2013/09

Page 1

T Ü R K

BAfiKENT ÜN‹VERS‹TES‹ KÜLTÜR YAYINI

R E S S A M L A R I

BERÇ TOROSER

1 EYLÜL 2013

192297

SAYI: 2013 / 09

F‹YATI: 4 TL

EYLÜL 2013

B‹R fiA‹R‹N PORTRES‹: ATAOL BEHRAMO⁄LU

1937 y›l›nda ‹stanbul’da dünyaya gelen Berç Toroser, 1960’l› y›llarda Mimar Sinan Akademisi’nde “konuk ö¤retim görevlisi” olarak, 1970-71 y›llar›nda da, davet edili¤i Fransa’da Calco-Fer Puplicis’deki ressamlara, flef ressam olarak ders verdi. Kaligrafi ve grafik sanat› alanlar›nda ülkemizin, serbest kaligrafi alan›nda ise dünyan›n önde gelen sanatç›lar› aras›nda yer ald›. Celal Bayar Vakf›, Cumhurbaflkanl›¤› Senfoni Orkestras›, ‹lahiyet Fakültesi, Eseyan ve Dadyan Okullar› gibi kurumlar›n amblem ve logolar›n› çizmesi yan›s›ra, aralar›nda Alain Delon, Sophia Loren, Jan Claude Van Damn ve Geroge Melili’nin de bulundu¤u ünlü birçok kiflinin logolar›n› da çizdi. Haziran 2013’de yaflam›n› yitiren sanatç›, arkas›nda 61 kiflisel sergilik bir rekor ve yurtd›fl›ndaki müzelerde de bulunan birçok portre b›rakt›. fiair ve yazar Ataol Behramo¤lu’nun yukardaki portresi, Adalar Belediyes’nin sürekli sergisinde yer almaktad›r.

Her ‹lerlemenin ve Kuruluflun Anas› Özgürlüktür Mustafa Kemal Atatürk Prof. Haberal’›n Özgürlük Albümünden S: 4

Dr. S›tk› Ayd›nel:

Mustafa Kemal Pafla ve Efeler S: 13

Deniz Bener:

Dr. Tekin Özertem:

Atatürk Bizden BiridirS: 27

Kültür, Sanat ve Adalet S: 51

Bu kez Metin Gören Soruyor:

Suçum ne? S: 41 Haluk Erdemol:

Truva Savafl› S: 59

Çetin ‹mir’den yeni bir belgesel: Kommagene Uygarl›¤›


Temenni ederim ki, yaflad›¤›m›z bu ortam; ‹nsan›n de¤erini Zaman›n k›ymetini, Kendimize yap›lmas›n› istemedi¤imiz bir hareketi, bizim de baflkalar›na yapmamam›z gerekti¤ini, Özgür yaflaman›n ne büyük bir zenginlik oldu¤unu; Demokrasilerde egemenli¤in kay›ts›z flarts›z millete ait oldu¤unu; ve son olarak da; Allah›n emri ve devletin temeli olan adaletin herkesin hakk› oldu¤unu ve... Hakimlerin de Türk Milleti ad›na adaleti tecelli ettirmekle yükümlü oldu¤unu toplumumuza anlatabilmifl olsun Prof. Dr. Mehmet Haberal CHP Zonguldak Milletvekili

Bütün Dünya’ya Abone Olun Derginiz Kap›n›za Gelsin Bütün Dünya derginize abone olmak flimdi çok kolay. Art›k bir telefonunuz veya e-posta mesaj›n›zla abonelik ifllemlerinizi yapt›rabilir ve derginizi her ay kap›n›zdan alabilirsiniz. Bütün Dünya Abone Servisi: Tel: (0312) 215 51 27 - 28 Dahili: 313 Gsm: (0536) 634 35 97 E-posta: abone@butundunya.com.tr Tüm Baflkent kurulufllar›ndan ücretsiz sa¤lanabilir

Bütün Dünya


BAfiKENT ÜN‹VERS‹TES‹ KÜLTÜR YAYINI

Bütün Dünya

1 EYLÜL 2013

2000

Baflkent Üniversitesi Ad›na Sahibi: Prof. Dr. Mehmet Haberal Yay›n Genel Yönetmeni Mete Akyol Görsel Yönetmen ve Yay›n Genel Yönetmeni Yard›mc›s› : Turgut Keskin Sorumlu Yaz› ‹flleri Müdürü: Gülçin Orkut Akyol Yay›n Dan›flman›: Yaflar Öztürk Türk Dili Dan›flman›: Haydar Göfer Sanat Dan›flman›: Süheyla Dinç Redaksiyon: Fatma Ataman Düzeltme Sorumlusu: Nükhet Aliciko¤lu

Baflkent Üniversitesi’nin bir kültür hizmeti olan Bütün Dünya 2000, Baflkent Üniversitesi kurulufllar›ndan 1. Cadde, No: 77, Bahçelievler, Ankara adresindeki Aküm Reklamc›l›k, Dan›flmanl›k ve Yay›nc›l›k Ajans› Sanayi ve Ticaret A. fi.’nin 3. Cadde, No: 2, Yenimahalle, Ankara adresindeki tesislerinde bas›lm›flt›r.

Seçiciler Kurulu: Prof. Dr. Nevzat Bilgin (An›sal Baflkan) Prof. Dr. Ahmet Mumcu Prof. Dr. Solmaz Do¤anca Prof. Dr. Sevil Öksüz Prof. Dr. Ender Varinlio¤lu, Prof. Dr. Okay Eroskay Prof. Dr. Fuat Çelebio¤lu, Prof. Dr. Sedefhan O¤uz, Prof. Dr. Levent Peflkircio¤lu, Gürbüz Atabek, Necmi Tanyolaç, Mete Tizer, Kaya Karan, Alaettin Giray, Ayhan Erten, ‹lhan Banguo¤lu, Ahmet Aydede, Manuel Bilos,Cengiz Dolunay Sürekli Yazarlar: Yücel Aksoy, Pelin Hazar Aliabbasi, Sabriye Afl›r, Nuray Bartoschek, Sadi Bülbül, Haluk Cans›n, Y›lmaz Da¤deviren, Haluk Erdemol, Sema Erdo¤an, Ali Murat Erkorkmaz, Konur Ertop, Gürbüz Evren, Metin Gören, ‹lyas Halil, Mümtaz ‹dil, Çetin ‹mir, Muzaffer ‹zgü, Sinan Meydan, Mehmet Muhsino¤lu, Filiz Lelo¤lu Oskay, Cengiz Önal, Sebahat Önen Cengiz Özak›nc›, Saniye Özden, Bekir Özgen, Yaflar Öztürk, Sezin San, R›fat Serdaro¤lu, Mete Tizer, ‹zlen fien Toker, ‹zmir Tolga, Suat Türker, Engin Ünsal, Mehmet Ünver, Dr. Mehmet Uhri, Orhan Velidedeo¤lu, Mustafa Y›ld›z Yönetim Merkezi: 10. Sokak No: 45, Bahçelievler, Ankara Tel: (0312) 215 51 27-313 Faks: (0312) 222 90 07 ‹letiflim Adresi: Sedef Cad. 2446 Ada, 1. Parsel, A Blok, Kat: 3, Da: 16, Ataflehir, 34750 ‹stanbul Tel: (0216) 456 27 27 (pbx) Faks: (0216) 456 27 29 Da¤›t›m: Yaysat Bas›m Tarihi: 23 / 08 / 2013

www.butundunya.com.tr butundunya@butundunya.com.tr 1


‹ Ç ‹ N D E K ‹ L E R

BAfiKENT ÜN‹VERS‹TES‹ KÜLTÜR YAYINI

Bütün Dünya YIL:16 SAYI: 184

2000

3 ‹nsan Olmak ‹çin Düflünmek Gerek Mete Akyol

4

Prof. Dr. Mehmet Haberal’ın Özgürlük Albümünden

9 Kelimelerde Karfl›l›¤› Yok Nuray Bartoschek 13 Mustafa Kemal Pafla ve Efeler Dr. S›tk› Ayd›nel 17 Tarsus Nutku Sinan Meydan 21 Atatürk’ün Dil Çal›flmalar› Cengiz Önal 25 Hakimiyeti Milliye 27 Atatürk Bizden Biridir Deniz Bener 30 Zagra’daki Türklerin Yaflad›klar› Konur Ertop 36 Garcia’ya Mektup 41 Suçum Ne? Metin Gören 45 Yahudi Soykırımı Suçlaması Cengiz Özakıncı 51 Kültür Sanat ve Adalet Tekin Özertem 56 Arz Etmek Orhan Velidedeo¤lu 59 Hektor Akhilleus ve Truva fiavaflı Haluk Erdemol 65 Nemrut Da¤› ve Kommagene Uygarl›¤› Çetin ‹mir 71 Avrupalılara Kremalı Kahve ile Çikolatalı Kahveyi Kim Ö¤retti? Gürbüz Evren 77 Ankhu’nun fiiiri 2

79 Umutsuz Umut Bekir Özgen 83 Numaradan Kaymakamlık Nasıl da ‹flimize Yaram›flt› Mustafa Tokyay 88 Aristoteles Mete Tizer 90 Bodrum’a Yap›lan Haks›zl›k Can Pulak 92 Bir Soygunun Felsefesi Nergis Öztürk 96 Ameliyat Eldiveni Saniye Özden 99 Tarihle Çeliflen Bir Protesto Objesi Sabriye Afl›r 103 Neler Olmuyor ki Dünyada Sezin San 107 Bisikletteki Kız Yücel Aksoy 110 Nikola Tesla Mümtaz ‹dil 115 Kim Kimdi? Sabriye Afl›r 120 Benim Oldu Oyunu Sadi Bülbül 123 Yaln›z ‹nsanlardan Korkar m›s›n›z? Mehmet Ünver 128 Brugge ‹zlen fien Toker 133 fiartl› Tahliye Mehmet Uhri 138 Onun Gibi Bir Sesi Kaybedemeyiz Sennur Buras 141 Haydi Çocuklar Uykuya Muzaffer ‹zgü 145 Fahri Ifl›k Sema Erdo¤an 12 44 76 94 151 152 154 156 158 160

‹lk Dersimiz Türkçe F›rçalayarak Bilginizi Denetleyin Ufak Tefek Bilgiler Çözümler Sayfası Yar›n›n Büyükleri Bulmaca Satranç Ay›n Kitaplar› Bir Fotograf Bin Sözcük


‹nsan Olmak ‹çin Düflünmek Gerek ünyada her canl› varl›¤›n, kendine özgü bir özelli¤i vard›r. Kuflu kufl yapan özelli¤i, uçabilmesidir. Bal›¤›n özelli¤i yüzebilmesi, maymunun özelli¤i yolda yürürcesine bir rahatl›kla daldan dala atlayabilmesi, panterin özelli¤i h›zl› koflabilmesidir. Söylemeye gerek yok, insan› insan yapan kendine özgü özelli¤i ise, düflünebilmesidir. ‹nsan, düflünebildi¤i denli insand›r. Düflünmeyen ve yaflam›n› düflüncesi do¤rultusunda düzenlemeyen insan›n, uçmayan kufltan, yüzmeyen bal›ktan, daldan dala atlamayan maymundan, koflmayan panterden fark› yoktur. ‹nsan, kendini tüm varl›klardan üstün k›lan düflünce özelli¤ini, beynini kullanarak uygular. Beyin, bir üretim arac›d›r; düflünce üretir. Her üretim arac›n›n oldu¤u denli, beynin de hammaddeye gereksinimi vard›r. Beynin ana hammaddesi bilgidir; yan hammaddesi karfl› görüfltür. Bu iki hammaddeyi insan, kendi yarg› de¤erine göre saptad›¤› oranlarda birbiriyle bütünlefltirir ve bir ürün oluflturur. ‹nsan› insan yapan düflünce özelli¤i, iflte bu olgudur. Kendinden baflka hiçbir canl› varl›kta bulunmayan düflünce özelli¤ine

D

sahip olabilmesi için insan›n, öncelikle insan olabilmesi gerekmektedir. ‹nsan›n insan olabilmesi için de, öncelikle, düflünce özelli¤ini kullanabilmesi gerekmektedir. Düflünce özelli¤ini kullanmak, yaln›zca düflünmek demek de¤ildir. Düflündü¤ünü aç›klamak, yaflam›n› düflündü¤ü do¤rultuda yönlendirebilmek de “düflünen varl›k insan”›n olmazsa olmaz yükümlülü¤üdür, eyninin üretti¤i düflünceyi aç›klamaktan korkan, yaflam›n› beyninin üretti¤i düflünce do¤rultusunda sürdüremeyen insan, yüzeysel bir bak›flla ne denli insan görünümünde olursa olsun, yüzmeyen bir bal›ktan, uçmayan bir kufltan, yaflam› boyunca bir kez olsun bir daldan bir dala atlamay›p, ömrü boyunca bir a¤ac›n gölgesinde pinekleyen hareketsiz maymundan farks›zd›r. ‹nsan, ya beynini kullanacak ve yaflam›n›, insan kimli¤ine ve onuruna sahip ç›karak insanca yaflayacak… Ya da beynini baflka bir kifliye kulland›rarak yaflam›n›, eli sopal› çoban›n›n iste¤i do¤rultusunda sürdürmeyi kabullenen bir koyunun mutlulu¤unu duyumsayacak, nefes al›p, verdi¤i ve yaflad›¤›n› sand›¤› sürece…

B

meteakyol@butundunya.com.tr 3


Prof. Dr. Mehmet Haberal’›n Özgürlük Albümünden

Prof. Dr. Haberal özgürlü¤ünün ilk gününde kardefli Prof. Dr. Ali Haberal ile birlikte


Haberal, hücresinden ç›kt›ktan sonra cezaevi avlusunda (soldan) CHP Zonguldak Milletvekili Ali ‹hsan Köktürk, Av. Dilek Helvac›, 25 y›ll›k floförü ve dostu Adalet Erdo¤an ve Av. Sinem Aytin taraf›ndan karfl›land› Haberal, cezaevinden ayr›ld›ktan sonra TEM yolu giriflinde “Geçmifl Olsun” diyenlere teflekkür ediyor.

4 y›l 4 ay sonra “kavufltu¤u” Karadeniz’iyle özlem gideriyor.

Özgürlük sevincini paylaflanlar Prof. Haberal’a yak›n ilgi gösterdi.


Ankara’ya giderken u¤rad›¤› Ere¤li’de CHP Zonguldak Milletvekili Ali ‹hsan Köktürk ve Belediye Baflkan› Halil Posb›y›k’la, Ere¤li halk›n› selaml›yor.

Kilit vurulmufl ameliyat makası tablosunu yapan ö¤rencisi Op. Dr. Murat Molu’yla ünlü tabloyu gösteriyorlar.

Baflkent Üniversitesi Rektör Yard›mc›s› Prof. Dr. Abdülkadir Varo¤lu ve aile dostu emekli büyükelçi Deniz Bölükbafl›’yla, yol üstündeki bir benzincide iftar sofras›nda…

Torunlar›n›n nikah›nda tan›kl›k yapt›¤› aile dostlar› Cemil Özgür ve efli MuzafferÖzgür’le

Zonguldak’ta merhum anne ve babas›n›n kabirlerinden sonra ilk ziyaret etti¤i lise ö¤retmeni Canpolat Pomay’la…


Silivri Cezaevi’nde kendisini ziyaret eden Fenerbahçe Baflkan› Aziz Y›ld›r›m’a kardefli Prof. Dr. Ali Haberal’la yapt›¤› teflekkür ziyaretinden sonra…

Uluslararas› ünlü müzisyen Ayhan Sicimo¤lu’yla, özgürlük coflkusunu paylafl›yor…

Ere¤li’de gözyafllar›yla kendisine sar›lan bir han›ma teflekkür ediyor.

Zonguldak’taki aile evinin balkonunda (soldan) o¤lu Ekonomist Erkan Haberal, kardefli Prof. Dr. Ali Haberal, o¤ullar› eczac› Kemal Haberal ve Doktor Murat Haberal’la


Gözyafllar›n› tutamayan bir vatandaflla kucaklafl›rken

Prof. Haberal do¤a özlemini giderirken deniz k›y›s›nda rastlad›¤› bir köpe¤i sevmeyi de ihmal etmedi


Yaflamdan Yans›malar Nuray Bartoschek

“KEL‹MELERDE KARfiILI⁄I YOK”

G

ünlerdir bilgisayar›m›n ekran›ndaki foto¤rafa bak›yorum, b›kmadan, usanmadan, tam tersine kendimi o karede duyumsarcas›na bir gerçeklikle, hayranl›kla, coflkuyla... Beyaz gömlekli, kravatl›, pantolonunun paçalar›n› s›vam›fl , gün bat›m›nda, denizde dalgalarla oynaflan bir adam… Tutsakl›¤›n ne denli ürkütücü oldu¤unu düflünseniz de, masmavi gökyüzünün sonsuzlu¤undan, denizin dalgalar›ndan yoksun olman›n ne

demek oldu¤unu , sevdiklerine doyas›ya s›ms›k› sar›lamaman›n, can›na can katan›n son yolculu¤unda bir hoflçakal bile diyememenin ve en önemlisi neden içeride oldu¤unu bile bilmemenin çaresizli¤ini anlatmak için sözcükler yeterli de¤ildir ne yaz›k ki. Özgürlük, sözcük olarak ne denli içimizi açsa, ruhumuzu okflasa da, hiç kimse özgürlü¤ünü uzunca bir süre yitirmifl kifli denli gerçek de¤erini anlayamaz. 9


BD EYLÜL 2013

D›flar›da h›zla geçen günlerin, aylar›n, y›llar›n dört duvar aras›nda ya da bir hasta yata¤›nda nas›l as›rlara dönüfltü¤ünü yaflayan bilir. ›llar önce geçirdi¤im trafik kazas› sonucunda aylarca k›p›rdamadan yatmak zorunda kald›¤›m›, sab›rla, umutla aya¤a kalkaca¤›m günleri sayd›¤›m›, saatlerin nas›l yavafl ilerledi¤ini, günlerin nas›l bitmek bilmedi¤ini, suyu bardaktan pipet yard›m›yla içti¤im anlar› sizlerle

Y

Büyük flair Naz›m Hikmet, ressam Abidin Dino’ya “Sen mutlulu¤un resmini çizebilir misin Abidin?” derken mutlulu¤u tan›mlaman›n ne denli zor oldu¤unu vurgulam›flt›. Öyle ya, ne kadar çok insan varsa, o kadar çok mutluluk tan›m› var. Birisinin mutluluk tan›m›n› al›p di¤erine ayn› ölçüde giydiremiyoruz. Özgürlük de öyle de¤il mi? Uzun süren tutsakl›k günlerinden sonra özgürlü¤ün damarlar›nda dolaflt›¤› an› anlatmaya sözcükler yeter mi? Deniz

Uzun süren tutsakl›k günlerinden sonra özgürlü¤ün damarlar›nda dolaflt›¤› an› anlatmaya sözcükler yeter mi?

paylaflm›flt›m. O günlerde bana sorulsayd› “mutlulu¤un tan›mlar›ndan biri de bardaktan su içebilmektir” derdim.

T

am dört buçuk y›l! Yani dört buçuk as›r eder dört duvar aras›nda! Sosyal paylafl›m sitesinde Mehmet Haberal hocam›z›n özgürlü¤üne kavufltuktan sonra üzerinde beyaz gömle¤i, kravat›, pantolonunun paçalar› s›vanm›fl, gün bat›m› eflli¤inde denizde dalgalar›n aras›nda çekilmifl foto¤raf›na bakarken gözlerimden yafllar süzülüyor. Foto¤raf›n üzerinde bir bafll›k “Kelimelerde tarifi yok.” Evet, yok... 10

kenar›nda paçalar›n› s›vam›fl, neredeyse tüm yaflam›n› bilime ve insanl›¤a adam›fl insan için, binlerce sözlükten tüm özgürlük kavramlar›n› s›ralasak, o an duyumsad›klar›n›, doyas›ya ci¤erlerine çekti¤i havay›, ç›plak ayaklar›n›n suyun içinde kum tanecikleriyle, çak›l tafllar› ile temas›n›, özgürlü¤ün ne anlama geldi¤ini anlatmak için sözcükler yeterli olur mu? Benim için özgürlü¤ün foto¤raf›d›r bu. Günlerdir bu kareye bak›p düflünüyorum. Yaflamda her fley karfl›t›yla iç içe geçmifl durumda ve birbirinin varolufl nedenidir. Savafl, bar›fl›n karfl›t› ol-


BD EYLÜL 2013

makla kalmaz ayn› zamanda bar›fl kavram›n›n varolufl nedenidir. ‹yi ve kötü, hastal›k ve sa¤l›k, gece ve gündüz, s›cak ve so¤uk,karanl›k ve ayd›nl›k, yalan ve gerçek, iyi ve kötü, özgürlük ve tutsakl›k, dahas› yaflam ve ölüm. Bu listeyi olabildi¤ince uzatmak elimizde. Tüm olumsuz kavramlar, ne yaz›k ki ço¤u kez ancak yoksunluklar›nda olumlu kavramlar›n gerçek de¤erini anlamam›z› sa¤larlar.

H

astaneden yap›lan “Kan aran›yor” ya da “Organ aran›yor” duyurular› pek ço¤umuzu derinden sarsmaz, bir yak›n›m›z ya da bizim için gerekmedikçe kulaklar›m›zdan bir ses olarak gelip geçer. Gerçek anlamda büyük ço¤unlu¤u sarsm›fl olsayd› her duyuruda hastanelerin önünde uzun gönüllü kuyruklar› oluflurdu. Ama ayn› durum bir kez bizim ya da yak›n›m›z›n bafl›na geldi¤inde her duyuru derinden sarsar, kendi yaflad›¤›m›z s›k›nt›lar› an›msar, duyarl›l›kla baflkalar›n›n yard›m›na koflar›z. Yak›n çevremizden geçmedi¤i, bize dokunmad›¤› sürece ölümün hep uzak oldu¤unu düflünürüz... Sonsuza dek yaflayacakm›fl gibi zaman› bol keseden harcar, anlar›m›z› sevgi, hoflgörü, güzellik yerine gereksiz endifleler, k›rg›nl›klar, öfkelerle doldururuz. Ta ki ölümün ac› tokad›n› yüzümüzde duyumsay›ncaya dek. Sonras›nda ölümün bilgeli¤i siner üzerimize. Olur olmaz fleyleri düflünmemeye, her an›m›z› dolu dolu yaflamaya, gereksiz yere kalp k›rmamaya, sahip oldu¤umuz herkesin, her fleyin

de¤erini bilmeye çal›fl›r›z. endi yaflam alan›m›z› tehdit edinceye dek savafl yaln›zca kitaplarda, yay›n organlar›nda, filmlerde geçen ürkütücü bir sözcüktür. Dünyan›n di¤er ucunda yaflanan savafllar bize çok uzakt›r nas›lsa! Ölenler bizden de¤il, kalanlar, bizden de¤il, hastalananlar bizden de¤il, haks›z yere tutuklananlar bizden de¤il, savaflanlar bizden de¤il diyerek sonsuza dek mutlu, huzurlu, sa¤l›kl›, özgür ve bar›fl içinde yaflayabilece¤imizi düflünüyorsak aldan›yoruz. Hepimiz birbirimizin varolufl nedeniyiz. Birbirimizin haklar›na sahip ç›kt›¤›m›z oranda kendi haklar›m›za sahip olaca¤›z. Unutmayal›m, dünyan›n di¤er ucunda bir canl› türünün yok olmas›n›n bile do¤an›n tüm dengesini bozmas› denli, duyars›z kald›¤›m›z tüm insanl›k suçlar›n›n gün gelip kendi kap›m›za dayanaca¤› da bir gerçektir. Dile¤im, bardaklar›m›zdan içti¤imiz sudan, dalgalar›nda yüzdü¤ümüz denizlerden, gölgesinde dinlendi¤imiz a¤açlardan, sevdiklerimizden yoksun kalmadan, dünyada haks›z yere tek kiflinin bile tutsak olmad›¤›, sa¤l›¤›m›za, bar›fla, ayd›nl›¤a, iyili¤e, güzelliklere, yaflama ve insanl›¤a hep birlikte sahip ç›karak özgür ve mutlu bir dünyay› paylaflmam›z. •

K

nuraybartoschek@butundunya.com.tr

"Özgürlü¤ün olmad›¤› bir ülkede ölüm ve çöküntü vard›r. Her ilerlemenin ve her kuruluflun anas› özgürlüktür." M. Kemal Atatürk 11


Haz›rlayan: Saniye ÖZDEN

Bu ay köflemizi dilimizde yer etmifl yabanc› sözcüklerin karfl›l›klar›na ay›rd›k. Bilginizi s›nay›n.

1 fiövale (Fr.)

a-Yaz›tbilimci b-Ressam sehpas› c-Üstderi d-K›l›çoyunu

6 Süspans (Fr.)

a-Santigrat›n onda biri b-Filmde verilen gerilim c-Tasarlanm›fl çizim d-Tehlikeli bir hastal›k

11 ‹zolasyon (Fr.)

a-Düflüncede var etmek b-Bofl oturmak c-Dayanaks›z alg›lama d-‹letkeni bir maddeyle kaplamak

2 Virmek (Yun.)

a-Flüt çalmak b-Bir element c-Ötücü bir kufl d-Voliyle bal›k avlamak 3 Türbülans (Fr.)

a-Mezar tafl› yaz›s› b-Epilasyon c-Hava/su burgac› d-Destans› öykü 4 Urbas›z (‹ta.)

a-Yoksul kimse b-Ayars›z c-Yi¤itlik gösteren d-Uzun giysi 5 Ajanda (Lat.)

a-Takvimli defter b-Çizelge c-Muhasebe defteri d-An› defteri

12

7 Rulo (Fr.)

12 Lup (Fr.)

a-Nota iflareti b-Sa¤l›k bilgisi c-Boru biçimi d-Perhiz

a-Yükseltileri eflit yerler b-Büyüteç c-Kat› bir element d-Kimyada ayr›flma

8 Üsküf (Yun.)

a-‹shal b-Slayt c-Karfl›l›kl› konuflmak d-Yeniçeri subay› sar›¤› 9 Akademik (Fr.)

a-Bilimsel nitelikli b-‹flkence aleti c-Tutuklu d-Esir 10 Müzikalite (Fr.)

a-Yerleflke b-Kamp c-Sahne ›fl›¤› d-Müzi¤e uygunluk Yan›tlar: 151. sayfada

13 Nüans (Fr.)

a-Sar› çiçekli bir bitki b-Gagas› diflli kufl c-‹nce ayr›m d-Küçük masa 14 Küvet (Fr.)

a-Yunak teknesi b-Töretan›maz c-Süs eflyas› d-Yasad›fl› 15 Jüpon (Fr.)

a-Giysi alt› etek b-Izgaral›k et c-‹riyar› erkek d-El tezgâh›

(Fr.) Frans›zca, (‹ta.) ‹talyanca, (Yun.) Yunanca, (Lat.) Latince


Y›lmadan Yorulmadan Dr. S›tk› Ayd›nel

Mustafa Kemal Pafla ve Efeler

Kuva-y› Milli’ye destek veren yerel kuvvetler

urtulufl Savafl›m›z›n Kuva-y› Milliye döneminde büyük kahramanl›klar gösteren nesillerden y›llar sonra bilgi elde etmek çok zordur.

K

Bu konuda Ege bölgesinde 1995 y›l›nda bir tarih yazmaya giriflti¤imde o nesilden sadece yafl› doksan› aflm›fl birkaç kifliyi bulabilmifltim. Onlar da

yaflad›klar› çat›flmalara ait detaylar› hat›rlam›yorlard›. Ayr›ca ço¤unun okuma yazmas› olmad›¤› için iflgalci düflmanlara karfl› kat›ld›klar› bask›n, pusu v.b. olaylara ait hiçbir not b›rakmam›fllard›. Sadece baz› olaylar› yönlendiren ve örgütleyen çok az say›da okur yazar kifliler hat›ralar›n› yazm›fllard›r. Bölgeyi adeta kar›fl kar›fl dolaflmama karfl›n k›s›tl› bilgiler ve bu hat›ralar› bularak ve Mustafa Kemal Pafla’n›n Kuva-y› Milliye’yi organize etmekteki gayretleri 13


BD EYLÜL 2013

sayesinde bir kitap oluflturabildim. fiunu ifade etmem gerekir ki bunlar› Savafl kazan›ld›ktan sonra ele almamak bir eksikliktir. Belki de o günlerin u¤rafl› içinde bunu mazur görmek gerekebilir. Bütün bunlara karfl›n yine de bu konular hakk›nda bilgi sahibi olmak tarihimize sahip ç›kmak aç›s›ndan gereklidir. ‹flte bu maksatla toplayabildi¤imiz bilgileri toplumumuzla paylaflmakta fayda görmekteyiz. ürk Tarih Kurumu’nu kuran Atatürk’ün Türk tarihine ne kadar de¤er verdi¤ini bilmekteyiz. Ancak ne yaz›k ki baz› kifliler tarihimizi çeflitli nedenlerle sapt›rma gayretleri içersine girmektedirler. Atatürk, bunu önceden sezdi¤i için“Tarih yazmak yapmak kadar mühimdir. Yazan yapana sad›k kalmazsa de¤iflmeyen hakikat insanl›¤› flafl›rtacak bir mahiyet al›r.” sözünü söylemifltir. Kuva-y› milliye tarihini yazarken de, tarih metodolojisi olacak de¤erdeki bu söze de kesinlikle uymak zorunlulu¤u vard›r. Onun, Trablusgarp’te, Bingazi’de, Do¤u Anadolu’da, özellikle Çanakkale Savafllar›nda edindi¤i deneyimler, onun büyük bir stratejist ve taktisyen olmas›nda önemli köfle tafllar›d›r. Buralarda bulundu¤u sürelerde onun en önemli özelliklerinden olan gözlemcili¤i ve (müflahede) ufkun ötesini görebilme yetenekleri de bir hayli geliflme kaydetmifltir. Bu sayede çeflitli milletleri, özellikle Türk halk›n› daha yak›ndan tan›ma olanaklar›n› bulmufltur. O, bulundu¤u yerlerde ve ortamlarda olaylar› sadece seyretmekle ye-

T

14

Mustafa Kemal Atatürk

Tarih yazmak yapmak kadar mühimdir. Yazan yapana sad›k kalmazsa de¤iflmeyen hakikat insanl›¤› flafl›rtacak bir mahiyet al›r. tinmez. Bakmaz, fakat dikkatli gözlerle -görür- de¤erlendirir, sonuçlar ç›kar›r böylece, insanlar› ve olaylar› sevk idarede verece¤i kararlar›n›n, daha sa¤l›kl› ve baflar›ya aç›k olmas›n› sa¤lar. Bu deneyimlerinde gözlemlemifltir ki, Türk insan› vatan›n› savunmas› ve ba¤›ms›zl›¤› için can›n› asla esirgemez. Vatan›n› iflgal etmeye kalk›flan bir düflman oldu¤unda bütün varl›¤› ile ona karfl› koyar. ‹flte Mustafa Kemal Pafla Kurtulufl Savafl›m›zda da Türk’ün bu özelliklerini çok iyi de¤er-


BD EYLÜL 2013

lendirmifltir. Mondros Mütarekesi’nden sonra, yurdun bir çok yerleri Müttefik Kuvvetler taraf›ndan iflgale bafllad›¤›nda, bunlara karfl› halk, yerel örgütler kurarak mücadeleye bafllam›flt›r. Erzurum Kongresi’nde al›nan flu kararla da bu örgütler yani Kuva-y› Milliye’nin daha etkin hale getirilmesi hedeflenmifltir: “Osmanl› vatan›n›n bütünlü¤ü, milli istiklalimizin elde edilmesi, saltanat›n ve hilafetin korunmas› için Kuva-yi Milliye’yi güçlendirmek ve milli iradeyi hakim k›lmak esast›r.” Bilindi¤i gibi 15 May›s 1919 günü ‹zmir iflgal edilmifl ve daha ilk gün ‹zmir ve civar›nda iki bin kifli yerli Rumlar ve Yunan kuvvetleri taraf›n-

dan katledilmifltir. ‹flgal, yurt içine do¤ru süratle ilerlemifltir. Bu arada ‹zmir’deki yurtseverler Maflatl›k’ta binlerce kifliyi toplayarak iflgali protesto etmifller ve Reddi ‹lhak Milli Heyeti’nin yay›nlad›¤›“fiimdi imdad›m›z sizin gösterece¤iniz yard›ma ba¤l›d›r. Mitingler, telgraflarla her yere baflvurunuz ve Vatan Ordusu’na iltihaka haz›rlan›n›z” telgraf›n› yurdun her taraf›na yay›nlam›fllard›r. Bu telgraf çok etkili olmufl Anadolu’nun pek çok yerinde mitingler tertiplenmifl ve birkaç gün içinde ‹ngiliz iflgal kuvvetleri Komutan› Amiral Calthorp’a Anadolu’nun bir çok il ve ilçesinden 675 adet protesto telgraf› gelmifltir. Bu durum ayn› zamanda Kuva-y› Milliyelerin canlanmas›na da neden olmufltur. Önce Urla’da, Söke’de, Çine’de Milis Kuvvetleri oluflmufl ve iflgalcilerle mücadeleye giriflmifllerdir. u s›rada Ayd›n’da Albay Mehmet fiefik komutas›nda 57. Tümen bulunmakta idi. ‹zmir’in iflgali s›ras›nda, Konakta bulunan Sar› K›flla’dan kaçan subaylar›n ve Yörük Ali Efe ve K›ll›o¤lu Hüseyin Efelerin de Kuva-y› Milliye ye kat›lmalar› ve tümen komutan›n›n da onlara silah ve cephane vermesi sonunda daha da güçlenmifl ve organize edilmifltir. Daha sonra Demirci Mehmet Efe de bu mücadeleye kat›lm›flt›r. Ancak, Köflk Cephesi’nin kurulmas› sonras› kendisini adeta bölgede tek lider olarak görmüfl ve Yörük Ali Efe’ nin yapt›¤› mücadeledeki baflar›lar›n› pek çekememifl ve aralar›nda anlaflmazl›klar ç›km›flt›r.

B

Yörük Ali Efe

15


BD EYLÜL 2013

Mustafa Kemal Pafla olaylar› çok yak›ndan takip etmektedir. Türkiye Büyük Millet Meclisi de aç›lm›flt›r. Efelerin birbirlerini flikayetleri de bir hayli tehlikeli bir hale gelmifl ve Meclis Baflkan› olarak, kendisine do¤rudan mektuplar yazmaya bafllam›fllard›r. Mustafa Kemal Pafla bu mektuplara her ikisini de k›rmamaya dikkat ederek Yörük Ali Efe’ye “Vatanperane

Demirci Mehmet Efe mesainizde baflar›lar dilerim…” Demirci Mehmet Efe’ye de “Millete hizmetlerinize ayn› flekilde ve büyük bir itimatla devam etmenizi rica ederim” diye cevap vermifl, di¤er bir mektubunu da-bir sayg› ifadesi olarak“Efendim“ kelimesi ile sonland›rm›flt›r. Devreye bölgedeki yetkili komutanlar› da sokarak, iki efenin bölgede çat›flma durumuna gelebilecek anlaflmazl›klar› çözümlemifltir. Çünkü, henüz düzenli ordu kurulmam›flt›r ve dolay›s›yla iflgalci düflma16

na karfl› ancak, bu tip milis kuvvetleri ile mücadele ederek zaman kazanmaya gereksinim vard›r. Mustafa Kemal Pafla, Sivas Kongresi sonras› daha Heyeti Temsiliye Reisi iken Milis Kuvvetlerinin organize edilmesi ve desteklenmesi için Müdafaa-i Hukuk Tüzü¤üne ek yönetmelik yay›mlam›fl ve bunun uygulanmas›n› bölgedeki Müdafaa-i Hukuk Cemiyetleri’ne göndermifltir. Böylece bütün yörelerde tek bir düzen kurulmas› amaçlanm›flt›r. Bu cemiyetler Kuva-y› Milliye’yi her yönden desteklemifltir. Bat› bölgemizde de bu vurucu gücün iskeletini efeler teflkil etmifl, Atatürk bu nedenle efelerden vazgeçememifltir. Nitekim, Yörük Ali Efe bölgede bask›n ve pusularla düflman› y›pratmaya devam ederken, Demirci Mehmet Efe de Albay Mehmet fiefik ile beraber Konya Delibafl isyan›n›n, sonra da Çerkes Ethem ile Adapazar› bölgesinde ç›kan Anzavur isyan›n›n bast›r›lmas›nda görev alm›flt›r. Fakat sonradan hükümete karfl› isyana kalk›flm›fl ve Dinar yak›n›nda ‹¤decik Köyü’nde bir gece bask›n› ile k›zanlar› ile birlikte da¤›t›lm›flt›r. ge bölgesindeki Kuva-y› Milliye harekât› hakk›nda özetle bilgi vermenin yan›nda as›l gayemiz Mustafa Kemal Pafla’n›n, Kurtulufl Savafl›m›z›n en bafl›ndan beri duruma tamamen hakim oldu¤unu, yerinde ve zaman›nda mevcut koflullara ve gereksinmelere göre Türk toplumunu vatan savunmas›nda ne kadar mükemmel sevk ve idare etti¤ini ortaya koymakt›r. •

E

sitkiaydinel@butundunya.com.tr


Sakl› Tarih Sinan Meydan

Bursa Nutku’nun Sa¤lamas›

Tarsus Nutku fiubat 1933’te Bursa’da Türkçe ezana tepki gösteren bir grup, ezan›n yeniden Arapça okunmas› için valili¤e yürümüfl, ancak olaylar büyümeden bast›r›lm›flt›r.

B

ir yurt gezi s›ras›nda bu olay› haber alan Atatürk, 5 fiubat 1933’te Bursa’ya gelerek olaylar hakk›nda bilgi alm›fl ve akflam Çekirge yolundaki bir köflkte “Bursa Nutku” diye bilinen konuflmas›n› yapm›flt›r.

örgütü vard›r’ demeyecektir. Elle, taflla, sopa ve silahla; nesi varsa onunla kendi yap›t›n› koruyacakt›r. Polis gelecek, as›l suçlular› b›rak›p, suçlu diye onu yakalayacakt›r. Genç, ‘Polis henüz devrim ve Cumhuriyetin polisi de¤ildir’ diye düflü-

‹fiTE BURSA NUTKU

“Türk Genci, devrimlerin ve cumhuriyetin sahibi ve bekçisidir. Bunlar›n gere¤ine, do¤rulu¤una herkesten çok inanm›flt›r. Yönetim biçimini ve devrimleri benimsemifltir. Bunlar› güçsüz düflürecek en küçük ya da en büyük bir k›p›rt› ve bir davran›fl duydu mu, ‘Bu ülkenin polisi vard›r, jandarmas› vard›r, ordusu vard›r, adalet

17


BD EYLÜL 2013

necek ama hiç bir zaman yalvarmayacakt›r. Mahkeme onu yarg›layacakt›r. Yine düflünecek, ‘demek adalet örgütünü de düzeltmek, yönetim biçimine göre düzenlemek gerek’. Onu hapse atacaklar. Yasal yollarla karfl› ç›k›fllarda bulunmakla birlikte bana, baflbakana ve meclise telgraflar ya¤d›r›p, haks›z ve suçsuz oldu¤u için sal›verilmesine çal›fl›lmas›n›, kayr›lmas›n› istemeyecek. Diyecek ki, ‘ben inanç ve kanaatimin gere¤ini yapt›m. Araya giriflimde ve eylemimde hakl›y›m. E¤er buraya haks›z olarak gelmiflsem, bu haks›zl›¤› ortaya koyan neden ve etkenleri düzeltmek de benim görevimdir.’ ‹flte benim anlad›¤›m Türk Genci ve Türk Gençli¤i!”

R

eflit Ülker, “Gizlenen Bursa Nutku” adl› kitab›nda belge ve tan›klar›yla Bursa Nutku’nun varl›¤›n› kan›tlam›flt›r. Ülker, kitab›nda bu gerçe¤in mahkeme karar›yla do¤ruland›¤›n› flöyle ifade etmifltir: "Türk Tarih Kurumu Yönetim Kurulu'nun 24 Ekim 1966 tarihli toplant›s›nda Bornova Asliye Hukuk Hakimli¤i'nin 27/9/1966 tarih ve 1966/338 say›l› yaz›s› ve bu yaz›ya ekli Atatürk'ün Bursa Nutku ile ilgili sözlerin üzerine gerekli incelemeler yap›lm›flt›r. Bu incelemeler sonunda bu sözlerin Atatürk'ün 1933 fiubat'›nda Bursa' da yapt›¤› konuflmadan mealen al›nmak suretiyle çeflitli tarihlerde bas›lm›fl oldu¤u kanaatine oybirli¤iyle var›lm›flt›r." 18

Bu nedenle “Bursa Nutku’nun olmad›¤›n› iddia etmek abesle ifltigaldir. (Reflit Ülker, Atatürk’ün Gizlenen Bursa Nutku, ‹stanbul, 2012) ‹fiTE TARSUS NUTKU Ben, “Bursa Nutku var m›d›r yok mudur?” tart›flmalar›na girmeden, Atatürk’ün 1923 y›l›ndaki baflka bir nutkundan, bugüne kadar pek dikkat edilmeyen 18 Mart 1923 tarihli “Tarsus Nutku”ndan söz edece¤im. Daha sonra da o 1923 Nutku (Tarsus Nutku) ile 1933 Nutku’nu (Bursa Nutku’nu) 1927 Nutku’yla (Gençli¤e Hitabe) ile

E¤er buraya haks›z olarak gelmiflsem, bu haks›zl›¤› ortaya koyan neden ve etkenleri düzeltmek de benim görevimdir. karfl›laflt›raca¤›m. Atatürk’ün üç farkl› döneme ait bu üç farkl› nutkunun içerik ve üslup bak›m›ndan benzerli¤ini ve ayn› amaca yönelik oldu¤unu göstermeye çal›flaca¤›m. Bursa Nutku’nu reddedenler, bakal›m bütün resmi kay›tlarda yer alan, belgeli bu “Tarsus Nutku”na ne diyecekler? Bakal›m bunu da reddedebilecekler mi? Atatürk, 18 Mart 1923 tarihinde Tarsus Gençlik Yurdu’nda gençlere seslenmifltir. Atatürk’ün bu konuflma-


Milletin yükselme gerek ve flartlar› için yap›lacak fleylerde, at›lacak ad›mlarda kesinlikle tereddüt etmeyin.

s›, 25 Mart 1923 tarihli Hakimiyet-i Milliye gazetesinde de yay›mlanm›flt›r. ‹flte Atatürk’ün Tarsus Nutku: “Say›n gençler, hayat mücadeleden ibarettir. Bundan dolay› hayatta yaln›z iki fley vard›r: Galip olmak, ma¤lup olmak. Size, Türk gençli¤ine b›rakaca¤›m›z vicdani emanet, yaln›z ve daima galip olmakt›r ve eminim daima galip olacaks›n›z. Milletin yükselme gerek ve flartlar› için yap›lacak fleylerde, at›lacak ad›mlarda kesinlikle tereddüt etmeyin. Milleti o yükselme merhalesine götürmek için dikilecek engellere hep birlikte mani olaca¤›z. Bunun için dima¤lar›m›za, irfanlar›m›za, bilgimize, icap ederse bileklerimize, paz›lar›m›za, bacaklar›m›za müracaat edecek, fakat neticede mutlaka ve mutlaka o gayeye varaca¤›z. Bu millet, sizin gibi evlatlar›yla lay›k oldu¤u olgunluk derecesini bulacakt›r. (Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri, TTK Yay›nlar›, C.II, Ankara, 1997, s.137)

KARfiILAfiTIRMA

1933 Bursa Nutku’ndaki; “Türk genci!... Bu ülkenin polisi vard›r, jandarmas› vard›r, ordusu vard›r, adalet örgütü vard›r’ demeyecektir. Elle, taflla, sopa ve silahla; nesi varsa onunla kendi yap›t›n› koruyacakt›r…” cümlesiyle; 1923 Nutku’ndaki: “Say›n gençler!... Milleti o yükselme merhalesine götürmek için dikilecek engellere hep birlikte mani olaca¤›z. icap ederse bileklerimize, paz›lar›m›za, bacaklar›m›za müracaat edecek, fakat neticede mutlaka ve mutlaka o gayeye varaca¤›z…” cümleleri “anlamca” neredeyse ayn›d›r.

1

933 Bursa Nutku’ndaki: “…Polis gelecek, as›l suçlular› b›rak›p, suçlu diye onu yakalayacakt›r. Genç, ‘Polis henüz devrim ve cumhuriyetin polisi de¤ildir’ diye düflünecek, ama hiç bir zaman yalvarmayacakt›r. Mahkeme onu yarg›layacakt›r. Yine düflünecek, ‘demek adalet örgütünü de düzeltmek, yönetim biçimine göre düzenlemek gerek’ cümleleriyle, 1927 19


BD EYLÜL 2013

Nutku’ndaki (Gençli¤e Hitabe), “… memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ h›yanet içinde bulunabilirler. Hattâ bu iktidar sahipleri flahsî menfaatlerini, müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit edebilirler. Millet, fakr ü zaruret içinde harap ve bîtap düflmüfl olabilir. Ey Türk istikbalinin evlâd›! ‹flte, bu ahval ve flerâit içinde dahi, vazifen; Türk ‹stiklâl ve Cumhuriyetini kurtarmakt›r! Muhtaç oldu¤un kudret, damarlar›ndaki asil kanda mevcuttur!” cümleleri de “anlamca” neredeyse ayn›d›r. Sonuç olarak; Atatürk’ün 1933 Bursa Nutku, 1923 Tarsus Nutku ve 1927 BU M‹LLETVEK‹LL‹⁄‹ AYRICALI⁄INI H‹Ç BE⁄ENMED‹M

Atatürk bir sabah Florya’ dan Dolmabahçe saray›na dönüyor. Yeflilköy istasyonunun önünden geçerken birdenbire otomobili durduruyor ve baflyavere: "Sorunuz, tren var m›?" diye emir veriyor. Hep birlikte otomobilden inilip trene biniliyor. Ani harekete geçildi¤i için binifl kimsenin dikkatini çekmiyor. Bir süre sonra, her fleyden habersiz olan kondüktör Ata’n›n bulundu¤u kompart›mana geliyor. Kafileyi görünce çekilmek istiyor. Ata hemen sesleniyor; "Vazifeni yap!" (yan›ndakileri göstererek) "Bu efendilere niçin bilet sormuyorsun?" Yan›ndakiler cevap veriyor: "Paflam biz mebusuz. Tren bileti almay›z. Paras›z seyahat ederiz." Ata hayretle: "Bu imtiyaz› hiç be¤enmedim." der. 20

Gençli¤e Hitabesi “içerik” ve “üslup” olarak birebir örtüflmektedir. Her üç nutukta da gençlere seslenilmekte, her üç nutukta da Cumhuriyetin, devrimlerin korunmas›n›n alt› çizilmekte ve her üç nutukta da gerekti¤inde gençlerin direnifline vurgu yap›lmaktad›r.

1

1923 Tarsus Nutku ve 1927 Gençli¤e Hitabesi, 1933 Bursa Nutku’nun Atatürk’e ait oldu¤unun en güçlü kan›tlar›ndan biridir. “Bursa Nutku yoktur! Uydurmad›r!” diyenler, flimdi de “Tarsus Nutku yoktur! Uydurmad›r!” diyecek mi? sinanmeydan@butundunya.com.tr ATATÜRK VE D‹N ADAMLARI

Mücadele’nin en buhranl› günleriydi. ‹stanbul ile Ankara aras›nda fetva kavgas› tüm fliddetiyle devam ediyordu. Birinci Türkiye Büyük Millet Meclisi, kendi bünyesi içindeki din adamlar›ndan seçti¤i ‹rflad (Ayd›nlatma) Heyetleri’ni vatan›n köyüne-kentine göndermek ve gerçekleri vatandafla anlatmakla görevlendirildi. Zaman›n Milli E¤itim Bakan› Türk Ocaklar› Genel Baflkan› olan Hamdullah Suphi Tanr›över’ di. Mustafa Kemal’e geldi. "Paflam... Bu din adamlar› ço¤unlukla Arapça konuflacaklar. Halk ne anlayacak?" Atatürk gülümsedi. "Sen üzülme Hamdullah... Onlar Arapça konuflsalar bile Türkçe düflünürler." dedi.


Atütürk’ün Dünyas› Cengiz Önal

T

ürk dili, dillerin en zenginlerindendir. Yeter ki, bu dil fluurla ifllensin. Ülkesini, yüksek ba¤›ms›zl›¤›n› korumas›n› bilen Türk milleti, Dilini de yabanc› diller boyunduru¤undan kurtarmal›d›r. Gazi Mustafa Kemâl Atatürk

Atatürk’ün 45 Dil Çal›flmalar› smanl› Devleti’nin kurulufl t›nda ne tür mücadeleler verdiklerini y›llar›ndan sonra, zamanla ve tarihin sayfalar›n› kar›flt›rd›kça göreçeflitli sebeplerle, konuflma ve biliyoruz. yaz›flma dili olan Türkçe, Arapça ve Osmanl›’n›n sonlar›na do¤ru ve Farsça kelimelerinin adeta istilas›na özellikle de 1876 Anayasas›’nda, resu¤ram›flt›. Öz Türkçe’ye yap›lan ve mi dilin Türkçe olmas› kabul edilmifl bugün bilinçli bir flekilde gerçekleflti- (Madde: 18) olmas›na karfl›n, zaman ridi¤ini görebildi¤imiz bu dil sald›rganl›¤›, toplumu olumsuz yönde etkilemesinin yan› s›ra Türkçenin de yap›s›n› oldukça zorlam›flt›r. Öylesine ki, y›llar sonra Türkçe üzerine bilimsel çal›flmalara bafllayan bilim adamlar›m›z›n, bu güzel dilimizi yeniden asl›na kavuflturabilmek konusunda neler yaflad›klar›n›, toplumun bir k›sm›ndan ne tepkiler gördüklerini ve bu u¤urda birçok güçlükler al- Atatürk II. Türk Dili Kurultay›’nda (18.08.1938)

O

21


BD EYLÜL 2013

içinde Osmanl›ca olarak adland›r›lan ve hiçbir asl› astar› olmad›¤› kabul edilen karmafl›k dilin, toplum üzerindeki egemenli¤ini sürdürdü¤ü görülüyordu. Dolays›yla Türk Ulusu’nun, ayn› bütünlük çat›s› alt›nda yaflad›¤› kardeflleriyle, dil arac›l›¤›yla iletiflim sa¤lamada neler çektikleri ve hangi güçlükleri aflmak zorunda kald›klar›, yine tarihin kaydetti¤i di¤er gerçeklerden baz›lar›d›r.

Türk Dili Çal›flmalar› Özellikle Cumhuriyet’in ilk y›llar›nda bu egemenlik varl›¤›n› korurken; Mustafa Kemal dil konusundaki çal›flmalar›n› aral›ks›z sürdürüyor ve dildeki de¤iflimin sa¤lanabilmesi için Milli E¤itim Bakanl›¤›’na gerekli bildiri ve uyar›larda bulunuyordu. Cumhuriyet’in ilk y›llar›nda Ulusal Dil’in oluflmas› ve Türkçenin de geliflmesi için bir Dil Akademisi kurulmas› gündeme gelmifl, hatta Baflbakan ‹smet Pafla

Atatürk, Türk Dil Kurultay› delegeleriyle 22

konuyu Meclis’te bile aç›klam›fl ama bu giriflim maalesef gerçekleflememiflti. Takip eden y›llarda Milli E¤itim Bakan› Necati Bey’in de çal›flmalar› olmufltu. Bakanl›k bünyesinde bir Dil Heyeti kurulmufl, hatta bu Heyet’in ilk ifl olarak bir sözlük haz›rlayaca¤›n› duyurmufl olmas›na karfl›n, ne ac›d›r ki, yeterli tahsisat yoklu¤u nedeniyle Dil Heyeti verimli çal›flmalar yapamam›flt›. ustafa Kemal, geliflmeler üzerine, Dilin tamamen Türkçelefltirilmesi konusunda yasal düzenlemeler yap›lmas›n›n kaç›n›lmaz oldu¤unu görmüfl ve bunun üzerine, 10 Nisan 1926 tarihinde, her türlü flirket ve kurum defterlerinin Türkçe tutulmas›yla ilgili yasa ç›kar›lmas›n› sa¤lam›flt›r. Bu önemli bir ad›m ve büyük bir yenilikti. Çünkü ülkemizde yaflayan ve ticaretle u¤raflan yabanc›lar, her ne kadar Osmanl› Türkçesi bile olsa; Türkçeden baflka

M


BD EYLÜL 2013

Atatürk, Yeni Türk Harfleri Konferans›nda dilleri kullan›r olmalar› nedeniyle, ticaret sahas›nda ulusal kültürün gerilemesine neden olmufllard›. Asl›nda Osmanl› Türkçesi olarak adland›r›lan dil, yüzy›llard›r yabanc› dillerden al›nan çok say›da kelime ve kurallarla benli¤inden çok fley kaybetmifl, Ulusal Dil olabilme özelli¤ine de asla sahip olamam›flt›. Hâlbuki uluslar›n oluflmas›ndaki en önemli etkenlerin bafl›nda, elbette ki ulusal dil gelmektedir. Bunun önemini, Mustafa Kemal Balkanlar› neden kaybetti¤imizi aç›klarken söylemifltir: “Slav Araflt›rma Cemiyetleri’nin kurdu¤u Dil Kurumlar›’n›n, içimizde ve bizimle birlikte yaflayan insanlar›n içindeki ulusal bilinçlerini uyand›rmas›d›r. Bu gerçekleflti¤inde; biz Balkanlardan Trakya hudutlar›na çekildik…”

Ulusal Dil Çal›flmalar› Bafll›yor

Dil konusundaki hassasiyetleri bilinen Mustafa Kemal, verdi¤i direktifle, 23 May›s 1928 tarihinde, dokuz üyeden oluflan bir Dil Heyeti kurulmas›n› sa¤lad›. Alfabe Encümeni olarak da adland›r›lan bu Heyet, 5 Aral›k 1928 tarihinde al›nan Bakanlar Kurulu Karar› ile Milli E¤itim Bakanl›¤›’na ba¤land›. Heyet, Türkçe Sözlük, Türkçe Yaz›m Kurallar›’n›n saptanmas› ve bir Dil Bilgisi yap›t› ile u¤raflt›. Çal›flmalar sürerken, bir süre sonra yirmi befl bin sözcüklü bir yaz›m k›lavuzu yay›mland›. 1931 y›l›na kadar çal›flmalar›n› sürdüren Heyet, üyeler aras›ndaki anlaflmazl›k yüzünden fazla bir etkinlik gösteremeden Temmuz1931’de da¤›ld›.

G

eliflmeleri titizlikle izleyen Mustafa Kemal, Türk Medeniyeti ve Kültürü’nün üstünlü¤ünü ve büyüklü¤ünü ortaya koya23


BD EYLÜL 2013

bilecek araflt›rmalar›n mutlaka sürdürülmesini istemifl ve Türkçenin sadelefltirilmesi ve geliflmesini ilke edinmiflti. Bu görüfllerini, “Ulusal duygu ile dil aras›ndaki ba¤ çok kuvvetlidir. Dil’in ulusal ve zengin olmas›, ulusal duygunun geliflmesinde bafll›ca etkendir. Türk Dili dillerin en zenginlerindendir. Yeter ki bu dil bilinçle ifllensin… Ülkesini ve tam ba¤›ms›zl›¤›n› korumas›n› bilen Türk Ulusu, dilini de yabanc› dillerin boyunduru¤undan kurtarmal›d›r…” sözleriyle ifade etti. Bu, elbette ki isabetli bir tespitti ve gerçeklefltirilmesi de ancak Dil Kurultay›’yla mümkün olabilirdi. Bu düflünce ile, Birinci Dil Kurultay› 26 Eylül 1932 tarihinde topland›. Ayn› y›l Türk Dil Kurumu kuruldu. ustafa Kemal, 1 Kas›m 1932 tarihinde Meclis’te yapt›¤› bir konuflmada, Türk Dili’nin geliflmesi için bütün devlet örgütlerinin özen göstermesi gerekti¤ini belirtti. Ortak amaç belliydi: Türkçeyi gelifltirip, güzellefltirmek ve dilin ana kaynaklar›na inerek, çal›flmalar yapmak, Ulusal Dili yabanc› kelimelerden ar›nd›rmak ve dünya dilleri aras›nda sayg›nl›¤›n› art›rmak… Gazi’nin koruyuculu¤unda Türk Dili Cemiyeti daha sonraki y›llarda çal›flmalar›n› kararl›l›kla sürdürdü. Günlük hayatta kullan›lan Arapça ve Farsça kelimelerin Türkçe karfl›l›klar›n› bulmak için anket bile düzenlendi. Atatürk Dil Kurultaylar›na kat›ld›, hatta zamanla çal›flmalara baflkanl›k bile yapt›. Dilde zenginli¤i sa¤lamak için kelime üretilmesine taraftard› an-

M

24

Atatürk ‹sveç Veliaht› ile cak dilin fazla zorlanmamas›n› istiyordu. Kelime üretilirken de; öz Türkçe kelimelere a¤›rl›k verilmeliydi… Gazi, 3 Ekim 1934 tarihinde ‹stanbul’dan Ankara’ya döndü¤ünde, kendisini ziyarete gelen ‹sveç Veliahd› ve Prensi’ne Çankaya Köflkü’nde verdi¤i ziyafette, öz Türkçe sözcüklerden oluflan bir söylevde bulundu. Konuflman›n bitiminde, öz Türkçe kullanm›fl olmas›n›n mutlulu¤u yüzündeki ifadelerden anlafl›l›yordu… Oluflturulan çal›flma gruplar› Gazi’nin memnuniyetini görünce Türkçeyi istenilen düzeye ulaflt›rabilmek için bütün güçlerini ortaya koyuyordu. Bu gayretle arzu edilen sonuca ulafl›ld› ve Türkçenin sadelefltirilmesi, yabanc› sözcüklerden ar›nd›r›lmas›, dili zorlamadan öz Türkçe sözcükler eklenmesi ve dünya dilleri aras›ndaki sayg›nl›¤›n›n sa¤lanmas› baflar›ld›… Gazi Mustafa Kemal Atatürk, Kültür ve Dil Devrimi gibi önemli hareketleri sistemli ve disiplinli çal›flmalar› ile gerçeklefltirdi. Böylelikle ça¤dafllaflma yolunda önemli ad›mlar at›ld›. • cengizonal@butundunya.com.tr

(Gelecek Ay: Cumhuriyet’in 10. Y›l›)


BD EYLÜL 2013

YAZILARI

Avrupa ve Amerika Birinci Dünya Savafl›’n›n bitiminden beri Avrupa ile Amerika aras›nda bir nevi düflmanl›k ve rekabet bafl göstermeye bafllad›. Savafl esnas›nda ekonomik alanda büyük ç›karlar sa¤layan Amerika’n›n, son dönemde savafla kat›lmakla da siyasi bir üstünlük kurmada baflar›l› oldu¤u gözlendi...

F

akat Uzlaflma Devletleri Alman tehlikesini atlatt›ktan sonra, Wilson’un safl›¤›ndan yararlanarak, Amerika’y› da atlatt›lar. Amerika küskün bir durumla gene kendi kabu¤una çekildi ve Avrupa milletlerinin çok kurnazca olan düzenlemelerine kay›ts›z kalmay› tercih etti. Bununla beraber gerek Birinci Dünya Savafl› ve gerekse onu takip eden ekonomik bunal›mlar, dünya siyasetinin a¤›rl›k noktas›n› eski dünyadan yeni dünyaya do¤ru kayd›rd›. Bu, baflka memleketlerde bunal›mlar sürüp gittikçe Amerika’n›n sürekli zenginleflti¤i ve zenginleflmeye devam etti¤i anlam›na geliyordu. Amerika sanayisinin son derece geliflmesi, uygulad›¤› siyasete ve dünya üzerindeki konumuna da yeni bir

önem ve özellik verdi. Buna bir tek örnek vermek gerekirse; bütün dünya nüfusunun ancak yüzde alt›s›n› oluflturan Kuzey Amerika Cumhuriyetleri Devleti, dünyadaki bütün bankalar sermayesinin üçte ikisine sahip bulundu¤u gösterilebilir. Buradaki en büyük pay da elbette ki Amerika’n›nd›r. Bir baflka ifadeyle; dünyada mevcut otomobillerin yüzde sekseni, telgraf ve telefon hatlar›n›n yüzde altm›fl›, demiryollar›n›n yüzde otuz üçü Amerika’ dad›r. Amerika’n›n ihracat› befl sene zarf›nda bir milyar dolar nispetinde artm›flt›r. *** flte böyle bir ekonomik güç arz eden Amerika, önceden ve uzun zamandan beri dünyaya hükmetmeye al›flm›fl olan Avrupa’y› ciddi

25


BD EYLÜL 2013

olarak düflündürmeye bafllad›. Avrupa milletleri içinde Amerika’ n›n ekonomik ve siyasi bask›s›ndan en çok endifle duyan memleket hiç flüphesiz ‹ngiltere’dir. Anglo-Sakson ailesinin büyük o¤lu olan ‹ngiltere, genç Amerika’n›n mükemmel geliflimini gördükçe, bu aile miras›n›n bir gün elinden al›nabilece¤i düflüncesiyle s›k›nt›l› günler yaflamaya bafllad›. S›k›nt›n›n k›sa süre de geçece¤i yok gibi…

S

on zamanlar›n en büyük siyasi karmaflas›, Amerika ile ‹ngiltere aras›ndaki iliflkinin gelecekte alaca¤› flekildir. Rekabet sonuçta bir savaflla sonuçlanacak m›? Ve yahut dünyay› kendi aralar›nda bölüflüp, uzlaflacaklar m›? fiimdiki halde siyaset dünyas›n›n en büyük s›rr› bu sorularda sakl›d›r. ‹ngiltere kendi endiflesini, büyük bir kurnazl›kla, di¤er Avrupa milletlerine de telkin etmekten geri durmamaktad›r. Daha on-on befl sene öncesine gelinceye kadar, dünyaya siyaseten ve ekonomik olarak hâkim olan Avrupa milletlerinin gurur ve onurlar›n› k›flk›rtarak Amerika’ya karfl› birleflik bir cephe oluflturulmas› ‹ngiltere’nin en tatl› hayallerindendir. Amerika’da para varsa, Avrupa’da da nüfus vard›r. Amerikal› flifltikçe kemerini gevfletmeyi biliyorsa, Avrupal› da s›k›nt› çektikçe onu biraz daha s›kmay› daha iyi biliyor. Tarihi ile felaket ve mutlulu¤u ile medeniyet ve kültürünün deste¤i ile daha çok piflkin olan Avrupal›n›n kiflisel güç ve yetene¤inin, genç, tecrü26

besiz ve sinirlerinin dayanma gücü henüz s›navdan geçmemifl olan Amerikal›n›nkinden daha yüksek olabilece¤i tahmin edilmektedir. E¤er Avrupa da Amerika gibi birleflik güçlerin olumlu ve dokunulabilen bir kavram› olursa, durumun Avrupa lehine de¤iflece¤ine flüphe yoktur. Fakat bilmece o kadar basit de¤ildir. Bunun bilinen unsurlar› kadar, bilinmeyenleri de vard›r. Yeni

Son zamanlar›n en büyük siyasi karmaflas›, Amerika ile ‹ngiltere aras›ndaki iliflkinin gelecekte alaca¤› flekildir. Amerika Cumhurbaflkan› Hoover, milletine hangi yolu gösterecektir? Önümüzdeki ‹ngiliz seçimleri hangi e¤ilimde bir ‹ngiliz hükümeti do¤uracakt›r? Avrupa milletleri büyük de olsa uzak bir tehlikeye karfl›, yak›n ve karfl›l›kl› düflmanl›klar›n› nas›l unutabileceklerdir? Anlafl›l›yor ki, insanl›¤a daima bir didiflme konusu gereklidir. Birinci Dünya Savafl›’ndan önceki Alman‹ngiliz rekabeti yerine flimdi Amerika‹ngiltere düellosu dünya kamuoyunu meflgul etmeye bafllad›. Bakal›m bundan da dünyan›n bafl›na ne gelecek? Hâkimiyeti Milliye - 14 Nisan 1929


Atatürk bizden biridir Yazan: DEN‹Z BENER

Bursa’daki bir gezi s›ras›nda, Gazi Mustafa Kemal Atatürk sekreteri Hasan R›za Soyak’a sordu: “Yoldaki hâl nedir?” Atatürk gergindi çünkü kalaca¤› eve giden yol boyunca neredeyse iki ad›mda bir süngülü askerler güvenlik önlemi olarak dizilmifllerdi. eniden Soyak’a dönerek, “Sen olsan ve buraya gelip benimle konuflmak istesen iki yan› süngülü askerlerle tutulmufl bir yoldan geçmek hofluna gider miydi?” Gazi Mustafa Kemal Atatürk, halkla aras›na hiçbir fleyin girmesini istemiyordu ama onun güvenli¤i de ister istemez bu tür önlemleri gerektiriyordu. Hasan R›za Soyak, Gazi’yi yat›flt›rmak için, “Efendim, bu tedbir yaln›z siz geçerken al›n›yor.” dedi.

Y

27


BD EYLÜL 2013

u yan›t Atatürk’ü memnun etmedi: “Nas›l olursa olsun iyi bir fley de¤il... Esasen buna lüzum da yoktur, bir daha yap›lmamal›d›r. Hatta kap›daki resmi elbiseli polisleri de istemem. Laz›msa onlar›n yerine siviller kullan›rs›n›z. Hiç unutmay›n; al›nacak koruma tedbirleri halk› hiçbir surette ürkütmeyecek ve rencide etmeyecek flekilde olmal›d›r.” Kap›da nöbet tutan resmi giysili polislerin yerine sivilleri koymak

yoldan gelip geçenlerce ve özellikle de Gazi taraf›ndan görülmeyecek bir biçimde tarlalar›n içinde yüzükoyun yerde yatarak çevreyi ve insanlar› gözleyeceklerdi. Soyak, Atatürk’ün halkla aras›na güvenlik güçlerinin girmesine asla izin vermemesi yüzünden tüm görevi boyunca ciddi sorunlarla karfl›laflacakt›. Öyle ki, Florya’da bulunduklar› bir s›rada Atatürk’e suikast yapmay› planlayan bir grubun yurt d›fl›ndan ülkeye s›zaca¤› istihbarat› al›nd›¤›nda, ‘hiç olmazsa 48 saat d›flar› ç›kma“Hiç unutmay›n; mas›’ kendisinden istendi¤inde, al›nacak koruma söz vermesine karfl›n ancak 24 saat tedbirleri halk› hiçbir bu sözünü tutabilecek, üstelik gitsurette ürkütmeye- ti¤i plajda hiçbir önlem al›nmas›na raz› olmayacakt›. Halkla birlikte, cek ve rencide onlarla yan yana denize girmesine hiçbir fley engel olamazd›! etmeyecek flekilde Yap›lacak tek fley, ondan gizli olmal›d›r.” olarak, baz› polisleri halktan kiflikolay ama yol boyunca konulan as- lermifl gibi plajda mayolu olarak dokerleri çekmek olacak fley de¤ildi. laflt›rmak ama birer de bornoz verileAma Atatürk kararl›yd›. Bir çözüm rek silahlar›n› saklamalar›n› sa¤lamak bulunmas› gerekiyordu. Buna göre, oldu. ‹lgililer, onun bu iste¤ini göz ard› asker yine yol boyunca yerinde b›rak›lacak ama biraz geriye çekilerek ettikleri zaman gerçekten k›z›yordu.

B


Amerikal› belgesel film yap›mc›s› Bryan, Atatürk Florya’dan Dil Kurumu’nun Dolmabahçe’deki toplant›s›na gitmek için Deniz Köflkü’nden ç›k›p otomobile binmek üzere yürürken çekim yapacakt›. Bryan tan›k oldu¤u sahneden, oldukça etkilendi. Atatürk’ün Deniz Köflkü’nden ç›k›p yola do¤ru yürüdü¤ünü gören halk, ona do¤ru koflufluyor, çocuklar hemen orac›kta toplad›klar› çiçekleri vermek üzere birbirleri ile yar›fl›yorlard›. Bu durumu gören güvenlik güçleri, bir anda f›rlay›p kalabal›¤›n önünü kestiler. Atatürk’ün ise neflesi kaçm›fl, kafllar› çat›lm›fl, ilgililere ç›k›fl›yordu: “Rezilâne bir sahne yapt›n›z!” Gazi Mustafa Kemal Atatürk, Cumhuriyet’in 3. y›ldönümünde tribünlerden inip, çevresindeki asker çemberini kald›rt›p, yaverini de uzak-

laflt›rarak halkla birlikte, ellerini iki vatandafl›n›n omuzlar›na dayam›fl yürürken duydu¤u mutlulu¤u tatmak isteyecekti hep. Halk nas›l da kendili¤inden onu incitmemek için arada bir boflluk b›rakm›flt› o gün. Epey yürümüfllerdi öylece. Çevresindekiler, “Art›k otomobile binseniz...” diye ricada bulundular. Onlara dönerek, “Sen belki ömründe sevmiflsindir. Fakat hiç sevildin mi? Bundaki zevk hiçbir fleyde yok. Hele afl›¤›n Türk milleti olursa!..” dedi ve ekledi: “Beni bu zevkten biraz daha ay›rmay›n…” alkla birlikteyken her fleyi unutuyor, mutlu oluyordu. Aradan y›llar geçmifl, Cumhuriyet’in 12. y›ldönümü için dövizler haz›rlan›yordu: “Atatürk bizim en büyü¤ümüzdür”, “Atatürk bu milletin en yükse¤idir”, “Türk milleti as›rlardan beri ba¤r›ndan bir Mustafa Kemal ç›kard›” diye devam ediyordu. Atatürk bunlar› tek tek okuyor ama üzerlerini çiziyor,hiçbirini be¤enmiyordu. Kalemi eline ald› ve nihayet as›lacak dövizi kendisi yazd›: “Atatürk bizden biridir.” •

H

29


Büyük Yap›tlar›m›z Konur Ertop

93

SAVAfiINDA

ZA⁄RA’DAK‹ TÜRKLER‹N YAfiADIKLARI Rumi tarihle 1293 y›l›nda bafllad›¤› için “93 harbi” diye an›lan 1877-1878 Osmanl›-Rus savafl› Balkanlar’da oldu¤u kadar do¤udaki topraklar›nda da Türkler’in a¤›r kay›plar vermesiyle sonuçlanm›flt›. Bu savafl sonunda Batum, Kars, Ardahan, Do¤u Beyaz›t Ruslar’a b›rak›ld›. Daha a¤›r yenilgi ise Balkanlar’da görüldü.


BD EYLÜL 2013

S

avafl, genifl topraklar›yla birlikte Osmanl› ‹mparatorlu¤u’nun, Avrupa siyasal ortam›nda sayg›nl›¤›n› da yitirmesine yol açt›. Bu ortamda 2. Abdülhamit büyük umutlarla gerçeklefltirilmifl olan anayasay› yürürlükten kald›rd›. Böylece Meflrutiyet yönetimi çok uzun bir süre için son buldu. Savafl, ‹mparatorlu¤u, büyük bir göç dalgas› ile karfl› karfl›ya da b›rakt›. Yahya Kemal, çocuklu¤unun geçti¤i Balkan kentlerinin daha sonraki iki savaflta bir bir elden ç›kmas›na, göç dalgalar›n›n birbirini izlemesine ac› içinde tan›k olmufltu. Daha büyük ac›y› 1. Dünya Savafl› sonras›nda ‹stanbul’un iflgalinde yaflayacakt›. Kurtulufl Savafl› y›llar›nda, Üniversitedeki ö¤rencilerine yurt sevgisini, ba¤›ms›zl›k için direnme duygusunu afl›layacakt›. Düflüncelerini “‹leri”, “Tevhid-i Efkâr”

gazetelerindeki, ö¤rencileriyle birlikte yay›nlad›¤› “Dergâh” dergisindeki yaz›lar›yla genifl kitlelere duyurdu. Bu dergide ç›kan “Balkan’a Seyahat” yaz›s›, ilk Balkan göçünde yaflananlar› dile getiren küçük bir kitab› konu edinir: “Bir gün Fatih’ten geçerken bir mahalle bakkal›n›n cam›nda bir kitap gözüme iliflti: “Tarihçe-i Vaka-i Za¤ra” (Za¤ra olay›n›n tarihçesi), yazar› Raci Efendi. Kapakta bir k›ta vard› ki hat›r›mda kalan ilk m›sra› bu idi: Aziz- i vakt idik, a’dâ zelîl k›ld› bizi! (Zaman›m›z›n en çok sayg› görenleriydik; düflman yerle bir etti sayg›nl›¤›m›z›.) Kitab› sat›n ald›m. Bu okuyuflun üzüntüsü iliklerime kadar geçti. Za¤ra

“Tarihçe-i Vaka-i Za¤ra” kitab›n›n son bask›lar›ndan birinin kapa¤› 31


BD EYLÜL 2013

Müftüsü Raci Efendi 93’te, General Gorko’nun Eski Za¤ra’ya (daha sonraki ad›yla Bulgaristan’da Stara Zagora yönetim bölgesine) ilk defa nas›l girdi¤ini, Müslümanlar›n çoluk çocuk, kad›n, ihtiyar nas›l kesildiklerini, sonra Süleyman Pafla ordusunun koruyucu melek gibi yetiflip eski Za¤ra’y› nas›l kurtard›¤›n›, Müslümanlar›n cehennem yas›ndan birdenbire delice bir sevince nas›l geçtiklerini, yenilgiden sonra da ikinci ve son felaketi, ‹stanbul’a do¤ru o ac›kl› göçü yavafl yavafl ve duygulu bir aktar›fl. “Tarihçe-i Vaka-i Za¤ra”y› Falih R›fk› gibi Türk yazarlar›na gösterdim. Onlar benden çok hayran oldular. Bu kitap Türkler’in vatan edebiyat›nda en samimi, yüksek bir flaheserdir.”

H

üseyin Raci Efendi, Eski Za¤ra’da müftülük, ortaokul ö¤retmenli¤i yapm›flt›. Kentte f›r›n› vard›. ‹flgalde, hükümet kona¤›ndaki tutuklular aras›nda bulundu. Özgürlü¤üne kavufltuktan sonra zor koflullar alt›nda ailesiyle ‹stanbul’a göç etti. Savafltaki yönetim bozukluklar›na a¤›r elefltiriler getirdi¤i için yap›t›n› sa¤l›¤›nda yay›mlayamam›flt›. Olaylar s›ras›nda sekiz yafl›nda olan o¤lu Necmi Raci, 2. Meflrutiyet’te art›k topçu binbafl›s›yd›. Abdülhamit’in bask› yönetiminde yay›nlanamayan kitab› bast›rd›. Raci Efendi, gelecek kuflaklara ö¤üt ve uyar› olmas› için Za¤ra ve K›zanl›k’ta yaflananlar› yal›n bir dille aktard›¤›n› anlat›r. Yap›tta yönetim organ›n›n –baflta padiflah›n– yanl›fl kararlar›n›, kötü

32

Raci Efendi, gelecek kuflaklara ö¤üt ve uyar› olmas› için Za¤ra ve K›zanl›k’ta yaflananlar› yal›n bir dille aktard›¤›n› anlat›r. uygulamalar›n› s›ralar: Ruslar yirmi y›l boyunca Rumeli’ yi ele geçirmek için haz›rl›k yaparak, Ulah, Bulgar, S›rp, Karada¤ toplumlar›n› kendilerine ba¤lam›fllard›. En önemli savafllar›n Tuna boyunda yaflanaca¤›n› öngören Osmanl› hükümeti Anadolu’nun savunulmas›na gereken önemi vermemifl, bu yüzden Do¤u Anadolu’daki savafllarda çok büyük kay›plar yaflanm›flt›r. Ruslar’›n Tuna’y› geçecekleri s›rada Edirne’deki f›rkadan seçkin on üç tabur, Do¤u Karadeniz’deki Sohum kalesine gönderilmiflti. Önemli bir Balkan hatt›n›n böylece boflalt›lmas›n›, ileriyi görenler a¤lanacak bir facia saym›fllard›r. Tuna boyunda savunma gücünün yetersizli¤i, komutanlar›n bafl›na buyruk davran›fllar›, a¤›r yenilgilere yol açm›flt›r. Baflkomutan Abdülkerim Nadir Pafla’n›n savafl planlar›n› uygulamas›na siyasal yönetimle birlikte meslektafllar› da engel olmufltur. Baflkomutan görevden al›narak tutuklanm›flt›r. Oysa Plevne savunmas›yla Ruslar’›n sa¤ kanad› k›r›lm›flt›. Bu baflar›ya karfl›l›k


BD EYLÜL 2013

Osmanl› hükümeti Anadolu’nun savunulmas›na gereken önemi vermemifl, bu yüzden Do¤u Anadolu’daki savafllarda çok büyük kay›plar yaflanm›flt›r. göz göre göre yenilginin nas›l geldi¤ini Raci Efendi, ac› ac› dile getirmifltir: “Baflkomutan plan›n› uygulamakta özgür b›rak›lsayd›, Osmanpazar›’nda oluflturaca¤› güç karfl›s›nda düflman›n sol kanad› da güçsüz kalarak Balkanlar’a ilerleyemeyecekti. Böylece zarar ve sald›r›s› da yaln›z Zifltovi’de etkili olabilecekti. Ama üne, yükselmeye düflkün kimseler bilgisizlikleri yüzünden komutaya gereksiz yere kar›flarak, devletin askeri namusunu kirlettiler ve bir milyon halk› ayaklar alt›nda çi¤nettiler.” Edirne’den Yeni Za¤ra’ya hareket eden taburlara tay›n verilmemifltir. Aç ac›na yola ç›kan asker Yeni Za¤ra’da çorba içece¤i s›rada çok acele fi›pka’ya hareket emri gelince çorba kazanlar› dökülür... Verilen cephane

s›n›rl›d›r. Yaz günü, k›fll›k üniforma içindedirler… Cepheye cephane sand›klar› yerine yanl›fll›kla gaz sand›klar› gönderilmifltir. Yaflanan s›k›nt›lar› Raci Efendi say›p döker: “Açl›k ve susuzluktan askerin Eski Za¤ra’ya gelemeyece¤i, yolculardan haber al›nd›. ‹slam ve Yahudiler’den genç ve dinç olanlar ve baz› ihtiyarca ‹slam kad›nlar› torbalarla ekmek ve testilerle su yetifltirdiler. Çanta ve tüfeklerini yüklenip tafl›d›lar. Akflam üzeri güç halle Eski Za¤ra’ya vard›lar. Yollarda dökülüp kalanlar da bütün gece gelmeye çal›flt›lar.”

D

üflmandan kaçabilen halk, mal›n› mülkünü b›rakarak göç etmifltir. Kalanlara yetkililer güvende olduklar›n› duyurmaktad›r. Umutsuz insanlar kendi kendini korumaya çabalamaktad›r: “Ahali, dümeni k›r›k gemi gibi orsa boca gitmekteydi. Geceleri, eski usul köhne silahlarla köfle bafllar›nda ve mahalle kahvehanelerinde sabahlara kadar sürüklenip güya karakol beklemekte, iflten güçten kesilerek, yalan haberlerle günler geçirilmekteydi.” Yenilginin nedenlerini araflt›ran Za¤ra Müftüsü, istilac›n›n haz›rl›klar›n› uzun uzad›ya aktar›r: “Rusya devleti bu savafla öyle 33


BD EYLÜL 2013

haz›rlanm›fl, öyle önem vermifltir ki, katiyen fark edilemeyecek birçok vapur, duba, istimbot, sal gibi karfl›ya geçifl araçlar›n› ve tafl›tlar› Zifltovi karfl›s›na y›¤›p savafl için elveriflli olmayan bu noktadan gece vakti geçmifl, az zamanda öteki tarafa çok kuvvet ulaflt›rm›flt›r.” Osmanl› ordusu için toplanm›fl asker e¤itimsiz, düzensiz bir kuru kalabal›k oluflturmaktad›r. Rus çar› ve veliaht orduya birliktedir. Osmanl› ordusuna ise Y›ld›z saray›ndan çeliflik, tutars›z emirler ya¤maktad›r: “Siyasi ifller, savafl önlemleri ve askeri hareketler için en baflta verilen karar ve düzenlenen plana uyulmam›fl, do¤ru bir yol tutulamam›flt›r. Böyle önemli bir sorun güçsüz, yetersiz bir kurulun karar›yla de¤iflip durmufl, özetle savafl do¤rudan Abdülhamit ve çanak yalay›c›lar› taraf›ndan yönetilmifltir.” Yap›lanlar, yap›lacaklar tümüyle

34

Osmanl› ordusu için toplanm›fl asker e¤itimsiz ve düzensiz bir kuru kalabal›k oluflturmaktad›r. Y›ld›z saray›n›n denetimindedir. Halktan on befl gün direnmesi istenmifltir. Sonras› için umut verilir. ‹yi haz›rlanm›fl, düzenli, donan›ml› düflman›n nas›l alt edilece¤i belli de¤ildir. Örne¤in cepheye top gönderilmifltir, ancak cephanesi yoktur! Halka beylik silahlarla yirmifler deste fiflek da¤›t›l›r; fifleklerin birço¤u silahlara uymaz, kapsüller ise befler alt›flar tane verilebilmifltir!.. Komutanlar yöreyi tan›maz. Düflman güçleriyle ilgili bilgiden yoksun-


BD EYLÜL 2013

dur. Kentin varl›kl› kimseleri savafl haz›rl›klar› s›ras›nda askere yard›mdan kaç›nm›flt›r. ‹flgalde ise elbette varlar›na yoklar›na el konulacakt›r. Raci Efendi yaflanan çeliflkiyi göz önüne serer: “Devlet ve millet hizmetinde kullan›lmak üzere istiladan önce bütün kasabada sekiz on beygir bulunamam›flken, Moskof istilas›nda yedi yüzden fazla binek ve araba hayvan› topland›. Dosttan esirgenenleri düflman zorla ele geçirdi. ‹bret al›n ey gerçe¤i görebilenler!” aci Efendi, iflgalde fi›pka kahraman› Süleyman Pafla’n›n Za¤ra’ya girifline kadar, kentin ileri gelenleriyle birlikte hükümet kona¤›nda tutuklu kal›r. Türkçe bilen bir yüzbafl› zaman zaman yanlar›na gelip tutuklularla konuflmaktad›r. Bir gün onlarla flöyle alay eder: “Can›m, sizin asker nereye gitmifl! Zifltovi’den geçeli karfl›m›za bir nefer asker ç›kmad›. Nereye geldikse hep teslim, hep teslim. Daha, güzelce bir savaflamad›k!” Süleyman Pafla’n›n kente girmesi yeterli çözüm olamayacak, baflkente do¤ru çileli bir göç bafllayacakt›r. Yola düflecek umars›z halk, “sanki felaketlerden ç›ld›rm›fl gibi”, evini bark›n› atefle verir. Yolculuk, katlanmas› güç koflullarda uzay›p gider: “Âlâ faytonlarda bile incinen, ya¤mursuz ama kapal› havalarda bile flemsiyesiz gezmeyen nazl› han›mlar, beyler toz toprak içinde k›z›l güneflte yürür, gezer, omuzlar›nda yük çeker,

R

öküz koflup araba sürerlerdi.” Göçe devletin demiryollar› arac›l›¤›yla katk›s› da yetersiz kalm›flt›r: “Vagonlar›n içi ve üstü erkek ve kad›n, kucak kuca¤a istif olmufl, yanlar›, hattâ ön ve arkadaki zincirlerin üstleri insan kesilmiflti. So¤uktan donarak düflenler, istasyonlarda hasta kalanlar hesaps›zd›. Bunlar›n büyük k›sm› açl›ktan ve so¤uktan telef oldular.” Göçmenlerin baflkentte, devlet kap›s›nda bafllar›na gelenler ise Raci Efendi’nin fliir diliyle anlatt›klar› aras›ndad›r. “‹flte muhacirlere (göçmenlere) verip eza Bafllad› tahkire gani ve geda (zengin de yoksul da hakarete bafllad›) Evden atar yolda sö¤er oldular Baz› komisyonlarda dö¤er oldular Bak hele zaptiyesiyle çavuflu Lutf ile var m› f›karaya ifli Sahib-i hâcât› (ifl takibine gelenleri) hep iter kakar Meclis’e kim para verirse sokar … Sen de bu ahvalden al ibreti (Bu olanlardan ibret al) Aç gözünü bertaraf et gafleti (gafleti bir yana b›rak.)” Hüseyin Raci Efendi’nin anlatt›klar› Osmanl› ‹mparatorlu¤unun son yar›m yüzy›l›n› dolduran yanl›fl yönetim, savafl, göç olaylar›ndan çok s›n›rl› görüntüler yans›tmaktad›r. Bu an›lar büyük çöküflü izleyen Cumhuriyet ayd›nlanmas› dönemimin nas›l bir ortam› ard›nda b›rakt›¤›n› daha iyi göstermektedir. • konurertop@butundunya.com.tr 35


BD HAZ‹RAN 2010

Dikkatli okuyucular›m›z bu yaz›m›z› önceki say›lar›m›zdan an›msayacaklard›r."Garcia’ya mektup götürecek" bilince sahip kiflilere gereksinimin her gün daha da artt›¤› düflüncesiyle yaz›m›z› bir kez daha yay›mlamay› uygun gördük. Bütün Dünya

Gazeteci Elbert Hubbart 36


BD EYLÜL 2013

Elbert Hubbart’›n bu yaz›s›n›n, yüz y›l boyunca çeflitli ülkelerde yap›lan bask›s›, yüz milyon adeti aflm›flt›r. Tüm meslektafllar›na örnek oluflturacak bir olgunluk düzeyindeki bu Amerikal› gazetecinin, Philistine adl› ayl›k bir derginin 1899 flubat say›s›nda yay›mlanan bu yaz›s›, hiçbir ola¤anüstü özelli¤i olmayan, s›radan bir çavuflun görev sorumlulu¤unun öyküsüdür. Hubbart’›n "Garcia’ya Mektup"undan etkilenen ilk kifli, New York Merkez Demiryolu iflletmesi yöneticilerinden George Deniels oldu. Bu yönetici, Philistine dergisindeki yaz›y› Genel Yönetmeni’ne okuduktan sonra ondan, bu yaz›y› ço¤alt›p tüm demiryolu çal›flanlar›na da¤›tmak için izin istedi. George Daniels istedi¤i izni ald›ktan

sonra "Garcia’ya Mektup"u befl yüzbin adet bast›rd› ve "Bu çavuflu örnek al›n›z" önyaz›s›yla iflletmenin tüm çal›flanlar›na da¤›tt›. Garcia’ya Mektup’un varl›¤›, k›sa bir süre sonra Rus Demiryollar› Genel Yönetmeni Prens Hilakoff’un kula¤›na ulaflt›. New York Merkez Demiryolu iflletmesi çal›flanlar›ndan birinden sa¤lanan "mektup"un bir kopyas›n› okuduktan sonra Prens Hilakoff, bu-

nun Rusça’ ya çevrilmesini ve Rus demiryolu flirketinin tüm çal›flanlar›na da¤›t›lmas›n› emretti. Garcia’ya Mektup, demiryolu iflçilerinden, Rus ordusu mensuplar›n›n eline geçti. Erler aras›nda elden ele dolaflan mektubu ordu komutanlar› okuyunca, mektubun resmilefltirilmesine ve tüm ordu mensuplar›na da¤›t›lmas›na karar verdiler. Japonlarla bafllayan savafl için cepheye giden Rus askerlerin tümünün ü37


BD EYLÜL 2013

niformalar›n›n ceplerinde Garcia’ya Mektup’un bir kopyas› bulunuyordu. Japonlar, savaflta tutsak ald›klar› Rus askerlerin tümünün ceplerinden ç›kan bu mektubu görünce bunu ciddi bir incelemeden geçirdiler. Mektup Japonca’ya çevrildi ve bunun, tutsak al›nan tüm Rus askerlerin ceplerinde bulundu¤u haberiyle birlikte Japon ‹mparatoru’na sunuldu. Mektuptan imparator da etkilendi ve birer kopyas›n›n Japon Hükümeti’nin tüm üyelerine da¤›t›lmas›n› emretti. Tüm Japon bakanlar, Garcia’ya Mektup’u ço¤alt›p, kendi bakanl›k örgütünde görevli tüm çal›flanlara gönderdiler. ABD Deniz Kuvvetleri mensuplar›na 1913’de da¤›t›lan mektubun özel ola-

rak ço¤alt›lm›fl kopyalar› ise, Birinci Dünya Savafl›’na kat›lan askerlerin önemli bir bölümünün ceplerinde bulunuyordu. Dergide yay›mland›¤›n›n ondördüncü y›l›nda Garcia’ya Mektup’un resmi olarak ço¤alt›lan bask›s›, k›rk 38

milyona ulaflm›flt›. ••• Amerika Birleflik Devletleri ve ‹spanya aras›ndaki savafl›n bir aflamas›nda ABD Baflkan›, çok acele olarak Küba’daki isyanc›lar›n önderi Garcia’ya bir haber göndermek istedi. Garcia, hangisinde oldu¤u bilinmeyen Küba da¤lar›ndan birinde ve nerede olduklar› bilinmeyen onlarca s›¤›naktan birinde saklan›yordu. Kendisine posta ya da telgraf yoluyla ulaflabilmek olanaks›zd›. ABD Baflkan›’n›n ona, ne denli önemli bir haber göndermek istedi¤ini bilen çevresindekiler, Garcia’ya bir haberin, ancak elden götürülebilecek bir mektupla ulaflt›r›labilece¤ini bildirmek zorunda kald›lar. Baflkan’›n çaresiz bak›fllar› karfl›s›nda yan›t, çevresindeki subaylardan birinden geldi. ”Benim birli¤imde, Rowan ad›nda bir çavufl vard›r” dedi. ”Kimsenin nerede oldu¤unu bilmedi¤i Garcia’y› o bulabilir ve mektubunuzu kendisine ulaflt›rabilir.” Bu yan›ta Baflkan’›n akl› pek yatmam›flt› ama, ortada yap›labilecek baflka birfley yoktu. Rowan ça¤r›ld›. Kendisine, Garcia’ya gönderilecek mektup uzat›ld› ve... ”Bunu, Garcia’ya teslim edeceksin” denildi. Rowan mektubu ald›, üniformas›n›n yan›ndaki deri kesenin içine koydu, kesenin a¤z›n› s›k›ca büzdükten sonra, gö¤sünün üzerine kay›flla ba¤lad›. Önce Baflkan’a selam verdi, sonra komutanlara, en son da kendi komutan›-


BD EYLÜL 2013

na selam verdi, d›flar› ç›kt›. Rowan, yola ç›kt›ktan tam dört gün sonra, gecenin karanl›¤›ndan da yararlanarak, üstü aç›k bir kay›kla Küba sahilinin aç›klar›na vard›. Küba’n›n, balta girmemifl ormanlar›na dal›p, gözden kaybolduktan üç hafta sonra, adan›n öteki yakas›nda ortaya ç›kt›. Ülkesinin düflman› bir ülkeyi, yürüyerek bir uçtan öteki uca geçti ve Garcia’ya, mektubu teslim etti. Burada size Rowan’›n, Garcia’ya mektubu götürebilmek için ne zorluklar atlatt›¤›n›, ne tehlikeler geçirdi¤ini anlatacak de¤ilim. Onun, ne denli kahraman bir asker oldu¤unu da anlatacak de¤ilim. Yaln›zca bir noktay›, hem de çok gereksinim duydu¤umuz bir noktay›, iyice belirtmek için yaz›yorum size tüm bunlar›. BD Baflkan›’n›n makam odas›ndaki olay›, ana çizgileriyle bir kez daha gözden geçirelim: ABD Baflkan› Mckinley, Garcia’ya teslim edilmek üzere Rowan’a bir mektup verdi. Ona yaln›zca, ”Bu mektubu Garcia’ya teslim ediniz” dedi. Rowan mektubu ald›, gö¤süne ba¤lad›, selam›n› verdi ve odadan ç›kt›. Lütfen dikkat ediniz: Rowan, ”Garcia nerede?” diye bir soru sormad›. ”Garcia kim?” diye bir soru da sormad›. Yapt›¤› tek fley, kendisine verilen görevi almak oldu. Zaten kendisinden

beklenen, onun da yapmas› gereken buydu. Rowan, ülkesindeki her okula heykeli dikilebilecek ve yetiflen tüm kuflaklara örnek olarak tan›t›labilecek bir ölümsüz kahramand›r. Fakat bugünün gençleri onun kahramanl›¤›ndan çok, baflka bir özelli¤ini örnek almak zorundad›rlar. Rowan’›n örnek al›nmas› gereken özelli¤i, verilen görevi sadakatle kabullenmek, o görevi yerine getirebilmek için hemen harekete geçmek ve görevi eksiksiz tamamlayabilmek için tüm enerjilerini bir noktada toplamak disiplinidir. Özetle, Garcia’ya gönderilecek mektubu almak, hemen götürmek için yola ç›kmak ve mektubu Garcia’ya teslim ederek görevi kendinden beklenildi¤i güven düzeyinde tamamlamak sorumlulu¤u ve terbiyesidir. General Garcia flimdi yaflam›yor, fakat yeryüzünde baflka Garcia’lar var. Ve o Garcia’lara gönderilecek baflka mektuplar var. Çevremize bakt›¤›m›zda ise, genellikle güçsüz, isteksiz, gönülsüz ve umursamaz kiflilerle karfl›lafl›yoruz. Yönetici olarak görev yapt›¤›n›z ifl yerinizde, varsay›n ki alt› yard›mc›n›z var. Bunlardan birini ça¤›r›n ve kendisinden flöyle bir istekte bulunun: ”Lütfen benim için ansiklopediye bak›p, Corregio’nun yaflam›na iliflkin

39


BD EYLÜL 2013

özet bir bilgi haz›rlay›n.” Yard›mc›n›z size, ”Peki, efendim” deyip, bu görevi yapmaya hemen gidecek mi? Bofl yere umutlanmay›n. Büyük bir olas›l›kla böyle birfley yapmayacak. Donuk bir ifadeyle yüzünüze bakacak ve size, flu sorulardan birini ya da birkaç›n› soracakt›r: ”O kimdir?” ”Hangi ansiklopediden bakay›m?” ”Fakat bu görev benim sorumluluk alan›ma girmiyor ki, efendim...” ”Bismarck’›n yaflam öyküsünü istemiyorsunuz, de¤il mi?” ”Bunu benden daha k›demli bir arkadafl yapsa daha iyi olmaz m›, efendim?” ”Yaflam› hakk›nda bilgi istedi¤iniz bu kifli halen yafl›yor mu, yoksa ölmüfl mü, efendim?” ”Acelesi var m›, yoksa elimdeki ifli bitirdikten sonra yapsam olur mu?” ”Ben ansiklopediyi bulup getirsem olur mu, yoksa oradaki bilgiyi aynen kopya çekmemi mi istersiniz?” ”Bu kiflinin yaflam›n› niçin ö¤renmek istiyorsunuz, efendim?” ”Onun yaflam öyküsünde neyi vurgulamam› istersiniz?” Siz tüm bu sorular› büyük bir sab›rla yan›tlay›p, kendisinden bu bilgiyi niçin istedi¤inizi, onun bu bilgiyi nereden, nas›l bulaca¤›n› tane tane aç›klad›ktan sonra bile çal›flma arkadafl›n›z, hiç kuflkum yok, kendi bölümüne gidecek ve kendi yard›mc›lar› aras›nda Garcia’ya Mektup’u götürecek bir kifliyi aramaya çal›flacakt›r. Bir stenograf ilan› için baflvuranla40

r›n onda dokuzu, ne imla kurallar›n›, ne de noktalama iflaretlerini kullanmay› bilir. Daha da kötüsü, baflvuruda bulundu¤u ifl için bunlar›n olmazsa olmaz kurallar oldu¤unu akl›na bile getirmez. Böyle bir kifli, Garcia’ya mektup götürebilir mi? Benim yüre¤im, evde oldu¤u zaman da, iflten uzakta oldu¤u zaman da iflini yapan adamdan yanad›r. Garcia’ya götürmesi için kendisine verilen mektubu al›p, cebine koyan, fakat aptalca sorular sormayan adamdan yanad›r. Uygarl›k, iflte bu çaptaki kifliler için uzun ve biraz da s›k›nt›l› bir soruflturma dönemidir. O her kentte, kasabada, köyde ve her büroda, ma¤azada ve fabrikada vard›r. Dünya, iflte bu çaptaki kiflilerin sorumluluk bilinci ve ifl terbiyeleriyle ayakta durabiliyor. Tüm insanl›k, evrimini biraz daha, biraz daha h›zland›rabilmek için, tüm gücüyle, iflte bu bilinç ve bu terbiyedeki, bu çaptaki kifliler için hayk›r›yor: “Garcia’ya mektup götürecek kiflilere gereksinimimiz var... Hem de en k›sa sürede, her yerde ve her zaman.”•

Mükemmellik eklenecek bir fley kalmad›¤›nda de¤il, ç›kar›lacak bir fley kalmad›¤›nda oluflur. Exupery


Sporun Dünyas› Metin Gören

Suçum Ne? 2 Temmuz 1994 y›l›nda, Kolombiya'n›n polisiye dosyas› kabar›k kenti Medellin'de ülkeyi sarsacak ve y›llarca konuflulacak bir cinayet ifllenmiflti.

B

ir genç, iki kiflinin kurflunlar›na

hedef olmufltu. Yap›lan müdahale sonuçsuz kalm›fl ve genç adam hastaneye götülürken ambulans sedyesinde ölmüfltü. Görevlilerin polise verdi¤i rapor çok ilginç tümceyle sonland›r›lm›flt›; ''Yaral› beyinsel ölüm gerçekleflmeden, 'Suçum ne?' diye inliyordu.'' Güney Amerika'n›n uyuflturucu ticareti merkezi, suç oran› çok yüksek ve halk›n›n yaflam düzeyi çizgi alt› sey-


BD EYLÜL 2013

reden Kolombiya da ifllenen cinayet kuflkusuz s›radan de¤ildi.

S

uçum Ne?

Ülkemizin de¤erli bilim adam› Profesör Doktor Mehmet Haberal'›n kaleminden kitaplara dökülen, her duruflma söylemlerinin paragraf bafl›nda sorularak yan›tlanmas› istenen çok önemli bir soru idi. Aylarca gündeme oturdu ama hiç kimse tart›flmad›, tart›flamad›. De¤erli meslektafl›m sevgili Mustafa Balbay'›n, Genel Kurmay eski Baflkan› ‹lker Baflbu¤'un ve onlarca kiflinin de ortak sorusu da buydu: Suçumuz Ne? Suçunu bilmemek insan beynini kemiren bir olgu olmal›yd›. Dünyay› saran "Suçum" ya da "Suçumuz ne?" sorusu, kaybolan bir direnifl ateflinin yeniden yak›lmas› olabilir miydi? Suçlular›n tatl› hayat yaflam›ndaki varl›¤› sürdükçe, suçsuzlar›n bu denli soru isteklerini yan›tlanma istemleri de, kuflkusuz en do¤al ve yasal hakla-

Andres Escobar 42

r›yd›. Andres Escobar, Kolombiya'n›n gelmifl geçmifl en iyi savunma oyuncular›ndan biriydi. Fizik kalitesi, top tekni¤i ve s›çrama özelli¤i ile baflar›l› bir çizgide seyrediyordu. Tüm ülkede sevilen ve sayg› duyulan Escobar, ülke ba¤›ms›zl›¤›n›n en önemli savunucular›ndan biriydi. Uyuflturucu baronlar›n›n çirkin önerilerini kabul etmeye-

Tüm ülkede sevilen ve sayg› duyulan Escobar, ülke ba¤›ms›zl›¤›n›n en önemli savunucular›ndan biriydi. cek denli yurtseverdi. Ailesi yak›nlar›, tak›m arkadafllar› ile mutluluk tablolar› çizen Escobar'›n imrenilecek yaflam›na son noktay›, fanatik ve alkol s›n›r›n› aflm›fl kiflilerin koyaca¤› kimsenin akl›ndan bile geçmezdi. Kader a¤lar›n› Escobar için 1994 Dünya Futbol fiampiyonas› s›ras›nda örmüfltü. Amerika karfl›laflmas›nda kendi kalesine ters bir vuruflla gol atan Kolombiyal› y›ld›z, d›fl güçlerin katk›s›yla ülkesinde istenmeyen adam ilan edilmiflti. Tak›m arkadafllar›, bilinçli taraftarlar, yönetim kadrolar› ve benzeri oluflumlar›n tüm gayretlerine karfl›n, Escobar, fanatiklerin, uyuflturucu ba¤›ml›s› ile örgütlerinin hedef noktas› olmufltu. Ailesinin, baflka ülkeye yerleflme isteklerine olumsuz yan›t veren


BD EYLÜL 2013

futbolcu, bir barda arkadafllar›yla e¤lenirken, sald›r›ya u¤rad› ve insafs›zca kurflunlanarak öldürüldü. Ülke günlerce a¤›t yakt›. Futbol oyununda çok do¤al bir hareketin ''Kendi kalesine gol atman›n'' ölüm getirece¤ini kimse akl›na bile geçiremezdi ama güçlerin oyununa da kulak kabart›lmal›yd›. Escobar, kendi kalesine gol att›¤› için mi öldürülmüfltü; yoksa, boyun e¤meyen karakterine sinsice kurgulanan bir tuza¤a m› düflürüldü?

K

olombiya'n›n Medellin kentine yolunuz düflerse, kentin en güzel meydanlar›ndan birinde 2002 y›l›nda kent meclisinin karar›yla dikilen bir heykeli görürsünüz. Bu Amerika karfl›laflmas›nda, istem d›fl› bir hareketle kendi kalesine gol att›¤› için öldürülen Andres Escobar'›n heykelidir. Ma¤rur oldu¤u dek üzgündür de. Tunç oyuntulardan gözleri bir noktaya bakar, siz de onunla birlikte dalar gidersiniz 1994 y›l›na... Ve dikkatinizi heykelin alt›na özenle yerlefltirilen bir mermer plaka çeker.

Andres Escobar’›n 2002 y›l›nda dikilen heykeli Üzerinde özenle yaz›lm›fl sözcükleri, içiniz ac›yarak okursunuz: Suçum Ne? • metingoren@butundunya.com.tr

fians›m var m›? Boks maç› hayli heyecanl› geçiyordu. ‹ki boksör

ringde k›yas›ya dövüflüyorlard›. Ama birinin durumu pek kötüydü. Yumruklar› havay› dövüyor, bir teki bile rakibine de¤miyordu. Raund aras›nda menejerine sordu: "Maç› almam için bir flans›m var m›?" Menejeri bir yandan terini kurularken di¤er taraftan: "Elbette var.” diye cevap verdi. ”Etraf›ndaki havay› dönmeye devam et. Böylelikle rakibini zatürreden öldürebilirsin.” 43


Fırçalayarak Serdar Günbilen

44


Otopsi Cengiz Özak›nc›

Türkiye Cumhuriyeti’ne

YAHUD‹ SOYKIRIMI SUÇLAMASI 12

24 fiubat 1942 Struma Facias›’na Dair Bilimsel Yay›nlarda

Akademik Sahtecilik

‹kinci Dünya Savafl›'nda Nazi'lerden kaçan 800'e yak›n Yahudi göçmenle dolu Struma gemisinin, ‹ngiltere Filistin'e girifl vizesi vermedi¤i için 71 gün ‹stanbul liman›nda bekletildikten sonra, Karadeniz'e geri gönderildi¤i gecenin sabah›nda, bir patlama sonucu batmas›; ve biri d›fl›nda tüm yolcular›n korkunç biçimde ölmesi; Yahudiler'i ‹ngiltere'ye düflman etmiflti. Menahem Begin önderli¤indeki ‹rgun örgütü, o tarihte “Struma'n›n Katili” olarak suçlad›¤› Filistin'deki ‹ngiliz yönetimine sa- Menahem Begin 1940’l› y›llarda ‹ngiltere vafl açarak befl y›l boyunca taraf›ndan terörist olarak aran›rken 45


BD EYLÜL 2013

Begin, Vietnam savaflı sırasında canlarını kurtarmak için ‹srail'e kabul etti¤i Vietnamlı çocuklarla bombal› sald›r›lar, suikastler düzenlemifl; öyle ki, ‹ngiltere'nin 1948 y›l›nda Filistin'i terketmesine yol açan eylemleri do¤uran “Struma Facias›”, Filistin'de ‹srail Devleti'nin kurulmas›yla sonuçlanan yolun ilk ad›m› olmufltu.

A

Aradan y›llar geçecek, 1943-1948

aras› Filistin'de ‹ngiliz yönetimine karfl› kanl› eylemler düzenleyen ve o y›llarda ‹ngiltere'nin terörist diyerek bafl›na ödül koydu¤u ‹rgun örgütünün bafl› Menahem Begin, 1977 y›l›nda ‹srail'de seçimleri kazanarak Baflbakan olacak ve parlamentoda yapt›¤› ilk konuflmada, ‹ngiltere'yi “Struma'n›n Katili” olarak suçlay›p “Yahudi Düflman›” ilan edecek; ve dahas›, “‹srail'in kap›lar›n›, sürmekte olan Vietnam Savafl›'ndan kaçan Vietnam'l› göçmenlere aç›yorum; bu da geçmiflte NAZ‹ soyk›r›m›ndan kaçan Struma gemisindeki Yahudi yolculara Filistin'e girifl vizesi

46

vermeyerek ölmelerine neden olan ‹ngilizler'e ve müttefikleri Amerika'ya kapak olsun, diyecekti... Faciadan sa¤ kurtulan ve 1942'de gerçe¤i çarp›tmadan anlatan David Stoliar'›n, 1943'te ‹ngiliz Ordusu'na asker yaz›ld›ktan sonra gerçekleri ‹ngiltere'yi aklayacak biçimde çarp›tarak Türkiye'yi suçlay›c› demeçler vermesi sayesinde “Struma'n›n Katili” damgas›ndan kurtuldu¤unu sanan ‹ngiltere; Begin'in 1977'de Baflbakan seçilir seçilmez yapt›¤› ilk konuflmada ‹ngiltere'yi “Struma'n›n Katili” olarak nitelemesi karfl›s›nda, beyninden vurulmufla dönecek ve “Struma'n›n Katili ‹ngiltere de¤il Türkiye'dir” yalan› Yahudiler'e gerçekmifl gibi benimsetilmedikçe, ‹srail'le iliflkilerinin düzelmeyece¤ini kavrayacakt›. ‹ngiliz Tarihçi Lord Nicholas Bethell ve Yahudi kökenli ‹ngiliz Tarihçi Prof. Dr. Bernard Wassermann, Begin'in 1977 konuflmas›nda ‹ngiltere'yi “Struma'n›n Katili” olarak nitelemesinden sonra derhal kaleme sar›lacak ve ‹ngiltere'yi suçsuz göstermeyi amaçlayan birer kitap yazacaklard›. Nicholas Bethell'in kitab› “Filistin Üçgeni” (The Palestine Triangle); Bernard Wasserstein'in kitab› ise “‹ngiltere ve Avrupa Yahudileri” (Britain and The Jews of Europe 1939-1945) ad›n› tafl›yordu.


BD EYLÜL 2013

Nicholas Bethell"in 1979'da ‹ngiltere, ABD ve ‹srail'de yayımlanan "Filistin Üçgeni" adlı kitabının ‹ngilizce basımı. 1979'da yay›mlanan bu kitaplar›n her ikisi de üç ayr› ülkede birden (‹ngiltere, ‹srail ve Amerika) piyasaya sürülecek; her ikisi de ‹branice'ye çevrilip ‹srail'deki bütün kitapç›lara da¤›t›lacakt›. Her iki kitap da Begin'in 1977'de parlamentoda ‹ngiltere'yi “Struma'n›n Katili” olarak niteleyen konuflmas›na göndermeler yap›yor ve Struma Facias›'n›n suçlusunun Begin'in dedi¤i gibi ‹ngiltere olmay›p Türkiye oldu¤u yarg›s›n› uyand›rmak amac›yla, okuyucuyu devlet arflivlerinden belge ya¤muruna tutuyordu. Devlet arflivlerindeki bu belgelerin çarp›t›l›p çarp›t›lmad›¤›n› denetleme olana¤›ndan yoksun okuyucular; “Yazar belge göstermifl, öyleyse do¤rudur” diyerek, kitaba inanacaklard›.

Nicholas Bethell'in kitab› Wasserstein'in kitab›ndan bir iki ay önce yay›nlanm›flt›.([i]) Bethell, ‹ngiliz gizli arflivlerindeki belgelere dayanarak “Struma'n›n kendi buhar gücüyle ilerlemekteyken bir patlama sonucu batt›¤›n›” yazm›flt›.([ii]) Bethell'in kitab›ndan hemen sonra piyasaya ç›kan Bernard Wasserstein'in kitab›na göreyse; Türkler'e gemiyi Karadeniz'e geri gönderin diye bask› yapan, ‹ngiltere D›fliflleri Bakanl›¤› de¤il; Filistin'deki ‹ngiliz sömürge yöneticileriydi.([iii]) Struma'n›n motoru daha Romanya'dan ‹stanbul'a gelirken yolda bozulmufltu. Türk makine mühendislerinin onar›m çal›flmalar› olumlu sonuç vermemiflti, motor onar›lamaz görünüyordu.([iv]) Struma'n›n motoru yoktu.([v]) Türkler,

Nicholas Bethell'in "The Palestine Triangle" kitabının 1979'da ‹srail'de yayımlanan ‹branice baskısı.

47


BD EYLÜL 2013

‹ngiliz polisince al›nan ifadesine dayanarak yazd›¤› “Struma'da motor vard› ve çal›fl›yordu” gerçe¤ini; 09.03.1980 günlü The Sunday Times gazetesinde yay›mlanan söyleflisinde yine ona yalanlatacakt›. Menahem Begin'in 1977 konuflmas›nda “Struma'n›n Katili ‹ngiltere” suçlamas›na yan›t olarak yay›mland›¤› özellikle vurgulanan bu söyleflide, David Stoliar, Bethell'e: “Motorumuz yoktu,.. Türkler Struma'y› motorsuz olarak bafl›bofl Karadeniz'e terketti,.. Türk yetkililer Struma'y› kasten bir torpidoyla vurup bat›rd›lar.” ([vii]) diyordu. Prof.Dr. B. Wasserstein'in 1979'da ‹ngilizce yayımlanan kitabının 1982'de ‹srail'de yayımlanan ‹branice baskısı. Bernard Wasserstein'in 1979'da yayımlanan "‹ngiltere ve Avrupa Yahudileri" kitabının ‹ngilizce basımı. Struma'y› motoru olmad›¤›n› bile bile Karadeniz'e geri göndermifllerdi, bu ise, bir ‹ngiliz raporunda da belirtildi¤i üzere, yolcular› ölüme terketmekten baflka bir fley de¤ildi.([vi])

B

Bethell, ‹ngiliz gizli belgelerine da-

yanarak “Struma Karadeniz'de kendi motoruyla ilerlemekteyken bir patlama sonucu batt›” derken, ayn› belgelere dayanm›fl görünen Wasserstein'in “Struma Türklerce motorsuz olarak Karadeniz'e terkedildi” demesi, aç›k bir çeliflkiydi. Bethell'in motora iliflkin saptamas›, facian›n sorumlulu¤unu Türkiye üzerine y›kmay› güçlefltiriyordu. Bethell, faciadan tek kurtulan David Stoliar'›n 05.03.1942 günü

48


BD EYLÜL 2013

Böylece, 1943'te ‹ngiltere'ye “Struma'n›n Katili” diyerek savafl aç›p y›llar sonra 1977'de ‹srail Baflbakan› seçilince yine ‹ngiltere'yi “Struma'n›n Katili” olarak niteleyen Menahem Begin; Struma Facias›'ndan tek kurtulan David Stoliar taraf›ndan bir ‹ngiliz gazetesinde yalanlanm›fl oluyor; ‹ngiltere'nin verdi¤i rolü baflar›yla oynayan David Stoliar, facian›n suçunu Türkiye'nin üzerine y›k›p ‹ngiltere'yi aklama görevini baflar›yla yerine getirmifl oluyordu. Ancak 03.05.1942 günü Filistin'de ‹ngiliz polisine verdi¤i ifadede “motorumuz tamir edilmiflti” diyen Stoliar'›n 1980'de “motorumuz yoktu” demesini inand›r›c› bulmayan Bethell, “Struma kendi motoruyla ilerlerken bir patlama sonucu batt›” sözlerini kitab›n›n bir y›l sonraki bas›m›ndan ç›kartmay›p

aynen koruyacakt›. Wasserstein ise, David Stoliar'›n Filistin'de ‹ngiliz polisince al›nan 03.05.1942 günlü ifadesini kitab›nda belge olarak aktar›rken, onun ifadesinden motorun onar›lm›fl oldu¤una dair sözlerini kasten atlam›fl ([viii]) ve “Struma motorsuzdu, Türklerce motoru olmaks›z›n Karadeniz'e götürüldü,” demifltir. Oxford Üniversitesi Tarih Kürsüsü Profesörü Dr. Wasserstein'in bu yapt›¤› “Akademik Sahtecilik”tir; hem idari hem cezai yapt›r›mlar gerektiren a¤›r bir suçtur. Nazi soyk›r›m›ndan Türkiye eliyle kurtulmufl bir Yahudi'nin o¤lu olan Bernard Wasserstein'in, Struma Facias›'n›n suçunu Türkiye'nin üzerine y›kmak u¤runa akademik sahtekarl›¤a bile baflvurdu¤unu görmek; sözün bitti¤i yerdir...

The Sunday Times gazetesinin 09.03.1980 günlü say›s›nda Bethell'in David Stoliar'la söyleflisinin kapa¤›. 49


BD EYLÜL 2013

‹srail Baflbakan› Begin'in 1977'de ‹ngiltere'yi “Struma'n›n Katili” olarak ilan etmesinden sonra, 1979'da iki ‹ngiliz akademisyence bafllat›lm›fl olan “Struma Facias›”n›n sorumlulu¤unu Türkiye üzerine y›karak ‹ngiltere'yi aklama” çabas›; o günden bugüne, yine bir tak›m “akademik sahtekarl›klar”la sürdürülegelmifl ve “Struma'n›n motoru yoktu, yak›t› yoktu, motor ya¤› yoktu, yiyece¤i yoktu, suyu yoktu, ilac› yoktu, Türkler gemiyi bu halde Karadeniz'e ç›kartmakla yolcular› ölüme terkettiler” yalan›n› yineleyen pek çok “akademik”(!), “Bilimsel”(!) yay›n yap›lm›flt›r. *** Bu yaz› dizisi boyunca, Struma Karadeniz'e b›rak›ld›¤›nda üzerinde onar›lm›fl çal›flan bir motoru, yeterli yak›t›, motor ya¤›, yiyece¤i, suyu bulundu¤una dair belgelerin t›pk› bas›mlar›n› sundum; ancak, Prof. Dr. Bernard Wasserstein örne¤inden sonra ayn› yalan ve iftiralar›n bundan sonra yinelenmeyece¤ine iliflkin hiç bir beklentim kalmad›¤› gibi; tersine, bu yalanlar›n sanki hiç çürütülmemifl gibi inatla yinelenece¤ini biliyorum. Kur'an'da yeryüzü “hak” (gerçek) ile “bat›l” (sahte) aras›nda çat›flma alan› olarak tan›mlanm›flt›r. El Hak!.. Öyledir...•

B

cengizozakinci@butundunya.com.tr Kaynakça: ([i]) Nicholas Bethell'in kitab› The Jewish Chronicle'›n 25.05.1979 ve 01.06.1979 günlü say›lar›nda; Bernard Wasserstein'in kitab› ise 27.07.1979 günlü say›s›nda duyurulmufltur. ([ii]) Nicholas Bethell, a.g.e. sf. 117: “She (Struma) 50

was moving under her own steam about five miles from the enterance to the Bosphorus, there was an explosion and she sank very quickly.” ([iii]) Bernard Wasserstein, a.g.e, sf. 154: “Foreign Office was not the dominant force in the making of the vital decision to press the Turks to turn the boat back. The primary role was that of the Colonial Office, strongly supported by the Government of Palestine” ([iv]) Bernard Wasserstein, a.g.e. sf. 146: “All attempts by Turkish engineers to mend the ship's engine proved fruitless; it appeared to be damaged beyond repair.” ([v]) Bernard Wasserstein, a.g.e. sf. 151: “On 23 February (...) Struma (her engine still unrepaired)” sf. 153: “ engineless hulk sank as a result of the rough weather cannot, however, be excluded.” ([vi]) Bernard Wasserstein, a.g.e. sf. 152: “The Black Sea is rough at this time of year and the Struma may well founder. I do not at all like the idea that we may acting as accesories in bringing about the death of these miserable people” ([vii]) The Sunday Times (London, England) 09.03.1980, “The Man Who Survived The Struma”, Sir Nicholas Bethell'in David Stoliar'la söyleflisi: “We haven't got an engine,.. Turks cast the Struma adrift without an engine,.. the ship's second officier,.. told me that he had seen,.. a torpedo coming towards the Struma from Turkish shore,.. Some Scholars claim that the Struma was sunk by a Soviet Submarine,.. but,.. Turkish authorities,.. deliberately sank the Struma with a torpedo,..” ([viii]) Bernard Wasserstein, a.g.e. sf. 152: Wasserstein, David Stoliar'›n 03.05.1942 günü Filistin'de ‹ngiliz polisine verdi¤i ifadeyi kitab›nda “None of us could resist...” sözleriyle bafll›yormufl gibi aktarm›flt›r. Oysa, belgede bu sözlerden önce David Stoliar'›n: “repair of the engine lasted for a lonf time. After the repair was complated we stayed further at Istanbul as we were waiting for possibility of obtaining visas for Palestine.” (Motorun tamiri uzun zaman ald›. Tamir tamamland›ktan sonra Filistin vizesi sa¤lanaca¤› olas›l›¤›yla ‹stanbul'da biraz daha kald›k.) sözleri yer almaktad›r ki, kitab›nda “Struma motorsuzdu” diyen Wasserstein, Stoliar'›n ifadesini belge olarak aktar›rken, onun motorun onar›lm›fl oldu¤unu aç›klayan bu sözlerini kasten atlad›¤› aç›kt›r.


Kültür ve Sanat Dünyas›ndan Tekin Özertem

KÜLTÜR SANAT VE ADALET Adalet kavram›, ilk ça¤lardan bafllayarak insan ve toplum

yaflam›n›n ayr›lmaz bir parças› olmufltur. Haks›zl›¤a u¤rad›¤›na inanan insanlar›n intikam alma istek ve duygular› giderek denetim alt›na al›nm›fl; suçlular›n cezaland›r›lma ifli ulvi bir de¤er atfedilerek kurumsallaflt›r›lan mahkeme ve yarg›çlar taraf›ndan sa¤lanm›flt›r.

T

oplumlar›n huzuru; birlik, bütünlük, süreklilik ve evrimleri de yarg›lamalar›n adil ve tarafs›z bir flekilde gerçekleflmesiyle sa¤lanabilmifltir. “Adalet Mülkün Temelidir.” özdeyiflinin anlam› da budur. Semavi olsun olmas›n bütün dini inançlar›n intikam duygusunu d›fllamalar›, insanlara adil olmay› em-

redip, tanr›sal adaletin önünde sonunda gerçekleflece¤i inanc›n› afl›lamalar› da adaletin, bir erdem olarak tüm kültürler aç›s›ndan ne denli önemli ve vazgeçilmez oldu¤unun bir baflka göstergesidir. Çok tanr›l› dinlerde adalet ço¤unlukla tanr›çalar taraf›ndan temsil edilmifltir. Eski M›s›r’›n adalet tanr›ça51


BD EYLÜL 2013

s› Ma’at, Antik Yunan’›n Dike ve Thesmis, Roma’n›nki ise Justitia’d›r. Adalet tanr›s›n›n bu farkl› kültürlerde kad›n olarak betimlenmifl olmas›n›n nedeni kad›nlar›n erkeklere oranla daha flefkatli ve do¤urgan olmalar›. fiefkatin yarg›y› gereksiz fliddet ve öfkeden koruyaca¤›, do¤urganl›¤›n da adaletin süreklili¤ini sa¤layaca¤› inanc›…

A

anahtar› vard›r. Bafl›nda da saf iyili¤i, hakikati ve do¤rulu¤u temsil eden bir deve kuflu tüyü. Eski M›s›r inanc›na göre insanlar›n ölümsüz yaflam› hak edebilmeleri için, öldükten sonra tart›lacak kalplerinin, terazinin di¤er kefesine konan bu tüy kadar hafif olmas› gerekmektedir. Bu ölçüm tanr›çan›n gözetiminde yap›ld›¤› için Ma’at’›n gözleri aç›kt›r. ‹nsan ve toplum yaflam›nda böylesine önemli bir yer tutan intikam ve adalet olgusu, do¤al olarak çeflitli mitoloji ve efsanelerden bafllayarak güzel sanatlar›n da ilgi oda¤› olmufltur. Yunan mitolojisindeki Kral Midas’›n öyküsü, intikam ve adalet kavram›n› ele alan öykülerin bafl›nda gelmektedir. Öykü, Apollon ile Pan’›n yar›flmas›n› anlat›r:

ntik Yunan ve Roma’n›n adalet tanr›çalar›n›n ellerindeki terazi ile k›l›ca gelince: Terazi adaletin dengeli flekilde sa¤lanmas›n›n gere¤ini, k›l›ç ise adaletin gücünü simgelemekte. Bu üç tanr›çadan Justitia’n›n gözlerinin ba¤l› olmas› da yarg›n›n tarafs›zl›¤›n› -olmas› gerekti¤ini- vurgulamakta. Günümüzde adaletin bir elinde k›l›ç, di¤er elinde terazi ile gözleri ba¤l› tanr›ça Justitia taraf›ndan sembolize ediliyor olmas› da bu üç temel ilkenin günümüz adalet anlay›fl›n›n evrensel ilkeleri ile örtüfltü¤ünü göstermekte. Eski M›s›r’›n adalet tanr›ças› Ma’ at’a gelice: Ma'at’›n bir elinde asa, di¤er elinde Tanr›ça Justitia de sonsuz yaflam 52

G

üneflin, müzi¤in, sanatlar›n, ateflin ve fliirin tanr›s› Apollon ile keçi ayakl›, k›r›n, satirlerin* ve çobanlar›n tanr›s› Pan, kimin daha iyi müzik yapt›¤›na karar vermesi için yarg›ç olarak da¤ tanr›s› Tmolos’u seçerler. Apollon, yar›flmaya lir, Pan da flüt çalarak kat›l›r. ‹kisini dikkatle dinleyen Tmolos, Apollon’un müzi¤ini be¤enir. Yar›flmay› izleyen


BD EYLÜL 2013

Eski M›s›r’›n adalet tanr›ças› Ma'at’›n bir elinde asa, di¤er elinde de sonsuz yaflam anahtar› vard›r. Bafl›nda da saf iyili¤i hakikati ve do¤rulu¤u temsil eden bir deve kuflu tüyü. Kral Midas ise Pan’›n müzi¤inin Apollon’un müzi¤inden daha üstün oldu¤unu iddia eder. Öfkelenen Apollon da Kral Midas’› kulaklar›n› eflek kula¤›na dönüfltürerek cezaland›r›r.

ntikam duygusunu yarg› yolu ile frenleyip cezaya dönüfltürerek dengelemek; bunu toplum ad›na karar veren yarg›çlar arac›l›¤› ile gerçeklefltirmek, geçmiflten günümüze evrimleflerek süregelen toplumsal bir kural olmufltur. Yarg› sadece insanlar›n insanlara karfl› iflledikleri suçlar› de¤il, insanlar›n topluma karfl› iflledikleri suçlar› da cezaland›ran bir üst yap› kurumu olarak yap›land›r›lm›flt›r. Adaletin en iyi flekilde gerçekleflebilmesi için giderek yasama, yürütme ve yarg› birbirinden ayr›lm›fl; tüm özgürlükler anayasalar›n garantisi al-

t›na al›nm›flt›r. Çünkü Jean-Jacques Rousseau’ nun** zaman›m›zdan üç yüz küsur y›l önce önemle vurgulad›¤› üzere yasama, yürütme ve yarg› iç içe geçti¤inde özgürlüklerin güvence alt›na al›nmas› mümkün de¤ildir. Özgürlükler güvence alt›nda de¤ilse, anayasa yok demektir. Güç kimde ise yasa ve yarg›ç odur. Mahkemeler, toplay›c›l›k ve avc›l›k döneminde aileyi, aflireti, totemi… Tar›m devriminden bafllayarak dini, iman›, imparatorlu¤u ve imparatoru…Endüstri devrimi ile de devleti, milleti ve vatandafl› koruya gelmifllerdir. Biliflim devrimini yaflad›¤›m›z ça¤›m›zda da ba¤›ms›z, tarafs›z ve adil olmas› gereken mahkemeler; bireyi, temel hak ve özgürlükler ile demokrasiyi korumakla yükümlüdürler.***

M

itolojik öykü ve efsanelerden bafllayarak öykü, roman, fliir, tiyatro, opera, heykel, resim ve sinema olmak üzere tüm sanat dallar›nda da intikam duygusu ile adalet kavram› sürekli olarak irdelenmifl; çok say›da sanat eserine konu olmufltur. Bu eserler incelendi¤inde adaletin sa¤lanamad›¤› durumlarda insan do¤as›nda bast›r›lmaya çal›fl›lsa da hep var olan intikam duygusunun 53


BD EYLÜL 2013

kimi zaman kiflisel, kimi zaman örgütsel bir fleklinde ortaya ç›kt›¤› vurgulanmaya çal›fl›lm›flt›r. Adalete dair o kadar çok sanat eseri yaz›lm›fl, çizilmifl, yontulmufl, bestelenmifl; o kadar çok film çekilmifl ki bu yaz›n›n s›n›rlar› içinde saymakla bitecek gibi de¤il. Bütün sanat eserlerine ve sanat etkinliklerine, anayasa ve yasalara, kutsal kitaplara; bir elinde terazi, bir elinde k›l›ç, gözleri ba¤l› adalet tanr›ças› heykellerinin süsledi¤i adalet saraylar›na ra¤men adaletin ba¤›ms›zl›¤›, tarafs›zl›¤› ve adil olmas›n›n gerekleri en geliflmifl günümüz toplumlar›nda dahi tam anlam›yla sa¤lanamad›. Ne e¤itim, ne güzel sanatlar ne de dini inançlar, insanlar› ve toplumlar› bu yönde gere¤ince dönüfltürmeyi beceremedi.

A

dalet üzerine düflündü¤ümde nedense akl›ma hep geçen yüzy›l›n en önemli sanatç› ve düflünürlerinden Friedrich Dürrenmatt’›n Yafll› Han›m›n Ziyareti / Der

Dürrenmatt’›n Yafll› Han›m›n Ziyareti oyunundan bir sahne 54

Besuch der alten Dame adl› tiyatro oyunu gelir. Küçük bir kasabada yaflayan ve sevgilisi taraf›ndan i¤fal edildikten sonra terk edilen; baflvurdu¤u mahkemenin yalanc› tan›klar›n ifadelerine dayanarak haks›z buldu¤u Claire’in hikayesi unutulacak gibi de¤ildir:

K

asabay› terk etmek ve bir süre genelevde çal›flan ve yapt›¤› zengin evlilikler sonucu büyük bir servet sahibi olan Claire, yafll› ve zengin bir kad›n olarak y›llar sonra d›flland›¤› kasabaya döner. Kendisini yarg›layan yarg›c›, gözlerini kör edip dillerini kesip k›s›rlaflt›rarak cezaland›rd›¤› yalanc› tan›klar› da bera-

Bu trajikomedya, uygar toplumlarda dahi adalet gere¤ince yerine getirilmedi¤inde intikam duygusunun nerelere varaca¤›n› göstermesi, insan denilen varl›¤›n zaaflar›n›n sergilenmesi bak›m›ndan son derece ilginç bir yap›tt›r.


BD EYLÜL 2013

berinde getirir. Bu beklenmedik ziyaret üzerine büyük ümitlere kap›lan hemflehrilerine çeflitli vaatlerde bulunur. Kasabaya yapaca¤› yat›r›mlarla zenginleflecek; refaha kavuflacaklard›r. Tek flart›: kendisini i¤fal ettikten sonra terk eden eski sevgilisi Alfred’in yeniden yarg›lanmas›d›r... Önce itiraz edilse de Alfred’in kar›s› ve çocuklar› da dahil tüm kasaba bu iste¤e boyun e¤er. Y›llar önce elde edemedi¤i adaleti, hemflehrilerinin sayg› ve sevgisi (!) ile birlikte sat›n alan bu intikam mele¤i, yeniden yarg›lat›p ölüme mahkûm ettirdi¤i eski sevgilisi Alfred’in tabutu ile birlikte kasabay› terk eder. ‹stasyona kendisini geçirmek üzere gelen, aralar›nda Alfred’in kar›s› ve çocuklar›n›n da bulundu¤u kasabal›lar taraf›ndan “‹yilik Mele¤i“ denilerek u¤urlan›r. ‹ntikam›n› alm›fl, adalet yerini bulmufltur (!).

B

u trajikomedya, uygar toplumlarda dahi adalet gere¤ince yerine getirilmedi¤inde intikam duygusunun nerelere varaca¤›n› göstermesi, insan denilen varl›¤›n zaaflar›n›n sergilenmesi bak›m›ndan son derece ilginç bir yap›tt›r. Ça¤dafl ‹sviçre edebiyat›n›n en ünlü oyun, öykü ve roman yazarlar›ndan biri olan Friedrich Dürrenmatt, sadece bu oyununda de¤il, hemen hemen tüm eserlerinde yarg› ve adalet konusunu ele alm›fl ve özenle irdelemifltir. Çünkü Biliflim Ça¤› ad›n› verdi¤imiz içinde bulundu¤umuz ça¤da adalet ve yarg›n›n tarafs›z ve ba¤›ms›zl›¤› son derece önem kazanm›fl ol-

Friedrich Dürrenmatt mas›na ra¤men tam olarak sa¤lanabilmifl de¤il. Kimi zaman ürkütücü bir silaha dahi dönüflebilmekte.

T

üm kültürlerin temel tafl› olan adalet ve yarg›n›n ba¤›ms›z, tarafs›z ve adil olmas›n› sa¤lamak için e¤itim kurum ve kurulufllar›n›n yan› s›ra geçmiflte oldu¤u gibi yine sanata ve sanatç›lara düflüyor. Özellikle de “Et kokarsa tuz vurulur, / Tuz kokarsa çaresi ne?” diye sorulan, türküler yak›lan bizim gibi ülkelerde...• tekinozertem@butundunya.com.tr

Kaynakça: * Eski Yunan mitolojisinde yer alan yar› keçi yar› insan k›r ve ormanlarda yaflayan yarat›k. ** Jean-Jacques Rousseau (1712 – 1778), Frans›z yazar, filozof; politika ve müzik teorisyeni. *** Prof. Dr. Emre Kongar, Cumhuriyet Gazetesi, 4 A¤ustos 2013, s.3 55


Türk Dili Orhan Velidedeo¤lu

Arz Etmek CHP Genel Baflkan› Kemal K›l›çdaro¤lu’nun, kat›ld›¤› bir toplant›da, konuflmac›lar› kürsüye davet eden genci uyararak “Her konuflman›n ard›ndan arz ederim demeyeceksin. Bu, 12 Eylül’den kalma bir al›flkanl›kt›r” dedi¤ini yaz›yordu Haber Türk gazetesi. rz ederim” deyifli 12 Eylül askeri döneminde, yerli yersiz çok kullan›ld›¤› için, hep o dönemi an›msatsa da ya¤c›l›k insan›n mayas›nda m› vard›r, bilinmez; eski y›llarda da çok kullan›l›rd›. Edebiyat ö¤retmeni, flair, yazar ve gazeteci Nurettin Artam (19001958), Türk Dili dergisinin 6’nc› say›s›nda (Mart 1952) “Türkçemizde Sivilceler” bafll›kl› yaz›s›nda flöyle der: Resmi dilde ‘arz ederim’ fiilinin yersiz kullan›l›fl› da gözümüze bat-

A

56

maktan geri kalm›yor. Bu fiili kullanmak için bundan önce bir nesne bulunmas› gerekir. Meselâ: “…hususundaki fikirleri bilgilerinize arz ederim” gibi. Arz etmek, sunmak, hizmete sunmak, takdim etmek demektir. Pek çok toplant›da, özellikle resmi toplant›larda, flöylesi sunumlara s›kl›kla tan›k oluyoruz: “Yüce Heyetinizden, Ulu Önder Atatürk ve aziz flehitlerin manevi huzurunda sayg› durufluna ve ‹stiklal Marfl›m›z›n icras›na arz ediyorum!”


BD EYLÜL 2013

“Toplant›m›z›n aç›fl konuflmas›n› ve oturum baflkanl›¤›n› yapmak için Say›n Baflkan›mdan arz ediyorum.” “Konuflmas›n› yapmak üzere Say›n Bakan›m›z› kürsüye arz ediyorum!” Bunlar ne anlams›z ve küçük düflürücü sunumlar… ir resmi toplant›da bu sunumu yapan 30’lu yafllardaki genç görevli, baz› kiflileri yüceltme gayretkeflli¤i içinde kendi kiflili¤ini nas›l alçaltt›¤›n›n ay›rd›na varam›yor. Birkaç ay önce, bir Türk Sanat Müzi¤i konserinde sunuculuk yapan bayan›n, konser yöneticisine çiçek sunacak kifliyi sahneye arz etmesi de ilginçti… Toplant›lar›n ‘Hoflgeldiniz’ konuflmas›ndan sonra sunucu: “Sizleri, Ulu Önder Atatürk ve aziz flehitlerimizin manevi huzurunda sayg› durufluna ve ‹stiklal Marfl›m›z› söylemeye davet ediyorum…” “Toplant›m›z›n birinci oturumunu yönetmek üzere Say›n Baflkan› davet ediyorum…” “Konuflmas›n› yapmak üzere Say›n Bakan› kürsüye davet ediyorum.” Gibi yal›n sözcükler kullanarak görevini sürdürse, ça¤›rd›¤› kifliden de kendisinden de bir fley eksilmez; ama “arz ederse” efendilik-kulluk iliflkisi’ni ça¤r›flt›r›r ki bu, o kifliyi küçültür. Bu tür “arz edifl” lerden fiiar Yalç›n (1924-2010) da tedirgindi. fiöyle yazar: Evren Pafla zaman›ndan kalma bir ‘arz ederim’ demek modas› ç›kt› ki illet oluyorum. Üstelik ço¤u zaman

B

Evet, ‘arz etmek’ yaz›l› ve sözlü sunumlarda küçükten büyü¤e kullan›lan bir sözdür. Bu sunum sözcü¤ünü, ‘nezaket gere¤i’ san›p olmad›k yerde kullananlar çok gülünç duruma düflüyorlar. da yanl›fl kullan›l›yor. ‘Arz etmek’ küçükten büyü¤e yaz›lan tezkerelerde veya sözlü beyanlarda ‘rica ederim’ anlam›nda kullan›l›r ama hiçbir zaman dünkü Hac› Bektafl Veli törenlerinde (16.8.1996) sunucunun yapt›¤› gibi ‘Say›n Cumhurbaflkan›m›z Süleyman Demirel’i kürsüye arz ederim’ denmez. Belki ‘kürsüye teflriflerini arz ederim’ denebilir ama bana kal›rsa bu da pek zarif bir Türkçe olmaz. Unutmayal›m ki arz etmenin Türkçemizdeki karfl›l›¤› sunmakt›r. Peki, ‘Demirel’i kürsüye sunar›m’ veya “Demirel’in kürsüye teflrifini sunar›m’ der misiniz? Kimi kime veya neye sunuyorsunuz? Do¤rusu flöyle demektir: fiimdi, Cumhurbaflkan›m›z Say›n Süleyman Demirel konuflacaklard›r. Kendilerini kürsüye davet ediyorum. (Do¤ru Türkçe, Metis yay. ‹stanbul, 1998, s.163)

Y

a, flu olaya ne demeli? Medeni Hukuk Ord. Prof. H›fz› Veldet Velidedeo¤lu, 12 Ocak 1992 tarihli Milliyet gazetesinde Ol57


BD EYLÜL 2013

babda emr-ü ferman… bafll›kl› yaz›s›nda flöyle diyordu: Geçen y›l›n sonlar›nda Baflbakan’›n Cumhurbaflkan›’na yollad›¤› bir yaz›n›n arz ederim de¤il de rica ederim sözüyle bitirilmesi üzerine yaz›n›n Baflbakanl›¤a geri yollanmas› bas›nda ve halk aras›nda lehte, aleyhte türlü yorumlara, dedikodulara neden olmufltu. Bu konuda çok yaz› yaz›ld›. Ben de o s›rada kendi kendime Acaba Osmanl› saltanat› döneminde mi yafl›yoruz ki, çözümlenecek onca sorunumuz dururken Çankaya böyle ayr›nt›lara önem veriyor, diye düflünmüfltüm. Ama sonra hemen toparland›m ve bugünkü Çankaya’n›n 12 Eylül döneminin devam› oldu¤unu an›msad›m…

Evet, ‘arz etmek’ yaz›l› ve sözlü sunumlarda küçükten büyü¤e kullan›lan bir sözdür. Bu sunum sözcü¤ünü, ‘nezaket gere¤i’ san›p olmad›k yerde kullananlar çok gülünç duruma düflüyorlar: ir gazete haberi: “Say›n Cumhurbaflkan› bu konudaki görüfllerini flöyle arz ettiler…” (!) TRT int’de “‹z’ler” adl› programda Reflat Nuri Güntekin’le ilgili konuflan bir edebiyat doktoru’nun, program yap›mc›s› bayana ikide bir “Sizin de arz etti¤iniz gibi…” demesi hiç hofl de¤ildi. Böyle bir konuflma, yap›mc›y› kendisinden afla¤› görmek anlam› tafl›r. •

B

orhanvelidedeoglu@butundunya.com.tr

NEDEN? • Neden her gördü¤ümüz haritada • Televizyona ç›kan insanlar neden hemen Türkiye'yi bulmaya çal›fl›r›z? kendilerini Türkiye'deki bütün Millet olarak dünyada insanlar›n izledi¤ini san›rlar? kaybolma kompleksimiz mi (Örne¤in: "fiu anda 70 milyon vard›r? kifli bizi izliyor...")

• Neden ö¤renciler ilkö¤retimin beflinci s›n›f›na kadar ö¤retmene "ö¤retmenim" diye seslenirken, alt›nc› s›n›fta bir anda "hocam" diye seslenmeye bafllarlar?

• Dolmufllardaki fiyat tarifesinde "en k›sa mesafe" neden "indi-bindi" olarak tabir edilir? Önce inilip sonra mi binilir? Bir terslik yok mudur?

• Neden s›navlarda "4 yanl›fl bir do¤ruyu

ediyorum" ya da "kabul etmiyorum" seçenekleri vard›r? O kadar paray› bay›l›p bir bilgisayar program›n› sat›n ald›ktan sonra "kabul etmiyorum" seçene¤ini iflaretleyen bir tak›m saf kifliler mevcut mudur?

götürür" fleklinde bir uygulama ile ö¤renciler cezaland›r›l›rlar da; "4 do¤ru bil, bir do¤ru da bizden"fleklinde bir kampanya ile riske girme cesaretine ödül verilmez?

• Bir program› kurarken neden "kabul

• Neden dükkan›n› kapat›p giden esnaf, • Neden futbol tak›m› olan Ajax "Ayaks" kap›ya "10 dakika sonra dönece¤im" yazar, ne zaman gitti¤ini nas›l anlar›z?

58

diye okunur da, temizlik ürünü Ajax "Ajaks" diye okunur?


Mitolojiden Yans›yanlar Haluk Erdemol

HEKTOR, AKH‹LLEUS

TRUVA SAVAfiI VE

Geçen say›m›zda Akhilleus’un (Aflil) baflkomutan Agamemnon’a karfl› olan küskünlü¤ü nedeniyle savafla kat›lmad›¤›ndan ve Truva savafl›n›n Yunan birleflik güçlerinin Truval›lar karfl›s›nda üstünlük kuramadan sürdü¤ünden söz etmifltik.

A

khilleus Alt›n Elma olay›n›n yafland›¤› dü¤ünde evlenen Nereid (deniz perisi) Thetis ile Teselyal› Myrmidon halk›n›n kral› Peleus’un o¤luydu. Bebekli¤i, eriflkinli¤e ulaflmas›, Truva seferine kat›lmas› ve ölümü hakk›nda Homeros’un yan› s›ra di¤er destan yazarlar›na da kulak vermemiz 59


BD EYLÜL 2013

gerekiyor. Thetis o¤luna aktard›¤› yar› tanr› kimli¤iyle onun babas›ndan üstün bir kahraman olaca¤›n› ve genç yaflta savafllarda ölece¤ini biliyordu. Bu nedenle gözü üzerinde, onu bebekli¤inden beri korumas› alt›nda tutuyordu. Bebekken sa¤ topu¤undan tutarak kutsal Styx ›rma¤›na bat›rm›fl ve böylece silah yaralar›ndan ba¤›fl›k k›lm›flt› o¤lunu.

T

ruva seferine kat›ld›¤›na göre

savafl ç›kt›¤›nda Akhilleus’un eriflkinli¤e ulaflt›¤› anlafl›l›yor. Thetis onun sefere kat›lmamas› için elinden geleni yapm›flt›, ama flan ve fleref içinde ölmeyi silik bir yaflama ye¤ tutan Akhilleus 50 gemi ve 500 cengaver Myrmidon askeri ile sefere kat›lmaktan çekinmedi. Yazg›s›na

1) Thetis Akhilleus’u Styx’e bat›r›yor (Rubens, 1577-1640) 60

ra¤men onu sonuna dek korumak ad›na Thetis o¤lunun savaflta giyece¤i z›rh› ve kuflanaca¤› silahlar› demirci tanr› Hephaistos’a yapt›rm›flt›. Sefere ç›karken Akhilleus’un yan›nda can dostu ve onun yazg›s›nda önemli bir yer tutacak olan Patroklos da vard›.

A

khilleus’un küskünlü¤ü sürerken Patroklos yerinde duram›yor, “Sen olmadan baflaramay›z, soydafllar›n› yaln›z b›rakma,” diyerek ›srarla savafla kat›lmaya ça¤›r›yordu onu. Fakat Akhilleus inat ediyor, kendi gemilerine ve askerlerine zarar gelmedi¤i sürece yerinden bile k›m›ldamayaca¤›n› söylüyordu. Baflkomutan Agamemnon kendine ba¤l› güçlerle birkaç kez Truval›lar› zorlam›fl, fakat baflar› elde edemedi¤inden Akhilleus’un gönlünü kazanmaktan baflka çare olmad›¤›n› anlam›flt›. Yak›n çevresinin de bask›s› karfl›s›nda Akhilleus’un elinden ald›¤› tutsak Briseis’i hediyelerle birlikte geri göndererek özür dilediyse de Akhilleus’un tutumunda de¤ifliklik olmad›. Bu arada Hektor savafltan çekinik davran›fllar sergileyen kardefli Paris’i hor gören sözlerle savafl›n içine çekmeye çal›fl›yordu. Helena’n›n eski efli Menelaus Paris’i teke tek çarp›flmaya ça¤›r›nca halk›n›n gözünde küçük düflmemek için kat›lmak zorunda kald›¤› düelloda yenilmek üzereyken koruyucusu Afro-


BD EYLÜL 2013

dit ölümden kurtard› Paris’i. Yunan güçlerinin ezikli¤ine ve Akhilleus’un inad›na daha fazla dayanamayan Patroklos can dostu Akhilleus’tan bir dilekte bulundu. “B›rak, senin yerine ben savaflay›m,” dedi, “Z›rh›n›, silahlar›n› ve askerlerini ver, gideyim.” Bunu söylerken bir tanr›n›n elinden ç›kan o gösteriflli z›rh› ve silahlar› kufland›¤›nda Truval›lar›n kendisini Akhilleus sanarak kaç›flaca¤›n› düflünüyordu. Akhilleus can dostunu k›rmad›. Tanr› yap›m› z›rh

2) Hektor Paris’i savafla ça¤›r›yor (Johann Heinrich Wilhelm Tischbein, 1751-1828) ve silahlar› kuflanan Patroklos, peflinde savaflç› Myrmidonlarla sald›r›ya geçti¤inde hem Truval›lar hem de Yunanlar

3) Akhilleus Patroklos’un yas›n› tutuyor (Gavin Hamilton, 1723-1798) 61


4 5

6

7

4) Akhilleus’un gazab› (CharlesAntoine Coypel, 1694-1752) 5) Thetis Akhilleus’a yeni z›rh›n› getiriyor (Benjamin West, 1738-1820) 6) Akhilleus Hektor’u öldürüyor (Rubens) 7) Priamos Hektor’un ölüsünü vermesi için Akhilleus’e yalvar›yor (Alexander Ivanov, 1806-1858)

7


BD EYLÜL 2013

8

9

8) Akhilleus’un ölümü (Rubens) 9) Akhilleus ve ölü Hektor (Antik vazodan) Akhilleus’un savafla kat›ld›¤›n› sand›lar. Bu görünüm Yunan güçlerinin çoflkusunu artt›r›rken Truval›lar›n da¤›lmas›na neden oldu. Fakat sonunda Patroklos Hektor’u gördü karfl›s›nda. Dövüfltüler; Hektor Patroklos’u öldürüp onun z›rh›n›, yani Akhilleus’un z›rh›n› kufland›¤›nda bu kez kaç›flan taraf Yunan askerleri oldu.

P

atroklos’un ölümü Akhilleus’u derin ac›lara bo¤du; ac›s›ndan da derin öfke ve öç duygular›yla doldu yüre¤i. Küskünlü¤ü bir yana b›rak›p hemen Hektor’un üzerine at›lmak istedi. O¤lunun ac›s›n› kendi yüre¤inde de duyumsayan Thetis hemen belirdi yan›bafl›nda. Ona engel olman›n bir ifle yaramayaca¤›n› bildi¤inden yalvar yakar oldu. “Hiç olmazsa yar›n sabaha dek bekle,” dedi, “Ben de hemen Hephaistos’a gidip yeni bir z›rh yapt›ray›m sana.” Sabah› zor eden Akhilleus eskisi

gibi gösteriflli, düflmanlar›na korku salan yeni z›rh›n› giyer giymez dinmeyen öfkesiyle Truval›lar›n üzerine at›ld›. Bu sahne ‘Akhilleus’un Gazab›’ bafll›¤› ve deyifliyle birçok yaz›n ve sanat yap›t›na konu olmufltur. Akhilleus Hektor’u bulana kadar önüne ç›kan herkesi k›r›p geçirdi. Kentin yak›n›nda akan Skamendros (Küçük Menderes) deresinin sular› ceset y›¤›nlar› yüzünden akmaz olmufl, bu nedenle öfkelenen nehir tanr›s›na bile meydan okumufltu Akhilleus. Sonunda Hektor’u buldu karfl›s›nda.

ki kahraman›n çarp›flmas› uzun

sürdü. Akhilleus’un görünümü ve öfkeli sald›r›s› Hektor’u öylesine ürkütmüfltü ki karfl›s›nda direnemeden kaçmaya bafllad›. Truva surlar›n›n çevresinde üç kez döndükten sonra Akhilleus Hektor’u k›st›r›p öldürdü. Fakat öfkesi dinmedi. Zaman›n örf ve adetleri uyar›nca savaflta ölen soylulara gösterilmesi gereken sayg›y› bile 63


BD EYLÜL 2013

esirgedi ondan. Ölüsünü arabas›na ba¤lay›p surlar›n üzerinden onlar› seyreden babas› Priamos ve efli Andromakhe’nin yafll› gözleri önünde toz toprak içinde sürükleyerek afla¤›lad› onu. Ölüsünü köpeklere atmak istiyordu. Yafll› kral Priamos o¤lunun ölüsünü almak için Akhilleus’un aya¤›na gidip yalvarmak zorunda kald›. Hektor’un cenaze töreninde a¤›t yakan kad›nlar›n bafl›nda Helena vard›. ‹liada destan› Hektor’un cenaze töreni ile son bulur. Akhilleus’un ve savafl›n sonunu Romal› ozan Vergilius ve di¤er kaynaklardan ö¤reniyoruz. Akhilleus yazg›s›n›n öngördü¤ü gibi Truva savafl›nda öldü. Hektor son nefesini verirken Akhilleus’un ölümünün Paris ile Apollon’un ellerinden

olaca¤› öngörüsünde bulunmufltu. Dedi¤i oldu. Savafl boyunca Afrodit’in korumas›na s›¤›nm›fl olan Paris, korkak kiflili¤ine denk düflen bir hareketle Akhilleus’un karfl›s›na ç›kmay› göze alamayarak surlar›n üzerinden bir ok att› ona. Ok, söylenceye göre okçu tanr› Apollon’un güdümüyle Akhilleus’un sa¤ topu¤una sapland›, yani annesinin onu kutsal suya dald›r›rken tuttu¤u ve suyun de¤medi¤i yere.

T

ruva savafl›n›n sonunu ve kentin düflüflü s›ras›nda yaflananlar› gelecek say›m›za b›rak›yoruz. Bu yaz›m›zdaki olaylar›n sanatç›lar›n dünyas›na nas›l yans›d›¤›n› kronolojik s›rayla aktaran bir seçkiyi sunuyoruz. • halukerdemol@butundunya.com.tr

Unutulan Kurallar›m›z

• Bir bedeniniz olacak. Bunu çok sevebilir ya da ondan nefret edebilirsiniz. Ama bu beden yaflam›n›z süresince sizinle birlikte olacakt›r.

• Ö¤reneceksiniz. Yaflam ad› verilen, resmi olmayan bir okula devam ediyorsunuz. Bu okulda her gün yeni bilgiler edineceksiniz. Ö¤rendikleriniz ilginizi çekebilir ya da çekmeyebilir.

• Hata yoktur, al›nan dersler vard›r. Büyüme, bir giz ve yanl›fll›klar zinciridir. Bir baflka deyiflle deneysel bir süreçtir. Tam olarak sonuca ulaflan deneyler denli, ulaflamayanlar da bu sürecin parçalar›d›r.

• Dersler ö¤renilene dek yinelenirler. Ö¤renilme sürecinde dersler defalarca de¤iflik biçimlerde sunulur. Bir ders ö¤renildikten sonra di¤erine geçilir. • Kifliler sizin için bir aynad›r. Bir baflkas› ile ilgili bir fleyi sevmek ya da nefret etmek için, sevdi¤iniz ya da nefret etti¤iniz bir olguyu yans›tmas› gerekir.

• Yaflam›n›z› biçimlendirmek elinizdedir. Bunun için gerekli araç ve kaynaklara sahipsiniz. Bunlarla neler yapabilece¤inizin seçimi size aittir.

• Yaflam›n tüm sorunlar›n›n yan›tlar› benli¤inizde sakl›d›r. Yap›lmas› gereken gözlemek, dinlemek ve güvenmektir.

• Tüm bu yaz›lanlar› unutacaks›n›z... 64


Belgeselcinin Gözüyle Çetin ‹mir

emrut Da¤› ve Kommagene Uygarl›¤› Do¤u-Bat› Medeniyetinin, 2150 m. Yükseklikte muhteflem bir piramitteki kesiflme noktas›, Dünyan›n sekizinci harikas› Nemrut. üksekli¤i on metreyi bulan büyüleyici heykelleriyle, metrelerce uzunluktaki kitabeleriyle, UNESCO Dünya Kültür Miras›nda yer almaktad›r. ‹ki bin y›ld›r güneflin do¤uflunu ve bat›fl›n› 2150 m. Yükseklikte izleyen dev heykellerin s›rr›n›n çözülmesi için KOMMAGENE uygarl›¤›n›n keflfine gitmek gerekir.

Y

Kommagene Kral› 1. Antiochos


BD EYLÜL 2013

O

smanl› ‹mparatorlu¤u’nda askeri dan›flman olarak görev yapan ve tarihi eserlere ilgi duyan Alman subay Helmut Von Moltke, 1838’de bölgedeki araflt›rmalar› s›ras›nda bölgedeki tarihi kal›nt›lar hakk›nda bilgi verdi¤i “Türkiye’deki Durum ve Olaylar Hakk›nda Mektuplar” adl› kitab›nda nedense Nemrut Da¤›’ndaki heykel- Heykel bafllar› lerden söz etmemifltir. Nemrut Da¤›’n›n zirvesindeki de çal›fl›r. Uzun çal›flmalar sonunda eserlerden ilk söz eden ve bunlar›n Grek-çe yaz›l› kitabeyi çözen PunchsAsurlulardan kalma oldu¤unu tahmin tein, bu eserlerin Kommagene uygareden, 1881’de Diyarbak›r’da yol ya- l›¤›na ait oldu¤unu ve Kommagene p›m ifllerinde görevli Alman Mühen- Kral› 1. Antiochos taraf›ndan yapt›r›ldis Karl Sester’dir. Sester’in verdi¤i d›¤›n› keflfeder. Antiochos’un a¤z›nbilgiler do¤rultusunda Kraliyet Aka- dan yaz›lan kitabe, Nemrut Da¤›’n›n demisi taraf›ndan araflt›rma yapmak s›rr›n› ve Antiochos’un yasalar›n› üzere bölgeye gönderilen genç bilim içermektedir. adam› Otto Punchtein baflkanl›¤›ndaki ekip, Nemrut Da¤›’n›n tepesindeki aha sonra Alman Mühendis tümülüs ve tümülüsün do¤u ve bat› Karl Humann ve ‹stanbul Arkeoloji Müzesinin kurucuyanlar›nda oluflturulmufl teraslar üzerindeki devasa heykeller ve çeflitli su Osman Hamdi Beyin de kat›ld›¤› kabartmalardan oluflan eserler üzerin- Nemrut Da¤› çal›flmalar› 1953’ten 80’li y›llara kadar Amerika’l› Arkeolog Theresa Goell ve Friedrich Karl Dörner ve 1986 y›l›ndan itibaren, Dörner’in ö¤rencisi Sencer fiahin taraf›ndan sürdürülmüfltür. Kommagene uygarl›¤›n›n ortaya ç›kKommagene Krall›¤› mas›n› sa¤layan kaz›uzaydan görünüm

D

66


lar, Nemrut Da¤›’ndan baflka Arsameia, Samsat ve F›rat Havzas›nda gerçeklefltirilmifltir. Bölgede yap›lan kaz›larda ortaya ç›kart›lan tafl›nabilir eserler müzelerde, geri kalanlar› da Milli Park Alan› içerisinde korumaya al›nm›flt›r.

Y

unanca “Genler Toplulu¤u” anlam›na gelen Kommagene, ismiyle ba¤dafl›rcas›na, Grek ve Pers Uygarl›klar›n›n inanç, kültür ve geleneklerinin bütünleflti¤i güçlü bir krall›kt›r. Toros Da¤lar›’ndaki çeflitli yollar›n birleflti¤i noktada bulunan antik Kommagene Krall›¤›, Suriye’nin Kuzeyi, Hatay, P›narbafl›, Kuzey To-

‹mparatorlu¤u’nun egemenli¤i alt›na girdi¤i tahmin edilen Kommagene yöresinde Kommagene Krall›¤›’n›n öncesi kabul edilen Kummuh Krall›¤›’n›n oldu¤u ve Kummuh’un ‹.Ö. 711’lerde Asurlular, ‹.Ö. 605’te de Babilliler taraf›ndan fethedildi¤i anlafl›lmaktad›r. ‹.Ö. 6. Yüzy›l›n sonlar›na do¤ru Kommagene topraklar› Pers ‹mparatorlu¤u’nun eline geçmifltir. ‹.Ö. 323’te Kommagene Bölgesinin idaresi Grek-Makedon yöneticilerin eline geçmifltir. Antik dünyan›n küçük ancak güçlü ülkesi Kommagene, baba taraf› Pers Krallar›ndan “Krallar Kral› olarak an›-

Tanr›lar, Krallar ve Nemrut da¤› roslar ve do¤uda F›rat Nehri’nin çevreledi¤i verimli topraklarda yer alm›flt›r. Tar›ma ve hayvanc›l›¤a elveriflli ve ekonomik önemi yüksek sedir a¤ac› ormanlar›n› bar›nd›ran Kommagene topraklar›n›n, ilk ça¤lardan beri yerleflim alan› olarak kullan›ld›¤› civardaki ma¤ara ve arkeolojik buluntulardan anlafl›lmaktad›r. ‹.Ö. 2000 y›l›n›n ortalar›nda Hitit

lan Darius’a ile, anne taraf› Makedonya Hükümdar› Büyük ‹skender ile akraba olan bir prensin o¤lu Mithridates Kallinikos taraf›ndan, ‹.Ö. 109 y›l›nda ba¤›ms›z bir krall›k olarak kurulmufltur.

F

arkl› topluluklardan meydana gelen ve ayr› inanç ve kültürlere sahip Kommageneliler aras›n67


BD EYLÜL 2013

daki birli¤i sa¤lamak konusunda büyük baflar› sa¤layan Mithridates Kallinikos, tanr›larla olan ba¤›n› kuvvetlendirece¤i ve böylece ulusunu bar›fl içerisinde yaflataca¤› inanc›yla ülkesinin çeflitli yerlerinde tap›naklar yapt›rm›flt›r. Arsameia flehrindeki kült yap›lar› ile Kommagene Krallar›n›n en ünlüsü olan 1. Antiochos devri (‹.Ö. 69-38), krall›¤›n en müreffeh dönemdir. Kendi mezar›n› Nemrut Da¤›’n›n zirvesine, babas› Mithridates 1. Kallinikos’un mezar›n› ise Arsameia’da Eski Kahta Çay›n›n kenar›na yapt›ran 1. Antiochos, krall›¤›n› ekonomik ve kültürel yönden en üst seviyeye ç›kartm›flt›r. 1. Antiochos’tan sonra Kommagene Krall›¤›n›n parlak dönemleri, halefleri taraf›ndan devam ettirilemez ve ‹.S. 29 y›l›ndan itibaren Kommagene

Nemrut Da¤› tümülüsü

N

Heykeller 68

Krallar› Roma taraf›ndan atan›r. ‹.S. 72’de Romal›lar›n Kommagene’yi istila etmesiyle 200 y›ll›k krall›¤›n ba¤›ms›zl›¤› tamamen sona erer ve bu tarihten sonra Kommagene topraklar› Suriye’nin parças› olarak tarihteki yerini al›r. NEMRUT DA⁄I TÜMÜLÜSÜ Nemrut Da¤›, Ad›yaman’›n 86 km. do¤usunda Kâhta ilçesinin Karadut köyünde, dünyan›n sekizinci harikas›


BD EYLÜL 2013

olarak tan›nan, tepesinde küçük k›rma tafllar›n y›¤›lmas›yla oluflturulmufl konik bir tümülüsün bulundu¤u, 2150 m. Yükseklikte, görkemli bir kültür ve turizm merkezidir. ‹.Ö. 1. Yüzy›la tarihlenen ve orijinali 55 m. olan tümülüsün bugünkü yüksekli¤i 50 m. çap› 150 metredir. Gündo¤umu ve günbat›m›n›n tüm ihtiflam›yla izlenebildi¤i bu tepede, Kommagene Kral› 1. Antiochos kendisi için görkemli bir an›t mezar, mezar odas›n›n üzerine k›rma tafllardan oluflan bir tümülüs ve tümülüsün üç taraf›n› çevreleyen kutsal alanlar infla ettirmifltir. Tümülüs, Kral1. Antiochos’un flerefine tertiplenen törenlere mahsus 3 terasla çevrilidir. Do¤u, bat› ve kuzey teraslar› olarak adland›r›lan bu alanlardan do¤u ve bat› teraslarda; s›ra halinde dizilmifl blok halinde 8 yontma tafl›n üst üste oturtulmas›yla oluflturulan 8-10 metre yüksekli¤inde muhteflem heykeller, kabartmalar ve yaz›tlar bulunmaktad›r.

H

eykeller, bir aslan ve bir kartal heykeliyle bafllar ve ayn› düzende son bulur. Hayvanlar›n kral› olan aslan yeryüzündeki gücü, tanr›lar›n habercisi olan kartal ise göksel gücü sembolize eder. Heykeller her iki tarafta da flu flekilde s›ralanm›flt›r: Kral 1. Antiochos (Theos); Fortuna (Theichye-Kommagene-Tanr›ça) Zeus (Oromasdes); Apollo (MithrasHelios-Hermes), Herakles (Ares-Artagnes). Kült yaz›tlar›nda anne taraf›ndan Büyük ‹skender’den (Alexandr) (Yunan-Makedonya) baba taraf›ndan ise, Darieos’dan (Pers) geldi¤ini ifade

Kral Antiochos eden Antiochos, atalar›ndan gelen bu etnik farkl›l›¤› birlefltirerek, kültür zenginli¤i haline dönüfltürmenin göstergesi olarak tanr› heykellerinin yüzünü do¤uya ve bat›ya çevirmifltir. Zaten tanr› heykellerinin isimleri de hem Grek, hem de Pers dili ile ifade edilmifltir. NEMRUT DA⁄I DO⁄U TERASI Kommagene ülkesinde güneflin do¤uflunu ilk gören yer olan do¤u teras›na sert kayalardan oyulmufl merdivenli yollardan ç›k›l›r. Do¤u teras›; tanr›lar galerisi, atalar galerisi ve sunaktan oluflur. Tanr›lar galerisindeki devasa tanr› heykelleri an›t mezara s›rt›n› dönmüfl biçimde s›ralanm›flt›r. Tanr›lar galerisinin 5 heykelinden biri olan Antiochos, güney uçta ilk s›rada yer almaktad›r. Kendisini tanr›69


Tanr›lar Galerisi larla ayn› kategoride gören Antiochos heykelini bu s›ralamaya dahil etmifltir. 2. Heykel Kommagene-Fortuna Latincede flans, u¤ur, bereket anlam›ndad›r. Heykeller aras›nda en uzun olan 3. Heykel Zeus-Oromasdes, Tanr›lar tanr›s› Kronos’un o¤lu, bafl tanr› ve gökler hâkimidir. 4. Heykel ApollonMithras, Anadolu mitolojisinde bafl tanr› Zeus’un o¤lu olup ›fl›k ve günefl tanr›s›d›r. Kuvvet ve kudretin sembolü olan Herakles Anadolu’da Herkül ad› ile an›l›r. Heykellerin her iki yan›nda içte yer alan göksel gücün temsilcisi kartal ve yan›nda duran aslan daima tanr›lar›n ve krallar›n yan›nda onlara bekçilik etmektedir. NEMRUT DA⁄I BATI TERASI Muhteflem bir gün bat›m›n›n izlenebildi¤i, Do¤u teras›na benzer flekilde ya70

p›lm›fl bat› teras›nda, tanr›lar galerisindeki heykel s›ralamas› ve heykellerin arkas›ndaki kült yaz›s› baz› detaylar hariç ayn›d›r. o¤u teras›ndan farkl› olarak, tanr›lar galerisinin kuzey ucunda, dördünde Kral Antiochos’un tanr›larla selamlaflmas›, di¤erinde aslan figürü bulunan, kumtafl›ndan yap›lm›fl 5 kabartma (rölyef) bulunmaktad›r. Aslan horoskop olarak bilinen kabartma, 25000 y›lda bir meydana gelen astrolojik bir olay›n sembolize edilmifl halidir. Do¤u ve Bat› teras›n her ikisinde de tanr› heykellerinin tahtlar›n› oluflturan tafl bloklar›n arkas›nda Grek harfleriyle yaz›lm›fl 237 sat›rl›k uzun bir kült yaz›t› NOMOS bulunmaktad›r. •

D

cetinimir@butundunya.com.tr


Evrensel Bak›fl Aç›s› Gürbüz Evren

Avrupal›lara Kremal› Kahve ile Çikolatal› Kahveyi Kim Ö¤retti? Bütün Dünya’da yazmaya bafllad›¤›m ilk y›llarda, Kraliçe Marie Antoinette’in, Frans›z Devrimi s›ras›nda, “Ekmek Yoksa Pasta Yesinler” sözünü konu eden bir yaz› kaleme alm›flt›m. Hemen özetleyelim. 789’da ayaklanan halk, Bastille

1

Hapishanesi’ni bast›ktan sonra Versailles Saray›’na gelecektir. O s›rada Kraliçe Marie Antoinette kahvalt› etmektedir. Duydu¤u sesler üzerine balkona ç›kan Marie Antoinette’i gören Parisliler, “Aç›z, ekmek bulam›yoruz” diye ba¤›r›r. Kraliçe Marie de,“Ekmek yoksa pasta yiyin” Antoinette


BD EYLÜL 2013

vusturya prensesi Marie

A

Antoinette, Fransa Kral› XVI. Louis ile evlendirilmiflti. Her Avusturyal› gibi, kahvalt›da, ülkenin milli yiyece¤i olan ayçöre¤i yiyen Prenses, Fransa’ya gelin giderken, sarayda ayçöre¤i bulundurulmas›n› istemiflti. Bunun üzerine Versailles Saray›’n›n aflç›lar› Frans›zca Croissant (Kruvasan) anlam›na gelen ayçöre¤inin yap›l›fl›n› ö¤renmiflti. Marie Antoinette, “Ekmek yoksa pasta yesinler” derken, “Croissant” yesinler demek istiyordu. Antoinette’in bu sözlerini duyanlar, “Croissant”› bilmediklerinden, ayçöre¤inin pasta oldu¤unu düflündüler. “Croissant”›n yani Ayçöre¤i’nin öyküsü Osmanl› ordular›n›n 1683 y›l›nda Viyana’y› ikinci kez kuflatmas›yla bafllar. Bir gece yar›s›, Osmanl› ordusunda, la¤›mc›lar olarak adland›r›lan tünel kaz›c›lar› kente girmeye çal›fl›rken, bu saatlerde üretim yapan ekmekçiler, askerlerin bir f›r›n›n içine ç›kt›klar›n› görüp alarm verince Türkler püskürtülür. Tünelden ç›kan askerlerin bafl›ndaki mi¤ferlerinde hilal bulundu¤u için, günün an›s›na Viyanal› ekmekçiler çörekleri hilal fleklinde yapmaya bafllar. Türkler karfl›s›nda kazan›lan zaferi simgeledi¤i düflüncesiyle her sabah ayçöre¤i yemek, Avusturyal›lar aras›nda bir gelene¤e dönüflünce, ayçöre¤i, herkesin ulaflabilece¤i bir yiyecek olur. Bu olaydan birkaç gün sonra, Viyanal›lar›n yard›m›na Polonya Kral› III. Jean Sobieski komutas›nda, 65 bin kiflilik bir ordu yetiflecek, Türkleri

72

Kral III. Jean Sobieski geri çekilmek zorunda b›rakacakt›r. Viyanal›lar, Türk Ordusunun geride b›rakt›¤› tonlarca erzak aras›nda 500 çuval da kahve bulacakt›r. Kral III. Jean Sobieski’den önce, bir baflka Polonyal›, Georg Franz Kolschitzky de, savafl›n kaderini de¤ifltiren isim-

Viyanal›lar, Türk

Ordusunun geride b›rakt›¤› tonlarca erzak aras›nda 500 çuval da kahve bulacakt›r. lerden biridir. On y›l ‹stanbul’da yaflayan bu soylu Polonyal›, çok iyi Türkçe konuflmaktad›r. Bu özelli¤i sayesinde kenti kuflatan Osmanl› güçlerinin aras›ndan rahatl›kla geçen Kolschitzky, Osmanl› Ordusu hakk›ndaki


BD EYLÜL 2013

tüm bilgileri Avusturyal› yetkililere verir. Kral III. Jean Sobieski imdada yetiflti¤inde, Avusturyal›lar da, Kolschitzky’den ald›klar› bilgiler sayesinde Osmanl›n›n zay›f yönlerine do¤ru karfl› sald›r›ya geçerler. avafl›n kazan›lmas›ndan sonra Kolschitzky’ye Avusturya’ n›n en büyük niflan› ve bu ülkenin vatandafll›¤› verilir. Polonyal› soyluya verilenler bunlarla s›n›rl› de¤ildir. Osmanl› askerlerinden kalan 500 çuval kahve de, Türklerin adetlerini bildi¤i için Kolschitzky’e teslim edilir. Viyana’da bir kahvehane açan

S

Viyana’da bir

kahvehane açan Kolschitzky, ‹stanbul’da yaflad›¤› y›llarda severek içti¤i Türk kahvesini burada yaparak satmaya bafllar. Kolschitzky, ‹stanbul’da yaflad›¤› y›llarda severek içti¤i Türk kahvesini burada yaparak satmaya bafllar. Ancak Türk kahvesinin tad› Viyanal›lar›n hofluna gitmeyecek, Polonyal›n›n da iflleri bozulacakt›r. Bunun üzerine Kolschitzky, kahveyi filtreden geçirdikten sonra piflirecek, iste¤e göre de içine süt kremas› ve bal katacakt›r. Bu yöntem tutmufltur. Kimilerinin “Sütlü Kahve” kimilerinin de “Kremal› Kahve” dedikleri yeni kahve Viyanal›lar›n çok hofluna gidecektir. olschitzky’nin kahvehanesi, Viyana Kahvesi anlam›na gelen “Cafe Viennois” içmek isteyenlerle dolup taflmaya bafllar. Bununla yetinmeyen Polonyal›, Pazar günleri müzik dinletisi ve zamanla da gazeteleri müflterilerine sununca, kahvehanesinin ünü Avrupa’n›n dört bir yan›na yay›lacakt›r. Ama hepsinden önemlisi Kolschitzky, Avusturyal›lar›n Osmanl› karfl›s›ndaki zaferini an›msatmak için Kremal› Kahvenin yan›nda Ayçöre¤i yani Kruvasan da vermeye bafllayacakt›r.

K Kolschitzky

73


BD EYLÜL 2013

Kolschitzky’nin bu yenilikleri bir gelene¤e dönüflecek, bugün Viyana kahvehaneleri de ayn› hizmetleri sunmaya devam edecektir. kinci Viyana kuflatmas›ndan 15 y›l kadar önce, Fransa Kral› 14. Louis’yi kahve ile tan›flt›ran yine Türkler olmufltur. Osmanl› Padiflah› 4. Mehmet, Fransa’ya elçi olarak görevlendirdi¤i Süleyman A¤a ile

Kral 14. Louis ise

Türk elçinin önerisi üzerine kahveyi fleker yerine çikolata ile içmeyi tercih etmifltir. Kral 14. Louis’ye gönderdi¤i hediyeler aras›nda kahve de vard›r. Süleyman A¤a’n›n, Paris’te a¤›rlad›¤› Frans›z soylular, ikram edilen kahvenin tad›n› ac› bulmufltur. Türk elçi de sorunu, kahvenin yan›nda fleker vererek çözmüfltür. ‹flte bundan sonra kahve Paris’ten bafllayarak tüm Fransa’da en çok aranan içecek haline gelmifltir. Kral 14. Louis ise Türk elçinin önerisi 74

üzerine kahveyi fleker yerine çikolata ile içmeyi tercih etmifltir. On y›l önce Fransa’da Kral’›n emriyle, David Chaillou adl› bir subay taraf›ndan üretilmeye bafllanan çikolatan›n tad›n› bilen Süleyman A¤a, bu önerisiyle 14. Louis’ kahve al›flkanl›¤›n›n sorumlusu olmufltur. Kral’›n bu al›flkanl›¤›, zamanla Paris kahvehanelerinden bafllayarak tüm Avrupa’ya yay›lan, kahvenin yan›nda çikolata verilmesi gelene¤inin de kayna¤› olmufltur. Süleyman A¤a Paris’ten ayr›l›rken, ard›nda tad› sadece Fransa’y› de¤il, Avrupa’y› da etkisi alt›na alacak kahveyi b›rakt›. Frans›z kaynaklar›, Osmanl› elçisinin ayr›lmas›ndan hemen sonra, özellikle o dönem baflta ‹stanbul olmak üzere Osmanl› egemenli¤i alt›ndaki bölgelerden Marsilya liman›na kahve yüklü gemilerin gelmeye bafllad›¤›n›, buradan da Fransa’ya da¤›t›ld›¤›n› yazar. rans›z Kraliyet Saray›’na yerleflen kahve, Kral 15. Louis’de ba¤›ml›l›k yaratacak kadar etkili olacakt›r. Kral’›n bu tutkusunu bilen Osmanl› Saray›, Paris’e çok s›k kahve gönderir. Kral, kahve sevgisi nedeniyle Versailles Saray›’n›n dillere destan güzellikteki bahçesinde bir sera kuracakt›r. Kral da, burada kendi elleriyle kahve yetifltirecektir. Yetifltirdi¤i kahveyi, Osmanl› Padiflah›’n›n hediyesi olan kahve de¤irmeninde, yak›n dostlar›n›n önünde çekmek ve piflirmek ise 15 Louis’nin en büyük tutkular›ndan biri

F


BD EYLÜL 2013

Valle, 1614 y›l›nda kaleme ald›¤›, “Türklerin siyah renkli kahve adl› bir içece¤i var. ‹çenleri, yazlar› serinletiyor, k›fllar› ise ›s›t›yor. Her zaman s›cak sunulan ve zevk veren bu içecek, Türkler aras›nda sohbetlerin aç›lmas›na ve yürütülmesine büyük katk› sa¤l›yor” sözleriyle, kahveyi Avrupal›lara övmektedir. iderek tüm Avrupa’ya yay›lan kahvenin halk aras›nda gördü¤ü büyük ilgi en çok flarap üreticilerini rahats›z etmifltir. Öyle ki kahvenin yasakland›¤› dönemler bafllam›flt›r. Bunlar› da bir sonraki yaz›da paylaflal›m. •

G

Pietro Della Valle haline gelmifltir. Venedikli gezgin Pietro Della Valle, 17. Yüzy›lda Osmanl› topraklar›na çok s›k seyahat eden bir isimdir.

gurbuzevren@butundunya.com.tr

DAHA KÖTÜSÜ OLAB‹L‹RD‹

Bankan›n kredilerden sorumlu

müdürü, arazisinde petrol arayan bir yat›r›mc›y› ziyaret etti ve verilen kredilerin vadelerinin doldu¤unu an›msatt›. Aralar›nda flöyle bir konuflma geçti: Müdür: “Eski petrol kuyular›n›z› canland›rmak için size bir milyon dolar kredi verdik, ama kuyular›n›zdan petrol ç›kmad›.” Yat›r›mc›: “Daha kötüsü olabilirdi.” Müdür:“Sonra yeni kuyular açmak için bir milyon dolar daha verdik. Yeni kuyular da bofl ç›kt›.” Yat›r›mc›: “Daha kötüsü olabilirdi.” Müdür: “Sonra yeni model petrol arama malzemesi için bir milyon daha verdik, ama anlad›¤›m›z kadar›yla ifle

yaramad›.” Yat›r›mc›: “Daha da kötü olabilirdi.” Müdür:: “Böyle konuflman›zdan s›k›ld›m art›k. Daha kötü ne olabilirdi ki?” Yat›r›mc›: “O paralar sizin bankan›zdan de¤il de, benim cebimden ç›kabilirdi.” 75


Haz›rlayan: B‹RSEN ERKUTUN

1-Sovyet iflgali sonunda Afganistan’da kim iktidara getirilmiflti? a-Davut Han b-Dr.Najib Ahmadzai c-Yakup Han d-Babrak Karmal 2-Atmosferin bilefliminde hacmi %78.08 olan gaz hangisidir? a-Oksijen b-Azot c-Nitrojen d-Hidrojen 3-Kavalalı Mehmet Ali Paşa, Osmanlı İmparatorluğu’nun hangi eyaletinde valilik yapmıştır? a-Manisa b-Şam c-Mısır d-Yemen

6-Devlet protokolünde Cumhurbaflkan›ndan sonra protokolün ikinci s›ras›nda kim gelir? a-Baflbakan b-TBMM Baflkan› c-Genel Kurmay Baflkan› d-D›fliflleri Bakan› 7-Ekvator üzerinde bir derecelik boylam uzakl›¤› yaklafl›k kaç km’dir? a-112 b-118 c-113 d-117 8-Efli Octavia’y› b›rak›p Kleopatra ile evlenen Roma ‹mparatoru kimdir? a-Claudius b-Marcus Antonius c-Julius Caesar d-Octavianus

12-Ünlü besteci Bella Bartok hangi ülkede do¤du? a-Avusturya b-Macaristan c-Fransa d-Almanya 13-Caesar diktatörlü¤ü hangi tarihte sona erdi? a-MS 60 b-MS 51 c-MÖ 44 d-MÖ 49 14-Donegal Körfezi hangi ülkededir? a-Kuzey ‹rlanda b-‹skoçya c-‹ngiltere d-‹rlanda 15-Büyük ‹skender’in hocas› kimdir? a-Eflatun b-Aristo c-Sokrat d-Hegel

9-Kimyasal tepkimelere girip hiç değişikliğe uğramadan çıkan maddelere ne denir? a-İyon b-Katalizör c-Teratojen d-Molekül

16-George Gallup ilk kamuoyu yoklamas›n› hangi y›l yapt›? a-1934 b-1935 c-1936 d-1937

4-Fizikte durağan olma hali ne ile ifade edilir? a-Epik b-Entropi c-Statik d-Dinamik

10-Stirling Da¤lar› hangi ülkededir? a-Avustralya b-‹ngiltere c-Fransa d-Avusturya

17-Franklin Delano hangi ABD Baflkan›’n›n ad›d›r? a-Grant b-McKinley c-Lincoln d-Roosevelt

5-Kapitalizmin babas› olarak bilinen ekonomist kimdir? a-David Ricardo b-Max Weber c-Friedrich Hayek d-Adam Smith

11-Ö¤rencilerde yetenek gözetmeyen e¤itim hangisidir? a-Karma e¤itim b-Özel e¤itim c-Karma yetenek e¤itimi d-Kapsaml› e¤itim

18-Süper güçlerin gerilimi gevfletmesine ne denir? a-Dedant b-Güç dengesi c-Ortak güvenlik d-Silah kontrolü

76

Yan›tlar: 151. sayfada


M.Ö. 2000’li Y›llarda M›s›r’da Yaflam›fl fiair

Ankhu’nun fiiiri M.Ö. 2000 y›llarda yaflayan M›s›rl› din adam› ve flair Ankhu’nun bir fliiri, yaz›ld›¤› tarihten 4000 y›l sonras›n›n bugünkü M›s›r’›na ulaflmaktad›r. iir, eski Kültür Bakanlar›ndan, edebiyatç› Talat Sait Halman taraf›ndan Türkçe’ye çevrilen ve 1972 y›l›nda Türkiye ‹fl Bankas› Kültür Yay›nlar› dizinde yay›mlanan “Eski M›s›r fiiiri” adl› kitab›n 116 ve 117’inci sayfalar›nda yer almaktad›r: “Olup biten herfley, tüm insan› çileden ç›kar›yor. Memleket, bafltanbafla azap içinde k›vran›yor. Her geçen y›l, bir önceki y›l› arat›yor. Ülkede kargaflal›k var. Y›k›m›n efli¤ine geldik, dayand›k. Adalet, ülkeden kap› d›flar› edildi. Tüm hükümet çevrelerinde haks›zl›k kol

77


BD EYLÜL 2013

geziyor. Buyruklara ald›ran yok. Memleketin durumu berbat. Ne tarafa baksak, çile ç›k›yor karfl›m›za. Halk, kentlerde de, köylerde de yas içinde. Millet, yoksulluktan periflan duruma düfltü. ‹nsanlarda ise ne sevgi kald›, ne sayg› kald›. Huzur sultanlar› bile ter ter tepiniyorlar. Her yeni gün do¤du¤unda, bir gece önce olanlar› görmemek için bafl›m›z› çeviriyoruz. Olup bitenler insan› çileden ç›kar›yor. Dertler bugün, tümen tümen geliyor. Yar›n ise, ›zd›raplar›n seli kopup gelecek.

M

emleket, bafltan

bafla tedirgin. Buna karfl›n, a¤z›n› aç›p da tek kelime söyleyen yok. Ortalarda art›k masum insan kalmad›. Herkesin ifli gücü fesat. Yürekler yas içinde, tasa içinde k›vran›yor. Emir verenin de alan›n da birbirinden fark› kalmad› art›k. Her ikisinin de dünya umurunda bile de¤il. Durumu, her sabah kalkar kalkmaz görüyoruz da, onu düzeltmek için hiçbir çabaya giriflmiyoruz. Miskinlik sinmifl insanlar›n

78

Dinleyip anlayanlar ve hatta k›zanlar bile dillerini tutuyorlar. Yoksullar, zengin karfl›s›nda güçsüz kald›lar. Bunu görüp de hayk›rmamak o kadar ac› ki... Fakat anlayamayanlara dil dökmek hepsinden de daha ac›...

yüzüne. Kimse laf dinlemiyor, laf anlam›yor. Dinleyip anlayanlar ve hatta k›zanlar bile dillerini tutuyorlar. Yoksullar, zengin karfl›s›nda güçsüz kald›lar. Bunu görüp de hayk›rmamak o kadar ac› ki... Fakat anlayamayanlara dil dökmek hepsinden de daha ac›... ‹nsan bir kez sesini yükseltmeye görsün. Gerçekleri bilmeyenlerin öfkesi, an›nda bafll›yor. Gerçekle söz aras›nda hiçbir iliflki kalmad›...”


Anadolu’nun Dünyas› Bekir Özgen

Umutsuz Umut Yoktan, yoksulluktand› çekmiflli¤i, can›ndan bezmiflli¤i. Barakadan bozma evlerinden ç›kmak üzereyken sordu anas›na yine de: "D›flar›dan bir fley istiyor musun?" "Can›n›n sa¤l›¤›n›," dedi anas›. Cebi bofl, gönlü dolu o¤lundan, baflka ne isteyebilirdi ki? ice zamand›r açl›ktan büküktü belleri. Tam tak›r kuru bak›rd› evlerinin içi. Duvarlar onlara, onlar duvarlara bak›p durmufltu bunca zaman. B›rak›n sebze meyveyi, ya¤› yo¤urdu, Allah'›n unu, bulguru bile çoktand›r unutturmufltu adlar›n›. Yine de sormufltu anas›na o u¤ursuz soruyu: "D›flar›dan bir fley istiyor musun?" Sormak al›flkanl›k olmufltu bir kez, baflka ne yaps›n? Aç bir mide, aç›k gözler, aylak ad›mlarla att› kendini soka¤a Umut. "Anam da baflka ad yokmufl gibi Umut ad›n› yak›flt›rm›fl bana. Hani nerde umut? Gelip beni bulsa, t›rna¤›yla dokunsa böyle mi olurdum? Az çok bir avuntu yakalard›m," diye yak›nd›. "Herkes nas›l yafl›yor? Sen de öyle yap," dedi tan›mad›¤› bir ses. "Yap›yorum yapmas›na da buna yaflamak denmez ki!" "Gel öyleyse benimle," dedi öteki.

N

79


BD EYLÜL 2013

Ald› götürdü onu görmedi¤i, bilmedi¤i bir yere. Orada e¤leflmesini istedi bir süre. Uydu söylenenlere Umut. Bekledi b›kmadan. Yatt› kalkt›. Uyudu uyand›, bekledi. Sonra gözlerini bir açt› ki yepyeni bir dünyada, tam bir Halil ‹brahim bollu¤u içinde yüzüyor. Yedi¤i önünde, yemedi¤i arkas›nda. Nicedir aray›p durdu¤u umut, da¤lar›n, denizlerin ard›ndan ç›km›fl gelmifl, önünde selama durmufl... "Neredeyim ben? Bu bolluk da neyin nesi?" diye sordu. "Üzümünü ye, ba¤›n› sorma." "Tamam da..." demeye kalmad› yitti gitti o ses. eni çevresinde, her fley göz kamaflt›racak kadar albeniliydi. Ama insanlar öyle de¤il, bir tuhaft›. Kan› kaynamad› hiç birine. Bafllad› kendi kendine söylenmeye: "fiunlara bak›n hele. Birinin olsun yüzünde gözünde, duruflunda hareke-

Y

tinde meymenet var m›? ‹nsan›n yüzüne yaban yaban bak›yorlar. Yar›m a¤›z bile selamlaflm›yorlar. Hal hat›r sormaya kalksam, sözlerime sa¤›r, hareketlerime kör kal›yorlar. Z›rn›k kadar üretmiyorlar ama bol kepçeden tüketiyorlar. fiu bildi¤imiz Allah'›n belas› sömürgen tak›m›ndan olmas›n bunlar sak›n?" "Adlar›n› öyle koymayal›m istersen," dedi o ses bir kez daha. "Paran›n pulun nas›l kazan›laca¤›n› iyi bilenler desek daha iyi olur." "Al›n teriyle kazan›lmayan para, neye yarar ki?" "fiaflk›n kardeflim benim. Sen hiç eme¤iyle vars›llaflan birini gördün mü?" "Tamam da, ya tertemiz umutlar! Ya kirlenmemifl beklentiler! Onlar da parayla m› sat›n al›nacak, el de¤ifltirecek?" "Evet, öyle." "Neden ki?" "Çünkü varl›k olmad› m›, umut

"Çünkü varl›k olmad› m›, umut da al›r bafl›n› baflka yerlere gider. Sen de bekler durursun boflu bofluna.

80


BD EYLÜL 2013

da al›r bafl›n› baflka yerlere gider. Sen de bekler durursun boflu bofluna. Bugüne kadar oldu¤u gibi, uma uma dönersin muma." "Ne demeye getiriyorsun sözünü? Daha aç›k konuflamaz m›s›n? F›r›ndan ekmek, manavdan domates al›r gibi, arac› tefecilerden de umut mu alaca¤›z yani?" "Öyle gibi bir fley." "Tamam da, umut sat›c›lar› arad›klar› her fleyi zaten bulmufllar. Ne ifli olabilir ki onlar›n umutla, umutsuzlukla?" "Öyle deme. Onlar›n as›l anamal›, umudun kendisinden öte bir fley de¤ildir. Umudu ellerinden bir kaç›rd›lar m›, varl›klar› kadar tüm benliklerini de yitirmifl olurlar." O anda, derin düflüncelere dalmak üzereydi ki, al›fl›k olmad›¤› sesler çal›nd› kula¤›na. Gardiyan k›l›kl› biri,

h›rs›z, yankesici, gaspç›, hapç› gibi ne kadar üçka¤›tç› varsa önüne katm›fl tuvalete götürüyordu. ‹çlerinden biri, "Nedir suçumuz? H›rs›zl›k yap›p ekmek almam›z m›? Uyuflturucu sat›p eve et götürmemiz mi? Yoksa doland›r›c›l›k yap›p çocuklar›m›za fleker, dondurma iletmemiz mi? Bunun kötülük neresinde? Sizde hiç merhamet, insaf yok mu?" diye ba¤›rd›. i¤erleri de destek verdi ona. "‹nsan haklar›, adalet, ne zamand›r ayaklar alt›nda ezim ezim eziliyor böyle? Bize eziyet etmeye ne hakk›n›z var? Memlekette demokrasi yok mu?" Sesleri giderek yükseldi, sonra birdenbire kesildi nedense. Onlar› duyunca akl› bafl›na gelir gibi oldu Umut'un. "Adalet ve bu insanlar..." deyip yutkundu. Tam da o

D

81


BD EYLÜL 2013

anda gözleri yan›ndan geçmekte olan baflka insanlara kayd›. Kimi as›k suratl›, kimi güler yüzlüydü. Kimi ciddi, sakin, dingin; kimi bezgin, dalg›n, durgun ve yorgundu. Mutlu ve umutlu olup olmad›klar› okunam›yordu yüzlerinden. "Bunlar da bizim gezegenin insanlar› demek ki!" diye geçirdi akl›ndan. Durdu, düflündü. "Bir insan, yaflamaya kararl› ise, önce nereye ait oldu¤una karar vermeli. San›r›m ben ne arad›¤›m› biliyorum art›k," sözcükleri döküldü dudaklar›ndan. "Neymifl o aray›p buldu¤un, de hele, biz de duyal›m," dedi yine o ses. "fiu," dedi. "Yönümü çizmiflim ben. Nicedir umutla yat›p umutla kalkm›fl›m. Yaflam›m onunla özdeflleflmifl. Bu saatten sonra, o tek s›¤›na¤›m› sat›p, fleytan› güldüremem." arfl›s›ndaki bozulmufltu. "Eflek, efleklik edip huysuzlan›yorsa ben ne yapay›m?" diye homurdand›. "Al, umudunu bas koynuna da öl açl›ktan, öyleyse!" dedi. "Ne olmufl yani, gülü saklayan tek yapraksam? Ad›m›n adam›ysam?

K

Beklemeyi becerebiliyorsam..." demeyi düflünürken, nerede oldu¤unu unuttu¤unun ayr›m›na vard› Umut. afl›n› sa¤a sola sallad›. Kendine geldi¤inde bir ana caddenin tam orta yerinde tek bafl›na durmakta oldu¤unu sezinleyince flaflk›na döndü. Sars›ld›. O u¤ursuz sesin sahibiyle yapmakta oldu¤u konuflma çok uzam›fl, trafi¤in ak›fl›n› durdurmufltu. Koca bir araba kuyru¤u oluflmufltu arkas›nda. Direksiyondakiler önlerinin aç›lmas›n› bekliyorlard›. "Eyvah!" dedi. Bir, sabr› tükenip homurdanmaya bafllayan sürücülere bakt›. Bir de, kendilerini izleyen yayalara göz gezdirdi. Utanc› ikiye, üçe katlad›.Ve avaz› ç›kt›¤›nca ba¤›rd› uluorta: "Ben, düflünüp ikirciklenmekten; siz ise beklemekten yorgun düfltünüz. Özür dilerim." Barakadan bozma evine bafl› yerde döndü umutsuz Umut. "Elin neden bofl geldin, yavrum?" gibisinden kendisine göz gezdiren annesinin yüzüne bakamad›. Utand› varl›¤›ndan, her fleyden...•

B

bekirozgen@butundunya.com.tr

Okul Saati Yaklaflt›

Anne, o¤lunun odas›na girdi ve onu uyand›rd›: "O¤lum, uyan ...Okula geç kalacaks›n…" O¤lu, uykulu bir sesle "Bugün okula gitmek istemiyorum" dedi. Anne "Neden gitmek istemiyormuflsun bakay›m?" dedi. "‹ki ciddi neden söyle bana…" O¤lu annesini yan›tlad›: "Okuldaki tüm ö¤retmenler benden nefret ediyorlar, biiir… Tüm ö¤renciler de nefret ediyorlar, iki. Yeter mi, anne?" Annesi o¤lunun nedenlerini geçerli bulmad›: "Bunlar neden olamaz" dedi. "fiimdi hemen kalk ve çabuk haz›rlan…" Bu kez o¤lu: "Sen de bana, okula gitmemi gerektirecek iki neden gösterebilir misin, anne?" dedi. Sabr› tükenen anne, iki nedeni aç›klad›: "Birinci ciddi neden, 52 yafl›nda koca bir adams›n…" dedi. "‹kincisi ise, sen okulun müdürüsün, o¤lum…" 82


Ö¤retmen G›yaseddin Tokyay’›n örnek yaflam›ndan kesitler 4

Numaradan Kaymakaml›k Nas›l da ‹flimize Yaram›flt› Yazar›m›z›n daha önceki say›lar›m›zda yer verdi¤imiz, babas›n›n yaflam›ndan öyküye dönüfltürdü¤ü yaz›lar›na bu ay da devam ediyoruz...

Ö¤retmenlik atamas› için yap›lan baflvuruda bizden üç yer tercihi yapmam›z› istiyorlard›. Atama yap›lacak yerlerin listesi ve bir Türkiye haritas› önümde, ‹zmit ve Gelibolu’yu bir de olmayaca¤›n› bile bile ama ya tutarsa diye, Kayseri’yi seçtim. Yazan: MUSTAFA TOKYAY aklafl›k bir ay sonra Bakanl›ktan Çanakkale ili emrine verildi¤ime dair bir yaz› geldi. O zamanlar, memurlara atand›klara yere gidebilmeleri için verilen yollu¤un yan› s›ra bir de yeni göreve bafllayacaklara devlet memuruna yak›flacak k›l›k k›yafet alabilmeleri için donat›m bedeli ad›yla ayr›ca 80 lira verilirdi. Bir kaç gün içinde gerekli haz›rl›klar› yapt›m, akrabalara k›sa allaha ›smarlad›k ziyaretlerinde bulundum ve ailemle vedalaflarak yola ç›kt›m. Bugün için oldukça uzun say›labilecek bir yolculuktan sonra önce Ankara’ya oradan ‹stanbul’a ‹stanbul’dan

Y

83


BD EYLÜL 2013

da vapurla Gelibolu’ya ulaflt›m. Yolculu¤um tam dokuz gün sürmüfltü. Hayat›mda ilk kez deniz yolculu¤u yap›yordum. ‹stanbul Gelibolu aras›nda allak bullak olmufl mide bir yandan, bo¤ulma korkusu di¤er yandan, saatler boyu salimen karaya ç›kabilmek için Allah’a dualar etti¤imi unutamam. Vapurda benden baflka kimse bir sorun yaflamad›¤› için ayr›ca korkumu ve mide bulant›m› saklamaya u¤raflmak da cabas›… elibolu’ya Konya Muallim Mektebi’nden iki s›n›f arkadafl›m daha atanm›flt›: Rifat ve Uzun Kaz›m. Onlar benden iki gün önce gelmifller ve bir evde pansiyoner olarak kalmaya bafllam›fllard› bile. Kâz›m Cumhuriyet okuluna, R›fat da Nam›k Kemal Okulu’na verilmifl. Gelibolu’ya var›fl›mdaki iki günlük fark merkezdeki okullarda bana yer kalmamas›na yol açm›flt›. Ben de idareten, Maarif Memuru’nun

G

Konya Muallim Mektebi ö¤rencisi G›yaseddin. 84

dedi¤ine göre, sonradan Cumhuriyet Okuluna gelmek üzere, Eksemil köyü (flimdiki Ortaköy) okulunda göreve bafllad›m. Tam okulun tamirat, kay›t gibi ifllerini tamamlay›p ö¤retime bafllayacakken bir yaz›yla Cumhuriyet Okulu’na atand›m. Bu okulda da henüz bir y›l›m› doldurmam›flken Gelibolu Askerlik fiubesi’nden gelen bir yaz›yla Dörtyol’daki haz›rl›k k›tas›na kat›lma emriyle askere ça¤›r›ld›m. Dörtyol’a nas›l gidece¤im diye kara kara düflünürken ikinci bir yaz› ulaflt› elime. ‹lk yaz›n›n aksine, bu rahatlat›c›yd›. Çanakkale ilinde görevli olanlar›n Bal›kesir’de 40. Alay’da yeni kurulan bir haz›rl›k k›tas›na intikal etmelerinin uygun görüldü¤ü yaz›yordu. Dört ay Bal›kesir’de ard›ndan da 20 ay Hal›c›o¤lu’nda 5. Bölükte askerli¤imi tamamlay›p yeniden Gelibolu’ya döndüm. sene Cumhuriyetin onuncu y›l› kutlanacakt›. Bu haz›rl›klar yap›l›rken beni Ezine' ye ba¤l› Geyikli nahiyesi Baflö¤retmenli¤ine tayin ettiler. Okul bak›ms›z, muhtar da ilgisizdi. Çocuklar hayli ihmal edilmifllerdi. Devams›zl›k çoktu. Önce devam iflini yoluna koymaya çal›flt›m. Ders araçlar›, ö¤renci kitaplar› noksand›. Dördüncü ve beflinci s›n›flardaki k›z ö¤rencilerin baz›lar› feraceye girmifller, okula devam etmiyorlard›. Muhtar ve Nahiye Müdürüyle görüflerek ifli s›k› takibe ald›m. Devam iflini baz› aksakl›klara ra¤men yoluna koymay› baflard›m. Okulda üç ö¤retmendik. Kar› koca iki ö¤retmen, Faruk Bey'le Cemile

O


BD EYLÜL 2013

Han›m ve ben. Ben dördüncü, beflinci s›n›flar›, Faruk Bey ikinci ve üçüncü s›n›flar›, Cemile Han›m da birinci s›n›f› ald›. Ö¤rencileri ve okulu Cumhuriyet Bayram›na haz›rlad›k. Onuncu y›l için Bakanl›k taraf›ndan gönderilen levhalar ve dövizlerle okulu süsledik. Ö¤rencilerin k›yafetlerini oldukça düzelttik. Onuncu y›l› Geyikli'de kutlad›k.

Ç

o¤unlukla okula u¤ramayan, sa¤da solda haytal›k yapmaktan okulun temizlik ifllerini aksatan hademe bir çocuk vard›. Onun a盤›n› kapatmak üzere zavall› annesi gelir çal›fl›rd›. Hakk› ad›ndaki bu hademede frengi hastal›¤› ortaya ç›km›flt›. Tedavisi yap›l›rken, Maarif Memuruyla görüflüp, annesi Saadet Han›m› tayin ettirdim. Kad›nca¤›z›n kocas› ölmüfl, üç çocuk ve bir ihtiyarla ortada kalm›fllar. Bir de büyük o¤lu hastalan›nca iyice çaresiz kalm›fllard›.

Okul bak›ms›z, muhtar

da ilgisizdi. Çocuklar hayli ihmal edilmifllerdi. Devams›zl›k çoktu. O y›l da tatilde Kayseri'ye gidemedim. Akl›m hep evdeydi. Babam ölmüfl, a¤abeylerim ve ablam kendi evlerinin derdindeydiler. Annem ve babam›n ikinci kar›s› Hatice bir de henüz küçük bir çocuk olan kardeflim Feruze bir yaflam savafl› içindeydiler. ‹ki y›ldan bu yana Kayseri'ye tayinimi istiyordum. Fakat aç›k kadro olmad›¤› için taleplerim reddediliyordu.

1920lerin bafl›. Soldan sa¤a: G›yaseddin, kardefli Feruze, teyzesinin o¤lu Mustafa. Ertesi yaz, üç y›l aradan sonra Kayseri'ye gidebildim. A¤abeylerimle görüflüp Hatice ve Feruze’nin masraflar› için babam›n tarla ve ba¤lar›ndan sa¤lanacak geliri garanti alt›na ald›ktan sonra annemi yan›ma al›p Geyikli'ye getirdim. Böylece benim yemek, temizlik ifllerime care bulurken onun da kuma geriliminden bir süre kurtulmas› sa¤lanm›fl oldu. Okul bafllay›ncaya kadar okulda kald›k. Sonra bir kira evine tafl›nd›k. Ev pek oturulur halde de¤ildi. Kap›lar›, pencereleri bir marangoza yapt›rtt›m. ‹çinin badanas›n› da yapt›k ve oturmaya 85


BD EYLÜL 2013

O gece fliddetli bir

lodos bütün karlar› eritti ama bu kez yollar kar sular›yla ›rma¤a dönmüfltü.

G›yaseddin Ö¤retmen Okuluna bafllamadan hemen önce Mahmut a¤abeyiyle. bafllad›k. Y›l sonunda Ezine ‹smetpafla Okulunun baflö¤retmenli¤ine atand›m. Bir y›l da burada çal›flt›ktan sonra okullar›n aç›lmas›ndan bir ay sonra Kayseri’nin Felahiye nahiyesine tayin edidi¤ime dair yaz› geldi. 21 Kas›m'da annemle birlikte önce ‹stanbul'a oradan da trenle Kayseri'ye hareket ettik. Annemi köye b›rakt›m. Maarif Müdürlü¤üne u¤rad›m. Bu s›rada k›fl da bast›rm›flt›. Kar kal›nl›¤› 30 santimetreyi geçmiflti. Felahiye'ye gitmek çok güçleflmiflti. Günlerce bir araç arad›m, bulamad›m. Kimse karda k›flta araba86

s›n› oralara götürmek istemiyordu. Deveyle gitmemi önerdiler ama ona da ben cesaret edemedim. Nihayet, Gesili Kekefl Memet isminde bir arabac›y› tavsiye ettiler. Bu gözüpek adam› bulursan o seni götürür dediler. Kekefl Memedi buldum. Pazarl›k yapt›m ve 14 liraya beni Felahiye'ye götürmeye raz› oldu. Ayr›ca da atlar› için 4 flinik arpa istedi. Koflullar›n› kabul ettim. Aksi halde, ay bafl›na kadar göreve bafllamam›fl olursam o ay›n maafl›ndan da mahrum kalacakt›m. rtesi gün Honat Camii yan›ndaki Y›ld›z Oteli’nden beni almas›n› söyleyerek ayr›ld›m. O gece fliddetli bir lodos bütün karlar› eritti ama bu kez yollar kar sular›yla ›rma¤a dönmüfltü. Arabac› sabah erkenden geldi. Yola ç›kt›k. fiiddetli rüzgar bazen arabay› devirecek gibi oluyordu. Böyle s›k›nt›l› bir durumda Erkilet Yokuflu’na t›rmand›k. Yolda baz› yerlerde kar tipilemifl, aflmak çok güç; yolun bir yan› uçurum. Neyse, kazas›z belas›z, geceleyin kendimizi bir hana atabildik. Handa bir küçük lamba yan›yor, içerisi buz gibi.

E


BD EYLÜL 2013

Is›tma çürümeye yüz tutmufl bir teneke sobayla sa¤lan›yor. Kekefl Memet atlar› afla¤›ya ba¤lad›, yemlerini verdi ve geldi. u arada, handaki di¤er müflterilerin Kayseri'ye odun kömürü götüren kömürcüler oldu¤unu ö¤renmifl. Bana geldi, "Kimseyle konufltun mu?’ diye sordu. ‘Hay›r’ cevab›n› al›nca rahatlad›. Muzipce gülerek, ‘Sak›n ö¤retmenim deme, ben Felahiye Nahiye Müdürüyüm diyeceksin" dedi. Soban›n yak›n›na, di¤er müflterile-

B

‘Hay›r’ cevab›n› al›nca rahatlad›. Muzipce gülerek, ‘Sak›n ö¤retmenim deme, ben Felahiye Nahiye Müdürüyüm diyeceksin" dedi. rin yan›na ba¤dafl kurup oturduk. Bir iki hoflbeflten sonra, Büyüktoramanl› olduklar›n› ve Kayseri'ye kömür götürdüklerini söylediler. Ben de “Felahiye'ye tayin edildim, yeni Nahiye Müdürüyüm kömür sat›fl› için ruhsat tezkerelerinizi görebilir miyim?" deyince adamlar›n yüzleri de¤iflti.

"Unuttuk, köyde b›rakt›k, almad›k" filan derken, "Nüfus tezkereniz?", o da yok! Hanc›y› ça¤›rd›m. Genç bir çocuktu. "Delikanl›, fluradan bir koflu köye git, Muhtar ve ‹htiyar Heyetini ça¤›r. Bu adamlar kaçak kömür götürüyorlar, zab›t tutaca¤›z" dedim. O arada Kekefl Memet, kömürcülerden bir ihtiyar›n koluna girip f›s›ldaflarak afla¤› indi ve iki büyük kalburla kömür getirdiler. Sobaya att›lar, bütün soba ve borular k›pk›rm›z› oldu. Oda iyice ›s›nd›. onra Kekefl Memet, güya arac› oldu "efendim bunlar cahil bilmiyorlar, bu defal›k affedin, bir daha yapmas›nlar, yanlar›na nüfus tezkerelerini, ruhsatlar›n› als›nlar" dedi. Zaten ben de ›s›n›nca iyice yumuflam›flt›m! Hanc›ya bir buçuk lira uzat›p iki tavuk kestirttim. Soban›n üstünde güzelce piflirdiler, birlikte yedik. Adamlar› affettim (!) ve uykuya dald›k. fiafakla arabac› uyand›rd›. "Gidelim ki, ancak akflama Felahiye'ye var›r›z" dedi. Yata¤›, bavulu arabaya tafl›d›k. Kekefl Memet kepenkleri kapatt›. Ben yine araban›n içine yata¤› serdim. Çamurlara bata ç›ka akflam karanl›¤›nda Felahiye'ye eriflebildik. Bugün ayn› yol herhalde iki, iki buçuk saat sürer. •

S

Annenin Çözümü

Efliyle yine kavga etti¤ini söyleyen yeni evli genç kad›n, telefonda annesinden yard›m istedi: “Anneci¤im, bu kez ona iyi bir ders vermek istiyorum” dedi. “Bir süre eve dönüp senin yan›nda kalabilir miyim?” Annesi bir süre duraksad›ktan sonra k›z›na daha etkin bir çözüm yolu önerdi: “Efline gerçekten bir ders vermek istiyorsan ben gelip sizde kalay›m bir süre" Gönderi: SEBAHAT ÖNEN 87


Ansiklopediden Bir Sayfa Mete Tizer

Döneminde Avrupa’n›n en büyük biyologlar›ndan biri olan filozof

Aristoteles, Ege Denizi'nin kuzeyinde bulunan

Stageria'da do¤mufltur (M.Ö. 384-322). O dönemde, Stageria'da ‹yon kültürü egemendir. Bu nedenle Aristoteles'e bir ‹yonya filozofu denilebilir. Babas› Nicomaihos, hekimdir ve Makedonya Krallar›ndan Amyntus'un (M.Ö.393-370) hekimli¤ine getirildi¤inde, ailesi ile birlikte Stageria'dan Makedonya'n›n baflkentine tafl›nm›flt›r. Bir taraftan ‹yon ve di¤er taraftan Makedonya etkileriyle biçimlenmifl ve gençli¤inde, ilgisini daha çok t›p üzerinde yo¤unlaflt›rm›flt›r. 17 yafl›na geldi¤inde ö¤renimini tamamlamas› için Atina'ya gönderilen Aristoteles, hayat›n›n 20 y›l›n› burada geçirmifltir. Atina'ya gelir gelmez, Platon'un ö¤rencisi olarak Akademi'ye girmifl ve hocas›n›n ölümüne kadar burada kalm›flt›r. Platon, sürekli olarak çekiflti¤i bu de¤erli ö¤rencisinin zekas›na ve enerjisine hayran kalm›fl ve ona Yunanca'da ak›l anlam›na gelen Nous ad›n› vermifltir. Platon’un ö¤rencisi olan Aristoteles’i özgün k›lan, Platon’dan ayr›ld›¤› noktalar ve bilim dünyas› için önerdi¤i yöntemler olmufltur. Aristoteles hocas›n›n aksi yönünde toplum yerine bireyi sa88


BD EYLÜL 2013

vunmufl ve "eflitlik" ilkesini benimsememifltir. laton gibi Aristoteles de her varl›¤›n öz ve biçim olmak üzere iki ö¤eden olufltu¤unu söylemifltir. ancak Aristoteles’in Platon’dan ayr›ld›¤› nokta, Platon’un biçim ve öz aras›nda yaratt›¤› uçurumdur.

P

Aristoteles, Platon’un ortaya koydu¤u “de¤iflmez idealar” anlay›fl›n› reddetmifltir. Ona göre biçim ve öz ayr› de¤ildir, tam tersine sonsuz olarak birliktedirler. Aristoteles’in düflünce tarihindeki esas önemi, tüm bilimler için önerdi¤i sistematik düflünme metodundan kaynaklan›r. Günümüzde hala kullan›lan 1 ve 0 mant›k sisteminin, ayn› zamanda tümdengelim sisteminin de kurucusudur. Ona göre bilimin as›l amac› tekili bilmektir. Bunun için yap›lmas› gereken tekil ve tümel aras›nda ba¤ kurmak, yani tekili tümelden ç›karmakt›r. Aristoteles, akla dayanan bilimsel bir sistem kurmak istemifl ve yaflad›¤› ça¤da edinilmifl bilgileri sistematik flekilde toplay›p s›n›fland›rarak evrene iliflkin genel bir aç›klama çerçevesi ortaya koymufltur. Yine ayn› amaca yönelmifl olan Platon’a oranla, idealardan çok maddeye önem vermifl ve maddi dünyay› aç›klamaya yönelmifltir.

Aristo nun befl ideali vard›r: 1. Yasa egemenli¤i 2. Adalet 3. Anayasal devlet 4.‹nsan›n sivil devletteki mükemmelliyeti 5. Yurttafllar aras›nda eflitlik ve özgürlük Aristoteles'i deneyci olarak tan›mlamam›z yanl›fl olmaz. o, tüm bilgilerimizin duyular›m›z ve deneyimlerimiz yoluyla olufltu¤unu söylüyordu. Dev bir entellektüel heykel gibi, antikça¤a damgas›n› vurmufltur. mant›k, dil, sanat, etik, siyaset, yasa, tarih, psikoloji, fizyoloji, zooloji, biyoloji, botanik, kimya, astronomi, mekanik, matematik, felsefe, hareket, zaman, metafizik, bilgi gibi aka gelen hemen her konuda araflt›rma yapm›fl, hepsine iliflkin kesin bir söylevde bulunmufltur.

Aristoteles’in düflünce tarihindeki esas önemi, tüm bilimler için önerdi¤i sistematik düflünme metodundan kaynaklan›r. Sahip olabilece¤i tüm nadir yaz›lar› sat›n al›yordu. Dünyada kendi özel kütüphanesine sahip olan ilk kifli oldu. ''Nas›l'' sorusunu bilim cevaplarken, ''Neden'' sorusunu felsefenin cevaplad›¤›n› söyleyerek ''bütün insanlar›n do¤alar› gere¤i bilmeyi arzulad›klar›na'' inan›yordu. • metetizer@butundunya.com.tr 89


fiimdiki Zaman Can Pulak

Bodrum’a Yap›lan Haks›zl›k Bodrum denince akla e¤lence, alkol, barlar, sosyete, ç›lg›n partiler, görgüsüz ve fl›mar›k bir yaflam geliyor.

M

edya magazincilerinin çekti¤i foto¤raflar da, bu yanl›fl de¤erlendirmeyi körüklüyor. Tatile Bodrum’a m› gidiyorsunuz, orada m› yafl›yorsunuz, ohh ne ala memleket. Siz de Türkiye’yi rahats›z eden bu genel yarg›n›n bir parças› olup ç›k›yorsunuz. Oysa gerçek hiç de öyle de¤il. Y›l›n iki ay› tatil yapmak için gelenlerin ortaya koydu¤u görüntü, dünyan›n say›l› antik kentlerinden Bodrum’u ülkemize ve dünyaya yanl›fl tan›t›yor. Bodrum bir kültür merkezidir. Dünyan›n ödüllü bir deniz müzesine, muhteflem bir kalesine, görkemli antik tiyatrosuna, dünyan›n yedi harikas›ndan biri olan Halikarnas mozolesine ve daha nice tarihi de¤erlere sahiptir. Burada her y›l uluslararas› klasik müzik konserleri, Bale ve Folklor festivalleri yap›l›r. Üstelik biri Turgutreis’te olmak üzere iki Halk Müzi¤i korosu vard›r ki, dinleyenleri flafl›r90

tacak ölçüde baflar›l›d›r. Ayr›ca Gümüfllük Festivali ile D-Marin’deki 5000 kiflilik klasik konserlerde dünyan›n say›l› sanatç›lar›n› dinlemek mümkündür. Evet yanl›fl okumad›n›z, dünyan›n belki de tek 5000 kiflilik klasik aç›k hava konseri Bodrum’da yap›l›r. Bunun hayli pahal› biletleri ise aylar öncesi tükenir. Bodrum denizcili¤in, süngercili¤in, dünyan›n hakl› takdirini kazanan gulet ve t›rhandil adl› harika teknelerin anavatan›d›r. Sahile k›çtan kara ba¤lanan teknelerle, görsel bir flölen yarat›l›r flehirde. Hepsi de birbirinden güzel ve modern marinalar›nda binlerce tekne bar›n›r. Bodrum marinalar›n›n flöhreti, dünyan›n her yerinde konuflulur, hakl› takdir toplar.

S

abahlar› Kumbahçe sahiline inenler, denizden yeni dönmüfl bal›kç›lardan taze bal›klar›n› al›rlar. O bal›kç›lar k›y›da bekleflen kedileri de doyururlar. ‹flte Bodrum’un


BD EYLÜL 2013

yerli ve yabanc› ziyaretçileri, bu an› görüntülemek için makinalar›n›n deklanflörüne peflpefle basarlar.

Bodrum’un pazarlar› ve yerli restoranlar› çok meflhurdur. Bu kadar canl›, bol sebze ve meyvaya odrum’un pazarlar› ve yerli restoranlar› çok sahip, köylülerin meflhurdur. Bu kadar canl›, bol sebze ve meyvaya ürünlerini böylesine sahip, köylülerin ürünlerini güzel sergiledi¤i yerel böylesine güzel sergiledi¤i yerel pazarlar, turistlerin de pazarlar, turistlerin büyük ilgisini çeker. Pahal› de büyük ilgisini restoranlar›n müflterisi ayr›d›r. Ama yerel yemekleri tatmak isteyen çeker.

B

gurmeler, orijinal Bodrum lokantalar›n› arar ve bulurlar. Örne¤in K›smet’te yiyece¤iniz yeme¤i, baflka bir yerde yemeniz kolay de¤ildir. Bu yüzden millet bofl masa bulmak için s›ra bekler orada. Ayr›ca Bodrum sadece merkez de de¤ildir, Koskoca bir yar›madad›r Bodrum. Konac›k, Bitez, Ortakent, Turgutreis, Akyarlar, Kad›kalesi, Gümüfllük, Yal›kavak, Göltürkbükü, Gündo¤an, Yal›çiftlik, Torba, Maz› ve Çökertme’de harika restoranlar, flöhretli aflç›lar ve müthifl lezzetler vard›r.

A

rt›s›yla eksisiyle Bodrum, dünyan›n yaflanacak en güzel yerlerinden biridir. Çok cana yak›n, sakin ve insan› sar›p sarmalayan bir halk› vard›r. Bodrum’daki olumsuzluklara bak›p, bu güzel kentimiz için yanl›fl ve haks›z hükümler vermeyelim. Çeflitli vesilelerle karalanmak istenen Bodrum, unutulmas›n ki Türkiye’ye tek bafl›na y›lda 1 milyar dolara yak›n turizm geliri kazand›r›yor.• canpulak@butundunya.com.tr

Buras› engin göklerin memleketidir. ‹çten gelen bir türküyü kap›p koyuverin, uzaklaflt›kça türkü gökte masmavi olur. Ifl›k burada yaln›z karanl›¤› ayd›nlatmakla kalmaz, ayd›nlatt›¤› maddeyi de¤ifltirir ve görülen bir flair rüyas›na çevirir. Baflka yerlerde ölüp nur içinde yat›laca¤›na, burada nur içinde yaflan›r. Gece y›ld›zlar tek tük görülen m›ym›nt› fleyler de¤ildir. Y›ld›z kalabal›kl›¤›na engin gece dar gelir. Sanki par›lt›lar›yla gö¤ü sars›p gürlerler. Hele ufuktan ay bir görüne koysun, evren bir peri masal›na döner... (...) C. fiakir Kabaa¤açl› 91


Not Defterimden Nergis Öztürk

Bir Soygunun Felsefesi Çin’in Guangzhou kentinde gerçekleflen bir banka soygununda, soyguncu herkese flöyle seslenir: “Sak›n k›p›rdamay›n. Hat›rlat›r›m bu bankadaki para Devlet’e aittir. Hayat›n›z ise size.” Herkes yere yatar. Buna ‘Düflünceyi De¤ifltirme Kavram›’ denir ve al›fl›lm›fl düflünce fleklini de¤ifltirmeye yarar. *** Bankadaki bayanlardan biri bafltan ç›kar›c› bir pozla masan›n üzerine uzan›r. Soyguncu, sert bir sesle kad›n› azarlar: “Lütfen medeni olun bu bir tecavüz de¤il, sadece bir soygun”.

Buna ‘Profesyonel Olmak’ denir. Sadece hedefine odaklan. *** Soyguncular eve döndüklerinde; yüksek e¤itimli küçük kardefl, yaln›zca ilkokulu bitirmeyi becerebilmifl a¤abeyine, çald›klar› paray› saymay› önerir. A¤abeyi onu da azarlar: “Çok aptals›n. Hepsini saymak çok zaman al›r. Akflam haberlerinde nas›l olsa bankadan çald›¤›m›z paran›n miktar›n› söylerler”.

Sizce bir soygundan al›nabilecek kaç ders vard›r?

Yazar›m›z› Tan›yal›m: Nergis Ötürk 1971 y›l›nda ‹stanbul’da do¤du.

Ortaokulu ‹talya’da bitirdi. Ankara Atatürk Anadolu Lisesi ve Hacettepe Üniversitesi Yabanc› Diller Yüksek Okulu Mütercim-Tercümanl›k Bölümü mezunudur. Turizm Bakanl›¤› Profesyonel Turist Rehberi kokart› sahibidir, 5 y›l turizm rehberli¤i yapm›fl, baz› uluslararas› firmalarda uzman olarak çal›flm›flt›r. Halen savunma sanayii, enerji, e¤itim vb. alanlarda çal›flan bir dan›flmanl›k firmas›n›n orta¤›d›r. 92


BD EYLÜL 2013

Buna da ‘Deneyim’ denir. Bugünlerde deneyim sahibi olmak diplomadan çok daha geçerlidir. *** Soyguncular bankadan ayr›ld›ktan hemen sonra, bankan›n müdürü banka flefine hemen polisi aramas›n› söyler. Bunun üzerine banka flefi flöyle bir öneride bulunur: “Neden kasadan 10 milyon dolar da biz al›p, daha önce zimmetimize geçirdi¤imiz 70 milyonun üzerine eklemiyoruz?” Buna da ‘F›rsat›n Ganimet Oldu¤unu Bilmek’ denir. Aleyhinize olan bir durumu lehinize çevirebilme sanat›. *** Banka flefi, önerisine bir de, dile¤ini ekler: “Keflke her ay bir soygun olsa” der.

Buna da ‘Tekdüzelikten Kurtulma’ diyebiliriz. Bilin ki kendi mutlulu¤unuz her zaman iflinizden daha önemlidir. *** Ertesi gün haberlerde, bankadan çal›nan paran›n 100 milyon dolar oldu¤u aç›klan›r. Oysa soyguncular kaç kere sayd›larsa, rakam sadece 20 milyon dolar ç›kar. Soyguncular bu duruma çok bozulurlar ve kendi aralar›nda flöyle konuflurlar: “Biz hayatlar›m›z› tehlikeye atmam›za karfl›n, yaln›zca 20 milyon dolar alabilmifliz; bu durumda banka müdürü, hem de hiçbir emek harcamadan, s›rt›m›zdan 80 milyon dolar kazanm›fl oldu. Soyguncu olmaktansa e¤itimli olmak, galiba çok daha kazançl›.” Buna ‘Bilgi Alt›n Kadar De¤erlidir’ deriz. *** Banka müdürüne gelince... Bu durumda en kârl› ve dolay›s›yla en mutlu ç›kan kendisidir. Çünkü borsadaki tüm kay›plar›n›, bu soygun sayesinde hem de fazlas›yla karfl›lam›fl, üstüne üstelik yüklü bir paraya da sahip olmufltur. Buna da, “Tehlikeyi Göze Alarak F›rsat› Yakalamak” deniliyor. *** fiimdi s›ra size geldi... Tüm içtenli¤inizle söyleyin bakal›m, bu soygun olay›nda gerçek soyguncu kimdir? nergisozturk@butundunya.com.tr


UFAK TEFEK B‹LG‹LER Sabahat Önen

Zürafalar›n ses telleri yoktur

Tuhaf Adet fiili lokantalar›nda ellerini karn›n›n üzerine koymayana servis yap›lmaz.

Finike portakal› 1994 y›l›nda Kalifoniya’da tat kontrolünde Dünya birincisi olmufltur.

Nüfus Rekoru Dünyada insan bafl›na düflen kar›nca say›s› bir milyondur.

En tatl› ilaç Ketçap önceleri ilaç olarak kullan›lmaktayd›.

Fark›nda m›y›z?

%33 ‹ade Dünyam›z güneflten gelen ›fl›nlar›n % 33’ünden faydalanamaz, onlar› çeflitli flekillerde uzaya geri gönderir.

Bir Garip ‹nanç Endonezyal›lar›n, küçük çocuklar›n bafl›n› okflad›klar›nda zekalar›n›n geliflmeyece¤ine dair yayg›n inan›fllar› vard›r. 94

Yetiflkin bir insan günde ortalama 23 bin kez nefes almaktad›r.

Sigortal›ym›fl ‹kiz kuleler 11 Eylül sald›r›s›ndan 2 ay önce 3.5 milyar $’a terör sald›r›lar›na karfl› sigortalanm›flt›.


En genifl Gövdeli A¤aç Dünyan›n en genifl gövdeli a¤ac› Meksika’n›n Oaxaca eyaletinde bulunan servi a¤ac›n›n gövdesi olup çevresi 46 çap› 14 metredir.

En büyük piramit M›s›r'daki Büyük Piramit 30 y›lda infla edilmifltir. Kullan›lan tafllarla Fransa'n›n çevresine 3 metre yükseklikte duvar yap›labilir.

Nil Nehri 6650 kilometre uzunlu¤u ile dünyan›n en uzun nehridir.

ATT‹LA ‹LHAN 15 Haziran 1925’te ‹zmir’in Menemen ilçesinde do¤du. ‹stanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ndeki yüksek ö¤renimini yar›da b›rak›p, 6 y›l aral›klarla Paris’te yaflam›n› sürdürdü. Türkiye’ye döndü. Çeflitli gazete ve dergilerde çal›flt›. Yeni Ortam, Dünya, Milliyet, Söz gazetelerinde köfle yazarl›¤› yap›p, Yelken ve Sanat Olay› dergilerini yönetti, Senaryolar yazd›. ‹lk fliiri olan “Bal›kç› Türküsü” 1941’de Yeni Edebiyat Dergisi’nde yay›nland›. 1946’daki fliir yar›flmas›nda “Cebbaro¤lu Mehemmed” fliiriyle birincilik ödülü kazand›. Bu baflar›dan sonra h›zla tan›n›p sevildi. Önde gelen edebiyat dergilerinde fliirleri, deneme ve elefltirileri yay›mland›. Mavi ya da Maviciler ad›yla tan›nan toplumcu gerçekçi fliir ak›m›n› bafllatt›. fiiire yeni bir ses düzeni, taflk›n, coflkulu bir anlat›m ve kendisine özgü bir duyarl›l›k getirdi. ‹lk iki roman› Sokaktaki Adam ve Zenciler Birbirine Benzemez’ den sonraki romanlar›nda tarihsel konulara a¤›rl›k vermeye bafllad›. Senaryolar›n› yazd›¤› önemli filmler: Yaln›zlar R›ht›m› (Lütfi Akad), Ateflten Damlalar (Memduh Ün), R›fat Diye Biri (Ertem Gönenç), fioför Nebahat (Metin Erksan), Devlerin Öfkesi (Nevzat Pesen), Ver Elini ‹stanbul (Ayd›n Arakon). “Ben Sana Mecburum” adl› fliiri en bilinenidir. 11 Ekim 2005 tarihinde hayat›n› kaybetmifltir.


BD EYLÜL 2013

Bir doktorun güzel hemflireye ilgisi t›pta devrim yaratt›

Aflkla Bulunan Ameliyat Eldiveni 18. yüzy›l›n sonlar›nda, t›pta anestezi sa¤lanmas› için çeflitli maddeler denenmeye baflland›. Yazan: SAN‹YE ÖZDEN

B

altimore’da bulunan Johns Hopkins T›p Okulu’nun cerrahi ö¤retmenlerinden William Stewart Halsted, Viyanal› bir göz hekimi olan Koller’in gözde a¤r› hissini giderdi¤ini bildirdi¤i kokaini, sinir köklerine vererek ac›s›z parmak ameliyatlar› yapmaya bafllad›. Yerel anestezi maddelerinin kullan›m›, cerrahlara eskisi gibi acele etmeden rahat çal›flabilme ve 96

William S. Halsted


BD EYLÜL 2013

çok ameliyatlarda kullan›lan eldivenleri bulan doktor olarak an›l›rd›. ohns Hopkins’te çal›flan hekim ve hemflireler aras›nda yayg›n bir dedikoduya göre; Halsted’in ameliyatlar›n›n böyle uzun sürmesinin as›l nedeni, ameliyathanesinde görevli Caroline Hampton ad›ndaki dünya güzeli hemfliresiydi. Caroline Hemflire, Halsted’in tüm ameliyatlar›nda ona yard›m ediyordu. Halsted içine kapan›k, sosyal yönü zay›f bir adamd›. Bu nedenle hastane d›fl›nda baflka kad›nlarla iletiflimi zay›ft›. Bu, onun Caroline Hemflire’ye kendini yak›n bulmas›n›n nedenlerinden biriydi. Günün birinde Dr. Halsted, Caroline Hemflire’nin ellerinde k›zart›lar, pullanmalar belirdi¤ini fark etti. Güzel kad›n›n ellerindeki lezyonlar, onda ameliyatlarda aletlerini mikroplardan ar›nd›rmak için kullan›lan solüsyonla-

J Hemflire, Caroline (Halsted)

do¤al olarak daha iyi sonuçlar elde etme olana¤›n› sa¤l›yordu. Halsted, incinmifl, çevresine kan oturmufl dokular›n kolayca mikroplanabildi¤ini, buna karfl›l›k damarlar› itinayla ba¤lanm›fl, y›prat›lamadan

...yayg›n bir dedikoduya göre; Halsted’in uzun süren ameliyatlar›n›n as›l nedeni, ameliyathanesinde görevli Caroline Hampton ad›ndaki dünya güzeli hemflireydi. dikilmifl dokular›n mikroplanmad›¤›n› kavrad›¤›ndan, o ça¤ için al›fl›lagelmifl tempodan çok daha yavafl çal›fl›rd›. Onun titizlikten kaynaklanan bu yavafll›¤›n›, “Halsted ameliyat›n› bitirinceye dek hasta iyileflip taburcu olur!” diyerek alaya alanlar da az de¤ildi. Halsted, çeflitli f›t›klar›n ve anevrizmalar›n onar›m› için baz› yeni teknikleri gelifltirmiflti ama t›p tarihinde daha

ra karfl› alerji olufltu¤unu gösteriyordu. Durum Caroline Hemflire’nin ameliyat hemflireli¤inden ayr›lmas›n› gerektirecek kadar ciddileflince, Halsted önce depresyona girdi… Ama bunun çözüm sa¤layamayaca¤›n› kavray›nca araflt›rmalara bafllad›. Sonuçta bir lastikçiye baflvurdu, bir çift lastik eldiven yapmas›n› istedi. O tarihe kadar hiç kimse lastikten eldiven ›smarlama97


BD EYLÜL 2013

m›flt›. Lastikçi, bugün mutfaklarda çal›fl›l›rken, bulafl›k y›kan›rken kullan›lanlar gibi kal›n eldivenler üretti. Ancak bunlar ifle yarad›lar, Caroline Hemflire bunlar› kullanarak çal›flt›¤›nda ellerindeki lezyonlar kayboldu. 1890’da ünlü cerrah, Caroline Hemflire ile evlendi. ugün eldivenin içinde fazla pudra kald›¤›nda ya da eldiven elini s›kt›¤›nda, ameliyat s›ras›nda elinden s›yr›ld›¤›nda, ameliyat hemfliresine k›zan cerrahlar ve onlara içlerinden söylenen hemflireler, asl›nda bu eldivenlerin bir hemflireyle bir cerrah›n aflklar›n›n ürünü oldu¤unu biliyorlar m› dersiniz? Halsted ve Caroline bir ameliyatta (1904)

B

Baflkalar›n› düflünmek Gezgin bir flemsiye tamircisi, yol kenar›nda oturmufl flemsiye tamir ediyordu. Adam› hayranl›kla seyreden bir genç, yan›na yaklaflt›; tamirciye: “‹flinizi çok özenli yap›yorsunuz.” dedi fiemsiye tamircisi, “Evet” dedi, “Her zaman iyi ifl yapmaya çal›fl›r›m.” Genç adam, “Müflterilerin, yap›lan iflin kalitesini ancak sen gittikten sonra anlayacak ve seni bir daha göremeyecekler” dedi. Tamirci gencin sözlerini onaylad›: “Evet hakl›s›n.” Genç, “O halde, niye bu kadar titizsin?” dedi. fiemsiye tamircisi, gülümsedi: “Çünkü benden sonra buradan geçecek di¤er tamircinin ifli kolaylaflacak. Kötü malzeme kullan›p özensiz yaparsam, benden sonra buraya gelen tamirciye kimse güvenmez ve ifl vermez” 98


Dünya Döndükçe Sabriye Afl›r

Çizgi roman sayfalar›ndan meydanlara:

Tarihle çeliflen bir protesto objesi ek çok ülkede, insanlar›n demokrasi, özgürlük, adalet ve eflitlik istemlerini dile getirdikleri, bask›lara karfl› baflkald›rd›klar› protesto gösterilerinin simgesi haline gelen bu maske, asl›nda tam tersine dünyan›n en köklü demokrasilerinden birini kurmaya çal›flan ‹ngiliz Meclisi’ni havaya uçurup, yerine dinsel a¤›rl›kl› kurallara dayal› bir diktatörlük kurma peflinde olan Guy Fawkes’u temsil ediyor… 15. yüzy›l ‹ngiltere’sinde, üvey babas›n›n etkisiyle koyu bir Katolik olarak yetiflen Guy Fawkes, ‹spanyol ordusunun Hollanda’da bulunan birli¤ine kat›lm›flt›. Ülkesine döndü¤ünde, yap›lan reformlarla din adamlar›n›n halk ve iktidar üstündeki etkisinin azalt›lmas›n› bir türlü kabul edemedi.

P

99


BD EYLÜL 2013

Alan Moore ve David Lloyd’un tasarlad›¤› çizgi roman kahraman› maskeli V karakteri sinemaya da uyarland› u düzenin yerine, kilisenin egemen oldu¤u, Katolik mezhebi kurallar›na dayal› bir diktatörlük kurman›n pefline düfltü. Guy Fawkes, öncelikle mevcut sistemi ve yöneticilerini y›kmak için arkadafllar›yla iflbirli¤i yaparak bir plan haz›rlam›flt›. Buna göre, 5 Kas›m 1605’te Robert Catesby ve ekibi Kral James’i suikastle ortadan kald›racak, Guy Fawkes ise ‹ngiliz Meclisi’ nin alt›ndaki mahzene doldurdu¤u 36 varil barutu patlatarak tüm vekilleri öldürecekti. Böylelikle de halk›n egemenli¤ini temsil eden parlamenter sistem y›k›lacak, bask›c› Katolik monarflisi yeniden iktidara tafl›nacakt›. Yeni düzenin emanet edilece¤i

B

100

kifliyse Kral’›n 9 yafl›ndaki k›z› Prenses Elizabeth olacakt›. 12 kifliden oluflan bu uygulay›c› ekipten birisinin, bir arkadafl›na gönderdi¤i mektupta 5 Kas›m’ da parlamento binas›ndan uzak durmas›n› söylemesiyle a盤a ç›km›fl, f›ç›lar›n bafl›nda nöbetçilik yapan Fawkes suçüstü yakalanm›flt›. Arkadafllar›yla birlikte ç›kar›ld›¤› mahkemede vatan hainli¤inden hüküm giyen Fawkes, idama mahkûm edildi. Kimilerince bir ‹spanyol ajan› paral› asker oldu¤u belirtilen Guy Fawkes’un bu baflar›s›z giriflimi, ‹ngiltere tarihi için oldu¤u kadar, parlamenter sistemin günümüzde oldu¤u biçimine ulaflmas› konusunda da önemli bir dönüm noktas›yd›. Bu nedenle ‹ngilizlerin, ülkelerinin demokrasi zincirinde önemli bir halka

Guy Fawkes’in portresi


BD EYLÜL 2013

kabul ettikleri bu olay›n y›ldönümleri, her y›l 5 Kas›m’daki Guy Fawkes Gecesi (Bonfire Night)’nde havai fiflek gösterileri ve flenlik ateflleriyle kutlanmaktad›r. ‹ngilizlerin, tarihlerinin en büyük vatan haini olarak nitelendirdikleri Guy Fawkes’un yakalan›p cezaland›r›lmas› kutlamalar›nda, Guy Fawkes

maskesi tak›lm›fl kuklalar› büyük f›ç›lar içinde yakmalar› da bir gelene¤e dönüfltü. Günümüzde politikadan çok, e¤lence amaçl› yap›lan bir kutlama haline gelen Guy Fawkes Gecesi’nde, onun bir paral› asker olmas›na da at›fta bulunulmakta ve sokaklarda dolaflan maskeli çocuklar “Guy için bir kurufl lütfen? (Penny for the Guy?)” diyerek para toplamaktad›rlar. Tarih sayfalar›na böyle geçen Guy

Fawkes’un kaderi, 2006’da ise adeta yeniden yaz›ld›. Alan Moore ve David Lloyd’un, ilk kez 1982 y›l›nda yay›n-

Maskeler, üretildikleri Brezilya olmak üzere, Bahreyn, Suudi Arabistan, Dubai gibi baz› ülkelerde yasakland›. Hatta Kanada’da, gösterilerde bu maskeyi takanlar›n 10 y›l hapisle cezaland›r›lmalar›na yönelik bir yasa ç›kar›ld›. 101


BD EYLÜL 2013

lanan V for Vendetta isimli çizgi romanlar› için betimledikleri, keskin, üçgen hatl›, h›nz›rca gülümseyen suratl› bir maske takm›fl V karakteri, ayn› isimle sinemaya uyarland›. ›pk› çizgi romandaki gibi, 2006’da gösterime giren filmde de V karakteri, ‘faflist devlete karfl› tek bafl›na savaflan bir adam’, bir özgürlük savaflç›s› ve halk kahraman› haline getirildi. Filmin tan›t›m›n› yapmak için Brezilya’n›n Rio de Janeiro kenti yak›nlar›nda yer alan Sao Goncalo kasabas›ndaki bir fabrikada üretilmeye bafllanan maskeler, derinden derine “baflkald›r› simgesi” konumuna dönüfltürüldü. ‹lkin, Scientology karfl›t› protesto gösterilerinde kullan›ld›. Ard›ndan, kendilerini Anonymous olarak adland›ran bilgisayar korsanlar›n›n videolar›ndan, küreselleflme ve kapitalizm karfl›t› protestolara, Arap Bahar› olarak adland›r›lan süreçteki halk hareketlerinden, kopya ve sahte ürünlere karfl› gösterilere, bilgisayar korsanl›¤› ey-

T

102

lemlerinden, Wall Street iflgaline kadar devam eden olaylarda, yine Guy Fawkes maskeleri vard›. Bu maske, dünyan›n pek çok yerinde, insanlar›n demokrasi, özgürlük, adalet ve eflitlik istemlerini dile getirdikleri, bask›lara karfl› baflkald›rd›klar› protesto hareketlerinin ortak simgesi oldu. Son iki y›ld›r dünyan›n çeflitli ülkeleri yan› s›ra, Türkiye’deki protesto eylemlerinde de zaman zaman “yüzünü gösteren” Guy Fawkes maskeleri, eylem yap›lan ülkelerde iflporta tezgahlar›n›n önemli bir sat›fl ö¤esi oldu. Bu maskeleri gerek satanlar›n, gerek takanlar›n “bu maskenin ard›ndaki gerçek öyküden” haberdar olup olmad›klar›n› bilmiyoruz…

Türkiye’deki protesto

eylemlerinde de zaman zaman “yüzünü gösteren” Guy Fawkes maskeleri, iflporta tezgahlar›n›n önemli bir sat›fl ö¤esi oldu. Ama flu gerçe¤i çok iyi biliyoruz ki, varl›¤›n›n nedeni tarihsel geçmifliyle bugün kullan›lan nedeni aras›ndaki büyük çeliflkiye karfl›n bu maske, ticari kapitalizmin kendi karfl›t› direniflleri bile nas›l da parasal kazanca dönüfltürebilece¤inin bir kez daha somut bir örne¤ini oluflturdu. • sabriyeasir@butundunya.com.tr


Neler Olmuyor ki Dünyada Sezin San

500 Karatl›k Elmas

1

Dünyan›n en büyük elmas›n›n bulundu¤u Güney Afrika'daki Cullinan madeninde 500 karatl›k bir elmas daha bulundu. Madencilik firmas›ndan bir sözcü, de¤erli tafl›n dünyan›n en büyük 20 elmas› aras›na girdi¤ini söyledi. Dünya üzerindeki en büyük elmas ise 3.106 karat.

yunuslarla ilgili önemli ayr›ntlar› ortaya ç›kard›. Araflt›rmaya göre; yunuslar di¤er yunuslar›n ›sl›klar›n› aradan 20 y›l geçse bile tan›yabiliyor. ‹skoçya'da yap›lan bir baflka araflt›rmayla da bu ›sl›klar›n asl›nda yunuslar›n isimleri oldu¤u ve her hayvan›n kendi ismini bildi¤i aç›klanm›flt›. Uzmanlar bu durumun insan beyni için bile çok fazla oldu¤unu söylüyor.

2

Yunuslar 20 y›l unutmuyor ABD'de yap›lan bir araflt›rma 103


BD EYLÜL 2013

Esrarengiz yard›msever

3

Almanya’n›n Braunschweig kentinde esrarengiz bir kifli gece yar›s› d›flar› ç›k›yor ve içinde binlerce Euro olan zarflar› posta kutular›na b›rak›yor.

araflt›rmac›lar konuflan sigara paketi tasarlad›. Üründe, sigara kutusu her aç›ld›¤›nda 'Sigara, sa¤l›¤a zararl›d›r’ sesi duyuluyor. Sa¤l›k Bakan› Michael Mathelson, ‹skoçya’da sigara kullananlar›n oran›n›, 2034’te yüzde 23’ten yüzde 5’e çekmeyi hedeflediklerini ifade etti.

5 fiimdiye kadar toplam 250 bin Euro ba¤›flta bulunan bu kifli yard›m yapaca¤› insanlar› gazete haberlerinden seçiyor .

4

Takma difllere elveda

Japonya’da bilim insanlar› difllerin kendili¤inden oluflmas›n› sa¤layan bir çal›flma yürütüyor. Kiflilerin dama¤›na enjekte edilecek kök hücrelerle difl eti dokusu ve difller kendili¤inden oluflacak.B öylelikle takma difller tarihe kar›flacak.

Konuflan Sigara Paketleri

Sigara tiryakilerine, sigaray› b›rakt›rma yollar›n› arayan ‹skoç

‹ngilizce konuflamayana yard›m yok

6

‹ngiltere'de hükümetin aç›klad›¤› yeni harcama plan› çerçevesinde, yeterli derecede ‹ngilizce konuflamayan göçmenlerin ald›¤› devlet yard›m› düflecek. Yeni harcama plan›n›n, baflta göçmenler olmak üzere, iflsiz aileler, 104


BD EYLÜL 2013

bitkisi yapraklar› arac›l›¤›yla bu matemati¤i uyguluyor. Bitki, günefl ›fl›nlar›n›n yard›m›yla karbondioksiti, niflasta ve di¤er yüksek enerjili karbonhidratlara dönüfltürüyor ve gün do¤ana dek yetecek besin rezervleri olup olmad›¤›n› her gece hesapl›yor.

Trafik müdürünün sonu trafik cezas› oldu

8 ö¤renciler ve emeklileri ciddi anlamda olumsuz etkileyece¤i belirtildi.

7

‹spanya’n›n do¤usundaki Girona kentinin ‹l Trafik Müdürü Narcis Cle, otoyolda arabas›yla giderken h›z s›n›r›n› aflarak radara yakaland›¤› için istifa etti. 120 kilometre h›z s›n›r›n›n

Matematik bilen bitkiler

Bilim insanlar›, bitkilerin gece için besin rezervlerini düzenlemek amac›yla matematikten yararland›¤›n› ortaya ç›kard›. 30 santimetreye kadar uzayabilen, beyaz çiçekli Arabidopsis

oldu¤u otoyolda, resmi ara c›yla saatte 160 kilometre h›zla giderken tespit edilen Trafik Müdürü’nün istifas›n›, ‹çiflleri Bakanl›¤› kabul etti.

9

Buzulun üzerine beyaz battaniye

‹sviçre Alpleri’ndeki Rhone Buzulu nun üzeri “yüzlerce beyaz battaniyeyle” örtüldü. En az 11 bin 105


BD EYLÜL 2013

11

“Kültür” Miras›: Fuji Yanarda¤›

Japonya’n›n zirvesi olan karlarla kapl› Fuji Yanarda¤›’na, Kamboçya’da düzenlenen UNESCO toplant›s›nda Dünya Miras› statüsü verildi. Ancak, BM E¤itim, Bilim ve Kültür Örgütü UNESCO, Fuji Yanarda¤›’n› “do¤a” kategorisinde de¤il “kültür” alan›nda dünya miras› listesine ekledi.

500 yafl›nda oldu¤u tahmin edilen buzul, son 150 y›lda iklim de¤iflikli¤i nedeniyle küçüldü¤ü için bu yönteme baflvuruldu. Bir helikopter ve 10’dan fazla da¤c›n›n yard›m›yla yap›lan ifllemin maliyeti ise 30 bin Euro.

Canavar de¤il; Fay hatt›

10

‹skoçya’daki Loch Ness gölünde yaflad›¤› ileri sürülen, efsanevi deniz canl›s› “Loch Ness Canavar›”n›n asl›nda bir fay hatt› oldu¤u ortaya ç›kt› . ‹talyan araflt›rmac› Luigi Piccardi canavara benzetilen su kabarc›klar›n›n, gölün alt›ndan geçen Great Glen fay hatt› nedeniyle olufltu¤unu söyledi.

12

Tavuk akl› demeyin!

Tavuklar›n küçük çocuklardan bile ak›ll› oldu¤u ortaya ç›kt›. Bristol Üniversitesi’nin yapt›¤› çal›flmaya göre; tavuklar say› saymak, irade ve

basit yap› mühendisli¤i gibi konularda uzman; insanlar ise bu tür yetenekleri ancak 4 yafl›ndan sonra kazanabiliyor.• sezinsan@butundunya.com.tr 106


Tatl› Bir Öyküdür Yaflam Yücel Aksoy

Bisikletteki K›z

Hava so¤uktu. Küçük k›z, annesinin elinden tutmufl, h›zl› ad›mlarla caddede yürürken, aniden durdu. Annesi de do¤al olarak durdu ve k›z›n›n neden durdu¤unu anlamaya çal›flt›. üçük k›z, o s›rada önlerinden geçmekte olan, babas›yla birlikte bisiklette giden bir baflka k›z çocu¤una bak›yordu. Bisikletin arka taraf›na konmufl bir minder üzerine oturan k›z, düflmemek için babas›na s›k›ca sar›lm›fl ve so¤uktan pembeleflen yanaklar›n› da onun s›rt›na dayam›flt›. Adam›n ara s›ra yana dönerek söyledi¤i sözler, küçük k›z› k›k›r k›k›r güldürüyordu. Kald›r›mdaki k›z, bisikletin arkas›ndan özlem dolu gözlerle dalg›n dalg›n bakarken, annesi, k›z›n›n neden

K


BD EYLÜL 2013

aniden durdu¤unu anlad›¤›n› sanarak “Evdekiler yetmiyormufl gibi gözün halâ bisikletlerde.. E¤er be¤endiysen baban onu da al›r” diye ç›k›flt›. üçük k›z, yüre¤inin derinlerinden gelen yumuflac›k bir sesle “Bisiklete de¤il k›za bakm›flt›m” dedi “Babas› o koflullarda bile k›z›yla sohbet ediyordu da..” Annesi, k›z›n›n son söylediklerini duymam›fl gibi yaparak onun kürklü flapkas›n› düzeltirken “Arkadafllar›n bu so¤uk havada okula ya yürüyerek, ya da babas›n›n bisikletinin arkas›nda üflüyerek geliyor. Ama babac›¤›n, bunca iflinin aras›nda birkaç dakikas›n› ay›r›p, seni son model jipiyle getiriyor” dedi. Küçük k›z›n gözü halen, uzaklaflmakta olan bisikletli baba-k›zdayd›. Kad›n alayc› bir ifadeyle “‹stersen baba seni de bisikletiyle getirsin” diye sürdürdü konuflmas›n› “Ne güzel olur de¤il mi?” Küçük k›z, inci taneleri gibi dökülen gözyafllar›n› annesinden saklamaya çal›fl›rken “Çok isterdim, çok!” dedi “Böylece babama uzun süre sar›labilirdim.” *** evgi konusunda yüzy›llard›r çok fley söylenmifl, çok fley yaz›lm›flt›r. Sevgi nedir? Sevgi, bir yan›yla duygudur, ama bir yan›yla da enerjidir, maddesel ve pozitif bir güçtür; üstelik canl›dan canl›ya geçer. Canland›ran, güç veren, huzur ve mutluluk veren bir enerjidir. O enerji, gözlerden akar, güzel sözlerle iletilir veya temasla, dokunmayla geçer

K

S 108

Sevgi, bir yan›yla duygudur, ama bir yan›yla da enerjidir, maddesel ve pozitif bir güçtür; üstelik canl›dan canl›ya geçer. insandan insana... Hatta sadece insana de¤il, hayvana, bitkiye, canl›ya, belki de cans›za… *** 1950’li y›llarda A.B.D.’de Kaliforniya’da Marcel Vogel adl› araflt›rma kimyageri, arkadafl› Vivian Wiley ile birlikte bir deney planlad›. Bayan Wiley, evinin bahçesindeki bir çiçekten, ayn› anda iki yaprak kopard›; birini yata¤›n›n yan›ndaki etajerin üstüne, di¤erini de oturma odas›na koydu. Her sabah kalkar kalkmaz baflucundaki yapra¤a , onu çok sevdi¤ini ve yaflamas› için dua etti¤ini söylüyordu; yani onunla konufluyordu. Oturma odas›ndakine ise hiç ilgi göstermiyor, sanki varl›¤›ndan haberi yokmufl gibi davran›yordu. Bir ay geçtikten sonra Vogel’i ça¤›rd› ve gelirken foto¤raf makinas›n› da beraberinde getirmesini özellikle istedi. Vogel, gördüklerine inanamad›. ‹lgi görmeyen salondaki yaprak, kararm›fl, buruflmufl, çürümeye yüz tutmufltu. Hergün ilgi ve sevgi gösterdi¤i baflucundaki yaprak ise, sanki yeni kopar›lm›flcas›na yaflam doluydu ve yemyeflildi. Vogel bu çal›flmadan çok etkilendi ve kendisi de bir baflka bitkiden


BD EYLÜL 2013

ald›¤› yapraklarla deneyi tekrarlad›. Al›nan sonuç kesinlikle birincisini onayl›yordu.

B

ir enstrümanda örne¤in “la” telini titrefltirelim. Yan›ndaki baflka bir enstrüman›n “la” teli de bu titreflimden etkilenerek ses verir. Frans›zlar buna “vibration par sympathie” yani sempati ya da sevgi ile titreflim diyorlar. Bizler de karfl›m›zdakine sevgi titreflimlerini gönderdi¤imiz zaman, karfl›m›zdakinin de ayn› flekilde titreflmesine yol açar›z. Peki sevgiler aras›nda fark var m›-

d›r? Örne¤in bitkiler duyulan sevgi, hayvan sevgisi, insan sevgisi... Hatta insanlar aras›nda da arkadafl sevgisi,

Tanr›’n›n sevgisinden yarat›lan herfley sevilmeye lây›kt›r.

çocuk sevgisi, karfl› cinse duyulan sevgi ve de en yücesi, Yaratan sevgisi… Hepsi sevgi ama aralar›nda fark var m›d›r? Sevgi özde birdir. Aralar›nda fark yoktur. Fark, sevgilere kat›lan, efllik eden bilgilerden, idraklerden, sonsuz kudretlerden ve sevginin miktar›ndan, büyüklü¤ünden kaynaklan›r. Fark, o sevgilere efllik eden, baflka duygu ve düflüncelerden kaynaklan›r. Evlât sevgisinde koruma içgüdüsü, sahiplenme duygusu, merhamet gibi duygular bask›nd›r. Cinsel sevgide arzulama, tatmin duygular› ön plandad›r. Buna flöyle bir örnek verelim: SU, bildi¤imiz su... Dünyam›z›n dörtte üçünü kaplayan, içinde çeflitli mineralleri, tuzlar› içeren su.. Susad›¤›m›zda kana kana içti¤imiz ve susuzlu¤umuzu gideren, bize hayat veren, yoklu¤una ancak dört gün dayanabildi¤imiz su ile deniz suyu aras›ndaki fark sadece içindeki tuz ve mineral miktar›n›n az ya da yok olmas›d›r. Ama özde ayn›d›r. Birçok meyvan›n içinde olan, yap›s›n› oluflturan su, portakaldan, elmadan, elde etti¤imiz meyva sular› da özde ayn›d›r. Vücudumuzun da büyük bir k›sm›n› su teflkil eder, özellikle damarlar›m›zda dolaflarak… Sevgi, insan›n kendini temel erdemlerle donatmas›n›n arac›d›r. Çünkü, güçlü bir sevgi insan› fedakâr, hoflgörülü, iyiliksever, dürüst, sab›rl›, ba¤›fllay›c› k›lar. ‹nsanlarla olan uyum ve beraberli¤ini, iletiflimini güçlendirir, mutlu, huzurlu, güvenli yapar. Tanr›’n›n sevgisinden yarat›lan herfley sevilmeye lây›kt›r. • yucelaksoy@butundunya.com.tr 109


Tarihten Damlalar Mümtaz ‹dil

“Bana önce 45 kilomete ötedeki ampulleri, arada hiç kablo olmad›¤› halde nas›l yakt›¤›n› anlatmal›s›n.”

M

ark Twain, neredeyse

bir flato görünümündeki evinin salonunda yak›n dostu Nikola Tesla ile oturuyordu. Tesla’n›n daha önce de bir y›¤›n ç›lg›n projeye imza att›¤›n› çok iyi bildi¤inden, son gösterisine gitmemiflti. Kablosuz enerji aktar›m› gibi bir fleyi Tesla’n›n bile gerçeklefltiremeyece¤inden emindi. “Bu fleytan ifli, art›k bunu da yapamaz herhalde,” diye düflünüyordu. Nitekim, New York yak›nlar›ndaki Long Island’daki Wardenclyffe’te yapt›¤› ilk deneyde yan›nda olmufltu. Tesla’n›n yapt›¤› dev kule, vericideki jeneratörü yakm›flt›. ‹kinci deneyinde ise bir kez daha baflar›s›zl›¤›na tan›k olmamak için Wardenclyffe’e gitmemiflti. Tesla heyecanla gözlerini 110


BD EYLÜL 2013

k›rp›flt›rd›. Çok nadiren heyecanlan›rd›. Genellikle çevresiyle ilgisiz görünen bu adam, bir tek Mark Twain’in yan›nda daha insanc›l

di. Oysa dünyan›n gelece¤i bu tabakan›n aktif hale getirilmesiyle mümkün. Bütün kablosuz enerji, elektro manyetik ak›m, radyo, ses ak›mlar›-

davran›yordu. “Mark, görmeliydin” diye elini ç›rpt›. Lambalar›n yand›¤›n› haber verdiklerinde ben de inanamad›m.” “Bunu nas›l baflar›yorsun? Yani arada kablo olmadan oyuncak gemileri yürüttün, elektri¤i tafl›d›n, yapay flimflek yaratt›n, milyonlarca Volt elektrik ürettin… Bütün bunlar›n ak›lla bir aç›klamas› olmal›. Nedir sendeki bu sihir?” “Bende bir sihir yok,” diye m›r›ldand› Tesla. “Bütün sihir iyonosfer tabakas›nda. ‹nsanl›k dünyan›n bu üçüncü katman›n› hep görmezden geldi, önemseme-

n›n tafl›nmas› bu tabaka sayesinde gerçeklefliyor. Tek ifl, bunu kullanmay› bilmekte.” “Elektri¤i bu kadar uza¤a kablosuz olarak tafl›d›¤›nda yan›nda yine Fritz mi vard›?” “Evet, o bir bak›ma tan›k. Di¤er tan›klar ise 200 ampulün yand›¤› yerdelerdi.” “Patent için baflvuruda bulundun mu?” “Hay›r, henüz de¤il. General Motors yetkilileri ile görüflmelerim sürüyor. Hala ikna olmufl de¤iller. Yeteri kadar patent ald›m zaten Mark. Dünyan›n en fazla patent sahibi olan insan›y›m daha flimdiden.”

Mark Twain ve Joseph Jefferson Tesla’n›n Laboratuvar›nda 111


BD EYLÜL 2013

“Öylesin, ama yine de benim baz› kuflkular›m var Nikola…” ark Twain hakl›yd›. Nikola Tesla gerçekten dünyan›n en çok patente sahip mucitiydi. Edison bile onun gerisinde kalm›flt›, ama en önemli buluflu olan kablosuz elektrik aktar›m› buluflu ne yaz›k ki patenti al›namadan kayboldu. Bunda en büyük suç General Motors flirketinindi. fiirket, kablo sanayisinin çökmesinden ve enerjinin ucuzlamas›ndan çekindi¤i için Tesla’n›n insanl›¤›n kaderini de¤ifltirecek buluflunu hayata geçirmesine izin vermedi. Nikola Tesla da bunun üzerine daha fazla çal›flmalar›n› sürdürmedi, daha da do¤rusu hayata ve icatlara küstü. 1856 y›l›nda H›rvatistan’da do¤an Nikola Tesla, dünyan›n gelmifl geçmifl en büyük “elektronik” uzman›d›r.

M

Einstein ve Edison kadar, kimi zaman onlardan da öte bir “mucit” olmas›na karfl›n, hak etti¤i de¤er verilmemifltir.

Bugün uzaktan kumanda ile yönetti¤imiz bütün cihazlar›n mucidi Tesla’d›r. Einstein ve Edison kadar, kimi zaman onlardan da öte bir “mucit” olmas›na karfl›n, hak etti¤i de¤er verilmemifltir. Ders kitaplar›nda ad› bile geçmez. Dünyada “bilim adam›” denince Einstein, mucit denince Edison akla gelirken, Tesla’y› ço¤u insan bilmez. Tesla da, Einstein gibi, Edison gibi “örgün e¤itim”de son derece Tesla, Colorado Springs Laboratuva- baflar›s›zd›r. Düzenli e¤itim kurumlar› r›nda bir deney s›ras›nda


BD EYLÜL 2013

etmekle birlikte, hiçbir heyecan göstermeyerek onu tersledi. Edison’a göre Tesla’n›n üzerinde çal›flt›¤› konular son derece gereksiz konulard›. Tesla bu k›skanç yaklafl›ma yüz vermedi ve çal›flmalar›n› daha da h›zland›rd›. Ama Edison’un k›skançl›¤› hiç bitmedi. Tesla, Edison’un jeneratör motorlar›nda iyilefltirme yapmay› önerdi¤inde de Edison onunla alay etti. “Maafl›na zam istiyorsun herhalde”, diye alay edercesine sorduktan sonra, haftal›¤›n› Tesla çevresiyle iliflki kuramayan tüm yaflam› 18 dolardan 25 dolara laboratvarlarda geçen bir bilim adam›d›r. ç›kard›, ama Tesla bunu kabul etmeyerek Edisocan›n› s›km›flt›r ve sürekli e¤itimini n’un flirketinden ayr›ld›. yar›da kesmek zorunda kalm›flt›r. Çevresiyle iliflki kuramaz, k›z arkadafl› esla için yoksulluk günleri yoktur, kalabal›klardan hiç hofllanmaz, bafllam›flt›. ‹nflaatlarda çal›fltüm yaflam› laboratuvarlarda deneylermaya bafllad›. Bir rastlant› le geçmifltir ve sosyal yaflant›s› hiç sonucu elektrik iflleriyle u¤raflan bir yoktur. Tek arkadafl› da ünlü yazar firmada ifle bafllad›. K›sa zamanda Mark Twain’dir. firma büyük at›l›mlar yapmaya baflla1884 y›l›nda ABD’ye geldi¤inde, d›. fiirketin de yard›m›yla Tesla Broadakl› ve koltu¤unun alt›ndaki defterler Fransa’da elektromanyetik alan üzeri- way’de bir laboratuvar kurdu ve burada jeneratör, trasformatör, elektrik ne yapt›¤› çal›flmalarla doluydu. Edison’un flirketine girdi¤inde, motorlar›, alternatif ›fl›klar gibi bir ileride kendisine en büyük rakip ola- y›¤›n projeye imza att›. Alternatif ak›mla ilgili patentleri cak bu adam› henüz tan›m›yordu bile. ald› ve dünya tarihine en büyük buluflu Do¤ru ak›m yerine alternatif ak›m olarak geçti. Oysa daha büyük buluflu kullan›lmas›n› Edison’a aktard›¤›nda, kablosuz enerji aktar›m›yd›. Hayata ilk çatlaklar meydana geldi. Edison, geçiremedi. bu parlak dahinin anlatt›klar›n› kabul

T

113


BD EYLÜL 2013

Tesla’n›n ölümünden sonra ABD, ünlü mucidin bütün el yazmas› notlar›na el koydu. Tesla hemen her fleyi kafas›nda tafl›mak gibi bir özelli¤e sahipti, ama yine de not tuttu¤u da oluyordu. ABD, bugüne kadar bu notlar› kamuya aç›klamad›. Hâlâ gizli gizli bu notlar üzerinde çal›fl›ld›¤› düflünülmekte. Kablosuz enerji aktar›m›n›n da bu notlar içerisinde ipuçlar› oldu¤u san›l›yor.

araçlar gelifltirmekti. Parasal tak›nt›lar› yoktu. Hiçbir zaman tüccar olamam›flt› ve olmad› da. Oysa dünya, enerji savafllar›na do¤ru h›zla giden bir tehlikeli yolda ilerliyordu ve Tesla bunu asla düflünememiflti. “Uzaktan kumanda botlar›” idare etti¤i deneyleri s›ras›nda bir gazetecinin kendisine, “bu buluflunuz-

G

eneral Motors flirketinin Tesla’ya aç›klad›¤› kayg›lar›n ayn›s›n› ABD hükümetinin de tafl›yor olmas› çok mümkün. Enerjinin ucuzlamas›, dünya üzerindeki enerji kavgalar›n›n da bir anlamda bitmesi veya azalmas› olacak, bu iflin iyi taraf›. Kötü taraf› ise, müthifl kârlar sa¤layan çok uluslu kablo ve enerji flirketleri Tesla’n›n bulufluyla birlikte tamamen yok olma tehlikesi ile karfl› karfl›ya kalacak. Bu, kaçmaz kad›n çorab›n› yapabilecek teknolojiye sahip dünyan›n, çorap sanayini yok etmemek için bu ifle hiç girmemesine benziyor. Nikola Tesla’n›n dünyaya küskün öldü¤ü söylenir. Bu büyük mucit, ayn› zamanda bilim adam› düzeyine de kendini yükseltmifl dahinin en büyük flans›zl›¤›n›n Edison gibi bir baflka dahi mucitle ayn› ça¤da yaflam›fl olmas›d›r. Tesla’n›n bütün amac› hayat› kolaylaflt›rmak ve bunun için insanlar›n hayat›n› kolaylaflt›rd›¤›na inand›¤› 114

Nikola Tesla’n›n bir otel odas›nda yaln›z olarak öldü¤ü haberini veren gazete kupürü la uzaktan kumanda denizalt›lar yap›labilir, savafl için çok gerekli...” demesi üzerine, “Ben insanlar›n savafl› için de¤il, gelecekte onlara yard›m edecek robotlar›n yarat›lmas› için çal›fl›yorum,” demifltir.

T

esla’y› anlamak, bulufllar›n› hazmedebilmek ve de¤erlendirebilmek için gerçekten iyi bir fizikçi olmak da gerekiyor. Mark Twain gibi bir edebiyatç› de¤il. • mumtazidil@butundunya.com.tr


Kim Kimdi? Dünyam›zda iz b›rakm›fl ünlüler ve k›sa yaflam öyküleri... Yazan: SABR‹YE AfiIR

F

edora flapkal› bu Amerikal›, ailesinin tek çocu¤uydu. Do¤du¤u kasabada, yoksul bir kenar mahalle çocu¤u olarak yetiflti. Bir h›rs›z çetesinin elebafl› oldu¤u çocukluk günlerinde, bafl› s›k s›k derde girdi. 16’s›nda bir delikanl› iken gitti¤i bir Bing Crosby konseri,

yaflam›n›n dönüm noktas› oldu. Sahnedeki, o çok etkilendi¤i sanatç› gibi bir flark›c› olmaya karar verdi ve liseyi b›rakt›. Bir süre gazete da¤›t›c›l›¤› yapt›, tersanelerde çal›flt›. Bir radyonun açt›¤› yar›flmada birinci olduktan sonra, orkestralarda solistlik yapt›. 25 yafl›ndayken doldurdu¤u ikinci pla¤›n›n liste bafl› olmas›yla, h›zla baflar› merdivenlerini t›rmand›. Nota okumay› asla ö¤renemedi ama elli y›ll›k sanat yaflam›nda say›s›z albüm, film ve konsere imza att›. F›rt›nal› aflklar› ve mafya ba¤lant›s› iddialar›yla da hep gündemde oldu. Müzik tarihinde iz b›rakan, aflk flark›lar›n›n efsane ismi Frank Sinatra idi… 115


BD EYLÜL 2013

ayseri’de dünyaya gelen bu genç adam, henüz dört yafl›ndayken ailesiyle birlikte Amerika’ya göç etti. Ö¤rencilik y›llar›nda, utangaç ve yaln›z kalmay› ye¤leyen bir çocuktu. Üniversitedeyken, harcamalar›n› karfl›lamak

K

için garsonluk ve bulafl›kç›l›k yapt›. Birincilikle bitirdi¤i tiyatro e¤itiminden sonra, küçük bir tiyatro grubuyla oyunlar sahnelemeye bafllad›. Baflar›l› çizgisiyle Broadway’in en iyi yönetmenlerinden biri oldu. Bu baflar›s›, ona Hollywood’un kap›s›n› da açt›. Pek çok film çekti, üç Oscar’›n da dahil oldu¤u onlarca ödül kazand›. Filmleri ve kurdu¤u oyunculuk okulu ile, Marlon Brando ve James Dean gibi birçok oyuncuyu sinema tarihine kazand›rd›. Kendini ‘Anadolulu’ olarak tan›mlayan ünlü yönetmen, Türkiye’den hiç kopmad›. Türkiye’de film festivallerinin sansürden kurtulmas›na da öncülük eden usta sinemac› Elia Kazan’d›… *** ngiliz flair Lord Byron’un çocuklar›ndan biri olan bu güzel k›z, henüz sekiz yafl›ndayken babas›

İ 116

yaflam›n› yitirdi. K›z›n› tek bafl›na büyütmek zorunda kalan annesi, onu matematik ve mant›k alanlar›na yönlendirmeye çal›flt›. 18 yafl›nda bir genç k›z oldu¤unda, kendisinden 24 yafl büyük bir makine mühendisi ve mucitle birlikte araflt›rmalar yapmaya bafllad›. ‹lk bilgisayar temeli olan Analitik Motoru’nun gelifltirilmesine yönelik çal›flmalar› s›ras›nda, döngü ve rutinleri oluflturdu. Analitik Motoru ile bir hesaplama program› yazd›. Programlaman›n temellerini gelifltiren bu kad›n matematikçi, daha 1800’lü y›llar›n ilk yar›s›nda, bir gün bilgisayarla müzik bestelene-

bilece¤ini ya da resim yap›labilece¤ini ortaya koydu. Bilgisayar ça¤›n›n öncülerinden, dünyan›n ilk bilgisayar programc›s› olarak kabul edilen bu ‹ngiliz kad›n, Ada Lovelace… *** Tek göz odal› bir kulübede, sefalet içinde bir yaflama gözlerini açt›. 10 yafl›ndayken çok sevdi¤i annesi ve k›z kardeflini kaybetti. Tek dostu, ödünç ald›¤› ve geceleri mum ›fl›¤›nda


BD EYLÜL 2013

okudu¤u kitaplar›yd›. Gençlik y›llar› odun keserek geçti, yaln›zca bir y›l e¤itim alabildi. Tarlada iflçi olarak çal›flt›, bakkal ç›rakl›¤› yapt›. Bir süre bilirkifli olarak görev yapt›ktan sonra, okuyarak avukat olmaya karar verdi. Avukat oldu ve davalara bakman›n yan›nda, hukuk dersleri de verdi. Niflanl›s› yaflam›n› yitirdi. Evlendi¤i kad›n, ona yaflam› boyunca kederden baflka bir fley vermedi. Dört çocu¤undan üçü hastal›klar yüzünden öldüler. Temsilciler Meclisi’ne birkaç kez aday olup kaybetti. Ard›ndan da iki kez senato seçimlerindeki adayl›¤› hüsranla sonuçland›. Yaflam›, adeta bir baflar›s›zl›klar ve y›k›mlar kitab› olan bu adam, tek göz odal› bir kulübeden Amerikan baflkanl›¤›na giden yolun kahraman› Abraham Lincoln’dü… *** ok hareketli, do¤aya ve hayvanlara düflkün bu küçük çocuk, okulda ise yaramaz ve biraz asi bir ö¤renciydi. Üniversitede, o dönemde oldukça popüler olan iflletme alan›n› seçti ve bu y›llarda da¤c›l›kla tan›flt›.

Ç

Gençlik y›llar› odun keserek geçti, yaln›zca bir y›l e¤itim alabildi. Tarlada iflçi olarak çal›flt›, bakkal ç›rakl›¤› yapt›. Okulunu bitirir bitirmez de diplomas›n› rafa kald›r›p t›rman›fla gitti. Sovyet Asya’n›n 7000 metreden yüksek befl t›rman›fl›n› da tamamlayarak Kar Leo-

par› unvan›n› ald›. Everest Da¤›’na t›rmanan ilk Türk ve dünyadaki ilk Müslüman da¤c› oldu. Yeryüzündeki yedi k›tan›n en yüksek da¤lar›na ç›k›p, Yedi Zirveler projesini tamamlayan dünyan›n en genç da¤c›s›yd›. 1996’da arkadafllar›yla birlikte kurdu¤u AKUT ile do¤al afetler ve kazalarda arama kurtarma çal›flmalar›na bafllad›. Yaflam sözlü¤ünde ‘pes etmek’ olmayan bu 117


BD EYLÜL 2013

da¤c›-yazar, ‘Herkes Everest’e t›rmanamayabilir ama herkesin t›rmanabilece¤i bir Everest’i vard›r’ diyen Nasuh Mahruki… *** vusturyal› genç k›z, çok baflar›l› bir ö¤renciydi. Kabul edildi¤i Viyana Üniversitesi’nde fizik bölümünü bitirdi. Kimyac› Otto Hahn ile birlikte

A

araflt›rmalar yapmaya bafllad›. Berlin Üniversitesi’ne atanan ilk kad›n profesör oldu. Ortak deneylerinde ve hatta kendisinin en büyük paya sahip olmas›na karfl›n, fizyonun keflfinden dolay› Nobel ödülü Hahn’a verildi. Arkadafl›n›n bu yanl›fll›ktan bahsetmemesi, büyük bir üzüntü yaflamas›na neden oldu. Sonralar› dünyay› ve milyonlarca insan›n yaflam›n› de¤ifltirecek, nükleer silahlar ve santraller, hidrojen ve atom bombalar›n›n yap›m›n› sa¤layacak keflfi fizyon, ilk onun yaflam›n› de¤ifltirmiflti. Atom bombas› projesine davet edildi ancak atom bombas›n›n üretimine karfl› ç›kt›¤› için bu daveti reddetti. Nobel’de haks›zl›¤a maruz kalsa da, ola¤anüstü çal›flmalar› pek çok ödüle de¤er bulu118

nan bu fizikçi Lise Meitner idi… *** u Frans›z genç, esnaf annebaban›n befl çocu¤undan biriydi. Babas› denizci olmas›n› istiyordu ama okulda müzik konusundaki yetene¤iyle dikkat çekti. Ö¤retmenlerinin önerisiyle, ailesi taraf›ndan piyano derslerine gönderildi. Konservatuar e¤itiminden sonra kat›ld›¤› iki müzik yar›flmas›nda, birincilik ve ikincilik kazand›. Bir süre Rusya ve ‹talya’da kendisini gelifltirdi. Daha 22 yafl›ndayken besteledi¤i eserle Roma Ödülü’nü kazand›. Çok say›da

B

piyano ve oda müzi¤i eseri, bale müzi¤i ve operalar yazd›. Almanya, ‹talya ve ‹sviçre’de konserler verdi. Kansere yakalanmas›na karfl›n, beste yapmay› sürdürdü. Eserleriyle piyano çalma tekniklerinde devrim yaratan ve Chopin’den sonra piyano müzi¤inin en önemli bestecisi kabul edilen bu müzisyen, Claude Debussy… *** ankac› babas›n›n befl çocu¤undan birisi olan ‹ngiliz genç k›z, fizik ve kimya e¤itimi veren okulunda, çal›fl-

B


BD EYLÜL 2013

kanl›¤› ve bilgisiyle parlad›. Baflar›l› ö¤rencinin, 15 yafl›na geldi¤inde bir bilim kad›n› olmaya karar vermesine karfl›n, babas› k›z›n› okutmak istemiyordu. Israrlar›na dayanamayan babas›ndan izin ç›k›nca, fiziksel kimya alan›nda doktoras›n› yapt›. X ›fl›nlar› k›r›n›m› ve kömürün so¤urma özelliklerine iliflkin araflt›rmalarda bulundu. Kok kömürü sanayisi ve atom teknolojisi aç›s›ndan de¤erli bulgular elde etti. Yine X ›fl›nlar› k›r›n›m yöntemini kullanarak DNA’n›n yo¤unlu-

O dönemde bilim kad›nlar›n›n çok fazla ön plana ç›kmamas› ve kad›nlara önyarg› ile bak›lmas› nedeniyle, iki bilim adam› onun çal›flmas›yla Nobel ald›lar. ¤unu, sarmal biçimini ve baflka önemli özelliklerini saptad›. Ancak o dönemde bilim kad›nlar›n›n çok fazla ön plana ç›kmamas› ve kad›nlara önyarg› ile bak›lmas› nedeniyle, iki bilim adam› onun çal›flmas›yla Nobel ald›lar. DNA yap›s›n›n as›l buluflçusu olan bu biyofizikçi bilimkad›n›, Rosalind Franklin’di…

Sümerler ve Günefl Günefl’i betimleyen foto¤raflar›n ço¤unda, yaln›zca bir yuvarlak de¤il, çevresinde çizilen üçgen biçimleri de görmüflsünüzdür. Fakat ç›plak gözle do¤arken ya da batarken Günefl’e bak›ld›¤›nda, muazzam bir yuvarlak görürüz. Tarihte ise Sümerler, Günefl’i anlatt›klar› mühürlerinde, yuvarlak yüzeyinden üçgen ›fl›nlar›n ç›kt›¤› bir disk olarak betimlemifllerdir. Colorado Üniversitesi bünyesindeki gözlemevi gökbilimcileri, 1980 y›l›nda, Hindistan’da gözlenen bir tutulma s›ras›nda kulland›klar› özel bir kamerayla Günefl’in foto¤raflar›n› çektiler. Sonuç flafl›rt›c›yd›. Günefl yüzeyinden üçgen ›fl›nlar›n ç›kt›¤› bir disk görünümündeydi. T›pk› binlerce y›l önce Sümerler’ in betimledi¤i gibi bir manzarayd›. Gönderi: SEBAHAT ÖNEN 119


Yazarak Söyleyerek Sadi Bülbül

Benim Oldu Oyunu ‹lkokulda atlaslar› çok severdim. Nerede bir atlas bulsam hemen kar›flt›r›r, içindeki haritalar› birbir inceler ve kendime göre sonuçlar ç›kar›r, hayaller kurard›m.

"K

utuplarda yaflayan eskimolar kimbilir ne kadar üflüyordur? Niye s›cak ülkelere yerleflmeyi düflünmezler ki?” “Ekvator çizgisi denizleri ve topraklar› nas›l ikiye ay›r›yor acaba? O çizgi rüzgarda bozulmaz m›? “Yüksek da¤lar›n tepeleri günefle daha yak›n olduklar› halde, acaba neden daha so¤uk oluyor?” “Himalaya’lar gerçekten o kadar

120

yüksek mi?” “Afrika’da günefl daha m› s›cak da, orada yaflayan insanlar bunun için mi siyah renkte oluyor? Peki günefl Afrika ile ayn› paralelde olan di¤er k›talardaki insanlar› neden siyah renk yapm›yor?” Atlaslarda gördü¤üm isimleri de

çok sever ve baz›lar›n› da fliirsel bulurdum. Norveç fiyortlar› gibi. Arjantin


BD EYLÜL 2013

pampalar›, Sibirya tunduralar› gibi. Klimanjaro tepeleri, Niyagara flelalesi, Keops-Kefren-Mikarinos piramitleri gibi.

A

tlas gezintilerinde arkadafllar›mla oynad›¤›m›z “fiehir kapmaca” oyunlar›m›z› hat›rl›yorum. Atlas› açar ve kent isimlerinin üstüne elimizi koyard›k: “‹stanbul’u sen kapt›n ama olsun, iflte Ankara da benim oldu. Aman kutuplar senin olsun, ben s›cak yerleri kapaca¤›m.” Bu flehir kapmacalar› s›ras›nda baz› arkadafllar›m›n, istedi¤i kenti ya da ülkeyi kapamad›¤› için m›z›kç›l›k yapt›¤›n› ve kaçak kavgalar ç›kard›¤›n› da an›ms›yorum. Bir seferinde de koca koca gemilerin ‹stanbul Bo¤az›’ndan, bir yere çarpmadan nas›l geçtiklerine ak›l yormufltuk. O zamanlar bize, haritada incecik bir flerit gibi görünen denizlerdeki bo¤azlar, kendi bo¤az›m›zdan da hareketle, çok da büyük bir yer gibi gelmiyordu. (Tankerlerin Bo¤az’dan

Gördüm ki günlük hayat›m›z içinde el koymalar yine mümkündü ve onlar da yine ayn› yollarla elde ediyorlard›. geçerken yapt›klar› kazalar› her duydu¤umda, bu çocukluk endiflelerimi an›msar›m.)

Z

ihnimize tak›lan bu sorular bir yanda dursun, o y›llar›m›zda ülkelere, kentlere, denizlere, da¤lara, ›rmaklara sahip olmak ne kadar da kolayd›? Bunun için arkadafl›ndan önce davran›p elini süratle haritadaki o yerin üstüne basmak yeterliydi. (O zamanlar iyi ki o oyunlar› oynam›fl›z da, o ülkeler, o kentler, da¤lar... bizim olmufl.) Harita ve atlas tutkum ortaokulda ve daha sonra da devam etti. Ama ne var ki y›llar ilerledikçe “el koyarak” flehirleri ele geçirme kolayl›¤›m›z gittikçe zorlaflt›. Onlara sahip olman›n baflka yollar› da olmal›yd›... Ne yani, eriflkinler hiç flehir kapmayacak m›yd›? Gördüm ki günlük hayat›m›z içinde el koymalar yine mümkündü ve onlar da yine ayn› yollarla el121


BD EYLÜL 2013

de ediyorlard›. Çok basit bir de¤ifliklikle, çocuklu¤un el koymalar›n›n yerini flimdi “not tutmalar” al›yordu. Önem verip, üflenmeden defterimize not ald›¤›m›z fleyler, art›k uçucu olmaktan ç›k›yor ve “bizim” oluyordu. Onlar› art›k bir daha unutmuyorduk. (Nas›l olsa bizim oldu ya, unutursak aç›p bak›yorduk.)

Y

azarlar da öyle yapm›yor mu? Yazacaklar›n› önce zihin ya da defter notlar›yla sabitliyor ve böylece onu, binlerce farkl›l›ktan ay›rarak “Kendilerinin” yapm›yorlar m›? Not alarak “bizimkiler”e dahil etti¤miz o fleyi (bilgiyi, yazaca¤›m›z yaz›n›n konusu, güzel sözü, hikayeyi, anektodu ...) hele bir de baflkalar›na anlat›rsak o fley art›k “iyiden iyiye” bizim oluyordu. Niçin böyle oluyor? Çünkü o bilgi böylece di¤er bilgilerden ayr›larak “somutlafl›yor” ve zihnimizin özel bir bölümüne yerlefliyor. Kimsenin kop-

Bilim insanlar›, bilgileri, onlara insanl›k ad›na “El koya koya” elde ediyor, sanat insanlar› da yine ayn› yolla yarat›lar›n› gün yüzüne ç›kar›yorlard›. 122

yalayamayaca¤›, patenti sadece bize ait bir bilgi haline geliyor. Antoine de Saint-Exupery’nin o ünlü Küçük Prens’ini okumam, çocucukluk hayallerimizle dolu atlas oyunlar›n› oynad›¤›m›z y›llardan çok sonra oldu. Küçük Prens arkadafllar›yla beraber uzayda dolaflt›klar› planet içinde her gördü¤ü yeni y›ld›z›n ismini deftere yaz›yor, b›kmadan, usanmadan, binbir heyecan içinde defterini yeni y›ld›z isimleriyle dolduruyordu. Arkadafl›, Prens’in bu haline bir anlam verememifl ve sormufl ona: “Niye yaz›yorsun bunlar› teker teker?” Küçük Prens’in yan›t›, unutulacak gibi de¤ildir: “Yazd›¤›m anda o y›ld›z art›k benim oluyor.” Dünyan›n en uzun nehrinin Nil, suyu en bol nehrinin Amazon, Pireneler’in Fransa ile ‹spanya aras›nda, And da¤lar›n›n G. Amerika’da oldu¤unu, 5.s›n›flar›n ö¤retmeni Leman Han›m’›n ad›n›n da ‹sviçre’de bir göl ismi oldu¤unu ve daha nice unutulmayan bilgilere bu oyunlarla ulafl›labilindi¤ini, o zamanlar nereden bilecektim?

B

ilim insanlar›, bilgileri, onlara insanl›k ad›na “El koya koya” elde ediyor, sanat insanlar› da yine ayn› yolla yarat›lar›n› gün yüzüne ç›kar›yorlard›. Dünyan›n bütün bilgileri; bilim, sanat ve herfley yoksa sahiden, irili ufakl› bu binlerce “el koyma”larla yani “not alma oyunlar›”yla ortaya ç›k›yor olmas›n? • sadibulbul@butundunya.com.tr


‹nsanlar Yaflad›kça Mehmet Ünver

Yaln›zl›¤› bir kader gibi pefllerinde sürükleyen insanlardan korktu¤unuz oldu mu hiç? izleri bilmem ama en az›ndan ben, bir zamanlar, böyle bir saplant›n›n içindeydim. Gençlik y›llar›mda, hiçbir yerde kök salamay›p, oradan oraya göçen insanlardan hep çekinir, hatta tekinsiz olduklar›n› düflünürdüm. Aç›kças› ürküyordum onlardan. Benim için, uzak durulmas› gerekenler s›n›f›ndayd›lar ve son derece hakl› oldu¤umu düflünüyordum. Bu tutumumun, y›llar sonra, içimi kemiren bir vicdan s›z›s›na neden olaca¤›n› bilemezdim o s›ralar. Önyarg›lar, vicdan›n önüne geçince bireyin sa¤l›kl› düflünmesini de engelliyor. Bunun sonucunda, tek suçlar›; yaln›zl›k ve flans›zl›k olan insanlara olmad›k yaftalar

S

123


BD EYLÜL 2013

yak›flt›rabilecek bir ruh halini yaflamaya bafll›yorsunuz. irkaç gün önce elime geçen bir foto¤rafa bakarken olanlar oldu: Önce, o ön yarg›l› günlerime geri gittim. Hemen ard›ndan, ince bir vicdan s›z›s› benli¤imi esir ald›. Amerika’da, baz› özel park yerlerindeki seyyar evlerde, “geçici” bir süre kalan insanlar›n ac›nas› yaln›zl›¤›n› ve üstlerine yap›flm›fl gibi duran kimsesizliklerini gösteren bir foto¤raft› bu. Görür görmez, geçmiflte kalm›fl baz› “tats›z” an›lar›m belle¤imde canland›. Bir zamanlar onlardan da korkmufl, hatta bana en küçük bir zarar› olmayan o insanlar›; “uzak durulacaklar” kategorisine sokmufltum. Sanki baflka bir dünyaya aittiler. Büyük ço¤unlu¤u, kendileri seçmedikleri bir yaln›zl›¤a mahkûmdular. Bir yerlerden ç›k›p geliyor, yaln›zl›klar›n› biraz da yeni evlerinde

B

yaflad›ktan sonra bir sabah, geldikleri gibi sessizce gidiyorlard›. Baz›lar›, o bölgede aylarca yaflasa da, hemen yanlar›ndaki seyyar evlerde kalanlarla bir kez merhabalaflmadan günlerini dolduruyordu. Onlara uzak durulacaklar yaftas›n› yap›flt›rmamda, gençli¤imden, daha do¤rusu az yaflam›fll›¤›mdan kaynaklanan deneyimsizli¤in de etkisi vard› elbette.

Bir kulüpte tan›flt›¤›m Danny Ernesto da onlardan biriydi: O gece, d›flar›da göz gözü görmez bir kar f›rt›nas› hüküm sürüyordu. Buna karfl›n kulüp t›kl›m t›kl›m doluydu. Bir ara, otuz befl yafllar›nda, bir adam, ortaya ç›k›p, içeride yaln›z bafl›na tak›lan k›zlar› s›rayla dansa davet etti ve hepsi taraf›ndan kibarca reddedildi. Sa¤ aya¤› belirgin bir flekilde aks›yordu. Belki de bu yüzden, en küçük bir t›ng›rt›da bile piste koflan k›zlar taraf›ndan reddedilmiflti. Son derece halim, selim bir görünüfle sahip oluflu da ifle yaramam›flt›. Düfl k›r›kl›¤› içindeydi. Uzaktan bile gözlerindeki hüzün ifadesi seçiliyordu. Bara yak›n bir yerdeydim. Yan›mdaki bofl tabureyi görünce gelip, oturdu ve tan›flt›k. Çok hazin bir öyküsü vard›: Meksika kökenli babas›n› hiç tan›mam›fl. Annesi ona hamileyken; “memleketime gidip, dönece¤im”

O gece, d›flar›da göz gözü görmez bir kar f›rt›nas› hüküm sürüyordu.

124


Yan›mdaki bofl tabureyi görünce gelip, oturdu ve tan›flt›k. Çok hazin bir öyküsü vard›: diyerek ç›k›p, gitmifl, bir daha da gelmemifl. “Ernesto”, asl›nda hiç görmedi¤i babas›n›n ismiymifl. Befl yafl›ndayken, annesi, onu sözüm ona koruyucu aileye b›rak›p s›rra kadem basm›fl. On yafl›na kadar o aileyle kalm›fl. Ona verdikleri yemek ve bar›nma karfl›l›¤›nda son derece haince davranmaya hak kazand›klar›n› sanan aile üyeleri, annesinin esrarkeflin teki hatta o yolun yolcu oldu¤unu söyleyerek durmadan afla¤›l›yorlarm›fl. Sonunda oradan kaçm›fl. Birkaç gün sa¤da solda sürttükten sonra yakalan›p, ›slahhaneye yollanm›fl. On yedi yafl›na geldi¤inde oradan da kaç›p, Wisconsin’de baz› mand›ralarda çal›flmaya bafllam›fl. Zamanla ilerlemifl. A¤›r vas›ta ehliyeti al›p, mand›ra ürünlerini di¤er eyaletlere nakleden t›r kamyonlar›nda floförlük yapacak kadar güven veren bir eleman olmufl. Otuz yafl›na geldi¤inde, ayn› kasabada yaflayan bir k›za âfl›k

olup, evlenmifller. Talihin sonunda yüzüne güldü¤ünü san›yormufl. Geçirdi¤i bir kaza sonucu erken umutland›¤›n› anlam›fl.

S

a¤ aya¤›n›n aksamas›na neden olan kamyon kazas›, beyninde de baz› arazlar b›rakm›fl. Bunun sonucunda, nedensiz ve zamans›z gelen öfke patlamalar›na ve epilepsiye benzeyen krizlere yakalanmaya bafllam›fl. Bir süre böyle devam etmifl. Bir gece, eve döndü¤ünde, masan›n üzerinde buldu¤u bir k⤛t parças›nda yaz›l› bir sat›rl›k not, nerede sabah, orada akflam türü yaflayan bir adam haline gelmesinin önünü açm›fl: “Lütfen bizi arama. Kendine iyi bak” yaz›yormufl o notta. Kar›s›n›n, iki yafl›ndaki k›zlar›n› da yan›na al›p onu terk etti¤ini bildiren bu not, dünyadan elini aya¤›n› kesmesine neden olmufl. O günden sonra onu kabul 125


BD EYLÜL 2013

eden iflyerlerinde kar›n toklu¤una çal›fl›p, günlerini doldurmaya bafllam›fl.

E

¤lenmek için gitti¤im kulüpte dinledi¤im bu ac› yaflam öyküsü içimi karartm›flt›. Oysa oraya, altm›fllar›n müzikleri için gitmifltim. Öte yandan adam›n haline ac›m›flt›m. Ona, iki bira ›smarlad›m. Kapan›fl saatine do¤ru, arabas› olmad›¤›n›, kulübe gelmek için aksayan aya¤›yla uzunca bir süre yürüdü¤ünü söyledi. Bilirsiniz, Amerika’da arabas›z insanlar pek tekin say›lmazlar. Buna karfl›n evine dönerken ayn› yolu yürümesine içim raz› gelmiyordu. Kulüp kapand›ktan sonra yan›ma al›p, kald›¤› yere götürdüm. Bir araba mezarl›¤›n›n yak›n›ndaki “mobile home” park›nda, eski püskü bir karavanda yafl›yordu. Anlatt›¤›na göre; paras›zl›k nedeniyle adam gibi bir hayat sürdüremedi¤i için utanç duyuyor, bu yüzden de Amerika’n›n bir yerlerinde yaflad›¤›n› bildi¤i k›z›n›

aramaktan kaç›n›yordu: “Beni çoktan unutmufltur. Belki de yeni bir babas› vard›r. Bu yüzden yan›na gidemem”. Bunlar› söylerken gözleri dolmufltu. enim durumumsa ondan beterdi. Yaflad›¤› karavan› gördükten sonra, tuhaf bir önyarg›, tüm benli¤imi kaplam›flt›: Sanki orada biraz daha kal›r ve onunla ahbapl›k edersem, y›llard›r peflinde sürükledi¤i kadersizli¤i bana da bulaflacak, onun gibi derbeder biri olup ç›kacakt›m. Aç›kças› korkmaya bafllam›flt›m. Asl›nda tek suçu: fianss›z do¤anlardan olmas›yd›. Fakat o s›ralar bunu düflünecek halde de¤ildim. Bir an önce ikram etti¤i biray› içip, oradan kaçmak istiyordum.

B

‹nanmayacaks›n›z ama ›s›nmak için içeride bir odun sobas› vard›. Karavan›n cam›n›n bir köflesi baca borusu geçecek flekilde yuvarlak olarak kesilmiflti. Yakmak için gere-

Bir araba mezarl›¤›n›n yak›n›ndaki “mobile home” park›nda, eski püskü bir karavanda yafl›yordu.

126


BD EYLÜL 2013

ken tahta parçalar›n› hemen yak›ndaki bir prefabrik panel fabrikas›n›n çöplü¤ünden toplad›¤›n› söyledi. Bu kadar› benim için fazlayd›. Ac›nas› bir yaln›zl›k içindeydi. Karavan›n her yerine sinmiflti o yaln›zl›k. ‹nsan›n üstüne üstüne geliyordu. Dayan›lacak gibi de¤ildi. ‹stanbul’da baz› arkadafllar›m›n bekâr evlerinde de buna benzer duygular yaflard›m. Onlar› ziyaret etti¤im zamanlarda da huzursuz olur, bir an önce annemin s›cac›k evine geri dönmek için ziyaretimi k›sa keserdim. Fakat o karavanda s›k›lmaktan öte, tam anlam›yla bir panik havas› içindeydim. Bedenimin, oturdu¤um yer d›fl›nda hiçbir yere temas etmemesi için büzülüp kalm›flt›m. Hatta bir ara ellerimi gö¤sümde kavuflturup, ayr›lana kadar öylece heykel gibi durmak geçti içimden. Sadece verdi¤i biray› içmek için elimi k›p›rdat›yordum. Sonunda bira iflkencesi bitti. Aceleyle veda etmek için kalkt›m. Ayr›l›rken döküntü karavan›n kap›s›nda dikilip, hiç arkadafl› olmad›¤›n›, ara s›ra yoklamak için gelirsem sevinece¤ini söyledi. Laf olsun diye: “Elbette gelirim” deyip, arabama atlad›¤›m gibi kaç›verdim oradan.

Bir daha aylarca aray›p sormad›m. Karlar eridi, bahar geldi, hava ›s›nd›, derken yaz geldi. Bir Haziran günü yolum o civardan geçerken akl›ma düfltü. Gündüz vakti, befl dakika u¤ramak moralimi fazla bozmaz diye düflünüyordum. Park yerine var›p, karavan›n kap›s›n› çald›¤›mda karfl›mda baflka birini buldum. Onu sordu¤um-

da, kimden bahsetti¤imi anlamad› bile. Bunun üzerine park›n sorumlusuna dan›flt›m. Önce an›msayamad›. Ard›ndan: “Haaa..!! Ernesto mu..? Kiras›n› ödemedi, ben de tekmeyi bas›verdim, gitti” diye yan›tlad›. Alaca¤›m yan›t› bile bile, nereye gitti¤ini sordum. Tahmin etti¤im gibi: “Ne bileyim ben” dedi. Üzülmüfltüm. Kiray› ödeyemedi¤ine göre paras› yoktu. Yani ifl bulam›yordu. O zaman nereye gidip, kime s›¤›nm›flt›? Aç m›yd›? Tok muydu? “Gel bu gece de burada kal diyen biri ç›km›fl m›yd›?” Bu sorular akl›mdan geçtikçe içimdeki vicdan azab› büyüyordu. Hiç de¤ilse birkaç kez gidip yoklasayd›m. Giderken yan›mda birkaç bira, hatta yiyecek bir fleyler götürüp onun da sebeplenmesini sa¤lasayd›m. Arabas› olmayan o “tekinsiz” adamca¤›z› al›p, biraz çevreyi gezdirseydim. Hiç de¤ilse yol boyu kafelerinden birinde adam gibi bir yemek ›smarlasayd›m. Ölmezdim ya..?? ysa bunlar›n hiçbirini yapmay›p, onu unutmay› tercih etmifltim. Baflta da söyledi¤im gibi: Önyarg›lar, kimi zaman insan›n vicdan›n›n önüne geçiyor ve sa¤l›kl› düflünmesini engelliyor. ‹fl iflten geçmeden, zaman›nda bast›rmak gerekiyor önyarg›lar›. Aksi takdirde geriye, uzun süreli bir vicdan s›z›s› kal›yor. Ondan da kolay kolay kurtulam›yorsunuz. Aradan onca zaman geçtikten sonra oturup, bir günah ç›kartma yaz›s› döktürmek de pek ifle yaram›yor. •

O

mehmetunver@butundunya.com.tr 127


BD EYLÜL 2013

Gezdikçe Gördükçe ‹zlen fien Toker

Belçika’n›n dantel gibi ince ince ifllenmifl kenti:

Brugge ald›r›m tafll› dar sokaklar, birbirine bitiflik evler, nehrin kollar› ve köprüler Brugge’de birbirine öylesine sar›lm›fl ki, kentin tarihi merkezini sanki bir dantele dönüfltürmüfl. Bu zarif dantelin her ilme¤i, yüzy›llar öncesinden, Ortaça¤’dan kalan izlerle ince ince ifllenmifl. Kanallardaki suyun bereketi, yap›lar›n ve köprülerin esteti¤i, onlar› saran a¤açlar›n ve çiçeklerin güzelli¤i Brugge’ü daha da eflsiz k›lm›fl...

K

128


BD EYLÜL 2013

Ülkenin en sayg›n dantel okullar›n›n bulundu¤u bu küçük kentteki ma¤azalarda, farkl› ahflap makara ve i¤neler kullan›larak yap›lan danteller sat›l›yor. Ev dekorasyonunda ve giysilerde kullan›lan danteller, bazen evlerin pencerelerini, bazen yast›klar›n, masalar›n ve önlüklerin üzerini süslüyor. Nefleyle yürüyen bir k›z çocu¤unun tokas›ndaki dantel kelebek, uçup sapsar› saç›n›n üzerine konmufl gibi. Belçika’n›n baflkenti Brüksel’den 1 saatlik tren yolculu¤uyla ulafl›labilen kentin, tarihi bölümünü her gün binlerce turist geziyor.

Bu bölüm o kadar iyi korunmufl ki, ço¤unlukla günübirlik gelen ziyaretçiler olmadan, akflam›n geç ya da sabah›n erken saatlerinde sokaklarda yürüyüfl yapabilirseniz, yüzy›llar öncesinin bir Ortaça¤ kasabas›nda oldu¤unuzu sanabilirsiniz.

ren istasyonunun karfl›s›ndaki köprüden geçip sa¤a devam eden yol, tafl bir köprü ile Minnewater park›na ba¤lan›yor. Rieie nehrinin kente girdi¤i bu noktada oluflan minik göl ve park, içindeki yemyeflil a¤açlarla gölgeleniyor. Aflk anlam›na gelen “Minne” ad›, birbirini seven çiftlerin ve ailelerin banklar›n üzerinde serinledi¤i bu yemyeflil parka çok yak›fl›yor. Park›n yan›ndan devam eden yol, 1245’de yap›lan ve UNESCO Dünya Kültür Miras› listesinde yer alan Begijnhof Manast›r›’n›n k›rm›z› tu¤lal› kap›s›na getiriyor beni. ‹ki katl› evlerden oluflan, bir mahalle görünümündeki manast›r›n pencerelerinde danteller, duvarlar›nda ziyaretçileri sessizli¤e davet eden iflaretler var. Y›llarca baflta Haçl› seferlerinde ölenlerin dul eflleri

T

129


Markt Meydan› olmak üzere kimsesiz kad›nlar›n s›¤›nma mekan› olan bu evler, dev a¤açlar›n bulundu¤u çimenlik bir alan›n etraf›n› çevreliyor; bu alan›n bir köflesinde kilise ve manast›r müzesi var. Y›llarca dantel iflleyerek gelir eden bu manast›rda flimdi Benedictine rahibeleri yafl›yor. d› köprüler anlam›na gelen Brugge’ün tam ortas›ndaki Markt meydan›, kentin en büyük ve önemli meydan›. Buradaki en dikkat çekici yap›, 83 metre yüksekli¤indeki 47 çanl› Belfort Çan Kulesi. Bu kuleyle birlikte, Bat› Flanders eyaletinin baflkenti olan kentin idari binas› ve girifl kat› restoran, kafe olan üçgen çat›l› binalar meydan› çevreliyor. Çarflamba günleri burada kurulan pazarda, genellikle kad›nlar sebze, meyve ve piflmifl et gibi yiyecekler sat›yor. Brugge’a gelenler bu meydandaki lokantalarda, duman› tüten derin kaselerde farkl› soslarla hafllanm›fl midyelerini, k›zarm›fl patatesle birlikte yiyerek, yerel biralar›n›

A

130

Buradaki en dikkat çekici yap›, 83 metre yüksekli¤indeki 47 çanl› Belfort Çan Kulesi. yudumluyor. 13.yüzy›lda yap›lan Belfort Çan Kulesi’nin 366 basama¤›n› ç›kabilenler, kentin ve çevresindeki arazilerin manzaras›n› görebilme flans›n› buluyor. reidel soka¤›ndan geçince ulafl›lan Burg Meydan›’nda da Belediye Binas›, Kent Müzesi ve Kutsal Kan Bazilikas› var. Hz.‹sa’n›n kan›n›n bulundu¤una inan›lan camdan bir kutsal emanetin sergilendi¤i bu bazilika yaln›zca Cuma günleri ziyarete aç›l›yor. Yandaki Blinde-Ezelstraat soka¤›n›n üzerindeki süslü kemer ve sonras›ndaki köprü, meydan› sütunlu direkler aras›ndaki

B


BD EYLÜL 2013

tezgahlar›yla bal›k pazar› olan baflka bir meydana ba¤l›yor. Buradaki köprünün yan›ndaki kanaldan tekneye biniyorum. ar›m saatlik bu tekne turu ile kenti kanallardan ve farkl› aç›lardan görmek çok keyifli. Toplam› 40 km.yi bulan ve 15 km. sonra Kuzey Denizi’ne ulaflan su kanallar›n›n etraf›ndaki sokaklar, ço¤u 13. ve 14. yüzy›llardan kalma, birbirine bitiflik, iki ve üç katl› evlerle dolu. Baz› evlerin kanallara bakan arka cephelerindeki bahçelerinde çi-

Y

Begijnhof Manast›r›’n›n önündeki alandaki onlarca ku¤u rotam›z üzerindeki güzelliklerinden biri.

çekler açm›fl, çiçeklerin ve evlerin görüntüleri suya yans›yor. Camdan merakla bize bakan bir köpek, hemen yan›m›zdan geçen bir ördek, Begijnhof Manast›r›’n›n önündeki alandaki onlarca ku¤u rotam›z üzerindeki güzelliklerden baz›lar›. Zaman zaman ›hlamur ve han›meli kokular› da geliyor burnuma. Teknedeki rehberimiz, eskiden evlerin ne kadar çok cam› varsa, o evde oturanlar›n da o kadar varl›kl› oldu¤unu söylüyor. Tekneden indikten sonra turun bafllang›c›nda geçti¤imiz Rozenhoedkaai’ye yürüyorum. Eskiden tuz tüccarlar›n›n ürünlerini gemilere yükletti¤i yer oldu¤u düflünülen bu bölüm, kentin en çok foto¤raflanan yeri. Buradan devam eden yol, el sanatlar› ve antika eserlerin sat›ld›¤› tezgahlar›n kuruldu¤u Gruuthuse soka¤›na ç›k›yor. Sokaktaki Gruuthuse Müzesi’nde Ortaça¤ dönemine ait eflyalar ve sanat eserleri sergileniyor. 14.yüzy›lda Kuzey Avrupa’n›n önemli ticaret limanlar›ndan biri olan Brugge’de evler ve dini yap›lar Flaman ressamlarca deko-


BD EYLÜL 2013

Markt Meydan› re edilip, süslenmifl. Evlerin üzerinde farkl› süslemeler ve heykeller, Groeninge Müzesi’nde de Belçikal› sanatç›lar›n eserlerini görebilirsiniz. otre-Dame ya da di¤er ad› ile Our Lady Kilisesi’nin içindeki flapeldeki “Meryem ve Çocuk” heykeli de görmeye de¤er. Michelangelo’nun beyaz mermerden yapt›¤› bu heykel, Brugge’lü Mouscron ailesi taraf›ndan ‹talya’da sat›n al›narak bu kiliseye verilmifl.

N

Brugge’ün tarihi bölümü, kald›r›m tafll› dar sokaklar›, köprüleri ve meydanlar›yla yürüyerek gezmek için çok uygun. Ayr›ca tekne ve fayton turlar› da var. Yürürken mis gibi çikolata, bisküvi ve waffle kokusu al›rsan›z flafl›rmay›n çünkü kentte çok say›da çikolata ma¤azas› var. Çeflitli geometrik flekillere ek olarak, otomobil, çiçek, kravat, ördek gibi farkl› biçimlerdeki çikolatalar; nugat, trüf ve pralin gibi çeflitler; kremal›, kahveli, karamelli, f›nd›kl›, badem ezmelinin yan›nda ac› biberli, so¤anl›, kiflniflli, tuzlu gibi de¤iflik tatlarda çikolatalar ma¤aza vitrinlerine dizilmifller. Çikolata, K›zarm›fl Patates, Bira, Lamba ve Elmas üzerine küçük müzelerin de bulundu¤u Brugge’ün asl›nda kendisi de bak›ml›, keyifli bir müze gibi…• izlensen@butundunya .com.tr

132


Gözle Gönül Arası Mehmet Uhri

fiartl› Tahliye Hastanenin hasta haklar› biriminden sorumlu idarecisi "çatt›k" diye söyleniyordu. astanemizin eski binas› y›k›l›p yerine çok katl› modern mimari özelliklere sahip d›fl cephesi tümüyle cam kaplama yeni hastane binas› infla edilmiflti. Binan›n iç s›cakl›¤› ve havaland›r›lmas› merkezi klima sistemiyle sa¤land›¤› için camlarda aç›l›r pencere bulunmuyordu. Hasta haklar› birimine baflvuran hasta ise istedi¤inde aç›p d›flar›daki temiz havay› soluyabilece¤i penceresi olan bir odada kalmak istedi¤ini söylemifl ve ›srarc› olmufltu. Binada hiçbir

H


"Biliyorum, aç›l›r penceresi olan oda istedi¤im için bana içerlediniz. ‹nan›n kapris yapm›yordum." odan›n penceresinin olmad›¤›n› bina içi havan›n temizlenip sterilize edildi¤ini, d›flar›daki havadan daha temiz ve sa¤l›kl› oldu¤unu söylememiz hastay› ikna etmeye yetmemiflti. Baflka hastaneye gitmeyi ise doktorunun bu hastanede olmas›n› gerekçe göstererek geri çevirmifl, hastan›n doktor seçme hakk›n› hat›rlatmay› da ihmal etmemiflti. mekli a¤›r ceza hakimi oldu¤unu ö¤rendi¤imiz beyefendinin sa¤l›k bakanl›¤› flikayet hatt›n› da devreye sokmas› üzerine hastane idaresi sorun daha fazla büyümeden görece daha eski olan yan binadan hasta odas› sa¤lanmas› biçiminde çözüm üretmiflti. Klinikler aras› sorun yaflansa da üroloji klini¤inde yatmakta olan hastam›za iste¤ine uygun özellikte yan binadaki kulak burun bo¤az kli-

E 134

ni¤inde oda ayarlad›¤›m›z› bildirdik. Verilen yeni hasta odas›n› da be¤enmeyip baflka sorun veya sorunlar ç›karaca¤›ndan endifle ediyorduk. Sesini ç›karmadan daha küçük ve y›pranm›fl da olsa aç›l›r penceresi olan hasta odas›na yerleflti. irkaç gün sonra hastam›z› hava almak için ç›kt›¤› hastane bahçesinde bankta otururken görünce gidip yan›na oturdum. Odas›ndan memnun olup olmad›¤›n› sorunca bafl›n› önüne e¤ip bir süre suskun kald›. "Biliyorum, aç›l›r penceresi olan oda istedi¤im için bana içerlediniz. ‹nan›n kapris yapm›yordum. Yere kadar kocaman cam› da olsa pencere olmay›nca hapishaneye kapanm›fl›m gibi geliyordu. Bunun verece¤i moralsizlikle tedavi olamay›p hastal›ktan hiç kurtulamayaca¤›m hissine kap›l›yordum." "Kapal› yer korkusu gibi bir fley bu söyledi¤iniz. Daha önce de var m›yd›?" "Eskiden hiç yoktu, hatta umu-

B


BD EYLÜL 2013

rumda bile de¤ildi. Çok daha karanl›k, havas›z ortamlarda kald›¤›m bile oldu. Mesle¤e bafllad›¤›m y›llarda ömür boyu hapse mahkum edilmesini sa¤lad›¤›m ve hapishanedeyken hastalan›p ölen bir mahkûmun öldükten sonra iletilmesi için bana hitaben yazd›¤› mektup birkaç y›l önce elime geçene kadar böyle bir s›k›nt›m yoktu." "Do¤rusu merak ettim. Sak›ncas› yoksa mektupta sizi s›k›nt›ya sokan ne yaz›yordu?" "Hak etti¤inden çok ceza almas›na yol açt›¤›m için sitem ediyordu. Hapishanenin nas›l bir yer oldu¤unu tan›madan mahkûmlar› oraya göndermemem gerekti¤ini, hiç olmazsa bir günümü hapishanede geçirmifl olsam bu flekilde abart›l› bir karara ortak olmayaca¤›m› düflündü¤ünü yazm›flt›. Yanl›fl anlamay›n suçsuz oldu¤unu iddia etmiyordu. Verilen müebbet hapis cezas›n›n günün birinde özgür olma umudunu elinden al›yor olmas›na itiraz ediyor, a¤›r buluyordu. O davada adam› ipten ald›¤›m›, hayat›n› kurtar›p iyilik yapt›¤›m› düflünmüfltüm. Hiç de öyle de¤ilmifl." "‹yi de bunlar›n sizi s›k›nt›ya düflüren oda meselesi ile ne ilgisi var?" "Mektubun devam›nda özgürlü¤ü k›s›tlanm›fl insanlar›n ne hissettiklerini anlat›yor, hapishane ortam› ile evini k›yasl›yordu. ‹nsanlar›n kand›r›ld›klar›n›, hapishanelerin varl›¤› sayesinde d›flar›dakilerin kendilerini özgür his-

setmelerini sa¤lad›klar›n›, asl›nda evlerinde de mahpus hayat› yaflayan çok insan oldu¤unu düflünüyordu.

S

olunan havan›n özgürlük kok-

mad›¤› her ortam›n mahpushane oldu¤unu, ömür boyu kalaca¤› hapishanede bile avluya ç›kt›¤›nda temiz havay› içine çekip ruhunu özgür hissetmeyi baflard›¤›n›, en çok kendi eliyle aç›p d›flar›daki havay› içine çekecek bir penceresi olamad›¤›na üzüldü¤ünü anlatm›fl, 'Allah kimseyi penceresiz b›rakmas›n' diye yazm›flt›." Bafl›n› öne e¤ip bir süre öylece suskun kald›ktan sonra dönüp “Uma-

‹nsanlar›n kand›r›ld›klar›n›, hapishanelerin varl›¤› sayesinde d›flar›dakilerin kendilerini özgür hissetmelerini sa¤lad›klar›n›, asl›nda evlerinde de mahpus hayat› yaflayan çok insan oldu¤unu düflünüyordu. r›m pencereli oda konusunda neden ›srar etti¤imi anlam›fl ve biraz olsun hak vermiflsinizdir” dedi. Aya¤a kalkt›. Odas›na kadar efllik etmek istedi¤imi söyledim sesini ç›karmad›. Asansörün kap›s›nda beklerken eliyle omzuma yasland›. Yorulmufltu. "‹flte böyle, doktor bey. Yafllan›n135


BD EYLÜL 2013

ca özgürlü¤ün nas›l bir fley oldu¤unu insan daha iyi anl›yor. fiu kadarc›k yolu yürürken bile yoruluyorsan birileri hakk›nda çoktan karar› vermifl, infaz bafllam›fl gibi hissediyorsun. Bu da bir tür mahpusluk oluyor." "‹yileflip ç›kacaks›n›z o zaman bunlar› unutursunuz." "fiartl› Tahliye o senin dedi¤in. Yaramazl›k etmeyip doktorun sözüne uydu¤un sürece sal›veriyorlar. Can ç›kmadan huy ç›km›yor. Seni buraya getiren huylar›n bir süre sonra deprefliyor ve yine hastane. Benim için günler böyle geçiyor. Hapishaneden mektup gönderen o rahmetliyi giderek daha çok düflünür oldum. Vicdan›m› kemirip duruyor." "Siz görevinizi yapm›fls›n›z. Vicdan›n›z rahat olmal›." "Ölümden döndürüp bitkisel hayata mahkum etti¤iniz hasta için siz de görevinizi yapm›fl olursunuz ama yaflatmak için o bedene eziyet ederken vicdan›n›z›n hepten rahat oldu¤unu sanm›yorum." "Ama…" "Amas›n› bofl ver. Konu nerden tutsan elinde kal›yor. Rahmetlinin dedi¤i gibi, suçu olmad›¤› halde kendi hücresini ko¤uflunu yap›p genç yaflta kendini hayata hapsedenleri düflündükçe daha çok üzülüyorum."

A

G

irdikleri ifllerde de çal›flkan-

l›klar› sürüyor. fiurada ziyaretime gelecek vakitleri bile s›-

n›rl›." "Ne güzel. Onlarla gurur duyuyor olmal›s›n›z."

"Hapishaneden mektup gönderen o rahmetliyi giderek daha çok düflünür oldum. Vicdan›m› kemirip duruyor."

sansöre binip hasta kat›na ç›-

k›ncaya kadar konuflmad›. Odas›na ulaflt›¤›m›zda bafl ucunda duran k›z› ve o¤luna ait foto¤raflar› gösterdi. "Deli gibi çal›fl›yorlar. ‹yi e¤itim almalar› çal›flkan olup hayata tutun-

136

malar› için rahmetli eflim ve ben çok çabalad›k. ‹yi bir e¤itim vermek d›fl›nda onlara b›rakabilece¤imiz miras yoktu. Bizi utand›rmad›lar ikisi de okuyup meslek edindiler.

"Bu konuda çok emin de¤ilim. Herkes gibi bir an önce ev sahibi olma telafl›na girdiler. Evin borcu bitene kadar de¤il b›rakmak ifl bile de¤ifltire-


BD EYLÜL 2013

rum, her yere hapishane yap›lmas› için gerekçe olamaz. ‹çeridekiler kadar d›flar›dakilere de gözda¤› vermek için hapishaneleri gözden uzak yerlere de yapm›yorlar. Sanki, millet bak›p haline flükretsin sonra kendi ko¤uflunu sahiplenip tefrifl etmek için çabalas›n dursun isteniyor. Haks›zl›¤a isyan eden üniversite ö¤rencilerine hofl görüyle bak›p delikanl›l›¤›na veren bu millet nas›l oldu da hofl görüsünü yitirdi san›yorsun? Ceza evlerinde neden bu kadar çok ö¤renci var? Üzerinde düflünmek, konuflmak gerekiyor."

Özgür olmad›klar›n› anlamas›nlar diye hapishaneler infla edilip devasa adalet saraylar› kuruluyor. (...) Yeter ki hapishaneler dolu olsun. Yoksa insanlar kime bak›p haline flükredecek?" mez haldeler. Ald›klar› evler onlar›n kendi istekleri ile girip hayatlar›n› k›s›tlad›klar› hapishaneye benzedi. Borcu öderken bir yandan da içini tefrifl etmekle u¤rafl›yorlar. Üstelik, herkes böyle yap›nca kimse durumun garipli¤ini görmüyor, yaflananlar› normal san›yor. Çal›flt›klar› ifl yeri ald›klar› ev bir de kulland›klar› araba aras›nda geçen hayat› özgürce yaflad›klar›n› san›yorlar. zgür olmad›klar›n› anlamas›nlar diye hapishaneler infla edilip devasa adalet saraylar› kuruluyor. Eskinin suçlar› suç olmaktan ç›kt›kça yeni suçlar icat ediyorlar. Yeter ki hapishaneler dolu olsun. Yoksa insanlar kime bak›p haline flükredecek?" "Hukukçu oldu¤unuz için piflmanl›k duyuyor gibi konufluyorsunuz." "Böyle bir oyuna alet oldu¤unu düflünen herkes kadar piflman›m. Suç iflleyeni topluma zarar vermemesi için tecrit etmelerini anlar›m ama bu du-

Ö

ocuklar›n›n resimlerine sevgi ve hasret dolu gözlerle tekrar bak›p baflucuna koydu. Yata¤›na uzand›. Efllik etti¤im için teflekkür etti. O günden sonra hal hat›r sormak için odas›na u¤ramay› ihmal etmedim. Prostat ameliyat› sorunsuz ve baflar›l› geçti. Bir hafta kadar sonra flifa ile taburcu oldu. Taburcu oldu¤u gün izin günüme denk geldi¤i için vedalaflamad›k. Gitmeden servis çal›flanlar›yla selam yollad›¤›n› ve “‘flartl› tahliye’ deyin o anlar” dedi¤ini aktard›lar.• mehmetuhri@butundunya.com.tr

Ç

Adaleti seven bir insan için her yer emindir. Epiktetos 137


nun Gibi Bir Sesi Kaybedemeyiz! ‹spanya’ya hiç gitmemifl olanlar bile Katalanlar ile

Madridliler aras›ndaki rekabeti bilirdi. Çünkü Katalanlar ‹spanya’ya hükmeden Madrid’den ba¤›ms›zl›klar›n› almak için mücadele ediyorlard›.

B

irlikte flark› söyleyerek dünyay› heyecanland›ran üç tenordan (Luciano Pavarotti, Placido Domingo ve Jose Carreras) ikisinin, bu konuda yollar› ayr›l›yordu.

(Soldan sa¤a) Placido Domingo Jose Carreras Luciano Pavarotti 138

Yazan: SENNUR BURAS


BD EYLÜL 2013

P

lacido Domingo Madridli ve Jose Carreras ise Kataland›. Politik nedenlerle 1984’te, Carreras ve Domingo birbirlerine düflman oldular. Çok popüler olduklar› ve dünya çap›nda konser davetleri ald›klar› için, ikisi de kontratlar›nda, sadece e¤er di¤er tenor davet edilmezse flark› söylemeyi flart kofltu. 1987’de Carreras, rakibi Placido Domingo’dan daha ac›mas›z bir düflmanla karfl›laflt›. Korkunç bir teflhis ile alt üst olmufltu. Kan kanseriydi… Carreras’›n kanserle mücadelesi ac› dolu geçti. Say›s›z tedavi gördü, bunun yan› s›ra kemik ili¤i ve kan nakli yap›ld›. Bunlar için ayda bir kez ABD’ ye gitmek zorunda kald›. Bu koflullar alt›nda çal›flam›yordu. Yolculuklar›n ve t›bbi tedavilerin yüksek maliyeti, onu mali aç›dan s›k›nt›ya soktu. Bu s›k›nt›l› dönemde, Madrid’de tek amac› kan kanseri hastalar› için tedavi deste¤i sa¤lamak olan bir vakf› keflfetti. “Hermosa” Vakf›’n›n deste¤i sayesinde Carreras hastal›¤› yendi ve flark› söylemeye geri döndü. ‹yileflmifl ve tutkusu olan müzi¤e, sahne çal›flmalar›na kald›¤› yerden devam etmeye bafllam›flt›. Kendisine destek olan bu vakfa kat›lmaya karar verdi. Vak›f

sözleflmesini okurken, vakf›n kurucusunun, en önemli kat›l›mc›n›n ve vakf›n baflkan›n›n Placido Domingo oldu¤unu gördü. aha sonra, Placido Domingo’nun bu organizasyonu sadece onun tedavisine yard›mc› olmak için kurdu¤unu ama Carreras’›n ‘düflman›ndan’ yard›m› kabul etmeyebilece¤ini düflünerek isminin gizli kalmas›n› istedi¤ini ö¤rendi. En dokunakl› olan da onlar›n ye-

D

Placido Domingo (arkada) ve Jose Carreras

Carreras, rakibi Placido Domingo’dan daha ac›mas›z bir düflmanla karfl›laflt›... Kan kanseriydi… niden karfl›laflmas›yd›. Placido’nun Madrid’deki konserlerinden birinde, Carreras konseri böldü. Tüm alçakgönüllülü¤üyle dizlerinin üzerine çöküp, ondan özür diledi ve seyircilerin önünde ona teflekkür etti. Placido, onun 139


BD EYLÜL 2013

Jose Carreras bir lösemi hastas›n› ziyaret ederken kalkmas›na yard›m etti ve kocaman bir kucaklaflma ile büyük dostluklar›n›n bafllang›c›n› yapt›lar. lacido Domingo ile yap›lan bir röportajda, muhabir ona neden Hermosa Vakf›’n› kurdu¤unu sordu. Çünkü Domingo, düflman›n›n bundan yararlanmas›n›n yan› s›ra, rakibi olan tek sanatç›ya yard›m

P

etmiflti. Onun yan›t›ysa k›sa ve netti: “Onun gibi bir sesi kaybedemeyiz!” Kan kanserini yenen Jose Carreras, 2009’da Jose Carreras Lösemi Vakf›’n› (Jose Carreras Leukemia Foundation) kurdu. Ünlü tenor, kan kanseriyle mücadele edenlere tedavi deste¤i veren organizasyonda çal›flmalar›n› sürdürüyor… •

Aptalca Soru Çocuk okuldan bir kar›fl as›k yüzle geldi eve. Annesi onun yüzündeki ifadeyi görüp ne oldu¤unu sorunca çocuk, üzgün bir sesle yan›tlad›: “Ö¤retmen bugün bana kocaman bir s›f›r verdi” dedi. Annesi, yan›tlanamayan soruyu ö¤renmek istedi. “Ö¤retmen, 3x2’nin kaç etti¤ini sordu, ben de alt› eder yan›t› verdim” dedi çocuk. Annesi bunun do¤ru oldu¤unu söyledi. “Ben de biliyorum do¤ru oldu¤unu” dedi çocuk. “Ama ö¤retmen bu kez 2x3’ün kaç etti¤ini sordu.” Annesi gülmeye bafllad›: “2x3’ün ne fark› var ki 3x2’den” dedi. “Amma da aptalca bir soru.” Çocuk önüne bakt›: “Ben de ayn› fleyi söylemifltim ö¤retmene...”• 140


Yazar Dede ve Torunlar› Muzaffer ‹zgü

Haydi Çocuklar Uykuya Ben kitab›m› okuyordum, annem babam da televizyon izliyorlard›. Ama hiç televizyona bakm›yordum. Sesini de duymuyordum. Kitab›ma öyle dalm›flt›m ki, sanki içinde yitip gitmifltim. Okuyordum, bir yandan da kitaptaki resimlere bak›yordum.

A

y bu resimler, renkler ne güzel, cicili bicili, öyke sevimli köpekler, öyle sevimli Hevhev ki, sanki canl›lar…

Yok yok, resim onlar… Ay, annemin sesi: “Haydi çocuklar uykuya…” Ben bir kez görmüfltüm, ekran›n alt›nda bir yaz› ç›k›yordu: “Haydi çocuklar, uykuya” diye. Yani ben, Utku, uykuya!.. Hay›r hay›r, ekranda öyle bir yaz› yok, yani benim ad›m yok. Ama annem sesleniyor: “Haydi Utku uykuya”… Niçin? Çocuklar›n uyumas› gerekliymifl. 141


BD EYLÜL 2013

E

¤er uyumazlarsa, hem geliflemezlermifl, hem de yar›n s›n›fta uyurlarm›fl…

H›h, ben s›n›fta hiç uyumad›m ki… Hep Kerem uyur. H›m, demek ki Kerem benim gibi erkenden yatm›yor. Ufff yani, ufff… Kitaptaki konunun en iyi yerindeydim. Bakal›m o yiten küçük köpe¤e ne olacak? Köpek tam yitti, ekran yaz›verdi: “Köpek evine gitti” diye… H›h, yok yok, hiç televizyonda öyle fley yazar m›? “Uyumaya gidiyorsun, de¤il mi Utkucu¤um?” “Gidiyorum babac›¤›m…” Annem kollar›n› açm›fl bana geliyor… “Ay Utkum benim, söz dinler, hemen uyur. Benim o¤lum ak›ll› olacak, büyük adam olacak…” Demek Kerem olamayacak. S›rada gözlerini kapat›p uyursa, f›fl

f›fl, f›flfl… “Hiflflfl Kerem, hiflflfl…” “F›fl f›fl…” fiimdi ö¤retmenim görecek hiiifl… “H›››?” Hep kalemini yakalad› Kerem, hep tahtaya bakt› Kerem, uyand› Kerem. fiimdi benim uyku düflüm ne olacak? Yani uyumadan önce ne düflünece¤im? H›h, o minik köpe¤i düflünece¤im. O t›p›fl t›p›fl Melis’in arkas›ndan giden Hevhev bir anda yok oluyor. Melis arkas›na bir bak›yor ki Hevhev yok…

S

esleniyor: “Hevhev nerdesin, Hevhev nerdesin?”

Bak›n›yor… Köfle bafl›na dek kofluyor… Öteki sokakta da yok. Ay nereye gitti bu Hevhev? Bilmiyor ki Melis… Ben biliyorum. Çünkü flimdi bafl›m› yast›¤a koydu¤um zaman onu düflleyece¤im. Tuvalete gittim, odama girdim. Anneci¤im yata¤›m›n baflucunda bana kocaman gülümsüyor ve pijamam› uzat›yor… Ay acelem ne? Sanki bir pijama giyme yar›flmas›nday›m. Annem, “O¤lum acelen ne, uyku kaçm›yor, seni yata¤›nda bekliyor…” diyor. “Ama düflüm kaç›yor 142


anneci¤im”. “Ne düflüymüfl o bakal›m?” “Kitapta kald›¤›m yerdeki düfl…” Bu Hevhev nereye gider? Acaba kendisine bir arkadafl m› buldu, kendi denli bir köpek. O Hevhev’e s›r›tt›, Hevhev ona s›r›tt›. Ard›ndan Hevhev’e, “Gel arkadafl olal›m, biraz gezelim” dedi. Hevhev de, “Dur Melis’ten izin alay›m” dedi… Melis’e söyledi ama, Melis kopek dilini bilmiyordu ki. “Havucuk, cuvucuk, hevicik…” Of, nas›l anlas›n Melis?

H

›, sonra ne oldu? Haydi, gerisi yatakta, bafl›m› yast›¤a koydu¤um zaman… Can›m anneci¤im her gece

yorgan›m› örter, sonra aln›ma bir öpücük kondurur. ‹flte tam öpücü¤ü konduruyordu ki, kap›n›n zili çald›. “Aaa” dedi annem. “Bu saatte kim ola?” Evet, bu saatte kim acaba? Bizim kap›m›z› bu saatte hiç çalan olmaz.

Annem f›rlad›, gitti. Ay ben de merak ettim. Yoksa bizim üstümüzde oturan yafll› Nursen teyze mi? Bir kezinde hastalanm›flt› da bizim kata inmiflti, kap›m›z› çalm›flt›. Babam da onu hastaneye götürmüfltü… Yooo, karfl›m›zdaki dairede oturan Sevil teyzenin sesi… “Ay bu çocuk ‹nci Han›m, uyumam da uyumam diyor…” Anlad›m, k›z› Ayben… Benden bir yafl küçük… Bazen oynamak için bize gelir, bazen de ben onlara giderim. O da ayn› okulda. Peki niye gelmifller?.. Sevil teyze ba¤›rm›yor ama ben duydum ve anlad›m. Ayben’e beni göstermeye gelmifl. Benim, “Haydi çocuklar uykuya” yaz›s›n› gördükten sonra kofla kofla yata¤›ma uçtu¤umu, yorgan›m› üzerime çektikten sonra m›fl›l m›fl›l uyudu¤umu söylemifl. Belli, “H›h” demifl Ayben. “Utku uyumuyor ki flimdi, ya kitap okuyor, ya da yapbozuyla oynuyor…” Hay›r, hay›r, ben yapbozumla oynam›yorum. Yata¤›mday›m. Ve m›fl›l m›fl›l… 143


BD EYLÜL 2013

M›fl›l m›fl›l uyuyor muyum? Yooo, annem kap›ya giderken odam›n ›fl›¤›n› kapatm›fl, ama ben daha uyumamıflt›m, ne m›fll›yordum, ne de t›sl›yordum.

K

ap›m aç›l›yor… Aaaa, demek ki Sevil teyze beni Ayben’e gösterecek…

Evet evet… Onun için kapa gözlerini Utku. Oh, seni iyice görsün diye bafl›n› da kap›dan yana çevir. H›h… Oldu mu Ayben han›m? Bak gör, bir m›fllamam eksik. O da biraz sonra olacak. Hele Hevhev’i bir bulay›m… Gözümü açm›yorum ama biliyorum, annem de kap›da. Ama en önde Ayben bana bak›yor. Ay gülece¤im geldi. Ay h›klayaca¤›m geldi. Ay dil ç›karaca¤›m geldi. Ay en önemlisi uykum geldi… Uykumdan once Hevhev geldi. Bakkal Nusret amcan›n dükkan›ndan ç›kt›. A¤z›nda kocaman bir bisküvi var… Kofla kofla Melis’in yan›na geliyor, “Baaak” der gibi bisküvisini gösteriyor… Ben mi? Bilmem, m›fl›ldamaya bafllam›fl›m belki… • muzafferizgu@butundunya.com.tr

DUDAK ‹Z‹ Bir k›z yurdunda flöyle bir sorun yaflanmaktad›r. K›zlar, sabah dudaklar›na ruj sürdükten sonra aynay›; öperek, dudak izi b›rakmakta, bu izlerin temizlenmesi ise sorun olmaktad›r. Yurdun müdürü bir gün yurtta kalan k›zlar› ve tuvaletleri temizleyen hademeyi tuvalete toplar. K›zlara yönelik flöyle bir konuflma yapar: "Baz›lar›n›z dudaklar›na ruj sürdükten sonra aynalar› öperek dudak izi b›rak›yorlar. Hadememiz bunlar› temizlerken çok zorlan›yor. fiimdi, ne kadar zorland›¤›n› hep beraber izleyelim." Bir iflareti ile hademe f›rças›n› klozetlerden birine dald›r›p aynay› temizlemeye bafllar. O günden sonra aynalarda bir daha ruj izine rastlanmaz. 144


Yaflamdan Kesitler Sema Erdo¤an

60’l› y›llar›n tan›nm›fl müzisyeni

Fahri Ifl›k Fahri Ifl›k, 60’l› y›llarda “Agora Meyhanesi“ adl› flark› ile alt›n plak alan, piyasay› alt üst eden bir Çukuroval›… 962 y›l›nda Adana Radyosunda kafleli sanatç› olarak çal›flmaya bafllad›. Radyonun Mersin’ e tafl›nmas›ndan ve çal›flma koflullar›n›n de¤iflmesinin ard›ndan iflçi olarak yurt d›fl›na gitti. Fahri Ifl›k, yaflad›¤› Hollanda’da Türk halk kültürünü yaflatman›n ve tan›tman›n elçili¤ini yap›yor. Çocuklu¤u, 1938’ de dünyaya geldi¤i Tarsus’ un kenar mahallelerinde geçti. Yoksulluk, çocuklu¤unu yaflamas›na engel oldu. Çukurova’ n›n yak›c› s›ca¤›nda küçücük elleriyle pamuk toplad›, sokaklarda türkü söyleyerek simit satt›. “Özellikle kad›nlar, bir türkü söylersen simit al›r›z, derlerdi.” O dönemin popüler ismi Malatyal› Fahri’ nin söyledi¤i

1

145


BD EYLÜL 2013

azl› yare fiske ile tafl att›m”, ”Karad›r kafllar›n ferman yazd›r›r” ve “Ezo gelin” en çok sevdi¤i ve söyledi¤i türkülerdi. Sesinin güzelli¤i, türkülere olan ilgisi genetik say›l›rd›. Gerek evde gerekse pamuk tarlalar›nda babas› fiaban, annesi Zehra, Tahir ile Zühre’yi, Arzu ile Kamber’i, Ferhat ile fiirin’i bir opera tarz›nda dillendirirlerdi. “Pamuk tarlalar›nda mola verildi¤i zamanlarda annem ve babam bu efsane aflklar› kendilerince bir ezgi

“N

ç›kar, son ders zilin çalmas›n› beklerdim. Arkadafllar›mdan ald›¤›m fifllerle kendimce ders çal›fl›rd›m. Öylesine hevesliydim ama yoksulluktan okula gidemedim. Bir gün, Suphi K›rgan ad›nda bir ö¤retmen kim bu diye sormufl arkadafllara. Beni al›p yan›na götürdüler. Ayaklar›m yal›n. Tahtaya ç›kard›. O söyledi ben yazd›m.” Daha sonra babas› ile görüflen ö¤retmen, bu zeki çocu¤u okula göndermesini ister. Hiçbir zaman suçlamad›¤› babas›n›n yan›t› k›sa ve nettir: “Nas›l göndereyim o benim ekmek teknem.”

S

onraki y›llarda ilk ve ortaokulu d›flar›dan bitirmeyi baflaracak, Adana ‹l Radyosu’ nda çal›flmak daha cazip gelince devam edemeyecekti.

Fahri Ifl›k Çukurova Radyosu’nun önünde müzisyen arkadafllar› ile (Sol baflta) yaratarak hiç kesmeden anlat›rlard›. Irgatlar da pamuk hararlar›n›n üzerine uzan›r, hem bedenlerini dinlendirir hem de e¤lenirlerdi. Terleri pamuk kozalar›n› sulayan ›rgatlar için fark›nda olmad›klar› bir kültür sanat etkinli¤iydi asl›nda bu. Benim gibi kim bilir kaç çocu¤un kula¤›na doldu o sesler, yüre¤ine oturdu efsane aflklar.” Yoksul ama kendi içinde mutlu, 6 çocuklu bir ailenin dördüncü çocu¤u, okula hiç gidemedi.… “Sokak levhalar› ile okumay› söktüm. Mahallemizdeki okulun duvar›na 146

‹lk sahne deneyimi askerlik

‹lk kez askerde iken bir saz gurubu ile flark› söyler. “Kütahya’da Hava Er E¤itim Tugay›’ nda askerdim. Bir dinlenme saatinde ben “Yasemenler dile geldi, bülbül uçtu dile geldi”adl› çok eski bir flark›y› m›r›ldan›yordum. Bir süre sonra komutan›n ça¤›rd›¤›n› söylediler, korktum. Odas›nda esas durufltay›m. Söyledi¤im flark›n›n ad›n›, makam›n›, güftesini ve bestekâr›n› sordu, söyledim.” O günden sonra orduevinde saz grubu ile birlikte haftada bir gün program yapmaya bafllar.


BD EYLÜL 2013

Korosu” Tarsus’ a bir konsere gelmiflti. Ben de misafir okuyucu olarak programa kat›ld›m. Radyonun Müdürü Soner Baykara bir de radyoda dinlemek üzere ça¤›rd›. Gittim, dinlediler ve emisyon verdiler.” Tüm bölgenin alternatifsiz dinle‹lk kez bir saz grubu eflli¤inde türkü söyledi¤i Kütahya di¤i tek radyo olan Tugay›’nda arkadafllar› ile Adana ‹l Radyosu’ nun en ilgi gören program›n› yapan Kendisini gelifltirece¤i büyük bir f›r- ve çok genifl bir kadroya sahip “Çusatt›r ama ‹stanbul sevdas› a¤›r basar. kurova’ dan Sesler Korosu’nda yer Komutanlar› kal dese de yaflam› bo- al›r. Ayten Marac›, Necla Dönmez, yunca piflmanl›¤›n› yaflayaca¤› karar› Necdet Çokbilen... verir ve askerli¤inin geri kalan bölüÖne ç›kan önemli seslerdir. münü tamamlamak için ‹stanbul’a Haftada 2 gün koro ile haftada bir gider. 1960 darbesinde askerdir. gün de 15 dakika solo program yapmaya bafllar.

Askerlik dönüflü Askerlik öncesi çal›flt›¤› tekstil fabrikas›na döner yine ve k›s›m katipli¤i yapar. 16 yafl›ndan beri oynad›¤› futbola da devam eder, halkevine gidip gelmeye bafllar. “Halkevine, genellikle ortaokul ve lise ö¤rencileri ile çal›flan e¤itimli kifliler gidiyordu. E¤itimsiz ve fabrikadan giden tek kifli bendim. Biraz hor bak›l›yordu bana. Kat›ld›¤›m›z radyo program›nda en son flans verilen kifli bendim ama en baflar›l› olan kifli de ben oldum.”

Radyo günleri “Radyonun “Çukurova’dan Sesler

962’de bafllad›¤› radyo çal›flmalar›, il radyosunun Mersin’e tafl›nd›¤› 1968 y›l›na kadar devam eder. Adana ‹l Radyosu art›k “Çukurova Radyosu” dur. 1965’te iflinden ayr›l›r, gazino çal›flmalar›na a¤›rl›k verir. Mersin, Adana ve Antakya’ n›n d›fl›nda Ankara, Konya ve Kahramanmarafl’tan da davetler al›r, yazd›¤› fliirleri bestelemeye bafllar.

1

Alt›n Plak “Agora Meyhanesi” Fahri Ifl›k’› ünlendiren beste Agora Meyhanesi olur. “Mersin’de Agora Meyhanesi var. 147


BD EYLÜL 2013

Bir program sonras› fiükran Ay ile sohbet Y›l 1966. Çokça rak› bal›k keyfi yapt›¤›m›z bir yerdi. O s›ralara bu fliiri okudum çok hofluma gitti, beste için sözlerinde de¤ifliklik yapt›m. ‹smet Nedim’ in de seslendirdi¤i Agora Meyhanesi var. O, fliirin tamam›n› bestelemiflti. Bir kaç kez sahnede okudum, çok be¤enildi.” 963’ te ‘Feryat’ adl› pla¤›n› ç›kard›¤› Odeon Firmas› 1966’da Agora Meyhanesi’ ni ikinci pla¤› olarak ç›kar›r. Firma, fliirinden adaptasyon yap›ld›¤› için Onur fienli’ ye yüklü bir telif de öder. Bu 45’lik Fahri Ifl›k’a alt›n plak ödülünü kazand›r›r. “Radyo bize çok para kazand›rmad› belki ama genifl kitlelere tan›tt›. Ulus Park›’nda, çocukken türkülerini söyledi¤im Malatyal› Fahri ve o dönemin divas› olarak kabul edilen Nurinisa Toksöz ile programlar yapt›m. Emirgan Çay Bahçesi’nde fiükran Ay ve Neflet Ertafl ile de ayn› sahneyi paylaflt›m.”

1

148

Afl›k Veysel, sesini dinledi Afl›k Veysel’ in her y›l Çukurova’ ya gelip, kahvelerde çal›p söyledi¤i y›llard›r. “Afl›k çal›p söylerken, küçük oldu¤um için tepsiyi elime tutuflturur para topla derlerdi. 1949-50 y›llar›yd›. Veysel’ e bu çocu¤un sesi çok güzel bir dinle afl›k dediler. Ben de , “Benim sad›k yarim kara toprakt›r “ türküsünü okudum. Be¤endi, s›rt›m› s›vazlad›.” Afl›k Veysel ile yolu bir kez daha kesiflir. Veysel, Tarsus’ta K›rk Kafl›k Han›’nda kal›yordur ve paras›n› çald›r›r. Afl›k bu olay üzerine; Bilseydim ben gelmezdim Tarsus’ a Bu gaml› gönlümü koymazd›m yasa Haber verdim inzibata polise Kap› kitli cüzdan cepte, para yok, dizeleri ile sitemini dile getirecek ve Fahri Ifl›k da Veysel için yard›m toplama seferberli¤inde yer alacakt›r.

Yurt d›fl›na zorunlu göç Adana ‹l Radyosu’ nun Çukurova Radyosu olarak Mersin’ e tafl›nmas›


BD EYLÜL 2013

Fahri Ifl›k’ ›n zorunlu göçünün sinyali olmufltu. “Yeni uygulamalar bafllad›. Yapt›¤›m›z her program yay›n öncesi Ankara’ya gönderilmeye bafllad›. Onay gelirse yay›nlan›yordu. Her türküyü de okuyamaz hale geldik. Bask›lar artt› aç›kças›. Emisyonlar k›s›ld›, gazinolar da önemini yitirmeye bafllad›. Ulus Park’ › kapand›. Emirgan’ da son program› Neflet Ertafl ile yapt›m. Sadece pavyonlar kal›nca bir aray›fl bafllad›.” vlenmifl üç çocuk sahibi olmufltur. Almanya ve Hollanda’ da çal›flan arkadafllar› gel derler ve o da Hollanda’ y› seçer. 68 ay sonra eflini ve çocuklar›n› da yan›na ald›r›r. Tekstil sektöründe çal›flmaya bafllar. Müzikten de uzak duramaz. Düzenlenen her etkinli¤e ald›¤› davetlerle 3-4 ay gibi k›sa sürede Hollanda’ da da tan›nan bir isim haline gelir. Mersinli gazeteci Fatih Karaçay’ ›n birkaç yay›n› da ses getirir. Befl gün fabrika, hafta sonlar› da sahne programlar› ve Türk dü¤ünleri. “Hollanda’ya gitti¤imde ete¤ime yap›flanlar vard›. Kazand›¤›m paran›n çok önemli bir bölümünü Türkiye’ye gönderiyordum.” Son iki çocu¤u da Hollanda’ da dünyaya gelir. Çocuklar›n› kendi kültürlerinden kopmas›nlar diye bü-

E

yük mücadele verir ve baflar›r. Türk kültürünü Hollanda’ da yaflayan Türklerin de unutmamas› ve Hollandal›lar›n da tan›mas› için “Türk Müzik Sanat ve Kültür Vakf›”n› kurar. “Türk gençlerinin gitardan önce ata sazlar›, ba¤lama çalmalar›n› istiyorum. Biz bir atefl yakt›k. Günden güne gelifliyoruz ve ço¤u kez beni afl›yor. Hem nazari hem de pratik çal›flmalar yap›yoruz. Çevre flehirlerden de koro kurulmas› için talep geliyor. Ben Hollanda’n›n do¤usunda Twente Bölgesi’nde yafl›yorum ve bölge de 70-80 bin kadar Türk yafl›Agora Meyhanesi flark›s›n›n bir di¤er bestecisi ‹smet Nedim ile

149


BD EYLÜL 2013

yor. Çocuk korosu da kurduk bu y›l. Çevre flehirlerden koro kurmam›z için teklifler al›yoruz. Bugüne kadar 200-250 kifliye e¤itim verdik. Ba¤laman›n yan› s›ra keman e¤itimi de veriyoruz.”

“Türk gençlerinin gitardan önce ata sazlar›, ba¤lama çalmalar›n› istiyorum. Biz bir atefl yakt›k. Günden güne gelifliyoruz ve ço¤u kez beni afl›yor. Hem nazari hem de pratik çal›flmalar yap›yoruz...”

ap›lan çal›flmalar›n sergilenmesi yemekli konser fleklinde yap›l›yor ve bir araya gelen Türkler hem yiyor hem e¤leniyor. Hollandal›lar da bu etkinliklere ilgi duyuyor. Özellikle Halk oyunlar›na... 1973’te iflçi olarak gitti¤i Hollanda’da, Türk halk müzi¤ini ve kültürünü yaflatmak ve tan›tmak için u¤rafl veren, vakf›n baflkanl›¤›n› da yürüten Fahri Ifl›k, 90’l› y›llarda kesin dönüfl için karar verse de özlemiyle yan›p tutufltu¤u Türkiye’de umdu¤unu bulamaz ve yine gurbetin yolunu tutar.

Y

‘Tarla Konserleri’ K›rk y›ld›r gurbette olan Fahri Ifl›k’ ›n Türkiye’ de popüler oldu¤u dö-

neme dair say›s›z an›s› olsa da, çocuklu¤unu geçirdi¤i pamuk tarlar›n› hiç unutmaz. “Yetmiflli y›llarda pamuk toplamak için iflçi bulmakta zorlan›rd› a¤alar. Bu nedenle tarlalarda çeflitli etkinlikler yaparlard›. Biz de 4-5 arkadafl pamuk tarlas›na gider, iflçilere konser verirdik. Anfileri de traktörlere ba¤lard›k. ‘Tarla Konserleri’ yapard›k yani.” Ço¤unlu¤u kendi eserlerinden oluflan 36 plak yapan, kitaplaflt›rmay› düflündü¤ü 500’e yak›n fliiri bulunan Fahri Ifl›k, vatan özlemini 3-4 ay kald›¤› yaz aylar›nda gideriyor. En büyük mutlulu¤u ise eski dostlarla bir araya gelip o güzel günleri yad etmek.• semaerdogan@butundunya.com.tr

BEDEN ÖLÇÜSÜ

Londra’n›n büyük bir ma¤azas›nda al›flverifl yapan zengin bir Arap fleyhi, bir ask›l›kta boydan boya duran on befl geceli¤in tümünü sat›n almak istedi. Sat›fl görevlisi kad›n, fleyhi kibarca uyard›: “Fakat, bunlar›n tümü de¤iflik beden ölçülerindedir, efendim.” fieyh de sat›fl görevlisini uyard›: “Benim efllerim de öyle.” Gönderi:SABAHAT ÖNEN 150


BD EYLÜL 2013

EYLÜL AYI ÇÖZÜMLER SAYFASI Satranç Çözümleri

PROBLEM: V.Zamanov, 2013 2 # 1.Af4! (2.Ad3/Ag6/Vxc7#)1...Vh7 2.Ad3#, 1...Fb4 2.Ag6#1...fif4 2.Vxc7#, 1...gxf4 2.Ve6# OYUN SONU: Karjakin-Wang Hao, 2013 1.fig3 Kxa2 2.Kf6 Ka8 3.Ke6 Kd8 4.Ke7+ 1-0

1-(b) Ressam sehpası

9-(a) Bilimsel nitelikli

2-(d) Voliyle bal›k avlamak

10-(d) Müzi¤e uygunluk

3-(c) Hava/su burgac›

11-(d) ‹letkeni bir maddeyle kaplamak

4-(a) Yoksul kimse

“Bilginizi Denetleyin”

1-(d) Babrak Karmal

5-(a) Takvimli defter

12-(b) Büyüteç

6-(b) Filmde verilen gerilim

13-(c) ‹nce ay›r›m

7-(c) Boru biçimi

14-(a) Yunak teknesi

8-(d) Yeniçeri subay› sar›¤›

15-(a) Giysi alt› etek

Kare Bulmaca

2-(b) Azot 3-(c) Mısır 4-(c) Statik 5-(d) Adam Smith 6-(b) TBMM Baflkan› 7-(a) 112 8-(b) Marcus Antonius 9-(b) Katalizör 10-(a) Avustralya 11-(d) Kapsaml› e¤itim 12-(b) Macaristan 13-(c) MÖ 44 14-(d) ‹rlanda 15-(b) Aristo 16-(c) 1936 17-(d) Roosevelt 18-(a) Dedant 151


BD EYLÜL 2013

YARININ BÜYÜKLER‹ Gönderi adresi: Sedef Cad. 2446 Ada, 1. Parsel, A Blok, Kat: 3, Da: 16, Ataflehir, 34750 ‹stanbul e-posta: butundunya@butundunya.com.tr (e-posta ile gönderece¤iniz fotograflar›n 150 KB’den fazla olmamas›na lütfen özen gösteriniz.)

Karen Bilge ‹flçimen, Ankara

Orhun Cem ‹flçimen, Ankara

Nazl›su Önemli, ‹stanbul

Selahattin Zararc›, Karadeniz Ere¤li

Ceylin Saraç, Ankara

Deniz Y›ld›r›m, ‹zmir

Beren Kent ve Eren Ersürmeli, ‹stanbul 152

Demirhan Kaya, Ankara


BD EYLÜL 2013

Ece Baflak, Mu¤la

Egehan Evren, Ankara

Elif Kovanl›kaya, Tekirda¤

Fatih Kumtemür, Ankara

Halil Bayram, Uflak

Irmak Taylan, ‹stanbul

Nurseli Aflk›n, ‹stanbul

Salih fien, Ankara

Onur Y›ld›z, Ankara

Serhat Y›ld›z, fianl›urfa

Kutay Y›ld›z, ‹zmir

Öznur Sunay, ‹stanbul 153


BD EYLÜL 2013

Bulmacan›n çözümü 151. sayfadadır. 154


Bulmaca Filiz Lelo¤lu Oskay

SOLDAN SA⁄A: 1- Fotografta görülen ses sanatç›m›z… ‹çine de¤erli eflyalar saklanan kilitli, madeni kutu. 2- Da¤ k›rlang›c›…Ödenek….Notada durak iflareti. 3- Anadolu'da kimi yörelerde takunya, terlik anlam›ndaki sözcük…Lütuf… Fas›la. 4- Bir renk…Çok, pek…. Biyolojik ›fl›k üretme özelli¤ine sahip, ak›nt› ve rüzgârla sürüklenen, bir fleye dokundu¤unda ›fl›k veren deniz hayvan›. 5- Yeflile çalan toprak rengi…Sanayi…. “Bir baflka ……. beklemez art›k gelecekten.” (Y. K. Beyatl›.). 6- Tarla s›n›r›…Kaide… “….. Eden” (Jack London'›n bir yap›t›). 7- Bölüm, k›s›m… Eski M›s›r'da günefl tanr›s›. 8- Kuzey ‹talya'da üzüm ba¤lar›yla ünlü bir bölge…Tüyleri parlak bir cins papa¤an türü. 9- ‹flaret…Baz› yörelerde ayrana verilen isim…‹kinci derecede olan… Eko. 10- fiikar…Ülkemizin ilk yontucusu. 11- Gereken ilgiyi göstermeme…Bir zaman birimi… Ülkemizin plaka imi. 12- 1898 - 1987 y›llar› aras›nda yaflam›fl ressam, müzeci ve yazar›m›z… Cezayir'de bir liman kenti. 13- Lantan›n simgesi…Bir kürk hayvan›… Arapça'da ben…Güzel sanat. 14- Çeliflki… Türkiye, Radyo Televizyon Kurumu'nu imleyen harfler…De¤erli madenlerin safl›k de¤erleri ölçüsü. 15- Boru sesi… Burmal› çivi… Arjantin'in plaka imi. 16- Donuk renkli… Van'›n bir ilçesi. 17- Hazreti Muhammed'in annesinin ad›. 18- Güzel kad›n… Kad›nlar›n k›fl› giydikleri kal›n üstlük. 19- ‹lave… Tane… Konut… “ 20- O¤uz ….” ( Tutunamayanlar'›n yazar›). ..Bir peygamber.

YUKARIDAN AfiA⁄IYA: 1“Hüzün zaman zaman deli dalgalarla gelir”, “Ayr›l›k var ç›kan falda” gibi flark›lar› bulunan bestecimiz…. Konusu deniz olan resim. 2- Orta Asya'da Yenisey ›rma¤›n›n bir kolu….Kemiklerin yuvarlak ucu…Temize ç›karmak. 3Bak›….‹skambilde bir ka¤›t…Baz› yörelerde hala, teyze anlam›nda kullan›lan sözcük…Ruh. 4-Çavuflkuflu, hüt-hüt… “…… Mehmet Ali Pafla” ( 1769- 1848 y›llar› aras›nda yaflam›fl M›s›r valisi.)…Bir kimseyi övme. 5-Yeniden, bir daha…Cüsse olarak küçük boyutlarda olan…Yüksekö¤retime haz›rlayan ortaö¤retim kurumu… Bir cetvel türü…Rusça'da evet. 6-Yabanc›…Türklerin Orta Asya'daki en eski yurtlar›… Maden Tetkik Arama Enstitüsü'nün k›sa ad›…‹çki. 7- Gözlemevi…Kurallara uyma. 8- Kayseri iline ba¤l› ilçelerden biri…Bir k›ta. 9- Dil….Osmanl›lar'da flehzadelerin e¤itiminden sorumlu kifli…Don Kiflot'un yazar›.10- Adan›lan fley…Red Kit'in köpe¤inin ad›… Çevresine göre alçakta kalan düzlük yer. 11- K›ta…Argonun simgesi. 12-K›tan›n k›sa yaz›l›fl›…Otlak… Beyaz…Bir haber ajans›n›n simgesi. 13-Kalbin sol kar›nc›¤›ndan ç›kan ve vücuda k›rm›z› kan da¤›tan büyük atardamar…Bir ilimiz. 14- Yak›nma:…Jüpiter'in bir uydusu…Türkiye'nin ilk araflt›rma gemisi. 15- Baston…Manganezin simgesi…”Elbet bir hinlik vard›r seni seviflimde / ey kan›ma çak›llar kar›flt›ran ……” (‹smet Özel)…Radyumun simgesi. filizoskay@butundunya.com.tr 155


Satranç Mustafa Y›ld›z GÜNÜMÜZÜN USTALARI:

19

Sergey KARJAKIN

1

990, Akmescit-Ukrayna do¤umlu, satrancı

5 yaflında ö¤rendi, 12 yaflında iken en genç büyükusta olma rekorunu kırdı ve Dünya’nın en iyi oyuncuları arasına girmeyi baflardı. Kasparov, tarafından ileride dünya flampiyonu adayı olarak görülmektedir. Baflarılarından dolayı Rusya onu transfer etti, flimdi uluslar Sergey KARJAKIN arası karflılaflmalarda Rusya Satranç Ulusal Takımı’nda yarıflıyor. 2012 yılında Dünya Hızlı Satranç fiampiyonu oldu. Karjakin-Kramnik, 2010

1.e4 e5 2.Af3 Af6 3.Axe5 d6 4.Af3 Axe4 5.Ac3 Axc3 6.dxc3 Fe7 7.Fe3 0-0 8.Vd2 Ad7 9.00-0 Ae5 10.h4 c6 11.c4 Fe6 (D)

15.Fe2 d5 16.g4 Fg6 17.f4 dxc4 18. Vc3 Ad3 (D)

12.Ag5! Ff5 13.fib1 Ke8 14.f3 h6 (D)

19.f5 Fxg5 20.fxg6 Kxe3 21.gxf7+ fif8 22.Vxc4 Kxe2 (D)

23.hxg5 Vxg5 24.Vxd3 Ve3 25.Vh7 Ve4 26.Vg8+ fie7 27.Vxg7 Vxc2+ 28.fia1 Kf8 29.Khf1Kd2 30.Kfe1+ Ke2 31.Vc3 fixf7 32.Vf3+1-0 156


BD EYLÜL 2013

21. TROYA SATRANÇ FEST‹VAL‹ Kalına¤a-Dizdar, Çanakkale, 2013 Zamanında rok yapmamanın insanın baflına ne ifller açabilece¤ini gösteren bir konum. Siyah at, c2 karesindeki kale tarafından isteniyor ve onun kaçabilece¤i güvenli bir kare yok ancak vezirle korunabilir. (Va5) Siyah, bir piyonu saf dıflı eden bu atı feda ediyor. 16…Axc3! Cesur bir hamle. 17.Kxc3 Va5 Satrançta, açmaz gerçekten güçlü bir silah. 18.fid2 c5! “d” dikeyini açmaya yönelik yarma. (18…e5 de aynı derecede etkili olurdu.) 19.Vd5? Kc8?? Karflılıklı hatalar. 20.fic2! Kfd8 21.fic4?? (Kurtaran hamle 21.Vxb7 idi.) 21…cxd4 22.Kxc8 Kxc8?? 22…dxc3 23.Kxc8 Ff8 24.Kc1 dxe3 Beyaz, durumu düzeltti, materyal olarak geride sayılmaz. 25.fxe3 Va2+ 26.fid1 Vd5+ 27.fie1 Vxg2 28.Fh4? fig7 28.Ff1 Vf3 29.Ff2 e6 Filin yolu açılınca mat tehditleri belirleyici oluyor. 30.K8c4 a5 Tehdidi sürdürüyor. 31.Kb1 Fb4+ 32.K4xb4 axb4 Artık siyah çok üstün. 0-1 Duman-Rasulov, Çanakkale, 2013 Hamle sırası beyazda ‹yi düflünülmesi gereken bir konum, Duman herhalde kalenin geri gidece¤ini umarak, 26.b3?? oynadı. 26…Kd4 ( Fil, kaleyi alamıyor, çünkü 27…Ah3 vezir kazanır.)27.Fxf4 Fxf4 Siyah, kale ve at karflılı¤ında veziri almayı kazançlı bulmuyor. 28.Ve1 Fxc1 29.Kxc1 -+ 0-1

PROBLEM V.Zamanov, 2013

2# myildiz@butundunya.com.tr

OYUN SONU Karjakin-Wang Hao, 2013

Beyaz Kazanır Çözümler 151. sayfadad›r.

157


Bize Gönderilen Kitaplardan geçiren ‹stanbul kentinin benzersiz bir kayd›d›r. Kentsel de¤iflim, mahalleleri, an›tlar› ve insanlar› giderek daha da agresifleflen bir dönüflüme u¤rat›yor. Artomonoff, yaflam›n her alan›nda h›zl› bir dönüflümün yafland›¤› bir döBizans ‹stanbul’u nemde, foto¤raf makinesiyle an›tlar›n, ‹mgeleri 1930-1947 arkeolojik sit alanlar›n›n, kent manGünder Varinlio¤lu zaralar›n›n, ayr›ca turistlerin, uzmanlar›n ve s›radan insanlar›n o anki halKoç Üniversitesi lerini yakalam›flt›. (...)Böylece fiziksel Yay›nlar› ortam›m›zda neleri kaybetti¤imizi, neleri korudu¤umuzu, daha do¤rusu abas› Birinci Dünya Savafl›’na neleri korumay› ve önemsemeyi tercih yol açan suikasttan ötürü soruflturmaya etti¤imizi daha iyi anlayabiliyoruz.” u¤rayan Nicholas Victor Artamonoff, ‹stanbul Robert Kolej mezunu ve çal›flan›yd›. Amatör bir foto¤rafç› olan Artamonoff’un çekti¤i foto¤raflar Günder Varinlio¤lu ve Alyssa DesRochers’›n keflfi ile Türkiye’nin uzak, yak›n geçmiflinin tan›¤› oldu. AkdeArif Tekin niz’de Bizans’›n izlerini süren Silifke’de Bo¤sak Adas›’nda yüzey araflt›rBerfin Yay›nlar› malar› yürüten Günder Varinlio¤lu 1033 foto¤raftan oluflan bilmeceyi çözdü: “Bu çarp›c› siyah-beyaz foto¤raflar› çeken foto¤rafç›n›n kimli¤i bir muammayd› ve foto¤raflar›n›n sadece yar›ya yak›n› biliniyordu. Arutsal Kitaplar, Dinler ve ‹slamiyet flivlerde, kütüphanelerde, soya¤ac› yü- üzerine yapt›¤› kaynaklara dayal› araflrütülen titiz araflt›rmalar ve kiflilerle t›rmalar›n› bir biri ard›na yay›mlayan yap›lan mülakatlar sonucunda Arta- Arif Tekin, “Bilinmeyen Yönleriyle monoff ‘un hayat› ve kariyeri bir araya Hz. Muhammed’in Ölümü” adl› yap›getirildi ve foto¤raflar›n›n sakland›¤› t›ndan sonra çarp›c› bir kitapla okubaflka arflivler tespit edildi.” Kitapta ruyla bulufluyor. Arif Tekin’in bu öneyer alan foto¤raflar 1930-47 “döne- mli kitab›, var olan verilerden sonuçlar minden bu yana dramatik bir de¤iflim ç›karak Kur’an’da ve di¤er ‹slami

Artamonoff

B

‹slam’da ‹çki

K

158


BD EYLÜL 2013

kaynaklarda içki konusunun nas›l ifllendi¤ini, Hz. Muhammed ve en yak›n arkadafllar›n›n içki içip içmediklerini tüm boyutlar›yla ortaya koyuyor. Kur’an’›n içki konusunda teorik olarak Tevrat ve ‹ncil’de var olan bilgilere yeni bir fley ortaya koymad›¤›n› ve bütün bu bilgiler eflli¤inde içkinin Kur’an’da yasak olmad›¤› sonucunu ç›kar›yor. Arif Tekin, içki yasa¤›n›n gündemde oldu¤u, ülkemizde, yap›t›yla bir yandan konuya ›fl›k tutarken, öte yandan da engizisyon kafal›lara önemli dersler veriyor. Dünden bugüne ›fl›k tutan özlü sözlere de yer veriyor. Biri de Einstein’dan: “E¤er insanlar sadece cezaland›r›lmaktan korktuklar› ya da ödüllendirilece¤ini umut ettikleri için iyi kalpli iseler, o zaman vay insanl›k haline!”

Çocuklar ‹çin Atatürk ‹le Felsefe Levent Gönül ODTÜ Yay›nc›l›k

Ç

ocuklar için felsefe, çocuklarla birlikte gerçeklefltirilen bir anlam araflt›rmas›d›r. Burada amaç, çocu¤a yeni bir bilgi iletmek de¤il, çocukla onun düflünceleri hakk›nda onu yarg›lamadan konuflmak, birlikte ak›l yürüt-

mek, çocu¤un kendisini de¤erli hissetmesini sa¤lamakt›r. Çocuklarla Felsefe evde ebeveynler ve okulda ö¤retmenler taraf›ndan kolayl›kla uygulanabilir. Çocuklar›n iletiflim ve yarat›c› düflünme kapasitesini art›rarak, onlar›n topluluk içiresindeki yerlerini sa¤lamlaflt›r›r. Genellikle flu soru sorulur: “Hangi yafltan itibaren yap›labilir?” Çocuklarla sözel iletiflime geçilebildi¤i yafl onunla felsefe yapmaya bafllama ça¤›d›r. Çocukla kurulacak do¤ru birebir iletiflim, onun birey olma yolunda ataca¤› belki de en önemli ad›mlardan bir tanesi olacakt›r. Çocuklar için Atatürk ile Felsefe’nin amac›, çocuklar›n kendileri ve/veya Atatürk hakk›nda flimdiye kadar edinmifl olduklar› bilgileri analitik bir flekilde sorgulamalar›n› ve yorumlamalar›n› sa¤lamak, Atatürk’ün dünya görüflü aras›nda bir köprü kurmakt›r. Kitab›n yararlar›na gelince: Çocuklar›n elefltirel düflünme ve düflünme becerilerini üst düzeyde tutar. Çocuklar, yeni yarat›c› düflünceler üretmekten ve öne sürmekten çekinmez. Çocukta çevresine ve kendisine iliflkin analitik bir bak›fl aç›s› geliflir. Oluflturduklar› metinlerin içsel mant›¤› zenginleflir ve sa¤lamlafl›r, Dikkat eksikli¤i problemi yaflayan çocuklarda belirgin bir geliflmeye neden olur. Çocuk duygular›n› düflünce düzeyinde sergilemekten çekinmez. Bur sorunun birden fazla cevab› olabilece¤i hakk›nda görüfl sahibi olur... 159


Bir Fotograf Bin Sözcü¤e Bedeldir Gönderi: DO⁄UKAN AKBAY, ANKARA

160


Temenni ederim ki, yaflad›¤›m›z bu ortam; ‹nsan›n de¤erini Zaman›n k›ymetini, Kendimize yap›lmas›n› istemedi¤imiz bir hareketi, bizim de baflkalar›na yapmamam›z gerekti¤ini, Özgür yaflaman›n ne büyük bir zenginlik oldu¤unu; Demokrasilerde egemenli¤in kay›ts›z flarts›z millete ait oldu¤unu; ve son olarak da; Allah›n emri ve devletin temeli olan adaletin herkesin hakk› oldu¤unu ve... Hakimlerin de Türk Milleti ad›na adaleti tecelli ettirmekle yükümlü oldu¤unu toplumumuza anlatabilmifl olsun Prof. Dr. Mehmet Haberal CHP Zonguldak Milletvekili

Bütün Dünya’ya Abone Olun Derginiz Kap›n›za Gelsin Bütün Dünya derginize abone olmak flimdi çok kolay. Art›k bir telefonunuz veya e-posta mesaj›n›zla abonelik ifllemlerinizi yapt›rabilir ve derginizi her ay kap›n›zdan alabilirsiniz. Bütün Dünya Abone Servisi: Tel: (0312) 215 51 27 - 28 Dahili: 313 Gsm: (0536) 634 35 97 E-posta: abone@butundunya.com.tr Tüm Baflkent kurulufllar›ndan ücretsiz sa¤lanabilir

Bütün Dünya


T Ü R K

BAfiKENT ÜN‹VERS‹TES‹ KÜLTÜR YAYINI

R E S S A M L A R I

BERÇ TOROSER

1 EYLÜL 2013

192297

SAYI: 2013 / 09

F‹YATI: 4 TL

EYLÜL 2013

B‹R fiA‹R‹N PORTRES‹: ATAOL BEHRAMO⁄LU

1937 y›l›nda ‹stanbul’da dünyaya gelen Berç Toroser, 1960’l› y›llarda Mimar Sinan Akademisi’nde “konuk ö¤retim görevlisi” olarak, 1970-71 y›llar›nda da, davet edili¤i Fransa’da Calco-Fer Puplicis’deki ressamlara, flef ressam olarak ders verdi. Kaligrafi ve grafik sanat› alanlar›nda ülkemizin, serbest kaligrafi alan›nda ise dünyan›n önde gelen sanatç›lar› aras›nda yer ald›. Celal Bayar Vakf›, Cumhurbaflkanl›¤› Senfoni Orkestras›, ‹lahiyet Fakültesi, Eseyan ve Dadyan Okullar› gibi kurumlar›n amblem ve logolar›n› çizmesi yan›s›ra, aralar›nda Alain Delon, Sophia Loren, Jan Claude Van Damn ve Geroge Melili’nin de bulundu¤u ünlü birçok kiflinin logolar›n› da çizdi. Haziran 2013’de yaflam›n› yitiren sanatç›, arkas›nda 61 kiflisel sergilik bir rekor ve yurtd›fl›ndaki müzelerde de bulunan birçok portre b›rakt›. fiair ve yazar Ataol Behramo¤lu’nun yukardaki portresi, Adalar Belediyes’nin sürekli sergisinde yer almaktad›r.

Her ‹lerlemenin ve Kuruluflun Anas› Özgürlüktür Mustafa Kemal Atatürk Prof. Haberal’›n Özgürlük Albümünden S: 4

Dr. S›tk› Ayd›nel:

Mustafa Kemal Pafla ve Efeler S: 13

Deniz Bener:

Dr. Tekin Özertem:

Atatürk Bizden BiridirS: 27

Kültür, Sanat ve Adalet S: 51

Bu kez Metin Gören Soruyor:

Suçum ne? S: 41 Haluk Erdemol:

Truva Savafl› S: 59

Çetin ‹mir’den yeni bir belgesel: Kommagene Uygarl›¤›


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.