2013/12

Page 1

T Ü R K

BAfiKENT ÜN‹VERS‹TES‹ KÜLTÜR YAYINI

R E S S A M L A R I

HOCA AL‹ RIZA

1 ARALIK 2013

192297

SAYI: 2013 / 12

F‹YATI: 4 TL

ARALIK 2013

‹smet ‹nönü’nün Y›ll›k S›rr›

71 1858-1930 y›llar› aras›nda yaflayan Hoca Ali R›za, lise ö¤rencili¤inde resim yetene¤iyle ö¤retmeninin dikkatini çekmifl, onun giriflimiyle dönemin ünlü ressamlar›ndan ders alm›flt›r. Te¤men rütbesiyle Harbiye’den mezun olduktan sonra okulunda resim ö¤retmenli¤ine bafllam›flt›r. Tek bafl›na bir “okul” etkinli¤iyle çok say›da ö¤renci yetifltirmifl, resim derslerinde kullanmak üzere desen albümleri haz›rlam›flt›r. Resimlerinde, do¤up büyüdü¤ü Üsküdar ve Karacaahmet’in sessiz köflelerini, k›y› kahvelerini ve güneflli kayal›klar›n› tercih eden Hoca Ali R›za, ‹kinci Meflrutiyet’ten sonra kurulan Osmanl› Ressamlar Cemiyeti’nde baflkanl›k yapm›flt›r.

Türkiye’de Karaci¤er Naklinin

25. Y›l›

Mac Arthur Kutlan›yor sordu Prof. Dr. Atatürk Haberal’›n Dünyan›n Kurdu¤u "Yok"lu¤unun Gelece¤ini “Haberal 40’›nc› y›l›nda Anlatt› Organ Nakli ‹nönü’yü Hikmet ve E¤itim K›z› ve Ulu¤bay’›n Vakf›” Tüm Torunu Kaleminden: Anlat›yor Vicdan Dünyada

Ünlü Matematikçi Tüm Servetini Nesin Matematik Köyü’ne Ba¤›fllad›


Konferans›n bafl›ndan itibaren Ankara’n›n bir kararl›l›¤› vard›; o da, “Milli Misakta belirtilen bafll›ca istekler üzerinde direnmek ve bu konuda hiç ödün vermemek.” Mustafa Kemal bu düflüncesini daha Konferans bafllarken Aralov’a söylemifltir. Mudanya Mütarekesi Ankara’n›n istedi¤i içerik ve kapsamda yap›lamasayd› Lozan Bar›fl Konferans› masas›na ‹smet Pafla güçlü olarak oturamazd›. Ve oradan ba¤›ms›zl›¤› kabul edilmifl yeni bir devletin temsilcisi olarak kalkamazd›.

Bütün Dünya’ya Abone Olun Derginiz Kap›n›za Gelsin Bütün Dünya derginize abone olmak flimdi çok kolay. Art›k bir telefonunuz veya e-posta mesaj›n›zla abonelik ifllemlerinizi yapt›rabilir ve derginizi her ay kap›n›zdan alabilirsiniz. Bütün Dünya Abone Servisi: Tel: (0312) 215 51 27 - 28 Dahili: 313 Gsm: (0536) 634 35 97 E-posta: abone@butundunya.com.tr BÜTÜN K‹TAPÇILARDA

Bütün Dünya


BAfiKENT ÜN‹VERS‹TES‹ KÜLTÜR YAYINI

Bütün Dünya

1 ARALIK 2013

2000

Baflkent Üniversitesi Ad›na Sahibi: Prof. Dr. Mehmet Haberal Yay›n Genel Yönetmeni Mete Akyol Görsel Yönetmen ve Yay›n Genel Yönetmeni Yard›mc›s› : Turgut Keskin Sorumlu Yaz› ‹flleri Müdürü: Gülçin Orkut Akyol Teknik Yap›m Yönetmeni: Faruk Güney Yay›n Dan›flman›: Yaflar Öztürk Türk Dili Dan›flman›: Haydar Göfer Sanat Dan›flman›: Süheyla Dinç Redaksiyon: Fatma Ataman Düzeltme Sorumlusu: Nükhet Aliciko¤lu Baflkent Üniversitesi’nin bir kültür hizmeti olan Bütün Dünya 2000, Baflkent Üniversitesi kurulufllar›ndan 1. Cadde, No: 77, Bahçelievler, Ankara adresindeki Aküm Reklamc›l›k, Dan›flmanl›k ve Yay›nc›l›k Ajans› Sanayi ve Ticaret A. fi.’nin 3. Cadde, No: 2, Yenimahalle, Ankara adresindeki tesislerinde bas›lm›flt›r.

Seçiciler Kurulu: Prof. Dr. Nevzat Bilgin (An›sal Baflkan) Prof. Dr. Ahmet Mumcu Prof. Dr. Solmaz Do¤anca Prof. Dr. Sevil Öksüz Prof. Dr. Ender Varinlio¤lu, Prof. Dr. Okay Eroskay Prof. Dr. Fuat Çelebio¤lu, Prof. Dr. Sedefhan O¤uz, Prof. Dr. Levent Peflkircio¤lu, Gürbüz Atabek, Necmi Tanyolaç, Mete Tizer, Kaya Karan, Alaettin Giray, Ayhan Erten, ‹lhan Banguo¤lu, Ahmet Aydede, Manuel Bilos,Cengiz Dolunay Sürekli Yazarlar: Yücel Aksoy, Pelin Hazar Aliabbasi, Sabriye Afl›r, Dr. Sıtkı Aydınel, Nuray Bartoschek, Sadi Bülbül, Haluk Cans›n, Y›lmaz Da¤deviren, Haluk Erdemol, Sema Erdo¤an, Konur Ertop, Gürbüz Evren, Metin Gören, ‹lyas Halil, Mümtaz ‹dil, Çetin ‹mir, Muzaffer ‹zgü, Sinan Meydan, Mehmet Muhsino¤lu, Filiz Lelo¤lu Oskay, Cengiz Önal, Sebahat Önen, Cengiz Özak›nc›, Saniye Özden, Tekin Özertem, Bekir Özgen, Nergis Öztürk, Yaflar Öztürk, Sezin San, R›fat Serdaro¤lu, Mete Tizer, ‹zlen fien Toker, ‹zmir Tolga, Suat Türker, Engin Ünsal, Mehmet Ünver, Dr. Mehmet Uhri, Orhan Velidedeo¤lu, Mustafa Y›ld›z Yönetim Merkezi: 10. Sokak No: 45, Bahçelievler, Ankara Tel: (0312) 215 51 27-313 Faks: (0312) 222 90 07 ‹letiflim Adresi: Sedef Cad. 2446 Ada, 1. Parsel, A Blok, Kat: 3, Da: 16, Ataflehir, 34750 ‹stanbul Tel: (0216) 456 27 27 (pbx) Faks: (0216) 456 27 29 Da¤›t›m: Yaysat Bas›m Tarihi: 22 / 11 / 2013

www.butundunya.com.tr butundunya@butundunya.com.tr 1


‹ Ç ‹ N D E K ‹ L E R

BAfiKENT ÜN‹VERS‹TES‹ KÜLTÜR YAYINI

Bütün Dünya YIL:16 SAYI: 187

2000

3 Sonsuzlu¤unun 40. Y›l›nda ‹smet ‹nönü Mete Akyol 4 Türkiye’de Karaci¤er Naklinin 25. Y›l› 8 Dünya T›p, T›bbi Araflt›ma, Teknik ve Etik Bilimler Akademisi ‹lk Toplant›s› 9 Atatürk’ün Okudu¤u Kitaplar Dr. Sıtkı Aydınel 13 Mustafa Kemal, Dünyay› Bekleyen Olaylar› On Y›l Önceden Anlatt› B.D. Yaz› ‹flleri 17 Hakimiyeti Milliye Yaz›lar› 19 Güzel Sanatlarda Sahne Sanatlar› ve Müzik Çal›flmalar› Cengiz Önal B.D. Yaz› ‹flleri 23 Atatürk’ün Fabrikalar› Sinan Meydan Özden Toker, Babas› ‹smet ‹nönü ve Annesi Mevhibe ‹nönü’yü Anlat›yor

27

31 Dedepafla Gülsün Bilgehan 35 Cumhurbaflkan› ‹ken, Kendi ‹ste¤iyle Kimya Ö¤rencisi Oldu Mete Akyol 40 Uluslararas› Haberal Organ Nakli ve E¤itim Vakf› 43 Tek Resmi Dil Tek Bayrak Tek Ulus Cengiz Özak›nc› 49 Kitaps›z Bilen Kitapl› Bilenin Gelece¤ini Görmüfltü 51 Vicdan Hikmet Ulu¤bay 57 Bu Vatan Böyle Özverilerle Kurtuldu Yusuf R›za Düvenci 63 Yönetimden Düflenlerle Yeni Gelenlerin Öyküsü Konur Ertop 2

68 ‹slam’da Do¤ru Bilinen Yanl›fllar Gürbüz Evren 72 Çetin ‹mir’i Yitirdik 73 ‹ki Y›ld›z Daha Kayd› Tekin Özertem 79 Spor ve Kültür Metin Gören 83 Odyssseus’un Truva’dan Dönüflü ve Oysseia Haluk Erdemol 87 Nesin Matematik Köyü Senem Sengül Karan 91 Zekâ Mozart m›d›r, Einstein m›? Mümtaz ‹dil 95 ‹yelenme Düflkünlü¤ümüz Orhan Velidedeo¤lu 99 Halikarnas Bal›kç›s›na Gönül Borcum Arif Vidinli 103 Yeni Y›l Bize Hiçbir fiey Getirmeyecek Nuray Bartoschek 105 Kim Kimdi Sabriye Afl›r 111 Tiflinya Muzaffer ‹zgü 115 Bunlar ‹rezillikten Hofllan›r Mustafa Tokyay 119 Ana ve Yazar Bekir Özgen 123 Bir Sanatt›r Yaflamak Yücel Aksoy 127 Kitap ‹nsanl›¤›n Belle¤idir 129 Neler Olmuyorki Dünyada Sezin San 134 Eguisheim ‹zlen fien Toker 140 Baruch Spinoza Mete Tizer 142 Meksikal› Bal›kç›n›n Gerçe¤i Nergis Öztürk 145 Anish Kapoor Mehmet Uhri 148 Ah Bir Bilsem Sadi Bülbül 12 42 50 138 150 151 152 154 156 158 160

‹lk Dersimiz Türkçe F›rçalayarak Bilginizi Denetleyin Ufak Tefek Bilgiler Sudoku Çözümler Yar›n›n Büyükleri Bulmaca Satranç Ay›n Kitaplar› Bir Fotograf Bin Sözcük


Sonsuzlu¤unun 40. Y›l›nda ‹smet ‹nönü tatürk’ün en yak›n silah ve çal›flma arkadafl› ‹smet ‹nönü, askerlikten diplomatl›¤a, devlet adaml›¤›ndan muhalefet liderli¤ine, hatta aile reisli¤ine de¤in yaflam› boyunca üstlendi¤i sorumluluklar›n› tafl›rken uygulad›¤› tutum ve davran›fllar›yla toplumumuzun tüm bireyleri için bir ö¤retmen de olmufltur. Düflman karfl›s›nda yaln›zca savafl alan›nda de¤il, diplomasi masas›nda da ulusal zafer kazan›laca¤›n› ondan ö¤rendik, bir ulusal devrimin harfi harfine yerine oturtulabilmesi için, harfi harfine uygulanmas› gerekti¤ini, harf devriminden sonra onun tek Arap harfi kullanmama devrim terbiyesinden ö¤rendik. Demokrasiyi, bir seçim sonunda Cumhurbaflkanl›¤› makam›ndan ayr›l›rken kan›tlad›¤›, “demokrasiye sayg›”s›nda tan›d›k. Atatürk’le birlikte Cumhuriyet’i kurduklar› partinin, Atatürk’ten devrald›¤› genel baflkanl›k bayra¤›n› birgün Kurultay delegelerinin oylar›yla rakibine teslim ederken ceketinin dü¤mesini ilikleme terbiyesinde, bu sayg›s›n› kimbilir kaç›nc› kez yineledi¤ine tan›k olduk. 1932 y›l›nda Atina’da Venizelos’ la birlikte izledikleri Balkan Atletizm fiampiyonas›’nda, bir y›l önce flikayetçi olduklar› hakemin görevlendirilme-

A

sini protesto etmek için ulusal tak›m›m›z› yar›flmadan çeken kaptan Mehmet Ali Aybar 33 y›l sonra TBMM’de kendisine Türkiye ‹flçi Partisi Genel Baflkan› olarak tan›t›ld›¤›nda, “1932 y›l›nda Atina’da neden koflmad›n?” diyerek hesap soracak denli “devlete sahip ç›kmak” sorumlulu¤unu da onda gördük, ondan ö¤rendik. Bir geceyar›s› demokrasiye baflkald›ran askerlere, “Tek damla kan dökmeden bu iflten vazgeçerseniz, hakk›n›zda adli ifllem yapt›rmam” sözüyle silahlar›n› b›rakt›ran Baflbakan ‹smet ‹nönü’yü yaln›zca Türk Ulusu, Türkiye Büyük Millet Meclisi ve Türk Silahl› Kuvvetleri de¤il, Türk demokrasi tarihi de her zaman minnet ve flükranla anmaktad›r. smet ‹nönü Türk ulusuna demokrasinin, “Her isteyenin, her istedi¤ini yapabilece¤i de¤il, her isteyenin her istedi¤ini yapamayaca¤› bir yönetim biçimi oldu¤unu” anlatabilmek için çok u¤rafl verdi. Onu anlay›p, örnek alanlar›m›z demokrasinin ne oldu¤unu ö¤renebildiler. Onu anlayamayanlar ise demokrasiyi, “her istediklerini yapabilecekleri bir yönetim biçimi” sanmaya devam ediyorlar, hâlâ... •

meteakyol@butundunya.com.tr 3


BD ARALIK 2013

Türkiye’de Karaci¤er Naklinin Y›l›

25.

P

rof. Dr. Mehmet Haberal, 8 Aral›k 1988 tarihinde kadavradan al›nan karaci¤eri baflar›l› bir ameliyatla Fuat Koç adl› bir gence naklederken yaln›zca Türkiye’de de¤il, Orta Do¤u ve Afrika ülkelerini de içeren genifl bir co¤rafyada, ilk kez karaci¤er naklini gerçeklefltiriyordu. Türkiye ve bölgede ilk kez tan›k olunan bu tarihsel olay›n 25’inci y›ldönümü, dünyada ilk karaci¤er nakli ameliyat›n› yapan Prof. Dr. Thomas E. Starzl onuruna Ankara’da yap›lacak uluslararas› düzeyde bir bilimsel kongreyle kutlanacak. Prof. Haberal’›n hocas› onuruna birbuçuk y›l önce Silivri Cezaevi’nde planlad›¤›, dünyadaki meslektafllar›na davet mektuplar›n› hücresinden yazd›¤› ve tüm haz›rl›k çal›flmalar›n› hücresinden yönetti¤i “Liver Transplantation, Past, Present, Future” (Geçmifli, bugünü, gelece¤iyle Karaci¤er Nakli) adl› Uluslararas› Karaci¤er Kongresi, 4-6 Aral›k 2013 tarihinde Ankara’da Hilton Oteli salonlar›nda yap›lacak.

4

Dünyan›n çeflitli ülkelerinden ço¤u organ nakli uzman› biliminsanlar›n›n kat›laca¤› kongrede 21 ülkeden 62 bilim adam›, davetli olarak konuflma yapacak, karaci¤er nakli konusunda t›p dünyas›nda ulafl›lan son geliflmeleri bilimsel bildirilerle aç›klayacaklar. Dünyada ilk karaci¤er naklini ger-

Prof. Dr. Thomas E. Starzl onuruna 4 Aral›k 2013 tarihinde Ankara’da yap›lacak bilimsel kongrenin davetiyesi


BD ARALIK 2013

çeklefltiren ve 1 Ocak 1974-30 Haziran 1975 tarihleri aras›nda Denver, Colorado Üniversitesi’nde Prof. Dr. Mehmet Haberal’a hocal›k yapan dünyaca ünlü Prof. Dr. Thomas E. Starzl, kendi onuruna eski ö¤rencisi taraf›ndan düzenlenen bu anlaml›

kongreye sa¤l›k nedenleriyle kat›lamayaca¤›n› üzüntüleriyle bildirdi ve kongrede okunmak üzere tüm kat›l›mc›lara hitaben yap›lmas›n› istedi¤i bir konuflma metni gönderdi. Prof. Thomas E. Starzl’›n bu konuflmas›n› afla¤›da bulacaks›n›z:

B

ayanlar ve Baylar: Profesör Haberal (Mehmet) Böylesine önemli bir toplant›n›n ad›ma düzenlenmesi beni tarifsiz flekilde onurland›rd›. Bununla birlikte, bu konferans›n bafll›ca amac›n›n Türkiye’de yap›lan ilk karaci¤er naklinin 25. Y›l›n› kutlamak oldu¤unu söylemeye lüzum yok. Bu ayn› zamanda, Orta Do¤u’da, Do¤u Avrupa civar›ndaki bölgelerde ve Afrika’da gerçeklefltirilen ilk karaci¤er naklidir. Bu dönüm noktas›n›n önemi nedeniyle, bunu kimin baflard›¤›n› ve nas›l baflard›¤›n› sorgulamak yerinde olur. Yaklafl›k 40 y›l önce Kolorado Üniversitesi’nde yürüttü¤üm organ nakli program›na kat›lan son derece istisnai bu genç adam›n tek amac›, çok sevdi¤i ülkesine orada bulunmayan yeni teknolojileri götürmekti. Ancak esas amac› olan karaci¤er naklini gerçeklefltirmeden önce Dr. Haberal’›n tamamlamas› gereken pek çok aflama vard›. Bunlardan ilki, son evre böbrek rahats›zl›¤›n›n diyaliz ve böbrek nakli yoluyla etkin flekilde tedavisiydi. Ülkesine dönüflünün üzerinden bir y›l› biraz aflk›n bir süre içinde Mehmet, kurdu¤u diyaliz merkezleri a¤› sayesinde, kendisine 8 Aral›k 1988 y›l›nda gerçeklefltirdi¤i tarihi

Prof. Dr. Thomas E. Starzl karaci¤er naklinin yolunu açacak böbrek yolculu¤una bafllad›. Türkiye’deki bu genç y›ld›z›n varl›¤› gözlerden kaçmad›. Mehmet’in t›p toplant›lar›ndaki varl›¤›, ülkesine imtiyaz ve uluslararas› sayg›nl›k kazand›rd›. Kendisi, sayg›n bir kurum olan Amerikan Cerrahi Derne¤i ve daha da seçkin bir kurum olan Amerika Birleflik Devletleri Ulusal Bilim Akademisi T›p Enstitüsü taraf›ndan Onursal Üye seçilen ilk ve tek Türk vatandafl›d›r. Profesör Haberal her zaman için bir e¤itimcinin içgüdülerine sahipti. 1982 y›l› ile 2007 yaz› aras›nda tam 5


BD ARALIK 2013

¤erin daha iyi yöntemlerle muhafaza edilmesi, enfeksiyonlar ve venovenöz bypass kullan›m kurallar› hakk›nda daha kapsaml› bir anlay›fl vard›. 1988 y›l›na kadarki en önemli geliflmeler, immünosüpresyon alan›nda meydana gelen geliflmelerdir. Her ne kadar en az bir y›l sa¤ kal›m süreli karaci¤er nakli 1967’nin Temmuz ay›nda gerçeklefltirilProf. Dr. Thomas E. Starzl ve Prof. Dr. mifl olsa da, bir y›l sa¤ kal›m Mehmet Haberal Doku Tiplendirmesi süresi karaci¤er naklinin baKongresi’nde (3-6 Kas›m 1999, Ankara) flar›ya ulaflt›¤›n› düflünmek için 5 kez Türkiye’yi ziyaret ettim. Çeyrek çok az bir süredir. Sonuç olarak, kayüzy›l› kapsayan bu zaman diliminde; raci¤er nakli “uygulanamaz” aflamat›p d›fl›nda baflka dallarda da e¤itim s›ndan “uygulanabilir” aflamas›na verilen, ülkenin en iyi üniversitelerin- ulaflm›flt›r. Her ne kadar bir y›l sa¤ kal›m süden birinin do¤umuna ve geliflimine flahit oldum. fiu an bile geriye dönüp resi %50 seviyesinin üzerine hiç ç›kbakt›¤›mda, bunun mucizevî bir baflar› mam›fl olsa da, bu dönüm noktas›na ulaflan ve hayatta kalan karaci¤er al›c›oldu¤unu görüyorum. lar›n›n daimi varl›¤› yap›lan operasüm bu zaman boyunca Meh- yonun potansiyel de¤erini ortaya komet; Türkiye Organ Nakli yan sürekli bir hat›rlat›c› olmufltur. Derne¤i’ni, Orta Do¤u Or- Bu hastalardan Mehmet Haberal’›n gan Nakli Derne¤i’ni (ME- çal›flt›¤› dönemde Kolorado’da tedavi SOT), ve MESOT’un resmi dergisi edilen ve öncü olan dört tanesi, karolan Experimental and Clinical Trans- aci¤er nakli yap›ld›¤›ndan bu yana 40 plantation dergisini kurdu. Hayat›n›n ila 44 y›l› doldurmufltur. Bu hastalar, bu üretken ve zengin evresinde, 8 dünyada en uzun süre hayatta kalan Aral›k 1988 y›l›nda karaci¤er nakli karaci¤er al›c›lar›d›r. 1980 y›l› itibariyle, Denver’da buprogram›n› bafllatt›. O s›ralarda karaci¤er naklinin han- lunan ana merkezimize 4 yeni kagi aflamada oldu¤unu anlatmak ilginç raci¤er nakli merkezi eklendi. Bunlar›n hepsi Avrupa’da buluolacakt›r. Tüm dünyada sadece 2000 civar›nda karaci¤er nakli yap›lm›flt›. nuyordu; Roy Calne taraf›ndan ‹nBaflar›lan hedeflerin aras›nda kan p›h- giltere, Cambridge’de kurulan merkezi t›laflmas›n›n daha iyi kontrolü, karaci- Henri Bismuth’un Paris’te kurdu¤u,

T 6


BD ARALIK 2013

Rudolf Pichlmayr’›n Almanya’n›n Hannover flehrinde kurdu¤u ve Rudi Krom’un Hollanda’da kurdu¤u merkezler baflar›yla takip etti. Karaci¤er nakli ile ilgili günümüzde var olan prensiplerin pek ço¤u bu 5 merkezin ittifak› ile gelifltirildi.

K

araci¤er naklinin ümitsiz

gibi görünen gelece¤i siklosporin’in ortaya ç›k›fl› ile birlikte çarp›c› bir flekilde de¤iflti. Siklosporine ve prednizonu birlefltirdi¤imizde, bir y›l sa¤ kal›m süresi %80 oran›nda artt›. Karaci¤er nakli günümüzde deneysel bir ifllemden ziyade “klinik bir hizmete” dönüflmüfltür. 1989 y›l›n›n Ekim ay›nda The New England Journal of Medicine dergisinde yay›mlanan 17 sayfal›k makalem afla¤›daki ifade ile bafllar: “Karaci¤er naklinin kavramsal cazibesi o kadar fazlad›r ki ölümcül karaci¤er rahats›zl›¤› olan neredeyse her hasta için son çare olarak akla gelir” Elde bulunan karaci¤er ile ihtiyaç duyulan karaci¤er say›s› aras›nda büyük bir fark oldu¤u bilinen bir durumdu. Gelinen noktada tart›flmalar ve görüflmeler organlar›n en etkin ve adil biçimde tahsisi etraf›nda odaklanmaktad›r. Bu süre içinde Pittsburgh’da takrolimus ile ilgili preklinik çal›flmalar› harekete geçirerek siklosporin yerine kullan›m›n› ve FDA taraf›ndan h›zl› bir flekilde onaylanmas›n› sa¤lad›k. Takrolimus sayesinde, karaci¤er ve nihayetinde di¤er organ nakillerinde sa¤ kal›m süresinde ilerlemeler meydana geldi. Buna ek olarak; takrolimus kullan›m› ile birlikte, ba¤›rsa¤›

içeren ya da sadece ba¤›rsak ile ilgili ifllemler de “klinik hizmet” konumuna yükseltilmifl oldu. Dünyan›n en uzun süreyle hayatta kalan çoklu organ nakli al›c›s› bir okul ö¤retmenidir ve naklin üzerinden 24 y›l geçmifltir. Genel olarak organ nakli veya sadece karaci¤er nakli ile ilgili geliflmeler ve problemler hakk›nda daha fazla detaya girmek çok gerekli de¤il. Bu konular, tamamlad›¤›m zaman bafllayacak olan program›n büyük bir k›sm›n› oluflturuyor. Yaln›z flu kadar›n› söylemeliyim ki, bafllang›c› Mehmet Haberal’›n tarihsel öyküsü üzerinden Türkiye ve Orta Do¤u oluflturmaktad›r.

Prof. Dr. Mehmet Haberal, Türkiye Cumhuriyeti 9. Cumhurbaflkan› Süleyman Demirel ve Prof. Dr. Thomas E. Starzl (9. Türkiye Organ Nakli Derne¤i Kongresi, 4-6 Temmuz, 2007 Ankara) 7


Prof. Dr. Mehmet Haberal’›n Kurdu¤u

Dünya T›p, T›bbi Araflt›rma, Teknik ve Etik Bilimler Akademisi ‹lk Toplant›s›n› Yap›yor Prof. Dr. Mehmet Haberal’›n, Silivri Cezaevi’nde kurdu¤u “Dünya t›p, t›bbi araflt›rma, teknik ve etik bilimler akademisi”, bilimsel ilk toplant›s›n› 3 Aral›k 2013 tarihinde, Ankara’da Hilton Oteli salonlar›ndan yapacak. Temel amaçlar› aras›nda “t›bb›n farkl› uzmanl›k alanlar›nda toplanan bilgilerin uluslararas› akademik düzeyde paylafl›lmas›na ve etkin bir biçimde uygulanmas›na katk› sa¤lamak, t›bbi araflt›rmalar ve klinik çal›flmalar›n› uluslararas› düzeyde desteklemek, t›pta etik standartlar› ve t›p e¤itiminde kalite yükseltici çal›flmalar yapmak olan” akademinin bu ilk toplant›s›nda, bu amaçlar› gerçeklefltirmek do¤rultusunda ilk ad›m at›lm›fl olacakt›r. 28 ülkeden 68 bilim insan›n›n da üyeleri aras›nda olduklar› akademinin bu ilk toplant›s›yla ilgili olarak, yönetim kurulu baflkan› ve kurucu Prof. Dr. Mehmet Haberal, meslektafllar›na flu ça¤r›y› yapt›:

Sevgili Meslektafllar›m, Dünya T›p, T›bbi Araflt›rma-Teknik ve Etik Bilimler Akademisi’nin (WAMBES) 3 Aral›k 2013 tarihinde Ankara’da düzenlenecek aç›l›fl toplant›s›na sizleri davet etmekten büyük mutluluk duyuyorum. Sizlerin deste¤iyle sadece bir y›l önce kurulan Akademi’miz, t›bb›n farkl› uzmanl›k alanlar›nda hizmet veren t›p akademisyenlerinin bir araya gelerek oluflturdu¤u bir platformdur ve bilimsel araflt›rmalar›, klinik çal›flmalar›n› ve t›p e¤itimini uluslararas› düzeyde desteklemek amac›yla kurulmufltur. Halihaz›rda, Akademi 8

28 ülkeden üyeler taraf›ndan temsil edilmektedir. Uluslararas› düzeyde olmas›n›n yan› s›ra, birden çok akademik disiplini bar›nd›ran yap›s› amaçlar›n›n birço¤unu gerçeklefltirmekte büyük bir katk› sa¤layacakt›r. ‹nan›yorum ki; “fikirlerin buluflaca¤›” bu toplant›, insanl›¤›n ve bilimin geliflimine katk› sa¤layacakt›r. Ortak hedefimiz do¤rultusunda sizlerle birlikte çal›flmay› sab›rs›zl›kla bekliyorum.

Prof. Dr. Mehmet Haberal Dünya T›p, T›bbi Araflt›rma-Teknik ve Etik Bilimler Akademisi, Yönetim Kurulu Baflkan›


Y›lmadan Yorulmadan Dr. S›tk› Ayd›nel

ATATÜRK’ÜN OKUDU⁄U

K‹TAPLAR

B

undan önceki yaz›m›zda, bu konuda An›tkabir Derne¤i’nin haz›rlad›¤› 24 Cilt kitaptan 9. Cilt’te bulunan Ahmet Cevdet’in yazd›¤› (Yeni Gramer Metodu Hakk›nda Layiha) adl› kitab›n Birinci Cilt’inden al›nt›lar yapm›flt›k. Atatürk, bu kitab›n her sat›r›n› dikkatle okumufl, uygun gördüklerinin yanlar›n› veya altlar›n› çizmifltir. Bunlar›n hepsini bu k›s›tl› yerimize s›¤d›rmak olas› de¤ildir. Ancak, önemli gördü¤ümüz baz›lar› ile Türk Dil Kurumu’nun kuruluflunda Türk dilini geçmiflten itibaren bütün

detay› ile inceledi¤ini görebiliriz. Çünkü Atatürk, kültürümüzün zenginleflmesinde ve ba¤›ms›zlaflmada en önemli unsurunun “dil” oldu¤unu çok iyi biliyordu. fiimdi de, sözü geçen kitab›n 35. Sayfas›ndan ilginç bir paragraf› da okuyal›m: “Bizde ortal›k dili mevcuttur ve genifl mikyasta yay›lm›flt›r. As›l milli lisan da odur. Bu dilin esas› fonetik, morfoloji, hatta lugat itibariyle ‹stanbul dilidir. Fakat ‹stanbullu olmayanlar›n dilinde çok defa mahalli flive ve 9


BD ARALIK 2013

çal›kl›¤› hissedilir. Bu inhiraf iradi de¤ildir, bilakis istenmeyen ve bertaraf edilemeyen bir de¤iflikliktir. Eski edebi lisan›m›za karfl› son yar›m as›r zarf›nda gösterilen aksiamel yaz› lisan›m›z› ortal›k diline (‹stanbul’un fasih konuflma diline) çok yaklaflm›flt›r. Denilebilir ki, flimdiki halde, Türkçe kadar, yaz› ve konuflma lisanlar› birbirine yak›n hiçbir Avrupa dili yoktur. Harf ink›lab› üzerine imla sadeleflmifl oldu¤undan, bizim hikayedeki yaz› dilimiz, yeni edebi lisan›m›z muhayyel derecede bir basitlik kazanm›fl, ortal›k konuflma dilinin fasih flekliyle adeta

bilgi sahibi oldu¤unu görebiliyoruz. Türk Dil Kurumu önce Türk Dili Tetkik Cemiyeti olarak kuruldu.

R

uflen Eflref Ünayd›n bu Cemiyetin kuruluflunu an›lar›nda flöyle anlat›r: “11 Temmuz 1932’de Reisicumhur Gazi Hazretleri’nin davet iltifat›n› ald›m. Köflk’e gitti¤imde çal›flma masas›n›n etraf›nda Türk Tarihi Tetkik Cemiyeti Üyelerini gördüm. Tarih konusunda konuflma bitmek üzereyken odadakilere ”Dil ifllerini düflünecek zaman gelmifltir. Ne dersiniz?”

Türkçe kadar, yaz› ve konuflma lisanlar› birbirine yak›n hiçbir Avrupa dili yoktur. birleflmifltir. Tabii, ihtisas lisanlar› ayr›l›klar›n› muhafaza etmektedirler; baflka türlü olmas›n›n da imkân› yoktur. Bizde müflterek, milli dil çok eskiden beri konuflma dili olarak teessüs etmifltir. Ana vatandan elli altm›fl sene evvel ayr›lm›fl olan yerlerin Türk ve hatta sadece Müslüman ahalisi hâla müflterek Türk dilini unutmam›flt›r.”

A

tatürk, bu sat›rlar› dikkatle okumufl ve altlar›n› çizmifltir. Atatürk bir dil bilgini de¤ildir. Fakat Türk Dili Tetkik Cemiyeti’nin kuruluflunda, afla¤›da belirtece¤imiz, ve bu cemiyetin kuruluflunda, kuruculara yapt›¤› yol göstericili¤e dikkat etti¤imizde onun bu konuda ne kadar

10

diye sordular. Olumlu cevap al›nca “Öyle ise, Türk Tarihi Tetkik Cemiyeti gibi bir de ona kardefl bir Dil Cemiyeti kural›m. Ad› Türk Dili Tetkik Cemiyeti olsun.” buyurdular. Kendi eliyle flu flekli çizdiler: Dil Cemiyeti A. Filoloji ve Lenguistik B. Lugat ve ‹stilah C. Gramer ve Senteks D. Etimoloji Peflinden de: “Yar›n Hükümete dilekçe verip Cemiyetin iznini almal›, fakat bunun için önce bir Reis, bir de Umumi Katip seçmeli. Ben her ikisini de burada aram›zda görüyorum.” dedikten sonra eli ile Samih Rifat Bey’i göstererek “Zat›aliniz


bunun reisli¤ini al›rs›n›z.“ buyurdular. Umumi katipli¤e de beni münasip gördüler. Gerekli ifllem yap›larak 12 Temmuz 1932 tarihinde Türk Dili Tetkik Cemiyeti kurulmufl oldu. Cemiyetin kurulmas›ndan birkaç gün sonra 18 Temmuz 1932’de Ezan’›n Türkçe okunmas› için bir emir yay›nland›. Art›k minarelerden ”Allahu Ekber” yerine “Tanr› Uludur” sesleri yükseliyordu.

C

emiyet halk dilinde yaflayan Türkçe kelimeleri derletti. Bunun için söz derleme k›lavuzu ile, derleme fifllerini haz›rlatt›. Büyük bir k›sm› ö¤retmenlerimizden oluflan derleyicilere da¤›tt›. Bunlardan gelen taramalar›n sonucunda “Osmanl›cadan Türkçeye söz karfl›l›klar› tarama dergisi” adl› bir Tarama Dergisi yay›mlanmaya baflland›. Sonradan bunlar “Derleme Sözlükleri” ad› alt›nda bas›ld›. Buna Atasözleri ve Deyimler ile bölgesel olarak kullan›lan “A¤›z”lar da eklenerek “Tarama Sözlü¤ü”

oluflturuldu. Bu cemiyet “Dil Kurultaylar›” düzenledi. Her Kurultayda bilimsel tart›flmalar yap›larak önemli kararlar al›nd›. Üçüncü Kurultay 2431 A¤ustos 1936 tarihlerinde topland› ve Cemiyet’in ad› “Türk Dil Kurumu’ na çevrildi. Bu dönemde Türk Dili Arapça, Farsça sözlüklerle dolu idi. Atatürk, Türk Dili’nin düfltü¤ü bu durumdan nas›l kurtar›laca¤›n› 2 Eylül 1930’da flöyle aç›kl›yordu: “Milli his ile dil aras›ndaki ba¤ çok kuvvetlidir. Dilin milli ve zengin olmas›, milli hissin inkiflaf›nda bafll›ca müessirdir. Türk Dili dillerin en zenginlerindendir; yeter ki, bu dil fluurla ifllensin. Ülkesini, yüksek ‹stiklalini korumas›n› bilen Türk Milleti, dilini de yabanc› diller boyunduru¤undan kurtarmal›d›r.” Sonuçta, Atatürk, Arapça olan matematik, özellikle geometri terimlerini (örne¤in, üçgen, dörtgen, kare ve daha birçok)terimleri Türkçeye kazand›rm›fl, bunlar art›k dilimize yerleflmifltir.• sitkiaydinel@butundunya.com.tr 11


Haz›rlayan: Y‹⁄‹T EREN GÜNEY

Bu ay köflemizi dilimizde yer etmifl yabanc› sözcüklerin karfl›l›klar›na ay›rd›k. Bilginizi s›nay›n.

1 Masaj (Fr.)

6 Titr (Fr.)

a-Ön kesinti b-Süzek c-Ovma, ovuflturma d-Nitelik 2 Baz (Fr.)

7 Fotokopi (Fr.)

a-Yans›lan›m b-Aç›kgöz c-Kuflatma d-Mekanik kuvvet 12 Arbitraj (Fr.)

a-Ö¤reti b-Ara kazanç c-Alet, üreteç d-Çözümleme

a-Stok, y›¤›m b-Yal›t›m c-Ifl›k gücü d-T›pk›çekim

a-Temel, taban b-Efl zamanl› c-Dünden bugüne d-Gösterge 3 Ekoloji (Fr.)

8 Dejenere (Fr.)

a-Biçimleme b-Çevre bilimi c-‹ç gösterir d-Yer fizi¤i

a-Uygarlaflmam›fl b-Yozlaflm›fl c-Üslup, tarz d-Gösteri

4 Rand›man (Fr.)

a-Verim b-Koflmal›k c-Kesin uyar› d-K›sa koflu

13 ‹talik (Fr.)

a-Nota iflareti b-‹nce ay›r›m c-E¤ik, yat›k d-Etkisiz

9 Web (‹ng.)

14 Seminer (Fr.)

a-Süzgeç b-Karfl› ak›m c-A¤ d-K›r›k çizgi

a-Yerleflke b-Özseverlik c-Ocak siperi d-Toplu çal›flma

10 Rölanti (Fr.)

5 Hacker (‹ng.)

15 Konsensus (‹ng.)

a-Karfl› ak›m b-Yafll› erkek c-Yönelteç d-Yavafllat›lm›fl

a-K›r›c› b-K›zd›rmak c-Vas›fl›l›k d-Sabit fikir Yan›tlar: 151. sayfada 12

11 Ultrason (Fr.)

a-Egemen b-Esnek c-Çizim, tasar›m d-fian, ünvan

(Fr.) Frans›zca, (‹ng.) ‹ngilizce

a-‹ki ölçü, çift b-Uzlaflma, mutabakat c-Bölüntü, hizip d-Coflku hali


BD ARALIK 2013

Mustafa Kemal, dünyay› bekleyen olaylar› 0n y›l önceden Mac Arthur’a anlatt› Dönemin Amerika Birleflik Devletleri Genel Kurmay Baflkan› General Mac Arthur, 1932 y›l›nda Türkiye’yi ziyaret etmifl ve Cumhurbaflkan› Gazi Mustafa Kemal Bütün Dünya taraf›ndan kabul edilmifltir. YAZI ‹fiLER‹

28

Eylül 1932 tarihinde Cumhurbaflkanl›¤› arflivinde yer alan bu konudaki belgede konuk Genel Kurmay Baflkan›’n›n, Türkiye’de gördü¤ü “hüsnü kabul nedeniyle çok memnun oldu¤unu belirtti¤i” bilgisiyle, bir gün önce gezdi¤i Ankara’daki Orman Çiftli¤i konusundaki övgü içerikli görüflleri yeralmaktad›r.

Cumhurbaflkan› Mustafa Kemal, konu¤unun bu görüfllerine karfl›l›k olarak “Orman Çiftli¤i’ne dönüfltürülen alan›n batakl›k oldu¤unu, Ankara’ y› önce bu batakl›ktan kurtard›klar›n›, sonra da Ankara’n›n bir yerleflim merkezi olabilece¤ini amaçlad›klar›n›” söylemifltir. ABD Genel Kurmay Baflkan› General Mac Arthur, görüflme s›ras›nda 13


BD ARALIK 2013

Mac-Arthur Türkiye ziyaretindeki bir törende Mareflal Fevzi Çakmak ile “eski asker” Gazi Mustafa Kemal’e Avrupa’n›n o günkü ve gelecekteki konumu konusundaki görüfllerini sormufl, Mustafa Kemal de Avrupa ve dünyada on y›l sonra olacak olaylar›, önceden görmüflçesine anlatm›flt›r. Gazi Mustafa Kemal ve Mac Arthur aras›ndaki bu görüflmenin ayr›nt›lar›, 19 y›l sonra Washington’da, 8 Kas›m 1951 tarihli “The Caucasus- Kafkasya” adl› siyasal dergide, oradan al›nt› yap›larak bir kez de, 8 Kas›m 1951 tarihli Cumhuriyet gazetesinde yay›mlanm›flt›r. Eski Çal›flma Bakanlar›m›zdan Avukat Attila Sav’›n, Bütün Dünya okurlar›yla paylaflmak amac›yla gönderdi¤i bu tarihsel belgeyi afla¤›da yay›ml›yoruz:

DÜNYANIN S‹YAS‹ DURUMU (27-29. IX. 1932) Washington 7 (T.H. A.) -Yar›n neflredilecek "The Cauca14

sus" mecmuas› Atatürk'le Mac-Arthur aras›nda, bundan 20 sene evvel yap›lan görüflmenin afla¤›daki dikkate de¤er içeri¤ini aç›klayacakt›r: Avrupa'n›n durumu hakk›nda ne düflündü¤ünü kendisine soran MacArthur'e, Atatürk flu cevab› vermifltir: ersailles anlaflmas› Birinci Dünya harbine yol açm›fl olan nedenlerden hiçbirini gideremedi¤i gibi, tam tersine dünün bafll›ca rakipleri aras›ndaki uçurumu büsbütün derinlefltirmifltir. Zira, galip devletler, ma¤lûplara bar›fl flartlar›n› zorla kabul ettirirlerken, bu memleketlerin etnik geopolitik ve iktisadî özelliklerini asla dikkate almam›fllar ve sadece husumet hisleri ile hareket etmifllerdir. Böylelikle bugün içinde yaflad›¤›m›z sulh devresi sadece ateflkesten ibaret kalm›flt›r. E¤er siz Amerikal›lar, Avrupa iflleri ile ilgilenmekten vaz geçmeye-

V


BD ARALIK 2013

rek Wilson'un program›n› tatbikte ›srar etseydiniz, bu ateflkes devresi uzar ve bir gün devaml› bir sulh ile sonuçlanabilirdi. Bence, dün oldu¤u gibi yar›n da, Avrupa'n›n kaderi Almanya'n›n alaca¤› vaziyete ba¤l› bulunacakt›r. Fevkalâde bir dinamizme sahip olan bu 70 milyonluk çal›flkan ve disiplinli millet üstelik millî ihtiraslar›n› kamç›layabilecek siyasî bir ak›ma kendisini kapt›rd› m›, ergeç Versailles anlaflmas›n›n iptali yoluna gidecektir Atatürk, Almanya'n›n ‹ngiltere ve Rusya hariç olmak üzere, bütün Avrupa k›tas›n› iflgal edebilecek bir orduyu k›sa bir zamanda oluflturabilece¤ini, bu nedenle harbin 1940-1946 seneleri aras›nda bafllayaca¤›n›, Fransa'n›n kuvvetli bir ordu yaratmak için, gereken özellikleri art›k kaybetti¤ini ve ‹ngiltere'nin, adalar›n› müdafaa etmek için, bundan sonra Fransa' ya güvenemeyece¤ini söyleyerek, ‹talya hakk›nda da flöyle demifltir:

ya'n›n askerî bir kuvvet yaratmaktan henüz çok uzak oldu¤unu k›sa zamanda gösterecektir. Atatürk, Amerika'n›n geçen harpte oldu¤u gibi, bu harpte de tarafs›z kalamayaca¤›n› ve Almanya'n›n ancak bu Amerikan müdahalesi nedeniyle ma¤lûp olaca¤›n› da ilâve etmifl ve âdeta kehanet düzeyindeki hayret uyand›ran flu sözleri söylemifltir: vrupa devlet adamlar›, bafll›ca anlaflmazl›k konusu olan önemli siyasî meseleleri, her türlü millî egoizmlerden uzak ve yaln›z umumun yarar›na olarak, son bir gayret ve tam bir iyi niyetle ele almazlar-

A

Atatürk, Amerika'n›n geçen harpte oldu¤u gibi, bu harpte de tarafs›z kalamayaca¤›n› ve Almanya'n›n ancak bu Amerikan müdahalesi nedeniyle ma¤lup olaca¤›n› da söylemifltir.

talya, Mussolini nin idaresi alt›nda flüphesiz büyük bir kalk›nma ve geliflme göstermifltir. E¤er Mussolini, gelecekteki bir harpte, ‹talya'n›n görünen heybet ve azametini, harp d›fl›nda kalmak suretiyle, gereken flekilde kullanabilirse, sulh masas›nda bafll›ca rollerden birini oynayabilir. Fakat, korkar›m ki, ‹talya'n›n bugünkü flefi, Sezar rolünü oynamak hevesinden kendisini kurtaramayacak ve ‹tal-

İ

sa, korkar›m ki felâketin önü al›namayacakt›r. Zira, Avrupa meselesi ‹ngiltere, Fransa ve Almanya aras›ndaki anlaflmazl›k meselesi olmaktan art›k ç›km›flt›r. Bugün Avrupa'n›n do¤usunda bütün medeniyeti ve hattâ, bütün insanl›¤› tehdit eden yeni bir kuvvet belirmifltir. Bütün maddî ve mânevi imkânlar›n›, topyekûn bir flekilde, cihan ihtilâli gayesi u¤runa seferber eden bu kor15


BD ARALIK 2013

kunç kuvvet, üstelik Avrupal›lar ve Amerikal›larca henüz bilinmeyen yepyeni siyasî metotlar tatbik etmekte ve rakiplerinin en küçük hatalar›ndan bile mükemmelen yararlanmas›n› bilmektedir. Avrupa'da olacak bir harbin bafll›ca galibi ne ‹ngiltere, ne Fransa, ne de Almanya' d›r. Sadece Bolflevizmdir.

R

usya'n›n yak›n komflusu ve bu memleketle en çok harbetmifl bir millet olarak, biz Türkler, orada cereyan eden olaylar› yak›ndan takip ediyor ve tehlikeyi bütün ç›plakl›¤›yle görüyoruz. Uyanan fiark milletlerinin zihniyetlerini mükemmelen istismar eden, onlar›n millî ihtiraslar›n› okflayan ve kinleri tahrik etmesini bilen Bolflevikler, yaln›z Avrupa'y› de¤il, Asya'y› da tehdit eden bafll›ca kuvvet halini alm›fllard›r. Söz Asya'ya intikal edince, MacArthur söyle demifltir: Fikrinize tamamiyle kat›l›yorum. Avrupa ile Amerika devlet adamlar›n›n as›l tehlikeyi görememeleri, bana da çok endifle veriyor. Böylelikle, hepimizi tehdit eden bir düflman›n büyük menfaatler temin edebilece¤i bir harbe do¤ru sürükleniyoruz. Bana öyle geliyor ki, Avrupa'da bafllayacak bir savafl mutlaka Asya'ya da s›çrayacakt›r. Zira, büyük devletlerin Avrupa'daki yenilgilerini, Japonya, Asya'deki emellerini gerçeklefltirmek için bir f›rsat sayacakt›r. Amerika buna flüphesiz ilgisiz kalamayacakt›r. ‹ster istemez sürüklenece¤imiz böyle bir harpte ise, Rusya Asya'deki nüfuzunu geniflletmeye çal›flacakt›r. E¤er 16

siyaset adamlar›m›z, o s›rada, Rus yard›m›n› a¤›r toprak tâvizleri pahas›na sat›n almamak dirayetini gösterirlerse ne âlâ, aksi takdirde, biz bir tehlikeyi bertaraf etmeye çal›fl›rken onun yerine daha büyü¤ünü var etmifl olaca¤›z. Bu nedenle Rusya ile birlikte yapaca¤›m›z bir harp, Avrupa meselelerini oldu¤u gibi Asya meselelerini de halletmekten çok uzak kalacakt›r. Bitmez tükenmez insan malzemesine sahip olan ve üstelik Avrupa ile Amerikan sanayicilerinin ihracat pazar› olan Asya, Rusya'n›n nüfuzu alt›na girdi¤i gün, dava Bolflevizm için halledilmifl olacakt›r. Ruslar, bunu bizden daha iyi anlad›klar› içindir ki Asya'da genellikle gözümüzden kaçan büyük bir faaliyet gösteriyorlar. Bugün Çin'in mühim bir k›sm› komünist ajanlar›n›n kontrolü alt›nda bulunmaktad›r. E¤er Amerika ve Avrupa devlet adamlar› Çin'e gereken önemi vermez ve oradaki komünist aleyhtar› devlet adamlar›n› desteklemezlerse, Japonlar›n ma¤lûbiyeti komünistlerin Çin'deki zaferi olabilir. Ayn› hal Mançurya, Kore, Hindistan, Hindiçini, Birmanya için de olabilir. Bu nedenle bence, dünyan›n kaderi Avrupa de¤il, Asya'da hallolunacakt›r. ki büyük asker aras›ndaki görüflme bitti¤i zaman, Atatürk gülerek MacArthur'e flöyle demifltir: Görüfllerimizde tam bir mutabakat var. Fakat temenni edelim ki, vaziyeti biz yanl›fl görelim ve dünyan›n kaderini ellerinde tutan devlet adamlar› hakl› ç›ks›nlar. •

İ


BD ARALIK 2013

YAZILARI

Kad›nlara Seçme Hakk› Kad›nlar›n erkekler gibi seçme ve seçilme hakk›na ait konu Avrupa’da henüz kesin olarak çözülmüfl de¤ildir.

ngiltere ve Amerika gibi baz› memleketlerde kad›nlara erkekler derecesinde siyasi haklar verilmifl oldu¤u halde, Fransa gibi düflünce dünyas›n›n öncülerinden olan di¤er baz› memleketlerde bu konuda henüz çeliflkiler içinde bulunulmaktad›r. Geçenlerde, kad›nlar›n belediye seçimlerine kat›labilmeleri hakk›ndaki önerinin tart›fl›lmas› Frans›z senatosu taraf›ndan ertelendi. Bu erteleme keyfiyeti kad›n seçme hakk›n›n kabul veya reddi gibi konuyu esas›ndan çözmemektedir. Konu flimdilik sonraya b›rak›lm›fl demektir.

Acaba bu konunun gerek Fransa’ da ve gerek kad›nlara henüz seçme hakk› vermeyen di¤er memleketlerde varaca¤› sonuç ne olacakt›r? Bu sonucun, sonuçta kad›nlar›n da erkekler gibi eflit haklara sahip olmalar› fleklinde belirece¤ine flüphe yoktur. Bundan birkaç ay önce Fransa’da kad›nlar›n seçme hakk› ile ilgili oldukça genifl bir anket yap›lm›flt›. Frans›z Akademisi gibi tutucu bir heyetin ço¤unluk üyeleri bile bu hakk›n verilmesi taraftar›d›r. Yukar›da sözünü etti¤imiz Senato’nun erteleme karar› da 17


BD ARALIK 2013

126 muhalif oya karfl›l›k 175 oyla kabul edilebilmifltir. Demek ki Frans›z kad›nlar›n›n baflar›lar›na muhalefet edebilecek ortada ciddi bir engel kalmam›flt›r. ‹fl sonuçta bir zaman konusuyla s›n›rl› kalm›flt›r. ad›nlarla erkekler aras›nda, sosyal ve siyasi hayatta bir tak›m farklar oldu¤unu düflünmek modas› art›k her tarafta geçmifltir. Bugünün toplumsal hayat› o kadar kar›fl›k ve çetindir ki, kocas› çarfl›daki dükkân›nda kundura diken ve kar›s› evde ocak bafl›nda çorab›n› ören aile tablosu hemen hemen tarihe kar›flm›flt›r. Art›k aile oluflumunda d›fl ve iç hayat yoktur. Bunlar birbirine kar›flm›fl ve kad›nla erke¤in ortak çal›fl›p-çabalamalar›na ihtiyaç gösteren bir kül olmufltur. Erkekle kad›n aras›ndaki yarad›l›fl farklar›ndan siyasi ve sosyal farklara intikal çabalar› eski fliddetini kaybetmifltir. Bugünkü fark›n daha çok kad›nlar›n eski sosyal durumlar›ndan do¤mufl oldu¤una flüphe yoktur. Kad›n dünyas›n› erkek dünyas›na düflman bir durumda düflünmek gibi geri kalm›fl bir flüpheden do¤an geri düflünceler sonuçta tecrübe ve gerçek önünde yavafl yavafl yok olmaktad›r. Kad›nlar, baz›lar›n›n tahmin ettikleri gibi ne gere¤inden fazla tutucu, ne de kurulmufl bir toplumun esaslar›n› y›kacak derecede ihtilalcidirler. Siyasi hayata kat›ld›klar› memleketlerde, erkeklerin ço¤unlu¤unun onay›n› alm›fl olan rejimi desteklemekten baflka bir fley düflünmediklerini çok iyi göstermifllerdir. ‹flte bu sebeplerden dolay›d›r ki,

K

18

Kad›n dünyas›n› erkek dünyas›na düflman bir durumda düflünmek gibi geri kalm›fl bir flüpheden do¤an geri düflünceler sonuçta tecrübe ve gerçek önünde yavafl yavafl yok olmaktad›r. ça¤dafl bir hayat yaflayan memleketlerde kad›nlar›n seçme hakk› e¤er henüz tan›nmam›flsa, bu bir prensip muhalefetinden de¤il, al›flt›rma ve zaman düflüncelerinden ileri gelmektedir.

H

er büyük yenilik gibi, kad›nlar›n siyasi hayata kat›lmalar›n› sa¤lamak konusu da biraz düflünce ve ihtiyaçlar›n oluflmas› konusudur. Haklar ancak onlar› kullanmas›n›, onlar› istemesini bilenlere verilir. ‹nsanl›¤a ilk terbiyesini, ilk hayat oluflumunu veren kad›n dünyas›, istedi¤i hakk›n› elbette kullanmas›n› da bilir… Hâkimiyeti Milliye Gazetesi 6 Nisan 1929


Atütürk’ün Dünyas› Cengiz Önal

B

ugün dinletmeye çal›fl›lan musiki yüz a¤artacak de¤erde olmaktan uzakt›r. Bunu aç›kça bilmeliyiz. Ulusal, ince duygular› ve düflünceleri anlatan, yüksek deyiflleri, söyleyiflleri toplamak, onlar› bir an önce, genel son musiki kurallar›na göre ifllemek gerekir. Gazi Mustafa Kemâl Atatürk

48

Güzel Sanatlar’da Sahne Sanatlar› ve Müzik Çal›flmalar›

Sahne sanatlar› çal›flmalar› tatürk, güzel sanatlar›n di¤er dallar›nda oldu¤u gibi sahne sanatlar›n› da gerekti¤ince ve yeterince destekledi. Tiyatronun ça¤dafl bir yap›ya kavuflmas›n› istedi ve özellikle bayanlar›n sahnede yer almalar›na önem verdi. Asl›nda, Bat› Tiyatrosu Türkiye için yeni bir sanat dal› say›l›rd›. Gerçi Anadolu’da öteden beri köy oyunlar›, halk tiyatrosu diyebilece¤imiz kukla, karagöz, ortaoyunu gibi etkinlikler vard›. Fakat metine dayal› Bat› Tiyatrosu ancak 19. yüzy›l ortalar›nda Türkiye’de boy göstermeye bafllad›. Osmanl› döneminin bir k›sm›nda Abdülmecit’ten bafllayarak padiflahlar tiyatroya ilgi duymufllar, bununla yetinmeyip saraylara birer de tiyatro yapt›rm›fllard›. Ama nedense tiyatro

A

hak etti¤i ilgiyi bulamam›flt›… Bunda halk üzerinde oluflturulan bir çeflit bask›n›n büyük etkisi oldu¤u konusunda kuflku duyulmamaktad›r. Meflrutiyet döneminde Devlet tiyatrosu niteli¤inde Comédie Française’den esinlenerek tiyatro ve müzik bölümlerinden oluflan Darülbedayi kuruldu ve 1934’e kadar Türk tiyatro-


BD ARALIK 2013

iki ülkenin kültürel de¤erlerini konu alan bir opera haz›rlanmas›n› rica etmifl ve bu eser, Ahmet Adnan Saygun’un bestelemesiyle, bir ay gibi k›sa bir sürede haz›rlanarak, 19 Haziran 1934 akflam›, iki devlet baflkan›n›n huzurunda Ankara Halkevinde sahneye konulmufltur. zsoy adl› ve Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk sahnelenen operas› dolays›yla sanatç›lar da çok mutlu olmufllar ve operay› büyük coflku içinde sahnelemifllerdir. Ayr›ca Sanatç›lar, böylesi k›sa sürede bir eser haz›rlay›p, Atatürk’ün ve yabanc› bir misafirinin huzurunda sahneye koymakla, bir anlamda, ona teflekkür etmifllerdir. Konservatuar kurma haz›rl›klar› bafllay›nca, ders plânlar›n› yapmak üzere Prof. Carl Ebert davet edildi. Prof. Ebert Tiyatro Bölümünün ve Opera Bölümünün ders programlar›n› haz›rlad›. Ayr›ca Operaya ba¤l› Bale s›n›flar› kurmak yolunda çok gayret sarf etti. Ancak bu gayret, Atatürk’ün ölümünden sonra 1940’da gerçekleflebildi.

Ö Ahmed Adnan Saygun sunun kalbi olarak çal›flmalar›na devam etti. 1934’de yeniden düzenlenerek ‹stanbul fiehir Tiyatrosu ad›n› ald›. Sahne sanatlar› ve müzik dallar›nda ö¤retmen ve ö¤renci yetifltirmek amac›yla 1934’de Ankara’da Millî Musiki ve Temsil Akademisi kuruldu. Kurumun ad› 1936’da Ankara Konservatuar›, 1940’da da Devlet Konservatuar› olarak de¤ifltirildi. Atatürk, sahne sanatlar›n›n en zoru olan Opera konusunda öncülük ederek, Türk Sanatç›lar›’n› her f›rsatta desteklemifl ve onlardan ilgisini bir an bile eksik etmemifltir. Hatta Münir Hayri Egeli’ den, ‹ran fiah› R›za Pehlevi’nin Türkiye’ye yapaca¤› resmi ziyaret münasebetiyle ve 20

Konservatuar-Ankara


BD ARALIK 2013

Müzik Çal›flmalar› umhuriyet dönemine, müzik çal›flmalar› konusunda yeni düzenlemeler yap›l›rken, müzik ö¤retmenleri yetifltirmek amac›yla Musiki Muallim Mektebi aç›ld›. Daha sonra askeri müzi¤i temsil eden M›z›ka-i Hümayun ad›yla bir bando tak›m› kuruldu. Cumhuriyetin bafllang›c›nda ‹stanbul’da faaliyette bulunan bu kurulufl, 1924’de Ankara’ya getirildi ve Riyaseti Cumhur Musiki Heyeti ad› ile, Cumhurbaflkanl›¤› makam›na ba¤land›. Bir süre sonra ad› Cumhurbaflkanl›¤› Filarmoni Orkestras› olarak de¤ifltirildi. Ça¤dafl müzik çal›flmalar›, cumhuriyetin müzik okullar›nda geliflti. Ankara Musiki Muallim Mektebi bu okullar›n öncüsü oldu. Okulun temel amac› ortaö¤retim kurumlar›na müzik ö¤retmenleri yetifltirmekti. Okul müzik ö¤retmeninin yan› s›ra orkestra eleman› da yetifltiriyordu. Müzik e¤itiminin a¤›rl›kla verildi¤i okullara nitelikli ö¤retim kadrosu oluflturmak için Avrupa’ya

C

seçkin ö¤renciler gönderildi. Ö¤renimlerini bitiren gençler, okulda ders verdikleri gibi, ça¤dafl besteleriyle, Ça¤dafl Türk Müzi¤inin öncüsü oldular. ‹stanbul’da da yeni düzenlemeler yap›larak ‹stanbul Konservatuar› oluflturuldu. Konservatuar bundan sonraki çal›flmalar›n› Anadolu’dan müzik derlemelerine kayd›rd›. Bunun amac› Türk bestecilerine, Türk müzi¤inin öz kayna¤› olan halk ezgilerini sunmak ve bunlar›n ça¤dafl Bat› müzi¤i tekni¤i ile ifllemek, ulusal müzi¤i yaflatmakt›. onservatuarlar›n yan› s›ra 1932’den itibaren faaliyete geçen Halkevleri de bu yolda çal›flmalar yapt›. Açt›klar›, mandolin, keman, piyano kurslar› çeflitli konserlerle giriflimde bulunma arzusunda olan sanatç›lar› destekledi. 1934’e gelindi¤inde Atatürk durumdan henüz tam anlam›yla memnun de¤ildi. 1 Kas›m 1934’de TBMM’nin Dördüncü Toplanma y›l›n› açarken

K

Gazi Muallim Mektebi-Ankara 21


Bütün gayretlere karfl›n Konservatuar, aziz Atatürk’ün aram›zdan ayr›l›p, ebediyete intikal etmesinin ard›ndan ve 1940 y›l›nda aç›labildi.

Sonuç Ankara Devlet Tiyatrolar› Binas› müzik çal›flmalar› ile ilgili görüflünü, “…Bugün dinletmeye çal›fl›lan musiki yüz a¤artacak de¤erde olmaktan uzakt›r. Bunu aç›kça bilmeliyiz. Ulusal, ince duygular› ve düflünceleri anlatan, yüksek deyiflleri, söyleyiflleri toplamak, onlar› bir gün önce, genel son musiki kurallar›na göre ifllemek gerekir. Ancak bu düzeye ulafl›lmakla Türk Ulusal Musikisi yükselebilir, evrensel musikide yerini alabilir. Kültür ‹flleri Bakanl›¤›n›n bu konuya gerekti¤ince özen göstermesini, kamunun da bunda ona yard›m› olmas›n› dilerim.” fleklinde dile getirdi. u sözlerden anlafl›laca¤› gibi, Ulu Önder, Türk musikisinin, halk kayna¤›ndan esinlenen ulusal duygu ve düflünceleri, Bat› Müzik tekni¤i ile ifllenerek yükselmesini ve evrensel müzik âleminde yer almas›n› arzu ediyordu. Onun uyar›s› üzerine Kas›m-1934’ te bir Kongre topland›. Çal›flmalar büyük bir istekle sürdürüldü. Amaç, bir Konservatuar kurmak ve müzik çal›flmalar›n› bu çat› alt›nda bilimsel verilere dayal› olarak yürütmekti.

B

22

Gazi Mustafa Kemal Atatürk, di¤er alanlarda oldu¤u gibi, Güzel Sanatlar alan›nda da ça¤dafll›k yolunu açan ve bu alandaki devrimleri bafllatan ve sanatç›lar›n alanlar›nda büyük eserler vermelerini sa¤layan bir liderdir.

Eski Hakevleri Binas›-Ankara Sanat ve sanatç›n›n önemi Mustafa Kemal’in, “‹nsanlar olgunlaflmak için baz› fleylere muhtaçt›r. Bir millet ki, resim yapmaz, bir millet ki, heykel yapmaz, kendi benli¤ini anlatman›n bir ifadesi olan musiki ile u¤raflmaz, bir millet ki tekni¤in getirdi¤i fleyleri yapmaz; itiraf etmeli ki o milletin ilerleme yolunda yeri yoktur. Hâlbuki bizim milletimiz, gerçek nitelikleriyle medeni ve ileri olmaya lây›kt›r ve olacakt›r.” sözlerinde aç›k bir flekilde görülmektedir. • cengizonal@butundunya.com.tr


Sakl› Tarih Sinan Meydan

ATATÜRK’ÜN FABR‹KALARI 1

1923-1944 aras›nda kurulan fabrikalar›n öyküsü

Osmanl› Devleti, 16. yüzy›ldan itibaren bilimsel ve kültürel bak›mdan bir hayli geri kalm›fl, Bat›’n›n yapt›¤› gibi bilgi üretip bu bilgi ile teknolojik geliflimini sa¤layamam›fl; makine yap›p, fabrika kuramam›flt›r. abrika kurmak istedi¤inde makineleri ve o makineleri kullanacak teknik elemanlar› d›flar›dan getirmifltir. Ancak teknik elemanlar ülkelerine döndüklerinde makineler de susmufltur. Sanayi Devrimi’yle makineli üretime (markentalizm) geçen Avrupa, ekonomik olarak her geçen gün biraz daha geliflirken Osmanl› Devleti elle üretime (manifaktur) devam etti¤i için her geçen gün ekonomik olarak biraz daha zay›flam›flt›r. Çünkü makine kol gücünü yenmifl, elle üretilen Osmanl› mallar› makine ile üretilen Avrupa mallar›yla rekabet edemez hale gelmifltir. Tar›m devrimini yapamayan Osmanl› do¤al olarak Sanayi devrimini de yapamam›flt›r. Öyle ki Osmanl›’dan Cumhuriyet’e

F

23


BD ARALIK 2013

Eskiflehir fieker Fabrikas› kalan sadece dört önemli fabrika vard›r: Hereke ‹pek Dokuma, Feshane Yün ‹plik, Bak›rköy Bez ve Beykoz Deri fabrikas›…

Osmanl›’dan Cumhuriyet’e kalan sadece dört önemli fabrika vard›r.

evket Süreyya Aydemir’in ifadeleriyle: “Türkiye’de o s›rada fabrika denebilecek ve ço¤u da y›pranm›fll›ktan veya sahipsizlikten Bursa, Manisa, ‹zmit ve Adana'dad›r. faaliyetini durdurmufl ancak 10-15 Bu nedenle Kurtulufl Savaflma katk›müessese vard›… Daha do¤rusu Cum- lar› söz konusu de¤ildir. Bu 282 sanayi huriyet kuruldu¤u zaman ad›na Bat› kuruluflundan % 85’i yabanc›lar›n, manas›yla fabrika denebilecek mües- % 15’i Türklerin elindedir. 1923 y›l›nda Bursa’da sadece 832 seseler yoktu. Adlar›na pek de fabrika denilemeyecek olmakla beraber ‹s- ipek iflçisi vard›r. 1923’te ülkenin 50.000 ton olan fleker ihtiyac›n›n tatanbul ve ‹zmir bölgesinde yaln›z 6 yünlü mensucat müessesesi vard›.” 1915 istatistiklerine göre Osmanl› Devleti’nde 10 iflçiden fazla iflçi çal›flt›ran 282 iflyeri vard›r ve bunlar›n 165170 kadar› ‹stanbul ve çevresinde, 60 kadar› ‹zmir'de, geri kalan› ‹zmit Ka¤›t Fabrikas›

24


BD ARALIK 2013

mam› d›flar›dan karfl›lanmaktad›r. Y›lda 4 milyon kilo deri ithal edilmektedir. 1923’te Türkiye’de sadece 7000 i¤lik harap durumda pamuk iflletmesi vard›r. Sanayi iflletmelerinin sadece % 4,32’sinde motor kullan›lmaktad›r.

S

anayi istatistiklerine göre 1923 y›l›na kadar aç›lm›fl olan ülke genelindeki irili ufakl› bütün fabrikalar›n say›s› 386 iken, 19231933 aras›nda aç›lan ülke genelindeki irili ufakl› bütün fabrikalar›n say›s› 1087’dir. I. Sanayi Plan›’n›n yürürlü¤e girdi¤i 1934-1938 aras›nda aç›lan fabrikalarla ülke genelindeki fabrika say›s› 2000’i geçmifltir. 1927 y›l› genel istatistiklerine göre Türkiye’de 65.245 büyük küçük, motorlu motorsuz sanayi kurumu vard›r. 1927 y›l›nda 17 milyon de¤erinde olan mili sanayi imalat›n›n toplam› 1933’te 120 milyon liral›k art›flla 137 milyona ç›km›flt›r. Bu yükselifl, 1933-1938 aras›nda da artarak devam etmifltir. 1913’te Osmanl› Devleti s›n›rlar› içindeki toplam sanayi iflçisi say›s› 16.975’tir. Kurtulufl Savafl› s›ras›nda 1921’de Anadolu’da yap›lan sanayi say›m› s›ras›nda bütün esnaf dükkanlar› da dahil 33.085 kuruluflta 76.216 iflçi say›lm›flt›r. Beher iflletmeye 2-3 iflçi düflmektedir. 1927’de Türkiye Cumhuriyeti’ndeki iflçi say›s› büyük bir art›flla 256.855’e yükselmifltir. Atatürk’ün fabrikalar›na geçmeden önce Atatürk’ün fabrikalara verdi¤i önemden biraz daha söz edelim…

Atatürk, Türkiye’nin dört bir yan›na fabrikalar yap›lmas›n› istemifltir. Örne¤in, Bursa’da kurulan bir dokuma flirketinin yapt›raca¤› fabrikan›n temel atma töreninde 1 Ekim 1925 tarihinde yapt›¤› konuflmada Bursa’da fabrikalar›n ço¤almas›n›, hiç olmazsa türbelerin say›s›na ulaflmas›n› temenni etmifltir: “Bursa’da bir dokumac›l›k flirketi kuruldu¤unu memnunlukla ö¤renmifltim. Bugün bu flirkete ait fabrikan›n karar›n› uygulamaya koymas› töreninde bulunmak f›rsat›n› sevinçle karfl›lad›m. Bursa bafll› bafl›na bir sanat memleketi olmaya pek kabiliyetlidir. Onun için çok temenni ederim, Bursa’da

Bursa Merinos Fabrikas› her fleye ait fabrikalar ço¤als›n, hiç olmazsa türbelerin say›s›na ulafls›n. Bilindi¤i gibi bireysel giriflimlerin baflar›l› olmas›, zor flartlara katlan›lmas› meselesidir. Büyük ifller, önemli giriflimcilerimizin çal›flmalar›yla sa¤lanabilir. Say›n Bursal›lar›n ufak, büyük sermayeleri bir araya getirerek bu güzel memleketin verimlerinden olabildi¤ince yararlanaca¤› hakk›ndaki kanaatim çok kuvvetlidir.” Atatürk’ün fabrikalara büyük 25


önem vermesinin temel nedeni asl›nda sanayiye, özellikle de a¤›r sanayiye önem vermesidir. fiu sözler Atatürk’e aittir: “Endüstrileflmek, en büyük milli davalar›m›z aras›nda yer almaktad›r. Çal›flmas› ve yaflamas› için ekonomik elemanlar› memleketimizde mevcut olan büyük, küçük her çeflit sanayi kuraca¤›z ve iflletece¤iz..” “Sanayi fabrikalar›na ve maden sanayine yönelmifl genel ilgi teflebbüsü sa¤layacak çare ve tedbirleri bulmak de¤iflmez ve hayati ihtiyaçlar›m›zdand›r.” “Sanayideki teflebbüsler, teflvik edecek ve cesaret verecek mahiyettedir. Fakat memleketin a¤›r sanayisinin kurulmas› bitmedikçe her nokta-i nazardan yürek

Karabük Demir Çelik Fabrikas› maktad›r. Sanayi ve Maden Bankas›’n›n kudretini art›rd›¤›m›z takdirde sanayi erbab› daha ziyade himaye görecektir.”

8

Ocak 1934’te Ekonomi Bakan› Celal Bayar, bütün gazetecilerin temsilcilerini kabul ederek bir bas›n toplant›s› yapm›flt›r. Ülkenin sadece bir tar›m ülkesi olarak kalamayaca¤›n›, mutlaka sanayileflmesi gerekti¤ini belirterek Birinci Befl Y›ll›k Sanayi Plan›’n›n ilkelerini özetlemifltir: Kurulacak fabrikalar› ve iflletmeleri, iflletilecek madenleri, çal›flt›r›lacak iflçilerin say›s›n› ve bütün bu yat›r›mlar›n kaça mal olaca¤›n› aç›klam›flt›r. Kayseri Bez Fabrikas› Ayr›ca yeri belirlenmifl fabrikalar›n adlar›n› istirahat› duymam›za imkan yoktur. Bu vermifltir. Buna göre en büyük fabrika sebeple memleketin sanayi teçhizat›n› Kayseri’de kurulacakt›. Sanayileflme tamamlamak için büyük gayret ve dik- için gerekli mühendis ve teknisyenler katinizi çekmeyi yerinde buluyorum.” yurt d›fl›nda yetifltirilecekti. O güne “Ülkenin en belli eksikli¤ini gide- kadar yurt d›fl›na gönderilenlere o gün recek olan bu fabrikalar› çok geçme- 50 ö¤renci daha eklenmifltir. • sinanmeydan@butundunya.com.tr den kurup iflletmek hükümetimizin en önde görece¤i ifllerden olacakt›r.” Gelecek ay: Cumhuriyet döneminde ku“Memlekette sanayiye ra¤bet art- rulan bafll›ca fabrikalar 26


BD ARALIK 2013

Bir “evlat gözü ve yüre¤i”yle

Özden Toker, Babas› ‹smet ‹nönü ve Annesi Mevhibe ‹nönü’yü Anlat›yor Atatürk’ün en yak›n› ve “en yak›n çal›flma ve silah arkadafl›”, Cumhuriyet’imizin kurucular›ndan, ‹kinci Cumhurbaflkan›’m›z, ulusumuzun gelecek kuflaklar›na örnek oluflturacak yap›daki asker, diplomat, devlet adam›, politikac›, özetle büyük yurtsever kahraman›m›z ‹smet ‹nönü’yü, sonsuzlu¤a u¤urlad›¤›m›z günün 40’›nc› y›ldönümünde, derin sayg›m›z yan›s›ra, içtenlikli bir özlemle de an›yoruz. Büyük kahraman›m›z ‹smet ‹nönü’yü, bu ve ilerideki sayfalar›m›zda k›z› Özden Toker ve torunu Gülsün Bilgehan, Bütün Dünya “Baba ‹nönü” ve “Dede ‹nönü” kimlikleriyle anlat›yorlar.... YAZI ‹fiLER‹

B

enim çocuklu¤umdan bafllayay›m... Babam Baflbakand›. Onun baflka babalardan farkl› oldu¤unu bilmiyordum. Bütün babalar böyle olur zannediyordum. Onun özel; hele evimize s›k s›k, aile büyü¤ümüz olarak gelen Atatürk’ün daha da özel oldu¤unu zamanla farkettim. Atatürk Pembe Köflk’te bütün Türk evlerinde görmek istedi¤i laik,

ça¤dafl bir Cumhuriyet ailesi buluyordu. Biliyordu ki devrimler ailenin bütün fertleri taraf›ndan kabul edilmez, benimsenmezlerse yaflayamazlar. Orada, insanlara sayg›y› ö¤rendim. Herkesi sevmeye mecbur de¤ildiniz ama herkesi anlamaya çal›flman›z, fikirlerine de¤er vermeniz laz›md›. Hiçbir zaman “Bana ne!” deyip, bofl vermeyecek, akl›n›za yatmayan konularda direnmeyi, kendi fikirlerinizi 27


BD ARALIK 2013

savunmay› bilecektiniz. Gene “ben” diyorum... Asl›nda hepiniz, sizler, tüm Cumhuriyetin birinci kufla¤› benim gibi düflündü, inand› ve devrimleri bugüne kadar koruyup yaflatt›. Aradan y›llar geçti... Nüfusumuz 13 milyondu. fiimdi 75 milyonu geçti. Ben, Pembe Köflk’te, büyük yatak odas›nda do¤muflum... Pirinç karyolam hâlâ duruyor. Üflüyerek annemin yata¤›na girdi¤im, bacaklar›m› onunkilere dolay›p, sar›l›p, ›s›nmaya çal›flt›¤›m geceler ilk an›lar›m aras›ndad›r... fiimdi ben onun yata¤›nda yat›yorum. Bazen torunlar›m geliyor. Ben de onlara sar›l›yorum.

O

odada annemin bafl›n› örtüp, seccadesini yay›p, namaz k›ld›¤›, bir köfleye oturup Kuran› Kerim’ini okudu¤u gözümün önüne geliyor... Sonra bir telafl, etraf› toplar, babam›n eflyalar›n› haz›rlard›. O gün giyece¤i tak›m elbiseye uygun gömle¤ini, kravat›n›, çoraplar›n› seçer, ç›kar›r, divan›n üzerine yerlefltirirdi. Resmi bir davet varsa ve smokin giyilecekse, ifl de¤iflirdi. Babam, papyon kravat›n› muhakkak annemin takmas›n› isterdi. Akrabalar›n›, dostlar›n› hiç ihmal etmezdi. Annem, eflleri politikan›n cilvesine u¤ram›fl, mevkilerini kaybetmifl tan›d›klara vakit kaybetmeden gider, onlar› teselli eder, ümit verirdi. Babam özellikle böyle yapmas›n› isterdi. Onunla mevlütlere, peygamber sofralar›na, dü¤ünlere, gitti¤imi hat›rl›yorum. Ramazanda camiye, teravih 28

Onunla mevlütlere, peygamber sofralar›na, dü¤ünlere, gitti¤imi hat›rl›yorum. Ramazanda camiye, teravih namaz›n› k›lmaya da... Aile geleneklerini, paylaflmay›, destek olmay›, affetmeyi, dini inançlar›n› hiçbir zaman unutmad›, onlardan vazgeçmedi. namaz›n› k›lmaya da... Aile geleneklerini, paylaflmay›, destek olmay›, affetmeyi, dini inançlar›n› hiçbir zaman unutmad›, onlardan vazgeçmedi. Abart›l› iltifatlardan hiç hofllanmazd›. Sofrada babama: “Paflam siz insan de¤il, insan üstüsünüz” gibi fleyler söyleyenlere hep k›zar, onlar gittikten sonra, “Niye böyle söylüyor-


BD ARALIK 2013

‹nönü Ailesi lar, siz de Allah’›n kulusunuz” demeyi ihmal etmezdi.

B

abam› nas›l hat›rl›yorum? Bafl›mda kocaman bir kurdele ile babam›n yan›nda çekilmifl bir çok çocukluk foto¤raf›m var. Cumhuriyetin 10. y›ldönümünde törenlere kat›lmak için gelen Rus heyetinin çekti¤i bir filmde Çankaya’daki bahçede, babam›n kuca¤›nda bir görüntüm bile var. Küçükken benim elimden tutar, konserlere, tiyatroya, baleye, sergilere, toplant›lara götürürdü. Yüzmeyi, ata binmeyi bana o ö¤retti. Heybeliada’da iskelenin ucundan, beni kuca¤›na al›p, denize at›verirdi. Tabii ödüm patlard›, sesimi ç›karamazd›m. Ama al›flm›flt›m, can havliyle su üzerinde durmaya... Zaten etrafta beni hemen tutup ç›karacaklar bulunurdu. ‹lk zamanlar, attan düfltü¤ümde hemen yan›ma gelip: “Niye indin k›z›m, haydi tekrar bin bakay›m” diye

beni bindiriverirdi. ‹lgi duydu¤u fleylere beni de al›flt›rmaya çal›fl›rd›. Çok sesli bat› musikisini ne kadar sevdi¤ini bilirsiniz! Hep benim, ona konser verece¤im günü, ümitle bekledi. Bana güzel bir piyano ald›. Sevgili, de¤erli Ferhunde Erkin Han›m, babam›n hat›r›na sabretti, u¤raflt› ama ifle yaramad›. Allah’tan ‹dil ve Suna imdad›ma yetifltiler.

C

umhurbaflkan›’yd›. ‹kinci Dünya Savafl›’na girmemeye çalıfl›yordu. Dünya kadar ifli vard›. Ama hem Amerika’daki a¤abeylerime her hafta mektup yazmaya, hem benimle ilgilenmeye vakit bulabiliyordu. Yan›nda oldu¤umuz zaman, selamlaflt›¤› kimselere, tan›sak da tan›masak da karfl›l›k vermemizi isterdi. Nedenini anlamazd›k ama yapard›k. Sonralar› asansörlerde, birbirinin 29


‹nönü ailesi (Soldan sa¤a: Mevhibe ‹nönü, Ömer ‹nönü, Özden ‹nönü, Erdal ‹nönü ve ‹smet ‹nönü yüzüne bakmayan, yan›nda oturanlara a¤z›n› aç›p, bir laf etmeyen insanlara rastlay›nca, toplum hayat›nda nezaketin, güler yüzün ne kadar önemli oldu¤unu gördük.

B

abam kendi babas›ndan çok çekinirmifl. Onun için bizimle arkadafl olmaya çal›flm›fl. Pek baflaramad›. Bizim ona olan sayg›m›z hep a¤›r bast›. Ama bizi hiç ezmedi, kendimize güvenmeyi, önemli konularda kendi tercihlerimizi savunmay› ö¤retti. Ben Metin Toker’le evlenmek isteyince bunu anlay›flla karfl›lad›. “Sorumluluk benim” dedi¤im zaman bana inand›. Bu karar›m›zdan ne o, ne ben, hiç piflman olmad›k. Savafl bitti. Çok partili rejime, demokrasiye geçifl mücadelesi bafllad›. 30

1950 May›s’›nda babam›n “en büyük zaferim” dedi¤i fley oldu. CHP seçimleri kaybetti. Evimize, Pembe Köflk’e döndük. Babam, annem bafl›m›zdayd›. Çok mutluyduk. Devrin zor günlerini birbirimize dayanarak atlatt›k. Rahats›zl›¤›n›n son günlerinde beni yan›na ça¤›rm›flt›. Gene ayn› yatak odas›ndayd›k. Yata¤›n›n yan›na diz çöktüm, pamuk ellerini avucuma ald›m, öptüm. Gözlerini bana dikti, uzun uzun bakt›. “K›z›m...” diyebildi. Biz ‹smet Pafla’n›n ve Mevhibe Han›m’›n çocuklar› olarak do¤mufl, ‹nönü’nün çocuklar› olarak büyümüfl, hayata at›lm›fl, o güne kadar gelmifltik. Art›k kendi bafl›m›za kal›yorduk. Ama do¤ru e¤itimi alm›fl, Cumhuriyet çocuklar› olarak yaflamay› ö¤renmifltik. Devam edecektik. Sizler gibi...” •


BD ARALIK 2013

CHP Ankara Milletvekili Gülsün Bilgehan, Bütün Dünya okurlar› için özel olarak kaleme ald›¤› "Pafladede" yaz›s›nda, dedesi ‹smet ‹nönü'yü anlat›yor:

Dedepafla Yafl› uygun olanlar, 25 Aral›k 1973 gününü iyi hat›rlarlar. Cumhuriyet tarihine damgas›n› vuran ikinci adam ‹smet ‹nönü, saat 16.15'te vefat etmiflti. Yazan: GÜLSÜN B‹LGEHAN

H

aber duyulur duyulmaz sanki ülke derin bir sessizli¤e gömülmüfltü. Kimse Pafla'n›n öldü¤üne inanam›yordu. O andan itibaren Pembe Köflk'ün bahçesi dolmaya bafllad›, büyük bir kalabal›k sayg› içinde ayn› yere do¤ru ak›n ediyordu. ‹ç bahçeden taflanlar bütün caddeyi kuflatt›lar, pek ço¤unun gözlerinden

yafllar ak›yordu. Ertesi gün on binlerce kifli, dondurucu Ankara k›fl›na ald›rmadan, TBMM tören salonunda katafalka konan cenazenin önünden geçti. Türk milleti ikinci büyük kahraman›n› a¤›r bafll›, sakin, minnetle son yolculu¤una u¤rad›. 1906-1998 y›llar› aras›nda yaflam›fl ünlü matematikçi Andre Weil'in bir 31


BD ARALIK 2013

kural› vard›r: "Birinci s›n›f insanlar, birinci s›n›f insanlar› yanlar›na al›rlar, ikinci s›n›f insanlar üçüncü s›n›f insanlar›..." der.

A

tatürk, mücadelesinde en yak›n›na ‹nönü'yü alm›flt›. Daha Birinci Dünya Savafl›nda, do¤uda ‹kinci Ordu komutan› iken, o zaman emrinde çal›flan, 4. Kolordu Komutan› Albay ‹smet hakk›nda ver-

do¤ru ve tereddütsüz karar sahibi, cesur ve kiflisel kararlar›yla hareket etmek yetene¤ine sahiptir. Orduda ve memlekette yüklenece¤i görevler ve vatanla ilgili önemli hizmetler beklenir. Toplumsal iliflkileri bak›m›ndan övülmeye de¤erdir. Kendinden yukar›da ve afla¤›da olanlar›n, çevresinin güvenini ve sevgisini her zaman kazanm›fl, do¤ru bir kiflidir..". ‹flte belki de aralar›ndaki bu sars›l-

Atatürk ve ‹smet ‹nönü di¤i askeri sicil duydu¤u güvenin kan›t›yd›: "Ciddi, çal›flkan, çok uyan›k, yüksek düflünceli, savafl›n ruhsal durumuna hakim ve iyi bir görüfl derinli¤ine ve kavrama çabuklu¤una sahip, kolordusunun her türlü gereksinimini düflünmeye ve sa¤lamaya çal›flmaktan bir an geri kalmaz ve baflar›r. Askerlikle ilgili bilgi ve kapsaml› 32

maz kardefllik ba¤›ndan dolay›, Atatürk y›llar sonra, ülkede kar›fl›kl›klar›n oldu¤u bir gün baflbaflayken, birden ‹smet Paflaya dönerek, bugün için çok gündemde olan flu tarihi sözleri söylemiflti: "Rejim aleyhtarlar›n›n bir tek ümitleri vard›r: aram›zda ç›kacak ihtilaf. Seninle benim aramda ç›kacak ihtilaf. ‹çeride, d›flar›da ümit buna


BD ARALIK 2013

ba¤lanm›flt›r. Hat›r›nda olsun bu."

İ

nönü uzun bir ömür sürdü ve Atatürk'ün kayb›ndan sonra 35 y›l boyunca, onun eserini ayakta tutmak için, de¤iflen koflullara, tüm zorluklara, bask›lara karfl› direndi. Çok az lider ‹nönü kadar a¤›r elefltirilere hatta eziyete maruz kalm›flt›r. Ölümü üzerinden 40 y›l geçmesine ra¤men, her gün hakk›nda köfle yaz›lar› ve yorumlar ç›kan bir baflka lider de yoktur dünyada! Hayattayken, dayanmas›n›n s›rr›n›: "Bütün ömrüm boyunca, her zaman elde edilmesi millet için aziz olan bir amaç peflinde kofltum" diye aç›klar. Bu nedenle, "Herkesten hesap soracak, herkese hesap verebilecek vaziyette yaflad›m" diyebilecek kadar özgüvenli ve temizdir. " Ben kendimi haks›z büyük kitlelerin taaruzu karfl›s›nda müdafaa etmeye muktedir adam›m" diye hayk›racak kadar da ülkenin yararlar›na hareket etti¤ine olan

inanc› sa¤lamd›r. Bir de, ailesine güvendi¤ini söylemifl... Ne mutlu onlara ki, Atatürk'ün de, ‹nönü'nün de milyonlarca torunu var bugün ve gerekti¤inde onlar "geziye ç›karak", "bir ülkede namuslular›n da, namussuzlar kadar cesur olmas› gerekti¤ini" ispat ediyorlar! torunlardan biri, 25 Aral›k 1973 günü en çok a¤layanlardand›.. Do¤du¤u gün, gazeteci olan babas› hapiste oldu¤u için, dedesi ona, gelecek kuflaklar ilerde daha iyi yaflas›nlar diye " Gülsün" ismini koymufltu. Dedesi ile ayn› evde 17 y›l yaflam›flt›. ‹nönü, küçük k›z torunu için, önce dede, sonra paflayd›, bu yüzden ona "Dedepafla" diye hitap ederdi. Bugün, dünyan›n her taraf›nda gururla onu yaflat›yor ve ailesi an›ld›¤›nda sayg› ile karfl›s›nda dikilen bat› ve özellikle do¤u siyasetçilerine bakarken, Dedepafla's›na göz k›rp›yor! •

O

33


‹nönü Atatürk’ü Anlat›yor, Abdi ‹pekçi’nin Atatürk üzerine ‹smet ‹nönü’yle yapt›¤› söyleflileri ve bu söyleflilere referans olan kitaplar›n önemli k›s›mlar›ndan bir ek bölümü içeriyor. Kitab›n yeniden bas›m›nda ‹pekçi’nin, Celal Bayar, fievket Süreyya Aydemir, Sadi Irmak, Sabahattin Selek gibi dönemin önemli isimleriyle Atatürk ve ‹nönü üzerine yapt›¤› söylefliler de yer al›yor.

BÜTÜN K‹TAPÇILARDA


‹smet ‹nönü’nün 71 Y›ll›k S›rr›:

C

umhurbaflkan› iken, Kendi ‹ste¤iyle Kimya Ö¤rencisi Oldu Çankaya Köflkü’nde Cumhurbaflkan› ‹smet ‹nönü, 1942 y›l›nda hergün sabah akflam büyük bir dikkat ve merakla Hitler’in Rusya topraklar›ndaki ilerlemesini izlerken ayr›ca, Hitler’in arma¤an olarak gönderdi¤i laboratuvarda ayn› dikkat ve merakla haftada iki gün, ikifler saat kimya dersleri al›yordu. Cumhurbaflkan› ‹nönü’nün Çankaya Köflkü’ndeki “ö¤retmeni” Kimya Profesörü Dr. Avni Refik Bekman’›n 85 yafl›ndaki o¤lu Nermi Refik Bekman, 71 y›ll›k bu s›rr› ve babas›n›n “Cumhurbaflkan› Ö¤rencisi” ile derste çekilen “çok özel” fotograflar›n› Bütün Dünya okurlar›yla paylaflt›. “Ö¤renci Cumhurbaflkan› ‹nönü”nün bu fotograflar›n› ve Mete Akyol’un röportaj›n› izleyen sayfalar›m›zda bulacaks›n›z. Röportaj: METE AKYOL

İ

kinci Dünya Savafl›'n›n baflrol oyuncusu Alman Ordular›, Bat› Avrupa ülkelerinin üzerinden bir silindir a¤›rl›¤›yla geçtikten sonra savafl›n ac›mas›z alevleriyle 1941-1942 y›llar›nda Rusya' y› "kas›p kavurmufllar", büyük avlar› Mosko35


BD ARALIK 2013

va'ya sald›rmadan önce flimdi bir yandan nefes nefese yorgunluk atmaya, bir yandan kuvvet toplamaya çal›fl›yorlard›.

A

Cumhurbaflkan› ‹smet ‹nönü' nün, 1942 y›l›na de¤in yaflam› süresince gerçeklefltirebilmeye olanak bulamad›¤› bu merak›, "kimya ö¤renmek" idi.

yn› günlerde Almanya'n›n baflkenti Berlin'de Hitler de "iki ifli bir anda" yap›yor, o da bir yandan baflkent Moskova'y› yok edip, Rusya'y› ele geçirmeye haz›rlan›rken, bir yandan da baflkent Ankara'n›n koluna girerek Türkiye'nin dostlu¤unu kazanma giriflimlerine haz›rlan›yordu.

Hitler'in Moskova'y› nas›l bir yöntemle yok edebilece¤ini yaln›zca kendi de¤il, tüm dünya ülkeleri biliyordu; fakat Ankara'yla nas›l kolkola girebilece¤ini dünyada kendi d›fl›nda tek kifli bilmiyordu. Çünkü Hitler'in böyle bir niyeti oldu¤unu birkaç kifli d›fl›nda dünyada kimse bilmiyordu ve ... Sizin bu sat›rlar› okudu¤unuz 71 y›l sonras›na de¤in de, kimse bilmeyecekti. fiimdi bir de siz bileceksiniz: Hitler, Türkiye Cumhurbaflkan› ‹smet ‹nönü'nün çok büyük bir s›rr›n› ö¤renmiflti. Cumhurbaflkan› ‹nönü'nün yaflam› boyunca karfl› konulmas› güç bir duyguyla gidermek istedi¤i en büyük merak›n›n ne oldu¤unu ö¤renmekle kalmam›fl, bu büyük merak›n› gidermek için haftada iki akflam, özel önlük giyip, Cumhurbaflkanl›¤› Köflkü'nde özel ders almakta oldu¤unu da ö¤renmiflti. Hitler, ‹nönü’nün özel önlük giyip, Cumhurbaflkanl›¤› Köflkü'nde özel kimya dersi almakta oldu¤unu da ö¤renince ona bir kimya laboratuvar’› arma¤an etmiflti.

36


BD ARALIK 2013

‹smet ‹nönü ve Dr. Avni Refik Bekman Çankaya Köflkü’ndeki kimya derslerinden birinde. ‹smet ‹nönü hakk›ndaki bu "çok özel" ve "çok gizli" bilgiye Hitler, Almanya'n›n Ankara Büyükelçisi Von Papen arac›l›¤›yla sahip olmufl, bu ola¤anüstü baflar›s› nedeniyle büyükelçisini ödüllendirmiflti. Cumhurbaflkan› ‹smet ‹nönü' nün, 1942 y›l›na de¤in yaflam› süresince gerçeklefltirebilmeye olanak bulamad›¤› bu merak›, "kimya ö¤renmek" idi. Milli E¤itim Bakan› Hasan Ali Yücel'e açt› bu s›rr›n›: "Kimya ö¤renmek istiyorum" dedi. "Bana ders verecek, kimya ö¤retecek iyi bir kimya ö¤retmeni istiyorum" Sonra da ekledi: "Eminim siz bilirsiniz böyle bir kifliyi..." Bakan Hasan Ali Yücel, duraksamadan bir ç›rp›da yan›tlad› Cumhur-

baflkan›'n›n iste¤ini: "Say›n Dr. Avni Refik Bekman'› öneririm, Say›n Cumhurbaflkan›m" dedi ve bu kifli hakk›nda bildiklerini s›ralad›:

B

irinci Dünya Savafl› döneminden önce Devlet taraf›ndan Almanya' ya gönderilmifl, Lisede dil ö¤reniminden sonra Berlin Üniversitesi'ne girmifltir. Onbir y›l sonra iki doktora sahibi olarak yurda dönmüfltür. Liselerde okuttu¤umuz kimya ders kitaplar›n›n yazar›d›r. Fakat Ankara Üniversitesi'nde henüz Fen Fakültemiz olmad›¤›ndan, Gazi Terbiye Enstitüsü'nde kimya ö¤retmenli¤i yapmaktad›r." Cumhurbaflkan› ‹nönü'nün daveti üzerine Milli E¤itim Bakan› Hasan 37


‹smet ‹nönü, “ö¤retmeni” Dr. Avni Refik Bekman’›n bir kimya deneyini ilgi ile izliyor. Ali Yücel'in Çankaya Köflkü'ne götürüp, tan›flt›rd›¤› Avni Refik Bekman, Çankaya Köflkü' nün bir odas›nda kurdu¤u laboratuvarda haftada iki gün, ö¤rencisi Cumhurbaflkan› ‹nönü'ye kimya dersi vermifltir. "Babam, haftada iki gün 18-20 saatleri arasında Cumhurbaflkan› ‹smet ‹nönü'ye kimya dersi verirdi, birlikte deneyler yaparlard›." Babas› hakk›nda verdi¤i bilgileri, bu tümceyle sürdürdü 85 yafl›ndaki

"Babam, haftada iki gün 18-20 saatleri aras›nda Cumhurbaflkan› ‹smet ‹nönü'ye kimya dersi verirdi, birlikte deneyler yaparlard›." 38

o¤lu ‹nflaat Yüksek Mühendisi Nermi Refik Bekman. Ve Cumhurbaflkan› ‹nönü ile babas› aras›ndaki bu "ö¤retmen-ö¤renci" iliflkisi s›rr›n› ö¤renen Hitler'in, savaflta

Prof. Dr. Avni Refik Bekman’›n Cumhurbaflkan› ‹nönü’ye kimya dersi verdi¤i bilgisini ve dersteki fotograflar›n› bizle paylaflan o¤lu ‹nflaat Yüksek Mühendisi Nermi Refik Bekman


BD ARALIK 2013

Dr. Avni Bekman’›n kurdu¤u ve Profesör olarak ilk dersi verdi¤i Fen Fakültesi’nin aç›l›fl haberi 9 Kas›m 1943 tarihli Ulus Gazetesi’nde.(solda) Günümüzde e¤itim vermeye devam eden Ankara Fen Fakültesi binas› (altta)

Türkiye'yi yan›na çekebilmek için, bir dostluk gösterisi olarak ‹nönü'ye arma¤an›n› da aç›klad›: "Savafl›n hararetli günleri olmas›na karfl›n Hitler, Cumhurbaflkan›m›za arma¤an olarak bir kimya laboratuvar› gönderdi. Laboratuvar› Çankaya Köflkü'ne babam kurmufltu."

B

ir s›r da ben aç›klayay›m: Cumhurbaflkan› ‹smet ‹nönü, hemen her ders sonras› kendisine ev ödevleri veren ö¤retmenine, ö¤rencili¤ini baflar›yla tamamlad›ktan sonra, bu kez kendi bir ödev verdi: Dr. Avni Refik Bekman'a, Ankara Üniversitesi bünyesinde bir Fen Fakültesi kurmas› ödevini verdi. Cumhurbaflkan› ‹nönü, Dr. Avni Refik Bekman'a yaln›zca bu "ülke görevi"ni vermekle yetinmedi, Hit-

ler'in kendisine arma¤an olarak gönderdi¤i kimya laboratuvar›n› da, onun kuraca¤› Fen Fakültesi'ne kendi arma¤an› olarak verdi. Kurdu¤u Ankara Fen Fakültesi’nin aç›l›fl›yla Profesör ünvan›n› da kullanmaya bafllayan Prof. Dr. Bekman, fakültenin 8 Kas›m 1943 günü yap›lan aç›l›fl töreninde Milli E¤itim Bakan› Hasan Ali Yücel'in konuflmas›ndan sonra kürsüye geldi, Ankara Fen Fakültesi'nde ilk dersi verdi. Karfl›s›ndaki en ön s›rada, eski ö¤rencisi Cumhurbaflkan› ‹smet ‹nönü oturuyor ve.... bir yandan eski ö¤retmeninin verdi¤i bu dersi dinliyor, bir yandan da Cumhurbaflkan› kimli¤iyle ülke ödevi verdi¤i bir ayd›n›n, görevini baflar›yla yerine getirdi¤ine tan›kl›k ediyordu.• 39


BD ARALIK 2013

Prof. Haberal’›n Silivri’de Kurdu¤u ULUSLARARASI HABERAL ORGAN NAKL‹ VE E⁄‹T‹M VAKFI fiimdi Tüm Dünyaya Duyuruldu rof. Dr. Mehmet Haberal’›n, Silivri Cezaevi’nde kurdu¤u Uluslararas› Haberal Organ Nakli ve E¤itim Vakf›, Dünya Organ Nakli Derne¤i’nin resmi yay›n organ› Tribune dergisinde “kapak konusu” olarak, 100 ülkedeki 10 bini aflk›n organ nakli uzman›na duyuruldu. Organ nakli dünyas›n›n bu son kuruluflunun haberini kapa¤›nda yanyana yay›mlad›¤› Prof. Dr. Haberal’›n fotograf› ve vakf›n amblemiyle duyuran Tribune dergisi, vakf›n ifllevi ve önemini de iç sayfalar›nda ayr›nt›lar›yla aç›klad›. Dergideki bu aç›klamada,

P

40


BD ARALIK 2013

‹ngilizce ad› “International Haberal Transplantation and Education Foundation”, k›saca IHTEF, olan vakf›n, “‹stanbul Deklarasyonu”nun daha etkin bir biçimde uygulanmas›na büyük katk› sa¤layaca¤› da belirtildi. stanbul Deklarasyonu, dünyada yasalar›n d›fl›na ç›k›larak organ ticareti yap›lmas›n› önlemek amac›yla befl y›l önce Prof. Haberal’›n öncülü¤ünde oluflturulan ve ‹stanbul’ daki Dünya Organ Nakli Derne¤i Kongresi’nde tüm organ nakli derneklerince kabul edilen “etik kurallar sözleflmesi” dir. Prof. Haberal’›n, dört y›l› aflk›n bir süre tutuklu kald›ktan sonra özgürlü¤üne kavufltu¤u haberinin de mutlulukla yinelendi¤i dergide, organ nakli konusunda Prof. Haberal’›n dünya çap›nda bir öncü oldu¤u” vurgulanmakta, ”‹stanbul Deklarasyonu görüflünü ortaya atmas› ve bu görüflünün

kurumsallaflt›r›lmas›n› sa¤lamas› nedeniyle Prof. Haberal’›n ad› bundan böyle, Organ Nakli tarihinde ‹stanbul Deklarasyonu’la da birlikte sürekli olarak an›lacakt›r” denilmektedir. Dünya Organ Nakli Derne¤i’nin resmi yay›n organ› Tribune dergisinde ayr›ca, Dünya Organ Nakli Derne¤i Baflkan› Prof. Dr. Francis Delmonico’nun Prof. Haberal’› ziyaret etti¤i Silivri Cezaevi’nde ve daha sonra da Baflkent Üniversitesi’nde birlikte çekilen fotograflar› yeralmaktad›r. aflkan Prof. Dr. Delmonico ve Prof. Dr. Haberal’›n Baflkent Üniversitesi koridorlar›nda birlikte çekilen fotograflar›n›n üstünde ise flu yaz› yeralmaktad›r: “Dünya Organ Nakli Derne¤i ve ‹stanbul Deklarasyonu Üyeleri, kavufltu¤u özgürlü¤ünde Dr. Haberal’a en iyi dileklerini gönderiyorlar.” •

B

41


Fırçalayarak Serdar Günbilen

42


Otopsi Cengiz Özak›nc›

Beflyüzü Aflk›n Etnik Topluluktan Oluflan

AMER‹KA B‹RLEfi‹K DEVLETLER‹’NDE Laik Demokratik Cumhuriyet’in Temeli:

TEK RESM‹ D‹L TEK BAYRAK TEK ULUS rtado¤u ve ‹slam uzman› Alman Askeri ‹stihbaratç› Udo Steinbach, 1998’de verdi¤i bir konferansta flöyle diyordu: “Sorun, Atatürk’ün bir Pafla ferman›yla yaratt›¤› yapay bir ürün olan Türk devleti ve Türk ulusudur. Sorun, Kemalizm ve Kemalizmin ulusçuluk ve laiklik ilkeleridir. Sorun, uyduruk, zorlama ve yapay Türk ulusudur. Böy-

O

le bir ulus yoktur. Olmad›¤›n›, Türkiye’de yaflayan ‘Kürt-Türk’, ‘Müslü-

Udo Steinbach. 43


BD ARALIK 2013

man-Laik’, ‘Alevi-Devlet’ çat›flmalar›nda görmekteyiz. Bu ‘uyduruk ulusu Atatürk nas›l kurdu? Önce Ermenileri yokettiler, sonra da Rumlar›. Kürtleri flu güne kadar neden yok etmediler, bilinemez.” ([i]) ülfü Livaneli de 2011’de yay›mlanan bir köfle yaz›s›nda, Türkiye’deki uluslaflma sürecini, Udo Steinbach’›n görüfllerini an›msat›r biçimde “tepeden inme”, “acayip”, “anormal” bularak flöyle diyecekti: “Türkiye Cumhuriyeti anormal flartlar alt›nda oluflmufl bir ülkedir. ‹mparatorlu¤un Bat› taraf›ndan planl› bir flekilde çökertilmesinden sonra Balkanlar, Orta Do¤u ve Kafkasya’daki Müslüman Osmanl› tebaas›, son kale olarak Anadolu’ya göçtü. Bu k›l›ç art›¤›- insanlar›n kültürleri, âdetleri, yaflam biçimleri farkl›yd›. Bu büyük farkl›l›klar, Anadolu’da zaten karmakar›fl›k olan etnik ve dini yap›ya eklenince, acayip bir kar›fl›m do¤du. O ‘kar›fl›m’›n hayatta kalabilmesinin ve bir arada yaflayabilmesinin tek flart›, yeni bir ulus ve yeni bir devlet oluflturmakt›. Bu ifl baflar›ld› ama Bat›’daki gibi, zaten var olan homojen bir ulus, bir devlet yaratmad›. Tam tersine, yeni devlet bir ulus yaratt›. Bu karmakar›fl›k yap›dan bir ulus yaratan iradenin bafl›nda ise Mustafa Kemal vard›. (…) Tarihi kendine göre yeniden yazd›, içinden ç›kt›¤› Osmanl›’y› hain ilan etti, Ziya Gökalp adl› Kürt as›ll› bir düflünürümüzün ortaya att›¤› ‘Türkçülük tezi’ne afl›r› bir önem atfetti; yani bir sürü afl›r›l›k yapt›.

Z

44

‹stiklal Mahkemeleri’nin adaletsizli¤i ise bu afl›r›l›klar›n en ac›kl› örneklerine imza att›. (…) Kâz›m Karabekir, Ali Fuat Cebesoy gibi ‹stiklâl Harbi kahramanlar›na yap›lan muamele de korkunçtur. Dersim de bir zulümdür.” ([ii]) *** Oysa, dünya siyasi tarihi, yukar›da söylenenlerin tam tersini kan›tlamaktad›r. Amerika’da, Avrupa’da uluslar ve ulus devletler nas›l olufltuysa, Türkiye’de de tamamen ayn› biçimde oluflmufltur. Bat› ülkelerinde, önce homojen uluslar oluflmufl da, bunlar daha sonra afla¤›dan yukar›ya ulus-devlet biçminde örgütlenmifl de¤ildir. luslar, bütün Bat› ülkelerinde, farkl› etnik topluluklar›n “Kurucu Babalar” öncülü¤ünde yukar›dan afla¤›ya örgütlenmesiyle oluflturulmufltur. Ulus devlete geçifl sürecinde, bütün Bat› ülkelerinde çok say›da ayr›l›kç› isyanlar patlak vermifl; her Bat› ülkesinde “‹stiklal Mahkemesi” benzeri mahkemeler kurulmufl ve tüm isyanlar silahla bast›r›lm›flt›r. Amerika’da ulus devlete karfl› 1861-1865 y›llar› aras›nda yüzlerce “Dersim”, yüzlerce “fieyh Sait”, yüzlerce “A¤r›” benzeri isyanlar ç›km›fl; bir bölgeden baflka bir bölgeye tehcir edilenlerden Amerikal›lardan milyonlarcas› yollarda ölmüfl; 750.000’den çok insan çat›flmalarda öldürülmüfl; kurulan “‹stiklal Mahkemesi” benzeri mahkemelerde yarg›lananlardan binlercesi -temyiz yolu kapal› olarak- ölüm cezas›na çarpt›r›lm›fl ve bunlar derhal as›larak

U


BD ARALIK 2013

Amerikan ulus devletinin “Kurucu Babalar›” George Washington, Thomas Jefferson, Theodore Roosevelt ve Abraham Lincoln’ün 10.000 y›lda bir iki santim erezyona u¤rayacak nitelikte, dayan›kl› granitten oluflan da¤a kaz›nm›fl büstleri. (National Park Service Digital Image Archives, no:34) idam edilmifllerdir. Ulus devlet oluflum sürecinde, en az kan dökülen ülke Türkiye’dir. *** BD’de her on y›lda bir nüfus say›m› yap›lmaktad›r. 1990 nüfus say›m›nda, yurttafllara “Soyunuz, etnik kökeniniz nedir?” (What is your ancestry and ethnic origin?) sorusu yöneltilmifltir. ABD yurttafllar›n›n bu soruya verdikleri yan›tlara göre; Amerikan Ulusu’nun yaklafl›k 500 (beflyüz) ayr› etnik topluluktan olufltu¤u saptanm›flt›r. Bu 500 ayr› etnik topluluk içerisinde, en kalabal›k öbek, toplam nüfusun %23’ünü oluflturan Alman kökenlilerdir. Baflka bir deyiflle, her dört ABD yurttafl›ndan biri Alman kökenlidir. 1990 verilerine göre ABD nüfusunun %16’s› ‹rlanda, %13’ü ‹ngiliz, %10’u Afrika, %5’i Meksika, %4’ü Frans›z, %4’ü Polonya, %4’ü K›z›lderili, %3’ü Hollanda, %2’si ‹skoç, %2’si ‹sveç, %2’si Norveç kökenlidir. Geriye kalan ve aralar›nda Çin, Hint, Arap, Rus, Türk, Japon vs. kö-

A

kenlilerin bulundu¤u 490 etnik toplulu¤un her birinin toplam nüfusa oranla yüzdeleri, %2’nin alt›ndad›r. 1990 nüfus say›m›nda, Amerikan Ulusu’ nun yaln›zca %5’i kendi etnik kökenini “Amerikan” olarak tan›mlam›flt›r. Yanl›fl okumad›n›z; yüzde befl… 2000 ve 2010 y›l› ABD nüfus say›mlar›nda bu yüzdelerde kimi art›fl ve eksilmeler görülse de; 1990 say›m›nda saptanan ana gerçek -Amerikan Ulusu’nun, anadilleri, soylar›, dinleri, mezhepleri birbirinden farkl› 500 ayr› etnik topluluktan olufltu¤u gerçe¤i - de¤iflmemifltir. ABD yurttafl›na “Hangi ulustans›n›z?” (What is your nation?) denildi¤inde, yan›t› tektir: “Amerikan Ulusu” (American Nation). “Bayra¤›n›z nedir?” denildi¤inde, yan›t tektir: Amerikan Bayra¤›. “Resmi diliniz nedir?” dendi¤inde, yan›t fludur: ‹ngilizce… 1775-1783 Amerikan Ba¤›ms›zl›k savafl›nda, yüzlerce etnik topluluk, tek bayrak alt›nda iflgal ordular›na karfl› savaflm›fl; 1861-1865 Amerikan ‹çsavafl›’nda; yine yüzlerce etnik topluluk “Birlikçi” (Unionist) bayrak alt›nda, “Ayr›l›kç›”lara (“Confederates) karfl› savaflm›fl; fakat bunlar “Ba¤›ms›zl›k savafl›na kat›ld›k, öyleyse ad›m›z, Amerikan Anayasas›’na Ku45


BD ARALIK 2013

Amerikan resmi kay›tlar›nda 1990 nüfus say›m› etnik bildirim sonuçlar›. Sayfa 1.

rucu Ortak olarak yaz›ls›n,” dememifltir. 500 ayr› etnik toplulu¤un yaflad›¤› ABD’de, “demokratik cumhuriyet”in temel ilkesi; “tek resmi dil, tek bayrak, 46

tek ulus”tur. Bu ilke, Amerikan paras› üzerine Latince “E Pluribus Unum” (Çokluktan; Birlik), ‹ngilizcesi “One Nation Indivisible” (Bölünmez Tek


Amerikan resmi kay›tlar›nda 2000 y›l› nüfus say›m› sonuçlar›. Sayfa 1

Ulus) olarak ifllenmifltir. ABD’nin emperyalist yay›lmac› politikas›na fliddetle karfl›y›m; ama onun kendi içinde örnek bir “ulus devlet” ve bir “demokratik cumhuriyet” oldu¤unu yads›yamam. *** Yukar›da özetledi¤imiz Amerikan ulus deneyimi; Udo Steinbach ve Zül-

fü Livaneli’nin Türkiye’de çeflitli etnik topluluklar bulunmas›n› ulus oluflumuna ayk›r› gösteren sözlerini geçersiz k›ld›¤› gibi, ülkemizdeki uluslaflma sürecini parçalamaya yönelik etnik dayatmalar›n haks›zl›¤›n› da gözler önüne seriyor. • cengizozakinci@butundunya.com.tr 47


BD ARALIK 2013

Amerikan resmi kay›tlar›nda 2000 y›l› nüfus say›m› sonuçlar›. Sayfa 2

Kaynakça: [i] Almanya’n›n Paris Askeri Atafleli¤ini yapm›fl emekli Albay Udo Steinbach’›n 15 Eylül 1998 günü Lingen-Holthausen’deki Ludwig-Windthorst-Haus / KatholischSoziale Akademie’de verdi¤i "Die Bedeutung des Islams fur Europa" bafll›kl› konferans 48

konuflmas›ndan aktaran; Tamer Bac›no¤lu, “Türkiye’de Alman Vak›flar›n›n Marifetleri” Cumhuriyet, 6 Temmuz 1999. [ii] Zülfü Livaneli, Sabah gazetesi, 29.11.2011, “Atatürk Niye Tart›fl›l›yor?” bafll›kl› köfle yaz›s›ndan.


Kitaps›z Bilen, Kitapl› Bilenin Gelece¤ini Görmüfltü. Türkiye'nin yetifltirdi¤i ve Dünya Bankas› Baflkan Yard›mc›l›¤›’na kadar yükselen uluslarararas› düzeyde öneme sahip ekonomi uzman› Attila Karaosmano¤lu’nu, geçen ay yitirdik. 1971 y›l›nda dönemin Baflbakan› Prof. Dr. Nihat Erim taraf›ndan kendisine baflbakan yard›mc›l›¤› görevi önerilen Attila Karaosmano¤lu, yeni görevi nedeniyle Türkiye'ye davet edilmiflti. “Birebir yafland›¤›na” tan›k oldu¤umuz afla¤›daki olay›, merhumun an›s›na sayg›yla yay›ml›yoruz: araosmano¤lu’nun yurtd›fl›ndan getirilen eflyalar›n› Ankara’da oturaca¤› eve tafl›yan nakliye flirketinin tafl›y›c› elemanlar›ndan biri, içleri kitap dolu çok fazla say›daki kutular› görünce, tafl›y›c› öteki arkadafl›na bir varsay›mda bulundu: “Bu adam Türkiye'de fazla kalmaz, görürsünüz” dedi. Tafl›y›c›lardan biri, arkadafl›n›n bu sözüne bir anlam veremedi: “Neden kalmas›n ki?” dedi. “Üstelik ne tan›yorsun ki bu adam›?” “Kitaps›z bilen”* tafl›y›c›, yan›lmayaca¤›ndan emin oldu¤u bir hareketle bafl›n› sallad›: “Bu kadar çok kitab› olan bir adam›, bizim memlekette fazla bar›nd›rmazlar dostum” dedi. Türkiye’ye geldikten bir y›l sonra Attila Karaosmano¤lu, Baflbakan Yard›mc›l›¤›’ndan istifa etmifl, yeniden yurt-

K

d›fl›ndaki görevine dönüyordu. Bir y›l önce eflyalar›n› evine tafl›yan nakliye flirketini arad› ve ayn› flirketle bu kez, eflyalar›n›n evden tafl›nmas› için anlaflma yapt›. ‹flin ilginç yan›, nakliye flirketinin tafl›y›c› elemanlar› da, ayn› eflyalar› bir y›l önce eve tafl›yan kiflilerdi. afl›y›c›lardan “kitaps›z bilen”i, bir y›l önceki varsay›m›n› hat›rlay›p, arkadafllar›na da hat›rlatt›: “Demedim mi ben size, bu kadar çok kitab› olan bir adam› bizim memlekette fazla bar›nd›rmazlar diye” dedi ve kamyona yükledikleri kitap kutular›n› göstererek ekledi: “Bak›n bir y›l oldu, olmad›, adam geldi¤i yere geri gidiyor…”

T

(*) Kitaps›z bilen: Naz›m Hikmet'in Anadolu insan› için kulland›¤› bu yak›flt›rma, “kitap okumadan bilen, bilgili” anlam›ndad›r. 49


Haz›rlayan: B‹RSEN ERKUTUN

6-Yeryüzü’nün en alçak ve en tuzlu gölü hangisidir? a-Tuz Gölü b-Aral Gölü c-Baykal Gölü d-Lut Gölü 1-1923’te Saruhan ad›yla vilayet olan flehrimizin bugünkü ad› nedir? a-Bursa b-Manisa c-Bilecik d-Kars 2-“Yenile yenile yenmesini ö¤renece¤im” sözü tarihte hangi iki ülkenin savafllar› için söylenmifltir? a-Rusya-‹sveç b-Rusya-Almanya c-Almanya-Macaristan d-Türkiye-Yunanistan 3-Benden selam olsun Bolu beyi’ne dizeleri hangi ozan›m›za aittir? a-Miro¤lu b-Afl›k Ömer c-Karacao¤lan d-Köro¤lu 4-Do¤u ile güney aras›ndaki yön hangisidir? a-Güneybat› b-Güneydo¤u c-Bat› d-Kuzeydo¤u 5-“Müfettifl” ve “Bir Delinin Hat›ra Defteri” adl› eserlerin Rus yazar› kimdir? a-Puflkin b-Dostoyevski c-Gogol d-Tolstoy 50

7-“Bremen M›z›kac›lar›” adl› masal hangi ülkenin edebiyat›na aittir? a-Almanya b-Fransa c-‹sveç d-‹sviçre 8-Cumhuriyet döneminin ilk ka¤›t paralar› hangi y›l tedavüle ç›kar›ld›? a-1927 b-1938 c-1923 d-1925 9-“Yumurcak” serisi ile ünlenen 70’lerin çocuk y›ld›z› kimdir? a-Sezer ‹nano¤lu b-Ömer Dönmez c-‹lker ‹nano¤lu d-fiahin Nacar 10-Hindu dinine inananlarca kutsal kabul edilen nehir hangisidir? a-Raipur b-Ajmer c-Ganj d-Mumbai 11-Aihm hangi ülkededir? a-‹ngiltere b-Fransa c-Polonya d-Portekiz

12-Olimpiyatlar›n en önemli branfllar›ndan birine ismini veren tarihi Yunan flehri hangisidir? a-Dekatlon b-Heptatlon c-Cirit d-Marathon 13-Kas›mpat› çiçe¤inin di¤er ad› nedir? a-Krizantem b-Yediveren c-Begonvil d-Kuflkonmaz 14-Matematikte türev alma iflleminin tersi olan ifllem hangisidir? a-‹ntegral b-Trigonometri c-Permütasyon d-Logaritmik 15-Helikopterin mucidi kimdir? a-George Garnow b-‹gor Sikorsky c-Paul Helicopter d-Pavel Sukhoi 16-Dünya futbol tarihinin ilk uluslararas› resmi maç› ‹ngiltere‹skoçya aras›nda ne zaman oynand›? a-1871 b-1881 c-1901 d-1872 17-Dünyada en fazla parelele sahip olan ülke hangisidir? a-Türkiye b-‹zlanda c-fiili d-Norveç 18-Naz›m Hikmet’in soyad› nedir? a-Tekin b-Çetin c-Ran d-Han Yan›tlar: 151. sayfada


BD ARALIK 2013

Bu, günlük yaflamam›zda oldukça s›k kulland›¤›m›z bir sözcük. Vicdan›m el vermiyor! Hiç mi vicdan›n yok? Vicdan›m›n sesini dinledim! Vicdan azab› çekmek ve benzerleri… Yazan:H‹KMET ULU⁄BAY

B

u bir kaç örne¤in de ifade etti¤i üzere, vicdan›m›z; içinde zaman zaman f›rt›nalar›n koptu¤u, tüm duyular›n› üzerimizden ay›rmayan, akl›, gözü ve kula¤› her an üzerimizde olan, her gün karfl›s›nda s›nava girdi¤imiz, hesap verdi¤imiz ve tatmin etmedi¤imiz sürece peflimizi b›rakmayan gerçek öz benli¤imiz de¤il mi asl›nda? Belki de!

Çinli düflünür Konfiçyüs (M.Ö. 551-479), flu deyifli ile vicdanlar›m›za her an vermemiz gereken hesab›n kapsam›n› çok net aç›klam›yor mu? “Her gün kendimi üç konuda sorgular›m; baflkalar› ad›na yapt›klar›mda elimden gelenin en iyisini yapabildim mi? Dostlar›mla iliflkilerimde söyledi¤im sözlerle güvenlerini yitire51


BD ARALIK 2013

cek bir fley dile getirdim mi? Kendime uygulamad›¤›m bir fleyi di¤er insanlara yapt›m m›?” [1] nsan kimli¤imizi koruyabilmek için hepimizin bu üç soruyu her zaman kendimize sormam›z gerekmiyor mu? Özellikle, kamu yönetiminde siyasetçi ve bürokrat olarak “baflkalar›” yani ulus ad›na yap›lanlar için en iyisi yap›labildi mi? Adaletle hizmet sunulabildi mi? Halk›n ödedi¤i vergiler halk›n yarar›na ve do¤ru olarak harcand› m›? Yönetilenlere sevgi ve sayg› sunulabildi mi? Dostlarla iliflkilerimizde güveni koruma yükümlülü¤ünü her an hat›rl›yor muyuz? Gerçek dostluklar kolay kazan›l›yor mu? Baflkalar›na, dost dediklerimize zaman zaman yapt›klar›m›z›n kaç›n›n kendimize uygulanmas›na haz›r›z? Günümüzden 2.500 y›l önce her gün kendini sorgulayan Konfiçyüs’ün ö¤üdünü günümüzde kaç kifli izliyor? Bilinmez.

Roma uygarl›¤›n›n ünlü düflünürlerinden Publilius Syrus (M.Ö. 1 nci yüzy›l); “Kanun olmad›¤›nda bile, vicdan vard›.”diyerek yöneticileri ve bireyleri kendilerine karfl› uyarm›yor mu? Kanunlar›n düzenleme yapmad›¤›, hüküm getirmedi¤i konular›n s›n›rs›z özgürlük alanlar›m›z olmad›¤›n› kaç›m›z kabul edegeldik ve halen kaç›m›z kabul ediyor? ncak, bu gerçe¤i binlerce y›l›n gerisinden bir düflünür net bir ifade ile yüzümüze vuruveriyor! Yapmay› düflündü¤ümüz her hangi bir eylemi kendi vicdan›m›za

A

Yapmay› düflündü¤ümüz her hangi bir eylemi kendi vicdan›m›za kabul ettiremiyorsak en iyisi o ifle hiç giriflmemek!

Hikmet Ulu¤bay (d. 1939), Isparta do¤umlu siyasetçimiz.

1961 y›l›nda Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi'ni bitirdi. University of Southern California'dan Master derecesi ald›. Maliye Bakanl›¤› Tokyo Büyükelçili¤i ve NATO Nezdinde Daimi Temsilcili¤i, Maliye ve Ekonomi Müflavirli¤i, OECD Nezdinde Daimi Temsilci Yard›mc›l›¤›, Washington Büyükelçili¤i Ekonomi ve Ticaret Baflmüflavirli¤i, Hazine Genel Müdürlü¤ü, Bilkent Üniversitesi Ö¤retim Görevlili¤i, XX. ve XXI. Dönem Ankara Milletvekilli¤i ile Baflbakan Yard›mc›l›¤› ve Milli E¤itim Bakanl›klar› yapt›. Evli ve 2 çocuk babas›d›r. "‹mparatorluk'tan Cumhuriyet'e Petropolitik" isimli 2008 tarihi itibar› ile 3. bask›s›n› yapan çok detayl› bir kitab› vard›r. Di¤er kitaplar› "Risk Alt›nda Bir Ülkenin 2023 Yar›fl›" ve "Siyasi Linç"tir. "www.hikmetulugbay.com" isimli web sitesi vard›r. 52


BD ARALIK 2013

kabul ettiremiyorsak en iyisi o ifle hiç giriflmemek! Zira, baflkas› sorgulamasa bile, o v›d› v›d›c› vicdan›m›z peflimizi asla b›rakmayacakt›r. O sorgulama, onu tatmin edecek flekilde sonuçlanmad›¤› sürece de yaflad›¤›m›z hayat›n cehennem azab›ndan fark› m› olacakt›r? Tabii, Tanr› bizlere vicdan ba¤›fllad› ise!

G

örüldü¤ü gibi vicdan›n ahlakla ve yasayla do¤rudan bir ba¤lant›s› yok, Hermann Hesse’in dedi¤i gibi; “Vicdan›n ahlakla, yasayla hiçbir al›p verece¤i yoktur; bunlarla alabildi¤ine korkunç, alabildi¤ince ölümcül karfl›tl›klara düflebilir, ama s›n›rs›z ölçüde güçlüdür vicdan, miskinlikten, bencillikten daha güçlü, kendini be¤enmifllikten daha güçlüdür.”[2] O, Tanr›’n›n atad›¤› bir gözetmen her halde ve insan onu, do¤ufltan beraberinde getiremedi ise, sonradan pek kazan›lam›yor galiba. Ogden Nash’›n bir deyifli tam bu noktaya ›fl›k tutmakta; “Bu yer kürenin

Hermann Hesse üzerinde mutlu olman›n tek bir yolu vard›r; o da ya temiz bir vicdana sahip olmak veya hiç vicdan› olmamakt›r.” Sanki ona sahip olmamak veya ondan kurtulmak kendi elimizdeymifl gibi. ‹nsan›n her gün d›rd›r›ndan b›ksa usansa dahi boflanamayaca¤› tek efli “vicdan”› her halde. Boflanmak için baflvurabilece¤in bir mahkeme de yok. Ne o sana, ne de sen ona “üçten dokuza kadar bofl ol” da diyemiyorsunuz! Sözün özü, vicdan sahibi olmamak kendi elimizde de¤il. Bunun tek istisnas›, onu kendi ellerimizle öldürmedi isek. Temiz bir vicdana sahip olmak, o bizim elimizde ve bir yaflam boyu insan›n her an kendisine ve baflkalar›na karfl› verdi¤i savafl›n kazan›lmas›na ba¤l›. O nedenle de zor ifl. Bu arada dost sözcü¤ü ile ifade edilecek çevrenin öyle çok kapsaml› olmad›¤›n› keflfetmenin buruklu¤unu yaflamak da var. Ancak, ünlü Frans›z 53


BD ARALIK 2013

özdeyifli temiz vicdan›n bize sundu¤u konforu da tan›ml›yor; “Temiz bir vicdan kadar yumuflak bir yast›k yoktur.”

P

ublilius Syrus’un özdeyifline ek bir boyut getirmeyi, ünlü Alman düflünürü Thomas Mann (18751955) baflarm›fl; “Vicdan›n›n sesini dinlemek, masum olmaktan da üstündür.” Yap›lan bir eylem yasalar›n önünde suçsuz bulunsa bile, vicdan mahkemesinden de beraat karar› ç›kmad›kça, vicdan sahibine huzur yok! Üstelik, yarg› organ›na, yalanc› flahit sunarak onun adaletinden kaçmak olas› olabiliyor. Ama vicdan denilen yarg›c›n karfl›s›na b›rak›n yalanc› flahit ç›karmak, ona bir yalan söz söyleyebilmek mümkün mü? Önüne ç›k›ld›¤›nda sanki tüm benlik yalan makinas› ba¤lanm›fl gibi! Masumiyet karar›na insan›n kendi vicdan›nda ulaflabilmesi huzur içinde uyuyabilmenin de, yaflayabilmenin de tek ç›kar yolu! Ünlü düflünür Khalil Gibran güzel bir deyiflin sahibi, ancak bir de yan›lg›s› var gibi; “Vicdan adil fakat güçsüz bir hâkimdir. Güçsüzlü¤ü, onu kararlar›n› uygulayabilmekten al›koyar.” Vicdan›n adaleti tart›fl›lmayacak kadar adil, do¤ru ve kesin. Ancak, hâkim olarak güçsüz oldu¤u54

nu söylemek biraz zor. Do¤rudur, sizi fiziki olarak demir parmakl›klar›n arkas›na koymaz. Ancak, her halde içine ald›¤› ortam, san›r›m, demir parmakl›klara tercih edilebilecek bir mekân da olmasa gerek! Kararlar›n› uygulayamad›¤›na gelince, onu vicdan azab› içine düflenlere sormam›z gerekir. Belli ki, Khalil Gibran, vicdan mahkemesinin ciddi bir oturumuna konuk olmam›flt› bu sözü söyledi¤inde, belki de vicdan mahkemesine ç›kacak bir eylemde bulunmam›flt›.

Ü

nlü Yunan trajedi yazar› Euripides (M.Ö. 480-406); “Hayat›n tüm yükünü s›rtlayan tek bir fley vard›r, temiz bir vicdan.” Bana göre, Euripides bu özdeyiflinde bir sözcü¤ü unutmufl, isterseniz onu yeniden söyleyelim: “Hayat›n tüm yükünü s›rtlayabilen, temiz bir vicdan sahibi olan kiflidir.” dese idi, bana göre daha gerçekçi olurdu. Zira, temiz bir vicdan yük tafl›maz. Ama, temiz bir vicdan sahibi kifli çok yük tafl›r. Zira, ona, tafl›mak istemeyece¤i, tafl›yamayaca¤› yükü s›rt›na vurmak isteyen, kendi bencilli¤inin yan›nda, o kadar çok dostu ve düflman› vard›r ki çevresinde. Kendi egosu oldu¤u kadar, çevresi ile de bo¤uflmak kolay bir ifl midir ki? Vicdan sadece kendi eylemlerimize karfl› bizi denetlemiyor, ayn› zamanda baflkalar›n›n eylemleri konusunda da bize görev yüklüyor, bir Tibet özdeyiflinde ifade edildi¤i gibi; “Bir insan gün boyu gözlerini kapal› tutarsa, geceleri rahat uyuyamaz.” Bana göre, “vicdan”, belki de Tan-


BD ARALIK 2013

r›’n›n kutsal kitaplar›nda de¤indi¤i cennet ve cehennemin iç dünyam›zda yaflayan boyutu.

D

i¤er bir deyiflle, Tanr›’n›n vicdanla donatt›¤› kifli kutsanm›fl bir kifli. Zira, vicdanla donat›lan kifli devaml› kendisini sorgulamakta, do¤ruyu aramakta, vicdan temizli¤ine ulaflmaya çal›flmakta ve bu süreçte durmak, ve usanmak bilmiyor. Yoruluyor, s›k›nt› çekiyor ancak, hesab›n› di¤er dünyaya b›rakmamaya özen gösteriyor. Baflarabilirse, mutlulu¤u bu dünyada da öbür dünyada da bulabilecek. Belki bu dünyada çok dostu olmayacak, az say›da ama gerçek dostlar› olacak. Yaflam koflullar› zor da olsa, biraz önce de¤indi¤im

gibi, Tanr›’n›n vicdanla donatt›¤› kifli kutsanm›fl ve olas›d›r ki Tanr›’n›n sevgisine kavuflmufl bir kifli. Ne mutlu o kifliye! Noktay› koymay›, Mevlana ile Hac› Bektafl Veli’ye b›rakal›m; s›ras› ile “Kimden kaç›yoruz? Kendimizden mi? Ne de olmayacak fley. Kimden neyi kap›yoruz? Tanr›’ dan m›? Ne büyük suç.” [3] ve “Kendisini temizleyemeyen baflkas›n› temizleyemez.” [4]

“Kimden kaç›yoruz? Kendimizden mi? Ne de olmayacak fley. Kimden neyi kap›yoruz? Tanr›’dan m›? Ne büyük suç.”

[1] Analects, Conficius, Penguin Classics 197, sayfa 59. [2] “‹nanç da Sevgi de Akl›n Yolunu ‹zlemez” Afa Yay›nlar›, 1999, sayfa 90. [3] Mesnevi I nci Cilt, Abdülbaki Gölp›narl›, ‹nk›lâp ve Aka Kitabevleri 1981. [4] Alevi-Bektafli fiiirleri Antolojisi Cilt 1 ‹smail Özmen, T.C. Kültür Bakanl›¤›.

De¤erli Tafl

Krall›¤›n önemli bir lorduyla ünlü bir flair yak›n dost olmufllard›. Lord pahal› tafllarla süslenmifl yüzükler takmay› çok seviyordu. Bir yemek s›ras›nda flairin gözü s›k s›k lordun yüzüklerine kay›yordu. Lord “Yüzü¤üme mi bak›yorsun; elmast›r.” dedi. Bunun üzerine flair “Ne yarar› var? Yani ne getirir” diye sordu. Lord, “Gördü¤ün gibi bu elmas tafll› bir yüzük, ne getirebilir ki?.. Hofluma gitti¤i için tak›yorum.” fiair, lordun al›nd›¤›n› düflünerek bir aç›klama yapt›: “Say›n lordum” dedi. “Benim de babamdan kalma iki tafl›m var, y›lda yüz alt›n getiriyor.” Lord, “Yaa!” dedi. “Ne tafl› bunlar?” fiair, gülümseyerek yan›t verdi: “De¤irmen tafl›... Gönderi: SABAHAT ÖNEN 55


Türk ve Rus bas›n tarihleri aç›s›ndan eflsiz bir kaynak olan Stambulskie Novosti, 1908 Jön Türk devrimi’nin dünya çap›ndaki önemini ve etkisini de ortaya koyuyor. Kitab›n yazarlar›, o dönemi, bugüne dek gün ›fl›¤›na ç›kmam›fl Rusça ve Osmanl›ca kaynaklarla birlikte de¤erlendiriyorlar.

BÜTÜN K‹TAPÇILARDA


BD ARALIK 2013

Bu Vatan Böyle Özverilerle Kurtuldu, Kuruldu. Mart 1921, ‹nönü Ovas›: ‹nsan›n iflah›n› kesen buz gibi

bozk›r ayaz›nda Ethem Çavufl’un s›rt› üflüyor, avuçlar› ise k›zg›n mermi kovanlar›na ç›plak elle dokundu¤u için alev alev yan›yordu. Yazan: YUSUF RIZA DÜVENC‹

op at›fl› on sekiz saattir durmaks›z›n sürüyordu. Ethem Çavufl, 75 mm.’lik topu durmaks›z›n dolduruyor, her seferinde besmele çekip keflif kolundan bildirilen menzillere k›yamet ya¤d›r›yordu. Sand›kta kalan sondan üçüncü mermiyi ald›¤›nda bir an duraksad›. Merminin üzerine bir çaput sar›l›yd›. Çaputu sökerken avucuna kalem büyüklü¤ünde demir bir çubuk düfltü. Çaputun ve çubu¤un anla-

T


BD ARALIK 2013

m›n› çözmeye çal›fl›rken sar› metalden mermi kovan›na kaz›narak yaz›lm›fl yaz›ya gözü iliflti. Okumaya vakti yoktu. Mermiyi topa sürüp ateflledi. Demir çubu¤u cebine, bofl kovan›n› ise bu sefer sand›¤a de¤il yere att›. Birkaç dakika sonra so¤umufl olan kovan› kaybolmamas› için yerden al›p mintan›n›n yakas›ndan içeri att›. kflam ezan› vaktinde çarp›flma durulmufl, mevzileri ileri, düflman hatlar›na do¤ru ilerletme emri gelmiflti. Batarya komutan›, Ethem Çavufl’a istirahat verdi. ‹lk ifl olarak bofl kovan› ç›kar›p üzerindeki yaz›y› okudu. Kovan›n üzerinde “Karahisarl› Seyfi Çavufl. 4. Alay 2. Tabur 8. Batarya 26 Rebiyülahir 1339* ‹nönü” yaz›yordu. Birinci ‹nönü Savafl›’n›n en k›zg›n günlerinden birinde düflülmüfl not ve mermiyle gelen demir çubuk, ‹malat-› Harbiye atölyelerinde çal›flanlar›n bir mesaj istedi¤ini gösteriyordu. Boflalan kovanlar Ankara’daki atöl-

A

58

yelere yollan›r, oradan tekrar doldurulup cepheye dönerdi. Üç saat sonra gecenin iyice çökmesiyle savafl tamamen durulmufl, birlikler yeni mevzilerine yerleflmiflti. Ethem Çavufl, cebindeki demir çubu¤u ç›kar›p bir köfleye oturdu. Ucu sivriltilmifl çubuk, bak›r ustalar›n›n “kalem” dedikleri, metal üzerine desen oymaya yarayan keskin bir aletti. Eline yumruk büyüklü¤ünde bir tafl alarak hafif t›klamalarla kendi mesaj›n› kovana kaz›d›. “Aksekili Ethem Çavufl 8. Alay 3. Tabur 1. Batarya 20 Recep 1339** ‹nönü” Befl gün sonra Ankara’daki atölyenin bir köflesinde cepheden gelen sand›klar› açan kalfa, tezgâhlardan birinde har›l har›l çal›flmakta olan ustaya seslendi. Sesinde, efli do¤um

“Kâmil Usta! Müjdemi isterim! Senin yavru cepheden dönmüfl!”


BD ARALIK 2013

Kurtuluş Savaşı’mızda cephelerdeki görevini tamamlayan kovan, Cumhuriyet’in ilanını duyurduktan sonra üzerindeki yazılar ve “Çelik kalem”iyle müzeye kaldırıldı

yapm›fl bir adama bebe¤ini müjdeleyen ebenin heyecan› vard›: “Kâmil Usta! Müjdemi isterim! Senin yavru cepheden dönmüfl!” Hepsi sand›klar›n oldu¤u k›sma koflturarak kovan›n üstündeki yaz›y› okumak için topland›lar. Tabii ki bu fleref Kâmil Usta’ya aitti. Yüksek sesle Ethem Çavufl’un notunu okudu. Atölyede bir bayram havas› esmiflti. Tüm çal›flanlar, Kâmil Usta’y› yeni baba olmufl gibi kutluyor, hay›r dualar› ediyorlard›. Ustalar, ifl tezgâhlar›ndan birinin bafl›nda topland›lar. Kâmil Usta kovan›n a¤z›n›n e¤ilen yerlerini düzeltip özenle kapsülünü yeniledi. ‹çine barutunu doldurduktan sonra yeni bir çekirde¤i kovan›n a¤z›na oturttu. Mermi haz›r olunca, Ethem Çavufl’un kovan›n içinde geri yollad›¤› çelik kalemi yeni bir çaputla merminin üzerine sard›. Kundaklanm›fl mermiyi flefkatle tutarak yeni doldurulan bir sand›¤a yat›rd›. Çal›flanlar hep bir a¤›zdan “Allah kavufltursun” deyip ifllerinin bafl›na döndüler. Kâmil Usta, halen aç›k duran san-

d›¤a yat›rd›¤› mermiye hüzünle bak›p “Selametle git aslan›m. Allah muvaffak etsin. Çok bekletme bizi” dedi. ovan, Birinci ‹nönü Savafl› s›ralar›nda üzerindeki ilk notla Kâmil Usta’n›n eline geçti¤inde bu fikir do¤mufltu. Karahisarl› Seyfi Çavufl’un bafllatt›¤› bu gelene¤in sürece¤inden emin de¤ildi; ama denemeye de¤erdi. Nitekim Aksekili Ethem Çavufl umutlar›n› bofla ç›karmam›flt›. Cephede patlayan her merminin kovan› buradaki ustalar›n elinden geçti¤ine göre bir aksilik olmazsa yeniden görüfleceklerdi.

K

Eylül 1922, Ankara:

Bir buçuk y›l içinde kovan sekiz kere daha atölyeye u¤rad›. Üzerindeki mesajlar›n say›s› da sekize ulaflm›flt›. Mesaj yazanlar›n sekizi de baflka alay ve taburlardan farkl› kiflilerdi. Kovan her keresinde atölyedekilere daha büyük bir coflku yaflat›yor, ‹stiklâl Savafl›’n›n her zorlu dura¤›ndan Ankara’ya barut, kan ve zafer kokusu tafl›yordu. 59


BD ARALIK 2013

Türk ordusunun ‹zmir’e girdi¤i gün Ankara’da bayram havas› eserken kovan yeniden gelmifl, ama bu sefer tüm atölyeyi yasa bo¤mufltu. Kovan›n içinde, çelik kalemin yan›s›ra bir mektup ile bir tane de bak›r künye vard›. Kovan›n üzerine kaz›nm›fl dokuzuncu notta, “Karahisarl› Seyfi Çavufl. 4. Alay 2. Tabur 8. Batarya 12 Muharrem 1341*** Banaz” yaz›l›yd›. tölyedekiler mektubu aç›p okumaya koyuldular: “Bismillahirrahmanirrahim. Selamün aleyküm gayretperver ustalar. Allah’a flükürler olsun ki mendebur düflman kaç›yor. Muzaffer Türk ordusu befl gündür durup dinlenmeksizin kâfiri koval›yor. Güzel ‹zmir’e, kalplerimizdeki iman›m›z kadar yak›n›z art›k. ‹ki gün evvel Banaz’daki muharebede bataryam›n çavufllar›ndan Seyfi, kallefl düflman›n kurflunuyla flahadete ermifltir. Cenazesini s›hhiyecilere teslim etmeden önce mintan›n›n içinde bu kovan› buldum. Malumunuzdur ki vefat eden neferin künyesi ailesine yollan›r. Lâkin befl gün önce Karahisar’› ele geçirdi¤imizde, Seyfi Çavufl’un ailesinin düflman taraf›ndan katledildi¤ini ö¤rendik. Bu kahraman Türk evlad› kederini

A

yüre¤ine gömüp anac›¤›n›, babac›¤›n› defnedemeden düflman›n pefline düfltü. Üç gün sonra kendisi de Hakk’›n rahmetine kavufltu. Kovandaki yaz›lardan anlad›¤›m üzere bu topçu neferlerin bir ailesi de sizler olmuflsunuz. Bu sebeple Seyfi Çavufl’un künyesini sizlere yolluyorum. Bafl›n›z sa¤ olsun. Hay›r dualar›n›z› bizlerden; Fatihalar›n›z› aziz flehitlerimizden esirgemeyiniz. Hakk’›n rahmeti üzerinize olsun. Yüzbafl› Muhsin Talât 4. Alay 2. Tabur 8. Batarya 14 Muharrem 1341**** Salihli” Mektup bitti¤inde tüm personel a¤l›yordu. Atölyeye bir ölüm sessizli¤i çökmüfltü. Hiç tan›mad›klar› halde iki sat›r yaz›yla kardefl olduklar› Seyfi Çavufl’un ard›ndan Fatiha okuyup amin dediler. Kamil Usta yutkunarak tezgâh›n›n bafl›na oturdu. Kovan› yeni ledi; ama bu sefer, minik iki perçinle Seyfi Çavufl’un künyesini kovan›n dibine çakt›. Yine her zamanki merasimle mermiyi kundaklay›p sand›¤a yat›rd›. Oysa o mermi bir daha düflman mevzilerine gönderilmeyecekti. Ocak 1923, Ankara:

Savafl›n bitmesinin ard›ndan Ankara’ daki mühimmat depolar›nda say›m ve


temizlik yap›l›yordu. Sand›klar tek tek aç›l›yor, mermiler say›l›p yeniden sand›klan›yor, kayda geçirilip daha tertipli bir cephaneli¤e gönderiliyordu. Te¤men Hamdi Vâs›f, Kâmil Usta’n›n haz›rlay›p kundaklad›¤› mermiyi buldu. Böyle bir an›n›n (belki de y›llarca) sand›klar›n ‹çinde kalmas›na gönlü elvermedi. Ciddi bir suç iflliyor olmay› göze al›p mermiyi evine götürdü. Niyeti, ömrünün sonuna kadar mermiyi bir an› olarak saklamakt›. 29 Ekim 1923, Ankara:

Te¤men Hamdi Vâs›f Ankara kalesine ç›kan dik sokaklar› koflarak t›rman›yordu. So¤u¤a ra¤men kan ter içinde kalm›flt›. Yar›m saat önce 20:30 s›ralar›nda meclisten, cumhuriyetin ilan edildi¤i duyurulmufltu. 101 pare top at›fl›yla cumhuriyet kutlan›yordu ve Seyfi Çavufl’un mermisi bu flöleni kaç›rmamal›yd›. Yetmifl, belki de sekseninci at›flta topçular›n yan›na ulaflabilmiflti. Yüzbafl› Muhsin Talat’›n yan›na giderek sert bir asker selam› verdi ve “Hamdi Vâs›f, Edirne! Bir maruzat›m var komutan›m!” dedi. Yüzbafl› sorar gözlerle genç subaya bak›yordu. “Evet te¤menim? Sizi dinliyorum.” Te¤men, üniformas›n›n içinden mermiyi ç›kar›p yüzbafl›ya uzatt›. “Yüzbirinci pareyi en çok bu mermi hak ediyor komutan›m. Müsaadenizle bu flerefi ondan esirgemeyelim.” Yüzbafl› Muhsin Talat gözlerine inanamam›flt›. Sevinç gözyafllar›n›

tutamad›. Neredeyse aralar›ndaki rütbe fark›na bakmaks›z›n genç te¤menin ellerini öpecekti. Mermiyi al›p çekirde¤ini dikkatlice yerinden ç›kard›. Kovan›n tepesine bir bez parças› tepip iyice s›k›flt›rd›. Subay flapkas›n› ç›kar›p surun üzerine koydu. Mermiyi flapkan›n içine yat›rd›. Toplar at›fllara devam ediyordu. 82, 83, ...97, 98, 99... n dakika kadar sonra, at›fllar› sayan çavufl “Yüzüncüyü att›k komutan›m” deyince, Muhsin Talat, kovan› topun yata¤›na kendi elleriyle sürerek atefl emrini verdi. Subaylar›n k›l›çlar›n› çekerek selamlad›¤› o son top sesi Ankara’n›n her duvar›ndan yank›y›p dört y›ll›k ‹stiklâl Savafl›’n›n tüm hikâyesini anlatm›flt› sanki. Rütbe ve mevkilerine bakmaks›z›n topun bafl›ndaki tüm askerler kucaklaflarak birbirlerini kutlad›. Son olarak Yüzbafl› Muhsin Talat ile Te¤men Hamdi Vâs›f sar›ld›lar. Kovan ayaklar›n›n dibindeydi. Yüzbafl› e¤ilip sayg›yla kovan› yerden ald›. Avuçlar›n›n yanmas›na ald›rmad› bile...•

O

Dipnot: *26 Rebiyülahir 1339: 26 Rebiyülahir 1921 **20 Recep 1339: 20 Recep 1921 ***12 Muharrem 1341:12 Muharrem 1923 ****14 Muharrem 1341: 14 Muharrem 1923 61


1997 Haziran›nda, 80 yafl›ndayken kaybetti¤imiz ve bir “denge flairi” olarak tan›d›¤›m›z Cahit Külebi’nin düz yaz›lar›ndan derlenen bu kitab›; dostlara mektuplar, iç döküfller, an›lar, anlat›lar, söyleflilerden olufluyor. Bir yan›yla o dönemin kültür-sanat / edebiyat haritas›n› seriyor önümüze… Üstelik elefltiriler, sorular, yorumlar, sitemler, flikâyetler, direnifl ve dayan›flmalar ne kadar tan›d›k geliyor bize…

BÜTÜN K‹TAPÇILARDA


Büyük Yap›tlar›m›z Konur Ertop

Bir Siyasal Darbe Döneminde,

YÖNET‹MDEN DÜfiENLERLE YEN‹ GELENLER‹N ÖYKÜSÜ

Nahit S›rr› Örik’in, “Sultan Hamit Düflerken” roman›nda anlatt›¤› olaylar, 2. Meflrutiyet’in hemen öncesinde bafllar, 31 Mart’› izleyen günlere do¤ru gelir. ski dönemin yöneticilerini, onlar›n siyasal-toplumsal düflüncelerini, davran›fllar›n› sergiler. Yeni gelenlerin görünen, görünmeyen yüzlerini tan›tarak iki dönem aras›nda bir karfl›laflt›rma yapar. Romanc› anlatt›¤›

E

dönemi elbette canland›rd›¤› insanlar arac›l›¤›yla tan›tacakt›r. Nahit S›rr›’ n›n kahramanlar dizisinin bir ucunda 2. Abdülhamit’le çevresindeki devlet adamlar›, onlardan biri olan Mehmet fiahabettin Pafla ile güçlü olma tutkusuna kap›lm›fl k›z› Ni63


BD ARALIK 2013

met yer almaktad›r. Yeni dönemin öteki uçtaki kahramanlar› ‹ttihat ve Terakki’nin güçlü adam› Talat Pafla’ dan parlak bir siyasal gelece¤in sahibi görünen binbafl› fiefik Beye uzan›r. ahit S›rr› yap›t›n› kaleme al›rken, orada anlatt›¤› olaylar›n üzerinden yar›m yüzy›l geçmiflti. Sözkonusu olaylar s›ras›nda yazar, 13-14 yafllar›ndayd›. Babas› sarayda görev yapm›flt›. Dönemin insanlar›n›, olaylar›n› anlat›rken babas›ndan dinleyerek aktard›klar›yla kendi gözlemleri aras›nda, s›ra d›fl› bilgiler bulunmaktad›r. Yap›tta binbafl› fiefik, saraya cephe alm›fl bir ‹ttihatç› oldu¤u halde, gönlünü kazanmak istedi¤i Nimet’le konuflurken, padiflah›, “Sultan Abdülhamit” diye sayg› göstererek anar. Nahit S›rr›’n›n tutumu da bu noktada

N

Sadrazam Mithat Pafla 64

Romanda Abdülhamit’in, “Bütün saltanat› süresince, y›llar ve y›llarca her an tahttan indirilmek ve öldürülmek korkusuyla titremifl, en gülünç yalanlara önem vermifl ve çok kere inanm›fl” biri oldu¤unu okuruz. ‹ttihatç› gelene¤in karfl›s›ndad›r. Ancak romanc›n›n, tarihsel döneme elefltirileri az de¤ildir: Romanda Abdülhamit’in, “Bütün saltanat› süresince, y›llar ve y›llarca her an tahttan indirilmek ve öldürülmek korkusuyla titremifl, en gülünç yalanlara önem vermifl ve çok kere inanm›fl” biri oldu¤unu okuruz. ‹ttihatç› söyleme uygun olarak, bu uzun bask› dönemi boyunca ifllerin yürütülmesinde yetene¤in, becerinin de¤il, padiflaha yak›nl›¤›n geçerli oldu¤unu, yönetimde içtenli¤in, do¤rular›n, gerçeklerin hep göz ard› edildi¤i anlat›l›r. “Kendisini ömür boyu sadrazam olmufl sanan burnu havada Mithat Pafla” y›,“güçlü ve öfkeli padiflah”›n, “ellerini hiç kanatmaks›z›n, ince bir cam bardak gibi” k›r›verdi¤i aktar›l›r. Ancak Padiflah, Hareket Ordusu’ nun kendisine karfl› olumsuz tutumunu bile bile, “fiu günlerde herhangi bir mukavemette bulunmayarak bütün gayreti iki ordu aras›nda kan dökülmemesini temine sarf etmek münasiptir.” diye konuflur.


BD ARALIK 2013

Meflrutiyetin ilan›yla siyasal güç, Sultan’la birlikte eski dönemdeki devlet adamlar›n›n ellerinden kay›p gitmifltir. Eskilerin yerini ‹ttihatç›lar almaya bafllam›flt›r. Onlarsa, “‹stibdad› y›kt›k, her fleye hakim olduk, diyoruz. Hakikatte ise disiplinsiz, bilgisiz haz›rl›ks›z bir avuç insandan ibaretiz.” diye kendilerini elefltirirler. ttihatç› subaylar Abdülhamit’i Meflrutiyet’in Osmanl›’da ilk Meclis-i Mebusan kabulüne zorlam›fllard›r. Yeni dönemin sözde özgürlük havas› romanda elefltiri ko- rinde hocalar›n koluna takm›fl olan nusudur: H›ristiyan unsurlarda ba¤›ms›zl›k hül“Art›k rütbe, niflan da¤›tmalar yalar› flahlanm›fl, Sultan Hamit’in bin yoktu ve günlük Servet-i Fünun’un dikkat ve özenle yönetti¤i etti¤i Arap kat›lmas›yla say›lar› artan bu gazete- ve Arnavutlarda ayr›l›k emelleri do¤lerin bütün sütunlar›nda hürriyet yü- mufl, ayr›ca da yüzleri din maskesi celtiliyor, milletin art›k hür oldu¤u alt›nda sakl› birtak›m mürteciler ortaya oldu¤u, mutlu oldu¤u ilan edilerek, ç›km›flt›..” bundan dolay› da Padiflah’a flükranlar, minnetler sunuluyordu. omanc›, yeni gelenlerin pek çok Hele ‹kdam’ daki sevinç gösterileyönden eskilere benzedi¤ini ri, her sat›rda birkaç kez tekrarlanan gösterir… Oh! Oh!larla neredeyse bir hastal›k As›l önemli olan, kahramanlar›n›n nöbetinin saçmalamalar›na, ç›lg›nl›k- kiflilik özellikleridir. Kendini güçlü lar›na dönmüfltü.” k›lma, yönetimi elinde tutma güdüsüRomanc›, yeni dönemin getirdi¤i nün sürükledi¤i y›k›m, ad›m ad›m siyasal bofllu¤a, deneyimsizli¤e par- okura gösterilir. mak basar: Çat›flman›n ekseninde eski döne“‹ttihat ve Terakki ile ona muhale- min yafll› devlet adam› Mehmet fiahafet etmek üzere kurulan Ahrar partisi- bettin Pafla ve çevresi yer al›r. ‹ttihatnin kavgalar› art›k göklere ç›k›yordu. ç›lar›n önde gelenlerinden binbafl› fiePapazlar›n› Meflrutiyetin ilk günle- fik bu çevreye kat›lacak, orada çörek-

R

65


BD ARALIK 2013

lenmifl olumsuz yanlar›, yeni döneme tafl›yacakt›r. Abdülhamit döneminde valilik, bakanl›k, yapm›fl Mehmet fiahabettin Pafla, rüflvet yoluyla büyük servet edinmifl, yönetimden uzaklaflmay› hiç istemeyen bir devlet adam›d›r. E¤itimli, bilgili, görgülü k›z› Nimet, onun tutkular›n› paylafl›r. Ona destek olur. Güç kazanma, yönetim gücünü elinde tutma çabas›ndad›r. Bir gün eninde sonunda sadrazam olmay› düflleyen yafll› devlet adam›n›n, kendisi kadar tutkulu genç k›z›n›n da, ç›karlar› u¤runa en uygunsuz yollardan bile kaç›nmad›klar› gözlenir. aflayla k›z›, geçmifl dönemle ilgili hesaplaflmada kendilerinin de zarar göreceklerinden korkmaktad›r. Bir gazete, paflan›n maliye bakanl›¤› s›ras›nda uluslararas› bir antlaflma imzalan›rken sa¤lad›¤› haks›z kazanc› aç›klay›nca, Nimet, pafla babas›n› savunan bir yan›t› yay›nlatmaya çal›fl›rken, partinin konuyla ilgili sorumlusu binbafl›yla tan›fl›r. Güzelli¤i

P

Abdülhamit döneminde valilik, bakanl›k, yapm›fl Mehmet fiahabettin Pafla, rüflvet yoluyla büyük servet edinmifl, yönetimden uzaklaflmay› hiç istemeyen bir devlet adam›d›r. 66

kadar bilgisi, görgüsü, atakl›¤›yla genç subay›n gönlünü çeler. Binbafl› fiefik, paflaya, ailesine, onlar›n malvarl›¤›na zarar gelmesini önler. Paflan›n güvenini kazanmaya çal›fl›rken akl›nda olansa, Nimet’le evlenebilmektir. Genç k›z›n hedefiyse onun yard›m›yla pafla babas›n›n siyasette yeniden t›rman›fl›n› sa¤lamakt›r. Evlenmeleri için babas›na hiç de¤ilse ayan üyeli¤i verilmesini, fiefik’in de daha güçlü bir konum kazanabilmesi için milletvekili seçilmesini ister. u koflullar›n yerine getirilmesiyle gerçekleflen evlili¤i, Nimet babas› gibi eflinin de yükselmesi için basamak olarak görür. Yeni görevi s›ras›nda hastal›kl›, yafll› paflan›n yaflam› noktalan›r. Nimetin yeni tutkusu ise art›k eflinin siyaset basamaklar›n› t›rmanmas› olacakt›r. ‹ttihatç› subay, eski arkadafllar›n›n siyasette geri çekilmek zorunda kald›¤› bir yenilgi döneminde, tutkulu eflinin yönlendirmesiyle içiflleri bakanl›¤›n› elde ediverir. 31 Mart ayaklanmas›nda -yine Nimet’in iteklemesiylesaraya gidip sadrazaml›¤›n yan› s›ra harbiye ve bahriye bakanl›klar›n› ister. Nimet’in efline önerisi flöyledir: “Kâr ve zarar› yüzde yüz bir kumar oyna! Mademki Tevfik Pafla yeni gelecek padiflah›n sadrazam› kalabilmekten baflka bir gaye takip etmiyor, Sultan Hamit’e vaziyeti sen gidip anlat. Büyük bir kan dökülmeksizin sade metanet gösterilmesi, sade kan dökülmekten korkulmad›¤›n›n anlat›lmas› sayesinde bu derme çatma ordunun geldi¤i yere yollanabilece¤ini ona

B


temin et! Seni ifl bafl›na getirirse, yani sadrazaml›kla harbiye ve bahriye bakanl›klar›n› sana verirse üç dört gün içinde kendisinin taht ve tac›n› her türlü tehlikeden kurtarabilece¤i yolunda ona güvence ver!” Padiflah, kendisine gizlice görüflmeye gelmifl olan deneyimsiz ‹çiflleri Bakan›n› ihtiyatl› bir dille geri çevirir. fiefik’in sarayda u¤rad›¤› yenilgiyi ö¤renen Nimet, siyaset ipini elinde tutma hevesini b›rakm›fl de¤ildir: “Ah keflke bizzat saraya gidip Müflfike kad›n vas›tas›yla kendimi huzura kabul ettirseydim, ben kendim konuflsayd›m.” demekten kendini alamaz! imet’in tasarlad›¤› son önlem, eflini, ‹stanbul’a yürüyen Hareket Ordusuna s›¤›nmaya göndermesidir: “Bu âciz, tereddütler içinde ç›rp›nan sadrazamdan hiçbir hay›r ummad›¤›n›, gizlice ‹stanbul’dan ayr›lmay› zorunlu gördü¤ünü onlara aç›kla,” der. Eski ‹ttihatç› subay›n anlatt›klar›n› eski arkadafllar› elbette inand›r›c› bulmazlar. Gazeteler, “‹çiflleri bakan›n›n, Hareket Ordusuna kat›lmaya kalk›flm›flsa da daha önce Y›ld›z’a giderek birtak›m caniyane tekliflere kalk›flt›¤› hakk›nda ele deliller geçti¤i için muhakemesi daha sonra yap›lmak üzere Ayastafanos’ta (Yeflilköy’de) tevkif ve hapsedildi¤i…”ni yazar. “Biçareyi kendi aya¤› ile ölüme gönderdim!” diye yak›nan Nimet, bir yabanc› elçili¤in yard›m›yla, bir gemi-

N

ye binerek Odessa’ya kaçar… Nimet, fiahabettin Pafla’n›n art›k yaflamda olmayan ilk eflinden olan k›z›d›r. Pafla daha sonra ‹zzet Han›mla evlenmifltir. Kocas› kendisine göstermedi¤i ilgiyi Nimet’e gösterdi¤i için ‹zzet Han›m, genç k›za karfl› kin ve k›skançl›k duygular›yla doludur. Öte yandan baba ile k›z›n birbirlerine afl›r› düflkünlü¤ü onu sevgisiz bir ortama sürüklerken Kâhya Hilmi Efendinin a¤›na düflürmüfltür. Kâhya ile han›m› aras›nda yasak aflk oluflmufltur. Ancak kâhyan›n gözü gerçekte han›m›n paras›ndad›r. Paflan›n ölümünden sonra Nimeti, üvey annesiyle asalak kâhyadan kurtulma savafl›m› içine görürüz. Nahit S›rr› Örik, 20. yüzy›l bafl›nda yaflanan siyasal olaylar› elefltiri süzgecinden geçirerek anlat›rken, insan davran›fllar›n›, tutkular›, toplumsal bozukluklar› da sergilemifltir. • konurertop@butundunya.com.tr 67


BD A⁄USTOS 2013

B

Evrensel Bak›fl Aç›s› Gürbüz Evren

Evrensel Bak›fl Aç›s› Gürbüz Evren

‹slam’da Do¤ru Bilinen Yanl›fllar 2 ‹slam’da do¤ru bilen yanl›fllar; Cihad, ne kutsal savaflt›r ne de fliddet. “‹slam’da Do¤ru Bilinen Yanl›fllar” bafll›kl› yaz›m› an›msayanlar olacakt›r. Bütün Dünya’da, birkaç ay önce yay›nlanan yaz›da, bu hassas konuyu f›rsat buldukça ele alaca¤›m› belirtmifltim. ‹slam’da do¤ru bilinen yanl›fllar›, sureler ve ayetler üzerinden de¤erlendirmeye gayret ediyorum. Bu yaz›da da, gerek ‹slam dünyas›ndaki baz› çevrelerde gerekse ‹slam karfl›t› radikal kesimlerde ›srarla dile getirilen ve Müslümanlar›n yanl›fl tan›nmas›na yol açan konulardan olan Cihad’› de¤erlendirece¤im. ncelikle belirtmekte yarar var, sadece ‹slam dini de¤il H›ristiyanl›k ve Musevilik de savafla, fliddete, öldürmeye karfl›d›r. Bar›fltan, kardefllikten ve hoflgörüden yanad›r. Bu dinlerin kutsal kitaplar› da, savafl ve fliddeti d›fllayan mesajlarla doludur. Peygamberleri de, bu mesajlar› konuflmalar›nda aktar›rlar. ‹slam dininin sözcüsü hatta avukat› olma iddias›ndaki baz› çevreler, Cihad

Ö 68

için “Kutsal Savafl” demekte ›srar ederler. Söz konusu çevrelerden ç›kan örgütler, dünyan›n dört bir yan›nda düzenledikleri sald›r›lar› Cihad kavram› içine oturtarak, Kutsal Savafl verdiklerini savunurlar. Cihad’› fliddetle iliflkilendirerek anlatanlar ve bunu uygulayanlar, ‹slam’›n sald›rgan, yak›p y›kan, öldüren bir din olarak alg›lanmas›na yol açarlar. Bu durum, Bat›l› medyada, Müs-


BD ARALIK 2013

de de¤erlendirilmesine ise Peygamber Hazreti Muhammet’in hadislerinin ve Kuran’daki baz› ayetlerin ›srarla içeri¤inden sapt›r›larak yanl›fl yorumlanmas› yol açmaktad›r. Cihad’›n ‹slam için kâfirlere savafl ilan etmek oldu¤unu savunanlar, Bakara, Al-i ‹mran, Nisa, Maide, Enfal, Tevbe, Nahl, Hac, Furkan, Ankebut, Hucurat, Mümtehine, Saf, Tahrim, Nur, Neml, Fetih, Hadid, Haflr ve Muhammed surelerindeki baz› ayetlere at›fta bulunurlar. Söz konusu ayetlerde geçen Cihad ve Savafl kelimelerinin, “Çaba harcamak”, “Mücadele etmek” ve “Kital” anlam›‹slam dini, savafl durumlar› d›fl›nda, fliddet uygulanma- na geldi¤ini göz ard› ederek, yapt›klar› yanl›fl yorumlara, e¤itimsiz s›na izin vermedi¤ini Kuran’daki ve bilgisiz kitleleri inand›r›rlar. birçok ayette aç›kça ortaya Cihad için yola ç›kt›klar›n› söyleyenler, “Allah için savaflt›klar›n›” koymufltur. öne sürüp, bunun kayna¤› olarak örne-

lümanlar›n fliddet yanl›s› olarak tan›tacak haberlerin yap›lmas›na neden olur. Oysa ‹slam dini, savafl durumlar› d›fl›nda, fliddet uygulanmas›na izin vermedi¤ini Kuran’daki birçok ayette aç›kça ortaya koymufltur. er fleyden önce Cihad’›n Arapça’da “Çaba harcamak” “Mücadele Etmek” anlam›na geldi¤ini söylemek gerekir. Yani bu kavramdan Kutsal Savafl tan›mlamas› üretmek mümkün de¤ildir. Çünkü söz konusu tan›mlaman›n karfl›l›¤› zaten “Harb El Mukaddese” olarak Arapçada yer almaktad›r. Cihad’›n ‹slam d›fl› olanlara savafl aç›lmas›, Allah için savafl›lmas› fleklin-

H

Her fleyden önce Cihad’›n Arapça’da “Çaba harcamak” “Mücadele Etmek” anlam›na geldi¤ini söylemek gerekir. Yani bu kavramdan Kutsal Savafl tan›mlamas› üretmek mümkün de¤ildir. ¤in, Bakara Suresi 191. Ayeti gösterirler. Üstelik ayetin sadece, “Onlar› her nerede yakalarsan›z öldürün” ifadelerini öne ç›kar›rlar. Zaten konunun püf noktas› da burad›r, çünkü ‹slam ad›na 69


BD ARALIK 2013

birçok masum insan›n ölümüne yol açan sald›r›lar› düzenleyenler, ayetin ikinci bölümünü ›srarla yok sayarlar.

S

öz konusu ikinci bölüm ise “Onlar›n sizi ç›kard›¤› yerden siz de onlar› ç›kar›n. Unutmay›n ki, bask› ve zulüm öldürmekten daha kötüdür” der. Hepsinden önemlisi, bu ayetin bir baflka özelli¤i de sadece savafl zamanlar›n› anlatmas›d›r.

Enam Suresinin 6. Ayetinde, “Allah’›n kutsal ilan etti¤i insan yaflam›na, adalet yolu d›fl›nda k›ymay›n” ifadeleri, önemli uyar›lardan biridir. Nahl Suresi 16 ayette, Cihad yani "Çaba harcamak, mücadele etmek" kavram› kullan›larak, Müslümanlara, “Rabbinin yoluna bilgi ile ve güzel ö¤ütlerle davet et; inanmayanlarla en güzel yöntemlerle mücadele et (çaba harca)” denilmifltir. Cihad yani "mücadele etmek, çaba harcamak" kavram› için bir di¤er somut örnek ise “Zulmedenlerin d›fl›ndakilerle, Ehli Kitap olanlarla en güzel yöntemleri kullanarak mücadele edin” fleklinde özetleyebilece¤imiz, Ankebut Suresi 29. Ayettir. Yine ayn› ayetin devam›nda, “Kim Cihad ederse, yaln›zca kendi nefsi için Cihad etmifl olur” denilerek bir kiflinin kendi iyili¤i 70

için yapmas› gereken mücadeleye, harcamas› gereken çabaya dikkat çekilmifltir. Kuran’da Cihad’›n d›fl›nda, "savafl" anlam›n›n yüklenebilece¤i kavram ise Kital’dir. ‹slam felsefesi aç›s›ndan bak›ld›¤›nda, Cihad, yani çaba göstermek teflvik edilirken, Kital sadece belli durumlarda izin verilen bir eylemdir. Ancak yine de bu kavramda da öldürme de¤il, sayg› ve uyar› vard›r. Enam Suresinin 6. Ayetinde, “Allah’›n kutsal ilan etti¤i insan yaflam›na, adalet yolu d›fl›nda k›ymay›n” ifadeleri, önemli uyar›lardan biridir. Bunun d›fl›nda, bir baflka önemli uyar› da, Maide Suresi 5. Ayetteki, “Kim bir insan› öldürürse, bütün insanlar› öldürmüfl gibidir” sözleriyle verilmifltir. "Peki, savafl ve buna ba¤l› olarak öldürme izni Kuran’da yok mudur?"

Enam Suresinin 6. Ayetinde, “Allah’›n kutsal ilan etti¤i insan yaflam›na, adalet yolu d›fl›nda k›ymay›n” ifadeleri, önemli uyar›lardan biridir.


Emevilerin politikas›, devleti büyütmek, yeni topraklar ele geçirmek oldu¤u içindir ki, o dönemde yap›lan geniflleme amaçl› savafllar, bugün Cihad’› savunanlara referans olmufltur. sorusunu soranlar da ç›kacakt›r. Hac Suresi 22. Ayet, bu sorunun yan›t›n› flöyle veriyor; “Kendilerine savafl aç›lanlara izin verilmifltir. Allah onlar› destekleyecek güçtedir. Kim bir hayat kurtar›rsa tüm insanl›¤› kurtarm›fl gibi olacakt›r….”

G

örüldü¤ü gibi Kital yani öldürmenin oldu¤u savafl durumuna bile toplumun temel haklar›n›n ihlal edilmesi ve meflru müdafaa hallerinde izin verilmektedir. Ancak buradaki ince çizgiye de dikkat etmek gerekir. Çünkü ‹slam’›n yay›lmas› için Kuran’da savafl emri verildi¤ini iflaret eden bir unsur bulmak mümkün de¤ildir. Hiçbir ayette bunu ça¤r›flt›racak bir ifade yoktur. “Gidin, savafl›n, inanmayanlar› öldürün” fleklindeki bir anlay›fl› ça¤r›flt›ran emirler, öneriler Kuran’da yoktur. Emevilerin politikas›, devleti büyütmek, yeni topraklar ele geçirmek oldu¤u içindir ki, o dönemde yap›lan geniflleme amaçl› savafllar, bugün Cihad’› savunanlara referans olmufltur. Bu da ‹slam dinini, Emevi anlay›fla hapsetmek isteyenlerin ifline yaramaktad›r. Cihad’›n Kutsal Savafl oldu-

¤unu savunarak, ‹slam’›n fliddetle an›lmas›na yol açanlar, Müslümanlar› kendilerine inand›rmak için Peygamber Hazreti Muhammet’in hadislerini de gerçek anlamlar›ndan sapt›rarak kullan›rlar. Cihad’a gerçek anlam›n›n d›fl›nda baflka manalar yükleyenler, ‹slam’›n felsefesini bilmeyenlerdir. ‹flte bu nedenle, özetle söylemek gerekirse, Cihad, Müslümanlar›n, içinde bulunduklar› toplumun, yaflad›klar› ülkenin her alanda geliflimini sa¤layacak çabay› göstermeleri, mücadele etmeleri demektir. Kuran’›n Alâk Suresinin ilk ayeti “Oku”diye bafllar. Oku asl›nda "anla" demektir. Okumay› yani anlamay› d›fllayanlar yüzündendir ki, ‹slam dininde olmayanlar›n varm›fl gibi gösterilmesine inanlar›n say›s› çoktur.

K

onuyu bir baflka yaz›da, Hazreti Muhammet’in hadisleri, ‹slam düflünürlerinin görüflleri ve onlar›n kitaplar› ›fl›¤›nda ele alaca¤›z. Yaz›y› Hazreti Muhammet’ in flu anlaml› hadisi ile tamamlayal›m; “Cihad’›n en üstünü, zalim hükümdara karfl› do¤ruyu söylemektir.” • gurbuzevren@butundunya.com.tr 71


Yazar›m›z ÇET‹N ‹M‹R’‹ Y‹T‹RD‹K (01.01.1946 - 31.10.2013)

Unutmayaca¤›z, Özlemle Anaca¤›z.


Kültür ve Sanat Dünyas›ndan Tekin Özertem

‹ki Y›ld›z Daha Kayd›… ‹ki y›ld›z daha kayd› bu y›l eylül ay›n›n son günlerinde sanat dünyas›ndan; hem de pefl pefle: Önce Tuncel Kurtiz, ertesi gün Turgut Özakman. lkemizin tiyatro ve sinema sanat›na önemli katk›lar› olan iki güzel insan. Türkiye Radyo Televizyon Kurumu’nun kurulufl y›llar›nda, belki de radyo yay›nc›l›¤› Turgut Özakman Tuncel Kurtiz tarihinin en k›sa ve en özlü program› “Bizi Dinler misiniz ?” d›¤›m k›sa bir sinyal müzi¤i ile bafllar, diye bir program yay›nlan›rd› her hafta befl dakika sürer; yine ayn› müzikle Ankara Radyosu’nda. Hâlâ an›msa- sona ererdi. Befl dakika! Neler s›¤maz-

Ü

73


BD ARALIK 2013

Turgut Özakman

d› ki o k›sac›k zamana? Atatürk Devrimleri’nin önem ve anlam›ndan tutun da ça¤dafl ba¤›ms›z bir insan, ça¤dafl ve ba¤›ms›z bir ülke olman›n ne demek oldu¤una var›ncaya kadar, ülkenin o gününe ve gelece¤ine dair söylenebilecek her fley… Ne program yap›mc›s›n›n, ne de ikna edici, inand›r›c› ve güven verici sesin sahibinin ad› anons edilirdi.

program›n›. Ankara Hukuk Fakültesi’nden mezun olduktan sonra Köln Üniversitesi Tiyatro Bilimi Enstitüsü' ne devam eden, Dil ve Tarih-Co¤rafya Fakültesi Tiyatro Enstitüsü’de Profesör Kenneth Macgowan’›n* “Oyun Yazarl›¤›” seminerlerine Çetin Altan, Orhan Asena, Refik Erduran, Naz›m Kuflunlu, Aziz Nesin, Sevgi Sanl›, Cahit Atay ve Hidayet Say›n ile birlik-

D

il ve Tarih Co¤rafya Fakültesi Tiyatro Kürsüsü üçüncü s›n›fta, oyun yazarl›¤› dersimizin ilkinde, “Merhaba” diye bizi selamlad›¤›nda ö¤renmifltim o sesin ö¤rencisi olaca¤›m, oyunlar›n›n bir k›sm›n› okudu¤um Turgut Özakman’›n sesi oldu¤unu. O y›llarda TRT Merkez Program Daire Baflkan› idi. Sonra da Genel Müdür Program Yard›mc›s› oldu. Me¤er o haz›rlay›p seslendirirmifl gazetelerin baflyazarlar› gibi pazar sabahlar› yay›nlanan “Bizi Dinler misiniz?“ 74

Prof. Kenneth Macgowan


BD ARALIK 2013

te kat›lan Turgut Özakman’› ö¤rencisi oldu¤um, TRT’de birlikte çal›flt›¤›m›z y›llarda çok daha yak›ndan tan›d›m. Devlet Tiyatrolar› Genel Müdürü, Radyo ve Televizyon Yüksek Kurulu Üyesi ve Baflkan Yard›mc›s› olarak görev yapt›¤› y›llarda da ö¤renci ö¤retmen, a¤abey kardefl iliflkimiz hep devam etti. ‹lk tan›d›¤›m günden aram›zdan ayr›l›ncaya kadar hep ö¤retmenim oldu.

S

adece oyun yazar› ve radyo programc›s› de¤ildi Turgut Özakman. Senaryo yazar›, araflt›rma ve incelemeci, donan›ml› ve yetkin bir ö¤retmendi. Üstün hizmetleri nedeniyle de Anadolu Üniversitesi, Ege Üniversitesi ve Ankara Üniversitesi taraf›ndan 'fahri doktor' unvan›na lay›k görülmüfltü. On alt› yafl›nda yazd›¤› “Masum Katiller” den sonra kaleme ald›¤› Pembe Evin Kaderi, 1951 y›l›nda Devlet Tiyatrosu taraf›ndan sahnelendi. Yazd›¤› onca tiyatro oyunu, radyo program› ve film senaryosundan sonra da “fiu Ç›lg›n Türkler” roman› ile sesini tüm ülkeye duyurmay› baflard›. Onun hayat›n›n en ç›lg›n projesiydi “fiu Ç›lg›n Türkler”. Y›llarca, bir kar›nca gibi sab›rla araflt›r›p, biriktirdi¤i yak›n tarihimiz ile ilgili bilgi ve belgeler; 1989 y›l›nda, Ziya Öztan’›n yönetmenli¤ini yapt›¤› “Kurtulufl” filminin senaryosu ile filizlenip gün yüzüne ç›kt›. Bunu 1998 y›l›nda yazd›¤› yine Ziya Öztan’›n yönetti¤i “Cumhuriyet” filminin senaryosu izledi. 2006 y›l›nda tamamlayabildi¤i “fiu Ç›lg›n Türkler“ de tüm yak›n tarihimizdeki araflt›rma

Turgut Özakman’›n, fiu Ç›lg›n Türkler adl› kitab›

“fiu Ç›lg›n Türkler“ Turgut Özakman’›n yak›n tarihimizdeki araflt›rma ve incelemelerini taçland›ran bir baflyap›t oldu. ve incelemelerini taçland›ran bir baflyap›t oldu. Turgut Özakman’› “fiu Ç›lg›n Türkler” ile tan›d› Türkiye. Umar›m oyunlar›, araflt›rma ve incelemeleriyle daha da yak›ndan tan›n›r. Dilerim, Oyun ve Senaryo Yazma Tekni¤i adl› eserinden yararlanan genç oyun ve senaryo yazarlar›, onun gibi “Bizi Dinler misiniz?” diyerek yola ç›k›p ülkemiz ve dünya sanat›na, yar›nlar›m›za katk›da bulunurlar.

O

kadar çok söylenecek, yaz›lacak fley var ki sevgili ö¤retmenim, meslektafl›m ve ustam Turgut Özakman hakk›nda, bu yaz›n›n s›n›rlar› içinde ne yaz›k ki s›¤d›rmam mümkün de¤il. Ama bir fley daha -o da tarihe not düflmek için- demeden edemeyece¤im: Bu kez insanlar›m›z Turgut 75


BD ARALIK 2013

Özakman’› iyi dinleyip, dedi¤ini, ne demek istedi¤ini biraz anlad›lar galiba … ***

Tuncel Kurtiz

T

uncel Kurtiz’i de ilk kez 1962 y›l›nda, Kent Oyuncular›’n›n Eugene Ionesco’nun “Sandalyeler” ve “Ders” adl› tek perdelik iki oyunla ‹zmir’e turneye geldiklerinde bir zamanlar›n ‹kbal Sinemas›’n›n balkonundan seyrettim. Giderek sahneyi dolduran hayali davetlileri saymazsak üç kiflilik bir oyundu “Sandalyeler.” Y›ld›z Kenter ve Müflfik Kenter’in bafl rollerini paylaflt›¤› bu oyunda küçük bir rol, “sözcü” rolü idi Tuncel Kurtiz’in oynad›¤›. Kenter kardefllerin ola¤an üstü oyunculuklar›n›n yan› s›ra, siyah tak›m elbisesi ve siyah pelerini ile seyircilerin aras›ndan a¤›r a¤›r yürüyerek sahnedeki yerini alan, garip anlafl›lmaz sesler ç›kararak bir fleyler söylemeye çal›flan bu dilsiz 76

sözcünün oyunculuk gücü, öylesine etkileyici, öylesine flafl›rt›c›yd› ki oyun bitti¤inde oturdu¤um koltuktan bir süre kalkamam›flt›m. “Sandalyeler” de o y›llarda henüz yay›nlanm›yor olsa daTurgut Özakman’›n “Bizi Dinler misiniz?” program›n›n bir baflka flekliydi sanki. Oyunda, “Bizi Dinler misiniz?” diyenler, karanl›klar içinde seyreden gemilere yol gösteren bir deniz fenerinde ömür tüketmifl yafll› fener bekçisi ile kar›s›yd›. Dünyan›n dört bir taraf›ndan davet ettikleri mevki sahibi önemli kiflilere, mesajlar›n› iletmek üzere görevlendirdikleri sözcü de bir dilsiz… Belki de mesaj çok yo¤un ve bir o kadar girift oldu¤u için sözcünün a¤z›ndan dökülen sözler kendili¤inden anlafl›lmas› zor bir senfoniye dönüflmüfltü. Ya da sözcü dilsiz de¤ildi de iletti¤i mesaj› alg›layamayacak kadar biz sa¤›rd›k. Tuncel Kurtiz’i ikinci kez 1967 y›l›nda Umur Bugay, Ayd›n Engin, Tuncer Necmio¤lu, ve Müjdat Gezen’ le birlikte kurduklar› Halk Oyuncular›'n›n “Devri Süleyman” adl› oyununda, sonraki y›llarda da bir çok filmde izledim. Tunç Okan’›n senaryosunu yaz›p yönetti¤i “Otobüs”ü seyrettikten sonra oyunculu¤una olan inanc›m ve hayranl›¤›m daha da artt›. Senaryo-


BD ARALIK 2013

sunu Y›lmaz Güney’in yazd›¤›, Zeki Ökten’in yönetti¤i “Sürü” filmi ile de sinema seyircilerinin gönlünde taht kurdu. Tiyatro oyunculu¤una 1958 y›l›nda Dormen Tiyatrosu’nda Zafer Madalyas› adl› oyunla, sinema oyunculu¤una da 1964 y›l›nda fieytan›n Uflaklar› adl› filmle bafllayan Tuncel Kurtiz, oyunculuk kariyerini yurt içinde ve yurt d›fl›nda - ABD, ‹sveç ve Almanya’da - sürdürüp çok say›da oyun, film ve televizyon dizisinde önemli ifller baflard›; ödüller kazand›. Ayn› zamanda senaristlik ve yap›mc›l›k da yapt›. An›lar›n› da “Bölük Pörçük” ad›n› verdi¤i bir kitab›nda toplad›. Onca çabaya, bunca eme¤e ra¤men yaflam›n›n son y›llar›ndaki kadar tan›n›p sevilmedi. “Ezel” adl› dizide canland›rd›¤› Ramiz Day› karakteri onun

Y Tuncel Kurtiz’i y›llar önce Tunç Okan’›n Otobüs isimli filminde izlemifltik mifl mumlarla ayd›nlanm›fl bir dairenin ortas›nda bir bafl›na oynad›¤› “fieyh Bedrettin Destan›” nda seyretmifltim. Ondan sonra da -e¤er yan›lm›yorsamülkemizde hiç tiyatro yapmad›. Uzun y›llar yurt d›fl›nda sürdürdü yaflam›n›.

“Ezel” adl› dizide canland›rd›¤› Ramiz Day› karakteri Tuncel Kurtiz’in ülke çap›nda tan›n›p sevilmesine yol açt›. ülke çap›nda tan›n›p sevilmesine yol açt›. T›pk› Turgut Özakman’›n “fiu Ç›lg›n Türkler”i ile tan›n›p ünlenmesi gibi. Tuncel Kurtiz’i son kez y›llar önce Ankara’da, mekan nedeni ile az say›da seyirci ile bulufltu¤u yere dizil-

urda döndükten sonra hofl bir hayalin etraf›nda doland›m bir süre: Sandalyeler’i ayn› kadro ile yeniden sahneye koymakt› hayalim. Müflfik Kenter de Y›ld›z Kenter de y›llar önce canland›rd›klar› karakterlerin yafllar›ndayd›lar. Sözcünün

Y

77


BD ARALIK 2013

yafl› da pek önemli de¤ildi. Ama olmad›. Müflfik Kenter aniden aram›zdan ayr›l›nca bu istek bir hayalden öteye geçemedi. E¤er bu arzum gerçekleflebilseydi Tuncel Kurtiz’i yak›ndan tan›ma flans›n› da bulmufl olacakt›m. Olmad›. Ben kendisini daha çok bir seyirci olarak hayranl›kla izleyip, takdir ettim.

N

e zaman sahneden bir y›ld›z kaysa, akl›ma hep Haldun Taner’in “Sersem Kocan›n Kurnaz Kar›s›” nda -Münir Özkul’dan seyretmeye doyamad›¤›m- Tovmas Fasulyeciyan’›n oyunun sonunda söyledi¤i

sözler gelir: “(…) Zaten aktör dedi¤in nedir ki? Oynarken var›zd›r, yok olunca da sesimiz bu bofl kubbede bir hofl seda olarak kal›r. Bir zaman sonra da unutulur gider. Olsa olsa eski program dergilerinde soluk birer hayal olur kal›r›z. (…)” Biraz zor olacak tüm kayan y›ld›zlar gibi Özakman ve Kurtiz’in yokluklar›na al›flmak; ama en az›ndan dostlar›, okuyucular›, seyircileri olarak biz yaflad›kça onlar› da hep sevgi ile an›p hat›rlayaca¤›z… tekinozertem@butundunya.com.tr (*) Kenneth Macgowan, 1888-1963 Professor of Theater Arts

Ö⁄REND‹M K‹...

•Ö¤rendim ki, kimseyi sizi sevmeye zorlayamazs›n›z, kendinizi sevilecek insan yapabilirsiniz. Gerisini karfl› tarafa b›rak›rs›n›z.

Ö¤rendim ki, sevimlilik yaparak 15 dakika kazanmak olas›, ama sonras› için birfleyler bilmek gerek.

Ö¤rendim ki, tüm sevdiklerinle iyi ayr›lman gerek, hangisi son görüflme olacak bilemiyorsun. Ya son bu kez ise…

Ö¤rendim ki, kahraman dedi¤imiz insanlar birfley yap›lmas› gerekti¤inde, yap›lmas› gerekeni koflullar ne olursa olsun yapanlar.

•Ö¤rendim ki, affetmeyi ö¤renmek deneyerek oluyor. •Ö¤rendim ki, kimileri sizi çok seviyor, ama bunu nas›l gösterece¤ini bilemiyor.

Ö¤rendim ki, ne denli ilgi ve özen gösterirseniz gösterin, kimileri hiç karfl›l›k vermiyor.

•Ö¤rendim ki, iki insan ayn› fleye bak›p tümüyle farkl› fleyler görebilir. •Ö¤rendim ki, âfl›k olman›n ve aflk› yaflaman›n çok çeflidi vard›r. 78


Sporun Dünyas› Metin Gören

S

POR VE

K

ÜLTÜR

‹ngiltere'nin en eski futbol tak›mlar›ndan Nottingham Forest, çok s›k›nt›l› bir sezon geçirmifl ve puan s›ralamas›n›n en alt üç tak›m›ndan biri olmufltu.

B

u; Forest'in düflmeye yak›n bir çizgide oldu¤unu, Bristol City karfl›laflmas›n›n mutlaka kazan›lmas› gerekti¤ini vurguluyordu. Nottingham kenti o gün tarihi günlerinden birini yafl›yordu. Stat 28 bin 500 kiflilik seyirci kapasitesini doldurmufltu. Taraftar›n ola¤anüstü deste¤i ve oyuncular›n gayreti Nottingham Forest tak›m›n›n ne galibiyetine yetti ve ne de bir alt kümeye düflmesini engelleyebildi. Stat bir süre çok anlaml› bir sessizli¤e büründü. Sonra; binlerce taraftar aya¤a kalkt›, küme düflen tak›mlar›n› kulaklar› ç›nlatan bir coflku ile yeni ligine yolcu etti. Nottingham Forest'li taraftarlar, tak›mlar›n›n bu denli s›k›nt›lar›nda birlikte söylemeyi art›k gelenek haline getirdikleri marfllar›n› söylüyorlard›: ''Üzülme Forest, sak›n üzülme. Sen geri döneceksin ve bizi mutlu edeceksin, üzülme, sak›n üzülme.'' Taraftarlar bununla da yetinmedi, konuk tak›m Bristol City oyuncular›n› alk›fllarla u¤urlad› ve sonra koflar ad›mlarla sahaya indi. 79


BD ARALIK 2013

Dakikalarca süren birliktelik coflkusu bu kez formalar› terden s›r›ls›klam oyuncularla kucaklaflarak bir bütün oluverdi. Bu ola¤anüstü görüntüler, maç› ‹ngiltere’de Nottingham kentinde izleyen rahmetli Do¤an Kolo¤lu a¤abeyimizi inan›lmaz bir çizgiye tafl›m›flt›. Aradan y›llar geçmesine karfl›n, bu olay› “Ben böyle birfley görmedim arkadafllar” diyerek sürekli anlat›rd›...

lar harcayarak kadrolar›n› dünyan›n en ünlü basketbolcular›yla zenginlefltirir. Barselona kentinin duruflu, Katalan milliyetçili¤inin, General Franco'nun y›llar süren faflist yönetimine bir baflkald›r›s› gibi yorumlan›r. Ancak böylesine so¤uk bir savafl›n, maç öncesi, s›ras› ve sonras›ndaki görüntülerinde spor kültürünün mutlak egemenli¤i gözlenir. 1993 y›l›nda Barselona kentindeki flampiyonluk karfl›laflmas›nda yaflanan olaylar, karfl›t görüfllü ve siyasi kinleri tavan yapmalar›na ra¤men iki toplumun neden büyük camialar oldu¤unun san›r›m bir göstergesidir.

B

S

por kültürünü özümsemifl bir ülkenin, Nottingham kentinde yaflananlar›; bu kültürü almam›fl, almak için özveride bulunmam›fl ve kulüp yönetimlerince teflvik edilmemifl Türk futbol seyircisiyle özdefltirebilmeniz, ne yaz›k ki olas› de¤ildir. Demeç salvolar› ile taraftar› rakibe karfl›, ''kin ve nefret '' krizine sokan kendini bilmezler ne ac›d›r ki ''Vur, k›r, parçala, bu maç› kazan!'' fleklindeki savafl 盤l›¤›na benzer sloganlara protokol tribünlerinden efllik ediyorlar. ‹spanya'n›n iki ünlü kulübü Real Madrid ile Barselona'n›n rekabeti futbol sahalar›ndan spor salonlar›na de¤in uzan›r. ‹ki kulüp etek dolusu para80

arselona potas› alt›nda ve "rebound" alma u¤rafl› s›ras›nda, Real Madrid'in Yugoslav oyuncu ‹van Nevriç'in ev sahibi tak›m oyuncusunun g›rtla¤›n› s›kmas›n›n hemen ard›ndan yaflananlar› flöyle s›ralayabiliriz. Real Madrid antrenörü Escuante oyuncuyu yan›na ça¤›rd›, yapt›¤› centilmenlik d›fl› hareketi bir kez daha gösterdi ve ayn› oyuncuyu kenara ald›. Escuante bununla da yetinmedi. Barselona yedek kulübesine gitti, meslekdafl›ndan özür diledi, yetmedi seyircilere özür içerikli hareketlerle oyunun tansiyonunu düflürdü. Karfl›laflman›n ikinci yar›s›nda Real Madrid tak›m›nda olay›n kahraman› Nevriç yoktu. Merak ettiler, sordular. Yan›t çok ilginçti. Maç› Barselona baflkan› ile izleyen Real Madrid


BD ARALIK 2013

Futbolun evrensel boyutlar›nda ve anayasas›nda, "Ölmeye geldik'' fleklinde bir slogan yoktur.

kulübü baflkan vekili Juan Torres Alverda, Yugoslav oyuncunun ikinci yar›da oyuna girmemesini ve ilk uçakla Madrid'e gönderilmesini istemifl. Sonuç; Nevriç'in sözleflmesinin feshine de¤in uzand›. Real Madrid kulübü olaydan bir kaç gün sonra resmi bir aç›klama yapt›.

A

ç›klamada flöyle deniliyordu; ''Ezeli rakibimiz ve ‹spanyan›n bir parças› Barselona kentinde, bizim oyuncumuzun neden oldu¤u olaydan son derece üzüntü duydu¤umuzu belirtiyoruz. ‹ki kulüp aras›nda yaflanan ve yaflanacaklar, kulübümüzn anlay›fl› ile örtüflmedi¤i sürece Real Madrid kulübü, bu tip kararlar› almaya devam edecektir.'' Spor kültürünün geliflmedi¤i ülkemizde benzer olaylar›n, kulüpler, yönetim kadrolar›, taraftarlar ve de spor medyas› aç›s›ndan de¤erlendirilmesi ilginç olurdu kuflkusuz. Olay›n çok abart›ld›¤›, sonuçta iki oyuncu aras›nda geçen centilmenlik d›fl› olay›n büyütüldü¤ü iddia edilir ve k›l›f›na uydurulurdu. Olay ç›kar çat›flmas› ne-

deniyle, karfl›l›kl› dayatma ve zorlama s›n›rlar›na uzand›¤›nda devreye girmesi gereken etik de¤erlerin yoklu¤u nedeniyle bir büyük kaos da yaflan›rd›. ‹ki kulübün, yetkili a¤›zlar› söylenmedik söz b›rakmazlard›... Spor kültürümüzün geliflmesi elbetteki en büyük arzumuz. Kendi ülkemizde ya da d›flar›da oynad›¤›m›z ulusal karfl›laflmalar›n bir ço¤unda, yapt›¤›m›z taflk›nl›klar nedeniyle ald›¤›m›z cezalar› s›ralamaya kalksak noktay› koymam›z güçleflir. Yetkili kurulufllar›n, spor kültürümüzü yay-

Yetkili kurulufllar›n, spor kültürümüzü yayg›nlaflt›rmak ad›na ortaya koyduklar› çabalar›n da yetersiz oldu¤unu düflünmekteyim. 81


BD ARALIK 2013

g›nlaflt›rmak ad›na ortaya koyduklar› çabalar›n da yetersiz oldu¤unu düflünmekteyim. Okumay› pek sevmeyen, günlük yay›n organlar›n› bile göz ucu ile geçifltiren bir toplumun eline kal›nca kitaplar s›k›flt›rarak, ''Al oku, spor kültürünü ö¤ren' demek, "deve-hendek" deyimini an›msat›r. imdi flapkam›z› önümüze koyup düflünmeliyiz. Bu ülke insan›, futbol taraftar› ya da spor severleri, öncelikle fanatizm olgusunu afla¤›lara çekmek zorundad›r. Futbolun evrensel boyutlar›nda ve anayasas›nda, ''Ölmeye geldik'' fleklinde bir slogan yoktur. Kesici aletleri oyun alanlar›na, spor salonlar›na sokma için gayretli olmak da yoktur. ‹fli 盤›r›ndan

ç›kar›p, can›ndan çok sevdi¤ini iddia etti¤i tak›m›na, saha kapatma veya seyircisiz oynama cezas› verilmesini sa¤lamak da yoktur. Kan ak›tmak, genç insanlar› öldürmek, sakat b›rakmak hiç yoktur. Spor Kültüründe, Nottingham Forest tak›m›n›n sahip oldu¤u taraftar vard›r. Sporun centilmenlik, kardefllik duygular›n› gelifltiren bir araç oldu¤u vard›r. Sporcusunu kenara alan, ilk uçakla kentine gönderen ve etik de¤erlere sayg›l› bir kültürü benimsemek vard›r... Ya bunlar› yapaca¤›z, ya da k›l›m›z› k›p›rdatmadan olumsuzluk duvarlar›n› yeni tu¤lalarla örüp yükselterek günü gün etmeyi sürdürece¤iz...• metingoren@butundunya.com.tr

‹LG‹NÇ DAVA KONULARI

Kara Waltoni 3,5 dolarl›k girifl ücretini ödemek istemedi¤i gece kulübüne tuvalet penceresinden girmeye çal›fl›rken düflüp difllerini k›rar. Walton olaydan kulübü sorumlu tutup dava eder ve 12 bin dolar tazminat kazan›r, tabii hastane masraflar›n› da ödetir.

• Philadelphia'da bir restaurant, mekan içinde kayarak düflen ve kuyruk sokumu kemi¤ini k›ran müflterisi Amber Carson'a 113 bin 500 dolar tazminat ödemeye mahkum edilir. Carson, restaurantta tart›flt›¤› sevgilisine att›¤› meflrubat fliflesine 30 saniye sonra bas›p düflmüfltür.

Terrence Dickson, soyduktan sonra garaj› kullanarak ç›kmaya çal›flt›¤› evden, garaj›n otomatik kap›s›n›n bozuk olmas› nedeniyle ç›kamay›nca, geri dönüp evin giriflinden ç›kmaya çal›fl›r ama kap› kilitli oldu¤u için garajda mahsur kal›r. Ev sahiplerinin tatilde olmas› nedeniyle Dickson, garajda kuru köpek mamas› ve kola ile 8 gün geçirir. Dickson, bunal›ma girmesine neden oldu¤u için ev sahibini dava eder ve 500 bin dolar tazminat almaya hak kazan›r. 82


Mitolojiden Yans›yanlar Haluk Erdemol

dyssseus’un Truva’dan Dönüflü ve Odysseia 2 Geçen say›m›zda bafllad›¤›m›z ve eve dönüfl yolculu¤unun 4. dura¤› olan Aiolos’un adas›ndan kovulmas›yla ara verdi¤imiz Odysseus’un çileli yol serüvenini anlatmay› sürdürüyoruz. Durak 5: Laestrygonlar›n ülkesi Aiolos taraf›ndan kovulan Odysseus ve gemileri alt› gün yol ald›ktan sonra bir adaya var›rlar. Sakin ve do¤al dalgak›ranl› görünümüyle güven veren bir limanda dinlenmek isterler. Odysseus yine tedbirli davran›p gemilerden birini liman›n d›fl›nda b›rakarak karaya ç›kar. Limana

A

Kapak görseli:Odysseus gemi dire¤ine ba¤l› olarak sirenlerin yan›ndan geçiyor. (Antik Roma mozayi¤i) 83


BD ARALIK 2013

girmifl olan di¤er gemilerdeki adamlar karaya ayak basar basmaz sald›r›ya Laestrygonlar dev gibi vahfli insanlard›r. Att›klar› kayalarla liman içindeki gemileri parçalar, içindekileri öldürürler. Sa¤ kalabilenler liman›n d›fl›ndaki gemiye doluflur; can havliyle küreklere as›l›p adadan kaçarlar. Durak 6: Circe (Kirke)’nin adas› Yolculu¤unu tek gemiyle sürdüren Odysseus’un yolu bu kez Kirke ile kesiflir. Günefl tanr› Helios’un k›z› ve büyücü veya cad› tanr›ça olarak tan›nan Kirke ‹talya’n›n orta-bat› k›y›lar›ndaki bir adada (veya burunda) tek bafl›na yaflamaktad›r. Iss›z gözüken adada dolafl›rken uzaklarda bacas› tüten bir ev gören Odysseus birkaç adam›n› keflfe gönderir. Adamlar eve yaklaflt›klar›nda etraflar›n› aslan, kaplan ve kurt gibi yaban›l, fakat evcil görünümlü hayvanlar kuflat›r. Asl›nda bu hayvanlar adaya yolu düflen ve Kirke’nin büyü yetisiyle ve otlardan yapt›¤› yiyecek ve içeceklerle hayvana

1

Asl›nda bu hayvanlar adaya yolu düflen ve Kirke’nin büyü yetisiyle ve otlardan yapt›¤› yiyecek ve içeceklerle hayvana dönüfltürdü¤ü insanlard›r. dönüfltürdü¤ü insanlard›r. Kirke’nin evine davet edip dostça karfl›lad›¤› ve onun yiyecek ve içecek ikramlar›yla kendilerinden geçen Odysseus’un adamlar› çok geçmeden kendilerini domuzlar›n aras›nda bulurlar. Odysseus ise Hermes’in yard›m›yla Kirke’nin kötücüllü¤ünden nas›l kaç›naca¤›n› ö¤rendi¤i için onun ikramlar›na yüz vermez ve sert davranarak önce arkadafllar›n› tekrar insana

2

1- Laestrygonlar›n ülkesinde sald›r› (1902 bask›l› bir kitap resmi) 2- Kirke (Alexandre Cabanel, 1823-1889) 84


BD ARALIK 2013

4

3 3-Odysseus ölüler diyar›nda kâhin Teiresias’›n ruhuyla (Henri Fuseli, 1741-1825) 4-Odysseus ve sirenler (John William Waterhouse, 1849-1917) dönüfltürmesi ve bundan böyle kendilerine iyi davranmas› için Kirke’ye yemin ettirir. Odysseus’u be¤enen ve onu efl olarak yan›nda al›koymak isteyen Kirke’nin evinde bir y›l kadar ke-

yif yaparlar. Arkadafllar›n›n uyar›s›yla rahatl›k sarhofllu¤undan ve Kirke’nin çekicili¤inden kendini kurtaran Odysseus eve dönmek gerekti¤ini hat›rlar. Odysseus’u art›k elinde tutamayaca¤›n› anlayan Kirke öngörü gücüyle yolda karfl›laca¤› badirelerden nas›l kaç›naca¤› konusunda ona ö¤ütler verir, bu arada Ölüler Diyar›’na gidip kâhin Teiresias’›n ruhuna dan›flmas›n›n da kendisi için hay›rl› olaca¤›n› söyler. Durak 7: Ölüler diyar› Kirke’nin tarifiyle Ölüler (Yeralt›) Diyar›’n›n girifline ulaflan Odysseus adak kurbanlar›n› kesince önce Teiresias’›n sonra da annesinin ve Truva savafl›nda ölen dostlar›n›n ruhlar›yla karfl›lafl›r; onlarla sohbet eder. Kâhin’ in ruhu yolculu¤un bundan sonraki güzergâh›nda nelere dikkat etmesi gerekti¤ini söyler; ‹thaka’daki durum hakk›nda bilgiler ve ö¤ütler verir ona. Durak 8: Sirenlerin adas› Kirke Odysseus’a gemisinin Sirenlerin adas›n›n yak›n›ndan geçece¤ini söylemiflti. Sirenler lânetlenmifl, kufl kanatl› ve pençeli denizk›zlar›d›r. 85


BD ARALIK 2013

6

5 5- Odysseus ve sirenler (Herbert James Draper, 1863-1920) 6- Odysseus ve sirenler (Antik vazo resmi, MÖ.480-470) Sesleri öyle güzeldir ki büyülü flark›lar›n› duyanlar onlar›n yan›na gitmek için karfl› konulmaz bir istek duyar, fakat ölüme giderler. Odysseus Kirke’ nin ö¤ütlerine uyarak adamlar›na kulaklar›n› balmumu ile t›kamalar›n› söyler. Kendisi Sirenlerin flark›lar›n›

duymak istedi¤inden ayn› fleyi yapmaz, kendini geminin dire¤ine ba¤lat›r ve ne yaparsa yaps›n iplerini çözmemelerini emreder. Böylece Sirenlerin ölümcül çekicili¤inden etkilenmeden geçip giderler. Sirenlerin insan-kufl kar›fl›m› görünümü mitolojik dönem sonras› giderek insan-bal›k görünümlü bildik denizk›z› figürüne dönüflmüfltür.• Gelecek ay: Skylla ve Kharibdys geçidi halukerdemol@butundunya.com.tr

Doktor

Efli gecenin geç saatlerinde rahats›zlanan adam, doktor aramak için, kentin caddelerinden birinde sa¤a sola bakarak yürüyordu. Büyük bir apartman›n önünde durdu ve kap›n›n yan taraf›ndadizili zilleri tek tek inceledi. Gözü, üzerinde “Dr. ...” yazan bir zile iliflti. Hemen ilgili daireye ç›k›p kap›y› açan kifliye “Bu saattde sizi rahats›z etti¤im için özür dilerim. Eflim aniden rahats›zland›, gelip bir bakmas›n› rica edecektim.” dedi. Doktor, “Ama ben, size yard›mc› olamam” dedi. “Ben t›p doktoru de¤il, felsefe doktoruyum.” Hasta sahibi bu yan›ta çok flafl›rd›, özür dileyip merdivenlerden inerken kendi kendi söylenmeye bafllad›: “Hayret” dedi. “Ne hastal›klar türemifl de bizim haberimiz yok...” 86


BD ARALIK 2013

Uluslararas› Ün Sahibi Bir Türk Matematik Profesörü

Sahip Oldu¤u Tüm Mal Varl›¤›n›, “Nesin Matematik Köyü”ne Ba¤›fllad› Yaz›: SENEM SENGÜL KARAN Fotograflar: KAYA KARAN

ngiltere’nin önde gelen bir üniversitesinde yaptı¤ı ö¤retim üyeli¤i yanısıra, davetli olarak gitti¤i ülkelerin üniversitelerinde de matematik dersleri veren ünlü Türk profesör, efli ve kızı ile birlikte aldıkları bu “aile kararı”nı bildirmek ve gerekli yasal ifllemleri yapmak için Türkiye’ye geldiler. Adının açıklanmasını istemeyen ünlü matematik profesörü, aralarında ‹ngiltere ve ‹sviçre’de birer evin de bulundu¤u mal varl›¤›n›n parasal de¤erini de özellikle açıklamadı.

87


zmir’in fiirince köyünde, bir yaz okulu olarak hizmet veren “Nesin Matematik Köyü”nde ö¤renim sürelerini tamamlayarak evlerine dönmeye hazırlanan 150 ö¤rencinin tatlı telaflı yanısıra, yeni ö¤retim dönemi için gelen 250 ö¤rencinin heyecanlarına da tanık olan hayırsever bilimadamı ve ailesi, “köy”ün kurucusu ve yöneticisi Bilgi Üniversitesi, Matematik Bölümü Baflkanı Prof. Dr. Ali Nesin’le flahsen de tanıfltılar ve uzun uzun konuflabildiler. Matematik tutkunu iki bilimadamının konuflması giderek “matematik sohbeti”nin sınırlarını afltı, zaman zaman iki aydın arasındaki siyasal ve toplumsal konulu bir görüflmeye dönüfltü. Prof. Nesin, vakfın tek gelir kayna¤ının ba¤ıfllar oldu¤unu, ülkenin her yönünden gelen ö¤rencilere ancak, bu ba¤ıfllar sayesinde hizmet verebildiklerini anlattı.

88

Kâr amac› olmayan Matematik Köyü sadece ba¤›fllarla ayakta duruyor. Ve hiçbir kar amacı taflımadı¤ı Matematik Köyü’yle ilgili olarak flunları söyledi: “150 kifliyi bar›nd›racak kapasitede olan, ilkö¤retim düzeyinde e¤itimden en ileri düzeydeki her türlü matematiksel etkinli¤in yap›ld›¤› Matematik Köyü’nde, ücret nedeniyle hiçbir genci reddetmemek gibi de¤ifltirilmesi bile önerilemeyecek bir ilkemiz var. Bugüne dek düzenledi¤imiz tüm yaz okullar›n› zararla kapatt›k. Ama istemeden kâr etsek dahi bu, Nesin Vakf› ya da Matematik Köyü yoluyla yine topluma geri dönecektir.”


BD ARALIK 2013

Ali Nesin, Matematik Köyü ö¤rencileriyle birlikte Adının açıklanmasını istemeyen hayırsever ünlü matematikçi, kendine, efline ve kızına ait tüm mal varlıklarını Nesin Matematik Köyü’ne ba¤ıflladıklarını gösteren resmi vasiyetnamelerinin birer örne¤ini Prof. Ali Nesin’e verdi. Duygu dolu bu gurur verici olaya, iki “taraf” dıflında yalnızca, hayırsever matematik profesörünün akrabaları, bu satırların yazarı Senem Sengül Karan ve foto¤rafları çeken efli Kaya Karan tanıklık ettiler.

Prof. Ali Nesin: “‹stemeden kâr etsek dahi bu, Nesin Vakf› ya da Matematik Köyü yoluyla yine topluma geri dönecektir.”

NES‹N MATEMAT‹K KÖYÜ Ba¤›fllarla ve gençlerin gönüllü eme¤iyle 2007 y›l›nda kurulan ve zaman içerisinde sürekli olarak büyüyüp geliflen Nesin Matematik Köyü, ‹zmir’in Selçuk ilçesine ba¤l› fiirince Köyü’nde hizmet veriyor. Kaçak köy infla ediliyor ve kaçak e¤itim yap›l›yor gerekçesiyle Jandarman›n iki kez mühürledi¤i Nesin Matematik Köyü inflaat›, 2007 ve 2008 y›llar› aras›nda yaklafl›k 60 kez bas›l›yor. Bütün engellemelere karfl›n, büyük bir dayan›flma ve ba¤›fllarla 4 ay gibi k›sa bir sürede köyün inflas› tamamlanabiliyor. Gençlere matemati¤i ö¤retmek ve sevdirmek amac›yla faaliyetini sürdüren Nesin Matematik Köyü’nde, yurtiçi ve yurtd›fl›ndan gelen akademisyenler hiçbir ücret almaks›z›n e¤itim veriyorlar. 89


BD ARALIK 2013

Matematik Köyü ö¤rencileri bir ders s›ras›nda Nesin Matematik Köyü’nde son olarak, Ahmet Tanju Yüksel, Ayflen Ekmekçi, Entes Elektronik, Esen Çamurdan, Füsun-Faruk Eczac›bafl›, Josef Aborosi, Meral Okay, Sezen Aksu, Süha Fazl› Beziray, Tar›k Tüten, Turgut Gökdere, Yeflim-Galip Tomaç’›n ba¤›fllar›yla 400 metrekare üzerinde iki katl›, tafl yap› olarak bir kütüphane infla edildi. 250 kiflilik bir konferans salonu da bulunan kütüphanede, koleksiyon tamamland›¤›nda, 15 bin kitaptan yararlan›labilecek. Nesin Vakf› taraf›ndan, Nesin Matematik Köyü’nün yan›na iki kardefl köy daha yap›lmas› hedefleniyor. Biri sanat ve di¤eri de felsefe olmak üzere iki köy daha infla etmeyi planlayan Nesin Vakf›, ‹stanbul’a da bir Matematik Akademisi kuruyor. 90

elecek nesillerin e¤itimi için gönüllü çabalar ve ba¤›fllarla varl›¤›n› sürdürebilen Matematik Köyü ayd›nl›k bir gelece¤e katk› sa¤layabilecek herkesin ilgisini bekliyor. •

G

Nesin Vakf›’na ba¤›fllar›n›z için hesap bilgileri: • ‹fl Bankas›, Parmakkap› fiubesi

fiube kodu: 1042 Hesap numaras›: 0687054 IBAN: TR170006400000110420687054 • Vak›f Bank, Çatalca fiubesi

fiube kodu: 00237 Hesap numaras›: 00158007272068355 IBAN: TR730001500158007272068355


Tarihten Damlalar Mümtaz ‹dil

ZEKÂ MOZART MIDIR E‹NSTE‹N M‹?

W

Wolfgang Amadeus Mozart

olfgang Amadeus Mozart, ‹talyanlar›n kutsal bilinen ve kilise d›fl›nda çal›nmas› yasaklanan, bu nedenle de notalar› asla kilise d›fl›na ç›kar›lmayan ünlü Miserare adl› ilahiyi bir kere kilisede dinleyip, ertesi gün notalar›n› ka¤›da dökmeyi baflarm›fl bir dahidir. Albert Einstein, uzaya giren her cismin uzay› e¤di¤ini, dolay›s›yla

Albert Einstein

uzay›n bir boflluk de¤il bir madde olcdu¤unu “felsefi” düzlemde ortaya atan bir baflka dahidir. ‹kisi aras›ndaki ortak nokta, dahi olmalar›n›n d›fl›nda nedir peki, biliyor musunuz? ‹kisinin de birer matematik dehas› olmas›d›r. Müzik, kendi gibi soyut bir yöntem olan matematik olmadan varl›¤›n› sürdüremezdi. Müzikte notalar›n bir91


BD ARALIK 2013

biri ile ba¤lant›s› ve yer de¤ifltirmesi tamamen matematiksel bir yap› içerir.

E

instein bunu fizikte, Mozart müzikte kullanm›flt›r. Her ikisinin de matematik kafas› ça¤dafllar›ndan da, gelecekteki bir çok kuramc›dan da daha farkl› ve sa¤l›kl› çal›flm›flt›r. T›pk› kuantum fizi¤inin ana temas›n› oluflturan atomalt› parçac›klar dünyas›nda oldu¤u gibi, her iki dahi de olmaz ile olur aras›ndaki ince çizgide, olmaza en yak›n yerde durmufl

di alanlar›nda kullanmaya bafllad›klar›nda, var olan tüm sistemlere meydan okuduklar›n›n da fark›ndad›rlar. Einstein zaman›n göreceli¤i kavram›n› ortaya att›¤›nda, bunun fiziksel temellerini ancak “soba üzerine oturmak” ile aç›klayabiliyordu normal beyindeki insanlara. Dünyan›n en çok beste yapan sanatç›s› olarak da Mozart, bildi¤i ve tan›nm›fl bir müzik parças›n› bile ele al›fl›nda ona eklemeler yapmaktan ve flablonundan ç›kartmaktan kendini alam›yordu.

Aralar›nda bir ça¤dan fazla zaman olmas›na ra¤men Mozart da, Einstein de, ayn› mant›k ve matematik yöntemlerini kullanarak ça¤ atlam›flt›r. ve Heisenberg’in belirsizlik ilkesini içgüdüsel olarak kullanm›flt›r. Aralar›nda bir ça¤dan fazla zaman olmas›na ra¤men Mozart da, Einstein de, ayn› mant›k ve matematik yöntemlerini kullanarak ça¤ atlam›flt›r. Elbette benzer müzisyenler ve bilim adamlar› da ç›km›flt›r; Planck ile Rimsky Korsakov efllefltirmesi gibi. Müzik, resim ve bilim dehalar› matematik gibi soyut simgeler dizisini ken92

Üç yafl›ndayken piyano çalmaya bafllayan, 5 yafl›nda ilk bestesini yapan ve 6 yafl›nda da bestesi yay›nlanan Mozart’›n, lise y›llar›nda bir do¤ruya birden fazla dikme inilemez kuram›n› allak bullak edip, sonsuz do¤ru inebilece¤ini dünyaya kan›tlayan Einstein aras›nda müthifl bir zeka birlikteli¤i vard›r. Zekan›n ne olup olmad›¤› yüzy›llard›r insan beynini zorlayan sorular-


dan biri. Zekân›n da t›pk› Einstein’in zaman kavram› gibi göreceli oldu¤unu kabul etmek gerek. Al›flkanl›klar›n zekâ olmad›¤›, bir bakkal›n siz daha hesab›n ne kadar tutaca¤›n› hesaplayamadan size paran›n üstünü vermesinden anlayabilirsiniz.

M

ozart’a kadar gitmeye bile gerek yok, kula¤› çok geliflmifl kimi Romanlar›n, çald›¤›n›z bir parçay› yar›da kesmenize ra¤men devam ettirebilme yetene¤ine hayran kal›rs›n›z. Matematiksel bir içgüdüdür asl›nda bu, yarat›c› de¤ildir, olmas› gerekendir. Yehudi Menuhin bir belgeselinde bunu ayr›nt›lar›yla aç›klam›flt›. Yar›m kalm›fl bir bestenin sonunu getirmek genelde mümkündür (örne¤in bu edebiyat eserlerinde mümkün de¤ildir, zira bir edebiyat eseri matematiksel izlence takip etmez, edemez). Zira elinizde somut bir veri vard›r ve matematik uygulayarak müzi¤i sonland›rabilirsiniz, ama hiç olmayan bir müzi¤i yaratmak tamamen matematik d›fl› bir

Hiç olmayan bir müzi¤i yaratmak tamamen matematik d›fl› bir olgudur. Burada matematik, yarat›c›l›¤› yönlendiren bir k›lavuz özelli¤i tafl›r.

olgudur. Burada matematik, yarat›c›l›¤› yönlendiren bir k›lavuz özelli¤i tafl›r. Ressamlar için de ayn› soyutluk söz konusudur. Belki de yaln›zca bu yüzden, hâlâ Leonardo da Vinci’nin kulland›¤›, örne¤in k›rm›z› tonunu bulmak için insanlar yüz y›llard›r u¤raflmaktad›r. ‹ki ana renk aras›nda sonsuz say›da ton fark› vard›r. ‹ki rakam aras›nda, yani 1 ile 2 aras›nda sonsuz say›da rakam vard›r. ‹ki nota aras›nda da sonsuz say›da ses vard›r.

S

onsuzlukla u¤raflmaya bafllad›¤›n›z anda, do¤al olarak sonu gelmeyece¤inizi bildi¤iniz bir u¤rafla girersiniz; bu yarat›c›lar için bir flans ve heyecand›r, mahalle bakkal› veya semt pazarc›s› için ise sonu olan bir al›fl verifl noktas›. Anneler, babalar çocuklar›n›n zeki olmas›n› isterler. Belki de en büyük kriterleri çocuklar›n›n karnelerindeki matematik notudur. Matemati¤i zay›f 93


BD ARALIK 2013

Yetenek, piyano tufllar› üzerinde dolaflan parmaklard›r. Yorum, zekân›n parmaklara katk›s›d›r. Beste ise tamamen zekâd›r, yetenek de¤il.

de¤iflmemifltir. Anne ve babalar, kendi zekâ kapasiteleri içerisinde s›namaya kalkt›klar› çocuklar›n›n, durup dururken neden matematik veya fizik kitab›n›n yan boflluklar›na karikatür çiziktirmeye bafllad›¤›n› anlayamazlar. Zekây› matemati¤e indirgeyen az zekâl›lar›n bak›fl aç›s›d›r bu. Oysa zekâ da t›pk› resim gibi, müzik gibi, matematik gibi sonsuzluk boyutunda dolaflan soyut bir kavramd›r.

O olan çocuk için dövünür dururlar, ders ald›r›rlar, s›k s›k çarp›m tablosu gibi vasat zekan›n bile kolayl›kla alt›ndan kalkaca¤› ezberleri sorarak s›namaya kalkarlar. Satranç oynayamayan çocuklar›ndan kuflku duyarlar. Olmad›k yerde ve zamanda çocuklukta kendilerinin çözemedi¤i “kurnazl›¤a” dayal› bilmeceler sormaya kalkarlar ve büyük bir umutla çocuklar›n›n yüzlerine bakarlar. Cevaplarsa çocuk, zekidir. Herhalde ilkel komünal toplumlardan beri sürdürülen yanl›fl bir s›namad›r bu. Kabilenin en zeki insan› ellerinin alt›ndaki m›zrak ve ok say›s›n› bilen de¤il, yeni bir silah say›lan manc›n›k› bulmas›d›r belirleyen. Bu gelenek hâlâ 94

yüzden belki Mozart’t› “müthifl bir yetenek”, Einstein’› da “müthifl bir zekâ” diye tan›mlarlar. Oysa bilinmez ki, Einstein bu dünyan›n yetifltirdi¤i en yetenekli beyinlerden biridir, Mozart da en zekilerinden… Yetenek, piyano tufllar› üzerinde dolaflan parmaklard›r. Yorum, zekân›n parmaklara katk›s›d›r. Beste ise tamamen zekâd›r, yetenek de¤il. Zekâ, beynin ilk kez karfl›laflt›¤› bir ortamda verdi¤i tepkidir. Bunun illa da matematik problemi olmas› gerekmez. ‹kinci kez misafirli¤e gitti¤inizde, yan›n›zda götürdü¤ünüz çocu¤unuz “sigaray› m› b›rakt›n›z?” diye bir soru soruyorsa, o art›k s›radan bir çocuk de¤ildir matematikten s›n›fta kalsa bile. Zira o ayn› eve bir önceki geliflinde her sehpan›n üzerinde kül tablas› oldu¤unu fark edebilmifl bir çocuktur. Bernard Shaw’›n tüm insanl›k için söyledi¤i sözle bitirelim, en anlaml› olan da budur: “‹nsan beyni bir noktad›r, üzerinden sonsuz say›da do¤runun geçti¤i.” mumtazidil@butundunya.com.tr


Türk Dili Orhan Velidedeo¤lu

‹yelenme düflkünlü¤ümüz Dergimizin eylül say›s›nda, bir nezaket sözü olarak de¤il, kulluk ça¤r›fl›m› yapan “arz etme” sözüne de¤inmifltim. u ay da bir di¤er tak›nt›m›za, iyelenme (sahiplenme) düflkünlü¤ümüze bir göz atal›m. Bir baflbakan, bakan, milletvekili, balkon ya da meydan kürsüsüne ç›kt›¤›nda kal›plaflm›fl siyasi rüflvet havas›nda: “Benim vatandafl›m… Benim köylüm… Benim memurum…Benim iflçim…” diyerek onlar› iyelenirken birileri de ç›kar, onlar› iyelenme heves ve gayretine kap›l›r: “Say›n Baflbakan›m, Say›n Bakan›m, Say›n Milletvekilim… De¤erli konuklar…”

B

Bakanlar sunucunun … Milletvekili sunucunun… Konuklar kimin?.. Hadi can›m; Devletin koskoca bakanlar›, milletvekilleri bile sunucunun iken, konuklar› kim neylesin. Dinleyiciler figürand›r; nezaketen “de¤erli” dense de iyelenmeye de¤mez. Kulluk ifadesidir, Say›n Cumhurbaflkan›m… Say›n Baflbakan›m… Say›n Bakan›m… Say›n Milletvekilim… Say›n Profesörüm, Genel Mü95


BD ARALIK 2013

dürüm… Büyükelçim… Generalim… Paflam… deyiflleri. eçimle göreve gelmifl kifliler; cumhurbaflkan›, baflbakan, bakan ve milletvekillerinin unvanlar› siyasidir; görev bitince unvan da biter. Yurttafl, iyelik eki kullanarak onlar› sahiplenemez. Hele ki, otuz y›l, k›rk y›l önce milletvekili olmufl, bakanl›k yapm›fl kiflilere hâlâ “say›n bakan›m, say›n milletvekilim” denmesi hofl karfl›lanmaz, yad›rgan›r.

S

5 Ekim 2012 tarihli Cumhuriyet gazetesinde, bir milletvekilinden bakana yollanan ve foto¤raf›yla yay›mlanan flu torpil isteme notuna ne demeli: “Say›n Bakan›m, (…)’nin e¤itim ataflesi olarak de¤erlendirilmesi hususunda; hürmetlerimizi arz ederim. Sayg›lar›mla.” Torpil, kay›rma… Bunlar art›k güncel, ola¤an ifllerimizden de, flu “arz edilen hürmetler” den sonra, “say›n bakan›ma Arapça bir hürmet az gelir” düflüncesiyle olsa gerek, bir de

Seçimle göreve gelmifl kifliler; cumhurbaflkan›, baflbakan, bakan ve milletvekillerinin unvanlar› siyasidir; görev bitince unvan da biter. Bunlar geçici görev unvan›d›r, meslek de¤il. Bugün, demokrasiyi bafl tac› etmifl görüntüsü veren ülkemizde, bize vekaleten yasama görevini yerine getirsin diye Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde yer alan milletvekillerinin hiçbirisi milletin vekili de¤ildir. Parti baflkanlar›n›n belirledi¤i ve “bunlar› seçin” diye vatandafla dayatt›klar› vekiller, onlar›n vekilleridir. Halk›n görevi mühürdarl›kt›r. Gerçek böyle iken onlara “benim vekilim”, “benim milletvekilim” denebilir mi?.. 96

Türkçe sayg›lar sunulmas›, ‘birinden anlamazsa di¤erini anlar’ diye mi ne… Güneri C›vao¤lu’nun Milliyet gazetesindeki köfle yaz›s›ndan: Dilimize ‘mübala¤a’sinmifltir. Örne¤in flu ‘say›n’ sözcü¤ü… Dünyan›n hiçbir yerinde birinin ad›n›n ya da s›fat›n›n önüne ‘say›n’ karfl›l›¤› bir kelime konulmaz: Bay Baflkan, Bay Baflbakan, Bay Bakan gibi tercüme edebilece¤imiz Mr. President, Mr. Prime Minister, Mr. Minister… Generallere de ‘General; komutanlara ‘Komutan’ denir. (General,


BD ARALIK 2013

Karfl›m›zdakini yersiz yere büyümseyip kendimizi alçaltt›¤›m›z› alg›layam›yoruz

Commander) Hiçbirinin bafl›nda ‘say›n’ hitab› yoktur. Bizde ‘say›n’ yetmez, ‘-m’ abart›s› da eklenir: ‘Cumhurbaflkan›m’, ‘Baflbakan›m’, ‘Milletvekilim’… Edebiyatç› / yazar Selim ‹leri’de bu ‘arz ederim’lerden, iyelik eki kullanarak kiflilerin sahiplenilmesinden hofllanmaz: “O ‘arz ederim’ler, o ‘say›n baflkan›m, say›n müdürüm’ler usul usul hayat›m›za sindi. Karfl›m›zdakini yersiz yere büyümseyip kendimizi alçaltt›¤›m›z› alg›layam›yoruz.” eniz Som da, Cumhuriyet gazetesinde ‘Vaziyet’ bafll›kl› köflesinde konuya flöyle de¤iniyordu: Demokratik bir toplumda, yurttafllar devlet baflkan›, baflbakan, bakan gibi “büyük’”lerine sayg›da kusur etmemek için nas›l davranmal›d›r? Günün bu önemli sorusunu Prof.

D

Dr. Ayd›n Aybay yan›tl›yor: “Demokratik ülkelerde seçimle iflbafl›na gelen devlet baflkan›, baflbakan ve bakanlar, o ülkedeki yurttafl›n de¤il, devletin baflkan› ya da bakan›d›r. Onun içindir ki yurttafl cumhurbaflkan›, baflbakan veya bakandan söz ederken ‘iyelik eki’ kullanamaz. Örne¤in, cumhurbaflkan›ndan söz ediyorsa ‘bay baflkan’, baflbakandan söz ediyorsa ‘bay baflbakan’ der. ‹yelik eki kullanmak yurttafl›n de¤il, tebaan›n [kullar›n] hitab›nda olur; ulu hakan›m›z, yüce kral›m›z, padiflah›m›z, sultan›m›z gibi sözler tebaan›n sözleridir…• (Cumhuriyet, 29 A¤ustos 2007) orhanvelidedeoglu@butundunya.com.tr

‹nsanlarla yüzyüze konuflarak her sorunu halledebilirsin ama baz› insanlar gelir önüne, hangi yüzüne konuflaca¤›n› bilemezsin. Pablo Neruda 97


Ifl›k Kansu’nun k›sa dönem öykülerini Eflatun’un Devlet’indeki o ünlü geminin güvertesindeki insanlar›, onlar›n içinde bulunduklar› topludurumu düflünerek okudum. Bordam›za vuran deniz, eski ama eskimemifl bir öyküyü dalgalan›yordu. Tarihin ve devletin s›rt›nda tafl›n›p gelen o deneyim de¤iflmiyordu. Ümit Sar›aslan

BÜTÜN K‹TAPÇILARDA


BD ARALIK 2013

Halikarnas Bal›kç›s› -Cevat fiakir- Mu¤la Üniversitesinin de deste¤i ile yap›lan etkinliklerle Bodrumda an›l›yor.

Halikarnas Bal›kç›s›na Gönül Borcum

"K

Yazan: AR‹F V‹D‹NL‹

lasik uygarl›¤› Anadolu'da kuranlar, bugün Anadolu'da yaflayan halk›n uzak atalar›d›r. ‘’ der Halikarnas Bal›kc›s› ve flöyle özetler: ‘’‹mparator Augustus zaman›nda, Anadolu'da yap›lan ilk nüfus say›m›nda Anadolu nüfusunun yirmi bir milyon oldu¤u anlafl›lm›flt›. Do¤udan gelen Türk ecdad›, olsa olsa bir iki milyondur. Demek ki, gelen Türkler orada bulunduklar› nüfusa kar›flm›fllard›r." 99


BD ARALIK 2013

A

ma biz, vaktiyle Anadoluda yaflam›fl olan atalar›m›z›n yaratt›¤› o kültürü yad›rgar ve yabansar›z. Dudaktan olarak bat›l›laflmaktan söz ederiz. Ne var ki, Anadolu' daki eski kültürün ad› geçtikçe, "Adam sende! Yu-

O eski mimarl›k ve heykeltrafll›k an›tlar›ndan çok daha önemli olarak, onlardan kalma bir de kültür zenginli¤i vard›r. Onu da, bizim bafl›m›za kondurmadan, "Adam sen de! Vazgeç! Asklepeos, aftospiyos, k›t›piyos Yunan kültürü " diye, bat›l›lar›n bafllar›na savurmufl bulunuyoruz. fiimdi biz, flapka diye, onlar›n külahlar›n› takBat›da küçük lide çal›fl›yoruz. çocuklara, Yunan Bat›da küçük çoefsaneleri diye, cuklara, Yunan efsaneleri diye, Anadolu efsaAnadolu nelerini okutup anlat›refsanelerini okutup lar. ‹flte bunlar, bizim elde etmek istedi¤imiz anlat›rlar. bat›l› kültürün kökünü ve temelini oluflturur. Daha sonra, gençlik çanan kültürü!" diye omuz silker konuyu ¤›ndaki çocuklar, klasiklerle beslenip bafltan savar›z. büyütülür. Böylece bat›, tamam›yla Bunun nedeni, bat›n›n, kendisini yabanc›s› bulundu¤u, bir kültürün sütbesüt klasik asl›ndan, bizi de barbar varisleri yerine getirilir. Bir yandan asl›ndan Asyatik saymas›, bizim de da, hemen her f›rsatta, Greklerle ayn› bat›n›n bu kan›s›na içten içe kat›lma- kökten olduklar› ilan edilir. Bu suretle m›zd›r. Evet, bu noktay› a¤z›m›zla de, Greklerle kendilerinin aras›nda bir ikrar etmiyor, ama kalbimizle tasdik kan ba¤›, k›sacas› bir soysopluk ve ediyoruz. Zaten, böyle olmasa, bat›y› h›s›ml›k kurulmufl bulunur.” taklit etmemize gerek kalmazd›. *** Biz bu diyar›n gerçek varisleriyiz, 1950’lerde Lisede antik ça¤lar dedik. Ama bu miras›m›z›, flimdiye tarihini okurken Beyaz›t kütüphanesikadar dört buca¤a pek mirasyedicesine ne gider, orada Herodot Tarihi’nin saçt›k. "Ne olacak? Gâvur putu! Ya- sayfalar›n› kar›flt›r›r, sonra gidip ö¤banc› fleyler" dedik. O miras›n elle rendiklerimi s›n›fta anlat›rd›m. Buna tutulur sanat kal›nt›lar›, babalar›n›n aktif e¤itim derlerdi o zaman. Ö¤renci, mallar›ym›fl gibi, flimdi, bat›n›n çeflitli ö¤retmenin yönlendirmesi ile, ilgi müzelerindedir. duydu¤u bir konuda haz›rlan›r, s›n›fta 100


BD ARALIK 2013

Almanlar tutunacaklar› en sa¤lam dal›n antik Yunan ve Roma kültürüne olan ba¤lar›n› yeniden hat›rlamak oldu¤unu düflünüyorlard›. anlat›rd›. Lise tarih kitaplar›m›zda yer yer, tiyotralar›n, tap›naklar›n, su kemerlerinin resimlerini görür, kimisinin Romal›lar’dan, kimisinin de Yunanlar’ dan kald›¤›n› ö¤renir, kendi ülkemizde kendimizi sanki yabanc› gibi hissederdim. Osmanl›’dan Selçuklu’lardan ve Türk Beylikleri’nden kalan camiler, köprüler, medreseler ile bir derece avunur, Süleymaniye’nin kubbesinin Ayosofya’dan daha büyük olmas› ile gurur duyard›m.

Yurt d›fl›ndaki mühendislik e¤itimim Almanya’da geçti. 1950 lerde, 60’larda Almanya’n›n kültür hayat›nda klasik Yunan hayranl›¤› son derece etkin ve mutlak idi. O s›ralarda geçmifl faflist düzenin getirdi¤i y›k›mdan yeni yeni toparlanmaya çal›flan Alman ayd›nlar›, ça¤dafl uygar toplumda yeniden yer almak, sayg›nl›klar›n› yeniden kazanabilmek için, ›rkç›l›¤›n izlerini silmek çabas› içinde idiler. Tutunacaklar› en sa¤lam dal›n antik Yunan ve Roma kültürüne olan ba¤lar›n› yeniden hat›rlamak oldu¤unu düflünüyorlard›. Almanlar gençli¤i kültüre, demokrasiye yöneltmede en

etkin araçlardan birinin de tiyatro oldu¤unu çok iyi bilirler.

Bir kültür merkezi olan Darmstadt’da ö¤renciler için ucuz abone biletleri vard›. Düzenli olarak gösterilen tüm tiyatro eserlerini izlemek olana¤›m›z olurdu. Ço¤unlukla Yunan klasikleri veya uyarlamalar› sahneye konulurdu. Tüm bu eserleri g›pta, k›skançl›k ve hayranl›kla kar›fl›k hislerle izlerdim. Türkiyede ald›¤›m lise e¤itimi Yunan ve Roma uygarl›¤›n›n bizim d›fl›m›zda bir kültürün ürünü oldu¤unu ö¤retmiflti bana. Köklerini bu uygarl›klara ba¤lamaya çal›flan Almanlar ise Yunan ve Roma kültürlerine sahip ç›kar, biz Türkleri Asya’dan gelen göçebeler olarak gördüklerini söylerler, ya da, kibarca, ima ederlerdi. On-

Osmanl›’dan Selçuklu’lardan ve Türk Beylikleri’nden kalan camiler, köprüler, medreseler ile bir derece avunurdum.


Cevat fiakir Kabaa¤açl› lar›n kültür fanatikli¤i ortam›n tuzu biberi idi. Bu tecrübeler, bu eziklikle dolu dolu Türkiye’ye döndüm, askere gittim. Bal›kesir’de, yedek subay okulundan, hafta sonlar› Ayval›k’a kaçar, Cunda adas›n›n’n›n mahzenlerinde, testilerde saklanan flaraplardan tadard›m.

Arada bir Kazda¤›’na bakt›¤›mda Homer’i hat›rlar, ‹liad’› oran›n, antik ‹da’n›n eteklerinde yazd›¤›n› düflünürdüm. Ancak Homer’i yabanc› bilirdim. Ta ki bir gün Halikarnas Bal›kç›s›’n›n kitaplar›ndan biri elime geçene kadar. Onu bir solukta okudum. Sonraki günlerde de, o günlere kadar bas›lm›fl, di¤er kitaplar›n› buldum,

okudum. Cevat fiakir ‘Anadolu’nun Sesi’ diyor, anlat›yordu, ’Anadolu Tanr›lar›” diyor, Hey Koca Yurt’ diyor, ‘Arflipel’ diyor, anlat›yor, anlat›yordu. Hayran oldu¤um, k›skand›¤›m Yunan kültürünün befli¤inin Anadolu oldu¤unu, bu kültürün ‹yonya, Karya üzerinden Atina’ya, ‹talya’ya, tüm Akdeniz’e yans›d›¤›n›, ulaflt›¤›n› gösteriyor, anlat›yordu. Anadolu’nun dört bir köflesindeki tiyatrolar›, tap›naklar›, kiliseleri yapanlar›n, aynen camileri, köprüleri yapan insanlar gibi, bizim öz atalar›m›z oldu¤unu yaz›yordu.

Beni Anadolu kültürüne yabanc›laflt›ran, bu kültürden uzak tutan tüm zincirler k›r›l›verdi o süreçte. Senelerce kültür miras›m› s›n›rlayan, daraltan ufuklar uçsuz bucaks›z enginlere geniflledi, tüm Anadolu kültürünü kapsad›. Kimli¤im tüm Anadolu kimli¤i ile özdeflleflti. Birden inan›lmaz derecede zenginlemifl, tüm g›pta etti¤im, hayran oldu¤um uygarl›klar, kültür de¤erleri benim öz uygarl›¤›m, öz kültürüm olmufltu. Anadolu’nun gelmifl geçmifl tüm uygarl›klar›n›n ›fl›¤› sar›vermiflti beni. Halikarnas Bal›kç›s›’n›n Bodrum’ da geçirdi¤i ilk gecenin sabah›nda, kap›s›n› açt›¤›nda içeri dolan Anadolu günefli gibi... •

Arif ismet Vidinli 1938 y›l›nda Ünyede do¤du. Mehmet Necati ve Mürüvvet Vidinli’nin o¤ludur. 1955’de Samsun 19 May›s lisesinden, 1961’de TU Darmstadt’tan mezun oldu. 1965’e kadar Almanya’da proje mühendisi olarak çal›flt›. Askerli¤ini K.K. Teknik dairesinde yapt›. 1967 y›l›ndan bafllayarak mühendislik, taahüt, makine imalat ve ticaret konular›nda etkin oldu. 2000 y›l›nda Gündo¤an’a yerleflt›. Gülsün ‹nan ve Suna Vidinli ad›nda iki k›z› ve Deniz ad›nda bir k›z torunu var. Türk Dili ve Tarihi ile ilgileniyor.


Yaflamdan Yans›malar Nuray Bartoschek

YEN‹ YIL B‹ZE H‹ÇB‹R fiEY GET‹RMEYECEK! Bugün bilgisayar›m›n bafl›na geçti¤imde içimizi ayd›nlatacak dilekler, umut mesajlar› içeren bir yeni y›l yaz›s› yazmay› düflünüyordum ama her zaman oldu¤u gibi yaz› tüm zincirlerini k›r›p özgürce ak›yor ekrana.

Y

azarken parmaklar›m›n h›z›na yetiflemiyor, ayn› zamanda ilk okuru olarak heyecanla okuyorum kendi yazd›klar›m›. Hay›r, yeni y›l bize hiçbir fley getirmeyecek! Dört bir yan›m›z iç karart›c› olaylarla çevriliyken ve güzel bir fleyler duyman›n, görmenin özlemi içindeyken “Bu da ne demek flimdi?” diye söylendi¤inizi duyar gibiyim. Neden yeni y›l bize bir fley getirmeyecek sorusuna yan›t aramadan önce bir baflka soru sormak istiyorum izninizle: Daha önceki y›llar bize neler ge-

tirdi ve bizden neler götürdü? Böyle bir soruyla s›navda karfl›laflm›fl olsayd›k büyük olas›l›kla uzunca bir liste s›ralard›k de¤il mi? Ben kendi listemi s›ralamay› düflünürken ekrandaki soruda bir aldatmaca seziyor ve bu kez sesli okuyorum. “Daha önceki y›llar bize neler getirdi ve bizden neler götürdü? “ Dudaklar›mdan “Y›llarla ne ilgisi var can›m, yaflant›mda ne olup bittiyse tek sorumlusu benim!” sözcükleri dökülüyor. ‹flte o anda gerçek bir tokat gibi çarp›yor yüzüme. 103


BD ARALIK 2013

“Çünkü her fley bizde bitiyor, takvim sayfalar›nda de¤il.” “Elbette” diyorum. “Yeni y›l bize hiçbir fley getirmeyecek!” Sonra ekliyorum “Çünkü her fley bizde bitiyor, takvim sayfalar›nda de¤il.” oel baba elindeki sihirli de¤ne¤i ile dokunup bir gecede tüm dünyaya bar›fl getirmeyecek. Çuval›ndan ç›kar›p adalet da¤›tmayacak dünyaya. Dayanma gücümüzün s›n›rlar›n› zorlayan yalanc›lara, doland›r›c›lara bir gecede do¤ru yolu göstermeyecek Noel baba. E¤lenerek u¤urlad›¤›m›z eski y›l, giderken tüm olumsuzluklar› çuval›na doldurup gitmeyecek ne yaz›k ki. Pek ço¤umuz, yeni y›la girerken, allan›p, pullan›p, sabaha dek e¤lenecek “Yeni y›l›n kutlu olsun” diyece¤iz birbirimize gülümseyerek. “Yeni y›l, tüm insanl›¤a bar›fl, sevgi getirsin” dileklerinde bulunaca¤›z. Uyuyacak, uyanaca¤›z ve bir yeni

N

104

güne daha yaln›zca kendimizi ve çevremizi aldatarak girece¤iz. Bizler e¤lenirken kötülük yine pusu kurup bekleyecek kap›m›zda. Özgürlük, sözlük sayfalar›ndan ç›k›p yaflam›n içine kar›flmay› bekleyecek. Adalet, yine tutsak edilecek kapal› kap›lar ard›nda. Cehalet, yine cahilce kafa tutacak bilime ve ilime. ‹nsanl›¤› karanl›¤a sürüklemek isteyenler, gözlerimizin içine bakarak insanl›k dersi vermeye çal›flacaklar. ‹flte bu nedenle: Hay›r, yeni y›l bize hiçbir fley getirmeyecek! Her fley bizde bitiyor. Biz nas›l yaflamay› seçiyorsak öyle yaflayaca¤›z. Yaflant›m›z› seçimlerimiz belirleyecek. ‹flte bu nedenle, yeni y›l›n dünyaya sevgi, bar›fl, adalet getirmesini dilemiyorum, yeni y›lda sevgi için, bar›fl için, adalet için mücadele edebilecek güç ve cesarete sahip olmam›z› diliyorum. • nuraybartoschek@butudunya.com.tr


Kim Kimdi? Dünyam›zda iz b›rakm›fl ünlüler ve k›sa yaflam öyküleri... Yazan: SABR‹YE AfiIR

B

u genç adam›n çocukluk y›l-

lar›n› hastal›k ve ölüm karartt›. Annesi veremden öldü¤ünde befl, ablas› da ayn› hastal›ktan öldü¤ünde on dört yafl›ndayd›. Sonra da mali s›k›nt›lar bafl gösterdi. Resim tutkusu nedeniyle bir sanat

okuluna gitti. Açt›¤› ilk sergisinden sonra, hükümet taraf›ndan verilen bir gezi bursu sayesinde bir süre Paris’te yaflad›. Adeta ruhuna iflleyen hastal›k ve ölümler, sanat›na da yans›d›. Bugün en önemli say›lan eserlerini ilk sergiledi¤inde, ‘beceriksiz’ olarak nitelendirildi. Nas›l resim yapaca¤›n› de¤il, neyin resmini yapaca¤›n› önemsedi. Yaflam› boyunca duygusal çalkant›lardan kurtulamad›. Ve genellikle, insana ait olumsuz duygular› tuvaline yans›tt›. Bir süre psikiyatri klini¤inde tedavi oldu. Norveç’in ulusal övünç kayna¤› haline gelen ve kendisi için büyük ser105


BD ARALIK 2013

giler aç›lan ressam, psikolojik resmin öncüsü Edvard Munch idi… *** öylü bir ailenin çocu¤u olarak dünyaya gelen Avusturyal›, yoksulluk içinde büyüdü. ‹lkokulda son derece baflar›l› bir ö¤renciydi. Ailesinden uzakta bir yurtta 6 y›l okudu ve mezun oldu. 25 yafl›nda papazl›k unvan›n› ald›. Ö¤retmen olmak istiyordu. Ama s›navda baflar›l› olamad›. Dört dönem

K

fizik ve do¤a ö¤renimi gördü. S›navda tekrar yeterli bulunmay›nca, manast›ra çekilerek bitki araflt›rmalar›na yo¤unlaflt›. Bitkiler konusunda çal›flmalar yapt›¤› s›rada, bezelyeler üzerindeki deneyiyle kal›t›m kanunlar›n› ortaya koydu. 8 y›ll›k çal›flman›n sonucunda elde etti¤i bu keflif, pek çok biyoloji bilgininin ayd›nlatmak için kafa yordu¤u evrim teorisinin de sonu oldu. Canl›lar›n çevre etkisiyle de¤iflmeyeceklerini deneysel olarak ispatlam›fl, kal›t›m›n varl›¤›n› göstermiflti. Genetik biliminin babas› kabul edilen bu adam, botanikçi Johann Gregor Mendel… *** ir bak›rc›n›n o¤lu olan bu delikanl›, yaflad›¤› sa¤l›k sorunlar› nedeniyle di¤erleri

B 106

gibi koflup-oynayarak bir çocukluk geçiremedi. Daha çok gözlem yapmakla geçen çocukluk y›llar›n›n ard›ndan, mimarl›k e¤itimi ald›. “Bir dehay› m› yoksa budalay› m› mezun ediyoruz, bilmiyorum.” diyerek onu mezun eden rektörün sözleri üzerine, arkadafllar›na dönerek “Benim flimdiden bir mimar oldu¤umu söylüyorlar.” dedi. Mimarl›k kariyerinin henüz bafl›ndayken, tesadüfen tan›flt›¤› zengin bir ailenin o¤lu, ondan kendi ad›na mimarl›k yap›lar istedi. Sadakat, sab›r, zeka ve yarat›c›l›¤›n› ortaya koyarak bu flans› iyi de¤erlendirdi. “Atölyemin hemen d›fl›ndaki a¤aç benim ak›l hocam” diyecek kadar do¤a afl›¤› olan genç mimar, do¤adan ilham alarak devasa yap›lar tasarlad›. Ça¤›n›n ötesinde yap›larla Barselona’n›n siluetini de¤ifltiren bu dahi Katalan mimar, Antoni Gaudi’ydi… *** çine kapan›k ve silik bir tip olarak geçirdi¤i çocukluk günleri, bol bol hayal kurmakla geçti. Henüz çok küçükken öyküler yazmaya bafllad›. Okul y›llar›nda da, teneffüslerde arkadafllar›na öyküler anlat›r-

İ


BD ARALIK 2013

d›. Sekreter olmas›n› isteyen ailesinin etkisiyle, üniversitede Frans›zca okudu. Toplant›larda not tutmak yerine öykü yazd›¤› için sekreterlik kariyeri çok sürmedi. Tek geçim kayna¤›n›n iflsizlik maafl› oldu¤u dönemlerde, bir

Tek geçim kayna¤›n›n iflsizlik maafl› oldu¤u dönemlerde, bir tren seyahati s›ras›nda roman yazmaya bafllad›. tren seyahati s›ras›nda roman yazmaya bafllad›. Toplam befl y›lda yazd›¤› yedi kitapl›k roman dizisi, benzerine ender rastlan›r bir baflar› yakalad›. Tüm dünyada tam 400 milyon satt›. Çocuklar›n genifl hayal dünyas›n› seslendiren kitaplar›yla birlikte kendisi de büyük bir üne kavuflurken, hat›r› say›l›r bir servetin de sahibi oldu. ‹flsizlik maafll› günlerinden, bir kitap yazarak dolar milyarderli¤ine yükselen ve ‹ngiltere’ nin en zengin kad›n› unvan›n› elde

eden bu ‘gerçek öykü’nün kahraman›, Harry Potter serisinin yarat›c›s› J.K. Rowling’di… *** On çocuklu bir ailenin son üyesi olarak dünyaya gözlerini açan Amerikal›, di¤er kardefllerinden farkl› do¤mufltu. Çünkü ayaklar› beline bitiflik, yani olmas› gerekti¤inden çok daha k›sayd›lar. Ahflap bloklar yard›m›yla yürümeyi çok küçük yaflta ö¤rendi. Gençlik y›llar›nda ailesini geçindirmek için çiftliklerde çal›flt›. Bir zaman sonra ellerini kullanma konusunda öylesine ustalaflt› ki, onu tesadüfen izleyen bir sirk sahibi ifl teklifinde bulundu. 13 yafl›nda sirkte çal›flmaya

bafllad› ve ‘Bacaks›z Akrobat’ olarak ç›kt›¤› Avrupa turnesiyle ünü dünyaya yay›ld›. Evlendi ve dört sa¤l›kl› çocuk sahibi oldu. Bacaklar› olmadan do¤mas›n› bir eksiklik olarak görmek flöyle dursun, ellerini kullanma maharetiyle f›rsata dönüfltürürken, yapt›¤› gösterilerle de ailesinin refah içerisinde yaflamas›n› sa¤lad›. Yaflad›¤› dönemde, dünyan›n en ünlü akrobat› 107


BD ARALIK 2013

olan, bu ‘engel tan›maz adam’ Eli Bowen… *** oksul ve dindar bir ailenin o¤luydu. On yafl›nda, okulu b›rakarak ailesine katk›da bulunmak için çal›flmaya bafllad›. A¤›r ifl yüküne ra¤men, gece okuluna devam ederek Latince ö¤rendi ve t›p fakültesini bitirdi. ‹nsanl›k için çal›flmakta kararl› olan genç doktor, gezi ve seyahat tutkusunun da etkisiyle, Güney Afrika’ya gitti. Bir

Y

yandan yerlileri tedavi ediyor di¤er yandan da beyazlar›n o güne kadar ayak basmad›¤› topraklara gidip, buran›n bilinmeyenlerini araflt›r›yordu. Köle ticareti yerine yasal ticaretin geliflmesini sa¤lamak için çok çaba gösterdi. Keflif çal›flmalar›n› sürdürürken, aslanlar›n ve yerli halk›n sald›r›lar›na u¤rad›¤›, yaraland›¤› oldu ama vazgeçmedi. Bu çok sevdi¤i k›taya, sa¤l›¤›n› kaybetme pahas›na yaflam›n›n yar›s›n›, yani tam otuz y›l›n› 108

harcad›. Afrika’da, insanl›k ad›na meçhul olan yerlerin üçte birini keflfeden bu ‹skoç seyyah, David Livingstone idi… *** u gülümseyen genç, prematüre olarak do¤du¤u için kuvözde kendisine verilen oksijenin fazla olmas› nedeniyle görme yetisini kaybetmiflti. Henüz çocukken, kilisede piyano ve armonika çalmaya, flark› söylemeye bafllad›. Görme engelliler okuluna yaz›larak klasik piyano dersleri ald›. Daha 12 yafl›ndayken tan›flma f›rsat› buldu¤u Ronnie White sayesinde, stüdyo kayd›nda müzik konusundaki yetene¤inin fark›na var›ld›. Sözleflme teklifi ald› ve ertesi y›l ilk albümünü yapt›. fiark›lar› ABD listelerinde birinci s›raya yerleflti. Takip eden albümleri de, baflar›s›n› pekifltirdi, flark›lar› popüler müzi¤e yön verdi.

B

Geçirdi¤i a¤›r bir trafik kazas› sonucu, koku alma duyusunu da kaybetti. Müzikten hiç vazgeçmedi, onlarca


BD ARALIK 2013

ödülle baflar›s› taçland›r›ld›. En büyük ödülü ise, yaflam mücadelesinin pek çok sanatç› taraf›ndan örnek al›nmas› oldu. Gözlerini açmadan, tüm dünyay›, hatta daha fazlas›n› da görebilen bu efsane müzik adam›, elbette Stevie Wonder… *** vini zar zor geçindiren, yoksul bir baban›n o¤lu olan delikanl›, 14 yafl›ndayken bir tüccar›n yan›nda tezgahtarl›k yapmaya bafllad›. Bu s›ralarda yazd›¤›

E

küçük bir aflk roman›, tan›flt›¤› bir kitapç› taraf›ndan bast›r›ld›. Bir süre, iki arkadafl›yla birlikte kibrit ve mum satt›. Yazmay› ve gözlerini bozana kadar okumay› da sürdürüyordu. Bir zengin tüccar›n deste¤iyle ikinci kitab›n› bast›rabildi. Bir süre göçebe olarak yaflad›. Sonra paras›z kal›nca yine ayn› tüccar›n yolunu tuttu. Makaleler, hikâyeler yaz›yor bunlar› satmaya çal›fl›yordu. Edebiyat alan›nda konferans vermeye bafllad›. Ancak yaln›zca 6 kifli geldi. Paras› tekrar tükenince aç kald› ve bunu romanlaflt›rd›. Açl›k roman› flöhretinin ilk basama¤› oldu. Vereme yakaland›. Onlarcas›n› denese de, yazmaktan baflka hiçbir iflte dikifl tutturamad›. Yazmaya aç, yaflamakta yoksul kald›. Nobel Edebiyat Ödüllü Norveçli yazar, Knut Hamsun’du… •

Hamam müflterisi Temizli¤i çok seven adam, hep ayn› hamama gidiyordu.

Fakat ne zaman iflini bitirip oradan ayr›lsa bir eflyas›n›n kayboldu¤unun ay›rd›na var›yordu. Yetkililere bu durumu bildiriyordu; ama bir türlü eflyalar›n›n kaybolmas›n›n önüne geçemiyordu. Yetkililer de müflterinin bu flikayetlerinden s›k›lm›flt›. “Her geliflinde eflyalar›n›n kayboldu¤unu söylüyorsun, biz de senin yak›nmalar›ndan b›kt›k” dediler. Adam duraksad›. “Tamam” dedi. “Bir daha yak›n›p flikayette bulunmayaca¤›m.” Aradan birkaç gün sonra adam hamama geldi. Elbiselerini dolaba yerlefltirip banyo bölümüne geçti. ‹flini bitirip eflyalar›n›n bulundu¤u dolaba yaklaflt›; fakat dolapta yaln›zca bir flapkayla kemer vard›. Adam, flapkay› bafl›na koydu, kemeri beline dolad› ve hamam›n yetkililerinin karfl›s›na geçerek, “Size daha önceden söz verdi¤im için” dedi. “Yak›nmak istemiyorum, flikayette de bulunmayaca¤›m; ama Tanr› aflk›na söyleyin ben buraya böyle mi geldim?..” 109


Ödüller kazanan ve filme al›nan öyküleriyle uluslararas› bienallerde Türkiye’yi temsil eden Erdo¤an Tokmakç›o¤lu, Jandarma Çiçekleri’nde bizi anlat›yor. Koca, ma¤rur, fiyakal› ‹stanbul; yüzy›llard›r çirkinlefltirilmek için inan›lmaz çabalar sarfedilen o eflsiz kent günün ilk saatlerinde gözlerinin içi yaflama sevinci dolu bir insan gibi uyan›yor... Ömrüm eyvah!..

BÜTÜN K‹TAPÇILARDA


Yazar Dede ve Torunlar› Muzaffer ‹zgü

fl n y i Ti a fuklar soka¤›m›za yeni tafl›nd›lar.. Bizim apartman›n üçüncü kat›nda oturuyorlar. Biz beflinci katta oturuyoruz. Tafl›n›rlarken izledim, Ufuk benim yafl›mda. ‹çimden “Bize bir arkadafl daha geldi” dedim. Bizim soka¤›n çocuklar› çok iyi anlafl›r›z. Hele alt› yedi erkek bir araya geldik miydi, Kaan’›n topunu atar›z ortaya, art›k vuran vurana. Kaan’›n topu en sa¤lam top. Babas› o topu pahal›ya alm›fl ve Kaan’a yafl gününde hediye etmifl. Salt erkek erke¤e oynamay›z. Bazen k›z arkadafllar›m›zla da oynar›z. Saklambaç, uzun atlama ve pinpong. Yoo, öyle soka¤›m›zda pinpong masas› yok. Ama Senem’in iki raket, bir de pinpong topu var. Kald›r›m›n en sert yerinde karfl›l›kl› otururuz, raketleri elimize al›r›z, “Hop, geliyor...” diye ba¤›r›r›z, raketi topa yap›flt›r›r›z... Ama nas›l yap›flt›rma, top uçar gider ta nerdeki yere. Sonra kahkahalarla güleriz. Ufuk tafl›nd›klar›n›n ikinci günü apartman›n

U

111


BD ARALIK 2013

bahçesine indi. Dilek bize son okudu¤u kitab› anlat›yordu. Anlatt›¤›n› ilgiyle dinliyorduk. Birden ortam›za Ufuk atlay›verdi. Elinde oyuncak bir tabanca vard›. Öyle çeviriyordu ki tabancay›, bir yandan da, “Tiflinya tiflinya” diye ba¤›r›yor, kime niflan alm›flsa, haydi bir “Tiflinya” daha...

aflm›fl kalm›flt›k. Çünkü bizim birbirimizin oyuncak tabancas› yoktu. Zaten hiçbirimiz oyuncak tabancay› sevmiyorduk. Hepimiz hiç konuflmaks›z›n Ufuk’a bak›yorduk. Ufuk Hemen yan›ma yaklaflt›,bana, “Kofl, tabancan› al da gel dedi. Güldüm... “Ah Ufuk!.. Seninle daha tan›flmad›k. Ben senin ad›n› tafl›nd›¤›n›z gün annenin sana seslendi¤inde ö¤renmifltim. Benim ad›m Ça¤an...” dedim. Ufuk ne elini uzatt›, ne de, “Memnun oldum” dedi. Salt, “Kofl

Birden ortam›za Ufuk atlay›verdi. Elinde oyuncak bir tabanca vard›. kofl evden tabancan› al gel” dedi. O hiç beni dinlemiyordu ki, durmadan birimize niflan al›yor, “Tiflinyaaa” diye ba¤›r›yordu. Üstelik arada, bize ölüyormufl gibi yapmam›z, yere y›k›lmam›z› söylüyordu. ‹flte ondan sonra gülmeye bafllad›k. Gonca, “Nas›l ölece¤iz Ufuk?” diye sorarak kahkahay› bast› ama Ufuk öyle bir vurmufl gibi yapt›, k›vr›l›p yere y›¤›ld› ki daha çok gülmeye bafllad›k. “Ufuk ba¤›rd›: “Hiçbirinizin tabancas› yok mu?” Omuzlar›m›z› kald›rd›k. “Biz oyuncak tabancadan nefret ederiz.” dedim.


BD ARALIK 2013

Ufuk çok flaflk›n, gözlerini iri iri açt›, “Neden?” dedi. Yan›t›n› Sadun verdi, “Çünkü o bir silah, insanlar› öldürüyor...” fuk tabancas›na bak›yordu, “Ama bu oyuncak, insan› öldürmez ki” dedi. Hepimiz birden kahkahay› bast›k. Cem, “Bizim anne babalar›m›z da oyuncak silah› sevmezler. Hele bizim ö¤retmen, s›k s›k uyar›r, 'Çocuklar, savafllarda insanlar ölür, do¤a çok zarar görür. Onun için silah› hiç sevmeyeceksiniz. Dünyada hep bar›fl olsun diye çal›flacaks›n›z' der.” Ufuk hemen yan›m›zdan ayr›ld›. Bu kez elindeki tabancas›yla sokak kedilerine, kufllara, “Tiflinya tiflinya” diye ba¤›rmaya bafllad›. Sonra bir kediye seslendi, “Hey benekli kedi, sen vuruldun, yürüyemezsin... Haa demek yürüyorsun ha. Al sana bir kurflun daha, tiflinyaaa... Al bir kurflun daha, tiflinyaaa...” Hiçbirimiz Ufuk’un yapt›klar›yla ilgilenmedik. Arkadafl›m›z›n okudu¤u kitab›n konusunu ilgiyle dinledik. 0 günden sonra Ufuk, bize hiç tabancas›n› do¤rultmad› ama onu da elinden b›rakmad›. “Tiflinya” diye inlemesi de kesilmedi. Gezgin sat›c›lara, “Tiflinyaaa” diyor tabancas›n› do¤rultuyordu, simitçiye do¤rultuyordu. Arada bir soka¤›m›z›n sevimli bakkal›

U

Sonra bir kediye seslendi, “Hey benekli kedi, Veli Amcay› da rahats›z ediyordu. sen vuruldun, Dükkan›n kap›s›na yanafl›yor, tabancayürüyes›n› içeriye do¤ru mezsin.” tutuyor, sol elini beline koyuyor, gözlerin k›s›yor, “Tiflinyaaa” diye ba¤›r›yordu. Veli Amca d›flar›ya ç›k›yor, Ufuk’a flekerleme sunuyordu, Ufuk iki flekeri birden lüp diye a¤z›na at›yor, bu kez Veli Amcaya, orac›kta, “Tiflinya tiflinya...” diye ba¤›r›yordu.

V

eli Amca çok iyi bir insand›. Kafas›n› iki yana sall›yor, dükkan›n kap›s›ndan giriyordu. Eh art›k, aradan kaç gün geçti, bilmiyorum. Çocuklar›n hiçbiri Ufuk’la konuflmuyor, selamlaflm›yordu. Bir gün asansörün kap›s›nda bana, “Niçin benimle selamlaflm›yor, 113


BD ARALIK 2013

konuflmuyorsun?” diye sordu. Ona tabancas›n› gösterdim, “Sen bize tabanca çekiyorsun, bizi vuruyorsun...” “Ama flakac›ktan” dedi. “Biz onun flakas›n› bile sevmiyoruz...” Hemen asansöre bindim, yüzüne bile bakmad›m. Ufuk art›k bu apartman›n çocu¤u de¤ildi, sanki bu sokakta oturmuyordu. Veli Amca bile ona bir kezinde, “Art›k bu dükkana oyuncak tabancanla girersen sana hiçbir fley satmayaca¤›m demifl... ir gün annesiyle geldi Ufuk... A¤lar gibiydi. Bafl› yerdeydi. Gözlerimize bakm›yordu. Annesi çok üzgün, “Ufuk’la hiçbiriniz konuflmuyormuflsunuz” dedi. Hepimiz birden, “Evet” diye ba¤›rd›k. Ve hepimiz parma¤›m›z› uzat›p Ufuk’un elindeki oyuncak tabancay› gösterdik. Annesi Ufuk’a bakt›, bize bakt›, sonra: “Ben de o oyuncakla oynamamas›n› söylüyorum çocuklar” dedi. Ufuk’un saçlar›n› okflad›. Ufuk a¤la-

B 114

O zaman bir kez daha ba¤›rd›k: “Aram›za hoflgeldin Ufuk!” maya bafllad›. ‹flte tam o anda elindeki tabancay› yere att›. Konur, “Al onu oradan Ufuk ve bizimle gel” dedi. Ufuk oyuncak tabancay› yerden ald›. Apartman›n bahçesinden ç›kt›k.Önümüzdeki kald›r›m›n üzerindeydik. Konur nereden buldu? Elinde kocaman bir taflla geldi... Ufuk’a uzatt›, “At flimdi tabancan› kald›r›ma Ufuk” dedi... Ufuk tabancas›n› kald›r›ma att›. Hepimiz birden ba¤›rd›k: At flimdi o tafl› oyuncak tabancan›n üzerine...” Ufuk tafl› havaya kald›rd›, tabancas›n›n üzerine att›. O zaman bir kez daha ba¤›rd›k: “Aram›za hoflgeldin Ufuk!..” • muzafferizgu@butundunya.com.tr


Ö¤retmen G›yaseddin Tokyay’›n örnek yaflam›ndan kesitler 6

Sen Bilmezsin Beyim

Bunlar ‹rezillikten Hofllan›r Yazar›m›z›n daha önceki say›lar›m›zda yer verdi¤imiz, babas›n›n yaflam›ndan öyküye dönüfltürdü¤ü yaz›lar›n› yay›mlamay› sürdürüyoruz...

1943 y›l›nda Kayseri'de müfettiflli¤e bafllad›m. O günlerde Kayseri’de yaln›zca iki müfettifl vard›. Biri ben di¤eri de fiaban Sunar. Benim sorumluluk alan›m Bünyan bölgesiydi. Yazan: MUSTAFA TOKYAY

›narbafl›, Bünyan, Sar›z, Sar›o¤lan, Gesi, vb kaza ve nahiyelerdeki tüm okullar›n sorumlulu¤u, yeni köy okullar›n›n yap›lmas› ve Pazarören Köy Enstitüsü’ne ö¤renci al›m iflleri benim görevlerimdi. Bafl›m› kafl›yacak vaktim yoktu. Annemi al›p Bünyan’a gittim. Ö¤retmen arkadafl›m Ömer Ya¤an’›n evinde bir kaç günlü¤üne misafir olduk. Bafllad›m kiral›k bir ev aramaya ama bulamad›k.

P

Ömer Bey’in evindeki misafirli¤imiz uzad›. Ben bu arada ifle baflla-


BD ARALIK 2013

mak zorunda oldu¤umdan annemi Bünyan’da b›rak›p köylere gidiyordum. Bu zorunlu uzun misafirlik döneminde ne Ömer Ya¤an’dan ne de eflinden en ufak bir s›k›lma, bunalma iflareti almad›k. Hala kendilerine hem dostluklar› hem de konukseverlikleri nedeniyle flükran duyar›m. ‹lk görevim Kaynar nahiyesindeki bir okulda ö¤retmenin mazeretsiz olarak uzun süre görev yerini terketmifl olmas›yla ilgili bir tahkikatt›. Maarif Müdürü flikayet dilekçesini ve gerekli di¤er evrak› bana vererek yola ç›kmam› söyledi. Kaynar nahiyesine nas›l gidebilece¤imi bilmiyordum. “Müdür Bey, bir vas›ta temin etmek mümkün müdür?” diye sordu¤umda Maarif Müdürü flafl›rm›fl gibi yüzüme bakt› ve “G›yas Bey, Köy Enstitüsü’nden bir at temin ediniz ve derhal yola ç›k›n›z.” dedi. yi de at› alabilmek için Kayseri’den Pazarören’e gitmek de meseleydi. Maarif Müdürlü¤ü’ndeki memurlardan Pazarören Köy Enstitüsü’nün haftada bir veya iki gün Kayseri’den erzak almaya gelen bir kamyoneti oldu¤unu ö¤rendim: “Hunat Camii’nin oraya git. fians›n yaver giderse kamyoneti orada görürsün. Yoksa yar›n, öbürgün bir daha bakars›n. fioförün ad› H›fz›.

fians›m yaver gitti. Caminin önünde bir kamyonet duruyordu. fioför H›fz›’y› biraz bekledim. Bir küfe erzakla geldi. Kendimi tan›tt›m, beni de Köy Enstitüsü’ne götürmesini istedim. “Müfettifl Bey, biraz daha al›fl veriflim var bir de bir ö¤retmen han›m›n iflleri var, onu da bekleyece¤im. Ondan sonra yola ç›kar›z. ›fz›’yla iki saat sonra buluflmak üzere sözlefltik. Anlaflt›¤›m›z saatte H›fz›’y› kamyonetin arkas›na bütün malzeme ve erzak› yüklemifl olarak buldum ama ö¤retmen han›m yoktu. Bir müddet sonra geldi. O da kendi al›fl veriflini yapm›flt›. fioför mahalline oturdu. Yan›na da ald›¤› eflyalar› koydu. Bana oturacak yer

H

116

Arkaya erzaklar›n, yüklerin aras›na geçtim, kendime ve küçük bavuluma biraz yer açt›m, oraya s›k›flt›m.


kalmam›flt›. Arkaya erzaklar›n, yüklerin aras›na geçtim, kendime ve küçük bavuluma biraz yer açt›m, oraya s›k›flt›m. O gece Pazarören'de kald›m. Ertesi gün bana bir Uzunyayla at› verdiler ve Kaynar'a yola ç›kt›m. Ekrek Köyü, Haç›n Köyü derken sora sora Kaynar'a tam varmak üzereydim ki at›m tökezledi, dizi soyuldu. ‹ndim, bavuldan yedek fanilam› ç›kart›p hayvan›n dizini sard›m ve geri kalan yolu yayan tamamlad›m. ‹lk tahkikat›m› yapt›m, fezlekeyi okulda ö¤rendi¤im gibi yazd›m. Maarif Müdürlü¤ü’ne teslim ettim ama Müdür Bey be¤enmedi. Benden biraz daha tecrübeli olan di¤er müfettifl arkadafl›ma dan›flarak yeniden bir fezleke düzenledim ve ilk teftiflimi tamamlad›m. y›l Kayseri’de altm›fl tane köy ilkokulu yap›lacakt›. Okul yaln›zca bir binadan ibaret de¤ildi. En az üç derslikli bir bina, ö¤retmen evi, uygulama bahçesi ve tarlas›… Bunun için köyün bir arazi tahsis etmesi gerekiyordu. Herhangi bir ödenek olmad›¤›ndan da inflaat ifllerinin paras› Köy Sand›¤›’ndan karfl›lanacakt›. Yap›m ifllerini yürütecek, kontrol edecek teknik adam falan da hak getire… Okul hangi köyde yap›lacaksa so-

O

Gezici baflö¤retmenler ise, ad› üstünde, on köy okulunun sorumlulu¤u verilmifl olan ve s›rayla herbirindeki tüm e¤itim ve idari iflleri takip etmekle sorumlu ö¤retmenlerdi. rumlu müfettiflin baflkanl›¤›nda o köyün muhtar›, e¤itmeni, gezici baflö¤retmenden oluflan bir komisyon kuruluyor ve arazi tahsisinden yap›ma kadar her iflten bu komisyon sorumlu oluyordu. E¤itmenler askerlik yaparken askerde onbafl›, çavufl olanlardan seçilirdi. Bunlar k›sa süreli bir kursa tabi tutulurdu. 10 lira da maafllar› vard›. Ö¤retmen say›s› yetersiz oldu¤undan bu gençler kendi köylerinin okullar›nda görev yaparlard›. Gezici baflö¤retmenler ise, ad› üstünde, on köy okulunun sorumlulu¤u verilmifl olan ve s›rayla herbirindeki tüm e¤itim ve idari iflleri takip etmekle sorumlu ö¤retmenlerdi. O s›rada Kayseri’de oniki 117


BD ARALIK 2013

gezici baflö¤retmen vard›. ‹flte bu gezici baflö¤retmenlerden birisi bana Bünyan’daki evinin bir odas›n› kiraya verdi. Kiralad›¤›m odan›n ayr› bir sokak kap›s› oldu¤undan adamca¤›z›n evinin içinden geçmek zorunlulu¤umuz olmad›. Annemle bir kaç parça eflyam›z› buraya tafl›y›p Ömer Beyler’deki zorunlu misafirli¤imizi bitirdik. eftifl, okul arazisi kamulaflt›rma ve okul yap›m iflleri çok zor ve çetrefilli olmas›na karfl›n as›l sorunum köylere gidebilmekti. Her hangi bir araç bulmak imkans›zd›. Altm›fl lira maafl, y›ll›k üçyüz lira da harc›rah al›yordum. Para biriktirip bir at almam gerekiyordu. O zamana kadar da rica minnet, Bünyanl›lar’dan her gezim için at kiralamak zorunda kal›yordum. Adamlar hakl› olarak, kendi ifllerinden kalmamak için, bana at vermekte pek gönüllü olmuyorlard›. Dört ay kadar böyle idare ettikten sonra, bir gün bir köylü yan›nda oldukça yafll› bir atla ç›kageldi. “Müfettifl Bey, yemi, t›mar› sana ait!.. ‹flin bittikten sonra iade edersin!.. dedi ve ihtiyar at› bana verdi. O güne kadar biriktirdi¤im parayla e¤er, gem, yamç›, vb. ald›m. Müfettiflli¤im s›ras›nda, tüm görev yolculuklar›ma o atla ç›kt›m. Hem emanet hem de ihtiyar olan hayvan› hiç zorlamad›m. Yoruldu¤u zaman durduk, dinlendik. Ço¤u zaman yan yana yürüdük ama yine de çok iflime yarad›… Bu yolculuklar›n birinde hem ata su vermek hem de biraz dinlenmek

T

118

üzere, buldu¤umuz bir yala¤›n bafl›nda durduk. Akan suyla ben elimi yüzümü y›kad›m, at da suyunu içti. Biraz dinlenmek için yala¤›n az ötesindeki a¤aca s›rt›m› verdim ve bir türkü tutturdum: “Yarim ‹stanbul’u mesken mi tuttun aman…“ San›r›m sesimi duymufl olacak ki biraz sonra elinde küçük bir bohçay› sallaya sallaya yürüyen bir adam uzaktan bana do¤ru yöneldi. Yaklaflt›kça elindekinin bohça de¤il dört aya¤›ndan kavrad›¤› küçük bir kuzu oldu¤unu anlad›m. Yan›ma geldi. “Selamün aleyküm! “Aleykümselam. “Ne ar›yorsun bu yaz›da, bay›rda bey? üfettifl oldu¤umu, teftifl için bir köye gitti¤imi, burada biraz mola verdi¤imi söyledim. Kuzu bafl afla¤› vaziyette adam›n elindeydi hâlâ. “Yaz›k de¤il mi hemflerim hayvana? Böyle sallaya sallaya, bafl afla¤› tafl›yorsun. Hasta edeceksin! Koy yere de kendine gelsin. “Ötede davarlar› otlat›yorum. Farkettim ki bu kerata ortada yok. Kendi bafl›na çekip gitmifl. Epey arad›m ama sonunda buldum. Korkma, bir fley olmaz. Hem sen bilmezsin, bunlar irezillikten hofllan›r!..” O¤ullar› ve damad› torunlarla oynarken biraz hoyrat davrand›klar›nda torunlar›n bafl›na bir fley gelmesinden korkup onlara k›zan efline, “Merak etme han›m, bunlar irezillikten hofllan›r derdi hep.” •

M


Anadolu’nun Dünyas› Bekir Özgen

“Sana ne çok fley borçluyum… Neler neler ö¤renmedim ki senden? ar›da yeflili, dilde sözü, bulutta ya¤muru bulmay› m›? Berekete el vermeyi mi? Yüzümü güneflte, aya¤›m› toprakta tutmay› m›? Geçim ehli olmay›, izzeti ikram› sevmeyi mi? Ya da can verip do¤urmay›; onu besleyip büyütmeyi; koruyup kollamay› m›?” diye düflünüp dururken, ‘Bu yeter mi?’ diye bir f›s›lt› duyar gibi oldum kula¤›m›n dibinde. Yabanc› de¤ildi bu ses. Yine de kendimden olan, kendimin olan› yaratmaya kalk›flmasam, kulak kabartmayacakt›m ona. Vard›m yanaflt›m yan›na. Ben de can vermeye durdum senin gibi. Aray›p buluyor, bulup karfl›ma dikiyor,

S

sa¤›n› solunu güzellefltirmeye çal›fl›yorum. Ne dersin, iyi mi yap›yorum?" “Bir ressam m›s›n sen?” “Bir anlamda. Ama benim gizim ellerimde de¤il, sözlerimde. Seçti¤im sözcüklere aktard›¤›m uyumda. Onlara yükledi¤im duygu ve anlamda." “Bir dakika! Sen, flu bildi¤imiz bofl at›p dolu tutanlardan olmayas›n?” “Olur mu hiç? Yaratanlar içe sinmeyecek bir fley yapmaz. Beni laf ebeleriyle kar›flt›rma. Hem biliyor musun, flu ana de¤in yazd›¤›m her eserin esin kayna¤› sen oldun. Bana anlatt›klar›n› yaflaya yaflaya, yaflad›klar›m› anlata anlata atlatt›m ç›rakl›¤›m›. Sevgi dendi mi do¤ru 119


BD ARALIK 2013

yan›na kofltum. Zor olmad› bulmam seni. Beni koydu¤un yerdeydin hep; hani gülün açt›¤›, çiyin düfltü¤ü, suyun yaflam olup f›flk›rd›¤› yer var ya…” “Tamam uzatma. Vaktim dar.” “Diyecektim ki, ulaflabildi¤in her yeri güzellefltirmiflsin. Elin de dilin gibi s›ms›cak kalm›fl.” “Ne demek istiyorsun? Yüzünü güzele dönüp imrenilecek yap›tlar dünyaya getirdi¤ini mi?” “Elimden geldi¤ince.” “Ben de daha düne kadar böyle san›yordum. Ne ki huyun suyun de¤iflivermifl birden. Kalemini elinden at›p önüne o ruhsuz bilgisayar› koyduktan sonra robottan fark›n kalmam›fl. Tan›nmaz olmuflsun." “Ne oldu ki?” “‹çi boflalm›fl yazd›klar›n›n. Çekirde¤inden yeni filizler al›namayan, genleriyle oynanm›fl tohumlara dönmüfl sözcüklerin.” “‹yi ama ça¤›n ak›fl›, de¤iflen koflullar ne olacak?” diyordum ki, bafllad› son yaz›m› okumaya. namd›. Her fleyimdi. O yan›mdayken dünya güllük gülistanl›kt›. Ama yata¤a girip gözlerimi yummaya göreyim… Bafl›ma gelmedik kalmazd›. Eli yüzü insana benzemeyen bir yarat›k gelir bulurdu beni. Gece, yats› demez uyand›r›rd› derin uykular›mdan. Da¤lar› üzerime y›kar, sellerin önüne katard›. Ac›, ac›, ac›. ‹çim hep

A 120

ac› dolard›. Sonra bir karanl›k odaya kilitlerdi yaramazl›klar›m›n bedeli olarak. Ölüm gelir yan›ma sokulurdu. Kaçmaya çal›fl›r, baflaramazd›m. Art›r›rd› 盤l›klar›m› yaln›zl›¤›m. Körleflirdi duygular›m. Ölmekten beter olurdum. “Ah benim dünyalar tatl›s› anam. Kurtar beni …” diye 盤l›klar atard›m. Yata¤›mda dikelir do¤rulurdum. Bakard›m ki bir fley yok, yeniden

dalard›m uykuya. Çok geçmeden d›flar›da bulurdum kendimi bu kez de. Kimi zaman elimde bir sis bombas›, kimi zaman birkaç biber gaz›… Çekerdim pimini birinin, basard›m f›skiyesine ötekinin, salard›m önüme ç›kanlar›n üstüne. Hangi analar do¤urdu sizi demezdim. Al›fl›lm›fl›n d›fl›nda bir kahraman olup ç›kard›m, içe dönük ama düfl gücü yüksek. Yine de gidece¤im yerin yolunu, izini bulamad›¤›m anlar olurdu. B›rak›n beni, baflkalar› da bilmezdi kap›m›z›n anahtar› nerede.


BD ARALIK 2013

olal›m,” dediler. K›sa sürede kaynaflt›k. Birlikte oturup kalkar, söyleflir olduk. Güvenilir kiflilerdi. Sa¤lam ç›kt›lar. Yapamad›klar›m› yapmaya, ulaflamad›klar›ma ulaflmaya bafllad›lar. Alamad›¤›m ne kadar öcüm varsa, gece gündüz demediler, yerine getirdiler. Diledi¤imde, benim yerime hasta bile oldular. Neme laz›m, sad›kt› hepsi de. * ir gün dayanamay›p sordum onlara. “Bak›n,” dedim. “Ben büyüdüm ama korkular›m küçülmedi. Eskisi gibi ne anam›n kuca¤›na s›¤abiliyorum ne de s›¤›nabiliyorum. Gece yar›s›ndan sonra d›flar› ç›kmak istesem dört bir yan›mda yarasalar uçufluyor. Asansör kokusu, hava gaz› kokusu burnumun dire¤ini k›r›yor. Ç›plakl›¤›m› unutacak kadar ba¤›rmak zorunda kal›yorum. ‹tin u¤ursuzun sald›r›s› gözümü korkutuyor bir de. Ne yapmam gerekir?” Öbür gün bir bakt›m ki, sokaklarda b›rak›n köpekleri, izleri bile kalmam›fl. Hepsi toplan›p getirilmifl, doldurulmufl

Yüzümde, saçlar›m›n aras›nda yumuflak eli gezinirdi. “Korkuttular m› seni kurban oldu¤um kuzum,” diye sorard› anam. Onun yerine, nerden edindi¤imi bilmedi¤im sar› çerçeveli bir tablo ilifltirilmifl olurdu elime. Biraz sonra bir bakard›m, içinde anam yok. Arar arar bulamazd›m. Korkudan dudaklar›m uçuklam›fl olarak, “Anaaaam!” diyen bir 盤l›kla uyan›rd›m. Yüzümde, saçlar›m›n aras›nda yumuflak eli gezinirdi. “Korkuttular m› seni kurban oldu¤um kuzum,” diye sorard› anam. Kafam› böyle fleylere takarm›fl›m demek ki. Bir keresinde, benim bu durumumu izledi¤ini sand›¤›m kimi uçuk tipli insanlar ç›kt› karfl›ma. “Biz, bilimkurgu filmlerinden koptuk, geldik. Dost

B


BD ARALIK 2013

bizim salona. Yan›mda dört dönüyorlar. Kimi üzerime atl›yor sevilmek için, kimi baca¤›ma sürtünüp kuyruk sall›yor. Belli ki aç hepsi de. Yiyecek bekliyor benden. Derin dondurucuda saklad›¤›m balina etinin bir k›sm›n› ç›kard›m, buzlar›n› çözdükten sonra önlerine att›m. “Biz memeli eti yemeyiz,” demesinler mi? Kendimden utand›m. O günden sonra, daha bir so¤ukkanl› oldum. Güvenim yerine geldi. Yak›nda bir arama motoru kuraca¤›m internette. Ad›n›, dilini, dinini, rengini bilmedi¤im de¤iflik milyonlarca insan› konuk edece¤im. Bensiz olamad›klar›n›, bana hayranl›klar›n› bildirmelerini sa¤layaca¤›m. Bunu düfllemek bile hofluma gidiyor do¤rusu. El âlemi aya¤›ma getirip bana g›pta ile bakt›rmak az ifl mi? Anam›n onlar› görmesiyle dünyalar benim olacak. Elimden geleni yap›yorum bunu gerçeklefltirebilmek için. Tek sorunum var, o da yer çekimini henüz yok edememifl olmam. Cennetin, analar›n ayaklar›n›n alt›nda oldu¤unu biliyorum art›k… * kumay› bitirir bitirmez de, “Ah, kurban oldu¤um yavrum,” diye hay›fland›n. “Bu mu yenilik dedi¤in? Kimler getirdi seni bu konuma?” diye dizlerini dövmeye bafllad›n. “Öyküsü, anlat›s› yere bats›n da bir daha ortada görünmez olsun. Uçmak da neymifl? Balina eti buzdolab›nda ne geziyormufl? O fan-fin-fonlar da kimin nesi oluyorlarm›fl sözüm ona sana yard›ma gelen? Cennet, cehennemle ne ifli olur bir

O 122

yazar›n?” diyor da baflka bir fley demiyordun. Dayanamad›m. “Anam benim,” diye ellerine sar›ld›m. “‹çimi yakar senin yaln›zl›¤›na çekilmifl a¤laman. Gün ortas› karanl›k olur gökyüzü. Bahar sarhofluyken tüm canl›lar, kufllar›n türküsüne yas iner. Nisan kokan analar› püskürtüp dururken cehennem, yaflaman›n tad› m› kal›r?” diye s›zlan›yordum ki: “Sap›tt›n yine. Edebiyat yapma! Söylediklerinden bir fley anlam›yorum,” dedin çat›k kafll›. Çektin gittin sonra da. Ne yapaca¤›m› bilemez oldum. Sabah kendimle karfl›laflt›m aynada. Gözlerimde sen vard›n. Alt›n sar›s› giyinmifltin tüm boynumu bükmüfl ekin saplar›na inat. “Mummy,” dedim. “If…”le bafllay›p, Türkçesiyle sürdürerek tümcemi, “Sen olmasayd›n e¤er, sonbahar›n so¤uk rüzgârlar› alt›nda üflümek da¤lar kadar bana da düflecekti.” Ses vermedin."Analar, her dilde ayn› tad› m› b›rak›yorlar ne?" diye düflündüm.• bekirozgen@butundunya.com.tr


Tatl› Bir Öyküdür Yaflam Yücel Aksoy

Bir Sanatt›r Yaflamak

V

“Varl›klar›n güzelli¤i bana onlar›n

varolufl nedenlerini ö¤retti. Gürültücü kurba¤alar, utangaçl›¤› b›rak›p elimin içinde öten a¤ustos böcekleri, yumuflac›k civcivler, a¤açlardaki çiçekler, k›rlardaki menekfleler, meyva a¤açlar›n meyvalar›; v›z›ldayan, m›r›ldanan ya da öten her fleyin, ö¤renimimde yeri vard›. Bazan günefl

do¤arken kalkar ve üstü çiyden s›r›ls›klam olmufl çimlerle çiçeklerin doldurdu¤u bahçeye kaçard›m. Çok az kifli gülün yumuflakl›¤›na dokunman›n verdi¤i nefleyi ya da sabah rüzgâr›nda yavaflça sallanan zambaklar›n güzelli¤ini bilir.” Bu sat›rlar, henüz 18 ayl›kken geçirdi¤i hastal›k sonucu hem görme hem de iflitme duyular›ndan yoksun kalan Helen Keller’in yazd›¤› “Yaflam›m›n Öyküsü” (The Story of My Life) kitab›ndan al›nd›. Helen Keller, iflitmedi¤i için konuflma yetene¤ini de yitirmiflti. 123


BD ARALIK 2013

Çevresindekileri anlamaktan ve onlar taraf›ndan da anlafl›lmaktan yoksun, içinden hiç ç›kamayaca¤› düflünülen karanl›k bir hücrede tutsakt›. Küçük Helen’in yaflam›, yedi yafl›nda yaflam›na giren bir ö¤retmenle inan›lmaz flekilde de¤iflti. Yapt›klar›yla, verdikleriyle ve yaflatt›klar›yla bir efsane olan ö¤retmen Anne Mansfield Sullivan, gerçekten de Helen’in yaflam›n›n dönüm noktas› oldu. Anne Sullivan’›n kendisi de kör say›l›rd›; çok az görüyordu. Ama yaflam›n güzelli¤ini ruhunun derinlikle-rinde duyumsayan, bir baflka deyiflle “yüre¤iyle gören” biriydi. Tüm güzellikleri yaln›zca

Helen Keller ve Anne Mansfield Sullivan

kendisinin duyumsamas› ona yetmiyor, baflkalar›n›n da yaflamas›n› istiyordu. ‹lk karfl›laflt›klar› günü Helen flöyle anlat›yor:

Y

“Yaklaflan ad›mlar› hissettim.

Annemin geldi¤ini düflünerek elimi uzatt›m. Birisi elimi tuttu ve beni kendine çekip kucaklad›. Bana herfleyi ö¤retmeye, daha da önemlisi beni sevmeye gelen kiflinin kollar›yd› beni saran..” Küçük Helen o günden sonra tutsak oldu¤u karanl›k hücreden ç›kt› ve koflar ad›mlarla yaflam yolunda ilerlemeye bafllad›. Bayan Sullivan’›n da ola¤anüstü çabalar›yla, yaflam› gerçek anlamda sanata dönüfltü. Bu dönüflümü kendi kaleminden izleyelim: “Ruhumdaki bu uyan›fltan sonra, ellerimle bir sürü keflif yap›p, dokundu¤um herfleyin ad›n› ö¤rendim. Elledikçe ve ö¤rendikçe mutlulu¤um ve çevremdeki dünya ile bar›fl›kl›¤›m art›yordu. Bilgim artt›kça, içinde yaflad›¤›m dünyaya sevgim de artt›. Ö¤retmenim bana dünyan›n fleklinden ve aritmetikten önce, ormanlar›n kokusunu, yerdeki otlar›n ve çiçeklerin ve küçük bir bebek olan k›zkardeflimin yumuk ellerinin k›vr›mlar›ndaki güzelli¤i görmeyi ö¤retti.” 124


BD ARALIK 2013

Helen, b›kmadan usanmadan tan›mak, ö¤renmek, bilmek istiyordu. Ama bunlar› büyük bir açl›kla ya da e¤lence olsun diye de¤il, düflünerek, de¤erlendirerek ve ruhunda duyumsayarak yap›yordu: “Daima di¤erlerinden daha büyük ve daha güzel bir gonca vard›r. Kendinden daha az güzel k›zkardeflleri flapkalar›n› utançla e¤erken o, zambaklar kraliçesi oldu¤unun fark›nda, ipek elbisesini savurarak açar. Sonunda bütün çiçek bir güzellik ve koku buketi haline gelir.”

‘Neflenin kayna¤›, kendini unutmakt›r. Baflkalar›na yard›m et!’ Gören ve duyan bir insan,

karfl›s›ndakini tan›mak için birtak›m kriterler gelifltirir. Davran›fllar›na, ses tonuna, beden diline dikkat ederek kabaca bir fikir edinebilir. Peki görme ve duyma yetisi olmayan biri ne yapar? Bunu Helen Keller çok güzel ve etkileyici bir yöntemle çözümlüyordu: “Tan›flt›¤›m kiflilerin elleri benim için birer karakter aynas›d›r. Baz› eller küstaht›r, baz›lar› mutsuz; onlar›n so¤uk parmaklar›na dokundu¤unuzda, kuzey f›rt›nalar›na dokunmufl gibi olursunuz. Baz› eller, içlerinde günefl ›fl›klar› saklar. El

s›kmalar› kalbinizi ›s›t›r. Bazan da sizi seven saf bir çocuk eli elinize as›l›r.Bu elde, seven birinin gözlerinde gördü¤ünüz muhabbeti duyar, hissedersiniz. Bir dostun içten el s›kmas›, bir zarif mektup kadar etkilidir bence.. Her insan gibi onun da s›k›nt›l› dönemleri oluyordu. Ama o tutunaca¤› çok sa¤lam bir dal yakalam›flt›: “Zaman zaman karanl›¤›n beni bir sis gibi sarmalay›p yaln›zl›¤a itti¤i anlar olmuyor de¤il. Sisin gerisinde ›fl›k, müzik ve insanlar var ve benim içeri girmeme izin yok. Kader, sessizlik ve ac›ma duygular›ndan oluflmufl bir kafesim var. Sessizlik, ruhumun üzerinde oturuyor. Sonra umut, bir gülümseyiflle ortaya ç›k›p bana flöyle f›s›ld›yor: ‘Neflenin kayna¤›, kendini unutmakt›r. Baflkalar›na yard›m et!’ Baflkalar›n›n gözlerindeki ›fl›k benim güneflim, kulaklar›ndaki müzik senfonim ve dudaklar›ndaki gülümseme mutlulu¤um oluyor”. Baflkalar›na yard›m etmenin büyük mutluluk verdi¤ini ö¤renir ö¤renmez bütün yaflam› boyunca bunu uygulamak üzere harekete geçti. Helen Keller, 88 y›ll›k ömrüne çok fley s›¤d›rd›. Frans›zca, 125


BD ARALIK 2013

Almanca, Latince ö¤rendi. Kendisi için çok ama çok önemli olan dudak okumay› ve de konuflmay› baflard›. Dolu dolu yaflad›. Kendisi gibi ›fl›ktan ve sesten yoksun insanlara örnek oldu, hizmet etti. Bunu, dünyan›n hemen her köflesinde yapt›¤› konuflmalar, yazd›¤› say›s›z makaleler, birbirinden de¤erli ve yararl› onbir kitapla ve de çeflitli organizasyonlarda görev alarak baflard›. O hepimize “Yaflama sar›lmak için daha ne bekliyorsunuz?” diyordu. Bakan körler, ifliten sa¤›rlar ve konuflan dilsizlerle dolu olan bir

Adam f›s›ldad› “Tanr›m konufl benimle”… Ve bir kufl c›v›ldad› a¤açta… Ama adam duymad›. dünyada Helen Keller gören bir kör, duyan bir sa¤›r, kendini ifade edebilen bir dilsiz ve herfleyin ötesinde yaflam› sanat haline getirmifl ola¤anüstü bir "virtüoz"dü. Bir düflünür “hayat, yaflanarak ö¤renilir; okuyarak, dinleyerek de¤il..” demifl. Bir düflünür de “sanat, insan eme¤inin güzelli¤e dönüflümüdür” demifl. Yaflamak, gerçek bir sanatt›r. Üstelik, yaln›z iyi bir sanatç› olmam›z da yetmez, hepimiz bu sanat›n virtüözü olmak zorunday›z. Yaflama sana126

t›nda insan hem sanatç›d›r, hem de sanat›n objesidir; hem ressamd›r, hem tualdir; hem heykelt›raflt›r, hem mermerdir; hem doktordur, hem hastad›r; hem hamurdur, hem hamurkârd›r. Yaflamak, yaflam›n fark›nda olmakt›r.

K

Kimimiz gelecek günlerin beklentisi içinde, kimimiz de geçmifl günlerin piflmanl›klar›yla bo¤uflurken, bir türlü içinde bulundu¤umuz an›n yaflamaya de¤er oldu¤una inanm›yoruz ya da yetinmiyoruz. Bu nedenle de sinirli, huzursuz, mutsuz oluyoruz. ‹leride yakalayaca¤›m›z› düflündü¤ümüz serap peflinde koflarken, yaflam yolumuzun üzerindeki çiçeklerin, Tanr›’n›n bizler için yaratt›¤› güzelliklerin fark›na varam›yoruz. Adam f›s›ldad› “Tanr›m konufl benimle”… Ve bir kufl c›v›ldad› a¤açta… Ama adam duymad›. Sonra adam ba¤›rd› “Tanr›m konufl benimle!”.. Ve gökyüzünde bir flimflek çakt›… Ama adam dinlemedi. Adam etraf›na bak›nd› ve “Tanr›m Seni görmeme izin ver” dedi... Ve bir y›ld›z par›ldad› gökyüzünde... Ama adam fark›na varmad›. Ve adam ba¤›rd› “Tanr›m bana bir mucize göster!”... Ve bir bebek do¤du biryerlerde… Ama adam bunu bilemedi. Sonra adam çaresizlik içinde s›zland› “Dokun bana Tanr›m ve burada oldu¤unu anlamam› sa¤la” Bunun üzerine Tanr› afla¤› do¤ru süzüldü ve adama dokundu... Ama adam, eline konan kelebe¤i elinin tersiyle uzaklaflt›rd› ve yürüyüp gitti.• yucelaksoy@butundunya.com.tr


BD ARALIK 2013

K‹TAP, ‹NSANLI⁄IN

BELLE⁄‹D‹R Yazan : YAHYA AKSOY

En büyük törpü olan zaman, her fley yok edip unutturabilir. Ama yaz›ya geçmifl her fley belge niteli¤i tafl›r. "Söz"ü sonsuzlaflt›rarak ve ölümsüzlefltirerek gelece¤e tafl›yan, kitapt›r. itaplar, insanl›¤›n ortak belle¤i olarak "Dünya Kültür Miras›" aras›nda sayg›n, seçkin ve özel yerlerini almaktad›rlar. Geçmiflten gelece¤e uzanan düflünsel ürünleri saptayarak, insanl›¤›n belle¤ini topluma ulaflt›rmak kitaplarla olmaktad›r. En kutsal koku "kitap kokusudur" çünkü içinde dünya insanl›¤›n›n kimli¤i , duygu, düflünce ve benli¤i bütün kültür boyutlar› ile yo¤rulmufltur. ‹çinde yetiflti¤i çevrenin ürünü olan insan, kitaplarla bütünlefltikçe dünya insan› olur.Bafl döndürücü bir h›zla geliflen teknoloji dünyas›n›n ac›mas›z çarklar› aras›nda insan beynini ve benli¤ini koruyacak olan kitapt›r.

K

"‹nsan okur" ve bu haliyle di¤er canl›lardan farkl› konuma gelir. Savafllar ve devrimler aras›nda, dünyan›n her alan›nda en seçkin ve örnek devlet adam› olan Mustafa Kemal Atatürk, binlerce kitab› alt›n› çizerek okumufl ve Atatürk hakk›nda çeflitli dillerde binlerce yerli ve yabanc› kitap yaz›lm›flt›r. Dünyada, okuyan, uygulayan, fikir ve düflüncelerini zirveye tafl›yan tek devlet adam› Atatürk olmufltur.

Ç

a¤dafl uygarl›¤a, evrensel kültür de¤erlerinin oluflmas›na, buluflmas›na, kuflaklar aras› yollar›n kesiflmesine ve zenginleflmesine en temel katk›lar› sa¤layan kitaplar› bu127


BD ARALIK 2013

luflturan ulusal ve uluslararas› "Kitap Fuarlar›" insanl›¤a aç›lan ayd›nl›k bir pencere oluflturmakta ve insanlarla buluflup kaynaflan kitaplar, evrensel dostlu¤a, bar›fla, sevgiye ve bilgiye en büyük katk›y› da sa¤lamlaktad›r. itap fuarlar› "Kitap Bayram›" olarak de¤erlendirilir. Ülkemizde ve dünyada yap›lan fuarlara kat›lan yay›nc›lar, yazarlar ve bu alanda hizmet veren di¤er kurum ve kurulufllar ülkemiz ve dünya kültürüne en büyük katk›y› sa¤lamaktad›rlar. Gazeteci Melih Afl›k, "‹stanbul TÜYAP kitap fuar›nda, rengarenk binlerce kitap y›ld›zlar gibi yan›p sönüyor" ifadesini kullanm›fl. ‹stanbul'da, Frankfurt'ta, Tokyo'da ve dünyan›n di¤er kentlerinde düzenlenen ünlü kitap fuarlar›nda dünyan›n en seçkin ve sayg›n yazarlar› ve kitaplar› ile buluflanlar , mutlu insanlar olma flans›n› yakalayanlard›r. Kitaplar, insan tabiat›n›, insan ve dünya gerçe¤ini yans›tarak insanl›¤a de¤er katarlar. Ünlü edebiyatç› T.S. Eliot'a göre, "Edebiyat›n ve fliirin görevi,içinde yarat›ld›¤› kültürün de¤erlerini ça¤›n ve flairin perspektifinden güzel bir biçimde sunmakt›r." Çin Halk Cumhuriyeti'nin, bu y›l TÜYAP ‹stanbul Uluslararas› Kitap Fuar›'n›n onur konu¤u olmas›, tarihte, günümüzde ve gelecekte önemi her geçen gün artan " ‹pek Yolu" temas›n› seçerek fuara kat›lmas› dikkate de¤er olmufltur. Konu ‹pek Yolu olunca, fuarda Kripto Yay›nlar› köflesinde "Si-An'dan Tirana Tarihi ‹pek Yolu" kitab›m yer alm›fl olmas›ndan büyük

K

128

mutluluk duydu¤umu ifade etmek isterim. Kentlerin bilgisini art›racak, belle¤ini kuvvetlendirecek ve imaj›n› taçland›rarak derin izler b›rakacak olan "Kitap ve Sanat Fuarlar›"d›r. Ülkemizin, dilimizin ve kültürümüzün zenginli¤ine çal›flmakla eriflilece¤ini, halk ozan› âfl›k Beyanî (‹brahim Güleç) "O¤ul " destan›nda flu dizelere aktarm›fl: "Dört mevsim güzeldir yurt dilim dilim / Yedi dil bilsem de Türkçe öz dilim / Türk kültürü külliyetli bir ilim / Buna çal›flmakla erilir o¤ul." ijital ba¤›ml›l›¤›n artt›¤› dünyada e-kitap özel yerini almakta ve ilerlemekte. Bu teknik geliflmelerin oldu¤u ve herkesi etkiledi¤i bir ortamda kitab›n yeri önemli bir tart›flma konusu olmaktad›r. Dünya E¤itim Zirvesi'nde ö¤retmensiz e¤itim tart›fl›l›rken, dijital geliflmeler ve e-kitap sistemleri öncelikle ele al›nmakta. Ülkemiz bu konular› tart›fl›p ça¤a uygun çözümler üretmekte geç kalmaktad›r. Düflüncenin önündeki engeller yaz›n sanat›na en büyük engeli olufltururken, kitaplar›n yasaklanmas› ve yazarlar›n›n hapsedilmesi ça¤dafl Türkiye Cumhuriyeti kavram›yla ba¤daflmamaktad›r. ‹nsanl›¤›n kültür ve sanat birikimini gelece¤e tafl›yacak olan ve dünya kültür miras› say›lan tüm kitaplar›n özenle korunmas›, sergilenmesi, tan›t›lmas› ve bilgi dünyas›nda bafl tac› edilmesi büyük bir insanl›k görevidir. Varl›¤›n› kan›tlamak için "Düflünen insan okur!" •

D


Neler Olmuyor ki Dünyada Sezin San

Gelece¤e Yolculuk

1

‹ngiltere Bilim Festivali’nde konuflan Profesör Brian Cox, zamanda yolculu¤un mümkün oldu¤unu söyledi. Cox, “Einstein’›n Görelilik Teorisi’ne göre uzayda ›fl›k h›z›na yak›n bir h›zda ilerlerseniz zaman sizin için o kadar yavafl ilerler ki, sizin için birkaç dakika geçmiflken Dünya’da 10 bin y›l geçmifl olur” dedi. ‹ngiliz fizikçi, bunun sadece gelece¤e gitme durumunda geçerli oldu¤unu, insan›n geçmifle gitmesinin ise mümkün olmad›¤›n› ifade etti.

2

Y›llar Süren Piflmanl›k

12 y›l önce bir marketi soyan h›rs›z, piflman oldu¤u için çald›¤› paray› iade etti. ABD’de Nashville’deki bir markete 12 y›l önce silahla girerek 300 dolar çalan Somboon Wu isimli flah›s, y›llar boyu piflmanl›ktan kurtulamay›nca market sahibine özür mektubu yazd›. Mektupla 400 Amerikan dolar› koydu¤u zarf› marketin girifline b›rakan h›rs›z, yakalanmadan uzaklaflt›.

129


BD ARALIK 2013

3

Bir Metrelik Fare

Çin’de bir köy dev farelerin istilas›na u¤rad›. Hunan eyaletindeki Shooyang Köyü’nde pani¤e yol açan farelerin boyu 1 metreye, a¤›rl›¤› 5 kilograma kadar ç›k›yor. ‹lk kez bölgedeki bir gölet çevresinde görülen farelerin say›s› h›zla artt›. Göletteki büyük bal›klar› yiyen farelerin evlere de girmesi üzerine halk devasa boyuttaki hayvanlara savafl bafllatt›. Uzmanlar, bu kemirgeni Gambiya keseli faresi olarak tan›ml›yor. Ortalama 8 y›l yaflayan fareler 2010 y›l›nda New York’ta da görülmüfltü.

4

130

Gündüz Uykusu Çok Faydal›

Üç üniversitenin (California, Harvard ve Flinders) yapt›¤› ba¤›ms›z deneylere göre; k›sa süreli uyku, yarat›c› düflünceyi ve haf›za performans›n› önemli ölçüde gelifltiriyor. Deney sonuçlar› biyolojik saatin asl›nda günde iki kez uyumaya ayarl› oldu¤unu gösteriyor. Gün içindeki k›sa bir uykunun beyne faydas› da oldukça fazla. Beynin yenilenmesini sa¤layan bu uykular, kiflinin daha yarat›c› olmas›na neden oluyor. Sadece 15 dakikal›k bir uykunun bile, insana 3 saate kadar zindelik ve zihin aç›kl›¤› verdi¤i belirtiliyor.

5

‹lginç Bir Ressam

Önce sulu boyay› burnundan çekiyor, ard›ndan boyay› tuvale gözünden f›flk›rt›yor. Çocuklu¤undan beri burnuyla gözü aras›nda özel bir ba¤lant› oldu¤unu söyleyen Arjantinli ressam Leandro Granato, bir resim üzerinde 10 dakikadan 6 aya kadar çal›flabildi¤ini ifade etti. Yaklafl›k 1 litre sulu boyay› burnuna çekip göz p›nar›ndan f›flk›rtarak tablolar›n› yaratan 27 yafl›ndaki ressam, gözlerine zarar vermeyecek bir boya formülü bulabilmek için de 2 y›l çal›flm›fl.Ressam›n eserlerinin fiyat› ise 2 bin 500 dolara kadar ç›kt›.


BD ARALIK 2013

6

Ev ‹fli Yap Uzun Yafla!

Kendi iflini kendi gören erkeklerin “erken ölme” olas›l›¤› daha düflük. 50 ila 64 yafl›nda insanlar› inceleyen Danimarkal› araflt›rmac›lar, düzenli olarak evde tamirat yapan ve evin sorunlar›yla ilgilenen erkeklerin yüzde 23 ihtimalle erken ölmeyece¤ini ortaya koydu. “Bütün hafta sonunu koltukta oturarak geçirmek yerine biraz terlemek sa¤l›k için çok önemli” diyen Danimarka Kanser Derne¤inden araflt›rmac›lar, önemli olan›n aktivite süresi de¤il, bir aktivitede bulunmak oldu¤unu belirtti.

7

yavafllat›yor. Farelerle yap›lan deneylerde, hormonun salg›lanmas› durdurulunca, fareler jet-lag yaflamad›.

8

fiifre K›ran Ö¤renciler

Jet-Lag Sorununa Çözüm Aray›fl›

Uzun yolculuklar›n ard›ndan biyolojik ritmin bozulmas› ile görülen “jet-lag” sorunu art›k çözülecek. (jet-lag: zaman fark›ndan do¤an uyku düzensizli¤i, yorgunluk) Kobe Üniversitesinden bilim insanlar›, zaman dilimlerinin de¤iflmesinden kaynaklanan soruna, “Vasopressin” adl› hormonun yol açt›¤›n› keflfetti. Bu hormon, vücudun saat dilimlerine uyum sa¤lama sürecini

California eyaletinde, yönetim 640 bin ö¤renciye e¤itim amaçl› tablet bilgisayar da¤›tt›. Sadece e¤itim programlar›n›n yüklendi¤i cihazlar, oyun oynanmamas› için özel olarak tasarlanm›flt›. Ancak ö¤retmenlerin yapt›¤› incelemede, en az 300 ö¤rencinin tablet bilgisayarlar›n flifresini k›rarak oyun oynad›¤› ve internete girebildi¤i belirlendi. 131


BD ARALIK 2013

9

Kitapç›lar› Koruma Yasas›

‹sveç’te al›flveriflte kullan›lan yazar kasa fiflleri, y›lda 60 bin a¤ac›n kesilerek çöpe at›lmas›na neden oluyor. ‹sveç Maliye Bakanl›¤›, bu israf› önlemek için harekete geçti. Bakanl›k, elektronik fatura ve fiflin kesilebilece¤i yeni nesil yazar kasa uygulamas›na iki y›l içinde geçilece¤ini duyurdu.

Yeni Bir Da Vinci Resmi

11 Fransa’da kitapç›lar› korumay› amaçlayan yasa meclisten geçti. Yasa, internet üzerinden sat›fl yapan firmalar›n, yüzde 5’ten fazla indirim yapmas›n› ve kitaplar› ücretsiz göndermesini engelliyor. Bir firman›n Fransa yetkilisi Romain Voog ise, yeni yasan›n tüketicilerin aleyhine olaca¤›n› savundu. Özellikle kitapç›lardan uzakta yaflayan Voog, eski ve yeni olmak üzere çok genifl bir kitap çeflitlili¤ine sahip olduklar›n› da vurgulad›.

10

Fifl Deyip Geçme

Ünlü ressam Leonardo da Vinci’nin 1499’da eskizlerini çizdi¤i “Isabella d’Este” portresinin orijinali, ‹sviçre’de bir banka kasas›ndan ç›kt›. Bir ‹talyan aileye ait olan ve 400 kadar resmin yer ald›¤› koleksiyonda bulunan resmin, Da Vinci ‘ye ait olup olmad›¤› yap›lacak incelemeden sonra kesinleflecek.

‹nsanlara Uzak Sivrisinekler

12

‹nsan vücudundaki kimyasallar›n, sivrisineklerin vücut kokusunu alma yetene¤ini engelleyebildi¤i aç›kland›. ‹nsan kokusunun derideki yüzlerce bileflenden olufltu¤unu belirten ABD’li 132


BD ARALIK 2013

Protestocu Denizanalar›

14 bilim insanları, hangi kimyasallar›n sivrisinekleri uzaklaflt›rd›¤›n› belirlemek için özel bir kafes kulland›. Kafese girenlerin üzerine, vücudun salg›lad›¤› kimyasal bileflenleri sürdü, sivrisinekler ise bu bileflenler sayesinde kiflilerle ilgilenmedi.

‹sveç’teki bir nükleer santral, denizanalar› sebebiyle faaliyetini durdurmak zorunda kald›. Denizanas› sürüsünün, so¤utucu su borular›n› t›kad›¤›n› belirten Oskarshamn Nükleer Santrali yetkilileri, “Borular› temizlemeyi baflard›k. Yak›nda reaktörü yeniden çal›flt›raca¤›z. Ancak bir denizanas› sürüsünün daha gelmeyece¤inden emin de¤iliz” dedi. Birçok nükleer santral gibi su kenar›na infla edilen Oskarshamn Nükleer Santrali, 2005 y›l›nda da ayn› sorunu yaflam›flt›.

Ay Daha Genç

13

Amazonlar Olimpiyatlarda

Dünya’n›n uydusu Ay’›n, san›landan 100 milyon yafl daha genç oldu¤u hesapland›. Dünya’n›n Mars büyüklü¤ündeki bir gezegenle çarp›flmas› sonucu olufltu¤u ve 4,56 milyar yafl›nda oldu¤u biliniyordu. Ay’›n oluflumuna sebep olan çarp›flmadan sonra ortaya ç›kt›¤› düflünülen kaya parçalar› üzerinde, Carnegie Üniversitesi’nin yapt›¤› analizler ise, Dünya’n›n uydusunun yafl›n›n 4,45 milyar olarak de¤ifltirilmesi gerekti¤ini gösteriyor.

15

Brezilya, olimpiyatlar›nda yar›flmak üzere, Amazon yerlileri aras›nda ok ve kano sporcular› aramaya bafllad›. Günlük hayatlar›nda avlanmak için ok kullanan ve 100 metreden uçan kuflu vuran yerlilerin aras›ndan seçilecek gençler, 2016’da Brezilya’da yap›lacak olimpiyatlarda yar›flmak üzere yetifltirilecek. Benzer flekilde, çok iyi kano kullananlar da olimpiyat seçmelerine al›nacak. sezinsan@butundunya.com.tr 133


Gezdikçe Gördükçe ‹zlen fien Toker

Yuvarlak s›n›rlar›n›n içinde renklerin kucaklaflt›¤› bir kasaba:

Eguisheim KIfi MEVS‹M‹ kap›y› çal›p da do¤adaki renkler azalınca, geriye kalan renkler daha farkedilir, daha de¤erli olur sanki. Kardelenlerin yemyeflil yapraklar› so¤u¤a meydan okur; hurmalar›n, portakallar›n turuncu rengi

134

iyice belirginleflir. Di¤er a¤açlar yapraklar›n› tamamen döktü¤ünde, çam a¤açlar›n›n yeflil i¤ne yapraklar› daha da de¤erlenir. K›rlardaki çiçekler kaybolunca, s›cak evlerde vazolarda, saks›larda korunan çiçekler renk katar so¤uk k›fl günlerine. S›cak bir yaz günü Eguisheim’›n renkli sokaklar›nda yürürken asl›nda renklere so¤uk ve karanl›k k›fl günle-


BD ARALIK 2013

rinde daha çok ihtiyac›m›z oldu¤unu düflünüyorum. FRANSA’NIN ALSACE bölgesindeki bu kasaban›n k›fl mevsiminde nas›l oldu¤unu gözümde canland›rmaya çal›fl›yorum. Pencere önlerini, balkonlar› ve merdivenleri renklendiren çiçekler kadar çok olmasa da; evlerin mavi, turuncu, pembe, sar› renklerinin k›fl›n so¤uk görüntüsünü s›caklaflt›raca¤›n› düflünüyorum. Asl›nda renkler yaln›zca binalarda de¤il, bu sevimli kasaban›n her yerinde. Burada do¤an Papa St. Leo IX’a adanan küçük kilisenin vitraylar›nda, St.Peter ve St. Paul kilisesinin içindeki ahflap Meryem heykelinde, meydandaki pastanenin kekli, fincanl› tabelas›nda.

15.yüzy›l mimarisinin eflsiz örneklerinin sergilendi¤i Eguisheim’da zenginlik artt›kça, 16.yüzy›lda yeni evlerin yap›m› için d›fl surlar alçalt›lm›fl. Girifl katlar› tafltan yap›lan ve ahflaplarla desteklenen binalar›n pencereleri 17.yüzy›lda geniflletilmifl. Cepheler süslü ahflap oymalarla güzellefltirilmifl. Pastel renkli ön cepheler bina sahiplerinin zenginli¤ini gösterir olmufl. Sonraki y›llarda boyalar›n çeflitlili¤inin artmas›yla binalar farkl› renklere

bürünmüfl, kasaban›n sokaklar› iyice renklenmifl. BU KÜÇÜK KASABAYI yürüyerek gezmek için, benim yapt›¤›m gibi Grand Rue caddesinin köflesindeki Turizm Ofisi’nden ald›¤›m broflürde önerilen rotay› izleyebilirsiniz. Broflürün kapa¤›ndaki gökyüzünden çekilmifl foto¤rafa bak›nca, üzüm ba¤lar›n›n aras›ndaki yusyuvarlak flekliyle Eguisheim’› lolipop flekerine benzetiyorum. Tam ortadaki kilisenin etraf›na sarmalanm›fl farkl› renklerdeki 135


BD ARALIK 2013

farkl› renklerdeki ge-

s›n›r oluflturdu¤u kasageleneksel Alsace leneksel Alsace tarz› ban›n en uzun ve düz tarz› yap›lar›yla renyap›lar›yla rengarenk caddesi olan Grand garenk bir lolipop Rue üzerine ma¤azalar flekeri gibi. bir lolipop flekes›ralanm›fl. Girifl kat›ndaÖnemli yap›lar›n ri gibi. ki kemerli pencereler ma¤aiflaretlendi¤i haritadaki zalar›n vitrini olarak kullan›l›yor. rotay› izledi¤imde önce Rue du Rempart Sud soka¤›n›n giriflindeki Kap›lar› güzel avlulara aç›lan, balkonGüvercinlik’e geliyorum, buras› çiçek- lar›ndan, pencerelerinden soka¤a lerle kapl› merdiveniyle ikinci kata çiçeklerin sarkt›¤› yap›lar›n aras›ndaki ç›k›lan ince, küçücük bir yap›. Darac›k sokaklar bazen küçük meydanlara sokaklarda yürürken, ortaça¤›n izlerini ç›k›yor. evlerin kirifllerindeki yaz›larda, cephelerindeki detay süslemelerinde bulu- fiATO MEYDANINDAK‹ St. Leo yorum. Baz› binalar›n üzerine kasaba- IX’un heykelinin oldu¤u çeflmenin n›n yuvarlak yerleflimini, renklerini, dört taraf›ndan etraf›ndaki havuza tarihini ve tarihi yerlerini anlatan pa- sular ak›yor. Pazar meydan›ndan Rue nolar yerlefltirilmifl. Surlar ve birbirine du Rempart Nord’a ç›kan sokak yine bitiflik evlerin do¤al bir yuvarlak bir rengarenk binalara getiriyor beni.


BURADA DA sur duvarlar› olufltururcas›na birbirine yaslanm›fl mor, mavi, pembe ve sar›ya boyanm›fl evlerin pencereleri ve kap›lar› taze çiçeklerle süslenmifl. Kasabadaki ma¤azalarda hediyelik eflyalar sat›l›yor, flarap tad›m yerlerinde Eichberg ve Pfersigberg yamaçlar›nda yetifltirilen üzümlerle yap›lan bölgenin en güzel flaraplar›n› tatmak mümkün. A¤ustos’un son haftas›nda “Féte des Vignerons” adl› fiarap Üreticileri Festivali veya Aral›k ay›nda Noel zaman›nda gelirseniz, kasabay› daha canl›, daha renkli bulabilirsiniz. Eguisheim’e benim yapt›¤›m gibi yaz aylar›nda giderseniz, gözünüz yukar›da, çat›larda, kulelerde olsun. Leylekleri yuva yaparken ya da yavrular›n› beslerken görebilirsiniz. • izlensen@butundunya.com.tr PAPAZIN Ö⁄ÜDÜ

Papaz ölmek üzere olan adam›n üzerine e¤ildi ve belki de son ö¤üdünü yapt›: “Ölmeden önce fleytan› ve onun kötülüklerini lanetle” dedi. Adamdan ses ç›kmad›. Papaz iste¤ini bir kez daha yineledi, ama hasta sessizli¤ini yine sürdürdü. Sonunda papaz k›zd›: “Son nefesini vermek üzere oldu¤unu kendin de biliyorsun” dedi. “Neden fleytan› ve kötülüklerini lanetlemiyorsun, be adam?” Hasta, güçlükle yan›tlayabildi papaz›: “Bana k›zaca¤›n›za hak versenize, papaz efendi” dedi. “Nereye gidece¤im belli olmadan kimsenin aleyhinde konuflmak istemiyorum.” Gönderi: SABAHAT ÖNEN 137


UFAK TEFEK B‹LG‹LER Ses Duvar›n› Aflan ‹lk ‹cat

Sabahat Önen

K›rbaç, flaklama sesi saatte 1194 km h›za ulaflan ve ses duvar›n› aflan ilk icatt›r

Kalp Ritmli Koro Koroda flark› söyleyenlerin kalpleri de söyledikleri flark›lar gibi uyum içinde atmaktad›r.

Dünyadaki oksijenin ana kayna¤› Su yosunlar›n›n üretti¤i net oksijen miktar› di¤er tüm a¤açlar›n ve kara ‹ngilizce’deki “No" sözcü¤ü bitkilerinin birlikte ürettiklerin“Next Opportunity” (Sonraki den daha fazlad›r. seçenek-fırsat) ın k›saltmas›d›r. Roma’daki Aflk Çeflmesi’ne at›lan dilek paralar› ihale ile toplanmaktad›r. Dilek Çeflmesi

Kraliçenin Ku¤ular› ‹ngiltere’de bütün ku¤ular kraliçenin Sigara duman›nda 4000 den fazla mal›d›r. kimyasal madde bulunur. Hemen hepsi sa¤l›¤a ha Da n r i ü zararl› ve zehirli kimyasallard›r. B flün Dü 138

Sumo güreflçileri niye fliflmand›r? Ne kadar a¤›r olursan›z rakibinizin sizi yerinizden oynatabilmesi için o kadar çok güç kullanmas› gerekir. En fliflman Sumo güreflçisi 267 kiloydu.


BD ARALIK 2013

Dünyan›n en büyük flehri Yüzölçümü hesab›yla Honolulu'dur. Honolulu 2400 km boyunca uzanan Kuzeybat› Hawaii adalar›n›n kalan›n› da kapsar ve 5509 km2'yle en büyük yüzölçümüne sahip flehirdir. E¤er tüm anakent alan› dahil edilirse en kalabal›k flehir, 3.500 km2 üzerinde yaflayan 35,2 milyon kifliyle Tokyo olur. Mexico City, 18 milyonu aflan nüfusuyla ikinci büyük flehirdir.

Deprem etkisi 16 Aral›k 1811 tarihinde yaflanan Missouri depremi Mississippi nehrinin yönünü de¤ifltirmifltir.

Y›ld›r›m Çarpmas› Y›ld›r›m çarpan 10 kurbandan 9’u hayatta kalabilmektedir.

LEYLA GENCER 10.10.192810.05.2008 Polonezköy'de do¤du. ‹stanbul ‹talyan Lisesi'ni bitirdi ve bir süre ‹stanbul Devlet Konservatuar›'nda flan e¤itimi ald›. Devlet Tiyatrolar› Ankara Operas›'nda korist olarak görev yapmaktayken Cavallerina Rusticana operas›nda Santuazza rolü ile opera kariyeri bafllam›fl oldu. Fransa'n›n ünlü hocalar›ndan Reine Gelenbevi, ünlü orkestra flefi Muhittin Sadak ve besteci Cemal Reflit Rey'in ö¤rencisi oldu. Ünlü ‹talyan soprano Giannina ArangiLombardi ile tan›flt›ktan sonra çal›flmalar›n› sürdürdü. Ankara Devlet Tiyatrosu'nun korosuna girdi. Ankara Devlet Operas›'nda görev yapt›¤› 1950-1958 y›llar› aras›nda devlet konuklar›na verilen resitallerde en çok görev alan sanatç›lardan oldu.1985’de sahneye veda eden sanatç› uluslararas› yar›flmalarda seçiciler kurulu üyelikleri yapan, festivallere, seminer ve konferanslara kat›lan Gencer, ‹stanbul’da kendi ad›n› tafl›yan “Uluslararas› fian Yar›flmas›”n›n kurucusu da olmufltur. Opera repertuar› 23 bestecinin 72 yap›t›n› kapsam›flt›r. 10 May›s 2008, Milano’da yaflama veda eden Türk opera sanatç›s› Gencer, 20. yüzy›l›n en önemli sopranolar›ndan birisi olarak görülür. 139


Ansiklopediden Bir Sayfa Mete Tizer

Bar Spinoza B

Sürüldü, kovuldu,

enedictus (Baruch) müyle felsefeye adaaforoz edildi Spinoza (1632-77), maya karar veren Spiama... Portekiz’deki enginoza, ekme¤ini de opzisyondan kaçan Hakikati söyleyip tik camlar yontarak Musevi bir ailenin o¤lu kazanmaya bafllad›. aç kalmay› olarak Amsterdam’da Mercek yontarak geçitercih etti. dünyaya gelmiflti. Keskin niyor olmas› bir bak›ma zekas›yla dikkat çeken simgesel bir anlam da Baruch, ald›¤› din e¤itimini yetersiz tafl›yordu. Çünkü filozoflar›n temel bularak; Latince, matematik ve geo- dayana¤›, varoluflu baflka bir aç›dan metri ö¤renmeye bafllad›. Makyavelli görebilmek için insanlara yard›mc› ile Descartes’tan etkilenen Spinoza, olmakt›… geleneksel ö¤retilere karfl› ç›kmaya bafllay›nca, onu yetifltiren hahamlar lk kitab› da, kilisenin flikayetiyle rahats›z olmufl, “z›nd›kl›k” iddias›yla yasakland›. Ünlü yap›t› “Ethica” havran›n ileri gelenlerinin huzuruna ancak öldükten sonra yay›mlanaç›kar›lm›flt›. bildi. Önce engizisyon zulmüne, Havras›na ve inanc›na hiç olmazsa sonra da bizzat kendisinin havradan görünürde ba¤l› kalmas› için kendisine kovulmas›yla düflünce zulmüne maruz maafl teklif edildi¤i, ancak onun bunu kalm›fl olan Spinoza, tüm bu ac› tecgeri çevirdi¤i aktar›lm›flt›. Spinoza, rübelerin ard›ndan, flöyle bir sonuca 23 yafl›ndayken en a¤›r aforoz biçimi varm›flt›: “‹nanç ve ifade özgürlü¤ü uygulanarak Yahudi cemaatinden insanlar›n en do¤al haklar›d›r. Di¤er at›lm›flt›: Onunla, ailesi de dahil hiç bir ifadeyle, genel anlamda hürriyet, kimse iletiflim kurmayacakt›. Bu da özelde de din hürriyeti insanlar›n yetmemifl, yaflad›¤› flehirden de sürül- hiçbir zaman vazgeçemeyecekleri en müfltü. ‹nzivaya çekilip kendini tü- tabii haklar›d›r.”

140


BD ARALIK 2013

uch

Din ile politika aras›ndaki iliflkileri ele ald›, kilisenin dini ve politik eksendeki olumsuz etkisini ›srarla yazd›. Spinoza için temel felsefe ve as›l sorun; ilerleme için de zorunlu olan özgürlüktü. Yaflam› pahas›na bu konularda eserler kaleme alm›flt›.

Ö

zgürlü¤ün en iyi güvencesi de demokrasiydi. Ayd›nlanma ça¤›n›n iflaret fifle¤ini ateflleyen baflyap›t› Ethica’da; insan›n Tanr›y› sevmekle, onu bilmekle, özgürlü¤e ve erdemlili¤e ulaflabilece¤ini yazd›. Ona göre, düflüncenin bir toplumda özgür olmas› önemlidir. Çünkü bu olmay›nca, bütün di¤er bask›lar da mümkündür. Düflünce özgürlü¤ünü güvence alt›nda tutmak devletin ödevidir ve ifade özgürlü¤ü ne kadar k›s›tlanmaya çal›fl›l›rsa, o oranda karfl› direnç bulur. Kendisini anlamayan insan kalabal›¤› karfl›s›nda içe dönük bir hayat yaflamak zorunda b›rak›lan Spinoza, hayatta kalabilmek için sürdürdü¤ü mercek yontma mesle¤inin trajik bir sonucu olarak, kuvars tozu hastal›¤› nedeniyle sessizce yaflama veda etti. Eserleri filozoflar için esin kayna¤› olan, Bat› felsefesinin yönünü de¤ifltiren Hollanda’n›n en ünlü düflünürü

Spinoza için en büyük hayranlar›ndan Friedrich Hegel, flöyle diyecekti: “Ya bir Spinozac›s›n›zd›r ya da kesinlikle bir filozof de¤ilsinizdir.” • metetizer@butundunya.com.tr 141


Not Defterimden Nergis Öztürk

Amerikal› ‹fladam›n›n Rüyas›, Meksikal› Bal›kç›n›n Gerçe¤i

Amerikal› zengin bir ifl adam›, bir ifl gezisi nedeniyle gitti¤i Meksika’da, kendine ay›rabildi¤i küçücük bir zaman diliminde, küçücük bir sahil köyünde deniz k›y›s›na inmifl, uzun süredir özlemini çekti¤i bir huzur içinde bir yandan sakin denizi, bir yandan da sahile yaklaflmakta olan küçük bir kay›¤› seyrediyordu. ekne k›y›ya geldi¤inde içinden, orta yafl çizgisini biraz geçmifl bir adam indi ve irice dört befl bal›¤›n bulundu¤u kovas›n› tekneden ald›, tam gitmeye haz›rlan›rken, kendisine imrenerek bakan yabanc›yla gözgöze geldi. ‹kisi de birbirleriyle selamlaflt›ktan sonra Amerikal› ifladam› önce bal›klara bakt›, sonra dostca bir ses tonuyla sordu: “Ne kadar sürede tuttun bu bal›klar›?” dedi. Meksikal›, pek önemsemedi bu

T

142

soruyu: “Fazla birfley de tutmad›m, fazla zaman da harcamad›m ki” dedi. “Olsa olsa, en fazla yar›m saatle bir saat kadar bir zaman›m› alm›flt›r bunlar›n hepsi.” Amerikal› ifladam›n›n içinden, bu adama yard›m etmek iste¤i geldi: “Madem bu kadar k›sa zamanda bu kadar çok bal›k tutabiliyorsun, denizde neden biraz daha fazla kal›p, daha çok bal›k tutmuyorsun?” dedi. Meksikal› köylü, dudak bükerek


BD ARALIK 2013

yan›tlad›: “Neden bofl yere harcayay›m ki zaman›m›?” dedi. “Ev halk›na bol bol yetecek kadar bal›k yakalad›m. Fazlas›na ne gerek var ki?” merikal› ifladam› bir anda kabaran merak›n› gidermek istedi: “Denizde harcamak istemedi¤in zaman›nda ne ifl yap›yorsun?” Meksikal› köylü, tüm gününü nas›l geçirdi¤i tane tane anlatt›:

A

zaten zaman kalmaz ki…” Meksikal› köylünün bu anlatt›klar›n› duyunca Amerikal› ifladam› ona gerçekten yard›mc› olmas› gerekti¤ini düflündü; “Bak dostum, önce kendimi tan›tay›m” dedi. “Harvard Üniversitesi mezunu, baflar›l› bir ifl adam›y›m.” Sonra da görüfllerini aç›klad›: “San›r›m neyi nas›l yapman gerekti¤i konusunda sana yard›mc› olabilirim.. ‹lk yapman gereken fley, denizde kesinlikle daha çok zaman geçirmek

Daha büyük bir tekneye sahip olman demek, daha çok yakalayaca¤›n bal›k demektir ki, o da biliyorsun, daha çok para demektir.

“Önce sabahlar›mdan bafllayay›m” dedi köylü. “Sabahlar› geç saatlere kadar doya doya uyurum. Sonra denize ç›kar›m, biraz bal›k tutar, eve dönerim. Eflim Maria bal›klar› haz›rlarken ben çocuklar›m›zla ilgilenirim. Onlarla sohbet ederiz, oynar›z... Daha sonra da Maria ile siesta yapar›z. Akflamlar› birlikte keyifli bir yürüyüfl yapar›z, arkadafllarla buluflur, biraz flarap içeriz, biraz gitar çalar, e¤leniriz… Sonra bir de bakar›z, gün bitivermifl… Baflka birfley yapmam›za

olmal›d›r. Bu sayede, daha çok bal›k tutabilirsin... Daha çok bal›k demek, daha çok para demektir. Kazanaca¤›n parayla da daha büyük bir tekne alabilirsin. Daha büyük bir tekneye sahip olman demek, daha çok yakalayaca¤›n bal›k demektir ki, o da biliyorsun, daha çok para demektir. Kazanaca¤›n daha çok parayla birkaç tekne daha sat›n alabilirsin… Böylece, büyük bir bal›kç›l›k flirketi kurabilirsin... Bal›klar› da bal›kç› halinde, ya da orada burada arac›lara satmayacaks›n; 143


BD ARALIK 2013

tüketiciye birinci elden, yani arac›s›z satacaks›n ki, sa¤layaca¤›n kâr hem daha çok olmal›, hem de daha h›zl› olmal›… ‹flte böylece kendi bal›k konservesi fabrikan› da k›sa sürede kurabilirsin. Fabrikan› da iflletmeye bafllat›nca, köy müdür, kasaba m›d›r, bu küçük yerden kurtulursun, ‘Ver elini büyük kentler’ dersin, Los Angeles gibi, New York gibi büyük kentlere yerleflirsin…” al›kç› ciddi ciddi düflünüyormufl gibi yap›p, sordu: “‹yi de bu sayd›klar›n kaç y›l›m› alacak dersin, dostum? Amerikal› ifladam› fazla düflünmeye gerek duymadan yan›t verdi: “Pek fazla de¤il” dedi. “15-20 y›lda halledersin…” Çok ciddi bir sorusu da vard› bal›kç›n›n. Onu da sordu: “Pekiii” dedi. “Tüm bu dediklerin, dedi¤in gibi gerçekleflti sayal›m. Sonunda ne olacak?” Amerikal› ifladam›n›n bekledi¤i en önemli soru da buydu. Büyük bir zekle yan›tlad›: “‹flte en güzel, en zevkli bölüm de, iflin sonundaki o bölümdür” dedi. “Do¤ru zaman› beklersin ve f›rsat›n› yakalad›¤›n anda flirketi halka açars›n,

B

144

hisselerini satars›n ve denize bal›klama atlar gibi, ‘Hooop’ diye borsaya girersin… Ondan sonras›n› düflünme art›k. Oturdu¤un yerde gelsin paralar aya¤›na, girsin milyonlar ceplerine, gel keyfim gel…” Meksikal› köylü birden heyecanlanm›fl gibi yapt› ve “Vay can›na…” diye nara att›. Sonra güçlükle de olsa yüzüne ciddi bir ifade tak›narak, anlad›klar›n› bir ç›rp›da özetledi: “Demek oturdu¤um yerde paralar aya¤›ma gelecek, ceplerime milyonlar girecek…” dedi. Daha sonra da ciddi ciddi merak ediyormufl gibi sordu: “Pekiiii, en sonunda neler olacak?” Amerikal› ifladam›, büyük bir s›r verircesine sesini k›s›p, f›s›ldarcas›na ciddi ciddi bu iflin en sonunu da aç›klad›: “‹flte o zaman emekli olur, küçüçük bir bal›kç› kasabas›na yerleflirsin. Sabahlar bol bol uyur, istedi¤in saatte kalkars›n… Bir teknen olur, denize ç›kars›n… Bir iki bal›k tutars›n. Evde çocuklar›nla sohnet eder, oynars›n… Eflinle siesta yapabilir, akflamlar› da gezintiye ç›kars›n›z. Arkadafllar›n›zla buluflursunuz... fiarap içer, birlikte gitar çalar, flark›lar söylersiniz...” Amerikal› ifladam› bu iflin en sonunu da aç›klad›ktan sonra, Meksikal› dostuna sordu: “Nas›l bir yaflam ama, de¤il mi?” diye sordu. “Harika de¤il mi?” Ve elini dostunun a¤z›na do¤ru uzatarak, onun konuflmas›n› engelledi: “Karfl›l›k vermek için lütfen, lütfen kendini zorlama, yorulma” dedi. “Akl›n›n yatt›¤›n› yüzündeki flu tatl› tebessümünden anl›yorum…” • nergisozturk@butundunya.com.tr


Gözle Gönül Aras› Mehmet Uhri

Bofllukla Yüzleflme

ANISH KAPOOR Ön yarg›lar ve ilk izlenimler ile insanlar› etiketleyip ço¤u kez gözlerimizi kaç›rd›¤›m›z boflluklarla yüzleflmek, bofllu¤un renkli ve gizli esteti¤ini görüp hissetmek istiyorsan›z Anish Kapoor k›sa süreli bir sergi ile ‹stanbul’da. Devasa boyutlardaki soyut heykelleri ile ‹stanbul sonbahar›n› renklendiren Hindistan do¤umlu ‹ngiliz sanatç› Anish Kapoor heykel sanat›n›n figüratif anlat›m›na üstelik canl› renkler kullanarak farkl› bir soluk ve “renk” katmas›yla tan›n›yor. Heykeli renklendirmenin figürü gizleyece¤i, gölgeleyece¤i endiflesini tafl›yan meslektafllar›na inat heykele ait bir 145


BD ARALIK 2013

deri gibi renk kullanmaktan kaç›nm›yor. Renk etkisinin içeridekini gizledi¤ine dikkat çekiyor. Dahas› heykelin kitlesel bütünlü¤ünün de içeri¤i gizledi¤inden yola ç›karak arad›¤› anlam› heykellerin içindeki bofllu¤u görünür k›lmaya çabalayarak yans›t›yor. Denizin yüzeyine bak›p içindeki canl›l›¤› ve farkl›l›klar› görememeyi dert edinip eserlerin-

de görünür k›lmaya çabalad›¤›ndan söz ediyor. indistan’a göç etmek zorunda kalm›fl Ba¤dat’l› Yahudi anne ve Hint deniz kuvvetlerinde denizbilimci olarak çal›flan Hindu babadan Mumbai gibi zengin kültürel çeflitlili¤i olan bir flehirde 1954 y›l›nda dünyaya gelen Kapoor, ilkö¤renimini Mumbai’de karma okulda tamaml›yor. Yüksek ö¤renim için annesi ile birlikte ‹srail’e gidip farkl› ülkelerden gelen Yahudi aileleri bar›nd›ran bir kibutzda yafl›yor. 1973 y›l›ndan sonra ise sanat ö¤renimi için gitti¤i Londra’da kendi etnik, dini, kültürel zengin kar›fl›m›na karfl›n sadece d›fl görünüfle bak›l›p insanlar hakk›nda karar veriliyor olmas›ndan etkileniyor. Fiziksel özelliklerine bak›p Hintli oldu¤unu düflünenlere inat derisinin alt›nda farkl› kültürel kimliklerin de yaflad›¤›n› eserlerine yans›t›yor. D›fl görünüflün alg›da olufl-

H


BD ARALIK 2013

turdu¤u boflluklar ve o boflluklar üzerine özenle infla etti¤imiz hayatlar›m›za da ince bir elefltiriyi ihmal etmiyor. Soyut anlat›ml› eserlerinde etkileyici boflluklar ve ç›k›nt›lar yan› s›ra bir deri gibi kulland›¤› canl› renkler ve o renklerin üretti¤i gölgeler ile izleyiciyi geri dönüflü olmayan bir karadeli¤in çekim alan›na yöneltiyor. Karanl›¤› oluflturmak için gölge veya siyah renk kullanmak yerine gözlerimizi kapatt›¤›m›zda damarlar›m›zdaki kan yüzünden k›rm›z›dan karanl›¤a geçiflimizi hat›rlat›rcas›na gölgeyi k›rm›z›ya gizlemeyi veya alacakaranl›¤›n lacivertini dura¤an siyaha tercih ederek karanl›¤› evcillefltirmeyi deniyor.

runa yüzleflmekten çekindi¤imiz içsel bir bofllu¤a yolculuktur, Kapoor’ un eserleri. Israrla anlam›n› soranlara ise “anlam ile anlams›zl›k aras›ndad›r, ne yöne bakmak isterseniz onu görürsünüz, hayat gibi” yan›t›n› verir. Hayli görkemli ebatlardaki eserlerinde hayat›n küçük boyutlu detaylar›n› büyütüp görünür hale getirirken uzay ve zaman›n sonsuz bofllu¤unu da bir anlamda küçültüp alg›lanabilir hale dönüfltürmeye çabalamaktad›r.

Ç

o¤una isim verme gere¤i bile duymad›¤› devasa boyutlardaki eserlerinde etkileyici ve çarp›c› boflluklarla alg›n›n kolayc›l›¤›na ve ön yarg›lara kap›lmadan izleyiciyi içerideki zenginlik ve canl›l›k üzerine düflünmeye zorluyor. D›fl görünüfl ve etiketlerin üretti¤i ön yarg›lar ile davranman›n kolayc›l›¤›na s›¤›n›p pek de yüzleflmek istenmeyen boflluklarla izleyiciyi yüzleflmek zorunda b›rak›yor. O boflluklar ki; her türlü önyarg› ve hatta zamans›zl›k etkisi ile izleyiciyi çekip al›p sanki baflka kültürlere aç›lan karadelik ifllevi görüyor. Gerçekten de iç dünyam›zda bir yerlerde varl›¤›n›n hep fark›nda oldu¤umuz ancak modernitenin üretti¤i kimliklerimize s›k› sar›lmak u¤-

Heykellerinin çekicili¤i bar›nd›rd›¤› boflluk ve bofllu¤un ard›n› merak edenler için heyecanl› bir yolculuk sunmakta, heykele olmasa da içindeki bofllu¤a dokunma iste¤i do¤urmaktad›r. n yarg› ve kültürel kimliklerden s›yr›l›p dolulu¤un içindeki boflluklarla ve kendi iç boflluklar›m›zla yüzleflmek, sanatç›n›n vurgulad›¤› gibi anlam ve anlams›zl›k s›n›rlar›nda gezinmek için Anish Kapoor sergisi Emirgan Sabanc› müzesinde 5 Ocak 2014’e kadar sizleri bekliyor.•

Ö

mehmetuhri@butundunya.com.tr 147


Yazarak Söyleyerek Sadi Bülbül

Ah! Bir bilsem. az› insanlar› gerçekten anlayam›yorum. Haydi siz k›rm›z› ›fl›kta durunca arkan›zdan "geç geç" diye sizi taciz eden trafik magandas›n› biraz anl›yorum diyeyim. Haydi sinemada yan›ndaki k›zla v›r v›r v›r konuflan› da birazc›k anlam›fl olay›m. Ve haydi kuyrukta resmen önünüze geçip duran insan› da kerhen anlamaya çal›flay›m.

B 148

Bunlar için, "öyle de¤il ama haydi öyle olsun" diyeyim. "Ne yapal›m kendilerini yetifltirememifller, öyle olacak san›yorlar, yapt›klar›n› normal görüyorlar" diyeyim. Ya, tekerlekli sandalyeye mahkûm kardeflinin de gezmeye, sevmeye, e¤lenmeye hakk› ve ihtiyac› oldu¤unu hiç akl›na getirmeyen kardefllere ne diyeyim? Ya belki bir ayd›r evden


BD ARALIK 2013

ç›kmayan eflinin s›k›nt›lar›n› görmeyen "kad›nd›r, bir fley olmaz" diyen efllere ne diyeyim? Ya maafl›na zam isteyen iflçisinin, bu maaflla gerçekten nas›l geçindi¤ini hiç düflünmeyen patrona ne diyeyim? Patronuna k›z›p iflyerinin makinalar›na zarar veren iflçiye, protesto yürüyüflünde caddede park eden araçlar› tafllayan özgürlükçülere ve kimleri öldürece¤ini bilmeden köflebafl›na bombal› paket koyan isyanc›lara ne diyeyim?

G

erçi hepsi ayn› kap›ya ç›k›yor. Trafik magandas› ile bombac›, kuyruk aç›kgözü ile sinema v›rv›rc›s›; ayn› bencil kaynaktan besleniyor, ayn› sorumsuz p›nardan su içiyor ve ayn› kaba ruhtan güç al›yorlar. Aralar›nda olsa olsa, gösterdikleri fliddet ve verdikleri zarar fark› var. Ve hiç birinin, kendileri d›fl›nda bir baflkas›n› görecek gözleri yok. Kendilerinden baflka düflündükleri bir baflkas› yok. ‹lle ve illâki kendileri var. Hep merak etmiflimdir: Bu insanlar acaba ne düflünürler? Bencilliklerinden (yani baflkalar›n›n haklar›n› yemelerinden), gerçekten bir rahats›zl›k duymazlar m›? Yoksa, duyarlar da, bunu bas-

t›r›rlar m›? Üçüncü bir ihtimal. Böyle davranmaya "haklar› oldu¤unu mu düflünürler? Al›nacak cevab›n niteligi ve derecesi insandan insana de¤iflse bile, bu sorular›n samimi cevaplar›n› ö¤renemeyece¤imiz anlafl›l›yor.

B

ir yak›n›m›n 35 yafllar›nda, "lise ça¤›nda o¤lu olan" bir çocu¤u var. Delikanl›, hostes eflinden bofland› ve kimseye sormadan, kendinden 20 yafl büyük, üç çocuklu dul bir han›mla evlendi. O¤lunu da annesine "att›". “Eee, ne var bunda” diyorsunuz de¤il mi? O¤lan da zaten öyle söylüyor. Ailesinin kendisine k›rg›n oldu¤unu "bilmiyor." Ö¤renince de bu k›rg›nl›¤a bir anlam veremiyor: “Bana niye küstüler, bilmiyorum diyor. Onlar› bir türlü anlam›yorum diyor. Ve ben gerçekten: K›rm›z› ›fl›kta geçmeniz için sizi zorlayan›n da, engelli kardeflini düflünmeyenin de, köflebafl› bombac›s›n›n da, anne babas›n›n kendisine niye küstü¤ünü "bilmeyen"in de; bütün bunlar› niye yapt›klar›n› ve yaparken ne düflündüklerini (ya da düflünmediklerini) gerçekten bilmiyorum ve bilme atefliyle niye yan›p tutufltu¤umu da, dahas›; bilince ne olaca¤›n› da bilmiyorum... • sadibulbul@butundunya.com.tr 149


BD ARALIK 2013

1 3 5 6 2 4 8 3 9 2 8 2 5 9 2 1 7 2

9 3 5 2 6 7 4 8 3 2 1

Sudoku Yapamayanlar ‹çin

2

6 5 3 4 5 2 4 1 7 8 3 4 5 3 8 1 6 1 9 4 5 8 7 1 7 Sudokusuz Yapamayanlar ‹çin

150


BD ARALIK 2013

ARALIK AYI ÇÖZÜMLER SAYFASI Satranç Çözümleri

“Sudokunun Yan›tlar›”

1 2 7 3 4 6 8 5 9

3 8 4 9 7 5 2 1 6

9 5 6 1 8 2 3 7 4

2 6 9 7 3 1 5 4 8

7 1 8 5 2 4 9 6 3

5 4 3 6 9 8 1 2 7

4 9 1 2 6 3 7 8 5

6 3 5 8 1 7 4 9 2

8 7 2 4 5 9 6 3 1

Sudoku yapamayanlar için

2 1 6 9 4 7 3 5 8

8 7 4 5 3 2 6 9 1

9 3 5 1 8 6 4 2 7

1 4 3 8 9 5 7 6 2

6 8 7 2 1 3 5 4 9

5 2 9 7 6 4 1 8 3

3 9 1 6 5 8 2 7 4

4 5 2 3 7 9 8 1 6

7 6 8 4 2 1 9 3 5

PROBLEM: Umut Sayman 3 # 1.Vg5! (1…fixa7 2.Vb5 Kb8 3.Va5+#), (1…fic7 2.Va5+ fid6 3.Ve5+#), 1…f5 2.Ve7 Kxa7 3.Vd8+ #) (1…f6 2.Va5 Kxa7 3.Vd8+#) OYUN SONU: Ar Razi 9.yy. Beyaz kazan›r 1.Ke3 Ag1 2.fif5! fid4 3.fif4 fic4 4.fig3 1-0 ‹lk dersimiz Türkçe 1-(c) 2-(a) 3-(b) 4-(a) 5-(a) 6-(d)- 7-(d) 8-(b) 9-(c) 10-(d) 11-(a) 12-(b) 13-(c) 14-(d) 15-(b)

Kare Bulmaca

Sudokusuz yapamayanlar için “Bilginizi Denetleyin”

1-(b) Manisa

10-(c) Ganj

2-(a) Rusya-‹sveç

11-(b) Fransa

3-(d) Köro¤lu

12-(d) Marathon

4-(b) Güneydo¤u

13-(a) Krizantem

5-(c) Gogol

14-(a) ‹ntegral

6-(d) Lut Gölü

15-(b) ‹gor Sikorsky

7-(a) Almanya

16-(d) 1872

8-(a) 1927

17-(c) fiili 18-(c) Ran

9-(c) ‹lker ‹nano¤lu

151


BD ARALIK 2013

YARININ BÜYÜKLER‹ Gönderi adresi: Sedef Cad. 2446 Ada, 1. Parsel, A Blok, Kat: 3, Da: 16, Ataflehir, 34750 ‹stanbul e-posta: butundunya@butundunya.com.tr (e-posta ile gönderece¤iniz fotograflar›n 150 KB’den fazla olmamas›na lütfen özen gösteriniz.)

Deren Sarı, ‹zmir

Miraç Atafl, Avfla Adas›

Demir Keçeci, ‹stanbul 152

Deniz Do¤an, Houston, A.B.D.

Eylül Do¤an, Kufladas›

Bedir Emir, ‹stanbul

Cemil Eryürek, Adana


BD ARALIK 2013

Miraç Koço¤lu, Ni¤de

Nil Serin Ekmen, ‹stanbul

Metehan Ülkü, ‹stanbul

Berrak Albayrak, Mersin

Alya fien, Hatay

Mahmut Kaymakçı, ‹stanbul

Do¤a Sar›lar, Ankara

Ali Murat Tazegül, ‹zmir

Cemrenaz Küçükargün, Ankara

Eylül Karao¤lan, Kayseri

‹pek Aksoy, Antalya

Emine Duru Usta, ‹stanbul 153


BD ARALIK 2013

Bulmacan›n çözümü 151. sayfadadır. 154


Bulmaca Filiz Lelo¤lu Oskay

SOLDAN SA⁄A: 1-Fotografta görülen ve geçti¤imiz günlerde yitirdi¤imiz bürokrat ve yazar›m›z. 2- Erzurum’un bir ilçesi.Nötron say›lar› ayn› olan, proton ve kütle numaras› farkl› olan farkl› element atomlar›na verilen ad.- Üye. 3- Parafinden yap›lan ve genellikle silindir biçimindeki ›fl›k kayna¤›.H›ristiyanlar›n en önemli bayram›.- Paylama. 4- Yunan alfabesinde bir say›.- Mükemmel ve kusursuz olan.- ‘Jean …..’ (Ünlü Frans›z flair). 5- Kal›t›m.- Bahç›van giysisi. 6- Hareketi olmayan, belirli bir süre de¤iflmeyen.- Bir skeçte herkesin gülebilece¤i bir nükteyi kapsayan sözler ya da durumlar.- Yürürlükte olan. 7- Ukrayna’n›n plaka iflareti.- Bir ay ad›.- Bir cetvel türü. 8- Tarla s›n›r›.- Lezzetli.‹ne¤in, sütten kesildikten sonra bir yafl›na kadar olan yavrusu. 9- Mersin’in Silifke ilçesine ba¤l› bir belde.- Gelirler. 10- Ifl›¤›n gözün retinas›na de¤iflik biçimde ulaflmas› ile ortaya ç›kan bir alg›lama.- Say›lar› yazl› göstermeye yarayan semboller.- ‹zmir’in bir ilçesi. 11- Türkiye Atom Enerjisi Kurumu’nun k›sa ad›.- Danimarka’n›n plaka iflareti.- Kriptonun simgesi.- Kur’anda bir sure. 12- ‘ … Sana Mecburum’ (Attila ‹lhan’›n bir fliiri).- Nefes.- Saha, meydan. 13- ‘… Küçük Zenci’ (Agatha Christie’nin bir yap›t›).- Bir kimseye, yapt›¤› bir hareketin veya söyledi¤i sözün al›nganl›k uyand›rd›¤›n› öfkelenmeden belirtme.- ‘ … Gardner (ABD’li ünlü aktrist).‹sim. 14- Tropik denizlerde yaflayan bir köpekbal›¤› türü.- ‘Selim ….’ (edebiyatç›m›z). 15- Türk Standartlar› Enstitüsü’nün k›sa ad›.Yabanc›.- Ülkemizde de yaflayan, kanat aç›kl›¤› 5-6 cm’i bulan bir kelebek türü.16- Roma’n›n eski ad›.- Haberci. 17- Eldiven ve giysi yap›m›nda kullan›lan bir tür yumuflak deri.- Bir opera yap›t›nda ya da oratoryoda ezgi. 18Eski dilde ayna.- Gümrük tarifeleri ve ticaret genel antlaflmas› birli¤i. 19- Tok olmayan.‘…. O’neal’ (ABD’li ünlü artist). 20-‹ridyumun simgesi.- ‘ …. Akan’ (Sinema sanatç›m›z).- ‹lave.

YUKARIDAN AfiA⁄IYA: 1- ‘Dizboyu Papatyalar’, ‘Sekizinci Günah’ adl› yap›tlar› da bulunan 2003 y›l›nda yitirdi¤imiz öykü yazar›m›z.- Urfa yöresine özgü domates, maydanoz,nane ve so¤anla yap›lan bir salata türü. 2- Aç›kça, alenen yap›lan ifl.- Çok çabuk k›r›flan ince bir kumafl türü.- De¤erli tafllar›n safl›k derecesini gösteren ölçü. 3Do¤u Roma ‹mparatorlu¤u s›n›rlar› içinde yaflam›fl ve Roma yurttafl› haklar›na sahip olmufl kifli.- Nazi hücum k›tas›.- ‘…. Saygun’ (Türk Beflleri olarak bilinen gruba üye ça¤dafl müzisyenimiz). Duvar örmek için kullan›lmak üzere tahta kal›plara dökülerek güneflte kurutulmufl balç›k. 4-Yunanistan’›n plaka iflareti.- ‘…. Trampet’ (Gunhter Grass’›n bir yap›t›).- Tavlada bir say›.- ‘… Fleming’ (James Bond tipinin yarat›c›s›). 5- Tam olmayan.- Bitkilerde topraktan ald›¤› suyu yapraklara ileten borucuklar.- Güç. 6- Boru sesi.Cemil Meriç’in bir yap›t›.- Arthur Miller’in bir yap›t›.- fiaflma belirten bir ünlem. 7- Sübjektif, göreceli.-Kuzu sesi.- ‘Alfred ….’(Bireysel psikolojinin kurucusu olan filozof’.‘Mina …..’(Edebiyatç›m›z). 8- Hayvan bilimi ile u¤raflan kifli.- Haziran-Eylül aylar› aras› açan pembe,k›rm›z›,sar› renkleri olan bir çiçek türü.C›vatalar› ç›kar›p takmaya yarayan, alt›gen kesitli, L biçiminde alet. 9- Tanr›tan›maz.- Keçi yolu.- Konulan kurallara uyma.-10- Uluslar aras› deniz tafl›mac›l›¤›nda çat›flmay› önleme kurallar› genelgesi.- Yap›flkan olarak kullan›lan kimyasal bir madde.- Kur’an’da bir sure.- Herhangi bir kas kümesinin irade d›fl› hareketi.11Manganezin simgesi.-Satrançta bir tafl.-Bolero’nun bestecisi olan klasik müzik sanatç›s›. 12Aktinyumun simgesi.-Çare.- Antalya’da bulunan ünlü plaj.13- Baflka bir manzume örnek al›narak ayn› ölçü ve ayn› uyakla yaz›lan fliir.- Avrupa’da bir baflkent.-Küçük ma¤ara.14- San›.- Naz›m Hikmet’in soyad›.- Güzel kad›n.15- Bal›kesir yöresinde hüküm sürmüfl bir Türk beyli¤i.Yunan mitolojisinde savafl tanr›s›.- Di Nükleik Asitin k›sa yaz›l›fl›. filizoskay@butundunya.com.tr 155


Satranç Mustafa Y›ld›z HAYR‹ BEY

1

984-85 TSF (Türkiye Satranç Federasyonu) Baflkan›, Türk satranc›na oyuncu, e¤itmen ve yönetici olarak y›llarca hizmet eden emekli bankac› Memduh Hayri Özbilen(1938-2013), 16 Ekim 2013'te aram›zdan ayr›ld›. Satranc› 6 yafl›nda babas›ndan ö¤renen Hayri Bey, henüz 8 yafl›ndayken o dönemin Türkiye flampiyonu Prof. Selim Palavan'› çok masa gösterisinde yenince ölümüne de¤in satrançla iç içe yaflad›. Satranç masas›nda çok h›rç›n ve y›prat›c› hamlelere imza atan M. Hayri Özbilen Özbilen, satrançç›lar aras›nda ve özel yaflam›nda kibarl›¤› ve beyefendili¤iyle tan›nd›. ‹flte onun zor oyunlar›ndan iki konum: Özbilen-Vucanovic, 2009, Avrupa Emektarlar fiampiyonas› Yandaki konum asl›nda beyaz için çok iyi de¤il, siyahlar bir piyon önde ve siyah kale de daha aktif. Ama Hayri Bey, beyaza üstünlük sa¤layan konuma ulaflan yolu buluyor: Önce kaleleri tahtan›n d›fl›na ç›kar›yor. 42.Kxg3 hxg3 43.e5! dxe5 ‹flte bu yarma harekât›, paytak adam motifiyle beyaz› kazanç konumuna getiriyor. 44.g6 e4 45. d6+ Siyahlar terk etti çünkü iki piyondan biri vezire yükselir. Oyun sonunda, piyonlar›n say›s› de¤il vezire yükselifl yetenekleri önem kazan›r. Baeta-Özbilen, Dünya Emektarlar fiampiyonas›, 2010 Hayri Bey flu yandaki kazanç konuma ulaflabilmek için 3 piyon feda etmifl. Rakibi de üstün bir oyun sonuna h›zla girmek niyetiyle önünü sonunu fazla düflünmeden tafllar› de¤ifltirmek istiyor ve 41.Fxc5 oynuyor. Ama ona Hayri Bey’in 3 hamlede mat sürprizi var: 41…Ka1+ Beyaz, flimdi uyand› ama art›k çok geç. Çünkü, 42.fixa1 Va6+ 43.fib1 Va2+ 44.fic1 Va1+ ve mat. 0-1 156


BD ARALIK 2013

DEM‹R BÜYÜKÖZKAYA'YI ANMA TURNUVASI Anadolu Yakas› Bosna Sancak Sosyal Dayan›flma ve Kültür Derne¤i, Pendik'te geleneksel olarak gençler aras›nda düzenledi¤i Cumhuriyet Satranç Turnuvas›'nda bu y›l bir vefa örne¤i gösterdi: Turnuvay›, ömrünün son on y›l›nda dernek üyesi olarak gençlere satranç ö¤reten 2009’da kaybetti¤imiz “Hocalar›n Hocas›” Demir Büyüközkaya'n›n an›s›na adad›, yediden yetmifle 240 satrançç›y› bir araya getirdi.

Anes Ademo¤ulları-Serhan Bengül, 2013, Pendik Yandaki konumda, beyaz tafllarla oynayan genç Anes, uzun süren oyunun son hamlelerinde 66.exd 4?? oynadı 66…Kxd4 67.fie3 Kb4 68.fif3?? ‹kinci büyük hata. 68…Kb3+ 69.Kxb3 axb3’ten sonra kaybetti. Oysa, 66.Kxa4 hamlesi çok dirençliydi. Bengül, bu kazançla gençler kategorisinde birinci oldu. KARTAL ATATÜRK KUPASI Salih Murato¤lu-Okan ‹flbilir, 2013, Kartal Yandaki konumda, beyaz henüz rok atmadan, geliflime ara vererek bir merkez piyonuna gözünü dikiyor. Bunu nas›l yapabilir? Aç›l›fl›n karakterine uygun cxd5 ile mi yoksa c5 sürüflüyle mi? Turnuvay› birincilikle bitiren Murato¤lu, siyah›n hafif aletlerini etkisiz duruma sokan 11.c5! Fc7 yolunu seçiyor. 12.Acxe4 Fe7 Beyaz, geliflim yerine üstünlü¤e öncelik veriyor ve piyon üstünlü¤ünü ileride hafif alet üstünlü¤üne ç›kartarak oyunu kazan›yor. PROBLEM Umut Sayman

OYUN SONU Ar Razi, 9.yy.

3#

Beyaz Kazan›r

myildiz@butundunya.com.tr

Çözümler 151. sayfadad›r.

157


Bize Gönderilen Kitaplardan

Atatürk’ün Bakan› fiükrü Kaya Toprak Reformu, Laiklik, Milletleşme Mustafa Solak Kaynak Yayınları

A

tatürk’ün düflüncelerini yaflama geçiren, Ça¤dafl Türkiye’nin mimarlar› Vasfi Ç›nar, Mustafa Necati, Reflit Galip, Mahmut Esat Bozkurt, Tevfik Rüfltü Aras... gibi efsanevi bakanlardan olan fiükrü Kaya üzerine ilk biyografik yap›t. Atatürk’ün Çanakkale yatanlar için söyledi¤i dillere destan sözlerini dünyaya aktaran bakan› anlatan çal›flma Prof. Dr. Sina Akflin’in sunufluyla bafll›yor. 1883 y›l›nda do¤an fiükrü Kaya Birinci Dünya Savafl›’n›n ard›ndan imzalanan Mondros Mütarekesi üzerine ‹zmir Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’ne kat›larak d›fl iliflkiler bölümünde çal›flt›. 1919 fiubat’›nda tutukland›. ‹stanbul Bekira¤a Bölü¤ü’nde hapsedildi. ‹stanbul’un ‹tilaf devletlerince iflgal edilince ‹ttihatç› olmas› nedeniyle Malta Adas›’na sürgün edildi. Sürgünde bofl durmad› “fiiflko” adl› yap›t› Türkçeye çevirdi. Anadolu’ya gelince Milli Mücadele’ye kat›ld›. ‹zmir Belediye Baflkanl›¤› yapt›. Lozan Görüflmeleri’ne kat›ld›. 1927-1938 y›llar› 158

aras›nda “Atatürk’ün ‹çiflleri Bakan›” önemli ifllere imza att›: “Modern Belediyecilik anlay›fl›n› yerlefltirdi. Toprak Reformu yasa tasar›lar› haz›rlad›. Ekonomik ve siyasal ba¤›ms›zl›¤›n gere¤i olarak Devletçili¤i benimsedi. Laikli¤in kurumsallaflmas› için; A¤a, hac›, haf›z, efendi, bey, pafla gibi unvanlar›n kald›r›lmas›na, Baz› kisvelerin giyilmeyece¤ine, Ulusal bayramlar ve tatillerin kabulüne dair yasalar›n ç›kar›lmas›na öncülük etti.” 2013 Yunus Nadi Sosyal Bilimler Araflt›rma Ödülü alan Kitap, fiükrü Kaya’n›n Atatürk dönemindeki siyasal yaflam› üzerinde durdu¤u kadar, dönemin ideolojik-kültürel yap›s›; dünyadaki de¤iflimle beraber Türkiye’nin geçirdi¤i ekonomik, siyasi, kültürel atmosfer; laikli¤in geçirdi¤i aflamalar; feodal iliflkilerin tasfiyesi ve toprak reformu aras›ndaki etkileflim ve devrimin yerleflmesi gibi konular› da ele al›yor.

...Ve ‹htilal Altan Öymen Do¤an Kitap

B

ir Dönem Bir Çocuk”, “De¤iflim Y›llar›”, “Öfkeli Y›llar” ard›ndan yeni kitab›yla Altan Öymen 19551960 y›llar›n› anlat›yor. Dünyada So¤uk Savafl’›n sürdü¤ü, gerginliklerin t›rmand›¤›, ihtilallerin yafland›¤› bir dönemi... Türkiye’de de iktidar


BD ARALIK 2013

ve muhalefet aras›ndaki “öfkeli ve kavgal›” y›llar›n tan›¤› Öymen o y›llardaki olaylar› 20’li yafllar›nda bir gazeteci olarak izliyor. O arada evleniyor, askere gidiyor ama gündemdeki olaylar› izlemeye ara vermiyor... Adnan Menderes’li, ‹smet ‹nönü’lü, Celal Bayar’l› iç siyaset olaylar›n›... fiah’l›-Süreyya’l›, Faysal’l› d›fl olaylar›... Futbolda Macar Milli Tak›m›’n› yeniflimizi... Ve Macar ihtilali, Irak ihtilali gibi dünyay› sarsan olaylar›... Ama tabii, kitapta anlat›lanlar›n en önemlisi, Türkiye’yi sarsan bir olay: “27 May›s ‹htilali.” Öymen, uzun y›llar boyunca Yass›ada kararlar›n›n etkisi alt›nda kald›¤›n› belirterek flöyle diyor: “Rahmetle and›¤›m›z Adnan Menderes, Fatin Rüfltü Zorlu ve Hasan Polatkan’a uygulanan idam cezalar›na gösterilen hakl› tepkiler, o iki döneme de objektif bir flekilde bakmay› büsbütün güçlefltirmifltir.(...)

Nefret, Arkadafll›k, Flört, Aflk, Evlilik Alice Munro Can Yay›nlar›

2

013 y›l› Nobel Edebiyat Ödülü’nün sahibi, Alice Munro Kanada’ya bu onuru kazand›rman›n yan›nda ço¤unlukla erkek yazarlara verilen ödülü

almaya hak kazanan 13. kad›n yazar oldu.82 yafl›ndaki “güler yüzlü” Alice Munro ödülü ald›¤›n› saat fark› nedeniyle Munro ile iletiflim kuramayan ‹sveç Akademisi’nin telefonuna b›rakt›¤› mesajdan ö¤rendi. “Duruluk ve psikolojik gerçekçili¤iyle öne ç›kan, incelikle ifllenmifl hikayelerinden dolay›” ‹sveç Kraliyet Bilimler Akademisi’nin ödüllendirdi¤i yazar uluslararas› edebiyat çevrelerince “Ça¤dafl bir Çehov” olarak tan›mlan›yor. Türkçeye daha önce “Biz Kad›nlar”, “Çocuklar Kal›yor”, “Kaçak” adl› yap›tlar› çevrilen Munro usta çevirmen Roza Hakmen’in çevirisiyle Türkiye’de okurlar›yla yeniden bulufluyor. Soluksuz okunan dokuz öyküden oluflan kitap Munro’nun Nobel ödülünü siyasal ya da baflka nedenlerden ötürü almad›¤›n› gösteriyor. Film uyarlamas› yap›lan ve 2013 Toronto Film Festivali’nde ilk kez izleyiciyle buluflan öyküdeki kiflilerin yazg›s› da bir bak›ma benzer bir oyunla belirleniyor. Kitaptaki son öykü yine bir halk flark›s›na gönderme yap›yor. fiark›da da¤›n öte taraf›nda ne oldu¤unu merak eden ay›, iki taraf aras›nda asl›nda hiç fark olmad›¤›n› görür. “Ondan Uzakta” ad›yla beyaz perdeye de aktar›lm›fl olan öykü, müthifl bir duygu yükünü buruk gülümsemelere dönüfltürüyor. Elinizden b›rakamayaca¤›n›z öykülerle bir kad›n›n penceresinden dünyaya, yaflama, insana bakacaks›n›z. 159


Bir Fotograf Bin Sözcü¤e Bedeldir Gönderi: BERNA ÖZYAPICI, KIRKLAREL‹

160


Konferans›n bafl›ndan itibaren Ankara’n›n bir kararl›l›¤› vard›; o da, “Milli Misakta belirtilen bafll›ca istekler üzerinde direnmek ve bu konuda hiç ödün vermemek.” Mustafa Kemal bu düflüncesini daha Konferans bafllarken Aralov’a söylemifltir. Mudanya Mütarekesi Ankara’n›n istedi¤i içerik ve kapsamda yap›lamasayd› Lozan Bar›fl Konferans› masas›na ‹smet Pafla güçlü olarak oturamazd›. Ve oradan ba¤›ms›zl›¤› kabul edilmifl yeni bir devletin temsilcisi olarak kalkamazd›.

Bütün Dünya’ya Abone Olun Derginiz Kap›n›za Gelsin Bütün Dünya derginize abone olmak flimdi çok kolay. Art›k bir telefonunuz veya e-posta mesaj›n›zla abonelik ifllemlerinizi yapt›rabilir ve derginizi her ay kap›n›zdan alabilirsiniz. Bütün Dünya Abone Servisi: Tel: (0312) 215 51 27 - 28 Dahili: 313 Gsm: (0536) 634 35 97 E-posta: abone@butundunya.com.tr BÜTÜN K‹TAPÇILARDA

Bütün Dünya


T Ü R K

BAfiKENT ÜN‹VERS‹TES‹ KÜLTÜR YAYINI

R E S S A M L A R I

HOCA AL‹ RIZA

1 ARALIK 2013

192297

SAYI: 2013 / 12

F‹YATI: 4 TL

ARALIK 2013

‹smet ‹nönü’nün Y›ll›k S›rr›

71 1858-1930 y›llar› aras›nda yaflayan Hoca Ali R›za, lise ö¤rencili¤inde resim yetene¤iyle ö¤retmeninin dikkatini çekmifl, onun giriflimiyle dönemin ünlü ressamlar›ndan ders alm›flt›r. Te¤men rütbesiyle Harbiye’den mezun olduktan sonra okulunda resim ö¤retmenli¤ine bafllam›flt›r. Tek bafl›na bir “okul” etkinli¤iyle çok say›da ö¤renci yetifltirmifl, resim derslerinde kullanmak üzere desen albümleri haz›rlam›flt›r. Resimlerinde, do¤up büyüdü¤ü Üsküdar ve Karacaahmet’in sessiz köflelerini, k›y› kahvelerini ve güneflli kayal›klar›n› tercih eden Hoca Ali R›za, ‹kinci Meflrutiyet’ten sonra kurulan Osmanl› Ressamlar Cemiyeti’nde baflkanl›k yapm›flt›r.

Türkiye’de Karaci¤er Naklinin

25. Y›l›

Mac Arthur Kutlan›yor sordu Prof. Dr. Atatürk Haberal’›n Dünyan›n Kurdu¤u "Yok"lu¤unun Gelece¤ini “Haberal 40’›nc› y›l›nda Anlatt› Organ Nakli ‹nönü’yü Hikmet ve E¤itim K›z› ve Ulu¤bay’›n Vakf›” Tüm Torunu Kaleminden: Anlat›yor Vicdan Dünyada

Ünlü Matematikçi Tüm Servetini Nesin Matematik Köyü’ne Ba¤›fllad›


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.