T Ü R K
BAfiKENT ÜN‹VERS‹TES‹ KÜLTÜR YAYINI
R E S S A M L A R I
1 ARALIK 2012
MAHMUT KARATOPRAK
192297
SAYI: 2012 / 12
F‹YATI: 4 TL
ARALIK 2012
1953’te Kayseri’de do¤an sanatç›, 1973’te Devlet Tatbiki Güzel Sanatlar Yüksek Okulu’na girdi, 1978’de Mustafa Asl›er Atölyesi’nden mezun oldu. 1984 Simavi Vakf› ve ‹stanbul Belediyesi Özel Ödülleri, 1977 Kültür Bakanl›¤› Özel Ödülü, 1977 ikincilik ödülü, Skopje 1973 üçüncülük ödülü Marostica-‹talya gibi ödüllerin sahibi Mahmut Karatoprak’›n resimlerinden bir bölümü, 5 Aral›k - 5 Ocak tarihleri aras›nda Galeri Selvin’in, Arnavutköy Dere Sok. No: 3 Arnavutköy, Befliktafl, ‹stanbul adresindeki salonunda, “Suyun Bo¤uldu¤u Yer” ismiyle sergilenecektir.
Struma Gerçe¤i Cengiz Özak›nc›, Türkiye’ye Yönelik As›ls›z Suçlamalar›n Ard›ndaki Gerçekleri Ayd›nlatmaya Devam Ediyor. Sh:25
Prof. Haberal, Silivri Koflullar›nda Uluslararas› Bilim Akademisi Kurdu Sh:11
‹nönü Vakf›, 90'›nc› Y›l›nda Lozan’› Etkinliklerle Gündeme Getiriyor Sh:15
Tekin Özertem Suat Türker’in Yazd›: Röportaj›: ‹zmir Milli Almanya'da Kütüphane Bir Türk 100. Yafl›n› Yapt›. Kutluyor Sh:52 UçakSh:71
Biri uzun, di¤eri k›sa dönem iki genç askerin kardefllik ve cesaret kavramlar›n› keflfetti¤i bir kahramanl›k öyküsü
S‹NEMALARDA
Biri uzun, di¤eri k›sa dönem iki genç askerin kardefllik ve cesaret kavramlar›n› keflfetti¤i bir kahramanl›k öyküsü
S‹NEMALARDA
ozan 100 y›ll›¤›na m› imzaland›? Lozan bir baflar› m›d›r; eksikleri var m›d›r? Türkiye’nin s›n›rlar› farkl› olabilir miydi? Tüm sorular›n yan›t› bu araflt›rmada. Üstelik gerçek belgelerle. Eski büyükelçi, tarihçi-yazar Bilâl N. fiimflir’in son araflt›rma kitab›.
L
BÜTÜN K‹TAPÇILARDA
BAfiKENT ÜN‹VERS‹TES‹ KÜLTÜR YAYINI
Bütün Dünya
1 ARALIK 2012
2000
Baflkent Üniversitesi Ad›na Sahibi: Prof. Dr. Mehmet Haberal Yay›n Genel Yönetmeni Mete Akyol Görsel Yönetmen ve Yay›n Genel Yönetmeni Yard›mc›s› : Turgut Keskin Sorumlu Yaz› ‹flleri Müdürü: Gülçin Orkut Akyol Teknik Yap›m Yönetmeni: Faruk Güney Yay›n Dan›flman›: Yaflar Öztürk Türk Dili Dan›flman›: Haydar Göfer Sanat Dan›flman›: Süheyla Dinç Redaksiyon: Fatma Ataman Düzeltme Sorumlusu: Nükhet Aliciko¤lu
Baflkent Üniversitesi’nin bir kültür hizmeti olan Bütün Dünya 2000, Baflkent Üniversitesi kurulufllar›ndan 1. Cadde, No: 77, Bahçelievler, Ankara adresindeki Aküm Reklamc›l›k, Dan›flmanl›k ve Yay›nc›l›k Ajans› Sanayi ve Ticaret A. fi.’nin 3. Cadde, No: 2, Yenimahalle, Ankara adresindeki tesislerinde bas›lm›flt›r.
2
Seçiciler Kurulu: Prof. Dr. Nevzat Bilgin (An›sal Baflkan) Prof. Dr. Ahmet Mumcu Prof. Dr. Solmaz Do¤anca Prof. Dr. Sevil Öksüz Prof. Dr. Ender Varinlio¤lu, Prof. Dr. Okay Eroskay Prof. Dr. Fuat Çelebio¤lu, Prof. Dr. Sedefhan O¤uz, Prof. Dr. Levent Peflkircio¤lu, Gürbüz Atabek, Necmi Tanyolaç, Mete Tizer, Kaya Karan, Alaettin Giray, Ayhan Erten, ‹lhan Banguo¤lu, Ahmet Aydede, Manuel Bilos,Cengiz Dolunay Sürekli Yazarlar: Yücel Aksoy, Pelin Hazar Aliabbasi, Sabriye Afl›r, Nuray Bartoschek, Sadi Bülbül, Haluk Cans›n, Y›lmaz Da¤deviren, Haluk Erdemol, Sema Erdo¤an, Ali Murat Erkorkmaz, Konur Ertop, Gürbüz Evren, Metin Gören, ‹lyas Halil, Mümtaz ‹dil, Çetin ‹mir, Muzaffer ‹zgü, Mehmet Muhsino¤lu, Filiz Lelo¤lu Oskay, Cengiz Önal, Sebahat Önen Cengiz Özak›nc›, Saniye Özden, Bekir Özgen, Yaflar Öztürk, R›fat Serdaro¤lu, ‹zlen fien Toker, ‹zmir Tolga, Suat Türker, Engin Ünsal, Mehmet Ünver, Dr. Mehmet Uhri, Orhan Velidedeo¤lu, Mustafa Y›ld›z Yönetim Merkezi: 10. Sokak No: 45, Bahçelievler, Ankara Tel: (0312) 212 80 16 (pbx) Faks: (0312) 234 12 16 ‹letiflim Adresi: Sedef Cad. 2446 Ada, 1. Parsel, A Blok, Kat: 3, Da: 16, Ataflehir, 34750 ‹stanbul Tel: (0216) 456 27 27 (pbx) Faks: (0216) 456 27 29 Da¤›t›m: Yaysat Renk Ay›r›m›: Mat Yap›m
Bas›m Tarihi: 26 / 11 / 2012 www.butundunya.com.tr butundunya@butundunya.com.tr
H
apiste yazd›¤› 5 kitapla Türkiye’ye Silivri’yi anlatan Mustafa Balbay, bu kez Silivri’den Türkiye’yi anlat›yor ve 4 y›lda ald›¤› 30 bini aflk›n mektuptan bir seçkiyi okurlar›yla paylafl›yor. Bu mektuplarda korkudan gözü kara cesarete, umuttan derin karamsarl›¤a kadar toplumun derinliklerindeki tüm duygular› bulacaks›n›z. Mektubunuz var; anlat›lan hepimizin hikayesidir.
BÜTÜN K‹TAPÇILARDA
BAfiKENT ÜN‹VERS‹TES‹ KÜLTÜR YAYINI
Bütün Dünya YIL:15 SAYI: 175
6
9
2000
Bambaflka Zamanlar›m›zda Yeniden Bekleriz Prof. Delmonico...
31
Mete Akyol
36 37
Dünya Organ Nakli Derne¤i Baflkan› Prof. Dr. Francis L. Delmonico, Prof. Dr. Mehmet Haberal’› Ziyaret Etti. Atilla Kart
11 14
15
25
52
CHP Zonguldak Milletvekili Prof. Dr. Haberal’›n TBMM’de Aç›klanan Duyurusu
58
Lozan Konferans› 90 Y›l Önce Bafllad›
59
Türkiye Cumhuriyeti’ne Yahudi Soyk›r›m› Suçlamas› Cengiz Özak›nc›
6
Yanl›fl Kullan›lan Sözcükler Orhan Velidedeo¤lu
Burcu Oral Evren
Sinan Meydan
Hakimiyeti Milliye Yaz›lar› Padiflah 3. Selim’in Fransa’ya Gönderdi¤i Elçi Casus muydu? Gürbüz Evren
41 46
‹flte Atatürk ‹flte Cumhuriyet Mucizesi
Ekonomi Alan›ndaki Uygulamalar ve Geliflmeler Cengiz Önal
Prof. Dr. Haberal Uluslararas› Bilim Akademisi Kurdu
Özden Toker
19
‹Ç‹NDEK‹LER
Tar›k Dursun K. Konur Ertop
‹zmir Milli Kütüphane 100 Yafl›nda Tekin Özertem
Kolo’nun Miras›ndan Emir’in Miras›na B.D. Yaz› ‹flleri
Hangisi Do¤ru? Metin Gören
64
Yeflile ‹htiyaç Var Can Pulak
66
Gölyaz› ‹zlen fien Toker
71
“Avrupa’da Uçak Yapan ‹lk Türk Benim Suat Türker
Bambaflka Zamanlar›m›zda Yeniden Bekleriz Prof. Delmonico... Mete Akyol
71 4
Avrupa’da Uçak Yapan ‹lk Türk Benim Suat Türker
AYLIK BÖLÜMLER
77
Çam A¤ac› Süslemesi Çetin ‹mir
84
Europa Haluk Erdemol
90
Ifl›k Yenersu Sema Erdo¤an
99
Mozart Mümtaz ‹dil
103
Kim Kimdi? Sabriye Afl›r
109
Levon ‹lyas Halil
113
Ö¤le Yeme¤inde Ne Var? Muzaffer ‹zgü
118
‹nanman›n Gücü Sadi Bülbül
120
F›rçalayarak
117 124 134 150 151 152 154 156 158 160
‹lk Dersimiz Türkçe
135
Habercikler
Evlendirme Cemiyeti Sabriye Afl›r
93
63 88 108
“fiimdi B.ku Yedik” Dedi Hayat› Kurtuldu Dr. Gürbüz Turgay
125
Sar›k›z Bir Bardak Sütün Hat›r› Yücel Aksoy
77
Çam A¤ac› Süslemesi Eski Bir Türk Gelene¤i Çetin ‹mir
T›p Dünyas›ndan K›sa K›sa
Bilginizi Denetleyin Sudoku Poldi Çözümler Sayfası Yar›n›n Büyükleri Bulmaca Satranç Ay›n Kitaplar› Bir Fotograf Bin Sözcü¤e Bedeldir
Altan Alkan
139
Bekir Özgen
130
Ufak Tefek Bilgiler
35 No’lu Otobüs Engin Ünsal
145
Tats›z Bir Sünnet An›s› Mehmet Ünver
120
“fiimdi B.ku Yedik” Dedi Hayat› Kurtuldu Dr. Gürbüz Turgay
5
Bambaflka Zamanlar›m›zda, Yeniden Bekleriz, Prof. Delmonico... Dünya Organ Nakli Derne¤i Baflkan› Prof. Dr. Francis L. Delmonico, kimsenin bilmedi¤i bir nedenle 3,5 y›ld›r cezaevinde tutuklu bulundurulan Prof. Dr. Mehmet Haberal'› ziyaret etmek için 17 Kas›m 2012 tarihinde ülkemize geldi. ürkiye'nin Atatürk kufla¤›
Dost kimli¤iyle ise, dört y›la yak›n temsilcisi birkaç sanatç›m›z bir süre özlemini çekti¤i ve “ömür yan›s›ra, t›p dünyas›ndaki boyu dostum” dedi¤i “tutsak uluslararas› baflar›lar›yla kendi de bir kahraman”lar›na, meslektafllar›n›n “ulusal gururumuz” kimli¤ine sahip gönderdikleri dayan›flma duygular›n› olan Prof. Dr. Mehmet Haberal, iletecekti. Dünya Organ Nakli Derne¤i Baflkan› Bu iki görevini yerine getirebilmek Prof. Delmonico'yu, ülkesinin için de, “cezaevine girmesi” geleneksel evsahipli¤i anlay›fl›yla ve kendine özgü dostseverli¤iyle Prof. Dr. Mehmet karfl›layamad›¤› için çok üzgündü. Haberal, Prof. Prof. Delmonico ‹stanbul'a bu kez, Delmonico'yu, iki ayr› kimli¤iyle geldi. Dünya Organ Nakli Derne¤i kendine özgü Baflkan› kimli¤iyle Prof. Haberal'la dostseverli¤iyle derne¤in gelece¤i konusunda görüflmek, onun tavsiyelerini almak karfl›layamad›¤› için 5 6 istiyordu. çok üzgündü.
T
6
BD ARALIK 2012
Prof. Ali Haberal taraf›ndan Atatürk Havaliman›’nda karfl›lanan Prof. Delmonico o gece tebessümler içindeydi. gerekiyordu. Atatürk Havaliman›'nda uçaktan indi¤inde yar›n gidece¤i yeri galiba en hafif anlam›, "Kederler bilmesine karfl›n mutlu bir tebessüm içindeyim"dir. *** vard› dudaklar›nda. mar›z ve dileriz hiçbir kifli, Çünkü iki görevini de yaparken, yaflam›n›n herhangi bir “Mehmet"le buluflaca¤›n› biliyordu. döneminde, evine ya da *** akat ertesi gün bir saat süren ülkesine gelen “a¤›r” bir konu¤una haketti¤i düzeyde sayg› ve sevgi görüflme sonras› cezaevinden ayr›l›rken, habercilere Prof. Delmonico ile görüflmesi s›ras›nda Prof. Dr. söyleyecek söz Haberal’›n ne denli zay›flam›fl oldu¤u dikkatlerden bulamad›, tüm kaçmad›. duygular›n› ve hatta yarg›s›n›, tek tümcede özetlemekle yetindi: “I'm grieving” dedi. ‹ngilizce’de genellikle ölüm olaylar› üzerine "derin üzüntü içindeyim" anlam›nda kullan›lan "grieve" sözcü¤ünün
F
U
7
S
BD ARALIK 2012
gösteremeyen bir evsahibinin utanc›n› yaflamas›n. Biz ülkemizde o gün, 17 Kas›m günü, bu utanc›, Dünya Organ Nakli Derne¤i Baflkan› Prof. Dr. Francis L. Delmonico'nun karfl›s›nda yaflad›k. Kentleraras› yollar›n sa¤›ndaki solundaki gökdelenlerimiz de… Al›flverifllerimizde para yerine kulland›¤›m›z banka kredi kartlar›m›z da… Ellerimizden düflürmedi¤imiz cep telefonlar›m›z da… Hiçbiri, hiçbiri yeterli olamad› o gün, Prof. Delmonico'nun karfl›s›nda duyumsad›¤›m›z utanc›m›z› hafifletmeye.
içbirinin, hiçbir katk›s› olamad› “yurdum insan›m›z”›n uygar insan Mehmet oldu¤unu kan›tlayabilmemize… tutuklu bulunduruldu¤u Çok “zamans›z aevi 5. K›s›m girifl kap›s› bir zaman›m›z”da gelmiflti çünkü konu¤umuz.
H 8
Prof. Delmonico Prof. Haberal’› ziyaretinden sonra uzun süre sessiz kald› ve duygular›n› tek sözcükle ifade etti: "I’m grieving" "Kederler içindeyim." Çok uygunsuz bir durumumuzda yakalam›flt› bizi. *** Pardon, Prof. Delmonico. Bu geliflinizi saym›yoruz. Yeniden bekliyoruz sizi… Bambaflka zamanlar›m›zda, bambaflka durumlar›m›zda, yeniden görüflmek istiyoruz sizle…• meteakyol@butundunya.com.tr Fotograflar: Özkan Özdemir - Aytaç Atasoy
BD ARALIK 2012
Dünya Organ Nakli Derne¤i Baflkan› Prof. Dr. Francis L. Delmonico, Prof. Dr. Mehmet Haberal’› ziyaret etti. Dünya Organ Nakli Derne¤i Baflkan› Prof. Dr. Francis L. Delmonico, derne¤in gelece¤iyle ilgili görüflme yapmak ve tavsiyelerini almak amac› yan›s›ra, dernek üyesi meslektafllar›n›n destek duygular›n› da iletmek üzere Prof. Dr. Mehmet Haberal’› 17 Kas›m 2012 tarihinde Silivri Cezaevi'nde ziyaret etti. ‹ki saat süren bu görüflmeden baz› notlar›, görüflmede haz›r bulunan CHP Konya Milletvekili Hukukçu Atilla Kart, özel iste¤imiz üzerine Bütün Dünya okurlar› için kaleme ald›.
B
aflkan Delmonico ziyaret öncesinde nas›l bir yere geldi¤ini anlamaya çal›fl›yordu. Ancak, devasa Cezaevi Kampüsünü anlamakta zorland›¤› aç›kt›. Haberal’Yazan: Atilla Kart CHP Konya Milletvekili ›n böyle bir yerde bulunmas›n› tasavvur edemedi¤i ve kareleri oturtamad›¤› anlafl›l›yor, görülüyordu. Ziyaret karfl›s›na geçebildi. Görüflme odas›na girdi¤imizde sonras›nda ise, Prof. Delmonico öylesine etkilenmifl ve üzülmüfltü ki, araç- Prof. Delmonico ile Haberal heyetan 15-20 dakika inemedi. Ancak, 20 5canla6birbirlerine sar›ld›lar. Yat›l› okudakika sonra bas›n mensuplar›n›n yan lise ö¤rencilerinin, 15-20 y›l sonra 9
BD ARALIK 2012
kavuflmalar›ndaki heyecan›, coflkuyu, do¤all›¤› yaflad›lar. 1 saat boyunca mesleklerini, meslekdafllar›n›, Dünya Organ Nakli Derne¤inin faaliyetlerini, bütçesini, yapmalar› gerekenleri, 2014 y›l›nda Türkiye’de yap›lacak "Ortado¤u Organ Naklinin 14. Kongresinin" haz›rl›klar›n› ayr›nt›l› olarak ve somut bir flekilde konufltular.
P
rof. Delmonico, Haberal’a
hitaben; "...Dünyada sizin ilkelerinizi, tekni¤inizi uyguluyoruz. ‹dam mahkûmlar›n›n organlar› üzerinden yap›lan ticarete karfl›, mafya yap›lanmas›na karfl› mücadele veriyoruz. Baflta Çin ve ABD olmak üzere pek çok ülkede ciddi mesafeler al›yoruz. Kadavradan organ nakli yap›lmas› giriflimlerimizi sürdürüyoruz. Ben, baflkanl›k görevini sürdürürken, üzerimde senin gölgeni, a¤›rl›¤›n› hissediyorum. Baflkanl›k görevi senin hakk›n... Bu sadece benim kanaatim de¤il; camiam›z›n kanaati. Bu sebeple sana baflkanl›k görevini öneriyoruz. Dünya Organ Nakli Örgütü’nün en önemli yerinde senin ismin olacak, sen bunlar› hakediyorsun. Senden izin istiyoruz; sen bizim kahraman›m›zs›n, sen bizim herfleyimizsin. ‹stanbul Deklarasyonunun isim babas› sensin. Bu misyonun bundan böyle de devam edecek. ‹stanbul Deklarasyonunun 5. y›l› vesilesiyle birlikte olmak isterdik. Ancak senin durumun sebebiyle toplant›y› Doha-Katar’a almak zorunda kald›k...” dedi. Prof. Delmonico konuflmalar› yaparken, Haberal duygulan›yor ve heyecanlan›yordu. 10
"... Dünya Organ Nakli Örgütü’nün en önemli yerinde senin ismin olacak, sen bunlar› hakediyorsun. Sen bizim kahraman›m›zs›n, sen bizim herfleyimizsin." Haberal, cevabi konuflmalar›nda, "...1975 y›l›nda organ nakli sürecini etkin olarak bafllatt›¤›n›, bugün Türkiye’de 60 Merkezde bu çal›flmalar›n sürdürüldü¤ünü, bu görüflmenin kendisi için tarihi anlam› oldu¤unu, bu görüflmede hem onur duydu¤unu, hem de Türkiye ad›na utand›¤›n›, buruk duygular tafl›d›¤›n›, bu durumun Türkiye Cumhuriyetine yak›flmad›¤›n›, neden Cezaevinde bulundu¤unu meslekdafllar›na anlatamad›¤›n›...” söyledi. "...Ben binay› da, paray› da bulurum. Ben adalet istiyorum, özgürlü¤ümü istiyorum. Ben ülkeme hizmetimi, insanl›¤a hizmetimi sürdürmek istiyorum...” dedi. örüflme esnas›nda Haberal, görüflme konular›n› el yaz›s›yla not al›yordu. Prof. Delmonico bu notlar› ald›, Derne¤in Montreal’deki merkezinde muhafaza edeceklerini ve ziyaretçilerin bilgisine sunacaklar›n› ifade etti. •
G
Prof. Dr. Haberal Uluslararas› Bilim Akademisi Kurdu Prof. Dr. Mehmet Haberal, tutuklu bulunduruldu¤u Silivri Cezaevi’nde, "k›s›tl› olanaklar›na karfl›n" yapt›¤› çal›flmalar› sonunda, "Dünya T›p, T›bbi Araflt›rma, Teknik ve Etik Bilimler Akademisi" ad› alt›nda uluslararas› bir bilimsel kurulufl kurdu. Haber: BURCU ORAL EVREN
erkezi Ankara’da olan ve Türkiye d›fl›nda ‹sviçre’de de tescil edilen bu bilim kuruluflunun resmen çal›flmalara bafllad›¤› haberini Prof. Haberal, bir milletvekili arkadafl› arac›l›¤›yla
M
TBMM kürsüsünden geçen ay önce, tüm milletvekillerine duyurdu. Gündem d›fl› söz alan CHP ‹zmir Milletvekili Hülya Güven, Prof. Haberal’›n alk›fllarla karfl›lanan mesaj›n› okuduktan sonra flu görüflünü
BD ARALIK 2012
de seslendirdi: "Ülkesine hizmet etmekten baflka bir fley yapmayan Haberal, bu hukuksuzlu¤a neden maruz kald›¤›n› ö¤renmek istiyor." (Prof. Haberal’›n "Dünya T›p, T›bbi Araflt›rma, Teknik ve Etik Bilimler Akademisi"nin kuruluflunu duyurdu¤u ve akademinin tan›t›m kitap盤›nda da yay›mlanacak aç›klamas›n›, ilerdeki sayfalar›m›zda bulacaks›n›z.) imdilik 27 ülkeden, 66 bilim insan› ve akademisyenin üye olarak kat›ld›¤› bu bilimsel kuruluflu, “uluslararas› tan›nm›fl ve sayg›n bilim insanlar›n›n talepleri üzerine” kurdu¤unu belirten CHP Zonguldak Milletvekili Prof. Dr. Mehmet Haberal, “içinde bulunduruldu¤u koflullar nedeniyle TBMM’ne flimdilik gelememesine
fi
karfl›n bir milletvekili olarak da, bir bilim insan› olarak da sorumluluklar›n› yerine getirmeye çal›flmaktad›r. Silivri Cezaevi’nde, uzmanl›k alan› olan organ nakli ve t›p konusunda yapt›¤› çal›flmalar›, Cumhuriyet Halk Partili milletvekilleri arac›l›¤›yla zaman zaman Meclis kürsüsünden duyuran Prof. Dr. Mehmet Haberal ilk olarak CHP ‹zmir Milletvekili Aytu¤ At›c› arac›l›¤›yla Meclis kürsüsünden seslenmifl, Türkiye’de organ nakli ve ba¤›fl›yla ilgili önerilerini dile getirmiflti… “Sa¤l›k Bakanl›¤› bu konuda ilgili kurulufllarla -Türkiye Organ Nakli Derne¤i ve Türk Nefroloji Derne¤i gibi- kurulufllarla yak›n ifl birli¤i yapmal›d›r” diyen Haberal, kampanyalar›n önemine dikkat çekmifl, hastanelerin acil servis ve yo¤un bak›m elemanlar›n›n bu konuda e¤itilmesi gerekti¤ini söylemiflti.
Zonguldak Milletvekili Prof. Dr. Mehmet Haberal, “içinde bulunduruldu¤u koflullar nedeniyle TBMM’ne flimdilik gelememesine karfl›n bir milletvekili olarak da, bir bilim insan› olarak da sorumluluklar›n› yerine getirmeye çal›flmaktad›r. 12
rof. Haberal’›n TBMM’ne gönderdi¤i ikinci mesaj› ise, kürsüden CHP ‹zmir Milletvekili Aytun Ç›ray okumufltu. Organ Nakli ve Ba¤›fl› Haftas› nedeniyle gönderdi¤i o mesajda Prof. Haberal, tüm milletvekillerini halka örnek olmalar› için organlar›n› ba¤›fllamaya ça¤›r›yordu. 56 Prof. Haberal, TB-
P
BD ARALIK 2012
MM’ye gönderdi¤i üçüncü mesaj›nda ise, CHP ‹zmir Milletvekili Hülya Güven arac›l›¤›yla Türk halk›na ve milletvekillerine "Dünya T›p, T›bbi Araflt›rma, Teknik ve Etik Bilimler Akademisi" kurdu¤unu müjdesini verdi. aberal, akademinin üyeleri aras›nda baflta Kuzey Amerika ve Güney Amerika olmak üzere, Avrupa, Ortado¤u, Uzakdo¤u, Avrasya ve Afrika ülkelerine mensup pek çok sayg›n bilim insan›n›n yer almas›n›n, Türkiye’nin do¤u ve bat› aras›nda adeta bir köprü oluflturmas›na ciddi katk› sa¤layaca¤› hat›rlatmas› da yapt› ve “Bu akademi ülkemizin uluslararas› alanda bir bilim merkezi olarak da tan›t›m›na destek verecek önemli bir geliflmedir” dedi.
H
Prof. Haberal, CHP Milletvekili Hülya Güven arac›l›¤›yla "Dünya T›p, T›bbi Araflt›rma, Teknik ve Etik Bilimler Akademisi" nin Türkiye’nin do¤u ve bat› aras›nda adeta bir köprü oluflturmas›na ciddi katk› sa¤layaca¤›n› hat›rlatt› ve “Bu akademi ülkemizin uluslararas› alanda bir bilim merkezi olarak da tan›t›m›na destek verecek önemli bir geliflmedir” dedi.
›bb›n farkl› uzmanl›k alanlar›nda toplanan bilgilerin uluslararas› akademik düzeyde paylafl›lmas›na ve etkin bir biçimde uygulanmas›na katk› sa¤lamak; t›bbi araflt›rmalar ve klinik çal›flmalar›n› uluslararas› düzeyde desteklemek; t›pta etik standartlar› ve t›p e¤itiminde kalite yükseltici çal›flmalar yapma amaçl› "Dünya T›p, T›bbi Araflt›rma, Teknik ve Etik Bilimler
T
Akademisi" bünyesinde Türkiye’nin yan›s›ra, flimdilik, Amerika Birleflik Devletleri, Almanya, Arjantin, Avustralya, Azerbaycan, Brezilya, Ekvator, Fransa, Hollanda, ‹ngiltere, ‹ran, ‹spanya, ‹sviçre, Japonya, Kanada, Kuveyt, Lübnan, M›s›r, Pakistan, Singapur, Suriye, Suudi Arabistan, fiili, Umman ve Ürdün yer almaktad›r. 13
BD ARALIK 2012
CHP Zonguldak Milletvekili Prof. Dr. Mehmet Haberal’›n TBMM'de Aç›klanan Duyurusu luslararas› düzeyde sayg›n ve man, Ürdün. Temel amaçlar› aras›nda, t›bb›n farkl› tan›nm›fl bilim insan› arkadafllar›m›n talepleri do¤rultusunda uzmanl›k alanlar›nda toplanan bilgilerin bir "Dünya T›p, T›bbi Araflt›rma, uluslararas› akademik düzeyde paylafl›lTeknik ve Etik Bilimler Akademisi" mas›na ve etkin bir biçimde uygulanmaoluflturma konusundaki çal›flmalar›m›, s›na katk› sa¤lamak; t›bbi araflt›rmalar uzun süredir Silivri’deki s›n›rl› olanakla- ve klinik çal›flmalar›n› uluslararas› düzeyde r›ma karfl›n tamamlayarak, yurtiçi ve desteklemek; t›pda Etik Standartlar› ve yurtd›fl›ndaki kurulufl ifllemlerinin tamam- t›p e¤itiminde Kalite yükseltici çal›flmalar lanmas›n› sa¤lad›ktan sonra yaflama yapmak olan "Dünya T›p, T›bbi Araflgeçirmifl bulunmaktay›m. t›rma, Teknik ve Etik Bilimler AkaYönetim Kurulu Baflkan› olarak gö- demisi" bu amaçlar›n›n gerçeklefltirilmesi rev yapt›¤›m bu Bilim Akademisi’ne flim- do¤rulusunda uluslararas› toplant›lar, dilik 27 ülkeden 66 bilim insan› ve aka- kurslar, konferanslar düzenlemeyi, bilimdemisyen üye olarak kat›lm›flt›r. Mer- sel yay›nlar yapmay› ve teflvik ödülleri kezi Ankara olan, önce Türkiye’de tescil vermeyi de hedeflemektedir. ifllemleri yap›ld›ktan sonra ‹sviçre’de de T›p bilimi dünyas›na uluslararas› dütescil edilerek uluslararas› bir kimli¤e zeyde böyle bir bilim kuruluflu kazand›rsahip olan bu kuruluflta, Türkiye’nin makta çok önemli katk›larda bulunan yan›s›ra flu ülkeler temsil edilmektedir: de¤erli bilim insan› arkadafllar›ma ve kuAmerika Birleflik Devletleri, Al- rulufl aflamas›nda eme¤i geçen herkese manya, Arjantin, Avustralya, Azer- en içten duygular›mla teflekkür ediyorum. baycan, Brezilya, Ekvator, Fransa, Hollanda, ‹ngiltere, ‹ran, ‹spanya, 08.11.2012 ‹sviçre, Japonya, Kanada, Kuveyt, Prof. Dr. Mehmet Haberal Lübnan, M›s›r, Pakistan, Singapur, Dünya T›p, T›bbi Araflt›rma-Teknik ve Etik 5 6 Suriye, Suudi Arabistan, fiili, Um- Bilimler Akademisi, Yönetim Kurulu Baflkan›
U
14
BD ARALIK 2012
Lozan Konferans› 90 y›l önce bafllad› 20 Kas›m 1922 – 20 Kas›m 2012 Her y›l imzaland›¤› tarih olan 24 Temmuz 1923’ün y›ldönümlerinde kutlanan Lozan Bar›fl görüflmelerinin bafllang›ç tarihi 20 Kas›m 1922’dir. ‹nönü Vakf› Baflkan› Özlem Toker’in görüflmelere bafllanan tarih 20 Kas›m’›n 90. y›ldönümü nedeniyle yapt›¤› aç›klamay› okurlar›m›zla paylafl›yoruz. er y›l 24 Temmuz günü Lozan’da imzalanan Bar›fl Antlaflmas› bir tak›m etYazan: Özden Toker kinliklerle an›l›r. Kurtulufl ‹nönü Vakf› Baflkan› Savafl›n› kazanm›flt›k. Türk Ordusu savafl meydan›ndan büyük bir zaferle ayr›lm›flt›. Ama bu da yetmiyordu. Türk politikac›lar›n›n da siyaset meydan›nda ayn› baflar›y› kazanmalar› laz›md›. Türk Milletini yeni bir s›nav bekliyordu. Bu s›navdan da aln›m›z›n ak› ile ç›kmam›z için bu yolda azimle, inatla yürümemiz, koflmam›z icap ediyordu.
H
BD ARALIK 2012
B
u koflunun sonucu belli. 24 Temmuz 1923 Lozan Bar›fl Antlaflmas›n›n imza günü... Ama bafllang›ç tarihi pek hat›rlanmazd›. Bu sene biz, ‹nönü Vakf› olarak bu tarihi hat›rlamak ve hat›rlatmak istedik. ‹nönü’nün an›lar›nda var. “Konferans›n ay›n yirmisinde aç›laca¤›n› söylediler.” Hakikaten de Konferans 20 Kas›m’da bafll›yor. Yani bu günden 90 y›l evvel… Bas›nla, dostlar›m›zla 90 y›l evvel bafllayan ve zaferle sonuçlanan bu süreçte neler yafland›¤›n›, nas›l ve niçin buralara gelindi¤ini bulmak ve anlamak istedik. De¤erli araflt›rmac›, tarih uzman›,
Büyükelçi Bilal N. fiimflir yard›m›m›za yetiflti. O, senelerdir Cumhuriyetimizin ilk y›llar›nda yarat›lan mucizeleri bizlerle paylaflmak için büyük gayret gösterdi. Lozan’a ayr› bir tutku ile ba¤l›.. Say›n Bilal N. fiimflir’in “Lozan Günlü¤ü” adl› kitab›, Lozan Konferans›’n›n bafllad›¤› 20 Kas›m1922 tarihinin 90’›nc› y›ldönümünde yay›mland›. Kitab› okudukça, o tarihte, orada yaflam›fl gibi saati saatine Türk delegasyonu ile beraber olacaks›n›z.. Yaln›z onlar›n de¤il, karfl›m›zdaki
‹ngiliz, Frans›z, ‹talyan, Amerikan, Rus, Japon, delegelerin neler yapt›¤›n›, hatta neler düflündü¤ünü de göreceksiniz. 20 Kas›m 1922’de Lozan Konferans›n›n ilk toplant›s›nda ‹smet Pafla, ‹sviçre Konfederasyonu Baflkan› M. Haab’›n aç›l›fl sözlerinden sonra, Lord Curzon söz al›nca, o da hemen yerinden kalk›p kürsüye ç›k›yor ve bir konuflma yap›yor. Lord Curzon, Lozan’ dan Londra’daki ‹ngiltere D›fliflleri Bakan› Müsteflar› Sir E. Crowe’a çekti¤i gizli telgrafta konuflmay› flöyle naklediyor. “Konferans›n ilk genel toplant›s› bugün ö¤leden sonra büyük bir salonda halka ve bas›na aç›k olarak ya56
16
Lozan Bar›fl Antlaflmas› metninin “tıpkı basımı”.
BD ARALIK 2012
p›ld›. ‹sviçre Cumhurbaflkan›, iyi haz›rlanm›fl bir hofl geldiniz söylevi okudu. Benim de Delegasyonlar ad›na birkaç nezaket cümlesiyle kendisine teflekkür etmem kararlaflt›r›lm›flt›. Bunu yapt›m ve tam tören sona erecek iken ‹smet Pafla kürsüye ilerledi, bir ka¤›t ç›kararak pek tarafgir ve oldukça sert bir nutuk okudu. Fransa Baflbakan›, e¤er kendisinin etkisi olmasaym›fl bu konuflman›n çok daha kötü (much worse) olaca¤›n› bana söyledi.
tirdi¤i büyük heyecan› ve güveni anlatt›. Lozan Bar›fl Antlaflmas›n›n orijinal imzal› metni Frans›z Hükümeti taraf›ndan saklanmaktad›r. 4 Temmuz 1923 tarihinde, Türkiye
Cumhuriyeti D›fliflleri Bakanl›¤›’na bu metnin tasdikli bir örne¤i teslim edilmifltir. Aral›k 2001 tarihinde dönemin D›fliflleri Bakan› Say›n ‹smail Cem taraf›ndan bu antlaflman›n t›pk› bask›s›
rans›zlarla Türkler ayn› O, ‹smet Pafla’n›n, Türk otelde kal›yorlar ve birUlusunun emperyalizbirleriyle sürekli ve s›k› me karfl› hakl› bir temastalar. ‹smet Pafla yar›n benimle görüflecek. Onun mücadele verdi¤ini ve (Pafla’n›n) bugünkü tutumu, iflgallere karfl› hiçbir Türk heyetinin hangi zihniyetle Konferansa geldi¤ini gösteren özrün bulunmad›¤›n›, bir örnektir ve her vesileyle huzursuzluk ç›karaca¤›na alamet- aç›klad›¤›n› savunuyor. tir.” Ankara Üniversitesi Türk ‹nk›lap gerçekleflmifltir. Bu bask›n›n bir örne¤i Tarihi Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Vakf›m›zda bulunuyor. Say›n Temuçin Faik Ertan’›n bu konuflma hakk›nda farkl› bir yorumu Kas›m’da onu da kavar. t›l›mc›larla ve ziyaretçilerle paylaflt›k. O, ‹smet Pafla’n›n, Türk Ulusunun 90 y›ld›r süreklili¤ini koruyan Bar›fl emperyalizme karfl› hakl› bir mücadele Antlaflmas›10 y›l sonra100 yafl›nda verdi¤ini ve iflgallere karfl› hiçbir öz- olacak. Yaflamaya devam edecek… rün bulunmad›¤›n›, aç›klad›¤›n› savu‹nönü Vakf› 20 Kas›m’da bafllayan nuyor. Bu konuflmas›yla Konferans›n Lozan Bar›fl Antlaflmas›’n› bir y›l müddaha ilk gününde ‹smet Pafla eflit ve detçe ele alacak, tarafs›z bir gözlemle ba¤›ms›z bir diplomasi yürütmüfl olu- inceleyecek. yor. Geçmifle de¤il, gelece¤e bakmak, Prof. Dr. Say›n Temuçin Faik Er- 100 yafl›ndaki Lozan’›n Türkiye’ye tan bize Lozan Bar›fl Antlaflmas›’n›n neler kazand›rd›¤›n› sizlerle beraber uzun ömrünün s›rr›n› ve ülkemize ge- bulmak, tart›flmak istiyoruz. •
F
20
17
zgeliflmifl ve yar› sömürge durumuna getirilmifl bir ‹slam ülkesinde; Dünya tarihinde efline bir daha rastlanamayacak flekilde ça¤dafllaflma ve demokratikleflmenin önünü Türk Hukuk Devrimi açm›flt›r. Akl› bafl›nda olan vatandafllar›m›zca giderek daha iyi anlafl›lan emperyalizm güdümlü “Karfl› Devrim”e dur diyebilmek; Kemalizm’in ve Türk Hukuk Devrimi’nin genifl kitlelere daha iyi anlat›labilmesi ve benimsetilmesiyle mümkündür. Bu kitap, bu amaca katk›da bulunmak için yaz›lm›flt›r.
A
BÜTÜN K‹TAPÇILARDA
Sakl›TAR‹H Tarih SAKLI Sinan Meydan Sinan Meydan
‹flte Atatürk ‹flte Cumhuriyet Mucizesi
Rakamlarla, istatistiklerle, belge ve bilgilerle Cumhuriyet mucizesi
2
Atatürk, Kurtulufl Savafl› boyunca, emperyalist kuflatmayla çevrilmifl ve demokrasi gelene¤i olmayan bir ülkede “milli egemenlik” ilkesi do¤rultusunda hareket etmifl, “ille de meclis, önce meclis” diyerek milletin temsilcilerinden oluflan TBMM’yi açm›fl, bütün bir ölüm kal›m savafl›n› bu halk meclisiyle birlikte yürütmüfltür. daha sonra “egemenlik kay›ts›z flarts›z milletindir” diyerek 600 y›ll›k Osmanl› saltanat›n› y›km›fl, siyasal kültürü yaratmak için bir siyasi parti kurmufl (CHP),
D
Cumhuriyeti ilan etmifl, hilafeti kald›rm›fl ve kad›nlara seçme seçilme hakk› vererek iktidar› denetlemek için bir parti daha kurup (SCF) demokrasinin alt yap›s› haz›rlam›flt›r. Atatürk böyle19
BD ARALIK 2012
ce, 600 y›ldan fazla bir zamand›r sultanlar-padiflahlar-halifeler taraf›ndan “rai” (çoban), “reaya” (sürü) mant›¤› ile güdülen bir “kul” kitlesinden, özgür iradesiyle kendi kaderini kendisi belirleyen “bireyler” yaratm›flt›r. Cumhuriyet sayesinde “kul” bireye, “ümmet” millete dönüflmüfltür. Bu gerçek anlamda “devrimci” bir dönüflümdür. ‹slam dünyas› hâlâ Atatürk’ün yüzy›l›n bafl›nda yapt›¤› bu dönüflümü yapamaman›n s›k›nt›lar›n› çekmektedir. ki dünya savafl› aras›nda meclisleri aç›k olan ve bir flekilde demokratik iflleyifle sahip olan ülke say›s› Avrupa’da 5 Amerika’da 5 olmak üzere toplam 10’dur. Türkiye de bu 10 ülkelerden biridir. 1920’de dünyada, sadece 35 anayasal ve seçilmifl hükümet varken, bu say› 1938’de 17’ye düflmüfltür. Türkiye de bu 17 ülkeden biridir. 1944’de ise tüm dünyadaki 64 ülke-
‹
nin sadece 12’si anayasal düzen ve meclise sahip, demokrat olarak adland›r›labilecek ülkelerdir. Türkiye de bu 12 ülkeden biridir. Türkiye, "kad›nlara seçme seçilme hakk› verilmesi" konusunda ‹slam dünyas›nda 1. Avrupa’da 7. Dünya’da 12. s›radad›r. Demokrasi ve kad›n haklar› konusunda oldukça geri kalm›fl bir ‹slam ülkesi olan Türkiye’nin bu baflar›s›, kelimenin tam anlam›yla göz kamaflt›r›c›d›r. vrupa’da faflist diktatörlüklerin kol gezdi¤i bir ortamda Atatürk demokrasiyi, “‹nsan ›rk›n›n ümidi” ve “daima yükselen bir deniz” olarak adland›rm›fl, demokrasiyi yücelten Medeni Bilgiler adl› bir kitap yazm›fl ve bu do¤rultuda Türkiye’yi demokrasiye haz›rlam›flt›r. Nitekim bu haz›rl›klardan sonra Türkiye 1946’da çok partili hayata 1950’de de demokrasiye geçmifltir. Atatürk, 600 y›ld›r Türkleri “etrak-
A
Atatürk Türkiyesi, kad›nlara seçme seçilme hakk› verilmesi konusunda ‹slam dünyas›nda 1. Avrupa’da 7. Dünya’ da 12. s›radad›r.
20
BD ARALIK 2012
› bi idrak” diye merkezden çevreye d›fllayan, onlar› çiftçi-köylü ve asker yapan, devlet yönetimini tamamen H›ristiyan-Yahudi-dönme-devflirmesoylu unsurlara b›rakan, Kürtleri kullanma karfl›l›¤›nda onlar›n afliretleflmelerine ve fedaileflmelerine izin veren zihniyete son verip Türkleri yüzy›llar sonra yeniden çevreden merkeze tafl›m›flt›r. Cumhuriyetle Türklere devlet kap›lar› yeniden aç›lm›fl, ülke yönetimi saltanat soylular›n›n elinden al›narak halka verilmifltir Cumhuriyetle birlikte, yüzy›llar sonra ilk kez ülkemizde dönme-devflirme-saltanat soylusu olmayan s›radan halk kitleleri baflbakan, cumhurbaflkan› ve bakan olabilmifllerdir.
Atatürk Osmanl›’da tarihini, dilini, dolay›s›yla kimli¤ini ve kiflili¤ini kaybetme noktas›na gelen Türklere yeniden dilini, tarihini; k›saca milli kimli¤ini an›msatm›flt›r.
ak›n tarihimizde, “halk›n içinden gelmekle” övünen kiflilerin ülke yönetiminde söz sahibi olmalar›n›n tek nedeni Atatürk’ün ve Cumhuriyetin Osmanl›’ n›n dönme-devflirme-soylu saltanat›na son vermifl olmas›d›r. Ama Atatürk ve genç Cumhuriyet sayesinde bakan, baflbakan ve cumhurbaflkan› olan bu kifliler, Atatürk Cumhuriyeti’ni “jako-ben” (tepeden inmeci) ve “seçkinci” olarak adland›rabilmifllerdir. Atatürk, Türk Tarih Kurumu’nu, Türk Dil Kurumu’nu, Ankara Dil Tarih ve Co¤rafya Fakültesi’ni kurmufl, Türk Tarih Tezi’ni ve Türk Dil Tezi’ni gelifltirip Türkçenin yap›s›na uygun Yeni Türk Harflerini (Göktürk- Etrüsk- Latin Harfleri) kabul etmifl, Türk
Y
a¤›zlar›ndan tarama ve derleme çal›flmalar›yla unutulmaya yüz tutmufl Türk dilini yeniden a盤a ç›karm›fl, böylece Osmanl›’da tarihini, dilini, dolay›s›yla kimli¤ini ve kiflili¤ini kaybetme noktas›na gelen Türklere yeniden dilini, tarihini; k›saca milli kimli¤ini an›msatm›flt›r.“Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Türkiye halk›na Türk milleti denir” diyerek de Türkiye’deki herkesi, ›rk›na, cinsine, dinine bakmaks›z›n “Türk milleti” diye adland›rm›flt›r.
Atatürk, 1928’de Yeni Türk Harflerinin kabul edilmesinin ard›ndan Millet Mekteplerini açt›rm›flt›r. Ülke genelinde toplam 54.050 Millet Mektebi aç›lm›flt›r. Bunun 18.589’u flehirlerde, 35.46’s› köylerdedir. Bu okullarda toplam 46.000 ö¤retmen görev alm›flt›r. 1929-1934 aras›ndaki 5 y›l içinde Millet Mekteplerine devam eden 2.305.924 kifliden 1.124.926 kifli yeni yaz›y› ö¤renip diploma alm›flt›r. Millet Mektepleri’nde 1929-1936 tarihleri aras›nda ise 2.546.051 kifli yeni yaz›y› ö¤renerek diploma alm›flt›r. Millet Mekteplerinde hiç okuma 21
BD ARALIK 2012
yazma bilmeyen 458.000 köylü kad›ndan 152.968’ ine okur-yazarl›k belgesi verilmifltir. Türkiye’de 1927 y›l›nda okuma-yazma oran› erkeklerde % 7 kad›nlarda % 4 iken, harf devriminden 7 y›l sonra, 1935 nüfus say›m›-na göre (toplam 17 miyon) okur-yazarl›k oran› % 19,2’ye yükselmifltir. Baflka bir ifadeyle Türkiye’de sadece 7 y›l gibi k›sa bir sürede okumayazma oran› neredeyse % 150 oran›nda (3 kat) art›fl göstermifltir. Okuma-yazma oran› sürekli artarak 1940-41’de % 22,4’e yükselmifltir. eresinden bak›l›rsa bak›ls›n bu art›fl bir dünya rekorudur. Köy e¤itmenleri projesiyle Anadolu’nun en ücra köflelerine kadar genç ve idealist ö¤retmenler gönderilmifl, bu ö¤retmenler köylülerle birlikte kurduklar› okullarda köy halk›na hem okuma-yazma ö¤retmifl, hem bilim, sanat, kültür, konular›nda temel bilgiler vermifl, hem de tar›m, hayvanc›l›k,
N
ba¤c›l›k ve bahçecilik, el sanatlar› gibi konularda halk› e¤itmifltir. 1940’lar›n ortalar›na kadar 7000 köye okul götürülmüfltür. Atatürk döneminde 40 k›z enstitüsü aç›lm›flt›r. Atatürk döneminde okul ve ö¤renci say›lar›nda da büyük bir art›fl görülmüfltür. 1924-1936 y›llar› aras›ndaki 12 y›lda ilkokul say›s› % 25’lik bir art›flla 4.894’ten 6.112’ye ç›km›fl; 1936-1946 y›llar› aras›ndaki 10 y›lda ise bu say› % 146’l›k bir art›flla 6.112’ den 15.009’a ç›km›flt›r. Ö¤renci say›s›ndaki art›fl ise ilk dönemde % 92, ikinci dönemde ise % 114’ tür. ‹smail Hakk› Tonguç’ un verdi¤i bilgilere göre bu ikinci dönemde as›l art›fl köylerde olmufltur. Bu dönemde okul say›s›ndaki art›fl % 185, ö¤renci say›s›ndaki art›fl ise % 119’dur. Atatürk, tekkeleri, zaviyeleri ve türbeleri kapatarak, tarikatlara son vererek,
1935 say›m›na göre Türkiye’de sadece 7 y›lda okuma-yazma oran› neredeyse % 150 oran›nda (3 kat) art›fl göstermifltir. Bu bir dünya rekorudur. 22
BD ARALIK 2012
falc›l›k, büyücülük, üfürükçülük ve din istismar›yla mücadele ederek, hurafelerin batakl›¤›nda debelenen bir topluma “gerçek dini” göstermek için çok ciddi ad›mlar atm›flt›r. Softal›kla, yobazl›kla mücadele etmifltir. Dine ve dindara de¤il, dinciye ve din oyunu aktörlerine karfl› gelmifltir. alk›n dini gerçekleri hiçbir arac›ya ihtiyaç duymadan anlamas› için kutsal kitap Kuran-› Kerim’i ve sa¤lam hadis kaynaklar›n› Türkçeye tercüme ettirmifltir. Elmal›l› Hamdi Yaz›r’›n Kuran tefsir ve tercümesini ve Buhari’nin Hadis Kayna¤›n› on binlerce tak›m bast›rarak ülkenin dört bir yan›na ücretsiz olarak da¤›tt›rm›flt›r. 1924 y›l›ndan 1950 y›l›na kadar 352.000 tak›m dini kitap bast›r›lm›fl ve yurdun en ücra köflelerine kadar da¤›t›lm›flt›r. Bu kitaplar›n da¤›l›m› flöyledir: 45.000 adet Kuran-› Kerim tercüme ve tefsiri (19’ar cilt), 60.000 adet Bu-hari Hadisleri tercüme ve izah› (12’fler cilt), 247.000 adet din kültürü eserleri… Buna karfl›l›k, fleri bir imparatorluk olarak bilinen Osmanl›’da 1400 ile 1730 y›llar› aras›nda, yani yaklafl›k 300 y›ll›k bir dönemde telif olarak 14 tefsir, 48 f›k›h, 25 akit ve kelam, 11 ahlak, 44 de¤iflik konular ve sadece 1 tane de hadisle ilgili kitap yaz›lm›flt›r. Yani Osmanl›’da yaklafl›k 300 y›l boyunca dini içerikli toplam 143 eser yaz›lm›flt›r. Görüldü¤ü gibi kimilerince “din-
H
sizlikle” suçlanan genç Cumhuriyet’in dini konularda ortaya koydu¤u eser say›s› “dindar” diye adland›r›lan Osmanl›’da 300 y›lda ortaya koyulan eser say›s›ndan çok daha fazlad›r: 300 y›lda sadece 143 dini esere karfl›l›k (el yazmas› Kuran’lar bu rakama dahil de¤ildir), 25 y›lda 352.000 tak›m dini eser… Atatürk, dünya ifllerini dinsel ilkelere göre de¤il, ça¤dafl hukuka, ak›l ve bilim ilkelerine göre halletmek için fleri hukuka son vermifl, din adamlar›yla devlet adamlar›n›n yetki ve sorum-
Atatürk, softal›kla, yobazl›kla mücadele etmifltir. Dine ve dindara de¤il, dinciye ve din oyunu aktörlerine karfl› gelmifltir. luluk alanlar›n› ayr›flt›rm›flt›r. Laiklik ile bir taraftan dinle dünya iflleri birbirinden ayr›l›rken, di¤er yandan “Kimsenin inan›fl›na engel olunamaz… Biz düflünceye ve inan›fla sayg›l›y›z…” denilerek inanç ve ibadet özgürlü¤ü anayasal güvence alt›na al›nm›flt›r. arikatlar›n, cemaatlerin, din istismarc›lar›n›n dini kendi kontrollerine almalar›n› engellemek için Diyanet ‹flleri Baflkanl›¤› kurulmufltur. Türk çocu¤unun dininidiyanetini do¤ru bir flekilde ö¤renmesi için çal›flmalar yapt›r›lm›fl, köy okullar›nda din dersleri devam etmifl, bu
T
23
BD ARALIK 2012
derslerde 3. ve 4. s›n›flarda “Cumhuriyet Çocu¤unun Din Dersleri” adl› ders kitaplar› okutulmufltur. Atatürk, okullarda okutulan ve baz› bölümlerini bizzat kaleme ald›¤› “Medeni Bilgiler” ve “Tarih II” kitaplar›nda, elefltirel bir yaklafl›m ortaya koyarak gençlerin “din” konusuna bile “ak›lc›” ve “elefltirel” bir gözle yaklaflmalar›na önayak olmufltur. 1924 tarihli Tevhid-i Tedrisat Kanunu’na göre ‹stanbul Darülfünun’u bünyesinde bir ‹lahiyat Fakültesi kurulmas›na karar vermifltir. Üniversite Reformu’ndan sonra bu kurum Yüksek ‹slam Enstitüsü’ne dönüfltürülmüfltür.
Atatürk dönemin ayd›n din adamlar›ndan Beykoz ‹mam› ile sizlik” olarak yorumlayanlara flunu hat›rlatmak gerekir: “Tanr›” ad›, “Allah”›n en eski adlar›ndan biridir. “Allah” ad› ilk kez MS, 600’lerde kullan›l›rken, “Tanr›” ad› MÖ.3000’lerde Sümerlerde “Dingir”, MS. 700’lerde Türklerde “Tengri” biçiminde kullan›lm›flt›r. Tarihimizde Cumhuriyet’ten çok önce de “Tanr›” ad› kullan›lm›flt›r. Örne¤in, Yunus Emre ve Süleyman Çelebi, Yaradan’dan söz ederken hem “Tanr›” hem “Allah” adlar›n› kullanm›fllard›r. Hatta Yunus Emre, “Gönül çalab›n taht›, Çalab gönüle bakt›” dizesinde oldu¤u gibi “Allah” ve “Tanr›” yerine zaman zaman “Çalab” ad›n› da kullanm›flt›r. ‹lk Türkçe Kuran çevirilerinden birini yapan Muhammet Bin Hamza, hem “Tanr›” hem de “Allah” adlar›n› kullanm›flt›r. Bir milletin Yüce Yaradan’a ana diliyle seslenmesinden daha do¤al ne olabilir. “Tanr›” ad›n›n kullan›lmas›na karfl› ç›kanlar, ‹slam’›n özünden habersiz, ulusal duygudan yoksun Arapç›lard›r. •
lk imam-hatipler ve ilk Kuran kurslar› da 1924’ten itibaren aç›lmaya bafllanm›flt›r. Camiler aç›k olmufl, ezanlar susmam›fl, ibadet devam etmifl, dini bayramlar bütün coflkusuyla kutlanm›flt›r. Dahas›, camisi olmayan veya Kurtulufl Savafl› y›llar›nda camisi y›k›lan köylere ve kentlere bizzat Atatürk cami yapt›rm›flt›r. Örne¤in, Eskiflehir’in Mihal›çç›k köyündeki tarihi bir cami, Atatürk’ün verdi¤i 5000 lirayla yeniden yapt›r›lm›flt›r. Atatürk, Kuran’› ve hutbeleri Türkçelefltirirken “namaza ça¤r›” anlam›na gelen ezan› da Türkçelefltirmifltir. Ezandaki Arapça “Allah’u ekber” yerine Türkçe “Tanr› uludur” ifadesinin kullan›lmaya bafllanmas›n› “din- 5
‹
24
6sinanmeydan@butundunya.com.tr
Otopsi Cengiz Özak›nc›
Türkiye Cumhuriyeti’ne
YAHUD‹ SOYKIRIMI SUÇLAMASI 3
24 fiubat 1942 "Struma Facias›"nda Mossad’›n Sorumlulu¤u
‹ngiltere, 1939’da bir “White Paper” (Beyaz
Belge) yay›nlayarak Filistin’e Yahudi göçünü k›s›tlam›flt›. Filistin’deki Yahudiler’in "Silahl› Savunma Gücü" (Haganah), ‹ngiltere’nin bu k›s›tlamas›na karfl› 1939’da "Mossad Aliyah Bet" (Türkçesi: "Göç Enstitüsü – B") (Mossad = Enstitü, Aliyah = Göç, Bet = Abece’nin "B" harfi) adl› bir gizli örgüt kurmufl; ve Yahudileri yasa d›fl› yollardan Fi‹ngiltere’nin 1939’da listin’e sokma görevi, Filistin’e Yahudi göçünü bugünkü Mossad’›n k›s›tlayan White Paper anas› olan bu örgüte belgesinin kapa¤›.
‹
BD ARALIK 2012
Filistin’de Hayfa’ya ulaflan bir Yahudi göç gemisi. Yolcular, Filistin’deki ‹ngiliz askerlerince gemiden indirilmiyor. Pankartta: “Almanlar bizim ailelerimizi, evlerimizi yok etti; Sizler (‹ngilizler) umutlar›m›z› yok etmeyin!” yaz›l›d›r.
verilmiflti. 1941 y›l›nda Romanya’daki Yahudileri yasad›fl› yollardan Filistin’e götürmek üzere köhne Struma gemisini ayarlayan ve Romen gazetelerine reklamlar vererek, yan›lt›c› foto¤raflarla Struma’y› büyük ve görkemli bir yolcu gemisi olarak tan›tan; "Mossad Aliya Bet" örgütünün Romanya koluydu. Romanya Yahudileri, bu gemiyle Filistin’e gidebilmek için Mossad’›n Romanya örgütüne büyük
Geminin kalkaca¤› gün limana gelen Yahudi yolcular, köhne Struma’y› görünce, Mossad taraf›ndan reklam foto¤raflar›yla aldat›ld›klar›n› anlay›p isyan etmifllerdi. 26
paralar ödeyerek bilet alm›fllard›. Geminin kalkaca¤› gün limana gelen Yahudi yolcular, köhne Struma’y› görünce, Mossad taraf›ndan reklam foto¤raflar›yla aldat›ld›klar›n› anlay›p isyan etmifllerdi. Bunun üzerine Mossad yetkilileri, onlar› yat›flt›r›p gemiye bindirmek üzere; foto¤raflar›n› gördükleri lüks geminin aç›k denizde kendilerini bekledi¤ini, köhne Struma’n›n ise onlar› o lüks gemiye götürece¤ini söylemifllerdi. Mossad’›n elinde böyle sa¤lam ve
motoru güçlü bir gemi, gerçekten de vard› ve ‹stanbul’da bofl olarak bekliyordu. Douglas Frantz ve Catherine Collins’in birlikte yazd›klar› "Karadeniz’de Ölüm: Struma’n›n Anlat›lmayan Öyküsü" (Death On The Black Sea: The Untold Story of The Struma) adl› kitapta, Struma ile ayn› tarihlerde 5‹stanbul 6 liman›nda demirli duran Mossad’›n di¤er gemisi "Lily"nin, Struma
BD ARALIK 2012
lizlerin Filistin vizesi vermedi¤i Struma yolcular›n› baflka bir gemiye aktararak Filistin’e göndermeye giriflecek olursa, ‹ngiltere ile aralar›ndaki anlaflman›n bozulaca¤›ndan ve zaten say›ca k›s›tlanm›fl olan yasal göçün, büsbütün yasaklanmas›ndan korkarak, bu giriflimde bulunmad›. Bunu gizli yasad›fl› göç örgütü "Mossad Aliyah-B" yapabilirdi. Mossad, Yahudileri Filistin’e götürme iflinde kullanmak amac›yla Danimarka’n›n Türkiye Büyükelçisinin "Lily" adl› lüks yat›n› Kas›m 1941’de sat›n alm›fl ve ad›n› "Lily-Ayala" ya çevirmiflti. (1) Mossad’›n Romanya’dan D. Frantz, C. Collins, "Karadeniz’de ölüm: Struma’n›n Anlat›lmayan Öyküsü" adl› kitab›n kapa¤›.
yolcular›na en küçük bir yard›mda dahi bulunmad›¤› belgeleriyle gözler önüne serilmifltir:
K
Kitapta anlat›ld›¤› üzere, Struma uzun yola uygun bir gemi de¤ildi, öyleyse, Struma yolcular›, ‹stanbul’da, Mossad’›n sa¤lam gemisi "Lily"e aktar›larak Filistin’e götürülebilirdi. Çünkü Romanya’ya geri döndürülmeleri halinde yolcular›n bafl›na neler gelebilece¤i, Yahudi Ajans› ve di¤er görevliler taraf›ndan biliniyordu. Struma’ya yard›m edebilecek biricik örgütler Haganah ve Mossad’t›. Haganah, ‹ngi-
yola ç›kard›¤› köhne Struma gemisi, 800’e yak›n Yahudi yolcusuyla, Aral›k 1941’de ‹stanbul liman›na demirledi¤inde; Mossad’›n yedek motorlu, sa¤lam, yeni, 200 kiflilik, 132 tonluk di¤er gemisi "Lily-Ayala", ‹stanbul liman›nda, bofl olarak bekliyordu. Motoru bozulan Struma’n›n onar›m nedeniyle ‹stanbul’ da kald›¤› 72 gün boyunca; yolcular o köhne gemide çok güç koflullarda yaflamlar›n› sürdürürken; Mossad’›n ‹stanbul’daki "Dani" kod adl› bafl ajan› Zeav Shind(2); Mossad ad›na sat›n ald›klar› sa¤lam gemi "Lily-Ayala"n›n, köhne gemi Struma’ya yard›m için kullan›lmamas›na karar vermiflti. Mossad flefi Shind, Struma facias› 27
BD ARALIK 2012
gerçeklefltikten ve 800’e yak›n Yahudi yolcu, Rus denizalt›s› taraf›ndan torpillenen bu gemide feci biçimde öldükten sonra; "Lily Ayala"y› "Struma" ya yard›mda kullanmama karar›ndan dolay› sorguland›¤›nda; Tel Aviv’deki Haganah Arflivi’nde muhafaza edilen ifadesinde, flunlar› söyleyecekti: "Struma’n›n denize aç›lmaya elveriflli olmad›¤›n› ve motorunun onar›lamayaca¤›n› bilen Mossad’›n tek amac›; Türkleri, Struma yolcular›n› gemiden indirip trenle Filistine göndermeye ikna etmekti. "Lily"e sahiptik, fakat o ifle yaramazd›. Art›k Danimarka bayra¤› uçmufltu ve dünyada hiç bir ülke Lily’i kendi korumas›na almay› istemiyordu. Filistindeki halk, Struma yolcular›n›n hiç de¤ilse bir bölümünü neden dolay› "Lily"e aktarmad›¤›m›z› anlayamazd›.
Mossad Aliyah Bet’in ‹stanbul örgütü baflkan› Zeav Shind 28
Filistindeki Yahudilerin Struma facias›nda "Mossad Aliya Bet"i suçlamalar› hakl›yd›. Struma’n›n içinde bulundu¤u durum gözönüne al›nd›¤›nda, yard›m edebilecek tek güç vard›, müttefiklerin ve özellikle de ‹ngiltere’nin gücü. Filistindekiler uzaktan, sahnenin özel durumunu bilmediklerinden, Struma facias›nda "Mossad Aliya Bet"i suçlamalar› hakl›yd›. Lily’nin Struma’ya yard›m etmesi olanaks›zd›. Bizim bunu baflaracak arac›m›z yoktu. Struma’n›n içinde bulundu¤u durum gözönüne al›nd›¤›nda, yard›m edebilecek tek güç vard›; - müttefiklerin ve özellikle de ‹ngiltere’nin gücü." Yahudi Ajans› da, Mossad’a, Struma yolcular›n›n Lily’ye aktar›larak korunmas› yönünde emir vermemeye karar vermiflti. Yahudi Ajans› taraf›ndan verilen, ‹stanbul’da bofl duran sa¤lam Mossad gemisi "Lily"nin, köhne Struma’ya yard›m için kullan›lmamas› karar› da, ak›llarda çok büyük sorular do¤urmufltu. Örne¤in, 1939-1944 aras› Filistin’e yasad›fl› göçleri irdeleyen "Soyk›r›mdan Kaçarken" (In Escaping the Holocaust) adl› akademik kitab›nda Yahudi tarihçi Dalia Ofer, 800’e yak›n
Kitab›nda Mossad’›n Struma facias›ndaki sorumlulu¤unu imâ eden Yahudi Prof. Dr. Dalia Ofer ve ”Soyk›r›mdan Kaçarken” adl› kitab›n›n kapa¤› (yanda) Yahudi’nin öldü¤ü Struma facias›nda Yahudi Ajans›’n›n ve Mossad’›n ‹stanbul’daki yetkililerinin tutumlar›n› sorgulayarak, flöyle diyordu: "‹stanbul’daki Mossad yetkilileri, Lily’e uygun bir ülke bayra¤› bulmak için Türk liman yetkilileriyle ya da birlikte çal›flt›klar› Pandelis gibi gemi acentalar›yla, iliflkide olduklar› ‹ngiliz istihbarat›ndan yard›m arad›lar m›? Mossad yetkilileri, 1942 fiubat ay› bafl›nda, Shertok kendi politik taktiklerinin baflar›s›z oldu¤unu gördü¤ü zaman, kendi faaliyetlerini önemli ölçüde h›zland›rd›lar m›? Bu sorular›n yan›t› “Hay›r” idi. Yahudi tarihçi Dalia Ofer’in bu sorular›; "Lily"i Struma’ya yard›m için kullanmamak karar›n› veren Mossad yöneticisi Shind’in Tel Aviv’deki
sorgusunda öne sürdü¤ü bahaneleri geçersiz k›l›yordu. Mossad’›n ‹stanbul’ daki yetkilisi Shind’in, "Lily" adl› gemiyi Danimarka’n›n Türkiye Büyükelçisinden sat›n ald›ktan sonra, hiç bir ülkenin gemiye bayrak sa¤lamak istemedi¤i beyan› da uydurmayd›.
R
Romanya’da Struma’ya Panama bayra¤› sa¤layabilen Mossad’›n, ‹stanbul’da, henüz Panama savafla girmeden önce, Kas›m 1941’de sat›n alm›fl oldu¤u "Lily"e de Panama bayra¤› sa¤layabilece¤i aç›kt›r. Mossad, çok önemli olan ilk haftalarda Struma için hiç bir çaba göstermemiflti. Mossad’›n ‹stanbul’daki sa¤lam gemisi "Lily-Ayala", Mossad’›n Romanya’dan yola ç›kard›¤› köhne Struma’n›n ‹stanbul liman›nda demirledi¤i yere çok yak›n bir noktada, bombofl durmufl; "Lily" nin sahibi olan Mossad 29
BD ARALIK 2012
flefi Zeav Shind ve arkadafllar›, Struma facias›n› seyretmek d›fl›nda, herhangi bir fley yapmam›fllard›. *** Bu yaz› dizisinin önceki bölümlerinde belgeleriyle gözler önüne serdi¤imiz üzere; Struma yolcular›na yard›m eden biricik devlet Türkiye Cumhuriyeti oldu¤u halde; ülkemizde, Struma Facias›’ndan dolay› Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni "katil" olarak suçlayan yay›nlar yap›lmaktad›r. Böyle bir durumda, Türkiye’yi suçlayanlar›n üstünü örttükleri gerçekleri ortaya koymak, ayd›n sorumlulu¤unun bir gere¤idir.
B
cengizozakinci@butundunya.com.tr (1) Efraim Ofir, With no way out: the story of the Struma: documents and testimonies; [English translation by Joseph Wechsler and Tudor Chefner], 2003.
(2)http://www.dari endilemma.com/ eng/people/Mossad/ Zeav Shind. Code name "Dani". Shind was born in 1908 in Poland, came to Israel in 1929 and was a member of Kibbutz Aylet Hashahar. In 1937 he was the first recruit to join Brganiski and Levi Shwartz in organizing the "Ha'apala" (Illegal Immigration to Palestine). This crew was the first core of the Mossad for Aliya Beth. During 1942-44 Shind was in Istanbul in the Rescue Committee of the Jewish Agency. This committee was in contact with the Jewish congregations in the Nazi occupied territories and developed on saving operations. During 45-48 he was in USA and bought ships, among them the "Exodus" and "Haim Arlozerov". After Israel Independence in 1948, he became the general manager of "ZIM" (Israel Shipping Company). In 1952 he was the general manager of the Defense Ministry and after a short time he returned to mange ZIM again. He was married to Hava and had one daughter, Hagit. He died 1954 at the age 46. (3) Douglas Frantz & Catherine Collins, “Death On The Black Sea: The Untold Story of The Struma”, HarperCollins, 2003, sf. 168, 169.
Ne Mutlu Türküm Diyene Baflbakan ‹nönü Florya Köflkü'n-
Atatürk'ün odas›na girdi¤inde ona de Atatürk'ü ziyaret etmiflti: da sormufl: "Hay›rd›r ‹smet... Habersiz geldin" Atatürk, bekledi¤i sorunun yan›t›n› demifl Atatürk. hemen vermifl: "Az›nl›klar› söküp "Paflam, az›nl›klar meselesini att›m, az›nl›k kalmad› art›k ‹smet." konuflmaya geldim... Konuyu Mec‹nönü "anlad›m" dercesine bafl›n› lis'e getirece¤iz... Görüfllerinizi öne e¤mifl. almak istedim." Atatürk, "‹smet, ben 'Ne Mutlu Atatürk, "‹smet bugün geç Türküm Diyene' sözünü bofl yere oldu" demifl... "Yar›n sabah erkensöylemedim... Kendini Türk hisseden den gel, konuflal›m." herkes bu vatan›n öz evlad›d›r... Ben ‹nönü gittikten sonra Atatürk hayatta oldu¤um sürece bu böyle "bütün görevlileri" toplam›fl: "Sadece laleler bilinsin... Ve sak›n az›nl›klar ile ilgili bir kanun kals›n" demifl... "Bahçedeki di¤er bütün çiçe- ç›kar›lmas›n. Bu ülkede az›nl›k yok." kleri sökün, at›n... Derhal." *** ‹smet Pafla sabah geldi¤inde bahçeye ne Bu olay› gün›fl›¤›na ç›karan, ifladam› ‹nan K›raç't›r. ‹nan K›raç'›n babas› Ali Numan K›raç, Atatürk'ün oldu¤unu görevlilere sormufl. Amerika'da modern tar›m okuttu¤u, "Gazi Pafla Hazretleri emrettiler, söktük." 56 y›l süreyle 6 Baflbakan ‹nönü, ayn› soruyu Cumhurbaflkan› Türkiye'nin ilk ziraat mühendisidir.
30
Atütürk’ün Dünyas› Cengiz Önal
E
konomik kalk›nma, Türkiye'nin özgür, ba¤›ms›z ve daima daha kuvvetli olmas›n›n ve müreffeh bir Türkiye idealinin bel kemi¤idir. Tam ba¤›ms›zl›k ancak ekonomik ba¤›ms›zl›kla mümkün olur. Gazi Mustafa Kemâl Atatürk
Ekonomi Alan›ndaki Uygulamalar ve 36 Geliflmeler 1 lusal Savafl›m’›n bafllang›-
U
c›ndan bu yana ülkede hiçbir fley yok ve ciddi bir k›tl›k vard›. Özellikle de Ulusal Kurtulufl ve Ba¤›ms›zl›k Savafl› günlerinde silah, cephane ve bunlar›n sa¤lanmas›nda kullan›labilecek mali kaynaklar da yoktu… Osmanl› Devleti son yüzy›lda her alanda yar› sömürge haline geldi¤inden, yeni Türkiye Devleti, adeta enkaz üzerine kurulmaya çal›fl›l›yordu. Ülkede önemli bir sermaye birikimi yoktu. ‹nsanlar kaderlerine raz›, kanaatkâr, içe dönük bir yaflam biçimi içindeydi. Halk›n yaklafl›k % 80’i k›rsal kesimde oturuyordu. Ekonomi tar›ma ba¤l›yd›. Köylü fakir ve yoksuldu. Tar›m ilkel araç ve usullerle yap›l›yor ve yetersiz
kal›yordu. ‹nsan›m›z, Aflar (Öflür) denilen ve teorik olarak üretimin onda birini, asl›nda % 50’ye varan bir k›sm›n›, vergi olarak vermek zorundayd›.
31
BD ARALIK 2012
Yabanc› sermaye ülkeyi bir aç›k pazar haline getirmiflti. ‹zmir ‹ktisat Kongresi (17 fiubat 1923)
Gazi Mustafa Kemal her bak›mdan Tam Ba¤›ms›z bir Türkiye Devleti’ni hedefliyordu. Ülkenin kalk›nmas›, kendi öz kaynaklar›na ve insan›n›n vatansever çal›flmalar›na dayanarak, ulusal üretim esas›yla sa¤lanacakt›. Mustafa Kemal, ekonomi alan›nda yap›lmas› gerekenleri saptamak amac›yla, 17 fiubat 1923 tarihinde ‹zmir ‹ktisat Kongresi’nin toplanmas›n› sa¤lad›. Kongre’nin aç›l›fl›nda yapt›¤› konuflmas›nda, iktisatla ilgili görüfllerini
Ekonomi demek her fley demektir. Yaflamak için, mesut olmak için ve insanlar›n varl›¤› için ne gerekiyorsa onlar›n hepsi demektir. Ziraat demektir, ticaret demektir, emek demektir, her fley demektir...” sözleriyle dile getirdi. ki hafta devam eden Kongreye Ziraat, Ticaret, Sanayi ve ‹flçi gruplar›n› temsil eden 1135 delege kat›ld›. Kongre sonuçlar› iki belge oluflturdu. Bu belgelerden birincisi; Misak-› iktisadî, ikincisi ise; çiftçi, tüccar, sanayici ve iflçi gruplar›na iliflkin esaslard›. Misak-› ‹ktisadî, çal›flma hayat› ile ilgili etik de¤erler üzerinde duruyordu. Di¤er belgede ise, her grubun önerileri kaydedilmiflti. Çiftçi grubu, Reji (Yabanc›lar›n elindeki tütün idaresi)’nin kald›r›lmas›n›, tütün ekim ve ticaretinin serbest b›rak›lmas›n›, köylülere tar›m yöntemlerinin ö¤retilmesini, zirai kredilerin düzene konulmas›n›; sanayiciler ise korumac› gümrük vergileri konulmas›n›, sanayicilere kredi aç›lmas›n›, ulaflt›rman›n kolaylaflt›r›lmas›n› istiyordu.
‹
Ekonomi demek her fley demektir. Yaflamak için, mesut olmak için ve insanlar›n varl›¤› için ne gerekiyorsa onlar›n hepsi demektir. özetle, “...Türk tarihi incelenirse bütün yükselme ve çöküfl sebeplerinin bir iktisat meselesinden baflka bir fley olmad›¤› anlafl›l›r… Yeni Türkiyemizi lây›k oldu¤u düzeye ulaflt›rabilmek için ekonomi konusundaki gayretlerimize, kesinlikle birinci derecede önem vermek zorunday›z. Çünkü zaman›m›z bir ekonomi döneminden baflka bir fley de¤ildir… Siyasi ve askeri zaferler ne kadar büyük olursa olsunlar, ekonomik zaferlerle taçland›r›lmazsa, elde edilen zaferler asla kal›c› olamaz ve k›sa zamanda söner… 32
icaret grubu da, ticaret alan›nda bir banka kurulmas›n›, borsalar›n ulusallaflt›r›lmas›n› ve dolays›yla tekelcilikle savafl›lmas›n›, ipotek karfl›l›¤› kredi verilmesini, haberleflme ve ulafl›m›n kolaylaflt›r›lmas›n› kararlaflt›rm›flt›. ‹flçi temsilcileri ise, milletvekili
T
BD ARALIK 2012
ve belediye seçimlerinde mesleki temsil esaslar›n›n uygulanmas›n›, mesai saatlerinin sekiz saate indirilmesini, ücretlerin para olarak gününde ödenmesini, yaflam ve kaza sigortas› yapt›r›lmas›n› önermifllerdi. Kongrede belirlenen dilekler, kurulmakta olan Yeni Türkiye’nin Ekonomi Siyaseti’ni, ana çizgiler halinde, ortaya koydu. Türkiye, kalk›nmas›n› giriflim serbestli¤ini desteklemek ve korumak yoluyla baflarmay› benimsedi. Bu tutum 1929 Dünya Ekonomik Krizi’ne kadar önceli¤ini korudu. 1930’dan sonra ise ekonomi siyasetine, “Il›ml› Devletçilik” ilkesi egemen oldu. 1923-1931 Dönemi Ekonomi Politikas›
Cumhuriyet idaresi ciddi ekonomik sorunlarla karfl› kafl›ya bulunuyordu. On y›l› aflk›n süren bir savafltan ç›kan ülke, dört bir yandan yap›lan sald›r›lar, iflgaller ve y›k›mlar sonucu periflan bir haldeydi. Çal›flabilecek yafltaki nüfusunun önemli bir k›sm›n› savafllarda yitirmiflti. Fakir ve yoksul Anadolu insan›, kaynaklar›n› ve elinde, avucunda var olanlar›n hemen tamam›n› devletinin emrine vermiflti. Ülkede asayifli egemen k›lmak, harap olan ülkeyi imar etmek, halk›n temel ihtiyaçlar›n› karfl›lamak, ülkeyi kalk›nd›rmak ve güvenli¤ini sa¤lamak mali
‹zmir ‹ktisat Kongresi, 7 fiubat 1923 kaynaklar›n yeterli olmas›na ba¤l›yd›. Öz kaynaklar› ilkel bir tar›m ekonomisine dayal› olan ülkenin malî gücü bunlar› karfl›lamaya yeterli de¤ildi. Bununla birlikte, d›flar›dan sa¤lanabilecek kredi karfl›l›¤›nda siyasî ve ekonomik ayr›cal›klar isteniyordu. Türkiye Lozan’da ekonomik ba¤›ms›zl›¤› için de k›yas›ya mücadele etmiflti. Ulusal Ba¤›ms›zl›ktan ödün verilmeyecekti. Dolay›s›yla Mustafa Kemal ve O’nun hükümetleri, malî ve iktisadî bak›mdan, öz kaynaklara ve Ulusal Üretime dayanan bir iktisat politikas› yürütecekti... al›flmalar›na hemen baflla-
Ç
yan Cumhuriyet idaresi, sa¤lam bir gelir kayna¤› oluflturmak amac›yla Reji ‹daresi’ni kald›r›p, yerine Tekel ‹daresi’ni kurdu. Süreleri sona eren ayr›cal›klar kal33
BD ARALIK 2012
Atatürk, Bursa Merinos fabrikas›n›n aç›l›fl›nda d›r›ld›. ‹zmir, ‹stanbul, Mersin, Trabzon liman tekelleri oluflturuldu. Ulafl›m aç›s›ndan demiryollar›na büyük önem verildi. Çünkü Ülke’nin ekonomik hareketlili¤i iç ve d›fl güvenli¤i aç›s›ndan çeflitli bölgelerin birbirine ba¤lanmas› yaflamsal bir önem tafl›yordu.
C
umhurbaflkan› Mustafa Kemal, demiryollar›na verdi¤i önemi 13 fiubat 1931’de Malatya’daki konuflmas›nda; “...Vatan›n bütün m›nt›kalar› çelik raylarla birbirine ba¤lanacakt›r... Demiryollar› memleketin tüfekten, toptan daha mühim bir emniyet silah›d›r... Demiryollar› Türk milletinin refah ve medeniyet yollar›d›r... Milletin gönenç ve mutlulu¤u, ba¤›ms›zl›¤› bu yollardan geçecektir...” sözleriyle dile getirdi. Böylelikle demiryolu siyaseti kararl›l›kla yürütüldü. Yabanc›lar taraf›ndan iflletilen hatlar da sat›n al›nd›. Bir yandan da; karayollar› yap›m› için
34
vergilerden önemli bir pay ayr›ld›¤› gibi, bu ifli gerçeklefltirmek için de yol vergisi kanunu ç›kar›ld›. Deniz tafl›mac›l›¤› konusunda ise, 19 Nisan 1926’da ç›kar›lan Kabotaj Kanunu ile Türk kara sular›nda yolcu ve yük tafl›ma hakk› Türk vatandafllar›na verildi. Ticaret filosu büyük ölçüde güçlendirildi. lke nüfusunun %80’ne yak›n›, k›rk bini aflk›n köyde tar›mla geçinmekteydi. Tar›m ilkel araçlar ve usullerle yap›l›yordu. Köylü üretti¤inin büyük k›sm›n› kendi tüketiyordu. Kentlerde oturanlar ise köylüyü hor görüyordu. Gazi, bu sakat görüflü y›kmak için köylüyü yücelten demeçler vererek görüfllerini; “Türkiye’nin gerçek sahibi ve efendisi köylüdür. Yedi yüz y›ldan beri dünyan›n dört köflesine sevk ederek kanlar›n› ak›tt›¤›m›z, kemiklerini yabanc› topraklarda b›rakt›¤›m›z, emeklerini ellerinden al›p israf etti¤imiz, fedakâr-
Ü
BD ARALIK 2012
l›klar›na nankörlükle karfl›l›k verdi¤imiz köylüye lay›k oldu¤u sayg› gösterilmelidir...” sözleriyle özetledi.
M
ustafa Kemal, sözle ye-
di katk›larda bulundu¤u gibi, uzman bankac›lar yetifltirme konusunda da öncülük yapt›. Sanayi iflletmelerinin finansman ihtiyac›n› karfl›lamak, eski yönetimden intikal eden devlet iflletmelerini iflletmek ve modernlefltirmek amac›yla Sanayi ve Maddin Bankas› kuruldu. Banka 1932’de Türkiye Sanayi Kredi Bankas› ad›n› ald› ve
tinmedi... Köylüyü ezen Aflar vergisini 17 fiubat 1925’te kald›rmak suretiyle onlar› ödüllendirdi. Devlet Gelirleri’nin yaklafl›k 1/6’sını oluflturan bu vergi kayb›n› telâfi için Atatürk, modern arazi vergisi ile tüketim tar›m makinelerini vergilerinin yükseltilmeinceliyor sine gidildi. Köylüye kredi kolayl›klar› getirildi. Ziraatta makineleflmeyi teflvik edici önlemler almak için örnek çiftlik ve fidanl›klar kuruldu. Tar›m e¤itimi için yeni okullar aç›ld›. Ankara’da sonradan fakülte olacak olan Yüksek Ziraat Enstitüsü kuruldu. Gazi, tar›m› teflvik etmek için ülkenin de¤iflik yerlerinde özel çiftlikler kurdu ve sonra da bunlar› 1933’te malvarl›¤› Sümerbank’a Türk Ulusu’na ba¤›fllad›. devredildi. Sanayileflmeyi özendirmek için, lkede sanayinin geliflmesi 1924’de de¤ifltirilen Teflvik-i Sanayi malî kaynaklara ba¤l›yd›. Bu- Kanunu ile giriflimcilere ucuz arsa ve nu sa¤lamak için 26 A¤ustos bina tahsisi vergi ve gümrük re1924’te Türkiye ‹fl Bankas› kuruldu. simlerinden indirimler, ulafl›mda Befl milyonluk sermayesinin 250.000.- avantajlar öngörüldü ve yeni ürünlere TL. l›k k›sm› Gazi taraf›ndan ve Hin- prim verilmesi ile resmi dairelerde distan’dan, Ulusal Savafl›m harcama- yerli mallar›n kullan›lmas›na öncelik lar› için gönderilmifl olan para ile kar- tan›nmas› kabul edildi. Bu ayr›fl›land›. Banka hisseleri siyasetçiler, cal›klardan yararlan›larak Uflak, eflraf ve tüccar taraf›ndan al›nd›. Eskiflehir (Alpullu) ve Tokat (Tur‹fl Bankas› Türkiye’nin sanayi hal)’da fleker fabrikalar› kuruldu. • kalk›nmas›nda yat›r›mlar yoluyla cidcengizonal@butundunya.com.tr
Ü
35
BD ARALIK 2012
YAZILARI
YER‹NDE B‹R YARDIM
Y
erinde ve zaman›nda yap›lan yard›mlar›n de¤erine ölçü biçilemez. Büyük bir sevinç ile haber ald›k ki, Türk Tayyare Cemiyeti ihtiyac› olan çiftçilerimize, böyle zaman›nda ve yerinde bir yard›mda bulunmufltur. Türk Tayyare Cemiyeti, “Toprak Mahsulleri Yard›m›” ad›yla çiftçiden yüzde bir oran›nda al›nmakta olan tah›l›, bu sene tohuma ihtiyac› olan köylülere b›rakmak suretiyle, en dar zamanlar›nda yard›mlar›na koflmufltur. Cemiyet’in bu tarzda köylülerimize b›rakt›¤› tohumlu¤un miktar› ve de¤eri, küçük görülecek bir fley de¤ildir. Fakat onun en büyük de¤eri, miktar›ndan ziyade, zaman›nda yetiflmesinde ve büyük bir ihtiyaca denk gelmesindedir. Y›llardan beri bütün milletin tek bir yürek gibi, Tayyare Cemiyeti’ ne karfl› gösterdi¤i güven ve ilgiye karfl›, Cemiyet’in pek yerinde olan bu karfl›l›¤› minnettarl›kla hat›rlanmak ve Cemiyet’in Baflkan ve Yönetim Kurulu’nu tebrik etmek gerekir. Bu nedenle birkaç y›ldan beri birbirini takip eden, hele geçen y›l etkisini daha çok hissettiren kurakl›ktan s›k›nt›l› köylülerin halini hat›rlatmak isteriz. E¤er do¤a ilkbaharda da, gerçek bir rahmet olacak ya¤murlar›n› esirgemezse, önümüzdeki y›l›n pek 36
verimli olaca¤› kesindir. Ancak, do¤an›n bu cömertli¤inden en fazla yarar› sa¤lamak için çiftçilerimize ihtiyaç duyduklar› tohumu da vermek gerekir. Zaman›nda ve yerinde olmak flart›yla, ne kadar tohum da¤›t›labilirse üretimimizin ve genel gönencin de s›n›r› o kadar genifllemifl, derecesi o kadar artm›fl olur. Ziraat Bankas› geçenlerde, bu sene süresince çiftçiye yapt›¤› yard›m hakk›nda bir aç›klama yay›mlam›flt›. Bizim kanaatimize göre, ola¤anüstü durumlarda, sadece yap›lan yard›mlar›n yeterlili¤ini iddia etmek pratik bir çare de¤ildir.
B
u senenin tohum ihtiyac› ne kadard›r? Ziraat Bankas› için, flimdiye kadar yapt›¤› yard›mlardan fazla bir fley yap›lamaz m›? Çiftçilere tohum vermenin yarar ve sonuçlar›, yaln›z bir k›s›m halk›n gönencine hizmet gibi s›n›rl› m›d›r yoksa bu yard›m genel ekonomik durum ile de ilgili midir? ‹flte durumu bu yönden daha iyi inceledikten sonrad›r ki, daha sa¤lam hükümlere ve bunun sonucu olarak daha fazla kararlara varmak mümkün olur. • Hâkimiyeti Milliye Gazetesi 29 Mart 1929
Evrensel Bak›fl Aç›s› Gürbüz Evren
Padiflah 3. Selim’in Fransa’ya gönderdi¤i elçi casus muydu? 1796 yılı, Osmanlı Devleti’nin ilk kez bir ikamet büyükelçisini Paris’e göndermesi nedeniyle, Avrupa ile ilişkilerdeki dönüm noktalarından biridir.
37
BD ARALIK 2012
O
smanl› elçisi Moral›
Frans›zlar Marsilya sokaklar›n› 1 hafta boyunca y›kay›p temizlemifl, dilencileri bölgeden uzaklaflt›rm›fl, Osmanl› elçisi ile yan›ndaki heyetin geçece¤i yollar› süslemifltir.
Esseyid Ali Efendi, karayolu güzergâh›, geçilecek bölgelerde yaflanan kar›fl›kl›klar nedeniyle güvenli olmad›¤› için deniz yoluyla geldi¤i Fransa’ya Marsilya’dan girifl yapm›flt›r. Fransa, Frans›z Devrimi (1789) sonras› düzenin yeni yeni sa¤lanmaya baflland›¤› bir dönemde, Osmanl› elçisine özel bir önem verdiklerini göstermek için seferber olmufltur. Frans›z- 3 lar, tarihi boyunca çok önemli bir liman kenti olan Marsilya’n›n sokaklar›n› 1 hafta boyunca y›kay›p temizlemifl, dilencileri bölgeden uzaklaflt›r- nin karfl›lanmas›na yönelik seferberlik m›fl, Osmanl› elçisi ile yan›ndaki he- Marsilya ile s›n›rl› kalmam›fl, Paris’e yetin geçece¤i yollar› da süslemifltir. giden yolda geçilen irili ufakl› kent Osmanl› elçisini tafl›yan gemi Marsil- ve kasabalarda da, ilgi hep üst düzeyde ya liman›na giriflinde ise top at›fllar›yla olmufltur. Yol boyunca yaflanan birbikarfl›lanm›flt›r. rinden ilginç olaylar ayr› bir yaz› koElçi Moral› Esseyid Ali Efendi’ nusu oldu¤u için flimdilik ayr›nt›lara girmiyorum. Paris’te yay›mlanan gazetelerde
yer alan, “Osmanl› Sultan› 3. Selim’in, birçok aday aras›ndan özenle seçti¤i ‘Egzotik’ Türk elçisi geliyor” yönündeki haberler, kentte merakl› bir bekleyifle yol açm›flt›r. Paris’e geliflinin ilk haftas›nda, yapt›¤› resmi ziyaretlere 4 at›n çekti¤i arabas›yla giden Moral› Esseyid Ali Efendi, özellikle kalabal›k semtlerde arabadan inerek, yaya dolaflmaya, halk›n aras›na kar›flmaya özen göstermifltir. Girdi¤i her ortamda ise en çok bafl›ndaki sar›k dikkat çekmifltir. 6 Osmanl› Elçisi Moral› Esseyid Ali Efendi 5 Frans›z kad›nlar› taraf›ndan çok 4
38
be¤enilen sar›k, k›sa sürede de moda olmufltur. Frans›zlar›n “Türban” (Böylelikle Türban’›n Frans›zca oldu¤unu bir kez daha an›msatal›m) ad›n› verdikleri sar›k, sadece Parisli kad›nlar taraf›ndan de¤il ülkenin farkl› bölgelerindeki burjuva kad›nlar taraf›ndan da benimsenmifltir. Gazetelerin, 1721 y›l›nda,
Paris’e gelen Osmanl› elçisi Yirmizsekiz Mehmet Çelebi’ye Frans›zlar›n gösterdi¤i ilgiyi ve yaflananlar› an›msatmas›, dikkatlerin Moral› Esseyid Ali Efendi üzerinde yo¤unlaflmas›na neden olmufltur. Paris’teki yaflam da Osmanl› elçisini etkilemifltir. Esseyid Ali Efendi, kentin hareketli ve renkli yaflam›na ayak uydurmaya, bu nedenle de her Dönemin Fransa davete gitmeye çal›flm›flt›r. AnD›fliflleri Bakan› cak tecrübe ve birikiminin yeterTalleyrand siz olmas› nedeniyle Fransa ile yürütülen iliflkilerde, baflar› gösteremedi¤i yönünde elefltiriler Bir tercüman›n ise Fransa ad›na casusalm›flt›r. ‹stanbul’daki rakipleri ise luk yapt›¤› ortaya ç›km›flt›r. Frans›zlaher f›rsatta Padiflaha, Esseyid Ali r›n casusluk için bu tercümana yüklü Efendi’nin Paris’teki baflar›s›zl›klar›n› bir miktarda para ödedi¤i ö¤renilince, konu uzun süre Parislilerin aras›nda anlatan konuflmalar yapm›flt›r. Moral› Esseyid Ali Efendi, sar›¤›- gizemli bir hikâye olarak kulaktan kun›n Türban ad›yla moda olmas› ve la¤a yay›lm›flt›r. Diplomatik çevrelerin aral›klarla renkli kiflili¤inin yan› s›ra yaflad›¤› ihanetlerle de Paris’te çok konuflul- gündeme getirdi¤i bir di¤er konu ise mufltur. Üç tercüman›ndan biri önemli Osmanl› elçisinin, dönemin Fransa miktarda paray› zimmetine geçirip D›fliflleri Bakan› Talleyrand ile olan Osmanl› elçili¤ini borçland›r›p ortadan iliflkileridir. Frans›z Bakan›n, Esseyid kaybolmufltur. Bu tercüman›n daha Ali Efendi’nin d›fl politika ve diplomasonra Frans›z vatandafll›¤›na geçti¤i si alanlar›ndaki tecrübesizli¤inden yararland›¤›, birçok konuda Osmanl› anlafl›lm›flt›r. 39
BD ARALIK 2012
elçisini ya ikna etti¤i ya da kand›rd›¤›, bu durumun ise Osmanl› Devleti’nin ç›karlar›na zarar vermeye bafllad›¤› çok geç anlafl›lacakt›r. Osmanl› elçisinin D›fliflleri Bakan› Talleyrand ile ‹mparator Napolyon’un oyunca¤› oldu¤u söylentileri h›zla yay›lacakt›r. Napolyon’un, hesaplar›n› Osmanl› elçisi sezmeye bafllad›¤›nda ise Talleyrand’›n hemen duruma müdahale edip, Esseyid Ali Efendi’ye pembe tablolar çizerek ikna etti¤i Paris’teki Rus, ‹ngiliz ve di¤er ülkelerin elçilerinin de dikkatini çekmifltir. ‹stanbul’u bu yönde uyaran da hep ‹ngiliz elçisi olmufltur. Osmanl› Baflkentinden gelen mektuplarda, ‹ngiliz ve Rus elçilerine dan›flmadan Frans›z yönetimi ile görüflmeler yapmamas› istenen Esseyid Ali Efendi, bu duruma çok içerlese de, görevine bir süre daha devam etmifltir.
E
sseyid Ali Efendi sonuçta Padiflah 3. Selim taraf›ndan ‹stanbul’a ça¤r›lacakt›r. Bu durum ise Paris gazetelerinde, “Geldi¤inde ilgi gören, sar›¤› moda olan Türk elçi, Frans›z diplomasinin oyunca¤›na dönüflünce gözden düfltü” türünden yorumlarla anlat›lacakt›r. Kimi Frans›z tarihçileri, Moral› Esseyid Ali Efendi’nin, Yirmisekiz Mehmet Çelebi’nin yolunda giderek Fransa’daki geliflmeleri, yenilikleri yerinde görmek için birçok bölgeyi ziyaret etti¤ini, gördüklerini raporlar halinde ‹stanbul’a bildirdi¤ini yazarlar. Tesadüf mü nedir bilinmez, ama Esseyid Ali Efendi, Yirmisekiz Mehmet 40
Yirmisekiz Mehmet Çelebi Çelebi’nin 75 y›l önce ziyaret etti¤i birçok yere tekrar gitmifltir. Ancak Moral›, farkl› olarak Fransa’da yeni yeni kurulmaya bafllanan fabrikalar› ve baz› üretim tesislerini de ziyaret etmifltir. Bu ziyaretleri bahane eden , kimi çevreler Esseyid Ali Efendi’yi, diplomaside baflar›s›zm›fl gibi gözükerek, yeniliklerin peflinde oldu¤unu gizlemeye çal›flt›¤›n› bile iddia etmifltir. Öyle ki, Osmanl› elçisi fabrikalar› ziyarete giderken pefline mutlaka polis tak›ld›¤›, kimlerle hangi konular› konufltu¤unun araflt›r›ld›¤›, konuyla ilgili raporlar›n da D›fliflleri Bakan› Talleyrand’a iletildi¤i, ‹ngiliz diplomatlar›nca Esseyid Ali Efendi’ye bildirilmifltir. Hakk›nda ne söylenirse söylensin, Moral› Esseyid Ali Efendi, hem ilk ikamet elçisi olarak, hem de sar›¤›n›n Türban ad›yla Frans›z kad›nlar› aras›nda moda olmas›yla tarihte kal›c› bir iz b›rakm›flt›r. • gurbuzevren@butundunya.com.tr
Türk Dili Orhan Velidedeo¤lu
! Yanl›fl Kullan›lan Sözcükler Resmî Geçit töreni (!)
29 Ekim 2012 Pazartesi. Cumhuriyetimizin 89’ncu y›l› kutlan›yor…(?) Bizler cumhuriyet kufla¤›y›z, yafl 80’i aflt›… Kutlamalar› televizyondan izliyoruz. Gözümüz ve gönlümüz Birinci Türkiye Büyük Millet Meclisinin önünde, Ulus meydan›nda… Biz niye orada de¤iliz!.. Eflim ‘hay›r!’ diyor; yar›n, ameliyat olmak için hastaneye yataca¤›m da… ‹stanbul Vatan caddesinde ve Ankara hipodromunda düzenlenen geçit törenlerini; Ulus Meydan›’ndaki olaylar› TRT Haber Merkezi, Kanal B, Haber Türk, TGRT ve NTV’den izliyoruz, geçiflli olarak. 41
BD ARALIK 2012
K
anal B ve NTV’nin ha-
ber sunucular› d›fl›nda "resm-i geçit / resmigeçit" deyiflini do¤ru seslendireni duymad›m. Özellikle ‹stanbul ve Ankara’dan geçit törenini anlatan sunucular›n anlat›mlar› yüz k›zart›c›: S›kl›kla "resmî geçit", arada bir de "resmî geçit töreni (?)" diyorlar, "i"nin üzerine bast›ra bast›ra. "Resmî araçta ‹stanbul Valîsi ve Belediye Baflkan›…"; "Valî Hüseyin Avni Mutlu…" "Resmî geçifl töreni…"(!) "Askerî resmî geçifl töreni bafll›yor…" (!) "Cumhurbaflkan› Abdullah Gül tebrikatlar› kabul etti…" (!) Ve daha neler neler… Sald›m çay›ra, Mevlâ kay›ra… Öncelikle flu kabul edilen "tebrikatlar"a de¤ineyim: Bu gençler "lügat paralay›m" derken, cehaletlerini aç›klad›klar›n›n ay›rd›na varam›yorlar san›r›m.
günün hastal›¤› de¤il. Y›llar önce Melih Cevdet Anday da de¤inmifl: 30 A¤ustos flenliklerini anlatan TV konuflmac›s› "fiimdi resmî geçit bafll›yor" dedi. Böylece "resmi" sözünün son hecesini uzatma yanl›fll›¤›na düfltü. Madem eski deyiflle söyleyecek, "resm-i geçit" demesi gerekirdi. Sonra efendim, bunun Türkçesi dururken bafl›m›za ifl açmak neden? "Geçit töreni bafll›yor" dese olmaz m›? (Cumhuriyet, 22.09.1995) u tür törenler genellikle devletçe düzenlendi¤inden "resm-i geçit" tamlamas›ndaki "resm" ile ‘devletle ilgili’ anlam›ndaki “resmî” sözcü¤ü kar›flt›r›l›yor. "Resm", yazma, çizme, taslak, resim, biçem vb. tan›mlar› yan›nda burada "tören" anlam›ndad›r: "Resm-i geçit" geçit töreni; "resm-i kabul" kabul töreni; "resm-i küflat" aç›fl töreni ki, yanl›fl olarak "aç›l›fl resmiküflad›" diyenler de var. "Resm" sözcü¤ünün bir di¤er anlam› da "vergi"dir: "Resm-i gümrük", gümrük resmi, yani gümrük vergisidir. Ancak, biri Arapça, di¤eri Türkçe iki sözcükten Farsça kurallara göre tamlama oluflturman›n uygunsuzlu¤u dikkate al›n›rsa "resm-i geçit" 4tamlamas›n›n da "sürç-ü lisan" ('sürçmek' Türkçe, 'lisan' Arapça) gibi Osmanl›can›n uydurma tamlamalar›ndan biri oldu¤u düflünülebilir. "Sürç-ü uygun; hele "dil sürçmesi" 5dil" daha 6 ne kadar güzel ve anlafl›l›r…
B
...dilimizde, tertemiz Türkçemizle "geçit töreni" demek varken bu geçmifle (Arapça’ya / Farsça’ya) özenti ya da saplant› niye?... Arapça "tebrik"in Türkçesi "kutlama"d›r. “Gül, kutlamalar› kabul etti” deseler olmaz m›? Üstelik, sözcü¤ün tekili "tebrik" dir; "tebrikat" ço¤ul, "tebrikatlar", iki kez ço¤ul…(?) "Resmî geçit töreni" sözü ise bu42
BD ARALIK 2012
Bunlar gibi dilimizde, tertemiz Türkçemizle "geçit töreni" demek varken bu geçmifle (Arapça’ya / Farsça’ya) özenti ya da saplant› niye?... Komiklik olsun diye mi?..
Oldukça iyim modas› gibi, baz›
G
sözcüklerin de belli sürelerle 'yanl›fl kullan›m' modalar› oluyor. Örne¤in, bir zamanlar (ikisi de ayn› anlamda olan) "nüans fark›" deyifli çok yayg›nd›, sonra unutuldu. Yine bir zaman geldi (be¤enme, de¤er biçme, alk›fl) anlam›ndaki "takdir" sözcü¤ü yerine (imbikten çekme, dam›tma) anlam›ndaki "taktir" sözcü¤ü kullan›l›yordu, bir süre sonra o da tavsad›… Bunlar›n örnekleri çok. Son gün-
lerde de bas›n organlar›nda (gazetelerde, dergilerde); yay›n organlar›nda (radyo ve televizyonlarda) "olabildi¤ince, yeterince, çokça" (yani, çok de¤il) sözcükleri karfl›l›¤› olan "oldukça" sözcü¤ü, "çok, tam, eksiksiz…" anlam›nda kullan›l›yor: 'Oldukça güzel bir manzara', 'oldukça flirin bir çocuk'; oldukça iyi, oldukça yeni, oldukça yüksek, oldukça baflar›l›… Ama hiç birisi tam de¤il; tama yak›n…'Oldukça zengin bir adam…' yani, çok zengin de¤il 'zengince'. Bir süre önce Eskiflehir’e düzenle-
nen gezide, bize flehri gezdiren k›lavuzumuz genç ö¤retmen, kentin o inan›lmaz güzelliklerini ve yeniliklerini hep "oldukça" diye tan›ml›yordu. Bir ara dayanamad›m, sordum: "Bizim hayranl›kla izledi¤imiz ve 7 çok be¤endi¤imiz bu güzellikleri siz be¤enmiyor musunuz?" "Be¤eniyorum tabii."
Giyim modas› gibi, baz› sözcüklerin de belli sürelerle ‘yanl›fl kullan›m’ modalar› oluyor.
43
BD ARALIK 2012
"O halde niye hep 'oldukça güzel', 'oldukça baflar›l›' diye tan›ml›yorsunuz? Yani, yeterince güzel ve baflar›l› bulmuyor musunuz?.." Anlayamad›; aç›klad›m: "Oldukça güzel" sözü, 'çok güzel' de¤il, 'güzelce' demektir de..."
nü istedi¤iniz kadar "do¤rusu fludur; bu sözcük 'çok' de¤il, 'eh, epey, ancak, yeterince' anlam›na gelir" deyin, hatta henüz kimse "Seni oldukça seviyorum" demesin, "Falanca han›m o akflam oldukça fl›kt›" diyerek iltifat ya¤d›rd›klar›n› sananlar sütunlara ve ekranlara egemen oldukça, sözcük sonuçta flimdiki çarp›k anlam›yla yerleflmeyecek mi? (Cumhuriyet, 10.07. 2004)
Melih Cevdet Anday gazetesindeki köflesinde, "oldukça sevindi, deyifli çok sevindi karfl›l›¤› kullan›l›yor; oysa az sevindi anlam›ndad›r" diyordu: "Bilmiyordum, uyar›n›za teflekkür ederim" dedi; ama sonradan gezdirdi¤i yerlerdeki bütün güzellikleri yine hep ‘oldukça’ diye tan›tt›… Ünlü edebiyatç›, flair ve yazar Melih Cevdet Anday (1915-2003), 10 Ekim 1995 tarihli Cumhuriyet gazetesindeki köflesinde, "oldukça sevindi, deyifli çok sevindi karfl›l›¤› kullan›l›yor; oysa az sevindi anlam›ndad›r" diyordu: rof. Dr. Mümtaz Soysal da köfle yaz›s›nda soruyor: Yanl›fl kullan›lan Türkçe sözcüklerden biri de "oldukça". "Oldukça" demek, "çok, hem de pek çok" mu demektir? Do¤ru olan, "eh, olabildi¤ince, az çok" demek istendi¤i zaman bu güzel Türkçe sözcü¤ü kullanmak de¤il midir? (Cumhuriyet, 28.07.2003) Say›n Soysal bir baflka yaz›s›nda da flöyle diyordu: "Oldukça" sözcü¤ü-
P 44
Say›n Feyza Hepçilingirler hocam›z da
bir günlü¤ünde de¤inmifl: Çok yak›n zamana dek, ‘yetecek kadar, epey, hayli’ demekti ve abartma anlam› tafl›mazd› bu sözcük. "Oldukça iyiyim" tümcesinin anlam›, "Fena say›lmam","oldukça büyük" sözcü¤ünün anlam›, "küçük de¤il, küçükten az daha büyük" demekti. "Çok afl›r›, fazlas›yla" anlam›nda kullan›lmas› yenidir ve elbette baflka pek çok yanl›fl gibi, televizyonlar taraf›ndan yayg›nlaflt›r›lm›flt›r. "Oldukça fl›k" oldu¤u söylenen han›ma bak›yorsunuz, daha fl›k olunamaz. "Oldukça e¤lendik" dendi¤inde ç›lg›nlar gibi e¤lenmifl oluyorlar. Bu kullan›m ›srar› sürerse sözlüklere sözcü¤ün abart›l› çokluk anlam›n›n da eklenmesi gerekecek…" (Cumh. Kitap 09. 03.2006) Yine Say›n Hepçilingirler’e gelen bir iletide de y›llar önce bir gazeteci ile Altan Kar›ndafl aras›nda geçen konuflma aktar›l›yordu: "Siz oldukça güzel bir kad›ns›n›z" diyen gazeteciye Altan Kar›ndafl, "Hay›r" demifl, "Ben
BD ARALIK 2012
'oldukça' de¤il, 'çok güzel' bir kad›n›m." (13.05.2010) Kat›ld›¤›m eski bir Cumok toplant›s›nda da sunucu genç "Gündemimiz oldukça yüklü de¤il" demiflti.(!) Acaba, ‘çok yüklü de¤il’ mi demek ‹stedi?
Ankara’da bir flarap kulübünün aç›l›fl›nda "‹kram edilen flaraplar, davetliler taraf›ndan oldukça be¤enildi…" deniyor. Hürriyet Ankara muhabiri ne demek istiyordu ki?.. • orhanvelidedeoglu@butundunya.com.tr
Tavlan›n Öyküsü aynaklara göre 610 y›l›nda Pers ‹mparatoru’nun baflveziri Büzur Mehir taraf›ndan tasarlanan tavla oyunu, zamanla dünyan›n en popüler oyunlar›ndan biri oldu. Tavladaki her rakam›n özelli¤i vard›. Senenin birli¤i nedeniyle tavla bir taneydi. Dört köflesi dört mevsimi, karfl›l›kl› 6’flar hane y›l›n 12 ay›n›, toplam pul 30 ay›n günlerini, siyah ve beyaz pullar geceyle-gündüzü, karfl›l›kl› 12’fler hane de günün 24 saatini simgeliyordu. 1400 y›l kadar önce Hint ‹mparatoru, satranç oyununu Pers ‹mparatoru’na, yan›nda bir mektup ile hediye olarak gönderdi. Mektubunda oyunla ilgili hiçbir aç›klama yapmadan flu notu yazd›: “Pers imparatoruna... Kim daha çok düflünüyor, kim daha iyi biliyor, kim daha ileriyi görüyorsa o kazan›r. Yaflam budur.” Buna karfl›l›k, Pers ‹mparatoru âlim veziri Büzur Mehir ile bu mesaj› paylaflarak, kendisinin de karfl›l›k olarak Hint ‹mparatoru için baflka bir oyun icat etmesini istedi. Vezir haftalarca çal›flt›ktan sonra on günde tavlay› icat etti ve imparatora sundu. Hint ‹mparatoru’na, tavla oyunuyla birlikte gönderilmek üzere flöyle bir mesaj haz›rland›: “Hint ‹mparatoru’na... Evet, kim daha çok düflünüyor, kim daha iyi biliyor, kim daha ileriyi görüyorsa o kazan›r. Ama biraz da flanst›r. ‹flte yaflam budur...” Tavla, satrançtan farkl› olarak ‘flans’ ö¤esini de içerisinde bar›nd›rmas›yla sanki yaflamla daha çok örtüflüyordu. Tavlada ustalaflma efliklerinden biri de, zar›n rakamlar›n› Farsça olarak söylemek oldu. Bu rakamlar› Farsça olarak söylemeyi ö¤renmemifl birine hep acemi gözüyle bak›ld›. Sanki yaflamda henüz yeterince tecrübe kazanmam›fl bir gence ö¤üt verircesine, kazanan hep ‘ö¤ren de gel’ dedi. Ve rakibine göre biraz daha kaybetmeye yak›n olan oyuncu, kendi hamlelerinin yan› s›ra zaman zaman flansa karfl› da mücadele etmesi gerekti¤ini unutmad›. T›pk› yaflam gibi!.. Tavladaki kimi m›z›kç›l›klar bile, zaman zaman yaflamda baflvurduklar›m›za benzemiyor mu?
K
45
Büyük Yap›tlar›m›z Konur Ertop
Tarık Dursun K. ..Ve 1950’lerin ‹zmir’inde iflsiz güçsüzleri, kimsesizleri bar›nd›ran ilginç bir mekân› ustaca gelece¤e tafl›yan eseri:
R›za Bey-Aile Evi
46
BD ARALIK 2012
1950'lerde ‹zmir'de yoksul aileler, iflsiz güçsüzler,
kimsesizler ‹srail'e göç eden Museviler'in boflaltt›klar› evlere yerleflmiflti. Söz konusu konutlar bir avlu çevresinde s›ralanm›fl kapal› bir mekân oluflturuyordu. "Musevi aile evleri (Yahudihane, kortejo)" denilen, flimdi yokolman›n efli¤indeki bu y›k›k dökük yap›lardan, hâlâ ayakta kalanlar›, 2009' da foto¤raf sanatç›s› Birol Üzmez görüntüleyecekti.
Ayakta kalabilen ”Kortejo” evlerinden bir görüntü / Foto¤raf: Birol Üzmez
E
ski kent dokusunun kapanmakta olan renkli sayfas› art›k onun aktard›¤› karelerde yafl›yor. Ama "aile evleri"ne as›l ölümsüzlük kazand›ran, ‹zmirli yazar Tar›k Dursun K'n›n roman›d›r. Tar›k Dursun, bu gençlik yap›t›n› kaleme ald›¤› günleri anlat›rken flunlar› söylüyor: "Bahribaba Park›'na gider, oturur, yöneticilerin ihanetine u¤ramam›fl
körfezimizi seyreder, fliir kurar, sonra kalk›p Halkevi'ne a¤›r ad›mlarla yürürdüm. R›za Bey Aile Evi'ni o s›ralarda "keflfettim". Düflünebiliyor musunuz; bir kap›dan giriyorsunuz on ad›m yürüyorsunuz ve denize ulafl›veriyorsunuz. ‹ki yanda iki s›ral› odalar. O odalarda kendilerince birer dünya kurmufl insanlar. Hepsi de ‹zmirli ama! Çok büyük yazarlar vard›r, anlat›rlar: 47
BD ARALIK 2012
3
Baflka bir "Kortejo" soka¤› / Foto¤raf: Birol Üzmez Günler günü yazacaklar› roman›n baflkiflilerini gidip yerlerinde görür, inceler, k›l› k›rk yar›p romanlar›na aktar›rlarm›fl. Ben onlardan de¤ilim. ‹zmir d›fl›na düfltü¤ümde nice ‹zmir hikâyelerim aras›nda 'R›za Bey Aile Evi'ni kurdum günlerden bir gün. Kiflilerini de bir zamanlar aralar›nda yaflad›¤›m, içlerinden ç›kt›¤›m insanlar aras›ndan seçtim, kurgulad›m. R›zabey Aile Evi'ni yazd›m."
"R›za Bey Aileevi"ne yerleflmifl delififlek gençler de tam böyle sorumsuzca yafl›yor, s›radan olaylar aras›nda savrulup duruyorlar. 48
O
dönemde köy edebiyat› parlak günlerini yafl›yordu. Toplumcu gerçekçi yazarlar ise kentteki sorunlar› konu edinen bir savafl›m›n içindeydi. Tar›k Dursun'un o s›ralarda anlatt›klar›n›, örne¤in Adnan Benk flöyle de¤erlendirmiflti: "Kifliler alabildi¤ine bafl›bofl. Kendi içlerinde de, çevrelerinde de bir dayanak bulamam›fllar. Olaylar›n dürtüflüyle, o yandan bu yana se¤irtip duruyorlar." "R›za Bey Aile-Evi"ne yerleflmifl delififlek gençler de tam böyle sorumsuzca yafl›yor, s›radan olaylar aras›nda savrulup duruyorlar. Ancak, geçen zaman›n aras›ndan bak›nca onlar›n da bir toplum kesiti içinde, nas›l sorunlar yaflad›¤›, yazar›n bu sorunlara dikkatle tan›kl›k etti¤i gözleniyor. ‹lk tan›kl›k, elbette canland›r›lan yaflam çevresiyle 5 6 ilgilidir. Olup bitenleri eski halk hikâ-
yelerinde görüldü¤ü gibi, "Ald› Kemal", "Ald› Hulusi" diye, kahrmanlar ya da onlar›n yak›n çevresindekiler aktarmaktad›r. Hulusi ile Kemal, incir iflinde çal›fl›rken mevsim bitince iflsiz kalm›fl iki arkadaflt›r. R›zabey Aile-evi'nin bir odas›na yerleflmifllerdir. Sinemalarda vakit geçirir, fiiflman'›n kahvesinde altm›flalt› çevirirler. Hulusi, üç befl kurufl almak için Bahriyeli Cemal'e gider. Bahriyeli, Eflrefpafla'da Fatma'n›n gecekondusunda kumar oynatmaktad›r. Yan›nda yetiflen, kumar›n inceliklerni ondan ö¤renen Hulusi'yi, eli bofl çevirmez. Hulusi ile Kemal, oda komflular› iplik iflçisi Tahsin' den yak›nl›k görürler. Tahsin onlara tiyatrocu bir arkadafl›ndan söz eder. Sinema düflkünü gençlerin gözdesi, yaln›zca kendileri gibi aylaklar, toplumun d›fl›na itilmifl olanlard›r: "Artistler hep iyi oluyorlar nedense. ‹nsanlar içinde bir orospular iyi, bir de artistler. Gerisine kulak asma." iflman'la anlaflan Hulusi kahvede poker, barbut oynatacak, yüzde altm›fl pay alacakt›r. Kemal ise Tahsin'le birlikte fabrikada çal›flacakt›r. Hulusi'nin zahmetli ifllerde gözü yoktur: "‹ncirde neler çekti¤imizi, daha unutmad›m.Can› cehenneme fabrikalar›n... fiiflman'da oturur, 'ördek' düflürürüm." Kendisini, "Elde yok, avuçta yok. Zenaat desen arama. Bütün bilip bilece¤imiz k⤛t düzmek, afl›¤› cuk oturt-
Ş
Tar›k Dursun K. mak, zar› hep yek'e atmak," diye tan›mlar. Arkadafl›n›n ise kendisinden ne kadar ayr› yarat›l›flta oldu¤unu ö¤reniriz: "Kemal'in elinden kumar dümenleri gelmez. O, ya iflçilik etsin, ya kâtiplik. Elinde yaz›s› vard›r. Kafas› ifller, üç gün sürdürmez; kâtip olur heriflerin tepelerine. 49
BD ARALIK 2012
‹ncire de kutucu girmiflti sözüm ona. Birkaç gün, tak tak kutu çakt›. Sonra nas›l oldu¤unu kimse anlayamadan bakt›k: Kantar kâtibi olmufl, ç›km›fl. Bir de konuflurdu ki, mebus gibi. Adam›n a¤z›ndan girer burnundan ç›kar; flaflars›n."
K
emal fabrikadaki fiakir Usta'n›n evine gidip gelmekte, k›z› Semahat' ten de hofllanmaktad›r. Bu s›rada, Kerim Usta' n›n önayak oldu¤u iflçiler zam istemeyi, alamazlarsa hep birlikte ifli b›rakmay› tasarlar. 1950'lerde hiç al›fl›lmam›fl bu ifller yüzünden polis k›flk›rtan-
1950'lerde hiç al›fl›lmam›fl bu ifller yüzünden polis k›flk›rtanlar›n, eyleme geçenlerin pefline düfler. lar›n, eyleme geçenlerin pefline düfler. fiakir Usta iflten ç›kar›l›r, Tahsin gözden kaybolmak için ‹stanbul'a gider. Kemal'i, Bahriyeli Cemal'e götüren Hulusi, olaylar yat›fl›ncaya de¤in onu, yan›nda saklamas›n› ister... Cemal, Saniye Abla'n›n iflletti¤i evde Fatma'y› tan›m›fl, ona Eflrefpafla'da s›rtlardaki konduyu alarak birlikte yaflamaya bafllam›flt›r. Gündüzleri, iflleri için kente inmekte, Fatma ile, eve s›¤›nm›fl Kemal birbirlerine yaklaflmaktad›r: "Pencereden vuran ›fl›k yüzünü 50
al›yordu. Sakallar› bir kar›fl uzam›flt› ama, güzel o¤land›. 'Sen ne ifl yapard›n d›flarda?' 'Benim yapmad›¤›m ifl kald› m›?' dedi. 'Hepsini yapt›m. Kâtiplikten ameleli¤e kadar...' 'Kâtiplik de mi yapt›n? Nerde yapt›n?' '‹ncirde. Bir mevsim kantar kâtibiydim..." 'Mekteplerde okudun demek?' 'Ortaokulun son s›n›f›ndan ayr›ld›m.' 'Okusayd›n ya, adam olurdun ne güzel...' 'Kafa iflte. Serserili¤e vurdurduk, okuyamad›k.' Döfle¤ini kald›rd›m, minder gibi yapt›m. Gündüz üzerine oturulurdu. 'Sana çay piflirip getireyim de kahvalt› et. Ac›km›fls›nd›r.' Gözlerini kaç›rd›. 'Zahmet etme Fatma abla. Valla'a, çok ay›p oluyor size karfl›.' " Bahriyeli'nin evdeki adam› Topal
Recep, hiç hofllanmam›flt›r Kemal'den: "Bir garip o¤lan. O kümes gibi odaya kapand› kapanal›, ya iki kere geldi biz kumar oynarken, ya üç kere. Üçü aflmad› namussuzum. Yiyece¤ini içece¤ini Fatma götürüp getiriyordu. Bafl›nda bekliyordu yiyene kadar. Sonra bofl tabaklar, bofl tepsiyle geliyordu. Cemal: "Çok korkuyor zavall›c›k," dedi. 'Bura emniyetli yer halbuki, ama yine de korkuyor. Bafl›ndan hiç geçmemifl olacak." Ne olursa olsun, o¤lan sinirime gidiyordu." "Ald› Recep" bafll›kl› bölümde
BD ARALIK 2012
Recep, Fatma'yla Kemal'i kucak kuca¤a gördü¤ünü söyler. Do¤ru mu yanl›fl m› ö¤renemeyiz. Ama ortal›k yat›flt› diye Kemal evden ayr›ld›ktan sonra, Recep ayn› fleyi Bahriyeli Cemal'e de anlat›r. K›yamet kopar. Sabah karanl›¤›nda R›zaBey Aile Evi'nin kap›s›na dayanan Cemal, Kemal'in karfl›s›na ç›kmas›n› istemektedir. Hulusi, öfkeli sarhoflu savmaya çal›fl›r, baflaramaz. Sonras›n› bakkal Mustafendi'den dinleriz: "R›zabey halk› kap›lara üflüflmüfltü. Bak›yorlard›. Erkeklerin k›l› bile k›p›rdam›yordu. Bafllar›na bela almaktansa... ‘Hulusi!' dedi Cemal'a. ‘Son defa söylüyorum sana: çekil yolumdan! O it burada. Bir çift laf›m var. Konuflaca¤›m onunla.' ‘B›rakmam!’ dedi Hulusi, vur beni, öyle geç bu kap›dan...’ Cemal’a, elini beline att›. Yar› sa-bah ayd›nl›¤›nda, tabancas›n› elinde gördüm."
S
onunda silah atefllenecektir: "‹ki defa tabancas›n› patlatt›. Hulusi, ‘Yand›m anam’ dedi, Cemal'a'n›n üstüne düfltü. Odan›n kap›s› y›k›ld› sand›m. Bir omuzda aç›ld›, Kemal Efendi f›rlad›. Sonra öbür odalar›n erkekleri: ‹bram Efendi, sonra Selim, sonra bisikletçi Ali, sonra geri kalanlar›... Elimde ibrik kofltum. Erkeklerin hepsi donlayd›lar. Hepsi Cemal'in
üstüne çullanm›fllard›. Vuran vuranayd›. Berber ‹bram Efendi: 'Bir ip bulun, bir ip bulun!..' diye ba¤›rd›. Birileri bir çamafl›r ipi koflturdu. Elini kolunu s›k›ca ba¤lad›k herifin. K›m›ldayacak hali yoktu. Yüzü gözü kana batm›flt›. Hulusi Efendi'nin gözleri aç›k, havaya bak›yordu. O saat, gitmiflti daha."
B
isikletçi Ali giyinip karakola haber vermeye yollan›r. Az sonra R›zabey'in üstüne gün ›fl›yacak, daha öncekiler gibi bir Cumartesi bafllayacakt›r!.. Tar›k Dursun K'n›n yap›t›, uzun sürecek edebiyat yolculu¤unun bafllang›ç ad›mlar›ndan biridir. Bir dönem roman›d›r. Çok ilginç bir mekân› ustaca gelece¤e tafl›m›flt›r. Günün toplumsal özelliklerini yans›t›rken küçük insanlar›n dünyas›n›, onlar›n içinde yaflad›¤› alt-kültürü yal›n çizgilerle dile getirmifltir. • konurertop@butundunya.com.tr 51
Kültür ve Sanat Dünyas› Tekin Özertem
‹zmir Milli Kütüphane Yafl›nda
100
çak kalkt›¤›nda henüz günefl do¤mam›flt›.
U
‹zmir’e indi¤imizde de eskilerin de¤ifliyle ancak iki m›zrak boyu yükselmiflti. Zaman› eskilerin de¤ifliyle tan›mlamam ne edebiyat yapma gayreti ne de özenti. Bilinçli bir seçim... Y›l, 2012; günlerden 11 Ekim Perflembe. Ama benim yolculu¤um bir anlamda 100 y›l öncesinin ‹zmir’ine…
52
BD ARALIK 2012
›l 1912. Aylardan, temmuz; temmuzun alt›s›. ‹kinci Beyler Soka¤›nda coflkulu bir heyecan. O cumartesi günü Salepçio¤lu Hac› Ahmet Efendi Kona¤›’n›n selaml›¤›nda kaç kiflinin topland›¤› bilinmiyor. Coflku, orada olduklar› kuvvetle muhtemel on dört ‹zmirli ayd›n›n inançl› yüre¤inde: Eytam Müdürü Abidin, Vilâyet Meclisi Üyesi Salih (Akalan), Osmanzade Hamdi (Aksoy), ‹ttihat ve Terakki F›rkas› ‹zmir Sekreteri Celâl (Bayar), ‹ttihak ve Terakki F›rkas› ‹zmir fiubesi Katibi Mesulu fiükrü (Cevahirci), ‹zmir’in ilk Türk Eczac›s› S. Ferit (Eczac›bafl›), Eczac› Faik (Ener), Mahmut Tahir, Mahmutzade Etem, Küçük Talât (Muflkara), Emekli Albay Salâhattin Saip, M. Celâl Sayg›n, (1) Sezai (Söker), Süleyman (Tuser)…
Y
‹zmir Milli Kütüphanenin ikinci kat›ndaki mermer levhada Müessisler (2) bafll›¤› alt›nda kütüphanenin kurucusu bu on dört kiflinin ad› yaz›l›. Ama bu bina, Beyler soka¤›ndaki bina de¤il. Milli Kütüphanenin ikinci binas›... 31 Ekim 1933 tarihinde, Cumhuriyetin onuncu y›l›nda ‹zmir valisi Kâz›m Dirik taraf›ndan hizmete aç›lm›fl. Aç›l›fl›, Halk›n Sesi gazetesi bak›n nas›l duyurulmufl:
Celal Saygun “Milli Kütüphanenin aç›lma flenli¤i saat 18.00 de memleketin yüksek münevverleri önünde yap›lm›flt›r. Salonu çok güzel bir flekilde haz›rlanm›flt›r. Davetliler, Milli Kütüphane ‹dare Heyeti azalar› taraf›ndan kap›da karfl›lan›yordu. fiehrimizdeki konsoloslar da aç›lma merasimine davet edilmiflti. Tolöre heyeti azas›ndan Eczac›bafl› Ferit Bey taraf›ndan Milli Kütüphanenin tesisi ve flimdiye kadar meydana getirdi¤i eserler hakk›nda bir tarihçe yap›lm›fl, ‘Yaflas›n Büyük Gazi, Yaflas›n Cumhuriyet ve ‹nk›lap F›rkas›’ demifl, alk›fllanm›flt›r. Davetlilere ba53
BD ARALIK 2012
Adnan Saygun dem kurabiyeleri ikram edilmifl, memleketin bu çok k›ymetli eseri, bafltan bafla gezilmifl, onu yaratanlar takdir olunmufltur.” (3) Yaln›z Halk›n Sesi’nde de¤il, Anadolu, Ahenk ve Yeni As›r gazetelerinde de çeflitli haber ve yorumlar yay›nlanm›fl Milli Kütüphanenin aç›l›fl›na dair.
Milli Kütüphanenin ‹zmirlilere kucak açt›¤› 1912 y›l›n›n 6 Temmuz Cumartesi günü, Salepçio¤lu kona¤›n›n selaml›k k›sm›nda bir kiflinin daha olmas› gerek: Avukat ve Hizmet Gazetesi’nin sahibi Kad›zade ‹brahim Refik Bey. Çünkü kendisi, ‹zmir’de bir ‘milli kütüphane’ kurulmas› için giriflimde bulunan ilk kifli. Parti program›nda yurt çap›nda milli kütüphaneler kurulmas›n› öngören ‹ttihat ve Terakki’nin ‹zmir flubesi sorumlu sekreteri Telat Bey’e, 1911 y›l›nda o bafl vurmufl.
y›llarda ‹zmir’de kurumsallaflm›fl dört kütüphane var. Hepsi de az›nl›klara ait. Ülkenin her yerinde durum ayn›. Vak›f ve medreselerin d›fl›nda, Türklerin yararlanacaklar› tek kütüphane, 1884 y›l›nda aç›lan ‹stanbul’daki Beyaz›t Kütüphanesi. ‹ttihat ve Terakki Cemiyeti’nin milli kütüphaneleri yurt çap›na yayma çabas› da bundan. ‹ttihatç›lar›n çabas› 4 ne yaz›k ki baflar›l› olamam›fl. Aç›lan az say›da kütüphane k›sa sürede birer ikifler kapanm›fl. Direnebilen sadece ‹zmir Milli Kütüphane olmufl. Bu baflar›n›n bir nedeni ‹zmirli ayd›nlar›n kütüphaneye sahip ç›kmalar›. Bir di¤er nedeni de kuBirinci Beyler ‹zmir Milli Kütüphane’nin yenilenen bölümlerinden rucular›n 56 Soka¤›n›n hemen giribir görünüfl 54
O
BD ARALIK 2012
flinde kütüphaneye gelir sa¤lamak için borç harç da olsa bir sinema yapt›r›p kiraya vermifl olmalar›. Ahmet Adnan Saygun’un gençli¤inde makinistlik yapt›¤› ve giflesinde bilet satt›¤›, sessiz filmlere piyano çalarak efllik etti¤i bu sineman›n ad› da Milli Sinema. Devlet katk›s› olmamas›na ra¤men kütüphanenin ve sineman›n milli diye adland›r›lmas›n›n nedeni millet kavram›n›n ‹ttihat ve Terakki ile ortaya ç›km›fl olmas›. ‹flgal y›llar›nda “milli” sözcü¤üne tahammül edemeyen Yunan Hükümetinin iste¤i ile iktidardaki Hürriyet ve ‹tilaf F›rkas› taraf›ndan kütüphanenin ad› ‹slam Kütüphanesi olarak de¤ifltirilmiflse de kurtulufltan sonra tekrar eski ad›na kavuflmufl.
H
avaalan›ndan otele
giderken bunlar geçiyor akl›mdan. 8-12 Ekim tarihleri aras›nda, kütüphane müdürü Ahmet Gürlek ve kütüphane çal›flanlar›n›n -topu topu hepsi on iki kifli ve bu say› çocuklu¤umdan bu yana hiç de¤iflmedi- çabalar›yla gerçeklefltirilen ‹zmir Milli Kütüphane 100. Yafl›nda sempozyumuna kat›lmak için buraday›m. Kütüphanenin y›llard›r süregelen sorunlar›n›n çözümü, ‹zmir’in ve Milli Kütüphanenin ça¤dafl ve yeterli bir binaya kavuflturulmas› için ‹zmirli düflünce önderlerinin, üniversite temsilcilerinin, ayd›nlar›n validen belediye baflkanlar›na kadar kentin yöneticilerinin düflünce ve öneri-
Benim bildi¤im üç temel sorunu var kütüphanenin ivedilikle çözülmesi gereken: Personel, bina ve kaynak. lerini duymak için sab›rs›zlan›yorum. Benim bildi¤im üç temel sorunu var kütüphanenin ivedilikle çözülmesi gereken: Personel, bina ve kaynak… Ça¤dafllaflma Hareketinde ‹zmir ve Milli Kütüphane konulu sempozyum iki gün sürecek. Dört oturumun yap›laca¤›, on dört bildirinin sunulaca¤› sempozyumda f›rsat bulursam ben de katk›da bulunacak, arta kalan zamanda da ‹zmir’in tad›n› ç›karaca¤›m. Otelden ç›k›nca, önceden tasarlad›¤›m gibi solu¤u do¤ru Alsancak’ta, K›br›s fiehitleri Caddesindeki tarihi boyoz f›r›n›nda al›yorum. Y›llardan sonra ilk kez boyoz ve f›r›nda piflmifl kat› yumurta ile kahvalt› yapaca¤›m. Bunun ne demek oldu¤unu ancak ‹zmirliler bilebilir… 55
BD ARALIK 2012
B
oyoza olan özlemimi giderip Taksiye binince tad›m kaç›yor. Çünkü “Milli Kütüphane’ye...” dedi¤imde “Oras› neresi? ” diye soruyor taksi floförü. fiafl›r›yorum. Milli Sinema desem bilemeyecek. “Eski Elhamra Sinemas›’n›n, flimdiki Operan›n yan›.” diyorum; yine t›k yok... Tarif üzere Milli Kütüphaneye vard›¤›m›zda, mi-
mar› Tahsin Sermet Bey olan binay› taksi floförüne gösterip, “‹flte Milli Kütüphane buras›!” demekten kendimi alam›yorum.
S
empozyum ‹zmir Opera ve
Balesi’nin binas›nda yap›lacak. Buras›, Milli Sinema’n›n 1926 y›l›nda yap›m› tamamlanan yeni binas›. Benim gençlik günlerimin Elhamra Sinemas›. Fuayede dokuz on kifli var yok. Sempozyum on befl dakika sonra bafllayacak. Milli Kütüphane Müdürü Ahmet Gürlek ve Milli Kütüphane Vakf› Baflkan› Avukat Ulvi Pu¤ ile fuayede biraz sohbet edip salona yöneliyorum. Ve hiç ummad›¤›m bir “sürpriz” ile karfl›lafl›yorum: Salon bombofl. ‹çerde befl alt› kifli var ya da yok. Utan›yorum… Fuayedekiler de salona girdikten, belki gelen olur diye befl on dakika bekledikten sonra sempozyum bafll›yor. Oturum baflkan› ve üç konuflmac› dahil otuz iki kifliyiz. Durum ö¤leden sonraki ikinci otuKütüphanede bulunan de¤erli pek çok kitaptan ikisi: rumda da de¤iflmiyor. De¤iflen sadece Katip Çelebi’nin Cihannüma’s› ve Düsturname-i mekân... Operan›n Enveri altta 56
BD ARALIK 2012
Milli Kütüphane Müdürü Ahmet Gürlek salonunu boflu bofluna iflgal etmemek için kütüphanenin okuyucu salonuna tafl›n›yoruz. Anlamakta güçlük çekti¤im fley: Bas›n Bülteni gönderilmifl olmas›na ra¤men, ne sabah ne de ö¤leden sonra oturumu bir tek bas›n mensubunun bile izlememesi. Bir foto¤rafç› bile göndermemifller… rtesi gün sabah erkenden otelin hemen yak›n›ndaki ‹zmir’in köklü gazetelerinden birine u¤ray›p dan›flmadan “Haber Müdürü” nü ar›yorum. Vaktim olsa yukar›ya ç›k›p yüz yüze konuflaca¤›m; ama yok. Telefonda kendimi tan›t›p sempozyumu neden izlemediklerini soruyorum. Bir an duruyor, sonra “Neden soruyorsunuz ?” diyor. “Afedersiniz, sizi gazeteci sanm›flt›m!” deyip ahizeyi görevliye veriyor; sanki üzerime bir fley bulaflacakm›fl gibi acele ile d›flar›ya ç›k›p uzaklafl›yorum. Üçüncü oturumda salonda yine biz bizeyiz. Acaba diyerek bak›n›yorum, ama etrafta yine bir bas›n mensubu yok. Ne yaz›l›s›ndan, ne sözlüsünden ne de görüntülüsünden.100 y›l öncesinin
E
Hizmet, Ahenk, Anadolu, Yeni As›r gazetelerinden bafllayarak çocukluk ve gençlik y›llar›m›n Demokrat ‹zmir, Ege Ekspres gazetelerine uzanan zaman tünelinden geçerek ‹zmir gazetelerinde yay›mlanan Milli Kütüphane ile ilgili yaz›lar ve ‹zmir Radyosu’ndaki programlar geliyor akl›ma. Sadece ‹zmir de¤il, ‹stanbul gazetelerindekiler de… Ö¤leden sonraki oturum biterken dayanamay›p salondaki dinleyicileri say›yorum birer birer. Tam yirmi sekiz kifliyiz... Milli Kütüphaneyi on dört kiflinin kurdu¤unu düflünüp hafiften gülümsüyorum. Yüz y›lda yüzde yüz art›fl! Hiç de fena de¤il. Sabah gün do¤arken geldi¤im ‹zmir’den akflam, günefl batt›ktan sonra dönüyorum. Uçak ‹zmir üzerinden geçerken flehrin ›fl›klar› nedense az biraz soluk görünüyor gözüme...• tekinozertem@butundunya.com.tr 1- Celal Hoca olarak tan›nan ve Ahmet Adnan Saygun’un babas› olan Mehmet Celaleddin Bey, daha sonra soyad›n› Saygun olarak de¤ifltirmifltir. 2- Kurucular 3- Ahmet Gürlek, “100. Y›l›nda Milli Kütüphane”, ‹zmir Büyük fiehir Belediyesi, 2012, s. 97 www.izmirmillikutuphane.com 57
BD ARALIK 2012
Kolo’nun miras›ndan Emir’in miras›na Baflkent Üniversitesi Hukuk Fakültesi son s›n›f ö¤rencisiyken geçirdi¤i trafik kazas› sonucu yaflam›n› yitiren Emir Hilmio¤lu’nun ömrü, tutkusu olan sinema alan›ndaki son k›sa filmi ‘Kolo’nun Miras›’na, TMMOB Mimarlar Odas› Ankara fiubesi taraf›ndan verilen ödülü kald›rabilmeye yetmedi. ‘O¤lunun miras›’, gurur veren ödülü annesi Nurhan Hilmio¤lu ald›… BÜTÜN DÜNYA YAZI ‹fiLER‹
E
mir Hilmio¤lu Baflkent Üniversitesi Hukuk Fakültesi son s›n›f ö¤rencisiydi. Ancak hukuk e¤itimi alarak gelece¤ini bir avukat olmak üzerine kurmas›, tutkusu olan sinemadan kopmas› demek de¤ildi. Bu nedenle Ankara Sanat Atölyesi ve Müjdat Gezen Sanat Merkezi’nde oyunculuk dersleri ald› ve k›sa filmler çekti. Son çekti¤i ‘Kolo’nun Miras›’ isimli k›sa filmde, mimar ve ayn› zamanda Ankara Belediyesi baflkanl›¤› yapm›fl olan Vedat Dalokay’› kendisine örnek alarak, modern flehirler planlamak amac›yla mimar olmak isteyen bir gencin gözünden bir Ankara anlat›m› yapt›. Babas› cezaevinde olmas›na karfl›n, tüm s›k›nt›lar› aflarak, k›s›tl› olanaklar ve dar bütçeyle bir belgesel yapt›. K›sa filmi, TMMOB Mimarlar Odas› Ankara fiubesi taraf›ndan ödüle de¤er bulundu. Ancak ne yaz›k ki Emir’in, t›pk›
filmi gibi k›sa süren yaflam›, bu sevinci yaflamas›na, ödülünü elleriyle almas›na yetmedi. ‹ki ay önce geçirdi¤i trafik kazas›, gencecik Emir’i ailesinden ve sevdiklerinden kopar›p ald›. Onu ölümsüz k›lan izlerinden biri de, son k›sa filminin ödülünü, annesi Nurhan Hilmio¤lu gururla ald›. Büyük o¤lu Arman Hilmio¤lu ile birlikte ödül törenine kat›lan anne Nurhan Hilmio¤lu, Emir’in ödülünü Ankara Mimarlar Odas› Baflkan› Ali Hakkan’dan al›rken gözyafllar›n› tutamad›, o¤lundan tüm ailesine miras kalan ödülü defalarca öptü. Yaflam›n›n bahar›nda trafik kazas›na kurban verilen genç 22 yafl›ndaki Emir Hilmio¤lu’nun babas› eski ‹nönü Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Fatih Hilmio¤lu, Ergenekon davas› tutuklusu olmas› nedeniyle bu ana tan›kl›k edemedi.
Sporun Dünyas› Metin Gören
Hangisi Do¤ru? S
Dünya ülkelerinin tümünün benimsedi¤i ve bunlar› uluslararas› kurulufllar›n organize ederek sundu¤u, spor gösterilerinin evrensel dili kaybolma s›n›r›na dek dayand›.
evilen, benimsenen ve heyecan verici oldu¤u bilinen bir çok spor dal›n›n ‹ngilizce kökenli dil yap›s›n›n genifl tablosu, uymayan ancak uydurulan sözcüklerle ve süratle bozulmaya bafllad›. Bu anlafl›lmaz dil de¤iflimi, Türkçemizi de k›sa sürede etkisi alt›na ald›. fiimdi; uymayan ancak uydurulan sözcükleri inatla ve direnerek kullan›yoruz. Örne¤in; futbol oyununda önemli
görevler üstlenen kalelere; "çerçeve" diyoruz. Ahmet'in att›¤› sert flut "çerçeve"yi mi, yoksa kaleyi mi bulmad›, bilemiyoruz. Futbol oyununun kaleleri, nas›l olur da an›lar›m›z›n simgesi foto¤raflarla süsledi¤imiz, dört kenarl› eflyalarla efl de¤er bir anlam tafl›r. Günümüz futbol dilinde flimdi bir de "plase vurufl" söylemiyle karfl›lafl›yoruz. Bu vurufl fleklini daha da de59
BD ARALIK 2012
tayland›rarak, "sert plase", "yumuflak plase" fleklinde konuflup yazanlara rastl›yoruz. Futbolda üst vurufl, ayak içi, d›fl›, hatta topukla, burunla, taban ve kafayla vurufl flekilleri vard›r da, plase vuruflun futbol sözcü¤ünde tan›m› yoktur, ya da önemli bir sözcük (!) unutulmufltur.
ortalad›." olmal›d›r. Tüm bunlar, farkl› bir söylem için ‹ngilizce'den dilimize zorla uydurulmaya çal›fl›lan komik ve garip (sözde) uygulamalard›r. Frikik diyenler de var, serbest vurufl diyenler de. Korner mi, köfle vuruflu mu? Santra yuvarla¤› m›, orta yuvarlak m›? Avuntumuz, ‹ngilizce az› spikerler topun saha kaynakl› "temel" baz› sözcükleri ded›fl›na ç›k›fl›n› "Top oyun ¤ifltirememifl olmalar›. Belki de tan›malan›n› terk etti" sözleriyle layacak sözcükleri bulamad›lar. Örnetan›ml›yor. Umar›z topun ¤in; penalt›, ofsayt gibi. k›zg›nl›¤›ndan (!) de¤ildir. Bir zamanlar baflkent Ankara, tüm 3 "Kendini yerde buldu. Yerde kal- ülkede oldu¤u gibi ulusal bayramlar› d›" ne demek? büyük bir görkemle kutlard›. Bu bayramlar›m›zdan biri de 19 May›s Atatürk'ü Anma, Gençlik ve Spor Bayram› Krampon, idi. Zengin içerikli kutlafutbol ma törenlerinde, merakla ayakkab›s›n›n izlenen 19 May›s Maratonu'nun ayr› bir yeri vard›. ad› m›d›r Dünyan›n en iyi uzun mesafe atletlerinden biri olayoksa; rak gösterilen ‹smail Aktaban›ndaki çay'›n yan› s›ra, dünyan›n de¤iflebilen en iyi maratoncular› da 4 vidal› parçalar bu flölenimize davet edilirdi. 42 kilometre 195 m›d›r ? metrelik uzun yol yar›fl›n›n parkuru, ellerinde bayraklarla Akçay'› destekleKrampon, futbol ayakkab›s›n›n yen binlerce insan›m›z›n, gurur verici ad› m›d›r yoksa; futbol ayakkab›s›n›n görüntülerinden kareler yans›t›rd›. alt›nda metal, kösele veya sert plastik flte öylesine bir günde, tüm zaolarak yerlefltirilen, saha ve iklim komanlar›n en iyi maratoncular›nflullar›na göre de¤iflebilen vidal› pardan biri olan Avustralya'l› Derek çalar m›d›r ? Clayton yar›fl›, 2 saat 13 dakikal›k "Nuri topu, birinci dire¤e kesti!" 6 tamamlayarak birinci Hay›r; "Nuri topu yak›n dire¤e 5bir zamanda
B
‹
60
BD ARALIK 2012
olmufltu. Atletimiz Akçay'›n tüm çabalar›na karfl›n ikinci oldu¤u yar›fl sonras›nda, Derek Clayton'a sordular: "Bu dereceniz yeni bir dünya rekoru olabilir mi?" Ünlü atlet soru karfl›s›nda uzun süren bir flaflk›nl›k yaflad›. Nas›l yan›t verece¤ini ve nereden bafllayaca¤›n› bilemedi, sonunda konufltu; "Maraton yar›fllar›nda, dünya rekoru yoktur, en iyi derece vard›r. Bugün benim burada elde etti¤im, dünya rekoru de¤il, dünyan›n en iyi derecesi olabilir."
11
Kas›m 2012 Pazar günü koflulan ve dünyan›n en önemli maratonlar›ndan biri olarak atletizm takvimine al›nan Avrasya Maratonu öncesinde yaz›lanlar› dikkatle okudum. Televizyon yay›nlar›n› ayn› flekilde izledim. Bir kaç kiflinin ötesinde yay›n› yapan, yazan ve konuflanlar›n ortak söylemi, Uluslararas› Avrasya Maratonu'nunda bir dünya rekorunun k›r›labilme olas›l›¤›yd›. Avustralyal› Derek
Derek Clayton
Clayton'u bir kez daha an›msad›m; "Maratonda "dünya rekoru" yoktur. "En iyi derece" vard›r." 7 Ülkemizde giderek zenginleflen ve uluslararas› podyumlara dek uzanan salon sporlar› baflar›m›z yads›namayan bir gerçek. Bu alanlarda ülkeleri ad›na yar›flan sporcular›m›z›n madalya sevdalar› ve tarihte ilk kez Olimpiyat oyunlar›na dek uzanmalar› gerçekten gurur verici. Tüm bu inan›lmaz gibi
“Maratonda ‘dünya rekoru’ yoktur. ‘En iyi derece’ vard›r.”
BD ARALIK 2012
Art›k, Genç Bayanlar, yerine Genç ya da Küçük Kad›nlar(!) m› diyece¤iz?
bir çal›flmay› nas›l tan›mlayabildikleri de ayr› bir merak konusu oluyor. Futbol sözcüklerinden düz koflunun ç›kar›lmas›ndan yanay›m. Y›llardan beri sü-
gözüken baflar›lar›n, bir sözcük de¤iflikli¤i ile sunulmas›na do¤rusu anlam veremedi¤imi belirtmek isterim. Daha düne de¤in "Bayanlar Voleybol Ligi" fleklindeki tan›m›n, "Kad›nlar Voleybol Ligi"ne dönüfltürülmesinin gerekçelerini bilemiyorum. Bayanlardan rahats›zl›k m› vard› da, kad›nlarla yer de¤ifltirdi? Genç bayanlar, Y›ld›z Bayanlar, Küçük Bayanlar fleklinde kula¤a hofl gelen bir Türkçe ile sunulan karfl›laflmalar› flimdi, Genç Kad›nlar, Y›ld›z Kad›nlar ya da Küçük Kad›nlar(!) sözleriyle mi izleyece¤iz?..
T
elevizyonlarda sunulan
spor bültenlerinde ço¤u zaman ilginç haberleri izliyorum. Haber flöyle: ....tak›m› bugün bas›na kapal› bir antrenman yapt›. Yaklafl›k iki saat süren çal›flmada, baz› oyuncular, "düz koflu" yapt›. Bunun nas›l bir koflu türü oldu¤u sorgulan›rken, bas›na kapal› bir antrenmanda habercilerin izlemedikleri
62
regelen bir tribün adland›rma yanl›fll›¤›m›z da var. Kapal› tribün, aç›k tribün vard›r. Ankara 19 May›s Stad›'ndan tüm ülke stadyumlar›na yans›t›lan maraton ve de kale arkas› tribünleri vard›r. Say›s›n› daha da art›rabilece¤imiz tribün adlar› aras›nda, dünyan›n hiçbir ülkesinde bulunmayan "fieref" Tribünlerimiz de vard› bizim. fieref unvan› nereden gelir bilinmez. B›rak›n bu anlams›z isimleri diyenlerin bask›s› ve Türkiye Cumhuriyeti'nin temelinde yatan "eflitlik" ilkesi gere¤i "O fleref hepimize aittir" dendi ve ad› "protokol" ya da "A tribünü" olarak de¤ifltirildi bir çok kentimizde. Ama eski al›flkanl›kla "fleref tribünü" sözcükleri hâlâ dilimize dolanabiliyor. Ülkemizi yöneten ve yönetecek olanlar›n görevi, siyasetten, spora, e¤itimden, endüstriye, parlamentodan, tutukevlerine de¤in her zaman ve yerde, do¤rular› uygulamakt›r. Olmas› gereken asli görev budur. Tribün küçük bir ayr›nt›d›r. Önemli olan bir yerden bafllayabilmektir. • metingoren@butundunya.com.tr
F›rçalayarak Serdar Günbilen
63
fiimdiki Zaman Can Pulak
Yeflile ‹htiyaç Var Güzel bir çevrede, huzurlu bir ortamda, çiçekler içinde ve kufl sesleri aras›nda yaflamak bizim de hakk›m›z olmal›.
Ç
ok güzel bir ülkemiz var. Ge- meydan›m›z var ki? fiöyle görkemli nifl imkânlara sahibiz. ‹klim heykelleriyle, çim ve çiçekli alanlar›, çok müsait. Günefl zenginiyiz. büyük a¤açlar›, havuzuyla kentleri‹stedi¤imiz bitkiyi, çiçe¤i, mizde meydanlar›m›z olsa, bofl zamana¤ac› çok kolay yetifltirebiliriz. Yaflam lar›m›z› ne güzel de¤erlendirirdik, dealanlar›m›z› süsleyebilir, rüya gibi bir ¤il mi? Asl›nda tarihimizde çok güzel park hayat› kolayca yaflayabiliriz. Ama nedense baflaram›yoruz bunu. ve bahçelere sahipmifliz. Saray bahçe‹mkanlar› çok k›t ülkeler bile, bizden lerimizden yabanc› yazarlar övgüyle daha huzurlu geçirebiliyorlar hayatla- sözederlermifl. Allahtan koruyabilmir›n›. Yaratt›klar› do¤al alanlara, park- fliz buralar›. Koruyabilmifliz ama gelara, bahçelere yönelerek ruhlar›n› lifltirememifliz. ‹stanbul’a son gidiflimdinlendiriyorlar, streslerini atabiliyor- de baz›lar›n› gezdim, ne yapm›flsa atalar›m›z yapm›fl. lar. Bizim böyle bir lüksümüz maalesef eri gelmiflken bir s›k›nt›dan yok. Park ve bahçe fakiri bir toplum bahsedeyim. Türkiye’de yetiflhaline geldik. Parklar›m›za park, bahmifl bahç›van bulabilmek mümçelerimize bahçe demek için bin flahit laz›m. Gerçi ‹stanbul bir miktar art›rd› kün de¤il. Milyonlarca dolarl›k villalayeflil alan›n›, park ve bahçelerini. Ama r›m›z var ama bahçelerine bakacak öylesine yetersiz ki, birkaç parktaki do¤ru dürüst personel yok. Olan birbanklara oturabilmek için kuyru¤a kaç kifliye profesör maafl› ödeseler bile, yerine yetiflen kimseleri bulam›girmek gerekebilir. fiehirlerimizin meydan kültürü de yorlar. Bir tarihte Yalova’da özel sekkalmad›. Taksim’e art›k meydan dene- tör bir bahç›vanl›k okulu açm›flt› ama, bilir mi? ‹zmir’in Konak’› da olmasa, flimdi onun da yerinde yeller esiyor. 5 6 ‹stanbul’da yaflayan varl›kl› yurttaflülkemizin neresinde do¤ru dürüst bir
Y
64
BD ARALIK 2012
lar›m›z, bahçelerine özel fidanl›klar›n deste¤iyle bakt›rabiliyorlar. Peki geride kalanlar, büyük paralar ödeyemeyecek olanlar, onlar nas›l bakacaklar, nas›l koruyacaklar bahçelerini? Ç›k›n ‹stanbul’un d›fl›na, nerede bulacaks›n›z bahç›van›? ‹flte bu yüzden kimse bahçe yapmak istemiyor, kimse bafl›na yeni bir dert açm›yor.
B
elediyeler ne güne duruyor, niye park ve bahçeler yapm›yor, gerekli personeli neden yetifltirmiyorlar? Her kar›fl topra¤a inflaat ruhsat› vermeyi belediyecilik zannedenler, halka huzurlu ortamlar› yaratmakta çok cimri davran›yorlar. Gerçi kentlerimizde meydan ve park yaratacak bofl alanlar b›rakmam›fl›z. Hele büyük kentlerimizde topra¤› görmek iyice zorlafl›yor art›k. Her yer inflaat, her yer beton. Buralar› yönetenler, halk›n nefes alabilece¤i alanlar yaratmak, park ve bahçeler yapmak, yeni meydanlar açmak zorunda. Kentleri yeflilleme, çiçekleme, süsleme iflini Çevre Bakanl›¤› üstlenmeli. Orman fidanl›klar›nda üretece¤i bitkileri belediyelere ücretsiz da¤›tmal›, gerekli park-bahçe personelini yetifltirerek, bu konudaki ihtiyac›n giderilmesine yard›mc› olmal›d›r. Öyle belediyeler var ki, b›rak›n çiçe¤i maydanozun nas›l yetiflti¤ini bile bilmezler. Ama yine de bir yerden bafllamak laz›m. Çevre Bakanl›¤› bitki ve bak›m deste¤i verirse, Bay›nd›rl›k Bakanl›¤› ise meydan, park ve bahçe alanlar› yaratacak projeleri çizdirir ve geçici
flehir planc›lar›n› belediyelerde görevlendirirse, böyle bir takviyenin yarar› k›sa bir süre içinde görülebilir. Bu konuda Karayollar›na da görev düflüyor. fiehirleri birbirine ba¤layan yollar›m›z› elveriflli bitkilerle süsleyebilir. Her zaman söylüyorum, bat› bölgelerimizde zakkum, Ege ve Akdeniz’ de turunç, hele hele top akasya müthifl, dayan›kl› ve gösteriflli bitkiler. Zaman zaman görüyorum, baz› refüjlere karabiber ve K›br›s akasyas› dikiyorlar. Herhalde bilgisizlikten kaynaklanan bir dikim bu. Çünkü karabiber ve K›br›s akasyas›n›n kökleri refüjleri
Her kar›fl topra¤a inflaat ruhsat› vermeyi belediyecilik zannedenler, halka huzurlu ortamlar› yaratmakta çok cimri davran›yorlar. patlat›r, yollara zarar verebilir. Onun için yol dikimlerinde mutlaka müsait bitkiler dikkate al›nmal›d›r. Bu konularda Üniversitelerle, Ziraat ve Orman Fakülteleriyle, peyzaj bölümleriyle iflbirli¤i yap›labilir.
S
onuç olarak milletimize daha huzurlu ortamlar yaratmal›, flehirde yaflaman›n nimetlerinden herkesi yararland›rmal›, stres yüklü insanlar›m›z›n rahatlamalar›n› sa¤lamal›y›z. Bunun için gerekli imkânlara fazlas›yla sahibiz. • canpulak@butundunya.com.tr 65
Gezdikçe Gördükçe ‹zlen fien Toker
Gölyazı
Yaflamak için direnen bir gölün k›y›s›nda:
Bazen deniz öylesine durgunlafl›r, yüzeyi öyle pürüzsüzleflir ki, sanki göl olur. Günefl ›fl›klar› topra¤a öyle vurur ki bazen, uçsuz bucaks›z görünen ova sanki deniz olur. Ya¤mur da¤lardan, tepelerden düzlüklere öyle çamur tafl›r ki bazen, bu çamurlu toprak günefl ›fl›klar›yla buluflunca sanki çöl olur. 66
BD ARALIK 2012
B
azen göl öyle sakin, öyle durgun olur ki, gökle iyice bütünleflir, sanki göl gökyüzünün bir parças› olur. Gölyaz›’da gün batarken Uluabat Gölü de, sanki önüme serilmifl bir parça gökyüzü gibi. Günefl gökyüzünden, önce bir k›sm› gölün içinde kalm›fl a¤açlar›n dallar›na do¤ru alçal›yor; sonra sudaki bir karabata¤›n bafl›na konuyor sanki. Suyun yüzeyine vuran kendi ›fl›¤›na yaklafl›yor yavaflça; önce ›fl›¤›na kavufluyor, sonra suyun içinde usulca birlikte kayboluyorlar. ‹nsana nefes almay› bile unutturabilecek bu günbat›m› manzaras›, eski ad›n› ›fl›k tanr›s› Apollo’dan alan Apolyont (Uluabat) Gölü’ne çok yak›fl›yor. ‹nsana nefes almay› Öyle bir ›fl›k ki bu saatlerde göle vuran, tüm en- bile unutturabilecek difleleri silip, yüreklere bu günbat›m› huzur dolduruyor sanki. manzaras›, eski ad›n› Bursa’da, Uluabat Gölü’nün k›y›s›nda, göle ›fl›k tanr›s› Apollo’dan uzanan yar›madan›n ucun- alan Apolyont daki adada, Gölyaz›’da(Uluabat) Gölü’ne çok y›m... Zeytin a¤açlar›n›n yak›fl›yor. çevreledi¤i köye gelen yol, göl kenar›nda, Gölyaz›’da son buluyor. Gölün kuzey k›y›s›ndaki yar›mada ile karfl›s›ndaki adan›n üzerine kurulan köyün iki yakas›, ince bir köprüyle birbirine ba¤lan›yor. Köprüye yaklafl›rken k›y›da görünen sandallar, burada yaflam›n göle ne kadar ba¤l› oldu¤unu gösterir gibi.
Tektonik bir çöküntü sonucu oluflmufl, oldukça s›¤ bir göl olan Uluabat Gölü’nün dilden dile anlat›lan oluflum öyküsüyse daha farkl›. Bu öyküye göre, ad› flimdi Gölyaz› olan bu yerde kurulmufl Apollonia’n›n kral›, k›z›n› o¤luna 67
BD ARALIK 2012
isteyen komflu krall›k Melde’nin hükümdar›na olumsuz yan›t verir. Bu duruma k›zan Melde Kral› da Odryses çay›n› Apollonia’ya yönlendirip, krall›¤› sular alt›nda b›rak›p, buray› göl haline getirir.
1
998 y›l›nda Ramsar Uluslararas› Sulak Alanlar Sözleflmesi kapsam›nda koruma alt›na al›nan ve Dünya Do¤al Hayat› Koruma Vakf› taraf›ndan “yaflayan göl” ilan edilen Uluabat Gölü yaflamak için direniyor gibi sanki. K›y›lar› yer yer sazl›k ve batakl›k olan göl, küçük karabatak, b›y›kl› sumru, tepeli pelikan, patka, kafl›kç›, gece bal›kç›l›, ar› kuflu, saz delicesi gibi kufl türlerine ev sahipli¤i yap›yor. Göçmen kufllar›n da önemli geçifl yollar›ndan biri üzerinde bulunan gölde, art›k eskisi kadar kerevit olmasa 68
Dünya Doğal Hayatı Koruma Vakfı tarafından “yaşayan göl” ilan edilen Uluabat Gölü yaşamak için direniyor gibi sanki.
BD ARALIK 2012
da, turna, k›z›lkanat ve sazan gibi bal›klar yaflamaya ve üremeye çal›fl›yor. Bal›kç›l›¤›n önemli bir geçim kayna¤› oldu¤u Gölyaz› da sanayileflme nedeniyle kirlenen gölden olumsuz etkileniyor. Yine de her gün umutla biniliyor sandallara; a¤lar sab›rla örülüyor, onar›l›yor. Genellikle bir erkek ve bir kad›ndan oluflan çift kiflilik ekiplerce b›rak›l›yor a¤lar suya. Bazen efl, bazen abla-kardefl, bazen de ninetorun olarak ç›k›l›yor bal›¤a, bu nedenle bal›kç› kad›nlar›n köyü de deniyor Gölyaz›’ya. Mavi, yeflil, k›rm›z› renklerle boyanm›fl sandallar döndüklerinde bal›k bolsa, ö¤le saatlerinde köy meydan›nda aç›k art›rma ile sat›fl yap›l›yor, bal›klar sand›klarla Bursa’n›n farkl› yerlerine da¤›l›yor.
Tarihi M.Ö. 6. yüzyıla kadar uzanan Gölyazı ve çevresinde geçmişin izlerini de görmek mümkün.
arihi M.Ö.6. yüzy›la kadar uzanan Gölyaz› ve çevresinde geçmiflin izlerini de görmek mümkün. fiimdiki yerleflimi çevreleyen tarihi surlarda, kap› ve kule kal›nt›lar›na rastlayabilir, SIT alan› ilan edilerek koruma alt›na al›nan tarihi Gölyaz› evlerinin duvarlar›nda antik ça¤dan tafllar görebilirsiniz. Zambaktepe’deki antik tiyatro, Deliktafl’taki su kemeri, Taflkap› diye bilinen antik kale kal›nt›s›, K›z
T
BD ARALIK 2012
Adas›’ndaki Apollon Tap›na¤› kal›nt›lar›, Manastır adasındaki 19.yüzy›lda burada yaflayan Rumlar taraf›ndan yapt›r›lan Hagios Georgios manastır kalıntıları, yapılış Kilisesi, Manast›r adas›ndaki manast›r tarihi bilinmeyen tarihi kal›nt›lar›, yap›l›fl tarihi bilinmeyen tarihi cami ve hamam da sizi cami ve hamam da sizi Gölyaz› tarihinde bir yolculu¤a ç›karacak duraklardan baz›- Gölyazı tarihinde bir lar›. Yar›maday› adaya ba¤layan köprü- yolculuğa çıkaracak nün bafl›ndaki 740 yafl›ndaki dev ç›nar duraklardan bazıları. a¤ac›na gövdesinden ince ince ak›tt›¤› sular nedeniyle A¤layan Ç›nar ad› verilmifl. Yapraklar› alt›nda neredeyse 400 metrekarelik bir gölge alan› yaratan bu ç›nar a¤ac› as›rlard›r göl ve Gölyaz›’daki yaflama tan›kl›k ediyor.
G
ölyaz›’n›n sokaklar›nda, pencerelerinden sardunyalar›n sarkt›¤› evlerin yan›nda, sokakta oyun oynayan çocuklar›n aras›nda yürümek insan› dinlendiriyor. Köprü bafl›ndaki as›rl›k ç›nar a¤açlar›n›n gölgesinde oturmak ve göl manzaras›n› izlemek zaman› yavafllat›yor, saatleri daha da uzat›yor sanki. Gölün sular› yükseldi¤inde, k›y›daki a¤açlar›n bir k›sm› sulara gömülüyor. Gün batarken öyle bir sessizlik çöküyor ki Gölyaz›’ya, sanki bal›k a¤lar› aras›nda dolafl›p bal›k arayan kedinin minik patilerinin sesini duyuyorum. • izlensen@butundunya.com.tr Hizmet F›rsat› Kendini be¤enmifl bir kad›n, Ameri-
kan Baflkan› Abraham Lincoln'ün yan›na ç›kt› ve emredici bir ses tonuyla anlatmaya bafllad›: “Say›n Baflkan! O¤lumu albayl›¤a yükseltmelisiniz. Bunu bir lütuf olarak de¤il, bir hak olarak istiyorum. Büyük babalar›m ‹ngilizlere karfl› Lexington'da savaflt›; amcam iç savaflta Bladensburg'tan kaçmayan yegâne insand›; babam New Orleans'ta çarp›flt› ve kocam da Monterey'de öldü...” Baflkan Lincoln, karfl›s›ndaki bu çokbilmifl kad›n› sakince dinledikten sonra, yan›t verdi: “Kanaatimce sizin aileniz ülkemiz için yeterince hizmet etmifl. Art›k baflkalar›na 5 6 f›rsat vermenin zaman› gelmedi mi?” 70
Yaflamdan Gerçek Öyküler Suat Türker
"Avrupa'da uçak yapan ilk Türk Benim"
‘Uçan Karadenizli’ fiefik Karagüzel iddial›: “Avrupa'da uçak yapan ilk Türk benim. Maddi destek sa¤las›nlar Türkiye’de hemen uçak yap›m›na bafllayay›m.”
BD ARALIK 2012
K
gerçek göç bu... Hem de uçarak göçmek. Hem uçmak, hem de göç etmek dayan›lmaz bir tutkuydu bende. Çünkü çocuklu¤umdan beri pilot olup uçmay› istiyordum. Leyleklere özeniyordum. Bu nedenle geldim buralara."
ahvenin dip taraf›nda k›ran k›rana piflti oynand›¤› ‹lk denemesine gençlik y›llar›nda ba¤›rt›lardan belliydi. ‘Uçan Karade- Zonguldak’da helikopter yapmakla niz’li ‘ fiefik Karagüzel dirseklerini bafllad›. Sanat okulu mezunu oldu¤u masaya dayam›fl, kendi kendine ayn› için akl› makinelere eriyordu. Uzun soruyu defalarca tekrarl›yordu; süre çal›flt› helikopteri yapt›. Bir tepe"Ben neden geldim buralara? 45 nin üzerinden ilk uçuflunu yapacakt›. y›l oldu. H›mm... ?" 3Gaz verdi. Otomobil motoruyla çal›flSonra sorunun cevab›n› t›r›lan ve helikoptere benzeyen araç, veriyordu: uçaca¤›na, tekerlekleri üzerinde hare"Göçmen kufllar› hiç seyrettin mi? ket etti. H›zla bay›r afla¤› indi ve karfl› Ben çok seyrettim. Hele leylekleri. ki okulun dam›na yuvarland›. Ufak Taa... Afrikan›n bir ucundan Avrupa’ tefek s›yr›klarla olay› atlatan Karagün›n öteki ucuna kadar uçarlar. ‹flte zel’i zarar› ödeyen babas› azarlad›;
4
5 72
6
BD ARALIK 2012
"Bu memlekette yaya kald›r›mda dahi do¤ru dürüst yürümesini bilmeyenler var. Uçmak senin neyine. Sen ne halt edip de uçmaya çal›fl›yorsun." Babas›n›n engellemesine ra¤men fiefik vazgeçmedi. Karadeniz’in Tonya’s›ndan yollara düfltü. Almanya’ ya geldi. ‹lle de uçacak. Dizgin tan›maz, fren tutmaz bir tutkuydu bu.
Uça¤› düfltü Almanya’ya geliflinin birinci y›l› biterken pilot okuluna yaz›ld›. Okula kabar›k faturalar ödüyordu. Ödedikçe de daha fazla çal›fl›yordu. "Avrupal›n›n, insan› çal›flmaya zorlayan kamç›s› bu olmal›. Adam›n tutkusunu, özlemini yakalay›p fabrikaya sokuyor. Tutkular› ifl gücünün mazotu, benzini yap›yorlar" diye düflünüyordu. Sonunda baflard›. Uçufl saatleri doldu. Brövesini ald›. Art›k tek bafl›na uçabilecekti. Bir, iki uçufl olays›z geçti. Üçüncü uçuflta kimine göre motor ar›zas›ndan, kimine göre de pilot hatas› yüzünden uçak rüzgar›n önünde ka¤›t parças› gibi savruluyordu. Olmad›. Ö¤rendi¤i her çareyi denedi kurtaramad› uça¤›. "Kulland›¤›n uçak düflerken ne hissettin?" "Art›k bu ifl bitti ölüyorum deyip
Almanya’ya geliflinin birinci y›l› biterken pilot okuluna yaz›ld›. dualar okumaya bafllad›m. Uçak Havaalan›n›n yan›ndaki yeni sürülmüfl bir tarlaya iniflle düflüfl aras›ndaki az hasarla kondu. Ohh... kurtulmufltum. Sa¤›m› solumu elledim. K›r›k, ç›k›k yoktu. Olacak fley de¤ildi. Ama çok korktum." Ambulans, itfaiye geldi. Karadenizli pilotu hastaneye kald›rd›lar. ‹ki kiflilik bir odaya koydular. Yan›ndaki yatakta attan düflen ve vücudunda k›r›klar bulunan bir hasta yat›yordu. Ekip de¤iflti. Gece hemfliresi iki hastadan birinin uçakla düfltü¤ünü biliyordu. Röntgen filmlerine bakt›. "Bu olamaz. Attan düflende bu kadar k›r›k olmaz. Bu olsa, olsa uçaktan düflen hastaya ait." deyip iki karyolan›n 73
BD ARALIK 2012
ayak uçlar›na as›l› dosyalar› de¤ifltirdi. Gece ekibi de bu dosyalara bak›p hemen ifle koyuldu ve fiefik Karagüzel’ in vücudunu alç›lad›. Attan düflüp kolunu baca¤›n› k›ran ve feryat eden hastaya bir fley yap›lmad›. "Yahu ben sa¤lam›m. Beni alç›ya almay›n" diyen fiefik Karagüzel’in sesiyle, attan düflen hastan›n "Beni alç›ya al›n" feryatlar› biri birine kar›fl›p odada acayip bir koro oluflturuyordu.
Türkiye’deki her orman yang›n›nda içim c›z ediyor. Tasarlad›¤›m uça¤› ormanc›lar keflif uça¤› olarak kullansalar bu kadar orman yanmaz.
74
Tonya’dan bu yana hayat serüveninde yaflad›¤› bu en zorlu maceray› atlatmay› ancak bir gün sonra baflard›. Ertesi günü alç›lar› ç›kar›l›p taburcu edildi."
Uçak tutkusu sürüyor "Bu olaydan sonra uçak tutkun azald› m›?" "Hay›r azalmad›. Pilotlu¤a bir süre ara verdim. Ama bu sefer de uçak yapmay› kafama koymufltum. Gece uyku tutmuyordu. Karar verip eski bir garaj kiralad›m. Bafllad›m uçak yapmaya. Büyük bölümünü tamamlad›m. Ad›n› ‘Bobcat’ (yaban kedisi) koydum. Ancak, param bitince proje yar›da kald›. Çünkü teknik donan›m için para laz›md›. fiimdi eski bir uçak ald›m. Onu tamir ediyorum. K›fl› böyle geçirece¤im." "Neydi projen?" "Yapt›¤›m uçakla Türkiye’ye uçup, Tonya üzerinde birkaç tur atacakt›m. Böylece Türkiye’de kendimi kan›tlam›fl olacakt›m. Sonra da Türkiye’de uçak yapacakt›m." "Türkiye’de giriflimlerin oldu mu?" "Oldu. Ankara’da sanayi bakanl›¤›na baflvurdum. Hemflehrim olan milletvekilleriyle görüfltüm. ‘Projen güzel ama sen bu bürokrasiyi aflamazs›n’ dediler. Dedikleri gibi de oldu." "fiimdi rahat
BD ARALIK 2012
m›s›n?" "Rahat de¤ilim. Türkiye’deki her orman yang›n›nda içim c›z ediyor. E¤er benim tasarlad›¤›m uça¤› ormanc›lar keflif uça¤› olarak kullansalar bu kadar orman yanmaz. Bu uçaklar 20 metrelik tarla veya yoldan kalkar 50 metrelik bir çay›ra iner. Petrol boru hatlar›n›n kontrolünde, ilaçlamada kullan›l›r. Üstelik kullanmas› son derece kolayd›r." "Pahal› m›?" "Çok ucuz. Yaklafl›k 50 bin Euro’ya sat›labilecek bir uçak. Araba fiyat›na. Benzin sarfiyat› da, masraf› da otomobilden az. Devlet büyüklerimiz ‘evet’ desin hemen ifle bafllar ve Türkiye’de bu uçaklar› imal ederim. "Alman devleti senin uçak yapmana müsaade etti mi?" "Evet. Alman havac›l›k dairesi yapt›¤›m uça¤› kabul ederek uçabilirlik belgesi verdi. ‹flte belgesi. (Gösteriyor) Burada yapabiliyorum Ama, Türkiye’de yapam›yorum. Oysa ki çok iddial›y›m ve umutla bekliyorum. Bunlar› yapmadan ölürsem gözüm aç›k gider." Duralad›. K›sa bir aradan sonra son sözlerini söyledi: "Hollanda’daki uçak müzesinde, 40’l› y›llarda Türkiye’de Nuri Demira¤ taraf›ndan yap›lm›fl bir Türk uça¤› sergileniyor. ‹fladam› Nuri Demira¤ Yeflilköy’de bir uçak fabrikas› kurmufl ve pilot okulu açm›fl. Düflünün, özel
Şefik Karagüzel’e Alman Havacılık Dairesi tarafından verilen uçak yapımı izin belgesi sektör o tarihte uçak yap›p Hollanda, Fransa’ya sat›yor. Hollanda’ya her gidiflimde bu uça¤› inceliyorum. O zamanki tekni¤e göre mükemmel yap›lm›fl. Ama sonradan, devletin uçak fabrikas›nda üretimi durdurup ayn› fabrikada düdüklü tencere yapmaya bafllam›fllar. Hâlâ süren bu kafa yap›s› beni delirtiyor. Üzüntümü, çaresizli¤imi anlad›n m›?"
Motor alüminyum fiefik Karagüzel’in Köln’de yapt›¤› uçakta hafif olmas› için tahta ve alüminyum motor kullan›l›yor. Uçak 500 75
BD ARALIK 2012
kilo yük tafl›yor.
Sefo 2 ilgi gördü fiefik Karagüzel hayallerini gerçeklefltirebilmek için dar bütçesine ra¤men Köln’de atölye kurdu. Alman Havac›l›k kulübü üyeleri de Karagüzel’i ziyaret ederek çal›flmalar›n› merakla izlediler.
Sefo 3 sponsor arad› Karagüzel Türkiye’de seri üretime geçebilmek için o zamanki Türkiye Kalk›nma Bankas›na baflvurdu. Ban-
kan›n Almanya’daki temsilcisi Mehmet Durak da atölyeye gelerek bilgi ald›.
‹flte belgesi Karagüzel’in Köln’deki atölyesinde yapt›¤› ‘Bobcat’ adl› uça¤a Alman Havac›l›k Dairesi, projede yapt›¤› incelemeden sonra uçak yap›m iznini verdi. Karagüzel tecrübesini artt›rmak için delta kanatl› tek kiflilik uçaklarla da uçuyordu. • suatturker@butundunya.com.tr 3
Yarg›c›n Maafl› ‹ngiltere’de, yarg›çlar›n maafl› yoktur. Onun yerine, ihtiyaçlar› oldukça kulland›klar›; kredisi s›n›rs›z çek defterleri, yani limitsiz özel harcama yapma yetkileri vard›r. ‹ngiliz Devleti, yarg›çlar›na bu kadar çok güvenir. Ancak güven çok ince bir çizgidir ve asla tek tarafl› olmaz… Bir gün yarg›c›n biri bankaya gidip, yazm›fl oldu¤u tam 1.000.000 poundluk bir çeki bozdurmak istedi¤ini söyledi. Tabii ortal›k birbirine girdi. Banka yöneticileri, en üst makamdan onay almadan bu kadar yüksek miktardaki bir mebla¤› veremeyeceklerini söyleyip hemen ‹çiflleri Bakanl›¤›, Adalet Bakanl›¤›, Baflbakanl›k gibi kurumlara telefonlar ettiler. Ancak arad›klar› her yerden gelen cevap 4ayn› idi: “Ödeyin!” Gel gelelim bankada o kadar nakit de yoktu. Yarg›ca, ertesi gün gelmesi rica edildi. Ertesi gün, para bir bavulun içinde haz›rd›. Aradan birkaç gün geçti. Yarg›ç, yeniden bankaya gitti ve paray› bankaya geri vermek istedi. Banka yönetimi flafl›r›p kald›. Hemen Adalet Bakanl›¤›’n› bilgilendirdiler. Derhal bakanl›k müfettiflleri devreye girdi ve yarg›ca, bu hareketinin sebebini sordular. Yarg›ç, “Kraliçe’nin hükümeti, bize gerçekten bu kadar güveniyor mu, onu s›nad›m.” cevab›n› verdi. Müfettifl raporlar› bakanl›¤a iletildi ve ayn› gün yarg›ç, görevinden azledildi. Adalet Bakanl›¤›, yarg›ca gönderdi¤i azil yaz›s›nda, gerekçeyi flöyle aç›klad›: “Kraliçe Hükümeti’nin sayg›n bir yarg›c›, devletine güvenmiyor ve onu s›n›yorsa, 5 6 devlet ona asla güvenmez.” 76
Belgeselcinin Gözüyle Çetin ‹mir
Çam A¤ac› Süslemesi Eski Bir Türk Gelene¤i rof. Dr. Muazzez ‹lmiye Ç›¤’›n, Noel âdeti kabul edilen çam süslemesiyle ilgili olarak çarp›c› aç›klamalar› var. Kabul edilenin aksine çam a¤ac› süslemesinin eski bir Türk gelene¤i oldu¤unu söyleyen dünyaca ünlü Sümerolog Muazzez ‹lmiye Ç›¤, bu âdeti Avrupa'ya, Türklerin aktard›¤›n› belirtiyor.
P
77
BD ARALIK 2012
M
uazzez ‹lmiye Ç›¤,
tarihi de¤ifltirecek araflt›rmas›n› flöyle dile getiriyor: Çam a¤ac› süslemek, tamam›yla Türk âdetidir. Yeni Türk devletleri ile münasebetimiz bize yepyeni fleyler ö¤retiyor. Eski Türklerde yerin göbe¤inden gö¤e kadar bir a¤aç tasavvur ediliyor.
Dilek a¤ac› ‹nsanlar, onu daima, zengin k›rm›z› kaftan içinde gördüler. Ülgen, ayd›nl›k ruhlar›n reisi idi. O, alt›n kap›lar› olan 3alt›n yeralt› saray›nda, alt›n bir taht üzerinde oturmaktayd›. Günefl ve ay, ona itaat ederlerdi. Çam bayram›; k›fl›n en so¤uk za-
man›nda, karak›flta, 25 Aral›k’ta yap›l›rd›. O zaman, gün geceye galip gelirdi. Ve günefl, toprak üzerinde biraz daha uzun süre kal›rd›. ‹nsanlar, Ülgen’e dua ederler, güneflin dönüflü için
Selçuklu mimarisinde a¤aç bezemesi Buna hayat a¤ac› deniyor. Altay’daki çamlar, her zaman, flafl›lacak kadar güzeldiler. Oklar gibi düzgün. Çam, eskiden Türklerde mukaddes a¤aç say›l›rd›. Onu eve al›rlard›. Onun flerefine, daha üç-dört bin y›l önce, insanlar›n putlara tap›nd›klar› zamanlarda bayramlar düzenlediler. Bayram, ilkin Dünya’n›n merkezinde, tanr›lar›n ve ruhlar›n dinlendikleri yerde yaflayan Yer-su’ya adan›rd›. Yer-su’nun yan›nda, gür beyaz sakall› bir ihtiyar olan Ülgen bulunurdu. 78
Çam bayram›; k›fl›n en so¤uk zaman›n4da, karak›flta, 25 Aral›k’ta yap›l›rd›. O zaman, gün geceye galip gelirdi. ona teflekkür ederlerdi. Dualar›n iflitilmesi için Ülgen’in sevgili a¤ac› olan çam a¤ac›n› süslerlerdi. Onu eve getirirler, dallar›na parlak kurdeleler ba¤larlar, yan›na hediyeler y›¤arlard›. Bütün gece, güneflin karanl›¤a galibiyeti hâdisesi dolay›s›yla e¤lenirlerdi. Bütün gece “Koraçun, Koraçun” diye
BD ARALIK 2012
ba¤›r›rlard›. Böylece bayram› “Koraçun” diye adland›rd›lar. Bu söz, eski Türklerin dilinde, “azals›n” manas›na geliyordu... Yâni, gece azals›n, gündüz arts›n. Çam›n etraf›nda sabaha kadar “inderbay” ad› verilen bir halka (dairevi) oyunu oynarlard›: insanlar, günefli sembolize eden daireye kat›l›rlard›. Böylece, semâvî ›fl›k vereni (günefli) geri dönmeye ça¤›r›rlard›. Herkes, en mahrem dile¤in bile, esrarengiz bu gecede de¤iflmeden gerçekleflece¤ine inan›rd›. Gerçekten de, Ülgen, bir kere olsun ret cevab› vermedi, hayatta bir kere olsun mahcup etmedi. Bayramdan sonra gece daima k›sald›. K›z›l günefl ise hep, gökyüzünde daha uzun, daha uzun süre kald›. Bu arada, kaftan, flapka, kuflak, deri çizme yâni Ayaz Ata’ n›n k›yafeti de eski Türklerin gard›robundan. Onlar, t›pat›p böyle bir k›yafet içinde dolafl›yorlard›. Arkeologlar, bunun do¤rulu¤unu mükemmel bir flekilde ispat ettiler. Ülgen; efsanelerin söyledikleri gibi, bazen k›l›k de¤ifltirirdi. O zaman Erlik ad›n› al›rd›. Bununla birlikte, Erlik’in Ülgen’in kardefli olmas› mümkündür. fiimdi gerçeklerin iç yüzünü ö¤renmek güç, bunca yüz y›l geçti. Galiba, bu o kadarda da önemli de¤il.
Ç
ok daha önemli baflka bir fley var. Eski Türklerde Ülgen ve Erlik, iyili¤i ve kötülü¤ü, ›fl›¤› ve karanl›¤› temsil ediyorlard›. Onun için, 25
Aral›k’ta, bütün insanlar, hatta en kötüler bile, iyi ve cömert olmaktayd›lar. Bu tarihte Erlik, kötülük sembolüdür. O, bu gün torba içinde hediyeler getirirdi. Çocuklar da onu ararlard›. Onlar flark›larla dolafl›rlar, tekerlemeler söylerdi. Türkçe “kolyad” sözü, kelimesi kelimesine flöyle çevriliyor: “mutluluk, saadet dileme”. Sümerlerde de var. Bir ucunda Gök tanr›s› duruyor. Türklerde günefl kutsal ama tanr› olarak kabul edilmiyordu. 22 Aral›k'ta günefl yeniden fazla olarak dünyay› ayd›nlatmaya, günler uzamaya bafllayacakt›. Türklerin Gök tanr›s›
7
Tanr› Ülgen gün ile geceyi tanzim ediyor gökte. Sözde gün ile gece sürekli münakafla halinde. 22 Aral›k'ta gün geceyi yeniyor. Bunu "yeniden do¤ufl bayram›" olarak eski Türkler kutluyorlarm›fl. Türkistan'da bir a¤aç varm›fl, ad› akçam. Bu akçam a¤ac› baflka yerde yetiflmiyormufl. Akçam a¤ac›n› evlerine getiriyorlar, alt›na o sene Tanr› onlara güzel fleyler, güzel bir yaflam verdi diye, hediyeler koyuyorlar, dallar›na da ertesi sene için Tanr›'dan niyaz ettiklerini adak olarak, istedikleri 79
BD ARALIK 2012
liyordu. Bu gelenek daha sonra Türkler yoluyla Avrupa'ya geçiyor. Konunun Noel'le ilgisi› yok. Kaynaklara göre, “akçam a¤ac›” sadece Orta Asya’da yetifliyormufl. Örne¤in, di¤er ülkelerde bu a¤aç bilinmezmifl. O yüzden, bu olay›n Türklerden H›ristiyanlara geçti¤i savunuluyor. H›ristiyanlar, Hunlar›n Avrupa’ya gelifllerinden sonra onlardan görerek alm›fllard›r bu töreni, deniyor. ‹sa’n›n do¤umu ile hiç ilgisi yok. Do¤um, güneflin yeniden do¤uflu. ‹sa evrenin nuru, günefli olarak alg›lan›yor ve bu olay›n pagan halklardan al›n›p ‹sa’ya yak›flt›r›ld›¤› yaz›l›yor.
Kilim motifinde Hayat A¤ac›
‹nanabilir misiniz, yüzy›llard›r H›ristiyanlar›n ‹sa’n›n do¤uflu olarak kutlad›¤› Noel Bayram›’n›n çok eski Türklerin “yeniden do¤ufl bayram›” oldu¤una? fleyler için paçavra veya kurdele as›yorlard›. O günlerde büyük bayram, flenli¤e dönüflmüfltü. Aileler toplan›p, varsa büyükler ziyaret edilip, özel yemekler yenilip, güzel elbiseler giyi80
mparator Konstantin (324-337) zaman›nda ‹znik’te toplanan konsülde, 22 Aral›k’ta güneflin do¤umu için yap›lan bu “pagan bayram›” ‹sa’n›n do¤umu olarak 24 Aral›k’a al›n›yor ve buna da “Noel Bayram›” deniyor ve Bat› kilisesi (Katolikler) bunu 25 Aral›k’ta kutlamaya bafllam›fllar. Çam süsleme ise, ilk olarak 1605’te Almanya’da görülüyor ve oradan Fransa’ya ve di¤er Hristiyan ülkelere geçiyor. ‹nanabilir misiniz, yüzy›llard›r H›ristiyanlar›n ‹sa’n›n do¤uflu olarak kutlad›¤› Noel Bayram›’n›n çok eski Türklerin “yeniden do¤ufl bayram›” oldu¤una? Nereden nereye; inan›lacak gibi de¤il, de¤il mi?
‹
Türklerin tek tanr›l› dinlere girmesinden önceki inançlar›na göre, yerin göbe¤i say›lan yeryüzünün tam ortas›nda bir “akçam a¤ac›” bulunuyor. Bu a¤ac›n tepesi de gökyüzünde otu-
BD ARALIK 2012
ran tanr› Ülgen’in saray›na kadar uzuyor ve buna “hayat a¤ac›” diyorlar. Bu a¤ac› motif olarak bizim bütün hal›, kilim ve ifllemelerimizde bulabiliriz. Ülgen, insanlar›n koruyucusu; sakall› ve kaftan giymifl olarak saray›nda oturuyor ve geceyi, gündüzü, günefli yönetiyor. Türkler ’de günefl çok önemli. ‹nançlar›na göre, gecelerin k›sal›p gündüzlerin uzamaya bafllad›¤› 22 Aral›k’ta gece, gündüzle savafl›yor. Uzun bir savafltan sonra da gün, geceyi yenerek zafer kazan›yor. Bu, güneflin yeniden do¤uflu; bir “yeni do¤um” olarak alg›lan›yor, Türklerde. Bayram›n ad› Nardugan. Nar-günefl, dugan da yeni do¤an anlam›nda. Gök bilimi olarak o günden itibaren geceler k›salmaya, günler uzamaya bafll›yor. ‹flte bu güneflin zaferini ve yeniden do¤uflunu Türkler, büyük flenliklerle “akçam a¤ac›” alt›nda kutluyorlar.
Noel Baba olarak bilinen Aziz Nicholas
Günefli geri verdi, diye Ülgen’e dualar ediyorlar. Dualar› tanr›ya gitsin, diye a¤ac›n alt›na hediyeler koyuyorlar; dallar›na kumafl parçalar› ba¤layarak o y›l için dilekler diliyorlar tanr›dan. alen, yaflayan bir ef-
H
sane olan Noel Baba (ayr›ca Aziz Nicholas, Santa Claus, Saint Nicholas, Saint Nick, Father Christmas, Kris Kringle veya Santy olarak da bilinir), asl›nda gerçekten yaflam›fl birisidir.
Özellikle ‹sa’n›n do¤um y›ldönümü olan 25 Aral›k’ta, yaflad›¤› Demre’ deki fakir olan kiflilerin kap›lar›n›n önüne gizlice alt›n, oyuncaklar ve çerez b›rakm›fl ve bu olay uzun süre halk taraf›ndan anlafl›lamam›flt›r. M.S. 245 y›l›nda zengin bir ailenin o¤lu olarak Antalya’ya ba¤l› Patara’da (bugünkü Demre) dünyaya gelmifltir. Dini e¤itim al›p rahip olduktan sonra hayat›n› çocuklara ve denizcilere adam›flt›r. Hatta yaflad›¤› dönemde denizcilerin kurtar›c›s› olarak da ünlenmifltir. Babas›ndan kalan bütün miras› yard›m ifllerine harcam›fl, ancak 81
BD ARALIK 2012
oyuncaklar ve çerezler bulundu¤unu görünce hediyelerin sahibinin Aziz Nikolas oldu¤u ortaya ç›km›fl. Bu tarihten sonra herkes onu Noel Baba olarak tan›m›flt›r. yilikseverli¤i ve
St. Nicholas kilisesi Demre bunu yaparken kimli¤ini hep saklam›flt›r. Özellikle ‹sa’n›n do¤um y›ldönümü olan 25 Aral›k’ta, yaflad›¤› Demre’deki yoksul insanlar›n kap›lar›n›n önüne gizlice alt›n, oyuncaklar ve çerez b›rakm›fl ve bu olay uzun süre halk taraf›ndan anlafl›lamam›flt›r. Sonunda hayali bir kahramana dönüflen Noel Baba bu yard›mlar›na devam etti¤i bir sene gece bekçisi taraf›ndan fark edilmifl, flüphelenen bekçi Noel Babay› yakalam›fl ve bafll›¤›n› ç›kar›nca, Aziz Nikolas oldu¤unu görmüfl. Elindeki çuvalda da alt›nlar
‹
bilgeli¤i ile tan›nan Noel Baba (St. Nicholas) M.S. 3343 y›l›n›n 6 Aral›k günü vefat etmifltir. Mezar› Demre’de olan Noel Baban›n mezar›n›n yan›nda ayr›ca onun ad› verilen bir de kilise infla edilmifltir. M.S. 5. yüzy›ldan sonra Noel baban›n mezar› H›ristiyanlar taraf›ndan her y›l ziyaret edilmifltir. Ancak bunu gören ‹talyan tüccarlar 1087 y›l›nda mezardan Noel Baban›n kemiklerinin bir k›sm›n› çalarak Bari'ye (‹talya) götürmüfl ve yapt›klar› bazilikaya gömmüfllerdir. Ona ait oldu¤u san›lan geride kalm›fl bir k›s›m kemik ise bugün Antalya Müzesi’nde saklanmaktad›r. • cetinimir@butundunya.com.tr Kaynakça: Prof. Dr Muazzez ‹lmiye Ç›¤ /Aral›k2007
Okumam›fl olmak için Ünlü Amerikan mizah yazar› Mark Twain trende seyahat ediyordu. Karfl›s›nda oturan yolcunun, kendisinin bir kitab›n› okumakta oldu¤unu gördü. Adam kitab› bitirince konuflmaya bafllad›lar. Twain adam›n kendisini tan›mad›¤›n› anlay›nca sözü kitaba getirip sordu. “Biraz önce bir kitap okuyordunuz; be¤endiniz mi?” Adam bir müddet duraklad› sonra, “Okumam›fl olmak için 100 dolar verirdim” diye karfl›l›k verdi. Mark Twain fena halde bozulmufltu. Dayanamay›p sordu: “Niye? Çok mu kötü?” Adam, “Hay›r” dedi. “Bilakis, ilk defa okuma zevkini tekrar tadabilmek için.” 82
BD ARALIK 2012
www.modasanattiyatrosu.org modasanattiyatrosu@gmail.com Oyun Takvimi:
06 20 10 31
ARALIK ARALIK OCAK OCAK
2012 2012 2013 2013
20:30 20:30 20:30 20:30
BARIfi MANÇO KÜLTÜR MERKEZ‹ (KADIKÖY) BARIfi MANÇO KÜLTÜR MERKEZ‹ (KADIKÖY) BARIfi MANÇO KÜLTÜR MERKEZ‹ (KADIKÖY) BARIfi MANÇO KÜLTÜR MERKEZ‹ (KADIKÖY)
Moda Sanat Tiyatrosu Macide Tan›r Sahnesi TEL : 0216 338 07 19 - 0507 690 10 11
BD ARALIK 2012
Mitolojiden Yans›yanlar Haluk Erdemol
Europa Ad›n› Avrupa K›tas›na Veren Asyal› K›z›n Öyküsü
Rembrandt (1606-1669)
asım sayımızda Aktaion’un öyküsünü anlatırken babası Kadmus’un Zeus tarafından kaçırılan kızkardeşi Europa’yı aramak amacıyla anayurdu Fenike’den başlayıp Yunan anakarasında son bulan yolculuğundan söz etmiştik.
K 84
BD ARALIK 2012
Rubens (1577-1640)
Europa’nın kaçırılışı da milat öncesi mozaikler, freskler, vazo resimleri ve heykelciklerden modern resim sanatının tuvallerine dek yansıyan mitolojik öykülerden biridir. Europa, Fenike’de (bugünkü Lübnan) Tyre (Sur) kentinde hüküm süren kral Agenor ile efli Telefassa’n›n alt› çocu¤undan biri, tek k›z çocuklar›d›r. Erkek kardefllerinden biri de Kadmus gibi Europa’y› ararken yolu güney Anadolu’ya düflüp Antalya’n›n do¤usuna (Kilikya) ad›n› veren Kiliks’tir. Bilindi¤i üzere bafltanr› Zeus gönül serüvenlerini Olympos d›fl›nda da
sürdürür ve efli Hera’n›n k›skanç gözlerinden kaçmak için k›l›ktan k›l›¤a girerdi. Bir gün yeni bir serüven aray›fl› içinde yeni güzellikler için ufuklar› tararken bak›fllar› Tyre k›y›lar›nda çiçek toplayan Europa’ya tak›ld›. Kendisine efllik eden saray mensubu genç k›zlar vard› çevresinde. Zeus Olympos’un sisli tepeleri ara-
s›ndan süzülerek k›zlar›n yak›n›ndaki bir a¤açl›¤a indi. Orada beyaz bir bo¤aya dönüfltürdü kendini. S›radan bir bo¤a de¤ildi kuflkusuz; bembeyazd›, çok güzeldi. Çiçek toplamakla meflgul olan k›zlara yaklaflt›¤›nda hepsi bu güzel, uysal ve sevecen bak›fll› bo¤aya hayran kald›. Bo¤a hiçbirini ürkütmeden yavaflça ilerleyip ortalar›na geldi¤inde yüzükoyun uzan›verdi. K›zlar›n kendisini okflamas›na, boynuzlar›na çicek takmalar›na izin verdi. K›zlar s›rt›na oturmak isteyince kuflkusuz öncelik Europa’ya tan›nd›. Fakat Euro85
BD ARALIK 2012
pa her iki baca¤› bir yanda s›rt›na oturdu¤unda bo¤a birden aya¤a kalk›p denize do¤ru f›rlad›. Europa korkmufltu; sa¤ eliyle bo¤an›n bir boynuzuna, sol eliyle de uçuflan eteklerini toplayarak bo¤an›n s›rt›na tutunurken h›zla k›y›dan uzaklaflt›klar›n›, dalgalar›n üzerinde yol ald›klar›n› gördü. Bir yanlar›nda deniz tanr›s› Po-
3
seidon ile o¤lu Triton, di¤er yanda da deniz perileri Nereidler efllik ediyordu bu ilginç yolculu¤a. Europa bunun bir tanr›n›n ifli oldu¤unu anlam›flt›. Bo¤an›n kula¤›na e¤ilerek kendisini denizin ortas›nda b›rakmamas› için yalvard›. Zeus da kendini tan›tarak, korkmamas›-
4
5 86
6
BD ARALIK 2012
n›, ona âfl›k oldu¤unu, Girit adas›na götürüp saraylarda yaflataca¤›n› söyledi.
G
irit’te Europa’ n›n üç o¤lu oldu. Zeus’tan. Minos, Radamantis ve Sarpedon. Zaman›n Girit kral› Asterius Europa’y› kraliçe yaparak üç çocu¤unu evlat edindi. Minos Asterius’ tan krall›¤› devral›p Minos uygarl›¤›na ad›n› verdi. Radamantis ünlü bir yasa koyucu oldu ve ölümünden sonra yeralt› tanr›s› Hades taraf›ndan ölüler diyar›na baflyarg›ç atand›. Görevi yeryüzünde suç iflleyenleri yarg›lamakt›. Sarpedon da Likya’ya (Antalya’n›n bat›s›) göç edip bu bölgeye ad›n› veren Lycus ile paylaflt› hükümdarl›¤›. Europa’ya gelince, o da zaman içinde ad›n› hem k›taya verdi hem de y›llar sonra Galile’nin buldu¤u Jüpiter gezegeninin en küçük ay›na. Sayfalar›m›za yans›tt›¤›m›z sanat yap›tlar›n›n ortak ad› “Europa’n›n Kaç›r›l›fl›”d›r. •
7
8
halukerdemol@butundunya.com.tr Resim 3: François Boucher (1703-1770) / Resim 4: Paolo Veronese : (1528-1588) Resim 5: Luca Giordano (1632-1705) / Resim 6: Gustave Moreau (1826-1898) Resim 7: Simon Vouet (1590-1649) / Resim 8: Keramik heykelcik (MÖ.470 civar›) 87
UFAK TEFEK B‹LG‹LER Sebahat Önen
Uzaydaki Ayakkab› Parmak izi gibi kuyruk
Ay’a ilk ayak basan astronot Neil Armstrong’un ayakkab›lar› hastal›k ya da bilinmeyen bir kirlenme tehlikesine karfl› dünyaya getirilmeyip uzaya b›rak›ld›.
Kambur balinalar›n kuyruklar›n›n alt›nda siyah, beyaz ve gri lekeler bulunur. Bu lekeler her birinde farkl›d›r.
Ateflböcekleri gündüzleri ses ç›kar›r, geceleri sessizleflirler.
Yükseklerde Tenis Dünyan›n en yüksekteki tenis kortu 210 metre ile Dubai'deki Burj Al Arab'da. Kort gerekti¤inde helikopter pisti olarak da kullan›l›yor. eyni Esnemek B or! ›y ›r d n Uya
Uyku hali ile ilişkilendirmemize rağmen aslında esnemenin fonksiyonu uyandırmaktır... 88
MEfiE A⁄ACI SEMBOLÜ Mefle a¤ac›n›n uzun ömürlü ve dayan›kl› olmas›, kuvvetin ve gücün simgesi olarak kraliyet armalar›nda, paralar›n üzerinde ve tak›larda motif olarak kullan›lm›flt›r. Lemur Ye tene¤i Dünyada sadece lemurların başı 180 derece 5 6 dönebilmektedir
BD ARALIK 2012
Paul Cézanne Dünyan›n En Küçük (1839- 1906) Kitab› Japonya'da Fransız post-emp1980 Y›l›nda Bas›lan resyonist ressam ve 1.4 mm'lik Kitapt›r. gezgin. Modern sanatın gelişmesine
Ukrayna Rivnenska’daki tren yolunun kenar›ndaki a¤açlar, yemyeflil do¤al bir tünel oluflturmufl ve bu romantik manzaraya "sevgi yolu" denmifl.
En Uzun Kardan Adam
Bilinen en uzun kardan adam›n boyu 12 katl› bir binadan daha uzundu. ‹nsanlar›n %80’inin en sevdi¤i renk mavidir.
yaptığı katkılar ve etkisi nedeniyle çoğu zaman modern sanatın babası olarak anılmıştır. 1861 yılında resim 9-) Yükseköğrenmek da¤ s›ralar›n›n bulunmad›¤› sanatını için Paris'e, ço, Dünyan›n en s›cak k›tas› Afrika cukluk arkadaşı Emile Zola’nın yanına K›tas›’d›r. gitmiş Renoir, Pissaro, Sisley gibi sa10-) Dünyan›n en büyük akarsuyu natçılarla tanışmıştır. Güzel Sanatlar Nil Nehri ‘dir. Akademisi'nin giriş sınavlarında başarılı olamamış ve sonradan bütün za11-) manını resme ayırmıştır ve galerilere 12-) ‹lk defa bütün 1 derecelik meridyen gönderdiği tabloların geri çevyay›n› ölçme girifliminde bulunan bilim rilmesine karşın resim çalışmalarını adam› Dikaiarkos ‘tur. sürdürmüştür.Yaşamı boyunca eserleri nadiren gösterime sunmuş, sakin bir hayat yaşamış, belli başlı birkaç konuda resim yapmayı tercih etmiştir. 1872-82 yılları Cezanne'in Empresyonist dönemidir. Modern Bir Olympia, Asılmış Adamın Evi, Kırmızı Koltuklu Madame Victor Chocquet'nın Portresi ve Maincy Köprüsü gibi birçok ünlü eseri bu döneme aittir. Klasik perspektif kurallarına pek uymayan Cezanne'in tutumu sonradan büyük ölçüde etkilediği Kübistlere öncü oldu. gerçekleştirdiği Yıkanan Kadınlar adlı tablosuyla Cezanne'in sanatı doruk noktasına ulaştı. Modern resmin doğmasına yol açacak olan fovlar, kübistler ve soyut sanatçılar gibi yeni kuşağı büyük ölçüde etkiledi. 20. yüzyıl modernistlerine göre Cézanne modern resmin babasıdır. 89
BD ARALIK 2012
Tarihimizdeki ‹lk Evlendirme Kurumu
Karadeniz Ere¤li Evlendiriciler Cemiyeti Yazan: SABR‹YE AfiIR
vlilik, iki kiflinin yaflamlar›n› birlefltirmesi ve ortak bir dünya üzerine kurulan bir söz birli¤i olarak yüzy›llard›r kutsal kabul edildi. Günümüzde her ne kadar hem maddi hem de manevi olarak bu çat›y› kurma ifli zorlaflsa da; evlilik kurumunun kutsall›¤› geçerlili¤ini sürdürüyor. Evlilik için iki insan›n bir araya gelmesine yönelik bilinen en eski ve en geleneksel yöntemler, ai-
E 90
lelerin gözetiminde gençlerin tan›flmas› veya gelin ile damad›n birbirlerini ancak dü¤ün günü görebildikleri ‘görücü usulü’ idi. Bu yöntemler, büyük kentlerde eski günlerdeki yayg›nl›¤›n› yitirse de bir çok yörede örnekleriyle karfl›lafl›labiliyor. Günümüzde gençlerin ço¤u önce kendileri tan›fl›p, birbirleriyle uyum sa¤layabileceklerini düflündüklerinde evlilik fikirlerini ailelerine aç›yor. En yeni yöntem de, son dönemde görülen evlilik üzerine kurgulanm›fl tele-
BD ARALIK 2012
vizyon programlar›… Bu gerçekler bir yana, ülkemizin geçmiflinde evlilik için insanlar›n bir araya gelmelerini amaçlayan, o günler için çok ileri bir yap›lanma say›labilecek baflka bir giriflim daha vard›: Karadeniz Ere¤li Evlendiriciler Cemiyeti…
evlilere yard›mc› olman›n yan› s›ra insanc›l ve yenilikçi bir tutum sergiliyordu. ‹nsan odakl›, bireye de¤er verip, sayg› duyan bu yap›lanman›n kurucusu Tunal› Hilmi Bey’in, daha sonra mebus (milletvekili) seçilerek Meclis’te de kad›n haklar›n›n ateflli bir savu-
TAR‹HTEK‹ ‹LK EVLEND‹RME CEM‹YET‹ Kaynaklara göre Türk tarihinde evlilik üzerine kurulan ilk resmi kurulufl olan Karadeniz Ere¤li Evlendiriciler Cemiyeti 16 Ocak 1910’ da ilk kongresini yaparak kuruldu. Cemiyetin kurulmas›na, 1 Eylül 1909’da Ere¤li kaymakaml›¤›na atanan Tunal› Hilmi Bey önayak oldu. Kongreyi toplad›, cemiyetin nizamnamesini haz›rlad› ve kongrede de baflkan seçildi. Derne¤in ana amac›, evlenmekte zorluk çeken gençlere yard›m olarak belirlenmiflse de kad›n haklar›yla ilgili geliflmelerin izleri de görüldü. Cemiyetin kurulufl Tarihimizdeki ilk "Evlendirme Cemiyeti"nin amaçlar› içinde ‘toplumu kurucusu Tunalı Hilmi Bey ça¤d›fl› adet ve geleneklerden kurtarmak’ yer al›rken, ‘kad›n›n nucusu olmas›, herhalde rastlant› demal gibi sat›lmas›’ fleklindeki insan ¤ildi. onuruna ayk›r› geleneklere karfl› ç›k›fl Tunal› Hilmi Bey’in etkisini tafl›da yer al›yordu. yan Evlendiriciler Cemiyeti’ni ilginç Ere¤li Evlendiriciler Cemiyeti, ve önemli k›lan bir di¤er nokta, tarihnüfusu art›rmak ve "toplumu hastal›k- teki bilinen bu tek örne¤in büyük merlardan ar›nd›rarak toplumsal yap›y› kezler d›fl›ndaki bir ilçede kurulmufl güçlendirmek" gibi hedefler için yeni olmas›yd›. 91
BD ARALIK 2012
lacak olan ‘Osmanl› Kad›nlar› Çal›flt›rma Cemiyeti ‹slamiyesi’ isimli cemiyete de ilham kayna¤› olmufl, bu cemiyetin birinci maddesinde de erkekler için en geç 25 ve kad›nlar›n da 20 yafl›nda evlenme flart› bulunuyordu.•
"Evlendirme Cemiyeti" aracılığı ile evlenen bir çift CEM‹YET‹N KURULUfiU Ere¤li kaymakaml›¤›na atanan Tunal› Hilmi Bey, 16 Ocak 1910 tarihinde, ilçenin ileri gelenleriyle ‘Karadeniz Ere¤lisi Evlendiriciler Cemiyeti’ni kurdu. Cemiyetin kurulufl nizamnamesinin birinci maddesinde ‘vatan, zürriyetsizlik (yeni nesiller yetiflmemesi) yüzünden tehlikededir’ fleklinde bir saptama yap›lm›fl, ‘vücutça ve ak›ll›ca sa¤l›kl› bütün yetiflmifl k›z, ve delikanl›lar›n bir an evvel evlendirilmesi’ amaçlanm›flt›. On befl yafl›ndan büyük k›zlar›n ve on sekiz yafl›n› doldurmufl olan genç erkeklerin hemen evlendirilerek çoluk çocu¤a kar›flabilmesi için, bafll›k paras›, ‘ana baba hakk›’, ‘a¤›rl›k bedeli’ gibi geleneksel engellerin afl›lmas›nda da çal›flacakt›. Cemiyet ayr›ca fakir ve kimsesiz olan gelin ve damat adaylar›na ev, tarla, sermaye ya da çiftçilik levaz›m› sa¤lamak görevini de üstlenmiflti. Cemiyet, daha sonraki y›llarda kuru92
Tunal› Hilmi Bey Kimdir? Günümüzde Bulgaristan s›n›rlar› içinde bulunan Eskicuma’da do¤an Tunal› Hilmi Bey Osmanl›-Rus savafl› nedeniyle ailesiyle ‹stanbul’a göç etti. Gülhane Askeri T›bbiyesi’nde ö¤renimine devam etti. ‹sviçre'nin Cenevre kentine yerleflerek e¤itimini de burada sürdürdü. Baz› gazeteler için yaz›lar yazd›. Bir süre sonra kendisi bir gazete yay›mlamaya bafllad› ve gazetesinde Türkçü, milliyetçi, cumhuriyetçi fikirlere yer verildi. Abdülhamit aleyhinde yay›nlar› nedeniyle ailesi sürgün edildi. Abdülhamit’ in tahttan indirilmesinden sonra döndü¤ü ‹stanbul’da çeflitli yay›n organlar› için yaz›lar yazmay› sürdürdü. 1916'ya de¤in Karadeniz Ere¤lisi, Silivri, Bayburt, Ordu, Beykoz ve Gemlik’te kaymakaml›k yapt›. 1919 y›l›nda yap›lan seçimlerde TBMM’ye Bolu milletvekili olarak kat›ld›. Ere¤li maden iflçilerinin sosyal ve hukuki haklar›n›n verilmesi ve çal›flma flartlar›n›n iyilefltirilmesi için pek çok u¤rafl verdi. Milletvekillikleri s›ras›nda, Atatürk devrimlerine kaynakl›k eden ilerici kanun teklifleri vermifl bir yenilikçiydi. Öz türkçe, kad›n, köylü, iflçi haklar›n›n savunuculu¤unu yapt›. A¤›r tepkilerle karfl›laflmas›na ra¤men, Meclis’te kad›n haklar› mücadelesinin öncülü¤ünü yapm›flt›r... •
Yaflamdan Kesitler Sema Erdo¤an
Tiyatronun narin, çetin divas›
Benim için Sally McMillan’d› Ifl›k Yenersu. McMillan ve Kar›s› adl› dizide Stewart McMillan’ ›n kar›s› Sally McMillan’a sesiyle hayat veriyordu. Kimileri için tiyatroda canland›rd›¤› karakterlerden “Anna”, kimileri için de “Antigone”. Ve daha nice karakterler. O bugün “Tiyatronun Narin, Çetin Divas›"... 93
BD ARALIK 2012
ki erkek kardefl
Anna Frank’›n mektuplar›ndan birini ezberledi, ve s›nav› en baflar›l› ö¤rencilerden biri olarak kazand›.
aras›nda büyüyünce önce erkek oyunlar›n› ö¤rendi, mahallenin o¤lanlar› ile futbol oynad›. 13-15 yafllar›ndaki bu narin k›za hep fliirler okutuluyordu ama müzik hocas› flan e¤itimi olmal›”, dedi¤i annesi gizli arzusunu almas›n› istiyordu. Annesinin ve tey- aç›klad›. Ailesi ‹stanbul’ a tafl›nacak, zesinin gizli arzusu ise konservatuard›. Ifl›k da Ankara’da yat›l› okuyacakt›. Ifl›k, ortaokulu bitirmifl ama hiç tiyat- O s›rada okudu¤u "Anna Frank'›n roya gitmemiflti. Annesinin, kendisine Hat›ra Defteri" kitab›ndan, Anna’n›n gelen “Çöl Faresi“ adl› oyunun daveti- 3yazd›¤› mektuplardan birini ezberledi, yesi ile ilk kez tiyatroya gitti ve izleyi- s›nava girdi ve s›nav› en baflar›l› ö¤ciyi aya¤a kald›ran Y›ld›z Kenter’i rencilerden biri olarak kazand›. Büyüizledi. Adeta büyülenmiflti. “insan lendi¤i Y›ld›z Kenter de bir y›l sonra oyuncu olacaksa Y›ld›z Kenter gibi okula hoca olarak geldi. Büyük bir rastlant›d›r ki
‹zledi¤i ilk tiyatro oyunu Çöl Faresi'nde kendisini büyüleyen Y›ld›z Kenter ile Sen Ne Dilersen filminde. 94
ö¤rencilik y›llar›nda, s›nava haz›rland›¤› "Anna Frank'›n Hat›ra Defteri"nde Anna'y› oynayarak dikkat çekecek ve ilk elefltiri yaz›s›n›, bu yaz›y› okudu¤unuz “Bütün Dünya” Dergisi’ nin Yay›n Genel Yönetmeni gazeteci Mete Akyol 4 yazacakt›r. Mahallede o¤lanlarla futbol oynayan Ifl›k, sahneye transfer olmufltur. Konservatuarda okurken radyo tiyatrosunda küçük oyunlarda, TRT kurulunca dizi filmlerde seslendirme yapmaya bafllasa da seslendirmeyi hiçbir zaman tiyatronun önüne geçirmedi. Çok da de¤er vermedikleri bir ek ifl olsa da en az üç kez prova yap›56 yorlard›.
BD ARALIK 2012
“Oyuncular bir rol için belki hayatlar›n› ortaya koyuyorlar. Biz üç prova ile hayata geçiriyoruz. Acaba seyirci dizideki o yüzde benim sesimi kabul ediyor mu diye düflünmüflümdür hep.” Ifl›k Yenersu, “Seslendirme Sanatç›s›” diye bir mesle¤i anlamland›rmakta da zorlan›yor. “Sanat bir fleyi üretmektir. Bu tiyatro örne¤inde yazar›n cümlelerle anlatt›¤› karakteri yeniden yaratmak ve ete kemi¤e büründürmektir. Burada bir yarat›m var ama seslendirmede yok. Birinin sesini aynen taklit ediyorsunuz.”
Dizilerde baflrol oyuncular›n› baflkalar› konufluyor? “Bir sanatç› kendi sesi ile konuflmuyorsa “oyuncu yar›m oynuyor “ demektir. Oyuncunun bedeni bir enstrümand›r. Sesi de kendi sesidir. Bir keman, bir kontrbas, bir piyano… Duyguland›¤›n›z, bir fleye k›zd›¤›n›z, ya da heyecanland›¤›n›z anda sizin sesinizle benimki aras›nda fark vard›r. ‹yi bir seslendirme sanatç›s›n›n, sesi uygun olmayan oyuncuyu ekranda parlatt›¤› durumlar da oluyor.”
Sinemaya geçifl Sinemaya geç girifli kendi tercihi. Hep arkada kalmak istedi. Yak›n arkadafl› Y›lmaz Güney “‹zin” filminde oynamas› için ›srarc› oldu ama o “Benden sinema sanatç›s› olmaz. Ben asistanl›¤›n› yapay›m.“ diyerek reddetti, A¤›t ve Zavall›lar filmlerinde ikinci
7
Güneyli Bayan filminden. asistan olarak görev yapt›. Metin Erksan da “Sevmek Zaman›” filminde oynamas›n› istedi. O yine asistan olay›m dedi. “Çok fazla fley bekliyordum. Hem senaryo hem oyuncular çok iyi, hem de yönetmen çok be¤endi¤im biri olsun istiyordum.” Tunç Baflaran’›n gönderdi¤i “Sen de Gitme” filminin senaryosunu çok be¤enir. Tunç Baflaran çok iyi yönetmendir. Her fley istedi¤i gibidir, sinema yapmamak delilik, fl›mar›kl›k olur 95
BD ARALIK 2012
ney gençlik arkadafl›d›r. Onun, “‹zin” adl› filminde oynamam›fl olmak “keflke”leri aras›nda. “Oynasam ne olurdu sanki. Kötü oyna. Oynaya oynaya iyiyi bulacaks›n. Ama bunu flimdi 70 yafl›na geldi¤imde söylüyorum.”
“gözgöze” oynamay›, “m›fl” gibi yapmamay›, “yalans›z” oynamay› ö¤rendi¤i büyük ustas› Y›ld›r›m Önal ile. der ve Hatay’da çekilen filmde oynar.
Kendisine karfl› en ac›mas›z elefltirmen M›s›r’da Alexandria Film Festivali’nde En ‹yi Kad›n Oyuncu ödülü alm›fl olsa bu rolü iyi oynayamad›¤› görüflünde. “Sen ne dilersen“ filmindeki “Rum diyalekti” için bu kad›n Rum mu dedirtse de o yine be¤enmez. Yap›lan güzel elefltirilere “görmemifl, anlamam›fl galiba”, ald›¤› ödüller için de ”demek ki ötekiler benden de kötüymüfl. ‹yi oynad›¤›m için ald›m demiyorum.” diyecek kadar mükemmelliyetçi. “Evet kendine karfl› çok ac›mas›z›m. Yerim, bitiririm kendimi daha iyisi olabilir diye.”
Y›lmaz Güney dostlu¤u Sa¤lam bir dost olarak tan›mlad›¤› Y›lmaz Gü96
Ödüller ve cezalar
Elefltirmenlere f›rsat vermeden elefltirdi¤i oyunculu¤unda Türkiye’de tiyatro dal›nda verilen bütün ödülleri ald›. Baz› ödülleri iki hatta üç kez ald›. “Söz Veriyorum” adl› oyun bunlardan biri.
Avni Dilligil, Kültür Bakanl›¤› ve Ulvi Uraz Ödülleri.
Kad›n ve erkek ayr›m› yap›lmadan en iyi ‹stanbul oyuncusuna verilen Avni Dilligil Ödülü’ne bir Ankara oyuncusu ödül als›n diye ek bir madde koyduracak kadar baflar›l› bir oyun sergilemifltir o y›l. Sezar ve Kleopatra’daki rolü ile ald›¤› ödülle ad›ndan söz ettirirken Devlet Tiyatrolar› Genel Müdürü Cüneyt Gökçer burnu sürtülsün diye 5 dakikal›k bir rol verir. Repli¤i ”Evet, kendine bile olmayan sadekarfl› çok ac›mas›z›m. ce el sallayan bir Yerim, bitiririm kendimi figürasyon roldür daha iyisi olabilir diye.” sadece.
BD ARALIK 2012
Çevresinin, istifa et sözlerine ald›r›fl etmeden oynar bu rolde. Gökçer, ertesi y›l da benzer bir figürasyon rol verir. Ama bu kez yar›m sayfal›k bir repli¤i vard›r. Ve bu rol ona “Yard›mc› Kad›n Oyuncu” ödülü kazand›r›r. Paris’te okudu¤u bir Naz›m Hikmet fliirinden dolay› hakk›nda dava aç›l›r, 7 y›lla yarg›lan›r. Yarg› süreci tamamlanmadan Gökçer taraf›ndan tiyatrodan at›l›r. Gökçer, 12 Mart 1971’deki ilk askeri darbe eyleminde ve 12 Eylül 1980 darbesinde de atar onu tiyatrodan. Kendisine yapt›¤› tüm haks›zl›klara karfl›n Gökçer’i sevgiyle yad edecek kadar naif. “Benim 5 y›l hocal›¤›m› yapt›. Ben içimden k›zar›m ama baflkas›na laf söyletmem. Çok iyi bir hoca ama çok kötü bir yönetici oldu¤unu kendisine de söyledim. Üzerine ›fl›klar ya¤s›n.”
Naz›m Hikmet fliirleri okur. Y›llar sonra o günleri ölümsüzlefltiren bir foto¤raf karesi sosyal medyada kendisiyle paylafl›l›nca çok duygulan›r. Hukuk ö¤rencisi U¤ur Mumcu da o dönemlerden arkadafl›d›r.
Savc› ile ilk tan›flma 1959 y›l›nda olur. Siyasal Bilimler okulunda okudu¤u bir Naz›m fliirinden üç gün sonra yan›nda kald›¤› yak›n arkadafl›n›n evinden al›n›p savc›n›n karfl›s›na ç›kar›l›r. Savc›n›n, “k›z›m sen Naz›m Hikmet’in vatan haini oldu¤unu bilmiyor musun?” sorusuna “Vatan Haini” flii-
Siyasette bir Ifl›k 1958’de konservatuara girer, iki y›l sonra 60 ihtilali olur. Türkçe’ ye çevrilen Karl Marx ve Friedrich Engels gibi yazarlar›n da aralar›nda oldu¤u sosyalizme iliflkin bütün kitaplar› okur. Tarihe, Demokrat Parti aleyhtar› ö¤rencilerin yapt›¤› protesto 555 K olarak geçen 5. ay›n 5. günü saat 5`te K›z›lay'da eyleminde de oradad›r. Fakülteleri Cebeci’de bulunan hukuk ve siyasal ö¤rencileri ile yak›n arkadaflt›r. Onlar›n amfilerinde
49. Uluslararas› Antalya Alt›n Portakal Film Festivali kapsam›nda ald›¤› 'Y›ld›r›m Önal An› Ödülü' töreninden. 97
BD ARALIK 2012
Anna Frank’›n mektup-
bu hastal›¤›. Tabii rini okuyarak ve “Bu insan nas›l lar›ndan birini ezberledi, ki bende olacak.” vatan haini olur?” Hastal›¤›n tedavi ve s›nav› en baflar›l› sorusu ile cevap sürecini ö¤rendiö¤rencilerden biri verir. Azarlay›p, ce¤inde ise akl›na ilk olarak kazand›. zas›n› çekece¤ini söygelen yar›m kalan iflleri leyen savc›, çalan telefooldu. Sabah 10.00’ da ‹sna cevap verdikten sonra onu tanbul Radyosu’ndaki seslenminik bir çocuk muamelesi ile u¤urlar. dirmeyi yapt›, sonra gidip ameliyat Sonradan ö¤renir ki evinde kald›¤› oldu. Sevgi, bütün ilaçlar›n yerini tuttu arkadafl›, hamisi Do¤an Avc›o¤lu’nu ve o illet hastal›¤› yenmeyi baflard›. ve akrabas› ‹lhan Selçuk’u aram›flt›r. Savc› da Do¤an Avc›o¤lu’nun arkada- Tiyatronun ve sineman›n gelece¤i? fl› ç›k›nca ucuz atlat›r. 3 “Türkiye’yi yine ayd›nlar› ve saSiyasi durufl ve iflsizlik natç›lar› kurtaracak.” diyor Ifl›k Yener12 Martta, 1980 darbesinde ve su. Sinemada genç yönetmenlerden Paris’te okudu¤u Naz›m fliiriyle iflsiz çok umutlu. Tiyatro konusunda ise kal›r. 1980 darbesinde en büyük dar- “Say›lamayacak kadar çok tiyatro beyi de TRT’den yer. Sesi ve görüntü- var. Apartman dairelerinde dahi alsü yasakt›r ama bir hata olmas›n diye ternatif tiyatrolar yap›l›yor. Sanat tüm kay›tlar› arflivden de kald›r›l›r. ad›na ilerici ve devrimci ifller yap›yor ‹flte o TRT, y›llar sonra “Tiyatronun genç tiyatrocular. Her gün yaflad›¤›Divas›” n›n bir belgeselini yapacak, m›z olumsuzluklar yan›nda bu yap›kendisini affettirecektir. lanlar› görünce umutlanmamak müm12 Mart’ta Ali Poyrazo¤lu kendi kün de¤il.” diyor. kurdu¤u tiyatrosuna, 1980’de de RutIfl›k Yenersu, doktor tavsiyesi ile kay Aziz, Ankara Sanat Tiyatrosu’na art›k tiyatro yapm›yor. Gençlere de davet ederek destek olurlar Ifl›k Yener- 4yol aç›lmas› gerekti¤ini savunuyor. su’ya. Yapmaya f›rsat bulamad›klar›n› yap›yor. Bol bol okuyor, dinleniyor, sineHastal›¤› ile iyi maya, tiyatroya gidiyor. Yeni yerler geçinmenin yollar›n› keflfediyor. Sinemac› dostu Tar›k Akan’›n çekti¤i belgesellere ses veriyor. buldu. Son ödülü “gözgöze” oynamay›, Gö¤üs kanserine yakaland›¤› dönemde “Sen Ne Dilersen” adl› filmde “m›fl” gibi yapmamay›, “yalans›z” oybir kanser hastas›n› canland›rd›. Bu namay› ö¤rendi¤i büyük ustas› ad›illet hastal›kla savaflmad›, iyi geçinme- na, 49. Uluslararas› Antalya Alt›n nin yollar›n› budu. “Niye ben tanr›m“ Portakal Film Festivali kapsam›nda verilen ‘Y›ld›r›m Önal An› Ödülü.’ • diye isyan da etmedi. 6semaerdogan@butundunya.com.tr “Ablam, annem, teyzem geçirdiler 5 98
Tarihten Damlalar Mümtaz ‹dil
Mozart M
5 Yafl›nda ilk bestesini yapan deha:
Mozart’›n kendisinden 5 yafl büyük ablas› Maria Anna Nanerl’in ö¤retmeni, Mozartlar›n evinin kap›s›n› çald›¤›nda içeriden hofl bir piyano sesi geliyordu. Piyano ö¤retmeni, kap›y› açan Mozart’›n annesi Anna Maria Perti’ye, “kutlar›m,” diye seslendi. “K›z›n›z müthifl ilerleme kaydetmifl. D›flar›ya kadar gelen seslere bak›l›rsa, ola¤anüstü yetenekli!”
BD ARALIK 2012
A
nna Maria Perti büyük bir flaflk›nl›kla ö¤retmene bakarak, “Hay›r,” diyebildi. “K›z›m mutfakta bana yard›m ediyor. Piyano t›ng›rt›lar›n› küçük Mozart ç›kar›yor olmal›.” fiaflk›nl›k s›ras› ö¤retmendeydi. “Anlayamad›m,” dedi. “Yani siz üç yafl›ndaki bir çocu¤un bu sesleri ç›kard›¤›n› m› söylüyorsunuz! Bu imkâns›z!” Ama do¤ruydu. Üç yafl›ndaki Mozart, yukar› katta piyanonun bafl›nda ö¤retmenin ablas›na verdi¤i notalardan ezberlediklerini çal›yordu. Piyano sesi kesilince ö¤retmen bir solukta yukar› kata ç›kt›. Küçük Mozart, elin-
Dünyan›n gelmifl geçmifl en büyük müzisyeni olarak kabul edilen Wolfgang Amadeus Mozart, 35 y›ll›k hayat›na 626 eser s›¤d›rm›fl bir bestecidir. deki tüy kalemle ka¤›tlardan birinin üzerine nota çiziktirmeye çal›fl›yordu. Bu kadar› ö¤retmeni bile bay›ltacak kadar inan›lmazd›. Dünyan›n gelmifl geçmifl en büyük müzisyeni olarak kabul edilen Wolfgang Amadeus Mozart, 35 y›ll›k hayat›na 626 eser s›¤d›rm›fl bir bestecidir. Daha befl yafl›ndayken ilk bestesini yapan, alt› yafl›ndayken de ilk bestesi yay›mlanan bu dahi müzisyen, en ufak atonal sesten ç›ld›racak derecede rahats›z olabiliyordu. Matemati¤e ve resme karfl› da ola¤anüstü yetenekliydi. Zaten müzi¤in bir matematik oldu¤unu da kan›tlam›fl bir dehayd› Mozart. Befl yafl›ndayken yapt›¤› ilk bestesi, Piyano için sol majör manuetto ve trio’ydu. Bu eser hâlâ çal›nan bir eserdir.
B
ir duydu¤u eseri an›nda notaya geçirmesiyle ünlü olan Mozart, ‹talyan’lar›n kiliselerde çal›nan Miserare adl› ilahisini bir tek dinleyifl56le notaya geçirmiflti. Oysa bu
100
BD ARALIK 2012
eserin kilise d›fl›nda çal›nmas› yasak oldu¤undan, notalar› kimseye verilmiyordu. Yasakt›. Mozart bir kez dinledi ve o da yetti. Miserare art›k tüm dünyan›n mal›yd›. Deha ile ç›lg›nl›k aras›ndaki ince çizgiyi yaln›zca Mozart’›n yaflam›n› okuyarak bile anlayabilirsiniz. Dahiler, dünyaya de¤iflik aç›dan bakabilmeye becerebilmifl insanlard›r. Ama flanslar› da yolunda gitmifltir. Hem ad›n›z Beethoven olacak, hem de Haydn’›n ö¤rencisi olacaks›n›z. Böylesine bir rastlant› da her zaman gerçekleflmiyor. Yirminci yüzy›l›n en büyük sorunlar›ndan biri, Mozart ve benzeri “deha”lar›n biyografisinde yat›yor. Namibya’n›n yoksul köylerinden birinde a¤aç kabu¤u kemirerek karn›n› doyuran bir çocuk olarak dün-
Deha ile ç›lg›nl›k aras›ndaki ince çizgiyi yaln›zca Mozart’›n yaflam›n› okuyarak bile anlayabilirsiniz. yaya gelseydi Mozart, acaba biz onu hangi özelli¤inden dolay› tan›yacak ve tarih kitaplar›m›zda alt›n› kurflun kalemle çizecektik? Mozart gibi dehalar›n durdurulmas› olanaks›z, buras› kesin. Namibya’da ya da, Zaire’de dünyaya gelseler de, bu tür insanlar bir baflka alanda mutlaka kendilerini dünyaya kabul ettirmek üzere kurguland›klar›ndan, bir flekilde adlar›n› duyuracaklard›. Hiç kuflkunuz olma-
s›n, ya kabile reisi olurlard› onlar ya da kabilenin büyücüsü. Yaflam, b›kk›nl›klar›n, yorgunluklar›n ve yo¤unluklar›n üzerine kurulmufltur ve bunun arkas›na gizlenmifl “keflfedilmeyi” bekleyen dahilikler dünyas›d›r. Hiç bilmedi¤iniz bir dilde, o dilin sözlü¤ünü kullanarak bir makaleyi anlayabilmek de yaflam› renklendirmektir ya da belki, hiç bilmedi¤iniz bir müzik aletinin tellerini t›ng›rdatmak, gelifligüzel f›rça sallamak, sevgiliye mektup yazmakt›r.
B
elli bir yafla kadar hiç beste yapmam›fl, hiç öykü yazmam›fl, hiç fizik problemi çözmemifl, DNA’n›n ne oldu¤unu bilmemifl, 100 tonluk çeli¤in havada nas›l uçtu¤unu anlamam›fl biri olarak, baz› konularda yeteneksiz oldu¤unuzu söyleme hakk›n›z var m›? Hiç uça¤a binmeyen insanlardaki uçak korkusu kadar büyük bir saçmal›kt›r bu. ‹nsan, kendi de¤erini yerine koymakla yükümlüdür. Bu, önce kendine 101
BD ARALIK 2012
Mozart’›n ça¤dafl› ve saray müzisyeni Antonio Salieri olan görevidir, sonra da insanl›¤a karfl› olan görevi.
M
ozart ile ça¤dafl› ve saray müzisyeni Salieri aras›nda hep bir çekiflme oldu¤u söylenir ve yaz›l›r. Hatta Mozart’› Salieri’nin zehirledi¤i bile anlat›l›r. Milos Forman’›n “Amadeus” adl› filminde bu konu
ironik olarak ele al›nm›flt›r. Ama tarih kitaplar› bu iki müzisyen aras›nda müthifl bir dayan›flma oldu¤unu da yazar. Hatta Salieri’nin kütüphaneden baz› notalar› Mozart’›n kullanmas› için verdi¤i ve onu destekledi¤i de söylenir. Salieri’nin flanss›zl›¤›, Mozart gibi bir dehayla ayn› dönemde yaflam›fl olmas›d›r, ki Salieri de bunun fark›ndad›r. Mozart’›n büyüklü¤ünü ifade etmek için, bir baflka büyük müzisyen Joseph Haydn’›n onun için söyledikleriyle bitirelim. Haydn, Mozart’›n eserlerini dinledikten sonra babas› Leopold’a, “Tanr› ve insanl›¤›m üzerine size yemin ederim ki, çocu¤unuz yüzyüze veya ismi ile tan›d›¤›m en büyük bestecidir. Zevke ve daha da önemlisi, bestecili¤in en derin bilgilerine sahiptir.”• mumtazidil@butundunya.com.tr
40 Y›ll›k Evli Genç adam, yafll› kar›-kocan›n evlerine misafir olmufltu. 75 yafl›ndaki amca kar›s›ndan bir fincan daha çay isterken, “Çiçe¤im, bir bardak daha verir misin?” dedi. Sonra da, “Pete¤im, flekersiz lütfen” diye ekledi. 65 yafl›ndaki güler yüzlü kar›s›n›n getirdi¤i çay› al›rken de, “Biricik bebe¤im, sana çok zahmet oldu” diyerek teflekkür etti. Genç adam, yafll› amcan›n kar›s› için kullan›ld›¤› sevgi sözcüklerinden çok etkilenmiflti. “Amcac›¤›m, kaç y›ll›k 102
evlisiniz?” diye sordu. Adam, “40 seneyi geçtik evlat” yan›t›n› verdi. Konuk genç gülümseyerek, “Bravo size. Sürekli çiçe¤im, pete¤im, bebe¤im gibi güzel sözlerle hitap ediyorsunuz galiba?” dedi. Yanaklar› pembeleflen yafll› kad›n, efline do¤ru bakarak, “Do¤ru, birkaç y›ld›r hep bana böyle hitap ediyor” dedikten sonra, mutfa¤a gitti. Yafll› adam, konu¤unun kula¤›na e¤ildi ve s›rr›n› paylaflt›: “fiflflt, çakt›rma! ‹ki sene önce ad›n› unuttum, hâlâ hat›rlayam›yorum!..”
Kim Kimdi? Dünyam›zda iz b›rakm›fl ünlüler ve k›sa yaflam öyküleri...
Yazan: SABR‹YE AfiIR
P
akistanl› k›z, avukat bir baban›n dört çocu¤undan birisiydi. O henüz üç yafl›ndayken ülkesinde kad›nlara tan›nan seçme ve seçilme hakk›yla, ilk kad›n baflbakan seçilece¤ini kim bilebilirdi
ki? Babas›n›n bakanl›k görevleri nedeniyle siyasetle iç içe büyüdü. Siyasetten nefret ederek ve ölüm korkusuyla geçen çocuklu¤un ard›ndan yurtd›fl›nda e¤itim gördü. 19 yafl›nda etkileyici güzelli¤iyle Bollywood’dan film teklifi ald›. Darbe sonucu devrilen ve idama götürülen babas›, siyasi mücadelesini sürdürmesini vasiyet etti. Befl y›l ev hapsinde tutuldu, sonra seçimleri kazanarak ilk kad›n baflbakan oldu. Yolsuzluk iddialar›yla görevden al›nd› ve tekrar seçildi. ‹ki kardefli öldürüldü, sürgün edildi. 8 y›ll›k sürgünden dönüflte suikasttan kurtuldu. 70 gün sonraki ikincisinden kurtulamad›. Toprak a¤alar›n› ve eski feodal yap›y› fazlas›yla rahats›z eden ‘Do¤u’nun k›z›’, Benazir Butto idi…
BD ARALIK 2012
Kurtulufl Savafl› ve Milli Mücadele günlerinde, mitinglerde yapt›¤› konuflmalarla etkili oldu.
F
oto¤raftaki çelimsiz o¤lan,
kendi dükkanlar›nda çal›flan Yahudi çiftin alt› çocu¤undan birisiydi. ‹ki erkek kardefli, o daha 7 yafl›na gelmeden hayat›n› kaybetti. Hiç anlaflamad›¤› babas›n›n bask›s› alt›nda kötü bir çocukluk dönemi geçirdi. Babas›n›n tavr› ona kendini bir böcek gibi hissettirmiflti. Bu duyguyu sorgulasa da, hiç kurtulamad›. Hukuk e¤itimi ald›ktan sonra, bir sigorta flirketinde çal›flt›. Bofl zamanlar›nda yazmaya bafllad› ve edebiyat çevresine girdi. ‹lk kitab›ndan sonra yazmaya, siyasal ve toplumsal olaylara daha da e¤ildi. Çok geçmeden de, kendini büsbütün yazmaya adad›. Et yemeyi cinayetle bir tutacak kadar hassas olan yazar, aflktan da flüphe edip s›k s›k korkular›n› dile getirdi. Kendine güvenmedi¤i için, birkaç› hariç eserlerinin tümünün yak›lmas›n› vasiyet eden bu adam, dünya edebiyat›n›n en önemli isimlerinden Franz Kafka’yd›…
küçük k›z, daha 13 yafl›ndayken yapt›¤› kitap çevirisi nedeniyle padiflah taraf›ndan ödüllendirildi. Edebiyattan hiç kopmad›. Çeviriler yapt›, gazeteler için kad›n haklar› konusunda makale-
ler yazd›. Bu yaz›lar baz› muhafazakar çevrelerin tepkisini çekince, bir süre M›s›r’da kald›. Yeniden yurduna dönünce ö¤retmenlik ve müfettifllik yapt›, romanlar yazd›. Kurtulufl Savafl› ve Milli Mücadele günlerinde, mitinglerde yapt›¤› konuflmalarla etkili oldu. Anadolu Ajans›’n›n kurulmas›nda görev ald›, Atatürk’ün yaz› iflleri çal›flmalar›n› yürüttü. Kurtulufl Savafl› boyunca kendi iste¤iyle cephede oldu. Savafl s›ras›ndaki faydalar›ndan dolay› u ‹stanbullu genç k›z, anne‹stiklal Madalyas› ile ödüllendirilen sini küçük yafltayken kaybetti. ve sivil olmas›na ra¤men rütbe alan Evinde özel dersler alarak pek 5 6 bu kad›n Halide Edip Ad›var idi… çok alanda kendini gelifltiren
B 104
BD ARALIK 2012
B
u sevimli küçük Amerikal›-
n›n annesi bir ö¤retmen, babas›ysa bir türlü dikifl tutturamam›fl bir elektrik mühendisi idi. Yoksulluk içinde geçen çocukluk y›llar›nda, babas›n›n ifl bulmak için sürekli kent de¤ifltirmesi yüzünden
ayr›ld›lar. Kiliseye gitti¤i dönemde, rahip olmaya karar verdi. Ancak lisede oynad›¤› bir tiyatro oyununda sahneye ç›k›nca fikir de¤ifltirdi. Art›k aktör olmak istiyordu. Liseyi b›rakt› ve rol ald›¤› filmlerle, bir Hollywood y›ld›z› olma yolunda basamak basamak yükseldi. Bu yak›fl›kl› adam, elbette Tom Cruise…
enç adam, o dönemde ‹zmir’e, bugünse Denizli’ye ba¤l› olan Çal’da do¤du. Delikanl›, bir gün köyde kat›ld›klar› dü¤ündeki sarhofl olan dansöz k›z› evinin önüne b›7 yafl›ndayken okuma rakt›. Ancak ertesi gün haklar›nda ç›kan dedikodular aileyetersizli¤i teflhisi sine kadar ulafl›nca, babas› konulmas›, di¤er o¤lunu adeta kovarcas›na, bir kese alt›nla evden uzaklaflt›rçocuklardan ayr› bir d›. 17’sinde ‹stanbul’a gelen s›n›fa al›nmas›na neden genç adam, ilk günlerde alt›n oldu. Kendine güvenini kesesini çald›r›nca, ifl bularak çal›flmak zorunda kald›. Arzutamam›yla kaybetti. halcilik yaparken tan›flt›¤› fieker Ahmet Pafla sayesinde Gü12 y›ll›k ilkö¤retim hayat›n› 15 farkl› okulda geçirmek zorunda kald›. Babas›n›n gerginli¤i, evde de onun için huzursuz bir ortam oluflturdu. 7 yafl›ndayken okuma yetersizli¤i teflhisi konulmas›, di¤er çocuklardan ayr› bir s›n›fa al›nmas›na neden oldu. Kendine güvenini tamam›yla kaybetti. Üzerine bir de 11’indeyken annesiyle babas›
G
105
BD ARALIK 2012
zel Sanatlar Akademisi’ne gitti. Alt› y›ll›k okulu üç y›lda bitirdikten sonra, devlet taraf›ndan Fransa’ya gönderildi. Dönüflte resim ö¤retmenli¤ine bafllad›. Kendi eserlerinin yan› s›ra, pek çok ressam yetifltirmesiyle de sanat tarihinde derin iz b›rakt›. Kendi döneminin ad›yla an›lmas›n› ve ressamlar›n kapal› atölyelerden sokaklara ç›kmas›n› sa¤layan bu yenilikçi ve özgürlükçü ressam, ‹brahim Çall›…
U
fak tefek Yahudi k›z,
nuflmaya bafllad›¤›nda çevresindekileri etkileyen bir lidere dönüflürdü. Dört kez hapse girdi. Pek çok makale ve 14 cilt eser yazd›. Kapitalizm, militarizm ve savafla tümüyle karfl› ç›kan bu cesur hümanist kad›n Rosa Luxemburg’du… vusturyal› küçük çocuk,
A
ekonomik s›k›nt›lar içerisindeki bir yün tüccar›n›n o¤lu idi. Annesi, onun do¤umu s›ras›nda gördü¤ü bir alameti, o¤lunun
Polonya’da befl çocuklu bir ailenin en küçük çocu¤uydu. Babas› kereste ifliyle u¤rafl›yordu. Befl yafl›nda geçirdi¤i kalça rahats›zl›¤›, ona yaflam›n›n geri kalan›nda aksak ad›mlar b›rakt›. Okulda siyasete ilgi duymaya bafllad›.
gelece¤ine yönelik olumlu bir iflaret sayd›. Delikanl›, okulda baflar›l› bir ö¤renciydi. Ancak Goethe’nin yap›tlar›ndan etkilenerek t›p okumaya karar verdikten sonra gitti¤i üniversitede, Yahudi düflmanl›¤›yla karfl›laflt› ve Kat›ld›¤› siyasi gruplar nedeniyle tutuklanma ihtimali ortaya ç›k›nca, bir süre ekonomi, siyaset ve hukuk e¤itimi ald›¤› Zürih’e gitti. Doktoras›ndan sonra yaflamaya bafllad›¤› Berlin’de, Alman Sosyal Demokrat Partisi’nin en etkin isimlerinden oldu. Keskin fikirleri ve hitap gücüyle partinin sözcülerinden biriydi. Bir makam insan› de¤il, hep bir eylem insan›yd›. Evet, yürürken topallard› ama o ko106
Özel hekimli¤e bafllad›ktan sonra elektroterapi ve hipnotizma tedavileri uygulad›. d›flland›. Okul sonras› insan sinir sistemi üzerinde çal›flmaya bafllad›. Paris ve Berlin’de stajyer olarak e¤itim ald›. Özel hekimli¤e bafllad›ktan sonra
BD ARALIK 2012
elektroterapi ve hipnotizma tedavileri uygulad›. Babas›n›n ölümünden sonra yaflad›¤› bunal›m, baz› mesleki tökezlemeleri de beraberinde getirdi. Ama çal›flmaktan y›lmad›. Pek çok t›bbi eser yazd›. Sakl› geçmifli a盤a ç›karmakla ruhsal sorunlar›n kayna¤›na inilebilece¤ini ortaya koyan, psikanalizin babas› Sigmund Freud’dan baflkas› de¤ildi…
B
u genç k›z, bakkal dükkan› sahibi baban›n iki k›z›ndan küçük olan›yd›. Babas› yerel siyasette aktif biriydi ve ayn› zamanda kilisede de vaaz veriyordu. Burslu kazand›¤› okulunda çal›flkan ve sürekli kendisini gelifltiren bir ö¤renci oldu. Okul d›fl›nda müzik ve sporla da son derece ilgiliydi. Kimya alan›nda, derece alarak üniversiteyi bitirdi. Dondurman›n erimeden saklanmas›n› sa¤layan teknolojiyi gelifltiren ekibin bir üyesiydi. Kimya
sektöründeki çal›flmalar›n›n yan› s›ra, babas› gibi siyasetle de ilgilendi. Önce Avam Kamaras›’na seçildi, sonra bakan oldu. Bütçe k›s›nt›s› yapmak zorunda oldu¤u için çocuklara bedava süt da¤›t›m›n› kald›r›nca, ‘süt h›rs›z›’ olarak an›ld›. Parti baflkan› olmas›n›n ard›ndan, üç kez üst üste Birleflik Krall›k baflbakanl›¤›na seçildi. Sovyetlerin kendisine takt›¤› ‘Demir Leydi’ lakab›n› benimseyen bu kad›n, elbette Margaret Thatcher… •
Bilgisayar›n Cinsiyeti
Ö¤retmen, ö¤rencilerine sordu: “Bilgisayar erkek midir, difli mi?” S›n›ftaki k›z ve erkek ö¤renciler f›s›ldamaya bafllad›lar. K›z ö¤rencilerden biri ilk cevab› verdi: “Bilgisayar erkektir. Çünkü sorular› çözmek için yap›lmalar›na ra¤men, ömürlerinin dörtte üçünü problem ç›kararak geçirirler. Daha da önemlisi, bir tane ald›¤›n›zda biraz daha sabretseydiniz, daha geliflmifl modeline sahip olabilece¤inizi görüp piflman olursunuz ve s›k s›k kilitlenirler.” Bir erkek ö¤renci de kendi aç›klamas›n› yapt›: “Bilgisayar diflidir. Çünkü onun mant›¤›n› yap›c›s›ndan baflkas›n›n anlamas› mümkün de¤ildir. Yapt›¤›n›z en ufak hatay› haf›zas›na kaydeder, unutmaz, tekrar tekrar önümüze koyar. Ayr›ca bilgisayar ald›ktan sonra as›l paray› aksesuarlar›n›n tuttu¤unu görürsünüz.” 107
T›p Dünyas›ndan K›sa K›sa Prof. Dr.
Yürük ‹yriboz
BOL BOL YO⁄URT Hergün tüketilen bol yo¤urt tansiyonu düflürmeye yard›mc›d›r.
D V‹TAM‹N‹ Erken bunayan hastalarda Vitamin D eksikli¤i görülmüfltür. Vücudumuzun ihtiyac› olan D vitamini günde 1.000 ünitedir
TAVADAK
ASP‹R‹N
‹ R‹SK
Aspirin ve ibuprofen (Advil) gibi ilaçlar ba¤›rsak kanseri riskini azalt›r.
Tavada k›zart›lan etlerde kanserojen maddeler çok artar.
Duygusal olarak ihmal edilen çocuklarda ileri yafllarda inme olas›l›¤› artar. Bir kez daha düflünün
ÖMRE BEDEL
Sebze ve meyve a¤›rl›kl› beslenenler daha uzun bir ömür yaflarlar
Bal ve sarm›sak kar›fl›m› merhemler yaralar› çabuk iyilefltirir
Hamile iken sigara içmek ileride çocuklar›n afl›r› fliflmanlamas›na neden olur.
Memleket Özlemi ‹lyas Halil
Levon
Merhaba dost diye bafllam›fltı Levon mektubuna. Elli y›ld›r Paris’teyim. ‹lk günden flehrin havas›na suyuna al›flt›m. Ayfle ile uzun bir süre asude yaflad›k. Sonra bir gün tekerimiz dönmez oldu. S›k›nt›lar bafllad›, sonra da özlem.
S
aç›m›za ilk ak düflmüfl. F›rt›na y›llar› bafll›yordu. Sevinci unuttuk. Art›k Paris’te az görmek, a¤›r iflitmek s›k›nt›l› oluyor. Akasyalar› koklamamak, a¤açlar› görmemek, ay›n nisan oldu¤unu bilip bahçede
kufllar› duymamak ac› veriyordu. Neden Akdeniz k›y›s›nda de¤iliz diyordu Ayfle, elini her tuttu¤umda. >> 109
BD ARALIK 2012
G
üzeldi Ayfle. Paris’e vard›¤›- olmamas› gereken fazlal›k. Levon m›z gün dört kanatl› kufltuk de¤ildim. Kimsenin bilmek istemedi¤i Ayflem’le. Bana yabanda çocuktum. Üfürülmüfl sigara duman›. oldu¤umu unutturdu. Sev- Ayfle ucu yanm›fl Bafra. * meyi kan›m›zda bulduk. Kad›n›m so¤uk havada odun alevi. Birbirimize Hat›rlars›n. Toroslar›n etesar›ld›k. Hafta yedi gün. Birbirimizin ¤inde bahçemiz vard›. Baharda a¤açlar limon sarhofl. Sebze yata¤› yaz›n nane oca¤›nda ›s›nd›k. Yand›k. Paris’te geçen elli y›l. Bofl ovada sarhofl, sonbaharda meyvelik ayva h›zl› tren katarlar›. Günleri haftalar› sarhofl, hat›rlar›m k›fl›n çocuk parmaklar›m portakal kokard›. Kasaban›n görmeden geçip gidiyordu. Gördü¤ümüz biz. Karanl›kta sar›l- insanlar› in cin, k›zlar› huri peri. Ya¤muru buhar sis. Çocuklu¤um bitmiflti m›fl, korkudan korunuyorduk. 3sevinmesini ö¤renmeden. * Son günlerde çocukluk arTeyzem, amcam gerçek miydi? kadafllar›m›, kasabam›, mavi k›y›la- Yaflad›klar› evler, yürüdükleri yollar r›n› düflünmeye bafllad›m. Özlem. hayal mi, flimdi bilemem. Çocukluk ülkeme dönsem. Bir gün Sanki ayn› mahallede de¤ildik. için de olsa. Koflacak bahçe, tan›d›k Her insan baflka mekânda. Baflka bir bir yüz bulur muyum, dedim. O y›llar ada. Bazen do¤du¤um evin, oynad›ben ve kasaba iki ayr› gerçektik. Ben ¤›m bahçenin duman oldu¤unu rüzgâr-
Hat›rlars›n. Toroslar›n 4 ete¤inde bahçemiz vard›.
110
BD ARALIK 2012
Çocuk y›llar geçmifl delikanl› olmufltuk. Levon halim selim sessiz bir kifli olmufltu. da da¤›l›p gitti¤ini görürdüm.
Utangaç Levon’un gerçekte yaflad›¤›ndan pek emin de¤ilim. Gerçek ad› Levon ise var olmak pek kolay de¤ildi. S›cak yaz geceleri serinlemek için yal›nayak k›y›da yürüdü¤ümü elle tutulur flekilde hat›rl›yorum. Tek an›. kifliyi gerçek yapmaya yeter mi? Bilmiyorum. O y›llar›n varl›¤›na tek kan›t Ayfle ile evlilik resmimiz. Resimde gelinlik elbisesi giyen k›z›n flimdi yürürken koluma giren kad›na benzemesi. Kan›t olmaya yeter mi? * Ayfle’yi sevince ayaklar›m yere de¤di, yürüyecek toprak buldum. Ayfle bahçem oldu. Ac›k›nca üstünde k›z›l domates mor patl›can bitti. Açl›¤›ma çare oldu. Kad›nd›. Gençti. Her korktu¤umda ve yoruldu¤umda yeni bafl-
tan genç olduk. Belediye memuru huzurunda evet diyordum. Onu her düflündü¤ümde. Levon’dan ald›¤›m mektup böyle 7 bitti. * evon bizim mahalleden de¤ildi, evleri istasyona yak›nd›. O y›llar ad› Levni idi. Ermeni Levon Levni olmufltu. Ara s›ra teyzemi görmeye gitti¤imde Levon ve arkadafllar› ile futbol oynard›m. Babas›n›n Adana’da genifl toprak ve mülk sahibi, yard›m sever oldu¤u söylenirdi. Çocuk y›llar geçmifl delikanl› olmufltuk. Levon halim selim sessiz bir kifli olmufltu. Mahalle k›zlar›n›n peflinde kofltu¤u delikanl›.. Mahalle arkadafllar› bir gün Levon’u bir kenara çekti. “Bak Levon”, dediler. “Bu ifl böyle yürümeyecek.
L
111
BD ARALIK 2012
Peflinde koflan k›zlardan birini seçmen gerek. Bu kovalamaca bitsin. Birini seçinceye kadar bu k›zlar yüzümüze bakmayacak.” “Yapamam” dedi Levon. “Kimseye kötülük edemem. Hangi k›z ile evlensem. Ailesine gazap getiririm. Aile kurbanl›k koyun olur. ‹lk kuyru¤u kesip al›rlar. Sonra kurban bayram› geldi derler post gider.” Kifli bu kasabada Levon ise ip üstünde cambaz demektir. Her an düflmek kaderde. Bunca y›l nas›l ayakta kald›¤›ma flafl›r›yorum. Muammaya benzerim. Dost düflman. Bu Ermeni devesi Nuh Tufan›’nda nas›l ›slanmadan bugüne kald› diyor. * evon bir gün fakir bir k›za vuruldu. K›sa bir süre içinde Levon’un aflk› umutsuz oldu. Kara oldu. Yemeden içmeden kesildi. Bir gün Levon’u bir kenara çektim. “Yahu bu kadar üzüntüye gerek var m›?” dedim. “Ayfle’yi babas›ndan iste, bitsin bu ifl” “‹stedim” dedi.” Baba özür diledi. Hofl görün raz› olamam” dedi. Babam› görmeye geldi. Babama büyük a¤a, dedi. O¤lunuz Levon Bey’in k›z›ma karfl› iyi hisler tafl›d›¤›n› biliyorum. On y›l önce benim de ad›m Levon’du... Sizin gitti¤iniz kiliseye ben de giderdim. O y›llar iflsizdim,
L
para s›k›nt›s› çekiyordum. Yan›nda ›rgat çal›flt›¤›m Mustafa Bey bir gün bana “O¤ul“ dedi. “Bir gün do¤ru dini, iyi yolu seçersen. Hem kendine hem bana cennet kap›s›n› açars›n. ‹nan ondan öte iflsizlik, paras›zl›k bilmeyeceksin.” ‹lk önce üzüldüm. Nasibim H›ristiyan olmakm›fl, dedim. Din de¤ifltirirsem kendimden utanaca¤›m, dedim. onra çocuklar› düflündüm Yanl›fl ifl yapars›n Levon, dedim, Mustafa Beyi dinledim. Ad›m› Levent’e çevirdim. Mustafa Bey bana kalacak ev verdi. ‹fl verdi. Bana kendi çocu¤u gibi bakt›. Masam›zda s›cak ekmek bulduk. ‹flsizlik günlerime dönmek istemiyorum. Hofl gör a¤am, o¤lunun k›z›ma ilgisi bize fleref verir. Keflke bu sevgi baflka bir ülkede olsayd›. Dünyan›n en mutlu insan› olurdum. * Aradan geçen bir kaç ay sonra Levon’un Paris’e göçtügünü duydum. Babas›n› görmeye gittim Levon’u sordum. Levon do¤ru bir karar ald›, dedi. Gölde yüzmenin yasak oldu¤u köyde ördek olmak ak›l ifli de¤il, dedi. Sevdi¤i k›zla evlendi. Paris’e flark›c› olmaya gidiyorum. Sesimin güzel olmas› için tanr›ya dua etmeni rica ederim. • ilyashalil@butundunya.com
S
Kaç yafl›nda? Bernard Shaw'a bir kad›n sordu: “Kaç yafl›nda gösteriyorum, üstat?” Üstat, kad›na “Saçlar›n›za bak›l›rsa 18, difllerinize bak›l›rsa 19, hareketlerinize bak›l›rsa 14...” dedi. Kad›n, “Ah! Teflekkür ederim!” diye sevinçle hayk›r›nca, Bernard Shaw sözüne devam etti: “Acele etmeyin han›mefendi, yafl›n›z için bunlar›n bir de toplam›n› yapaca¤›z.” 112
Yazar Dede ve Torunlar› Muzaffer ‹zgü
Ö¤le Yeme¤inde Ne Var? Ö¤retmenim her Pazartesi günü son derste hepimize ayn› fleyi sorar. “Söyle bakal›m bana, flimdi eve gidince ö¤le yeme¤inde ne yiyeceksin?”
N
e bilsin bu y›l aram›za kat›lan Tunç? Hemen s›ralamaya bafllad›: “Hamburger yiyece¤im ö¤retmenim, sonra patates cips, bir de kola içece¤im.” S›n›fdaki arkadafllar›m hepimiz Tunç’a bak›yoruz, gülmemek için kendimizi zor tutuyoruz. Ö¤retmenim Tunç’un bafl›n› okflad›. “Çok ifltahl›s›n Tunç ne güzel! Pekiyi ikinci kolay› ne zaman içeceksin?” “Onu da akflama do¤ru içece¤im ö¤retmenim, ama yan›nda yine cips yiyece¤im.” Bana sordu, “Sen Suna, ne yiyeceksin k›z›m?” 113
BD ARALIK 2012
“Çok seviyorum ö¤retmenim... “Ooo çok güzel, yan›nda cac›k Ama anneannemin yapt›¤›n› daha çok var m›?” seviyorum...” “Var ö¤retmenim...” Ö¤retmenim Tunç’a döndü: ¤retmenim gülüyordu, saç“Tunç, sen kabak dolmas›n› sevilar›m›z› okfluyordu, gözleriyor musun?” mizin içine bak›yordu. Tunç yüzünü buruflturdu, “Acaba bugün hanginize ö¤le ye“I-›hh, dedi. Bir kez babaannem me¤i yemek için konuklu¤a gelsem?” yapm›flt› da, bir ›s›r›k ald›m...” dedi. Hep bir a¤›zdan ba¤›rd›k. “Sonra?” “Bize gelin ö¤retmenim, bize ge“Sonra taba¤›ma b›rakt›m.” “Pekiyi Tunç... Erol sen söyle ba- lin!..” Hepimiz biliyorduk, ö¤retmenikal›m, bu ö¤leyin yemekte ne var?” “Kuru fasulye ö¤retmenim... Ya- 3miz bizimle flakalafl›yordu. “Hay›r dedi ö¤retmenim, hiçbirin›nda da taze so¤an var. Bir kafl›k kuru fasulyeden, h›rt diye bir ›s›r›k taze nizle gelmeyece¤im. Tunç’lara gidece¤im...” so¤andan...” Hepimiz birden üzülmüfl gibi, “Çok mu seviyorsun kuru fasulye“Aaaa!” diye ba¤›rd›k, Tunç’a bakmayi Erol?”
Ö
4
Hepimiz biliyorduk, ö¤retmenimiz bizimle flakalafl›yordu.
5 114
6
ya bafllad›k. Tunç heyecanlanm›flt›. Ne diyece¤ini bilmiyordu. Gülüyordu ama telafll›yd›. Yoksa ö¤retmeninin her zaman yapt›¤› fley miydi, her hafta bir ö¤rencisinin ö¤le yeme¤ine konuk mu oluyordu? “H›››, Tunç?..” “Elbette buyrun gelin ö¤retmenim...” dedi Tunç. “Ama sizin evde yemek yokmufl...” “Hamburgerci bizim apartmana çok yak›n, size de al›r›m ö¤retmenim.”
A
y ne tatl›yd› ö¤retmenim, sanki bir anda çocuk
Bir y›¤›n parmak kalkt›. Ö¤retmenim öyle mutlu, öyle tatl› bak›yordu ki bize...
olmufltu. “H›h, ben hamburger sevmem ki...” dedi. “finitzel al›r›m ö¤retmenim...” “H›h, onu da sevmem.” “Ekmek aras› döner al›r›m ö¤retmenim...” Tam bir çocuk benim ö¤retmenim... Bafl›n› tuttu birden, “Ay Tunç’cu¤um döneri yiyince hemen bafl›m dönüyor...” Tunç tavana bak›yor, yere bak›yor, kendi yediklerini düflünüyor, ö¤retmeni için ö¤le yeme¤i ar›yordu. “Patiflko al›r›m ö¤retmenim...” Hepimizin gözleri aç›l›verdi. Ö¤retmenim de gözlerini iri iri açt›, sordu: “Ne o Tunç?” “Patiflko ö¤retmenim... Bizim
evin karfl›s›nda var. Patatesin içine ühüüü neler neler koyuyorlar, patates iki patates büyüklü¤ünde flifliyor ama öyle lezzetli oluyor ki...”
B
elli ki Tunç patiflkoyu düflünüordu, belki de ›s›r›k üzerine ›s›r›k at›yordu, flimdi dü-
flünde. “I-›h, onu da sevmem Tunç... Sen en iyisi annene veya babana söyle, yar›n veya öbür gün beni görmeye 115
7
BD ARALIK 2012
gelsin, hem tan›fl›r›z, hem de hangi yeme¤i sevdi¤imi onlara söylerim... Ö¤retmenim arkadafllar›ma ö¤le yeme¤inde ne yiyeceklerini sormay› sürdürdü. “Sen ne yiyeceksin Burcu?” “Güveç ö¤retmenim...” “Aaa çok güzel... Kim yapt› güveci?” “Babam yapt› ö¤retmenim... Benim babam öyle güzel güveç yapar ki, kardeflim de, ben de annem de bay›l›r›z...” “Senin annen de çal›fl›yor, baban da, de¤il mi Burcu?” “Evet ö¤retmenim...” “Haydi bakal›m, güvecin yan›nda yeflil biber yemeyi unutma. Hart hurt ›s›r ve ye...” “Pekiyi ö¤retmenim...” “Çocuklar, içinizde babas› yemek yapan kimler?” Aaa bir y›¤›n parmak kalkt›. Hiç bilmiyordum. Ö¤retmenim öyle mutlu, öyle tatl› bak›yordu ki bize. “Elbette babalar›m›z da yemek yapacaklar. Çünkü ço¤unuzun annesi çal›fl›yor. Hem insan güzel bir yemek
yapmas›n› biliyorsa, niçin yapmas›n, niçin çocuklar›yla birlikte yemesin, de¤il mi?” “Evet ö¤retmenim...” “Ak›n, söyle bakal›m, senin baban hangi yeme¤i güzel yapar?..” “Karn›yar›k ö¤retmenim... Böyle bol k›ymal›, üzerinde böyle upuzun ya tam bir biber, onun bafl›nda k›pk›rm›z› bir yar›m domates...” “Ay ay yeter Ak›n, a¤z›m›n suyu akacak nerdeyse yeter...” Hepimiz güldük. kinci dönemdi. Günlerden pazartesiydi. Ö¤retmenim yine eve gidince yiyece¤imiz yemekleri soruyordu. S›ra Tunç’a geldi. Tunç a¤z›n› flap›rdata flap›rdata anlatmaya bafllad›. “Ö¤retmenim bamya yeme¤i yiyece¤iz, nohutlu, bol ekflili, bol sarm›sakl›, flap flap... Yan›nda da bir flap flap flap bulgur pilav› ö¤retmenim... fiap flap flap... Gece yatmadan önce bulgur pilav›n› babam, bamya yeme¤ini annem yapt› ö¤retmenim...”•
‹
muzafferizgu@butundunya.com.tr
YALAN SÖYLEMEME SÖZÜ
fiirket sahibi ifl baflvurusu yapan gencin doldurdu¤u formu incelerken sordu: “Ama son üç y›l içinde ne gibi ifller yapt›¤›n› burada belirtmemiflsin.” “Cezaevinde idim” cevab›n› verdi genç. Bunu o kadar do¤al söylemiflti ki, adam hayret etti: “Sanki bir gurur vesilesi yap›yormufl gibi yan›tlad›n.” Genç adam aç›klad›: “Cezaevinden ayr›ld›¤›m gün müdür, art›k yalan söylemeyece¤ime dair benden söz istedi ve ben de bu sözü verdim.” fiirket sahibi, dürüst ve sözüne sad›k gence gülümseyerek, “Yar›n sabah saat sekizde burada ol ve hemen ifle baflla.” dedi. 116
Haz›rlayan: Y‹⁄‹T EREN GÜNEY
Bu ay köflemizi dilimizde yer etmifl yabanc› sözcüklerin karfl›l›klar›na ay›rd›k. Bilginizi s›nay›n.
1 Mantalite (Fr.)
a-F›rsat eflitli¤i b-Zihniyet, anlay›fl c-Do¤al olmayan d-Halk›n e¤itilmesi 2 Okazyon (Fr.)
a-F›rsat, kelepir b-Kad›n fanilas› c-Cici, sevimli d-Laf cambaz› 3 Triyaj (Fr.)
a-Ayr›ma, eleme b-Yar› sosyete c-fiiflkin kar›nl› d-Alet,üreteç 4 Viyadük (Lat.)
a-Kümeleflim b-Halka aç›lma c-Köprü yolu d-Yörekent 5 Antipatik (Fr.)
a-K›flk›rtma b-Felsefede bir ö¤reti c-Karars›zl›k d-Sevimsiz, so¤uk Yan›tlar: 151. sayfada
6 Jaluzi (Fr.)
a-Tatl› çörek b-fierit perde c-Tehlikeli hastal›k d-Bir tür kumafl
11 Halüsilasyon (Fr.)
a-Bunama b-Dil tutuklu¤u c-Sanr›, kuruntu d-Cinli, perili
7 Komplikasyon (Fr.) 12 Periyot (Fr.)
a-Kat› yak›t b-Kuflatma c-Yan etki d-Kimyasal tepki
a-Akflam yeme¤i b-Dönem, devir c-Nota iflareti d-Deste, ba¤lam
8 Fizibilite (‹ng.)
13 Ultrason (Fr.)
a-Uygulanabilirlik b-Yükseklik korkusu c-Ba¤›ms›z ülke d-Nüfus bilimsel 9 Endeks (Fr.)
a-Bilinemezcilik b-Gösterge, dizin c-Do¤al olmayan d-Hava bofllu¤u 10 Fraksiyon (Fr.)
a-Mekanik kuvvet b-Coflku hali c-Patlay›c› madde d-Bölüntü, hizip
(Fr.) Frans›zca, (Lat.) Latince (‹ng.) ‹ngilizce
a-‹flkence aleti b-Sa¤l›k bilgisi c-Yans›lan›m d-Yaz›tbilimci 14 ‹dol (Fr.)
a-Taparcas›na sevilen b-Duygu sömürüsü c-Moda yaratan d-Halk›n egemenli¤i 15 Duble (Fr.)
a-Yerleflke b-Uzun bluz c-‹ki ölçü, çift d-Göz uyumu
117
BD ARALIK 2012
Yazarak Söyleyerek Sadi Bülbül
‹
nanman›n Gücü
Yeflil çay›rlar›n kahverengine dönüfltü¤ü, a¤açlar›n vaktinden önce tüm yapraklar›n› döktü¤ü kurak bir y›lda, çevrenin tüm bitki örtüsü de karar›p sararm›fl, kimsenin gökten düflecek ya¤mur tanelerinden baflka ümidi kalmam›flt›.
Otoyolda seyreden aile, bir köy yak›n›nda, elinde su dolu bir kova ile, terler yüzünden aka aka güçlükle ilerleyen ihtiyar bir kad›n gördüler. Kad›n› durdurarak sordular: Size y›llar önce okudu¤um bir “Bu s›cakta, nereye öyküden akl›mda kalanlar› gidiyorsunuz?” yazd›m. Ne zaman, Yafll› kad›n, yorgun ancak zorluklar karfl›s›nda ümidini kaybediveren birine kararl› bir yüz ifadesiyle: rastlasam, bu “Nereye olacak? dedi. A¤ac›ma öyküyü an›msar›m.’ su götürüyorum.” >>
BD ARALIK 2012
nlafl›ld› ki kad›n, bulunduklar› yerden 5 km. kadar mesafedeki terk edilmifl bir çiftlik evine gitmekte ve a¤ac›na su götürmektedir. Bu s›cakta, bu uzakl›kta bir yere, yafll› bir kad›n›n, elindeki su kovas›n› binbir zorlukla tafl›mas›na bir anlam veremeyen aile, kad›na: “De¤er mi dediler. Hem sonra, bu kurak mevsimde sizin bir kova suyunuz, hangi a¤aca yeter?” Kad›n, içindeki büyük azim, asla ümitsiz olmayan kararl› bak›fllar›yla onlara döndü ve... “Bu su, benim a¤ac›ma yeter ve görürsünüz onu kurumaktan kurtaracakt›r” dedi. “A¤ac›m kurumamal›d›r. Çünkü hayattaki tek dostum odur. Onunla küçücük bir k›z iken tan›flm›flt›m. Henüz yürüyemedi¤im zamanlar annem beni bu a¤aca ba¤lar ve beni ona emanet ederek ifllerini rahatça görürdü. Sonra büyüdüm ve kardefllerimle hep bu a¤ac›n etraf›nda oyunlar oynad›k. Bir yaramazl›k yapt›¤›mda kaçar ve bu a¤aca t›rman›rd›m. Niflanl›m parma¤›ma yüzü¤ü bu a¤ac›n alt›nda takm›flt›. Beni ilk defa bu a¤ac›n alt›nda öptü. Ben de çocuklar›m› bu a¤ac›n alt›nda büyüttüm. Sal›nca¤›, onun dallar› aras›nda kurdum. Çocuklar›ma ninnileri burada söyledim. Beni ve ailemizi ondan daha çok, kimse tan›yamaz. Ve bütün yak›nlar›n› kaybetmifl benim için iflte o, hayatta kalm›fl tek dostumdur... Bu dostum için birkaç kilometre su tafl›mıfl›m çok mu?” Aile, kad›n›n sözlerinden çok duygulanm›flt›. Hemen yak›nlar›n› seferber ettiler ve kasaban›n belediye baflkan›n› da ziyaret edip ikna ettiler. Belediyenin araçlar› ve iflçileri oraya doldu. A¤ac›n köklerinin etraf›nda kanallar aç›ld› ve arazözle toprak ve a¤aç kökleri suland›. Yabanc› asalak otlar temizlendi. O gün s›cak alt›nda kalan yafll› kad›n, evine döndü¤ünde yata¤a serilmiflti. Ancak hep a¤ac›n› düflünüyor ve: “O, kurakl›¤› mutlaka atlatacakt›r. O yine mutlaka yeflerecektir, diyordu.” ‹htiyar kad›n iyileflince yine yollara düfltü, a¤ac›na kofltu. A¤aç, gerçekten kurumaktan kurtulmufl ve yer yer yeflermeye bafllam›flt›. Kad›n sevinçten a¤l›yor ve bir yandan da söyleniyordu: “Ben size demedim mi, bir kova su ona yetecektir. ‹flte yeflerdi. Dostum yafl›yor. Onun beni terk etmeyece¤inden o kadar sadibulbul@butundunya.com.tr emindim ki...” •
A
119
BD ARALIK 2012
fiimdi
"
Türkçe'deki bir argo deyifl, Berlin'de yaflayan Pefltemalc›yan Ailesi'nin kaderini de¤ifltirmiflti
b.ku yedik" dedi, hayat› kurtuldu Dr. GÜRBÜZ TURGAY
Ünlü hattat Emin Barın tarafından“Celi sülüs” yazı çeşidiyle yazılan ve ebruyla süslenen bir "argo deyiş"in yeraldığı levhanın ilginç öyküsünü ilgiyle okuyacaksınız.
BD ARALIK 2012
kinci Dünya Savafl› öncesinde Savafl›n ac›mas›z yüzünü bütün ç›pBak›rköylü Ermenilerden Dok- lakl›¤›yla çoktan gören Pefltemalc›yan tor Pefltemalc›yan ailesi ile bir- ailesi de emre mecburen uymufltu. likte Türkiye’ den Almanya' ya Hal› ma¤azalar›n›n kap›lar›n› açarak göç edip Berlin'de bir hal› ve Rus askerlerinin ya¤maya gelmesini kilim ma¤azas› açm›flt›. Savafl endifle ile bekleyen ailenin bu bekleyibafllay›ncaya kadar iflleri yolunda git- fli fazla uzun sürmedi. Pefltemalc›yan mifl, baba Pefltemalc›yan iflleri o¤lu Hal›-Kilim Ma¤azas›’ndan içeriye güAram Pefltemalc›yan'a b›rakm›flt› ama rültü ve pat›rt› ile k›l›ks›z, vahfli görüsavaflla birlikte zorlu günler beraberin- nüfllü, Mo¤ol tipli ve silahl› iki asker de gelmiflti. Her geçen gün bir öncekini aratmaktayd›. Savafl bütün h›z›yla sürerken 1943'un sonuna do¤ru Almanlar için savafl›n gidiflat› belli olmufl, daha fazla savaflacak gücünün kalmad›¤› ortaya ç›km›flt›. Sovyet askerleri 1944 y›l›n›n Ocak ay›nda Oder Irma¤›’n› geçerek önce Budapeflte'ye, Nisan bafl›nda ise Viyana'ya girerek Berlin’e do¤ru ilerlediler ve 25 Nisan' da Berlin'i kuflatt›lar. Kentin Ruslar art›k Berlin’deydiler. merkezindeki bir yer alt› fiehrin hemen her noktas› s›¤›na¤›nda kalan Hitler Rus iflgali alt›ndayd›. ise, savafl›n kaybedildi¤ini anlayarak 30 Nisan’da intihar etti. yüksek sesle ba¤›ra ça¤›ra konuflarak Ruslar art›k Berlin’deydiler. fieh- girdi. Askerlerden biri hal›larla ilgilerin hemen her noktas› Rus iflgali alt›n- nirken di¤eri, genç k›zlar›n› da aralar›dayd›. Ya¤ma ve talan Almanya’da na alarak hareketsiz bir flekilde endifle art›k s›radan bir iflti. Taciz ve tecavü- ile olup biteni gözleri ile takip eden zün bininin bir para oldu¤u o günlerde Pefltemalc›yan ailesine yöneldi. Etrafa asıl mesele hayatta kalmak ve tatl› flöyle bir göz at›yormufl gibi yapt›ktan can›n› kurtarmakt›. Bu zor flartlar›n sonra genç k›za do¤ru yaklaflt› ve elini hüküm sürdü¤ü günlerde Rus ‹flgal uzatt›. Aram Pefltemalc›yan gayr› ihKomutanl›¤› bir bildiri yay›nlam›flt›. tiyari ve seri bir hareketle askeri bileBildirideki kesin emre göre her yer, ¤inden s›k›ca yakalad›. Çekik gözlü Rus askerlerine aç›k tutulacakt›. asker bu ani tepki üzerine tabancay›
‹
121
BD ARALIK 2012
çekti ve Pefltemalc›yan'›n flaka¤›na dayad›. Aram Pefltemalc›yon adeta tafl kesilmifl kar›s›na dönüp a¤z›ndan “fiimdi b..ku yedik” cümlesi döküldü. Bu sözleri iflitince irkilen asker silah›n› indirerek sordu: "Ne dedung? Ne dedung?..." Baba Pefltemalc›yan olay›n floku içerisinde, ister istemez söyledi¤i sözleri tekrarlamak zorunda kald›: "fiimdi b..ku yedik".
O
anda sanki bir mucize oldu. Asker ani bir hareketle silah›n› indirerek y›llar sonra bir dostunu görmüfl biri gibi büyük bir sevinçle Pefltemalc›yan’›n boynuna sar›ld›.
Pefltemalc›yan flok üstüne flok yafl›yordu. Olay› kavramaya çal›fl›yor ve askerin K›rg›z a¤z›yla, "Miz gan gardafliz, min sinig gardaflmam" yani "Biz kan kardefliyiz, ben senin kardeflinim" derken sevinçten ç›lg›na dönmesini hayretler içinde seyrediyordu. Ma¤azay› basanlar, Rus ordusundaki K›rg›z askerlerdi ve karfl›lar›nda Türkçe konuflanlar› görünce büyük flaflk›nl›k yaflam›fllard›. Olay anlafl›l›p flok atlat›l›nca Pefltemalc›yan ailesi rahat bir nefes ald›. Askerler özür dilediler, çaylar içildi, konuflmalar uzad› ve iki asker sonraki günlerde ma¤azaya gönüllü bekçilik yapt›lar. Sovyet ordusunda farkl› milletlerden askerler vard›. Bu iki K›rg›z asker de Sovyet ordusu ile Berlin'e kadar gelmifllerdi ve 1945'te Sovyetlerin Nazi Almanya’s›na karfl› zaferinin tescili anlam›na gelen Sovyet bayra¤›n› Almanya’n›n baflkenti Berlin'e diken üç Sovyet askerinden biri de, Da¤›stanl› Abdülhakim ‹smailov idi. Savafl bitmifl, s›k›nt›l›
Haberin yay›mland›¤› 17 Temmuz 1966 tarihli Yeni Gazete kupürü 122
günler geride kalm›flt›. Pefltemalc›yan ailesi bir gün Berlin'deki ma¤azalar›n› gezen bir Türk gazeteci ile tan›flt›lar ve gazeteciyi evlerine davet ettiler. Yaflad›klar› olay› büyük bir heyecanla ve yeniden yafl›yormuflças›na tekrar tekrar an-
BD ARALIK 2012
latt›lar. Hayatlar›n› kurtaran sihirli cümlenin Pefltemalc›yan ailesi için neler ifade etti¤ini, hayatta kalmalar›na sebep olan bu sözleri bir hattata yazd›r›p evlerinin en güzel yerine asmak istediklerini ve bu an› her zaman hat›rlamak istediklerini söylediler. Gazeteci, onlara bu konuda yard›mc› olabilece¤ini söyledi ve Türkiye’ye dönüflünde verdi¤i sözü yerine getirmek üzere hattat ve mucellid Emin Bar›n'›n Çemberlitafl' taki atölyesine gitti.
E
min Bar›n kendisinden yaz›lmas› istenen cümleyi duyunca flafl›rd›. Zira ilk defa böyle ilginç bir taleple kars›lafl›yordu. Hemen "Yazar›m" diyemedi, düflünmek için zaman istedi ve kendisi de Almanya'da cilt e¤itimi s›ras›nda yaflad›¤› savafl günlerini hat›rlay›nca ifli kabul etti. Bir hafta sonra yeniden gelen gazeteciye ibareyi yazabilece¤ini söyleyerek bu foto¤raf›n› görmüfl oldu¤unuz “celi sülüs” levhay› haz›rlad›. Levhan›n etraf› "Hatip ebrusu" ile süslendi ve Almanya'ya do¤ru yola ç›kt›. Levhan›n hikâyesi iflte böyle...
Hayat kurtaran argo cümle art›k bir sanat eserine dönüflmüfltü. Hayat kurtaran argo bir cümle ve bu argo cümlenin hattat elinde sanat eseri bir levhaya dönüflmesinin öyküsü... Emin Bar›n, dostlar›na daha sonralar› "Hadise o kadar ilgi çekiciydi ki gazeteci dostumdan dinleyince teklifini kabul etmek zorunda kald›m" diyecekti. Levha, Pefltemalc›yan ailesinin art›k dostu olan gazeteci taraf›ndan Berlin'e götürüldü ve 17 Temmuz 1966 tarihli Yeni Gazete'ye de "Levhaya Bir Ailenin Hayat›n› Kurtaran Argo Cümle Yaz›ld›" bafll›¤›yla haber oldu. •
Padiflah ve Bilge Padiflah, ünlü bir bilgeye sordu: “Bir ülke ne zaman dara düfler?” Bilge önceleri geciktirdi cevab›n›. Padiflah bir süre ‘bir bildi¤i vard›r’ diyerek, sayg›s›ndan sab›rla bekledi. Aradan ciddi bir zaman geçince bilgeyi ça¤›rt›p neden hâlâ cevaplamad›¤›n› sordu. Bilge bu kez cevap verdi: “Herkes ‘neme laz›m’ dedi¤inde!..”
Haz›rlayan: B‹RSEN ERKUTUN
6-Köy, pazar vb. yerlerde dere tepe dolaflarak ufak tefek eflya satan gezgin sat›c›ya ne ad verilir? a-Seyyar b-Ticari c-Çerçi d-Seyyah 1-Yunus Emre'nin "Biz sevdik, âfl›k olduk, sevildik, mafluk olduk" dizesindeki "mafluk" hangi anlama gelir? a-Kötü adam b-‹yi niyetli c-Sevilen erkek d-Periflan 2-Hangisi bir ritm enstrüman› de¤ildir? a-Trompet b-Darbuka c-Davul d-Çalpara 3-Yap›m›nda s›¤›r ödü kullan›lan süsleme sanat› hangisidir? a-Tezhip b-Ebru c-Minyatür d-Hat 4-Dine sonradan girmifl olan bofl inançlara ne denir? a-Hurafe b-Nazar c-Kuruntu d-Yat›r 5-Bilinen en eski kaynaklara göre, ilk kütüphane kimler zaman›nda kurulmufltur? a-Hititler b-Romal›lar c-Lidyal›lar d-Asurlular 124
7-Roman ve hikayelerde girifl bölümüne verilen ad hangisidir? a-Serim b-Dü¤üm c-Masal d-Çözüm 8-Kaz, ördek, mart› gibi suda yüzebilen kufllar nas›l tan›mlan›r? a-Y›rt›c›lar b-Perde ayakl›lar c-Ötücüler d-Uzunkuyrukgiller 9-Tarihi K›rkp›nar güreflinin do¤du¤u yer olan K›rkp›nar Çay›r› hangi ülkenin s›n›rlar› içerisindedir? a-Türkiye b-Bulgaristan c-Yunanistan d-Gürcistan 10-Befliktafl Kulübü'nün kuruluflundaki renkleri ne idi? a-K›rm›z›-Siyah b-K›rm›z›-Beyaz c-Siyah-Beyaz d-Yeflil-Siyah 11-Kad›nlara seçme ve seçilme hakk› kaç y›l›nda verilmifltir? a-1923 b-1871 c-1980 d-1934
12-Temiz ahlâkl› anlam›na gelen kelime hangisidir? a-Asil b-Terbiyeli c-Dindar d-Nezih 13-Üzerine resim yap›lan, gerdirilmifl keten, kenevir veya pamuklu kaba kumafla ne isim verilir? a-Tuval b-Kufle c-Parflömen d-Papirüs 14-‹nsan vücudunda en fazla bulunan mineral hangisidir? a-Tuz b-Potasyum c-Kalsiyum d-Kükürt 15-Taba renginin di¤er ad› nedir? a-Kiremit b-Tütün c-Turuncu d-Lila 16-'Duflanbe' hangi ülkenin baflkentidir? a-Pakistan b-Hindistan c-Tacikistan d-Özbekistan 17-Osmanl› ‹mparatorlu¤u zaman›nda Yeniçerilerin ba¤l› olduklar› tarikat›n ad› nedir? a-Kadiri b-Haznevi c-Nakflibendi d-Bektafli 18-“Rehberlerin Piri” kabul edilen Türkiye'nin ilk tercüman rehberi kimdir? a-Halikarnas Bal›kç›s› b-Hoca Dehhani c-Evliya Çelebi d-Piri Reis Yan›tlar: 151. sayfada
Anadolu’nun Dünyas›
BD ARALIK 2012
Bekir Özgen
O gece köpekler çok ulumufltu. Bir de buna gece bekçisinin ac› ac› çalan düdük sesleri eklenince, Kad›nana’n›n gelip giden uykusu iyiden bölündü. Yata¤›nda, bir yan›ndan ötekine dönerken kendi kendine, “Ortal›kta bir u¤ursuzluk var ya...” diyordu ki, karanl›¤› y›rtan anlafl›lmaz sesler duyuldu.
Ç
ok geçmeden de geldi kap›s›na dayand›. Onlar›n yan›na yavafl ad›mlarla vard›¤›nda, kocas›n›n cans›z bedenini avluya b›rakt›lar. Sessizlikle bir olmufl karanl›k, eli aya¤›na dolaflm›fl kad›n› ç›lg›na döndürdü. Tutuldu, kald›. Tafl kesildi. “Bu da m› gelecekti bafl›ma?” bile diyemedi. Demedi. Diyemezdi de, çünkü o güne dek çektikleri tart›ya ölçüye s›¤ar cinsten de¤ildi. Yazg›s› da öyküsü de karayd› Kad›nana’n›n. “Erim!” diye kap›s›na geldi¤i adam hay›rs›z ç›km›flt›. 125
BD ARALIK 2012
nadan babadan kalma Gönen ile Çetin elde avuçta ne varsa saortaokulu t›p savm›fl, olur olmaz yerlerde yemifl yutmufl- bitirdiklerinde, tu. Geride, okul ça¤›ndaki iki o¤lan, Sar›k›z da serpilip bir de ah›rdaki s›pa kalm›flt›. O çileli geliflti. Yüzüne günleri, bir yak›n›na flöyle anlatm›flt› kad›n diliyle: gözüne bak›l›r, “Babam›n seçti¤i adam› koca bilip el evine geldim. Bir gün gelin oldum, ertesi gün köle, üç gün sonra da kald›m dul. Kasaba yerinde dulluk mu?.. Düflman bafl›na! Dam›na ç›k›l- 3 maz, duldas›nda oturulmaz. Dul, baba evinde duramaz, kaynana evine avucundaki çoklar azalmaya, azlar da hiç s›¤maz.” kaba yel de¤mifl kar gibi eriyip gitme*** ye bafllad›. Hele o¤ullar›n› okutmak Y›llar ak›p gittikçe, Kad›nana’n›n için kasaba d›fl›na gönderince giderleri daha da artt›. Önünü ard›n› göremez oldu. Sonras›nda ise, gün günü arat›r oldu. Yoklu¤un keskin b›ça¤›, gelip sab›r kemi¤ine yanaflt›. ‹ki o¤lu yeni yetmeli¤e ad›m at›nca da, az yetmemeye, çok artmamaya bafllad›. “Bunlar›, kurda kufla yem etmeden nas›l okutaca¤›m?” diye da¤lar boyu 4 kah›r yüklendi. Dul bir kad›n olarak ne yapabilirdi? Yoklu¤a teslim olmadan bafl›n› nas›l dik tutabilirdi? Ezilmiflli¤in sab›r tafl› ol, sonra da ayakta kal!.. Kolay m›? K›tl›¤›n kol gezdi¤i o ac›mas›z k›fl günlerinde, so¤uk bir yandan, yokluk öte yandan vurdukça can›ndan bezdirirdi Kad›nana’y›. S›k s›k ah›ra iner, Sar›k›z’›m dedi¤i s›paya bir iki kürek saman atar, o¤ullar›na söyleyemediklerini ona sayar dökerdi. 5 6 ***
A
minyon bir eflek güzeli olup ç›kt›.
BD ARALIK 2012
Gönen ile Çetin ortaokulu bitirdiklerinde, Sar›k›z da serpilip geliflti. Yüzüne gözüne bak›l›r, minyon bir eflek güzeli olup ç›kt›. ‹fle yatk›n, rahvan yürüyüfllü flirin ve al›ml›… Ayr›ca uysal m› uysal… Eflek soyunda görülebilecek incelik de, zarafet de ona vergi. Yafll›yla yafll›, gençle genç… Geçim ehli. Yaz aylar› geldi mi, da¤a ba¤a gitmek, eve çal› ç›rp› tafl›mak görevi onun kadar, evin iki o¤luna da düflerdi. O nedenle gençlerin Sar›k›z’la birliktelikleri s›klafl›rd›. Bu muhabbet, üniversite y›llar›nda da sürdü. ***
yan› bafl›na çöktü. Elini efle¤inin bafl›na koydu. Her bir yan› atefller içindeydi. ‹çi s›zlad› Kad›nana’n›n. “Bir derdi var bunun,” diye hüzünlendi. Hasta çocu¤unu seven bir anne flefkatiyle, yan›nda getirdi¤i ya¤l›¤a sildi gözünün, yüzünün yafl›n›. “Sen ölürsen ben ne yapar›m can yoldafl›m, ekmek teknem, Sar›k›z›m?” diye s›zland›. Ne yapaca¤›n›, o saatte kimin kap›s›n› çalaca¤›n›, kestiremedi. Eli aya-
Y
ine o s›ralardayd›. Kad›nana, “Yar›n efle¤imi al›p, s›cak üstüme düflmeden ba¤a gideyim,” diye niyetlendi. O gece bafl› yast›¤a tez düfltü. Günün ucuyla yataktan kalkt›¤›nda ortal›k a¤armam›flt›. Afla¤›da bir k›p›rt› duydu. Ah›ra indi¤inde, Sar›k›z yerinde yoktu. Bir koflu yukar› ç›kt›. Elinde fenerle döndü geldi ki ne görsün! Hayvan›n dizleri bükülmüfl, gövdesi arkaya kaym›fl, bafl› öne düflmüfl yat›yor. Göz ve burun salyalar› birbirine kar›flm›fl, terden her yan› yap›fl yap›fl... Sahibinin ac›ma duygusunu yoklar gibi durgun, bayg›n, aman dileyen, gözlerle bak›p duruyor. Anlad› bir derdi oldu¤unu. Hemen
¤›na dolaflt›. Yolunu yönünü bilemeden sokak kap›s›ndan d›flar› f›rlad›. Do¤ru eltisinin kap›s›na dayand›. “Kalk›n hele kölesi olduklar›m, bizim eflek hastalanm›fl, ölüyor,” diye seslendi. Yakar›fl›na konu komflu da uyanm›flt›. Yard›m için ah›ra kofltular. Kayn› Mesut Bey, bir sa¤l›kç› olarak, e¤itmen kurslar›nda benzeri olaylar yaflam›flt›. Olaya el koymak ona düfltü. Sar›k›z’›n yan›na beline bakt›. A¤z›n› 127
aç›p difllerini kontrol etti. “Çüüüflflfl! Çüfl bre!” diye öbür yan›na yat›rmaya çal›flt›, gücü yetmedi. Orada bulunanlar›n yard›m›yla yelesinden, kuyru¤undan tutup kald›rmay› denedilerse de ifle yaramad›. Her kafadan ç›kan ipe sapa gelmez konuflmalar› duyuyor mu, duyuyorsa anl›yor mu belli de¤ildi. Herkesi sard› bir hüzün. Hayvan k›sm› tez iyileflir deseler de, durumun ciddi oldu¤u anlafl›l›yordu. Yüzünün her çizgisine ayr› bir keder gelip yerleflen Kad›nana, “Evimin dire¤i!” diye söylendi. “Var›m yo¤um Sar›k›z’›m. Hele bir iyileflsin, ona neler neler yedirece¤im!” fle¤in baflucundan kalkan
E
Mesut Bey, “Hayvan sanc›l›. Zatürree olmufl, zor kurtulur,” diye kestirip att›. Gelenin gidenin gürültüsüne uyanan Gönen ile Çetin de yataklar›ndan kalkm›fl, ah›r›n önündeki kalabal›¤›n aras›na kat›lm›flt›. Gönen’in belle¤i gerilere kayd›. Bir yaz günüydü. Anas› onu cevizli
128
Hastal›¤› bir yana, Sar›k›z’›n bak›fllar›n›n derinli¤inde, anlayana uzakl›k duygusu veren
bir gizem var gibiydi. ba¤a göndermek istemiflti. “Oras› itin öldü¤ü yer. Ya ben yolda kaybolursam ne olacak?” diye m›zm›zland›¤›nda, anas› dayanamay›p “Sen meraklanma o¤lum!” demiflti. “Sar›k›z gitti¤i yeri bir daha unutmaz. Ak›ll›d›r. Seni götürür de, getirir de. Yar› yolda b›rakmaz.” O gün, ba¤a varana kadar, “Allah’›n bir efle¤i bir gitti¤i yeri var›p kolayl›kla buluyor da, bana ne oluyor öyleyse?.. Yoksa Sar›k›z benden daha m› ak›ll›?” diye kendi usundan kuflkulanm›flt›. Belki de s›rf bu nedenle, bilinçd›fl›, elindeki de¤ne¤in nodulunu sar›k›z›n boynuna daha s›k bat›r›p durmufltu.
BD ARALIK 2012
Hastal›¤› bir yana, Sar›k›z’›n bak›fllar›n›n derinli¤inde, anlayana uzakl›k duygusu veren bir gizem var gibiydi. Yoksa çekip giderken, aralar›nda baflka gizli bir ba¤ vard› da onu mu al›p yan›nda götürüyordu? Sonra derinden bir nefes çekti Eflek. Dal› budanm›fl, gövdesi erimifl, çürük a¤aç gibi çöktü kald›. Yorgun yüre¤i durdu Sar›k›z’›n. Yüzüne de¤il de, o eflsiz iri gözlerine ölüm yak›flmam›fl olmal› ki: “Öldü! Sar›k›z öldü!..” diye yerindi biri. Sesi ortal›¤› ç›nlatt›. Kad›nana, bir bozk›r kadar yaln›z ve sessiz yatan Sar›k›z’›na bakt›. Esmer yüzü hepten solgunlaflt›. Birden öfkesi sesine s›çrad›. “Alacak can bulamad›n da, kör gözün benim efle¤imi mi gördü, he bre kâfir Azrail!” diye ünledi. fle¤in, bitmeyecek bir uykuya yatmas›n›n ard›ndan, evin hayat› insan doldu. Her gelen, ölüyü görebilmek için çevresindekileri dirsekleyip duruyordu. “Hiç eflek ölüsü görmediniz mi ha ümmet-i Muhammed?” diyenler ç›kt›ysa da, Kasaba, kasaba olal› çok say›da eflek ölümü görmüfltü ama Sar›k›z’›nkinin benzeri ç›kmam›flt›. Bu yüzden olmal›, yandan belden konuflanlar›n say›s› artt›. “Komflumun efle¤iydi diye söylemiyorum ama iyi eflekti,” dedi biri. Öteki, “Yumuflak bafll›yd›. ‘Yat!’ deyince yatar, ‘Kalk!’ deyince kalkard›,” diye ona destek verdi. Son sözü dillendirmek de, kasaban›n delisi Veli’ye düfltü:
E
“Allah rahmet eylesin, taksirat›n› affetsin, bulunmaz eflekti.” *** onunda, komflular›n yard›m›yla Sar›k›z’›n ölüsü kald›r›ld›. Evin tafl duvarlar› Sar›k›z’ s›z kalman›n tuhafl›¤›yla renk de¤ifltirirken, bir Tanr›’n›n kulu olsun gözünü çevirip bunu görmedi. Gün bat›p akflam oldu¤unda, evli evine, börtü böcek yuvas›na döndü dönmesine de, huzursuzluk Tekke Da¤›’ndan inip evlere do¤ru sarkm›fl, insanlar› bunaltmaya bafllam›flt›. Yoksullu¤un bilisizlikle efl olup can ald›¤› bir kasabada, bir eflek ölümünün ne de¤eri olur can›m denemezdi. Kad›nana, bir kez daha emektar efle¤inin yat›p da kalkamad›¤› yere yöneldi. Sar›k›z’›n kürtünü, semeri, palan›, yular› eski yerinde duruyordu. Yatt›¤› yere bakt› uzun uzun. Ellerini yüzüne kapad›. Derin bir ah çekti. O ad› üstünde hayvana, yandaki beldeki insanlar›n ço¤undan daha yak›n oldu¤unu duyumsad›. Ortal›¤› yan›k odun, tezek, saman kokusu sarm›flt›. Geceyi yan›na ald›, daha önce hiç tatmad›¤› bir ac›y› içine ak›tarak gözlerini yumdu. Ömrü, yar› yar›ya boflalm›fl, yaln›zl›¤›n kollar›na düflmüfltü sanki. O günün sonras›nda, Kad›nana, giderek azalacak, yollara, k›rlara ve gecelere bölünüp eriyecekti. Efle¤inin her yemlenme vakti geldi¤inde, ah›ra inecek, orada nereye baksa karfl›s›na Sar›k›z ç›kacakm›fl gibi bir duyguya kap›lacak ve onun bofl kalan yerine bak›p bak›p elleri bofl, yüre¤i bofl, içlenip duracakt›.•
S
bekirozgen@butundunya.com.tr 129
Tatl› Bir Öyküdür Yaflam Yücel Aksoy
Bir Bardak Sütün Hat›r› Yoksul bir ailenin çocu¤uydu. Okul giderlerini karfl›lamak için kap› kap› dolaflarak çeflitli eflyalar satard›. O gün flans› yaver gitmemifl ve hiçbir fley satamam›flt›. stelik karn› da çok ac›km›flt›. Çalaca¤› ilk kap›dan yiyecek bir fleyler istemeye karar verdi. Kap›y› açan sevimli güzel bayan› görünce utand›, yaln›zca “Affedersiniz, bir bardak su rica edebilir miyim?” diyebildi. Genç bayan, çocu¤un aç olabilece¤ini düflünerek kocaman bir bardak süt getirdi ona.. Çocuk sütü yavafl yavafl, içine sindirerek içtikten sonra “Çok teflekkür ederim. Borcum ne?” diye sordu. Genç bayan, yüzünde s›ms›cak ve sevgi dolu bir gülümsemeyle “Borcun elbette
Ü 130
BD ARALIK 2012
yok, afiyet olsun. Buradan yolun geçti¤inde yine bir gereksinimin olursa, çekinmeden kap›m›z› çalabilirsin?” dedi. Çocuk daha da utand›, heyecanland› ve “Çok teflekkür ederim, bütün kalbimle teflekkür ederim.” diyebildi.
Y
›llar sonra genç bayan, çok ender rastlanan ölümcül olabilecek bir hastal›¤a yakalanm›flt›. Kasabadaki doktorlar hastal›¤›n tedavisi konusunda çaresiz kal›nca, ileri araflt›rmalar yap›lmas› için onu büyük kentteki, bu konuda ünlenmifl bir doktora gönderdiler. Doktor, konsültasyon için gönderilen hastan›n hangi kasabadan geldi¤ini duyunca heyecanland›. Art›k genç olmasa da y›llar önce kendisine sevgiyle yaklaflan genç bayan› görür görmez tan›m›flt› ama o kendisini tan›tmad›. Hastas›n›n hayat›n› kurtarmak için elinden geleni yapt›. Çok uzun süren bir tedaviden sonra hastas› sa¤l›¤›na kavuflmufltu.
sonraki dönemini, bu faturay› ödemek için çok çal›flarak geçirece¤ini biliyordu. Sonunda zarf› açt›.. Faturan›n yan› s›ra bir not konulmufltu zarf›n içine… K⤛tta flöyle yaz›yordu: “Hastane giderlerinin tamam›, bir bardak süt karfl›l›¤› ödenmifltir.” ‹yilik yapmak, insanlar› sevindirmek, hatta mutlu etmek için zengin olmaya gerek yok. Ve iyili¤i sadece maddi yard›m olarak düflünmemeliyiz. Bir gülümseme, bir hat›rlatma ya da hat›r alma telefonu da hep birer iyiliktir. ‹nsanlar, kendileriyle ilgilenilmesinden ve hat›rlan-
Tedavi baflar›yla tamamlanm›flt› ve bayan hastaneden taburcu edilecekti.
T
edavi baflar›yla tamamlanm›flt› ve bayan hastaneden taburcu edilecekti. Hastaneye ödemesi gereken faturay› içeren zarf›, bu iflle görevli kifli getirdi¤inde, bayan›n heyecandan kalbi duracakt›. Açmaya korkuyordu… Çok yüklü bir fatura oldu¤u belliydi. Ve yaflam›n›n bundan
maktan büyük mutluluk duyarlar. Birbirimizi gerçek de¤erlerimiz nedeniyle övmek de bir iyilik yoludur. Okudu¤umuz güzel bir kitab› dostlar›m›za bildirmek, bir ucuzluk haberi vermek, sa¤l›k konusunda bilgilendirmek, yeni bir diyet tavsiye etmek de iyiliktir. Tan›d›k tan›mad›k herkese, zaman›n› ver, dikkatini ver, ilgini ver, bilgini ver, onlara de¤er ver, sevgini, anlay›fl›n›, nefleni, flefkatini ver, ödül ver, ilham ver, cesaret ver.. ‹flte bir örnek:
‹
sviçre’de bir da¤ köyünün tren istasyonunda, yar›m saat sonra gelecek trene binecek yolcular yavafl yavafl perondaki yerlerini almaktayd›. Tekerlekli sandalyesinde sessiz sessiz oturmakta olan bir han›mefendi, o s›rada yan›ndan geçmekte olan istasyon görevlisini nazik bir dille ça¤›rd› ve dedi ki: “Bu tekerlekli sandalyeyle trene binmekte biraz zorluk çekiyorum. Bana yard›mc› olur musunuz?” Görevli hiç duraksamadan “Elbet132
Tekerlekli sandalyesinde sessiz sessiz oturmakta olan bir han›mefendi, istasyon görevlisini nazik bir dille ça¤›rd› te han›mefendi, sizin gibi nazik bir bayana hizmet etmek beni çok mutlu eder” diye yan›tlad›. Kad›n›n mahzun duruflu görevliyi etkilemiflti. K›sa bir duraklamadan sonra “Ne kadar güzel bir flapkan›z var!” diye söze girdi. Kad›n kibarca teflekkür etti. Adam konuflmas›n› sürdürdü: “Çok zevklisiniz ve yaflamdan zevk ald›¤›n›z belli.” Kad›n itiraz etmek istedi: “Ama ben bu tekerlekli sandalyede tutsa¤›m!.” Adam “Siz buna tutsakl›k m› diyorsunuz? Bak›n nerelerden nereye gelmiflsiniz. Bundan sonra da kimbilir nerelere gideceksiniz. Sizin bu cesare5 6 tiniz, yaflama azminiz kaç kiflide var?
BD ARALIK 2012
Evde kendinizi hapsedip yaflama küsebilirdiniz. Ama aksine, yaflam› bütün güzelli¤iyle deneyimlemek istiyorsunuz. Sizi takdir etmemek olas› m›?” diye konuflmas›n› sürdürdü. Tren gelinceye dek bir süre daha konufltular. Sonra kad›n› trene bindiren adam ona son bir kez el sallay›p iflinin bafl›na döndü.
B
u olay›n üzerinden yaklafl›k bir y›l geçmiflti. Ayn› istasyona gelen genç bir bayan, yafll› kad›na hizmet eden görevliyi buldu ve ona bir mesaj getirdi¤ini söyledi: “Annem, bu istasyondan çok mut-
lu ayr›lm›fl. Ona çok nazik ve sevgi dolu davranm›fl›n›z. Sizin onu öven sözleriniz, cesaret veren konuflmalar›n›z, son gününe dek ona moral kayna¤› oldu. Ve mutlak surette benim gelip sizi bulmam› ve onun ad›na teflekkür etmemi istedi. O sizi daima hat›rlad›, sizin için dualar etti. Ben de teflekkür ediyorum. Herfley gönlünüzce olsun!” Evrenin muhasebe departman› öylesine mükemmel çal›fl›r ki, karfl›l›ks›z verdi¤imiz her fley, karfl›l›ks›z yapt›¤›m›z her iyilik bize sevgi, bilgi, flans, hatta para olarak geri döner. • yucelaksoy@butundunya.com.tr
Dalgalar silip geçiyorsa
Bir adam, sahilde durmufl, dalgalar›n düzeltti¤i kumsala resim çiziyordu. Ama resmini bitirmesiyle birlikte, köpüklü bir dalga geldi ve onu silip süpürdü. Adamvakit geçirmeden yeni bir resim daha çizdi. Bu ikinci resim bir öncekinden daha güzel olmufltu. Ama yine kocaman köpüklü bir dalga geldi ve resmi silip süpürdü. Adam yeni bir resim daha çizmeye bafllad›. Bu üçüncü resim bitti¤inde ilk ikisinden de güzel olmufltu ki, yine bir dalga geldi ve onu da silip süpürdü. Adam, bu kez biraz k›zd›. Ancak yeni bir resim çizmekten de geri durmad›. Dördüncü resim öteki üç resimden de güzel oldu. “‹flte!” dedi adam. “Ne güzel bir resim yapt›m böyle!” Bir dalga daha kumsala vurdu ve sonuncu en güzel resmi de, al›p götürdü. K›zg›n adam, elindeki sopay› att› ve “Bu ifl böyle olmayacak!” dedi. “Her seferinde daha güzel bir resim yap›yorum ama dalgalar hep siliyor.” Sonra, düflünmeye bafllad›. “E¤er dalgalar ilk yapt›¤›m resmi al›p götürmeselerdi, ben ondan daha iyisini yapamazd›m. E¤er daha güzel olan ikinci resmimi al›p götürmeselerdi, daha da güzel olan üçüncüyü yapamazd›m. Ve ilk resmimi yapabilece¤im en güzel resim oldu¤unu zannederek, bütün bir ömrümü geçirirdim. Öyleyse, bu olay göründü¤ü kadar kötü de¤il. Hatta içimdeki güzellikleri ortaya ç›karmama neden olduklar› için çok güzel!” 133
BD ARALIK 2012
6 3
4 6
2
8
1
9 9
7
2
5
3
6
5 8
1
8
7 5
8
4
3 9
4
Sudoku Yapamayanlar ‹çin
7 3
9 8
3 7 8 4 3
7 2 9 4 6
9 2 8 3 5
2 7
6 2 9 6 5
5 8
Sudokusuz Yapamayanlar ‹çin
134
Habercikler Altan Alkan
Dünyadan yurttan ilginç olaylar minik haberler
Korku Zay›flat› yor Londra'daki Westminster Üniversitesi'nde görevli bilim adamlar›n›n yapt›¤› araflt›rmaya göre korku filmi izlemek kilo vermeye yard›mc› oluyor. Vücudun adrenalin pompalamas› kalori kayb›na yol aç›yor. Uzmanlar 90 dakikal›k bir korku filminde ortalama 113 kalori yak›ld›¤›n› belirtiyor. Bu da yar›m saatlik kofluda yakt›¤›n›z kaloriyle ayn›. 10 farkl› korku filmi üzerinde inceleme yapan uzmanlar, filme göre kalori oran›n›n de¤iflkenlik gösterdi¤ine dikkat çekiyor. En çok kalori yakt›ran ise 184 kaloriyle Jack Nicholson'un baflrolünde oynad›¤› Cinnet filmi. Araflt›rmac›lara göre fark filmlerin kurgular›ndan kaynaklan›yor. Baz› filmler
izleyiciye ani korkular yaflat›rken baz›lar› film boyunca süren ama düflük seviyede korku veriyor. Ani korkular yaflatan filmler, daha fazla kalori kayb›na neden oluyor. 1. Cinnet (The Shining): 184 kalori 2. Jaws: 161 kalori 3. fieytan (The Exorcist): 158 kalori 4. Yarat›k (Alien) : 152 kalori 5. Testere (Saw): 133 kalori 6. Elm Soka¤›'nda Kabus: 118 kalori 7. Paranormal Aktivite: 111 kalori 8. Blair Cad›s›: 105 kalori 9. T.Testere Katliam›: 107 kalori 10. [Rec]: 101 kalori
Güzeller S›k›c› Oluyor ‹ngiltere ve ‹srail’deki üniversitelerin ortak yapt›¤› araflt›rmaya göre güzel insanlar s›k›c› oluyor. 135
BD ARALIK 2012
ise kedilerle beraber olman›n yolunu kafeler açarak yapm›fllar. “Kedi Zaman› Kafeleri” Tokyo’nun bir kaç yerinde bulunuyor. Buraya gelenler kedilerle zaman geçirmek için saatte 11 dolar ödüyor, farkl› renk ve cinsteki kedileri sevip, oynarken bir yandan çay-kahve içiyorlar. Kafelerin kesin kurallar› var: ‹çeriye ayakkab›s›z giriliyor, ba¤›rmak, sigara içmek, uyuyan kedileri rahats›z etmek kesinlikle yasak. Araflt›rma ekibinden Lihi Segal-Caspi, “Güzeller düzene ve kurallara daha ba¤l› oluyor. Daha az çekici insanlar ise daha ba¤›ms›z bir hayat yaflamay› tercih ediyor. ‘Çok güzel’ kad›n ve erkekler, sürekli kendilerinden bahseden, baflkalar›n› daha az umursayan, daha so¤uk ve benmerkezci kifliler” dedi. Araflt›rmada daha az çekici insanlar›n, güzellere oranla karfl›s›ndaki kifliye daha hoflgörülü oldu¤u da ortaya ç›kt›.
Gerçek Giriflimciler Japonya’da insanlar küçücük evlerde yafl›yorlar ve ço¤u ev sahibi de kirac›lar›n ev hayvan› bulundurmas›n› yasakl›yor. Hayvan sever Japonlar 136
Hayat 37’sinde Bafll›yor ‹ngiltere’de yap›lan bir araflt›rmaya göre, erkekler 37’sinden itibaren mutlulu¤u yakal›yor. Bu yafllarda kariyer merdivenlerine t›rmanan ve aile kuran erkekler, en mutlu y›llar›n› yaflamaya bafll›yor. Araflt›rma erkekleri macera dolu bir hayattan çok istikrarl› bir yaflam›n mutlu etti¤ini ortaya koyuyor. ‹flte 37 yafl›ndaki erke¤i mutlu eden 5 etken •Baba olmak (% 43) •Evlenmek (% 35) •Tuttu¤u tak›m›n kazanmas› (% 18) 5•Yeni 6 ev sat›n almak (% 17) •Milli tak›m›n›n kazanmas› (%14)
Teknoloji mifl! tir Sosyallefl Intel'in Genç Türkiye Araflt›rmas›' n›n sonuçlar› da aç›kland›. Araflt›rmaya göre Türkiye'de yaklafl›k her 2 gençten birinin masaüstü bilgisayar›, her 3 gençten birinin dizüstü bilgisayar› bulunuyor ve gençlerin 3'te 2'si bilgisayar›n sosyallefltirdi¤ini belirtiyor. Gençler araflt›rma yapmak ve oyun oynamak için masaüstü bilgisayarlar›, yak›n çevre ile iletiflime geçebilmek ve sosyal a¤lara ba¤lanmak için ise dizüstü bilgisayar› tercih ediyor. Masaüstü bilgisayar›n en yayg›n oldu¤u bölge yüzde 56.6 ile Orta Anadolu iken, dizüstünde ise yüzde 51'lik sahiplik oran› ile Do¤u Karadeniz görünüyor.
Dar Gelirli Evde Ak›ll› Telefon Yine araflt›rma sonuçlar›na göre Türkiye'nin yüzde 98'inde standart ya da ak›ll› telefon bulunuyor. Gençler en fazla yüzde 96'l›k oranla Do¤u Karadeniz'de cep telefonu sahibi. Ak›ll› telefonlar ise yüzde 47 ile
en fazla ‹stanbul'da bulunuyor. Dar gelirli hanelerin yüzde 16's›nda ak›ll› telefon bulunmas› dikkat çekiyor. Yine araflt›rmaya göre her 5 gençten 2'si düzenli olarak internete eriflebiliyor. Gençlerin % 8.3'ü sabah kalkt›klar›nda tuvalete bile gitmeden internete giriyor. Gençler günde 53.5 dakikalar›n› sosyal a¤larda geçiriyor. Yafl artt›kça internet kullan›m› azal›yor.
Çevreci pantolon ‹ngiltere’de havadaki zararl› emisyonlar› yok eden jean tasarland›. “Titanyumdioksit” adl› madde ile kapl› pantolon, ›fl›k ve havayla temas edince emisyonlar› etkisiz hale getiriyor. Sa¤l›¤a zarar› olmayan madde, pantolon y›kan›nca ak›p gidiyor. Pantolon daha temiz bir dünya için tasarlanm›fl 137
BD ARALIK 2012
flirketi Premier Inn, 2 bin yetiflkinle bir anket yapt›. Ankete kat›lan 10 çiftten 1'i, yata¤›n hangi taraf›nda yatacaklar› konusunda efliyle tart›flma yaflad›¤›n› söyledi.
Erkekler D aha Çok Konufl uyor Araflt›rmaya göre kad›nlar cep teleonlar›n› günde ortalama 104 dakika aktif kullan›rken, erkeklerde bu süre 110 dakikaya ç›k›yor. Ak›ll› telefon kullananlar›n 3'te biri her gün 3 saatten fazla bir zaman› aktif olarak cihazlar›yla harc›yorlar.
Yatakta Yer Kavgas› Her 10 çiftten 1’i yatak kavgas› yap›yor. ‹ngiltere’de araflt›rma
Araflt›rmada kad›nlar›n istedi¤i tarafta yatma konusunda üstünlü¤ü oldu¤u da belirtildi. Çiftlerin kalorifere yak›n olan tarafta yatmak için de tart›flt›klar›n›n ifade edildi¤i çal›flmada, çiftlerin yüzde 80'i iliflkileri bafllad›¤›nda yata¤›n hangi taraf›nda yatacaklar› konusunda polemi¤e girdiklerini ifade etti. • altanalkan@butundunya.com.tr
Houdini’nin Kap›s› Ünlü sihirbaz Harry Houdini
yaln›zca giysileriyle girdi¤i herhangi bir hapishaneden bir saate varmadan kurtulaca¤›n› iddia ederek övünürdü. ‹ngiliz Adalar›’ndaki küçük bir kasaba Houdini’yi davet etti. Houdini, kasaban›n hapishanesine geldi ve hücresine yerlefltirildi. Heyecan doruktayd›... Houdini’nin kemerinde yirmi befl santimlik bir çelik parças› bulunur ve bütün 138
kilitleri onunla açard›. Otuzuncu dakikada, sihirbaz›n yüzündeki güven ifadesi yok olmufltu. Bir saat geçti¤inde art›k ter döküyordu. ‹kinci saatin sonunda kap›n›n üzerine y›¤›ld› ve kap› o anda kendili¤inden aç›ld›. Kap›y› kilitlememifllerdi. Kap› yaln›zca Houdini’nin kafas›nda kilitliydi. Biraz itse aç›lacakt›. Ama kap›n›n kilitli oldu¤unu körü körüne inand›¤› için bunu denemedi bile…
Gözlemler-‹zlenimler Engin Ünsal
35
No'lu Otobüs
fiehirler, kasabalar vard›r. Üstünüze bir
elbise gibi oturur. Sokaklar›, evleri geceleri solgun ›fl›¤›yla darac›k sokaklar› ayd›nlatan lambalar›, parklar› hep istedi¤iniz gibidir.Yüreğinizi bir sevda gibi sarar. O şehirler, o kasabalar anılarınızda nazlı nazlı akan birer pınar gibidir. Ne zaman oralarda geçen zamanı anımsarsanız içiniz bir bahar serinliği ile ferahlar.
3
O y›llar Adana suç oran› yüksek flehirlerden biriydi.
olay de¤ils›n diye d›flar›dan bekdir çocukçiler hane halk›n› dülu¤unuzu, dük çalarak uyar›rlard›. gençli¤iO y›llar Adana suç oranizi sokaklar›na bir örtü gibi serdi¤iniz n› yüksek flehirlerden biriydi. Bu yüzo flehirleri, kasabalar› unutmak. Onlar den ifle giden babam›n geç saatlerde art›k yaflam›n›z›n kilometre tafllar›d›r. eve dönüflünü endifle ile beklerdik Hepsinin an›lar›n›zda ayr› bir güzel- ilkokul birinci s›n›f› orada okudum. li¤i, ayr› bir türküsü vard›r. Okulumun ad› Cumhuriyet ‹lk Okulu Benim çocuklu¤um, gençli¤im, idi. Sonra Bitlis’in Tatvan ilçesine yaflam›m› kazanmak için u¤rafl verdi- gittik. Dördüncü s›n›fa kadar orada ¤im sanc›l› y›llar hep öyle güzel flehir- okudum. ‹ki odal› bir okuldu. Tatvan’› lerde kasabalarda geçmifltir. çok sevmifltim çünkü babam evimizi ‹lk an›lar›m Adana ile filizlenir. beklesin diye bir çoban köpe¤i getirtBabam›n polis memuru olarak atand›- miflti Nemrut da¤›ndaki sürülerden. ¤› ilk illerden biriydi. ‹kinci dünya Orada kald›¤›m›z üç y›l boyunca Besavafl› y›llar›yd›. Bir Alman sald›r›s›na lek ad›n› verdi¤im köpekle çok iyi karfl› flehirde karartma yap›l›rd›. Cam- dostluk kurmufltuk. Sokakta hep ya5 6 lara siyah perdeler gerilir, ›fl›k s›zma- n›mda yürür yan›ma kimseyi yaklafl-
K
140
BD ARALIK 2012
t›rmazd›. K›fl›n o kadar çok kar ya¤ard› ki tek katl› kerpiç evimiz tümüyle kar alt›nda kal›r, ancak d›flar›dan küreklerle karlar› küreyerek kap›m›z› açarlard›. Evimiz karlar alt›na kal›nca Belek bize bir fley oldu¤unu sanarak deliler gibi havlard›. Bahar vakti gelince onunla Nemrut da¤›n› eteklerinde gezinir anneme k›r çiçekleri toplard›m. Tatvan’dan ayr›l›rken eflyalar›m›z› yükledi¤imiz kamyonun yan›nda Belek’in o vakur duruflunu hiç unutam›yorum. Geldi¤i sürüye geri dönsün diye babam›n ça¤›rd›¤› adam›n yan›nda arka ayaklar›n›n üstüne oturmufl öyle bana bak›yordu. Kamyon hareket etti¤inde ne kadar çok a¤lam›flt›m. Bugün bile Tatvan’›n 1945 y›l›ndaki o tozlu yollar›, sevgili köpe¤im Belek anılar›m›n en güzel yerinde boyuna geri dönüp durdu¤um ve hüzünlendi¤im bir yerdir.
B
itlis’de dördüncü s›n›f› okurken hocam›z Seniha Senal diye bir subay›n k›z›yd›. ‹lkokul ö¤retmenlerimin hiç birinin ad›n› an›msamazken neden Seniha Senal’› hiç unutamad›m bilmiyorum. Genç bir k›z olarak bize bir fleyler ö¤retme çabas›, saçlar›m› okflamas›, bazen elimden tutmas› o ça¤larda karfl› cinsin yaflam›ma düflen ilk gölge-
si miydi bilmiyorum. Bitlis’ten an›lar›mda kalan okulun merdivenlerinde s›n›fça Seniha Senal ile çektirdi¤imiz resim ve bahar vaktinde okulun yan›ndaki dere boyunca karlar aras›ndan boy veren mor menekflelerdir. Nerede bir mor menekfle görsem akl›ma o okul ve o genç ö¤retmen gelir.
S
onra Çank›r›, ilkokulu bitiriflim, ortaokula bafllay›fl›m, halkevi ile Ülkü mecmuas› ile Halkevinde sinema ve tiyatro ile tan›flmam ve oradan Talas’a ve Tarsus’a uzanan lise y›llar›. Beni çarm›ha geren o inan›lmaz güzellikteki dostluklar ve delikanl›l›¤›n o deli rüzgârlar›. fiiir dolu, sevda dolu y›llard› o y›llar. O y›llara bir daha dönemeyece¤imi, o y›llar›n hazz›n› bir daha yaflayamayaca¤›m› düflündükçe içimde bir yerler kanar biliyorum. Ve o y›la kadar hiç görmedi¤im ama ad›n› bir dua gibi sürekli duydu¤um ‹stanbul. ‹stanbul’a 4 Eylül 1955 y›l›nda
Ve o y›la kadar hiç görmedi¤im ama ad›n› bir dua gibi sürekli duydu¤um ‹stanbul
141
BD ARALIK 2012
geldim. 6-7 Eylül olaylar›n› yaflad›m. ‹nsanlar›n hoyratl›¤›na, kalabal›klar›n s›n›r tan›mayan tav›rlar›na çok flafl›rm›flt›m. stanbul’da Üniversite y›llar›m Kocamustafapafla semtinde geçti. ‹stanbul’un fakir semtlerinden biriydi ama mutlulu¤u fakirlikte bulmay› ö¤renmifltik. Üniversite Beyaz›t’ta idi. Hukuk Fakültesi ö¤rencisi idim. Her sabah 35 nolu otobüs ile erkenden Beyaz›t’a, okuma odalar›nda ders çal›flmaya gidiyordum. Sabah›n erken saatlerinde, gecenin geç saatlerinde 35 nolu Belediye otobüsünü duraklarda beklerken akl›mda sadece fliir vard›. O y›llar fliirlerimin Varl›k’ta, Yeditepe’de, Türk Dili’nde Kaynak’ta Mavi’de yay›nland›¤› y›llard›. 35 nolu otobüs bir elbise gibi yaflam›m›n bir parças› olmufltu. Dört y›l›m o otobüsün koltuklar›nda, sahanl›¤›nda geçmiflti. Sabah, akflam yolcular›n›, floförlerinin yüzlerini bile ezberlemifltim. O otobüsün koltuklar›nda boyuna
İ
142
Dört yılım o otobüsün koltuklarında, sahanlığında geçmişti. S›rmakefl Sokak 14 numaradaki evimi, annemi, babam›, kardefllerimi ve yoklu¤u bir somun ekmek gibi paylaflt›¤›m›z o zor günleri düflünürdüm gelece¤in neler getirece¤ini hiç akl›ma getirmeden.
A
nnem, babam hayattayken Kocamustafapafla’ya onlar› görmeye s›kça gitmeye çal›fl›rd›m. Onlarla o evde geçirdi¤imiz günleri anar, kömür sobas›n›n etraf›nda ne güzel sohbetler ederdik. Baz› geceler orada divan›n üzerinde k›vr›l›r yatard›m. Annem yataca¤› zaman, yorgan› s›rt›ma usulca örter, s›ms›cak eli ile saçlar›m› okflard›. Ne keyif duyard›m o öyle yapt›¤›nda ve onu sonralar› ne kadar özlerdim.
BD ARALIK 2012
nce annemi alt› y›l sonra da babam› kaybettik. Babam›n ölümünden sonra S›rmakefl soka¤›na hiç gitmedim. E¤er gidersem pencereden benim yolumu gözleyen o ak saçl› mele¤i, annemi, pencerede göremeyince müthifl üzülece¤imden Kocamustafapafla’n›n yan›ndan bile geçemedim. Ama o 35 nolu otobüs... Y›llarca Kocamustafapafla Eminönü hatt›nda çal›flan o otobüsü ‹stanbul yollar›nda görünce içimde bir hüzün dalgas› yüre¤imin duvarlar›n› amans›zca dövüyor. Onu gördü¤ümde durup onun gidiflini seyrediyorum. Pencerelerinde sanki annem, ba-
Ö
bam kardefllerimin yüzleri var. “Hadi atla, sen de gel” diyorlar sanki. K›m›ldayam›yorum. 35 nolu otobüse binmek için bir hamle yapam›yorum. Otobüs yavafl yavafl önümden geçiyor. Annemin, babam›n kardefllerimin yüzleri önümden geçiyor, giderek uzaklafl›yor, flehrin gürültüsü içinde uzaklarda kayboluyor. ‹çimden onlara el sall›yor ve “elveda benim güzel otobüsüm, elveda annem, babam, kardefllerim, elveda Kocamustafapafla, elveda gençli¤im ve merhaba beni kutsal hüznüm” diyorum. • enginunsal@butundunya.com.tr
Diplomasi Afrika’da bir avc›, avlanmaya giderken yan›na küçük av
köpe¤ini de ald›. Köpek bir ara sahibinin yan›ndan ayr›l›p dolaflmaya bafllad›. Bir süre sonra da kayboldu¤unu fark etti. Ne yapaca¤›n› düflünürken, karfl›dan kocaman bir leopar›n geldi¤ini gördü. Av köpe¤i, “Bafl›m belada” diye düflündü. Yerde daha önce parçalanm›fl bir hayvandan kalan birkaç büyük kemik parças›na gözü iliflti. Hemen bu kocaman kemikleri kemirmeye bafllad›. Leopar av köpe¤ine iyice yaklaflt›¤›nda, köpek kendi kendine yüksek sesle, “Ne kadar lezzetli bir leoparm›fl. Etrafta bundan baflka leopar var m› acaba?” dedi. Leopar, bir anda duraksad›. Hemen en yak›ndaki a¤aca t›rmanarak yapraklar›n aras›na saklan›p, “Tam zaman›nda uyand›m, yoksa bu vahfli köpe¤e yem olacakt›m” diye düflündü. Olup biteni, yandaki a¤ac›n üstündeki bir maymun dikkatle izlemiflti. Maymun leopar›n gözüne dostlu¤unu kazanmay› ve hayat›n› garantiye düflündü. Hemen, leopar›n yan›na gidip, ona bildiklerini tek tek anlatt›. Leopar, av köpe¤inin kendisini kand›rd›¤›n› ö¤renince hiddetlendi. Maymuna, “Atla s›rt›ma da, gidip fluna dersini verelim” dedi. Küçük köpek, leoparla maymunun geldi¤ini fark edince, neler oldu¤unu anlad›. Tekrar o kocaman kemikleri kemirmeye devam etti. Leopar yaklaflt›¤›nda yine konuflmaya bafllad›: “Birlikte plan yapt›¤›m›z flu aptal maymun da nerede kald›? Yar›m saat önce bir leopar daha getirmek için gitti, hâlâ haber yok!..” 143
Bütün Dünya’ya Abone Olun Derginiz Kap›n›za Gelsin Bütün Dünya derginize abone olmak flimdi çok kolay. Art›k bir telefonunuz veya e-posta mesaj›n›zla abonelik ifllemlerinizi yapt›rabilir ve derginizi her ay kap›n›zdan alabilirsiniz. Bütün Dünya Abone Servisi: Tel: (0312) 234 14 34 - Dahili: 1069 Gsm: (0536) 634 35 97 E-posta: abone@butundunya.com.tr
Bütün Dünya
‹nsanlar Yaflad›kça Mehmet Ünver
Tats›z Bir Sünnet An›s› stüne üstlük toplumun sünnet gelene¤ine, “erkekli¤e geçifl” gibi fazla abart›lm›fl bir yafta yap›flt›rmas› bu olay›n baflat kiflisi olan erkek çocuklar üzerinde farkl› psikolojik etkilenmeler yarat›r. Bundan dolay› aradan y›llar geçtikten sonra baz›lar› o ‘önemli’ günü tatl› bir gülümsemeyle an›msarken, ço¤unun akl›na sünnet dendi¤inde buruk an›lar gelir. Henüz befl yafl›mdayken Beykoz çay›r›nda yüzlerce çocukla birlikte sünnet oldum. Çok büyük bir flölen düzenlenmiflti. Ne yaz›k ki, babam k›sa bir süre önce vefat etti¤i için o önemli günde yan›m›zda de¤ildi. Sa¤l›¤›ndayken çal›flt›¤› fabrikan›n yöneticileri iflçi çocuklar› için toplu sünnet töreni düzenlemeye karar verdi¤inde arkadafllar›n›n akl›na kardeflimle ben gelmifliz ve apar topar haz›rl›klara baflland›. 1962 yaz›yd›. Beyaz sünnet elbiselerimizle Eyüp Sultan’a gitmek üzere Eminönü’nden vapura biniflimizi dün gibi an›ms›yorum. aliç’in
Sünnet dü¤ünü an›lar› erkeklerin yaflam›nda önemli bir yer tutar.
Ü
145
BD ARALIK 2012
Eminönü’nden bindi¤imiz vapurla Üsküdar’a geçiflimizi ise hiç unutam›yorum. K›ç taraftaki aç›k güvertede oturmufltuk.
aliç’in çamurlu sular›nda seyreden yolcu vapurlar›n› yazl›k sandalet ayakkab›lara benzetmifltim. Onlar gibi altlar› düzdü ve çok flirindiler. Sütlüce önlerine geldi¤imizde suyun rengi k›z›la dönüfltü. Büyük ablam suyun rengine i¤rendi¤ini belirten bir yüz ifadesiyle bakarak “Mezbahan›n kan›” dedi ve bir daha o tarafa bakmad›. Mezbahan›n ne demek oldu¤unu bilmiyordum o zamanlar. O yüzden bulan›k sular›n alt›nda ne oldu¤unu bilemedi¤imiz, karanl›k bir gücün yaflad›¤›n› düflünüp, ürpermifltim. Akflama do¤ru evimize dönmek üzere yine Eminönü’nden bindi¤imiz vapurla Üsküdar’a geçiflimizi ise hiç unutam›yorum. K›ç taraftaki aç›k güvertede oturmufltuk. Annem hepimize büfeden çay söylemiflti. Gün bat›-
H
146
m›na yak›n gökyüzünde oluflan yalazlanman›n turuncu ›fl›klar› tarihi yar›madadaki tüm binalar›n camlar›ndan k›rm›z›n›n ve morun bin bir tonuna dönüflerek yans›yordu. Renklerin farkl› tonlardaki göz kamaflt›r›c› ›fl›lt›s› akl›ma dinledi¤im masallardaki hazine sand›klar›ndan ç›kan de¤erli tafllar› ve periler padiflah›n›n saray›n› getirmiflti nedense. Tam o esnada hiç tan›mad›¤›m›z yafll› bir adam kardeflimle beni sünnet k›yafetiyle görünce gelip bize elini öptürdü ve ard›ndan birer lira harçl›k verdi. Annem bu duruma surat›n› assa da biz pek sevinmifltik. Marmara’dan girifl yapan rengârenk mavnalar› hayranl›kla izlerken p›r›l p›r›l bir liray› avucumda s›ms›k› tutuyordum. Vapur Dolmabahçe önlerine geldi¤inde düflleyece¤imizin ötesinde bir
BD ARALIK 2012
Palyaço hokkabaz ve akrobatlar gösteriler yap›p maharetlerini sergiliyorlard›.
görüntüyle karfl›laflt›k. Dev bir yolcu gemisi beyaz bir ku¤u gibi limana do¤ru süzülüyordu. Güvertesindeki denizcilerin bir örnek üniformalar›, zarif bacas› ve uzun direkleriyle sanki düfllerden ç›k›p gelmiflti. Hayranl›kla bakarken arka s›rada oturan bir han›m, özlem dolu bir sesle yan›ndaki yolcuya, “Ankara gemisi bu. Ne unutulmaz an›lar yaflad›m o güvertelerde” deyiverdi. O an di¤er yolcular ona do¤ru dönerek, g›ptayla bakm›fllard›. Demek bu güzel gemiyle bir deniz yolculu¤una ç›kabilme ayr›cal›¤›na eriflmiflti.
S
ünnet töreninin yap›laca¤› gün Beykoz çay›r› bir flölen alan›na dönüfltürülmüfltü. As›rl›k ç›narlar›n dallar›na gece için yüzlerce fe-
ner as›lm›flt›. A¤açlar aras›na gerilen iplerdeki rengârenk bayraklar, lambalar ve balonlar çay›ra düflsel bir görünüm vermiflti. Kalabal›¤›n aras›na da¤›lm›fl çok say›da palyaço, hokkabaz ve akrobat gösteriler yap›yor, tel cambazlar› maharetlerini sergiliyorlard›. Hemen her köflede bir kukla tiyatrosu kurulmufltu. Befl yüze yak›n çocu¤un sünnet olaca¤› söyleniyordu. Bunun için her yere sar›, yeflil, mavi, pembe renkli saten yorganlar›n serili oldu¤u yataklar haz›rlanm›flt›. Kardeflimle paylaflt›¤›m›z genifl karyolan›n üzeri akrabalar›n ve fabrika yönetiminin hediye etti¤i oyuncaklarla doluydu. ‹lk kez bu kadar çok ve güzel oyunca¤› bir arada görüyorduk. Tam ortada kurulmufl büyük sahnede ise A’dan 147
BD ARALIK 2012
Z’ye dönemin önemli ses sanatç›lar› s›rayla konser veriyordu. Rahmetli Zeki Müren’in sahneye ç›k›fl›n› çok net an›ms›yorum. O billur gibi sesiyle “Sünnet olan bütün kardefllerime geçmifl olsun diyorum” anonsunu yapt›¤›nda Beykoz Çay›r› alk›fllarla inlemiflti. cundan az›c›k kesilmesine!" birkaç saat kalm›flt›. Heyecanla beklerken sünnet flölenini düzenleyen fabrika yönetimi bizler için haz›rlad›klar› yeni bir sürprizi aç›klad›. Tüm çocuklar maki-
"U
ne dairelerinden ç›kan tor tor seslerle sularda süzülüfllerini uzaktan izledi¤imiz mavnalara bindirilerek Bo¤az turuna ç›kart›lacakt›. Annem maazallah denize filan düflerler diyerek bizi yaln›z b›rakmay›p yan›m›zda tura kat›ld›. R›ht›mdan hareket ettikten sonra bizim d›fl›m›zda mavnay› dolduran tüm çocuklar›n bu geziye yaln›z bafllar›na kat›ld›klar›n› anlad›k. Bu da annemin 148
sorumluluk ve panik duygusunu kat kat ço¤altm›flt›. Küpefltelerden denize sarkan, güvertede oradan oraya kofluflturan çocuklara bakt›kça akl› bafl›ndan gidecek gibi oluyordu. Demeye kalmadan yak›n›m›zdan geçen birkaç Sovyet savafl gemisinin oluflturdu¤u dalgalara yakaland›k. Koca mavna gelen ilk dalgayla burundan havaya kalkt›. Ard›ndan büyük bir gümbürtüyle sulara gömülürken bordodan f›flk›ran Bo¤az’›n serin sular› bizleri s›r›ls›klam ediverdi. Bu durum hemen arkadan gelen ikinci dalgayla birlikte tekrarland›. Sonra da üçüncüsüyle. Güverteyi dolduran çocuklar nefleyle gülüflürlerken bir kenara s›ms›k› tutunmufl olan annem büyük bir panik içinde 盤l›k 盤l›¤a ba¤›r›yordu: “Çocuklar denize düflüyor...!!! Yok mu kurtaran...!!!” Hiç kimsenin denize düfltü¤ü yoktu fakat her an bir facia olabilirdi. Sonunda kaptan dümeni k›r›p bizi sakin sulara ç›kartt›. O Bo¤az turundan en net an›msad›¤›m; annemin dalgalar karfl›s›ndaki canh›rafl 盤l›klar›d›r.
A
kflam saatlerinde çok say›da doktor taraf›ndan sünnet operasyonu bafllat›ld›. Bizler birer birer al›n›p, malum ifllemden geçirilirken göz al›c› bir bayram yerine dönüflmüfl olan Beykoz çay›r›nda konser ve di¤er flenlikler tam gaz devam
BD ARALIK 2012
ediyordu. Operasyonun ard›ndan aile fertlerimizin yüzlerindeki derin hüzün ifadesi herkesin dikkatini çekmiflti. Annem bunun nedenini “Babalar›n› erken kaybettik. Sa¤ olsayd› da bugünü görebilseydi keflke” diyerek aç›klad›. San›r›m o gece a¤z›ndan baflka bir söz de ç›kmad›. Belli ki, hiçbir özveriden kaç›n›lmadan haz›rlanan böylesi flatafatl› bir sünnet töreni bile genç yaflta dul kal›p, befl çocu¤un tüm sorumlulu¤unu yüklenmesi gerçe¤inin üzerinde yaratt›¤› bask›y› unutturamam›flt›.
Rüyamda parke tafllar› üzerinde sar›l›, pembeli renklerle par›ldayan dondurmam› gördüm ve a¤layarak uyand›m.
elelim yaz›n›n bafll›¤›nda belirtti¤im tats›z an›ya: Sünnetimizden üç gün sonrayd›. Bir dedi¤imiz, iki edilmiyordu. Aç›kças› fl›marm›flt›k. Birden akl›ma çilekli, çikolatal›, limonlu rengârenk dondurma toplar› geliverdi. Tam zaman›yd›. Kardeflimi de ayartt›m ve ikimiz bir a¤›zdan “Dondurma isteriz” diye tepinmeye bafllad›k ve bu iste¤imiz “Durun bakal›m, daha henüz üç gün oldu sünnetten bu yana” denilerek reddedildi. Oysa biz kararl›yd›k. Sonunda çaresiz kalan annem zar zor yürüyen bizlere para vererek yak›ndaki pastaneye gönderdi. Rengârenk dondurma toplar›n› yalayarak eve dönerken hiç ama hiç beklemedi¤im ac› bir olay gerçekleflti. Dondurmam külah›ndan kay›p tozlu toprakl› yola düflüverdi. Bafl›ma gelen felakete inanam›yordum. Tüm mutlu-
G
lu¤um bir anda elimden uçmufltu. Salya sümük a¤layarak eve geldim ve soluk solu¤a yeni bir dondurma için annemden para istedim. Bu kez fliddetle reddedildim. Kat›la kat›la a¤l›yordum. Ne yaz›k ki kimse gözyafllar›ma ac›mad›. ‹kinci bir dondurma paras› alamad›m. Bu olay içime öyle ifllemiflti ki, ayn› gece rüyamda parke tafllar› üzerinde sar›l›, pembeli renklerle par›ldayan dondurmam› gördüm ve a¤layarak uyand›m. O renkler kafama kaz›nm›flt› adeta.
A
radan neredeyse elli sene geçti. O flatafatl› sünnet töreni sonras›nda yaflad›¤›m buruk an› ve rüyalar›ma bile giren görüntü gözlerimin önünden hiç gitmedi. Bugün bile dondurma al›rken sat›c›ya çeflitlerin neler oldu¤unu sormadan renklerine göre siparifl veririm: “Sar›s›ndan, pembesinden, yeflilinden, morundan birer top koy” derim. Bir seferinde yurt d›fl›ndayken yine renklerine göre dondurma siparifli verdikten sonra elimdeki külaha konan toplar›n, domatesli, yeflilbiberli ve patl›canl› dondurma oldu¤unu ö¤rendi¤imde çok flafl›rm›flt›m. Sevgiyle kal›n. • mehmetunver@butundunya.com.tr 149
BD ARALIK 2012
Mankafa Poldi
– ‹ki erkek kardeflin de iyi mi? – ‹ki erkek kardeflim mi? benim bir erkek kardeflim var. – fiakay› b›rak can›m, daha dün k›z kardefliniz iki erkek kardefli oldu¤unu söyledi.
– Poldi, apandisit ameliyat›ndan sonra on kilo noksan geliyorum. – Demeyin... Kör barsa¤›n on kilo geldi¤ini hiç bilmiyordum.
– Ne o diflçiden mi geliyorsun? Diflin hâlâ a¤r›yor mu? – A¤r›ma¤a devam edip etmedi¤ini bilmiyorum. Diflçi diflimi çekti. Difl orada kald›.
– Niye yeni ayakkab›lar›n› giymiyorsun Poldi? – Ayakkab›c› bunlar›n bir iki gün aya¤›m› s›kaca¤›n› söyledi de bir iki gün sonra giyece¤im.
150
BD ARALIK 2012
YARININ BÜYÜKLER‹ Gönderi adresi: Sedef Cad. 2446 Ada, 1. Parsel, A Blok, Kat: 3, Da: 16, Ataflehir, 34750 ‹stanbul e-posta: butundunya@butundunya.com.tr (e-posta ile gönderece¤iniz fotograflar›n 150 KB’den fazla olmamas›na lütfen özen gösteriniz.)
Ya¤mur ve Kuzey Yılmaz, Karfl›yaka, ‹zmir
‹pek Geçici, Eskiflehir
Göknil Gönen, Antalya
‹rem Acar , Ankara 152
‹pek Taflp›nar, Afyon
Kemal Egemen Gedik, Rize
Beril Avcı, Ankara
BD ARALIK 2012
Derin Akgün, ‹zmir
Filiz Meriç Atakan ‹stanbul
Ayflegül Özkan, Samsun
Emre Arslan, Ankara
Elif Arslan, Ankara
‹dil U¤ur, ‹stanbul
Do¤ukan Y›ld›r›m, Edirne
Furkan Köseo¤lu, Konya
‹pek Bultan, Ankara
Hazal Sayın, Ankara
Nil Serin Ekmen, ‹stanbul
Elif Egesi Z›raman, Ankara 153
BD ARALIK 2012
Bulmacan›n çözümü 151. sayfadadır. 154
Bulmaca Filiz Lelo¤lu Oskay
SOLDAN SA⁄A: 1-Türk tiyatro ve sinemasının usta isimlerinden olup geçtiğimiz günlerde yitirdiğimiz fotografta görülen sanatçımız.- Trabzon’un bir ilçesi. 2- Meşenin fındık büyüklüğündeki meyvesi.-Serçegillerden güzel ötüşlü bir kuş.- Fransa’da 15. yüzyıl sonlarında ortaya çıkan bir nazım biçimi. 3- Bir düşünceyi anlatan bir veya birkaç cümlelik söz. – ‘ Joan ….’ (Ünlü İspanyol ressam).- Eski dilde su. 4- Eski dilde ekmek.- Tavlada bir sayı.- Rusçada evet. - Çok anlamı olan bir kelimenin iyi anlamını kullanır görünerek kötüsünü öne çıkarma. 5- İterbiymun simgesi.- Serin havalarda öbür giysilerin üzerine giyilen üstlük.- Rutubet. 6- Genellikle gençlerin giydiği başlıklı bir tür üstlük.- Buğdaygillerden bir bitki.- ‘ Alfred Hitchcock’un bir filmi. 7- Üzerinde kitap okunan, yazı yazılan, bazıları açılıp kapanabilen alçak, küçük masa.- Rubidyumun simgesi.- Asya’da bir ırmak. 8Akademik bir ünvanın kısa yazılışı.- Dişleri et yiyecek biçimde olan, omurgalı, memeli.Derinin gözeneklerinden sızan, kendine özgü bir kokusu olan, tuzlu sıvı. 9- Antlaşma.- Değişinim. 10- Adale.- Yakanın göğse doğru inen devrik bölümü. 11- Hastalıktan kurtulma,iyileşme.- Yetmez miktarda. 12Değerli bir taş – Endonezya’nın plaka imiBaşlıklı, su geçirmeyen spor ceket. 13- Silisik asidin bazlarla birleşerek oluşturduğu tuz.- Bir soru eki.- Sınır nişanı. 14- Evcil bir hayvan.- Damar, kanal.- Kent serserisi. 15- Bağışlama.- Ege’de bir adı da İkizce olan bir ada.- Karadeniz’de Rusya’ya bağlı bir liman kenti. 16- Telli bir çalgı.- Boru sesi.- Fransa’da bir kent. 17- Kürekleri tersine kullanarak sandalı geriye yürütme. – Kiloamperin kısa yazılışı.- Selenyumun simgesi. 18- Bilgiçlik taslayan.- Uzaklık işareti. 19- Bir ilimiz. 20- Dünyanın uydusu.Olumsuzluk belirten bir ek.- Para birimimiz.
YUKARIDAN AfiA⁄IYA: 1- ‘ Mehmet … …’ (1869-1944 yılları arasında yaşamış olup milli edebiyat akımının öncüsü olmuş olan şairimiz. - Çekirdeksiz bir mandalina türü. 2- Afrika’da bir başkent.- Geri, art.İskambilde birli.- ‘Sait ….’ ( Edebiyatçımız). 3- Şair.- Bir çözeltinin asitlik veya bazlık derecesini tarif eden ölçü birimi.- Terlemekten veya sıcaktan vücutta meydana gelen küçük pembe kabartılar.- ‘ …. O’Neal ‘ (ABD’li ünlü aktör). 4- Bir çoğul eki.- Hızlı yüzmek için ayaklara takılan düzenek.Arnavutluk’un para birimi.- Dünya. 5- Tutsaklık.- Devlet ve kamu tüzel kişileri tarafından toplanan kamusal gelirlere verilen ad.- ‘ … Gardner’ (ABD’li ünlü aktrist). 6- Bir işin gerçekleştirilmesi için merkez olarak seçilen yer.- Güç .- Kemiklerin yuvarlak ucu.- Zayıf, ince, uzun boylu kimse. 7- Ad, ün.- Toprak veya madenden yapılan, bir yanı açık, vurmalı çalgı.- Kırık ve çıkıkları tedavi etmede kullanılan, tahta destekleyici. 8- Ağızda zor eriyen bir şeker türü.- Hayvanların, arka bacaklarının gövdeye bitişik olan dolgun, etli bölümü.Bitlis’in bir ilçesi.- Fütüvvet şeyhi. 9- Johann Strauss’un bir opereti.- Habeş soylusu.Yansıma.- İridymun simgesi. 10- Azotlu besinlerin vücutta yanmasıyla oluşan ve idrarla dışarı atılan azotlu madde.- Libya’da bir liman kenti.- ‘….Yılmaz ( Sinema sanatçımız). 11- Şarkı, türkü.- Alışılmışa, doğru olarak kabul edilmişe uygun olmayan. 12-Ad belirtilerek yapılan. – Balık yakalama gereci.Tarla sınırı. 13- Baharat olarak kullanılan ıtırlı bir bitki.- İtalya’da bir yanardağ.- İskambilde bir renk serisi. 14- Eski dilde ateş.- Hz. Muhammed’in annesinin adı.- Matematikte sabit sayı.- Sert ritimle çalınan bir müzik türü. 15- Söz geçirirlik, saygınlık.- ‘…. Manastırı’ (Stendhal’ın bir yapıtı).- Sıcak bir cismi tutmakta kullanılan ahşap veya metal el gereci. filizoskay@butundunya.com.tr 155
Satranç Mustafa Y›ld›z GÜNÜMÜZÜN USTALARI:
11
Magnus CARLSEN
K
as›m 2012 itibariyle FIDE rating s›ralamas›nda 1. s›rada yer alan Norveçli büyük usta. 1990 do¤umlu. 2004 y›l›nda Corus turnuvas›n› kazand› ve Karjakin’den sonra Dünya’da o zamana de¤in GM olan en genç satrançç› olarak dikkatleri üzerine çekti. Norveç birincili¤i ve birçok büyük turnuva kazand›. Ünlü flampiyon Kasparov’dan özel ders ald› ve satranç oyun gücünü h›zla gelifltirdi. Çok h›zl› düflünen ve hesaplamaya dayal› bir oyun Magnus CARLSEN tarz› olan Carlsen bilgisayar ça¤›n›n yetifltirdi¤i bir yetenek olarak sanki bir makine gibi oynuyor. Ulafl›lmas› çok zor olan 2848 ratingle oynuyor. Carlsen-Recebov, 2012 Tal’i Anma Y›ld›r›m Turnuvas›’nda oynanan bir oyundan al›nan yandaki konumda f5 piyon sürüflünün g hatt›n› açmak için at›lan bir ad›m oldu¤unu anlamak belki kolay; ama bir sonraki hamlede, ifller kar›fl›yor: Siyah, g hatt›n› açmamak için beyaz at›n tempolu iste¤inde vezirini kaçsa c5 karesindeki at korumas›z kal›yor. g hatt› aç›l›nca da beyaz aletler siyah flah› avl›yor. Oyun flöyle sürdü: 26.f5! exf5 27.Axf5!! gxf5 Hat aç›l›yor, beyaz at öldü ama di¤er beyaz figürler siyah flaha ölümcül sald›r›ya bafllayabilirler. 28.Vg3+ Recebov terk etti, çünkü 28…fih7 29.Kxf5 ve 30.Kh5+ # hamlelerine karfl› çözüm yok. Carlsen-Ernst, 2005 ‹lk kez parlad›¤› 2005 Corus turnuvas›nda oluflan yandaki konumda Carlsen, mat etmek için bir sürü tafl feda ediyor ve murad›na eriyor. ‹zlemeye de¤er. 18.Ag6!! fxg6 19.Vxe6+ fih8 20.hxg6 Ag8 21.Fxh6!! gxh6 22.Kxh6+!! Axh6 23.Vxe7 (h7 karesinden mat tehdidi.) 23…Af7 24.gxf7 (g ve h dikeylerinden merdiven mat› tehdidi.) 24…fig7 25.Kd3 Kd6 26.Kg3+ Kg6 27.Ve5+ fixf7 28.Vf5+ Kf6 29.Vd7+# 156
BD ARALIK 2012
‹SKOÇ AÇILIfiINDA B‹R TUZAK 9-10-11 Kas›m 2012 tarihlerinde Kartal Belediyesi taraf›ndan düzenlenen Atatürk Satranç Turnuvas›’n›n son turunda izledi¤im bir oyunda turnuvan›n favorilerinden deneyimli oyuncu Cem Önem, daha yeni turnuvalarda oynamaya bafllam›fl Türker K›natafl’›n kendisine haz›rlad›¤› bir tuza¤› geç fark edince oyunu ve ödülü kaybetti. Oyun flöyle oynand›.
K›natafl-Önem, Kartal, 2012 1.e4, e5 2.Af3, Ac6 3.d4 (‹skoç aç›l›fl›n›n tipik hamlesi) 3…exd4 4.Fc4 Fc5 Beyazlar, piyonu alm›yor, tafl gelifltiriyor. 5.c3 Af6 6.cxd4 Fb4+ 7.Ac3 Axe4 e dikeyi aç›ld›, kim önce rok yaparsa aç›k dikey onun ifline yarar. 8.0-0, Fxc3 9.d5!, Ff6 10.Ke1, 0-0 11.Kxe4, Ae7 12.d6, cxd6 13.Vxd6, Af5 14.Vd5, Ae7 15.Vd6, Af5 16.Vd5, d6 17.Ag5!! Fxg5 18. Fxg5 Buraya kadar aç›l›fl kitab›ndan oynand›. 18…Vxg5?? Karfl›l›ks›z figür kazanan siyahlar bir sonraki hamlede beyaz›n vezir fedas›n› gözden kaç›r›yor. 19.Vxf7+ Siyah düflündü, mattan kurtulufl olamayaca¤›n› gördü ve terk etti. 1-0 PROBLEM J.P.Lea 2012
OYUN SONU Carlsen-Carauna, 2012
2#
Beyaz Kazanır
myildiz@butundunya.com.tr
Çözümler 151. sayfadad›r.
157
Bize Gönderilen Kitaplardan
Türk Ordusuna
ekonomi modeli geliyor. Son y›llardaki geliflmeler Türkiye'nin Do¤u ve Bat› aras›ndaki gerçek köprü görevini ortaya ç›karm›fl, ülkemizi vazgeçilmez bir konuma tafl›m›flt›r. Bu tarihi bir f›rsatt›r ve ziyan edilmemesi gerekir. ‹flte böyle.
Balyoz
‹zzet Keribar
Em. Org. Ergin Saygun Kaynak Yay›nlar›
43
y›l ülkesine koflulsuz bir sevgi ile hizmet eden, “fiimdi kuvvet bizde de¤il ama hak bizimdir!” diyen Ergün Saygun'dan çetin koflullarda tutulan notlar: “Devlette bu kadar sene hizmet ettikten sonra dünyada hiç dostumuz olmad›¤›n› rahatl›kla söyleyebilirim. Hiç bir ülkeye kalben ba¤l› olmad›¤›m gibi, hiç bir ülkeye de nefret duymam. Yine bu kadar y›l hizmetten sonra ö¤rendi¤im bir baflka fley de, Bat›'n›n çekindi¤ine sayg› duydu¤udur. Onun için de her dediklerine evet dememek, direnmek laz›md›r. Eskiden uluslararas› iliflkilerde temel prensip birbirlerinin içifllerine kar›flmamakt›. ‹ç ifllerine kar›flmak, flöyle yap, böyle olmal›, flunu be¤enmedim demek makbul ve normal karfl›lan›r bir yöntem oldu. (...) Global siyasetin ve ekonominin baflrol oyuncular›, hatta düzenleyicileri haline geldiler.(...) Akl›ma ister istemez büyük Atatürk'ün y›llar önce ortaya att›¤› ve bir çok tart›flmalar yol açan karma
158
Öteki yada de¤il
Ne Fark Eder! Rahime Sezgin Do¤an Kitap
Ö
nde gelen foto¤raf sanatç›lar›m›zdan ‹zzet Keribar'›n yaflam öyküsü, ayn› zamanda Türkiyeli Musevilerin tarihi. Büyükada'dan dünyaya yay›lan bir yaflam. “Atatürk'ün ismi evde s›k s›k geçer. Musevilerin büyük hayranl›k besledi¤i Atatürk'e karfl› Keribar ailesinin evinde de sevgi ve sayg› sonsuzdur (...) Atatürk (‹zzet'in teyzesini) dansa kald›r›r. ‹zzet bu öyküyü defalarca be¤enir ve dansa kald›r›r. ‹zzet, bu öyküyü defalarca dinler. O Atatürk'ü tan›mam›flt›r ama çocuk dünyas›nda onu en sevdi¤i insanlar aras›nda birinci s›raya koymufltur.” ‹kinci Dünya Savafl› y›llar›, Varl›k Vergisi, Pera Palas, M›s›r, Mekke, Kore, Japonya, Paris... Müzik ile bafllayan sanat aflk› foto¤rafla zirveye ç›kt›. “Bugüne kadar ne iflimde, ne kamuda, ne de askerlikte bir ayr›mc›l›k hissettim(...)
BD ARALIK 2012
Evrim mi? Yarat›l›flç›l›k m›?
Türkiye Sorunlar› Ali Nejat Ölçen
Eugenie C. Scott Evrensel Bas›m Yay›n
G
eçmifli en az 2500 y›l öncesine dayanan, insanl›k tarihinin bilinen bu en eski tart›flmas› son 20-30 y›lda çok daha genifl kesimleri cephelefltirerek etkisini artt›rd›. Dünya genelinde süren tart›flman›n en yo¤un yafland›¤› ülkelerden biri ABD ise di¤eri ise kesinlikle Türkiye'dir! Özellikle ülkemizde, evrim ve yarat›l›fla dair böylesine yo¤un tart›flmalar yaflan›yorken, konuyu her yönüyle, ayr›nt›l› ve derli toplu ele alan bir kaynak bugüne dek ne yaz›k ki yoktu. Tart›flmay›, taraflar›n görüfl ve sorular›n›, bilimin yan›tlar›n› bütün detaylar›yla ele alan kitap, bu ihtiyac› karfl›layacak niteliktedir. Bu kitap evrim-yarat›l›fl tart›flmas›n› bilimsel, e¤itsel, tarihsel, dinsel, yasal ve politik yanlar›yla objektif bir pencereden ve tek kaynak olarak ele al›yor. En önemlisi ise, karfl›t görüflleri ve sorular›n› bizzat kendi kaynaklar›ndan aktar›yor. ABD'de uzun y›llar bilim e¤itimi üzerinde yo¤unlaflan Eugenie C. Scott, donan›m› ve konuya hakimiyetiyle, tart›flman›n her boyutunu ayr›nt›s›yla ö¤renece¤imiz ender kiflilerden...
A
li Nejat Ölçen, 90. yafl›na 19 y›ld›r kendi olanaklar› ile yay›mlad›¤› ve ücretsiz olarak ilgilenen ve bilgilenmek isteyen herkese ayr›m gözetmeksizin ulaflt›rd›¤› Türkiye Sorunlar› ad›n› tafl›yan kitap dizisinin 90. Say›s› ile ad›m att›. “Türkiye Sorunlar Dizisi'nde bilimle siyasetin arakesitini yakalamaya çal›flaca¤›z!” sözüyle 1994 fiubat ay›ndan beri iki ayda bir yay›nlanan Türkiye Sorunlar›, her say›da güncel konular kadar evrensel de¤erleri de ele al›yor. Sokrates ile söylefliler, ulusal ve uluslararas› yay›n, çal›flma ve yaz›lar, çeviriler ile dopdolu kitaplar. ilk say›da yer alan “Niçin” girifli önemli belirlemeleri içeriyor: “Korkmayan, korkutulmayan ve korkutmayan bir toplum için. Anadolu insan›, 1000 y›l› aflk›n süre içinde, korkutularak yönetilmeye öylesine al›flt›r›lm›flt›r ki, hemen hemen korku duymadan yapabilece¤i ifl kalmam›fl gibidir. Korkmayan, korkutulmayan ve korkutmayan bir toplum yaratman›n düflünsel koflullar›n› oluflturmaya katk›da bulunmak için ç›k›yoruz.” (Bilgi için Dr. Ali Nejat Ölçen: 0312 490 66 81 www.olcen.net) 159
Bir Fotograf Bin Sözcü¤e Bedeldir Gönderi: GÜLEN KATIRCIO⁄LU, ANKARA
160
Biri uzun, di¤eri k›sa dönem iki genç askerin kardefllik ve cesaret kavramlar›n› keflfetti¤i bir kahramanl›k öyküsü
S‹NEMALARDA
Biri uzun, di¤eri k›sa dönem iki genç askerin kardefllik ve cesaret kavramlar›n› keflfetti¤i bir kahramanl›k öyküsü
S‹NEMALARDA
T Ü R K
BAfiKENT ÜN‹VERS‹TES‹ KÜLTÜR YAYINI
R E S S A M L A R I
1 ARALIK 2012
MAHMUT KARATOPRAK
192297
SAYI: 2012 / 12
F‹YATI: 4 TL
ARALIK 2012
1953’te Kayseri’de do¤an sanatç›, 1973’te Devlet Tatbiki Güzel Sanatlar Yüksek Okulu’na girdi, 1978’de Mustafa Asl›er Atölyesi’nden mezun oldu. 1984 Simavi Vakf› ve ‹stanbul Belediyesi Özel Ödülleri, 1977 Kültür Bakanl›¤› Özel Ödülü, 1977 ikincilik ödülü, Skopje 1973 üçüncülük ödülü Marostica-‹talya gibi ödüllerin sahibi Mahmut Karatoprak’›n resimlerinden bir bölümü, 5 Aral›k - 5 Ocak tarihleri aras›nda Galeri Selvin’in, Arnavutköy Dere Sok. No: 3 Arnavutköy, Befliktafl, ‹stanbul adresindeki salonunda, “Suyun Bo¤uldu¤u Yer” ismiyle sergilenecektir.
Struma Gerçe¤i Cengiz Özak›nc›, Türkiye’ye Yönelik As›ls›z Suçlamalar›n Ard›ndaki Gerçekleri Ayd›nlatmaya Devam Ediyor. Sh:25
Prof. Haberal, Silivri Koflullar›nda Uluslararas› Bilim Akademisi Kurdu Sh:11
‹nönü Vakf›, 90'›nc› Y›l›nda Lozan’› Etkinliklerle Gündeme Getiriyor Sh:15
Tekin Özertem Suat Türker’in Yazd›: Röportaj›: ‹zmir Milli Almanya'da Kütüphane Bir Türk 100. Yafl›n› Yapt›. Kutluyor Sh:52 UçakSh:71