2013/10

Page 1


BAfiKENT ÜN‹VERS‹TES‹ KÜLTÜR YAYINI

Bütün Dünya

1 EK‹M 2013

2000

Baflkent Üniversitesi Ad›na Sahibi: Prof. Dr. Mehmet Haberal Yay›n Genel Yönetmeni Mete Akyol Görsel Yönetmen ve Yay›n Genel Yönetmeni Yard›mc›s› : Turgut Keskin Sorumlu Yaz› ‹flleri Müdürü: Gülçin Orkut Akyol Yay›n Dan›flman›: Yaflar Öztürk Türk Dili Dan›flman›: Haydar Göfer Sanat Dan›flman›: Süheyla Dinç Redaksiyon: Fatma Ataman Düzeltme Sorumlusu: Nükhet Aliciko¤lu

Baflkent Üniversitesi’nin bir kültür hizmeti olan Bütün Dünya 2000, Baflkent Üniversitesi kurulufllar›ndan 1. Cadde, No: 77, Bahçelievler, Ankara adresindeki Aküm Reklamc›l›k, Dan›flmanl›k ve Yay›nc›l›k Ajans› Sanayi ve Ticaret A. fi.’nin 3. Cadde, No: 2, Yenimahalle, Ankara adresindeki tesislerinde bas›lm›flt›r.

Seçiciler Kurulu: Prof. Dr. Nevzat Bilgin (An›sal Baflkan) Prof. Dr. Ahmet Mumcu Prof. Dr. Solmaz Do¤anca Prof. Dr. Sevil Öksüz Prof. Dr. Ender Varinlio¤lu, Prof. Dr. Okay Eroskay Prof. Dr. Fuat Çelebio¤lu, Prof. Dr. Sedefhan O¤uz, Prof. Dr. Levent Peflkircio¤lu, Gürbüz Atabek, Necmi Tanyolaç, Mete Tizer, Kaya Karan, Alaettin Giray, Ayhan Erten, ‹lhan Banguo¤lu, Ahmet Aydede, Manuel Bilos,Cengiz Dolunay Sürekli Yazarlar: Yücel Aksoy, Pelin Hazar Aliabbasi, Sabriye Afl›r, Dr. Sıtkı Aydınel, Nuray Bartoschek, Sadi Bülbül, Haluk Cans›n, Y›lmaz Da¤deviren, Haluk Erdemol, Sema Erdo¤an, Konur Ertop, Gürbüz Evren, Metin Gören, ‹lyas Halil, Mümtaz ‹dil, Çetin ‹mir, Muzaffer ‹zgü, Sinan Meydan, Mehmet Muhsino¤lu, Filiz Lelo¤lu Oskay, Cengiz Önal, Sebahat Önen, Cengiz Özak›nc›, Saniye Özden, Tekin Özertem, Bekir Özgen, Nergis Öztürk, Yaflar Öztürk, Sezin San, R›fat Serdaro¤lu, Mete Tizer, ‹zlen fien Toker, ‹zmir Tolga, Suat Türker, Engin Ünsal, Mehmet Ünver, Dr. Mehmet Uhri, Orhan Velidedeo¤lu, Mustafa Y›ld›z Yönetim Merkezi: 10. Sokak No: 45, Bahçelievler, Ankara Tel: (0312) 215 51 27-313 Faks: (0312) 222 90 07 ‹letiflim Adresi: Sedef Cad. 2446 Ada, 1. Parsel, A Blok, Kat: 3, Da: 16, Ataflehir, 34750 ‹stanbul Tel: (0216) 456 27 27 (pbx) Faks: (0216) 456 27 29 Da¤›t›m: Yaysat Bas›m Tarihi: 20 / 09 / 2013

www.butundunya.com.tr butundunya@butundunya.com.tr 1


‹ Ç ‹ N D E K ‹ L E R

BAfiKENT ÜN‹VERS‹TES‹ KÜLTÜR YAYINI

Bütün Dünya YIL:16 SAYI: 185

2000

3 Mes’uduz, Bahtiyarız Mete Akyol 5 Cumhuriyet’in 10. Yılı Cengiz Önal 11 Hakimiyeti Milliye Yaz›lar› 13 Cumhuriyet’in Temel Niteliklerini De¤ifltirme Giriflimleri Dr. S›tk› Ayd›nel 17 Cumhuriyet ve Uçan Ka¤n›n›n S›rr› Sinan Meydan 23 Atatürk ve Sanat Hatice Kumbaracı Gürsöz

26

Kurtulufl Savafl› Zaferini ve Cumhuriyeti Simgeleyen Onur An›t› Sabriye Afl›r

29 “Suriye Savafl›”n›n Gizlenen Nedenleri Cengiz Özakıncı 35 Rosa Parks D. Kemal Tar›m 39 Feyyaz Kayacan Konur Ertop 45 Ah, Güzel ‹stanbul! Metin Gören 49 Truva’n›n Düflüflü, Tahta At ve Laokoon Haluk Erdemol 55 Santorini Külleri Yusuf R›za Düvenci 60 Hayat Dört Mevsim Demir Aytaç 63 Tahliye Olmak Orhan Velidedeo¤lu 66 Bir Seçimin Yol Açt›¤› Felaket Sabriye Afl›r 2

71 ‹ki Sopayla Dünyan›n Çevresini Ölçtü Prof. Dr. Carl Sagan 75 Aphrodite Çetin ‹mir 81 Tom Amca’n›n Kulübesi Tekin Özertem 87 Rothenburg ‹zlen fien Toker 91 Kim Kimdi? Sabriye Afl›r 97 Kirpi Derisinden ‹laç Mustafa Tokyay 101 Neler Olmuyor ki Dünyada Sezin San 105 Papa ve fieyhülislam Kahveyi Neden Yasakladı Gürbüz Evren 110 Deniz Gençli¤i Ça¤›r›yor Can Pulak 113 Evimizdeki Yabanc› Nergis Öztürk 118 Agatha Christie Mümtaz ‹dil 122 Boethius Mete Tizer 125 Gezgin Muzaffer ‹zgü 129 Kuflkonmaz Soka¤› Bekir Özgen 133 Göçmen Kufllar Yahya Aksoy 137 Çocuk ve Baloncu Yücel Aksoy 140 Pencere Kenar›nda Mehmet Ünver 145 Benim Derdim Bana Yeter mi? Sadi Bülbül 148 Ka¤›t ve Kelebek Mehmet Uhri 48 F›rçalayarak 86 ‹lk Dersimiz Türkçe 96 Bilginizi Denetleyin 116 Ufak Tefek Bilgiler 124 Sudoku 151 Çözümler 152 Yar›n›n Büyükleri 154 Bulmaca 156 Satranç 158 Ay›n Kitaplar› 160 Bir Fotograf Bin Sözcük


Türkiye Cumhuriyeti’nin 90’›nc› Y›ldönümünde…

Mes’uduz, Bahtiyar›z umhuriyet’imizin 90’›nc› y›ldönümü, onun anlam›n› ve de¤erini kavrayan Türk Ulusu’ nun tüm bireylerine kutlu olsun. Bu mutlu günün, mutlu y›ldönümünde, bir mutlu olay›n daha sevinç ve gururuna sahip olduk. Türk Ulusu’nu Bat›’n›n düflünce yörüngesinde ve ça¤dafl uygarl›k düzeyinin üstünde görmek umut ve dile¤ini yaflam› süresince dile getiren Mustafa Kemal Atatürk’ün izinden ayr›lmayan bir Türk genci, "Do¤u ile Bat› aras›ndaki köprüleri sanatsal olarak büyük bir baflar›yla kurmas›" nedeniyle, Bat› müzi¤inin en büyük ödülüyle ödüllendirildi. Kendini, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kuruluflundaki Atatürk ilkeleri ve hedefleri do¤rultusunda yetifltiren uluslararas› üne sahip sanatç›m›z Faz›l Say’a, “‹stanbul Senfonisi adl› yap›t›nda, Do¤u ve Bat› aras›ndaki köprüleri sanatsal olarak büyük bir baflar›yla kurdu¤u” gerekçesiyle, Bat› müzi¤inin en büyük zafer simgesi “ECHO” ödülü verildi. Derinli¤indeki anlam›yla de¤erlendirildi¤inde bu ödül, Faz›l Say arac›l›¤›yla özünde Mustafa Kemal Ata-

C

türk’e verilmifltir. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin “kadir bilir” bireyleri, Mustafa Kemal Atatürk’ün bu büyük zaferiyle de “mes’ ut ve bahtiyard›r”… *** Klasik müzik dal›nda bir ödül kazanmay› hak etmenin anlam›, Mustafa Kemal Atatürk’ün kendi ufuk çizgisinin s›n›rs›zl›¤› içinde bile çok özel bir anlam tafl›yan eflsiz bir zafer de¤erindedir. O, bütün ömrünü hizmetine vakfetti¤i Yüce Türk Milleti’ni ça¤›n uygarl›k düzeyinin de üstünde görmeyi önce düfllemifl, sonra hedeflemifl, dahili ve harici bedhahlar›n›n tüm engellemelerine karfl›n, bizim ilke olarak benimsedi¤imiz bu düflünü gerçeklefltirmifl, hedefine ulaflt›rm›flt›r. Mustafa Kemal Atatürk’ün, müzik 3


BD EK‹M 2013

kültürümüzde “Türk beflleri” olarak an›lan Ahmet Adnan Saygun’la, Ulvi Cemal Erkin’le, Cemal Reflit Rey, Hasan Ferit Alnar ve Necil Kaz›m Akses’ le yap›m›na bafllad›¤› “Do¤u ile Bat› aras›ndaki sanatsal köprü”den geçen sanatç›lar›m›z, Bat›’n›n çok sesli müzi¤inin ilk meyvelerini Türkiye’de birkaç y›l içinde “Sultan Cem” operas›, “Özsoy” operas›, “Köyde Bir Facia” ve “Zeybek” operas› gibi yap›tlarla vermeye bafllam›fllar, çeflitli senfoniler, operetler ve konçertolarla, “Çeflme Bafl›”, “Köro¤lu” operas›, “Atatürk Oratoryosu”, “Yunus Emre Oratoryosu” gibi dev yap›tlarla sürdürmüfllerdir. ustafa Kemal Atatürk’ün Do¤u ve Bat› kültürleri aras›nda kurdu¤u köprü, onun ölümünden sonra da özenle de¤erlendirilmifl, haklar›nda ç›kar›lan özel yasayla bu köprü üzerinden yurtd›fl›na gönderilen ‹dil Biret, Suna Kan gibi harika çocuklar›m›z, yurda birer uluslararas› sanatç› olarak dönmüfllerdir. Türk kültür yaflam› giderek, Semiha Berksoy, Leyla Gencer, Ferhunde Erkin, Ferit Tüzün, Nevit Kodall›, Muammer Sun, Gürel Aykal düzeyinde sanatç›lara sahip olmufltur. Mustafa Kemal Atatürk’ün Türkiye co¤rafyas›nda oluflturdu¤u bu iklim, yeni yeni sanatç›lar›n do¤malar›n› sa¤lam›fl, ülkede zaman zaman esen ayk›r› rüzgarlara karfl›n, onlar da yetiflip, geliflmelerini sürdürerek, kültür yaflam›m›zdaki yerlerini alm›fllard›r. Faz›l Say, bu ça¤dafl iklimde do¤an, fakat sanat›n›n en verimli y›llar›-

M

4

n›, do¤du¤u co¤rafyan›n f›rt›nal› bir döneminde, bir Atatürk gencine yarafl›r dimdik durufluyla geçiren s›ra üstü bir sanatç›m›zd›r. ‹stanbul Erkek Lisesi Matematik ö¤retmenlerinden dedesi merhum Faz›l Say, Lozan’a giderken Darülfünun’u ziyaret eden ‹smet Pafla’ya “Bar›fl Anlaflmas›”n› imzalamas› dile¤iyle dolmakalem arma¤an eden matematik bölümü ö¤rencilerinden biriydi. O günlerin Darülfünun ö¤rencisi Faz›l Say’›n torunu, bugün uluslararas› en büyük klasik müzik ödülü ECHO’ yu kazanan ünlü sanatç›m›z Faz›l Say’ d›r. Faz›l Say’›n kazand›¤› ödülün büyüklü¤ü denli, ödül jürisinin karar›n›n gerekçesi de, özellikle Atatürk Türkiyesi için, en az ödülün kendi denli üstün de¤erdedir: "‹stanbul Senfonisi adl› yap›t, Do¤u ile Bat› aras›ndaki köprüleri sanatsal olarak büyük bir baflar›yla kurmaktad›r." *** abanc› gazetelerin müzik otoritelerinin kendisini, “Faz›l Say yaln›zca çok üstün bir piyanist de¤il, gerçekte bir müzik dahisidir” tan›m›yla övdükleri Faz›l Say, bu ödülünü 6 Ekim’de Almanya’da büyük bir törenle alacak ve onu… “Atatürkiye’ye getirecektir.” Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kuruluflunun 90’›nc› y›ldönümünde Faz›l Say arac›l›¤›yla ald›¤›m›z bu arma¤an›m›z nedeniyle, baflta Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere, “kadir bilir” yurttafllar kimli¤imizle biz, hepimiz, Atatürkçe söyleyelim, "mes'uduz, bahtiyar›z"...•

Y


Atütürk’ün Dünyas› Cengiz Önal

T

ürk Ulusu’nun do¤as›na ve geleneklerine en uygun yönetim biçimi Cumhuriyettir. Cumhuriyet ahlâki erdeme dayanan bir idaredir. Cumhuriyet erdemdir. Cumhuriyetin bir zorban›n eline geçece¤ini mezar›mda bile duysam, Türk Ulusu’na karfl› hayk›rmak isterim. Cumhuriyetin, Türk Ulusu’nun kalbinde kök sald›¤›n› görmek tek amac›md›r. Gazi Mustafa Kemâl Atatürk

Cumhuriyetin 46 10. Y›l› umhuriyet’in 29 Ekim 1923 tarihinde ilan edilmesinden sonra, bir hayli s›k›nt›lar yafland› ve atlat›ld›. Bunlar›n en ac›lar›ndan biri de Gazi Mustafa Kemal’e ‹zmir’de düzenlenmek istenen suikastt›. Sonuçta buna teflebbüs edenler tespit edilip, yarg›land› ve gereken cezaya çarpt›r›ld›lar. Yaflanan süreçte nice Devrimler gerçeklefltirildi. Türk Ulusu ne güçlüklere gö¤üs germek zorunda kald›. Çok yoksulluk çekildi. Çünkü Osmanl›’n›n y›k›nt›s›ndan sonra kurulan yeni Türkiye Cumhuriyeti Devleti, birçok sorunlar›, Anadolu’nun geri b›rak›lm›fll›¤›n› ve daha nicelerini karfl›s›nda buldu. Ama ulusumuz bütün bu yaflananlar karfl›s›nda, Gazi Mustafa Kemal’in etraf›nda birleflerek, adeta birbirlerine kenetlendiler. Birlik olunca daha diri

C

ve güçlü oldular. Sonuçta, on y›ll›k süre geride kald› ve 29 Ekim 1933 günü Cumhuriyet onuncu yafl›na ulaflt›. Her sene Cumhuriyet Bayramlar›nda, ülkenin her yan›nda, yurtd›fl› temsilciliklerinde ve K›br›s’ta çeflitli kutlamalar yap›larak bugünlere gelindi. Ancak, Cumhuriyetin onuncu y›l›


BD EK‹M 2013

kutlamalar› bir baflka oldu. Özellikle, Temmuz–1933 ay›n›n bafl›ndan itibaren oldukça önemli bir çal›flma program› haz›rlanmaya baflland›. ‹llerde de kutlama iflleriyle ilgili komisyonlar oluflturuldu. Bütün çal›flmalar›n koordinasyonu, Ankara’daki bir üst komisyon marifetiyle yap›l›yordu. Bu komisyon yurt içindeki programa ek olarak, yurt d›fl›nda da elçilikler ve konsolosluklarla gereken temas› sa¤layarak radyo, gazete, dergiler, konferanslar ve baflkaca iletiflim yollar› ile Cumhuriyet Bayram›’n›n tüm

Atatürk Cumhuriyet Bayram›nda Meclis’e geliyor dünyaya duyurulabilmesi ve kutlamalar›n en iyi flekilde yap›labilmesi için çal›flmalar yapt›. n y›ll›k sürede yap›lanlar ile Osmanl› döneminde yap›lanlar en do¤ru flekilde tespit edilerek karfl›laflt›rmas› yap›lacakt›. Radyo konuflmalar›n›n d›fl›nda meydanlarda yüzlerce konferans ve bir o kadar

O 6

da konuyla do¤rudan ilgili tiyatro oyunlar› oynanmas› öngörüldü. Kutlamalar için çeflitli sloganlar belirlendi ve marfllar yaz›lmas› önerildi. Bunun en çarp›c› ve günümüzde bile büyük heyecanla dinlenen örne¤i Onuncu Y›l Marfl›’d›r… *** umhuriyet’in Onuncu Y›l› için yurdun dört bir yan›nda halk kürsüleri aç›ld›. Bu kürsüde söz söylemek isteyen herkes, duygu, düflünce ve dileklerini ifade etmek için konufltu. ‹kinci günün gazetelerinde, konuflanlar›n say›s›n›n neredeyse on bine ulaflt›¤› yaz›yordu. Gazeteler, 29 Ekim günü daha kapasiteli ve eski boyutlar›na göre daha hacimli ç›kt›. Atatürk Devrimleri’ne genifl yer verildi¤i görüldü. Cumhuriyet’in ilan›ndan buyana yap›lan at›l›mlar›n dile getirildi¤i izlendi. ‹stanbul Beyaz›t Meydan›’nda yüz elli binden fazla insan kutlamalar için topland›. Bayram geçit törenine bir Tümen Asker, yüze yak›n Okul ve yüzden fazla Esnaf Kuruluflu kat›ld›. Yurdun birçok yerinde gece fener alaylar› düzenlendi. Geçit Töreni’ni izlemek için sokaklarda yer bulamayan insan›m›z, soka¤›n kenar›ndaki evlerin damlar›n› doldurdu. Ankara’da ise oldukça yo¤un bir kalabal›k vard›. fiehre d›flar›dan gelenlerin say›s›n›n yüz bine dayand›¤› konufluluyordu. Sokaklar› dolduranlar›n

C


BD EK‹M 2013

Sokaklar› dolduranlar›n say›s›, gelenlerle birlikte, yüz elli bini geçmiflti. say›s›, gelenlerle birlikte, yüz elli bini geçmiflti. S›k›nt›lar bafl gösterdi. Sular yeterli olmad›. Otellerde tek kiflilik odalarda üç-dört kifli konaklamak zorunda kald›. Konaklama s›k›nt›lar›n› biraz hafifletebilmek ad›na okullar ile çeflitli kurumlar yatakhane haline getirildi. Ulusumuz öylesine mutluydu ki, olanaks›zl›klar› dert etmiyor, elde edebildi¤iyle yetiniyor ve mutlulu¤unu sürdürmeye çal›fl›yordu… 29 Ekim 1933 günü radyo sabah 10.00 gibi canl› yay›na bafllad›. Sokaklara yerlefltirilen hoparlörler vas›tas›yla radyo canl› yay›n› an›nda halka ulaflt›r›l›yordu. Gazi’nin, askerleri, izcileri ve sporcular› teftiflini duyurdukça, sokaklardaki insanlar kendilerinden geçercesine cofltu. Gazi Mustafa Kemal nereye gitse yer yerinden oynuyordu. Üzerinde frak vard› ve sol yakas›nda, Halk F›rkas›’n›n sembolü olan alt› okun yer ald›¤› ufak k›rm›z› kumafl bir bayrakmendil as›l›yd›. Türk Ulusu’na ve de dünyaya seslenmek amac›yla tören alan›n›n fleref locas›ndaki yerini ald›-

¤›nda; yüz binlerce göz sevinçten parl›yor, Anadolu insan› ona olan minnettarl›klar›n› göstermek için sevgi gösterilerinde bulunuyordu.

B

u ortam Mustafa Kemal’i çok etkilemifl ve duyguland›rm›flt›. Türk Ulusu, onun, “En büyük eserimdir!” dedi¤i Cumhuriyet’e büyük bir coflku, heyecan ve onurla sahip ç›km›fl, bunu sürdürmeye de kararl›

Atatürk halk›n Cumhuriyetini kutluyor gözüküyordu. ‹flte böylesi bir atmosferde Mustafa Kemal Onuncu Y›l Nutku’nu söylemeye bafllad›. 10.YIL NUTKU (29 Ekim 1933) Türk Milleti; Kurtulufl savafl›na bafllad›¤›m›z›n on beflinci y›l›nday›z. Bugün, Cumhuriyetimizin onuncu y›l›n› doldurdu¤u, en büyük bayramd›r. Kutlu olsun! 7


BD EK‹M 2013

Bu anda, büyük Türk milletinin bir ferdi olarak, bu kutlu güne kavuflman›n, en derin sevinci ve heyecan› içindeyim. Yurttafllar›m; Az zamanda çok ve büyük ifller yapt›k. Bu ifllerin en büyü¤ü, temeli Türk kahramanl›¤› ve yüksek Türk Kültürü olan, Türkiye Cumhuriyeti’ dir. Bundaki baflar›y› Türk Milleti’nin ve onun de¤erli ordusunun bir ve beraber olarak, azimle yürümesine borçluyuz. Fakat yapt›klar›m›z› asla kâfi göremeyiz. Çünkü daha çok ve daha büyük ifller yapmak mecburiyetinde ve azmindeyiz. Yurdumuzu, dünyan›n en mamur ve en medeni memleketleri seviyesine ç›karaca¤›z. Milletimizi en genifl refah vas›ta ve kaynaklar›na sahip k›laca¤›z. Millî kültürümüzü, muas›r medeniyet seviyesinin üstüne ç›karaca¤›z. Bunun için bizce zaman ölçüsü geçmifl as›rlar›n gevfletici zihniyetine göre de¤il; asr›m›z›n sürat ve hareket mefhumuna göre düflünülmelidir. Geçen zamana nispetle, daha çok çal›flaca¤›z. Daha az zamanda, daha büyük ifller yapaca¤›z. Bunda da muvaffak olaca¤›m›za flüphem yoktur. Çünkü Türk Milleti’nin karakteri yüksektir. Türk Milleti çal›flkand›r, Türk Milleti zekidir. Çünkü Türk Milleti, millî birlik ve beraberlikle güçlükleri yenmesini bilmifltir ve çünkü Türk Milleti’nin yürümekte oldu¤u terakki ve medeni8

Atatürk Cumhuriyetin 10. y›l› konuflmas› için kürsüde yet yolunda, elinde ve kafas›nda tuttu¤u meflale, müspet ilimdir. fiunu da ehemmiyetle belirtmeliyim ki, yüksek bir insan toplumu olan Türk Milleti’nin tarihi bir özelli¤i de, güzel sanatlar› sevmek ve onda yükselmektir. Bunun içindir ki, Milletimizin yüksek karakterini, yorulmaz çal›flkanl›¤›n›, f›tri zekâs›n›, ilme ba¤l›l›¤›n›, güzel sanatlara sevgisini, millî birlik duygusunu mütemadiyen ve her türlü vas›ta ve tedbirlerle besleyerek inkiflaf ettirmek, millî ülkümüzdür. ürk Milleti’ne çok yaraflan bu ülkü, onu, bütün befleriyette hakiki huzurun temini yolunda, kendine düflen medeni vazifeyi yapmakta, muvaffak k›lacakt›r. Büyük Türk Milleti! On befl y›ldan beri giriflti¤imiz ifllerde muvaffakiyet vadeden çok sözlerimi iflittiniz. Bahtiyar›m ki, bu sözlerimin hiçbirinde, Milletimin hakk›mdaki

T


BD EK‹M 2013

itimad›n› sarsacak bir isabetsizli¤e u¤ramad›m. Bugün, ayn› iman ve katiyetle söylüyorum ki, millî ülküye tam bir bütünlükle yürümekte olan Türk Milleti’nin, büyük millet oldu¤unu bütün medeni âlem, az zamanda, bir kere daha tan›yacakt›r. Asla flüphem yoktur ki, Türklü¤ün unutulmufl büyük medeni özelli¤i ile gelece¤in yüksek medeniyet ufkunda, yeni bir günefl gibi do¤acakt›r. Türk Milleti; Ebediyete ak›p giden her on senede, bu büyük millet bayram›n›, daha büyük flereflerle, saadetlerle, huzur ve refah içinde kutlaman›, gönülden dilerim. Ne mutlu Türküm diyene! *** azi’nin konuflmas› tören alan›nda bulunanlar› öylesine etkilemifl ve mutlu k›lm›flt› ki; halk adeta sevinç gözyafllar›na bo¤ulmufl, birbirlerine sar›larak bu mutlu an› kutlarcas›na, rüzgârda sallanan baflaklar örne¤i, sa¤a-sola dalgalan›yordu. Sonradan edinilen bilgilerden, nutkun canl› olarak dünyan›n bir k›s›m ülkelerdeki yay›n›n ard›ndan neredeyse ayn› coflku oralarda da yaflanm›flt›. Mustafa Kemal’in, Cumhuriyet’in Onuncu Y›l› münasebetiyle söyledi¤i Onuncu Y›l Nutku, o güne de¤in bütün gerçeklefltirilenleri özetledi¤i gibi, o tarihten buyana yap›lanlara ›fl›k tutmufl ve bundan sonras› için de ›fl›k olmaya devam edecektir… Cumhuriyet kutlamalar› bütün coflkusuyla sürüyordu. ‹stanbul’da halk›n düzenledi¤i ve hiçbir taflk›nl›¤›n

G

olmad›¤› kalabal›k e¤lenceler sabaha kadar devam etti. Herkes bir kardefllik havas›yla her f›rsatta birbirine sar›l›p sevinç gözyafllar› döküyor, baz›lar› yöresel oyunlar›n› oynuyor, bilebildikleri bütün maharetlerini gösteriyordu. Cumhurbaflkanl›¤›’na, Baflbakanl›¤a ve daha birçok resmi kurumlara, k›sacas› Anadolu insan› Ankara’da nerelere ulaflabildiyse oralara, Cumhuriyet’in Onuncu Y›l›’n› kutlama dileklerini, bu konudaki güzel düflüncelerini ve ileriye yönelik baflar› ve iyi niyet temennilerine binlerce telgraflara iflleyerek göndermifllerdi. Telgraflar›n a¤›rl›kl› olarak gönderildi¤i yerlerin içinde özellikle Düzce, Fatsa, Erzu-

Herkes bir kardefllik havas›yla her f›rsatta birbirine sar›l›yor, kimileri sevinç gözyafllar› döküyor, baz›lar› yöresel oyunlar›n› oynuyor vb bilebildikleri bütün maharetlerini gösteriyordu. rum, ‹zmir, Mudanya, ‹nebolu, Antep, Devrek, ‹negöl, Diyarbak›r, Hac›bektafl, Sivas, Geyve, Mersin, Keskin, Samsun, Kastamonu, Urfa ve Adana gibi merkezler öne ç›kmaktayd›. Emet’te büyük bir tören düzenlendi. 9


BD EK‹M 2013

k›s›m Vatandafllar Gazeteleri’ni bulamad›lar… Yurt d›fl›ndaki ve özellikle de Avrupa Gazeteleri, Türkiye’ de on y›lda yap›lan iflleri, Devrimleri, çeflitli at›l›mlar› övmekte sanki birbiriyle yar›flt›. Ulusal gazetelerin, on y›lda yap›lan ifllerin ayr›nt›l› olarak anlat›ld›¤› ekler ç›kard›klar› görüldü. Türk Ulu10. Y›l kutlama törenlerinde Atatürk, su’na hak vermemek elde de¤ildi… Baflbakan ‹smet ‹nönü ve Genelkur- Çünkü gerçekten de Cumhuriyet’in may Baflkan› Fevzi Çakmak ilan›ndan buyana yaflanan on y›lda Yurdun çeflitli yerlerindeki törenlerde çok ifller yap›ld›. Demiryollar›, E¤isöylenen söylevlerde Gazi Mustafa tim, Adliye, Sanayi ve daha birçok Kemal’e olan ba¤l›l›k, sevgi ve min- alanda önemli projeler gerçeklefltirildi. Büyük at›l›mlar yap›ld›. Bunlar›n nettarl›k ifade ediliyordu. Cumhuriyet Bayram›’n› takip tamam›n›n alt›nda, Türk Ulusu’nun eden 30 ve 31 Ekim günleri de, gerek Devrimci Büyük Önderi ve Türkiye ‹stanbul ve Ankara, gerekse yurdun Cumhuriyeti’nin kurucusu Gazi Musher taraf›nda coflku, e¤lence ve göste- tafa Kemal’in imzas› vard›… rilere devam edildi. Türk Ulusu, ulaflazi, 1 Kas›m 1933 günü Mect›¤› bugünün yaratt›¤› mutlulukla her lis’te yapt›¤› konuflmas›nda, türlü e¤lencesini sergiliyor, sevgisini görüflünü, “Geçen on sene de bilebildi¤i flekilde ifade ediyordu. Çin’deki Müslümanlar bile Cumhuri- gelecek devirler için bir bafllang›çtan yet Bayram›’n› ve Cumhuriyet’in baflka bir fley de¤ildir. Bununla beraOnuncu Y›l›’n› kutlayan telgraflar ber, eski devirlerin tarihi karfl›s›nda, Cumhuriyet’in bu on senesi efli görülgöndermifllerdi. meyen bir dirilifl ve göz kamaflt›r›c› nkara’da, Cumhuriyet Bayra- bir ileri at›l›fl abidesidir…” sözleriyle m›’n›n daha ilk gününde ve aç›klad›. • cengizonal@butundunya.com.tr günün ilk saatlerinde Hâkimiyeti Milliye Gazetesi tükendi. Sonraki (Gelecek Ay: Güzel Sanatlar bir-iki gün de ayn› fleyler oldu. Bir Alan›ndaki Çal›flmalar)

G

A 10


BD EK‹M 2013

YAZILARI

Temel Tafl› Büyük Gazi’nin derin bir özenle Türk Gençli¤i’ne emanet etti¤i Cumhuriyet bugün yedi yafl›na giriyor.

M

illet ve devlet binas›n›n Temel Tafl› olan bu yüce ‹dare önünde her Türk Vatandafl›, yüre¤inden f›flk›ran derin bir sevgiyle e¤iliyor. Bu sevgi en büyük gücümüzdür. Devrim Yönetimi’nde ve Türk Gençli¤i’nde Cumhuriyet ve onun ilkelerine karfl› zamanla taflan duyarl›l›k, iflte o sevgi kayna¤›ndan geliyor. Cumhuriyet kufla¤›, sadece ça¤lardan beri dökülen atalar›n›n kanlar›n›n bedeli karfl›l›¤›nda kazan›lm›fl bir sonuç oldu¤u için bu yeni rejime tapm›yor. Ulusal esenlik, ulusal gönenci bu yolda gördü¤ü için, insani ve ça¤dafl amaçlara baflka yollardan var›lamad›¤› için, ona ba¤lanm›fl bulunuyor. Cumhuriyetin ilan› gününden beri geçen y›llar içinde kazan›lanlar, asla

küçük fleyler de¤ildir. Bugüne kadar gerçeklefltirilen yenilikler ve onun sonuçlar›, en idealist olanlar›m›z›n bile ruhunu zevk ile dolduracak kadar zengindir. Bu gerçe¤i bilmenin flu yarar› vard›r: Hem gelece¤e iliflkin kuflkular›m›z da¤›l›r, hem de ayn› gelecek için çal›flma gücümüz daha çok artar.

B

ununla beraber çal›flmalar›m›z ne kadar zengin ve önemli olursa olsun, bizi, bundan sonra yapaca¤›m›z ifllerin daha kolay, kat edece¤imiz mesafenin daha k›sa oldu¤u gibi bir kanaate götürmüfltür. Bilmeliyiz ki, bundan böyle de yapmaya zorunlu olaca¤›m›z ifller, hem çoktur ve hem de güçtür. Onun için benli¤imizi, en güçlü engelleri y›kacak kadar etkili irade gücüyle kaplamak zorunday›z. 11


BD EK‹M 2013

Cumhuriyet ve Devrim ‹lkeleri’nin sadece yasalar›m›za ve siyasi yaflam›m›za girmesi yeterli de¤ildir. Görünen flekiller ile yetinmek ve etraf›m›zdakileri oyalamak, reformlarda samimi olmayanlara yak›fl›r. Hâlbuki Türk Devrimcisi, Cumhuriyeti ve onun ilkelerini, baflkalar›na benzemek ve fleklen ça¤dafllaflmak amac›yla de¤il, gerçekten bugünkü gereksinimlerimize cevap verdi¤i için savunuyor.

H

er Türk Vatandafl› düflünmeli ki, onun devrimlerle ilgisi sadece siyasi ve flekli cepheye ait de¤ildir. Devrimlerle olan ilgimiz, sadece resmi yaflam›m›zda de¤il, özel yaflam›m›zda, birbirimizle toplumsal iliflkiler içinde bulunma yöntemlerinde, aile yaflant›m›zda, k›sacas› vatandafllar›n birbirleriyle ve hepimizin d›fl›m›zdakilerle olan iliflkilerimizde kendini fliddetle hissettirmelidir. Kiflinin benlik ve karakter terbiyesiyle s›k› s›k›ya ba¤l› olan bu erdemi, sadece ö¤retme ve ö¤üt vermeyle her kiflinin kafas›na yerlefltirmek güçtür. Bu amaca ancak sürekli bir e¤itim ve uygulama sonucunda var›labilir. Yolumuz ayd›nl›kt›r. Yan›lmaya olanak yoktur. Devrimlerin ilkeleri bu yolu aç›kl›kla çizmifltir. Fazla olarak yaflam meydan›nda ve uygarl›k savafl›nda kendileriyle boy ölçüflmeye zorunlu oldu¤umuz ça¤dafl milletlerin de hali ve gidifli gözümüzün önündedir. 12

Devrimlerle olan ilgimiz, sadece resmi

yaflam›m›zda de¤il, özel yaflam›m›zda, birbirimizle toplumsal iliflkiler içinde bulunma yöntemlerinde, aile yaflant›m›zda, k›sacas› vatandafllar›n birbirleriyle ve hepimizin d›fl›m›zdakilerle olan iliflkilerimizde kendini fliddetle hissettirmelidir.

Onun için yüce bir de¤er olan Cumhuriyetimizin yeni bir y›l›na daha eriflirken, gözlerimiz ve yüreklerimiz flimdiden, gelecek y›llar sonucunda elde edece¤imiz yeni baflar›lar›n ›fl›¤›yla ayd›nlanmal›d›r. Türk Ulusu lehindeki tarihi bir gerçe¤i, bu ulusun tarih nazar›nda ne kadar eski ve olgun bir uygarl›¤a sahip oldu¤unu elbette bir gün gösterece¤iz. Bu, ulusal bir görevimizdir. E¤er bugünkü kuflak, ça¤dafl yaflama uyumunda, görevini anlamada, k›sacas› çal›flma ve çarp›flma yaflam›nda yetene¤ini ve ça¤dafl erdemini flimdiden gösterebilirse, bu ulusal görevi yapmaya çal›flanlar›n ifllerini çok kolaylaflt›rm›fl olur. Hâkimiyeti Milliye Gazetesi 29 Ekim 1929


Y›lmadan Yorulmadan Dr. S›tk› Ayd›nel

CUMHUR‹YET’‹N TEMEL N‹TEL‹KLER‹N‹ DE⁄‹fiT‹RME G‹R‹fi‹MLER‹ u konuya neden olan "kaynak sorunlar›" saptamadan çözüm önermek uygun olmayaca¤›ndan, öncelikle temel sorunlar› ortaya koymaya çal›flal›m. Çeflitli aç›lardan ele al›nmak istenirse do¤al olarak bu konu bir makalenin içine s›¤maz. Bu nedenle, özetlemeye çal›flaca¤›z. Bilimin en önemli ögelerden biri iyi bir "tasnif" yapmakt›r. Konuyu, e¤itim, Atatürkçülü¤ün tüm toplum taraf›ndan özümsenememesi, sosyokültürel ve sosyo-ekonomik sorunlar, h›zl› nüfus art›fl›, kimlik bunal›m›, Anayasalar›n s›k s›k de¤iflmesi, Anayasa ihlalleri ve demokrasinin yanl›fl anlafl›lmas› gibi bafll›klarla tasnife tutarak incelersek daha iyi bir sonuca varabiliriz. E¤itim: E¤itim, halk›n ça¤dafl ve uygar bir

B

Cumhuriyetin faziletlerini anlayamayan, onun temel niteliklerinin ne oldu¤unu da bilemez. hale gelmesinde en büyük faktördür. E¤itimsiz bir halk ne dünyadan, ne de yaflamdan haberi olur. Sadece yer içer, kara cahil olarak hayattan göçüp gider. Cumhuriyetin faziletlerini anlayamad›¤› için, onun temel niteliklerinin ne oldu¤unu da bilemez. Bütün kaynak sorunlar›n temelinde e¤itim vard›r. Atatürk Tevhidi Tedrisat Yasas›’n› ç›karmakla buKnidos konuyuyerleflimi kökten 13


BD EK‹M 2013

çözmeyi amaçlam›flt›r. Ne yaz›k ki bu yasan›n sadece ismi kalm›flt›r.

Atatürk Cumhuriyetin kuruldu¤u günlerde halkla birlikte

Atatürkçülük: Atatürkçülü¤ün tüm toplum taraf›ndan yeterince anlafl›lamamas›, say›lamayacak kadar sorunlar do¤urur. Bu ac› bir gerçektir. Bir bilim adam›n›n söyledi¤i gibi: "Ne zaman Atatürkçülük’ ten uzaklafl›l›rsa, ülkede bölücülük ak›mlar› ve gericilik bafl gösterir." Atatükçülü¤ün anlat›lmas›nda ve anlafl›lamamas›nda bütün ayd›nlar›n ve bilim adamlar›n›n kusuru vard›r. Konu hep entelektüel düzeyde ve dilde ele al›nm›fl, halka ve özellikle köylüye anlat›lamam›flt›r. Oysa, Atatürk döneminde "Halk Hatipleri" organizasyonu oluflturulmufl bu kifliler önceden e¤itilmifl ve her f›rsatta -dü¤ün, toplant› gibi ortamlarda- halk› bilgilendirmifllerdir. Sosyo-kültürel faktörler: Atatürk: "Milli kültürümüzü, ça¤dafl medeniyet seviyesinin üstüne ç›kara-

ca¤›z" diyerek, Türk ulusuna "ulusal hedefi" göstermifltir. Ne yaz›k ki, bu sözdeki (Milli Kültür) ya hiç söylenmemifl, ya da kas›tl› olarak sapt›r›lm›flt›r. Ayr›ca, kültürel unsurlar›n en etkilisi olan din, ön plana ç›kar›lm›flt›r. O da gerçek anlam›ndan tamamen uzaklaflt›r›larak, sapk›n politikalara alet edilmifltir.

14

Sosyo-ekonomik faktörler: Ekonomi bir ülkenin ba¤›ms›zl›¤›nda en büyük etkendir. Halk bu hususta tatmin olmam›flsa, sosyal durumlarda sorunlar ç›kar. Dolay›s›yla Cumhuriyet’in temel niteliklerini de geri plana iter. H›zl› nüfus art›fl›: Nüfusumuz pek çok uygar ülkeden çok artmaktad›r. Baz› politikac›lar bu konuyu teflvik etmektedir. Oysa bu durum baflta e¤itim olmak üzere pek


BD EK‹M 2013

çok sorunun da nedeni olmaktad›r. Hele yafl ortalamas›n›n yükselmesi, bu sorunlar› daha da ço¤altmaktad›r. Bu durum da, Cumhuriyet’in temel niteliklerin de¤ifltirilmesinde bir di¤er faktördür.

gruplara da f›rsat vermektedirler. Baz› politikac›lar da "Anayasa bir defa ihlal edilse ne olur" sözünü söyleyebilecek kadar ileri gidip, vahim sonuçlara yol açabilecek geliflmelerin önünü açabilmektedir.

Kimlik bunal›m›: Türkiye y›larca göç alm›fl, bu nedenle Anadolu’ya birçok etnik grup yerleflmifl, bu gruplar›n her biri, kendi kimliklerini ön plana ç›karmak istemifltir. Bunun d›fl›nda, yüzlerce y›l birlikte yaflad›¤›m›z çok say›da etnik ve inanç gruplar› da yanl›fl politikalar yüzünden Türkiye’nin bütünlü¤ünü tehlikeye düflürücü davran›fllar içine girmifltir. Bu konu da cumhuriyetin temel niteliklerini de¤ifltirmeye zorlayan önemli faktörler aras›nda gösterilebilir. Atatürk’ün çok veciz bir flekilde ifade etti¤i: "Cumhuriyeti kuran halka Türk halk› denir." sözü ayr›mc›l›¤› önleyen, birlefltirici görüflün en öz ifadesidir.

Demokrasi’nin yanl›fl anlafl›lmas›: Bu konuda bu günlerde medyada pek çok fikir ortaya at›lmaktad›r. Özellikle; demokratik kat›l›mc›l›¤›n sadece seçim sand›¤›ndan ibaret olmad›¤›, ço¤unlu¤a de¤il, ço¤ulculu¤a dayanmas› gerçe¤i ›srarla vurgulanmaktad›r.

Anayasa’n›n s›k de¤iflmesi ve Anayasa ihlalleri: Kimlik bunal›m› bafll›¤› alt›nda da belirtti¤imiz gibi, yanl›fl politikalar sonucu baz› etnik topluluklara ve inanç gruplar›na oy kayg›s› ile ödünler verilmesi, s›k s›k Anayasa da de¤ifliklik isteklerini gündeme getirmektedir. Kendilerini demokrat sanan ve demokrasinin nimetlerinden yararlanmaya çal›flan baz› akl› evveller de Cumhuriyetin kurulmas›nda ön plana al›nan konularda tart›flmalar açarak ak›llar› kar›flt›rmakta sak›nca görmemektedirler. Bu durum baz› anarflik

uraya kadar Cumhuriyetin temel niteliklerini de¤ifltirmeye yönelik e¤ilimlerin kaynaklar›n› incelemeye çal›flt›k. Zihniyet devriminin tam yap›lamamas›, siyasette bölünmeler yani siyasi partilerin çoklu¤u, temel hak ve özgürlükler konusunda yeterli bilincin oluflmamas› gibi daha bir çok faktörleri de bu incelemeye dahil etmenin gereklili¤ine de inan›yor ancak sayfalar›m›z›n s›n›rl› olmas› nedeniyle bu konulara yer veremiyoruz. Bu günlerde Anayasa de¤iflikli¤i konusu gündemin bafl›na oturmufltur Özellikle Cumhuriyetin temel niteliklerini de¤ifltirme istekleri ön plandad›r. Anayasan›n ilk üç maddesindeki bu konular ülkenin ve milletin bölünmezli¤i ile do¤rudan iliflkili oldu¤u için ilgililerin Anayasa de¤iflikli¤i konusunda çok hassas ve titiz davran›laca¤›na inan›yoruz.

B

sitkiaydinel@butundunya.com.tr 15


"Özerlik”, “muhtariyet”, “federasyon”, “konfederasyon” sözleri telaffuz edilirken, Osmanl› Devleti’nin nas›l parçalanm›fl oldu¤unu da hat›rlamakta yarar vard›r. Osmanl› ‹mparatorlu¤u’ndan otuz küsür ba¤›ms›z devlet do¤mufltur. Bunlar›n hemen hepsi aflamal› olarak ‹mparatorluktan kopmufllard›r. Hepsi önce devletten özerklik alm›fl, daha sonra ba¤›ms›z olmufllard›r.

BÜTÜN K‹TAPÇILARDA


Sakl› Tarih Sinan Meydan

Cumhuriyet ve Uçan Ka¤n›n›n S›rr› 1 Önce Ka¤n›yla Kamyonu Yendiler Sonra Ka¤n›y› Uçurdular! urtulufl mucizesini anlamak için dünyada hiç bir ülkede, hiçbir dönemde herhangi bir karfl›l›¤› olmayan “ka¤n› komutanl›¤›n›” kavram›n› bilmek gerekir. Evet! Ka¤n› komutanl›¤› kavram›, dünyada sadece Türk Kurtulufl Savafl›’na özgü bir kavramd›r.

K

17


BD EK‹M 2013

Ka¤n›lar›n ve ka¤n› komutanlar›n›n ne ifl yapt›klar›n› anlatmadan önce Kurtulufl Savafl› y›llar›ndaki koflullara göz atal›m k›saca. lkede yol yoktu. Demiryolu Ankara’da bitiyordu. Onun da ancak Eskiflehir do¤usunda küçük bir parças› elde bulunuyordu. Eskiflehir- Pozant› aras›nda kalan baflka bir parça demiryolununsa pek askeri de¤eri yoktu. Ulusal yönetim alt›ndaki bütün topraklarda tek bir fabrika yoktu. Do¤u cephesinden Bat› cephesine, iyi kötü gönderilecek bir cephane sand›¤›n›n istenen yere varabilmesi için, kufl uçuflu en az 1200 kilometrelik yol aflmas› gerekliydi, ama insanlar kufl de¤ildi ki! ‹nebolu’dan Ankara’ya ancak bir haf-

"Ü

tada var›labiliyordu. Ama bu yoldan Ankara’ya gelip dönecek araç bir ka¤n›ysa, onu sürenlerin ortalama bir ayl›k yolu göze almalar› gerekiyordu. Oysa nihayet birkaç yüz kilo yük alacak bir ka¤n›n›n hayvanlar›yla onu sürenlerin, bu yol için neredeyse bir ka¤n› yükü yiyece¤e, yeme ihtiyaçlar› vard›r. Halbuki Anadolu neredeyse açt›.”(1) Tekalif-i Milliye Emirleri do¤rultusunda halktan al›nan mallarla ilçelerdeki Tekalif-i Milliye Komisyonlar›nda büyük mal stoklar› birikmifltir. Baflkomutan Atatürk’ün emirlerine göre hareket edilmifl; yiyecek ve giyecekler Sakarya boylar›ndaki birli¤e, öteki araç gereçler Ankara’ya gönderilmifltir. Bu ulafl›m at ve öküz arabalar›, ka¤n›lar, at, kat›r, eflek ve develerden oluflan ulafl›m kollar›yla sa¤lanm›flt›r. Ulafl›m kollar›n›n sürücüleri kad›n, çocuk ve yafll› erkeklerden oluflmufltur. Gücünden yararlan›labilecek bütün erkekler silah alt›na al›nd›¤›ndan cephe gerisi hizmetler kad›n, çocuk ve yafll› erkeklerce yürütülmüfltür. efl numaral› Tekalif-i Milliye emrine göre elinde arabas› bulunanlar orduya verilen mallar› ücretsiz olarak 100 kilometre tafl›yacaklard›. Ancak hayvan gücüne dayal› bu ulafl›m›n h›z› saatte 5 kilometre kadard›. Bozuk yollardaki so-

B 18


BD EK‹M 2013

runlar, duraklamalar, A¤ustos s›caklar›, yemek molalar› ve hayvanlar›n dinlendirilmeleri gibi zorunluluklar h›z› daha da azaltm›flt›r. (2)

S

akarya Savafl› öncesinde Sakarya boylar›nda tarihin en önemli savunmalar›ndan birini yapacak olan savaflç›lar›n ve hayvanlar›n›n beslenmelerini kesintisiz bir flekilde sa¤lamak gerekmifltir. Bu amaçla Sivas-Kayseri bölgesinde 100.000 insan ve 50.000 hayvan için alt› ayl›k yiyecek maddesi depolanmas› kararlaflt›r›lm›flt›r. Dört numaral› Tekalifi Milliye emri gere¤i toplanan yiyecek maddeleri bir taraftan Ankara, Polatl› ve Haymana’ya gönderilirken di¤er taraftan bu depolara y›¤›lm›flt›r. Ancak k›sa süre içinde bu kadar çok insana ve hayvana yetecek yiyecek bulmak nerdeyse imkans›zd›r. O günlerde Milli Savunma Bakanl›¤›’n›n en öncelikli konular›ndan biri yiyecek maddelerinin çok h›zl› bir flekilde cepheye ulaflt›r›lmas› sorunudur. Bat› Cephesi Komutanl›¤›’n›n günlük gereksinimleri Polatl›’ya kadar

getirilmifl, birlikler buradan kendi araçlar› ile ihtiyaçlar› kadar›n› alm›fllard›r. As›l sorun yiyecek maddelerinin Polatl›’ya kadar getirilmesidir. Sakarya’daki Bat› Cephesi Komutanl›¤›’ n›n savafl gücü, 100 bin insan 50 bin hayvandan oluflmaktad›r. Buna göre bir insana 750 gramdan, cephenin bir günlük insan yiyece¤i 75 tondur. Bir hayvana 4 kilodan cephenin bir günlük hayvan yemi ise 200 tondur. Yani her gün için 275 ton yiyecek ve yemin cephe yak›nlar›na tafl›nmas› gerekmifltir. Bunun için de en az 700-800 at arabas› ve ka¤n› cephe ile cephe gerisi aras›nda her gün onlarca sefer yapmak zorunda kalm›flt›r. Çarp›flmalar bafllad›ktan sonra günde 324 ton cephanenin cephede bulunmas› gerekmifltir. Her gün 800-900 at

Bir hayvana 4 kilodan cephenin bir günlük hayvan yemi ise 200 tondur. Yani her gün için 275 ton yiyecek ve yemin cephe yak›nlar›na tafl›nmas› gerekmifltir. 19


BD EK‹M 2013

Eli silah tutan Anadolu erke¤i cephede düflmana kurflun s›karken, onun karn›n› doyurmak, tüfe¤ini mermisiz b›rakmamak Anadolu’nun çileli kad›nlar›na, genç k›zlar›na, ihtiyar erkeklerine düflecekti.

arabas› ve ka¤n› cepheye cephane tafl›m›flt›r. Bütün bu tafl›ma ifli, befl ve on numaral› Tekalif-i Milliye emirlerince halktan al›nan tafl›tlarla gerçeklefltirilmifltir.” li silah tutan Anadolu erke¤i cephede düflmana kurflun s›karken, onun karn›n› doyurmak, tüfe¤ini mermisiz b›rakmamak Anadolu’nun çileli kad›nlar›na, genç k›zlar›na, ihtiyar erkeklerine düflecekti. Çocuklara gelince onlar y›llard›r oyun oynamay›, çocukluklar›n› unutmufllard›. Ya analar›yla ka¤n›lar›n, at arabalar›n›n yan›nda yürüyecek, ya da küçük kardefllerini doyuracak, yat›racak, onlara anal›k yapacaklard›.” (3)

E 20

Bat› Cephesi’nin silah ve cephane ihtiyac›n›n bir k›sm› ‹stanbul’dan gemilerle ve kay›klara, bir k›sm› Develerle, bir k›sm› Diyarbak›r ve Sivas’tan ka¤n›larla getirilmifltir. Bu zor nakliyat ifli günlerce, haftalarca, aylarca devam etmifltir. Eskiflehir’e ve Ankara’ya getirilen silah ve cephane ‹malat-› Harbiye atölyelerinde gözden geçirilip tamir edilerek Bat› Cephesine sevk edilmifltir. Bu sevkiyat iflinde Anadolu’nun fedakar kad›nlar› görev alm›flt›r. Özellikle ‹nebolu yoluyla gelen silah ve cephaneyi cepheye yetifltirme ifli daha çok köylü kad›nlarca yap›lm›flt›r. (4) Amerikal› yazar Ann Bridge, ‹nebolu-Ankara aras›ndaki silah ve cep-


BD EK‹M 2013

hane tafl›ma çal›flmalar›ndan flöyle söz etmifltir:” … Sonsuz bir insan seli birbirinden bir buçuk metre aral›klarla ve tek s›ra halinde ak›yordu. ‹nsanlar, tafl›d›klar› tüfek demetleri, cephane kutular› ve top mermilerinin a¤›rl›¤› alt›nda öne do¤ru e¤ilmifllerdi. Daha flafl›rt›c› olan›, bu insanlar›n dörtte üçünden fazlas›n›n kad›n olmas›yd›. Pembe eteklikli bölgesel giysiler ve parlak çiçekli kiraz renkli flalvarlar giyen kad›nlar›n baz›lar› s›rtlar›na sar›l› yükle beraber, kucaklar›nda emzikli bebeklerini tafl›yorlar, baz›lar›n›n arkas›na ise kaygan çamurda k›sa ad›mlarla yürüyen iki ve üç küçük çocuk bulunuyordu. Böylece bir gece önce ‹stanbul’dan kaçak olarak gemi ile gelen askeri malzeme Küre Da¤lar›’n› afl›yordu. Düzenli, kesintisiz ve yavafl bir flekilde yukar›lara, daha yukar›lara t›rman›l›yordu. Arada s›rada birinin s›radan ayr›lan bir çocu¤a ba¤›rd›¤› duyulmakla beraber, genellikle sessizlik içinde dik t›rman›fl ve a¤›r yük nedeniyle derin solumalarla yürüyorlard›. Yol gerçekten çok dikti ve biraz sonra hepsi sulu karla flekillenecekler, sonra ayak de¤memifl karl› yamaçlardan daha yükseklere t›rmanacaklard›… Henüz hiçbir heykelt›rafl›n tafl üzerine flekillendiremedi¤i a¤›r yük tafl›yan kad›nlar ile analar›n›n yan›nda otla-

yan buza¤›lar gibi onlar›n yan›nda yürüyen çocuklara ait heykelleflmifl görüntüler, karlar alt›nda ve dondurucu so¤ukta yorgun arg›n yol alacaklard›.” (5) urtulufl Savafl› s›ras›nda ‹stanbul’dan kaç›r›lan ve Rusya’dan al›nan silah ve cephane, Milli Hükümetin elindeki üç eski gemi Alemdar, Preveze ve Ayd›n Reis taraf›ndan ‹nebolu ve Samsun gibi Karadeniz limanlar›na boflalt›lm›fl ve buradan cepheye gönderilmifltir. Bu sevkiyat iflini daha çok ‹nebolu, Kastamonu ve Çank›r› yöresi kad›nlar› gerçeklefltirmifltir. Cephe gerisinden cepheye yiyecek, giyecek, malzeme, silah ve cephane tafl›ma iflinde görev alan kad›nlara, çocuklara ve yafll›lara yol gösterecek kifliler vard›. ‹flte bunlara “ka¤n› komutan›” denilmiflti. Kurtulufl Savafl›’n›n ka¤n› komutanlar›ndan biri de Emver Behnan fiapolyo idi.

K


BD EK‹M 2013

fiapolyo y›llar sonra bu önemli görevini flöyle anlatm›flt›r: “Milli Mücadele’nin ilk günlerinde bana milli bir görev verilmiflti. O da ka¤n› komutanl›¤›yd›. O ac› ve yoksul günlerde ordumuzun geri hizmetleri üç türlü araçla sa¤lanmaktayd›. (Bunlar) deve kollar›, kat›r kollar› ve ka¤n› kollar›yd›. Çünkü o zamanlar ordumuzun elinde hiçbir motorize kuvvet yoktu. ‹nönü cephesinde silah ve yiyecek bu tafl›ma kollar›yla sa¤lanmaktayd›. eve kollar› pek süslüydü. Develerin hörgüçlerinden boyunlar›na kadar renkli püsküller ve aynalar sarkmaktayd›. Her devenin hörgücünün üzerine de üç tane cephane sand›¤› yerlefltiriliyordu. Deve kollar› böylece bir dizi oluflturarak a¤›r a¤›r ‹nebolu’dan Eskiflehir yolunu tutmaktayd›. Kat›r kollar› da pek ilginçti. Kat›rlar›n boyunlar›ndaki iri tunç çanlar, bu gürültü içinde kat›rlar da yola düzülürler,

D

Kurtulufl Savafl›’nda sevkiyat iflini gerçeklefltiren kad›nlar›n an›s›na yap›lan Kastamonu’daki fierife Bac› an›t›. onlar da cephane tafl›rlard›... • sinanmeydan@butundunya.com.tr (Gelecek ay: S›rt›nda cephane tafl›yan Türk kad›nlar›) Kaynakça: 1 fievket Süreyya Aydemir, Tek Adam, C.II, 26.bas., ‹stanbul, 2009, s. 463. / 2 Alptekin Müderriso¤lu, Sakarya, C.2, ‹stanbul, 1982, s.51. / 3 age, s. 82,83. / 4 M. Arif, Anadolu ‹htilali, Yeni ‹stanbul Yay›n›, ty, s.49. / 5 Yavi, age, s. 203.

YARIM M‹LYONUNUZ BU U⁄URDA ÖLÜR MÜ?

M›s›r’da ba¤›ms›zl›k davas› için çal›flan liderlerden biri, Mustafa Kemal’i görmeye gelmiflti. Kendisine: ”Bizim hareketin de bafl›na geçmek istemez misiniz?” diye sordu. Olabilecek fley de¤ildi ama insan yoklamalar›n› pek seven Mustafa Kemal: ”Yar›m milyonunuz bu u¤urda ölür mü?” diye sordu. Adamca¤›z yüzüne bakakald›. ”Fakat Pafla Hazretleri yar›m milyonumuzun ölmesine ne lüzum var? Bafl›m›zda siz olacaks›n›z ya…” ”Benimle olmaz beyefendi hazretleri, yaln›z benimle olmaz. Ne vakit halk›n›z›n yar›m milyonu ölmeye karar verirse, o zaman gelip beni arars›n›z.” 22


BD EK‹M 2013

Atatürk ve Sanat Yazan: HATİCE KUMBARACI GÜRSÖZ

A

tatürk büyük bir asker, devlet adam› ve diplomat olman›n ötesinde, büyük bir kültür devrimcisi ve sanatseverdi. O, y›llarca kaderine terk edilmifl ve geri b›rakt›r›lm›fl Anadolu insan›n›n ça¤dafllaflmas›n›n önündeki en büyük engelin kültürsüzlük sorunu oldu¤unu görmüfl, yaln›zca toplumun de¤il, ülkenin de bu engelden kurtulabilmesi için öncelikle, ufkunun aç›lmas› gereklili¤ine karar vermifltir. Atatürk’ün, ödün vermez bir kararl›l›kla üzerinde durdu¤u kültür ve sanat alan›ndaki yo¤un ilgisinin ana nedeni budur. “Bir ulus sanattan ve sanatkârdan yoksunsa tam bir hayata sahip

olamaz. Böyle bir ulus bir aya¤› topal, bir kolu çolak, sakat ve hastal›kl› bir kimse gibidir. Sanats›z kalan bir ulusunKnidos hayat damarlayerleflimi 23


BD EK‹M 2013

“Sanatç›, toplumda uzun çal›flma ve çabalardan sonra aln›nda ›fl›¤› ilk hisseden insand›r” r›ndan biri kopmufl demektir” sözleriyle sanat›n ve sanatç›n›n bir toplumdaki önemini belirtirken o, kültür ve sanat›n geliflmesi için ülkenin her yan›nda etkinlikler düzenlenmesini sa¤layarak, bu konudaki görüflünü uygulamalar› ile pekifltirmifltir.

B

u hizmetini gerçeklefltirirken Atatürk, çal›flmalar›n›n nedeni yan›s›ra, hedefini de aç›kl›kla ortaya koymufltur: "Milletimizin güzel sanatlar sevgisini her türlü vas›ta ve tedbirlerle besleyerek inkiflaf ettirmek milli ülkümüzdür." Atatürk’ün ulusumuzu sanata özendirmek ve sanatç›n›n toplum içindeki yerinin yüceli¤ini belirtmek için

söyledi¤i flu sözleri de bugün de belleklerimizdedir: “Sanatç›, toplumda uzun çal›flma ve çabalardan sonra aln›nda ›fl›¤› ilk hisseden insand›r” (1923) ve “Hepiniz milletvekili olabilirsiniz, bakan olabilirsiniz, hatta cumhurbaflkan› olabilirsiniz. Fakat sanatkâr olamazs›n›z...” (1930)

O

nun, sanat› bilimle ayn› önem çizgisinde gördü¤ünü aç›klad›¤› flu sözleri ise, bir toplumun sanat olmaks›z›n yaln›zca bilimle geliflmesinin olanaks›zl›¤›n› vurgulamaktad›r: “Bir ulus ki resim yapmaz, bir ulus ki heykel yapmaz, bir ulus ki fennin gerektirdi¤i fleyleri yapmaz; itiraf etmeli ki o ulusun ilerleme yolunda yeri yoktur. Hâlbuki bizim ulusumuz, gerçek özellikleriyle uygar ve ileri olmaya lay›kt›r ve olacakt›r.” Atatürk, an›t ve heykel yap›m›n› destekleyerek, Cumhuriyetin heykelt›rafl kufla¤›n›n yetifltirilmesini sa¤lad›. 1924'ten sonra Sanayi-i Nefise Mektebi Ali'si mezunlar› Avrupa'ya gönderildi. ‹lerideki y›llarda ülkemizin kültür ve sanat yaflam›nda birer ünlü sanatç› olarak yer alacak Cevat Dereli, Mahmut Cuda, Refik Epikman, Muhittin

Yazar›m›z› tan›yal›m: Adana`da do¤an sanatç›, 1964 y›l›nda ‹stanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi`ne girmifl, 1969 y›l›nda Yüksek Resim Bölümü’nden mezun olmufltur. Almanya`da Federal Sanatç›lar Birli¤i (BBK) üyeli¤ine kabul edilmifl, 1997 y›l›nda resim dal›nda “Abdi ‹pekçi Dostluk ve Bar›fl Ödülü”, 2003 y›l›nda “Türkmen Dostluk Ödülü”, 2004 y›l›nda “Armada Sanat Ödülü" alm›flt›r. Yurtiçinde ve yurtd›fl›nda 34 kiflisel sergi açm›fl 100’ün üzerinde karma sergiye, sanat fuarlar›na ve festivallere kat›lm›fl, eserleri müzayedelerde sanatseverlerin be¤enisine sunulmufltur. Sanatç› halen Devlet Güzel Sanatlar Akademisi Mezunlar› Derne¤i Ankara fiubesi’nin Baflkan› ve Bosphorus Sanat Gazetesi’nin Ankara Temsilcisi ve yazarlar›ndand›r. 24


BD EK‹M 2013

Sebati, fieref Akdik ve Ali Karsan o y›llarda e¤itimlerini gelifltirmeleri amac›yla yurtd›fl›na gönderilen ilk sanatç›lar›m›zd›. 1924 y›l›ndan sonra resim ve heykel sergilerinin aç›lmalar›n›, 1932-1933 ö¤retim y›l›nda Gazi E¤itim Enstitüsü Resim-‹fl Bölümü’ nün aç›lmas› izledi. Cumhuriyetin 10. y›ldönümünde, Anadolu’ya `Yurt Gezileri' ad› alt›nda gönderilen ressamlar›m›z›n yap›tlar›, eski Maarif Vekâleti binas›n›n çat› kat›nda "Türk ‹nk›lap Sergisi" ad› alt›nda sergilenmifl ve aç›l›fl› da bizzat Atatürk yapm›flt›r. 1936 ve 1938 y›llar› aras›nda aç›lan Halkevleri Resim ve Heykel Sergileri, Ankara Halkevleri Birleflik Resim Heykel Sergileri önemli sergilerdir. Atatürk taraf›ndan 20 Eylül 1937' de Ankara’da aç›lan Resim ve Heykel Müzesi bu alandaki çal›flmalara verilen önemin son halkas›d›r.

A

tatürk sahne sanatlar›na da önem vermifl, Bedia Muvahhit ve Muhsin Ertu¤rul’un oynad›¤› eserlerin pek ço¤unu seyretmifltir. Müslüman Türk kad›n›n›n tiyatroda daha fazla yer almas›n› sa¤lam›fl, her konuda oldu¤u gibi bu konuda da Türk kad›n›na yeni bir ufuk açm›flt›r. Türk müzi¤i Atatürk’ün önemle üzerinde durdu¤u di¤er bir konudur. Türk müzi¤inin, akademik alt yap›s›n›n da güçlü olmas› gerekti¤ine inanm›fl ve e¤itim amac›yla genç Türk müzisyenlerini yurt d›fl›na göndermifltir. Bu müzisyenler, geri dönüfllerinde Türkiye'ye da¤›larak Türk müzi¤inin ve dolay›s›yla Türk sanat›n›n kalk›nma-

Atatürk sanat alan›nda Türk kad›n›na yeni bir ufuk açm›flt›r. s›n› sa¤lam›fllard›r. Askerî atafle olarak Sofya’da görevli bulundu¤u dönemde çok sesli müzi¤e ilgi duymaya bafllayan Atatürk, klasik bat› müzi¤inin Türk halk› taraf›ndan benimsenmesini ve Türk bestecilerin çok sesli müzik eserleri yaratmalar›n› istemifl, bir müzik ve tiyatro akademisi kurulmas› amac›yla 1935 y›l›nda Almanya’dan Hindemith’i Türkiye’ye getirtmiflti. Sofya’ da operalar›n Bulgarca oynand›¤›n› gören Atatürk, Türkiye’de de yabanc› dildeki operalar›n Türkçe oynanmas›n› sa¤lam›flt›r.

G

ünümüzün önemli bir sanat dal› olan sinema hakk›nda Atatürk’ ün sözleri onun ne kadar ileri görüfllü oldu¤unun güzel bir örne¤idir. “Sinema öyle bir kefliftir ki, bir gün gelecek barutun, elektri¤in ve k›talar›n keflfinden çok, dünya medeniyetinin veçhesini de¤ifltirece¤i görülecektir. Sinemaya lay›k oldu¤u ehemmiyeti vermeliyiz.” Atatürk sanat›n tüm dallar›n›n geliflmesini ve ilerlemesini sa¤larken, bir yandan da toplumun sanatla bütünleflmesini gerçeklefltirmifl, Türk ulusundan “ça¤dafl ve uygar bir toplum” oluflturmak için görüfllerini, inançla ve kararl›l›kla, elinden geldi¤ince uygulam›flt›r. • 25


BD EK‹M 2013

Kurtulufl Savafl› Zaferini ve Cumhuriyeti Simgeleyen

Onur An›t› Yazan: SABR‹YE AfiIR

Samsun halk›, 19 May›s 1919’da kentlerinden yola ç›karak milli mücadele ateflini yakan Atatürk’ün önderli¤inde kazan›lan Kurtulufl Savafl› zaferinin ve Cumhuriyetin simgelendi¤i bir an›t yap›lmas› konusunda birleflmiflti. alk›n bu iste¤ine karfl›l›k, Ankara’da da Yenigün Gazetesi bir zafer abidesi yap›lmas› için kampanya bafllatt›. Kampanyan›n da büyük ilgi görmesi üzerine Meclis’te milletvekillerinden oluflan bir komisyon kuruldu.

H

26


BD EK‹M 2013

dönemde ülkede böyle bir heykeli yapabilecek birisi olmamas› nedeniyle, yap›lan araflt›rma sonunda Avusturyal› heykelt›rafl Heinrich Krippel’e baflvuruldu. 1925 y›l›nda Ankara’ya gelen ve Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün Orman Çiftli¤i’nde kabul etti¤i Krippel, görüflmenin ard›ndan Viyana’daki atölyesinde çal›flmalar›na bafllad›. Krippel’in 1928-1931 y›llar› aras›nda yapt›¤›, kaidesiyle birlikte yüksekli¤i 8,85 metreyi bulan bronz an›t, 37 bin dolara mal olmufl ve Samsun halk›n›n Atatürk’e duydu¤u flükran borcunun bir ifadesi olarak, tümüyle gönüllü bir kampanya ile toplad›klar› paralarla karfl›lanm›flt›. Alman vapuru, 32 parça olarak Viyana’daki atölyede

O

yap›lan heykeli, ücret almadan Samsun k›y›lar›na getirdi. Ancak, ayn› vapurla 15 Ekim 1931’de Samsun’a gelen Heinrich Krippel ve yard›mc›s› Mayer adl› bir mühendis, burada beklemedikleri bir durumla karfl›laflt›lar. Samsun Gümrük ‹daresi, heykel için o günün koflullar›na göre çok yüksek miktarda gümrük vergisi talep ediyordu. Samsun Milletvekili


BD EK‹M 2013

Mehmet Emin Efendi’nin devreye girmesiyle güç-bela bu sorun ancak afl›labildi ve iki haftal›k bir çal›flma ile parçalar birlefltirilerek 29 Ekim 1931 tarihinde onur an›t› bitirildi. Krippel, an›t›n aç›l›fl konuflmas›nda Onur An›t›’n›, “Gururlu bir flekilde bat›ya ve çok uzaklara dikilen bak›fllar›, azim dolu gözleriyle, flahlanan at›n üzerinde Atatürk, dimdik bir flekilde oturuyor. Bu oturuflta korkusuzluk, kolun k›l›ca uzan›fl›nda ise Türklü¤ün gücü vard›r” sözleriyle anlat›yordu. Büyüklü¤üyle dünyadaki ikinci örnek olan bu an›t, ayn› zamanda, bafl› halka dönük, halkla el ele ve çevresi Türk ulusunun yafll›s›, köylüsü, kentlisi ile dolu olan Atatürk’e de, Samsun halk›n›n içten teflekkürünü temsil ediyor…•

28


Otopsi

BD EK‹M 2013

Cengiz Özak›nc›

"SUR‹YE SAVAfiI"NIN G‹ZLENEN NEDENLER‹ 1 Dünya Siyonist Örgütü”nün 1982 “‹srail ‹çin Strateji” Raporu

[‹lk bas›m› Nisan 2003’te gerçeklefltirilen “Dolmakalem Savafllar›” ve Nisan 2005’te yay›mlanan “Türkiye’nin Siyasi ‹ntihar›: Yeni-Osmanl› Tuza¤›” adl› kitab›mda yer alan ve daha sonra baflka yazar taraf›ndan kaynak gösterilmeksizin kullan›lan bu yaz›m›, günümüzde yaflananlara ›fl›k tutaca¤› umuduyla, güncelleyerek sunuyorum. C.Ö]

de ortaya koymufltu. Dünya Siyonist Örgütü Enformasyon Dairesi’nin ‹branice yay›n organ› Kivunim dergisinin fiubat 1982 say›s›nda “1980’lerde ‹srail ‹çin Strateji” bafll›¤›yla yay›mlanan Oded Yinon imzal› rapor; Haziran 1982’de Israel Shahak’›n ‹ngilizce çevirisiyle dünyaya duyurulmufltu.([i]) Türkiye’de ilk kez, Cengiz Çandar’

‹srail’de ‹nsan ve Yurttafl Haklar› Ligi Baflkan› olan Organik Kimya Profesörü Israel Shahak, yay›mlad›¤› kitaplar ve makalelerle, ‹srail’in iç ve d›fl politikas›na iliflkin gerçekleri elefltirel bir tutumla gözler önüne sererken, ‹srail’in nas›l bir Ortado¤u istedi¤ini

›n, 1983’te yay›mlanan “Ortado¤u Ç›kmaz›” adl› kitab›nda ayr›nt› vermeksizin de¤indi¤i bu rapor; ‹srail’in, kendi varl›¤›n› sürdürebilmek için Ortado¤u ülkelerinin her birini etnik ve mezhep ayr›mc›l›¤› temelinde parçalamay› amaçlad›¤›n› ortaya koyuKnidos yerleflimi 29


BD EK‹M 2013

yordu. Ralph Schoenman, bu raporun, ‹srail'de gerek ordu, gerekse haberalma örgütünün üst kademelerine egemen olan düflünce yap›s›n› sergiledi¤ini söylerken; her nas›lsa “solcu” olarak ünlendirilmifl bulunan Amerikal› Yahudi “düflünür” Prof. Dr. Noam Chomsky de, raporda ortaya konan “Ortado¤u ülkelerini etnik, dinsel, mezhepsel olarak parçalama” tasar›s›n› aç›kça desteklemiflti. ‹ran’›n mezhep olarak Sunniler – fiiiler, ›rk olarak Persler – Türkler olarak parçalanmas›; Türkiye’ nin de “Müslüman Sünni Türkler”, “Aleviler” ve “Kürtler” olarak üç devletçi¤e bölünmesi tasarlanan 1982 tarihli bu raporda; Ortado¤u’daki Arap ülkelerinin de ‹srail stratejisi do¤rultusunda, etnik, dinsel ve mezhepsel olarak nas›l

atomlar›na dek parçalanaca¤›, ayr›nt›l› olarak flöyle aç›kl›yordu:

1

“1982’de Siyonist örgüt taraf›ndan yay›mlanan Proje’de, Irak'›n da Basra çevresinde güneyde bir fiii devleti, kuzeyde Musul çevresinde bir Kürt bölgesi, ortada Ba¤dat çevresinde bir Sünni devleti olarak üçe bölünmesi amaçlan›yor. Irak, bir yandan petrol bak›m›ndan zengin, öte yandan da içte bölünmüfl bir ülke olarak, ‹srail’in hedefi olmaya adayd›r. Irak'›n bölünmesi, ‹srail için Suriye'nin bölünmesinden çok daha önemlidir. Nüfusun % 65'inin iktidara hiçbir siyasi kat›l›m› yok. ‹ktidar, % 20'lik bir seçkin tabakan›n elinde. Ayr›ca, kuzeyde büyük bir Kürt az›nl›k var. ‹ktidardaki rejimin elinden, ordu ve petrol gelirleri al›nd›¤›nda, Irak'›n gelecekteki durumu, Lübnan'›n geçmiflteki durumundan farkl› olmayacak. Irak, etnik ve mezhepsel olarak bölünecek; kuzeyde bir Kürt Devleti; ortada bir Sünni ve güneyde fiii devleti. Lübnan befl bölgeye bölünecek: Bir MaruniHristiyan bölgesi, bir Müslüman bölgesi, bir Dürzi Bölfiubat 1982’de ‹srail’de Dünya Siyonist Örgütü taraf›ndan “1980’lerde ‹srail ‹çin Strateji” bafll›¤›yla yay›mlanan Oded Yinon imzal› ‹branice raporun, ‹srael Shahak’›n çevirisiyle Haziran 1982’de yay›mlanan ‹ngilizce bas›m›: “Ortado¤u ‹çin Siyonist Plan” (The Zionist Plan for the Middle East).

30


BD EK‹M 2013

gesi, bir fiii bölgesi ve Haddad'›n milisleri arac›l›¤›yla ‹srail'in denetimi alt›nda olacak bölge... S›ra, Suriye’nin etnik ve mezhepsel olarak bölünmesine gelecek; k›y›da bir Alevi devleti, Halep’te bir Sünni devleti, fiam'da ayr› bir Sünni devleti ve Golan, Hauran ve Kuzey Ürdün'de bir Dürzi devleti. ‹srail’in güvenli¤i için Suriye'nin parçalanmas› zorunludur.” *** 1982’de Dünya Siyonist Örgütü’nce yay›mlanan bu tasar›n›n en önemli yan›, ka¤›t üzerinde kalmay›p, 2003’te Irak iflgalinden bafllayarak h›zla gerçekleflmekte olmas›d›r. Nitekim Libya, Sudan, Tunus, M›s›r ve Suriye dahil, 30 y›l önce bu raporda sözü edilen her ülke, raporda tasarlanan etnik ve mezhepsel çat›flmalar içerisindedir. Y›llard›r Filistin ve Arap komflular›yla sürekli çekiflme ve çat›flma içerisinde bulunan ‹srail, kendi varl›-

1982’de Ortado¤u ülkelerini parçalamaya yönelik raporun yazar› Oded Yinon (arkada) ve Bernard Lewis (önde).

Dünya Siyonist Örgütü’nün “1980’lerde ‹srail ‹çin Strateji” bafll›kl› raporunu, 1982’de ‹ngilizce’ye çevirerek yay›mlayan Israel Shahak. ¤›n› ve güvenli¤ini, Ortado¤u ülkelerinin etnik ve dinsel devletçiklere parçalanmas›nda, di¤er bir deyiflle Ortado¤u’nun “Yeniden Osmanl›laflt›r›lma”s›nda gördü¤ünü, 30 y›l önce, 1980’lerin bafl›nda aç›kça dile getirmiflti. ‹srail Baflbakan› Ariel fiaron, 1982’de Ortado¤u’da yeniden Osmanl› Millet Düzeni’ nin kurulmas› gerekti¤ini savunuyor; ‹zak Rabin de bunu “Ortado¤u Birleflik Devletleri” ad› ile dile getirip, gerçeklefltirmek için çal›fl›yordu. Muzaffer ‹lhan Erdost, bu önemli noktalara dikkat çekti¤i kitab›nda flöyle diyordu: “Amy Spangler; “Noam Chomsky ile ‹stanbul Diyarbak›r Seyrüseferi” 31


BD EK‹M 2013

“1980’lerde ‹srail ‹çin Strateji” tasar›s›na benzer bir Ortado¤u haritas›. http://positivists.org/blog/archives/tag/bernard-lewis yaz›s›nda, Chomsky’nin Kürtlerin elinden tutarak, “Osmanl› millet modeli” üzerinden, eski, geleneksel topluluklar olarak, tarikat ve cemaatler olarak, modern “federal bir sistem”de buluflturarak kurtulacaklar›n› mufltulayan sözlerini flöyle aktar›yor: “‹lk olarak dünyan›n her yerinde

ulus devletin yaflama kabiliyetinin sorguland›¤›n› belirterek, ulus devletin Avrupa’da, y›llarca yaflanan fliddetin bir sonucu olarak do¤du¤unu anlatt›. Ulus devlet sisteminin empoze edilmesi ve zorla uygulanmas›, sistematik bir fliddete yol aç›yordu. Ulus devletin afl›nmas›, yavafl yavafl yokolmas›n› olumlu bir geliflme olarak de¤erlendirdi¤ini belirtti. Çare, “federal devletler içinde özerk bölgeler oluflturabilmek”ti. “Bölgesel özerklik ve ba¤›ms›zl›k” üzerine kurulan bu sistemi Osmanl› ‹mparatorlu¤u’na 32

Ariel Sharon. benzeten, ancak Osmanl›’n›n çok otokrat oldu¤unu vurgulayan Chomsky, böyle bir çerçeve içinde ve daha genifl federasyonlar›n bir parças› olarak Kürtlerin yaflad›¤› bölgenin özerklik statüsü kazanabilece¤ini söyleyince, büyük bir alk›fl ald›.” (Postexpress, 2002/02, sf. 34)” (…) Chomsky, Avrupa’n›n federasyona do¤ru gitti¤ini belirtiyor ve “Bunu Osmanl› ‹mparatorlu¤u’na benzetmek mümkündür,” diyor; “Osmanl›


BD EK‹M 2013

‹mparatorlu¤u’nun elbette çok kötü yanlar› vard› ama iyi yanlar› da vard›. Bunlardan bir tanesi de bölgesel özerklik noktas›yd›. Bu tür bir geliflme içinde umar›m ki gelecekte de özerk bir Kürdistan olacakt›r.” (Zaman, 15 fiubat 2002)” (…) Kudüs Federal Araflt›rmalar Enstitüsü Baflkan› Daniel Elazar, “Ortado¤u için ulus-devletlerin de¤il, etnik-dinsel cemaatlerin do¤al örgütlenme biçimlerinin belirleyici oldu¤unu” ve “Osmanl› millet sisteminin mümkün bir model oldu¤unu” ileri sürmüfltü.” (Bkz: Noam Chomsky, Kader Üçgeni: ABD-‹srail ve Filistinliler, ‹letiflim y. ‹st. 1993. s. 541) (…) ‹srail Yabanc›lar Bürosu’nda daha önce çal›flm›fl olan Oded Yinon, “(Ortado¤u’nun) Osmanl› döneminde Do¤u Akdeniz k›y›lar›nda oldu¤u gibi dinsel ve etnik küçük parçalara ayr›lmas› gerekti¤ini” ileri sürüyor (N. Chomsky, a.g.e., s. 535, 536), Boaz Evron, fiaron’un plan›n›, “Osmanl› ‹mparatorlu¤u’nun ‘Millet Sistemi’nin “yeniden canland›r›lmas›” olarak tan›ml›yordu. (…) “Osmanl› Millet Modeli” burada, Ortado¤u ile s›n›rl› olarak öneriliyordu.

K

Chomsky Kader Üçgeni’nde; “Baz›lar›n›n bölgenin ‘Osmanl›laflt›r›lmas›’ ad›n› verdikleri fley”in “uzun vadede akla yatk›n bir hedef olabilece¤ini” yaz›yor ve bu akla yatk›n hedefi flöyle özetliyordu: “Yani güçlü bir merkez (Bugün ABD destekli ‹srail, yar›n Türkiye) ve

büyük bölümüyle, tercihen birbirine has›m olan etnik-dini cemaatlere bölünmüfl bir bölgeyle, Osmanl› ‹mparatorluk sistemine benzer bir yap›n›n ihyas›.”(N. Chomsky, a.g.e., s. 535)” (…) Boaz Evron: “fiaron’un 1982’de önerdi¤i fley, ayn› dinsel-etnik kökenden gelenlerin birer “millet” oluflturmas›, ama milletlerden birinin silahl› olmas› ve bask› alt›ndaki halka tiranl›k etmesidir,” diye yaz›yordu; “Üstelik, “millet” territoryal (topraksal) olmad›¤›, dinsel ve etnik bak›mdan örgütlendi¤i için, aç›k ve seçik tan›mlanm›fl s›n›rlara sahip olmas› olanakl› de¤ildi.” (N. Chomsky, a.g.e, s. 540.) ‹srail’in Ankara Büyükelçisi Zvi Elpelig, ‹srail Baflbakan› ‹zak Rabin’in radikal bir Yahudi taraf›ndan öldürülmesinin ard›ndan; “bu öldürümün Ortado¤u Birleflik Devletleri’ni kurmalar›n› engellemeyece¤ini” söylüyordu. (Milliyet, 12 Kas›m 1995) (…) “Bunlar› daha önce CIA analistleri önermifl,.. Henze’nin federasyon dayat›fl›n› (1993), Fuller’in “Osmanl› modelini deneyin” önerisi izlemiflti. (Yeni Yüzy›l, 5 Ekim 1996)” ([ii]) *** Ortado¤u’da varolan devletleri parçalaman›n bir yolu olarak Osmanl› eyalet ve millet düzeninin yeniden kurulmas›n› savunan ‹srail, daha 1979’ da bafllam›flt› Türkiye’deki etnik araflt›rmalar›na: *** “ABD D›fl Politika Enstitüsü’nün Ankara’da bas›na kapal› olarak toplanan “Türkiye Ortado¤u ‹liflkileri Çal›flma Grubu”nda devletin en üst noktalar›nda bulunmufl bir yetkilinin bu 33


BD EK‹M 2013

Ortado¤u ülkelerinin etnik dinsel ve mezhepsel olarak küçük devletçiklere bölünmesini savunan Yahudi Prof. Dr. Noam Chomsky 14 fiubat 2002 günü, Diyarbak›r’da.

çerçevede söyledikleri çok önem tafl›yordu: “‹srail’de araflt›rmac›lar son üç y›ld›r (1979’dan bu yana) Türkiye’ deki az›nl›k sorunlar›n› incelemeye bafllad›lar. Türkiye gelecekte Arap müttefiki olarak ‹srail’e hasmane bir tutum tak›n›rsa bu ‹srail için çok büyük bir tehdit oluflturur. O zaman Türkiye’nin destabilizasyonu (etnik ayr›l›kç› çat›flmalara sürüklenmesi) ‹srail için son derece önem tafl›r. Bu yüzden de etnik incelemeler yapt›r›rlar.” ([iii]) *** ‹srail’in Ortado¤u’yu etnik dinsel mezhep devletçiklerine ayr›flt›rma (Yeniden Osmanl›laflt›rma) planlar›n›n çeflitli kitaplar ve köfle yaz›lar› arac›l›¤›yla kamuoyuna ç›tlat›ld›¤› 1980’li y›llarda; ülkemiz Cumhurbaflkan› Kenan Evren ve Baflbakan Turgut 34

Özal taraf›ndan yönetiliyor ve bu ikili, “Osmanl› Millet Modeli’nin biricik kurtulufl yolumuz oldu¤u” do¤rultusunda demeçler veriyorlard›. Aradan on y›llar y›llar geçti. Görüyoruz ki, Ortado¤u ülkeleri, etnik dinsel mezhepsel ayr›l›kç›l›k girdab›nda can çekifliyor ve Bat› bu etnik ayr›flmalar› daha yüzy›llarca sürecek kan davalar›na dönüfltüren askeri müdaheleler gerçeklefltiriyor. Bunda, ‹srail’den baflka, ABD ve Avrupa ülkelerinin de ç›kar› var kuflkusuz. Unutmayal›m, Bat›’n›n Ortado¤u’ya yönelik etnik, din ve mezhep bölücülü¤ü, ‹srail devleti kurulmadan yüzy›llarca önceye dayan›yor. Sonraki yaz›m›zda, bunlar› da irdeleyece¤iz. • cengizozakinci@butundunya.com.tr Kaynakça: ([i]) A Strategy for Israel in the Nineteen Eighties by Oded Yinon- This essay originally appeared in Hebrew in KIVUNIM (Directions), A Journal for Judaism and Zionism; Issue No, 14--Winter, 5742, February 1982, Editor: Yoram Beck. Editorial Committee: Eli Eyal, Yoram Beck, Amnon Hadari, Yohanan Manor, Elieser Schweid. Published by the Department of Publicity/The World Zionist Organization, Jerusalem. ([ii]) Bkz: Muzaffer ‹lhan Erdost, “Türkiye’nin Kararan Foto¤raflar›”, Onur y. 1. bas›m. Kas›m 2003, sf. 127-132. ([iii]) Ufuk Güldemir, Çevik Kuvvetin Gölgesinde, Tekin y, 2. bas›m, Nisan 1987, sf. 203.


'Afro-Amerikal›'lar›n Özgürlük K›v›lc›m›n› Ateflleyen Kad›n

RosaParks

1950’li y›llar›n ilk yar›s›na de¤in Amerika’n›n Alabama eyaletinde zenciler, otobüslerin ancak arka koltuklar›nda oturabilme hakk›na sahiplerdi. Tüm koltuklar›n dolu olmas› durumunda otobüse bir beyaz kifli bindi¤inde zenciler, oturduklar› koltuklar› boflalt›p yerlerini o kifliye vermek zorundayd›lar. Bir gün bir beyaz adam, bindi¤i otobüsteki tüm koltuklar›n dolu oldu¤unu gördü. Gözüne ilk çarpan zenciden kalk›p yerini kendisine vermesini istedi. Bir terzi olan Rosa Parks yerinden kalkmay› reddetti. Onun bu davran›fl›, Amerika’daki zencilerin “özgürlük savafl›mlar›”n› bafllatan bir k›v›lc›m oldu. Yazan: D. KEMAL TARIM

Ç

o¤u tarihçi, Amerika Birleflik Devletleri’ndeki ça¤dafl vatandafll›k haklar› hareketinin bafllang›c›n› 1 Aral›k 1955 sayar. O gün, ›rkç›l›¤›n en yo¤un yafland›¤› Güney eyaletlerinden Alabama’n›n

baflkenti Montgomery’de hiç kimsenin tan›mad›¤›, siyah derili, s›radan bir kad›n terzi, otobüste oturdu¤u yerini kendisine vermesini isteyen beyaz bir yolcuya, tek heceli tek sözcükle karfl›Knidos yerleflimi l›k verdi: 35


BD EK‹M 2013

“No!” dedi. Bu siyah derili, cesur yürekli kad›n›n ad›, Rosa Parks’t›, O, bu eylemi nedeniyle kent yasalar›na karfl› gelmek suçlamas›yla tutukland› ve para cezas›na çarpt›r›ld›. Ancak onun bu yapayaln›z baflkald›r›s› Amerika’da yasal ayr›mc›l›¤› sona erdiren bir hareketin ilk k›v›lc›m› oldu ve onu ülkenin her yerinde özgürlük afl›¤› insanlar›n esin kayna¤› yapt›.

sefesi, Rosa’n›n annesinin, “tüm f›rsatlar› de¤erlendir, ne kadar az olurlarsa olsun” ö¤üdüyle örtüflüyordu. F›rsatlar gerçekten de çok azd›. Bayan Parks, bir görüflmede o günleri flöyle anlatm›flt›: “O tarihlerde hiçbir vatandafll›k hakk›m›z yoktu. Ku Klux Klan’›n sokaklarda yürüdü¤ünü, birisini linç ettiklerini duyarak ve evimizi atefle verebileceklerinden korkarak uyumaya çal›flt›¤›m geceleri an›ms›yorum.” Ayn› görüflmede, otobüsteki baflkald›r›s› s›ras›ndaki göreceli korkusuzlu¤unun nedeninin yaflam› boyunca korkuyla iç içe yaflam›fl olmas› oldu¤unu da söyledi. “Özel bir korkum yoktu” dedi. “Yaln›z olmad›¤›m› bilmek çok rahatlat›c›yd›.”

G

enç Rosa, Alabama Eyalet Ö¤retmen Tutuklanan Rosa Parks’›n parmak izi al›n›yor. Koleji’ne girdikten osa Parks 4 fiubat 1913’te Ala- sonra kocas› Raymond Parks ile birlikbama’n›n Tuskegee kentinde te Montgomery kentine yerleflti. Genç marangoz baba James Mc Cau- çift burada, siyah derili insanlar›n ley ve ö¤retmen anne Leona Mc Ca- geliflimi için kurulmufl NAACP adl› uley’in k›z› olarak dünyaya geldi. ‹ki derne¤in bölge birimine kat›ld› ve yafl›na geldi¤inde annesi ve küçük ayr›mc›l›¤›n en uç düzeyde yafland›¤› kardefli Sylvester ile birlikte annesinin güneyde, Afrika kökenli Amerikal›laailesinin Pine Level’daki çiftli¤ine r’›n yaflamlar›n› gelifltirmek için y›ltafl›nd›lar. Onbir yafl›nda, Amerika’n›n larca sessiz bir biçimde çal›flt›lar. kuzey bölgelerinden gelen özgür düBayan Parks, o günleri flöyle flünceli kad›nlar›n kurdu¤u Montgo- an›ms›yordu: mery Endüstri K›z Meslek Okulu’na “NAACP de çok çeflitli vakalar kaydoldu. Okulun, “kiflinin kendi öz üzerinde çal›flt›m ancak sesimizi duyude¤erini bilmesi” üzerine kurulu fel- ram›yorduk. Dayak, kamç›lama, köle

R

36


BD EK‹M 2013

Okulun, kiflinin kendi öz de¤erini bilmesi üzerine kurulu felsefesi, Rosa’n›n annesinin, "tüm f›rsatlar› de¤erlendir, ne kadar az olurlarsa olsun" ö¤üdüyle örtüflüyordu. gibi çal›flt›rma, cinayet ve tecavüz olaylar› oluyordu. Görünüfle göre pek fazla baflar› sa¤layam›yorduk. Daha çok, güç sahiplerinin ve herkesin, yaflam›m›z› ikinci s›n›f vatandafllar olarak sürdürmek istemedi¤imizi bilmelerini sa¤lamaya çal›fl›yorduk.” Otobüs olay›, Montgomery Gelifltirme Derne¤i’nin kurulmas›n›n yolunu açt›. Derne¤in öncüsü Dexter Caddesi Baptist Kilisesi’nin genç papa-

z›yd›. O papaz› siz de tan›yorsunuz. Onun ad›, Dr. Martin Luther King Jr. idi. Dernek kentin sahibi oldu¤u otobüs flirketini boykot ça¤r›s› yapt›. Boykot 382 gün sürdü ve Bayan Parks, Dr. King ve onlar›n davas›n› tüm dünyan›n dikkatine getirdi. Yüksek Mahkeme, Bayan Parks’ ›n da para cezas›na çarpt›r›lmas›na esas olan Montgomery kent yasas›n›

Rosa Park ileri yafllarda

iptal etti ve kamu tafl›malar›nda ›rksal ayr›mc›l›¤› kanund›fl› ilan etti. Bayan Parks ve efli, 1957 y›l›nda Detroit’e tafl›nd›lar ve Bayan Parks orada Temsilciler Meclisi üyesi John Conyers’in ekibine kat›ld›. Güney Hristiyan Liderlik Konseyi adl› kurulufl da onun onuruna, her y›l verilen bir Rosa Parks Özgürlük Ödülü kurdu. Bayan Parks, eflinin ölümünden sonra “Rosa and Raymond Parks Institute for Self Development” (Rosa ve Raymond Parks Kiflilik Gelifltirme Enstitüsü) ad›nda gençler için her y›l yaz aylar›nda yaRosa Park’›n bindi¤i p›lan “Özgürlü¤e Giden Yolotobüs bugün bir müzede sergileniyor lar” adl› programa destek ve37


ABD Baflkan› Obama, Rosa Parks’›n bindi¤i otobüste ayn› koltu¤a oturarak poz vermiflti ren bir enstitü kurdu. Bu enstitüde ondokuz yafl alt› gençler, yetiflkinlerin gözetiminde otobüslerle ülkeyi dolaflarak ülkenin ve vatandafll›k haklar› hareketinin tarihini ö¤reniyorlar.

T

ek heceli, tek sözcükle bafllatt›¤› direnme hareketinin, bir kar topu örne¤i büyüyüp, 盤a dönüflmesinin öyküsünü Rosa Parks, flu birkaç tümcesiyle özetliyor: “Yaflama iyimserlik ve umutla bakmak için elimden gelenin en iyisini yapmaya çal›fl›yorum ve daha iyi günlerin gelece¤ini umut ediyorum. Ancak mutlak mutluluk diye bir fley oldu¤unu da sanm›yorum. Hâlâ pek çok Klan giriflimi ve ›rkç›l›k olmas› bana ac› veriyor. San›r›m mutlu oldu¤unuzu söyledi¤inizde,

Amerika’da Rosa Parks an›s›na bast›r›lan posta pulu gereksinim duydu¤unuz ve istedi¤iniz herfleye sahipsinizdir ve diledi¤iniz baflka hiçbir fley yoktur. Ben henüz o aflamaya ulaflamad›m.”•

Özgürlü¤ün yolu tüm dünyaya karfl› tek bafl›na kalmak bile olsa kendi inanc›na ba¤l› kalmaktan geçer. Stefan Zweig 38


Büyük Yap›tlar›m›z Konur Ertop

”Çocuktaki Bahçe” ve Sonsuzlu¤un Efli¤inde Geçmifliyle Hesaplaflan Yafll› Adam

Feyyaz Kayacan F

eyyaz Kayacan ‹ngiltere’de ya-

flad›, orada evlendi, çocuklar› oldu. ‹stanbul’da bafllayan ö¤renimini Paris’ten sonra Londra’da sürdürmüfltü, ‹ngiliz yay›n kuruluflu BBC’de çal›flt›, oradan emekli oldu. Gerçeküstücü edebiyata yak›nl›k duyuyordu. Frans›zca, ‹ngilizce fliir kitaplar› yay›nlam›flt›. Ancak büyük baflar›s›n› ça¤dafl Bat› edebiyat›ndan beslenerek kendi anadiline yeni anlat›m teknikleri uygulad›¤› öyküleriyle sa¤lad›. 2. Dünya Savafl› y›llar›nda Londra’dayd›. O dönemle ilgili izlenimleri “S›¤›nak Hikâyeleri” kitab›n-

Knidos yerleflimi 39


BD EK‹M 2013

dad›r. Savafl karmaflas›nda kentin yerlilerini, flafl›rt›c› insan hallerini anlat›rken serbest ça¤r›fl›m yönteminden bol bol yararland›¤› görülür. Söz dizimiyle oynayarak al›fl›lmam›fl yap›lar kurar. Alaysamaya genifl yer verir.

öyküsü yine gerçek-üstücü hayallerle varoluflcu düflünce do¤rultusunda gelifltirilmifltir. Yine bu kitaptaki “Çocuktaki Bahçe/ Bir Romana Bafllama Denemesi I - II” bafll›kl› öyküler hasta yata¤›ndaki “Erol” ad›ndaki yafll› kahraman›n ölümle ilgili düflüncelerini, onun evde s›n›rl› alana s›k›fl›p kalm›fl, d›flar›dan soyutlanm›fl çocuklu¤unu konu ediniyordu. u öyküler yazar›n “Çocuk-

B

“Hiço¤lunun Serüvenleri”nde, gerçeküstücü anlay›fl kendini gösterir: Kahraman›, ayaklar› yere basmayan, topra¤›n 5-6 santim üzerinde gidip gelen, ad› da olmad›¤› için “Hiço¤lu” denenilen biridir. Kimliksiz kalm›fl adam›n hiçlik düflüncesi, varoluflçu edebiyat›n iflledi¤i yabanc›laflma, bunal›m kayg›lar› sergilenir. Bu kitapta “fiifledeki Adam” 40

taki Bahçe” roman›n› besleyecektir. Kahraman›n ad› romanda art›k “Erol” de¤il “Feyzi”dir. Bu ad, yazar›n kendi ad›n› düflündürür. Romanda Feyyaz Kayacan’›n kendi yaflam öyküsünden derin çizgiler vard›r. “Küçüklük ça¤›m çok mutsuz geçti, ama o çapta da zengindi.” diyen yazar, yetifltirildi¤i koflullar›, ev-bahçe ortam›nda yaln›zl›¤a gömülmesini elefltirir. Kendi çocuklar›na bunun nas›l tam tersini uygulad›¤›n› anlat›r: “‹ki kez evlendim. Alt› çocu¤um var. Çocuklu¤um korkunç bir bahçenin zindan›nda "...ben sevgimle geçti¤inden, ben sevgimle donat›yorum donat›yorum çocuklar›m›. kapal› hiçbir çocuklar›m›. Önlerine kap›, parmakl›kl› hiçbir Önlerine kapal› ana baba gözü ç›ks›n isteSabahlar› uçurthiçbir kap›, miyorum. malar gibi kalk›yoruz yaparmakl›kl› ta¤›m›zdan. Karanl›¤a, hiçbir ana baba bask›ya direnmem hep onlar ad›na.” gözü ç›ks›n Feyyaz Kayacan’›n flaistemiyorum." fl›rt›c› anlat›m› roman›n


BD EK‹M 2013

kimi yerinde ayr›nt›lara aç›l›r, kimi yerinde bütün fazlal›klar›ndan ar›n›r. Okurunu ilerde anlat›lacaklara haz›rlarken yap›t›n zengin anlaml› bir özeti verilmifl gibidir: “(Önümde flimdi kaskat› kesiti içinde: Annem: Gözleri mavi kezzaplar gibi. Babam. Çay bardakl›k, bir eli k›rlarda. Amcam: Takunyal›, panama flapkal›; Löklök-baban›n tan›d›¤›. Löklök-baba: Tavanaras›nda oturan çok büyük bir umac›. Kelam Bey: Damda ya¤mur gibi dolafl›rd›. Bahçe: Sürgün yata¤›; Yelde¤irmeni Caddesi’nin giremedi¤i. Duvarlar: Bahçenin derisi ya da t›rnaklar›. Talimhane Meydan›: Askerler bayraml›k çocuklara b›rakm›flt›. Fahri Bey: Bisiklete bindirirdi Talimhane Meydan›’n›. Neflet A¤abeyim: Elyazmas› fliirlerden denize atlard›. Ah›r: Attan, arabadan yoksun, tek tekerlekli. Doktor Panayot: Doktorlu¤u Türkçesi kadar güzel. Ermeni kundurac› Hampik: Yaln›z kendisi topald›, rak›s› de¤il. Ve daha baflkalar›, yani ‹çerdekiler ve D›flardakiler.)”

soyutlanm›fl biçimde yetifltirme¤e çal›flmaktad›r. Çocu¤un köflke içgüveysi olarak gelmifl babas›, kad›n›n bask›c› tutumuna katlanamad›¤› için eflinden ayr›lm›flt›r.

A

nnenin yaflam›n› etkile-

mifl paflan›n kimli¤inde Feyyaz Kayacan’›n büyük dedesi Reflat Pafla yans›t›lm›flt›r. Annenin rol modeli olarak benimsedi¤i, eflinin de çocu¤unun da kendisine benzemesini bekledi¤i Kayazade Reflat Bey, Abdülaziz döneminde Jön Türk hareketine kat›larak ailesinin Beylerbeyi’nde Küplüce’deki köflkünden Paris’e kaçm›flt›. 3. Napolyon düfltükten sonra kurulan Milli Savunma Hükümeti’ne gönüllü asker olmak için yapt›¤› baflvuru, onun serüvenci, gözüpek kiflili¤inin bir belirtisidir. Nam›k Kemal ile arkadafllar›n›n Londra’da ç›kard›¤› “Hürriyet” gazetesi onun imzasıyla yay›mlanm›flt›. Abdülhamit döneminde valilik yapt›, kendisine “pafla”l›k verildi. Kardefli Ali Ferruh Bey, Osmanl› devletinin ilk Washington elçisiydi. Hümeyra Fatma Han›m’›n kiflili¤inde onlardan gelen etkiler görülür. Çocu¤unu o örneklere göre yetifltirmeyi amaçlar. Bir saray çevirmeninin o¤lu olan efli Eflfak Beyi küçümser. oylulu¤a düflkün, otoriter

Çocuktaki Bahçe roman›nda küçük

Feyzi’nin kapan›p kald›¤› köflkte bir eski zaman paflas›n›n torunu olan Hümeyra Fatma Han›m, çocu¤unu sert kurallara ba¤l› olarak, d›fl çevreden

S

Hümeyra Fatma, e¤itim görmüfl, Frans›z kültürünü benimsemifltir. Evde sürekli Frans›zca konuflur. Feyzi’yi, Bat›l› bir anlay›flla yetifltirmeyi amaçlar. Frans›z oku41


BD EK‹M 2013

Soylulu¤a düflkün,

otoriter Hümeyra Fatma, e¤itim görmüfl, Frans›z kültürünü benimsemifltir. Evde sürekli Frans›zca konuflur. Feyzi’yi, Bat›l› bir anlay›flla yetifltirmeyi amaçlar. lunda okutur. Jean Jacques Rousseau’nun “Toplumsal Sözleflme”siyle çocuk e¤itimi konusundaki “Emile” kitab›n› elinden düflürmez. Ancak J. J. Rousseau do¤ay›, özgürlü¤ü öngörürken Hümeyra Fatma bu de¤erlerden bütünüyle uzaklaflm›flt›r. Daya¤a baflvurmaktan kaç›nmaz. Nitekim efli, onu elefltirerek, “Sizin Frans›z kültürüne ba¤l›l›¤›n›z o derece fazla ki kendi memleketinizde bir ecnebi gibi yafl›yorsunuz diyesim geliyor. Bir taraftan da eski günlerin flaflaas›, tantanas›na ba¤l›l›¤›n›z var. Nas›l ba¤daflt›r›yorsunuz bu iki ayr› tavr›? Bütün bunlara ilaveten siz nesiniz? Bir eliniz pedagog, di¤er eliniz cellat m›?” der! ›r›nc› ‹hsan, Sobac› Hüsnü, Koltukçu Hasan, kekeme Ercüment Dânifl gibi s›radan insanlarla arkadafll›k eder. Feyzi ancak onunla gezip dolafl›rken özgürlü¤ün tad›n› ç›karabilir. Annenin küçümsedi¤i bu arkadafl ortam›n› Feyzi, y›llar sonra flöyle de¤erlendirecektir:

F 42

“Nesi vard› bu adamlar›n küçümsenecek, afla¤›lanacak? Eksiklikleri, yetersizlikleri, bir yerden öteye varamam›fll›klar› yok muydu? Vard›. Kimin yok ki? Yaflant›lar›n› kepçe ile de¤il, bir ozan›n dedi¤i gibi kahve kafl›¤›yla sürdürüyorlar, ölçüyorlard›. Sorun ölçüde de¤il, yaflam›n kab›na kat›land›. Sorun tüketimde de¤il, solu¤un içtenli¤inde ve tohumunda. Bu insanlar›n becerdikleri bir fley vard›: arkadafll›k, sevinç de¤ifltokuflu, s›cakl›k görgüsü. Ortaklafla kutlarlard› otun gölgesini, yolun iletkenli¤ini.” oman kahraman›, yafll›l›-

R

¤›nda ölümü beklerken çocukluk an›lar›yla hesaplaflmaktad›r. Annesinin onu kapatt›¤› bo¤ucu çevrenin, kimseyle görüfltürülmedi¤i köflkün, bahçenin sürüp gelen an›lar›ndan kurtulmaya çal›fl›r: “Y›llar boyu yaflad›m, içimdeki çocu¤un kurtland›¤›n› görerek. Bahçeyi söküp atmak istiyordum içimden.


BD EK‹M 2013

Onu yapmazsam ölüm benim için bahçenin durmadan diline düflmek olacakt›.”

“Çakal eri¤inin tuzla yenildi¤ini, oturma odas›ndaki pencerenin alt›ndan geçen sokak çocuklar›ndan duymufltum. Onlar, soka¤›n oldu¤u kadar öflkte d›flar›dan kimseyle eri¤in de tad›n› ç›karmas›n› biliyorlargörüfltürülmeyen çocuk, gö- d›. S›f›r numara t›rafll› kafalar›yla bay›r müldü¤ü yaln›zl›¤›ndan kur- turpuna benzeyen çocuklar. Yal›n tulmak için ç›rp›n›r. Demir ayaklar›yla kald›r›m tafllar›n›n s›cakl›parmakl›klar› aras›ndan Yelde¤irmeni ¤›n› toplayarak Kad›köy ‹skelesi’nde Caddesi, Talimhane Meydan› görüle- bal›k tutmaya, Haydarpafla Gar›’n›n bilen pencerenin arkas›ndaki çocuk, karfl›s›ndaki dalga-k›ran›n göklerden d›flar›daki dünyan›n insanlar›n› tan›- düflmüfle benzeyen kayalar y›¤›n› dimak ister. Onlarla konuflmaya çal›fl›r. binden pavurya ç›kartmaya, gafil avlaAncak sat›c›n›n verdi¤i horoz flekerini d›klar› bahçelerde ceviz ya da dut elinde gören anne öfkeye kap›l›r: araklamaya koflarlard›.” “Ah flu pencere yok Roman sayfalar›nda, mu ördürtece¤im günün Hümeyra Fatma’n›n o¤Hümeyra birinde. B›kt›m senin lunu uzak tutmaya çabamünasebetsizliklerinden, Fatma’n›n o¤lunu lad›¤› mahallenin insanars›zl›klar›ndan, penceo çevredeki yaflam uzak tutmaya lar›, reden önüne geleni lafa bütün renkleriyle anlat›lçabalad›¤› tutmalar›ndan. Koskoca m›flt›r. Hümeyra Fatma’ bahçe dururken ne yaran›n çocukla ilgili bekmahallenin r›n› görürsün pencerede lentileri tümüyle gerçekinsanlar›, o oturman›n? Çocuk dedileflmese de Feyzi diplo¤in bahçede oynar. So- çevredeki yaflam mat olacak, y›llar sonra ka¤› dinlemez” kiflili¤ini o kadar olumYüksek duvarlar›n bütün renkleriyle suz etkilemifl köflkten, sokaktan ay›rd›¤› bahçebahçeden kalanlar› göranlat›lm›flt›r. ye t›k›l›p kalm›fl çocuk, mek isteyecektir. Geçbahçe kap›s›n›n nas›l aç›labilece¤ini miflinden kurtulma çabas›d›r bu. Onu düflünür durur. Bir gün bir suikast ve karfl›layansa yeni bir dönemin yepyeni darbeyle hükümetin devrildi¤ini du- koflullar›d›r: yunca kap›n›n da böyle bir darbeyle “Talimhane Meydan› yoktu ortadevrilirse kendisinin soka¤a ç›kabile- larda. Ç›¤›rtkan apartman bloklar› döce¤ini hayal eder! külmüfltü ortaya. Bir beton ve çimento Feyzi’nin sokaktaki çocuklardan karmaflas›. Yerin ta diplerinden, yap›duyduklar› akl›ndan ç›kmaz. Soka¤›n lar›n ta temellerinin içinden bisiklet tad›n› onlarla birlikte ç›karma özlemi sesleri yükseliyor muydu? Apartmaniçindedir. Hümeyra Fatma bu özlemin lar›n kap›c›lar› duyabiliyor muydu de önünde bir engeldir: tekerleklerin yank›lanmas›n›?

K

43


BD EK‹M 2013

Yap›lar›n alt›nda kaç uçurtma yat›yordu? Sicim yumaklar› birikiyor muydu kap›c›lar›n lofl, bodrumlu parmaklar›nda? R›fk› Pafla Köflkü de, bahçesi de tarihe kar›flm›flt›. Ne var ki tarihi içimdeydi.”

F

eyzi iflte, yaflam› boyunca

sürmüfl bütün bu olumsuz etkilerden kurtulabilmek için, belki de son nefesini vermeden hemen önce- çocuklu¤unu geçirdi¤i çevrede dolanmaktad›r: “Bahçeyi söküp atmak istiyordum

içimden. Onu yapamazsam ölüm benim için bahçenin durmadan diline düflmek olacakt›. (…) Çocuk art›k gözlerini kapamal›. Ben de birazdan onu yapaca¤›m usulca. Çocuk içimde kalmas›n ben giderken.” “Çocuktaki Bahçe” roman›, çocuklu¤unu gönlünce yaflayamayan›n yafll›l›¤›n›n da ne kadar tats›z geçece¤ini gösterirken 20. yüzy›l bafllar›nda bir köflkün insanlar›n›, bir mahallenin yaflam›n› yerel renkleriyle göz önüne sermifltir. • konurertop@butundunya.com.tr

‹LG‹NÇ DAVALAR

• Dorothy H. (40) eflini ayartt›¤› gerekçesiyle öteki kad›n hakk›nda 1 milyon dolarl›k tazminat davas› açt›. Yarg›ç, 18. yüzy›ldan kalma bir maddeye dayanarak, davan›n görülmesini kabul etti. • 81 yafl›ndaki Stella Liebeck, sat›n ald›¤› kahvenin dökülmesi ile teninde yan›k olufltu¤u gerekçesiyle McDonald's’tan davac› oldu. Yafll› kad›n 2.7 milyon dolar tazminat kazand›. McDonald's, ortaya ç›kabilecek baflka uyan›klara karfl› çeflitli önlemler almaya bafllad›. • Los Angeles'l›19 yafl›ndaki Carl Truman, komflusunu, arac›yla ellerini ezdi¤i gerekçesiyle dava eder ve mahkeme Truman lehine karar verir. Truman, komflusuna ait otomobilin jant kapaklar›n› çalmaya çal›fl›rken direksiyonda birinin oturdu¤unu farkedemedi¤inden hastane masraflar› art› 74 bin dolar tazminat kazan›r. • Texas'ta yaflayan Kathleen Robertson, bir mobilya ma¤azas›nda sa¤a sola koflturan küçük bir çocu¤a tak›larak düfler, ayak bile¤ini k›rar. Mobilya ma¤azas›n› dava eden kad›n 780 bin dolar tazminata hak kazan›r ama karar, mobilya ma¤azas› için büyük sürpriz olur, çünkü kuçük çocuk Robertsen'in o¤ludur. • Komflusunun bahçesindeki köpe¤i tabancas›yla küçük saçmalar atarak sinirlendiren Jerry Williams, köpek taraf›ndan ›s›r›ld›¤› için komflusunu dava eder ve hastane masraflar›na ek olarak 14 bin 500 dolar tazminat kazan›r. 44


Sporun Dünyas› Metin Gören

Ah, Güzel ‹stanbul! Dünyan›n en güzel kentlerinden biri ‹stanbul için bestelenen flark›lar›n sözleri, kentin neresinde olursan›z olun bir ilham kayna¤›d›r.

B

o¤aziçi'nden Adalar'a, Galata Kulesi'nden Ayasofya'ya bak›fl›n›z içinizi ferahlat›r, do¤a ile dans etti¤inizi hissedersiniz. As›rlar boyu süregelen medeniyetlerin kente katt›¤› tarihsel doku, ‹stanbul'un efli benzeri olmayan güzelliklerinin renk armonisi gibidir. Avrupa K›tas›'ndan, Asya'ya geçiflin köprü üzeri keyfi heyecan vericidir. K›talararas› iki dakikal›k geçifl süreci, bir ad›ml›k z›plama

duygusu uyand›r›r insanda. ‹stanbul bir ömürdür kimilerine göre... Kimileri için ‹stanbul aflk›n flehridir; kimisi aflk›na ve yaflam›na ihanet etti¤i için darg›nd›r bu kente... Burada yaflam›n tad› ç›kar›lmal›d›r. ‹stanbul, günü yirmi dört saat yaflayan dünyadaki say›l› flehirlerden biridir. Semtler aras› deplasmanlara ç›kt›¤›n›zda zengini, yoksulu özcesi s›n›fsal farkl›l›¤› fark edilir. Niflantafl› ile Knidos yerleflimi 45


BD EK‹M 2013

Avc›lar aras›ndaki yaflam baflkad›r. Yar›n› garanti olan ile yar›n ekmek paras› pefline düfleceklerin mekânlar›d›r bu farkl› semtler. ‹stanbul çözülmesi olanaks›z bir denklem gibidir... ‹stanbul sporumuzun sürekli ö¤üten de¤irmen tafl›d›r. Anadolu üretir, ‹stanbul bir süre sonra tüketir. Futbolcu, atlet, güreflçi, halterci, basketbolcu ve de voleybolcu. fiöhret olur, neon ›fl›klar› aras›nda görkemli bir yaflam sürer. Bilinçli olanlar gelece¤ini garantiler; ç›lg›nlar ‹stanbul gecelerinde kaybolur gider. Onlar›n kentlerine dönüflü hüzünlüdür, piflmanl›k yüzlerinden okunur. ‹stanbul tesis yoksunudur, y›llardan bu yana. Profesyonel yaflam›n dev statlar›n› ve kapitalizmin ezici

üstünlü¤ünü akl›n›za getirmedi¤iniz sürece, bu kentin ülke için sporcu yetifltirmesi gereken alt yap›s› oldukça düflük düzeydedir. Yap›lanlar ise ‹stanbul'un görkemli büyüklü¤ünde kaybolmufltur. Tesis yap›lanmas› ve hizmet deneyim iflidir. Yap›lan örneklerin bir ço¤u da bilinçsizce infla edilmifltir.

O

limpiyat Stad› bunun en olumsuz örneklerinden biridir. Olimpiyatlara ev sahipli¤i yapman›n inanc› ile bir çok tesisin temeli at›lm›fl olsayd›, yaln›zca maketler ve vaatlerle dolu bir dosya ile Arjantin'e gidilmeyecekti. ‹stanbul’da bir çok spor, özellikle futbol zenginlerin keyif ve heyecanla çald›klar› bir gitar gibidir. Ayn› heyecana ‹stanbul efllik eden tribün korosporumuzun su ise çocu¤unun nafakas›ndan, evinin sürekli mutfak masraf›ndan ö¤üten k›sarak tak›m›n› desde¤irmen tekleyenlerden oluflur. Bu güzel kent, bir tafl›d›r. çok aç›dan bak›ld›¤›nda temel sorunlar›n›n içinde adeta kaybolmufltur. Trafik sorunu tüm u¤rafllara karfl›n çözüme ulaflamam›flt›r. Köprüleri üçlemek, metrolar› ço¤altmak ve ''‹stanbul'a afl›¤›m'' demek siyasal bir yat›r›md›r. Kuflkusuz; ‹stanbul ad›na hay›rl› ifllerdir bunlar ama

46


BD EK‹M 2013

vard›¤›m›z nokta ‹stanbul'un Olimpiyat oyunlar›na ev sahibi olmas›na yetmemifltir. Baflta doping illeti olmak üzere, bir çok olumsuzlu¤u masaya yat›ran Olimpiyat kenti jürisi Tokyo'yu ezici bir üstünlükle görevlendirmifllerdir.

Olimpiyat stad› en olumsuz örneklerden biridir

imdi; flapkam›z› önümüze koyup bir çok soruyu yan›tlamal›y›z: Öncelikle; olimpiyat sevdam›z tüm h›z›yla devam edecek mi? 2020 olmazsa hedef 2024 diyecek miyiz? Tesisleflme konusunda, ekonomik gücümüzü art›rabilecek miyiz?.. ''‹lle de Olimpiyat'' diyerek, siyasal bir h›rsa yenik düflmemeli, olimpiyat oyunlar›n› düzenleyen birçok ülkenin ekonomik dar bo¤azlar› aflamay›p tufl oldu¤unu akl›m›zdan ç›karmamal›y›z. Komflumuz Yunanistan'›n 2004 y›l›nda düzenledi¤i Olimpiyat Oyunlar›’n› alt›ndan kalkamayacak bir zararla kapatt›¤›n› görmeliyiz. 553 milyar dolar d›fl borcumuzun oldu¤unu ve bölgemizde savafl 盤l›klar›n›n kesilmedi¤inin ay›rd›nda olmal›y›z. Daha önemlisi,''Bu bizim baflar›m›zd›r, kimselerle paylaflamay›z.'' gibi bir siyasi tav›r yerine, böyle bir gururu ülkenin tüm bireylerinin yaflay›p paylaflaca¤› bir f›rsat olarak görmeliyiz...

Hayat›n devam etti¤ini, kazan›lamayan bir olimpiyat seçimi nedeniyle ülkemizin ve halk›m›z›n de¤erlerinden hiç bir fley eksilmedi¤ini unutmamal›y›z.

H

›rs›na yenik düflerek, sonuç yüzünden sevindiklerini san›p insanlar›m›z›n bir bölümüne ''K›na yaks›nlar... K›na tüketimi artt›'' fleklindeki varsay›m mesajlar› atan bir bakana, halktan özür dilemesi gerekti¤ini an›msatmal›y›z. ‹stanbul, bu ülke halk›n›n sevgilisi bir kenttir. Edirne'den Ardahan'a dek uzay›p giden yollarda, mekânlarda, gazinolarda, her yerde onun eflsiz güzelli¤ini anlatan flark›lar söylenir... Bu güzel kentin insanlar›na k›na de¤il, olimpiyat meflalesi yakman›n yak›flaca¤› bilinciyle tüm halk›m›zla paylaflaca¤›m›z bir gurur için insanlar›m›z› özendirmeliyiz. • metingoren@butundunya.com.tr 47


Fırçalayarak Serdar Günbilen

48


Mitolojiden Yans›yanlar Haluk Erdemol

Truva’n›n Düflüflü, Tahta At ve Laokoon emmuz , A¤ustos ve Eylül say›lar›m›zda Truva kuflatmas›n› bafllatan olaylardan, taraflar›n birbirlerine üstünlük kuramadan on y›l boyunca savaflt›klar›ndan, Hektor ile Akhilleus’un kahramanl›klar›ndan ve Homeros’un ‹liada destan›n›n Hektor’un cenaze töreniyle son buldu¤undan söz etmifltik. Savafl›n nas›l sürüp gitti¤ini ve Truva’n›n düflüflünü Romal› ozan Vergilius (MÖ.70-19) anlatm›flt›r.

T

49


BD EK‹M 2013

O

n y›l›n sonunda Truva hâlâ direniyor ve taraftarlar›n›n yard›m›yla Yunan güçlerini çaresiz b›rakmay› sürdürüyordu. Taraftarlar›n aras›nda Habefl prensi Memnon ve Amazonlar›n kraliçesi Penthesilea da bulunuyordu. Paris’in okuyla ölmeden önce Akhilleus her ikisiyle de çarp›flm›fl ve onlar› öldürmüfltü. Akhilleus’un ölümüyle umutsuzlu¤a kap›lan Yunanlar s›k›nt›ya düfltükleri her zaman yapt›klar› gibi kâhinlere dan›flt›lar. Önerdikleri iki yolu da denediler. Bunlardan biri tanr›sal kahraman Herakles’in (Herkül) kutsal oklar›ndan yararlanmak, di¤eri de kentteki kutsal Athena heykelini ele

Laokoon heykel grubu (Vatikan) 50

geçirmekti. Truval›lar›n inanc›na göre bu heykel surlar›n d›fl›na ç›kmad›¤› sürece kentin düflmesi olanaks›zd›. Herakles’in oklar› Helena’n›n eski taliplerinden biri oldu¤u için sefere kat›lan, fakat yolda u¤rad›klar› Lemnos (Limni) adas›nda zehirli bir hastal›¤a yakaland›¤› için arkadafllar› taraf›ndan adada b›rak›lan ve Herakles’in ölümü s›ras›nda onun yan›nda bulunmufl olan Philoktetes isimli savaflç›n›n elindeydi. Oklar› almak için adaya gönderilen kurnaz Odysseus adada b›rak›ld›¤› için küskün olan Philoktetes’i Truva’ ya gelmeye ikna edemeyince oklar› çald›. Fakat eski arkadafl›n›n bir kez daha arkada b›rak›lmas›na gönlü raz› olmad›¤›ndan onu hasta hasta gemiye bindirip Truva’ya getirdi. Sefere sonradan kat›lan Machaon ad›ndaki hünerli bir hekimin k›sa sürede iyilefltirdi¤i Philoktetes hemen savafla kat›ld›. Odysseus’tan geri ald›¤› Herakles’in oklar›yla Truval›lara sald›r›rken kurbanlar›ndan biri de Paris oldu. Ölümcül bir yara alan Paris Kazda¤›’nda çobanl›k yaparken seviflti¤i da¤ perisi Oenone’ den yard›m istedi. Çünkü iyilefltirici güçleri olan Oenone yaraland›¤›nda yard›mc› olaca¤› sözünü vermiflti Paris’e. Fakat sözünü tutmad›. Kendisini


BD EK‹M 2013

1

2 Helena ile aldatt›¤› için Paris’e k›rg›nd›. Sonunda Paris öldü. Oenone de piflmanl›ktan bir a¤aca ast› kendini. Paris savaflta etkin bir kahraman de¤ildi; ölümü Truval›lar için önemli bir kay›p olmad›.

3

4

K

âhinlerin önerdi¤i ikinci yola da baflvuruldu. Yine Odysseus’un kurnazl›¤›yla kutsal Athena heykelinin çal›nmas›na karfl›n Truval›lar›n bozguna u¤rayacaklar›n› sanan Yunanlar hayal k›r›kl›¤›na u¤rad›lar. Bunun üzerine baflka bir 1- Laokoon ve o¤ullar› (El Greco, 1541-1614) 2- Laokoon (Francesco Hayez, 1791-1882) 3- Tahta At’a karfl›lama töreni (Tiepolo, 1696-1770) 4- Tahta At (Lovis Corinth, 1858-1925) 51


BD EK‹M 2013

6

5

7

8

9 52

5- Priamos’un öldürülmesi (Jules Joseph Lefebvre, 1836-1911) 6- Truva yan›yor (Kerstiaen de Keuninck, 1560-1632) 7- Tahta At, Mikonos vazosu (MÖ.670) 8- Aeneas ve ailesi Truva’dan kaç›yor (Federico Barocci, 1526-1612) 9- Aeneas ve ailesi Truva’dan kaç›yor (Rubens, 1577-1640)


BD EK‹M 2013

ç›kar yol aray›fl›na giren Yunanlar toplan›p konufltular. Baflkomutan Agamemnon çaresiz kald›klar›n›, geri dönmelerinin daha iyi olaca¤›n› söylerken kurnaz Odysseus ilginç bir fikir att› ortaya: “Tahtadan dev bir at yapal›m,” dedi, “sonra içine silahl› askerler koyup at› surlar›n önünde b›rakarak çekilelim.” Bu öneri tart›fl›l›p kabul edildi. Bir de casus b›rakacaklard› geride. Sinon ad›ndaki bu adam taraf de¤ifltiren bir asker rolünde tahta at› surlar›n içine almalar› için Truval›lar› ikna edecekti.

oldu¤unu ve içinde askerlerin gizlendi¤ini kan›tlamaya da çal›flt›. riamos’un k›z› Kassandra da paylafl›yordu bu görüflü. Kassandra aflk›na karfl›l›k vermek flart›yla Apollo’dan kâhinlik gücünü alm›fl, fakat sözünü tutmad›¤› için kendini hiç kimseye inand›ramamakla lanetlenmiflti. Tam o s›rada Yunan taraf›n› tutan Poseidon denizden iki dev y›lan gönderdi. Y›lanlar önce Laokoon’un ikiz o¤ullar›na sald›rd›. Laokoon o¤ullar›n› kurtarmak için at›l›nca o da y›lanlar›n k›vr›mlar› ara-

P

Y

unanlar›n kamplar›n› terk edip gemileriyle uzaklaflt›klar›n› gören Truval›lar dev tahta atla baflbafla kalm›fllard›. Ortalarda dolafl›rken yakalan›p sorgulanan Sinon dil dökerek ikna etti onlar›. Dedi¤ine göre Truva’dan heykelini çald›klar› için Athena öfkelenerek kurban istemifl, Yunanlar da kendisini seçmifller, o da geceleyin gizlice kaçm›flt›. Tahta at da Athena’ya bir sunu olarak yap›lm›fl ve Truva’ya hediye edilmiflti. Bu kadar büyük bir at› surlardan içeri alamayacaklar› için Truval›lar›n at› parçalay›p yakacaklar›n›, böylece Athena’n›n öfkesini kendilerinden uzaklaflt›r›p Truval›lar›n üzerine atacaklar›n› düflünüyordu Yunanlar. Sinon’un bu sözlerine kanan Truval›lar surlar›n bir k›sm›n› y›kmak pahas›na olsa da at› kentin içine almak istediler. Fakat deniz tanr›s› Poseidon’un rakibi Laokoon karfl› ç›k›yor, “Hediye verseler bile Yunanlara güvenmem,” diyordu. Hatta m›zra¤›yla at›n karn›n› yoklayarak içinin oyuk

Aeneas ve ailesi Truva’dan kaç›yor (Bernini, 1598-1680) 53


BD EK‹M 2013

s›nda kalarak bo¤uldu. Bunu gören Truval›lar tahta at› kutsal bir hediye olarak kabul etmeleri gerekti¤i, aksi takdirde tanr›lar›n gazab›na u¤rayacaklar› görüflüne vard›lar.

S

onuçta savafltan baflar› ile ayr›ld›klar›n› ve üstelik bir de tanr›sal hediye ald›klar›n› sanan Truval›lar zafer flölenleriyle kendilerinden geçerken tahta at›n içindeki silahl› askerler Sinon’un yard›m›yla ç›k›p kap›lar› da aç›nca Truva’n›n sonu gelmifl oldu. Çekilmifl gibi gözükürken asl›nda fazla uzaklaflmayan Yunan güçleri Truva’y› k›l›çtan geçirdi, yakt› y›kt›, yerle bir etti. Kral Priamos Akhilleus’un o¤lu Pyrrus taraf›ndan öldürüldü. Kraliçe Hekuba, k›z› Kassandra ve Hektor’un efli Andromakhe savafl ganimeti olarak esir al›nd›. Hektor’un bebek o¤lunu surlardan afla¤› att›lar. Savafl›n nedeni olan Helena ise kendisini hâlâ seven kocas› Menelaus ile Sparta’ya dönerek mutlu bir yaflam sürdü. Tahta at› öneren ve at›n içindeki askerlerin komutanl›¤›n› yapan Odysseus’un ülkesine dönerken bafl›ndan geçen serüvenler Homeros’un ikinci büyük destan› Odysseia’n›n konusunu oluflturdu. Bu destan›n özetine ve sanatç›lar›n dünyas›na nas›l yans›d›¤›na

gelecek say›m›zda yer verece¤iz. Truva’n›n düfltü¤ü gece can›n› kurtaran tek Truva soylusu Hektor’un kuzeni Aeneas oldu. Savaflta Hektor kadar öne ç›kmayan Aeneas kötürüm babas›n› s›rt›nda tafl›yarak ailesiyle birlikte kaçmay› baflard›. Kaç›fl yolculu¤unun son dura¤› ‹talya, tarihi rolü ise Roma’y› kurmak olacakt›r. Aeneas’›n serüvenleri Vergilius’ un Aeneid adl› destan›n›n konusudur.

T

ruva’n›n düflüflünün sanatç›lar›n dünyas›na nas›l yans›d›¤›n› küçük bir seçkiyle aktarmaya çal›flt›k. Laokoon heykel grubu 1506 y›l›nda Roma’da, saray kal›nt›lar›n›n alt›nda bulunmufl olup Vatikan müzelerinin en tan›nm›fl yap›tlar› aras›ndad›r. Romal› yazar ve tarihçi Pilinius bu heykelin MÖ 160-140 y›llar› aras›nda Hagesandros, Polydoros ve Athenadoros isimlerinde Rodoslu üç heykeltrafl taraf›ndan yap›ld›¤›n› aktarmaktad›r. Yap›t›n bulunufluna Michelangelo’nun da tan›k oldu¤unu ve heykelden etkilendi¤ini biliyoruz. Di¤er tan›k, yontu sanatç›s› ve sonradan heykelin bir kopyas›n› yapan Baccio Bandinelli kendini Michelangelo’nun rakibi olarak görmekteydi. Bu kopya Floransa’da Uffizi galerisindedir. • halukerdemol@butundunya.com.tr

Çiçero ve k›skanç avukat

Çiçero soygunculu¤u ile tan›nan bir avukat›n da bulundu¤u bir toplant›da konufluyordu. Onun, varl›¤›ndan rahats›zl›k duyan k›skanç avukat birden aya¤a f›rlad› Çiçero’ya do¤ru ba¤›rd›: "Hey, sen" dedi. "Ne havlay›p duruyorsun orada?" Toplant›dakiler taraf›ndan da "tan›nan" avukata Çiçero, flöyle karfl›l›k verdi: "Ne yapay›m? Bir h›rs›z gördüm de, onun için havl›yorum." 54


BD EK‹M 2013

Çeflme Ba¤lararas›’nda 4600 y›l öncesine ait tarihi kal›nt›lar

Ba¤lararas›’nda

Santorini Külleri Uzun bir süredir Çeflme Ba¤lararas› Kaz›lar›n› merak ediyordum. Defalarca gidip d›flar›dan izlemifl ama bir türlü içeri girip detayl› flekilde bilgi edinme f›rsat›m olmam›flt›. Yazan: YUSUF RIZA DÜVENC‹ eçen y›l Urla’da Anküsam (Ankara Üniversitesi Sualt› Araflt›rma ve Uygulama Merkezi) taraf›ndan düzenlenen bir seminerde ve sonras›nda de¤iflik ortamlarda da dinlediklerim eklenince, buraya merak›m giderek artt›. Neler duyup dinlemedim ki? Dinlediklerim flehir efsanesi gibi. Her dinledi¤imde, flaflk›nl›¤›mla birlikte, merak›m da gide-

G

rek artt›. Ba¤lararas› Kal›nt›lar›, 2001 y›l›nda bina temel kaz›s› s›ras›nda, duyarl› bir vatandafl›n dikkati ve duyarl› davranmas› sayesinde kazan›lm›flt›r. Kaz›dan ç›kan hafriyat kamyonlara yüklenirken gördü¤ü kap kaçak parçalar›n›n arkeolojik buluntular olabilece¤ini düflünen kifli, gerekli yerlere ihbar›n› yapar. Konu Anküsam Baflkan› Prof. 55


BD EK‹M 2013

Hayat Erkanal’a iletilir. Hoca çal›flmalar›n› yapar, temel kaz›s› durdurulur. Arkeolojik buluntular›n kurtar›lmas› için gerekli izinler al›n›r. Belediye baflkan›m›z 2002 y›l›nda mahallesinde yap›lacak arkeolojik çal›flmalara pek s›cak bakmaz. Hatta arkeolojik çal›flmalar bafllamadan önce kendisine bildirim amaçl› yap›lan bir nezaket ziyaretinde, temel kaz›s›nda “Ne malum ç›kan parçalar›n daha önce buraya at›lmad›¤›” gibi bir yaklafl›mda bile bulunur..! Arkeologlar, staj yapan ö¤renciler ve iflçiler hiçbir yerel destek olmadan,

her sabah, 50 km öteden gelerek kaz›lara bafllar ve yerel destekten mahrum olarak çal›flmalar›n› 2005 y›l›na kadar sürdürürler. Her gram› elenmifl kaz› harfiyat›n› atacak kamyonu bile belediyenin onca araç filosuna karfl›n; kendileri temin ederler! Çal›flanlar›n gün içinde ve sonunda ellerini yüzlerini y›kad›klar› park içindeki sulama çeflmesi bile kapat›l›p üzerine saat tak›l›r..! Üstüne üstlük; “Kaz›n, efleleyin; bakal›m ne bulacaks›n›z sonunda?” gibi sözlere de maruz kal›rlar..! 2009 y›l›ndan bu yana her yaz düzenli olarak kavurucu günefl alt›nda ekibiyle birlikte kaz›lar› sürdüren Ankara Üniversitesi’nden Doçent Vas›f fiaho¤lu’na duyduklar›m›n do¤ru olup olmad›¤›n› soruyorum. O sadece gülümsüyor..! ürkiye, Yunanistan ve ‹talya’ n›n de¤iflik üniversitelerinden ö¤renciler, asistanlar ve iflçiler her sabah Urla’dan gelip, akflam ifl bitimi Urla’ya dönüyorlar. Lojistik destek Urla Belediyesi’nden... Ekipman ve eflyalar her yaz bafl› Urla Belediyesi kamyonlar›yla naklediyorlar

T

Yazar›m›z› tan›yal›m: Yusuf R›za Düvenci; Talas, Tarsus Amerikan Kolejlerinden sonra, Ege Üniversitesi Gazetecilik ve Halkla ‹liflkiler Bölümü’nden mezun oldu. Demokrat ‹zmir Gazetesi’nde s›ras›yla yaz›iflleri ve genel yay›n müdürlü¤ü, imtiyaz sahipli¤inden sonra, Ekonomik Politik Rapor ve Ege Ekspres gazetelerinin de imtiyaz sahipli¤ini yapt›... Emeklilik hobisi olarak yerel Çeflme Günefli Gazetesinde haftal›k yaz›lar yaz›yor... 56


BD EK‹M 2013

Kaz› ekibini yöneten Doçent Vas›f fiaho¤lu kaz› alan›na. Geri dönüfl de ayn› flekilde gerçeklefltiriliyor. Çal›flmalar Ankara Üniversitesi, Kültür Bakanl›¤› ile T‹NA ve Institute for Aegean Pre-History gibi vak›flar›n destekleriyle sürdürülüyor. Halktan ya da belediye deste¤inden uzak çal›flmaktan gocunmuyorlar ama belli ki biraz buruklar... Haks›z da de¤iller bence. Çevreden duyduklar›m karfl›s›nda isyan etmemek elde de¤il. Killi bir toprak tabakas›yla iyi korunmufl kal›nt›lar›n bir bölümü 4600 y›l, di¤eri ise 3700 y›l önceye ait. Buluntular, Urla’ y› bilim dünyas›na tan›tan Limantepe kaz›lar›ndan ç›kar›lanlarla benzerlik gösteriyorlar. Yerleflkenin sur duvarlar›na ulaflm›fllar. Temeli tafl, üst duvarlar› kerpiç evlerin kal›nt›lar› yan›nda; flarap imalathanesi, ocak, silo ve f›r›nlar bulduklar› gözleniyor kaz› alan›nda. Kapkacak ve di¤er eflyalar Kaledeki Çeflme müzesi

Ba¤lararas› kaz› alan›ndan görünüfl depolar›nda koruma alt›na al›nm›fl. Bunca y›ldan sonra, kaz›dan ç›kar›lanlar›n çok küçük bir k›sm› müzenin minicik bir holünde görücüye ç›km›fl. Gidip gördüm... *** ncak öyle bir buluntu var ki do¤ruland›¤›nda Çeflme’nin tarihi daha net olarak gün ›fl›¤›na ç›km›fl olacak. fiimdilik bu konuda kesin konuflmuyor Vas›f Hoca. Avusturya’da laboratuvar çal›flmalar›n›n sonucunu bekliyor. Laboratuvarda, Akdeniz ve Ege’de yaflanan,

A

57


BD EK‹M 2013

insanl›k tarihinin yaflad›¤› en büyük felâket, bugünkü Santorini adas›n›n ortaya ç›kmas›na neden olan yanarda¤ patlamas›n›n külleri araflt›r›l›yor... as›f Hoca’n›n Ba¤lararas› kaz›lar›nda buldu¤u kül tabakas›n›n kayna¤› saptand›¤›nda, Akdeniz ve Bat› Anadolu’nun bilinen

V

ZEK‹ PAPA⁄AN

tarihi bir baflka flekillenecektir..! Çal›flmalar›nda karfl›laflt›klar› her türlü engele, ilgisizlik ve zorluklara karfl›n; bilim ad›na yapt›klar› ve yapacaklar› tüm çal›flmalarda; Vas›f fiaho¤lu ve ekibine sonsuz inanc›m› belirtmek, bu örnek çal›flmalar› için ülkemiz ve bilim dünyam›z ad›na teflekkürlerimi iletmek isterim… • girdi¤imde neden sus pus oldun?” Papa¤an birden konuflmaya bafllad›: “Aptall›k etme, patron” dedi sahibine. “Sen ikinci bahiste para miktar›n› iki misline ç›kar, gerisine kar›flma...”

................................... KAÇIfi PLANI Ak›l hastanesinde deliler topla-

Ev hayvanlar› sat›lan bir dükkanda

fliir okuyan sat›l›k bir papa¤an gören adam, yüksek fiyat›na ald›rmad›, papa¤›n› sat›n ald›. Sonra da okulunun mezunlar derne¤i lokaline gitti, papa¤an›n› arkadafllar›na gösterdi: “Benim papa¤an›m harikalar harikas›d›r” dedi gururla. “‹nsanlar gibi fliir okuyor.” Arkadafllar›n›n kendisine inanmad›klar›n› görünce de ortaya büyük miktarda para koydu ve onlarla bahse girdi. Fakat adam›n tüm çabalar›na karfl›n, de¤il fliir okumak, papa¤andan tek ses ç›kmad›. Bahsi kaybetti¤ine son derece üzülen adam, eve dönünce papa¤an›na öfkeyle ç›k›flt›: “Seni lanet hayvan” dedi. “Dükkanda ne güzel fliirler okuyordun, bahse 58

n›p kaç›fl plan› yapt›lar. Elebafllar› plan› anlatmaya bafllad›: “Büyük bir kütük bulup ilk önce birinci ve ikinci kap›y› daha sonra üçüncü kap›y› k›raca¤›z. Sonra herkes bafl›n›n çaresine bak›p kaçacak.” Sabahleyin bir kütük bulup birinci kap›y› k›rd›lar, ikinci kap›ya koflup onu da k›rd›ktan sonra üçüncü kap›ya yöneldiler. Üçüncü kap›n›n aç›k oldu¤unu gören elebafllar› arkadafllar›na flöyle seslendi: “Arkadafllar plan bozuldu geri dönün.” Gönderi: SABAHAT ÖNEN


Aysel K›z›ltafl’›n son kitab› “Hayat Dört Mevsim” de birbirinden güzel 19 k›sa öykü var. Yazar›n kalemi ve uslubu çok sade. Tasvirler çok güçlü. Bu kadar güzel, çoflkulu, renkli bir manzara, nas›l bu denli sade ve dingin; ancak bir o kadar kuvvetli okuyucuya duyumsatt›r›labilir, flafl›p kal›yorsunuz! Karakterler tüm s›rlar›n› ona açarken, eflsiz bir büyüteç ile toplumun her kesimini sergiliyor ve eme¤ini size hiç hissettirmiyor. Yazar›n öykülerinde bir tezi var ise, o da yaflatmak istedi¤i mutluluk... Demir Aytaç

BÜTÜN K‹TAPÇILARDA


BD EK‹M 2013

Aysel K›z›ltafl’›n Son Öykü Kitab›

Hayat Dört Mevsim “...insan haf›zas› ne garip, hemen hat›ralar geri geliverdi y›llard›r sakland›klar› kutucuklar›ndan...” Yazan: DEM‹R AYTAÇ

A

ysel K›z›ltafl’›n yaz›lar›n› “Datça Havadis” gazetesinde zevkle takip ediyorum. Kendisi Datça’da ikamet eden bir yazar olarak, yaz›lar›nda sadece Datça’n›n güzelliklerine dikkat çekmekle kalm›yor, yelpazesi çok genifl olan konu bafll›klar› ile de her hafta okuyucusu ile bulufluyor. Hassas bir ruhun derinlik ve inceliklerini görebilece¤iniz yaz›lar›nda, Aysel Han›m çok be¤endi¤im anekdotlara ve özdeyifllere yer veriyor ve yaz› metnini çok güzel ve anlaml› taçland›r›yor. Sadelik içinde, sanat›n doru¤una ç›kabilen bir uslup ve kalemi var ki; kan›mca, zor, makbul ve güzel olan› da budur. Gönülü-gönül ile buluflturan, gündelik yaflam›n kofluflturmas› içerisinde, “mutluluklar› te¤et geçmeyin” diyen yazar›n son ç›kan öykü kitab› “Hayat Dört Mevsim” i zevkle okudum. Son kitab› “Hayat Dört Mevsim” de 60

birbirinden güzel 19 k›sa öykü var. ykü yazarl›¤› göreceli olarak roman yazmaktan daha zordur. Yeriniz k›s›tl›d›r. Kurgunuz detaylara inemez, arka planlar ifllenemez, okuyucu gerekti¤i biçimde olaylara ve karakterlere haz›rlanamaz. fiairin dedi¤i gibi: ”K›sa yazacak kadar çok zaman›m yoktu” tezi en çok öyküler için geçerlidir. Aysel K›z›ltafl bu limitlerin tam Knidos yerleflimi

Ö


BD EK‹M 2013

Aysel K›z›ltafl imza gününde sevenleriyle birlikte bilincinde, önündeki kanvas› en etkin bir flekilde kullan›yor. Görüntünün kalabal›k olmamas›na, renklerin birbirine geçifline, alan doldurma tekniklerine çok dikkat ediyor. Kalemi ve üslubu çok sade. Tasvirler çok güçlü. Bu kadar güzel, çoflkulu, renkli bir manzara, nas›l bu denli sade ve dingin; ancak bir o kadar kuvvetli okuyucuya duyumsatt›r›labilir, flafl›p kal›yorsunuz! Aysel K›z›ltafl, yaflanan› duymak için gayret sarf etmiyor. Hayat›n ak›fl›, kalbin sesi ona çok do¤al geliyor. Karakterler tüm s›rlar›n› ona açarken, eflsiz bir büyüteç ile toplumun her kesimini sergiliyor ve eme¤ini size hiç hissettirmiyor. Yazar›n öykülerinde bir tezi var ise, o da yaflatmak istedi¤i mutluluk.

Öyküler ilk baflta kendi halinde, sakin, yormayan, güzel vakit geçirebilece¤iniz tarzda. Ne zaman ki karakterler s›rlar›n› vermeye bafll›yor, Aysel Han›m çok iyi kulland›¤› büyütecini olay›n üzerine odakl›yor ve okuyucuya ipuçlar›n› vermeye bafll›yor. Bu aflamadan sonra katmanl› okuyabilen, fark›ndal›klar aras›nda ba¤ kurabilen okuyucu için Aysel K›z›ltafl’›n gücü ortaya ç›k›yor. Bundan sonras›, art›k sat›rlar›n aras›nda içiniz s›k›flabilir, öykülerin aras›nda kaybolabilirsiniz!

A

ç›n bak›n, “Kaderin Oyunu” nu okuyun. Nuri bey ile beraber adeta kasabay› gezecek, yaflayacaks›n›z. Onun hayallerine ortak olacak, dertleri ile ezileceksiniz. Sade bir yaflam›n, kiflinin kendine yetebilmesinin; ne denli büyük bir mutluluk oldu-

Aysel K›z›ltafl ‹zmit Lisesinde okurken bir y›l için AFS bursu ile

Amerika’ya gitti. Bo¤aziçi Üniversitesi Endüstri Mühendisli¤i mezunudur. Datça’da yaflamaktad›r. “Datça Havadis” gazetesinde köfle yazar›d›r. Aysel K›z›ltafl’›n ilk öykü kitab› “Herkesin Bir Öyküsü Var” 2009 y›l›nda yay›nland›. Kitap 6. Sabit ‹nce Edebiyat Ödülleri Yar›flmas›’nda üçüncülük ödülü ald›. Evli ve iki çocuk sahibidir. 61


BD EK‹M 2013

¤unu duyumsarken: Kin, nefret, rekabet ve ihtiras gibi ruh sefaletlerinden adeta fark›na varmadan ar›nmaya davet edildi¤inizi göreceksiniz. Amirinin, Nuri Bey’e tayin ediliflini söylerkenki tutumu, insana olan yabanc›laflmay›, Aysel Han›m, seramik vazodaki plastik çiçeklerdeki duyars›zl›kla okuyucuya çok güzel özümsetiyor. “‹nsanı, insan yapan edebiyat sanat›” n›n en güzel taraf› bu olsa gerek. Öyküyü okuyan herhangi bir yöneticinin bundan sonra, hangi makam ve mevkide olursa olsun; verimlilik, ifl gücü planlamas› ve iflhayat› gerçekleri ad›na, bir çal›flan›n› baflka bir flehire tayin ederken, süreci Aysel K›z›ltafl’›n süzgeçinden geçirmeden uyguluyor olabilmesi çok zordur. “Kalbi K›r›k Bir Öykü” de, üç k›z kardeflin: fiermin, Nermin ve Sevgi’nin mutluluk dolu dünyalar›na giriyorsunuz. Zaman aile reisini, babay› zay›f bir an›nda yakal›yor. Ve aile birli¤i bozuluyor... Y›llar sonra en küçük kardefl Sevgi büyüyecek ve “Babam› elimizden alan o kad›n m›yd›? Deniz miydi? Kader miydi?” diye soracak, ve nihayet daha olgun bir yafla erdi¤inde: “Sevdada hesap sorulmaz” diyebilecektir. Sevgi, “evlat flapkas›” giymifl bir kad›n olarak y›llar sonra babay› anlamaya çal›fl›rken, anne “efl olma flapkas›” ile “ac›s› küllense bile, öfkesi küllenmedi” çizgisinde duracakt›r. Yazar, bu k›sa öyküde, bütün karakterlere ayn› mesafede durabilmekte, adeta hepsini anlamaya çal›flmakta, bir anl›k bir zay›fl›¤›n nelere mal olabilece¤ine dikkat çekmektedir. Adeta, Tolstoy’un, “ yapan 62

o de¤il, içindeki hayvand›” dercesine... Yazar, “‹tiraf” ›n Dilrubas›’na “...hastanenin kafeteryas›nda bir çay içimine y›llar› s›¤d›rmakla” kalmam›fl, ayn› zamanda tüm gençlere e¤itici bir örnek olabilecek hayat hikayesini, güzel bir uslup ve kurgu ile k›sa bir öyküye de s›¤d›rabilmifltir! Öykülerin say›s›n› ço¤altmak mümkün. Ancak, okuyucunun bu öykülerle kendisinin buluflmas›n› arzu ederim.

K

itab›n ad› da çok güzel seçilmifl. Aysel K›z›ltafl, “Hayat Dört Mevsim” derken, öykülerini de adeta dört mevsime serpifltirmifl... Hangi yaflta olursan›z olun, kendi mevsiminizi, kendi birikiminizle öykülerden birisinde buluyorsunuz. Bu öykü kitab›n› en çok gençlerin okumas›n› isterim. Gönül arzu eder ki, birinci mevsimin sonu ve ikinci mevsimin bafl›ndaki gençler, öyküleri üçüncü ve dördüncü mevsimin tecrübeleri ile okuyabilsinler... Ama bu mümkün de¤il! Aysel Han›m’da bir yerde, “Yaflam›n müsvettesi yok, temize çekemezsiniz” diyor... Ve, en az›ndan gençlere yaflatmak istedi¤i mutlulu¤un ipuçlar›n› veriyor... “Hayat Dört Mevsim”i ben çok sevdim, be¤endim. ‹çten oldu¤u için sevdim. Hayat›n tecrübesini, yazar imbi¤inden çok iyi dam›tt›¤› için sevdim. Yazar›n ruhunun inceliklerini, kalbinin derinliklerini görebildi¤im için sevdim. ‹yi bir kitap okuyabilmenin mutlulu¤unu bana yaflatan Aysel K›z›ltafl’a içten teflekkür ederim. •


Türk Dili Orhan Velidedeo¤lu

TAHL‹YE OLMAK

5

A¤ustos 2013 akflam› baz› evlerdeki coflkuya ve mutlulu¤a karfl›n Silivri, beklenenin aksine, “do¤urdu¤u tavflanla” pek çok evde bir burukluk, bir hayal k›r›kl›¤› yaflatt›; tutuklulu¤u sonland›r›lanlara sevindik, kalanlara üzüldük… Ertesi günün gazeteleri, tutuklulu¤una son verilenleri “tahliye oldular” biçiminde, üst bafll›klarla duyurdu ve günlerce bu “tahliye olanlar” ile ilgili yay›mlar sürdürüldü... Dergimiz Bütün Dünya‘da genellikle Türkçe a¤›rl›kl› olmak üzere, on üç y›ld›r her ay yaz›yorum. Seksenli yafllar›n getirdi¤i yorgunluk ve sorunlar›na karfl›n okurlar›mdan kopmak zor. On üç y›l önce bu aylarda “Türk Dili” sayfas›n› bana devreden, dergimizin “Türk Dili Dan›flman›” Say›n Haydar Göfer hocam›za selam olsun, sa¤l›klar diliyorum. Bizi erken terk etti; ama ben hâlâ direniyorum.

Ancak: Kâmi’nin, Güle gûfl ettiremez, bofl yere bülbül inler; Varak-› mihr ü vefay› kim okur, kim dinler!.. “Bülbül, güle aflk›n› duyurmak için bofl yere inler / Sevda ve ba¤l›l›k belgesini kim okur, kim dinler” dedi¤i gibi, biz de her fleye karfl›n yaz›p çiziyor, direniyoruz da ne oluyor, kim dinliyor?.. Bunca y›l, bir bak›ma savsöz (slogan) gibi kulland›¤›m ve s›kça yineledi¤im bir sözüm var: Dilimize ister do¤udan, ister bat›dan girmifl bir yabanc› sözcü¤ün Türkçesi varken yabanc› olan› kullanma!.. Diyelim ki dillerine sayg›lar› yok, önemsemiyorlar. Hiç de¤ilse, özendikleri o yabanc› sözcükleri do¤ru kullanabilseler ya!... *** Arapça boflaltma, serbest Knidos b›rakma, yerleflimi 63


BD EK‹M 2013

salma anlam›ndaki hulüvv sözcü¤ünden tahliye, boflaltmak / serbest b›rakmak / salmak, demektir. Afl›r› ya¤›fl nedeniyle su seviyesi normal düzeyin üzerine ç›kan bir barajda, bas›nc›n artmas› nedeniyle sorun yaflanmamas› için tahliye (boflaltma) kapaklar› aç›l›r ve normal düzeye ininceye kadar fazla su, ilgililer taraf›ndan tahliye olunur / tahliye edilir; sal›n›r / b›rak›l›r / boflalt›l›r... Barajda birikmifl su gibi, tutukevindeki bir tutuklu da kendi kendine tahliye olmaz, olamaz. Belli bir yarg›lama sürecinden sonra, tahliye olunur / tahliye edilir. ***

B

ir gazetede haber bafll›¤›: Yafl gününde tahliye oldu. Haber metni: “Ergenekon davas›nda tahliye olan A. A. için dün sürpriz do¤um günü partisi düzenlendi.”(?) 6 Eylül 2013 tarihli Haber Türk gazetesi: “28 fiubat davas›nda… 9 kifli tahliye oldu.” (?) Ayn› gün Cumhuriyet gazetesi: “Kemal Gürüz ve 8 san›k tahliye edildi…” Cumhuriyet Ankara: “Alevi dedesi tahliye edildi…” Hastanede sa¤alt›m› (tedavisi) sona eren hasta taburcu olmaz, taburcu edilir. Askerlik görevini yapan er, görev bitiminden sonra terhis olmaz, terhis edilir. Ünlü halk kahraman› Köro¤lu’nun türküsünü de bozdular:

64

“Tüfek icat oldu, mertlik bozuldu” de¤il; “Tüfek icat olundu, mertlik bozuldu…” Hürriyet gazetesinden bir haber: “Unesco’nun(*) ‘Dünya Miras› Listesi’ne Türkiye’den Çatalhöyük dahil olmufl.” (!) Çatalhöyük, UNESCO’nun kap›s›na dayan›p kendisini sonradan ve de zorla m› listeye dahil ettirmifl?.. “Çatalhöyük, UNESCO’da al›nan karar gere¤ince ‘Dünya Miras› Listesi”ne dahil edilmifl. “Çatalhöyük (...) Dünya Miras› Listesi’ne al›nm›fl” denilse, tümcenin havas› m› kaçar? Radikal gazetesinin usta yazarlar›ndan Say›n Hakk› Devrim’e, “Yalç›n Do¤an, Uçaktan inerken dezenfekte oluyorum diye yazm›fl (Hürriyet, 4 Mart). Allah selamet versin, fiiar Yalç›n bu yanl›fl› düzeltmek için ne kadar u¤raflm›flt›, hat›rlar m›s›n›z” diye soran bayan okurunu, Cihannüma bafll›kl› köflesinin Dil Yâresi bölümünde flöyle yan›tlar: “Sualinize fiiar Bey dostumdan bir al›nt›yla cevap vereyim: “Olmak, yard›mc› fiil olarak Arapça, Farsça, Frans›zca vs kökenli kelimelerden, fiil ve fiilimsilerden sonra daha çok edilmek anlam›nda kullan›lmakta ve yanl›fllar da iflte bu noktada olmaktad›r. “Örnekler de vermifltir: ‘ameliyat oldum de¤il, ameliyat edildim, denir.’ “Yalç›n Do¤an da burada dezenfekte edildim demeliydi.” (11 Mart 2005) ***


BD EK‹M 2013

‹lhan Selçuk’un “Ümmet dilinden ulus diline geçiflin kahramanlar›ndan biri” olarak tan›mlad›¤›, ünlü dilci, dil ustas› Ömer As›m Aksoy (18981993), “oldu” yard›mc› eylemi konusunda flöyle der: (D‹L YANLIfiLARI, 5. Bas›m, ADAM yay.1993 s.245246)

yaz›lsayd› do¤ru olurdu.” “Örneklerdeki Arapça eylemlerin, Türkçe “olmak” yard›mc› eylemiyle birlikte kullan›lmas› yanl›flt›r. Tahliye olmufltu yerine tahliye olunmufltu, tahliye edilmiflti. (…) [“Tahliye olan” de¤il, “tahliye olunan / tahliye edilen”]

"Tahliye olan" de¤il, "tahliye olunan / tahliye edilen" “Tahrip sözcü¤ü, Arapça müteaddi [geçiflli] bir fiildir. Yani etken (öznesi belli) bir eylemdir. Bundan dolay› birlikte kullan›laca¤› Türkçe yard›mc› eylemin edilgen de¤il, etken olmas› gerekir. Örneklerde kullan›lan ‘oldu’ yard›mc› eylemi ise edilgendir. Bu nedenle tahrip oldu sözü yanl›flt›r.“ “ Bombard›manda...elektrik telleri tahrip oldu” yerine “Bombard›man... elektrik tellerini tahrip etti” biçiminde

(*) UNESCO, (United Nations Educational, Scientific and Cultural Organization) “Birleflmifl Milletler E¤itim, Bilim ve Kültür Örgütü”nün ‹ngilizce yaz›l›m›ndaki sözcüklerinin ilk harflerinden oluflturulmufl bir k›saltmad›r; büyük harflerle yaz›lmal›yd›. Yeri gelmiflken de¤ineyim: Türkiye Cumhuriyeti’nin k›sa yaz›m› da (T.C.) de¤il, noktas›z (TC)’dir. Örne¤in TCDD, Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryollar›’d›r. • orhanvelidedoglu@butundunya.com.tr

Çin Atasözleri

Bilmeyen ve bilmedi¤ini bilmeyen bir aptald›r. Ondan sak›n›n. Bilmeyen ve bilmedi¤ini bilen bir ö¤rencidir. Ona ö¤retin. Bilen ve bildi¤ini bilmeyen uykudad›r. Onu uyand›r›n. Bilen ve bildi¤ini bilen ak›ll›d›r. Onu izleyin. Açl›k yemekle, bilgisizlik okumakla giderilir. A¤aç y›k›l›nca gölge olmaz. Baflar› belki insana çok fley ö¤retmez, ama baflar›s›zl›k çok fley ö¤retir. 65


Dünya Döndükçe Sabriye Afl›r

‹ktidar h›rs› bir köyü yok etti

Bir seçimin Yol Açt›¤› Felaket 8 May›s 1902 günü, Fransa’n›n Karayip Denizi’ndeki denizafl›r› illerinden biri olan Martinique’in güzel kenti St. Pierre’de, tarihin en büyük facialar›ndan birisi yafland›. ktidar partisinin Valisi Louis Mouttet, yaklaflan seçim öncesinde yoksul ve siyah vatandafllar› temsil eden partinin kazanmas›n› engellemek için, kentten ayr›lmay› yasaklay›nca, Pelee Da¤›’n›n büyük bir fliddetle patlayan volkan›, kenti içindeki

66

30 bin kifliyle bir dakikadan az sürede yok etti… Adan›n her iki bölgesinden de Fransa için bir temsilci seçmek üzere, 10 May›s 1902 tarihinde sand›k bafl›na gidildi. Seçim sonuçlar›n›n adadaki güç dengelerini de¤ifltirmesi ihtimali oldukça yüksekti. Bir yanda, adadaki


BD EK‹M 2013

beyaz üstünlü¤ünü temsil eden ve epeydir iktidarda bulunan ‹lerici Parti; di¤er yanda ise Martinique’in siyah ve melez ço¤unlu¤unu temsil eden, yeni kurulmufl Radikal Parti vard›. Üç y›l önceki 1899 seçimlerinde, Amedee Knight adl› siyah bir adam senatör seçilmiflti. ‹lerici Parti, baflka hiçbir siyah›n siyasi bir mevkiye ç›kamamas›n› sa¤lamaya kararl›yd›. Zenginle yoksul, siyah ile beyaz aras›ndaki çekiflme k›z›fl›yordu. Ancak, adan›n üzerinde kuruldu¤u dev Pelee Da¤› ortal›¤› daha da ›s›tacakt›… Vali Louis Mouttet isan bafllar›nda, Pelee Da¤› gümbürdemeye bafllad›. Les Colonies’i volkan›n tehlike unsuru Yanarda¤, a¤z›ndan kül olmad›¤›na ve giderek büyüyen panik bulutlar› ve zehirli gazlar püskürtüyor, ortam›ndan Radikal Parti’nin sorumlu St. Pierre’in dar sokaklar› ince kül oldu¤una dair haberler yay›mlamaya tabakalar›n›n alt›nda kal›yordu. Halk ikna etti. Gazete, y›llar boyunca her endifleliydi ama kimse Vali Louis konuda iktidar› desteklemiflti ve bunMouttet kadar endifleli olamazd›. Yedi lara bir yenisini eklemek elbette istisna ay önce Frans›z hükümeti taraf›ndan atanm›flt› ve temsilcilerin her ikisi de Radikal Parti’den seçilirse, bu onun için büyük utanç kayna¤› olacakt›. Bafla bafl geçmesi muhtemel seçimi yönlendirmek için elinden geleni yap›yordu. ‹steyece¤i son fley, insanlar›n panik halinde aday› terk etmesiydi. Sadece beyaz az›nl›¤›n göç etmeye yetecek kadar paras› oldu¤unun fark›ndayd›. Onlar da giderse, ‹lerici Parti seçimi kaybederdi. Aday› terk etmelerini engellemek için bir fleyler yapmas› gerekiyordu. Felaketten bir gün önce Volkan›n tehlike unAdan›n en büyük gazetesi suru olmad›¤›n› yazan Les Colonies gazetesi

N

67


BD EK‹M 2013

3 May›s günü, volkanda meydana gelen yar›k sonucunda, kül ve çamur bir da¤ köyünü yok etti. olmayacakt›. Mouttet, gazetenin editörü Andreas Hurard’la, Pelee’nin tehlike içerdi¤ine dair her türlü düflünceyi de göz ard› etmesi konusunda anlaflt›. Hurard’›n, valinin ricas›n› kabul etmekten baflka flans› yoktu. Çünkü Mouttet gazetenin reklam gelirlerinin büyük ölçüde düflmesini sa¤layabilecek konumdayd›. 3 May›s günü, volkanda meydana gelen yar›k sonucunda, kül ve çamur bir da¤ köyünü yok etti ve St. Pierre’in içinden geçen nehir boyunca yol alma-

Pelee Da¤› 3 May›s 1899 tarihinde faaliyete geçti 68

ya bafllad›. Amerikan elçisi, Washington’u tehlikeden haberdar etmek için bir telgraf çekti. Fakat telgraf› durduran Mouttet, patlamalar›n yat›flt›¤›n› ve tehlikenin sona erdi¤ini belirten kendi mesaj›n› yollad›. Ne yaz›k ki gerçek böyle de¤ildi. Kül ya¤maya devam etti ve tüm flehirdeki çat›lar y›k›ld›. Volkana yak›n k›rsal bölgelerde yaflayan yüzlerce insan patlamalar sonucunda öldü. Kurtulanlar St. Pierre’e kaç›nca, kentin nüfusu 30 bine f›rlad›. fiehir sakinleri aday› terk etmek istediler ama Mouttet buna izin veremezdi. Seçimi düflünen Vali, St. Pierre halk›n›n aday› terk etmesini engelleyen emirler verdi. esadüfen, 7 May›s tarihinde de yak›ndaki St. Vincent adas›ndaki Soufriere volkan› palad› ve yaklafl›k iki bin kiflinin ölümüne neden oldu. Soufriere’in patlamas› St. Pierre halk›n› biraz rahatlam›flt›. Çünkü bu patlaman›n, kendi volkanlar›ndaki bas›nc›n azalmas›n› sa¤layaca¤›n› düflünüyorlard›. Ayn› gece, vali ve kar›s› da halka güven vermek için St. Pierre’e gelerek Ba¤›ms›zl›k Oteli’nde kald›lar. Durumun ne kadar kötü oldu¤unu gözleriyle görünce, Vali Mouttet flehri boflaltman›n vaktinin geldi¤ini anlad›. Aç›klamay› yapmak için, ertesi gün katedralde gerçekleflecek Ekmek ve fiarap Ayini’nin bitiflini beklemeyi uygun gördü. Ne yaz›k ki Mouttet, tahliye emirlerini asla veremeyecekti. Ertesi sabah 07:59’da, Pelee Da¤›’nda patlamalar duyulmaya bafllad›. Bu, sonun bafllang›c›yd›.

T


BD EK‹M 2013

St. Martinique (Patlamadan önce ve sonra)

Volkan›n püskürttü¤ü büyük ve siyah duman›n içinde flimflekler çak›yordu. Daha da kötüsü, volkanik gaz ve parçalardan oluflan lav, da¤dan afla¤› inmeye bafllad›. S›cakl›¤› yedi yüz dereceyi aflan lav, saatte yüz kilometrenin üstünde bir h›zla ilerliyordu. Dünyan›n kentten duydu¤u son söz, St. Pierre telgraf operatörünün FortDe-France operatörüne saat 08:02’de çekti¤i “Gidin” mesaj›yd›. Sadece bir dakika sonra, Pouyer-Quertier gemisindeki bir telsiz operatörü flu mesaj› çekti: “Pelee patlamas› sonucu St. Pierre yok oldu. Yard›m gönderin.” Patlamalarla havaya yükselen atafl parçalar›ndan denize do¤ru gidenlerin baz›lar›, isabet ettikleri ticaret gemilerinin de yanmas›na yol aç›yordu.

Kurtarma ekipleri geç kald›lar. Uzaktaki gemiler patlaman›n yine Soufriere’de yafland›¤›n› sand›klar› için Martinique’i es geçtiler. ‹ngiltere, Japonya, Almanya ve ABD deniz kuvvetleri, tüm yard›mlar› St. Vincent’ e gönderdiler. St. Pierre’deki durumun daha beter oldu¤unun fark›nda de¤illerdi. Büyük patlaman›n üzerinden bir dakika bile geçmeden, tüm flehir lavla kaplanm›flt›. Bu felaket, yirminci yüzy›l›n en büyük ve son iki bin y›l›n ise en büyük üçüncü patlamas›yd›. Vali Mouttet ve efli de dahil olmak üzere, otuz bin kiflinin tamam›n›n canl› canl› yand›¤› tahmin ediliyordu. Ölülerin ço¤u ç›plak halde bulundu. Giysileri adeta üstlerinde

B

69


BD EK‹M 2013

buharlaflm›flt›. Is› o kadar yüksekti ki her türlü cam ve çelik bile erimifl, flehir tamamen yok olmufltu.

E

kipler, arama çal›flmalar›na bafllad›klar›nda, hayatta kalabilen üç kifliye ulaflt›lar. Bir ev kad›n› olan Yvette Montferrier, flehrin bir buçuk kilometre d›fl›nda, bir hende¤e s›¤›narak kurtulmufltu. Ama ancak birkaç saat daha yaflama tutunabildi.

Varofllarda yaflayan bir ayakkab› tamircisi olan Leon Compere-patlamadan önce, s›¤›nmac›lar evini iflgal edince, çareyi evinin bodrumuna s›¤›nmakta bulmufltu. Compere-Leandre, her fley bittikten sonra yukar› ç›kt›¤›nda, evinin yok oldu¤unu ve tüm s›¤›nmac›lar›n da öldü¤ünü gördü. Bedeninde yan›klar vard›. Kurtarma ekipleri taraf›ndan hastaneye götürüldü ve tedavi edildi. 1936 y›l›na dek yaflad›. Bu büyük felaketten kurtulan üçüncü kiflinin öyküsüyse, inan›l›r gibi de¤ildi. Beyaz bir Frans›z’› öldürmek suçundan ölüm cezas›na çarpt›r›lan bir siyah iflçi olan Auguste Ciparis, bir hücreye kapat›lm›flt›. On dokuz 70

yafl›ndaki genç mahkumun vücudunda da, alevler saçan lavdan dolay› yan›klar vard›. Hücresi molozla dolmufltu ve üç gün boyunca kurtarma ekiplerinin gelmesini beklemiflti. Tam da patlaman›n yafland›¤› 8 May›s günü, hakk›nda verilen idam karar› uygulanacakt›. Ama, cellatlar› onu götürmeye gelemediler. Ciparis’i ölüme mahkûm edenlerin ve bu karar› uygulayacaklar›n da aralar›nda bulun-

Bu hücre, yaflanan büyük faciada kenti en korunakl› yap›s› olmufl ve bir idam mahkûmunun hayat›n› kurtarm›flt›. du¤u otuz bin kifli yaflam›n› yitirmiflti. Tamam›yla yok olmufl flehir merkezinde kurtulmay› baflaran tek kifli, bir idam mahkûmuydu! iparis, yaflam›n›n geri kalan›nda Barnum&Bailey Sirki’nde gösteri yaparak geçindi. Onu ölümden kurtaran hücresi, yaflam›n›n geri kalan›n› da sürdürmesini sa¤lam›flt›. Çünkü gösterisi, günlerce hücresinin bir kopyas›nda kalmakt›… •

C

sabriyeasir@butundunya.com.tr


BD EK‹M 2013

4000 y›l önceydi... 21 Haziran, saat tam 12’de, Syene’de tüm gölgeler yok olmufltu.

‹ki Sopayla Dünyan›n Çevresini Ölçtü Yazan: Prof. Dr. CARL SAGAN

Y

erküremizin küçük bir dünya oldu¤unun anlafl›lmas›, birçok önemli keflfin yap›ld›¤› Orta Do¤u’da ayd›nl›¤a kavuflmufltur. Bu keflif, Milattan Önce üçüncü yüzy›l olarak belirlenen bir zamanda, o dönemin en büyük metropolü say›lan M›s›r’›n ‹skenderiye kentinde oldu. Bu kentte, Eratosthenes ad›nda biri yafl›yordu. Ça¤dafllar› aras›ndan k›skanç bir kifli, ona “Beta” lakab›n› takm›flt›. Beta, Yunan alfabesinin ikinci harfidir. Bu k›skanç kifli,

Eratosthenes’in dünyada her konuda birinci de¤il de, birinciden bir geride kald›¤›n› ileri sürdü¤ü için ona bu takma ad› vermiflti. Oysa Eratosthenes, her iflte “Alfa”yd›, birinciydi. Ça¤›n›n en önde gelen astronomi bilgini, filozofu, ozan›, tiyatro elefltirmeni ve matematikçisiydi. Yazd›¤› kitaplar aras›nda “Astronomi Üzerine” diye bir kitap bulundu¤u gibi, bu konuyla hiçbir ilgisi olmayan “Ac› Çekmekten Kurtulufl Yolu”

Eratosthenes 71


BD EK‹M 2013

adl› bir kitab› da vard›. Eratosthenes ayn› zamanda ‹skenderiye Kent Kitapl›¤›’n›n da yöneticisiydi. Kütüphanede birgün, papirüs üzerine yaz›l› kitaplardan birini okurken, Nil Nehri çavlan› dolaylar›ndaki Syene adl› güney s›n›r karakolu yak›nlar›nda, yere dikilen sopalar›n 21 Haziran günü gölge yapmad›klar›na iliflkin bir yaz›ya rastlad›. Yaz günlerinin en uzun oldu¤u gündönümünde, saat ö¤leye yaklaflt›kça, tap›nak sütunlar›n›n gölge boylar› da k›sal›yordu. Tam ö¤le zaman›nda ise, hiçbir gölge kalm›yordu. O anda güneflin, derin bir kuyunun dibindeki suya yans›d›¤› görülebiliyordu. Çünkü o anda günefl, tam tepede oluyordu. u gözlem, baflka bir kifli taraf›ndan dikkat çekici bulunmayabilirdi. Sopalar, gölgeler, kuyudaki ›fl›k yans›malar›, güneflin konumu gibi günlük olgular›n, herhangi bir kifli için dikkat çekici ne gibi

B

72

özelli¤i olabilirdi? Fakat Eratosthenes için durum farkl›yd›. O bir bilgindi ve onun bu ola¤an günlük olgular üzerinde durmas›, kiflilerin dünya konusundaki görüfllerinin de¤iflmesini sa¤lad›. Eratosthenes, bir bak›ma, o güne dek insanlar›n kafas›nda bulunan dünyay› att›, onun yerine kafalarda, yepyeni bir dünya kurdu. ratosthenes, deneye yönelik bir beyinsel yap›ya sahipti. Ö¤rendi¤i yeni bilgilerden yararlanmak istedi ve ‹skenderiye’de topra¤a dikilen sopalar›n da 21 Haziran günü ö¤leye do¤ru gölgelerinin k›sal›p k›salmad›¤›n› ve tam ö¤le zaman›nda ise gölgelerin tümüyle yok olup olmad›klar›n› gözleriyle görmek istedi. Fakat ‹skenderiye’deki durum, Syene’ deki durumun ayn›s› de¤ildi. Burada sopalar, 21 Haziran günü gölge yap›yorlard›. Eratosthenes, kendi kendine flu soruyu sordu: “Nas›l oluyor da ayn› günün ayn›

E


BD EK‹M 2013

an›nda Syene’de dikilen bir sopa gölge yapm›yordu da, bir hayli kuzeydeki ‹skenderiye’de sopalar›n gölgesi oluyordu?”

A

Eratosthenes, 800 kilometreyi elliyle çarpt›¤›nda, yerküremizin çevre ölçüsünü bulmufl oluyordu. Bu sonuç, 40 bin kilometreydi.

ntik M›s›r’›n bir haritas›n› göz önüne getirin ve haritaya ayn› uzunlukta iki sopa dikildi¤ini düflünün. Bunlardan biri ‹skenderiye, ötekisi de Syene Bölgesi üzerinde olsun. Ve günün belirli bir an›nda her iki sopa da güneflte hiç gölge yapm›yor diyelim. Bundan, yeryüzünün düz

Nas›l oluyor da ayn› günün ayn› an›nda Syene’de dikilen bir sopa gölge yapm›yordu da, bir hayli kuzeydeki ‹skenderiye’de sopalar›n gölgesi oluyordu?

oldu¤u sonucu ç›kard›. O zaman, her iki bölgede de günefl, tam tepede olurdu. Günefl ›fl›¤› iki sopaya ayn› e¤im aç›s›yla düflüyordu. Oysa ayn› anda Syene’de hiç gölge yokken, ‹skenderiye’de önemli say›lacak boyutta gölge vard›. Bu durumda yeryüzünün yuvarlak oldu¤u yan›t›ndan baflka bir çözüm yolu bulunmad›¤› aç›kt›. Eratosthenes bununla da yetinmedi. Herhangi iki bölge aras›ndaki uzakl›k artt›¤›nda, yeryüzünün e¤imi geniflliyor ve gölge boyutlar› aras›ndaki fark da büyüyordu. ki bölgede saptanan gölge boylar› aras›ndaki farka dayan›larak, ‹skenderiye ile Syene aras›ndaki uzakl›¤›n, yedi derece olmas› gerekti¤ini saptad›: ‹ki ayr› bölgede yere saplanan sopalar yeryüzünün derinliklerine do¤ru itilebilseydi, birbirleriyle kesifltikleri noktada yedi derecelik bir aç› oluflurdu. Yedi derece, yeryüzünün 360 derecelik çevresinin yaklafl›k ellide birine eflittir. Eratosthenes, parayla bir adam tuttu ve ona, ‹skenderiye ile Syene aras›ndaki uzakl›¤› ölçtürttü.

73


BD EK‹M 2013

Nil Nehri çavlan› dolaylar›ndaki Syene’den ‹skenderiye’ye dek yürüyerek bu ölçümü yapan kifli, aradaki uzakl›¤›n bugünün ölçüsüyle 800 kilometre oldu¤unu saptad›. ratosthenes, 800 kilometreyi elliyle çarpt›¤›nda, yerküremizin çevre ölçüsünü bulmufl oluyordu. Bu sonuç, 40 bin kilometreydi. Eratosthenes do¤ru yan›t› bulmufltu. Onun kulland›¤› araç gereç, yaln›zca sopalard›. Bir de gözlerini, ayaklar›n› ve beynini ve... Deney merak›n› kullanm›flt›. Eratosthenes, yerküremizin çevre ölçüsünü, yüzde bir-ikilik hata pay›yla bulabilmiflti.

E

Bu buluflunu 4000 y›l önce gerçeklefltirdi¤ine bak›ld›¤›nda, bu hata pay›n›n hiç de önemli olmad›¤› ortaya ç›kmaktad›r. Onu k›skananlar›n kendisine takt›klar› “Beta” lakab›n› Eratosthenes, yaflam› boyunca bir kez bile duymam›flt›. Çünkü o, her zaman yapacak bir ifl buluyor, her zaman deneyler yap›yor, çal›fl›yordu. ‹flte bu çal›flmalar›ndan biri onu, üzerinde yaflad›¤›m›z gezegenin çevre ölçüsünü sa¤lam bir temele dayanarak ilk ölçebilen, “Alfa” bir kifli olarak bugün de yaflatmaktad›r.• Çeviri: Reflit Aflç›o¤lu, /Alt›n Kitaplar

DOSTOYEVSK‹

Dostoyevski’nin yaflam›n› de¤ifltiren olay, kendi

idam sahnesiydi. Dostoyevski çar›n bask› döneminde, arkadafllar›yla bir sohbet grubu kurmufltu. Yakaland›. Yirmi sekiz yafl›nda idam iste¤iyle yarg›land›. Mahkemenin sonucunu bekledi¤i gece hücresinden al›nd›. Ölüm karar› yüzüne karfl› okundu. Papaz günah ç›kartt›rd›. Gözleri kapal› olarak bir dire¤e ba¤lan›p, müfreze karfl›s›na geçirildi. “Atefl” emrini beklerken gerçek karar bildirildi kendisine... Asl›nda mahkeme 8 y›l hapis vermifl, çar bunu 4 y›la indirmiflti; ama ona ders olsun diye böyle bir gösteri planlanm›flt›. Böylece “ölüm”le tan›flt›; oysa bu sefil oyunda as›l keflfetti¤i fley, “yaflam”d›. Stefan Zweig’a göre Dostoyevski’nin yaral› parmaklar›ndan zincirleri ç›kard›klar› zaman sa¤l›¤› bozulmufl, ünü uçup gitmiflti, ama k›r›k dökük bedeninden her zamankinden daha parlak f›flk›ran tek fley vard›: Yaflama sevinci... Durumu en iyi anlatan tümce Nietzsche’nindir: “Yaflam› kaybetmenin k›y›s›na yaklaflanlar, onu daha iyi tan›rlar.” • Gönderi: SABAHAT ÖNEN 74


Belgeselcinin Gözüyle

BD EK‹M 2013

Çetin ‹mir

Aphrodite Güzellik ve aflk tanr›ças›

odrum’un güneyinde, Datça Yar›madas›n›n en ucunda yer alan Knidos, bölgedeki en önemli antik kentlerden biridir. Tekir Burnu’nda yeniden infla edilen Knidos kenti, konumu nedeniyle çok önemli bir liman kentiydi. K›sa zamanda iki limanl› kent olarak ün kazand›. Antik ça¤larda kare yelkenli ve sadece rüzgâr› arkadan ald›klar› zaman hareket edebilen gemiler için, her zaman kuzey ve kuzeybat› rüzgârlar›n›n esti¤i bu bölgede Knidos liman› son derece önemliydi.

B

Knidos yerleflimi 75


BD EK‹M 2013

uzeye gitmeye çal›flan gemiler, Knidos’un liman›na s›¤›n›p uygun zaman ve uygun rüzgârlar› beklemek zorundayd›lar. Günümüzde yerel halk›n “rüzgâr›n da¤›ld›¤› yer” olarak tan›mlad›klar› Knidos limanlar›n›n girifllerindeki deniz dibinde yatan binlerce amfora bat›¤›, bu limanlara s›¤›nmaya çal›fl›rken batan veya yükünü boflalt›rken sorunlar yaflayan gemicilerin dram›n› anlat›r. Knidos, ünlü flehir planc›s› Hippodamos’un flehir planlamas›na uygun bir flekilde, birbirini do¤u-bat› yönünde ve kuzey-güney yönünde dik kesen caddelerin meydana getirdi¤i bir plana uygun infla edildi. Burada evler, tap›naklar ve Knidos’un görkemli yap›lar› yükseldi. Dik yamaçlar birçok basamakl› sokak ve caddenin infla edilmesine neden oldu. Önceden ada olan Deveboynu, ana k›taya ba¤land› ve iki tane yapay liman infla edildi.

K

Knidos harita konumu Bu yeni flehir planlamas› ile infla edilen birçok tap›nak ve kutsal alan, çok say›da heykelin de yap›lmas›n› gerekli k›l›yordu. Ayn› dönemde yaflayan ve Anadolu’da baflka yap›lar›n 76

Aphrodite tap›nak plan› süslenmesinde de çalıflan Bryaksis, Scopas ve Praksiteles gibi ünlü heykelt›rafllar, Knidos’da da karfl›m›za ç›karlar. Bu ünlü heykelt›rafllar flehrin tap›naklar› için heykeller yonttular. Bu heykellerden en ünlüsü ise, Praksiteles’in yapt›¤› do¤al ölçülerde ç›plak Afrodit heykeli idi. Aphrodite Güzellik ve aflk tanr›ças› (Latincesi Venüs) Amerikal› Prof. Iris Love, 1969 y›l› kaz›lar›nda bulundu. Bu co¤rafyada arad›¤› Aphrodite Tap›na¤› idi. Çal›flmalar› sonunda hedefine ulaflm›fl oldu. Ortaya ç›kard›¤› yuvarlak tap›na¤›n çap› 17,30 m. dir ve 18 sütun tap›na¤› çevreler. Do¤usunda dört basamakla


BD EK‹M 2013

Aphrodite tap›nak kaidesi ç›k›lan girifli ve dörtgen planl› altar› yer al›r. Bat›s›nda ve do¤usunda, son y›llarda bir tak›m odalar ortaya ç›kar›ld›. Bunlar›n tap›nak hazinesinin korundu¤u odalar, rahip ve misafir odalar› oldu¤u tahmin ediliyor. Yap›lan kaz›larda bir Omphalos tafl› ve Dionysos yaz›t› ele geçti. lkenin her yan›ndan gelen 20 bin kifli plaja toplanm›flt›. (MÖ. IV YY.) Rahibe Phryne a¤›r a¤›r dalgalara do¤ru ilerledi. Kufla¤›n› çözdü. ‹ç çamafl›rlar› dahil giysilerini teker teker ç›kar›p kumsala att›. Saçlar›n› aç›p omuzlar›na da¤›tt› ve denize girdi. Seyredenler aras›nda bulunan ünlü heykelt›rafl Praksiteles, bu ola-

Ü

¤anüstü güzellik karfl›s›nda büyülendi. Bu rahibe, Aphrodite'nin ta kendisiydi. Ve karar›n› verdi. Bu güzelli¤i ölümsüz k›lacakt›.” Praksiteles'in Paros mermerinden yapt›¤› Aphrodite heykelini Knidoslular sat›n alarak, günümüzde yaln›zca kaidesi kalabilmifl olan yuvarlak kaideli tap›na¤a yerlefltirdiler. Tap›nakta heykelin görülebilmesi için iki yönde kap›s› vard›. Böylece heykel hem önden, hem arkadan izlenebiliyordu. Knidos Aphrodite'in bir eli mahremiyetini kaparken, di¤er eli havlu tutuyordu. Yani ç›r›lç›plak, banyodan ya da denizden yeni ç›km›fl olarak tasvir edilmifli. Antik dönemde yap›lm›fl ilk ç›plak kad›n heykelidir. O tarihe kadar yaln›z erkek heykelleri ç›plak yap›l›yorAphrodite du. Dünyan›n en güzel 77


BD EK‹M 2013

eseri kabul edilir. Denizcilere flans getirdi¤ine inan›l›rd›. Tanr›çaya, evlenecek olanlar bir çift kumru hediye ederlerdi. Plinius'un dedi¤ine göre, pek çok insan s›rf bu heykeli görebilmek için Knidos'a gitmiflti. Bithynia kral› Nikomedes, heykele karfl›l›k, bütün borçlar›n› ödemeyi önermifl ama Knidoslular bu teklifi reddetmifllerdir.

Aphrodite figürlü paralar nidoslular heykeli tanr›çan›n tap›na¤›na yerlefltirdiler. Çok k›sa sürede tap›na¤›n ve heykelin ünü bütün antik dünyaya yay›ld›. Herkes bu ünlü heykeli görebilmek için Knidos’a kofltu. Bir-

K

78

çok tanr›n›n sayg› gördü¤ü Knidosta flüphesiz Afrodit rakipsizdi. Tanr›çan›n tasvirine M.Ö 5. yüzy›ldan Roma Dönemine kadar bas›lan paralar›n ço¤unun üzerinde rastlan›r. Tanr›çan›n ismi önündeki “Euploia” lakab›, “denizden gelen kad›n” anlam›ndad›r. Afrodit tap›na¤›, al›fla gelmifl dikdörtgen planl› tap›naklardan de¤iflik olup yuvarlak planl› idi. Bu tip yuvarlak tap›naklar›n Grekler taraf›ndan fazla kullan›lmad›¤›n›, ama Romal›lar›n bu tap›nak tipine oldukça ra¤bet ettiklerini düflünürsek, Knidos'daki tap›nak oldukça önem kazan›r. Plinyus gibi baz› antik ça¤ yazarlar›, tap›nak çevresinin aç›k oldu¤unu yazarlar. Tap›na¤›n keflfinden sonra flüphesiz en büyük çaba Praksitelesin ünlü Afrodit heykelinin bulunmas› için harcand›. Antik yazarlar›n dünyan›n en güzel heykellerinden biri olarak övdü¤ü bu heykel hakk›nda bilgiyi, heykeAphrodite heykelinin dört yönü


BD EK‹M 2013

yi model olarak kulland›¤› rivayet edilir. 1967 y›l›nda bafllayan ve Long Island Üniversitesi’nden Prof. Iris Love taraf›ndan kaz›lan Knidos’ta 1969 y›l›nda yuvarlak bir yap›, Afrodit tap›na¤› olarak tan›mland›. Bu tap›na¤›n tan›mlanmas›nda Praksiteles ve Afrodit isimleriKnidos genel görünüm nin ilk harflerinin içeren bir kitabenin büyük katk›s› oldu. Tap›nak yuvarlak planl› lin Roma döneminde yap›lan birçok olup, çevresinde 18 adet Dor sütunu say›daki kopyas› verir. Roma döne- vard›. Tap›nak 3 basamakl›yd› ve bir minde soylar›n›n Troia’dan kaçan podyum üzerinde yükseliyordu. Ana Afroditin o¤lu Aeneas nedeniyle Tro- giriflin karfl›s›nda ise kare planl› bir ia’dan ve tanr›ça Afroditten geldi¤ine altar oldu¤u biliniyor. inanan Romal›lar, özellikle Julius Sezar zaman›nda tanr›çan›n kutsal flehirurada karfl›m›za ç›kan tiyatleri Afrodisias, Troia ve Knidos’a özel rolar, flehrin zenginli¤i ve ilgi gösterdiler. Afrodit heykellerinin nüfusu hakk›nda bize bilgi birçok kopyas› yap›ld›. Bu kopyalarverir. Tiyatrolardan birincisi, dan bilinen en ünlü iki tanesi Medici hemen ticari liman›n yan› bafl›nda yer ve Capitoline Venüsleridir. al›r. Basamaklar› temizlenen tiyatroda Knidos en önemli özelli¤ini tan- yaklafl›k 35 oturma s›ras› gözümüze r›ça Afrodit’ten al›yordu. Yeni flehirleAmfitiyatro rinde ilk infla ettikleri yap›lardan biri yuvarlak planl› Afrodit tap›na¤› idi. Knidos Afroditi denizcileri koruyan bir tanr›çayd›. Bu tarihte bilinen en eski ve serbest duran ç›plak kad›n heykelidir. Burada ünlü heykelt›rafl›n metresi Phryne’

B

79


BD EK‹M 2013

çarpar. Tiyatroya yandan kemerli girifllerle girilir. Odeon, Bouleterion Demeter ve Persopone kutsal mahalli, yine Sir Charles Newton’un kazd›¤› bu kutsal alan, flehrin Do¤u taraf›nda yer al›r. Kaz›lar s›ras›nda bulunan ünlü Demeter heykeli günümüzde British Museum’dad›r. fiehir duvarlar› d›fl›nda flehrin Do¤u taraf›nda yer alan ve Anadolu’daki en korunmufl mezarl›klardan birisi olan Knidos Nekropolü ilginç mezar an›tlar› ile ilgi çeker. Aslanl› Mezar, Newton taraf›ndan kaz›lan ve mezar›n tepesinde yer alan aslan heykeli nedeni bu adla an›lan mezard›r. Newton taraf›ndan ‹ngiltere’ye götürülmüfltür. 16 yüzy›lda yaflayan ünlü Türk denizcisi Piri Reis, Knidos’un yer ald›¤› Tekir Burnu’na H›ristiyanlar›n “Kavi Trio” dediklerini ve tehlikeli

bir yer oldu¤unu anlat›r. fiehrin k›ble taraf›ndaki binalardan bahseder. Knidos da, Anadolu’da k›y›da yer alan birçok antik liman kentinin kaderini paylafl›r. Yeni binalar›n yap›m› için tafl, mermer, yap› malzemesi ihtiyac› içinde olanlar bu k›y› kentlerini ya¤malad›lar. Buradan 1830’lu y›llarda M›s›r H›divi Mehmet Ali Pafla’ n›n M›s›rda yap›lan yeni saray› için gemiler dolusu mermer ve tafl al›nd›. ok geçmeden Osmanl› gemileri bu defa Dolmabahçe Saray› yap›m› için tekrar Knidos’ta idi. Bu ya¤malama özellikle k›y›dan bafllayarak tepelere do¤ru yay›ld›. 1812 y›l›nda ‹ngiliz Diletanti heyeti de Knidos’ta kaz›lar yaparak birçok önemli eseri yurt d›fl›na götürdü. •

Ç

cetinimir@butundunya.com.tr

Köfleyazar› Ann Landers bir yaz›s›nda flöyle der: "‹nsano¤luna en çok yarayacak bir ö¤ütte bulunmam istenseydi, flöyle derdim: ‘Sorunlar›, yaflam›n önlenemez bir parças› olarak kabullenin. Bir sorunla karfl›laflt›¤›n›zda bafl›n›z› dik tutun, dikin gözlerinizi ona, ‘Ben senden daha görkemliyim. Bafl edemezsin benle!’ diye hayk›r›n. Baflka bir deyiflle, sorunlara karfl› yürekli ve Ann Landers yarat›c› olun. Karfl›laflabilece¤iniz bir sorundan daha ‘büyük’ olabilece¤inizi düflündünüz mü hiç? Kendinizi, korktu¤unuz ya da çözümsüz kald›¤›n›z bir anda bata¤a düflmüfl gibi hissederseniz, tepki göstermenizin zaman› gelmifltir. Art›k harekete geçme, yazg›n›z› de¤ifltirme zaman›d›r. Sorunlar›n›zdan büyük oldu¤unuzda, onlar size zarar veremez." Gönderi:SABAHAT ÖNEN 80


Kültür ve Sanat Dünyas›ndan Tekin Özertem

Tom Amca’n›n KULÜBES‹ Evde oturmufl televizyonda haberleri izliyordum. Amerika Birleflik Devletleri’nin ilk siyah devlet baflkan› Barack Hussein Obama’n›n her ne olursa olsun Suriye’yi vuraca¤› haberi, beni al›p gerilere, Tom Amca’n›n Kulübesi’ni okudu¤um çocukluk y›llar›ma götürüverdi. Dünya edebiyat›n›n klasikleri aras›nda önemli bir yeri olan bu roman› okuyunca ö¤renmifltim Amerika Birleflik Devletleri’ndeki siyahlar›n dört yüz küsur y›l köle olarak neler çektiklerini. Bu kitab› okudu¤umda Amerika Birleflik Devletleri’nde kölelik kalkal› yaklafl›k ya doksan y›l olmufl ya da olmak üzereydi. Ama siyahlar ile beyazlar aras›ndaki ayr›m bütün fliddeti ile devam ediyordu. Siyahlar, beyazlarla ayn› otobüste seyahat edemiyor; ayn› okullara gidemiyor, ayn› lokantalarda yemek yiyemiyorlard›. Sonra, Kölelikten Kurtulufl Obama’n›n adl› kitab› an›msad›m. Booker Suriye’yi vuraca¤› T. Washington’›n yaflam öyküsünü anlatt›¤› bu kitab› haberi, beni Tom da her halde Amca’n›n Kulübesi’ni okudu¤umda orta okul son s›n›ftayd›m. okudu¤um çocukluk 1856 y›l›nda Virginia’daki bir çiftlikte köle olarak do¤y›llar›ma götürümufl Booker T. Washington. verdi. Annesi hiçbir zaman ad›n› aç›klamad›¤› için bir beyaz olan babas›n› hiç tan›mam›fl. Küçük bir çocukken okula git81


BD EK‹M 2013

mek için her gün kiloBütün bunlar akl›mOnca çile metrelerce yol yürüdan geçer, bir yandan da müfl. Gençlik y›llaBarack Hussein Obaçekmifl bir insan r›nda da her türlü ma’y› izlerken birden kölelikten gerçek engeli afl›p, inaMartin Luther King’in kurtulufl savafl›nda (!) yüzü beliriverdi gözlen›lmas› zor güçlüklere gö¤üs daima bar›flç› bir yol rimin önünde. ”I Have gererek üniversia Dream / Bir Hayalim izlemifl ve fliddeti Var” diyordu. Bir Hayateyi bitirmeyi bareddetmifl. flarm›fl. Bir yazar ve lim Var... Siyah Amerie¤itimci olarak Amerikal›lar›n da Birleflik Devka Birleflik Devletleri’nin letleri’in di¤er vatandafllar› gibi toplumsal ve siyasal yaflam›nda son gerçek eflit yurttafllar olmas›yd› derece önemli bir rol oynam›fl... hayali… Siyah ve beyaz çocuklar›n el ele tutuflarak ayn› okullara gidebil19. yüz y›l›n ikinci yar›s›nda ‹n- dikleri, ayn› s›n›flarda, ayn› s›ralarda cil’den sonra en çok bas›lan ve en yan yana oturabildikleri, birlikte oyun çok sat›lan kitap olmufl Harriet Beac- oynayabildikleri; dört çocu¤unun deriher Stowe’un Tom Amcan›n Kulübe- lerinin rengi ile de¤il de kiflilikleri ile si. 1852 y›l›nda yay›mland›¤›nda da yarg›lanaca¤› bir ülkede yaflayacaklar› Amerika Birleflik Devletleri epeyce bir gelecekti düfl diye sözünü etti¤i. Ne yaz›k ki o günleri göremeden kar›flm›fl. ‹ç Savafltan sonra da -1865 y›l›nda- köleli¤in kald›r›lmas›nda -1968 y›l›nda- bir suikast sonucu ölönemli bir etken olmufl. Bu kitab›n yay›mlanmas›ndan dört y›l sonra do¤mufl Booker T. Washington. Okuma yazmay› ö¤rendi¤inde de -okumam›fl olabilece¤i düflünülemeyece¤ine görebu kitaptan oldukça etkilenmifl. Çünkü tüm yaflam› boyunca siyahlar›n haklar›n› elde edebilmeleri için sürdürdü¤ü mücadelede Tom Amca’n›n bar›flç› ve uysal kiflili¤inin izleri aç›kça görülmekte. Onca çile çekmifl ve horlanm›fl bir insan kölelikten gerçek kurtulufl siyahlar›n beyazlarla eflit vatandafl olmalar›- savafl›nda (!) daima bar›flç› bir yol izlemifl ve fliddeti daima reddetmifl. Bunda küçükken okudu¤u Tom Amca’n›n Kulübesi’nin de etkisi Booker T. Washington olsa gerek. 82


BD EK‹M 2013

Martin Luther King dürüldü.

Marthin Luther King’in bu ünlü söylevini* ellinci y›ldönümü nedeniyle birkaç gün önce izleyip dinlemifltim. O da Booker T. Washington gibi fliddete karfl›, bar›flç› ve uysal biriydi. Vietnam savafl›na karfl› ç›kanlar›n en

olsa gerek. Tom Amca’n›n Kulübesi’nden hemen bir ç›rp›da bir örnek veremem ama Kölelikten Kurtulufl’ tan -Booker T. Washington’dan- ne denli etkilendi¤i son derece aç›k: “…E¤er sizden sokaklar› süpürmeniz istenirse Micheangelo'nun resim yapt›¤›, Beethoven'›n beste yapt›¤›

Martin Luther King de Tom Amca’n›n Kulübesi ile Kölelikten Kurtulufl adl› kitaplardan oldukça etkilenmifl olsa gerek. önde gelenlerindendi. “Beyond Vietnam: A Time to Break Silence / Vietnam’›n Ötesi: Sessizli¤i Bozman›n Zaman›” bafll›kl› söylevinde Amerika’ y›, Vietnam'› bir Amerikan kolonisine dönüfltürmeyi amaçlamakla, fliddeti teflvik eden ve destekleyen bir devlet olmakla suçlam›flt›. Martin Luther King de Tom Amca’n›n Kulübesi ile Kölelikten Kurtulufl adl› kitaplardan oldukça etkilenmifl

veya Shakespeare'in fliir yazd›¤› gibi süpürün… O kadar güzel süpürülsünler ki gökteki, ve yerdeki herkes durup burada dünyan›n en iyi çöpçüsü yafl›yormufl desin…” Böyle diyor ünlü söylevinde. Beyazlarla eflit vatandafll›k mücadelesinde aynen küçük Booker T. Washington’›n kendisini okula kabul etmeyen okul müdürüne davrand›¤› gibi davran›lmas›n› ö¤ütlüyor. 83


BD EK‹M 2013

K›saca özetleyecek olursak, Ba- maya mahkûm olduklar›n› en iyi anlarack Hussein Obama’nın Amerika tan filmlerden biri Tony Curtis ile Birleflik Devletleri Baflkanl›¤› koltu¤una Sidney Poitier’›n baflrollerini paylafloturmas›n›n/ oturabilmesinin ard›nda t›klar› Stanley Kramer’in yönetti¤i yaklafl›k iki yüz elli y›l sürmüfl bir geç- ülkemizde “Kader Ba¤lay›nca” ad› mifl var. Bu iki yüz elli y›ll›k mücadelede ile gösterime giren “The Defiant edebiyat›n yan› s›ra 7. Sanat olarak Ones.” Birbirleri ile kavgal›, biri beyaz tan›mlanan sineman›n da son derece biri siyah, birbirlerine -kollar›ndanzincirle ba¤lanm›fl iki önemli bir katk›s› var. Sineman›n mahkûmun baflka bir icad› ile ›rk ayr›m›ndan kaySineman›n cezaevine nakledinaklanan sorunlar da Amelirken firar ediflini rikan toplumunun yans›icad› ile ›rk ayr›1958 yamas› olarak Hollywood m›ndan kaynaklanan anlatan p›m› bu film, sayap›mlar›nda ele al›n›p irdelenmeye bafllanm›fl. sorunlar da Hollywood n›r›m bu konuda yap›lm›fl ilk çarBenim geçmiflte izleyap›mlar›nda ele p›c› örneklerden di¤im, beyazlar ile sial›n›p irdelenmeye biri. yahlar›n birlikte yafla-

bafllanm›fl.

Tony Curtis ile Sidney Poitier’›n bafl rollerini paylaflt›¤› Defiant Ones filminin afifli 84

Amerika Birleflik Devletleri’nin siyah bir baflkan› olabilece¤i varsay›m› ilk kez 1933 y›l›nda beyaz perdeye yans›t›lm›flt›r. Sammy Davis Jr. beyaz perdedeki ilk siyah ABD Baflkan› rolünü yedi yafl›nda bir çocukken oynad›¤› “Rufus Jones for President / Baflkan Aday› Rufus Jones” adl› filmde üstlenmifl. Film, hem müzikal, hem komedi, hem de oldukça k›sa süreli. Süresi 21 dakika… Çünkü öyle pek kolay bir ifl de¤il sinema filminde de olsa yedi yafl›ndaki bir siyah çocu¤u baflkanl›k koltu¤una oturtmak. Olsa olsa flakac›ktan, gerçekçi olmayan bir yap›mda olur. Çünkü 1941 y›l›nda


BD EK‹M 2013

çekilen, bafl rollerini Mickey Rooney ile Judy Garland’›n paylaflt›¤› “Babes on Broadway / Yavrular Broadway’de” adl› müzikal filmde siyah baflkandan ancak bir flark›n›n sözleri içinde söz edilebilmifl.

O günlerden bu güne köprülerin alt›ndan epeyce su geçti. ABD baflkan› rolünü siyahlar›n üstlendi¤i çok say›da film, televizyon dizisi çekildi. E¤er bir yenisi eklenmez ise bu y›l yap›m› gerçekleflen “White House Down / Beyaz Saray Düfltü” bunlar›n sonuncusu. Ama Barack Hussein Obama’ n›n Amerika Birleflik Devletleri Baflkan› olmas› filmlerdeki kadar kolay olmad›. Önce Colin Powell’› gördük en üst düzey siyah yönetici genel kurmay baflkan› ve savunma bakanı olarak, sonra da Condoleezza

Rice oturdu ABD D›fliflleri Bakanl›¤› koltu¤una. Colin Powell’›n Genel Kurmay Baflkanl›¤›na atanmas›ndan sekiz y›l sonra aday olabildi Barack Hussein Obama Amerika Birleflik Devletleri Baflkanl›¤›na. ‹kinci kez seçilmeyi de baflard›. Obama’n›n aç›klamas›n› ve Suriye ile ilgili haberleri izlerken bir yandan bunlar› düflünüyordum. Bir yandan da acaba Tom Amca’n›n Kulübesi’ni, Kölelikten Kurtuluflu okudu mu; o y›llarda üç yafl›nda oldu¤u için dinleyip anlamas› mümkün olmayan Martin Luther King’in ünlü söylevini sonraki y›llarda izleyip dinledi mi; en az onlar kadar -çünkü o bir baflkan-bar›flç› olabilmeyi baflarabilecek mi sorular› kurcal›yordu akl›m›…• tekinozertem@butundunya.com.tr * Washington, 28 A¤ustos 1963

Martin Luther King’in Sözleri

Bir yerdeki haks›zl›k, adalet için her yerde tehlikedir. Kufllar gibi uçmay›, bal›klar gibi yüzmeyi ö¤rendik, ancak kardeflçe yaflamay› unuttuk. Bir insan›n u¤runa ölece¤i bir fleyi yoksa, yaflamaya da hakk› yoktur. Yaflam›m›z önem verdi¤imiz olaylara karfl› sessiz kald›¤›m›z gün son bulmaya bafllar. Sevgisiz inanc›n hiçbir de¤eri yoktur. ‹nsanlar genellikle birbirlerinden nefret ederler çünkü birbirlerinden korkarlar; birbirlerinden korkarlar çünkü birbirlerini tan›mazlar; birbirlerini tan›mazlar çünkü iletiflim kurmazlar; iletiflim kurmazlar çünkü s›n›flara ayr›lm›fllard›r. 85


Haz›rlayan: Y‹⁄‹T EREN GÜNEY

Bu ay köflemizi dilimizde yer etmifl yabanc› sözcüklerin karfl›l›klar›na ay›rd›k. Bilginizi s›nay›n.

1 Protez (Fr.)

a-Dirençli b-Takma, iliflme c-Aç›kgöz d-Çözümleme 2 Reflektif (Fr.)

a-K›r›k çizgi b-Yans›t›c› c-Bilimsel söz d-Niteliksiz 3 Paparazzi (‹ta.)

a-Olay fotocu b-S›rnafl›k c-Coflku hali d-Basit, baya¤› 4 Navigatör (Fr.)

a-Ba¤›ms›z ülke b-Nota iflareti c-Bölüntü, hizip d-Yönleyici 5 Klon (‹ng.)

a-Yapay reçine b-Eflitlemek c-Kopyalama d-Eksiltmek

86

6 Figürasyon (Fr.)

a-Çok kar›fl›k b-Biçimleme c-Kavray›fl d-‹ntihal

a-Palavra atan b-‹liflim, ba¤lant› c-Kötümserlik d-Halk egemenli¤i

7 Charter (Lat.)

a-Dolmufl uçak b-Pilot c-Uçufl kart› d-Tarama kumafl 8 Hijyen (Fr.)

12 Strapless (‹ng.)

a-Ask›s›z b-Moda yaratan c-Göz uyumu d-Dufl kabini 13 Türbülans (Fr.)

a-Sa¤l›¤a uygunluk b-Ayr›nt› c-Mütenaz›r d-Cici, sevimli 9 Metraj (Fr.)

a-E¤lence yeri b-Hava burgac› c-Gidiflgelifl d-Bir gezegen 14 Süpervizör (Fr.)

a-‹leti b-fierit perde c-Kümeleflim d-Uzunluk

a-Bilgi çarp›tma b-‹yimser c-Üst denetçi d-Nicelik

10 Oditoryum (Fr.)

a-Bir element b-Kuflatma c-Yörekent d-Dinleme salonu Yan›tlar: 151. sayfada

11 Pesimizm (Fr.)

15 Planton (Fr.)

a-Çivileme b-Biçimsel c-Emir eri d-De¤iflim

(Fr.) Frans›zca, (‹ta.) ‹talyanca, (‹ng.) ‹ngilizce, (Lat.) Latince


Gezdikçe Gördükçe ‹zlen fien Toker

R

Tauber nehrindeki k›rm›z› kale:

othenburg ob der Tauber G ünefl, ay, ya¤mur bulutlar› ve rüzgar›n Rothenburg’da buluflmak için sözleflti¤i gün, ben de oradayd›m.

Almanya’n›n “Rothenburg ob der Tauber” kentine vard›¤›mda günefl hepimizden önce gelmiflti. Sabah saatlerinde St. Jakob’s Kilisesi’nin görkemli kulelerini ayd›nlatm›fl; pencerelerinden içeri süzülüp, duvarları çok özel bir ›fl›kla boyam›flt›. Kilise, henüz mihrap bölümündeki Tilman Riemenschneider’in Kutsal Kan yap›t›n› görmeye gelen ziyaretçilerle dolmam›flt›. Günefl, ülkenin en iyi korunmufl Ortaça¤ kentinin

87


BD EK‹M 2013

Rothenburg üzerinde yavafl yavafl yükselirken, evlerin pencereleri önündeki çiçekler de canlan›yordu. Binalar›n duvarlar›ndaki süslü yaz›lar, kap›lar›n üzerine as›lm›fl tabelalar yavaflça belirginlefliyordu. Kentin en eski kilisesi

olan Franciscan Kilisesi’nin çanlar› çalarken, Marktplatz meydan› yavafl yavafl kalabal›klaflmaya bafllad›. Meydandaki Belediye Binas› kulesi, Rothenburg’u tepeden görmek için 241 basamak ç›kmaya haz›r olanlara kap›lar›n› açt›.

B

Kale kap›s› 88

en Marktplatz meydan›n› kentin en çok foto¤raf çekilen yeri olan Plönlein (Küçük Meydan)’a ba¤layan Schmiedgasse soka¤›nda yürürken, kalabal›k da giderek art›yor. 960 y›l›nda ilk yerleflimin bafllad›¤›, 1400 y›l›nda 6000 kiflilik nüfusuyla imparatorlu¤un en büyük kentlerinden biri olan Rothenburg art›k binlerce turisti a¤›rl›yor. Beyaz, mavi, pembe, yeflil gibi farkl› renklerde, ahflap kütüklerle yap›lm›fl, Gotik, Rönesans ve Barok tarzlarda her biri di¤erinden farkl›, ama uyum içindeki binalar, sokaklar, kuleler ve çeflmelerle bütünleflen kentin tarihi dokusu kanunlarla


BD EK‹M 2013

korunuyor. Buras› o kadar bak›ml›, güzel ve sevimli bir yer ki, özenle korunuyor olmas›na mutlu oluyorum. Rathaus, Marienapotheke, Baumeisterhaus, Gerlachschmiede (Old Forge), Feuerleinserker, Hegereiterhaus, Ratstrinkstube, Jagstheimhaus ve Rossmühle kentin tarihi bölümündeki farkl› ve güzel binalardan yaln›zca baz›lar›… Önünden geçti¤im bir pastanenin caml› vitrinine buraya özgü çeflit çeflit Schneeballe dizilmifl. Gerçekten de ad› gibi kartopuna benzeyen ve kurabiye hamurundan yap›lan bu tatl›n›n fleker, tarç›n, çikolata, karamel, f›nd›k, Hindistan cevizi, badem ezmeli gibi bir çok farkl› çeflidi yap›l›yor. a¤mur bulutlar› kente geldi¤inde, gölgeler önce koyu k›rm›z› kiremitli dik çat›lara ve çat›lar› bir örtüymüfl gibi kald›r›p, içeriden d›flar›ya bakan çat› kat› pencerelerine düflüyor. Sonra ya¤mur damlalar› bir zamanlar krallar›n, imparatorlar›n ve hac›lar›n yürüdü¤ü parke tafll› dar sokaklar› ›slat›yor. Ya¤mur artt›kça, haz›rl›ks›z yakalanan insanlar sokaklar› boflalt›p, müzeleri dolduruyor. Eski bir manast›r binas›ndaki ‹mparatorluk Kent Müzesi’nde sergilenen mutfak, seramikler ve araçlarla Ortaça¤daki günlük yaflam anlat›l›yor. Avrupa’n›n en büyü¤ü olan Ortaça¤ Suç Müzesi’nde, ürkütücü iflkence aletleri sergilenerek, iflkence yöntemleri anlat›l›yor. 1270 y›l›nda yap›lan Tarihi Rothenburg Zanaatkar Evi’nin orijinal eflyalarla dolu 11 odas› Ortaça¤’daki zanaatkarlar›n yaflam›ndan

Y

Plönlein izlerle dolu. Müzenin alçak tavanl› odalar›nda f›ç›c›, örücü, ayakkab›c›, çömlekçi, tenekeci, sepetçi, sabuncu gibi ustalar›n yaflam› anlat›l›yor. Alman Noel Müzesi’nde Noel’in tarihi, gelenekleri ve dekorasyonlar› sergilenirken; Bebek ve Oyuncak Müzesi’ndeki yüzlerce bebek ve çeflitli oyuncaklar 200 y›ll›k bir oyuncak tarihini özetliyor.

R

othenburg’da her mevsim farkl› bir aktivite oluyor. A¤ustos ay› ortas›nda sergilenen Sylvaner’ den Buz fiarab›’na, farkl› flaraplarla kent bir flarap sergi alan›na dönüflüyor. Eylül ay› bafl›ndaki Reichsstadt-Festtage (‹mparatorluk Kent Festivali)’de flövalye, asker, köylü kostümleriyle Rothenburg tekrar Ortaça¤’a gidiyor 89


BD EK‹M 2013

sanki; tiyatro, müzik ve havai fiflek gösterileri yap›l›yor. Nisan-May›s ve Eylül aylar›nda, Marktplatz meydan› Schafertanz (Çobanlar›n Dans›)’a sahne oluyor. K›fl›n ülkenin en eski ve en güzel Noel pazarlar›ndan biri olan 500 yafl›ndaki Reiterlesmarkt burada kuruluyor. a¤mur durup, k›sa bir süre sonra günefl yeniden göründü¤ünde ›slak sokaklar h›zla kurumaya bafll›yor. Gün bat›m› öncesi kenti çevreleyen duvarlar üzerinde yürümek için ideal bir zaman. St.Wolfgangs Kilisesi yan›ndaki Klingen Kap›s›’ndan yukar› ç›karak duvar›n üzerinde yürümeye bafll›yorum. Tarihi kenti çevreleyen yaklafl›k 2,5 km. uzunlu¤undaki bu duvarlarda yürümek, ken-

Y

Röder Kap›s› 90

tin Ortaça¤ mimarisini farkl› aç›lardan görmemi sa¤l›yor. Birbirine yaslanm›fl dizi dizi evler; k›rm›z› kiremitli farkl› boylardaki çat›lar; pencereleri, bahçeleri süsleyen çiçekler çok güzel görünüyor. Kente girifli sa¤layan farkl› kap›lardan geçiyorum, önce Galgen Kap›s›, sonra bir girifl kulübesi, bekçi evi ve gözetleme kulesi olan Röder Kap›s›. 2 iç avlusu ve 7 girifl kap›s› olan Spitalhof burç duvar›ndaki yaz›da flöyle diyor: “‹çeri girenlere Huzur, d›flar› ç›kanlara Veda”. ir sonraki kap› olan Kobolzell Kap›s›’ndan afla¤› inerken günefl da¤›n arkas›ndan batmaya haz›rlan›yor. Tarihi kentin Tauber nehrine bakan yamac›na s›ralanm›fl üzüm ba¤lar›n›n aras›ndaki patikadan Kale Bahçesi’ne yürüyorum. Kente ad›n› veren kale 1356’daki depremle y›k›l›nca yerine bu bahçe yap›lm›fl. Kale Kap›s›’ndan da girilebilen ve nehre do¤ru uzanan bahçeden Rothenburg’un bir bölümü, üzüm ba¤lar›, Çift Köprü ve 900 y›ld›r ba¤c›l›k yap›lan Tauber vadisi görülüyor. Günefl da¤a iyice yaklafl›rken ya¤mur bulutlar›yla bulufltu¤unda rüzgar da geliyor. A¤açlar sallanarak flark› söylemeye bafll›yor sanki. Dal›ndan kopan yapraklar yerdekilerle birlikte havalan›p, etrafta uçufluyor. Günefl gitmeden ay da yetifliyor buluflmaya. K›sa bir süre sonra ay ve ya¤mur bulutlar›, günefl ve rüzgar› u¤urluyor. Çat›lardaki kiremitler, yerdeki yapraklar ve sokaklar yeniden ya¤mur damlalar›yla ›slan›yor...• izlensen@butundunya.com.tr

B


Kim Kimdi? Dünyam›zda iz b›rakm›fl ünlüler ve k›sa yaflam öyküleri... Yazan: SABR‹YE AfiIR

u delikanl›, çocukluk y›llar›nda sürekli ikizi olan k›z kardefliyle kavga etti¤i için, daha ilkokuldayken yat›l› okula gönderildi. Ailesiyle ayn› kentte yat›l› okumay› bir türlü benimseyemese de, iyi bir ö¤renci oldu. Hep, bir futbolcu olman›n hayalini kurdu. Daha 10 ya-

B

fl›ndayken, klasik müzik dinliyor, fliir yaz›yordu. Üniversite e¤itimini ise ‹ngiltere’de sürdürdü. ‹lk kitab›n›, o¤lunun gönderdi¤i fliirleri be¤enen babas› bast›rd›. Ülkeye dönünce, gazetecilik ve çevirmenlik yapt›. Che Guevara ve Mao’dan çeviriler yapt›¤› gerekçesiyle 15 y›l hapse mahkûm oldu. fiiir yazmay› hiç b›rakmad›, 18 kitap yay›mlad›. Mizah dili ve söz oyunlar›yla, Türk fliirine yepyeni bir boyut kazand›rd›. Hepsini bitirmeden ölmek istemedi¤i Shakespeare çevirilerinin yan› s›ra, Lorka ve Brecht’in eserlerini de Türkçe’ ye kazand›rd›. Sözünü sak›nmazl›¤›, boyun e¤mezli¤i ve Knidos iz yerleflimi elbette yazd›klar›yla b›rakan 91


BD EK‹M 2013

bu ‘muhalif bilge’, flair Can Yücel’ di… *** u Amerikal› genç k›z›n dünyaya gelmesinden çok k›sa süre sonra, anne ve babas› bofland›lar. Dansç› olman›n hayaliyle büyüyen küçük k›z, annesini de 15 yafl›ndayken kaybedince büsbütün yaln›z kald›. Ö¤rencilik y›llar› zorluklar içinde geçti. Hatta bir süre

B

evsiz kald›. 17’sindeyken bir tiyatro ile anlaflt› ve ilk sahne deneyimini yaflad›. Ard›ndan, bir orkestrayla turnelere ç›kt›. Daha sonra müzik kariyerine tek bafl›na devam eden sanatç›, 8 flark› kitab› ve 200’e yak›n albüm yapt›. Do¤açlamalarda bir trompet gibi kullanabildi¤i büyüleyici sesiyle, dünya çap›nda ismini duyurdu. Albümleri, 40 milyonun üzerinde satt›. Baflar›s›n› 13 Grammy ödülüyle de taçland›rd›. Ald›¤› en büyük ödül ise, çocuklar›n bile kendisine ‘Caz anne’ diye seslenmesi olmal›yd›. Gelmifl geçmifl en önemli kad›n caz vokalistlerinden biri olan bu kad›n, ‘Caz›n Kraliçesi’ Ella Fitzgerald… 92

G

ülümseyen bu çocuk, yok-

sul bir ailede ve ilgiden uzak büyüdü. Annesi ve babas› o daha dokuz yafl›ndayken bofland›lar ve annesi o 16 yafl›ndayken yaflam›n› yitirdi. 14 yafl›ndayken gitarla tan›flt›. Bir çocu¤un soka¤a att›¤› telleri kopuk bu gitarla flark›lar çalmaya çal›flt›. Hiç ders almadan, nota ö¤renmeden flark›lar› çalmay› baflarabiliyordu. Siyah oldu¤u için ayr›mc›l›¤a maruz kald›¤› liseyi bitiremedi. Orduya kat›ld›ktan sonra, askerli¤in ona göre olmad›¤›n› anlamas› çok sürmedi. Ard›ndan, baz› gruplarla konserler vermeye bafllad›. Solak olmas›na karfl›n sa¤ el için yap›lm›fl bir gitar› çalabilmesi insanlar›n çok ilgisini çekti. 25 yafl›ndayken ilk albümünü yapt›. Albümünün baflar›s› ve

pek çok ülkede verdi¤i konserlerle y›ld›z› parlad›. Rock tarihinin en etkili isimlerinden ve tüm zamanlar›n en büyük gitaristi olarak gösterilen bu müzisyen, Jimi Hendrix idi…


BD EK‹M 2013

F

oto¤raftaki delikanl›, baba-

s›n› 5 yafl›ndayken kaybetti. Annesi de 11 yafl›ndayken yaflam›n› yitirince, anneannesi ve büyük babas› taraf›ndan büyütüldü. Yaln›zca birkaç ay okula gidebildi. 8 yafl›nda çal›flmaya bafllad›. 5 y›l boyunca, bir gemide bulafl›kç›l›k da dahil pek çok de¤iflik iflte çal›flt›. Bu y›llarda en iyi dostu kitaplar› oldu. Bir gazetede çal›fl›rken, yoksullukla ve ac›yla dolu bir hayat sürdü¤ü için Rusça’da ac› anlam›na gelen Gorki takma ad›n› kullanmaya bafllad›. Öykülerinin dergilerde yay›nlanmas›yla ünü h›zla yay›ld›. Çar rejimine aç›kça karfl› ç›kt›¤› için hapse at›ld›. Roman, öykü, oyun ve an› kitaplar› yazd›. Müthifl gözlem yetene¤iyle, eserlerinde çocukluk ve gençlik y›llar›nda yaflad›¤› ac›l› hayat›, Rusya’daki yoksulluk y›llar›n› anlatt›. Dünya edebiyat›nda toplumcu gerçekçi roman›n kurucusu kabul edilen Sovyet yazar, Maksim Gorki… *** edi kardeflin sonuncusuydu. Üniversite okumak istemesine ra¤men babas›n›n vefat› nedeniyle ö¤retmen

Y

okuluna girmek zorunda kald›. Mezun olduktan sonra bir süre ö¤retmenlik yapt›. 28 yafl›ndayken vereme yakaland› ve tedavi gördü. Yazd›¤› kitap nedeniyle 6 ay hapis cezas›na çarpt›r›ld›. Hapishaneden ç›kt›ktan sonra, dergi ve gazetecili¤e bafllad›. Türkiye’nin en çalkant›l› siyasi dönemlerinde devam etti¤i dergicili¤i, ayn› dönemdeki birçok yazar gibi, onun da adliye koridorlar›nda ve hapishanede zaman geçirmesine neden oldu. Oldukça üretken olan yaz›n hayat›na

Yazd›¤› kitap nedeniyle 6 ay hapis cezas›na çarpt›r›ld›. Hapishaneden ç›kt›ktan sonra, dergi ve gazetecili¤e bafllad›.

fliirden mizah öykülerine, romandan çocuk kitaplar›na birçok farkl› alanda eser s›¤d›rd›. Özellikle Hababam S›n›f› 93


BD EK‹M 2013

roman›yla tan›nd›. Hem yaz›lar›nda hem de kiflisel hayat›nda toplumcu bir çizgi devam ettirdi. Yaflad›¤› dönemde toplat›lan kitab›, onun ard›ndan temel eserler listesine girdi. Hapishanelerle hastaneler aras›nda geçen zor y›llar›n üstesinden gelen bu usta yazar R›fat Ilgaz idi… *** aha14 yafl›ndayken cerrah olmay› kafas›na koyan genç adam, t›p e¤itimi ald›. Ameliyat edilen her üç ya da dört hastadan birinin öldü¤ünü görerek dehflete düfltü. Bu ölümlerin nedenini araflt›r›rken, Pasteur’ün bakterilerin mayalanmaya ve kokuflmaya yol açt›-

D

¤› kuram›ndan yola ç›karak, yaralardaki iltihaplanman›n da mikroplardan ileri geldi¤ini ve iyileflebilmesi için önce mikroplar›n öldürülmesi gerekti¤ini anlad›. Baz› s›v›lar› kar›flt›rarak, hafif ve kullan›fll› bir antiseptik elde etmeye çal›flt›. Yaralar› temiz tutmak için, gazl› bez denen tülbent gibi ince sarg›lar›n kullan›m›na öncülük etti. Cerrahide antiseptiklerin kullan›m›na iliflkin 94

ayr›nt›l› bir rapor yay›mlad›. Bugün ça¤dafl ameliyathanelerde uygulanan tüm sterilizasyon (mikropsuzlaflt›rma) yöntemlerinin ilk ad›mlar›n› att›. Yaralar› dikmek için, do¤al ve al›nmas›n› gerektirmeyecek ameliyat ipli¤ini kullanmay› keflfetti. Modern t›p ve cerrahideki en büyük ilerlemelerden biri olan antiseptikleri keflfeden ‹ngiliz hekim Joseph Lister… *** rtaokulu ve liseyi Kayseri’de yat›l›-burslu olarak okuyan bu baflar›l› ö¤renci, Atatürk’ün geliflim için bafllatt›¤› yurtd›fl› bursunu kazanarak Almanya’da jeoloji e¤itimi ald›. Üniversite e¤itimi tamamlayarak Türkiye’ye döndü ve ‹stanbul Üniversitesi Fen Fakültesi Jeoloji Enstitüsü’nde yard›mc› doçent doktor olarak görev ald›. O s›rada 24 yafl›ndayd› ve ülkenin doktora yapm›fl ilk jeologuydu. Ülkeye dönüflünün ertesi senesi yaflanan Erzincan depremi ve 33.000 kiflinin ölümü sonucu depremlerle ilgili çal›flmalara bafllad›. Yurdun çeflitli bölgelerinde irili ufakl› say›s›z depremi araflt›rd›. Çal›flmalar›n› ‘Anadolu Bloku’ ad›yla yay›nlad› ve dünya çap›nda ses getirmeyi baflard›. Kuzey Anadolu Fay›’n› keflfetti, yay›mlad›¤› makaleyle de bilimsel olarak gerçek yap›s›n› ortaya koyarak ispat etti. Bu fay›, devleti, flehirleri yönetenlere anlatmaya çal›flt›. Türki-

O


BD EK‹M 2013

ye’de ‘Jeolojinin babas›’ olarak an›lan yerbilim profesörü ‹hsan Ketin’di… *** ilesinin yoksul olmas› nedeniyle e¤itim alamayan bu genç adam, kilisenin pazar okulunda okuma, yazma ve matematik ö¤rendi. Küçük yaflta gazete da¤›t›c›l›¤› yapt›. On dört yafl›ndayken, bir ciltçiye ç›rak olarak girdi. Ciltlenmek üzere getirilen kitaplar› okuyarak bilgisini art›rd›. Fizik kitaplar›na ise ayr› bir ilgisi vard›. Bu ilgisi giderek artt› ve deneyler yapmaya bafllad›.

Konferanslar›na kat›l›p, tuttu¤u notlar› gönderdi¤i bir kimyac›n›n yard›mc›s› olarak çal›flt›. Bu sürede edindi¤i bilgi ve tecrübelerle, enstitüye kimya profesörü olarak atand›. Bilimsel çal›flmalar›n› sürdürürken, manyetizmadan elektrik enerjisi elde etmeyi baflard›¤› ilk keflfi, elektrik motorlar›n›n temeli oldu. Elektroliz ilkelerini, ›fl›k ile elektromanyetik ba¤›n› ortaya koydu.

A

‹letken ve yal›tkan maddeler gibi pek çok tan›m› da borçlu oldu¤umuz, kendi kendini yetifltiren bu kimya ve fizik bilgini Michael Faraday…•

BONF‹LE

Kentin lüks bir lokantas›nda müflteri, garsona lokantan›n en lezzetli yeme¤ini

getirmesini söyledi. Garson, mevsim salatalar› eflli¤inde bonfile önerdi. “Lokantam›z›n favori yeme¤i budur” dedi ve yirmi dakika sonra yeme¤i getirdi, müflterinin önüne koydu. Yemek, çok zevkli bir biçimde haz›rlanm›flt›. Taba¤›n büyük bir bölümü, k›zarm›fl patates, pilav, mantar ve bol yeflillikle kaplanm›flt›.Bonfilenin daha sonra getirilece¤ini sanan müflteri, taba¤›ndan bir iki lokma al›rken gözleri birden, bir parmak bo¤umu küçüklü¤ündeki bonfileye tak›ld›. Tam o s›rada garson geldi ve bonfileyi nas›l buldu¤unu sordu. Müflteri, sözü uzatmadan yan›tlad›: “Bir rastlant› sonucu...” 95


Haz›rlayan: B‹RSEN ERKUTUN

6-Denizalt›!arda bulunan, deniz üzerini gözetlemekte kullan›lan alet hangisidir? a-Steteskop b-K›lavuz c-Periskop d-Sonar 1-“fiarlo” tiplemesiyle ünlü ‹ngiliz oyuncu kimdir? a-Joseph Grimaldi b-Tom Baker c-Adam Godley d-Charlie Chaplin 2-Hangi hayvan›n ses telleri yoktur? a-Fil b-Zürafa c-Maymun d-Timsah 3-Ülkemizin denize olan k›y› uzunlu¤u en uzun ili hangisidir? a-‹stanbul b-Mu¤la c-Antalya d-Hatay 4-Kendine özgü nitelikleri yitirmeden bölünemeyen tek varl›k ferte ne ad verilir? a-Birey b-Aile c-Toplum d-Çocuk 5-Yaban armudu da denilen a¤ac›n ad› nedir? a-Etruflka b-Deveci c-Ahlat d-Akça 96

7-Dünyan›n ilk h›z pisti nerededir? a-Melbourne b-Indianapolis c-Biflkek d-Barcelona 8-Ba¤lama ailesinin en küçük ve en ince ses veren çalg›s› hangisidir? a-Bam b-Ud c-Kanun d-Cura 9-Ünlü ressam Vincent van Gogh hangi ülkede do¤mufltur? a-Hollanda b-Almanya c-Romanya d-Rusya 10-25 y›l aradan sonra 2007 y›l›nda tekrar sahnelenen “Hisseli Harikalar Kumpanyas›” müzikalinin bafl erkek oyuncusu kimdir? a-Erol Evgin b-Müjdat Gezen c-Metin Akp›nar d-fiafak Sezer 11-Batakl›klar› kurutmak için hangi a¤aç dikilir? a-Sedir b-Akasya c-K›z›lçam d-Okaliptüs 12-Bir gün kaç saniyedir? a-1440 sn b-8600 sn c-86400 sn d-518400 sn

13-Vücuttaki k›r›k bir kemi¤i sabit tutmaya yarayan alete ne ad verilir? a-Platin b-Atel c-Mikroskop d-Pane 14-Gürcistan s›n›rlar›na geçen akarsu hangisidir? a-F›rat b-Çoruh c-Meriç d-Ceyhan 15-Kilise taraf›ndan kabul edilen ‹ncil say›s› kaç adettir? a-4 b-2 c-1 d-8 16-Gece kelebe¤ine baflka hangi isim verilir? a-Kral b-Çitlenbik c-K›rlang›ç d-Pervane 17-Dinar ve Bolvadin, hangi flehrimizin ilçeleridir? a-Afyonkarahisar b-Diyarbak›r c-I¤d›r d-Çorum 18-Üç büyük halk devriminden ilki olan Paris Komünü kaç y›l›nda iktidar› eline alm›flt›r? a-1771 b-1908 c-1871 d-1071 Yan›tlar: 151. sayfada


BD EK‹M 2013

Ö¤retmen G›yaseddin Tokyay’›n örnek yaflam›ndan kesitler 4

Kirpi Derisinden ‹laç Yazar›m›z›n daha önceki say›lar›m›zda yer verdi¤imiz, babas›n›n yaflam›ndan öyküye dönüfltürdü¤ü yaz›lar›na bu ay da devam ediyoruz...

Felaketler üstüste geliyordu. Köyde asker aileleri ölüm kal›m savafl› veriyorlard›. Baz› evlerin bütün erkekleri askere al›nm›flt›. Çiftçilikle geçinenlerin yine biraz arpas›, bir iki hayvan› vard› da idare ediyorlard›. Yazan: MUSTAFA TOKYAY

eçimini topraktan sa¤lamayan, savafl öncesinde erkekleri kentlerde boyac›l›k, s›vac›l›k yapan ailelerin durumu perifland›. Kad›nlar evlerinde, sand›klar›nda ne kalm›flsa bunlar› verip karfl›l›¤›nda biraz un, bulgur, zahire alarak çocuklar›n ve yafll›lar›n yaflamas› için çabal›yorlard›. Gelinler kaplar›n› kacaklar›n›, ev-

G

97


BD EK‹M 2013

den bulabildikleri sat›lacak ne varsa Salguma’ya, Kuruköprü’ye, di¤er yukar› köylere götürüp karfl›l›¤›nda zahire almaya çal›fl›yorlard›. Ne bulurlarsa, bu¤day, arpa, çavdar, bulgur, dereboyundaki de¤irmenlerde ö¤üttürüp, de¤irmencilerle yalvar yakar yar› yar›ya bölüflüp kalan›n› eve getiriyorlard›. Ekmek ço¤u zaman arpa unundan yap›l›yordu. Bo¤az›na arpan›n k›lç›klar› batard› yerken ama arpa unu çok de¤erliydi. Bir müddet sonra arpa da bitince bu kez kad›nlar k›rlarda ot toplamaya mecbur kald›lar. Sanki kötü yazg› peflimizi b›rakm›yordu. Köydeki bir çok di¤er aileye göre oldukça iyi durumda

Ekmek ço¤u zaman arpa unundan yap›l›yordu. Bo¤az›na arpan›n k›lç›klar› batard› yerken ama arpa unu çok de¤erliydi.

98

say›labilecek Mustafa Çavufllar’a da bir tokat atmal›yd›. Bir de veba salg›n› oldu. Bizim ve di¤er çiftçi ailelerinin ah›rlar›ndaki öküz, inek, tosun, dana vebadan öldüler. Sürpa¤a bölgesi hayvan leflleriyle doldu. Kaynam›fl bu¤dayla yap›lan yo¤urt çorbas›, süt ve ayrandan da yoksun kalm›flt›k. elaketler birbirini koval›yordu. Bir kurakl›k sonucu Darsayak'›n ve Salguma'n›n sular› da kurudu. Ba¤lar, bahçeler periflan oldu, sebze ve meyva kalmad›. Dahas› var: Köylerimiz çekirge istilas›na maruz kald›. Çekirge sürüleri adeta bulut gibi günefli kesiyordu. Ba¤, bahçe ve tarlalarda ekin ve yeflillik b›rakmad›lar. Çekirge sürüsü bir a¤aca indi¤inde onda yaflamdan eser b›rakm›yordu. Köylüler bu canavarlarla da savaflmak zorundayd›. Çoluk çocuk, kad›n erkek köyde kim varsa elimizde tenekeler, kap kacakla

F


BD EK‹M 2013

gürültü yaparak çekirgeleri kaç›rmaya çal›fl›yorduk. Tarlalarda yumurtalar›n› b›rakt›klar› için çekirgelerin kökünü kesmek mümkün olmuyordu. Jandarmalar halk› çekirge mücadelesi için mecbur tutuyor, bu mücadeleyi yeterince yapmad›¤›n› düflündüklerini dayakla korkutuyorlard›.

K

öylerde genç insan bulmak hemen hemen münkün de¤ildi. Tek tük gençler de zaten asker kaça¤›yd›. D›flar› ç›ksalar yakalan›p götürülüyorlard›. O hale gelmifltik ki baz› evlerden cenazeleri mezarl›¤a kad›nlar tafl›d›. Bu durumdayken bile, Hükümetin adamlar› jandarmalarla birlikte köyleri dolafl›p ev ev ararlard›. ‹kide bir gelirler, ambarlar› ararlar ve ne varsa hiç b›rakmamacas›na al›r götürürler. Nereye? Dördüncü Ordu’ya. Dördüncü Ordu yani Kafkas Ordusu. Ne var ki köylüden zorla al›nan zahire hiç bir zaman Dördüncü Ordu’ya ulaflamazd›. Bir k›sm› daha köyden ç›kar ç›kmaz paylafl›l›yordu. Birgün köyün en büyük çiftçisi olan babam›n gizli ambar›ndaki bu¤day› bitti. Babam ne kadar k›zsa da, tehdit etse de anam gizliden gizliye yoksula verdi, göçmene verdi, verdi, verdi, verdi... Onun merhameti babam›n öfkesinden çok üstündü. Ermeni çeteler, asker kaçaklar›, jandarmalar, veba, çekirgeler, kurak-

Dahas› var: Köylerimiz çekirge istilas›na maruz kald›. Çekirge sürüleri adeta bulut gibi günefli kesiyordu. l›k. Birinci büyük savafl y›llar› yaln›z bunlarla geçmedi köylerde yaflayanlarda. Köyde uyuz olmayan bir tek insan yoktu. Herkes hat›r hat›r kafl›n›rd›. Bunca yoksulluk içinde pire, bit öbür yandan... ‹nsanlar hastal›klara kocakar› ilaçlar›yla çare aramak zorundayd›lar. Uyuz için kükürt kaynat›l›r vücutlara sürülürdü.

E

n kötü koflullarda bile çocuklar›n e¤lenebilecekleri bir fleyler bulunur. Bütün bu olumsuzluklara karfl›n yeni ilgi alan›m›z vücutlar›na kükürt süren ç›plaklar› gizlice seyretmek ve ard›ndan da Kavakl›¤›n ‹praam’›n ba¤›nda toplafl›p gördüklerimizi, ço¤u zaman bire bin katarak, birbirimize anlatmakt›. 99


BD EK‹M 2013

Bu sohbetlerin arkas›ndan mutlaka bir kavga ç›kard› çünkü mutlaka ç›plak görülen birimizin annesi, k›zkardefli veya yengesi olurdu.

H

iç unutmam, bir sabah ezandan çok önce dama ç›kt›m. ‹ki ev ötemizde, bakt›m ki teyzem ç›r›lç›plak soyunmufl her yan›na kükürt s›v›yor. Kükürtü aç›k havada kaynatmak gerekir. Kapal› yerde kokusuna dayan›lmaz. Bir de evlerdeki ihtiyarlar›n ço¤unda zaten nefes darl›¤› oldu¤undan, kükürt sabah erkenden kimse daha uyanmam›flken damlarda kaynat›l›r ve vücuda sürülürdü. Hemen yonulardan birinin dibine sindim. Arada bir bafl›m› kald›r›p, teyzem de olsa, karfl›daki ç›r›lç›plak kad›na bakmaktan kendimi alam›yordum. Bir an bafl›m› yana çevirdi¤imde yandaki damda Hilmi’yi gördüm. Emmimin o¤lu. O da teyzemi seyrediyordu ama onun durumu benden iyiydi. Sonunda, seyretti¤i kad›n yengesinin kardefliydi, benimse özbeöz teyzem… Ö¤leden sonra ‹praam’›n ba¤›nda bundan hiç söz etmedik. San›r›m di¤er çocuklar da teyzemi görmemifllerdi.

S

avaflta Çanakkale ve Allahuekber Da¤lar› çok insan yedi. Cevdet a¤abeyim, Emir Çavufl, Çörtük Mehmet ve daha bir çok genç köylümüz Dördüncü Ordu yani Kafkas Ordusundayd›lar. Yukar›da adlar›n› sayd›klar›m kurtulduklar› için hat›rlad›klar›m. Bir k›fl günü ç›k›p geldiler. Ordular da¤›t›l›yordu onlar da terhis edildiler. O günlerde ablam gudde 100

Boynundaki kirpi derisi art›k çürümüfl olmas›na karfl›n yengem ç›kar›lmas›na izin vermiyordu. K›zca¤›z zay›flad›ça zay›flad›, ifltah› kalmad›. tüberkülozuna (beze veremi) yakaland›. Boynu fliflti, cerahatland›, akt›. Karfl›geçede Ermeni Manast›r›n›n yan›nda oturan bir Ermeni "kötü doktor" vard›. "Kötü doktoru" ça¤›rd›k. O da habire yak› veriyordu. Yak›y› yap›flt›r›rlar, fayda etmezdi. Zavall› a¤lar, ba¤›r›r dururdu... ‹yileflsin diye kocakar› ilaçlar› yap›yorlard›. Köyün ihtiyar kad›nlar› derdine kirpi derisinin iyi gelece¤ini söylüyorlard›. Bir kirpiyi kestiler, yüzüp derisini boynuna ba¤lad›lar. O durumunda bile ora¤a gönderiyorlard› k›zca¤›z›. Bir zaman sonra bütün yara kurt içinde kald›. Boynundaki kirpi derisi art›k çürümüfl olmas›na karfl›n yengem ç›kar›lmas›na izin vermiyordu. K›zca¤›z zay›flad›ça zay›flad›, ifltah› kalmad›. En sonunda babam amcam› ikna etti de kirpi derisini ç›kard›lar, kurtlar› tek tek temizlediler, Mustafa a¤abeyim de Kayseri'den ne yap›p edip bir bal›k ya¤› bulup zorla içirdi, de aylar sonra yara kapand›. Ablam iyileflti. fieyha¤a hiçbir zaman dönmedi. Befl alt› y›l sonra, babam ablam›n evimize geri dönmesini istedi. Yengem kendi evindeki iflgücünü kaybetmek istemedi ve ablam› fieyha¤a’n›n küçük kardefli Emir’ le evlendirdiler. •


Neler Olmuyor ki Dünyada Sezin San

Sensiz Olmaz

1

2

Servet Sahibi Minik Ressam

‹ngiltere’de yaflayan 10 yafl›ndaki küçük ressam Kieron Williamson, yapt›¤› tablolarla hat›r› say›l›r bir servetin sahibi oldu. Geçen ay açt›¤› resim sergisinde Kieron’un 23 eseri 20 dakika gibi k›sa bir sürede 377 bin dolara al›c› buldu. Küçük sanatç› flimdiden elefltirmenlerin favorilerinden biri oldu. ABD’nin Ohio eyaletinde 65 y›ld›r evli bir çift, Harold ve Ruth Knapke, birbirlerinden sadece 11 saat arayla hayata veda etti. Çiftin k›zlar› Margaret Knapke, önce 91 yafl›ndaki babalar›n›, birkaç saat sonra da 89 yafl›ndaki annelerini kaybettiklerini söyledi. Harold, II. Dünya Savafl›’nda orduya kat›lm›fl, Ruth ile uzun y›llar mektup ile haberleflmiflti. Savafl›n ard›ndan kavuflan çiftin mutlulu¤u ömür boyu sürdü. 101


BD EK‹M 2013

‹klim De¤iflikli¤i fiiddeti Tetikliyor

3

Bilgisayar korsanlar›n›n yeni hedefi ak›ll› televizyonlar. Ak›ll› televizyonlardaki güvenlik aç›klar› bilgisayar korsanlar›na, internet üzerinden televizyona eriflim olana¤› veriyor. Las Vegas’taki bir teknoloji fuar›nda konuflan güvenlik mühendisi, “ Siz, televizyonda dünyada olan bitenleri izlerken, dünyan›n herhangi bir köflesinden biri de sizi izliyor olabilir. “ dedi.

5 Bilim dergisi Science'da yay›mlanan bir araflt›rma raporuna göre; s›cakl›k derecelerindeki inifl ç›k›fllar ve ya¤›fl miktar›ndaki de¤iflimler, bireysel fliddeti ve toplumsal çat›flmalar› tetikliyor. Haz›rlanan raporda, Hindistan’daki kurakl›k s›ras›nda aile içi fliddet olaylar›n›n artt›¤›, Amerika Birleflik Devletleri’nde de geçen y›lki afl›r› s›caklar nedeniyle sald›r›lar ve cinayetlerde yükselifl görüldü¤ü ifade edildi.

4

Katil Ak›ll› Telefon

Çinli hostes Ma Ai Lun, telefonla konuflurken elektrik ak›m›na kap›larak yaflam›n› yitirdi. Yap›lan incelemede telefonun çald›¤› s›rada, elektrik prizine tak›l› oldu¤u ortaya ç›kt›.

6

Tarihi Aflç›lar›n Miras›

Ak›ll› Televizyonlar

6 bin y›ll›k yemek kaplar›ndaki art›klar, tarih öncesi dönem insan›n›n beslenme al›flkanl›klar› hakk›nda bilgi veriyor. Araflt›rmalar, bu dönemde Avrupa’da yaflayan insanlar›n 102


BD EK‹M 2013

yemeklerine lezzet katmak için baharat kulland›¤›n› ortaya ç›kard›. York Üniversitesi’nden bir yetkili, geçmiflin “kötü aflç›lar›” sayesinde bu araflt›rmay› ilerletebildiklerini söyledi.

7

Uçak Gemisinden Jilet

‹ngiliz donanmas›n›n bir dönem gözbebe¤i gemilerinden “Ark Royal” ‹zmir’de sökülecek ve parçalanacak. Irak savafl›nda ‹ngiliz donanmas›na liderlik eden ve Bosna savafl›nda görev alan emektar uçak gemisinin, parçalama ifllemini Türk flirket yapacak. Gemiden ç›kar›lacak metal malzeme ile jilet ve konserve kutusu yap›lacak...

8

9

Yak›ts›z Uçak

Solar Impulse, ABD’yi bafltanbafla geçmeyi baflaran ilk günefl enerjisiyle iflleyen uçak oldu. Küçük bir otomobilin a¤›rl›¤›na sahip Solar Impulse, gücünü kanatlar› üzerine yerlefltirilmifl 11 bin kadar günefl pilinden al›yor. Yerden 9 bin metre yüksekte uçabilen uçak, saatte 72 kilometreye varan h›z yap›yor.

10

Bitki Çaylar›na Dikkat!

Ak›ll› Neflter

‹ngiliz bilim insanlar›, kanser ameliyatlar›nda tümör bulan neflter gelifltirdi. B›ça¤›n ad› “iKnife”. Ak›ll› b›çak, kesme ifllemi s›ras›nda, dokuya ›s› vererek yay›lan keskin duman kokusunu analiz edebiliyor ve böylece dokunun kanserli olup olmad›¤›n› de¤erlendiriyor.

Federal Risk De¤erlendirme Enstitüsü (BfR) taraf›ndan yap›lan bir araflt›rmada, sa¤l›kl› oldu¤u düflünülen bitki çaylar›n›n kanserojen madde içerdi¤i sonucuna ulafl›ld›. Do¤ada yaklafl›k 6 binden fazla bitkide bulunan bu maddeyi, bitkiler, etraftaki haflerelerden korunmak amaçl› salg›l›yor. 103


BD EK‹M 2013

Dünyan›n Gizemi Bitmez

11

Kufllar›n Yuvas› Belediyeden

13

‹zmir Büyükflehir Belediyesi, kufllar›n göç mevsimi ve yuva yapma dönemine girilmesi nedeniyle flehrin çeflitli yerlerine yeni yuvalar koyuyor. 3 y›ld›r süren projede, 750 civar›nda yuva, göç eden kufllara s›¤›nma yeri olmufltu. Belediye, 2013 y›l› içinde bin 700 ahflap kufl yuvas› daha yerlefltirecek.

Dünya’n›n en büyük adas› Grönland’daki buz tabakas›n›n alt›nda 750 kilometre uzunlu¤unda ve 800 metre derinli¤inde dev bir kanyon tespit edildi. Keflfedilen yer flekli, ABD’nin Arizona eyaletindeki Büyük Kanyon’dan daha uzun.

Uzay Teleskopu Emekli Oluyor

12

Kepler Uzay Teleskopu’nun uzun süredir teknik sorunlar yaflad›¤›n› aç›klad›. Zaman›nda 600 milyon dolara mal olan dev teleskop, bugüne kadar 135 gezegen, 3 bin 500 gezegen aday›n› tespit etmiflti. Ancak teleskopun May›s’tan bu yana uzaktaki cisimleri net olarak görüntüleme yetene¤inin azald›¤› tespit edildi. 104

Ö¤retmen Gibi Kalem

14

Alman giriflimciler yaz›m hatalar›n› düzelten ak›ll› kalem gelifltirdi. Ö¤renciler için bulunmaz f›rsat olan bu kalem, ak›ll› bir çip ve vibrasyon modülüne sahip. Bir kelime yanl›fl yaz›ld›¤›nda, ak›ll› kalem bunu alg›l›yor ve titreyerek uyar›da bulunuyor. sezinsan@butundunya.com.tr


Evrensel Bak›fl Aç›s› Gürbüz Evren

Papa ve fieyhülislam kahveyi neden yasaklad›? “Keyif veren içki” anlam›na gelen kahvenin tarihi ile ilgili yay›mlanan birçok yaz› var. Sizi milattan sonra 575 y›l›na kadar götürmeden, tarihe ve isimlere bo¤madan, Osmanl› döneminden bafllayarak kahve ile belki de ilk kez duyaca¤›n›z bilgileri paylaflaca¤›m.

smanl› döneminde kahve denilince akla Yemen gelirdi. Buradan M›s›r’a gönderilen kahvenin büyük bir bölümü önce Osmanl› Baflkenti ‹stanbul’un ihtiyac›n› karfl›layacak flekilde ayr›l›r, kalan›n›n da baflka bölgelere da¤›t›lmas›na izin verilirdi. Kahvenin talebe yan›t vermekten uzak kald›¤› dönemler de olmufltur. ‹flte bu y›llarda, Osmanl› Devleti, kahvenin dünyan›n baflka bölgelerine gönderilmesini yasaklam›flt›. Avrupal› tüccarlar, kahvedeki Osmanl› n’e giderek, üreticilere iyi fiyatlar önerip, al›m yapmaya çal›flm›flt›r.

O

105


BD EK‹M 2013

B

u konuda en ›srarl› olanlar Hollandal›lard›r. Yemen’in Mokha liman›nda 1720-1740 y›llar› aras›nda bir al›m merkezi kuran Hollandal›lar, her y›l gemiler dolusu kahveyi ülkelerine göndermifltir. Bununla da yetinmeyip ayr›ca, Amsterdam’da kurduklar› seralarda kahve üretimine de bafllam›flt›r. Asl›nda Avrupa’da, kahve üretimini serada ilk gerçeklefltiren ülke, Kral 14. Louis’in emriyle Fransa’d›r. Frans›zlar›n kahve üretimini ciddiye almalar› ise Hollanda’n›n giriflimlerinin ard›ndand›r. Karayipler Denizi’ndeki Martinique ve Saint Dominic adalar›nda 1 kilo kahve tohumu ile 1720’de bafllayan ve ilk ürünlerin 1736’da al›nd›¤› üretim, 1780’de y›ll›k 40 bin tona ulaflm›flt›r. Frans›zlar› izleyen ‹ngilizler de, Karayipler Denizi’ndeki sömürgelerinde kahve üretimine bafllam›flt›r. Kahvenin Latin Amerika ülkelerinde 1727’den itibaren üretimi de, Portekizli Palheta adl› bir subay›n giriflimi

Avrupa’da kahve üretiminin serada ilk üretimini sa¤layan Kral 14. Louis. ile bafllam›flt›r. Brezilya’n›n günümüzde kahve üretiminin en önemli merkezi haline gelifli ise Frans›z Guyanas›’ndaki valinin efli Madame Le Bruyer’in bir avuç kahve tohumunu cebine koyup bu ülkeye getirmesiyle bafllam›flt›r.

K Martinique ve Saint Dominic adalar›nda 1 kilo kahve tohumu ile 1720’de bafllayan üretim, 1780’de y›ll›k 40 bin tona ulaflm›flt›r. 106

ahvenin dünyaya yay›l›fl›n› k›saca özetledikten sonra, yine 16. yüzy›la dönelim. ‹stanbul’da kahve içilen ilk iflletmeyi 1555 y›l›nda 2 Suriyeli açm›flt›r. Halk›n be¤enisini toplayan bu kahvehaneyi di¤erleri izlemifltir. ‹stanbul’da giderek artan kahve tüketimi öncelikle yabanc›lar›n dikka-


BD EK‹M 2013

tini çekmifl, konuyla ilgili ilk raporu, 1585 y›l›nda Osmanl› baflkentindeki Venedik Büyükelçisi Gian Francesco Marosini yazm›flt›r. Marosini flöyle demektedir; “Kahvehanelerde ve halka aç›k mekânlarda, siyah renkli, a¤›z yakacak s›cakl›kta, kahve ad› verilen bir içecek tüketiliyor. Bu içkinin, zihni açt›¤› ve uyan›k tuttu¤u söyleniyor.” “Arabistan’›n fiarab›” olarak da adland›r›lan kahvenin Avrupa’da kolay kabul görmemesi, sadece tad›n›n ac› bulunmas›ndan dolay› de¤il, bizzat kilisenin bu içece¤e müdahale etmesinden de kaynaklam›flt›r.

“Arabistan’›n fiarab›” olarak da adland›r›lan kahvenin Avrupa’da kolay kabul görmemesi, sadece tad›n›n ac› bulunmas›ndan dolay› de¤il, bizzat kilisenin bu içece¤e müdahale etmesinden de kaynaklam›flt›r.

R

bu içecek fleytanidir. ‹nançs›zlar›n içece¤idir. Bu karanl›k içecek, ‹slam’ dan gelmektedir” gibi ifadeler kullan›lm›flt›r. Baz› kilise mensuplar›na göre ise kahve, Hazreti ‹sa’n›n kutsad›¤› içecek olan flaraba alternatif haline gelmemesi için yasaklanm›flt›.

oma’da, 1600 y›l›nda, Osmanl› topraklar›ndan dönen gezginlerin getirdi¤i kahvenin Hristiyanlar taraf›ndan içilmesi yasaklanm›flt›r. Bu yasa¤› hakl› k›lmak için, “Kahveyi Türkler çok sevdi¤ine göre,

öz konusu yasak, Papa 8. Clement’›n kahveyi sevmeye bafllamas›yla kalkacakt›r. Papa, yasa¤› kald›rma nedenini ise “Bana göre kahvenin tad› harika. Üstelik zihni aç›k tutuyor. Uyku halinden kurtar›yor. Ayr›ca bu özelliklere sahip kahveyi içme imtiyaz›n›n sadece Müslümanlarda olmas› da kabul edilemez” sözleriyle aç›klam›flt›r. Kahvenin 17. Yüzy›ldan itibaren yayg›n olarak içilmeye baflland›¤› ‹ngiltere’de, kahvehaneler k›sa sürede art›fl göstermifltir. Erkeklerin ra¤bet etti¤i bu iflletmelere ilgi ço¤al›nca kad›nlar rahats›z olmufltur. Efllerinin evlerini ihmal ederek kahve içmeye

S

Papa VIII. Clement

107


BD EK‹M 2013

17. Yüzy›ldan itibaren ‹ngiltere’de, kahvehaneler art›fl göstermifltir. Erkeklerin bu mekanlara ilgisi art›nca kad›nlar rahats›z olmufltur. gitti¤ini, orada çok vakit geçirdi¤ini belirten ‹ngiliz kad›nlar, haz›rlad›klar› flikâyet dilekçesini Kral 2. Charles’a iletmifltir. Kral da bunun üzerine 1676 y›l›nda kahvehanelerin kapat›lmas›n› emretmifltir. Ancak yasak çok sürmeyecektir. Çünkü erkeklerin büyük tepkisinin ard›ndan kahvehanelerin, akflam geç saatlere kadar aç›k olmamak flart›yla yeniden faaliyete geçmesine izin verilecektir.

K

ahvenin sadece Avrupa’da de¤il, ‹stanbul’da da yasakland›¤› y›llar olmufltur. Örne¤in 16. Yüzy›l›n ikinci yar›s›nda, say›lar› büyük art›fl gösteren kahvehanelere yönelik ilgi en üst düzeye ç›km›flt›r. Kahvehanelerin t›ka basa dolu oluflu özellikle cami imamlar›n› rahats›z etmifltir. ‹mamlar, “Kahvehanelerde sürekli kahve içerek gevezelik yapanlar, namaz vakitlerini flafl›rmakta, hatta camiye gelmeyerek ibadetlerini ihmal etmektedirler” diyerek, Padiflah Kanu108

ni Sultan Süleyman’a flikâyette bulunurlar. Padiflah›n, konuyu araflt›rmas›n› istedi¤i fieyhülislam Ebusuud Efendi ise daha da ileri giderek, kahvenin ‹slam’›n yasaklad›¤› içeceklerden biri oldu¤unu aç›klay›nca, ‹stanbul’da kahve ve kahvehaneler yasaklan›r. Bu karara direnen iflyeri sahiplerine ise 25 sopa vurularak cezaland›r›lacaklar› duyurulur.

S

öz konusu yasak halk aras›nda giderek büyüyen bir öfkeye yol açacakt›r. Bunun üzerine al›nan yeni bir karar gere¤i yasa¤›n yumuflat›ld›¤› ve sadece evlerde kahve içile-

fieyhülislam Ebusuud Efendi kahvenin ‹slam’›n yasaklad›¤› içeceklerden biri oldu¤unu aç›klay›nca, ‹stanbul’da kahve ve kahvehaneler yasaklan›r.


BD EK‹M 2013

bilece¤i tellallar arac›l›¤›yla bildirilir. Zamanla yasak daha da yumuflam›fl, baz› dükkânlar›n arka bahçelerinde kahve içilmeye bafllanm›fl, bir süre sonra da kahvehaneler yeniden aç›lm›flt›r. Yasa¤›n tamamen kalk›fl› ise yeni fieyhülislam’›n, kahvenin ‹slam dininde yasak olmad›¤›n› aç›klamas›yla olmufltur.

tinde, Jan Danz adl› bir Yahudi açm›flt›r. ‹talyanlar ise 1683 y›l›nda Venedik’te aç›lan ilk kahvehanede kahve içme zevkini yaflamaya bafllam›flt›r.

flin tuhaf yan›, kahve 1511 y›l›nda Mekke’de de yasaklanm›flt›. Memluklu yöneticileri, kahve içiminin yayg›nlaflmas›ndan çok, kahve sohbetlerinin, giderek iktidara muhalefet edenlerin ilgi gösterdi¤i toplant›lara dönüflmesinden rahats›z olmufltur. Uleman›n da onay vermesi üzerine yasak karar› alan Memluklu yönetimi, çuvallar dolusu kahveyi Mekke sokaklar›nda yakt›rm›flt›r. Ayr›ca kahve satanlara ve tüketenlere de ceza verilece¤i duyurulmufltur. Ancak bu yasak, bölgenin Osmanl› egemenli¤ine geçmesinin ard›ndan 1544 y›l›nda kald›r›lm›flt›r. Avrupa’da kahve piflirilip sat›lan ilk kahvehaneleri de Osmanl› topraklar›nda yaflam›fl, ticaret yapm›fl gayrimüslimler açm›flt›r. ‹ngiltere’de, Oxford’daki kahvehaneyi 1650 y›l›nda Hollandal› bir Yahudi olan Jacop açm›flt›r. Fransa’da, Marsilya’daki ilk kahvehaneyi Pascal Harukyan adl› bir Ermeni açm›flt›r. Almanya’da ilk kahvehaneyi 1673 y›l›nda Bremen ken-

Osmanl› döneminde bir kahvehane Günümüzde de kahve tüketilmesini yasaklayan baz› mezhepler ve dini gruplar vard›r. Örne¤in Mormonlar, kahvenin tüketilmesini çok kat› bir flekilde yasaklam›flt›r. Kahvenin yasaklarla dolu tarihindeki ilginç olaylar› bir baflka yaz›da ele alaca¤›m.• gurbuzevren@butundunya.com.tr

B‹R SORU B‹R CEVAP

Ö¤retmen çocu¤a sordu: "Birinci Murat hangi savaflta ölmüfltü?” Çocuk biraz düflündükten sonra yan›tlad›: "Kat›ld›¤› en son savaflta ö¤retmenim.” 109


fiimdiki Zaman Can Pulak

Deniz Gençli¤i Ça¤›r›yor Bizim gibi gergin yaflayan toplumlarda,deniz en büyük ilaçt›r. Yelkeni bast›n›z m›, rüzgar sadece onu doldurmakla kalmaz, sizi üzen ne kadar sorun varsa, hepsini de götürür beraberinde. on y›llarda amatör denizcili¤e ilgi artt›. Denizi olmayan kentlerde bile kurslar aç›l›yor, ehliyetler veriliyor. Örne¤in Ankara Gölbafl›’nda bile ciddi yelken kulüpleri, antrenörleri, sporcular› var. Hatta Baflkent’ten Bodrum’a, Marmaris’e yelken yar›fllar›na bile geliyorlar. K›fl›n sert havalar›na ald›rmadan yar›flan, haftal›k tatilini denizde geçiren deniz ve yelken sevdal›lar›n› gördükçe, büyük bir sevinç kapl›yor yüre¤imi. Öyle ya, daha düne kadar hasrettik çocuklar›m›z› ve gençlerimizi denizlerde görmeye. Üç taraf› denizle çevrili güzel ülkemizde, denizci gençlerin say›s›n› art›ram›yoruz diye üzülürdük. fiimdi tablo de¤ifliyor ve yelken kulüplerimizin say›s› h›zla art›yor. Sahil kent belediyeleri de yelken ve su sporlar›n› ciddiye ald›lar. Bu ifle iyi para ay›r›yorlar, e¤itime yaz-k›fl de-

S

110

meden devam ediyorlar. Yeterli mi, de¤il ama bilinçli flekilde bir geliflmeyi de görmezlikten gelemeyiz. Bu arada, kendi imkanlar›yla ayakta kalmaya çal›flan kulüplerimiz de, denizci sporcular›n yetiflmesine büyük emek sarfediyorlar. Bu kulüplere devlet biraz yard›m etse, sporcu say›m›z› üçe befle katlar›z. flin buras›nda bir önemli sorunun üzerinde durmakta fayda var. Sporcular›m›z› daha ileriye tafl›mam›z gerekiyor. Optimisti ö¤renen çocuklar lazere geçmeli, buradan daha de¤iflik tip teknelere t›rmanmal›. ‹mkân yok diye onlar› yar› yolda b›rakamay›z. Tekne tipi büyüdükçe, masraf› da o derece art›yor. Bu durumda kulüpler optimist ve lazerden pek ileriye gidemiyorlar. Federasyon kulüplere imkân ve deste¤ini art›r›rsa, bu sorun


BD EK‹M 2013

çözülemese bile, hiç de¤ilse bir miktar hafifler. Özel sektör niye yelkeni ve su sporlar›n› desteklemez ki..? Futbola trilyonlar harcayanlar, basketbol ve voleybola büyük paralar dökenler, biraz da su sporlar›na e¤ilsinler. Yeni tekneler getirtip, bunlar› Türk sporcular›n›n e¤itimine tahsis etseler, iyi olmaz m›..? Ege’de deve gürefllerine harcanan paran›n yar›s› yelkene verilse, dünya çap›nda sporcular ve flampiyonlar ç›kar›r›z. ürk gençli¤i pek tatil yapam›yor. Milyonlarca gencimizin ne imkan› ne de paras› var. Acaba devlet, Gençlik ve Spor Bakanl›¤›, Yelken Federasyonu ve belediyeler vas›tas›yla gençlerimize baz› bölgelerde su sporlar› kamplar› açamaz m›? Büyük bankalar, vergi s›ralamas›na giren flirketlerimiz böyle bir organizasyona katk› sa¤layamazlar m›? Deniz Ticaret Odalar› ve denizcilik sektörünün büyük kurulufllar›, büyük armatörler filan gençlerimizi denize kazand›racak bu giriflimlere destek veremezler mi? Niye olmas›n..? Konu projelendirilsin, bilgili ve deneyimli insanlar›m›z tafl›n alt›na elini koysun, ciddi bir organizasyon yap›ls›n, görün bakal›m ortaya nas›l güzel bir tablo ç›kar. Koskoca Türkiye’nin bir okul gemisi bile yok. Savarona’dan sonra Deniz Kuvvetlerimiz gemisiz kalm›fl, subay aday› ö¤rencilerini denize ç›karmakta hayli zorlanm›fl. Bugün dahi durum öyle… Allahtan Bodrum halk›, paras›n› cebinden ödeyerek bir okul gemisi

T

yapt›rd›. Yapt›rd› ama, denizleri aflarken çayda bo¤ulma misali, o güzelim geminin büyük masraflar›n› karfl›layamay›nca, çocuklara arzulanan deniz e¤itimi yeterince yapt›r›lamad›. Sponsorlar deste¤i kesince, güzelim gemi limanda yatt› durdu. Oysa çal›fl›rken, Deniz Meslek Lisesi ö¤rencilerine çok faydas› olmufl, hatta kat›ld›¤› dünya okul gemileri yar›flmas›nda da çok büyük baflar›lar kazanm›flt›.

Ege’de deve gürefllerine harcanan paran›n yar›s› yelkene verilse, dünya çap›nda sporcular ve flampiyonlar ç›kar›r›z. fiimdi yüre¤imize su serpen güzel haberler al›yoruz. Okul gemisi yapmak üzere kurulan YEGED Derne¤i, Bodrum Belediyesi ile anlaflarak limanda at›l duran gemiyi kiralay›p, deniz e¤itimi için devreye sokuyor. Bodrum Gemisi nihayet ifllevini yapabilecek ve ülkemize binlerce denizci genci kazand›racak. Ferit Biren’lerin, Sadun Boro’lar›n, Necati Zincirk›ran’ lar›n, Teoman Arsay’lar›n ve onlar gibi denize gönül ve emek verenlerin kurdu¤u bu ciddi derne¤i yürekten alk›fll›yor, baflar›lar diliyoruz. Ne varsa Bodrum’da var. Aferin Bodrum, haydi Bodrum uskunas›… canpulak@butundunya.com.tr 111


"‹flgalden Kurtulufla ‹stanbul" adl› bu eser, ‹stanbul ve civar›nda iflgal y›llar›nda yaflanan olaylar› konu al›yor. ‹lk kez yay›mlanan, orijinal foto¤raf ve belgelerle kapal› kalm›fl bir tarih, görsel yönüyle sergileniyor. Anadolu’da Kurtulufl Savafl›’n›n devam etti¤i y›llarda, ‹stanbul ve civar›nda neler yafland›¤›n› görsel bir zenginlikle anlat›yor. Birço¤u iflgalcilerin çekti¤i 1918-1923 y›llar›na ait çok say›da foto¤rafla iflgal ‹stanbul’unun bilinmeyen yönleri ele al›n›yor.

BÜTÜN K‹TAPÇILARDA


Not Defterimden Nergis Öztürk

Evimizdeki

Yabanc›

Do¤umumdan birkaç y›l sonra babam, kasabam›za yeni gelen bir yabanc›yla tan›flm›fl.

D

Daha ilk günden kan› kaynam›fl

babam›n, bu büyüleyici yabanc›ya. Hiç duraksamadan, onun evimize gelip, bizle birlikte yaflamas›na karar vermifl. Biz ev halk›, k›sa sürede ›s›nd›k bu yabanc›ya ve elimizden geldi¤ince onu hiç yaln›z b›rakmad›k, yan›ndan ayr›lmad›k. Çocukluk yafllar›mda onu çok çok seviyordum ama, ilerideki y›llarda

yafl›m ilerledikçe de evde onsuz pek edemeyece¤imi anlad›m. Bu yabanc›n›n ailemizin içindeki varl›¤›n› hiç sorgulamad›m. O günlerde de, ileride büyüdükçe de onun, ailemiz içinde hep özel bir yeri oldu¤unu kabullendim. Annem ve babam evde, daha çok birbirlerini tamamlayan birer çocuk bak›c›s› konumundayd›lar: Annem yerleflimi bize iyiyi ve kötüyü, Knidos babam ise sayg›l› 113


BD EK‹M 2013

olmay› ve söz dinlemeyi ö¤retmekle görevliydiler. Bizim yabanc› ise, hemen herfleyimizdi. Bize masallar söyler, büyüleyici öyküler anlat›r, çeflitli maceralar›n an›lar›yla bizi heyecanland›r›r, zaman zaman da komiklikler yaparak bizi e¤lendirir, güldürürdü. Derslerimize çal›fl›rken de ilgisini esirgemez, her zaman yard›mc› olurdu bize. ‹ster tarih konusunda olsun, ister siyaset, bilim, müzik konular›nda olsun, merak etti¤imiz herfleyi ona sorar, herfleyi ondan ö¤renirdik. Her sorumuzun yan›t›n› bilir, geçmiflle de, bugünle de ilgili konularda tüm merak›m›z› gideririr, hatta varsay›mlarda bulunarak, gelecekle ilgili konularda bile tum sorular›m›z› yan›tlard›.

‹ster tarih konusunda olsun, ister siyaset, bilim, müzik konular›nda olsun, merak etti¤imiz herfleyi ona sorar, herfleyi ondan ö¤renirdik. birfleyleri kesinlikle olurdu. Hiç susmamas›na karfl›n babamın ona nedense bir kez bile olsun, kızd›¤›n› an›msam›yorum. Yaln›zca annem, o da arada s›rada,

Kardeflimi ve beni bir futbol maç›-

na ilk, o götürmüfltü. Evde oldu¤umuzda beni zaman olur a¤lat›r, zaman olur neflelendirir, güldürürdü. Onun sustu¤unu bilmem, çünkü her konuda herzaman söyleyece¤i, anlataca¤›

114

evimizdeki yabanc›n›n söylediklerini iyice duyabilmemiz için biz kardefllerin birbirimizi susturmaya çal›flmalar› karfl›s›nda bunal›r, bafl›n› dinlemek için gizlice mutfa¤a kaçard›. fiimdi düflünüyorum da, annem o anlarda yabanc›n›n tas›n› tara¤›n› toplay›p evimizden gitmesini acaba hiç mi istememiflti? Babam, kendi anne ve babas›nda gördü¤ü sayg›y› ve söz dinlemeyi evimizde bize de ö¤retmeye özen gösterirdi ama, yabanc›n›n bu ahlâk düzenimizi fazla önemsememesini nedense pek umursamazd›. Ailemiz aras›nda a¤z› bozuk, argo, hatta küfürlü konuflma kesinlikle yap›lmazd›. Bu kural yaln›zca biz aile bireyleri için de¤il, evimize gelen konuklar›m›z ve okul arkadafllar›m›z için de geçerliydi. Oysa evimize kurulup oturan ve birgün gitmesi gerekti¤ini


BD EK‹M 2013

hiç mi hiç akl›na bile getirmeyen bu konu¤umuz, kimi zamanlar, a¤za al›nmaz öyle sözcükler kullan›rd› ki, babam›n bizim karfl›m›zda yüzü renkten renge girerdi. O sözcükler büyüklerimizin yan›nda bizi de utand›r›rd›. Annemin de, bizim de yüzlerimiz, kulaklar›m›z zaman zaman k›pk›rm›z› kesilirdi. Babam, gençlerin alkol almalar› konusunda bize zaman zaman uyar›c› konuflmalar yapm›flt›r ama, bizim yabanc›n›n düzenli aral›klarla, bizi bu konuda da cesaretlendirmeye çal›flt›¤›n› unutamam. Hatta ona göre sigara içmek kifliyi çok haval› yapar, puro ve pipo içmek ise kifliye özel bir ayr›cal›k verirdi. Evimizdeki yabanc›, bizle cinsel

konularda da rahat rahat konuflabiliyordu. Bu konudaki yorumlar› kimi zaman pervas›z, kimi zaman ak›l çelici ve hemen her zaman, bizi utand›racak türdendi... Kad›n erkek iliflkisiyle ilgili ilk görüfllerim, do¤al olarak, yabanc›n›n etkisinde geliflti. Kimi zaman bizimkilerin diretti¤i de¤erlere kafa tutar konuflmlar› olmas›na karfl›n, nedenini flimdi bile anlayam›yorum, kendisinden evimizi terk etmesi istenmezdi. Yabanc›n›n, ailemizin ayr›lmaz bir parças› oldu¤u o günlerden bu yana aradan elli y›l› aflk›n bir süre geçti.

Her nekadar ilk günlerdeki çekicili¤ini koruyor olmasa da o, art›k bizden biri. Bugün bile hâlâ annemlerin evindeki küçük odaya girseniz onu bafl köflede öylece oturmufl, “Birisi karfl›ma geçse de masallar›m› dinlese, yapt›klar›m› seyretse” diye iç geçirerek dost beklerken bulabilirsiniz.

K

Kim mi bu yabanc›? Biz ona k›saca

‘TV’ diyoruz. Tek bafl›na gelip, evimize çöreklenmesi yetmezmifl gibi bir süre sonra kalkt›, evlendi. Üstelik, eflini de ald›, getirdi bizim eve. ‘Bilgisayar’ m›fl eflinin ad›. Bir de çocuklar› oldu. ‘ Cep telefonu’ koyduk çocu¤un ad›n›. ‹kinci çocuklar› oldu; ona da ‘I POD’ ad›n› verdik. Aradan çok geçmeden bir de torunlar› olmaz m›? Onun ad› ise “I PAD” oldu. Ha, unutmadan söyleyeyim: Evdekiler yaln›zca onlar de¤il… Çok zaman ay›rd›na varam›yoruz ama… Biz de var›z evimizde. • nergisozturk@butundunya.com.tr 115


UFAK TEFEK B‹LG‹LER Sabahat Önen

BENZETEMEM‹fiLER! Charlie Chaplin, “Ünlülerin Benzerleri” yar›flmas›na kimseye belli etmeden kendisi kat›lm›fl ve 3. olmufltur.

Vanilya ve Müzik Vanilya kokusu ve klasik müzik dinlemek çal›flma veriminizi yüzde 40 artt›r›r.

Balonla ‹lk Uçufl

Tavlan›n 4 Köflesi Tavlan›n; 4 köflesi 4 mevsim, pullar›n›n toplam› 1 ay›, karfl›l›kl› 12'fler hane 24 saati, aç›k-koyu renk tafllar ise gece ve gündüzü simgeler.

F‹LLER‹N HASSAS DÜNYASI

Filler, ölüme yas tutan ender hayvanlardan biridir. Ayr›ca, ba¤lant› kurduklar› bir kalbin durdu¤unu kilometrelerce öteden hissedecek denli de hassast›rlar. 116

Balonla ilk uçuflu 20 Kas›m 1793 tarihinde Jean François Pilatre de Rozier baflarm›flt›r. Kutup ay›lar›n›n derileri siyah ama tüyleri saydamd›r.

EN ESK‹ HAR‹TA Bilinen en eski harita, 4000 y›l kadar önce yap›lm›fl Mezopotamya' da Kerkük yak›n›ndaki Nuzi' de bulunan M.Ö. 2200 y›llar›na ait bir haritad›r.


BD EK‹M 2013

Atatürk Çin’de

Çin’de Atatürk'ün hayat› zorunlu ders olarak okutulmaktad›r Tehlikeli Derinlik

Güney Afrika'da alt›n üreten Tautona maden oca¤›, yaklafl›k 3,8 km. düfley derinlik ile dünyan›n en derin maden oca¤› unvan›na sahiptir. Ayr›ca, insan taraf›ndan kaz›lm›fl en derin noktad›r. ile Bütün k›talar A harfi er. bit ile rfi ha A bafllay›p

Karat Ölçüsü Eski ça¤lardan beri kullan›lan “karat”, tek bir keçiboynuzu çekirde¤inin kütlesi temel al›narak belirlenmifl bir ölçü birimidir.

VICTOR MARIE HUGO 26 fiubat 1802 Besancon, Paris do¤umludur. Zaman›n ço¤u genç yazar› gibi Hugo da, 19. Yüzy›la hakim olan Romantik Ak›m’dan etkilendi. Tutkusunu, iyi konuflma ve sözle inand›rma yetene¤ini ilk dönem eserlerine de yans›tan Hugo, bu sayede genç yafl›nda flöhrete kavuflmufltur. ‹lk fliir derlemesi “Odlar ve Çeflitli fiiirler” 1822'de yay›nlanm›fl ve bu baflar›s› ona XVIII. Louis taraf›ndan kraliyet maafl› ba¤lanmas›n› sa¤lam›flt›r. fiiirlerin içten çoflkusu ve ak›c›l›¤› büyük övgü alsa da as›l dört y›l sonra yay›mlanan fliir kitab› “Odlar ve Baladlar” Hugo'nun muhteflem bir flair ve söz ustas› oldu¤unu aç›kça ortaya koymufltur. Hugo'nun ilk roman› “Notre Dame' ›n Kamburu” 1831'de bas›ld›¤›nda büyük baflar› kazanm›fl ve Avrupa'daki di¤er dillere çevrilmifltir. Romanda ad› geçen Notre Dame Katedrali de restore edilmifl, uzun süredir ihmal edilen Rönesans öncesi yap›lar›n da bak›ma girmesi konusunda büyük etki yaratm›flt›r. En büyük ve ünlü Frans›z yazarlardan biri kabul edilen Victor Marie Hugo Fransa d›fl›nda en çok “Sefiller” ve “Notre Dame'›n Kamburu romanlar›yla tan›nmaktad›r. ‹çinde “Haydi biraz cesaret, ey gelecek kuflaklar!” diyerek seslendi¤i “fiairin Görevi” fliiri de en çok bilinen fliiridir. Fransa’n›n ulusal flairi Victor Hugo1885 y›l›nda çok sevdi¤i flehir Paris’te yaflam›n› yitirmifltir. 117


Tarihten Damlalar Mümtaz ‹dil

C

Polisiye Romanlar›n Kraliçesi

hristie

Birinci Dünya savafl›n›n en kanl› günleri… Bayan Mary Westmacott Londra’daki K›z›lhaç hastanelerinden birinde hemflirelik görevini yap›yor, bir yandan da notlar al›yordu.

lgisini en çok çeken fley ise zehirler üzerine çal›flmakt›. Herhangi bir zehrin hangi yolla al›nd›¤›na ve etkisinin en çabuk hangi yolla gösterdi¤ine dikkat ediyordu. Bunu romanlar›nda kullanmak için yap›yordu. Ad› da zaten Mary Westmacott de¤ildi. Bu ismi, savafltan 16 y›l sonra yeniden, Agatha Christie’ den b›kt›¤›nda kitaplar›ndaki yeni kahraman› Mrs. Marple’› tan›t›rken kullanacakt›. Dünyan›n en tan›nm›fl polisiye roman yazarlar›n›n kuflkusuz en bafl›nda gelenlerden biri olan Agatha Christie, 2 milyar› aflan romanlar›n›n sat›118

fl›yla kendi alan›nda bir rekorun sahibi de olacakt›. Hercule Poirot ve Mrs. Marple tiplemeleriyle birbirine z›t iki karakterden iki mant›k dehas› yarat-


BD EK‹M 2013

may› becermiflti. Hercule Poirot ile Mrs. Marple aras›ndaki en önemli fark, birinin tamamen mant›k ile olaylar› çözmesinin yan›nda, Mrs. Marple’›n olaylar› çözmede içgüdüsünü de kullanmas›yd›. ‹yi bir polisiye, iyi bir romand›r. Bunun en önemli nedeni, kusursuza yak›n bir kurguya sahip olma flart›d›r. Roman sanat› içinde yer almamakla birlikte, kurgu aç›s›ndan polisiye romanlar her zaman için roman sanat›n›n dev yazarlar›n›n da ilgisini çekmifl, hatta Charles Dickens, Dostoyevski gibi yazarlara ilham kayna¤› olmufltur. ary Westmacott olmadan birkaç y›l önce Agatha on gün kadar ortadan kaybolur. Herkes bu ç›lg›n ve sürprizlerle dolu kad›n› aramaya koyulur, ama bir türlü bulamaz. Sonunda bir kireç kuyusunun yan›nda, bir taraf› kireç kuyusuna gömülmüfl, di¤er taraf› bir a¤aca bindirmifl arabas› bulunur. Bütün eflyalar› çevreye yay›lm›fl haldedir. Akla ilk gelen, Agatha Christie’nin, bu dünyan›n en ünlü yazarlar›ndan biri olmak üzere epeyce yol kat etmifl kad›n›n kireç kuyusuna düfltü¤üdür. Bu dönemi, on günlük 119


BD EK‹M 2013

nim de¤erimi daha iyi anlar diye umuyorum,” demifltir. Agatha Christie’nin mant›k dehas›n›n birer ürünü olan polisiye romanlar› ikinci kocas› Sir Max Mallowan ile birlikte dünyay› dolaflt›kça, renklenmeye de bafllar. Nil Nehri, Suriye, Mezopotamya, Irak, M›s›r ve daha birçok yerdeki bilgilerini romanlar›na serpifltirmifl ve zaten ilginç olan roman kurgusunu tarihsel bilgilerle de donatm›flt›r. “On Küçük Zenci” roman› polisiye roman›n klasikleri aras›na girmifl en önemli romanlar› aras›nda say›l›r. Defalarca tiyatroda sahnelenen, filmi çekilen bu ünlü roman, lirik anlat›m›yla da bir polisiye roman oldu¤u kadar bir edebiyat eseri olarak da kabul edilir. Agatha Christie’nin birçok oyunu tiyatroya uyarlanm›flt›r, ama onun

“Bir arkeologla evlendim, en az›ndan ben yaflland›kça benim de¤erimi daha iyi anlar diye umuyorum,”

aç›klama yapmaz. Ans›z›n ve beklenmedik biçimde bir otel odas›nda ortaya ç›kar ve hayat›n›n on günlük bölümünü kimseye anlatmam›flt›r. Otele kayd›n› da, ‹lk kocas› Archibald Christie’nin kendisini aldatt›¤› genç kad›n ad›na yapt›rm›flt›r. Archibald’in kendisinden çok genç bir kad›nla iliflkisini ö¤renmesi ve ard›ndan annesini de kaybetmesi tam da bu zamana rastlar. Kimilerine göre Agatha, kocas› Archibald’› nas›l öldürece¤ini planlamak üzere ortadan kaybolmufltur, kimine göre ise geçici bir haf›za kayb› yaflam›flt›r. Agatha Christie o günler için yaln›zca, “hat›rlam›yorum,” demekle yetinmifltir. rchibald Christie’den bofland›ktan sonra 1930 y›l›nda ülkenin en ünlü arkeologlar›ndan biri say›lan Sir Max Mallowan ile evlenir. Mallowan kendisinden 15 yafl küçüktür. “Bir arkeologla evlendim, en az›ndan ben yaflland›kça be120

Agatha Christie ve ikinci kocas› arkeolog Sir Max Mallowan


BD EK‹M 2013

fas›nda bu kahraman›n ölüm ilan› yer al›r. Bu, tüm roman tarihinde ölüm ilan› büyük günlük bir gazetenin ilk sayfas›nda yay›nlanan tek kahraman›n öyküsüdür. abas›n› daha çocukken kaybetmiflti . Annesi ile bafllad›¤› yaflama önce müzik ö¤renimi ile kat›lmak istedi, ama baflar›l› olamad›. O s›ralarda k›sa öyküler yazmaya bafllam›flt›. ‹lk roman› Styles’daki Esrarengiz Olay uzun süre elefltirmenlerin ve yay›nevlerinin elinRoman kahraman› Hercule Poirot’ de doland›, ama kimse basmaya yanun ölüm ilan› The New York Times’ naflmad›. Neden sonra yay›mlanmaya ›n ilk sayfas›nda yer al›r. de¤er nitelikte bulununca, ilk kahrayaln›zca tiyatro eseri olarak yazd›¤› man› Hercule Poirot da bir daha ölmeeserleri de vard›r. Bunlar daha çok mek üzere polisiye dünyas›na kazanküçük öykülerden birer zincir olufltur- d›r›lm›fl oldu. Ölümünden sonra; Elvis Presley, mufltur. Dünyan›n en uzun soluklu Michael Jackson gibi ölmedi¤i üzerine oyunu unvan›na lay›k görülen “Fare bir çok spekülasyon yap›lm›flt›r. Ama Kapan›” bunlardan yaln›zca biridir. bu inand›r›c› olmam›flt›r. Agatha Ch‹ngiltere, dünyan›n her taraf›nda ristie, geride b›rakt›¤› yirmiden fazla su gibi okunan bu yazar›na sonunda oyun, yetmifl dokuz roman ve hikaye ‹ngiltere’nin en önemli onur niflan› olan fiövalyelik Niflan› vermifltir. 1976 s›¤d›rd›¤› hayat›na bir çok da arkeoy›l›n›n Ocak ay›nda öldü¤ünde, her lojik not eklemifltir. Dünyan›n her taraf›nda, t›pk› Türiki roman kahraman›n› da Hercule kiye’de Mike Hammer romanlar›nda Poirot ile Mrs. Marple’› da kendinden oldu¤u gibi sahte Poirot ve Mrs. Marönce öldürmeyi uygun bulmufltu. Buple romanlar› ç›ksa da, hiçbiri as›l nu Hercule Poirot’da baflarm›flt›r, ama kahramanlar›n ve ondaki müthifl zekâMrs. Marple kendisinden sonra ölmüfln›n örne¤i olamam›fl, sahte olarak tür. Hercule Poirot’nun ölümü “Ve tarihe gömülmüfltür. • Perde ‹ndi” roman›yla gerçekleflir. mumtazidil@butundunya.com.tr Öyle ki, New York Times’ ›n ilk say121


Ansiklopediden Bir Sayfa Mete Tizer

‹flkenceyle Öldürülen Romal› Filozof

Boethius E

ski bir Roma konsülü olan babas›n› küçük yaflta yitirdi¤inde önemli bir devlet adam› ve aile dostu olan Quintus Aurelius Memmius Symmachus taraf›ndan evlat edinilmesi onun çocukluktan itibaren çok iyi bir e¤itim almas›na ve devlet kademelerinde h›zla yükselmesine de olanak sa¤lam›flt›r. Boethius, ailesinin soylu ad› ve iyi e¤itimi sayesinde dönemin kral› Theodoricus Magnus'un (Büyük Theodoricus) güvenini kazanmakta gecikmemifltir. ‹S 510 y›l›nda, yaklafl›k otuz yafl›ndayken Roma'da kosül seçilmifl, 520 y›l›nda kral taraf›ndan Magister Officiorum olarak ayr›cal›kl› ve onurlu bir göreve atanm›flt›r. O s›ralarda Roma'n›n yöneticileri aras›nda baflgösteren güvensizlik, toplumu hem siyasal hem de dinsel anlamda gittikçe artan bir bunal›ma sürüklemifltir, hatta yaflam›n› kabusa çevirecek olaylar›n bafllamas›na ve vatan haini olarak suçlanmas›na maruz b›rakacak kuflku ortam›n›n yarat›lmas›na neden olmufltur.

122


BD EK‹M 2013

Boethius talebelerine ders veriken. Ravenna Saray›'nda çok rahat bir hayat Symmachus'la iyi bir dost olmufl ve k›z› Rusticana ile evlenmiflti. Bu evlilikten do¤an iki o¤lu Symmachus ve Boethius ad›n› verdi¤i iki o¤lu da 522 y›l›nda consul seçilince ailenin sevinci iki kat artm›flt›. Senatus'da Boethius'a karfl› beslenen düflmanl›k hisleri gittikçe yo¤unlaflt›. Boethius hain planlar›n kurban› olarak Theodoricus'a karfl› suikast planlar› haz›rlayanlardan biri olmakla suçland›. alihsizlikler, Boethius'un yak›n arkadafl› senatör Albinus'un suçlanmas›yla bafllad›. Onu suçlayanlar aras›nda özel dan›flman› Cyprianus bafl› çekiyordu. Albinius suçlamalar› reddetse de ‹mparator karfl› tarafa gönülden inanm›flt›. Bu olaylar sonucunda Boethius, ‹mparator'un huzuruna ç›k›p Albinius'u Cyprianus'a karfl› savunmufl ve Roma'n›n de¤erli bir senatörü olan Albinus'un bu suçu

T

ifllemifl olmas› durumunda, kendisinin ve Senatus'un bu suça ifltirak etmifl say›lacaklar›n›, bunun ise asla mümkün olamayaca¤›n› belirtmifltir. Bu art niyetsiz söylemi Theodoricus yanl›fl yorumlad› ve böylece Boethius'un sonunu haz›rlayan süreç bafllam›fl oldu. ‹mparator bu aç›klamadan sonra Boethius ve Senatus'un da ayn› plana ortak oldu¤u san›s›na kap›l›nca Boethius da tutukland›. Boethius'un savundu¤u Senatus kendisine hiçbir savunma tan›may›p hakk›nda hemen bir idam karar› ç›kard›. Bir anl›k cesareti yüzünden

Boethius hapishanede hem kendisinin, hem de ailesinin yaflam›n› altüst eden Boethius mahkemede yapamad›¤› savunmas›n› Consolatio adl› yap›t›nda yapm›flt›r. Boethius'un ölümüne dair kay›tlarda büyük iflkenceler çekerek ac›lar içinde öldü¤ü yaz›l›d›r. Aln›na geçirilen bir sicim gözleri yuvalar›ndan f›rlayana dek gerilmifl ve o durumda kal›n bir sopayla ölünceye dek dövülmüfltür.• metetizer@butundunya.com.tr 123


BD EK‹M 2013

1 3 6 2

4 4

5 1 2 9

9 5

1 3

6 7 5 4

6 4

5

5 4 2 6 1

9 8

Sudoku Yapamayanlar ‹çin

7 8 6 4 6 9

5 1 6

3

8 5 6

4 9 2 6

2 3 2 3 9 3 1 5

Sudokusuz Yapamayanlar ‹çin

124

7 4 5


Yazar Dede ve Torunlar› Muzaffer ‹zgü

Yak›nda okullar aç›lacak. Eh, yazl›k evimizden gitme zaman› geldi.

B

uras› çok güzeldi. Deniz vard›. Karfl›m›zda üzerinde hiç sis eksik olmayan bir da¤ vard›. Sanki da¤ bana bazen el sallar, “Nas›ls›n Beren?” diye sorard›. Gülümser, da¤a el sallard›m. Art›k deniz k›y›s›nda kumda yürüme yok, kuma yatmak yok, kumdan evler yapmak yok. Deniz arkadafllar› yok. Ne güzeldi birbirimize su atmam›z, k›y›da kumda, suda debelenmemiz...

Knidos yerleflimi 125


BD EK‹M 2013

B

unlar›n hepsi bitiyor. Ama oturdu¤umuz kentte de arkadafllar›m var. Bazen birbirimizin evlerine gideriz, sokakta oynar›z. Apartman›m›z›n bahçesindeki çiçekleri sular›z. Birbirimize yaz an›lar›m›z› anlat›r›z. Sonra s›n›f arkadafllar›m var, çok sevdi¤im ö¤retmenim var. Babam baz› fleyleri geceden arabaya koydu. Yolda bir yer var. Biz herzaman orada kahvalt› yapar›z. Oran›n ad› “Köy Kahvalt›s›”... Yedi¤imiz köy peyniriymifl, reçelimiz orada yap›lm›fl. Zeytinler kendi a¤açlar›ndan toplanm›fl. Karas› var, yeflili var, sallamas› var. Sallama zeytini oran›n sahibi Gülbeyaz teyze yap›yormufl. Büyük kavanozlar› yar›ya dek toplad›¤› zeytinle dolduruyormufl, sonra içine flekerli su, sirkeli su koyuyor, sall›yormufl. Ama çok sall›yormufl...Umh, o zaman benim sevdi¤im sallama zeytini oluyormufl. Babam arabay› tam çal›flt›racakt› ki, bir kedi sesi geldi. Babam da annem de arabadan afla¤›ya indiler. Ben de iki yan›ma bak›yordum. Babam annem araban›n alt›na bak›yorlar, kedi yok. Ama sesi geliyor... C›l›z bir ses durmadan,“Miyav miyav” diyor.

A

nnem de babam da,“Pisi pisi, gel pisi” diyorlar ama kedi ortaya ç›km›yor... Annem de babam da flaflk›nlar. Ben de heyecanl›y›m. “Acaba bu kedi nerede?” Babam m›r›ldanmaya bafllad›. “Havalar so¤umaya bafllad›, bu kedi ›s›nmak için motorun içine girmesin sak›n?”

126

Çok merak ettim, ben de arabadan indim. Babam araban›n motor kaputunu açt›. Üçümüz de bak›yoruz. Kedi yok. Ama sesi geliyor. Zaten kedinin miyavlamas› hiç kesilmiyor ki. Annem, babama,“Cemil, sak›n bu kedi oraya iki gün önce girmifl olmas›n?..” dedi. Babam bafl›n› sallad›,“Üç gündür arabay› hiç kullanmad›m” dedi. Birden kedici¤in ac›kt›¤›n›, susad›¤›n› düflündüm. “Babac›¤›m ne olur kediyi bula-

“Havalar so¤umaya bafllad›, bu kedi ›s›nmak için motorun içine girmesin sak›n?”


BD EK‹M 2013

l›m” dedim. “Elbette Beren. Hiç onu orada b›rak›r m›y›z?” ‹yi de bu kedi nerede? Onu oradan nas›l ç›karaca¤›z?.. Annem,“Pisi pisi, gel pisi” diyor. Babam da ayn› sözleri yineliyor. Kedi ortaya ç›km›yor? “Yavru kedi, dedi babam. Sesinden belli...” Babam araban›n kaputunu kapatt›. Saatine bakt›. “Onu motorun içinden biz ç›karamay›z, ancak usta ç›kar›r. ‹yi de acaba Sezai Usta dükkan›n› açt› m›?” Ben de annem de bir anda ayn› fleyi düflündük, “Motor çal›fl›rsa kedici¤e bir fley olmas›n?..” Bir süre flaflk›n flaflk›n birbirimi-

zin yüzüne bakt›k. Babam, annemle benim afla¤›ya inmemizi istedi. O, motoru çal›flt›racakt›, biz de büyük bir dikkatle kedinin sesini dinleyecektik, bakal›m, miyavl›yor mu, yoksa miyavlam›yor mu? “Babac›¤›m miyavlas›n ne olur?” “Elbette k›z›m...” Babam motoru çal›flt›rd›. Annem de ben de kedinin sesini duyduk. Motor çal›fl›yor, kedi miyavlamas›n› sürdürüyordu. Babam arabaya binmemizi söyledi. “Yavafl yavafl sanayi çarfl›s›na gidece¤iz...” Ah, dilerim kedici¤e birfley olmaz... Ne olur olmas›n. Kuyru¤u kopmas›n, aya¤› çizilmesin, bir yeri kanamas›n.

H

emen tatil kentinin d›fl›nda olan Sanayi Çarfl›s› bana o denli uzak gelmiflti ki, git git yol bitmiyordu. “Babac›¤›m vard›k m›?” “Az kald› k›z›m... Dilerim usta dükkan›n› açm›fl olsun...” Biraz sonra babam›n gözleri parlad›. “Oh Sezai Usta dükkan›n› açm›fl...” dedi. Babam araban›n direksiyonunu onar›m dükkan›na do¤ru çevirdi. Sezai Usta çay içiyordu. Aya¤a kalkt›. “Buyrun Cemil bey, sabah sabah 127


BD EK‹M 2013

bifley mi oldu?” diye sordu. Babam: “Kedi...” dedi...

A

nnem babam arabadan inmifllerdi. Motora kulak kabartm›fllard›. Ben de indim, dinliyordum. Usta hiçbir fley anlamam›fl ki üçümüze flaflk›n flaflk›n bak›yordu. ‹flte o anda kedinin sesini duyduk, sevinçle ba¤›rd›k, “Miyaaav...” diye. Usta kahkahalarla güldü, biz de güldük. Usta kaputu açt›, biz üçümüz birden ba¤›rmaya bafllad›k, “Pisi pisi gel pisi, pisi pisi gel pisi...” Ben buna üç sözcük daha ekledim, “Var m› senin gibisi?” Ustan›n dükkan komflular› da toplanm›fllar, gülüyorlard›. Usta motorun her yan›na bakt›. Bu kez e¤ildi araban›n alt›na bakt›. Kalfas› yere yatt›, araban›n alt›n› iyice inceledi. “Pisi pisi, gel pisi pisi, var m› senin gibisi...” I-›h, “Miyav miyav” diyor ama gelmiyordu. Usta, “Galiba kedinin keyfi yerinde” dedi.

B

u kez usta araban›n alt›na yatt›, bize susun iflareti yapt›, kendi, “Pisi pisi” dedi. Gülerek araban›n alt›ndan ç›kt›. Kalfas›na, “Sök o¤lum flu sol ön terekle¤i” dedi... Kalfa anahtarlarla sol ön tekerle¤i söktü, ç›kard›. Usta yere oturdu, elini bir yere uzatt›. Hepimiz sessiz heyecanla bekliyoruz... Usta, kolunu daha çok uzatt›... Sonra, “Haydi gel bakal›m...” dedi... Bir de bakt›k, kedicik 128

ustan›n elinde... Ah can›m ah, minicik bir yavru... Öyle de güzel... Sa¤olsun usta kediyi sevdi, okflad›, havaya kald›rd›. “Bu yavru flimdi kimin olsun?” dedi. “Benim” diye ba¤›rd›m. Annem de, babam da bafllar›n› sallad›lar. Kedimin ad›n› koydum. “Gezgin.”• muzafferizgu@butundunya.com.tr


Anadolu’nun Dünyas› Bekir Özgen

S

Kuflkonmaz oka¤› Küçük Cem, evlerinin balkonunda babas›n›n yan›na oturmufl, okudu¤u masal› dinliyordu. "Bülbül, kafesinde en güzel flark›s›n› söylü...." demeye kalmad›, korkunç bir 盤l›k koptu.

B

ir araç mahallenin köpeklerinden birinin eni¤ini alt›na alm›fl, ba¤›rta ba¤›rta pestile çevirmiflti. Bir anda kar›fl›verdi ortal›k. Köpekler bir yandan, kediler öte yandan ölü kal›nt›s›n›n çevresinde dört dönmeye bafllad›lar. Ezilen eni¤in annesi, arac›n önüne geçti, arkas›n› doland›, yan›ndaki öteki köpeklere, kedilere bakt›. Katil makineyi süzdü. Sonra, dertop oldu, sanki köpekli¤inden ç›km›flças›na bambaflka bir yarat›¤a dönüflüverdi. Ç›¤l›klar kaplad› dört bir

yan›. Gökten y›ld›r›m h›z›yla bir kara cisim indi o anda ve gelip çak›ld› arac›n ön cam›na. Çak›lmas›yla da yere cans›z düflmesi bir oldu. Sürücünün rengi uçtu. Ne yapaca¤›n› bilemedi. Kap›y› aç›p d›flar› ç›kmak istedi, yüre¤i yetmedi. Elleri titriyordu. Arac›n ön cam›n› tuz buz eden yarat›k, kargaya benzer bir kufltu. Ama o bildi¤imiz kara kargalardan de¤ildi. K›r›lan gagas›ndan tutun da kanad›n›n her bir tele¤ine kadar hepsi ayr› bir renkteydi. Bir kara ac› çöreklendi görenlerin içine. Neler olup bitmiflti bu kadar 129


BD EK‹M 2013

"Ne oluyor baba?" diye sordu Cem. "Yoksa bunlar Bremen M›z›kac›lar› m›?" k›sa zamanda! Elde de¤ildi kay›ts›z kalabilmek. Yerlerinden f›rlad›klar› gibi kendilerini sokakta oynamakta olan çocuklar›n aras›nda bulmalar› bir oldu babayla o¤lun. "Babac›¤›m," dedi Cem. "Ne kadar güzel bir kargaym›fl bu. fiu renklerine bak hele! Sar›s›ndan beyaz›na, yeflilinden mavisine kadar ne kadar parlak ve güzel renk varsa üzerinde toplam›fl." "O bir saksa¤an, yavrucu¤um," dedi babas›. Bu ad› ilk kez duyuyordu Cem. Yine de ölen kufla m›, yoksa ezik köpek yavrusuna m› bakaca¤›n› bilemedi. fiafl›r›p kald›. Bir anda ana baba gününe döndü bütün çevre. Bir yandan kufllar, öte yandan köpek ve kediler sar›verdiler arac›n çevresini. Havlamalar, miyavlamalar, gak gaklar birbirine kar›flt›. Korkunç bir sesti çevreyi kuflatan. 130

"Ne oluyor baba?" diye sordu Cem. "Yoksa bunlar Bremen M›z›kac›lar› m›?" "Ne m›z›kac›lar› yavrum," diye yak›nd› babas›. "Bunlar ölülerinin katilini arayan dayan›flmac› hayvanlar. Katili bir bulurlarsa yok mu ya...." "Ne yaparlar? Öldürürler mi?" "Ne bileyim, kuzum. Ben köpek, saksa¤an de¤ilim ki." "Biz de o masaldaki h›rs›z gibi kaçal›m öyleyse. Ne olur ne olmaz." "Kaçal›m kaçmas›na da, b›rak›rlarsa..." demeye kalmad›, uçuflmakta olan kargalardan biri ani bir çivileme yapt› Cem'in üzerine do¤ru. ereden geldi¤i belli olmayan iki, üç el silah sesi duyuldu ayn› anda. "Paaat!" diye düflüverdi o karga da ölen saksa¤an›n yan›na. Bu sesin yaratt›¤› ürkü, soka¤›n

N


BD EK‹M 2013

ötelerinde saklambaç oynayan çocuklar› da içine ald›. Onlardan biri boyundan büyük bir 盤l›k att›. ‹lk irkilen de baflkas› de¤il Cem'in annesiydi. Yere sarkan ete¤ini beline çekti. Var›p dineldi soka¤›n orta yerine. "Bana bak›n hele!" diye hayk›rd› oradakilere. "Ölenlerin birer hayvan oldu¤una bak›p önemsemezlik etmeyin. Onlar da canl›. Dahas› ana babalar› var hepsinin de."

S

esi binalar›n duvarlar›ndan yans›y›p kulaklar› ç›nlat›rken o, elleri, kollar›yla kendi evlad›n›, Cem'i, ba¤r›na basm›fl, her yan›n› örtmeye çal›fl›yordu. Yavrusuna bir fley olmas›ndan korkuyordu besbelli. Ortal›¤› saran bu dehfletle ilk uyanan rüzgâr oldu. Toz-toprak, çör-çöp, çal›-ç›rp› ne bulduysa yanda belde, önce önüne kat›p havaland›rd›. Sonra u¤ursuz bir bulut gibi yere indirip dört bir yana savurmaya bafllad›. Onun etkisiyle a¤açlar hareketlendi bu kez de. Dallar›n›, yapraklar›n› bir o yana, bir bu yana sallamaya bafllad›lar. Yerlere kadar e¤ilip kalkt›lar. Köpeklerin ve

kufllar›n çaresizli¤ine bak›p varl›klar›ndan utanm›fllard› belki de.

B

u arada olan, saklambaç oynayan çocuklara olmufltu. Gördükleriyle sars›lm›fllar, önlenemez bir pani¤e kap›lm›fllard›. Bozmak zorunda kald›lar oyunlar›n›. Evlerine döndüler isteksizce. Oynad›klar› yerin ad›n›n Kuflkonmaz Soka¤›'na ç›kaca¤›n› bilmeden kap›lar›ndan içeri girdiklerinde geç kalm›fllard› yeme¤e. Cem, babas›na de¤il de annesine, "Ben ne bu köpekleri, ne de kargalar› seviyorum art›k. Oyunumuzu bozdu pis fleyler," dedi. Di¤er çocuklar da öyleydi. Ç›kmak istemediler d›flar›. Bir süre sokak çocuksuz, çocuklar sokaks›z kald›. Onlar›n olmad›¤› yere de b›rak›n kediyi köpe¤i, kufllar bile u¤ramaz oldu. Yanda yöndeki çiçekler açmay› unuttu. Bu duruma en çok üzülenler de ana babalard›. Çünkü yavrular›n›n yemeksiz, uykusuz kalabildiklerini ama oyunsuz duramayacaklar›n› biliyorlard›. Beklediler ister istemez.

Di¤er çocuklar da öyleydi. Ç›kmak istemediler d›flar›. Bir süre sokak çocuksuz, çocuklar sokaks›z kald›.


BD EK‹M 2013

de. Saksa¤anlar dallara, yollara inip kalk›yor, çocuklar›n yoklu¤una inat ötüflüp duruyordu. Onlar› gören ve bu terkedilmiflli¤in yaratt›¤› sessizli¤e dayanamayan Cem, Bir köpek yavrusuyla kendini d›flar› att› ve bir minik kedi birlikte avaz› ç›kt›¤›nca ba¤›rd›: oynafl›yordu. "Heeey arkadafllar! Haydi gelin. SaklamÖte yandan çocuklar da sand›lar ki, baç oynayaca¤›z." Gülümsemeleri yanaklar›n› dolo gözlerinde tüten sokakta her gün bir duran çocuklar kofla kofla gelip dolubaflka yavru hayvan ölecek ve onlar›n fluverdiler sokakta unuttuklar›na bir anneleri yas tutup çevrelerinde dört an önce kavuflmak için. Onlar› gören dönecekler, geceleri ac› ac› ötüflüp, kediler köpekler yanaflt› yanlar›na uluyacaklar. Kulaklar› t›rmalayan kuyruk sallayarak. K›rlang›çlar, kara盤l›klar atacaklar. Azg›n f›rt›nalar, tavuklar uçufltu havada. Kimisi te¤et ars›z bulutlar› üstlerine salacaklar. geçti, kimisi de süzülüp kondu yanlar›Öyle olmad› ama.Yaflam sürüp gidiyordu öyle ya da böyle. Onlar da na. A¤açlar yeflilli¤e durdu bir biri durdular durdular duramad›lar. Birer ard›ndan. Dallar çiçeklerine kavufltu. ikifler boy göstermeye bafllad›lar cüm- Yeni bir canl›l›kta bulufltu hepsi. le kap›lar›n›n önünde. evinç bu! Bunlar› görür de dura-

A

kl›na ne düfltüyse, yollar› ezberleyen ayaklar›n›n sakin ad›mlar›yla soka¤a ilk ç›kan Cem oldu. Bir sa¤a, bir sola bakt›. Gözlerine inanamad›. Bir köpek yavrusuyla bir minik kedi birlikte oynafl›yordu. Soka¤›n ulu orta yerinde hem

S

bilir mi bir bafl›na bekledi¤i yerde? O da kar›fl›verdi aralar›na. C›v›l c›v›l taze bir mutluluk havas› doldurdu Kuflkonmaz Soka¤›' n›. "Ne güzel.," dedi onlar› gören yafll› biri. "Hayat dedi¤imiz de bu de¤il mi, iflte?" • bekirozgen@butundunya.com.tr

KÜÇÜK HESAP

Küçük çocuk bakkala öfkeyle sordu: "Neden hep küçük yumurta veriyorsun?"Tafl›nmas› kolay olur da ondan." Çocuk eksik para verip, yumurtalar› al›p giderken bakkal seslendi:"Ama sen eksik para verdin." Çocuk gülerek: "Saymas› kolay olur... " 132


BD EK‹M 2013

Göçmen Kufllar Dünya kültürleri aras›nda özel ve özgün bir yere sahip olan kufllar için söylenmifl ve söylenecek sözler, flark›lar, türküler ve öyküler sonsuza dek sürüp gidecektir. Yazan: YAHYA AKSOY ufllarlar›n tarihi ile ilgili özel kütüphaneler kurulmal› ve müzeler aç›lmal›d›r.Son bahar›n ters esen rüzgârlar› aras›nda savrulan sararm›fl yapraklar aras›nda mavinin k›rk tonu aras›nda, rengârek kanatlar›, gagalar› ve tüy gibi ipeksi gövdeleri ile bir disiplin içersinde dizi dizi s›cak bölgelere uçan kufllar›n yolculu¤u bafllad›. Göçmen kufllar›n bu yolculuklar›n›, derin bak›fllarla ve hayranl›kla izleyen insanlar›n; "Uçun kufllar uçun s›laya do¤ru /Anadan, babadan, yarden bir haber yok mu?" diye seslenmekteler. Özlemleri, duygular› ve sevgileri gönülden gönüle da¤lar, ovalar, çöller, denizler ve okyanuslar ötesine tafl›yan Turnalar'› gören insanlar›n; "Turnalar

K

133


BD EK‹M 2013

uçun, s›ladan geçin, yarimi seçin..." diye m›r›ldanmaktalar. Yaln›z gönülden gönüle de¤il, kentlerden kentlere,ülkelerden ülkelere de Nuh Tufan'›ndan sonra sevgiyi, bar›fl›, dostlu¤u a¤›zlar›nda zeytin dal› ile tafl›yan güvercinler dünya bar›fl sembolü olmufllard›r. ir do¤a ve tarih harikas› olan ülkemizi, do¤a harikalar› kufllar 490'a varan çeflitleri ile süslemekte ve kufl cennetine çevirmekteler. Farkl› olan› fark eden insanlar bunlar› görmekte ve kufllar üzerine öyküler, türküler, fliirler, flark›lar ve deyifller söylemekteler. Ülkemizin dört yan›nda do¤an›n gerçekleri ile uyum içersinde yaflayan dünya harikas› kufllar›n huzurunu, yuvas›n›

B

ve obas›n› insanlar bozmaktalar. Bu en büyük insanl›k suçudur. Çocuklar›m›z›n ve ülkemizin gelece¤ine indirilmifl en büyük darbedir. Hayali darbeciler yerine, ülkemizin do¤a kültürüne ve insanl›¤›n gelece¤ine en büyük darbeyi vuran bu darbecilerden hesap sorulmal›d›r. Avc› kahvelerinde toplanan avc›lar, atar tutarlar, öyküler öyküleri kovalar ve f›rt›nal› havalarda gök yüzün-

Bir do¤a ve tarih harikas› olan ülkemizi, kufllar 490'a varan çeflitleri ile süslemekte ve kufl cennetine çevirmekteler.


BD EK‹M 2013

den sürüler halinde nehir, çay kenarlar›na ve göllere inmeye çal›flan kufl sürüleri için flöyle derlermifl: "Kurban olay›m f›rt›naya-tipiye, sürdü getirdi bizim kap›ya..." ›llard›r avc›lar, iki gram etleri için, kufl sürülerini yok ettiler, tükettiler, torunlar›na dünya harikas› kufllar yerine, ac›kl›, renkli ve düflündüren avc› öyküleri b›rakt›lar... Söyle söyle dinle, dinle dinle ve ah"Flamingolar ülkemize k›sa vah ile a¤la, ç›rp›n ve dizlerini döv. Soylar› tükenen süreyle konuk olmaktalar, kufllar› tekrar kimse getireülkemize de¤er katmaktalar. mez. Foto¤raflar› kalan kufllar ancak düfllerde yer al›r... "Dedelerimiz koruk üzüm yediler "Flamingolar ülkemize k›sa sütorunlar›n›n diflleri kamaflt›" atasözünü reyle konuk olmaktalar, ülkemize detekrarla. Dün yap›lan yanl›fll›¤›n, bu- ¤er katmaktalar. ‹nsan misafirine atefl güne ve yar›na hep yans›yaca¤›n› açar m›? Bir daha bu suçu ifllersen unutma. Herfleyi sineye çeken, vur- sana iki kat a¤›rlaflt›r›lm›fl ceza veredumduymaz insanlar›n oluflturdu¤u ce¤im..." toplumlarda kufllar›n önemi pek anlafl›lmamakta. Y›llar önce ünlü öykü erledi¤im pek çok avc› öyyazar›m›z Sait Faik Abas›yan›k,"Son küsünde, turnalara, flaminKufllar" öyküsünde, kufllar›n yok olgolara, kekliklere, yaban maya yüz tutmakta oldu¤una dair ac› kazlar›na, leyleklere, ördekgerçekleri dile getirmifl ve okul kitap- lere, b›ld›rc›nlara, ba¤›rtlaklara, kelaylar›nda bu öykü yer alm›flt›r. naklara, kanaryalara, binbir çeflit baBodrum Tuzla Koyu'na yaz ayla- l›kç›la ve daha yüzlerce kufla yersiz, r›nda konuk olan Flamingolar› tüfek- keyfi, bilgisiz ve sayg›s›zca yap›lan le vuran bir vatandafl› yarg›layan ha- haks›zl›klar›n hesab› sorulsa mahkeme kim, vatandafla önemli bir ders vermifl dosyalar› depolara s›¤maz. ve flöyle demifl: Bodrum koylar›nda güneflin do¤u-

Y

D

135


BD EK‹M 2013

flu ve bat›fl› ile mart›lar›n, turnalar›n uçuflu ve flamingolar›n dostlu¤unu gördükçe fliirsel gerçe¤i ve güzelli¤i ben de zaman zaman dizelere aktard›¤›m olmufltur : "Bodrumda günefl ve turna olsam / Egenin ›l›k rüzgâr›n› begonvillerle donat›p / Ortado¤u'ya katar katar uçan turnalarla / bar›fl ve dostluk dile¤iyle uçursam!..."

Kufllara de¤er vermesini bilemeyenler, kendisine, yaflad›¤› topluma ve ülkeye karfl› sorumluluktan kurtulamazlar.

afas› çal›flmayanlara "Kufl beyinliler" diyerek afla¤›lad›¤›m›z, ne napt›¤›n› ve ne yapaca¤›n› insanlardan çok daha iyi bilen ve de¤erlendiren, o güzelim ak›l kutusu göçmen kufllar›n, getirdi¤ini ve götürdü¤ünü göremeyecek kadar gözleri kapal›, kufllar›n güzellefltirdi¤i dünyay› kan gölüne çeviren zavall› insanc›klar; "Da¤lar ile tafllar ile, seherdeki kufllar ile ça¤›-

K

ray›m Mevlâm seni..." ve "Malsahibi mülk sahibi, hani bunun ilk sahibi, sevelim sevilelim dünya kimseye kalmaz" ve "Düflman›m›z kindir bizim..." diye seslenen, sevgi ve hofl görü ustas› Yunus Emre'nin düflüncelerini bayrak yap›n. Kufllarla dünyaya sal›verin...! Kufllara de¤er vermesini bilemeyen insanlar, kendisine, yaflad›¤› topluma ve ülkeye karfl› sorumluluktan kurtulamazlar. •

Boynuzlu Köpek

Ev hayvanlar›n d›fl›nda her türlü hayvan›n girifli yasak oldu¤u bir ülkenin gümrü¤ünde adam, gümrük görevlileriyle tart›fl›yordu. Görevli, tafl›ma kutusundaki keçi yavrusunun gümrükten geçmesinin yasak oldu¤unu bildiriyordu. Yolcu ise bu hayvan›n keçi de¤il, köpek oldu¤unu ileri sürüyordu. Sonunda gümrük görevlisi yolcuya sert bir biçimde ç›k›flt›: “Siz beni kand›rmaya çal›fl›yorsunuz, bay›m” dedi ve keçinin boynuzlar›n› iflaret edip, sordu: “Siz hiç boynuzlu köpek gördünüz mü?” Birden sinirlenen yolcu da, ayn› sert biçimde gümrükçüye ç›k›flt›: “Lütfen biraz terbiyeli olur musunuz?” dedi. “Siz hangi hakla köpe¤imin özel yaflam›na kar›fl›yorsunuz?” 136


Tatl› Bir Öyküdür Yaflam

BD EK‹M 2013

Yücel Aksoy

Çocuk ve Baloncu ir süredir mahalleye bir baloncu geliyordu. Hemen hemen hergün ve afla¤› yukar› ayn› saatlerde, elinde kocaman bir balon kümesiyle köfleden görünür ve “Balonlar!... Renk renk balonlar!.” diye ba¤›rarak a¤›r ad›mlarla soka¤› boydan boya geçer ve öteki köfleden dönüp görünmez olurdu. Küçük çocuk, onun geliflini hergün heyecanla bekliyordu. Baloncuyu büyülenmifl gibi flaflk›nl›kla izlerken “Bizim eve s›¤maz” dedi¤i çok say›da balonun adam› nas›l olup da havaya kald›rmad›¤›n› çok merak ediyordu. Baloncu önde, küçük çocuk arkada mahalleyi bafltan sona birlikte geçiyorlard›. Baloncu ara s›ra dinlenmek için durdu¤unda, o da duruyor ve sonra yine izlemeyi sürdürüyordu. Yine bir gün, baloncu dinlenmek için durdu¤unda,

B

Knidos y


BD EK‹M 2013

küçük çocuk bütün cesaretini toplayarak yan›na gitti. Önce balonlar› yak›ndan bir süre izledikten sonra “Baloncu amca” dedi “Biliyor musun benim hiç balonum olmad›.” Adam çocu¤u flöyle bir süzdükten sonra “Paran var m›?” diye sordu. “Bayramda vard›” diye at›ld› çocuk “Önümüzdeki bayram yine olacak”... “Öyleyse bayramda gel. Acelem yok ben beklerim.”

Ç

ocuk sessizce adam›n ya-

n›ndan ve renk renk balonlardan uzaklaflt›. Gözlerinden yafllar boflan›yordu ve sanki yürümeye gücü kal-

mam›flt›. Henüz on ad›m atm›flt› ki geri dönüp balonlara bakmak istedi¤inde gözlerine inanamad›. Balonlar, her nas›lsa adam›n elinden kurtulmufl ve yolun kenar›ndaki büyük a¤ac›n dallar›na tak›l›p kalm›flt›. Çocuk, gördü¤ü manzara karfl›s›nda donup kalm›fl, a¤açtaki balonlara bakarken, baloncu

ona seslendi: “Küçük, balonlar› a¤açtan kurtar›rsan, birini sana veririm.” Baloncunun önerisini duyan küçük çocuk, önce kulaklar›na inanamad›, sonra y›ld›r›m gibi a¤ac›n alt›na geldi, ayakkab›lar›n› son sürat aya¤›ndan ç›kar›p a¤aca t›rmanmaya bafllad›. Hedefine ad›m ad›m yaklafl›rken duydu¤u heyecan, bacaklar›na batan,


BD EK‹M 2013

can›n› yakan, akasya a¤ac›n›n dikenlerini duyumsatm›yordu bile. ihayet balonlara ulaflm›flt›. Bir süre onlar› izledi. Sonra, dikkatlice balonlar› a¤ac›n dikenlerinden koruyarak dallara dolanm›fl ipleri çözüp baloncuya uzatt›. Sadece bir balon, di¤erlerinden ayr›l›p biraz daha yukar› ç›km›fl ve dallar›n aras›nda s›k›fl›p kalm›flt›. Çocuk onu da kurtarmaya çal›flsa, biliyordu ki a¤ac›n dikenleri balonu patlatacakt›. ‹ster istemez a¤açtan afla¤› indi, ayakkab›lar›n› giyip, adam›n kendisine verece¤i balonu heyecanla beklemeye bafllad›. Ama baloncu hiç oral› de¤ildi. ‹pleri s›k›ca eline dolad›ktan sonra yavafl yavafl soka¤›n sonuna do¤ru yürümeye bafllad›. Çocuk flafl›rd› “Hani balonlardan

N

“Seninki a¤açta kald› evlât” ‹stersen ç›k al...” birini bana verecektiniz?” diye sordu. Adam, elinin tersiyle burnunu sildikten sonra “Seninki a¤açta kald› evlât” dedi “‹stersen ç›k al”… Çocu¤un ayakta duracak gücü kalmam›flt›. Kald›r›m kenar›na çöktü. Bir dönüp köflede kaybolmak üzere olan baloncuya ve balonlar›na , bir de a¤ac›n tepesindeki k›pk›rm›z› balona bakt› ve “Olsun!” diye m›r›ldand› “Olsun! A¤ac›n üzerinde kalsa da, bir balonum var ya art›k.” • yucelaksoy@butundunya.com.tr

Densiz Papa¤an

Omuzunda bir papa¤anla eczaneye gelen adam konuflmaya gerek duymad›, kendi yerine papa¤an› konufltu: “Bir kutu aspirin rica edece¤im” dedi. Eczac› önce papa¤ana, sonra da a¤z›n› bile açmayan adama hayretle bakarken papa¤an bu kez, aspirinin fiyat›n› sordu. Eczac› hayretten dili tutulmufl bir biçimde bakarken aspirinin fiyat›n› söyledi, adam da elini cebine att›, eczac›ya borcunu ödedi. Papa¤an teflekkür ettikten sonra eczac› kendini tutamad›, büyük bir merakla adama sordu: “Nereden buldunuz bunu, Allah aflk›na?” dedi. Papa¤an, yine sahibinden önce davrand› ve onu iflaret ederek flöyle yan›tlad› eczac›y›: “Bizim oralarda bunlardan çok vard›r.” 139


‹nsanlar Yaflad›kça Mehmet Ünver

Pencere

Kenar›nda

Kent, k›fl geceleri ne kadar da çekilmez oluyor. Rüzgârs›z havalarda her yan› kaplayan geniz yak›c› is kokusu Firdevs’in iyice azalm›fl olan yaflama sevincini adeta eritiyor.

B

u yüzden, son günlerde, kurstan dönerken bindi¤i belediye otobüsünde gözlerini kapat›p, baflka bir yerde oldu¤unu düflleme al›flkanl›¤›n› gelifltirdi. Bir zamanlar konusu Paris’te geçen bir film izlemiflti; o filmden en çok akl›nda kalan görüntüyse; evdeki

140

flöminenin yan›nda rengârenk cam küreler ve mumlarla süslenmifl olan y›lbafl› çam›yd›. T›kl›m t›k›fl otobüste her akflam o görüntüleri an›msamaya çabal›yor ve bu sayede üstüne yüklenenlerin a¤›rl›¤›n› pek hissetmiyordu. Normalde d›flar›da kalmas›na asla izin vermezdi babas›. A¤abeyi askerden


BD EK‹M 2013

iki aya¤› eksik olarak dönünce ifller de¤iflmiflti. Gece devriyesinde patlayan bir may›n ve bilek hizas›ndan kopan ayaklar. Devlet çok iyi olmasa da bir çift protez ayak vermiflti. fiu an evde tek maafla bakan dört bo¤az vard›. Bir an önce kursu bitirip bir ifl bulmal›yd›. “Hiç de¤ilse Aksaray’ da, meydana bakan bir binada otursayd›k” diye düflünürdü bazen. Günün neredeyse üçte ikisini pencere kenar›nda geçiren a¤abeyi geleni, geçeni seyreder, daha az s›k›l›rd›.

Söz verdikleri gibi iyi bir ifl bulabilse. Hiç de¤ilse elleri biraz rahatlasayd›. A¤abeyinin hiç k›z arkadafl› olmam›flt›. Eskiden de içine kapan›kt›. ‹lk günler herkes "geçmifl olsun"a gelmiflti. fiimdiyse mahalleden delikanl›lar bile u¤ramaz olmufllard›. Onun için bir fleyler yapmak istiyordu. Örne¤in, gidip televizyonu uydudan altm›fl kanal yay›n› çeken komflu Fehamet han›ma rica etse, belki kendi evlerine de bir kablo uzat›p o güzelim

flte yine bir kurs ç›k›fl›, lambalar› yanmayan, puslu, karanl›k soka¤›yla karfl› karfl›yayd›. Ayaklar› geri geri giderek eve girdi. Bu kez annesi, hiç de¤iflmeyen görüntüsüyle karfl›- ‹çinden so¤an ve ya¤ kokular› s›ndayd›. ‹çinden yükselen bir tencereyi tahta so¤an ve ya¤ kokular› yükselen bir kepçeyle kar›flt›ran fliflmanca, tencereyi tahta bezgin yüzlü bir kad›nca¤›z. kepçeyle kar›flt›ran fliflmanca, bezgin yüzlü bir ka- yabanc› kanallar› seyretmelerini d›nca¤›z. sa¤lard›. Koca uydu anteni iki eve de "Ne yemek var anne?" yeterdi herhalde. Belki maçlar da "fiehriye çorbas›yla, patates vard›r. Böylelikle a¤abeyi daha az yeme¤i. Bir avuç k›yma vard›. Katt›m s›k›l›rd›. Oysa Fehamet Han›m, ya¤içine." murlu günde adama bir kafl›k su verA¤abeyi saatlerdir oturmaktan meyen cinstendi. Babas›n›n emekli uyufltu¤u pencere kenar›ndan zorlukla maafl› ile elektrik ve su faturalar› ancak toparlan›p gelince hep beraber sofraya ödeniyordu, yeni bir masraf kap›s› oturdular. fiu kurs bir an önce bitse. açamazlard›.

141


BD EK‹M 2013

Allah’tan a¤abeyinin sabahtan akflama kadar nöbet tutar gibi oturdu¤u cam kenar›ndan bak›ld›¤›nda soka¤›n ana caddeyle birleflti¤i yerdeki otobüs dura¤› görünüyordu. En az›ndan vas›talara binip, inen kalabal›klar› seyrederek vakit öldürme flans› vard›.

bir ifl bulabilselerdi hiç de¤ilse. Baz› flirketler özürlülere ve gazilere öncelik tan›yorlarm›fl. Nereden bulacaklar? Nas›l baflvuracaklar? Sa¤a, sola uygun bir ifl ç›kar diye söylemifllerdi iflte. Akflam yeme¤i sonras› hep ayn› fleyler tekrarlan›yor. Annesi yine mutfakta, a¤abeyi elinde sigaras›yla cam kenar›nda, babas› ise divanda oturmufl televizyondaki hava durumunu izliyor. Can› s›kk›n. Banyonun suyu alt kata s›z›yormufl. fiikâyet etmifller. Bir de bu masraf ç›kt›. Bütün bunlar ona çok fazla geliyor. ‹çi daral›yor. Ayr› bir odas› olsa kapan›p saatlerce fiu kurs bir an önce bitse. a¤layacak. Geceleri Söz verdikleri gibi iyi bir ifl salondaki çekyat› aç›p orada yat›yor. A¤abebulabilse. Hiç de¤ilse elleri yiyse küçük sand›k odas›nda. Hepsi birlikbiraz rahatlasayd›. teyken ortama hâkim ‹yi de nereye kadar. Mevsim k›flt›. olan suskunlukta televizyonun sesi Bunun yaz› var, bahar› var... Akranlar› daha belirgin duyuluyor. Kent hagezmelerde, k›z peflinde koflarken, o, berlerini veren spiker tane, tane kohep cam kenar›nda pinekleyecek nufluyor: miydi? Henüz askerdeyken helal süt emmifl bir k›z bile aram›flt› anas›. stanbullulara müjde: Önümüzdeki Tezkere ald›¤›nda hemen bafl göz edeay temeli at›lacak olan h›zl› tramcekti o¤lunu. Ayaklar›n› bir mezrada vay hatt›n›n en geç on dört ay b›rak›p gelece¤ini bilemezlerdi o s›ra- içinde bitirilerek en uzak semtlerde lar. fiimdilerde “evlilik” kelimesi bile yaflayan vatandafllar›m›z›n ça¤dafl bir konuflulmuyordu evde. Onun için bir toplu ulafl›m hizmetine kavuflmas› fleyler yapmal›, gün boyu pencere ke- planlanmaktad›r. Ayr›ca bölgeye bir nar›nda pinekleyen aslan gibi de- Disneyland E¤lence Park› yap›lmas› likanl›y› yeniden canland›rmal›yd›. da gündemde…” A¤abeyinin zorlanmadan yapabilece¤i Firdevs birden gözlerini sevinçle

142


BD EK‹M 2013

televizyona dikti. Söz konusu rayl› özürlü asansörünü kullanmaya bile sistemin güzergâh›nda kendi muhitleri gerek duymuyor çünkü protezleri t›k›r, de vard›. Ekranda görünen tramvay t›k›r yürüyordu. ‹stiklal caddesinde maketi belediyenin bu hatta çal›flt›ra- k›zl› erkekli arkadafl grubuyla bulufluca¤› modern araca aitti. Gördükleri yor, hep beraber önce bir sinemaya gözlerini kamaflt›rm›flt›. Demek ki sonra da e¤lence yerine gidiyorlard›. yak›nda soka¤›n bafl›ndan k›rm›z›, Art›k cam kenar›nda suskun oturbeyaz renkleriyle modern bir tramvay muyor, sigara dumanlar› ve tavla geçecekti. Birdenbire içi ayd›nland›. tak›rt›lar›yla dolu olan o pis mahalle Kendisini, on dört ay sonra o tramvaya kahvesinin kap›s›ndan bile geçmiyor, kurulmufl olarak eve dönerken düflle- kendisini unutan arkadafllar›na yüz di... Ayd›nl›k ve havadar bir ulafl›m arac›ndayd›. Kimse ter kokmuyor, kimse üstüne abanm›yordu. Cam kenar›ndaki koltuklardan birine oturmufl, sevdi¤i dekorasyon dergisini okuyordu. Bu arada tramvay ›fl›l, ›fl›l caddelerde ilerliyor, yolcular›n yüzleri gülüyordu. Muhitlerine geldi¤inde inip gösteriflli sokak lambalar›n›n gün- Birdenbire içi ayd›nland›. düz gibi ayd›nlatt›¤› par- Kendisini, on dört ay sonra o ke tafl› döflenmifl sokaktan eve do¤ru ilerliyor, içeri tramvaya kurulmufl olarak eve girdi¤inde annesini halin- dönerken düflledi... den memnun, babas›n›ysa dergide gördü¤ü yama desenli vermiyor, dertli, dertli sigara içip koltukta oturmufl a¤abeyiyle birlikte uzaklara dal›p gitmiyordu. Onun dev ekran televizyonda futbol maç› yerine inci diflli, ipek saçl› k›z arkadaizlerken buluyordu. Üstelik ellerinde fl›yla parklarda el ele dolafl›yorlard›. birer flifle bira vard›. A¤abeyinin Kendisiyse onlar›n mutlulu¤unu uzakayaklar› yine eksikti ama o kadar da tan izleyip bugünlerine flükrediyordu. olsundu. Modern bir cadde tramvay› neredeyse kap›lar›na kadar gelmiflti. ma o da ne? Babas›n›n k›zArt›k otobüs, minibüs korkusu yüzüng›n ve isyankâr sesi bir an-da den evde t›k›l›p kalm›yor, köfle bafl›nbu güzelim düfllerden s›yr›l›p dan tramvaya binip Taksim’de iniyor, gerçe¤e dönmesine neden oluyor:

A

143


BD EK‹M 2013

"On dört ayda zor bitirirler o tramvay hatt›n›. Daha on senedir kanalizasyonlar› yapamad›lar.

sonra tramvay hatt›n› döflemeye bafllarlar." "Valla ben tramvay filan bilmem. Zaten müteahhit param›z› vermedi. Yak›nda biz de b›rak›r›z. Ondan sonra ne olur bilmem. Para yok ki belediyede." Hay›r... Cahil bir amele güzelim düfllerini y›kamazd›. Koskoca yöneticiler, televizyon kanallar› yalan söyleyecek de¤illerdi herhalde. E¤er on dört ayda bitecek dedilerse bir bildikleri vard› muhakkak.

"On dört ayda zor bitirirler o tramvay hatt›n›. Daha on senedir kanalizasyonlar› yapamad›lar. La¤›mlar ortal›¤a ak›yor. Hem paralar› Disneyland’lara filan harcayacaklar›na halk ekme¤in fiyat›n› düflürsünler. Millet ekmek derdinde." flte yine o bildik k›rg›n, öfkeli, karamsar babas›. A¤abeyi yine cam kenar›nda sigara içiyor, annesi yine mutfakta. Gerçekte dekorasyon dergisine verecek paras› da yoktu. Arkadafllar›ndan ödünç al›yordu. Bu durumda bütün o düflledikleri silinip gidecek miydi yani? Hay›r!! Ya¤ma yok. Güzelim düfllerinin y›k›lmas›na asla izin vermeyecekti. Ertesi gün, ö¤le yeme¤inden hemen sonra, kursa gitmek için soka¤a ç›kt›¤›nda, ilk ifl olarak caddede kaz› yapan iflçilerin yan›na gidiyor Firdevs: "Kolay gelsin." "Hofl geldin bac›m." "Bu çal›flma tramvay hatt› için de¤il mi?" "Yok, bac›m, buralara ana kanalizasyon borusu döflenecek de onun için kaz›yoruz." "Belki sizin kaz› çal›flman›zdan

2

K

›fl mevsiminin iç karart›c› ö¤leden sonralar›, insan›n surat›na vuran sulu karlar›, bacalardan ç›kan geniz yak›c› dumanlar›yla iyice yerleflti¤i günlerden birinde kurs ç›k›fl› yine ayn› belediye otobüsüyle eve döndü. Annesi yine mutfakta, babas› yine divanda, a¤abeyi yine elinde sigarayla cam kenar›ndayd›. Gözü televizyonda akflam haberlerini veren spikere iliflti. Tok ve güzel bir sesle kent haberlerini sunuyordu: "‹stanbullulara kötü haber: ... Tramvay› Hatt› Projesi kentin tarihi dokusuyla uyuflmad›¤› için iptal edildi. Bu geliflme üzerine Büyükflehir Belediyesi, tramvay hatt› için An›tlar Kurulunun da kabul edece¤i baflka bir güzergâh bulunana kadar çal›flmalar›n durduruldu¤unu aç›klad›...”• mehmetunver@butundunya.com.tr

yapman› engeller: fiey yanl›fl 1- fiah›s ve olaylar› ak›l ve kalp süzgecinden geçirmek

144

2- Hak yememek


Yazarak Söyleyerek Sadi Bülbül

Benim Derdim Bana Yeter

mi? B az› insanlara rastlars›n›z. Kendileriyle biraz ilgilenirseniz, hatta sadece merhabalaflsan›z, hemen size di¤er insanlardan yak›n›rlar. Durmadan kendi dertlerini s›ralarlar. Teselli etmik için onlara, herkesin bir derdi oldu¤unu anlatmaya çal›flman›z boflunad›r. As›l dertli olan›n kendileri oldu¤unda ›srarc›d›rlar ve s›k s›k da; “Benim derdim bana yeter, kimsenin derdini çekemem” diye yineler dururlar. “Benim derdim bana yeter diyorum. Niye anlam›yorsunuz?” Dünyan›n en dertlisi ve en talihsizi onlard›r. Eflinden, çocuklar›ndan, arkadafllar›ndan, akrabalar›ndan, herkesten ama herkesten flikayetleri vard›r. Dertlerin en büyü¤ü onlardad›r. Hiç kimse onlar› anlamamaktad›r... ‹flte bu nedenlerle insanlara birfley anlatmamaktad›rlar. Çünkü onlara inanmamakta ve güvenmemektedirler. Sa¤ gözden sol göze fayda yoktur. Kime inanacaklard›r? Bu insanlara sadece flikayet etmekle, di¤er in145


BD EK‹M 2013

sanlara k›zmakla, hatta onlar› “defterden silmekle” kalmaz, karamsarl›klar›n› size de geçirmek isterler ve daha ileri giderek, sizi bu defa baflka bir türlü elefltirirler.

S

izi, baflkalar›n› uzun uzun dinlemekle, onlar için koflturarak yanl›fl yapmakla, onlar› fl›martmak ve kendinizi de saf yerine koydurtmakla suçlarlar. ”‹nsanlar ifli bitince art›k senin kap›n› çalm›yorlar ve seni kullan›yorlar, ama sen bunlar›n hiç birinin fark›nda de¤ilsin” derler. Siz de onlara dersiniz ki: “Ben o insanlar› dinliyor, ifllerini yap›yor ve onlara iyi davran›yorsam, bunun bana ne zarar› olabilir? Hem sonra ben bunu bir tercihte bulundu¤um için yapm›yorum ki... Onlara kötü davran›rsam ben kötü ve mutsuz olurum. Onlar› dinledi¤im, dertlerine ortak, bazen de çare olabildi¤im zaman, kendimi daha iyi yani bir ifle yaram›fl hissediyorum.” “Ve görüyorum ki” dersiniz: “Hayat hikayesini (ve derdini) dinledi¤iniz

146

Siz ne derseniz deyin, size dertlenen ‘kronik karamsar” o kifliyi tatmin etmeniz olas› de¤ildir. Siz anlat›rken çok defa o sizi dinlemez bile. zaman, sevilmeyecek ve kendisine hak verilmeyecek insan yoktur.” Siz ne derseniz deyin, size dertlenen ‘kronik karamsar” o kifliyi tatmin etmeniz olas› de¤ildir. Siz anlat›rken çok defa o sizi dinlemez bile. Dinlemeyince anlamaz, hak vermek flöyle dursun, kendisine karfl› ç›k›lm›fll›k duygusuyla, size de k›zar ve bir süre sonra, defterden silinecekler listesine sizi de dahil edebilir. E, peki, o kiflinin sizi dinlemesi nas›l mümkün olacak? Bunun hiç mi


BD EK‹M 2013

bir yolu yok? E¤er o kifli sizi bir parça dinleyecek gibi olursa ona, dünyada kendisinden daha kötü durumda insanlar oldu¤unu anlatmak acaba bir yol olur mu? “Bak yata¤a ba¤l› flu komfluna, evden hiç ç›kam›yor. Soka¤a ç›kabilmek için dünyalar› vermeye haz›r... Bak flu gazetedeki insana. Kalp nakli bekliyor... Kötü bir tan›n›n korkusuyla labarotuvar sonuçlar›n› bekleyen flu gencin yerinde olmak ister miydin? Ya, eflini ve iki çocu¤unu trafik kazas›nda kaybeden kad›n›n flu periflan haline ne dersin? Senin derdin onlardan da m› çok? e

O

nlar›, dünyada en dertli olan›n kendileri oldu¤unu sanmaktan kurtaracak bir ç›k›fl yolu gerçekten, hiç mi yok acaba? Çarenin basit(ya da sihirli) anahtar› nerededir dersiniz? “Çare sizsiniz” sözü burada ifle yaraya bilir mi? Bu insanlar, di¤er insanlar›n kendisine muhtaç oldu¤unu düflünür, onlar›n dertlerini dinler ve paylafl›rlarsa, bir süre sonra hayretle, s›k›nt›lar›n›n azald›¤›n› göreceklerdir. "Baflkalar›n›n dertlerine çare olabilmem için önce benim kendi derdime çare bulmam yani önce benim mutlu olmam gerekmez mi?" diyenlere de; "Hiç de de¤il. Bunu mutsuz insanlar da yapabilir. Çünkü mutluluk, bizde olmay›p da baflkalar›na verebilece¤imiz bir duygudur." yan›t›n› verebilir miyiz? Baflkalar›n›n dertlerini dinleyip onlara ortak ola ola "benim derdim bana yeter" sözünü de zamanla unutur, ya da daha az hat›rlar oluruz. Çünkü birinin sorunu, di¤er insanlar›n sorunlar›n›n bir parças›d›r. Baflkas›n›n sorununu çözerken, fark›nda olmadan kendi sorunumuzun bir parças›n› da çözmüfl oluruz. Diyebilir miyiz? •

Bu insanlar, di¤er insanlar›n dertlerini dinler ve paylafl›rlarsa, bir süre sonra hayretle, s›k›nt›lar›n›n azald›¤›n› göreceklerdir.

e derseniz deyin, ne örnekler verirseniz verin bu kiflilerin bir k›sm›n›n sizi dinlemesi bazen hiç mümkün olmayabilir. ‹çlerinde gazete, kitap okuyanlar da vard›r, okumayanlar da... Okumayanlar, öylece s›zlanmaya devam ederler. Okuyanlar ise bir kez kendilerine karamsarl›¤›n köy kuyusuna kapt›rm›fllarsa, okuduklar›ndan bir teselli ç›karamaz, “demek dertli olan sadece ben de¤ilmiflim” dedirtecek kendilerine bir avuntu yaratamazlar. Hatta izledikleri dizide, duyduklar› kaberede, okuduklar› kitapta, dertlerine deva olacak ibretleri bile tersine anlayabilir; “O öyle ama benimkisi çok farkl›” diyerek yine kendilerini

N

hakl› ç›karabilirler.

sadibulbul@butundunya.com.tr 147


Gözle Gönül Arası Mehmet Uhri

Ka¤›t ve Kelebek Aç›k pencereden içeri süzülen kelebek cam›n önündeki kalemli¤e kondu. Güneflin s›cakl›¤›n› daha iyi hissedebilmek için kanatlar›n› birkaç kez aç›p kapad›. Çevresine bak›nd›. Üzerinde yaz› ve çizgiler yan› s›ra kat izleri bulunan ka¤›t parças›na uzun uzun bak›p “çok ac›yor mu?” diye sordu. 148


BD EK‹M 2013

K

a¤›t soruyu anlamad›. Katlanan yerlerin can›n› yakm›fl olmal› diye üsteledi kelebek. "Ha onlar m›? Onlar benim kat yerlerim. Bizimki beni flekilden flekile sokmaya bay›l›r. Katlay›p küp yapar sonra açar piramit yapar yetmez kufl veya kurba¤a yapar. Çal›fl›rken not ald›¤› ka¤›tlar› ifli bitince hemen atmaz. Bir süre oynar sonra bir bakars›n uçak olmufl havada uçuyorsun. Can›m›n yand›¤›n› da nereden ç›kar›yorsun?" "Kanatlar›ma benzettim seni. Az önce s›k›flt›¤›m yerden kurtulmak için kanat uçlar›m› katlamak zorunda kald›m. Çok can›m yand›. Uçarken hâlâ ac›yor ve uçlar›n› kullanam›yorum. Kozadan ç›karken de ayn› ac›y› yaflam›flt›m o zaman kanatlar›m küçük ve esnekti, kurtarabilmifltim. fiimdi seninkiler gibi kat iziyle kalacaklar san›r›m." Ka¤›t kelebe¤e dikkatlice bakt›. Üzerindeki yaz› ve iflaretleri kimin yazd›¤›n› ve anlam›n› sordu. Kelebek güldü. "Kimin yazd›¤›n› bilmiyorum do¤rusu anlam› olmas› gerekti¤ini de hiç düflünmedim. Onlar dostlar›m›n sevenlerin beni tan›y›p di¤erlerinden ay›rabilmesi veya dikkat çekmemem, düflmanlar›m›n beni seçememesi için." Ka¤›d›n cevap vermesini beklemeden kalemlikteki kalemlerden biri dayanamad›; “Anlamad›m o flekil ve yaz›lar kalemle yap›lmad› m›? Kim yapt› öyleyse?” diye sordu. Kelebek kanatlar›na tekrar bakt› sonra boynunu büktü.

"Dedim ya ben yapmad›m. Onlar hep vard›. Kanatlar›m büyüdükçe flekiller de de¤iflti renkleri de farkl›laflt› ama onlar hep vard›. Beni böyle tan›rlar." Kalem üsteledi. "Tamam benim de üzerimde hep bir yaz› var ama o beni kimin yapt›¤›n› ne renk yazd›¤›m› filan anlat›yor. Seninkilerin hiç mi anlam› yok? Böyle saçmal›k olur mu?" "Bilmem belki vard›r. Ama ben bilmiyorum. Belki de o anlam› bilen bulan birine görünene kadar uçmay› sürdürmem gerekecek. Ama o iflaretler olmasa bir daha sefer buraya geldi¤imde beni di¤er kelebeklerden ay›ramazs›n›z ki. Hem arkadafllar›na bak›yorum da hepinizin üzerinde ayn› yaz› ve flekiller var. Kuzum siz birbirinizi nas›l ay›r›yorsunuz?" Ka¤›tla kalem birbirine bakt›. Soruyu kalem yan›tlad›. "Zor ay›r›yoruz, hepimiz ayn›y›z. Ayn› ifli görüp iflimiz bitti¤inde at›l›yoruz ama birimizin di¤erinden fark› yok. fiu eskidikçe boylar› k›salan

149


BD EK‹M 2013

"Buna cam derler. ‹nsanlar hem kufl gibi özgür olmak hem de hep kafeste yaflamak isterler..." kurflun kalemler bu aç›dan daha flansl›. Bizi yapanlar kullananlar böyle olmam›z› istiyor." "Kim onlar? Onlar birbirinden farkl› m›?" diye sordu kelebek. Kalem soruyu yan›tlamaya çal›fl›rken ka¤›t kalemin gevezeli¤inden yak›nd›, kalem duymazl›ktan geldi. "Çok farkl› olduklar›n› san›yorlar ama bence hep ayn›lar. fiurada kaç ka¤›t eskittiler ama de¤ifltirerek de olsa hep ayn› fleyleri yaz›yorlar. Arada kenara flekil çizenler veya ka¤›d› katlay›p bir fleylere benzetmeye çal›flanlar olmasa hiç farklar› olmayacak. Onlar›n kanatlar› yok ama hepsi ka¤›ttan uçak yapmay› biliyor, siz kelebekleri k›skanacak kadar uçma düflkünü olduklar›ndan endifle ediyorum." Kelebek e¤ilip kalemi uzun uzun inceledi. Ka¤›t bu bak›flmadan rahats›z oldu. Kelebek anlam veremedi. "Birbirinize hiç benzemiyorsunuz ama çok iyi geçiniyor gibisiniz." diye üsteledi kelebek. Kalem ka¤›da bakt› gülüfltüler. "Öyledir, iyi geçiniriz. Arada görev icab› sürtüflmelerimiz de olur ama birbirimizin bu hallerine al›flk›n›z" diye cevap verdi kalem. Ka¤›t “Ne kadar dalga geçersen 150

geç üzerimde yaz›lanlar kadar bile anlam›n hiç bir zaman olamayacak. ‹fli bitip at›lan kalemlere karfl›n bir k›sm›m›z kitaba dönüflüp yaflayacak" diye yan›tlad›. Kelebek kavga ç›kmas›n diye araya girmek istedi, aç›k pencereden esen rüzgar dengesini bozunca havalan›p oday› turlad›. Pencereye yönelip d›flar› ç›kmak istedi ama cama çarpt›, masaya kondu. Ne oldu¤unu anlamam›flt›. Kalem sakin olmas›n› söyleyip ç›kabilece¤i yönü gösterdi. una cam derler. ‹nsanlar hem kufl gibi özgür olmak hem de hep kafeste yaflamak isterler. Cam olunca d›flar›y› görüp az önce senin yapmaya çal›flt›¤›n gibi ç›k›p gidebileceklerini san›yorlar. Geceye kal›rsan daha da ilginç fleyler görebilirsin." dedi. Kelebek gecenin anlam›n› sorunca flafl›rma s›ras› kalem ve ka¤›ttayd›. "Kozadan ç›kt›¤›mda hava pek ayd›nl›k de¤ildi. Gün bitmeden de aran›zdan ayr›laca¤›m. O kadar zaman›m yok san›r›m.” "Ama bu haks›zl›k." dedi ka¤›t. Kalem hüzünlenmiflti. "Haks›zl›k filan de¤il gerçe¤in ta kendisi." dedi kelebek. "Gitmeliyim, sizleri tan›d›¤›ma sevindim, geriye hanginizden ne kalaca¤›n› tart›flaca¤›n›z zaman beni hat›rlay›n olur mu?" diyerek aç›k pencereye yöneldi. Kanatlar›n› aç›p ›fl›¤a tuttu. Kanatlar›ndan süzülen ›fl›k farkl› renk ve flekiller olarak ka¤›d›n üzerine düfltü. Masadakilere son kez bakt› sonra rüzgara kar›fl›p uzaklaflt›.•

B

mehmetuhri@butundunya.com.tr


BD EK‹M 2013

EK‹M AYI ÇÖZÜMLER SAYFASI Satranç Çözümleri

“Sudokunun Yan›tlar›”

2 7 9 4 1 8 3 5 6

1 3 8 5 2 6 7 4 9

5 6 4 7 9 3 2 1 8

6 2 1 8 3 7 4 9 5

7 9 3 1 4 5 6 8 2

8 4 5 2 6 9 1 2 3

4 8 6 3 5 1 9 2 7

3 5 2 9 7 4 8 6 1

9 1 7 6 8 2 5 3 4

Sudoku yapamayanlar için

2 3 8 5 6 7 1 4 9

1 4 5 8 3 9 2 6 7

9 6 7 4 2 1 8 5 3

5 9 6 2 4 8 3 7 1

7 2 4 3 1 6 9 8 5

8 1 3 7 9 5 6 2 4

6 7 9 1 5 2 4 3 8

4 5 1 6 8 3 7 9 2

PROBLEM: V.Zamanov, 2013 2 # 1.Vc8! Tehdit: 2.Vc3+# (1…Axd5 2.Kxd5+#, 1…Ac5 2.Vxc5+#, 1…Axc8 2.b5+#, 1…Axa4 Vxc4+#, 1…Kg3 Ke4+#) OYUN SONU: Shirov-Recebov, Linares, 2004 1.Vg4+ fif7 2.Vxd4 a6 3.g4 Kg8 4.f3 Kf6 5.fif2 Ke8 6.Vc4+ fig7 7.Vxa6 Kef8 8.Vd3 c5 9.a4 Ka8 10.Vc3 fig6 11.Vxc5 +- 1-0 ‹lk dersimiz Türkçe

3 8 2 9 7 4 5 1 6

1-(b) 2-(b) 3-(a) 4-(d) 5-(c) 6-(b)- 7-(a) 8-(a) 9-(d) 10-(d) 11-(c) 12-(a) 13-(b) 14-(c) 15-(c) Kare Bulmaca

Sudokusuz yapamayanlar için “Bilginizi Denetleyin”

1-(d) Charlie Chaplin

10-(a) Erol Evgin

2-(b) Zürafa

11-(d) Okaliptüs

3-(b) Mu¤la

12-(c) 86400 sn

4-(a) Birey

13-(b) Atel

5-(c) Ahlat

14-(b) Çoruh

6-(c) Periskop

15-(a) 4

7-(b) Indianapolis

16-(d) Pervane

8-(d) Cura

17-(a) Afyonkarahisar 18-(c) 1871

9-(a) Hollanda

151


BD EK‹M 2013

YARININ BÜYÜKLER‹ Gönderi adresi: Sedef Cad. 2446 Ada, 1. Parsel, A Blok, Kat: 3, Da: 16, Ataflehir, 34750 ‹stanbul e-posta: butundunya@butundunya.com.tr (e-posta ile gönderece¤iniz fotograflar›n 150 KB’den fazla olmamas›na lütfen özen gösteriniz.)

Arda ve Mehmet Cenk Haberal, Ankara

Irmak Haberal, Ankara

M›yase Pirim, Hacapit Rize

P›nar Pirim, Hacapit Rize

Su¤ra Ç›ko¤lu, Antalya

Gülsen Türky›lmaz, Hacapit Rize

Ülkem Türky›lmaz, Hacapit Rize

Oya ‹bifl, Tokat

152


BD EK‹M 2013

M.Emre Demir, Antalya

Metehan Ülkü, ‹stanbul

Göktu¤ Aksu, Artvin

Hazar Ǜnar, Kocaeli

Öykü Can, Eskiflehir

Nisa Duru Özdemir, Ankara

Can Özüney, ‹stanbul

Elif Sevinç, Bartın

Hamdi Y›ld›r›m, K›rflehir

Deniz fiahin, Antalya

Mehmet Ar›türk, ‹stanbul

Özgür Can Kaygısız, ‹stanbul 153


BD EK‹M 2013

Bulmacan›n çözümü 151. sayfadadır. 154


Bulmaca Filiz Lelo¤lu Oskay

SOLDAN SA⁄A: 1-‘Necati …..’ (Fotografta görülen edebiyatç›m›z).fiiflman, gürbüz çocuk.2- Tasa, keder.Bir padiflah›n korumas› alt›nda olan halk toplulu¤u.- fiair. 3- Orta seviyede olan.Canl› üzerinde beden ve ruh aç›s›ndan önemli ve etkili yaralanma belirtileri b›rakan durum. 4-Gelirler.- Bromun simgesi.- Üzme, s›k›nt› verme. 5- Burdur’da bulunan bir ma¤ara.- ‹zin, onay. 6- Demirin simgesi.- Ced.- Kuru tütün yapra¤›n› and›ran k›z›l›ms› kahverengi.Verme, ödeme. 7- Hitit.- Eski dilde kay›nbirader.- ‹yi huylu, temiz. 8- Koruyucu, kay›r›c› kimse.- Eski dilde dönüfl, geri gelme.- Asalak olarak yaflayan, kan emici bir zararl›. 9- Habefl soylusu.Antalya’n›n bir ilçesi.-Bir seslenme ünlemi. 10- Duyuru.- Tunus’un plaka iflareti.- Ar›za. 11- Ravel’in ünlü bir yap›t›.Çincenin en çok konuflulan lehçesi. 12-Cömert.- Cezayir’de bir liman kenti.- Güzel sanat.- Fütüvvet fleyhi. 13- Saka’lar›n ünlü destan›.- Buyruk.‘…. Winehouse’ (2011’de hayat›n› kaybeden ünlü ‹ngiliz pop sanatç›s›). 14- Kamboçya’da yaflayan bir halk.Erzurum’un bir ilçesi.- Karakter. 15- Tek veya çok sesli olarak yaz›lm›fl bir müzik eserini uygulamak için bir araya gelen topluluk.- ‘…. Fleming (James Bond karakterinin yarat›c›s›).fiua. 16- Boru sesi.- Tavlada bir say›.Eski dilde göz.- 17- Bir cetvel türü.Bir ba¤laç.- ABD’nin ve dünyan›n en büyük internet servis sa¤lay›c›s›. 18Asya’da bir baflkent.- Dingil. 19- Belli eflyalar›n sakland›¤›, kümelendi¤i ve da¤›t›ld›¤› depo. 20- Tanr› tan›maz.Nesnelerin ya da olaylar›n ortak özelliklerini kapsayan ve bir ortak ad alt›nda toplayan genel tasar›m.

YUKARIDAN AfiA⁄IYA: 1- 19051971 y›llar› aras›nda yaflam›fl olup, ‘Büyük fiehir’, ‘Kad›köy ‹skelesinde’ adl› yap›tlar› da bulunan oyun yazar› ve gazetecimiz. 2- Haberci.- ‹spanya’n›n Bask bölgesinde faaliyette bulunmufl bir örgüt.- Çok flekerli geleneksel bir Türk tatl›s›.- Söz dinleme, boyun e¤me. 3- Çal›flma, emek.- Marmara denizinde bir ada.‹lave.- Ac›l› bir meze türü. 4- Yeni Krall›k döneminde Antik M›s›r yönetimi ve Kenan ile Amurru’daki temsilcileri aras›nda gerçekleflen yaz›flmalar›n arflivi.-Yard›m.Yunan mitolojisinde aflk tanr›s›.-Eski dilde su. 5- .Genifl gövdeli, dar bo¤azl›,su kab›.- Sert bir içki.- Parlakl›k, göz al›c›l›k. 6- fiark›, türkü.- Cennet bahçesine düflen ilk ya¤mur damlas›.- ‹talya’da bir kent.Radyumun simgesi. 7- Bir g›da maddesi.‘Korkunç ……’ (Sergey Eisenstein’›n yönetmenli¤ini yapt›¤› bir film).- Fas›la. 8- Zarla oynanan bir oyun.-Danimarka’n›n plaka iflareti.- Manganezin simgesi.‹kiyüzlü. 9- Alt›n, gümüfl gibi madenlerden yap›lm›fl fleylerin safl›k derecesi.Haz›r durumda bulunan.- Akdeniz’de Toroslar›n uzant›s› olan s›rada¤lar. 10Yanarda¤ püskürtüsü.- Pamuklu kumafltan yap›lan kolsuz, uzun h›rka.- Sodyumun simgesi.- Tarla s›n›r›.- ‹flaret. 11Avrupa’da yaflayan bir halk.- Saat, pusula gibi araçlarda, üzerinde yaz›, rakam veya baflka iflaretler bulunan düzlem.- 12- ‹ri ve zehirli bir y›lan türü.- ‘….. Kurosawa’ (Ünlü Japon yönetmen). 13- Yetmez miktarda.- Çanakkale’nin bir ilçesi.Özdemir Asaf’›n bir fliiri. 14- Aday.Temiz, lekesiz.- Endonezya’n›n plaka imi. 15- Selçuklularda flehzadelerin e¤itimi ile görevli vezir.- Bir ay ad›. filizoskay@butundunya.com.tr 155


Satranç Mustafa Y›ld›z GÜNÜMÜZÜN USTALARI:

20

Alexei SHIROV

S

ovyet okulunun yetifltirdi¤i satranç ustalar›ndan dır. 1972 Letonya do¤umludur. Sovyetler Birli¤i’nin da¤›lmas›nda sonra ‹spanya’ya yerleflti ve uluslararas› karfl›laflmalarda ‹spanya ad›na oynad›. Ama flimdilerde do¤du¤u ülkeye, Letonya’ya dönmüfltür. 1988’de 16 Yafl Dünya Satranç fiampiyonu oldu. Birçok büyük turnuva kazanan Shirov, 1990 y›l›ndan buyana Dünya’n›n önde gelen büyükustaAlexei SHIROV lar›ndand›r. ELO rating s›ralamas›nda 4. s›raya yükseldi¤i 1998 ve 2000 y›llar›nda Dünya fiampiyonlu¤u karfl›laflmalar›nda finale kadar yükseldi. 2002’de ‹spanya flampiyonu oldu. Sald›rgan ve yarat›c› oyun tarz› ile genifl bir hayran kitlesi oluflturmufltur.

Shirov-Hou, Dünya Kupas›, 2013 Shirov, siyah›n a¤›r alet sald›r›s›na ald›r›fl etmiyor ve karfl› sald›r›ya geçiyor. 22.Vc3! Vxh2+ 23.fif2 f6? 24.Axf6!! Kxf6 25.Kh1!! Vxg3+ (25.Vxf6 Vxg3+ yanl›fl olurdu.)26.fixg3 h6 27.Vc4+ Fe6 28.Vc2 Siyah terk etti. 1-0

Ivanchuk-Shirov, 2009 17…Ae4! fiimdi bu dura¤an konumda birden bir hareketlilik.18.Ve3 Axc5!(18.fxe4 dxe4, “d” dikeyindeki bask›y› art›rd›¤› için iyi de¤il.)19.Kcd1 Fxd4 (Beyaz, niye 19.Fxc5 yapamad›?) 20.Kxd4 Vc6 21.Ae2 (Çifte sald›r›dan kaç›yor.) 21…Ae6 22.Kd2 d4! 23.Axd4 Vb6 24.Kfd1 Kd5 Beyaz terk etti. Çünkü d dikeyindeki yo¤unlaflmadan at kaybederek ç›kacak. 0-1 156


BD EK‹M 2013

‹ZM‹R AÇIK Fier, A.-Rozum, I. ‹zmir, 2013, 8,2. 17.f6! Çok kuvvetli bir sürüfl, f hatt›n› tamamen aç›yor. 17…Fxf6 18.Ae4 Fg5 19.Kxf7 Ve8 20.Vb3 Fg4? Siyah, vezir kanad›ndaki sald›r›dan kuflkulanm›yor. 21.b6!axb6 22.Vxb6!! Vxf7 Vezir fedas›na vezirini meydana sürerek karfl›l›k veriyor ama art›k çok geç. 23.Vxb7+ fid7 24.Fxf7 Fxe2 25.Vd5 Siyah terk etti. 1-0 Brezilyal› Fier, bu turnuvada birinci oldu.

Mirzoev-Javakhadze, ‹zmir, 2013, 8,3. 33.Ad6! Kxd6 34.Ve5+ fig8 35.Vxd6 Kd8 Siyah›n gözünden kaçan bir çatal ve çifte vuruflla beyaz, kalite kazan›yor. 36.Vb6 Kd7 37.Fb3 Vc8 38.Kxe6! fxe6 39.Fxe6+ fig7 fiifl. 40.Fxd7 Vxd7 41.Vc5 Aç›k bir üstünlük. Siyah terk etti. 1-0

PROBLEM V.Zamanov, 2013

2# myildiz@butundunya.com.tr

OYUN SONU Shirov-Recebov, Linares, 2004

Beyaz Kazanır Çözümler 151. sayfadad›r.

157


Bize Gönderilen Kitaplardan Yedire yedire. Aradan y›llar geçiyor. Tablo, o tablo olmaktan ç›km›fl! Komple de¤iflmifl. Dedim ya, kan›ksam›fls›n›z. Bak›yorsunuz bak›yorsunuz... Tablo, hâlâ ayn› tablo zannediyorsunuz. Peki ne yap›labilir? Fark, nas›l fark edilebilir? Orijinal’in asl›nda ne kadar de¤iflti¤i... Ne hale getirildi¤i... ‹lk bak›flta nas›l anlafl›labilir? Tek Yılmaz Özdil çare var. K›yas. Tablonun ilk haliyle... Do¤an Kitap Son halini yan yana koymal›.” Eskilerin “tekrar da yarar vard›r!” dediklerinden yola ç›karsak bu Y›lmaz Özdil’in kitab› hem baflucu hem de oplumsal ve bireysel haf›zan›n tekrar tekrar okunmal›. giderek zay›flad›¤› insanlar›n belleklerinin bal›k haf›zas›na dönüfltü¤ü ortamda Son 10 y›lda yaflad›¤›m›z her fleyi yeniden an›msat›yor, Y›lmaz Özdil: “Befl gazetenin arflivinden 460 bin sayfa tarad›m. S›rf arfliv taramas› 1.5 senemi ald›. ‹sim fiehir Hayvan Emre Kongar ve ‹sim fiehir Bitki gibi köfle yaz›- Feridun Andaç lar›mdan derleme de¤il... S›f›rdan yaz›ld›. 3 Kas›m 2002’de bafll›yor. Remzi Kitabevi Bugüne kadar geliyor. Ç›rakl›k, kalfal›k, ustal›k diye üç bölümden orumluluk; ilkelerine ba¤l›l›k; olufluyor.” “Bir tablo hayal edin. Sanat aile sevgisi; kafas›n›n dikine giderken eseri. Miras. Size ait. Tuvali, Türkiye ayn› zamanda kendini herkesten çok co¤rafyas›. Boyas›, flehit kan›, al›n elefltirme cesareti. Bilgiye ulaflma, teri. Her sabah yan›yorsunuz. Gururla edindi¤i bilgiyi sindirip zihnini ve seyrediyorsunuz. Ama, birileri her hayat›n› zenginlefltirerek daha üst sabah sizden önce uyan›p o tablonun aflamaya ç›karma becerisi. Bu duygubafl›na geçiyor ve oras›na buras›na larla bürokrasinin tepe kademeleri minik minik f›rça darbeleri at›yor. Her sabah bir minik f›rça darbesi. Usta ifli. dahil, hayat›nda edindi¤i bilgi ve Küçük küçük de¤ifliyor tablo. Aniden tecrübeleri yazarak paylaflan Kongar’de¤il. Milim milim. Al›flt›ra al›flt›ra. la yap›lan bir söylefli kitab›. Usta bir

Beraber Yürüdük Biz Bu Y›llarda

T

Herkesten Bir fiey Ö¤rendim

S

158


BD EK‹M 2013

yazar›n, Feridun Andaç’›n elli saati aflan otuzüç görüflmenin notlar›ndan seçerek haz›rlad›¤› nehir söylefli, Emre Kongar odakl› Dünya’n›n, Türkiye’nin, üniversite, bas›n›n ve siyasetin tarihsel ve sosyolojik analizleriyle yüklü bir tan›kl›¤›, tarihi. Kongar: “Türkiye’nin durumuna çok üzülüyorum. Demokrasi ve insan haklar› aç›s›ndan sanki daha iyiye de¤il, daha kötüye gidiyoruz gibi. Sanki herkes demokratik, laik ve sosyal hukuk devletinin korunmas›n› ve gelifltirilmesini baflkas›ndan bekliyor... Burada totaliter bir dinci karanl›k, gittikçe ülkenin bütün mahallelerini denetime al›yor.(...) Ö¤rencilerimden, okurlar›mdan, izleyicilerimden, çocuklar›mdan, torunlar›mdan ö¤renmeye devam ediyorum. Çal›fl›yorum. Okuyorum, yaz›yorum, ders veriyorum... Seviyorum, seviliyorum. (...)

Devrim Ayetleri Egemenlerin ‹slam’› De¤il Ezilenlerin ‹slam’›

Eren Erdem Kırmızı Kedi Yayınevi

ki y›ld›r üzerinde çal›flt›¤› “Devrimci Peygamber” adl› kitab›n›n yay›nlanmas› beklenen “Devrimci Müslümanlar”›n önde gelen adlar›ndan, Eren Erdem, yeni kitab› Devrim Ayetle-

ri’nde gündemdeki sorulara yan›tlar› Kuran-› Kerim’den gösteriyor. Abdestli Kapitalizm, fieytan Evliyalar› ve Nurjuvazi ... kitaplar›yla bilinen Erdem, Devrim Ayetleri’nde yine ezber bozuyor. Dinin özü “eflitlenmektir” diyen Erdem din elbisesi giyerek siyaset yapan ya da servet edinenlerin uykular›n› kaç›racak gerçekleri aktar›yor. Devrim Ayetleri, kulaktan dolma bilgilerle yaflanan ‹slam anlay›fl›n› tümden dönüfltürme iddias›yla geliyor. “Peki kim bu Devrimci Müslümanlar? ‹slam’a, siyasete, iktidara, insan iliflkilerine ve gündelik hayata bak›fllar› nas›l? Neye dayanarak ‹slam’›n devrimci oldu¤un söylüyorlar? Ezilenlerin ‹slam’› derken neyi kastediyorlar? Neden sürekli padiflahlardan, sultanlardan de¤il de “yaln›z yaflayan ve yaln›z ölen” Ebu Zer’den Habefl bir köle olan Bilal’den bahsediyorlar?” Bu sorulara yan›tlar veren Eren Erdem: “Özgürlük kavram› egemenlerin gözünden okundu¤unda, ortada bugünün siyasal konjonktürü ç›k›yor. Ezilenlerin sorunu, egemenlerin gözünden hayat› anlama çabas›na dahil olmalar›d›r. Ama asl› itibar›yla özgürlük, insan›n sahip oldu¤u en önemli kavramlardan biridir... Özgürlü¤ü anlamak için, “birey toplum iliflkisini el almak gerekiyor. Örne¤i üretim ve emek üzerinden hareket etti¤imizde karfl›m›za meseleyi idrak edebilmemiz için belirgin bir tablo ç›kacakt›r.” 159


Bir Fotograf Bin Sözcü¤e Bedeldir Gönderi: YAVUZ POYRAZ, ANKARA

160




Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.