T Ü R K
BAfiKENT ÜN‹VERS‹TES‹ KÜLTÜR YAYINI
R E S S A M L A R I
1 EK‹M 2012
‹BRAH‹M ÇALLI
192297 EK‹M 2012
1880 y›l›nda do¤du, resimlerden birini gösterdi¤i ressam fieker Ahmet Pafla taraf›ndan Sanayi-i Nefise'ye ça¤r›ld›. Orada Osman Hamdi'yle tan›flt›. Baflar›l› ö¤rencilik yaflam› sonucu Paris Güzel Sanatlar Okulu'na gönderildi. Paris'te de farkl› ak›mlardan, özgürlükçü resim anlay›fl›ndan çok etkilendi. 1914 y›l›nda Akademi'ye hoca olarak döndü. Türk resminde yeni bir dönemin bafllamas›na neden oldu. Portre ressaml›¤› denildi¤inde akla ilk gelen isimlerden biridir. Çok baflar›l› Atatürk portreleri yapm›flt›r. Atatürk'le en çok birlikte olan ve kendisine defalarca poz veren Atatürk'ü en güzel yorumlayan sanatç›d›r. 1935 y›l›nda yapt›¤› yukardaki “Cumhurbaflkan› Gazi Mustafa Kemal Pafla” adl› yap›t›, Mimar Sinan Üniversitesi koleksiyonunda bulunmaktad›r. 1960 y›l›nda yaflam›n› yitirmifltir.
SAYI: 2012 / 10
F‹YATI: 4 TL
Yine ç›kaca¤›z aç›k al›nla...
Prof. Dr. Mehmet Haberal Yazd›:
"CUMHUR‹YET ESERLERLE YAfiAR" Atatürk'ten Kalan Son Arma¤an›m›z: Hatay'›m›z S: 42
Muzaffer ‹zgü: Ben Cumhuriyet Bayram›nda Do¤dum S: 16
Soyad›n› Ödülü Olarak Tafl›yan Bir Yurtsever: Nuri Demira¤ S: 51
Cengiz Önal: Menemen Olay› ve Devrim fiehidi Kubilay'›m›z S: 35
Cengiz Özak›nc› Bir "‹ftira"y› Daha Yan›tl›yor: "Struma Olay› Öyle De¤il, Böyledir." S: 60
Bütün Dünya’ya Abone Olun Derginiz Kap›n›za Gelsin
Bütün Dünya’ya Abone Olun Derginiz Kap›n›za Gelsin
Bütün Dünya derginize abone olmak flimdi çok kolay. Art›k bir telefonunuz veya e-posta mesaj›n›zla abonelik ifllemlerinizi yapt›rabilir ve derginizi her ay kap›n›zdan alabilirsiniz. Hemen abone olun, uygun ödeme koflullar›ndan yararlan›n...
Bütün Dünya derginize abone olmak flimdi çok kolay. Art›k bir telefonunuz veya e-posta mesaj›n›zla abonelik ifllemlerinizi yapt›rabilir ve derginizi her ay kap›n›zdan alabilirsiniz. Hemen abone olun, uygun ödeme koflullar›ndan yararlan›n...
Bütün Dünya Abone Servisi: Tel: (0312) 234 14 34 - Dahili: 1069 E-posta: abone@butundunya.com.tr
Bütün Dünya Abone Servisi: Tel: (0312) 234 14 34 - Dahili: 1069 E-posta: abone@butundunya.com.tr
Bütün Dünya
Bütün Dünya
BAfiKENT ÜN‹VERS‹TES‹ KÜLTÜR YAYINI
Bütün Dünya
1 EK‹M 2012
2000
Baflkent Üniversitesi Ad›na Sahibi: Prof. Dr. Mehmet Haberal Yay›n Genel Yönetmeni Mete Akyol Görsel Yönetmen ve Yay›n Genel Yönetmeni Yard›mc›s› : Turgut Keskin Sorumlu Yaz› ‹flleri Müdürü: Gülçin Orkut Teknik Yap›m Yönetmeni: Faruk Güney Yay›n Dan›flman›: Yaflar Öztürk Türk Dili Dan›flman›: Haydar Göfer Sanat Dan›flman›: Süheyla Dinç Redaksiyon: Fatma Ataman Düzeltme Sorumlusu: Nükhet Aliciko¤lu
Baflkent Üniversitesi’nin bir kültür hizmeti olan Bütün Dünya 2000, Baflkent Üniversitesi kurulufllar›ndan 1. Cadde, No: 77, Bahçelievler, Ankara adresindeki Aküm Reklamc›l›k, Dan›flmanl›k ve Yay›nc›l›k Ajans› Sanayi ve Ticaret A. fi.’nin 3. Cadde, No: 2, Yenimahalle, Ankara adresindeki tesislerinde bas›lm›flt›r.
Seçiciler Kurulu: Prof. Dr. Nevzat Bilgin (An›sal Baflkan) Prof. Dr. Ahmet Mumcu Prof. Dr. Solmaz Do¤anca Prof. Dr. Sevil Öksüz Prof. Dr. Ender Varinlio¤lu, Prof. Dr. Okay Eroskay Prof. Dr. Fuat Çelebio¤lu, Prof. Dr. Sedefhan O¤uz, Prof. Dr. Levent Peflkircio¤lu, Gürbüz Atabek, Necmi Tanyolaç, Mete Tizer, Kaya Karan, Alaettin Giray, Ayhan Erten, ‹lhan Banguo¤lu, Ahmet Aydede, Manuel Bilos,Cengiz Dolunay Sürekli Yazarlar: Yücel Aksoy, Pelin Hazar Aliabbasi, Sabriye Afl›r, Nuray Bartoschek, Haluk Cans›n, Y›lmaz Da¤deviren, Haluk Erdemol, Sema Erdo¤an, Ali Murat Erkorkmaz, Konur Ertop, Gürbüz Evren, Metin Gören, ‹lyas Halil, Mümtaz ‹dil, Çetin ‹mir, Muzaffer ‹zgü, Mehmet Muhsino¤lu, Filiz Lelo¤lu Oskay, Cengiz Önal, Sebahat Önen Cengiz Özak›nc›, Saniye Özden, Bekir Özgen, Yaflar Öztürk, R›fat Serdaro¤lu, ‹zlen fien, ‹zmir Tolga, Suat Türker, Engin Ünsal, Mehmet Ünver, Dr. Mehmet Uhri, Orhan Velidedeo¤lu, Mustafa Y›ld›z Yönetim Merkezi: 10. Sokak No: 45, Bahçelievler, Ankara Tel: (0312) 212 80 16 (pbx) Faks: (0312) 234 12 16 ‹letiflim Adresi: Sedef Cad. 2446 Ada, 1. Parsel, A Blok, Kat: 3, Da: 16, Ataflehir, 34750 ‹stanbul Tel: (0216) 456 27 27 (pbx) Faks: (0216) 456 27 29 Da¤›t›m: Yaysat Renk Ay›r›m›: Mat Yap›m
Bas›m Tarihi: 24 / 09 / 2012 www.butundunya.com.tr butundunya@butundunya.com.tr 1
BAfiKENT ÜN‹VERS‹TES‹ KÜLTÜR YAYINI
Bütün Dünya 2000
YIL:15 SAYI: 173
4 6
Öküz Resimli Ma¤aralar› Özlüyorum
42
Mete Akyol
51
Cumhuriyet Eserlerle Yaflar Cumhuriyetin Harc› Sevgiydi
60
Benim Ad›m Cumhuriyet
67 74
Ben Cumhuriyet Bayram›nda Do¤dum
Barbaros Hayrettin Pafla’y› Neden Davet Ettiler? Gürbüz Evren
Prof. Dr. Mehmet Haberal’a Yabanc› Bilim ‹nsanlar›n›n Deste¤i
81
Mete Akyol
86
24
“Prof. Haberal’a Özgürlük” Ça¤r›s› Bildirisi
29
Toplayaca¤›m
Bir Romandaki Ac›mas›z Dünya Bilge Karasu Konur Ertop
Karadeniz Notlar› Can Pulak
89
Day›m›n Masal Kahramanlar› Metin Gören
93
Sabriye Afl›r
32 35
Cami Yalanlar›na Yan›t Sinan Meydan
Muzaffer ‹zgü
20
Yahudi Soyk›r›m› Suçlamas› Cengiz Özak›nc›
Nuray Bartoschek
16
Nuri Demira¤ B.D. Yaz› ‹flleri
Yaflar Öztürk
15
Hatay Sibel Cilli Çekmece
Prof. Dr. Mehmet Haberal
9
‹Ç‹NDEK‹LER
Hakimiyeti Milliye Yaz›lar›
Orhan Velidedeo¤lu
99
Menemen Olay› Cengiz Önal
Eski Türkçe Harflerin Anlamlar› Ekho ile Narkissos Haluk Erdemol
9 51 Cumhuriyetin Harc› Sevgiydi Yaflar Öztürk 2
‹fl adaml›¤›, sanayicili¤i ve politikac›l›¤›yla örnek bir yurtsever: Nuri Demira¤ B. D. Yaz› ‹flleri
AYLIK BÖLÜMLER
103 109
Simurg Efsanesi
73
F›rçalayarak
Çetin ‹mir
88
‹lk Dersimiz Türkçe
92
Bilginizi Denetleyin
Balzac Mümtaz ‹dil
119
108
T›p Dünyas›ndan K›sa K›sa
Toronto
112
Ufak Tefek Bilgiler
Cheryl Tanr›verdi
114
Kim Kimdi
Vourliotes
135
Habercikler
150
Çözümler Sayfası
Bekir Özgen
151
Sudoku
Kehribar Gerdanl›k
152
Yar›n›n Büyükleri
Sema Erdo¤an
154
Bulmaca
Ölçüsü Kaçan Haytal›klar
156
Satranç
Mehmet Ünver
158
Ay›n Kitaplar›
160
Bir Fotograf Bin Sözcü¤e Bedeldir
Küçük Bir Söz Yücel Aksoy
122 126
‹zlen fien Toker
130 139 144
Düfle Düflen Düfl
99 86 122 Sevgileri Yank›’ya ve Nergis Çiçe¤i’ne Dönüflen Ekho ile Narkissos Eski Bir Dosttan Güzel Bir Dosta Haluk Erdemol Mektup
Çeflitlilikler Kenti Toronto Cheryl Tanr›verdi
Engin Ünsal 3
Öküz Resimli Ma¤aralar› Özlüyorum Duvarlar›na öküz resimleri çizerek ma¤aralar›na da, yaflamlar›na da güzellikler katmaya çal›flan büyüüüüük büyük dedelerimize karfl› yüre¤imde ve beynimde, giderek yo¤unlaflan bir özenti olufluyor.
O
resimlerle onlar, içinde yaflad›klar› “ma¤ara devri”nin izlerini olufltururlarken, ay›rd›na bile varmaks›z›n, önlerindeki milyarca y›l sonras› için “insan olduklar›n›n kan›t›” bilgiler de haz›rl›yorlard›. Sözcükler yerine çizgilerle ulaflt›rd›klar› bu bilgilerde dedelerimiz, öküzlerin kendilerinden daha güçlü olduklar›n› kabul ediyorlard› ama, “kafalar›n› kullanarak” onlar›n bu güçlerini ayaklar alt›na alabildiklerini, etleriyle kar›nlar›n› doyurduklar›n›, derileriyle örtünüp, so¤uktan korunduklar›n› gösteriyorlard›. Büyüüüük büyük dedelerimiz yaln›zca bu iki temel gereksinimlerini karfl›layarak de¤il, duvarlar›na öküz4
lerin resimlerini çizerek de kan›tl›yorlard›, “insan” olduklar›n›. Gerçi öküzler kadar büyük de¤illerdi, öküzler kadar güçlü de¤illerdi ama, öküzlerde olmayan çok önemli bir özelli¤e sahiptiler. Düflünebiliyorlard›. Çünkü “insan” d›lar. Kendilerinden kat kat güçlü olan öküzlerin etleriyle doyup, derileriyle örtünmelerinden baflka, ma¤aralar›n›n duvarlar›na onlar›n resimlerini çiziyorlar, hem ma¤aralar›na bir anlam kat›yorlar, hem yaflamlar›na bir anlam kazand›r›yorlar ve… Onlardan da önemlisi, insan olmalar›n›n doyumsuz beyinsel lezzetini duyumsuyorlard›. Ancak insanlara özgü bir beceriyle duvarlar›na resim yapabildikleri ma¤a-
BD EK‹M 2012
ralar›n› birer “ay› ini” olmaktan ç›kar›p, ona “yuva” anlam› kazand›rmalar›yla kimbilir ne denli çok övünüyorlard›. Hakl›lard› da… Kendilerinden kat kat güçlü öküzleri yere serebildikleri becerileriyle ve resim yapabildikleri yetenekleriyle dört ayakl› yarat›klardan üstün olduklar›n› da kan›tl›yorlar, insanl›k özelliklerini kullanarak, yaflamlar›na insan olmalar›n›n anlam›n› da kazand›r›yorlard›. ‹nsan olduklar›n› yaln›zca iki ayakl› olmak özellikleriyle de¤il, beyinsel ve yüreksel özellikleriyle de kan›tl›yorlard›. ***
M
ilyonlarca y›l sonra flimdi, bir sa¤›ma, bir soluma bak›yorum; bir arkama, bir önüme bak›yorum, ma¤ara devrindeki “insan”larla bugünkü “insan”lar aras›ndaki milyarlarca kilometre uzakl›ktaki fark› görüyorum ve… Ma¤ara duvar›na çizebildikleri öküz resimleri nedeniyle, o dört ayakl› yarat›klar›n iki ad›m önüne geçebildikleri için övünen büyüüüüüük büyük dedelerimizle aram›zdaki bu rakamsal farka karfl›n, beynimde ve yüre¤imde yine de bir özenti olufluyor onlar›n yaflam›na. Duvarlara çizdikleri öküz resimleriyle onlar ma¤aralar›na da bir anlam katm›fllar, yaflamlar›na da bir anlam kazand›rm›fllar ve insan olarak yaflaman›n gururuna sahip olmufllard›. Oysa biz küçüüüük küçük torunlar flimdi, insan tarihinde en üstün düzeye ulaflan beyinsel becerilerimizle…
Nerede olursak olal›m, birbirimize istedi¤imiz an ulaflmam›z› sa¤layan cep telefonlar›m›zla… ‹stedi¤imiz an, istedi¤imiz yerde birbimizi “Ah” demeye zaman b›rakmadan öldürebildi¤imiz modern silahlar›m›zla, roketatarlar›m›zla… Bir insan› bir anda bin parçaya ay›ran, dört yöne savuran teknoloji harikas› bombalar›m›zla… En güçlümüzün, en çok övünerek uçurdu¤u insans›z ya da insanl› uçaklar›m›zla… Kentlerimizi ve insanlar›n› birkaç saniye içinde yok etti¤imiz savafllar›m›z›n görüntülerini an›nda evimizin bafl köflesine getirebildi¤imiz iletiflim harikas› televizyonlar›m›zla… Ve ayn› televizyonlar›n “Vur patlas›n, çal oynas›n” yay›nlar›yla, yeryüzünün en vahfli görüntülerini bile bir iki dakika içinde unutturan teknolojik t›ls›m›yla…
E
n ileri “uygarl›k devri”ni yaflayan dünyam›zda, en ileri ça¤dafl koflullar, en ileri teknolojik geliflmeler içinde ve en ileri yönetim yöntemleriyle yönetilerek “bir elimiz ya¤da, bir elimiz balda; bir elimizde c›mb›z, bir elimizde ayna” düzeyinde keyiflerle yaflam›m›z› sürdürürken… Duvarlar›na öküz resimleri çizerek ma¤aralar›na da, yaflamlar›na da güzellikler katmaya çal›flan büyüüüüük büyük dedelerimizin yaflamlar› ak›llara geldikçe, insan›n yüre¤inde ve beyninde, nedendir bilinmez, yine de giderek yo¤unlaflan bir özenti olufluyor.• 5
BD EK‹M 2012
Prof. Dr. Mehmet Haberal’ın kaleme aldı¤› bu yaz› Ekim 2003 tarihli Bütün Dünya Dergisi’nde yayımlanmıflt›r.
Cumhuriyet Eserlerle Yaflar
C
umhuriyeti etkin biçimde yaflamak, onun ça¤dafl dünyada onurlu yerini almas›n› sa¤layacak eser yaratmak demektir. Baflka deyiflle, cumhuriyeti yaflatan, yurttafllar›n eserleridir. Ülkemiz, uygarl›k ailesindeki yerini ancak bu eserlerle edinir. Uygarl›k yolundaki yar›flta, baflar›n›n ölçüsü bu eserlerdir.
Yazan: Prof. Dr. MEHMET HABERAL
Onun “naçiz vücudu”nun 65 y›l önce kar›flt›¤› topraklar üzerinde, eseri
80 yafl›n› tamamlad›. Cumhuriyetin sa¤lad›¤› özgürlüklerle yaflayan bizlerin Atatürk’e flükran duygusunun ifadesi için birçok yol vard›r elbet ama, aziz hat›ras› önünde, eserine ne kazand›rd›¤›m›z›n hesab›n› vermek, flükran duygumuzun en sahici ifadesi olacakt›r kan›mca. “Cumhuriyet benim en büyük eserim” diyordu, eserini gerçeklefltirdikten y›llar sonra Atatürk. Yolun bafl›nda, “Benim için bir tek amaç vard›r: Cumhuriyet hedefi. Bu tutulan do¤ru yolda, namuslu yolda çok çal›flmak ve faal olmak gerekir” diyerek, ç›km›flt› yola. Atatürk için cumhuriyet, ça¤dafl bir yönetim biçimi olmaktan daha fazla anlamlar içeriyordu. Atatürk’ün dev6
BD EK‹M 2012
rimci at›l›mlar›n›n tac› olarak bafltan beri cumhuriyeti tasarlad›¤› bugün bilgimiz içindedir.
O
’nun gözünde cumhuriyet, ça¤dafl uygarl›k yolunda eserler yaratan bir eserdir. “Ne olursa olsun ülke ça¤dafl, uygar ve yenilikçi olacakt›r. Bizim için bu yaflam davas›d›r. Tüm özverilerimizin verimli olmas› buna ba¤l›d›r” diyerek cumhuriyeti
bugüne tafl›yan güç, ilkelerinin yönünü ileriye, ça¤dafl uygarl›¤a ayarlamas›nda odaklan›r. “Geçmiflin kurumlar› bafltan sona ulusun bafl› üstünde yumruk tutan bir dizi zorbalar kadrosundan baflka bir fley de¤ildir” diyen Atatürk, geçmiflin ac› deneylerle dolu sistemine kesin biçimde son verip insan›m›z›n insanca yaflam sürdürebilmesinin koflulunu sa¤lamak için kurmufltu cumhuriyeti. Dünyada yüzlerce “Cumhuriyet” ad› alt›nda bask›c› yönetim
Cumhuriyeti etkin biçimde yaflamak, onun ça¤dafl dünyada onurlu yerini almas›n› sa¤layacak eser yaratmak demektir. ça¤dafl uygarl›k eserlerinin befli¤i, topra¤› ve bu eserlerin yaflad›¤› iklim olarak düflünüyordu. Bugün de ölçütümüz budur. Toplumumuzun düflünce ve davran›fllar›n›n ivmesi ve yönü, O’nun öngördü¤ü biçimde, uygarl›¤›n çizgisine ulaflmak ve onu da aflmak yönünde devinmekteyse, iflte o zaman cumhuriyet ikliminde yafl›yoruz demektir. Bugün ne denli kötümser olursak
olal›m, dünyan›n en dinamik ve istikrarl› cumhuriyetlerinden birinde yaflad›¤›m›z› asla unutamay›z. Onun gücü ve omurgas›n›n sa¤laml›¤›n›n kayna¤›, onu var eden ilkelerindedir. Cumhuriyetimizi yirminci yüzy›l›n en fliddetli dalgalar›na karfl› dayan›kl› k›lan ve bunlar› baflar›yla afl›p
biçimi kurulmufl ve y›k›lm›flken, Türkiye’nin cumhuriyet yap›s›, her türden engellemeye karfl›n, insanl›¤›n en ileri özgürlük de¤erleri olan laikli¤e ve demokrasiye ba¤l›l›kla özdefl bir cumhuriyet olarak yoluna devam etmektedir. Bunun yan›s›ra, ne denli iyimser olursak olal›m, kuflku yok ki, 80 y›l yaflam›fl olmak, bu eserin ebediyen yaflamas›n›n güvencesi say›lamaz. Çünkü, itiraf etmeliyiz ki, zaman zaman biz yurttafllar, bizden yarat›c› zindelik, etkin çal›flkanl›k ve daima yenilikler isteyen ça¤dafl zaman› alg›lamakta zorlanmaktay›z. Ülkemiz bir alg› bozuklu¤u sürecine girmektedir kimi dönemlerde. Kuflkusuz, cumhuriyetimizin, bu ters 7
BD EK‹M 2012
ak›nt› niteli¤indeki olumsuzluklar› da aflaca¤›na ve bu süreçlerden güçlenerek ç›kaca¤›na inan›yoruz. Elbet ki inanmak yetmez; cumhuriyet de¤erlerini toplumda etkin k›lmad›kça, inanman›n da bir anlam› olmaz.
C
umhuriyeti etkin biçimde yaflamak, onun ça¤dafl dünyada onurlu yerini almas›n› sa¤layacak eser yaratmak demektir. Baflka deyiflle, cumhuriyeti
türk’ün uygarl›k de¤erlerine kay›ts›z kalanlara uyar›s› unutulabilir mi? “Medeniyet öyle kuvvetli bir atefltir ki, ona bigâne olanlar› yakar, mahveder” diyordu. Bu sözün gerçekli¤i o denli aç›kt›r ki, uygarl›¤a kay›ts›z kalan uluslar›n dram›, birer insanl›k dram› olarak dünya sahnesindedir. Ça¤dafl uygarl›¤›n kurucu kavram-
lar› olan laiklik ve demokrasinin, cumhuriyet de¤erlerinin ülkemiz ve bizler için hayati önemine ra¤men, iktidar gücünü, kendi kiflisel ihtiraslar› yolunda kullananlar›n varl›¤›n› kimse görmezden gelemez. Yirminci yüzy›l, bu tarihsel hatalar›n insanl›¤a verdi¤i zararlar›n ac›s›yla geçmifltir ve bu insanl›k için büyük tehlike tafl›yan hatalar günümüzde de bütün fliddetiyle devam etmektedir. O nedenledir ki, uygarl›k de¤erlerine sahip ç›kmak, insanl›¤a sahip ç›kmak demektir. Çünkü uygarl›k, insanl›k için gelip geçici de¤il, gerçek bir var olufltur.•
"Dünya h›zl› bir ak›mla ilerliyor. Biz bu uyumun d›fl›nda kalabilir miyiz?" yaflatan, yurttafllar›n eserleridir. Ülkemiz, uygarl›k ailesindeki yerini ancak bu eserlerle edinir. Uygarl›k yolundaki yar›flta, baflar›n›n ölçüsü bu eserlerdir. “Dünya h›zl› bir ak›mla ilerliyor. Biz bu uyumun d›fl›nda kalabilir miyiz?” diye canh›rafl bir biçimde soran Ata-
G
özlerimizi kapay›p tek bafl›m›za yaflad›¤›m›z› düflünemeyiz. Memleketimizi bir çember içine al›p dünya ile alakas›z yaflayamay›z... Aksine yükselmifl, ilerlemifl, medeni bir millet olarak medeniyet düzeyinin üzerinde yaflayaca¤›z. Bu hayat ancak ilim ve fen ile olur. ‹lim ve fen nerede ise oradan alaca¤›z ve her millet ferdinin kafas›na koyaca¤›z. ‹lim ve fen için kay›t ve flart yoktur. M. Kemal Atatürk
8
YAKIN TAR‹H‹M‹Z Yaflar Öztürk
Cumhuriyetin Harc› Sevgiydi evgiden söz edilince önde gelen adlardan biri olan Erich Fromm, flunun alt›n› çiziyor: “Sevgide çok fleyi olan de¤il, çok veren zengindir. Sevme bir verme etkinli¤idir, alma de¤il... Sevgi belli bir olgunlu¤a eriflmeden, rastgele herkesin tadabilece¤i bir duygu de¤ildir.
S
Bütün kiflili¤ini yarat›c› yönde ge-
lifltirmedikçe sevme çabalar› bofla ç›kacakt›r, komflusunu sevme yetisi, gerçek alçak gönüllülük, gözü peklik, inanç ve disiplin olmadan sevgide doygunlu¤a eremeyecektir kifli... Hiç bir fley bilmeyen hiç bir fleyi sevmez. Hiç bir fley yapmayan hiç bir fleyden anlamaz. Hiç bir fleyden anlamayan insan de¤ersizdir. Oysa anlayan hem sever, her fleye karfl› duyarl› olur, hem de görür. Bir fleyde ne kadar çok bilgi
varsa, o kadar büyük sevgi vard›r...” Yüre¤i ve akl› sevgi dolu olan Atatürk’ün en büyük eseri Cumhuriyet’ti. Cumhuriyet’in harc› da sevgiydi. Cumhuriyeti ilan etti¤i gün yapt›¤› konuflmay› flu sözlerle tamamlad›, Gazi Mustafa Kemal: “Her zaman say›n arkadafllar›m›n ellerine çok içtenlikle ve s›k›ca yap›flarak onlar›n varl›klar›ndan kendimi bir an bile soyutlanm›fl görmeyerek çal›flaca¤›m. Her zaman ulusun 9
BD EK‹M 2012
sevgisine dayanarak hep birlikte ileriye gidece¤iz. Türkiye Cumhuriyeti mutlu, baflar›l› ve utkulu olacakt›r!” Uygar dünyada halk›n›n hak etti¤i yeri almas› için her alana devrimleri sevgi çiçekleriyle yayd› Mustafa Kemal. ‹flte flimdi, Kastamonu’da: “Uygar›m diyen Türkiye Cumhuriyeti halk› fikriyle düflüncesiyle uygar oldu¤unu kan›tlamak ve aç›klamak zorundad›r. Uygar›m diyen Türkiye Cumhuriyeti halk› aile hayat›yla, yaflay›fl tarz›yla uygar oldu¤unu göstermek zorundad›r. Uygar›m diyen Türkiye’
lard›r. Onlara ahlak›n kutsall›¤›n› afl›lamak milli ahlâk›m›z› anlatmak ve onlar›n beyinlerini ›fl›k ile temizlik ve incelik ile donatmak esas› üzerinde bulunduktan sonra fazla bencilli¤e gerek kalmaz. Onlar yüzlerini dünyaya göstersinler. Ve gözleriyle dünyay› dikkatle görebilsinler. Bunda korkulacak bir fley yoktur... Uygarl›¤›n coflkun seli karfl›s›nda dayanmak boflunad›r. Ve uygarl›k düflüncesizler ve uymayanlar hakk›nda ac›mas›zd›r.” Halk›n aras›ndan ö¤retmen Cemal
Bey’in sesi yükseldi:
"Uygarl›¤›n coflkun seli karfl›s›nda dayanmak boflunad›r. Ve uygarl›k düflüncesizler ve uymayanlar hakk›nda ac›mas›zd›r." nin gerçekten uygar olan halk› bafl›ndan afla¤›ya d›fl görünüflüyle de uygar ve olgun insanlar oldu¤unu do¤rudan göstermeye mecburdur... Gezim s›ras›nda köylerde de¤il özellikle kasaba ve kentlerde kad›n arkadafllar›m›z›n yüzlerini gözlerini çok kal›n ve özen ile kapatmakta olduklar›n› gördüm. Özellikle bu s›cak mevsimde (A¤ustos ay›nda) bu tarz›n kendileri için iflkence ve ac› verici oldu¤unu tahmin ediyorum. Erkek arkadafllar bu biraz bizim bencilli¤imizin eseridir. Fakat sayg›de¤er arkadafllar kad›nlar›m›z da bizim gibi anlay›fll› ve düflünceli insan10
“Siz çok az uyuyor, hatta bütün geceyi uyan›k geçiriyorsunuz. Hayat›n›z›n bu do¤al haklar›n› hep bizim için, âfl›k bulundu¤unuz bu ulus için feda ediyorsunuz. Bu kutsal bedeninizi ulusun fleref ve mutlulu¤una adad›n›z. Biz size karfl› minnet ve flükran borçlar›m›z› nas›l ödeyece¤iz... Sizden ayr›lan ellerimiz bir daha ne zaman birleflecek?” Mustafa Kemal, bu içtenlikli hayk›r›fl karfl›s›nda duyguland› ve kendi de ayn› içtenlikle karfl›l›k verdi: “Arkadafl›m›z›n sözleri benli¤im üzerinde üzüntüler ve heyecanlar mey-
BD EK‹M 2012
dana getirdi. Buna ayn› içtenli¤in, ayn› derin duygular›n vicdan›mda yükseltti¤i heyecan› dile getirerek karfl›l›k vermek isterim. Arkadafllar benim için sizden ayr›lmak çok ac›d›r. Arkadafl›m›z›n belirtti¤i kesin zorunluluk olmasayd› flimdi buradan geri döner ve çok mutlu olurdum. Fakat emin olunuz ki size veda için elimi uzatt›¤›m zaman bu size veda için de¤il, sizinle temas›m› bütün ömrümce duymak içindir. Güvence verebilirim ki burada bulunmad›¤›m ve bir kaç kilometre uzakl›kta bulundu¤um halde bile sizin içinizde imifl gibi duygulu olaca¤›m.
du¤u, elinin aya¤›n›n tutmad›¤›, ölüme mahkûm oldu¤u dedikodusunu yay›yordu. Büyükdere’ye geldi¤ini duyan halk sokaklar› doldurdu. Kalabal›¤›n sevgi seli karfl›s›nda Mustafa Kemal çok duyguland›, çok mutlu oldu: “Benim için zahmet ediyorsunuz. Bundan mahcup oluyorum. Beni görmek demek mutlaka yüzümü görmek de¤ildir. Benim fikirlerimi, benim duygular›m› anl›yorsan›z ve hissediyorsan›z bu yeterlidir. Ankara’dan buraya gelmeden önce iflittim ki hakk›mda ‘hastad›r, eli aya¤› tutmuyor, ölüme mahkûmdur’ diyorlarm›fl. ‹flte karfl›-
"‹flte size yüzümü ve gözlerimi çeviriyorum. Bak›n›z ve görünüz. Oradan anlayacaks›n›z ki, kalbim çok fliddetli sevgiyle çarpmaktad›r. Hepinize derin bir sevgiyle veda ediyorum." Çok içten ve yüksek gösterilere tan›k oldum. Buna özellikle teflekkür ederim. Bu duygu ve içtenlik karfl›s›nda söz söylemek güçtür. Biliyorsunuz ki, içtenli¤in dili yoktur. Samimiyet sözle ifade edilemez. O, gözlerden ve yüzlerden anlafl›l›r. ‹flte size yüzümü ve gözlerimi çeviriyorum. Bak›n›z ve görünüz. Oradan anlayacaks›n›z ki, kalbim çok fliddetli sevgiyle çarpmaktad›r. Hepinize derin bir sevgiyle veda ediyorum.” Türkiye’nin uygar evrenin parlayan y›ld›zlar›ndan biri olmas›n› istemeyenler Mustafa Kemal’in hasta ol-
n›zday›m, s›hhatteyim, elim aya¤›m tutuyor. Kendi gözlerinizle görüyorsunuz ki, sapa sa¤lam›m. Kuvvetim yerindedir. Sizlere eskiden beri olan sevgim yerindedir. Siz bu akflam benim karfl›mda milletin bir kütlesi, bir timsalisiniz. Size hitap ederken bütün millete sesimi iflittirece¤ime inan›yorum. ‹flitiniz ve iflittiriniz. Sizin ç›karlar›n›z için sa¤l›¤›n›, ömrünü ba¤›fllayan ve adayan adam sa¤l›kl›d›r ve sizin için çal›flacakt›r. O sizin için yafl›yor. Benim kuvvetim, benim size olan sevgim, sizin bana olan sevginizdir. Bu ulus, bu ülke yeni rejim üzerinde dünyan›n en çal›flkan bir varl›¤› olacakt›r. 11
BD EK‹M 2012
Ben bunu kendi gözlerimle görmeden ölmeyece¤im...” Mustafa Kemal, her gitti¤i yerde sevmek konusunda uyar›larda bulunuyordu. Sevginin gözleri kör etmesini istemiyordu. Samsun’da ö¤retmenlerin çay davetine kat›ld›¤›nda, onlara flöyle sesleniyordu: “Efendiler dünyada her fley için, yaflam için, baflar› için en do¤ru yol
Mutlulu¤um art›yor. Mutlulu¤um flunun için art›yor. Karfl›mdakiler e¤itmekte ve yetifltirmekte olduklar› yeni kufla¤› da gerçe¤in ayd›nl›¤›n›n do¤mas›na etkin olacak biçimde haz›rlayacaklar›na söz vermifllerdir.
gösterici bilimdir, fendir. Bilim ve fennin d›fl›nda yol gösterici aramak aymazl›kt›r, cahilliktir, sapmad›r. Yaln›z bilim ve fennin yaflad›¤›m›z her dakikadaki aflamalar›n› geliflmelerini alg›lamak ve ilerleyiflini zaman içerisinde izlemek gerekir. Bin, iki bin, binlerce y›l önceki bilim ve fennin diliyle çizilmifl yasalar› flu kadar bin y›l sonra bugün oldu¤u gibi uygulamaya kalk›flmak elbette bilim ve fennin içinde bulunmak de¤ildir. Çok mutlu bir duygu ile anl›yorum ki, karfl›mdakiler bu gerçekleri kavram›fllard›r. Mutlulu¤um art›yor. Mutlulu¤um flunun için art›yor. Karfl›mdakiler e¤itmekte ve yetifltirmekte olduklar› yeni kufla¤› da gerçe¤in ayd›nl›¤›n›n do¤mas›na etkin olacak biçimde haz›rlayacaklar›na söz vermifllerdir. Bu hepimiz için övünülecek bir noktad›r... Sizden olan bir kifliye sizden fazla önem vermek, her fleyi ulusun bir bireyinin kiflili¤inde toplamak, geçmifle bugün ve gelece¤e bütün bu zamanlara ait toplum çal›flmalar›n›n aç›klanmas›n› ve ortaya ç›kar›lmas›n› böyle yüksek bir toplumun mütevaz› bir flahsiyetinden beklemek elbette ki yeterli ve gerekli de¤ildir... Vatandafllar, vatandafl›n›z olan herhangi bir flahs›, istedi¤iniz gibi sevebilirsiniz. Kardefliniz gibi, arkadafl›n›z gibi, baban›z gibi, evlad›n›z gibi, sevgiliniz gibi sevebilirsiniz! Fakat bu sevgi, sizin milli varl›¤›n›z›, bütün muhabbetlerinize ra¤men herhangi bir flahsa, herhangi bir sevdi¤inize vermenize neden olmamal›d›r...” Atatürk, halktan korkan, halk ile
aralar›na üniformal› setler çeken dikta12
BD EK‹M 2012
törlerin tersine tam bir halk adam›yd›. O, as›l kuvvet kayna¤›n›n halk oldu¤u inanc›ndayd›. Ara s›ra durum güçlükleri aras›nda tehlikelerden söz edildikçe “Kalkar, halka gider, iflime yeniden bafllar›m.” diyordu. “Nerede karfl›l›kl› sevgi ve sayg› varsa orda itimat ve itaat vard›r; itimad›n ve itaatin oldu¤u yerde disiplin, disiplinin oldu¤u yerde huzur, huzurun oldu¤u yerde baflar› vard›r” inanc›ndayd› Atatürk. Cumhuriyet Bayram›’nda Ankara köylerden ve kasabalardan gelenlerle doluydu. Tribünlerde resmigeçidi selamlayan Atatürk’ü kad›n erkek tüm halk, ç›ld›ras›ya alk›fll›yordu. Atatürk tribünden ayr›laca¤› s›rada halk ile aras›ndaki asker kordonunun kald›r›lmas›n› buyurdu. Halk›n içine girdi. Ellerini halktan iki vatandafl›n omuzlar›na dayam›fl, adeta kendinden geçmifl, ilerliyordu. Halk onu incitmemek için kendi ile aras›nda bir boflluk b›rakm›flt›. Hayli gittikten sonra, “Atatürk art›k otomobile binseniz...” dediler. Uyan›r gibi oldu. Yan›ndaki kifliye flöyle dedi: “Sen belki ömründe sevmiflsindir. Fakat hiç sevildin mi? Bundaki zevk hiç bir fleyde yok. Hele afl›¤›n Türk ulusu olursa! Beni bu zevkten biraz daha ay›rmay›n.” *** “Atatürk, yaverlerinden birine birgün flu soruyu sordu: ‘Ben ölürsem ne yapars›n?’ Nihat Bey çekinmeden yan›tlad›: ‘Ben de ölürüm!’ Atatürk ald›¤› bu yan›ttan memnun kalmad›. Sert bir ifadeyle:
‘E¤er beni gerçekten seviyorsan ölmemen gerekir’ dedi. ‘Yaflamal›s›n ve benim telkin etti¤im idarelerin benden sonra gerçekleflmesine, yaflamas›na çal›flmal›s›n. Gerçek sevgi budur!” Afet ‹nan anlat›yor: Atatürk’ün bütün foto¤raflar›n› görenler onun hâkim çehresinin ifadesinde daima bir sertlik, gür kafllar›n›n örttü¤ü gözlerinde derin bir bak›fl bulurdu. Aln› düflünceli ve çat›kt›. Gülen resmini görmek ender bir olayd›. Oysa Atatürk’ü yak›ndan tan›yanlar›n hepsi bilirlerdi ki Atatürk’ün bu sert ifadesi yan›nda nefleli bir karakteri vard›. “Neflesi olmayan insanlardan iki biçimde kuflkulan›l›r: Ya hastad›r ya da o insan›n baflkalar›na bildirmek istemedi¤i bir kuruntusu, bir derdi vard›r” derdi. *** Atatürk Bursa’da Çelik Palas otelindeydi. Onuruna düzenlenen baloya kat›ld›. Çok sevinçliydi. Halk›n sel gibi taflan sevinci ona da bulaflm›flt›. Gülüyor, konufluyor, masalardakilere sesleniyor, dans edenleri alk›fll›yor, kendisi de dans ediyordu. Bir ara müzik sustu ve genç bir kad›n piste yürüyerek Atatürk’ü selamlad› ve bir fliir okumaya bafllad›. fiiir Atatürk için yaz›lm›flt›. Genç kad›n fliiri heyecanla ve çok güzel okuyordu. fiiir bitince salonun duvarlar›n› zorlayan bir alk›fl koptu. Atatürk duygulanm›flt›, aya¤a kalkt› ve çevresindekilere seslendi: “Ça¤layan halinde akan sevginizle, heyecan›n›zla beni de duyguland›rd›n›z. Okudu¤u fliirle beni öven han›mefendiye özellikle teflekkür ederim. Benim bu ülkeye yapt›klar›m 13
BD EK‹M 2012
hepinizin yapabilece¤i fleylerdi. Ben sizin tercüman›n›zdan baflka bir fley de¤ilim. Siz istiyorsunuz ben yap›yorum. Yapan ulustur, yani sizsiniz! fiunu önemle belirtmek istiyorum ki, bir ulusun yaflam›nda güven ve beraberlik en büyük kuvvettir. Yönetenlerle, yönetilenler birbirlerini seviyorlar, inan›yorlar, destekliyorlarsa, orada mucizeler gerçek olabilir. Evet, birbirinizi seviniz, birbirinize inan›n›z. Ama size bir ö¤üt verece¤im, severek inanmay›n›z, inanarak seviniz. Sevmekle ifle bafllarsan›z, inanc›n›zda yan›lt›ya düflmüfl olabilirsiniz. Ama inanarak severseniz yani inand›¤›n›z insan› severseniz sizi hiç bir yan›lt› beklemez. Sevgide korkunun yeri yoktu. Atatürk’ün davas›na ölesiye ba¤l› fakat içini dökmekten çekinmeyen düflünce arkadafllar›ndan biri Recep Peker’di. Adeta flakal› bir konuflmadan sonra konu bilmem neden bir korku meselesine geldi. Atatürk yan›nda otu14
ran Recep Peker’e döndü: “Sen benden korkmaz m›s›n?” Recep Peker güldü. Atatürk devam etti: “Karfl›ma geç! Korkar m›s›n korkmaz m›s›n?” “Hay›r! Ne senin arkadafllar›n korkakt›rlar, ne de sen korkunçsun. Biz inanarak senin ideallerine ba¤l›y›z. Sen sevilen adams›n, korkunç olamazs›n!” *** Mustafa Kemal, en büyük sevginin ulus sevgisi oldu¤una inan›yordu: “Ulus sevgisi kadar büyük sevgi yoktur. Kurtulufl Savafl›'nda benim de ulusuma etti¤im birtak›m hizmetler olmufltur zannederim. Fakat bunlardan, hiçbirini kendime mal etmedim. Yap›lan›n hepsi ulusun eseridir dedim. Aranacak olursa do¤rusu da budur. Mazide say›s›z uygarl›k kurmufl bir ›rk›n ve ulusun çocuklar› oldu¤umuzu kan›tlamak için, yapmam›z gereken fleylerin hepsini yapt›¤›m›z› ileri süremeyiz. Bugüne ve yar›na b›rak›lm›fl daha birçok büyük ifllerimiz vard›r. Bilimsel çal›flmalar da bunlar aras›ndad›r. Beni seven arkadafllar›ma ö¤üdüm fludur: fiahs›m›z için de¤il fakat mensup oldu¤umuz ulus için elbirli¤i ile çal›flal›m. Çal›flmalar›n en büyü¤ü budur.” yasarozturk@butundunya.com.tr
YAfiAMDAN YANSIMALAR Nuray Bartoschek
Benim Ad›m Cumhuriyet Çok sanc›l› oldu do¤um sürecim. Uzun süre yolumu gözledi herkes, umut oldum, ayd›nl›k yar›nlara. Çok mücadeleler verildi u¤ruma. Kolay de¤ildi elbette karanl›¤›n ortas›nda bir günefl gibi do¤mak. Benim varl›¤›m demek, karanl›¤›n yoklu¤u demekti. Benim varl›¤›m demek, halk›n sesi olmak demekti. Varl›¤›m, her zaman bir tehdit oldu ülkemi karanl›¤a gömmek isteyenlere. El bebek, gül bebek , rahat koflullar alt›nda büyümedim ben. Ça¤dafl, insanc›l, bar›flç›, bir baban›n önderli¤inde emeklemeden koflmay› ö¤rendim k›sa sürede. Cehalete karfl› ilim tuttu elimden. Laiklik s›ra arkadafl›m oldu okulda. Bar›fl› ilke edinip tutsakl›¤› tutsak ettim kitap sayfalar›na. ‹nsanlar›n insanca yaflamas›n› istedim ülkemde. Bugün kölesi de¤ilseniz baflka ülkelerin, ça¤›n gerisinde kal-
mad›ysan›z, kad›n, erkek eflit haklara sahipseniz hepsi benim sayemde. Bafl›n›z dik bakabilmek istiyorsan›z çocuklar›n›z›n gözlerine, ayd›nl›k bir gelecek b›rakmak istiyorsan›z gelecek nesillere, kulaklar›n›z› t›kay›n çatlak seslere. Gözünüzü dört aç›n, asla geçit vermeyin karanl›¤a. Aç›n kitaplar›n›z›, okuyun ne mücadeleler, nice canlar verildi u¤ruma, nas›l gelindi bugünlere. Bugün kölesi de¤ilseniz baflka ülke-
lerin, ça¤›n gerisinde kalmad›ysan›z, kad›n, erkek eflit haklara sahipseniz hepsi benim sayemde. Ça¤dafl anadolunun eflsiz çocu¤uyum ben. Ad›m Cumhuriyet, Soyad›m Mustafa Kemal Atatürk. Kutsal bir emanetim Ata’m›zdan sizlere. • nuraybartoschek@butundunya.com.tr 15
YAZAR DEDE VE TORUNLARI Muzaffer ‹zgü
Ben Cumhuriyet Bayram›nda Do¤dum
Sevgili Torunlar›m, Yazar Dede’niz bugün size bir an›s›n› anlatacak...
B
en Adana’da do¤dum.
Çok yoksul bir evde dünyaya geldim. Varl›klar› seçmeye bafllad›¤›mda, bir bakt›m ki bizim evimiz bir odac›k, hem de gecekondu. O oda ki, hem yatak odas›, hem oturma odas›, hem 16
mutfak, hem de banyo. Annem beni le¤ende y›kard›. Le¤enin içine otururdum, annem kovayla getirdi¤i sudan bafl›ma bir tas dökerdi, z›play›verirdim havaya, “Yand›m anneci¤im yand›m!” Annem suyu biraz ›l›flt›r›r, ikinci tas› kafama dökerdi, yine z›plar, “Dondum
BD EK‹M 2012
anneci¤im dondum” diye ba¤›r›rd›m. Yana-dona banyom biterdi. Y›kanma s›ras› kimdeyse le¤ene o otururdu. efl kardefltik. Hepimiz
B
der, ancak s›n›f›m›zdaki sobayla ›s›n›rd›m. Ya¤murlu günlerde kurunmak için bir arkadafl›m›n evine giderdim. Onlar›n durumu iyiydi, k›fl bitene dek sobalar› yanard›. O evde ödevimi yapar, ›s›n›r, kurunur evin yolunu tutard›m. Ne paltom vard› ne de flemsiyem. Arkadafl›m Nedim bir gün bana, “Ev çok kalabal›k Muzaffer, ablam›n niflan› var. Seni eve götüremeyece¤im.
ayn› odan›n içinde yer yata¤›na yatard›k. Bardak gibi yanyana dizilirdik. fiubat ay›nda odunumuz kömürümüz bitti¤i için çok üflürdük. O gece kim çok üflüyorsa Tekir adl› kedimizi annem onun s›rt›na koyard›. O evde ödevimi yapar, Tekir öyle tembeldi ki, belki ›s›n›r, kurunur evin de dünyan›n en tembel kediyolunu tutard›m. Ne siydi. Sabaha dek h›r›l h›r›l uyurdu. Sabah ben uyand›r›r paltom vard› ne de Tekir’i kahvalt› sofras›na buyur flemsiyem. ederdim. Onun da iki kara zeytin, kibrit kutusu büyüklü¤ünde ek- Ama sana bir yer söyleyeyim, oraya mek hakk› vard›. Bizimle birlikte yer git, orada kocaman bir soba yan›yor. sofras›na oturur, ekme¤ini ›s›r›r, sonra Is›n›rs›n, kurunursun, ödevini de yakara zeytinini a¤z›na atard›. ‹flte o an- pabilirsin, kimsecikler kar›flmaz,” dedan sonra hepimizin gözü Tekir’ de di. Me¤er arkadafl›m›n bana önerdi¤i olurdu. Zeytini a¤z›nda birkaç kez yer Adana Halkevi Kütüphanesiymifl... çevirdikten sonra pup diye zeytinin Sicim gibi ya¤an ya¤murun alt›nçekirde¤ini a¤z›ndan f›rlat›r atard›. da, kitap torbam› ceketimin içine sakArt›k kimin yüzüne rasgelirse... Hepimiz Sabah ben uyand›r›r Tekir’i kahvalt› bu kez ikinci zeytin sofras›na buyur ederdim. çekirde¤ini beklerdik. Benim de dört zeytin hakk›m vard›. Küçücük de bir ekmek parças›. Çünkü o y›llar ‹kinci Dünya Savafl› y›llar›yd›. Yokluktan, bizim Tekir kavun yerdi, karpuz yerdi, maydanoz bile yerdi. Kofla kofla okula gi-
17
BD EK‹M 2012
Ekim ay›nday›z. 29 Ekim’e çok az kald›. Yani Cumhuriyetimizin kuruluflunun 89. y›l›na. Yani benim do¤um günüme... Ben Cumhuriyet Bayram›’nda do¤dum. 1933 y›l›nda. Sevgili anneci¤im bana hep, “Sen bando m›z›kayla do¤dun o¤lum” derdi... Nas›l o yoklukta bando m›z›kayla do¤uyordum, hiç anlamam›flt›m. Bana anlat›lan masallarda ancak varl›kl› ailelerin çocuklar›, bandoyla m›z›kayla do¤uyorlard›. fienliklerle kutluyorlard› o do¤umlar›. Sonradan, büyüyünce anlad›m. Çocukken hep anneme, “Hiç olurmu anneci¤im, ben nas›l bando m›z›kayla do¤ar›m” diyordum. Ah can›m anneci¤im, Atatürk’ü ittim, ben de abladan o denli çok seviyor ki, onun devrimlebir kitap istedim. ‹kinci rini, kurdu¤u Cumhuriyeti o denli çok s›n›ftayd›m, sekiz yafl›n- seviyor ki, gündüz törene gidiyor. dayd›m, elime hiç kitap Bandonun, askerlerin, ö¤renciler ellealmam›flt›m. O gün elime “Define rinde bayraklar, tören alan›ndan geçiflAdas›” adl› kitab› ald›m. Abla bana lerini izliyor, alk›fll›yor, elindeki bayo kitab› vermiflti... Çok sevmifltim ra¤› sall›yor, “Yaflas›n” diye ba¤›r›yor. kitap okumas›n› ama kitaplar› evimize Ama... Annemin karn› burnunda. Karn›nda ben var›m, ha bu gün Kitap okumay› çok do¤uracak, ha yar›n. Annem seviyordum. Belki o hiç ald›rm›yor, halk›n coflkusuo sevince kat›l›yor. Babam, kütüphane, o kitaplar na, “Han›m›m, oralarda sanc›n falan tutarsa, nas›l eve gelecekolmasayd› yazar sin?” diye soruyor. Annem baolamazd›m. fl›n› sall›yor, “Gelirim, o coflku, götüremiyorduk. O günden sonra her- o sevinç bana güç verir...” diyor. Babam da annem gibi düflünüyor gün kütüphaneye gitmeye bafllad›m. Hatta cumartesi pazar günleri de ora- ama o törene gidemez ki. Kahvenin dayd›m. Kitap okumay› çok seviyor- birinde garson. O gitse, kahvede çay›, dum. Belki o kütüphane, o kitaplar kahveyi gim da¤›tacak? Annem akflam da tutturmaz m›, “Gece de fener alay›olmasayd› yazar olamazd›m. Ama ben size baflka bir an›m› na gidece¤im...” diye. “Yahu han›mc›¤›m, haydi gündüz anlatacakt›m. lam›fl kofluyordum. Ya¤mur damlalar› flak›r flak›r ›slat›yordu beni. Hiç unutmam, o s›cac›k kap›dan girince, sobaya yaklafl›rken, bir gözlüklü amca, “Sen havuza m› düfltün o¤lum?” diye sormufltu. “Yok amca, paltom, flemsiyem yok, babam›n paras› yok...” demifltim. O amca, ceketini ç›kartt›, sandalyeye geçirdi, soban›n yan›na koydu. Bana da sobay› gösterdi. Sandalyeyi çekip oturdum. Is›nd›m, kurundum, ödevimi yapt›m. Sonra çocuklara kitap veren bir abla gördüm. Yan›mdakine f›s›ldad›m, “Parayla m› veriyor?..” “Hay›r ödünç...”
G
18
git, ya gece sanc›n tutarsa, o kalabal›kta, nas›l eve geleceksin, nas›l ebeye haber salacaks›n?..”
B
enim annem cumhuriyet
kad›n›, hiç laf dinler mi? Komflu kad›n Nazmiye Han›m’la birlikte gidiyorlar. Ablam›n birinin elinden tutmufl, öteki eliyle de a¤abeyimin elini yakalam›fl... Fener alay›n›n geçece¤i tören yeri çok kalabal›k... Olsun... Dal›yorlar kalabal›¤›n aras›na, geçiyorlar önlere, kendilerine bir yer buluyor ve Fener Alay›’n›n gelmesini bekliyorlar... Ne mi oluyor sevgili torunlar›m? ‹lerden bando marflla uygun ad›m gelirken annemin sanc›s› tutuyor... Bando yaklaflt›kça annemin sanc›s› ço¤al›yor. Beni ha do¤urdu, ha do¤uracak... Komflu Nazmiye Han›m polise kofluyor ve anlat›yor. Polis flaflk›n flaflk›n bak›yor. Polis umars›z ne yapaca¤›n› bilmiyor. “Han›m han›m, ben sizi bu kalabal›ktan nas›l ç›kar›r›m?“, diyor. “Siz
en iyisi, flimdi gelmekte olan bandonun arkas›na tak›l›n... ‹lk buldu¤unuz boflluktan da ç›k›n, gidin...” Öyle oluyor, önde bando, arkas›nda annem, annemin karn›nda ben, arkam›zda fener alay›... Öyle bir bando m›z›kayla dünyaya geliyorum ki... Ve... Annem eve geliyor, Nazmiye Han›m ebeye kofluyor, ebe geliyor. Adana Büyük Saat’in çan› onu befl geçe çan çan diye vururken ben dünyaya geliyorum... Böyle bir do¤um ne güzel de¤il mi sevgili torunlar›m... Hepimizin Cumhuriyet Bayram› kutlu olsun... • muzafferizgu@butundunya.com.tr Not: Sevgili torunlar›m, an›lar›m Bilgi Yay›neve taraf›ndan yay›nland›. Dizinin ad›, Ben Çocukken... Alt› kitaptan olufluyor. ‹lk kitap, “Atatürk’ü Gördüm”, “Ben Cumhuriyet Bayram›nda Do¤dum” da an›lar›n beflinci kitab›. Bir gün de size befl yafl›ndayken o büyük, o dahi insan Atatürk’ü nas›l gördü¤ümü anlat›r›m. 19
Prof. Dr. Mehmet Haberal’a Dünyadaki Bilim ‹nsanlar›n›n Deste¤i
Yazan: METE AKYOL
Alanlarında dünya çapında yaygın bir üne ve önemli bilimsel başarılara sahip yurtdışındaki tıp bilim insanları, Prof. Dr. Mehmet Haberal’a sahip çıkmayı, destek olmayı "özgürlük çağrısı" bildirileri yayımlayarak ve ülkelerinin etkin kişilerine mektuplar yazarak sürdürüyorlar.
A
lanlar›nda dünya çap›nda yayg›n bir üne ve önemli bilimsel baflar›lara sahip yurtd›fl›ndaki t›p bilim insanlar›, üçbuçuk y›ldan bu yana ülkesinde tutuklu bulundurulan meslekdafllar› Prof. Dr. Mehmet Haberal’a sahip ç›kmay›, destek olmay› ve kendisini hiçbir zaman yaln›z
20
BD EK‹M 2012
b›rakmayacaklar›n›, ülkelerinde yetkililere mektuplar yazarak, kongrelerinde "özgürlük ça¤r›s›" bildiriler yay›mlayarak ve çeflitli protesto eylemleri gerçeklefltirerek sürdürüyorlar. Dünyan›n tüm ülkelerinden 5 binin
üzerinde organ nakli uzman› cerrah›n üye oldu¤u Dünya Organ Nakli Derne¤i Baflkan› Prof. Dr. Francis L. Delmonico, Dünya Organ Nakli Derne¤i Genel Sekreteri, California, Los Angeles Üniversitesi, (UCLA) Ronald Reagan T›p Merkezi T›bbi Direktörü Prof. Dr. Gabriel M. Danovitch, derne¤in bir önceki dönem eflbaflkanlar› Jeremy Chapman ve Adeera Levin tüm üyelerin duygu ve düflüncelerini özetledikleri bir ortak mektubu, Amerika D›fliflleri Bakan› Hillary Clinton’a gönderiyorlar ve… T›p dünyas›na hizmetleriyle oldu¤u kadar, bulufllar›yla da önemli katk›larda bulunan, ve bu baflar›lar› nedeniyle ‘Organ Nakli Öncüsü Milenyum Madalyas›’ ile ödüllendirilen ‘Dünyan›n Organ Nakli Öncüsü’ 14 seçkin cerrah aras›nda yer alan Prof. Haberal ayn› zamanda dünyan›n en köklü t›p bilimi kurulu Amerikan Cerrahlar Birli¤i onur üyeli¤ine seçilen de¤erli bir bilim insan›d›r. Prof. Haberal kendi ülkesinde yada baflka ülkelerdeki do¤al afet alanlar›na h›zl› ve cömertçe
Prof. Dr. J. Wesley Alexander
yard›m yetifltiren, ülkesinde 12 bin ö¤rencinin ö¤renim gördü¤ü bir üniversite kuran, bu üniversite bünyesinde Ankara’daki 3 hastane yan›s›ra ülkenin çeflitli bölgelerinde 6 hastane ve Türkiye’deki tüm diyaliz merkezlerinin 2/3’ünü açan bir t›p öncüsüdür. Bu kifli flimdi kendisinin bile bilmedi¤i ve anlamakta güçlük çekti¤i bir sav nedeniyle, üçbuçuk y›ldan buyana cezaevinde tutuklu bulundurulmaktad›r.” Dünyadaki meslekdafllar› bayan Clinton’a bu ön bilgiyi verdikten sonra kendisinden, Çin’de ve Mynmar’da benzer durumdaki kiflilere gösterdi¤i ilginin bir benzerini de¤erli meslekdafllar› Prof. Haberal için de göstermesini rica ediyorlar.
Prof. Haberal’›n meslekdafllar› ABD D›fliflleri Bakan›’ndan, Çin’de ve Mynmar’da benzer durumlarda gösterdi¤i ilginin bir benzerini, de¤erli meslekdafllar› Prof. Haberal için de göstermesini rica ediyorlar. 21
BD EK‹M 2012
Prof. Dr. Gabriel Danovitch
O
nlar›n bu mektubu Hillary Clinton’›n bürosuna ulaflt›ktan k›sa bir süre sonra ayn› adrese, bu kez baflka bir adresten fakat hemen hemen ayn› içerikte bir mektup daha geliyor. Mektubun alt›ndaki imza, Harvard Üniversitesi Hastanesi, Genel Cerrahi Bölümü Baflkan› Prof. Dr. Andrew Warshaw.
Prof. Dr. Francis L. Delmonico
Prof. Haberal, bu “burukluk”lardan sonuncusunu, iki hafta önce yaflad›. O
Prof. Dr. Jeremy Chapman
Ayn› adrese öncekilerden farkl› olmayan bir baflka mektup ise bu kez, Cincinnati’den geliyor. Cincinnati Üniversitesi, Genel Cerrahi Ana Bilim 22
Dal› Baflkan› Prof. Dr. J. Wesley Alexander da ayn› dilekte bulunuyor Hillary Clinton’dan. Benzer içerikleri yan›s›ra bu destek ça¤r›s› mektuplar›n son tümceleri de de¤iflik ifadelerle fakat flu ortak istekle son buluyor: “Say›n Bakan, bu büyük insan hepimizin deste¤ini haketmektedir. Prof. Haberal’a adalet sa¤lanmas› için kiflisel etkinli¤inizi ve hükümetinizin etkinli¤ini kullanman›zda yard›mc› olman›z› rica ediyoruz.” Yaflam› boyunca kendine ve çevresine oldu¤u kadar ülkesine de toz kondurtmamaya özen gösteren Prof. Haberal, yabanc› meslekdafllar›n›n bir dost s›ms›cakl›¤›ndaki bu ilgilerinden hem mutlan›yor, hem de galiba, nedenini de¤il aç›klamak, konuflmak bile istemedi¤i bir burukluk da yafl›yor.
Prof. Dr. Adeera Levin
gün önce, yurtd›fl›ndaki meslekdafllar›n›n kendisini yaln›z b›rakmad›lar›n›n kan›t› de¤erindeki bir bildiriyi okudu, yar›m saat sonra da mahkemede yarg›ç hu-
BD EK‹M 2012
sa¤lanmas› ça¤r›s›” oluflturuyordu. (Bu bildirinin ‹ngilizce asl› ve Türkçe çevirisi izleyen sayfalar›m›zdad›r.)
P
rof. Haberal bu bildiriyi okuduktan sonra yarg›ç karfl›s›na ç›k›yor, Ergenekon kod adl› davan›n 204’üncü duruflmas›nda tan›k olarak ifade veren Baflkent Üniversitesi Hastanesi eski baflhekimi Prof. Dr. Rengin Erdal’›n da, baflka tan›klar›n “gayri ciddi” bilgilerinin niteli¤ini ortaya
Prof. Dr. Andrew Warshaw.
zuruna ç›kt›, dönemin Baflbakan› merhum Bülent Ecevit’in hastal›¤›n› yanl›fl tedavi etti¤ini ileri süren bir koruma polisinin kulaktan dolma t›p bilgilerinin “gayri ciddili¤i”ni belirtebilmek için, ciddi ciddi konuflmak zorunda kald›. Prof. Haberal’›n o sabah duruflmadan önce okudu¤u bildiriyi, Baflkent Üniversitesi Hastaneleri Genel Koordinatörü kardefli Prof. Dr. Ali Haberal, Edinburg’dan getirmifl ve avukat› arac›l›¤› ile a¤abeyine ulaflt›rm›flt›.
P
rof. Dr. Ali Haberal, a¤abeyinin temsilcisi olarak kat›ld›¤› Uluslararas› Yan›k Tedavi Derne¤i’ nin Edinburg’ daki 16.’›nc› Genel Kongresi’nden dönüyordu. Kongreye kat›lan 1050 üyenin onaylad›¤› ve Baflkan Prof. Dr. David P. Mackie’nin imzalamas›ndan sonra dünya kamuoyuna aç›klanan bildirinin özünü, “Prof. Haberal’›n uzun tutukluluk süresinden duyulan kuflku” ve “Prof. Haberal için özgürlük ya da h›zl› ve adil bir hukuk sürecinin
Prof. Dr. David P. Mackie
ç›karmak için zorunlu olarak verdi¤i ciddi karfl›l›klar› dinliyor, sonra da yarg›çlar kuruluna dönerek flu duygusunu seslendiriyordu: Baflkent Üniversitesi Hastanesi ekibi olarak, ülkemizin Baflbakan›n› sa¤l›¤›na kavuflturmam›z›n ve kendisinin görevine devam etmesini sa¤lam›fl olmam›z›n gururunu yaflarken, itiraf edeyim, bu konuda yarg›lanmam›z› anlamakta s›k›nt› çekiyorum, güçlük çekiyorum…” Biz de itiraf edelim: Biz de bu sat›rlar› yazarken s›k›nt› çekiyoruz, güçlük çekiyoruz... • 23
BD EK‹M 2012
"Prof. Haberal’a Özgürlük" Ça¤r›s› Bildirisi 59 ülkeden 1050 uzman doktorun kat›ld›¤› Edinburgh'daki Uluslararas› Yan›k Tedavi Derne¤i 16'nc› Genel Kongresi'nde yay›nlanan "Prof. Haberal'a Özgürlük Ça¤r›s›" bildirisinin tam metnini okuyucular›m›z›n bilgisine sunuyoruz. 12 Eylül 2012 erne¤imizin önceki baflkan› Prof. Dr. Mehmet Haberal, ülkesi Türkiye’de üç y›l befl aydan bu yana cezaevinde tutuklu bulunmaktad›r. Bu tablo, insanl›k için oldu¤u kadar, derne¤imiz aç›s›ndan da büyük bir üzüntü ve kuflku oluflturmaktad›r. T›p bilimine önemli katk›larda bulunan ve dünyaca tan›nm›fl de¤erli cerrah ve akademisyen meslektafl›m›z, Türkiye’de kurdu¤u befl yan›k tedavi merkezi ile ülke insanlar›na bu konuda da büyük hizmetler sa¤lam›flt›r. Prof.Dr. Haberal 1980 y›l›nda, Türkiye Yan›k Derne¤i’ni kurduktan dört y›l sonra Akdeniz Yan›k Derne¤i’ ni daha sonra Ortado¤u Yan›k ve Yang›n Afetleri Derne¤i’ni kurmufl, Dün-
D
24
Prof. Dr. Mehmet Haberal
ya Yan›k Derne¤i Felaket Kurulu Baflkanl›¤›’n› da yapt›¤› Dünya Yan›k Derne¤i’nde ve Uluslararas› Yan›k Tedavi Derne¤i’nde büyük hizmetlerde bulunmufl, bu baflar›lar› sonunda 2006-2008 döneminde dernek baflkan-
BD EK‹M 2012
rihinde Türk yetkilileri taraf›ndan “hükümet karfl›t› çal›flmalarda bulundu¤u” ileri sürülerek tutuklanm›fl, belirli herhangi bir kan›t ve hüküm 2000’den fazla böbrek ve karaci¤er olmamas›na, hatta suçunun ne oldu¤u naklini gerçeklefltiren ve ülkenin çe- belirtilmemesine, tüm savlara fliddetle flitli yerlerinde kurdu¤u çok say›daki ve belgelerle karfl› ç›kmas›na ve 2011 diyaliz merkezlerinde binlerce hasta- y›l›nda milletvekili seçilmesine karfl›n n›n sa¤l›¤›na kavuflmas›n› sa¤layan tutuklulu¤una halen son verilmemifltir. T›p Enstitüsü ‹nsan Prof. Dr. Haberal, 1993 y›l›nda Ankara’ Prof. Dr. Mehmet Haklar› Kurulu, Amerikan Cerrahlar Okulu, da Baflkent ÜniversiHaberal ad›na Cerrahlar tesi’ni kurmufltur. yap›lan uluslararas› Uluslararas› Koleji ve Dünya Organ Baflkent Üniversitesi Ankara’da bulunan bu ça¤r›lara tüm Nakli Derne¤i’nin de aralar›nda bulundu¤u üç hastanesinin yan› içtenli¤imizle önemli t›p s›ra ülkenin alt› kenkat›l›yor ve süratli, dünyadaki kurulufllar› ve duyarl› tinde yerleflik hastaneleriyle halka önem- adil bir hukuk süreci birçok meslektafl›, Prof. li sa¤l›k hizmetlerinde sa¤lanarak Prof. Haberal’a uygulanan bu nedeniyle üzüntü bulunmaktad›r. Prof. Haberal’›n en k›sa tutum ve kayg›lar›n› dile getirDr. Haberal Türkçe ve ‹ngilizce 1400’den sürede özgürlü¤üne mifller, bu de¤erli bilim fazla bilimsel makale kavuflturulmas›na adam›n›n en k›sa sürede b›rak›lmas› için yay›mlam›fl, t›bbi yayard›mc› olmalar› serbest dünya kamuoyuna ça¤y›n kurullar›nda etkili için biz de Türk r›da bulunmufllard›r. çal›flmalar yapm›flt›r. l›¤›’na, 2010 y›l›nda da Uluslararas› Yan›k Tedavi Derne¤i’nin onursal üyeli¤ine seçilmifltir.
C
yetkililere ça¤r›da
errahi alanUluslararas› Yan›k bulunuyoruz. daki baflaDerne¤i olarak biz de, r›lar› ve t›p bilimine katk›la- Prof. Dr. Mehmet Haberal ad›na r› uluslararas› t›p kurulufllar› yap›lan uluslararas› bu ça¤r›lara tüm taraf›ndan takdirle izlenen Prof. Ha- içtenli¤imizle kat›l›yor ve süratli bir beral, Uluslararas› Organ Nakli Derne- adil hukuk süreci sa¤lanarak Prof. ¤i’nin “Dünyada Organ Nakli Öncü- Haberal’›n en k›sa sürede özgürlü¤üne leri Milenyum Ödülü”, “Amerikan kavuflturulmas›na yard›mc› olmalar› Cerrahlar Derne¤i” ile “Amerikan için biz de Türk yetkililere ça¤r›da Cerrahlar Koleji” onursal üyelik ödül- bulunuyoruz. lerini de içeren çok say›da ödül alm›flt›r. Prof. Dr. David P. Mackie Prof. Haberal, 13 Nisan 2009 ta- Baflkan, Uluslararas› Yan›k Tedavi Derne¤i 25
“We appeal to the Turkish authorities…. to grant him (Prof. Mehmet Haberal) his freedom forthwith.” 10-12 Eylül’ de ‹skoçya’n›n Baflkenti Edindurg’da 59 ülkeden 1050 uzman›n kat›l›m›yla toplanan Uluslararas› Yan›k Derne¤i Genel Kurul toplant›s›ndan sonra, Baflkan David P. Mackie MD taraf›ndan aç›klanan “Prof. Dr. Mehmet Haberal’a Özgürlük Ça¤r›s›” Bildirisinin ‹ngilizce metni: 12 September 2012
Dear Members, It is a matter of great concern that Professor Doctor Mehmet Haberal, past-president of this Society, has been held in detention by the Turkish authorities for the past three years and five months. Dr. Haberal is an eminent surgeon and academic whose contributions to medicine have 26
David P. Mackie MD
spread far beyond the borders of Turkey. He has been a major figure in the development of burn care in Turkey, having established five burn centres throughout the country. His commitment to burn medicine is well documented. In 1980, he established the Turkish Burn
BD EK‚M 2012
Foundation and four years later he become a founder member of the Mediterranean Bum Council. Later he established the Middle East Fire and Disaster Society. He has supported the International Society for Burn Injuries for many years, including chairmanship of the ISBI Disaster Committee. In 2006, having served on the Executive, he became President of the International Society for Bum Injuries from 2006 to 2008. Remarkably, these achievements have been more than equalled by his contributions to other fields of medicine, notably transplantation surgery and renal dialysis. He has performed well over 2000 kidney and liver transplant operations and his dialysis network provides relief to a large proportion of Turkish patients suffering renal failure. In 1993 he established Baskent University in Ankara, which is responsible for six hospitals located throughout the country. He is author and co-author of more than 1400 scientific articles and book chapters in Turkish and English, and serves on the editorial boards of several medical journals, His contributions to medicine have been widely recognised internationally and he has received numerous honours, including the Millenium Medal of the International Tranplantation Society, and honorary memberships of the American Surgical Association and the American
College of Surgeons. In 2010 he was made honorary member of the International Society for Burn Injuries. On April 13 2009, Dr. Haberal was arrested by the Turkish authorities on allegations of anti-government activities. Since then he has been charged with "crimes against the State", although these have not been specified, and no conviction has followed. Despite his vigorous denial of all charges and his election to the Turkish legislature in 2011, he remains in custody to this day, During his incarceration he has suffered considerable personal hardship. Concern for Dr. Haberal has been expressed by colleagues and institutions from around the world, including the Human Rights Commission of the Institute of Medicine, the American College of Surgeons, the International college of Surgeons and the Transplantation Society. The International Society for Burn Injuries willingly joins this international appeal on behalf of Mehmet Haberal. We appeal to the Turkish authorities to ensure a fair and speedy conclusion to his judicial process, or to grant him his freedom forthwith. David P. Mackie MD President, International Society for Burn Injuries. 27
M K
ustafa Kemal Atatürk, hemyarg› kendisinin hemiledeuygulamaya ülkesinin kaderini tek ad›nlar›n insan haklar›n› kararlar› kazand›ran bafl›na çizen rakipsiz bir liderdir. Bu kitap, Mustafa Kemal Atatürk’ün liderlik Yarg›ç Eray Kar›nca, bu eser ile kad›na karfl› fliddet ve ayr›mc›l›k yönünü inceleyerek, onun nas›l bir aç›dan lider oldu¤unu do¤ru olarak anlatabilmek konusunu özellikle hukuki incelemesiyle dikkati çekiyor ve ulafl›lan sonuçlar› gelecek nesillere do¤ru olarak yans›tabilmek amac›n› Örsan Öymen ve Yunus Nadi Sosyal Bilimler Ödülü gütmekte ve Mustafa Kemal Atatürk’ün yaflam›n›n 1881-1923 dönemini incelemektedir. Kitab›n haz›rlanmas›nda, Atatürk’ün kendi yazd›klar›ndan ve söylediklerinden özellikle faydalan›lmaya çal›fl›lm›flt›r.
BÜTÜN K‹TAPÇILARDA BÜTÜN K‹TAPÇILARDA
BD EK‹M 2012
"Toplayaca¤›m; o dağılanı yeniden bir araya getireceğim!" Millî Mücadele s›ras›nda, Sivas Kongresi’nin yap›ld›¤›
ve Amerikan Mandas› fikrinin yo¤un olarak tart›fl›ld›¤› ortamda, Amerikal›lar James Guthrie Harbord isminde bir generali Anadolu’ya incelemeler yapmak üzere göndermifllerdi. Yazan: SABR‹YE AfiIR nadolu’daki direnifli engellemek ve manda fikrinin yayg›nlaflmas›n› sa¤lamak için gelen Harbord, 20 Eylül 1919 Cumartesi günü Mustafa Kemal Pafla ile de görüfltü. Mustafa Kemal Pafla’ya Anadolu’nun ekonomik ve siyas› yap›s› itibariyle iyice tükenmifl oldu¤unu ve bu flartlarda güçlü devletlere karfl› konulmas›n›n imkâns›z oldu¤unu uzun uzad›ya anlatarak, bu nedenlerden ötürü mandater yönetim
A
fleklinin kabul edilmesinin Türkler için en makul yol oldu¤unu anlatt›. Harbord konuflmas›n›n bir yerinde flunlar› söylemiflti: “Paflam! Bana bu vazife verildi¤i zaman Türk tarihini okudum. Gördüm ki büyük kumandanlar yetifltirmifl, büyük ordular kurmuflsunuz. Bunu yapan bir milletin de mutlaka bir medeniyet sahibi olmas› gerekir. Bunu takdir ederim. Fakat bugünkü durumunuza bakal›m. Siz birinci cihan savafl›nda, 29
BD EK‹M 2012
Mustafa Kemal ve Amerikan General baflta Almanya olmak üzere dört büyük müttefik iken, dört y›l savaflt›n›z. Ve sonunda ma¤lup oldunuz. Dört müttefikin bir arada yapamad›¤›n›, bu vaziyetinizle tek bafl›n›za yapmay› nas›l düflünebiliyorsunuz? Fertlerin zaman zaman intihar etti¤ini gördük. fiimdi de bir milletin intihar›na m› flahit olaca¤›z? fianl› milletinizi ölümden ancak manda idaresini kabul etmenizle kurtarabilirsiniz.”
G
eneral Harbord’un bu sözleri üzerine büyük bir heyecanla aya¤a kalkan Mustafa Kemal Pafla flu cevab› vermiflti: “Biz emperyalistlerin eline düflen bir kufl gibi yavafl yavafl ve sefil bir ölüme mahkûm olmaktansa, babalar›m›z›n o¤ullar› olmak s›fat›yla vu30
rufla vurufla ölmeyi tercih ederiz. Ve yine flunu da iyi bilmenizi isterim ki, bir millet maddi ve manevi bütün gücünü ortaya koyar, savafl›r, didinir, sonunda muvaffak olamazsa, o millet zaten ölmüfltür. Fakat ben fluna inan›yorum ki, Türk Milleti mutlaka muvaffak ve muzaffer olacakt›r.” Mustafa Kemal Pafla bu sözleri söylerken, avucunun içinde pençeye düflen bir kufl iflareti yap›yordu. General Harbord ise flaflk›nl›k içindeydi, sordu: “Pekala! Bu kadar büyük bir ifle girifliyorsunuz. Paran›z var m›? Bütçeniz nerede ve nedir? Bu paras›zl›kla ve imkâns›zl›klarla ifle giriflmek memleketi feci bir ak›bete sürüklemek de¤il midir? Bu sorumlulu¤u nas›l üzerinize alabiliyorsunuz?” General Harbord’un bu sorular›
BD EK‹M 2012
"Yabanc›lar elinde ölece¤ine, Türk Milleti kendi öz evlad›n›n elinde can versin. Fakat ben onu öldürmem. Toplayaca¤›m; o da¤›lan› yeniden bir araya getirece¤im!" karfl›s›nda Mustafa Kemal Pafla o derece sinirli bir hal alm›flt› ki; elinde oynamakta oldu¤u tespihi kuvvetle çekmifl, ip kopmufl ve tespih taneleri da¤›lm›flt›. E¤ilip, o tespih tanelerinden bir kaç›n› toplayarak ipe dizdi ve flöyle devam etti: “Görüyorsunuz General! ‹p kopmufl ve taneler da¤›lm›flt›r. ‹flte ben flimdi yapt›¤›m gibi, o taneleri birer birer toplayaca¤›m. ‹flte görüyorsunuz general; o zaten da¤›lm›fl. Öldürürsem ben öldürürüm. Yabanc›lar elinde ölece¤ine, Türk Milleti kendi öz evlad›n›n elinde can versin. Fakat ben onu öldürmem. Toplayaca¤›m; o da¤›lan› yeniden bir araya getirece¤im!” tatürk’ün o derece heyecanl›, inançl› ve kararl› oldu¤unu gören Harbord Mustafa Kemal Pafla’n›n yan›ndan ayr›l›rken, elini s›km›fl ve flu sözleri söylemiflti: “E¤er Amerikan ordusunda muvazzaf bir subay olmasayd›m, gelir sizinle birlikte mücadelenizi izlerdim!”
A
General James Harbord General, Atatürk’le vedalaflmas›ndan sonra da arkadafllar›na dönerek, flu sözleri m›r›ldand›: “Biz de olsak, onun yapt›¤›n› yapard›k...”
"Bir memleketin, bir memleket halk›n›n düflmandan zarar görmesi ac›d›r. Fakat kendi ›rk›ndan büyük tan›d›¤› insanlardan vefas›zl›k, felaket görmesi daha ac›d›r." Mustafa Kemal Atatürk 31
BD EK‹M 2012
YAZILARI
‹KT‹SAT VE S‹YASET Ekonomik prensiplerin ve etkilerin, gerek flah›slar›n ve gerekse uluslar›n hayat›nda en birinci yeri iflgal etmekte oldu¤una art›k kimsenin flüphesi kalmam›flt›r.
B
üyük sanayinin ve yo¤un üretim sisteminin geliflmesinden beri uluslar›n bafll›ca u¤rafl›lar›n› oluflturan ekonomik konular, Birinci Dünya Savafl›’ndan sonra daha fazla bir önem kazand›. Çünkü savafl birçok ekonomik de¤er ve enerjilerin mahvolmas›na sebebiyet vererek, milletlerin ço¤unlu¤unu zay›f düflürmüfl ve bütün dünyada genel bir s›k›nt› ve bunal›m meydana getirmiflti. ‹nsanl›¤›n sonsuz endiflelerinden biri olan fakirlik ve yoksulluk, yeniden ve beklenmeyen ölçülerde gündeme gelmifl ve toplumlar›n ekonomik yaflamlar›n› tedirgin edici bir hâl alm›flt›r. Hayat için mücadelenin bafll›ca amaçlar›n› ekonomik amaçlar oluflturmuyor mu? Milletlerin iç ve d›fl siyasetlerini inceleyelim: Bunlara hâkim olan tek düflünce
32
ekonomik geliflme arzusudur. Bolflevizm, Faflizm, Emperyalizm vs sistemlerin en önemli dayanak noktalar›n› hep ekonomik esaslar oluflturmaktad›r. ‹htiyaç ve zorluklar ço¤unlukla flah›slar› nas›l birbirine düflürür ve aralar›ndaki dayan›flma ve muhabbet duygular›n› nas›l kald›r›rsa, Birinci Dünya Savafl›’n›n neden oldu¤u genel yoksulluk ve ac› da milletleri öylece birbirine düflürdü… Bencillik duygular›na yeni bir canl›l›k ve h›z verdi. Özellikle Avrupa’n›n siyasi kadrolar› de¤iflken milletleri, ›rk ve siyaset h›rslar›n›, ekonomik alanda yaflatmak için s›n›rlar› içinde adeta pusu kurdular. Top ve tüfek savafl›n›, ekonomik savafla çevirdiler. Fakat ekonomi kanunlar›n›n, herkesin, her milletin oyunu olmayaca¤› çok geçmeden ac› tecrübeler neticesinde anlafl›ld›.
BD EK‹M 2012
On yedinci as›r askeri kuvvet, on sekizinci as›r ak›l ve mant›k, on dokuzuncu as›r ilim ve teknoloji ile kendini gösterdi¤i gibi, yirminci as›r da ekonomik güç logosu ad› alt›nda geliflim seyrini takip eylemektedir. Ekonomik silah, iki taraf› da keskin ve kullan›lmas› çok zor bir b›çak gibidir. Medeniyet hayat›n›n bugünkü durumunda, onun en büyük belirtisi, ekonomik dayan›flma ve karfl›l›kl› mecburiyettir. On yedinci as›r askeri kuvvet, on sekizinci as›r ak›l ve mant›k, on dokuzuncu as›r ilim ve teknoloji ile kendini gösterdi¤i gibi, yirminci as›r da ekonomik güç logosu ad› alt›nda geliflim seyrini takip eylemektedir.
S
iyasi s›n›rlar›n, ekonomi kanunlar›na hâkim olamayaca¤› anlafl›l›nca Avrupa milletleri azçok anlay›fl ve hareketlerini de¤ifltirdiler. Birleflmifl Milletlerin ekonomik komite ve konferanslar› flimdi yeni uzlaflma ve beraber çal›flma esaslar›n› araflt›rmakla meflguldür. Fakat bu hususta en ziyade dikkat edilecek olan çal›flman›n Orta Avrupa’da ve özellikle küçük itilaf devletleri aras›nda oldu¤u görülmektedir. Eski Avusturya-Macaristan’›n Orta Avrupa milletleri için yaln›z siyasi de¤il ekonomik bir zarurete de denk geldi¤i çoktan anlafl›lm›flt›r. Siyasi ba¤lar›n çözülmesi veya flekil de¤ifltirmesi nispeten kolayd›r. Fakat ekonomik birli¤in bozulmas›, derhal
milletlerin hayat ve geliflimini etkiler. Birleflmifl Milletlerin Avusturya’daki önceki komiseri M. Zimmermann’›n düflüncelerine göre bütün Avrupa’n›n ekonomik s›k›nt›s› eski AvusturyaMacaristan ekonomik birli¤inin da¤›lmas›ndan ileri gelmektedir. Siyasi küçük itilaf bu da¤›lman›n Orta Avrupa’daki kar›flt›r›c› etkilerini yok edememifltir. Bunun için flimdi bir de ekonomik küçük itilaf tecrübesi yap›lmak üzeredir. Geçenlerde Bükrefl’te gerçeklefltirilen bir konferans bu hususta baz› esaslar tespit etmifltir. Ekonomik küçük uzlaflma, Avusturya ile Macaristan’› da kapsarsa Orta ve belki de bütün Avrupa için önemli bir bar›fl ve geliflme etkisi olabilir. • Hâkimiyeti Milliye Gazetesi 26 Mart 1929 ESAS Türk milletinin haysiyetli ve flerefli bir millet olarak yaflamas›d›r. Bu esas ancak tam ba¤›ms›zl›¤a sahip olmakla temin olunabilir. Ne kadar zengin ve refaha kavuflturulmufl olursa olsun ba¤›ms›zl›ktan mahrum bir millet, medenî insanl›k karfl›s›nda uflak olmak mevkiinden yüksek bir muameleye lây›k olamaz. 33
B
u kitab›; kendisini övenleri, “Yap›lanlar benim de¤il, Türk milletinin eseridir” diyerek susturan; Türk kad›n›n› “Eller üstünde tafl›nmaya lay›ks›n” diye yücelten; köylüye “Efendimiz” diyen; yoktan bir ülke, sayg›de¤er bir ulus yaratan, “yedi düvel”i yenmekle kalmay›p liderlerini aya¤›na getirtecek vas›flara sahip olan Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün, milletine adad›¤› yaflam›yla ilgili gerçekleri anlatma çabalar›na bir katk›m olsun diye yazd›m. Çünkü, gurur duydu¤umuz atalar›m›zdan miras kalan özgür/ba¤›ms›z ve insanca yaflama hakk›n› miras b›rakaca¤›m›z çocuklar›m›z var! Yalç›n M›hç›
BÜTÜN K‹TAPÇILARDA
ATATÜRK’ÜN DÜNYASI Cengiz Önal
B
iz dine sayg› gösteririz ve düflünceye de muhalif de¤iliz. Biz sadece din ifllerini, ulus, devlet ve dünya iflleriyle kar›flt›rmamaya çal›fl›yor, kasti ve fiili dinci hareketlerden sak›n›yor, müsaade etmiyoruz. Gericilere asla f›rsat vermeyece¤iz. Gazi Mustafa Kemâl Atatürk
Menemen Olay› 34 (23 Aral›k 1930)
M
ustafa Kemal, yurt gezi-
lerinden birini daha yap›yordu. Edirne’de bulundu¤u s›rada, ‹zmir’in Menemen ilçesinde, gerici ve kanl› bir irticai olay›n meydana geldi¤i haberi al›nd›. Ne ac›d›r ki, bu, genç Cumhuriyet’teki ikinci büyük ve ciddi bir "gerici" ayaklanmayd›. K›sa bir araflt›rmadan sonra olay›n arkas›nda ‹ngilizlerin oldu¤u ö¤renildi. Ayaklanman›n tertipçisi, Nakflibendî tarikat›ndan oldu¤unu söyleyen, gerici ve yobaz birisi olan Giritli Dervifl Mehmet ad›nda bir meczuptu. Kökü d›flar›da olan bir gücün kulland›¤› Dervifl Mehmet, mehdi oldu¤u iddias›yla etraf›na toplad›¤› birkaç meczupla birlikte bu eylemi gerçeklefltirmeye karar vermiflti. Amaçlar›, fieriat düzenini kurarak Cumhuriyeti, Ata-
türk ‹lke ve Devrimleri’ni ortadan kald›rmakt›. Meczuplar, 6 Aral›k 1930 tarihinde Manisa’n›n köylerinden birinde toplanm›fllar ve neler yapmalar› gerekti¤ini planlam›fllard›. Eylemlerini ‹zmir’in Menemen ilçesinde yapmay› kararlaflt›ran bu ak›l fukaras› zavall›lar, 23 Aral›k 1930 günü gece yar›s›ndan sonra yola ç›karak, Menemen’e ulaflm›fllard›. *** ASTE⁄MEN KUB‹LAY fiEH‹T ED‹L‹YOR
Meczup Dervifl Mehmet ve beraberindekiler, kasaban›n merkezindeki bir camiye girmifllerdi. Sabah namaz›n› k›ld›ktan sonra, yeflil bezden yap›lm›fl sözde fleriat bayra¤›n› ile camideki 15–20 kadar kifliyi de silah zoruyla yanlar›na al›p, tekbir getirerek yürüyü35
BD EK‹M 2012
fle geçmifllerdi. Bu zavall› güruh, “fiapka giyen kâfirdir.” “Din elden gidiyor.” “Saltanat› ve Hilafeti geri getirece¤iz.” sözleriyle halk› galeyana getirmeye çal›fl›yorlard›. Halk ne oldu¤unu anlamaya çal›fl›rken, Dervifl Mehmet kalabal›¤a, Menemen’in etraf›n›n 70 bin kiflilik fleriat ordusu taraf›ndan sar›ld›¤›n› söyleyerek, “Daha ne duruyorsunuz? Gelin yeflil sancak alt›nda toplanal›m ve fleriat isteyelim!” diye hayk›rarak Menemen’in merkezindeki belediye meydan›na kadar gelmiflti. Kalabal›k flehir meydan›na vard›¤›nda yaklafl›k yüz kifliye ulaflm›flt›. Halk›n bir k›sm› bu meczuplara kat›l›rken, bir k›sm› sessiz kalm›fl, olup-biteni seyretmeye koyulmufltur. Olay› duyan ilçe jandarma bölük komutan›, 24 yafl›nda bir ö¤retmen olan aste¤men Mustafa Fehmi Kubilay’›, komutas›ndaki bir tak›m askerle
beraber durumu ö¤renmek amac›yla asilerin oldu¤u yere göndermifltir. Yürekli bir vatansever olan Kubilay, meydana geldi¤inde, Dervifl Mehmet ve adamlar›ndan silahlar›n› b›rak›p teslim olmalar›n› istemifl, gözü dönmüfl asiler sözlü uyar›ya ateflle karfl›l›k verdikten sonra aste¤men Kubilay’› yaralay›p olaya müdahale etmeye çal›flan iki bekçiyi de öldürmüfllerdi.
B
ununla yetinmeyen yobazlar,
yaral› olarak caminin merdivenlerine kadar ulaflabilmifl olan Aste¤men Kubilay’›n bafl›n› testere a¤›zl› kör bir b›çakla keserek vücudundan ay›rd›lar. Sonra da kesik bafl› yeflil bir bezin ba¤l› oldu¤u sopan›n tepesine ba¤lay›p, ilçe sokaklar›nda dolaflt›rmaya bafllad›lar. ***
AS‹LER BERTARAF ED‹L‹YOR
Olay çabuk duyulmufl, yak›ndaki bir karargâhtan hemen olay yerine takviye olarak askeri birlik gelmiflti. Birli¤in “Teslim ol!” ça¤r›s›na, “Bize kurflun ifllemez!” sözleriyle karfl›l›k veren meczuplar, askeri birli¤e ateflle karfl›l›k verdiler. Yaflanan k›sa süreli yo¤un bir çat›flma sonucunda, Giritli meczup Dervifl Mehmet ve birkaç arkadafl› vurulmufl, kaçanlar da k›sa sürede yakalanm›flt›r. Hükümetin olaya büyük bir titizlik ve hassasiyetle yaklaflmas› neticesinde çat›flmadan sa¤ kurtulabilen asilerden 25’i Menemen’de, 13 kifli ise Manisa’da Meczup, sahte mehdi Giritli Dervifl Mehmet yakalanarak tutuklanm›flt›r. 36
BD EK‹M 2012
Yaflanan bu menfur sald›r›, baflta Gazi Mustafa Kemal olmak üzere, hükümette, bas›nda ve kamuoyunda sert tepkilerin gösterilmesine yol açm›flt›r. Edirne’de bulunan Devlet Baflkan› Gazi Mustafa Kemal, yurt gezisini hemen kesmifl, bu ve benzeri hadiselerin Cumhuriyet’i y›kmay› hedef alm›fl hareketler oldu¤unu özellikle belirtmifltir. Gazi, yay›mlad›¤› demecinde, Kubilay’›n katli karfl›s›nda, halktan baz›lar›n›n alk›fl tutmas›n›n, cehaletle de¤il insanl›kla ilgili ve utan›lacak bir durum oldu¤unu vurgulam›flt›r. Orduya baflsa¤l›¤› dileyen Gazi “…Büyük ordunun genç subay› ve Cumhuriyetin ayd›n ö¤retmen toplulu¤unun k›ymetli üyesi Mustafa Fehmi Kubilay’›n temiz kan› ile Cumhuriyet canl›l›¤›n› tazelemifl ve kuvvetlendirmifl olacakt›r…” sözleriyle tepkisini dile getirmifltir. *** HÜKÜMET‹N ALDI⁄I ÖNLEMLER
Devrim flehidi Kubilay enerjik tedbirler al›nmas› öngörülmüfltür. ükümet, 31 Aral›k 1930 tarihinde Menemen ile Manisa ve Bal›kesir merkez ilçelerinde bir ay süreli s›k›yönetim karar› alm›fl ve karar Meclis taraf›ndan da hemen onaylanm›flt›r. Yap›lan ilk soruflturma sonucunda, Devrimlerin korunmas› için hükümetin sert tedbirler
H
‹stanbul’a dönen Gazi Mustafa Kemal, 27 Aral›k 1931 tarihinde Baflbakan ‹smet Pafla, Genelkurmay Baflkan› Fevzi (Çakmak) Pafla, Meclis Baflkan› Kâz›m (Özalp) Pafla ve ‹çiflleri Bakan› fiükrü Kaya’ n›n kat›ld›¤› bir toplant›da, Menemen olay›n› ayr›nt›l› olarak görüflmüfl ve de¤erlendirmifltir. Toplant›da olay Devrimlere ve Cumhuriyet rejimine karfl› haz›rlanm›fl bir tertip olarak de¤erlendirilmifl ve ivedilikle Menemen san›klar› mahkemeye götürülüyor
37
BD EK‹M 2012
Menemen san›klar›ndan bir k›sm› almas› kaç›n›lmaz oldu¤u karar› al›nm›flt›r. Bölgeye, suçlular› yarg›lamak üzere Korgeneral Mustafa (Mu¤lal›) Pafla baflkanl›¤›nda bir askeri mahkeme (Divan-› Harp) gönderilmifl, yarg›lama sonucunda Nakflibendî fieyhi Esat ve müritleri tutuklanm›flt›r. Ço¤u Giritli ve Rumeli göçmeni 36 kifli hakk›nda ölüm ve 41 san›k hakk›nda da de¤iflik hapis cezalar› verilmifltir. Menemen olay›n›n suçlular› Askeri Mahkeme’de hesap verirken; yurdun çeflitli yerlerinde gericili¤i bir flekilde körükleyen ve bu yola baflvuran çok kifli tutuklanarak gerekli cezaya çarpt›r›lm›flt›r. Haklar›nda idam karar› verilenlerin infaz› için Meclis 2 fiubat 1931 tarihinde onay vermifl ve kararlar 3 fiubat 1931’de uygulanm›flt›r. *** OLAYIN YURT ÇAPINDAK‹ ETK‹S‹
Menemen olay› bütün yurtta büyük üzüntü ve nefret uyand›rm›flt›r. Ülkenin dört bir yan›nda menfur sald›r›y› lanetleyen mitingler düzenlenmifltir. ‹stanbul Üniversitesi’nde, 31 Aral›k 38
1930 günü büyük bir miting yap›lm›fl, Cumhuriyet’in ve Türk ulusunun birlik ve beraberli¤inin, bu yobaz ve gerici zihniyete karfl› korunmas›n›n gereklili¤i vurgulanm›fl; baflka bir ö¤renci grubu da; “Hainleri telin ediyoruz... Kahrolsunlar!” fleklinde slogan atarak Taksim’e do¤ru yürüyüfl düzenleyip sessizce da¤›lm›fllard›r.
3
Ocak 1931 günü Ankara Türk Ocaklar› Merkezi’nde, Konya, ‹negöl, Bergama, Bursa ve Bal›kesir’de de mitingler yap›lm›flt›r. ‹zmir Vilayet Meclisi de olay› meydana getirenleri lanetleyen bir bildiri yay›mlam›flt›r. Rize’de de 4 Ocak 1931 günü büyük bir miting tertip edilmifltir. *** ‹LG‹NÇ TESP‹TLER
Bölge’de o dönemde görev yapan Askeri Mahkeme Baflkan› Korgeneral Mustafa Mu¤lal› Pafla’n›n: “Gerici ayaklanman›n as›l tertipçisi olan fieyh Esat yurt d›fl› ba¤lant›l› birisiydi. Hilafet Komitesi’yle iliflkili oldu¤u do¤rultusunda bir itirafname haz›rlad›¤› biliniyordu. Bir k›s›m ‹ngiliz vatandafllar›yla da münasebeti oldu¤unu ifadelerinde do¤ruluyordu. ‹tirafnamesini tamamlamas›na hastal›¤› engel oldu…” fleklindeki sözleri, olay›n nerelere dayand›¤›n›n aç›k bir kan›t›d›r. Bu insanl›k d›fl› olay› planlayanla-
BD EK‹M 2012
r›n kimliklerinden niyetlerini ve neye hizmet ettiklerini anlamak mümkündür. Bunlardan birisi; “Manisa eski Mutasarr›f› ve ayn› zamanda Nakfli-bendî tarikat› mensubu oldu¤u bilinen Giritli Hüsnü Bey’dir. Bu flah›s, Eylül-1922 bafl›nda, ordumuz ‹zmir’e girmek üzereyken Yunan birlikleriyle Yunanistan’a kaçm›flt›r. ‹lk olarak dinini Ortodoks H›ristiyanl›¤›’na dönüfltürmüfl, ad›n› ise Hüsnüyadis olarak de¤ifltirmifltir. Bu flah›s meczup Dervifl Mehmet’in de öz amcas›d›r…” Di¤eri ise; “Menemen eski Belediye Baflkan› Giritli fieyh Sükuti’dir. ‹ngiliz Muhipler Cemiyeti (‹ngiliz Dostlar› Derne¤i) üyesi ve fieyh Esat’›n da müritlerinden birisidir. fieyh Sükuti de Ulusal Kurtulufl ve Ba¤›ms›zl›k savafl› s›ras›nda Yunan güçleriyle birlikte kaçanlardand›r.”
Dikkat edilmesi gereken as›l konu Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin bütünlü¤üne kasteden gerici ve bölücü hareketlerin tamam›n›n emperyalizmden güç almakta oldu¤udur...” Cumhuriyeti’nde ciddi bir irtica tehlikesi bulundu¤unu, devrimlerin yerleflmesi için daha çok ve sistemli çal›flman›n gerekli oldu¤unu göstermifltir. Menemen Kubilay An›t›
e ilginçtir ki; fieyh Sükuti ile Hüsnüyadis Yunanistan’da bir araya gelmifl, her iki flahs›n, gerici ayaklanman›n d›fl ba¤lant›lar›nda önemli isimler oldu¤u ve ‹ngiliz Gizli Servisi (Intelligence) ile ba¤lant›l› oldu¤u askeri mahkeme belgeleriyle kan›tlanm›flt›r... *** Menemen Olay›, h›zl› bir Devrim hamlesi gerçeklefltirilmekte olan Genç Türkiye
N
39
BD EK‹M 2012
Türk Ulusu’nun büyük ço¤unlu¤u Devrimlerin devam›n› arzu ederken, bir k›s›m gerici, yobaz ve karfl› devrimci unsurlar›n Devrimlere karfl› hareketlerde bulunmas›, hiç kuflku yok ki, devrimleri tehlikeye düflürebilecek nitelikte hareketlerdi.
B
urada dikkat edilmesi gereken
as›l önemli konu; “Atatürkçü düflünce, Atatürk ilke ve devrimlerine, laik Cumhuriyete ve dolay›s›yla Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin bütünlü¤üne kasteden gerici ve bölücü hareketlerin tamam›n›n emperyalizmden güç almakta oldu¤udur...” fiu gerçe¤i göz ard› edemeyiz: Gazi Mustafa Kemal, “Din elden gidiyor... Saltanat› ve Hilafeti geri getirece¤iz...” yaygaras› koparanlar›n
bilmesi gereken en önemli hususu, 28 Ekim 1923 günü Frans›z Gazeteci Maurice Pernot ile yapt›¤› söyleflide dile getirmifltir: “‹slamiyet, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin ideolojisi de¤il, aksine Türkiye Cumhuriyeti vatandafllar›n›n inanç sistemidir; dinidir…” Gazi Mustafa Kemal’e göre, devrimcilerin her zaman bu tür meczuplar taraf›ndan oluflturulabilecek karfl› devrimci hareketlere haz›r olmas› kaç›n›lmaz bir gerekliliktir. Cumhuriyet rejimi ad›na hayat›n› veren Aste¤men Mustafa Fehmi Kubilay’›n ad› 26 Aral›k 1934’de Menemen’de aç›lan bir an›tla ölümsüzlefltirilmifltir. • cengizonal@butundunya.com.tr (Gelecek Ay: 1930 Sonras› Devrimler)
BAfiÖ⁄RETMEN ATATÜRK
Yaz› devriminden sonra (1928), Atatürk'ün kara tahta bafl›ndaki resmi görülünce, ona "baflö¤retmen" denilmeye bafllanm›flt›. Kurtulufl Savafl›'ndan hemen sonra, bir ‹stanbul gazetecisi kendisine flöyle bir soru yöneltmiflti: "Yurdu kurtard›n›z. fiimdi ne yapmak isterdiniz?" Hiç duraklamadan flu cevab› vermiflti: "Milli E¤itim Bakan› olarak Türk kültürünü yükseltmeye çal›flmak, en büyük amac›md›r." Ondan sonra Atatürk nereye gitse, orada mutlaka bir okula girer, ö¤retmen ve ö¤rencilerle konuflurdu. Birgün Atatürk'ün yolu köy okuluna düfltü. Tek s›n›fl› okulda bir genç ö¤retmen ders veriyordu. Atatürk s›n›fa girince, ö¤retmen kürsüsünü terk etti. Atatürk: "Hay›r, yerinizde oturunuz ve dersinize devam ediniz,"dedi. E¤er izin verirseniz, biz de sizden faydalanmak isteriz. S›n›fa girdi¤i zaman, Cumhurbaflkan› bile ö¤retmenden sonra gelir." 40
"Terör örgütlerinin de bir sonu vard›r. Terör eylemlerinin geri tepen sonuçlar do¤urabilece¤i bilinen bir gerçek. Ülke yönetimlerinin, uygulayacaklar› terörle mücadele stratejisini, nas›l marjinalize edilebilece¤i üzerine kurmalar› yararl› olacakt›r. Etnik farkl›l›klar›n oldu¤u ülkelerde, bu farkl›l›klar›n derinleflmesine neden olabilecek söz, tutum ve davran›fllardan da kaç›n›lmas› gerekir. Aksi takdirde ortaya ç›kacak geliflmelerin kontrolü zorlaflabilir. ‹lker baflbu¤ bu kitapta, bilimsel bir bak›flla terör örgütlerinin nas›l sonland›r›labilece¤i ve etnik farkl›l›klar›n yafland›¤› ülkelerde baflar›yla uygulanabilecek liberal demokrasinin esaslar› üzerinde duruyor.
BÜTÜN K‹TAPÇILARDA
BD EK‹M 2012
Aşağıdaki yazı, Hatay’ın kurtuluşu ve anavatanına bağlanması için çeşitli ortamlarda savaşım veren Erginlik Cemiyeti yöneticilerinden Şeyh Maruf Cilli’nin oğlu M. Ali Cilli’nin torunu Sibel Cilli Çekmece tarafından kaleme alınmıştır.
Hat Yazan: S‹BEL C‹LL‹ ÇEKMECE
I. Dünya Savafl› biterken kapt›rd›k, II. Dünya Savafl› bafllarken kurtard›k.
42
Ulusal görevlerimizi baflar›yla yerine getirdi¤imiz ve bu nedenle hakl› bir ulusal övünç ve sevinç duyumsayarak and›¤›m›z gurur günlerimizden biri de, 23 Temmuz’dur.
BD EK‹M 2012
B
u y›l 73’üncü y›ldönümünü kutlad›¤›m›z 23 Temmuz 1939 tarihinde Hatay ilimiz, anavatan›na kavuflmufl ve o günden sonra Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin bölünmez varl›¤›yla bütünleflmifltir. Birinci Dünya Savafl› biterken Osmanl› ‹mparatorlu¤u’nun içinde bulundu¤u güç durum nedeniyle kaybetti¤imiz Antakya, ‹skenderun ve çevresini, ‹kinci Dünya Savafl› bafllarken, bu kez kendileri güç durumda kalan iflgalcilerin elinden kurtard›k ve Hatay ili olarak anavatan›na ba¤lad›k. Bu ulusal görevin baflar›yla yerine getirilmesiyle ayn› zamanda, Mustafa Kemal Atatürk’ün “Hatay meselesi benim vazgeçilmez bir davamd›r” dedi¤i bir “kiflisel davas›” da baflar›yla sonuçlanm›fl oldu. Atatürk, bu ulusal sorunumuzun kendisi için ayr› bir “özellik” tafl›mas›n›, flu sözleriyle özetlemifltir: “Gerekirse Hatay davas›n› flahsen halletmek için, bir zaruret karfl›s›nda kal›rsam, derhal devlet reisli¤inden ve hatta mebusluktan istifa ederim. Serbest bir vatandafl olarak bu ifllerde çal›flan arkadafllarla beraber Hatay topraklar›na geçerim. Bildi¤iniz gibi bunun her zaman imkân› ve yollar› vard›r. Oradaki mücahitlerle,
ay “Hatay meselesi benim vazgeçilmez bir davamd›r” M. Kemal Atatürk
43
BD EK‹M 2012
anavatandan kaç›p, bize kat›laca¤›ndan flüphe etmedi¤im kuvvetlerle meseleyi yerinde ve içerden halletmeye çal›fl›r›m. Türkiye Hükümeti isterse beni, arkadafllar›m› asi ilan etsin. Hakk›m›zda takibat yaps›n...”
B
aflar›yla sonuçland›r›lmas› u¤runda devlet baflkanl›¤› görevinden ayr›l›p, “asi ilan edilmeyi” bile göze alabilecek denli kararl› oldu¤u “Hatay’›n anavatan›na kavuflturulmas›” sorunu, Mustafa Kemal için Birinci Dünya Savafl›’n›n bitti¤i 1918 y›l›nda bafllam›flt›r. O u¤ursuz 1918 y›l›n›n 30 Ekim günü Osmanl› ‹mparatorlu¤u, neden savafla giriflti¤ini bile bilmedi¤i “yedi düvel” karfl›s›nda yenilgiye u¤ray›p,
kokusunu önceden alan” o günlerdeki düflmanlar›m›z Fransa, Güneydo¤u Anadolu ve Suriye’ye, ‹ngiltere ise petrol bölgesi Irak’a el koymufltu. ‹ngiltere bununla yetinmemifl, Irak’ta “rahat hareket edebilmek için” Faysal’› fiam’a göndermifl ve deste¤iyle ona, tüm Suriye’yi kapsayan bir Arap Hükümeti kurdurmufltu. Bu olaydan tam 20 gün sonra ve Mondros Mütarekesi’nin imzalanmas›ndan ise tam üç gün önce, 27 Ekim 1918 tarihinde, yine ‹ngilizler’in deste¤iyle Faysal taraftar› Araplar, yine bir “oldu bitti” ye getirerek bu kez Antakya’da bir Arap Hükümeti kurduklar›n› ilan ettiler. Baflta Antakya, ‹skenderun, Samanda¤ olmak üzere bugün Hatay ilimizin s›n›rlar›n›n kucaklad›¤› yöre, iflte böylesi bir Arap ihaneti ve böylesi bir “‹ngiliz siyaseti” sonucu anavatan›ndan kopar›lm›flt›r.
Hatay ilimizin s›n›rlar›n›n kucaklad›¤› yöre, iflte böylesi bir Arap ihaneti ve “‹ngiliz siyaseti” sonucu anavatan›ndan kopar›lm›flt›r. “Mondros Mütarekesi”ni imzalamak zorunda kald›¤›nda, topraklar›n›n bir bölümü bu anlaflman›n imzalanmas›n› beklemeyen Frans›zlar ve ‹ngilizler taraf›ndan kap›fl›lm›flt›. Mondros Mütakeresi’nin imzalanmas›ndan üç hafta önce, “anlaflman›n içerece¤i konular›n 44
O günlerde Antakya, Belen, Dircemal ve Telfirat hatt›n› korumakta olan Y›ld›r›m Ordular› Grubu Kumandan› Mustafa Kemal, ‹ngilizler’ in bölgeye asker ç›karma haz›rl›klar›na giriflti¤ini ö¤renince bu giriflime engel olmak istedi. “‹skenderun, Antakya, Samanda¤›, Katma ve Kilis havalisi halk›n›n dörtte üç ço¤unlukla Arapça konuflan Türkler oldu¤unu ve bu durumun her ifllemde gözönünde bulundurulmas›n›” an›msatmakla yetinmedi, önce Belen’den bir alay göndererek Antakya’y› kuflat-
BD EK‹M 2012
t›, sonra Arap Hükümeti’nin emrindeki askerlerin silahlar›n› toplatt›, sonra da Araplar›n hapsetti¤i Türk ileri gelenlerini serbest b›rakt›rd›, onlar›n yerine Arap Hükümeti’ni kuran elebafl›lar› tutuklatt›.
M
ustafa Kemal’in bu
girifliminden bir gün sonra, 4 Kas›m 1918 tarihinde, 5 Frans›z torpido botu, yenik ‹stanbul Hükümeti’nin onay›yla ‹skenderun Körfezi’ne geldi ve buradaki may›nlar› temizledi. Ayn› gün Mustafa Kemal’e ise ‹stanbul’dan bir telgraf geldi. Telgraf, ‹stanbul Hükümeti taraf›ndan gönderiliyor ve Mustafa Kemal’in, okur okumaz reddedece¤i bir emir içeriyordu. Bu emirde Mustafa Kemal’e “Suriye’deki ‹ngiliz Ordu Komutan›n›n, ‹skenderun Liman›’ndan yararlanabilece¤i” bildiriliyor ve kendisinden, “‹ngiliz Ordu Komutan›na bu konuda bir zorluk ç›karmamas›” isteniyordu. Bu telgraf emrini al›r almaz Mustafa Kemal de ‹stanbul Hükümeti’ne bir telgraf gönderdi ve bu konudaki kendi karar›n› bildirdi: “‹skenderun’a ayak basacak ‹ngilizler’e atefl etmeleri için emrimdeki tüm askerlere flu andan itibaren emir vermifl bulunuyorum.”
‹stanbul Hükümeti, Mustafa Kemal’in bu yan›t› üzerine ayn› gün Y›ld›r›m Ordular› Grubu’nu kald›rd› ve görevi sona erdirilen Y›ld›r›m Ordular› Gurubu’yla birlikte, kendi görevine de son verilen gurup komutan› Mus-
“‹skenderun’a ayak basacak ‹ngilizler’e atefl etmeleri için emrimdeki tüm askerlere flu andan itibaren emir vermifl bulunuyorum.” Mustafa Kemal
tafa Kemal’in derhal ‹stanbul’a dönmesini bildirdi. Bu durum Mustafa Kemal’e yine o gün bir telgrafla bildirildi. Ordusu elinden, kendisi görevinden al›nan Mustafa Kemal, 10 Kas›m 1918 günü ‹stanbul’a dönmek zorunda kald›. “Hititler’in ilk yerleflim merkezi Hatay’› bir gün nas›l olsa yine anayurtla bütünlefltirece¤ine” olan kafas›ndaki inanc›, flimdi ayr›ca yüre¤inde bir na45
BD EK‹M 2012
mus yemini de olmufltu. ‹lerideki y›llarda “Hatay meselesi benim vazgeçilmez davamd›r” diyen Mustafa Kemal’ in, bu sözü söylerken iflte böylesi bir nedeni vard›.
aç›kl›yordu: “K›rk as›rl›k Türk yurdu, esir kalamaz.”
Mustafa Kemal, Hatay’›n anavatana kavuflturulmas› konusundaki resmi Hatay’›n anavatana ka- görüflünü ise ilk kez 1 Kas›m 1936 vuflturulmas› davas›n› tarihinde, Türkiye Büyük Millet MecMustafa Kemal, halk lisi’nin çal›flma y›l›n›n aç›l›fl› nedeni önünde ilk kez 1923 ile yapt›¤› konuflmas›nda aç›kl›yor ve y›l›nda Adana’ya yapt›- flöyle diyordu: ¤› bir gezi s›ras›nda, kendisini karfl›la“Bu s›rada, milletimizi gece günyan toplulu¤un karfl›s›nda dile getiri- düz meflgul eden bafll›ca büyük mesele, yor, kalabal›¤›n ön s›ras›nda duran hakiki sahibi öz Türk olan ‹skenderunsiyahlara bürünmüfl dört genç k›z›n Antakya ve havalisinin mukadderat›tuttuklar› üzeri “Antakya-‹skenderun” d›r. Bunun üzerinde ciddiyet ve katiyaz›l› pankart› görünce, kafas›ndaki yetle durmaya mecburuz. Daima kenve yüre¤indeki karar›n› flu öz sözüyle disi ile dostlu¤a en çok ehemmiyet verdi¤imiz Fransa ile aram›zda tek büyük mesele budur. Bu iflin hakikatini bilenler, hakk› sevenler, alakam›z›n fliddetini ve samimiyetini iyi anlar ve tabii görürler.” Konuflmas›n›n bu yerinde milletvekilleri ve salondaki dinleyiciler aya¤a kalk›p, Atatürk’ü coflkuyla ve uzun uzun alk›fllarken, büyükelçilerin oturduklar› locada Yunan büyükelçisi, yan›ndaki Frans›z büyükelçisine “Bu nutuk ve bu coflku karfl›s›nda ne diyorsunuz?” diye soruyor, Frans›z büyükelçisi ise ona flu karfl›l›¤› veriyordu: Atatürk Hatay-Dörtyol gezisi s›ras›nda
H
46
BD EK‹M 2012
“Monfler, bu bir nutuk de¤il, tam bir ültimatomdur, tam bir meydan okumad›r.” Türkiye Büyük Millet Meclisi’ndeki bu coflku ve heyecan bir gün sonra tüm yurtta ve özellikle Hatay’da büyük sevinç gösterilerini bafllatan Hatay’›n Anavatana kat›lmas›yla Antakya’da Türk ve bir k›v›lc›m oldu. Frans›z yetkililer taraf›ndan yap›lan son tören Hatay konusunun ulusal bir davam›z oldu¤u ve bu dava- mokratik deste¤iyle kat›l›yordu. Adam›z›n tüm ulusumuzca benimsendi¤i, na’daki bu törende tüm konuflmac›lar, art›k aç›k aç›k ilan edilmiflti. söz birli¤i etmifllercesine flu sözü yineliyorlard›: rans›zlar ile aram›zdaki “Bugüne kadar oldu¤u gibi, bunnota trafi¤i, bu olaydan sonra dan sonra da Atatürk’ün bir iflaretiyle bafllad›. Frans›zlar, 1921’de her türlü fedakârl›¤a haz›r›z.” yap›lan Ankara Anlaflmas›’ Tören alan›n› dolduran 40 binden na göre Hatay’›n Suriye s›- fazla yurttafl ise, bir koro düzeniyle n›rlar› içinde kalmas› için diretiyorlar, flu sözleri hayk›r›yordu: Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ise, “Can›m›z›, mal›m›z› Hatay’›n kurböyle bir konunun kabul edilemeyece- tuluflu u¤runda ve Atatürk’ün emrinde ¤ini bildiriyor ve Hatay için kesin bir fedaya haz›r›z...” ba¤›ms›zl›k istiyordu. Sonunda Türkiye bu konuyu 10 Aral›k 1936 tarihinde Adana Valisi Tevfik Hadi, halk›n Milletler Cemiyeti’ne götürdü. Top- bu coflkusunu o gece telgrafla Mustafa lant›ya D›fliflleri Bakan› Dr. Tevfik Kemal Atatürk’e iletti. Dolmabahçe Rüfltü Aras baflkanl›¤›nda kat›lan Türk Saray›’nda bulunan Atatürk, bu haber diplomatlar›, Milletler Cemiyeti’nde üzerine Ankara’y› arayarak ‹smet ‹nö9 ülkenin d›fliflleri bakanlar›yla sözcü- nü ve Genel Kurmay Baflkan› Mareflal ¤ün tam anlam›yla “diplomatik bir Fevzi Çakmak’›n Eskiflehir’e gelmesavafl” yaparlarken, Adana’n›n kurtu- lerini bildirdi. Kendisi de özel treniyle lufl günü olan 5 Ocak’ta tören alan›n- sabaha karfl› Eskiflehir’e hareket etti. da, Atatürk’ün bir iflaretiyle toplanan ‹nönü ve Çakmak’la Eskiflehir’de 40 binden fazla yurttafl da bu “savafl”a, dört saat görüflen Atatürk, onlar› An“savafl konusu komflu alan”dan de- kara’ya u¤urlad›ktan sonra, Adana
F
47
BD EK‹M 2012
yolu üzerindeki Uluk›flla’ya do¤ru hareket etti. Atatürk, Uluk›flla’ya gidiflinin nedenini, “Frans›zlar’›n Türk halk›na yapt›klar› eziyete son vermek oldu¤unu” aç›klad› ve “K›z›m sana söylüyorum, gelinim sen dinle” deyifliyle yorumlanabilecek biçimde, Frans›zlar’›n kula¤›na gitmesi için Anadolu Ajans›’na flu sözleri söyledi: “Ben memleketi hiçbir zaman harbe sürüklemem, fakat Hatay meselesi benim vazgeçilmez bir davam olmufltur. Gerekirse bunu flahsen halletmek için, bir zaruret karfl›s›nda kal›rsam, derhal devlet reisli¤inden ve hatta mebusluktan istifa ederim. Serbest bir vatandafl olarak bu ifllerde çal›flan arkadafllarla beraber Hatay topraklar›na geçerim. Bildi¤iniz gibi bunun her zaman imkân› ve yollar› vard›r. Oradaki mücahitlerle, anavatandan kaç›p, bize kat›laca¤›ndan flüphe etmedi¤im kuvvetlerle meseleyi yerinde ve
içerden halletmeye çal›fl›r›m. Türkiye Hükümeti isterse beni, arkadafllar›m› asi ilan etsin. Hakk›m›zda takibat yaps›n... Maamafih böyle bir ihtimal karfl›s›nda kalacak de¤iliz. Dava yak›nda istedi¤imiz flekilde halledilmifl olacakt›r.” Anadolu Ajans›’n›n tüm dünyaya
yayd›¤› Mustafa Kemal Atatürk’ün bu demeci, ilk etkisini, demecin “hedef tahtas›” Fransa’da gösterdi. Atatürk’ün Uluk›flla’ya hareket etmesi ve bu sözleri üzerine, zaten bir Atatürk hayran› olan Frans›z Meclis Baflkan› Herrio, Türkiye’nin Paris Büyükelçisi Suat Davasa’y› ziyaret etti ve ona Fransa’n›n flu karar›n› bildirdi: “Say›n Büyükelçi, lütfen hükümetinize hemen bildiriniz: Frans›z Hükümeti, Atatürk’ün iste¤ini yerine getirmeye haz›rd›r. Müsterih olsunlar.” Hatay’›n ba¤›ms›z bir devlet olTürk askerinin Hatay’a girifli
48
BD EK‹M 2012
mas›, bu olaydan iki hafta sonra, 27 Ocak 1937 tarihinde Milletler Cemiyeti taraf›ndan kabul edildi. S›ra flimdi, ba¤›ms›z Hatay Devleti’nin, Türk milletvekillerinden oluflan millet meclisinin kurulmas›na ve Hatay’›n bir Türk cumhurbaflkan› taraf›ndan yönetilmesi aflamas›na gelmiflti. 2 Eylül 1938 tarihinde millet meclisi, topluluklara ayr›lan kontenjanlara göre 22’si Türk olmak üzere 40 milletvekilinden olufluyordu. En yafll› üye olan 85 yafl›ndaki Mehmet Adal›’ n›n baflkanl›¤›nda aç›lan millet meclisi, meclis baflkanl›¤›na Abdulgani Türkmen ve baflkan yard›mc›l›klar›na Zeynel Abidin Cilli ve Vedi Münir Karabay’› seçti.
“Hatay halk›n›n sarf etti¤i fedakârl›k, gayret ve Büyük Kurtar›c› Atatürk’ün yüksek alakalar› sayesinde bu istiklale kavuflmufl bulunuyoruz.”
Ş
imdi s›ra Hatay devlet baflkan›n› seçmeye gelmiflti. Bu yüce makam için tek aday, Tayfur Sökmen’di. Y›llar sonra bir örne¤ini K›br›s’l› Türkler’in efsane lideri Rauf Denktafl’›n kiflili¤inde gördü¤ümüz yurtseverlik sorumlulu¤unu Tayfur Sökmen de, savafl›m›na bir “mücahit” olarak bafllayarak kan›tlam›flt›. Ulusal ba¤›ms›zl›¤a kavuflmay› ve ulusal
Hatay Millet Meclisi
onuru korumay› o ise, Hatay’›n Frans›z iflgalinde kald›¤› dönemde kendisine tek amaç edinmiflti. Ayn› duygular› paylaflt›¤› birçok arkadafl›yla birlikte düflman karfl›s›nda önce silahla çarp›flm›fl, savafl›m›n› daha sonraki y›llarda çeflitli ortamlarda ve kimliklerde sürdürmüfltü. Atatürk taraf›ndan Antalya ba¤›ms›z milletvekilli¤ine getirilen Tayfur Sökmen, Hatay’›n ba¤›ms›zl›¤› amac›yla Dörtyol’da kurulan Erginlik Cemiyeti’nin de baflkanl›¤›n› yapm›flt›. Tayfur Sökmen, millet meclisi taraf›ndan devlet baflkanl›¤› görevine seçildikten sonra yapt›¤› konuflmada 49
BD EK‹M 2012
Türk askerinin karfl›lanmas› özellikle flu noktaya de¤iniyordu: “19 seneden beri bütün Hatay halk›n›n candan sarf etti¤i fedakârl›k ve gayret neticesinde ve Büyük Kurtar›c› Atatürk’ün yüksek alakalar› sayesinde bu istiklale (ba¤›ms›zl›¤a) kavuflmufl bulunuyoruz.” Atatürk, Hatay Devleti’ne bir devlete verilebilecek en büyük arma¤an› verdi: O devletin bayra¤›n›, kendi elleriyle çizdi ve Hatayl›lar’a arma¤an etti. Hatay Devleti bayra¤›n›n Türk bayra¤›ndan fark› yaln›zca y›ld›z›yd›. Hatay bayra¤›ndaki y›ld›z›n iç bölümü de, bayra¤›n k›rm›z› rengini tafl›yordu. Ülkenin yönetimi için ayr› yasalar
Atatürk’ün çizdi¤i Hatay Bayra¤› 50
yapmak yerine, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ nin yasalar›n› kabul eden millet meclisi, en büyük karar›n› 29 Haziran 1939 tarihinde ald›. O gün ola¤anüstü toplanan millet meclisi, tüm milletvekilleri taraf›ndan imzalanarak verilen bir önergenin oylanmas› sonucu Hatay Devleti’nin varl›¤›n›n sona ermesine ve Hatay topraklar›n›n anavatana kat›lmas›na karar verdi.
T
ürkiye Büyük Millet
Meclisi taraf›ndan, Hatay’›n Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin bir ili olarak kabul edilmesinden sonra fiükrü Sökmensüer Hatay valili¤ine atand› ve... 23 Temmuz 1939 tarihinde sabah saatlerinde Antakya’da, ö¤leden sonra da ‹skenderun’da yap›lan törenlerle direkteki Hatay bayra¤› indirildi ve üzerine eklenen yeni y›ld›z›yla bu kez Türk Bayra¤› olarak yeniden dire¤e çekildi. Bu gurur günümüzü bu y›l 74’ üncü kez kutlarken, iflte bizi 74 y›l önceki o güne getiren ulusal duygular›m›z› ve heyecan›m›z› bugün de ayn› canl›l›kta korumakta oldu¤umuzu 74’üncü kez anlatm›fl ve kan›tlam›fl olaca¤›z ele güne, dosta düflmana ve ayr›ca... Anlamayanlar›m›za da, anlamak istemeyenlerimize de. •
BD EK‹M 2012
Bütün Dünya Yaz› ‹flleri Bölümü
İş adamlığı, sanayiciliği ve politikacılığıyla örnek bir yurtsever:
NURİ DEMİRAĞ ’ ’ ‹steriz ki beyler, ülkemizde çok ve çok milyo-
nerler, milyarderler olsun! O namuslu, çal›flkan ve zengin insanlar bafll› bafl›na, bu ülkede bankalar, flimendiferler, fabrikalar, flirketler vb. sanayiyi kursunlar! Bizi yabanc›n›n sermayesine muhtaç b›rakmas›nlar.
51
BD EK‹M 2012
Mustafa Kemal’in, 17 Ocak1923 tarihinde ‹zmit'
teki "tarihsel bas›n toplant›s›"nda bu sözlerle aç›klad›¤› düflünü ilerideki y›llarda gerçeklefltiren "Namuslu, çal›flkan ve zengin insanlar"dan biri de Nuri Demira¤ olmufltu. 886 Y›l›nda bir Anadolu kasabas›nda do¤an, üç yafl›nda babas›n› yitiren, befl yafl›nda okula ve okurken, zorunluluk nedeniyle, bir yandan da çal›flmaya bafllayan Nuri Demira¤, okulu bitirdi¤i 17 yafl›nda Ziraat Bankas›'na memur oldu. Demira¤ “halk yarar›na” ilk iflini, bu görevi s›ras›nda yapt›. Ülkedeki k›tl›k nedeniyle halk açl›ktan k›r›l›rken, depolarda çürümeye yüz tutan tonlarca bu¤day› sat›fla ç›kard›, halk›n açl›¤›na çare oluflturdu. Bu büyük bir baflar›yd› ama, yine de hakk›nda kapsaml› bir soruflturma aç›ld›. Oysa bu¤day›n depolarda çürümesine, halk›n da açl›ktan ölmesine göz yumsayd›, hiçbir yetkili onu sorumlu tutmayacak ve hakk›nda soruflturma aç›lmas›na karar vermeyecekti. Nuri Demira¤ bu “tehlikeyi” göze ald› ama bu davran›fl› nedeniyle soruflturma sonunda de¤il suçlu bulunmak, tam tersi, takdir bile edildi. Maliye Bakanl›¤›'n›n s›nav›n› kazan›p, yeni görevine bafllayaca¤› ‹stanbul’a gitmek üzere kentten ayr›laca¤› gün tüm halk›n a¤layarak kendisini yolcu etmeye geldi¤ini görünce, o da a¤layarak ayr›ld› onlardan. 52
Nuri Demira¤ ‹stanbul'daki görevinde, yine halk›n ç›kar› do¤rultusunda çal›flmas›n› sürdürdü. Onun engelleme çabalar› olmasayd›, Taksim K›fllas› ve Talimhane, göz göre göre Frans›zlar'a verilecekti. Hasköy Mal Müdürlü¤ü'ne getirildikten sonra Maliye Mekteb-i Âlisi'nde gece derslerine kat›larak yüksek ö¤renimini yapt›. Yeni görevi s›ras›nda üst makamlar›n iflgalcilere gösterdi¤i ayr›cal›¤a dayanamad› ve… "Ulusal onuru ve flerefi üçbuçuk ayaktak›m›n›n ayaklar› alt›nda çi¤nenen bir hükümete memurluk edemem" diyerek devlet görevinden istifa etti. O güne de¤in bitiktirdi¤i tüm paras›yla ifl yaflam›na girmeye karar verdi ve o y›llarda yabanc›lar›n tekelinde
BD EK‹M 2012
olan sigara ka¤›d› ifline girdi, ilk Türk sigara k⤛d›n› üretti. Bu, yaln›zca ekonomik aç›dan de¤il, siyasal aç›dan da büyük bir cesaret isteyen giriflimdi. Bununla yetinmedi, üretti¤i ürüne "Türk Zaferi" ad›n› verdi. ‹flyerine ast›¤› "sat›fl peflin, fiyat kesin, pazarl›k yok" levhas›ndaki ilkesini ödün vermeden uygulayarak, ticarette kendine özgü bir yöntem oluflturdu.
"Ulusal onuru ve flerefi üçbuçuk ayaktak›m›n›n ayaklar› alt›nda çi¤nenen bir hükümete memurluk edemem" diyerek devlet görevinden istifa etti.
M
üdafaa-i Hukuk
k›lmas›na çok üzülmüfltü. Demiryolu yap›m› demenin, geri kalm›fl bölgelerde yeni ekonomik geçim kaynaklar›n›n yarat›lmas› demek oldu¤unu biliyordu. Bu konuda bir proje yapt› ve yaflama geçirdi. Bir yandan kad›nlar› ve köylüleri el sanatlar›n› gelifltirmeye yönlendirirken, bir yandan da kardefliyle birlikte demiryolu yap›m› ifline girdi. Samsun-Erzurum, Fevzipafla-Diyarbak›r, Afyon-Dinar, SivasErzurum, demiryolu a¤› ile kentlerin birbirine ba¤lanmas›n› sa¤lad›. Özellikle ifllerin zorlaflt›¤› tünel, engebeli arazi çal›flmalar›nda iflçilerle birlikte omuz omuza çal›flt›. Bu çal›flmalar ile de¤il, devlete kazand›rd›¤› para ve güç ile övünüyordu. Nuri Demira¤,
hareketine kat›ld›. Anadolu'ya yard›m gönderdi. D›flal›m ve d›flsat›m ifllerine bafllad›. 40 yafl›na bast›¤› gün yazd›rd›¤› ba¤›fl belgesinde ba¤›fl karar›n› flöyle aç›klad›: "Var olan ve yaflam›m›n sonuna kadar çal›flmamdan elde edilecek olan kiflisel servetimden, aile ve evlatlar›m›n orta halde geçimlerine yetecek ve yavrular›m›n yüksek ö¤renim masraflar›n› sa¤layacak tutar ç›kar›ld›ktan sonra, yaflarken yapmaya baflar›l› olamayaca¤›m yararl› kurulufllar meydana getirmek ve sürdürmek kofluluyla kiflisel servetimi ba¤›fllad›m." Cumhuriyet'in ilan›ndan sonra bir Frans›z flirketi, üstlendi¤i demiryolu yap›m› iflinden çekilmiflti. Nuri Demira¤, ülkesindeki demirNuri Demira¤, ilk yerli sigara k⤛d› olan ”Türk yolu girifliminin amac›Zaferi”ni üreterek giriflimcili¤e ilk ad›m›n› att› na ulaflt›r›lmadan b›ra-
53
BD EK‹M 2012
yapt›¤› demiryolu hatlar›n›n hizmete aç›l›fl›ndan önce kendine özgü bir “denetim yöntemi” bir çeflit “sa¤laml›k garantisi yöntemi” uyguluyordu. Aç›l›flta tren, hat üzerindeki bir köprüye geldi¤inde durduruluyor, baflta Nuri Demira¤ olmak üzere, o köprüyü yapan mühendis ve iflçiler birlikte köprünün alt›na iniyorlar ve tren köprüden öteki tarafa geçinceye kadar, köprünün alt›nda bekliyorlard›. Atatürk, Mühürdarzade olarak tan›nan iki kardefle bu hizmetleri nedeniyle Demira¤ soyad›n› verdi. ***
M
erhum yazar Me-
met Fuat'›n annesi Piraye ile evlenen Nâz›m Hikmet cezaevinden ç›kt›ktan sonra kiral›k ev ar›yordu. O günleri Hasan ‹zzettin Dinamo, Nâz›m Hikmet'in a¤z›ndan flu olay› aktar›yor: "Yaflama koflullar›m›z çok dard›. Ayr›ca evlerinde oturdu¤umuz mülk sahipleri de bizi patlayacak bir bomba gibi gördü¤ünden s›k s›k kap› d›flar› edilmek tehlikesiyle karfl›lafl›yorduk. Bir gün kendimize göre alçakgönüllüce bir ev ararken gazetede bir ilan gördük. Bu Anadolu'yu demir a¤larla örmeye çal›flan çok zengin müteahhitlerden Nuri Demira¤'›n apartman›nda bir çekme kat›n ilan›yd›. Gündüzün matbaada pek çok düzeltme iflim oldu¤undan ancak akflama do¤ru bafl›mda ünlü ya¤l› kasketim, üstümde kirlice ifl elbisemle Nuri Demira¤'›n yaz›hanesine u¤rad›m... Demira¤ bir yandan k›l›k k›yafetime bir yandan da düzgün konuflmama, ayd›n kiflilere
54
özgü yüz çizgilerime bak›yor, tereddütler geçiriyordu. Nereden usuna geldiyse birdenbire ad›m› sordu 'Nâz›m Hikmet' dedim. Sen misin bunu söyleyen? Koca Demira¤ birdenbire yerinden f›rlayarak üstüme at›ld›. 'Vay sen ha? Nâz›m Hikmet ha? Neden deminden beri söylemezsin de beni tereddütler içinde b›rak›rs›n? Baksana flu raflara eksiksiz bütün kitaplar›n orda. Ben senin Türkiye'de en iyi okuyucular›ndan, be¤enenlerinden biriyim' diyerek durmadan elimi s›k›yor, s›cak bir dostlukla sall›yordu. '‹stedi¤in ev olsun, Nâz›m'c›¤›m. O daireyi bu andan bafllayarak sana ay›r›yorum. Para pul istemem. Verirsen dar›l›r›m. ‹ste¤ince otur? S›cak su da vard›r' dedi." Nuri Demira¤, y›llar sonra yersiz yuvas›z kalan Neyzen Tevfik'e de sahip ç›kt›. Alkol en çok k›zd›¤› ve karfl› ç›kt›¤› al›flkanl›klar›n bafl›nda olmas›na karfl›n “içki düflkünü” Neyzen'e para gönderiyordu. Neyzen son y›llar›n› onun verdi¤i evde geçirdi ve o evde öldü. Filozof R›za Tevfik ve Neyzen Tevfik'i s›k s›k evinde konuk eder, yemek yer, onlarla görüfl al›flveriflinde bulunurdu. ***
A
tatürk'ün “ülkeyi
demira¤larla örmek” düflünü yaflama geçiren Nuri Demira¤, onun "Gelecek Göklerdedir" iflaretini verdi¤i yolda da büyük ad›mlar att›. O y›llarda hava gücünü art›rmak
BD EK‹M 2012
için illerde paralar toplan›yor, al›n›p orduya arma¤an edilen uçaklara o ilin ad› veriliyordu. Zengin ifl adamlar›ndan da para isteniyordu. Vehbi Koç 5 bin Lira verirken Abdurrahman Demira¤ üç uçak paras› 120 bin Lira verdi. Nuri Demira¤ ise "Siz ne diyorsunuz? Benden ulus için bir fley istiyorsan›z en mükemmelini istemelisiniz. Madem ki bir ulus uçaks›z yaflayamaz, öyleyse bu yaflama arac›n› baflkalar›n›n ba¤›fl›ndan beklememeliyiz. Ben bu uçaklar›n fabrikas›n› yapmaya aday›m" diyerek kollar›n› s›vad›. Yurt d›fl›nda incelemelere bafllad›. Düflüncesini flöyle anlat›yor: "Avrupa'dan Amerika'dan lisanslar al›p uçak yapmak kopyac›l›ktan ibarettir. Demode tipler için lisans verilmektedir. Yeni icat edilenler ise büyük bir s›r, büyük bir k›skançl›kla
Bir yandan uçak farikas›, bir yandan da uçufl okulu kurdu. Bir yandan uçak üretiyor, di¤er yandan da o uçaklar› uçuracak pilot yetifltiriyordu. saklanmaktad›r. Bununla birlikte kopyac›l›k sürdürülürse modas› geçmifl fleylerle bofl yere zaman geçirilecektir. fiu halde Avrupa ve Amerika'n›n son sistem uçaklar›na karfl›l›k yepyeni bir Türk tipi yarat›lmal›d›r."
B
ir yandan uçak farikas›
kurdu, bir yandan da uçufl okulu kurdu. Bir yandan uçak üretiyordu, bir yandan da o uçaklar› uçuracak pilot yetifltiriyordu. Pilot okulunun ö¤rencileri aras›nda, dönemin Cumhurbaflkan› ‹smet ‹nönü’nün o¤ullar› Erdal ve Ömer ‹nönü yan›s›Üretilen uçak hangardan ç›kar›l›yor.
55
BD EK‹M 2012
Bir Nu.D. 38 yap›m aflamas›nda ra, Nuri Demira¤’›n kendi o¤lu da yer al›yordu. Uçaklar›n›n güvenilir sa¤laml›kta oldu¤unu ve okulundan mezun pilotlar›n baflar›l› bir biçimde yetifltirildiklerini kan›tlamak için, yine kendine özgü bir “garanti yöntemi” uyguluyordu. Kendi fabrikas›nda yap›lan uça¤a önce kendi biniyor, pilot koltu¤una da, kendi pilot okulundan mezun olan o¤lunu oturtuyor ve… Kendi yapt›¤› uça¤›, kendi okulunda yetifltirdi¤i kendi o¤luna kulland›rarak, göklere yükseliyordu. Birgün, bir talihsizlik oldu. ‹yi bir mühendis olan yard›mc›s› Selahattin Alan üretilen uçaklardan birini deneme uçuflu için, Eskiflehir ‹nönü Havaalan›'na, uçufl ve alan deneyimi az olmas›na karfl›n bizzat kendi götürmek istedi. Eskiflehir'de uçak, alana hayvanlar›n girmemesi için kaz›lan çukura tak›ld› ve pilot da yaflam›n› yitirdi. Bu f›rsatç›lar için beklenen an oldu. Ba¤›ms›z denetçilerin verdi¤i olumlu 56
raporlara karfl›n Türk Hava Kurumu siparifl etti¤i 65 uça¤› almaktan vazgeçti. ‹fl yarg›ya yans›d› ancak siyasi bask›lar›n etkisiyle mahkeme olumsuz karar verdi. Nuri Demira¤ amac›n› flöyle dile getiriyordu: "Ben burada uça¤›n bir ölüm befli¤i olmad›¤›n› kan›tlamaya çal›fl›yorum. Uçak bugün gördü¤ünüz ulafl›m araçlar›n›n en cana yak›n›d›r. Burada 16.000 uçufl yap›ld›. Ve bugüne kadar bir kimsenin bile burnu kanamad›. 16.000 de¤il 16 milyon uçufl bile olsa kimsenin burnu kanamayacakt›r. Bütün iste¤im Türk gençli¤inin kanatlanmas›n› görmektir. Bu yolda bütün kiflisel servetimi adam›fl bulunuyorum. Gerekirse s›rt›mdaki gömle¤i bile bu amaç u¤runa satmaya haz›r›m."
T
HK, Fransa'dan kullan›mdan kald›r›lan Henrio uçaklar›n› sat›n ald›. Ge-
BD EK‹M 2012
Nu.D. 36 tipi 5 uçak gösteri uçuflu yap›yor.
len uçaklar k›sa bir süre sonra hurdaya at›ld›. Nuri Demira¤, 10 milyonluk zarar› sineye çekti. Çok geçmeden üzerinde fabrika ve uçufl etüt merkezi olan Yeflilköy'deki arazisi yok fiyata kamulaflt›r›ld›. ‹smet ‹nönü'ye birer y›l arayla iki mektup yazd›. Yan›t alamad›¤› mektuplarda flunlar› s›ralad›: “(...) Bir y›ldan beri süren (‹kinci Dünya) savafllar›n hiçbirinde süngü süngüye savafl›ld›¤› duyulmam›flt›r. Vatan›n savunmas› için düflmanlar›n silahlar›ndan daha üstün daha bol araçla ve Türk dehâs›n›n ürünü olan yeni yeni bulufllar›m›zla gerekti¤inde dünyaya karfl› koymaktan asla çekinmeyen kahraman Türk askerleri donatmak, devleti yönetenlere ve bafl›nda bulunanlara aittir. Atalar›m›z birkaç yüz y›l önce kaleler, hisarlar ve
surlar içinde ve d›fl›nda savafllar kazand›lar, ülkeler ele geçirdiler diye biz de geçmifle mi geri dönelim? Yerimizde mi sayal›m? Düflmanlar›m›z› alt etmek için onlar› en modern ve yeni icat silahlar›m›zla karfl›lamal›y›z." ‹lk Türk uça¤› yan›nda ilk Türk yap›m› paraflüt üretimini de gerçeklefltiren Nuri Demira¤ y›lmad›, yeni projelere yöneldi. Divri¤i'de bafllayacak kentleflme, köy-kent projeleri gelifltirdi. Ülkenin yer alt› kaynaklar›n›n, madenlerin,
Nuri Demira¤ kentleflme, köy-kent projeleri gelifltirdi. Ülkenin yer alt› kaynaklar›n›n, petrolün kullan›m› için planlar haz›rlad›. 57
BD EK‹M 2012
köprüden Ali Çetinkaya geçemez’ yaz›l› bir levha ast›raca¤›m…” *** Nuri Demira¤, 1934 y›l›nda bu kez çimento ifline el att›. Yabanc›lar›n elinde olan çimento üretim ve sat›fl›nda büyük bir vurgun vard›. Oturup çal›flmalar yapt›. 33 Lira'ya sat›lan uri Demira¤, 1931 çimentoyu 13 Lira'ya satmaya söz y›l›nda Asya'y› Avrupa ile verdi. Ancak çimento fabrikas›n› yapbirlefltirmeyi düflündü. 4 mas›na izin verilmedi. Keban Baraj›'n› y›l süren bir etüt çal›flmas› sonucu gündeme getirdi¤inde onun o gün için Amerika'n›n en büyük çelik fabrikas› de¤il 50 y›l sonras›n› düflünerek planile de görüflerek bugün bile sahip ol- lar yapan ileri görüflü anlafl›lamam›flt›. *** mad›¤›m›z, içinden demiryolunun da Yönetenlerin, bürokrat ve aristokgeçece¤i bir köprü yapmak istedi. Saratlar›n engelleriyle her türlü at›l›m› lih Bozok bu projeyi Atatürk'e götürdurdurulan Nuri Demira¤ bir ilki daha gerçeklefltirdi. Türkiye’de çok partili yaflam›n kap›lar›n› açt›. ‹nanc› fluydu: "Ekonomik ve sanayi alan›nda kalk›nNuri Demira¤’›n Ah›rkap› Salacak aras›nda yapmay› mam›fl uluslar, siyasi bütünlüklerini de sa¤düflündü¤ü asma köprü projesi layamazlar." Bu nedenle partisinin ad›n› Milli Kalk›nma dü. Atatürk projeyi çok be¤endi ve Partisi koydu. 38 maddelik parti tüzühükümete gönderdi. Ankara'da Bay›n¤ü bugün bile önemini koruyor. ‹flte d›rl›k Bakan› Ali Çetinkaya "Olmaz tüzükten seçmeler: bu ifl" diyerek kesip att›. "Kentin gü"Çeflitli görüfllere bürünerek soysuz zelli¤ini bozar" diye projeyi geri çevbir ruh hali tafl›yanlar, sözü ile ifli rildi. Nuri Demira¤ görüflmeden ayr›aras›nda çeliflki bulunanlar, ilkeleril›rken "Bu ifl olacakt›r. ‹stanbul buna mize ayk›r› ve ülkenin zarar›na yabanmuhtaçt›r. Ben yapamazsam evlad›ma c›lar ç›kar›na hizmet edenler, halk b›rak›r›m" dedi. aras›nda kötü ad ve ünle tan›nanlar, Bakan›n makam›ndan ç›karken, memurluk görevlerini kötüye kullaona bir de “tehdit”de bulundu: nanlar, benzer durumda olup kat›lmak “O¤luma vasiyet edece¤im. Bu ve yol göstermek yoluyla ç›kar sa¤laköprüyü yapt›ktan sonra üzerine, ‘Bu petrolün kullan›m› için planlar haz›rlad›. Maden ve sanayi kentleri tasar›lar›n› yapt›. Bu yap›lar içinde spor tesisi, havaalan›, yunak, kooperatif, okul, revir gibi ça¤dafl kent planlamas›nda yer alan her türlü tesis vard›. ***
N
58
BD EK‹M 2012
mak zann› alt›nda bulunanlar partiye al›nmazlar. (...) Ö¤rencilerin yetenekleri göz önünde bulundurularak her gencin e¤itimine yeteneklerine göre yön verilecektir. E¤itimde uzmanl›k ortaokuldan sonra bafllayacak ve lise k›sm›na iliflkin gerekli bilgiler meslek dersleri ile birlikte okutulacakt›r. (...) Meslek okullar› aç›lacakt›r. Ö¤retmen kitlesine hak ettikleri en yüksek yer sa¤lanacak, ayn› zamanda ö¤retmen kitlesi maddi refah bak›m›ndan geçim derdi düflüncelerinden kurtar›lacakt›r. Devlet örgütü taklitler üzerine kurulmay›p gerçek gereksinimlere göre kurulacak, adama göre ifl de¤il, ifle göre adam ilkesi izlenerek devlet genel kadrosu ›slah edilecektir. Bürokrasi kald›r›larak halk›n ifli çabuk görülecek, iflleri geciktiren ve kar›flt›ranlar yetkin de¤ilse s›n›f ve rütbesi indirilecek ya da ifline son verilecektir. Kas›tl›, bilerek yap›lm›flsa fliddetle cezaland›r›lacakt›r. (...) Param›za de¤er kazand›rmak yoluyla bolluk ve ucuzluk sa¤lamaya çal›flaca¤›z."
Nuri Demira¤’›n her türlü at›l›m› yönetenlerin, bürokrat ve aristokratlar›n engellemesiyle durduruldu
E
konomik alandaki
at›l›mlar› engellenen Nuri Demira¤ siyasal yaflamda da dürüstlü¤ü ve ilkelerinden ödün vermezli¤i ile esen rüzgarlara karfl› durdu. Radyo kurmak istedi. ‹lk özel radyoyu
Nuri Demira¤, Celal Bayar ile kurmas›na izin verilmedi. Bas›nda sesini duyuramay›nca 100.000 gazete basacak bir tesis kurmak istedi. Bu da engellendi. 1954 y›l› seçimlerinde DP listesinden meclise girdi. Ancak geliflmeleri be¤enmeyince parti içinde ve TBMM' de en a¤›r elefltirileri ilk o bafllatt›. Uzun engelli bir koflu gibi geçen yaflam savafl›m›nda yorgun düfltü. 1957 y›l›nda bayra¤› yar›n›n gençlerine uzatarak aram›zdan ayr›ld›. Birçok de¤erli vatansever gibi Nuri Demira¤ da, u¤runda ömrünü verdi¤i halk›n›n büyük bir bölümü taraf›ndan, ölümünden onlarca y›l sonra keflfedildi ve... Hâlâ da devam ediyor keflfedilmeye... Belki flu anda da oldu¤u gibi... • 59
OTOPS‹ Cengiz Özak›nc›
Türkiye Cumhuriyeti’ne
YAHUD‹ SOYKIRIMI SUÇLAMASI 24 fiubat 1942 "STRUMA FAC‹ASI" Geçen ay, kimi gazetelerde flöyle bir demeç yay›nland›: “Bunu yapan Ankara’daki yönetim, Ankaradaki katiller! Ben bu olay›, bu cinayeti bire bir yaflad›m...
T
...Teknenin (Hitler Almanyas›’n›n iflgaline u¤rayan Romanya’dan Filistin’e gitmek üzere yola ç›kan 769 Yahudi’yi tafl›yan Struma adl› köhne geminin Aral›k 1941’de ‹stanbul’a) geliflini hat›rl›yorum. Geldi¤inden ikiüç gün sonra babam beni ald›. Teknenin etraf›nda dolaflt›k tekneye yanaflmam›za izin verilmedi. O, 72 gün boyunca babam›n yüklendi¤i göreve yard›mc› olarak her akflam Azapkap›' 60
daki iki f›r›ndan ekmek çuvallar›n› teslim alarak onlar› mavnalara yüklüyorduk. Struma'n›n yan›na kadar gelip oradan sark›t›lan halatlara bu ekmek çuvallar›n› ba¤lay›p yukar› yolluyorduk. Yukar›dan bize yalvarmalar›, yakarmalar›, 盤l›klar›, 'Bizi buradan kurtar›n' diye söylenen sözleri hala bugün hat›rl›yorum. As›l bu iflin ac› ve hat›rlamakta bile güçlük çekti¤im olay flu ki, geminin halat› kesiliyor 72
BD EK‹M 2012
gün sonra; fakat geminin motoru yok. Motorunu sökmüfller. Tekne motorsuz olarak römorkörle çekiliyor ve fiile aç›klar›nda kaderine terk ediliyor. Motorsuz, g›das›z ve ölüme terk edilen 769 insan. Bunu yapan ise, Ankara'daki yönetim, Ankara'daki katiller. O zaman›n 1942 fiubat'›nda söz sahibi olan insanlar benim nazar›mda katil olarak vas›fland›r›lmal›d›rlar. Çünkü bilinçli bir flekilde o insanlar›n katledilmesi için emir verdiler ve ‹stanbul' daki emniyet de bunu yapt›. Art›k zaman› geldi. Türkiye Cumhuriyeti'nin 90 y›lda ifllenmifl cinayetlerle yüzleflmesinin zaman› geldi." *** Prof. Dr. Çetin Yetkin’in “Struma” adl› kitab›n› 12 y›l kadar önce ben yay›mlam›flt›m. Biliyorum ki, Türkiye Cumhuriyeti’ne “Yahudi Soyk›r›m›” suçu yüklemekte kullan›lan “Struma Facias›”, bu demeçte anlat›ld›¤› gibi de¤ildir. Konuya iliflkin okudu¤um kitaplarda, hep motora dikkat çekilmifl, fakat Struma’n›n hem motorlu, hem yelkenli, yani motoru dursa bile yol alabilecek türden yel-
Struma’n›n hem motorlu, hem yelkenli, yani motoru dursa bile yol alabilecek türden yelkenli bir gemi oldu¤unun üzerinde durulmam›flt›r. kenli bir gemi oldu¤unun üzerinde durulmam›flt›r; öncelikle bunu belirteyim. Bir olay› anlamak için, öncesinden bafllamak, sonras›na bakmak, konuya iliflkin belge ve bilgileri do¤ru bir biçimde de¤erlendirmek gerekir. “Derin Yahudi” adl› kitab›mda (Otopsi yay›nlar›, 13. bask›, 2012) uzun uzun yazd›m: Tarih boyunca Yahudileri Avrupa’ dan kovmay› amaçlayan ve bu u¤urda pek çok Yahudi’yi topluca öldüren H›ristiyan devletler; 1800’lü y›llarda “Yahudiler Avrupa’dan defolsun!” derken, tam bu s›rada Yahudiler ara-
Struma’n›n hem motorlu hem yelkenli bir gemi oldu¤unu gösterir foto¤raf›. 61
BD EK‹M 2012
s›ndan kendilerini “Siyonist” olarak tan›mlayan Theodor Herzl gibi ‹ngiliz ajanlar› ç›km›fl; “Biz Yahudiler Avrupa’dan gitmeliyiz, baflka yerlere, örne¤in Filistin’e yerleflmeliyiz, dinimiz böyle buyuruyor!” demeye bafllam›fllard›. 1870’lerde Aryan ›rkç›l›¤› resmi tarih tezi olarak benimseyen H›ristiyan devletlerin, Avrupa’y› Aryan olmayan ›rklardan temizleme tasar›s› do¤rultusunda, Yahudiler’i Avrupa’dan uzaklaflt›rma iste¤i; Siyonist Yahudiler taraf›ndan di¤er Yahudilere sanki kendi dinlerinin bir buyru¤uymufl gibi yutturularak benimsetiliyordu.
Yahudiler Filistin’e tafl›nmaya bafllam›fl; fakat bu gemiler Filistin’e vard›klar›nda ‹ngilizlerin engellemeleriyle karfl›laflm›fllard›. ‹flte Struma da Romanya’dan yola ç›kan bu göç gemilerinden biriydi. 1917’de Filistin’i iflgal eden ‹ngiltere “Yahudisiz Avrupa” tasar›m› do¤rultusunda bütün Yahudileri Filistin’ de toplamaya bafllam›flt›. Ancak, Filistinli Araplar, 1929’da ‹ngiliz yönetimine karfl› Yahudi göçünün durdurulmas› istemiyle ayaklanm›fllard›. Araplar bundan böyle topraklar›n›n Yahudilere sat›lmas›n› istemiyor ve Arap 62
nüfusunun Yahudi nüfusuna oran› o tarihte yüzde kaç ise, bunun böylece dondurulmas›n›; bu oran› de¤ifltirecek Yahudi göçünün yasaklanmas›n› istiyorlard›.
B
Bu kanl› ayaklanmadan sonra, Filistin’i elde tutman›n Araplar›n gönlünü kazanmaya ba¤l› oldu¤unu kavrayan ‹ngiltere, Yahudi göçünü s›n›rlayacakt›. 1933’te Almanya’da Hitler iktidara gelecek ve onun Yahudiler’i Avrupa’ dan kovup Filistin’e sürme politikas›, ‹ngilizler’in Filistin’e Yahudi göçünü durdurma politikas›yla çat›flacakt›. Hitler Yahudileri korkutup Filistin’e göçe zorlarken, Siyonistler de gemiler kiralayarak Hitler’den korkan Yahudileri Filistin’e tafl›maya bafllam›fllard›. ‹ngilizler buna fliddetle karfl› ç›km›fl; Siyonist örgütlerin Yahudi göçmen tafl›d›klar› gemileri Filistin aç›klar›nda durdurmaya, geri göndermeye, direnen Yahudileri gemilere atefl açarak öldürmeye bafllam›fllard›. ‹ngiltere, Hitler teröründen kaçan Yahudiler’in ezici ço¤unlu¤una Filistin vizesi vermiyor; vizesiz gelenleri de silah kullanarak geri çeviriyordu. Geri gönderilmek istemeyen Yahudiler, içinde bulunduklar› gemilerin motorlar›n› parçal›yor, gemide delikler aç›p yavafl yavafl batmas›n› sa¤layarak bu bahaneyle gemiyi terkedip Filistin’e girmeye çal›fl›yorlard›. Hitler 1941’de Romanya’y› iflgal etmifl; bu ülkedeki Yahudiler Siyonist örgüt taraf›ndan sa¤lanan gemilerle Filistin’e tafl›nmaya bafllam›fl; fakat bu gemiler Filistin’e vard›klar›nda ‹ngilizlerin engellemeleriyle karfl›lafl-
BD EK‹M 2012
m›fllard›. ‹flte Struma da Romanya’ dan yola ç›kan bu göç gemilerinden biriydi. ‹ngiltere’nin Filistin vizesi vermedi¤i 769 Yahudi, Siyonist örgüt taraf›ndan sat›n al›n›p Panama bayra¤› çekilen Struma gemisine doldurulmufllard›. Gemi ‹stanbul’a geldi¤inde yolcular aras›nda 3 Alman ajan› bulundu¤unu fakat bunlar›n adlar›n›n saptanamad›¤›n› öne süren ‹ngiltere, Türkiye’ nin yolcular› karaya ç›kartmas›n› böylece engellemiflti. Scony Vacum Oil petrol flirketi temsilcisi bir kaç kiflinin gemiden indirilmesini kabul eden ‹ngiltere, Filistin vizesi bulunmayan di¤er Yahudilerin gemiyle birlikte geri gönderilmelerini istemiflti. Bu s›rada motoru bozulan gemi, onar›m
süresince ‹stanbul’da kalm›fl, karaya ç›k›fllar› ‹ngiltere taraf›ndan önlenen gemideki 769 yolcunun yiyecek, içecek gereksinimleri “Türkiye K›z›lay Cemiyeti” taraf›ndan karfl›lanm›flt›. K›z›lay, hergün gemiye 300 kilo ekmek, 100 kilo galeta, 100 kilo tuzlu uskumru bal›¤›, 50 tane limon, 10 sand›k portakal, 50 kilo fleker, 100 kilo havuç, 50 kilo helva, 1600 adet yumurta, 250 kilo patates, 3 kilo tuz, 50 kilo hurma, 50 kilo incir, 50 kilo salam, 10 flifle kanyak, 2 kilo ›hlamur, 200 paket sigara, 50 kilo f›nd›k, 50 kilo beyaz peynir veriyordu. Yetkililer, K›z›lay’›n hergün verdiklerinden baflka, ‹stanbul’daki Yahudiler’in de gemiye yiyecek, içecek vermelerine olanak tan›m›fllard›. ‹kinci
Türkiye K›z›lay Cemiyeti’nin Struma gemisine hergün verdi¤i yiyecek içecek listesiR›fat N.Bali, “Musa’n›n Evlatlar› Cumhuriyet’in Yurttafllar›”, ‹letiflim y. 4. bask›, 2005, sf. 206. 63
BD EK‹M 2012
niz’e ç›kart›lm›fl ve fiile aç›klar›nda Türk karasular› s›n›r›nda karaya en yak›n yerde b›rak›lm›flt›r. Kay›tlarda 24 fiubat 1942 sabah› bir patlama sonucu sulara gömülen gemiden yaln›z David Stoliar’›n kurtuldu¤u, di¤er yolcular›n öldü¤ü yaz›l›d›r. Cumhuriyet gazetesinin ”Struma” haberi. Dünya Savafl›’na denk gelen o günlerde Türkiye’de halk, ekme¤i karneyle almakta; K›z›lay’›n hergün gemiye verdi¤i yiyeceklerin ço¤unu ise ancak düfllerinde görmekteydi.
‹ngiltere, motoru 70 günde tamir edilen geminin Yahudi yolcular›na Filistin vizesi vermemifl geri gönderilmesi karar›nda diretmifltir. Motoru 70 günde tamir edilen gemi, ‹ngiltere’nin Yahudi yolculara Filistin vizesi vermeyip geri gönderilmesi karar›nda diretmesi üzerine, 23 fiubat1942 günü akflam üzeri Karade64
Olay Filistin’deki
Yahudiler taraf›ndan derhal k›nanm›fl, Yahudi göçünden sorumlu Siyonist Örgüt, Filistin sokaklar›na ast›¤› yaftalarda, gemide yaflam›n› yitiren Yahudiler’in katili olarak Türkiye’yi de¤il; yolcular›n karaya ç›kmas›n› engelleyen ve onlara Filistin vizesi vermeyip geri gönderen ‹ngiltere’nin Filistin yöneticisi Harold Mac Michael’i suçlam›flt›r. Struma olay›ndan iki y›l sonra Siyonist örgütün iki üyesi, ‹ngiltere Devlet Bakan› Lord Moyne’yi öldürmüfller; ve sorgular›nda Struma’da ölen Yahudiler’in intikam›n› ald›klar›n› söylemifllerdir. O tarihte Yahudi göçmenleri Filistin’e ulaflt›rmakla görevli gizli Siyonist örgütün ‹stanbul’ daki yöneticilerinden olup Struma olay›n› izleyen ve bütün engellemelerin ‹ngiltere’den kaynakland›¤›n› bilen Heinz Ziffer, yapt›¤› aç›klamada: “Hiç bir zaman Türk yetkililerinin herhangi bir engellemesiyle karfl›laflmad›k. Olayda Türkiye’nin suçu yok.” demifltir. Yine o tarihte Struma’y› yak›ndan
BD EK‹M 2012
Siyonist örgütlerin Filistin sokaklar›na ast›¤› yafta. izleyen Türkiye Yahudilerinden Avram Galanti, olaydan hemen sonra ayn› y›l 1942’de yay›nlanan kitab›nda bu konuyla ilgili olarak flu gerçekleri aç›klam›flt›r: “Struma’n›n ‹stanbul Liman›’nda kal›fl› süresince geliflen olaylar› yak›ndan izlemifl olan bu sat›rlar›n yazar› (A. Galanti) Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti’nin, bu trajedi esnas›nda, yaflanan ac› olaylar› hafifletmek ya da dindirmek ad›na gücü dahilinde elinden gelen her fleyi yapt›¤›n›n tan›¤›d›r. Ayr›ca, ‹stanbul Yahudi Cemaati Baflkan› Hanry Soriano; ‹stanbul Deutsche Bank eski yöneticilerinden Edmond Goldberg ve Simon Brod, Rifat Caraco, Daniel Angel ve di¤er pek çok Yahudi, ‹stanbul Belediyesi
sa¤l›k departman›, Türk K›z›lay teflkilat›; yolcular›n gereksinimlerini karfl›lamak için büyük bir gayret ve ilgiyle çal›flt›lar. Geminin kal›fl› esnas›nda gösterdikleri konukseverlik ve yolcular›n Filistin’e kabulü için yabanc› hükümetlerle gerçeklefltirdikleri temaslar nedeniyle, hükümet yetkililerine minnettarl›¤›m›z› aç›kça ifade ederiz.” Zeev Vania Hadari’nin ‹srail Savunma Bakanl›¤›’nca ‹srail’de ‹branice olarak yay›mlanan "Her fieye Ra¤men ‹stanbul" adl› kitab›nda, 19391944 y›llar› aras›nda Balkan ülkelerinden hareket eden 40 geminin Bo¤azlar'dan geçerek 21.897 (yirmibirbinsekizyüzdoksanyedi) Yahudi'yi Filistin'e ulaflt›rd›¤› yaz›l›d›r. (Çetin Yetkin, Struma, Otopsi y.1. bas›m, 2000) Yukar›da aktard›¤›m›z resmi belgelere ve somut bulgulara dayal› kaynaklarda gösterildi¤i üzere, 769 Yahudi’yi Romanya’da Struma gemisine
Siyonist örgüt yöneticileri; geminin Filistin’e ulaflmas›n› engelleyenin de, Karadeniz’e geri gönderilmesinden sorumlu olan›n da ‹ngiltere oldu¤unu o tarihte bütün dünyaya ilan etmifllerdir. 65
BD EK‹M 2012
Struma’y› bat›ran Sovyet denizalt›s› bindirip yolculu¤un her an›n› yak›ndan izleyen Siyonist örgüt yöneticileri; geminin Filistin’e ulaflmas›n› engelleyenin de, Karadeniz’e geri gönderilmesinden sorumlu olan›n da ‹ngiltere oldu¤unu o tarihte bütün dünyaya ilan etmifllerdir.
S
Struma’y› torpilleyip bat›ran ise
Sovyet Rusya’d›r. 1960’larda Frankfurt Savc›s›’n›n yürüttü¤ü soruflturmada, Struma’n›n bir Sovyet denizalt›s› taraf›ndan bat›r›ld›¤› Sovyet Devlet Arflivi belgeleriyle kan›tlanm›fl; 1964 y›l›nda Jurgen Rohwer taraf›ndan yay›mlanan bu belgeler Sovyetler Birli¤i Savunma Bakanl›¤›’n›n 1978’de yay›mlad›¤› kitapta da yer alm›flt›r. Struma gerçe¤i böyleyken, geçen ay gazetelerde yay›nlanan demeçte flöyle deniyor: “Bunu yapan Ankara'daki yönetim, Ankara'daki katiller. O zaman›n 1942 fiubat'›nda söz sahibi olan insanlar benim nazar›mda katil olarak vas›fland›r›lmal›d›rlar. Çünkü bilinçli bir flekilde o insanlar›n katledilmesi için emir verdiler ve ‹stanbul'daki emniyet de bunu yapt›. Art›k zaman›
66
Jurgen Rohwer’in Struma’yı Sovyet denizaltısının batırdığını gösterir belgeleri yayımladığı kitabın kapağı. geldi. Türkiye Cumhuriyeti'nin 90 y›lda ifllenmifl cinayetlerle yüzleflmesinin zaman› geldi." Yukar›da aktard›¤›m gerçeklerle, bu sözleri karfl›laflt›rd›¤›m zaman; 1942 fiubat’›nda söz sahibi olanlar›n bafl›nda bulunan ‹smet ‹nönü’nün flu ünlü sözü geliyor dilimin ucuna: “Hadi can›m sen de!” cengizozakinci@butundunya.com.tr
SAKLI TAR‹H Sinan Meydan
Cami Yalanlar›na Yan›t (IV) Menderes’in Y›kt›rd›¤› Camiler ve Mescitler
A
raflt›rmalar›m sonunda Menderes zaman›nda sadece ‹stanbul’da 54 caminin yol açma ve de¤iflik imar faaliyetleri nedeniyle y›k›ld›¤›n› ö¤rendim. DP döneminde ‹stanbul Tophane, Karaköy, Fatih, Eminönü, Befliktafl’da tam anlam›yla bir tarihi cami katliam› yaflanm›fl... >> 67
BD EK‹M 2012
DP
ve Menderes
döneminde ‹stanbul’daki tarihi cami ve mescit katliam› ‹stanbul’un imar› için getirilen Frans›z Mimar Henry Prost eliyle gerçeklefltirilmifltir. Zeki Ba¤lan Hoca, 2010 y›l›ndaki bir konferans›nda bu gerçe¤i flöyle ifade etmifltir: “‹lk darbeyi Saraçhane-Unkapan› aras›nda vurur. Çandarl› ibrahim Pafla
yas› ile yol kenar›nda kalan mescidleri de ay›klar. Zeytinciler Mescidi yok edilir. Voynuk fiücaeddin Camisi’ nin y›k›m emrini kimin verdi¤i hiç anlafl›lamaz. Hazine bile darma duman edilir, ‹stanbul’un ilk Belediye Baflkan› H›z›r Bey’in mezar› ortada kal›r. Arsalar tekrar camilefltirilemesin diye h›zla betonlaflt›r›l›r ki bu alanda iMÇ bloklar› yay›l›r... Sadece 56-57 y›llar› aras›nda 54 camiyi y›kt›r›l›r. Bunun yan›nda hamamlar›n, tekkelerin, sebillerin, çeflmelerin hesab› yap›lmaz...”1 Prof. ‹lber Ortayl› da Milliyet gazetesinde “Cami Olmaktan Ç›kan Camiler” bafll›kl› yaz›s›nda Menderes’in ‹stanbul’da, Mimar Sinan’›n mescitlerini, camilerini buldozerle y›kt›rd›¤›n›, ancak hiçbir Müslüman›n nedense bu gerçekten söz etmedi¤ini flöyle ifade etmifltir: “70 ila 50 sene evvelinin camiyi ambar yapma, k›flla yapma olaylar›n› tekrarlamak ne tarihi aç›klamaya yeter ne de politika yapmaya, üstelik yeterince delil de ileri sürülmüyor. Falan mahallelerdeki camilerin depo yap›ld›¤› söyleniyor ama Menderes’in imar çal›flmalar› s›ras›nda rölöveleri ve albümleri bile ç›kar›lmadan tarihe gömülen Mimar Sinan mescitlerinden, Beyaz›t’ ta y›k›lan Kemankefl Kara Mustafa Pafla Camii ve medresesinden, Topkap›’daki Kara Ahmet Pafla’ n›n Mimar Sinan eseri zarif sebilinden (ki bence istisnai bir Rönesans tipi fontanayd›, inflaat makinelerini dayay›p y›k›l›fl›n› gözümle gördüm) bahseden Müslüman yok. Bu memle-
Arsalar tekrar camilefltirilemesin diye h›zla betonlaflt›r›l›r. Bu alanda iMÇ bloklar› yay›l›r... Sadece 56-57 y›llar› aras›nda 54 camiyi y›kt›r›r. Hamam›, Altuncuzade Tekkesi ve Süleyman Halife Mektebi bir yana Hoca Teberrük Mescidi sanat de¤eri çok yüksek bir binad›r. Revani Mescidi hiç gere¤i yokken y›k›l›r. Divan Edebiyat›n›n ünlü isimlerinden Revani Çelebi’nin mezar tafl› dahi k›r›l›r. Bir Bayezid devri eseri olan Firuza¤a Mescidi yola tesadüf etmez. Buna ra¤men bileti kesilir, ortadan kald›r›l›r. Hoca Sinan taraf›ndan yapt›r›lm›fl olan Azepler Mescidi Fatihli y›llardan kalmad›r ama hamam› ile birlikte yola kat›l›r. Kanuni devri hat›ras› Tüfenkhane Mescidi üç kurufla sat›l›r. Saraçhane Mescidinin üzerinde ise flu an resmi daireler vard›r. Prost, bu kadarla yetinmez. ‹kinci y›k›m (1955-57) fur68
BD EK‹M 2012
ketin tahribi flu veya bu grubun ifli de¤ildir. Toptan yapt›¤›m›z bir kepazeliktir.” 2
caminin baz›s›, projeleri hiç tehdit etmedi¤i hâlde biraz da keyfî uygulamalarla ortadan kald›r›lm›fl." Semavi Hoca, Menderes’in açt›rd›¤› Atatürk Bulvar›’na kurban giden iki camiden flöyle söz etmifltir: “Bozdo¤an kemerinden Aksaray’a inerken sa¤da iki küçük cami vard›. Baba Hasan Alemi ve Oruç Gazi Camileri. Baba Hasan Alemi’yi daha o zaman vak›flar kiraya vermiflti. Hatta bir ö¤retmen oturuyordu içinde. Cadde üstünde olmamas›na ra¤men y›kt›lar onu. Oruç Gazi mamurdu, kullan›l›yordu. Hiç lüzumu yokken y›k›ld› o da. Bulvar aç›ld›¤›nda, dört taraf›nda servi a¤açlar›yla çok flirin bir durumu vard›, caddeden d›flar›da ve biraz çukurdayd› zaten. Kimin akl›na estiyse, lüzumsuz burada dediler, y›kt›lar. Adana’da kentin göbe¤inde, camisi, medresesi, kütüphanesiyle görkemli bir külliye düflünün. 1650’lerde Cafer Pafla yapt›rm›fl, 1950’de cadde genifl-
stanbul’un tarihini en iyi bilen Türkiye’nin say›l› sanat tarihçilerinden Prof. Dr. Semavi Eyice, Milliyet gazetesinde Nefle Mesuto¤lu’na verdi¤i röportajda, Menderes’in baz› camileri y›kt›rd›¤›n› ileri sürmüfltür. 1950’lerde Yeni Sabah gazetesinde yazar olan Semavi Eyice, Adnan Menderes’in Sekban Pafla Mescidi, Mimar Ayaz Camii, Velide Camii’nin türbesi gibi dini eserleri yol yapmak için y›kt›rd›¤›n› anlatm›flt›r. Eyice, kendisinin bu cami, mescit ve türbelerin y›k›lmas›na gazetesinde itiraz etti¤ini ancak uyar›ld›¤›n› da belirtmifltir. Eyice, Türk tarihi için önemli olan Zeyrek evlerinin de bu dönemde y›k›ld›¤›n› söylemifltir.3 Prof. Semavi Eyice, “Sanat Alemi” dergisinden Ülkü Ö. Akagündüz’e verdi¤i röportajda da bu gerçe¤in alt›n› çizmifltir. ‹flte Semavi Eyice’in o röportaj›ndan baz› bölümler: "Menderes döneminde nice ibadethaneler fluursuzca y›k›ld›. ‹stanbul’da genifl caddelere, meydanlara ve yeflil sahalara kar›fl›p ‹stanbul’da yol yap›m çal›flmalar› s›ras›nda 1956’da y›k›lan giden elliden fazla Oruç Gazi Camisi’nden bir görüntü
‹
69
BD EK‹M 2012
Adana’da yol geniflletmek bahanesiyle 1950’lerde y›k›lan Cafer Pafla Camii leyecek bahanesiyle y›k›lm›fl. Ne var ki arsa hala bofl, külliye y›k›ld›¤› ile kalm›fl, flehrin an›tsal yap›s›n›n yerinde flimdi çömlekçi var.”4 ‹flte ‹stanbul’da DP döneminde y›kt›r›lan ve tahrip edilen 54 tarihi camilerden baz›lar›: ‹stanbul’da yol yap›m çal›flmalar› s›ras›nda 1957’de y›k›lan Süheyl Bey Camii
70
1465 tarihinde infla edilmifl olan tarihi Murat Pafla Camii, Vatan caddesi yap›l›rken 1957’de y›k›lm›flt›r. Pertevniyal Lisesi yak›nlar›nda bulunan tarihi Oruç Gazi Camii, 1956 y›l›nda yol yap›m çal›flmalar› s›ras›nda y›kt›r›lm›flt›r. Yeni Kap› yak›nlar›nda Fatih döneminden kalma 1479 tarihli Çak›r A¤a Camii yine yol yap›m çal›flmalar› nedeniyle 1958’de y›k›lm›flt›r. Aksaray’da Vatan cadesinin bafllang›c›nda yer alan Fatih döneminden kalma Camc›lar Camii ve çeflmeleri, 1957 y›l›nda yol yap›m çal›flmalar› nedeniyle y›k›lm›flt›r. Aksaray’da,1555 yap›m› tarihi Kazasker Abdurrahman Camii 1957’de yol yap›m çal›flmalar› nedeni ile y›k›lm›flt›r. Karaköy Kabatafl aras›nda-bugünkü Mimar Sinan Üniveristesi’nin tam karfl›s›ndaki- Sal›pazar› Süheyl Bey Camii 1957’de yol yap›m çal›flmalar›
BD EK‹M 2012
s›ras›nda y›k›lm›flt›r. Karaköy Kabatafl aras›ndaki 18781879 yap›m›, özgün mimariye sahip çok nadide eserlerden biri olan Karaköy Mescidi veya camisi 1958’de yol yap›m çal›flmalar› s›ras›nda y›k›lm›flt›r. Karaköy Kabatafl aras›ndaki II. Mahmut döneminden kalma, 1826 yap›m›, tarihi Nusretiye camii ve sebili 1958’de yol yap›m› s›ras›nda tahrip edilmifltir. Karaköy Kabatafl aras›ndaki Mimar Sinan eserlerinden K›l›çali Pafla Camii ve dükkanlar› 1958’de yol yap›m çal›flmalar› s›ras›nda tahrip edilmifl, baz› duvarlar› y›k›larak yeniden yap›lm›flt›r.5 stanbul’un birçok tarihi camisini y›kt›ran DP, (tarihi camilerin bak›m ve onar›m› konusunda ç›kar›lan yasaya ra¤men) ‹stanbul’un abidevi camilerine de ilgisiz kalm›flt›r. Bu durum dönemin
‹
bas›n›nca elefltirilmifltir. Örne¤in, Sultanahmet Camii’nin etraf›n›n gecekondularla kuflat›lmas›n› ve bak›ms›zl›¤›n› Metin Engin, 1953 y›l›nda Cumhuriyet gazetesinde flöyle elefltirmifltir: “‹stanbul’un en büyük tarihi abidelerinden olan Sultanahmet Camisi gecekondular›n ve usulsuz inflaat›n istilas› alt›nda... üç befl teneke parças› ya da tafl bulan her flah›s caminin duvar›na bitiflik bir gecekondu infla ediyor. Sultanahmet Camisi’nin hali ise büsbütün utanç verici. 1950’de Vak›flar taraf›ndan tamir edilirken bir amelenin dikkatsizli¤i yüzünden kül olan, camiye bitiflik mahfil-i hümayun üç seneden beri harap ve yan›k bir vaziyette b›rak›lm›fl. Bu feci manzara muhteflem caminin bütün güzelli¤ini ortadan kald›rmaya kafi geliyor. Vak›flar Umum Müdürlü¤ü acaba neden buras›n› tamir edip camiyi bu çirkin vazi-
‹stanbul’da yol yap›m çal›flmalar› s›ras›nda 1957’de y›k›lan Murat Pafla Camii 71
BD EK‹M 2012
Menderes döneminde Bayrampafla’ya stadyum yap›lmas› için y›kt›r›lan tarihi ‹stanbul Surlar› yetten kurtaramaz.”6 Bu noktada insan›n akl›na birkaç soru geliyor: 1. ‹smet ‹nönü keyfi nedenlerle camileri kapatmad›¤› halde “‹smet Pafla camileri kapatt›!” diye y›llard›r millet kand›r›l›rken; DP baz› tarihi camileri ve mescitleri y›kt›rd›¤› halde hiç kimse “Menderes camileri ve mescitleri y›kt›rd›!” diye ç›t bile ç›karmam›flt›r. 2. DP döneminde Türkiye’nin dört bir yan›ndaki tarihi kiliseler, cemaati olmad›¤› halde, törenlerle ibadete aç›l›rken, hiç kimse “Menderes Türkiye’ de H›ristiyanl›¤›n yay›lmas›n› sa¤lad›!” diye ba¤›r›p ça¤›rmam›flt›r. 7 3. Çok daha önemlisi 2010 y›l›nda sat›fla ç›kar›lan ‹zmir Foça’daki Kozbeyli köyü camisinden neden hiç söz eden yoktur. 8 4. “Tek parti CHP camileri kapatt›” diye s›zlananlar neden hiçbir zaman “Tek parti döneminde aç›lan Halkevleri ve Köy Enstitülerini DP kapatt›. Böylece Türk ayd›nlanmas› büyük bir darbe yedi.” demez? 1951’de DP ve Menderes, Türkiye’nin dört bir yan›n72
daki 478 Halkevi merkezini, 5000 Halkevi flubesini ve 4000 Halkodas›n› kapatm›flt›r. 1954’te de o güne kadar 25.000 ö¤retmen yetifltiren Köy Enstitülerini kapatm›flt›r. 9 Sonuç olarak diyece¤im flu ki: Tarih insanlar›n ifllerine geldi¤i gibi yorumla-
namaz... • sinanmeydan@butundunya.com.tr
Dipnotlar: 1-Zeynep fiahiner, “Menderes Camileri Tekkeleri Neden Y›kt›rd›”, haberkultur.net. 5 Ocak 2010. 2-‹lber Ortayl›, “Cami Olmaktan Ç›kan Camiler”, Milliyet gazetesi Pazar, 29 Nisan 2012. 3-“Me¤er Menderes Camileri Y›kt›rm›fl” Odatv.com, 30 Mart 2011. 4-“Sanat Alemi”nden naklen, “Sat›lan Cami ve Mescitler Ne Oldu?”, Haber 7.com, 19 fiubat, 2008. 5-Bar›fl Ertem-Mustafa Cevdet Altunel, “‹stanbul ‹mar›ndaki Tarihi Eser Kayb›n›n Tarih ve Turizm Aç›s›ndan ‹ncelenmesi: Karaköy-Kabatafl Bölgesi”, Sosyal Bilimler Araflt›rmalar› Dergisi, C.2, S.4, Aral›k 2011, s.69-72;Behçet Ünsal, “‹stanbul’un ‹mar› ve Eski Eser Kayb›”, Türk Sanat Tarihi Araflt›rma ve ‹ncelemeleri Dergisi,Cilt 2, s.46-49; Müge Ceyhan, ‹stanbul’da Tarihi Çevre Koruma ve Bas›n, ‹TÜ Fen Bilimleri Enstitüsü, Yay›mlanmam›fl Yüksek Lisans Tezi, s.41-42. 6-Metin Engin, Cumhuriyet gazetesinden naklen Ceyhan, age, s.37. 7-Menderes döneminde açt›r›lan kiliseler için bkz. Sinan Meydan, Cumhuriyet Tarihi Yalanlar›, 2. Kitap, s. 612 vd. “Menderes’in Açt›rd›¤› Kilise ve Diyalogculuk” 8-“AKP’den Sat›l›k Cami”, Yeniça¤ gazetesi, 08.11.2010. 9-Sinan Meydan, Akl-› Kemal “Atatürk’ün Ak›ll› Projeleri” 2.cilt, ‹stanbul, 2012, s.101,104.
FIRÇALAYARAK Serdar Günbilen
73
EVRENSEL BAKIfi AÇISI Gürbüz Evren
80 bin alt›n verip göndermek zorunda kald›klar›
Barbaros Hayrettin Pafla’y› neden davet etmifllerdi? Avrupal›lar›n Barberousse yani K›z›l Sakal dedikleri
Barbaros hakk›nda eminim ki çok yaz› okudunuz. Size onun hakk›nda birçok kez okudu¤unuz ya da dinledi¤iniz bilgileri tekrar etmeyece¤im. Her zamanki kayg›mla, ilk kez benden duyaca¤›n›z bilgileri paylaflaca¤›m. >> 74
BD EK‹M 2012
1
543 y›l›, Türk-Frans›z iliflkilerinde ilk kez genifl çapl› bir askeri
iflbirli¤inin ortaya ç›kmas› bak›m›ndan önemlidir. Fransa Kral› I. François’n›n daveti üzerine Kaptan-› Derya yani Donanma Komutan› Barbaros Hayrettin Pafla komutas›ndaki 95 gemiden (kimi Frans›z kaynaklar›nda 200 gemi ve 30 bin asker olarak geçmektedir) oluflan filo önce Marsilya’ya gitmifl ve k›fl›n burada geçirilmesi planlanm›flt›r. Barbaros Hayrettin Pafla, Marsilya’da, Enghien Dükü François de Bourbon taraf›ndan karfl›lanm›fl ve kendisine bir onur k›l›c› sunulmufltur. Bu karfl›lama, Osmanl›’ya verilen büyük önemin kan›t› olarak da tarihi belgelerde kay›t alt›na al›nm›flt›r. Osmanl› Donanmas›’n›n ihtiyaçlar›n›n Marsilya’da karfl›lanamayaca¤›n›n anlafl›lmas› üzerine Toulon’a yönlendirilen gemiler, bu kentin liman›nda demirleyerek, 1543-1544 k›fl›n› burada geçirmifltir. Frans›zlar, bu kadar büyük bir askeri gücü a¤›rlamak için de birtak›m tedbirler alm›flt›r. Fransa Kral›’n›n emriyle Toulon kenti aylarca Türk askerlerinin hizmetine aç›lm›fl, hatta kontrolüne verilmifltir. Bu arada, kentteki Notre-Dame-dela-Seds adl› büyük kilise de Türk askerlerinin ibadet etmeleri 1543’te Toulon liman›nda demirleyen Osmanl› gemiiçin camiye dönüfltülerini betimleyen gravür (Üstte). Liman›n bugünkü rülmüfltür. görünümü ve tarihi kale (Altta). 75
BD EK‹M 2012
Cuma namazlar›nda, cemaatin camiye dönüfltürülen kiliseden taflmas›, d›flar›da saf tutmas› Frans›zlar›n hem ilgisini hem de tepkisini çekmifltir. Müslümanlar›n ibadetini görmek için Cuma günleri sadece Toulon’dan de¤il çevredeki köy, kasaba ve kentlerden de binlerce insan›n gelmesi sosyal, ticari yaflam› etkilemifl, Türklerden kaynaklanan bu canl›l›k Frans›zlar› mutlu etmifltir.
Enghien Dükü François de Bourbon Toulon Belediyesinin kay›tlar›nda, kentin en hareketli dönemleri aras›nda, Osmanl› donanmas›n›n limanda bulundu¤u tarih özellikle vurgulanmakta, yak›n çevredeki kentlerin de bu durumdan fazlas›yla yararland›¤›n›n alt› çizilmektedir. Ancak yine ayn› kay›tlarda, “Toulon’un ac› dönemi… Sevilmeyen Türkleri a¤›rlamak zorunda kald›k… Kentin kaderinde istenmeyen misafirleri kabul etmek de varm›fl…. Toulon Türklere Kral›n emri ile katlanmak zorunda kald›” gibi ifa76
delere de yer verilmifltir. Baz› Frans›z kaynaklar› ise Türk
donanmas› yerine, “Türk korsanlar”, “Çeflitli Müslüman topluluklardan oluflan korsanlar”, “Barbaros’un korsanlar›” gibi ifadeler kullanmaktad›r. Yine ayn› kaynaklara göre Toulon halk›, özellikle liman bölgesinin sakinleri, bu korsanlarla aylarca bir arada yaflamak zorunda kalmaktan rahats›z olmufl, Krala, Türklerin kentten ayr›lmas›n› isteyen baflvurular yapm›flt›r. Ayr›ca 30 bin kiflinin yiyecek ihtiyac›n›n karfl›lanmas› için de yak›n çevredeki ekilebilir topraklar›n kullan›lmas› emri verilmifltir. Müslüman korsanlar›n varl›¤› H›ristiyan Avrupa’da kulaktan kula¤a yay›l›nca büyük bir tepki olufltu¤unu kaydeden kaynaklar, bask›lara dayanamayan Fransa Kral›n›n Barbaros’u ‹stanbul’a dönmeye raz› etmek için 80 bin alt›n vermek zorunda kald›¤›n› da aktar›rlar. Bu durumu da “Utanç verici bir pazarl›k” olarak nitelendiren ayn› kaynaklara göre, H›ristiyan bir kral›n böyle bir pazarl›¤›n içine girerek, kendini küçük düflürmesi kötü bir örnek olmufltur.
B
az› Frans›z kaynaklar›
Türk donanmas›n›n gelifli ile ilgili farkl› bir görüfl ileri sürmektedir. Buna göre Kanuni Sultan Süleyman, Fransa Kral› I. François’ya gönderdi¤i mektupta, “Barbaros’un komutas›ndaki donanmam› senin emrine veriyorum” demifltir. Ayn› kaynaklar, Muhteflem Süleyman’›n bunu, ‹talya kent-
BD EK‹M 2012
lerini ve k›y›lar›n› almak isteyen I. Francois’ya yard›m etmek istiyor görüntüsü alt›nda ‹mparator Charlken’e zarar vermek için yapt›¤›n› da kaydetmektedir. Ayn› Frans›z kaynaklar›, Türk donanmas›na dönüfl yolunda ‹stanbul’a kadar Frans›z gemilerinin de efllik etti¤ini, ancak Türk korsanlar›n yani donanmas›n›n Fransa ve ‹talya k›y›lar›nda baz› kentlere bask›nlar düzenleyerek H›ristiyanlar› katletti¤ini, yüzlercesini de köle yapt›¤›n›, tüm bu kötülüklere seyirci kalan Frans›zlar›n da suça ortak oldu¤unu yazmaktad›r.
B
arbaros komutas›n-
daki Osmanl› gemilerinin Toulon’da demirlemesi, Kral I. François’n›n Roma Germen ‹mparatoru Charlken’e, arkamda Osmanl› Padiflah›’n›n deste¤i var mesaj› olarak yorumlanm›flt›r. Osmanl› ise Avrupa’ daki en önemli düflman› Charlken’e karfl› büyük bir deniz harekât› yapabilece¤ini göstererek gözda¤› vermifltir. Osmanl› Donanmas›n›n bölgedeki tüm kaleleri alarak Frans›zlara vermesi de Fransa’ ya yard›m›n önemli bir göstergesidir. Baz› Frans›z kaynaklar›na göre Fransa Kral›, Osmanl›lar›n deste¤iyle özellikle Nice kalesini alarak ‹talya yolunu açmak düflüncesindedir. Ancak Nice kalesinde sorun yaflanm›fl, Frans›zlara teslim olmaya s›cak bakan kaledekiler, Osmanl› güçleri çekilince,
Fransa Kral› I. François
Osmanl› Donanmas›n›n bölgedeki tüm kaleleri alarak Frans›zlara vermesi de Fransa’ya yard›m›n önemli bir göstergesidir. bu düflüncelerinden vazgeçerek yeniden direnmifllerdir. Frans›zlar›n kaleyi almamalar› Barbaros’u sadece k›zd›rmakla kalmam›fl, Korsika’ya sefer düzenlemekten de vazgeçmesine neden olmufltur. Frans›zlara güven duymad›¤›n›, Charlken ile yeniden anlaflacaklar›na dair iflaretler ald›¤›n› bir mektupla ‹stan77
Tarihi Bourbon Kalesi bul’a bildiren Barbaros, geri dönmek için de Padiflahtan izin istemifltir. Beklenen yan›t›n gelmesi üzerine de Osmanl› Donanmas› 12 May›s 1544 tarihinde, Fransa’n›n yeni elçisi Baron de Lagarde’› da alarak, ‹stan-
Frans›z kaynaklar›n›n aktard›¤›na göre, 15-16 Eylül 1536 tarihinde, Baron de Saint-Blancard taraf›ndan komuta edilen 400 Frans›z askeri ile Barbaros Hayrettin Pafla’n›n komutas›ndaki 300 Türk askeri, 16 Eylül’de, ‹spanya’n›n ‹biza adas›na ç›km›flt›r. Buradaki ‹spanyol askerleri esir alan Türk ve Frans›z güçleri daha sonra ‹spanya k›y›lar›na sald›r›lar düzenlemifltir. Seferin sonunda ise 15 Ekim 1536 tarihinden itibaren, masraflar› Fransa Kral› taraf›ndan karfl›lanan Türk gemileri k›fl› Frans›z limanlar›nda geçirmifltir. Burada aktar›lmas› gereken önemli bir bilgi de, bugün Fransa’n›n Güney ve Güneydo¤u bölgelerinde “Murad” soyad› tafl›yan Frans›z ailelerle ilgilidir. Söz konusu soyad›n›n, Toulon’da demirleyen Osmanl› gemilerinden ayr›lan denizcilerden (Levend) kimilerinin Frans›z kad›nlar›yla evlenerek Fransa’da kalmas›n›n ar-
Asl›nda Türk-Frans›z askeri iflbirli¤inin tarihteki ilk örne¤i, çok daha önce ‹spanyollara karfl› yaflanm›flt›r. bul’a hareket edecektir. Osmanl› Donanmas›n›n ayr›lmas›ndan bir süre sonra da Barbaros hakl› ç›kacak ve Frans›zlar›n Charlken ile anlaflt›¤› haberi gelecektir. Asl›nda Türk-Frans›z askeri iflbirli¤inin tarihteki ilk örne¤i, çok daha önce ‹spanyollara karfl› yaflanm›flt›r. 78
BD EK‹M 2012
d›ndan ortaya ç›kt›¤› belirlenmifltir. Türk askerlerinin din de¤ifltirmemesi ve kilisede evlili¤e karfl› ç›kmas› nedeniyle, do¤an çocuklar uzunca bir süre kayda geçirilmemifl, sadece babalar›ndan ötürü resmi kay›tlarda yer buluncaya kadar “Murad” ad›yla an›lm›fllard›r. Türk askerlerinin Frans›z kad›nlar›yla evlenmeleri konusu Avrupa’da kulaktan kula¤a yay›l›nca, Frans›z elçilerine de bu durum sorulmufltur. Venedik’teki Frans›z Büyükelçisi Michel Monluc da bunlardan biridir. Monluc, kendisine anlat›lan, “Türk askerleri zorla kad›nlara sahip oluyor, esnaftan ve halktan haraç al›yor” iddialar›na, “Herhangi bir kimseyi incittiklerine dair flikâyet olmam›flt›r. Nazik davranm›fllard›r. Her fleyi para karfl›l›¤›nda alm›fllard›r" yan›t›n› vermifltir. Bunun tam tersini söyleyen Frans›z tarihçiler de vard›r. Bunlardan biri olan Jules Michelet, Osmanl› donanmas›n› ya¤mac›l›k, genç k›zlar› zorla götürmek ve tecavüzle suçlam›flt›r.
Kimi Frans›z kaynaklar›n›n Barbaros Hayrettin Pafla için kulland›klar› ifadeler ise Türk-Frans›z iliflkilerinin en iyi dönemini yaflamaya bafllad›¤› bu y›llarda bile geçmiflin önyarg›lar›n›n ne denli etkili oldu¤unu göstermesi bak›m›ndan önemlidir. Ortak ifade, “Lesbos adas›nda do¤an Barbaros, daha sonra ‹slam’› seçmifl, Osmanl› donanmas›n›n bafl›na geçerek ‘Barbarl›¤›n’ yan›nda yer almay› tercih etmifltir” fleklindedir.
F
ransa Kral› I. François’ n›n Osmanl›’dan istedi¤i son yard›m ise 1547 y›l›ndad›r. François, bir elçi göndererek, Kanuni Sultan Süleyman’dan, Kuzey Afrika ve Macaristan’da Charlken’e sald›rmas›n› rica etmifltir. Osmanl› Padiflah› ise do¤uda ‹ran’la meflgul oldu¤unu, Kral›n baflvurusu ile u¤raflamayaca¤› bildirmifltir. Sultan Süleyman’›n yan›t› Fransa’ya ulaflt›¤›nda ise Kral I. François yaflam›n› yitirmifltir. • gurbuzevren@butundunya.com.tr
Alman Vatandafl› Uzun çabalar sonucunda Alman vatandafll›¤›na
kabul edilen genç, babas›na sürpriz yapmak için sevinç içinde eve kofltu: “Babaaa, bak Alman vatandafl›y›m art›k…” Birinci kuflak milliyetçilerden olan baba çok sinirlendi. “Nas›l olur da gidip Alman vatandafl› olursun?” diye gürledikten sonra o¤lunu evden kovalad›. Kofla kofla kendini evin bahçesine atan o¤lan bir yandan da söylendi: “fiu hale bak ya, Alman vatandafl› olal› bir saat geçmedi, Türklerle bafl›m belaya girdi…” 79
H
…
aldun Taner’in öykülerinde, oyunlar›nda gülmeceden, tafllamadan zekice yararlanan yazar kiflili¤i, bu sevgi dolu portrelerde anlatt›¤› kiflilerin açmazlar›n›, çeliflkilerini, çocuk kalm›fl, çevreyle ve gerçeklerle uyuflmam›fl yönlerini de b›y›k alt›ndan gülerek sergilemekte, elefltirmektedir. Bu kiflilerin b›rakt›¤› an›larda derin bir insan sevgisinin, s›cak dostluklar›n izleri de vard›r. Bu an›lar kitab›, okur için ö¤reten, düflündüren bir k›lavuz da olacakt›r. Konur Ertop
BÜTÜN K‹TAPÇILARDA
BÜYÜK YAPITLARIMIZ Konur Ertop
Bir romandaki ac›mas›z dünya "Kiflileri hem var k›lmal›y›m, hem de belirsizlik içinde b›rakmal›y›m." "Gece", Bilge Karasu
Bilge Karasu 950'lerde bir yandan k›rsal kesimdeki, öte
yandan kent çevresindeki yaflam›, toplumsal sorunlar› konu edinen bir edebiyat h›zla geliflirken kahramanlar›n›n daha çok iç dünyas›na e¤ilen yeni bir yazar kufla¤› da kendini gösterdi. 81
BD EK‹M 2012
Bilge Karasu o kuflaktand›. ‹nsan iliflkilerinin ilk
bak›flta görünmeyen yan›n› anlatmay› deniyordu. Kifliliklerin karanl›kta kalan yan›n›, bilincalt› serüvenini ele al›rken anlat›m alan›nda da yeni aray›fllar içindeydi.
G "
ece" onun bu yoldaki en uç çizgiye ulaflt›¤› roman›d›r. Anlat› boyunca yer verdi¤i çok say›daki "dipnot", onun yazma u¤rafl›yla ilgili görüfllerini de ortaya koyar. Bir incelemecinin "Gece gibi bir roman" diye niteledi¤i yap›tta kifliler birbirine kar›fl›r, karmafl›k olaylar›n kavranmas› pek güçtür. Ancak romanda anlat›lanlar›n, bask› dönemlerinde yaflananlardan, fliddet uygulayan siyasal yönetimden beslendi¤i de aç›kt›r.
82
Bir "dipnot"ta, "Bu defter bitti. fiu anda elimde tuttu¤um nedir? Olsa olsa, dünyan›n bir görünümü," sözünü okuruz. Yazar›n anlatt›¤› dünyan›n gerçekleri, kendi ülkesinde, "darbe" dönemlerinde yaflananlard›r. Bu dünyada her gün hava karar›rken kentin sokaklar›nda "gecenin iflçileri" görünmeye bafllar. Bunlar› yöneten kimli¤i belirsiz kifli, "insanlar› korkutmaktan hofllanmakta, fakat bir taraftan da adamlar›na korku salmak için, (bu korku ölüm korkusudur), alfabetik s›raya göre birbirlerini onlara öldürtmektir: "Gecenin iflçileri"nin karfl›s›nda bir de "Gündüzcüler" vard›r. ‹ki grup, birbirlerine silah çekip hepsinin birden zarar gördü¤ü kanl› bir "oyun"u sürdürmektedir. Bu kanl› oyunun içindekilerin dünyas› flöyle anlat›lm›flt›r: "‹flledikleri cinayetler, ya da, flu yoldaki, bu yoldaki bask›lar›yla korku, y›lg›, usanç yaratmakla kalmad›lar. Kurnazca davrand›lar; ele geçirilecek kap›lar›, su bafllar›n› gürültüsüzce, ad›m ad›m ele geçirdiler. Her bask›da, her yasakta, her ad›mda, kendilerine ba¤l›l›k, yak›nl›k duymad›klar› halde o belirli konuda kendilerine karfl› duramayacak birtak›m kifliler, öbekler, kurulufllar bulma¤a, yapt›klar›n› yaparken bunlar› yanlar›nda bulundur-
BD EK‹M 2012
maya özen gösterdiler. Bir yasa¤›n hem de dolays›zca kendilerini etkileyecek bir yasa¤›n- konmas›, aç›k duran bir kap›n›n kendilerine kapat›lmas› karfl›sında bile gecenin isçileri, ses ç›karmayanlardan yararlanmas›n› bildiler, baflard›lar." "Darbe" günlerini yaflayanlara hiç
yabanc› gelmeyecek böyle bir çevrenin insanlar›, neler duyar, neler düflünür? "Gece" roman›nda konuyla ilgili flu ayr›nt›lar yer al›yor: "Bir anlamda, herkes düflman. Düflman›m. Düflman›m›z. Ya da, günü gelince düflman olabilir. Örne¤in, kendi arkadafllar›m›z, yandafllar›m›z... ‹flkil, kuflku, yaflam›m›z›n temeline koydu¤umuz harç olmal›; yedi¤imiz ekmek, içti¤imiz su olmal›. Gene de bilmeliyiz ki bu dünyada bizi aldatmayacak üç befl kifli vard›r. Her iflkilin, her kuflkunun vurulaca¤› denektafl›; her eylemi, her gücü üzerinde bileyece¤imiz bile¤i tafl›; her umudu ayakta tutacak kilit tafl› birkaç kifli. Vur deyince onlar, vuraca¤›z; öl deyince ölece¤iz; yafla deyince yaflayaca¤›z. Bu kifliler, yaln›z bizi de¤il, bütün dünyay› ayakta tutacak. Buna inanmak, buna güvenmek zorunday›z. Onlar›n da insan oldu¤unu, onlar›n da yan›labilece¤ini, onlar›n da çirkin ifller yapabilece¤ini söyleyip duruyor karfl›m›zdakiler. Oysa karfl›m›zdakiler, bir ödevin adam›n› seçmesini anlayacak kifliler
Bilge Karasu
Bu kifliler, yaln›z bizi de¤il, bütün dünyay› ayakta tutacak. Buna inanmak, buna güvenmek zorunday›z. de¤iller. Onlar sayg›y›, inanc›, güveni unutmufl, belki de hiç duymam›s, hiç ö¤renmemifl kifliler. ‹nsan, öylelerine kifli derken, dilin yetersizli¤i karfl›s›nda i¤renti duyar. Kifli bile de¤iller ki! Olsa olsa Tanr›n›n yanl›fllar›, taslaklar›d›r onlar. Bize buyuranların kusurlar›, yanl›fllar›, çirkinlikleri olsa bile, bunlar›, bu kusurlar›, yanl›fllar›, örnek 83
BD EK‹M 2012
yap›lsa gene de kolay kolay tükenmez; gene de pusuya yat›p uyufltu¤umuz, ald›r›fls›zl›k etti¤imiz bir an› beklerler. Ondan ötürüdür ki sürekli bir uyan›kl›k içinde bunlar›n en küçük k›m›lt›s›n› bile gözden kaç›rmadan beklemeliyiz. Hareketin yönetildi¤i "Baflkent Araflt›rma Merkezi"nin bafl›nda bulunan "O", olup bitenleri bize aktaran "N"yi çocuklu¤undan tan›maktad›r. Düzenledi¤i kanl› oyunda ona da bir rol biçmifltir. Onu seçmesi, "N"yi, "Her fley karfl›s›nda, yaflam karfl›s›nda, yabanc› buldu¤u" içindir. "N"nin bir baflka çocukluk arkadafl› olan Sevinç'e de bu oyunda yer verilmifltir: Ülkesindeki hareketin karfl›s›nda yer alm›fl bir ayd›n olan "N", yabanc› bir baflkentteki bir toplant›ya gönderilecek, orada konuflmas› engellenerek kamuoyunda sayg›nl›¤›n› yitirmesi sa¤lanacakt›r. "Sevinç" ona karfl› düzenlenen oyunu ve ne yapmas› gerekti¤ini "N"ye bildirir. edinmeliyiz kendimize." Söz konusu yönetici, bafl›nda bulundu¤u hareketi flöyle de¤erlendirmekte, hedefini flöyle belirlemektedir: "‹nsanlar, elden geldi¤ince daralt›lm›fl bir ahlâkl›l›k alan›n›n s›n›rlar›n› aflmamal›, gönüllerinin istedi¤ini yapamaman›n erdemine inanmal›. Ancak böyle s›k›flmakla düflmanlar›n›, içlerindeki kurtlar› görüp tan›rlar, onlara karfl› gerçekten savafl›rlar. Bir temizlik gerek. Hareketin ilk amac› bu. Bu temizlik yap›lmadan baflka ifller, nas›l olsa, gerçeklefltirilemez. Bu temizlik, herkesi fluna inand›rabilmeli: ‹çimizdeki kötüler, bozuklar, düflmanlar, ne ölçüde, ne çapta temizlik 84
B
ݍaklanarak hastaneye
kald›r›lan "N"nin konuflmamas› sa¤lanm›fl, "Sevinç" öldürülmüfltür."N", yatt›¤› ak›l hastanesinde iflin içyüzünü, "Gerçekte Sevinç diye biri yok. Benim uydurdu¤um bir kifli o. Ona söylettiklerimle yapt›rd›klar›m›n bir bölü¤ü, uzaklarda kalm›fl bir sevginin an›s›yd›; bir bölü¤ü de aylard›r tutuldu¤um flu hastanedeki sözüm yabana hekim bozuntusunun benimle konuflma¤a çal›flt›¤› s›ralarda gösterdi¤i çabalardan ç›kma birtak›m uydurular, " diye aç›klar. Ancak, "Gerçeklikte olup bitenler
BD EK‹M 2012
bizim her türlü düflümüzü, düfllememizi, yap›nt›m›z› fersah fersah geride b›rak›yor," tümcesi de yap›lan aç›klamalar aras›ndad›r. Roman›n flafl›rt›c› kurgusu içinde anlat›c›n›n sesine "N" nin sesi kar›fl›r. Yazar›n sesiyle (bazen "Sevim" olan) "Sevinç'in sesinin de anlatmaya kat›ld›¤›n› görürüz. Bazen dört ses birbirine kar›fl›r, bazen bir kifli dört kifli olur. Bu çokseslilik, "O"nun çocukluklu¤unda yaflad›¤› bir olay› düflündürür: Bir kitab›, bir dolaba girerek babas›ndan gizli okumaya çal›flm›flt›r. Öfkeli baban›n dolap kap›s›n› sertçe açmas›, boy aynas›n›n üç yerinden çatlamas›na yol açm›flt›r. Birkaç y›l boyunca ayna -tam da romanda oldu¤u gibidelikanl›n›n üç ayr› görüntüsünü birden yans›tm›flt›r! Ayna olay› "N"nin, yabanc› baflkentteki metroda yaflad›¤› varsay›lanlar›n tam bir benzeridir: Kahraman›m›z tan›yamad›¤› biriyle karfl› karfl›ya gelmifltir. Önce onu bir numaral› adam "O" sanacakt›r. Sonra "Sevim"in yüzüne benzetecek. Derken "Sevinç" oldu¤unu anlayacak ve bo¤mak isteyecektir. Bütün bunlar›n, kamaflan gözlerinin oynad›¤› bir oyun oldu¤unu anlar. Arkas›ndan her yan› kesiliyormufl gibi bir ac› duyarken korkunç bir flang›rt› içerisinde yere düfler. Bir kiflilik bölünmesi yaflar. Okur, "O"nun çocukluk an›s›ndaki "k›r›k ayna"ya yans›yan görüntüleri düflünür:
"Parçalanm›fl ›fl›klar›n yan› s›ra "O", "Sevinç", "Sevim", sa¤›r bir sar›fl›n çocuk "N", bir tek yüzde toplanm›fl, kanlar içinde, gülerek bakmakta olacaklar bana, aynalarda sanki, ya da yerde, belki de kafamda... Her yan›mda yap›fl yap›fl bir ac›, çok eski, koyu bir koku. Ifl›k yavafl yavafl karar›rken ben, benim art›k, k›r›lm›fl her parçan›n içerisinde. Aynada tan›yamad›¤›m ben. Binlerce parça. Art›k ben de olmayan yüzbinlerce parça." Yap›ttaki yazar, "Kiflileri hem var k›lmal›y›m, hem de belirsizlik içinde b›rakmal›y›m," diyordu. Ro-
Ifl›k yavafl yavafl karar›rken ben, benim art›k, k›r›lm›fl her parçan›n içerisinde. manda tam da bu yap›lm›flt›r. Bu nedenle "Gece" roman›n›, yap-boz oyununa benzetenler olmufltur. Romandaki dipnotlar› olaylara, kimliklere de¤inirken aç›klamalar da getirir. Bilge dil ustas› olan Karasu, notlarda, bu konuyla ilgili görüflünü de aç›klam›flt›r: "Kimi yazar›n dilinde söyleyiflin en incesini sözcüklerin birer ok gibi art arda f›rlat›lmas› sa¤lar; kimininkinde ise bir karasu gibi ak›fl. Benim dilim çiçek dermek üzere e¤ilip kalkan bir gövdenin yumuflakl›¤›na, dalgalan›fl›na ulaflmal›." "Gece" roman›n›n yazar›, bunu baflarm›flt›r.• konurertop@butundunya.com.tr 85
fi‹MD‹K‹ ZAMAN Can Pulak
Karadeniz Notlar›
K
aradeniz’i Rize’den afla¤› ve Rize’den yukar› diye ikiye ay›rmak laz›m. Rize’den yukar›s› Lazca biliyor ama afla¤›s› pek anlam›yor. Yine yukar›s› tulumla oynuyor ama afla¤›s› genelde kemençeye ayak uyduruyor. Karadeniz’de horon tepme laf›n› sak›n a¤z›n›za almay›n. Horon tepilmez vurulur çünkü. Tepmek toynakl› hayvanlara mahsustur. Ayder yaylas›na yazm›fllar bunu. Ayr›ca m›hlama filan demeyin. Yemesini bilen söylemesini de bilmeli. Yörenin o ünlü yeme¤inin ad› muhlamad›r. M›hlamay› genelde topuktan vurmada kullan›yorlar. Hani topuktan m›hlar›m seni var ya.. Bir de uyyy ile bafllayan ve daa ile biten sevimsiz flive taklidi yapmay›n. Çünkü Karadeniz’liler ‹stanbul flivesini çok iyi biliyorlar. Yerli turistleri uyar›yorlar hep. Aman dikkat... Karadeniz, Türk turizminin henüz do¤ru dürüst kullanmad›¤› önemli bir kozudur. Sa¤lam ve bilinçli ad›mlarla ilerledi¤ini söyleyebilirim. O “sezonu çok k›sa” hikayesini ak›ll›ca aflmaya bafllam›fl. Son y›llarda güzel oteller yap›lm›fl. Avrupa mutfa¤›ndan ziyade, kendi lezzetli mutfa¤›n› sunuyor turistlere. O kayganas›, muhlamas›. hamsikuflu, hamsili pilav›, yöresel çorbalar›,
86
m›s›r ekme¤i, Trabzon ya¤› ve binbir çiçek bal› inan›lmaz lezzetli… Bal dedim de, alt›n muamelesi görüyor burada. Kilosu 300 liraya bal var. Hay›r anzer bal› de¤il, onun foto¤raf›n› bile güç görebiliyorsunuz art›k. Binbir çeflit çiçek bal›n›n kilosu 300 lira. Bizim Ege ve Akdeniz’in ballar›n› bedava veriyormufluz. Çam bal›n›n kilosu 25, çiçek bal›n›n kilosu 20, kekik ve narenciye bal›n›n ise 15 liraya kadar bulunabiliyor güneyde. Ama Karadeniz’de bal çok k›ymetli… Nas›l Brezilya kahve ve futbol ile tan›n›yorsa, nas›l tango Arjantin’in simgesi haline gelmiflse, Karadeniz’de de çay ve f›nd›k öyle. Temmuz-A¤ustos aylar›nda her taraf yemyeflil f›nd›k ve çay tarlalar›yla, daha do¤rusu tepeleriyle dolu. Turistleri buralara götürüyor, çay ve f›nd›k toplatt›r›yorlar. Hayat›n›zda hiç özel makas›yla çay kestiniz mi, tarladan f›nd›k toplad›n›z m›, tavsiye ederim çok zevkli oluyor.
Ç
ay fabrikas›n› gezerken, çay›n nas›l demlenece¤ini de gösteriyorlar. Karadenizliler önce suyu kaynat›yorlar, sonra demli¤e döktükleri kaynar suyun üzerine boflalt›yorlar çay›.15 dakika sonra da içiyorlar. Tad› harika oluyor. Ayr›ca 20-25 dakika içinde de tüketmeliymi-
BD EK‹M 2012
fliz demlikteki çay›. Demek ki biz yan›k çay içtik y›llarca. Karadeniz insan› çok canayak›n. Müthifl zekiler, saniyede inan›lmaz espriler patlat›yorlar. Hepsi birer Temel sanki. Of’lu Ali’nin Temel f›kra kasetleri yok sat›yor bölgede. Turist otobüslerinde ve minibüslerde bunlar› dinleyerek yol al›yor ve yerlere yat›yorsunuz. F›kra bu kadar m› güzel anlat›l›r? Hele Karadeniz türküleri, kemençe havalar› insan› yerinden z›plat›yor. Bu kadar m› hareketli olur parçalar, bu kadar m› güzel olur sözleri?
B
ir fley dikkatimi çekti Karadeniz’de. Herfley yöresel, flark›s› da öyle, mutfa¤› da öyle, hediyelik eflyalar› da öyle. Piyasada taklit, çakma filan yok. Ne bulursan›z, ne görürseniz yerli ve yörenin mal›. fiehirlerde, yaylalarda filan dükkanlar› dolaflt›m. Her tarafta yöresel hediyelikler. Telkariler, bilezikler, kolyeler, Rize bezinden yap›lm›fl harika elbiseler, ipek tülbentler, elifli örtüler, hepsi birer sanat eseri de¤erinde. Fiyatlar› da çok ucuz… K›skand›m do¤rusu Karadeniz’i. Akl›ma Türk turizminin amiral gemileri geldi. ‹stanbul’u, Antalya’s›, ‹zmir’i, Kufladas›, Çeflme, Marmaris ve Bodrum’u. Piyasada tek bir yöresel mal bulamazs›n›z. Hep taklit, hep çakma... Efendim Türkiye’ye gelen turist pek al›flverifl yapm›yormufl. Kabahat› turiste yükleyen bir mant›k bu. Karadeniz’deki gibi alaca¤› yöresel mal› yap›n da, bakal›m al›yor mu alm›yor mu?
Karadeniz halk› yerli-yabanc› turiste çok sayg›l›. Üstelik çok da yard›mc› oluyorlar. Bizim Marmara-Ege ve Akdeniz’deki gibi kaz›k atmay› marifet saym›yorlar. Herfleyi de¤erinde sat›yorlar, kaz›k atmay› h›rs›zl›kla eflde¤erde tutuyorlar. En iyi lokantalar›nda bile insafl› hesap ödeniyor, içki hariç adambafl› 15-20 liraya ç›kabiliyor turistler. Akl›ma yine bizim oralar geldi. Hesap de¤il servet ödüyorsunuz bizde.
T
ulumla horon vurdunuz mu, kemençeyle oynad›n›z m› hiç? Bilmiyorum demeyin, Karadeniz’de ö¤retiyorlar herkese. Yemek yedi¤iniz lokantalarda, çay içti¤iniz mekanlarda hemen organize oluyorlar. F›rt›na vadisindeki Osmanl› restoranda ö¤rendik horonu. Tulum veya kemençe nas›l çal›n›r, o havalarla nas›l oynan›r, bedava hocal›k yap›yor garsonlar. Ege’de niye ö¤retmezler zeybe¤i turistlere. Efeler yapamazlar m› bunu? Bir çökertmeyi ö¤retemiyorlar millete. Tangoyu, çaçay›, valsi hatta sirtakiyi filan ö¤retiyorlar, kurslar›n› bile aç›yorlar da, bizim yöresel oyunlara gelince, kimsecikler oral› olmuyor. Hat›rlar›m 45 sene önce Marmaris’te turistlere ö¤le yeme¤i aras›nda folklor gösterileri yap›l›r ve mahalli oyunlar›m›z birlikte oynan›rd›. Halay çekerdik konuklar›m›zla. Öyle hevesliydiler ki ö¤renmeye, bu yüzden yemekler uzar, geziler tehlikeye düflerdi. Oysa flimdi, b›rak›n turisti Marmaris’li bile oynam›yor folkloru. Ço¤u bilmiyor bile yöresel oyunlar›m›z›… • canpulak@butundunya.com.tr 87
Haz›rlayan: Y‹⁄‹T EREN GÜNEY
Bu ay köflemizi dilimizde yer etmifl yabanc› sözcüklerin karfl›l›klar›na ay›rd›k. Bilginizi s›nay›n.
1 Hiyerarfli (Fr.)
6 Biblo (Fr.)
a-Göz hastalığı b-Olumlu, müspet c-Yerli kabilesi d-Makam sırası
a-Küçük süs eşyası b-Kısa, düz ve ensiz kılıç c-İnce yün d-Duvar ilanı
2 Foya (‹ta.)
7 Flora (Lat.)
a-Ayarsız b-Gemi zinciri c-İnce metal yaprak d-Fingirdek 3 Kasa (‹ta.)
a-Evrim bilimi b-Bitki örtüsü c-Sarı çiçekli bitki d-Odunsu gövde 8 Fay (Fr.)
a-Kumar oynatan kimse b-Askeri birlik c-Çelik dolap d-Kısa çorap
a-Yer kırığı b-Patlayıcı madde c-Hafif iş d-Şiddetli ağrı
11 Ekstrem (Fr.)
a-Aşırı, uç b-Soylu kimse c-Tasasız, derbeder d-Elektrik üreteci 12 ‹llüzyon (Fr.)
a-İnce puro b-Yanılsama c-At eğitimi d-Yapmacık, özetili 13 Diyagonal (Fr.)
a-Kabalık b-Çapraz dokunmuş kumaş c-Ruh hastalığı d-Ağırlık kaldırma
9 ‹deal (Fr.) 4 fi›k (Fr.)
a-Tekdüzelik b-Diyalog yöntemi c-Ülkü, mefkure d-Tek eşlilik
a-Uzun bluz b-Çıtıpıtı, sevimli c-Bir tür kumaş d-Zarif, güzel
14 Kask (Fr.)
a-Değnek, sopa b-El kürkü c-Sağlam başlık d-İşe yaramaz
10 Angaje (Fr.) 5 Kokona (Rum.)
a-Hristiyan kadın b-Külhanbeyi, serseri c-Küçük masa d-Bakanlık memuru Yan›tlar: 150. sayfada 88
a-Özlü söz b-Züppece giyiniş biçimi c-Havagazı deposu d-Bağlanmış
15 Gü¤üm (Rum.)
a-Emzikli şişe b-Güç birimi c-Büyük çanta d-Bakır su kabı
(Fr.) Frans›zca, (‹ta.) ‹talyanca. (Lat.) Latince (Rum.) Rumca
SPORUN DÜNYASI Metin Gören
Day›m›n Masal Kahramanlar› Çocukluk y›llar›m›n en keyifli günleri day›m›n masallar›n›
dinlemekle geçti. Yaflam›n›n büyük bir bölümünü devlet baban›n verdi¤i a¤›r görevleri yerine getirmekle tüketen ak saçl› ihtiyar, kaymakaml›¤a de¤in uzanan hizmet yar›fl›n› eline uzat›lan emekli maafl cüzdan› ile noktalad›.
D
ay›m Hüseyin Tunçer'in masallar› do¤rusu baflkalar›ndan dinlediklerime hiç benzemiyormufl. Bunun y›llar sonra ay›rd›nda olabildim. O, La Fontaine gibi karga ile tilki öyküleri anlatmazd›. Y›llar öncesinde çocuklar›n büyüklerden, devleti yöne-
tenlerin söylemlerinden dersler ç›karmas›na yönelik kurgularla harika tümceler oluflturmufltu. Day›m›n masallar›, onun anlat›m›ndaki ak›c›l›k ve belleklerde yer etme becerisiyle, delikanl›l›k günlerimden olgunluk ça¤lar›ma de¤in su gibi akt›. Hüseyin Tunçer masal kahraman89
BD EK‹M 2012
lar›n› bu ülkenin say›lar› binlere on binlere ulaflan isimsiz kahramanlar›ndan oluflturmufltu.
B
u kahramanlardan birinin ad› Halil Ustayd›. Cumhuriyetin ilan›ndan sonra demiryolu yap›m›nda çal›flm›fl, ustal›¤a dek yükselmiflti. Halil Usta abart›l› konuflmay› hiç sevmezdi. Türkiye Cumhuriyetinin ikinci Cumhurbaflkan› ‹smet ‹nönü ve Genel Kurmay Baflkan› Mareflal Fevzi Çakmak'›n bulundu-
olmal›yd›lar. Day›m›n masallar›nda yalana hiç yer yoktu ve küçükler büyüklerine asla yalan söylememeliydi. Kuflkusuz öncelikle büyükler bu olumsuzluktan kendilerini soyutlamal›yd›. Devleti yönetmenin temel gerekleri içinde yer alan en büyük özellik, bay yetkilinin a¤›z›ndan ç›kanlar›, önce kendi kulaklar›n›n duyabilmesi olmal›yd›. Özcesi day›m›n masal kahramanlar›ndan Halil Usta gibi dürüstlü¤ü sembol edinmifl birileri, günümüzün abart›l› vaatlerine gülüp geçerdi.
Paralimpik Olimpiyat Oyunlar ‹ngiltere'nin Londra kentinde sona erdi, biz ülkemizde yaflayan binlerce engelli vatandafl›m›z›n ancak ay›rd›nda olabildik. ¤u bir toplant›da, Halil Usta'ya ‹nönü taraf›ndan flöyle bir soru yöneltilmiflti: ''Bu demiryolu kaç gün sonra Kayseri'ye ulafl›r. '' Halil Usta, kendine özgü beyinsel hesaplar› kurgulamaya bafllad›¤› s›rada, üst düzey yetkililerden biri, ''Ay sonunda biter paflam'' dedi. Halil Usta yetkiliye öfke dolu bir bak›fl f›rlatt›. öfke dolu bir tümceyle ''Beyefendi, bir devlet yetkilisi asla yalan söylemez. Demiryolu üç aydan öncede bitmez. Yalan hükümetimizin gücünü zay›flat›r.'' Halil Usta ve onun gibi isimsiz kahramanlar, ''Demir a¤larla ördük ana yurdu dört bafltan marfl›n›n'' kuflkusuz solo yapan sanatc›lar›ndan biri 90
Belki de, uyar›s›n› tekrarlard›: ''Beyefendi bir devlet yetkilisi asla yalan söylemez.''
P
aralimpik Olimpiyat Oyunlar ‹ngiltere'nin Londra kentinde sona erdi, biz ülkemizde yaflayan binlerce engelli vatandafl›m›z›n ancak ay›rd›nda olabildik. Olimpiyat tarihinde ilk kez bu denli alt›n, gümüfl ve bronz madalya kazanarak ülkelerine dönen sporcular›m›z›n flahs›nda onlara gerekli hizmeti veremedi¤imiz için binlerce kez özür borcumuz yok mu? ‹nsan yaflam›n›n vaz geçilemez ögelerinden engelli insana önce sayg› ve sonra da yard›m fasl› ne yaz›k ki,
BD EK‹M 2012
buza at›lan imzalar gibi. Baflkent Ankara, en büyük kent ‹stanbul, ‹zmir veya bir baflka kentimizde, hizmet için yap›lan yat›r›mlar›n hepsi sa¤l›kl› insanlara yönelik boyutlarda seyrediyor. Ankara'n›n en ifllek caddelerine yap›lan demir y›¤›n› üst geçitlerden engelli insanlar›m›za kolayl›k sa¤layabilecek hiçbir yapt›r›m›n olmad›¤›n› üzülerek görüyor, siyasal söylemlerin tümünde abart›l› vaatlere tan›kl›k ediyoruz. Day›m, Hüseyin Tunçer yaflasayd›, onlar için yeni ve de yürek da¤layan yalans›z ac›kl› masallar anlat›r, birileri mahçup olsun diye, kahramanlar›na madalya takarak alk›fllat›rd›. Belki de Londra fatihleri için bir masal kurgular, onlar› üst geçitlerin onlar için ulafl›lmas› olanaks›z noktalar›na tafl›rd›.
S
porun toplumsal yaflamdaki
öneminin bilincinde olan siyasilerin söylemleri, day›m›n gerçek yaflamdan al›nt› ancak, masal fleklinde sunulan söylemleriyle do¤rusu hiç örtüflmüyor.Y›llardan beri süregelen Olimpiyat yapabilme hayalleri, iki bin yirmili y›llara tafl›n›rken, masal anlatan yetkilinin oluflmas› olanaks›z hayaller denizinde bo¤ulaca¤›n› bile bile söylemine devam etmesi, Türk Sporu'nun gelecekteki en büyük tehlikesi olarak görünüyor. Konular› irdelemeden,
“Yapar›z, baflar›r›z” gibi iddia içeren söylem türlerine karfl›, karfl› bir güç olufltu¤unun ay›rd›nda olmal›d›r birileri. Günün birinde o birileri ç›kar, “Yeter art›k, bize masal anlatmay›n” derse, bu Türk sporunun bafl kald›r›fl› anlam›nda olacakt›r. Day›m›n masal kahramanlar› geçiyor gözlerimin önünden birer birer. “Türk sporuna ölünceye dek hizmet etmek benim namus borcumdur.” diyen, eski ad›yla Beden Terbiyesi Genel Müdürü rahmetli ‹smail Hakk› Güngör'ü an›ms›yor ve görevden al›n›fl›na neden olan söylemini y›llar sonra bir kez daha yineliyorum: ''Bu ülke, bu kafalarla asla ve asla olimpiyat düzenleyemez.'' • metingoren@butundunya.com.tr
Her çeflit spor faaliyetlerini, Türk gençli¤inin millî terbiyesinin ana unsurlar›ndan saymak lâz›md›r. M. Kemal Atatürk 91
Haz›rlayan: B‹RSEN ERKUTUN
1-Osmanlı döneminde çıkartılan ilk Türkçe bilim dergisi hangisidir? a-Edebiyatı Umumiye b-Tabiat c-Kalem d-Mecmua-i Fünun 2-"Gönlüm düştü bu sevdaya / Gel gör beni aşk neyledi" dizeleri kime aittir? a-Aşık Veysel b-Necip Fazıl Kısakürek c-Yunus Emre d-Ahmet Cemal 3-Paratonerin mucidi kimdir? a-Benjamin Franklin b-Thomas Edison c-Samuel Morse d-Ahmet Topkaya 4-Hintlilerin kutsal nehri hangisidir? a-Dinyeper b-Ganj c-İndus d-Kabil
7-Açık denizde bakılırken, gökyüzü ile denizin birleşir gibi göründüğü çizginin adı nedir? a-Şafak b-İmsak c-Ufuk d-Günbatımı
13-Zeytin Ağacı sayısı bakımından dünya ölçeğinde ilk sırada yer alan ülke hangisidir? a-Macaristan b-İtalya c-Türkiye d-İspanya
8-Türk sinemasının ilk geniş perde filmi olan Sırat Köprüsü'nün yönetmeni hangisidir? a-Jale Atabey b-Kartal Tibet c-Ömer Lütfi Akad d-Süreyya Duru
14-Yumurta, sarımsak ve yoğurtla yapılan yemeğin adı nedir? a-Menemen b-Alinazik c-Çılbır d-Mantı
9-"Kibritçi Kız", "Külkedisi" gibi eserleriyle ünlü Danimarkalı masal yazarı kimdir? a-Anton Çehov b-Emile Zola c-Nicklas Pedersen d-H.Christian Andersen 10-Olimpiyat bayrağındaki halkalar neyi simgeler? a-Mücadeleyi b-5 Kıtayı c-Barışı d-Sevgiyi
5-Derelerin "S" biçimli kıvrıltısına ne ad verilir? a-Menderes b-Fay c-Havza d-Delta
11-Vertigo hangi organımızla ilgili olabilen bir hastalıktır? a-Burun b-Göz c-Kulak d-Kalp
6-Ünlü düşünür Diyojen nerede yaşamıştır? a-Sinop b-Mardin c-Atina d-Bursa
12-50 sayısının Roma rakamlarıyla yazılışı hangisidir? a-V b-XX c-MMX d-L
92
15-Osmanlı Devleti'nin topraklarına kattığı ilk beylik hangisidir? a-Eretna b-Germiyanoğulları c-Menteşeoğulları d-Karesioğulları 16- Doğal besini olan dut yapraklarıyla beslenen ve ana yurdu Çin olan hayvan hangisidir? a-Kertenkele b-Karınca c-Salyangoz d-İpek Böceği 17-Dünyanın en kurak bölgesi neresidir? a-Afrika b-Asya c-Avustralya d-Antartika 18-Türk Kara Kuvvetleri'ne subay yetiştiren Kara Harp Okulu hangi ilimizdedir? a-Ankara b-Kayseri c-Bolu d-Isparta Yan›tlar: 150. sayfada
TÜRK D‹L‹ Orhan Velidedeo¤lu
Eski Türkçe Harflerin Anlamlar› Bütün Dünya dergimizin Nisan say›s›nda, Avram Galanti’nin* 84 y›l önce, 26 Nisan 1918 tarihli “Yeni Mecmua” dergisinden günümüz Türkçesine çevirip sadelefltirdi¤im “Kulland›¤›m›z Türkçe Yaz›n›n Menflei” bafll›kl› yaz›s› yay›mlanm›flt›. yn› yazar›n 5 Eylül 1918’de yine “Yeni Mecmua” dergisinde yay›mlanan, hiçbir yaz›n›n tanr›sal olmad›¤›n›, bütün yaz›lar›n insanlar taraf›ndan bulundu¤unu, o nedenle hiçbirine kutsall›k verilemeyece¤ini kan›tlayan Türkçe Elifba Harflerinin Manalar› bafll›kl› yaz›s›n›n da okurlar›m›n ilgisini
A
çekece¤ini umuyorum. Avram Galanti bu yaz›s›nda bizlere flu bilgileri veriyor: “Kulland›¤›m›z eski Türkçe yaz›n›n Arapça yaz›dan al›nd›¤›n› ve Arapça’n›n Sami dillerinden say›ld›¤›n›, bu derginin 41’nci say›s›nda yazm›flt›k. Sami kavimlerinden say›lan Babilliler ve Asurlulardan baflka di¤er Sami 93
BD EK‹M 2012
kavimler(1), anlaml› 22 iflaret, yani nin bu sav› yaln›z sessizleri belirten harften oluflan bir abece kullan›rlard›. hiyeroglif iflaretlerinin sesli elemanBu iflaretler, eski çöl Araplar›n›n lar›na göre do¤ru olabilir. Halbuki, günlük yaflamlar›nda en çok kul- bat› Samice iflaretlerin flekillerinin, land›klar› eflyaya, besledikleri hay- hiyeroglif iflaretlerinin flekillerinden vanlar›n adlar›na ve insan vücu- al›nd›¤›na dair bu bilim adam›n›n ileri dunun baz› bölümlerinin biçimine sürdü¤ü delillerin olumlu sonuç veregöre resimlendirilmifl ve adland›r›l- cek durumda olmad›¤› ortaya ç›km›flt›r. m›flt›r. Örne¤in, eski zamanda, flimdiki ‹kinci kuram: W. Deccke, bat› ( ay›n ) harfi ( o ) iflaretiyle gösteril- Samice yaz›n›n, çivi yaz›s›n›n yeni mifltir. Bu iflaret göze benzedi¤i ve fleklinden al›nd›¤›n› savunmufltur. Samice’de göz, ‘ayn’ demek oldu¤u (Çivi yaz›s›n›n yeni flekli, ‹sa’dan için bu iflarete afla¤› yukar› on Bat› Samice yaz› icat ‘ay›n’ denmifltir. bir as›r evvel Ayn› flekilde, es- olundu¤u vakit, eski Bâbil Asuristan’da hüki zamanda flimkümdarl›k eden diki (be) harfine resim yaz›s› yaln›z ruhban Tiglat Filasar benzemeyen o [Tiglat Pileser s›n›f›nca kullan›yordu. zamanki (be)’ye, M.Ö. 1112Nas›l olur da halk›n I.; ‘hane/ev’ demek 1074] zaman›niki bin y›l boyunca dan bafllayarak olan ‘beth’ (Arapças› ‘beyt’; yine bu memleketin kullanmad›¤›, flimdiki (cim) yok olmas›na unutulmufl bir harfine benzekadar kullan›lmeyen o zaman- yaz›dan, hemen yeni m›flt›r.) ki ( cim ) harfine bir yaz› icat edilsin?.. Bu sav, krode ‘deve’ demek nolojik sebeplerolan ‘ghimal’ (Arapça ‘camel’) den- den dolay› kabul olunamaz. Çünkü mifltir. çivi yaz›s›n›n yeni fleklinin ‹sa’dan Bundan anlafl›l›yor ki, eski zaman- afla¤› yukar› on bir yy. önce kullan›lda bat› Sami harflerinin bir k›sm›, bir maya baflland›¤›na ve bat› Samice ile nevi resim yaz›s›n›n esas›n› teflkil yaz›lm›fl olup flimdiye kadar bulunan etmifltir. en eski kitabenin ‹sa’dan 10 yy. kadar Eski Yunanlar taraf›ndan dahi be- önceki bir zamana tarihlendi¤ine banimsenip Avrupa yaz› sisteminin asl› k›l›rsa, bu iki yaz› aras›ndaki zaman kabul edilen bu yaz›n›n kökenine 1 yy. kadard›r ki bu süre, var olan bir iliflkin dört kuram vard›r. yaz›dan yeni bir yaz›n›n icad›yla yaBirinci kuram: E. De Rougé, bat› y›lma ve geliflimi için -o zamanki Samice yaz›n›n M›s›r yaz›s›ndan al›n- alg›lama düzeyinin derecesi de dikkate d›¤› sav›n› ileri sürer. Ad› geçen kifli- al›n›rsa- yeterli de¤ildir. 94
Delitzsch ise, bat› Samice yaz›n›n eski Bâbil resim yaz›s›ndan al›nd›¤›n› savunmufltur. Bu sav da do¤ru de¤ildir; çünkü bat› Samice yaz› icat olundu¤u vakit, eski Bâbil resim yaz›s› yaln›z ruhban s›n›f›nca kullan›yordu. Nas›l olur da halk›n iki bin y›l boyunca kullanmad›¤›, unutulmufl bir yaz›dan, hemen yeni bir yaz› icat edilsin?.. Bundan baflka, ‹sa’dan15 yy. önce Suriye ve Filistin‘de çivi yaz›s› kullan›l›yor ve Bâbil, Asur, Suriye ve Filistin hükümdarlar› ve halk›, M›s›r hükümdarlar› ile çivi yaz›s›n› kullanarak haberlefliyorlard›. Bu yaz›n›n güçlü¤ü nedeniyle, kendisinde, bat› Samice abece iflaretlerini meydana getirebilecek en küçük bir öge bile yoktur. Üçüncü kuram: Jensen, bat› Samice yaz›n›n, kuzey Suriye ile Küçük Asya‘da meydana ç›kar›ld›¤› ve köklerinin hiyeroglif oldu¤u söylenen Hititçe kitabe yaz›s›ndan al›nd›¤›n› savunmufltur. Fakat, Hititçe iflaretlerin bat› Samice iflaretler ile olan benzerli¤i o kadar azd›r ki,
önemli bir delil teflkil edemez. Dördüncü kuram: 1899’da eski Girit medeniyeti hakk›nda araflt›rma yapan ve Minos Kral›’n›n saray›n› keflfeden eski eserler uzman› A. Evans, M›s›r yaz›s›n›n bir çeflidi olan eski Girit yaz›s›n›n, bat› Samice yaz›n›n atas› oldu¤unu savunmuflsa da delilleri, meselenin ayd›nlanmas›na yard›mc› olamam›flt›r. Bu dört kurama burada yer vermekten amaç, bat› Samice yaz›n›n hiyerogliften de, çivi yaz›s›ndan da do¤mad›¤›n› göstermek içindir. O halde bu yaz›n›n kökeni ne olabilir? Bat› Samice yaz›s›n› bulanlar›n Fenikeliler oldu¤u; di¤er bir kurama göre de Fenikelilerin bulmad›¤›, bu yaz›y› Adalar Denizi halk›n›n uygarl›k merkezlerinden ald›klar› ileri sürülür. Bu kuram›n birinci bölümü do¤ru de¤ilse de ikinci bölümü do¤ru olabilir. Çünkü, milattan takriben 15 yy. evvel, Fenikelilerin hiçbir önemi yoktu; di¤er bir deyiflle bunlar, henüz abece iflaretlerini icat edecek derecede geliflmemifllerdi. (2) Fenikelilerin abece iflaretlerini 95
BD EK‹M 2012
Adalar Denizi halk›n›n uygarl›k merkezlerinden ald›klar›; sonradan da Yunanlar›n bu iflaretleri düzeltilmifl flekliyle Fenikelilerden ald›klar› olas›l›¤›, bu kuram›n ikinci k›sm›n› oluflturur. Bu kuramdan flu sonuç ç›k›yor:
B
at› Samice yaz›, ya eski Ken’anl› (Fenikeliler de Ken’anl›d›r) bir kavim taraf›ndan bulunarak sonradan Fenikeliler arac›l›¤›yla Yunanl›lara geçmifl, ya da Fenikeliler taraf›ndan, Adalar Denizi halk›n›n uygarl›k merkezlerinden al›nm›fl ve de¤ifltirildikten sonra tekrar Yunanlara geçmifltir. Bu sav›n ikisi de do¤ru olabilir. Çünkü, abece harflerinin büyük ço¤unlu¤unun anlamlar› Ken’ancad›r ki bu, iflaretlerin isimlerinin ya do¤rudan do¤ruya Ken’anca oldu¤unu ve Yunanlara o flekilde geçti¤ini veya bilinen uygarl›k merkezlerinden al›nd›¤› tahmin
96
edilen bu iflaretlerin, Fenikeliler taraf›nd›n de¤ifltirilerek yine Ken’anca isimleri ile tekrar Yunanlara geçti¤ini gösterir. Bunu bir misal ile aç›klayal›m: Yunancan›n “g” harfi (Yunancada ‘gama’denir), bugün Ken’ancan›n tek benzeri ‹branicede “deve” demek olan “Gamal” (Arapças› ‘camel’) dan; Yunancada “k” harfi, (Yunancada ‘kapa’denir), ‹branicede “el ayas›” demek olan “Kap” (Arapça ‘kef’ )dan; Yunancan›n “r” harfi, (Yunancada “ro” okunur) ‹branicede “bafl” demek olan “Rosch” (Arapças› ‘reis’ ) dan al›nm›flt›r. Yunancada, bir çok harfin söylenifli Ken’ancadan al›nd›¤› halde, sonradan, Ken’anni bir kavim olan ‹braniler, baz› harflerin söyleniflini Aramcadan alm›fllard›r. Örne¤in, ‹braniler “r” harfinin “rosch” (‹branicede “bafl” ) biçiminde de¤il, “resch” (Aramcada “bafl” demektir) fleklinde söylerler. Araplar, umumiyetle ‹branice söyleyifli kabul etmifllerdir. Kabul olunan bu söyleyifl yönteminde baz› harfler, ‹brani harfleri gibi aynen ve baz› harfler de ‹brani harflerinin son hecelerinin at›lmas› biçiminde söylenir. Kulland›¤›m›z Türkçe abece harfleri ise Arapça abece harflerinin ayn› oldu¤undan, söylenifllerinde yaln›z birta-
BD EK‹M 2012
k›m küçük farklar vard›r ki, afla¤›daki cetvelde gösteriliyor.(3) Arapça ve Türkçe abece harflerinin isimleri ‹braniceden al›nd›¤›na göre, anlamlar› da bu dilden al›nm›flt›r: elif ( ) Aleph: S›¤›r, öküz; be ( ) Beth: “ba” Hane, ev; cim ( ) Ghimal: Deve; dal ( ) Daleth: Kap›; he ( ) He: “ha” Menfez (bodrum penceresi); vav ( ) Vav: Küçük çengel, çivi; ze ( ) Zain: “zal” Silah; ha ( ) Het: Hâit, duvar veya çit ile çevrili yer ; t› ( ) Tet: “ta” Tulum; ye ( ) Yod: “ya” El; kef ( ) Kaph: “kef” El ayas›; lâm ( ) Lamed: Öküz ö¤endiresi; mim ( ) Mêm: Su; nun ( ) Noun: Bal›k; sin ( ) Sameh: Dayanak; ayn ( ) Ain: Göz; fe ( ) Pe: A¤›z; sad ( ) Çadé: Olta i¤nesi; kaf ( ) Coph: ‹¤ne gözü, bafl›n arka taraf›; r› ( ) Resch: “ra” Bafl; flin ( ) Shin: Difl; te ( ) Tav: “ta” Salib iflareti *** EKLER: (1): Sami kavimleri, do¤u ve bat› ad›yla ikiye ayr›l›r: Bâbilliler ile Asurlular do¤u Sami kavimleri ; Habefller, Ken’aniler ve Araml›lar bat› Sami kavimlerindendir. (2): 1887 senesinde Kahire’nin 300 km. güneyinde ve Nil boyunda bulunan Tellul Amarna’da çivi yaz›s›yla yaz›lm›fl levhalarda, Suriye ve Filistin’den söz ediliyor ise de, Fenikelilerden hemen hiç söz edilmiyor. Bu ise Fenikelilerin o zaman varl›klar›n›n henüz bilinmedi¤ini gösterir. (3): Bu cetvelde harfler önce ebced s›ras›yla düzenlenmifl; sonra, bu
harflerin Frans›zca söylenifline göre Latin harfleriyle ‹brani dilindeki sesletimi; daha sonra da o harflerin Araplar taraf›ndan ne suretle söylendi¤i gösterilmifltir.” ••• Avram Galanti’nin yaz›s›nda belirtti¤i 22 harf Nabatçadan al›nmad›r. Sonradan Araplarca eklenen alt› harf: se ( ), h› ( ), zel ( ), dat ( ), z› ( ), gay›n ( ) ile say›s› 28’e ç›km›flt›r. Osmanl› döneminde bu harfler de yeterli görülmeyerek Farsçadan al›nan p ( ), ç ( ), je ( ) harfleri de Arap alfabesine kat›lm›fl; ayr›ca gef ( ), nef ( ), lamelif ( ) ve h ( ) harfleriyle birlikte harf say›s› 35’i bulmufltur. Görülüyor ki Osmanl› Türklerinin kulland›klar› abece, yaln›zca Arap abecesi olmay›p yüzy›llar içinde gerek duyulan eklemeler yap›larak iflleklik kazanm›flt›r. Bugün kulland›¤›m›z Türk abecesinin temeli de Latin abecesidir. Ancak, Cumhuriyet döneminde Harf Devrimi ile abecemize, Latin abecesinde olmayan Ç, fi, ⁄, Ö, Ü harflerinin kat›lmas›; bat› ülkelerinde kullan›lan ve kullan›mda kar›fl›kl›¤a yol açan Q, W, X gibi harflere yer verilmemesi, o dönemde takdirle karfl›lanm›flt›. Ankara’da 1932-1933 y›llar› aras›nda ABD elçisi olarak görev yapan Charles Hitchcoch Sherrill (18671936), Türkiye an›lar›n› yazd›¤› “Atatürk’ün Yan›nda Bir Y›l Elçilik” adl› kitab›nda Harf Devrimi için flöyle diyordu: 97
BD EK‹M 2012
Türk ö¤renim ve e¤itiminde böylesine gerçek ve güçlü bir devrim yaratm›fl olan savafl›m›n sonuçlar›na giriflmeden önce bu harflere iliflkin birkaç söz söyleyeyim. Bu abece Latin harflerini kullanmaya al›fl›k olanlara pek yabanc› gelmez. Bu abecede: C ve S harflerine ilaveten alt›nda ‘cedilla’ dedi¤imiz iflaretler bulunan Ç ve fi harfleri, noktal› ve noktas›z iki ‘ I ’ harfi (I ve ‹) bulunmaktad›r. Bildi¤imiz G harfinden baflka, yumuflak olaca¤›n› göstermek içim üstü iflaretli bir de ⁄ harfi var. Türk abecesinde Q , W, ve
X harfleri yoktur, ki bu harfler ‹ngilizce ö¤renen yabanc›lar› tedirgin edegelmifltir. Oysa Türk abecesinde bu harflerin sesletimi bir baflka yoldan kolayca sa¤lanm›fl bulunmaktad›r. (…) Bu derece kesin ve sa¤l›kl› bir fonetik sistemle Türklerin yabanc› sözcük seslerini di¤er ülke gençlerinden daha kolay kapabilecekleri meselesi araflt›r›lmaya de¤er bir konudur. [*] Avram Galanti (Bodrum 1874 - ‹stanbul 1961) ‹stanbul Darülfünunu Sami Dilleri ve Eskiça¤ Tarihi hocas›; 1943 – 1946 y›llar› Ni¤de Milletvekili.• orhanvelidedeoglu@butundunya.com.tr
Her fley Göründü¤ü Gibi Olmayabilir
Okyanusta yol alan bir gemi kaza geçirerek dakikalar içerisinde batt›. Gemiden tek bir kifli sa¤ kurtuldu. Dalgalar bu adam› küçük, ›ss›z bir adaya kadar sürükledi. Adam ilk günlerde kurtulma umuduyla dualar etti ve yard›m bulurum umuduyla gözlerini ufuktan ay›rmad›. Ama ne gelen oldu, ne giden… Daha sonra korunmak için a¤aç dallar›ndan ve yapraklardan bir kulübe yapt›. Sahilde dalgalar›n k›y›ya do¤ru sürükledi¤i, gemiden arta kalan konserve, pusula gibi eflyalar› bu kulübeye koydu. Günler hep ayn› flekilde geçiyordu. Bal›k avl›yor, piflirip yiyor ve ufku gözlüyor, bir an önce kurtulmak için dua ediyordu. Bir gün vakit geçirmek için biraz yürüyüfle ç›km›flt›, geri döndü¤ünde kulübesinin alevler içinde yand›¤›n› gördü. Duman dans ede ede gö¤e yükseliyordu. Bafl›na gelebilecek en kötü fleydi bu. Keder ve öfke içinde donakald›. fiimdi bu ›ss›z adada, bafl›n› sokabilece¤i bir kulübe bile kalmam›flt›. K›zd›, ba¤›rd›, hatta feryat etti. O geceyi üzüntü içinde geçirdi. O kadar dua etti¤i halde, bafl›na bu olay geldi¤i için sitemliydi. Ertesi sabah erken saatlerde, adaya yaklaflmakta olan bir geminin düdük sesiyle uyand›! “Benim burada oldu¤umu nas›l anlad›n›z?” diye sordu bitkin adam kendisini kurtaranlara. Cevap onu hem flafl›rtt›, hem de utand›rd›: “Dumanla verdi¤iniz iflareti gördük!” 98
M‹TOLOJ‹DEN YANSIYANLAR Haluk Erdemol
Sevgileri Yank›’ya ve Nergis Çiçe¤i’ne Dönüflen
EKHO NARK‹SSOS ‹LE
Ünlü, Metamorfozlar isimli yap›t›nda Roma’l› yazar Ovidius (MÖ 43-MS 17) eski Yunan ve Roma mitolojilerindeki destans› öykülerden hareketle ölümsüzlerce çizilen yazg›lar› sonucunda dönüflüme u¤rayan ölümlülerin öykülerini anlat›r.
O
OV‹D‹US’un kendi hayal gücüyle zen-
ginlefltirdi¤i bu öyküler baflka kaynaklarda benzer veya farkl› anlat›m ve aktar›mlarla yer alabilmektdir. Bu öykülerden biri de Ekho (Eko) ile Narkis-
sos’un öyküsüdür. Narkissos nehir tanr›s› Kefisos ile su perisi (tanr›sal difli varl›k) Liriope’nin o¤ludur. Bebekli¤i s›ras›nda kör kâhin Tiresias çocu¤un uzun ömürlü olaca¤›n›, fakat 99
BD EK‹M 2012
Narkissos ile Ekho’nun öyküsü ressamların tuvallerine yansıttıkları mitolojik 1 2 konular arasındadır. 3 4
100
5 6
bunun için kendi yüzünü görmemesi gerekti¤i öngörüsünde bulunur. Yetiflkinli¤e eriflti¤inde tanr›sal güzelli¤iyle herkesi büyüleyen Narkissos’u gören k›zlar ve periler ona afl›k olmaktad›r. (Hatta daha eski bir aktar›ma göre bu afl›klar›n aras›nda Ameinias isminde bir delikanl› da bulunmaktad›r.) Ancak Narkissos kendisine sevgi gösterisinde bulunanlar› geri çevirmekte, onlardan uzak durarak ormanl›k tenha yerlerde ve dere kenarlar›nda yaln›z dolaflmay› tercih etmektedir. Bu görünümüyle sevgiden yok-
sun, kalpsiz ve kibirli bir genç olarak tan›n›r.
E
EKHO ‹SE da¤ perileri olan Oreadlar’ dan biridir. Av tanr›ças› Artemis’e (Roma’da Diana) yak›nl›¤› nedeniyle Olympos’daki ölümsüzlerin, genellikle Zeus’un efli Hera’n›n (Roma’da Juno) yan›nda s›kça zaman geçirmektedir. Kendi sesini, dolay›s›yla konuflmay› da çok sevdi¤inden geveze bir peri olarak tan›n›r. Zeus’un (Roma’da Jupiter) perilere düflkünlü¤ünü ve efli Hera’n›n k›skançl›¤›n› bildi¤inden 101
BD EK‹M 2012
peri arkadafllar›n› Hera’n›n h›flm›ndan korumak için Zeus’un çapk›nl›klar› s›ras›nda gevezelikleriyle Hera’y› meflgul edip onun dikkatini da¤›tmay›, Zeus’un perilerin yan›nda oldu¤unu unutturmay› kendine görev edinmifltir. Sonunda Hera Ekho’nun bu gevezeliklerinin amac›n› anlayarak onu cezaland›r›r. Buna göre Ekho art›k sadece kendinden önce konuflan›n son sözcüklerini tekrarlamak d›fl›nda konuflamayacakt›r.
B
BU ARADA yazg› a¤lar›n› örmektedir.
Aflk›na karfl›l›k bulamayan perilerden biri Narkissos’un cezaland›r›lmas› için tanr›lara yakar›r. Tanr›lar Narkissos’u cezaland›rma iflini haks›zl›k tanr›ças› Nemesis’e havale ederler. Bu ceza ‘Baflkalar›n› sevmeyen sadece kendisi sevsin’ fleklinde bir lanet olarak Narkissos’un üzerine çöker. Tanr›lar›n h›flm›na u¤rayan Ekho ile Narkissos’un yollar› bir ormanda kesiflir. Narkissos’u görür görmez di¤er periler gibi gönlüne atefl düflen Ekho a¤açlar aras›nda Narkissos’u izler. Peflinde biri oldu¤unu farkeden Narkissos “Kim var orada?” diye ba¤›r›nca Ekho’nun yan›t› yank›lan›r: “Orada, orada.” Sesin geldi¤i yere giden Narkissos Ekho’yu görür. Konuflamayan peri k›z› çaresiz, sevgisini
jestlerle ifade etmeye çal›fl›r. Narkissos her zaman oldu¤u gibi onu da geri çevirir. Kalbi k›r›lan Ekho tenha yerlere çekilir, yemeden içmeden kesilir, da¤ eteklerinde solup gider. Sesi kal›r ard›nda, yank›ya dönüflen sesi... Narkissos ise bir göletin k›y›s›nda dinlenirken durgun suda kendi yans›mas›n› görür. Görüntüsüne afl›k olup öylece kal›r orada. Tanr›lar›n laneti yerini bulur, kör kâhinin dedi¤i ç›kar. O da su kenar›nda tükenir gider. Narkissos’u son bir kez görmek ve onun için bir cenaze töreni düzenlemek isteyen periler öldü¤ü yerde bir nergis çiçe¤inin açt›¤›n› görürler. Kendini çok be¤enme olgusu için kullan›lan ‘narsist’ sözcü¤ünün kökenini oluflturan Narkissos ile Ekho’nun öyküsü di¤er birçok öykü gibi klasik ressamlar›n tuvallerine yans›tt›klar› mitolojik konular aras›ndad›r. Bunlar aras›ndan yapt›¤›m›z bir seçkiyi tablolar›n ve ressamlar›n isimleriyle birlikte sunuyoruz. Resim 1: Narkissos-Leonardo da Vinci (1452-1519) Resim 2: Narkissos-Caravaggio (1573-1610) Resim 3: Ekho-Alexandre Cabanel (1823-1889) Resim 4: Narkissos-Gustave Moreau (1826-1898) Resim 5: Ekho ile Narkissos-John William Waterhouse (1849-1917) Resim 6: Narkissos’un Dönüflümü- Salvador Dali (19041989)
Acemi Pilot Acemi pilot denetimi kaybetmeye bafllay›nca var gücüyle yard›m istedi: "Kule, kule beni duyuyor musun? Düflüyoruz, acil yard›m›n›z gerek!" Kule hemen karfl›l›k verdi: "Anlafl›ld›. Yerinizi bildirin, yerinizi bildirin." Acemi pilot, kusursuz bir biçimde yerini bildirdi: "Pilot kabininde, öndeki sol koltuktay›m... Pilot kabininde, öndeki sol koltuktay›m."• 102
BELGESELC‹N‹N GÖZÜYLE
BD EK‹M 2012
Çetin ‹mir
SEfsanesi imurg Bilimin ve Bilgeli¤in simgesi
olarak bilinen Zümrüd-ü Anka kuflu, dünyan›n hemen hemen bütün büyük medeniyetlerinin ilgi alan› olan bir kufl. Japonya’ dan Özbekistan’a, Özbekistan’ dan ‹ran’a, ‹ran’dan Antik Yunana ve Antik M›s›r’a kadar birçok eski ve büyük uygarl›¤›n binalar›n›n süslemelerinde ve armalar›nda s›kça karfl›m›za ç›kan eflsiz bir yarat›k... 103
BD EK‹M 2012
D
erler ki; çok
uzun zamanlar önce, kufllar diyar›nda Simurg diye bir kufl yaflarm›fl. En heybetlisiymifl Simurg, kufllar›n. En güçlüsüymüfl. En yüksek da¤da yaflar, en büyük avlar›n peflinden gidermifl. Aslanlara kafa tutar, kurtlar› korkuturmufl... Simurg'un fiahin'e olan sevdas› ve küçük güvercin Bütün kufllar hayran›ym›fl Simurg'un. Simurg ise bir tanesinin. Difli bir flahinin aflk›na tutulmufl Simurg. Keskin gözleriyle av›na süzülüflüne, durufluna, uçufluna kapt›rm›fl kendini. Bütün kufl-
lar›n hayranl›k besledi¤i Simurg, fiahin'i seçmifl. Di¤er difli kufllar k›skanm›fl fiahin'i. Ama en çok da küçük, güzel, tatl› bir güvercin k›skanm›fl. Küçük güvercin, Simurg'la fiahin'in 104
uçtu¤u kadar yüksekten uçamad›¤› için hep uzaktan izlemifl Simurg'u. Onu fiahin'le gördü¤ü her seferinde k›skanm›fl, a¤lam›fl sessizce. Yüre¤i Simurg'un ölümsüz aflk›yla dolarken, ömrü ac›yla dolmufl. Sessizce içine dökmüfl gözyafllar›n›. Gel zaman git zaman, bir gün Simurg ormana gitti¤inde bir kurt sürüsünün sald›r›s›na u¤ram›fl. Saatlerce dövüflmüfl Simurg. Yenememifl sürüyü. Yenilmemifl de. Öldürememifl hiçbirini. Ama ölmemifl de. Kufllar ormanda bulmufllar Simurg'un yaral› bedenini. Kartal ve Do¤an Simurg'u en yüksek tepedeki evine tafl›m›fllar. fiahin gelince, kanad› k›r›k Simurg'unu görmüfl. A¤lam›fl... Günlerce, gecelerce a¤lam›fl fiahin. Güneflin keskin ›fl›klar› da geçmifl gözyafllar›ndan, ay›n ayd›nl›k dokunufllar› da. Afla¤›da sessizce a¤layan biri daha varm›fl. Küçük güvercin, ölümsüz aflk›yla beraber, yaln›zl›¤›na hapismifl alçak ovalarda. Kanad› k›r›k sevdi¤ini görememek dertlerine yenilerini ekliyormufl. Ama en çok da, onun için baflkas›n›n a¤lamas› yaral›yormufl güvercini. Gündüzleri görünmez olmufl güvercin. Geceleri ç›kar dolafl›r, herkes uyurken yaflarm›fl. Kimseyi görmek istemezmifl. Simurgun öfkesi Simurg, kanad› k›r›k yatmaya devam ederken; günler günleri, aylar aylar› kovalam›fl. fiahin'in akl› yüksekteki bulutlara, keskin kayalara, etine dol-
BD EK‹M 2012
gun tavflanlara tak›lmaya bafllam›fl. A¤lamaz olmufl Simurg için. Gidince dönmez olmufl. Sonunda bir gün, kör bir akbabayla gidivermifl Simurg'un yan›ndan. Simurg'a dönüp, son bir veda etmeden. Akbaban›n koluna tak›ld›¤› gibi, ovaya inivermifl. Simurg sessizce izlemifl onlar›n gidiflini. Hiçbir fley söylememifl. Ertesi gün, ertesi gün, daha ertesi.
G
ünler sonra Simurg'un
içine akan a¤›tlar, Simurg' un bedeninin bentlerini y›km›fl. En yüksek tepeden öfkeli ama yaral› bir kuflun naralar› yükselmeye bafllam›fl. fiahin'e yak›lan a¤›tlar fiahin'e ulaflmam›fl. Küçük güvercinin kalbindeki ac›lar›n üstüne ak›vermifl. Simurg'a duydu¤u ölümsüz aflk› hep içinde saklayan güvercin, en yüksek tepeye t›rman›p Simurg'u gözleriyle görmek, yaralar›n› sarmak, bir kez olsun kokla-
En yüksek tepeden öfkeli, heybetli ama yaral› bir kuflun naralar› yükselmeye bafllam›fl. Sonra bu naralar a¤›da dönüflmüfl. mak istiyormufl. Günlerce keskin yarlarla, yüksek kayalarla bo¤uflmufl. Her gün biraz daha yaklaflm›fl Simurg'un a¤›t sesine. Simurg'un ac›s› giderek artm›fl. Gözündeki yafllar bitince; içindeki yang›n› so¤utacak hiçbir fley kalmam›fl. Yaral› kanad›yla uçamayan Simurg, öfkesiyle kendini yakm›fl. fiahin'in aflk›yla ve düfltü¤ü yerden kalkamaman›n ac›s›yla kendini tutuflturmufl. Yanm›fl, yanm›fl, yanm›fl... Günlerce öfkeyle ve ac›yla ba¤›rarak a¤›r 105
BD EK‹M 2012
a¤›r yanarak can vermifl yaln›z bafl›na. Küllerinden do¤mak
cük bedeninle, benden de daha güçlüsün. Büyüklü¤ünü geç fark etti¤im için beni affet ve sana sundu¤um sevgimi kabul et." Güvercin kabul etmifl Simurg'un sevgisini. Simurg bir yuva kurmufl bulutun tepesine. Ve hep kat›ks›z, temiz bir sevgiyle sevmifl güvercini. Heybetli kufl, o küçük güvercine lay›k olmaya çal›flarak geçirmifl ömrünü.
Küçük güvercin, Simurg yan›p kül olduktan sonra t›rmanabilmifl da¤›n tepesine. Sadece küllerini görebilmifl, kalakalm›fl güvercin. Ve sessizce a¤lamaya bafllam›fl. O ölümsüz sevdaya yak›lan a¤›t›n ilk damlas› küllerin üstüne düflünce, duman çekilmifl, atefl sayg› duymufl güvercinin sevdas›na. Kuru küller hayat›n› güvercinin gözimurg’un her canl›dan bir iz yafllar›ndan alm›fllar. O hayat› al›p tafl›d›¤› söylenmektedir. Ve Simurg'a vermifller. Ve onu yeniden tüylerinde her rengin bar›nd›yaratm›fllar. ¤›. Kanatlar› alt›n ve k›rm›z› Herkesin hayran oldu¤u Simurg kar›fl›m›, vücudunun ve bafl›n›n ise küçük bir güvercinin ölümsüz aflk› mor renkte oldu¤u. En garip söylentisayesinde küllerinden do¤arak geri lerden biri yüzünün insana benzedidönmüfl. Simurg anlam›fl ki; zor olan ¤idir. Hakk›ndaki tüm efsanelerin en aflk için ölmek de¤il, yanan bedenlere, can al›c› noktas›, ömrünün bir aflamaduman› tüten külles›na geldi¤inde, re aflk›yla hayat veyaflad›¤› yer (evi) Simurg küllerinden rebilmektir. olan “Bilgi A¤ac›” do¤uyor ile birlikte kendini Simurg’la atefle vererek, kül güvercin olana kadar yanSimurg kocaman mas› ve o küllerin ellerine alm›fl güiçinden tekrar do¤vercini. S›rt›na yükmas›d›r! Bu nedenlenmifl. En yüksek le Simurg ölümbulutun tepesine süzdür. Tüm bu götürmüfl. Demifl efsanevi özellikleki; "Kimin kimi rinin yan›nda cansevdi¤i önemli del›lara en zor anlar¤il; kimin kimi özda yard›m etti¤i ve ledi¤i de. Senin o kendine en fazla küçücük yüre¤in; ihtiyaç duyuldu¤u flu afla¤›daki bütün zamanlarda ortaya sevgilere, özlemleç›karak varl›¤›n› re, bütün duygulara gösterdi¤i söylebedel. Sen flu küçünir. Simurg ortaya
S
106
BD EK‹M 2012
ç›kt›¤›nda, onu görebilme flans›na eriflenlerin bir daha asla eskisi gibi olmad›klar› da rivayet edilir. Simurg, dünyalar›n y›k›l›fllar› ve tekrar tekrar yap›l›fllar›na flahit olmufltur. Bu nedenle bilgeli¤i ak›llar›n ötesindedir. Onun yer ile gök aras›nda birli¤i sa¤layaca¤› söylenmektedir.
Simurg anlam›fl ki; zor olan aflk için ölmek de¤il, yanan bedenlere, duman› tüten küllere aflk›yla hayat verebilmektir.
T
üm halklar›n kendilerine has farkl› flekillerde ondan söz etmesi de son derece gizemlidir. Rivayet olunur ki, kufllar›n hükümdar› olan Simurg (Zümrüd-ü Anka, ya da bat›da bilinen ad› ile Phoenix), Bilgi A¤ac›n›n dallar›nda yaflar ve her fleyi bilirmifl. Kufllar dünyas›nda her fley ters gittikçe onlar da Simurg'u bekler dururlarm›fl. Ne var ki, Simurg ortada görünmedikçe kuflkulan›r olmufllar ve sonunda umudu kesmifller. Bir gün, bir kufl sürüsü Simurg'un kanad›ndan bir tüy bulmufl. Simurg'un var oldu¤unu anlayan tüm kufllar Simurg'un huzuruna gidip yard›m istemeye karar vermifller. Simurg'un yuvas›, Kaf Da¤›'n›n tepesindeymifl. Oraya varmak için hepsi birbirinden çetin yedi vadiyi; istek, aflk, marifet, istisna, tevhit, hayret ve yokluk vadilerini aflmak gerekirmifl. Kufllar, hep birlikte uçmaya bafllam›fllar. ‹ste¤i ve sebat› az olanlar, dünyevi fleylere tak›lanlar yolda birer birer dökülmüfller. Kufllar›n kimi Aflk Denizi’ne dalm›fl, kimi Ayr›l›k Vadisi’nde
kopmufl sürüden. Bülbül güle olan aflk›n› hat›rlay›pgeri dönmüfl. Papa¤an o güzelim tüylerini bahane etmifl (oysa tüyleri yüzünden kafese kapat›l›rm›fl). Kartal, yükseklerdeki krall›¤›n› b›rakamam›fl. Baykufl y›k›nt›lar›n›, bal›kç›l kuflu batakl›¤›n› özlemifl... Say›lar› gittikçe azalm›fl. Alt›nc› Vadi "flaflk›nl›k" ve sonuncusu Yedinci Vadi "yokolufl"ta tüm kufllar umutlar›n› yitirmifl. Kaf Da¤›'na vard›klar›nda yaln›zca otuz kufl kalm›fl. Sonunda s›rr›, sözcükler çözmüfl: Farsça "si", "otuz" demektir, “murg" ise "kufl". Otuz kufl asl›nda Simurg' mufl Simurg'un yuvas›n› bulunca ö¤renmifller ki; "Simurg-otuz kufl" demekmifl. Her biri bir Simurg'mufl. 30 kufl, anlam›fl ki asl›nda arad›klar› sultan kendileriymifl. Gerçek yolculuk, sadece kendine yap›lan yolculukmufl. Simurg beklemekten vazgeçerek, flaflk›nl›k ve yok oluflu da yaflad›ktan sonra bile uçmay› sürdürmüfl. ‹nsanl›k da kendi küllerinin üzerinden yeniden do¤abilmek için kendini yakmad›kça, birer Simurg olmay› göze almad›kça; batakl›¤›nda, tüne¤inde ve kafesinde yaflamaktan kurtulamayacakt›r. fiimdi kendi gökyüzünde uçmak zaman›d›r. • cetinimir@butundunya.com.tr 107
TIP DÜNYASINDAN KISA KISA Prof. Dr.
Yürük ‹yriboz
GÜCÜ Her gün 3-4 CEV‹Z‹N adet ceviz yemek sperm hücrelerini güçlendirir.
ASP‹R‹N KANSERE KARfiI Hergün aspirin almak kanserin geliflmesini yavafllat›r.
"0" Kan Grubu A, B, AB kan gurubuna sahip insanlarda kalp hastal›klar› O kan grubu olanlara göre daha s›k görülmektedir.
KATARAKT Katarakt ameliyat›n› geciktirmek gözdibinin daha sa¤l›kl› olmas›na neden olur
O grubu kanda ak›flkanl›k daha fazla p›ht›laflma ise Kalsiyum ve Kalp Krizi daha azdir. Yafll›larda kemik kayb›n› önlemek için verilen kalsiyum haplar› kalp krizi riskini art›rmaktad›r.
Reklamlar ve Çocuk Yaflam koflullar›ndan hoflnut olmayan çocuklar televizyon reklamlar›ndan etkilenerek mutlulu¤un maddi imkanlara ba¤l› oldu¤u fikrine kap›l›rlar. 108
KOLESTEROL düflürücü ilaç kullananlarda katarakt daha s›k görülür.
TAR‹HTEN DAMLALAR Mümtaz ‹dil
Hugo’nun Kollarında Ölen
Balzac N "Ne durumda?" "Hiç iyi de¤il efendim. Ölmek üzere. Rahip ça¤›rd›k." "Konuflabiliyor mu?" "Çevresinde olanlar›n fark›nda, ama konuflam›yor." "Beni hemen yan›na götürün." Victor Hugo, sevgili dostu Honore de Balzac'›n ölüm döfle¤inde oldu¤unu zaten biliyordu. An›lar›nda, "eve girdi¤im anda ölüm kokusu burnuma çal›nd›," diye yazacakt› daha sonra.
Tüm zamanlar›n en büyük "tutku" yazar›
Dünyan›n en borçlu yazar› olarak tarihe geçmifl olan Balzac, bir deri bir kemik kalm›fl haliyle s›rtüstü yat›yordu. Hugo umutsuz bir halde arkadafl›n›n yan›na geldi. Konuflamayaca¤›n› biliyordu, ama yazarlar böyledir iflte, gözleriyle anlaflabilirlerdi. Balzac'›n kafas›n›n alt›ndan tek kolunu geçirip, kurumufl dudaklar›n›
109
BD EK‹M 2012
yandaki bardakta bulunan suyla ›slatt›. Çatlam›fl dudaklar›yla Balzac, bir ara gözlerini açt› ve can dostuna sevgiyle bakt›. Ölüm... Hugo ölümün ne oldu¤unu ancak doksan yafllar›nda tan›d›, ama Aleksandr Dumas Pere'in can düflman› Balzac'›n ölümünü yaln›zca izlemek zorunda kalm›flt›. Ölüm kokar m›? ‹lk kez Victor Hugo yazd› bunu: Ölümün kokusu... Dünyan›n en büyük yazarlar›ndan biri
Hep kendinden büyük kad›nlara afl›k oldu Balzac. Bunu da tüm romanlar›nda aklamaya çal›flt›. kabul edilen Balzac, bir burjuvayd›. Köylüler adl› roman›yla kitleleri ayaklanmaya ça¤›rm›flt›, ama Vadideki Zambak ile de onlar› aklam›flt›.
B
Bahç›van›na bile borçlu olan Balzac bir gün malikanesine bahçe duvarlar›ndan atlayarak girmek zorunda kalm›flt›. Bahç›vanla karfl›laflmak istemiyordu çünkü. Tam duvar› afl›p da afla¤›ya düfltü¤ünde bahç›van›yla burun buruna gelmiflti. Bahç›van, "bu ifl art›k bir komediye dönüflmedi mi sizce mösyö Balzac," diye karfl›lam›flt› onu. Bir tiyatro ç›k›fl›nda Aleksander Dumas Pere ile karfl›laflt›¤›nda Dumas, "Siz art›k tiyatro eseri yazmay›n, rezil 110
oluyorsunuz," dedi¤inde flöyle yan›t vermiflti Balzac: "Ben yazd›klar›mla rezil oluyorsam e¤er, siz yaflad›klar›n›zla daha da rezilsiniz." Hep kendinden büyük kad›nlara afl›k oldu Balzac. Bunu da tüm romanlar›nda aklamaya çal›flt›. Kad›nlar onun için yaln›zca bir sevgili de¤il, ayn› zamanda birer anneydi. Gençli¤inde bir cinayete tan›k olmufltu, ama tan›kl›k yapmad›. Cinayeti saklad› ve katilin serbest kalmas›na neden oldu. Hiçbir roman›nda, öyküsünde, an›s›nda bundan söz etmedi Honore de Balzac. As›l soyad› Balssa'yd›, Balzac'› kendi uydurdu. Babas›ndan utand›¤› için. Bafl›na da "honore" eklemeyi ihmal etmedi. Kendince flerefliydi ve tarihe de öyle geçti zaten. Ama asla bir Jean Valjean olamad›. Felix kendisiydi roman›nda ama Vanessa hayalinde yaratt›¤› sevgilisiydi. Ancak dünyan›n en büyük "tutku" romanc›s› oldu. Goriot Baba'daki büyük tutku onun eseridir. Bütün romanlar›nda Vautren vard›r, tutkular›n bafl tac›, en büyük eseri. Tüm zamanlar›n en büyük "tutku" yazar› oldu. Çünkü tutku bir saplant›yd› Balzac'ta. Kendisine hayran olan ve neredeyse tüm eserlerini Rusça'ya çeviren Dostoyevski gibi, o da gecenin belli bir saatinden sonra yazmaya otururdu. Masas›nda mutlaka bir mum bu-
BD EK‹M 2012
lundururdu ve mum sönene kadar da yazmaya devam ederdi. Bu bir kurald›. Asla alkol kullanmazd› ve hep masas›nda duman› tüten bir kahve bulundururdu.
T
Tutkuyu kendi yaflam›na da yans›tm›fl bir yazard› Balzac, yazmak onun için bir yaflam biçimiydi. Yoksul ve borç içinde öldü, ama dünya roman tarihine baflyap›tlar verdi. Hugo o yüzden büyük bir sayg› beslerdi Balzac'a
ve bu sayg›s›n› hiç eksiltmedi. Dünyan›n gelmifl geçmifl en büyük romanc›lar›ndan, edebiyatç›lar›ndan biri say›lan Honore de Balzac asl›nda yaln›zca insanlar› ve onlar›n zaaflar›n› yazmakla tarihe geçti. Zola gibi salt gerçekleri yazmak yerine onlar› süsleyerek anlatmay› ye¤ledi. Ölmek onun için bir kurtulufltu belki, ama dünya için de¤il. • mumtazidil@butundunya.com.tr
Bak›fl Aç›s›
Dr. Ruskin, Amerikan T›p Birli¤i dergisinde yay›mlanan afla¤›daki yaz›s›nda, gülünç bir yanl›fl anlaman›n kiflide nas›l farkl› bir yaklafl›m duygusu oluflturabilece¤ini anlatmaktad›r. Dr. Paul Ruskin, ö¤rencilerine yafllanman›n psikolojik belirtilerini ö¤retirken onlara flu olay› okudu: “Hasta ne konufluyor, ne de söylenenleri anl›yor. Bazen saatlerce anlafl›lmaz fleyler geveliyor. Zaman, yer ya da kifli kavram› yok. Yaln›z, nas›l oluyorsa, kendi ad› söylendi¤inde tepki veriyor. Son alt› ayd›r onun yan›nday›m, ne görünüflü için bir çaba harc›yor ne de bak›m yap›l›rken yard›mc› oluyor. Onu hep baflkalar› besliyor, y›k›yor ve giydiriyor. Diflleri yok, yiyeceklerin püre halinde verilmesi gerekiyor. Gömle¤i salyalar›ndan dolay› sürekli leke içinde. Yürümüyor. Uykusu sürekli düzensiz. Gece yar›s› uyan›p 盤l›klar›yla herkesi uyand›r›yor. Ço¤u zaman mutlu ve sevecen, fakat bazen ortada bir neden yokken sinirleniyor. Biri gelip onu yat›flt›rana dek de feryat figan ba¤›r›yor.” Bu olay› okuduktan sonra, Ruskin ö¤rencilerine böyle birinin bak›m›n› üstlenmek isteyip istemediklerini sordu. Ö¤renciler bunu yapamayacaklar›n› söylediler. Ruskin, kendisinin bunu büyük bir zevkle yapt›¤›n› ve onlar›n da yapabilece¤ini söyleyince ö¤renciler flafl›rd›lar. Daha sonra Ruskin hastan›n fotograf›n› dolaflt›rmaya bafllad›. Fotograftaki doktorun alt› ayl›k k›z›yd›.• 111
UFAK TEFEK B‹LG‹LER Derleyen: SEBAHAT ÖNEN
Kokular› Bile ‹kiz Koku konusunda e¤itimli köpeklerin ay›rt edemedikleri tek koku, tek yumurta ikizlerinin kokusudur.
PEYN‹R SÖZCÜ⁄Ü Peynir sözcü¤üne ilk kez 12’nci ve 13’üncü yüzy›llarda yaz›ld›¤› bilinen Dede Korkut Kitab›’nda rastlanm›flt›r.
Neron’un Keyfi
Ünlü Roma ‹mparatoru Neron meyvelerinin üzerine kar serpifltirerek yemekten hoflland›¤› için, kölelerini s›k s›k da¤lara kar toplamaya gönderirdi.
Nobel Ödülü’nü alan ilk kad›n, ünlü bilim insan› Madam Curie idi.
Dudak ‹zi: Kimlik Parmak izleri gibi dudak TEN‹S TOPUNDAN üzerindeki çizgiler de her YUVA insanda farkl›d›r. Dudak ya da difl izleri de suçlular›n yakalanma- ‹ngiltere'de do¤a korumac›lar› , say›lar› s›nda kullan›labilecek ipuçlar›ndand›r. azalan tarla farelerini korumak için eski tenis toplar›ndan yuvalar yap›p Metal Dönüflüm neslinin tükenmemesi için çal›fl›yorlar 670 metal ambalaj›n geri dönüflümünden bir bisiklet elde edilir. A¤›z Kokusu A¤›z kokusunu gidermek için kahve çekirde¤i çi¤neyin. 112
BD EK‹M 2012
Düflman› Olmayan Ülke
Honore de Balzac (1799-1850)
Bhutan, Dünyan›n tek Budist Krall›¤›’ d›r. Yüzy›llarca d›fl dünyadan yal›t›lm›fl olarak kalm›fl; krall›k hiçbir zaman yabanc› istilas›na u¤ramam›fl ya da baflkalar› taraf›ndan fethedilmemifltir.
Yaz›c› Kartuflundan Bisiklet Yolu Avusturalya'da ifllevini tamamlam›fl yaz›c› kartufllar›n›n de¤erlendirmesi için 17 km uzunlu¤unda bir bisiklet yolu yap›lm›flt›r. ‹LK KADIN BOTU Kad›nlar için ilk bot 1840 y›l›nda Kraliçe Victoria için üretilmifltir.
As›l ad› Honore Balssa'd›r. Ancak ismini Balzac olarak de¤ifltirmifl ve soyluluk ifade eden De’ öntak›s›n› eklemifltir. Babas› tüccard›r. Küçük yafllardan beri edebiyata gösterdi¤i e¤ilim a¤›r bast›. Trajedi türünü denedi¤i 1819'da yaz›lm›fl "Cromwell" baflar› kazanamay›nca romana yöneldi. Para kazanmak için tarihsel, mizahi ve gotik romanlar yazd›. Bunlar› de¤iflik adlarla yazd›. Bas›mc›l›k, yay›nc›l›k, hatta dökümcülük yapt›. 1825'te bir yay›nevi kurdu.1827'de iflas etti. Baflar›l› olamay›nca tekrar edebiyata döndü. Edebiyat hayat›nda çok baflar›l› eserler sundu. Son isyanc› adl› eseriyle üne kavufltu. 20 y›l içinde yaklafl›k 100 roman ve öykü yazd›. Bunlar›n ço¤unu insanl›k komedisi ad›yla yay›mlad›. Romanda gerçekçilik ve do¤alc›l›k ak›mlar›n›n yarat›c›s› olarak kabul edilir. Eserlerinde nedenselli¤i ve arka plan ile karakterler aras›ndaki iliflkiyi aç›klamakta ustad›r. Romanlar›nda ayn› kahramanlara tekrar tekrar yer verme düflüncesini gelifltirdi.Bütün bu özellikleriyle "roman›n Shakespeare'i say›l›r.Bir kalp krizi sonucu öldü. Günde yaklafl›k 40 fincan kahve içti¤i söylenen yazar›n bu nedenle öldü¤ü söylenir. Bafll›ca yap›tlar›: Otuz Yafl›ndaki Kad›n, Goriot Baba, Vadideki Zambak, Eugenie Grandet, Kibar Fahifleler, T›ls›ml› Deri. 113
Kim Kimdi? Dünyam›zda iz b›rakm›fl ünlüler ve k›sa yaflam öyküleri...
B
u ortaokul ö¤rencisi, bahç›van bir baban›n o¤luydu. Ekonomik nedenlerle babas› karfl› ç›ksa da, önce mahalle mektebine, ard›ndan da Askeri lise ve Harp Okulu’na gitti. Aste¤men ve subay olarak orduda görev yapt›. Zonguldak' ta uçaksavar top mevzileri yapt›rmakla görevlendirilmesi, belki de hayat›n›n
114
Yazan: SABR‹YE AfiIR
dönüm noktas› oldu. Çünkü bu s›rada askerlikten uzaklaflt›r›ld›. Bakkall›k, muhasebecilik gibi ifllerden sonra gazetecili¤e ad›m att›. Biri keflfedildi¤inde de¤ifltirmek zorunda kald›¤› 200 takma ad kulland›. Yaklafl›k 250 kez yarg›land›, sürgün edildi, befl buçuk y›l tutuklu kald›. ‹ngiltere Prensesi Elizabeth, ‹ran fiah› R›za Pehlevi ve M›s›r Kral› Faruk bile, tafllamalar› nedeniyle ondan davac› oldu. Mizah, öykü, tiyatro ve fliir alan›nda pek çok eserler verdi. Mad›mak Oteli’nde, onlarca ayd›n›n hayat›n› kaybetti¤i yang›ndan kurtuldu. Geride, eserlerinin yan› s›ra kimsesiz çocuklar için bir de vak›f b›rakan büyük mizah ustas› Aziz Nesin’di… •
BD EK‹M 2012
Bu Amerikal› çocu¤un sigortac› babas›yla annesi, o henüz iki yafl›ndayken ayr›l›nca; annesi, anneannesi ve dedesiyle büyüdü. Üzerine titrenen çocu¤un, bafl›na bir fley gelmemesi için 7 yafl›na kadar evden ç›kmas›na izin verilmedi. Üç yafl›ndayken, anneannesini güldürmek için, televizyonda gördü¤ü kiflilerin taklitlerini yapmaya bafllad›. Okulda s›k›lgan ve isteksizdi.
17’sinde liseyi b›rakt›. Oyunculuk dersleri almaya ve ailesine destek olmak için buldu¤u hemen her iflte çal›flmaya bafllad›. Kafede, atölyede, tiyatroda çal›flt›; bir ara gazete da¤›t›c›l›¤›, sinemada yer göstericilik yapt›. Annesini bir kalp krizi nedeniyle kaybetti¤inde, 22 yafl›nda utangaç bir delikanl›yd›. Otobüs bileti, ö¤le yeme¤i alamad›¤› zor günler geçirdi. Oyunculuktaki mücadelesinde tiyatrodan sinemaya geçince gittikçe parlad›. Bu onlarca ödül sahibi, baflar›l› ve etkileyici aktör Al Pacino… *** u idealist adam, ziraat e¤itimi ald›ktan sonra devlet memurlu¤una bafllad›. Orman müfettifli olduktan sonra, uzun süre de ö¤retmenlik yapt›. 1920’de Ankara’ya geçti ve Milli Mücadele Hükü-
B
metinin ilk Tar›m Genel Müdürü oldu. Do¤u Karadeniz’de halka yeni ifl alanlar› oluflturmak üzere görevlendirildi¤i s›rada, Batum’da yap›lan çay yetifltiricili¤inin, Rize’de de uygulanabilece¤ini savundu. Çay yetifltirme konusundaki ilk giriflimi, halk ve devletin yeterince ilgi göstermemesi nedeniyle baflar›s›zl›kla sonuçlansa da vazgeçmedi. Çay üretimi için haz›rlad›¤› kanun teklifi Meclis’ten geçince, Çay Araflt›rma Enstitüsü kuruldu. Mücadelesini sürdürdü ve Rize’de çay üretiminin günden güne geliflmesini sa¤lad›. Rizelilerin unutulmaz kahraman›, Bedri Rahmi’nin “Kimdi o sessiz sedas›z kumral kumral, demlenen mübarek adam” dedi¤i ‘çay›n babas›’ Zihni Derin’di… ***
K
eçi kulak saçl› bu küçük, flirin ‹ngiliz k›z›n en büyük u¤rafl› hayal kurmakt›. Saatlerce odas›nda hayal kurar, hayallerini yazard›. Yaflad›klar› yerdeki hasta ve yoksul insanlarla ilgilenirdi. Hastanelerde hastalara yeterince ilgi gösterilmedi¤ini düflündü¤ü için hasta bak›c› olmaya karar verdi. O y›llarda hemflirelik diye bir meslek olmad›¤›, hastabak›c›l›k hofl karfl›lanmad›¤› ve aile115
BD EK‹M 2012
sinin de tepkilerine karfl›n, evden ayr›ld›. Birçok ülkedeki hastane sistemlerini inceledi, e¤itim ald›. K›r›m Savafl› s›ras›nda iki y›l ‹stanbul’da kald› ve ‹ngiliz askerlerin tedavisiyle ilgilendi. Sonra Londra’da hemflirelik okulu açt›. Böylece, hemflirelik bir meslek olarak kabul edildi ve hemflire yetifltirmede ça¤dafl yöntemler uygulanmaya baflland›. Say›s›z hayat kurtard›, ulusal kahraman oldu. Modern hemflireli¤in kurucusu bu cesur ve idealist kad›n, elbette Florence Nightingale idi… ***
B
u siyah Amerikal› çocu¤un babas› bir fabrikada çal›fl›yordu, annesiyse bankac›yd›. Okulunda ve okul servisinde onun siyah olmas›yla alay edilirdi. Spora karfl› hep ilgi duydu. Babas› evin arka
116
bahçesine bir çift pota monte etti. Genelde a¤abeyiyle oynad›klar› basketbol mücadelesinde hep a¤abeyinin kazanmas›, ona daha iyi oynama flevki verdi. Lisede okul tak›m›na, yeterince uzun olmad›¤› gerekçesiyle giremedi. Yine de vazgeçmedi ve boyunun biraz daha uzamas›yla okul tak›m›nda yer buldu. Üniversitede okul tak›m›ndayken, bir final maç›ndaki performans›yla parlad›. NBA’de kariyerinin zirvesindeyken, babas›n›n öldürülmesi üzerine
Basketbol sporunu hiç bir zaman olmad›¤› kadar yükse¤e tafl›yan, gelmifl geçmifl en iyi basketbolcuydu. basketboldan uzaklaflt›. ‹ki y›l beyzbol oynad›, sonra yeniden potalara döndü. Basketbol sporunu hiç bir zaman olmad›¤› kadar yükse¤e tafl›yan, gelmifl geçmifl en iyi basketbolcu, bu alçakgönüllü ve 1.98’lik adam, Michael Jordan’d›… *** Rusya’da bir köy papaz›n›n 11 çocu¤unun en küçü¤ü olarak dünyaya gelen bu düflünceli genç, 7 yafl›nda kafas›ndan önemli bir darbe almas›yla sonuçlanan bir kaza sebebiyle 11 yafl›na dek okula devam edemedi, evde
BD EK‹M 2012
babas›ndan e¤itim ald›. Hayvan psikolojisi alan›nda yüksek ö¤renim gördü, ard›ndan da t›p okudu. Sonra, kendini tamamen bilime adad›¤› net bir karar verdi. Günlük ifllere dahi o kadar kay›ts›zd› ki, maafl›n› almas›n› gerekti¤ini bile kar›s› hat›rlat›rd›. O, kendini araflt›rmalar›na; kar›s› da onu, araflt›rmalar›n d›fl›ndaki dünyadan korumaya adad›. Yaflam›n›n neredeyse tamam›n› yoksulluk içinde geçirdi. Bilim ve deneysel araflt›rmalara tutkuyla ba¤lam›fl bir bilim adam›; ayn› zamanda dürüst, güvenilir, mizah yetene¤i geliflmifl, yetenekli bir ö¤retmendi. ‘Dünya Fizyolojisinin Prensi’ olarak kabul edilen bu adam, ‘flartl› refleks’in babas› Ivan Pavlov idi… *** u güzel k›z, Osmanl› Harbiye Naz›rlar›ndan Mehmet fiakir Pafla’n›n alt› çocu¤undan birisiydi. Soylu bir ailenin en küçük çocu¤u olarak, büyük bir özen ve sevgiyle büyüdü. Ancak 11 yafl›ndayken, a¤abeyinin silah›ndan ç›kan bir kurflunla babas›n› kaybetti. ‹yi bir e¤itim, resim ve piyano dersleri ald›. Keman dersleri de almaya bafllayan küçük
B
k›z, k›sa bir süre sonra ünlü hocas›na âfl›k oldu. Çapk›nl›¤›yla bilinen Macar hocas›n› k›skand›¤› için, onun bir di¤er ö¤rencisinin evini bast› ve birini yaralad›. Keman virtüözü hocas› ile beraberlikleri 23 y›l sürdü. Bu büyük sevdas›n›, kocas›n›n evlendikten alt› ay sonra vefat› bile sona erdiremedi. Ölmek istedi ve kendini bir kuyuya att›. Ailesi taraf›ndan güçlükle kurtar›ld›, koma halinden yeniden hayata döndü.
Sanatç›l›¤›ndaki aflk mayas›, onu resmin en zor dal› olan gravürde üne kavuflturdu. Az zamanda üretti¤i rekor denecek say›daki yap›tlar› pek çok ülkede sergilenen ve ödüller kazanan bu tutkulu kad›n, ‘Alyofla’, ilk Türk gravür sanatç›s› ve ressam Aliye Berger idi… *** üccar bir baban›n o¤lu olarak Hindistan’da do¤du ve hukuk e¤itimi ald›. Babas› o¤lunun da kendisi gibi tüccar olmas›n› istedi¤i için onu, iflletmecilik okumas› amac› ile ‹ngiltere’ye gönderdi. Ama genç
T
117
BD EK‹M 2012
adam, iflletmecilik yerine hukuk okumaya karar verdi. Ülkesine döndü ve baflar›l› bir avukat olarak Bombay’da ün yapt›¤› s›rada, yarg›çl›¤a atand›. Ülkesinin ‹ngiltere’ye karfl› verdi¤i ba¤›ms›zl›k mücadelesine kat›lmak için, siyasete ad›m att›. K›sa sürede ülkedeki Müslümanlar›n önderi haline geldi. Hindularla Müslümanlar aras›ndaki ayr›l›¤›n derinleflti¤i s›rada, ‹ngiltere’nin Hindistan’a ba¤›ms›zl›k tan›mak zorunda kalmas› üzerine, ayn› gün Pakistan devletinin kuruculu¤unu ve ilk devlet baflkanl›¤›n› üstlendi. Türk milletinin Kurtulufl Mücadelesinden ilham alan ve Atatürk’ü kendine bir rehber edinen bu büyük Atatürk hayran› Muhammed Ali Cinnah’t›… *** u çocuk, mesle¤ine âfl›k bir hâkimin o¤lu olarak ‹zmir’de do¤du. Çocuklu¤unun erken dönemlerini, yak›n geçmiflin savafl ac›lar›n›n kuflaktan kufla¤a anlat›la
geldi¤i ‹zmir'de geçirdi ve kurtulufl hikâyeleriyle büyüdü. ‹smet ‹nönü Mektebi'ne girdi¤inde yedi yafl›ndayd› ve Zonguldak Devrek’te yafl›yorlard›. Okulunda baflar›l›, çal›flkan, sessiz, sakin bir ö¤renciydi. Okuldayken henüz meslek hedefini belirlememiflti ancak biraz da çocuklu¤unda anlat›lan savafl hikâyelerinin etkisi ile asker olmaya karar verdi. Sert mizac›na karfl›n insan iliflkilerinde iyi, kararl› ve hitabet yetene¤i geliflmifl
Çocukluk dönemini, yak›n geçmiflin savafl ac›lar›n›n kuflaktan kufla¤a anlat›la geldi¤i ‹zmir'de geçirdi ve kurtulufl hikâyeleriyle büyüdü.
B 118
biriydi. ‹dealist bir genç olarak askerlikten ne ruhen ne de fiziken hiç kopamad›. Ordudaki çeflitli görevlerinden sonra, ilkin Jandarma Genel Komutanl›¤›’na, sonra da Kara Kuvvetleri Komutanl›¤›’na atand›. Ülkemizin 27. Genelkurmay Baflkan› olarak görev yapan bu asker, Ifl›k Koflaner idi… •
TATLI B‹R ÖYKÜDÜR YAfiAM Yücel Aksoy
Bir küçücük sözcükle, bir insan›n yaflam›n› de¤ifltirebiliriz
Küçük
Bir Söz Ulu bir mefle a¤ac›, küçük bir palamuttan do¤ar... Bir minicik tohumdan flafl›rt›c› bitkiler ve çiçekler ç›kar... Bir küçücük sevgi tohumu hayatlar› de¤ifltirir. 119
BD EK‹M 2012
ise I. s›n›f yaflant›m›n ilk haftas›n› tamamlam›flt›m. Cuma günü okuldan ç›k›p eve giderken, karfl› kald›r›mda da bizim s›n›ftan Kyle’in tüm kitaplar›n› yüklenmifl, dalg›n dalg›n yürüdü¤ünü gördüm. Hafta sonunda, kitaplar› aras›nda kaybolmaktan baflka ifli olmayan bir p›s›r›k diye düflündüm. Halbuki ben iki gün boyunca neredeyse uyumaya zaman bulamayacakt›m. Birbirinden harika programlar beni bekliyordu. Kyle’in ne yapaca¤› da beni hiç ilgilendirmezdi. Bunlar› düflünürken, yine bizim okuldan birkaç çocu¤un h›zla gelip Kyle’e çarpt›¤›n› ve onu kasten çamurlu suyun içine iteklediklerini gördüm. Kyle, bir anda çamur içinde kalm›fl, numaral› gözlü¤ü de biraz ilerisine çimlerin üzerine düflmüfltü. Bafl›n› kald›rd›¤›nda ilk dikkatimi çeken, gözlerindeki hüzün oldu. Hemen ona do¤ru kofltum, yerden kalkmas›na yard›m ettim. Gözlü¤ünü yerden ald›m ve temizleyip ona uzatt›m. Öyle bir 120
“teflekkür ederim” dedi ki, yine gözlerindeki minnet duygusunu yüre¤imde duyumsad›m. Kitaplar›n› yerden toplamas›na yard›m ederken, bizim eve çok yak›n oturdu¤unu ö¤rendim. Birlikte yürümeye bafllad›k. Yol boyunca flundan bundan konufltuk. Konufltukça Kyle’e kan›m daha çok ›s›n›yordu. Ayr›laca¤›m›z s›rada “Kyle, seni çok sevdim, çok iyi arkadafl olaca¤›z” dedim. Yüzünde içten bir gülümsemenin yan› s›ra, yine gözlerindeki o muhteflem minnet ifadesiyle “Ben de öyle duyumsuyorum” dedi. O hafta sonunu ve sonrakileri Kyle ile birlikte geçirdim. Onu tan›d›kça sevgim daha da art›yordu. Sonraki dört y›l boyunca Kyle benim en iyi arkadafl›m oldu. Sadece ben de¤il, onu tan›yan arkadafllar›m da ayn› kan›dayd›lar. Dürüst, sözüne güvenilir, cana yak›n, s›ras› geldi¤inde konuflan, zeki, çal›flkan, yetenekli biriydi. Okulu birincilikle bitirdi¤i için, mezuniyet konuflmas›n› Kyle yapa-
BD EK‹M 2012
cakt›. Tören alan›na geldi¤imde, onu karfl›dan bana do¤ru gelirken gördüm. Yan›ma gelince “Heey en iyi arkadafl›m, seninle gurur duyuyoruz. Harika bir konuflma yapaca¤›ndan eminim” diye ona moral vermek istedim. Kyle yine her zaman oldu¤u gibi, minnet dolu bak›fl›yla gülümseyerek “Çok teflekkür ederim!” dedi. Kürsüye ç›k›p konuflmas›na bafllamadan önce, kendinden emin haliyle önce gözleriyle salondakileri flöyle bir tarad›ktan sonra “Mezuniyet” dedi “O zor y›llar boyunca size yard›m et-
lanan, karamsar biri oldu¤una ve yaflamaya hakk› olmad›¤›na karar vermifl. Onun için de okuldaki tüm kitaplar›n› toplay›p eve getiriyormufl. Ama çamura düfltükten sonra ona yard›m ediflimden, ona dostluk elimi uzat›fl›mdan o denli mutlu olmufl ki, “demek ki beni de düfltü¤üm çamurdan ç›kar›p benimle gerçekten arkadafl olabilecek kimseler olabilecek” diye düflünüp intihar etmekten vazgeçmifl. Sözlerini bitirdikten sonra, yine o içten gülüflü ve minnet dolu gözleriyle bana dönüp “Sana ne kadar te-
"Mezuniyet” dedi “O zor y›llar boyunca size yard›m etmifl olan insanlara teflekkür etme zaman›d›r." mifl olan insanlara teflekkür etme zaman›d›r. Annenize, baban›za, ö¤retmenlerinize, kardefllerinize… Ama en çok arkadafllar›n›za… Ben de flimdi, beni hayata ba¤layan çok sevgili arkadafl›ma teflekkür edece¤im.”
K
yle bunlar› söyledik-
ten sonra, dört y›l önce ilk karfl›laflmam›zda geçen olay› anlatmaya bafllad›. Me¤er o hafta sonu intihar etmeyi düflünüyormufl. Yaln›zl›k çeken, sevilmeyen, çevreye adapte olmakta zor-
flekkür etsem azd›r!” dedi. Kyle bunlar› anlatana kadar, dört y›l önce aram›zda geçen o küçük say›lacak olay› hiç düflünmemifltim. Ama flimdi biliyorum ki, davran›fllar›m›z›n ve sözcüklerimizin gücünü hiç küçümsememeliyiz. Bir küçük sözcük ile, bir insan›n yaflam›n› (olumlu ya da olumsuz yönde) de¤ifltirebiliriz. Tüm gönüllere minik sevgi tohumlar› dikmek ve onlar› ara vermeden beslemek dile¤iyle…• yucelaksoy@butundunya.com.tr
Ticaretin Üç Aya¤› Bir toplant›da ünlü sanayici Andrew Carnegie’ye, ticaret için en büyük unsurun, ‘çal›flmak m›, sermaye mi, yoksa zekâ m›’ oldu¤unu sordular. Tan›nm›fl ifladam› soruya kendi sorusuyla karfl›l›k verdi: “Üç ayakl› bir sandalyenin, hangi aya¤› daha önemlidir? 121
B‹R BAfiKA BAKIfi Cheryl Tanr›verdi
Çeflitlilikler Kenti
Toronto Toronto'da kentin içinde bir yürüyüş yapmak, adeta küçük bir dünya turu yapmak gibi... Ama binaları ve manzarası değil, insanları nedeniyle… aziran'daki ziyaretim-
H
de, yolda sa¤›mdan solumdan geçenlerin bu kadar farkl› yap›da, görünümde, renklerde olduklar›n› görünce ve de¤iflik dillerde konufltuklar›n› duyunca, hemen herkesin turist oldu¤u sanm›flt›m önce. Fakat gerçek bunun tam tersi idi. Toronto, insanlar›yla dünyadaki en
122
“kendine özgü” kentlerden biriydi. Halk›n›n yar›s› Kanada d›fl›nda do¤mufl olan tam bir “eritme potas›”yd›. Bu nedenle onlar› önceleri turist sanmam hiç de flafl›lacak bir durum de¤ildi. Toronto'nun “Çeflitlilik gücümüzdür” parolas›, halk›n “Yeni Kanadal›lar” dedi¤i göçmenlere karfl› olan konuksever davran›fl›n› da özetliyordu.
BD EK‹M 2012
Bir ziyaretçi olarak
d›fltan bakt›¤›mda Toronto bana, hemen hemen her ›rk, din, milliyet, etnik grup ve dilin temsil edildi¤i kendine özgü bir mozaik yap›da görünüyordu. Kentin çekicilik anahtar›, hoflgörünün egemen oldu¤u bir atmosfer ve çokkültürlülüktü. Yasalarla da pekifltirilen bu ilkeler, okullarda da ö¤retiliyor ve günlük yaflam›n do¤al bir parças› olarak uygulan›yordu. Kent belediyesinin istatistiklerine göre, Toronto bölgesindeki nüfus, 140'tan fazla dil ve lehçe konuflmaktad›r. 200'ün üstünde etnik topluluktan oluflan nüfusta tek kültür var. Göçmen nüfusta tek bir millet ya da tek bir kültür egemen de¤il. Halk›n yüzde 30' unun biraz fazlas›, evlerinde ‹ngilizce ya da Frans›zca d›fl›nda bir dil konufluyor. ent hizmetlerinin bir
K
parças› olarak, acil durumlarda yard›m için baflvurulan 911 numaral› telefon, aramalar› günün 24 saati sürekli olarak her dilde yan›tl›yor. Bu durum, gerçek oldu¤una kolay kolay inan›lmayacak kadar kula¤a hofl geliyor. Tüm hoflgörü kültürünün egemenli¤ine karfl›n, Toronto gibi
Cheryl ve efli Ata Tanr›verdi Toronto görüntüsü önünde
Toronto , Kuzey Amerika' daki en güvenli kentlerden biri olma özelli¤ini ve ününü sürdürüyor. büyük bir kentte de kifliler aras›nda fliddet olaylar› “kaç›n›lmaz” görülmektedir. Toronto'nun kent nüfusu 2-2,5 milyon dolay›ndad›r. Çevresinde yaflayanlarla birlikte bu nüfus, 5 milyonla 5,5 milyona ulaflmaktad›r. Son aylarda, silahl› fliddetin neden oldu¤u ölümler, vatandafllar› flaflk›na döndürmüfl. Kimi liderler sert yasalar ç›kar›lmas›n› öneriyorlar, kimileri çözümü yeni ifl alanla123
BD EK‹M 2012
r›n›n yarat›lmas›nda görüyorlar. Tüm bu olaylara karfl›n Toronto yine de, Kuzey Amerika'daki en güvenli büyük kentlerden biri olma özelli¤ini ve hatta ününü sürdürüyor. fiimdiki Belediye Baflkan› Rob Ford'a göre ise Toronto, bugün dünyadaki en güvenli kenttir.
CN
ile ticarete bafllad›lar. Sonraki yüzy›la gelindi¤inde Fransa, Toronto' daki ticaret merkezlerini kurmufltu. 1763'te, Toronto'yu ‹ngilizler devrald› ve 'York' ad›n› verdikleri bir kasaba kurdular. 1834'te, 9 bin 250 sakiniyle Toronto kenti oluflmufltu. Nüfus büyümeye devam ederken, özellikle ‹kinci Dünya Savafl›'ndan sonra h›z kazanan Kanada'ya göç, Toronto'nun daha da h›zl› büyümesine yol açt›.
(Canada National) Kulesi'ni ziyaretim s›ras›n21. yüzy›lla birlikte, da, Toronto'nun en ön‹ngiliz ya da Frans›z de gelen özelli¤inin, nüfusun iflgücü de¤er“miras›” olmayan insanleri oldu¤u dikkatimi lar, nüfusun ço¤unlu¤u1976’da infla edilen çekti. Tabii ki, iflverenu oluflturdular. Toronto Toronto CN Kulesi nin amac› Kanada'n›n bugün, Kanada'n›n en kültür mozai¤ini temsil büyük kentidir. Ayr›ca etmek. Bilet toplay›c›, asansör ope- ülkenin ticari, finansal, endüstriyel ve ratörü ya da tur rehberi olsun, CN kültürel yaflam›n›n da kalbidir. Ad› Kulesi çal›flanlar›n›n tümü kibar ve birçok kez, “dünyan›n en yaflanabilir güler yüzlüydü. Alfredo da öyleydi, kentleri”nden biri olarak an›ld›. Bugün Hasan da, Mary de öyleydiler. Onlar çokkültürlülük, ›rklar›n, dinlerin ve dünyan›n de¤iflik köflelerinden gelmifl- kültürlerin eflit olarak kabul edilmekte ler. Toronto'da ifl bulup yerleflmifl ve olduklar› anlam›na gelen köklü ve resmi bir politikaya dönüflmüfltür. toplumla bütünleflmifllerdi. CN Kulesi üstünde 533,33 metre Toronto, elbette her zaman böyle çokkültürlü de¤ildi… 11 bin y›l önce yükseklikten kentin manzaras›n› izlerdaha kuzeyde egemen olan buz devri, ken, Toronto'nun göçmenler üzerinyerli insanlar› ilk kez güneye do¤ru deki çekicili¤ini düflündüm. Yukar›hareket etmeye zorlad›¤›nda, insanlar dan kent merkezi, ifl binalar›, kültür burada ilk kez yaflamaya bafllam›fllar- merkezleri, bisiklet ve toplu tafl›ma d›. 17. yüzy›lda bu insanlar, Fransa araçlar› hatlar› ve parklar›yla, yaflam 124
BD EK‹M 2012
dolu bir kar›fl›m olarak görünüyor. Tüm Toronto bölgesi, 3 milyondan fazla a¤aç ve mükemmel sistemdeki parklarla, insansal güzelli¤ine do¤an›n yeflil görüntüsünü de ekliyor. Ontario Gölü'nün Kuzeybat› k›y›s›nda yer alan kent, üç büyük nehir ve birçok akarsu ile kesifliyor. Toronto'nun “yaflanabilir” özelli¤i asl›nda, do¤al güzelli¤i korumak ve kentin çevre üzerindeki olumsuz etkisini azaltmak için uygulanan s›k› politikalar›n bir zaferi olarak ortaya ç›k›yor.
Z
iyaret edene dek Toronto
hakk›nda çok fazla fley bilmiyordum. Bir haftal›k geziflehri tan›maya yetmedi¤ini kesinlikle bir kez daha ziyaret edilme-
Okullardaki s›n›flar Toronto’nun kültürel çeflitlili¤ini yans›t›yor si hak etti¤ine inand›m. Toronto, konukseverlik gelene¤ini sürdürmesi yan›nda, gerçekte, kültürel çeflitlili¤in yönetilmesi ve hoflgörünün gelifltirilmesi konusunda baflka kentlerin ve hatta ülkelerin ders alabilecekleri uygar bir kent örne¤i olma özelli¤ini koruyor. • (Çeviri: Sabriye Afl›r) cheryltanr›verdi@butundunya.com.tr
Toronto Adalar›, kent merkezi d›fl›ndaki dinlenme ve gezi yerleri
125
GEZD‹KÇE GÖRDÜKÇE ‹zlen fien Toker
Samos (Sisam) adas›ndaki küçük Urla:
Vourliotes Rüzgar asl›nda ayn› rüzgar olsa da, sanki farkl› bir rüzgarm›flças›na türlü hallere bürünür Samos adas›nda.
ufladas›’ndan 1,5 saat sonra adan›n baflkenti Samos(Vathy) kentine varmak üzere yola ç›kan teknenin önüne köpük köpük dalgalar› itip, yolculu¤u uzat›rken ac›mas›zd›r. Samos kentini Karlovasi’ye ba¤layan yolun kenar›na dizilmifl Tsamadou ve Lemonakia plajlar›nda günefllenenleri serinletirken iyi bir arkadafl, Kokkari’de sörf yapanlar› denizin üzerinde gezdirirken yak›n bir dosttur. Bir zamanlar Vourliotes köyünün ticaret liman› olan Avlakia’y› geçip, köye giden da¤ yolunda dönünce çeflit çeflit a¤aç ve ot kokular›n› hediye ederken konukseverdir.
K
126
Neyse ki, s›cak bir Temmuz günü, bu rotay› izleyerek Karvounis da¤›n›n yamac›ndaki Vourliotes köyüne giderken bana da efllik etti rüzgar. Di¤er ad› “ba¤ kütü¤ü, asma” anlam›na gelen Ampelos olan da¤›n, köye giden k›vr›ml› yolu güzel manzaralar sundu bana. Ard›mda masmavi bir deniz, etraf›mda yeflilin birçok tonunu oluflturan çam, selvi, mefle, zeytin ve kestane a¤açlar› ile dar setler üzerinde kat kat s›ral› üzüm ba¤lar›...
Vourliotes’i kuran Urlal›lar’›n adaya ilk geldiklerinde bu kayna¤a yak›n olan Paleohori’de yerlefltikleri san›l›yor.
iraz sonra da¤›n yamac›nda, bu yemyeflil tablonun içine gömülmüfl beyaz evleriyle, Samos’un en eski köylerinden biri olan Vourliotes göründü. 16. yüzy›lda ‹zmir’in ilçesi Urla (Vourla)’dan gelen Rumlar›n kurdu¤u, “Küçük Urla”, “Urla’dan” anlamlar›ndaki Vourliotes... Köye varmadan önce , ana yoldan sa¤a ormana do¤ru ayr›lan bir patika, merakl› yürüyüfl severleri bir zamanlar “Diflleri dökecek kadar so¤uk” oldu¤u söylenen Pnaka su kayna¤›na götürüyor. Vourliotes’i kuran Urlal›lar’›n adaya ilk geldiklerinde bu kayna¤a yak›n olan Paleohori’de yerlefltikleri san›l›yor.
K›vr›la k›vr›la yükselen yol, köyün giriflinde bitiyor. Buradaki park yerine arac›n›z› b›rakmay›p, soldaki yoldan yukar› devam ederseniz Urla’da Misket, burada Muscat denilen minik taneli, hofl kokulu, tatl› beyaz üzümlerin ba¤lar›yla kapl› dik teraslar aras›nda yapaca¤›n›z bir yolculuk sizi adan›n en eski manast›r›na getiriyor. 1566 y›l›nda kurulan Panagia Vrondiani manast›r›nda her y›l 8 Eylül’de yap›lan festivale adan›n her yan›ndan Hristiyanlar geliyor, manast›rdan da¤›n zirvesi olan 1153 metrelik Profitis Ilias’a 3 saatte yürünüyor. 2000 y›l›nda çevresinde ç›kan yang›n nedeniyle zarar gören manast›r›n restorasyonu hâlâ devam ediyor. Da¤›n zirvesine giden gibi, köyün etraf›nda farkl› yürüyüfl rotalar› da var. Da¤daki, vadilerdeki patikalardan Manolates köyüne, Bülbüller Vadisi’ ne, Kokkari’ye ve Pnaka su kayna¤›na yürüyebilirsiniz. Köyün içindeki sokaklar çok dar oldu¤u için, arac›n›z varsa onu giriflteki park yerine b›rakmak en iyisi. Köyün sokaklar› bazen geniflliyor, bazen yaln›zca bir kiflinin
B
127
BD EK‹M 2012
Vourloites köy meydan› geçebilece¤i bir hâl al›yor, bazen de yaln›zca bir merdivenden olufluyor. Aç›k renk boyal› evler Urla’daki eski Rum evleri gibi. Evlerin genellikle maviye veya yeflile boyal› ahflap kap›lar›n›n önünde oturan yafll› teyzelerin önlerinden geçip, köy meydan›na geliyorum. rtas›ndaki a¤açlar, etraf›ndaki evler, lokantalar ve köy kahvesinde sohbet eden köylülerle çok güzel, küçük bir meydan buras›. Üzeri beyaz mermerli, ahflap masalarda, has›r sandalyelerde oturan köylülerin kahve içti¤i köy kahvesinin karfl›s›na, The Blue Chair (Mavi Sandalye) adl› lokantaya oturuyorum. Has›r sandalyelerin ahflap bölümlerinin koyu mavi renge boyand›¤›, masalar›n mavi-beyaz örtülerle ve ka¤›tlarla örtüldü¤ü lokantay› Vourliotes’li Stella ve Vasilis Trovas çifti iflletiyor. Meydan›n di¤er yan›nda ifllettikleri Pomegranate (Nar) isimli hediyelik eflya dükkan› da önündeki kartpostallar, süsler ve sabunlarla meydana farkl› renkler
O
128
The Blue Chairs lokantas› kat›yor. Taze sebzeler, zeytinya¤› ve ayçiçek ya¤› ile haz›rlad›klar› yemekleri içeren lokanta menüsü oldukça zengin. Keçi sütünden yap›lan Feta peynirinin k›zarm›fl, ›zgara veya domates, so¤an, biber ve zeytinle yap›lan Yunan salatas› üzerinde sunuldu¤u farkl› seçenekleri, Dolmades (yaprak sarmas›), Fasolia (zeytinya¤l› barbunya fasulyesi), Tzatziki (cac›k), k›yma, kabak, humus veya ›spanaktan yap›lan çeflitli k›zarm›fl köfteler (Keftedes)
BD EK‹M 2012
menüdeki mezelerden birkaç›. Türk oldu¤umu ö¤renince bu köyü Urla’dan gelenlerin kurdu¤unu söylüyor Vasilis, sonra içeriden büyükçe bir foto¤raf albümü ç›kar›yor. Albümün bir sayfas›na yerlefltirdi¤i, k⤛d› sararm›fl, ‹zmir ile ticaretin yo¤un olarak yap›ld›¤› döneme, 1892 y›l›na ait bir belge gösteriyor. Adada üretilen zeytin, zeytinya¤›, flarap ve hayvansal ürünleri ‹zmir’e götürüp satarak oradan da baharat ve çeflitli araç-gereç getiren büyük dedesinden kalma belgede, ‹zmir’deki Yol Bedesteni’nden al›nan ürünlerin isimleri yaz›l›, tarç›n, karabiber, kuruyemifl diye s›ralan›yor sat›rlar... “Ticaret için Yunanistan çok uzak, Türkiye ise çok yak›n.” diyor Vasilis, eski günlerin özlemini çeker gibi...
¤u kooperatif taraf›ndan yap›l›yor. “The Muscat of Samos” isimli flarab›n en iyi tatl› flaraplardan biri oldu¤unu söylüyorlar. Golden Samena, Samos Nectar isimli di¤er flaraplar›n yan›s›ra, lokantalarda ev flaraplar› da çeyrek, yar›m ve litrelik cam sürahilerde sunuluyor. Ö¤le saati geldi¤inde köy meydan›nda bir hareketlilik oluyor. F›r›ndan ç›kan s›cac›k ekmekler evlere tafl›n›yor, ö¤le yeme¤i için eve gidenler yolda birbiriyle selamlafl›yor, güneflin parlak ›fl›klar›yla camlar›n önündeki sardunyalar daha bir canlan›yor sanki. Kediler a¤açlar›n ya da evlerin gölgelerine, daha serince tafllara yerlefliyorlar. Duvar›n kenar›ndaki saks›daki fesle¤eni avuç içlerimle sevip, okflayarak mis gibi kokusunu meydana yay›yorum...•
ki k›y› aras›ndaki ticaretin bitmesi ve adadan d›flar›ya göçün artmas›yla köyün nüfusu da giderek azalm›fl. Adan›n Misket üzümü yetifltirilmesinde önde gelen köyü olan Vourliotes’te 1900’lerde 1500 kifli yaflarken bu say› flimdi 300’e düflmüfl. Albümde flimdi bizim oturdu¤umuz yerde çekilmifl, 1920 tarihli siyah beyaz bir foto¤raf var. Bir masan›n etraf›nda otururken poz vermifl Samos k›yafetleri içindeki yafll› köylüler ve yurtd›fl›na gidip kravatl› giysileriyle dönen gençler, köyden ayr›l›fl›n ilk izlerini tafl›yor gibi... Vourliotes’te ve adan›n baflka yerlerinde yetifltirilen Misket üzümleriyle 1890’dan 1933 y›l›na kadar Frans›zlar›n yönetiminde üretilen flaraplar, 1933’ten beri yerel üreticilerin kurdu-
izlensen@butundunya.com.tr
‹
Vourliotes’de bir sokak 129
ANADOLU’NUN DÜNYASI Bekir Özgen
Düfle
2
Düflen Düfl
Dün gece, yeni bir düfl gördüm. Yaflam ba¤lar›m koptu sand›m. Bu a¤› dolu düflte, “okul, okul olmaktan ç›km›fl verilen diplomalar›n hiçbir de¤eri kalmam›fl. Dünyan›n en tatl› çocukluk günlerini cehenneme çeviren, yaflam› yaflan›lmaz k›lan u¤ursuzlar varm›fl. Bunlar, vermezler al›rlar, asmazlar süründürürlermifl. Yaflam›m›z›n içe sinecek her yerinde okulda, kitapç›da, serviste, kantinde, hatta evimizin içinde bile karfl›m›za ç›kar, bizleri tedirgin ederlermifl. Yerli mi, yabanc› m›; gâvur mu müslüman m› olduklar› da belli de¤ilmifl. Kimlermifl peki bunlar?.. Dinleyen dervifl, murad›na ermifl… 130
BD EK‹M 2012
D
aha günün ilk dersi
idi. Ö¤renciler henüz kitap ve defterlerini çantalar›ndan ç›karmam›fllard› ki, edebiyat ö¤retmeni s›n›f›n kap›s›ndan içeri girdi. Kimsenin ona ald›rd›¤› yoktu. Kimi ayakta geziniyor, kimi sa¤a sola sald›r›yor, kimi de s›ras›na oturmufl kendi ifliyle u¤rafl›yordu. Bu kay›ts›zl›¤a bozuldu. Renk vermemeye çal›flt›. Ortal›k biraz olsun yat›fl›p gürültü ve devinim azal›nca, kaba sesten hepsine, “Günayd›n!” dedi. S›n›ftan yan›ta benzer bir gürültü duyulduysa da, ne dendi¤ini kimse anlamad›. Bu boflluktan yararlanan Cingöz oldu. Parma¤›n› kald›rd›, “Ö¤retmenim, biliyor musun bugün ne oldu?” diye y›l›flt›. “Hayrola, denizlerdeki gemilerin karay› m› vurdu yoksa?” “Benim ad›m Cingöz. Gemilerimi bat›racak göz var m› bende? Evvel Allah, Ali’nin külah›n› Veli’ye, Veli’ ninkini Ali’ye giydiririm, kurtar›r›m onu.” “Ne oldu öyleyse, anlat bakal›m.” “Babam, ‘Bizim ö¤rencilik y›llar›m›zda Yerli Mal› Haftas› vard›. Bütün arkadafllar evlerinde kendi ürettikleri yiyecekleri okula getirirler orada paylafl›p yerdik. Hem birimizde olmayan› öteki de tatm›fl olur, hem paylaflmay› ö¤renir, hem de param›z›n d›flar› gitmesine engel olurduk,’ diyor. Biz niçin böyle günler yapm›yoruz art›k?” At›lgan Ö¤retmen, bir an için öfkeye kap›l›r gibi olduysa da, kendini çabuk toparlad›. Bafllad› say›p dökmeye.
“O sözünü etti¤in hafta, lisede de¤il, ilkokulda uygulan›rd›, bu bir. ‹kincisine gelince, o günler çok eskilerde kald› Cingöz. Art›k yerli mal› diye bir fley mi kald›? Her ülke bir Ortak Pazar oldu ç›kt›. Sat›lan ürünlerin kimin mal› oldu¤u belli mi? Hem belli olsa da…” dedi, arkas›n› getirmedi.
Bizim ö¤rencilik y›llar›m›zda Yerli Mal› Haftas› vard›. Bütün arkadafllar evlerinde kendi ürettikleri yiyecekleri okula getirirler orada paylafl›p yerdik.’ “Sat›n ald›klar›m›z, d›flar›dan gelmese olmaz m› ö¤retmenim?” “Olmaz, çünkü baflkalar› bizden hem daha ucuza mal ediyorlar, hem de daha nitelikli üretim yap›yorlar. Böylece sizler de yorulmufl olmuyorsunuz.” ••• O günün son dersinin sonu yaklaflt›¤›nda, ö¤renciler d›flar› ç›kmak için can at›yordu. Ço¤u, defter ve kitaplar›n› çantalar›na koymufl, tetikte bekliyordu. Zilin çalmas›yla, hepsinin birden kap›ya yönelmeleri bir oldu. Cingöz’ün arkadafl› Cenk, yerinden kalkmam›fl, s›n›f›n bütünüyle boflalmas›n› beklemiflti. Onu böyle gören ö¤retmeni, “Hayrola! Senin eve git131
BD EK‹M 2012
”Bir giydi¤ini bir daha giymiyor. Eline geçen her arac› bir kez kullan›p at›yor. En pahal› yiyecekleri yiyor. Sonra da, ‘Ac›yorum sizlere,’ diyerek s›r›t›p duruyor.”
meye niyetin yok mu yoksa?” diye sordu. “Sizinle bire bir konuflmak istiyordum ö¤retmenim.” “Pekiyi ama k›sa kes. Yetiflmem gereken ifller var. Söyle, ne diyece¤ini merak ettim.” ”Evren arkadafl›m›z var ya ö¤retmenim! Onun ailesinin durumu çok iyi. Bir giydi¤ini bir daha giymiyor. Eline geçen her arac› bir kez kullan›p at›yor. En pahal› yiyecekleri yiyor. Sonra da, ‘Ac›yorum sizlere,’ diyerek s›r›t›p duruyor.” “Ay›p ediyor, böyle yap›yorsa...” “Aynen öyle ö¤retmenim. Ben, düflündüm tafl›nd›m, onun cezas›n› kendim kesmeye karar verdim. Nas›l olsa gücüm yeter. Kaybedecek bir fleyim de yok. fiöyle, eflek sudan gelene kadar iyi bir sopa atarsam, akl›n› bafl›na toplar. Ne dersiniz, iyi yapm›fl olmaz m›y›m ö¤retmenim?” 132
“fiaflk›n yeniyetmeler! Bunlar›n yemleri gür geliyor; enerjilerini boflaltacak yer bulam›yorlar,” diye düflündü At›lgan Ö¤retmen. Cenk, onun kafas›ndan geçenleri okumufl gibi, “Sorun, salt Evren olsa haydi neyse. Melisa arkadafl da k›zl›¤›na bakmadan satanistler aras›na girmifl. ‹lle de aran›zdan birinin can›na k›yaca¤›m diye bize gözda¤› veriyor. Demem o ki, s›n›f›m›zdaki her arkadafl›n bir tak›nt›s› var. Kimi tez elden vars›l olabilmek için internet arac›l›¤›yla kumar oynuyor; kimi de kendi arkadafllar›na hap sat›yor. Hepsinin gözünü para h›rs› bürümüfl, ondan baflka bir fley görmüyor.” Bu kadar›n› beklemiyor olmal› ki, birden flaflk›nlaflt› ö¤retmeni. Önce bu ifle bulaflmak istemedi. Sandalyesine oturup bir süre düflündü. Ne demeli, ne yapmal›yd›? “Sana ne kardeflim.
BD EK‹M 2012
Vars›l›n mal›, vars›n zü¤ürdün çenesini yorsun dursun. Sen kendi ifline bak. Olur olmaz fleylere burnunu sokma. B›rak onlar ne haltlar› varsa görsünler?” mi demeli; “Ben gereken önlemleri al›r›m!” diyerek Cenk’i bafl›ndan m› savmal›?; yoksa bir ö¤retmen sorumlulu¤u ile ifle el mi koymal›yd›?
K
›rlaflmaya yüz tutmufl saçlar›n› kar›flt›rd›. ‹çinden bir ses, “Sen kar›flma, kimseyle kötü olma” diye uyard› onu. “Bu ifller kirli ifller. Sen kendi dalgana bak. Kendine yeni parasal kaynaklar yaratman›n yollar›n› ara. Baflka türlü herkesin arkas›nda kal›r, gördü¤ünden geri düflersin. Bu ac›mas›z tüketim yar›fl›nda kendi evinde bile ac›nacaklar aras›na girersin. Biliyorum, bir ö¤retmen olarak bugünün yükselen de¤erlerine uyum sa¤layabilmen kolay de¤il. Ancak evrensel ak›fla ayak uyduramazsan da toplumun d›fl›na itilir, orada bir bafl›na kalakal›rs›n.” En iyisi, belay› bafl›ndan savmak, topu baflkalar›na atmakt›. “Bak, Cenk,” dedi. “Benim derdim bana yeter. Söyle ailene, sorunlar›n›z› onlar çözsün.” Arkas›ndan da, “Bana ne veriyorlar ki, benden ne bekleyecekler? Ne kadar ekmek, o kadar köfte,” sözcükleri dökülüverdi a¤z›ndan. ••• Aradan üç dört gün ya geçmifl, ya geçmemiflti. Cenk’in, s›n›f arkadafl› Evren’i bir köfleye s›k›flt›r›p sekiz on yerinden b›çaklad›¤› duyuldu. Sald›r›n›n nedeni bir türlü bulunamad›. Kimi,
“Cenk’in ayakkab›lar›n›n marka olmamas›yla alay edildi¤ini, kimi baflar›l› bir ö¤renci olmas›n›n k›skan›ld›¤›n›, kimi de Evren’in üstü aç›k spor arabada gezerken Cenkgile laf att›¤›n› ileri sürdü. Kolluk güçlerinin Cenk’i s›k›flt›rmalar›n›n da bir yarar› olmad›. As›l neden bulunamad›. Bu olay›n kötü bir örnek oluflturmas›ndan korkan yetkililer iflin savsaklanmas›n› istemediler. ‹fli ele almak okul müdürüne düfltü. Bütün ö¤retmenleri ve velileri bir araya toplad›. Tuhaf bir gülümsemeyle: “Arkadafllar, bana bak›n hele. Açt›rd›n›z kutuyu, söyletiyorsunuz kötüyü. Çocuklar›m›z, ifllevlerini yitiren dünün modas› geçmifl fantezileriyle, bugüne egemen olan yeni evrensel de¤erler aras›nda bocalamaktad›rlar. Kendi bildi¤imiz do¤rular e¤rilmeye bafllam›flt›r çünkü. Öpüp bafl›m›za koydu¤unuz ço¤u erdem k›r›nt›lar›n› çöp tenekesine atma zaman› gelmifl de geçmektedir bile. Akl›n›z› bafl›n›za al›n. Bu azg›n selin önüne geçmeye kalk›flmay›n. Çarp›l›r, gidersiniz. Benden söylemesi.” Onu dinleyen hemen herkes, “Sen salla dur bafl›n›, ben bilirim iflimi!” diyerek oradan ayr›l›rken, At›lgan Ö¤retmen’e de bir durup bin düflünmek kald›. “Ben kendimi kurtaramad›m ki, baflkalar›n›n derdine derman olabileyim,” diye ikirciklendi. Bir gün sonra bu duygularla s›n›fa girdi¤inde, içinden ders yapmak gelmiyordu. Daha dirimsel konulara de¤inmeliydi. Durdu durdu duramad›. Ö¤rencilerine döndü, “Sizler üniversiteyi 133
BD EK‹M 2012
bitirince ne olmak istiyorsunuz?” diye sordu. Ald›¤› yan›tlar çarp›c›; çarp›c› oldu¤u kadar da düflündürücüydü. Büyük ço¤unlu¤un dile¤i varl›kl› olmakt›. Kendi iflini kurmak, kendi gemisini yüzdürmek, kendi ç›kar›na bakmakt›. Benliklerinde tortulaflan beklentileri yaflama geçirmekti. “Bunlar!” dedi kendi kendine. “Yesinler, içsinler, gezsinler, tozsunlar. Har vurup harman savursunlar! Ha bire harcay›p tüketsinler. Vur patlas›n, çal oynas›n yaps›nlar. Güzel de... Bu de¤irmenin suyu nereden, nas›l gelecek? Ya tüketemeyenler ne olacak?..” Karars›z kald›. Yaflam›n önünde set olan bütün korkular› yenmekti amac›. Ne ki, yaflananlar da pek tekin de¤ildi. ‹çi s›k›ld›. “Afla¤› tükürsem sakal, yukar› tükürsem b›y›k,” diye m›r›ldand›. “Bofl ver. ‹nceldi¤i yerden kopsun,” der gibi oldu. ‹yi de, ya koparsa, o zaman erinç içinde olabilecek miydi? Bir kez daha kafas› kar›flt›. Diken üstündeydi sanki. “Konuflmal›y›m,” dedi. “Hem de enine boyuna! Ama…” Duraklad› istemeden. “Ya söylediklerim ö¤rencilerimce cep telefonlar›na kaydedilir, okulun d›fl›na tafl›n›rsa… Ya yukar›dakile-
rin kula¤›na ulafl›rsa? Ne yapar›m o zaman?” Bir kez daha yutkundu kald›.
A
t›lgan Ö¤retmen,
okuldan ç›k›p kendini evinin yoluna vurdu¤unda, gün devrilmifl, gökyüzü, gözü gözden saklayan dingin bir grili¤e bürünmüfltü. Omuzlar› dik evler aras›ndan geçerken kendi beli bükülmüfltü sanki. Duruflunda, benimsenmifl bir yenilginin hazin sessizli¤i sezilir gibiydi. “Bofl ver!” dedi duyulur duyulmaz bir sesle. “Bu düzen böyle gelmifl böyle gider. Memleketi kurtarmak bana m› düfltü?” En sevdi¤i velisi Veli’yle yüz yüze geldiler tam da o anda. Esenlefltiler. Dudaklar›n›n k›p›rdad›¤›n› gören Veli’nin, “Söylemek istedi¤iniz bir fley mi vard› hocam?” demesini duymad›. Ya da duymazl›ktan geldi. Uyand›¤›mda, dudaklar›m›n uçuklad›¤›n› ayr›msayamad›m birden. Kafam, geceki düflümde de¤il de sanki günümüzün gerçeklerinde gezinip duruyordu. Bir daha da uyuyamad›m. “Ah bu düfle düflen düfller!..” dedim. • bekirozgen@butundunya.com.tr
RAKAMLAR Ö¤retmen, ilkokula yeni bafllayan miniklere sordu:
“Say› saymay› bilen var m›?” Bir minik el kald›rd›, “Ben biliyorum. Babam bana ö¤retti” dedi. Ö¤retmen, ö¤rencisine sorusunu hemen sordu: “Söyle bakal›m, üçten sonra kaç gelir?” dedi. Minik ö¤renci, hemen “Dört” diye yan›t verdi. Ö¤retmen, “Peki, alt›dan sonra kaç gelir?” dedi. Ö¤renci yine hiç düflünmeden “Yedi” dedi. Ö¤retmen “Baban iyi bir ö¤retmenmifl. Peki, ondan sonra kaç gelir?” dedi. Minik ö¤renci, yan›t› bilmesinin gururuyla flöyle yan›t verdi: “Vale.”• 134
HABERC‹KLER Altan Alkan
Dünyadan yurttan ilginç olaylar minik haberler
Yeme¤e Gözlük
ki lokmay› yüzde 50 oran›nda büyütüyor. Önce gözünüz doydu¤u için midenizi doyurmak eskisinden daha kolay oluyor. Japon bilim adamlar› bu gözlük sayesinde insanlar›n normalden yüzde 10 daha az yiyece¤ini aç›klad›.
fieytan Ald› Götürdü
Japon bilim adamlar› obezite ile mücadele için yeni bir gözlük gelifltirdi. Gözlük flu flekilde çal›fl›yor: Yemek yemeden önce gözlü¤ü tak›yorsunuz. Gözlük, çatalda-
Amerikal› sanatç› Roy Lichtenstein'›n 42 y›l önce kaybolan eseri, New York'ta bir depoda bulundu. Sahibi Leo Castelli taraf›ndan 135
BD EK‹M 2012
1970'de bak›m için gönderilen 'Electric Cord' adl› eser bir daha geri dönmedi. Mahkeme, gelecek haftaki duruflmaya kadar deponun Lichtenstein' ›n siyah-beyaz, s›k›ca ba¤lanm›fl bir elektrik kablosunu gösteren eserinin sat›lmas›n› ya da baflka bir yere gönderilmesini yasaklad›. 1997 y›l›nda hayata veda eden Lichtenstein, eserlerinde popüler reklam ve çizgi roman ögeleri kullanarak ün kazanm›flt›.
Neden Evli Kalam›yoruz?
yapt›ktan sonra bütün hayatlar›ndan vazgeçmeleri de beraberinde boflanmay› getiriyor. 4- ‹ngiltere'de yap›lan araflt›rmaya göre ülkede gerçekleflen her 14 boflanmadan birinin gerekçesi aldatma. Aldatan taraf ise genellikle erkek oluyor. 5- Bir taraf›n çok seks isteyip di¤er taraf›n istememesi de evliliklerde büyük problem yarat›yor. Her çiftin biri partnerini seksi bulmad›¤› ve art›k cinsel hayat›nda mutlu olmad›¤› için boflanmay› tercih ediyor.
"Ç›lg›n" Afl›k! ‹ngiltere ‹statistik Kurumu'un yapt›¤› araflt›rmaya göre boflanan çiftlerin say›s› her geçen gün art›yor. Araflt›rmada para bitince aflk›n da bitti¤i çocuklar›n iliflkiyi etkiledi¤i ortaya ç›kt›. 1- Para bitince aflk da bitiyor. ‹liflkiler ekonomik zorluklar›n üstünden gelmeyi baflaram›yor. Boflanmalar›n yar›s› ekonomik nedenli.
2- Çiftler evlenir evlenmez kendi hayatlar›n› yaflamadan hemen çocuk sahibi oluyor. Ancak çocu¤un sorumlulu¤u hem erke¤e hem de kad›na a¤›r geliyor. 3- Kad›nlar›n evlendikten ve çocuk 136
‹sveç’te bulunan Karloinska Enstitüsü’nde araflt›rma görevlisi olarak çal›flan bir profesör kendisinden boflanmak istedi¤ini söyleyen efliyle tart›flt›. Kavga büyüyünce kontrolünü kaybeden profesör eflinin duda¤›n› kesti ve ameliyatla tekrar tak›lmas›n diye kesti¤i parçay› yedi. ‹ngiliz Daily Mail gazetesinin haberine göre polise verdi¤i ifadede sald›r›y› planlamad›¤›n› anlatan profesör sözlerine flöyle devam etti: “Onu öldürmek de¤il cezaland›rmak istiyordum. Bir kaç kez bana boflanmak istedi¤ini söylemiflti. Duda¤›n› kesip yedim. Bir daha bir baflka-
BD EK‹M 2012
s›yla öpüflmesini istemiyordum.” Ad› aç›klanmayan profesörün cinayete teflebbüs suçundan yarg›lanaca¤› belirtildi.
Deodoranttaki Tehlike
Milyonda ‹ki Görülen Dert ‹ngiltere'nin Helston kentinde yaflayan Kim Eastwell -Talan James çiftinin o¤ullar› Cody'nin yüzü hiçbir mimi¤e sahip de¤il. Ülkede yaln›zca 124 çocukta bulunan 'Moebius Sendromu' nedeniyle do¤umda da a¤layamayan 13 ayl›k Cody, ifadesiz bir yüzle etraf›na bak›n›yor. Anne "O¤lumun bana asla gülümsemeyecek olmas›n› bilmek çok üzücü bir durum" derken, Cody'nin göz kapaklar› da hareket etmedi¤i için gözlerini nemli
Fransa’da yay›mlanan bir tüke-
tici dergisi deodorantlarla ilgili önemli bir sa¤l›k tehdidini ortaya ç›kard›. Birçok kiflinin merakla bekledi¤i test sonucu herkesi flaflk›nl›¤a u¤ratt›. Test edilen 14 deodorant›n 6’s›nda, kanserojen etki yaratan alüminyum tuzundan tehlikeli miktarlarda bulundu. Deodorantlar›n incelenmesi sonucunda 6 deodorant tehlikeli bulundu. Yüzde 0.06 olmas› gereken alüminyum tuzu 6 deodorantta yüzde 0.19 ila yüzde 2 oran›nda tespit edildi. Uzmanlar alüminyum tuzunun meme kanserine yol açt›¤› konusunda uyar›yor.
Kör Talih
tutmak için bak›fllar›n› farkl› yerlere çevirdiklerini anlatt›. Kesin tedavisi bulunmayan sendrom, fizik tedavi ile bir noktaya kadar iyilefltirilebiliyor.
Torbal› ilçesinde kaynakç›l›k yapan bir kifli, yar›m saat içinde üç defa ölümle burun buruna geldi. Kazayla kolunu kesen Hüsnü fieno¤ul’u hastaneye götüren araç, Torbal› Mahallesinde dolmufltan inen bir kad›na çarpt›, daha sonra hastaneye ulaflan fieno¤ul’u ‹zmir’e götüren ambulans, 137
BD EK‹M 2012
Bay›nd›r kavfla¤›nda baflka bir araçla çarp›flt›. Kazada 5 kifli yaraland›. Hüsnü fieno¤ul ise tüm olumsuzluklara ra¤men ‹zmir Atatürk E¤itim ve Araflt›rma Hastanesi’ne ulaflt›r›ld›.
Ortam Sanal Devlet Gerçek ‹sveç hükümeti Twitter aç›l›-
m›yla bir ilke imza att›. ‹sveç tan›t›m ajans›n›n giriflimiyle bafllat›lan kampanya kapsam›nda ülkenin Twitter hesab› her hafta farkl› bir vatandafla emanet ediliyor.
n›t›m›n› yaparak daha fazla turist çekmek amac›yla uygulamaya konuldu. Seçilen kifliler evlerinin, iflyerlerinin veya okuduklar› okulun foto¤raflar›n› yay›mlamay› tercih ediyor. Bir hafta boyunca ‘devlet sözcüsü’ konumunda olan kifli Twitter hesab›ndan ülkenin sanal d›fliflleri bakan› gibi hareket edip dünyadaki geliflmelere iliflkin yorumlarda da bulunuyor. Kampanya kapsam›nda bugüne kadar her s›n›ftan insana ülkenin Twitter hesab›n› kullanma hakk› verilmifl. Bunlar›n aras›nda göçmen Müslüman bir avukat da 60 yafl›ndaki bir adam da bulunuyor. ‹rlanda da k›sa süre önce ‹sveç’i örnek ald› ve Twitter hesab›n› vatandafllar›na açt›.
Gökyüzündeki Göz Google ve Apple, 10 santim büyüklü¤ündeki objeleri bile net gösterebilen 3 boyutlu bir harita oluflturmak için casus uçaklar›n› birbirleri ile yar›flt›rmaya bafllad›. Dolay›s›yla art›k gözden ›rak bir günefl banyosu bile olanaks›zlafl›yor. • altanalkan@butundunya.com.tr
Seçilen kifliler bir hafta boyunca, @Sweden adresli Twitter hesab›ndan diledi¤i konuda devlet ad›na yorum yap›p, görüntü veya foto¤raf yay›mlayabiliyor. Proje, ülkenin demokratik yap›s›n› güçlendirmek ve ‹sveç’in ta138
YAfiAMDAN KES‹TLER Sema Erdo¤an
Anne Yadigâr›
Kehribar Gerdanl›k
Çocukluk merak› ile annesinin sand›¤›n› kar›flt›r›rken buldu¤u da¤›lm›fl kehribar gerdanl›¤›n, kendisini bir koleksiyoner yapaca¤›n› düflünemeyecek kadar küçüktü.100 y›ll›k Osmanl› ifli bu kehribar taneleri bir çocuk için olsa olsa bir oyunun malzemesi olabilirdi... 139
BD EK‹M 2012
Bir k›sm› da¤›lm›fl bir k›sm› eski bir ipin üzerinde kehribar tanelerini bir tülbent içinde annesinin çeyiz sand›¤›nda buldu. Büyük bir heyecanla annesine kofltu ”Nedir bunlar?” diye sordu. Day›s›n›n annesine hediye etti¤i, annesinin düflürüp sonradan buldu¤u bu gerdanl›k, eksik taneleriyle ceviz a¤ac›ndan yap›lma çeyiz sand›¤›n gözüne at›lm›flt›. Küçük çocuk birkaç defa sayd›. 26 adet kehribar tanesi vard›. Evin bir köflesinde özenle saklad›¤› bu kehribar tanelerini annesini kaybettikten sonra, hep üzerinde tafl›d›. O da¤›lm›fl kehribar taneleri bir anne yadigar›yd› art›k. smail Görkem 1 Mart 1959’
‹
bahçelerinde oynad›, rençberlik yapan dedesine ç›rakl›k yapt› . 1965 y›l›nda babas›n›n memuriyeti ile bereketli topraklar›n kent merkezi Adana’ya geliflini hayal meyal hat›rl›yor. Çocukluk döneminden Adana‘ya dair unutamad›klar›, zaman›n tek e¤lencesi olan, insanlar›n ak›n ak›n gitti¤i Adana’n›n yazl›k sinemalar›. O sinemalarda gösterilen Y›lmaz Güney’in filmleri. Türkan fioray, Cüneyt Ark›n ve Ayhan Ifl›k’›n filmlerini de an›ms›yor . Mahallelerindeki Esendam sinemas› da unutulmazlar› aras›nda. Alt›nda karo fabrikas› olan sinemaya gidecek paras› olmad›¤› için ya komflu evlerin damlar›ndan ya da elektrik direklerinden izledi¤i filmler. Film bafllad›ktan on-onbefl dakika sonra içeriye alan sinema görevlisi paras›zl›¤›na m› ac›rd› yoksa tehlikeden mi korurdu, hiç O y›llarda meflhur olan düflünmezdi. Önemli sanatç›lar›n plaklar› Adana olan para ödemeden içesokaklar›nda seyyar bir riye girmesiydi. gazino gibi dolafl›rlard›. Ve seyyar sat›c›larda
da fiereflikoçhisar‘a ba¤l› iken sonradan Aksaray’a ba¤lanan Sar›yahfli Kasabas›’nda dünyaya geldi. Alt› yafl›na kadar k›rsal bir co¤rafyan›n tarlalar›nda,
140
BD EK‹M 2012
çal›nan plaklar›n sesleri...
O
y›llarda ünlü olan sanatç›lar›n plaklar› hofl bir plak c›z›rt›s› ile dondurma, flalgam, afllama, tatl›, eskimo, bici bici ve simit-ayran sat›lan seyyar tablalarda; en fazla da dolmufllarda çalard›. Sabah›n erken saatinden gün bat›m›na kadar Adana sokaklar›nda seyyar bir gazino gibi dolafl›rlard› . Nuri Sesigüzel’den "Aynaya bakt›m saç beyaz olmufl", "Yallah floför apar beni", fiükran Ay’dan "Kahverengi gözlerin" ve "Ba¤dat yolu", Y›ld›z Tezcan’dan "Postac›", Sevim Tanürek’ten "Yollar uzak gelemedim", Muzaffer Akgün’den "Geceler yârim oldu", "Keklik gibi kanad›m› süzmedim", Zeki Müren’in "Bir muhabbet kuflu", Hamiyet Yüceses’ ten "Makber", Müzeyyen Senar’dan "Ada sahillerinde bekliyorum" ve "Bülbül ne gezersin Çukurova‘da". ‹smail Görkem, görevi nedeniyle 1984 y›l›nda ‹zmir’e gider. fiehri tan›mak için dolafl›rken sahaflar›n, antikac›lar›n bulundu¤u K›zlara¤as› Han›’ n› keflfeder. Akl›na hemen anne yadigâr› kehribar gerdanl›k gelir. Eksiklerini tamamlay›p tespihe çevirmektir tek iste¤i. S›k s›k gelip gitti¤i handa tarihi kitaplar ilgisini çeker, Çukurova ve Adana’y› anlatan kitaplar› toplamaya bafllar. Handaki esnaflarla da s›k› dostluklar kurar. Sonraki y›llarda kadim dostu olacak Sahaf Hakan kitaplara olan il-
gisini plaklara kayd›r›r. Önce bir plak çalar (pikap) sat›n al›r, ard›ndan plaklar toplamaya bafllar. Antika de¤eri olan eflyalar da toplad›klar› aras›ndad›r. Kömürlüklere, çat› aralar›na at›lan, günefl alt›na b›rak›lan eflyalar› kurtarma çabas›na giriflir. Gramofonlar, lambal› radyolar, tafl plak, plak ve long play çalarlar, dikifl makineleri, kömürlü ütüler... Nerede bir antika eflya var koflar gider. S›k s›k Ankara, ‹zmir ve ‹stanbul seyahatleri yapar. Her ay›n ilk pazar› onu Ankara’da kurulan Antika Pazar›’nda bulman›z mümkün. Bir süre sonra, bu böyle olmayacak deyip belirli eflyalar üzerinde yo¤unlaflman›n do¤ru olaca¤›na karar verir. "Baflta yanl›fl yapt›m. Bunun bir e¤itimi yok ki gidip okunsun. Yaflayarak ö¤reniyorsunuz."
‹smail Görkem’in koleksiyonunda flu anda 10 binin üzerinde, 45’lik, uzun çalar ve tafl plak var. Ve müzik alan›nda yo¤unlaflmaya karar verir. ‹smail Görkem’in koleksiyonunda flu anda 10 binin üzerinde, 45’lik, uzun çalar ve tafl plak var. Koleksiyoncular için çok de¤erli oldu¤unu belirtti¤i Osmanl› Dönemi ile Cumhuriyetin ilk dönem plaklar›na sahip oldu¤u koleksiyonunun en de¤erlerlileri; Tamburi Cemil, Safiye Ayla, Nerkis Han›m, Neyzen Tevfik ve Münir Nurettin Selçuk’un Osmanl› dönemi kay›tlar› ve Muzaffer Sar›sö141
BD EK‹M 2012
zen‘in yönetti¤i korolar›n kay›t plaklar›. Plaklar›n binden fazlas› Osmanl› dönemine ait. Koleksiyonunun en önemli özelli¤i ise her parçan›n çal›fl›r vaziyette olmas›.12 radyodan 2’si ve 5 gramofon art›k üretim yapmayan dönemin önemli firmalar›ndan Sahibinin Sesi’ne ait. Gramofonlar›n çantal›, borulu ve tabut fleklinde tan›mlanan k›l›flar› da mevcut .
K
ol e k s i y o n d a k i
eserlerin en eskisi 1850 en yenisi 1950 y›l›na ait. ‹smail Görkem’in koleksiyonunda foto¤raf makineleri ile orijinal parçalar da var. Edison’un 1850 y›l› üretimi bir ses kay›t silindiri. Günümüzün kaset ya da cd-dvd'si olarak adland›rd›¤›m›z bir kovan içerisinde. Görkem, bu silindir üzerindeki sesleri fonograf› olmad›¤› için evinde dinle-
142
‹smail Görkem’in plaklar›n›n binden fazlas› Osmanl› dönemine ait . yemiyor ama daha önce baflka bir yerde dinlemifl. En önemli eksik parçalar›ndan biri olarak nitelendirdi¤i fonograf aray›fl›n› sürdürüyor. Koleksiyonda çift olanlar› ve grup d›fl›nda kalanlar› elden ç›kar›rken ayn› parçan›n daha temizini buldu¤unda de¤ifltirip koleksiyonunun niteli¤ini art›r›yor. "Dedelerin biriktirdi¤i, o¤ullar›n saklad›¤› ve torunlar›n eskiciye satt›¤› eflyalara antika denir." cümlesiyle yapt›¤› tan›m sonras›nda, yeni neslin k›ymet bilmedi¤inden de yak›n›yor. 25 y›lda oluflturdu¤u koleksiyonunu yeni kufla¤a tan›tmak istiyor. Bir kültürel mekan açmak ve gençli¤i bu mekana çekmek en büyük hayali. O mekanda her masan›n yan›nda bir gramofon ya da pikap bulunsun, gençler büyüklerinin dinledikleri müzikleri de dinlesin. Teknolojinin tüm olanaklar›ndan
BD EK‹M 2012
yararlanan gençler, elektrik olmadan bir gramofonun nas›l çal›flt›¤›n› görsünler, lambal› ya da kasal› radyolardan da radyo dinlesinler . "Her plakta yüzlerce, binlerce parmak izi ve yüzlerce, binlerce duygu var. Teknoloji insan› rahat, sanat ise keyfi yaflat›r. Gençler ikisini de ö¤renmeliler." Bir ev ortam›nda koleksiyon oluflturmak zor olsa da bir antikac› dükkan› gibi dizayn etti¤i evinin salonunda, kaba temizlik evin han›m›na ince temizlik ise kendisine ait. Efline ve k›zlar›na anlay›fllar› nedeniyle teflekkürü bir borç biliyor. ‹smail Görkem, koleksiyonunu istese paraya çevirebilir ama bir kültürel miras olarak kabul etti¤i için gelecek kuflaklara aktar›ls›n istiyor. Bir üniversiteye, müzeye ya da bir vakfa verme düflüncesi son çare olarak duruyor önünde. Çocuklar›n›n da sahip ç›kmamas› söz konusu olursa. Birinci önceli¤i paylafl›lmas›. Alt›n Koza Film ve Kültür Festivali’nden de destek bekliyor. Bir devlet memuru için koleksiyonculuk yapmak pahal› bir ifl. ‹smail Görkem 25 y›ld›r tüm tasarruflar›n› bu koleksiyona harc›yor. ‹stese emekli olabilir ancak e¤itimleri devam eden k›zlar› için çal›flmak zorunda. Bir
üçüncü çocu¤u ise koleksiyonu. Anne yadigar› kehribar gerdanl›k ne oldu peki? 6 eksikle tespihe dönüflmüfl durumda ve elinden düflmüyor. Aradan 25 y›l geçti, büyük bir koleksiyonun sahibi oldu ama anne yadigar› kehribar tanelerinden sadece bir eksi¤i giderebildi . “Eski de¤erlere sahip ç›kal›m. Biz alam›yor ve biriktiremiyorsak sahip
‹smail Görkem, koleksiyonunu kültürel miras olarak kabul etti¤i için gelecek kuflaklara aktar›ls›n istiyor . ç›kanlara ulaflt›ral›m.” diyen ‹smail Görkem, hayallerinin gölgesinde antika de¤erleri koleksiyonuna kazand›rma yolculu¤unu sürdürüyor. Elinden düflürmedi¤i, onu bu günlere tafl›yan eksik kehribar taneleri de yol arkadafllar›. Çünkü onlar anne yadigar›. Olur ya bir gün tamamlan›rlar… • semaerdogan@butundunya.com.tr 143
‹NSANLAR YAfiADIKÇA Mehmet Ünver
Çocukluk dönemi "eğlenceleri"
Ölçüsü Kaçan Haytal›klar akdir edersiniz ki, bu dünyaya gelmifl her kufla¤›n farkl› bir espri anlay›fl›, e¤lence tarz› ve o kufla¤›n bireylerinin çocukluk dönemlerine damga vurmufl kendilerine özgü haytal›klar› vard›.
T
Her kufla¤›n dünyaya bak›fl›, kültürü ve felsefesi bir di¤erinden farkl› oldu¤u gibi, ruhlar›ndaki muz›r yan› d›fla vurma biçimleri de farkl›yd›. Çocukluk ve ilk gençlik y›llar›nda daha da yo¤unlaflan bu haytal›klar ölçüsü kaçmad›¤› 144
BD EK‹M 2012
flup bakar. Allah.. Allah..!! Kap›da kimse yoktur. Nas›l olsun ki? Bizim çete olacaklar› gözlemek için soka¤›n köflesine gizlenmifltir. Kap›da kimseyi göremeyen kurban içeri girip yeme¤ine devam eder. Çok de¤il üç dakika bile geçmeden kap› zili yine çalmaya bafllar. Bu kez ifl yorgunu baba gider kap›y› açmaya. Hayret yine kimse yoktur ortaKAPI Z‹LLER‹N‹ ÇALIP l›kta. Baba sa¤a, sola bakar. Bir anl›KAÇMACA ¤›na olay›; “iyi saatte olsunlara” ba¤Olmazsa olmaz›m›zd›. Özellikle tele- lamak ister. Sonra bundan vazgeçip vizyon, bilgisayar, internet gibi ola- içeri girer. Oysa bizim haytalar az›tnaklar›n olmad›¤›, havan›n kararma- m›fllard›r. Özellikle de baban›n yüzüns›yla insanlar›n huzurlu evlerine çekil- de gördükleri k›zg›n ifadeyi oradan di¤i günlerdeki bir numaral› e¤lence- daha çok e¤lence ç›kar›labilecekleri mizdi. Yazacaklar›m› gözünüzde can- fleklinde alg›lad›klar› için bu land›rmaya çal›fl›n lütfen: kez hiç sabredemezler Baba vapurla ve üstünden iki dakiü z en en gö iflinden dönmüfl, d in r ka bile geçmeden kale ç ...i yeni › elini yüzünü y›kan la o p›n›n ziline sald›r›rk pe ›rtmak d d›ktan sonra hep ›l ç › lar. Yedikleri lok›n r kurbanla zile › birlikte sofraya otu›n ¤ a malar bo¤azlar›na m r üzere pa tm›flt›r. rulmufltur. Çoluk dizilen ev halk›n› a çocuk a¤›z tad›yla iki do¤ru uz bir telafl alm›flt›r. lokma yenilecektir. Sonunda biraz geç Oysa kader a¤lar›n› de olsa iflin asl›n› anörmektedir. Çünkü larlar. Baba sokakta bizim kufla¤›n naml› bir afla¤› bir yukar› haytalar› sokak kap›koflturup o münases›n›n önünde konuflbetsizleri yakalamalanm›fllard›r. Baba ya çal›fl›r, anne siçorbadan bir kafl›k nirle söylenir, çoalarak tüm aile bireycuklarsa flaflk›n flaflleri için akflam yemek›n bakakal›rlar. ¤ini bafllatacakt›r ki, Heyhat, ifl iflten kap› zilinin ac› ac› geçmifltir. Bizim kuçald›¤› duyulur. Evin fla¤›n haytalar› o aihan›m› veya büyük leye akflam yeme¤içocuklardan biri koni zehir ettikten sonzaman insan yaflam›na renk katm›flt›r. Kantar›n topuzunu kaç›rmad›kça hoflgörülüyle karfl›lanan bu haylazl›klar ne yaz›k ki kimi zaman afl›r›ya kaçarak maruz kalanlar›n yaflamlar›n› çekilmez hale getirmifltir. Bugün sizlere çocukluk ve ilk gençlik dönemimizde ölçüsünü fazlas›yla kaç›rd›¤›m›z baz› haytal›klar›m›zdan söz edece¤im:
145
BD EK‹M 2012
ra tabanlar› ya¤lay›p, bir baflka sokakta, baflka bir evin kap›s›nda konufllanm›fllar, içlerinden en gözü pek olan› yeni kurbanlar›n› ç›ld›rtmak üzere parma¤›n› zile do¤ru uzatm›flt›r. Bu yöntemle yazlar› bizim muhitte oturan çok ünlü bir ses sanatç›m›z› delirtti¤imizi an›ms›yorum. Aradan onca y›l geçmesine karfl›n hâlâ bir efsane olarak sevilip, say›lan bu “ses sanatç›s› a¤abey”, sahile yak›n, deniz manzaral› bir evi yazl›k olarak kullan›yordu. O s›ralar bizim çetenin en büyü¤ü on yafl›ndayd›. Sanatç›m›z›n üç ay gibi k›sa bir dönem için kiralad›¤› evde hizmetçi olmad›¤›n›n istihbarat›n› alm›flt›k. Demek ki, zili her çal›fl›m›zda kap›y› kendisi açacakt›. Ve o yaz, flanss›z kurban›m›z› ç›ld›racak hallere getirmifltik: arekete geçmeden önce vakit doldurmak için yazl›k sinemada bir film izler, ard›ndan hedefimize yönelirdik. Gecenin o saatinde Bo¤az’a karfl› oturup, bir yandan demlenirken bir yandan da yeni besteler yapmaya çal›flan sanatç›m›z, zili ›srarla çalmam›zla kap›ya koflard›. Oysa bizler çoktan soka¤›n karfl›s›nda, evi rahatl›kla
H 146
görebilece¤imiz metruk bir binan›n içine gizlenmifl olurduk. Kap›da kimsenin olmay›fl›na flafl›ran ve gece gelen beste ilham›n› kaç›ran sanatç›m›z içeri girerken biz ikinci bir sald›r› için haz›rlan›rd›k. Bir seferinde iyice ölçüyü kaç›r›p, tam sekiz kez kap›s›n›n zilini çal›p saklan›nca sanatç›m›z›n da tepesi atm›fl, gece yar›s›
fiansl›yd›k, çünkü o zamanlar kap›larda günümüzdeki gibi güvenlik gözetleme kameralar› yoktu. ana caddedeki k›raathaneye gelerek orada oturanlara ileri geri söylenmifl, hatta ertesi gün olanlar› muhtara flikâyet etmiflti. fiansl›yd›k, çünkü o zamanlar kap›larda günümüzdeki gibi güvenlik gözetleme kameralar› yoktu. Bu sayede o yaz hiç b›kmadan, hemen her gece, de¤erli sanatç›m›z›n kap› zilini çal›p, çal›p kaçarak adamca¤›za hayat›n› zehir ettik. Nitekim bir sonraki yaz sezonu evi kiralamad›. Aradan geçen y›llar bu sanatç› a¤abeyimizin ününe ün katt›. fiimdilerde iyice yafllansa da s›k s›k televizyon kanallar›nda görüyorum kendisini. Biliyorum art›k çok geç: Yine de afl›r›ya kaçan o haytal›k-
BD EK‹M 2012
lar›m›z için kendisinden özür diliyorum. TELEFONDA B‹R‹LER‹N‹ ‹fiLETME HASTALI⁄I
Arayan numaralar› gösteren ak›ll› telefonlar henüz icat edilmemiflti. O günün teknolojisi sürekli arayarak sizi rahats›z eden telefon sap›klar›n› tespit etme konusunda yetersizdi. E¤er üstüne düflerseniz uzun araflt›rmalar sonucu bir ipucu elde edinilebilinirdi.
Bu teknolojik yetersizlik bizim kufla¤a sonsuz bir özgürlük vermifl, haytal›k damarlar›m›z› beklentilerimizin ötesinde beslemifl, ço¤u zamansa ölçüsünü kaç›rmam›za neden olmufltu. O kadar kolayd› ki: Elinin alt›ndaki telefondan her hangi bir numaray› çevir, - art›k kad›n m› olur, erkek mi olur - karfl›na ç›kan talihsize abuk sabuk bir fleyler söyle. Do¤al olarak karfl›n›zdaki ne dedi¤inizi anlamayarak size: “Pardon anlamad›m” diyecek ve dedi¤ine de piflman olacakt›r. Çünkü
bizden alaca¤› yan›t bellidir. A¤›z dolusu bir tonla hayk›r›lm›fl: “Z››››››ztttt Erenköyyyy” sözcü¤ü yank›lan›r hatt›n öbür ucunda. Ard›ndan da ç›lg›n kahkahalar. Kurban difllerini g›c›rdatarak ve hatta küfürler
Kurban difllerini g›c›rdatarak ve telefonu kapat›rken hiç tan›mad›¤› birileri taraf›ndan iflletildi¤i için kendine k›zmaktad›r.
savurarak telefonu kapat›rken bir kez daha faka basarak, hiç tan›mad›¤› birileri taraf›ndan iflletildi¤i için kendine k›zmaktad›r. ayat ne güzeldi. Evde kimselerin olmad›¤› günlerde arkadafllarla telefonun bafl›na toplan›r, çevirdi¤imiz rastgele numaralarla kurbanlar›m›z› taciz etmeye bafllard›k. Derken komflumuz olan talihsiz bir çift tuza¤›m›za düflüverdi. Neden talihsiz dedi¤imi yaz›m bitti¤inde
H
147
BD EK‹M 2012
anlayacaks›n›z. Bu evli çift orta yafllarda, kendi hallerinde insanlard›. Erkek, ekmek paras› için bir gece kulübünde garsonluk yap›yordu. Hiç de yak›fl›kl› say›lmazd›. Buna karfl›n efli, onu deliler gibi k›skan›yor, kocas›n›n, çal›flt›¤› kulüpteki flark›c› veya dansöz han›mlarla gönül maceralar› yaflad›¤›na inan›yordu. Sabah›n erken saatlerine kadar pencere kenar›nda kocas›n› bekler, iflten gelen adamca¤›z› sorguya çeker, üstünde baflka bir kad›n›n saç
umursamazl›ktan m› geliyorduk? Aradan geçen onca y›la karfl›n bu sorunun yan›t›n› hala net olarak bilemiyorum. Tek bildi¤im; k›skançl›k saplant›s› hepimizce malum olan komflu han›m› kurban olarak seçti¤imizdi: Kimsenin evde olmad›¤› bir gün bu tür muz›rl›klar› en az bizim kadar seven bir k›z arkadafl›m›zla telefonun bafl›na geçerek kocas›n› deli gibi k›skanan komflu han›m›n numaras›n› bir kez daha çevirdik. Kad›nca¤›z telefo-
teli var m› diye elbiselerini uzun uzun kontrol ederdi. Hemen her gece tekrarlanan bu tats›z durum kimi zaman bütün mahalleyi aya¤a kald›ran feci bir münakaflaya döner, hatta sabr› taflan adam›n k›skançl›k saplant›s› içindeki kar›s›na fliddet uygulamas›yla 盤›r›ndan ç›kard›.
nu açar açmaz paralelden konuflmalar› dinlemeye bafllad›k. Ses taklitleri konusunda hayli usta olan arkadafl›m›z, k›skanç kad›na kendisini kocas›n›n gece kulübündeki sevgilisi olarak tan›tt› ve hiç vakit geçirmeden aradan çekilmesini istedi. Bir anda en büyük korkusuyla yüz yüze gelen kad›nca¤›z iflletildi¤ini anlamad›¤› için ba¤›r›p ça¤›rmaya, hakaretler savurmaya bafllad›. Bizim muz›r k›z ald›¤› tepkiden memnun bir halde, bu kez de kocas›n›n onu boflay›p kendisini alaca¤›n›, hatta ondan hamile kald›¤›n› söyledi. Bu uyduruk hikâyeye en küçük bir flüpheye bile düflmeden inanan saf
O
s›ralar her fleyden bir e¤lence ç›kartmaya çal›flan yeni yetme gençlerdik. Haytal›k yapaca¤›z derken baz›lar›n› çok ama çok mutsuz edebilece¤imizi bilmiyor muyduk? Yoksa biliyorduk da s›rf e¤lence u¤runa
148
BD EK‹M 2012
kad›nca¤›z h›nc›n› sabaha karfl› eve gelen kocas›ndan ç›kartt›. Dünyadan haberi olmayan adamca¤›za: “Demek sevgilinin yan›ndan geliyorsun” diye ba¤›rarak sald›rd›. Bizlerse soka¤a taflan 盤l›klar›n› yatt›¤›m›z yerden dinledik. Do¤rusu büyük bir cevher bulmufltuk.
O
yaz her f›rsatta zavall› kad›n› telefonda ifllettik. Onunla konuflan k›z arkadafl her seferinde kocas›n›n bir baflka sevgilisiymifl gibi tan›t›yor, sonra da k›z›lca k›yametler kopuyordu. O telefonlar› bizim açt›rd›¤›m›zdan haberi olmayan kad›n her gece sabaha karfl› eve dönen kocas›na:
“Hangi sevgilinden geliyorsun” diye sald›rd›. Ve ne yaz›k ki bir gün sabr› taflan adamdan feci bir dayak yedi. O tats›z olay bize haytal›¤›n ölçüsünü kaç›r›p, serserili¤e do¤ru yol almakta oldu¤umuzu an›msatm›flt›. Kimseye zarar› olmayan o iki insan› öyle bir duruma düflürdü¤ümüz için vicdan azab› duyuyor, sokakta karfl›laflt›¤›m›zda suratlar›na bakam›yorduk. Bir musibet, bin nasihatten iyidir demifller. Bir daha asla öyle bir fley yapmad›k. Sevgili “G….” abla: fiu an bekli de bu ülkenin bir köflesinde son günlerini yafl›yorsun, belki de Hakk’›n rahmetine kavufltun. Lütfen bizi affet. • mehmetunver@butundunya.com.tr
Kedilerden ö¤rendi¤imiz hayat dersleri • Yaflad›¤›n an›n keyfini ç›karacaks›n. • Oyun f›rsatlar›n› kaç›rmayacaks›n. • Doydu¤un kadar yiyeceksin. • Birisi sana iyilik yapt› diye sahibin olmayacak. • Yine de k›ymet bileceksin. • Tehlikeli buldu¤un fleye yaklaflmayacaks›n. • Merakl› olacaks›n ama tedbiri elden b›rakmayacaks›n. • Temizli¤ine ve bak›m›na özen göstereceksin. • S›k s›k gerineceksin. • ‹stedi¤ini elde edene kadar ›srar edeceksin. • Özgürlü¤ünü kimseye kapt›rmayacaks›n. • Kafana koydu¤unu yapacaks›n. • Kendi isteklerini küçümsemeyeceksin. • Güzel bir masaja asla hay›r demeyeceksin. • Numara yapmayacaks›n. • Yaflad›¤›n yeri sahipleneceksin. • Her zaman dingin ve huzurlu bir an› yakalamaya çal›flacaks›n. • En önemlisi kendini be¤enecek ve seveceksin. 149
BD EK‹M 2012
EK‹M AYI ÇÖZÜMLER SAYFASI “Sudokunun Yan›tlar›”
3 4 8 2 9 1 6 7 5
2 5 9 3 6 7 8 4 1
1 6 7 4 5 8 9 3 2
6 9 2 1 4 3 7 5 8
5 8 1 6 7 9 4 2 3
4 7 3 5 8 2 1 6 9
7 3 4 8 1 5 2 9 6
8 2 6 9 3 4 5 1 7
Satranç Çözümleri
9 1 5 7 2 6 3 8 4
ATAK: Sargissian(Ermenistan)Dimakiling(Filipinler) Beyaz Kazan›r 1.Kxa4! Vxa4 2.Vxa4 Kxa4 3.Fxc6 Kea8 4.e7 1-0 OYUN SONU: Grischuk(Rusya)Kamsky(ABD) Siyah Kazan›r 1…fif3 2.Fe3 Fxe3 3.Kf5+ fixg3 4.Ke5 Kf2+ 5.fie1 fif4 6.Ke8 Ka2 7.fid1 fif3 8.fie7 Kd2+ 9.fie1 Kd8 10.Kf7+ Ff4 11.Kf6 Kc8 0-1
8 2 9 1 7 4 6 3 5
‹lk dersimiz Türkçe
Sudoku yapamayanlar için
1 5 8 2 4 9 3 6 7
2 7 4 6 3 5 1 8 9
3 9 6 7 8 1 4 5 2
4 1 7 3 5 2 8 9 6
5 8 3 4 9 6 7 2 1
9 6 2 8 1 7 5 4 3
6 3 1 5 2 8 9 7 4
7 4 5 9 6 3 2 1 8
Sudokusuz yapamayanlar için “Bilginizi Denetleyin”
1-(d) Mecmua-i Fünun
10-(b) 5 Kıtayı
2-(c) Yunus Emre
11-(c) Kulak
3-(a) Benjamin Franklin
12-(d) L
4-(b) Ganj 5-(a) Menderes 6-(a) Sinop
13-(b) ‹talya 14-(c) Ç›lb›r 15-(d) Karesio¤ullar›
7-(c) Ufuk
16-(d) ‹pekböce¤i
8-(c) Ömer Lütfi Akad
17-(d) Antartika
9-(d) H.Christian Andersen
18-(a) Ankara
150
1-(d) 2-(c) 3-(c) 4-(d) 5-(a) 6-(a)- 7-(b) 8-(a) 9-(c) 10-(d) 11-(a) 12-(b) 13-(b) 14-(c) 15-(d)
BD EK‹M 2012
1 5 8
7 9
7 3
1
7 6
5 7
3
9
2
5
5
1 4 2
4
9 4
4
1
5
2
7
3 1
6 6
2
Sudoku Yapamayanlar ‹çin
3
5
7
6 6
8
4 9
7 8 5
6 4
9
7
1 2
3
3
6
5 8
9 2
1 1
4
Sudokusuz Yapamayanlar ‹çin
151
BD EK‹M 2012
YARININ BÜYÜKLER‹ Gönderi adresi: Sedef Cad. 2446 Ada, 1. Parsel, A Blok, Kat: 3, Da: 16, Ataflehir, 34750 ‹stanbul e-posta: butundunya@butundunya.com.tr (e-posta ile gönderece¤iniz fotograflar›n 150 KB’den fazla olmamas›na lütfen özen gösteriniz.)
Ülkü Bilge Özbayram, Ankara
Marcella Corio, ‹stanbul
Stefani Kertis, ‹stanbul
Ali Dursun, ‹stanbul
Tuana Do¤an, ‹stanbul
Öykü Yanmaz, ‹stanbul
Do¤a Yanmaz, ‹stanbul
Arda Yanmaz, ‹stanbul
152
BD EK‹M 2012
Defne ‹ncegöz, ‹stanbul
Nisan Özmen, ‹zmir
Yi¤it Eren Güney, Ordu
Zeynep Ergin, Karabük
Niyazi Sayg›n ve Ömür Zeynep Demirli, ‹zmir
Öykü Sözbilen, Bursa
Bengisu Sürek ve Eyüp Ka¤an, Samsun 153
BD EK‹M 2012
Bulmacan›n çözümü 150. sayfadadır. 154
BULMACA Filiz Lelo¤lu Oskay
SOLDAN SA⁄A: 1- Türk tiyatrosuna uzun yıllar emek vermiş olup geçtiğimiz günlerde yitirdiğimiz fotografta görülen sanatçımız.- Nazi hücum kıtası. 2- Başka.Kazak başkanlarına verilen ad. 3- Erzincan’ın bir ilçesi.- Lifleri dokumacılıkta kullanılan bir bitki. Bir nota. 4- Tuzlu sularda yaşayan bir balık türü.- Bir mastar eki.Kurşun boruların ağzını açmakta kullanılan, ucu sivri bir çeşit takoz. 5- 17. Yüzyılda yaşamış olan ünlü Osmanlı tarihçisi. – Fiyat.- Bön, avanak. 6- Sodyumun simgesi.Birleşimindeki hidrojenin yerine maden alarak tuz oluşturan hidrojenli birleşik.Makinelerde hareketli bölümleri içine alan hareketli veya sabit parça. 7- Çin’in plaka imi.- Kartalgillerden yırtıcı bir kuş. Düzgün sarılmış halat yumağı. 8- Asya’da bir başkent.- Tekstil.- Kilometrenin kısa yazılışı. 9- Tarla sınırı.- Yanıcı veya yakıcı bir maddenin sürekli olarak yanmasından doğan itiş gücü ile hareket eden düzenek.Bir burç adı. 10- Rütbe veya kıdemce küçük olan asker.- Rüzgarların sebep olduğu bir yeryüzü şekli.- Masallarda adı geçen efsanevi kuş.11- ‘… Armstrong’(Aya ilk defa ayak basan ABD’li astronot.Gözlem.- Yeryüzü kıvrımı. 12- Bir ulaşım aracı.- Kur’anda bir sure.- Tuzağa düşürülen şey. 13- Hafif bir tür spor ayakkabı.Karadeniz’de yer alan bir iç deniz.- Şehir içinde ağaçlı, geniş cadde.14- Aktinyumun simgesi.-İsim. İran’da yaşamış eski bir uygarlık.15- Ege’de Yunanistan’a ait bir ada.- İlahi kaynaklı bir kitap.16- Önüne geldiği kelimeye zıt anlamı katan bir ek.Yapıt. 17- Binek hayvanlarının sırtına konulan, oturmaya yarayan nesne.Afrika’da bir ülke. 18- Aydın iline bağlı bir belde.- Rusçada evet. 19- Yabancı bir ağırlık ölçüsü birimi.- Ekilmek amacı ile ayrılmış arazi. 20- Eski Mısır’da bir tanrı.- Vilayet.Motorlu kara taşıtlarının iskelet bölümü.
YUKARIDAN AfiA⁄IYA: 1- ‘Susuz Yaz’, ‘Acı Hayat’ gibi filmlerinin yanısıra pek çok filmin yönetmenliğini yapmış olup geçtiğimiz günlerde yitirdiğimiz sinemacımız.- Gösterişi seven, varlıklı kimse. 2- Üzüntü verme.- Kalsiyumun simgesi.- Acıyarak ve koruyarak seven, şefkatli,- Yunancada bir sayısı. 3-Tevfik Fikret’in çocuklar için yazdığı şiirlerden oluşan yapıtı.- ‘…. Sungur’ (Türkiye’nin ilk ilüzyon sanatçısı).- Basketbolda topu hatalı sürme. 4- Dört köşe yelkenleri boğarak yüzeylerini küçültme işi.- Litrenin kısa yazılışı.- Bayanların özel gecelerde giydiği şık giysi. 5- Tayland’da yardıma muhtaç çocuklar için kurulmuş uluslar arası bir yardım örgütü.- ‘ … Emir’ ( Cecil Demille’nin bir filmi).- ‘ Şevket ….’ ‘Hayat Böyledir’, ‘Eşref Saati’ adlı yapıtları da bulunan gazeteci ve yazarımız).- Ölüm zamanı. 6- Yaşı küçük olduğu hâlde sözleri ve davranışları büyükmüş gibi olan çocuk.Balık yakalama gereci.- Dalgaların kayaları aşındırmasıyla oluşan yeryüzü şekli.- Antalya’nın bir ilçesi. 7- İlgi eki.- Rastlantı.-Cilve.- Yağı alınmış sütten veya yoğurttan yapılan peynir. 8- Güç.- Eski çağlarda yaşamış ve nesli tükenmiş bir hayvan.- Zilli bir kasnağa geçirilmiş kursak zarından oluşan çalgı.- Olumsuzluk belirten bir ek. 9- Kütahya’nın bir ilçesi.- Filistin’e eskiden verilen ad.- Tunus’ta bir liman kenti. 10- Posta arabası sürücüsü.- Eski dilde yüz.- Hedefi tutturma.- İçki dağıtan kişi. 11- Giysinin belden aşağıda kalan bölümü.- Birçok ipin örülmesiyle oluşturulan, balıkçılıkta kullanılan halat.- Sessiz, dingin. 12- Akira Kurasawa’nın bir filmi- İçten bağlılık. 13- İngiliz havayolu birliğinin kısa adı.- Radonun simgesi.Eski bir Türk boyu. 14- Fakirlere verilen para.- Antalya’da turistik bir körfez.-15- Kimyada artı uç.- Argoda hile, düzen.-Kabul etmeme. filizoskay@butundunya.com.tr 155
SATRANÇ Mustafa Y›ld›z
OL‹MP‹YAT 40.Satranç Olimpiyat› ‹stanbul’da yap›ld›. Erkelerde Ermenistan ve Rusya efl puanla 1.-2. oldular. Bayanlarda ise Rusya tak›m› tek bafl›na 1. oldu.
Kramnik(Rusya) – Naiditsch (Almanya), ‹stanbul, 2012 Bozuk piyon yap›s›na karfl›n beyazlar›n figürleri daha etkili, siyah fil hiç çal›flm›yor. Merkezin aç›lmas› beyaza yarayacak. 25.g4! fiah kanad›ndaki bingeç yap›y› ortadan kald›ran ve e4 karesini zay›flatan piyon fedas›. 25…fxg4 26.Ad2 e3? 27.Kxe3 Kxe3 28.Kxe3 fic7 29.Ke6 Aç›k hattaki beyaz kale buldozer gibi. 29…Vxe6 30.dxe6 Kxd2 Eski Dünya flampiyonunun vezirine karfl› kale ve piyonla oynamak hiç kolay de¤il. Siyah birkaç hamle sonra terk etti. 1-0
‹vanchuk-Wang, ‹stanbul, 2012 Siyah›n at› isteyen son hamlesi bir hata. Ivancuk at› kaçm›yor, f ve g dikeylerini açarak bitirici bir sald›r› bafllat›yor. 22.fxg6 fxe5 23.Kf7 Vc6 24.gxh7+ fixf7 Attan sonra kale de gitti ama siyah flah çok zor durumda. 25.Kf1+ fie7 26.h8V Kxh8 27. Vg7+ fid6 28.dxe5+ fid5 siyah terk etti çünkü 3 hamlede mat var: (29.Kd1+ fie4 30.Vg5 Vxa4 31.Kxd4+#) 156
BD EK‹M 2012
‹STANBUL FEST‹VAL‹ 40. Satranç olimpiyatlar›n›n yap›ld›¤› CNR salonlar›nda ayn› tarihlerde 11. ‹stanbul Satranç Festivali de yap›ld›. 109 sporcunun yar›flt›¤› A Kategorisinde FM Reyhan Do¤an 8/9 puanla birinci oldu. Do¤an, IM normlar›n› da tamamlad›. Reyhan - Javakhadze, ‹SF 8. Tur Yandaki konumda Reyhan, c6 karesinin zay›fl›¤›ndan yararlan›yor. Sonraki hamlede kale kayb›n› gören siyah, vezirinden vazgeçerek karfl› oyun deniyor. 21.Ac6 Fxb2 22.Axd8 Kxd8 23.Kb1 Fc3 24.Axc3 bxc3 25.Vd5! Ae5 26.Ka1 Ka5 27.Vd4 Kc5 28.Kec1 Ac6 29.Ve3 Ab4 30.Kxc3 Ac2 31.Kxc2 Kxc2 32.Fxf7!+( Kaliteyi geri alma giriflimi. 32.fixf7 33.Vb3+ ve 34.Vxc2) 32…fig8 33.Fd5 Ac5 34.h3 Hava deli¤i. 34…Fa6 35.Vg5 Kf8 36.Ve7 Kcxf2 37.Vxd6 Çoklu tehdit. Siyah bir figür daha kaybedecek. 37… Ff1 38.Vxc5 1-0 Azaladze – Reyhan, ‹SF 7. Tur d4’teki at çifte açmazda. Ona do¤rudan bir tehdit oluflturamay›nca siyah, onu savunana e2 at›na sald›r›yor ve sonuç al›yor: 30…Ag3! 31.fih2 Axe2 32.Axe2 Fxc3 Kalite kazan›ld›. 33.Axc3 Ae3 34.Aa4 Vc7 35.Fxe3 Vxc2 36.Vd4?? Baflar›s›z bir atak denemesi. 36… Vxb1 37.Vf6 Kc1!... 38.Fd4 Kh1+ 39. fig3 Ve1+ 40.fig4 Fc8+ 41.fig5 Vg3+ 42.fih6 Kxh3 43.gxh3 Vxh3 44.fig5 Vg3+ 45.fih6 Vh2+ Beyaz terk etti. 0-1 ATAK Sargissian-Dimakiling
OYUN SONU Grischuk-Kamsky
Beyaz Kazan›r
Siyah Kazanır
myildiz@butundunya.com.tr
Çözümler 150. sayfadad›r.
157
B‹ZE GÖNDER‹LEN K‹TAPLARDAN
Milli Mücadele’de
Trabzon Sabahattin Özel Türkiye ‹fl Bankas› Kültür Yay›nlar›
M
illi Mücadele'nin genel anlamda tarihi herkesçe biliniyor. Kentlerdeki izler ve kiflisel an›lar ortaya ç›kt›kça kurtulufl savafl› destan› daha da büyüyor ve görkemi göz kamaflt›r›yor. Milli Mücadele konusunda belgeye dayal› yap›tlar kazand›rmay› sürdüren Prof. Dr. Sabahattin Özel Birinci Dünya Savafl› s›ras›nda gizli antlaflmalarla daha savafl sona ermeden 1916 y›l›nda iflgal edilen kentlerden biri olan Trabzon'un ulusal uyan›fla öncülü¤ünü anlat›yor. Trabzon'da yay›mlanan ‹stikbal Gazetesi baflta olmak üzere çeflitli kaynaklardan yararlanarak haz›rlad›¤› kitaba yazar, henüz Milli Mücadele literatürüne mal olmam›fl belge niteli¤inde otuz iki metni de ek olarak kamuoyuna sunuyor. Trabzon'un iflgal öncesi ve sonras› durumu; d›fl güçlerin Trabzon üzerindeki hayalleri, planlar› gözler önüne serilirken, kendini kurtarma savafl›m› içindeyken yurdun dört bir yan›na da
158
kol kanat germeye çal›flan Trabzon'u, kentte kurulan dernekleri, ülkesi için ç›rp›nan yürekleri anlat›yor. Mustafa Kemal'in Samsun'a ç›k›fl›ndan sonra Kuvay› Milliye ve onun karfl›s›ndaki güçlerin eylemlerini anlat›yor. Trabzon'dan göçenlerin yaflad›¤› ac›lar, kent mimarisinin iflgal s›ras›nda özellikle evlerin ahflap k›s›mlar›n›n yakacak, askeri ve di¤er amaçlar için kullan›lmak üzere sökülmesi ile yok edilifli de aktar›l›yor: “Son y›llarda her konuda Türk Milletini suçlamak adeta bir moda haline gelmifl görünmektedir. Avrupa'da az›nl›k haklar›n›n zerresi yokken, inançlar›ndan dolay› hayat hakk› bulamayan insanlar› ba¤r›na basan bir kültürü sorumlu göstermek büyük bir haks›zl›k ve yan›lg›d›r. Vurgulad›¤›m›z olguda sorumlu kuflkusuz Bat› Emperyalizmi ve onun maflal›¤›n› üstlenenlerin Anadolu Maceras› ve Megali ‹dea siyasetidir”
Uygarl›k Bat› ve Ötekiler Niall Ferguson Yap› Kredi Yay›nlar›
B
at› bir yandan kendisinin d›fl›nda kalan dünyay› ele geçirme ve elde tutma savafl› verirken öte yandan kendini
BD EK‹M 2012
de sorguluyor. “Bu kitab›n ele ald›¤› ana soru gittikçe bana bir modern ça¤ tarihçisinin ortaya atabilece¤i en ilginç soru gibi görünüyor. Avrasya kara kütlesinin bat› ucundaki bir kaç küçük siyasal yap›, 1500 dolaylar›ndan itibaren Do¤u Avrasya'n›n daha kalabal›k ve bir çok bak›mdan daha geliflkin toplumlar›n› da kapsamak üzere dünyan›n geri kalan kesimine egemen olma yolunda tam olarak niçin girdi? Buna ba¤l› ikinci sorum flu: Bat›'n›n geçmiflteki üstünlü¤üne iliflkin iyi bir aç›klama bulabilirsek, gelece¤i konusunda bir öngörü ortaya koyabilir miyiz? Bu gerçekten Bat› dünyas›n›n sonu ve yeni bir Do¤u ça¤›na geçifl mi demektir? Baflka bir ifadeyle, insanl›¤›n daha büyük bir k›sm›n›n Bat› Avrupa'da Rönesans ve Reform hareketinin ard›ndan ortaya ç›kan uygarl›¤a -bilim devrimiyle ve Ayd›nlanma süreciyle harekete geçen, Atlantik'in öte yakas›na ve ta Avustalezya'ya kadar yay›lan, devrim sanayi ve imparatorluk ça¤lar›nda doru¤una ulaflan uygarl›¤a- az ba¤l› oldu¤u bir ça¤›n sönüflüne mi tan›k olmaktay›z?” diyerek sorular soran, yan›tlar arayan yazar: “Barbar ve ilkel güçler 1938'de yurtd›fl›nda en baflta da Almanya'dayd›. Ne var ki, daha önce gördü¤ümüz üzere Churchill'in düflkün oldu¤u özgürlük ve meflru yönetim de¤erleri gibi, onlar da Bat› uygarl›¤›n›n ürünleriydi(...) Nurettin Elhüseyni'nin nefis çevirisiyle Bat› ve Do¤u aras›nda s›k›flan dünyan›n durumu.
Dünya Kad›n fiairlerinden
Kad›n›n Hâlleri Selahattin Y›ld›r›m Agora Kitapl›¤›
D
ünyan›n bilinen en eski flairi bir kad›nd›: Enhenduana. Kad›n›n fliirle olan ba¤› binlerce y›ld›r sürüp gidiyor. Ac›l› ve sevinçli günlerde kad›nlar›n a¤›zlar›ndan ezgili, sevinçli dökülen sözcükler her tüten ocaktan yükselir. Selahattin Y›ld›r›m meraklar›n› gidermek için bafllad›¤› amatörce çal›flma, y›llar sonra özgün bir yap›ta dönüflmüfl. Kitapta kad›nlar kad›nl›klar›n› anlat›yor. Annelik, aflk, ayr›l›k/terk, ba¤›ms›z, bilge, bohem, çilekefl, dayan›flmac›/direnifl, dil/sözcükler, dost, Dünya'ya/Evren'e bak›fl, Erke¤e bak›fl, efl, ev/mekan, hasta, hayvan sevgisi, kad›n›n kad›na bak›fl›, kalp, müzikal, ölüm, özgürlük, sadakat,/vefa, savafl ve fliddet karfl›t›, sevgi, seviflme, siyahi, sorgulama, sufi, flair/fliir, flikayet, tutsak/sürgün, yaln›zl›k, yafll›l›k, yazar/sanat... adlar›n› tafl›yan bölümlerde kad›nlar kendilerini anlat›yor. fiair Maya Angelou'nun dizelerinde oldu¤u gibi: “fiiir, insanlar›n ne oldu¤unu anlat›r bize,/Neden tökezlediklerini ve düfltüklerini/ve nas›l mucizevi bir biçimde aya¤a/kalkabilece¤imizi, söyleyebilir bize”. 159
B‹R FOTOGRAF B‹N SÖZCÜ⁄E BEDELD‹R Gönderi: BARIfi AKYOL, ‹STANBUL
160
Bütün Dünya’ya Abone Olun Derginiz Kap›n›za Gelsin
Bütün Dünya’ya Abone Olun Derginiz Kap›n›za Gelsin
Bütün Dünya derginize abone olmak flimdi çok kolay. Art›k bir telefonunuz veya e-posta mesaj›n›zla abonelik ifllemlerinizi yapt›rabilir ve derginizi her ay kap›n›zdan alabilirsiniz. Hemen abone olun, uygun ödeme koflullar›ndan yararlan›n...
Bütün Dünya derginize abone olmak flimdi çok kolay. Art›k bir telefonunuz veya e-posta mesaj›n›zla abonelik ifllemlerinizi yapt›rabilir ve derginizi her ay kap›n›zdan alabilirsiniz. Hemen abone olun, uygun ödeme koflullar›ndan yararlan›n...
Bütün Dünya Abone Servisi: Tel: (0312) 234 14 34 - Dahili: 1069 E-posta: abone@butundunya.com.tr
Bütün Dünya Abone Servisi: Tel: (0312) 234 14 34 - Dahili: 1069 E-posta: abone@butundunya.com.tr
Bütün Dünya
Bütün Dünya
T Ü R K
BAfiKENT ÜN‹VERS‹TES‹ KÜLTÜR YAYINI
R E S S A M L A R I
1 EK‹M 2012
‹BRAH‹M ÇALLI
192297 EK‹M 2012
1880 y›l›nda do¤du, resimlerden birini gösterdi¤i ressam fieker Ahmet Pafla taraf›ndan Sanayi-i Nefise'ye ça¤r›ld›. Orada Osman Hamdi'yle tan›flt›. Baflar›l› ö¤rencilik yaflam› sonucu Paris Güzel Sanatlar Okulu'na gönderildi. Paris'te de farkl› ak›mlardan, özgürlükçü resim anlay›fl›ndan çok etkilendi. 1914 y›l›nda Akademi'ye hoca olarak döndü. Türk resminde yeni bir dönemin bafllamas›na neden oldu. Portre ressaml›¤› denildi¤inde akla ilk gelen isimlerden biridir. Çok baflar›l› Atatürk portreleri yapm›flt›r. Atatürk'le en çok birlikte olan ve kendisine defalarca poz veren Atatürk'ü en güzel yorumlayan sanatç›d›r. 1935 y›l›nda yapt›¤› yukardaki “Cumhurbaflkan› Gazi Mustafa Kemal Pafla” adl› yap›t›, Mimar Sinan Üniversitesi koleksiyonunda bulunmaktad›r. 1960 y›l›nda yaflam›n› yitirmifltir.
SAYI: 2012 / 10
F‹YATI: 4 TL
Yine ç›kaca¤›z aç›k al›nla...
Prof. Dr. Mehmet Haberal Yazd›:
"CUMHUR‹YET ESERLERLE YAfiAR" Atatürk'ten Kalan Son Arma¤an›m›z: Hatay'›m›z S: 42
Muzaffer ‹zgü: Ben Cumhuriyet Bayram›nda Do¤dum S: 16
Soyad›n› Ödülü Olarak Tafl›yan Bir Yurtsever: Nuri Demira¤ S: 51
Cengiz Önal: Menemen Olay› ve Devrim fiehidi Kubilay'›m›z S: 35
Cengiz Özak›nc› Bir "‹ftira"y› Daha Yan›tl›yor: "Struma Olay› Öyle De¤il, Böyledir." S: 60