2013/11

Page 1

T Ü R K

BAfiKENT ÜN‹VERS‹TES‹ KÜLTÜR YAYINI

R E S S A M L A R I

MAHMUT KARATOPRAK

1 KASIM 2013

192297

SAYI: 2013 / 11

F‹YATI: 4 TL

KASIM 2013

Kayseri’de do¤an sanatçı, 1973’te Devlet Tatbiki Güzel Sanatlar Yüksek Okulu’na girdi, 1978’de Mustafa Aslıer Atölyesi’nden mezun oldu. Aynı yıllar baflta Hürriyet, Milliyet, Cumhuriyet, Milliyet Sanat olmak üzere çeflitli gazete ve dergilerde grafik, illustrasyon, karikatür ve strip-bant çalıflmaları yaptı. Üç yapıtı, Basel Plastik Sanatlar ve Karikatür Müzesi’ne kabul edildi. 1978-81 yılları arasında ‹sviçre (Zurih) ve Almanya’da grafik çalıflmaları yaptı. Münih’de Bastei Verlag, Hamburg’da Kelter Verlag’da illüstrasyon, çizgi-roman ve resim çalıflmaları yaptı. 1985’de Axel Springer Verlag’da çalıfltı, Genschpenster Dergisi’nde kapak ve çizgi romanlar yaptı.1985’den bu yana Almanya’daki Hörzu Dergisi’nde çalıflmaları yayımlanmaktadır. 1997’de ‹stanbul’a döndü. Milliyet, Radikal, Elle, Masion Francoise, Options Dergileri’ne illüstrasyon yaptı. 2002’den buyana sürekli yafladı¤ı Kayseri’de Erciyes Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi’nde Ögretim Görevlisi olarak çalıflmaktadır. Sanatçı, resim ve desenlerden oluflan yapıtlarından bir bölümünü, 20 Kasım - 15 Aralık 2013 tarihlerinde “Sarı Sabır Çiçekleri” adıyla, Arnavutköy’deki Galeri Selvin’de sergileyecek.

Türkiye Cumhuriyeti Onun Ifl›¤›yla Ebediyen Yaflayacak Dr. S›tk› Ayd›nel:

Atatürk’ü Anlamak ve Anlatmak S: 6 Tekin Özertem:

Uluslararas› Atatürk’e Akademisyenler: Karfl› Gelen

Cezaevine Gönderilen Hocalar Suçsuz S: 61

Harf Devriminin Cengiz Özak›nc›: 85. Y›l›nda Ö¤renci And› ve Yurttafll›k QWX S: 56

Atatürk’çü: Reflit Galip

Metin Gören:

En Büyük Sevdam: Atatürk S: 39

S: 29

Foto¤raflarla

Atatürk’ün Son Yolculu¤u S: 9

Gürbüz Evren

Avrupal› Kad›nlar›n Güzelli¤ine Katk›m›z S: 93


Dön Kardeflim, dokuz günde yaz›ld›. Sadece isyanla de¤il insana ve gelece¤e duyulan güvenle de yaz›ld›. Bu dokuz güne gazetecili¤e adanm›fl bir yaflam ve zorbal›¤a boyun e¤meme kararl›l›¤› s›¤d›r›ld›. Mustafa Mutlu asl›nda dokuz günde sadece iflten at›lma sürecini ve karfl›laflt›¤› tacizleri de¤il, Türk medyas›n›n dönüflümünü ve bas›n özgürlü¤ünün kapal› kap›lar ard›nda geldi¤i noktay› kaleme ald›. Mutlu yeni kitab› Dön Kardeflim'de medyada yaflanan rezaletler hakk›nda bilginin ötesinde umut da veriyor. Yozlaflmaya karfl› durman›n mümkün oldu¤unu, her bitiflin yeni bir bafllang›c› müjdeledi¤ini vurguluyor.

Bütün Dünya’ya Abone Olun Derginiz Kap›n›za Gelsin Bütün Dünya derginize abone olmak flimdi çok kolay. Art›k bir telefonunuz veya e-posta mesaj›n›zla abonelik ifllemlerinizi yapt›rabilir ve derginizi her ay kap›n›zdan alabilirsiniz. Bütün Dünya Abone Servisi: Tel: (0312) 215 51 27 - 28 Dahili: 313 Gsm: (0536) 634 35 97 E-posta: abone@butundunya.com.tr BÜTÜN K‹TAPÇILARDA

Bütün Dünya


BAfiKENT ÜN‹VERS‹TES‹ KÜLTÜR YAYINI

Bütün Dünya

1 KASIM 2013

2000

Baflkent Üniversitesi Ad›na Sahibi: Prof. Dr. Mehmet Haberal Yay›n Genel Yönetmeni Mete Akyol Görsel Yönetmen ve Yay›n Genel Yönetmeni Yard›mc›s› : Turgut Keskin Sorumlu Yaz› ‹flleri Müdürü: Gülçin Orkut Akyol Teknik Yap›m Yönetmeni: Faruk Güney Yay›n Dan›flman›: Yaflar Öztürk Türk Dili Dan›flman›: Haydar Göfer Sanat Dan›flman›: Süheyla Dinç Redaksiyon: Fatma Ataman Düzeltme Sorumlusu: Nükhet Aliciko¤lu Baflkent Üniversitesi’nin bir kültür hizmeti olan Bütün Dünya 2000, Baflkent Üniversitesi kurulufllar›ndan 1. Cadde, No: 77, Bahçelievler, Ankara adresindeki Aküm Reklamc›l›k, Dan›flmanl›k ve Yay›nc›l›k Ajans› Sanayi ve Ticaret A. fi.’nin 3. Cadde, No: 2, Yenimahalle, Ankara adresindeki tesislerinde bas›lm›flt›r.

Seçiciler Kurulu: Prof. Dr. Nevzat Bilgin (An›sal Baflkan) Prof. Dr. Ahmet Mumcu Prof. Dr. Solmaz Do¤anca Prof. Dr. Sevil Öksüz Prof. Dr. Ender Varinlio¤lu, Prof. Dr. Okay Eroskay Prof. Dr. Fuat Çelebio¤lu, Prof. Dr. Sedefhan O¤uz, Prof. Dr. Levent Peflkircio¤lu, Gürbüz Atabek, Necmi Tanyolaç, Mete Tizer, Kaya Karan, Alaettin Giray, Ayhan Erten, ‹lhan Banguo¤lu, Ahmet Aydede, Manuel Bilos,Cengiz Dolunay Sürekli Yazarlar: Yücel Aksoy, Pelin Hazar Aliabbasi, Sabriye Afl›r, Dr. Sıtkı Aydınel, Nuray Bartoschek, Sadi Bülbül, Haluk Cans›n, Y›lmaz Da¤deviren, Haluk Erdemol, Sema Erdo¤an, Konur Ertop, Gürbüz Evren, Metin Gören, ‹lyas Halil, Mümtaz ‹dil, Çetin ‹mir, Muzaffer ‹zgü, Sinan Meydan, Mehmet Muhsino¤lu, Filiz Lelo¤lu Oskay, Cengiz Önal, Sebahat Önen, Cengiz Özak›nc›, Saniye Özden, Tekin Özertem, Bekir Özgen, Nergis Öztürk, Yaflar Öztürk, Sezin San, R›fat Serdaro¤lu, Mete Tizer, ‹zlen fien Toker, ‹zmir Tolga, Suat Türker, Engin Ünsal, Mehmet Ünver, Dr. Mehmet Uhri, Orhan Velidedeo¤lu, Mustafa Y›ld›z Yönetim Merkezi: 10. Sokak No: 45, Bahçelievler, Ankara Tel: (0312) 215 51 27-313 Faks: (0312) 222 90 07 ‹letiflim Adresi: Sedef Cad. 2446 Ada, 1. Parsel, A Blok, Kat: 3, Da: 16, Ataflehir, 34750 ‹stanbul Tel: (0216) 456 27 27 (pbx) Faks: (0216) 456 27 29 Da¤›t›m: Yaysat Bas›m Tarihi: 21 / 10 / 2013

www.butundunya.com.tr butundunya@butundunya.com.tr 1


‹ Ç ‹ N D E K ‹ L E R

BAfiKENT ÜN‹VERS‹TES‹ KÜLTÜR YAYINI

Bütün Dünya YIL:16 SAYI: 186

2000

5 Torunuma Uyarı Mektubum Mete Akyol 6 10 Kasım’da Atatürk’ü Anlamak ve Anlatmak Dr. Sıtkı Aydınel 9 Atatürk’ün Son Yolculu¤u B.D. Yaz› ‹flleri 15 Ö¤renci And› ve Yurttafll›k Cengiz Özak›nc› 21 Mustafa Kemal’den Anılar Çetin ‹mir

29

Atatürk’e Hayır Diyen Bir Atatürk’çü Barıfl Mete

39 Atatürk En Büyük Sevdam Metin Gören 41 Özlem Nuray Bartoschek 42 Atatürk ve Kurtdereli Pehlivan 43 Anıtkabir ve Bayrak Dire¤i Orhan Velidedeo¤lu 47 Hakimiyeti Milliye Yaz›lar› 49 Güzel Sanatlar Alan›nda Çal›flmalar Cengiz Önal 53 Okuma Yazma Seferberli¤i Yahya Aksoy 56 Harf Devriminin 85. Y›l›nda Tekin Özertem 61 Uluslararas› Akademisyenler ‹nsan Haklar› Örgütü Raporu 2

63 Cumhuriyet ve Uçan Ka¤n›n›n S›rr› Sinan Meydan 68 ‹mar Çorbas› Kayn›yor Can Pulak 70 Kim Kimdi? Sabriye Afl›r 75 Odysseus’un Truva’dan Dönüflü Haluk Erdemol 81 Zincidere Muallim Mektebi Mustafa Tokyay 87 A¤›r Roman Konur Ertop 92 Mutluluk Sadi Bülbül 93 Avrupal› Kad›nlar›n Güzelli¤ine Türkiye’nin Katk›s› Gürbüz Evren 100 Seneca Mete Tizer 102 Colmar ‹zlen fien Toker 107 Balzac-Hugo Mümtaz ‹dil 111 Yalama Tafl› Mete Tizer 115 Veli Kuzlu Sabriye Afl›r 121 Neler Olmuyor ki Dünyada Sezin San 126 Gezegenlerin Mitolojik Adlar› Bora Ç›rac› 128 Baz› An›lar Hiç Unutulmaz Mehmet Ünver 133 Okullu Serçe Muzaffer ‹zgü 137 Halil At›lgan Sema Erdo¤an 143 Sünnet Bekir Özgen 148 Yarat›c› Düflünceye Sayg› Yücel Aksoy 28 ‹lk Dersimiz Türkçe 62 Bilginizi Denetleyin 98 Ufak Tefek Bilgiler 151 Çözümler 152 Yar›n›n Büyükleri 154 Bulmaca 156 Satranç 158 Ay›n Kitaplar› 160 Bir Fotograf Bin Sözcük


Ifl›¤›yla Geçmiflimizi ve Bugünümüzü Ayd›nlatan TURGUT ÖZAKMAN’I SONSUZLU⁄A U⁄URLADIK (1.9.1930 - 28.9.2013)

Unutmayaca¤›z, Özlemle Anaca¤›z.

XXX


‹nönü Atatürk’ü Anlat›yor, Abdi ‹pekçi’nin Atatürk üzerine ‹smet ‹nönü’yle yapt›¤› söyleflileri ve bu söyleflilere referans olan kitaplar›n önemli k›s›mlar›ndan bir ek bölümü içeriyor. Kitab›n yeniden bas›m›nda ‹pekçi’nin, Celal Bayar, fievket Süreyya Aydemir, Sadi Irmak, Sabahattin Selek gibi dönemin önemli isimleriyle Atatürk ve ‹nönü üzerine yapt›¤› söylefliler de yer al›yor.

BÜTÜN K‹TAPÇILARDA


Torunuma Uyar› Mektubum

S

evgili Bar›fl’c›¤›m,

Yasalara ve yasaklara uymak yurttafll›k görevimiz ama… O yasalara ve yasaklara karfl›n sen, do¤ru bildi¤in yoldan flaflma, akl›n›n ve yüre¤inin dedi¤ini yapmaktan geri kalma. Naz›m Hikmet’in “Kerem Gibi” adl› fliirini an›msa: “Hava kurflun gibi a¤›r / Ba¤›r/ Ba¤›r/ Ba¤›r…” Televizyon ekranlar›n›n ürünü büyüklerin yerine, sen yine de akl›n›n ve yüre¤inin büyüklerini dinle, içinden de olsa, her sabah ba¤›r, ba¤›r, ba¤›r: “Türk’üm” diye ba¤›r, “do¤ruyum” diye ba¤›r, “çal›flkan›m” diye ba¤›r, ba¤›r, ba¤›r. Ba¤›rabildi¤ince büyük ba¤›r. Büyük ba¤›rmak, herkesin duyabilece¤i denli yüksek sesle ba¤›rmak de¤ildir. ‹nand›¤›n› ba¤›rabilmektir, ba¤›rd›¤›na inanmakt›r, büyük ba¤›rmak. “Türk’üm” diye ba¤›r, “Do¤ruyum, çal›flkan›m” diye ba¤›r. Sonra bir “Türk” gibi davran çevrene… Her zaman, her konuda “Do¤ru” ol… Ve “çal›flkan›m” diyebilmeyi hak edinceye de¤in çal›fl, çal›fl, çal›fl… Senin gücüne gereksinim duyan küçüklerini korumaktan, büyüklerinin karfl›s›nda sayg›l› olmaktan ve özünden de de¤erli olduklar›n› kabul etti¤in yurduna, ulusuna cüret edilebilecek en ufak bir sald›r› karfl›s›nda bile, bu varl›klar›na her zaman özünden çok

sahip ç›kmaktan, onlar› özünden çok sevmekten, hiçbir zaman geri kalma… ‹flte budur, ba¤›r, ba¤›r, ba¤›rmak… ‹flte budur, kurflun gibi a¤›r havan›n kurflunlar›n› eritebilece¤in kuvvetin… Büyük Atatürk’ün açt›¤› yolda, onun gösterdi¤i hedefe durmadan yürüyece¤ine verdi¤in sözünü yerine getirdi¤in her ad›mda ancak, havan›n o a¤›r kurflununun, önce eriyece¤ini, sonra damla damla yok olaca¤›n› gözlerinle göreceksin… *** Sevgili Bar›fl’›m,

Böylesi kurflun gibi a¤›r havalarda, bu ilkeleri yüksek sesle ba¤›rman, yasalarla, yasaklarla geçici bir zaman engellenebilse de, senin bu ilkeleri uygulayarak ba¤›r, ba¤›r, ba¤›rman›, inan, demokrasinin hiçbir türü engelleyemez. Adam gibi adam olman için, adam gibi büyüyebilmen için gereksinim duydu¤un kudret ve kuvvet, ulusal, devrimsel ve aile terbiyemiz içinde vard›r…“fierefimize… Namusumuza… Onurumuza…” diyerek haydi bir kez daha ba¤›r, ba¤›r, ba¤›rarak içelim and›m›z› ve… Bir kez daha ba¤›r, ba¤›r, ba¤›rarak kutlayal›m, kurflun gibi havan›n, kurflunlar›n› damla damla eriten gücümüzü:“fierefimize… Namusumuza… Onurumuza…” meteakyol@butundunya.com.tr 5


Y›lmadan Yorulmadan Dr. S›tk› Ayd›nel

10 Kas›m’da Atatürk’ü Anlamak ve Anlatmak

ine 10 Kas›m geldi. Bu y›l da yurdun her taraf›ndan binlerce kifli o gün ve sonraki günlerde An›tkabir’i ziyaret edecek ve Ata’s›na olan içten sevgi ve sayg›s›n› gösterecek, ona ba¤l›l›¤›n› bir kez daha kan›tlayacakt›r. Nitekim 10 Kas›mlarda An›tkabir’i ziyaret edenlerin say›s› y›llara göre flöyledir: 2010 y›l›nda: 198 544 kifli, 2011 y›l›nda: 181 644 kifli, 2012 y›l›nda: 413 568 kifli. Bunlar sadece bir güne s›¤an rakamlard›r. Özellikle Mili Bayramlarda bu rakam daha da büyümektedir. Normal günleri de dikkate ald›¤›m›zda bu say› milyonlara ulaflmaktad›r. An›tkabir’i ziyaret, baz›lar›n›n söyledi¤i gibi bir zorlama olarak de¤il,

Y

6

onun koydu¤u hedeflere uyulaca¤›n› göstererek gönüllü olarak yap›lmaktad›r. Bunun önüne geçmek mümkün de¤ildir. Bu ak›m devam etmektedir. ve edecektir. Ziyaretçi say›lar›ndaki bu art›fl bize, Atatürk’e ve devrimlerine karfl› hareketler sürdükçe Türk ulusunun Ata’s›na daha çok sahip ç›kt›¤›n› göstermektedir. Ancak Türk Ulusu bununla da yetinmeyecek, yaflam› boyunca onun izinde yürüyece¤ini her koflulda onu unutturmak isteyenlere karfl›n tekrar edecektir. fiu sorular› kendimize hep sorar›z: O gün An›tkabir’de ti sesinin verdi¤i heyecan ve huflu içerisinde, ”Acaba ben ve tüm Türk ulusu gerçekte ona karfl› vazifemizi yapabildik mi, onun ça¤dafll›k ve uygarl›k yolunda göster-


BD KASIM 2013

di¤i hedefleri gerçeklefltirebildik mi, bunun için onu iyice anlayabildik ve anlatabildik mi?” u sorulara olumlu yan›t vermek zor. Çünkü Atatürk’ü gerçekten anlayamad›k ve daha önemlisi anlatamad›k... Oysa o, yaflad›¤› dönemde bu konuda her türlü stratejiye ve takti¤e baflvurmufl ve uygulam›flt›r. Örne¤in “Halk Hatipleri Teflkilat›” n› kurmufl, bu teflkilat yurdun en ücra köflelerine kadar ulusal ve dini bayramlarda, dü¤ünlerde, özel günlerde devrimleri ve ilkeleri halka anlatm›fl, kitleleri bilinçlendirmifltir. Ayr›ca, Halk Evleri’nde, köy odalar›nda, millet mekteplerinde bu etkinli¤e devam etmifllerdir. Sonradan Köy Enstitüleri’ni kurarak örgün e¤itim yoluyla da köy çocuklar›n› e¤itmifllerdir. Bilindi¤i gibi, dünyada yap›lmas› en güç üç ifl vard›r: Çeli¤i, elmas› ve insan› ifllemek. Bunlar›n en zoru da "insan›" ifllemektir. O zorlu y›llarda bu ifl daha da zordu. Çünkü Osmanl› toplumunda kültürümüz din ve ça¤ d›fl› gelenek ve göreneklerin etkisi alt›ndayd›. Okuma yazma oran› yüzde 8-10 civar›nda idi. Hatta kad›n nüfusunda yüzde 1 bile de¤ildi. Mustafa Kemal halk›m›z› çok iyi tan›d›¤› için e¤itime öncelik vermifl, okullaflma oran›n› binde289’a yükseltmifl, e¤itmen ad› alt›nda askerlikte onbafl› çavufl olanlar› tekrar e¤iterek “ö¤retmen vekili “ olarak okullarda görev yapt›rm›flt›r. O günlerin tan›¤› olan büyükleri-

B

miz bunlar› iftiharla anlat›rlard› ve bunlar hakk›nda da bir çok kitap yaz›lm›flt›r. Ne yaz›k ki bu etkinlikler Atatürk’ ün ölümünden sonra devam ettirilememifltir. ‹kinci Dünya Harbi ve bunun getirdi¤i yoksullu¤un mazeret olarak kabul edilmesi zordur. Daha sonraki nesiller bu konuda kabahatlidir. 10 Kas›m’lar sadece An›tkabir ziyaretinden ve törenlerden ibaret olmamal›, ayn› zamanda ve daha önemlisi Atatürk’e hesap verme günleri olmal›d›r. Bu gün bu f›rsat elimizdedir. bu günkü iletiflim teknolojisi buna müsaittir. Atatürk’ü anlamak ve anlatmak yönünde bir seferberlik ilan edilmeli ve hepimiz bunun takipçisi olmal›y›z. adece ‹stiklal Harbi’mizi ö¤retmek de yetmez,”kurtulufl” ile birlikte “kurulufl” ta gerekti¤i flekilde anlat›lmal›d›r. Kurulufl felsefesi ve cumhuriyet’in temel ilkeleri tüm ulusa ve özellikle gelecek nesillere benimsetilmeli ve içsellefltirilmelidir. Unutulmamald›r ki bunlar› gerçeklefltiren Atatürk: “Ben gerekti¤i zaman en büyük hediyem olarak Türk Milleti’ne can›m› verece¤im.” demifltir. Bu normal bir canl›n›n eceli ile ölmesi anlam›na gelmez. Türk milleti onun ölümsüzlü¤ünü kan›tlamak için An›tkabir gibi onu tarihe maledecek bir eser meydana getirmifltir. “Ne mutlu türküm diyene” sözünde anlam›n› bulan Türk milletine bu eserinden dolay› da “Ne mutlu Türk milletine” diyoruz. •

S

sitkiaydinel@butundunya.com.tr 7


Ortaokula gelene kadar Mustafa'ydı...Matematik yetene¤iyle Mustafa Kemal oldu...Emperyalizmi dize getirdi, Gazi Mustafa Kemal oldu...Yüzlerce yılın kökleflmifl alıflkanlık ve geleneklerini yıktı, Gazi Mustafa Kemal Atatürk oldu... Türk halkı ona, "Atatürk," dedi. Türkiye'de do¤an ve parlayan yıldız, bize izleyece¤imiz yolu gösterdi, "Fikrimizin Rehberi" oldu.

BÜTÜN K‹TAPÇILARDA


BD KASIM 2013

Atatürk'ün ilk hastal›k belirtisi 1937 y›l›nda ortaya ç›kt›. 1938 y›l› bafllar›nda Yalova'da bulundu¤u s›rada, ciddi olarak hastaland›.

Atatürk’ün Son Yolculu¤u Bütün Dünya YAZI ‹fiLER‹

uradaki tedavi olumlu sonuç verdi. Fakat tamamen

B

iyileflmeden Ankara'ya yapt›¤› yorucu yolculuk, hastal›¤›n›n artmas›na sebep oldu. Bu tarihlerde Hatay sorununun gündemde olmas› da onu yormaktayd›. Hasta olmas›na ra¤men, Mersin ve Adana'ya geziye ç›kt›. K›zg›n günefl alt›nda askerî birliklerimizi teftifl edip tatbikat yapt›ran Atatürk, çok yorgun düfltü. Ülkü edindi¤i millî dava u¤runa kendi sa¤l›¤›n› hiçe sayd›. Güney seyahati hastal›¤›n›n artmas›na sebep oldu. 9


BD KASIM 2013

6 May›s'ta Ankara'ya döndük-

2

ten sonra tedavi ve istirahat için ‹stanbul'a gitti. Doktorlar taraf›ndan, siroz hastal›¤› teflhisi kondu. Deniz havas› iyi geldi¤i için, Savarona Yat›'nda bir süre dinlendi. Bu durumda bile ülke sorunlar›yla ilgilenmeye devam etti. ‹stanbul'a gelen Romanya kral› ile görüfltü. Bakanlar Kurulu toplant›s›na baflkanl›k etti. 4 Temmuz 1938'de Hatay Antlaflmas›'n›n yürürlü¤e girmesi

Savarona Yat› Atatürk'ü çok sevindirip moralini düzeltti. Temmuz sonlar›na kadar Savarona'da kalan Atatürk'ün hastal›¤› a¤›rlafl›nca Dolmabahçe Saray›'na nakledildi. Fakat hastal›¤› durmadan ilerliyordu. Onun hastal›¤›n› duyan Türk halk›, sa¤l›¤›yla ilgili haberleri heyecanla takip ediyor, bütün kalbiyle iyileflmesini diliyordu. Hastal›¤›n›n ciddiyetini kavrayarak 5 Eylül 1938'de vasiyetini yaz›p servetinin büyük bir k›sm›n› Türk Tarih ve Türk Dil kurumlar›na ba¤›fllad›. Ekim ay› ortalar›nda durumu dü10

zelir gibi oldu. Fakat, çok arzulad›¤› hâlde, Ankara'ya gelip cumhuriyetin on beflinci y›l dönümü törenlerine kat›lamad›. 29 Ekim 1938'de kahraman Türk Ordusu'na yollad›¤› mesaj, Baflbakan Celâl Bayar taraf›ndan okundu. "Zaferleri ve mazisi insanl›k tarihi ile bafllayan, her zaman zaferlerle beraber medeniyet nurlar›n› tafl›yan kahraman Türk ordusu!" sözü ile Türk Ordusu'nun önemini belirtmifltir. Yine ayn› mesajda "Türk vatan›n›n ve Türk'lük camias›n›n flan ve flerefini, dahilî ve harici her türlü tehlikelere karfl› korumaktan ibaret olan vazifeni, her an ifaya haz›r ve amade oldu¤una benim ve büyük ulusumuzun tam bir inanç ve itimad›m›z vard›r" diyerek Türk Ordusu'na olan güvenini belirtmifltir.

A

tatürk 1 Kas›m 1938'de Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin aç›l›fl töreninde de bulunamad›. Haz›rlad›¤› aç›l›fl nutkunu Baflbakan Celâl Bayar okudu. Atatürk bu nutkunda ülkenin imar›, sa¤l›k hizmetleri ve ekonomi konular›ndaki faaliyetleri aç›klad›. Bundan baflka e¤itim ve kültür konular›na da temas edip gençli¤in millî fluurlu ve modern kültürlü olarak yetiflmesi için ‹stanbul üniversitesi'nin gelifltirilmesi, Ankara üniversitesi'nin tamamlanmas› ve Van Gölü civar›nda bir üniversitenin kurulmas› için çal›flmalar›n yap›ld›¤›n› belirtti. Türk Tarih


BD KASIM 2013

ve Türk Dil kurumlar›n›n çal›flmalar›ndan duydu¤u memnuniyeti aç›klad›. Ayr›ca Türk gençli¤inin kültürde oldu¤u gibi spor sahas›nda da idealine ulaflt›r›lmas› için Beden Terbiyesi Kanunu'nun uygulamaya konulmas›ndan duydu¤u memnuniyeti belirtti. Ölümüne kadar memleket meselelerinden bir an olsun uzak kalmam›flt›. Atatürk'ün hastal›¤› tekrar fliddetlendi. 8 Kas›mda sa¤l›¤›yla ilgili raporlar yay›mlanmaya baflland›. Bütün

memleketi tekrar derin bir üzüntü kaplad›. Her Türk'ün kalbi onun kurtulmas› dile¤iyle çarp›yordu. Ancak, kurtar›lmas› için gösterilen çabalar sonuç vermedi ve korkulan oldu. olmabahçe Saray›'nda 10 Kas›m 1938 sabah› saat dokuzu befl geçe, insan için de¤iflmez kanun, hükmünü uygulad›. Mustafa Kemal Atatürk aram›zdan ayr›ld›.

D

Kara haber tüm yurtta derin bir üzüntü yaratm›flt›

11


BD KASIM 2013

12


BD KASIM 2013

Atatürk’ün ölümü ile yaln›z Türk milleti de¤il tüm dünya yasa büründü

13


BD KASIM 2013

Bu kara haberle, yaln›z Türk milleti de¤il, bütün dünya yasa büründü. Büyük, küçük bütün devletler onun cenaze töreninde bulunmak üzere temsilciler göndererek, Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusuna karfl› duyduklar› derin sayg›y› belirten mesajlar gönderdiler. Kas›m günü Atatürk'ün tabutu, Dolmabahçe Saray›' n›n büyük tören salonunda katafalka konuldu. Üç gün üç gece, gözü yafll› bir insan seli ulu önderine karfl› duydu¤u sayg›, minnet ve ba¤l›-

16

l›¤›n› ifade etti. Cenaze namaz› 19 Kas›m günü Prof. fierafettin Yaltkaya taraf›ndan k›ld›r›ld›. On iki generalin omzunda saray›n d›fl kap›s›na ç›kar›lan tabut, top arabas›na konularak, ‹stanbul halk›n›n gözyafllar› aras›nda Gülhane Park›'na götürüldü. Buradan bir torpido ile Yavuz z›rhl›s›na nakledildi. Büyük Ada aç›klar›na kadar, donanmam›z ve tö14

rene kat›lmak için gelmifl olan yabanc› gemilerin efllik etti¤i Yavuz z›rhl›s› cenazeyi ‹zmit'e getirdi. Burada Yavuz z›rhl›s›ndan al›nan cenaze, özel bir trene kondu. Atalar›na son sayg› görevlerini yapmak üzere toplanan halk›n kalbinde derin bir üzüntü b›rakarak Ankara'ya getirilmek üzere hareket edildi. Atatürk'ün vefat› üzerine cumhurbaflkan› seçilen ‹smet ‹nönü, Türkiye Büyük Millet Meclisi Baflkan›, bakanlar, Genelkurmay Baflkan›, milletvekilleri ile ordu ve devlet ileri gelenleri taraf›ndan karfl›lanan cenaze, Türkiye Büyük Mîllet Meclisi önünde haz›rlanan katafalka kondu. Ankara halk› da onun cenazesi önünden sayg›yla geçerek son görevini yapt›. 21 Kas›m 1938 Pazartesi günü, sivil ve askerî yöneticiler ile yabanc› devlet temsilcilerinin haz›r bulundu¤u ve on binlerce insan›n kat›ld›¤› büyük bir tören yap›ld›. Daha sonra Atatürk'ün tabutu katafalktan al›narak Etnografya Müzesinde haz›rlanan geçici kabre kondu. ürk milleti daha sonra, bu büyük insana lây›k, Ankara Rasattepe'de bir An›tkabir yapt›rd›. 10 Kas›m 1953'te Etnografya Müzesinden al›nan Atatürk'ün naafl› An›tkabir'e getirildi ve her ilden getirilen vatan topraklan ile haz›rlanan ebedî istirahatgâh›na yerlefltirildi.•

T


Otopsi Cengiz Özak›nc›

JOHN DEWEY’DEN ATATÜRK’E Ö⁄RENC‹ ANDI VE YURTTAfiLIK Amerikan And›: Herkes için adalet ve özgürlükle bölünmez tek ulusa dayanan Cumhuriyet’e ve bayra¤›ma ba¤l› olaca¤›ma and içerim. er Amerika; y›l 1892; Amerikal›lar, Avrupa’dan Amerika’ ya göçü bafllatan Christoph Columbus’un (Kristof Kolomb) k›taya ayak bast›¤› günün 400’üncü Y›ldönümü’nü dev etkinliklerle kutlamaya haz›rlan›yor. Bir yandan Chicago’da “World’s Columbian Exposition” ad› ile 400’üncü Y›l’a adanm›fl dünyan›n en büyü¤ü olacak fuar merkezinin

Y

yap›m› sürdürülürken; öte yandan, ABD Ulusal E¤itim Birli¤i, 400’üncü Y›l onuruna tüm devlet okullar›nda gerçeklefltirilecek çok büyük bir etkinlik düzenlemek üzere, toplant› üzerine toplant› yap›yor. 32 y›l sonra 1924’te Atatürk’ün ça¤›r›s›yla Türkiye’ye gelip incelemeler yapacak ve verdi¤i raporla Türk e¤itimine katk›da bulunacak olan dün15


BD KASIM 2013

yaca ünlü Amerikal› düflünür e¤itimci John Dewey de 1892’de bu kurulun üyesi ve 400’üncü Y›l’›n okullarda nas›l kutlanaca¤›n›n tart›fl›ld›¤› toplant›larda, yoldafl› Francis Bellamy ile birlikte çal›fl›yor.([i]) Bellamy, Dewey’le birlikte kat›ld›¤› bu toplant›larda; 400’üncü Y›l onuruna okullarda ö¤rencilere “Amerikan Ulusçulu¤u”yla “ulus bilinci” afl›lanmas›n› öneriyor. ([ii])

O

O s›rada “Bütün Devlet Okullar›na Bayrak” kampanyas› yürütmekte olan Bellamy, 400’üncü Y›l onuruna bütün okullarda yap›lacak bayrak töreninde topluca söylenmek üzere bir “Ba¤l›l›k And›” (Pledge of Allegiance) yaz›yor. Bayra¤a, cumhuriyete, ulusa ba¤l›l›k içeren bu and›n sözlerini, Boston’da, yöneticisi oldu¤u “Youth’s Companion” dergisinin 8 Eylül 1892 günlü say›s›nda yay›ml›yor. Ayr›ca tek sayfa halinde özel bask› yap›larak Amerika’daki bütün devlet okullar›na gönderilen bu and›n Türkçesi yaklafl›k olarak flöyle: Herkes için ‘adalet’ ve ‘özgürlük’ le ‘bölünmez tek ulus’a dayanan ‘cumhuriyet’e ve ‘bayra¤›m’a ba¤l› olaca¤›ma and içerim. ([iii]) O günlerde ad› “Cumhuriyet’in Büyük Ordusu” olan Amerikan Ordusu da 400’üncü Y›l’›, Chicago’da, yap›m› sürmekte olan dev dünya fuar› alan›nda, 12 Ekim günü tüm askeri birliklerin ve ö¤rencilerin kat›laca¤› büyük bir törenle kutlayaca¤›n› duyuruyor. ([iv]) 16

Bellamy’nin yazd›¤› ant, ilk kez Amerikan Ordusu’nun 12 Ekim’de gerçeklefltirdi¤i bu törende onbinlerce ö¤renci taraf›ndan topluca okunuyor. ([v])

Ard›ndan ABD Baflkan› bir genelge

yay›mlayarak, Columbus’un Amerika’ ya ayak bast›¤› günün 400’üncü Y›ldönümü’nün bütün resmi okullarda 21 Ekim 1892 günü kutlanaca¤›n›; Bellamy’nin yazd›¤› and›n, o gün ülke çap›nda bütün devlet okullar›nda yap›lacak resmi törenlerde, topluca okunaca¤›n› duyuruyor. ([vi]) Nitekim 21 Ekim 1892 günü, tüm devlet okullar›nda bütün ö¤renciler, törene kat›lan ana babalar›yla birlikte, yüzleri göndere çekilmekte olan bayra¤a dönük olarak, hep bir a¤›zdan: “Herkes için özgürlük ve adalet ile bölünmez tek ulusa dayanan cumhuriyete ve bayra¤›ma ba¤l› olaca-

ABD’de bir anaokulunda çocuklar bayrak önünde, ellerini kalplerinin üzerine koymufl, and› okumaya haz›r.


BD KASIM 2013

¤›ma and içerim!” diye hayk›r›yor. ‹flte bu ant, süreç içinde yap›lan bir kaç de¤ifliklikle ([vii]) 121 y›ld›r Amerika’da anaokullar›ndan üniversitelere var›ncaya dek bütün resmi okullarda, bayrak törenlerinde topluca okunmakta. Bu “Ö¤renci And›” süreç

içerisinde ç›kart›lan yasalarla okul s›n›rlar›n› aflarak, yaflam›n her alan›na yay›lm›fl; yaln›zca okullarda de¤il, bütün kurum ve kurulufllarda, bayrak törenlerinde, ABD Bayrak Yasas›’nda tan›mland›¤› üzere, sa¤ el kalp üzerine konularak topluca söyleniyor. ABD Baflkanlar›, Senato oturumlar›na ABD bayra¤›na dönüp sa¤ eli kalp üzerine koyarak bu antla bafll›yor. Dahas›, antta geçen “bölünmez tek ulus” sözü, Amerika’da benzin istasyonlar›ndan billboardlara ve tiflörtlere var›ncaya dek yaflam›n her alan›na

“Bölünmez tek ulus” (One Nation, Indivisible) yaz›l› tabela ABD’ de bir benzin istasyonunda. (Üstte)

Üzerinde “Bölünmez tek ulus” (One Nation, Indivisible) yaz›l› billboard, ABD’de bir caddede. ABD Baflkan› Obama, Texas’ ta, G.W. Bush Presidential Library’de ant s›ras›nda. (Solda) 17


BD KASIM 2013

yay›lm›fl durumda.

ABD dolar› üzerinde “Bölünmez Tek Ulus” (One Nation Indivisible)’nin latincesi olarak kullan›lan “E Pluribus Unum” (Bölünmeye karfl› birlik) slogan›. yum...” diye bafllayan and› 23 Nisan Bayram› töreninde duyurmas›yla bafllam›fl olmakla birlikte; Türkiye’deki ö¤renci and› uygulamas›n›n, Amerikan ö¤renci and›yla ilginç bir ba¤lant›s› var.

1

1892 y›l›nda Bellamy’nin yazd›¤›

Üzerinde “Bölünmez tek ulus” (‹ngilizce: “One Nation Indivisible”, Latince “E Pluribus Unum) yaz›l› ABD pulu. (Üstte)

ABD ka¤›t paras›n›n üzerinde “Bölünmez Tek Ulus” (One Nation Indivisible)’nin latincesi olarak kullan›lan “E Pluribus Unum” (Bölünmeye karfl› birlik) slogan›. (Altta) Gelelim Türkiye’ye...

Ülkemizde ö¤renci and› uygulamas›, 1933 y›l›nda, Milli E¤itim Bakan› Reflit Galip Bey’in “Türk’üm, do¤ru18

and›n Amerika’daki bütün resmi okullarda okutulmas›na karar veren kurulda bulunan John Dewey; Osmanl›’n›n son döneminde Türk e¤itimcilerin dikkatini çekmifl. Mustafa Rahmi Bey, Atatürk’ün 1921 Maarif Kongresi’nde ve di¤er konuflmalar›nda ortaya koydu¤u e¤itim politikas›n› 1923 y›l› bafl›nda inceleme konusu yapm›fl; ve bu çal›flmas›nda onun e¤itimle ilgili görüfllerinin Asya Türk tarihine uzanan köklerini ortaya ç›kard›¤› gibi; pek çok yabanc› e¤itimciyle de karfl›laflt›rarak, bunlardan John Dewey’in görüflleriyle örtüfltü¤ünü al›nt›larla göstermifl. ([viii]) Bunun üzerine kitaplar›ndan ikisi 1923 y›l›nda Türkçe’ye çevrilen ([ix]) Dewey, Türkiye’ye davet edilmifl.


BD KASIM 2013

1924’te gelip Atatürk’le görüflen Dewey’in ([x]) yapt›¤› incelemeler sonucu sundu¤u rapor ([xi]) Atatürk taraf›ndan dikkate incelenmifl. Milli E¤itim Bakanlar›, Dewey’in 1924 raporunda yer alan önerilerden, Atatürk’ün 1921 Maarif Kongresi’nde dile getirdi¤i e¤itim politikas›yla örtüflenleri gerçeklefltirmek üzere, var güçleriyle çal›flm›fllar.

John Dewey küçük ö¤rencilerle birikte. Dewey, 1924’te ABD’ye döndükten

sonra, Türkiye’yle ilgili bir kaç makale yay›mlam›fl. “The New Republican”da yay›mlanan bir yaz›s›nda özetle; nas›l çeflitli ›rk ve dinlerden bireyler Amerika’da tek bir potada kaynaflarak “Amerikan Ulusu”nu oluflturuyorsa;

Türkiye’de yaflayan çeflitli ›rk ve dinlerden bireylerin de “az›nl›k ayr›mc›l›¤›” yapmay› b›rak›p ço¤unlukla kaynaflarak tek bir “Türk Ulusu” oluflturmas› gerekti¤i görüflünü savunmufl. ([xii])

*** Bütün bu belge ve bilgilerin ›fl›¤›nda,

sonuç olarak diyebiliriz ki: Türkiye’ deki “Ö¤renci And›”n›n sözleri Reflit Galip Bey’indir; ancak, herkes için ‘adalet’ ve ‘özgürlük’le ‘bölünmez tek ulus’a dayanan ‘cumhuriyet’e ve bayra¤a ba¤l›l›¤›, okutulan derslere ek olarak “ö¤renci and›”yla pekifltirmek düflüncesi; Atatürk döneminde e¤itim düzenimize katk›da bulunan John Dewey’ in, Amerika’y› Amerika yapan “bölünmez tek ulus” çu e¤itim anlay›fl›n›n bir yans›mas›d›r. Amerika’da “demokrasi” olarak görülen “bölünmez tek ulus” kavram›n›n ve okullardan tafl›p yaflam›n her alan›na yay›lan “ö¤renci and›”n›n, Türkiye’de “›rkç›-faflizm” say›larak d›flland›¤›n› görüyoruz. Bakal›m daha neler görece¤iz...• cengizozakinci@butundunya.com.tr Not: Yaz›ya ait kaynakça bilgilerine internet sitemizden ulaflabilirsiniz.

"Milli mücadelelere flahsî h›rs de¤il, milli ideal, milli onur sebep olmufltur." M. Kemal Atatürk 19


ozan 100 y›ll›¤›na m› imzaland›? Lozan bir baflar› m›d›r; L eksikleri var m›d›r? Türkiye’nin s›n›rlar› farkl› olabilir miydi? Tüm sorular›n yan›t› bu araflt›rmada. Üstelik gerçek belgelerle. Eski büyükelçi, tarihçi-yazar Bilâl N. fiimflir’in son araflt›rma kitab›.

BÜTÜN K‹TAPÇILARDA


Belgeselcinin Gözüyle Çetin ‹mir

MUSTAFA KEMAL ATATÜRK’TEN ANILAR

ralleri Gazi’nin verdi¤i cevapla aya¤a ES‹R DÜfiEN TR‹KOP‹S unan Ordular› Baflkomutan› kalk›p takdirlerini belirtirken: “‹flte savafl böyle kazan›l›r, 500 Trikopis esir düflmüfl ve Gazi Mustafa Kemal Pafla’n›n karargâh›na getirilmiflti. Trikopis Gazi’ ye soruyor: “Siz bu savafl› nereden idare ediyorsunuz?” Esir komutan Gazi’nin Karargâh›n› Afyon’un aç›klar›nda sanmaktad›r. Gazi: “Süngülerin parlad›¤› yerdeydim, askerlerimin Yunan Ordular› hemen yan›ndayd›m”. Baflkomutan› Trikopis Trikopis ve di¤er Yunan Gene-

Y

21


BD KASIM 2013

km. uzaktan de¤il, harita üzerinden pergelle ölçülerek hiç de¤il.” Esir Yunan Baflkomutan› ve Generalleri 30 A¤ustos Zaferimizi tarihe Gazi’nin huzurunda böyle mal ediyorlard›. Gene esir Yunan Generali Diyenis bafl›n› öne e¤erek tasdik ediyordu komutan›n›. Trikopis bu arada: “Büyükada’da oturan eflime sa¤l›k mesaj›m› lütfeder misiniz?” “Emredersiniz”. Gazi daha da büyüyordu gözünde: “Ekselans, Kavala’da bir dostunuzun evinde sizin bir foto¤raf›n›z› gördüm, orada pek gençtiniz”. “‹smail Hakk› Kavalal› Harbiye’ den arkadafl›md›r” diyerek, Mustafa Kemal o günlere gitti ve esir Yunan General Trikopis’e: “O zamandan beri bizi biraz çal›fl-

22

t›rd›lar” diyerek tarihe bir gezintiyle Trikopis’in sözlerine yan›t verdi. (1) ***

ATATÜRK’ÜN DO⁄UM GÜNÜ 936 y›l›nda bir gün, Cumhurbaflkanl›¤› Umumi Kâtibi Hasan R›za Soyak Atatürk'e bir evrak getirmiflti. Bunda, Atatürk'ün do¤um gününün bildirilmesi rica ediliyordu. Mustafa Kemal Atatürk, bunun üzerine düflündü, fakat bu günü kendisi de tam olarak bilmiyordu. Ancak, annesinden iflitti¤ine göre, bir bahar mevsiminde do¤mufl oldu¤unu ve o gün için ise söyle dedi¤ini hat›rl›yordu: “Bu bir 19 May›s günü niçin olmas›n?” Bu resmi yaz› ile ona verilmifl olan cevap flöyledir: Türkiye Cumhuriyeti Hariciye Vekâleti 10.XI.1936 Protokol Dairesi fiefli¤i U. No.: 21081 H. No.: 174 Riyaseti Cumhur Umumî Kâtipli¤ine ‹ngiltere Maslahatgüzar› Mösyö Morgan, Vekâletimize müracaat ederek Reisicumhurumuzun Yevmi velâdeti münasebetiyle ‹ngiltere Kral› Sekizinci Edward taraf›ndan hususî ve samimî bir tebrik telgraf› çekilece¤ini söylemifl ve Atatürk'ün do¤um tarihinin bildirilmesini rica etmifltir. Keyfiyeti arz eder ve ‹ngiltere Büyük Elçili¤ince talep edilen malûmat tensip buyuruldu¤u takdirde ifl’ar›na müsaadelerinizi rica eylerim. Hariciye Vekili Y.Elçi Ali Türkgeldi Bu yaz›ya verilen cevap: Hariciye Vekâletine 12.XI.1936

1


BD KASIM 2013

10.XI. 1936 tarihli ve protokol 21081174 say›l› yaz›ya cevapt›r: Reisicumhur Atatürk'ün 19 May›s 1881 tarihinde do¤mufl olduklar›n› arz ederim. Umumi Kâtip; H. R›za Soyak Riyaseti Cumhur Evrak›: 3/7493

maktan kendisini al›koyamazd›: "Belle¤imiz zay›flad›¤› zaman Mazhar Müfit’in defteri çok iflimize yarayacak" derdi. Defteri getirdi¤imi görünce, sigaras›n› birkaç nefes üst üste çektikten sonra: “Ama bu defterin bu yapra¤›n› (2) kimseye göstermeyeceksin. Sonuna kadar gizli kalacak. Bir ben, bir de ERZURUM KONGRES‹ ÖZEL sen bileceksin. fiart›m bu” dedi. KONUfiMALARINDAN Ben de: "Bundan emin olabilirsiniz Paflam." dedim. Pafla, bundan sonra: "Öyleyse, önce tarih koy!" dedi. Koydum: 7-8 Temmuz 1919. Sabaha karfl›. Tarihi sayfan›n üzerine yazd›¤›m› görünce: "Pekâlâ, yaz!" diyerek devam Erzurum Kongresi etti. "Zaferden sonra ustafa Kemal Pafla, Mazhar Hükümet biçimi Cumhuriyet. Bunu Müfit’e hitaben: size daha önce de bir sorunuz üzerine "Mazhar not defterin yan›n- söylemifltim. Bu bir. ‹ki, Padiflah ve da m›?" diye sordu. Hanedan hakk›nda zaman› gelince "Hay›r Paflam" dedim. gereken ifllem yap›lacakt›r. Üç, ört"Zahmet olacak ama. Bir merdi- ünmek kalkacakt›r. Dört, fes kalkacak, ven, inip ç›kacaks›n. Al gel" dedi. uygar milletler gibi flapka giyileNerede ise sabah olacakt›. Fakat cektir." onun yan›nda iken dünya, gecesi günBu anda gayri ihtiyari kalem elimdüzü olmayan bir âlemden ibaretti. den düfltü. Yüzüne bakt›m. O da beBundan dolay›, uyku ihtiyac› da yoktu. nim yüzüme bakt›. Bu; gözlerin bir Hemen afla¤›ya indim. Not defterini tak›l›flta birbirine çok fley anlatan dual›p geldim. O, hat›ra defterime ve rumuydu. günü gününe her olay› not ediflime Pafla ile zaman zaman senli benli hem memnun olur, hem de flaka yap- konuflmaktan çekinmezdim.

M

23


BD KASIM 2013

"Dar›lma ama Paflam, sizin de hayal peflinde koflan taraflar›n›z var." dedim, gülerek: "Bunu zaman gösterir. Sen yaz…" dedi. "Neden duraklad›n?" "Dar›lma ama Paflam, sizin de hayal peflinde koflan taraflar›n›z var." dedim, gülerek: "Bunu zaman gösterir. Sen yaz…" dedi. Yazmaya devam ettim: "Befl, Latin harfleri kabul edilecek." "Paflam yeter. Yeter." dedim ve biraz da hayal ile u¤raflmaktan b›km›fl bir insan davran›fl› ile: "Cumhuriyet ilan›n› baflarm›fl olal›m da üst taraf› yeter!" diyerek, defterimi kapad›m ve koltu¤umun alt›na alarak yan›ndan ayr›ld›m. Olaylar›n beni nas›l yalanlad›¤›n› ve Mustafa Kemal’i do¤rulad›¤›n›, Mustafa Kemal’in beni nas›l bir cümle ile susturdu¤unu ve utand›rd›¤›n› aç›klamal›y›m. Çankaya’da akflam yemeklerinde birkaç defa: "Bu Mazhar Müfit yok mu, kendisine Erzurum’da örtünme kalkacak, flapka giyilecek, latin harfleri kabul edilecek dedi¤im ve bunlar› not etmesini söyledi¤im zaman defterini koltu¤unun alt›na alm›fl ve bana hayal peflinde kofl24

tu¤umu söylemiflti." Demekle kalmad›, bir gün önemli bir ders de verdi. fiapka devrimini aç›klam›fl olarak Kastamonu’dan dönüyordu. Ankara’ ya döndü¤ü anda otomobille eski Meclis binas› önünden geçiyor, ben de kap› önünde bulunuyordum. Manzaray› görünce gözlerime inanamad›m. Kendisinin ve yan›nda oturan Diyanet ‹flleri Baflkan›’n›n bafl›nda birer flapka vard›. Kendisi neyse ne? Fakat, kendisini karfl›lamaya gelenler aras›nda bulunan Diyanet ‹flleri Baflkan›na da flapkay› giydirmiflti. Ben hayretle bu manzaray› seyrederken, otomobili durdurttu. Beni yan›na ça¤›rd› ve birden: "Azizim Mazhar Müfit, kaç›nc› maddedeyiz? Notlar›na bak›yor musun?" dedi. (3) *** TÜRK KADINI ‹LK KEZ SAHNEYE ÇIKIYOR Temmuz 1923 Pazar günü akflam› Kordon boyunda sahnesi bizim taraf›-

23

Mustafa Kemal ve Bedia Muvahhit


BD KASIM 2013

m›zdan geçici yap›lm›fl olan Palas Sinemas› salonunda Gazi Mustafa Kemal Pafla hazretlerinin kat›l›m›yla Darülbedayi, ilk temsilini verece¤ini ilan etti. Temsil büyük bir baflar› ile gerçekleflir ve ‹zmir, Türk Kad›n haklar›nda bir baflka dönüm noktas›na daha flahitlik yapar. aflta Gazi olmak üzere, bütün komutanlar›n alk›fllar›n› alan sanatç›lar, onlar› selamlam›fl ve örne¤ini yaflamad›klar› bir heyecan› tatm›fllard›. Birçok sahada hak etti¤i davay› kazanm›fl olan Türk kad›n›, bu imtihan› da baflar›yla verir ve böylece Türk sahnesine ‘Milli ‹rade’ ile yerleflip sahip olur. Bedia Muvahhit Gazi’nin istemiyle 1923 Temmuz ay› sonunda ‹zmir’de ilk kez sahneye ç›k›fl›n› söyle anlatm›flt›r: “Eflim Muvahhit, ‹zmir’e arkadafllar›yla bir turne yapm›flt›. Ben de gittim. Mustafa Kemal, merak etmifl, sordurmufl: “Sahnede kimler var?” diye. Onlar da: “Ermeni han›mlar var” demifller. Mustafa Kemal, o zaman Muvahhit’e: “Niye senin kar›n ç›km›yor? O oynas›n! Gelip seyredece¤im” demifl. Mustafa Kemal’in benim sahneye ç›kmam› istemesi de flundan: Ben, Ateflten Gömlek filminde oynam›flt›m. Halide Edip Han›m davet etmiflti. Ona da tavsiye eden, Muhsin Ertu¤rul Bey’ di. ‹zmir’de; Mustafa Kemal, “O oynas›n” deyince, hemen sahneye ç›kmaya haz›rland›m. Çünkü “Gelip seyredece¤im” demifl. Bende heyecan, ‘Ayol ben nas›l ç›kar›m, nas›l yapa-

B

r›m?’ filan. O gece oynanacak oyun “Ceza Kanun”. ‘Bafl kad›n oyuncu rolüne haz›rlan’ dediler. Bir genç kad›n rolü, Sacide’yi oynayaca¤›m. Ne halde oldu¤umu düflünemezsiniz. Sonunda, Mustafa Kemal sahneye geldi. ‹zmir, yang›ndan yeni ç›km›flt›; Onun ayaklar› küller, çamurlar içinde ve o haliyle sahneye geldi. Piyesi çok be¤endi ve ‹zmir civar›n› da dolafl›p temsiller vermemizi istedi. Denizli, Manisa gibi. Sonra bana döndü: “Yaln›z, oralarda, hemen sahneye bafl›n aç›k ç›kma” dedi. “Neden Paflam?” dedim. “Oralarda halk, savafltan yeni ç›kt›. Bir Türk kad›n›n›n sahneye ç›kmas›na, hem de bafl› aç›k ç›kmas›na hemen al›flamaz, bafl›na baflörtüsü gibi bir fley tak, öyle ç›k, sonra gitgide al›fla-

Baflta Gazi olmak üzere, bütün komutanlar›n alk›fllar›n› alan sanatç›lar, onlar› selamlam›fl ve örne¤ini yaflamad›klar› bir heyecan› tatm›fllard›. caklard›r. Türk kad›n›, lay›k oldu¤u, medeni seviyeye kavuflacak, medeni dünyada hak etti¤i yeri alacakt›r”. Daha önceleri de bir iki Türk kad›n› sahne tecrübesi yapm›flt›. Örnek olarak Afife Jale’yi verebiliriz. Onlara 25


BD KASIM 2013

çok zorluk ç›karm›fllar. Fakat ben do¤rudan do¤ruya Mustafa Kemal’in izniyle ç›kt›¤›m için, tam tersine, son derece ilgi ve takdirle karfl›lad›lar. Büyük övgü ald›m.” (4) *** MUSTAFA KEMAL TRABZON’DA en, gerekti¤i zaman, en büyük arma¤an olmak üzere Türk milletine can›m› verece¤im: Alt›na imzas›n› att›¤› k⤛tlarla, mal ve mülk nam›na nesi varsa, milletine arma¤an eden Ebedi fief, art›k içi rahatt›r. Koltu¤una yaslanarak:

B

"Hayat›m›n, hat›rlayabildi¤im en sevinçli dakikalar›n› yafl›yorum," diyor ve gözlerini salonun içinde dolaflt›rarak, derin bir tevekkülle ilave ediyor: "Y›llarca evvel düflündü¤üm bu ifli, Trabzon'da tamamlamak mukaddermifl!" Bu defaki Karadeniz gezisi gerçekten tarihsel bir gezi oldu. Ve o son 26

geceyi hat›rl›yorum. Ordu Müfettifli Kaz›m Orbay’la Korgeneral Muzaffer Ergüder'i, di¤er komutanlar› ve do¤u illerinin hemen bütün valilerini, parti büyüklerini, Trabzon'un ileri gelenlerini sofras› etraf›na toplam›flt›. Her zamankinden fazla nefleli görünüyor ve kendine özgü nüktelerle Trabzon'da geçirdi¤i günlerin heyecan›n› damla damla bize de tatt›r›yor. Valili¤e, belediyeye, Parti merkezine, Halkevine yapt›¤› ziyaretlerden son derece memnun. Özellikle Alay Komutan› Albay Nuri'ye verdi¤i askeri meselenin hemen uygulamas›na geçilmesi ve umdu¤u biçimde çözülmesi onu pek duyguland›rm›fl. Bize dönerek: "Bugün, askerlik damar›m yeniden depreflti" diyor. Sonra bir ara Özel Kalem Müdürü Süreyya'y› yan›na ça¤›rarak su emri veriyor: "Bu geceki duygular›m› Baflbakan ‹smet ‹nönü'ye ve onun güzel okuyufluyla Millet Meclisi'ne ve bütün dünya kamuoyuna bildirmek isterim! Söyleyece¤im sözleri not ediniz!" Süreyya, elinde kalem k⤛tla yaklafl›yor ve Atatürk'ün do¤açlama söylediklerini aynen not ediyor: “Baflbakan ‹smet ‹nönü’ye, Ankara; Hat›rlars›n›z; Türk köylüsü, Türk'ün efendisi oldu¤unu söyledi¤im zaman ben, o efendinin arzu ve iradesi alt›nda y›llardan beri çal›flm›fl bir hiz-


BD KASIM 2013

metliyim. fiimdi beni çok heyecana getiren olay, Türk köylüsüne naçizane de olsa, ufak bir görev yapm›fl oldu¤umdur. Milletin yüksek mümessiller heyeti, bunu iyi görmüfl ve kabul etmifllerse, benim için ne unutulmaz bir saadet an›s›n› bana vermifllerdir. Bundan dolay› çok yüksek hoflnutlukla millet, memleket ve Cumhuriyet hükümetine yapmaya mecbur oldu¤um görevlerden en basiti karfl›s›nda gösterilmifl olan teveccühten, takdirden ne kadar duyguland›¤›m› anlatmaya gücüm yetmez. Ben, gerekti¤i zaman, en büyük arma¤an olmak üzere Türk milletine can›m› verece¤im. Söz konusu arma¤an›n, yüksek Türk milletine benim as›l vermeyi düflündü¤üm arma¤an karfl›s›nda hiç de¤eri yoktur". Bu son sözleri dikte ettirirken, kendini tutamad›. Sesi çatallaflmaya, gözleri yaflarmaya bafllad›. (5) *** BÜYÜK ADAM ÖLÜNCE ›l 1938, günlerden 10 Kas›m. ‹stanbul Üniversitesi’nde saat 9'u 5 geçenin meflum haberi duyulmufl. Bir alman profesör var, Hukuk Fakültesinde, o da duymufl, flafl›rm›fl. Derse girsin mi, girmesin mi bir türlü karar veremiyor. O s›rada akl›na rektöre müracaat etmek gelir. Kalkar, yan›na gider. Aralar›nda flu konuflma geçer: "Efendim, karars›z›m. Acaba ne yapsam?"

Y

"Sizde böyle büyük bir adam ölünce ne yaparlarsa, onu yap›n." ‹flte o zaman Alman profesör kollar›n› iki yana sark›tarak: "Bizde bu kadar büyük bir adam ölmedi ki" der. (5) cetinimir@butundunya.com.tr Kaynaklar: 1) Kemal Ar›burnu, Atatürk’ten An›lar, Türkiye ‹s Bankas› Kültür Yay›nlar›, Ankara 1976, s. 172 2) Türk Tarih Kurumu; Belleten Cilt: XLIV, Say›: 176, Ekim 1980 (Türk Tarih Kurumu Yay›nlar›, Belleten Dergisi, s. 629-641) 3) Kaynak: Erzurum’dan Ölümüne Kadar Atatürk’le Beraber, Mazhar Müfit Kansu, Türk Tarih Kurumu, 1997. ISBN: 975-160907-2. Sayfa:130-132 4) Selma Selçuker, Sanat Tünelinde Sanatsever Atatürk, Hürriyet, 6 Kas›m 1998. 5) Kaynak: Atatürk Yolu Dergisi, Tahsin Uzer, 1959, Say› 2 Sayfa: 14 6) Atatürk'ün Nükteleri-F›kralar›, Hat›ralar›, Hilmi Yücebafl, ‹stanbul, Kültür Kitapevi, 1963. Sayfa: 39 27


Haz›rlayan: Y‹⁄‹T EREN GÜNEY

Bu ay köflemizi dilimizde yer etmifl yabanc› sözcüklerin karfl›l›klar›na ay›rd›k. Bilginizi s›nay›n.

1 Labirent (Fr.)

6 Bagaj (Fr.)

a-Dolambaç, karmafl›k b-Takaslama c-Zamanlama d-Ön kesinti 2 Konsantre (Fr.)

7 Argüman (Fr.)

a-Cana yak›nl›k b-Çok özel c-Züppelik d-Moda yaratan 12 Tempo (‹ta.)

a-Verimli b-Vurufl, h›z c-Bindirim d-Dönen top

a-Peflin sat›fl b-Kan›t, delil c-‹ncinme, sars›nt› d-Sözçalar

a-Yo¤unlaflt›r›lm›fl b-Dufl kabini c-Özendirme d-Hava burgac›

8 Menü (Fr.)

3 ‹zole (Fr.)

13 Vantilatör (Fr.)

a-Yelveren, estireç b-Getirimci c-Kargafla d-Devingen

a-Yelpaze b-Tat bilir c-Bencillik d-Yemek listesi

a-Tan›tmal›k b-Karfl›l›k c-Yal›t›lm›fl d-K›flk›rt›c›

9 Pedal (Fr.)

4 Frikik (‹ng.)

14 Stabilizasyon (Fr.)

a-Halk oylamas› b-‹letme, güven c-Düzenleyici d-‹stikrar

a-K›sa koflu b-Yasal olan c-Bitkibilimi d-Ayakça

a-Saydam, fleffaf b-Serbest vurufl c-E¤ilim d-Geçerlilik 5 Entegre (Fr.)

10 Resesyon (Fr.)

a-Görevdefllik b-Dönüflüm c-Kesin uyar› d-Bütünleflmifl

a-Belirti b-Destekleyici c-Durgunluk d-Fizik tedavi Yan›tlar: 151. sayfada

28

11 Sempati (Fr.)

a-Yolcu yükü b-Fikir üretme c-Büküm, dönemeç d-Ar›n›k

15 Rafting (‹ng.)

(Fr.) Frans›zca, (‹ta.) ‹talyanca (‹ng.) ‹ngilizce

a-Rapor yaz›c› b-Yap›mc› c-Sal yar›fl› d-Vurgunculuk


Atatürk’e Hay›r Diyen

"Buras› saray de¤il, siz de sultan de¤ilsiniz."

Bir Atatürk’çü Yaflanm›fl bu öykü, Atatürk'e yaln›zca ''beyni'' ile de¤il, ''yüre¤i'' ile de ba¤l› bir Atatürk gencinin, bu onurlu kimli¤ini Atatürk'ün karfl›s›nda bile, hatta Atatürk'e karfl› ç›karak bile korudu¤unun tarihsel bir belgesi olmas› yan›s›ra ayr›ca, Atatürk'ün ''gerçek demokrat'' kimli¤inin de tarihsel bir kan›t›d›r. Ülkemizin yetiflmekte olan yönetici aday› genç kuflaklar›n›n ve yetiflme evrelerini tamamlam›fl yönetecilerinin dikkatle, özenle ve ders alarak okumalar›n› öneriyoruz. Yazan: BARIfi METE

Ç

ankaya'daki Cumhurbaflkanl›¤› Köflkü'nün onar›ld›¤› 1931 y›l›n›n A¤ustos ay›nda Atatürk, Yalova ve ‹stanbul'da geçirdi¤i günlerinin birinde yak›n dostlar›n› Dolmabahçe Saray›'nda bir akflam yeme¤ine davet etmiflti. Atatürk'ün konuklar› aras›nda o akflam, genç bir doktor da vard›.

Atatürk bu genç doktoru, sekiz y›l önce Mersin'de tan›m›fl, o günden sonra dikkatlerini bu gencin üzerinden ay›rmam›flt›. Mersin Türk Oca¤› Baflkanl›¤›n› yapmakta olan genç doktor, o y›l Mersin'i ziyaret eden Gazi Mustafa

29


Turkuvaz, pastane, bar, lokanta ve kulüp olarak hizmet verirdi. Kemal Pafla'n›n huzurunda, bir devrimciye yak›fl›r heyecanla ateflli bir konuflma yapm›fl, tüm dinleyenlerle birlikte Gazi Mustafa Kemal Pafla'y› da çok heyecanland›rm›flt›. onuflmas›n›n bir yerinde söyledi¤i ''Biz Gazi'yle yaln›z, kazand›¤› benzersiz zaferlerden dolay› de¤il, özellikle Türk ulusunun bir ferdi oldu¤u için de ayr›ca iftihar ediyoruz'' sözleri, Atatürk'ü çok etkilemiflti. ''Gözlerimin önünde bir anda, Sivas Kongresi'ndeki R›fat Bey'i görür gibi oldum” demiflti o an, çevresindekilere. Y›llar önce, Sivas Kongresi'nde manda yönetimi gündeme getirildi¤inde genç T›bbiye ö¤rencisi R›fat Bey (Boran), salonda aya¤a f›rlam›fl ve tüm heyecan› ve cesaretiyle yüksek sesle T›bbiyeli gençlerin görüflünü

K

30

dile getirmiflti: ''Biz sizi, ba¤›ms›zl›k karar›n›z nedeniyle izliyoruz. Manda yöntemini kabul ederseniz, sizi izlemekten vazgeçer, size bile karfl› dururuz.'' Gazi Mustafa Kemal, Mersin'deki bu genç doktorda da, dört y›l önce Sivas'ta tan›d›¤› genç t›bbiyeli R›fat Bey'in coflkusunu, cesaretini ve dürüstlü¤ünü görmüfltü. Bu genç doktor da devrimlerin dinamik heyecan›n› ve cesaretini hem yafl›yor, hem de çevresindekilere yaflat›yordu. Reflit Galip Bey, gerçekten ele avuca s›¤mayan, c›va gibi bir gençti. ‹nançl› ve kararl›, bilgili ve cesur bir devrimciydi. Düflüncelerini sa¤lam bir mant›k yap›s›na oturtarak sakin sakin aç›klamaya bafll›yor, sonra birden parlarcas›na cofluyor, dinleyenlerini de coflturuyordu. ''Gözünü budaktan, sözünü dudaktan esirgemeyen'' pervas›z bir yap›ya sahipti. Gazi'nin önerisiyle Ayd›n'dan


BD KASIM 2013

K›z Lisesi'nin ö¤rencilerinden ve genç ö¤retmenlerden gönüllü olarak sahneye ç›kmaya haz›r pek çok kad›n ve genç k›z vard› ama, Milli E¤itim Bakan› Esat (Sa¤ay) Bey, 'Tiyatrocu olarak adlar› ç›kar, sayg›nl›klar› kalmaz' gerekçesiyle onlara izin tatürk, o akflam Dolmavermiyordu. bahçe Saray›'Atatürk, Reflit Galip, tiyatrondaki yeme¤e Dr. Reflit Galip'i nun antik ça¤dan buDr. Reflit Galip'i Ankayana e¤itici bir sanat olra'dan davet etmifl, ku1923 Mersin du¤una, kad›n› sosyal rulmakta olan Halkevlegezisinde hayata kazand›rman›n ri'nin haz›rl›k çal›flmakeflfetmiflti. O da etkin bir arac› olalar› konusunda kenca¤›na inan›yordu. Atadisinden bilgi almak iss›rada genç temiflti. doktor, Mersin türk'ün de kendisi gibi düflündü¤ünden kuflkuReflit Galip, ‹stanbul'Türkoca¤› su yoktu. Bu yüzden yaa “dolu” gelmiflti. Halkbaflkan›yd›. k›nmalar›n› yüksek sesle evleri için yeterli ödenek ve coflkuyla dile getirmekbulamazken ortal›kta Gazi'nin, Beyo¤lu'nda pastane iflleten bir te sak›nca görmedi. ‹çinde bulundu¤u beyaz Rus han›ma onbeflbin lira ba¤›fl- bunal›m›n ve biraz da içkinin etkisiyle ölçüyü biraz fazla kaç›rarak, Milli lad›¤› dedikodular› dolafl›yordu. Oysa olay›n gerçek yüzü, Dr. Reflit E¤itim Bakan› hakk›nda Gazi'yi üzeGalip'in kula¤›na de¤in gelen dedikodular›n tam tersiydi. (Ekteki özel bölüme bak›n›z.) Dr. Reflit Galip, bir yandan halk aras›nda dolaflan bu “dedikodu”lar›n üzüntüsüyle günlerdir s›k›nt›lar içinde k›vran›yor, bir yandan da Milli E¤itim Bakan› Esat (Sa¤ay) Bey'in “devrimlerle ba¤daflt›ramad›¤›” bir tutumu nedeniyle her geçen gün daha çok sinirleniyor, hatta öfkeleniyordu. Ankara Halkevi'nin aç›l›fl›nda Faruk Nafiz'in 'Ak›n', Behçet Kemal'in 'Çoban' ve Vedat Nedim'in 'Kör' isimli oyunlar›n› sahnelemek istiyor, fakat bu temsillerde rol alacak kad›n eleman Dr. Reflit Galip bulam›yordu. adayl›¤›n› koymufl, milletvekili seçilmiflti. ‹lerdeki y›llarda Gazi Pafla'ya, ''Afet sizin k›z›n›zsa, biz de o¤lunuzuz" diyecek denli de yak›nlaflm›flt›.

A

31


BD KASIM 2013

cek sözler söylemiflti. Onun flikayet etti¤i Milli E¤itim Bakan› Esat Bey, Atatürk'ün Harp Okulu'ndaki Almanca ö¤retmeniydi. Asl›nda nitelikli bir e¤itimciydi. Fakat özellikle o dönemdeki ço¤u yafll› kifliler gibi o da tedbirli ve a¤›rkanl›yd›. Olaylara yaklafl›m›, Reflit Galip'in aceleci yap›s› ve devrimci karakteri ile taban tabana z›tt›. eflit Galip'i dinleyen Gazi Mustafa Kemal, biraz da karfl›s›ndaki genç doktoru yat›flt›rmak için konuyu orada noktalamay› denedi: "Merak etmeyin, herfley yoluna girer. Biraz sab›r ve tahammül gösterin" dedi. Reflit Galip, belliydi ki, kontrolünü yitirmiflti. Elefltiri oklar›n› bu kez Gazi Mustafa Kemal'e yöneltti: "Zaten kabahatin büyü¤ü sizde" dedi. "Böyle ihtiyar, ifle yaramaz, tutucu insanlar› bafl›m›za vekil tayin ettiriyorsunuz. Bu adamlarla devrim falan olmaz." Atatürk, Reflit Galip'i sakinlefltirmeyi bir kez daha denedi: "Bu ülkede halen bir Maarif Vekili (Milli E¤itim Bakan›) vard›r ve Esat Bey de¤erli bir zatt›r. Hocam hakk›nda yak›fl›ks›z sözler dinlemek istemiyorum. Unutmay›n ki, 'tutucu' diye suçlad›¤›n›z kifli, beni yetifltiren e¤itimcidir." Reflit Galip, bir anda, Gazi'nin ne

R

32

Atatürk, 2 Aral›k 1930’da Turkuvaz’da yemek yiyor. Hemen yan›bafl›nda Ruflen Eflref Bey var. Atatürk’ün arkas›nda yer alanlar ise, Madam Vera ve Turkuvaz’›n garsonlar› olmal›. demek istedi¤ini kavrayamad›. Yine “parlad›”: "Buras› saray ama, flimdi devir Cumhuriyet devri" dedi. "Ne sen Sultans›n, ne de hocan sultan hocas›d›r. Cumhuriyet'te ise herkesi elefltirmek serbesttir. S›ras› geldi¤inde yaln›z hocan›z› de¤il, sizi de elefltirece¤iz. E¤er milletin paras›n› Turkuvaz'a peflkefl çekmeye kalkarsan›z elbette siz de elefltirilerimizin hedefi olacaks›n›z..." azi, kendi evlâd›n›n isyan›n› görür gibi ac› çekiyordu. Son çare olarak Reflit Galip Bey'e flöyle bir uyar›da bulundu: "Siz flu anda çok heyecanl›s›n›z ve bir tart›flmay› sa¤l›kl› sürdüremeyecek durumdas›n›z” dedi. “Rica etsem de, biraz istirahata çekilseniz."

G


BD KASIM 2013

Reflit Galip'in sinirleri bu uyar›dan sonra daha da bozuldu: "fiimdi de beni sofradan m› kovuyorsunuz?" dedi ve elini h›rsla masaya vurarak Gazi Mustafa Kemal'e karfl› ç›kt›: "Buras› padiflah sofras› de¤il, milletin sofras›...” dedi ve sesini daha da yükselterek devam etti: “Milletin sofras›ndan da beni kimse kald›ramaz." azi Mustafa Kemal, onun bu davran›fl› karfl›s›nda do¤al olarak çok k›zd›. Kendisine özgü zarif bir hareketle peçetesini masan›n üzerine b›rakt› ve aya¤a kalkt›: "O halde izin verin de, ben sizinle ayn› masada oturmayay›m" dedi. Sonra da arkas›na bakmadan salondan ç›kt›, yatak odas›na çekildi. Gazi, sofrac› Çelebi ile haber gönderdi, sofran›n devam etmesini istedi¤ini bildirdi. Fakat sofra da¤›lm›fl, hemen herkes salondan ç›km›flt›. Koca salonda bir süre daha bekleyen K›l›ç Ali ve Recep Zühtü Beyler ile h›rs›ndan ve üzüntüsünden, elindeki kadehi sürekli çeviren Reflit Galip kalm›flt›. Reflit Galip o geceyi saray›n alt kat›nda bir odada geçirdi. Onunla Genel Sekreter Tevfik (B›y›kl›o¤lu) Bey ilgilendi. Dr. Reflit Galip kendine geldikçe üzüntüsü de, piflmanl›¤› da art›yordu. Sabaha karfl› Tevfik Bey'e sordu: "Aziz dostum, flimdi ben ne yapmal›y›m?" dedi. Tevfik Bey ona flu öneride bulundu:

G

"Bence Ankara'ya, görevinizin bafl›na dönmeniz en uygunudur" dedi. Dr. Reflit Galip de ayn› düflüncedeydi: "Bence de en uygunu bu” dedi. “‹lk trenle dönüyorum. Ancak biraz otel borcum var ve yan›mda hiç para yok." Tevfik B›y›kl›o¤lu cüzdan›ndan 25 lira ç›kard›, Reflit Galip'e verdi. Sabah Gazi uyan›nca Tevfik Bey, sofradan ayr›ld›ktan sonra olanlar› kendisine anlatt›. Reflit Galip'in çok üzüldü¤ünü ve özür diledi¤ini söyledi. Otel borcu ve tren bileti için 25 lira ödünç verdi¤ini de eklemeyi unutmad›. Atatürk: "Görevli olarak onu ‹stanbul'a biz ça¤›rm›flt›k” dedi. “Keflke benim paramdan biraz daha fazlaca verseydiniz." Sonra güldü Gazi Pafla: "Adama bak" dedi. "Cebinde befl paras› yok ama, bana diklenecek cesareti var." radan üç dört ay geçmiflti. Gazi Cumhuriyet Bayram›'n› ve y›lbafl›n› Ankara'da geçirdikten sonra 11 Ocak 1932'de yeniden ‹stanbul'a geldi. 19 fiubat günü Dolmabahçe Saray'›ndayd›. O gün Halkevleri resmen aç›l›yordu. Bu nedenle Türkiye Radyo Postalar› bir "ilk"i gerçeklefltiriyordu. Türkiye'de ilk naklen radyo yay›n› yap›lacakt›. Ankara Halkevi'ne kurulan mikrofonlardan aç›l›fl töreni naklen yay›nlan›yordu. Halkevleri Genel Baflkan› Dr. Reflit Galip, dünyaya flöyle hayk›r›yordu:

A

33


BD KASIM 2013

olaca¤›n› hissetmifllerdi. Atatürk bir ara Esat Bey'e döndü: "Hocam, sizi çok yorgun görüyorum" dedi. Maarif Vekili, eski ö¤rencisini onaylad›: "Do¤rudur Gazi Hazretleri” dedi. “Gerçekten de yorgunum. Art›k benim yafl›mda bu tempo çekilmiyor." Gazi, bir öneride bulundu: "O halde, Baflvekil Pafla'dan izin alsan›z da biraz istirahat buyursan›z" dedi. Ortada ya bir dan›fl›kl› dö¤üfl vard› ya da Esat Bey kendi sezgisiyle durumu kavram›flt›. Mehmet Esat Sagay "‹zniniz olursa, bendeniz de ayn› fleyi düflünüyorum efendim" dedi. "Devrimlerimize k›skançça sahip Atatürk Esat Bey'e kez bir ç›kaca¤›z. Onlar› gerektiöneride bulundu: ¤inde babalar›m›za ve Esat Bey, "Ama zat›âlinizin çocuklar›m›za karfl› yerini dolduracak yekarfl›s›nda oturan savunaca¤›z." tenekli biri gerek” dedi. Gazi Mustafa KeReflit Galip Bey'i “Örne¤in, bu masadaki mal bu konuflmay› iflaret etti: kiflilerden birini aday Dolmabahçe Saray›'"En uygun Maarif gösterecek olsan›z, kinda radyodan dinliyormi önerirdiniz?" du. Dr. Reflit Galip'in Vekili aday› Reflit Esat Bey, karfl›s›nkonuflması bitince, beGalip Bey da oturan Dr. Reflit ¤endi¤ini belirten bir kardeflimizdir" Galip Bey'i iflaret etti: ifadeyle gülümsedi: "En uygun Maarif dedi. "Çocuk kendisini Vekili aday› Dr. Reflit Gaaffettirdi" dedi. lip Bey kardeflimizdir" dedi. Atatürk, ö¤retmenini onaylad›: u aç›l›fl töreninden k›sa bir "Çok isabet buyurdunuz hocam” süre sonra Dolmabahçe Sadedi. “Kabine de¤iflikli¤ini hemen Anray› yine bir yeme¤e sahne kara'ya, Baflvekil'in onay›na sunal›m." oluyordu. Reflit Galip, Atatürk'ün isteSonra Dr. Reflit Galip Bey'e döndü: ¤iyle hemen yan›nda yer alm›flt›. "Dememifl miydim ben size, 'beGazi'nin öbür yan›nda ise, Maarif Venim hocam, hep en do¤ru karar› verir' kili Esat Bey oturuyordu. Atatürk'ün diye" dedi. arkadafllar› o gece çok önemli fleylerin

B 34


BD KASIM 2013

Atatürk üç dört ay önce kendisine karfl› hakarete varan sözler etmifl bir kifliyi, yeteneklerinden dolay› bakanl›kla ödüllendirirken hem hocas›n›n onurunu korumufl, hem de yeni bakana büyük bir insanl›k dersi vermiflti. Reflit Galip'in Milli E¤itim Bakanl›¤› s›ras›nda Türk Tarih Kurumu ve Türk Dil Kurumu çal›flmalara bafllad›lar. Tarih Kongresi topland›. Devrimler birbirini izledi. tatürk'ün can›n› s›karak sofray› terketmesine neden oldu¤u gece uykusuz b›rakt›¤› Tevfik B›y›kl›o¤lu ile daha bir çok gece birlikte sabahlad›lar. Bir zamanlar 'Resmi Tarih' olarak okullarda okutulan tarihin Kurtulufl Savafl›, Cumhuriyet ve devrimleri konu alan dördüncü cildini birlikte yazd›lar. Baflar›lar›n› çekemeyenler ya da Atatürk'ün sevgisini paylaflmak istemeyenler onu gözden düflürmek için çok u¤raflt›lar. Bir gün bir yerde "Bugün Hitler konuflacak" denilmifl, Dr. Reflit Galip de, "Bizim Hitler hergün konufluyor" diye bir flaka yapm›flt›. Doktorun bu flakas›n› hemen Atatürk'e yetifltirdiler. Atatürk bu sözlere hiç k›zmad›, kahkahalarla güldü. Müzevirlere: "Bunun flaka oldu¤unu çocuklar bile anlar" dedi.

A

Darülfünun, onun döneminde üniversiteye dönüfltürüldü. Yaln›zca üniversite ö¤rencilerinin de¤il, ilkokul ö¤rencilerinin de düflünsel ufuklar›n› sonsuzluklara ulaflt›rd›. Birkaç gün öncesine de¤in ilkö¤retim ö¤rencileri, ders kitaplar›n›n sayfalar›yla ça¤dafl ö¤retimin okyanusunda yelken açmadan önce her sabah, devrimsel rotas›n› izleyeceklerine and içerek ç›kt›klar› yolculuklar›n›n ilkelerini ve amac›n› belirleyen bir “Reflit Galip terbiyesi”nden de yoksun kald›lar flimdi.

Atatürk Ankara K›z Lisesi ö¤retmen ve ö¤rencileriyle birlikte. Bir yan›nda manvei k›z› Afet ‹nan var. Di¤er yan›nda ona ”Afet k›z›n›zsa, biz de o¤lunuzuz.” diyen Reflit Galip 35


BD KASIM 2013

“Madam Vera'ya 15 bin liral›k Kredi” Öyküsünün ‹çyüzü ugünün Odakule'sinin yerinde, ‹stiklâl Caddesi'ni Tepebafl›'na birlefltiren bir 'Karlman Pasaj›' vard›. Pasaj›n bir köflesinde bar, pastane, lokanta ve gece kulübü gibi iki üç salonluk bir bölümün ad›, Turkuvaz' idi. (Kimi belgelerde bu olay›n geçti¤i yerin ad› Rose Noir, hatta bir yerde de Eden Lokan-

B

36

tas› olarak an›l›yor.) Söz konusu gece kulübünü Madam Vera ad›nda bir 'haraflo' iflletiyordu. Haraflo, 1917 devriminde ülkelerinden ‹stanbul'a kaçm›fl olan Beyaz Rus kad›nlar›na verilen isimdi. Avrupa'dan varyete artistleri de getiren Rose Noire'a 1930 ve 1931 y›llar›nda Atatürk de birkaç kez u¤ram›flt›. Bu tür bir yerin, ‹stanbul'da bulunmas› ona bir uygarl›k ölçütü gibi geldi¤inden buras›n› sevdi¤i anlafl›l›yordu. Ancak Rose Noire, yap› olarak bir hayli eskimifl, eflyas› da y›pranm›flt›.


BD KASIM 2013

Daha iyi dekore edilebilirdi. Bir gün için bir referans mektubu verebilir Atatürk bu konuyu Madam Vera ile misiniz?" dedi. konufltu. Madam Vera, orta yafll›, Atatürk sak›nca görmedi. Yaver ancak çizgilerini henüz koruyan hofl Rusuhi Bey'den bafll›kl› ka¤›t istedi. bir han›md›. Atatürk'ün iltifat›n› ‹fl Bankas› ‹stanbul flubesine hitaben kendince de¤erlendirmek istedi. 'Madam Vera'ya 15 bin liral›k kredi "Hakl›s›n›z Gazi Hazretleri..." aç›l›p aç›lmayaca¤›n›n araflt›r›lmas› dedi. "Ancak iflaret buyurdu¤unuz ve mümkünse verilmesini' isteyen bir eksikliklerin giderilmesi para ile mektup yazd›. mümkün olur. Halbuki Mektup ertesi benim o kadar bir gün ‹fl Bankas› ‹sReflit Galip olay› nakitim yok. Bankatanbul Müdürü Mular da bizim yapt›Atatürk'ün asla kin ammer (Erifl) Bey'in ¤›m›z bu gibi iflleri Muamtutmayan yüce bir önündeydi. güvenceli bulmuyor mer Bey, Dolmagönüle sahip ve kredi açm›yorlar". bahçe Saray›'na, Cumhurbaflkanl›¤› oldu¤unun, tatürk Rose Genel Sekreteri kendisine aç›kça Noire'›n Hasan R›za (Soyak) yenilen'hay›r' demifl kiflilere Bey'e telefon aç›p, mesi için ne kadar Vera'n›n bile, e¤er yetenek Madam paran›n gerekli olhalen borç içinde sahibiyseler, olanak oldu¤unu, bir kardu¤unu sordu. Madam Vera: "San›r›m fl›l›k ve kefil göstehaz›rlad›¤›n›n en on-onbeflbin lira bu dugüzel örneklerinden remedi¤ini, gider" dedi. rum karfl›s›nda biridir. Gazi'nin akl›na kredi konusunda ne yeni kurulmufl olan yapmas› gerekti¤ini ‹fl Bankas› geldi. soruyordu. Hasan R›za Bey: "‹fl Bankas›'na da baflvurdunuz "Gazi'nin yazm›fl oldu¤u mekmu?" diye sordu. tubun ifadesi aç›kt›r" dedi. Gazi sizden Madam Vera: durumun incelenmesini ve koflullar› "Baflvuray›m ama beni dinle- uygunsa kredi verilmesini istemezler" deyince Atatürk: mektedir... "Siz bir kere baflvurun, flans›n›z› Koflullar uygun olmad›¤› için deneyin. Beni de referans olarak Madam Vera'ya ‹fl Bankas›'ndan kredi gösterebilirsiniz" dedi. verilemedi. Ancak bu olay, kulaktan Madam Vera ifli sa¤lama ba¤- kula¤a 'Gazi Madam Vera'ya ‹fl lamak istiyordu: Bankas›'ndan onbeflbin lira vermifl "Gazi Hazretleri, ben baflvururum biçiminde bir dedikodu olarak ama, onlar bana inanmazlar. Benim yay›lm›flt›.•

A

37


‘Cevat Abbas, Atatürk'ün yaveridir.' Ama, nas›l bir yaver? .. Bir komutan›n s›radan yaveri de¤il... Ola¤anüstü bir liderin, askerli¤i aflan, ulusal kurtulufl savafl›yla temelleri at›lan, fikir dünyas›nda gerçekleflen, insanl›k e uygarl›k tarihine yaz›lan, laik Türkiye Cumhuriyeti'ni kuran önderli¤inin sürekli yaveri... ... Atatürk'le Cevat Abbas aras›ndaki iliflki tam bir güven duygusuna dayanmaktad›r; Mustafa Kemal yaverine d›fl dünyada, s›n›r ötelerinde özel ve gizli görevleri de rahatça emanet edebiliyor... Atatürk'ün yaverini tan›man›n mutlulu¤u, Atatürk'ü sevenler için az buz mutluluk olmasa gerek.

BÜTÜN K‹TAPÇILARDA


Sporun Dünyas› Metin Gören

Atatürk En Büyük Sevdam u kez, Kas›m ay› ile gelen hüzün f›rt›nalar›na kendimi kapt›rmak istemiyorum. 10 Kas›m 1938'de kaybetti¤imiz o büyük önderin ülkemize kazand›rd›¤› her fleyin ne denli de¤erli oldu¤unu son günlerde çok daha iyi anl›yor; en büyük sevdam›n Atatürk oldu¤unu bir kez daha anl›yorum. Cumhuriyetimizin bizlere kazand›rd›¤› özgürlü¤ü ve yüksek de¤erleri tüm varl›¤›m›za yans›tan o büyük insan›n Mustafa Kemal oldu¤unu daha iyi görüyorum. Onun Türk Gençli¤i,

B

Türk insan› için yapt›klar›n›, tasarlad›¤› ancak ömrü yetmedi¤i için uygulanamayan projelerini düflünüyorum: Alman spor adam› Dr. Carl Diem' le birlikte ve hasta yata¤›ndan direktifler vererek haz›rlatt›¤› 3530 say›l›

Atatürk, Gazi koflusunu izlerken 39


BD KASIM 2013

Beden Terbiyesi kurulufl kanununun, Baflbakan Celal Bayar'›n 1 Kas›m 1938’de Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin beflinci dönem 4. toplant›s›nda okuyarak kabul ediliflini... Günümüze dek elefltirilen 4. maddeyi... Özenle dikte ettirdi¤i; ''Gençler için kulüplere girmek ve bofl zamanlar›nda beden terbiyesine devam etmek mecburidir.'' tümcesini... Ve nihayet, hayata geçirmek isteyip de ömrünün yetmedi¤i o büyük düfllerin ard›ndan 90 y›l sonra spor dünyam›z›n içler ac›s› halini... Dopinglere, flikelere, siyasete ve egemen güç merkezlerine teslim olan spor dünyam›z›n umutsuz durumunu... Ve, ''Olimpiyatlar› al›r›z, Futbol Dünya Kupas› ülkemizde yap›l›r, tüm büyük organizasyonlar bizim olacakt›r'' gibi gerçeklikten uzak hamasi sözlerle yönetilmek istenen spor dünyam›z›n karmaflas›n›... ustafa Kemal Atatürk'ün flu sözlerine dikkat etmeliyiz: ''Dünya spor hayat› ve spor dünyas› çok mühimdir. Çünkü ›rk meselesidir. Irk›n ›slah› meselesidir. Hatta biraz da medeniyet meselesidir.'' Sporun kalk›nman›n temel unsurlar›ndan biri oldu¤una dikkat çeken böylesine büyük liderin sözlerinin neden dikkate al›nmad›¤›na flafl›r›yorum. Atatürk, gençlerin spor kulüplerine girmesini ve sporu zorunlu k›lan düflünceleri, neden; faflizm ça¤r›flt›ran bir uygulama fleklinde de¤erlendirildi? Nedeni Alman Carl Diem'in Hitler yanl›s› olmas› m›, yoksa tek parti döneminin simgesi Cumhuriyet Halk

M

40

Partisi'nde temeli at›lan ve günümüze dek gelen çok partili siyasal güçlerin korkusundan m›?

G

ençli¤in spor yapmas›n› zorunlu k›lan Atatürk düflüncesi, Türk sporunun kurtulufl reçetesiydi anlayamad›lar, ya da ifllerine gelmedi, uygulayamad›lar. Avrupay› kas›p kavuran savafllar›n yolunu açan Adolf Hitler'in düzenledi¤i 1936 Berlin Olimpiyat Oyunlar›na, kendi maafl›ndan destek vererek bayan sporcu gönderen bir lideri haks›zca y›pratmaya çal›fl›p siyasi gündem yaratmak, sonuç vermeyecek bir çaba bofla tüketilen nefestir. O, yapt›¤› her ifli kiflisel bir amaç gütmeden can›ndan çok sevdi¤i ülkesi için yapm›fl, söyledi¤i her sözü halk›n›n mutlulu¤u için söylemifltir. Atatürk; en büyük sevdam. Sporcunun zeki, çevik ve ahlakl›s›n› seven, Türk sporunu, Türk e¤itimcilerin kurtaraca¤›na yürekten inanan büyük insan. Türk Ulusu'nun onuruna, büyüklü¤üne, çal›flkanl›¤›na ve yurtseverli¤ine inanan, halk›yla birlikte destan yazm›fl büyük lider... Dünyada bir benzeri olmayan 23 Nisan Çocuk, 19 May›s Gençlik ve Spor Bayramlar›n› ülkesinin gelece¤i nesillerine arma¤an eden, benzeri olmayan bir dahi. En büyük sevdam; Mustafa Kemal Atatürk. • metingoren@butundunya.com.tr

Spor, yaln›z beden kabiliyetinin bir üstünlü¤ü say›lamaz. ‹drak ve zekâ, ahlâk da bu ifle yard›m eder. M. Kemal Atatürk


Yaflamdan Yans›malar

BD KASIM 2013

Nuray Bartoschek

ÖZLEM zlüyorum. Hem de çok özlüyorum. Foto¤raflar›n›n karfl›s›na geçip gözlerinin içine bak›yorum. Delici bak›fllar›n uzaklara dal›p gitmifl. Zaman yoklu¤una ilaç olam›yor ne yaz›k ki, her geçen y›l sana duydu¤um özlem katlanarak büyüyor. Dünümde, bugünümde, her yeni günümde öylesine izlerin var ki, silmeye asla kimsenin gücü yetmeyecek biliyorum. Çok fley ö¤rendim senden. ‹nand›¤›m de¤erler için mücadele etmeyi, gerekti¤inde tüm dünyaya karfl› meydan okuyacak güce sahip oldu¤umu senden ö¤rendim. Okumay›, araflt›rmay›, bilimi ve ilimi sen ö¤rettin bana. Yüre¤ime ilk bar›fl tohumlar›n› sen serptin. Bar›fl filizlerinin nas›l büyüyerek koca bir ç›nara dönüfltü¤ünü, tüm evrene kök sald›¤›n› senden ö¤rendim. Özgürlük deyince akl›ma ilk sen geliyorsun. Özgürlü¤ün damarlar›m›zda dolaflt›¤›n›, tutsakl›¤a asla boyun e¤memeyi ö¤rendim senden. Dürüst olmay›, insanc›l olmay›, milli de¤erlerimize sahip ç›kmay›, u¤runa can›n› verecek denli yurtsever olmay› sen ö¤rettin bana. Sen tan›d›¤›m en büyük sanatç›s›n, yaln›zca resimi, heykeli, müzi¤i de¤il, yaflama sanat›n› ö¤rettin bana. “Yoklu¤una al›flamad›m” desem de, biliyorum sen hep bizimlesin ve biz hep seninleyiz. Yok olan bedendir, sen eserlerinle sonsuza dek yaflayacaks›n, yaflataca¤›z Atam. • Varl›¤›m Türk bayra¤›na arma¤an olsun.

Ö

nuraybartoschek@butundunya.com.tr 41


BD KASIM 2013

Atatürk ve Kurtdereli Pehlivan 931’de, Mustafa Kemal Atatürk, yurtd›fl›nda Türkiye'yi iyi temsil etti¤ini duydu¤u Kurtdereli’yle tan›fl›yor ve kendisine bir mektup yaz›yor: “Çoluk çocu¤un için sana ufak bir arma¤an gönderiyorum. O, bu mektubumla beraberdir. Pehlivan ömrünün tam sa¤l›kla uzun sürmesini dilerim.” diyor. Geceyar›s› bu mektubu, Salih Bozok’u görevlendirerek Kurtdereli’ ye yolluyor. “Kurtdereli Mehmet Pehlivan’a 1000 TL veriniz. Bu para, Aral›k ay'› ayl›¤›mdan faiziyle kesilecektir.” fleklindeki notu yaz›p, 1000 Lira’l›k çekin üzerini de imzalayarak zarfa koyuyor. Kurtdereli, bankaya gidip çeki veriyor, 1000 Lira’l›k ödül kendisine ödeniyor. Ama Kurtdereli bankadan gitmiyor. Neden bekledi¤ini soruyorlar; “Çeki vermenizi bekliyorum” diyor. “Paray› ald›n, çek bizde kalacak. Bu ifllerin usulü böyledir.” diyor banka müdürü. Kurtdereli de “O halde al›n bu 1000 lira’y›, benim çekimi geri verin” diyor; fiafl›ran banka müdürü: “Neden?” diye sorunca Kurtdereli:

1

42

“Orada Mustafa Kemal’in resmi ve alt›nda da imzas› vard›r.” diyor. Atatürk’ün imzas›n› tafl›yan o çeki ömür boyu saklayabilmek için paray› reddediyor. Kurtdereli, bir demecinde bu olay› flöyle yorumluyor: “Sultan II. Abdülhamit’in saltanat döneminde Avrupa’ya gitmek için vapura bindi¤im zaman, Saray’dan bir mabeyinci gelip dedi ki: 'Zat-› fiahane’nin selamlar› var, Avrupa’da güreflirken benim taç ve taht›m›n flerefini koruyarak gürefl yaps›n, buyurdular.' en de kendisine dedim ki: “Zat-› fiahane’nin taç ve taht›n›n oldu¤u kadar, benim s›rt›m›n da flerefi vard›r!” Mabeyinci bir fley demeden gitti. Kendisine söyledi¤imi aynen padiflaha söylemifl olacak ki, Avrupa’dan dönen pehlivanlara hediyeler ihsan verilmek âdet oldu¤u halde, bana hiçbir fley verilmedi, fakat flu fele¤in ifline ak›l s›r erer mi? Bana dünyan›n en büyük adam›, iflte ömrümün son mükâfat›n› verdi.” •

B

Gönderi: RÜfiTÜ ARAZ


Türk Dili Orhan Velidedeo¤lu

An›tkabir Bayrak Dire¤i Eylül 2013 tarihli gazetelere yans›yan bir haberde “An›tkabir’e 9 Kas›m 1950’de dikilen bayrak dire¤inin meteorolojik etkiler nedeniyle zarar gördü¤ünün saptand›¤›” belirtilerek “yenilenece¤i” bildiriliyordu. Bu bayrak dire¤inin ilginç bir öyküsü vard›r: 1937 y›l›nda Amerika’ya yerleflen ve Bronx’da (New York) sancak direkleri üreten bir fabrika kuran Nazmi Cemal, Atatürk’ün Rumelili hemflerisi olma yan›nda Türk olma onurunu yitirmemifl bir yurttafl›m›zd›r. Atatürk’ün ölümünden sonra, Ankara’da onun için bir ‘an›tkabir’ yap›lmaya baflland›¤›n› duyan Nazmi Cemal, oraya dikilmek üzere öyle bir bayrak dire¤i yapmak ister ki, dünyada bir örne¤i olmas›n. Bu düflüncesini, 1934’de Büyükelçi olarak Washington’a atanan ve o y›llarda görevini sürdürmekte olan Münir Ertegün (1883 ‹st.-1944 Wash.)’e açar; iste¤inin olumlu karfl›lanmas› üzerine dire¤in yap›m›na giriflir. Yapt›¤› araflt›rmada o güne kadar üretilmifl en uzun bayrak dire¤inin100

20

feet oldu¤unu saptar. Nazmi Cemal, kurdu¤u fabrikada An›tkabir için tek parça olarak 110 feet’lik (33.53 metre, 5 ton) bir bayrak dire¤i yapar. Dire¤in ucundaki ay-y›ld›z 22 ayar alt›n kaplamad›r.


BD KASIM 2013

Nazmi Cemal, Baflbakan fiükrü Saraço¤lu’na yazd›¤› 21.6.1945 tarihli mektupta “hiçbir karfl›l›k beklemedi¤ini, ülkesine hizmet ifltiyakiyle [coflkulu bir istekle] ve hediye olarak yapt›rd›¤›n›, sigorta ve nakliye dahil bütün giderlerini kendisinin karfl›layaca¤›n›, yirmi y›l süreyle de bak›m›n› üstlenece¤ini” bildirir. Ancak, böyle bir dire¤in gemiyle Türkiye’ye ulaflt›r›lmas› aflamas›nda pek çok sorunla karfl›lafl›l›r. Olay, Amerikan bas›n›nda da genifl yer bulur. *** kinci Dünya Savafl› 1945 y›l›n›n eylül ay›nda sona erer. Ancak ülkeler aras› kuvvet dengeleri yerine oturmufl de¤ildir. Amerika, Rusya’n›n yay›lmac› politikas›ndan tedirgindir. Amerikan Hükümetince çok de¤er verilen ve 11 Kas›m 1944’de kalp krizi sonucu vefat eden Büyükelçi

‹ 44

Orhan Velidedeo¤lu’nun belgeli¤inde bulunan ve ilk kez dergimizde yay›mlanan bu foto¤raf, 1946 y›l›nda New York Baflkonsolosu olan Cemil Vâfi Bey’i, New York’daki bir caddede sergilenen 33.5 metrelik tek parça bayrak dire¤ini ilgiyle izleyen Amerikan halk›na bilgi verirken görüntülemektedir. Dire¤e as›l› levhada “Memorial Flagpole Kemal Atatürk-Turkey” yaz›lm›fl. (Foto¤raf›n her hakk› sakl›d›r.) Münir Ertegün’ün cenazesi savafl sorunlar› nedeniyle Türkiye’ye gönderilememifltir. Di¤er yandan Nazmi Cemal’in An›tkabir için üretti¤i bayrak dire¤i de bir türlü, Türkiye’ye ulaflt›r›lamamaktad›r. Amerika, bu iki durumu iyi de¤erlendirerek gerek Münir Ertegün’ün 16 aydan fazla bir süredir Türkiye’ye götürülemeyen cenazesini; gerek çe-


BD KASIM 2013

flitli güçlükler nedeniyle gemilere yüklenemeyen 5 ton a¤›rl›¤›ndaki 33.5 metrelik bayrak dire¤ini, bir dostluk ziyareti görünümüne büründürüp getirmesinin alt›nda Rusya’ya bir nevi gözda¤› vermek amac› bulundu¤undan, donanmas›n›n ve de dünyan›n en büyük savafl z›rhl›s› Missouri’yi 5 Nisan1946’da Marmara’da Dolmabahçe önlerinde demirler… ‹stanbul’dan Ankara’ya getirilen bayrak dire¤i bugünkü yerine 9 Kas›m 1950’de yerlefltirilir. An›tkabir inflaat› ise,1 Eylül 1953’te tamamlan›r. *** ‹lginçtir: 9 Ocak 1997 tarihli gazetelerde bir haber: “Ankara, Anakent Belediyesi’nce Gazi Hastanesi önündeki kavfla¤a yapt›r›lan kaleye 47 metre uzunlu¤unda bir bayrak dire¤i dikildi… Melih Gökçek, ‘47 metre yüksekli¤indeki direkte Türk Bayra¤›n›n görkemi simgelenecek’ dedi… “Fen ‹flleri Daire Baflkan›, dire¤in 9 parça olarak üretildi¤ini belirterek, ‘Türkiye’nin en yüksek bayrak dire¤i olarak bilinen An›tkabir’deki dire¤in 33 metre 53 santim oldu¤u göz önüne al›n›rsa, 47 metrelik bayrak dire¤imizin ne kadar muhteflem oldu¤u ortaya ç›kar’ diye konufltu.” onraki y›llarda Ankara Belediyesi, Cebeci semtinin yasland›¤› tepeye de bir bayrak dire¤i diker; 110 metre. 47 metrelik direk 9 parça olursa, ondan çok daha yüksek olan bu ikinci dire¤in parçalar›n› var›n siz say›n, sayabilirseniz…

S

Günümüzün Ankara Belediyesi Fen ‹flleri -Karagöz’ün “ekler kenetler, gene yapar›m” dedi¤i gibi- ekleyip kenetleyerek yapt›¤› bayrak direkleriyle övünüyor. (!) Bu kafa yap›s›ndaki insanlara ac›mal› m›, yoksa gülüp geçmeli mi, bilemiyorum…

Amerikan savafl gemisi, Missouri Yurt d›fl›ndaki bir vatandafl›m›z, 1945 y›l›nda dünyada bir efli bulunmayan o bayrak dire¤ini, hem de o dönemin teknolojisiyle, tek parça 33.5 metre olarak üretiyor ve Amerikan halk›n› yap›t›na hayran b›rak›yor. Ankara Belediyesi Fen ‹flleri Daire Baflkan› flunu bilmelidir ki bir karfl›laflt›rma, ancak eflit özellikte olanlar aras›nda yap›labilir!.. *** 20 Eylül 2013 tarihli haberlerde An›tkabir’deki bayrak dire¤inin “yenilenece¤i” vurgulan›yordu ki bu, ‘eski bayrak dire¤inin kald›r›l›p yerine yeni bir direk dikilece¤i’ demek oluyorsa e¤er, üretilecek direk kaç parçadan oluflturulacak ve kaç metre olacak?.. 1945’in teknolojisini yakalayabilecek miyiz?.. Merak ediyorum!.. • orhanvelidedeoglu@butundunya.com.tr 45


"Hikâyelerinde, süngerciler ve dalg›çlar baflta olmak üzere deniz insanlar›n›n yaflam mücadelelerini büyük bir ustal›kla anlatan Halikarnas Bal›kç›s›, mitolojik ö¤elerle de besledi¤i üslubuyla, edebiyat›m›za farkl› bir renk sunmufltur. “Merhaba Akdeniz” ve “Yaflas›n Deniz” adl› bölümlerden oluflan Çiçeklerin Dü¤ünü’nde, fiadan Gökoval›’n›n titiz bir çal›flmayla haz›rlad›¤› ve Bal›kç›'n›n hiçbir kitab›na girmemifl üç öyküsü de yer al›yor.

BÜTÜN K‹TAPÇILARDA


BD KASIM 2013

YAZILARI

E¤itim ve Ö¤retim Siyaseti Devrim, yaflayan her memleketin ilk ihtiyac›, ulusal çabalar›n çeflitli cephelerine ait amaç ve çal›flma flekillerinin ulusal ideallerle mutab›k olarak tespit edilmesidir.

D

olay›s›yla Devrim, ulusun yaflam›nda genel bir de¤iflikli¤i hedef al›r. Bununla beraber, Devrimin ilkeleri, bir defa toplum taraf›ndan kabul edildikten sonra, onlar›n kökleflmesi ve güçlenmesi için takip olunacak programda bilinçli bir istikrara gerek görülür. Devrimin eski yaflam düzenine karfl› galibiyeti sa¤land›ktan sonra, memleketin e¤itim ve ö¤retim, ekonomi, bay›nd›rl›k, sa¤l›k vb gibi çeflitli hayati faaliyet alanlar›ndaki siyasetinin tespiti, zaferin devam› aç›s›ndan en önemli ve acil önlemdir. Hangi alanla ilgili olursa olsun, her siyasetin dikkat ve önemle tespit olunacak iki cephesi vard›r: Birincisi; var›lacak hedeftir… ‹kincisi ise; belirlenen hedefe varmak için kullan›lacak araçt›r… Genelde, amaç ile araç ço¤unlukla

birbiriyle kar›fl›r. Bu kar›fl›kl›¤a meydan vermemek için her ikisinin de nitelik ve s›n›r› iyice ayr›lmal›d›r. Bizim gibi çok geride kalm›fl ve bofla harcayacak fazla enerjisi olmayan milletlerde tespit olunan hedeflere en k›sa yoldan ulaflmak da büyük bir amaçt›r. Bunun için herhangi bir faaliyet alan›nda tereddüt ve karars›zl›k göstermekten veya yap›lan› bozmak gibi ileri-geri ad›mlar atmaktan çekinmemiz gerekir.

E

¤itim ve Ö¤retim siyasetimizin de hiç flüphesiz biri amac›, di¤eri de arac› ilgilendiren iki aflamas› vard›r. Bunlardan en önemli ve memleketimiz ve gelece¤imiz için en can al›c› bir nokta olan› terbiye amac›d›r. Amaç iyice tespit edildikten sonra, do¤al olarak ona varmak için gerekli olan düzenlemeler özenle ve 47


BD KASIM 2013

k›sa zamanda yap›l›r, gerekli önlemler al›n›r. Bunlar›n her flartta birbiriyle uyum içinde olmas› zorunludur. Birini etkili hale getirmeden öbürüne dokunmak olanaks›zd›r. ‹flte, olumlu bir E¤itim ve Ö¤retim Siyasetimiz vard›r diyebilmek için, gerek e¤itim ve ö¤retim amaçlar›m›z›n ve gerekse bu amaçlara varmak için kesinlikle çizilmifl takip ve icra programlar›m›z›n ortaya konulmufl olmas› ilk flart› oluflturur.Bugün için sorulmas› gerekenlerin bafl›nda gelen sorulardan; Yeni kufla¤› nas›l yetifltirece¤iz? Bugünkü okullu dünyas›na nas›l bir ideal esinleyece¤iz; onun kiflisel ve toplumsal güçlerini hangi amaçlara çevirece¤iz gibi olanlar›n›n cevaplar›n› verecek hiç flüphesiz E¤itim ve Ö¤reti Siyasetimizin “Amaç” cephesidir.

O

kumak, yazmak ve birçok fleyler bilmek kifli için bir güçtür. Hayat›n› daha kolay kazand›racak bir araçt›r. Fakat biz yaln›z çevresine uymas›n› bilen “‹flgüzar” vatandafllar yetifltirmekle Türk Devrimleri’nin ideallerini gerçeklefltirebilir miyiz? Bize, “Becerikli ve Atak” oldu¤u kadar “‹dealist Vatandafl” da gereklidir. Gerekti¤inde toplum ve devlet u¤runa bütün varl›¤›n› feda edebilecek bu idealist ve erdem sahibi vatandafl› yetifltirmeye bugünkü E¤itim ve Ö¤retim sistemimiz ne dereceye kadar uygundur? Daha do¤rusu bugünkü E¤itim ve Ö¤retim Sistemimizin dayand›¤› hayat görüflü ve felsefesi nedir? Önemli bir eksikliktir ama belirt48

Gerekti¤inde toplum ve

devlet u¤runa bütün varl›¤›n› feda edebilecek bu idealist ve erdem sahibi vatandafl› yetifltirmeye bugünkü E¤itim ve Ö¤retim sistemimiz ne dereceye kadar uygundur? meden geçemeyiz, E¤itim ve Ö¤retim Sistemimizin bu yönlerine ait noktalar›nda henüz büyük bir ayd›nl›k görülmemektedir. Araç ve izlenecek yol hususunda henüz tereddüt devresi geçirilmemifltir. E¤itim ve Ö¤retim araçlar› nelerden ibaret olacakt›r? Bu araçlar hangi makamlar›n elinde bulunacak ve ne suretle kullan›lacakt›r?

E

¤itim ve Ö¤retim alan›nda güçlerin uzman bir merkezde mi toplanmas› veya rekabet ve giriflim duygular› uyand›racak surette çeflitli makamlar aras›nda bölünmesi mi uygundur? Bu noktalar da henüz kesin bir flekilde çözüme kavuflturulmam›flt›r. Planlamam›za ve ard›ndan gerçeklefltirece¤imiz çal›flmalar›m›za, bu hususlar göz önünde bulundurularak bafllanmas›n›n yararl› olaca¤› kesindir… • Hâkimiyeti Milliye Gazetesi 15 Nisan 1929


Atütürk’ün Dünyas› Cengiz Önal

S

anat, güzelli¤in ifadesidir. Bu ifade sözle olursa fliir, na¤me ile olursa musiki, resim ile olursa ressaml›k, oyma, yontma, flekillendirme ile olursa heykelt›rafll›k, bina, ev vb yap› iflleriyle ilgili olursa mimarl›k olur. Gazi Mustafa Kemâl Atatürk

47

Güzel Sanatlar Alan›nda Çal›flmalar

tatürk, Türk Ulusu’nu ça¤dafl medeniyet hedefine yöneltirken, di¤er alanlarda oldu¤u gibi Güzel Sanatlarda da yeni ufuklar açt›. O’nun, kültür ve sanat alan›ndaki çal›flmalar› yönlendirirken temel düflüncesi, Türk Kültürü’nün ve sanat›n›n yüksek bir düzeyde oldu¤unu herkese ispat etmekti. Bunun için kültür ve sanat adamlar›n› koruyup, kollad› ve onlar›n çal›flmas›n› destekledi. Sanat› ve Sanatç›y›, “Efendiler! Hepiniz mebus olabilirsiniz; hatta cumhurbaflkan› olabilirsiniz, fakat sanatkâr olamazs›n›z.” fleklinde ifade etti¤i görüflüyle destekledi, onurland›rd›. Sanat ve kültür adamlar›n› yetifltirecek kurumlar aç›lmas›n› ve bu amaçla yurtd›fl›na eleman gönderilmesini sa¤lad›. Mustafa Kemal’e göre Güzel Sa-

A

natlar’da gösterilen baflar›, bütün devrimlerin baflar›ld›¤›n›n kesin bir kan›t›yd›. Çünkü Devrimlerin en güç olan› halk›n zevkine hitap eden dil ve Güzel Sanatlar alan›ndaki devrimlerdi. Ona göre güzelliklerin türlü flekillerde ifadesiyle güzel sanatlar›n çeflitli dallar› olufltu. Bunu, “Sanat, güzelli¤in ifadesidir. Bu ifade sözle olursa fliir,


BD KASIM 2013

na¤me ile olursa musiki, resim ile olursa ressaml›k, oyma, yontma, flekillendirme ile olursa heykelt›rafll›k, bina, ev vb yap› iflleriyle ilgili olursa mimarl›k olur.” ifadesiyle aç›kl›yordu. anat› devletin görevleri aras›na alarak ona geliflme yollar›n› açan Atatürk güzel sanatlar›n baz› dallar›nda mevcut engel ve yasaklar› kald›rd›. Özellikle resim ve heykel konusunda s›k›nt› yaratan engellerin kalkmas›, sanat çal›flmalar›na ça¤dafl yenilikler getirdi ve yepyeni ufuklar açt›. Onun sanata ne büyük önem verdi¤ini ve sanat›n gelifltirilmesine ne denli özen gösterilmesi gerekti¤ini; “Sanattan yoksun kalan bir milletin hayat damarlar›ndan biri kopmufl demektir…” sözlerinde görüyoruz… Bir milletin varl›¤›n› sürdürebilmesindeki olmazsa olmazlar›ndan birisinin de Sanat oldu¤unu her f›rsatta dile getiren Mustafa Kemal, bunu sanat› ve sanatç›y› sürekli destekleyerek adeta kan›tlam›flt›r…

S

Eski Sanayi-i Nefise Okulu 50

Özellikle resim ve heykel konusunda s›k›nt› yaratan engellerin kalkmas›, sanat çal›flmalar›na ça¤dafl yenilikler getirdi ve yepyeni ufuklar açt›. Resim Çal›flmalar› Sanata bak›fl aç›lar› nedeniyle Bat› anlay›fll› resim Osmanl›lara ancak on sekizinci yüzy›l sonlar›nda gelebildi. Güzel Sanatlar’la ilgili ilk yüksek seviyeli okul da ancak 1883’de Sanayii Nefise Mektebi ad›yla aç›ld›. Cumhuriyet döneminde, 1926’da aç›lan Gazi E¤itim Enstitüsü’nde bir de resim bölümünün faaliyete geçirilmesine özen gösterildi. 1927 y›l›nda Sanayii Nefise Mektebi, Güzel Sanatlar Akademisi’ne dönüfltürüldü. Resim ö¤renimi için Avrupa’ya ö¤renci gönderildi¤i gibi yabanc› bilim adamlar›ndan da yararlan›ld›. Ressamlar›n eserlerini sergileyebilmeleri için Resim ve Heykel Müzesi aç›ld›. Devlet daireleri Atatürk resimleri ile süslendi. Resim ya-


BD KASIM 2013

r›flmalar› düzenlendi. Devlet binalar›na sanat eserleri konulmaya baflland›. Heykel Çal›flmalar› Atatürk döneminde, heykel alan›nda adeta devrim niteli¤inde çal›flmalar yap›ld›. Osmanl› döneminde heykel yap›m› yasaklanm›flt›. Gerçi, 1883’de aç›lan Sanayi-i Nefise Mektebi’nde heykelcilik bölümü vard› ama ciddi bir geliflme imkân› bulam›yordu. Çünkü konuya dini aç›dan bak›ld›¤›ndan ve buna göre de birçok düflünce günah say›ld›¤› için, heykelcilik daha uygulamaya konulamadan yasaklan›yordu. Hâlbuki bu uygulaman›n gerçek dinle uzaktan-yak›ndan ilgisi yoktu. Yasakç› zihniyetin alt›nda yatan gerçe¤in, o dönemin yönetiminin dine bak›fl aç›lar›n›n bir yans›mas›yd›. Hemen her konuda din neredeyse bir bask›, korkutma ve yasak düflüncesinin merkezi konumuna dönüfltürülmüfltü… umhuriyet’le birlikte durum de¤iflti… Mustafa Kemal’in 1923 y›l›nda Bursa’ya yapt›¤› bir gezi esnas›nda kendisine konu hakk›nda bir soru yöneltilince; görüfllerini; “Dünyada medenî, ileri ve olgun olmak isteyen herhangi bir millet mutlaka heykel yapacak ve heykelt›rafl yetifltirecektir. Abidelerin fluraya buraya tarihî hat›ralar olarak dikilmesinin dine ayk›r› oldu¤unu iddia edenler din hükümlerini gere¤i gibi araflt›r›p tetkik etmemifl olanlard›r… Ayd›n ve dindar olan milletimiz ilerlemenin vas›talar›ndan biri olan heykelt›rafll›¤› en son derecede ilerletecek ve memleketimizin her köflesi ecdad›m›z›n ve

C

Afyon Zafer An›t› bundan sonra yetiflecek evlatlar›m›z›n hat›ralar›n› güzel heykellerle dünyaya ilân edecektir.” sözleriyle aç›klam›fl ve yeni rejimin yani Cumhuriyet Yönetimi’nin konuya bak›fl›n› da aç›k bir flekilde ortaya koymufl oluyordu. Bu konuflmadan üç buçuk y›l sonra, ilk Atatürk heykeli ‹stanbul Gülhane Park›nda Sarayburnu’nda aç›ld›. Bunu,

Atatürk An›t›-Ulus Ankara 51


BD KASIM 2013

Dil ve Tarih-Co¤rafya Fakültesi Ankara Avusturyal› heykel sanatç›s› Krippel taraf›ndan yap›lan Ankara’da Ulus’taki Zafer An›t›, Afyon Zafer An›t›, Samsun Atatürk An›t› gibi eserler izledi. ‹talyan heykel sanatç›s› Canonica ise, Ankara Etnografya Müzesi Atl› Atatürk Heykeli, Ankara Zafer Alan› Atatürk An›t›, ‹stanbul Taksim Cumhuriyet An›t›, ‹zmir Atatürk Heykeli gibi eserleri yapt›. Türk Heykel Sanatç›lar›’n›n çal›flmalar› ise, 1930’ lardan sonra ön plâna ç›kmaya bafllad›. Güzel Sanatlar Akademisi Heykel Bölümünün bafl›na 1937 y›l›nda dünyaca ünlü heykel sanatç›s› Belling getirildi. Böylelikle bölüme bir canl›l›k ve yeni görüfl aç›lar› kazand›r›ld›. Mimarl›k Çal›flmalar› Mimarl›k, 1908 y›l›ndan itibaren

kendini gösterme çabas›na girmeye bafllad›. Bu alanla ilgili iki farkl› dönemden bahsetmek gerekir. irinci Dönemde, 1908’de bafllayan Ulusal Mimarl›k ak›m› 1927’e kadar etkili olmufltu. Ak›m›n öncülü¤ünü yapan Kemalettin ve Vedat Beyler gibi mimarlar, yeniden imara bafllanan Ankara’da, eski Türk mimarl›¤›ndan esinlenen elemanlar kullanarak baz› eserler meydana getirdiler. TBMM Binas›, Ankara Palas, Vak›f Apartmanlar›, Gazi E¤itim Enstitüsü v.s. gibi binalar bu dönemin yap›lar›d›r… ‹kinci Dönemde ise, Alman ve Avusturyal› mimarlar›n devreye girmesinden sonra, cephe bezemeleri b›rak›ld› ve betonarme iskelet ön plâna al›nd›. Sa¤l›k Bakanl›¤›, ‹smet Pafla K›z Enstitüsü, Konservatuar, Dil ve Tarih-Co¤rafya Fakültesi binalar› bu ak›m› yans›tan yap›lard›r. •

B

cengizonal@butundunya.com.tr (Gelecek Ay: Sahne Sanatlar› ve Müzik Çal›flmalar› ) 52


BD KASIM 2013

OKUMA YAZMA SEFERBERL‹⁄‹ ve Ö⁄RETMENLER GÜNÜ Kurtulufl Savafl›m›z devam ederken, bir yandan cephelerde savafllarla planl› bir flekilde u¤raflan Gazi Mustafa Kemal Atatürk, bir yandan da iç sorunlarla ve öncelikle e¤itim sorunlar›yle yak›ndan ilgilenmifltir. Yazan: YAHYA AKSOY

15

15 Temmuz 1921 'de büyük bir e¤i-

tim kongresi ve daha sonra 27 A¤ustos 1928 'de Ankara'da ö¤retmenler kongresi toplanm›flt›r. Gazi Mustafa Kemal Atatürk, bu kongrenin baflkan› At›f Bey’e, Cumhurbaflkan› olarak gönderdi¤i telgrafta özetle flunlar› ifade etmifltir: "Ö¤retmen arkadafllar›m›z›n yeni Türk harfleri ile son Türk'ü okutuncaya kadar büyük bir azim ve imanla çal›flmaya karar vermelerinden pek memnun ve mütehassis oldum..." Cumhuriyetin ilk y›llar›nda, ondört milyon olan nüfusun ço¤unlu¤unun

okur yazarl›k seviyesinin çok düflük bulundu¤u k›rsal kesimde, Anadolu 53


BD KASIM 2013

köylerinin %98'inde okul bulunmamaktayd›. 29 A¤ustos 1928 'de Dolmabahçe Saray›'nda Gazi Mustafa Kemal'in önderli¤inde yap›lan toplant›da harf devrimi konusunda gerçekci ve önemli kararlar al›nm›flt›r: "Milleti cehaletten kurtarmak için kendi diline uymayan Arap harflerini terk edip, Latin esas›ndan Türk harflerini kabul etmekten baflka çare yoktur. Okuma yazmay›, her yurttafla, kad›na, erke¤e; hammala, sandalc›ya ö¤retiniz. Bunu yurtseverlik ödevi biliniz"

diyen Atatürk; 24 Kas›m 1928 tarihinde 1048 say› ile resmi gazetede yay›mlanan "Millet Mektepleri Talimatnamesi"nin 4. Maddesinde ifade edildi¤i gibi: "Bu teflkilat›n reisi umumili¤ini ve Millet Mektebi’nin Bafl muallimli¤ini Reisicumhur Gazi Mustafa Kemal Hz. kabûl buyurmufllard›r." Atatürk'ün do¤umunun yüzüncü y›l›nda (1981), MEB bu tarihi esas alarak 24 Kas›m'› Türkiye'ye özgü bir gün olarak de¤erlendirmifl ve 54

"Ö¤retmenler Günü" olarak kabul etmifltir.

B

Birleflmifl Milletlerin E¤itim, Bilim ve Kültür örgütü (UNESCO) taraf›ndan

5 Ekim günü, 1994'ten beri "Dünya Ö¤retmenler Günü" olarak ilan edilmifltir. Yüzden fazla ülkede, 5 ekim Ö¤retmenler Günü olarak her y›l kutlanmaktad›r. Bu tarihlerde, ö¤retmenlerin tüm sorunlar› ele al›narak, uluslararas› ö¤retmenler çat› örgütleri ile iflbirli¤i ve dayan›flma amaçlanmakta, dünya çocuklar› için daha iyi bir gelecek sa¤lamada ö¤retemenin rolüne ve devletlerin e¤itime daha fazla pay ay›rmas›na dikkat çekilmektedir. O tarihlerde, Kültür Bakanl›¤› ile MEB iflbirli¤i sonucunda Ankara'da düzenlenen "Okuma Yazma Seferberli¤i Sergisi "nde taraf›mca bütün arflivlerden derledi¤im bilgi ve belgeler bir kitap halinde yay›mlanm›flt›r. TBMM kabul etmifl bulundu¤u yeni Türk harflerini alt›n harflerleri bast›r›p çerçeveleterek Atatürk'e arma¤an etmifltir. (Bu tarihi belge, An›tkabir Atatürk Müzesinde sergilenmektedir.) ‹lk "Okuma Yazma Seferberli¤i" yurt genelinde bafllat›lm›fl ve yurdumuzun her taraf› okul haline getirilmifltir. Mustafa Kemal "Baflö¤retmenlik" yaparak yeni alfabeyi kara tahta bafl›nda ve her yerde halka ve ayd›nlara aç›klamaya bafllad›. ‹lk dört ay içinde 5000 ö¤retmen yeni alfabeyi ö¤renerek okuma yazma kurslar›nda herkese


BD KASIM 2013

ö¤retmeye bafllad›. Yeni kurslar aç›lmas›na h›zla devam edildi. Bu aylarda Anadolu'yu dolaflan bir Frans›z gazeteci- yazar izlenimlerini flöyle anlatmaktad›r: "Ankara'dan Diyarbak›r'a, Sivas' tan Konya'ya kadar gittim. Hemen her köy ve kasabada durdum. büyük bir halk kitlesinin gayretine yak›ndan tan›k oldum. Gençlerin ve ihtiyarlar›n yeni yaz›y› ö¤renmek için gösterdikleri gayret pek dokunakl› idi...."

1

1928 y›l›n›n sonlar›nda okuma-yaz-

ma kurs say›s› 5500 ve bu kurslara devam eden ö¤renci say›s› 220.000 'i bulmufltu. Bütün kitaplar yeni yaz› ile bas›larak okullara da¤›t›ld›. I-XI.1928'de latin harflerinin kabulü hakk›ndaki 1353 say›l› kanun TBMM'den geçti. Millet Mekteplerinde Halk E¤itimi, seviyelere göre A ve B s›n›flar›nda aç›lan dört ayl›k kurslarda gece ve gündüz devam etti. Mustafa Kemal'den bir alfabe isteyen köylüye: "Pekalâ, ama sana iki

alfabe gönderece¤im. Biri sana, biri han›m›na" dedi ve gönderdi. "Milli his ile dil aras›ndaki ba¤ çok kuvvetlidir..." diyen Gazi Mustafa Kemal Atatürk, ulusun e¤itilmesi, güçlenmesi ve bilinçlenmesinde çok önemli ve öncelikli bir yeri bulunan birli¤imizin, kimli¤imizin ve kültürümüzün temel kayna¤› olan "Dil Devrimi" ile toplumun bilgiden bilince ulaflarak ça¤dafl Türkiye Cumhuriyeti' ni yüceltece¤ine inanm›flt›r.

S

Son y›llarda yaflanan e¤itim karga-

flas›nda neyi, nas›l ve ne zaman yapaca¤›n› ö¤renmek isteyenler, Baflö¤retmen Atatürk'ün uygulamalar›ndan gerekli dersleri almal›d›rlar. 85 y›lda, okuma yazma alan›nda %94.1 ile dünya ülkeleri aras›nda 84. s›rada yer alan ülkemizin bu konuyu bütün yönleriyle ele almas› gerekti¤ine inan›yor ve tüm ö¤retmenlerimizin "Ö¤retmenler Günü"nü kutlarken, Baflö¤retmen Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ü rahmet, minnet ve hasretle an›yorum. • 55


Kültür ve Sanat Dünyas›ndan Tekin Özertem

QWX Bu ay›n ilk günü, Harf Devrimi’nin 85. y›l dönümü. Kas›m 1928 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi, 1353 say›l› Türk Harflerinin Kabul ve Tatbiki Hakk›ndaki Kanunu kabul ederek büyük bir devrim gerçeklefltirmifl; Arap abecesi terk edilerek Türkçe’nin Latin abecesinden seçilen 29 harften oluflan Türk abecesi ile yaz›lmas›na karar vermifltir. Bu abecede Q, W, X harfleri yoktur. Bu yasa ile Türkçenin yaz›l›m›nda abecedeki 29 harfin d›fl›nda bir harf kullan›lamayaca¤› da ayr›ca yapt›r›m alt›na al›nm›flt›r. Bafllang›çta Latin abecesi kullanan yabanc› dillerdeki özel adlar da okundu¤u, söylendi¤i gibi yaz›lm›flsa da (Shakespeare – fiekspir gibi…) bundan vazgeçilmifl, özel isimlerin yaz›l›fllar› bu yapt›r›m kapsam›n›n d›fl›nda

1

56

Atatürk ve yeni harfler tutulmufltur. Latin abecesi d›fl›ndaki abeceleri -Kiril gibi - kullanan dillerdeki özel isimler, zorunlu olarak söylendi¤i gibi abecemizdeki harfler ile yaz›lmaktad›r... Harf Devrimi,1932 y›l›nda gerçeklefltirilen Dil Devrimi’ne de öncülük


BD KASIM 2013

etmifl; Dil Devrimi ile Türkçemiz, Arapça ve Farsça sözcük ve dilbilgisi kurallar› öncelikli olmak üzere yabanc› sözcüklerden olabildi¤ince ar›nd›r›larak Türkiye Cumhuriyeti'nin ortak ulusal konuflma ve yaz› dili olarak geliflimini sürdürmüfltür. ay›n Baflbakan’›n “Demokratikleflme Paketi”ni aç›klarken (*) “Türk Ceza Kanunu’nda belirli harflerin kullan›lmas›ndan dolay› var olan cezai müeyyideyi kald›r›yoruz. Bir nevi klavyelere özgürlük getiriyoruz. Yani Q, W ve X harfleri klavyelerde kullan›labilecek.” fleklindeki aç›klamas› üzerine akl›m kar›flt›. Çünkü bildi¤im kadar› ile ne 1353 say›l› yasada ne de Türk Ceza Yasas›’nda bu harflerinin klavyelerde kullan›lmas›n› yasaklayan her hangi bir yapt›r›m söz konusu de¤ildi. Kendimi bildim bileli ülkemizde kulland›¤›m›z yaz› makineleri ile matbaalardaki dizgi makinelerinin klavyelerinde sözü edilen her üç harf de var olup, kullan›lmaktayd›. Yap›lmas› gereken Türk Ceza Kanunu’nun 222. maddesi ile 1353 say›l› yasalar› yeniden okuyup, iflin asl›n› fasl›n› anlamakt›. Ben de öyle yapt›m: Türk Ceza Kanunu’nun 222. maddesi, 1353 say›l› Türk Harflerinin Kabul ve Tatbiki Hakk›ndaki Kanun’a gönderme yaparak; bu kanunla getirilen yasaklara veya yükümlülüklere ayk›r› hareket edenlerin iki aydan alt› aya kadar hapis cezas› ile cezaland›r›laca¤›n› hükme ba¤lam›fl. Bu nedenle Türkiye Cumhuriyeti’nin Kürt as›ll› vatandafllar›n›n ana dillerini kendi

S

Söz konusu yapt›r›mlar, Türkçenin yaz›l›fl›nda Türk abecesinin 29 harfinin d›fl›nda baflka harflerin kullan›lamayaca¤›n› yapt›r›m alt›na alm›flt›r. Yani “Havadaki kufllara bak,”›, “Hawadaqi kufllara baq” fleklinde yazamay›z. abeceleri ile yazma ve basmalar› konusunda hiçbir engel söz konusu de¤il. Söz konusu yapt›r›mlar, Türkçenin yaz›l›fl›nda Türk abecesinin 29 harfinin d›fl›nda baflka harflerin kullan›lamayaca¤›n› yapt›r›m alt›na alm›flt›r. Yani “Havadaki kufllara bak,”›, “Hawadaqi kufllara baq” fleklinde yazamay›z. ürk Harflerinin Kabul ve Tatbiki Hakk›ndaki Kanun’un kabulü ile getirilen bir baflka s›n›rlama ve yapt›r›m da “Devletin bütün daire ve müesseselerinde ve bilcümle flirket, cemiyet ve hususi müesseselerde Türk harfleriyle yaz›lm›fl olan yaz›lar›n kabulü ve muameleye konulmas›(n›n) mecburi...” (**) olmas›d›r. Yani muhtara verilecek dilekçenin bile Türkçe ve Türk abecesi’ndeki harfler kullan›larak -yukar›da belirtti¤im istisnalar hariç- yaz›lmas› zorunludur.

T

57


BD KASIM 2013

Bu yapt›r›mlar›n kald›r›larak yeni ve farkl› uygulamalara gidilebilmesi, ancak 1353 say›l› Harf Devrimi yasas›n›n ilgili maddelerini de¤ifltirmekle mümkün olabilir. Bu yolda yap›lacak bir de¤iflim, yani Kürt abecesi Kurmancî’nin ya da farkl› ana dillerdeki abecelerin ülkenin resmi ve özel bütün kurum ve kurulufllar›nda kullan›lmas›n›n kabulü ülkeyi iflin içinden ç›k›lmaz bir kargaflaya sürükleyecek; bölünme ve kopmalara yol açacakt›r. unca zamand›r bu yolda sürdürülen çabalarla göz göre göre bu yol ayr›m›na do¤ru h›zla sürüklenmekteyiz. ‹ki üç y›l önce Hasankeyf’de karfl›laflt›¤›m mavi önlüklü beyaz yakal› bir ilkokul çocu¤u bana “Nereden geldiniz, Türkiye’den mi?” diye sordu¤unda afallam›fl; “Buras› neresi ki?” diye sordu¤umda “Kürdistan.” diye cevap vermiflti. Uzun laf›n k›sas› da iflin özü ve özeti de Hasankeyf’teki

Orta Oyunu ve Karagöz’ün Türk, Kürt, Arnavut, Laz, Yahudi vb. tiplemeleri sadece ortak kültürümüzün, yaflam biçimimizin zenginli¤iydi.

Ulus olarak varl›¤›m›z› sürdürebilmemizin ön koflulunun yüz y›llard›r hepimizi birlefltiren, kaynaflt›ran ortak dilimizi korumak ve ona sahip ç›kmak oldu¤unu unutmamal›y›z.

o ilkokul çocu¤unun “Türkiye’den mi gediniz?” sorusu. Ben bu ülkede, insanlar›n kökenleri ne olursa olsun ana dillerini ö¤renme ve konuflma haklar›n›n en temel hak oldu¤una inanan, bütün ön yarg›lara karfl› bir kifli olarak e¤itilerek yetifltirildim. Evimde ailem, okulda ö¤retmenlerim bana bunu ö¤rettiler. Orta Oyunu ve Karagöz’ün Türk, Kürt, Arnavut, Laz, Yahudi vb. tiplemeleri sadece ortak kültürümüzün, yaflam biçimimizin zenginli¤iydi. Bu zenginli¤in oluflturdu¤u birikim bugün parçalanmak,

B

58


BD KASIM 2013

bölüflülmek/ bölüfltürülmek isteniyor. Sahip oldu¤umuz bu kültürel zenginli¤in, bu birlikteli¤in bölüflüldü¤ü takdirde bu ülkenin tüm insanlar›n› nas›l fakirlefltirece¤i, bölüflümden yana olanlar›n, bu bölüflümü dayatanlar›n umurlar›nda bile de¤il. arf Devrimi’nin 85. y›l›nda hepimiz, bu ülkenin Türk, Kürt, Çerkes, Laz, Rum, Yahudi… farkl› kökenli tüm vatandafllar›, bafllar›m›z› iki elimizin aras›na al›p, karfl› karfl›ya bulundu¤umuz ve sonu kötü bitecek bu sorun üzerinde düflünmek, sa¤l›kl› bir çözüm, bir ç›k›fl noktas› bulmak zorunday›z. Ulus olarak varl›¤›m›z› sürdürebil-

H

Öncelikle abecemizdeki harfleri do¤ru olarak seslendirmekle ifle bafllamal›, Ka, Ha, Es, H’afl, El, En demekten vazgeçip sahip ç›kmal›y›z. memizin ön koflulunun yüz y›llard›r hepimizi birlefltiren, kaynaflt›ran ortak dilimizi, korumak ve ona sahip ç›kmak oldu¤unu unutmamal›y›z. Öncelikle abecemizdeki harfleri do¤ru olarak seslendirmekle ifle bafllamal›, Ka, Ha, Es, H’afl, El, En demekten vazgeçip sahip ç›kmal›y›z. Sorar›m size orta okul, liseden vazgeçtim üniversite e¤itimi alm›fl

kaç kifli abecemizdeki harfleri s›ras›yla, atlamadan hatas›z sayabilir? Bence gerçekle yüzleflmek için bir denemekte yarar var. Yap›lmas› gereken bir baflka fley: Dilimizden utanmamak, bilinç alt›na yerleflmifl /yerlefltirilmifl bu utançtan bir an önce vazgeçmek. “ O nas›l fley öyle? Niye dilimizden utanal›m?” demeyin. Herkes de¤il belki ama utananlar›m›z, yabanc› sözcüklerin daha anl› flanl› olduklar›na inananlar›m›z çok. Hem de pek çok… Böyle olmasayd›, ifl merkezi, ifl han› yerine tower, oyuncakç› yerine toys shop, kitapç› yerine bookshop vb. der, arabada bebek var yerine baby on board diye yazar m›yd›k arabalar›m›z›n arka camlar›na? Bizim Çengelköy’ deki kokoreççi bile “…Since 2007”diye yazm›fl o küçücük tezgah›n›n ön yüzüne. Bir baflka dükkân›n tabelas›nda da “Pâtisserie -Cafe -Restaurant” yaz›yor.

üzel bir atasözü vard›r dilimizde: Civciv yumurtadan ç›km›fl, kabu¤unu be¤enmemifl.” diye. Ulusça pek fark›nda de¤iliz, ama durum aynen böyle. S›ras› gelmiflken bir fleye daha de¤inmek istiyorum: Baz› flaflk›nlar da- aralar›nda kendilerine tarihçi diyenler de var- Harf Devrimi’nin Lozan Antlaflmas› sürecinde dayat›ld›¤›n›, onun için Latin harflerini kabul etti¤imizi iddia ediyorlar. Latin abecesinin Türkçeye uyarlanmas›n›n geçmiflinin 1860’l› y›llarda ilk kez Azerbaycan’ da ortaya at›l-

G

59


BD KASIM 2013

d›¤›ndan, Arap alfabesindeki harflerin Türkçe sesleri yeterince karfl›lamad›¤› için dilcilerin hanidir yak›nd›¤›ndan, ‹ttihat ve Terakki Cemiyeti’nin bu konudaki yapt›¤› çal›flmalardan habersizmifl gibi görünüp; bu büyük devrimin Bat›n›n dayatmas› oldu¤unu söylüyorlar. Amaçlar›, Atatürk’e dokunmadan abeceye yüklenip, Arap alfabesini topluma yeniden benimsetmek.

S›ra

Harf

Harfin Ad›

S›ra

Harf

Harfin Ad›

1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15

Aa Bb Cc Çç Dd Ee F f Gg ⁄¤ Hh I › ‹ i J j Kk Ll

a be ce çe de ee fe ge

16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29

Mm Nn Oo Öö P p Rr S s fi fl Tt Uu Üü Vv Yy Zz

me ne o ö pe re se fle te u ü ve ye ze

ozan Konferans›’n›n konumuzla ilgili en önemli sonucu ülkemizdeki yabanc›lara ait okullar›n kapat›lamamas›d›r. Yabanc›lara ait yabanc› dillerde e¤itim veren bu okullar ile ilgili olarak konferans boyunca sürdürülen giriflimler giderek tavsam›fl, ifl yabanc› dillerde e¤itim veren üniversitelerin aç›lmas›na kadar varm›flt›r. Bu ancak sömürge veya eskiden sömürge olan ülkelerde karfl›lafl›labilinecek bir durumdur. Çünkü yabanc› dil ö¤renmek, ö¤retmek farkl›, yabanc› bir dilde e¤itim ö¤retim yapmak farkl›d›r. Ülkemizin içinde bulundu¤u dil kargaflas›n›n nedenleri aras›nda bu fark›n gere¤ince kavranamam›fl olmas›n›n da büyük pay› vard›r . Hem de Dil Devrimi gibi bir devrimi gerçeklefltirmifl olmam›za ra¤men… Bak›n baflö¤retmen Atatürk, bu

L

60

¤ yumuflak ge he › i je ke le

konuda ne demifl: “Milliyetin çok belirgin niteliklerinden biri de dildir. Türk milletindenim diyen insan, her fleyden evvel mutlaka Türkçe konuflmal›d›r. Türkçe konuflmayan bir insan Türk kültürüne, toplulu¤una ba¤l›l›¤›n› iddia ederse buna inanmak do¤ru olmaz.” (1931) Harf Devrimi’nin 85. y›l dönümünü kutlu olsun. tekinozertem@butundunya.com.tr Not: Asl›nda bu ay, yitirdi¤imiz iki de¤erli sanatç› ve kültür elçimiz, sevgili ö¤retmenim Turgut Özakman ile oyunculu¤u ve dik duruflu hiç bir zaman unutulmayacak Tuncel Kurtiz'den söz etmeyi istiyordum; ama gelecek aya ertelemek zorunda kald›m. Dil Devrimi'nin 85. y›l dönümü öncelik kazand›. T.Ö. * 30 Eylül 2013 tarihinde **1353 say›l› Türk Harflerinin Kabul ve Tatbiki Hakk›ndaki Kanun, madde 2


BD KASIM 2013

Uluslararas› ‹nsan Haklar› Örgütü’nün görevlendirdi¤i Uluslararas› Akademisyenler ‹nsan Haklar› Örgütü’nün, Türkiye’de yarg›lanan akademisyenlerin durumunu inceledi¤i rapor aç›kland›.

Prof. Dr. Mehmet Haberal

C

Prof. Dr. Kemal Gürüz

HP ‹stanbul Milletvekili Oktay Ekfli’nin aç›klad›¤› raporda, CHP Milletvekili Mehmet Haberal, eski YÖK Baflkan› Kemal Gürüz, siyaset bilimci Büflra Ersanl› ve ‹nönü Üniversitesi eski Rektörü Fatih Hilmio¤lu’nun da aralar›nda bulundu¤u 8 akademisyenin masum oldu¤u savunuldu. Örgütün temsilcileri Carol Corillion, Peter Diamond ve Hans-Peter Zenner’in 6-16 fiubat tarihlerindeki incelemelerinin ard›ndan haz›rlanan “Bir insan haklar› görevi” bafll›kl› raporda; Haberal, Gürüz, Ersanl› ve Hilmio¤lu ile ‹stanbul Üniversitesi eski Rektörü Kemal Alemdaro¤lu, 19 May›s Üniversitesi eski Rektörü Ferit Bernay, Uluda¤ Üniversitesi eski Rektörü Mustafa Yurtkuran ve elektronik mühendisi Faruk Yarman’›n durum-

Prof. Dr. Büflra Ersanl›

Prof. Dr. Fatih Hilmio¤lu

lar›na iliflkin, “Kan›tlardan, bu 8 akademisyenin itham edildikleri suçlar› ifllemedikleri sonucuna vard›k” denildi. Raporda, “Yarg›lama süreciyle ilgili analizlerin, polisin, savc›lar›n ve yarg›çlar›n, uluslararas› düzeyde kabul gördü¤ü için uymaya mecbur olduklar› kurallar› ve Türkiye’deki usul yasalar›n› pek çok kere ihlal ettiklerini ortaya koydu¤u” ifadesi yer ald›. Anayasa ve yürürlükteki yasalar›n, insan haklar› ve demokrasi konusunda yetersiz, hatta gerçek bir demokraside kabul edilemeyecek hükümler içerdi¤i de öne sürülen raporda, “‘Terör’ kavram›yla ilgili tan›mlamalar, herhangi bir konuda hükümeti rahats›z edecek bir fley söylemeyi veya yasalara uygun bir toplant›ya kat›lmay› kolayl›kla bu kapsamda suç saymaya müsait” denildi. 61


Haz›rlayan: B‹RSEN ERKUTUN

7-Artemis tap›na¤› nerededir? a-Denizli b-‹zmir c-Kütahya d-Bilecik 1-Roma say› sisteminde rakamlar kaç farkl› harfle gösterilir? a-27 b-5 c-7 d-29 2-Hangi ülke ulusal saat sistemini kullanmamaktad›r? a-A.B.D. b-Çin c-‹talya d-Rusya 3-El yazmas› kitaplar›n sekiz sayfadan oluflan bölümlerine ne ad verilir? a-Kürrase b-Cüz c-Hat d-Cilt 4-Da Vinci fiifresi adl› kitab›n yazar› kimdir? a-William Godwin b-Dan Brown c-Stephen King d-Stephen Hawking 5-Elizabeth Taylor'›n gözlerinin rengi hangi çiçe¤e benzetilmifltir? a-Orkide b-Lale c-Açelya d-Menekfle 6-Britanya Adas›'n› Fransa'dan ay›ran deniz hangisidir? a-Karayip b-Andaman c-Akdeniz d-Manfl 62

8-Karikatürist ‹rfan Sayar'›n G›rg›r'da çizmeye bafllad›¤›,ilginç ve orijinal icatlar›yla ünlü karakterin ad› nedir? a-Avni b-Bezgin Bekir c-Zihni Sinir d-F›rat 9-Elektronik devrelerde kullan›lan direncin sembolü olan harf hangisidir? a-R b-U c-Z d-T 10-Bir iskambil destesinde kaç ka¤›t vard›r? a-51 b-102 c-10 d-52 11-Buzuki, hangi ülkenin milli çalg›s›d›r? a-‹ran b-Yunanistan c-Bulgaristan d-M›s›r 12-Çay›r, keçi ve kültür hangi yiyece¤in bir türüdür? a-Patl›can b-Mantar c-Brokoli d-Lahana

13-Zati Sungur ve Sermet Erkin, hangi dalda tan›nan isimlerdir? a-‹llüzyon b-Edebiyat c-fiiir d-Spor 14-Marmara Bölgesi'nin en yüksek da¤› hangisidir? a-Kartepe b-Emirda¤ c-Uluda¤ d-Babada¤ 15-Kad›nlara seçme ve seçilme hakk› ilk olarak hangi ülkede verilmifltir? a-Almanya b-Fransa c-Hollanda d-Yeni Zelanda 16-Para üzerine resmi bas›lan bilinen ilk gerçek kifli hangisidir? a-Büyük ‹skender b-Lincoln c-Newton d-Firavun 17-Vücudumuzdaki en uzun kemik hangisidir? a-Bel b-Uyluk c-Kaval d-Kürek 18-Tango kaç kiflilik bir danst›r? a-1 b-3 c-2 d-4 Yan›tlar: 151. sayfada


Sakl› Tarih Sinan Meydan

Cumhuriyet ve Uçan Ka¤n›n›n S›rr› 2 Önce Ka¤n›yla Kamyonu Yendiler Sonra Ka¤n›y› Uçurdular! urtulufl mucizesini anlamak için dünyada hiç bir ülkede, hiçbir dönemde herhangi bir karfl›l›¤› olmayan “ka¤n› komutanl›¤›” kavram›n› bilmek gerekir. Evet! Ka¤n› komutanl›¤› kavram›, dünyada sadece Türk Kurtulufl Savafl›’na özgü bir kavramd›r.

K

Ekim say›m›zda bafllad›¤›m›z yaz›m›z›n ikinci ve son bölümünü yay›ml›yoruz.

63


BD KASIM 2013

Benim kolum ka¤n› kollar›yd›. Ka¤n›lar vilayet olarak nöbete gelirler ve görevlerini tamamlad›ktan sonra yurtlar›na dönerlerdi.

K

a¤n›lar iki tekerlekli basit flekilde yap›lm›fl birer yük arabas›yd›. Bunlar› öküzler ve mandalar çekerlerdi. Ka¤n›lar›n hep birden ç›kard›klar› inilti ta uzak yerlerden iflitilirdi. Bana her seferinde k›rk ka¤n› verilirdi. Ka¤n›c›lar›n ço¤u kad›n olurdu. Çünkü delikanl›lar cephedeydiler. Bir seferinde benim ka¤n›c›lar›m›n otuzu kad›n, sekizi çocuk, ikisi de altm›fl yafl›ndan yukar› ak sakall› ihtiyarlardan oluflmufltu. Bize muhaf›z olarak da silahl› Koruma Bölü¤ü erlerinden bir milis er verilirdi. Bunlar hapishanelerden ç›kar›l›p vatan hizmetine verilmifl mahpuslard›.”(6) Cephane ve yiyecek tafl›yan ka¤n›lar›n gerçek komutanlar› kad›nlard› kuflkusuz. Fedakâr, vatansever, kahraman

Cevdet Kerim ‹nceday› 64

Türk kad›nlar›… Tekalifi Milliye Komisyonlar›nda görev alan bir görgü tan›¤›, Cevdet Kerim ‹nceday›, an›lar›nda, gönüllü olarak ka¤n› kullanmaya gelen kahraman kad›nlar›m›zdan flöyle söz etmifltir: “Bize ayr›lan m›nt›kada 300 ka¤n› arabas› saptad›k. Bunlar› muharebe s›ras›nda hemen düzenleyebilmek için bir deneme ça¤r›s› yapt›k. Bildirimizden 24 saat sonra 250 araba gelmifl bulunuyordu. Baz›lar›, öküzleri olmad›¤›ndan arabalar›na ineklerini koflmufllard›. Arabalar› getirenlerin bir k›sm› çocuk ve yafll›lar, ço¤u da kad›nlard›. Tümen komutan› düzlükte s›ralanan bu insanlar› denetlerken uzun övendireleriyle sevgili hayvanlar›n›n bafllar›nda dizilen kad›nlara, erkeklerinin niçin gelmediklerini sordu. Bu güç iflte çok yorulacaklar›n›, hatta dayanamayacaklar›n› söyledi. Kad›nlar›n verdi¤i yan›t fluydu: ‘Erkeklerimiz hizmettedir. (askerdir). Emrinize biz geldik. Böyle bir günde bize bu kadarc›k ifl düflmesin mi?’ Oysa bunlar›n ço¤u, y›k›l›p, yak›lm›fl köylerinde çocuklar›n› komflular›na teslim etmifllerdi.Nitekim muharebe bafllay›nca bunlar, uzun günler gene bizimle geldiler. ‹çlerinde yollarda do¤uranlar oldu. Cephede bu çabalar sürerken gerilerde ‹nebolu-Ankara yollar›nda da bu halk s›rtlar›nda


BD KASIM 2013

cephane tafl›yordu.”

(7)

S›rt›nda cepheye cephane tafl›yan Türk kad›nlar› Kurtulufl Savafl›’n›n fedakâr kad›nlar›n› ve Türk kad›n›n›n ka¤n›yla iliflkisini Naz›m Hikmet, “Kad›nlar”, Faz›l Hüsnü Da¤larca ise “Mustafa Kemal’in Ka¤n›s›” adl› fliirlerinde ölümsüzlefltirmifllerdir. flte Kurtulufl Savafl› böyle kazan›lm›flt›r: Çoluk, çocuk, yafll›, genç, kad›n, erkek, paras›z, yoksul bir ulus, ola¤anüstü bir inanç ve azimle Atatürk’ün etraf›nda kenetlenerek zafere yürümüfltür. Türk ulusu yoklukta birleflmifl, yoklu¤u biriktirip az› çok etmifl, ruhuyla, gönlüyle Atatürk’ün etraf›nda birleflip imkâns›z› baflarm›flt›r. Gerçek flu ki, Kurtulufl Savafl› padiflah›n alt›nlar›yla de¤il Anadolu insan›n›n ka¤n›lar›yla kazan›lm›flt›r. Atatürk’ün iki duda¤› aras›ndan ç›kacak her iste¤i, yerine getirilmesi gereken kutsal bir emir olarak gören fedakar Anadolu insan›, eli kanl› em-

peryalizmin son model gemilerine, uçaklar›na, toplar›na, tüfeklerine, kamyonlar›na, tanklar›na ka¤n›larla karfl› koymufltur. ‹nsanl›k tarihinde belki de ilk kez, emperyalizmin oyunca¤› durumundaki teknoloji, yoksul Anadolu köylüsünün mütevazi ve ilkel ka¤n›lar›na boyun e¤mek zorunda kalm›flt›r. Ka¤n› kamyonu yenmifltir! Atatürk, daha 16 May›s 1919’da Band›rma vapuruyla ‹stanbul’dan yola ç›kt›¤›nda ka¤n›n›n kamyonu yenece¤inden emindir adeta. Atatürk’ü ve yan›ndakileri Samsun’a götüren Band›rma vapuru K›z Kulesi aç›klar›n› geçip Kavaklar civar›na geldi¤inde, bir motorla vapura yanaflan ‹tilaf devletleri subaylar› vapuru durdurup güverteye ç›k›p silah ve cephene aramaya bafllam›fllard›r. Atatürk arama bitince yan›n65


BD KASIM 2013

çeli¤e ve silah gücüne dayan›rlar. Maddeden baflka bir fley bilmezler. Ba¤›ms›zl›k ve özgürlük u¤runa savafla kararl› bir ulusun kudret ve gücünü anlamaktan acizdirler. Biz silah ve cephene de¤il, ülkü, iman dolu kafa götürüyoruz.” ‹flte Türk Kurtulufl Savafl›’n›n s›rr› Atatürk’ün bu sözlerinde gizlidir. O günlerde vatan› iflgal edilen Türk ulusunun elinde ileri teknoloji ürünü hiçbir araç gereç, hiçbir silah yoktur, ama “ülkü ve iman dolu kafalar” vard›r. ‹flte o ülkü ve iman dolu kafalar, kamyonlarla, kamyonetlerle, uçaklarla, çelik z›rhl› gemilerle donanm›fl iflgalci ordular›n› ka¤n›larla; kad›nlar›n, çocuklar›n, yafll›lar›n sürdü¤ü, öküzlerin çekti¤i ilkel ka¤n›larla yenmeyi baflarm›flt›r.

“Bu sersem adamlar iflte böyle! Yaln›z demire, çeli¤e ve silah gücüne dayan›rlar. Maddeden baflka bir fley bilmezler.

u nedenle Atatürk, Cumhuriyetin simgesel figürleri aras›nda “ka¤n›”, “saban” ve “öküze” de yer vermifltir. Cumhuriyetin ilk y›llar›nda ka¤n›, saban ve öküz figürleri zaman zaman

B

Ba¤›ms›zl›k ve özgürlük u¤runa savafla kararl› bir ulusun kudret ve gücünü anlamaktan acizdirler. daki arkadafllar›na dönüp Dolmabahçe önlerindeki iflgalci z›rhl›lar› iflaret ederek flunlar› söylemifltir: “Bu sersem adamlar iflte böyle! Yaln›z demire, 66

Önyüzünde, öküzlerin çekti¤i kara saban›yla çift süren köylü figürü olan 1 lira. (1927-1939 aras›nda tedavülde kalm›flt›r).


BD KASIM 2013

1932’de Uçak Mühendisi Selahattin Alan ve Üretti¤i Ka¤n› Amblemli Uçak

ulusal amblem olarak kullan›lm›flt›r. Örne¤in, Cumhuriyetin ilk paralar›ndan birinde “öküz” ve “saban”, ilk uçaklar›ndan birinde ise “ka¤n›” amblemi yer alm›flt›r. Atatürk’ün “Türkiye Cumhuriyeti muas›r (ça¤dafl) medeniyetler düzeyine ulaflmal›, hatta o düzeyi aflmal›d›r” hedefi do¤rultusunda çal›flanlar Cumhuriyetin onuncu y›l›nda uçak yapmay› baflarm›flt›r. Dahas›, Kurtulufl Savafl›’nda emperyalizm canavar›n› ka¤n›yla dize getirenler, bu gerçe¤i hat›rlatmak anlam›nda Cumhuriyetin ilk uçaklar›ndan birine amblem olarak bir “ka¤n›” figürü koymufllard›r. 1932’de Selahattin Alan, kendi yapt›¤› MMV-I (Milli Müdafaa Vekaleti) adl› uça¤›n gövdesine, amblem olarak bir ka¤n› figürü koymufl, böylece Türkiye Cumhuriyeti’nin onuncu y›l›nda geldi¤i noktay› çok çarp›c› ve çok etkili bir sembolik anlat›mla gözler önüne sermifltir. Neresinden bak›l›rsa bak›ls›n bu bir

meydan okumad›r! Uçak mühendisi Selahattin Alan ve o günleri yaflayanlar, ça¤dafl Cumhuriyetin neyle, nas›l kuruldu¤unu asla unutmam›fllar ve bu gerçe¤i gelecek nesillere de hat›rlatmak istemifllerdir. Bu nedenle dünyada bir benzerine daha rastlanmayacak bir flekilde ka¤n› amblemli ilk uça¤› üretmifllerdir! Bir zamanlar ka¤n› komutanlar›ndan söz eden Türkiye, çok k›sa bir zaman sonra uçak pilotlar›ndan söz etmeye bafllam›flt›r. Genç Cumhuriyetin genç uçak mühendislerinden biri, dünyada ilk kez üretti¤i bir uça¤a ka¤n› amblemi çizmifl ve bir ka¤n›y› bir uça¤›n üzerinde göklere ç›karm›flt›r! fiu ç›lg›n Türkler ka¤n›y› bile uçurmufltur! Önce ka¤n›yla kamyonu geçmek, sonra ka¤n›y› gökyüzüne ç›karmak… ‹flte Cumhuriyet mucizesi budur…• sinanmeydan@butundunya.com.tr (Ayr›nt›lar için bkz. Sinan Meydan, Akl-› Kemal-Atatürk’ün Ak›ll› Projeleri-3.Cilt, ‹nk›lap Yay›nlar›, ‹stanbul, 2013.) Kaynaklar: (6) Enver Behnan fiapolyo, “Atatürk ve Üç K›l›ç”, Türk Kültürü Dergisi, Kas›m 1965, S.37, s.84. (7) Cevdet Kerim ‹nceday›, ‹stiklal Harbimiz, s. 177’den naklen Özdemir, age, s.7,8, Aydemir, age, C.2, s. 466


fiimdiki Zaman Can Pulak

‹mar Çorbas› Kayn›yor fiu imar mevzuat›n› bir türlü ray›na oturtamad›k. Ülkemizin imar› yedi kocal› Hürmüz’e benziyor. Akl›na esen diledi¤i gibi de¤ifltiriyor yasay›. ‹ktidar de¤ifltikçe, yasa da de¤ifliyor yada revize ediliyor. lbette yasalar ihtiyaçlara göre düzeltilebilir. Ama imar yasas› gibi s›k düzeltilirse, ifller çorbaya dönüyor iflte. Planlar yaz-boz tahtas›na dönmemeli. Bir plan yap›lacaksa e¤er, gelece¤in hesaplar›, kentlerin büyüme ihtimalleri filan dikkate al›nmal›d›r. Ayr›ca planlar iktidarlar›n arzular›na göre de¤il, genel ihtiyaçlara uygun flekilde haz›rlanmal›d›r. Bugünün plan yap›s›nda, altyap› ihtiyaçlar› hiç gözetilmiyor. Kentler büyüyor ama, altyap›lar bu büyümeye paralel flekilde geliflmiyor. Oysa ileri bat› ülkelerinde önce altyap›lar tamamlan›yor, imar izinleri bundan sonra veriliyor. Bizim demokrasi anlay›fl›m›z bir tuhaf. Arsan var m›, isterse da¤›n tepesinde olsun, yapars›n inflaat›n›. Peki plan›, program› var m› oralar›n? Mühim de¤il, plan› olmasa da torpil yapacak bir yak›n›n vard›r mutlaka. Teknik bir konu oldu¤u için, daha

E

68

etrafl› ve çarp›c› örnekler veremiyorum. Ancak flunu söyleyebilirim. Yerleflim planlar› olmad›kça hiçbir inflaata izin verilmemelidir. Bir kent büyüyecek mi, nereye kadar büyüyecek ve altyap›s› nereye kadar götürülecek, bunun hesab›n› iyi yapmak laz›m. Bu hesap iyi yap›l›rsa, s›k›nt›lar›n büyük bir k›sm› çözülmüfl olur. u büyük flehirlerimizin haline bak›n. Üstü kaval alt› fliflhane gibi duruyor hepsi. Ço¤unun altyap›s› yetersiz. Valizi kapan diledi¤i yere yerlefliyor. Enerji yeter mi, yollar yap›lm›fl m›, kanalizasyon çal›fl›yor mu, ald›ran da yok, soran da… Ankara’n›n gecekondular› y›k›ld›, yerine apartmanlar yap›l›yor. Esenbo¤a Havaalan›na giden yolun çevresi, modern yerleflimle gözleri kamaflt›r›yor. ‹yi, güzel, aferin, peki Çankaya’dan Havaalan›na giden çevre


BD KASIM 2013

Ankara Bolu ve Çank›r›’ya do¤ru h›zla ilerliyor.

yolunun etraf›ndaki yeni gecekondulaflmaya ne demeli? Üstelik de baraj›n hemen kenar›ndan bafll›yor yap›laflma… Göçler durmad›kça,planlardan taviz verildikçe, bu iflin içinden ç›kamay›z. Türkiye’nin haritas› Ege, Marmara ve Akdeniz’e do¤ru e¤ilmeye bafllad›. Do¤u ve Güneydo¤u’da nüfus giderek azal›yor, hatta iyice eriyor. Konu komflu yollara düzülmüfl, tafl› topra¤› alt›n diye bat› bölgelerimize hücum ediyor. Nereye diyen yok, dur diyen yok. Demokrasi iyi de, yaflad›¤›m›z kentleri rezil edecek bir duruma geldiysek e¤er, bir fleyler yapmal›y›z. Bursa ‹stanbul’a yanaflt›, Adana Mersin’e yap›flt›. Ankara Bolu ve Çank›r›’ya do¤ru h›zla ilerliyor.

Bugünün plan yap›s›nda, altyap› ihtiyaçlar› hiç gözetilmiyor. Kentler büyüyor ama, altyap›lar bu büyümeye paralel flekilde geliflmiyor. Karadeniz illeri ise, birbirlerine girmifl durumda. Daha çok örne¤i var bu yaklafl›mlar›n. Ne olacak, nereye kadar sürecek bu çarp›k kentleflmeler? Günlük politik çekiflmelerin içinde, böylesine hayati meseleleri ihmal ediyoruz. Eyvah dedi¤imiz an, telafi noktas›n› çoktan geride b›rakm›fl oluruz. Bunu hat›rdan ç›karmayal›m. canpulak@butundunya.com.tr 69


BD KASIM 2013

Kim Kimdi? Dünyam›zda iz b›rakm›fl ünlüler ve k›sa yaflam öyküleri... Yazan: SABR‹YE AfiIR

M

emur bir babanın o¤lu olan bu genç ‹ngiliz, babasının borçları nedeniyle küçük yaflta hapse

70

girdi. Henüz 11 yaflındayken, bir ayakkabı boyası fabrikasında çalıflmak zorunda kaldı. 15 yaflına geldi¤inde bir avukatın yanında çalıflmaya baflladı ve burada stenografi ö¤rendi. Daha sonra stenograf olarak girdi¤i bir gazetede yazıları yayımlanmaya baflladı. Gazetede yazdı¤ı bölümleri, okurların tepkileri do¤rultusunda düzenleyerek kitaplar yazdı. Halkın ve ezilen iflçilerin yaflamlarına sıkça yer verdi¤i kitaplarıyla, daha 24 yaflındayken


BD KASIM 2013

hem ülkesi ‹ngiltere, hem de Amerika’da tanınan bir isim haline geldi. Yetiflkinlerin çocuklara iyi davranması ve çocukların küçük yafllarda çalıflmak zorunda bırakılmamaları gerekti¤ini de yazdı. Karakter betimlemesi konusunda ustalıklı ifller çıkaran, Oliver Twist’in de aralarında bulundu¤u pek çok romanın yazarı Charles Dickens…

haline getirdi. Okurları ona, bir spor yazarı oldu¤u kadar bir edebiyatçı gözüyle de bakıyorlardı. Futbolcuydu, gazeteciydi ve yazardı ancak kuflkusuz, en önemsedi¤i özelli¤i Fenerbahçeli olufluydu. Yaflamı ve yazarlı¤ıyla ‘futbol sadece futbol de¤ildir’ deyimini bizzat do¤rulayan Fenerbahçe tutkunu, ‘spor yazarlarının Balzac’ı ‹slam Çupi idi… *** ngiliz küçük kız, 11 yaflındayken babasını kaybetti. Yeterli bir e¤itim göremedi ama daha dört yaflındayken kendi kendine okumayı ö¤rendi. Yalnız bir çocukluk geçirdi ve küçük yaflta öyküler yazmaya baflladı. Paris’e müzik, sanat ve edebiyat e¤itimi almaya gitti. Çekingen bir karakteri vardı. Yazdıklarını dergilere ve yayınevlerine gönderdi ancak hepsi geri çevrilince cesareti kırıldı. Birinci Dünya Savaflı yıllarında, gönüllü hemflirelik yaparken yazdı¤ı ilk romanı dört yayınevi tarafından geri çevrildikten sonra, nihayet bir baflka yayınevince basıldı. ‹kinci romanıyla

D

aktilonun baflındaki bu genç muhabir, ülkesi Arnavutluk’taki ihtilal nedeniyle ailesiyle birlikte Türkiye’ye göç etti. Lise e¤itimini ‹stanbul’da tamamladı ve 1950’lerin ilk yarısının ünlü amatör takımı Çapa’da sürekli forma giydi. Genç futbolcu, sol aya¤ını kullandı¤ı tekni¤iyle hayranlık uyandırırdı. Sonraları bir spor gazetesinde muhabirli¤e baflladı. Yedi ayrı gazetede 44 yıl boyunca spor yazarlı¤ı yaptı. Yazılarını hep kurflun kalemle yazardı. Zekası, özgün Türkçesi ve benzetmeleriyle spor yazarlı¤ını saygın bir meslek

71


BD KASIM 2013

birlikte, tanınırlı¤ı pekiflti. Yaptı¤ı yolculuklarla Ortado¤u ülkelerini gezdi ve yeni kitaplar yazmayı sürdürdü. Sade dili, kurguları ve oluflturdu¤u karakterlerle, tüm kitapları okurlar tarafından be¤enildi. ‹ngiliz dilinde en çok okunan ve 80 dedektif romanı 103 dile çevrilen polisiye yazarı Agatha Christie… *** smer Fransız genç, halı tüccarı bir babanın o¤luydu. Babasının ısrarıyla hukuk e¤itimine bafllasa da, resme ilgisi vardı ve ek olarak resim dersleri aldı. Güzel Sanatlar Akademisi’ne girifl sınavlarında baflarılı olamadı. Sergi jürisi tarafından, befl yıl boyunca gönderdi¤i tüm tabloları geri çevrildi. Tüm bunlara karflın resim yapmayı

E

sürdürdü. ‹çine kapanık, yalnızlı¤ı seven ve kendisinden hiçbir zaman hoflnut olmayan bir adamdı. Buna bir de, sanat ve resim çevrelerince bir türlü kabul edilemeyifli ve sanat elefltirmenlerince ‘beceriksiz’ olarak nitelendirilmesi eklendi. Ancak vazgeçmedi. Yafladı¤ı süre boyunca, tabloları nadiren sergilense de, eserle72

‹çine kapan›k, yaln›zl›¤› seven ve kendisinden hiçbir zaman hoflnut olmayan bir adamd›. riyle kübizm akımının ve bununla birlikte modern sanatın babası olarak kabul edildi. Picasso’nun ‘Hepimizin babası’, Renoir’›n ‘Hayran olunacak biri’ olarak nitelendirdi¤i, bu öncü ve yenilikçi ressam Paul Cézanne… *** sveç’te orta sınıf bir ailenin çocu¤u olarak dünyaya gözlerini açan bu delikanlı, yedi yaflındayken babasını kaybetti. Hukuk alanında e¤itim aldı. Ülkesinin ö¤renci birli¤inin baflkanıyken, dönemin baflbakanının dikkatini çekti ve ona danıflmanlık teklifinde bulunuldu. Milletvekilli¤i ve E¤itim Bakanlı¤ı görevlerinin ardından, 23 yıl da baflbakanlık yaptı. Kendini öne çıkarmayan, toplu taflıma araçlarını kullanan, halkın arasında korumasız rahatça dolaflan, mütevazı bir insandı. Ateflli bir ö¤renci liderli¤inden baflbakanlı¤a giden yolda; Vietnam Savaflı’na, beyazların siyahlardan üstünlük iddiasına ve ‹srail’in Filistin topraklarında uyguladı¤ı fliddete karflı çıktı. Emperyalizmin gitti¤i topraklardan alıp götürdüklerine ve insan hakları ihlallerine dikkat çekti. Castro ile birlikte, nükleer silahların üretiminin yasaklanması ça¤rısı yaptı. Ezilmifller onu seviyordu


BD KASIM 2013

ama tekerine çomak sokulan büyük devletler, onun varlı¤ından rahatsızlardı. Modern tarihin en insancıl politikacılarından, bu demokrat barıfl adamı Olof Palme idi… *** u genç Alman, 10 yaflındayken a¤abeyi sayesinde satrançla tanıfltı. Matematik e¤itimi aldı ve satranç oynamayı sürdürdü. E¤itimini bitirdikten sonra gitti¤i ‹ngiltere’de önemli maçlar yaptı. Tüm Amerika’yı, oynadı¤ı bütün turnuvaları ve maçları kazanarak gezdi, kendini dünya flampiyonlu¤unun en güçlü adayı olarak dünyaya kabul ettirdi. Nitekim, henüz 26 yaflın-

B

dayken satranç maçında karflılafltı¤ı, 58 yaflındaki Steinitz’i yenerek dünya flampiyonlu¤unu elde etti. Satrancın psikolojik bir mücadele oldu¤una dikkat çeken ilk Dünya fiampiyonu olan genç sporcu, en iyi hamleyi de¤il rakibini en çok rahatsız edecek türde hamleleri seçmeye çalıflırdı. 27 yıl boyunca bu unvanı taflıyarak en uzun süre unvanını koruyan dünya flampiyonu oldu. Einstein’ın da yakın bir arkadaflı olan bu satranç büyük ustası, Emanuel Lasker’di… *** rgülü saçl› genç kız, ‹sviçreli bir anne ile Cumhuriyet döneminin ilk müteahhitlerinden olan babasının, befl çocu¤unun en büyü¤üydü. Büyürken, kardefllerine de hem annelik, hem ablalık yaptı. Daha çocuk yafllarında heveslendi¤i doktorluk yolunda, ‹stanbul Tıp Fakültesi’ni bitirdi. Deri ve Zührevi Hastalıklar alanında uzman oldu. ‹ngiltere ve Fransa’da mesleki e¤itim ve çalıflmalarla kendisini gelifltirdi. Türkiye’de kayıtlı 10 bin cüzzamlının oldu¤u dönemde, bu hastalı¤a ilgi duyan genç hekim, çeflitli arafltırmalar yaptı. Cüzzamla Savafl Derne¤i ve Vakfı’nı kurdu. Yıllar boyunca ülkeyi karıfl karıfl gezerek cüzzam hastalı¤ını yok etmeye çalıfltı. Dünyadan ve Türkiye’den cüzzamı silme konusunda sa¤ladı¤ı bafları nedeniyle, Hin-

Ö

73


BD KASIM 2013

Türkiye’de kay›tl› 10 bin cüzzaml›n›n oldu¤u dönemde, bu hastal›¤a ilgi duyan genç hekim, çeflitli araflt›rmalar yapt›. Cüzzamla Savafl Derne¤i ve Vakf›’n› kurdu. distan’dan Uluslararası Gandhi Ödülü’nü aldı. 12 kitap yazan, ö¤rencilere burs sa¤lanması ve sivil toplum faaliyetleri konusunda çalıflmalar yapan bu Atatürkçü aydın Prof. Dr. Türkan Saylan… *** nne ve babas› Naziler tarafından ayrı ayrı toplama kamplarına tutsak edilen 7 yaflındaki küçük çocuk,

A 74

babasının sayesinde kamptan kaçmayı baflardı. Bir baflkası gibi davranarak hayatta kalmaya çalıfltı, neyi bulursa ya da neyi çalabilirse onu yedi. Nazi baskısı nedeniyle en sakin yerlerden olan sinema salonlarına da sık sık sı¤ındı ve bu yıllarda sinemaya ilgi duymaya baflladı. Esir kampından sa¤ kurtulan babasıyla tekrar bir araya geldi ve teknik e¤itim

veren bir okula gönderildi. Oyunculu¤a soyundu ve bir film okulunda da yönetmenlik e¤itimi aldı. Okul bitince filmler çekmeye baflladı. Daha ilk çalıflmalarında Altın ve Gümüfl Ayı ödüllerini kazandı. Rosemary’nin Bebe¤i gibi efsanevi bir filmi henüz çekmifl genç yönetmen, bu dönemde hamile eflini bir cinayet sonucu yitirdi. Yaptı¤ı filmlerle sinema tarihinde iz bırakan isimlerden birisi olan bu Polonyalı yönetmen Roman Polanski idi…


Mitolojiden Yans›yanlar

BD KASIM 2013

Haluk Erdemol

dyssseus’un Truva’dan Dönüflü ve Odyssea 1 ruva seferine kat›lan ‹thaka kral› Odysseus (Latince Ulysses) savafl süresince Hektor, Patroklos ve Akhilleus gibi kahraman bir kiflilik olarak öne ç›kmasa da 12 gemiyle getirdi¤i askerlerinin bafl›nda her sald›r›ya yi¤itçe kat›lm›fl, Tahta At düzeninin fikir babas› olarak ün salm›fl iflbilir, kurnaz, olgun, iri yar› ve erkek güzeli bir cengâverdir.

T

Odysseus yolda, Antik Roma mozayi¤i.


BD KASIM 2013

Odysseus Truva seferine kat›l›rsa 20 y›l evinden uzak kalaca¤›n› biliyordu. Bir kehanete göre efli Penelope ile evlendikten sonra bir o¤lu olacak ve çocuk bir yafl›n› doldurmadan büyük bir savafl ç›kacak ve on y›l sürecek bu savafla kat›l›rsa bir on y›l da evine dönmek için u¤rafl verecektir. Hatta sefere kat›lmas› için kendisini ça¤›rd›klar›nda gitmemek için deli taklidi yapm›fl, fakat yalan› a盤a ç›k›nca sefere kat›lmak zorunda kalm›flt›. Truva’n›n düflmesinden ve ya¤malanmas›ndan sonra eve dönüfl yolculu¤unda Odysseus’un bafl›ndan geçenler Homeros’un ikinci destan›n›n konusunu oluflturmaktad›r. ‹lk destan olan ‹liad (‹lyada) bir savafl›n, Odysseia (Odise) ise bir kiflinin destan›d›r. Befl ana bölümden, 24 alt bölümde her biri di¤erinden ba¤›ms›z fliirsel öykülerden oluflan Odise’de olaylar zaman içinde gelifltikleri gibi anlat›l-

maz; geriye dönüfller, an›lar, mekân geçiflleriyle bir macera roman› havas›nda dile getirilir. Bu eflsiz mitolojik serüvenler dizisini Odysseus’un 9. bölümde kendi a¤z›ndan anlatmaya bafllad›¤› olaylar› zamansal dizinle ve yolculu¤un duraklar›n› s›ral›yarak özetlemeyi uygun gördük. önüfl yolculu¤una bafllamadan önce Odysseus’un evindeki, yani ‹thaka krall›k saray›ndaki duruma göz atmak yolculu¤un sonundaki olaylar› anlamak aç›s›ndan yararl› olacakt›r. Kraliçe Penelope Odysseus’un yirmi y›ll›k yoklu¤u süresince efline sad›k kalm›fl, o¤lu Telemaknos’u büyütmüfltür. Ancak saraya üflüflen talipleriyle bafl› derttedir. Bu adamlar erkeksiz ve sahipsiz bulduklar› saraya yerleflmifl, Odysseus’un mal varl›¤›n› sömürmektedirler. Üstelik saray hiz-

D

1-Odysseus yolculu¤una bafll›yor (Claude Lorrain, 1600-1682) 2- Penelope Odysseus’u bekliyor (Angelica Kauffmann, 1741-1807) 76


BD KASIM 2013

3

4

5 3-Ç›k›fl (Truva) ve var›fl (‹thaka) noktalar›n› gösteren harita 4-Odysseus Polyphemos’a flarap ikram ediyor (Roma mozayi¤i)

6 7

5-Odysseus ve adamlar› Polyphemos’u kör ediyor (Vazo resmi, MÖ 5.yy) 6-Polyphemos’tan kaç›fl (Jacob Jordaens, 1593-1678) 7-Polyphemos’tan kaç›fl (Theodoor van Thulden, 1606-1669)

77


BD KASIM 2013

metçilerinden ço¤u onlardan yana olmufltur. Odysseus bunca y›ld›r dönmedi¤ine göre onun ölmüfl oldu¤unu söyleyerek art›k bir koca seçmesini isteyen taliplerinin ›srarlar›ndan b›kan Penelope onlar› oyalamak için türlü bahaneler aramak zorunda kalmaktad›r. Son y›llarda buldu¤u yeni bir bahaneyle bu oyalamay› sürdürmektedir. Yafll› kay›npederi Laertes için bir kefen bezi dokudu¤unu, bu ifl bitince bir seçim yapaca¤›n› söylemekte, ancak akflam olunca bir gün önce dokudu¤u k›s›mlar› söküp dokuma iflini sürüncemede b›rakarak zaman kazanmak istemektedir. Çünkü eflinin öldü¤ünü kabul etmeyerek bekleyiflini sürdürmektedir. Bu arada delikanl›l›¤a eriflen Telemakhos babas›n› bulmak için yolculuklara ç›kmakta, Truva’dan dönenlere sorarak babas›n›n izini aramaktad›r.

S

efere kat›lanlar›n dönüfl yolculu¤unda Truva’dan ayr›l›fl, geldikleri gibi bir filo halinde olmaz. Hareket zaman› konusundaki

fikir ayr›l›¤› yüzünden önce Menelaos yola ç›kar. Odysseus Agamemnon ile birlikte denize aç›l›r Bir f›rt›na onlar› ay›r›r. Odysseus 12 gemisiyle kendi yolculu¤una bafllar. 1. Durak: Cicones (Kikonlar) ülkesi Trakyal› bir kavim olan savaflç› Kikonlar’›n Ismaros kentini ele geçiren Odysseus ve askerleri buradan erzak ve flarap ald›ktan sonra ayr›l›rken u¤rad›klar› bir gece sald›r›s›nda alt› kay›p verirler. 2. Durak: Lotus yiyenlerin ülkesi Denizle ve f›rt›nalarla bo¤uflmay› sürdürürler. Ege Denizi’ni aflt›ktan sonra Akdeniz aç›klar›nda sürüklenip rotalar›ndan saparak bugünkü Libya’ da kayal›k bir buruna veya adaya ç›karlar. Buras› lotus yiyenlerin ülkesidir. Lotus bitkisinden elde edilen bir flurup içenleri uyuflurup hayal âlemine sürüklemekte, yapt›klar›n› ve yapacaklar›n› unutturmaktad›r. Odysseus’un su bulmalar› için gönderdi¤i tayfalar yerlilerin sundu¤u bu flurubu içince

9-Kaç›fl s›ras›nda Polyphemos gemiye tafl at›yor (Jean-L. Gérôme, 1824-1904)

9


BD KASIM 2013

10 10-Polyphemos büstü (Antik Roma heykeli, MS 1.yy) 11-Aiolos Odysseus’a rüzgâr tulumunu veriyor (Isaac Moillon, 1614-1673)

11

görevlerini unuturlar. Adamlar›n›n geri dönmedi¤ini gören Odysseus gidip onlar› buldu¤unda bir an için kendisine ikram edilen fluruptan içmek iste¤ine kap›l›rsa da kendini tutar, adamlar›n› iplerle ba¤lay›p çeke çeke gemilere geri getirir. 3. Durak: Kikloplar Adas› Rotalar›na dönüp kuzeye do¤ru yol ald›klar›nda karfl›lar›na güzel bir ada ç›kar. Yeflillikler içinde otlayan bir sürü koyun ve keçi görürler. F›rsat› kaç›rmay›p gemilerine bol miktarda et stoku yaparlar. Girdikleri koyda on bir gemiyi b›rak›p bir gemiyle adan›n di¤er taraf›na göz atmak isterler. Ç›kt›klar› yerde dolafl›rken gördükleri bir ma¤araya girip dinlenmek iste¤i bask›n ç›kar. Bir sahibinin oldu¤u belli olan ma¤arada yiyip içerler.

Akflama do¤ru yan›nda bir koyun sürüsüyle ma¤aran›n sahibi gelir. Tek gözlü bir devdir bu. Bulunduklar› ada kikloplar›n (tepegözlerin) adas›d›r; karfl›lar›ndaki dev de Poseidon’un o¤ullar›ndan Kiklop Polyphemos’tur. Odysseus’un durumu aç›klamas›na f›rsat vermeden Kiklop adamlardan birini kap›p yeme¤e bafllam›flt›r bile. Kikloplar insan yemekle ünlenmifl yarat›klard›r. Kendilerine mesken edindikleri veya sürgün edildikleri bu adada birbirleriyle iliflki kurmaks›z›n hayvanc›l›k ve mand›rac›l›kla yaflamlar›n› sürdürmektedirler.

K

iklop ma¤araya girdikten sonra girifli kocaman bir kayayla kapatt›¤› için Odysseus ve adamlar›n›n d›flar› ç›kmas› o kayay› yine Kiklop’un yerinden oynatmas›na ba¤l›d›r. Odysseus bu ölüm ma¤ara79


BD KASIM 2013

s›ndan ç›kmak için yine bir kurnazl›k düflünür. Karn› tok Kiklop’a yaklaflarak yanlar›nda tafl›d›klar› bir tulumdan flarap ikram eder ona. Bu yeni içkiden çok hofllanan Polyphemos tulumu bitirdikten sonra çak›rkeyif, uykuya dalar. Odysseus bu an› beklemektedir.

H

emen harekete geçerler. Bulduklar› kal›n bir zeytin dal›n›n ucunu sivriltip ateflle sertlefltirdikten sonra Kiklop’un gözünü kör ederler. Ac› içinde, yard›m aramak için girifle yönelen Kiklop kayay› çeker çekmez, girifle do¤ru güttükleri hayvanlar›n aras›na kar›fl›rlar. Kaçmalar›n› engellemek için Kiklop el yordam›yla ç›k›fl› yoklamaktad›r. Yakalanma riskini de yine Odysseus’un çözümüyle atlat›rlar. D›flar› ç›kan hayvanlar›n alt›nda emekleyerek veya kar›nlar›na tutunarak Kiklop’un yoklamalar›na yakalanmazlar. Hemen gemilerine koflup aç›l›rlar. Polyphemos onlar›n ç›kard›¤› seslere do¤ru kayalar f›rlat›r, ama isabet almadan kaçmay› baflar›rlar. Fakat Poseidon o¤luna yapt›klar›n› burunlar›ndan getirecektir. 4. Durak: Rüzgârlar›n bekçisi Aeolus’un Adas› Poseidon’un di¤er bir o¤lu olan Aeolus (veya Aiolos) Zeus’un rüzgârlar› yönetme görevini verdi¤i bir tanr›d›r. Boreas (Poyraz), Notos (Lodos), Euros (Kefliflleme) ve Zephyros (Bat› yeli) isimli dört büyük rüzgâr› bir ma¤arada kapal› tutar ve Zeus’un buyruklar›na göre salar onlar›. Aeolus tanr› misafiri olarak karfl›lar Odysseus’u. Gemilerine erzak verir. Evine bir an 80

önce dönmesi için bir deniz yolculu¤unda gerekli en yararl› hediyeyi verir ona: ‹çinde rüzgârlar›n hapsedildi¤i, a¤z› gümüfl bir telle s›ms›k› kapal› bir tulum. Gemileri yola ç›karken de arkalar›ndan tatl› bir Zephyros salarak u¤urlar onlar›. ‹thaka’ya do¤ru yelken açarlar. Art›k ortal›k sütlimand›r. Dokuz gün dokuz gece süren sorunsuz bir yolculuktan sonra ‹thaka ufukta belirmifltir. Bu arada insano¤lunun önde gelen duygular›ndan biri tayfalar›n içini kemirmektedir: Merak.

A

¤z› gümüfl telle s›ms›k› kapal› bu tulumun içinde ne vard›r acaba? Ald›¤› de¤erli bir fleyi Odysseus bencilce davran›p kendine mi saklamaktad›r? Dayanamay›p tulumun a¤z›ndaki gümüfl teli çözerler. D›flar› f›rlayan ve her biri farkl› yönlerde esen dört rüzgâr›n kopard›¤› f›rt›na gemileri gerisin geri Aiolos’un adas›na atar. Fakat bu kez iyi karfl›lanmazlar, kovulurlar. Odysseus’un eve dönüfl yolculu¤unun devam›n› gelecek say›m›za b›rak›yoruz. Bu bölümdeki serüvenlerin sanatç›lar›n dünyas›na nas›l yans›d›¤›n› bir seçkiyle aktarmaya çal›flt›k.• halukerdemol@butundunya.com.tr

"‹ki fley sonsuzdur: Birisi uzay, di¤eri de aptall›k. Birincisinden o kadar emin de¤ilim!" Albert Einstein


BD KASIM 2013

Ö¤retmen G›yaseddin Tokyay’›n örnek yaflam›ndan kesitler 5

Reflit Bey’in kefaletiyle

Zincidere Muallim Mektebi Yazar›m›z›n daha önceki say›lar›m›zda yer verdi¤imiz, babas›n›n yaflam›ndan öyküye dönüfltürdü¤ü yaz›lar›na bu ay da devam ediyoruz...

Birinci dünya savafl› bafllad›ktan k›sa süre sonra ‹kinci Meflrutiyetin ilan›n›n ard›ndan aç›lan köyün okulu kapat›ld›. Ö¤retmen askere al›nm›flt›. Bütün çocuklar sokakta kald›. Yazan: MUSTAFA TOKYAY

›sa boyundan dolay› Küçük Hoca dedi¤imiz Seyit Ahmet Efendi bize mahalle mektebinde hocal›k yapt›. 1920'de Kurtulufl Savafl› sürerken resmi okulumuz tekrar aç›ld›. Ö¤retmen olarak atanan Gesili Mithat Bey bizleri imtihan etti. Gruplara ay›rd›. Biraz bilenleri üçüncü s›n›fa ald›. Daha az bilenleri ikinci s›n›fa, hiç bilmeyenlerle yeni kay›t olanlar› ise birinci s›n›fa ald›. Ben üçüncü s›n›fa girmifltim. Daha önce kendi okullar› olmas›na karfl›n resmi okul 1920’de tekrar aç›l›nca Rum çocuklar› da bizim okula gelmeye bafllad›lar.

K

81


BD KASIM 2013

Marko, Vasil, Bodos... Yunanlar Anadolu içlerine do¤ru ilerlemeye bafllad›¤›nda Rum çocuklar da okula gelmemeye bafllad›lar. ördüncü s›n›fa geldi¤imde Mithat Hoca Gesi'ye tayin oldu. Yerine Sani Hoca isminde meslekten ö¤retmen olmayan ancak biraz medrese e¤itimi görmüfl bir hoca geldi. Babam›n da arkadafl›yd›. Hayat›mda ilk ve tek tokad› ondan yedim: Sani Hoca bir program yapm›fl ve bunu okulun avlusundaki dire¤e asm›flt›. Okula geldi¤inde direkteki programa bakar ve ona göre ders anlat›rd›. Ben ve s›n›f arkadafllar›m

D

Gerçekten de Sani

Hoca’n›n program› asl›nda “Maarifin program›”yd›.

Hilmi ve Pafla’ya göre, bu programdaki tarih dersi say›s› çok azd›. Kendi aram›zda kararlaflt›rd›¤›m›z program› Sani Hoca’n›nkine benzeterek bir çizelge haline getirdik ve dire¤e ast›k. Hoca geldi bizim program› gördü. Hiç bozuntuya vermeden s›n›fa girdi ve "Kim yapt› bunu?" diye sordu. Aya¤a kalkt›m, "Ben yapt›m, çünkü bize az Tarih okutuyorsunuz." dedim. Babam›n da ahbab› ya biraz da ona güveniyorum. Yan›ma geldi, "Maarifin program›n› sen nas›l de¤ifltirebilirsin?" dedi ve hiç unutmayaca¤›m tüylü, kemikli, kuru eliyle bir tokat att› ki bana gözümün önünden tüm y›ld›zlar geçti. Gerçekten de Sani Hoca’n›n program› asl›nda “Maarifin program›”yd›. O zaman Anadolu Yavrusu ad›nda, bütün dersleri içeren bir kitap vard›. Sani Hoca da derslerde aynen Anadolu Yavrusu’nu takip ediyordu. Sani Hoca'da bir y›l okuduk. Beflinci s›n›fa geldi¤imizde, s›n›f arkadafllar›mdan Hilmi, Pafla, Mustafa, Yunis "Biz Gesi Okuluna gitmeye karar verdik." dediler. Ben de onlara kat›ld›m. Sani Hoca bizim çocuk akl›m›zca eski kafal›yd›. Gesi'deki okul daha büyüktü. Üç ö¤retmen vard›. Eski hocam›z, çok sevdi¤imiz, Mithat Bey de oradayd›. Daha fazla okumaya niyetli oldu¤umuz için Gesi'deki okulu daha uygun görüyorduk. Böylece


BD KASIM 2013

beflinci s›n›fta Gesi Okulu’na gitmeye bafllad›k. Okul normal havalarda 45 dakikl›k bir mesafede. K›fl›n gidip gelmek daha zor. Sabahlar› çok erken kalk›yorduk. Köyden ç›k›p okula gelinceye kadar hep dersleri müzakere ederdik. Sen iyi bileceksin ben iyi bilece¤im diye iddialafl›r, okula geldi¤imizde konular kafam›zda haz›r olurdu. iz Gesi’li çocuklardan çok önce okula gelir, ço¤u zaman okula vard›¤›m›zda kap›y› kapal› bulurduk. Hemen birimiz Mubass›r (odac›) Mustafa A¤a’n›n evine koflar, anahtar› al›r getirirdi. Sonra Gesi'li çocuklar, ard›ndan ö¤retmenler gelir ve dersler bafllard›. Baflö¤retmenimiz "Deli Muallim" diye tan›nan Mehmet Fikri Bey'di. Deli dolu, küfürbaz, flakac› bir adamd›. Di¤er iki ö¤retmen Efkereli Sadettin Bey’le eski ö¤retmenimiz Mithat Hoca’yd›. Dersler 3ü 10 geçe biterdi. Çantalar› yine omuzlar›m›za vurur, hadi Darsayak'a… Okula Gesi’yle bizim köyün aras›ndaki Efkere köyünden de Ali, fiakir, Bekir isimli arkadafllar gelirdi. Mezun olurken birincili¤i Hilmi ald›. Hem ak›ll›yd› hem de bizden büyüktü. ‹kinci ben oldum. O zamanlar diplomalara aliyülala (pekiyi), ala (iyi), mutavass›t (orta) yaz›l›rd›. Hilmi, ben, Pafla ve Efkereli fiakir aliyülala ile mezun olduk. Ben ve bir kaç s›n›f arkadafl›m Muallim Mektebine (Ö¤retmen Okulu) gitmek istiyorduk. Mithat Hoca bize destek olmaya karar verdi. Okul yaz tatiline girdikten sonra da bize

problemler verdi, al›flt›rmalar yapt›rtt› ve bizi s›nava haz›rlad›. Gerekli evrak› tamamlay›p Zincidere Muallim Mektebi Müdürü Sacit Necati Bey’e gittim. O y›l Muallim Mekteplerine 1327 do¤umlular al›n›yormufl. Asl›nda benim do¤umum 1325 olmas›na karfl›n nüfus ka¤›d›mda 1328 yaz›yor. O zamanlar köye gezici

B

Biz Gesi’li çocuklardan çok önce okula gelir, ço¤u zaman okula vard›¤›m›zda kap›y› kapal› bulurduk. nüfus memurlar› gelir, çocuklar›n boyuna posuna bakarak veya baba ne derse ona göre yafllar›n› yazarlard›. Bir de tabi, erkek çocuklar askere geç gitsin diye özellikle de küçük yazd›r›l›rd›. K›zlar› da çabuk evlensin diye biraz büyük yazd›r›rlard›. Sacit Necati Bey yafl›m›n küçük olmas› nedeniyle s›nav baflvuru evrak›m› kabul etmeyince kofla kofla o s›rada Kayseri Jandarma Mektebinde 83


BD KASIM 2013

askerli¤ini yapmakta olan Mahmut A¤abeyimin yan›na gittim. Mahmut a¤abeyim yüzbafl›s›ndan izin al›p benimle okula geldi. Müdüre benim yafl›m›n asl›nda büyük oldu¤unu ve zaten mahkemeye müracaat etti¤imizi söyledi. S›nava al›nmam› rica etti. "Kazan›rsa ne âlâ. Zaten mahkeme yafl›n› büyütecek, kazanamazsa, kader!" Neyse, adam ac›d› ve evrak›m› kabul etti ve hemen s›nav salonuna girdim. oca salondan önce Hilmi arkas›ndan da ben ç›kt›m. Kap›da beni bekleyen a¤abeyim erken ç›kmama çok k›zd›. Ama sorulara do¤ru cevap verdi¤imi biliyordum. Okul müdürü s›nav sonuçlar›n›n bir hafta sonra Maarif Müdürlü¤ü'nün kap›s›na as›laca¤›n› söyledi. Bir hafta sonra, köyden arkadafllarla gittik. Doksan›n üstünde çocuk girmiflti s›nava. Topu topu befl kifli alacaklarm›fl. Yaz›l›da on kifli baflar›l› bulunmufltu. Biri de bendim. Maarif Müdürlü¤ü’nden yaz›l› s›nav› geçenlerin flifahi (sözlü) s›nav için tekrar Zincidere Muallim Mektebi’ne gitmeleri gerekti¤i söylendi. Sözlü s›nav sonunda seçilen befl ö¤renciden üçü Gesi'den bizim okuldan (ben, Hilmi, ve Enver), birisi Avanos'tan, di¤eri de Tomarza'dand›. Bizim bu baflar›m›z üzerine Kayseri Valili¤i Gesi ‹lkokulu'na takdirname göndermiflti. Kay›t için gerekli evrak› haz›rlamaya bafllam›flt›m. Yat›l› okuyaca¤›m için bir de kefalet senedi isteniyordu. Okulda baflar›l› olamazsam, devlet

K

84

Kay›t için gerekli evrak› haz›rlamaya bafllam›flt›m. Yat›l› okuyaca¤›m için bir de kefalet senedi isteniyordu. yapt›¤› masraf› aileme veya kefillere ödetecekti. Bu s›rada babam›n y›llard›r çekti¤i ülser iyice a¤›rlaflm›fl ve san›r›m kansere çevirmiflti. Benim ifllerimle ilgilenecek durumda de¤ildi. Hasta yata¤›nda amcam› ça¤›rd›. Güçlükle ç›kan sesiyle, "Bu o¤lan› götürün, iflini takip edin." dedi. Ertesi sabah en büyük a¤abeyim ve ben erkenden Kayseri’ye gitmek üzere haz›rland›k. Annem, "Nereye gidiyorsunuz o¤lum, baban ölüyor!" dedi. mcam birlikte gitmek için bizi harmanda bekliyordu. Annem beni amcama haber vermeye gönderdi. Geldi¤imizde babam vefat etmiflti. Babam› defnettikten üç gün sonra büyük a¤abeyimle birlikte Katipadil'den (Noter) kefalet senedi almak için Kayseri’ye gittik. Mustafa A¤abeyim bana kefil olacakt›. Oysa ifl bizim düflündü¤ümüz kadar basit de¤ildi. Katipadil a¤abeyime,"Siz memur veya tüccar olmad›¤›n›z için kefil olamazs›n›z. Sizin kefaletinizi kabul etmek için size de bir kefil gerekir." dedi. Gittik, sa¤l›k memuru olan halam›n o¤lu Mustafendi'ye. Kayserideki en yak›n›m›z oydu.

A


BD KASIM 2013

döndük. Tüccarlar›n bir ço¤u da o handayd›. Köyümüzün en zenginleri olan “Konakl›lar”›n Hac› Mahmut Efendi'nin damad› Reflit Bey de bunlardan bir tanesi. Son çare olarak onun yaz›hanesine girdik. A¤abeyim durumu Reflit Bey'e anlatt›. "Acaba siz kefil olur musunuz?" diye sordu. Adam, "Hay hay Mustafendi, çocuk madem okuyacakm›fl, hemen söyleyin katipadile bana evrak› göndersin imzalayay›m."dedi. eflit Bey’e karfl› hâlâ büyük bir minnet duygum vard›r. Akrabalar›m›n yapmad›¤›n› Reflit Bey tereddütsüz yapt›. Nihayet gerekli evrak tamamlanm›flt›. A¤abeyim ertesi gün beni okula götürdü. Ama, benimle birlikte s›nav› kazanan ayn› okuldan arkadafllar›m kay›t olmad›lar. Bir tek ben gittim. Zaten befl gün evvel babam ölmüfl, yat›l› bir okula ilk kez gidiyorum. Arkadafl, tan›d›k yok. Yaln›z, dördüncü s›n›flardan Halit isminde a¤abeyimin Bünyan'da tahsildarl›k yaparken tan›d›¤› bir ö¤renci var. A¤abeyim beni ona emanet etti. ‹lk akflam hem kimsesizim, garibim hem üzgünüm hem yorgunum. Uyumuflum. Muzibin birisi gelmifl yüzüme mürekkep sürmüfl. Uyand›¤›mda bütün çocuklar gülüyor. Neyse, kabullendik. Dersler bafllad›. Üç ay hem babam›n ölümüne hem okuldaki yaln›zl›¤›ma a¤lad›m. O zamanlar sene ortas›nda bir "hususi imtihan" yap›l›rd›. Karneye geçmezdi ama dönem içindeki durumu anlamak için böyle bir s›nav yaparlard›. Hususi

R Reflit Bey’e karfl› hâlâ

büyük bir minnet duygum vard›r. Akrabalar›m›n yapmad›¤›n› Reflit Bey tereddütsüz yapt›. "Ben olmam!" dedi. Ne yapal›m? Gittik Nizeli Halit Efendi'nin o¤lu, Kayseri Lisesi ‹lk k›sm›n›n baflö¤retmeni Mustafa Bey'e. O da babam taraf›ndan akrabam›z oluyordu. O da bize kefil olmad›. Ben flafl›rd›m, a¤abeyim çok üzüldü. ‹ki akrabam›z taraf›ndan reddedilmek gururumuzu incitmiflti. Çaresizlik içinde Raflit Efendi Camisi’nin yan›ndaki büyük hana geri

85


BD KASIM 2013

imtihan sonuçlar› bir aç›kland› ki hepsi zay›f. O zaman kendi kendime "G›yas, e¤er bir de s›n›fta kal›rsan iflte as›l baban o zaman ölür." dedim ve çal›flmaya bafllad›m. Çok çal›fl›yordum. Geceleri yatakhanenin ortas›ndaki direkte c›l›z bir lamba as›l›yd›. Onu herkes uyuduktan sonra al›r baflucuma çakt›¤›m çiviye asar ve ders çal›fl›rd›m. ‹kinci dönemde notlar›m›n hepsi 10 oldu. Kimde ne kadar problem varsa al›r çözerdim. Tarih ö¤retmeni Settar Bey beni sözlüye kald›r›r hayran hayran dinlerdi. art ay›n›n sonuna do¤ru, Settar Bey'in nöbetinde, akflam mütalaas›nda, bir tabanca sesi duyuldu. Biz ne oldu¤unu anlamam›flt›k. Ö¤renciler ikinci s›n›fta toplan›yorlard›. Büyükler bizleri de o s›n›fa götürdüler. Gitti¤imizde toplanan ö¤renciler galeyan halindeydiler. Büyük s›n›flardakiler "Hayat›m›z tehlikede, idare nerede?" fleklinde slogan atmaya bafllam›fllard›. Nöbetçi ö¤retmen flaflk›n haldeydi. Okulda, matematik ö¤retmeni Muhittin Bey'le Settar Bey’den baflka kimse yoktu. Bu s›rada Muhittin Bey s›n›fa geldi. Ö¤-

M

renciler ondan çekinirdi. "Hayat›n›zdan endifle etmeyin, ben söz veriyorum bir daha böyle fleyler olmayacak." dedi ve ö¤rencileri yatakhanelere gönderdi. Ertesi gün durum vilayete ve Vekalete idare taraf›ndan bildirildi. ‹ki gün sonra ‹shak Rafet (Ifl›tman) isminde bir Bakanl›k Müfettifli geldi. Soruflturma yap›ld›. Soba borular›nda bir kaç tabanca bulunmufltu. Okulda dersler kesildi. Bir hafta içinde s›navlar yap›larak okulun tatil edilmesi emri geldi. 1 Nisan'da s›navlar bafllad›. Bir yandan da ifadeler al›nd›. ‹shak Rafet Bey’in raporu sonucunda, okulun kapat›lmas›na ve ö¤rencilerin baflka ö¤retmen okullar›na nakli hususunda bakanl›k emir verdi. Bizlere de hangi okullara gidece¤imizin adreslerimize bildirilece¤i söylendi ve evlerimize yolland›k. öylece alt› ayl›k bir birinci s›n›ftan sonra, Konya Muallim Mektebi’ne nakledildim. Birinci, ikinci ve üçüncü s›n›flar, Konya'ya, dördüncü s›n›flar, Sivas'a beflinci s›n›flar ise muhtelif Muallim Mekteplerine nakledilmifllerdi. Birinci s›n›f› s›n›f birincisi olarak geçmifltim. •

B

Sakal› sonu oldu Dünyan›n en uzun sakall› adam› olarak bilinen Avusturyal› Hans Steininger tutkuyla uzatt›¤› sakal›n›n bir gün ölümüne neden olaca¤›n› akl›na bile getirmemiflti. 1567’de 1 metre 40 santim uzunlu¤undaki sakal›na tak›l›nca dengesini kaybetti. Boynu k›r›lan Steininger an›nda yaflam›n› yitirdi.


Büyük Yap›tlar›m›z Konur Ertop

Bir alt kültür dünyas›na kendi diliyle yak›lm›fl bir a¤›t

etin Kaçan”›n “A¤›r Roman”› beyazperdeye aktar›lm›fl, TV dizisi yap›lm›fl, tiyatro yap›t› ve müzikal olarak da sahnelenmiflti. K›sa sürede yazar› kuflatan parlak ün halkas›na yaz›k ki kara renkler de yans›d›: Metin Kaçan, bir arkadafl›yla birlikte bir genç k›za iflkence ve tecavüzden cezaevine düfltü. K›sa yaflam›na bir sabah kendisini Bo¤az sular›na b›rakarak son verdi. Kayseri’den gelip ‹stanbul’da Dolapdere’ye yerleflmifl bir ailenin çocu¤uydu. Babas›n›n berber dükkân›, otomobil tamirhanelerinin aras›ndayd›. Çevrede kaçak sigara ve uyuflturucu sat›c›lar›, h›rs›zlar, kabaday›lar kaynafl›yordu.

M

87


BD KASIM 2013

“G›li G›li Salih, tüm bu ükkâna gelip gidenlerin bire bin katarak anlatt›olanlar› berber dükkân›n›n ¤› vurdulu-k›rd›l› serücam›ndan kukla gibi venler, bu dinlediklerine eklenen kendi gözlemleri, içine düfltü¤ü ar- bakarak, at gibi gülerek kadafl çevresi Metin Kaçan’› etkileseyretti.” mekte gecikmedi. 16 yafl›ndayken “Beyaz Eldiven” Kitab›na ad›n› verense, o çevredeçetesini kurdu. Arkadafllar› birer birer öldürülünce ikinci s›n›ftayken Kas›m- ki komflular›n›n (Romanlar›n/ Çingepafla Lisesi’nden ayr›ld›. Otomobil nelerin) tan›nm›fl oyun havas›d›r. tamircili¤i, marangozluk, musluk ta- Yap›tta zaman zaman o ezgiler çal›n›r: “G›li, daha çok t›f›lken, a¤›r roman mircili¤i, barmenlik yapt›. A¤abeyi karikatürist, TV oyuncu- havas›n›n 'z›mbam z›malda z›mbam' su, yap›mc› Hasan Kaçan’›n çevresin- sesleriyle omuzlar›n› dikip gözlerini deki sanatç›larla tan›flmas› ona yeni iki uzun bir k›sa yakarak heriflerin bir dünyan›n kap›lar›n› açt›. Onlar›n peflinden Çitiki dü¤ün salonuna gitmifl ve orada da s›zaki olmufltu. Darbukac› dergilerinde yaz›lar› yay›mland›. “A¤›r Roman”, onun Dolapdere’ Bal›k Ayhan, onu yüzünde tan›d›k bir deki yaflama tan›kl›¤›d›r. Canland›r- gülümsemeyle uyurken bulmufl, ‘Y›d›¤› çevreyi yap›t›nda “Kolera Soka- k›kköprülü Berber Ali abi, o¤luna dikkat edesin, böylesi y›lan gibi oynar, ¤›” diye adland›rm›flt›r! ama b›çaklara rast gelmesin,’ diyerek babas›na teslim etmiflti.”

D

Y

azar, kahramanlar›n› oralar›n argosuyla konuflturmakla kalmaz, kendisi de olup bitenleri yine argoyu kullanarak aktar›r. Okur birbirini izleyen böyle sözcüklerin anlamlar›n› sözün geliflinden ç›karmaya çal›fl›r. Bu ba¤lamda örne¤in flu sözcüklerin afla¤› yukar› flu anlamlar› tafl›d›¤›n› kestirebilir: Zarbo (polis), agir (tabanca), çibek (bekçi), akoz etmek (söylemek), gaftilemek (çalmak), kevafle (hayat kad›n›), pezo (kad›n sat›c›s›), g›li (kulak), zamalifka (cinsel organ), ç›ban (yüzük)… Roman, “Kolera Soka¤›”ndaki ac›mas›z insan iliflkileriyle dolup taflar.

88


BD KASIM 2013

Anlat›lanlara uygun olarak okuru korkutur, üzüntüye bo¤ar. Ancak oralardaki insanlar› sarm›fl taflk›n nefleye de uzak durmaz. ‹çeri¤i gibi anlat›m›yla da “büyülü gerçekçi” renkler tafl›r: “Kar, Kolera'da her zaman var olan tiner kokusunu, yan›k lastik kokusunu, boya kokusunu sildi att›. Açl›ktan nefesleri kokan sokak insanlar› gelinlik giymifl sokaklara lanet ya¤d›r-

Romanda yörenin insan dokusunu bütün renkleriyle gösteren bir kalabal›k yer almaktad›r. d›lar. Nefeslerini kara üfleyip "Git art›k buradan vicdans›z," diye söylendiler. Kar, sa¤›r numaras›na yat›p söylenenleri duymazl›ktan geldi.” omanda yörenin insan dokusunu bütün renkleriyle gösteren bir kalabal›k yer almaktad›r. Romantik otomobil h›rs›z› Gaftici Fethi, otomobil tamircisi Fil Hamit'le ç›ra¤› eflcinsel Tilki Orhan, Kolera'n›n kabaday›s› Arap Sado, onun can›na k›yarak yeralt› dünyas›n› ele geçiren

R

yamuk suratl›, yengeç yürüyüfllü adamlar, çok sevdi¤i efli yang›nda can veren, kad›n›n bir dostu oldu¤unu yine o yang›nda ö¤rendikten sonra at› fiermin’in sevgisine s›¤›nan, onu b›çaklad›klar›nda kendini öldüren Seyyar ci¤erci T›b›, ayakl› gazete Puma Zehra, vefas›z, pahal› hayat kad›n› Tina, Tina’n›n pezosu, buldog köpe¤i suratl›, karanl›k bak›fll› herif, softa tak›m›, devetüyü paltolar›n› s›rtlar›na atm›fl, siyah kedi gözlükleri, dibi z›vanal› purolar›yla son model arabalarda gezen kumarbazlar, akflamlar› gaspa ç›kan kara floparlar, ilkokulun önünde tatl› satan, çocuklar›n sevgilisi diye bilinen, daha sonra “Kolera Canavar›” oldu¤u ortaya ç›kan Taner abi, gecelerin âlemci kemanc›s› Paganini Fikret, uyuflturucu ticareti yapan a¤›r ablalar, marangoz Mimi Usta, Muhallebici Makro ve birçoklar›n›n kimi uzun, kimi k›sa serüvenleri birbirine eklenmifltir. nlat›lanlar›n ekseninde ise kar›s› ve iki o¤luyla Y›k›kköprülü Berber Ali ile yer almaktad›r. Ali papikçilerden, psikopatlardan ve haybeci kabaday›lardan korunmak, Kolera'da tutunabilmek için kelle koltukta savafl›r. Ancak hiç hesapta yokken zevk düflkünü kevaflelerin aflk tuza¤›na kendini kapt›r›nca o da ortam› sarm›fl yolsuzluklara bulafl›r. Büyük o¤ul Reco, çizgi roman okumaya, izlediklerinin benzerlerini

A

89


BD KASIM 2013

çizmeye gönül vermifltir. Bu durumdan hofllanmayan Ali çocu¤a engel olmaya çabalar: “Reco'yu resim çizerken gören Ali, ‘Ulan dangalak, deli iflleri yapmay› b›rak da adam gibi dersine çal›fl. Saloz! Beni rezil etme,’ diye ba¤›r›p Reco'nun çizdi¤i resimleri gâvur gibi yanan sobaya soktu.” (…) Reco rüyas›nda çizgi dünyas›n› dolafl›rken, rüya bantlar›n›n aras›na babas›n›n sinirli portresi kar›flt›. Reco' nun hep ayn› kareyi görmesine bozulan çizgi roman kahramanlar›, ellerindeki baltalarla Ali'nin surat›n› parçalay›p Reco'nun beynine tekrar yerlefltiler.” Yaflam çizgisini do¤ru belirleyen, o yolda sa¤lam ad›mlarla ilerleyen A¤›r Roman filminin afifli

Reco yap›tlar›yla bas›n dünyas›nda tutunur. Yeni meslekdafllar›yla birlikte, eski mahallesindeki küçük çocuklar›n dünyas›n› zenginlefltirecek bir de kitapl›k açar: “Reco ve arkadafllar› Kolera'daki çocuklar› ve gençleri, haps›z tüpsüz, esrars›z tatl› hayallerin pefline, hofl serüvenlerin arkas›na sürükleyeceklerdi. Kolera'ya çizgi roman kütüphanesi aç›ld›¤›n› duyan temiz aile babalar›, çocuklar› için endiflelenmekten vazgeçtiler. Saat on birle üç aras› aç›k olan kütüphane, futbol maçlar› kadar ilgi görüyordu.”

B

u anlat›lanlar romanc›n›n kendi babas›yla a¤abeyinin kimlikerinden çizgiler tafl›maktad›r. Romandaki küçük o¤ul G›li G›li Salih ise yazar›n kendisinin de¤ifltirilmifl, abart›lm›fl bir benzeridir. Bu kahraman, yazar›n özyaflamöyküsü kadar izlenimlerinden, yak›n çevresinden, beslenmifl görünür. D›fl dünyay› oldu¤u gibi benimseyemez. Yaflad›klar›n›n etkisinde, dünyadan kopmaya çal›flt›¤› olur: “Eczaneye girip bir kutu Roj al›p eve döndü. Reco'nun tatl› esprilerini, Tilki'nin her fleyi makaraya saran konuflmalar›n›, flenol'un gözüne saplanan oku ç›kar›fl›n› hat›rlay›p yumuflamaya çal›flt›. Babas›n›n, annesine yapt›¤›


BD KASIM 2013

çirkinlikleri, Kolera'daki yaflam›n›n aptall›¤›n› düflünüp karamsarl›k aras›nda kald›¤› an haplar› yuttu.” Çevresinin etkisi alt›na sürüklenekten Salih bir türlü kurtulamaz: “Bundan sonra en kallavi arkadafllar› katiller, esrarkefller, sat›rc›lar ve psikolar olacakt›.”

S

evgi ifllerinde bafl› derde girer, yine fliddet yolunu izler… “Arap Sado'nun yadigâr› emaneti zulas›ndan ç›kard›. Saniyelerin bir gram›n› bile bofla harcamayan G›li, sap›n› öfkeyle kavrad›¤› emaneti pezonun kas›klar›na sokup sokup ç›kard›. Çamurlar›n ve kusmuk göletlerinin içine diz çöken pezo ‘Allah'›n› peygamberini seviyorsan k›yma bana abim!’ diye inledi. Pezo haybeye yalvar›yordu. G›li'nin gözü f›r›ldak gibi dönmüfltü. Ve sustal› durmak bilmiyordu!’ Bütün bu çevrede yolsuzluklara karfl› ancak, göz boyay›c› önlemler dört yan› sarm›flt›r. Kimse kimseye güvenemez: “‹ktidardaki parti oy kazanmak için sokaklar› koftiden asfaltlay›p seçmenlerin gözlerini boyad›.(…) Tuttuklar› partinin siyasetinden hiç anlamayanlar, gece, gündüz, sigara, içki ve kad›ndan baflka sözcük bilmeyenler 'parti tutma modas›'na kap›l›p futbol tak›m› tutar gibi partili oldular.” “Softa tak›m›”, “Nas›l etsek de, minarenin tepesindeki alt›n kaplama y›ld›z› bir sahtesiyle de¤ifltirsek," diye tasar›lar üretir… Polise düflenlerin üzerine, iflleme-

A¤›r Roman filminden bir sahne dikleri suçlar y›k›l›r. Dayak, ola¤an uygulamalardand›r: “Ali'nin ba¤›rmas›ndan flehvete gelip k›rbaçlar›n› daha bir flevkle ve kahkahalar ç›kararak sa¤lam bedene indirdiler. Zarbolar Ali'ye ifllemedi¤i suçu itiraf ettirmek için karakolun iflkence odalar›n› s›rayla dolaflt›rmaya bafllad›lar.” “Kolera'n›n flimdiye kadar yetifltirdi¤i bitirimlerin en romanti¤i ve en gaddar›” G›l› G›li Salih, bütün çevreyi saran kötüklerden, kendi yaflam›na son vererek yakas›n› kurtaraca¤›n› düflünür, öyle de yapar: “Aynan›n karfl›s›nda yumuflak, seri ve a¤›rbafll› bir hareketle Arap Sado'nun yadigâr› muhteflem sustal›y› açt›. Gençli¤ini bir süre daha ayna karfl›s›nda seyredip sustal›y› bileklerine indirdi! Arka sokaklarda keman filosu tüm kenti uyand›racak biçimde a¤l›yor, darbukalar kalp at›fllar›n› en parlak y›ld›za hissettiriyordu...” “A¤›r Roman”, bir altkültür oda¤›na, kendi diliyle yak›lm›fl bir a¤›tt›r.• konurertop@butundunya.com.tr 91


Yazarak Söyleyerek Sadi Bülbül

Mutluluk B

ilge’ye sordular: “Mutlulu¤un gerçekten bir reçetesi var m›d›r? Bilge: “Reçetesi yoktur ama bir kolayl›¤› vard›r dedi.” “Yani nas›l?” Dediler. “Okumas›n› bilenler için çok kolayd›r” dedi ve devam etti: “E¤er,” • Baflkalar›ndan beklediklerini en aza indirebilirsen, • Bütün insanlar›n sana ihtiyaçlar› oldu¤una inan›rsan, • Bir kifliye yapaca¤›n yard›m ve gösterece¤in kolayl›kla, bütün insanlara ulaflm›fl olaca¤›n› ve bir kifliye ç›karaca¤›n zorlukla bütün insanlar› üzmüfl olaca¤›n› düflünürsen, • ‹stediklerini elde etmekte kalmay›p, elde ettiklerini istemeye devam edersen, • Oldu¤un gibi olmay› ve sade olmay› baflarabilirsen ve o halinle, kimseyi, kendinden küçük ve büyük görmezsen, mutluluk yolunda yürüyorsun demektir. Dinleyenler bilge’ye: “Mutlu olmak ne kadar kolaym›fl,” dediler. “Hem, bu birkaç basit fleyi bilmek için, bilge olmaya da gerek var m›?” Bilge: “Benim bilge oldu¤umu da kim söyledi size?” dedi. Ben size sadece küçük bir kolayl›k gösterdim. Aradan y›llar geçti. Onu dinleyenler bir gün bilge ile karfl›laflt›lar. “Hocam,” dediler. “Biz bir türlü mutlulu¤u bulamad›k. Yap›lmas› çok zor fleyler söylemiflsin sen bize.” Bilge güldü ve: “Size,” dedi. “En zor olan›n, en kolay görünen oldu¤unu söylemeyi unuttum mu yoksa?”. sadibulbul@butundunya.com.tr 92


Evrensel Bak›fl Aç›s› Gürbüz Evren

Avrupal› kad›nlar›n güzelli¤ine Türkiye’nin katk›s›

A

nadolu’nun, yurt d›fl›na kaç›r›lan zenginlikleri hep tart›flma konusu olmufltur. Osmanl›’n›n son dönemlerinde, “Bu tafllardan bizde çok var. ‹ngiliz’i, Frans›z’›, Alman’› bunlar için k›zd›rmaya de¤mez. Verin gitsin” diyen padiflahlarla bafllayan Anadolu topraklar›n›n zenginliklerinin ya¤malanmas›, günümüzde, gizli yollardan da olsa, devam ediyor. Hemen belirtelim, ya¤malananlar sadece tarihi eserlerle s›n›rl› de¤ildir. Paris’te yaflad›¤›m dönemde yapt›¤›m ifllerden biri de rehberlikti. Yan›lm›yorsam 1995 y›l›n›n Eylül ay›nda, Türkiye’den gelen ve rehberli¤ini yapt›¤›m bir grubu, Palais Royal adl› semtte, Louvre Müzesi yak›n›ndaki parfüm ma¤azalar›ndan birine götürmüfltüm. 93


BD KASIM 2013

M

a¤azada sadece parfüm de¤il, kad›n bak›m ve güzellik ürünleri de sat›l›yordu. Ma¤aza, çevredeki benzerleri gibi turist gruplar›na yüzde 40’lara varan indirimlerin yan› s›ra vergi iadesi de sa¤lad›¤› için büyük ilgi görüyordu. Rehberlik mesle¤i gere¤i sadece parfüm çeflitlerini de¤il kad›nlar›n kulland›¤› bak›m ve güzellik ürünlerini de bilmek zorundayd›m. ‹stanbul’dan gelen gruptaki 18 kad›nla, ma¤azada sat›fl görevlileri aras›nda çeviri yapmak, gerek ürün çeflitlili¤i gerekse gruptakilerin sürekli de¤iflen seçimleri nedeniyle dünyan›n en zor ifllerinden biriydi. Bu ma¤azaya daha önce de birçok turist grubunu götürdü¤üm için çal›flanlar ve yöneticilerle iyi bir iliflkim vard›. Yöneticiler, gruplar›n al›flverifli bitti¤inde beni içerideki bir odada a¤›rlar, kahve ikram ederlerdi. Bu grubun al›flverifli bitti¤inde beni misafir salonuna de¤il de, makam odas› diyebilece¤im bir bölüme davet ettiler. Burada ilk dikkatimi çeken duvardaki haritalar oldu. Bunlar›n aras›nda en belirgin olan› ise mavi çerçeve içindeki Türkiye haritas›yd›. Haritay› incelerken, birçok bölgenin k›rm›z› kal›n çizgilerle çevrilmifl oldu¤unu, gördüm. Baz› bölgelere ise yeflil noktalar konulmufltu. Ma¤aza müdiresi Madam Lopez’ in, “Sizi patronumuz Jean Claude ile tan›flt›rmak istiyorum” sözleriyle kendime geldim. Karfl›mda, 70 yafllar›nda, uzun boylu, mavi gözlü, sportif görünümlü

94

bir adam vard›. Yafll› adam, Türkçe, “Hoflgeldiniz. Nas›ls›n›z?” diye konuflunca flafl›rd›m. “Türkçe biliyor musunuz, yoksa ifliniz gere¤i birkaç kelime mi ediyorsunuz” diye sordum. “Gençli¤imde 3 y›la yak›n Türkiye’nin farkl› bölgelerinde kald›m. Türkçeyi o zaman ö¤renmifltim” yan›t›n› verdi. Konuflmaya ma¤aza müdiresi Madam Lopez de kat›ld› ve “Patronum, gelen gruplar›n Türk rehberleriyle tan›flmak istedi¤i için sizi buluflturdum” dedi. Kahvelerimizi içip havadan sudan konufltuktan sonra iflim akl›ma geldi. Turist grubumla program›m devam etti¤i için fazla kalamayaca¤›m› söyledi¤imde Jean Claude, “Sizinle bir akflam yeme¤inde buluflmak isterim” dedi. Yahudi as›ll› Frans›z Jean Claude ile 5 gün sonra, kendi paramla gidemeyece¤im lüks bir restoranda bulufltuk.

Türkiye haritas›n› incelerken, birçok bölgenin k›rm›z› kal›n çizgilerle çevrilmifl oldu¤unu, gördüm. Baz› bölgelere ise yeflil noktalar konulmufltu. Havadan sudan konuflmalar bittikten sonra, yafll› adama, Türkiye’de geçirdi¤i 3 y›l› sordum. Jean Claude, 1960’ l› y›llarda, bugün dünyaca ünlü bir


BD KASIM 2013

“Türkiye’de hayran kald›¤›m 3 yer var. Do¤u Karadeniz ile yaylalar›, güneyde Toros da¤lar› ve Datça Yar›madas›. Ama Datça Yar›madas› 1 numara” yan›t›n› verdi. Frans›z kozmetik markas›nda uzman olarak çal›fl›rken, araflt›rmalar yapmak amac›yla, aralar›nda Türkiye’nin de bulundu¤u, baz› ülkelere gitti¤ini söyledi. Jean Claude, Türkiye’nin, özellikle Karadeniz, Ege ve Akdeniz bölgelerini 1969-1972 y›llar› aras›nda, 3-4 kiflilik ekiplerle kar›fl kar›fl gezmifl. Arad›klar› ise parfüm ve kozmetik sektörlerinde üretecekleri yeni ürünlerin haz›rlanmas›nda kullanabilecekleri

bitkiler ve çiçeklermifl. Özellikle endemik yani sadece belli bir yörede yetiflen bitkileri, çiçekleri tespit etmifller. Bunlardan ald›klar› örnekleri de, Fransa’n›n benzer iklim ve toprak yap›s›n›n oldu¤u bölgelerde ya da uygun flartlar› yaratt›klar› seralarda yetifltirmeye çal›flm›fllar. Jean Claude’a gitti¤i bölgeleri ve en çok etkilendi¤i yerleri sordu¤umda, Datça’ dan bafllayarak 3 isim saym›flt›. Bunun üzerine, odas›nda gördü¤üm haritadaki baz› gölgeleri neden k›rm›z› çizgilerle çevirdi¤ini sordum. “Türkiye’de hayran kald›¤›m 3 yer var. Do¤u Karadeniz ile yaylalar›, güneyde Toros da¤lar› ve Datça Yar›madas›. Ama Datça Yar›madas› 1 numara” yan›t›n› verdi.

Y

ar›mada’ya ilk kez 1970 y›l›n›n fiubat ay›nda gitmifl ve Temmuz bafl›na kadar bölgede dolaflmad›k yer b›rakmam›fl. Kat›ld›¤› köy dü¤ünlerinden akl›nda kalan en önemli an› ise hâlâ melodisini m›r›ldand›¤› Çökertme türküsü ile zeybek oyunu olmufl. “Bende Datça’n›n yeri çok farkl›” diyen Jean Claude, bölgeden toplad›klar› endemik bitki türlerini, Fransa’ n›n denizafl›r› topraklar›nda yetifltirdiklerini, sonra da bunlardan kozmetik ürünleri ve parfümler ürettiklerini anlatt›. Söz konusu ürünlerden baz›lar›n›n adlar›n› sayd›¤›nda ise çok flafl›rd›m. Çünkü bunlar tüm dünyan›n 95


BD KASIM 2013

tan›d›¤› çok yayg›n kullan›lan parfüm ve güzellik ürünleriydi. Fransa’dan getirdikleri 2 karavanda kalan, da¤da taflta gezen bu yabanc›lardan kuflkulanan köylülerin flikâyeti üzerine, jandarma Frans›zlar› gözalt›na alm›fl. Jean Claude ve 2 kad›n arkadafl›, 1 haftaya yak›n Marmaris’te nezarette kalm›fl. Ankara’daki Fransa Büyükelçili¤i’ne haber verilmesi üzerine, elçilikten gelen diplomatlar›n giriflimleri sonucu serbest b›rak›lm›fllar.

aramak için Knidos antik kentinin her kar›fl›n› incelemifller. Jean Claude ile bir sonraki görüflmemiz, Paris’e 115 kilometre uzakl›ktaki, flatoyu and›ran evinde oldu. Misafirlerini a¤›rlad›¤› büyük salonda dikkatimi en çok amforalar çekti. Salonun dört köflesinde, demir kaideler üzerine yerlefltirilmifl amforalar› gözleri ›fl›ldayarak gösteren Jean Claude, “Bunlar› Knidos’ta bulduk. Firman›n Rodos’tan gönderdi¤i tekneye çok büyük bir özenle yüklemifltim” dedi.

Misafirlerini a¤›rlad›¤› büyük salonda dikkatimi en çok amforalar çekti. ean Claude, serbest kald›ktan sonra, arkadafllar›yla 1 ay daha Yar›mada’da çiçek ve bitki toplamaya devam etmifl. Bunlar› karavandaki saks›larda saklayan Frans›zlar, belirli dönemlerde Rodos’tan gelen bir tekneye, ellerindeki bitki ve çiçekleri yükleyip Fransa’n›n Nice kentine göndermifl. Jean Claude, daha sonra, 1972 y›l›nda, ünlü bir Frans›z ilaç firmas›n›n uzmanlar›yla Yar›mada’ya, bu kez ilaç yap›m›nda kullan›lacak bitkileri araflt›rmak için gelmifl. fiirketin iste¤i üzerine, ad›n› söylemedi¤i bir bitkiyi

J 96

“Datça Yar›madas›’ndan ve Türkiye’den ald›klar›n›zla asl›nda bir çeflit casusluk, hatta h›rs›zl›k yapm›fl olmad›n›z m›?” diye sordu¤umda, uzun uzun güldü. “Türkiye’de kozmetik sektörü vard› da, parfüm üretiyordunuz da, size rakip mi olduk” dedi. “Kimseden izin almadan, tek bir kurufl ödemeden Amforalar› tekneye yükleyip göndermek h›rs›zl›k de¤il mi?” diye sordum. “Datça Yar›madas›’nda kald›¤›m süre boyunca gördü¤üm yabanc› teknelerin ço¤u bu amforalardan al›yordu. Ben de bal›kç›lardan paras›n› ödeyerek ald›m” yan›t›n› ver-


BD KASIM 2013

di. Jean Claude’u her gördü¤ümde, baflta Datça olmak üzere Türkiye’nin farkl› bölgelerinden toplad›klar› çiçek ve bitkilerin adlar›n› sordum.

T

ürkiye’ye dönmeden evine son gitti¤imde, kal›n bir kitap ç›kart›p masan›n üzerine koydu. “Bana sordu¤un bilgiler bu kitapta var. Sadece Türkiye’den de¤il, dünyaOtomobildekiler

Güney Amerika’ da bir trafik polisi, sürat yapan bir otomobili durdurdu ve "Bir sorun mu vard› acaba, polis bey?" diyen sürücüyü, alayc› bir biçimde yan›tlad›: "Hay›r." dedi. ‘Y›l›n Sürücüsü’ ödülünü haketti¤inize inand›m ve befl bin dolarl›k ödülünüzü takdim etmek için sizi durdurdum." Sonra da, sürücüden, ehliyetini istedi. Sürücü; "Ödülümü ald›ktan sonra, inan›n, ilk iflim bir ehliyet almak olacak" dedi. "Maalesef, ehliyetim yok..." Yan koltuktaki bayan, arkadafl›n›n k›rd›¤› potu düzeltmeye çal›flt›: "Hiç ehliyeti olmaz olur mu, polis bey?" dedi. "‹çkili oldu¤unda hep böyle komiklik yapmaya çal›fl›r." Arka koltuktaki kifli söze kar›flt›: "Size bafltan söylemifltim, çal›nt› bir arabayla fazla gidemeyiz diye?.." Polis, flaflk›nl›k içindeyken, otomobilin bagaj›ndan bir ses geldi: "S›n›r› geçtiysek beni art›k buradan ç›kar›n, arkadafllar?..."•

n›n dört bir yan›ndan toplad›¤›m›z bitkileri ve çiçekleri bulabilirsin” dedi. Kitapta, söz konusu bitkilerin, çiçeklerin foto¤raflar› ile Latince ve Frans›zca adlar› s›ralanm›flt›. Bir baflka yaz›da da, bu kitaptaki bitki isimlerini, Türkiye’de yapt›¤›m araflt›rmalarda ç›kan isimlerle karfl›laflt›rarak aktaraca¤›m.• gurbuzevren@butundunya.com.tr Profesör ve seyis

Bir profesör konferans vermek üzere salona girmifl. Ama salon, ön s›rada oturan seyis d›fl›nda boflmufl. Konuflup konuflmama konusunda karars›z kalan profesör seyise sormufl: "Buradaki tek kifli sensin. Sana göre konuflmal› m›y›m, yoksa konuflmamal› m›y›m?" Seyis: "Hocam ben basit bir insan›m, bu konulardan anlamam. Fakat ah›ra gelip bütün atlar›n kaç›p bir tanesinin kald›¤›n› görseydim, yine de onu beslerdim." Bu sözlere hak veren Profesör konferansa bafllay›p iki saatin üzerinde konuflmufl, konferans›n çok iyi oldu¤unu onaylanmas›n› isteyerek seyise sormufl: "Konuflmam› nas›l buldun?" Seyis cevap vermifl: "Hocam sana daha önce bu konulardan pek anlamad›¤›m› söylemifltim. Gene de e¤er ah›ra gelip, biri d›fl›nda tüm atlar›n kaçt›¤›n› görseydim, onu beslerdim; ama elimdeki tüm yemi ona verip de hayvan› çatlatmazd›m..." 97


UFAK TEFEK B‹LG‹LER Sabahat Önen

Sempati ve Antipati

Basketbolun Babas› ABD’li beden e¤itimi ö¤retmeni James Naismith, so¤uk k›fl günlerinde sporcular›n formlar›n›n düflmesini önleyecek bir oyun gelifltirir. Kapal› spor salonunda karfl›l›kl› iki duvara birer fleftali sepeti yerlefltirerek bir futbol topunu bu sepetlere atar. K›sa sürede yayg›nlaflan bu oyun çok sevilir. Naismith’in 1891’de bafllatt›¤› oyunun ad›; Basketbol’dur. Arazi Vergisi Arazi vergisi için ilk ölçümleri, eski M›s›r'da 2. Ramses bafllatm›flt›r. (M.Ö. 1333-1300) Afrika’da su ayg›rlar› her y›l 2900’ den fazla insan öldürüyor.

98

Yeni tan›flt›¤›m›z bir insandan hofllan›p hofllanmad›¤›n›za karar vermemiz ortalama 90 saniye sürer. Elvis Efsanesi Elvis Presley flark›c› olarak keflfedilmeden önce Frank Sinatra' n›n sahibi oldu¤u tafl›mac›l›k flirketinde kamyon floförlü¤ü yap›yordu. ‹LK M‹KROSKOP ‹lk mikroskobu kullanan Antonie Van Leeuwenhoek bir damla su içinde yaflayan çok say›da canl›y› gözlemlemifltir.


BD KASIM 2013

Dünyan›n En Uzun Demiryolu Tüneli

Japonya’daki Seikan Tüneli deniz seviyesinden 240, deniz taban›ndan 140m. afla¤›da yer alan ve 53 km uzunlu¤u ile dünyan›n en uzun demiryolu tünelidir. Umut Elmas›

Kütlesi 9,1 gram olan ve bilinen en büyük mavi elmast›r. Tarih boyunca birçok el de¤ifltirmifltir. U¤ursuz oldu¤una inan›lan Umut Elmas’› ABD’de Do¤a Tarihi Müzesi’nde sergileniyor. Ayakkab› 19. yüzy›la kadar sa¤ ve sol ayak için ayr› ayakkab› üretilmezdi.

CHARLES PERRAULT 12 Ocak 1628’de Paris'te varl›kl› bir ailenin çocu¤u olarak do¤du. Babas› ülkede tan›nm›fl bir avukatt›. ‹yi bir e¤itim ald›, hukuk ö¤renimi gördü. K›sa bir süre avukatl›k yapt›. Sanata ilgisi oldu¤undan, sanat alan›nda çeflitli resmi görevlerde yer ald›. 1654 y›l›nda yaz› hayat›na bafllad›. Çocuk masallar›yla ünlenecek Perrault'un bu konuda yazmaya bafllamas›n›n nedeni kendi çocuklar›na anlatacak, bir masal be¤enememesiydi. Yazd›¤› masallar ileride peri masal› olarak adland›r›lacak türün ilk örneklerinden olacakt›r. Yazd›¤› masallarda genelde çevresindeki bilinen mekânlar› kullanm›fl, düfl benzeri ortamlar yaratm›flt›r. Birçok önemli eseri vard›r. Bunlardan en önemlileri Külkedisi ve Uyuyan Güzel’dir. Uyuyan Güzel opera ve bale olarak opera salonlar›nda izleyici ile buluflmufltur. Külkedisi ve Uyuyan Güzel hikayesine yabanc› bir film flirketi animasyon filmleri de çekmifl ve tüm dünyada tan›nmas›n› sa¤lam›flt›r. Bu hikayeler günümüzde halen popülerli¤ini korumakta olup çocuklar›n en sevdi¤i hikayelerdendir. 16 May›s 1703’te vefat eden Perrault’un Çizmeli Kedi, Parmak Çocuk, Perilerin Bahçesi adl› eserleri de dünyan›n çok bilinen hikayeleri aras›ndad›r. 99


Ansiklopediden Bir Sayfa Mete Tizer

Ölümlülerin sahip olabildi¤i tek ölümsüz de¤er: Erdem

Seneca Lucius Annaeus

M.

Ö. 4 y›l›nda Gordoba’da dünyaya gelen Lucius Annaeus Seneca, e¤itimine hitabet sanat›n› ö¤renerek bafllam›fl ve o dönemde adet oldu¤u üzere, devlet yönetimi için yetifltirilmiflti. Hitabetteki baflar›s› etkileyiciydi ve bafl›na ifl açan k›skançl›klara da neden oldu. Hakk›nda çeflitli bahanelerle aç›lan suçlamalarda iki kez ölüm cezas›na çarpt›r›ld›. ‹lkinde bozuk

Seneca’n›n Ölümü - David Jacques-Louis. 100

sa¤l›¤› nedeniyle nas›lsa yak›nda ölece¤i öngörüldü ve ceza ertelendi, ikincisinde ise cezas› Korsika’da sürgüne çevrildi. Burada geçirdi¤i sekiz y›l, yaflam›nda yeni bir sayfa açt›. Roma’ n›n o güne dek gördü¤ünden farkl› bir yüzünü tan›d›. fiiirler, tragedyalar yazarak zaman›n› geçirdi. Sonra Roma’ya ça¤r›ld› ve o zamanlar on bir yafl›nda olan gelece¤in imparatoru Neron’un ö¤retmeni oldu. Neron, imparatorlu¤unun ilk befl y›l›nda Seneca ve di¤er hocalar›n›n tavsiyelerini dinledi ve iyi bir yönetim uygulad›. Ancak daha sonra, Neron’un içine düfltü¤ü despotizm ve çevresini saran ç›karc›lar yüzünden, Seneca siyasetten çekildi. Ama eski ö¤rencisi onun ölümünü istiyordu. Sonunda öldürülece¤ini bildi¤i için damarlar›n› keserek yaflam›na son verdi. Seneca, felsefe ö¤retisini “do¤aya uygun yaflamak” ve


BD KASIM 2013

“en yüce iyiye ulaflmak” ilkeleriyle temellendirmifl ve bu ilkelerin ancak bilge bir insan taraf›ndan gerçeklefltirilebilece¤ini belirtmiflti. Seneca’ya göre talihin aksiliklerine de ancak bilge bir insan karfl› koyabilirdi. Çünkü o, yaflam›nda önüne ç›kacak olan kötülüklere kendini al›flt›r›r ve baflka insanlar›n uzun süre katlanarak hafifletebildikleri felaketleri o uzun süre düflünerek hafifletirdi. Ona göre bilge bir insan, ayn› zamanda ölümü bile küçümseyen bir insand›; çünkü ölümün kötü say›lan olaylar aras›nda bafl yeri tutmas›na karfl›n özünde kötü olmad›¤›n› ve yaflam kadar do¤al oldu¤unu sezen ancak bilge bir kifliydi.

ana erdem tan›mlar: 1. Ölçülülük, 2. Cesaret (ac›lara katlanma gücü), 3. Basiret (ve akla uygunluk), 4. Adalet. Bütün bu erdemler birbirine eflittir, ayn› de¤erdedir ve biri olmadan insan eksik kal›r. Erdem ölümlülerin sahip olabildi¤i tek ölümsüzlüktür. • metetizer@butundunya. com.tr

nsanlar›n ayn› kökten geldiklerine inanan ve bu nedenle ayr›mc›l›¤› anlams›z bulan Seneca, kendini bir dünya vatandafl› olarak tan›ml›yordu. Bilgiye yaklafl›m› ise, ‘ne iflime yarar’ ilk sorusuyla ortaya ç›k›yordu: “Hep flu konuya döndüm durdum ben: Bu benim ne iflime yarar?” “Erdem en büyük iyiliktir” der Seneca. fierefli oland›r, ahlâkl› oland›r, tek mutluluktur. Sadece ahlâksal iyilik, bir iyiliktir. Yaratt›¤› düzenle kendini belli eder, her zaman ayn› kal›r, yaflama koflullar› ile nitelikleri de¤iflmez. ‹yi her yerde iyidir. Ve Seneca dört

101


BD KASIM 2013

Gezdikçe Gördükçe ‹zlen fien Toker

Büyülü ›fl›klar kenti

Colmar Gün gecenin karanl›¤›na teslim oldu¤unda, Fransa’n›n Colmar flehri büyülü ›fl›klarla renkleniyor. Sanki sihirli bir f›rça sokaklar› ve evleri renkli ›fl›klarla boyuyor. Havan›n simgesi mavi, çat›lar›n üzerinde gökyüzüyle bulufluyor.


BD KASIM 2013

ehri süsleyen yeflil, binalar›n ve a¤açlar›n sudaki yans›malar›n› belirginlefltiriyor. ‹nanc› temsil eden beyaz, kiliselerin kulelerini ayd›nlat›yor. Colmar’›n yer ald›¤› Alsace bölgesini simgeleyen sar› ›fl›k, dokundu¤u yerleri alt›n rengine dönüfltürüyor. Cuma ve Cumartesi akflamlar›, Uluslararas› Colmar Festivali, Alsace fiarap Fuar› ve Noel zamanlar›nda bu özel ›fl›klarla ayd›nlat›lan kent, tan›t›m broflüründe yazan “Sihirli Alsace” ifadesini fazlas›yla hak ediyor.

N

Fransa’n›n Almanya ve ‹sviçre s›n›r›na yak›n, Vosges da¤lar› ile Ren nehri aras›ndaki bu kent; tarihi yap›lar›, çiçeklerle süslü sokaklar›, meydanlar› ve rengarenk evleriyle insan› büyülüyor. Sabah saatlerinde, Alsace bölgesindeki önemli Gotik mimari örneklerden biri olan St.Martin Kilisesi’nin çanlar› çal›yor. Daha önce Unterlinden Müzesi’nde sergilenen Mathias Grünewald’›n resimlerinden oluflan Issenheim mihrab›n›n yeni mekân› Dominican Kilisesi’nin çanlar› da onlara efllik ediyor. 1865 y›l›nda aç›lan Kapal› Pazar binas›nda meyveler, sebzeler, peynir ve salam çeflitleri tezgâhlara dizilmeye bafllan›yor. Üç duvar› üç farkl› soka¤a bakan binan›n, nehir taraf›ndaki dördüncü kap›s› pazar yerine teknelerle de ürün getirilebilmesini sa¤l›yor.

ir zamanlar eski gümrük binas› olan Koifhus’un girifl kat›nda el sanatlar› sergisinin haz›rl›klar› bafll›yor, çeflitli seramikler, tak›lar, deri eflyalar, eflarp ve örtülerle doluyor sergi masalar›. Binan›n önündeki Place de l’ancienne douane meydan›ndaki kafeler, kahvelerini içmeye gelenlerle doluyor. Meydan›n yan›ndaki Tabakç›lar bölgesi, eskiden deri tabaklama ustalar›n›n aileleri ile yaflad›¤›, üst katlar›nda Bu kent, derilerin kurutuldu¤u tarihi yap›lar›, evlerden olufluyor. çiçeklerle süslü 17. ve 18.yüzy›lda sokaklar›, meydanlar› yap›lm›fl, ahflap çerçeve rengarenk evleriyle veli, kalaslarla sa¤lamlaflt›r›lm›fl Alsace insan› büyülüyor.

B

103


BD KASIM 2013

tarz› bu evler yan yana çok güzel görünüyor. Rue des Marchands soka¤›ndaki ma¤azalar aç›l›rken, turistler de soka¤›n köflesindeki Pfister Evi’nin foto¤raf›n› çekmeye bafll›yor. Cumbas›, küçük sekizgen kulesi ve duvar resimleriyle Ortaça¤ özellikleri tafl›sa da, Rönesans mimarisinin Colmar’daki ilk örne¤i olan ev, onu 19.yüzy›lda restore ederek burada yaflayan ailenin ad›yla an›l›yor. New York’taki Özgürlük Heykeli’

ni yapan heykeltrafl Auguste Bartholdi’nin do¤du¤u ev de Pfister evinin yan›nda. Bu evdeki Bartholdi Müzesi’nde sanatç›ya ait resimler, çizimler, heykeller, foto¤raflar ve eflyalar sergileniyor. yüzy›lda Unterlinden ( Ihlamur a¤açlar›n›n alt›nda ) adl› yerde kurulan Alsace’›n en büyük manast›rlar›ndan birinin binas› da görülmeye de¤er. 1853’de müzeye dönüfltürülen manast›rdaki Unterlinden Müzesi, 12. ve 16. yüzy›llar aras›ndaki döneme ait zengin resim, heykel ve eflya koleksiyonuyla Fransa’n›n en popüler müzelerinden biri. Müzede seramikler, silahlar, gümüfller, Colmar’l› Martin Schongauer gibi sanatç›lar ve Bonnard, Delaunay,

13.

104


BD KASIM 2013

Ad›n› iki taraf›na dizi dizi s›ralanm›fl evlerden ald›¤› düflünülen P›rasa nehri, darl›¤›yla nehirden çok bir su kanal›n› and›r›yor. Leger, Monet, Renoir, Rouault, Picasso ve Soulages gibi ressamlar›n yap›tlar›ndan oluflan zengin bir koleksiyon görebilirsiniz. Kentin tarihi bölümündeki di¤er müzeleri de görmek isterseniz Do¤a Tarihi Müzesi ile Oyuncak ve Mini Tren Müzesini gezebilirsiniz. Kapal› Pazar yerinin yan›ndaki köpründen karfl›ya geçince, Colmar’›n keyifle yürünebilecek bir baflka bölgesine geliniyor. Nehrin kenar›ndaki Rue de la Poissonerie soka¤› ve bu sokak etraf›ndaki Bal›kç›lar ve Küçük

Venedik bölgeleri, nehir k›y›s›ndaki rengarenk evlerin, sokaklar›n ve a¤açlar›n oluflturdu¤u çok güzel görüntüler sunuyor. Bir zamanlar güçlü bir kooperatife sahip kent bal›kç›lar›n›n yaflad›¤› bölgeden Küçük Venedik bölgesine yürüyorum. Dar sokaklardaki evlerin, ma¤azalar›n aras›ndan geçip, nehir kenar›ndaki iskeleden küçük ahflap gezi teknelerinden birine biniyorum. Ad›n› iki taraf›na dizi dizi s›ralanm›fl evlerden ald›¤› düflünülen P›rasa nehri, darl›¤›yla nehirden çok bir su kanal›n› and›r›yor. Yar›m saat süren turun ilk bölümünde eski kentin d›fl›na do¤ru süzülüyor teknemiz. ehir k›y›s›ndaki a¤açlar›n suyun üzerini tamamen kapat›p gölgelendirdi¤i bölümde, rehberimiz çevredeki evlerde yaflayanlar› rahats›z etmemek için konuflmuyor. A¤açlar›n

N

105


BD KASIM 2013

ren yapraklar varm›fl gibi görünüyor. Turun, kentin tarihi bölümüne do¤ru devam eden bölümünde nehir k›y›s›ndaki evlerin aras›ndan geçiyoruz; bu evlerdeki pencereler ve nehir manzaral› teraslar çiçeklerle renklenmifl. Kapal› Pazar’›n önündeki köprüye gelince geri dönüyoruz, burada yüzen ördekler de Kapal› pazar bir süre bizi takip ediyor. Tekne gezisi ile birlikte yapraklar›n›n aras›ndan süzülebilen Colmar’da geçirdi¤im saatler de, istegünefl ›fl›klar› suyla bulufluyor, bazen meyerek de olsa son buluyor… • yapraklar›n görüntüsü suya öyle bir yans›yor ki, sanki suyun içinde yefle-

izlensen@butundundunya.com.tr

Çocuklar ve Tanr› Avrupa ve Amerika’da 2-9 yafl çocuklara Tanr›’ya iliflkin düflüncelerini sormufllar. Dinsel e¤itimin bir parças› olarak çocuklara Tanr›’ya bir mektup yaz›n ve duygular›n›z› isteklerinizi anlat›n demifller. 1- Sevgili Tanr›, flu andaki eksiklerimi yaz›yorum: Yeni bir Bisiklet, bir kimya seti, köpek, film makinesi, beyzbol eldiveni. Hepsini gönderemezsen biraz› da olur. Seni seven Eric - 5 yafl›nda- (Not: Noel Baba’n›n olmad›¤›n› biliyorum.) 2- Can›m can›m Tanr›, Astronotlar› öyle yukar› firlat›p firfir döndürmelerinden ödüm kopuyor. N’olur onlar›n bizim evin çat›s›na düflmelerine izin verme. Dostun Norman 4.5 yafl›nda3- Sevgili Tanr›m, insanlarin ölmelerine izin verip yenilerini yapmak yerine neden elindekileri tutmuyorsun? Jane -6 yafl›nda 4- Sevgili Tanr›m, Lütfen bana bir midilli gönder. Senden flimdiye kadar hiçbir fley istemedim. Bunu da herhalde unutmazs›n. Bruce - 4 yafl›nda5- Sevgili Tanr›, Babam çok aksi. Onu bu huyundan vazgeçirmeni istiyorum. Ama lütfen can›n› yakma. Sevgilerle. Martin - 5 yafl›nda6- Sevgili Tanr›, Bulutlardan biri yüzünü öyle korkunç yapt› ki ödüm koptu. N’olur söyle ona bi’ daha öyle yapmas›n. Ellen -3 yafl›nda7- Sevgili Tanr›, E¤er hiç kimse bilmeyecekse iyi olman›n ne yarar› var? Mark -8 yafl›nda106


Tarihten Damlalar Mümtaz ‹dil

DEVLER‹N DOSTLU⁄U

Balzac-Hugo

“N

Dünyan›n en büyük yazarlar›ndan Balzac, bir baflka dev yazar Hugo ile çok yak›n dosttu.

e durumda?” “Hiç iyi de¤il efendim. Ölmek üzere. Rahip ça¤›rd›k.” “Konuflabiliyor mu?” “Çevresinde olanlar›n fark›nda, ama konuflam›yor.” “Beni hemen yan›na götürün.” Kap›y› çalan Victor Hugo, ölmek üzere olan Honore de Balzac’t›r. Daha

sonra kaleme ald›¤› an›lar›nda, “eve girdi¤imde ölüm kokusu burnuma çal›nd›,” diye yazacakt›. Dünyan›n en büyük yazarlar›ndan Balzac, bir baflka dev yazar Hugo ile çok yak›n dosttu. Aleksandr Dumas Pere ile hiç geçinemeyen Balzac’›n, geçimsizli¤inin tüm olumsuzluklar›n› bir sünger gibi emebiliyordu Hugo. 107


BD KASIM 2013

E

n ünlü roman› “Sefiller”in giriflinde flunu yaz›yordu Hugo: “Yüzy›l›m›z›n üç sorunu; erke¤in yoksulluk yüzünden alçalmas›, kad›n›n açl›k yüzünden düflmesi, çocu¤un okumam›fll›k yü-

Balzac ölüm döfle¤inde

miflti. Balzac da onu görmek istemiflti daha önceleri, ama f›rsat bulamam›flt› Hugo. Balzac dip odalardan birinde bir deri bir kemik kalm›fl haliyle s›rt üstü yat›yordu. Hugo umutsuz bir halde arkadafl›n›n yan›na geldi. Konuflamayaca¤›n› biliyordu, ama yazarlar böyledir iflte, gözleriyle anlaflabilirlerdi. Balzac’›n kafas›n›n alt›ndan tek kolunu geçirip, kurumufl dudaklar›n› yandaki bardakta bulunan suyla ›slatt›. Çatlam›fl dudaklar›yla Balzac, bir ara gözlerini açt› ve can dostuna sevgiyle bakt›. Ölüm…

Y

›llar sonra bu kelime hep hayat›n›n damgas›n› oluflturacakt›. Kar›s› Adale’yi, üvey k›z›n›, öz k›z›n›, o¤lunu, sevgilisini ard› ard›na kaybedecek, ölüm hayat›nda hep bir kilometre tafl› olacakt›. Adale ile Juliette aras›ndaki gerginlik ve birliktelik Hugo’yu da serseme

zünden yeteneklerinin yok olmas›, bunlar çözümlenmedikçe, baz› bölgelerde toplumun insan› bo¤mas› mümkün oldukça, baflka bir deyimle, daha genifl bir aç›dan, yeryüzünde cehalet, yoksulluk bulundukça, bu kitaplar yarars›z olmayacakt›r.” Hangi kitaplar? Dünyan›n en büyük yazarlar›ndan biri Hugo’nun sözükabul edilen Balzac, bir burjuvayd›. nü etti¤i, 19. yüzy›Köylüler adl› roman›yla kitleleri l› “hallaç pamu¤u” ayaklanmaya ça¤›rm›flt›, ama Vadideki gibi savuran, her biri düfltü¤ü yeri yang›na Zambak ile de onlar› aklam›flt›. çeviren kitaplard›. Can dostu kabul etti¤i Balzac ile ayn› anda burjuvaziye çeviriyordu. En son Juliette, yani sevkarfl› açt›¤› savafl› yans›tan kitaplar›nda gilisi 1883’te öldükten sonra Hugo böyleydi. O yüzden ölüm döfle¤indeki bu ölüme dayanamayaca¤›n› biliyordostunun yan›nda bulunmak istemiflti. du. Nitekim iki y›l sonra da üç gün Bu geçimsiz, savurgan ama dehfletli komada kald›ktan sonra hayata gözlzeki dostuna son bir kez bakmak iste- erini yumdu. 108


BD KASIM 2013

Hugo ölümün ne oldu¤unu ancak doksan yafllar›nda tan›d›, ama Aleksandr Dumas Pere’ in can düflman› Balzac’›n ölümünü yaln›zca izlemek zorunda kalm›flt›. Ölüm kokar m›? ‹lk kez Victor Hugo yazd› bunu: Ölümün kokusu… Dünyan›n en büyük yazarlar›ndan biri kabul edilen Balzac, bir burjuvayd›. Köylüler adl› roman›yla kitleleri ayaklanmaya ça¤›rm›flt›, ama Vadideki Zambak ile de onlar› aklam›flt›.

B

ahç›van›na bile borçlu olan Balzac bir gün malikanesine bahçe duvarlar›ndan atlayarak girmek zorunda kalm›flt›. Bahç›vanla karfl›laflmak istemiyordu çünkü. Tam duvar› afl›p da afla¤›ya düfltü¤ünde bahç›van›yla burun buruna gelmiflti. Bahç›van, “Bu ifl art›k bir komediye dönüflmedi mi sizce mösyö Balzac,” diye karfl›lam›flt› onu. Bir tiyatro ç›k›fl›nda Aleksander Dumas Pere ile karfl›laflt›¤›nda Dumas, “Siz art›k tiyatro eseri yazmay›n, rezil oluyorsunuz,” dedi¤inde flöyle yan›t vermiflti Balzac: “Ben yazd›klar›mla rezil oluyorsam e¤er, siz yaflad›klar›n›zla daha da rezilsiniz.” Hep kendinden büyük kad›nlara afl›k oldu Balzac. Bunu da tüm romanlar›nda aklamaya çal›flt›.

Balzac’›n ünlü eseri Vadideki Zambak Kad›nlar onun için yaln›zca bir sevgili de¤il, ayn› zamanda birer anneydi. Gençli¤inde bir cinayete tan›k olmufltu, ama tan›kl›k yapmad›. Cinayeti saklad› ve katilin serbest kalmas›na neden oldu. Hiçbir roman›nda, öyküsünde, an›s›nda bundan söz etmedi Honore de Balzac. As›l soyad› Balsa’yd›, Balzac’› kendi uydurdu. Babas›ndan utand›¤› için. Bafl›na da “honore” eklemeyi ihmal etmedi. Kendince flerefliydi ve tarihe de öyle geçti zaten. Ama asla bir Jean Valjean olamad›. 109


BD KASIM 2013

Felix kendisiydi roman›nda ama Vanessa hayalinde yaratt›¤› sevgilisiydi. Ancak dünyan›n en büyük “tutku” romanc›s› oldu. Goriot Baba’daki büyük tutku onun eseridir. Bütün romanlar›nda Vautren vard›r, tutkular›n bafl tac›, en büyük eseri. Tüm zamanlar›n en büyük “tutku” yazar› oldu. Çünkü tutku bir saplant›yd› Balzac’ta. Kendisine hayran olan ve neredeyse tüm eserlerini

beslerdi Balzac’a ve bu sayg›s›n› hiç eksiltmedi.

D

ünyan›n gelmifl geçmifl en büyük romanc›lar›ndan, edebiyatç›lar›ndan biri say›lan Honore de Balzac asl›nda yaln›zca insanlar› ve onlar›n zaaflar›n› yazmakla tarihe geçti. Zola gibi salt gerçekleri yazmak yerine onlar› süsleyerek anlatmay› ye¤ledi. Ölmek onun için bir kurtulufltu belTutkuyu kendi yaflam›na da yans›tm›fl ki, ama dünya için de¤il. Hugo bu bir yazard› Balzac; yazmak onun için ölümü uzun süre bir yaflam biçimiydi. Hugo da tutkular›n kabul edemedi. yazar› say›l›rd›, ama Hugo’da tutkular Balzac’›n hayat›nsürekli olumsuz olarak su yüzüne dan ç›k›p gitmesi onu yazarl›k aç›ç›k›yordu. s›ndan çok etkilemiflti. Siyasete yöRusça’ya çeviren Dostoyevski gibi, nelmesindeki en büyük nedenlerden o da gecenin belli bir saatinden son- biri de yazmaya olan k›sa süreli sora yazmaya otururdu. Masas›nda ¤uklu¤u olmufltu. mutlaka bir mum bulundururdu ve ‹ki dev yazar›n yollar› edebiyat mum sönene kadar da yazmaya devam sahnesinde hep ayn› yönde esti. Huederdi. Bu bir kurald›. Asla alkol kul- go siyasete at›ld›, Balzac siysetten lanmazd› ve hep masas›nda duman› hep kaçt›. Siyaset Hugo’yu besledi tüten bir kahve bulundururdu. beslemesine, ama kafalarda hep bir soru iflareti de b›rakt›. Yaln›zca kaleutkuyu kendi yaflam›na da yan- miyle yaflasayd› baflka neler yazard› s›tm›fl bir yazard› Balzac; yaz- diye soruldu. Bunu ö¤renmek, bilmek, mak onun için bir yaflam biçi- tahmin edebilmek olanaks›z. Charles miydi. Hugo da tutkular›n yaza- Dickens’in ölümü nedeniyle yar›m r› say›l›rd›, ama Hugo’da tutkular b›rakt›¤› roman gibi, asla sonunu gesürekli olumsuz olarak su yüzüne tirmek mümkün olmad›. Bir çok yazar ç›k›yordu. denedi, ama baflaramad›. Yoksul ve borç içinde öldü, ama Hugo da belki bir baflka “Sefiller” dünya roman tarihine baflyap›tlar ver- roman› yaratacakt›, bilinmez.• di. Hugo o yüzden büyük bir sayg› mumtazidil@butundunya.com.tr

T 110


Gözle Gönül Aras› Mehmet Uhri

Yalama Tafl› Aya¤›na batan diken yüzünden yard›m gerekince köye u¤ram›fl, tesadüfen karfl›laflm›flt›k. Orta Anadolu’da bir yaylada insanlardan, dünyadan uzak yafl›yor keçi yetifltirip çobanl›k yap›yordu.

lerlemifl yafl›na karfl›n dinç görünüyordu. Parmak aras›na giren diken hayli u¤raflt›rsa da ç›kar›p rahatlamas›n› sa¤lam›flt›k. ‹stirahat etmesini söylesem de ”Üzerine karamuk yapra¤› ba¤lar yar›n yine sürüyle beraber da¤lara koyulurum.” diyordu. Kendi de keçi gibi inatç›yd›, ikna edemedik. Teflekkür edip a¤›l›n yan›ndaki dama döndü. Konuflkan de¤ildi. Gittikten sonra çavufl denilen bu yafll› çoban›n

ailesinden çocuklar›ndan uzakta burada köy ortam›nda yaflad›¤›n›, ailesinin zoruyla flehre gitmeyi denese de k›sa süre sonra yapamay›p geri döndü¤ünü anlatt›lar. Ertesi sabah günefl yükselmeden yaylada yürüyüfl yaparken çavufl ve sürüsüyle karfl›laflt›k. Sekerek yürüse de inat etmifl sürüyü ç›karm›flt›. "Zorun neydi be Çavufl? B›raksayd›n da iyileflseydi. Aya¤›n yara olursa yürüyemezsen daha kötü olmaz m›? "O senin dedi¤in ihtimal. Buras› da¤ bafl›, burada ihtimallerle yaflanmaz, o senin dedi¤in flehirde olur. Burada hep bugün vard›r ve o gün hep ayn› gündür. Haftan›n hangi günü oldu¤unu bile bilmezsin.

111


BD KASIM 2013

Sadece bugün olacaklara olmas› gerekenlere bakars›n." "Madem günler birbirine benziyor bugünün di¤erlerinden fark› neydi, niye zorlad›n kendini?" "Bugün keçilerin tuz yalama günü. Tuz vermezsen ifltahtan düfler süt vermez hale gelirler. O¤laklar pat›r pat›r ölür gider. Gidelim de gözlerinle gör." ay›rda birlikte yürürken keçilerin ak›ll› ve dirençli canl›lar oldu¤unu haz›r yem veya küspeyi kolay kolay yemediklerini en zor flartlarda bile taze ot çal› veya yaprak bulup yediklerini bu yüzden organik ad› alt›nda sat›lan süt ürünlerinde hep keçi sütünün tercih edildi¤ini anlatt›. Haftada bir gün verilen kaya tuzu ile ifltahlar›n›n aç›l›p kofla kofla suya gittiklerini, sütlerinin besleyicili¤inin artt›¤›ndan söz etti. Sürü az ileride aç›kl›k alanda dairesel düzende s›ralanm›fl sehpa boyutun-

Ç

112

...keçilerin haz›r yem veya küspeyi kolay kolay yemediklerini, en zor flartlarda bile taze ot çal› veya yaprak bulup yediklerini bu yüzden organik ad› alt›nda sat›lan süt ürünlerinde hep keçi sütünün tercih edildi¤ini anlatt›. daki tafllar›n bulundu¤u alana yönelince heyecan att›. Keçiler tek tek tafllar› koklay›p kontrol etmeye bafllad›. Çavufl ise heybesindeki tuzu tafllar›n üzerine avuç avuç b›rakt›kça hareketlenme itifl kak›fl h›zland›. Keçiler tafllar›n üzerine dökülen kaya tuzlar›n› ifltahla yalay›p bitiriyor, çavufl tuz yetifltirmede zorlan›yordu. Heybedeki tuzlar bitene kadar oradan ayr›lmad›lar. Sonra çoban köpekleri eflli¤ine h›zla su kayna¤›na do¤ru hareketlendiler. Aya¤›ndaki yara zorlamaya bafllad›¤› için h›zl› yürüyemese de sürünün h›z›na yetiflmek için acele ediyordu. Yard›mc› olal›m diyerek yan›ndan ayr›lmad›k, itiraz etmedi. Suya vard›¤›m›zda az önce


BD KASIM 2013

fiehirdekilerin derdidir mutluluk. Köy yerinde mutluluk olmaz, huzur olur.

ifltahla tuz yalayan keçilerin kana kana su içifline tan›k olduk. Suyun bafl›ndayken aya¤›n› y›kay›p pansuman yapmay› önerdim ses ç›karmad›. Ba¤lad›¤› karamuk yapraklar›n› aç›nca yaran›n kurumufl oldu¤unu gördüm. Temizleyip y›karken ac› çekse de sesini ç›karmad›. Bir süre aç›k b›rak›p iyice kurumadan kapatmamas›n› söyledim, bafl›n› sallamakla yetindi.

B

uralarda olmaktan, yaflad›¤› hayattan mutlu olup olmad›¤›n› sordum. Yaflad›¤› flartlar›n yafl›na uygun olmad›¤›n› söyledim. Aya¤›n›n s›z›s›n› dindirmek için hayli so¤uk suyun içine sokup bir süre tuttu sonra ç›kar›p tekrar kurulad›. H›zl›ca keçileri kolaçan ettikten sonra uzakta yamaçta görünen köyüne bakt›. "Mutlu olup olmad›¤›m› bilemem. fiehir insan›na soracaks›n bu soruyu.

fiehirdekilerin derdidir mutluluk. Köy yerinde mutluluk olmaz, huzur olur. Günü kurtard›n m› senden mutlusu huzurlusu yoktur. ‹htimalleri bofl verir günün derdi s›k›nt›s› ile yaflar gidersin köy yerinde. "‹yi de yafl ilerleyince bu flartlara uymak çok zor. fiehirde yaflamak daha kolay de¤il mi?" "Do¤ru söylersin. Benim büyüklerimin hepsi 50 yafl civar›nda ölmüfller. 63 yafl›nday›m. Yani zaten fazladan yafl›yorum. Eh fazladan olduktan sonra üçe bafla tamah etmenin de anlam› yok. fiehirde yapam›yorum. Millet al›flm›fl ama ben flehirliler gibi güdülmeye al›flamad›m. A¤r›ma gidiyor." "Nas›l yani?" "fiehirde yaflamaya çal›flt›m, ailemi b›rakmamak onlarla kalmak için direndim ama olmad›. fiehirde yaflayanlar›n az önce gördü¤ün keçiler gibi güdül113


BD KASIM 2013

fiehirdekiler durumdan rahats›z de¤iller, onlar güdülmekten mutlu bile oluyorlar.

düklerini gördüm bu beni rahats›z etti. Kimselere anlatamad›m, deli filan sand›lar. fiehirdekiler durumdan rahats›z de¤iller, onlar güdülmekten mutlu bile oluyorlar. Hafta boyu benim keçiler gibi da¤ tepe dolafl›p canlar› ç›kana kadar çal›fl›yor, kar›nlar›n› doyuracak paray› kazanmaya u¤rafl›yorlar. K›l›ndan, sütünden hatta etinden bile fedakârl›k ediyorlar." "Sonra?" "Sonra hafta sonlar› özgür olduklar›n› san›yorlar. Halbuki tuz yalamaya giden keçiler gibi ifltahla al›flverifl merkezlerine sald›r›yorlar. Keçiler gibi itiflip ellerinden mal kapt›klar›na bile flahit oldum. Al›flverifl merkezlerinde kazand›klar›n› b›rakt›klar› gibi 114

kuzu kuzu evlerine dönüyor yeni haftaya haz›rlan›yorlar. Bunlar› anlat›nca k›z›yor anlamad›¤›m› söylüyorlar. Deli diyorlar. Kavga edip çoluk çocukla kötü olaca¤›ma burada kendi da¤lar›mda gitti¤i yere kadar özgür yaflar geçer giderim. Dedim ya bu yafltan sonra güdülmek a¤r›ma gidiyor." ya¤›n› iyice kurulad›ktan sonra yaraya tuz bast›. A¤r›l› bir ifllem olmas›na ve yüzünü ac› ile ekflitmesine karfl›n sesini ç›karmad›. Aya¤a kalkt› Heybesini sopas›n› al›p sürüyü toparlay›p sekerek de olsa yola koyuldu. Sürü uzaklaflt›kça ortal›k sessizleflti. P›nar›n gözünden ç›kan suyun fl›r›lt›s› ile ard›fl kufllar›n›n c›v›lt›s› rüzgara kar›fl›yordu. Su bafl›nda bir süre daha zaman geçirip çavuflun söylediklerini düflündüm. Kalkarken çavuflun benim de görebilece¤im bir flekilde az önce oturdu¤u tafl›n üstüne bir avuç tuz b›rakt›¤›n› fark ettim. Yetiflip sormak istedim ama hayli uzaklaflm›flt›.•

A

mehmetuhri@butundunya.com.tr

Kartal yavrusunu e¤itiyordu bir ›ss›zda. "Anne !” dedi yavru kartal, "Zirvede oldu¤umu nas›l anlayabilirim ?" Anne kartal cevap verdi: "Bir gün yaln›z kal›rsan bil ki zirvedesin evlat; çünkü zirveler daima ›ss›zd›r."


Herkes iflinde en iyisini yapmak için u¤raflmal›

Dünya Döndükçe Sabriye Afl›r

V eli Kuzlu S inema perdesinin önüne geçti¤inizde kendi yaflam›n›zdan s›yr›ld›¤›n›z› hisseder, tüm düflüncelerden ar›n›p, perdedeki dünyan›n bir kahraman› oluverirsiniz birden… Kendinizi hikâyeden de¤il de, daha çok o atmosferden kurtarman›z pek mümkün olmaz. ‹çinde sürüklenir gidersiniz. Ta ki ‘mola’ ya da ‘son’ denilene de¤in…


BD KASIM 2013

flte sinema denen bu büyülü dünyada, o atmosferleri yaratan isimlerden biri: Görüntü yönetmeni Veli Kuzlu... Bazen çok sevdi¤iniz flark›c›n›n klibini O’nun gözünden izliyor ya da günlerce üzerinde u¤rafl›lan, çektikleri reklam filmlerini takip ediyor olabilirsiniz. O’nu ve yapt›¤› ifli biraz daha yak›ndan tan›mak için, bulufltuk ve sorular›m›z› yönettik…

Kimdir Veli Kuzlu, sizi k›saca tan›yarak bafllayabilir miyiz? 1973 Zonguldak do¤umluyum. 1992’ den itibaren ‹stanbul’day›m. Görüntü yönetmenli¤ine, asistan olarak bafllad›m, bir y›l sonra kameraman oldum. 1999’dan sonra da serbest çal›flmaya bafllad›m. Daha çok reklam filmleri ve klipler çekiyorum. Benim yapt›¤›m bir fleyden etkilenip bu ifli yapmaya karar veren birileri olursa, amac›ma ulaflm›fl olaca¤›m.

116

Oyunculuk ve yönetmenlik popüler meslekler aras›nda ama san›yorum siz do¤rudan görüntü yönetmenli¤ini seçtiniz. Nas›l oldu bu? Teknik bir okulda okudum ve ifle kameraman olmak için bafllad›m. Sonra bu iflin nas›l daha do¤ru ve daha geliflmifl flekilde yap›laca¤›n›, internetten de faydalanarak ö¤rendim. 1996’dan itibaren klipler çekmeye bafllad›m. ‹lk filmim olan Dansöz’ü, 26 yafl›mdayken çektim. Benim için o yaflta sinema filmi çekebilmek çok önemliydi. 1997’de Devrek’te elimde hiçbir bilgi olmadan ve tüm param› yat›rarak steadicam yapt›m. Bu sayede operatörlü¤ü ö¤rendim. Ömer Faruk da eski görüntü yönetmeni ve steadicam operatörü oldu¤u için duydu¤unda çok ilgisini çekmifl. Zaten örnek ald›¤›m bir görüntü yönetmeniydi ve ayn› zamanda yönetmenlik yapmaya da bafllam›flt›. 2001’de ça¤›rd› ve beraber çal›flmay› teklif etti. ‹lk reklam filmimle bafllad›k ve 11 y›l beraber çal›flt›k. Yaflam›m›n dönüm noktalar›ndan birisidir. Sonras›nda GORA’y› yapmam›z, S›nav’›, Aflk Tesadüfleri Sever’i çekmemiz ve bir sürü reklam filmleri, arkas›ndan video klipler. Yönetmenlik yapmaya bafllayabilirdim ama hiçbir zaman böyle bir iste¤im olmad›. Ben bu ifli iyi yapabilece¤imi düflündüm. Her zaman yönetmenlik gelinecek en üst nokta kabul


BD KASIM 2013

edilir ya, oysa ki böyle de¤il. Türkiye’ de reklam filmi çekimi için gelen görüntü yönetmenlerinin yar›s›ndan fazlas› yabanc› ve Türkiye’de yaflay›p, bu ifli iyi yapan çok az kifli var.

D

emek istedi¤im flu ki, herkes gemi kaptan› olmak zorunda de¤il. ‹yi garson da olmak gerekiyor, iyi aflç› da olmak gerekiyor. Ayr›ca yapt›¤›m ifli de çok seviyorum. Çünkü ilk resmi ben görüyorum. En önemlisi de, bu ifli bir ‹ngiliz, bir Amerikal› nas›l yap›yorsa öyle yapmaya çal›fl›yorum. Ve bununla mutlu oluyorum. Hayal etti¤im yerdeyim. Bu, yapmak istediklerim bitti gibi anlafl›lmas›n. Zaten mesle¤in en güzel yan›, belki de ayn› zamanda en kötü yan›, hiçbir zaman tatmin olmaman›zd›r. Bir gün önce yapt›¤›n›z bir fleyi, ‘bugün olsa daha iyi yapard›m’ diye düflünüyorsunuz. Mesela, GORA’y› bugünkü imkânlarla çok daha iyi çekebilirdik. u ifli yapmak isteyenlere de, bireysel olarak mücadele etmeniz ve sab›rl› olman›z gerekiyor diyorum. Günümüzde özellikle insanlar bir an önce para kazanmay› önemsiyor. Ben kariyerim için paray› hep ikinci planda tuttum. Zaten iflinizi iyi yapt›ktan sonra para kazan›yorsunuz. As›l hedefiniz iflinizi iyi yap›p, ortaya iyi bir fleyler ç›karmak oluyor. Hep flunu söylerim; ben sevdi¤im ifli yap›yorum, bir de üstüne para veriyorlar… (Gülüyor) Türk flark›c›lar›n yurtd›fl›ndan kopya hikaye ya da görüntülerle izle-

B

yici karfl›s›na ç›kt›¤›na yönelik elefltirilere s›kça rastl›yoruz… Benzerlikler çok normaldir. Herkes her fleyi bir yerlerde görüyor, dinliyor ve do¤al olarak insan haf›zas› etkileniyor. Hep flunu söylerim; dünyay› yeniden keflfetmiyoruz. Mesela yaz› yazmak isteyen birisi, okumak zorundad›r. Polisiye roman yazabilmek için birçok polisiye roman ve üçüncü sayfa haberlerini okuman›z gerekir. Ve bir zaman sonra alg›lar›n›z, düflünceleriniz, onlardan etkilenir. Günün birinde bir fley yazd›¤›n›z zaman, birisi bunu daha önceden an›msad›¤›n› söyleyecektir. Yaln›zca üstüne sizin de bir fleyler koyman›z gere117


BD KASIM 2013

kiyor. Neredeyse tüm sanat dallar› için bu böyledir. Bir noktada kendinizi gelifltirdikten sonra, zaten üzerine bir fleyler koymaya bafll›yorsunuz. Ama o sürece gelinceye kadar mutlaka etkilenmek zorundas›n›z. Bir zaman sonra art›k her fley birbirine benzemeye bafll›yor. Baz›lar› bunu istismar da edebiliyorlar. Örne¤in bir sanatç› ‘ben flunun klibi gibi olsun istiyorum’ diyebilir. Ya da gazetelerde, ‘bilmem ne sanatç›s› ayn› Kylie Minogue’un pozunu vermifl’ diye okuyabiliyoruz. Bunun önüne geçilemez. Dünyan›n neresinde olursan›z olun, her fleye ulaflabiliyor, her fleyi görebiliyorsunuz ve etkilenebiliyorsunuz. S›nav filminizde dünyaca ünlü aktör Jean-Claude Van Damme ile çal›flt›n›z. Nas›l bir deneyimdi? Oyunculuklar›, yönetmenli¤i, rejisi, müzikleri, senaryosu, görseli, kurgusu ile hepsinin birbirini tamamlad›¤› dört dörtlük bir film olmufltur. Jean-Claude Van Damme ile çal›flmak bizim için çok özeldi. Bir dünya star› ile çal›flm›fl olduk. Hollywood’da ya da Uzakdo¤u’da bir sürü film yapm›fl, birçok profesyonel insanla bir arada olmufl biriyle çal›flmak bizim için çok onur vericiydi. Ve kesinlikle iyi bir tecrübeydi. Jean-Claude Van Damme ile çal›flt›k, ben ‘biraz sa¤a kay’ dedim, ›fl›¤›na bakt›m. (Gülüyor) Bir sinema izleyicisinin anlayabile118

ce¤i biçimde, yapt›¤›n›z ifli nas›l tarif edersiniz? ‹nsanlar› bir buçuk-iki saat içinde bir atmosfere sokuyorsunuz. Bu bazen bir tafl devri, bazen bugünden iki bin y›l sonras›, ‹kinci Dünya Savafl› ya da bir aflk hikâyesi olabiliyor. Bir sinematograf olarak ben de hikâyeyi okudu¤umda ‘bu filmin atmosferi nas›l olacak’ bunu hayal ediyorum. Daha sonra çal›flaca¤›m yönetmenle ‘siz nas›l bir film hayal ediyorsunuz’, renkler nas›l olacak, nas›l bir havada olacak, kostümler nas›l olacak bunlar› konufluyoruz. Ve çal›flt›¤›m filmlerde hikâyeyle atmosferi yakalamaya çal›fl›yorum; rengiyle, ›fl›¤›yla…

M

esela Amelie filmini hat›rlad›¤›n›zda akl›n›za ilk renkleri gelir, sar› ve yeflil tonlar›yla. Ya da Er Ryan’› Kurtarmak’› düflündü¤ünüzde, soluk renkleriyle hat›rlars›n›z. Bir filmi hat›rlad›¤›n›zda, ilkin onun atmosferi akl›n›za gelir. Ben bu atmosferleri kurmaya çal›fl›yorum. S›nav’da daha so¤uk renklerdi.


BD KASIM 2013

Bir gerilim filmi olan Gen’de de mesela, hastanede geçti¤i için so¤uk renkler mavi-yeflil ve karanl›k, yaflam alanlar› ise biraz daha s›cak renklerdi. Öyle bir ayr›m yapm›flt›m. Küba’da geçen fians Kap›y› K›r›nca daha sar› tonlar›n a¤›rl›kl› oldu¤u bir ayr›md›. Türk sinemas›n›n bugünkü durumunu nas›l de¤erlendiriyorsunuz? ‹nsano¤lunun son 10-15 y›lda teknolojide ald›¤› mesafe, insanl›k tarihinin 3 bin y›lda ald›¤›ndan çok daha fazlaym›fl. Dolay›s›yla bunun da bizim sektörümüze yans›malar› var. Art›k film çekmek birilerinin tekelinde de¤il. Eskiden film çekmek için ekipler kurman›z, donan›m sa¤laman›z gerekiyordu. Ama art›k evinizdeki HD kamerayla film çekebiliyorsunuz. Bunun dünyada da örnekleri var, mesela Paranoid Activity.

Teknolojinin ilerlemesiyle, büyük aletlerin ve insanlar›n tekeli ortadan kalkt›. Art›k her fley hikâyeye ve yarat›c›l›¤a dayan›yor. Elbette, yapt›¤›n›z fleyin bir sanat eserine dönüflmesi için de baz› fleylerin yerine getirilmesi gerekiyor. Bir görsel dünya istiyorsan›z bizimle çal›flacaks›n›z. Dekor istiyorsunuzdur, o zaman sanat ekipleriyle çal›flman›z gerekir. Ama hikâyeniz bir odada geçiyorsa, siz bunu Anadolu’nun en ücra köflesinde de çekip istedi¤iniz festivale gönderebilirsiniz. Art›k montaj yapmak da çok kolay biliyorsunuz. Ama ‘neden bizim filmlerimiz de öyle olmuyor’ dedi¤imiz noktadaysan›z, Cem Y›lmaz’›n her filminde yapt›¤› gibi para harcay›p dekorlar haz›rlaman›z, ona göre sanat ekipleriyle çal›flman›z gerekiyor. Bu iyi mi, kötü müdür? Ben, sineman›n geliflmesi için çok do¤ru yapt›¤›n› düflünüyorum Cem Y›lmaz’›n, Y›lmaz Erdo¤an’›n… Di¤er yandan, çok cüzi paralar harcay›p tamamen para kazanmak için bu ifli yapanlar da var. Bu flekilde her sene 2-3 milyon gifle sa¤layan, devam› gelen filmler de olabiliyor. Bir ara Recep ‹vedik ak›m› vard› mesela… Dünyada da bunun örnekleri var, böyle seriler vard›r. Mesela Polis Akademisi serileri vard›r. ‹nsanlar›n bunu isteyip istememesi de¤il, bu bir arztalep meselesi. Böyle bir fleyi sevdiyseler, bunu devaml› yapabilirsiniz. Bunda hiçbir sak›nca yok. Bu sizin seçiminizle ilgilidir. Ya da her filminizde baflka bir atmosfer, baflka bir 119


BD KASIM 2013

hikâye de yaratabilirsiniz. E¤er insanlar bunu izliyorsa, o zaman seviyorlar demektir. O iyidir-bu kötüdür demekten çok, insanlar neden bunlar› daha çok seviyor buna bakmak gerekiyor.

C

em Y›lmaz’›n ya da Y›lmaz Erdo¤an’›n yapt›¤› iflleri takdir ediyorum. Onlar bu ifli gerçekten Hollywood’daki gibi paralar yat›r›p yapmaya çal›fl›yorlar. Bu ülkenin s›n›rlar› içerisinde bir kasaba kurulup Yahfli Bat› gibi bir film çekildi. Ya da Y›lmaz Erdo¤an’›n yapt›¤› Vizontele ve daha sonraki iflleri, gerçekten dünya standartlar›nda ifllerdi. Befl milyon, üç milyon yapmam›fl olabilir ama bunlar de¤erlidir, ç›tad›r. Yoksa sadece para kazanmak istedi¤iniz zaman daha basit biçimde de yapabiliyorsunuz. Bu röportaj› nas›l mesajlarla bitirelim? ‹nsanlar›n bireysel mücadelelerine s›k› s›k› tutunmas› gerekti¤ine inan›yorum. O zaman hem yapt›¤›n›z iflte, hem de yaflam›n›zda mutlu oluyorsunuz. Herkes yapt›¤› iflin en iyisini yapmaya u¤raflmal›. Bir gün mutlaka

takdir ediliyorsunuz. Nerede oldu¤unuz, ne yapt›¤›n›z gerçekten önemli de¤il. Her ne yap›yorsan, onun en iyisini yapmak önemli. Hiçbir zaman vazgeçmemek gerekiyor. Baflar›s›z da olabilirsiniz ama denemek çok önemli. Yapt›¤›n›z iflin bir gün yurtd›fl›nda karfl›l›¤›n› bulmas›, çok daha anlaml› oluyor. Bundan sonra da, yapt›¤›m›z ifllerin ülke s›n›rlar›m›z d›fl›nda daha fazla de¤er bulur hale gelmesi için, içinde bulundu¤um projelerde iflimi en iyi flekilde yapmaya çal›flaca¤›m.

Ç

ok önemli yönetmenlerle ve güzel ifllerde çal›flt›m. Seçti¤im meslek sayesinde güzel insanlar tan›d›m, güzel yerlere gittim, ülkemin çok güzel yerlerini gördüm, baflka ülkelerde çal›flabildim, iyi ekiplerle çal›flt›m. Ömer Faruk Sorak’tan korkmamay›, Sinan Çetin’ den h›zl› düflünmeyi, Murad Küçük’ ten esteti¤i ö¤rendim diyorum hep… Çal›flt›¤›m di¤er yönetmen ve ekip arkadafllar›mdan ö¤rendi¤im çok fley oldu. Buradan aileme ve bende eme¤i geçen çal›flt›¤›m herkese teflekkür ediyorum. • sabriyeasir@butundunya.com.tr

Annelerin ‹fli Dört yafl›ndaki Bar›fl, babas›na "Evli olmak nas›l birfleydir?" diye sordu. Babas› albümü getirip fotograflar› gösterip, o¤lunun anlayabilece¤i biçimde aç›klamalar yapt›: "Bu fotografta annenle, nikah salonundan içeri giriyoruz... Bu foto¤rafta nikah masas›nda oturuyoruz, yan›m›zdakiler tan›klar›m›z ve nikah memuru... Bu fotografta kutlamalar› kabul ediyoruz... Bu fotografta ise anneni elinden tutup, evimize getiriyoruz... Böylece de evlili¤imiz bafllam›fl oluyor. Anlad›n m› flimdi?" Bar›fl, anlad›¤›n› belirten bir biçimde bafl›n› sallad›ktan sonra babas›n› yan›tlad›: "Anlad›m babac›¤›m" dedi. "Yani annemin bizim evde çal›flmaya bafllad›¤› ilk gün, sizin de evlili¤iniz bafllam›fl oluyor..."• Gönderi: GÖKÇESU AKfi‹T

120


Neler Olmuyor ki Dünyada Sezin San

Tomtato Bitkisi

1

2

Çöp Atarken Düflünün!

Dünya’da 870 milyon aç insan varken g›dalar›n üçte biri çöpe at›l›yor ve dünyan›n y›ll›k kayb› 750 milyar dolar civar›nda. BM’in g›da ve tar›m örgütü FAO, önemli miktardaki g›da israf›na, geliflmekte olan ülkelerdeki yanl›fl hasat yöntemleri ve yüksek gelirli bölgelerdeki bilinçsiz tüketici davran›fllar›n›n neden oldu¤unu belirtti.

‹ngiltere’de tar›m mühendisleri ayn› bitkinin dal›nda domates, kökünde patates yetifltirdiler. Geneti¤iyle oynanmam›fl bitki, iki ürünü ayn› anda yetifltiren üreticilere yerden tasarruf olana¤› veriyor. ‹ngilizce domates ve patatesin k›salt›lm›fl hali olan Tomtato adl› bitkinin tohumu sat›fla ç›kt›. Ayn› bitkiden yetiflen iki sebzenin de son derece lezzetli oldu¤u aç›kland›. 121


BD KASIM 2013

3

Ne Erkek Ama

65 milyon y›l öncesine ait iki dinozorun fosilleflmifl mücadelesi müzayedede sat›lacak. Meydana gelen bir deprem sebebiyle iki canl›n›n bir toprak tabakas› alt›nda kald›¤› de¤erlendiriliyor. Avc› Nanotyrannus, di¤erinin boynuna difllerini saplam›fl, otobur Triceratops ise onun kafas›nda k›r›k oluflturmufl. ABD’nin Montana eyaletinde bulunan bu fosilin en az 10 milyon dolar de¤erinde olmas› bekleniyor.

5

Beste De¤il Hazine Krokisi

78 yafl›nda Alman kökenli Paul Brockmann, 56 y›ll›k efline evlilikleri süresince 55 bin adet elbise sat›n alm›fl. Brockman eflinin ve kendisinin dans etmeyi çok sevdi¤ini ve eflinin her dans için farkl› bir elbise giymesini arzu etti¤ini söyledi. Los Angeles’te yaflayan çift, sa¤l›k sorunlar› ve k›yafetlerin sakland›¤› depolar›n kira masraf› sebebiyle elbiselerin büyük bölümünü sat›fla ç›kard›.

4

122

Dünyan›n En Müthifl Fosili

Y›llard›r bulunamayan Nazi alt›nlar›n›n izi, “Marsch Impromptu” isimli bir bestede gizlenmifl olabilir. Hollandal› sinemac› Leon Giesen’in iddias›na göre, Alman besteci Gottfried Federlein, hazinenin gömüldü¤ü yerle ilgili bilgiyi, eserinin içine yerlefltirdi. Bestenin güftesinde, kemanlar›yla ünlü Alman kasabas› Mittenwald’in iflaret edildi¤i öne sürülüyor. Bafllat›lan kaz› çal›flmalar›nda, henüz Nazi alt›nlar›na ulafl›lamad›.


BD KASIM 2013

6

Baflka Gezegene Yolculuk

Bir gezegenin yaflanabilir olmas› için, s›v› halde su bar›nd›rmas› ve 50 derecenin alt›nda bir s›cakl›¤a sahip olmas› gerekiyor. East Anglia Üniversitesi, ömrünün sonuna yaklaflt›kça Günefl’in daha da s›caklaflaca¤›n›, tüm okyanuslar›n buharlaflaca¤›n› ve Dünya’da s›v› su kalmayaca¤›n› belirtti. Sonuçlara göre; Dünya, 1,75 milyar y›l sonra yaflanamaz hale gelecek.

8

En tehlikeli uyuflturucu; her gün g›dalardan ald›¤›m›z fiEKER. Amsterdam Sa¤l›k Hizmetleri direktörü Paul van der Velpen, flekerin ba¤›ml›l›k yapt›¤›n› ve özellikle doyduktan sonra bile insan› yemek yemeye itti¤ini ifade etti. Sa¤l›kl› nesiller için flekere ve fleker katk›l› g›da ürünlerine k›s›tlama getirilmesi gerekti¤i öneriliyor.

9 7

fieker Hakk›nda Bir Bilinmeyen

Ak›ll› Ama Mikroplu

Arflimet: “Buldum, Buldum!”

“Yarat›c› düflünce ve verimli üretim istiyorsan›z çal›flmalar›n›za biraz mola verin. “Harvard Üniversitesi’nden psikoloji profesörü Shelley H. Carson, yapt›¤› araflt›rma sonucunda tuvalete gitmek, al›flverifl yapmak gibi eylemlerin yarat›c›l›¤› tetikledi¤ini öne sürdü. Araflt›rmaya göre, Bir ifle kesintisiz odaklanmak baflar› getirmiyor. Esas yarat›c›l›k, bir yandan baflka bir ifl yaparken geliyor.

‹ngiliz tüketici derne¤i “Which?”, yapt›¤› deneylerde ak›ll› telefon ve bilgisayar tabletlerinin bir klozete oranla yirmi kat daha fazla mikrop bar›nd›rd›¤›n› ortaya ç›kard›. Kullan›c›lar›n, her koflulda sürekli ekrana dokunduklar› ve düzenli olarak silmedikleri için ekranlar›n temiz olmad›¤› belirtildi. 123


BD KASIM 2013

10

Evdeki Yabanc›

ABD Ohio’da bir evde kirac› olan ö¤renciler, evlerinde sürekli kayna¤› belirsiz sesler duyuyor ve aç›k dolap kapaklar› ile karfl›lafl›yorlard›. Ö¤renciler hayalet oldu¤unu düflünerek polisi arad›lar. Polisler bodrum kat›ndaki depoya indi¤inde bir yabanc›n›n yaflad›¤› gizli oda buldu. Depo zannedilen odan›n içinden ikiz yatak, foto¤raf çerçeveleri ve kitaplar ç›kt›. Odada bulunan foto¤raflardan da bu gizemli kiflinin kimli¤i tespit edildi.

Zararl› Güzellik

11

124

“Kozmetik ürünlerinin yaklafl›k yüzde 40’›nda en az bir kimyasal madde mevcut.” Fransa’daki ba¤›ms›z Noteo Enstitüsü’nün araflt›rmas›, ojelerin yüzde 74’ünün yüksek oranda kimyasal içerdi¤ini gösteriyor. Yo¤un kimyasal madde içeren ürünler aras›nda fondöten, göz makyaj›nda kullan›lan ürünler, makyaj temizleyiciler, rujlar da var. Bu kimyasallar›n çok az dozu bile, meme ve prostat kanseri ile k›s›rl›¤a yol açabiliyor.

Kahve Zevkiniz Sizi Anlat›yor

12

Kahve tercihiniz kiflilik yap›n›z› ortaya koyuyor. Psikolog Dr. Ramani Duryasula’n›n araflt›rmas›nda, yaklafl›k bin kiflinin kahve tercihleri incelendi. Sade filtre kahve içenler, basit yaflamay› seviyor; ama sab›rs›z olabiliyor. Latte içenler, etraf›ndakileri memnun etmeye çal›fl›yor; ancak nevrotik davranabiliyor. Cappuccino içenler; mükemmeliyetçi ve afl›r› duyarl›lar. Granül kahve içenler; rahat insanlar ancak yap›lmas› gerekenleri hep erteliyorlar.


BD KASIM 2013

K›r›k Kalp Hastal›¤›

13

Hannover T›p Fakültesi’nden araflt›rmac›lar, kalp krizi flüphesiyle gelen hastalar›n yaklafl›k yüzde 2,5’unun K›r›k Kalp hastas› oldu¤unu saptad›. ‹kisinin de, gö¤üs a¤r›s› ve nefes darl›¤› gibi benzer belirtileri var. K›r›p Kalp hastal›¤›, kalp kaslar›ndaki bir ifllev bozuklu¤unun, yo¤un duygusal çöküntü yaflanmas› s›ras›nda ortaya ç›kmas› ile meydana geliyor. K›r›k Kalp hastal›¤›nda, kalbe kan pompalama ifllevi tam anlam›yla düzene girerken, kalp krizi kal›c› hasara yol aç›yor ve pompalama ifllevi tam olarak düzene giremiyor. Ancak her iki hastal›k da ilk saatlerde hayati tehlikeye yol açabilir.

Dost Olal›m Sa¤l›kl› Kalal›m

14

‹sveç’te her yedi kifliden biri, hiç dostu olmadan hayata veda ediyor. ‹sveç ‹statistik Enstitüsü, ‹sveçlilerin yüzde 14’ünün yaflamlar› boyunca hiç kimseyle dost say›lacak kadar yak›nlaflmad›¤›n› tespit etti. Psikolog Daniel Kraft, yaln›zl›¤›n birçok psikolojik soruna davetiye ç›kard›¤›n› ve kendi sa¤l›klar› için insanlar›n yak›n hissettikleri kiflilere ihtiyaç duydu¤unu kaydetti. Enstitünün önceki raporunda, yafll› ‹sveçlilerin yüzde 63’ünün yaln›z bafl›na ölümü bekledi¤i belirtilmiflti.

200 Milyonda Bir ‹htimal

15

‹ngiliz Karen ve Ian Gilbert çifti birbirinin t›pa t›p ayn›s› üçüz bebek sahibi oldu. Çift do¤um sonras› “Bu çok tatl› bir ç›lg›nl›k” dedi. Üçüzün annesi Karen, “hastane de yeterli yatak olmad›¤›ndan üçüzlerimi ay›r›rlar diye düflünmüfltüm ama sa¤l›k ekibi onlar› bir arada tutmak için her fleyi yapt›.”sözlerini kulland›. sezinsan@butundunya.com.tr 125


G

ezegenlerin Günefl sistemimizdeki her gezegen mitolojik bir tanr› ad› tafl›yor Derleyen: BORA ÇIRACI

Merkür

Dünya

Venüs

M

Mars

Jüpiter

erkür, Venüs, Mars, Jüpiter ve Satürn eski ça¤lardan beri bilinen; gökyüzünde görülen oldukça parlak gezegenlerdir. Öteki gezegenlerin gözlemi teleskopla olanakl› oldu¤undan 1781'de Uranüs'ün keflfine dek 5 tanesi biliniyordu. Adlar›n› da eski ça¤lardaki mitolojik tanr›lardan alm›fllard›r. Merkür çok h›zl› hareket etti¤i için ona “tanr›lar›n habercisi” Hermes'in ad› verildi. Yunan tanr›s› Hermes Roma tanr›lar›ndan Merkür ile özdefllefltirilmifltir. O kadar ki, Merkür'ün co¤rafyas› hâlâ Hermografya olarak adland›r›lmaktad›r. Venüs'e ad›n› Romal›lar’›n aflk ve güzellik tanr›ças› vermifltir. Bunun nedeni

126


BD KASIM 2013

Mitolojik Adlar› de Romal›lar’›n Venüs'ü gökyüzünde parlayan bir mücevher gibi görmeleridir. Romal›lar k›rm›z› gezegen Mars'a ise, onlara kan ve atefli an›msatt›¤› için savafl tanr›s›n›n ad›n›,

Satürn

Uranüs

sistemimizin en büyük gezegeni Jüpiter'e ise “tanr›lar›n kral›” ad›n› verdiler. atürn eski zamanlarda bilinen en d›fl gezegen oldu¤undan ona da Jüpiter'in babas› Satürn'ün ad› verildi. Uranüs, Neptün ve Plüton teleskopla keflfedilmifltir. Uranüs 1781'de Herschel taraf›ndan, Neptün 1846'da Le Verrier ve Adams taraf›ndan, Plüton ise 1930'da Lowell taraf›ndan keflfedilmifltir. Herschel’in, Uranüs'e ‹ngiliz kral›

S

Romal›lar en büyük gezegene “tanr›lar›n kral›” Jüpiter ad›n› verdiler.

Neptün

Pluton

III. George'un ad›n› vermek istemesine karfl›n gökbilimciler, bu yeni gezegene mitolojik bir ad koymay› ye¤lemifller ve ona gö¤ü temsil eden Yunan tanr›s›n›n ad›n› vermifllerdir. Neptün'e ise keflfedenin ad› verilmek istenmifl, ancak gelenek bozulmadan, bu gezegene Roma deniz tanr›s›n›n ad› verilmifltir. Dondurucu ve karanl›k bir gezegen görünümünde olan Plüton'a ise yeralt› tanr›s›n›n ad› verilmifltir. K›sacas› gezegenlere insanlara an›msatt›klar› mitolojik tanr›lar›n ad› verilmesi gelene¤i bozulmam›flt›r.• 127


‹nsanlar Yaflad›kça Mehmet Ünver

Baz› An›lar Hiç Unutulmaz Baz› An›lar Hiç Unutulmaz

Baz› an›lar hiç unutulmuyor: Aradan geçen y›llar, içimizde yer etmifl olan o unutamad›¤›m›z an›lara karfl› yüre¤imizde kabuklanm›fl özlemi daha da art›r›yor. atta kimi zaman ömrümüzün en güzel dönemlerinin o an›larda sakl› oldu¤una inan›yoruz: Çocuklu¤umuzun bir bölümü flirin bir anadolu köyünde geçmiflti. Bize nice deneyimler ve dostluklar kazan-

H 128

d›ran o köyün halk› geçimleri için senenin üç mevsiminde tarlalarda, ba¤larda çal›flmak zorundayd›. Öyle ki, geçim derdi u¤runa, ailenin en küçük fertleri bile bu çetin u¤rafla kat›l›rlard›. K›fl geldi¤indeyse bütün o kofluflturma biter, herkes üç ayl›k bir tatile girerdi.


BD KASIM 2013

Art›k rahatlam›fl olan komflular›m›z hemen her gece bir evde toplan›r, ocak bafl›nda sabahlara kadar sohbet eflli¤inde yenilip, içilirdi. Tüm o toplant›lara biz de davet edilirdik. Aradan uzun y›llar geçti¤i halde keçe hal›lar ve kilimlerle kapl› köy odalar›n›n flirinli¤ini, ocaklarda yanan kozalaklar›n ç›kard›¤› tatl› ç›t›rt›lar› unutamad›m.

katl› ve cumbal›yd›. Genifl bir alan olan tavan aras›ysa çocuklar›n oynayaca¤› flekilde düzenlenmiflti. O zamanlar henüz Bo¤aziçi köprüleri yap›lmam›flt›. ‹ki yaka aras›ndaki tek

O

toplant›lardaki sohbetlerse bir baflka zevkliydi. Köyün eski dönemlerinden bafllan›p, babadan o¤ula geçen öyküler anlat›larak günümüze kadar gelinir, geçmiflte yaflanm›fl olaylar, efsanelerle kar›flt›r›larak aktar›l›rd›. Sabahlara kadar sürerdi o toplant›lar. Aradan onca zaman geçti¤i halde o keyifli sohbetlerde dinlediklerimiz hiç akl›m›zdan ç›kmad›. Herkesin kendi içine çekildi¤i günümüzde ister istemez o küçücük köydeki kalabal›k sohbet toplant›lar› akl›ma geliyor ve o güzel günleri özlüyorum. ORTAKÖY’DEK‹ AHfiAP EV Yaflam›m›n en unutulmaz ve do¤al olarak da en çok özledi¤im an›lar›, çocuklu¤umda Bo¤aziçi’nin en güzel iskele köylerinden biri olan Ortaköy’ de yerleflik olan akrabalar›m›z›n evinde geçirdi¤imiz günlerdir. Parke tafllarla döfleli bir meydana bakan ev, iki

Sabahlara kadar sürerdi o toplant›lar. Aradan

onca zaman geçti¤i halde o sohbetlerde

dinlediklerimiz hiç akl›m›zdan ç›kmad›. ulafl›m; birkaç vapur seferiyle s›n›rl›yd›. Bu nedenle Bo¤az’›n farkl› yakalar›nda yaflayan akrabalar, çoluk çocuk toplan›p, birbirlerini ziyaret ettiklerinde ço¤unlukla gittikleri evde gece yat›s›na kalmay› tercih ederlerdi. 129


BD KASIM 2013

Özellikle de karl› k›fll› bir sabah, ailecek, iskelemizden vapura binip, yat›l› misafirlik için Ortaköy’deki akrabalar›m›za gitmek üzere yola ç›kt›¤›m›zda bayram ederdik. Çünkü o ahflap evde çok sevdi¤imiz ve birlikte güzel vakit geçirdi¤imiz kuzenlerimiz vard›. Onlarla birlikteyken yaflad›¤›m›z her dakikadan ayr› bir keyif al›rd›k. O e¤lenceli anlar› gelecekte çok arayaca¤›m›z› sanki daha o günlerden biliyor gibiydik. Bugün yerinde büyük bir apartman olan o cumbal› evde yaflayan akraba-

Özellikle de karl› k›fll› bir sabah, ailecek,

vapura binip, Ortaköy’deki akrabalar›m›za gitmek üzere yola

ç›kt›¤›m›zda bayram ederdik.

130

lar›m›z hayli kalabal›k bir nüfusa sahiptiler. Biz gitti¤imizde evin kalabal›¤› daha da artar, cümbür cemaat bir aile ortam› neflemizi ikiye, üçe katlard›. Çocuklar kalabal›k ve yafl›tlar› bulunan aileleri severler. Gün boyu kuzenlerimizle birlikteli¤in keyfini ç›kard›ktan sonra, yatma vakti geldi¤inde, orta katta büyük demir döküm soban›n yand›¤› salona, biz çocuklar için serilen yer yataklar› evdeki karyolalar›m›zda uyumaktan daha çekici gelirdi. afllar› birbirine yak›n alt› çocu¤un hep birlikte bir salonda yatt›klar›n› düflünün. Sabaha kadar uyumaz, gün do¤ana kadar gülüp, e¤lenirdik. Ayn› durum di¤er odaya serilen yer yataklar›nda yatan yetiflkinler için de geçerliydi. O günlerde, flehir içinde bile olsa, evden ç›k›p akraba ziyaretlerine gitmek kolay olmad›¤› için, onlar da bir araya gelmifl olman›n keyfini doyas›ya yaflarlard›.

Y


BD KASIM 2013

O evde geçen günler, so¤uk k›fl geceleri sobal› salonda yaflanan sohbet anlar›, muftaktaki malt›zda piflen lezzetli yemekler, Bo¤az’dan geçen gemileri seyretti¤imiz tavan odas›nda oynad›¤›m›z oyunlar, yaflam›m›n en unutulmaz an›lar› olarak belle¤ime kaz›nd›lar. Aradan elli y›la yak›n bir zaman geçmifl olsa da hâlâ o günleri özlüyorum. Çünkü günümüzde ayn› mahallede oturan tan›d›klara bile ziyarete gidilmiyor art›k. Bayramlarsa cep telefonlar›ndan gönderilen birkaç kelimelik tebrik mesajlar›yla geçifltiriliyor. Bofl bir hayal oldu¤unu bildi¤im halde, hala o günlere dönebilir miyiz diye kendime sormadan edemiyorum. SICAK B‹R ÇATI ALTINDA S›ra yaln›zca benim gibi o eski güzel günleri yaflam›fl olanlar›n de¤il, seksenli y›llarda çocuklu¤unu geçirmifl olanlar›n da unutamayaca¤› anlara geldi:

G

özlerinizi kapat›p, bulundu¤unuz kentin bir köflesinde, eski bir binan›n orta kat›nda yaflayan bir aileyi zihninizde canland›r›n. Uykulu gözlerle televizyon izlemekte olan insanlar belki de sizin ailenizdir. Vakit geceyar›s›na yaklaflm›flt›r. Haznesindeki kömürler azald›¤› için giderek daha az ›s›tmaya bafllayan soba art›k yatma vaktinin geldi¤ini an›msat›r ev halk›na. Ertesi gün tatildir, buna karfl›n içerinin so¤umas› bir

an önce s›cak bir yorgan›n alt›na s›¤›nma arzusu uyand›rm›flt›r herkeste. Çocuklar için salonda o dönemin en kullan›fll› eflyalar›ndan olan çekyatlar aç›l›r. En küçük evlat, hal›n›n

üzerine serilecek olan yer yata¤›nda yatacakt›r. Evde misafir olarak bulunan kuzense, yüzleri kanaviçe iflli yast›klarla kapl› sedirde uyuyacakt›r. Onun için özel olarak çocuklar›n sünnetinde kullan›lm›fl olan bordo renkli ipek yüzlü yorgan ç›kar›l›r yüklükten. Bir süre sonra ortal›k sessizli¤e kavuflur diyecektim fakat pek de öyle olmaz. Her ne kadar vakit geceyar›s›n› geçmifl olsa da seyrelen trafi¤inin yaratt›¤› özgürlük hissiyle h›zla hareket eden araçlar geçer evin önündeki caddeden. Ardlar›nda geceye yay›lan motor homurtular› kal›r. Çocuklarsa s›cakl›klar›na s›¤›nd›klar› yorganlar›n alt›nda düzenli nefes sesleriyle uyumaktad›rlar. Anne, yer yata¤›nda yatmak zorunda olan evin en küçü¤ü üflümesin diye döflemeye kal›n bir battaniye sermifl, yata¤› onun üzerine koymufltur. En kal›n, yünlü yorgan› da ona ay›rm›flt›r. K›yamaz küçü¤üne.. Baba, bir ara lavaboya gitmek için 131


BD KASIM 2013

lerini anlayamad›klar› gürültüler böler uykular›n›. Hemen ard›ndan sokaktaki bafl›bofl köpekler koro halinde havlamaya bafllarlar. Gerginlikleri gidip sustuklar›nda aile üyeleri tekrar tatl› uykular›na dönerler. abah›n geç saatlerinde sobada demlenen çay›n ve k›zaran ekmeklerin kokusuyla uyan›r çocuklar. Mutfaktaki anneninse baflka bir sürprizi vard›r: Bol peynirli gözleme haz›rlam›flt›r kahvalt› için. Yataklar›ndan kalkan çocuklar as›l sürprizin henüz fark›nda de¤ildirler. Çünkü salonun perdeleri hâlâ örtülüdür. E¤er aç›k olsalard›, sabaha karfl› bafllayan fliddetli tipinin tüm kenti beyaza boyad›¤›n›, toz gibi savrulan kar›n, esen fliddetli karayelle birlikte köflebafllar›nda rüzgâr anaforlar› oluflturdu¤unu göreceklerdi. San›r›m bu yaz›y› okuyan okurlar›m›n ço¤unun kolay kolay unutamayacaklar› benzer an›lar› vard›r. Onlara bir nebze de olsa o güzel günleri an›msatabildiysem ne mutlu bana. •

S

kalkt›¤›nda sobaya iki kürek kömür atar. Bu flekilde demirdöküm gürül gürül yanmasa da sabaha kadar içerinin ›l›k kalmas›n› sa¤layacakt›r. Akflam saatlerinde dinledi¤i hava raporuna göre gece geç saatlerde kuzeyden esen rüzgar fliddetlenecek, sabaha karfl›ysa etkili bir kar ya¤›fl› bafllayacakt›r. Allahtan ertesi gün tatildir ve onun için önemli olan; ailesinin bu so¤ukta, s›cak bir çat› alt›nda, güven içinde yaflamas›d›r. Vakit geceyar›s›n› epey geçti¤inde uzak mahallelerden yay›lan ve ne anlama geldik-

mehmetunver@butundunya.com.tr

‹ki Keflifl

‹ki keflifl bir nehrin kenar›nda yürüyordu. Nehirden geçmeye çal›flan bir genç k›z gördüler. Keflifllerden biri derhal suya atlad› ve onu tafl›yarak karfl›ya geçirdi. Sonra yola devam ettiler. Di¤er keflifl flaflk›nd›. Sonuçta dayanamad› ve yol arkadafl›na sordu: “Bir keflifl olarak bir k›za dokunup onu tafl›d›n›z. Keflifller karfl› cinslere dokunmaz de¤il miydi?”Arkadafl›n› sab›rla dinleyen keflifl yan›t verdi: “Ben onu nehrin karfl›s›nda b›rakt›m, sen ise hâlâ tafl›yorsun!” 132


Yazar Dede ve Torunlar› Muzaffer ‹zgü

OKULLU SERÇE

H

“Hangi okulda okuyorsun?”

“Kaç›nc› s›n›fs›n?” “Ö¤retmeninin ad› ne?” diye sormay›n. Ben okullu serçeyim ama okulun yap›z›n›n içinde yaflam›yorum ki. Ben okuldaki bir a¤ac›n üzerinde yafl›yorum. A¤ac›m› çok seviyorum. Baz› a¤açlar var, havalar so¤umaya bafllay›nca yapraklar›n› dökerler. Benim a¤ac›m yapraklar›n› hiç dökmüyor. Yemyeflil kocaman yapraklar›n aras›nda yafl›yorum. S›cakta yapraklar›n gölgesine s›¤›n›yorum. So¤uklarda yapra¤›n biri

yorgan›m oluyor, alt›na giriyorum, gözlerimi kapat›yor ve uyuyorum. Sonra bir de bak›yorum ki sabah olmufl... ‹flte o zaman bende öyle bir sevinç ki, bafll›yorum flark› söylemeye... H›h, siz san›yorsunuz ki serçeler flark› söylemezler... Yoo, çok söylerim. Hem de c›v›l c›v›l... Karn›m›z tok, suyumuzu içmifliz, eh hangi kufl o zaman flark›lar söylemez ki? “Cik cik de cik cik... Cik cik de cik cik...” Baz› günler uyur kal›r›m. Sanki üstümdeki yaprak beni okflar, a¤ac›n dallar› g›c›r 133


BD KASIM 2013

Biliyorum biraz sonra and içeçekler, sonra yap›n›n içine girecekler. Onlar içeriye girince biz kufl kardefller hemen afla¤›ya uçar›z.

g›c›r rüzgarda öter, aman aman sanki ninni, uyur da uyurum. Birden okul zilinin sesiyle uyan›r›m...

S

Serçe arkadafllar›m uynm›fllar ama ben uyuyup kalm›fl›m... Ühüü, afla¤›da ö¤renciler toplanm›fllar bile... Biliyorum biraz sonra and içeçekler, sonra yap›n›n içine girecekler. Onlar içeriye girince biz kufl kardefller hemen afla¤›ya uçar›z. Niye mi? Karn›m›z› doyurmak için can›m... Evde kahvalt›s›n› yapmam›fl olanlar, çantas›ndan ç›tard›¤› simiti hemen orada yemeye bafllam›fl, mutlaka bir iki k›r›nt› biz kufllar için yere düflürmüfltür. Olsun, bize flimdilik birkaç susam da yeter. As›l ifltah›m›z› çocuklar›n soluklanmaya ç›kt›klar› zamana saklar›z. Bazen onlar bahçede kofluflurken bile iner, aralar›na dalar›z. Ama ço¤u zaman onlar içeriye girince biz soluklanmaya ç›kar›z... H›h, soluklanmaym›fl!.. fiölene 134

koflar›z flölene!.. Soluklanmaya ç›kan çocuk dosdo¤ru kantine koflar Aman aman neler al›rlar neler? Bisküviler, krakerler, simitler, tostlar, daha neler neler... Bir yandan koflarlar, bir yandan yerler, bir yandan da konuflurlar. A¤›zlar› dolu oldu¤u için kimse ötekinin dedi¤ini anlamaz... Çünkü soluklanma zaman› çok k›sad›r, bu denli k›sa zamanda koca simiti yalay›p yutmak, bir yandan da arkadafl›nla konuflmak zordur ama olsun... Aaaa zil çald›... Koflun çeflme bafl›na! Lak lak lak sular› içerler, s›n›flar›na kofltururlar. Ben bütün ö¤rencileri severim ama en çok Korhan’› severim... Çünkü her soluklanmada Korhan

uçar gibi kantine gider, elinde ya tost vard›r, ya bisküvi, ya kraker... Aman da aman öyle bir at›flt›r›r ki, sanki bir yar›fltaym›fl gibi... Öyle de h›zl› koflar ki okulun bahçesinde, ben bile arkas›n-


BD KASIM 2013

dan yetiflemem... Ama nereye ne döktü¤ünü çok iyi bilirim. Oh çocuklar s›n›flar›na gittiler! Okulun bahçesi biz kufllara kald›. En çok da serçelere kald›. Nerelerdi bakal›m Korhan’›n hem lüpledi¤i, hem kofltu¤u yerler? “‹flte kocaman bir bisküvi parças›, Korhan’dan...” Didikler, lüp diye yutar›m... “Ay Korhan ayn› dünkü bisküviden alm›fls›n. Tad› çok güzel!..” “Gel serçe kardefl bir yar›s› senin olsun bisküvinin...”

O

Olsun ya, çok iyi biliyorum ki Korhan tostunu ikinci soluklanmada alacakt›r. Eh art›k, içinin peynirini mi düflürür koflarken, sucu¤unu mu düflürür, domatesini mi düflürür, yoksa ekme¤ini mi? Olsun, serçe arkadafl›mla paylafl›r, yeriz. Üçüncü soluklanmada ne alacak Korhan? Korhan için herfley vard›r kantinde. O uça uça kantine gider, uça uça oradan ç›tar. Sonra lüp de lüp lüp... Arkadafllar› ellerini a¤›zlar›na götürürler, yutar gibi yaparlar, hep birden

ba¤›r›rlar, “Korhan Korhan, karn› doymaz Korhan, bir tepsi börek yiyen Korhan!... diye karfl›s›na geçer, göbeklerini fliflirirler, t›s t›s yürürler, sonra at›flt›rma öykünmeleri yaparlar. Korhan hiç ald›rmaz, o koflar, o yer, o çeflmeden su içer... Yaz geldi miydi bütün serçe kardeflle-

rimiz üzülürüz... Gününü hiç bilmeyiz ama bir de bakar›z ki okulda hiç çocuk yok. Öyle o iki gün gibi de¤il... Uyuruz uyan›r›z, iki gün geçer, üç gün geçer, dört gün geçer, çocuklar yok... Eh Korhan da yok elbette. Öyle de çok özleriz ki o tostlar›, bisküvileri, krakerleri... Yok yok... Korhan yok!.. Günler geçer, her sabah gözümüzü aç›nca afla¤›ya bakar›z. “Uf, bu gün de Korhan yok!..” Aç kalmay›z ama çok az yiyecek buluruz. Sokak aralar›na dalar›z, simitçinin arkas›ndan bakar›z, sokaktaki AVM’nin önüne ineriz... I ›h... Hiçbir çocuk Korhan gibi de¤il ki... Sanki ötesimiz gelir, “Korhan Korhan Korhan!..” diye.

Ben bütün ö¤rencileri severim ama en çok Korhan’› severim... Çünkü her soluklanmada Korhan uçar gibi kantine gider, elinde ya tost vard›r, ya bisküvi, ya kraker... 135


mu Korhan? Ona çok benziyor... ‹yi de çocuk zay›flam›fl m›? Niçin zay›flam›fl ki?.. Yan›nda yöresinde uçar›z... Evet evet, arkadafllar› ona, “Korhan Korhan, nereye gitti o göbek?” diyorlar... Korhan gülüyor, öyle kahkaha atarak gülüyor ki... Arkadafllar› ona kantini gösteriyorlar,

‹yi de Korhan, biz serçeler için bir fley yok mu?”

“‹flte kantin orada Korhan, unuttun

Bir gün bir bakar›z ki okulun kap›s›ndan çocuklar giriyorlar... Oh, art›k koro olarak flark›lar söylenmez mi? “Korhan geldi, Korhan geldi, mama geldi açl›k bitti...” Hani nerede Korhan?.. Acaba flu Ö¤renmeden Yapmaz

Okula yeni bafllayan Hüseyin'e annesi sordu: "Okulu sevdin mi o¤lum?" "Evet!" "Hiç yanl›fl yapt›n m›?" "Bilmem!" "Neden?" "Çünkü, ö¤retmenimiz daha nas›l yanl›fl yap›laca¤›n› ö¤retmedi."

san›yorduk. Orac›kta kantin!..” Biz ikinci soluklanmada Korhan’›n arkas›ndan uçarken, o arkadafllar›na ba¤›r›yordu... “Art›k evde çok s›k› kahvalt› yap›yorum... Yumurta, sucuk, reçel, bal... Kantine gitmek yok.” Say›yordu da say›yordu... ‹yi de Korhan, biz serçeler için bir fley yok mu?” • muzafferizgu@butundunya.com.tr

Kara Bulutlar

Avuç Fark›

Ö¤retmen Hayat Bilgisi dersinde bulutlar›n yeryüzündeki sular›n buharlaflmas›ndan olufltu¤unu anlatt›ktan sonra, ö¤rencilerden birine flu soruyu sordu: "Söyle bakal›m o¤lum, kara bulutlar neden olur? Çocuk düflündü, yutkundu, bir fley diyemedi. Onun yan›nda oturan küçük k›z çocu¤u parmak kald›rarak cevab› verdi: "Kirli sulardan olur ö¤retmenim!"

Sevimli bir çocu¤a manav, çocu¤a tezgâhtan bir avuç kiraz almas›n› söyler. Çocuk almaz. "Teflekkür ederim." der. "Niçin, kiraz sevmez misin?" "Hay›r, severim." "Peki, neden alm›yorsun?" "Siz verin diye bekliyorum amca. Sizin avucunuz daha büyük."

Gönderiler: SABAHAT ÖNEN 136


Yaflamdan Kesitler Sema Erdo¤an

Türkü Afl›¤› Bir Halk Bilimcisi:

Halil At›lgan Anas› onu tarlada do¤urdu. Sekiz yafl›na kadar ayakkab›y›

tan›mad›. Yufka ekme¤ini f›r›n ekme¤ine kat›k etti. Anas›n›n dokudu¤u, nar kabu¤uyla da boyad›¤› ç›b›kl› ceketle büyüdü. Toros Da¤lar›’ n› yorgan, Çukurova’ y› döflek, yavflan kokusunu pudra, kekik kokusunu esans kabul etti. Tüm bunlar türküleri sevmesi için yeterliydi.

”Dile, güle, bala gelen türküleri bilenlere ne mutlu.”

137


BD KASIM 2013

‹lk dinledi¤i türkü Y›l 1957. Day›s› taraf›ndan o zamanlar Adana’n›n Karaisal› ilçesine, 1993 y›l›nda ise Tarsus’a ba¤lanan ‹ncirgedi¤i köyünden al›n›p, okumas› için

Adana’ya getirilir. Tepeba¤ Ortaokulu’na bafllar. fiehir hayat› istedi¤i gibi gezip dolaflmas›na engeldir. Tek bildi¤i yol, okulla ev aras›d›r. Kafese kapanm›fl bir kufl gibi hisseder kendini. Günler, bu s›k›nt› içinde geçerken bir gece day›s›n›n hiç bilmedi¤i bir özelli¤ine tan›k olur. “Day›m siyah k›l›ftan püsküllü bir ba¤lama ç›kard›. ‹yi hat›rl›yorum teknesi oyma de¤il yapraktand›. Yani yap›flt›rma. Ba¤lamay› pald›r küldür akortlad›. Sonra ö¤rendi¤i türküleri çalmaya bafllad›. Çald›¤› ‘Gelin Ayfle’ türküsü çok hofluma gitti. O akflam ilk defa ba¤lamay› yak›ndan gördüm ve sesini duydum.” Köyden geldi¤inden beri geçirdi¤i en güzel gecedir. Gelin Ayfle türküsündeki na¤meler müzik gelece¤inin ›fl›¤›, türkü sevdas›n›n befli¤i, çorbas›n›n da kafl›¤› olacakt›r.

Halil At›lgan, ‹lkokul son s›nfta anas›n›n dokuyup boyad›¤› ceketi ile…

Ö¤retmen Okuluna girifl Bir gün okuldan eve gelir ve avluda day›s›n›n k›z› Selma ile komflu k›z› Füsun’u flark› söylerken bulur. Füsun’ un çald›¤› aleti ilk defa görüyordur. “Selma, gel sen de bize kat›l flark›lar söyle diye ça¤›rd›. Füsun da alayl› bir flekilde çald›¤› aletin ad›n› bilip bilmedi¤imi sordu ve 'Bunun ad›n› söylemek için önce mandalina demek gerek. Sen mandalina diyemezsin ki mandolin diyesin' deyince çalg›n›n ad›n›n mandolin oldu¤unu ö¤rendim.” Bu alayc› yaklafl›ma her geçen gün öfkesi biraz daha artar. “‹çimden bir ses bir gün mandolin çalmas›n› ö¤renece¤im, yedi düvel flahit olsun diye hayk›r›yordu. ‹flte bu

ürkülerde anas›n›n a¤›d›, babas›n›n s›rlar› gömülü. Türkülerde ana kuca¤›n›n s›cakl›¤› vard›. Sevdalar›n duman› yükseliyor, köyünün da¤lar› flekilleniyor, çaylar› ça¤l›yor türkülerde. Tarlalarda, ekin ya da çapa zaman› söylenilen halk türküleri ile büyüyen ve Halk Bilimci olan Halil At›lgan ile türküleri söylefltik. Ailesinde türküyle ilgilenen tek kifli day›s› Ahmet Uçar’d›. “O benim mimar›md›r, ustamd›r, atamd›r. Yokluk içinde iken 35 TL vererek ald›¤› ba¤lama ile türkü sevdam›n duman›n› tüttürdü.”

T

138


BD KASIM 2013

olay benim musiki hayat›m›n bafllang›c› oldu. Day›ma ortaokula gitmeyece¤imi, müzik okuluna gidersem okuyaca¤›m›, aksi takdirde köyde Muhtar Ali'nin öküzlerini güdece¤imi söyledim. Day›m da o y›l›n bitmesi gerekti¤ini, ikinci s›n›fta baflka bir yeri düflünelim diye beni ikna etti.” ay›s›yla uzun bir araflt›rma yaparlar ve Düziçi Ö¤retmen Okulu’na karar verirler. Çünkü Köy Enstütüsü’ nden ö¤retmen okuluna çevrilen bu okulda mandolinin ö¤retildi¤ini, müzik derslerinin yo¤un oldu¤unu ö¤renirler. “Ama gelin görün ki ikinci s›n›fa kabul etmediler. Yeniden s›nava girmek gerekiyor. Müdür de diploma verilmez dedi, vermedi. Diploma kay›p oldu diye yeniden ilkokul diplomas› ç›kard›k ve 1958 y›l›n›n Temmuz ay›nda Karaisal›’ da Düziçi ‹lkö¤retmen Okulunun s›nav›na girdim. Yaz›l›y› kazand›m. 13 yafl›ndayd›m ama Düziçi’ndeki mülakata yaln›z gittim. Herkesin babas› yan›nda, benim babam yok. Çünkü para yok. “ S›navda bir metin okuturlar ve metinde geçen “k›lavuz” kelimesinin anlam›n› sorarlar, flöyle böyle yan›tlamaya çal›fl›r. “O s›rada bir baflka hoca ‘Bu çocuk çok güzel türkü söylüyordur’ deyince di¤eri ‘Haydi söylesin bakal›m’ dedi bir di¤eri. Ben de elimi kula¤›ma att›m. ‘Elâ gözlüm ben bu elden gidersem /Zülfü periflan›m kal melül melül’ dizeleriyle bafllayan, sözleri Karacao¤lan’a ait türküyü okudum. Can kula¤›yla dinlediler ve baflka soru sor-

D

1948 y›l›nda Çukurova Radyosu’nda bir program s›ras›nda mad›lar. O türküyle s›nav› kazand›m.” O dönemlerde ba¤lamaya olan ilgi nas›ld›? “O dönemde ba¤lamay› kim bilirdi? Mandolini kim görmüfltü?” Tutuculuk memleketin üstüne ba¤dafl kurmufl

‹flte o dönemin ba¤lamaya ilgisi, musikiye bak›fl› böyle idi. Din musikiyi yasaklam›flt›. oturuyordu. Müzik günaht›. Ba¤lama çalmak daha da günaht›. Ba¤lamayla soka¤a ç›kamazd›k. Herkes kem gözle 139


BD KASIM 2013

Urfa Devlet Korusu’nda koro flefli¤i yapt›¤› y›llar bakard›. Bu bak›fl Köy Enstitüleri ve Ö¤retmen Okullar› ile az da olsa y›k›ld›. Hac› Tüccar Mustafa day›m ba¤lama çal›yorum diye benimle konuflmad›. Öbür dünyaya da küs gitti… ‹flte o dönemin ba¤lamaya ilgisi, musikiye bak›fl› böyle idi. Din musikiyi yasaklam›flt›. Oysa ezan, kuran musikiyle icra ediliyordu. Fakat bunu anlatacak kimse yoktu.” Çukurova Üniversitesi’ne geçifl Düziçi ‹lk Ö¤retmen okulunu bitirdikten sonra çok k›sa bir süre ilkokul ö¤retmenli¤i yapar. Hep müzikle iç içe olmak ister ve bu f›rsat› Halk E¤itim Merkezi’ne geçerek yakalar. “Oradaki saz söz faaliyetleri sayesinde musiki ile özdefllefltim. Müdür ve Müdür Yard›mc›s› ve Halk Müzi¤i Korosu fiefi olarak görev yapt›m. Mersin Halk E¤itimi Merkezi’ nde çal›fl›rken Türk Halk Müzi¤i korosuyla Çukurova Üniversitesinin 16. Kurulufl Y›ldönümü için verdi¤imiz konserin 140

çok be¤enilmesi bana üniversitenin de kap›s› aralad› ve Çukurova Üniversitesi’ne Müzik Uzman› olarak atand›m.” niversitede ö¤retim görevlisi kadrosuna geçtikten sonra Kültür Sanat Merkezi Müdürlü¤ü görevini üstlenir. “Gönüllü-gönülsüz Kültür Merkezi’ne, halk müzi¤i bölümüne, bizim türkü dergâh›na gelen her ö¤renci bir geldi, pir geldi. ‘Biz türkülerimizi flimdiye kadar tan›mam›fl›z” diyerek hay›flan›yorlard›. En az›ndan iyi bir dinleyici olmalar›na katk› sa¤lad›m.“

Ü

Devlet Korosunda kurucu flef Halk kültürü ve müzi¤i konusunda çok titizlenerek say›s›z radyo ve televizyon program› yapt›, yaz›lar yazd›. “Musiki bir kültür iflidir. Bir fleyin tad›n› almadan anlatamazs›n›z. Türkülerimiz de t›pk› böyledir. Deniz olur dalgalan›r, nehir olur flahlan›r. Bazen karl› da¤ olur geçit vermez. K›r çiçek-


BD KASIM 2013

leri gibi, yaban gülü gibi ar› duru ve yal›nkatt›r. Düflündürür, güldürür, a¤lat›r, oynat›r. Sevindirir. Bizi söyler, bizi çalar, bizi anlat›r. Halk›m›z›n yaflama mücadelesinin dile ve tele yans›mas›n› sa¤layan bir aynad›r. Onun içindir ki Anadolu insan› dü¤ününü, kara gününü, k›nas›n›, yak›nmas›n›, mizah›n›, tafllamas›n›, kahramanl›¤›n›, aflk›n›, gurbetini, hatta sevgilisine sitemini dahi turnan›n kanad›nda dile getirmeye çal›flm›fl. Onlar bize, biz onlara sevdalanm›fl›z. Onun için türküler yak›lm›fl toprak üstüne, aflk üstüne, sevda üstüne.“ Türkülerde derleme devri kapan›yor mu? Meseleyi anonimlik ilkesinin yok olmas› olarak de¤erlendiriyor. “Teknolojinin, dolay›s›yla iletiflim araçlar›n›n h›zla geliflmesi ve yay›lmas› anonimleflen türkülerimizin bu özelli¤ine müthifl bir darbe indirdi. Türkünün anonimleflmesi, halk›n ortak duygu bileflimi sonunda ortaya ç›kar. Kayna¤›ndan ç›kan bir türkü direk iletiflim araçlar› vas›tas›yla kayda geçiyorsa ve bize ulafl›yorsa nas›l anoToros Da¤lar›’nda Yörüklerle ilgili araflt›rma yaparken

“Teknolojinin, iletiflim araçlar›n›n h›zla geliflmesi anonimleflen türkülerimizin bu özelli¤ine müthifl bir darbe indirdi.” nimleflecek? K›sacas› iletiflim araçlar›, türkülerin anonimlik müessesini kapatm›flt›r. Onun için de var olanlar›n, bilenleri yok olmadan derlenip arflivlenmesi gerekir.” Türkülere konu olacak kültürel yap›… “Anadolu insan›n›n kültürel yap›s› yok olmad›. Türküler bu toplumdaki insanlar›m›z›n yaflay›fl›d›r.” Peki türküler varl›¤›n› nas›l sürdürecek? “Türkü formundaki bestelerle. Zira anonim türkü devri kapanm›fl, beste türkü devri bafllam›flt›r. Bunu uygularken türkü anlay›fl›n›n d›fl›na


BD KASIM 2013

ç›k›lmamal›, türkü formundan taviz verilmemeli, bozulmaya hiçbir zaman yeflil ›fl›k yak›lmamal›d›r. Ancak bu koflullarla türkülerimiz her zaman ar› ve duru bir flekilde halk›n duygu ve düflüncesinin tercüman› olur.“

K

endi kültürünün de¤erini bilen, türkülerin özünü koruyarak müzik yapan ve türküleri kendi kuflaklar›na sevdiren genç müzisyenlere de güveniyor. Popüler kültür içerisinde türküler varl›¤›n› nas›l devam ettirir? “Son aylarda yaflananlarla Türk gençlerinin aln› tafla de¤di. Türkülerin ezgilerine dini içerikli sözler yamayarak ilahi formuna sokmaya çal›flanlara dur dedi. Atatürk’ün müzik,

sanat ve kültür anlay›fl›n›n fark›na vard›. Bu uyan›fl, özüne dönme konusunda müthifl bir birlik ve beraberlik getirecektir. O zaman sanat ve sanatç› anlay›fl› de¤iflecek, gerçek sanatç›lar›n önemi de anlafl›lacak. Çünkü bu topra¤›n türküleri gönlümüze ferman, yüre¤imize derman olmufl. Onlar bize, biz onlara sevdalanm›fl›z. Geçit vermez da¤lar› onlarla aflm›fl, ulaflamad›¤›m›z yerlere onlarla haber salm›fl›z. Ar› misali her çiçekten bal alan, çiçekten çiçe¤e konan türkülerimiz bulut olmufl gö¤e a¤m›fl, ya¤mur olmufl yere ya¤m›fl. Sevgilileri Maçka’da buluflturmufl. Sonra da; ahraz› dile, bülbülü güle, ar›y› da bala getirmifl. Dile, güle, bala gelen türküleri bilenlere ne mutlu…” • semaerdogan@butundunya.com.tr

Soba

F

izikçi, kimyac›, jeolog, antropolog ve matematikçiden oluflan bir grup, ani bast›ran ya¤mur nedeniyle bir eve s›¤›nd›. Ev sahibi salondan ayr›lm›flt› ki, hepsinin dikkati evin sobas›n›n üzerinde topland›. Soba, yerden bir metre kadar yüksekte, dizili tafllar›n üzerindeydi. Befl arkadafl, soban›n niçin böyle kurulmufl olabilece¤ini tart›flmaya bafllad›lar. Fizikçi: “Adam sobay› yükseltip konveksiyon yoluyla odan›n daha k›sa sürede ›s›nmas›n› sa¤lamak istemifl.” dedi Kimyac›ysa, “Aktivasyon enerjisini düflünerek sobay› daha kolay yakmay› amaçlam›fl.” dedi. Jeolog, “Olas› bir depremde, soban›n tafllar›n üzerine y›k›lmas›n› sa¤lay›p, yang›n olas›l›¤› azalt›lm›fl.” diye devam etti. Antropolog ise; “‹lkel topluluklarda görülen atefle sayg› nedeniyle, soba böyle kurulmufl” dedi Matematikçi de, “Odan›n geometrik merkezi kullan›larak, odan›n daha iyi ›s›nmas› sa¤lanmak istemifl.” diyerek fikrini belirtti Ev sahibi elindeki tepsiyle salona geri döndü¤ünde araflt›rmac›lardan biri dayanamayarak hemen sordu: “Sobay› neden bu flekilde kurdunuz?” Ev sahibi omuzlar›n› hafifçe yukar› kald›rarak aç›klad›: “Boru yetmedi!..” 142


Anadolu’nun Dünyas› Bekir Özgen

S

ünnet

O¤lunu sünnet ettirmek akl›ndan geçmiyor de¤ildi De¤er Bey'in. Ama güneflin yüzünü yeni yeni göstermeye bafllad›¤› o May›s gününde, “Bey! fiu bizim o¤lan› nas›l hal yol edeceksen et. Vakti geldi de geçiyor bile,” diye uyar›nca efli Anaca, ifli daha da sa¤lama almak zorunda kald›. "Olur, Hanım. Sen merak etme," dedi.

B

ir iki dostuyla kafa kafaya verip ifle koyuldu. Önce k›z› Emine'nin, ard›ndan da bütün yak›nlar›n›n yard›m sözünü ald›. Haz›rl›klar› tez elden tamamlad›, dü¤ünü açt›. Kaflla göz aras›nda evleri efl-dostla doldu taflt›. Ba¤›r›fl, ça¤›r›fl flamataya kar›flt›. Oyunlar sevinç oldu, nefle s›n›r›n› aflt›. Kasaban›n delisi bile bu kadar›na flaflt›. Mahalledeki k›zlar›n gözleri kamafl143


BD KASIM 2013

t›. Ö¤retmenin önünde el ele tutuflup horona durdular. "Senin gibi o¤lan›! Ah, gülemem gayr› yar. Ökçem ile ezerim. Yar yar..." diyerek ba¤›ra ça¤›ra topuk vurdular. Biraderinin erkekli¤e ad›m atmas›na en çok sevinen ve bundan en çok gururlanan da Emine'ydi. Konuklar›n yorgun düfltü¤ü bir anda, sünnetçilerin geldi¤i duyuldu. Duyuldu duyulmas›na da, Murat, "‹lle de köçek isterim ben. Yoksa sünnet olmam!" diye tutturdu. Amcas›n›n yalvar›p yakarmas›, day›s›n›n, "Etme yavrum, yapma kuzum!" diye ses yumuflatmas› ifle yaramad›. Üstü kapal› tehditlerinse hiç yarar› olmad›. "Köçek!" diyor, baflka sözcük alm›yordu a¤z›na. Sünnet olacak o oldu¤una göre yapacak fazla da * Nas›l olduysa oldu, kalabal›¤›n aras›nda biri davulcu, öteki zurnac› iki

çalg›c› peydahlan›verdi. Ne var ki, köçek yoktu aralar›nda. O, olmay›nca da iflin sonu nereye varacakt›? Meraktan çatlayan olacak m›yd›? "Sabreden dervifl mura..." demeye kalmad›, "Tamam, köçek de bulundu!" mufltusu ulaflt›. Rahatlad› millet. "Hele flükür!" dendi. Çok geçmeden de uzun saçl›, belinde renkli kufla¤› ve parlak f›rf›rl› ete¤iyle k›sa boylu biri geldi dikildi orta yere. Duru yüzlü biriydi. Burnunun alt›nda e¤reti gibi duran simsiyah b›y›klar› vard›. En çok dikkati çeken de hüzünlü mü hüzünlü sürmeli iri, yeflil gözleriydi. Murat'›n bak›fllar›n› alamad›¤› da, kendisine tan›d›k gibi gelen bu gözlerdi.

D

aha fazla beklemeye gerek kalmad›. De¤er Bey'in bir iflaretiyle köçekçe çalmaya bafllad› çalg›c›lar. Parmaklar›ndaki zillerle onlara efllik etmek de köçe¤e düfltü. ‹flinin ehli oldu¤u anlafl›l›yordu. Titriyor, göbek at›yor, k›vrak dönüfller yap›yor, kendini seyredenleri hayran b›rak›yordu. Keyifler yerini buldukça, yorumlar›n önü aç›lmakta gecikmedi. "Bu t›f›l köçe¤i nerden bulmufllarsa iyi etmifller. fiuna bak›n hele, kad›nk›z gibi göbek at›yor. Kalças›, göbe¤i Halep'i, memeleri Antep'i gösteriyor!" "Ben köçek diye buna derim iflte biraderim. De¤me dansözler onun yan›n144


BD KASIM 2013

da halt etmifl," gibi laf edenlerin biri ötekini izledi. Oyun, alk›fl, nara, e¤lence ald› bafl›n› gitti. Uzun sürdü flamata. Coflku, yerini yorgunlu¤a b›rak›nca da bir süreli¤ine ara verildi çalg›ya. Dü¤üne çeflni katmas›ndan m›, herkesin be¤enisini kazanm›fl olmas›ndan m›, yoksa baflka bir nedenle mi, "Köçek yan›ma gelsin!" dedi Murat. Cüzdan›ndaki harçl›¤›n ço¤unu onun eline bahflifl olarak tutuflturdu. Sonra da, "Senin ad›n ne? Söyle de duyal›m!" dedi içinde hinlik mi, cinlik mi bar›nd›rd›¤› anlafl›lamayan bir sesle. fiafl›rd›, bir hofl oldu köçek. "Do¤ru yönde eksik bir ad›m m› att›m?" diye ikirciklendi. Emin olamad›. Gözlerinde beliren kederi belli etmemeye çal›flt›. Ürkek bak›fllarla Murat'› süzdü. Sonra da sesini kal›nlaflt›rarak: "Köçek!" dedi. "Ad›m, köçek!" "Ben de biliyorum senin köçek oldu¤unu. Ama as›l ad›n ne?" Orada toplanm›fl olan bütün çocuklar a¤›z birli¤i etmiflçesine arkadafllar›n› desteklediler. "Söyle, söyle, söyle... Ad›n› söyle!" diye koro tutup alk›fllad›lar. amç› yemifle dönmüfltü köçek. Can› darald›. Terledi. Elindeki zillerden birini Murat'a do¤ru uzatarak, "Sen de oynamak ister misin?" diye sordu. Kanacak, oyalanacak gibi de¤ildi Murat. Bu kez de, "Ad›n› söylemiyorsun madem, sünnetli olup olmad›¤›n› söyle o zaman?" diye üsteledi. Daha çok terledi köçek. Murat'› b›raksalar, daha da ileri gidecek, belki

K

Orada toplanm›fl olan bütün çocuklar a¤›z birli¤i etmiflçesine arkadafllar›n› desteklediler. de "Aç da bakal›m..." bile diyecekti ki araya giren zurnac› oldu. "Köçeklerin ad› olmaz küçük bey. Gördü¤ün gibi o yaln›zca bir köçek. Hem, sen neden böyle olur olmaz sorular soruyorsun?" diye yüzünü ekflitti.. uyduklar›yla irkilen De¤er Bey, ne yapaca¤›n› bilemedi. Bütün köçekleri düflündü bir an için elinde olmadan. Tan›ms›z bir ac›ya batt›, ç›kt›. Sonra da kendi damar›na bas›lm›flças›na: "Rahat b›rak onu o¤lum. ‹nsan konu¤una böyle mi davran›r?" diye sordu. Murat, yüzündeki sahte gülüflle: "Nereli oldu¤unu söylesin öyleyse," diye tutturdu bu kez de. "Yakam› b›rakmak istemedi¤ine göre, al bu zilleri sana vereyim. Bir baflkas›n› bulursunuz benim yerime küçük bey," diye yükseltti sesini köçek. Çocuklar, raz› olmad› buna. "Oyna, oyna, oyna!" diye tempo tuttular. El ç›rpt›lar. Bunu f›rsat bilen davulcu, davuluna vurdu da vurdu. Zurnac› nefesine nefes katt›. Köçek de bacaklar›na kuvvet döndükçe döndü. Ve her fley gibi, bu oyunun da sonu geldi. Çalg› susmufl, oyun bitmifl,

D

145


BD KASIM 2013

s›ray› sünnet iflleminin kendisi alm›flt›. Bir anda Murat'a çevrildi bütün gözler. Heyecan kanatlan›p merakla birlikte kabard›kça kabar›rken, gözünü dolduran yafllarla ortal›ktan kaybolan köçekten baflkas› de¤ildi. arada, elinde meflin çantas›, yüzünde gülücüklerle, sünnetçi ç›kt› oraya. "Zamanlamas› bundan güzel olamazd›..." m›r›lt›lar› aras›nda beline kadar e¤ildi. Herkesi selamlad›. Sonra da do¤ru Murat'›n yan›na yanaflt›. "Nas›ls›n bakay›m beyzadem?" diye hat›r›n› sordu. Giydi¤i entarinin içinde kendini beye benzetemeyen Murat, "‹yiyim!" demek zorunda kald›. Bakt› ki haz›rl›klar tamam, önce babas›n›n, sonra day›s›n›n onay›n› ald›. Kurban›n›n yüzünü k›bleye döndürdü. Deri çantas›ndan makas, ustura, pamuk, alkol ç›kard›. Yanda belde ne kadar h›s›m, komflu, tan›d›k varsa nefeslerini tutmufl ona bak›yordu. Bir göz iflaretiyle, Danac›n›n Bekir, ye¤eni Murat'›n kollar›n› arkadan kavrad›, bacaklar›n› açarak sünnetçinin önüne oturttu. Murat, sünnetçi yama¤›n›n elindeki kufla bakarken, "Uçtu uçtu, kufl uçtu!” oldu. Herkesin bak›fllar› aras›nda, daha flamataya davetiye ç›kart›lmadan usta yapaca¤›n› yapm›fl, ustura da iflini bitirmiflti. Bir alk›flt›r koptu. "Aferin, çok yafla Murat!" sesleri yükseldi. Kasap Durmufl, baba De¤er Bey'in yan›na yaklafl›p kula¤›na e¤ilerek, "Hay›rl› olsun bacanak. Murat, divitin ucunu takt›!" diye tak›ld›. Evin en yüksek yerine koca bir

O

146

Türk bayra¤› as›ld›. Ard›ndan silahlar s›k›ld›. * Oyunlar›n arkas› kesilmifl tak› fasl›na geçilmiflti. Murat'›n bafl›n›n alt›ndaki yast›¤a mendiller, patikler, eldivenler sokuldu. Paralar, alt›nlar ilifltirildi. Ana babas›na, “Damatl›¤›n› da görürsünüz inflallah!” diyenler oldu. “Dar›s› diploma törenlerine...” dile¤inde bulunanlar ç›kt›. Anaç tavuk gibi ortalarda dolaflan anas›n›n gözlerinden yafl damlalar› ufaland›. En son olarak da nice zamand›r ortalarda görülmeyen ablas› Emine geldi yan›na. Avucundaki bir demet bozuk paray› kardeflinin yan›na y›¤d›. Ama konuflmak gelmedi içinden. Ne köçe¤in elindeki sar› metal zillerden, ne zillerin ritmiyle yarat›lan oyunlar-


BD KASIM 2013

dan, ne o oyunlar›n sonunda kabaran nefleden bir eser vard› orta yerde. Yaln›zca içine gülüp içine a¤layan bir Emine'nin d›fl›nda. "‹flte bu!" dedi tan›mad›¤› bir ses kula¤›na. "Yapaca¤›n› yapt›n sen. Daha ötesi fasa fiso!" O da fazla bir fley söylemedi zaten. Ama k›zar›kl›¤› hâlâ geçmeyen yanaklar› dilinin söyleyemediklerini anlat›yordu sanki. Ezik bir hüzünle. "‹kimiz için de zor bir gündü, kardeflim!" diye f›s›ldayabildi yaln›zca. Önündeki yaran›n ac›s›n› bir an için unutur gibi oldu yeni sünnetli. Gözleri, karfl›s›nda mutluluk, sevinç, burukluk

ve heyecan içinde renkten renge girip duran o güzel yüzdeydi. "O, sendin de¤il mi?" diye sordu f›s›lt›y› and›ran bir sesle. "O da kim?" "Bilmezlikten gelme! Kimi kand›r›yorsun sen? Her fleyini, sesini bile de¤ifltirmeyi baflarm›flt›n ama, ya bak›fllar›n? Dünya bu oyunun içine istedi¤i kadar bat›p ç›ks›n! Onlar› tan›maz m›y›m hiç?" Bir an için yeni ad›m att›¤› erkekli¤ini unutup gözlerinden inen yafllara engel olamad› Murat. Kendini ablas› Emine'nin kollar›na att›. • bekirozgen@butundunya.com.tr

Öğrendim ki... ...Kimseyi sizi sevmeye zorlayamazs›n›z, kendinizi sevilecek insan yapabilirsiniz. Gerisini karfl› tarafa b›rak›rs›n›z. ...Sevimlilik yaparak 15 dakika kazanmak olas›, ama sonras› için birfleyler bilmek gerek. ...Tüm sevdiklerinle iyi ayr›lman gerek, hangisi son görüflme olacak bilemiyorsun. Yan son bu kez ise… ...Affetmeyi ö¤renmek deneyerek oluyor. ...Kimi insanlar sizi çok seviyor, ama bunu nas›l gösterece¤ini bilemiyor. ...Ne denli ilgi gösterirseniz gösterin, kimileri hiç karfl›l›k vermiyor. ...En iyi arkadaflla s›k›c› an olmaz. ...Düfltü¤ün anda seni tekmeleyece¤ini düflündüklerinden kimileri seni kald›rmak için elini uzat›r. ...‹ki insan ayn› fleye bak›p tümüyle farkl› fleyler görebilir. ...Afl›k olman›n ve aflk› yaflaman›n çok çeflidi vard›r. 147


Tatl› Bir Öyküdür Yaflam Yücel Aksoy

Yarat›c› Düflünceye Sayg›

B

ir sabah ö¤retmen dedi ki: “Çocuklar bugün bir resim çizece¤iz!”. “Güzel!” diye düflündü küçük çocuk. Resim yapmas›n› çok severdi. Bir sürü resim çizebilirdi: Aslanlar, kaplanlar, tavuklar, inekler, trenler, gemiler... Pastel boyalar›n› ç›kard› ve çizmeye bafllad›. Fakat ö¤retmen seslendi: “Bekleyin! hemen bafllamay›n!’” Herkesin haz›r oldu¤unu gördükten sonra, “fiimdi” dedi ö¤retmen “Çiçek çizece¤iz.’ ”Ne güzel!” dedi küçük çocuk. “Bekleyin!’” Çiçek çizmeyi çok severdi. Ve hemen dedi ö¤retmen. güzel mi güzel çiçekler çizmeye baflpembe, mavi ve turuncu boya“Ben göstere- lad›; lar›yla… ce¤im nas›l Fakat “Bekleyin!’” dedi ö¤retmen. “Ben gösterece¤im size nas›l çizece¤inizi.” çizece¤inizi.” 148


BD KASIM 2013

Onun çiçe¤i k›rm›z›yd›, yeflil sapl›… “‹fle” dedi ö¤retmen “Art›k bafllayabilirsiniz.’” Küçük çocuk, ö¤retmenin çiçe¤ine bakt›, sonra da kendi çiçe¤ine… Kendi çiçe¤ini ö¤retmeninkinden daha çok sevmiflti, fakat bunu söyleyemedi.

D

efterinde bir bofl sayfa çevirdi ve ö¤retmeninkine benzer bir çiçek çizdi. K›rm›z›yd›, yeflil sapl›… Baflka bir gün ö¤retmen flöyle dedi: “Bugün killi çamurla bir fleyler yapaca¤›z.’” “Ne güzel!’” diye düflündü küçük çocuk, killi çamurla oynamay› çok severdi. Çok fley yapabilirdi killi çamurla.. Filler, fareler, arabalar, kardan adamlar… Bafllad› çamuru yo¤urmaya...

Ama Ö¤retmen dedi ki: “Bekleyin! Daha bafllama zaman› gelmedi!” Herkesi süzüp, haz›rlar m› diye bakt›. “fiimdi” dedi ö¤retmen, “Bir çanak yapaca¤›z”. “Ne hofl!” dedi küçük çocuk, çanak yapmay› da çok severdi. Ve her boyda türlü flekillerde çanaklar yapmak için haz›rl›¤a bafllad›. Fakat “Bekleyin!’” dedi ö¤retmen, “Ben gösterece¤im size nas›l yapaca¤›n›z›.” Ve herkese gösterdi, derin bir çana¤›n nas›l yap›laca¤›n›. ”‹flte” dedi ö¤retmen, “Art›k bafllayabilirsiniz”.

K

üçük çocuk ö¤retmenin yapt›¤› çana¤a bakt›, sonra da kendininkine. Kendi yapt›¤›n› ö¤retmeninkinden daha çok sevdi. Fakat bir fley söylemedi. Elindeki killi çamuru bir top halinde yuvarlad› yine. Ve ö¤retmeninki gibi bir çanak yapt›. Çok geçmeden Küçük çocuk ö¤rendi beklemeyi, izlemeyi, ve her fleyi ö¤retmen gibi yapmay›. Ve çok geçmeden ö¤rendi kendili¤inden hiçbir fley yapmamay›. Bir gün geldi, küçük çocuk ve ailesi baflka bir eve tafl›nd›lar, baflka bir flehirde… Ve küçük çocuk baflka bir okula gidiyordu elbette.. Ve daha ilk günü yeni okulunda, ö¤retmen seslendi “Bugün bir resim yapaca¤›z çocuklar”. “Ne güzel!’” dedi küçük çocuk, ve ö¤retmeni bekledi ne yap›laca¤›n› söylemesi için. Ama ö¤retmen hiç149


BD KASIM 2013

‘E¤er herkes ayn› Yarat›c›l›k, imgebir fley söylemedi. lemenin eyleme döSadece s›n›fta s›raresmi çizerse nüflmesidir. Yarat›c› lar›n aras›nda dolaflyarat›c›l›¤›n›z›n düflünme de, al›fl›lamaya bafllad›. Küçük gücünü nas›l nas›l gelmifl düflüncenin çocu¤un yan›na gelötesine ç›kmakt›r. di¤inde “Sen resim yapbilebilirim? Yaflam›n oldu¤u her yerde mak istemiyor musun?” mutlaka yarat›c› düflünce vardiye sordu. “‹stiyorum’” dedi küçük çocuk ve d›r. 1950’lerde bir bilgisayar almaya karar verdi¤inizde, evinizin bir odas›n› sordu: “Ne çizece¤iz?’” “Ne istiyorsan onu” dedi ö¤ret- bu alete ay›rman›z gerekiyordu. Ve elbette paran›z yeterse… men. Bu kez “Nas›l çizmemi istiyorsunuz?” diye sordu küçük çocuk. “Nas›l istiyorsan öyle.’ dedi ö¤retmen. “Peki istedi¤im renk olabilir mi?” diye sordu küçük çocuk. “Elbette istedi¤in renk olabilir” dedi ö¤retmen. “E¤er herkes ayn› resmi çizerse ve ayn› renkleri kullan›rsa, yetene¤inizin ve yarat›c›l›¤›n›z›n gücünü nas›l anlayabilirim, nas›l bilebilirim?” Günümüzde, gündelik yaflant›m›“Bilmiyorum” dedi küçük çocuk. Ve bafllad› birbirinden güzel ve de¤i- z›n bir parças› olan bilgisayar teknolojisi, çok de¤il birkaç y›l sonra çok flik çiçekler çizmeye… daha ileri aflamaya gelecektir. Ian Pearson, “2040’l› y›llarda, elen Buckley’in bu güzel öykü- bilgisayarlar›m›zda beynimizin bir sü, özgür düflüncenin yarat›c› gücünü yede¤i bulunacak. Öyle ki, öldü¤üne denli zarif bir flekilde vurgulam›fl. müzde önemli bir mesleki bilgi kayb› fiayet bugün bir “Mona Lisa” olmayacak” diyor. tablosu önünde büyülenip kal›yorsak, ‹nsano¤lunun bu bafl döndürücü bir “Düflünen Adam” yontusunu flafl- h›zla olumlu yolda ilerlemesi, sadece k›nl›kla izliyorsak, bir “Dokuzuncu ilkokul ça¤›nda de¤il her yaflta özgürSenfoni”yi dinlerken kendimizden ce düflünmesine olanak tan›makla geçiyorsak, hepsi özgür düflüncelerin sa¤lan›r. ürünü de¤il mi? Düflüncenin yasakland›¤› yerde Bir tan›mlamaya göre imgelemek, ise…….. zihin gücüyle görmek demektir. yucelaksoy@butundunya.com.tr

H

150


BD KASIM 2013

KASIM AYI ÇÖZÜMLER SAYFASI Satranç Çözümleri

PROBLEM: V.Zamanov, 2013 2 # 1.Af4! (1.fixc7? Vh7) 1…Vh7 2.Ad3+# , 1…Fb4 2.Ag+# , 1…fif4 2.Vxc7+#, 1…gxf4 2.Ve6+# OYUN SONU: Grischuk-Babula, 2006 Berabere 1.Vh8+ (1.gxf5?? Kh6+ 0-1) 1…fif7 2.Vg7+ fie8 3.Vh8+ 1/2 “Bilginizi Denetleyin”

1-(c) 7

1-(a) Dolambaç, karmafl›k

9-(d) Ayakça

2-(a) Yo¤unlaflt›r›lm›fl

10-(c) Durgunluk

3-(c) Yal›t›lm›fl

11-(a) Cana yak›nl›k

4-(b) Serbest vurufl

12-(b) Vurufl, h›z

5-(d) Bütünleflmifl 6-(a) Yolcu yükü

13-(a) Yelveren, estireç

7-(b) Kan›t, delil

14-(d) ‹stikrar

8-(d) Yemek listesi

15-(c) Sal yar›fl›

Kare Bulmaca

2-(c) ‹talya 3-(a) Kürrase 4-(b) Dan Brown 5-(d) Menekfle 6-(d) Manfl 7-(b) ‹zmir 8-(c) Zihni Sinir 9-(a) R 10-(d) 52 11-(b) Yunanistan 12-(b) Mantar 13-(a) ‹llüzyon 14-(c) Uluda¤ 15-(d) Yeni Zelanda 16-(a) Büyük ‹skender 17-(b) Uyluk 18-(c) 2 151


BD KASIM 2013

YARININ BÜYÜKLER‹ Gönderi adresi: Sedef Cad. 2446 Ada, 1. Parsel, A Blok, Kat: 3, Da: 16, Ataflehir, 34750 ‹stanbul e-posta: butundunya@butundunya.com.tr (e-posta ile gönderece¤iniz fotograflar›n 150 KB’den fazla olmamas›na lütfen özen gösteriniz.)

Nazl› U¤urlu, Ankara

Dede Hakk› Aktafl, ‹stanbul ve Torun ‹lke Aktafl, Rize

Dede Ahmet Bilgin, Anne Ceyda Eriç ve Torun Ece Naz Eriç, ‹stanbul 152

Berke Urganc›o¤lu, Ankara


BD KASIM 2013

Dila Özcan, Ankara

Duru Avc›, Ankara

Lina Özcan, Ankara

Murat Kaan Gönül, Ankara

Doruk Yusuf Y›ld›r›m, Ankara

Azra P›nar Özyap›c›, K›rklareli

Ahmet Ata Gönül, Ankara

Lara Çevikçe Da¤l›o¤lu, Ankara 153


BD KASIM 2013

Bulmacan›n çözümü 151. sayfadadır. 154


Bulmaca Filiz Lelo¤lu Oskay

SOLDAN SA⁄A: 1-Geçti¤imiz günlerde yitirdi¤imiz fotografta görülen oyuncumuz.-Tavlada bir sayı. 2-Karıflık renkli.- Gezgin anlamında bir sözcük.-Vücutta kırılan kemikleri düz tutmaya yarayan düzenek. 3-‘…. Terziyan’(merhum Yeflilçam oyuncumuz).- Tayin etme. 4-Bir seslenme ünlemi.- Jokey yama¤ı.- Hile. 5-Marmara’da bir göl.- fian, flöhret.-Bazı yörelerde teyzeye verilen ad. 6-Futbolda topun kale çizgisinden tamamen içeri girmesi.- Haysiyet.- Tasa, keder. 7- Ad.- ‘….. Kaya’(Sinema ve dizi oyuncumuz). Çin’de deniz seviyesi altında bulunan bir göl. 8-Bilgisayarlarda kullanılan renk sisteminin kısa adı.Galyumun simgesi.- Tane. 9-Genellikle topla yapılan yaylım atefli.- Batı Trakya’da bulunan bir nehir.- Köpek. 10-Bir nota.- Bir halkın üzerinde yafladı¤ı, kültürünü oluflturdu¤u toprak parçası.-Tavır, davranıfl.11-Dolayısı ile anlatma.- Zerzevat.- Mahkeme kararı. 12-Stronsiyumun simgesi- Binek hayvanın sa¤rısı.- Türk musıkisinde bir makam. 13-Renk bakımından uyumluluk.- Olumsuzluk belirten bir ek.- Brezilya’nın plaka imi.- Kalayın simgesi.14Süslemede kullanılan çok ince metal levha.- ‹stanbul’un bir semti.15-Bir renk. -Japonların ulusal giysisi.- Avrupa’da bir baflkent. 16-Müzikte durak iflareti.-Hitit. 17-Eski dilde erteleme.-Kimyada oksijenin ba¤ yaptı¤ı bileflikler için kullanılan bir ön ek. 18-‹çindeki katı bir madde erimifl bulunan sıvı.- Tanrı. 19-‹stemeyerek yapılan. 20-Sa¤lıklı.- Tatlı sularda yaflayan, eti lezzetli bir balık türü.

YUKARIDAN AfiA⁄IYA: 1- ‘’Mardin-Münih Hattı’’, ‘’Ankara’ya Üç Bilet’’gibi filmlerde de oynamıfl olan ödüllü sinema sanatçımız.- Balıkesir’in bir ilçesi. 2-Yüce.-Türk müzi¤inde yörük özellik taflıyan oyun havası.Ulafltırma.- Güzel sanat. 3-Tunus’da turistik bir flehir.- ‹skambille oynanan bir oyun.-Müstahkem yer.- Fransız devlet baflkanlarının oturdu¤u saray. 4-Avuç içi.- E¤lence yerlerinde yapılan, müflterileri oyalayıcı, e¤lendirici gösteri. 5-Eski dilde bulut.- Bilardoda topun bir ya da çok kenara çarpmasından sonra ortaya çıkan karambol durumu.- Tesir.- Herhangi bir fleyin üzerinde oluflan pislik. 6-Bir nota.- Bir haber ajansının simgesi.- Sodyumun simgesi.- Ça¤dafl.- Kuzu sesi.- Adale. 7-Kriptonun simgesi.- Renksiz, kokusuz bir soy gaz.- ‹lave.- Kanuna benzeyen telli Japon çalgısı. Kiloamperin kısa yazılıflı. 8-Büyük Britanya’nın orijinal kısa yazılıflı.- Mardin’in bir ilçesi.- Türk müzi¤inde bir makam. 9-Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk Milli E¤itim Bakanı. -Eski dilde gün.- Telefon sözü.-Nazi hücum kıtası. 10-Tunus’un plaka imi.Taneli bir meyve.- Bir kimsenin arandı¤ında bulunabilece¤i yer.-Çift süren hayvanların kofluldu¤u demir uçlu tarım aracı. 11-Bankalara ait otomatik ifllem makinesi.- ‹lgeç.- Büyük kız kardefl. 12-Kifliye özel, kiflisel.-Fiyat.-Kötü bir olaydan alınması gereken ders. 13-Uzaklık iflareti.Seçkin.- Bir göz rengi.- Lityumun simgesi. 14-Sema ayininde dönen dervifl.- Kaz da¤larının mitolojik adı.- Mezar.15-Baflkaları.- Kazak baflkanlarına verilen ad. filizoskay@butundunya.com.tr 155


Satranç Mustafa Y›ld›z GÜNÜMÜZÜN USTALARI:

21

Aleksander GRISCHUK

1

983 do¤umlu Rus büyük usta. Satrancı 4 yaflındayken babasından ö¤rendi. 16 yaflında FIDE Dünya fiampiyonasında yarı finale de¤in yükselerek adını duyurdu ve büyük usta (GM) oldu. 2009’da Rusya flampiyonlu¤unu kazandı. FIDE rating sıralamasının hep üst sıralarında yer aldı, birçok büyük turnuva kazandı. Bugünlerde de 2786 Elo Aleksander GRISCHUK puanı ile 4. sırada. Oyun tarzının oluflumunda Capablanca, Fischer ve Karpov’dan izler bulunan Grischuk, yıldırım satrançta (5 dakika ile sınırlı oyun) da çok ünlü bir oyuncudur. ‹flte onun güzel bir oyunu:

Grischuk-Baraev, 2001 1.e4 e6 2.d4 d5 3.e5 c5 4.c3 Ac6 5.Af3 Ah6 6.Fd3 cxd4 7.Fxh6 gxh6 8.cxd4 Fd7 9.Ac3 Vb6 10.Fb5 Kg8 11.0-0 Axe5 12.Axe5 Fxb5 Siyahlar 1 piyon önde ama hiçbir taflı yere sa¤lam basmıyor. 13.Vh5 Kg7 f7 karesinden mat baflka nasıl önlenebilir? 14.Ke1 Bu bir kaçıfl de¤il gizli bir saldırı planının parçası ama siyah, bunun farkında de¤il. 14…Kd8? 15.Axb5! Vxb5 (D1) Tafl de¤iflimiyle siyah vezir savunmadan uzaklafltırılıyor. 16.Axf7!! Kxf7 17.Kxe6+ Siyah terk etti, çünkü flu devam yolunu gördü: 17…Fe7 18.Kxe7+ fixe7 19.Ke1+ fid6 20.Vxf7 Vd7 21.Vf6+ fic7 22.Ke7(D2) ve siyah, vezir kaybederdi.

D1

D2 156


BD KASIM 2013

GEBZE KURTULUfi HAMLES‹ 3,4,5,6 Ekim 2013 tarihlerinde oynanan Gebze Kurtulufl Hamlesi Turnuvasında, Azeri GM Vugar Rasulov, Türkmenistanlı GM Handzar Odaev ve Ankaralı GM Mustafa Yılmaz ilk üç sırayı paylafltılar.

Yılmaz-Grigoriev, Gebze,2013 14.Fxe6 gxh4 fiah kanadında kenardaki beyaz at, di¤er beyaz tafllar merkezde ve vezir kanadında etkin yerlere yerleflmesi u¤runa kendini feda ediyor. 15.Kc1 Bir tank daha yola koyuldu. 15…Kd8 16. Kc7 Af7 17.Kxb7 f5 18.Fa5 1-0 Siyah terk etti. Ne yapılabilir ki?

Demircin-Morchiashvili, Gebze, 2013 Gebze turnuvasının dikkat çeken oyuncularından Kasım Demircin sürpriz sonuçlar aldı. ‹flte bir Uluslararası Usta’yı flöyle yendi: Va1+ 37.fig2 a4 Siyahın biricik umudu a piyonu, onu vezire yükseltirse oyunu kazanabilir ama o zaman kim öle kim kala. Beyaz da 3 aletinin iflbirli¤iyle bir mat peflinde. 38.Kc7fif8 39.Fd5 fig8 40. Fe4 fif8 41.Fd5 f5 42.Fc4 fie8 43.Ka7 fid8 44.Ad5! a3 Kapan kuruluyor. 45.Fb5 fic8 46.Fc6 1-0 Kapan kapandı. PROBLEM V.Zamanov, 2013

OYUN SONU Grischuk-Babula, 2006

2#

Berabere

myildiz@butundunya.com.tr

Çözümler 151. sayfadad›r.

157


Bize Gönderilen Kitaplardan

Vatan› Satt›k Bir Pula Nam›k Kemal'in Roman› H›fz› Topuz Remzi Kitabevi

G

eçti¤imiz ay yitirdi¤imiz Turgut Özakman gibi tarihi gençlere ve günümüz kufla¤›na sevdiren yazarlar›n bafl›nda gelen H›fz› Topuz bu kez Nam›k Kemal roman›yla yak›n geçmifli anlat›yor. Özgürlük ve ba¤›ms›zl›k düflüncesi aç›s›ndan Atatürk'e ilham kayna¤› olan Nam›k Kemal. “Mustafa Kemal Pafla 1919 y›l› aral›k ay› sonlar›nda Sivas'tan Ankara'ya giderken K›rflehir'e u¤rayacak ve 24 Aral›k günü orada Gençler Cemiyeti üyelerine coflkulu bir sesle seslenecektir. Geceleyin de kentte paflan›n onuruna fener alaylar› düzenlenecek, orada da yine gençlere seslenerek flöyle diyecektir: “Vatan›n ba¤r›na düflman dayas›n hançerini/Bulunur kurtaracak baht› kara maderini” Gençler kendisini dakikalarca alk›fllayacaklard›r. Ondan bir y›l sonra Mustafa Kemal Pafla I. ‹nönü Savafl›'n›n zaferle sona ermesinin ard›ndan 13 Ocak 1921'de mecliste yapt›¤› konuflmada flunlar› söyleyecektir: “Milletimiz bugün bütün

158

mazisinde oldu¤undan daha çok ümit vard›r. Cennette vatan›m›z›n bekçisi olan Nam›k Kemal demifltir ki: “Vatan›n ba¤r›na düflman dayam›fl hançerini/Yo¤imifl kurtaracak baht› kara maderini” Ben bu kürsüden ve yüce Meclis Reisi s›fat›yla yüksek heyetinizi teflkil eden bütün üyelerin her biri ad›na ve bütün millet ad›na diyorum ki: “Vatan›n ba¤r›na düflman dayas›n hançerini/Bulunur kurtaracak baht› kara maderini” Sak›z adas›nda ac›lar içinde gözlerini yuman Nam›k Kemal'e o¤lu yetiflemedi. Ölüm haberi arkadafllar›n›n yüre¤ine bir kor alevi gibi düfltü. Cenazesi Bolay›r'a getirildi. Y›llar sonra türbesinin projesini Tevfik Fikret çizdi. fiiirlerinde kalan bir iste¤i daha vard›: “Ölürsem görmeden millete ümit etti¤im feyzi (ilerlemeyi)/ Yaz›ls›n seng-i kabrime (mezar tafl›ma) vatan mahzun ben mahzun”

Gezi'nin Güzel ‹nsanlar› Ayfle Arman Do¤an Kitap

E

rkek egemen köfle yazarl›¤›, gazetecilik duvarlar›n› y›kan, kendine özgü bir ak›m yaratan Ayfle Arman, Gezi Olaylar› s›ras›nda da örnek bir durufl gösterdi. Nefes veren, gölge-


BD KASIM 2013

sinde insanlar› kavurucu atefllerden, asit ya¤murlar›ndan koruyan, kollayan; Anadolu'da yefleren, kökleri ça¤dafl uygarl›¤›n kaynaklar›ndan beslenen Çukurova'n›n, Toroslar›n yüce a¤açlar› gibi gerçekleri yaflam› pahas›na bütün ç›plakl›¤›yla dile getiren Ayfle Arman, bir kad›n duyarl›¤›yla kat›laflan yürekleri ve donan ak›llar› görmeye, duymaya, koklamaya, dokunmaya, konuflmaya ça¤›r›yor: Siyasetin ve sabah›n kör karanl›¤›nda çad›rlar yak›ld› ama vaz geçmediler. Parklar›ndan, k›y›lmaya çal›fl›lan a¤açlar›ndan vazgeçmediler. Cüsseleriyle k›yaslanmayacak iri ifl makinelerinin önüne dikildiler. Ne oldu, ne de¤iflti de bizim apolitik, bencil diye bildi¤imiz gençler canlar›n› bile umursamadan, gaz bombalar›na, plastik mermilere, TOMA'lar›n tazyikli ve ilaçl› sular›na karfl› koyarak sokaklara döküldüler?(...)

Boyun E¤meyenler Özen Aflut Yaz›lama Yay›nevi

G

özlerimi kapar›m, vazifemi yapar›m!” demeyen bir hekim, bir ayd›n, bir kad›n Özen Aflut. “Ac›n›n Külrengi”, “Günlerin K›y›s›ndan”

adl› yap›tlar› yay›nlanan efli Atilla Aflut ile birlikte onurlu ve örnek bir yaflam› da yaflayan ve yaflatan Özen Aflut özellikle dünyan›n yüzyüze oldu¤u en büyük tehlike olan nükleer ç›lg›nl›¤a karfl› savafl›n Türkiye'deki öncülerinden. “Özen Aflut'un Boyun E¤meyenler adl› roman›, 12 Eylül öncesini ve sonras›n› konu al›yor. Roman›n önemli bir bölümünde, Mamak Askeri Cezaevi'nin Kad›nlar Ko¤uflu'nda yaflanan olaylar anlat›l›yor. Romanda geçen kiflilerin kimileri gerçek adlar›yla yer almaktad›r. Ancak, önde gelen kahramanlar›n kurgusal özellikleri a¤›r basmaktad›r. Özellikle dönemin insanl›k d›fl› uygulamalar›n›n bafl sorumlusu olan askeri personelin kimlikleri, tarihsel tan›kl›¤›n gerçekli¤ini yans›tmak amac›yla aç›k yaz›lm›flt›r. Ülkemiz tarihinin en karanl›k dönemlerinden birini oluflturan 12 Eylül darbesinin tüm yönleriyle irdelenmesi önemli ve gereklidir. Bu konuda çeflitli kitaplar yay›mlanm›fl olmakla birlikte, dönemin do¤rudan tan›¤› ve öznesi olanlar›n "içeriden" yazd›klar› oldukça s›n›rl›d›r. Bu tan›kl›klar, aradan 30 y›l› aflk›n bir süre geçtikten sonra yeni yeni gün ›fl›¤›na ç›kmaya bafllam›flt›r. Özen Aflut'un "belgesel roman" türündeki Boyun E¤meyenler kitab›, özgün bir deneme olarak, yaz›nsal dili ve kurgusuyla da an›lan çal›flmalar içinde ayr› bir yerde duruyor.” 159


Bir Fotograf Bin Sözcü¤e Bedeldir Gönderi: S‹L‹ ÖZERD‹M, BODRUM

160


Dön Kardeflim, dokuz günde yaz›ld›. Sadece isyanla de¤il insana ve gelece¤e duyulan güvenle de yaz›ld›. Bu dokuz güne gazetecili¤e adanm›fl bir yaflam ve zorbal›¤a boyun e¤meme kararl›l›¤› s›¤d›r›ld›. Mustafa Mutlu asl›nda dokuz günde sadece iflten at›lma sürecini ve karfl›laflt›¤› tacizleri de¤il, Türk medyas›n›n dönüflümünü ve bas›n özgürlü¤ünün kapal› kap›lar ard›nda geldi¤i noktay› kaleme ald›. Mutlu yeni kitab› Dön Kardeflim'de medyada yaflanan rezaletler hakk›nda bilginin ötesinde umut da veriyor. Yozlaflmaya karfl› durman›n mümkün oldu¤unu, her bitiflin yeni bir bafllang›c› müjdeledi¤ini vurguluyor.

Bütün Dünya’ya Abone Olun Derginiz Kap›n›za Gelsin Bütün Dünya derginize abone olmak flimdi çok kolay. Art›k bir telefonunuz veya e-posta mesaj›n›zla abonelik ifllemlerinizi yapt›rabilir ve derginizi her ay kap›n›zdan alabilirsiniz. Bütün Dünya Abone Servisi: Tel: (0312) 215 51 27 - 28 Dahili: 313 Gsm: (0536) 634 35 97 E-posta: abone@butundunya.com.tr BÜTÜN K‹TAPÇILARDA

Bütün Dünya


T Ü R K

BAfiKENT ÜN‹VERS‹TES‹ KÜLTÜR YAYINI

R E S S A M L A R I

MAHMUT KARATOPRAK

1 KASIM 2013

192297

SAYI: 2013 / 11

F‹YATI: 4 TL

KASIM 2013

Kayseri’de do¤an sanatçı, 1973’te Devlet Tatbiki Güzel Sanatlar Yüksek Okulu’na girdi, 1978’de Mustafa Aslıer Atölyesi’nden mezun oldu. Aynı yıllar baflta Hürriyet, Milliyet, Cumhuriyet, Milliyet Sanat olmak üzere çeflitli gazete ve dergilerde grafik, illustrasyon, karikatür ve strip-bant çalıflmaları yaptı. Üç yapıtı, Basel Plastik Sanatlar ve Karikatür Müzesi’ne kabul edildi. 1978-81 yılları arasında ‹sviçre (Zurih) ve Almanya’da grafik çalıflmaları yaptı. Münih’de Bastei Verlag, Hamburg’da Kelter Verlag’da illüstrasyon, çizgi-roman ve resim çalıflmaları yaptı. 1985’de Axel Springer Verlag’da çalıfltı, Genschpenster Dergisi’nde kapak ve çizgi romanlar yaptı.1985’den bu yana Almanya’daki Hörzu Dergisi’nde çalıflmaları yayımlanmaktadır. 1997’de ‹stanbul’a döndü. Milliyet, Radikal, Elle, Masion Francoise, Options Dergileri’ne illüstrasyon yaptı. 2002’den buyana sürekli yafladı¤ı Kayseri’de Erciyes Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi’nde Ögretim Görevlisi olarak çalıflmaktadır. Sanatçı, resim ve desenlerden oluflan yapıtlarından bir bölümünü, 20 Kasım - 15 Aralık 2013 tarihlerinde “Sarı Sabır Çiçekleri” adıyla, Arnavutköy’deki Galeri Selvin’de sergileyecek.

Türkiye Cumhuriyeti Onun Ifl›¤›yla Ebediyen Yaflayacak Dr. S›tk› Ayd›nel:

Atatürk’ü Anlamak ve Anlatmak S: 6 Tekin Özertem:

Uluslararas› Atatürk’e Akademisyenler: Karfl› Gelen

Cezaevine Gönderilen Hocalar Suçsuz S: 61

Harf Devriminin Cengiz Özak›nc›: 85. Y›l›nda Ö¤renci And› ve Yurttafll›k QWX S: 56

Atatürk’çü: Reflit Galip

Metin Gören:

En Büyük Sevdam: Atatürk S: 39

S: 29

Foto¤raflarla

Atatürk’ün Son Yolculu¤u S: 9

Gürbüz Evren

Avrupal› Kad›nlar›n Güzelli¤ine Katk›m›z S: 93


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.