T Ü R K
R E S S A M L A R I
BAfiKENT ÜN‹VERS‹TES‹ KÜLTÜR YAYINI
ECE TURAMAN
1 HAZ‹RAN 2013
192297
SAYI: 2013 / 06
F‹YATI: 4 TL
HAZ‹RAN 2013
TED Ankara Koleji'nden sonra Hacettepe Üniversitesi ‹ngiliz Dil Bilimi Bölümünden mezun olan Ece Turaman,Trevor Halliday, Roy Abell, Barry Cook ve Peter de Francia gibi hocalar ile çal›flarak Birmingham Güzel Sanatlar Okulu Resim Bölümü'nü bitirdi. Ça¤dafl Sanat Tarihi üzerine yüksek lisans ö¤renimi de yapan ressam, bugüne de¤in Londra, ‹stanbul, Ankara, Cambridge, Bristol, Oxford ve Paris'de kat›ld›¤› say›s›z karma sergiler yan›s›ra 11 kiflisel sergi açm›flt›r. Resimleri yerli ve yabanc› koleksiyonlarda bulunan sanatç›, çal›flmalar›n› halen yaflad›¤› Londra'da sürdürmektedir. Ece Turaman'›n son yap›tlar›, 5 - 30 Haziran tarihleri aras›nda Galeri Selvin'de,“Nerede Kalm›flt›k?” ad›yla sergilenecek.
Silivri’de As›ls›z ‹ddialara Tarihi Yan›tlar Mustafa Mutlu: ‹ki kifli "Emrinizdeyim" dedi, Haberal'›n Hayat› Karard› S: 16
Mete Akyol: Bir Ucu Yass›ada, Bir Ucu Silivri S: 3
Sinan Meydan, Bir Yalan› Daha Yalanl›yor
Amerika, Avrupa ve Asya'dan Bilimadamlar› S: 47 Haberal'a Geliyorlar S: 21 Atatürk'ün Adalet Bakan› Mahmut Esat Bozkurt, Gürbüz Evren: Cumhuriyet'in Devletin Savc›lar›na Hazinesi Sesleniyor S: 35 Adalettir S: 31
FOTOGRAF BELGE VE ÖDÜLLERLE Prof. Dr. MEHMET HABERAL’IN YAfiAMINDAN KES‹TLER
"Bu kitab›, Türk Milleti karfl›s›nda kendisini savunmak durumunda b›rak›ld›¤› bir ortamda Prof. Dr. Mehmet Haberal'›, milletimize tan›tmak için haz›rlad›m." Mete Akyol
Bütün Dünya’ya Abone Olun Derginiz Kap›n›za Gelsin Bütün Dünya derginize abone olmak flimdi çok kolay. Art›k bir telefonunuz veya e-posta mesaj›n›zla abonelik ifllemlerinizi yapt›rabilir ve derginizi her ay kap›n›zdan alabilirsiniz. Bütün Dünya Abone Servisi: Tel: (0312) 215 51 27 - 28 Dahili: 313 Gsm: (0536) 634 35 97 E-posta: abone@butundunya.com.tr Tüm Baflkent Kurulufllar›ndan Ücretsiz Sa¤lanabilir
Bütün Dünya
BAfiKENT ÜN‹VERS‹TES‹ KÜLTÜR YAYINI
Bütün Dünya
1 HAZ‹RAN 2013
2000
Baflkent Üniversitesi Ad›na Sahibi: Prof. Dr. Mehmet Haberal Yay›n Genel Yönetmeni Mete Akyol Görsel Yönetmen ve Yay›n Genel Yönetmeni Yard›mc›s› : Turgut Keskin Sorumlu Yaz› ‹flleri Müdürü: Gülçin Orkut Akyol Yay›n Dan›flman›: Yaflar Öztürk Türk Dili Dan›flman›: Haydar Göfer Sanat Dan›flman›: Süheyla Dinç Redaksiyon: Fatma Ataman Düzeltme Sorumlusu: Nükhet Aliciko¤lu
Baflkent Üniversitesi’nin bir kültür hizmeti olan Bütün Dünya 2000, Baflkent Üniversitesi kurulufllar›ndan 1. Cadde, No: 77, Bahçelievler, Ankara adresindeki Aküm Reklamc›l›k, Dan›flmanl›k ve Yay›nc›l›k Ajans› Sanayi ve Ticaret A. fi.’nin 3. Cadde, No: 2, Yenimahalle, Ankara adresindeki tesislerinde bas›lm›flt›r.
Seçiciler Kurulu: Prof. Dr. Nevzat Bilgin (An›sal Baflkan) Prof. Dr. Ahmet Mumcu Prof. Dr. Solmaz Do¤anca Prof. Dr. Sevil Öksüz Prof. Dr. Ender Varinlio¤lu, Prof. Dr. Okay Eroskay Prof. Dr. Fuat Çelebio¤lu, Prof. Dr. Sedefhan O¤uz, Prof. Dr. Levent Peflkircio¤lu, Gürbüz Atabek, Necmi Tanyolaç, Mete Tizer, Kaya Karan, Alaettin Giray, Ayhan Erten, ‹lhan Banguo¤lu, Ahmet Aydede, Manuel Bilos,Cengiz Dolunay Sürekli Yazarlar: Yücel Aksoy, Pelin Hazar Aliabbasi, Sabriye Afl›r, Nuray Bartoschek, Sadi Bülbül, Haluk Cans›n, Y›lmaz Da¤deviren, Haluk Erdemol, Sema Erdo¤an, Ali Murat Erkorkmaz, Konur Ertop, Gürbüz Evren, Metin Gören, ‹lyas Halil, Mümtaz ‹dil, Çetin ‹mir, Muzaffer ‹zgü, Mehmet Muhsino¤lu, Filiz Lelo¤lu Oskay, Cengiz Önal, Sebahat Önen Cengiz Özak›nc›, Saniye Özden, Bekir Özgen, Yaflar Öztürk, R›fat Serdaro¤lu, ‹zlen fien Toker, ‹zmir Tolga, Suat Türker, Engin Ünsal, Mehmet Ünver, Dr. Mehmet Uhri, Orhan Velidedeo¤lu, Mustafa Y›ld›z Yönetim Merkezi: 10. Sokak No: 45, Bahçelievler, Ankara Tel: (0312) 212 80 16 (pbx) Faks: (0312) 234 12 16 ‹letiflim Adresi: Sedef Cad. 2446 Ada, 1. Parsel, A Blok, Kat: 3, Da: 16, Ataflehir, 34750 ‹stanbul Tel: (0216) 456 27 27 (pbx) Faks: (0216) 456 27 29 Da¤›t›m: Yaysat Bas›m Tarihi: 24 / 05 / 2013
www.butundunya.com.tr butundunya@butundunya.com.tr 1
‹ Ç ‹ N D E K ‹ L E R
BAfiKENT ÜN‹VERS‹TES‹ KÜLTÜR YAYINI
Bütün Dünya 2000
YIL:16 SAYI: 181
3 Bir Ucu Yass›ada Bir Ucu Silivri Mete Akyol
65 Yahudi Soyk›r›m› Suçlamas› Cengiz Özak›nc› 71 Toplu Katliam Orhan Velidedeo¤lu 76 Tomris Uyar Konur Ertop
5
Haberal Savunma Yapmad›, Tarih Önünde Ders Verdi Mete Akyol
83 Vur, K›r, Parçala Metin Gören 87 Konstantin Simonov Mümtaz ‹dil 91 Kim Kimdi? Sabriye Afl›r 96 Kahraman Perseus Haluk Erdemol 104 Operadaki Keramet Tekin Özertem
16 ‹ki Kifli Ona “Emrinizdeyim” dedi, Haberal’›n Hayat› Karard›! Mustafa Mutlu
109 S›radan Bir Kahraman Mustafa Tokyay 115 Aspirin Amca Bekir Özgen
19 Haberal’›n Tarihi Savunmas› Sabriye Afl›r
120 Albatroslar Sabriye Afl›r
21 Dünyan›n Sayg›n Bilim Adamlar› Prof. Dr. Haberal’› Ziyaret Ediyor Sezin San
131 Güzelyurt ‹zlen fien Toker
29 Çizginin Ötesi Nuray Bartoschek
140 Sözcüklerin Büyüsü Yücel Aksoy 143 Stari Bar’›n Erguvan› Mehmet Uhri 147 Habercikler Altan Alkan
31 Devletin Hazinesi Adalettir Gürbüz Evren 35 Cumhuriyet Savc›s› Yaflar Öztürk 41 Cumhuriyet Fazilettir S›tk› Ayd›nel 45 Giordano Bruno Mete Tizer 47 “Atatürk ‹ngiliz Valisi Olmak ‹stiyordu” Yalan›na Yan›t Sinan Meydan 52 Hakimiyeti Milliye 54 Hatay’›n Anavatan’a Kavuflmas› Cengiz Önal 59 Çanakkale Hava Savafllar› Çetin ‹mir 2
125 Mehmet Y›lmaz Sema Erdo¤an 135 Karakaçan Muzaffer ‹zgü
28 58 82 102 150 151 152 154 156 158 160
F›rçalayarak ‹lk Dersimiz Türkçe Bilginizi Denetleyin Ufak Tefek Bilgiler Sudoku Çözümler Sayfası Yar›n›n Büyükleri Bulmaca Satranç Ay›n Kitaplar› Bir Fotograf Bin Sözcük
Bir Ucu Yass›ada Bir Ucu Silivri
Y
ass›ada duruflmalar›n›n bafllad›¤› günden bir gün önce Binbafl› Orhan Erkanl›, duruflma salonunu tan›tmak ve duruflma kurallar›n› anlatmak için gazetecileri adaya götürürken, vapurda “uyar›c›” bir konuflma da yapt›. O dönemde “s›n›rs›z sorumsuzluk”la Türkiye’yi yönetmek yetkisine sahip Milli Birlik Komitesi’nin 38 üyesi aras›nda bulunan Binbafl› Orhan Erkanl› ayr›ca, “Yass›ada ve kara aras›ndaki irtibat› düzenlemek” gibi ek bir görev de üstlenmiflti. Binbafl› Erkanl› uyar› konuflmas›n› yaparken, o günkü notlar›ma bakarak yaz›yorum, flöyle bir tümce de kulland›: “Yar›ndan itibaren izleyece¤iniz duruflmalarla ilgili haberlerinizi ve yorumlar›n›z› gazetelerinize yazarken, hiçbir zaman bir Türk gazetecisi oldu¤unuzu akl›n›zdan ç›karmayacaks›n›z.” Büyük bir bölümünün yüzünü gazetelerdeki fotograflar›ndan tan›d›¤›m, bir bölümünün ad›n› ortaokul Türkçe kitaplar›m›zdaki “yaz› örnekleri”nden de bildi¤im Türk bas›n›n›n “dev kalemleri”nin oturdu¤u güvertenin en arkalar›ndaki yerimden bafl›m› kald›rd›m, bu söze kimin ne karfl›l›k verece¤ini merakla bekledim.
Tek kifliden ne bir ses, ne bir nefes ç›kt›. Tam o anda, bu büyük gazetecilerin aras›na nas›l da girdi¤ine ak›l erdiremedi¤im bir aslan›n, ürkütücü kükremesiyle irkildim: “Binbafl›, binbafl›, söyledi¤iniz o son söz pek anlafl›lmad›. Ne demek istedi¤inizi aç›k aç›k söyler misiniz?” Önce birkaç kez içimden “Kim bu adam, kim bu adam?” diyerek kendi kendime sordum; sonra cesaretimi toparlad›m, sorumu bir kez de yan›mdaki kifliye sordum. “Nizamettin Nazif” dedi. May›s sabah›ndan, 13 Ekim’in o an›na de¤in dörtbuçuk ayd›r kimseden ters bir söz duymamaya al›fl›k Binbafl› Orhan Erkanl›, hem de uyar›da bulundu¤u bir kifliden, üstelik vapur koltu¤una yan oturarak konuflan bir kifliden böyle bir karfl›l›k al›nca, frenlemek gereksinimi duymad›¤› öfkesini, tüm gücüyle o aslan›n üstüne sürdü: “Yass›ada duruflmalar›n›n haberlerini ve yorumlar›n› gazetelerinize yazarken siz de en az, Nürnberg Duruflmalar›’n› gazetelerine yazan Alman gazeteciler kadar milliyetçilik duygular›n›z› ön planda tutacaks›n›z.”
27
3
BD HAZ‹RAN 2013
Binbafl› Erkanl›, yükseltti¤i ses tonunu da eklemesine karfl›n bu sözüyle öfkesinin tümünü boflaltamay›nca, bu kez kafllar›n› da çatarak, içinde kalan son öfke damlas›n› da f›rlatt›: “fiimdi anlafl›ld› m›, beyefendi?” dedi. Nizamettin Nazif Tepedelenli, oturufl biçimini bile de¤ifltirmeden, bu son öfke kal›nt›s›n› da püskürttü: “Bu sözün anlafl›lacak bir yan› var m› ki anlafl›ls›n, binbafl›?” dedi, sustu; karfl›s›ndakini de susturdu. Dönüflte, güvertede tek bafl›na oturan Nizamettin Nazif Tepedelenli ’nin yan›na gittim, kendimi tan›tt›m, kendisini tebrik ettim ve bugünkü “ç›k›fl”›na hayran kald›¤›m›söyledim. Bir dede-torun iliflkisinin uç noktalar›nda olmam›za karfl›n aram›zda o gün bafllayan tan›fl›kl›¤›m›z, o akflam beni ›srarla götürdü¤ü bir Beyo¤lu gecesinin bar›nda, uzun ve sa¤lam bir dostlu¤un temeline dönüfltü. Onun, “Bir gazeteci anlatmak istedi¤ini anlatabilmek olana¤› bulamad›¤› zor dönemlerde, anlatmak istedi¤ini anlatamad›¤›n› anlatarak da anlatm›fl olur” sözünü hiç unutmad›m, yeri ve s›ras› geldi¤inde de hep “uygulad›m.” Silivri duruflmalar›nda özellikle savunmalar› dinlerken, rahmetli Nizamettin Nazif Tepedenli’yi hemen her an›mda yan›mda duyumsuyorum. Bir Prof. Haberal savunmas›n› yapmak üzere san›k kürsüsüne ilerlerken, oturdu¤um bas›n bölümünden f›rlay›p, Prof. Haberal ad›na karfl›mdaki kürsüye do¤ru Nizamettin Nazif gibi flu sözleri kükremek istiyorum: “Bütün ömrümü hizmetine vak4
fetti¤im milletimin huzurunda, o yüce milletim ad›na yarg›lan›yor olmam, bana verilebilecek cezalar›n en büyü¤üdür. eryüzündeki bütün cezalar, bu nedenle, kiflisel insanl›k de¤er ölçülerimde, anlamlar›n›, dolay›siyle önemlerini yitirmifllerdir. fiimdi mahkemenizde görev s›ras›, tüm vicdan›n›z ve sorumlulu¤unuzla, tarih karfl›s›nda kendinizi yarg›laman›za gelmifltir.” Benim kükreyerek anlatamad›¤›m bu sözleri Prof. Haberal, en nazik sözcüklerle ve en yumuflak bir ses tonuyla, bir tümcede anlat›verdi: “Ben burada savunma yapmak için bulunmuyorum” dedi, savunmay› b›rakt›, savc›n›n as›ls›z ve dayanaks›z suçlamalar›na yan›t verdi. Bir Prof. Kemal Alemdaro¤lu, “Bu duruflmalar s›ras›nda ö¤rendikleri de oldu¤unu” anlat›rken kulland›¤›, “Evet, ö¤rendim; ö¤renmenin yafl› yoktur” tümcesiyle, “anlatmak isteyip de anlatamad›klar›n› anlat›rken”, bir insan›n kiflisel onuruna, namusuna ve haysiyetine karfl› yap›lan as›ls›z ve dayan›ks›z ithamlar karfl›s›nda o insan›n duyabilece¤i üzüntüyü kendi de yaflayarak ö¤renmek zorunda b›rak›lmas› yan›s›ra, üstelik o ana de¤in, bohçac› kad›n dedikodusu örne¤i o as›ls›z ithamlar karfl›s›nda savunma hakk›ndan yoksun b›rak›lmas›n›n isyan›n› da anlatm›fl oluyordu. Aradan y›llar, y›llar da geçmifl olsa, unutulmuyor kimi olaylar, kimi kifliler, kimi sözler, kimi ö¤ütler… Bilmem anlatabiliyor muyum…
Y
meteakyol@butundunya.com.tr
BD HAZ‹RAN 2013
Hedef, ömür boyu onur... Sald›r›, as›ls›z iddialar... Savunma, saniyelerle s›n›rl› olunca...
Haberal savunma yapmad›, tarih önünde ders verdi.
METE AKYOL, Silivri’den bildiriyor:
dünya çap›nda tan›nm›fl sayg›n biliminsan› Prof. Dr. Mehmet Ü lkemizin Haberal, “Ergenekon Davas›”ndaki son konuflma hakk›n› “kiflisel savunmas›n› yapmak” için kullanmad›, bu hakk›n›n tüm süresinde “Sadece tarihe not düflmek amac›yla”, Savc›l›k Makam›'n›n as›ls›z ve dayanaks›z suçlamalar›n› yan›tlad›. Prof. Dr. Haberal'›n “Ben burada savunma yapmak için bulunmuyorum” diyerek konuflmas›na bafllad›¤› an Yarg›ç da, kalan konuflma süresini saniyelere de¤in gösteren dev ekrandaki kronometresini çal›flt›rmaya bafllad›. 5
BD HAZ‹RAN 2013
ir saatlik konuflma hakk›n›n birinci saniyesinde “Burada ne yapmamak için” bulundu¤unu kesin bir ifadeyle bildiren Prof. Haberal, konuflmas›n›n ikinci saniyesinde yine kesin bir ifadeyle söyledi¤i flu tümcesiyle bu kez, “Burada ne yapmak için” bulundu¤unu aç›klad›: “Burada sadece, ‹ddia Makam›'n›n Mütalaas›'nda flahs›ma yöneltilen ve maddi hiçbir kan›ta dayanmayan as›ls›z ithamlara cevap verece¤im.” “T.C. Devleti'nin yürütme organ› T.C. Hükümeti'ni y›kmak amac›yla bir terör örgütü kurdu¤u, yönetti¤i ve fi‹DDET, CEB‹R, TERÖR kullanarak, bu örgütle T.C. Devleti'nin Hükümeti'ni
B
vicdan ve onura sayg› dersi” verdi. Ö¤rencileri taraf›ndan an›lan ad›yla “Haberal Hocam›z”›n bu kez san›k kürsüsünden verdi¤i bu “ders”inde tuttu¤umuz “Her insana gerek” de¤erdeki birkaç notu afla¤›da yay›ml›yoruz:
•
Mütalaa’y› okudu¤um zaman sanki 4 y›l› aflk›n süredir, hiç yarg›lama yap›lmam›fl, suçsuzlu¤umun kesin kan›t› niteli¤indeki somut deliler hiç toplanmam›fl ve tan›klar sanki hiç dinlenilmemifl gibi gösterilerek, iddianamenin tekrar› ile yetinildi¤ini gördüm.
•
Çapraz sorgum s›ras›nda ‹ddia Makam› ve Mahkemeniz taraf›ndan bana 185 soru soruldu; ama bunlardan
...bana 185 soru soruldu; ama bunlardan hiçbiri fi‹DDET, CEB‹R, TERÖR YA DA DARBE ile ilgili de¤ildi. y›kmak için bir darbeye teflebbüs etti¤i” iddias›yla 4 y›l› aflk›n bir süre Silivri Cezaevi'nde tutuklu bulundurulan ve ayn› cezaevinin yerleflkesindeki ‹stanbul 13. A¤›r Ceza Mahkemesi'nde yarg›lanan Prof. Dr. Mehmet Haberal, “K›z›m sana söylüyorum, gelinim sen dinle” deyiflini ça¤r›flt›ran bir diplomatik üslupla, görünürde Yarg›çlar Kurulu'nun yüzünü, gerçekte tarihin özünü hedefleyen konuflmas›nda “‹ddia Makam›'n›n as›ls›z ve dayanaks›z ithamlar›na yan›t” verirken, bir yandan da salonda gereksinim duyan kiflilere, yaflamlar› boyu kulaklar›nda küpe niyetine birer pranga a¤›rl›¤›yla tafl›yacaklar› “hukuka, insanl›¤a, dürüstlük, 6
hiçbiri fi‹DDET, CEB‹R, TERÖR YA DA DARBE ‹LE ‹LG‹L‹ DE⁄‹LD‹. Bana sorulan sorular sadece “O toplant›ya kat›ld›n m›? Bu toplant›ya kat›ld›n m›? Onu tan›yor musun? Bunu tan›m›yor musun?” içerikliydi.
•
Çapraz sorgum s›ras›nda “19 Ekim 2003 tarihinde Jandarma Genel Komutanl›¤›’nda baz› Rektörlerle yap›lan toplant›dan haberim bile olmad›¤›n› ve dolay›s›yla böyle bir toplant›ya kesinlikle kat›lmad›¤›m›” defalarca söyledi¤imde ‹ddia Makam›’n›n benden bu kez “19 Ekim 2003 tarihinde nerede oldu¤umu ispatlayacak sekreter ya da defter notu göstermemi” iste-
BD HAZ‹RAN 2013
yince, hayret etmekten kendimi alamad›m. Hani, ‹ddia Makam›, ‹ddias›n› kan›tlamakla yükümlüydü?”
•
Mahkemenizdeki bütün bu sorgulamalar sonunda defalarca sordu¤um “SUÇUM NE?” sorusuna bir yan›t alamad›¤›m için, duruflma tutanaklar›n› bu isim alt›nda bir kitap haline getirerek, kamuoyu ile paylaflmak ihtiyac› hissettim. Bu kitap daha sonra ‹ngilizce, Almanca ve Frans›zca olarak tercüme edilmifltir. Mahmekenize y›llar önce sordu¤um ve bir türlü yan›t›n› alamad›¤›m›n ayn› sorumu bugün de soruyorum:
•
Bunlara ilaveten, Mahkemenizce kamu tan›¤› ya da savunma tan›¤› s›fat›yla dinlenen tan›klar da SUÇSUZLU⁄UMU bir kez daha perçinlemifllerdir.
•
Ancak, dosya kapsam›ndaki bu verilere ra¤men ‹ddia Makam›’n›n haz›rlam›fl oldu¤u Mütalaa’da “cebir ve fliddet kullan›larak Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti’ni ortadan kald›rmaya veya görevlerini yapmas›n› k›smen veya tamamen engellemeye teflebbüste bulundu¤um” fleklindeki bir ithamla, hakk›mda yeni yasaya göre a¤›rlaflt›r›lm›fl müebbet, eski yasaya
‹ddia Makam›’n›n gösterdi¤i tüm tan›klar dinlenmifl ve bunlardan hiçbiri, benim örgüt faaliyeti kapsam›nda cebir ve fliddet yöntemiyle darbeye teflebbüs etti¤ime dair BIRAKINIZ SOMUT B‹R DEL‹L GÖSTERMEY‹, EN KÜÇÜK B‹R BEYANDA, HATTA ‹MADA DAH‹ BULUNMAMIfiLARDIR. “SUÇUM NE?”
•
Bu sorgulamalardan sonra da, Mahkemenizde yap›lan duruflmalarda ‹ddia Makam›’n›n gösterdi¤i tüm tan›klar dinlenmifl ve bunlardan hiçbiri, benim ÖRGÜT FAAL‹YET‹ KAPSAMINDA CEB‹R VE fi‹DDET YÖNTEM‹YLE DARBEYE TEfiEBBÜS ETT‹⁄‹ME DA‹R BIRAKINIZ SOMUT B‹R DEL‹L GÖSTERMEY‹, EN KÜÇÜK B‹R BEYANDA, HATTA ‹MADA DAH‹ BULUNMAMIfiLARDIR.
göre idam ferman› talep etmesi, ‹ddia Makam›’n›n ne denli önyarg›l› ve kas›tl› davrand›¤›n›n çarp›c› bir göstergesidir.
•
Halk aras›nda bir tabir vard›r: “Ya say› saymas›n› bilmiyorsun, ya da dayak yemedin”. ‹ddia Makam›’n›n yukar›daki talebinden anlafl›l›yor ki, ya darbeyi hayatlar›nda hiç görmemifller ve de yaflamam›fllar; ya da bu davada her ne olursa olsun mutlaka sanal bir darbe yaratma çabas›ndalar! 7
BD HAZ‹RAN 2013
•
Ben ise, ülkemizde yap›lan bütün darbeleri yaflam›fl, ad› ne olursa olsun her türlü antidemokratik uygulamalara karfl› ç›km›fl ve bunun da bedelini ödemifl bir kifliyim.
•
fiunu da özellikle belirtmek isterim ki, ülkemizde yaflanan her darbe, arkas›nda kesinlikle insani, siyasi ve ekonomik çok a¤›r ac›lar b›rakm›fl, gerek toplumun, gerek bireylerin yaflamlar›nda onulmaz yaralara neden olmufltur.
•
Ülkemizde yaflanan her darbeyi ve onun beraberinde getirdi¤i antidemokratik uygulamalar›n tümünü gördüm, yaflad›m ve Anayasa ile yasalar›n her bireye tan›d›¤› haklar çerçevesinde, o antidemokratik uygulamalar›n tümüne, her zaman karfl› ç›kt›m.
•
12 Eylül 1980 darbesinden sonraki antidemokratik uygulamalara karfl› önce üniversite ö¤retim üyesi arkadafllar›mla birlikte, herkese aç›k olan konferanslar düzenledik. Bu konferanslara pek çok ayd›n ve akademisyenin yan› s›ra, kapat›lan siyasi partilerin yöneticilerini de davet ederek, 12 Eylül döneminin antidemokratik uygulamalar›n› halk önünde onlar›n da yo¤un biçimde elefltirmelerini sa¤lad›k.
•
Ancak, bunlar› yaparken DARBE DÖNEM‹NDE dahi hiçbir kimse ve hiçbir makam bizimle ilgili herhangi bir dava açmad›¤› gibi, hakk›m›zda yasal soruflturma da açmad›.
•
12 Eylül Döneminin antidemokratik uygulamalar›na yönelik yo¤un elefltirilerimize karfl›n 1982 Anayasas›, 8
ülkemizde maalesef yüzde 92 oranda oyla kabul edildi.
•
Aç›klamak için buras› tam yeri, flimdi tam s›ras›d›r: Dönemin antidemokratik yasalar›na birlikte karfl› koydu¤umuz akademisyen arkadafllar›m›n ve benim, bu Anayasa’ya “HAYIR OYU” verdi¤imizi belirtmek isterim.
•
Halen DARBE ANAYASASI olarak adland›r›lan 1982 Anayasas›’na o tarihte tüm bask›lara karfl›n çekinmeden HAYIR diyebilen toplumun yüzde 8’lik az›nl›¤›ndan biri olarak, bugün DARBEYE TEfiEBBÜS isnad›yla üstelik bir sivil mahkemede yarg›lan›yor olmam, olsa olsa ancak bir KARA M‹ZAH ÖRNE⁄‹ olabilir.
•
Ancak, 1982 Anayasa’n›n yüzde 92 oranda oyla kabul edilmifl olmas›, dönemin mevcut antidemokratik uygulamalar›na karfl› ç›kmam›z› engellemedi. Bu çerçevede, bir grup akademisyen, ayd›n, yazar ve sivil toplum temsilcilerinin kat›l›m›yla 1300 kiflilik bir ayd›nlar gücü oluflturduk ve kamuoyunda “Ayd›nlar Dilekçesi” diye bilinen antidemokratik uygulamalara karfl› oldu¤umuzu bildiren bir bildiri imzalad›k. Tarihini de söyleyeyim: 5 Mart 1984. Bu dilekçenin bir kopyas›n› Cumhurbaflkanl›¤›’na, bir kopyas›n› da TBMM Baflkanl›¤›’na takdim ettik. Benim bu dilekçedeki s›ra numaram, soyad› s›ralamas›na göre 516 idi.
•
Bu dilekçeyi imzalamam›z nedeniyle birçok arkadafl›m ve ben, Mamak S›k›yönetim Savc›l›¤›’nca haks›z bir soruflturmaya maruz kald›k. An-
BD HAZ‹RAN 2013
cak, darbeye karfl› bu bildiriyi imzalad›¤›m için o dönemde bile, 12 Eylül döneminde bile, ne tutukland›m, ne yarg›land›m.
•
Fakat darbeye ve darbecilerin antidemokratik uygulamalar›na karfl› Ayd›nlar Dilekçesi’ni imzalad›¤›m geekçesiyle, o tarihte görevli oldu¤um Hacettepe Üniversitesi’nde en a¤›r disiplin cezas›na çarpt›r›ld›m, Profesörlük unvan›n› kazanm›fl olmama karfl›n TAM ALTI YIL BOYUNCA, BANA PROFESÖRLÜK KADROSU VER‹LMED‹.
•Say›n Mahkemenize verdi¤im
olan Rize’ye giderek siyasi yasaklar›n kalkmas› için yap›lan yo¤un çal›flmalara kat›ld›m ve sonuçta Rize “yasaklar›n kalkmas›” için 35 bin civar›nda oy fark› sa¤lad›.
•
Ülkemizdeki demokrasinin geliflimi için büyük bir ad›m olarak de¤erlendirilebilecek siyasi yasaklar›n kalkmas› için alenen kat›ld›¤›m bu çal›flmalara karfl›n, yine hiçbir kifli ya da makam, hakk›mda yasal herhangi bir ifllem yapt›rmad›. Hacettepe’deki normal mesleksel yaflam›ma devam ettim. Baflkent Üniversitesi ve ona ba¤l› kurulufllar›, bana ya da aile fertlerime ait kurumlar de¤illerdir. Ben, ülkemi-
...‹ddia Makam›’nin iddia etti¤i gibi bir darbeci de¤il; tam tersi, bir darbe savafl›mc›s› ve GERÇEK B‹R DARBE MA⁄DURUYUM. bu somut örneklerden de kolayl›kla anlafl›laca¤› gibi ben, ‹ddia Makam›’ n›n iddia etti¤i gibi bir darbeci de¤ilimdir; tam tersi, bir darbe savafl›mc›s› ve GERÇEK B‹R DARBE MA⁄DURUYUMDUR. O dönemin en önemli antidemokratik uygulamalar›ndan biri de siyasi yasaklar olmufltur. Siyasi partiler kapat›lm›fl, kimi siyasi kiflilerin siyaset yapmalar› yasaklanm›flt›. Daha sonraki y›llarda, yasaklar›n kald›r›lmas›yla ilgili olarak 6 Eylül 1987 tarihinde ülkemizde bir referandum yap›ld›. Ben bu referandumda da demokrasi afl›¤› bir bilim insan› olarak üzerime düflen görevi yapt›m. Do¤um yerim
•
zin yüz ak› olan bu kurulufllar›, sadece ve sadece milletimize hizmet etmek amac›yla kurdum.
•
Ancak bu gerçek, benim yaz›l› ve sözlü beyanlar›mda defalarca ifade edilmifl olmas›na ve de resmi belgelerle kan›tlanm›fl olmas›na karfl›n, ‹ddia Makam› taraf›ndan haz›rlanan Mütalaa’da halen daha bu kurulufllar sanki benim flahsi malvarl›¤›m imifl gibi gösterilerek, milletimiz ve Mahkemeniz yan›lt›lmaya çal›fl›lm›flt›r. Bu yaklafl›m›, kesinlikle tasvip etmedi¤imi ve fliddetle k›nad›¤›m› önemle belirtmek isterim.
•
MÜTALAA’DA “HÜKÜMETE KARfiI DARBEYE TEfiEBBÜS SU9
BD HAZ‹RAN 2013
ÇUNUN CEB‹R VE fi‹DDET UNSURLARI” olarak gösterilen “DANIfiTAY SU‹KAST‹” ve “CUMHUR‹YETE BOMBA ATILMASI” eylemlerini GERÇEKLEfiT‹REN SANIKLARLA, BEN‹M ARAMDA EN KÜÇÜK B‹R ‹RT‹BAT DAH‹ KURULMAMIfiTIR. ZATEN, KURULMASI DA, ASLA MÜMKÜN DE⁄‹LD‹R.
•
Mahkemenize yaz›l› ifademin ekinde sundu¤um 1990’l› y›llarda pek çok köfle yazarlar›n›n makalelerinde de belirtildi¤i üzere Diyalog Grubu
Parti’nin yan› s›ra DYP, Fazilet Partisi, Milliyetçi Hareket Partisi de kamp yapm›fl, siyasi parti toplant›lar›n› da zaman zaman bu otelde düzenlemifltir.
•
‹ddia Makam›’n›n bu Ç‹FTE STANDART teflkil eden yaklafl›m› DEMOKRAT‹K B‹R REJ‹MDE ANAYASAL HAKLARIN YOK SAYILMASI ANLAMINA GELEN KABUL ED‹LEMEZ B‹R TUTUMDUR.
•
Ayr›ca, mütalaada, DIfi‹fiLER‹ ESK‹ BAKANI SN. KÂMRAN ‹NAN’IN NAZ‹K KONUfiMA ÜSLUBU
‹ddia Makam›’n›n bu Ç‹FTE STANDART teflkil eden yaklafl›m› DEMOKRAT‹K B‹R REJ‹MDE ANAYASAL HAKLARIN YOK SAYILMASI ANLAMINA GELEN KABUL ED‹LEMEZ B‹R TUTUMDUR. Refahyol döneminde TBMM çat›s› alt›nda kurulmufltur. Ayr›ca bütün partilerden milletvekillerinin kat›ld›¤› bu grupta, grubun kurucusu Kamran ‹nan’›n defterinde yaz›l› isimleri; FP, ANAP, DYP, DSP, CHP ve MHP kat›l›m›yla bu grubun kuruldu¤undan söz etmektedir. Bu grup zaman zaman toplant›lar yapm›fl, bildiriler yay›mlam›fl, 26 Ekim 2001 tarihinde bildiriyi haz›rlayanlar aras›nda da AKP’nin milletvekilleri önde gelenlerdi.
•
Kald› ki, ‹ktidardaki Adalet ve Kalk›nma Partisi de, Baflkent Üniversitesine ait PATALYA TES‹SLER‹NDE kurulmufltur. Patalya Otelinde AK 10
gere¤ince TELEFON GÖRÜfiMES‹NDE fiAHSIMA “…EM‹RLER‹N‹Z‹ ALIRIM..” fleklinde H‹TAP ETMES‹NDEN hareketle benim bu toplant›lar›n G‹ZL‹ BAfiKANI oldu¤umun ileri sürülmesi de tamamen gerçe¤e ayk›r› ve gayriciddi bir yaklafl›md›r.
•
Ayn› flekilde, EMEKL‹ ORGENERAL AHMET HURfi‹T TOLON’UN nazik konuflma üslubu gere¤ince flahs›ma “EMR‹N‹ZDEY‹M. ‹STERSEN‹Z GECE ÜÇTE OLSA ÇA⁄IRIN; KOfiARAK GEL‹R‹M” fleklinde beyanda bulunmas›n›n; fiiflli Belediye Baflkan› Mustafa Sar›gül’ün flahs›m› yol gösterici bir a¤abey olarak
BD HAZ‹RAN 2013
görerek “BEN, BU ÜLKEYE B‹RGÜN BAfiBAKAN OLURSAM, BEN‹M BAfiBAKANIM DA S‹ZLER OLACAKSINIZ” diye hitapta bulunmas›n›n ya da Yeditepe Üniversitesinin kurucusu Bedrettin Dalan’a “ KALB‹NDE ‹K‹ DAMARI TIKALI OLDU⁄U ‹Ç‹N ABD’DE DOKTOR ‹SM‹ ÖNERMEM‹N”; “MÜTALAA’DA” “ÖRGÜTSEL ‹RT‹BAT ” fleklinde de¤erlendirilmesi GAYR‹ C‹DD‹ ve ‹NANDIRICILIKTAN YOKSUN bir de¤erlendirmedir.
•
BEN‹M, Baflkent Üniversitesi Rektörü s›fat›yla CUMHUR‹YET‹N 80. YILI KUTLAMALARI KAPSAMINDA Resmi Makamlardan gerekli
‹Z‹NLER ALINARAK düzenlenmifl VE YAKLAfiIK KIRK bin kiflinin kat›ld›¤› “Cumhuriyete Sayg› Mitingine” ifltirak etmem B‹R SUÇ DE⁄‹L, ANAYASA’n›n 34. maddesinde düzenlenen “Toplant› ve Gösteri Yürüyüflünde Bulunma Hakk›” çerçevesinde, her ferde tan›nm›fl anayasal bir hakk›n kullan›m›ndan ‹BARETT‹R.
•
Kald› ki, BAfiKENT ÜN‹VERS‹TES‹’NDEK‹ TEDAV‹ SÜREC‹” ile ilgili iddialar, SA⁄LI⁄INDA B‹ZZAT Sn. BÜLENT ECEV‹T ve Efi‹ Sn. RAHfiAN ECEV‹T tarafindan DEFALARCA YALANLANMIfi ve dosyada yer alan RESM‹ BELGE VE RAPORLAR ile MAHKEME HUZURUNDA D‹NLENEN DÖNEM‹N
TEDAV‹ SÜREC‹” ile ilgili iddialar, SA⁄LI⁄INDA B‹ZZAT Sn. BÜLENT ECEV‹T ve efli Sn. RAHfiAN ECEV‹T tarafindan DEFALARCA YALANLANMIfi ve dosyada yer alan RESM‹ BELGE VE RAPORLAR ile MAHKEME HUZURUNDA D‹NLENEN DÖNEM‹N EN YAKIN fiAH‹TLER‹ Sn. EMREHAN HALICI, Sn. MASUM TÜRKER, Sn. CAN DÜNDAR, Prof. Dr. RENG‹N ERDAL’IN YEM‹NL‹ BEYANLARI ve DSP ESK‹ SAYMANI MEC‹T fiEKERC‹O⁄LU, DSP ESK‹ BAfiKANI ZEK‹ SEZER ‹LE DÖNEM‹N SA⁄LIK BAKANI OSMAN DURMUfi’UN KAMUOYUNA YAPTIKLARI AÇIKLAMALARLA TAMAMEN ÇÜRÜTÜLMÜfiTÜR. 11
BD HAZ‹RAN 2013
EN YAKIN fiAH‹TLER‹ Sn. EMREHAN HALICI, Sn. MASUM TÜRKER, Sn. CAN DÜNDAR, Prof. Dr. RENG‹N ERDAL’IN YEM‹NL‹ BEYANLARI ve DSP ESK‹ SAYMANI MEC‹T fiEKERC‹O⁄LU, DSP ESK‹ BAfiKANI ZEK‹ SEZER ‹LE DÖNEM‹N SA⁄LIK BAKANI OSMAN DURMUfi’UN KAMUOYUNA YAPTIKLARI AÇIKLAMALARLA TAMAMEN ÇÜRÜTÜLMÜfiTÜR.
•
rette görev almad›¤›m ve bu nedenle, düzenlenen raporlarda da imzam›n olmad›¤› sabit olmas›na ra¤men ‹ddia Makam› taraf›ndan halen daha bu gerçekd›fl› ithamlara maruz b›rak›lmam›, kabul etmem mümkün de¤ildir. Nitekim, baflbakan Sn.Bülent Ecevit’in Baflkent Üniversitesinden taburcu edildikten sonra 7 ay daha baflbakanl›k görevini yürütmesi, 4,5 y›l daha yaflant›s›n› sürdürmesi de yap›lan tedavinin baflar›l› oldu¤unun somut göstergesidir.
•
AKADEM‹SYEN PROF.DR. YALÇIN KÜÇÜK VE MERHUM GAZETEC‹-YAZAR ‹LHAN SELÇUK ile 12 EYLÜL ASKER‹ DARBES‹NE KARfiI 1984 YILINDA 1300 K‹fi‹ VE KURULUfiUN ORTAKLAfiA ‹MZASINI TAfiIYAN “AYDINLAR D‹LEKÇES‹N‹” ‹MZALAMAK DIfiINDA 25 YILDIR H‹ÇB‹R ‹RT‹BATIM OLMAMIfiTIR.
Baflkent Üniversitesinin Rektörü s›fat›yla taraf›mca teslim edilmifltir. Baflkent Üniversitesi’nce düzenlenen bu raporlara bak›ld›¤›nda Sn.Bülent Ecevit’e hiçbir zaman KES‹N YATAK ‹ST‹RAHAT‹ ÖNER‹LMED‹⁄‹, TAM TERS‹NE GÜNDE 2 SAATL‹K OF‹S ÇALIfiMASINI YÜRÜTEB‹LECE⁄‹ aç›kça ifade edildi¤i görülmektedir. Merhum baflbakan Bülent Ecevit’in Baflkent Üniversitesi Ankara Hastanesi’nden taburcu olduktan sonra devletin baz› önemli toplant›lar›na ifltirak edememesinin nedeni, dosyada mevcut resmi raporlarla sabit oldu¤u üzere omurgas›ndaki k›r›¤a ilaveten “evde zaman zaman düflerek yaralanmas› ya da omurgas›na bask› yapan ciddi nörolojik sorunlardan kaynaklanm›flt›r.”
•
Bir kez daha söylemek gerekirse, benim merhum Baflbakan Bülent Ecevit’in tedavi sürecinde sadece Baflkent Üniversitesinin rektörü s›fat›yla protokol görevi icra etti¤im; rahats›zl›¤›n›n ihtisas alan›m›n d›fl›nda olmas› nedeniyle sa¤l›k heyetinde hiçbir su12
•
•
Ben, gazeteci-yazar merhum ‹lhan Selçuk ve akademisyen Prof.Dr. Yalç›n Küçük ile H‹ÇB‹R TAR‹HTE AYNI EV‹ DE PAYLAfiMADIM. Nitekim, ‹ddianamenin ekleri aras›nda yer alan Prof. Dr. Yalç›n Küçük’e ait notlara bak›ld›¤›nda da; bu flahs›n 25 y›l önce zaman zaman ayn› evi paylaflt›¤› kiflinin, BEN DE⁄‹L; HOCAM MERHUM PROF. DR. HÜSNÜ GÖKSEL OLDU⁄U ve yine, ayn› nottaki kendi ifadesine göre “AYDINLAR D‹LEKÇES‹N‹N ‹MZALANDI⁄I BU EV” için kullanm›fl oldu¤u “ÖRGÜT EV‹” tabirinin de TAMAMIYLA M‹ZAHTAN ‹BARET OLDU⁄U aç›kça görülmektedir.
BD HAZ‹RAN 2013
•
Ayn› flekilde, Prof. Dr. Yalç›n Küçük’ün, Baflbakan Sn. Recep Tayyip Erdo¤an’›n rahats›zlanmas› üzerine, geçmiflte “Merhum Baflbakan Sn. Bülent Ecevit’e Baflkent Hastanesinde ifl görmezlik raporu verilece¤ine” iliflkin bas›nda ç›kan baz› as›ls›z haberleri baz alarak her zamanki M‹ZAH‹ üslubu ile “Baflbakan Recep Tayyip Erdo¤an’›n da derhal Baflkent Hastanesi’ne götürülerek, kendisine ifl görmezlik raporu al›nmas› gerekti¤i; Kaçmamas› için de, kap›s›na mutlaka fiener Eruygur’un Jandarmalar›n›n dikilmesini” önermesinin, Mütalaa’da
¤unun göstergesidir. Kald› ki, ‹fi GÖRMEZL‹K RAPORU, Yasa gere¤i ancak DEVLET HASTANELER‹ taraf›ndan düzenlenebilen bir RAPOR oldu¤undan, bir ÜN‹VERS‹TE HASTANES‹ olan Baflkent Üniversitesi Hastanesi’nin ‹fiGÖRMEZL‹K RAPORU DÜZENLEME YETK‹S‹N‹N BULUNMADI⁄I da aç›kt›r. Buna ilaveten, Baflkent Üniversitesi’nin eski baflhekimi tan›k Prof. Dr. Rengin Erdal’›n Mahkeme Huzurundaki yeminli ifadesi ile de sübuta erdi¤i üzere; CUMHURBAfiKANI SN. ABDULLAH GÜL VE BAfiBA-
•
‹fi GÖRMEZL‹K RAPORU, Yasa gere¤i ancak DEVLET HASTANELER‹ taraf›ndan düzenlenebilen bir RAPOR oldu¤undan, bir ÜN‹VERS‹TE HASTANES‹ olan Baflkent Üniversitesi Hastanesi’nin ‹fiGÖRMEZL‹K RAPORU DÜZENLEME YETK‹S‹N‹N BULUNMADI⁄I da aç›kt›r. “HÜKÜMETE KARfiI CEB‹R ve fi‹DDET KULLANILARAK DARBEYE TEfiEBBÜS EYLEM‹N‹N SOMUT DEL‹L‹” olarak gösterilmesi SON DERECE GAYR‹ C‹DD‹ VE ‹NANDIRICILIKTAN YOKSUN bir iddiad›r.
•
Nitekim, Prof.Dr. Yalç›n Küçük’ ün, konuyla ilgili notlar›n› bir KARADEN‹Z FIKRASI tamamlamas› da, BU DE⁄ERLEND‹RMELER‹N TAMAMIYLA M‹ZAH‹ AMAÇLI oldu-
KAN SN. RECEP TAYY‹P ERDO⁄AN BAfiTA OLMAK ÜZERE ‹KT‹DAR PART‹S‹NE MENSUP PEK ÇOK BAKAN VE M‹LLETVEK‹L‹N‹N de, TETK‹K VE TEDAV‹LER‹N‹ YAPTIRMAK için DEVLET YA DA D‹⁄ER ÜN‹VERS‹TE HASTANELER‹ yerine BAfiKENT ÜN‹VERS‹TES‹ HASTANES‹’N‹ TERC‹H ETMELER‹ de, BU KURUMA DUYULAN GÜVEN‹N GÖSTERGES‹D‹R. 13
BD HAZ‹RAN 2013
KANAL B TELEV‹ZYONU’NUN O TAR‹HTEK‹ GENEL YAYIN YÖNETMEN‹NE BEN‹M, “‹KT‹DAR PART‹S‹N‹N OYLARININ DÜfiÜRÜLMES‹ ‹Ç‹N HER YOLUN DENENMES‹NE DA‹R HERHANG‹ B‹R YÖNLEND‹RMEDE BULUNMAM” DA ASLA SÖZ KONUSU OLMAMIfiTIR.
•
‹ddia Makam›n›n konuflmalara subjektif yorumlar katarak, flahs›ma as›ls›z suç isnad etmesini kabul etmem mümkün de¤ildir.
•
KANAL B TELEV‹ZYONU’NUN O TAR‹HTEK‹ GENEL YAYIN YÖNETMEN‹NE BEN‹M, “‹KT‹DAR PART‹S‹N‹N OYLARININ DÜfiÜRÜLMES‹ ‹Ç‹N HER YOLUN DENENMES‹NE DA‹R HERHANG‹ B‹R YÖNLEND‹RMEDE BULUNMAM” DA ASLA SÖZ KONUSU OLMAMIfiTIR. Nitekim, Nahit Duru tüm kamuoyunun gözü önünde benden ÖZÜR DILEMIfi ve bilahare, Genel Müdürlük görevinden de ‹ST‹FA ETM‹fiT‹R.
•
“Bilindi¤i üzere 2000 y›l›nda Cumhurbaflkanl›¤› seçimi gündeme geldi¤inde, dönemin Baflbakan› Sn. Bülent Ecevit, Parlamento d›fl›ndan Cumhurbaflkanl›¤›na aday olarak beni göstermifltir. Bunun üzerine demokrasiye olan inanc›m›n bir göstergesi olarak bu onurlu teklifi “ Bir bilim insan› oldu¤um ve Demokratik ülkelerde, Cumhurbaflkan›’n›n mutlaka Meclis içinden seçilmesi gerekti¤ine” iliflkin kamuoyuna yaz›l› aç›klamada 14
bulunmak suretiyle kabul etmedim.
•
Bu gerçek ayr›ca, Mahkemenizde kamu tan›¤› olarak dinlenen Say›n Emrehan Hal›c› ve Say›n Masum Türker’in yeminli beyanlar›yla da bir kez daha do¤rulanm›flt›r.
•
Hatta, ülkemde cumhurbaflkanl›¤› gibi onurlu bir görevi kabul etmemifl olmam, o tarihte kat›ld›¤›m çeflitli uluslararas› toplant›larda da flaflk›nl›kla karfl›land›.
•
‹ddia Makam›’n›n as›ls›z suçlamalar›na istinaden tutukland›ktan sonra 12 Haziran 2011 tarihli Genel Seçimlerde CHP’den Zonguldak Milletvekili olarak aday gösterildim. Yüksek Seçim Kurulu aday olmama engel bir durumumun olmad›¤›na karar vererek milletvekilli¤i adayl›¤›m› onaylad› ve ben Zonguldak Halk›n›n güvenine mazhar olarak 12 Haziran 2011 tarihli Genel Seçimlerde CHP’nden Zonguldak Milletvekili olarak seçildim. Yüksek Seçim Kurulu da, mazbatam› vererek M‹LLETVEK‹L‹ SIFATINI kazand›¤›m tescil etti.
•
Ancak, Zonguldak Halk›, tutuklu oldu¤umu bilmesine ra¤men TBMM’
BD HAZ‹RAN 2013
nde kendilerini temsil etmekle görevlendirmifltir. Say›n Mahkemeniz, kararlar›n› Yüce Türk Milleti ad›na vermekte, biz seçilmifl milletvekilleri de Anayasan›n 80. Maddesi uyar›nca tüm TÜRK M‹LLET‹NI temsil etmekteyiz. Anayasa’n›n 6. Maddesi uyar›nca, EGEMENL‹K KAYITSIZ fiARTSIZ M‹LLETE A‹T OLMASINA 1950
y›l›ndan bu yana ülkemizde de bu konuda pekçok örnek bulunmas›na ra¤men, hâlâ TUTUKLU⁄UMUN DEVAM ETT‹R‹LMES‹N‹ anlamak ve kabul etmek mümkün de¤ildir. Bu durum, ülkemizin ayn› zamanda uluslararas› platformlarda da M‹L L‹ ‹RADES‹ TUTSAK ALINMIfi B‹R ÜLKE konumuna getirmektedir.
•Temenni ederim ki, yaflad›¤›m›z bu ortam; •‹NSANIN DE⁄ER‹N‹, •ZAMANIN KIYMET‹N‹, •KEND‹M‹ZE YAPILMASINI ‹STEMED‹⁄‹M‹Z B‹R HAREKET‹ B‹Z‹M DE BAfiKALARINA YAPMAMAMIZ GEREKT‹⁄‹N‹, •ÖZGÜR YAfiAMANIN NE DERECE BÜYÜK ZENG‹NL‹K OLDU⁄UNU; •DEMOKRAS‹LERDE EGEMENL‹⁄‹N KAYITSIZ fiARTSIZ M‹LLETE A‹T OLDU⁄UNU; •Ve son olarak da; •ALLAH’IN EMR‹ VE DEVLET‹N TEMEL‹ OLAN ADALET‹N HERKES‹N HAKKI OLDU⁄UNU VE... •HAK‹MLER‹N DE, TÜRK M‹LLET‹ ADINA ADALET‹ TECELL‹ ETT‹RMEKLE YÜKÜMLÜ OLDU⁄UNU TOPLUMUMUZA ANLATAB‹LM‹fi OLSUN. 15
BD HAZ‹RAN 2013
Mustafa Mutlu’nun 21.05.2013 Tarihli Vatan Gazetesi’nde Yay›mlanan Yaz›s›
‹ki kifli ona ‘Emrinizdeyim’ dedi, Haberal’›n hayat› karard›! Bafll›ktan bir fley anlamad›n›z de¤il mi? Hakl›s›n›z... Ancak sizin anlamad›¤›n›z bu diyalog, dünyaca ünlü organ nakli uzman› Prof. Dr. Mehmet Haberal’›n bafl›n› yakt›!
N
e demeye çal›fl›yorsun?” diyorsan›z, buyurun: Geçen haftan›n son gününü Silivri Cezaevi’nin içinde kurulan mahkeme salonunda geçirdim. Ergenekon san›¤› Prof. Dr. Mehmet Haberal’›n “son savunmas›” al›nd›. “San›k” bölümündeki beyaz saçl›, 69 yafl›ndaki “genç” adam, tutukland›¤› 2 Kas›m 2008 tarihine kadar tam bin 832 böbrek, 344 karaci¤er nakli yapm›flt›. Yirmi befl ulusal ve uluslararas› bilimsel kongre düzenlemiflti. Otuz befl ulusal ya da uluslararas› t›p derne-
16
¤ine üyeydi. Bin dört yüz yirmi sekiz adet Türkçe ve ‹ngilizce bilimsel yay›na imza atm›flt›. ‹kisi ‹ngilizce alt› kitap yazm›flt›. Yirmi alt› ulusal ve uluslararas› t›p ödülü kazanm›flt›. Baflkan sordu: “Mehmet Bey, savunman›z› yapmaya haz›r m›s›n›z?” S›rt› salona dönüktü... Ama biz onun “yaflad›klar›na hâlâ inanamayan” ruh hâlini yans›tan yüzünü, salonun bir köflesine as›lan dev ekrandan görebiliyorduk. Kibar bir ses tonuyla anlatmaya bafllad›. O konufltukça, “terör örgütü yöneticisi” olmakla suçlanan bu bilim insan›n›n söylediklerine an-
BD HAZ‹RAN 2013
lam vermekte zorland›k! Dedi ki: “Çapraz sorgum s›ras›nda bana 185 soru sordunuz. Ama bunlar›n hiçbiri ‘fliddet, cebir, terör ya da darbe’ ile ilgili de¤ildi. Bana sorulan sorular sadece, ‘O toplant›ya kat›ld›n m›? Bunu tan›yor musun? O sana neden flunu söyledi?’ gibi sorulard›.
B
ana y›llar önce, yani 19 Ekim 2003’te Jandarma Genel Komutanl›¤›’nda baz› rektörlerle yap›lan bir toplant›ya kat›l›p kat›lmad›¤›m soruldu. Kesinlikle kat›lmad›¤›m› söyledim, bu kez savc›l›k makam› benden, o gün nerede, ne yapt›¤›m› kan›tlamam› istedi... Böyle bir fley mümkün mü? Hani iddia makam› iddias›n› kan›tlamakla yükümlüydü?” Sonra derin bir nefes al›p devam etti: Akl›n bitti¤i yer! “Savc›l›k, Baflkent Üniversitesi ve ona ba¤l› kurulufllar›n flahs›ma ait oldu¤unu benim kontrolümde örgütsel faaliyetlerde bulundu¤unu iddia etti. Savunmamda üniversitenin ve ba¤l› kurulufllar›n flahs›ma ya da aileme ait olmad›¤›n› belgeleriyle kan›tlad›m. Evet; o kurumlar› milletimize hizmet etmek için ben kurdum ama hiçbiri benim flahsi varl›¤›m olmad›. Yine savc›lar, hayat›mda hiç görmedi¤im Ercüment Oval›, Hayri Bildik, Mehmet Perinçek, Ayd›n Gergin, Yusuf Beflirik, Yusuf Tunçer, Ufuk Mehmet Büyükçelebi,
Ergun Poyraz, Erol Mütercimler ve ‹smail Y›ld›z’la beni örgütsel iliflki içindeymiflim gibi gösterdi. Bu flah›slar› hiç tan›m›yorum. Yetmedi; Baflkent Üniversitesi’nin merkezi santralinden yap›lan ve yasad›fl› bir flekilde dinlenen baz› görüflmelerin hepsi bana mal edildi.
M
eclis çat›s› alt›nda, sayg›n politikac› Kâmran ‹nan taraf›ndan kurulan Diyalog Grubu’nun, Baflkent Üniversitesi’ne ba¤l› Patalya tesislerinde yapt›¤› toplant› ‘örgüt toplant›s›’ gibi gösterildi ve benim düzenledi¤im iddia edildi. Oysa Fazilet Partisi’nden, ANAP’tan, DYP’den de çok say›da politikac›n›n kat›ld›¤›n› sonradan ö¤rendi¤im bu toplant›ya ben kat›lmad›m. O otelde yüzlerce benzer toplant› yap›ld›. Örne¤in Ada-
“Çapraz sorgum s›ras›nda bana 185 soru sordunuz. Ama bunlar›n hiçbiri ‘fliddet, cebir, terör ya da darbe’ ile ilgili de¤ildi. Bana sorulan sorular sadece, ‘O toplant›ya kat›ld›n m›? Bunu tan›yor musun? O sana neden flunu söyledi?’ gibi sorulard›. 17
BD HAZ‹RAN 2013
O otelde yüzlerce benzer toplant› yap›ld›. Örne¤in Adalet ve Kalk›nma Partisi bile o otelde yap›lan toplant›lar sonucu kuruldu. Bu durumda onlar neden benimle iliflkilendirilmiyor? Bu, çifte standart de¤il mi?” let ve Kalk›nma Partisi bile o otelde yap›lan toplant›lar sonucu kuruldu. Bu durumda onlar neden benimle iliflkilendirilmiyor? Bu, çifte standart de¤il mi?” ‘Emrinizdeyim’ suçu! Sonra yüzünde ac› bir tebessüm belirdi: “Say›n savc›lar, benim bu toplant›lar›n ‘gizli baflkan›’ oldu¤umu ileri sürüyor. Neden? Çünkü D›fliflleri eski Bakan› Kamran ‹nan, nazik konuflma üslubu gere¤ince telefon görüflmesinde bana, ‘Emirlerinizi bekliyorum’ diye hitap etmifl! Ayn› flekilde Emekli Orgeneral Ahmet Hurflit Tolon nezaketinden flahs›ma ‘Emrinizdeyim’ demifl... fiiflli Belediye Baflkan› Mustafa Sar›gül, ‘Ben Baflbakan olaca¤›m ama sizler de benim baflbakan›m olacaks›n›z’ diye bir cümle kurmufl... Bedrettin Dalan’a kalbindeki iki t›kal› damar için ABD’de doktor ismi önermiflim! Bunlar›n hepsi örgütsel irtibatm›fl ve ben de o ör18
gütün yöneticisiymiflim!” Haberal bunlar› anlat›rken salondaki herkesin akl›na ayn› soru geldi: “Diyelim ki bu sözler Haberal’›n örgüt flefi oldu¤unu kan›tl›yor. ‹yi de o zaman bu sözleri söyleyenler nas›l oluyor da dava kapsam› d›fl›nda tutuluyor?”
“Diyelim ki bu sözler Haberal’›n örgüt flefi oldu¤unu kan›tl›yor. ‹yi de o zaman bu sözleri söyleyenler nas›l oluyor da dava kapsam› d›fl›nda tutuluyor?” fiimdi anlad›n›z m›, bafll›ktaki cümlenin nedenini?
S
iz siz olun sak›n kimsenin size “Emrinizdeyim” demesine f›rsat vermeyin! Yoksa bu ülkedeki baz› savc›lar taraf›ndan “Örgüt fiefi” olmakla suçlanman›z iflten bile de¤il! Haberal savunmas›nda, “silahl› terör örgütü yöneticisi” olmakla suçlanmas›na neden olan di¤er on bir “suçlama”y› da tek tek anlatt›... Hepsi en az bunlar kadar eften püften fleylerdi... Peki; neden mi hâlâ cezaevinde? Söylemesi zor ama bu sorunun yan›t›n› davaya bakan savc›lar›n ve yarg›çlar›n bile bildi¤ini sanm›yorum!•
BD HAZ‹RAN 2013
Sabriye Afl›r’›n 20.05.2013 Tarihli Ere¤li Bülteni’nde Yay›mlanan Yaz›s›
Haberal’›n Tarihi Savunmas› Ergenekon Davas›’nda sonuçlar›n›n tahmin edilmesi pek zor olmayan ‘son’a do¤ru yaklafl›l›yor; san›klar son savunmalar›n› yap›yorlar. onguldak halk›n›n 73 bin oyuyla milletvekilleri seçtikleri CHP Zonguldak Milletvekili Prof. Dr. Mehmet Haberal da, geçti¤imiz Cuma günü son savunmas›n› yapt›. ‹flin en basit ve yal›n sözlerle tasviri nedir asl›nda biliyor musunuz? E¤er ortada bir ya da birden fazla suç varsa, suç iddia eden iddia makam› bu iddia ya da iddialar›n› hiçbir flüpheye yer kalmayacak flekilde ispat etmek zorunda… Yani asl›nda tüm yarg›lamalarda olmas› gereken en temel, olmazsa olmaz nokta bu… Ancak ad›na Ergenekon denilen davaya bak›yorsunuz; durum tam tersi… Öylesine tersi ki, savc›lar›n ‘flüpheye yer kalmayacak flekilde’ suç ispat›nda bulunmalar› flöyle dursun;
Z
san›klar ‘flüpheye yer kalmayacak flekilde’ suçsuzluk ispat›nda bulunuyor! Buna karfl›n 18 Mart’ta verilen mütalaay› inceliyorsunuz… Dava bafllad›¤›ndan bu yana yap›lan yarg›lama, san›klar›n ve san›k avukatlar›n›n tüm çabalar›n› bofla ç›kar›rcas›na, savc›lar bunlar› ellerinin tersiyle itiyor, görmezden geliyor… Haberal’› dinlerken, bu ac› çeliflki döndü durdu akl›mda… Bir ara bafl›m› kald›r›p, izleyiciler bölümünde de tepemizden afla¤›ya do¤ru uzanan mikrofonlara bir kez daha bakt›m. Söylenenlerin anlam› ve de¤erinin, hatta dikkate al›n›rl›¤›n›n ölçütlerine ak›l erdirilemeyen bu mekân›n her yerindeydiler… Bir ses toplay›c›dan çok, öylesine uzanan iplerdiler. Davan›n bir baflka 19
BD HAZ‹RAN 2013
ac› çeliflkisini getirdiler akl›ma… 22 iddianamenin birlefltirilmesiyle bir kördü¤üm yap›lmas› umulsa da, iflte flimdi Haberal o yuma¤›n bir ipini, ucundan olanca sakinli¤iyle çekiyor ve mütalaadaki o kördü¤üm gösterilen yuma¤› çözüveriyordu… 50 ayd›r parmakl›klar›n arkas›ndayd› Haberal… O, 50 ay deyince düflündüm, 50 saat kalabilir miydim ben ayn› odada? Ya siz kalabilir miydiniz? Sonra, “Bilmedi¤im, tan›mad›¤›m, görmedi¤im insanlarla ayn› örgüt içerisinde olmam mümkün müdür?” diye sordu Haberal… Örgüt… Hem de terör örgütü… u sorusu, avukat› Dilek Helvac›’n›n kara mizah›n› an›msatt›: “Say›n Haberal, 35 ulusal ve uluslararas› bilimsel örgüt kurdu; evet bu örgütlerin yöneticisidir” diyordu daha geçti¤imiz ay düzenledikleri toplant›da… Örgüt var demek ki! Üstelik eli de kanl› Haberal’›n! fiimdiye dek yapt›¤› bin 832 böbrek, 342’den fazla karaci¤er nakli ve di¤er ameliyatlar› var… ‹flin terör k›sm› eksik yaln›z… Mahkeme Genelkurmay Baflkanl›¤›’na, M‹T Müsteflarl›¤›na, Emniyet Genel Müdürlü¤ü’ne, Jandarma Genel Komutanl›¤›’na “Ergenekon terör örgütü var m›, varsa terör örgütüyle ilgili bilgileri, dokümanlar› gönderin” diye yaz› yazd›. Dördü de “Yok” dedi.
B
20
Hiçbir flüpheli ve hiçbir tan›k da, “Var” demedi… Yaln›zca savc›lar, “Ergenekon terör örgütünün oldu¤u sabittir” dediler mütalaada… Yaln›zca savc›lar›n “Var” dedikleri örgütün, yine yaln›zca savc›lar›n “Suç flüphesi” nedeniyle 4 y›ldan fazla süredir özgürlü¤ünden mahrum olan Haberal, orada kürsüdeydi. 4 y›ldan fazla süredir anlatt›¤›, defalarca tekrarlad›¤› gerçekleri görmeleri için, b›kmadan bir kez daha s›ralad›. alk için, halk taraf›ndan seçilen milletvekili Haberal, halk ad›na yarg›land›¤› mahkemede, halka ra¤men tutuklu… Görev süresinin iki y›l› flimdiden dolmufl Haberal, “Bir suçlama varsa bunu bilmek zorunday›m. Bileyim ki, baflkalar› da bu suçu iflleyip ma¤dur olmas›nlar.” diyor hâkimin gözlerinin içine bakarak… Gerçekten tarihi bir ana tan›kl›k etti¤imin bir kez daha ay›rd›na var›yorum. Tam anlam›yla tarihi bir savunmaya… T›pk› Sokrates’›n, Cicero’nun, Galilei’ninki gibi… Galilei, Roma’da ç›kar›ld›¤› mahkemede ömür boyu hapis cezas› ald›. Ama dünya dönüyor… Haberal için de a¤›rlaflt›r›lm›fl müebbet istiyorlar. Ama gerçekler inatç›… Görmezden geliniyorlar diye, gerçekliklerinden bir fley kaybetmedikleri gibi… M›h gibi çak›l›yorlar tarihe… •
H
BD HAZ‹RAN 2013
Dünyan›n sayg›n bilim adamlar› Prof. Dr. Haberal’› ziyaret ediyor CHP Zonguldak Milletvekili Prof. Dr. Mehmet Haberal, dört y›l› aflk›n süredir tutuklu olmas›na karfl›n, bilimsel çal›flmalar›n› sürdürüyor. Bu çal›flmalar› kapsam›nda da Prof. Dr. Haberal’›, dünyan›n sayg›n bilim adamlar› ziyaret ediyor ve Haberal ile görüfl al›flveriflinde bulunuyorlar. Röportaj: SEZ‹N SAN, Fotograflar: ZAFER ÇALIfiKAN
CHP
Zonguldak Milletvekili Prof. Dr. Mehmet Haberal, tutuklu bulundu¤u Silivri Ceza ‹nfaz Kurumlar› Yerleflkesi’nde önemli ziyaretçileri a¤›rlad›. Haberal’› geçti¤imiz günlerde
ziyaret eden uluslararas› alanda sayg›n bilim insanlar›ndan birisi, Harvard Üniversitesi Ö¤retim Üyesi ve Yan›k Tedavi Merkezi Baflkan› Prof. Dr. Ronald Tompkins idi. Prof. Dr. Ronald 21
BD HAZ‹RAN 2013
Tompkins, meslektafl› ve dostu olan CHP Zonguldak Milletvekili Prof. Dr. Mehmet Haberal ile özlem gidermek ve ayr›ca Harvard Üniversitesi ile Baflkent Üniversitesi’nin iflbirli¤iyle Türkiye’de aç›lacak ‘Uluslararas› Yan›k Tedavi, En Üst Düzey E¤itim Merkezi’yle ilgili görüfl al›flveriflinde bulunmak üzere Prof. Dr. Mehmet Haberal’a 29 Nisan Pazartesi günü ziyarette bulundu.
Prof. Dr. Francis Delmonico
Prof. Dr. DELMON‹CO: HABERAL’I BURADA GÖRMEKTEN BÜYÜK ÜZÜNTÜ DUYUYORUM Haberal’› daha önce 17 Kas›m 2012’ de de ziyaret eden Dünya Organ Nakli Derne¤i Baflkan› ve Harvard T›p Fakültesi Cerrahi Profesörü Francis Delmonico da, 18 May›s Cumartesi günü ikinci kez Prof. Dr. Haberal’a ziyarette bulundu. Prof. Delmonico, Haberal’› görmek için kilometrelerce öteden geldi¤i Silivri’de ‘dostum ve meslektafl›m’ dedi¤i Prof. Dr. Haberal ile mesleki konularda görüfl al›flveriflinde bulundu. Haberal’›n cezaevi koflullar›nda bile ülkesine katk›da bulunmak için kararl›l›kla çal›flt›¤›n› anlatan Delmonico, “Profesör Haberal benim 22
Haberal gibi önemli bir kifliyi burada görmekten büyük üzüntü duyuyorum. kardeflim ve dostumdur. Onun ne kadar dirençli oldu¤unu gördüm, onu çok güçlü buldum. Cezaevinde olmas›na ra¤men, ülkesine ve bilim dünyas›na katk›da bulunmak için çal›fl›yor. Ama Haberal gibi önemli bir kifliyi burada görmekten büyük üzüntü duyuyorum.” dedi. Görüflmelerinde, Haberal ile ‹stanbul deklarasyonu üzerine konufltuklar›n› da anlatan Delmonico, Haberal’›n 2008’de ‹stanbul Deklarasyonu’ nun olmas›nda öncülük etti¤ini, dünya genelinde organ ticaretine karfl› deklarasyonun ilkeleri do¤rultusunda mücadele edilmesinde pek çok katk›s› oldu¤unu dile getirdi. Delmonico, Doha’da düzenlenen ‹stanbul Deklarasyonu’
BD HAZ‹RAN 2013
nun ele al›nd›¤› toplant› konusunda da Haberal ile karfl›l›kl› görüfl al›flveriflinde bulunduklar›n› söyledi.
Prof. Dr. TOMPK‹NS: HABERAL, BU KOfiULLAR ALTINDA B‹LE ÇALIfiIYOR Yaklafl›k 1,5 saat süren görüflmenin ard›ndan bir aç›klama yapan Prof. Dr. Ronald Tompkins, Haberal’› görmekten duydu¤u memnuniyeti dile getirir-
Haberal cezaevindeyken, Dünya T›bbi Biyomedikal ve Etik Bilimler Akademisi’ni kurdu. (...) Profesör Haberal, bu flartlar alt›nda bile ülkesine ve bilime katk›da bulunmak için çabal›yor.
nu merak ediyorum. Amerika’daki yan›k kongresinden buraya geliyorum. Kongredeki herkes, onu soruyordu. Onlara Haberal’› ziyaret edece¤imi söyledim. Dünyaca sayg›n bilim insanlar› Haberal’a en iyi dileklerini ve sayg›lar›n› iletti. Görüflmemizde de, Baflkent Üniversitesi ile Harvard Üniversitesi’nin imzalad›¤› protokolü konufltuk. Bu protokole göre mezuniyet sonras› en üst düzeyde Prof. Dr. Ronald Tompkins yap›lacak yan›k e¤itimi ken, Baflkent Üniversitesi ile Harvard program›n›n bir an önce bafllat›lmas› Üniversitesi aras›nda imzalanan prog- gerekti¤ini konufltuk. Bu program›n, ramla, yan›k tedavisi alan›nda yeni yan›k tedavisi alan›nda çok önemli bir dönemin bafllayaca¤›n› vurgulad›. faydalar› olacak. Haberal cezaevinProf. Dr. Tompkins, “Öncelikli sebe- deyken, Dünya T›bbi Biyomedikal ve bim dostum ve meslektafl›m olan Ha- Etik Bilimler Akademisi’ni kurdu. Bu beral’› görmek. Onun sa¤l›k durumu- akademinin ilerlemesi için yap›la23
BD HAZ‹RAN 2013
caklar› konufltuk. Profesör Haberal, bu flartlar alt›nda bile ülkesine ve bilime katk›da bulunmak için çabal›yor. Bu büyük bir baflar›d›r.” dedi.
Prof. Haberal bilimsel alanda yapt›¤› çal›flmalarla yaln›z Türkiye’ Prof. Dr. MASR‹: ye de¤il Ortado¤u’ BÖYLE B‹R ya da katk›da L‹DERLE TÜRK‹YE bulundu. O her GURUR kötü günümüzde DUYMALIDIR yan›m›zdayd›. Ortado¤u Organ Nakli Derne¤i (MEilgili yapt›¤› aç›klamada, Haberal’›n yaln›zca Türkiye’ye de¤il, Ortado¤u’ ya da bilimsel anlamda katk›lar› oldu¤unu belirtti. Prof. Dr. Masri flunlar› söyledi: “Ortado¤u’daki insanlar›n bu yard›mlara teflekkürünü ve Haberal’a olan desteklerini iletmeye geldim. Haberal mükemmel bir arkadafl ve büyük bir insan. Bilimsel alanda yapt›¤› çal›flmalarla yaln›z Türkiye’ye de¤il Ortado¤u’ya da katk›da bulundu. O her kötü günümüzde yan›m›zdayd›. Pakistan’da bir deprem olmufltu. Baflkent Üniversitesi ve onun ekibi insanlara yard›m için oraya gelmiflti. T›pk› ‹ran ve Lübnan’ da oldu¤u gibi. Haberal, bizim için çok de¤erli ve onu görmek için buraday›z. Onu çok özledik. Ortado¤u’daki insanlar onun yard›mlar›n› konufluyorlar ve onu destekliyorlar. En Prof. Dr. önemlisi de bunlar› birinci Marwan Masri a¤›zdan Haberal’a aktarmak.
SOT) önceki Baflkan› ve Asya Organ Nakli Derne¤i eski Baflkan› Prof. Dr. Marwan Masri, CHP Zonguldak Milletvekili Prof. Dr. Mehmet Haberal ile görüflmek için Beyrut’tan Silivri’ye geldi. Haberal ile 3 May›s Cuma günü görüflen Prof. Dr. Masri ziyaretiyle
24
BD HAZ‹RAN 2013
Onun için bur-day›m.” Prof. Dr. Mehmet Haberal’›n, tutuklu olmas›na karfl›n çal›flmalar›na devam etti¤inin de alt›n› çizen Prof. Dr. Marwan Masri, flunlar› kaydetti: “Haberal’›n burada çal›flmalar›n› aksatmad›¤›n› gördüm. Önümüzde önemli kongreler var. Bu kongreler nedeniyle binlerce kifli Türkiye’ye gelecek. ‹flte böyle bir lidere sahip oldu¤u için Türkiye gurur duymal›d›r. MESOT kongresinin ‹stanbul’da olmas›n›n da özel bir anlam› var. Çünkü MESOT’un kuruldu¤u yer ‹stanbul’ dur. Befl y›l önce, yine bilim dünyas›nda çok önemli yeri olan ‘‹stanbul Deklarasyonu’nun, yani organ ticaretindeki yasal olmayan hususlar›n engellenmesine yönelik toplant› da Haberal’›n ev sahipli¤inde yap›lm›flt›. Bu nedenlerle, ‹stanbul kongreler için çok önemlidir.”
Transplantasyon konusunda ondan çok fley ö¤rendik. (...) Bölgedeki organ nakli alan›nda, Haberal’›n düflünceleri, çal›flmalar› yol gösterici niteliktedir.
Prof. Dr. SHAHEEN: HABERAL’A, ONUN F‹K‹RLER‹NE ‹HT‹YACIMIZ VAR Suudi Arabistan Organ Nakli Derne¤i Baflkan› Prof. Faissal Shaheen ve Ortado¤u Organ Nakli Derne¤i Baflkanvekili Dr. Bassam Saeed de, 20 May›s Pazartesi günü Haberal’› ziyaret ettiler. Haberal’a ilk görüflen Suudi Arabistan Organ Nakli Derne¤i Baflkan› Prof. Faissal Shaheen, ziyaret sonras› yapt›¤› aç›klamada Haberal’›n 25 y›ll›k ve önemli bir dostu Prof.dostu Dr. Marwan Masri
Prof. Dr. Faissal Shaheen oldu¤unu ifade etti. Prof. Shaheen, “Haberal, Türkiye’ye özgü bir lider de¤il; organ nakli konusunda Orta Do¤u ve dünya için de bir liderdir. Her y›l Baflkent Üniversitesi’nde kongrelere gelirdim. Transplantasyon 25
BD HAZ‹RAN 2013
konusunda ondan çok fley ö¤rendik. Onu görmekten dolay› çok mutluyum. Bölgedeki organ nakli alan›nda, Haberal’›n düflünceleri, çal›flmalar› yol gösterici niteliktedir. Beraber neler yapabilece¤imizi, organ naklini konufltuk. Haberal her zaman aktif; bilimsel çal›flmalar›n› burada da sürdürüyor. Cezaevinde olmas›na ra¤men bilim dünyas›na katk›da bulunuyor. Özgürlü¤üne kavufltu¤unda, birlikte çal›flmalar›m›za devam edecek, daha güzel ifller yapaca¤›z. Haberal’a, onun fikirlerine ihtiyac›m›z var.”
Prof. Dr. Bassam Saeed
Prof. Dr. SAEED: HABERAL’I ARAMIZDA GÖRMEK ‹ST‹YORUZ Ortado¤u Organ Nakli Derne¤i Baflkanvekili ve Suriye Organ Nakli 26
Bir bilim insan› olarak cezaevinde de çal›flmalar›na devam ediyor.(...) Haberal’› tüm dünya tan›yor ve rastlad›¤›m›z herkes onu soruyor. Bilim dünyas›na çok yenilik katt›. Haberal’› aram›zda görmek istiyoruz. Ona hepimizin ihtiyac› var. Derne¤i Baflkan› Prof. Dr. Bassam Saeed, ziyaret öncesi Haberal’›n sa¤l›¤› ve morali konusunda endifle duydu¤unu belirtti. Prof. Dr. Saeed, “Gördüm ki hiç de¤iflmemifl; güler yüzlülü¤ü, güçlülü¤ü ve her zamanki aktifli¤i devam ediyor. Onu bu olumsuz koflullara ra¤men böyle görmek, endiflelerimi giderdi. Bir bilim insan› olarak cezaevinde de çal›flmalar›na devam ediyor. Eminim özgür kald›¤›nda da, ülkesine ve bilim dünyas›na hizmet etmeye devam edecektir. Haberal’› tüm dünya tan›yor ve rastlad›¤›m›z herkes onu soruyor. Bilim dünyas›na çok yenilik katt›. Haberal’› aram›zda görmek istiyoruz. Ona hepimizin ihtiyac› var. 2014’te ‹stanbul’daki kongrede onunla yan yana olmak istiyoruz.” dedi.
BD HAZ‹RAN 2013
Doç. Dr. ‹BRAH‹MO⁄LU: HABERAL G‹B‹ B‹R B‹L‹M‹NSANINA SAH‹P OLMAK TÜRK‹YE ‹Ç‹N B‹R fiEREFT‹R. Azerbaycan Hemodiyaliz ve Böbrek Nakli Yap›lm›fl Hastalar Vakf› Baflkan›, Azerbaycan Cumhuriyet Hastanesi Diyaliz Merkezi Müdürü Doç. Dr. ‹smailov Hikmet ‹brahimo¤lu, Haberal'› görmek için Bakü'den Silivri'ye 1800 kilometre katederek geldi. ‹brahimo¤lu, ziyaret sonras› yapt›¤› aç›klamada "Prof. Haberal gibi bir biliminsan›na sahip olmak Türkiye için bir flereftir" dedi. ‹brahimo¤lu konuflmas›n›, ”Prof. Haberal sadece Türkiye için de¤il; dünya t›bb›nda da iz b›rakan dehalardan biridir. Alan›nda birincidir. Delmonico Haberal’a Dünya Organ Nakli Derne¤i Baflkanl›¤›n› teklif etti. Bunlar Türkiye için onur verici. Haberal'›n her iflinin Türkiye’ye fleref getirdi¤ini gördük.” sözleriyle sürdürdü. ‹brahimo¤lu, ”Hocan›n yetifltirdi¤i ekipler ve yard›mlar sayesinde Azerbaycan'da 35 diyaliz merkezi aç›ld›. Biz Haberal’›n çok büyük deste¤ini gördük bu merkezlerin aç›lmas›nda. Azerbaycan'da t›p alan›nda çal›flan birçok kifli halen Baflkent Üni-
Biz Haberal’›n çok deste¤ini gördük. Hocan›n yetifltirdi¤i ekipler ve yard›mlar sayesinde Azerbaycan'da 35 diyaliz merkezi aç›ld›.
Doç. Dr. ‹smailov Hikmet ‹brahimo¤lu versitesi Hastanesi’ne e¤itim almak için geliyor. Prof. Haberal’›n cezaevinde bulunmas›na ra¤men bilimsel çal›flmalar›na devam etmesi gurur verici. Kendisine vefa borcumuz var. Allah Haberal hocam›z›n kap›s›n› aç›k tutsun. Haberal hocam› gördü¤üm için mutluyum; ancak bu koflullar alt›nda gördü¤üm için üzgünüm." dedi. • 27
F›rçalayarak Serdar Günbilen
28
Yaflamdan Yans›malar
BD HAZ‹RAN 2013
Nuray Bartoschek
Çizginin Ötesi Özgürlük de bir seçimdir, tutsakl›k da...
K
Kimi zaman özgürlü¤ünün ay›rd›nda de¤ildir insan, kimi zaman da tutsakl›¤›n›n. Özgürlük ve tutsakl›¤›n aras›nda ince bir çizgi vard›r ve özgürlükten tutsakl›¤a geçifl ne denli kolaysa, tutsakl›ktan özgürlü¤e geçiflte o denli zordur. Amac›na ulaflmak için her yolu, her yöntemi dener tutsakl›k. Ayak uçlar›na basarak, sinsice yaklafl›r, en ücra köflelerine dek s›zar insan ruhunun. Sevgisizli¤in hüküm sürmesi için sevgi masallar›yla kand›rmaya çal›fl›r. Kana susam›fll›¤›n› gizlemek, savafl› davet etmek için bar›fltan söz eder s›k s›k. Tutsakl›k adaletin yüre¤ine saplarken b›ça¤›n›, haktan, hukuktan, eflitlikten söz eder. Kelepçelerini geçirirken ac›mas›zca, özgürlük flark›lar› söyler bast›rmak için vicdanlar›n sesini. Her fley öylesine h›zl›, öylesine planl›, öylesine programl› geliflir ki, kap›lar tamamen yüze kapat›l›ncaya dek tutsakl›¤›n ay›rd›na bile var›lmaz ço¤u kez. Tutsak olabilmek için hiçbir çaba, kafa yormak bile gerekmez! Sizin düflünmenize gerek yoktur, sizin
ad›n›za kararlar al›n›r ve uygulan›rken siz m›fl›l m›fl›l uyumaya devam edersiniz. Oysa özgürlük öyle de¤ildir. Ruhu uyuflturan tatl› masallarla, ninnilerle uyutmaz. U¤runa ne canlar verildi¤ini an›msatarak uyand›rmak ister insanlar› derin uykular›ndan. Oturdu¤un yerden kazan›lmaz, u¤runa k›yas›ya mücadele etmeyi, yeri geldi¤inde ölümü göze alabilmeyi gerektirir. Bir an bile gözünü kapatmaya gelmez. Her an gözünün, kula¤›n›n, akl›n›n aç›k olmas› gerekir. ‹flin kolay›na kaçanlar, “Bana dokunmayan y›lan bin y›l yaflas›n” diyenlerin harc› de¤ildir ögürlük. Adaletin olmad›¤› yerde bar›fltan ve özgürlükten söz edilemez. Ve herkes o ince çizginin k›y›s›nda yaflamaktad›r hayat›. Siz karar vermezseniz çizginin hangi yan›nda kalaca¤›n›za, tutsakl›k tutup elinizden usulca geçirir sizi çizginin öte yan›na. Unutmayal›m, özgürlük de bir seçimdir, tutsakl›k da. • nuraybartoschek@butundunya.com.tr 29
A
nayasa Mahkemesi önceki baflkanlar›ndan, Atatürkçülü¤ün simge isimlerinden Yekta Güngör Özden, Cumhuriyetin her türlü de¤erinin yok edilmeye çal›fl›ld›¤› bu dönemi ”K›y›m ve Y›k›m” olarak adland›rd›¤› yeni kitab› ile son on y›ll›k iktidar›n Türkiye’yi sürükledi¤i yeri sorguluyor ve kamuoyunu uyar›yor.
BÜTÜN K‹TAPÇILARDA Bu kitab›n telif gelirleri Yekta Güngör Özden taraf›ndan Atatürk gençli¤ine ba¤›fllanm›flt›r.
Evrensel Bak›fl Aç›s› Gürbüz Evren
Devletin Hazinesi Adalettir
D
ünyan›n sayg› duydu¤u Bilim Adam› Prof. Dr. Mehmet Haberal’› anlatmaya çal›flt›¤›m birkaç yaz› yay›nlad›m. Ama t›p alan›nda sadece Türkiye’de de¤il, dünyada da ilklere imza atan Haberal’› anlatmak hiç kolay de¤il.
Türkiye’nin yetifltirdi¤i en önemli bilim adamlar›ndan biri olan Mehmet
Haberal’› di¤er meslektafllar›ndan ay›ran temel özellik, onbinlerce insana ifl, sa¤l›k, e¤itim, yard›m sa¤layan hastanelerin, okullar›n, üniversitenin ve bunlara ba¤l› di¤er kurumlar›n kurucusu olmas›d›r. Birçok de¤erli yazar›n kaleme ald›¤› yaz›larda, Mehmet Haberal’›n özellikleri, bu ülkeye katk›lar›, eserleri ayr›nt›lar›yla anlat›ld›. 31
BD HAZ‹RAN 2013
B
unlar› tekrar etme niyetinde de¤ilim. Benim derdim yarg›, hukuk, adalet gibi kavramlardan hareketle, 4 y›l› aflk›n bir süredir özgürlü¤ünden mahrum edilmifl Haberal Hoca için farkl› bir fleyler yazabilmek. Bu nedenle, yaz›ya, milattan önce 551-479 y›llar› aras›nda yaflam›fl Çinli bilge Konfüçyüs’un, “Devletin hazinesi adalettir” sözlerini bafll›k yapt›m. Zaten bu yaz›da da, büyük sevgi ve sayg› duydu¤um Haberal’›n durumuna iliflkin düflüncelerimi, kifli-
tar›lacak, sa¤l›¤›na kavuflturulacak binlerce hasta ve onlar›n mutlu edilecek aileleri, ifl ve afl sahibi yap›lacak binlerce insan, t›p alan›nda imza at›lacak yeni ilkler gözümün önüne geldi. Ülkesine, insanl›¤a böylesine büyük katk›lar› olacak bir bilim adam›n›n 4 duvar aras›nda dile kolay 4 y›ld›r tutulmas›na isyan ettim. Daha sonra derginin ilk sayfas›n› aç›p, Haberal’›n, “Ülkeye Hizmetin Bedeli, A¤›rlaflt›r›lm›fl Müebbet mi olmal›yd›?” bafll›kl› aç›klamas›n› okudu¤umda, duydu¤um derin üzüntüyü kelimelere dökemem. Bu nedenle, sahip oldu¤u ilimle insanl›¤a hizmet eden bir âlime, bilim adam›na bunu reva görenlere, Hazreti Muhammet’in, “Âlimin abide üstünlü¤ü, benim size üstünlü¤üm gibidir. Allah, melekleri, gök ve yer ehli hatta yuvas›ndaki kar›nca ile denizdeki bal›klar bile insanlara hayr› ö¤retenlere dua ederler” fleklindeki hadisini an›msatmak gerekti¤ini düflündüm.
“‹ki kifliye haset derecesinde imrenilir, biri Allah’›n verdi¤i mal› Hak yolunda sarf eden zengin, di¤eri de Allah’›n verdi¤i ilmi insanlara ö¤reten ve aralar›nda ilmi hükümler veren âlim” likleriyle tarihte yer etmifl insanlar›n anlaml› sözleriyle anlatmaya çal›flaca¤›m. Bütün Dünya dergimizin, Nisan 2013 say›s›n›n kapa¤›nda, “4 Duvar Aras›nda 4 y›l” bafll›¤›n› gördü¤ümde, yaflam›n›n her saniyesini ülkesine ve insanl›¤a hizmet için kullanma gayretinde olan Haberal’›n eserlerini düflündüm. Dört duvar aras›nda geçen 4 y›l›n Türkiye’ye, halka ve insanl›¤a neler kaybettirdi¤ini tahmin etmeye çal›flt›m. Amans›z hastal›klardan kur32
‹
slam dininin peygamberi Hazreti Muhammet, “‹ki kifliye haset derecesinde imrenilir, biri Allah’›n verdi¤i mal› Hak yolunda sarf eden zengin, di¤eri de Allah’›n verdi¤i ilmi insanlara ö¤reten ve aralar›nda ilmi hükümler veren âlim” dedi¤i hadiste de, bilim adam›na verilmesi gereken
BD HAZ‹RAN 2013
önemi aç›kça ortaya koymufltur. “Her fleyin bafl› sa¤l›k” derler ya, asl›nda bu söz, “Her fleyin bafl› sa¤l›k ve adalet” olmal› diye düflünürüm hep. Hukuk, adalet ve yarg› denildi¤inde, ilk akla gelen bunlar›n dayanaklar› olan yasalard›r. Bir ülkede düzen yasalarla sa¤lan›r. Adaletin da¤›t›lmas› için yarg›, yasalara bakar. ‹ddia makam›, yasalar› s›ralayarak mütalaas›n› verir. Savunma makam›, yasa maddelerine at›fta bulunarak, irdeleyerek görüflünü bildirir. Yarg›layanlar da, falanca yasalara göre, flu karar› veriyoruz der.
S
on 10 y›lda Türkiye’de 2 bin yeni yasa yap›ld›. Peki, bir ülkede çok say›da yasa olmas› ve bunlara binlerle ifade edilen yenilerinin eklenmesi, herkesin ihtiyaç duydu¤u adaletin sa¤l›kl› iflledi¤i ve da¤›t›ld›¤› anlam›na gelir mi? Bu sorunun yan›t›n› ben vermeyece¤im. Bu nedenle, tarihte önemli bir yeri olan, Roma ‹mparatorlu¤u’nun bilge devlet adamlar›ndan, ayn› zamanda felsefeci, edebiyat› ve hukukçu olan Marcus Tullius Çiçero’ya baflvurmakta yarar var. Çiçero, benim k›l› k›rk yararak, laf› dolaflt›rarak dile getirmeye çal›flt›¤›m› sadece 7 kelimede flöyle anlat›yor: “Daha fazla yasa, daha az adalet demektir.” Milattan önce 106-43 tarihleri aras›nda yaflayan Çiçero’nun binlerce y›l önce söyledi¤i bu sözlerin, Türkiye gerçe¤ini anlat›p anlatmad›¤›n›n de¤erlendirmesini size b›rak›yorum. Prof. Dr. Haberal, 4 y›l› aflk›n bir süredir, “Suçum ne?” diye soruyor.
Montesqieu’nun; ”Tek bir kifliye yap›lan haks›zl›k, toplumun tamam›na yap›lan bir tehdittir” sözleri, tercüme etmeye gerek duyulmayacak kadar aç›k de¤il mi? Ancak sorusuna yan›t alam›yor. Haberal’›n bu sorusunun yan›ts›z kalmas›, kamuoyunun büyük bir bölümünde adalete olan güvenin zedelenmesine yol aç›yor. Haks›zl›k yap›l›yor düflüncesi büyüdükçe büyüyor. Bu durumu aç›klamak için de, 1689-1755 y›llar› aras›nda yaflayan, Yasama, Yürütme ve Yarg›’y› birbirinden ay›rman›n önemini vurgulayan “Kuvvetler Ayr›m›” ilkesinin yarat›c›s›, Frans›z düflünür Montesqieu’e baflvurmak zorunda kald›m. Montesqieu’nun; ”Tek bir 33
BD HAZ‹RAN 2013
1642 y›llar› aras›nda yaflam›fl, ünlü Frans›z din ve devlet adam› Kardinal Richelieu’nin a¤z›ndan aç›klatay›m. Kral 13. Louis’nin Baflbakanl›k görevine getirdi¤i Richelieu, 1630 y›l›ndan, ölümüne kadar (1642) ülkenin en güçlü adam›yd›. Amca ve kardeflleri baflta olmak üzere birçok akrabas›n› önemli görevlere getiren Richelieu için Frans›zlar, “Ülkeyi tam bir diktatör gibi yönetti” de¤erlendirmesini yaparlar. En k›sa bu flekilde tan›tt›¤›m Richelieu bak›n ne diyor: “Dünyan›n en namuslu, en dürüst, en erdemli adam›na alt› sat›r yaz› yazd›r›n, onu giyotine gönderecek en az bir a盤›n› yakalar›m.” San›r›m bu anlaml› sözler olup bitenin anlafl›lmas›na yetecektir. Vatandafl› oldu¤umuz ülkede, “Adalet” beklentimiz için dönüp bakaca¤›m›z makamlar, mevkiler bellidir. Söz konusu makam ve mevkilere bizim yapaca¤›m›z ça¤r›n›n etkili olmayaca¤›n› bildi¤imizden, onlara belki dikkate al›rlar umuduyla, Hazreti Muhammet’ in “Bir saat adaletle hükmetmek, bir sene ibadet etmekten daha hay›rl›d›r” sözlerini hat›rlatmakla yetiniyorum. Yaz›y›, Çiçero’nun yol gösterici özelli¤i olan sözleriyle bitirelim: “Yar›nlar, yorgun ve bezgin kimselere de¤il, rahat›n› terk edebilen gayretli insanlara aittir…”•
Söz konusu makam ve mevkilere bizim yapaca¤›m›z ça¤r›n›n etkili olmayaca¤›n› bildi¤imizden, onlara belki dikkate al›rlar umuduyla, Hazreti Muhammet’in “Bir saat adaletle hükmetmek, bir sene ibadet etmekten daha hay›rl›d›r” sözlerini hat›rlatmakla yetiniyorum. kifliye yap›lan haks›zl›k, toplumun tamam›na yap›lan bir tehdittir” sözleri, tercüme etmeye gerek duyulmayacak kadar aç›k de¤il mi? Montesqieu, bu durumun do¤uraca¤› sonuçlar› da, “Bir rejim, halk›n adalete inanmaz bir hale geldi¤i noktaya ulafl›nca, o rejim mahkûm olmufltur” sözleriyle özetliyor.
H
aberal Hoca, “Suçum ne” sorusunu bir kitap haline de getirdi. Ayn› davada yarg›lanan baflka isimler de bu soruyu her defas›nda sordu. Onlar da, “Sen suçunu bilirsin” türünden trajikomik bir yan›t ald›lar. Haberal’›n herhangi bir suçu olmad›¤›na, haks›zl›k yap›ld›¤›na yürekten inanan milyonlarca insan var bu ülkede. Dengeler öylesine alt üst edildi ki, art›k bizim inanmam›z yetmiyor. Çünkü çok farkl› dinamikleri olan ve bu güne kadar yaflanmam›fl bir süreçteyiz. Ben iyisi bu durumu da, 158534
gurbuzevren@butundunya.com.tr
Yakın Tarihimiz Yaflar Öztürk
Cumhuriyet Savc›s› Ça¤dafl uygar dünyan›n do¤an ve yükselen y›ld›z› Türkiye Cumhuriyeti’ nin "Hukuk Reformu" özlemini gerçeklefltiren “Atatürk’ün Devrimci Adalet Bakan› Mahmut Esat Bozkurt” ayn› zamanda savc›lara "Cumhuriyet Savc›s›" unvan›n› verdi. Mahmut Esat Bozkurt
ukuk Reformu konusunda görüflmeler, tart›flmalar yürütülürken, Mahmut Esat Bozkurt’a çok sert tepki gösterildi: “Mahmut Esat Bey! Neden sadece savc›lara, Cumhuriyet Savc›s› denilir? Cumhuriyet Baflbakan›, Cumhuriyet
H
Bakan›, Cumhuriyet Müsteflar›, Cumhuriyet Valisi, Cumhuriyet Büyükelçisi olmuyor da, Neden Cumhuriyet Savc›s›? Savc›lara neden bu ayr›cal›k?” Mustafa Kemal, Mahmut Esat’a döndü ve sordu: “Ne diyorsun?” 35
BD HAZ‹RAN 2013
Mahmut Esat Bozkurt"un yan›t› çok aç›k ve yal›nd›: “Çünkü öyle zaman olur ki, cumhuriyeti korumak için baflbakandan, bakandan, müsteflardan, validen, büyükelçiden bile hesap sormak gerekebilir. ‹flte o hesab› soracak olan ‘Cumhuriyet Savc›s›’d›r.” Mustafa Kemal gülümsedi: “Devam et Mahmut Esat” Mustafa Kemal’in bu önemli ve onurlu görevi yürütenlere diyecekleri vard›.
da uyan›k ve etkin bulunmalar› konusunu, adliyemizin baflar› ve utku etmenlerinin en önemlilerinden kabul ederim. Laik Türk Devrimi, yaflad›¤›m›z ça¤›n uluslara yaflam ve yükselme yetene¤ini dile getiren, en son ve en uygar ilkelerinin bir ifadesidir ve Türk ulusunun büyük özverisiyle gö¤üs gererek ve taçland›r›larak kazan›lan büyük savafl›n eseridir. Devrimlerin oluflumu, kararlar› ve kanunlar›yla yönetim, ulusal irade ve ulusal egemenli¤in bir görünümü ve seçkin toplulu¤u ile Türk ulusunun genel hukukudur. Devrimlerin her parças›, ulusun eme¤i ve hakk›ndan oluflmufltur. Savc›lar›m›z›n, onun bütün gerekleri ve sonuçlar› etraf›nda, en k›skanç ve uzaklara kadar dikkatle gözleyen hassas nöbetçiler durumunda bulunmalar›n›, as›l görevlerinden sayar›m. Türk Cumhuriyeti, ulusun kaderini yüzy›llarca hastal›kl›, çok ac›kl› gelenekleriyle, zulmün ve zorbal›¤›n kan ve yang›n selleri içinde sürükleyen saltanat ve hilâfet tarihini yok etti. Bu savafl›n en temel amaçlar›ndan birisi de, zay›flar› zorbalar›n, zalimlerin acizi ve entrikac›lar›n âleti olmaktan kurtarmak ve ulusu kendi kaderine sahip k›lmakt›r. Ça¤dafl ve uygar bir ulusuz. Ulusumuz, Bat› uygarl›¤›n› kay›ts›z ve koflulsuz onaylam›flt›r. Hayatta baflar›l› olman›n tek yolu budur. Y›lmaz ve kararlar› kesin devrimlerimiz, Türk ulusunun yarad›l›fl›ndaki
"Çünkü öyle zaman olur ki, cumhuriyeti korumak için baflbakandan, bakandan, müsteflardan, validen, büyükelçiden bile hesap sormak gerekebilir. ‹flte o hesab› soracak olan Cumhuriyet Savc›s›’d›r." olis Akademisi Ö¤retim üyesi Prof. Dr. Ali Birinci’ nin “Tamimler Mecmuas›”nda buldu¤u 9 (22) Ekim 1925 tarih ve 124 s›ra nolu, Özel Kalem Müdürlü¤ünün 214 no’lu genelgesinde Gazi Mustafa Kemal Cumhuriyet Savc›lar›na flöyle seslendi: “Her uygar ve ça¤dafl devlette oldu¤u gibi, Türk Cumhuriyeti Adliyesinde de, Cumhuriyet Savc›lar›n› yüksek ve ola¤anüstü önemli bir görev ve bir makam›n temsilcileri olmak üzere tan›r›m. Devrim Savc›lar›n›n, kendilerine verilen bu büyük görevin önem ve inceli¤ine uygun bir durum-
P 36
BD HAZ‹RAN 2013
ve çok verimli do¤ru yolu istemesinin ortaya ç›kmas› ve art›r›lmas› için bu u¤urda gereken zemini haz›rlayarak h›zla ilerlemektedir. Yüksek amaca yönelik herhangi bir suikast eylemcisinin durmaks›z›n kovuflturulmas›n› ve bu kovuflturman›n, ulusun genel hukuku tatmin ve tazmin edilinceye kadar, hakim önünde de endifle ve ›srar ile sürdürülmesini ve sonuçland›r›lmas›n› isterim.
Özgürlü¤ü ve yasalar› bir alet gibi öne sürerek, Türk ulusun en küçük bir yarar›n› bile tehlikeye u¤ratmak hakk›na hiç kimse sahip de¤ildir.
ütün düflüncelerin üstünde olan hukuk ve kamu yarar›n›n korunmas›, devlet ve hükümet gücünün her türlü durumda sa¤lanmas› ve korunmas›yla mümkün olabilece¤ini önemle hat›rlat›r›m. Cumhuriyette devlet ve hükümet gücü, yönetim ve ulus egemenli¤inin en kesin ve en temel bir ifadesi ve bir biçimidir. Türk yasalar›n›n yetkisi alt›nda bulunan ifl bu erk ve güce gölge
B
düflürecek en küçük bir giriflimin bile, ulusun egemenlik hakk›na aç›k bir sald›r› olarak de¤erlendirilip, yeltenenlerin kesinlikle mahkeme huzuruna ç›kar›lmas›n› talep ederim. Özgürlü¤ü ve yasalar› bir alet gibi öne sürerek, Türk ulusunun en küçük bir yarar›n› bile tehlikeye u¤ratmak hakk›na hiç kimse sahip de¤ildir. Devlet halinde yaflayan uygar uluslarda özgürlük ulusun buyru¤undad›r; ulusun yüksek yararlar›n›n gerektirdi¤i biçimlerde geniflletilir, s›n›rlan›r ve belirlenir. Yak›n tarihimizde ve eski zaman-
37
BD HAZ‹RAN 2013
bu kesin bir koflul ve bir zoDespotluk veya runluluktur. Birey yok, topmutlakiyetle lum vard›r. Despotluk veya yönetilen ülkeyönetilen ülkelerde, mutlakiyetle lerde, yasa ve özgürlük bir yasa ve özgürlük bir kiflinin veya zümrenin emeldoyurmaya hizmet kiflinin veya zümrenin lerini eden bir araç olur. Göçebe emellerini doyurmaya veya ilkel durumda, toplum bireyin ç›karlar› vard›r. hizmet eden bir araç de¤ilHalkç›l›k ilkelerine dayaolur. narak yönetilen bir ülkede, larda dinlerin buyurgan ve zorba hükümdarlarla, rahipler ve misyonerlerin elinde bir zorbal›k arac› olmas› gibi, ça¤›m›zda özgürlük ve kanunlar›n flunun ve bunun kiflisel ç›kar ve entrikalar›na alet edilmesine asla yard›m edilmez, izin verilmez ve göz yumulmaz. Devrime karfl› koyan muhalefetin özgürlükten ve yasadan yararlanmaya hakk› yoktur. Bireyin de¤il, bireylerin genel toplam›n› ifade eden toplumun ve devletin ç›kar› için her dikkat, her endifle önde tutulmal›d›r. S›n›rs›z bireysel özgürlük, kiflisel ç›kar davas›nda olanlar, kendi emellerini, ç›karlar›n› Türk ulusun yüksek ç›karlar›na ve özgürlü¤üne üstün tutan ve ye¤leyenlerdir. S›n›rs›z kiflisel özgürlükler, kiflisel ç›karlar, uygar ve düzenli toplumlar›, devletleri y›karak anarfliyi, ço¤u zaman despotlu¤u oluflturur. Anarfli ve despotluk, do¤runun yanl›fla, zay›f›n güçlüye yenilmesine yol açar. Uygar uluslarda, yasa ve özgürlük, yüksek ç›karlar›n korunmas› için düzenlenir ve kabul edilir. Ça¤dafl devlet kurmaya ve bu kurulufltan yararlanmaya karar veren toplumlarda, 38
düzen ve güvenli¤in her yönetim biçiminden daha fazla bir önem ve ›srarla kurulmas› ve gelifltirilmesi gerekir. Bu kural›n, ça¤›m›z uygarl›¤›n›n baflar› s›rlar›ndan en önemlisi oldu¤unu an›msar ve an›msat›r›m. Halk yönetiminin, ancak bu biçimde baflar›ya ulaflaca¤›ndan ve do¤al hukukun ancak bu yoldan korunabilece¤inden asla kuflku duyulmamal›d›r. Düzen ve güvenlik, halk cumhuriyetlerinde yönetim, ulusal ç›karlar gibi en yüksek bir yetkinin gereklerindendir. En son hukuk kurallar›na dayanan bu gerçekleri, Türkiye Cumhuriyeti savc›lar›n›n, bir an için bile göz önünde bulundurmayacaklar›na ihtimal vermem. Yasalar›m›z›n uygulanmas› s›ras›nda, bu yönlerin önemle ve mutlaka dikkate al›nmas›n› isterim. avc›lar›m›z›n, kovuflturmak ve dava açmak zorunda olduklar› ceza davalar›, mahkeme huzurunda, kesin deliller ve di¤er delilerle ele al›nacakt›r. Yaln›z kanun maddelerinin uygulanmas› iste¤iyle yetinilmeyecektir.
S
BD HAZ‹RAN 2013
Cumhuriyet Savc›lar›n›n bu konudaki aç›klamalar›, kamuoyunun düflüncesinin genel hukuk ad›na istenen her hangi bir ceza istemiyle, suç ve san›k hakk›nda ayd›nlat›lacak ve yerine getirilecek karar›n içeri¤ine iliflkin aç›k bir düflünce edinebilmesini sa¤lamas›n›, çok gerekli ve zorunlu görürüm. Yarg›tay’ca da davalar›n incelenmesi s›ras›nda, bu noktan›n ola¤anüstü kolayl›k nedeni olaca¤›n› aç›klamaya gerek yoktur. Savc›l›k, karar de¤il, dava makam›d›r. Yarg›lama s›ras›nda ve duruflmada, savc›lar›m›z›n kendilerini herhangi bir davan›n taraflar›ndan sayarak ›srarla aç›klamalarda bulunmalar› ve görüfllerinin kabul edilmesini ve desteklenmesini sa¤layarak, tüm tarihsel ve yasal araçlardan yararlanmay› asla ihmal etmemeleri gerekir. amu Hukuku ad›na düzgünce dile getirdi¤i bir talebin desteklenmesini sa¤layamamak, bir Cumhuriyet Savc›s› için onur nedeni olmayaca¤›n› önemle hat›rlatmak isterim. Cezaevlerinin haftada bir kesinlikle denetlenerek, yarg›lamas›z tutuklu kalanlar›n, öz nedenleriyle birlikte ihmal edilmeksizin en yak›n müfettiflli¤e ve telgrafla Adalet Bakanl›¤›na bildirilmesi gerekir. Bir davan›n bafllat›labilmesi ve sürdürülebilmesi için bir flikayet olmas› veya güvenlik görevlisinin savc›l›¤a baflvurusu beklenecektir. Bilgilere dayanan soruflturmaya bafllanarak, herhangi bir mesele etraf›nda ait oldu¤u yerden bilgi al›-
K
narak ayd›nlat›lmas› ve bu konuda ola¤anüstü ilgili ve dikkatli bulunulmas›, kamu hukuku ve kamu güvenli¤inin esenli¤ini sa¤lamak için ›srarla istenmelidir. Türkiye Cumhuriyetinde kimsesiz bir birey yoktur. Cumhuriyet, böyle bir kavram› asla kabul edemez. Do¤al hukuk yasalar›m›z›n güvencesi alt›ndad›r. En güçsüz ve en kimsesizlerin yard›mc›s› ve arka ç›kan› devlet ve onun kamu hukuku temsilcileri olan savc›lar›d›r. Kendilerini kimsesiz görenlerin, her an ve her zaman yanlar›nda haklar›n› aramakla yükümlü savc›lar› bulundu¤unu asla unutmamalar› ve bundan emin olmalar› gerekir. Zay›f ama hakl›lar›n en güçlü durumda bulunmalar›, adalet örgütümüzün özelli¤i ve ülküsüdür. Cumhuriyet Adliyesinin yükselmesini ulusal bir onur meselesi yapmakta olduklar›ndan kuflku duymad›¤›m çal›flma arkadafllar›ma bu onurlu görev alan›nda kesin ve do¤ru olan baflar›lar›n› coflkuyla dilerim efendim.” Kaynak: “Prof. Dr. Ali Birinci, Yeni Türkiye Dergisi, Cumhuriyet Özel Say›s› I, 1998” 39
1içindedirler. 919 yılı karanlıktır. İktidara sahip olanlar gaflet, dalalet ve hatta hıyanet Anadolu’da bir çoban ateşi parlar. 4 Şubat 1919’da Musafa Kemal ”Eğer iyi bir teşkilatçı Anadolu’ya geçer de milleti silahlı bir mücadeleye ikna ederse vatan da millet de kurtulur” der ve 19 Mayıs 1919’da dünyanın en haklı mücadelesini başlatır. Çoban ateşleri bir yangına döner, zalimlere de diz çöktürülebileceğini gösterir 20. yüzyılın mazlum milletlerine. Alır taşır milletini ortaçağdan çağlar ötesine.
BÜTÜN K‹TAPÇILARDA
Yılmadan, Yorulmadan Dr. S›tk› Ayd›nel
CUMHUR‹YET FAZ‹LETT‹R
Atatürk, 14 Ekim 1925 günü ‹zmir K›z Muallim Mektebinde ö¤rencilere: “Cumhuriyet nedir ve Sultanl›ktan fark› nedir? diye bir soru sormufl ve yan›t›n› da kendisi vermifltir.
C
umhuriyet fazilet-i ahlakiye ye dayanan bir idaredir. Cumhuriyet fazilettir. Sultanl›k korku ve tehdide dayanan bir idaredir. Cumhuriyet idaresi faziletli ve namuskâr insanlar yetifltirir. Sultanl›k korkuya, tehdide dayand›¤› için korkak, zelil, sefil, rezil insanlar yetifltirir.
Aradaki fark bunlardan ibarettir.” Bu sözleri yorumlayabilmek için önce “Fazilet (Erdem)” terimi üzerinde durmak gerekti¤ini düflünüyoruz. Fazilet: ‹nsanda iyilik etmeye, fenal›ktan çekinmeye olan de¤iflmez yetenek, güzel vas›f, insan›n yarad›l›fl›ndaki iyilik, iyi huy. 41
BD HAZ‹RAN 2013
Ahlâk›n övdü¤ü, iyimserlik, alçak gönüllülük, hoflgörülük, çal›flkanl›k, do¤ruluk, kibarl›k gibi tüm iyi niteliklerin genel ad›. Özetle: Yüksek insani de¤erlerin tümüne sahip olmak demektir. Antik ça¤ Yunan felsefesinde (Erdem), önce yetkin yurttafl›n niteli¤i say›ld›; Sokrates onu ”bilgi” sayd›; Platon, adaleti ”sosyal erdem” sayd› ve birçok düflünür taraf›ndan buna benzer flekillerde yorumland›.
Atatürk, Cumhuriyet fazilettir, Cumhuriyet idaresi faziletli ve namuskâr insanlar yetifltirir diyerek, fazileti hem kurumsallaflt›rm›fl, hem de idarede, rejimde faziletin gereklili¤ine iflaret etmifltir. de idarede, rejimde faziletin gereklili¤ine iflaret etmifltir. Bir an için düflünelim: Cumhuriyet rejimi faziletsiz insanlar›n elinde olursa, rejim özelli¤ini kaybeder ve o rejimde de namus, ahlak gibi manevi de¤erlerden uzak insanlar yetiflmeye bafllar. Atatürk, bu sözleri ile ayn› zamanda, di¤er çeflitli cumhuriyet idareleri yan›nda Türk’ün öz de¤erlerine uygun, demokratik, faziletli bir cumhuriyetin kurulmufl oldu¤unu da kastetmektedir.
Jean Jacques Rousseau Jean Jacques Rousseau’nun flu sözünü hat›rlamak gerekir: ”Hürriyetsiz vatan, yurttafls›z hürriyet, faziletsiz yurttafl olamaz. Yurttafl› yükseltir ve yetifltirirseniz, her fleyi sa¤lam›fl olursunuz.” Frans›z Devrimini iyi bilen Atatürk’ ün bu sözden etkilendi¤ini varsayabiliriz. Atatürk, ”Cumhuriyet fazilettir, Cumhuriyet idaresi faziletli ve namuskâr insanlar yetifltirir.” diyerek, fazileti hem kurumsallaflt›rm›fl, hem 42
A
tatürk, sonra da: Sultanl›k rejimini yermifl, hatta daha sert bir üslupla, sultanl›¤›n tamamen korku ve tehdide dayand›¤› için korkak, rezil insanlar yetifltirir gibi bir yarg›ya da varm›flt›r. Asl›nda bu sözler, tüm toplumu kapsamamakta, s›radan kiflilerle do¤rudan ilgisi olmayan sözlerdir. Ancak, rejimi kabul ettirebilmek ve psikolojik etki yaratabilmek maksad›yla o günün koflullar›nda söylenmifltir. Bu aç›klamalardan sonra Fazilet’i
BD HAZ‹RAN 2013
bölümler halinde de s›n›fland›rman›n gerekli oldu¤u düflüncesindeyiz. Bunlar; Siyasette (Politikada), ‹ktisatta, ‹darede (Yönetimde),Toplumsal (Sosyal yaflamda), Kültürde, Bilimde, Hukukta fazilet, Tarihi fazilet v.b. Atatürk’ün tüm Söylev ve Demeçlerini inceleyerek bu s›n›fland›rmalara iliflkin örnekler verebiliriz. Atatürk’ün flu söyleflisi "siyasette fazilet" için güzel bir örnektir: Atatürk Amasya’da Tasvir-i Efkar gazetesi muhabiri Ruflan Eflref ile söyleflisinde: ”Millete dost görünüp de ilk f›rsatta iktidar mevkiine geçtikten sonra onun gerçek ihtiyaçlar›n› düflünecek yerde memleketi kendi istedi¤i yolda götüren, laf anlamayan, yetkililerin uyar›lar›na kulak asmayan, millette mevcut kuvvetlerini flahs›na ba¤lamaya çal›flan kahraman yüzlü insanlardan hayli zarar çekildi. Sonuçta hem onlara zarar oluyor, hem de zavall› millete.” Atatürk di¤er bir konuflmas› da "yönetimde fazilet"e örnek gösterilebilir: ”Asla hat›rdan ç›karmamal›s›n›z; bizim en büyük kuvvetimizi, bugün de yar›n da, dürüst, aç›k bir siyaset ve sözlerimize ba¤l›l›k teflkil edecektir.”
K
ültürde fazilete bir örnek vermek için Atatürk’ün 22 Ocak 1923’te Bursa’da fiark sinemas›nda halka konuflmas›ndan bir bölümünü hat›rlatmak yeterli olacakt›r: ”Milletimiz din ve dil gibi kuvvetli iki Fazilete maliktir. Bu faziletleri hiçbir kuvvet milletimizin kalp ve vicdan›ndan çekip alamam›flt›r ve alamaz.” Bu söz aç›klamaya gerek olmaya-
cak kadar nettir. Yine Atatürk’ten "iktisadi fazilet"e bir örnek: “Siyasi, askeri baflar›lar ne kadar büyük olursa olsun iktisadi baflar›larla taçland›r›lamazsa elde edilen zaferler payidar olamaz.” Bu noktada bir felsefeyi size hat›rlatay›m: “Mevcutla yetinmeyi düflünmek, fakirli¤i fazilet bilmek felsefesine de iktisat devri art›k son versin.’’
T
oplumsal (sosyal hayatta) faziletin en önemli örne¤i Atatürk’ün kad›na verdi¤i de¤erdir. Bu konuda yukar›da yazd›¤›m›z ‹zmir K›z Ö¤retmen Okulu’nda yapt›¤› konuflmas›n›n devam›nda “Türk kad›n› nas›l olmal›d›r?”sorusuna “Türk kad›n› dünyan›n en ayd›n en faziletkâr ve en a¤›r kad›n› olmal›d›r. A¤›r s›klette de¤il; ahlâkta, fazilette a¤›rbafll› bir kad›n olmal›d›r…” diyerek yan›t vermifltir. Burada Tevfik Fikret’in herkesçe bilinen bir sözünü hat›rlatal›m: “Elbet
“Asla hat›rdan ç›karmamal›s›n›z; bizim en büyük kuvvetimizi, bugün de yar›n da, dürüst, aç›k bir siyaset ve sözlerimize ba¤l›l›k teflkil edecektir.” 43
BD HAZ‹RAN 2013
sefil olursa kad›n alçal›r befler.’’ Bu sözler de aç›klamaya gerek olmayacak kadar nettir. Bilimde fazilet: Baz› bilim adamlar› intihal (Buradaki karfl›l›¤›n›n ”bilgi h›rs›zl›¤›” oldu¤unu düflünüyorum) yaparak, kendisine ait olmayan bir bilgiyi kendisininmifl gibi göstermektedir. Bu bir faziletsizliktir.
H
ukukta fazilet: Atalar›m›z ”Adalet mülkün temelidir” diyerek adalete ne kadar de¤er verdiklerini göstermifllerdir. Oysa uydurma delillerle de¤erli insanlar› (Örne¤in; Prof. Dr. Mehmet Haberal ve di¤er bilim adamlar›; Mustafa Balbay ve di¤er yazarlar ve birçok general ve subay›n) uzun süre tutuklu kalmalar› veya cezaland›r›lmalar› ”Adalette” yap›lan faziletsizli¤e en güzel örneklerdir. Oysa Atatürk, Erzurum Kongresi’nden önce Osmanl› Hükümeti’nin kendisi hakk›nda idam karar› al›nmas›nda yap›lan ”Adaletsizli¤e” karfl› askerlikten istifa etmifl ve ”Memlekete borçlu oldu¤umuz son bir vazife-i namusu ifa için ayr›ld›k” diyerek kendi rütbe ve makamlar›ndan vazgeçerek milletinden ald›¤› destekle mücadelelerine devam etmifl sonuçta zafere ulafl›lm›flt›r. Bu tutum hiç flüphe yok ki en büyük fazilettir. Tarihî fazilet. Atatürk çok bilinen bir sözüdür: ”Tarih yazmak tarih yapmak kadar mühimdir. Yazan, yapana 44
sad›k kalmazsa de¤iflmeyen hakikat insan› flafl›rtacak bir mahiyet al›r.” Bu söz tarih metodolojisine örnek olabilecek de¤erdedir. Ne yaz›k ki bu gerçe¤e uymay›p tarihimizi kendi ideolojileri yönünde sapt›rmaya çal›flanlar hâlâ görülmektedir. Atatürk’ün bütün Söylev ve Demeçlerinde bu örnekleri kan›tlayacak o kadar çok konuflmas› vard›r ki hepsini bir makaleye s›¤d›rmak olas› de¤ildir.
Y
üce Atatürk: senin tarihe karfl›, cihana karfl› hesab›n› veremeyecek hiçbir davran›fl›n, hiçbir faaliyetin olmad›. Aksine seni sadece Türk tarihi de¤il, dünya tarihi de örnek insan, sayg›n insan, faziletli insan olarak anm›fl ve anacakt›r. Sen dünyan›n en büyük adamlar› aras›nda yerini ald›n. Bize düflen senin izinden asla ayr›lmamakt›r. • sitkiaydinel@butundunya.com.tr
Ansiklopediden Bir Sayfa Mete Tizer
Giordano Bruno (D.1548- Ö.17.02. 1600)
talyan filozof, rahip, gökbilimci ve okültist. Rönesans felsefesini biçimlendiren filozoflar›n en önemlilerinden biridir ve flair yönüyle de edebiyata en yak›n duran›d›r. Ona do¤ac› coflkunlu¤un düflünürü de denilebilir. Aristotelesçi kapal› evren görüflünden ilk s›yr›lanlar aras›nda yer alan
‹
‹talyan filozof, Kopernik'in tezini savundu. Evrenin sonsuz ve eflda¤›l›ml› oldu¤unu ve evrende, dünyadan baflka birçok gezegenin bulundu¤unu söyledi. Ayk›r› görüfller besledi¤i için 1600 y›l›nda Roma Katolik Kilisesi'nin Engizisyon mahkemesinde yarg›lan›p sapk›n ilan edildi ve Roma'da diri diri yak›larak idam edildi.
Engizisyon taraf›ndan ölüme mahkum edilen bir ortaça¤ ayd›n› Soylu bir ailenin çocu¤u olarak 1548 y›l›nda ‹talya'n›n Nola kasabas›nda dünyaya geldi. On alt› yafl›ndayken Dominiken tarikat›na girdi. Kopernikus sistemi ile tan›fl›nca, Bruno tarikat mensubu bir kifli olmaktan s›yr›ld› ve buna ba¤l› olarak H›ristiyan inanc›yla aras›ndaki bütün ba¤lar›
kopartt›. Kiliseye karfl› bir sistem içinde yer ald›¤›ndan din sapk›nl›¤› ile suçland›. Engizisyon bask›s›ndan kurtulmak için Roma'ya ve ard›ndan Kuzey ‹talya'ya kaçt›. Dinsizlik ile suçland›¤› için hiçbir yerde kal›c› olarak yaflayamad›, sürekli gezdi. Cenevre'ye geçti, ard›ndan Gü45
BD HAZ‹RAN 2013
ney Fransa, Paris ve Londra'da devam etti yaflam›na. 1582 y›l›nda Sorbonne Üniversitesi'nde bir kürsü elde etti. Londra'da yap›tlar›n›n bir bölümünü bast›rd›. Londra'dan k›sa bir süreli¤ine yine Paris'e geçen Bruno, bu defa da Almanya'ya gitti ve eserlerini yay›mlatma çabalar›n› sürdürdü. Daha sonra Zürih'e geçen Bruno, bir ‹talyan aristokrat taraf›ndan Venedik'e davet edilince bu daveti kabul etti. Burada Galileo Galilei ile tan›flt›. Ama Mocenigo adl› bir aristokratla çat›fl›nca, onun taraf›ndan Engizisyon'a teslim edildi. Ona, düflüncelerinden vazgeçmesi ve sonsuz evren görüflünün din sapk›nl›¤› oldu¤unu kabul etmesi durumunda kilise taraf›ndan affedilece¤i söylendi. Ama o, gördü¤ü bütün iflkencelere
Giordano Bruno’nun yak›larak idam› karfl›n, görüfllerinden taviz vermedi ve ölüme mahkûm edildi. Giordano Bruno, "Tanr›, iradesini hakim k›lmak için yeryüzündeki iyi insanlar› kullan›r; yeryüzündeki kötü 46
"Tanr›, iradesini hakim k›lmak için yeryüzündeki iyi insanlar› kullan›r; yeryüzündeki kötü insanlar ise kendi iradelerini hakim k›lmak için Tanr›'y› kullan›rlar." insanlar ise kendi iradelerini hakim k›lmak için Tanr›'y› kullan›rlar." demifltir... Bruno evrenin sonsuzlu¤u yan›nda evrenin birli¤i ilkesini de benimser. Bruno, Tanr›'n›n ve evre-nin birbirinden farkl› iki töz olmad›¤›, ama ayn› gerçekli¤in iki sonsuz görünümü oldu¤unu kabul eder. Ona göre her fley Tanr›sal kuvvetin görünüflüdür: Bruno'nun, yak›ld›¤› Campo de' Fiori meydan›nda bulunan heykeli ölüm karar›n› Bruno'ya bildiren yarg›ç, ondan flu cevab› alm›flt›r: "Ölümümü bildirirken siz benden daha çok korkuyorsunuz". Kilisenin bu karar›, 1600 y›l›n›n fiubat ay›nda, Roma'da Campo de' Fiori meydan›nda diri diri yak›lmas› ile yerine getirildi. • metetizer@butundunya.com.tr
Sakl› Tarih Sinan Meydan
"Atatürk ‹ngiliz Valisi Olmak ‹stiyordu" Yalan›na Yan›t
A
Atatürk’ün kurdu¤u
1
“ba¤›ms›z” Türkiye Cumhuriyeti’nin yerine kurulmas› planlan Yeni Osmanl›’ya uygun yeni bir tarih kurgulamakla görevlendirilmifl baz› tarihçiler, Atatürk’ü halk›n gözünden düflürmek için flimdi de Atatürk’ün Anadolu’da ‹ngiliz valisi olmak istedi¤i yalan›n› dile getiriyorlar. Bu yaz›mda ‹ngiliz gazeteci W. Price'a dayanarak "Atatürk ‹ngiliz valisi olmak istiyordu" diyen bu tarihçilere yan›t verece¤im. 47
BD HAZ‹RAN 2013
‹ngiliz Gazeteci W. PriceAtatürk Görüflmesi Atatürk 14 Kas›m 1918’de ‹ngiliz Daily Mail gazetesi yazar› Ward Price ile ‹stanbul Pera Palas’ta görüflmüfltür. Lord Kinross, “Atatürk” adl› kitab›nda bu görüflmeyi flöyle anlatmaktad›r: “Mustafa Kemal… Pera Palas otelinin müdürüyle haber göndererek gazeteciyi kahve içmeye ça¤›rd›. Ward Price da Genelkurmay›n istihbarat servisindeki albaya dan›flt›ktan sonra ça¤r›y› kabul etti. Mustafa Kemal onu üniformas›yla de¤il de, s›rt›nda jaketatay ve bafl›nda fesle karfl›lad›. Ward Price, Mustafa Kemal’i yak›fl›kl› ve erkek tipli buldu. Elini kolunu oynatmadan, sakin ve ölçülü bir sesle konufluyordu.” ‹ddiaya göre Atatürk bu görüflmede Price’a, “Bu böyle olmaz vatan› bafltan bafla de¤ifltirmek laz›m, yenilefltirmek laz›m” demifltir.
Ward Price’da Daily Mail Gazetesine Verdi¤i Demeç (1918) Ward Price, 1918 y›l›nda Daily Mail gazetesine verdi¤i demeçte ise ‹stanbul’da Atatürk’le görüfltü¤ünü anlatm›fl, ancak Atatürk’ün o görüflmede kendisine ‹ngiliz valisi olmak iste¤ini söyledi¤inden hiç söz etmemifltir.
Price’›n Cumhuriyet Gazetesi’ne Verdi¤i Demeç (1939) Price, 1939 y›l›nda ‹stanbul’a gelmifl ve Cumhuriyet gazetesine bir demeç vermifltir. Price bu demecinde, 1918’ de Atatürk’le yapt›¤› görüflmeyi kas48
‹ngiliz Gazeteci Ward Price
"O zamanlar do¤rusu bu sözlere pek dikkat etmemifltim. Mesle¤imin her zaman hat›rlayaca¤›m büyük hatas›, bu emsalsiz dehay› o zaman keflfedememifl olmamd›r” tederek, “O zamanlar do¤rusu bu sözlere pek dikkat etmemifltim. Mesle¤imin her zaman hat›rlayaca¤›m büyük hatas›, bu emsalsiz dehay› o zaman keflfedememifl olmamd›r” demifltir. Hepsi bu! Price yine 1918’deki o görüflmede Atatürk’ün kendisine ‹ngiliz valisi olmak istedi¤ini söyledi¤inden hiç söz etmemifltir.
BD HAZ‹RAN 2013
Price’›n “Ekstra-Special Correspondant” Adl› Kitab›ndaki ‹ddias› (1957) Ancak ayn› Price, bu demeçten (1939’ daki) tam 18 y›l sonra 1957 y›l›nda “Extra-special Correspondent” yani “Çok Özel Gazeteci” adl› bir kitap yazm›fl ve kitab›nda Atatürk’’ün 1918’ deki görüflmede kendisine, “E¤er ‹ngilizler Anadolu için sorumluluk kabul edecek olurlarsa, ‹ngiltere yönetiminde bulunan tecrübeli Türk valileriyle çal›flmak gere¤ini duyacaklard›r. Böyle bir yetki çerçevesinde hizmetlerimi sunabilece¤im uygun bir yerin mevcut olup olamayaca¤›n› bilmek isterim” dedi¤ini iddia etmifltir. Price, bu görüflme s›ras›nda Albay Refet Bele’nin de orada oldu¤unu belirtmifltir. Price, ayr›ca Atatürk’ün böyle bir göreve istekli oldu¤unu, kendisinin bu öneriyi ‹ngiliz askeri istihbarat›ndan Albay Hoywood’ a bildirdi¤ini, ancak ‹ngilizlerin bu öneriye o s›rada fazla önem vermedi¤ini ileri sürmüfltür.
Atatürk üniforma-
lar›n› ç›kar›p sivil giysilerini giyerek gizli, aç›k ‹ngiliz ve Frans›z yetkililerin amaçlar›n›, planlar›n› ö¤renmek istemektedir. s›n›n koflullar›n› ve Mustafa Kemal’in çal›flmalar›n› dikkate alarak inceleyelim iddiay›: 1. Görüflmenin zaman›: (14 Kas›m 1918): Atatürk, daha bir gün önce 13 Kas›m’da (‹stanbul’un fiilen iflgal edildi¤i gün) ‹stanbul’a gelmifl ve aya¤›n›n tozuyla Pera Palas Oteli’ne yerleflmifltir. Pera Palas Oteli’ne yerleflmesinin temel amac›, ifl-
Ak›l Oyunlar› Price’›n, “Mustafa Kemal ‹ngiliz valisi olmak istiyordu!” iddias›n› “do¤ru” kabul etmeden önce sorgulayal›m. Atatürk ve Cumhuriyet düflman› tarihçiler sadece Atatürk’ün lehine durumlar› sorgulamaya, Atatürk aleyhine durumlar› ise “peflinen do¤ru” kabul etmeye al›fl›kt›rlar! Bu nedenle bu konuyu sorgulamaya gerek duymazlar. 1918 öncesinin ve sonra-
Pera Palas oteli 49
BD HAZ‹RAN 2013
Atatürk’ün bugün müze olarak kullan›lan Pera Palas’taki odas› galci ‹ngiliz ve Frans›z subaylar›n›n yap›s›n› ‹stanbul’da haz›rlam›flt›r. ve gazetecilerinin de daha çok Pera (Bkz. Sinan Meydan, Parola Nuh-AtaPalas’› tercih etmeleridir. Atatürk üni- türk’ün Gizli Kurtulufl Planlar›, formalar›n› ç›kar›p sivil giysilerini ‹nk›lap Kitabevi, ‹stanbul, 2008.) giyerek gizli, aç›k ‹ngiliz ve Frans›z yetkililerin amaçlar›n›, planlar›n› ö¤- K›saca demem o ki, Atatürk, ‹srenmek istemektedir. Bir askeri ve tanbul’a geleli daha bir gün olmufltur strateji dehas› olan Atatürk, her zaman ve daha ‹stanbul’daki siyasi havay› öncelikle düflman›n› tan›may› ilke yeterince koklamam›fl, gerekli görüfledinmifltir. Daha bir gün önce ‹stanbu- meleri yapmam›flt›r. Durup dururken l’a gelen Atatürk’ün, daha ne olup bir ‹ngiliz gazeteciye “Beni Anadobitti¤ini tam olarak anlamadan apar lu’ya valiniz olarak atay›n!” demesi topar ‹ngiliz gazetecisine, “Ben Ana- çok anlams›zd›r. dolu’da ‹ngiliz valisi olmak istiyo2. Price’›n çeliflkileri: rum!” demesi pek de mümkün de¤il- ‹ddia güvenilmezdir; çünkü Ward dir. Atatürk Anadolu’ya geçmeden Price, 1918 y›l›nda Daily Mail gazeteönce ‹stanbul’da Osmanl› Hükümeti sine ve 1939’da Cumhuriyet gazetesiçevrelerinde siyasi yollara baflvurmay› ne verdi¤i demeçlerde “Mustafa Kedüflünmektedir. ‹flgal ‹stanbul’da ara- mal’in ‹ngiliz valisi olma iste¤inden” lar›nda padiflah›n da oldu¤u yetkililer, söz etmezken, 1957 y›l›nda yay›nlanan devlet adamlar› ve silah arkadafllar›yla “Çok Özel Gazeteci” adl› kitab›nda görüflmeler yapmay› düflünmektedir. “Mustafa Kemal’in ‹ngiliz valisi olNitekim 14 Kas›m1918-16 May›s mak istedi¤ini” iddia etmifltir. E¤er 1919 aras›ndaki alt› ay boyunca ‹stan- iddias› do¤ruysa neden 1918'de ve bul’da kalan Atatürk, bütün bu kifliler- 1939'da bu iddiay› dile getirmemifltir? le çok say›da gizli, aç›k görüflme yap3. Refet Pafla iddias›: m›fl, Kurtulufl Savafl›’n›n bütün alt Price, Atatürk’le yapt›¤› görüflme s›-
K
50
BD HAZ‹RAN 2013
ras›nda Refet Pafla’n›n da orada oldu¤unu ileri sürmüfltür, ancak 14 Kas›m’ da henüz Atatürk, Refet Pafla ile görüflmemifltir. Price baflka birini Refet Pafla ile kar›flt›rm›fl da olabilir tabi! 4. Bir hafta kadar önce Atatürk ‹ngilizlere direnmekten söz ediyordu: Atatürk, Price ile ‹stanbul’da görüflmesinden çok de¤il daha bir hafta kadar önce (3-8 Kas›m 1918’de) Adana’dan Sadrazam ve Harbiye Bakan› Ahmet ‹zzet Pafla’ya gönderdi¤i telgraflarda aç›kça "‹ngiliz karfl›tl›¤›n›" ortaya koymufl, emrindeki orduya “‹ngilizlere ateflle karfl›l›k vermeyi emretti¤ini” belirtmifltir:
“…‹ngilizlerin elde edece¤i sonucu onlara kendi yard›m›m›zla bahfletmek, tarihte Osmanl›l›k için ve özellikle bugünkü hükümetimiz için kara bir sayfad›r.” önüne geçmeye imkân kalmayacakt›r.” “…‹skenderun’a her ne sebep ve bahane ile asker ç›karmaya giriflecek ‹ngilizlere ateflle engel olunmas›n› 7. Ordu’ya emrettim.” “…‹ngilizlerin elde edece¤i sonucu onlara kendi yard›m›m›zla bahfletmek, tarihte Osmanl›l›k için ve özellikle bugünkü hükümetimiz için kara bir sayfad›r.” “… ‹ngilizlerin i¤falkar hareketlerini, ‹ngilizlerden ziyade hakl› görenlerle iflbirli¤i yapmaya yarad›l›fl›m müsait de¤ildir.”
B
Bir hafta önce “‹ngilizlere ateflle
Mustafa Kemal Atatürk ‹flte Price’nin iddias›n› yerle bir eden, Atatürk’ün ‹ngilizlere karfl› direnifle kararl› oldu¤unu gösteren o telgraflar›ndan baz› bölümler: “…‹ngilizlerin her dedi¤ine boyun e¤ilecek olursa onlar›n ihtiraslar›n›n
karfl›l›k vermekten” söz eden Atatürk’ün bir hafta sonra “‹ngiliz valisi olmaktan söz etmesi” ne kadar inand›r›c›d›r? Price, e¤er o günlerde Atatürk’ün daha birkaç gün önce Adana’dan Harbiye Bakanl›¤›’na gönderdi¤i “‹ngiliz karfl›t›” bu telgraflar› bilseydi, bu gülünç dedikoduyu flüphesiz ki kitab›na koymazd›, koyamazd›. • sinanmeydan@butundunya.com.tr Gelecek ay:‹lk silahl› direnifl 51
BD HAZ‹RAN 2013
YAZILARI
YERL‹ MALI
M
emleketimizde ekono-
mik bilincin uyand›¤› tarihten itibaren Yerli Mallar› kullan›m›n›n art›r›lmas› s›kça söz konusu olmufltur. Fakat bu alanda yap›lanlar, söylenen sözlere oranla yok denecek kadar azd›r. Yerli Mallar›m›z›n korunmas› meflrutiyetin ilan›ndan sonra ortaya at›lm›flt›. Hatta bir ara “Ulusal Tüketim” adl› bir de dernek kurulmufltu. O zamandan beri ne yap›ld›, dernek Ulusal Tüketim’e ne flekilde yard›mc› oldu? Memleket sanatlar›ndan hangilerinin geliflimi sa¤land›? Bu sorular inand›r›c› flekilde cevaplanmal›d›r… Ortadaki eserlerden en etkili olan› ve öne ç›kan› ele almak istersek; yuka-
r›da da dedi¤imiz gibi, sonucun kuru sözden ibaret kestirmeden görürüz… Fakat bu sonuç, hiç de¤ilse, bizim için bir ders olabilir. Yeni hamle ve giriflimlerimizde daha baflka yollar› denemek gere¤ini görürüz. Memleketimizin ekonomik durumu ve yak›nda uygulanmaya bafllanacak gümrük tarifeleri münasebetiyle yerli mallar›m›z›n sürüm ve tüketimi konusu büsbütün yeni bir safhaya girmifltir. Bu yeni safha bizim için hayati bir önemi haizdir. Önceden memleketin ekonomik hayat›n›n düzenlenmesinde tam bir ba¤›ms›zl›¤a sahip olmad›¤›m›z için, kusur ve eksikliklerimizi iste¤imiz d›fl›nda geliflen sebeplere ba¤l›yor ve bu suretle kendi kendimizi teselli ediyorduk.
Bu önlemler aras›nda yerli mallar›m›z›n üretim ve tüketimini art›rmak gayretleri, hiç flüphe yoktur ki, en önce akla gelen önemli bir konudur. 52
A
rt›k bu durum de¤iflmifl-
tir. Bundan sonra karar ve hareketimizin iyi veya kötü sonuçlar›ndan yaln›z kendimiz sorumlu olaca¤›z… Ve ekonomik güç ve yetene¤imizin ölçüsünü özellikle kendimiz bütün dünyaya gösterece¤iz. Bununla birlikte, gerek hükümet çal›flmalar›na ve gerekse özel ifl alanlar›na mensup olsun
BD HAZ‹RAN 2013
bütün vatandafllar›n bu a¤›r sorumlulu¤u tamamen idrak edip, flimdiden gerekli olan önlemleri almalar› bugünün ve yar›n›n en önemli konusudur. Bu önlemler aras›nda yerli mallar›m›z›n üretim ve tüketimini art›rmak gayretleri, hiç flüphe yoktur ki, en önce akla gelen önemli bir konudur. Fakat ifl yaln›z prensibi ortaya atmakla bitmiyor. Bunun bir de pratik hayat-ta gerçekleflmesini sa¤lamak gerekir.
Ekonomik hayatta duygusal düflüncelerden daha çok ekonomik kanunlar›n önemi vard›r. Hele on paran›n bile hesab›n› tutmak zorunda olan fakir memleketlerde bu kanunlar bütün ac›mas›zl›klar›yla duruma hâkimdirler.
konomik hayatta duygusal düflüncelerden daha çok ekonomik kanunlar›n önemi vard›r. Hele on paran›n bile hesab›n› tutmak zorunda olan fakir memleketlerde bu kanunlar bütün ac›mas›zl›klar›yla duuma hâkimdirler. Onun için yerli mallar›m›z›n sürüm konusunu, baflar›l› bir sonuca ulaflt›rabilmek için her fleyden önce ifli ekonomi kanunlar›na göre çözmek gerekir. Bütün ekonomik önlemlerimizde oldu¤u gibi, yerli mallar›n korunmas›nda da as›l amaç, memleketin genel refah›n›n sa¤lanmas›d›r. Memlekette geliflme yetene¤i olmayan veya uzun süre dünya fiyatlar›ndan çok yükse¤e mal olan üretim flubelerinin korunmas›, bazen befl-on kiflinin servet yapmas›na karfl›l›k geneli fakir düflürebilir. Korunmas› ekonomik bak›fl aç›s›ndan bile baflar›l› görülen yerli
E
mallar›n›n sürümünü sa¤lamak için yaln›z kanuni yapt›r›mlar yeterli de¤ildir. Bu mallar›n gerek maliyet fiyat›nda ve gerekse tüketicilere arz›nda çok kolayl›klar gösterilmelidir. Ekonomik alanda tüketici lehine olarak en büyük rolü oynayan rekabet kalk›nca onun yerine ahlaki duygular ve vatandafll›k muhabbet ve dayan›flmas› mevcut olmazsa; amaçlanan hedefe var›lamaz. Gerek devlet ve gerekse halk taraf›ndan korunmaya al›nan üretim flubelerine önemli bir görev düfler ki, o da bafllang›çta az karla yetinip, üretim ve arz teflkilat›n› geniflletmeye ve halk›n ihtiyaçlar›n› olabildi¤ince ucuzca ve kolayca sa¤lamaya çal›flmakt›r. Yerli etken ve üreticilerimiz bu hususta ne kadar olumlu ve ekonomik ad›mlar atarlarsa yerli mallar›m›z da o kadar kolayl›kla edinilir ve tüketilir.• Hâkimiyeti Milliye Gazetesi 6 Nisan 1929 53
Atütürk’ün Dünyas› Cengiz Önal
U
lusumuzu gece gündüz meflgul eden bafll›ca büyük mesele, hakiki sahibi öz Türk olan ‹skenderun, Antakya ve havalisinin kaderidir. Bunun üzerinde ciddiyet ve katiyetle durmaya mecburuz. Büyük Meclis kürsüsünden milletime söz verdim. Bu benim için bir fleref ve haysiyet meselesidir. Gazi Mustafa Kemâl Atatürk
Hatay’›n 42 Anavatan’a Kavuflmas›(1)
(29 Haziran 1939)
tatürk, Montrö Sözleflmesinin imzalanmas›ndan sonra, d›fl siyasette a¤›rl›¤›, Hatay’›n anavatana kat›lmas› konusuna yönlendirmiflti. 30 Ekim 1918 tarihinde Mondros Mütarekesi imzaland›¤› s›rada, ‹skenderun sanca¤› henüz iflgal edilmemiflti. Ateflkesten sonra sancak önce ‹ngilizler, sonra Frans›zlar taraf›ndan iflgal edildi. Frans›z k›talar›yla beraber gelen Ermeni teröristlerin, Frans›z askerleri üniformas› giyerek, bölge halk›na zulüm yapmaya bafllamalar›yla Çukurova, Antep, Marafl ve Urfa’da iflgallere karfl› silahl› direnme hareketleri bafllad›.
A
54
Hatay’dan eski bir görüntü
BD HAZ‹RAN 2013
Ulusal Direnifl’in bölgede bafllamas› ‹skenderun Sanca¤›nda da iflgalcilere karfl› mücadele edilmesine yol açt›. Ulusal Savafl›m’›n siyasi program›n› oluflturan Ulusal And, halk›n›n ço¤unlu¤unun Türk olmas› münasebetiyle ‹skenderun Sanca¤›n› da ulusal s›n›rlar içine al›yordu. Ancak 20 Ekim 1921’ de Ankara’da Türkiye-Fransa aras›nda imzalanan antlaflmaya göre, Fransa ile silahl› çat›flman›n durdurulmas› karfl›l›¤›nda, ‹skenderun Sanca¤› o dönemki s›n›rlar›n d›fl›nda b›rak›ld›.
ölçüde de olsa, etkinlik kazand›. Hatay’da Halk F›rkas› oluflturuldu. Hatay Türkleri Anavatan’da yap›lan Devrimlere ayak uydurdular (fiapka ve K›l›k-K›yafet Devrimi ile Harf Devrimi vb gibi). Buna paralel olarak Türkiye’de faaliyetini sürdüren ‹skenderun ve Havalisi Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti faaliyetini art›rd›. Baflkanl›¤› yürüten Tayfur Sökmen’in önayak olmas›yla Hatayl› çal›flkan çocuklara tahsil olanaklar› sa¤land›. Böylece ilerisi için kadro yetifltirilmesine çal›fl›ld›.
B
ununla birlikte, Antlaflman›n 7. Maddesi, ‹skenderun ve çevresi için özel bir yönetim oluflturulmas›n›, bölgenin Türk kökenli olan halk›na, kültürlerinin geliflmesi için her türlü olana¤›n tan›nmas› ve Türkçenin resmî dil olarak kabul edilmesini öngörüyordu. Antlaflmaya ekli protokollerde de Türk ço¤unlu¤un bulundu¤u yerlerde Türk memurlar›n kullan›lmas›, Türk okullar› aç›lmas›, Türkiye’nin ‹skenderun liman›ndan yararlanmas› hükümleri ayr›ca yer al›yordu. ‹lginçtir ki; bu hükümler Hatay’›n gelece¤i bak›m›ndan Türkiye için hukukî dayanak noktas›n› oluflturdu… Geliflmelerin seyri içinde, Suriye üzerindeki Frans›z Mandas› Milletler Cemiyeti taraf›ndan 23 Eylül 1923’de, daha sonra Suriye Anayasas› ve ‹skenderun Sanca¤›n›n statüsü belirlendi ve bu da; 1930’da onayland›. Böylece ‹skenderun Sanca¤› uluslararas› bir statüye ba¤lanarak malî ve idarî özerklik kazanm›fl oldu. Dolays›yla bu statü sayesinde Türk toplumu, mütevaz› bir
Tayfur Sökmen Bu arada Tayfur Sökmen, Atatürk’ün iste¤i üzerine ba¤›ms›z Antalya Milletvekili yap›ld›. O, Hatay konusuyla özel olarak ilgileniyordu. Kendisinin ifadesiyle, Meclis Kürsüsü’nden Türk Ulusu’na söz vermiflti… Konunun çözüme kavuflmas› art›k bir zamanlama sorunuydu. Avrupa’daki geliflmeler de sürüyordu. 1936’da Fransa’da iktidara 55
BD HAZ‹RAN 2013
Hitler 1933’den Gazi Mustafa Kemal, Almanya’da beri iktidardayd› ve Versailles oluflan siyasi ortam›n Antlaflmas›n› tan›mad›¤› gibi, Alman ›rk› için bin y›ll›k bir Türkiye lehine hayat sahas› sa¤lama siyaseti geliflti¤ini görmüfl ve gütmekteydi. Aktif ve sald›rgan bir siyaset peflindeydi. ‹skenderun Sanca¤› 1935’te mecburi askerli¤i gekonusunun çözüme tirmifl, tümenlerini k›rk ikiye haz›rl›klar› içindeydi. kavuflturma zaman›n›n ç›karma 1936’da Japonya ile Anti-kogeldi¤ine karar verip mintern bir anlaflma imzalad›. Fransa ise, Almanlarla ufukta harekete geçmiflti. görünen bir savafl tehlikesinin gelen hükümet, Suriye’ye ba¤›ms›zl›k veren bir anlaflmay› 9 Eylül 1936’da imzalad›. Buna göre, Suriye üç y›l sonra ba¤›ms›zl›¤›na kavuflacakt›. Bu durumda ‹skenderun Sanca¤›’n›n durumu ne olacakt›? Ne Frans›zlardan ve ne de Suriye yetkililerinden bu konuda en küçük bir ses dahi ç›km›yordu. Sanki böylesi bir sorun yokmufl gibi davran›l›yordu.
tedirginli¤i içindeydi.
T
ürkiye ‹ngiltere’yle dostane iliflkiler kurmufl, Balkan Devletlerini etraf›nda toplam›flt›. Bölgesinde, gittikçe artan bir a¤›rl›¤› ve sayg›nl› olan bir devlet konumundayd›. Gazi Mustafa Kemal, oluflan siyasi ortam›n Türkiye lehine geliflti¤ini görmüfl ve ‹skenderun Sanca¤› konusunun çözüme kavuflturma zaman›n›n geldi¤ine karar vermifl ve dünyada geliflen olaylar› da dikkatle de¤erlendirerek harekete geçmiflti. Hatay konusuna önce hukukî aç›dan yaklaflt›. Suriye’nin ba¤›ms›zl›k iste¤ini destekledi, ama ‹skenderun Sanca¤›’na da ba¤›ms›zl›k verilmesini istedi. 1 Kas›m 1936’da TBMM’nin Hatay Baflbakan› Abdurrahman Melek aç›l›fl konuflmas›nda: 56
BD HAZ‹RAN 2013
Hatay Devleti Bayra¤› “Bu s›rada milletimizi gece gündüz meflgul eden bafll›ca büyük mesele, hakiki sahibi öz Türk olan ‹skenderun, Antakya ve havalisinin mukadderat›d›r. Bunun üzerinde ciddiyet ve katiyetle durmaya mecburuz.” sözleriyle konuya verdi¤i önemi vurgulad›.
F
ransa, Türkiye’nin ‹skenderun Sanca¤›’na ba¤›ms›zl›k verilmesi önerisini, bunun Suriye’yi parçalamak anlam›na gelece¤ini ve buna yetkisi olmad›¤›n› belirterek reddetti. Karfl›l›kl› notalarla bir anlaflmaya var›lamay›nca, Fransa’n›n iste¤i üzerine konu Milletler Cemiyeti’ne götürüldü. Cemiyet, üç kiflilik bir heyeti gözlemci olarak bölgeye gönderdi. Bu arada ‹skenderun Sanca¤› ve çevresindeki gerginlik gittikçe artmaya bafllad›. Türkiye’de ise; Atatürk bizzat devreye girmifl, Tayfur Sökmen’e ‹skenderun ve Antakya çevresine “Hatay” ad›n› verdi¤ini söylemifl, cemiyetlerinin ad›n›n “Hatay Egemenlik Cemiyeti” olarak de¤ifltirilmesini istemiflti. Geliflmeler bafl döndürücü bir h›zla seyrediyordu… Hatay Egemenlik Cemiyeti’nin fahri genel baflkan› olarak Tayfur Sökmen’in Türkiye ile
Hatay aras›ndaki teflkilâtlanmay› düzenlemesi kararlaflt›r›ld›. Gerginli¤in artmas› üzerine, ‹ngiltere araya girmifl iki taraf›n görüfllerinin yak›nlaflmas›na yard›mc› olmufltu. Anlaflmaya var›lan hususlar Milletler Cemiyeti taraf›ndan benimsendi. Buna göre ‹skenderun ve Antakya içifllerinde tam ba¤›ms›z, fakat Suriye ile gümrük birli¤i olan ve kendi Anaya-
Karfl›l›kl› notalarla bir anlaflmaya var›lamay›nca, Fransa’n›n iste¤i üzerine konu Milletler Cemiyeti’ne götürüldü. sa’s› ile yönetilen “ayr› bir yer” oldu. Anayasaya göre iki dereceli bir seçimle 40 milletvekili seçilecek, oluflan meclis bir cumhurbaflkan› seçecek, o da baflbakan› atayacakt›. Di¤er yandan Milletler Cemiyeti komitesinin haz›rlad›¤› rapor esas al›narak Türkiye ile Fransa aras›nda ‹skenderun Sanca¤›’n›n ulusal bütünlü¤ünü güvence alt›na alan ve yeni Türkiye s›n›r›n› saptayan Antlaflma 29 May›s1937’de imzaland›. Böylece Sancak Devleti’nin statüsü belirlendi. Sistemin ifllemesi seçimlerin yap›l›p meclisin oluflmas›na ba¤l›yd›. • cengizonal@butundunya.com.tr
(Gelecek Ay: Hatay’›n Anavatan’a Kavuflmas›-II) 57
Haz›rlayan: Y‹⁄‹T EREN GÜNEY
Bu ay köflemizi dilimizde yer etmifl yabanc› sözcüklerin karfl›l›klar›na ay›rd›k. Bilginizi s›nay›n.
1 Etap (Fr.)
a-Ad›m b-Birleflim c-At gezdirmeli¤i d-Basamak 2 Aroma (‹ta.)
11 Röportaj (Fr.)
a-Efl zamanl› b-Halk oylamas› c-Dünden bugüne d-Gösterge
a-Soru cevap b-K›sa koflu c-‹ç gösterir d-Görevdefllik
7 Free-shop (‹ng.)
a-Güdümleme b-Hofl koku c-Kurgucu d-‹lgileflim
a-Gümrüksüz ma¤aza b-Yank› bilimi c-Önceden sat›fl d-Pazarlama
3 Plasiyer (Fr.)
8 Travma (Fr.)
a-Kurtar›mc›l›k b-Denetim ba¤› c-Oyma bask› d-Gezgin sat›c›
a-Dü¤ümcük b-Kötümser c-Sars›nt› d-Küt inme
4 Esoterik (‹ng.)
9 Paten (Fr.)
a-K›zd›rmak b-Biçimleme c-Mahalli d-Gizemli
a-Merkezkaç b-Z›pz›p atlama c-Kaymal›k d-Yönleyici
5 Lifting (‹ng.)
10 Kupür (Fr.)
a-Oyuncu seçimi b-Ruh göçü c-Gerdirme d-Ön kesinti
a-Vas›fl›l›k b-Tafl›mal›k c-Toplu ak›n d-Giysi kesi¤i Yan›tlar: 151. sayfada
58
6 Referandum (Fr.)
12 Kalite (Fr.)
a-Süzek b-Nitelik c-Saydam d-Niceleyici 13 Jakuzi (Fr.)
a-Sa¤l›k havuzu b-Sabit fikir c-Sa¤l›k koruma d-Parçal› sistem 14 Kulvar (Fr.)
a-Koflmal›k b-‹mcelemek c-Kesin uyar› d-fierit 15 Prospektüs (Fr.)
a-Para iflleri b-Tan›tmal›k c-Öndelik d-Oyuncu seçimi
(Fr.) Frans›zca, (‹ta.) ‹talyanca, (‹ng.) ‹ngilizce
Belgeselcinin Gözüyle Çetin ‹mir
1915-1918
Çanakkale
Hava Savafllar› Bilindi¤i gibi Osmanl› savafla girdi¤inde birkaç cephesi
vard›r. Ancak en önemlisi buradaki Çanakkale Cephesidir. Adeta savafl›n can damar›d›r. Çünkü burada bo¤az vard›r. E¤er bo¤az geçilebilirse Anlaflma Devletleri ile Rusya birleflecek Trakya’dan Almanya sar›lacak Balkan Devletleri ‹ngiltere’nin yan›nda yer alacak ve en önemlisi de Osmanl› Devleti savafl d›fl› b›rak›lacakt›.
59
BD HAZ‹RAN 2013
B
öyle çok önemli bir sonucu her iki tarafta bildi¤i için, olanca güçlerini buraya y›¤m›fllard›r. Bu güçler içinde hava gücü de vard›r. Mahmut fievket Pafla baflta olmak üzere Kurmay Yarbay Süreyya Beyle beraber havac›l›k faaliyetlerine baflla-
uçak bilgisi, teorik ve pratik motor bilgisi gibi... Bu okulun ilk mezunlar› 2 y›l sonra Çanakkale Cephesinde teorik bilgilerini hayata geçirmifller ve s›navlar›n› vermifllerdir. 1912 y›l›nda ‹stanbul’da Yeflilköy civar›nda 10 dönüm toprak üzerinde havac›l›k okulu kuruldu. Uçaklar› korumak amaçl› da iki hangar yap›ld›. Alman pilot Yzb. Emil
Uçak hangar›
Meinecke. Çanakkale cephesinde 6. tayyare bölü¤ünde uçan alman yzb. pilot Emil Meinecke hava savafllar›nda vurarak düflürdü¤ü Frans›z Bristol Scout uça¤›n›n enkaz› önünde (sa¤da) düflürülen uça¤›n pilotu (solda) Gordon Bysshe harp esiri olmufltur. Çanakkale Savafl› bafllamadan önce Almanya Emil Meinecke ad›nda bir te¤meni gönderince ifller de¤iflmifl ve havac›l›k yeni bir döneme girmifltir. Meinecke ile birlikte üç tane daha Alman uça¤›
d›lar. Yüzbafl› Feza, Te¤men Kenan Fransa’ya uçufl e¤itimi için gönderildiler. REP fabrikas› müdürü Bay Simon ‹stanbul'a gelerek Türk yetkililerle görüflmeler yapt› ve uçak al›m› için anlaflt›lar. 1912 de ilk havac›l›k okulu kuruldu. Uçaklar›n korunmas› için iki de hangar yap›ld›. Havac›l›k okulunda e¤itimler bafllad›. Pilot ve uçufl gözetleyicisi yetifltirmek amaçl› çal›flmalar h›z alm›flt›. Verilmek istenen e¤itimlerde o zamanki flartlar›n zorlad›¤› fleylerdi. Hava Düflürülen uça¤›n pilotu Gordon Bysshe trafi¤i, bombard›man usulle(solda) , Frans›z Bristol Scout (sa¤da) ri, foto¤rafç›l›k, telsiz tekni¤i 60
Çanakkale’deki hava birli¤inden bir grup Türk ve Alman havac› Albatros C III uça¤›n›n yan›nda verilmifltir. Fakat ç›kartmadan önce Çanakkale’ye yaln›zca biri gelebilmifltir. Yani 18 Mart ç›kartmas›ndan bir gün önce burada Osmanl›n›n iki deniz uça¤› vard›r.
O
smanl›n›n hava gücü bu savaflta flöyledir: Savafl bafllamadan önce Osmanl›n›n Müstahkem Mevkii Komutanl›¤›’na ba¤l› olarak sefer kuruluflunda ka¤›t üzerinde de olsa hava birlikleri vard›r. Bunlar daha sonra ifllerli¤e kavuflmufl ve bölük düzeyine kadar yükseltilmifllerdir. Çanakkale’de Osmanl›n›n 1. Bölük, 6. Bölük ve 3. Deniz Tayyare Bölü¤ü olmak üzere toplam üç tane birli¤i vard›r. Ancak savafl›n son iki y›l›nda Uzunköprü’deki 15. Hava Bölü¤ü ve tümden Almanlardan oluflan Fokker Bölü¤ü de etkin olmaya bafllam›flt›r. Böylece bu
cephede toplam 4 hava birli¤i oluflturulmufltur. 1.Uçak Bölü¤ü Gelibolu’daki Galata’da 6. Uçak Bölü¤ü Erenköy’de ve Nara’ da 3. Deniz Uçak Bölü¤ü Nara ve Köseburun’da 15. Hava Bölü¤ü Uzunköprü’de görev yapmaktayd›lar. Havac›l›ktaki güçler aç›s›ndan
bak›ld›¤›nda Anlaflma Devletlerinin güçleri de flöyledir; Bafllang›çta bu cephe ‹ngiliz Do¤u Seferi Kuvvet Ko-
Makineli tüfek monte edilen uçak
BD HAZ‹RAN 2013
mutanl›¤›’na ba¤l›d›r. Frans›zlar›nsa Bozcaada’da 98.uçak bölü¤ü ve 20 uça¤› bulunmaktad›r. Bunlara ek olarak ‹ngilizler buraya uçak getirmifller ve burada ortak bir birlik oluflturmufllard›r. Bunlar›n yan› s›ra yöreye Ben My Chree ve Ark Royal adl› uçak gemilerini de getirmifllerdir.
O
smanl› uçaklar› Anlaflma Devletleri’nin ordusunu, askerlerini, topçular›n›, mevzilerini, savafl ve ulaflt›rma gemilerini, balonlar›n›, denizalt›lar›n›, havaalanlar›n› ve baz› köprüleri bombalam›fllard›r. Bunlar›n yan› s›ra gözetlemeler yapm›fl, hava foto¤raflar› çekmifl, propaganda amac›yla bildiriler atm›fl, may›n ve a¤ taram›fl, ‹stanbul’dan gelen ulaflt›rma gemileri konvoylar›na efllik etmifl ve karfl› taraf›n uçaklar›yla hem çarp›fl›p hem de it dalafl›nda bulunmufllard›r. Bunlardan gözetleme uçufllar›na örnek verecek olursak, bunlar›n savafl boyunca sürekli yap›ld›¤›n› rahatl›kla söyleyebiliriz. Fakat en ilginç olan› Yzb. Meinecke ve ekibinin 18 Mart 1915’teki ç›kartmay› önceden haber verebilmesidir. Meinecke 17 Martta
Havac›lar uçaklarla 3000 metre yükseklikten foto¤raf çekebiliyordu. ‹stanbul’dan gelmifl ve 17-18 Mart gecesi arkadafllar›yla birlikte bir gözetleme uçuflu yaparak, Anlaflma Devletlerinin donanmas›n›n bo¤aza do¤ru ilerledi¤ini görerek geri dönmüfl ve cephe komutan›na 3 saat gibi önceden haber vererek gerekli önlemlerin al›nmas›na yard›mc› olmufltur. Ölçüm ve gözlem için uygun donan›ml› olan gözetleme uçaklar›yla pilot ve yard›mc›s› gözcü, uçtuklar›nda gözlem yapar ve bu bilgileri harita üzerine iflaretler ve gerekli bilgileri defterine not al›r daha sonra bunlar› gerekli yerlere sunard›. Havac›lar›n yapt›¤› bir baflka görev de foto¤raf çekmeleridir. Havac›lar uçaklarla 3000 metre yükseklikten foto¤raf çekebilmekteydiler. Daha sonra bu foto¤raflar üzerinde çal›flmalar yap›larak haritalar yap›l›yor ve
Albatros CI Çanakkale’deki askeri birliklerin üzerinde foto¤raf çekerken
topçular›n kullan›m›na sunuluyordu. Havac›lar›n bir baflka etkinli¤i de havaalanlar›n› bombalamalar›d›r. Örne¤in 27 Eylül 1915 ve 3-4 Eylül 1917 tarihlerinde ‹mroz Havaalan› 18 Nisan ve 15 Haziran 1915 tarihlerinde Bozcaada havaalan› bombalanm›fl, yine 17 ve 20 Haziran 1915 tarihinde uçaklar›n bilgi vermesi sonucu Seddülbahir Havaalan› Kumkale ve Alç›tepe yöresindeki topçular›n at›fl›yla kapatt›r›lm›flt›r. Ayr›ca de¤iflik tarihlerde Limni Havaalan› da bombalanm›flt›r. Bunlar›n sonucunda Anlaflma Devletlerinin; havaalanlar›, uçak, hangar ve donan›mlar› zarar görmüfltür.
Ç
ok önemli bir bombalama olay› da ‹ngiliz Baflkomutan› Karargâh› olan General Sir ‹an Hamilton’un yat›n›n bombalanmas›d›r. 18 Temmuz 1915 tarihinde sald›r›lm›fl, 2 adet 25 kg’l›k ve 3 adet 10 kg’l›k Alman bombalar› at›lmas›na karfl›n vurulamam›flt›r. Bombalar yat›n yak›n›na düfltü¤ü için bir zarar verdirilememifltir. Fakat bu durum Çanakkale cephesi’ndeki Osmanl› askerlerine moral vermifltir. Osmanl› havac›lar› köprüleri de bombalam›fllard›r. Ancak bunu cepheyi yitirmelerine bafllad›klar›nda, düflman ilerlemesini önlemek amac› ile Mondros’a yak›n zamanlarda yapm›fllard›r. Örne¤in Ekim 1918’de Gü-
Bombard›man uça¤›-1918 mülcine-Kösemescit ve ‹skeçe-Narl›köy köprüleri bombalanm›flt›r. Uçaklar propaganda savafl›m›na da kat›lm›fl; 27 May›s 1915 tarihinde Frans›z sömürgelerinden getirilen askerlere bildiriler at›lm›flt›r. Yine Avustralya ve Yeni Zelandal›lara 25 Nisan 1915 tarihinde ‹stanbul’dan gelen bir uçak Ar›burnu’nda ‹ngilizce 300 kadar bildiri atm›flt›r. Havac›lar denizalt›lara karfl› da etkin olarak kullan›lm›fllard›r. Özellikle Marmara Denizi’ndeki görevi üstlenmifller ve 6 A¤ustos 1915 tarihinde saptad›klar› bir ‹ngiliz denizalt›s›n› bombalayarak bat›rm›fllard›r. Yine A¤ustos 1915’te ‹stanbul’dan gelen
Uçaklar propaganda savafl›m›na da kat›lm›fl; 27 May›s 1915 tarihinde Frans›z sömürgelerinden getirilen askerlere bildiriler at›lm›flt›r. 63
BD HAZ‹RAN 2013
H Anafartalar kahraman› Mustafa Kemal cephede deniz konvoylar›n› havadan ve denizden korumufllard›r. Anlaflma Devletlerinin yitirdi¤i uçak say›s› Osmanl›’ya göre birkaç kat daha çoktur. Sonuç olarak; havac›l›k aç›s›ndan her iki taraf da canla baflla savaflm›flt›r. ‹ki taraf da çok uçak yitirmemek için zorunlu olmad›kça uçaklar›n› do¤rudan karfl› karfl›ya getirmemeye çal›flm›fllard›r. u hava savafl›nda her iki yan da olanca gücüyle çarp›flmas›na ve her iki yan›n da baflar›l› olmas›na karfl›n de¤iflik nedenlerden dolay› Anlaflma Devletleri daha etkindir. Anlaflma devletleri içinde ise ‹ngilizler öndedir. Frans›zlar havac›l›k aç›s›ndan bu cephede gölgede kalm›flt›r. Tüm yokluklar ve deneyimsizlikler göz önüne al›nd›¤›nda Osmanl› havac›lar› da çok baflar›l›d›r. Hatta 8 uçak düflüren Alman Yzb. Bodeckke 1916 y›l›nda Baflkomutan-
B 64
l›k Vekâletince Alt›n ‹mtiyaz Madalyas›, kendi devleti olan Almanya taraf›ndan da en büyük madalyalar› olan “Orden Pour Le Merite” onur madalyas› verilmifltir. Yine denilebilir ki Osmanl›n›n kendi havac›lar› bu savafllarda deneyimler kazanm›fl ve kara savafllar› bittikten sonra öteki cephelere atanm›fl, Çanakkale Cephesinde edindikleri deneyimleri öteki cephelere aktarm›fllard›r. Bu cepheden gidenlerin ço¤unlu¤u daha sonra genelde yönetici konumuna gelmifllerdir. Osmanl› havac›l›¤›n›n da geliflmesinde bu cephedeki havac›lar›n katk›s› a¤›rl›kl›d›r denilebilir. Bu cephede uçaklar gibi, topçular ve uçaksavarlar da iyi savunma yapm›flt›r. Havac›l›¤›n önemini daima vurgulayan Mustafa Kemal; 1919-1922 Milli Mücadele y›llar›nda Türk havac›lar›n›n ayn› heyecan ve görev bilinci ile savafla kat›ld›klar›n›, küçümsenmeyecek baflar›lara adlar›n› alt›n harflerle yazd›rm›fl olduklar›n› belirtmifltir.• cetinimir@butundunya.com.tr
Otopsi Cengiz Özak›nc›
Türkiye Cumhuriyeti’ne
9
YAHUD‹ SOYKIRIMI SUÇLAMASI 24 fiubat 1942 Struma Facias›’nda “Türkiye’nin Suçsuzlu¤unu Kan›tlayan Belgeler”
1942’de Filistin’de ‹branice Yay›mlanm›fl ‹lk Struma Kitab›:
Meghilat Strumah
S
Struma Facias› konusunda dünyada ve Türkiye’ de pek çok kitap yay›mland›. Bunlardan ilki, Leib 71 Y›l Sonra Kupferstein adl› Musevi yazar›n, 1942 y›l›nda, Dünyada ve faciadan sa¤ kurtulup Filistin’e ulaflan David Türkiye’de ile görüfltükten sonra yazd›¤› ve yine 1942’ ‹lk Kez de, Stoliar Filistin’de iken ‹branice olarak yay›mlanan “Meghilat Strumah” (Türkçesi: ‹rinli Yara: Struma) adl› kitab›d›r. 71 y›l önce Tel Aviv’de yay›mlanan bu müzeyadelik kitab› internet üzerinden sat›fl yapan uluslararas› sahaflarda bulup ald›m. Kitab›n ‹branice’den çevirtti¤im 13. bölümü özetle flöyle: "Tek kurtulan David Stoliar’›n Anlat›s›: Bir gün umut parlad›. Gemi, aniden Marmara Denizi’ne do¤ru aç›ld›. Motoru denemek istiyorlard›. Birkaç saat sonra geri dönen Struma, k›y›ya yak›n 65
BD HAZ‹RAN 2013
Leib Kupferstein’in 1942 y›l›nda Filistin’de, Tel Aviv’de, ‹branice olarak yay›mlanan “Meghilat Strumah” (‹rinli Yara, Struma) adl› kitab›n›n kapa¤›. durup beklemeyi sürdürdü. Derken, o ac› gün geldi çatt›,.. Ertesi sabah, bir romörk bize yanaflt›... Saat 13’te polisler gemiye ç›kt›, Struma’n›n halat›n› çözmeye davrand›lar. Bize, gemiyi dezenfekte etmek için yak›n bir yere götürmek istediklerini söylediler. Polislerden biri, Karadeniz’e geri yollanaca¤›m›z›, Burgaz’a ya da Köstence’ ye götürülece¤imizi a¤z›ndan kaç›rd›... Polis amirleriyle kaptan aras›ndaki f›s›ldaflmalar bizi daha da kuflkuland›rd›,.. Geminin halat›n›n çözülmesine karfl› ç›kt›k. Polislerin say›s› azd›, git66
tiler. Bir süre sonra Struma’ n›n çevresini kuflatan botlarda seksen kadar polis geldi. Yolcular yar›m saat kadar polislerin gemiye ç›kmas›na engel oldu. Sonunda, polisler zorla girip halat› çözdüler; gemiyi romörke ba¤lad›lar; yolcular› zorla güverte alt›na soktular ve geldikleri gibi botlar›yla gittiler. Saat 16:00 -17:00 aras›, Struma romörke ba¤lanm›fl olarak denize aç›ld›. Kaptan direnmedi, toplarland›, yola koyulmak üzere haz›rland›. ‹stemimiz üzerine, bizi ‹srail’e götürece¤ine dair bir taahhütname imzalad›. Saat 22:00 sular›nda gemi Karadeniz’e varm›flt›, k›y›dan 5 kilometre aç›ktayd›. Romörk bizi oraya b›rak›rken “Burgaz’a gidiyorsunuz!” diye ba¤›rd›lar. Gemide yiyecek yetersizdi; yak›t da bir kaç günden fazla yetmezdi. O gece hiç birimizi uyku tutmad›. Bütün gece öylece sessiz oturduk... K›y›dan 5 kilometre uza¤a b›rak›lm›fl olan gemi, bu arada 3 kilometre daha ilerlemiflti. Motor sabitleniyordu. Üzücü fleyler söylemekten kaç›nan Kaptan, Türk karasular›nda oldu¤umuzu ve motor çal›flt›r›l›nca gemiyi Türk sahiline götürece¤ini söyledi.. Sabah 09:00 sular›nda, büyük bir patlama duyuldu. Gemi bir kaç dakika içinde batt›.” * Sa¤ kurtulan David Stoliar’›n faciadan alt› yedi ay kadar sonra Filistin’de
BD HAZ‹RAN 2013
Leib Kupferstein’in 1942 y›l›nda Filistin’de, Tel Aviv’de, ‹branice olarak yay›mlanan “Meghilat Strumah” (‹rinli Yara, Struma) adl› kitab›nda; faciadan kurtulan David Stoliar’›n aç›klamalar›n›n yer ald›¤› sayfalar. gazeteci yazar Leib Kupferstein’a anlatt›klar›; Karadeniz’e b›rak›ld›¤›nda bir kaç günlük yiyecek ve yak›t› bulunan Struma’n›n motorunun da sa¤lam ve çal›flt›r›lmaya haz›r oldu¤unu; geminin gece 22:00 sular›nda b›rak›ld›¤› noktada durmayarak, bir kaç saat içerisinde, 3 kilometre daha ileriye gitti¤ini; Kaptan’›n Struma’y› bir Türk liman›na götürmekte oldu¤unu ortaya koymaktad›r. Gece Yön Burnu aç›klar›na b›rak›lan Struma, 14 mil do¤uya do¤ru ilerlemifl; ve sabah, fiile’ye 5-6 mil kala, bir Sovyet denizaltıs›nca vurulup bat›r›lm›flt›r. Nitekim, Lordlar Kamaras› üyesi ve ‹ngiltere’nin Avrupa Parlamentosu
temsilcisi Sir Nicholas Bethell de 21 Eylül 1979’da yay›mlanan “The Palestine Triangle” (Filistin Üçgeni) adl› kitab›nda; ‹ngiliz devlet arflivi belgelerine dayanarak, Struma’n›n Türk yetkililerce Karadeniz’e b›rak›ld›ktan sonra kendi motoruyla ilerlemekteyken bir patlama sonucu batt›¤›n› yazm›flt›r.[[i]] Bütün bu gerçeklere karfl›n, Türkiye Cumhuriyeti’ni suçlayan yay›nlarda: “Türk yetkililer, Struma’y› motorsuz, yiyeceksiz ve yak›ts›z olarak Karadeniz’e ç›kartt›lar; bu da yolcular› ölüme terketmektir.” denilmektedir. Oysa faciadan sa¤ kurtulan Stoliar’›n 67
BD HAZ‹RAN 2013
David Stoliar’›n Meghilat Strumah adl› kitapta yer alan; gemide motor, yiyecek ve yak›t bulundu¤una dair aç›klamalar›; faciadan 70 y›l sonra Türkiye Cumhuriyeti’ ne yöneltilen motorsuz, yak›ts›z, yiyeceksiz vs. suçlamalar›n›n iftiradan ibaret oldu¤unu göstermektedir. Bu ekmekleri o gemiye kimin gerek 3 May›s 1942 günü Filistin’de ‹ngiliz polisine verdi¤i ve önceki say›- verdi¤i, 15 Ocak 1942 günlü Cumhum›zda t›pk› bas›m tam metin olarak riyet gazetesinde yaz›l›d›r. Me¤er yay›mlad›¤›m›z ifadesi; gerekse Filis- Struma’ya tafl›nan o ekmekler, bugün tin’de Musevi gazeteci yazar Leib “Struma’n›n Katili” olarak damgalanKupferstein’a yapt›¤›, 1942’ de yay›mlanan Meghilat Strumah adl› kitapta yer alan; gemide motor, yiyecek ve yak›t bulundu¤una dair aç›klamalar›; faciadan 70 y›l sonra Türkiye Cumhuriyeti’ne yöneltilen motorsuz, yak›ts›z, yiyeceksiz” vs. suçlamalar›n›n iftiradan ibaret oldu¤unu göstermektedir. * Türkiye Cumhuriyeti’ nin 1942’deki yöneticilerini “Struma Facias›’n›n Katilleri” olarak suçlayan yay›nlarda; bir yurttafl›m›z: Cumhuriyet gazetesi 15 Ocak 1942. Struma gemisi ‹s“Ben çocukken ba- tanbul Liman›’nda bulundu¤u s›rada, Türkiye’de ekmek bamla birlikte Stru- karneye ba¤lanm›fl ve “vapurlarda bulunanlara da ma’ya çuvallarla ek- ekmek da¤›tmak üzere beflinci flubede bir heyet mek tafl›d›m” diyor. teflekkül etmifltir. Bunlara da ekmek tevzi edilmifltir.” 68
BD HAZ‹RAN 2013
Struma gemisine günlük yard›mlar› gösteren K›z›lay belgeleri. (‹srail'de bulunan "Central Zionist Archives"in 201/7 say›l› dosyas›ndan aktaran; R›fat N. Bali, "Musa'n›n Evlatlar› Cumhuriyet'in Yurttafllar›", ‹letiflim y. 4. bask›, 2005, sayfa 206.) maya çal›fl›lan 1940’ lar›n Türkiye Cumhuriyeti yöneticileri taraf›ndan verilmifl; Struma’daki yolcular›n yaln›z ekme¤i de¤il, di¤er gereksinimleri de K›z›lay Cemiyeti’nce Türkiye Cumhuriyeti taraf›ndan karfl›lanm›flt›. “Ben çocukken, babamla birlikte her gün Struma’ya çuvallarla ekmek tafl›d›m” diyen yurttafl›m›za, bu belgeler ›fl›¤›nda soruyorum: “Siz, kimin ekme¤ini kime tafl›d›n›z?” Türkiye Cumhuriyeti’ni Struma Facias› üzerinden Yahudi Soyk›r›m› ile suçlayanlara, bu belgeler ›fl›¤›nda soruyorum:
Struma’daki yolcular›n yaln›z ekme¤i de¤il, di¤er gereksinimleri de K›z›lay Cemiyeti’nce Türkiye Cumhuriyeti taraf›ndan karfl›lanm›flt›. Siz, “Struma gemisi, Türkiye taraf›ndan, motorsuz, yak›ts›z, yiyeceksiz ölüme terkedildi” demeye utanm›yor musunuz?..• cengizozakinci@butundunya.com.tr [[i]] “All we know is that on February 24th, 1942, shortly after the Turkish tugboat left her and she was moving under her own steam about five miles from the entrance to the Bosphorus,..” (age., sf. 117) 69
S
ilivri Mahkemesi’nden esinlenerek kaleme ald›¤›m bu oyunu yazarken s›k s›k Marco Polo’nun ”gördüklerimin tümünü yazmad›m, zira inanmayabilirlerdi” sözünü an›msad›m. Mustafa Balbay
BÜTÜN K‹TAPÇILARDA
Türk Dili Orhan Velidedeo¤lu
?
TOPLU KATL‹ÂM…
Hatay Reyhanl›’da 11 May›s günü, elli dolay›nda insan›n yaflam›n› yitirdi¤i, yüz elliyi aflk›n kiflinin yaraland›¤› olay› Genelkurmay Baflkanl›¤› ‘menfur sald›r›’ olarak tan›mlarken baz› gazeteler bunu ‘Reyhanl› Katliam›’ olarak duyurdu. May›s 2013 tarihli Haber Türk gazetesinde, neredeyse yar›m sayfay› kaplayan, Bunu yapan insan olamaz bafll›kl› haberde: “Hayvan Haklar› Federasyonu, Silivri’de toplu köpek katliam›n› ortaya ç›kard›... 30 kadar köpekten 18’inin katledildi¤i belirtildi... Olay yerinde yanm›fl köpek kemikleri bulundu”; Yine ayn› kare içinde ikinci bir haberde: “Bodrum’da da katliam.” “Üç kedi ve iki köpek zehirlendi” deniyordu.
7
“Politika Günlü¤ü” köflesinde Hikmet Çetinkaya, Katliam Dosyas› bafll›kl› yaz›s›n›n bir bölümcesinde flöyle diyor: “1993-1996 y›llar› Türkiye için çok önemlidir… U¤ur Mumcu’nun alçakça katledilmesinin ard›ndan ifllenen cinayetler, Sivas katliam›; Gazi Mahallesi k›y›m›; ‹zmit- SapancaHendek üçgenindeki ölümler…” (Cumhuriyet, 3 Ocak 2013). [Sivas katliam› (2 Temmuz 1993): 33 yazar, 2 otel personeli, toplam 35 71
BD HAZ‹RAN 2013
kay›p; Gazi Mahallesi k›y›m› (12-15 Mart 1995): 17 kay›p, onlarca yaral›…] u haberlerde ve Say›n Çetinkaya’n›n yaz›s›nda birkaç sat›rda pefl pefle s›ralanan, “toplu katliam, katliam, katledilme, cinayet, k›y›m, ölüm” sözcükleri üzerinde durmadan önce, bunlarla yak›nl›¤› olan ve dilimize Arapçadan giren flu sözcükleri bir an›msayal›m: Câni (--): Cinayet iflleyen, öldüren kimse; (Türkçesi: k›yac›). Cinayet (.-.): Öldürme eylemi; (Türkçesi: k›ya, öldürüm ). Kâtil (-.): Katleden, öldüren, câni. Katîl (.-): Katledilmifl, öldürülmüfl; maktul. Katil (..): Katletme, öldürme/ öldürülme. Katil zanl›s›: Öldürme zanl›s›; öldürdü¤ü san›lan kifli. Katl-i nüfus: Adam öldürme. Katl-i nefs: Kendini öldürme, intihar. K›tal (.-) (mukatele): Vuruflmada birbirini öldürme. KATL-‹ ÂMM [katliam(..-)]: Toptan/toplu öldürme; k›l›çtan geçirme; k›r›m; soyk›r›m: Bir yerdeki halk›n, insan toplulu¤unun tamam›n› öldürme. (âmm, âmme= genel, umumi / halk, toplum). Kâmûs-› Türkî (fiemseddin Sâmi, 1901)’de Katl-i âmm sözcü¤ü flöyle tan›mlan›r: Ele geçirilen bir memleketin bütün halk›n› k›l›çtan geçirme: (Örn. Cengiz Han, istila etti¤i memleketlerin ekserisinde
B
72
katliam emri verirdi.) Bugün katliam olarak yaz›p söyledi¤imiz sözcük, bir toplulu¤un tamam›n› olmasa da o topluluk içinden çok kiflinin öldürülmesi anlam›nda kullan›l›yor. Örne¤in: Kahramanmarafl’ta 19 Aral›k 1978’de bafllayan olaylarda, baflta Alevi halk olmak üzere sol görüfllü yurttafllara yönelik bir katliam gerçeklefltirildi. (...) Resmi kay›tlara göre 111, resmi olmayan kay›tlara göre 150’ye yak›n Alevi yurttafl katledildi. (Cumhuriyet, 23 Aral›k 2012); Bombalanarak öldürülen 17’si çocuk 34 yurttafl›n katliam›n›n birinci y›ldönümü... (Cumhuriyet, 28 Aral›k 2012). Radyo ve TV sunucular› ile bir k›s›m bas›n, Cezayir olaylar›nda toplu katliam’dan söz ettiler, sürekli olarak. Suriye olaylar›nda da bu toplu katliam deyiflini s›kça duyup okuyoruz.
“Topluöldürüm” anlam›ndaki katliam sözcü¤ünün bafl›na bir “toplu” sözcü¤ü daha getirince bunun “Toplutopluöldürüm” olaca¤›n› düflünemedi san›yorum.
BD HAZ‹RAN 2013
Son günlerde toplu katliam biçimindeki bu yanl›fl söyleyiflin, ülkemizin güvenilir büyük gazetelerinin kendilerinden hiç beklemedi¤imiz ünlü yazarlar›nca da kullan›lmas›ndan sonra, salg›n hastal›k gibi, baflka yazar ve gazetelere de bulaflt›. Pek çok yazar ya da sunucu, “topluöldürüm” anlam›ndaki katliam sözcü¤ünün bafl›na bir “toplu” sözcü¤ü daha getirince bunun “Toplu-topluöldürüm” olaca¤›n› düflünemedi san›yorum. Haber Türk gazetesinde yaz›lar›n› yararlanarak okudu¤um bir bayan köfle yazar›n›n yaz› bafll›¤›: Gösteri toplumunun iletiflim biçimi: Toplu Katliam.
C
umhuriyet gazetesinin y›llanm›fl, çok de¤erli bir köfle yazar›n›n yaz› bafll›¤›: Silivri’de Toplu Katliam.(!) Milliyet gazetesinin önemli bir köfle yazar›ndan iki tümce: “Barzani ve Talabani’ye ba¤l› Kürtler, toplu katliam kayg›s›yla s›n›ra dayand›lar…” “Toplu katliamlara, tecavüzlere seyirci kal›nd›…” *** Son zamanlarda bir de Kitlesel katliamlar deyifli ç›kt›.(!) Cumhuriyet gazetesinden bir yazar›n ara bafll›¤›: “Yine Amerika,Yine Kitlesel Katliam” “Cumhuriyet Kitap” da tan›t›lan bir kitap ad›: “Yak›n Tarihimizde Kitlesel Katliamlar”(!) Kitab›n tan›t›m yaz›s›ndan ilk
tümce: “Ülkemizin sosyal mücadele tarihinde kitlesel katliamlar çoktur.” Kitle, “insan toplulu¤u” demek oldu¤una göre, kitlesel katliam da insan toplulu¤unun toplu öldürülmesi oluyor. ***
G
azetelerimize bak›yorum: Katliam sözcü¤ü, cinayet “öldürüm” ya da suikast [sinsiöldürüm] karfl›l›¤› olarak da kullan›lmaya baflland›: Haber Türk gazetesi (18 Aral›k 2012), “Ukrayna’da tan›nm›fl bir hakimin, efli, o¤lu ve o¤lunun k›z arkadafl› ile birlikte öldürüldü¤ü haberini Katliam bafll›¤›yla; Cumhuriyet gazetesi de (19 Aral›k 2012), çok de¤erli kayb›m›z; tarihçi, araflt›rmac›, yazar Hablemito¤lu’ nun suikasta (sinsiöldürüme) kurban veriliflinin 10. y›l› anmas›yla ilgili haberi, Katliam hakk›nda hâlâ hiçbir bilgi yok bafll›¤›yla veriyor; haber metninde ise cinayet’den söz ediliyor; hangisi do¤ru? Bir ya da birkaç insan›n; herhangi türden birkaç canl›n›n öldürülmesi “katliam” m›d›r, yoksa cinayet, ‘öldürüm’ müdür?.. Katliam sözcü¤ü çok sapt›r›ld›; her toplu yok olufla ya da edilifle ‘katliam’ damgas› vuruluyor. Yaz›m›z›n bafl›nda yer alan haberde görüldü¤ü gibi, zaman zaman, çok say›da hayvan›n, örne¤in köpe¤in öldürülmesi “köpek katliam›”; bir ormandan ya da korudan pek çok a¤ac›n kesilmesi “a¤aç katliam›”, “yeflil katliam›” olarak bas›na yans›r. Ancak, 73
BD HAZ‹RAN 2013
“okul katliam›”n› hiç duymamflt›m. Haber Türk gazetesinden bir köfle yazar›n›n yaz› bafll›¤›: “Türkiye’de de okul katliamlar› olabilir” (!) “Köpek katliam›”, “a¤aç katliam›” derken “okul katliam›…” Daha önce okullar nerelerde ve nas›l katledilmifl ki, ülkemizde de katledilsin?.. Yoksa; “Türkiye’deki okullarda da ö¤renci katliam› olabilir” mi denmek isteniyordu?.. ***
A
rapça katliam sözcü¤ünü kullanmak istemeyip onu sözcük karfl›l›¤›yla Türkçeye çevirip, toplu öldürme ya da topluöldürüm olarak kullananlar kendilerini böylesine zorlayacaklar›na, biraz emek vererek birkaç sözlük sayfas› çevirseler, sözcü¤ün Türkçe karfl›l›¤›n›n k › r › m oldu¤unu görürler. K›r›m: Savunmas›z insanlar›n ya da tutsaklar›n toplu olarak öldürülmesi; Katliam. Kâmûs-› Türkî (fiemseddin Sami, 1901): K›r›m (Türkçe): Toplu olarak öldürme. Arapça eflanlaml›s›: Katliâm Osmanl›cadan Türkçeye Cep K›lavuzu (T.D.A.K. 1935): Katliâm = K›r›m. Türkçeden Osmanl›caya Cep K›lavuzu (T.D.K. 1935): K›r›m= Katliâm Türkçe Sözlük (T.D.K. ‹lk bas›, 1944) : Katliam (Ar.b.) K›r›m. Türkçe Sözlük (Dil Derne¤i, üçüncü bas›, 2012): Katliam b.a. Ar. 74
Katliam gibi yabanc› bir sözcü¤ü, üstelik yanl›fl kullan›yoruz da Türkçe k›r›m’› niçin an›msam›yoruz?.. Topluca öldürme, k›r›m. Kubbealt› Lugat› (Misalli Büyük Türkçe Sözlük, 2005): K›r›m (Türkçe) 1-Toplu olarak öldürme, yok etme; Katliam. 2-Hayvanlar›n hastal›k, so¤uk vb. sebeplerle toplu olarak ölmesi: Koyun k›r›m›. Katliam gibi yabanc› bir sözcü¤ü, üstelik yanl›fl kullan›yoruz da Türkçe k›r›m’› niçin an›msam›yoruz ?.. Üstelik, son y›llar›n yayg›n kullan›m› soyk›r›m’› da dillerimizden düflürmezken… Kâflgarl› Mahmud’un 1072’de yazd›¤› Divanü Lûgat-it-Türk’de “katliam” anlam›nda öz Türkçe bir baflka sözcü¤ümüz daha var: K›y›m. K›y›m: Düflman›n gelmesi yüzünden bir vilâyet halk›n›n korku ve dehflete düflmesi. “Korkunç k›y›m oldu.” (Cilt 3, s.168-26,28) Do¤ald›r ki, bu ‘dehflete düflme’ nin alt›nda k›l›çtan geçirilme korkusu bulunmaktad›r. Divanü Lûgat-it-Türk’de “k›y›m”, yine öz Türkçe ölüg (ölü); ölüm; öldü; öldürü (öldürücü); öldürdi; ölsemek (ölmek istemek); ölüt
BD HAZ‹RAN 2013
(öldürüflme-vuruflma-mukatele); ölütçi (öldüren-kâtil) sözcükleriyle birlikte yer al›r. “K›y›m” sözcü¤ü, Türkçemizde “can›na k›ymak: kendini öldürmek”, “cana k›ymak: ac›mas›zca öldürmek” biçiminde kullan›l›rken zamanla anlam kaymas›na u¤rayarak “toplu öldürme”, “katliam” anlamlar›nda kullan›lm›fl ve bu anlamda baz› sözlüklere de girmifltir.. ürkçe “k›y›m” sözcü¤ü, e¤retileme olarak “ac›mas›zca, hoyratça yok etme” karfl›l›¤›nda da kullan›l›yor; ancak biz, Arapça katliam yerine Türkçe k›r›m ya da k›y›m’›n kullan›lmas›n› önerirken, bu sözcükleri Arapça katliam’a çevirmekte direnen genç yazarlara ne demeli?.. Örne¤in, genç bir gazetecinin24 Aral›k 2012 tarihli Haber Türk gaze-
T
Arapça katliam yerine Türkçe k›r›m ya da k›y›m’›n kullan›lmas›n› önerirken, bu sözcükleri Arapça katliam’a çevirmekte direnen genç yazarlara ne demeli?..
tesinin Ankara ekinde Sosyal Antropolog Aykan Erdemir ile bir söyleflisi yay›mland›. Say›n Erdemir, arkeolog efliyle birlikte Hac› Bayram camisi ve Ogüst Tap›na¤› çevresinde yapt›klar› inceleme sonunda, bu alanda yap›lan yenileme/onar›m çal›flmalar›ndaki hoyratl›¤›n; arkeolojik eserlere yönelik tahribat›n içler ac›s› oldu¤unu, bu çal›flmalar›n bir difl f›rças›yla, i¤ne ucuyla yürütülmesi gerekirken ne yaz›k ki kepçeyle, kazma kürekle yürütülmesinin, dünya kültür varl›klar› yönetimi standartlar› aç›s›ndan utanç verici oldu¤unu söyler ve sözlerini flöyle tamamlar: “Hac› Bayram’da yaflanan kültür ve tarih k›y›m›, bu hoyratl›¤›n en büyük kan›t›d›r.”
S
öylefliyi yapan genç heberci, Sosyal Antropolog Aykan Erdemir’in bu son tümcesini sürmanflete flöyle tafl›r: “Hac›bayram’da tarih katliam› yap›ld›.” (!) *** Bir ö¤retme ve ö¤renme kural› vard›r: Et tekrârü bilahsen, velevkâne yüz seksen… (Yüz seksen kere de olsa, güzellikle tekrar et !..) Biz de b›kmadan, usanmadan yineliyoruz ve bir umutla da yinelemeyi sürdürüyoruz : Bir sözcü¤ün Türkçesi varken yabanc› dilden geleni kullanma; dilini ve kiflili¤ini kirletme!.. • orhanvelidedeoglu@butundunya.com.tr 75
Büyük Yap›tlar›m›z Konur Ertop
Tomris Uyar
1980’lerde, çevresine nas›l bak›yordu, nelerden tedirgindi?
1960’larda öykü dünyam›za art arda pek çok kad›n yazar girdi. O dönemdeki ilk temsilcilerin gösterdi¤i baflar›, edebiyat ortam›nda kazand›klar› sayg›nl›k, yeni gelenleri yüreklendiriyordu.
K
ad›n öykücüler kent çevresinde yetifltikleri için edebiyat›n güçlü bir kolunu oluflturan köy gerçekçili¤ine yabanc›yd›. Gerçekte köy enstitülerinin kapat›lm›fl olmas›, köyden kente h›zl› nüfus göçü gibi nedenler siyasetten ekonomiye uzanan genifl alanlar› etkilerken köy dünyas›n› edebiyat›n gündeminden de uzaklaflt›rm›flt›. Edebiyat daha çok kent yaflam›na e¤ildi. K›y›ya köfleye itilmifl yoksullar›n dünyas›, gecekondu çevreleri, emekçilerin sorunlar› gündemde yer
76
almaya bafllad›. Ancak yeni dönemi büyük ölçüde ça¤dafl Bat› düflüncesi, Bat›l› yazarlar›n öncü yap›tlar› besliyordu. Öykücülerin ço¤unlu¤u bu nedenle kentli
BD HAZ‹RAN 2013
insan›n iç dünyas›n›, bilincalt›nda olup bitenleri anlatmaya koyuldu. Dile, anlat›ma özellikle önem veriliyordu. Genç kad›n öykücülerin yap›tlar› bu çerçeveye dikkatli gözlemlerin besledi¤i ayr›nt› zenginli¤ini eklemiflti. 1970’lerde edebiyat dünyas›na giren Tomris Uyar, k›sa sürede öyküleriyle önemli bir yer kazand›.
A
ile çevresinin, e¤itiminin, edebiyat dünyas›nda en büyüklerle yak›n iliflkilerinin, usta bir çevirmen olarak ça¤dafl dünya edebiyat›ndan büyük yap›tlar› Türkçeye kazand›rmas›n›n, kendi yazd›klar›na önemli katk›s› vard›. ‹lk öykü kitab› 1971’de yay›nlanan Uyar’›n on y›l sonra ç›kan “Yaz Düflleri/ Düfl K›fllar›”, beflinci yap›t›yd›. Bu kitab›nda onun öykülerini bafl›ndan beri besleyen özelliklere 1980’ler Türkiyesi’nin derin çizgileri de kaz›nm›flt›. Uyar’›n anlatmaktan hoflland›¤› yafll› kad›nlar, küçük k›zlar bu yap›t›nda da öykü kiflileri aras›ndayd›. “Kuskus” öyküsündeki anneannenin komflusuyla, 77
BD HAZ‹RAN 2013
ard›ndan da torunuyla konuflmalar›, yafll› kad›n›n görünen yaflam›n›n yan› s›ra iç dünyas›n› da sergiler:
B
üyükanne, eflinin ölümünden beri yaln›zd›r. Pazar günlerini damad›n›n getirip b›rakt›¤› torunuyla geçirir. Düfllerini dolduranlar, eski günlerinde yaflad›klar›d›r: Kurdu¤u sofralarda sevdiklerini a¤›rlad›¤›n› görür düfllerinde. Torununun geldi¤i günler ona kekler, pastalar yapmaktad›r. Kuskus piflirmifl, karfl› komflusuna da vermifltir. Komflu kad›n, “nefis” buldu¤unu söylese de, büyükanne yeme¤in çöp tenekesini boylad›¤›n› görecektir.
Onca y›ll›k kocas› kanser sanc›lar› çekerken, geceleri inim inim inlerken, Avrupa’dan getirtti¤i kulak t›kaçlar›n› takard›,’ diyor. Bakma sen yemek diye tutturmas›na... Amac›, asalaklar› çevresine toplamak, övülmek. Yoksa hiçbir fleyi sevmez o. Babam› bile sevmedi.’ ” Oyun öyküsündeki küçücük Gül-
süm, bir temizlikçi kad›n›n k›z›d›r. Eflinden ayr›lm›fl, kedileriyle yaflayan ressam Sevgi, onunla konuflarak avunur. Evinde tart›flmalar yaflanan Gülsüm’ün, kendi çevresindeki yayg›n görüfllerle beslendi¤ini görürüz: “Kad›n dedi¤in kocas›n›n sözünden ç›kmaz. (...) Erkek dedi¤in sever de döver de...” Beyaz Bahçede adl› öykünün kahraman›, Mehlika ö¤retmen, okul bahçesinde geçen 20 dakikal›k sürede kendi çocuklu¤unu an›msar. Annesinin ölümü akl›na gelir. Bahçede bekleyen bir küçük k›zla a¤abeyinin anneleriyle konuflBüyükanne, eflinin malar›n› dinler. Geçen ölümünden beri yaln›zd›r. y›l yurt sorunlar›n›n tart›fl›ld›¤› bir toplant›As›l ac› olansa, k›z›n›n kendisi dan sonra, ayn› yerde iki ö¤rencisini için düflündüklerini ö¤renmesidir polislerin al›p götürdü¤üne tan›k ol“Annem diyor ki Anneanne, dedi mufltur: “Murat ile Selma (en iyi ö¤renciçocuk. ‘Rahmetli babama, son günlerinde bir gelincik flerbeti bile yapma- leri), kap›s› tam kapanmam›fl bir ekip m›flt›,’ diyor. ‘Nas›l olsa ölecek, art›k arabas›ndayd›lar. El sallad›lar. ‘Duifline yaramayacak diye u¤raflmam›flt›. run!’ diye hayk›rd› Mehlika ö¤retmen. 78
BD HAZ‹RAN 2013
Ya¤ kuyruklar›n›n, gaz kuyruklar›n›n uzay›p gitti¤i bir dönemdir. Yolsuzluklar alm›fl yürümüfltür. ‘Durun diyorum size!’ ” Araba gözden silinmifl, “Soracak bir fleyiniz varsa bana sorun!” diye ba¤›ran Mehlika ö¤retmeni yan›tlayan ç›kmam›flt›r... Ö¤retmenin flimdi girece¤i dersin konusu ise, “can sat›ld›¤›n›”, karfl›l›¤›nda “gizli kalm›fl ac›lar al›nd›¤›n›” anlatan bir eski zaman yap›t›d›r! a¤ kuyruklar›n›n, gaz kuyruklar›n›n uzay›p gitti¤i bir dönemdir. Yolsuzluklar alm›fl yürümüfltür. “Metal Yorgunlu¤u” öyküsündeki emekli hesap uzman› Ferdi Bey, kald›¤› otel odas›nda, yurt d›fl›ndan yeni getirilmifl “Lin” diye seslendi¤i bir ayg›ta, düfllerinde yer eden olaylar› aktarmas›n›n kendisini rahatlatabilece¤ini düflünmektedir. Anlatt›klar› aras›nda, uzun y›llar boyu ülkede yaflananlar yer almaktad›r: “Bizim halk›m›z soka¤a on y›lda bir ç›kar. ‹nançlar› ve paras› de¤er düflümüne u¤rat›ld›¤›nda. Her on y›lda bir k›l›¤› da de¤iflir. Düflüflü kolaylaflt›ran yabanc›- unsurlardan bir tak›m özellikler kapt›¤›ndan” Yafll› adam, her dönemde benzerleri sahnelenen dönen dolaplar› s›ralar:
Y
“25 yafllar›ndaki gençler, sayg›de¤er firmalarda el ula¤› olarak ifl hayat›na at›l›yorlarm›fl. Sonra paravan flirketler bunlar›n ad›na kuruluyormufl. Stok mallar, karaborsa mallar, kaçak mallar -söylemesi ay›p- bunlar›n garsoniyerlerinde duruyormufl. Aç›ktan milyonlar vuruyorlarm›fl korkusuzluklar› karfl›l›¤›nda.”
E
flinin ölümünden beri Ferdi Bey’in yaflam› ac›yla doludur. Düflleri birer karabasand›r. Karfl›s›ndaki ayg›ta, ondan ne istedi¤ini anlat›r: “Lütfen, bana bu düfller karfl›l›¤›nda, kesintisiz bir uyku veriniz, ay›n som kitlesinden gelen ufak ç›ng›rak sesleri d›fl›nda bir fley duymayay›m. Art›k hesap yapmayay›m, eski defterleri uykumda kar›flt›r›p bu milletten, içimizden, kan›m›zdan nelerin kaç›r›ld›¤›n›, nelerin ya¤maland›¤›n› hesap etmeyeyim, n’olur.”
Beyo¤lunda bir giysi dükkân›nda çal›flan Lisa’y› polis, ekip arabas›na alm›fl, götürmektedir... 79
BD HAZ‹RAN 2013
“Metal yorgunlu¤u” öyküsü, Ferdi Beyin iste¤ini ayg›t›n geri çevirmesiyle noktalanacakt›r: “Program bulunamad›. Bütün ifllemler durduruldu!” Anlat›lan günler bask›, korku dönemidir. Beyo¤lunda bir giysi dükkân›nda çal›flan Lisa’y› polis, ekip arabas›na alm›fl, götürmektedir: “Yafll› k›l›ks›z bir adam camdan bak›yordu, bir memur terini siliyordu korkudan. Bir genç dudaklar› s›ms›k› kenetli oturuyorlard› sesizce. “Nereye götürüyorlar acaba?” dedi Lisa. “Bilmem ki.” dedi kad›n.(...) “Peki suçumuz ne?” diye yineledi Lisa. “Kimli¤imiz yok yan›m›zda.” dedi kad›n. "Asl›nda mavilikten korkuyorlar.” ap›tlar›nda duygu yükü kadar sert gerçekler de yer alan öykücünün kalemi ince alaya da yabanc› de¤ildir. “Sue Ellen ile Recep’in Kaç›n›lmaz Karfl›laflmas›” adl› öykü, TV’de gösterilen “Dallas” dizisi kahraman›n bir baloya kat›lmak üzere geldi¤i Türkiye’deki günlerini anlat›r. S›radan bir oyuncu için yer yerinden oynam›fl, havaalan›ndaki karfl›lamaya k›l›ç-kalkan ekibi ç›kar›lm›flt›r. Onu a¤›rlayan kad›n kuruluflunun üyelerinin tümü, saçlar›n› onunki gibi tarat›r. Dizide çekiflip durdu¤u eltisinin saç biçimini seçenlerin ise a¤›zlar›n›n pay›n› verirler! Bir gazete onunla Kumkap›’da bir gece yemek yiyecek bir talihliyi seçecektir. Seçim için flu nitelikler söz konusudur: “Ortaokulu
Y
80
bitirmifl olmak, ‹ngilizce bilmek, boyu 1.80’den afla¤› olmamak, dans bilmek, yani k›saca ‘tipik’ bir Türk erke¤inin özelliklerini tafl›mak.” Seçilen kifli floför Recep olur. Evlere flenlik bir yemekten sonra konuk oyuncuyu al›p götürürler. Geride kalan Recep karars›zl›k, flaflk›nl›k içindedir: “Eve gidip do¤ru dürüst bir rak› m› içseydi ne? Derken, kar›s›n›n Sue Ellen’›n bebe¤i için özenle ördü¤ü, yününe flofl kat›lm›fl patikleri vermeyi unuttu¤u geldi akl›na. Kap›ya kofltu. “Sue Ellen! Sue Ellen! Patiklerini unuttun!” diye hayk›rd› ›fl›ks›z geceye do¤ru.”
U
yar’›n öykülerinde sanat çevrelerinden esintiler de buluruz yer yer. “Oyun” öyküsünde küçük k›z Gülsüm’ le ressam Sevgi’yi canland›r›rken yazar kendi arkadafl› ressam Gülsüm Karamustafa’dan esinlendi¤ini aç›klam›flt›r. fiiirsel bir kurgusu olan “Zula” öyküsünün esin kayna¤›, ona do¤um günlerinde özel birer fliir arma¤an eden yak›n arkadafl› Edip Cansever’ dir. Öykülerde Uyar’›n kendi yaflad›klar›, gördükleri, çevresindek insanlar genifl yer tutar. “Kuflluk Rak›s›” adl› öyküdeki Giritli Kara Osman, yazar›n tan›d›¤› bir pansiyoncudur. Birlikte “kuflluk rak›s›” içtikleri Osman, ondan bir öyküsünde kendisini anlatmas›n› ister. Böye bir anlat›n›n inand›r›c› olup olmayaca¤›n› aralar›nda konuflurlar: “Benden iyi roman kahraman› m›
BD HAZ‹RAN 2013
bulacaks›n? “Yazsam seni, kimse inanmaz.” “Do¤ru ya, millet önceden bildi¤ine inanmak istiyor. Zaten bildi¤ine. Benim on sekiz yafl›nda evleniflim, okulu b›rak›fl›m, o ilk aflk yaras›, Sirkeci'de kamyon yükleyicili¤i yap›fl›m, b›rak›fl›m her fleyi (yara var ya), Boston'a giden bir gemiye kaçak biniflim di mi, sonra Kanada, sonra Almanya, o kaçakç›l›k davas›, mapusluk, saklanma y›llar›, esrar dalgas›, hele flu p›rlanta gibi Alman k›z›n›n, bir kimyagerin bana tutulup peflimden bu Ada'ya gelmesi...”
Kiflilerini gerçek yaflamdan seçen öykücünün yazd›klar›n› genifl araflt›rmalar› da beslemifltir. Günlü¤ünde örne¤in düflleri anlatmadan önce bu konuyu nas›l inceledi¤ini okuruz: “Düflleri incelemem gerek, Freud’ u, Jung’u vb. yeniden okumam. Belki de iki gecedir düflümde kendimi kara bir gelinlikle görmem de bu rastlant›ya ba¤l›d›r.” Yaz Düflleri/ Düfl K›fllar›’nda görünenler iyi bir öykücünün kiflisel ve sanatsal özellikleriyle birlikte 1980’ler Türkiye’sinin gerçekleridir. • konurertop@butundunya.com.tr
Kad›nlar ve O¤ullar›
Amerika’da koyu dindar dört kad›n, sohbet ediyordu. Birinci kad›n, o¤lundan söz açt›: “Benim o¤lum rahiptir. Onu gören herkes ‘peder’ der.” ‹kinci kad›n da kendi o¤lundan bahsetti: “Benim o¤lum da papazd›r. Onu gören herkes kendisine ‘aziz peder’ der.” Üçüncü kad›n da kendi o¤luyla övündü: “Benim o¤lum da kardinaldir. Bir toplulu¤a girdi¤inde onu gören herkes 'yüce aziz' der.” Üç kad›n, dördüncü kad›n›n da o¤luyla ilgili bir fleyler söylemesini bekledi. Ancak kad›n pek oral› de¤ildi. Suskunlu¤a dayanamayan arkadafllar› sordu: “Ya senin o¤lun? Sen de bahsetsene o¤lundan?” Dördüncü kad›n nihayet yan›t verdi: “Benim o¤lum 1,95 boyunda, dalgal› siyah saçl›, yeflil gözlü, genifl omuzlu, atletik yap›l›, son derece fl›k giyinen ve 29 yafl›nda olmas›na ra¤men çok zengin bir adamd›r. Bir toplulu¤a girdi¤inde onu gören tüm kad›nlar ‘Aman Tanr›m’ derler!” 81
Haz›rlayan: B‹RSEN ERKUTUN
1-Galata Kulesi ilk kimler tarafından yapılmıştır? a-Romalılar b-Osmanlılar c-Bizanslılar d-Göktürkler 2-Yaz kış yeşil olan, 40 metreye kadar boylanabilen, ülkemizde doğal olarak yetişen ağaç hangisidir? a-Sedir b-Akağaç c-Göknar d-Kayın 3-Denizde gemi halatının gevşetilip boş bırakılmasına ne denir? a-Palavra b-Rota c-Alabanda d-Laçka 4-Japon çiçek düzenleme sanatına ne ad verilir? a-İkebana b-Origami c-Bonzai d-Kabuki 5-Bakır ve çinko alaşımının genel adı nedir? a-Pirinç b-Bronz c-Gümüş d-Çelik 82
6-Kılık, kıyafet ve şapka yasası hangi tarihte çıkarılmıştır? a-29 Ekim 1920 b-25 Kasım 1925 c-19 Mayıs 1919 d-1 Kasım 1922
12-Saatlerin çeşitli parçalarını harekete geçiren yaya ne denir? a-Akrep b-Yelkovan c-Zemberek d-Kordon
7-Masallarda adı geçen ve gerçekte var olmayan kuşun adı nedir? a-Keklik b-Bülbül c-Anka d-Sülün
13-Bal peteğinin geometrik şekli nedir? a-Üçgen b-Altıgen c-Silindir d-Dörtgen
8-Satrançta, en güçsüz taş olmasına rağmen şahı mat edebilecek kadar güç kazanabilen taş hangisidir? a-Fil b-Piyon c-At d-Kale 9-Kuduz aşısını kim bulmuştur? a-Louis Pasteur b-Edward Jenner c-Pierre Bretonneau d-Robert Koch 10-Osmanlı padişahı 2. Murat zamanında yaptırılan “Üç Şerefeli Cami” hangi ilimizdedir? a-Bursa b-Manisa c-Eskişehir d-Edirne 11-Kırmızı ve beyaz karışırsa hangi renk ortaya çıkar? a-Lila b-Eflatun c-Turuncu d-Pembe
14-Dünyaya en yakın olan yıldız hangisidir? a-Güneş b-Ay c-Kutup yıldızı d-Satürn 15-Dünyaca ünlü “Bolşoy Balesi” hangi ülkededir? a-Çin b-Almanya c-İngiltere d-Rusya 16-Adı, “Altı düz, küçük gezinti vapuru” anlamına gelen ilimiz hangisidir? a-Muş b-Kars c-Sinop d-Hatay 17-Saça yapılan hangi işlem adını bir rüzgar türünden almıştır? a-Röfle b-Kaynak c-Fön d-Topuz 18-Türkçede kaç tane ünsüz harf vardır? a-8 b-21 c-29 d-19 Yan›tlar: 151. sayfada
Sporun Dünyas› Metin Gören
Vur, k›r, parçala. Sevgili meslektafl›m rahmetli Övül Tezifller, Londra’da çal›flt›¤› y›llarda, hazine de¤erinde çok ilginç spor dökümanlar› gönderirdi. Futbolun anavatan› ‹ngiltere' nin tüm gazetelerinden ç›kan yaz›lar›, makale, yorum ve haberleri bana iletmekten büyük keyif al›rd›.
T
ezifller'in gönderdikleri arflivimin en k›ymetli belgeleri oldu. fiimdi bunlardan birini, çok gerekli oldu¤u için sevgili okuyucular›mla paylafl›yorum. ‹ngiliz Futbolunun bafl›na bela olan ”holigan” ad› verilen taraftar toplulu¤unun ve bu kitlenin ”holiganizm” ad›yla tan›mlanan sportmenlik d›fl› eylemlerini yaz›ya döken spor
83
BD HAZ‹RAN 2013
yazarlar›n›n yorumlar› dikkat çekecek nitelikteydi. ‹ngiltere, futbolunu y›llarca tehdit eden bu önemli sorununu bilinçli bir programla çözdü. fiimdi futbolun vatan› ‹ngiltere 'de küçük ve etkisi s›n›rl› eylemlere hevesli holiganlar var ama toplumsal eyleme haz›r Holiganizm yok. Ruhlar›nda saklad›klar› ''vur, k›r, parçala'' olgusu çökertildi. ‹ntikam duygular›n›n yerini, tak›m›n› tribün söylemleriyle desteklemek ve karfl›laflma sonras›nda, ailesine ve çocuklar›na huzur içinde dönmenin keyfi ald›. The Sun gazetesinde John Strewicks'in bir makalesini okumufl ve ilginç bulmufltum, o y›llarda.
Y
azar; flöyle diyordu: ”Futbol platonik ögeleri öne ç›karan bir spordur. Futbol tak›mlar› ise binlerin, on binlerin ve belki de milyonlar›n platonik duygularla yüklü ancak taraftarlarca sonsuza tek baflar› bekledikleri spor kurumlar›d›r. Futbolcular da hizmet istenen, karfl›l›¤›nda flöhreti yakalayan ve milyonlar kaza-
narak hayatlar›n› garanti alt›na alan koruyuculard›r. Böylesine bir oluflumun organizasyonunda olumsuzluklar bafllay›nca, yani; tak›m›n baflar›s› aksay›nca, baflkan zor durumda kal›r, taraftar›n homurtular› duyulmaya bafllan›r. ‹ddian›n kaybolmas›, ezeli rekabet, kaçan flampiyonluklar›n öfkesi, ya da tak›m›n küme düflmesi gibi kritik bir ortama sürüklenmesi durumunda yap›lacak birfley kalmam›fl demektir. Sevginin tepesini delen, aflk›n› yandafllar› d›fl›nda kimselerle paylaflamayan o toplumun öfkesi rakibin kazand›¤› puan ve baflar›larla iç kargaflaya ve d›fla vurum gösterilerine dönüflür. K›skançl›k ve öfke
Tüm bu tats›z olaylar, bir anlamda futbolun utan›lacak yüzüdür.
84
BD HAZ‹RAN 2013
tak›m oyuncular›na yönelik tepkiyle güçlenerek dönüflür ve istem d›fl› gösterileri bafllat›r. Art›k taraftar› engellemek olas› de¤ildir. Güvenlik güçleri, karfl›l›kl› sataflma, vurma, k›rma, parçalama ve hatta öldürme eylemine kadar varabilen trajik geliflmeleri önlemekte güçlük çeker. (Burada, ‹stanbul'da oynanan Galatasaray-Leeds United karfl›laflmas› öncesinde Taksim’de öldürülen ‹ngiliz taraftar vurgulan›yor) Tüm bu tats›z olaylar, bir anlam-
‹skoçya'daki Celtic Glasgow Rangers karfl›laflmalar›, stat içinde bir gövde gösterisine dönüflüyor ve Glasgow sokaklar›na yans›madan son buluyor.
da futbolun utan›lacak yüzüdür. Spor; insan›n beyinsel dinamizmine destek sa¤layan en önemli olgulardan biridir. Zihnimizde yer eden an›larda gelecekte utanç duyaca¤›m›z görüntüler olmamal›d›r. Eylem kazanan› alk›fllamakla de¤er kazan›r. Bilmeliyiz ki; futbol ile öldürmek sözcükleri asla ve hiçbir flekilde örtüflemez.'' diye sürüp gidiyor Strewicks'in ilginç yaz›s›. Londra Futbol Akademisi'nde, spor psikolojisi dersleri de veren yazar›n alt›n› çizdiklerinden çok fazlas›, ne yaz›k ki bizim ülkemizde yaflan›yor. Futbolun keyfini duyumsamayan ve taraftarl›k erdemini özümsemeyenlerin, bir karfl›laflma sonras›nda, biribirlerine insaf s›n›rlar›n› aflarak sald›rmalar› akl›n ve mant›¤›n d›fl›na tafl›yor. Ezeli rekabetin son y›llar›nda görülen insanl›k d›fl› eylemlerin, artarak sürece¤i endiflesini yaflayan Türk toplumu, çok sevdi¤i futbolu, eli kanl› kiflilere teslim etmemek için gösterdi¤i çaba böyle giderse baflar›l› olamayaca¤a benziyor.
D
ünyan›n çeflitli ülkelerinde oynanan derbiler, bizim ülkemizdeki Galatasaray-Fenerbahçe oyunlar› dek olayl› ve kanl› geçmiyor. Katolikler ile protestanlar›n derbisi ‹skoçya'daki Celtic Glasgow Rangers karfl›laflmalar›, stat içinde bir gövde gösterisine dönüflüyor ve Glasgow sokaklar›na yans›madan 85
BD HAZ‹RAN 2013
son buluyor. Arjantin’de Boca Juniors - River Plate derbileri art›k sakin bir ortamda oynan›yor. Arjantin’deki statlar›n elli y›l öncesine dek etraf›n› çevreleyen hendeklerden olufltu¤u ve kanallar›nda zehirli sular›n bulunmas› gerçe¤i bile flimdi istenmeyen an›larda kald›. Roma -Lazio derbisinin faflizm kokan havas› bile de¤iflti. Lazio kaptan› art›k taraftarlar›n› Mussolini gibi selamlam›yor. An›ms›yorum. ‹ngilterenin en eski tak›mlar›ndan Nottingham Forest bir alt kümeye düfltü¤ünden, tam 43 bin taraftar tak›mlar›n› alk›fllayarak yeni ligine göndermiflti. Göztepe -Tavflanl› Linyitspor karfl›laflmas›n›n finalini düflünüyorum. Koltuklar söküldü, sar› k›rm›z›l› taraftarlar adeta ç›ld›rd›. Taraftarlar günümüzün y›ld›rma arac› ”biber gaz›” s›k›larak da¤›t›labildi.
fi
imdi tehlikeli oyunlarla karfl› karfl›ya bulunuyoruz. Acele ç›kard›¤›m›z ancak uygulamakta geç kald›¤›m›z yasalar›, s›n›rlad›¤› çerçeveleri birilerinin hat›r›na, siyasi yat›r›m u¤runa delmenin gelecekte ne gibi sorunlar yaratabilece¤ini her birlikte görece¤iz.17 yafl›nda hayat›n›n bahar›nda bir gencin, içine yerleflen, ya da yerlefltirilen ”vur-k›r-parçala” duygusu ile bir baflka genci b›çaklayarak öldürmesinin ad› taraftarl›k, ya da tak›m›n›n namusunu korumak de¤ildir. Dünya derbisi yalanlar›yla uyutulan bir toplumun kanl›, b›çakl› gösteri 86
Lazio kaptan› art›k taraftarlar›n› Mussolini gibi selamlam›yor giriflimcileri ile elindeki muzu dünyan›n en iyi futbolcular›ndan biri olan Afrikal› Drogba'ya göstererek, ›rkç›l›k yapan sözde taraftara en a¤›r cezalar verilmedi¤i sürece, iflin sonuna varamay›z. Futbolcusuna, özellikle en sakin olmas› gereken kaptanlar›na, öfkeli taraftarlara, yanl› bas›na, maç öncesi k›flk›rt›c› aç›klamalarda kaç›nmayan baflkan ve yöneticilere gerekti¤inde alt›ndan kalkamayaca¤› cezalar uygulanmad›¤› sürece, futbol ya da spor bizim iflimiz olmaktan çok ötelerde olacakt›r. Dileriz, futbol kültürü almam›fl, yenilgiyi dünyan›n sonu gibi gören e¤itimsiz bir toplumu bekleyen son, oyunca¤› atefl ve barut olan bir çocu¤unki gibi olmas›n...• metingoren@butundunya.com.tr
Tarihten Damlalar Mümtaz ‹dil
Savafl karfl›t› fliirlerin en ünlüsünü yazan adam:
KONSTANT‹N S‹MONOV C
epheleri dolaflan Rus askerleri, bir yandan yaral›lar› en yak›n sa¤l›k çad›r›na tafl›rken bir yandan da cesetleri bir araya topluyordu. Cesetlerin künyelerini ayak baflparmaklar›na ba¤lamak üzere kopar›yorlard›. Bu arada ceplerinde de bir fleyler kalm›fl m› diyerek yokluyorlard›.
87
H
emen tüm askerler ellerinde bir demet ka¤›t parças›yla komutanlar›n›n karfl›s›nda flaflk›n bir vaziyette, sanki m›hlanm›fl gibi durmufllard›. Komutanlar da flaflk›nd›. Hepsinin elinde ayn› fliir vard›. Yaral›lar›n cebinden de, sa¤ kurtulanlar›n cebinde de ayn› fliir vard›. Tam yirmi milyon nüsha! Herkes flaflk›nd›r. Herkesin elinde afla¤›daki fliir vard›r, istisnas›z ölüdiri her askerin cebinde… Bekle Beni Bekle beni ve ben dönece¤im. Yaln›z çok bekle Sar› ya¤murlar Ya¤ana kadar bekle. Kar ya¤arken de, Gün a¤ar›rken de bekle. Bekle beni, dünü unutmadan bekle Art›k gelmez dediklerinde de bekle Bekle beni ve ben dönece¤im. Ama mutlaka bekle… Dönece¤im. Beni unutman› söyleyenlere fiükran dileme, Ald›rma onlara ve bekle. Dinleme annemi, B›rak yavrular›m›z ne derse desin B›rak öldü sans›nlar beni B›rak beni beklemekten usanm›fllar 88
Toplans›nlar evde Ateflin çevresinde ‹çsinler ölümüme Yudumlas›nlar o ac› flarab› Ac›, An›lar kadar ac› Ama sen içme Beni bekle… Bekle beni ve ben dönece¤im. Ölümün ötesinde bile olsa Beklemesini bilmeyenler, Ölümün yazg›m oldu¤unu söyleseler bile Bekle. Vars›n anlamas›n hiçbiri Savafl cehennemi içinde Nas›l koruduysa beni Bekleyiflinin muhteflem atefli Sen bekle.
BD HAZ‹RAN 2013
Yaln›z ikimiz olaca¤›z Beni yaflatan›n ne oldu¤unu bilen Yaln›zca sen ve ben Hiç kimsenin yapamad›¤›n› Bekleyiflini yani, Arma¤an edeceksin bana…
Ç
eviri bana ait. Rusça asl›ndan çevirdim. Daha önce Ataol Behramo¤lu da çevirmiflti. O çeviri de mükemmele yak›n bir çeviri, ama ben kendi duyarl›¤›m› da yans›tmaya çal›flt›m belki. fiiir, dünyan›n en büyük savafl karfl›tlar›ndan biri olarak tarihe geçen Konstantin Simonov’a ait. fiu fliir bile savafl›n ne denli i¤renç ve vahfli bir kavga oldu¤unu anlatmaya yetiyor ve art›yor bile. Baflkas›n›n ç›karlar› u¤runa bilmedikleri bir amaç için savaflan ve ölen insanlar… Bekleyen efller ve çocuklar. O yüzden hayk›r›yor askerler, “Bekle beni ve ben dönece¤im,” diye. Umut dönmek ve kar›s›n›n kokusunu, sevgilisinin parfümünü, çocuklar›n›n sabun kokusunu ci¤erlerine doldurmak… Bu kadar insanc›l ve masum bir baflka istek olabilir mi? Gelelim Konstantin Simonov üzerine birkaç kelime etmeye: Tam ad› Konstantin Mihalyoviç Simonov. “K›z›l Y›ld›z” gazetesinin savafl muhabiri. Bu yüzden bir çok savafla yak›ndan tan›k olmufl bir yazar. Dünyan›n savafl karfl›t› yazarlar› aras›nda en önde gidenlerden bir ayd›n. Albay›n Aflk›, Savafl Günleri, Anayurdun Duman›, Günler ve Geceler, Savafls›z Yirmi Gün gibi eserler yazd›. Eserlerinin hepsinde savafla olan nef-
retini kustu. Simonov 1915 y›l›nda Petrograd’da do¤du. Annesi Rurikid ailesinden gelen soylu bir kad›nd›. Babas› ise Çar ordusunda subayd›, 1917 devriminden sonra Rusya’y› terketti. Simonov annesi ile birlikte Rusya’da kald›. Simonov’un hayat› 1935 y›l›na kadar de¤iflik ve zor flartlar alt›nda geçti. E¤itimine tam olarak 1930 y›l›nda bafllad›. Ailesi 1931 y›l›nda Moskova’ya göçünce o da birlikte Moskova’ ya gitti. ‹lk fliirlerini de 1935 y›l›nda yazmaya bafllad›. 1936 y›l›nda fliirleri yay›mlanmaya bafllad› ve Simonov Maksim Gorki Edebiyat Enstütüsü’ne devam etti. Buradan 1938 y›l›nda mezun oldu ve ard›ndan Moskova Tarih, Felsefe ve Dil Enstitüsü’nü bitirdi. ‹kinci Dünya Savafl›’n›n bafllamas›yla birlikte savafl muhabiri olarak kendisini cephede buldu. Savafl, Simonov’un bütün dünya görüflünü de¤ifltirdi ve kendini savafl karfl›tl›¤›na adad›. “Bekle Beni” adl› yukar›daki fliiri, cepheden, ileride kar›s› olacak aktris
Valentina Serova 89
BD HAZ‹RAN 2013
Valentina Serova’ya yazd›¤› söylenir.
B
ekle Beni” fliiri Rusça olarak dünyada en çok tan›nan fliirlerden biri olarak tarihe geçmifltir. Savafltan sonraki y›llarda Japonya, ABD ve Çin’de k›sa dönemli görevler üstlendikten sonra Taflkent’e yerleflti ve Pravda gazetesine yaz›lar yazmaya
bafllad›. En ünlü romanlar›n› burada kaleme ald›. 1946 ila 1950 ve 1954 ila 1958 y›llar› aras›nda Yeni Dünya dergisinin yaz› iflleri müdürlü¤ü görevini üstlendi, daha sonra Edebiyat Gazetesi’nin yönetimine geçti. 1979 y›l›nda Moskova’da öldü.• mumtazidil@butundunya.com.tr
Azim en iyi ilaçt›r Elkhart Kansas'ta, iki kardefl bir okulda çal›fl›yordu.
Her sabah s›n›ftaki sobay› yakmak onlar›n göreviydi. Bir sabah, kardefller sobay› temizlediler ve odunla doldurdular. Birisi, bir flifle gaz› odunlar›n üstüne döktü ve atefle verdi. Çok büyük bir patlama oldu ve büyük kardefl öldü, di¤erinin de bacaklar› feci flekilde yand›. Daha sonra, flifleye yanl›fll›kla benzin dolduruldu¤u ortaya ç›kt›. Yaralanan çocu¤u tedavi eden doktor, çocu¤un bacaklar›n› kesmenin daha iyi olaca¤›n› söyledi. Genç Anne ve baba y›k›lm›flt›. Yitirdikleri o¤ullar›n›n ard›ndan Glenn Cunningham di¤er o¤ullar› bacaklar›n› kaybedecekti. Ama inançlar›n› kaybetmeyip doktordan bu ifllemi ertelemesini rica ettiler. Doktor kabul etti. Sürekli dua ediyor ve her gün doktordan bir gün daha erteleme istiyorlard›. Bu iki ay sürdü. Doktorla her gün tart›fl›yor, çocuklar›n› da her gün tekrar yürüyece¤ine inand›r›yorlard›. Çocu¤un bacaklar› kesilmedi ama sarg›lar aç›ld›¤›nda, sa¤ baca¤›n›n di¤erinden alt› santim daha k›sa oldu¤u ortaya ç›kt›. Sol aya¤›ndaki parmaklar da neredeyse yoktu. Ac›lar içinde k›vranmas›na ra¤men, o¤lan her gün egzersiz yapt› ve nihayet bir-iki ad›m atmay› baflard›. Daha sonra koltuk de¤neklerinden de kurtuldu ve yürümeye ve derken koflmaya da bafllad›. Bu genç adam kofltu, kofltu ve kofltu. Nerede ise kesilmek üzere olan bacaklar ona bir dünya rekoru bile kazand›rd›. Bu genç adam Glenn Cunningham'd›. "Dünyan›n En H›zl› ‹nsan›" olarak tan›nan gence Madison Square Garden’da yüzy›l›n sporcusu unvan› da verildi. Gönderi: SABR‹YE AfiIR 90
BD HAZ‹RAN 2013
Kim Kimdi? Dünyam›zda iz b›rakm›fl ünlüler ve k›sa yaflam öyküleri... Yazan: SABR‹YE AfiIR
A
merikal› küçük çocu¤un annesi bir müzik ö¤retmeni, babas›ysa astrologdu. Ancak o, istenmeyen bir bebekti ve eski bir kölenin elinde büyüdü. 14 yafl›nda, yoksulluktan kurtulmay› ve serüvenlere at›lmay› umarak okulu b›rakt›. Denize aç›lan bir tekneye atlay›p, hiç bilmedi¤i yerlerde yaflamaya bafllad›. Kimi zaman istiridye çalarak, kimi zaman sahil korumada çal›flarak geçindi. Konserve fabrikas›nda çal›flt›. K›sa
süre hapiste kald›. Halk kütüphanesinde kitap okuyarak kendini gelifltirdi. 19 yafl›nda, dört y›ll›k ortaö¤re91
BD HAZ‹RAN 2013
timi bir y›lda tamamlayarak üniversiteye bafllad›. Ama bitirmedi, alt›n arayanlara kat›ld›. Yoksul ve iflsiz olarak geri dönünce, yazarl›¤a bafllad›. Unutulmaz yap›tlara imza att›, çok genifl bir okur kitlesine ulaflt›. ‹yimser, çok çal›flan bir adam olmas›na karfl›n, ailesizli¤i derinlerdeki en büyük yaras›yd›. O, elliden fazla kitaba imza atan, Amerika’n›n serüvenci ve serseri ruhlu yazar› Jack London’d›… *** endi matematikle u¤rafl›rken var›n› yo¤unu kaybetti¤i için müzisyen olmay› seçen babas›, o¤lunu matematikten uzak tutmaya çal›flt›. Genç adam›nsa müzik ve resme ilgisi vard› ama babas›n›n iste¤i üzerine t›p okudu. Bir süre sonra bölüm de¤ifltirdi ve matematik profesörü oldu. Basit bir teleskoptan ilham alarak daha üstün teleskoplar gelifltirdi ve uzay hakk›nda daha önce hiç yap›lamam›fl gözlemler yapt›. Hareketle ilgili deneylerinde
K
‹kinci yarg›lanmas›nda da ömür boyu ev hapsine mahkum edildi. Bu nedenle tarihte bilim ve din çat›flmas›n›n bir sembolü haline geldi. Dünyan›n güneflin etraf›nda döndü¤ü yönündeki Copernicus kuram›n› destekledi¤i için yarg›land›, idamdan son anda kurtuldu. ‹kinci yarg›lanmas›nda da ömür boyu ev hapsine mahkum edildi. Bu nedenle tarihte bilim ve din çat›flmas›n›n bir sembolü haline geldi. ‹leri yafllar›nda görme yetisini kaybetmesine karfl›n kitaplar yazmaya devam etti. Modern gözlemsel astronominin, modern fizi¤in, bilimin ve modern bilimin atas› olarak tan›mlanan, Orta Ça¤’daki bilim anlay›fl›nda devrim yaratan bu adam Galileo Galilei… *** u küçük Frans›z k›z, sirk cambaz› bir baban›n çocu¤uydu. Büyükannesi taraf›ndan büyütüldü ve hatta k›sa süre bir genelevde bak›ld›. 3 yafl›ndayken geçirdi¤i menenjit nedeniyle göremez oldu. Dört y›l sonra ise yeniden görmeye bafllad›. Babas›yla birlikte kat›ld›¤› turnelerde flark› söylüyordu. Bir gece kulübü sahibi taraf›ndan sesinin güzelli¤i keflfedilince, ilk kez sürekli olarak sahneye ç›kmaya bafllad›.
B öne sürdü¤ü tezler dikkat çekse de, as›l olarak gökbilimi çal›flmalar›yla ün yapt›. Ay’›n yüzeyini, Günefl’teki lekeleri, Jüpiter’in uydular›n› keflfetti. 92
BD HAZ‹RAN 2013
Müzik e¤itimi al›p, bir profesyonel olarak kariyerine devam etti. Büyük bir aflkla ba¤l› oldu¤u sevgilisini bir uçak kazas›nda yitirmesi, ac›larla dolu yaflam›nda belki de barda¤› tafl›ran son damla oldu. Ac› kayb›ndan sonra, bir daha toparlanamad›. Geçirdi¤i bir kaza sonucu da omurili¤i zedelendi ve yar› kambur bir flekilde yürümek zorunda kald›. Say›s›z flark›ya imza att›, turnelere ç›kt›. Etkileyici sesiyle, yayg›n bir üne kavufltu. Fransa’n›n gururu kabul etti¤i bu flanss›z flark›c›, ‘kald›r›m serçesi’ Édith Piaf idi… *** enç adam, fakir bir çalg›c›n›n o¤luydu. Küçük yafltan itibaren müzi¤e ilgi duydu, ilk piyano derslerini de yine babas›ndan ald›. Sonra ise ça¤›n büyük bestecisi Robert Schumann’›n ö¤rencisi oldu. Bestecili¤e olan yetene¤ini genç yafllarda göstermeye bafllad›. Schumann’›n da deste¤iyle çevresini geniflletti. Daha 20’sindeyken yap›tlar› yay›mlan›nca, kendisini bile korkutan
G
biçimde ünü artt›. Büyüyen bilinirli¤i ve karfl›laflt›¤› ilgi karfl›s›nda öyle ürkmüfltü ki, baz› bestelerini yak›p yok etti. Kendine özgü bir anlat›m biçimiyle, pek çok beste, senfoni ve konçertoya imza att›. Uzun y›llar orkestra flefi olarak çal›flt›, yaflam› boyunca evlenmedi. Çünkü hayran› oldu¤u adam Schumann’›n kar›s›na âfl›kt›. Ve Schumann yaflam›n› yitirmesine karfl›n, dostunun an›s›na duydu¤u derin sayg› nedeniy-
Büyüyen bilinirli¤i ve karfl›laflt›¤› ilgi karfl›s›nda öyle ürkmüfltü ki, baz› bestelerini yak›p yok etti. le, ayn› duygular› paylaflan kad›ndan uzak durdu. Onun aflk›, çocuklar›, her fleyi besteleriydi. Özellikle oda müzi¤i alan›nda unutulmaz eserler veren ünlü Alman besteci Johannes Brahms’d›… 93
BD HAZ‹RAN 2013
okumac›l›kla u¤raflan babas›n› henüz befl yafl›ndayken kaybeden genç adam, annesi taraf›ndan yetifltirildi. Asker olmay› düflünürken, annesinin olumsuz görüflü nedeniyle vazgeçti. Yine anne sözü dinleyerek t›p okudu. E¤itimine devam ederken, t›bba adeta aflkla ba¤lan›yor, kimsenin deneme-
D
di¤i yepyeni yöntemler gelifltirmeyi hayal ediyordu. Genç bir doktor olarak, ameliyat yaralar› dikiflinde yeni bir yöntem ortaya koymas› hocalar›
yaral› askeri tedavi etti. ‘T›bb›n Einstein’› olarak gösterilen bu Frans›z bilim adam› Alexis Carrel… *** ahip bir baban›n sekiz çocu¤undan birisi olan bu genç k›z, annesini henüz befl yafl›ndayken kaybetti. Ö¤retmen olmay› seçti ve e¤itimini bu yönde sürdürdü. Ö¤retmen olarak çal›fl›rken, tan›flt›¤› kaçak kölelerin insanl›k d›fl› yaflam koflullar›yla yak›ndan ilgilendi. Bir yandan da yazmaya bafllayan idealist ö¤retmen, yar›flmaya kat›ld›¤› öyküsüyle birincilik ödülü kazand›. Bu ödülle cesaretlenip, yazmay› sürdürdü. Kölelerin yaflamlar›n› gördükçe üzüntüden adeta kalbi parçalan›yordu. Tom Amca’n›n Kulübesi adl› kitab›yla köleli¤e karfl› baflkald›r›y› topluma yay›yor, bu roman› kölelik karfl›t› hareketi tetikliyordu. Bir kitab›n ne denli güçlü olabildi¤ini, milyonlarca insan› nas›l seferber
R
I. Dünya Savafl› s›ras›nda binlerce yaral› askeri tedavi etti. taraf›ndan flüpheyle karfl›lan›nca hayal k›r›kl›¤› yaflad›. Kanada’da, doku ve organlar konusunda araflt›rma yapmaya bafllad›. Dokular›n üremesine iliflkin bulufluyla 1912’de Nobel T›p Ödülü’nü kazand›. Özellikle organ nakli konusunda yapt›¤› araflt›rmalar, o dönemler için devrim niteli¤indeydi. I. Dünya Savafl› s›ras›nda binlerce 94
etti¤ini gösterdi. 30’un üzerinde kitap yazd› ve çok genifl bir okur kitlesine ulaflt›. Amerika’n›n Kuzey ve Güney
BD HAZ‹RAN 2013
eyaletleri aras›nda, köleli¤in kald›r›lmas›yla sonuçlanan iç savafl›n bitiminden sonra, Baflkan Abraham Lincoln’ün kendisine “Demek bu büyük savafl› bafllatan küçük kad›n sizsiniz” dedi¤i rivayet edilen ‘o küçük kad›n’, Harriet Beecher Stowe’dan baflkas› de¤ildi… *** evlet memuru bir baban›n o¤lu olan bu ‹ngiliz çocuk, daha çok küçükken dahi olaca¤›n›n iflaretlerini göstermeye bafllad›. Ö¤retmenleri de, onun üstün zekâs›n› fark etmifllerdi. Matematik ve bilime olan yatk›nl›¤› ile, henüz ö¤renmedi¤i konulardaki yüksek matematik problemlerini çözebiliyordu. 16’s›ndayken, Einstein’›n çal›flmalar›n› kavram›flt›. Gelifltirdi¤i ve ad›n› tafl›yan test ile bilgisayarlar›n ve maki-
nelerin düflünme yetisine sahip olup olmayacaklar› üzerinde çal›flt›. II. Dünya Savafl› s›ras›nda Alman flifrelerinin k›rarak savafl kahraman› oldu. Savafltan sonra da dünyan›n ilk bilgisayarlar›n›n yap›m›nda çal›flt›. Bilgisayar›n olmad›¤› 1948 y›l›nda, yapay zekâ mant›¤›n› araflt›r›rken haz›rlad›¤›
D
bir programla bu alanda öncü oldu. Bilgisayar bilimlerinde 盤›r açan, ‘bilgisayar›n babas›’ olarak an›lan bu adam Alan Turing idi…
Kral›n Ölüm Tarihi Fransa Kral› XI. Louis'in Müneccim
Bafl›s› (Astrolog), bir kehanette bulundu ve kral›n sevgilisinin ölece¤i günü söyledi. Kad›n da gerçekten o günde öldü. Bat›l inançlar› olan kral, kad›n›n ölümü ile Müneccim Bafl› aras›nda bir iliflki kurdu ve onu öldürmeye karar verdi. Ancak son anda, kendisine bir flans tan›mak istedi ve sordu: “Sen kendinin ne zaman ölece¤ini bilebilir misin?” Müneccim Bafl› kral›n niyetini anlam›flt›. Kurnazca bir cevap verdi: “Sizin ölümünüzden üç gün önce majesteleri!” Bunu ifliten kral, hemen fikrini de¤ifltirdi. Müneccim Bafl›n› öldürmekten vazgeçmesi bir yana, onun ömrünü uzatmak için elinden geleni yapt›. 95
Mitolojiden Yans›yanlar Haluk Erdemol
Danae ile Zeus’un O¤lu, Herkül’ün Büyük Dedesi
Kahraman Perseus
Geçen say›m›zda Danae ve Leda’n›n bafltanr› Zeus’tan olan çocuklar›n›n annelerinin isimlerini gölgede b›rakacak ifller yapt›klar›ndan söz etmifltik. Bu yaz›m›z›n konusu olan Danae’nin o¤lu Perseus da antik, modern öncesi ve modern sanat yap›tlar›na s›kça yans›t›lm›fl kahramanlardan biridir. at›rlanaca¤› üzere Danae’nin babas› kral Akrisios yazg›s›ndan kaçmak için k›z› ve torununu tahta bir sand›¤a koyup denize atm›flt› onlar›. Danae’nin yakar›fllar› ve belki de Zeus’un yar-
96
H
BD HAZ‹RAN 2013
1
d›m›yla anne o¤ulu tafl›yan sand›k Seriphos adas›n›n kumlar›na sürüklendi. Dictys ad›nda yafll› bir bal›kç› anne ile o¤lunu kurtar›p evini açt› onlara. Kardefli Polydectes’in adan›n kral› olmas›na karfl›n basit bir yaflam sürmeyi seçmiflti Dictys. Onun çat›s› alt›nda anne ile o¤ul huzurlu bir yaflam sürmeye bafllad›lar. Bu sade fakat çetin yaflam koflullar›nda büyüyüp erginleflen Perseus s›kça karfl›laflmasa da Polydectes’ten hofllanm›yor ve onun evlenme bahanesiyle annesine yaklaflma çabalar›n› önlemeye çal›fl›yordu. Perseus’u engel gören Polydectes onu küçük düflürerek toplumdan d›fllamak amac›yla bir hile planlad›. Hippodameia isimli soylu bir kad›nla evlenece¤ini ve kad›n›n soylu ailesi karfl›s›nda mahcup olma1 : Rubens (1577-1640) 2 : Gustave Moreau (1826-1898) 3 : Edward Burne-Jones (1833-1898) 4 : Piero di Cosimo (1462-1521)
2
3
mak için dü¤üne davetli herkesten hediye olarak bir at bekledi¤ini duyurdu çevresine. Fakir Perseus’ un
4 97
BD HAZ‹RAN 2013
5
ye söz veriyorum.” Bu sözü verirken Perseus asl›nda Polydectes’in ekme¤ine ya¤ sürmüfltü. Kral bu f›rsat› kaç›rmad› ve olanaks›zlar›n en olanaks›z›n› istedi ondan: Gorgon Medusa’n›n bafl›n›. orgonlar üç k›zkardeflti. ‹çlerinde yaln›z Medusa ölümlüydü. Fakat tanr›ça Athena’n›n tap›na¤›nda deniz tanr›s› Poseidon’la birlikte oldu¤undan tanr›ça bunu kendisine hakaret olarak görmüfl ve onu lanetleyerek saçlar›n› y›lanlara dönüfltürdü¤ü çirkin bir kad›n olarak yaflamaya mahkûm etmiflti. Üstelik Medusa’ya bakan herkes tafl kesiliyordu. Verdi¤i söz üzerine bu olanaks›z ve ölümcül görevi üstlenen Perseus babas› Zeus’tan dolay› tanr›sal güçlerin korumas› ve deste¤i alt›ndayd›. En baflta Medusa’ya garez besleyen Athena olmak üzere Zeus ve Hermes yard›mc› oldular. Athena bir yüzü
G 6
böyle bir hediye getiremeyece¤ini bilerek yapm›flt› bunu. Perseus altta kalmamak için Polydectes’e “At›m yok,” dedi, “at alacak param da yok. Fakat annemle evlenmekten vazgeçti¤ine göre baflka ne hediye istersen getirme5 : Joachim Wtewael (1566-1638) 6 : Frederic Leighton (1830-1896) 7 : Giuseppe Cesari (1568-1640) 98
7
BD HAZ‹RAN 2013
parlak bir kalkan verdi ona; Zeus görünmezlik sa¤layan bir mi¤fer, Hermes de orak benzeri keskin bir k›l›ç, uçabilmesi için kanatl› sandaletler ve Medusa’n›n bafl›n› tafl›mas› için özel bir torba. Yine onlar›n ve gizemli güçlerin yard›m›yla Perseus Gorgonlar’›n yaflad›¤› yeri ö¤renip oraya giderek Medusa’n›n yüzünü parlak yüzlü kalkana yans›t›p böylece do¤rudan yüzüne bakmaks›z›n Medusa’n›n bafl›n› kesmeyi baflard›.
9
orgonlar’›n yaflad›¤› yer Kuzey Afrika’da oldu¤undan Perseus Seriphos adas›na gitmek üzere Libya Çölü üzerinden dönüfl yolculu¤una bafllad›¤›nda k›y›lar› gözeten titan Atlas’la karfl›laflt›. Atlas Perseus’u saray›na davet etmedi¤i gibi ona karfl› düflmanca davrand›. Perseus da Medusa’n›n bafl›n› gösterdi ona. Tafl kesilen titan›n ad›
G
10
bugün Atlas S›rada¤lar›’nda yaflamaktad›r. Yolculu¤unu sürdüren Perseus Filistin k›y›lar›ndan geçerken deniz kenar›nda zincirle kayalara ba¤lanm›fl ç›plak bir genç k›z gördü. Onu kurtarmak iste¤iyle yaklaflt›. K›y›daki insanlar k›z›n bir deniz canavar›na kurban edilmek üzere oldu¤unu söylediler
8
8 : Paolo Veronese (1528-1588) 9 : Tiziano (1487-1576) 10 : François Lemoyne (1688-1737) 99
BD HAZ‹RAN 2013
11
ona. K›z›n ad› Andromeda idi. Annesi Cassiopeia k›z›n›n deniz perileri Nereidler kadar güzel oldu¤unu söyleyerek böbürlendi¤i için deniz tanr›s› Poseidon öfkelenmifl ve ceza olarak bir deniz canavar›n› ülkenin bafl›na musallat etmiflti. Kâhinler de bu beladan kurtulmak için Andromeda’n›n canavara kurban edilmesi gerekti¤ini söylemifllerdi. Perseus k›z›n babas› kral Cepheus’a k›z›n› kurtarmas› karfl›l›¤›nda onunla evlenmesine izin vermesini istedi. Bu izni al›nca da canavar› öldürerek Andromeda’y› kurtard›. Ancak evlilik konusunda kral Cepheus geri ad›m atmak istiyor, Perseus’un durumdan yararlanarak kendilerine bask› yapt›¤›n› ileri sürüyordu. Üstelik rakipleri de vard›, ne de olsa yabanc›yd› Perseus. Kral›n karfl› ç›kmas›na ra¤men yap›lan evlenme töreninde çat›flma ç›k›nca Perseus onlara da Medusa’n›n yüzünü gösterdi. erseus yan›nda Andromeda ile Seriphos’a döndü¤ünde Dictys ile annesinin Polydectes’in giderek artan sald›rganl›¤›ndan kaçmak
P 100
12
için tap›na¤a s›¤›nd›klar›n› ö¤rendi. Hemen saraya gidip istedi¤i hediyeyi getirdi¤ini söyledi Polydectes’e. Bir flölende e¤lenmekte olan kral ve arkadafllar› Perseus’a inanmay›p onu alay ve hakaretlerle karfl›lay›nca Medusa’ n›n yüzüne bakarlarken buldular kendilerini. Böylece görevini baflar›yla tamamlayan Perseus Medusa’n›n bafl›n› Athena’ya sundu; di¤er emanetleri de Hermes’e iade etti. Athena kalkan›na süs yapt› Medusa’n›n bafl›n›. Dictys’i Seriphos taht›na geçir11 : Baldassare Peruzzi (1481-1536) 12 : Caravaggio (1573-1610)
BD HAZ‹RAN 2013
dikten sonra Perseus annesi ve Andromeda ile birlikte dedesi Akrisios’un krall›¤› olan Argos’a gitti. Onlar›n geldi¤ini gören Akrisios yazg›s›ndan kaçmay› sürdürmek ad›na Larisa’ya kaçt›. Fakat kaçamad› yazg›s›ndan. Larisa kral› babas›n›n cenaze töreni için Perseus’u davet etmiflti. Törenlerde yap›lmas› ola¤an oyunlara kat›lan Perseus’un disk atma yar›flmalar›nda att›¤› disk rüzgârla yön de¤ifltirerek o civarda bulunan veya oyunlar› seyreden Akrisios’un ölümüne neden oldu. Ünlü kahraman Herakles (Herkül) Perseus ile Andromeda’n›n o¤ullar› Electryon’un torunudur. Herakles ile büyük dedesi Perseus’un babalar› ayn›d›r: Zeus. EN ‹Y‹ fi‹‹R
Genç bir flair, Anatole France’a okuyup fikrini söylemesi için fliirlerini getirdi. “fiuraya, piyanonun üzerine koy!” dedi Antole France. Bir hafta sonra fikirlerini ö¤renmek için gelen genç flaire Anatole France, piyanonun üzerinden ald›¤› fliirlerini uzat›rken, “En güzeli, 73. sayfadaki fliiriniz!” dedi. Delikanl› memnuniyetle gittikten sonra, Anatole France oradakilerden biri Antole France’a sordu: “‹fli gücü b›rakt›n da, art›k amatör flairlerin fliirlerini mi okuyorsun?” Anatole France, dostuna yan›t verdi: “Okumad›m tabii. Ama unutma ki bir flair için her fliiri en iyi fliirdir!”
erseus, Medusa veAndromeda’ y› konu edinen sanat yap›tlar›ndan yapt›¤›m›z küçük bir seçkiyi sunuyoruz. Perseus’un baz› resimlerde kanatl› sandaletlerle, baz›lar›nda da kanatl› at Pegasus ile betimlendi¤i okurlar›m›z›n dikkatini çekecektir. Perseus’un Pegasus ile birlikte betimlenmesi rönesans döneminde bafllamaktad›r. Pegasus’un Medusa’n›n lanetlenmesine neden olan, yaz›m›zda söz etti¤imiz birliktelikten oldu¤unu ve Perseus’un Medusa’n›n bafl›n› kesti¤i s›rada do¤du¤unu bir not olarak ekleyelim. •
P
halukerdemol@butundunya.com.tr YARDIMIN BÖYLES‹
Frans›z ressam Corot, olumlu tav›rlar›yla tan›n›rd›. Baflar›s›zl›¤a u¤ray›nca surat›n› asmaz, baflar› kazan›nca da fl›marmaz, servetini, dostlar›na yard›m etmek için kullanmaktan büyük mutluluk duyard›. Yard›m›na muhtaç dostlar›ndan biri de, fakir düflen ve gözleri hemen hemen kör olan karikatürcü Daumier idi. Arkadafl›n›n, oturdu¤u evden J. B. Camille Corot at›lmak üzere oldu¤unu haber alan Corot, ona baflka bir ev sat›n ald› ve durumu dostunun onurunu k›rmadan izah etmek için flu haberi yollad›: “Bunu senin için yapm›yorum dostum, maksad›m o hain ev sahibini k›zd›rmak!” 101
UFAK TEFEK B‹LG‹LER Sebahat Önen
‹nsan kalbinin yapt›¤› bas›nç, kan› 10 m. yüksekli¤e f›rlatmak için yeterlidir. Vücudun en güçlü kas› dildir
Oyun ka¤›tlar›ndaki krallar (Papaz) tarihteki bir kral›n ismini tafl›r: Maça : Kral David Sinek : Büyük ‹skender Kupa : fiarlman Karo : Jül Sezar
Kalp Gücü
Ses Enerjisi Bir kifli 8 y›l, 7 ay, 6 gün ba¤›r›rsa bir fincan kahveyi ›s›tacak kadar enerji üretebilir
Zümrütün Has› Dünyan›n en güzel zümrütleri Kolombiya’da ç›kar›l›r
Koyun Bollu¤u Kifli bafl›na en fazla koyun düflen ülke Uruguay’d›r.
Dev Havaalan› ABD’deki Atlanta Havaalan› dünyan›n en fazla uçak ve yolcu trafi¤i olan havaalanlar›ndan biridir 102
BD HAZ‹RAN 2013
Michelangelo Buonarroti
Dünyan›n en eski metrosu Dünyan›n en eski metrosu 1863 y›l›nda faaliyete geçen Londra Metrosu’dur.
And Da¤lar› n›n s›rada¤lar› Güney Amerika’ uzun s›rada¤lar yeryüzünün en rurlar. zincirini olufltu
Dünyan›n Dünyan›n tepesindeki en eski metrosu geçit Tibet’te ki “Semo La” geçidi dünyan›n araçla geçilebilen en yüksek geçidi özelli¤ini tafl›maktad›r.
(1475-1564) Ünlü ‹talyan Rönesans dönemi ressam, heykeltrafl, mimar ve flairi. Michelangelo, heykel sanat›ndaki rüfltünü kan›tlad›¤› ilk ve en ünlü eseri olan çocuk kral Davut’un heykelini yapt›¤›nda henüz 26 yafl›ndad›r. Rönesans sanat›n›n harikalar›ndan biri olarak kabul edilen David’i yarat›r. 1505 y›l›nda Papa 2.Julius taraf›ndan kendisine en önemli baflar›lar›ndan biri olacak Vatikan’›n yan›ndaki Sistine fiapeli’nin tavan resimlerini yapmas›d›r. ‹ncil’in Eski Ahit’inden al›nma öykülerden esinlenerek yap›lan resimlerin bulundu¤u dokuz pano bulunan freskin yan unsurlar› da mitolojik figürlerle bezelidir. Özellikle “Adem’in Yarat›l›fl›” ismindeki sahne bat› resim sanat›n›n en canl› tasvirlerinden biri kabul edilir. Rönesans sanat›na benzersiz bir etkide bulunan Michelangelo, insan formunu her aç›dan betimleyebilmek için kadavralar üzerinde çal›fl›p, Yunan ve Roma sanat›ndan devrald›¤› ideallefltirilmifl insana ait gerçekçilik boyutunu yakalamaya çal›fl›r. Michelangelo onlarca heykel ve freske imza at›p Roma’n›n yeniden infla ve düzenlenmesinde de önemli görevler alm›flt›r. 1564’te vefat eden “Tüm sanatlar›n babas› ve ustas›”n›, tüm Floransa halk› kutsal bir tap›nakm›flcas›na Santa Croce’deki mezar›nda ziyaret etmektedir. 103
Kültür ve Sanat Dünyas›ndan Tekin Özertem
Operadaki Keramet Güzel sanatlar›n ortak noktas› kendili¤indenliktir. Çünkü içsel nedenlerle oluflan süreçlerin sonucunda ortaya ç›km›fllard›r. Resim, heykel, müzik, dans, tiyatro, edebiyat, yap›… Alt› temel sanat dal› için de bu kural geçerli.
F
akat tüm bu sanat dallar›n› içeren, Richard Wagner’in(1) toplu sanat eseri (Gesamtkunstwerk) diye tan›mlad›¤› opera için ayn› fleyi söylemek mümkün de¤il. Nedeni de Rönesans ile birlikte ‹talya’daki akademik bir araflt›rma ve çal›flma sonucunda do¤mufl olmas›. Yeniden do¤ufl anlam›na gelen Rönesans, 15. ve 16. yüzy›llar aras›ndaki süreci kapsar. Antik Yunan ve Roma uygarl›klar›n›n ay-
104
BD HAZ‹RAN 2013
d›nl›¤›nda geliflen Avrupa, H›ristiyanl›k, Roma ‹mparatorulu¤u taraf›ndan resmi din olarak kabul edildikten sonra kilisenin ba¤naz ve insan› kölelefltiren bask›lar› sonucunda yüzy›llar sürecek bir karanl›¤a gömülmüfltür.
O
rta Ça¤ denilen bu karanl›k dönem, Antik Yunan filozof, flair ve bilim adamlar›n›n eserlerinin yeniden keflfi; sanat, bilim, felsefe ve mimarl›k alanlar›ndaki antik/klasik birikime ulafl›lmas›; çeviri yolu ile aktar›lmas›, ö¤renilmesi ve ö¤retilmesi ile sona ermifltir. Rönesans
Claudio Monteverdi ad› verilen bu süreç ayn› zamanda insan›n kendini yeniden keflfinin de bafllang›c› olmufltur. Rönesans’›n
Rönesans’›n ‹talya’ da ortaya ç›km›fl olmas›n›n nedeni de ‹talyan zenginlerinin sanat ve bilime di¤er ülkelerdekinden daha çok de¤er vermifl olmalar›ndand›r. ‹talya’da ortaya ç›km›fl olmas›n›n nedeni de ‹talyan zenginlerinin sanat ve bilime di¤er ülkelerdekinden daha çok de¤er vermifl olmalar›ndand›r. Operan›n do¤uflu Antik Yunan tiyatrosunu yeniden canland›rmak için bir araya gelen bir grup Rönesans ayd›n›n çal›flmalar› sonucunda olmufl. Floransa'da, Kont Giovanni Bardi'nin saray›nda toplanan flair, besteci, flark›c› ve çalg›c›lardan oluflan bir grup, klasik tragedyalar›n iambos, daktylos gibi aruz benzeri ölçülerle yaz›lm›fl koro metinlerini flark› sözü olarak alg›lam›fl; bu eserleri müzik eflli¤inde sahnelemeye; bunlara benzer oyunlar yazmaya giriflince de ortaya farkl› bir sahne sanat› ç›km›fl. Bafllang›çta Drama per Musica olarak adland›r›lan bu çal›flmalar›n sonucunda da librettosunu Ottavio Rinuccini’nin yazd›¤› Dafne operas› 1594 y›l›nda Jacopo 105
BD HAZ‹RAN 2013
Peri Renuccini taraf›ndan bestelenmifl. afne’yi Claudio Monteverdi'nin 1607 y›l›nda besteledi¤i Orfeo adl› eseri izlemifl. 17. yüzy›l›n efli¤inde do¤an opera sanat›, bu yüzy›l›n sonundan bafllayarak ‹talya’dan tüm Avrupa’ya yay›lm›fl. Operan›n sevilip yayg›nlaflmas› kentlerin mimari dokusunu da etkilemifl. Avrupa’n›n belli bafll› kentlerinde saraylarla yar›flan opera binalar› yap›lmaya bafllanm›fl. Ortaya ç›kan bir baflka yenilik de ülkelerin sahip olduklar› sanatsal ve kültürel düzeylerin opera sanat›ndaki baflar›lar ile ölçülür olmas›. ‹mparator ve krallar baflta olmak üzere Avrupa’n›n soylular› ile yeni zenginleri kültürel ve sanatsal birikimlerini sergilemek için konuklar›n›, yabanc› ülkelerin elçilerini operalar›n localar›nda a¤›rlamay› adet edinmifller.
D
unun en güzel örne¤i, Sultan III. Ahmed taraf›ndan Fransa Kral› XV. Louis'ye elçi olarak gönderilen 28 Çelebi Mehmed Efendi’nin on yafl›ndaki kral ve naibi taraf›ndan Paris’in Opera Saray›’ n›n kral locas›nda a¤›rlanm›fl olmas›. Operadan öylesine etkilenmifl ki Mehmed Efendi, bu olay› sefaretnamesinde tüm ayr›nt›lar› ile anlatmaktan kendini alamam›fl:
B 106
28 Mehmet Çelebi “…Paris flehrine mahsûs bir e¤lence var imifl, flehrin kibarlar›, vasî dahi ekseriya var›r; kral bile ara s›ra gelür imifl. Bir gün bizi, Mareflal davet eyledi. An› seyre gidecek olduk ve ol saray Opâre yap›lm›fl, rütbesine
Osmanl› döneminde ‹lk opera, 1779 y›l›nda III. Selim’in huzurunda Topkap› Saray›’nda sahnelenmifl. göre herkesin mahsûs oturaca¤› yerleri var. Kral›n yan›na oturduk…” Mehmet Efendi’nin elçilik notlar› ile operan›n varl›¤›ndan haberdar olan Osmanl› saray› da bu sanat dal›na
BD HAZ‹RAN 2013
Özsoy operas›, Türkiye Cumhuriyeti döneminin ilk Türk operas›, Ankara’daki Büyük Tiyatro da ilk opera binas›d›r. uzak duramam›fl. ‹lk opera, 1779 y›l›nda III. Selim’in huzurunda Topkap› Saray›’nda sahnelenmifl. Hanedan bu temsil sayesinde yüzy›l sonra da olsa opera sanat›n› tan›ma olana¤›n› elde etmifl. Saray›n ilk opera binas› da Sultan Abdülmecid taraf›ndan Dolmabahçe Saray›’n›n bahçesinde yapt›r›lm›fl. Bir de opera orkestras› kurulmufl. Aç›l›fl›na flehzadeler baflta olmak üzere saray halk›n›n, devlet adamlar›n›n, elçilerin kat›ld›¤› bu ilk opera binas›n›, II. Abdülhamit taraf›ndan Y›ld›z Saray›’nda yapt›r›lan, opera temsillerinin yan› s›ra Avrupa’dan gelen sanatç›lar›n konserlerine ev sahipli¤i yapan küçük tiyatro binas›n›n yap›m› izlemifl.
A
tatürk’ün ülkemizi ziyaret eden ‹ran fiah› R›za Pehlevi’yi librettosunu yazd›r›p besteletti¤i Özsoy operas› ile a¤›rlamas› ise operan›n kerameti aç›s›ndan ele al›p incelememiz gereken bafll› bafl›na ayr› bir olay: “Mustafa Kemal 1934 y›l›nda Türkiye’ye gelecek olan ‹ran fiah› R›za Pehlevi’yi karfl›lamak için haz›rl›klar› kendi yürütüyordu. Münir Hayri Egeli’yi ça¤›rd›: ‘Türkler ile ‹ranl›lar soyca ve ekince
kardefltirler.’ dedi. ‘Salt mezhep savafl› yüzünden birbirinden ayr›lm›fl olan bu iki kardeflin asl›nda bir oldu¤unu gösteren bir oyun yaz ve bunu opera halinde oynatal›m.’…” (2) Firdevsî’nin(3) fiehnâme'sinden yola ç›karak librettosunu Münir Hayri Egeli’nin yazd›¤›, Ahmet Adnan Saygun’un besteledi¤i Özsoy Operas›, 1934 y›l›n›n 19 Haziran gecesi, Ankara Halkevi’nde sahnelenmifl. Temsili izledikten sonra da Atatürk ile fiah R›za Pehlevi, Yavuz Sultan Selim ve fiah ‹smail zaman›ndan beri süre gelen ezeli düflmanl›¤a son vererek iki ülke aras›ndaki dostlu¤un temelini atm›fllar. Özsoy operas›, Türkiye Cumhuriyeti döneminin ilk Türk operas›, Ankara’daki Büyük Tiyatro da ilk opera binas›. 1949 y›l›nda kurulan Devlet Tiyatro ve Operas›, ulusal ve uluslararas› say›s›z baflar›larla ülkemizi ayd›nl›k günlere tafl›d›. Ama… insan›n kendini yeniden keflfetti¤i sürecin, Rönesans’›n arma¤an›, güzel sanatlar›n bileflkesi opera sanat› bugün ülkemizde ne yaz›k ki zor durumda: ‹l kültür müdürlüklerine ba¤lan›p zamanla eriyip yok olma tehlikesi ile karfl› karfl›ya. Ülkemizin ayd›nl›k yüzü operam›z›n bugün içinde bulundu¤u durum flimdilik bu... Bakal›m operan›n kerameti bu gidiflat› mutlu sona dönüfltürebilecek mi? • tekinozertem@butundunya.com.tr 1-Richard Wagner, (1813–1883), Alman opera bestecisi, tiyatro direktörü, müzik teoricisi ve yazar›. 2-Altan Deliorman, Mustafa Kemal Balkanlarda, Türkiye Yay›nevi,1959 3-Firdevsi, (940 -1020) Divan edebiyat›n› etkilemifl ‹ranl› flair. 107
Metinve onun Atamer dördüncü kitab›nda Türk Sanat Musikisi dünyas›na çok az bilinen flark› ve güftelerinin hikâyelerine götürüyor okuyucusunu. Erol Sayan’dan Sadullah A¤a’ya, Zeki Müren’den, Santuri Ethem Efendi ve Sanat Musikisinin nice parlak dehas›na ait ilginç öykülerini okurken Metin Atamer'in o al›fl›ld›k dili ile gönlünüz bir kez daha musiki ile dolacak ve tavsiye etti¤i flark›lar› dinleyerek adeta mest olacaks›n›z.
BBÜÜTTÜÜNN KK‹‹TTAAPPÇÇIILLAARRDDAA
BD HAZ‹RAN 2013
Ö¤retmen G›yaseddin Tokyay’›n örnek yaflam›ndan kesitler 1
S›radan Bir Kahraman: Babam Benim babam özverili bir kufla¤›n adam›, s›radan bir kahraman. Bir ço¤umuzun babas› gibi... Kendisi ad›na fazla birfley beklemeyen, yurttafl olman›n tüm gereklerini yerine getiren, güzel bir gelecek için ola¤anüstü çaba sarfeden idealler kufla¤›n›n bir üyesi... Yazan: MUSTAFA TOKYAY
B
ütün Dünya’n›n bu sayfalar›nda size daha önceki say›larda baz› kesitlerini yay›mlad›¤›m›z, babam›n yaflam›ndan oluflturdu¤um öyküler yazaca¤›m.Her yaflamdan öykü olur mu? Hele hele normal, s›radan bir insan›n yaflam›ndan?.. Ama benim babam bir kahramand›r. Her çocu¤un babas› kahramand›r. Çocuk ellisine merdiven dayasa bile. Benim babam gerçekten bir kahramand›r. Sözlükler, kahraman› tan›mlamak için "Savaflta veya tehlikeli bir durumda yararl›l›k gösteren kimse" demiyorlar m›? Benim babam özverili bir kufla¤›n adam›, s›radan bir kahraman. Bir ço¤umuzun babas› gibi... Kendisi ad›na fazla birfley beklemeyen, yurttafl olman›n tüm gereklerini yerine getiren, güzel bir gelecek için ola¤anüstü çaba sarfeden idealler kufla¤›n›n bir üyesi... San›r›m, ben yafltakiler ve benden büyükler yaklafl›k 1910 Kayseri Darsayak do¤umlu (yaklafl›k çünkü o devirde erkek çocuklar›n nüfusa kayd›n›n birkaç y›l geç yapt›r›lmas› adetmifl) G›yaseddin Tokyay'›n benim kaydedebildi¤im an›lar›n› okudu¤unda, insan ve yer adlar›n› de¤ifltirerek kendi babalar›ndan izler bulacak, daha gençler ise yak›n tarihimizin birçok çalkant›l› dönemine s›radan bir insan›n gözüyle bakabilecekler. S›radan kahramanlar yapt›klar›yla hiç övünmezler. 109
BD HAZ‹RAN 2013
Çünkü yapt›klar›n›n, zaten yap›lmas› gerekti¤ine inan›rlar. Örne¤in y›llar boyu "bir tahta masa, bir tahta iskemle ve bir ›stampa" ile "Maarif Müdür Muavinli¤i" yapmak onlar için ola¤an bir fleydir. S›radan kahramanlar için görüntü de¤il, yap›lan ifl önemlidir. Bu nedenle onlar flimdilerde en küçük makam odalar›nda bile bulunan lambrileri, görkemli masalar›, yayl› koltuklar›, büstleri, bayraklar›, flamalar› flaflk›nl›kla karfl›larlar. S›radan kahramanlar›n tanr›sal bir yan› vard›r. Onlar yoktan var ederler. fiikayetçi olmazlar ama hiç pes etmezler. Savafl›m ve direnme onlar›n do¤as›nda vard›r. Sevecen, kibar, sayg›l›, ölçülü olurlar ama hepsinden önce ilkelidirler. Yurt sevgileri, insan sevgileri fliirseldir. ‹yi ki s›radan kahramanlar vard›r ve iyi ki bize "insan" olmay› ö¤retirler. Zaman zaman, ondan dinledi¤im bölük pörçük an›lar bunlar›n daha sistematik bir biçimde ele al›nmas› gereklili¤ini ortaya ç›kard›. Bu an›lar› baflkalar›yla da paylaflmak gerek-liydi. Birinci Dünya Savafl›’ndan günümüze dek geçen süre içindeki olaylara bir de yaflayanlar›n gözünden bakman›n, yapanlar›n gözünden bakmak kadar, belki de daha fazla, gerekli oldu¤unu düflündüm. Yak›n tarihimizle ilgili olarak normal insanlar›n yorumlar›n› almak, yarg›lar›n› de¤erlendirmek için benim babam biçilmifl kaftand›. Çünkü benim babam s›radan bir kahramand›r. ‹flte, onun doksan y›l›n›n an›lar›ndan, konuflmalar›dan yaz›ya, yaz›dan öyküye dönüfltürebildiklerim....
“Anac›¤›m Mant› Suyunu Sak›n Zayi Etme!” ivanhanenin penceresinden afla¤›ya bakt›. Yedi jandarma minarenin önünde durmufl bekliyorlard›. Caminin önündeki meydana aç›lan alt› sokaktan gruplar halinde insanlar geliyordu. Her grubun önünde bir genç delikanl›, onun yan›nda üç dört yafll› adam, hemen arkalar›nda orta yafll› bir kaç adam daha. Gruplar›n en arkas›nda ise genç, yafll› kad›nlar, k›zlar. Hepsinin çevresinde de çoluk çocuk.
D 110
Kâh arkada, kâh önde, kâh grubun aras›na kar›flarak. ‹nsanlar hiç konuflmuyorlard›. Çocuklara bile k›zan yoktu. Çok h›zl› yürümüyorlard› ama yavafl da de¤ildiler. Meydan kalabal›klaflmaya bafllad›. Her soka¤›n bafl›na bir jandarma geçti. Her gelen grup ya caminin veya meydan› çevreleyen evlerin duvarlar›na yanaflm›flt›. ‹htiyarlar çömelmifl, s›rtlar›n› duvarlara yaslam›fl, kad›nlar erkeklerden biraz ayr› ama birbirlerine daha yak›n, de-
BD HAZ‹RAN 2013
likanl›lar ve di¤erleri ayakta, sa¤a sola bir iki ad›m gidip hemen geri dönüyorlard›. Sanki gruptan ayr›lmaktan korkar gibiydiler. Meydandan hiç ses gelmiyordu. Çocuklar aralarda kofluflturuyorlar, gruplar›n içine girip ç›k›yorlar ama hiç konuflmuyorlard›.
K
endi sokaklar›ndan ç›kan grubun arkas›nda ablas›n› gördü. Grubun önünde de fieyha¤a vard›, enifltesi ve ayn› zamanda amcas›n›n o¤lu. O an iyice merakland›. Kendi evlerinde de bir kaç gündür bir tedirginlik hissediyordu zaten. Babas› annesine bile k›zm›yordu. Misafir odas›ndaki köfle minderine çekiliyor, bir aya¤›n› alt›na al›p di¤erini karn›na do¤ru çekiyor, bile¤ini büktü¤ü dizinin üstüne koyup pencereden gökyüzüne dal›p gidiyordu. Annesi her zamankinden daha h›zl›, ama hiç flikayetlenmeden merdivenleri inip ç›k›yor, yufka ekmeklerini, peynirleri bezlere sar›p bir köfleye kald›r›yor, çocuklar›n gözüne hiç bakm›yor, arada s›rada gözünü belindeki
Sanki gruptan ayr›lmaktan korkar gibiydiler. Meydandan hiç ses gelmiyordu. önlü¤e siliyordu. Kimse zorunlu olmad›kça konuflmuyordu. Arada bir k›fl odas›nda Mustafa A¤as›, Cevdet A¤as› ve Mahmut A¤as›'n› f›s›ldafl›rken görüyordu. Bir fleyler oluyordu ama ne olup bitti¤ini anlamam›flt›. Kimse de ona bir fley söylemiyordu. ”G›yas, haydi!” Kalabal›¤a dal›p gitmiflken annesi elinden tuttu ve birlikte merdivenlerden indiler. Babas›, a¤abeyleri, teyzesi, teyzesinin kocas›, yengesi, kap› komflular› Kelefla¤alar kap›da toplanm›fllard›. Cevdet a¤abeyi babas›n›n, teyzesinin kocas›n›n, annesinin, teyzesinin ve a¤abeyinin ellerinden öptü. Annesi yine önlü¤üne gözünü siliyordu. O da a¤abeyinin elini öptü, boynuna sar›ld›. A¤abeyi bir yerlere gidi-
Yazar›m›z› tan›yal›m: Prof. Dr. Mustafa Tokyay Orta Do¤u Teknik Üniversitesi ‹nflaat Mühendisli¤i Bölümü’nde ö¤retim üyesidir. ODTÜ’de 19992003 y›llar›nda ‹nflaat Mühendisli¤i Bölüm Baflkanl›¤›, 2003-2006 y›llar›nda Mühendislik Fakültesi Dekanl›¤› yapm›flt›r. ‹MO Ankara fiubesi Yönetim Kurulu Baflkanl›¤›, ‹MO Yönetim Kurulu Baflkanl›¤›, ODTÜ Ö¤retim Elemanlar› Derne¤i Yönetim Kurulu üyeli¤i , Mühendislik Dekanlar Konseyi Yürütme Kurulu Üyeli¤i, Avrupa Mühendislik E¤itimi Birli¤i (SEFI) Yönetim Kurulu Üyeli¤i, Avrupa ‹nflaat Mühendisleri Konseyi E¤itim Dai-mi Komitesi Baflkan Yard›mc›l›¤›, Mühendislik De¤erlendirme Kurulu (MÜDEK) de¤erlendiricili¤i, Avrupa Çimento Birli¤i (CEMBUREAU) çeflitli komite ve komisyon üyelikleri, Türkiye Çimento Müstahsilleri Birli¤i AR-GE Dan›flmanl›¤› görevlerinde bulunmufl; çok say›da ulusal ve uluslararas› bilimsel kongre düzenleme kurullar›nda baflkan veya üye olarak çal›fl-m›flt›r. Bugüne kadar 40 yüksek lisans, 9 doktora tezi yönetmifltir. Yetmiflin üstünde ulusal ve uluslararas› bilimsel kitap, makale ve bildirinin yazar›d›r. Meslektafl› Nuray Tokyay’la evlidir ve yine meslektafllar› olan bir k›zlar› vard›r. 111
Bu kez gruplar birbirine kar›flm›flt›. Kalabal›¤›n önünde yine ihtiyarlar, ortada orta yafll›lar arkada da kad›nlar ve k›zlar. Çocuklar ise yine kalabal›¤›n içinde d›fl›nda, önünde arkas›nda, her yerde.
BD HAZ‹RAN 2013
yordu herhalde. Birlikte kap›dan ç›kt›lar. Darac›k sokaktan caminin önündeki meydana sekiz ad›mda indiler. Meydana en yak›n ev onlar›nki oldu¤u için en geç onlar ç›km›fllard›. Camiden muhtarla flapkas› di¤erlerininkinden büyük bir jandarma ç›kt›. Meydan›n ortas›na yürüdüler. Büyük flapkal› jandarma cebinden bir ka¤›t ç›kard›: ” ‹brahim o¤lu Mustafa, Seyit Ahmet o¤lu Osman, Dervifl o¤lu Emir, Abdi o¤lu fieyha¤a, Mustafa o¤lu Cevdet...” simleri okunan ondört delikanl› muhtarla jandarman›n yan›na gittiler. Büyük flapkal› jandarma eliyle onlar› sayd› ve sokaklar›n bafl›ndaki di¤er jandarmalara "gelin" diye iflaret etti. Jandarmalar koflarak geldiler. Delikanl›lar ikifler ikifler s›raya girdiler, bir jandarma önlerine, ikifler jandarma da yanlar›na ve arkalar›na geçtiler. En önde de büyük flapkal› jandarmayla muhtar Yaz›l› Harman'a do¤ru yürümeye bafllad›lar. Meydanda toplanan kalabal›k da onlar›n ard›ndan... Bu kez gruplar birbirine kar›flm›flt›. Kalabal›¤›n önünde yine ihtiyarlar, ortada orta yafll›lar arkada da kad›nlar ve k›zlar. Çocuklar ise yine kalabal›¤›n içinde d›fl›nda, önünde arkas›nda, her yerde. Soka¤›n içinden Yaz›l› Harmana giderken bir kaç evin dam›nda veya kap›s›n›n önünde duran tek tük yafll›lar ve kad›nlar yürüyen kalabal›¤a bak›yorlard›. Çocuklar d›fl›nda, kalabal›ktan kimse dönüp onlara bakmad›. Kalabal›¤›n gözü öndeki ondört delikanl›dayd›. Ayak seslerin-
‹
den baflka ses ç›km›yordu. Sokaktan ç›kt›lar, Yaz›l› Harman'›n ortas›na kadar geldiler ve durdular. Büyük flapkal› jandarma, ”Buraya kadar!”dedi. ‹htiyarlar biraz daha öne ç›kt›lar. Delikanl›lar büyük flapkal› jandarman›n gözüne bakt›lar. O bafl›n› izin verircesine sallay›nca h›zl›ca ihtiyarlar›n yan›na geldiler, hepsinin tek tek ellerini öptüler. ‹htiyarlar bir fleyler m›r›ldan›yorlard›. G›yas arkas›na döndü, kad›nlar da m›r›ldan›yorlard›. ”Dua ediyorlar!” diye geçirdi içinden. Neden oldu¤unu bilmeden o da annesinin ö¤retti¤i bir iki duay› içinden tekrar etti durdu.
D
elikanl›lar ayr›ld›lar. Jandarmalar›n aras›nda yürüyerek uzaklaflt›lar. Kalabal›k onlar gözden kaybolana kadar k›p›rdamadan yerinde durdu. Hiç sesleri ç›km›yordu. Çocuklar bile flaflk›n flaflk›n duruyorlard›. Delikanl›lar art›k gözükmez olunca kalabal›¤›n arkas›ndan bir vaveyla koptu. Bir kaç genç kad›n yere y›¤›ld›. Ablas› da onlardan biriydi. Annesi eltisinin yan›ndaki k›z›na kofltu, bafl›n› kuca¤›na ald›. Birlikte hayk›ra hayk›ra a¤lad›lar. ‹htiyarlar olduklar› yerlerde çömelmifllerdi. Orta yafll›lar yavafl yavafl kalabal›ktan biraz uzaklafl›p tabakalar›ndan sigaralar›n› ç›kar›p yakt›lar. Neden sonra tekrar birlikte caminin önüne geri döndüler ve yine sessizce sokaklar›n içinde kayboldular. Uzun bir süre delikanl›lardan haber gelmedi. Sonra bir sonbahar günü kap› vuruldu. Evin en küçü¤ü G›yas 113
BD HAZ‹RAN 2013
koflar ad›m merdivenlerden indi kap›y› açt› ve yine koflarak Köy bekçisinin getirdi¤i mektubu misafir odas›ndaki babas›na verdi. Annesi ve a¤abeyi de geldiler. Üçü de sessizce kap›n›n önünde duruyorlard›. Baflka zaman olsa babalar› izin vermedikçe bu odada duramazlard›. Babas› elleri titreyerek mektubu açt› ve yüksek sele okumaya bafllad›. Bilinen asker mektuplar›ndan biriydi. Hemen hemen tüm köy halk›na selam ediyordu. K›saca, Kayseri'de di¤er delikanl›lardan ayr›ld›¤›n› baflka bir grup askerle trene bindirilip Sar›kam›fl'a geldi¤ini ve henüz savafla kat›lmad›¤›n› anlat›yordu. Fakat, sona do¤ru bir cümle askerin durumunu, yoklu¤u ve yoksullu¤u anlatmaya yetiyordu: ”Anac›¤›m, selam eder ellerinden öperim. Sak›n mant› suyunu zayi etmeyesin!”
A
nnesi bundan sonraki üç y›lda Cevdet a¤abeyi'nden gelen befl-alt› mektupta oldu¤u gibi bu ilk mektupta da göz yafllar›n› tutamad›. O y›llarda Do¤u Anadolu'nun bir k›sm› Ruslar taraf›ndan iflgal edilmifl, bir k›s›m bölge halk› Ermeni ve Ruslar'dan kaçarak Orta Anadolu'ya gelmiflti. Aç ve çaresizdiler. Bu göçmenlerin ço¤u açl›ktan, hastal›ktan öldü. G›yaslar'›n köyüne de dört befl göçmen ailesi gelmiflti. Bir gün bunlardan genç bir Kürt kad›n G›yaslar'›n evine geldi. Uzun boylu, kap›lardan s›¤maz bir kad›n ama açl›ktan bir deri bir kemik kalm›fl. Tand›r evinin efli¤ine oturdu. ‹çeride ev halk›na, ›rgatlara ve çobana mant› yap›l›yordu. Mant›
114
”Yavrum, ç›ra¤a, çobana gidecek bu. Sana verirsem onlara kalmayacak.” köyde flimdiki makarna gibi piflirilirdi. Önce suda kaynat›l›r, sonra suyu dökülür ve so¤uk sudan geçirilir ard›ndan da ya¤da biraz daha piflirilerek sofraya getirilirdi. Kad›nca¤›z›n hiç sesi ç›km›yor, öylece piflen mant›ya bak›yor. ‹çerdekilerden de hiç ses ç›km›yor. Biliyorlar ki Kürt kad›n yemek istiyor, onlar›n da verecek durumu yok. Verseler kendilerine yetmeyecek. Bir de verdiler mi arkas›ndan mutlaka dört befl kifli daha gelecek. Daha da kötüsü evin adam›n›n k›zmas›yd›: ”T›ska avrat! Yine mi yemek da¤›t›yorsun?” Sonunda göçmen Kürt kad›n dayanamad›, ”Biraz mant›...” deyiverdi. G›yas'›n annesi: ”Yavrum, ç›ra¤a, çobana gidecek bu. Sana verirsem onlara kalmayacak.” Sonra uzun bir sessizlik oldu. Kürt kad›n çaresiz, G›yas'›n annesi çaresiz. Kürt kad›n›n akl› mant›da, G›yas'›n annesinin akl› Kürt kad›nda. Birbirlerinin gözüne bakam›yorlar, hem korkudan hem utançtan. Sonunda Kürt kad›n, ”Öyleyse flu mant›n›n suyunu ver de içeyim,” dedi. G›yas'›n annesi bunu duyar duymaz ba¤›ra ba¤›ra a¤lamaya bafllad›. Bu a¤›t zavall› Kürt kad›na m›, askerdeki o¤luna m›, çaresizli¤ine miydi? Kimbilir, belki de hepsineydi... •
Anadolu’nun Dünyas› Bekir Özgen
Aspirin Amca Eflim, “Hele flu yazl›k eve git de, eksi¤ini
Her derde deva, yorulmak bilmeyen bir ustan›n öyküsü
gedi¤ini tamamla gel,” dedi. Bir hafta sonu, solu¤u kabas› yeni bitmifl inflaat›m›z›n bulundu¤u kasabada ald›m.
B
oyac›yla baht›m›z›n kesiflmesi de böyle bafllad›. Tan›s›na güvendi¤im bir dostum bana Fahrettin ustay› önermiflti. “‹lçede ‘boyac›’ dediniz mi, tan›mayan yoktur. Bul onu, selam›m› söyle.” Boyac›’y› elimle koymufl gibi buldu¤umda günefl kasaban›n tepesine dikilmiflti. Ayaküstü tan›flt›ktan sonra yak›ndaki bir kahveye geçip oturduk. Çaylar›m›z› içerken s›k›nt›m›n ne oldu¤unu anlatt›m. Evin eksi¤inin gedi¤inin çok oldu¤unu, bir an önce ta-
mamlanmas› gerekti¤ini belirttim. “S›k›nt› etme bunlar› bey,” dedi. Ucundan k›y›s›ndan tutar›z. Arkas› da yavafl yavafl gelir.” “‹fli o denli çok ki, hangi birinin neresinden tutacaks›n usta? Kald› ki, ben çal›fl›yorum. Hafta sonlar›nda gelebilirim ancak,” diye belirttim s›k›nt›m›. “Siz bunlar› dert etmeyin. Neyi nas›l istedi¤inizi söyleyin, gerisini bana b›rak›n.” Her halde, beni s›k›nt›dan kurtarmak için böyle konufluyor diye geçir115
BD HAZ‹RAN 2013
sem de usumdan, renk vermemeye çal›flt›m. Konufltuk, anlaflt›k.
S
özleflti¤imiz gibi, ertesi sabah, elinde büyükçe bofl bir boya kutusu, içinde tak›m taklavat›, yüzünden hiç eksik olmayan gülümsemesiyle ç›kageldi boyac›. Saatime bakt›¤›m› görünce, “Benim derse gir zilim, saat dokuzda, ç›k zilim ise saat on alt›da çalar hocam. Ö¤leyin bir saat yemek ve gereksinme molas› veririm,” dedi. “Demek ki zamana duyarl› böylesi ustalar da varm›fl. Umar›m laf›n›n alt› fos ç›kmaz,” diye geçirdim içimden. Gel zaman git zaman oldu. Gördüm ki, bizim usta tek bafl›na bir ar›, bir kar›nca gibi çal›fl›yor, yorulup dinlenmek bilmiyordu. Ara s›ra diline pek duyulmad›k türküler tak›yor, kesik
Gördüm
kesik m›r›ldan›yordu. Günefl, ateflini üzerine sald›¤›nda, gölge yerlere çekilirken yüzündeki canl›l›k da yavaflça siliniyordu. * ir hafta, bir ay, nice zaman geçti an›msam›yorum. Is›nd›m Usta’ya. ‹nflaat iflimiz ilerledikçe, dostlu¤umuz da geliflip pekiflmeye bafllam›flt›. Her geçen gün ona daha çok ba¤lan›yor, kiflili¤ine daha çok özen gösterme gereksinmesi duyuyordum. Dikkatimi çeken de o pabuç benzeri elleriyle, kal›n ve uzun parmaklar›yd›. O bedenle bu parmaklar›n orant›s›zl›¤› flafl›rt›yordu beni. “Bu adam anas›ndan s›rf el ve parmak do¤mufl,” dememek için kendimi zor tutuyordum. Ama ifle yar›yordu bu eller. Üzerindeki y›kan›p ç›kmam›fl her renk boya, nas›rlaflm›fl derisi ve bozulup biçimini yitirmifl, k›zar›k parmaklar›yla ellerine özen gösterenler ki için görülesi, belki de resmi yap›las› organlard›. “Bu ellerle çocuk yüzü okflanmaz. Hele kad›n bedenine hiç dokunulmaz,” diye düflündü¤üm bile oluyordu. Güzel kokular›n, merhemlerin, gül ya¤lar›n›n yan›na u¤ramad›¤›, görse b›rak›p kaçacaklar› ellerdi bunlar. Ama yapt›¤›, yaparak baflard›¤› onca göz okflay›c› duvarlara, kap›lara, menteflelere, pervazlara ne demeliydi o zaman? Bir gün dayanamay›p
B
bizim usta tek bafl›na bir ar›, bir kar›nca gibi çal›fl›yor, yorulup dinlenmek bilmiyordu.
116
BD HAZ‹RAN 2013
Bir gün dayanamay›p sordum:
“Usta!” dedim. “Ellerin do¤ufltan m› böyle tarakl› ve geliflkindi?” sordum: “Usta!” dedim. “Ellerin do¤ufltan m› böyle tarakl› ve geliflkindi?” Usta, kumral›na aklar kar›flmaya yüz tutmufl saçlar›n› örten flapkas›n› düzelterek: “Ne bileyim hocam. Bunu bilse bilse anam bilirdi. O da y›llar önce tahtal›köyü boylad›. Ben ellisine merdiven dayad›¤›ma göre…” * kullar yaz dinlencesine girince, tas›m› tara¤›m› toplay›p evin çerçevesi ve cam› yeni tak›lm›fl bir göz odas›na yerlefltim. Art›k gündüzleri evde iki kifliydik. Usta ile ben. Ö¤le yemeklerini birlikte yiyorduk. Bulundu¤umuz yer, çarfl›dan iki üç kilometre uzakta oldu¤u için s›cak afl bulmam›z söz konusu olmuyordu. So¤uk yiyecek olarak birimiz ne bulursa, ayn›s› ötekine düflüyordu düflmesine de, “Bu adam›n evi bark› yok mu?” diye düflünmeden de edemiyordum. Ona hiçbir fley duyumsatm›yordum ama içime bir kurt düflmüfltü. Zaman içinde bizim evin elektrik ve su tesisat› döflendi, ahflap do¤ramalar› tak›ld›, çat›s› tamamlan›p elektri¤i ba¤land›.
O
Bir gün dayanamay›p sordum: “fiu evin içinde yapamad›¤›n, elinden gelmeyen bir ifl var m› usta?” “Yok!” dedi. “‹yi kötü hepsine elim yatar.” “Ne bu kardeflim!” dedim. “Sen, duvarc› m›s›n, boyac› m›s›n? Demirci misin, elektrikçi misin? Marangoz musun, tesisatç› m›s›n? Döflemeci misin yoksa camc› m›s›n?” “Hem hepsi, hem hiçbiri… Yar›m yamalak olursa, hepsi diyebiliriz.” “Helal olsun sana arkadafl,” dedim. “Aspirin gibi adams›n. ‹fl, bir evin yap›m›na iliflkin oldu mu, her derde deva olabiliyorsun.” Böyle dedi¤imi çevremdekiler de duymufl olmal› ki, adamca¤›z›n ad› o günden sonra, “Aspirin’e” ç›kt›. “Aspirin Amca” afla¤›, “Aspirin Amca” yukar›, ald› gitti. * ütün bu olan bitenleri kentteki evimize gidip geldikçe eflime de anlat›yordum. O da merak içindeydi. Zamanla ifller epeyce ilerlemifl, yazl›¤›m›z›n yüzüne bak›l›r gibi olmufltu ki, “Art›k yeni evimizi görmenin zaman› geldi,” dedim eflime.
B
117
BD HAZ‹RAN 2013
O da hem evi hem de ustay› görmeye can at›yor olmal› ki, “Bu hafta sonu gidelim,” dedi tatl› bir heyecan içinde. ‹nflaat›n bulundu¤u yere geldi¤imizde gözlerine inanamad›. Temel at›l›rken gördü¤ü o yap› serpilmifl, güzelleflmifl, boyas› badanas›yla gelinlik bir k›z gibi ç›km›flt› ortaya. ‹çeriye güler yüzle girdi¤imizde, benim her zamanki gibi tek de¤il çift gelece¤imden habersiz olan Aspirin Amca’y› bir kez daha iflinin bafl›nda bulduk. Bizleri görünce keyfine diyecek yoktu. * radan uzun y›llar geçmiflti. Bir gün kendimi kentin kuru ayaz›ndan evimizin yuva s›ca¤›na att›¤›mda, eflim, yan odam›zda bir konu¤umuz oldu¤unu söyledi. Kim olabilirdi ki? Do¤ru oraya se¤irttim. Yere bir yatak serilmifl ve de Aspirin Amca gündüz gözüyle orada yat›yordu. ‹nan›l›r gibi de¤ildi. Nas›l olmufl, hangi rüzgâr atm›flt› da, buraya düflmüfltü o. O güne dek k›fll›k evimizi uzaktan görmüfl, efli¤ine ayak sürmüfl de¤ildi. Bozuntuya vermek istemedim. “Aman, aman benim aspirin amcam gelmifl de..." diyerek tak›lmak istedim. Ne var ki onu yüzünün rengi uçmufl, gözleri çukura düflmüfl bana bak›yor görünce dondum kald›m. ‹çimdeki s›z›y› ötelemeye çal›flarak, “Hofl geldin Usta,” diyebildim. Aspirin Amca’y› hiç de hofl bulmam›flt›m ama öyle demek adet olmufltu bir kez. “Bey!” dedi, yavan bir sesle. “Ben gidiciyim. Beni üniversite hastanesine yetifltir.”
A
118
Gözleri gözlerimde
geçmiflini ararken, geçmifli de onu arar gibiydi. “Görüyorsun ya Bey,” dedi. “Yaflam beni sevmedi.” Önce ne diyece¤imi, nas›l hareket edece¤imi bilemedim. Sonra kendimi toplay›p “Sen üzülme,” dedim. “Gereken her fleyi yapar›z.” Usta’n›n, yoksullu¤u üzerinde tafl›yan çizgili pijamas›na, az uyunmufl uykular›n arkas›ndaki yorgunluk da eklenmifl, bir tuhaf olmufltu. “Yorulma bilmezlik ad›na yoruldu¤unun ayr›m›na varamam›fl demek ki. Yoksa göz aç›p kapay›ncaya dek, böylesine elden avuçtan ç›km›fl olamazd›,” diye düflündüm.
B
enim bir an duraksad›¤›m›n ayr›m›na varm›fl olmal› ki, gözlerini tavana dikti. Arad›klar› varm›fl da bulam›yormufl gibi bak›fllar› bir süre orada kalakald›. Sonra, “Bu ac› bitmiyor Bey!” diye m›r›ldand›. “Nereye gitsem yan›mdan ayr›lm›yor.” Birikmifl yaln›zl›klar›n tüm küskünlü¤ü üzerinde toplanm›flças›na, “Çekilmiyor,” dedi bir de. Bitkin bir hali vard›. O gece sabaha dek baflucundan ayr›lmad›m. Gözleri gözlerimde geçmiflini ararken, geçmifli de onu arar gibiydi. “Görüyorsun ya Bey,” dedi. “Yaflam beni sevmedi.” Zorakiydi yüzündeki gülümseme. Oysa iyi biliyordum ki, içine ilkeler
BD HAZ‹RAN 2013
yerlefltirmeye çal›flt›¤› yaflam› çok, ama çok sevmiflti o. Sabah olur olmaz, ilk iflimiz ustay› hastaneye yat›rmak oldu. Uzman doktor arkadafl›m›n, “Yap›lacak fazla bir fley kalmam›fl. Boya, tiner ve alkol ci¤erlerini iflas ettirmifl. Al›n götürün evine; son günlerini so¤uk yüzlü hastanede geçirmesin,” uyar›s›yla y›k›ld›k. “Yaz›k,” dedi eflim. “Bir zamanlar ona kanat olan varl›¤›, flimdi yük olmufl.” “Zavall› Usta!” diye hay›fland›m. “Bafl›na rahmet yerine dert ya¤d› senin. Gittin geldin çal›flt›n. Kimi zaman
Her derde deva olan
Aspirin’in art›k kendine yarar› yoktu. Derman› kalmam›flt›.
har›l har›l… Kimi zaman yavafltan… Her zaman da bo¤az körlü¤üne. Kimselere muhtaç olmak istemesen de, peydahlad›klar›na borcun var diye.”
H
er derde deva olan Aspirin’in art›k kendine yarar› yoktu. Derman› kalmam›flt›. Kalsayd›, ona, ”Ah be güzel kardeflim. Yaflam› kendi ad›na biçimlendirmeyi bir türlü beceremedin,” diye sitemde bulunacakt›m. Bir taksiye at›p, do¤ru uzaklarda kalm›fl evinin yolunu tuttuk. Odas›ndaki yer yata¤›na uzatt›k onu boylu boyunca. Gözleri benimkine dikili… A¤lam›fl gibi. Kaynak yapm›fl gibi… “Bu gözler,” diyorum, “bir k›y› kasabas›nda yaflay›p da geceleri denize bakmam›fl gözler…” Yüzünden, devinimlerinden görünür bir yorgunluk ve b›kk›nl›k okunuyor. Öyle bir duruflu var ki san›rs›n›z hep a¤l›yor. ‹çine içine, için için... Okumaya çal›fl›yorum içinden geçenleri. O çok imrenti duydu¤um ellere bak›yorum. Kalm›fl bir deri bir kemik. “Daha dün böyle miydi bu eller?” Kendine gelir gibi oluyor Aspirin Usta. Beyni boflalm›fl sanki. Sözcükler aras›nda ba¤lant› kurmakta zorlan›yor. Bin bir güçlükle, “Bey!” diye f›s›ld›yor. “Son zil çald›. fiimdi gitme zaman›. Hakk›n› helal eyle!”• bekirozgen@butundunya. com.tr 119
Dünya Döndükçe Sabriye Afl›r
Plastik çöpleri yiyecek zannederek yutan Albatroslar›n dram›
Çöplerimizle yere serdi¤imiz Albatroslar Saatlerce insan ve do¤a aras›ndaki tats›z iliflkiden söz ederek, sebep oldu¤umuz kirlili¤in do¤al yaflam üzerindeki etkilerini anlatmaya kalksak, herhalde hiçbir konuflma bu foto¤raf kadar etkili olamaz...
120
BD HAZ‹RAN 2013
PAS‹F‹K ÇÖP G‹RDABININ KALB‹: M‹DWAY
Atoll Midway
M
idway Adas›, Kuzey Amerika ile Asya k›tas›n›n tam ortas›nda, Pasifik Okyanusu’nun çevreledi¤i, iki parçal› tak›mada. ‹kinci Dünya Savafl› s›ras›nda, Pasifik’te kritik rol üstlenen ada, hava ve denizalt› üssü olarak kullan›ld›. Bu s›rada bir süre için Japonya’n›n kontrolüne geçse de, Amerika Birleflik Devletleri topra¤› olarak kald›. Vahfli yaflam› koruma bölgesi ilan edilen mercan adas›, bugünse kendi savafl›n› veriyor...
Pasifik Okyanusu’nun tam ortas›nda, en yak›n k›taya uzakl›¤› 3 bin 200 kilometre olan Midway Adas›’n›n bugünkü sakinleri ise 19 farkl› türden yaklafl›k 3 milyon kufl, foklar, deniz kaplumba¤alar› ve di¤erleri… Adan›n nüfus yo¤unlu¤uysa, say›lar› 1,5 milyonu geçen Laysan Albatroslar›nda. Dünya üzerindeki Laysan Albatroslar›n›n yaklafl›k yüzde 70’ine, siyah ayakl› Albatroslar›n da yaklafl›k yüzde 40’›na ev sahipli¤i yapan Midway, Türkiye’nin yüzölçümünün iki kat› büyüklü¤ünde bir girdab›n da tam ortas›nda yer al›yor. Midway Adas›’n› daire içine alan bu girdap, okyanustaki çöplerin y›¤›nlar haline gelerek adan›n k›y›lar›nda birikmesine neden oluyor. Girdap bu nedenle ‘Pasifik’in çöp girdab›’, Midway ise ‘Pasifik çöp girdab›n›n kalbi’ olarak adland›r›l›yor. Adada yaflayan ve dünyan›n en büyük Laysan Albatros kolonisini oluflturan kufllar, aday› çevreleyen çöpleri yiyecek zannederek hem kendilerini hem
Yerde yatan Albatros yavrusunun katili okyanus yüzeyinde dolaflan plastik at›klar›m›z.
121
BD HAZ‹RAN 2013
Normalde 50 y›l yaflayabilen Albatroslar, 1 y›l içinde yaflama veda ediyor. Yedikleri plastik at›klar nedeniyle h›zla çürüyen bedenleri de, bu foto¤raflardaki hali al›yor. de yavrular›n› besliyorlar. Bu nedenle normalde 50 y›l kadar yaflayabilen Albatroslar, 1 y›l içinde yaflama veda ediyor. Yedikleri plastik at›klardan dolay› h›zla çürüyen bedenleri de, bu foto¤raflardaki hali al›yor. 122
Özellikle de plastik flifle kapaklar›n› yiyecek zannederek yutan Albatroslar, beslenmeyi amaçlarken kar›nlar› g›da olmayan plastiklerle doldu¤u için açl›ktan ölüyor. BBC’nin araflt›rmas›na göre, Albatros yavrular›n›n 3’te 1’i yolda, ço¤u da ebeveynleri taraf›ndan yanl›fll›kla plastikle beslenmeleri nedeniyle yaflam›n› yitiriyor. Asl›nda sadece Albatroslar de¤il, birçok kufl
Chris Jordan, albatroslar›n cans›z bedenlerini foto¤raflad›
BD HAZ‹RAN 2013
dolduran plastik katilleriyle birlikte foto¤raflad›. Jordan’›n foto¤raflar› ve çekti¤i k›sa filmler, Midway’deki Layson Albatroslar›n›n öyküsünün ve yaflam mücadelelerinin ö¤renilmesini sa¤lad›. Albatros yavrular›n›n içi çöp dolu cans›z bedenlerini Midway’deki Layson kuruluflu, albatroslar›n yaflam hiç müdahale etmeden mücadelesinin ö¤renilmesini sa¤lad› foto¤raflayan Jordan, ve deniz canl›s› türü bu kirlili¤in yürek burkan çevre felaketini gözler etkisiyle her an yok olma tehdidiyle önüne sererken, ayn› zamanda do¤ada yok olmas› çok uzun zaman alan plaskarfl› karfl›ya… tiklerin korkutucu etkilerini de belgeliALBATROSLARIN KAT‹L‹: yordu. ‹nsanlar›n yaflad›¤› kara parçalaPLAST‹KLER Tüketim ve at›k üzerine çal›flmalar r›na çok uzak olsalar da, burada yaflayapan Foto¤rafç› Chris Jordan, Pasifik yan Albatroslar Pasifik Okyanusu’nda çöp girdab›n›n kalbine giderek, yavru yüzen yüz milyonlarca ton plastik at›k ve yetiflkin Albatroslar› kar›nlar›n› nedeniyle ölüyorlar.
Midway’deki Layson ekibi plastik at›klar›n yaratt›¤› çevre felaketi konusunda çal›flmalar›n› sürdürüyor 123
m›z ve endüstriyel geliflime ba¤l› olarak de¤iflen tüketim al›flkanl›klar›m›z›n korkunç bir yans›mas›n› gördü¤ünü dile getiriyor. Jordan’a göre bizler de, aynen bu Albatros yavrusu gibi bedenimiz ve ruhumuzu neyin beslerken neyin zehirledi¤ini ay›rt etme yetene¤ini yitirmifl bir durumda yafl›yoruz. Chris Jordan, Midway sakinlerinin yaflam mücadelesini daha genifl kitlelere duyurmak ve çevre kirlili¤inin mesafe tan›mayan etkilerine dikkat çekmek için uzun metrajl› bir belgesel haz›rl›yor. Kâr amac› gütmeden ve tamamen ba¤›fllarla devam eden belgeselin, bu y›lsonunda ya da 2014 bafl›nda bitirilmesi planlan›yor.
ARTIK NEY‹N BESLEY‹P, NEY‹N ZEH‹RLED‹⁄‹N‹N AYIRDINDA DE⁄‹L‹Z Chris Jordan bu kufllara bakt›¤›nda, bir bilinç uyuflmas› içinde yer ald›¤›-
üphesiz bu foto¤raflara s›¤d›r›labilecek sitemlerin neredeyse sonu yok. Ancak, çöplerimizle yere serdi¤imiz bu Albatros yavrusunu, belki de bilinç uyuflmas› halinden kurtulmam›z için ac› bir iflaret olarak görmek gerekir. Tüketimin bize her fleyi toz pembe gösteren penceresinden biraz uzaklaflarak, plastik malzemeleri mümkün oldu¤unca yaflam›m›zdan ç›karmak, tekrar kullan›labilir ürünler seçmek ve plastikleri geri dönüflüme göndermekle, katk›da bulunabiliriz. Bu bilinci çevremizde de oluflturmak için çaba gösterebiliriz.•
fi
sabriyeasir@butundunya.com.tr.
Midway Adas›ndaki kufllar çevre felaketi konusunda insanl›¤›n uyanmas›n› bekliyor
124
Yaflamdan Kesitler Sema Erdo¤an
Atatürk Devrimlerinin Alt›n Anahtar› Köy Enstitüleri’nden Yetiflen Bir Ö¤retmen:
Mehmet Y›lmaz
Mehmet Y›lmaz,1933 y›l›n›n Eylülünde Osmaniye ‹li Dü-
ziçi ‹lçesi Çökçay›r Köyü’ nde do¤du. Hasan’ dan olma Elif’ ten do¤ma. Köy Enstitüleri’ nden yetiflen 20 bin ö¤retmenden biri. Türk e¤itim tarihine damga vuran sistemden eser kalmasa da o, enstitülülük ruhunu hâlâ tafl›yor. dana, Osmaniye, Hatay, Mersin ve Kahramanmarafl’tan aya¤›nda ayakkab›s›, s›rt›nda giyece¤i olmayan, yüzlerce zeki ama fakir çocu¤un ö¤retmen olarak yetifltirildi¤i Köy Enstitülerinden birisi de
A
Düziçi Köy Enstitüsü idi. Mehmet Y›lmaz, ilkokul 3. s›n›fa kadar bir e¤itmende okudu. 1944 y›l›nda köy enstitüsünün açt›¤› ilkokulda 4. ve 5. s›n›f› tamamlad›ktan sonra Düziçi Köy Enstitüsü’ nün birinci s›125
BD HAZ‹RAN 2013
n›f›na kaydoldu ve 1950-51 y›l›nda Anadolu’ yu ayd›nlatacak bir ö¤retmen olarak mezun oldu. Köy Enstitülerinde koflullar çok zordu ama köydeki koflullar daha zordu. Bir ömür bir a¤an›n emrinde ›rgat olarak kalmak da vard›. Sürdüler, ektiler, biçtiler. Okullar›n› kendileri yapt›lar, di¤er enstitülere yard›ma gittiler. “Köyden gelmifltik. Okumak ve ö¤retmen olmak istiyorduk. Güzel günlerin hayali unutturuyordu zorluklar›.” ün, sabah alt› buçukta bafll›yordu. El yüz y›kand›ktan sonra ilk ifl beden e¤itimi yapmakt›. Kahvalt› sonras› e¤itim bafl›n›n etraf›nda toplan›l›r, gün programlan›rd›. ‹fllik ve derslik olmak üzere ikiye
G
ayr›lm›flt› e¤itim-ö¤retim. ‹fllikte ekim dikim, inflaat, hayvanc›l›k, ve benzeri ifller yap›l›r, derslikte de e¤itim verilirdi. Atatürk devrimlerinin alt›n anahtar› idi Köy Enstitüleri. Devrimcili¤in, Cumhuriyetçili¤in ve laikli¤in temeli idi. Buradan mezun her ö¤retmen birer ayd›nlanma ›fl›¤› idi. urt d›fl›ndan çok say›da pedagog, e¤itimci ve bilim insan›n›n incelemeye de¤er buldu¤u bu e¤itim sisteminde yaparak ve yaflayarak ö¤reniyordu ö¤renciler. Ö¤retmen olarak atand›klar› köylerde ö¤rencileri yetifltirmekle kalm›yor, devletin verdi¤i arazide köylülere ekim ve dikimin nas›l yap›laca¤›n›, aletlerin nas›l kullan›laca¤›n›, hayvanlara nas›l bak›laca¤›n› da ö¤retiyorlard›. Enstitünün 3 binin üzerinde kitap bulunan zengin kütüphanesinde, ö¤rencilere okuma al›flkanl›¤› kazand›r›lm›flt›. Bu al›flkanl›k Mehmet Y›lmaz’da hâlâ devam ediyor. Okumadan duram›yor. “Her ö¤rencinin y›l içinde befl kitap okuma zorunlulu¤u vard›. Okur, özet ç›kart›r ve ö¤retmenlere bilgi verirdik. O dönemde çevrilen tüm Dünya Klasikleri’ni okuduk. ‹lk defa kitap okuyaca¤›m. Vahfli Bir K›z Sevdim adl› kitab› seçtim. O kadar çok sevdim ki hemen ard›ndan çok kal›n bir kitap olan “Hürriyeti Seçtim” i okudum.”
Y
Yöneticilik yapt›¤› y›llardan bir foto¤raf›. 126
Cumartesi Tart›flmalar› Bir ö¤retmenin baflkanl›¤›nda
BD HAZ‹RAN 2013
17 Nisan kutlama töreninden.
Enstitünün 3 binin üzerinde kitap bulunan zengin kütüphanesinde, ö¤rencilere okuma al›flkanl›¤› kazand›r›lm›flt›. her hafta bir s›n›f nöbetçi olur ve halka da aç›k olan bir gece düzenlenirdi. fiark›lar söylenir, fliirler okunur, e¤lenceler yap›l›r ve bir müsamere sahnelenirdi. Gecenin sonunda da halk ayr›ld›ktan sonra tart›flma bafllard›. Cumartesi Tart›flmalar› ö¤rencilerin, ö¤retmenlerini elefltirebilece¤i kadar demokratik bir ortamda yap›l›rd›. ‹nönü’nün Ziyareti Mehmet Y›lmaz, Cumhurbaflkan› ‹smet ‹nönü’ nün okulu ziyaretini hiç unutmuyor. “‹nönü büyük bir sevgiyle karfl›-
land›. Ona ayr› yemekler haz›rlan›nca ö¤renciler tepki gösterdi. fieker hastas› oldu¤u için ayr› yemek verildi diye aç›klama yap›l›nca tepkiler dindi. Düflünün, ö¤renciler neden ayr›m yap›ld› diye sorgulayabiliyorlard›. Bir de ‹nönü giderken, okul müdürü Lütfü Da¤lar’a bir fley istiyor musun diye sordu. Da¤lar da Yarbafl› ‹stasyonu’nda trenin durmas› için bir durak ve okula bir kamyon istiyorum dedi. ‹nönü, Yarbafl›’na istasyon yap›lmas›na söz veriyorum ama kamyon al›nmas›na söz veremem dedi. O günkü flartlar› var›n siz düflünün. Bir Cumhurbaflkan› okula bir kamyon alam›yor.” Örnek 19 May›s Kutlamalar› Düziçi Köy Enstitüsü’ nün ö¤rencileri ilk olarak 1949 y›l›nda 19 May›s kutlamalar› için Adana’ ya geldiler ve stadyumda büyük bir alk›flla karfl›land›lar. Üçlü kuleyi kuran ilk ö¤rencilerdi ve her yar›flmada birinci oldular. Stadyumdan ç›lg›n alk›fllarla “seneye bir daha” tezahüratlar› ile ayr›ld›lar. 127
BD HAZ‹RAN 2013
Komünistlik Damgas› Güneflin do¤mad›¤›, cehaletin insanlar› kör kuyular›na hapsetti¤i köylere atanan bu genç ö¤retmenler yavafl yavafl karanl›¤› y›rtmaya bafllay›nca birileri rahats›z olmaya bafllad› ve “Enstitüler komünist yetifltiriyor” yaftas› yap›flt›r›ld›. “7 y›l enstitüde okudum. Hiç bir ö¤retmen ve ö¤renciden komünist kelimesini duymad›m. A¤alar›n ve beylerin köy enstitülerini kapatmak için atm›fl olduklar› bir çamurdur, ama tutmad›. Bizim köyün imam› babama gidiyor ve o¤lunu niye bu gavur oku-
luna verdin. Burada komünist yetifltiriyorlar diyor. Babam da, bir tek o¤lum var. Ben okuyamad›m o okusun diye cevap veriyor. ‹mam "Yok, okutma al oradan" diye ›srar ediyor. 'Senin o¤lun da Ankara’da hukukta okuyor.' diyen babama imam, ne ac›d›r ki flöyle diyor; 'Hasan, sizin çocuklar okuyacak da bizim çocuklara kim hizmet edecek?' Yaz›klar olsun ki böyle diyor... Bizler, köyden keçilerin arkalar›ndan gelmifl köy çocuklar› okumak ve bu vatana hizmet etmek istiyorduk oysa.” endilerine “ Komünist” denildi¤i zaman a¤layan ö¤renciler siyasetin malzemesi olmufllard›. Enstitülere yönelik karalama politikalar›ndan birisi de Düziçi Köy Enstitüsü’nde k›z ö¤rencilerin çocuk düflürdü¤ü yönündeydi. “Oradaki k›zlar can›m›z ci¤erimizdi. Gezerdik, tozard›k. Ama kardeflçe. Hiçbir gönül meselesi de olmam›flt›r. Dostluk ve dürüstlük vard›. Ancak yaflayanlar bilir.”
K
Mehmet Y›lmaz, Mezun oldu¤u Düziçi Köy Enstitüsü Diplomas›’n› özenle sakl›yor. 128
‹lk Görev Yeri Mehmet Y›lmaz, ilk görev yeri olan Düziçi’nin Hünkarçorlu köyüne bir atla gitti. Görev yapaca¤› toprak okulun dam›nda dahi otlar bitmiflti. Befl s›n›f› birden okuttu. 160 ö¤rencisi vard›. Muhtarla iflbirli¤i yapt›. Yerleri tahtalatt› ve cilalatt›, otlar› temizletti, okul çevresini a¤açland›rd›. Ald›¤› 96 lira 25 kurufl maafl›n 50 liras› ile bir lüküs lambas› sat›n ald›. Mesai saati sonras› geceleri evinde 2-3 saat ders çal›flt›rd› ö¤rencilere. O ö¤renciler
BD HAZ‹RAN 2013
Biz böyle çal›flt›¤›m›z için kendimizi kabul ettirmifltik. Ö¤retmen köylünün her fleyiydi, köylüyle iç içeydi. Dilekçesini yazar, i¤nesini vurur, tarlas›n› nas›l ekece¤ini gösterir, hayvanlar› ile ilgilenirdi. orta okulu ve enstitüyü kazand›lar. “‹flte enstitülü olman›n fark›yd› bu. fiimdi mesai saatinin bitimi bekleniyor. Biz böyle çal›flt›¤›m›z için kendimizi kabul ettirmifltik. Ö¤retmen köylünün her fleyiydi, köylüyle iç içeydi. Dilekçesini yazar, i¤nesini vurur, tarlas›n› nas›l ekece¤ini gösterir, hayvanlar› ile ilgilenirdi. Bir anlaflmazl›k m› var, bir hasta m› var ö¤retmen orada. K›z istemeye dahi gidiyorduk. ‹dealleri vard› Köylerin, köylülerin her yönden geri kalm›fll›¤› vard›. Enstitülerden yetiflen ö¤retmenlerin de ideali köy çocuklar›n› yetifltirmek ve köylüyü kalk›nd›rmakt›. “‹flte bu durum köylerdeki a¤alar›n hofluna gitmedi ve bunu engellemek için ne yapal›m, bunlara komünist diyelim. Ancak böyle kurtuluruz. O zaman›n iktidar›n› da ikna ettiler ve kapatt›lar enstitüleri. Çok ac› oldu…” Mehmet Y›lmaz, enstitülü olmaktan her zaman gurur duydu ve
duymaya da devam ediyor. Enstitülerin kurulufl günü olan 17 Nisan’da adeta yeniden do¤uyor. Düziçi’nde yaflayan üç arkadafl› ile her y›l kutlama etkinli¤i yap›yor.
“Bu son nefesimi verinceye kadar devam edecek.” Bir de vasiyeti var. Sözcükler bo¤az›na dü¤ümleniyor, gözlerinden yafllar daml›yor. Belli bir süre sessizlik… “Enstitülü olmak bir ayr›cal›k. Mezar tafl›ma "Köy Enstitülü" yazd›rmak istiyorum.” Unutulmayan An›lar “Ramazan ay›. Oruç tutuyorum. Müdür, tüm ö¤rencileri toplad›. Nöbetçi ö¤retmen ve ö¤renciyi de ça¤›rd› ve su istedi. 700 ö¤renciydik. Temmuz ay›nda oruç tutulmaz, oruç tutanlar bir kenara ayr›ls›n dedi. 300 kadar ö¤renci ayr›ld›k. Suyu içmeyenleri, orucunu bozmayanlar› kovaca¤›m dedi. Biz kovulmamak için tutmayanlar›n yan›na geçtik. Ama 2-3 arkadafl, efendim biz inançlar›m›z gere¤i orucumuzu tutaca¤›z deyince aflç›bafl›n› ça¤›rd› müdür ve flunlar› söyledi: 'Bu üç ö¤renciye sahurda ve iftarda üç çeflit yemek ç›karacaks›n.' Bizlere de '‹flte inanmak böyle olur, ben sizi denedim.' dedi. Ben de içimden 'keflke' dedim ama ifl iflten geçti.” Bir kurban bayram›nda et yemek u¤runa okuldan kaç›fl› da unutulmazlar› aras›nda. “Müdür kurban bayram›nda izin 129
Mehmet Y›lmaz gününün büyük bir bölümünü geçirdi¤i kütüphanesinin önünde. vermedi. Bir arkadafl›mla sabah erkenden okuldan kaçt›k. Köye girdi¤imizde ortal›k et kokuyordu. Karfl›s›nda beni gören babam flafl›rd› ve ne oldu diye sordu. A¤lamaya bafllad›m, 'Kaçt›m.' dedim. Anneme 'fiuna bir çemen verin' dedi. Ata bindi beni de arkas›na ald› ç›kt›k. Hem a¤l›yor hem de çemeni yiyordum. Okula döndük. Babam beni müdüre ç›kard›, kaçt›¤›m›, geri getirdi¤ini hatta et de yiyemedi¤imi söyledi. Müdür, beni yan›na ça¤›rd› ve okkal› bir tokat att›. 'Çocuk böyle okur iflte, kovmayaca¤›m.' dedi. Afla¤›ya indik, babam bana 5 lira para verdi. Tokat› da eti de bayram› da unuttum. Oysa s›rf et yemek için kaçm›flt›m.”
O
kul Müdürü Lütfü Da¤lar’› da unutmak mümkün de¤il. “Böyle bir e¤itimci zor bulunur. Hep atla gezerdi. Gecenin birinde ikisinde karfl›m›zda. Derslikte, ifllikte. Baba gibi her derdimize koflard›. Çok disiplinliydi ama bir o kadar da hoflgörülüydü.” Ana kuca¤›na özlem duyan ço130
cuklara annelik yapan kad›n ö¤retmenleri anlat›rken gözleri doluyor. “Feriha Topbafl ö¤retmenimiz, annemizdi bizim. Her fleyimizle yak›ndan ilgilenir, dü¤memizi dahi dikerdi. Kurban olurum ben ona. Anayd› o...” Genifl bir kitapl›¤› var. Enstitüleri, gelecek nesiller de bilsinler diye an›lar›n› yaz›yor. Sürekli okuyor ve Yeni Adana Gazetesi’ ne haftal›k yaz›lar gönderiyor. Tak›m elbisesiz dolaflm›yor. Ço¤u Atatürk bask›l› genifl bir kravat koleksiyonu var. nstitülerin 1954 y›l›nda kapatılmas› ile ayd›nlanma sürecinin önünün kesildi¤ini belirten Mehmet Y›lmaz gelecekten ümitsiz. “Köy enstitüleri bir on y›l daha devam etseydi Türkiye bugün böyle olmazd›. Çok ac› oldu, yaz›klar olsun. Bugün köyde ö¤retmen yok, imam var. Ben gelece¤i karanl›k görüyorum ne yaz›k ki. Bana yeniden okuma imkân› verilse yine enstitüde okumak isterim. Ne mutlu ki köy enstitülüyüm.”•
E
semaerdogan@butundunya.com.tr
Gezdikçe Gördükçe ‹zlen fien Toker
Portakal A¤açlar›n›n Yurdu
Güzelyurt ortakal a¤açlar›n›n yeflil yapraklar› aras›ndaki çiçekleri koklamak... K›rlarda çiçek açan orkideleri yak›ndan görmek... Yüzy›llar öncesinden kalan antik yap›lar›n tafllar›na dokunmak... Taze meyveden yap›lan portakall› dondurmay› tatmak... fiark› söyleyen kufllar›n seslerini, ötüfllerini duyup, dinlemek...
P
K
K›br›s adas›n›n kuzey bat›s›ndaki Güzelyurt kenti ve çevresi befl duyunun tamam›na hitap ediyor. Kuzey K›br›s Türk Cumhuriyeti’nin sebze-meyve bahçesi olan bölgenin tar›ma elveriflli sulak topraklar›nda narenciye, kavun, karpuz, patates ve nar gibi birçok ürün yetifltiriliyor.
May›s ay›nda portakal a¤açlar›ndan
etrafa yay›lan çiçek kokular›, kekik, adaçay› ve okaliptüs a¤açlar›n›n kokular›na kar›fl›yor. Yeflil›rmak köyündeki çilek tarlalar›nda toplanan çilekler, sepetlere yerlefltiriliyor özenle. K›br›s’ta “yeni dünya” denilen Malta Erikleri a¤açlardan toplan›yor. Benjamin ve kauçuk bitkileri baz› evlerin bahçelerinde a¤açlara dönüflmüfl. Yol kenarlar›nda sardunyalar açm›fl. Adada Cemile denilen mor, pembe, turuncu renkli begonviller, evlerin ikinci katlar›na kadar uzanm›fl. A¤açlar›, çiçekleri, sebze-meyve bahçeleri, orkide türleri, medofl lalesi, as›rl›k asma ve zeytin a¤açlar› ile Güzelyurt ve yak›n›ndaki Lefke bölgesi adan›n do¤as› en güzel yerlerinden biri.
Yeflil›rmak’ta çilek tarlas› 132
Lefkofla’ya 40, Girne’ye 47 km. uzakl›ktaki kentin çevresi adan›n tarihine de ayna tutuyor. M. Ö. 5. yüzy›lda Pers mimarisi ile infla edilen 137 odal›
Vouni Saray› kal›nt›lar› Vouni Saray› kal›nt›lar›ndan güneflin bat›fl›n› izleyebilir, Petra Tou Limniti’yi ve eski bak›r ocaklar›n› görebilirsiniz. Soli Antik Kenti’nde St. Auxibius Bazilikas›’ndaki mozaikleri, 4000 kiflilik Roma tiyatrosu ve pazar yeri kal›nt›lar›n› keflfedebilirsiniz. Bölgedeki kaz› çal›flmalar›nda bulunan birçok eser, Güzelyurt’un merkezindeki Arkeoloji ve Do¤a Müzesi’nde korunuyor. Müzenin birinci kat›ndaki Do¤a bölümünde
BD HAZ‹RAN 2013
adaya özgü hayvan türleri, ikinci kattaki Arkeoloji bölümünde de Tunç devrinden Roma ve Bizans dönemlerine uzanan zaman dilimlerine ait buluntular sergileniyor. 2005 y›l›nda Soli Antik Kenti’nden ç›kar›lan Soli’nin Alt›n Yapraklar› adl› taç, alt›n tak›lar ve Salamis aç›klar›nda bir tesadüf eseri bulunan Efes Artemis heykeli müzedeki önemli eserlerden. Müzenin yan›ndaki St. Mamas Manast›r› da hem mimarisi, hem de içinde sergilenen ikonlar›yla dikkat çekiyor. Güzelyurt’a yaklafl›k 10 km.
uzakl›ktaki, adan›n en eski Osmanl› yerleflimi olan Lefke de, tarihi yap›lar›, su kemerleri, ceviz ve hurma a¤açlar›yla
St. Mamas Kilisesi 133
BD HAZ‹RAN 2013
ay›ndaki “Lefke Ceviz Festivali”, Haziran ay›ndaki “Güzelyurt Portakal Festivali” ve Kas›m ay›ndaki “Lefke Hurma Festivali” ile Güzelyurt ve çevresi yeni ziyaretçiler a¤›rl›yor. Dinlenmek için a¤açla-
r›n gölgesinde bir f›r›n›n bahçesindeki has›r örme sandalyelerde oturup; hellimnor böre¤i, pilavuna, sini katmeri, tahinli pide, kabak böre¤i gibi K›br›s’a özgü hamur ifllerinin tad›na bak›n. Burada içece¤iniz taze portakal suyunun ve ev yap›m› limonatan›n tad›n› ve kokusunu unutamayacaks›n›z. •
Soli’nin Alt›n Yapraklar› görülmeye de¤er. Lefke’deki Lefke Avrupa Üniversitesi’ne ek olarak Kalkanl› köyündeki ODTÜ Üniversitesi Kuzey K›br›s Kampüsünün aç›lmas›yla bölgedeki ö¤renci say›s› da artm›fl. Nisan ay›ndaki “Yeflil›rmak Çilek Festivali”, May›s
izlensentoker@butundunya.com.tr
Talihsiz Marangoz Kad›n, evinin yan›ndan geçen tren yolundan ve ne zaman bir tren geçse sallanan yatak odas› dolab›ndan flikayetçiydi. Kad›n›n kocas›, dolapla ilgilenmeyip bir marangoz ça¤›rmay›nca, kad›n bir gün kocas› evde yokken dolap için bir marangoz ça¤›rd›. Marangoz dolab›n tüm vidalar›n› kontrol ettikten sonra ev sahibi kad›na, “Bir de dolab›n içerisindeki vidalar› kontrol edeyim. Hem trenin geçmesine befl dakika var. Tren geçerken problemin ne oldu¤unu daha iyi anlayabilirim.” dedikten sonra dolab›n içine girdi. Tam bu s›rada, eve vakitsiz gelece¤i tutan k›skanç koca da h›fl›mla eve girdi. “Kap›daki erkek ayakkab›lar› da kimin? Ben yokken eve erkek mi ald›n?” diye ba¤›rarak, evin içinde dönüp durmaya bafllad›. O oda, bu oda derken, yatak odas›ndaki dolab›n kapa¤›n› açmas›yla, marangozu karfl›s›nda buldu. K›skanç koca, sinirden gözleri yerinden f›rlayacakm›fl gibi bak›yor, burnundan soluyordu. Marangoza ba¤›rarak, “Ne ar›yorsun sen burada?” diye sordu. Talihsiz marangoz, oldukça k›s›k ve ince bir sesle yan›t verdi: Yeflil›rmak’ta çilek tarlas› “fiimdi size tren bekliyorum desem, hayatta inanmazs›n›z!..” 134
Yazar Dede ve Torunlar› Muzaffer ‹zgü
Karakaçan Televizyon izlerken görüyorum, çocuklar›n bisikletleri var. Benim bisikletim yok ama efle¤im var.
B
en ona eflek de demiyorum ki, onun ad› Karakaçan. Babam›n çocuklu¤undaki efle¤inin ad› da Karakaçan’ m›fl. Babam çok seviyor Karakaçan’›, annem de seviyor. Belki de ben hepsinden çok seviyorum. K›z kardeflim Fidan da seviyor. Köyümüz bir da¤ köyü. Öyle yokufl, öyle kayal›k ki, köyümüze gelen arabalar bu yokufllar› inleye inleye ç›k›yorlar. Çok sürücü amca gelmek istemiyor, “Neredeyse araba su kaynatacak" diyor. Araba su kaynatt› m›yd›, bozulurmufl. Zaten bu da¤ köyünde ev say›s› o denli az ki. Köylünün ço¤u afla¤›ya göçmüfller, oralarda kendilerine ev yapm›fllar. Ama annem de, babam da bu da¤ köyünü çok seviyor. “Havas› çok güzel, suyu çok güzel” diyorlar. P›narlar›m›zdan gürül gürül su akar, yaz›n da buz gibidir, k›fl›n da. Avucumuzu bir dayad›k m›yd› p›nar›n a¤z›na, oh, l›k›r l›k›r içeriz. Sonra da kardeflimle bak›fl›p 135
BD HAZ‹RAN 2013
Bizim köyün ürünü kestanedir. Baflka hiçbir fleyimiz yok... kikir kikir güleriz. K›zkardeflim ikinci s›n›fta, ben beflinci s›n›ftay›m. Köyümüze her sabah bir araç gelir, okula giden çocuklar› al›p götürür. Zaten hepimiz on iki kifliyiz.Yolda flark›lar söyleriz, türküler söyleriz. Bir bakar›z ki okulumuzun kap›s›nday›z. Bizim köyün ürünü kestanedir. Baflka hiçbir fley yok, topra¤›m›z da yok. Kestane a¤açlar›m›z›n verdi¤i kestaneleri ay›klar, kurutur, sonra bu iflin al›c›lar›na satar›z. Elimize geçen parayla bir y›l geçinmek zorunday›z. Onun için evin bütçesini annemle babam birlikte yaparlar. Öyle ki köyümüzde bakkal bile yoktur.
B
en küçükken ‹sa amca vard›. Sonra bakt› ki köylüde para yok, o da afla¤›ya göç etti. Ama ben ondan gidip flekerler al›rd›m, renk renk flekerler. Bir flekeri, a¤z›ma atar, a¤z›m›n bu yan›ndan o yan›na, o yan›ndan bu yan›na yuvarlar dururdum. Bitecek diye ödüm kopard›. Sonra dövülmüfl leblebiyi de 136
çok severdim. Kardeflim Fidan bakkal ‹sa Amca’y› hiç görmedi. fiimdi ‹sa Amca afla¤› köyde. Kardeflim Fidan’la bineriz Karakaçan’a, haydi bakal›m afla¤› köye... Ne mi alaca¤›z? Annemin istediklerini... Yo, yo ekmek almay›z. Biz ekme¤i evde yapar›z. Annem çok lezzetli ekmek yapar, ekme¤i tand›rda piflirir. Uf, bir kokar ki, kokusu yöreye da¤›l›r, insan›n hemen koca bir lokma yiyesi gelir. Bir lokma m›? Yok can›m, kardeflim de ben de kocaman birer parça kopar›r, yo¤urt kayma¤›na bana bana yeriz. Yo¤urdu da annem yapar.
Kardeflim Fidan’la bineriz Karakaçan’a, haydi bakal›m afla¤› köye... Ne mi alaca¤›z? Annemin istediklerini...
BD HAZ‹RAN 2013
‹ne¤imizin de ad› Sar›k›z... Zaten köyde toplam otuz inek var. Bir de çoban›m›z, Kerim dedemiz var. O götürür inekleri afla¤›ya, yayar... ‹ne¤i akflam gelince annem sa¤ar, sütünü al›r. Bende sa¤ar›m, kardeflim de sa¤mas›n› ö¤rendi. Hem de benden güzel sa¤›yor. Mis gibi sütünü içer, kayma¤›n› yeriz, yo¤urdunu yeriz.
S
ar›k›z’› da çok severim ama en çok Karakaçan’› severim... Heybeyi att›m m›yd› üzerine, Fidan’› da arkama bindirdim miydi, “Haydi bakal›m Karakaçan afla¤› köye.” Bilir Karakaçan afla¤› köye gidece¤ini... Uvvv sevinir. Ben onun sevindi¤ini bilirim. Yerinde duramaz, döner döner bana bakar, “Haydi binin de hemen yola ç›kal›m der” sanki... Bazen de an›r›r. Bu onun türküsüdür. Eh eflek bizim gibi türkü söyleyecek de¤il ya, onun da türküsü, “Aaaa iiii aaa iiii” dir. Fidar sorar: “Ne diyor abi Karakaçan?” “Çok mutluyum, çünkü gezmeye gidiyorum” diyor. Küçücük bir ah›r› var Karakaçan’›n.Ya¤murlu havalarda, so¤uk havalarda hep bu ah›r›n içinde kal›r.
Yaz›n toplad›¤›m otlar› kurutur, önüne koyar›z. Bazen de ona yem veririm. Karakaçan ikisini de afiyetle yer, kovas›ndan da suyunu içti miydi, kulaklar›n› diker ve uyur. Havalar güzel olunca onu afla¤›ya indiririm, orada otlar var, çay›rl›klar var. Ben ve kardeflim oyunlar oynar›z, ip atlar›z, çiçekler toplar›z, bilmeceler, masallar söyleriz. Karakaçan arada bir bafl›n› otlardan kald›r›r, bu yana bakar.Yani görmek istiyor, "Beni b›rak›p gittiler mi, yoksa buradalar m›?" Ah seni hiç b›rak›p gider miyiz Karakaçan? Sonra o yokuflu nas›l ç›kaca¤›z? Oh, karn› doyuyor Karaka-
137
BD HAZ‹RAN 2013
çan’›n, güçleniyor... Bizi uça uça ç›karacak yokufllar›...
A
nnemin yazd›¤› ka¤›t cebimde... fiimdi afla¤› köye var›nca Karakaçan bizi dosdo¤ru Bakkal ‹sa Amca’ ya götürecek. Zaten Karakaçan köydeki iki yeri çok iyi bilir, bir de¤irmeni, bir de bakkal›. Bu¤day›m›z› ö¤ütmek için de¤irmene getiririz. Karakaçan’›n yular›n› bu yana çekersem, de¤irmene gidilece¤ini bilir, öteki yana çekersem bakkala gidilece¤ini bilir. Bakkal›n taraf›na çektim miydi yular›n› aman bir mutluluk Karakaçanda, bir sevinç... Biliyor, biraz sonra onun da minicik bir fleker a¤z›n› tatland›racak... Bakkaldan ald›¤›m flekerin bir tanesini onun dilinin üzerine koyar›m. Uf, yalan›r, flak›rdat›r durur, sanki a¤z›ndaki fleker minicik de¤il de kocaman somunmufl gibi.
138
‹sa Amca bizi görünce güler, "Hoflgeldiniz çocuklar, hoflgeldiniz, der. Nas›l bakal›m bizim Kestaneli Köy?" “Çok iyi ‹sa Amca, b›rakt›¤›n gibi duruyor...” "Ah ah çok özledim o köyü çocuklar... Orada al›flverifl olsayd›, insanlarda para olsayd› ben hiç iner miydim buraya?" Sonra, babam›z› sorar, annemizi sorar. Bir de onun bize b›rakt›¤› köpe¤ini sorar: "Nas›l bakal›m bizim Nefleli?" "Neflesinden kahkahalar at›yor" deriz iki kardefl birden. "Benden ona selam edin." "Ederiz ‹sa Amca..." "Eee anneniz neler yazd› bakal›m ka¤›da?"
K
a¤›d› bakkal amcaya uzat›r›m... Okur ka¤›tta yaz›l› olanlar›,bir bir elime tutuflturur. Ya ben, ya kardeflim al›nanlar› heybenin gözlerine koyar›z.... Eee, s›ra geldi bizim flekere. Karakaçan çok sab›rs›z, heybeye her yaklaflt›¤›m›zda dilini uzat›yor... Do¤rusu biz de sab›rs›z›z. "Al›n bakal›m çocuklar bu da benden size ve Karakaçan’a..” Bakkal amca bir avuç flekeri paras›z veriyor... Haydi bakal›m Karakaçan, kondun yine. Sana bu gün iki fleker, biri burada,
biri yolda. Ald›klar›m›z›n paras›n› babam sonra ödeyecek bakkal amcaya. “Hoflçakal Bakkal Amca!..” “Güle güle çocuklar, anneye babaya selam, Nefleli’ye de selam...” “Söyleriz ‹sa Amca.”
H
ay›r hay›r, yokufl hiç zor gelmez Karakaçan’a... Baz› günler yolda da kendisine fleker verece¤imizi bildi¤i için yokufllar› kolayl›kla t›rman›yor... “Haydi bir türkü söyleyelim Fidan...” “Söyleyelim abi...” I-›h, bu¤day› ö¤ütüp köye dönüyorsam üzerine binmem Karakaçan’›n... Çünkü un çuval› a¤›rd›r. Onun için hiç t›kanmaz Karakaçan, duraklamaz da. Bir bir ç›kar yokufllar›. Bilir ki un çuval›n› indirdikten sonra ah›r›nda önüne çok sevdi¤i yemden konacakt›r. “Karakaçan’›n fleker saati geldi mi Fidan?" “Geldi abi..."
Hop atlar›z Karakaçan’›n üzerinden... Ühüüü, dilini uzatm›fl bile... "Al bakal›m Karakaçan..." Bu kez flekeri Karakaçan’›n dilinin üzerine Fidan koyar... Sonra bak›fl›r›z birbirimize. Ne yiyelim, leblebi tozu mu, yoksa i¤de mi? ‹kisini de çok severiz. Eh art›k, Fidan hangisine el atm›flsa ondan yemeye bafllar›z. A¤z›m›z› flap›rdat›r›z, güleriz, yedi¤imizin tad›n› ç›kar›r›z. "Haydi bakal›m Karakaçan. güzel gözlü Karakaçan, yola devam... Az kald›...” Yolda bile yalan›r durur. Hiç uyumam Karakaçan’›n üzerinde ama uyusam bile beni evin kap›s›na dek getirir, orac›kta z›nk diye durur. Eh, bir konuflmad›¤› eksik. “Haydi inin bakal›m, geldik evimize... Getirin benim yemimi. Oh yiyeyim, suyumu içeyim, sonra da kulaklar›m› dikip horul horul uyuyay›m." Eh bunca yol, bunca arkadafll›k, bunca emek, Karakaçan hiç sevilmez mi? Hepimiz onu çok severiz.• muzafferizgu@butundunya.com.tr 139
Tatl› Bir Öyküdür Yaflam Yücel Aksoy
çi s›k›l›yordu…. Anlayamad›¤›, anlam veremedi¤i bir duygu yüre¤ini cendereye alm›flt› sanki…. Müzik dinledi, kitap okumaya çal›flt›, televizyon izledi ama olmad›… En iyisi ona gitmekti… O mutlaka kendisine yard›mc› olabilir, s›k›nt›s›n›n nedenini bulurdu…. Telefon açt› kâhine... ”‹mkâns›z, tam ç›kmak üzereydim” dedi kâhin.. “Lütfen!” dedi kad›n, kendisini k›ramayaca¤›n› düflünerek.. Çok zengindi kad›n, ülkenin en zenginlerinden. Do¤aüstü güçlere inan›rd› ve y›llard›r kâhinin sad›k müflterisiydi.
‹
140
BD HAZ‹RAN 2013
Ve elbette böyle iyi bir müflteriyi kâhin de k›ramazd›.. arfl›l›kl› oturdular… Önündeki küreye bakt› kâhin… Birden kafllar› çat›ld›, gözbebekleri büyüdü, alt duda¤› düfltü, bafl›n› kald›r›p kad›na bakt› , güçlükle yutkunduktan sonra k›s›k bir sesle “Çok üzgünüm” dedi; duraklad›… Belli ki söylemek istemiyordu. “Ne?” dedi kad›n ›srarla.. Ve kâhin söyledi: “Suda yar›n› göremiyorum.” Y›k›lm›flt› kad›n. Kâhin o güne kadar hiç yan›lmam›flt›. Onun hakk›nda ne söylediyse ç›km›flt›. Yar›n olmad›¤›na göre, demek ki bu gece ölecekti. Evine nas›l geldi¤inin ay›rd›nda olmad›... Bu onun son gecesiydi ve ne yapaca¤›n› bilmiyordu; daha do¤rusu düflünemiyordu. Okudu¤u kitaplarda s›k s›k rastlad›¤› “ yaflam›, bir film fleridi gibi gözünün önünden geçti” sözcüklerini an›msad›. O da öyle yapt›. Ne kadar zaman geçti bilinmez, uykusu geldi.. Madem ki uykusu gelmiflti, en iyisi uyumakt›. Böylece ölürken hiçbir fley hissetmezdi. Yata¤›na uzand›, gözlerini kapatt› ve uykuya dald›. Uyand›¤›nda, günefl yeni do¤mufltu. D›flar›dan kufl sesleri geliyordu. Birden “Cennette miyim?” diye düflündü. Hay›r, yafl›yordu… Kalkt›, sabahl›¤›n› giydi, salona indi; herfley normal gözüküyordu. Kâhin bu kez yan›lm›fl m›yd› acaba? Masan›n üzerindeki gazeteye gözü iliflince hayretten donakald›.. Manflette flöyle yaz›-
K
Önündeki küreye bakt› kâhin… Birden kafllar› çat›ld›, gözbebekleri büyüdü, alt duda¤› düfltü...
yordu: “Ünlü kâhin öldü” özcükler, sadece bir ses ya da yaz› sembolü de¤ildir. Söz bir güçtür; insan olarak sahip oldu¤umuz çok güçlü bir araçt›r. Don Miguel Ruiz “Söz büyü arac›d›r” diyor. “Ama iki yan› keskin k›l›ç gibidir; tek bir sözcük insana cenneti de yaflatabilir, cehennemi de… Yine tek bir sözcük, düflüncelerimize çapa atarak tüm inanç sistemimizi iyi ya da kötü yönde de¤ifltirebilir.” Gerçekten de, düflünmeden a¤›z-
S
141
BD HAZ‹RAN 2013
dan ç›kan bir küçük sözcük, karfl›m›zdakinin yaflam›nda çok ama çok önemli rol oynayabilir. ‹flte bir örnek: erkes taraf›ndan sevilen, iyi yürekli, sevgi dolu bir anne vard›. Biricik k›z›n› da iyi yetifltirebilmek, mutlu edebilmek için ç›rp›n›r, deli gibi çal›fl›r, onun üzerine titrerdi. Bir gün iflten evine yorgun arg›n geldi. Kötü bir gün geçirmiflti. Bafl› da çatlayacak gibi a¤r›yordu. Tek istedi¤i, sessiz sakin bir ortamda biraz olsun dinlenebilmekti. Ama küçük k›z›, hiçbir fleyden haberi olmaks›z›n, gençli¤inin verdi¤i enerji ile ba¤›ra ça¤›ra flark› söylüyor, hoplay›p z›pl›yordu. Bir süre sabreden anne nihayet dayanamad› ve avaz› ç›kt›¤› kadar ba¤›rd›: “Kes flu i¤renç sesinle flark› söylemeyi!.. Sus ve otur!” Gerçekte k›z›n sesi hiç de çirkin de¤ildi ama annesinin sözlerine inan-
H
Demek ki sesi çok çirkindi. O halde çevresindekileri rahats›z etmemesi gerekirdi. 142
d›. Don Miguel Ruiz’in deyimiyle “o sözcükler düflüncelerine çapa att›”.. Demek ki sesi çok çirkindi. O halde çevresindekileri rahats›z etmemesi gerekirdi. Ve küçük k›z o andan itibaren flark› söylememeye karar verdi. Büyüdü, ama sesi güzel olmas›na karfl›n bir daha flark› söylemedi. Tek bir büyü onun yaflam›n› derinden etkilemifl, yaflam› boyunca kompleks edinmesine neden olmufltu. Annesi ona, istemeden de olsa kara büyü yapm›flt›; ama bunu yapt›¤›n›n fark›nda bile de¤ildi. Sözcüklerin ne denli güçlü oldu¤unu bilmiyordu.
S
özcüklerin o denli büyülü gücü varsa, onlar› olabildi¤ince dikkatli seçme çabas› olacakt›r. Buna bir süre özen gösterirsek, vazgeçemeyece¤imiz bir davran›fl ya da düflünce haline gelecektir. Böylece hem kendimize hem de çevremizdekilere cenneti yaflatm›fl oluruz. Örne¤in çocuklar›m›za “Sen zekisin!.. Sen yapars›n!.. Sen baflar›rs›n!..” gibi cesaret veren sözcüklerle destek olursak, onlar›n, kendine güvenen, topluma yararl› bireyler olmas›n› sa¤lar›z. Çevremizdeki dostlar›m›zla da, “ Sen ne vaz geçilmez dostsun!... Çok zarifsin!...” gibi iyi ve güzel yönlerini öne ç›karan gerçek ve samimi sözcükler kullanarak, sa¤lam sevgi ba¤lar› kurmufl oluruz. Sözcüklerimizi dikkatli kullanal›m, sevgiyi paylaflmak için kullanal›m, iyilik yapmak için kullanal›m. Hem kendimize hem de karfl›m›zdakine mutlaka yarar› olacakt›r. • yucelaksoy@butundunya.com.tr
Gözle Gönül Arası Mehmet Uhri
Stari Bar’›n Erguvan› Hayat›n h›z›na ayak uydurmada zorlansalar da dinleyecek birilerini buldular m› ihtiyarlar›n anlatacaklar› hiç bitmez. ayat›n günlük telafl›ndaki gençler için ise ihtiyarlar hem biraz korkak hem de fazlas›yla gevezedir. Hal böyleyken yafll› bir erguvan a¤ac›n›n anlatacaklar› ilginizi çeker mi? Do¤rusu emin de¤ilim. Çenem düfler can›n›z› s›karsam
H
ihtiyar›n gevezeli¤ine verin. Adriyatik k›y›s›nda Karada¤’›n Bar kentinde Stari Bar (Eski Bar) da kale içinde yaln›z bir erguvan a¤ac›y›m. Kale eski olmas›na eski ama ben de genç say›lmam. Osmanl›n›n 1878 Berlin konferans› sonras› çekilmesi ile baflta cami olmak üzere içindeki
143
BD HAZ‹RAN 2013
Osmanl› yap›lar› ortadan kald›r›l›p izler silinse de benim varl›¤›m› fark etmediler. ‹ç kalenin ana giriflinde gelen geçeni selamlayan bir erguvan a¤ac› olarak kalenin saat kulesi kadar eskiyim. Naz›m Hikmet varl›¤›mdan haberdar olsayd› ceviz a¤ac›na yazd›¤› fliiri "ben bir erguvan a¤ac›y›m Stari Bar'da ne sen bunun fark›ndas›n ne de Karada¤l›lar fark›nda" diye belki de benim için yazard›. eniz ve karayolunu kontrol eden konumuyla Rumija da¤›n›n yamac›na yap›lm›fl bu hayli eski kalede iklimi hiç uygun olmasa da zaman›nda ‹stanbul ve bo¤az özlemini yaflayanlar getirip ekmifl inat etmifl yetifltirmifller beni. Zaman öyle ac›mas›z ki beni Beykoz'dan küçük bir fidan olarak getirip buraya ekenlerden geriye hiçbir fley kalmad›. Benim kaderim ise Stari Bar’da kale içinde tek bafl›na bir erguvan a¤ac› olarak yaflamakm›fl. Kaleyi Venedikliler infla etse de 300 y›ldan fazla Os-
D
144
manl›n›n egemenli¤inde kald›. Bölgenin a¤aç örtüsü ço¤unlukla zeytin ve serviden olufluyor. Onlar da cins cins, yafll›s› var, genci var. Hiç olmazsa yaln›z de¤iller. Tek bafl›nayken sevip kollayan gözetenin de yoksa öyle bir yaln›zl›¤a düflüyorsunuz ki; anlat›l›r gibi de¤il. ‹stanbul bo¤az›n›n bitkisi olarak bilinirim. Nazl› olmam asaletimdendir. Öyle her yerde yetiflmem. Bunu bilen Bizans soylular› asaletini göstermek için erguvan rengi pelerin kullan›rd›. Bizans imparatorlar›n›n do¤du¤u oda Bizans'›n sembol rengi olan erguvan çiçe¤i rengiydi. H›ristiyan söylencesinde ad›m Yahuda a¤ac› (Judas Tree) diye geçer. ‹sa peygam-
Kaleyi Venedikliler infla etse de 300 y›ldan fazla Osmanl›n›n egemenli¤inde kald›.
BD HAZ‹RAN 2013
berin yerini Romal›lara ihbar edip yakalan›p çarm›ha gerilmesini yol açan, ‹sa’n›n son akflam yeme¤inde masas›n› paylaflan hain Yahuda, duydu¤u piflmanl›kla kendini bir erguvan a¤ac›na asar. Söylenceye göre erguvan a¤ac›n›n o zamana kadar beyaz açan çiçekleri Yahuda gibi bir hainin intihar için kendini seçmifl olmas›n›n utanc› ile pembeleflir. Utançtan yüzü k›zaran insan›n yanaklar›n›n rengine döner. Birileri için utançtan yüzü k›zarman›n, utanman›n rengi olarak biliniyor olmaktan do¤rusu flikayetçi de¤ilim. Ne de olsa utanmak da bir erdemdir. eni burada Bar kalesinde yetifltirip görkemli a¤aç olaca¤›m› hayal edenler için bunlar›n pek önemli oldu¤unu sanm›yorum. ‹klim nedeniyle biraz geç de olsa yaza do¤ru açan çiçeklerimle ‹stanbul'u ve bo¤az› hissettirmem yetiyordu onlara. Osmanl›n›n izlerini silmeye çal›flanlar bunca y›ld›r u¤rafl›p geride bir fley b›rakmad›klar›n› düflünseler de onlardan kalan bu duygu ve ruhu da yüklenip burada tek bafl›ma varl›¤›m› sürdürüyorum. Osmanl› çekildikten sonra daha iyi tan›d›m buran›n insan›n›. Karada¤l›lar sert inatç› ve dirayetli insanlar. Kolay ikna olmuyor kendi bildiklerini yapmay› seçiyorlar. A¤açlar› bile kendilerine benziyor. Benden daha yafll› bir servi a¤ac› var ki tam bir Karada¤l› gibi kendi bildi¤i yerde yetiflip büyümek için neredeyse isyan etmifl. ‹nat edip direnmifl kalenin tafl duvar› aras›na yerleflip bir bayrak dire¤i gibi isyan›n› gösterecek biçimde büyüyüp ge-
B
liflmifl. Kaleye giremese de duvara tutunup b›rakmam›fl. fiimdilerde isyan›n›n keyfini sürüyor, duvar›n parças› olarak her daim yeflil yapraklar›yla orada öylece gelen geçene hava at›yor. alenin ete¤indeki zeytin a¤ac› ise 2000 y›l› devirmifl ve hala zeytin vermeye devam ediyor. fiimdilerde an›t a¤aç diye korumaya
K
145
BD HAZ‹RAN 2013
al›n›p gelen geçene bilet kesilerek izlettiriliyor olmaktan yak›nsa da pek kimseyi umursad›¤› da yok. O yafla kadar yaflasam benim de umurum olmaz, elbet. Gelen geçene, foto¤raf›n› çekmeye çabalayanlara söylenip duruyor. ‹nsanlar iflitiyor mu bilemem ama sesi bana kadar geliyor. 2000 y›ll›k zeytin a¤ac›n›n “Beni burada sirk hayvan› gibi inceleyen sizlere sesleniyorum. Heey iflitiyor musunuz? Ben sizin gibilerini çok gördüm. Hepiniz birbirinize benziyorsunuz. Akl›n›zda irili ufakl› bir sürü cevap bekleyen soru ile yafl›yor, önemli gördü¤ünüz ve asl›nda pek ço¤u önemsiz ayr›nt›yla u¤rafl›yor baz› sorular› kendinize bile sormaya korkuyorsunuz. Ben b›kt›m ama insano¤lu b›kmad› kendini kand›rmaktan. Neymifl hayatlar› çok de¤erliymifl. Sevsinler. Sizlerden o kadar çok var ki hepsi geldi geçti, hepsinin arzular›, h›rslar› ve cevap arad›klar› önemli veya önemsiz sorular› vard›. Sorular ne oldu bilemem ama onlardan geriye kemikleri bile kalmad›. Ben 146
hep buradayd›m. De¤il Kanuni Sultan Süleyman, Hazreti peygamber ve hatta ‹sa peygamber bile geldi geçti bu dünyadan, ben hepsini gördüm. Onlar gitti ben buraday›m ve sizler gibi daha pek ço¤unuzun serencam›n› izler, güler geçerim. Hadi flimdi gidin bafl›mdan, beni rahat b›rak›n” diyen sesini ben kale içinden iflitiyorum ama gelen giden için bunu söylemek zor. San›r›m iflitmek ve görmek istedikleriyle ilgilenip kendi dünyalar›nda yaflamay› böylece kendilerini güvende hissetmeyi seçiyorlar. ‹nsano¤lu arad›¤› huzur ve mutlulu¤u kendini kand›rmada buluyorsa ben ne diyeyim? er neyse gün olur Karada¤’›n Bar kentine yolunuz düfler ve Stari Bar'a kaleye ç›karsan›z iç kalenin giriflinde bo¤az›n esintisini yapraklar›nda bar›nd›ran bir Erguvan a¤ac› göreceksiniz. Bu yaln›z ihtiyardan bir selam› esirgemezsiniz, umar›m. Kenara iliflip yarenlik etmek isterseniz biraz çenem düflüktür, fazlaca dedikodu yapar öbür a¤açlar› çekifltiririm, bilesiniz. Ama ne sedir a¤ac› gibi dik kafal›l›k ederim ne de zeytin a¤ac› gibi arkan›zdan konuflurum. Benimle paylaflaca¤›n›z dertlerinizi baharda açacak çiçeklerime yükler önce günefle sunar sonra rüzgara savururum. Bu ihtiyar erguvan a¤ac›n›n elinden gelen budur, umar›m ifle yar›yordur. •
H
mehmetuhri@butundunya.cm.tr
Habercikler Altan Alkan
Dünyadan yurttan ilginç olaylar minik haberler Kasks›z Olmaz
lanmayan sürücülere cezai ifllem uygulayacaklar›n› ve motosikletler üzerinde denetimlerini art›racaklar›n› ifade etti.
Sinek Deyip Geçmeyin
Ilg›n Emniyet Müdürlü¤ü,
ilçede motosiklet kullananlar›n ve motosikletli sürücülerin kar›flt›¤› yaralamal› trafik kazalar›n›n fazla olmas› nedeniyle çal›flma bafllatt›. Ticaret Odas› iflbirli¤iyle emniyet müdürlü¤ü bahçesinde 200 motosikletli sürücüye ücretsiz kask da¤›t›ld›. Emniyet Müdürlü¤ü’nden yap›lan aç›klamada; motosikletli trafik kazalar›nda sürücülerin kask kullanmad›¤›n›n tespit edildi¤ini belirterek, sürücüleri kask kullanmaya teflvik etmek için ücretsiz kask da¤›t›m›n› gerçeklefltirdiklerini belirtti.Ayr›ca, kask kul-
Harvard Üniversitesinde gelifltirilen dünyan›n en küçük uçabilen robotu RoboBee, madeni para büyüklü¤ünde. Sinek boyutlar›ndaki mini robot, böceklerin hareket kabiliyetine sahip. Harvard üniversitesi laboratuvarlar›nda gelifltirilen dünyan›n en küçük uçabilen robotu, karbon fiberden üretilmifl. Üniversite'nin ö¤rencilerinden Pakpong Chirarat147
BD HAZ‹RAN 2013
tananon taraf›ndan ilk kez kontrollü uçuflu gerçeklefltirilen robotun kanat aç›kl›¤› 3cm. Neredeyse 1 gram a¤›rl›¤›ndaki RoboBee, gücünü süper hafif elektromanyetik motorlar›ndan al›yor. Ba¤›ms›z hareket edebilen kanatlar› sayesinde keskin hareket kabiliyetine sahip olan RoboBee'nin kanatlar› saniyede 120hz hareket kapasitesine sahip. Harvard üniversitesinden yap›lan aç›klamada mini robotun kurtarma operasyonlar›nda kullan›laca¤› aç›kland›.
Facebook, blog sitesinde yapt›¤› aç›klamada, bu uygulamayla kullan›c› flifresini hat›rlamak için güvenlik sorusuna ve kimli¤i do¤rulamak için gerekli uzun formlar doldurmaya ihtiyaç kalmayaca¤›n› vurgulad›. Faceboook'›n dünya genelinde 1 milyar›n üzerinde etkin kullan›c›s› bulunuyor.
mu Büyük Bulufl m›? Tehlikeli ‹cat
Haf›zas› Zay›f Olanlara Müjde Sosyal paylafl›m sitesi Facebook, kullan›c› flifresini unutanlara, belirledikleri arkadafllar›ndan yard›m almalar›n› sa¤layan bir uygulama bafllatt›. Facebook kullan›c›lar› art›k baz› arkadafllar›n› "güvenilir kifliler" listesine ekleyebilecek. "Güvenilir kifliler", kullan›c› flifresi unutuldu¤unda kendilerine ulaflan güvenlik kodunu, telefonla veya kiflisel olarak, "unutkan arkadafllar›na" iletebilecek.
148
Dünyan›n üç boyutlu yaz›c›yla
üretilen ilk tabancas› ABD'de baflar›yla denendi. Silah›n yarat›c›s› Defense Distributed adl› grup, tasla¤› internette yay›mlamay› planl›yor. Silah karfl›t› gruplar projeye tepki gösterdi. Yaklafl›k bir y›ll›k çaba sonucunda ortaya ç›kan silah, Teksas'›n Austin kentindeki at›fl alan›nda denendi. Europol'ün siber suçlar biriminden Victoria Baines, teknolojinin daha kullan›c› dostu olmas› ve ucuzlamas› halinde suçlular›n silah edinmek için bu yönteme baflvurabilece¤ini söyledi. Defense Distributed adl› kâr amac› gütmeyen gruba Cody Wilson adl›, 25 yafl›ndaki bir hukuk fakültesi ö¤rencisi liderlik ediyor. Wilson, "‹nsanlar bunun yap›labilece¤ine inanm›yordu" dedi.
BD HAZ‹RAN 2013
Tasmal› Kaplumba¤a
kapatt›. Ö¤rencilerinin, güneflli havadan tüm gün yararlanmalar›n› amaçlayan okul, güzel haberi, internet sitesi üzerinden yapt›¤›,"Muhteflem havadan dolay› okul kapal›! Oleeey!" ilan›yla duyurdu. Ö¤rencilere, okullar›n karl› günlerde tatil edilmesine benzer bir yeniden enerji depolama f›rsat› vermeyi amaçlam›fl
ABD'nin New York kentinde
yaflayan Cris Roland'›n tasma takarak gezdirdi¤i kaplumba¤as›, görenleri flafl›rt›yor. ABD'nin New York kentinde yaflayan Cris Roland'›n tasma takarak gezdirdi¤i kaplumba¤as›, görenleri flafl›rt›yor.Y›llarca kasapl›k yapt›ktan sonra emeklili¤e ayr›lan Roland'›n yeni yaflam›nda yapt›¤› ilk ifllerden biri, kaplumba¤a edinmek olmufl. Roland, Florida'dan 7,5 y›l önce sat›n ald›¤› su kaplumba¤as›na "Cindy" ad›n› vermifl. New York'taki Central Park'ta yapt›¤› günlük yürüyüfllerine Cindy'i de dahil etmekten büyük keyif ald›¤›n› söyleyen Roland'›n, Petro ve Wanda ad›nda iki kaplumba¤as› daha var.
Kar Tatili Yoksa Günefl Tatili Washington’da bulunan Özel Bellingham H›ristiyan Okulu, web sitesi üzerinden ö¤rencilerine yapt›¤› bir duyuru ile, havan›n çok iyi olmas›ndan dolay› okulu 1 günlü¤üne
olduklar›n› belirten okul müdürü Bob Sampson, " Bildi¤iniz gibi bu sene burada kar görmedik. Ben de, havan›n tam tersine çok iyi oldu¤u bir s›rada okulu tatil etmenin büyük keyif yarataca¤›n› düflündüm" diye konufltu.
a Ödev Yok am Baflar› Var Kanada’n›n Toronto kentindeki
“ALPHA Alternative School” adl› okul 1972’de mevcut e¤itim sistemine alternatif aray›fl› ile aç›ld›. Bu okulda ev ödevi, s›nav ve not yasakt›. Aradan geçen 31 y›l sonra okul “klasik” okullara göre daha baflar›l› oldu. altanalkan@butundunya.com.tr 149
BD HAZ‹RAN 2013
8 7
1
2 3 1 4 4 7 2 7 1 5 8 9 8 5 9 7 5
4 3 8 9 7
9 1 5 1 8 3 7 2 3 7 6
Sudoku Yapamayanlar ‹çin
4
1 2 7
9
3
5
6
9
7 4 9
3 5 7 4
2
1
5
2 8
8 6 3
Sudokusuz Yapamayanlar ‹çin
150
BD HAZ‹RAN 2013
HAZ‹RAN AYI ÇÖZÜMLER SAYFASI Satranç Çözümleri
“Sudokunun Yan›tlar›”
1 6 9 5 2 8 3 4 7
5 2 4 3 7 6 9 8 1
7 3 8 4 9 1 6 5 2
9 4 1 7 6 5 8 2 3
8 7 6 2 4 3 1 9 5
2 5 3 8 1 9 7 6 4
6 9 2 1 5 7 4 3 8
3 1 5 6 8 4 2 7 9
4 8 7 9 3 2 5 1 6
1 9 3 7 6 5 2 8 4
8 4 7 2 1 9 5 3 6
7 3 9 6 8 2 4 5 1
4 1 2 3 5 7 6 9 8
6 5 8 9 4 1 3 2 7
3 8 1 5 7 6 9 4 2
9 6 5 4 2 8 7 1 3
OYUN SONU: Leko-Kramnik, 2004 Beyaz Kazanır 1.f3 f5 2.Kc7 fif6 3.fid5 Fg3 (Fe1!) 4.Kc6+ fig7 5.fie5 h4 6.Kc7+ fih6 7.Kc4 fig7 8.fie6 Fh2 9.Kc7+ fih6 10.fif7 1-0 ‹lk dersimiz Türkçe
Sudoku yapamayanlar için
5 2 6 8 3 4 1 7 9
ATAK: Onat-Scheinwald Beyaz Kazanır 1.Axh5 f6 2.Axf6 1-0 (2…Fxf6 Fxf6+ ve vezir kazanır.)
2 7 4 1 9 3 8 6 5
1-(a) 2-(b) 3-(d) 4-(d) 5-(c) 6-(b)- 7-(a) 8-(c) 9-(c) 10-(d) 11-(a) 12-(b) 13-(a) 14-(d) 15-(a)
Kare Bulmaca
Sudokusuz yapamayanlar için “Bilginizi Denetleyin”
1-(c) Bizansl›lar
10-(d) Edirne
2-(c) Göknar
11-(d) Pembe
3-(d) Laçka
12-(c) Zemberek
4-(a) ‹kebana
13-(b) Alt›gen
5-(a) Pirinç
14-(a) Günefl
6-(b) 25 Kas›m 1925
15-(d) Rusya
7-(c) Anka
16-(a) Mufl
8-(b) Piyon
17-(c) Fön 18-(b) 21
9-(a) Louis Pasteur
151
BD HAZ‹RAN 2013
YARININ BÜYÜKLER‹ Gönderi adresi: Sedef Cad. 2446 Ada, 1. Parsel, A Blok, Kat: 3, Da: 16, Ataflehir, 34750 ‹stanbul e-posta: butundunya@butundunya.com.tr (e-posta ile gönderece¤iniz fotograflar›n 150 KB’den fazla olmamas›na lütfen özen gösteriniz.)
Alara Mutlu, ‹zmir
Hamit Sönmez, ‹stanbul
Defne Sönmez, ‹stanbul
Efe ve Alp Ceylan, Ankara 152
Aleyna Mutlu, ‹zmir
Ceren Seyhan, Ankara
‹pek Bultan, Ankara
BD HAZ‹RAN 2013
Duru Yetkin, Ankara
Seymin El, ‹stanbul
Pelin Özkurnaz, ‹stanbul
Dilara Herdem, Tokat
fievval Kura¤, Manisa
Berk Öztürk, ‹stanbul
Fulden Bozok, ‹stanbul
Cemre Demirtafl, Ankara
Hicran Gülce, Adana
Burak Kerem Y›ld›z, Yalova
Fatmanur Konuk, Zonguldak 153
BD HAZ‹RAN 2013
Bulmacan›n çözümü 151. sayfadadır. 154
Bulmaca Filiz Lelo¤lu Oskay
SOLDAN SA⁄A: 1- Fotografta görülen Karikatür sanatçımız.- Kekli¤in b o y n u n d a k i h a l k a . 2-‘ … . S a l i h (Ressamımız).- Bir ilimiz.- Üye. 3- Irak’ta bir kent.- Tarla sınırı.- Ululuk, yücelik. 4- Asya’da bir baflkent.- Sivas’ın bir ilçesi. 5- Bir canlının neslini devam ettirmesi olayı.- Yunan mitolojisinde flafak tanrısı.-Silisyumun simgesi. 6Lezzet.- Bir pamuk türü.- 7- Bir seslenme ünlemi.- Yarım çember biçiminde yassı, keskin metal bir bıçakla, buna ba¤lı bir saptan oluflan ekin biçme aracı.-Kale duvarı. 8- Antik Ça¤’da insanların ölülerini gömdükleri tafl mezar. Erzurum, Ardahan civarına özgü ve genellikle dolması yapılan bir bitki.Güney Afrika Cumhuriyeti’nin plaka imi. 9- Avrupa’da bir ülke.- Yumurtanın bir piflirilme flekli. 10- Afrika’da bir baflkent.- Bir fleye çok devam etmekten usanç gelme.- Eski Mısır’da günefl tanrısı. 11- Bir ay adı.- Katıflıksız, saf.- ‘……. Sevdası’ (Recaizade Mahmut Ekrem’in bir yapıtı) 12- Genifllik.- Bir da¤cılık gereci. 13- Bir nota.- Gülgiller familyasından bir meyve.- Güreflte bir oyun. 14- Kapı bofllu¤unun alt bölümü.Yanarda¤ püskürtüsü.- Saf, enayi.- Bir binek hayvanı. 15- Kendir.- Sıcak esen bir rüzgar.- Yoksul kimse. 16- Açıkça, uluorta.- Hisse. 17- Cimri.- Gurbetteki bir kimse için do¤up büyüdü¤ü ve özledi¤i yer. 18- ‹flaret.- Bazı hayvanları yakalamak için kullanılan, hayvanın aya¤ının de¤mesiyle iflleyen tuzak. 19Ba¤ırsak.- Bir ilimiz. 20- Denizlerin buharlaflma özelliklerinin farklı olması sebebi ile oluflan do¤a olayı.- Bir geyik türü.
YUKARIDAN AfiA⁄IYA: 1- ‘Sevgi
Duvarı’, ‘Rengahenk’ adlı yapıtlarından tanıdı¤ımız flairimiz.- Kastamonu’nun bir ilçesi. 2- Fikir.- Hayvanların su içmesi için yapılan tafltan oluk.- Da¤ıtıp karıfltırmak. 3- Eski dilde göç etmek.Doktor.- Nazım Hikmet’in bir yapıtı.Bir soru eki. 4- Bir tür ‹ngiliz birası.Eski dilde sona erme.- Ekin ekmek için ayrılmıfl toprak parçası. 5- Gitar klavyesindeki perdelerden her birine verilen isim.- Sık gözlü balık a¤ı.- Rütbesiz asker.- Vasıta, gereç. 6- Rusça’da evet.Güzel sanat.- Benzenden türeyen ve boya yapımında kullanılan kimyasal bir madde. 7- Birine geçici olarak bırakılan eflya.- Binek hayvanlarının sırtına konulan, oturmaya yarayan nesne.- Bir ya¤ıfl türü.- Savunulan fikir. 8- Hint kirazı da denilen tropik bir meyve.- Tunceli’nin bir ilçesi.- Su kayna¤ı. 9- Duman lekesi.Özsu.- Bir zaman birimi.- Altı düz bir tekne türü.- Bir soru sözü. 10- ‘… O’Neal (ABD’li aktör).- Mürekkep balı¤ının bir türü.- Elektrik, su gibi tüketim malzemelerinin kullanım miktarını ölçen alet. 11- Önceleri Kuzey Amerika zencilerine ait iken sonraları bütün dünyada benimsenen bir müzik türü.- Kaba, uyumsuz, hofl durmayan.Sayıları göstermekte kullanılan iflaretler. 12- Görevden alma.- Bir ilimiz. 13- Fakat, lakin.- ‹skambilde birli.Gemilerde, uçaklarda küçük bölme. 14- Azerbaycan halkından olan.- Yunan rakısı.- Bir kimseyi, bir olayı hatırlamak için saklanan fley. 15- Dar ve kalınca tahta.- ‹ri taneli bir bezelye türü.- Avrupa Birli¤i’nin eski adının kısa yazılıflı. filizoskay@butundunya.com.tr 155
Satranç Mustafa Y›ld›z GÜNÜMÜZÜN USTALARI:
17
Peter LEKO
M
acar Büyük Usta Peter Leko 1979 yılında do¤du. 12 yaflında IM, 14 yaflında GM oldu. 1996’da Dünya Gençler fiampiyonu oldu. Bireysel ve takım turnuvalarında çok baflarılı sonuçlar aldı. 2004’te Dünya flampiyonlu¤unun efli¤inden döndü: Kramnik’le oynadı¤ı maç 7-7 bitti ve kurallara göre Kramnik unvanını korumufl oldu. Çok sa¤lam bir savunma tekni¤iyle oynayan Leko, Dünya’nın yenilmesi Peter LEKO en zor satranççılarından biri olarak tanınıyor. Oyun sonlarını birden fazla figürle oynayabiliyor. Dünya sıralamasında 2000 yılından buyana 2750+ ratingle hep üst sıralarda yer alıyor.
Kramnik-Leko, 2004 Oyuncular yandaki konuma ‹spanyol açılıflının Marshall devam yolundan geldiler. Siyahlar piyon geride ama aletleri daha etkili. 22…Fd3! Beyaz vezir iyice kısıtlandı. 23.Vf2 Ke2 24.Vxe2 Fxe2 Umut, yeni vezirde! 25.bxa6 Vd3 26.fif2 (Burada 26.a7 veya 26.Fc4 hamleleri ifle yaramıyor, beyaz yeni vezirine kavufluyor ancak mat olmaktan kurtulamıyor.) 26…Fxf3 27.Axf3 Ae4+ 28.fie1 Axc3!! (28…Vxf3 büyük hata olurdu. Siyah ancak berabere yapabilirdi.) 29.bxc3 Vxc3+30.fif2 Vxa1 Bütün umutlar tükendi. 31.a7 h6 Leko, bir piyon bile vermiyor. 32.h4 g4 0-1 Leko-Bartel, 2012 Tafl iste, rakibi savunmaya yönelt; savunma yapan bunalır. ‹flte flöyle: 22.Kd1! Kd7 23.Vxc3 Vxc3 24.Kg1 exf4 25.Fxa7 Khxh7 esirler de¤iflildi. 26.Fc5 Fe8 27.Fd6 Kh6 Beyaz yine tafl istiyor ve siyah savunuyor. 28.fif2 Kd7 29.Kdd3 Fh5 30.Kc4 Kg4 31.Fxf4 Ke7 32.g3 Kg8 33.Ka4 Siyah flah, aniden mat a¤ına düfltü ve bir alet kaybetmeden kurtulufl yok. Tehdit: Ka8+ 1-0 156
BD HAZ‹RAN 2013
‹LHAN ONAT Türk satranc›n›n unutulmaz isimlerinden, ilk uluslar arası ustamız (IM), 1974, 1975, 1982 Türkiye satranç flampiyonu ‹lhan Onat, 13 Mayıs 2013’te ‹zmir’de öldü. Onun güzel oyunlarından iki konum:
Onat-Schwab, 1989 IM Onat, Vezir kanadındaki piyon çoklu¤unun kazanca nasıl dönüfltürülece¤ini ustalıkla gösteriyor: 40.c5 Vxb5? Atı istiyor ve rakibine hata yaptırıyor. 41.cxb6 axb6 42.g4 Fh4+ fiimdi, ifller flah kanadında. 43.fig2 Vb1 43.g5 Az sonra fil de düfler. 0-1 İlhan ONAT
Onat-Zorigt, 1966 Onat’tan oyun sonu dersi: 49.b4! Axb4 Tutsak at, uçurumdan atlıyor. 50.Fxb4 Fc1 51.fid4 fif5 52.Fd6 h5 53.Fd3+ fig5 54.fie4 h4 55.Fe7 fih5 56.Fe2 Fg5 57.Ff8 h3 58.fif5 fih4 59.Fxg4 Fe3 zugzwang 60.Fe7 terk 1-0 ATAK Onat-Scheinwald, 1973
OYUN SONU Leko-Kramnik, 2004
Beyaz Kazanır
Beyaz Kazanır
myildiz@butundunya.com.tr
Çözümler 151. sayfadad›r.
157
Bize Gönderilen Kitaplardan gözlerinizde. Ac›lar kar›fl›yor yaflam›n ak›fl›na. ‹lyas Halil’in bütün kitaplar›n›n kapaklar›n› can dostu Ressam Nuri Abaç haz›rl›yordu. Yeni kitap için çocukluk ve yaflam boyu dillere destan arkadafl›n›n zaman› yetmedi. Zamana ve ölüme inat Nuri Abaç’›n ‹lyas Halil bir resmini kitab›n›n kapa¤›na koyarak, “nerede olursak olal›m, aram›zdaki Ürün Yay›nlar› uzakl›k ne olursa olsun dostlu¤umuz sürüyor ve yafl›yor” diyor, ‹lyas Halil. Öyküleriyle yaflama yelken açan kanatl› at misali, ‹lyas Halil de yaz›n›n alât S. Halman’›n deyifliyle “bir gökyüzüne kanat ç›rp›yor. Okuyanlar anlat› virtüözü” olan, Bütün Dünya ve okuyacaklar da birlikte, elbette. dergisi sürekli yazarlar›ndan ‹lyas Halil’in yeni öykü kitab›. “Çarfl›dan ald›m bir tane eve getirdim bin tane” bilmecesini ça¤r›flt›ran bir yap›t. ‹nsan›n nas›l annesi, babas›, ailesi ile kopar›lmaz bir göbek ba¤› varsa do¤du¤u, büyüdü¤ü ve doydu¤u kent Mehmet Mercan ya da kentler ile de duygu ve düflünce ba¤› vard›r. ‹lyas Halil’in bir çocu¤un Ditav Yay›nlar› da bir yetiflkinin de s›k›lmadan anlayabilece¤i yal›nl›k ve içtenlikteki öyküleri kent, insan, do¤a ve sevgi y›ldan beri gazetecilik yapan kokuyor. Tarihe yolculuk yaparken Mehmet Mercan, “Anadolu’da birden bugüne dönüp neleri yitirdi¤iGazetecilik ve Diyarbak›r Bas›n›” adl› nizin fark›na var›yorsunuz. Foto¤rafyap›t›n›n ard›ndan bu kez “Diyarbak›r larda kalan ve solan güzellikler bu kez Türküsü” adl› kitab›yla son y›llarda beynininiz içinde canlan›yor, renklerle sevdal›s› oldu¤u kentine karfl› oluflan bezeniyor. Sevinçler kadar ac›lar da önyarg›lar› silmek için sesleniyor: var öykülerin içinde. Turunç çiçekleri kokuyor sat›rlar›n aras›ndan. S›rt›n› “Bildi¤iniz gibi de¤il Diyarbak›r!” Toroslara dayam›fl Akdeniz ve Çukur- Diyarbak›r’› Tan›tma Kültür ve ova’n›n büyüleyici havas› doluyor Yard›mlaflma Vakf› taraf›n›n katk›laci¤erlerinize. Eski Mersin canlan›yor r›yla yay›nlanan kitapta iki yüze yak›n
Chagall Y›llar›m
T
Diyarbak›r Türküsü
60
158
BD HAZ‹RAN 2013
bafll›k alt›nda bütün yönleriyle Diyarbak›r’› anlat›yor: “Kurtulufl Savafl›’n›n TEMEL‹ Diyarbak›r’da, Silvan ilçesinde at›lm›flt›r. Ve Bitlis, Mufl, Kulp cephelerindeki savafllar da Anadolu’nun kurtuluflunun ilk ZAFERLER‹D‹R(...) Rus ordular›na karfl› en fliddetli savafllar Kulp’un fien Yaylas› ile Kozma da¤›nda oldu. Bu savaflta 6500 kiflinin öldü¤ü belirtilir. Mustafa Kemal Pafla’n›n Diyarbak›r’da, Silvan’da, Kulp’ta, Hazro’da bulundu¤u dönemlere ait çok ilginç an›lar› vard›r. Diyarbak›r ve Diyarbak›rl›lar her zaman Kurtulufl Savafl›n›n içinde, hatta en ön saflar›nda olmufllard›r(...) bunun kan›t› kentin merkezinde gö¤e saplanm›fl bir süngü gibi yükselen ZAFER ANITI’d›r. (...)
Büyük Düflünenler Ekonomi Dehalar›n›n Öyküleri Sylvia Nasar Alt›n Kitaplar
D
ünyan›n nedense hep siyasi, sosyal, sanat tarihi öne ç›kar. Oysa deyim yerindeyse dünyay› döndüren, yönünü belirleyen ekonomidir. Ekonomiye yön veren ve katk›lar›yla bu gezegende yaflayan herkesin
hayat›n› de¤ifltiren dâhilerin hayat›na ›fl›k tutan ünlü Ak›l Oyunlar› adl› yap›t›n yazar› Sylvia Nasar sürükleyici bir anlat›mla bizleri modern tarihte gezintiye ç›kar›yor. “Yoksulluk kabul edilebilir... Sefalet asla!” slogan›n› öne ç›karan kitap, insano¤lunu koflullar›n kölesi olmaktan ç›kar›p o koflullar›n efendisine dönüfltürerek yoksulluk ve sefaletten kurtaran modern ekonominin destans› bir öyküsü! 19. Yüzy›l›n ortalar›nda dünyan›n en zengin, en göz al›c› kenti Londra’da bile, yoksul ço¤unluk korkunç bir sefalete mahkumdu. Ve bu sefaleti çap›c› tespitlerle gözler önüne seren Charles Dickens ve Henry Mayhew, yepyeni bir mücadelenin fitilini ateflledi. Bayra¤› devralan Marx- Engels, Alfred Marchall, Beatrice ve Sidney Webb ile Amerikal› Irwing Fisher ise, fikirlerin dünyay› nas›l de¤ifltirebilece¤ini gösterdi. 20. Yüzy›l›n en büyük iktisatç›s› Keynes’in yan› s›ra, Schumpeter, Hayek, Keynes’in ö¤rencisi Joan Robinson, önemli Amerikan iktisatç›lar› Paul Samuelson ile Friedman ve Hindistan’›n Nobel ödüllü iktisatç›s› Amartya Sen’in katk›lar›yla devam eden bu büyük mücadele, Avrupa ve Amerika’dan tüm dünyaya yay›ld›. Dünya savafllar›, devrimler, ekonomik krizler ve buhranlar atlatan bu s›ra d›fl› insanlar, kendi yaflamlar›ndaki krizlere ra¤men mücadeleye devam etti.(...) 159
Bir Fotograf Bin Sözcü¤e Bedeldir Gönderi: FATMA UÇ, ANKARA
160
FOTOGRAF BELGE VE ÖDÜLLERLE Prof. Dr. MEHMET HABERAL’IN YAfiAMINDAN KES‹TLER
"Bu kitab›, Türk Milleti karfl›s›nda kendisini savunmak durumunda b›rak›ld›¤› bir ortamda Prof. Dr. Mehmet Haberal'›, milletimize tan›tmak için haz›rlad›m." Mete Akyol
Bütün Dünya’ya Abone Olun Derginiz Kap›n›za Gelsin Bütün Dünya derginize abone olmak flimdi çok kolay. Art›k bir telefonunuz veya e-posta mesaj›n›zla abonelik ifllemlerinizi yapt›rabilir ve derginizi her ay kap›n›zdan alabilirsiniz. Bütün Dünya Abone Servisi: Tel: (0312) 215 51 27 - 28 Dahili: 313 Gsm: (0536) 634 35 97 E-posta: abone@butundunya.com.tr Tüm Baflkent Kurulufllar›ndan Ücretsiz Sa¤lanabilir
Bütün Dünya
T Ü R K
R E S S A M L A R I
BAfiKENT ÜN‹VERS‹TES‹ KÜLTÜR YAYINI
ECE TURAMAN
1 HAZ‹RAN 2013
192297
SAYI: 2013 / 06
F‹YATI: 4 TL
HAZ‹RAN 2013
TED Ankara Koleji'nden sonra Hacettepe Üniversitesi ‹ngiliz Dil Bilimi Bölümünden mezun olan Ece Turaman,Trevor Halliday, Roy Abell, Barry Cook ve Peter de Francia gibi hocalar ile çal›flarak Birmingham Güzel Sanatlar Okulu Resim Bölümü'nü bitirdi. Ça¤dafl Sanat Tarihi üzerine yüksek lisans ö¤renimi de yapan ressam, bugüne de¤in Londra, ‹stanbul, Ankara, Cambridge, Bristol, Oxford ve Paris'de kat›ld›¤› say›s›z karma sergiler yan›s›ra 11 kiflisel sergi açm›flt›r. Resimleri yerli ve yabanc› koleksiyonlarda bulunan sanatç›, çal›flmalar›n› halen yaflad›¤› Londra'da sürdürmektedir. Ece Turaman'›n son yap›tlar›, 5 - 30 Haziran tarihleri aras›nda Galeri Selvin'de,“Nerede Kalm›flt›k?” ad›yla sergilenecek.
Silivri’de As›ls›z ‹ddialara Tarihi Yan›tlar Mustafa Mutlu: ‹ki kifli "Emrinizdeyim" dedi, Haberal'›n Hayat› Karard› S: 16
Mete Akyol: Bir Ucu Yass›ada, Bir Ucu Silivri S: 3
Sinan Meydan, Bir Yalan› Daha Yalanl›yor
Amerika, Avrupa ve Asya'dan Bilimadamlar› S: 47 Haberal'a Geliyorlar S: 21 Atatürk'ün Adalet Bakan› Mahmut Esat Bozkurt, Gürbüz Evren: Cumhuriyet'in Devletin Savc›lar›na Hazinesi Sesleniyor S: 35 Adalettir S: 31