan West End’de Billy karakterini oynad›. Charlie 24’ündeyken, film yap›mc›s› Mack Sennett taraf›ndan keflfedildi. Hemen ertesi y›l Chaplin da sessiz ve ilk filmi olan Making a gençlik yıllarında 98


BD A⁄USTOS 2012

rinde insan›n tek tiplefltirilmesine, yoksullu¤a, iflçilerin ve fakir halk›n durumuna dikkat çekti. Teknolojik ilerlemenin ve makinelerin, insanlar› yoksullaflt›rmak yerine her bireyin faydalanabilece¤i daha mutlu bir hayat sunmas› gerekti¤ini savundu. Sineman›n ilk dehalar›ndan biri olan Charlie, o dönemin flartlar›yla yap›lan filmlerinde, bugün bile teknik ve kurgu bak›m›ndan insan› flafl›rtan ve hayran b›rakan yöntemler kulland›. Sinema tutkunlar›n›n arkas›ndan s›k s›k “Kim bilir, bugün yafl›yor olsa, neler yapard›?” sorusunu sormas›na neden oldu. Düflüncelerini de filmlerine aç›kça yans›tmas›, bafl›na ifl açsa da pek umurunda olmad›. Charlie Chaplin, bol pantolonu, sıkı bir frak ceketi, Trajikomik anlat›m›yla Na- melon şapkası, bastonu, göz makyajı ve iki yana zi Almanya’s› ile dalga ge- açılmış ayaklarıyla akıllara kazınan ‘Şarlo’ karakteçen The Great Dictator’de rine hayat verdi. izah›n› ezilenlerin kararlar› ve yönetimiyle ülkesini k›r›p silah› olarak kullageçiren diktatör Adenoid Hynkel’i nan Charlie’nin hacanland›rd›. yat›nda, filmler d›Yanl›fll›kla Hitler’in yerine geçen fl›nda da mizah hep Yahudi bir berberi canland›rd›¤› bu vard›. Charlie Chapfilmde, faflizm ve diktatörlü¤e göndermeler yapt›. Sonralar› ise Modern lin’nin benzerleri yar›flmas›na kendiTimes ve bu film nedeniyle ABD’de sinin de kat›larak bu yar›flmada alt›nc› hakk›nda bir karalama kampanyas› ya- olmas›, sinema tarihinin en ilginç olayp›ld›. ABD’den kovulmufl, ancak bu lar› aras›nda yer ald›. Ölümünden sonra naafl› ‹svire’li üykeye tepkisi nedeniyle zaten ABD bir grup taraf›ndan fidye için kaç›r›ld›. vatandafll›¤›n› reddetmiflti.

M

99


BD A⁄USTOS 2012

herkese yetecek kadar yer var. Ve toprak hepimizin ihtiyac›n› karfl›layacak kadar bereketlidir. Yaflam biçimimiz özgürce ve güzel olabilir… Ama biz yolu yitirdik. Açgözlülük insanlar›n ruhunu zehirledi, dünyay› bir nefretle kuflatt›, hepimizi kaz ad›mlar›yla sefaletin ve kan›n içine Charlie Chaplin Büyük Diktatör filminde sürükledi. H›z›m›z› Ancak fidyeciler amaçlar›na ulaflama- art›rd›k ama bunun tutsa¤› olduk. d›, Charlie’nin naafl› 11 hafta sonra Bolluk getiren makineleflme bizi yoksul Geneva Gölü’ünün derinliklerinden k›ld›. Edindi¤imiz bilgiler bizi alayc› ç›kar›l›p tekrar mezar›na defnedildi. yapt›; zekam›z› ise kat› ve ac›mas›z. Çok fazla düflünüyoruz ama çok az flte sineman›n ‘modern pal- hissediyoruz. Makineleflmeden çok yaçosu’ Charlie’nin, 1940 yap›- insanl›¤a muhtac›z. Zekâdan çok iyilik m› Hitler’in faflist politikas›na ve anlay›fla muhtac›z. Bu de¤erler oldokundurdu¤u gelmifl geçmifl madan hayat korkunç olur. Her fleyien iyi filmlerden olan Büyük mizi yitiririz. Uçaklar ve radyo, bizleri birbiriDiktatör’de, miting sahnesindeki, zihinlerde yer eden o final monolu¤u: mize yaklaflt›rd›. Bu bulufllar›n varolufl “Üzgünüm... Ama ben imparator nedeni, do¤alar› gere¤i insan›n içinolmak istemiyorum. Bu benim iflim deki iyili¤i ortaya ç›karmak, evrensel de¤il. Kimseye hükmetmek ya da bo- kardeflli¤i oluflturmak ve hepimizin yun e¤dirmek istemiyorum. Elimden birleflmesini sa¤lamakt›r. fiu anda bile gelirse, herkese yard›m etmek isterim. sesim dünyadaki milyonlarca insana, Yahudi olan, olmayan, zenci ve ya ac› çeken milyonlarca kad›n, erkek ve beyaz... Hepimiz karfl›m›zdakine yar- küçük çocu¤a, suçsuz insanlar› hapse d›m etmek isteriz. ‹nsanlar›n yap›s› atan, iflkence eden bir sistemin kurbanböyledir. Biz birbirimizin mutlulu¤u lar›na ulafl›yor. Beni iflitenlere flunu için yaflamay› isteriz, kötülü¤ü için söylemek istiyorum: Umutsuzlu¤a kap›lmay›n! de¤il. Birbirimizden nefret etmek ve hor görmek istemeyiz. Bu dünyada Üstümüze çöken bela, vahfli bir h›rs›n,

İ 100


BD A⁄USTOS 2012

insanl›¤›n geliflmesinden korkanlar›n olan yine sizlersiniz. duydu¤u ac›n›n bir sonucudur. ‹nsanÖyleyse, demokrasi ad›na haydi lardaki bu nefret duygusu geçecek ve bu gücümüzü kullanal›m, haydi birdiktatörler ölecektir ve halktan ald›k- leflelim… lar› güç, yine halk›n eline geçecektir. Yeni bir dünya için savaflal›m, Son insan ölene kadar, özgürlük asla insanca bir dünya için… Herkese yayok olmayacakt›r. flama flans› verecek, gençlere gelecek, Askerler!.. Kendinizi bu vahflilere yafll›lara güvenlik sa¤layacak bir teslim etmeyin. Sizleri hakir gören ve dünya için savaflal›m. esir eden, hayatlar›n›z› yönetmeye Zalimler de böyle sözler vererek çal›flan, ne yapman›z, ne düflünmeniz, iktidara geldiler. Ama yalan söyledine hissetmeniz gerekti¤ini size emredenlere; sizleri Sizler insans›n›z. bir hayvan terbiye eder gibi flartland›r›p topun Kalbiniz insanl›k a¤z›na sürenlere boyun sevgisiyle dolup e¤meyin. Bu do¤a d›fl›, makine kafal›, makine taflmaktad›r. kalpli adamlara boyun Nefret etmeyin! e¤meyin... Sizler birer makine de¤ilsiniz! Sizler Yaln›zca hayvan de¤ilsiniz! Sizler sevilmeyenler nefret insans›n›z. Kalbiniz insanl›k sevgisiyle dolup eder. Sevilmeyenler ve taflmaktad›r. Nefret etmedo¤aya ayk›r› olanlar yin! Yaln›zca sevilmeyenler nefret eder. Sevilmeyenler ve do¤aya ayk›r› olanlar… (...) ler! Sözlerini tutmuyorlar. Hiçbir zaman da tutmayacaklar! Diktatörler t. Luke ‹ncili’nin on ye- kendilerini özgürlefltirir ama halk› dinci bölümünde flunlar ya- esarete mahkûm ederler. z›l›d›r: Cennet insanlar›n Haydi, flimdi bu sözleri tutmak, içindedir. Tek bir insan ya dünyay› özgürlefltirmek için savada bir zümrenin de¤il, tüm flal›m, ulusal s›n›rlar olmadan yaflayainsanlar›n içinde, sizin içinizdedir. bilmek için, h›rstan, nefretten ve hoflGüce siz insanlar sahipsiniz. Makine- görüsüzlükten kendimizi ar›nd›rmak leri yapacak güce, mutlulu¤u yarata- için… Sa¤duyulu bir dünya için savacak güce, bu hayat› özgür ve güzel k›- flal›m. Bilimin ve geliflmenin bütün lacak güce sizler sahipsiniz. Bu hayat› insanl›¤a mutluluk getirece¤i bir dünola¤anüstü bir maceraya çevirecek ya için savaflal›m. (...) •

S

101


BD A⁄USTOS 2012

Uygarlığı belirleyen ölçü

4 feet, 8.5 inç Yazan: SEBAHAT ÖNEN

n üst düzeydeki geliflme-

E

nin simgesi uzay meki¤i, uzaya gidifl dönüfl yolculu¤unu me¤er, iki bin y›l önce Roma ‹mparatorlu¤u’nda saptanan bir ölçü sayesinde, yapabilmifl. Bu ölçü, “iki at poposunun geniflli¤i” ölçüsüdür. Roma ‹mparatorlu¤u’nda at arabalar› için yol yapmak gereksinimi duyuldu¤unda yetkililer, yol geniflli¤inin ne kadar olmas› konusunu tart›flm›fl, sonunda yüzy›llar boyu dünyay› etkileyecek bir ölçü bulmufllard›. Bu ölçü, bir arabay› çeken iki at›n yanyana geldiklerinde popolar›n›n ölçüsü olan 4 feet 8,5 inç olarak saptanm›flt››. 2 bin y›l önce kullan›lan bu ölçü, daha sonra savafllarda araçlar›n rahatl›kla geçebilece¤i yollarda ve rayl› ulafl›m araçlar›nda da kullan›lm›flt›. ‹ngilizler, tramvay ve tren yollar›nda kulland›klar› bu ölçüyü daha sonraki y›llarda ABD'ye tafl›m›fllar, yol ve raylar›, kendi ülkelerinde uygulad›klar› genifllikte infla

102

etmifller, zorunlu olarak ayn› ölçü tünellerin yap›m›nda da kullan›lm›flt›. Teknoloji uzay aflamas›na geldi¤inde, önemli bir sorunla karfl›laflt›. Uzay araçlar›n›n yak›t depolar›n›n nakli için tren gerekiyordu. Depolar›n tünellerden geçebilmeleri için, 4 feet 8,5 inç genifllik ölçüsünde üretilmeleri gerekiyordu. Araç yap›m teknolojisindeki en üst düzeydeki geliflmenin simgesi uzay meki¤i üretilirken, iki bin y›l önce saptanan bu ölçüye göre üretim, mühendislerin karfl›s›na “olmazsa olmaz” bir kural olarak ç›km›flt›.

u tümce sizin kula¤›n›za da “neler oluyor bu dünyada” dedirtecek denli ilginç gelmiyor mu? “Araç yap›m teknolojisindeki en üst düzeydeki geliflmenin simgesi uzay meki¤inin yap›m›nda, Romal›lar›n iki bin y›l önce bulduklar› 'iki at›n poposunun genifllik ölçüsü' esas al›nm›flt›r!”


BELGESELC‹N‹N GÖZÜYLE Çetin ‹mir

Tralleis Antik Kenti (Ayd›n)

T

ralleis Antik Kenti

bugünkü Ayd›n ilinin hemen kuzeyinde, Kestane Da¤›n›n (Mesogis) güney eteklerinde, Büyük Menderes ovas›na hakim bir noktada kurulmufltur. 103


BD A⁄USTOS 2012

T

ralleis antik kenti

dünyan›n en eski ve büyük antik kentleri aras›nda yer al›yor Efes’in ard›ndan gelir ama yerleflim itibari ile Efes antik kentinden daha büyüktür. Uygun iklim koflullar›, do¤al savunmas›, verimli ve sulak topraklar› sayesinde antikça¤›n güçlü kentlerinden biri olmufltur. Kaz› çal›flmalar› hala devam etti¤i için kentin tüm yap›lar› henüz gün ›fl›¤›na ç›kamam›flt›r. Roma ile Seleukoslar aras›ndaki savaflta Roma’ya karfl› tav›r alan kent, Bergama Krall›¤›'na ba¤lanm›fl ve Cam atölyesi ve f›r›n

104

Tralleis ad›n› alm›fl ve M.Ö. 189-133 y›llar› aras›ndaki birçok Asya kentleri gibi Tralleis için de huzur ve bar›fl dönemi olmufltur. Antik Ça¤ yazarlar› o dönemin zengin ve önemli kentleri aras›nda Tralleis kentini de sayarlar. Kentin ticaret yollar› üzerinde yer almas›, co¤rafi konumu ve bereketli Menderes havzas›na sahip olmas› bu kadar zenginleflmesine olanak sa¤lam›flt›r. Amazon savaflç›lar›ndan Tralla'

n›n kenti kurdu¤u rivayet edilir. Fakat yap›lan araflt›rmalar sonucunda kentin Dor Göçleri s›ras›nda yurtlar›ndan olan barbar Trakyal› Tralleisliler taraf›ndan kuruldu¤u saptanm›flt›r. Kentin eski dönemleri hakk›nda pek fazla bilgi yoktur. Perslerin M. Ö. 546 y›l›nda Lidya'l›lar› yenilgiye u¤rat›p Anadolu'nun tamam›na hâkim olmalar›n›n ard›ndan Tralleis Bat› Anadolu'da kurulan Karia Satrapl›¤›na (valili¤i) ba¤l› bir merkez haline gelmifltir. M. Ö. 334 y›l›nda Makedonya Kral› Büyük ‹skender'in Perslileri yenilgiye u¤ratarak Anadolu'ya girmesiyle beraber kent gönüllü olarak Makedonyal›lar›n egemenli¤i alt›na girmifltir.


BD A⁄USTOS 2012

Trailles dönemi sikkeleri M.Ö. 188 - M.Ö. 133 y›llar› aras›nda Tralleis kenti Bergama Krall›¤›'na ba¤l› olarak kalm›flt›r. Bergama Krall›¤›’na ba¤l› oldu¤u bu dönemde en parlak dönemini yaflam›flt›r. Bu dönemde ekonomik anlamda da rahatlam›fl, çok iyi nitelikli ve kaliteli cistophor olarak adland›r›lan sikkeler basmaya bafllam›flt›r. Son Bergama kral› olan III. Attalos'un vasiyeti olarak bütün Bergama Krall›¤› topraklar›n› Roma ‹mparatorlu¤u'na b›rakmas› sonucunda Tralleis M.Ö. 129 y›l›nda Asya Eyaletine ba¤lanarak prokonsüllerce (yetkili vali) yönetilmeye bafllanm›flt›r.

Roma ‹mparatoru Augustus Döneminde M. Ö. 26 y›l›nda yaflanan büyük depremde Tralleis kenti çok büyük bir tahribata u¤ram›flt›r. ‹mparator Augustus kentin tekrar infla edilmesi için büyük yard›mda bulunmufl ve kentin ad› Augustus'a olan minnettarl›¤› göstermek için Caesara olarak de¤ifltirilmifl ve Roma ‹mparatoru Traianus dönemine kadar kentin ad› Caesara olarak kalm›flt›r.

K

ent hakk›ndaki ilk bilgiler Anadolu'yu 19. yüzy›lda dolaflm›fl olan Bat›l› gezginler taraf›ndan verilir. Tralleis'i ziyaret eden ilk gezginlerden olan Frans›z Charles Texier Osmanl› döneminde, antik kentin yap› malzemesinin tafl oca¤› olarak kullan›ld›¤› için tahrip edildi¤inden bahsetmektedir. Detayl› araflt›rmalardan birisi O.

Tralleis kaz› çal›flmalar›

105


BD A⁄USTOS 2012

Rayet ile A. Thomas taraf›ndan yap›lan çal›flmad›r. O. Rayet ve A. Thomas bu çal›flmalar›nda Tralleis'in tarihi hakk›nda ayr›nt›l› bilgiler vermifller, Kentte bulunmufl heykelt›rafll›k eserlerini ve mimari parçalar› da inceleyerek, bütün eski kaynaklar› saptamaya çal›flm›fllard›r. ‹lk kaz› çal›flmalar› 1888 y›l›nda

C. Humann ve W. Dörpfeld taraf›ndan yap›lm›fl, 1 Ekim 1888 de bafllayan kaz› çal›flmalar› befl hafta boyunca devam etmifl ve ilk olarak cimnazyum, tiyatro ve çevresinde bafllat›lan kaz› çal›flmalar›na daha sonraki haftalarda stadyum ve tiyatronun çevresinde gerçeklefltirilmifltir.

Prof. Dr. Abdullah Yaylal› Kentte uzun süre ara verilen kaz› çal›flmalar› 1996-2002 y›llar› aras›nda devam etmifl, Adnan Menderes Üniversitesi Arkeoloji Bölüm Baflkan› Prof. Dr. Abdullah Yaylal› baflkanl›¤›nda 2006 y›l›nda tekrar bafllam›flt›r. C‹MNAZYUM

Cimnazyum’lar kelime olarak ç›plak 106

Cimnazyum anlam›na gelen Gymnos'tan türemifllerdir. Bunun sebebi Yunanlar›n ç›plak olarak spor yapmalar›d›r. Cimnazyum kiflinin fiziksel ve zihinsel olarak geliflimini sa¤lamak için yap›lm›fl spor tesisleridir. Roma ‹mparatorluk Döneminde cimnazyumlarda bir tak›m de¤iflikliklere gidilerek Romal›lar›n hamam yap›s› ile birlefltirilmifl, böylece Tralleis'te de karfl›m›za ç›kan Hamam-Cimnazyum karmafl›k yap›lar› oluflmufltur. Halk›n "Üçgözler" olarak adland›rd›¤› an›tsal boyutlardaki Hamam- Cimnazyum yap›s›, bat›-do¤u do¤rultusunda infla edilmifl, yaklafl›k olarak 25.000 metrekarelik bir alan› kaplamaktad›r. Yap› kompleksinin an›tsal boyutlarda olmas› tamamen imparatorluk gelene¤i ile ilgilidir. ROMA KONUT ALANI

Roma Villas›, cimnazyum yap› kompleksinin 150 m. bat›s›nda yer al›r. Do¤u-bat› yönünde uzanan Roma ve Bizans Döneminde kullan›lan ana caddenin güneyinde konuflland›r›lm›flt›r.


BD A⁄USTOS 2012

Yan yana dizilmifl odalardan oluflan, mozaik salonlu, avlulu ve su havuzuna sahip villa yak›n Roma ‹mparatorluk Dönemine tarihlenmektedir. T‹YATRO

Tiyatrolarda dinsel törenler, tragedya ve komedya türü oyunlar sergilenmektedir. Yaklafl›k 10.000 kiflinin gösterileri rahatl›kla izleyebilece¤i büyüklükte yap›lm›fl olan Tralleis Tiyatrosu Akropolis tepesinin güney ete¤inde e¤imden yararlan›larak infla edilmifltir. Ünlü Romal› mimar Viruvius De Architectura isimli mimarl›k üzerine yazd›¤› kitab›n›n bir bölümünde Tralleis Tiyatrosundan bahsetmektedir. Alabandal› Apatourios isimli bir ressam›n "Halk Meclisi" olarak da adland›r›lan ve temsillerin sergilendi¤i Tralleis Tiyatrosunun sahne binas›n› ustaca boyad›¤›ndan bahsetmektedir. Yap›m›ndan bir süre sonra bu boyal› sahne binas› modas›n› yitirmifl, yerine mermer malzeme kullan›larak

zengin kabartmal› mimari ve heykelt›rafll›k eserleriyle dekore edilmifl, gösteriflli bir sahne binas› yap›lm›flt›r. Tiyatroda sahne temsillerinin yan› s›ra halk toplant›lar› da yap›l›rd›. Roma Döneminde yap›lm›fl benzer tiyatro örneklerinin ›fl›¤›nda Tralleis Tiyatrosu M. S. 50 y›l›na tarihlenmektedir. KANAL‹ZASYON (veya Askeri Depo)

Kanalizasyon sistemi oldu¤u düflünülen yap›n›n girifl k›sm› cimnazyumun 300 m do¤usunda yer almaktad›r. Askeri depo veya s›¤›nak oldu¤u da di¤er görüfllerde yer al›r. Üç katl› an›tsal bir yap›n›n birinci kat› (M. Ö. 30030) yap›lm›fl, daha sonralar› ikinci ve üçüncü katlar da eklenerek yap›n›n güçlendirilmesi sa¤lanm›flt›r. Ana kayan›n oyulmas›yla yap›lan bu tüneller, tavan üzerindeki yükü hafifletmek amac›yla k›vr›mlar yaparak ilerletilmifltir. Do¤al yap›n›n zay›f oldu¤u, çökme tehlikesi olabilecek yerlerde duvarlar örülerek yap› sa¤lamlaflt›r›l-

Kanalizasyon 107


BD A⁄USTOS 2012

m›flt›r. Tünel yüksekli¤i konusunda belli bir standart yoktur. Tüneller baz› yerlerde 9 m. baz› yerlerde 4 m. yüksekli¤indedir. Tünellerde belirli aral›klarda kap›lar ve savunma setleri yap›lm›flt›r. Hava dolafl›m›n›n sa¤lanmas› için, belirli aral›klarla havaland›rma bacalar› aç›lm›flt›r. STADYUM

Antik Ça¤da kentlerin en önemli mimari yap›lar›ndan birisi hiç kuflkusuz stadyumlard›. Antik Ça¤daki stadyumlar; atletizm ve spor müsabakalar›n›n yap›ld›¤› alan ve bu alan› Askeri Depo çevreleyen seyirci basamaklar›ndan oluflan karmafl›k yap›lard›r. Stadyum kelimesi eski ça¤lardan günümüze kadar de¤iflime u¤ramadan kalm›fl sözcüklerden biridir. AGORA

Ayd›n Müzesi

Agoralar kentlerin merkezinde yer alan yurttafllar›n politik, dini, ticari ve kenti ilgilendiren her türlü konuda konuflup tart›flt›klar› pazar yerleridir. Düz ve genifl bir alan ile bu alan› çevreleyen karmafl›k yap›lardan oluflur. Kaz› alan›nda bulunmufl eski tak›, toprak kap, minik heykeller, saklama kaplar›, çok amaçl› sürahi, vazo, kandil ve günlük kullan›ma yönelik eflyalar Ayd›n Müzesi’nde sergilenmektedir. • cetinimir@butundunya.com.tr

108


ORTAM Suat Türker

Tribünlere K›rm›z› Kart Gösteren

Göçmen Hakem TR‹BÜNLERDE k›yamet kopuyordu. Kavga ha ç›kt›, ha ç›kacak. Sahadaki sert futbol, sonunda tribünlere sirayet etmiflti. Seyirciler, avazlar› ç›kt›¤› kadar ba¤›r›yorlard›.

A

ya¤a kalk›p itiflenlere arkadafllar› engel olmaya çal›fl›yordu. Gök gürültüsünü and›ran sesler aras›nda duyulan sadece, "Yuuhhh!"sesleriydi. Müthifl bir kargafla yaflan›yordu. Lig öncesi haz›rl›k karfl›laflmas› oldu¤undan pek fazla güvenlik görevlisi de yoktu statta. Hakem so¤ukkanl›l›¤›n› kaybetmedi. Maç› durdurdu. Güvenli ad›mlarla rap rap yürüyerek kapal› tribünün önüne geldi. Sol üst cebinden ç›kartt›¤› k›rm›z› kart›, sa¤ elinin parmaklar› aras›na ald›. Dirse¤ini dik aç› durumuna getirdi. K›rm›z› kart› f›rlat›rm›fl 109


BD A⁄USTOS 2012

"Kim bu hakem?" Maç sakin bir hava içinde sona erdi. Tak›mlar berabere kalm›fllard›. Saha kenar›nda gazeteciler, merakl›lar toplanm›fllard›. Hakemi bekliyorlard›. Hakem Nuri k›sa konufltu: "Babam olsa dinlemem. Kurallara uymayana k›rm›z› kart› gösteririm. Futbol maçlar›nda olaylar›n ç›kmas› önlenmek isteniyorsa seyirciler de k›rm›z› kart görmelidir." Ertesi gün Alman gazetelerinde, Hakem Nuri'nin tribünlere k›rm›z› kart göstermesi olay›, kocaman foto¤raflar›yla yer al›yordu. Televizyonda görüntüler yay›nland›. ***

"Tribündekiler... Al›n sizlere k›rm›z› kart. Atar›m d›flar› haaa!.."

gibi elini ileri uzatt›. Tribündeki seyircilerin karfl›s›nda heykel gibi öyle durdu. Sesler kesilene kadar bekledi. "Tribündekiler... Al›n sizlere k›rm›z› kart. Atar›m d›flar› haaa!.." diye ba¤›rd›. Kart› cebine koydu. Ayn› asker ad›mlar›yla rakip taraftar›n topland›¤› aç›k tribüne yürüdü. Onlar da k›rm›z› kart gördüler. "Bu da size! " Kafalar›na atarcas›na gösterdi kart›. Tribünlerde önce büyük bir sessizlik oldu. Herkes flafl›rm›flt›. Duralad›lar. Sonra kahkahalar aras›nda bir alk›fl sesi duyuldu. Seyirciler gülüyordu. Baz›lar› kas›klar›n› tutarak gülme krizi geçiriyordu. Belki de dünya'da ilk kez, futbol seyircisi k›rm›z› kart görüyordu. Sinirlilik kaybolmufltu. Biraz önce itiflip kak›flanlar, nefle içinde birbirlerine soruyorlard›. 110

T

ürkiye’den gelen ünlü bir

tak›m Köln'de haz›rl›k maç› yapacakt›. Rakibi de Alman amatör liginden iddial› bir semt tak›m›yd›. Oyuncular› da taraftarlar› da çok h›rsl›yd›. Organizasyon berbat, hakem kadrosu eksikti. Orta hakem gelmemiflti ve maç bafllayam›yordu. Seyirci protestoya bafllam›flt› bile. Sahada anons duyuldu: "Acele hakem aran›yor. Hakemlik yapan bir arkadafl›m›z organizasyona gelsin." Hakem aran›r da bulunmaz m›? Almanya'daki göçmen toplumunda Allah'a flükür hiç eksi¤imiz yoktur. Hakem'i, doktoru, mühendisi, tedarik-


BD A⁄USTOS 2012

çisi, otomobil yar›flç›s› bile vard›r...

N

uri saha kenar›nda

göründü. Asker ad›mlar›yla yürüdü. Hakem kadrosundaki yerini ald›. K›yafeti biraz komik görünüyordu. Siyah pantolon, alt›nda da rugan ayakkab›. Üzerinde ise bir sucuk fabrikas›n›n reklam olarak da¤›tt›¤› forma vard›. Bunu da sahadaki yedek futbolculardan birinden alm›flt›. Maç› bafllatman›n sevinci içinde yan›ndakilere aç›klad›: "Böyle acil durumlarda k›yafet önemli de¤ildir. Siz o kiflinin yapaca¤› göreve bak›n." Maç bafllad›. Hakem Nuri, topun sihrine kap›lm›fl, bir afla¤›, bir yukar› koflup duruyor. Top neredeyse Nuri orada. Her düdük çal›fltan sonra da, 'haz›r ola' geçiyor ve bafl›yla tribünleri selaml›yordu. Maç Nuri'nin tribünlere k›rm›z› kart göstermesi sayesinde olays›z bitti. Nuri aceleyle giysilerini ç›kartm›fl saha kenar›nda birine vermiflti. Maç sonras›nda, özenle seçti¤i ipek kravat›n›, gömle¤ini, yeni ald›¤› pahal› kaza¤›n› emanet etti¤i adam› çok arad›, ama bulamad›. Adam tüymüfltü. Olsun. Hiç üzülmedi. Arabas›na atletle bindi

evine sahadaki giysileriyle gitti. *** Gazeteciler Nuri ile uzun bir söylefli yapt›lar. ‹lk sorular› biraz esprili oldu: "Siz gerçek bir hakem misiniz?" Nuri bu soruya öfkelenmiflti ama belli etmedi. Elini cebine att›. Hakemlik lisans›n› ç›kar›p gösterdi. "Ben Türkiye'de de hakemlik yapt›m. Oradan da lisans›m var. Buraya gelince aç›lan tüm kurs ve seminerlere kat›l›p aln›m›n ak›yla bu lisans› ald›m. Bana burada amatör küme maçlar›n› veriyorlar. Futbolu çok iyi bilirim. Daha önemlisi futbol seyircisini tan›r›m.

Sahadaki tek otorite hakemdir. Seyirciye de hükmeder. Kardeflim, b›rak›n flimdi futbol seyircisini, insan kendi yaflam›nda da k›rm›z› kart göstermesini bilmeli.

111


BD A⁄USTOS 2012

"Bofl zamanlar›mda da aylakl›k yapm›yorum. Köln kentinin duvarlar›na afifl, ilan yap›flt›r›yorum."

Futbol, oyuncusu ve seyircisiyle bir bütündür. Hakem tribünlerin de hakemidir. F‹FA bunu duysun." "Seyircilere k›rm›z› kart gösterdiniz. Bu nereden akl›n›za geldi." "Dedim ya... Sahadaki tek otorite hakemdir. Seyirciye de hükmeder. Kardeflim, b›rak›n flimdi futbol seyircisini, insan kendi yaflam›nda da k›rm›z› kart göstermesini bilmeli. Ben kendi kendime bile k›rm›z› kart gösteririm. Örne¤in ilk kar›m, ‹yi bir ailenin k›z›yd›. Okumufl bilgili bir kad›nd›. Ama eve geliyorum. Evde yok. Kumara, konkene gitmifl. Sofra haz›r de¤il. Alt› ay dayanabildim. Hemen k›rm›z› kart gösterdim ona. Yani boflad›m. Gençli¤imde afl›k oldu¤um bir k›z vard›. Çok çiklet çi¤niyordu. Küfürlü konufluyordu. Uyard›m, dinlemedi. O da k›rm›z› kart gördü. Yani, aflk›ma dahi k›rm›z› kart gösterdim. Onu gönlümden att›m. 112

Sepetledim. "Baflka kimlere k›rm›z› kart gösterdiniz ? "Say›lar› çoktur. ‹fl yerimde bir usta bafl› vard›. Ukalan›n biri. Üstelik de yabanc›lara iyi gözle bakm›yordu. Bir gün sabr›m› tüketti, ona da k›rm›z› kart gösterdim." "O nas›l oldu. Adam› iflten mi att›n›z?" "Hay›r ben iflten ayr›ld›m. Baflka ifl buldum." "K›rm›z› kart sisteminizde baflar›s›zl›¤a u¤rad›¤›n›z oldu mu?" "Oldu. Ah Otto ah... Hâlâ k›rm›z› kart›n ne demek oldu¤unu anlamad›." "Otto kim?" "Ben o adam›n ismini bilmiyorum. Ama o benim ad›m› biliyor. Ben de ona Otto ad›n› takt›m. Efendim, ben her zaman iki, üç iflte çal›fl›r›m. Masraf›m a¤›rd›r. Üç


BD A⁄USTOS 2012

çocuk babas›y›m üçü de çok iyi okuyorlar. Kar›m da çal›flm›yor. Evde var befl nüfus. Tek iflte çal›flsam darl›¤a düfleriz. Bofl zamanlar›mda da aylakl›k yapm›yorum. Köln kentinin duvarlar›na afifl, ilan yap›flt›r›yorum." "Nas›l ilanlar?" "Her çeflit ilan. Bu kentin duvarlar›n› benden iyi bilen yoktur. Nereye afifl yap›flt›r›l›r, nereye yap›flt›r›lmaz ben bilirim. Alman kanunlar› bazen çok serttir. Buna uymak gerekir." "Otto ne yap›yor?" "Otto denilen adam tekerlekli sakat arabas›nda dolafl›yor. Gariban›n teki. Ama gel gör ki haddini bilmiyor. Soka¤›n bafl›nda beni gözlüyor. Yap›flt›rd›¤›m ilanlar› söküp y›rt›yor. Islah olmaz bir yabanc› düflman›." Cebinden foto¤raflar ç›kart›p gösterdi. Foto¤raflarda Otto ilanlar› y›rtarken görülüyordu. Nuri k›zg›nl›kla konuflmas›n› sürdürdü. "Adam sakat. Aya¤a kalkamad›¤› için ucu çivili bir sopa yapt›rm›fl. Oturdu¤u yerden sopay› uzat›p ilan› y›rt›yor. Savc›l›¤a bile flikayet ettim. Bu foto¤raflar› delil olarak verdim. Bir fley yapamad›lar. Çünkü adam›n hem vücudu, hem de beyni sakat. Sa¤lam taraf› yok."

A

rd›ndan, k›rm›z› kart›n

felsefi tan›m›n› da yaparak onlara nasihat verdi: "K›rm›z› kart yaflamda da bir semboldür. Birisine dostum dersiniz. Ama o adam öyle numaralar yapar ki dost de¤il düflman oldu¤unu anlars›n›z. Bile, bile nezaketen bu iliflkinizi sürdürürsünüz. Ben de öyle

sümük gibi iki yüzlü iliflkiler, dostlar yok. Hainli¤ini anlad›m m› ona hemen bir k›rm›z› kart gösteririm. Dünya'da ne kadar pislik varsa onlara 'dur' diyen ve daha sonra da çöpe atan bir semboldür k›rm›z› kart. Tavsiye ederim sizler de yaflam›n›zda k›rm›z› kart kullan›n." *** ötü haber çabuk duyuldu. Nuri'yi hastaneye kald›rd›lar. Durumu a¤›r. Ziyarete gelenleri yine nefleyle karfl›l›yordu. Ama halsiz, ama süzülmüfl, sararm›flt›. Söylememifller ama o anlam›fl. Kanser. Yaflam süresi say›l›. Art›k buna da ald›rd›¤› yok. Kendini ölüme al›flt›rmaya çal›fl›yor. Kim al›fl›r, hofl karfl›lar ölümü Nuri'den baflka. Gelenler de Onu güldürmek için espri yap›yorlard›. "Tribünlere gösterdi¤in gibi hastal›¤a da bir k›rm›z› kart göster. At vücudundan." Ac› ac› gülümseyip onlara laf yetifltiriyordu: "Ben ecel kadar h›zl› k›rm›z› kart gösteremem ki. Kaderin k›rm›z› kart› bu. Türkiye'den buraya göç ettik. fiimdi de dönüflü olmayan bir dünyaya göç etmeye haz›rlan›yorum. Zorunlu göç flimdi bafll›yor." Hakem Nuri'yi kaybettik. Göçmenler aras›nda az rastlanan renkli kiflilerden biriydi. Cenazesi çok kalabal›kt›. Tekerlikli iskemlesiyle Otto bile gelmiflti cami avlusuna. Otto üzgündü: "Ben flimdi kimin ilanlar›n› y›rtaca¤›m." diyerek gözlerini bofl duvarlarda gezdiriyordu. •

K

suatturker@butundunya.com.tr 113


BD A⁄USTOS 2012

Kim Kimdi? Yazan: SABR‹YE AfiIR

Geçmiflten günümüze iz b›rakm›fl ünlüler ve k›sa yaflam öyküleri...

İ

stanbul do¤umlu genç adam,

muhasebat müdürü bir baban›n, müzik ve edebiyatla ilgili bir annenin o¤luydu. Önce babas›n›, ard›ndan annesini kaybetti ve kolejdeki ö¤renimini yar›da b›rakt›. A¤abeyinin deste¤iyle sanata olan ilgisini resim, karikatür ve yaz›n alan›nda kendisini gelifltirerek de¤erlendirdi. Dönemin gazete ve dergilerinde çizim ve yaz›lar› yer ald›. Naz›m Hikmet’in iki kitab› için kapak çizdi ve kendini çok genç yaflta ‘ressam’ olarak kabul

114

ettirdi. Atatürk’ü konu alan, çizgilerle süslü röportaj› ile Atatürk’ün de be¤enisini kazand›. Türkiye’ye gelen Sovyetler Birli¤i'nin ünlü yönetmenlerin-


BD A⁄USTOS 2012

den Sergey Yutkeviç de onun resimlerinden etkilendi. Yutkeviç'in filmini izleyen Atatürk, kendisinden bir Türk gencini yetifltirmesine olanak olup olmad›¤›n› sormufltu. Böylece Yutkeviç, genç adam›n dekoratör ve ressam olarak çal›flmak üzere kendisiyle SSCB' ye gelmesini istedi. 3 y›l SSCB’de sinema alan›nda da kendini gelifltirdi. Bafllang›çta Picasso'nun etkisinde kalan sanatç›, daha sonralar› yap›tlar›nda özgün ve yerel bir senteze ulaflt›. Çizgi ve yaz›lar›yla halktan yana, gerçekçi bir sanat görüflünü savundu. Siyasi görüflleri nedeniyle kendi ülkesinde oradan oraya sürgün edildi, yazd›¤› oyun ve senaryo yasakland›. Bir süre tiroit kanseriyle mücadele eden, Türk resminin öncülerinden, karikatürist, yazar ve film yönetmeni bu çok yönlü adam, Naz›m Hikmet’in “Mutlulu¤un resmini yapabilir misin?” diye sordu¤u Abidin Dino idi…

bitümen denilen ›fl›¤a duyarl› bir maddeyle kapl›yd›. Biraz bulan›k olan görüntünün oluflmas› için 8 saat beklemek gerekiyordu. Bir yaz günü, sekiz

Uzun süren araflt›rmalar› s›ras›nda, tarihteki ilk kal›c› foto¤raf› çekmeyi baflarm›flt›.

Z

engin bir avukat baban›n dört çocu¤undan birisi olan bu genç Frans›z, bilim ve deney metotlar›n› ö¤rendi¤i kolejde baflar›l› oldu ve sonradan bu kolejde profesör olarak çal›flt›. Napolyon’un ordusunda kurmay subay olarak görev yapt›. Nice bölgesinin sorumlusuydu ancak bir rahats›zl›k geçirince, ordudan istifa edip kardefliyle birlikte bilimsel araflt›rmalara yöneldi. Uzun süren çal›flmalar› s›ras›nda, tarihteki ilk kal›c› foto¤raf› çekmeyi baflard›. Karakutu kullanarak görüntüyü kurflun-kalay alafl›m› özel bir plakaya düflürmüfltü. Plaka,

saat boyunca plakaya pozitif olarak pozlad›¤› bu görüntünün ad› ‘La Gras’ ta pencereden görünüm’dü. Arkadafl› Louis Daguerre ile birlikte dört y›l boyunca bu icat üzerinde çal›flt›. Di¤er yandan, içten yanmal› motor yapmay› baflard›. Sistemin ad› ‘Marly Makinesi’ydi. Tarihteki ilk bisiklet konular›na yo¤unlaflt› ve ‘tekerlekli bisiklet’i gelifltirdi. O dönemde ad› ‘Fast Foot (H›zl› ayak)’ olarak an›ld›. Foto¤raf›n mucidi bu adam, araflt›rmalar›nda ona yard›m eden kardefli, ifl nedeniyle gitti¤i ‹ngiltere’de ailenin hemen hemen tüm servetini çarçur ettikten sonra akl›n› kaybederek yaflam›n› yitirdi¤i için maddi olanaks›zl›klar içerisindeydi. Öncülük etti¤i çal›flmalar Louis Daguerre taraf›ndan sürdürüldü. Diyafram 115


BD A⁄USTOS 2012

ve körü¤ün de öncüsü olan bu Frans›z mucit Joseph Nicép-hore Niépce’ydi.

G

üzel k›z, Hollandal› ba-

rones bir anneyle, zengin bir ‹ngiliz bankac›n›n çocu¤uydu. Anne ve babas›, o henüz bir yafl›ndayken bofland› ve annesinin yan›nda kald›¤›ndan babas›n› bir daha göremedi. 10 yafl›ndayken annesi baflka biriyle evlendi ve yeni babas› ile birlikte Nazi iflgali alt›ndaki Hollanda'ya göç etmek zorunda kald›. Savafl›n ve bask›n›n yaratt›¤› yokluk ve ac›larla dolu bu dönemde, oldukça zor bir çocukluk ve gençlik geçirdi. Hep sinemaya karfl› büyük bir ilgisi vard›. Hemen her hayali oyuncu olmak üzerineydi. Savafl›n bitmesinden sonra Londra’da bir bale okuluna yaz›ld› ve bir süre sonra modellik yapmaya bafllad›. Çocuklu¤undan itibaren içinde besledi¤i bafl balerin olma hayaline ulaflamam›fl olsa da, modellik ve dansç›l›¤a yönelerek kendisine bambaflka bir yol çizmiflti. Bir kabarede dans ederken, henüz 22’ sinde ayn› y›l içinde dört filmde birden rol ald›. Yetene¤i ve çal›flkanl›¤›yla

116

be¤eni kazand› ve ona oyunculuk kap›lar› iyiden iyiye aç›ld›. fi›mar›k bir duruflu oldu¤u söylenirdi. Ama en gözde oldu¤u zamanlarda bile hep sade ve mütevaz› kald›. Her rolün içine eksiksizce s›zabiliyor, o karakter oluyordu. H›zl› bir yükselifl yakalad›, onlarca baflar›l› filmde rol ald›. Aralar›nda iki Alt›n Küre’nin de bulundu¤u say›s›z ödül ald›. Yaln›zca güzel ve yetenekli bir oyuncu de¤il ayn› zamanda zarif bir han›mefendiydi. Ölümüne kadar 13 y›l boyunca ‹yi Niyet Elçisi olarak tüm dünyada yard›m çal›flmalar› yapan, ‘zarafetin simgesi’ bu aktris Audrey Hepburn’dü...

B

u yak›fl›kl› çocuk, Band›rma’da, K›r›m göçmeni bir ailenin çocu¤u olarak dünyaya geldi. Annesinin söyledi¤ine göre, daha ilk yürümesinde, annesine çiçek niyetine bir yaprak götürdü. Küçük çocu¤un, yaflam›na yön verecek mücadelesinin bu olaca¤›, o zaman kimin akl›na gelebilirdi? Liseyi bitirdikten sonra ailesinin triko-örme iflinin bafl›na geçip, onu ülkenin en baflar›l› sanayi kurulufllar›ndan biri haline getirdi. Do¤a sevgisi gençlik y›llar›nda bafllad›. Konforlu evinden ayr›l›p, çevre köylere gider ve hasat zaman› köylüye yard›m ederdi. Sanayici olmak de¤il, edebiyatla ilgilenip kalan zaman›n› da do¤ayla iç içe geçirmeyi hayal ediyordu. Uzun süre babas›n›n iflini aln›n›n ak›yla sürdürdü,


BD A⁄USTOS 2012

hatta gün geçtikçe iflleri büyüttü. Sonra bir k›r›lma noktas› oldu. Bir gün ifligücü o¤luna devrederek büyük hayalini gerçeklefltirdi: Kendini do¤aya adad›. Bir yandan botanik konusunda kendini gelifltirdi, di¤er yandan ülkeyi dolaflt›. Yalova’da 14 bin tür bitkinin bulundu¤u Türkiye’nin ilk özel arboretumunu kurdu ve gelifltirdi. 20 y›l önce de Türkiye Erozyonla Mücadele, A¤açland›rma ve Do¤al Varl›klar› Koruma Vakf› (TEMA)’n› kurdu. Çevre çal›flmalar›nda liderlik üstlendi. Belki de onu en iyi ifade eden sözlerden birisini Worldwatch Enstitüsü Baflkan› Lester Brown söylemiflti: “E¤er günün birinde bir çevre azizi olacaksa, bu s›fat› alacak ilk kifli Hayrettin Karaca olacakt›r.”

Latince, Yunanca ve Frans›zca ö¤rendi ve 9 yafl›na bile girmeden Eton Koleji' ne gönderildi. On bir yafl›na geldi¤inde Avrupa'n›n bafll›ca bilim ve kültür merkezlerini gezme ve tan›ma olana¤› buldu. On dört yafl›nda ‹talya'ya gitti. Burada Galileo'nun çal›flmalar›n› incelemeye koyuldu. Sonunda öylesine büyülendi ki, ‹ngiltere'ye döndü¤ünde yaflam plân› çizilmifl, hedefi belirlenmiflti; delikanl› için bundan böyle yaflam bilime verildi¤i ölçüde anlaml›yd›. ‹ngiltere’ye döndükten sonra kendini bilimsel araflt›rmalara adad›. Onun yaflad›¤› dönemde elementlerin say›s› bilinmemesine karfl›n elementler üze-

B›rakt›¤› dünya, olgusal deneye, ussal ve elefltirel düflünmeye, do¤al güçleri anlama ve denetlemeye yönelen bir dünya olmufltu.

İ

nanman›n s›n›rlar›n› zorlayan bir yaflam öyküsü… Bu ‹rlandal› adam, ailesinin on dördüncü çocu¤uydu. Do¤ar do¤maz “anne” diye a¤lad›, 6 ayl›kken konuflmaya bafllad› ve 1,5 yafl›ndayken ileri derecede okuryazard›. Daha çocukken

rine çeflitli çal›flmalar yapt›. Kimyasal çözümleme yöntemini kurmas›na karfl›n yaln›zca kimya alan›nda de¤il, elektrik konusunda da çal›flt›. Pozitif ve negatif elektrik yükü ay›r›m›n› buldu. Deneysel çal›flmalar›yla k›sa zamanda tan›nsa da, bilimdeki en büyük at›l›m› hava bas›nc› üzerindeki çal›flmas› ve bu bas›nca iliflkin kendi ad›yla yasalaflan iliflkiyi bulmas› oldu. Modern kimyan›n kurucusu ve ilk modern 117


BD A⁄USTOS 2012

kimyager oldu. Onun do¤du¤u dünya büyücülü¤ün, falc›l›¤›n, bat›l inançlar›n kol gezdi¤i bir dünyayd›. B›rakt›¤› dünya, olgusal deneye, ussal ve elefltirel düflünmeye, do¤al güçleri anlama ve denetlemeye yönelen bir dünya olmufltu. Öldü¤ünde ça¤dafllar› onu, "Gerçe¤i soluyan Robert Boyle" diye anm›fllard›.

B

u küçük çocuk, ‹zmir Karfl›yaka’da daha önce sekiz k›z çocu¤u olan; ancak befli yaflam›n› yitiren üç k›z çocuklu ailenin dokuzuncu çocu¤u olarak dünyaya geldi. Babas› fabrikada makine iflçisi, annesi ise ev han›m›yd›. ‹lkokul ve lise ö¤reniminden sonra Erkek Sanat Enstitüsü’nde mobilya bölümünde okudu. Burada okulun futbol tak›m›nda yer ald›. Sonralar›, ‹zmir’deki amatör bir tak›mda futbol oynamaya devam etti. Genç milli tak›mda da yer ald› ve bu s›rada büyük tak›mlar›n dikkatini çekti. Galatasaray ile taksi plakal› bir otomobil karfl›l›¤›nda befl y›ll›k bir sözleflme imzalad›. Avrupa kupalar›nda gol 118

atan ilk Türk oyuncu oldu. Alt› gün eksik askerlik yapt›¤› iddias› ile 45 gün cezaevinde kald›ktan sonra Galatasaray’da top koflturmaya devam etti. Ezeli rakip Fenerbahçe’ ye karfl› att›¤› ünlü ‘a¤lar› y›rtan gol’ü haf›zalarda yer etti. Bir süre Palermo formas› giydikten sonra yeniden ‘yuvas›’na, Galatasaray’a geri döndü. Futbol yaflam› boyunca rakip fileleri tam 608 kez havaland›rd›, 10 kez gol kral› oldu. Türkiye Ligi'nde att›¤› 217 golle bir

rekora imza atan Oktay, 1962-63 sezonunda 26 maçta att›¤› 38 golle bir sezonda en fazla gol rekorunu k›rd›. ‹lk eflinden Galatasaray nedeniyle ayr›ld›. ‹kinci evlili¤inden dünyaya gelen k›z› yaln›zca 6 saat yaflad›. Çift, sonra bir erkek çocu¤u evlat edindi. Senaryosu kendi yaflam› üzerine kurulan, yönetmenli¤ini At›f Y›lmaz'›n yapt›¤› filminde Ajda Pekkan, Ayten Gökçer ve Gönül Yazar ile baflrol oynad›. Filmin ad› ‘Taçs›z Kral’, futbolun o unutulmaz Taçs›z Kral› da Metin Oktay’d›… •


HABERC‹KLER Altan Alkan

Dünyadan yurttan ilginç olaylar minik haberler

Kap›dan kovuldu

bacadan girdi.

birinin ABD’ye yürüyerek girmesinin önünde herhangi bir engel bulunmad›¤›n› ifade etti. Terörist oldu¤undan veya terörist örgütler ile bir ba¤lant›s› olabilece¤inden kuflku duyulanlar 'uçufla yasakl›lar' listesine al›n›yor. Iraniha’ya yönelik bu davran›fl ailesini öfkelendirdi. Iraniha’n›n M›s›r’da Hüsnü Mübarek’i deviren gösterilere kat›lmak için bu ülkeye gitti¤i, ancak radikal bir görüfl sahibi olmad›¤› belirtildi.

Fransa’n›n nurlu Costa Rica’da yüksek lisans

e¤itimi alan ve ABD’nin California Eyaleti’ndeki evine dönmek isteyen Müslüman Kevin Iraniha, havaalan›na gitti¤inde 'uçufla yasakl›lar' listesinde oldu¤unda ö¤rendi. Bunun üzerine, Kevin Iraniha, Costa Rica’dan Meksika’daki Tijuana kentine uçtu. Iraniha, Tijuana’dan California’ya ise yürüyerek geçti. FBI yetkilileri, uçufla yasakl› olan

bit pazar›.

Aç›k art›rmay› düzenleyen Osenat Müzayede Evi, mektubun öngörülen fiyat›n befl kat›na (325.000 Euro) al›c› buldu¤unu aç›klad›. Napolyonun 1816’da ‹ngilizce ö¤retmenine düzeltmesi için gönderdi¤i ev ödevi, imparatorlu¤un kartal figürlü balmumu mührünü tafl›yor. Osenat Müzayede Evi, aç›k art›rmada sat›lan metnin Napolyonun yazd›¤› 3 119


BD A⁄USTOS 2012

tilienzoo Hayvanat Bahçesi'nde kalan Bibi ve Poldi isimli dev kaplumba¤alar›n ayr›l›¤› uzmanlar› hayrete düflürdü. Normalde birbirlerine sadakatleri ile tan›nan çift, giderek ayr› yaflamaya bafllad›. ‹lgililer durum hakk›nda erkek olan Bibi'yi suçlu görüyor. Uzmanlardan Helga Hepp, "Tüm çabalar›m›z bofla gitti. Poldi'nin bar›flma çabalar›na

‹ngilizce mektuptan biri oldu¤unu belirtti. Haziran 1815te Waterlooda ‹ngilizlere yenik düflen Napolyon, Güney Atlantikteki Sainte-Helene adas›na sürgüne gönderilmiflti. Kendini A¤ustos ve Ekim 1815 tarihleri aras›nda bu uzak adaya getiren ‹ngiliz gemisinde düflmanlar›n›n dilini ö¤renmeye ant içen Napolyon, Frans›z devriminde Londra’ya yerleflen ve ‹ngilizceyi iyi bilen Las Cases’den ilk derslerini almaya bafllam›flt›. Las Cases, 1823’te yay›mlanan An›lar›nda, May›s 1821’de 51 yafl›nda adada ölen Napolyon’un ‹ngilizce’yi okuyamamaktan utanç duydu¤unu ve ‹ngilizce derslerine Ocak 1816’da daha s›k› sar›ld›¤›n› belirtmiflti.

As›rl›k boflanma Avusturya'da 115 y›l evli kalan dev kaplumba¤alar ayr›lma karar› ald›. Klagenfurt kentindeki Rep120

Bibi, sürekli sald›rgan hareketlerle karfl›l›k verdi. dedi. Kamplumba¤alara yak›nlaflmalar› için afrodizyak etkisi bulunan g›dalar yedirdiklerini ve birlikte oyuna teflvik ettiklerini de kaydeden Hepp, sonucun baflar›s›z oldu¤unu ve Poldi'yi mecburen baflka bir kafese ald›klar›n› söyledi. ‹sveç'ten getirilen kaplumba¤alar›n her biri 100 kilo kadar.

Amerika. Ak›l

almaz ülke Texas eyaletinde ünlü soyguncu Frank Calabrese Sr’›n çald›¤› mücevher ve de¤erli aksesuarlar aç›k art›rmaya ç›kar›ld›. Aralar›nda 18 ayar alt›ndan saat, 250 elmas parças›, küpe, alyans, birçok lüks aksesuar ve koleksiyon parças›n›n yer ald›¤›


BD A⁄USTOS 2012

Birleflik kafla

tescil Henüz NBA’de olmayabilir, fakat NCAA (Amerikan Kolej Sporlar› Kurumu) basketbol oyuncusu Anthony Davis (19) gelece¤ini sa¤la-

Frank Calabrese Sr ürünlerin toplamda en az 500 bin dolar de¤erinde oldu¤u hesapland›. 1927’ den kalma madeni 20 dolar›n 900 dolardan sat›fla ç›kar›laca¤› müzayedeye genifl kat›l›m bekleniyor.

Sadakat yüzü¤ü ABD merkezli bir internet sitesi

efllerin birbirlerini aldatmas›n› engellemek için ilginç bir yöntem buldu. Thecheeky.com adl› internet sitesi iç yüzeyinde kabartmal› bir flekilde ‘Evliyim’ yaz›l› olan yüzükleri piyasaya sürdü. Yüzük uzun süre tak›ld›¤›nda ‘Evliyim’ yaz›s› parma¤›n üzerinde beliriyor. Böylece efllerini aldat›rken yüzüklerini ç›kard›klar›nda yine de evli olduklar›n› gizleyemiyor.

Anthony Davis ma almak için çoktan harekete geçti Kentucky Wildcat tak›m›n›n NCAA’de sekizinci flampiyonlu¤unu almas›na önderlik etti¤i halde daha çok kafllar› ile tan›nan Davis, NBA oyuncu seçimlerine günler kala kafllar›n›n patentini ald›. Davis böylece baflka herhangi birinin bu kafl modelini taklit etmesi önlemifl oldu. Genç basketbolcu, CNBC kanal›na “Art›k kimsenin beni taklit ederek tek kafl b›rakmas›n› ve bundan para kazanmas›n› istemiyorum. Bu konuya ailemle birlikte karar verdik çünkü onlar çok özel” dedi.

ABD’de Robin

Hood vergisi Yeni vergi için kampanya bafllad›. Aralar›nda pek çok önemli müzisyenin de bulundu¤u bir grup , Wall Street’te 121


BD A⁄USTOS 2012

Milyoner kad›na

duvar ustas› koca

yap›lan ifllemler için vergi konulmas› amac›yla kampanya bafllatt›. Kampanyan›n amac› Wall Street’in kumarhane tarz› ve vahflice olarak nitelendirilen ifllemlerini bir ölçüde azaltmak. Amaç sade vatandafl›n de¤il zenginlerin vergilendirilmesi.

Bizde davul bile dengi dengine çalar derler ama Almanya’n›n say›l› zenginlerinden biri olan Catharina Cramer, bir duvar ustas›yla evlendi. Gelin han›m›n damat bey için bir inflaat firmas› kuraca¤› idda edildi.

Hangi Sinek Korkar Kral Aslandan? Ana sinek, yeni do¤an çocuklar›n› e¤itmek için onlar› ormanda dolaflmaya ç›karm›flt›. Uçarlarken bir örümcek a¤› gördüler. Ana sinek, yavrular›n› uyard›: "Aman çocuklar, örümce¤e dikkat edin"dedi. "Onun a¤lar›ndan birine yakalan›rsan›z, bir daha kurtulamazs›n›z, örümce¤e yem olursunuz." Ana sinek, kendini ve onlar› yine büyük bir tehlikeden kurtard›. Karfl›dan, sinek yiyen bir kufl geliyordu. Ana sinek yavrular›n›n önüne geçti ve birlikte bir a¤ac›n yapra¤› alt›na sakland›lar. Tehlike geçtikten sonra ana ve yavru sinekler yeniden uçmaya haz›rlan›rlarken, orman›n derinliklerin tüyler ürpertici bir kükreme duydular. Yavru sinekler korkular›ndan, yeniden yapra¤›n alt›na girdiler, sakland›lar. Yavrular›n›n korktu¤unu gören ana sinek yanlar›na geldi ve onlar› rahatlatt›. "Korkmay›n yavrular›m, o kükreyen, aslan denilen bir hayvand›r" dedi. "Merak etmeyin, kimseye bir zarar› dokunmaz..." dedi. • Gönderi: GÖKÇESU AKfi‹T

122


ANADOLU’NUN DÜNYASI Bekir Özgen

Aman Doktor Siz hiç ayakta alk›fllanan bir sunum izlediniz mi? Ben de izlememifltim.

S

ahne 1: Perde aç›l›yor. Buras› bir hastane odas›… Hasta ile doktoru konufluyorlar. Doktor, “Dayanc› olmayan, hasta olmas›n! Yoksa ifli zor...” Hasta, “Gülümsemesini bilmeyen de doktor olmas›n. Yüzünü ekflitmesin senin gibi.” Doktor, “Sana kim demifl hasta? B›raksam, hoflaf koymazs›n tasta. fiu

haline baksana! Hasta oluncaya kadar eline ne geçtiyse yemifl içmiflsin. ‹yileflene kadar s›k› bir diyet yap da akl›n bafl›na gelsin.” “Sen var ya, hekimden çok hâkime benziyorsun.” “Ne var bunda can›m. Yalan m› söylediklerim? Hastal›k dedi¤imiz, kötü zevklerimizin bedeli de¤il de nedir ki? Sa¤l›¤›n›n de¤erini ö¤rensen 123


BD A⁄USTOS 2012

kötü mü olur?” “Olmaz olmas›na da, her an hastal›¤› düflünmeye kalk›nca da, hastal›k hastas› olup ç›k›yor insan. Hem biliyor musun, siz doktorlar›n yan›na yaklaflabilmek zor, birinizi bulduktan sonra onunla diyalog kurabilmek de baflka bir dert.” “Nedenmifl o?” “Neden olacak! Ço¤unuz, korkumuzu ve tedirginli¤imizi ya anlam›yor ya da anl›yor da umursam›yor. Sonra da, hastane, flifa bulunacak de¤il, hasta olunacak bir yer olup ç›k›yor.” “Öyleyse, akl›n› bafl›na devflir. Sen hastal›¤› istemezsen, o da seni aray›p bulmaz.” “Söylemesi kolay… Sanki sen doktor oldun diye, hiç hasta olmayacaks›n!..”

S

ahne 2: Onlar›n çekilmesiyle, içeri adlar› Ozan ve Özge olan iki akademisyen sunucu giriyor. Biri elinde saz›, öteki dilinde sözüyle birbirine efllik ediyorlar. Dünden bugüne yoksuldan vars›la, kad›ndan erke¤e, gençten yafll›ya bütün hastalar›n he-

124

kimden ne beklediklerini say›p döküyorlar. Maniler türküleri, türküler flark›lar› izliyor. Dr. Özge, “fiimdi…” diye giriyor söze. “Anadolu insan›n›n kendi sözlerine, türkülerine bakarak iyi bir hekimin nas›l olmas› gerekti¤ini aktaraca¤›z sizlere.” Ve Doçent Ozan, vuruyor ba¤lamas›n›n tellerine. “Aman doktor, can›m gülüm doktor, derdime bir çare. / Çaresiz dertlere düfltüm, doktor bana bir çare.” Biraz solukland›ktan sonra da: “Söyle doktor, söyle ölecek miyim? / Ölmeden s›lam› görecek miyim?” “Trende…” diye ipucu veriyor Dr. Özge. “Ne olmufl?” Sazdan yan›tlar dökülüyor: “Trene bindim de tren sallad›. / Zalim doktor ci¤erime elledi. / ‹yi oldum diye köye yollad›.” “Y›k›k yuvam kara yasta. / Yalvar›r›m efle dosta, / Annesi bebekten hasta, / Aman doktor bak bebe¤e.” Salondan alk›fl sesleri duyuluyor. Dr. Özge, “Dayan›lmas› en kolay ac›, baflkalar›n›n çekti¤i ac›ym›fl; bu do¤ru mu?” diye soruyor arkadafl›na. Bu kez yan›t ustas›yla saz›ndan birlikte geliyor. “Hastane önünde incir a¤ac›, / Doktor bulamad› bana ilac›...” Son olarak, s›ra aflk ac›s›ndan k›vranan hastaya geliyor. Ve flöyle dilleniyor tel-


BD A⁄USTOS 2012

lerde: “Çaresiz derdimin sebebi belli… / Derdimi yaramda arama doktor.” “Nerede arayacakm›fl›z derdini pekiyi?” Bu kez yan›t hastan›n a¤z›yla ama notal›: “Açma yaram kan gider. / Ecel gelmifl can gider. / Buna tabip neylesin?” Dinleyenlerden daha canl› alk›fllar… *** u etkinlik, t›p fakültesi ö¤rencilerine verilen ilk ders. Koca konferans salonu t›kl›m t›kl›m dolu... Ön s›ralara ö¤renciler, arkadakilere hocalar› oturmufllar beyaz gömlekleriyle. Saz›n ve sözün bitti¤i yerde, dinleyicilere ne düflündüklerini soruyor, Doçent Ozan. Onlardan biri mikrofonu eline al›yor, “Efendim, ben

B

Babam, önce bozulur gibi oldu. Sonra kendisini toparlad›, yüzündeki alays› gülümsemeyle, ‘Ö¤rencilik y›llar›m›zda bize böyle dersler verilmedi de ondan,’ diye espri yapt›.”

Y›llard›r genç meslektafllar›n›za güleryüzlü olma dersi veriyorsunuz. Oysa siz bu rol modele uygun say›lmazs›n›z. ikinci s›n›f ö¤rencisiyim. Geçen y›lki dersinizi dinledi¤imde çok etkilenmifltim. O gün, bu fakültede profesör olan babam akflam eve geldi¤inde, ona söyleflinizi an›msatt›ktan sonra, ‘Babac›¤›m!’ dedim. ‘Sunumu yapan arkadafl›n›z› siz de dinlediniz. O, koflullar ne olursa olsun, doktorun görevi hastay› sa¤l›¤a kavuflturmakt›r. Bunun yolu da, sa¤l›kl› tan› kadar, s›cak bir yaklafl›m ve güler yüzden geçer,” diyor. Bunca y›ll›k akademisyen hekimsin. Ancak seni ne zaman görsem surat›n as›k... Neden böylesin?’ diye sordum.

Salonda önce gülüflmeler oluyor. Gözler ›fl›yor. Sonra da deli bir alk›fl seli bafll›yor. Hem de ayakta. “Yafla! Var ol!” sesleri salonu ç›nlat›yor.

S

ahne 3: Ö¤retmeniyle ö¤rencisi söylefliyorlar. Dr. Özge: “Hocam!” diye söze giriyor. “Sizi nicedir tan›yorum. ‹lkeli, sevecen, halden anlar birisiniz. Ama pek güleç oldu¤unuz söylenemez. Y›llard›r genç meslektafllar›n›za güleryüzlü olma dersi veriyorsunuz. Oysa siz bu rol modele uygun say›lmazs›n›z. Niçin? Ö¤rettik125


BD A⁄USTOS 2012

lerinizi ö¤renemiyor musunuz, yoksa ö¤reniyor da uygulamaya m› geçiremiyorsunuz?” “Kolay de¤il,” diyor Doçent Ozan. “Her gün yaral›, sanc›l›, kafay› bozmufl, can›ndan bezmifl bir hastadan ötekine koflturmak durumunda kalan biri, doktor bile olsa, bir süre sonra ruhu üflüyor, gülmeyi unutuyor ve somurtuk biri olup ç›k›yor.” “Ama…” diye kekeliyor Dr. Özge. “Her biri k›r›lmaya haz›r birer cam

“Nas›l yani?” “fiöyle…” diyerek sürdürüyor konuflmas›n›. “Ben, bu ac›mas›z gerçekle hastal›¤›mda yüz yüze geldim. Kansere yakaland›¤›m› ö¤renince, çok sars›ld›m. Do¤ru bu iflin uzman›na kofltum. As›l flaflk›nl›¤›m da o zaman bafllad› iflte. Tan› için ça¤r›ld›¤›mda, meslektafl›m olan onkolog, b›rak›n bana geçmifl olsun demeyi, yüzüme bile bakmad›. fiöyle üstünkörü bir muayeneden sonra, so¤uk bir yüzle, “Ameli-

Tan› için ça¤r›ld›¤›mda, meslektafl›m olan onkolog, b›rak›n bana geçmifl olsun demeyi, yüzüme bile bakmad›. çocuk olan hastalar›m›za karfl› sevecen ve güler yüzlü olaca¤›m›za iliflkin Hipokrat yemini etmedik mi? Onlarla s›rdafl, candafl, paydafl olmaya söz vermedik mi?” “Evet!” diye do¤rulasa da onu, Ozan Hoca’n›n gözleri dal›p gidiyor. Derin bir “offff!” çektikten sonra, “Bir doktorun gerçek yüzünü, ancak onun karfl›s›na hasta olarak ç›kt›¤›m›zda görebiliyoruz. Ben yaflad›m bunu. Ve de yaflam›fl oldu¤uma bin piflman oldum.”

126

yat olman›z gerekiyor,” diye kestirip att›. Benim fikrimi sorma gereksinmesi bile duymad›. Bir hasta olarak onun karfl›s›nda ne kadar de¤ersiz oldu¤umu düflündüm. Oysa özellikle bu dalla u¤raflan doktorlar, kanser hastal›¤›nda moral güdülemenin ne denli önemli oldu¤unu çok iyi bilirler.” “Eeee! Ne yapt›n›z sonra?” “Ne yapay›m! Gecikmeden bir psikolog deste¤i almaya karar verdim. Zira iyi biliyordum ki, moral destek olmadan, bu dert alt edilemez. Tez el-


BD A⁄USTOS 2012

den kendime iyi bir dan›flman seçtim.” “Yarar› oldu mu pekiyi?” “Kuflkusuz... Oldu olmas›na da, sorun bireysel oldu¤u kadar toplumsald› da. Yaln›zca kendimi kurtarm›fl olmam neye yarard› ki?” “‹yi de… Bir bafl›n›za, koca toplumu de¤ifltirecek gücünüz yok ya!” “Do¤ru… Ama her kanser hastas› da, benim gibi, bir psikolog arayamaz. Bu sorun, hastadan önce, onu ameliyat eden ve gözlem alt›nda tutan doktorun da sorunu olmal›.” “Ne yapmay› düflünüyorsunuz pekiyi?” “Bundan sonraki y›llarda da t›p fakültesinin ilk aç›l›fl dersini ikimize verdirirlerse, saz›m›z›n ve sözümüzün sonuna daha önemli bir belirleyici eklememiz gerekecek.” “Belirleyici?..” “Evet, tam da öyle... Onlara diyece¤iz ki, ‘De¤erli arkadafllar›m›z! Yar›n doktor olup mesle¤inizin gereklerini yapmaya bafllad›¤›n›zda, hastalar›n›z›n tensel ve tinsel açmazlar›yla yeterince ilgilendi¤iniz san›s›yla kendinizi aldatabilirsiniz. Bizce iyi bir hekim, bir hastan›n karfl›s›nda salt hekim olarak duran de¤il, hekim karfl›s›na bir hasta olarak geçen, ya da en az›ndan bir hasta yak›n› olarak onunla iletiflim kurmaya çal›flan kiflidir.’ Bu, böyle biline.”

S

ahne 4: Onlar, hekimli¤in etik de¤erleri aras›na gömülmüfl, hastalar›n esenli¤i konusunda kafa yoruyorlard› ki, içeri gözü dönmüfl, h›rpani k›l›kl› biri girdi. Gözünü bürüyen kinle doktoru Doçent Ozan’›n

üzerine at›ld›. Elindeki b›ça¤› rast gele vurmaya bafllad›. “‹mdat!..” 盤l›¤›yla, yeri gö¤ü inleten Dr. Özge, bu ç›lg›n adama hiçbir fley yapamaman›n ezikli¤iyle orac›¤a y›¤›ld› kald›. Bir süre bekledi. Bakt› ki gelen giden yok, güçlükle aya¤a kalkt›. Yerdeki kanlara basa basa, beyaz gömlekli bir an›tm›flças›na sahnenin ortas›na dikildi. Emanete b›rak›l›p unutulmufl bir bavul gibi yerde yatan arkadafl›n›n bedenini göstererek:

D

ünyaya yüre¤inin pen-

ceresinden bakan birine, can›n› difline tak›p hastalar›n›n sa¤l›¤› için y›rt›nan bir doktora, yap›l›r m› bu?” diye ba¤›rd›. Sonra gözlerindeki derin flaflk›nl›kla, “Çevremizde p›trak gibi türeyen bu gözü dönmüfl hasta ruhlu insanlar› doktorlar›n üstüne salan birileri mi var yoksa?” diye sordu. Arkas› kesilmek bilmeyen korkunç, ürkünç bir alk›fl tufan› koptu. Ak önlüklerinin içinde yüzlerce solgun gül, yüreklerinin k›z›ll›¤› yüzlerine vurmufl olarak elleri kabar›rcas›na tempo tutuyorlar; bofl konuflanlara inat, dolu dolu susuyorlard›. ‹çleri so¤uk ve kat›yd›. Onlar, doktordu. A¤›tlar› içlerineydi ve gözyafllar› buzlar›n› çözmeye yetmiyordu. Felaketler karfl›s›nda dayan›kl› durmak ve kader diyerek e¤ilmemek, kahramanl›klar›n en büyü¤üdür. François Fénelon 127


BD A⁄USTOS 2012

YAfiAMDAN YANSIMALAR Nuray Bartoschek

Ben Biz ve Di¤erleri iç düflündünüz mü, ne s›kl›kta kullan›-

H

yoruz bu sözcükleri yaflant›m›zda? Belki ço¤umuz ay›rd›nda bile de¤iliz ama neredeyse tüm tepkilerimiz bu kavramlara ba¤l› olarak de¤ifliyor. Tan›k oldu¤umuz olaylar "bana" ve en yak›nlar›m›z› içeren "bize" dokunmuyorsa sorunu "di¤erlerinin" sorunu olarak görmekteyiz.

128


BD A⁄USTOS 2012

ap›lan haks›zl›klar, k›s›tlanan özgürlükler, yitirilen yaflamlar hep "di¤erlerinin" s›nav›, bizimle hiç ilgisi yok ! "Biz" olaylara kar›flmazsak, tepki göstermezsek, olaylarda bize dokunmadan te¤et geçer ve "di¤erleri" ile s›n›rl› kal›r san›yoruz... Yaflant›m›zda hiçbir fley de¤iflmez, ve de¤iflmeyecek san›yoruz. De¤iflir oysa. Hem de tepkisizli¤imize ba¤l› oranda h›zla de¤iflir.

Y

Kötülük, çirkinlik ve haks›zl›k tepkisizlikten ald›klar› güçle, giderek ars›zca bir a¤ gibi tüm güzellikleri sar›p sarmalamaya bafllar. Yaflanan hiçbir olay›n kiflisel olmad›¤›n›, asl›nda ço¤u kez gerçek s›nav› "bizim" verdi¤imizin ve bedelini hep birlikte ödeyece¤imizin ay›rd›na bile varmay›z. Oysa, dünya üzerinde bir kifliye yap›lan haks›zl›k, tüm insanl›¤›n ay›b›d›r. Bir kiflinin ölümü, tüm dünyay› eksiltir. Bir kiflinin haks›z

Yanl›fllar, haks›zl›klar, kötülükler hep tepkisizlikle beslenir, büyür, geliflir. Haks›zl›¤a karfl› her tepkisizlikte dozu biraz daha artar kötülü¤ün. Parma¤›n›z› kesseniz can›n›z yanar ama eliniz, aya¤›n›z koptu¤unda, ilk anda hiçbir fley duyumsamazs›n›z. Kay›p büyüdükçe geçici bir uyuflukluk yaflar ve ac› duymaz ya insan, iflte büyük de¤iflimlerde böylesi yaflan›r. A¤r›s›, sanc›s› sonradan daha çok duyumsan›r kaybettiklerimizin ama giden kol, bacak yerine gelmez asla... Yanl›fllar, haks›zl›klar, kötülükler hep tepkisizlikle beslenir, büyür, geliflir. Haks›zl›¤a karfl› her tepkisizlikte dozu biraz daha artar kötülü¤ün.

yere özgürlü¤ünün k›s›tlanmas› demek, adaletin ve insanl›¤›n tutsak olmas› demektir. Yaflanan her olayda "di¤erleri" yok, "biz" var›z asl›nda. Unutmayal›m, "Bana dokunmayan y›lan bin yaflas›n" diyenler, gün gelip o y›lan taraf›ndan sokulmaya mahkûmdurlar. De¤erlerimize sahip ç›karak, "di¤erlerinden" kurtulmak ve "biz" olarak, bafl›m›z dik, onurumuzla, özgürce, insanca yaflamak dile¤iyle... • nuraybartoschek@butundunya.com.tr 129


UFAK TEFEK B‹LG‹LER Derleyen: SEBAHAT ÖNEN

‹lk Dondurma Makinesi

DEN‹ZANASI ‹ST‹LASI

Nancy Johnson adl› ABD'li bir kad›n, 1843'de kar›flt›r›c›s› olan bir kol yard›m›yla çevrilen ilk dondurma makinesini tasarlam›fl ve patentini alm›flt›r

Japonya k›y›lar› dev denizanalar›n›n istilas› alt›nda. Nedeni; denizdeki kirlilik ve afl›r› avlanma sonucu bal›k say›s›n›n azalmas›. Dalg›n Bilimadam› Isaac Newton’un yumurta yerine saatini kaynatacak kadar dalg›n bir bilim adam› oldu¤unu biliyor muydunuz? Kar Maymunlar› Tropik iklimde yaflamayan tek maymun türü Japon Kar Maymunlar› t›pk› insanlar gibi yiyeceklerini yemeden önce y›karlar. Zehirli Güzellik Aslanbal›klar›n›n çok güzel renklerinin aras›ndaki dikenleri zehirlidir.

Denizalt› Fatihi arac›n› araflt›rma ›n Denizalt› slar k okyanu ad›n kullanara k ine inen ilk derinlikler ir. le'd Sylvia Ear VENÜS Venüs 'ün Eski Dost Günefl'in çevresini dönme süresi 224 gündür.

Köpeklerin insanlar taraf›ndan evcillefltirilmesi Cilal› Tafl Devri’ne kadar uzanmaktad›r. 130


BD A⁄USTOS 2012

Kanada’n›n Kunduz Ülkesi Kanada ulusal park› Wood Buffalo’da kunduzlar›n yapt›¤› baraj›n yüksekli¤i 853 metredir. Bu baraj uydu araçlar› ile uzaydan bile görünmektedir. At›klar Öldürüyor

Denizlerde , çöllerde , hatta kentlerde çevreye at›lan plastik at›klar buralarda yaflayan hayvanlar›n yaflam›n› tehdit ediyor. Her y›l plastik at›klar› yiyecek sanarak yiyen binlerce hayvan bo¤ularak ya da ba¤›rsaklar›n›n t›kanmas› sonucu ölüyor. Deniz suyunda flifa

19. Yüzy›l’da denizsuyu flifal› say›l›yor, verem hastalar›na tedavi için denize girmeleri tavsiye ediliyordu.

As›l ismi Mehmed Tevfik olup 1867’de ‹stanbul Kad›rga’da Tevfik do¤mufltur, FikretÇocuk yaflta annesinin ölümü ve babas›n›n uzun y›llar (1867-1905) sürgünde oluflundan çok etkilenmifltir. Galatasaray Lisesi’ni (Mekteb-i As›l ismi Mehmed Sultani) birincilikle bitirmifltir. Tevfik’dir. 1867’de ‹stanbul Devlet Kad›rmemurlu¤u yaparken ga’da do¤mufl, çocuk1895'te yaflta annesinin hükümetin maafllar›nda kesinti ölümü vememur babas›n›n uzun y›llar süryapmas›n› protesto için görevinden günde oluflundan çok etkilenmifltir. ayr›lm›fl, 1891'de "Mirsad" dergisinin Galatasaray Lisesi’ni (Mekteb-i Sulaçt›¤› fliir yar›flmas›ndaki birincilik tani) birincilikle bitirmifltir. Devlet ilememurlu¤u edebiyat çevrelerinde ad›n› hüküyaparken 1895'te duyurmufltur. 1896'da Servet-i Fünun metin memur maafllar›nda kesinti Dergisi'nin Yaz› iflleri Müdürlü¤ü'ne, yapmas›n› protesto için görevinden ayn› y›l Türkçe ö¤retmeni ayr›lm›fl, 1891'de "Mirsad"olarak dergisinin Robert Koleji' ne girmifltir. Ayd›nlar açt›¤› fliir yar›flmas›ndaki birincilik üzerinde süren yo¤un bask›lar ile edebiyat çevrelerinde ad›n› duyurnedeniyle kezServet-i gözalt›naFünun al›nm›fl, mufltur.birkaç 1896'da birDergisi'nin süre sonraYaz› dergideki görevinden iflleri Müdürlü¤ü'ne, deayn› ayr›lm›flt›r. 1906'da Robertolarak Koleji' y›l Türkçe ö¤retmeni ninRobert yan›nda bir ev yapt›rarak "Afliyan" Koleji' ne girmifltir. Ayd›nlar ad›n› vermifl yo¤un efli ve bask›lar o¤lu Halûk'la üzerindeki nedeniyle buraya yerleflmifltir. Kaz›m birkaç kez gözalt›naHüseyin al›nm›fl, Hüseyin Kadri ve Hüseyin Cahit Yalç›n'la Kaz›m Kadri ve Hüseyin Cahit Yalbirlikte "Tanin""Tanin" gazetesini kurmufltur ç›n'la birlikte gazetesini kur. mufltur. Özgürlük ve eflitli¤e inanMuallim Naciç›karlara ile Recaizade m›fl. S›n›fsal dayal› Mahmut yönetim Ekrem fliirlerinden ve Frans›z biçimini elefltirmifl, belli egemen s›François etkilenerek n›flar›nCoppe'den yönetti¤i devlete ve bufliirde devkendi tarz›n› oluflturmufltur. letin koydu¤u yasalara karfl› ç›km›fl 1900'de yay›nlananOna "Rübab-› bir yurtseverdir. göre fiikeste" tüm sosinde toplumsal sorunlara rular›n üstesinden geleceka¤›rl›k ve mutlu vermifl,1911'de bas›lan olan "Rübab›n yar›nlar› haz›rlayacak insand›r, Cevab›"nda halk›n ac›lar›n›, insan›n üstünlü¤ünü sa¤layan ise duzorbal›klar›, ve haks›zl›klar› yarl›l›¤› ve bask› sezgi gücünden çok düanlatm›flt›r. Özgürlük ve eflitli¤ehayaflünme gücü ve akl›d›r.1905‘de inanm›fl. dayal› Eserleri: Rübabta vedaS›n›fsal etmifltir.ç›karlara yönetim biçimini elefltirmifl, belli › fiikeste, Haluk’un Defteri, Rübab›n egemen s›n›flar›n devlete ve Cevab›, fiermin,yönetti¤i Tarih-i Kadim bu devletin koydu¤u yasalara karfl› 131


BD A⁄USTOS 2012

Yarat›c›yd› Ama "Sat›fl"› Yoktu Walter Hunt, çengelli i¤neden dolmakaleme, dikifl

makinesinden hokkaya dek çok fleyi bulan kiflidir. Yazan: David A. WEISS “World of Inventions”

M

ucit Walter Hunt, 1849 y›l›n›n so¤uk bir k›fl sabah›, New York’taki bürosunda, eski püskü bir masan›n bafl›nda oturmufl kara kara düflünüyordu. Birisine onbefl dolar borcu vard›, bu paray› nereden bulacakt›? Bürodan ç›kt› a¤›r a¤›r yürürken birden akl›na yeni bir bulufl geldi. Hemen büroya döndü. 132

Walter Hunt’ın çengelli iğnesi (1849) Bir tel parças›n› e¤di, büktü. Sonra buna ikinci bir tel parças› ekledi. Ve böylece ilk çengelli i¤ne do¤mufl oldu. Birkaç saat sonra Walter Hunt borcu-


BD A⁄USTOS 2012

nu ödemek için, bu buluflunu 400 dolara satt›.

Ç

engelli i¤ne, bu derin bak›fll›, uzun boylu, genifl omuzlu adam›n, yaflam›m›z› biraz daha kolaylaflt›rmak amac›yla keflfetti¤i düzinelerce bulufltan yaln›zca biridir. Walter Hunt, dolmakalemi icat etmekle kalmam›fl, ad›n› da koymufltu. Tarih kitaplar› bir yana b›rak›l›rsa, dikifl makinesini de keflfeden

Walter Hunt’ın dolma kalemi (1847) Walter Hunt’t›r. Fakat tüm bunlara karfl›n, hiçbir mucit onun kadar az tan›nmam›flt›r. Hunt’›n dehas›ndan hep baflkalar› yararlanm›fl, bulufllar›n›n parasal kazanc›n› hep baflkalar› paylaflm›flt›r. Walter Hunt bu durumu flöyle aç›klamaktad›r: “Ay’a gidecek bir yol keflfetsem, kesinlikle bir baflkas› daha kestirme bir yol bulur.” Bafll›ca kusuru, yaflad›¤› ça¤›n çok ilerisinde bir ça¤›n insan› olmas›yd›. Onun, belirli ölçülerde baflkalar›nca de¤ifltirilmifl olsa da, bulufllar›n›n bugün hâlâ kullan›l›yor olmas› insan› flafl›rtmaktad›r. Walter Hunt 1796’da do¤du. Ailesi New York eyaletinde, Martinsburg’da çiftçilik yap›yordu. Walter,

daha okul y›llar›nda, bofl zamanlar›n›, irili ufakl› türlü türlü makineleri kurcalayarak geçirirdi. Akl›na estikçe de birfleyler icat ederdi. Örne¤in birgün, annesinin aile için dokudu¤u kumafllar› daha kolayl›kla dokuyabilmesi için “i¤”i icat edivermiflti. O s›rada yirmi yafl›nda bile de¤ildi. Birkaç y›l sonra evlendi ve efliyle birlikte New York kentine yerleflti. Burada, dokuma ayg›tlar› üreten bir fabrika kurdu. Ama k›sa süre sonra iflas etti. Komisyonculukla geçimini sa¤lamaya çal›fl›yordu ama akl› fikri yeni birfleyler keflfetmekteydi. Birgün caddede karfl›dan karfl›ya geçerken, az kals›n bir atl› araban›n alt›nda kal›yordu. Arabac›n›n, kenara çekilmesi için kendisine ba¤›rmas›n› duymam›flt›. Bu olay, onun için yeni bir fleyin icat edilmesi demekti. Eve gelir gelmez atl› arabalarda kullan›la-

Geçen yüzyıla ait bir tramway çanı cak ve yayalar› uyaracak bir tür çan gelifltirdi. Bugün dünyan›n her yerindeki tramvaylar›n vazgeçilmez sesi olan o çan Walter Hunt’›n bulufludur. 133


BD A⁄USTOS 2012

Bu buluflundan iyi para kazanm›flt› ve kendisini art›k tümüyle yeni icatlara vermiflti.

ama demirci de pek ilgilenmedi. Sonunda demirci dükkan›nda ç›kan bir yang›n sonucunda makine de yand›. 1849’da, herkesin bildi¤i gibi Eli832’de en büyük icad› olan dikifl as Howe dikifl makinesini “icat etti”. makinesini yapt›. Asl›nda dikifl Howe’un makinesinin iflleyifli, kendimakinesini, daha önce Frans›z sinden oniki y›l önce Hunt’›n gelifltirterzi Barthélemy Thimonier gelifltir- di¤i makineyle ayn› ilkeler üzerine miflti. Ancak bu makine zincirleme kuruluydu. Bu arada Hunt yeni bir bir ilmikle dikiyordu. ‹plik bir kez icat peflindeydi. Amerika’n›n bir yökopsa tüm dikifl sökülüyordu. Oysa resinde elde edilen dumans›z kömürü Hunt, kilitli ilmik atan bir makine ge- yakan, küre biçiminde ve s›cakl›¤› her yana eflit oranda yayan bir soba gelifltirdi. Sobay› kendi üretip satmay› denedi ama baflaramad›. Aradan yar›m yüzy›l geçmeden küre biçiminde soba kullan›m› Amerika’da çok yayg›nlaflm›flt›. Walter Hunt yine bofl durmad›. Kendi kendine kapanan mürekkep hokkas›n› ve dolmakalemi icat etmiflti. Fakat bu buluflunda da baflar›s›zl›¤a u¤ram›fl. Aradan yaklafl›k 40 y›l geçtikten sonra, 1890’lar›n bafl›nda Lewis Waterman kendi dolmakaWalter Hunt patentli kilitli ilmik atan ilk dikiş makinesi lemini icat etti ama bu kaleme isim verlifltirdi. Ne var ki, eflinin bu makinenin mek onuru da yine Hunt’a aitti. tüm terzileri iflsiz b›rakaca¤›n› söyleYaflam›n›n en büyük flans›yla ise mesi üzerine, ayg›t› bir kenara att›. 1850’lerin bafl›nda karfl›laflt›. Dikifl Bir süre sonra para s›k›nt›s›ndan makinesine ilk kez patent alan Elias ötürü makineyi bir demirciye satt› Howe’un en büyük rakibi Isaac Sin-

1

Eflinin bu makinenin tüm terzileri iflsiz b›rakaca¤›n› söylemesi üzerine, yapt›¤› dikifl makinesini bir kenara att›.

134


BD A⁄USTOS 2012

ger’d› ve o da Howe’unkine benzer dikifl makineleri üretiyordu. Singer daha iyi bir makine üretme aray›fl› içindeyken, Hunt’›n y›llar önce demirciye satt›¤› makinenin izini buldu. Isaac Singer hemen Hunt’› arad› ve ona, “Sizden, yang›nda zarar gören makinenin ayn›s›n› yapman›z› istiyorum” dedi. Ancak, makineyi yapm›fl olmakla birlikte, patentini almak için giriflimde bulunmayan Hunt hakk›n› yitirmiflti. Y›llar sonra, 1858’de patent almay› baflaran Hunt bir kez daha Singer’la

karfl› karfl›ya geldi. Singer ona, “Makinenizin patent hakk› için size 50 bin dolar öneriyorum” dedi. Hunt’›n gözleri dolmufltu. Tüm yaflam› boyunca, ilk kez eme¤inin tam karfl›l›¤›n› alabilecekti. Singer’la yap›lan anlaflma gere¤i befl y›l boyunca, y›lda on bin dolar alacakt›.

A

ncak flanss›zl›k, dünyan›n,

bu en flanss›z mucidinin yakas›n› b›rakm›yordu. Walter Hunt, ilk taksidi ald›ktan çok k›sa bir süre sonra yaflama veda etti.•

‹fle Yaramaz Mermer Parças› Bir heykelt›rafl mermer sat›n almak için mermercinin bahçesinde dolafl›rken

köfleye at›lm›fl bir parçaya gözü iliflti. “Bu mermerin fiyat› nedir?” diye sordu. “Bedava” dedi mermerci. Heykelt›rafl flafl›rm›flt›. “Neden bedava veriyorsun?” diye sordu. “fiekli bozuk.” dedi mermerci, “Kimse sat›n almak istemiyor al›p götürebilirsin.” Birkaç ay sonra heykelt›rafl, mermercinin dükkân›na girdi ve elindeki kutuyu mermerciye uzatt›. Mermerci kutuyu açt›, içinde harika bir heykel duruyordu. Mermerci hayran bak›fllarla “Eminim bu sanat eseri için büyük paralar istersin. Ama onu neden bana getirdin? Ben sadece mermer satar›m...” Sanatkar, “Bu sana bir hediye. Bu tafl senin. Hat›rlam›yor musun aylar önce bahçenin köflesinde duran bir tafl parças›n› vermifltin?” Mermerci: “Evet o heykelt›rafl sendin. fiimdi hat›rlad›m.” dedi. “‹flte” dedi heykelt›rafl, “Bu heykeli bana verdi¤in tafltan yapt›m.” Mermerci alt› ay önce söyledi¤i sözleri hat›rlay›p utand›: “Allah'›m! Bu harika heykelin o çirkin tafltan ç›kabilece¤ine kim inanabilirdi ki?” Michelangelo da kimsenin istemedi¤i bir büyük mermer blo¤u al›p o ünlü Hz. Davud heykelini yapm›flt›. Kendisine bu sanat eserlerini nas›l yapt›¤›n› soranlara da flöyle demiflti: “Ben mermerlerin içinde bir melek görürüm ve onu özgürlü¤üne kavuflturuncaya kadar mermeri keski ve çekicimle oymaya devam ederim...” Yapmam›z gereken hayat tafl›m›z›n üzerindeki fazlal›klar› atmak ve içimizdeki mele¤i a盤a ç›karmak de¤il mi? Gönderi: SABR‹YE AfiIR 135


TATLI B‹R ÖYKÜDÜR YAfiAM Yücel Aksoy

Cocuklar›

Anlamak Gerek

Bay Weber’in flekerci dükkân›na ilk gitti¤im zaman yaklafl›k dört yafl›ndayd›m. Fakat, aradan yar›m yüzy›l geçmesine karfl›n, o bol çeflitli flekerlemelerin kokusu halen burnumdad›r.

B

ay Weber, bafl› kar beyaz bir bulut gibi saçlarla kapl› yafll› biriydi. Ön kap›daki zarif zil sesini duyar duymaz, sakin bir tav›rla tezgâh›n ard›nda görünürdü. Küçük bir çocuk için, önüne özenle yerlefltirilmifl nefis flekerlerden birini di¤erine tercih etmek, hemen hemen

136


BD A⁄USTOS 2012

al›flverifl için çarfl›ya giderdi. fiekerci dükkân› yolumuzun üstündeydi ve çarfl›dan her dönüflte mutlaka flekerci dükkân›na u¤rard›k. ‹lk gidiflimizden sonraki günlerde, annem bana, istedi¤im flekerleri seçmeme izin verdi.

O zamanlar para konusunda hiçbir fikrim yoktu. Sadece, iflimiz bitti¤inde annemin kasaya gidip hesap görmesi gerekti¤ini bilirdim. Ben de, günü geldi¤inde cebimde hesap görecek param olsun diye, annemin bana ara s›ra verdi¤i bir kurufllar› biriktiriyordum.

olanaks›zd›r. Birini seçerken, akl› hemen yan›ndakindedir "acaba o daha m› lezzetli" diye… Bay Weber, istenilen flekerleri külaha koyar, sab›rla bir sonraki tercihi beklerdi. Ta ki Bay Weber’in kafllar› yukar› kalk›ncaya kadar… Bu “Bugünlük yeter, fazlas› sa¤l›¤›na zarar verebilir” demekti. Çocuk, bu mesaj› al›r, kasaya ilerleyip ald›¤› flekerlerin paras›n› öder, dükkândan ç›kard›. Annem, haftada bir ya da iki kez,

B

ir gün, annemin dalg›nl›¤›ndan yararlan›p, Bay Weber’in flekerci dükkân›na tek bafl›ma gittim. Dükkândan içeri girince Bay Weber beni yine her zamanki sakin tavr›yla karfl›lad›. Birbirinden cazip flekerlerden hangisini, daha do¤rusu hangilerini alaca¤›ma bir türlü karar veremiyordum. Ama sonunda ifltah›m karars›zl›¤›m›n önüne geçti ve birkaç çeflit fleker seçtim. Bay Weber sab›rla isteklerimi yerine getirip kasaya do¤ru ilerledi. Ben de kasan›n önüne gelip, elimde s›k› s›k›ya tuttu137


BD A⁄USTOS 2012

¤um dört adet bir kuruflu tezgâh›n üzerine b›rakt›m. Bay Weber paralar› büyük bir ciddiyetle al›p kasas›na koydu ve bana fleker külah›n› uzatt›. Evimize çok yak›n da olsa flekerci dükkân›na yaln›z bafl›ma ve haber vermeden gitti¤im için annem bana çok k›zd›. Fakat, onca flekere dört kuruflluk sermayemle ödeme yapt›¤›m› duyunca hiçbir fley söylemedi, sadece düflünceli düflünceli "H›mmmm" dedi.

Y

›llar geçti, bu arada biz o mahalleden tafl›nd›k. Sonra ben baflka bir kente yerlefltim ve orada evlenip aile reisi oldum. Eflimle birlikte, süs bal›klar›, akvaryum malzemeleri v.s. satan

bir dükkân açt›k. Vitrini ve dükkân›n içini süsleyen büyük akvaryumlarda, dünyan›n dört bir taraf›ndan gelmifl olan renk renk bal›klar, büyük küçük herkesin ilgisini çekiyordu. Yoldan geçenlerin, almasalar da vitrinin önünde durup hayranl›kla bal›klar› seyretmeleri çok hoflumuza gidiyordu. Bir gün dükkâna, dört befl yafllar›nda bir o¤lan çocu¤u girdi. Akvaryumlar›n önünde gezindikten sonra, çok gösteriflli, k›rm›z› bir bal›¤› göstererek "Bunu sat›n almak istiyorum” dedi. Hemen çocu¤un dile¤ini yerine getirdim, bal›¤›, su ile dolu bir naylon torban›n içine koyup a¤z›n› s›k›ca kapatt›m. "Dikkatli tafl›" diyerek naylon torbay› çocu¤a uzatt›m. Çocuk, torbay› ald› ve bal›¤›n paras›n› vermek üzere, s›k›ca kapal› tuttu¤u sol elini açt›. Avucunda dört adet bir kurufl vard›. Bir anda y›llarca öncesine gittim. Bay Weber’in flekerci dükkân›, avucumun içindeki dört kurufl, daha birçok an›….. Bunlar› düflünürken, çocu¤un "yoksa param az m› geldi?" sözüyle kendime geldim. Bir anl›k durgunlu¤umu çocuk o flekilde yorumlam›flt›. Hemen "Hay›r!.. Tam da bu bal›¤›n ederiydi" dedim. Eflimin hayret dolu bak›fllar› üzerimdeyken, çocu¤un kap›dan ç›kmas›n› bekledim. Eflim, "Herhalde bunun bir aç›klamas› var" dedi. Y›llar önce yaflad›klar›m› bir kez de ona anlatt›m ve "Baflka türlü davranamazd›m" dedim. Eflim, hüngür hüngür a¤layarak geldi, boynuma sar›ld›. O anda Bay Weber’in flekerlerinin tad›n› dama¤›mda duyumsuyordum. • yucelaksoy@butundunya.com.tr

138


‹NSANLAR YAfiADIKÇA Mehmet Ünver

Bizleri A¤latan Filmler

ir psikiyatrist dostum, y›llar önce, bana flu sözleri söylemiflti: “Yeri geldi¤inde a¤lamas›n› bilenler karfl›s›ndakinin derdini ve iç dünyas›n› daha iyi anlarlar. Duygulan›p, a¤layabilen bir psikiyatrist insan yüre¤inin a¤›rl›¤›n› daha net bir flekilde tartabilir”

B

139


BD A⁄USTOS 2012

Do¤ru söze ne denir. Beklenmedik ac›lar, sevdiklerimizi kaybetmek ve düfl k›r›kl›klar› yaflam›m›z›n her hangi bir döneminde karfl›m›za ç›k›p bizi a¤lat›rlar. Dünyaya geldi¤i an a¤lamaya bafllayan insano¤lu son nefesine kadar kimi zaman sevinçten, kimi zamansa kederden a¤lar.

B

unlar›n yan› s›ra, hüznün hâkim oldu¤u filmler, flark›lar, fliirler ve romanlar do¤rudan duygular›m›za hitap ederek benim gibi yufka yüreklilere bol gözyafl› döktürürler. Kendi pay›ma hüzünlü bir filmi izlerken a¤lamay›, gerçek ac›lar karfl›s›nda a¤lamaya bin kez tercih ederim. Üstümüzde y›ld›zl› gökyüzü, alt›m›zda evden getirdi¤imiz minderler oldu¤u halde büyülenmiflçesine karfl›m›zdaki beyaz perdeye bakt›¤›m›z yazl›k sinemalar döneminden bafllayarak pek çok filmde duygulan›p, gözyafl› döktüm. Bugün, çocukluk y›llar›mdan bu yana beni ve sad›k sinema

Fikret Hakan, Muhterem Nur ve Semih Sezerli Üç Arkadaş filminde 140

seyircisinin ço¤unlu¤unu a¤latan o filmlerden bahsetmek istiyorum:

ÜÇ ARK ADAfi MEMDUH ÜN (1958)

Hemen yandaki evin bahçesinden

sarkan akasya dallar›n›n, mis kokulu çiçekleriyle seyircileri mest etti¤i yazl›k sinemam›zda seyretti¤im en güzel filmlerden biriydi. Konusuna gelince:


BD A⁄USTOS 2012

Gece yar›s› gidecek bir yeri olmad›¤› için sokak ortas›nda kalm›fl kör bir k›z (Muhterem Nur), oradan geçmekte olan üç arkadafl›n ilgisini çeker. Murat (Fikret Hakan), Artin (Salih Tozan), M›st›k (Semih Sezerli) O devirde bir genç k›z, hem de yaln›z bafl›na gecenin o saatinde ›ss›z sokakta ne ar›yordur? Bunu ö¤renmeye çal›fl›rlarken ac› bir gerçekle karfl› karfl›ya kal›rlar. K›z›n gözlerinde bir tuhafl›k vard›r. Ne yapacaklar›n› flafl›r›rlar. Sonunda Murat durumu net olarak anlamak için çakma¤›n› yak›p, k›z›n gözlerinin hizas›nda sa¤a sola hareket ettirir. ‹flte o zaman ac› gerçek tüm ç›plakl›¤›yla ortaya ç›kar: K›z kördür. Bunun üzerinde Murat yaklafl›r ve tüm seyircilerin yüreklerinde buruk bir s›z› b›rakacak olan o unutulmaz sözü söyler: "Senin kimin kimsen yok mu bac›m? Gecenin bu saatinde buralarda it, kopuk vard›r." O an yan›mdaki sandalyelerde oturanlar›n göz p›narlar›ndan inen yafllar› kimselere göstermeden silmeye çal›flt›klar›n› gördüm. Bu birkaç kelime asl›nda o dönemin Türk toplumunu ve Türk sinemas›n› çok güzel özetler. Öyle ya, bir derdi, s›k›nt›s› olmasa iyi bir aile k›z›n›n o saatte sokaklarda ne ifli vard›r. Yaln›zl›k ne kadar ac›d›r. Üstelik kahraman›m›z kimi kimsesi olmayan zavall› kör bir k›zd›r. Korunmaya, sevilmeye gereksinim duymaktad›r. Yoksa Allah muhafaza kötü yola düfler. ‹tin kopu¤un mezesi olur. Üç yufka yürekli arkadafl o melek yüzlü

kör k›z› orada kaderiyle bafl bafla b›rakmayacaklard›r elbette. fiimdi samimi bir itirafta bulunmak istiyorum:

O an yan›mdaki sandalyelerde oturanlar›n göz p›narlar›ndan inen yafllar› kimselere göstermeden silmeye çal›flt›klar›n› gördüm. Sokaktaki kimsesiz k›z›n üstüne üstlük bir de kör oldu¤unu anlamam›z ve Fikret Hakan’›n ac›yan bir sesle ona: “Senin kimin kimsen yok mu bac›m?” diye sormas›yla benim de gözyafllar›m yanaklar›mdan çeneme do¤ru süzülüvermiflti...

OL‹VER CAROL R EED (1968)

Çocuklar›n açl›ktan k›r›ld›¤› ber-

bat bir yetimhane düflünün. Günde üç ö¤ün sadece birer kepçe v›c›k v›c›k yulaf lapas›ndan baflka bir g›da alamayan zavall› yetimler periflan bir haldedirler. Sonunda onlardan biri olan sevimli Oliver dayanamaz ve yetimhane görevlisinden bir kepçe daha yulaf lapas› vermesini ister. ‹flte o zaman k›z›lca k›yamet kopar. Nas›l olur da yetimhanede devletin himayesinde 141


BD A⁄USTOS 2012

Y›lmaz Güney’in

Mark Lester Carol Reed’in yönettiği Oliver adlı filmin bir sahnesinde

olan bir çocuk fazladan bir kepçe yulaf lapas› istemeye cüret eder? Nas›l olur da hakk›ndan fazlas›na göz diker? Zavall› Oliver, bu yüzden bir araba dayak yer ve yetimhaneden at›l›r. Onu hazin bir gelecek beklemektedir. O filmi seyretti¤im günlerde annesinin yapt›¤› birbirinden lezzetli yemeklere burun k›v›ran, k›zartma patates ve köfteden baflka bir fleyi a¤z›na koymayan m›zm›z bir çocuktum. Açl›ktan avurtlar› çökmüfl küçücük bir yetimin birazc›k yulaf lapas› u¤runa çekti¤i çileler bo¤az›ma bir yumruk gibi oturmufltu. O günden beri yulaf lapas› sözcü¤ü gözümde iflkenceyle eflde¤erdir.

UMUT YILMAZ G ÜNEY (1970)

142

sadece üç filmini severim. Bunlar: Umut (1970), Sürü (1978) ve Yol (1982) Di¤erlerinde gereksiz sloganlar ve klifle anlat›mlar bulurum. Oysa “Umut” seyircinin surat›na tokat gibi inen, sadece ve sadece yal›n gerçe¤i anlatan güzel bir filmdi. Tek odal› evlerinde çoluk çocuk yoksullukla mücadele eden Faytoncu Cabbar’›n bu yüzden delirmeye do¤ru giden çileli yaflam› insan› allak bullak eder. Filmin beni en çok etkileyen bölümü; ailenin k›z›n›n bin bir zorlukla devam edebildi¤i ortaokulda girdi¤i ‹ngilizce s›nav›n› gösteren sahnedir. K›z, çok kötü bir ö¤rencidir. Çünkü bir y›¤›n sorunla u¤raflt›¤› tek odal› evlerinde ders çal›flmas› mümkün de¤ildir. Do¤al olarak s›n›fta kalacakt›r. Halinden anlayan ö¤retmeni son bir flans vermek için ona kolay sorular sorar. K›z›n üstü bafl› dökülmektedir. Aya¤›ndaki kim bilir kimden kalma lastik ayakkab›larsa parçalanmak üzeredir. Ö¤retmen özellikle kolay sorular sorar, fakat k›z hiçbirine yan›t veremez. Kamera yavaflça afla¤›ya iner ve k›z›n partal ayakkab›lar›n› gösterir. Yaflad›¤› derin yoksulluk o ayakkab›larda can bulmufl, hain hain s›r›tmaktad›r seyirciye. O s›r›t›rken seyirci a¤lar. (A¤layanlar›n aras›nda oldu¤umu söylememe gerek yoktur san›r›m)


BD A⁄USTOS 2012

ÇALIKU fiU JOSMAN F . SEDEN (1966)

Çal›kuflu filminin baz› sahneleri

yaflad›¤›m muhitteki bir yal›n›n bahçesinde çekilmiflti. O zamanlar on yafl›mdayd›m. Heyecanla çal›flmalar› izlemeye gitmifltik. Bir süre sonra film gösterime girdi ve yediden yetmifle Türk sinemaseverleri etkileyen gerçek bir baflyap›tla karfl› karfl›ya oldu¤umuzu anlad›k. Reflat Nuri Güntekin’in toplumsal gerçekçili¤in en özgün ör-

neklerinden biri olan “Çal›kuflu” roman›ndan sinemaya uyarlanan film hemen hemen tüm sahneleriyle seyircinin yüre¤ine iflliyordu. Büyük bir hüsranla sonuçlanan aflk›n› unutmak u¤runa kendini Anadolu’nun kufl uçmaz kervan geçmez co¤rafyalar›nda ö¤retmenlik yapmaya adayan Feride’ nin (Türkan fioray) öyküsünü anlat›r film. Öykünün çevresinde do¤al olarak gözümüzün önüne kadar getirilen yok yoksul Anadolu insan›n›n dram›, çaresizlikler içinde ç›rp›nan köylüler, “orada bir köy var uzakta, gitmesek de görmesek de bizimdir” dizelerine son derece uygun olarak kafam›za dank ettirilen ac› gerçekler seyirciyi fazlas›yla rahats›z eder, yüre¤ini s›zlat›r. Bense en fazla dünya tatl›s› köy k›z› Munise rolündeki Zeynep De¤irmencio¤lu için gözyafl› dökmüfltüm. Köyde herkesin itip, kakt›¤›, çocuklar›n oyunlar›na almad›klar› Munise’ nin tam mutlu olacakken hastalan›p, bir kufl gibi sonsuz suskunluklara uçtu¤u sahnede insan›n yüre¤ine söz geçirebilmesi mümkün de¤ildi.

FRANC

ES FRANCES FARMER’IN HÜZÜNLÜ YAfiAMI (1982)

Kartal Tibet ve Türkan Şoray Çalıkuşu filminde

Frances Farmer sineman›n gördü¤ü en büyük yeteneklerden biriydi. Yönetmen Otto Preminger onun için: “Hollywood’da birlikte çal›flt›¤›m en 143


BD A⁄USTOS 2012

Frances Farmer

büyük yetenekti. Kaderi onu s›rt›ndan vurmasayd› Greta Grabo’yu gölgede b›rak›rd›” demifltir. Onun gibi büyük bir oyuncu olan Jessica Lange, hüzünlü öyküsünün anlat›ld›¤› filmde, Fran-

tavuk olarak gördükleri bu p›r›l p›r›l genç k›z› sömürmek için ne tür entrikalar çevirdiklerini, buna karfl› koyan Frances’ten intikam almak için onu t›marhaneye kapatt›rmak dâhil olmak üzere tezgâhlad›klar› tüm ac›mas›zl›klar› anlat›r. Filmin tamam›na hüzün hâkimdir. Ak›l hastanesinde gördü¤ü hoyrat muameleler ve tedavi ad› alt›nda kobay gibi kullan›lmas› sonucu yürüyen ölüye dönüflen Frances, uzun bir süre gözlerden uzak, yoksul bir yaflam sürer. Y›llar sonra genç bir yönetmen onu an›msar ve sinema dünyas›n›n bir vefas› olarak talihsiz y›ld›za bir jübile gecesi yap›lmas›n› sa¤lar. Filmi dolu gözlerle izleyen seyirciler son sahnelerde Frances’in biraz olsun yaflama tutunmak için nas›l çabalad›¤›n› görürler. Finalde kamera onun yüzünde donup kal›r ve boflalmak için f›rsat bekleyen gözyafllar›m›z yanaklar›m›zdan afla¤›ya do¤ru süzülmesine neden olan o iç burucu yaz›lar belirir ekranda: “Jübile gecesinden sonra baz› yönetmenler Frances Farmer’› yeniden an›msad›lar ve ona birkaç filmde üçüncü, dördüncü derece roller verdiler. Sonra Hollywood taraf›ndan tamamen unutuldu. 1970 y›l›nda son nefesini verdi¤inde tüm yaflam›nda oldu¤u gibi yapayaln›zd›” “Frances”, yüz kere seyretsem de a¤lamaktan kendimi alamayaca¤›m hüzünlü sahnelerle dolu bir filmdir. Sadece filmlerde a¤lamak, gerçek yaflamdaysa hep gülmek temennisiyle. •

“Hollywood’da birlikte çal›flt›¤›m en büyük yetenekti. Kaderi onu s›rt›ndan vurmasayd› Greta Grabo’yu gölgede b›rak›rd›” ces rolünü canland›rarak Akademi ödülüne aday gösterilmifltir. Bu sars›c› film bize talihsiz y›ld›z›n trajik yaflam›n›, Hollywood’un geri plandaki karanl›k güçlerinin alt›n yumurtlayan 144

mehmetunver@butundunya.com.tr


YAZAR DEDE VE TORUNLARI Muzaffer ‹zgü

Banyo Yapmay› Sevmeyen Kufl

ufllar›n c›v›lt›s› derenin ça¤›lt›s›n› bast›r›yordu. Kufllar›n dü¤ünü mü vard›? Yooo, hay›r. Pekiyi, çok sevdikleri bir kufla karfl›lama töreni mi yap›yorlard›? Yoo.. Pekiyi bu gün kufl bayram› m›yd›? O da de¤ildi...

K

145


BD A⁄USTOS 2012

ekiyi niçin kufllar›n c›v›lt›s› dere yata¤›n› doldurmufltu? Kufllar banyo yap›yorlard›. Kufllar banyo yaparlar m›? Elbette yaparlar. Hep birlikte gelirler, yani biz kufllar geliriz, derenin k›y›s›na konar›z. Cup, kendimizi k›y›ya atar›z. Kanatlar›m›z p›r p›r, bafllar›m›z cup cup, ayaklar›m›z hup hup, suya batar batar ç›kar›z. Öyle çok severiz ki banyo yapmas›n›. Banyo flark›s›z olur mu? Kargalar, “Tak tak tak, uf su ne s›cak!..” diye flark› söylerler. Serçeler, “Cik de cik, cik cik de cik, banyo bitmesin hemencecik...” diye flark› söylerler. Kumrular, “Gu guk guk, gu guk guk, uf su ne so¤uk...” diye flark› söylerler. Tibililer mi, onlar da, hu hu hu yel, hu hu yel, uf banyo ne güzel...” diye flark› söylerler. Keklikler, “Gak guru bak, gak guru bak, flu suyun güzelli¤ine bak...” derler. Pekiyi, flu k›y›da duran ama hiç suya girmeyen, k›rm›z› gagal›, sar› kafal›, dikkuyruklu kufl da ne? Ooo, biz kufllar hepimiz tan›yoruz onu. Ama hangi cins kufl oldu¤unu bilmiyoruz. Oradan hep bize bakar ama aya¤›n› bir gün olsun suyun içine sokmaz. Hepimiz ona, “K›rm›z› Gaga” deriz. Biz banyo yapmak için derenin k›y›s›nda suya girince, o da oradan bize bakar. ‹sterseniz ça¤›ray›m, yo yo yan›na gidelim...

P

146

“K›rm›z Gaga, nas›ls›n bakal›m?” “‹yiyim, teflekkür ederim. Karn›m tok, suyumu da içtim...” “Dereden mi içtin?” “Yooo yooo, hay›r ben derenin k›y›s›na hiç yaklaflmam... Bir çeflmenin olu¤undan içtim.” “Niçin dereye yaklaflm›yorsun?” “Banyo yapmas›n› sevmem ki... Uuuu ayaklar›m suyun içine girerse, ay hiç hofllanmam bundan.” “Hiç mi banyo yapmazs›n?” “Hiç yapmam.” “Niçin yapm›yorsun?”

“Söyledim ya, banyo yapmay› sevmem...” “O zaman pis pis kokars›n...” “H›h, ben mi? Ben da¤ nergisi gibi kokar›m.” “Ay güldürme... Ay güldürme. Hem hiç


BD A⁄USTOS 2012

banyo yapma, hem de da¤ nergisi gibi kok... Olacak fley mi?” “Evet, ben geceleri uyuyaca¤›m zaman da¤ nergisi arar›m. Nergisi buldum muydu, hemen yan›na k›vr›l›r uyurum. Sabah bir kalkar›m ki nergis nergis kokuyorum...” Ah duramad›m, ba¤›r›verdim suda banyo yapan arkadafllar›ma... “Arkadafllar, serçeler, keklikler, kumrular, tibililer, kargalar, bu K›rm›z› Gaga var ya nergis

kokuyormufl, nep de da¤ nergisi gibi...” Ay ay, ay ay, kufllar bir gülmeye bafllad›lar, bir suyun içinde hoplamaya, kanat ç›rpmaya bafllad›lar, bir bir sudan ç›kt›lar. “Hele bir koklayay›m flunu...” dediler. Önce tibili yaklaflt›, koklad›: “Uuu, da¤ nergisi gibi de¤il, da¤ faresi gibi kokuyor...” dedi.

Serçe koklad›, “Ay beni öksürük tuttu, dedi. Çok fena kokuyor, ehhe ehhe ehhe...” Ötekiler de koklad›lar, bafllar›n› iki yana döndürdüler. K›rm›z› Gaga utan›yordu, bafl›n› yere e¤mifl kald›rm›yordu. F›s›lt› gibi, “Bir kez annem beni y›kam›flt›...” dedi. Öteki kufllar yine kahkalarla güldüler. Tibili, “Bak dün tibililer buradayd›k, bugün yine geldik... Banyo yapt›¤›m›z zaman daha h›zl› uçuyoruz, kanatlar›m›z daha çabuk aç›l›p kapan›yor yani sa¤l›kl› kufl oluyoruz...” “Çok do¤ru, dedi kumru, güç de kazan›yoruz... Biz kumrular flimdi buradan ç›kt›ktan sonra ta nereye dek uçaca¤›z...” “Ya biz ya biz, dedi keklik, bir ç›kaca¤›z flimdi buradan dosdo¤ru da¤a. Da¤ ne denli dik olursa olsun, birkaç dakika sonra da¤›n zirvesindeyiz... ‹flte as›l orada da¤ nergisleri var... Sen o da¤lara ç›kamazs›n ki K›rm›z› Gaga... Burada ne arar da¤ nergisi?.. As›l da¤ nergislerinin yan›nda uyuyan biz keklikleriz...” iç konuflmuyordu K›rm›z› Gaga. Bafl›, önüne düfltükçe düflmüfl, zor soluk al›yordu. Son sözü karga söyledi, “Bak, hangi cins kufl oldu¤unu bile bilmiyoruz. Belli ki seni cinsin d›fllam›fl. Sen de buralara gelmiflsin. Do¤ru mu?”

H

147


BD A⁄USTOS 2012

K›rm›z› Gaga, bafl›n› sallad›. “Banyo yapmayan kuflun aram›zda ifli yok dediler. Ben de sizin aran›za geldim...” Hepsi birden, “Yooo, dediler, biz de seni içimize alm›yoruz. Ama banyo yaparsan... Yani bizimle derenin k›y›s›na gidip c›b› c›b› yaparsan...” “Yapamam, sevmiyorum. Annem bana ikinci kez banyo yapt›raca¤› zaman a¤lamaya bafllam›flt›m. Ondan sonra zaten hep a¤lad›m, banyo yapmam, dedim...” Tibili paytak paytak yürüyerek, K›rm›z› Gaga’n›n yan›na geldi.

“Deneyelim mi?” dedi. “Neyi?” “Banyo yapmay›...” “Yooo hay›r hay›r. ‹stemem...” “Yoksa korkuyor musun?” Öteki kufllar hep bir a¤›zdan, “Korkak, korkak, K›rm›z› Gaga korkak...” “Ben korkak de¤ilim...” Tibili, “Korkak de¤ilsen, haydi flimdi benimle gel, flurac›ktan suya gir...” Gagalar tak›rdamaya, kanatlar p›r p›r etmeye, hepsi birden ötmeye bafllad›lar... 148

“K›rm›z› Gaga suya!.. K›rm›z› Gaga suya!.. K›rm›z› Gaga suya!..” “Yoo yoo, banyo yapmay› sevmiyorum...” “Mis gibi kokacaks›n... Yeflili daha yeflil, maviyi daha mavi göreceksin, Banyo yaparken gökyüzüne bak, mavi rengin gerçe¤ini gör... Güç kazan, rahat soluk al...”

K

›rm›z› Gaga, bir ad›m

att›... Bütün kufllar ba¤›rd›lar: “Oooooooooooooo ooooooooo!..” “K›rm›z› Gaga banyoya, k›rm›z›

Gaga banyoya!..” “Hiç korkma, dedi karga. Biz kargalar suyun bu yan›nda seni korumak için halka olaca¤›z...” Tibililer de, “Biz hep yan›nda olaca¤›z...” dediler. I- ›h, K›rm›z› Gaga z›nk diye durdu. Hep birden sordular, “Niye durdun K›rm›z› Gaga?..” “Oradan suyun içindeki bir bal›k kafas›n› ç›kard›. Suya girersen, aya¤›ndan tutar seni suyun içine çekerim...” dedi. “Bal›klar öyle birfley yapmazlar” diye ba¤›rd›lar.


BD A⁄USTOS 2012

K›rm›z› Gaga iki ad›m daha att›, kufllar ba¤›r›yorlard›, “Haydi haydi az kald›, gir suya, sa¤l›kl› olacaks›n, nefleli olacaks›n...” K›rm›z› Gaga yine durdu. “C›k, dedi. Ben çok a¤›r›m. Suya girer girmez hop suyun dibini boylar›m.” Bir bal›kç›l kuflu, “Hiç de a¤›r de¤ilsin dedi... Ben bal›kç›l kufluyum, çok iyi yüzme bilirim. fiunu bil ki bu dakikadan sonra ben senin cankurtaran›n›m... Suya batarsan cup suya dalar, gagamla ensenden tutar seni yukar› ç›kar›r›m...” Kufl sesleri derenin k›y›s›n› kapla-

m›flt›. Dere k›y›s›ndaki sö¤ütler, kavaklar o yana e¤ilmifl kufllara bak›yorlar, bu denli nefleli c›v›lt›ya hiçbir anlam veremiyorlard›. Kufllar ç›lg›nca ba¤›rd›lar... Çünkü, K›rm›z› Gaga bir aya¤›n› suya sokmufltu. Kufllar›n alk›fl› gagalar›n› tak›rdatmakt›... Ah ah, leylekler yoktu. Onlar olsalard› flimdi tak›rt› sesleri da¤›n yamaçlar›n› kaplard›... Aaaa, ikinci aya¤›n› da soktu K›rm›z› Gaga... Korkarak kanatlar›n› açt›, kapad›, açt› kapad›... Çok hofluna gitmiflti, Kanatlar›n›n aras›ndan giren su

damlac›klar› bedenine de¤miflti. Ürpermiflti ama içine bir coflku bir sevinç yay›lm›flt›. Kuyru¤unu oynat›yordu... Ay ne güzel!.. Bafl›n› suyun içine sokup ç›kar›yordu... Ay ne hofl!.. Bu yana yat›yordu... Suda yatmak ne güzeldi! Öteki yana dönüyor...

Y

eflil renk bu denli albenili miydi? Gözleri gökyüzünün mavisini gördü... fiaflt›. Bir daha bakt›... Ay ay ay, daha önce bakt›¤› yoksa gökyüzü de¤il miydi? Ne zamand›r, hiç ötmemiflti K›rm›z› Gaga, hiç flark› söylememiflti. Oysa ki ne flark›lar duymufltu, ne flark›lar biliyordu... Ötmeye bafllad›... Ötekiler susuverdiler, “Aaa aaaa K›rm›z› Gaga’n›n sesi bu denli güzel miydi? Böyle içten miydi?” dediler. K›rm›z› Gaga m›? Yooo, K›rm›z› Gaga de¤ildi art›k. Bembeyaz bir gagayd›... Kendi de flaflt›. Bir kahkaya att›... “Noldu benim gagama?” diye sordu. Bilge karga yan›t verdi, “Gagan birden k›pk›rm›z› olmufltu... fiimdi y›kand›n apak oldu.” • muzafferizgu@butundunya.com.tr

Bebe¤inizi çok mu seviyorsunuz? Küçük bir çocuk hamile kad›n›n karn›na dokunarak, “Ne var sizin karn›n›zda?” diye sordu. Kad›n, “Çocu¤um var ufakl›k” dedi. Çocuk yeniden sordu: “Sizin çocu¤unuz mu?” “Evet.” diye yan›tlad› hamile kad›n… Küçük çocuk bu kez artm›fl bir merakla, “Onu seviyor musunuz?” diye sordu. Kad›n yine “Evet.” dedi. Çocuk emin olmak istedi: “Çok mu seviyorsunuz?” Hamile kad›n “Evet” derken bafl›n› da afla¤› yukar› sallad›. Çocuk, biraz da ürkekçe as›l sorusunu sordu: “Öyleyse neden yediniz?” 149


BD A⁄USTOS 2012

Mankafa Poldi

– Bir de saçlar› uzatan bir ilâç! Rengi esmer olsun!

– ... Peki, ya dörtte ya¤mur ya¤arsa can›m? Her ihtimale karfl› üçte evden ç›kmal›!

–25 derece suda 40 banyo almak size iyi gelecek, Bay Poldi. – Niçin 50 derece suda 20 banyo olmas›n, Bay Doktor? O zaman daha çabuk iyileflmez miyim?

– fiu manzaraya bak; gökte flu milyonlarca y›ld›z› gördükçe insan dehflet içinde kal›yor, Poldi! – Hakl›s›n! Hele flu gördüklerimizin yaln›z buraya ait olanlar oldu¤unu düflünmek insan› büsbütün flafl›rt›yor.

150


BD A⁄USTOS 2012

A⁄USTOS AYI ÇÖZÜMLER SAYFASI Satranç Çözümleri

ATAK: Kramnik-Hübner, 2000 Beyaz Kazan›r. 1.Axf5 exf5 2.Fc4 Af6 3.Fc7 1-0 OYUN SONU: Prokesh, 1940 Beyaz Kazan›r. 1.Kd1+ Kd2 2.Kd3+ 1-0

“Bilginizi Denetleyin”

1-(d) Haritalar derlemesi 2-(b) Kabı ile tartılan 3-(a) Fiziksel, duygusal gelgitler 4-(c) Kısa Ceket

10-(a) Yunak teknesi

5-(c) Üflemeli bir çalgı

12-(a) Yoksul kimse

6-(a) Kuflatma 7-(c) Kuflkucu, flüpheci

1-(d) Kemal Tahir

8-(b) Suyun metre/saniye de¤eri 9-(b) Çirkin, huysuz 11-(d) Yuvarlak misket 13-(b) Cahil, bilgisiz 14-(c) Gözleme dayal›, görügül 15-(a) Kare deseni

Kare Bulmaca

2-(a) Fuzuli 3-(c) Kulvar 4-(c) Biyopsi 5-(d) Falso 6-(b) ‹spanya 7-(a) Antalya 8-(b) Konfüçyüs 9-(c) ‹zobar 10-(d) Rusya 11-(a) Umay 12-(c) Kes 13-(a) Bal›kesir 14-(d) Cevat fiakir 15-(b) Gülse Birsel 16-(c) Sergen Yalç›n 17-(d) Yunus Emre 18-(a) Limni 151


BD A⁄USTOS 2012

YARININ BÜYÜKLER‹ Gönderi adresi: Sedef Cad. 2446 Ada, 1. Parsel, A Blok, Kat: 3, Da: 16, Ataflehir, 34750 ‹stanbul e-posta: butundunya@butundunya.com.tr (e-posta ile gönderece¤iniz fotograflar›n 150 KB’den fazla olmamas›na lütfen özen gösteriniz.)

Rüzgar Yaman, Ankara

Melis Koflar, Rize

Mavi Küley, ‹stanbul

‹larya Özba¤c›, Yalova

Hafsa Nur Afrasyap, ‹stanbul

‹lay Karagenç, Ankara

Ayfle Naz Çolak, Bursa

Ada Barıfl Varl›k, Ankara

Özgür Can Kaygısız, ‹stanbul

152


BD A⁄USTOS 2012

Özgür Alpin, Adana

Ada Acartürk, ‹stanbul

Eren Bozkurt, Arkara

Atahan Özkan, ‹zmir

Elif Sadıko¤lu, Rize

Begüm Su Kökcü, Adana

Efe Yi¤it Çubuk, Ankara

Beren Tafly›lmaz, Bursa

Cemre Naz Küçükargun, Ankara

Bora Atçalı, ‹zmir

Dr. Musa Albükrek ve Ada Sebban, ‹stanbul 153


BD A⁄USTOS 2012

Bulmacan›n çözümü 151. sayfadadır. 154


BULMACA Filiz Lelo¤lu Oskay

SOLDAN SA⁄A: 1- Türk tüluat sanatının en usta oyuncularından olan ve fotografta görülen sanatçımız. 2-Büyük baş hayvanlarda görülen öldürücü bir hastalık.- Neonun simgesiNazi hücum kıtası.- Bir bağlaç. 3- ‘… Sinatra (ABD’li ünlü sinema oyuncusu).Bir kıta adı.- Araçlarda durmayı sağlayan düzenek. 4- Bir burç adı.- Litrenin kısa yazılışı.- Üye. 5- Sodyumun simgesi.Osmanlılarda başkente verilen ad. 6Umreye giden kadın anlamıda eski bir sözcük.- Bir rahatlama ünlemi.- Bir gıda maddesi. 7- Şahıs, kişi.- Havadaki ses ve görüntü dalgalarını radyo,tv gibi ünitelere aktaran cihaz.- Belirti.- İlave. 8- ‘… Atlı’ (Türk sanat müziği bestekarımız).- Bir sanat, bir bilim, ve meslek dalında kullanılan yöntemlerin hepsi. 9- Bağışlama.- Takdim.- Kabaca evet.- Kanun. 10- ‘ …. Yelleri’ (Reşat Nuri Güntekin’in bir yapıtı).- Göz alıcı,alımlı.-Bir haber ajansının simgesi.11- Şarkı, türkü.- Yeni Zelanda’da yaşayan yerli bir halk. 12- ‘ Maurice …’ (Bolero adlı eseri de bulunan klasik müzik bestecisi).- Kilometrenin kısa yazılışı.- Tıpta uzmanlık sınavı. 13Baryumun simgesi.- Akdeniz’de hapishanesi ile ünlü ada.- Kastamonu’nun bir ilçesi.- Doğru haber.14- İcar.- Bir renk.- Büyük balıkçı kayığı. 15Marangozculkta kullanılan sert bir ağaç türü.- Duyuru yolu ile. 16- Kuzey Amerika’da ağaçlarda yaşayan uzun kuyruklu bir hayvan.- Notada durak işareti.17- Şikar.-‘ Erden ….’ (Sinema yönetmenimiz.) 18- Tez.- Necati Cumalı’nın bir yapıtı.19- Sanayi.- Güç, etki veya beceri bakımından alışılmışın üzerinde olan. 20- Edirne’nin bir ilçesi.Dar ve uzun bir yarış kayığı.

YUKARIDAN AfiA⁄IYA: 1- ‘Pişman olur da bir gün’ , ‘Ömrümce hep adım adım’ adlı yapıtlarında da tanıdığımız bestekarımız.- Sakarya’nın bir ilçesi 2- Kale duvarı.- Gözleri görmeyen.MS. 874-950 yılları arasında yaşamış ünlü Türk filozofu.- ‘Raj Kapor’un ünlü filmi. 3- Mısır mitolojisinde bolluk ve bereket tanrısı.- Lüksemburg Radyo Televizyon kanalı.- Altın, gümüş veya başka madenler dövülerek oluşturulan ince, parlak yaprak.- Bir ilimiz. 4- Tıpta bellek yitimi.- İsimler listesi.- Saçma, sapan.- Bir soru sözü. 5- Kriptonun simgesi.- İki kenarı birbirine paralel, diğer iki kenarı paralel olmayan geometrik şekil.- Lityumun simgesi.- Ekin biçildikten sonra tarlada kalan köklü sap. 6- Lutesyumun simgesi.- İtalya’nın kuzeyindeki sıradağlar.- Hava üflemeye yarayan gereç.- Oy. 7- Vücut parçası, organ.- Boyukları normalden küçük olan.- Çam ağacının meyvesi. 8- Eski dilde arkadaşlık.- ‘…. Tatili’ (Audrey Hepburn’un bir filmi).- Güney Amerika’da bir başkent. 9- İçki.- ‘…. Tüblek (Karikatüristimiz). – Eski Mısır’da bir tanrı.Şöhret. 10- Müzikte en kalın bayan sesi.Kapitalizm düşüncesini savunan kişi. Numaranın kısa yazılışı.11- Bir işi yerine getirmek için merkez olarak seçilen yer. – Susamın ham mad-desi.- Hile.Denizli’nin bir ilçesi. 12- Söz, lakırdı.Mücevher.- Eski dilde su.13-Türlü sebeplerden dolayı başarıya ulaşamamış kimse.Kiloamperin kısa yazılışı.- Ayakkabı yapımında kullanılan parlak deri.- 14- Gülgillerden, orta boylu bir ağaç.- Bir cetvel türü.- Suudi Arabistan’ın plaka imi.- Bir zaman birimi. 15-Kur’anda bir sure.-Yakanın göğse doğru inen devrik bölümü.-Eski dilde ekmek. filizoskay@butundunya.com.tr 155


SATRANÇ Mustafa Y›ld›z GÜNÜMÜZÜN USTALARI:

8

Vladimir KRAMNIK 975’te Karadeniz k›y›s›nda, Tuapse’da do¤du. Botvinnik’in satranç okulunda yetiflti. 1990 y›l›nda Rusya flampiyonu oldu. 1991 y›l›nda 18 Yafl Alt› Dünya birincisi oldu. Satranç kariyerini sa¤lam ad›mlarla yükseltti. Birçok uluslararas› turnuva kazand›. Sonunda 2000 y›l›nda ünlü Kasparov’u Londra’da yenerek Dünya flampiyonu oldu. Ama o zamanlar satranç dünyas› iki bafll›d›: ayr›ca FIDE Dünya Vladimir KRAMNIK flampiyonu da vard›. 2006’da FIDE Dünya flampiyonu Topalov ile oynad› ve onu yenerek tart›flmas›z biçimde tek flampiyon ilan edildi. Unvan›n› Leko’ya karfl› korudu. 2008 y›l›nda unvan› Anand’a kapt›rd›. Dünya flampiyonu oldu¤u y›llarda uzun süre Dünya’n›n en kuvvetli oyuncu olarak Elo rating s›ralamas›nda ilk s›rada yer ald›. Kasparov onun hakk›nda flöyle diyor: “Oyunu ve yaflam tarz›yla satranç zirvesinde pragmatizmin timsali olan Kramnik, Lasker’in psikoloji anlay›fl›, Botvinnik’in derin aç›l›fl haz›rl›¤› ve Karpov’un müthifl sabr›n›n tuhaf bir birleflimidir.”

Kramnik-Kasparov, 2000 Yukar›daki konuma yüzeysel bak›nca, sa¤lam piyon yap›s› ve etkin b7 filinden dolay› siyah daha iyi denebilir. Ama konuma derinden bakan Kramnik, b3-c4 bataryas›n›n atefliyle oyunu kazan›yor. fiöyle: 14.Fxf6 Fxf6 Önce ortal›¤›n temizlenmesi gerekiyor. 15.Fxe6! fxe6 sonuna de¤in hesaplanm›fl bir feda. 16.Vxe6 fih8 17.Vxe7 Fxf3 18.gxf3 Vxd4 19.Ab5 Vxb2 20.Kxc8 Kxc8 21.Ad6 Kb8 22.Af7 fig8 23.Ve6 Kf8 Beyaz, Bo¤maca Mat› motifini oluflturdu. 24.Ad8! fih8 25.Ve7 Siyah terk etti. 1-0

156


BD A⁄USTOS 2012

TÜRK‹YE YILDIRIM fiAMP‹YONASI 15 Temmuz 2012 Pazar günü Konya’da 85 satrançç›n›n kat›l›m›yla yap›lan Türkiye Y›ld›r›m fiampiyonas›n› Engin Yaflar Ifl›k 9/7,5 puanla birinci bitirdi. Onu efl puanla izleyen Metin O¤uz ve ‹hsan K›l›ç 2. ve 3. oldular. Y›ld›r›m turnuvalar›nda oyunlar 5 dakikada bitmek zorunda. Engin Yaflar Ifl›k- Metin O¤uz, 2012, Konya Oyunun 29. hamlesi, s›ra siyahta. e6 ve f5 karelerindeki beyaz piyonlar siyahlara tahtay› dar ediyor. Siyah, tafl de¤ifltirerek hareket alan›n› geniflletmek niyetinde 29…c5 oynuyor. 30.Ff4 Vb6 fiah kanad›nda beyaz›n etkili bir ata¤› var ama 5 dakikal›k oyunda bunu her iki oyuncu da göz ard› ediyorlar: (30.Axh6 gxh6 Fxh6 f8’deki kalenin gidece¤i kare yok, beyaz aç›k üstün.) 31.Fe3 cxd4 32.Fxd4 Vd6 33.Kc1 Fa3 34.Kb1 Ac6 Beyaz kaleler, aç›k dikeylerde çok etkili olacak. 35.Kb5 Fb4 36.Fe3 Ae5 37.Axe5 fxe5 38.Vc2 d4 39.Ff2 Fa3 40.Ve4 Fc5 41.Kc1 Fb4 Siyah, filini c hatt›ndan çekerek beyaz kalenin yolunu aç›yor. 42.Kc6 Vd8 43.Kb7 Fd6 44.Kd7! Yedinci yataya inen kale gücünü gösteriyor. Fili kaybetti¤ini gören siyah terk etti. 1-0

ATAK Kramnik-Hübner, 2000

OYUN SONU Prokesh, 1940

Beyaz Kazanır

Beyaz Kazanır

myildiz@butundunya.com.tr

Çözümler 151. sayfadad›r.

157


B‹ZE GÖNDER‹LEN K‹TAPLARDAN

Kur’an’›n Penceresinden Kurtulufl Savafl›’na Bir Bak›fl Yaflar Nuri Öztürk Yeni Boyut

80

y›ld›r sorulmayan ve sorulmad›¤› için bafl›m›za bin türlü dert açan hayati soru fludur: “‹slam miras›yla Atatürk miras›, bizim daha çok kulland›¤›m›z ifadeyle, Muhammedi mirasla Mustafa Kemal miras› aras›nda çeliflme var m›d›r? ...‹slam’la Cumhuriyet miras› aras›nda bir çeliflme, bir didiflme, bir z›tlaflma, bir kavga var m›d›r? Bu soruya “Hay›r, yoktur” cevab›n› veren ve bunu dinsel ve tarihsel belgeleyen ilk eserdir, bu kitap. Atatürk, dinci ve dinsiz istismarc›lar›n söylediklerinin tam tersini yapm›flt›r. Gazi, din meselesinde asla kaçak güreflmemifl, k›v›rmam›fl, iflin içine girmifl ve ilk günden son güne kadar yapt›¤› devrimlerin dinin talebi oldu¤unu en gür sesiyle hayk›rm›fl savunmufltur. Yani, 158

Atatürk, onu istismar ederek ‘Rozet’ 盤›rtkanl›¤› yapan sözde Atatürkçülerin aksine, din meselesinde, dincilik karfl›s›nda ve dindarlar›n yan›nda taraf olmufltur. Korkmaya, kaç›nmaya, tedirginli¤e gerek yok. Kur’an ortada, Cumhuriyet tarihi de ortada. Biz de buraday›z. Kurtulufl Savafl› günlerinin anl› secdeli Müslümanlar› Mustafa Kemal’i ‹slam’›n kurtar›c›s› diye an›yorlard›. Zaman tünelinin buras›nda biz de ayn› kanaatteyiz. Peki, Atatürk devrimlerinin savunuculu¤u rolüne soyunanlar böylesine önemli bir gerçe¤i nas›l görmediler veya göremediler? ‹nanc›m›z odur ki, bu yanl›fl yap›lmasayd›, Atatürk miras› bütün Müslümanlar için kurtulufl reçetesi say›labilecek bir ‘Kurtulufl Teolojisi’ oluflturabilecekti. Bugün Türkiye Cumhuriyeti’ni Kelimei fiahadet düflman› haçl› kodamanlar ile iflbirli¤i halinde çökertmeye çal›flan dinci ve dinsiz ekipler, bu baflar›lar›n› asla kendi zekalar›yla elde etmediler. Onlar›n çaplar› buna yetmez. Onlar›n iki büyük güç kayna¤› oldu: 1. Haçl› süperlerin Atatürk miras›n› ve Türkiye Cumhuriyeti’ni tahrip için verdikleri her türlü destek. 2. Cumhuriyet’in ve Atatürk’ün savunucusu olduklar›n› söyleyenlerin yetersizlikleri ve yer yer de ahmakl›klar›.”


BD A⁄USTOS 2012

Günlük Yaflamdan Sanata Umberto Eco

Madencilik, Metalürji ve Minerolojinin Çileli Tarihi Zeki Tez

Can Yay›nlar›

Doruk Yay›mc›l›k

G

H

ünümüzün dünya çap›nda filozoflar›ndan olan Umberto Eco’yu, Gülün Ad› roman›yla biliriz. Romanc› kimli¤inden önce o usta bir deneme yazar›yd›. ‹nternet ile ulaflma olana¤› do¤madan onun yaz›lar› dünyan›n dört bir yan›nda çeflitli dillerde gazete ve dergilerde ç›k›yordu. Bütün dünyaya seslenebilen say›l› yazarlardan biri oldu, Eco. Türkiye’de de Tempo dergisinde her ay düzenli yaz›lar› ç›kan Eco’nun k›rk y›ll›k denemelerinden seçmelerde insan›n özüne iflleyen konular var. “‹ktidar hiç bir zaman tepedeki bir gücün keyfi bir karar›ndan kaynaklanmaz, iktidar›n dayana¤› toplum içindeki say›s›z küçük ya da “moleküler” uzlafl›mlard›r. Binlerce anne, baba ve çocuk, aile yap›s› içinde bir araya gelip, bu yap›y› benimsemelidir ki, bir iktidar aile kurumu eti¤ini temel alabilsin. Benzeri biçimde, bir iktidar›n bireyler aras› ayr›m› temel alabilmesi için, binlerce kiflinin toplumda doktor, hastabak›c›, bekçi vb. bir rol edinmesi gerekir...”

ava, su, yiyecek kadar insan yaflam› için vazgeçilmez olan bir fley daha var: maden. ‹nsano¤lunun maden ve madencilik alan›ndaki izlerini süren Zeki Tez bir aç›dan da Uygarl›k, Dünya ve Anadolu tarihini özetliyor kitab›nda. “Madencilik u¤rafl› insanl›k kadar eskidir. Almancada madenciye “Bergman” (da¤ adam›) denir; çünkü bir zamanlar yeralt› zenginliklerinin yaln›zca da¤larda bulundu¤una inan›l›yordu. “Metal” sözcü¤ü, anlam› “aramak” olan eski Yunanca “metallao” sözcü¤ünden türeyerek Latinceye “metallum” fleklinde geçmifltir ve hem metallerin az bulunur olduklar›n› hem de ilk ça¤larda kullan›lan metallerin do¤ada kat›fl›ks›z ve saf olarak bulunduklar›n› ifade eder. Tarihin uzun dönemleri boyunca maden cevherlerinin Toprak Ana’n›n kutsall›¤›n› paylaflt›¤›na inan›lm›flt›r. Madenlerin t›pk› embriyolar gibi Toprak Ana’n›n rahminde “büyüyüp gelifltikleri” ve metal iflçili¤inin “do¤um” ile ilgili oldu¤u düflüncesine çok erken ça¤larda rastlanmaktad›r...” 159


B‹R FOTOGRAF B‹N SÖZCÜ⁄E BEDELD‹R Gönderi: METE T‹ZER, BALIKES‹R

160


Prof. Dr. Mehmet Haberal bilgi kirlili¤ine son vermek amac›yla, ülkemizde dürüst siyasetin sembolü olan merhum Baflbakan Bülent Ecevit’in Baflkent Üniversitesi Ankara Hastanesi’ndeki tedavi süreci ile ilgili somut hiçbir belgeye dayanmayan, tamam›yla as›ls›z ve kas›tl› bir biçimde ortaya at›lan sözde iddialara karfl› tüm gerçekleri somut belgelerin ›fl›¤› alt›nda yorumsuz olarak bu kitapta kamuoyunun takdirine sunuyor.

Tüm Baflkent Kurulufllar›ndan Ücretsiz Sa¤lanabilir

Prof. Dr. Mehmet Haberal bilgi kirlili¤ine son vermek amac›yla, ülkemizde dürüst siyasetin sembolü olan merhum Baflbakan Bülent Ecevit’in Baflkent Üniversitesi Ankara Hastanesi’ndeki tedavi süreci ile ilgili somut hiçbir belgeye dayanmayan, tamam›yla as›ls›z ve kas›tl› bir biçimde ortaya at›lan sözde iddialara karfl› tüm gerçekleri somut belgelerin ›fl›¤› alt›nda yorumsuz olarak bu kitapta kamuoyunun takdirine sunuyor.

Tüm Baflkent Kurulufllar›ndan Ücretsiz Sa¤lanabilir


T Ü R K

BAfiKENT ÜN‹VERS‹TES‹ KÜLTÜR YAYINI

R E S S A M L A R I

1 A⁄USTOS 2012

fiEREF AKD‹K

192297

SAYI: 2012 / 08

F‹YATI: 4 TL

A⁄USTOS 2012

Harf Devrimi’nin Y›l›

84.

Mete Akyol, "Yazar Haysiyeti" kavram›na Sayg›s› Nedeniyle Silivri’den Yaz›s›n› Yazm›yor

HALK MEKTEB‹

1899'da ‹stanbul'da do¤du. 1915'de Sanayi-i Nefise mektebinde (Güzel Sanatlar Okulu) ö¤renim gördü. Burada Hikmet Onat ve ‹brahim Çall›'n›n ö¤rencisi oldu. 1925'de okulu bitirince devlet taraf›ndan aç›lan Avrupa s›nav›n› kazanarak Paris'e gitti ve Julian Akademisi'nde Paul Albert Laurens'le çal›flt›, Avrupa'n›n çeflitli ülkelerini gezerek müzedeki ünlü resimlerden kopyalar yapt›. 1928'de Türkiye'ye döndükten sonra Gazi E¤itim Enstitüsü'ne resim ö¤retmeni olarak atand›. Bu y›llardan bafllayarak Müstakil Ressam ve Heykelt›rafllar Birli¤i'nin hemen bütün sergilerine kat›ld›. Say›s›z sergilere kat›lan sanatç›, 1972 y›l›nda yaflam›n› yitirdi.

CHP Zonguldak Milletvekili Prof. Haberal’›n, Kurultay mesaj›: "Birinci görevimiz, Türk Cumhuriyeti ve Ba¤›ms›zl›¤›’n› savunmak yan›s›ra Atatürk’ü izlemektir."

Mütevelli Heyet Karar›: "Baflkent Üniversitesi kuruluflundan bu yana siyaset d›fl› özelli¤ini korumaktad›r."

Önce Katiller, Din Sömürücüleri, Caniler Ç›kt›, Prof. Haberal’a, Balbay’a, Özkan’a, Hilmio¤lu’na, Perinçek’e, Baflbu¤’a, Tolon’a henüz s›ra Gelmedi.


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.