T Ü R K
BAfiKENT ÜN‹VERS‹TES‹ KÜLTÜR YAYINI
R E S S A M L A R I
SELAHATT‹N KARA
1 OCAK 2014
192297 SAYI: 2014 / 01
F‹YATI: 4 TL
OCAK 2014
Türkiye, ‹lk karaci¤er naklinin 25’inci y›l›n› dünyan›n ünlü uzmanlar› ile kutlad› Sh:5
Sergisini ‹stanbul’daki yaflam›n›n her döneminde kendisini etkilemifl olan kompozisyonlar üzerinden oluflturan Kara, kenti bütün jestleri ve durufllar› ile resmedilmifl plan, perspektif ya da farkl› aç›lardan kusursuzca aktar›lm›fl mimari görünümlerle kurguluyor. 1958 y›l›nda, Rize’nin Çayeli ilçesinde do¤an sanatç›, resim d›fl›nda kendisini en çok heyecanland›rd›¤›n› söyledi¤i ‹stanbul’un çeflitli görüntülerinin resimlerini yapmaktan büyük zevk duydu¤unu söylüyor. 200’ün üzerinde karma sergiye kat›lan ve otuzun üzerinde kiflisel sergi açan sanatç›, çal›flmalar›n› 1984 y›l›ndan buyana ‹stanbul Ortaköy’deki atölyesinde sürdürüyor. Sanatç›, ola¤anüstü güzellikte oldu¤unu savundu¤u tarihi kent ‹stanbul’un sokaklar›, bo¤az› ve mimarisine hayran bir ressam olarak zaman›n›n ço¤unu bu kentin semtlerini incelemekle geçirdi¤ini söylüyor.
Cengiz Özak›nc›: 380 dilin konufluldu¤u Amerika’da ortak ve resmi tek dil var Sh:13 Ali Serdar Bolat: "Atatürkçe Alfabe"nin Bilimsel Üstünlü¤ü Sh:34
S›tk› Ayd›nel:
Yeni Y›lda Birlikte Umut ve e çind ‹ k u l u l t u M
Kuvayi Milliye’nin Sessiz Kahramanlar› Sh:19
B
ir zamanlar›n ‹stanbul’u ve az›nl›klar, Ermeni meselesi ve K›pçak kültürü, Puflkin ve ünlü Rus flairlerden, Naz›m Hikmet ile Necip Faz›l’a uzanan, hareketli, ak›c› bir dönem roman›... Haydarpafla’dan kalkan Do¤u Ekspresi’nin iki yolcusu… Hayat›n sillesini yemifl ve engebeli yokufllarda yürümek zorunda kalm›fl, y›llar sonra Erzurum’daki köyüne dönen Recep… Anna Karenina tutkunu, genç ve gizemli “Kara K›z”… Geriye dönüfllerle ilerleyen roman, Recep’in yan›ndan hiç ay›rmad›¤›, ana yadigâr› bir semaverin y›llar içindeki öyküsü etraf›nda flekilleniyor.
Yeni Y›lda ‹ki Bütün Dünya Biri Sizin, Di¤eri Bir Yak›n›n›z ‹çin Bütün Dünya yeni y›lda okuyucular› için sevdiklerine bir arma¤an f›rsat› sunuyor: Dergimize 1 y›ll›k abone olan her okuyucumuza bir yak›n›na arma¤an olarak gönderebilece¤i ikinci abonelik bedeli % 50 indirimli. Bu f›rsattan yararlanmak ve Bütün Dünya’ya abone olmak flimdi çok kolay. Bir telefonunuz veya e-posta mesaj›n›zla abonelik iflleminizi bafllatabilir; yeni y›lda Bütün Dünya dergilerinizi her ay kap›n›zdan alabilirsiniz. Bütün Dünya Abone Servisi:
Tel: (0312) 215 51 27-28 Dahili: 313 Gsm: (0536) 634 35 97 E-posta: abone@butundunya.com.tr
50
%
‹ND‹R‹M
BÜTÜN K‹TAPÇILARDA
BAfiKENT ÜN‹VERS‹TES‹ KÜLTÜR YAYINI
Bütün Dünya
1 OCAK 2014
2000
Baflkent Üniversitesi Ad›na Sahibi: Prof. Dr. Mehmet Haberal Yay›n Genel Yönetmeni Mete Akyol Görsel Yönetmen ve Yay›n Genel Yönetmeni Yard›mc›s› : Turgut Keskin Sorumlu Yaz› ‹flleri Müdürü: Gülçin Orkut Akyol Teknik Yap›m Yönetmeni: Faruk Güney Yay›n Dan›flman›: Yaflar Öztürk Türk Dili Dan›flman›: Haydar Göfer Sanat Dan›flman›: Süheyla Dinç Redaksiyon: Fatma Ataman Düzeltme Sorumlusu: Nükhet Aliciko¤lu Baflkent Üniversitesi’nin bir kültür hizmeti olan Bütün Dünya 2000, Baflkent Üniversitesi kurulufllar›ndan 1. Cadde, No: 77, Bahçelievler, Ankara adresindeki Aküm Reklamc›l›k, Dan›flmanl›k ve Yay›nc›l›k Ajans› Sanayi ve Ticaret A. fi.’nin 3. Cadde, No: 2, Yenimahalle, Ankara adresindeki tesislerinde bas›lm›flt›r.
Seçiciler Kurulu: Prof. Dr. Nevzat Bilgin (An›sal Baflkan) Prof. Dr. Ahmet Mumcu Prof. Dr. Solmaz Do¤anca Prof. Dr. Sevil Öksüz Prof. Dr. Ender Varinlio¤lu, Prof. Dr. Okay Eroskay Prof. Dr. Fuat Çelebio¤lu, Prof. Dr. Sedefhan O¤uz, Prof. Dr. Levent Peflkircio¤lu, Gürbüz Atabek, Necmi Tanyolaç, Mete Tizer, Kaya Karan, Alaettin Giray, Ayhan Erten, ‹lhan Banguo¤lu, Ahmet Aydede, Manuel Bilos, Cengiz Dolunay Sürekli Yazarlar: Yücel Aksoy, Pelin Hazar Aliabbasi, Sabriye Afl›r, Dr. Sıtkı Aydınel, Nuray Bartoschek, Sadi Bülbül, Haluk Cans›n, Y›lmaz Da¤deviren, Haluk Erdemol, Sema Erdo¤an, Konur Ertop, Gürbüz Evren, Metin Gören, ‹lyas Halil, Mümtaz ‹dil, Muzaffer ‹zgü, Sinan Meydan, Mehmet Muhsino¤lu, Filiz Lelo¤lu Oskay, Cengiz Önal, Sebahat Önen, Cengiz Özak›nc›, Saniye Özden, Tekin Özertem, Bekir Özgen, Nergis Öztürk, Yaflar Öztürk, Sezin San, R›fat Serdaro¤lu, Mete Tizer, ‹zlen fien Toker, ‹zmir Tolga, Suat Türker, Engin Ünsal, Mehmet Ünver, Dr. Mehmet Uhri, Orhan Velidedeo¤lu, Mustafa Y›ld›z Yönetim Merkezi: 10. Sokak No: 45, Bahçelievler, Ankara Tel: (0312) 215 51 27-313 Faks: (0312) 222 90 07 ‹letiflim Adresi: Sedef Cad. 2446 Ada, 1. Parsel, A Blok, Kat: 3, Da: 16, Ataflehir, 34750 ‹stanbul Tel: (0216) 456 27 27 (pbx) Faks: (0216) 456 27 29 Da¤›t›m: Yaysat Bas›m Tarihi: 24 / 12 / 2013
www.butundunya.com.tr butundunya@butundunya.com.tr 1
‹ Ç ‹ N D E K ‹ L E R
BAfiKENT ÜN‹VERS‹TES‹ KÜLTÜR YAYINI
Bütün Dünya 2000
YIL:17 SAYI: 187
3 Bir Mesle¤in ‹lk Ö¤retisi Mete Akyol
5
Türkiye’de Karaci¤er Naklinin 25. Y›ldönümü Kongresi B.D. Yaz› ‹flleri
9 Nar-Tugan fienli¤i Arif Vidinli 13 Amerika Birleflik Devletleri’nde Tek Ortak Dil ‹ngilizce Cengiz Özak›nc› 19 Kuvâ-yi Milliye Döneminde Unutulan Kahramanlar Dr. S›tk› Ayd›nel 23 Hakimiyeti Milliye Yaz›lar› 25 Atatürk’ün Kiflili¤i Cengiz Önal 30 Nelson Mandela, Fani Madida ve Yüce Atatürk Metin Gören 34 Qwx Harfleri ve Atatürk Alfabesinin Eflsizli¤i Ali Serdar Bolat 39 Atatürk’ün Fabrikalar› Sinan Meydan 45 Ahmet Vefik Pafla Konur Ertop 51 ‹stanbul fiehir Tiyatrosu 100 Yafl›nda Tekin Özertem 56 Annesi, Sokullu’nun Sadrazam Olaca¤›n› Rüyas›nda Görmüfltü Gürbüz Evren 61 Bir Mandalina Hikayesi Can Pulak 2
63 Odysseus’un Truva’dan Dönüflü ve Odysseia Haluk Erdemol 67 Giuseppe Verdi Mete Tizer 69 Yaln›z Adam Yahya Aksoy 73 Viola Organista Sabriye Afl›r 77 Yaprak Dökümü Orhan Velidedeo¤lu 81 Kral Ç›plak Nuray Bartoschek 85 Seyirci Koltu¤u Meral A¤abey Ak›nc› 88 Direnmenin Gücü Nergis Öztürk 91 Te¤men G›yas ve Sahra Pilleri Musafa Tokyay 95 Simon Bolivar Mümtaz ‹dil 101 ‹stanbul’un Trafik Sorunu Suat Ayt›n 106 Kim Kimdi? Sabriye Afl›r 111 Neler Olmuyor ki Dünyada Sezin San 118 Pompei ‹zlen fien Toker 123 Guguk Kuflu Muzaffer ‹zgü 127 Rekabetin En Güzeli Yücel Aksoy 129 Hay›rs›z Bekir Özgen 135 Bir Kar Masal› Mehmet Ünver 140 Ömür Diye Giydi¤imiz Mehmet Uhri 145 Hababam S›n›f›’n›n Ö¤rencileri Sema Erdogan 50 72 76 116 151 152 154 156 158 160
F›rçalayarak ‹lk Dersimiz Türkçe Bilginizi Denetleyin Ufak Tefek Bilgiler Çözümler Yar›n›n Büyükleri Bulmaca Satranç Ay›n Kitaplar› Bir Fotograf Bin Sözcük
Bir Mesle¤in ‹lk Ö¤retisi Türkiye, Orta Do¤u ve Kuzey Afrika’y› kapsayan önemli büyüklükteki bir co¤rafyada ilk karaci¤er naklini, 8 Aral›k 1988 tarihinde Prof. Dr. Mehmet Haberal gerçeklefltirmifltir. endinden baflar›lar beklenen bir t›p insan› aç›s›ndan “s›radan bir görev” alçakgönüllü¤üyle tan›mlanabilecek bu olay, hasta aç›s›ndan yaflamsal de¤erde bir cankurtaran, t›p bilimi aç›s›ndan önemli bir aflamayd›. Türkiye Organ Nakli Derne¤i, bu önemli olay›n 25’inci y›ldönümü nedeniyle geçen ay Ankara’da uluslararas› düzeyde bilimsel bir kongre düzenledi. Dünya Organ Nakli Derne¤i’nin flimdiki baflkan› ve önceki baflkanlar› yan›s›ra, dünyaca ünlü organ nakli cerrahlar›n›n kat›ld›klar› “Geçmifli, Bugünü ve Gelece¤iyle Karaci¤er Nakli” konulu uluslararas› bu kongreye 21 ülkeden 62 uzman ayr›ca, bildirileriyle bilimsel katk›da bulundular. Her biri dünyan›n çeflitli köflelerinden gelen uzmanlar, kürsüde bildirilerini aç›klamadan önce, dörtbuçuk y›l hiç haketmedikleri bir a¤›rl›kla çektik-
K
leri “Özgür Mehmet” özlemlerinin s›n›rs›zl›¤›yla kollar›n› açt›lar, dostlar› ve meslektafllar› Prof. Dr. Mehmet Haberal’›n boynuna sar›larak hem özlemlerini giderdiler, hem sevgileriyle ve dostluklar›yla, “eskimeyen bir eski dosta” yeniden kavuflmalar›n›n sevincini paylaflt›lar, sonra da ona takdir ve hayranl›klar›n› dillendirdiler.
B
u sevgi seli karfl›s›nda “Dost Mehmet”in eli kolu dondu, bo¤az› dü¤ümlendi, gözleri nemlendi. Binlerce sözcü¤e bedel bir teflekkür duygusunu, zorlukla da olsa, en az üç kez yineleyerek ve hecelerini tüm yüre¤iyle vurgulayarak “Hepinize çok teflekkür ederim” diyebildi, fakat yine de, dörtbuçuk y›l›n her dakikas›nda onlar›n herbiri için yüre¤inde biriktirdi¤i minnet ve flükran duygular›n› gönlünce boflaltamad›. Yapabilece¤ime sizin inanama3
BD OCAK 2014
yaca¤›n›z, yapabildi¤ime benim inanamad›¤›m birfley yapt›m kongrenin sonunda. Ben de söz ald›m ve dünyan›n en ünlü organ nakli cerrahlar›na hitaben ben de bir konuflma yapt›m: “Yakamdaki kimlik kart›mda Türkiye yazmas›na karfl›n içinizde en yabanc› kifli benim” diye bafllad›m konuflmaya ve kendimi en k›sa yoldan flöyle tan›tt›m: “Ben bir t›p adam› de¤ilim” dedim. Ve gerisi, çorap sökü¤ü gibi geldi: “Bir t›p adam›, bir doktor de¤ilim ama sizin sat›r sat›r bildi¤iniz Hipokrat Yemini’nin flu maddesini ben de biliyorum: ‘Doktorluk mesle¤inizin tüm inceliklerini, t›p ö¤rencilerine ve genç meslektafllar›n›za ö¤retmek, hepinizin baflta gelen görevleriniz aras›ndad›r.’ Yemininizin bu maddesini, son dörtbuçuk y›l içinde büyük bir yetkinlikle uygulad›¤›n›za gözlerimle ve yüre¤imle tan›k oldum. Yaln›zca t›p ö¤rencilerine ve yaln›zca genç meslektafllar›n›za de¤il, ö¤rencilik y›llar›n› da, genç doktor kimliklerini de uzun y›llar›n ötesinde b›rakm›fl meslektafllar›n›za da ö¤rettiniz, mesle¤inizin inceliklerini. izin, Prof. Jeremy Chapman, Dünya Organ Nakli Derne¤i Baflkan› oldu¤unuz y›llarda tan›d›¤›n›z meslektafl›n›z ve dostunuz Prof. Mehmet Haberal’a destek vermek için dünyan›n öteki ucundaki Sydney’den kalk›p, Silivri’ye gelmenizi unutam›yorum…
S 4
Sizin, Prof. Francis Delmonico, Dünya Organ Nakli Derne¤i Baflkan› olman›z›n sorumlulu¤undan da önce, “Mehmet benim dostumdur” yürek ac›n›zla Amerika’dan geldi¤iniz Silivri’den, “Üzüntü sözcü¤ü yetersiz kal›r, yas tutuyorum” diyerek ayr›l›fl›n›z, gözlerimin önünden hiçbir zaman gitmeyecek… Sizin, Prof. Nadey Hakim, sabah uça¤›yla geldi¤iniz Londra’ya kalkacak akflam uça¤›na son dakikada yetiflmeden önce “‹çerde Mehmet’e aynen flöyle söyledim: ‘D›flarda senin yapaca¤›n çok ifller var. Senin yerine burada ben yatsam, seni d›flar› ç›karmazlar m›?’” derken sesinizin titremesini hâlâ koruyorum kulaklar›mda… u davran›fllar›n›zla siz, hepiniz, Türkiye’deki üstelik kimbilir ne deneyimler sahibi meslektafllar›n›za, bir doktorun t›p bilgisinden önce ‘insanl›k’ bilgisi ö¤renmesi gerekti¤ini, uygulamal› olarak göstermifl oldunuz. Prof. Haberal’dan dörtbuçuk y›l boyunca esirgemedi¤iniz deste¤iniz nedeniyle oldu¤u kadar, mesle¤inizin bu çok önemli inceli¤ini bizim doktorlar›m›zdan esirgemedi¤iniz için de size çok teflekkür ederiz.” Onlar beni alk›fllarken, ben de içimden kendi kendime m›r›ldan›yordum: “Umar›m ve dilerim onlar bu ö¤retinizden yararlanm›fllard›r, mesleklerinin bu çok önemli inceli¤ini geç de olsa, ö¤renebilmifllerdir…” •
B
meteakyol@butundunya.com.tr
BD OCAK 2014
Türkiye'de Karaci¤er Naklinin 25'inci Y›ldönümü Kongresi
Ad› Bilimseldi ama
Özünde vefa dostluk, flükran bütünleflmesiydi.
Prof. Dr. Mehmet Haberal, kongreye kat›lan ABD’li biliminsanlar› ile ABD’nin Ankara Büyükelçisi Francis J. Ricciardone’yi tan›flt›rd› ve birlikte fotograf çektirdiler
ürkiye’de ilk karaci¤er nakli yap›l›fl›n›n 25’inci y›ldönümü nedeniyle geçen ay Ankara’da düzenlenen “Geçmifli, bugünü ve gelece¤iyle karaci¤er nakli” konulu kongre, “t›pta ulafl›lan en yeni bulgular›n aç›kland›¤›” bir bilimsel kongre özelli¤inin ötesinde, dünyan›n en üst düzeydeki biliminsanlar›n›n ‘önce
T
insanl›k’ ilkelerini bir kez daha an›msatt›klar› ve kan›tlad›klar› bir ortam kimli¤iyle de Türk ve dünya t›p tarihine geçti. Kongreye 21 ülkeden kat›lan ve bireysel baflar›lar›yla, t›p dünyas›n›n göklerinde 'yüksekten uçan birer kartal' konumundaki 62 biliminsan›nın tek tek tümü bilimsel bildirisini aç›klamak 5
BD OCAK 2014
Prof. Dr. Mehmet Haberal, Kongrenin açılıfl›na kat›lan ABD’nin Ankara Büyükelçisi Francis J. Ricciardone’yi karfl›l›yor için kürsüye ç›kt›¤›nda önce, ‘insanl›k sorumlulu¤u”nu yerine getirdi, “Seni yeniden aram›zda ve mesle¤inin bafl›nda görmek ne büyük bir mutluluktur, Mehmet” diyerek hem kendi, hem meslektafllar›n›n duygular›n› aç›klad›.
6
ak›n dostlar›n›n kendisine “Mehmet” diye hitap ettikleri evsahibi Prof. Dr. Mehmet Haberal ise üç gün süren kongrede bambaflka bir mutluluk yafl›yor, Türkiye’de ilk karaci¤er naklini yapt›¤› 8 Aral›k 1988 tarihinin 25’inci y›ldö-
Y
nümünü kutlad›¤› bu uluslararas› kongreyi dünyada ilk karaci¤er naklini yapan hocas› Prof. Dr. Thomas E. Starzl’ ›n onuruna düzenleyerek, ad›yla bütünleflen kendine özgü “vefa duygusu”nun yeni bir örne¤ini veriyordu.
P
rof. Haberal kongre salonunu dolduran meslektafllar›na üstüste “Hepinize çok teflekkür ederim, çok teflekkür ederim, çok teflekkür ederim” derken onlara bu duygusunu gerçekte “Kongreye kat›ld›klar› için” de¤il, dört buçuk y›ll›k zorunlu yaln›zl›¤›nda kendisine, “asla yaln›z olmad›¤›n› duyumsatt›klar› için” minnet ve flükran duygular›n› yüre¤iyle yineleyerek ve ses tonuyla vurgulayarak aç›kl›yordu. Kimi Avustralya’dan, kimi Güney kimi Kuzey Amerika’dan, kimi Asya’ dan, Afrika’dan, Avrupa’dan kalk›p, Silivri’ye gelerek, kimi mektuplar, yeni y›l mesajlar› göndererek, kimi ülkesindeki üst düzey yöneticilerle
Prof. Dr. Haberal kongrenin aç›l›fl konuflmas›n› yaparken görüflerek dostlar› ve meslektafllar› Prof. Haberal’›, dört buçuk y›l yaln›z b›rakmayan dünyan›n ünlü biliminsanlar›, “25’inci Y›ldönümü Kongresi”ne kat›l›mlar›yla yaln›zca bilimsel üstünlüklerini sergilemekle kalmad›lar, dört buçuk y›l sonra özgürlü¤üne kavuflan bir meslektafllar›n›n mesle¤ine dönmesi mutlulu¤unu paylaflarak, insansal üstünlüklerini de bir kez daha kan›tlad›lar. Sa¤l›k sorunu nedeniyle kongreye gelemeyen “hocalar›n hocas›” Prof. Dr. Thomas E. Starzl’›n, salonun iki
Prof. Haberal meslektafllar›na üst üste “Hepinize çok teflekkür ederim” derken onlara gerçekte “Kongreye kat›ld›klar› için” de¤il, dört buçuk y›ll›k zorunlu yaln›zl›¤›nda kendisine, “asla yaln›z olmad›¤›n› duyumsatt›klar› için” minnet ve flükran duygular›n› yüre¤iyle yineleyerek ve ses tonuyla vurgulayarak aç›kl›yordu. 7
BD OCAK 2014
yan›ndaki dev ekrandan görüntülü yay›nlanan ve eski ö¤rencisi” Prof. Haberal’a verdi¤i “Aferin” de¤erindeki bir diploma özellikli aç›fl konuflmas›, kendisini dinleyen öteki “eski ö¤rencileri” taraf›ndan da içtenlikle alk›flland›. Özellikle Orta Do¤u ve Afrika’dan gelen biliminsanlar›, Prof. Thomas E. Starzl’›n konuflmas›nda yer alan “Türkiye ve bölge, Profesör Haberal’›n tarihi rolü sayesinde, organ naklinde baflar›y› erken yakalad›¤› için flansl›d›r” sözünü onaylarcas›na, ülkelerinin Organ Nakli Derne¤i ad›na Prof. Haberal’a çeflitli ödüller verdiler.
Prof. Haberal, ABD’nin Ankara Büyükelçisi Francis Ricciardone’yi kongreye kat›lan Amerikal› biliminsanlar›yla tan›flt›rd›. “Geçmifli, Bugünü ve Gelece¤iyle Karaci¤er Nakli” konulu kongrenin aç›l›fl›na kat›lan ABD’nin Ankara Büyükelçisi Francis Ricciardone’yi Prof. Haberal, kongreye kat›lan Amerikal› biliminsanlar›yla tan›flt›rd›. Büyükelçi Ricciardone’nin, “Gördü¤üm kadar›yla siz biliminsanlar›, birbirinizle politikac› ve diplomatlardan daha iyi anlafl›yorsunuz ve ayr›ca birbirinizle çok yak›n dostsunuz” sözü Amerikal› biliminsanlar› aras›nda kahkahalara neden oldu. 8
Organ nakli cerrah› Roma Belediye Baflkan› Prof. Dr. ‹gnazio Marino kongrede konuflmas›n› yapmak üzere geldi¤i Türkiye’de ancak ikibuçuk saat kalabildi. Eski bir organ nakli cerrah› olan Roma Belediye Baflkan› ‹gnazio Marino’nun ö¤le yeme¤i için Roma’ya dönmek zorunda olmas› nedeniyle, kongrede konuflmas›n› yapt›ktan sonra sabah geldi¤i Ankara’dan iki saat sonra ayr›lmas› da, kongrenin ilginç bir an›s›yd›. Türkiye'de ve bölgede organ naklinin 25'inci y›ldönümünü nedeniyle geçen ay Ankara'da düzenlenen uluslararas› bilimsel kongre, d›fl görünümü aç›s›ndan bir bilimsel kongre olmas›na karfl›n, özünde bir vefa, dayan›flma, destek ve flükran, k›saca, insansal bir "bütünleflme" idi. • Bütün Dünya YAZI ‹fiLER‹
BD OCAK 2014
Bir Türk Gelene¤i
Nar-Tugan fienli¤i Türklerin tek tanr›l› dinlere girmesinden önceki inançlar›na göre, yerin göbe¤i say›lan yeryüzünün tam ortas›nda bir akçam a¤ac› bulunuyor. Yazan: AR‹F V‹D‹NL‹
B
u a¤ac›n tepesi de gökyüzünde oturan tanr› Ülgen’in saray›na kadar uzuyor ve buna ‘hayat a¤ac›’ diyorlar. Bu a¤ac›, motif olarak bugün bizim bütün hal›, kilim ve ifllemelerimizde görebiliyoruz. Ülgen,
insanlar›n koruyucusu; sakall› ve kaftan giymifl olarak saray›nda oturuyor ve geceyi, gündüzü, günefli yönetiyor. Türklerde günefl çok önemli. ‹nançlar›na göre, gecelerin k›sal›p gündüzlerin uzamaya bafllad›¤› 22 Aral›k’ta gece, gündüzle savafl›yor. 9
BD OCAK 2014
Uzun ve çekiflmeli bir savafltan sonra da gün, geceyi yenerek zafer kazan›yor. Ve günefl eskisinden daha fazla yeryüzünü ayd›nlatmaya bafll›yor. Bu, güneflin yeniden do¤uflu; bir ‘yeni do¤um’ olarak alg›lan›yor Türklerde. Bayram›n ad› ‘Nardugan’. Nar=günefl, tugan/dugan da do¤an anlam›na geliyor. stronomik olarak o günden itibaren geceler k›salmaya, günler uzamaya bafll›yor. ‹flte bu güneflin zaferini ve yeniden do¤uflunu Türkler, büyük flenliklerle akçam a¤ac› alt›nda kutluyorlar. Günefli geri verdi diye iyilik tanr›s› Ülgen’e dualar ediyorlar. Dualar› tanr›ya gitsin, diye a¤ac›n alt›na hediyeler koyuyorlar; dallar›na bezler ve kurdeleler ba¤laya-
A
Hayat a¤ac› temal› çini panolar 10
rak o y›l için dilekler diliyorlar. ‹nanca göre, bu dileklerin mutlaka yerine gelece¤i söyleniyor. Bu bayram için evler temizleniyor ve güzel giysiler giyiliyor; a¤ac›n etraf›nda flark›lar söylenip oyunlar oynan›yor. Yafll›lar ziyaret ediliyor, aileler bir araya gelerek birlikte yiyip içiyorlar. (Yedikleri, yafl ve kuru meyveler yan›nda, özel bir yemek ve bir tür de flekerleme.) Bayram, aile ve dostlar bir araya gelerek kutlan›rsa ömrün ço¤alaca¤›na, u¤ur gelece¤ine inan›yorlar... Anlat›lanlara göre, akçam a¤ac› sadece Orta Asya’da yetifliyor ve örne¤in, Filistin’de bu a¤aç bilinmiyor. O nedenle, bu olay›n Türklerden Hristiyanlara geçti¤i; Hristiyanlar›n, Hunlar›n Avrupa’ya gelifllerinden sonra
BD OCAK 2014
iddia ediliyor. Kaynaklara göre, ‹sa evrenin nuru, günefli olarak alg›lan›yor ve bu kutlama pagan halklardan al›n›p ‹sa’ya yak›flt›r›l›yor. ‹mparator Konstantin (324-337) ‹znik’te toplanan konsülde, 22 Aral›k’ta güneflin do¤umu için yap›lan bu pagan bayram›, ‹sa’n›n do¤umu olarak 24 Aral›k’a al›n›yor ve buna da ‘Noel Bayram›’ deniyor. (Bat› kilisesi yani Katolikler ise, bunu 25 Aral›k’ta kutluyorlar.)
Hayat a¤ac› desenli kilim onlardan görerek bu töreni ald›klar› belirtiliyor. Türkler Gök Tanr› inanc›n› kabul ettikten sonra dahi, Nar-Tugan’› y›l›n en büyük bayram› olarak kutlam›fllard›. Türklerin bu milli bayram›, daha sonra Bat› kültürüne geçti ve daha sonra da Hristiyanlaflt›. Çünkü bu kutlaman›n ‹sa’n›n do¤umuyla ise hiçbir ilgisi yok. Do¤um, güneflin yeniden do¤uflunu temsil ediyor; ve Hz. ‹sa’n›n do¤um tarihinin 6 Ocak oldu¤u
‹sa evrenin nuru, günefli olarak alg›lan›yor ve bu kutlama pagan halklardan al›n›p ‹sa’n›n do¤umu olarak 24 Aral›k’a al›n›yor ve buna da ‘Noel Bayram›’ deniyor
am süsleme ise yine, ilk olarak 1605’te Almanya’da görülüyor ve oradan Fransa’ya ve di¤er Hristiyan ülkelere geçiyor. Di¤er yandan, Nar-Tugan bayram›nda Türklerin Ülgen’i bekledikleri ve geyi¤e binmifl Ülgen’in evin bacas›ndan içeri girerek çam a¤ac›na hediyeler b›rakaca¤›na inand›klar› da günümüze ulaflan bilgiler aras›nda yer al›yor. Bu yönüyle asl›nda Avrupa’n›n Noel Baba’s›, Ülgen’in de¤iflik bir versiyonu olarak görülüyor. Bu figürün, uzun kaftan›, aya¤›ndaki çizmeleri, bafl›ndaki börkü ve k›yafetleri de, bu kan›y› güçlendiriyor. Çünkü o y›llarda etekli elbise ve sandalet giyen Avrupal›lar›n, bu giysilerle ilgisini bulabilmek mümkün de¤il. Ayr›ca, at› ehlilefltirip en uygun binici k›yafet olarak pantolonu Bat›’ya arma¤an ettiklerini an›msamak gerekir. Denilebilir ki, Bat› Nar-Tugan bayram›n› ‹sa’yla, Ülgen’i de Noel Baba ile özdefllefltirerek kendine bir Noel Bayram› ç›kar›yor. Yani Bat›, en büyük bayram›n› Türklerden ediniyor. •
Ç
Kaynaklar: *Muazzez ‹lmiye Ç›¤ * Prof. Dr. Erhan Ar›kl› 11
E
y Türk gençli¤i! Birinci görevin, Türk ba¤›ms›zl›¤›n›, Türk Cumhuriyetini sonsuza kadar korumak ve savunmakt›r.(...) Zorla ve aldatmacayla sevgili vatan›n bütün kaleleri zaptedilmifl, bütün tersanelerine girilmifl, bütün ordular› da¤›t›lm›fl ve ülkenin her köflesi fiili olarak ele geçirilmifl olabilir. Bütün bu koflullardan daha ac›kl› ve daha korkunç olmak üzere, ülkenin içinde iktidara sahip olanlar aymazl›k ve sapk›nl›k ve hatta hainlik içinde bulunabilirler. (...) Ey Türk gelece¤inin evlad›! ‹flte, bu durum ve koflullar içinde bile görevin, Türk ba¤›ms›zl›k ve cumhuriyetini kurtarmakt›r! Muhtaç oldu¤un güç, damarlar›ndaki soylu kanda mevcuttur!
BÜTÜN K‹TAPÇILARDA
Otopsi Cengiz Özak›nc›
380 Ayr› Anadilin Konufluldu¤u Amerika Birleflik Devletleri’nde Tek Ortak ve Resmi Dil:
‹NG‹L‹ZCE 1990 y›l› nüfus say›m›nda ABD yurttafllar›na soruldu: “Etnik ›rk, soy kökeniniz nedir?” erilen yan›tlar ABD yurttafllar›n›n 500 dolay›nda de¤iflik soy ve ›rklardan geldiklerini ortaya ç›kard›. (Belgelerini geçen ayki yaz›mda yay›mlad›m.) Ayn› say›mda ABD yurttafllar›na flu da sorulmufltu: “Evinizde hangi dili konufluyorsunuz?” Verilen yan›tlar, ABD yurttafllar›n›n, evlerinde ‹ngilizce d›fl›nda 380 dolay›nda ayr› anadil konuflmakta ol-
V
duklar›n› ortaya ç›kard›. ABD resmi raporlar›nda hangi eyalette kaç de¤iflik anadil konufluldu¤u da saptan›yor. 2010 nüfus say›m›na göre: 4,779,736 nüfuslu Alabama’da 114 ayr› dil; 710,231 nüfuslu Alaska’ da 109 ayr› dil; 6,392,017 nüfuslu Arizona’da 152 ayr› dil; 2,915,918 nüfuslu Arkansas’da 89 ayr› dil; 37,253,956 nüfuslu California’da 13
BD OCAK 2014
1990 ABD nüfus say›m›nda evde konuflulan anadil sorusuna verilen yan›tlar. (Sayfa1)
213 ayr› dil; 5,029,196 nüfuslu Colorado’da 128 ayr› dil; 3,574,097 nüfuslu Connecticut’da 107 ayr› dil; 897,934 nüfuslu Delaware’de 81 ayr› 14
dil; 18,801,310 nüfuslu Florida’da 162 ayr› dil; 9,687,653 nüfuslu Georgia’da 141 ayr› dil; 1,360,301 nüfuslu Hawaii’de 104 ayr› dil; 1,567,582
BD OCAK 2014
nüfuslu Idaho’da 107 ayr› dil; 12,830,632 nüfuslu Illinois’da 140 ayr› dil; 6,483,802 nüfuslu Indiana’da 114 ayr› dil; 3,046,355 nüfuslu Iowa’ da 113 ayr› dil; 2,853,118 nüfuslu Kansas’da 111 ayr› dil; 4,339,367 nüfuslu Kentucky’de 109 ayr› dil; 4,533,372 nüfuslu Louisiana’da 99 ayr› dil; 1,328,361 nüfuslu Maine’da 86 ayr› dil; 5,773,552 nüfuslu Maryland’da 145 ayr› dil; 6,547,629 nüfuslu Massachusetts’de 142 ayr› dil; 9,883,640 nüfuslu Michigan’da 141 ayr› dil; 5,303,925 nüfuslu Minnesota’da 123 ayr› dil; 2,967,297 nüfuslu Mississippi’de 85 ayr› dil; 5,988,927
nüfuslu Missouri’de 133 ayr› dil; 989,415 nüfuslu Montana’da 80 ayr› dil; 1,826,341 nüfuslu Nebraska’da 106 ayr› dil ayr› dil; 2,700,551 nüfuslu Nevada’da 114 ayr› dil; 1,316,470 nüfuslu New Hampshire’da 83 ayr› dil; 8,791,894 nüfuslu New Jersey’de 136 ayr› dil; 2,059,179 nüfuslu New Mexico’da 114 ayr› dil; 19,378,102 nüfuslu New York’ta 173 ayr› dil; 9,535,483 nüfuslu North Carolina’da 136 ayr› dil; 672,591 nüfuslu North Dakota’da 77 ayr› dil; 11,536,504 nüfuslu Ohio’da 128 ; 3,751,351 nüfuslu Oklahoma’da 131 ayr› dil; 3,831,074 nüfuslu Oregon’da 136
1990 ve 2000 y›llar›nda ABD nüfus say›m›nda evde konuflulan anadil sorusuna verilen yan›tlar›n karfl›laflt›rmas›. 15
BD OCAK 2014
ayr› dil; 12,702,379 nüfuslu Pennsylvania’da152 ayr› dil; 1,052,567 nüfuslu Rhode Island’ta 81 ayrı dil; 4,625,364 nüfuslu South Carolina’da 105 ayr› dil; 814,180 nüfuslu South Dakota’da 79 ayr› dil; 6,346,105 nüfuslu Tennessee’de 117 ayr› dil; 25,145,561 nüfuslu Texas’da 170 ayr› dil; 2,763,885 nüfuslu Utah’da 123 ayr› dil; 625,741 nüfuslu Vermont’da 78 ayr› dil; 8,001 ,024 nüfuslu Virginia’da 135 ayr› dil; 6,724,540 nüfuslu Washington’da 166 ayr› dil; 1,852,994
ABD’de “U.S.English” vakf›n›n yay›mlad›¤› 2006-2008 “Census American Community Survey” raporu. 16
nüfuslu West Virginia’da 84 ayr› dil; 5,686,986 nüfuslu Wisconsin’de 124 ayr› dil; 563,626 nüfuslu Wyoming’de 61 ayr› dil ve 601,723 nüfuslu District of Columbia’da 94 ayr› dil konuflulmakta oldu¤u; yap›lan say›m sonucu resmen belirlenmifl bulunuyor. 010 y›l› say›m›nda, ABD nüfusunun yüzde 16,3’ünü oluflturan 50,500,000 (elli milyon beflyüz bin) kiflinin evlerinde anadil olarak “Hispanic” (‹spanyolca) konufltuklar›; bunlar›n ço¤unun 1960’lardan bafllayarak ve say›s› her y›l katlanarak büyüyen göç dalgalar›yla Meksika’ dan, Küba’dan, vs. ABD’ye göçmen olarak geldikleri; k›rk y›l sonra 2050 y›l›na do¤ru ABD nüfusunun yüzde 30’unu oluflturacaklar›; bunlar›n Amerikan yurttafll›¤›na girmifl olmalar›na karfl›n, ezici ço¤unlu¤unun Amerikan ulusuyla kaynaflmad›klar› ve ülkenin ortak dili ‹ngilizce’yi ö¤renmedikleri, konuflmad›klar› resmen saptanm›fl durumda… 2008’de ölen ABD’li akademisyen Samuel P. Huntington, Foreign Policy dergisinin 2004 Mart say›s›nda yay›mlanan “Hispanic Challenge” bafll›kl› yaz›s› ve ayn› y›l yay›mlanan “Biz Kimiz?” (Who Are We?) adl› kitab›nda, Ame-
2
BD OCAK 2014
rikan ulusuyla kaynaflmayan yüzde 16,3’lük “Hispanic” nüfusun, bu ço¤alma h›z›yla 2050 y›l›na do¤ru ABD’yi etnik bölünmeye sürükleyebilece¤ini; bunu önlemenin biricik yolunun ise, onlar›n “rüyalar›n› bile ‹ngilizce görecekleri düzeyde ‹ngilizce konuflmalar›”n› sa¤lamak oldu¤unu savunuyordu. Bundan sonra Amerika’da pek çok köfle yazar› 2050 öngörülerini yazmaya bafllad›. “Türk Huntington’u” diyebilece¤imiz kimi yerli “Bat› papa¤anlar›” da Huntington’a ait olan ABD’nin 2050 y›l›nda “Hispanic”ler taraf›ndan parçalanaca¤› “kehaneti”ni sanki kendi bulufllar›ym›fl gibi sunan yay›nlar yapt›lar. eflitli etnik kökenlerden gelen anadilleri farkl› topluluklar›n bir ulus oluflturabilmesinin, “ortak bir dil” kullanmalar›na ba¤l› oldu¤u, ABD’nin yaflayarak ö¤rendi¤i bir gerçeklik. Huntington’un de¤inmedi¤i bir gerçek de flu: ABD’nin geçmiflinde, bugünün yüzde 16’l›k “Hispanic”lerinden çok daha a¤›r, 1890’larda ABD nüfusunun yüzde 53’ünü oluflturan Alman kökenli yurttafllar sorunu vard›. O y›llarda, sokaktaki her iki ABD yurttafl›ndan biri Alman kökenliydi. Bunlar, ABD’ de bütün derslerin Almanca okutuldu¤u okullar aç›yor, Almanca gazeteler, dergiler, kitaplar yay›ml›yor; Alman tiyatrolar›, Alman kabareleri, Alman birahaneleri, Alman flirketleri
Ç
ABD’nin anadili ‹spanyolca olan “Hispanic” nüfusunun artmas› sonucu 2050’ye do¤ru parçalanabilece¤i öngörüsünde bulunan Samuel P. Huntington, 2004 y›l›nda Dünya Ekonomik Forumu’nda.
aç›yor; ve caddeleri, sokaklar› Almanca iflyeri tabelalar›yla donat›lan Amerika, h›zla Almanlafl›yordu. Dahas›, 1890’larda ABD nüfusunun ço¤unlu¤unu oluflturan bu Alman kökenliler d›fl politikay› bile etkiliyor, ABD’ye Almanya’n›n düflman›na düflman, dostuna dost bir politika izlemesini dayat›yorlard›. Ancak, bu durum 1890’lar›n ikinci yar›s›nda de¤iflecek ve ABD nüfusunun ço¤unlu¤unu oluflturan Alman kökenliler, 1896’da ABD’deki Alman kanaat önderlerinin önerisiyle, ABD’nin ortak dili olan ‹ngilizce’yi ö¤renip günlük yaflamlar›nda kullanarak Amerikan ulusunun ayr›cal›ks›z yurttafllar› olmaya yöneleceklerdi. Bu yöneliflten yüz y›l sonra yap›lan 1990 – 2000 ABD nüfus say›mlar›nda, etnik kökenini Alman olarak tan›mlayan ABD yurttafllar›n›n say›s› tüm nüfusa oranla yüzde 25’lere 17
BD OCAK 2014
ABD Senatosu’na sunulan “‹ngilizce Dil Birli¤i Yasa Tasar›s›.”
gerilemifl, ‹ngilizce bilmeyen Alman kökenli Amerikal› say›s› ise yok denecek ölçüde azalm›flt›. 1890’larda ABD nüfusunun ço¤unlu¤unu oluflturan Alman kökenlileri ortak dil ‹ngilizce ile Amerikanlaflt›ran ABD’nin, bugünün %16’l›k “Hispanic”lerini ayn› yöntemlerle Amerikan ulus potas›nda kaynaflt›rmas› olanaks›z de¤il… Nitekim, “Tek Dil ‹ngilizce Ak›m›” (English-Only Movement) ‹ngilizce’nin ABD’de hem tek ortak dil ve hem de tek resmi dil olarak benimsenmesi için çal›flmakta. 1930’lar Türkiyesi’nde “Vatandafl Türkçe Konufl” kampanyalar›na benzer kampanyalar; bugün ABD’de ulusal dil ‹ngilizce için yürütülüyor. 2005 y›l›nda Kongre’ye sunulan “‹ngilizce Dil Birli¤i Yasa Ta18
sar›s›” (English Language Unity Act) yasalaflma yolunda çeflitli aflamalardan geçerek, 5 Mart 2013 günü ABD Senatosu’na, 6 Mart 2013 günü Temsilciler Meclisi’ne sunuldu. Yasa tasar›s›, “ABD’de resmi dil ‹ngilizce’dir” maddesiyle bafll›yor. Tasar›ya göre, tüm ABD yurttafllar› Ba¤›ms›zl›k Bildirgesi’nin özgün ‹ngilizce metnini, ABD Anayasas›n› ve yasalar›n› okuyup anlayacak ölçüde ‹ngilizce bilecekler; bu düzeyde ‹ngilizce bilmeyen göçmenler, ABD yurttafll›¤›na al›nmayacak; devlet dairelerindeki bütün ifllemler ‹ngilizce olacak; yurttafllar özel yaflamlar›nda ise diledikleri dili kullanabilecekler… Evet, ABD’de Mart 2013 itibariyle son durum bu. Peki, Türkiye’de son durum ne? ABD’de “Tek Resmi Dil: ‹ngilizcedir”, “Vatandafl ‹ngilizce Konufl!” demek, Demokratik Cumhuriyetçiliktir; buna karfl›l›k Türkiye’de “Tek Resmi Dil Türkçedir”, “Vatandafl Türkçe Konufl!” derseniz, “birileri” sizi an›nda “Irkç› Faflist” olarak damgalayacakt›r. ABD ve di¤er Bat› ülkelerinde “Demokratik” say›lan›n, Türkiye’de “Irkç› Faflizm” say›lmas›; Bat›’da “Anarfli” olarak tan›mlanacak türden görüfl ve uygulamalar›n, Türkiye’de “Demokrasi” olarak yutturulmas›; bence, ülkemizin tüm sorunlar›ndan çok daha önemli bir sorundur. • cengizozakinci@butundunya.com.tr
Y›lmadan Yorulmadan Dr. S›tk› Ayd›nel
KUVÂ-Y‹ M‹LL‹YE DÖNEM‹NDE UNUTULAN KAHRAMANLAR umhurbaflkanl›¤› Arflivinden buldu¤umuz on bir belgede flunlar yaz›lmaktad›r: “Mütareke mevad›n›n (Mondros) düflmanlar taraf›ndan tatbikine baflland›¤› ilk günden I. ‹nönü Muharebesine tekaddüm eden zamana kadar, Rumeli ve Anadolu’da muhtelif cephelerde vücud bulan -merkez m›nt›kas›ndaki Merkez ordusu teflkilat› hariç- Kuvâ-yi Milliye teflkilat› ile bu meyanda k›taat-› askeriye taraf›ndan al›nan tertibat ve teflkilat sureti umumiyede bundan ibarettir. Vesaik olmad›¤›ndan bu cephelerin o zamanki kuvvetleri tespit edilememifltir.” Bu ifadeden sonra bu belgelerde Güney’de, Bat›’da, Trakya’da kurulan bütün cepheler, bunlara komuta edenler, bafllang›ç ve bitifl
C
19
BD OCAK 2014
tarihleri ve kuvvetleri ile karfl›lar›ndaki Yunan kuvvetlerinin miktarlar› belirtilmifltir . Önce bu belgelerin teyide ihtiyaç duyulmayacak kadar sa¤lam oldu¤unu ifade etmeliyiz. Sonra da bu belgelerin yorumuna geçebiliriz:
B
u belgeler Kurtulufl Savafl›m›z›n iki safhaya ayr›ld›¤›n› aç›kça göstermektedir. Gotik harfleriyle ifade edilen belgelerde Kuvâ-yi Milliye Teflkilat› terimi geçmekte ve ad› geçen savafl›n birinci dönemi olan “Kuvâ-yi Milliye” dönemini ifade etmektedir. Bu döneme ait belgeler olmad›¤› için kurulan cephelerin mevcutlar› tespit edilememifltir denmektedir. Gerçekten de bu oluflumlara kat›lan milis kuvvetleri gönüllülerden oluflmakta ve her gün yeni katk›larla mevcutlar› de¤iflmektedir. Düflmanlar taraf›ndan iflgal edilen bölgelerde, Türklerin tarih sahnesine ç›k›fllar›ndan beri geleneksel olarak yurtlar›n›n iflgaller karfl›s›nda gösterdikleri direnifl ruhu ve gösterdikleri kahramanl›k bu durumda da flahlanm›flt›r ve Kurtulufl Savafl›m›z›n kazan›lmas›na öncülük etmifllerdir. Bu güne kadar Kuvâ-yi Milliye ruhu sözü s›k s›k gündeme gelmifl ancak yavafl yavafl bu ruhun kaybolmakta oldu¤u gözlenmifltir. Oysa bu ruh Türk’ün öz varl›¤›na ve geleneklerine uydu¤u için devam ettirilmesi gerekmek20
tedir. Bu belgelerden sonraki belgelerde bütün cephelerde düzenli ordu ile yap›lan muharebelere ait detaylar belirtilmifltir. Bu safhaya da “düzenli ordu” safhas› diyebiliriz. fiimdi de as›l konumuza “Kuvâyi Milliye Döneminde Unutulan Kahramanlar”a dönebiliriz. Hiç flüphe yok ki bu kahramanlar birkaç kifliden ibaret de¤ildir. ‹simleri bilinenler d›fl›nda da “‹simsiz Kahramanlar” daha da çoktur. ‹simleri bilinenleri de bu yaz›da saymak ve her birinin özgeçmifllerini ve yapt›klar›n› da belirtmek kitaplar› doldurur. Nitekim yaz›lm›flt›r da. ‹zmir Tepeköylü Esad Hoca-1921 (Mehmet Esad ‹leri)
BD OCAK 2014
Buna bir örnek: Ayd›n’›n Yunanlar
taraf›ndan 2000 kifliye yak›n bir kuvvetle iflgalinden sonra Ayd›n’›n güneyindeki Balta köylülerin tümüyle Yunanlara karfl› muharebe etmeye kalk›flmalar› ve bu muharebe devam ederken köyün kad›nlar›n›n da erkeklere su ve ayran tafl›malar› tarihimizin alt›n sayfalar›ndan birini teflkil etmektedir. Bu ismi bilinmeyen kahramanlara bir örnektir.
Mehmet Esad Bey Kurtulufl Savafl›nda Ayd›n Cephesinde önemli yararlar göstermifl, I ve II. Dönem TBMM’de milletvekilli¤i yapm›fl bir din ve siyaset adam›d›r. MEHMET ESAD BEY ‹smi bilinenlerden biri de Mehmed Esad ‹leri’dir. Mehmet Esad Bey 1882’de Gümülcine’de do¤mufltur. Babas› Müderris Mehmet Hilmi Efendidir. ‹lk, orta ve yüksek ö¤renimini do¤um yerinde yapm›flt›r. Medresede müderrislik ve ‹dadi Mektebinde ö¤retmenlik görevlerinde bulunmufltur. Mehmet Esad Bey Kurtulufl Savafl›nda Ayd›n Cephesinde önemli yararlar göstermifl, I ve II. Dönem TBMM’de milletvekilli¤i yapm›fl bir din ve siyaset adam›d›r. Balkan Savafl›nda
Gümülcine’nin iflgali üzerine ‹stanbul’a göç etmifl burada Bat› Trakya Derne¤i’ni kurmufltur. 1913’te kurulan “Bat› Trakya Türk Cumhuriyeti” için baflar›l› çal›flmalar yapm›fl; ancak Bat› Trakya Osmanl› Devleti taraf›ndan feda edilince memleketine dönmeyerek bir müderrisli¤e tayinini istemifltir. Mehmet Esad Bey’in talebi uygun görülerek Ayd›n Sultaniyesi’ne atanm›flt›r. Müderrislik görevini I. Dünya Savafl› süresince devam ettirmifltir. ‹zmir’de Yunan iflgalinin bafllamas› üzerine (15 May›s 1919) gençlerden toplad›¤› gönüllüler ve zeybekler ile Ayd›n-Köflk cephesinde “Kuvâ-yi Milliye’ye kat›lm›flt›r. 16 Nisan 1920 tarihli Ankara Fetvas›n› “Çine’de Milli Ordu Müftüsü Esad” ismiyle imzalam›flt›r. TBMM I. Dönemi için 10 Ekim 1920’de yap›lan seçimlerde Ayd›n milletvekili olarak meclise girmifltir. Mecliste fieriye Evkaf, ‹rflad ve Milli E¤itim Komisyonlar›nda çal›flm›flt›r. 26 Ocak 1922’de ordu geri hizmetlerine yard›m için yurdun çeflitli yerlerine gönderilen milletvekilleri aras›nda Ayd›n bölgesinde görev yapm›fl, ordunun çeflitli ihtiyaçlar›n›n giderilmesinde yararl› olmufltur. BMM’nin II. Döneminde Mu¤la milletvekili seçilmifltir. “Lozan Antlaflmas›”n›n TBMM’de görüflülmesi s›ras›nda en çarp›c› elefltirileri yapm›fl, anlaflman›n oylanmas› s›ras›nda 13 milletvekiliyle birlikte k›rm›z› oy kullanm›flt›r. II. Dönem milletvekilli¤i sona erince ‹zmir’in Torbal› ilçesine yerleflmifltir.
T
21
BD OCAK 2014
Soyad› kanunuyla birlikte ‹leri soyad›n› alm›flt›r. 15 Nisan 1957’de ‹zmir’in Torbal› ilçesinde 75 yafl›nda vefat etmifltir. Mehmet Esad Bey 21 Kas›m 1923’de milli mücadeledeki hizmetleri nedeniyle k›rm›z›yeflil fleritli ‹stiklal Madalyas›yla ödüllendirilmifltir. EFE AYfiE: Efe Ayfle 1894 y›l›nda ‹mamköy’de (Ayd›n Merkez) do¤mufltur. Baba ad› Mustafa’d›r 1910 y›l›nda Kayac›k köyü nüfusuna kay›tl› Mustafa adl› kifli ile evlenmifltir. Ve iki k›z çocu¤u sahibidir.
E
fli 1915 y›l›nda Çanakkale Cephesinde flehit düflmüfltür. Efe Ayfle eflinin flehit düflmesi üzerine tekrar ‹mamköy’e yerleflmifltir. Yunanlar›n Ayd›n’› iflgali s›ras›nda ‹mamköyü ele geçirmeleri üzerine silahlanarak Umurlu’daki Sancaktar Ali Efe Grubu’na kat›lm›flt›r. Ayn› gruptaki Çiftlikli Kübra ve Ayfle Çavufl ile birlikte ilk olarak Kepez s›rtlar›nda düflmanla savaflm›fl, daha sonra Ayd›n Cephesinde yer alm›flt›r. Düflman›n Ayd›n’dan birinci kez ç›kart›lmas› üzerine köyüne geri dönmüfltür. Ayd›n’›n ikinci kez iflgali üzerine Yörük Ali Efe Grubuna kat›larak Köflk cephesindeki muharebelerde yer alm›fl ve milli mücadelenin sonuna kadar savaflm›flt›r. Efe Ayfle milli mücadeledeki baflar›lar› nedeniyle Gazi Mustafa Kemal Pafla’n›n teklifi üzerine TBMM taraf›ndan k›rm›z› fleritli ‹stiklal Madalyas›na lay›k görülmüfltür.
22
Madem ki buras› bizim vatan›m›z biz de bu vatan›n olmal›y›z. ‹zzetle ölmek zilletle yaflamaktan çok daha iyidir. Efe Ayfle diyor ki: “Baz› kad›nlar›n içinde bir pehlivan; baz› erkeklerin içinde de korkakl›klar›ndan dolay› bir kad›n gizlidir. Kemer belindir, çizme aya¤›n, börkü bafl›nd›r. Madem ki buras› bizim vatan›m›z biz de bu vatan›n olmal›y›z. ‹zzetle ölmek zilletle yaflamaktan eftaldir. (Çok daha iyidir.) Bu yaz›da sadece bu kadar örnekle yetiniyoruz. Daha yüzlerce bu gibi kahramanlar “Kuvâ -yi Milliye’ döneminde büyük yararlar göstermifltir. • sitkiaydinel@butundunya.com.tr
BD OCAK 2014
YAZILARI
Bas›n Bunal›m› H
arf Devrimi’nin hemen ard›ndan ortaya ç›kan Bas›n Bunal›m› gittikçe vahim bir aflamaya giriyor. ‹stanbul’da ç›kan haftal›k ve ayl›k dergilerin hemen hepsi kapand›. Bunlar aras›nda birkaç mizah gazetesi kald› ve onlar da nerde ise düflüp, kaybolacaklar. Bundan sonra s›ra belli bafll› günlük ç›kanlara gelecek ve iflte o zaman korktu¤umuz bafl›m›za gelecek. Fakat flimdiden haber verelim ki, biz bu bunal›m› Harf Devrimi’nin
Bizde her devrim gibi kültür ve bilim alan›ndaki devrimler de hep devlet marifetiyle oluflur ve onun gücüne dayanarak yürür.
bizzat kendi bünyesinden ç›kan bir ar›za gibi görenlerden de¤iliz. E¤er bafllang›çta gerekli olan önlemler al›nsayd›; bu bunal›mdan sak›nman›n mümkün olabilece¤ine inananlardan›z. Bu önlemlerin zaman› tamam›yla geçti mi? Biz ona da ihtimal veremeyiz. Çünkü ortada henüz düzeltilmesi mümkün olmayan hiçbir durum yoktur.
B
ugün, hükümet buna bizim verdi¤imiz önemi verecek olursa; derde çare bulmakta hemen hiçbir güçlükle karfl›laflmayacakt›r. Yay›n ve Bas›n alan›nda Devlet, ihtiyaç duyulan düzenlemeleri aç›k ve anlafl›labilir bir flekilde ortaya koymal›d›r. Böylelikle hem Harf Devrimi’nden beklenen yarar süratle sa¤lanm›fl ve hem de bu sebeple memleketin bilim hayat›na, kendi kontrolü alt›nda, efli görülmemifl bir düzen ve tertip verilmifl olacakt›r. Bizde her devrim gibi kültür ve 23
BD OCAK 2014
bilim alan›ndaki devrimler de hep devlet marifetiyle oluflur ve onun gücüne dayanarak yürür. Bunun baflka türlü olabilmesine ihtimal vermek Türk Ulusu’nun karakter ve tarihini tamam›yla bilmemek demektir. Her hususta devletçi olan bir ulusun yaln›z kültür ve bilim ifllerinde bunun aksi bir yetenek göstermesine, bir yön almas›na beddua etmek neden?
herkesin böyle yorumlayaca¤›na kuflku yoktur.
A
vrupa’n›n ve Amerika’n›n Türkler aleyhine ço¤unlukla heyecanl› ve olumsuz haberler vermek amac›nda olan bas›n›, böyle bir olaydan azami flaflk›nl›¤› ve ac›kl› bir durumu ç›karmaya çal›flacaklard›r. Ve bütün bunlar ne için?
Türk milleti her devrimde oldu¤u gibi, bu sefer de dünya önünde bir s›navdan geçiyor. Bu s›nav› da baflar›yla verece¤inden asla hiç kimsenin kuflkusu olmas›n. Gerçekçi olal›m lütfen... Günün birinde her fleyin kendili¤inden yoluna girmesini beklemek iyimserli¤ine, özellikle bu Harf Devrimi’yle ilgili olan konularda asla düflmeyelim.
T
ürk milleti her devrimde oldu¤u gibi, bu sefer de dünya önünde bir s›navdan geçiyor. Bu s›nav› da baflar›yla verece¤inden asla hiç kimsenin kuflkusu olmas›n. Türkiye’de Bas›n Bunal›m›’n›n bizim korktu¤umuz aflamaya girmesi bütün milletin fikri ve manevi iflas› anlam›n› içerebilir. Bu bizim uluslararas› itibar›m›z için epeyce büyük bir zarard›r. Gerçi biz biliyoruz ki, bu bunal›m›n en büyük sebeplerinden birisi ekonomiktir, bu durumu 24
Türk Bas›n› Harf Devrimi’nin gerektirdi¤i düzen ve teflkilat› tamamlayacak araçlardan yoksun oldu¤u ve yahut bunlar› sa¤layabilmek için katland›¤› masraflar›n alt›ndan kalkamayaca¤› için bunal›mdad›r. Hâlbuki Bas›n›n masraflar› belirli bir düzene sokulur, israf anlay›fl›ndan bir an evvel ç›k›l›r ve harcamalar gerekti¤i flekilde yap›l›r da biraz da tasarruf ilkesiyle hareket edilirse sorunun kendili¤inden çözülece¤ine inan›yoruz. E¤er bu düzen ve teflkilat›n, bu masraflar›n en çok neye mal oldu¤unu söyleyecek olursak, herkes hayrete düfler ve basitken derdin bu kadar umulmaz bir hale sokulufluna hiçbir anlam veremez. Hâkimiyeti Milliye Gazetesi 17 Nisan 1929
Atütürk’ün Dünyas› Cengiz Önal
U
luslar üzüntü ve keder bilmemelidir. Liderlerin görevi, hayat› nefle ve flevkle karfl›lamak hususunda halk›na yol göstermektir. Elimizdeki program›n ruhu, bizi yaln›z bir k›s›m vatandaflla alakal› kalmaktan meneder. Biz, büyük Türk ulusunun hizmetindeyiz. Gazi Mustafa Kemâl Atatürk
Atatürk’ün 49 Kiflili¤i
A
tatürk, fiziki yap› olarak, ortadan biraz daha uzun boylu, ince ve sa¤lam yap›l›, aç›k sar› saçl›, genifl al›nl›, elmac›k kemikleri belirgin, aç›k mavi gözlü, etkili bak›fll› ve düzgün bir yüz yap›s›na sahipti. Dolays›yla, ilk bak›flta etkileyici bir görünümü vard›. Kendisini tan›d›kça bu etkileme, elbette ki kendisini bir o kadar daha göstermekteydi… Mustafa Kemal, tabiat› itibariyle az da olsa s›k›lgan olmakla beraber, cemiyet içinde bulunmaktan ve konuflmaktan hofllan›yordu. Konuflmas› kesin ifadeli, kararl›, etkili ve ilgi çekiciydi. Giyimine çocukluktan beri özen gösterir, daima temiz ve düzgün giyinirdi. Her zaman t›rafll›yd› ve temizlik konusunda çok titizdi. Mutlaka her gün banyo yapmay› al›flkanl›k haline getirmiflti. Geceleri çok geç yatar, az
Asker Atatürk uyurdu. Kahve ve sigara tiryakili¤i vard›. Akflam yemeklerini davetlileriyle yemek, vazgeçilmez bir al›flkan25
BD OCAK 2014
l›¤›yd›. Sofrada yeme¤in yan› s›ra içki, bazen müzik de olurdu. Sofra Atatürk’ün dostlar›yla stres att›¤›, önemli konularda fikir al›flveriflinde bulundu¤u, gerekli hallerde nab›z yoklad›¤›, bazen de görev verece¤i insanlar› ölçüp-biçti¤i bir yerdi. Ço¤u zaman da; salondaki kara tahta önünde bilimsel tart›flmalar yap›l›rd›. K›sacas› Mustafa Kemal’in akflam sofralar›, çok çeflitli konular›n görüflüldü¤ü, tart›fl›ld›¤› adeta akademik bir alan gibiydi.
A
tatürk’ün en fazla göze çarpan özelliklerinden birisi de, hareket ve kararlar›nda çabuk, kesin, aç›k ve enerjik olmas›yd›. O, her fleyden önce gerçekçiydi… Harekete geçmeden önce konuyu en ince ayr›nt›s›na kadar gözden geçirir, zaman, mekan ve imkan faktörlerini mükemmel kullan›rd›. Yaflam› boyunca, “Zaman›nda hiç bir fleyi kaç›rmamak ve zamans›z hiç bir fleye giriflmemek” ilkesini baflar›yla
Bir baloda yak›n çal›flma arkadafllar› ve eflleri ile
Çal›flmalar›nda ve yapt›klar›nda hakim olan unsur duygular› de¤il, akl› ve mant›¤›yd›. uygulad›. Gerekti¤inde durmas›n› ve uygun zaman›n›n gelmesini beklerdi. Ama kesin karar verdikten sonra, art›k dur-durak bilmez, karar›n› büyük bir enerji, y›k›lmaz bir irade ile tereddütsüz takip ederdi. Pratik ve berrak zekâs›, hiç bir tehlike karfl›s›nda y›k›lmayan azmi, insanlar› do¤ru ve en ifle yarayacaklar› yerde de¤erlendirmesi, giriflece¤i ifle mani olacak engelleri y›kmakla ifle bafllamas›, ona baflar›ya giden yollar› çok çabuk aç›yordu. Çal›flmalar›nda ve yapt›klar›nda hâkim olan unsur duygular› de¤il, akl› ve mant›¤›yd›. Büyük Zafer’den sonra, Türk Ordusu’ nun Bo¤azlara yürümesi emrini vermifl, ancak bu esnada bir insan›n zor
BD OCAK 2014
dayanabilece¤i tahriklere kap›lmam›fl ve böylelikle de kariyerini kurtarmak için çat›flma arayan, emperyalist Bat›’ n›n adeta sözcülü¤ünü yapan ‹ngiltere Baflbakan› Lloyd George’un plânlar›n› bofla ç›karm›flt›r. n yak›n›nda bulunan silah arkadafllar› bile bunun bir askeri taktik oldu¤unu fark edememifl, bir anl›¤›na tedirginli¤e kap›lm›fllard›r. Ama o, böylelikle emperyalist Bat›l› gücü dize getirmifl ve Mehmetçi¤in bir damla bile kan›n› dökmeden hem Bo¤azlar› ve hem de Do¤u Trakya’y› kurtarm›fl, vatan topraklar›na katm›flt›r. Kiflisel müzik zevki alaturka a¤›rl›kl› olmakla beraber, toplumu ve kimi müzisyen ve sanatç›lar› Bat› musikisine yönlendirmeyi özendirmiflti. Kad›n konusunda da duygular›n› ve al›flkanl›klar›n› de¤il, ça¤›n ve gelece¤in gereklerini ön plâna alm›fl, kad›na gereken özgürlü¤ünü vererek, kad›nerkek eflitli¤inin yollar›n› açm›flt›.
E
Atatürk yeni Türk harflerini anlat›yor bile ciddi kitaplar okudu¤u görüldü. Hatta 26 A¤ustos 1922 gecesi, Kocatepe’deki çad›rl› ordu karargâh›nda,
azgeçemedi¤i al›flkanl›klar›ndan biri de okumaya olan merak›yd›. Daha ö¤rencilik y›llar›nda küçük harçl›¤›ndan kitaplar ald›¤› biliniyordu. Genç subayl›k y›llar›nda askerlikle ilgili tercümeler yapt›. 1927’de hacimli bir eser olan Büyük Nutku üç ay içinde kaleme ald›. Türk Dili Kurultay› toplant›s›na baflkanl›k ediyor. Onun savafl s›ras›nda 4 Ocak 1933
V
27
BD OCAK 2014
sabaha karfl› uygulanacak planlar konusundaki çal›flmalardan sonra, karargâh›ndaki komutanlar birkaç saatli¤ine uyumaya çekildi¤inde, ‹smet Pafla çad›r›ndan d›flar› ç›k›p Mustafa Kemal’in ›fl›¤›n›n yand›¤›n› fark etmesi üzerine Mustafa Kemal de d›flar›ya ç›km›fl ve ‹smet Pafla’n›n, herhangi bir rahats›zl›¤›n m› olup-olmad›¤›n› sordu¤unda, kitap okudu¤unu ve çok da iyi geldi¤ini belirtip, elindeki Çal›kuflu roman›n› ‹smet Pafla’ya verdi¤i an›lar›nda yer alm›fl bir gerçektir.
D
evlet Baflkan› olduktan sonra, Çankaya’da on bin cildi aflk›n bir kitapl›k oluflturdu. Eline
ald›¤› kitab› bitirinceye kadar okur, önemli gördü¤ü yerleri k›rm›z›-mavi kalemle iflaretlerdi. ‹lgi duydu¤u konularda yurt d›fl›ndan kitaplar getirtti. Kendisini en çok memnun eden hediyenin kitap oldu¤u biliniyordu. Atatürk, ömrünün son y›llar›nda özellikle dil ve tarih konular› ile yak›ndan ilgilendi. Bu konularda bilimsel çal›flmalar yap›lmas› için Türk Tarih ve Türk Dil Kurumlar›n› kurdu. Birer akademi haline gelmelerini sa¤lad›¤› bu kurumlar›n yaflamas› için vasiyetnamesine özel hükümler koydu. Asker kökenli oldu¤u halde demokrasiye sonuna kadar inanm›fl ve ülke kalk›nmas›n›n sa¤lanmas› için sorunlar›n sadece askeri önlemler ve ordu gücüyle çözüme kavuflturulmas›na inanm›yordu. Sivil yönetimin ülkenin bafl›nda olmas›n› ve ordunun, gerekmedikçe, k›fllas›ndan ç›kmamas›n› istiyordu. Savafltan sonra mareflal üniformas›n› ç›karm›fl, bir iki vesile d›fl›nda bir daha giymemiflti. Gönlünde olan demokratik yönetimdi. ki defa çok partili hayat› denedi. Yo¤un devrimler içinde, bu rejimin yürümeyece¤i, devrimlerin tehlikeye girebilece¤i anlafl›ld›¤›ndan çok partili rejimden vazgeçildi. Ancak O’nun arkas›nda gücünü halktan alan, halk için çal›flan bir idare b›rakmak istedi¤i biliniyordu. Resmî iliflkilerinde son derece titiz davranan Atatürk özel hayat›nda, dostlar›n›n her türlü naz›n› çekerdi. Meclisleri daima samimi ve nefleliydi. Davetlileri serbest konuflturmaktan zevk al›rd›. Kindar de¤ildi. Öfkesi
‹
28
BD OCAK 2014
çabuk geçerdi. 150’likleri affederek yurda dönmelerine izin verdi. Hatta1931 y›l› sonbahar›nda, Reflit Galip’in de davetliler aras›nda bulundu¤u ve Dolmabahçe Saray›’ndaki bir akflam yeme¤inde, dönemin Milli E¤itim Bakan› ve Mustafa Kemal’in Harbiye’de Ö¤retmenli¤ini yapm›fl olan Esat Mehmet(Sa¤ay) Bey ile Reflit Galip aras›ndaki bir tart›flmas› esnas›nda, Atatürk, Esat Mehmet Bey’in bir zamanlar ö¤retmeni oldu¤unu hat›rlatarak olaya nazikçe müdahalede bulunmas›yla bile ortam yine de sakinleflmeyince, Reflit Galip’in biraz aç›k havaya ç›kar›lmas›n› rica etmifl, Reflit Galip de sofrada, “Buras› milletin sofras›d›r kalkmam…” diye karfl›l›k verince, o, arkadafllar›yla beraber sofradan kalkm›flt›r. ustafa Kemal, davetlilerin gözü önünde yaflanan böylesi bir olaya karfl›n Reflit Galip’e asla kinlenmemifl, aksine ilkelerine bu denli ba¤l›, atak, cesur, do¤ru bildi¤ini her durumda söylemekten çekinmeyen devrimci bir karakteri bir kaç ay sonra Milli E¤itim Bakanl›¤›’na getirmifltir. Atatürk, ulusal gurur konusunda son derece hassast›. Yabanc› ülkelere ve uluslararas› konferanslara giden kiflilere, “…Sesiniz benim sesimdir, unutmay›n›z…” ihtar›nda bulunur, gidenler de bunu göz önüne alarak,
M
Ankara Palas’ta düzenlenen bir baloda çocuklarla birlikte protokol konusunda ödün vermezlerdi. ‹talya’ya resmi bir ziyaret yapacak olan ‹nönü’ye, “Sen Türkiye’nin Baflvekilisin. Mussolini de resmen ‹talya’ n›n Baflvekilidir. Arada hiç bir fark tan›mayacaks›n›z…” demifltir. ‹nönü’nün ‹talya ziyareti; bu direktif do¤rultusunda gerçekleflmifl ve oldukça da etkili ve baflar›l› olmufltur. Gazi Mustafa Kemal Atatürk, Bat›’n›n Türkiye’ye hep yukar›dan bak›fl›n› engellemeye, Türk insan›n›n Bat› karfl›s›nda duydu¤u kendine güvensizlik duygusunu ve geçmiflten gelen ezikli¤i önlemeye kararl›yd›. Nitekim yaflad›¤› sürece bu konuda hiçbir ödün vermedi. Ulusal Onur bayra¤›n› hep yükseklerde ve yücelerde dalgaland›rd›. *** cengizonal@butundunya.com.tr
(Gelecek Ay: Atatürk’ün Fikir ve Düflünce Kaynaklar›) 29
Sporun Dünyas› Metin Gören
Nelson Mandela, Fani Madida ve
Yüce Atatürk elson Mandela kabile ad›yla Madiba, 1994 y›l›nda Güney Afrika Cumhuriyetinin ilk siyasi devlet baflkan› oldu¤unda, yüce Atatürk'ün aram›z-
N
Nelson Mandela 30
dan ayr›l›fl›n›n ellialt›nc› y›l›yd›. Nobel Bar›fl ödülü sahibi Mandela 1918 y›l›nda do¤du¤unda, Yüce Atatürk Çanakkale destan›n› yazm›flt› bile. Nelson Mandela, ''baflkald›rma mücadelesi”ne bafllamadan ve ''Ulusunun Babas›'' ünvan›n› almadan önce Mustafa Kemal, Büyük Millet Meclisi'nin alk›fllarla karfl›lanan karar›yla Atatürk soyad›n› alarak, dünyada efli benzeri olmayan devrimlere irice imzalar atm›flt› bile. "Kara k›ta" Afrika için demir parmakl›klar arkas›nda ömür törpüleyen Mandela ile hakk›nda ölüm ferman› ç›kar›lan, egemen güçlerin maflas› olan bir devletin küllerinden Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ni
BD OCAK 2014
M. Kemal Atatürk yaratan Yüce Atatürk'ün hedefleri ayn›yd›. Her iki lider de ülkeleri ve insanlar› için ayn› fleyi istiyorlard›: Özgürlük... Fani Madida'y› tan›r m›s›n›z? 7 Aral›k 1966 y›l›nda, Güney Afrika'n›n Newcastle kentinde do¤an, 1992 y›l›nda Befliktafl'a transfer olan Fani Madida'y›... Siyah beyazl› forma alt›nda harikalar yaratan Güney Afrikal› oyuncunun, saha d›fl› özelliklerinden biri de, binlerce kifli aras›ndan seçilen 200 isimden biri olmas›yd›. Madida, taparcas›na sevdi¤i Nelson Mandela'n›n dünya genelindeki temsilcilerinden biriydi. Cape Town Üniversitesi, Ekonomi Fakültesi’nden mezun olan 3 dil bilen Befliktafll› oyuncu, sürekli arafl-t›rma yapan ve Güney Afrika'n›n ç›-karlar› için çaba gösteren bir futbol emekçisi idi. Kazand›¤› paran›n büyük bir bölümünü, liderinin ad›n› tafl›yan dernek ve kurumlara verir, bu paralar›n fakir halk çocuklar›n›n e¤itimi için
kullan›lmas›n› sa¤lard›. adida ile Befliktafl'ta oynad›¤› y›llarda ilginç bir söylefli yapm›flt›m. Güney Afrikal› oyuncunun anlatt›k-
M
Fani Madida 31
BD OCAK 2014
Fani Madida, Yüce Atatürk'ün tüm söylemlerini benimsedi¤ini, en çok da Yurtta sulh, cihanda sulh sözlerinden etkilendi¤ini belirtmiflti. lar› ilginçti. Dilinden düflürmedi¤i iki liderden biri Mandela di¤eri ise Atatürk idi. Güney Afrikal› oyuncu dan›flmanl›¤›n› yapt›¤› liderine Atatürk'ten söz etti¤ini söylemiflti. Mandela'ya Atatürk'ün çizdi¤i yolu anlatan otuz sayfal›k bir bilgi sunumu gönderdi¤ini ve tan›t›m yaz›s›na ''Atatürk Türklerin atas›d›r'' diye bir girifl yapt›¤›nı anlatt›. Madida, Atatürk'ün yapt›klar›n› ve uluslararas› sayg›nl›¤›n› okuyup ö¤rendikten sonra çok etkilenmifl,
32
''Türklerin Atas›na büyük sayg› duyuyorum'' diyerek, lideri Mandela'n›n kendisini her kabul ediflinde, Atatürk hakk›nda söylediklerini büyük bir ilgiyle ve not alarak dinledi¤ini de aç›klam›flt›. Fani Madida, Yüce Atatürk'ün tüm söylemlerini benimsedi¤ini, en çok da Yurtta sulh (bar›fl), cihanda (dünyada) sulh sözlerinden etkilendi¤ini belirtmiflti. uflkusuz; Fani Madida flu günlerde büyük bir ac› içinde Mandela'n›n yas›n› tutuyordur. Befliktafl'›n f›rt›na oyuncusu, tüm Afrikal› insanlar gibi liderini asla unutmayacakt›r. Özgürlü¤ü tadan, insan gibi yaflamay› art›k özümseyenler için, "Kara Afrika"n›n güneyinden tüm k›taya yay›lan Mandela sevgisi ve sayg›s› uzun y›llar süren bir öykü olacakt›r. Galatasaray formas› giyen Fildifli Sahili vatandafl› Didier Drogba'n›n formas›na yazd›¤›, ''Madiba (Mandela) seni unutmayaca¤›m'' tümcesi, bu sevdan›n sönmeyecek meflalesi gibidir. Fethiyespor'un, Türkiye Kupas› karfl›laflmas›nda Fenerbahçe’yi yenerek kupadan saf d›fl› b›rakt›¤› karfl›laflmay› an›msamal›y›z. PTT Birinci Ligi'nin puan s›ralamas›nda alt s›ralar›nda bulunan Fethiyespor futbolcular›, maç öncesi yap›lan seramonide ''Yüce Atatürk'' yaz›l› formalar›n› sergilemifl, Futbol Federasyonu yetkilileri
K
BD OCAK 2014
"Yüce Atatürk" yaz›l› formalar›yla Fethiyespor futbolcular› bu durumun kurallara ayk›r› oldu¤unu ve kulübe ceza uygulanaca¤›n› belirtmiflti. Federasyonun ''topluma malolmufl, kifli ve kurumlar›n, bir dernek, bir camia ya da bir kulüp taraf›ndan sahiplenemeyece¤i" gibi komik ancak güdümlü bir ceza karar›, flükürler olsun ki; ''araya girenlerin'' gayretiyle geri döndü. on günlerde, Türkiye Cumhuriyetini kuran, Yüce Atatürk'ün ad› ve devasa varl›¤›, insaf ölçülerini aflan çabalarla sürekli tah-
S
rip edilmektedir. Buna asla izin vermemeliyiz. Geçti¤imiz günlerde vefat eden Mandela'y›, Türkiye’de futbol oynam›fl, Atatürk ilke ve devrimleri hakk›nda liderini sürekli bilgilendiren Fani Madida'y› bir kez daha an›msamal›y›z. Atatürk devrimlerinden ilham alarak "Kara K›ta"ya öncülük eden Nelson Mandela'n›n, y›llarca önce kendisine lay›k görülen ''Atatürk Ödülü"nü reddetmesinde kimlerin parma¤› oldu¤unu da mutlaka araflt›rmal›y›z.• metingoren@butundunya.com.tr
ATATÜRK ve D‹N ADAMLARI
Mücadele’nin en buhranl› günleriydi. ‹stanbul ile Ankara aras›nda fetva kavgas› tüm fliddetiyle devam ediyordu. Birinci Türkiye Büyük Millet Meclisi, kendi bünyesi içindeki din adamlar›ndan seçti¤i ‹rflad (Ayd›nlatma) Heyetleri’ni vatan›n köyüne-kentine göndermek ve gerçekleri vatandafla anlatmakla görevlendirildi. Milli E¤itim Bakan› Türk Ocaklar› Genel Baflkan› olan Hamdullah Suphi Tanr›över’di. Mustafa Kemal’e geldi. "Paflam… Bunlar ço¤unlukla Arapça konuflacaklar. Halk ne anlayacak?" Atatürk gülümseyerek yan›t verdi: "Sen üzülme Hamdullah... Onlar Arapça konuflsalar bile Türkçe düflünürler." 33
BD OCAK 2014
HARFLER‹ VE ATATÜRK ALFABES‹’N‹N EfiS‹ZL‹⁄‹ 1 Yazan: AL‹ SERDAR BOLAT
"Kürtçe Harf" diye bir fley yok Q, W ve X harfleri kastedilerek: "Kürtçe Harfler alfabeye al›n›yor" deniliyor. "Kürtçe Harf" diye bir fley yok. Bu üç harf de Kürt Harfi de¤il, Latin Harfi. 34
BD OCAK 2014
A
Atatürk, bu alfabenin baz› harflerine
noktalar ve çengeller koyarak Ç, ⁄, ‹, Ö, fi, Ü harflerini oluflturmufl. Q, W ve X harflerini de almam›fl. ‹flte böylece Türk Alfabesi veya Atatürk Alfabesi oluflmufl. Türk, Azeri, ‹ngiliz, Frans›z, ‹spanyol Harfleri denmiyor. Latin Harfleri deniyor. Azeriler e fleklinde bir harf (ters e) eklemifller alfabeye. Belki sadece bu harfe Azeri Harfi denilebilir. Azeriler X harfini kal›n H, Q harfini de kal›n K olarak kullan›yorlar.
‹flte Latin alfabesi: Ö ve Ü harfleri Alman Alfabesi'nde de var. T›pk› bizim Ö ve Ü gibi okunuyor. Ç Frans›zca'da da var ama S okunuyor. Latin harfleri Türk, Azeri, ‹ngiliz, Frans›z, Alman, ‹talyan, ‹spanyol, ‹sveç, Norveç gibi ülkelerin alfabelerinde kullan›l›yor. Ancak bunlara
‹flte Azeri Alfabesi: (Karfl› sayfada) (Her harfin alt›nda Azerice okunuflu ve onun alt›nda da ‹ngiliz fonetik iflaretleri var) Türkiye'de K›rmanci Lehçesi'ndeki Kürtçe Alfabe de Latin Harfleri kullan›larak yap›lm›flt›r, dolay›s›yla Kürt Harfi diye bir harf yoktur. Suriye, Irak ve ‹ran Kürtleri kendi lehçelerini (Sorani, Lorani gibi) Arap Harfleri kullanarak yaz›yorlar. Oralarda da Kürt Harfi diye bir fley yok. 35
BD OCAK 2014
Q, W ve X harflerinin gereksizli¤i Q harfi kal›n K, yani genizden gelen K için kullan›l›yor. Osmanl› kal›n K için Kaf, ince K için de Kef harflerini kullan›rd›. Sonuçta her ikisi de K sesidir. Atatürk, her türlü K sesi için K harfini kulland›. Bir kar›fl›kl›k ya da terslik olmad›, tersine olay sadeleflti. Qalem yerine Kalem yaz›nca, bu sözcü¤ü yanl›fl m› okuyoruz? Hay›r. K harfi varken Q harfi tamamen gereksizdir. W harfi tamamen gereksizdir. V harfi varken ayn› sesi veren W harfine gerek yok. Arap Alfabesi'nde V sesi veren tek bir harf var: Vav. fiimdi Arapça'dan Kürtçe'ye geçen kelimelerdeki V sesini bazen V bazen W yazmak neyin nesi? Irak, ‹ran ve Suriye'deki Kürtler Kürtçeyi Arap harfleri ile yaz›yorlar ve sadece Vav harfini kullan›yorlar. Onlar 2 ayr› V harfine gereksinim duymuyorlar da 36
Türkiye'dekilere ne oluyor? X harfi kal›n H için kullan›l›yor. Arapça'daki H› harfi yerine. Ama Arapça'da 3 tane H harfi var. ‹nce H için He, orta H için Ha, kal›n H için H›. Bir tane daha H harfi mi icat edelim flimdi? Xal› yerine Hal› yazsam, bu sözcü¤ü yanl›fl m› okurum? Hay›r. H harfi varken X harfi tamamen gereksizdir.
G
enizden, burundan, difller aras›ndan ve damaktan ç›kar›lan sesler ilkel seslerdir. Uygarl›k ve konuflma dili gelifltikçe, bu ilkel sesler kaybolur ve kaybolmal›d›r. Atatürk Alfabesi, bu konuda, yani ilkel seslerin elenmesi konusunda en büyük yard›mc›d›r. Arapçada 2 tane D, 2 tane T, 3 tane S, 3 tane H sesi var. Bizde ise hepsinden birer tane var. ‹lkel sesleri Atatürk elemifl. Q, W ve X harfleri ilkel sesler içindir. Eskiden bizde de ilkel sesler var-
BD OCAK 2014
d›, Anadolu'da yerel a¤›zlarda halen ilkel sesler vard›r. Ancak Atatürk, bu ilkel seslerin kayboldu¤u, Türkçenin en incelmifl biçimi olan ‹stanbul'un Fatih ‹lçesi'ndeki sesleri esas alarak bu alfabeyi meydana getirdi.
Örnek: A sesi her zaman tek harfle, A harfi ile yaz›l›r. Her ses için bu kural geçerlidir. Bir ses, bir tek harf olarak yaz›l›r. Bir sesi yazmak için birkaç harf bir araya getirilmez.
O
kullarda okudu¤umuz, radyolarda televizyonlarda sunuculardan duydu¤umuz bu sesler incelmifl, uygarlaflm›fl seslerdir. Hâlâ ilkel sesler için zorlama harfler koyarak uygarlaflmaya, dilin incelmesine karfl› koymak neden? Bütün dilleri incelememe olanak yok, ama Avrupa dillerini, Arapçay›, Farsçay›, Çinceyi biliyorum (Bu dillerdeki konuflmalar› anlamasam da dikkatle dinledim demek istiyorum). Gördü¤üm kadar› ile, dünyada en incelmifl, ilkel sesleri içinden atm›fl olan dil Türkiye Türkçesidir. ‹kinci s›rada Japonca geliyor. Atatürk Alfabesi'nin eflsizli¤i Atatürk Alfabesi, daha do¤rusu Abecesi, dünyada bugüne kadar yap›lm›fl olan en mükemmel alfabedir. Eflsizdir. Günümüze kadar hiç bir ülkenin yapmaya cesaret edemedi¤i büyük bir devrimdir. ‹flte özellikleri: 1- Atatürk Abecesi'ndeki harfler, her zaman ve her yerde ayn› sesle okunur. Her harfin sadece bir tek ses de¤eri vard›r. Örnek: A harfi her yerde a sesi verecek flekilde okunur. Her harf için bu kural geçerlidir. 2- Her ses, sadece tek bir harfle karfl›lan›r.
Atatürk Alfabesi, dünyada bugüne kadar yap›lm›fl olan en mükemmel alfabedir. 3- Yaz›lan her harf okunur. Bir kelime içinde yaz›l›p da okunmayan harf olamaz. fiimdi do¤al olarak flafl›racaks›n›z. "E, ne var bunda? Bunun neresi mükemmel? Devrim bunun neresinde?" diyeceksiniz. Atatürk Abecesini küçük yafl›n›zdan beri kulland›¤›n›z için mükemmelli¤inin fark›na varmam›fl olman›z çok do¤al. Di¤er alfabelerle karfl›laflt›ral›m, o zaman göreceksiniz mükemmeliyeti.• Gelecek ay: Alfabemizin di¤er alfabelerle karfl›laflt›r›lmas› 37
Tan›nm›fl gazeteci, CHP ‹stanbul Milletvekili Oktay EKfi‹’nin “Parlamento mu, Kanun Fabrikas› m›” kiflisel yay›n› belgelere dayal› ayr›nt›l› anlat›m›yla yasama organ›n›n sorunlar›n› çözüme ça¤›r›yor. Yekta Güngör Özden - Sözcü AKP kazas›na u¤rasa da ustal›¤› tart›flmas›z. “Oktay Ekfli- Parlamento mu, Kanun Fabrikas› m›” diyor. Hiçbir milletvekilinin medeni ve siyasi cesaret ve gayret gösterip yazamad›¤› kapsam ve içerikteki bu kitab›yla bu soruyu ve yan›t› ortaya koyuyor. Ahmet Tan - Cumhuriyet
BÜTÜN K‹TAPÇILARDA
Sakl› Tarih Sinan Meydan
ATATÜRK’ÜN FABR‹KALARI2 1923-1938 aras›nda kurulan binlerce fabrikan›n öyküsü Geçen ay bafllad›¤›m›z; geri kalm›fl Osmanl› Devleti sanayisinin geliflmifl Bat› ülkeleri ile iliflkisinin incelendi¤i ve Cumhuriyet dönemi ile bafllayan dev sanayi at›l›m›n›n anlat›ld›¤› yaz› dizimizi bu ay tamaml›yoruz.
G
enç Cumhuriyet’in 1923-1938 y›llar› aras›nda Türkiye’de kurdu¤u belli bafll› askeri ve sivil fabrikalar flunlard›r:
1. 2. 3. 4. 5. 6. 7. 8. 9.
Ankara Fiflek Fabrikas› (1924) Gölcük Tersanesi (1924) fiakir Zümre Fabrikas› (1925) Eskiflehir Hava Tamirhanesi (1925) Alpullu fieker Fabrikas› (1926) Uflak fieker Fabrikas› (1926) Kayseri Uçak Fabrikas› (1926) K›r›kkale Mühimmat Fabrikas› (1927) Bünyan Dokuma Fabrikas› (1927)
10. Eskiflehir Kiremit Fabrikas› (1927) 11. K›r›kkale Elektrik Santrali ve Çelik Fabrikas› (1928) 12. Ankara Çimento Fabrikas› (1928) 13. Ankara Havagaz› Fabrikas› (1929) 14. ‹stanbul Otomobil (Ford) Montaj Fabrikas› (1929’da anlaflma onayland›) 15. Kayafl Kapsül Fabrikas› (1930) 16. Nuri Killigil Tabanca, Havan ve 39
BD OCAK 2014
Mühimmat Üretim Tesisleri (1930) 17. K›r›kkale Elektrik Santrali ve Çelik Fabrikas› (1931) 18. Eskiflehir fieker Fabrikas› (1934) 19. Turhal fieker Fabrikalar› (1934) 20. Konya Ere¤lisi Bez Fabrikas› (1934) 21. Bak›rköy Bez fabrikas› (1934) 22. Bursa Süt Fabrikas› (1934) 23. ‹zmit Paflabahçe fiifle ve Cam Fabrikas› (1934 temel atma) 24. Zonguldak Antrasit Fabrikas› (1934 temel atma) 25. Zonguldak Kömür Y›kama Fabrikas› (1934) 26. Keçiborlu Kükürt Fabrikas› (1934) 27. Isparta Gülya¤› Fabrikas› (1934) 28. Ankara, Konya, Eskiflehir ve Sivas Bu¤day Silolar› (1934 meclis onay›) 29. Paflabahçe fiifle ve Cam Fabrikas› (1935) 30. Kayseri Bez Fabrikas› (1934 temel atma) 31. Nazilli Basma Fabrikas› (1935
temel atma) 32. Bursa Merinos Fabrikas› (1935 temel atma) 33. Gemlik Suni ‹pek Fabrikas› (1935 temel atma) 34. Keçiborlu-Kükürt Fabrikas› (1935) 35. Ankara Çubuk Baraj› (1936) 36. Zonguldak Tafl kömürü fabrikas› (1936) 37. Barut, Tüfek ve Top Fabrikalar› (1936) 38. Nuri Demira¤ Uçak Fabrikas› (1936) 39. Malatya Sigara Fabrikas› (1936) 40. Bitlis Sigara Fabrikas› (1936) 41. Malatya Bez Fabrikas› ( 1937 temel atma) 42. ‹zmit Ka¤›t ve Karton Fabrikas› (1934 temel atma) 43. Karabük Demir Çelik Fabrikas› (1937 temel atma) 44. Divri¤i Demir Ocaklar› (1938) 45. ‹zmir’de klor fabrikas› (1938 temel atma) 46. Sivas Çimento Fabrikas› (1938 temel atma) Ankara Çubuk Baraj›
40
BD OCAK 2014
B
u fabrikalar›n büyük bir bölümü devlet iflletmesidir. 1933-1939 aras›nda Türkiye’deki devlet iflletmelerinin say›s› 36’dan 111’e ç›km›flt›r. Türkiye’de 1946’dan sonra ABD’nin liberal politikalar›na a¤›rl›k verilmesine karfl›n 1954’te hâlâ Türkiye’nin sanayi kapasitesinin %32’si devlet sektörünün kontrolündedir. Sümerbank, Atatürk’ün öldü¤ü 1938 y›l›nda toplam sermayesi 46.474 milyon TL (1933’te bu rakam 9.2 milyondu) de¤erinde fabrikalara sahiptir. 13.643 milyon TL de¤erinde fabrika da yap›m aflamas›ndad›r. Bütün bu fabrikalar ve di¤er sanayi kurulufllar› sayesinde Türkiye’de 1929-1938 aras›nda a¤›r sanayi üretimi % 152 artarken toplam sanayi üretimi % 80 art›fl göstermifltir. Art›fl kömürde % 100, kromda % 600, di¤er madenlerde % 200 olurken, demir üretimi s›f›rdan 180.000 tona ç›km›fl, fleker üretimi 200 misli artm›flt›r. 1926’da bafllayan fleker üretimi 1927-1930 aras›nda 5.162 tondan 95.192 tona ç›km›flt›r.
Bütün bu fabrikalar ve di¤er sanayi kurulufllar› sayesinde Türkiye’de 19291938 aras›nda a¤›r sanayi üretimi % 152 artarken toplam sanayi üretimi % 80 art›fl göstermifltir.
ekstil sanayi ülkenin tekstil ihtiyac›n›n %80’ini karfl›lar duruma gelmifltir. Tekstil ürünleri ithalat› 1927’de 51.1 milyon Türk liras›ndan 1939’da 11.9 milyon Türk liras›na düflmüfltür. 1924-1929 aras›nda pamuk ürünleri üretimi 70 tondan 3.773 tona, yün 400 tondan 763 tona, ipek
2 tondan 31 tona ç›km›flt›r. Türkiye art›k bak›r ve bak›r bileflikleri ithal etmekten kurtularak bu cevherleri ihraç etmeye bafllam›flt›r. Kromda % 600 gibi ola¤anüstü bir art›fl sa¤layan Türkiye dünyada krom üreticisi ve ihracatç›s› ülkeler içinde Güney Rodezya’dan sonra ikinci s›ra-
T
Kayseri Uçak Fabrikas›
41
Uflak fieker Fabrikas› ya yükselmifltir. Fabrikalar›n› kuran, madenlerini iflleyen, üreten, satan ve kazanan Türkiye, emperyalist büyük güçleri rahats›z etmeye bafllam›flt›r. kl-› Kemal’in flekillendirdi¤i Kemalist Ekonomi Modeli’nin en somut göstergesi hiç kuflkusuz çok k›sa bir sürede kurulan bu fabrikalard›r. Genç Cumhuriyet, silah ve cephane fabrikalar›ndan, uçak ve motor fabrikalar›na, demir çelik fabrikalar›ndan flifle cam fabrikalar›na, fleker fabrikalar›ndan dokuma fabrikalar›na, kükürt, klor fabrikalar›ndan süt fabrikalar›na kadar birçok farkl› alanda onlarca büyük, yüzlerce orta ve binlerce küçük ölçekli sanayi tesisi ve fabrika kurmufltur. Öyle ki, daha Birinci Befl Y›ll›k Sanayi Plan›’n›n uygulanmaya konulmad›¤› 1923-1933 aras›nda ülke genelindeki irili ufakl› toplam fabrika say›s›1087’ye ulaflm›flt›r. Halkç› ve eflitlikçi Kemalist Ekonomi Modeli, ekonomik kalk›nmay› ülke geneline yaymak istemifl, bu ne-
A
42
Daha Birinci Befl Y›ll›k Sanayi Plan›’n›n uygulanmaya konulmad›¤› 1923-1933 aras›nda ülke genelindeki irili ufakl› toplam fabrika say›s› 1087’ye ulaflm›flt›r. denle sanayi planlamas› yaparken sadece Bat›’daki büyük kentleri de¤il, Orta ve Do¤u Anadolu’daki adeta kaderine terk edilmifl küçük kentleri de dikkate alm›flt›r. Bu do¤rultuda Ankara’dan ‹stanbul’a, ‹zmir’den ‹zmit’e, Konya’dan, Zonguldak’a, Bursa’dan Malatya’ya, Isparta’dan Eskiflehir’e, Bitlis’ten K›r›kkale’ye kadar Türkiye’nin birçok farkl› bölgesinde ve birçok farkl› il ve ilçesinde fabrikalar kurulmufltur. Asl›nda Atatürk, Osmanl› Devleti
BD OCAK 2014
döneminde adeta unutulmufl, neredeyse hiçbir yat›r›m yap›lmam›fl, kaderine terk edilmifl Do¤u Anadolu’ya yat›r›m yapmak istemifltir. Örne¤in 1937 Do¤u gezisinde yan›ndaki Sabiha Gökçen’e gelecekte nas›l bir Do¤u görmek istedi¤ini anlat›rken, “…Geçti¤imiz yerlerde fabrikalar› görmek istiyorum...” demifltir. ncak bu yat›r›mlardan önce bölgedeki güvenlik sorunlar›n›n önlenmesi, etnik ve dinsel k›flk›rtmalara dayal› isyanlar›n bast›r›lmas›, sa¤l›k ve e¤itim sorunlar›n›n belli oranda çözülmesi ve hepsinden önemlisi bölgede toprak reformu yap›lmas› gerekmifltir. Genç Cumhuriyet 1923’ten itibaren öncelikle bu konularla u¤raflm›flt›r. Ancak, Birinci Befl Y›ll›k Sanayi Plan›’n›n haz›rland›¤› 1930’lu y›llarda Do¤u Anadolu’da
A
etnik ve dinsel kökenli Kürtçü afliret isyanlar›n›n artmas› nedeniyle maalesef bölgeye büyük fabrikalar kurulamam›flt›r. Kemalist Ekonomi Modeli’nin Halkç› niteli¤inin en aç›k flekilde görülebildi¤i yerlerden biri devlet fabrikalarıd›r. Atatürk’ün fabrikalar›, sadece üretim yap›lan birer sanayi kuruluflu de¤il, ayn› zamanda e¤itim, bilim, sanat ve spor yap›lan birer kültür kurumu, birer üniversitedir, çünkü Atatürk’ün fabrikalar› birer sosyal fabrikad›r. Atatürk’ün bütün bu fabrikalar›na ne mi oldu? Neredeyse hepsi haraç mezat sat›ld›, sat›l›yor! • sinanmeydan@butundunya.com.tr Not: Bu konunun ayr›nt›lar› için bkz. Sinan Meydan, AKL-I KEMAL, “Atatürk’ün Ak›ll› Projeleri”,C.3, ‹nk›lap Kitabevi, ‹stanbul, 2012.
TÜRKLER
"Türkleri yenemedik" dedi Churchill. "Türkleri öldürebilirsiniz lakin onlar› yenemezsiniz" dedi Napolyon. "Bizans’› alan Türkler korkar›m orada durmayacaklar" diyordu Vatikan'›n bafl›.
"Savafl›n zevkini almak isteyen herkes Türkler ile savaflmal›d›r" dedi komutan Towsend. "Türk kad›nlar›n›n en büyük süsü. Türk olufllar›d›r..." dedi Lady Mary Wortley Montagu.
"Art›k Türklerle savaflmam, onlar çok cesur ve iyi insanlar" dedi Andreas Phitiades.
"Dünyada iki bilinmeyen vard›r, biri kutuplar di¤eri Türkler" dedi Albert Sorel.
"Türklerle dost ol ama sak›n düflman olma" dedi Gianni De Michelis. "Türkler cesurdur, anavatanlar›n› çok severler ve onun için gerekirse canlar›n› verirler" dedi.. Albert Einstein... Herkes, yüzy›llard›r bize TÜRK dedi. fiimdi ise bizim kendimize Türk dememiz ay›p oldu... 43
B
u kitapta bilimin ›fl›¤›; antik ça¤ düflünürlerinden Frans›z ‹htilali'ne, evrim kuram›ndan C-47 uçaklar›na, YÖK'ten Anadolu-Avrupa iliflkilerine kadar hayat› -neredeyse bütünüyle- kapsayan bir alana; III. Selim'den Mustafa Kemal'e, Hasan Âli Yücel'den Ömer Hayyam'a, II. Mahmut'tan Cahit Arf'a, Kropotkin'den S›rr› Erinç'e hatta "co¤rafyan›n müzisyeni" Bar›fl Manço'ya kadar bilim, sanat, kültür ve siyaset alan›nda var olmufl birçok öenmli ad›n üzerine düflüyor. Bilimin ›fl›¤›, hayat› ve tarihi bilimsel düflünce yöntemi ve elefltirel ak›lla ayd›nlat›yor. Celâl fiengör'ün bu kitab› bilimin k›lavuzlu¤unda "düflünen deneme" tad›n› tafl›yor.
BÜTÜN K‹TAPÇILARDA
Büyük Yap›tlar›m›z Konur Ertop
Binek tafl› büyüklü¤ünde elmas:
Ahmet V efik Pafla Sadrazam Fuat Pafla meslektafllar›yla çekiflen, kurallara yan çizen, kendi bildi¤inden flaflmayan ama yetenekli, bilgili, becerikli Ahmet Vefik Pafla için flöyle demifl:
B
“Binek tafl› büyüklü¤ünde bir el-
mast›r; ne yüzü¤e tak›l›r, ne de sokakta b›rak›l›r!” O diplomat, siyasetçi, yerel yönetici, bilim adam›, tiyatrocu kimlikleri ile Tanzimat döneminin öncü kifliliklerindendir. Elçi, vali, Mebuslar Meclisi baflkan›, sadrazam, üniversite hocas› olarak görev yapm›flt›. Türklerin
tarihini, Türk dilini konu edinen incelemelere öncülük etti. Türkiye Türkçesinin ilk sözlü¤ünü haz›rlad›. Bat› edebiyat›n›, Bat› düflüncesini ülkesinde tan›tan çeviriler yay›nlad›. Molière’den çeviri ve adapte yoluyla aktard›¤› oyunlarla Türk tiyatrosunun geliflmesine çok önemli katk›s› oldu. Bu yap›tlar› Bursa valili¤i s›ras›nda 45
BD OCAK 2014
yapt›rd›¤› tiyatro binas›nda sahneleterek tiyatro sevgisini genifl çevrelere yayd›. Yöntem ve uygulamalar›yla tiyatronun geliflmelerine yol gösterdi. ‹lginç kiflili¤i, yap›tlar›n›n önemi incelemelere, araflt›rmalara oldu¤u kadar yazar meslektafllar›n›n yap›tlar›na da yans›m›flt›r. Hüseyin Rahmi’nin “Mürebbiye”
roman›ndaki mülkiye emeklisi Dehri Efendi tiplemesinin esin kayna¤› odur. Romanc›n›n kalemi Paflan›n kiflilik çizgilerini kendi kahraman›na flöyle aktarm›flt›r: “Bilim ve tekni¤e sevgisi olan Dehri Efendi Avrupa dillerinden Frans›zcay› ciddi biçimde, ötekileriyse daha yüzeyden bilir. Kiflilik yönüyle gere¤inden fazla hiddetli, titiz, ayr›ca tok sözlü bir kimse olmas› pek ço¤unu gücendirirse de, yarad›l›fl bak›m›ndan haktan›r oluflu ve herkese eflit davranmas›, baflkalar›n›n hakk›na, hukukuna
besledi¤i sayg› ile ahlâk› takdir edenlere kendini sevdirir.” Onu kitapl›¤›na kapand›¤› bir s›rada Molière’in “Gülünç Kibarlar”›n›, kiflilerin konuflmalar›n› taklit ederek, kad›n ve erkek rollerini sahnedeymifl gibi oynarken görürüz… Vefik Paflan›n tiyatrocu kimli¤ini Haldun Taner de, “Sersem Kocan›n Kurnaz Kar›s›” oyununda konu edinmifltir. Bu oyunda tiyatro tarihimizin geliflme aflamalar›, Vefik Paflan›n konuya iliflkin çal›flmalar›, düflünceleri do¤ru bir biçimde gösterilmifltir. Üç perdelik oyununun her perdesi tiyatro tarihimizden üç ayr› uygulama biçimini göz önüne serer, tiyatromuzun geliflme yolunu tart›fl›r. Oyun, Molière’ den Vefik Paflan›n “Yorgaki Dandini” diye çevirdi¤i “George Dandin” adl› komedi üzerine kurulmufltur. Kiflileri aras›nda Vefik Paflan›n kendisinin de yer ald›¤› “Sersem Kocan›n Kurnaz Kar›s›”nda birinci per-
Haldun Taner’in yazd›¤› Semih Sergen’in yönetti¤i “Sersem Kocan›n Kurnaz Kar›s›” oyunundan bir sahne. 46
BD OCAK 2014
dede Tanzimat döneminin ünlü oyuncular›ndan Tomas Fasulyeciyan, kendi tiyatro kumpanyas›yla geldi¤i Bursa’ da, Melekzad bahçesinde Molière’in oyununu sahnelemektedir. Rolleri paylaflanlar aras›nda Fasulyeciyan, Holas gibi Osmanl› Ermenileriyle Küçük ‹smail Efendi gibi Türk halk tiyatrosunun bir temsilcisi bulunmaktad›r. Rol arkadafllar› ise kaç-göç döneminde ancak Müslüman olmayan kad›nlar sahneye ç›kabildi¤i için H›ranufl, Satenik, Virjinya han›mlard›r. Ellerinde çalakalem yap›lm›fl bir çeviri vard›r. Kaç›n›lmaz olarak sahnede Türkçenin kafas›n› gözünü yararlar. Yap›t› do¤ru yorumlamaktan uzakt›rlar…
F
Fasulyeciyan ellerindeki metni bafltan sona okumadan gelen, provada yorulduklar›n› söyleyen arkadafllar›ndan yak›n›r: “Bu meslek aflk ister, heyecan ister. Öyle herkeslere vergi de¤ildir. Dad› hakt›r (Dâd-› hak: Tanr› vergisi). Yoksa teatro nedir ki? ‹ki kalas bir hevestir. Burada heves yok, sadece kalaslar var. Her kim ki, bu aflk› içinde duymor, gitsin kendini denize ats›n.” O aral›k -üstleriyle uzlaflamad›¤› için- Bursa’ya vali olarak sürülmüfl Ahmet Vefik Pafla oyuncular› izler. Çal›flmalar›n› çekip çevirmeye, onlara yol göstermeye giriflir: “Size bir tiyatro yapt›raca¤›m. Eserler verece¤im. Onlar› oynayacaks›n›z. Yaln›z Guraba Hastanesi yarar›na y›lda iki temsil, o kadar. Gifle gelirleri ayl›klar›n›z› karfl›lamazsa ben il bütçesinden, o da biterse kendi
Tomas Fasulyeciyan cebimden ödeyece¤im.” Bu söylediklerini tümüyle gerçeklefltiren Vefik Paflan›n Bursa’da tiyatroya kol kanat germesi destan gibi bir öyküdür. “Sersem Kocan›n Kurnaz Kar›s›” oyununun ikinci perdesinde Fasulyeciyan’la arkadafllar›, bu kez Bursa Osmanl› Tiyatrosunda, “Georges Dandin”i, Vefik Paflan›n kaleminden ç›kan biçimiyle, onun yönetiminde oynamay› sürdürmektedir. Pafla, yap›t› “Yorgaki Dandini” diye Türkçeye uyarlam›flt›r. Paris’te geçen bir olay› ‹stanbul’da Fener’li Rumlar›n çevresine aktarm›fl, kiflilere onlar›n adlar›n› vermifltir. Böylece “George Dandin, M. De Sotenville, Clitandre” vd., yerlerini “Yorgaki Dandini, Kostaki Kaçivelaki, Samurkafl” vd.ye b›rakm›flt›r. Tiyatro sanat›n› topluma sevdir47
BD OCAK 2014
mek, Bat› tiyatrosunun ele ald›¤› toplum sorunlar›n›, insan davran›fllar›n› bir ucundan da olsa yans›tabilmek için Ahmet Vefik Pafla “adaptasyon (Tiyatro yap›t›n›, yerel adlar kullanarak, yerel yaflama uyarlayarak çevirme) ifllemini uygulam›flt›. Farkl› nedenlerle baflka oyunlar için baflka yöntemlerden de yararlanm›flt›r.
B
Bu kapsamda örne¤in “Don Civani” (Dom Juan), “Dudukufllar›” (Les Précieuses Ridicules), “Tartüf” (Le Tartuffe) onun düz çevirileri aras›nda yer al›r. As›l büyük ustal›¤› ise “Meraki” (Le Malade Imaginaire), “Zoraki Tabip” (Le Médicin Malgre lui), “Zor Nikâh›” (Le Mariage Forcé) gibi uyarlamalar›nda görülür. “Sersem Kocan›n Kurnaz Kar›s›” oyununa temel olan Molière komedisi, Paris’te s›n›f atlamaya çal›flan bir görgüsüzün, onu istemeyen bir k›zla evlenmesini anlat›r. Bu zoraki evlilik
Haldun Taner 48
genç kad›n›n kocas›n› baflkas›yla aldatmas›na yol açm›flt›r. Birbirine denk düflmeyen çiftlerin evlili¤ini elefltiren oyun, genç kad›n›n kocas›na karfl› davran›fl›n› oyunda anlat›lan koflul alt›nda hofl görmektedir! Bu ise Türk-‹slam toplumun k›nayaca¤› bir tutumdur. Haldun Taner’in oyununda, Vefik Pafla, olup biteni, “Dandini (aldat›lan koca), bu sonuca adeta çanak tutuyor. Bafl›na gelenlerde suç pay› büyük. Onun suçu baflka bir s›n›fa özenifli. O yeni düzene de bir türlü uyamay›p komik hale düflüflü…”, diye özetler. Bu yap›t› uyarlarken hangi yolu, niçin uygulad›¤›n› da yine oyunda, ondan ö¤reniriz: “Ahmet Fehim: Paflam, sizin ço¤u adaptasyonlar›n›z hep Türkler aras›nda geçer. Neden bu sefer vakay› Fener’deki Rumlar aras›nda geçirdiniz? A. Vefik Pafla: Evlad›m, bu oyunun bafl aksiyonu nedir? Zina. ‹slam toplumu içinde zina olur mu hiç? Allah korusun, adlar› ‹slam yapsak, eser inand›r›c›l›k niteli¤ini yitirir. Onun için olay› ister istemez az›nl›klara aktard›k.” Paflan›n kiflileri, olay› kendi ülkesinden özellikle alabildi¤ine uzak tutmay› uygun gördü¤ü çevirilerinin bafl›nda “Tartüf” vard›r. Molière, oyununda, din arac›l›¤›yla ifllenegelen kötülükleri düzeltmeyi amaçlad›¤›n› söylüyordu. Ancak, sahte dindar bir Hristiyan›n bir aile içinde çevirdi¤i dolaplar› konu edinen yap›t› yüzünden,yazar dine sald›r›yor diye suçlanm›flt›. Kral›n önünde sahnelenen oyun, yarataca¤›
BD OCAK 2014
tepkiler düflünülerek, halka ancak befl y›l sonra gösterilebildi! Do¤ald›r ki dinden ç›kar sa¤lamaya çal›flan bir Hristiyan› örne¤in bir cami hocas› gibi göstermeyi olanaks›z bulan Vefik Pafla, bu yap›t› Türkçeye uyarlamak yerine do¤rudan çeviri yoluyla aktarm›flt›r. Tam uyarlama biçeminde Türkçeye aktar›lm›fl en baflar›l› Molière komedilerinden biri “Zor Nikâh›”d›r. Tasarlad›¤› evlilik için cahil ‹vaz A¤an›n ak›l dan›flmaya gitti¤i, medrese ç›k›fll› Hoca Üstad-› Sani, onun tart›fl›p durdu¤u Hakim Senai Avrupal› skolastik Ortaça¤ bilim adamlar›n›n bizdeki tam karfl›l›klar›d›r. Sahnede Hacivat’tan, Kavuklu’ dan çok daha a¤dal›, dolay›s›yla gülünç dille konuflan örne¤in Üstad-› Sani’nin sözleri, bugün sahneye tafl›nsa, yaflad›¤›m›z büyük ölçekli dil ve kültür yenileflmesi nedeniyle hiç anlafl›lamayacak, etki yaratmayacakt›r. Ancak bütün bu sahnelerin hiç kolay kaleme al›nmad›¤› kestirilebilir: “Evet, sana, berâhîn-i kaviyye ile isbat ederim ki; sana hakîmülhükemâ mevlana Aristatalis’le ve bütün mümkün ve mutasavver olan envâ-i kazâyâ ve berâyâ ve k›yâsât ve eflkâl ve mant›k›yûn efendilerimizin ârâ-y› muknîayi müttefikas›yle, gün gibi zâhir ve ayân ederim ki: Sen, bir cahilsin, eçhelsin, mücâhil ve mütecâhil ve müstechelsin, ey bîhaber!” Bu oyunda Vefik Paflan›n kalemi ile can bulan P›rp›r› ‹vaz A¤a, kâtip Müstecip Çelebi, Büyük A¤a, o¤lu Küçük A¤a, k›z› Ziyba Han›m, Çin-
geneler tiyatro sahnesine halk tiyatrosundan capcanl› renkler tafl›m›flt›r…
S
“Sersem Kocan›n Kurnaz Kar›s›”n›n
son sahnesinde, Küçük ‹smail Efendi, ‹stanbul’da, Göksu gazinosunda Yorgaki Dandini’yi tuluat tiyatrosu biçeminde sahnelemektedir. Vefik Paflan›n uyarlamas›n› kesip biçmifl, türlü de¤iflikliklerle oyuna halk tiyatrosundan tatlar kazand›rm›flt›r. Oyunu izlemeye gelen Paflay› k›zd›raca¤›ndan korkarken onun flu aç›klamalar›yla karfl›lafl›r: “Rasgele Avrupa piyeslerini, sözüm ona, Avrupal› gibi oynamakla bir yere var›l›r san›yorlard›. Biz de adaptasyonu teklif ettik. Avrupa piyeslerini yerlilefltirip Türk âdâb›, Türk deyifliyle kotarmay› denedik. ‹flte sen de onu avam›n gustosuna getiriyorsun, ne var ki bunlar›n hepsi de yetersiz.” Donan›ml› kültür adam›n›n sözleri, tiyatronun geliflmesi için gerçek çözümü de aç›klar: “Do¤ru yol Bat›y› ne taklit, ne de adapte. Do¤ru yol, galiba, Türk insan›ndan, Türk flartlar›ndan, Türk konular›ndan hareket edip hem öz hem biçim bak›m›ndan bir Türk tiyatrosuna varmak.” Bu çözüm yaln›z tiyatro için de¤il bütün sanatlar için geçerlidir. Türk sanat› Vefik Pafla’dan bu yana, ancak bu ilkeyi gözettikçe baflar›l› olmufltur.• konurertop@butundunya.com.tr
Türk dilini incelerken insan zekas›n›n dilde baflard›¤› büyük mucizeyi görürüz Max Muller 49
F›rçalayarak Serdar Günbilen
50
Kültür ve Sanat Dünyas›ndan Tekin Özertem
‹stanbul fiehir Tiyatrosu
100 Yafl›nda B
undan 100 y›l önce, 1914 y›l›nda kuruldu ‹stanbul fiehir Tiyatrosu; o günkü ad› ile Darülbedayi-i Osmani. Kuran da Cumhuriyet’in ilan›ndan sonra Topuzlu soyad›n› alacak olan; Sadrazam Ahmet Muhtar Pafla taraf›ndan 1902 y›l›nda ‹stanbul fiehremini yani Belediye Baflkan› olarak atanan Operatör Dr. Cemil Pafla. “‹stibdat-Meflrutiyet- Cumhuriyet Devirlerinde 80 Y›ll›k Hat›ralar›m” adl› an› kitab›nda, kendisini neden sadrazam yapt›¤›n› Ahmet Muhtar Pafla’ n›n a¤z›ndan flöyle anlatm›fl: “ Göztepe-Feneryolu taraf›nda geziniyor-
Op. Dr. Cemil (Topuzlu) Pafla 51
BD OCAK 2014
dum. Çiftehavuzlardaki köflkünü o zamana kadar görmemifltim. Binan›n Mimari tarz›yla bahçenin tanzim flekli o kadar dikkatimi çekti ki bu Avrupai köflk kimin diye merakland›m. Senin oldu¤unu söylediler. O zaman düflündüm ki evinin içinde ve d›fl›nda küçücük bir Avrupa yaratan adam› Belediye Baflkan› yaparsam ‹stanbul’u imar eder. ‹flte Sadrazam olur olmaz seni bu makama getirmeyi bu yüzden düflündüm.”
manl› Güzelliklerevi ad› verilen, ülkemizin ilk konservatuar› ve ödenekli tiyatrosu fiehzadebafl›'nda, flehremanetine ait Letafet Apartman›’nda Andre Antoine yönetiminde çal›flmalar›na bafllar.
A
ndré Antoine, dönemin en önemli ve ünlü tiyatro adamlar›ndan. Özgür Tiyatro/Théâtre Libre’in kurucusu ve Frans›z tiyatrosunda naturalizmin öncüsü. Ama ona sorulacak olunursa ‹stanbul’da emil Pafla; göreve atan›r atan- üslendi¤i bu görev hiç de kolay de¤il. “(…) Bu saf kifliler, benden bizim maz ilk ifli, Topkap› Saray›’ n›n arkas›ndaki d›fl bahçeyi Comédie Française örne¤inde bir ulupark haline getirterek halka açmak sal tiyatro ile bir konservatuvar istiolur. Hayalleri aras›nda bir de Avru- yorlar. Tabii ne oyuncular›, ne ö¤retpa’daki benzerleri gibi müzik ve tiyat- menleri, ne ö¤rencileri, ne dekorcuro sanatç›lar› yetifltirecek bir konserva- lar›, ne tiyatrolar› var…” Böyle diyor 28 Temmuz 1914 tatuar kurmak vard›r. Bu ifl için belediye bütçesinden y›ll›k 3000 liral›k rihinde Paris’teki arkadafl› Georges bir ödenek oluflturulur. Odeon Tiyatro- Ancey’e yazd›¤› mektupta.(2) Mektupsu’nun müdürü Andre Antoine, (1) ta hiç söz etmedi¤i için belli ki ayn› Paris’ ten ‹stanbul’a davet edilir. Na- gün bafllayan Birinci Dünya Savafl›’nm›k Kemal’in o¤lu Ali Ekrem Bey’in dan henüz haberdar de¤il. Haberdar önerisi ile Darülbedayi-i Osmani/ Os- olunca da - Fransa, 2 A¤ustos 1914 günü savafla girdi¤i için olacak - André Antoine Comedie Française da bavulunu toplay›p a¤ustos ay›nda Fransa’ya dönüyor. André Antoine’›n sözünü etti¤i Frans›z devlet tiyatrosu Comédie Française, dünyan›n en eski ödenekli ulusal tiyatrosu. Geçmifli de öyle böyle de¤il: aktörlerin kilise töreni ile kiliselerin takdis etti¤i mezarl›klara gömülmele-
C
52
BD OCAK 2014
rinin yasak oldu¤u y›llara kadar uzanmakta. 1680 y›l›nda kurulmufl. Bu yüzden mektubunda arkadafl›na ne oyunular›, ne ö¤retmenleri, ne ö¤rencileri, ne dekorcular›, ne tiyatrolar› var deyip dert yanmas›; Cemil Pafla’n›n iste¤ini küçümsemesi hiç hofl de¤il. Bizim Bat› tarz› tiyatro birikimimizi, o mektubu yazd›¤› gün 234 y›ll›k geçmifli olan Comédie Française ile k›yaslamak mümkün olmasada iflin asl› pek öyle de¤il.
T
anzimat Döneminde, Naum Efendi’nin fiark Tiyatrosu ile bafllayan, Güllü Agop’un Osmanl› Tiyatrosu’ndan Darülbedayi-i Osmani’nin kurulufluna kadar uzanan süreçte tiyatromuz da var; tiyatro oyuncumuz, dekorcumuz, tiyatro yazarlar›m›z da. Olmayan, oyuncular›n ve yönetmenlerin usta ç›rak iliflkisi ile yetiflmelerine yol açan tiyatro e¤itimi. Cemil Pafla’n›n ifle bir konservatuvar ve uzant›s› olacak ödenekli bir tiyatro kurarak bafllamak istemesinin nedeni de bu. André Antoine, ülkesine dönünce Darülbedayi’in bafl›na o önemsemedi¤i alayl›lardan ikisi geçmifl: Biri, Milli Osmanl› Tiyatrosu’nun kurucusu Reflat R›dvan Bey; di¤eri 1909 y›l›nda Erenköy'deki Burhanettin Tiyatrosu’nda 17 yafl›nda sahneye ç›km›fl olan Ertu¤rul Muhsin. Bir y›l› biraz aflan çal›flmalardan sonra da Darülbedayi-i Osmani, 20 Ocak 1916 tarihinde Çürük
Letafet Apartman› Temel adl› oyun ile Tepebafl› Tiyatrosu’nda kap›lar›n› seyircilere açm›fl. Darülbedayi’in sahnelenen eserler, yetifltirdi¤i sanatç›lar d›fl›nda tiyatro tarihimiz aç›s›ndan en önemli özelli¤i, ülkemizdeki ilk ödenekli tiyatro olmas›d›r. Bu giriflimi önce ‹zmir fiehir Tiyatrosu, daha sonra da Devlet
Darülbedayi’in sahnelenen eserler, yetifltirdi¤i sanatç›lar d›fl›nda tiyatro tarihimiz aç›s›ndan en önemli özelli¤i, ülkemizdeki ilk ödenekli tiyatro olmas›d›r. Konservatuvar› Tatbikat Sahnesi’nin devam› olan Devlet Tiyatro ve Operas›’n›n kurulmas› izlemifltir. Bundan sonra da ülkemizdeki tüm ödenekli tiyatrolar. 1934 y›l›nda, ad›, ‹stanbul fiehir Tiyatrosu olarak de¤ifltirilen Darülbe53
BD OCAK 2014
Tepebafl› Tiyatrosu dayi; Cumhuriyet’in ilan›ndan sonra gerçeklefltirdi¤i düzenli turneler ile tiyatroyu ülkenin her yan›na götürmeyi amaç edinmifltir. 1927 y›l›nda yay›mlanmaya bafllayan Darülbedayi dergisi ile ülkemizde tiyatro sanat›n›n geliflmesine önemli katk›lar sa¤lam›fl; dergi 1935 y›l›ndan itibaren Türk Tiyatrosu ad› ile görevini sürdürmeye devam etmifltir. Bir baflka önemli katk›s› da 1935 y›l›nda çocuk tiyatrosu çal›flmalar›n›n bafllat›lm›fl olmas›d›r. Bu çal›flmalar, Muhsin Ertu¤rul’un Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birli¤i’ndeki çocuk tiyatrosu çal›flmalar›n› ayr›nt›l› bir flekilde inceledikten sonra gerçeklefltirilmifl; M. Kemal Küçük’ün “Çocuklara ‹lk Tiyatro Dersi” adl› oyunu ile ‹stanbul fiehir Tiyatrosu, 1 Ekim 1935 y›l›nda perdelerini çocuklar için açm›flt›r. ‹zleyen y›llarda, ‹zmir fiehir Tiyatrosu ve Devlet Tiyatrosu baflta olmak üzere tüm ödenekli tiyatrolar çocuk oyunlar›na çal›flmalar›nda yer 54
M. Kemal Küçük’ün “Çocuklara ‹lk Tiyatro Dersi” adl› oyunu ile ‹stanbul fiehir Tiyatrosu, 1 Ekim 1935 y›l›nda perdelerini çocuklar için açm›flt›r. vermifl; özel tiyatrolar da dahil olmak üzere çocuk tiyatrosu kavram› ülke çap›nda yayg›nlaflmaya bafllam›flt›r.
D
arülbedayi-i Osmani’nin 100. y›l›n› bu y›l nas›l kutlayaca¤›z, bilemiyorum. Her halde ‹stanbul Büyükflehir Belediyesi ve fiehir Tiyatrolar› bu konuda bir haz›rl›k yap›yordur. Ama bu yetmez. Baflta Devlet Tiyatrolar› ve özel tiyatrolar olmak üzere tüm ödenekli ödeneksiz
BD OCAK 2014
dan bu yana zaman zaman depreflen bir hastal›k bu. Hastal›¤›n tan›s›n› iyi koymak gerek. Bence, Darülbedayi-i Osmani’nin 100. y›l›n› kutlarken yap›lacak en do¤ru ve yararl› fley: ülkemizdeki ödenekli ödeneksiz tiyatrolar›n sa¤l›kl› ve verimli bir flekilde varl›klar›n› sürdürmesinin yollar›n› aramak. Bu yüz y›ll›k temel üzerine sa¤lam bir yap› kurmak. Bunu yaparken ön yarg› ve korkulardan s›yr›l›p, günlük siyasi ç›karlar› bir yana b›rak›p iflin uzmanlar›, sanatç›lar› ile bir araya gelip çal›flmak. Türk tiyatrosunu bugünlere tafl›yan, her türlü zorlu¤a ra¤men seyircilerini oyunsuz b›rakmayan tüm 1939 y›l› Darülbedayi dergi kapaklar›ndan biri sanatç›lara sayg› ve güvenli, tiyatrolar ile ilgili resmi kurum ve mutlu bir gelecek arzusu bunu gerekkurulufllar da bu y›l›, anlam›n› kavra- tiriyor. Unutulmamas› gereken gerçek: y›p üzerinde düflünerek kutlamal›lar. günümüzde, tiyatroyu fleytan›n kilisesi Çünkü geçmiflte oldu¤u gibi bugün olarak ilan eden bin küsur y›l›n geride ödenekli tiyatrolar› kapatmak, özel- sinde kalm›fl papazlar gibi tiyatrolar›n lefltirmek; çeflitli hünerler göstererek üzerine kara bir flal örtmek art›k mümsindirmek gibi giriflimler sergilenmek- kün de¤il. Bunu bize tarih söylüyor. te. Nam›k Kemal'in 'Vatan Yahut Siize düflen görev de bu y›l her listre' oyununun temsilinden sonra hiç zamankinden çok daha fazla bir oyunun, ‹stanbul'da Matbuat ‹datiyatroya gitmek, salonlar› resi’nden; vilayetlerde Maarif Müdür- doldurmak; ödenekli ödeneksiz tüm lüklerinden izin al›nmadan sahnelene- tiyatrolar› yürekten desteklemek. medi¤i y›llar›n özlemi ile yanıp tutuRuhun flad olsun Cemil Pafla… • flanlar da var. tekinozertem@butundunya.com.tr “fieytan’›n Kilisesi: Tiyatro” bafll›kl› yaz›m› okuyanlar hat›rlayacak- (1) Andre Antoine: (1858-1943) lard›r, Orta Ça¤’da Katolik Kilisesi’ (2) Prof. Dr. Özdemir Nutku: Darülnin bafl›n› çekti¤i tiyatro düflmanl›¤›n- bedayi’in Elli Y›l›, s.25
B
55
Evrensel Bak›fl Aç›s› Gürbüz Evren
Annesi, Sokullu’nun Sadrazam Olaca¤›n› Rüyas›nda Görmüfltü on y›llarda Osmanl› tarihi moda oldu. Türk televizyon kanallar›nda Osmanl› Padiflahlar›n› konu eden diziler yay›nlan›yor. Senaryolar ise baz› çevrelerden gelen bask›lar nedeniyle kimi zaman tarihsel gerçeklere ayk›r› bir flekilde yaz›l›yor. Padiflahlar söz konusu olunca sadrazamlar, yani dönemin baflbakanlar› da, dikkatle izleniyor. Bu dizilerden biri de 3 y›ld›r de-
S 56
vam ediyor. Dizide, Kanuni Sultan Süleyman’›n birçok Sadrazam›n› gördük. S›ra yavafl yavafl Kanuni’nin damad› olan Rüstem Pafla’n›n yerine geçecek, Osmanl› ‹mparatorlu¤u’nun en önemli devlet adamlar›ndan Sokullu Mehmet Pafla’ya geliyor. Sokullu hakk›nda sadece Türk tarihçiler ve araflt›rmac›lar de¤il yabanc›lar da birçok kitap yay›mland›. Özellikle baz› yabanc› kaynaklardaki bilgiler neden-
BD OCAK 2014
dir bilinmez çok fazla kullan›lmad›. ‹nternete giren herkes Sokullu hakk›nda birbirine benzer bilgileri bulacakt›r. Bunlar özetle, “Sokollu Mehmed Pafla 1505-1579 y›llar› aras›nda yaflam›flt›r. Kanuni Sultan Süleyman döneminde, sarayda çeflitli görevlerde bulunmufltur, Osmanl› donanmas›n›n Kaptan-› Deryal›¤› yani Deniz Kuvvetleri Komutanl›¤› yapm›flt›r. Sultan Süleyman, II. Selim ve III. Murat dönemlerinde toplam 14 y›l, 3 ay Sadrazaml›k görevinde bulunmufltur. Kanuni sonras› için yap›lan taht kavgalar›nda Sar› Selim olarak da bilinen II. Selim’in yan›nda yer alm›flt›r. ‹ki metreyi aflan boyu ile en uzun boylu sadrazam olan Sokullu, S›rp as›ll›d›r. Viflegrad kad›l›¤›ndaki Rodo kasabas› yak›nlar›ndaki Sokoloviç köyünde do¤mufltur. As›l ad› Bayo Sokoloviç'dir. Rahip olan day›s›, Bayo’yu kilise korosunda görevlendirmifltir. Devflirme sistemi ile 1519’ da Edirne Saray›na getirilmifl, Müslüman yap›lm›flt›r” fleklindedir. smanl› tarihinde büyük bir yer edinmifl olan Sokullu Mehmet Pafla Venedik, Avusturya, Frans›z, Alman ve S›rp kaynaklar›nda araflt›r›ld›¤›nda, ailesi ile özel yaflam›na iliflkin pek bilinmeyen ayr›nt›lar ortaya ç›kar. Söz konusu kaynaklara bak›ld›¤›nda Sokullu’nun ‹slam’a geçifli konusunda farkl› tarihler vard›r. Bu da, do¤um ve devflirme tarihlerinin farkl›l›¤›ndan kaynaklanmaktad›r. Bu kaynaklar incelendi¤inde, Sokullu’nun en küçük 14, en büyük ise 18 yafl›nda Müslüman oldu¤u
O
Kanuni Sultan Süleyman anlafl›lacakt›r. Sokullu’nun bir baflka özelli¤i ise soylu bir aileden gelmesidir. Osmanl› için devflirme yapanlar›n, önceli¤i soylu çocuklara verdi¤i bilinmektedir. Devflirme çocuklar›n Osmanl› Devleti’nin en üst makamlar›na kadar ulaflt›¤›n› duyan kimi yoksul Hristiyan aileler o¤ullar›n› gönüllü olarak verirken, ço¤unluk ise ya direnip sakl›yor ya onlar› sakatl›yor ya da görünür yerlerine hiç ç›kmayacak flekilde haç iflareti kaz›yarak seçilmesini engelliyordu. ayo’nun babas› da, devflirme için gelen Yeflilce Mehmet beye, aile içinde toplad›klar› çok büyük bir miktardaki paray› rüflvet olarak önererek, o¤lunu vermek istememiflti. Ancak Mehmet Bey, paray› almad›¤› gibi, “O¤lunuzun bafl›na devlet kuflu kondu. Hem en yüksek makamlara gelecek hem de çok zengin
B
57
BD OCAK 2014
olacak” diyerek, aileyi zor kullanmadan ikna etmeye çal›flm›flt›.
S
›rp kaynaklar›, o¤lunun gitmesine karfl› ç›kan annenin, hamileyken gördü¤ü bir rüyay› an›msay›p, karar›n› de¤ifltirdi¤ini yazar. Buna göre, Sokullu’nun annesi rüyas›nda, karn›ndan filizlenen bir çam a¤ac›n›n h›zla büyüyerek dallar›yla dünyay› kaplad›¤›n› görmüfltür. Rüyas›n› anlatt›¤› rahip kardefli de, do¤acak çocu¤un çok önemli bir kifli olaca¤› yorumunu
revini yapt›. Daha sonra padiflah›n giydirilmesinden, elbiselerinin ve kaftanlar›n›n bak›m›ndan, törenlerde de yan›nda yürümekten sorumlu “Çuhadar” görevine getirildi. Sarayda Rikabdar, Çuhadar, Çeflnigirbafl› (Padiflah›n sofralar›ndan, yiyecek içeceklerinden sorumlu kifli) Silahtar (padiflah›n silahlar›n›n sorumlu ve törenlerde k›l›c›n› omzunun üstünde tutarak yürüyen kifli) gibi görevleri yapan, ayr›ca A¤a unvan›na kavuflan Sokullu’ nun Sadrazaml›¤a giden hikâyesi
Sokullu Mehmet Pafla’n›n hikayesindeki ayr›nt›lar, eski Türk filmlerindeki ac› ve üzüntü dolu senaryolar› aratmayacak türdendir. yapm›flt›r. Avusturya ve Venedik kaynaklar›nda ise rüyaya konu olan a¤aç çam de¤il ç›nard›r. Dallar› dünyay› örterken Ç›nar a¤ac›n›n gövdesinde boyu sürekli uzayan bir erkek çocu¤u ortaya ç›kmaktad›r. Sokullu, Edirne’de e¤itildikten sonra “iç o¤lan›” yani padiflah›n çeflitli hizmetlerinde bulunan gençlerden biri olarak seçildi. ‹stanbul’a geldi¤inde ilk olarak, “Rikabdar” yani padiflah›n ata binifline yard›m eden ve at›n yan›nda yürüyen kifli gö58
genelde çok yaz›ld›¤› için, geride b›rakt›¤› ailesi ile olan iliflkilerine geçelim. Hemen söyleyeyim, bu hikâyedeki ayr›nt›lar, eski Türk filmlerindeki ac› ve üzüntü dolu senaryolar› arat-
BD OCAK 2014
mayacak türdendir. Sokullu, Silahtar oldu¤u dönemde, devflirme için Balkanlarda dolaflacak arkadafl›na özel bir ricada bulunur. Sokoloviç köyüne giderek, aile fertlerinden yaflayanlar› bulmas›n› ve ‹stanbul’a getirmesini ister. Bölgeye giden devflirmeci Ahmet Bey, Sokullu’nun ailesinin sa¤ salim Sokoloviç köyünde yaflad›¤›n› ö¤renir. Köye u¤rayan Ahmet Bey, Sokullu’nun annesine durumu anlat›r ve tüm aileyi ‹stanbul’a götürmek istedi¤ini bildirir. Venedik
‹stanbul’a gelince, Sokullu çok mutlu olacakt›r. Onlar› padiflaha tan›flt›ran Sokullu, kardefllerinin iyi bir e¤itimden geçerek saraya girmesini planlam›flt›r. ‹slam’› seçerek Müslüman olan babas› da, Cemalettin Sinan ad›n› alm›flt›r. Ancak kardefllerden Mustafa ad› verileni bir süre sonra yakaland›¤› hastal›ktan kurtulamayarak ölür. Bunun üzerine Mustafa’n›n ad› asl›nda kardefl olmayan amca o¤luna verilir. S›rp ve Avusturya kaynaklar›n›n yan› s›ra Frans›z kaynaklar› da, o¤lunun
Sokullu, kardefllerinin iyi bir e¤itimden geçerek saraya girmesini planlam›fl, ‹slam’› seçerek Müslüman olan babas› da, Cemalettin Sinan ad›n› alm›flt›r. ve Frans›z kaynaklar›na göre anne Sokoloviç gelmek istemedi¤i gibi, geride kalan 2 o¤lunu da göndermeye yanaflmaz. Devflirmeci Ahmet Bey ise çok ›srarc›d›r. Onlar› götürmek için emir ald›¤›n› söyler. Bunun üzerine aile konuyu düflünmek için süre ister. Sonuçta, anne ve küçük o¤lan›n köyde kalmas›na, ortanca kardefl ile baban›n da ‹stanbul’a gönderilmesine karar verilir. Ancak küçük o¤lan›n yerine, onunla ayn› yafllarda olan Sokullu’nun amca o¤ullar›ndan biri gerçek kardeflmifl gibi gönderilecektir. Bu çocu¤a da, gerçe¤i kesinlikle söylememesi tembih edilecektir. Babas› Dimitriye ve 2 kardefli
ölümünü birkaç y›l sonra ö¤renen anne Sokoloviç’in, yan›ndaki son çocu¤unu köyde b›rakarak ‹stanbul’a geldi¤ini yazar. Özellikle S›rp kaynaklar›, o¤lunun sahip oldu¤u yetkilerden ve bulundu¤u mevkiden çok etkilenen anne Sokoloviç’in de ‹stanbul’da kalmay› kabul etti¤ini belirtir. nnesine, köyde aileden kimlerin kald›¤›n› soran Sokoloviç, ald›¤› yan›ttan flüphelenerek bölgeye bir adam›n› gönderir. Birkaç ay sonra ise gerçek ortaya ç›kar ve son kardeflinin de köyde yaflad›¤›n›, ‹stanbul’a gönderilenin ise amca o¤lu oldu¤unu ö¤renir. Avusturya kaynak-
A
59
BD OCAK 2014
lar›na göre ise Mustafa, day› o¤ludur. Durumun ortaya ç›kmas›n›n ard›ndan Mustafa ile konuflan Sokullu, herhangi bir k›rg›nl›¤› bulunmad›¤›n› söyler ve onu öz kardefli olarak görmeye devam edece¤ini belirtir. ustafa, Sokullu’ nun deste¤i ile önce Kanuni Sultan Süleyman’›n Berberbafl›, ard›ndan da vergi tahsildar› görevlerine getirildi. Sadrazaml›¤› s›ras›nda ise Sokullu, Mustafa’y› Bosna Valisi tayin eder. Son kardeflini de köyden ald›r›p ‹stanbul’a getiren Sokullu, ailesini bir araya toplam›flt›r. Ancak
M
sevinci uzun sürmez ve bu kardefli de genç yaflta hastalanarak ölür. Olay Sokullu Mehmet Pafla’y› çok üzecektir. Ac›s›n› dindirmek için köyde kalan kuzenlerini de birer ikifler ‹stanbul’a getirtir, onlar› da saray ve devlet hizmetinde yükselebilecekleri görevlere verir. Sokullu’ya sadrazaml›¤a giden yolu açan ve burada uzun y›llar kalmas›n› sa¤layan nedenin, genifl ailesini çevresine toplamas› ve harem entrikalar›ndan uzak durmas› oldu¤u söylenir. Sokullu ile ilgili çok bilinmeyenleri yazmay› sürdürece¤iz. • gurbuzevren@butundunya.com.tr
KORKULARIM IZ VE ADLARI Yıkanmaktan korkma Caddelerden ya da caddelerde karşıdan karşıya geçmekten korkma Agorafobi Açık yer ya da kalabalık korkusu Ailurofobi Kedilerden korkma Akluofobi Karanlıktan korkma Akrofobi Yüksek yerlerden korkma Akustikofobi Belirli seslerden korkma Algofobi Acı çekmekten korkma Amatofobi Toz korkusu Amnezifobi Hafızasını kaybetmekten korkma Androfobi Adamlardan korkma Anemofobi Fırtına korkusu Antlofobi Sel korkusu Antropofobi İnsanlardan korkma Apifobi Arılardan korkma Araknofobi Örümceklerden korkma Aritmofobi Sayılardan korkma Asimetrifobi Simetrik olmayan şeylerden korkma (Sürecek) Astenofobi Güçsüz olmaktan korkma Ablütofobi Agirofobi
60
fiimdiki Zaman Can Pulak
Bir Mandalina Hikayesi ‹flte mandalina zaman› geldi ve Bodrum’un henüz k›y›ma u¤ramam›fl bahçeleri turuncu renge büründü. odrum mandalinas›, öyle her mandalinaya benzemez. Bir kere müthifl lezzetlidir, evet çekirdeklidir ama tad›na doyum olmaz. Kabu¤unu soydunuz mu, ortal›¤› narenciye kokusu sarar. San›rs›n›z ki, havaya parfüm s›k›lm›fl. Yar›m as›r önce Rusya’ya ihraç edilirmifl. fiehrin ünlü Karakaya ailesi, gemilerle mandalina yollarlarm›fl oraya. O dönemde süngeri ile mandalinas›ndan pek baflka bir fleyi yokmufl Bodrum’un. Zeytini, zeytinya¤› filan pek para etmezmifl o zamanlar. Gel zaman git zaman Rusya al›m› durdurmufl. Öyle olunca da, mandalinalar herkesin elinde kalm›fl. ‹ç piyasa dayan›kl› de¤il, çabuk yumufluyor diye, yüz vermemifl Bodrum’un bu çok
B
de¤erli ürününe. Para etmeyince, üstelik turizm de t›rmanmaya bafllay›nca, a¤açlar› kesip yerine binalar yapmaya bafllam›fllar. Mandalinan›n ölümü, 1980’li y›llara rastlar. Bahçelere bakmak pahal›, mandalinadan elde edilen gelir ise masraflar› karfl›lam›yor. A¤açlar›n budanmas›, altlar›n›n sürülmesi, mevsiminde ilaçlanmas›, tek tek gübrelenmesi filan büyük paralar istiyor. Oysa bahçeyi betona teslim edip, yerine ev ve dükkân yapmak çok daha büyük gelir sa¤l›yor. ‹flte mandalina bahçelerine sald›r› da böyle bafll›yor ve günümüzde daha da ac›mas›zca sürüyor. Böyle giderse, yak›nda mandalinay› foto¤raflarda görebiliriz. Bodrum mandalinas›n›n kurtuluflu 61
BD OCAK 2014
Bodrum’da yazl›¤› olan aileler birer a¤aç kiralasalar, a¤açlar›n alt›na plaketleri çak›lsa, belki bu yolla mandalinalar kurtulur diye düflündüm. için baz› giriflimler yap›ld›. Ticaret Odas› Migros, Tansafl, Kipa, Metro gibi dev kurulufllar› zorlad›. Ürünün standard› ve ay›r›m› için, Ortakent’te bir de tesis kuruldu. Ayr›ca gazozu da üretildi ama, bütün bu giriflimler
mandalinay› kurtarmaya yetmedi. Hâlâ bahçeler bozuluyor, hâlâ a¤açlar kesiliyor ve hâlâ Bodrum’un dünyaca ünlü mandalinas› can çekifliyor. iç unutmam, 8-10 sene önce Ortakent’teki bahçelerin birinden beheri 50 liradan befl a¤aç kiralam›flt›m. Niyetim, bu bir model olur ve örnek al›n›rsa, belki bahçelerin bir k›sm› kurtulur, a¤açlar ayakta kal›r. Bodrum’da yazl›¤› olan aileler birer a¤aç kiralasalar, a¤açlar›n alt›na plaketleri çak›lsa, belki bu yolla mandalinalar kurtulur diye düflündüm. Gittim bu projeyi, o zaman›n Ortakent Belediye Baflkan› Mehmet Kocadon’a götürdüm. Bir mandalina kulübü kurulmas›n›, dileyenlerin bu kulüpten a¤aç kiralamas›n› önerdim, hatta bir a¤ac›n paras› olan 50 liray› da, ça¤›rd›¤› bir görevliye verdim. Sonuçta ne oldu biliyor musunuz? Projeyi çok be¤enen Kocadon, beni dinlemesi için ça¤›rd›¤› görevliye talimat verdi. Yani komisyona havale etti gibi bir fley. Çok üzüldüm, hâlâ da mandalina ad›na bu üzüntüm sürer gider… Her neyse, ileriye bakal›m flimdi. Bodrum mandalinas› Allah’›n bizlere verdi¤i çok k›ymetli, çok nadide bir üründür. Bunun de¤erini mutlaka bilmeliyiz. Art›k tek a¤aç kesmemeli, aksine yeni dikimlerle a¤açlar›n say›s›n› art›rmal›y›z. Özetle Bodrum mandalinas›n› mutlaka koruma alt›na almal›y›z.•
H
canpulak@butundunya.com.tr 62
Mitolojiden Yans›yanlar Haluk Erdemol
dyssseus’un Truva’dan Dönüflü ve Odysseia 3 Geçen say›m›zda bafllad›¤›m›z ve eve dönüfl yolculu¤unun 8. dura¤› olan Sirenler Adas› ile ara verdi¤imiz Odysseus’un çileli yol serüvenini anlatmay› sürdürüyoruz. Durak 9: Skylla ve Kharibdys geçidi olcular›n bir sonraki engelleri ikiz canavarlar Skylla ve Kharibdis’in tuzak kurdu¤u, bugünkü Messina Bo¤az› san›lan kayal›k, dar geçittir. Alt› kafal› Skylla kayal›ktaki ma¤aras›ndan ç›k›p bo¤azdan geçenleri avl›yor, Kharibdys ise günde üç kez yaratt›¤› dev anaforla gemileri içine çekip
Y
Kapak görseli:Odysseus gemi dire¤ine ba¤l› olarak sirenlerin yan›ndan geçiyor. (Antik Roma mozayi¤i) 63
BD OCAK 2014
yuttuktan sonra enkaz ve kal›nt›lar›n› yine dev bir anaforla kusuyordu. Odysseus Kharibdys’in dev anaforunu oluflturdu¤u bir ana denk gelmemek için Skylla’n›n bulundu¤u tarafa do¤ru dümen k›r›nca alt› adam›n› canavar›n alt› kafas›na kurban verir. Kollar›n› uzatarak yard›m 盤l›klar› atan adamlar› için yapabilece¤i bir fley yoktu. Bu korkunç geçitten kay›ps›z geçmek olanaks›zd›. Durak 10: Helios’un adas› Say›lar› azalan adamlar›yla yolculu¤unu sürdüren Odysseus bir adan›n yak›n›ndan geçerken rüzgâr›n kesilmesi nedeniyle karaya ç›kmak zorunda kal›r. Buras› günefl tanr› Helios’un kutsal, beyaz s›¤›rlar›n›n otlad›¤› adad›r. Kâhin Teiresias’›n ruhu s›¤›rlara kesinlikle el sürmemeleri gerekti¤ini tenbih etti¤inden Odysseus adamlar›n› uyard›¤› halde erzaklar› tükenen ve açl›k çekmeye bafllayan tayfalar dayanamaz ve Odysseus uyurken birkaç s›¤›r› kesip yerler. Tanr›sal ceza gecikmez. Tekrar yola ç›kt›klar›nda gemilerine düflen bir y›ld›r›mla hepsi denize
1
Odysseus bir adan›n yak›n›ndan geçerken rüzgâr›n kesilmesi nedeniyle karaya ç›kmak zorunda kal›r. Buras› günefl tanr› Helios’un kutsal, beyaz s›¤›rlar›n›n otlad›¤› adad›r. saç›l›r. Yaln›z Odysseus kurtulur, geminin dire¤ine tutunarak günlerce sürüklenir. Durak 11: Kalypso’nun adas› Odysseus bugünkü Malta oldu¤u san›lan Ogygia adas›nda karaya ç›kar. Buras› Kalypso’nun adas›d›r. Kalypso Kirke gibi bir nympha, peri, yani tanr›sal difli varl›kt›r ve o da yine Kirke gibi Odysseus’u sahiplenip yan›nda tutmak için hem tanr›sal gücünü hem de diflili¤ini kullan›r. Odysseus’u yedi
2
1- Güneflin s›¤›rlar› (Pelegrino Tibaldi, 1527-1596) 2- Odysseus ve Kalypso (Hendrick van Balen, 1575-1632) 64
3
4
34– Odysseus ve Nausikaa (Pieter Lastman, 1583-1633) 4 – Odysseus Phaiklar aras›nda disk at›yor (Jean Broc, 1771-1850) 5 – Odysseus’un o¤luna kavuflmas› (Henri Lucien Doucet, 1856-1895) y›l yan›nda al›koyabildi¤ine göre Kirke’den daha bask›n ç›kt›¤› söylenebilir. Sonunda Olympos’un habercisi Hermes’in getirdi¤i, Zeus’un “Art›k onu b›rak, evine dönsün” komutu üzerine istemeye istemeye Odysseus’u b›rak›r; bir sal yapmas› için yard›mc› olur ve yan›na erzak verip uygun bir yelle u¤urlar onu. Durak 12: Phaiaklar›n Adas› 5 Odysseus’un salla sürdürdü¤ü 3 yolculu¤u Poseidon’un garezinden bir darde daha al›r. F›rt›nal› denizde dalgalarla bo¤uflan Odysseus kazazedelerin yard›m›na koflan tanr›ça Ino’nun verdi¤i kutsal bir yaflma¤a tutunarak sa¤ kal›r. Bu kez yorgunluktan bayg›n düflerek ç›r›lç›plak ayak bast›¤› ada Phaiaklar›n hüküm sürdü¤ü, bugünkü Korfu oldu¤u san›lan bar›flç›l Skeria adas›d›r. Kumsalda kendine geldi¤inde oraya çamafl›r y›kamak için gelen k›zlarla karfl›lafl›r. Bafllar›n-
daki prenses Nausikaa ona giysiler verip saraya götürür onu. ‹yi karfl›lan›r, bafl›ndan geçenleri anlat›nca kral Alkinoos ve kraliçe Arete hayranl›k ve ac›ma duygular› içinde kendisini en k›sa zamanda tayfal› bir gemiyle ‹thaka’ya göndereceklerine söz verirler. Onuruna düzenlenen u¤urlama töreninde Odysseus disk atma flampiyonu olur. Gemisi uzaklafl›rken ona gönlünü kapt›ran Nausikaa’n›n gözleri yafll›d›r. 65
BD OCAK 2014
Odysseus ve Telemakhos talipleri öldürüyor (Louis Vincent Léon Pallière, 1787-1820) Eve var›fl Söz verdikleri gibi Phaiaklar Odysseus’u hediyeleriyle birlikte Itha6 ka’ya b›rak›rlar. Odysseus Athena’n›n ö¤ütlerine uyarak hemen saray›na gitmez. Önce kendi çobanlar›ndan birinin yan›nda kal›r ve dilenci k›l›¤›nda çevreyi kollar. Bu arada o¤lu Telemakhos babas›n› arama seferinden eli bofl dönmüfltür. Öte yandan sarayda bir hizmetçi Penelope’nin taliplerini oyalama bahanesi olan kefen bezi dokuma-sökme oyununu aç›k etti¤inden Penelope art›k taliplerden birini seçme konusunda karar vermek zorunda b›rak›lm›flt›r. Odysseus’a yard›mc› olan sad›k çoban Telemakhos’u babas›yla buluflturur. Baba o¤ul hasret giderdikten sonra saraydaki yiyici taliplerden kurtulmak için iflbirli¤i yaparlar. Odysseus dilenci k›l›¤›nda taliplerin aras›nda dolafl›r; onlar›n hakaretlerine katlan›r. Penelope talipler aras›nda 66
seçim yapmak için bir ok yar›flmas› düzenler. Buna göre at›lacak okun bir hizada saplar›ndan yere gömülmüfl on iki baltan›n boflluklar›ndan geçirilmesi gerekmektedir. Penelope odas›nda saklad›¤› ve kullan›lmad›¤› için yay›n›n 5gerili olmad›¤›, Odysseus’a eskiden hediye edilmifl özel, çelik bir yay› ortaya ç›kar›r. Taliplerden hiçbiri yay› germeyi baflaramaz. Odysseus da yar›flmaya kat›lmak için izin ister, ama talipler bir dilenci ile yar›flmay› gururlar›na yediremez, karfl› ç›karlar. Penelope hâlâ bir oyalama bahanesine tutunmak için “O da insan, b›rak›n dene7 sin” diyerek izin verir. Odysseus yay› kolayca gerip oku da baflar›yla hedefine ulaflt›r›r. Herkes flaflk›nl›k içindeyken ikinci oku da taliplerin en atefllisinin g›rtla¤›na gönderir. Telemakhos da babas›ndan ald›¤› iflaretle ifle giriflince baba o¤ul bütün taliplerin hakk›ndan gelerek saray› yabanc›lardan temizlerler. Odysseus’un yafll› dad›s› zaten kendisini tan›m›flt›r, Penelope’ye 8 müjdeyi verir. Fakat sad›k Penelope bu dilencinin kocas› oldu¤una inanmamaktad›r. Eski ortak an› ve özellikleriyle onu s›nar ve sonunda emin olur, kavuflurlar, özlem giderirler. Bu bölümdeki olaylar›n sanatç›lar›n dünyas›na nas›l yans›d›¤›n› küçük bir seçkiyle aktarmaya çal›flt›k.• halukerdemol@butundunya.com.tr
Ansiklopediden Bir Sayfa Mete Tizer
V
“Yetersiz” denilerek konservatuara al›nmayan besteci, ülkesinin kahraman› oldu ve o konservatuara ismi verildi:
Giuseppe erdi
10 Ekim 1813 günü Parma Eyaletinin küçük bir kasabas› olan Roncole'de do¤du. Ailenin içinde bulundu¤u yoksullu¤a karfl›n babas› bir çembalo sat›n alarak, müzik için çok istekli ve yetenekli olan Verdi'nin, ilk müzik derslerinin paras›n› ödemeyi baflard›. On yafllar›nda kilisede org çalmaya bafllayan Verdi, sonra Busseto kentinde bir okula devam etmifl; burada ilk kez üstün yetenekleri göze çarpm›flt›. 18 yafl›nda iken Milano Konservatuar›na girmek istedi. Ancak Verdi girifl s›navlar›nda, gerek s›nav›n ana konular› gerekse s›nav komisyonuna verdi¤i çal›flmalarda baflar›s›z görülerek konservatuara kabul edilmemiflti. Öylesine onuru k›r›lm›flt› ki, bunu yaflam› boyunca unutamam›flt›. »
67
BD OCAK 2014
Verdi buna ra¤men, geri dönmeyerek 2 y›l daha Milano'da kald› ve özel dersler almaya devam etti. Verdi'nin ilk at›l›mlar› bir dizi baflar›s›zl›klarla bafllad›. Atand›¤› Busseto Orkestras› flefli¤inde karfl›tlar› ile mücadele etti. Verdi'nin, onu bütün ‹talya'da tan›tan ilk baflar›s›; 1842 y›l›nda Milano'da oynanan 'Nabucco' operas› oldu. Opera; Verdi'nin özgürlük duygular›n›
Besteci, ‹talyanlar›n ulusal duygular›na seslenen bir dizi operay› bu s›ralarda yazmaya koyuldu. Avusturya iflgaline karfl› ‹talya’n›n birlik mücadelesinin bafl›ndaki Vittorio Emanuele Re D’Italia (‹talyan Kral› Vittorio Emanuele)’in bafl harfleri Verdi’nin ad›na denk düflüyordu. Viva Verdi (Çok Yafla V.E.R.D.‹) ‹talyan milliyetçili¤inin bir simgesi olmufltu. 1859 y›l›nda iflgal alt›ndaki topraklar›n geri al›nmas› ile sonuçlanan Avusturya'ya karfl› kazan›lm›fl ‹talyan zaferinden sonra Verdi, art›k ulusal bir kahraman kabul ediliyordu.
1
Verdi’nin isminin verildi¤i konservatuar binas› dile getiriyordu ve ‹talya'n›n büyük bir bölümünün o tarihlerde Avusturya' n›n iflgali alt›nda bulunmas› ‹talyanlar›n ulusal duygular›n›, özellikle operan›n ünlü koro parças› ile bir anda alevlendirdi. Bu olay, Verdi'nin yaflam›nda bir dönüm noktas› oldu. 68
861’de de ‹talyan Parlamentosu’na seçildi. 1865’de parlamentodan çekildi. Opera tarihçilerine göre toplum sorunlar›n› da sanat›na yans›tan Verdi, toplum psikolojisiyle ilgili güncel konular› iflleyerek, o güne kadar hiçbir bestecinin cesaret edemedi¤i bir eyleme yönelmifl ve yenilikçi bir düflünüflün opera sanat›ndaki ilk uygulay›c›s› olmufltu. Cenazesi vasiyeti üzerine 20 kiflinin kat›ld›¤› sade bir törenle kald›r›ld›. Ancak gömülece¤i s›rada mezarl›¤› dolduran binlerce kifli, cenazenin yaklaflt›¤›n› görünce kendili¤inden Nabucco operas›n›n o ünlü özgürlük flark›s›n› hep bir a¤›zdan belki de dünyan›n en büyük korosunu oluflturarak söylüyor ve özgürlük kahramanlar›n› öyle u¤urluyorlard›...• metetizer@butundunya.com.tr
D
BD OCAK 2014
üflünceleri Evrensel Yaln›z Adam
"Dinle neyden kim flikâyet etmekte Ayr›l›klardan hikâyet etmekte..."
Ü
Yazan: YAHYA AKSOY
flemeli- nefesli çalg›lar aras›nda yer alan ve gönül seslerini musikinin na¤melerine dönüfltürerek arfla yükselten ney, sevgiliden ayr› düflen yaln›z adam›n feryad›d›r. Ney, yaln›z adam›n arkadafl›, gönül dostu, gönül sesi, aflk nefesi ve can yoldafl›d›r. Umutla, sevgiyle, heyecanla ve hevesle yaln›z adama efllik eder. Neyde bir nefes, bir ses olur yaln›z adam›n duygu ve düflüncelerini sevgiliye tafl›r ve mesaj›n› arfla ulaflt›r›r. Ney'in sesinde ve nefesinde âfl›k ile mafluk sevgi sal›nca¤›nda buluflurlar. » 69
BD OCAK 2014
"Kim gördü ney gibi hem bir a¤› hem ilaç Ney ki hem bir hemdem hem bir yoldafl Ney kan dolu bir yoldan söz etmekte Mecnûn'un aflk k›ssalar›n› söylemekte..."
S
evgisini sonsuz yaflama potas›nda eriten gönül eri Hz. Mevlana (1207-1273), insanlar›n kin ve nefretten ar›narak ak›lla ve aflkla yücelece¤ine ve ilâhi sevgiye erifleceklerine inanm›flt›r. "Biz birlefltirmek için geldik, ay›rmak için de¤il" diyerek insanl›¤› ilâhi sevgi yolunda birlefltirip, yüceltmeyi amaçlam›flt›r. Semâ, gönüller alan yüce sevgiliye kavuflmak içindir. Semâ, insanlar›n Hakk'tan ald›¤› ihsan›, halka açmas›d›r, sa¤dan sola kalbin etraf›nda dönerek, bütün insanlar›, bütün yarat›lm›fllar›, bütün kalbiyle sevgi ve aflkla kucaklay›fl›d›r. Sema töreni, 7 bölümdür ve her bölümün ayr› bir manas› bulunmaktad›r:
"Na't-› fierif" bölümü, ' Kün 'yani ' Ol' emrini temsil eden bölüm, 'nefes', 'ruha selam', 'selam 'bölümü dörttür, 'maflr›k'da Allah'›nd›r, ma¤rib 'de', 'fatiha ve dua' bölümü ile semâ biter. Güneflin etraf›nda dönen tüm varl›klar ve zerreler gibi ilahi sevgiyle bütünleflmek isteyen insan, gönlünü ve ruhunu yüceltmek için Semâ döner.. Yaln›z adam›, Mesnevi'nin beyitleri aras›nda dolaflt›¤›m›z zaman bulmaktay›z. "Ayr›l›ktan parça parça olmuflum Yürek isterim ki özlemimi açay›m Herkes kendince beni dost bildi Ama kimse içimdeki gizi deflmedi Ten candan can tenden gizli de¤il Gel ki can› görmeye kimse izinli de¤il..." Yaln›z adam içinde insana özgü bir sevgi tafl›r, ilahi sevgi ile bütünlefltirir.
H
z. Mevlânâ döneminde yaflanan tarihi olaylar, savafllar ve insanlar›n yaflad›¤› tüm koflullar ele al›narak incelendi¤i zaman, " insan, ak›lruh ve ahlâk üçgenin"Âfl›k nedir bilmiyorsan den ibarettir" diyen gecelere sor, yaln›z adam ama evrensel Mevlânâ'n›n ne fiu sararm›fl yüzlere, demek istedi¤i ve kurumufl dudaklara sor..." ö¤ütleri daha iyi anlafl›lacakt›r. Bütün dünyan›n arad›¤› evrensel sevgi ve hoflgörü bu felsefenin temelinde ve ruhunda bulumaktad›r. Bütün insanl›¤›n 70
BD OCAK 2014
arad›¤› ›fl›¤› ruhlara serperken hoflgörü temelini güçlendirmenin bütün yollar›n› ve kanallar›n› gönül ve ak›l gözüne ba¤layan Mevlânâ, öyle demekte: "Âfl›k nedir bilmiyorsan gecelere sor, fiu sararm›fl yüzlere, kurumufl dudaklara sor..."
U
NESCO, 1995 y›l›n› Hoflgörü Y›l› olarak ilan etmiflti. O y›llarda Kültür ve Turizm Bakanl›¤›'ndaki görevim nedeniyle, uzun y›llar, fieb-i Arûs törenlerinde Bakanl›k ad›na konuflma yapm›fl olmaktan, yurt içinde ve d›fl›nda anlaml› etkinlikleri uygulamaya koymufl bulunmaktan k›vanç duymaktay›m. -Uluslararas› Hoflgörü Kongresi (10-12 Haziran 1995-Antalya) Siyasette Hoflgörü / Kültürleraras› Hoflgörü / Dinleraras› Hofl görü / Türk Halk Kültüründe Hoflgörü / Türk Kültüründe Hoflgörü bafll›klar› alt›nda befl ana bafll›kta yap›lan uluslararas› toplant›lara çok say›da bilim ve kültür adam› ve araflt›rmac› bildirileri ile kat›ld› ve bunlar kitap olarak hemen yay›mland›. Ayr›ca Uluslararas› Hoflgörü Kongresi "Dünyaya ortak mesaj" yay›mlad›. Bu etkinlikler kapsam›nda iki önemli kal›c› kaynak eser ç›kar›ld›: -Hoflgörü Y›l›'nda Mevlânâ. -Yunus Emre, Nasrettin Hoca, Hac› Bektafl-› Veli Düflüncesinde Hoflgörü. UNESCO 2007 y›l›n› ”Mevlana
Y›l›” olarak ilan etti. Çok say›da etkinlik yap›ld›. Büyük düflünürlere, bilginlere ve gönül erlerine aylar, günler ve y›llar yetmemektedir. Olar›n düflünce ve yorumlar› tarih boyunca insanl›¤a ›fl›k tutmufl ve yol göstermeye devam etmektedir.
K
itaplara ve y›llara s›¤mayan bu de¤eri bir makaleye s›¤d›rma olana¤› bulunmamaktad›r. "...fiu topra¤a sevgiden baflka bir tohum ekmeyiz / Madem ki sen bensin, ben de senim / Niceye flu senlik benlik... / Ölümümüzden sonra mezar›m›z› yerde aramay›n›z! / Bizim mezar›m›z âriflerin gönüllerindedir." "Senin gözündeki ›fl›¤›n da gönül ›fl›¤›d›r; göz ›fl›¤›, gönüllerin ›fl›¤›ndan meydana gelir," diye insanl›¤a seslenen, yaln›z ama düflünceleri evrensel gönül eri Hz. Mevlânâ' ya selam olsun. 71
Haz›rlayan: Y‹⁄‹T EREN GÜNEY
Bu ay köflemizi dilimizde yer etmifl yabanc› sözcüklerin karfl›l›klar›na ay›rd›k. Bilginizi s›nay›n.
1 Eksantrik (Fr.)
6 Modem (Fr.)
2 Ritüel (Fr.)
7 Nodül (‹ng.)
a-Saydam b-Süzek c-Kesyap d-fierit 12 Statüko (Lat.)
a-Pazarlama b-Güdüleme c-Gizemli d-Mevcut durum
a-Dü¤ümcük b-Kilit açar c-Çok kar›fl›k d-Yafll› erkek
a-Karfl› ak›m b-Getirimci c-Ayinle ilgili d-Kale çizgisi
8 Valör (Fr.)
3 Anomali (Fr.)
13 Rasyo (‹ng.)
a-Oran b-Giysi kesi¤i c-Tan›tmal›k d-Tafl›mal›k
a-Karfl› ak›m b-Kuflak, nesil c-K›r›k çizgi d-Geçerlilik
a-El aynas› b-Yaz›l› belge c-Yapay reçine d-Ayk›r›l›k 4 Figürasyon (Fr.)
9 Antikite (Fr.)
14 Rambursman (Fr.)
a-Dam›t›k b-Ödeme c-fiarap f›ç›s› d-Sald›rgan
a-Efl zamanl› b-‹lk ça¤ c-‹lgileflim d-K›zd›rmak
a-Niteliksiz b-Biçimleme c-Taklit d-Hikayecik
10 Motto (‹ta.)
5 Türbülans (Fr.)
15 Enformel (Fr.)
a-Denetim ba¤› b-K›sa koflu c-‹lke söz d-‹ç gösterir
a-Burgaç b-S›rnafl›k c-Tahta set d-Gelenekçi Yan›tlar: 151. sayfada 72
11 Kolaj (Fr.)
a-Çözümleme b-Ö¤reti c-Çevirge d-Girdap, burgaç
a-Baflar›l› b-Acayip c-Gösteriflli d-Pervane
(Fr.) Frans›zca, (‹ta.) ‹talyanca (‹ng.) ‹ngilizce, (Lat.) Latince
a-fieklî olmayan b-Ses bilgisi c-Gaz ölçer d-Fiyakal›
Dünya Döndükçe Sabriye Afl›r
Da Vinci Dehas›n›n Sesi:
L
Yazan:SABR‹YE AfiIR
eonardo Da Vinci’nin yüzy›llar öncesine dayanan hayali, piyano ve çello ezgilerini birlefltiren Viola Organista, Polonyal› piyanist Slawomir Zubrzycki sayesinde yaflam buldu ve ilk kez dinleyicilerin karfl›s›na ç›kt›…
Leonardo Da Vinci
BD OCAK 2014
M
ona Lisa’n›n yarat›c›s›, Rönesans dahisi Leonardo Da Vinci, bundan befl yüz y›l önce, Viola Organista ismini verdi¤i tuhaf bir müzik aleti tasarlam›flt›. K›sa kuyruklu bir piyanoya benzeyen bu müzik aleti, yaln›zca ka¤›t üzerinde kalm›flt›. Da Vinci’nin hayal olarak kalan bu tuhaf tasar›m›, onun planlar›n› tutku ve sab›rla yorumlayan Polonyal› piyanist Slawomir Zubrzycki’nin çal›flmalar›yla gerçe¤e dönüfltü.
Slawomir Zubrzycki hayata geçirdi¤i Viola Organista ile D›fl yüzeyi canl› bir gece mavisine boyanan ve alt›n sar›s› ifllemelerle süslenen Viola Organista’n›n, kapa¤›n›n iç k›sm›nda ise, müzik dehas› ile dünyada ad›ndan söz ettirebilen nadir kad›nlardan birisi ve 12. yüzy›lda yaflam›fl gizemli bir Alman Rahibe olan Saint Hildegard’ tan bir al›nt› yer al›yor. Viola Organista’n›n düz iç yata¤›, alt›n rengi ladinle kapl› ve altm›fl bir parlak çelik telin geçti¤i yap›s›yla, k›sa kuyruklu bir piyanonun içine benziyor. Bu çello yaylar›n›n her biri, diyezler için siyah, düz notalar için de beyaz klavye tufllar›na ba¤lan›yor. Ancak piyanonun aksine, Viola Organista’da tellere çekiçle vuran mekanizma yer alm›yor. Bunun yerinde, tufllar›na baLeonardo da Vinci’nin Viola Organista için yapt›¤› taslak çizimler
74
BD OCAK 2014
Viola Organista Krakow’daki Academy of Music’te ilk kez izleyenlere tan›t›ld›. s›ld›¤›nda çelikten yaylar›n, at k›l› sar›lm›fl çarklara çarpmas› ilkesine dayanan bir sistem var. Bunlar› çevirmek için, Zubrzycki’nin klavyenin alt›nda bulunan ve krank miliyle ba¤lant›l› bir pedal› itmesi yeterli oluyor.
D
a Vinci’nin silahlardan uçufla, pek çok farkl› konudaki tasar›mlar›n› içeren 12 ciltlik el yazmas› Codex Atlanticus’ta, Viola Organista’n›n eskizleri ve notlar› da bulunuyordu. Buradaki taslak ve çizimlerden yola ç›karak, üç y›l boyunca tam befl bin saat çal›flan Slawomir Zubrzycki, Da Vinci’nin hayal etti¤i ancak sesini hiç duyamad›¤› bu ilginç müzik aletini yapmay› baflard›.
Böylece, çelik teller ve dönen çarklar içeren bu müzik aleti, sanat›n hem müzikal, hem de mekanik bir birleflimine dönüfltü. Viola Organista’n›n, bildikleri üç karakteristi¤e (klavsen, org ve viola da gamba) sahip oldu¤unu anlatan Zubrzycki, üretti¤i bu ‘müzik makinesi’yle Polonya’n›n güney kenti Krakow’daki Academy of Music’te ilk kez bir performans sergiledi. Bir çello ve bir piyanonun mekanizmalar› birlefltirilerek Leonardo Da Vinci taraf›ndan tasarlanan bu 500 y›ll›k rüya proje Viola Organista, piyano-çello kar›fl›m› özgün t›n›s›yla Da Vinci dehas›n›n sesini ortaya koyuyor. •
Puro ve Atefl Kad›n›n biri seansta eflinin ruhunu ça¤›rd›: “Eyyy ruh, geldinse masaya üç kez
vur.” Masaya üç kez vurulunca kad›n ruha sordu: “Ey ruh, bizden bir dile¤in var m›?” dedi. Ruh dile¤ini söyledi: “Varsa bir puro verin.” Medyum ve kad›n ruha bir puro verdiler. Ruh, puroyu al›r almaz bir anda çekip gitti. Kad›n heyecanla “Ona ‘Cennette misin?’ diye soramad›m, hemen gidiverdi.” dedi. Medyum “Han›mefendi, merak etmeyin.” dedi.“Efliniz atefl istemedi¤ine göre, cennette de¤il galiba!..” 75
Haz›rlayan: B‹RSEN ERKUTUN
6-Birbirinden habersiz olarak iki flairin ayn› beyti veya m›sray› söylemelerine ne denir? a-Tevarüd b-Beyit c-Epik d-Mesnevi 1-Ay yüzeyindeki çöküntü alanlar›na ne ad verilir? a-Krater b-Çukur c-Plater d-Plato 2-Osmanl› medeni kanunu olan Necelle hangi Osmanl› Padiflah› zaman›nda haz›rland›? a-I. Osman b-II. Abdülhamit c-IV. Murat d-II. Selim 3-Eski M›s›r'da genç yaflta firavun olup k›sa süre sonra ölen ve Alt›n Maskeli Firavun olarak tan›nan M›s›r firavunu kimdir? a-Astarte b-Neferkura c-Mentuhotep d-Tutankhamon 4-Geometride bütün yüzeyleri kare olan üç boyutlu flekil hangisidir? a-Küp b-Kare c-Prizma d-Dörtgen 5-Tarihte ilk kullan›lan maden hangisidir? a-Gümüfl b-Bak›r c-Alt›n d-Tunç 76
7-Kanser hastal›¤› ile ilgilenen bilim dal›n›n ad› nedir? a-Nöroloji b-Dramatoloji c-Onkoloji d-Algoloji 8-Hindistan'da Tac Mahal'in bulundu¤u tarihi kentin ad› nedir? a-Delhi b-Mumbai c-Bareli d-Agra 9-Afl›k Veysel hangi ilimizde do¤mufltur? a-‹stanbul b-Adana c-Sivas d-Erzurum 10-Kloroplast en çok bitkinin hangi organ›nda bulunur? a-Kök b-Yaprak c-Gövde d-Çiçek 11-Safir, çivit ve lavanta, hangi rengin tonlar›d›r? a-Mor b-Eflatun c-Yeflil d-Mavi 12-Çelik yaylarla gerilmifl bir bez üzerinde s›çrayarak akrobatik figürler yap›lan spor dal› hangisidir? a-Trambolin b-Netbol c-Oryantiring d-Kriket
13-‹stanbul ilk defa hangi Osmanl› padiflah› taraf›ndan kuflat›lm›flt›r? a-I. Murat b-I. Mustafa c-Kanuni Sultan Süleyman d-Y›ld›r›m Bayezid 14-Do¤ruluk dost kap›s›d›r sözleri kime aittir? a-Afl›k Veysel b-Hac› Bektafl Veli c-Orhan Veli d-Aziz Nesin 15-Güller diyar› olarak bilinen ilimiz hangisidir? a-Isparta b-‹zmir c-Bilecik d-Hatay 16-Rusya'da çarl›k rejiminin y›k›ld›¤› Ekim devrimi hangi y›lda gerçekleflmifltir? a-1917 b-1881 c-1919 d-1923 17-Eflatun olarak da bilinen filozof kimdir? a-Sokrates b-Platon c-Farabi d-Descartes 18-Çekelez diye de bilinen hayvan hangisidir? a-Maymun b-Tavflan c-Fil d-Sincap Yan›tlar: 151. sayfada
Türk Dili Orhan Velidedeo¤lu
Yaprak Dökümü Son y›llarda ne yapraklar döküldü... Hele flu 2013’te pek çok yaz›n ve bilim adam›n›, nice ünlü sanatç›y› yitirdik, pefl pefle. Rüzgar, çok sert esti... Hani, ‘13’ say›s› u¤ursuz derler ya. Neyse, geride kald› art›k ...
eçen y›l yüre¤imizi yakan kay›plar›m›z aras›nda çok sevip sayd›¤›m›z bir aileyi; iki dostumuzu yitirdik. Eskilerden kula¤›mda kaProf. Dr. lan bir sözdür: T›bbiyeden Mustafa fierif Onaran devlet adam› ç›kar; sanatkâr, flair, yazar, ressam, müzisyen ç›kar; arada bir de doktor ç›kar!.. De¤erli dostlar›m›z Onaran çifti, önce doktorluklar›,
G
77
BD OCAK 2014
sonra sosyal yönleriyle Bu sat›rlar› yazarken, toplumumuzda, özelbana imzalayarak verlikle de gönüllerimizde di¤i “Yaflam Sorumluayr›cal›kl› bir yer edinluktur” adl›, yaflant›s›n› mifllerdi. kaleme ald›¤› kitab›n›n Operatör Dr. sayfalar›nda, gözlerim Mustafa fierif Onanemli, flöyle bir gezinran’› Varl›k ve Türk dim: Efliyle birlikte, doDili dergilerindeki fliirlu dolu yaflanm›fl bir leriyle tan›m›flt›m ilk ömür... Prof. Dr. kez. Doktorlu¤u yan›n*** Leziz Onaran da Türk Dil KurumuBefl, alt› y›l önceydi. nun yay›n ve tan›t›m Dil Derne¤i’nin, ‹letiflim kolu baflkanl›¤›n› da yapan ve inançl› Fakültesinin konferans salonunda “T›p bir “dilde özleflmeci” olan; flairli¤i dilinin Türkçelefltirilmesi” konulu bir kadar edebiyat elefltirileriyle de tan›- aç›k oturumda beraberdik. Sunumlar nan Onaran, tam bir toplum insan›yd›. aras›nda, doktorlar›n hastalar›yla t›p dili ile konuflmalar› sonucu, hastalar›n er ölüm erkendir, denir; ama, yaflad›¤› sorunlar da dile getiriliyordu. bir gerçek: 23 May›s 2013’te Mustafa fierif Onaran, toplant›n›n meçhule giden bir geminin birinci bölümüne, salondakileri kahebedi yolcusu oldu... kahaya bo¤an bir f›kra ile noktay› Mustafa fierif Onaran, kat›ld›¤› koydu. her toplant›da bafl köflede olurdu. Acaba bu sayg›nl›kta çok dolu ve doyuruo¤u illerimizin küçük ve yokcu konuflmalar›, ince esprileri, flakalar› sul bir kasabas›nda torunu yan›nda de¤erli efli; çevre, sa¤l›k ve atefllenen dede onu doktora kad›n haklar› savunucusu, pek çok götürür. Doktor çocu¤u muayene eder, derne¤in kurucu üyesi Prof. Dr. Leziz ecza dolab›ndan bir iki hap ile bir de Onaran’›n da katk›s› olur muydu?.. fitil vererek “Bunu anüsten kullanaHiçbir toplant›da onlar› yaln›z caks›n›z” der. Adam eve döner ve kagörmedik. Hep güler yüzlü, hoflgörülü r›s›na anlat›r. Aralar›nda flöyle bir Leziz hoca, bir hayat arkadafl› olmak- konuflma geçer: tan öte, onun koruyucu mele¤i gibi, “Herif, iyi hofl da bu ‘anüs’ ne ki? hep yan›ndayd›. “Valla ben de bilmiyom. Leziz Han›m, eflini yine yaln›z “Bilmiyom, olur mu? Get ö¤ren b›rakmad›: Alt› ay katlanabildi¤i bu gel!.. ayr›l›¤a 5 Aral›k 2013’te son verdi ve Adam gider, doktora sorar: ertesi gün onu, yine O limandan kal“Doktor bey, bu anüs dedir?” kan bir gemiyle, sevgili eflinin yan›na Doktor kafas›n› kald›rmadan yau¤urlad›k. n›tlar: “Makat, makat!”
H
D
78
BD OCAK 2014
Adam eve gelir ve kar›s›na seslenir:“Makatm›fl kar›, makat!” Kad›n sinirlenir: “Ula herif, makat ne ki? Get flunu do¤ru dürüst ö¤ren, çocuk yan›yor ateflten!” Adam kar›s›na yalvar›r: “Ya, kar› etme. Adam çok sert, gene gidersem bana k›zar” dese de kar›s›na söz geçiremez. Bir yanda kar› bask›s›, bir yanda doktor korkusu; çaresiz, çekine çekine gider, sorar ve bir h›fl›mla evine dönerek kar›s›na ç›k›fl›r: “Ula kar›, ben sana demedim mi doktor çok k›zacak diye. Makat nedir, diye sordum.” “Eee, ne dedi?” “Ne diyecek; ‘K..ç›na sok’ dedi.” ***
K
onuflmalara ara verilip d›fl salona ç›kaca¤›m›z s›rada yan›mda oturan Leziz Han›m, Mustafa Beye: “Öbür olay› niye anlatmad›n?” dedi. Hemen sordum: “Nedir o ‘öbür olay’ dedi¤iniz? Leziz Han›m anlatt›: Profesör asistanlar›n› toplam›fl, bir hastan›n durumunu tart›flacaklar. Ancak, hastadan sorumlu asistan ortalarda yok. Hoca bir asistan›na, “Suat’› aray›n, neredeyse hemen gelsin” derken o s›rada yanlar›ndan geçen temizlik hademesi, “Ben gördüm hocam, Suat bey 3. ko¤uflta katliam yap›yor” der. Asistanlar büyük bir flaflk›nl›k yaflarken Hoca, onlara dönerek: “Çocuklar, bak›n bu olay sizlere ders olsun. ‹leride her kültür düzeyin-
de hastan›z olacak. Hastalar›n›zla konuflurken buna dikkat edin ve onlar›n anlayaca¤› sözcüklerle konuflun. “Anlafl›l›yor ki, Suat yukarda katdavn yap›yor. Yani, hastaya serum ba¤lamak için damar aç›yor. Bu temizlik hademesi sizlerden bu sözü duymufl; ama anlam›n› bilecek düzeyle olmad›¤›ndan ‘katdavn’›, ses benzeflmesiyle ‘katliam’ olarak alg›lam›fl” der. *** ukar›daki dede/torun hikayesi bana, rahmetli Mustafa Ekmekçi’nin Cumhuriyet gazetesindeki köflesinde yazd›¤› bir çocukluk an›s›n› an›msatt›: Köy çocu¤u olan Ekmekçi, kasabadaki bir ilkokulda okurken ö¤retmeni ö¤rencilerinden evlerinde hangi eflyalar›n bulundu¤unu sorar. Ö¤renciler evlerindeki eflyalar› sayarlar. Ö¤retmen, “Evlerinde bu say›lanlardan baflka, daha de¤iflik eflyas› olan var m›” diye sorar. Küçük Mustafa “Ö¤retmenim, bizim evde bir de götlük var” deyince arkadafllar› buna çok güler; Mustafa ise utan›r. Ö¤retmen, ö¤rencileri susturarak der ki: “Çocuklar, Anadolu’nun baz› bölgelerinde böyle yöresel adland›rmalar vard›r ve o yöre halk›nca do¤al karfl›lan›r.. Arkadafl›n›z›n köyünde de sedire demek ki bu ad veriliyormufl, Mustafa do¤ru söylüyor” diyerek onun utanc›n› gidermeye çal›fl›r. •
Y
orhanvelidedeo¤lu@butundunya.com.tr 79
Aysel Hacır’ın “Celile Hanım’” adıyla Minval Yayınları’ndan çıkan yeni kitabı, tarihi roman meraklılarını 1900’lerin baflındaki ‹stanbul’a götürüyor. Romanında edebiyat dünyamızın pek çok ismini bir araya getiren Aysel Hacır, Celile Hanım’la Yahya Kemal arasında yaflanan aflk hikâyesini romanına konu ediyor. Romanın öne çıkan karakterlerinden biri de Nazım Hikmet.
BÜTÜN K‹TAPÇILARDA
Yaflamdan Yans›malar Nuray Bartoschek
ral
K
Siz hiç masal okur musunuz? Yoksa büyüdünüz ve art›k dünyan›zda masallara yer kalmad› m›? en çocuklu¤umda okudu¤um, dinledi¤im masallar› bir yetiflkin olarak tekrar okumay› ve günümüze uyarlansalard› nas›l olacaklar›n› düflünmeyi, masal kahramanlar›n›n rollerini, koflullar›n› de¤ifltirmeyi severim. Masallar, yaln›zca düfl gücümüzü zenginlefltirmekle kalmaz, ço¤u kez gerçe¤i tüm ç›plakl›¤›yla yüzümüze çarpar. Ç›plakl›k m› dedik.. Ç›plak
B
Kral masal›n› bilir misiniz? ‹zin verirseniz, an›msamayanlar için k›saca anlatay›m: “Ülkenin birinde kendini be¤enmifl, gösterifle merakl›, kendini herkesten ak›ll› sanan bir kral yaflarm›fl. Günlerden bir gün kendisini komflu ülkenin kral›n›n ziyaret edece¤ini duyunca törende giymek için çok özel bir elbise diktirmek istemifl. Ülkenin en iyi terzilerini be¤enmeyen kral, sonunda “Size öyle bir elbise dikece¤im ki, dünyada efli benzeri olma81
BD OCAK 2014
yacak’ diyen genç terziyle anlaflm›fl. Genç terzi çok özel bir kumafl dokudu¤unu söyleyerek günlerce odas›na kapanm›fl. Kral, günler sonra terzinin yan›na gelip, eli bombofl görünce öfkelenmifl ve "Günlerdir kumafl dokuyorum diyerek kese kese alt›n ald›n, hani nerede dokudu¤un kumafl?" diye ba¤›rm›fl. erzi "Aman efendim, size söylemifltim, bu öyle s›radan bir kumafl de¤il, yaln›zca ak›ll›lar onu görebilirler. Bak›n, ne kadar güzel oldu, de¤il mi?" diye sormufl. Kral, hiçbir fley görmemifl olsa da, kendisini aptal konumuna düflürmemek için "Evet, çok güzel bir kumafl dokumuflsun." diyerek terziye bir kese
T 82
daha alt›n vermifl. Kral›n elbisesini yaln›zca ak›ll›lar›n görebilece¤inin söylenmesi insanlar› daha da merakland›rm›fl. Sonunda tören günü gelmifl. Halk meydanda toplanm›fl. Terzi kral› soymufl ve gerçekten varm›fl gibi kral›n üzerine bir elbise giydirmifl. Sonra da karfl›s›na geçip "Çok fl›k oldunuz efendim" demifl. "Elbisenize herkes hayran kalacak." Kral, terzinin sözleri karfl›s›nda aynada gördü¤ü ç›plak bedenine ald›rmadan "Gerçekten çok güzel olmufl." diyerek saraydan ç›km›fl. D›flar›da toplanan insanlar ç›plak kral› görünce çok flafl›rm›fllar ama kimse cesaret edip gerçe¤i söyleyememifl. O anda kalabal›¤›n içinden bir çocuk ba¤›rm›fl: "Bak›n, kral ç›plak!" n sevdi¤im masallardand›r "Ç›plak Kral." Bugüne uyarlansa masal›n sonu belki de flöyle bitecekti: Kral öfkeyle "At›n flu ufakl›¤› zindana da gerçe¤i söylemek neymifl görsün gününü!" demifl. Ah, hiç büyümeyip egolardan, h›rslardan uzak yaflad›¤›m›z çocukluk y›llar›m›zda kalsak daha m› iyiydi acaba, ne dersiniz? Haydi flimdi rolleri, koflullar› de¤ifltirelim bu masalda, bakal›m nelerle karfl›laflaca¤›z.
E
BD OCAK 2014
Masaldaki kral, bir çocuk olsayd› terzi, egosunu okflayarak onu bu denli kolay kand›rabilecek miydi? Hofl, e¤er kral çocuk olabiliyorsa, terzi de bir çocuk olacakt› ve büyük olas›l›kla flöyle bir konuflma geçecekti aralar›nda. "Günlerdir çal›flt›¤›n› söylüyorsun, nerede dokudu¤un kumafl?" "Aman efendim, iflte burada, bu kumafl› yaln›zca ak›ll›lar görebilir, bak›n ne güzel olmufl de¤il mi? " Kral gülerek "Sen benimle dalga m› geçiyorsun, burada kumafl yok!" diyecekti.
"fiflflt, deli misiniz siz, bafl›n›za ifl mi açmak istiyorsunuz, krala gerçekler söylenir mi? Ya susun, ya da krala övgüler söyleyin." diyecekti. Ço¤unluk taraf›ndan korkusuzca dile getirildikleri için gerçekler, bu oyunun kaybedeni de¤il, kazanan› olacakt›. Nas›l? E¤lenceli ve ayn› zamanda düflündürücü de¤il mi?
S
ize baflka masallar da anlatmak isterdim ama hemen gitmem gerekli. Duydu¤uma göre k›rm›z› bafll›kl› k›z ve arkadafllar› hain
Bugüne uyarlansa masal›n sonu belki de flöyle bitecekti: Kral öfkeyle "At›n flu ufakl›¤› zindana da gerçe¤i söylemek neymifl görsün gününü!" demifl. Terzi de "Ama say›n Kral›m, siz de çok uyan›ks›n›z yaaa! Ben oynam›yorum." diyecekti. "Oynam›yorum" diyecekti, çünkü çocuklar›n dünyas›nda hayat bafll› bafl›na bir oyundu. iyelim ki, terzi bin türlü güzel söz söyledi ve kral› görünmez elbiseyle halk›n karfl›s›na ç›kmaya ikna etti. Ya sonra? Sonras›nda çocuklar›n oluflturdu¤u kalabal›k koro halinde "Aaaa, bak›n, kral ç›plak!" diye ba¤›r›rken, çocuklar›n aras›nda kalm›fl bir yetiflkin usulca çevresindeki çocuklar› çekifltirerek
D
kurdu çevrelemifller ve hep bir a¤›zdan "Yalanc› kurt, yalanc› kurt, kim korkar hain kurttan, kaç›fl yok yalanlardan!" diye tempo tutuyorlarm›fl. Do¤rusu bu görüntüyü kaç›rmak istemem. Eee, ne yapars›n›z, etme bulma dünyas›, ister büyükler yönetsin dünyay›, ister küçükler, hiçbir yalan sonsuza dek sürmez, elbet gün ›fl›¤›na ç›kar gerçekler. Gökten üç elma düfltü, biri "Kral ç›plak" diye ba¤›ranlara, biri gerçe¤i söyleyenleri savunanlara. Biri de bu masal› okuyup düflünenlere... • nuraybarthoschek@butundunya.com.tr 83
Lizbon'a Gece Treni'nin yazar›ndan insan iliflkilerinin bilinmezli¤ine dair derinlikli, çok katmanl› bir roman. Tan›nm›fl bir piyano akortçusunun ikiz çocuklar› olan Patrice ile Patricia'y›, tafl›yamayacaklar› kadar a¤›r bir s›r birbirine ba¤lamaktad›r. Birbirleriyle görüflmedikleri alt› y›ldan sonra ailede yaflanan korkunç bir olay onlar› zorunlu olarak yeniden bir araya getirir. Bu olayla birlikte kendileriyle ilgili baflka s›rlar da pefl pefle a盤a ç›kacak, yollar› alt› y›l önce ayr›lan iki kardefl anneleriyle babalar›n› ne kadar az tan›d›klar›n› anlayacaklard›r.
BÜTÜN K‹TAPÇILARDA
Seyirci Koltu¤u
ok duyulan, bir o kadar da benimsenen bir benzetme vard›r: “Dünya koca bir tiyatro sahnesidir, bizler de oyuncular›z” denir. Yazan: MERAL A⁄ABEY AKINCI
Makûl söylenmifl gibidir. Ancak, ne zaman dünya sahnesine bir göz atacak olsak; görmeye al›flt›¤›m›z tiyatro salonlar›ndakinden farkl› bir bir resim çarpacakt›r gözümüze: Oyuncular ile seyirciler aras›ndaki say›sal da¤›l›m›n tersine dönmüfllü¤üdür o. Tiyatro salonlar›nda seyirci say›s› çok, oyuncu say›s› azken; dünya sahnesinde oyuncu çok, seyirci yoka say›labilecek kadar azd›r. Bu tersinelik, salon tiyatrosuyla dünya tiyatro-
sunun ifllevlerini farkl› k›lm›flt›r. ‹fllevi biçimlendiren temel unsur, “seyirci” dir kuflkusuz.
BD OCAK 2014
DÜNYA T‹YATROSUNA BAKIYORUM. Evet. Sahnedeki oyuncular-
dan biriyim ben. Senaryosunu yazmad›¤›m, hatta oyun öncesinde bafltan sona okumad›¤›m, bir sonraki perdenin neleri içerece¤ini bilmedi¤im, kaç
hareket serbestisiyle, oda¤›nda kendisinin bulundu¤u dar bir görüfl alan› içinde k›smen var olabiliyor. Sahnenin her an›n›n, her köflesinin birbiriyle ba¤lant›s›n› onun görebilmesi olanaks›z. Bu beceri, seyirciye özgü... Oyuncular›n her biri, oluflturdu¤u biçim, yans›tt›¤› renk itibariyle legonun birer parças› gibi: Parça!.. Oysa “resmin bütününü” görebilmek, seyirciye özgü bir hüner. Tümlü¤ün fark›na varan o. Geneli, ayr›nt›y›, nüans› görebilen o. Sahnenin -ya da oyunun- d›fl›nda ama sahne egemenli¤i, oyunun içindekilerden fazla...
Dünyada hepimiz oyunculu¤a do¤mufl kiflileriz. Senarist de¤iliz. perdelik oynay›fl›n içinde oldu¤umdan habersiz kald›¤›m, benim yönetmedi¤im bir oyunun oyuncusu... Tasarlamad›¤›m dekorun, seçmedi¤im kostümlerin içinde bir oyuncu... Bilmedi¤im, üretmedi¤im, hissetmedi¤im ve bu nedenle benim olmam›fl ama bana ezberletilmifl replikler s›ralay›p duran bir oyuncu... Bu söylediklerim, bir seyredifl halini de gösteriyor bir yandan: Sahnedeki oyuncunun iç gözleri ile gerçeklefltirdi¤i bir seyredifli... Seyrettim ve düflündüm: Kifli, kendisine biçilen rolün, üzerine oturmad›¤›n› hisseti¤i zamanlarda, sahneden kaçacak bir yer arand›¤›na, seyirci koltu¤una atmal› kendini. Bu kaç›fllar, önceleri zorunluluktan ötürüyken, zamanla bir tür al›flkanl›k, sonra istemli tercih, daha da sonra bir tarz haline gelebilir; gerekti¤ine inand›¤›m›z anlar için... Hatta bir yaflam felsefesi niteli¤i de kazanabilir geliflip evrimleflerek. Sahnedeki kifli, oyunun içinde bulunuyor ama kendi köflesinde, s›n›rl› 86
DÜNYADA HEP‹M‹Z oyunculu¤a
do¤mufl kiflileriz. Senarist de¤iliz. Yönetmen de¤iliz. Özgür irademizle seçti¤imiz kimi rollerimiz bulunsa da, bize “biçilmifl” rollerimiz sanki daha çok. Senarist olamad›¤›m›zdan, özgür ve özgün söylemimiz de pek yok. Bol
BD OCAK 2014
bol ezberimiz var. Bir a¤›zdan estirip gürletti¤imiz sloganlar›m›z var. OYUNDAK‹ ROLÜMÜZE kendimi-
zi fena halde kapt›rd›¤›m›z anlar›m›z var ki hiç de az de¤iller. Ateflli oyuncular aflka geldikçe, dünyada tozu dumana kat›yorlar. Sahnenin öte ucunda, kendi rolünü oynamaktan baflka ifli ve görüflü olmayan di¤er oyuncular›n üzerine karabasan gibi çöküyor, onlar› soluksuz b›rak›yor.
Oyunun içinde saklanan tehlikelerden en büyü¤ünün, kendini rolüne kapt›rmakta oldu¤unu görüyorum. Böylelerini, bir kez olsun seyircilik deneyiminden geçirilmesi gerek... O zaman, üstlendikleri rolü oyunun bütünü içinde de¤erlendirebilir, önem derecesini makul ölçü üzerine oturtabilir, hatta rolünü yad›rgayabilir, elefltirebilir bile. Dünyaya ve ülkeme yön verme rolünü oynayanlar›, seyirci koltu¤una davet ediyorum. •
KOYUN MU, KEÇ‹ M‹? Bütçesi bozulan kral ülkesinde yaflayan en zengin üç kifliyi
huzuruna ça¤›rd› “Sizlere bir soru soraca¤›m” dedi. “Do¤ru yan›t verirseniz size ödül verip geri gönderece¤im. E¤er bilemezseniz tüm malvarl›¤›n›za el koyaca¤›m.” Zengin üç kifli d›flar› ç›k›p beklemeye bafllad›. Sonunda kral emir verince birinci kifli içeriye al›nd›. Kral adama “fiu ba¤l› hayvan nedir” diye sordu. Adam köflede ba¤l› duran keçiyi gördü “Say›n kral›m bu bir keçi” dedi. Kral bir süre bekledi. Adam›n gözlerinin içine bakt› “Hay›r, bilemedin” dedi. “Sen bu koyuna nas›l keçi dersin. Mallar›na el koydum, ç›k d›flar›.” D›flar› ç›kar ç›kmaz öteki iki kifli heyecanla “Ne oldu, ne sordu?” diye at›ld›lar. Adam üzgün bir biçimde “Tüm mal›m› kaybettim” dedi. “Bir keçi gösterip ‘Bu hayvan nedir?' diye sordu. Ben de ‘keçi’ dedim. Kralsa ‘Bu bir koyun, ona nas›l keçi dersin?' diye beni kovdu.” Kral bir süre sonra ikinci kifliyi içeri ça¤›rd›. Ayn› soruyu ona da yöneltti: “fiu gördü¤ün hayvan nedir?” Di¤er kiflinin bafl›na gelenleri bildi¤i için “Efendim” dedi. “Bu bir koyundur.” Kral ald›¤› bu yan›ta sinirlendi. Karfl›s›nda duran adama “Sen nas›l olur da bu hayvana koyun dersin?” diye ba¤›rd›. “Bunun bir keçi oldu¤unu görmüyor musun? Senin de tüm mallar›na el koydum, ç›k d›flar›.” Adam bafl›ndan geçenleri üçüncü kifliye anlatt›. Kral son zengini de içeriye ça¤›r›p bu kez ona yöneltti. “Söyle bakal›m” dedi. “Bu hayvan nedir?” Üçüncü kifli önce ba¤l› duran keçiye, sonra da krala bakt› “Say›n kral›m” dedi. “Siz, flimdi bu hayvan›n ne oldu¤unu bofl verin, ne kadar paraya gereksiniminiz var, bana onu söyleyin.” 87
Not Defterimden Nergis Öztürk
Direnmenin Gücü ‹nsanl›k tarihi, direnen, yenilgiyi kabullenmeyen insanlar›n baflar›lar›yla doludur.
orluklar karfl›s›nda direnmeyip, yenilgiyi kolayca kabullenmek rahatlat›c› bir yöntem olarak de, yine de kiflinin yaflamsal yap›s›na ters düflmektedir. Her canl› varl›k gibi “insan”›n da önde gelen sorumlulu¤u, yaflamsal varl›¤›n› sürdürmektir. Bu sorumlulu¤unu ise ancak, direnme karar› ve direnme gücüne sahip ç›karak yerine getirebilmektedir. Canl›n›n direnme karar› ve gücü yaln›zca, karfl›s›na ç›kar›lan daha
Z
88
güçlü bir engelle önlenemez. Bu güç genellikle, kand›r›c› ve sinsi yöntemlerle engellenmeye çal›fl›lmaktad›r. Afla¤›daki öyküyü geliniz birlikte okuyal›m: Bir adam, sürü düzeninde belirli bir alanda dönmekte olan filleri görünce meraklan›r, onlar›n alan›n s›n›rlar› d›fl›na ç›kmamalar›n›n nedenini ö¤renmek ister. Merak›n› gidermek için fil sürüsüne yaklafl›p, dikkatle incelemeye koyulunca çok flafl›rt›c› bir durumla karfl›lafl›r. Bu iri hayvanlar›n bedensel yap›lar›yla oranland›¤›nda dikifl ipli¤i inceli¤inde
BD OCAK 2014
bir tan›mla anlat›labilecek incelikteki iplerle ayaklar›ndan, yere çak›l› bir Yeni y›la girerken gibi kaçmazlar, böyle dolan›p dururlar…” Fillerin bu durumu, küçük yafllar›ndan korkutulduklar› için büyüdüklerinde a¤›zlar›n› bile açmayan kimi insanlar›n ak›l almaz “uysall›¤›”n› getirmiyor mu gözlerinizin önüne? *** ir de yenilgiyi kabullenmeyen, direnmeyi bir insansal eylem olarak alg›layan “örnek insan”lar vard›r. ABD Baflkanlar›’ndan Abraham Lincoln’un, yaflam› süresince befl y›ll›k okul e¤itimi d›fl›nda bir e¤itim almam›fl olmas›na karfl›n, ABD
B
Beethoven’in ö¤retmeni, annesine “Ne yaz›k ki o¤lunuzda bir besteci olmak için gereken hiç bir yetenek yok” demiflti Müzik tarihinde büyük yap›tlar oluflturan ünlü besteci Ludwig van Beethoven’in müzik ö¤retmeni, annesine müzik, klasik müzik bestecisi hem de tarihteki gelmifl geçmifl en iyi bestecilerden biri. Daha kariyerinin bu müzik dahisinin annesine flikayette bulunmufl ve “Ne yaz›k ki o¤lunuzda bir besteci olmak için gereken hiç bir yetenek yok' demiflti. Beethoven da y›lmad›; hatta daha sonra iflitme duygusunu yitirmesine karfl›n yine de pes etmedi, dünyan›n say›l› bestecilerinden biri oldu. *** kio Morita ad›n› bilemeyebilirsiniz ama, onun kurdu¤u Sony firmas›n›n
A Abra ham Lincoln Baflkanl›¤›’na kadar yükselmesindeki “t›ls›m”, onun y›lmamak gücüydü. Onun, ABD Baflkan› seçilene kadar tam 12 kez baflar›s›zl›¤a u¤rad›¤›nı biliyor muydunuz? 12 kez baflaramad› ama, 12 kez yeniflden “aya¤a kalkt›”, 12 kez yeniden direndi.
Akio Morita 89
BD OCAK 2014
ad›n› duymayan yoktur. Dünyan›n say›l› büyüklükteki bu elektronik fabrikas›n›n ilk ürünü elektirikli pilav piflirme tenceresiydi. Sony bu makineden yaln›zca 100 tane satabildi. Çünkü makine, pilav› piflirmekten çok yak›yordu. Sony markas› bugün dünyan›n 6. büyük elektronik ve elektrikli ürünler firmas›d›r. Akio Morita, pilav makinesi baflar›s›z oldu diye üretimden vazgeçmedi. ***
Marilyn Monroe arilyn Monroe: 20 th Century Fox firmas›yla imzalad›¤› kontrattan tam bir y›l sonra 'hiçbir çekicili¤i olamad›¤› ve asla bir filmde rol verilemeyecek kadar yeteneksiz oldu¤u' gerekçesiyle iflinden kovuldu. Asla pes etmedi. Sonunda, 20. yüzy›l›n en ünlü film oyuncusu ve en çekici kad›n› ilan edildi. *** Thomas Edison, tarihin en etkileyici mucitlerinden biridir. Kendi ad›na kay›tl› tam 1093 adet patenti vard›r.
M
90
Thomas Edison Küçüklü¤ünde ö¤retmeni, onu annesine flöyle flikayet etmiflti: “O¤lunuz ne yaz›k ki hiçbirfley ö¤renemeyecek kadar aptal ve beceriksizdir.” Fakat Edison da bir “y›lmayan” d›. Üretti¤i ilk çal›flan ampul 9000’inci denemesiydi... *** Dünya ve ‹ngiltere tarihine en önemli liderlerden biri olarak ismini yazd›ran Winston Churchill, 6. s›n›f› geçememifl, o y›l s›n›fta kalm›flt›. Bu kifliler ve daha birçoklar›, karfl›lar›na ç›kan ilk engelden sonra direnmekten vazgeçselerdi, kimbilir flimdi mum ›fl›¤›nda oturuyor olabilirdik, ya da görkemli bir Sony müzik setinde görkemli bir Beethoven dinleyemiyor olabilirdik… Yeni y›la girerken, yeni y›l›n arkas›na, sa¤›na, soluna tak›l›p karfl›m›za engel olarak ç›kabilecek her “istenmeyen olgu”yu gördü¤ümüzde onun karfl›s›nda direnme gücümüzü akl›m›za getirmeyip, yenilgiyi bafltac›m›z edersek, yaln›zca sahip olaca¤›m›z kazan›mlardan de¤il, sahip oldu¤umuz yaflamsal varl›¤›m›z›n temel tafllar›ndan da yok olabiliriz.• nergisozturk@butundunya.com.tr
Ö¤retmen G›yaseddin Tokyay’›n örnek yaflam›ndan kesitler 7 Harbiye Ayniyat Muhasibi
Te¤men G›yas ve Sahra Pilleri Yazar›m›z›n önceki say›lar›m›zda yer verdi¤imiz, babas›n›n yaflam›ndan öyküye dönüfltürdü¤ü yaz›lar›n› yay›mlamay› sürdürüyoruz... Yazan: MUSTAFA TOKYAY
en ne kadar askerlik yapt›n Mustafa?” Bal gibi biliyordu topu topu dört ay askerlik yapt›¤›m› ama yüzündeki muzip ifade anlatacaklar›na çarp›c› bir girifl yapmaya haz›rland›¤›n› ve bu soruyu onun için sordu¤unu gösteriyordu. “Dört ay, baba.” “Haa! ‹yi, iyi. Milli Savunma Bakanl›¤› herhalde benim senin yerine de askerlik yapt›¤›m›n fark›nda ki senin vatan görevini k›sa tutmufllar. Ben iki kez askerlik yapt›m ya. Tam tam›na dört sene...” Gelibolu’da ö¤retmenlik yaparken
"S
1931 Haziran’›nda askere ça¤›r›ld›m. Bal›kesir Haz›rl›k K›tas›’nda dört ay e¤itim gördükten sonra, Hal›c›o¤lu Topçu Okulu’na gitmeden Gelibolu’ ya u¤ray›p, bofluna kira vermemek için evimi boflaltt›m ve bir kaç parça eflyam› emanetçiye b›rakt›m. Ekim
BD OCAK 2014
sonuydu. Rüzgarl› hava nedeniyle vapur çal›flmad›¤›ndan Hal›c›o¤lu’na iki gün gecikmeyle intikal edebildim. Gelir gelmez, bu gecikmeden dolay› dört gün 9. fiube’de (Hal›c›o¤lu’nun hapisane ko¤uflu) misafir edildim. Piyade, Levaz›m, Topçu, Süvari gibi sekiz flube vard›. Hapisaneye de 9. fiube ad›n› koymufllard›. lt› ay da Hal›c›o¤lu’nda kald›ktan sonra Tekirda¤ 159. Alay’a tayin edildim ve toplam iki y›l›n sonunda Te¤men rütbesini alarak askerli¤imi tamamlad›m. ‹kinci Dünya Savafl›’n›n ikinci y›l›nda Gazi Terbiye’de birinci s›n›f› okurken tekrar askere ça¤›r›ld›m. Bizim Bölümden iki kifli ilk olarak askere al›nacakt›. Bunlardan birisi ben di¤eri de s›ra arkadafl›m Ahmet Ünal’
A
d›. Dönemin bitmesine bir ay vard›. Hiç olmazsa s›navlara girip birinci s›n›f› bitirerek askere gidebilme imkân› verilmesi için önce okul müdürüne, sonra Yüksek Tedrisat Umum Müdürüne müracaat ettik. Hiç birisinden olumlu cevap alamad›k. Beni Yozgat’ta yeniden teflekkül eden 97. Alay A¤›rl›k Komutanl›¤› görevine vermifllerdi. S›n›f arkadafllar›m›z o s›rada yeni ç›km›fl olan “Asker Oldum Piyade” flark›s›yla Ankara Gar›ndan bizi yolcu ettiler. Trenle Yerköy’e oradan da bir at arabas›yla Yozgat’taki alay›ma intikal ettim. Alay komutan›m›z Yarbay Süleyman Dinçsoy’du. Odas›na gidip, kendimi takdim ettim: “Ben alay›n›za verilen A¤›rl›k Komutan› Te¤men G›yaseddin Tokyay.” Komutan, ”Biz seni A¤›rl›k Komutan› olarak de¤il, Esleha Subayl›¤›yla görevlendirdik,” dedi. Ben, bana gelen yaz›l› emirde A¤›rl›k Komutan› olarak görevlendirildi¤imi söylerken, sözümü kesti ve “Askerlikte ne görev verilirse o yap›l›r!” dedi ve konuyu kapatt›. sleha Subayl›¤›n›n, resmi ad›yla, Harbiye Ayniyat Muhasipli¤inin ne oldu¤u hakk›nda en küçük bir fikrim yoktu. Sonradan ne kadar zor ve a¤›r sorumluluk gerektiren bir görev oldu¤unu anlad›m. Alay›n tüm harbiye ayniyat›ndan ben sorumlu olmufltum. Hele yeni teflekkül etmifl bir alayda bu görev daha da güçtü. Benim gibi bir yedek subay›n iflin içinden ç›kmas› ve bir y›¤›n sorumlu-
E ‹lk askerlik an›s› 92
BD OCAK 2014
lu¤u üstlenmesi öyle zor olmufltu ki… ormal durumlarda, bir alay›n Harbiye Ayniyat Muhasipli¤i kadrosu bir Yarbay, bir Yüzbafl›, bir Üstte¤men, bir Te¤men, çokça erbafl ve erden oluflurdu. Oysa, içinde bulundu¤umuz ola¤anüstü koflullarda görev ve sorumluluk benim gibi bir yedek te¤mene verilmiflti. Harbiye ayniyat› alay›n tüm demirbafllar›, depolardaki silah, mühimmat gibi neredeyse tüm savafl malzemesi anlam›na gelir. Bütün bu malzeme benim üzerime zimmetlendi. En küçük bir dikkatsizlik veya ihmal, Harp Divan›na gitmeye yeter de artard› bile. Bir bofl kovan›n hesab› dahi Harbiye Ayniyat Muhasibinden sorulurdu.
N
En küçük bir dikkatsizlik veya ihmal, Harp Divan›na gitmeye yeter de artard› bile. Karfl›laflt›¤›m en büyük sorun ise, o s›ralarda s›kça yaflad›¤›m›z alay›n bir yerden baflka bir yere intikallerinde harbiye ayniyat›n› tafl›yabilecek yeterli arac›n olmamas›yd›. Mevcut bir kaç tafl›t arac›na Askerlik fiubelerinin halktan toplad›¤› hayvan ve arabalar› da ilave etmek durumundayd›m. Nisan (1941) ay› içinde alay›n Gebze’ye intikal emri geldi. ‹stasyona kadar arabalarla götürdü¤ümüz tüm
‹kinci askerlik an›s›
malzemeler trene yüklendi. Tüm Bölüklerin malzemeleri bana teslim edildi. Mevzuat Sand›klar›na yerlefltirdi¤imiz malzemeleri trene koyduk. Depolar›m›zdaki cephane, mühimmat da yüklendi. Bana verilen 10-15 erle bütün bu tafl›nma iflini dört günde gecemizi gündüzümüze katarak tamamlad›k. Bir gece Yerköy istasyonunda kald›ktan sonra alay Gebze’ye hareket etti. Gebze’ye ulaflt›¤›m›zda bu kez ayn› ifllemleri malzemeyi alay›n buradaki karargâh›na tafl›mak için tekrar ettik. Harbiye ayniyat›n› önce çad›rlara sonra da bize verilen Topçu Alay›’n›n 93
BD OCAK 2014
depolar›n›n baz›lar›na ve Çoban Mustafa Pafla Camii yan›ndaki eski medresenin odalar›na yerlefltirdik. Bölüklerden Yozgat’ta senet karfl›l›¤› ald›¤›m malzemeleri yeniden devrettim. ncak, bir kaç gaz maskesi ve sahra pili eksik ç›kt›. Yozgat’a geri döndüm. Oradaki depolar› tekrar arad›m. Gaz maskelerini buldum ama sahra pilleri yoktu. Döndüm.
A
Telefonlar›n yan›ndaki pilleri görünce depolarda bulunan sahra pilleri oldu¤unu anlad›m. Gebze’deki depolar› da bir kez daha gözden geçirdim. Aç›k konuflmak gerekirse, sahra pilinin ne oldu¤unu bile bilmiyordum. O s›rada Alay›n Muhabere tak›m›n›n teftifline bir Albay gelmiflti. Teftifl s›ras›nda ben de izliyordum. Telefonlar›n yan›ndaki pilleri görünce Çoban Mustafa Pafla Medresesindeki depolarda bulunan sand›klar›n içindekilerin sahra pilleri 94
oldu¤unu anlad›m. Derhal gittim ve ç›kard›m. Dünyalar benim olmufltu. Böylece 2 hafta süreyle uykusuz geçirdi¤im günler sonunda intikal iflleminden yüzümün ak›yla ç›kt›m. Ekim ay›nda bu kez Tümenden gelen bir emirle Kand›ra’ya intikalimiz gerekiyordu. Tekrar ayn› iflleri yapt›k. Bu sefer, A¤›rnas’l› Süleyman Bey isminde bir yedek te¤menin komutas›nda 60-70 civar›nda atl› araba verildi. Karayoluyla Kand›ra’ya hareket ettik. Yolda, arabalar›n tekerlekleri k›r›l›yor, atlar yokufl ç›kam›yor askerler onlar› zorluyorlar. Arada bir yerde bir gece konaklad›k. Nöbetçileri koyduk, atefller yak›ld›. ‹ki günde Gebze’ den Kand›ra’ya ulaflt›k. K›fl› Kand›ra’ da geçirdik. Tekrar Gebze’ye intikal emri geldi. Art›k al›flm›flt›m. Bu defa 4 kamyon verilmiflti. ‹ntikali tamamlad›k. Alay karargah› Molla Fenari nahiyesinin okuluna yerleflti. ay›s (1942) ay›nda terhis edildim. Harbiye ayniyat›n› Nevflehirli Ahmet Bey isminde gezici baflö¤retmen olan bir yedek te¤mene eksiksiz devrettim. Devir teslim s›ras›nda kendisine sahra pilinin ne oldu¤unu da özellikle gösterdim. Bu arada, biz askere al›nd›ktan sonra okullar erken tatil edilmiflti. Bu bizim kaybetti¤imiz s›nav hakk›m›z› iade etmifl oldu. Eylül ay›nda, okullar aç›lmadan bir hafta evvel Gazi E¤itim’e geldim. Askere al›nm›fl olan ö¤rencileri s›nava ald›lar. San›r›m askere gönderildi¤imiz için sorular› çok kolay sordular. 1942-43 ö¤retim y›l›nda ikinci s›n›fa bafllam›fl oldum. •
M
Tarihten Damlalar Mümtaz ‹dil
Güney Amerika’n›n Atatürk’ü
S‹MON BOL‹VAR Bildi¤im kadar›yla dünya üzerinde kurucusunun ad›yla yaflayan iki ülke kald›: Bolivya ve Türkiye.
S
imon Bolivar, Güney Amerika ülkelerinin özgürlük ve demokrasi savafl›nda unutulmayan bir liderdir. Amac› Venezuela, Guatemala, Peru’yu da içine alan büyük Bolivya’y› kurmakt›, ama baflaramad›. Yine de Güney Amerika’n›n “Muz Cumhuriyetleri” olmas›ndan kurtuluflunun temelinde Bolivar’›n düflünceleri ve hayata geçiremedi¤i anayasas› vard›r. Simon Bolivar 1783’te, yani Mustafa Kemal Atatürk’ten neredeyse tam yüz y›l önce Caracas’ta dünyaya geldi. Çok eski tarihlerde Venezuela’ya yerleflen Bask kökenli zengin bir ailenin o¤luydu. Bolivar, 1799-1803 tarihleri aras›nda Avrupa’y› ziyaret etti. Paris’teki devrim hareketlerinde devrim coflkusunun içinde yaflad›. » 95
BD OCAK 2014
1804 y›l›nda ise Napolyon’un halk devrimine ihanet ederek kendisini imparator ilan etmesiyle büyük düfl k›r›kl›¤› yaflad›.
Jamaica’ya, ard›ndan Haiti’ye kaçmak zorunda kald›. 1816 y›l›nda yeniden ülkesine döndü¤ünde Frans›z ve ‹ngiliz gönüllülerden yard›m gören general Paez’in 807 y›l›nda ülkesine dönen Boli- kuvvetleriyle birleflerek, ‹spanyollar› var, Avrupa’da benimsedi¤i adalet birbiri ard›na ma¤lup etti. 1819’da ve özgürlük idealleri ile ülkesinde- Venezuela cumhuriyetini ikinci kez ki halk›n bu düflüncelere duydu¤u ilan etti. And da¤lar›n› aflarak ‹spanilgisizlik aras›ndaki çeliflkiden etkilen- yollar› bozguna u¤ratt› ve Bogota’ya di. Bu nedenle kurtulufl eyleminin e¤i- girdi. Carabobo zaferinden sonra da tim görmüfl “criollo” az›nl›¤› önderli- Caracas’› ele geçirdi. ¤inde gerçekleflebilece¤i sonucuna 1822’de Yeni Granada, Venezuela vard›. Sorun bu az›nl›¤›n say›ca “az›n- ve Ekvator’dan oluflan Büyük Koloml›k” kelimesini bile karfl›lamayacak biya federal devletini kurdu. 1823’te ise Peru’nun baflkenti Lima’ya girecekti. 1826 y›l›nnda toplanan Bolivar, kurtard›¤› üç ülkeden, yani Panama kongresinde BoBüyük Kolombiya, Peru ve livar, kurtard›¤› üç ülkeden, yani Büyük KolomBolivya’dan oluflan bir “Güney biya, Peru ve Bolivya’dan Amerika Birleflik Devletleri oluflan bir “Güney AmeriKonfederasyonu” kurmaya çal›flt›. ka Birleflik Devletleri Konfederasyonu” kurmaya çal›flt›. ‹mparator olmakadar az olufluydu. K›sa boylu, zay›f ya kalk›flmakla suçlanan Bolvar, 1830’ ve parlak gözleri ile etkileyici olmak- da iktidardan çekilmek zorunda kald›, tan çok dikkat çekici bir tip olan Boli- yedi ay sonra da umutsuzluk içinde var’›n en büyük özelli¤i bitmez tüken- öldü. mez bir enerjiye sahip olmas›yd›. 1810 y›l›na gelindi¤inde, Venezu- BOL‹VAR ÖNCES‹ VE MÜDACELEN‹N ela “cuntas›”na kat›ld›. ‹ngiltere’nin BAfiLAMASI deste¤ini sa¤lamak için Londra’ya Simon Bolivar öncesinde Güney gitti. 1812’de Venezuela yönetiminin Amerika’da ‹spanyol egemenli¤i bafl›nda bulunan general Miranda’n›n vard›. ‹spanya Güney Amerika’y› biri ‹spanyollara karanl›k iliflkiler sonucu “Yeni ‹spanya” di¤eri Peru olmak teslim edilmesinin ard›ndan, 1813 üzere iki genel valili¤e ay›rm›flt›. Her y›l›nda Caracas’a girmeyi baflard›. iki genel valili¤in bafl›nda da, ‹spanya Ama ‹spanyollar›n köylüleri k›flk›rt›p kral› ad›na yönetimi elinde bulunduran ayakland›rmas› üzerine Bolivar önce birer genel vali bulunuyordu.
1
96
BD OCAK 2014
Yeni ‹spanya genel valili¤ine Meksika, Yucatan yar›madas›, Guatemala ve Filipinler verilmiflti. Güney Amerika k›tas›n›n di¤er bütün bölgesi ise Peru genel valili¤ine ba¤l›yd›. 1717 y›l›nda Yeni Granada ad›nda üçüncü bir genel valilik kurularak, Kolombiya, Ekvator, Panama ve Venezuela bu valili¤e ba¤land›. Yeni ‹spanya’n›n baflkenti Mexico, Peru’nun Lima, Yeni Granada’n›n Bogota ve Rio de la Plata’n›n ise Buenos Aires’ti. Her genel valilik bölgelere ayr›lm›flt› ve do¤rudan ‹spanya kral›n›n kendisine ba¤l› topraklar› vard›. Bunlar›n bafl›nda da askerler bulunuyordu. spanya, uzakta oluflturdu¤u Yeni ‹spanya’y› kontrolde güçlük çekiyordu. K›tay› uzun y›llar sürecek bir düzensizlik bekliyordu çünkü. ‹ngiliz sömürgelerindeki halk, en bafl›ndan kendi kendini yönetme konusunda çok deneyimliydi. Latin Amerika’daki ba¤›ms›zl›k önderleri ise kendilerine yol gösterecek böyle bir tecrübeden yoksunlard›. Güney Amerika’n›n ba¤›ms›zl›k yolunda kalk›flmalara giriflmesine ABD’nin ba¤›ms›zl›k savafl› ve Frans›z ‹htilali neden oldu. 1806-1807
y›llar›nda Rio de la Plata’da u¤rad›klar› yenilgi, e¤itimli az›nl›k, yani criollalara büyük cesaret verdi. 1810’da Napolyon’un ‹spanya’y› ele geçirmesi ise, imparatorluk ile sömürgeleri aras›ndaki ba¤lar› bir daha geri dönülemez biçimde zay›flatt›. Bu arada 18. Yüzy›l Avrupa’s›ndaki
‹
Etkileyici olmaktan çok dikkat çekici bir tip olan Bolivar’›n en büyük özelli¤i bitmez tükenmez bir enerjiye sahip olmas›yd›. 97
BD OCAK 2014
Jean Jacques Rousseau’nun “Toplumsal Sözleflme”si baflta olmak üzere eserleri Latin Amerikal› yurtsever kesim taraf›ndan çok benimsenmiflti. ayd›nlanma düflüncesinin etkileri, Latin amerika’da da görülmekteydi. Jean Jacques Rousseau’nun “Toplumsal Sözleflme”si baflta olmak üzere eserleri Latin Amerikal› yurtsever kesim taraf›ndan çok benimsenmiflti. Ancak Güney Amerika iktidarlar› taraf›ndan Rousseau’nun bu görüflleri halka asla uygulanmayacakt›. ‹lk çatlak, ‹spanya’n›n Güney Amerika’ya ticari ambargo uygulamas›na ra¤men bu k›tadaki ülkelerin ‹s98
panya d›fl›ndaki ülkelerle de ticari anlaflmalara giriflmesiyle görüldü. Kaçak olarak yürütülen bu ticaret, kültürel eserleri de kaps›yor, Güney Amerika k›tas› h›zla evrimlefliyordu. ‹flte tam bu s›ralarda ortaya ç›kan Simon Bolivar, Venezuelal› bir Criollo idi. Çok iyi bir e¤itim görmüfltü. Rousseau’nun yan› s›ra Hobbes’u, Lock’u, Spinoza’y› derinlemesine incelemiflti. Rousseau’nun “Emile” adl› eseri onu çok etkilemiflti. ‹spanyol egemenli¤i, k›tada ç›kan ayaklanmalar› bast›rabiliyordu, ama bu çok k›sa süreli oluyor, bir süre sonra toparlanan Criollolar yeni bir ayaklanma gerçeklefltiriyorlard›. 1808’de Napolyon’un ‹spanya’y› istila etti¤i haberi Güney Amerika’ya ulaflt›¤›nda, Simon Bolivar Venezuela’ dayd›. ‹spanya’daki örnekleri izleyerek oluflturulan Venezuela cuntas›n›n kurucular› aras›ndayd›. Böylece ilk Caracas cuntas› 1810 y›l›nda do¤mufl oldu. 1811 y›l›n›n Temmuz ay›nda Venezuela’n›n ba¤›ms›zl›k bildirisi ilan edildi. Yeni kalk›flma kakao ekim alanlar›n› denetim alt›na ald› ve Caracas’›n bat›s›ndaki deniz üssü Coro’da kaptan Monteverde silahl› bir direnifle bafllad›. eni yap›lanma, aralar›nda Simon Bolivar’›n da bulundu¤u bir heyeti Londra’ya gönderdi. Heyet, Britanya hükümetinin Venezuela’y› Frans›zlara karfl› denizden korumay› istiyor, bunun karfl›l›¤›nda da baz› ticari kolayl›klar sa¤lamay› öneriyordu. Bolivar’›n 1811’de Caracas’a dönüflünden sonra Venezu-
Y
BD OCAK 2014
ela’n›n ba¤›ms›zl›¤› resmen ilan edildi. miyor, insan ›rk›n›n kusursuzlu¤unu Bolivar, kralc›lara karfl› savaflan cum- varsayarak, siyasal aç›dan en iyi kuhuriyet ordusunda subay olarak görev rumlar› bar›nd›ran hayali cumhuriyetald›. 1812’de Caracas’› sarsan dep- ler yaratmay› amaçl›yordu. Böylece remden sonra, en ünlü bildirilerinden önder yerine düflünür; yasama yerine birini kaleme ald›: “E¤er do¤a bizim insanc›ll›k; taktik yerine diyalektik; amaçlar›m›za karfl› ç›kacak olursa, askerler yerine bilgeler yaratt›k... onunla da savafl›r, ona da boyun e¤di- Yurtsever gerillalar›m›z, daha silah ririz.” kullanmas›n›, emir almas›n› ve disipCumhuriyetçilerin bafl›ndaki ge- linli davranmay› ö¤renemeden düflneral Miranda gücünü yitirdi¤inden kralc›lara boyun e¤di. Bolivar ve Bolivar’›n mücadelesi flu anda Güney di¤er genç subaylar Amerika’daki tüm ülkelerin yeniden Miranda’y› vatan haini dirilifline ve sosyalist platformda ilan ederek kralc›lara teslim ettiler. Böylece yönetilmesine neden olan devrimleri ‹spanya’ya gönderilen gerçeklefltirmifltir. Miranda, 1812 y›l›n›n sonunda hapishanede öldü. 1812 y›l›n›n sonunda Venezuela manla karfl› karfl›ya geldi.” bir kez daha ‹spanyol sömürgesi oldu. Bu andan itibaren Simon Bolivar, Simon Bolivar ülkeden ayr›lmak zo- yukar›da k›sa hayat›n› verdi¤imiz, runda kald›. ama gerçekte çok uzun soluklu bir ba¤›ms›zl›k mücadelesi bafllatt›. am bu s›ralarda ba¤›ms›zl›¤›n› Bolivar’›n özgürlük mücadelesini kazanm›fl olan Yeni Granada, çeflitli kaynaklardan ö¤renmek gerek. yani bugünkü Kolombiya’n›n Zira onun mücadelesi flu anda Güney Cartagena liman›na s›¤›nan Amerika’daki tüm ülkelerin yeniden Bolivar, burada ünlü bildirilerinden dirilifline ve sosyalist platformda yöbirini daha kaleme ald›. Venezuela netilmesine neden olan devrimleri cumhuriyetinin y›k›l›fl›n› hiçbir zaman gerçeklefltirmifltir. Ayn› mücadele kesin bir son olarak görmedi¤ini, gün- Türkiye’de “Mustafa Kemal Atatürk” lük politika yaflam›nda ö¤rendi¤i bir ün özgürlük ve kurtulufl savafl›na inadersi, ayn› yanl›fllar›n bir daha yap›l- nan milyonlar taraf›ndan yürütülmekmas›n› önlemek amac›yla Yeni Grana- te, dünyada en sayg›n iki liderden birida halk›na anlatmay› amaçlayan bir ne sahip bu ülkenin topraklar›nda babildiriydi bu. ¤›ms›zl›¤› yeniden kurmak ve yürütBolivar flöyle diyordu: “Yürütme mek için hukuksal ve düflünce savafl›n› kurullar›m›zda tart›fl›lan yasalar, hü- sürdürmektedir. kümet etmenin pratik yanlar›n› ö¤retmumtazidil@butundunya.com.tr
T
99
T
oplumlar›n yaflama biçimleriyle edebiyatlar› aras›nda s›k› bir etkileflim vard›r. Bunu en somut biçimde edebiyat ürünlerindeki geliflim ve de¤iflimlerde görürüz. Yaz›nbilimciler bu de¤iflim ve geliflimleri de¤erlendirerek, onlar› belirli ak›mlar, dönemler-yönelimler alt›nda toplarlar. Bu kitap böyle bir amaçla yaz›lm›fl, Türk ve Dünya Edebiyat›n›n, ürünler düzleminde, küçük ölçekli bir haritas›d›r. Her edebiyatseverin zevkle okuyaca¤› Türk ve Dünya Edebiyat›nda DönemlerYönelimler'in, hem üniversitelerimizin edebiyat fakültesinde okuyan ö¤rencileri hem de Türkçe ve edebiyat ö¤retmenleri için bir elkitab› olaca¤›na inan›yoruz.
BÜTÜN K‹TAPÇILARDA
‹stanbul’un Trafik Sorunu ‹stanbul binlerce y›ll›k geçmifle sahip, Asya ve Avrupa k›talar›n› topraklar›nda bar›nd›ran bir tarih, kültür, ticaret ve medeniyet flehridir. Yazan: SUAT AYTIN E. Kur. Alb. 5 No’lu Cezaevi F-6 Ko¤uflu - Silivri
A
ma ne yaz›k ki, bu zenginlikler insanlar› ‹stanbul’u yaflanabilir kentler s›ralamas›nda memnun etmemekte, zira flehir, göçler sonucu oluflan nüfus art›fl›, plans›z yap›laflma ve trafik sorunu ile yaflamay› çekilemez hale dönüfltürmüfl durumdad›r. Avrupa kentleri aras›nda trafik yo¤unlu¤u aç›s›ndan yap›lan istatistiklere göre Moskova’dan sonra ikincili¤i kazanm›fl. Bundan dolay› hangi sorun öncelikli derseniz ulafl›m meselesi önde gelmektedir. Zaten son zamanlarda gazetelerde “‹stanbul trafi¤i kilitlendi” manfletlerini daha s›k görmemiz, bu tespiti do¤rular niteliktedir. Ben ‹stanbul’da yaflayan bir
kifli olarak, önce mevcut durumu ortaya koyaca¤›m; 1- GENEL YERLEfi‹M: ‹stanbul trafi¤ine genel olarak bakt›¤›m›zda, E-5 ve TEM ba¤lant›l› Bo¤az köprülerinden sabah saatlerinde Anadolu yakas›ndan Avrupa yakas›na, akflam saatlerinde ise, Avrupa yakas›ndan Anadolu yakas›na geçifllerde afl›r› yo¤unluk yaflanmaktad›r. Böyle olmas› ola¤and›r, çünkü yaflam yerleri Anadolu yakas›nda, ifl merkezleri Avrupa yakas›nda oluflturulmufltur. Zincirlikuyu- Maslak ifl, finans ve AVM (al›flverifl merkezi) ile doludur. E¤lence sektörü ile turistik-tarihi yerlerin 101
BD OCAK 2014
niz, kara ve rayl› sistemler ile karfl›l›kl› seyahat ça¤dafl ve verimli olarak yap›labilecek mi? Bugünlerde kilitlenme aflamas›na gelmifl karayolu trafi¤i rahatlayacak m›? ‹flte bu yaz›da genel hatlar› ile bu sorunun yan›t› aranacakt›r. Avrupa yakas›nda olmas› nedeniyle, gece saatlerinde bile insanlar zaman›n› yollarda harcamaktad›r. ‹fl ve yaflam alanlar› zaman›nda her iki yakada dengeli oluflturulsa idi, bugünkü sabah-akflam trafi¤i bu denli yo¤un olmayabilirdi. stanbul, kara ve deniz yolu ulafl›m imkânlar›n›n koordineli bir flekilde kullan›lmas›na uygun bir co¤rafyaya sahiptir. Deniz yolu ulafl›m› ekonomik, h›zl› ve rahat olmas›na karfl›n y›llard›r Kad›köy-KaraköyEminönü ve Üsküdar-Eminönü güzergah› ile s›n›rl› kalm›flt›r. Bostanc›Kabatafl ve Bak›rköy deniz otobüs seferleri ulafl›m sistemine s›n›rl› fayda sa¤lamaktad›r. Bo¤az hatt› sabah-akflam çok az kullan›lmaktad›r. Avrupa yakas› rayl› sistem yat›r›mlar›nda, Asya yakas›na nazaran bir hayli ileridedir, ancak yeterli düzeyde de¤ildir. Anadolu yakas›nda oturanlar uzun y›llard›r çal›flan HaydarpaflaGebze banliyö treni d›fl›nda, sonradan hizmete giren Kad›köy-Kartal metro hatt› ve Marmaray Projesi ile rayl› sisteme kavufltular. Esas sorun, iki yaka aras›nda de-
‹
102
2-MARMARAY ÇÖZÜM MÜ? Medyada anlat›lanlara inanarak “evet” diyebilirsiniz. Ben, ‹stanbul flehir haritas›na bakarak yorum yapman›z› öneririm. Bu proje flüphesiz çok önemlidir, toplu tafl›mac›l›kta bir ölçüde kolayl›k sa¤layacakt›r. Özellikle lodos, sis ve pus gibi olumsuz meteorolojik flartlarda dahi ulafl›m›n devam›na imkan sa¤layacakt›r. Marmaray pojesi asl›nda AvrupaHalkal› -Sirkeci hatt› ile HaydarpaflaGebze- Anadolu hatt›n› deniz alt›ndan birlefltirmifltir. Haydarpafla ile Sirkeci aras›nda yap›lan deniz üstü demiryolu tafl›mas›n› denizin alt›na alm›flt›r. rojenin tan›t›m›nda; “PekinLondra aras›n› birlefltiriyoruz. Asr›n projesini hizmete açt›k” slogan›n›n kullan›lmas› bir hayli iddial› ve bir o kadar hayali bir söylemdir. Fazla abart›lmamal›d›r, hat›rlatay›m, Marmaray Deniz geçifli 1,4 km uzunlu¤undad›r, oysa y›llar önce hizmete girmifl olan Fransa ile ‹ngiltere aras›ndaki Manfl Tüneli 54 km.lik mesafesi ile Avrupa k›tas›n› ‹ngiltere’ ye ba¤lam›flt›r. Bugünkü hali ile Marmaray’›n Yenikap› Terminalinden
P
BD OCAK 2014
Maslak ve Aksaray-Atatürk Havaliman› hatt›na uyum sa¤lamas› halinde büyük fayda sa¤layaca¤› aflikard›r. 3-NASIL B‹R ULAfiIM fiEBEKES‹ OLMALI? ‹stanbul trafi¤i art›k milli bir mesele haline gelmeye bafllam›flt›r. Çözüm yollar› vard›r, flimdi daha rahat bir ulafl›m için neler yap›labilir, bir bakal›m. a.Toplu tafl›mac›l›k bilinci ve faydalar›na halk›n ikna edilmesi için yo¤un bir flekilde propaganda yap›lmal› ve televizyonlarda yay›nlanmal›, ana
birer transfer merkezi olmal›d›r; Befliktafl (Buradan Zincirlikuyu ve Kabatafl rayl› sisteme ba¤lanmal›d›r.) Yenikap› (Buradan fiiflhane rayl› sisteme ba¤lanmal›d›r.) Bak›rköy (Buradan ‹ncirli rayl› sisteme ba¤lanmal›d›r.) Sar›yer (Buradan Taksim metrosuna ba¤lanmal›d›r.) Beykoz (Buradan Üstüdar- Çekmeköy hatt›na ba¤lanmal›d›r.) d. Avrupa yakas›nda bir dönem verimli ve konforlu olan ancak günümüzde bu özelli¤ini yitiren Sö¤ütlü-
Trafik yo¤unlu¤unun dü¤ümlendi¤i baz› merkezlere araç ile girifllerin paral› hale getirilmesi, gerek park ihtiyac›n›n karfl›lanmas› ve gerekse ulafl›m›n rahatlamas› aç›s›ndan önemli bir tedbir olacakt›r. güzergahlarda bulunan ilan panolar›na bilgi afiflleri as›lmal›, okullarda gelece¤imiz olan çocuklar›m›za bu konu ile ilgili olarak e¤itim verilmelidir. b. Anadolu yakas›ndaki rayl› sistemi yayg›nlaflt›rmak ve ulafl›m› rahatlatmak maksad›yla Kad›köy-Kartal hatt›ndan afla¤›da yaz›l› yerleflim merkezlerine k›sa hatlar ile afla¤›daki ba¤lant›lar yap›labilir; Bostanc›-Ümraniye Maltepe-Sancaktepe Kartal-Sultanbeyli Bu güzergahlar, infla halinde olan Üsküdar-Çekmeköy hatt› ile birlefltirilerek sistem geniflletilmelidir. c. Deniz ve rayl› sistemin uyumlu çal›flmas› için afla¤›da yaz›l› yerler
çeflme-Beylikdüzü metrobüs hatt› rayl› sisteme dönüfltürülmelidir. e. Haydarpafla ve Sirkeci gar› tarihi birer mirast›r ve önceden oldu¤u gibi tren istasyonu olarak kullan›lmaya devam edilmelidir. Avrupa’dan gelecek ana hat trenleri Sirkeci; Anadolu’ dan gelecek ana trenlerin son istasyonu Haydarpafla olmal›d›r. f. Trafik yo¤unlu¤unun dü¤ümlendi¤i baz› merkezlere araç ile girifllerin paral› hale getirilmesi, gerek park ihtiyac›n›n karfl›lanmas› ve gerekse ulafl›m›n rahatlamas› aç›s›ndan önemli bir tedbir olacakt›r. Baflta Londra olmak üzere, baz› bat› ülkelerinde buna benzer uygulamalar y›llard›r mevcuttur. Toplu tafl›ma imkanlar›n›n yo¤un 103
BD OCAK 2014
oldu¤u, afla¤›da yaz›l› merkezlerde özel araçlar›n girifli paral› olmal›d›r; Taksim Bölgesi Kad›köy Çarfl› Bak›rköy Çarfl› Befliktafl Çarfl› Üsküdar Çarfl› Sultanahmet Bölgesi lk önce, akla park yasa¤› olan yerlerde oturanlar, evine para ödeyerek mi gidecek endiflesi gelebilir. Elbette hay›r. fiöyle bir uygulama olabilir; bu bölgelerin girifl ve ç›k›fllar›na benzer flekilde otomatik geçifl sistemi kurulabilir ve an›lan yerlerde ikamet edenlere geçifl ücreti tahakkuk ettirilmez. Günümüzde teknolojik imkanlar›n›n ulaflt›¤› seviyeyi düflündü¤ümüzde baflka önlemler de al›nabilir. g. ‹stanbul imar plan› ivedilikle yenilenmeli ve yeni yerleflim merkezlerinin oluflumuna müsaade edilmemelidir. ‹mar planlar›, ‹stanbul Büyükflehir Belediye Baflkanl›¤›’nca merkezi olarak planlanmal›, ilçe belediyelerine bu konuda yetki devri yap›lmamal›d›r.
‹
104
Hatta TBMM taraf›ndan yasa ç›kar›lmal› ve takip edilmelidir. h. ‹stanbul’un co¤rafi merkezi Türk Telekom Arena Stadyumunun bulundu¤u Seyrantepe Bölgesidir. Buray› merkez olarak 40 km çap›ndaki bir dairenin içinde kalan alana yap› yasa¤› getirilmelidir. i. ‹stanbul y›llard›r ald›¤› göç nedeniyle ihtiyaçlar› karfl›lanamaz bir hale gelmifltir. Asl›nda ulafl›m sorununun en etkili tetikleyicisi artan nüfustur. Bunun için gerekli tedbirlerin al›nmas› zorunludur. j. Ulafl›m planlamas› için merkezi bir teflkilata ve koordineye ihtiyaç vard›r. Seçilenler “Ben sand›ktan ç›kt›m, herfleyi yapmaya hakk›m var” söylemi yerine; üniversiteler, sivil toplum kurulufllar›, meslek örgütleri hatta yerel yöneticilerle iflbirli¤i yaparak kat›l›mc› bir demokrasi anlay›fl› ile soruna çare aramal›d›r. k. Bo¤az hatt›nda ulafl›m, denizyolundan yap›lacak flekilde yeniden düzenlenmeli, Bo¤azda karfl›l›kl› ve bo¤az boyunca deniz tafl›mac›l›¤› teflvik edilmelidir. l. Bo¤az köprülerinde seyreden
BD OCAK 2014
a¤›r tonajl› araçlar›n trafik yo¤unlu¤una katk›lar› kaç›n›lmazd›r. Bu araçlar›n ço¤unlu¤u Anadolu’dan gelen ve yük boflaltmay› müteakip geri dönen sebze, meyve ve yük kamyonlar›d›r. Burada görülen ters nakliyata çare olarak flöyle bir tedbir al›nabilir; Avrupa yakas›nda bulunan sebze ve meyve hali ile depolama tesislerine Anadolu’ dan mal getiren araçlar Çanakkale‹stanbul yolunu kullanabilir veya bir k›s›m araçlar Dar›ca-Ambarl› aras›nda feribot ile tafl›nabilir.
line getirmek devletin görevidir. Gerekti¤inde kanuni tedbirler al›nmal›d›r. Örne¤in; mevcut yasalar›m›za göre özel flirketlere kolayl›k sa¤lanmas› ve geliflmelerine katk› olmas› için flirketlere ait araçlar›n akaryak›t giderlerinin bir k›sm› vergiden muaf tutulmaktad›r. Böyle olunca da, flirket sahipleri flahs›n›n, hatta aile fertlerinin araçlar›n› bile flirket ad›na tescil ettirerek, bu araçlar› kullanmaktad›rlar. ‹stanbul Trafi¤inin yo¤un oldu¤u sabah ve akflam saatlerinde seyirdeki araçlar›n içinde genellikle bir kifli bulunmaktad›r. E¤er arac›n yak›t ve bak›m masraflar› flirket yerine kiflinin bütçesinden ç›karsa herkes zorunlu tasarrufa yönelecektir. nerim; flirketlerin ödedikleri vergi oran›nda belirli bir kolayl›k sa¤lanmas›d›r. Çok tepki çekecek olmas›na ra¤men, bu önerimin hayata geçmesi halinde ‹stanbul trafi¤inde önemli ölçüde rahatlama olaca¤›na yürekten inan›yorum. Sonuç olarak; devlet erkine sahip olan yöneticilerin anayasal görevi vatandafllar›n›n refah ve mutlulu¤unu sa¤layacak tedbirleri almak olmal›d›r. ‹statistiklerde dünyan›n en rahat yaflanabilir kentler s›ralamas›nda arzu etti¤imiz seviyelerde bulunmayan ‹stanbul’u hak etti¤i seviyeye tafl›mak için yöneticilere ve ‹stanbul’lulara görevler düflmektedir. Yaflad›¤› flehre sahip ç›kan hemflehri bilinci ile dünyan›n incisi ‹stanbul’u ça¤dafl bir anlay›flla sorunlar›n› çözecek yöneticileri seçmek tarihi bir görevdir. •
Ö Anadolu yakas›nda ise hal ve depolama tesisleri Gebze’de olmal›, buradan içeriye a¤›r tonajl› araçlar›n girifline transit geçen uluslararas› tafl›ma araçlar› haricinde müsaade edilmemelidir. Üçüncü köprünün hizmete girmesiyle birlikte Fatih Sultan Mehmet Köprüsü a¤›r tonajl› araçlara kapat›lmal›d›r. m. Türkiye’nin ithalat›n›n önemli bir k›sm› petrol ve do¤algaz ihtiyac›na yöneliktir. Maalesef toplumumuzda tasarruf bilinci yeterli seviyede de¤ildir. ‹nsanlar›m›z› bilinçli tüketici ha-
105
BD OCAK 2014
Kim Kimdi? Dünyam›zda iz b›rakm›fl ünlüler ve k›sa yaflam öyküleri... Yazan: SABR‹YE AfiIR
B
u parlak genç, bakkal bir baban›n dört çocu¤undan birisiydi. Merhametsiz denilebilecek ölçüde sert ve otoriter
106
babas›n›n bask›s›yla, küçük yafltan itibaren kilisede ilahi söylemeye bafllad›. Borçlar› nedeniyle ailesi baflka bir kente tafl›nd›, o ise yaln›z kald›. Liseli genç, üç y›l boyunca hem okudu, hem de kendi yaflam›n› kazand›. Bu y›llarda öyküler yazmaya bafllad›. Üniversitede ise t›p e¤itimi ald›. Bitirdi¤i y›l, ilk kitab› yay›mland›. Bir süre doktorluk yapsa da, eserlerinin be¤enilmesi karfl›s›nda doktorlu¤u b›rakt› ve tamamen yazmaya yöneldi. Halk›n
BD OCAK 2014
içinde, sade ve toplum sorunlar›na hep duyarl› oldu. Dergilerdeki yaz›lar›n›, muzip takma isimlerle yay›nlayarak sansüre kafa tuttu. Bir okul yapt›rd›, yoksullara yard›m etti, köylülerin tedavisini üstlendi. Kolera salg›n› s›ras›nda gönüllü doktor olarak çal›flt›. Ülkesinin, tan›kl›k etti¤i dönemlerinin belgeleri niteli¤indeki eserleriyle, dünya çap›nda tan›nan bu Rus öykücü, Anton Çehov…
suikast giriflimine kat›ld›¤› iddias›yla ölüme mahkum edilmesiydi. O¤lunun can› karfl›l›¤›nda, Hitler’i destekledi¤ine dair bir belge imzalamas› istendi. Kabul etmedi ve küçük o¤lu idam edildi. Y›k›mlarla dolu kaderine karfl›n, bilimsel araflt›rmalar›yla fizikte devrim yapt›: Kuantum Teorisi’nin kurucusu, Nobel Ödüllü Alman bilim adam› Max Planck idi… *** lkesi Cezayir’in Fransa’n›n iflgali alt›nda oldu¤u y›llarda, okulunda ö¤renciler her sabah “Fransa bizim annemiz” tümcesini tekrarl›yorlard›. Bir gün aya¤a kalkt› ve tüm gücüyle ba¤›rd›: “Cezayir bizim annemiz!” Sömürgeli¤e karfl› bu ilk isyan›, müdür taraf›ndan cezaland›r›ld›. Fransa’n›n, ‹kinci Dünya Savafl›’n› f›rsat bilerek ülkesinde yapt›¤› katliam, halk›n ba¤›ms›zl›k iste¤ini alevlendirmiflti. Ço¤unlu¤unu ö¤rencilerin oluflturdu¤u Ulusal Kurtulufl Hareketi’ne kat›ld›. 22 yafl›ndayken, yaral› olarak yakaland›. Ç›kar›ld›¤› Frans›z mahkemesince
Ü
H
ukukçu bir baban›n o¤lu olan bu Alman genç, fizik alan›na ilgi duyuyordu. Üniversiteye baflvurdu¤unda, dönemin büyük fizikçilerinden birinin, art›k bu alanda keflfedecek bir fley kalmad›¤›na yönelik sözlerine kulak asmad›. Hayalinin peflinden gitti ve e¤itimini tamamlad›ktan sonra, akademisyenli¤e bafllad›. Okudu¤u üniversitenin fizik kürsüsüne getirildi. Hitler rejimine karfl› ç›kt›¤› için güçlüklerle karfl›laflt›. Önce kar›s›, sonra da iki k›z› ve bir o¤lu arka arkaya öldüler. En ac›s› da, hayatta kalan tek evlad›n›n Hitler’e
107
BD OCAK 2014
terörist olmakla suçland› ve tart›flmal› bir mahkeme sonucunda idam cezas›na çarpt›r›ld›. Befl y›l tutuklu kald›. ‹dam karar›na karfl› avukat› dünya çap›nda büyük bir medya kampanyas› bafllatt›. Genç k›z ve arkadafllar› infaz karar›n› durdurmay› baflard›. Ba¤›ms›zl›¤›na kavuflan ülkesinde bir kahraman gibi karfl›land› ve Afrika direniflinin simgesi haline geldi. Ülkesinin iflgaline can› pahas›na karfl› duran bu cesur kad›n Cemile Buhayrat’d›… *** 4 yafl›nda bir eczac›n›n yan›na ç›rak olarak verilen foto¤raftaki genç adam, 8 y›l boyunca çal›flt›¤› eczanede, geceyar›lar›na kadar laboratuvarda çal›flman›n yan› s›ra, pek çok bilimsel eser okudu. Teorik ve pratik bilgileri yaflayarak
1
Kefliflerinin en önemlisi kabul edilen oksijen de dahil olmak üzere, befl elementi buldu. kale yay›mlad›. Oldukça ilkel koflullarda deneysel bir araflt›rmac› olarak yoluna devam ederken, kefliflerinin en önemlisi kabul edilen oksijen de dahil olmak üzere, befl elementi buldu. Bu say›dan daha fazla kimyasal bilefli¤i de keflfeden ancak deneylerindeki her kar›fl›m› koklamak ya da tatmak al›flkanl›¤›n›n kurban› olan ‹sveçli ünlü kimyager, Carl Scheele… *** üzik geçmifli olan bir aileye sahipti. Babas›n› 6 yafl›ndayken kaybedince, 7 çocu¤uyla sefalet içinde bir bafl›na kalan annesi taraf›ndan day›s›n›n yan›na gönderildi. Kilise korosunda flark› söylüyor, okula gidiyor ve org çalan day›s›ndan ders al›yordu. Day›s›n›n ‘yetenekli ama disiplinsiz’ olarak tarif etti¤i ö¤rencinin yaflam›, izledi¤i bir operayla de¤iflti. Besteler yapmaya bafllad›. Burs alarak konservatuara gitti. ‹lk yazd›¤› eserleri fiyaskoydu. Öyle ki, kardefline yazd›¤› mektupta, so¤anla karn›n› doyurdu¤unu anlat›yordu. Yeni besteler yapmaya koyuldu. Yazd›¤› bir eserinin baflar›s›yla flartlar tamamen de¤iflti. Hem dünya çap›nda tan›nm›fl, hem de cesaret kazanm›flt›. ‹talya’n›n ilk trafik
M ve tamamen kendi çabalar›yla edindi. Bir yandan da bilimsel araflt›rmalar yapmaya bafllad›. Bitki ve hayvan dokular›n›n kimyasal bileflimi konusundaki çal›flmalar›, biyokimyaya büyük katk›da bulunmas›n›n yan›nda, biyokimyan›n ayr› bir disiplin halinde kurulmas›n› da sa¤lad›. Her y›l bilimsel kefliflerini içeren iki-üç ma108
BD OCAK 2014
kazalar›ndan birinde ölmekten k›lpay› kurtulan ve Verdi sonras› ‹talyan operas›n›n en büyü¤ü kabul edilen bu besteci, Giacomo Puccini’ydi… *** u küçük çocuk, laboratuvar müdürü bir baban›n o¤luydu. Orta halli ve vatansever bir ailede büyüdü. Baflar›l› bir ö¤renciydi. Önce Deniz Harp Okulu’nu, sonra da Hukuk Fakültesi’ni bitirdi. Cinayet ve uyuflturucu kaçakç›l›¤› soruflturmalar›nda görev ald›. Bir cinayet davas›nda iflin ucu mafyaya uzan›nca, o güne dek ülkede yarg›n›n üzerine gidemedi¤i mafya soruflturmalar›na bafllad›. Bu suç gruplar›n›n
B
her seferinde delil yetersizli¤inden beraat etmelerine bir son vermeye kararl›yd›. Yarat›c› soruflturma teknikleri uygulad› ve ilk kez bir mafya üyesinin flahitlik yapmas›n› sa¤layarak 360 suçluyu mahkum ettirdi. Bu baflar›s›yla devlet taraf›ndan mafya konusundaki soruflturmalar için tepe yönetici olarak atand›. Yaflam›n› suç örgütleriyle mücadeleye adayan, bu u¤urda yaflam›n› yitiren ve ülkesinde mafya mücadelesinin sembolü haline gelen adalet aray›c›s›, ‹talyan savc› ve sorgu hakimi Giovanni Falcone… *** özleri parlayan bu ak›l küpü, oldukça sessiz ve sakin bir çocuktu. Okuldaki durum ise içler ac›s›yd›. Ö¤retmenleri taraf›ndan dalg›n, a¤›rkanl› ve yavafl ö¤renen bir ö¤renci olarak ifade ediliyordu. Küçük yafllar›ndan itibaren elektrikle çok ilgiliydi. Evinde ilginç deneyler yap›yordu. Yanan kablolara, patlayan tüplere ra¤men, kalan malzemelerle denemelere hep devam etti. Elektrik teknikeri olarak mezun olduktan sonra bafllad›¤› üniversite e¤itimini savafl nedeniyle bitiremedi. Hayalini kurdu¤u görüntü ve sesi elektronik olarak tafl›ma fikri üzerinde çal›flmaya bafllad›. Kutu, i¤ne ve kartonla gelifltirdi¤i, ‘televisor’ ad›n› verdi¤i düzene¤i çal›flt›rd›. Tarihin ilk televizyon patentini alma baflar›s›, k›sa sürede
G
109
BD OCAK 2014
G
enç k›z zen-
Kutu, i¤ne ve kartonla gelifltirdi¤i, ‘televisor’ ad›n› verdi¤i düzene¤i çal›flt›rd›. Tarihin ilk televizyon patentini alma baflar›s›, k›sa sürede büyük ilgiyle karfl›land›. büyük ilgiyle karfl›land›. Ald›¤› destekle düzene¤i daha iyi imkanlarla yeniden oluflturdu ve görüntü ald›. O dönem radyo yay›n› yapan BBC ile anlaflarak televizyon yay›nlar› yapmaya bafllad›. ‹lk televizyonun yan› s›ra, ilk ses kayd›n› da gerçeklefltirdi. K›z›lötesini, aç›k hava yay›n› ve bilgisayar faresini de icat eden ‹skoç mucit John Logie Baird idi… 110
gin bir ailenin üç çocu¤unun en büyükleriydi. Annesini 12 yafl›ndayken kaybedince, kardefllerine bakmak zorunda kald›. Bir din adam›n›n sözlerinden etkilendi ve o günden sonra, hasta ve fakir insanlara yard›m etmeye bafllad›. Tesadüfen ziyaret etti¤i bir cezaevindeki koflullar onu dehflete düflürdü ve bundan sonra
mahkumlar›n yaflam flartlar›n›n iyileflmesi için de çaba gösterdi. Cezaevlerinin durumuna, toplumun ve devletin dikkatini çekti. Giysi ve yiyecek yard›m› yapmas›n›n yan›nda, yaflad›¤› bölgedeki cezaevlerinin durumunu kitap haline getirdi. Aflevi, hemflirelik okulu açan yard›msever, mahkumlar›n toplumsal yaflamdan kopmamalar› için ilk rehabilitasyon çal›flmalar›n› yapt›. Kurdu¤u derneklerle ülkesindeki ilk kad›n örgütlenmesini sa¤lad›. ‘Cezaevi mele¤i’ olarak da an›lan ‹ngiliz sosyal reformcu, Elizabeth Fry…•
Neler Olmuyor ki Dünyada Sezin San
Alt›n Veren A¤açlar
1
Avustralya ormanlar›ndaki Okaliptus a¤açlar›n›n dallar›nda alt›n bulundu. A¤açlar, yerin 30 metre alt›na kadar inen kökleri sayesinde, alt›n parçac›klar›n› suyla çekiyor. Uzmanlara göre a¤açlardaki alt›n parçalar› yaprak ve dallarda yo¤unlafl›yor. Ancak buralar, a¤ac›n istemedi¤i organizmay› döktü¤ü k›s›mlar. Bu da, a¤açlar›n alt›n parçalar›ndan kurtulmak istedi¤ini gösteriyor.
2
Bilgisayar ‹çin Çocu¤unu Satt›
Çin’in fianghay kentinde yaflayan bir çift, üç çocu¤unu iPhone, bilgisayar ve ayakkab› almak için satt›. Teng ve Zang isimli çift, üç çocu¤u s›ras›yla 2008, 2011 ve 2013 y›llar›nda satt›klar›n›, toplam 13 bin dolar ald›klar›n› itiraf etti. Komflular›, halen 6 ve 9 yafllar›nda iki çocu¤u bulunan çiftin sürekli çocuk yapt›¤›n›, ancak yeni do¤an çocuklar›n k›sa süre sonra ortadan kayboldu¤unu belirtti.
111
BD OCAK 2014
3
46 Milyon Y›ll›k Fosil
Bir sivrisinek fosilinin içinde, ilk kez günümüze kadar bozulmadan gelen kan bulundu. 46 milyon y›l önce bir canl›n›n kan›n› emen ve daha sonra ölen sivrisinek, Jurassic Park filminin hikâyesini an›msatt›. Filmde, ayn› flekilde elde edilen dinozor kan› sayesinde, dinozorlar› kopyalamak mümkün oluyordu. Biyokimyac› Dale Greenwalt, “Bu sinek, dinozorlar›n soyu tükendikten milyonlarca y›l sonra yaflam›fl. Sivrisine¤in midesindeki maalesef dinozor kan› de¤il” dedi.
4
112
80 Y›l Niflanl› Kald›lar
Paraguay’da 80 y›ld›r birlikte yaflayan 8 çocuk, 50 torun, 35 torun çocu¤u ve 20 torunlar›n›n torunu olan çift evlendi. 103 yafl›ndaki damat Jose Manuel Riella ile 99 yafl›ndaki gelin Martina Lopez 80 y›l sonra rahip önünde “evlilik yemini” etti. Santa Rosa kasabas›n›n rahibi, “Onlar bu zamana kadar evlendirdi¤im en yafll› çift oldu” dedi.
5
Yolcu, Pilot Oldu
‹ngiltere’nin Sandtoft bölgesinden Skengess’e gitmek için havalanan Cessna tipi uça¤›n pilotu uçufl s›ras›nda rahats›zlan›nca korku dolu anlar yafland›. Uçakta bulunan yolcu, kontrol kulesiyle iletiflime geçti. Kontrol kulesi, yolcudan sakin olmas›n›, söylenecek tüm talimatlar› yerine getirmesini istedi. Cesur yolcu, uça¤› Humberside Havaalan›’na indirmeyi baflard›.
BD OCAK 2014
6
Kuyru¤uyla Konuflan Köpek
kökü hücresini canland›rmakla engellenece¤ini belirledi. Saç kökleri tamamen ölen kifliler üzerinde deneme yapan uzmanlar, saç hücrelerini sorunlu bölgeye naklederek sa¤l›kl› saçlar›n ç›kmas›n› sa¤lad›.
8 ‹talya’da Trento Üniversitesinin yapt›¤› araflt›rmada, köpeklerin kuyruklar›n› sa¤a ya da sola sallamas›n›n ruh halleriyle ilgili ipuçlar› verdi¤i ortaya ç›kt›. 43 köpe¤e, önce hareketsiz duran ya da kuyru¤unu sallayan baflka bir köpe¤in görüntüleri gösterildi. Daha sonra köpeklerin nab›zlar› ile hareketleri izlendi. Veriler, köpekler mutsuz veya korkmufl ise, kuyru¤un daha çok sola do¤ru, mutlu ise sa¤a do¤ru salland›¤›n› ortaya ç›kard›.
7
Kelli¤e Çözüm
NASA, Jüpiter ve Satürn gezegenlerinde “elmas ya¤murlar›” oldu¤unu aç›klad›. NASA araflt›rmac›lar›n›n tezleri flöyle: “Gaz ve flimflek f›rt›nalar›, metan gaz›n› karbona dönüfltürüyor. Bu madde ise gezegen yüzeyine düflerken, kat›laflarak elmasa dönüflüyor.” Araflt›rmac›lar, en büyük elmas parças›n›n bir santimetre çap›nda oldu¤unu ve Satürn’e y›lda bin ton elmas ya¤d›¤›n› da söyledi.
9 Erkeklerin korkulu rüyas› haline gelen kelli¤e bir çözüm bulundu. New York Columbia Üniversitesinden araflt›rmac›lar, kellik oluflumunun ancak saç
Elmas Ya¤muru
30km Yüksekten Dünya
World View isimli bir firma, 2016’dan itibaren balonla stratosfere sefer düzenleyece¤ini aç›klad›. Balona ba¤l› bir kapsülde seyahat edecek olan yolcular, yeryüzünden yaklafl›k 30 113
BD OCAK 2014
Erkek Diplomat Aran›yor
11 kilometre yükse¤e ç›kacak. 8 kifli tafl›ma kapasitesi olan balon, havaland›ktan sonra saatte 18 kilometre h›z yapacak ve yolculara muhteflem bir dünya manzaras› izleme imkân› sunacak. 4 saatlik seyahatin gidifl dönüfl bilet fiyat› ise: 75 bin dolar.
10
Tereya¤› Daha Sa¤l›kl›
‹ngiltere’nin önde gelen kardiyologlar›ndan Aseem Malhotra, tereya¤›n›n sa¤l›¤a yararl› oldu¤unu; margarinden ise kaç›n›lmas› gerekti¤ini söyledi. ‹ngiliz kardiyolo¤a göre; kalp hastal›klar›n› as›l tetikleyenler fleker, beyaz ekmek gibi rafine karbonhidratlar. Malhotra, kalbi koruman›n yolunun zeytinya¤›, bal›k, et, sebze ve meyveden oluflan Akdeniz diyetinden geçti¤ine de dikkat çekti.
Finlandiya D›fliflleri Bakanl›¤›, uluslararas› arenada temsil kabiliyetine sahip erkek diplomat arand›¤›n› aç›klad›. Bakanl›k, 2012 y›l›nda diplomat olabilmek için baflvuru yapanlar›n yüzde 80’inin kad›n oldu¤unu hat›rlatarak, erkek diplomat aday› bulmakta s›k›nt› çekildi¤ini belirtti.
12
Emlakç› Kar›ncalar
On befl kar›nca kolonisini inceleyen Bristol Üniversitesinden araflt›rmac›lar, kar›ncalar›n yaflad›klar› yerden memnun olsalar bile, baflka yerleri 114
BD OCAK 2014
ziyaret edip incelemede bulundu¤unu ortaya koydu. Araflt›rmaya göre kar›ncalar, o kadar dikkatli ve ayr›nt›c›lar ki, ev seçme konusunda insanlar› bile geride b›rak›yorlar. Daha iyi bir yer bulduklar›nda ise, ihtiyaçlar› olmasa dahi tafl›nmay› seçiyorlar.
13
Fast-Foodlarda Et Çok Az lafl›k 3000 günefl paneli bulunuyor. Solara 50, 20 kilometre üzerindeki irtifalara ulaflma kapasitesine sahip, 5 y›la kadar da havada günefl enerjisinden baflka hiçbir fleye ihtiyaç duymadan kalabilecek. Uzmanlar, insans›z hava araçlar›n›n uydu dönemini bitirece¤ini söylüyor.
Fast-food restoranlar›nda en çok tercih edilen yiyeceklerden tavuk nugget, göründü¤ü gibi sa¤l›kl› de¤il. Mississippi Üniversitesi’nden Prof. Richard D. de Shazo, iki farkl› fast-food restoran›ndan ald›¤› nugget örneklerini inceledi. Laboratuvar ortam›nda yap›lan incelemede, nugget’›n içinde k›k›rdak, ya¤, kemik parçalar› ve kan damarlar› oldu¤u, gerçek etin ise çok az oldu¤u tespit edildi.
14
Uydu Dönemi Bitiyor
Titan Havac›l›k, 2014’te ilk uçuflunu yapacak olan Solara 50 adl› günefl enerjili ve insans›z hava arac›n›n tan›t›m›n› yapt›. Arac›n üzerinde yak-
15
En Çekici Lisan: Frans›zca
Bir internet sitesi taraf›ndan düzenlenen dünya çap›ndaki ankette, Frans›zca en seksi lisan seçildi. 8 bin gezginin kat›ld›¤› ankette, Frans›zca, romantizmi ça¤r›flt›rmas› ve kibar bir dil olmas› sebebiyle birincili¤i ald›. Oylamada ‹talyanca ikinci, ‹ngiliz ‹ngilizcesi üçüncü seçildi. sezinsan@butundunya.com.tr 115 XXX
UFAK TEFEK B‹LG‹LER Sabahat Önen
Kal›c› Haf›za Bir gün içerisinde yaflad›¤›m›z olaylar›n yaln›zca %7 si kal›c› haf›zam›zda kal›r.
Bill Gates tembelleri seviyor Bill Gates bir röportaj›nda 'Her zaman en tembel insanlar› ifle al›r›m çünkü tembeller çok kar›fl›k iflleri bile en k›sa yoldan yaparlar' demifltir. Afrika’n›n 10 bin Y›ll›k Kabilesi Orta Afrika’da 10 bin y›ld›r yaflad›klar› san›lan “Pigmeler” 1.5 metreyi geçmeyen boylar›yla en ilgi çeken kabilelerden biridir.
Kolay Spor Gün içinde, oturup kalkma hareketlerini ellerinizi kullanmadan Dünyada en uzun yaparak kar›n kas› yapabilirsiniz. süren trafik s›k›fl›kl›¤›
En Uzun Süren Trafik Çilesi
2010 y›l›nda Çin'de meydana gelmifl ve 12 gün boyunca sürmüfltür. 116
Bir fare 21 günlük gebelikten sonra 6-13 aras›nda yavru do¤urabilir. Dünyan›n en h›zl› büyüyen bitkisi Bambu, bir günde 90 cm uzayabilir.
BD OCAK 2014
FrançoisAuguste Rodin
Antartika’daki en yüksek s›cakl›k Antartika üzerinde flimdiye kadar kaydedilen en yüksek s›cakl›k 3 derece Fahrenhayt, yaklafl›k 1.04 derece Celcius olarak ölçülmüfltür.
Depremler Bölgesi Her sene, Dünya üzerinde etkisi 50 binden Deprem fazla deprem olmaktad›r. Bu depremlerin 5 bini ise ABD’nin Alaska Eyaleti’nde gerçekleflmektedir. Y›lbafl› Saunas› Finliler, yeni y›la zinde, temiz ve ar›nm›fl olarak girmek için noel arifesinde saunada uzun süre kal›p ter dökerler.
12 Kas›m 1840 17 Kas›m 1917 Paris'te do¤an figüratif heykelt›rafl François-Auguste-Rene Rodin, Özel Desen ve Matematik Okulu' na girdi¤inde heykeli keflfetti. Taflç›l›k dahil çeflitli ç›rakl›klarda bulundu. 20 yafllar›nda “K›r›k Burunlu Adam” (1864) gibi heykeller yapmaya bafllam›flt›. Bronz Ça¤› adl› figürü o kadar gerçekçiydi ki, insanlar Rodin’i onu gerçek bir insan vücudundan dökmüfl olmakla suçlad›lar. Bask›lara y›lmadan çal›flmalar›na devam eden Rodin yeni fikirler de düflünmeye bafllad›. Rodin insan vücudu parçalar›n›n, örne¤in bir çift elin (Katedral,1907) kendi bafl›na bir heykel olaca¤› fikrini gelifltirdi. Mermer heykelleri Buse ve Düflünen Adam, Dante’nin Cehennem’inden esinlenerek yaratmak istedi¤i “Cehennem Kap›lar›” büyük projesinden do¤mufltur. Yapt›¤› heykellere insana ait duygular›, tutkular› da katm›fl, kifliliklerine özgü hikayeler yak›flt›rm›fl ve heykeli süslemelerden kurtarm›flt›r. 1904'te alç›dan yap›lm›fl büyük boy “Düflünen Adam” heykeli ilk kez Londra' daki International Society'de sergilendi. Düflünen Adam 1906'da Pantheon'un önüne yerlefltirildi. En önemli heykelleri: Bronz Ça¤›, 1877; Buse, 1898 ve Düflünen Adam, 1904. 117
Gezdikçe Gördükçe ‹zlen fien Toker
Do¤an›n gücüne boyun e¤en antik kent
Pompei 24 A¤ustos 79 tarihinde, Vezüv yanarda¤›n›n yamaçlar›ndaki üzüm ba¤lar› dumana bo¤uldu. Bir zamanlar ünlü gladyatör Spartaküs’ün kölelikten kurtulup, özgür olmak için kaç›p s›¤›nd›¤› da¤›n zirvesinde simsiyah bulutlar olufltu ve saatlerce süren bir kül ya¤muru bafllad›.
118
Pompei, Roma döneminde çok modern ve zengin bir kente dönüflmüfltü.
BD OCAK 2014
›zg›n lavlar, küller, süngertafl›, kaya parçalar› ve zehirli gazlar da¤dan püskürüp, dev dalgalar halinde akarak afla¤›daki Pompei kentini küllere gömdü. Bu felaketten uzun y›llar önce M.Ö.7. yüzy›lda kurulan Pompei, Romal›lar zaman›nda çok modern ve zengin bir kente dönüflmüfltü. Birçok geminin u¤rad›¤› liman› sayesinde ticaret yap›l›yor, kentin zenginlerine köleler hizmet ediyordu. Büyük Tiyatro, Odeon, Gladyatörler Okulu ve genelev gibi yap›lar› ile, tiyatro, müzik, kültür ve e¤lence merkeziydi. ‹ri kalker tafllar›n döflendi¤i ana yollar›n iki yan›nda dükkanlar, f›r›nlar, lokantalar ve konukevleri s›ralanm›flt›. Arabalar›n tekerlekleri caddelerin girifllerine aral›kl› yerlefltirilmifl 3 büyük tafl›n aras›ndan geçerken, yayalar da ya¤mur ya¤d›¤›nda bu tafllara basarak ayaklar› ›slanma-
K
dan yolun karfl›s›na geçiyordu. Halk›n bir bölümü caddelerin kesiflti¤i köflelerdeki çeflmelerden su al›rken, baz› evlere, iflyerlerine ve hamamlara borularla temiz su ulaflt›r›lm›flt›. Jimnastik alan›, havuz, buhar ve masaj odalar›, soyunma odas›, s›cakl›k, ›l›kl›k ve so¤ukluk bölümleriyle genifl bir alan› kaplayan hamamlar temizli¤e ek olarak dinlenme imkan› da sunuyordu. Zenginlere ait iki katl› evler, avlular›, renkli duvar resimleri, süslü yer mozaikleri ve havuzlar›yla görkemli binalard›. Bütün bu evler, binalar, tap›naklar ve meydanlar küllerle kapland›¤›nda Pompei’de zaman ve yaflam durdu. F›r›nlardaki ekmek parçalar›, kitapl›ktaki papirüsler, tezgahlardaki kadehler o anlarda donup kald›. Vezüv’den gelen tonlarca lav ve kül patlamadan önce deniz k›y›s›nda olan kenti, toprak alt›nda ve denize 3 kilometre uzakta b›rakt›.
O
zaman 18 yafl›nda olan Genç Plinius taraf›ndan arkadafl› Tacitus’a yaz›lan mektuplar o gün ve sonraki günlerde
BD OCAK 2014
yaflananlar› anlat›yor. Genç Plinius mektubun bir bölümünde flöyle yazm›fl; “…Ays›z ya da bulutlu bir gecenin karanl›¤› gibi de¤il, kapal› bir
odadaki ›fl›k söndürüldü¤ündeki gibi bir karanl›k. Kad›nlar›n 盤l›klar›n›, çocuklar›n a¤lamalar›n›, erkeklerin ba¤›r›fllar›n› duyuyordum. Kimi annesini, babas›n›, kimi çocuklar›n›, kimi efllerini ça¤›r›yor ve seslerinden onlar› tan›maya çal›fl›yordu. ‹nsanlar, kendilerinin ve yak›nlar›n›n kaderine hay›flan›yor ve baz›lar› da ölüm korkusu içinde ölüm için dua ediyorlard›. Bir çok insan, tanr›lar›n yard›m› için yalvar›yordu. Çok daha fazlas›, tanr›lar›n hiçbirinin kalmad›¤›n› ve evrenin sonu olmayan bir karanl›¤a gömüldü¤ünü düflünüyordu….” ntik kentteki kaz› çal›flmalar›n›n yöneticisi arkeolog Giuseppe Fiorelli’nin buldu¤u teknikle Pompei’lilerin Vezüv yanarda¤›n›n gücüne nas›l boyun e¤dikleri görülüyor. Yok olmufl
A
Pompei’deki felakette yaflam›n› yitirmifl bir insan›n "tafl döküm" bedeni 120
BD OCAK 2014
bedenlerin külün içinde b›rakt›¤› boflluklara doldurulan s›v› malzemenin donmas›yla yarat›lan dökümler yaflanan felaketin trajik kan›tlar›. Birbirine sar›lm›fl, eliyle gözlerini kapatan, çömelmifl ve yere uzanm›fl figürler, ger-
çek bedenler olmasa da insanlar›n ölüm an›ndaki durumlar›n› görmemizi sa¤l›yor. Baz›lar› kaderine karfl› fliddetli bir mücadele içindeyken, baz›lar› da huzurlu bir uykuya yatm›fl gibi. Ortak yönleriyse çaresizlikleri.
Vezüv yanarda¤›n›n gücü karfl›s›nda insan›n çaresizli¤i. Dev dalgalara, güçlü rüzgarlara, dondurucu so¤u¤a da karfl› koyamayan çaresizlik. Kentin giriflindeki çam a¤açlar›n›n gölgesinde, pembe çiçekli zakkum a¤açlar›n›n yan›nda otururken do¤ay› k›zd›rmamak için bizim de ona iyi davranmam›z gerekti¤ini düflünüyorum. • izlensen@butundunya.com.tr 121
Ifl›k Kansu’nun k›sa dönem öykülerini Eflatun’un Devlet’indeki o ünlü geminin güvertesindeki insanlar›, onlar›n içinde bulunduklar› topludurumu düflünerek okudum. Bordam›za vuran deniz, eski ama eskimemifl bir öyküyü dalgalan›yordu. Tarihin ve devletin s›rt›nda tafl›n›p gelen o deneyim de¤iflmiyordu. Ümit Sar›aslan
BÜTÜN K‹TAPÇILARDA
Yazar Dede ve Torunlar› Muzaffer ‹zgü
Dokuzuncu yafl günümde çok sevdi¤im
bir arkadafl›m oldu. Hay›r can›m, annem benim için bir kardefl getirmedi. Benim a¤abeyim var, on iki yafl›nda. Onunla da çok iyi arkadafl›m. Ama bu yeni arkadafl›m insan de¤il, kufl... Kufl ya... Ad› ne? Guguk Kuflu. Anneci¤im yafl günü hediyemi bana bir paketin içinde sundu. Sonra da, “Bil bakal›m Mine, bu paketin içinde ne var?” dedi. Ay ay ay, flimdi bu paketin içinde ne olabilir? Ne olur, ne olur?
123
BD OCAK 2014
aketi elime ald›m, ››h o denli a¤›r de¤il. fiöyle bir yoklad›m, sert birfley... Bir resim mi? Yooo, resim ve çerçevesi incecik olur. Bu kal›n. Yoksa, yanyana konmufl iki tane yapboz mu? “H› anneci¤im, yapboz mu?” “Hay›r Mine...” Pekiyi, ne bu? Düflünüyorum, istediklerim gözümün önüne geliyor. Yoksa mini minnac›k bir saksafon mu? “Saksafooon” diye ba¤›rd›m. “Konuflmufltuk Mine, saksafonun minnac›¤› olmazm›fl...” Ay ay ay bun ne? Yani sabr›m tükeniyor. “Anneci¤im aç›yorum...” “Geç bile kald›n Mineci¤im, haydi aç...” Açt›m... “Bir duvar saati” diye ba¤›rd›m. Annem bana saatin ortas›ndaki pencereyi gösterdi. Pencere kapal›yd›. “Ya bu pencere?” dedi annem. “Bilmem ki...” “Oradan bir kufl ç›kacak, sana saati
söyleyecek...” Gözlerimi açm›fl, flaflk›nl›kla anneme bak›yordum. “Bunun ad› guguklu saat.” Hiç görmemifltim ki... Annem saati eline ald›. “Hemen kural›m ve guguk kuflunu göreve ça¤›ral›m...” fiaflk›nd›m. Kapal› pencereden guguk kuflu ç›kacakm›fl. Guguk kuflunu da bilmiyordum ki... “Anneci¤im nas›l öter guguk kuflu?” “Gu guk, gu guk, gu guk...” Daha çok heyecanlanm›flt›m. Annem kolundaki saatine bakt›. ”Evet, ona befl var” dedi. Ona göre ayarlayal›m, befl dakika sonra kuflumuz ç›ks›n ve Mine’ye gu guk diye ötsün...” Annem saati kurdu, önceden haz›rlad›¤› çiviye ast›. Tastamam yata¤›m›n karfl›s›nda. Demek ki bundan sonra beni uykudan bu kufl uyand›racak. Pekiyi ya ben de onu uyand›r›rsam. Neyle uyand›r›r›m? Köpek gibi hav-
Annem saati kurdu, önceden haz›rlad›¤› çiviye ast›. Tastamam yata¤›m›n karfl›s›nda.
BD OCAK 2014
lar›m, “Hev hev hev!..” Gülmeye bafllad›m. ‹yi de flu befl dakika geçmek bilmiyordu ki... Saatimin yelkovan› ilerliyor, on ikinin üzerine geliyordu. On ikinin üzerine geldi miydi, on kez gu guk, diye ötecekti... Haydi ötsene. En iyisi ben bunun ad›n› guguk kuflu de¤il de nazl› kufl koyay›m...
o yo, nazl› de¤ilmifl, birden pencere aç›l›verdi... Öyle heyecanl›y›m ki... Aaaa aaa bir kufl ç›kt›, guguk kuflu... Ay sesi de ne güzel. Ötüyor, “Gu guk...” Annem, “Bir iki üç” diye say›yor... “Gu guk...” “On...” Çok sevdim guguklu saatimi. Annem, “Geceleri rahats›z ederse salona koyar›z Mineci¤im...” dedi. “Yoo yoo hiç rahats›z etmez...” Annem odamdan ç›kt›. Ben ç›kmad›m. Hep saatime bak›yordum. Kufl kafesine girmifl, yani penceresini örtmüfl. Tastamam on birde ç›kacak. Bu kez on bir kez gu guk gu guk diyecek. O gün okulda bütün arkadafllar›ma söyledim. ‹çlerinden guguklu saati gören iki kifli ç›kt›. Ama hiçbirinin guguklu saati yoktu. Saatimin sesi o denli hofluma gitmifl, beni o denli etkilemiflti ki, bir arkad›fl bana, “Mine”
diye seslense, ona, “Gu guk” diyordum. K›zlar da o¤lanlar da kahkahalarla gülüyorlard›. Elif, “fiimdi ö¤retmenimiz Mine diye sana seslendi¤inde ona da gu guk de, haydi bakal›m, s›n›ftaki kahkahay› gör...” dedi. Hiç der miyim? Eve girer girmez guguklu saatimin yan›na kofltum. Uff, saat on yediye on var. Haydi bakal›m on dakika geçsin... Elimi y›kamad›m, yüzümü y›kamad›m, bir de elma y›kad›m, saatimin karfl›s›nda elmam› hatur hatur yiyece¤im... ‹sterse ona da bir ›s›r›k sunaca¤›m, ye ye isterse yar›s›n› veririm. Haydi öt kuflum öt!... Gu guk, gu guk, gu guk, gu guk... Saat on yedi. Güldüm saatime el sallad›m, ona, “Ödevimi yapmaya gidiyorum” dedim. O da bana, “Uyku zaman› bek125
BD OCAK 2014
lerim...” dedi. Dedi mi? Dedi dedi... gün her geceden daha erken odama gittim. Yata¤›ma girdim. Ama gözüm hep saatimde. Yirmi bire tam befl dakika var. Befl dakika sonra saatim bana, “‹yi geceler” diyecek ama kufl diliyle diyecek, guguklayarak. Benim ufac›k k›rm›z› gagal› kuflum, kanatlar› da mini minnac›k, gözleri de. Hele ötüflünü bitirdikten sonra bafl›n› e¤erek öyle güzel bir selam verifli var ki, hiçbir kufl onun gibi selam veremez. Böyle güzel selama karfl›l›k verilir. Ben de penceresinin içine çekilmeden verdi¤i selama karfl›l›k verdim... “‹yi geceler kuflum” dedim. O da bana pencerisinin içinden, “‹yi geceler” dedi. Yorgan›m› boynuma dek çektim... “‹yi de kuflum, öter ötmez hemen pen126
cerenin içine çekiliyorsun. Oysa ki ben seninle konuflmak istiyorum...” A aa, sesi geliyor. Konufluyor... “Ben de seninle konuflmak istiyorum Mine... Yan›na gelebilir miyim?” “Oradan ç›kabilir misin?” “Geldim bile.....” Ay guguk kuflu yan›mda. “Gir gir yorgan›n içine gir, sonra üflürsün...” Ay ne sevimli kufl. Gözleri ne parlak. Tüyleri ›fl›l ›fl›l, kanatlar› yumuflac›k... “Püüüüf...” “Ne oldu guguk kuflu?” “Benim uykum yok... Haydi gel istersen birazc›k gezelim...” “Nas›l?” “Benim yedek kanatlar›m var, onlar› sana veririm, birlikte uçar›z...” Uf, uçmak ne güzelmifl... ‹flte o alan, iflte o kocaman yap›, iflte okulumuz... “Buras› bizim okulumuz guguk kuflu...” “Haydi inelim, kantinden kuru incir alal›m, kuru kay›s› alal›m, kuru erik alal›m, çocuklara da¤›tal›m...” Kanatlar›m›z›n alt›n› eriklerle, incirlerle, kay›s›larla doldurduk... Uçtuk. Sonra bir arsada top oynayan çocuklar›n yan›na indik. Onlara kuru yemifllerden da¤›tt›k... Çocuklar verdiklerimizi hapur hupur yediler... Uçarken bize el sallad›lar, “Yine gel guguk kuflu, yine gel insan kufl...” dediler... Sabah uyand›¤›mda gülüyordum. Benim bir ad›m da insan kufl olmufltu. Annem yana¤›ma öpücü¤ü kondurdu. “Niçin gülüyorsun Mine?” diye sordu. “Benim bir ad›m da insan kufl anne” dedim. • muzafferizgu@butundunya.com.tr
Tatl› Bir Öyküdür Yaflam Yücel Aksoy
Rekabetin En Güzeli
B
Boston maraton koflusu, her y›l düzenlenen önemli bir
uluslar aras› atletizm yar›fl›d›r. Maraton koflusu, bilindi¤i gibi, olgun yafltaki sporcular›n baflar›l› oldu¤u bir dald›r. Bu nedenle de hemen her baflar›l› atlet bu yar›fllara birçok kez üst üste kat›l›r; ve birkaç kez birlikte koflman›n do¤al bir sonucu olarak da aralar›nda k›yas›ya bir rekabet oluflur.
1900’lü y›llar›n hemen bafllar›nda yap›lan yar›fllarda, birkaç y›l üst üste üç atlet çekifliyordu. Bunlardan biri Amerikal›, biri Japon, biri de Avusturalyal› idi. Her seferinde de, bafltan sona çekiflmeli geçen yar›fl›n sonunda biri, di¤erlerini çok az farkla geçer, birinci olurdu.
127
BD OCAK 2014
Yine bir y›l, bu üç atletin de kat›l›-
m›yla yar›fl bafllad›. K›sa bir süre sonra, yar›fla kat›lan di¤er atletler gerilerde kal›nca, bu üç atlet, her zaman oldu¤u gibi büyük bir çekiflme içine girdiler. Zaman zaman biri di¤erini geçerek, izleyenlere de çok heyecanl› ve keyifli anlar yaflat›yorlard›. Bitirme çizgisine çok az kalmas›na karfl›n, üçünün aras›ndaki mesafe sadece birkaç metreydi.
Yar›fl›n bitmesine yaklafl›k 50 metre kala, Amerikal› önde, Avusturalyal› hemen arkas›nda, Japon da Avusturalyal›’n›n birkaç metre gerisinde koflarlarken!.... Olan oldu…
S
Seyircilerin aras›ndan f›rlayan se-
vimli bir köpek, Amerikal›’n›n ayaklar›n›n aras›na dalarak, onun tepetaklak yuvarlanmas›na neden oldu. Hemen arkas›ndan gelen Avusturalyal› atlet, ne olup bitti¤ini anlayamadan Amerikal› atletin üzerinden atlay›p birkaç metre kofltu ama onu yerde b›rak›p gitmeye gönlü raz› olmad›¤› için hemen durup geri döndü ve yere düflen Amerikal›’n›n aya¤a 128
kalkmas›na yard›mc› oldu. Zaten hemen arkalar›nda olan Japon atlet de yetiflti ve o da Amerikal› atletin di¤er koluna girip aya¤a kald›rd›. Amerikal› atlet de, yar›fla devam etmesini engelleyecek büyük bir sakatl›k olmad›¤›n›, rahatça koflabilece¤ini anlay›nca, di¤er iki atlet Amerikal›’y› ileri do¤ru iterek öne geçmesini söylediler. Amerikal› atlet ise fliddetle karfl› ç›karak, kendisinin yere düflerek flans›n› yitirdi¤ini, önceli¤in Avusturalyal› atlette oldu¤unu söyledi ve onu ileri do¤ru itti. Avusturalyal› atlet de, yar›fl› kendi iste¤iyle b›rakt›¤›n› ileri sürüp Japon atlete devam etmesi için ›srar etti. Japon atlet ise, kazara önlerine ç›kan bir köpek yüzünden s›ralaman›n de¤iflmemesi gerekti¤ini, kendisinin yar›flmay› ancak üçüncü olarak bitirmeyi kabul edebilece¤ini söylüyordu. Seyirciler de bu ilginç geliflmeleri izleyip, nas›l sonuçlanaca¤›n› merak ediyorlard›. Bu üç atlet bir süre daha, önce sen, hay›r önce sen kavgas› yapt›ktan sonra, kol kola girip birlikte koflmaya bafllad›lar ve bitirme çizgisini üçü birlikte geçti. Bu duygusal final, elbette seyircileri de etkilemiflti. Alk›fllar ve bravo sesleri durmak bilmiyordu. O günkü yar›fl›n bir de¤il üç birincisi vard›. Ve bu üç atlet uzun y›llar seyircilerin gönüllerindeki birincilik kürsüsündeki yerlerini korudular. • yucelaksoy@butundunya.com.tr
Anadolu’nun Dünyas› Bekir Özgen
"Sen memur ol, göz ard› edilmifl bir kasabadan kalk, ta ABD’ye gel!
Hay›rs›z Durdu, düflündü. "Hele ki s›k› çal›flt›m, dur durak bilmeksizin okudum. Ayd›nl›¤›n oldu¤u her yere
el uzatt›m, düflün dünyam› geniflletmeyi bildim. Mesle¤imde yeni olmama karfl›n apayr› bir yer edinebildim. Sevilip say›ld›m. Daha dün bir, bugün iki demeden, baflar›lar da nazlanmay› b›rakt›, de¤erini bileni bulmuflças›na baflkalar›n›n de¤il, benim ard›ma düfltü, ayr›lmaz oldu yan›mdan," diye k›vand›. Ne dese hakl›yd› Hakk›. Neden derseniz, zorun da zoruydu elde etti¤i baflar›. Ve bir ilkti bu. Uça¤a binece¤i gün, halas›n›n, “Anan›n baban›n ellerinden öptün mü yavrum? Helallik istedin mi onlardan?” sorusunu, “‹stemez olur muyum? » 129
BD OCAK 2014
B
enim de ata oldu¤umu göz ard› etmeyin,” diye yan›tlad›. O anda nedense, okul öncesi yafllardayken, s›rt›na binebilmek için anas›na yapt›¤› o kah›r oyunlar› ve bin bir eziyet geldi yap›flt› usuna. Anas›n›n, terin suyun içinde kal›p “Ata ol da ata de¤eri bil kuzum!” diyen s›zlan›fllar›… * “Oh be! Türkiye nere, Amerika nere? '‹nsan, uçan kufl,' diye bofla m› demifller? Dün orada, bugün burada…” diyen gür sesi yeni odas›nda yank›lan›rken, kiminle konufltu¤u belli de¤ildi Hakk›'n›n. "Sen memur ol, göz ard› edilmifl bir kasabadan kalk, ta ABD’ye gel! Kimin, kaç kiflinin harc› bu?" dese de zordu yaflam gurbette. Bambaflkayd› töreler, al›flkanl›klar. Müzikten, yeme¤e; havadan suya de¤iflikti her fley. Üstelik bafl döndürücü bir h›z içindeydi flimdi. “Olsun,” dedi. “Ben buraya s›nanmaya geldim. Öyle eften püften engel-
lere pabuç b›rakmam.” Kötü günlerini iyilere kat›k edip dald› ifline. Geceleri gündüze kat›p çal›flt›. Göze girdi. “Helal olsun bu adama,” dedi onu izleyen herkes. Günler, aylar geride kal›rken, yeni ortam›na çoktan uyum sa¤lam›fl görünüyordu Hakk›. Ne ki bir bafl›nayd›. T›pk› bir yüksek a¤ac›n tepesine konmufl kufl gibi. Yeni Dünya’y› görmek, geliflen bilimsel çal›flmalara ortak olmak, kendine akademik bir yer edinmek güzeldi güzel olmas›na da yüre¤ini kemiren o yurt ve çoluk çocuk özlemi olmasa! Memleketi gözünde tütmese… Hasret kald›¤› yüzleri göresi gel-
dikçe, söndürmesi güç bir yang›n düfltü içine. Geriye, yurduna, sevdiklerine kavuflma günlerini iple çekmek kald› yaln›zca. Dönüfl haz›rl›klar›na iki ay öncesinden giriflti. Ama bir sorun vard› önünde. Kime ne alacakt›? D›flar›dan gelenin eline bak›ld›¤›n› bilmezden gelemezdi. B›rak›n eflini, çocuklar›n›, kardeflini, uzak komflular› bile gücendirmek olmazd›. O da bu duygulara boyun e¤di. ‹flten güçten zaman ay›r›p bafllad› büyük al›flverifl merkezlerinde dolaflmaya. “Ali bunu sever, Ayfle flundan hofllan›r,” diyerek ince eleyip s›k dokudu. Gencinden yafll›s›na,
Gencinden yafll›s›na, kad›n›ndan erke¤ine kadar hemen herkese yak›flacak bir arma¤an bulmakta zorlanmad›. 130
BD OCAK 2014
kad›n›ndan erke¤ine kadar hemen herkese yak›flacak bir arma¤an bulmakta zorlanmad›. Be¤enip ald›klar›n›n hepsini ayr› ayr› paket yapt›. Üzerlerine, verilecek kimselerin adlar›n› yazd›. Bir tek anas›yla ö¤retmeni d›fl›nda… “Hele dursun onlar›nki flimdilik,” deyip erteledi. Sonra da ya bulamad› arad›klar›n› ya da unuttu gitti hepsini. * Kasabas›na döndü¤ünde, konu komflu, h›s›m akraba ak›n ak›n görmeye geldiler Hakk›’y›. Baba evi bir
ama, onlara yoktu. Bafl› öne düfltü. Sevinci hüzne döndü. ‹nifl, ç›k›fl, yokufl dolu bu uzun yolda yorgun düfltü¤ünün ac›yla ayr›m›na vard›. Ama yapacak bir fley de kalmam›flt›. “Ulan Hakk›!” diye söylendi. “Ata oldun. Ata de¤eri bilmiyorsun.” Gelen arma¤anlar, birer ikifler sahiplerine sunulurken, do¤ufltan kusursuz do¤as›yla, “Huyuna kurban oldu¤um o¤lum. Komflunun k›z›n› k›zan›n› bile unutmam›fl, fluna bak›n hele,” diye m›r›ldanan baflkas› de¤il, anas›yd›. Hemen herkesin üstüne düflen bu ar-
Kimseye karfl› sayg›da, sevgide kusur etmeyeyim derken, kendilerine en çok borçluluk duydu¤u iki insan›, anas›n› ve ö¤retmenini, hesaba katmad›¤›n› ac›yla duyumsay›verdi Hakk›. doldu, bir boflald›. O y›llarda, b›rak›n ta Amerikalara gitmeyi, il d›fl›na ç›kmak bile öyle görülmüfl, duyulmufl de¤ildi. “Herkesin gözü o¤lumun üstünde de¤il de kimin üstünde olacak?” dedi anas›. Uzak yak›n tan›fllardan tutun da, kasaban›n delisi Veli’ye kadar uma uma muma dönmeyen kim vard› yanda yönde belli de¤ildi. Dört haremi ile birlikte gezmeye ç›km›fl soka¤›n efe horozu bile onlar aras›nda dense yeriydi. Kimseye karfl› sayg›da, sevgide kusur etmeyeyim derken, kendilerine en çok borçluluk duydu¤u iki insan›, anas›n› ve ö¤retmenini, hesaba katmad›¤›n› ac›yla duyumsay›verdi Hakk›. Herkese iyi kötü bir arma¤an› vard›
ma¤an ya¤murundan bir tek damlan›n bile kendi bafl›na düflmeyece¤inin ayr›m›nda olmadan.
S
onunda dindi bu yaz ya¤muru da ›slat›p ›slatamad›klar›n› geride b›rakarak… Eli dolu olanlar, dudak çizgileri yanaklar›n›n ortas›na kadar uzanarak uzaklaflt›lar oradan. Gölgeli kalan bir anas›n›n, bir de ö¤retmeninin yüzüydü… Suskundu ikisi de. Bozuntuya vermese de içindeki cam k›r›klar› can›n› ac›tmaya bafllad› Hakk›’n›n. “D›flar›da bulamad›m. Ne yapay›m, size de yerlisini al›r›m!” demek istedi, diyemedi. Yediremedi kendine. “Ne yapay›m, unutmuflum,” da diyemedi. 131
BD OCAK 2014
“Dünya güzeli ö¤retmenim bana ilk defterimi, ilk kitab›m› verdi de, ben ona k›yt›r›k bir el çantas› almay› akl›ma düflüremedim. Yaz›klar olsun bana!” diye hay›flanmakla yetindi. Bu bozgunun flokunu üzerinden atmaya çal›fl›rken, annesiyle göz göze geldi. Utand›.
A
nas› da bir tuhaf olmufltu bu arada. fiunun fluras›nda övünmesi gereken bir anayken, d›fl kap›n›n mandal› yerine konmak zoruna gitmiflti besbelli. Yüzünde, gözünde, duruflunda belli belirsiz bir güceniklik sezinleniyordu. ‹stifini bozmamaya çal›flsa da bir tuhaft›. Yine de kalk›p o¤luna iki çift söz söylemedi. “Anam›n içinde neler sakl› oldu¤unu ç›karsayabiliyorum,” diye hay›fland› Hakk›. Dillendirmeye yüre¤i yetmese de, ay›p etti¤inin bilincindeydi. Gözlerini kald›r›p anas›na bir kez daha bakt›. Anas› da ona. Üstü örtülü tuhaf bir iletiflimdi aralar›nda oluflan. “Ah Hakk›’m. Ah okumufllar›n okumuflu o¤lum! Sen ki, üniversiteler bitirdin. Büyük kentler, büyük ülkeler dolaflt›n. Nice kitaplar devirdin,” dedi. “Onca u¤rafl içinde kime ne alaca¤›n m› kalacakt› akl›nda! Hediye denen o meretin ad› bats›n. Kum gibi kaynayan bunca insana az yetmez, çok artmaz kurban› oldu¤um kuzum. Baksana herkes olmufl ebe, sen kalm›fls›n sobe.” Bunu duyan Hakk›’n›n duygular› tümden altüst oldu. “Bu yapt›¤›m…” 132
dedi, arkas›n› getiremedi. * Aradan kaç y›l geçti¤ini bilmiyordu Hakk›. Son olarak do¤du¤u yeri ziyarete gitti¤inde, bakt› ki elden ayaktan düflmüfl anas›. ‹çinin çölünde yanmaya terk edilmifl, döfle¤inde yat›yor. Dört bir yan›n› ürkütücü bir sessizlik bürümüfl. Ölümü giyinmifl görüntüler geziniyor yan›nda yönünde. Önce, onun rengini yitirmifl soluk yüzüne iliflti gözleri. Bak›fllar› uzun süre as›l› kald› orada. Sonra, bir cesetten ödünç al›nm›fl bedenine kayd›. Saçlar›n› gördü anas›n›n aklaflm›fl ve periflan. “Nas›l da seyrelmifl?” diye iç geçirdi. Zaman›n yorgan› alt›na s›¤›nm›fl an›lar› bulup ç›karmaya yetmedi yüre¤i. “Aptal, kayg›s›z, bencil evlatlar›n en önde gelenini arayanlar varsa, iflte o benim ve buraday›m!” diye ba¤›ras› geldi. F›rt›naya yakalanm›fl kay›k gibi sallanmaya durdu. Gözleri bu¤uland›. Bo¤az›nda dü¤ümlenmeler oldu. “Hep onunla ve hep onsuz…” diyebildi Hakk›. ‹çinde önlenemez bir istek kabard›. Dirilip kalkmas›n›, gücünü toplamas›n›, biricik o¤lunu sar›p sarmalamas›n›,
BD OCAK 2014
Dalg›n arg›n burufltu yüzü Hakk›' n›n. Denetimsiz, yapmac›ks›z iki damla gözyafl›yla ›sland› kirpikleri.. ba¤r›na basmas›n› bekledi anas›n›n. Boflunayd›. ‹kisinin de birbirine verebilecekleri bir fley kalmam›flt› o anda. Ne bir arma¤an, ne bir sevgi gösterisi, ne de içi bofl olmayan iki çift söz. Ne ki, kendisine, öz benine söyleyebilece¤i o kadar çok fley vard› ki biriken... onra nas›l olduysa, yine o u¤ursuz arma¤an ifli tak›ld› kafas›na. Kimi ça¤r›fl›mlar› devindirdi belle¤inde. Annesinin kendi a¤z›ndan dinledi¤i o garip yaflanm›fll›k öyküsü gelip dayand› gözünün önüne. Daha on iki yafl›ndayken, sokak çeflmesine su doldurmaya gelen bir levanten k›z›n kula¤›ndaki küpeleri zorla almas› ve kendi kula¤›na takmas›... K›rm›z›ya kesen yüzüyle, “Tamam, iflte!” dedi, “Küpe! Evet, küpe!” “Ulan s›¤›r›n s›çt›¤› Hakk›!.. Yaz›klar olsun sana. Kal›b›na s›¤an biri olsayd›n e¤er, anana bir çift küpe almak gelirdi akl›na? Bunca diyar gezdin, çeflit çeflit yüzlerle karfl›laflt›n, insanl›k çiçeklerinden derlenen en küçük bir demet yapmay› da m› ö¤-
S
renemedin? Yar›m elmayla gönül alman›n, kül rengi bile olsa, bir güzellik yaratabilmenin önemini sana anlatan ç›kmad› m› hiç?” Bir ok gibi f›rlad› yerinden. Sald› kendini kald›r›mlara. Ma¤azalara girdi ç›kt›, kuyumculardan sordu soruflturdu. Buldu arad›¤›n› sonunda. "‹flte!" dedi. "T›pk› o Rum k›z›n küpesi. Daha de¤erlisi hem de." Cebine koydu¤u gibi, do¤ru yolunu tuttu do¤du¤u evin. Öz benine duydu¤u k›zg›nl›k k›r›lm›fl, yüre¤indeki çukurun dibine vuran s›k›nt› kaybolmufla benziyordu. "Geç de olsa gönlünü alaca¤›m ya anam›n! Bundan güzeli ne olabilir?" diye avundu. H›fl›mla dald› anas›n›n hasta yatt›¤› odaya. O da ne? ‹çerdekilerin yafll› gözleri bir anda kendi üzerine çevrildi. "Öldü..." dedi halas›. "Seni sorarken verdi can›n›." Dalg›n arg›n burufltu yüzü Hakk›' n›n. Denetimsiz, yapmac›ks›z iki damla gözyafl›yla ›sland› kirpikleri. "Ulan s›¤›r›n s›çt›¤› Hakk›!" diye ünledi. Durdu, dondu kald›. • bekirozgen@butundunya.com.tr 133
"Hikâyelerinde, süngerciler ve dalg›çlar baflta olmak üzere deniz insanlar›n›n yaflam mücadelelerini büyük bir ustal›kla anlatan Halikarnas Bal›kç›s›, mitolojik ö¤elerle de besledi¤i üslubuyla, edebiyat›m›za farkl› bir renk sunmufltur. “Merhaba Akdeniz” ve “Yaflas›n Deniz” adl› bölümlerden oluflan Çiçeklerin Dü¤ünü’nde, fiadan Gökoval›’n›n titiz bir çal›flmayla haz›rlad›¤› ve Bal›kç›'n›n hiçbir kitab›na girmemifl üç öyküsü de yer al›yor.
BÜTÜN K‹TAPÇILARDA
‹nsanlar Yaflad›kça Mehmet Ünver
B‹R KAR MASALI Dostluklar›n, aile iliflkilerinin ve komfluluklar›n
bir baflka güzel yafland›¤›na inand›¤›m altm›fll› y›llar› sadece ben de¤il, yafl›t›m olan hemen herkes bugün özlemle an›yor.
N
as›l an›lmas›n ki? Denizlerin p›r›l p›r›l, do¤an›n tertemiz oldu¤u, ac›lar›n, mutluluklar›n, hatta mutfakta piflen iki kafl›k yeme¤in bile komflularla paylafl›ld›¤› unutulmaz günlerdi. Bugün sizlere anlataca¤›m yaflanm›fl öykü de o huzurlu ve naif döneme ait: Altm›fll› y›llar›n bafllar›ndayd›k. Çocuklu¤umun en güzel günlerini yafl›yordum. Bo¤aziçi’nde süzülen flirin buharl› vapurlar›, her iki yakas›ndaki yemyeflil korular› ve caddelerinde t›ng›r m›ng›r giden tramvaylar›yla ‹stanbul, adeta bir masal kenti görünümündeydi. Ve tam o günlerde geldi bu güzel kentten ayr›lmak zorunda oldu¤umuz haberi. Aile büyü¤ümüzün memuriyet görevi nedeniyle bir Do¤u 135
BD OCAK 2014
Anadolu kasabas›na göçüp, birkaç sene orada kalmam›z gerekiyordu. Güzelim ‹stanbul’u b›rakmak çok zor da olsa kendimizi bu yeni duruma haz›rlamal›yd›k. Gidece¤imiz kasaban›n neredeyse Türkiye’nin öbür ucunda oluflu annemi düflündürüyordu. Nas›l al›flacakt›k oralara? Kaç y›ll›k komflular›m›z› ard›m›zda b›rak›p, o uzak diyarlardaki hiç tan›mad›¤›m›z insanlarla nas›l kaynaflacakt›k?
vadiler bembeyaz bir örtüye büründü. Vakit geceyar›s›na vard›¤›nda büyüklerimiz bizim bölümün ›fl›klar›n› kapat›p, alt ranzadaki yataklar›na çekildiler. Kardeflimle bense üst ranzadaki s›cac›k yataklar›m›zda uzanm›fl, sanki ömrümüz boyunca hiç görmemifliz gibi d›flar›da ya¤an kar› seyretmekteydik. K›fl aylar›nda ‹stanbul’da da kar ya¤›yordu fakat böylesi bir fliddetle ya¤›p, k›sa bir sürede her yan› bembeyaz bir örtüyle kaplayan kar› ilk kez görüyorduk. Gecenin geç bir saatinde olmam›za karfl›n d›flar›n›n beyazl›¤› sanki henüz alacakaranl›k vaktindeymifliz gibi bir izlenim edinmemize yol açm›flt›. ‹stanbul’dan
ünü geldi¤inde ‹stanbul’dan trenle ayr›ld›k. Do¤u ekspresinin yatakl› bölümlerinden birine ailecek yerleflmifltik. Annem, yolluk olarak bir sepet dolusu yiyecek haz›rlam›flt›. Tren Haydarpafla’dan kalk›p, yemyeflil Erenköy bahçelerindeki köflkler gerimizde kal›rken içimizi buruk bir hüzün kaplam›flt›. Bilmedi¤imiz bir diyara gidiyorduk, bir daha buralar› kimbilir ne zaman görecektik? Hava kararana kadar annemin sepetindeki börekleri, köfteleri, hafllanm›fl yumurtalar› yiyip, vagonun penceresinden d›flar›y› seyrederek vakit geçirdik. Ankara’ya yaklafl›rken havan›n iyice so¤udu¤unu pencere cam›n›n bu¤ulanmas›ndan anlam›flt›k. Demeye kalmadan kar ya¤maya bafllad›. Kuzey yönünden serpiflHavan›n kararmas›na yak›n tirerek inen kar, trenin h›z›na içinden geçti¤imiz ovalar ve uymak istercesine fliddetini vadiler artt›rak camlara vuruyordu. Havan›n kararmas›na yak›n içinden geçti¤imiz ovalar ve
G
bembeyaz bir örtüye büründü.
136
BD OCAK 2014
Kardeflimle hemen cam›n kenar›na yerleflip h›zla içinden geçti¤imiz beyaz dünyay› seyrederek bozalar›m›z› içmeye bafllad›k. ayr›lmam›z›n hüznünü bir nebze olsun azaltan o beyaz güzelli¤e minnet duyarak sabaha kadar hiç uyumadan cam kenar›nda kalmak istiyorduk.
T
am da kardeflimle bunu konufluyorduk ki, yatt›¤›m›z bölmenin kap›s› çal›nd›. Açt›¤›m›zda bizi hofl bir sürpriz bekliyordu: Ellerinde kocaman prinç bir kazan tafl›yan iki görevli karfl›m›zda duruyordu. Birinin omzundaki genifl bir kemerde beyaz fincanlar as›l›yd›. Pirinç kazan›n sar› metali içinde bir hazine tafl›yormuflças›na ›fl›ldamaktayd›. Yan›lmam›flt›k. Boza gü¤ümüydü bu. Bizlere boza isteyip istemedi¤imizi sordular. Elbette isterdik. Yataklar›nda uyuyan büyüklerimizi de düflünerek dört fincan boza ald›k. Fincanlar›n üzerinde Devlet Demir Yollar›n›n zarif amblemi vard›. Kardeflimle hemen cam›n kenar›na yerleflip h›zla içinden geçti¤imiz beyaz dünyay› seyrederek bozalar›m›z› içmeye bafllad›k. Kendi fincanlar›m›zdakileri bitirip,
di¤er iki fincandakini içmeye bafllad›¤›m›zda d›flar›da ya¤an kar, belki de rüzgâr›n hafiflemesiyle sanki gökten konfeti dökülüyormufl gibi inmeye bafllad›. Masals› bir görüntüydü bu. Kendimizi ancak yald›zl› y›lbafl› kartpostallar›nda görülebilen gece manzaralar›n›n içindeymifliz gibi hissediyorduk.
Kendimizi ancak yald›zl› y›lbafl› kartpostallar›nda görülebilen gece manzaralar›n›n içindeymifliz gibi hissediyorduk. Raylar›n yak›n›ndaki a¤açlar›n dallar›, üzerlerine y›¤›lan kar›n a¤›rl›¤›yla vagonlara do¤ru e¤ilmifllerdi. Ara s›ra perdelerinin ard›ndaki soluk ›fl›klar› zorlukla fleçilen köy evlerinin önünden geçiyorduk. Hepsinin de damlar› iki kar›fl karla kaplanm›flt›. H›zla geçip giderken bile o evlerin bacalar›ndan karanl›¤a sal›nan beyaz 137
BD OCAK 2014
soba dumanlar›n› görebiliyorduk. ‹stanbul’dan çok uzaklarda, bilmedi¤imiz bir co¤rafyada, hiç görmedi¤imiz insanlar, s›cac›k evlerinde uyurlarken trenimiz yan› bafllar›ndan u¤ultularla geçiyordu. Uykuya yenik düflmeden önce çoktan el ayak çekilmifl olan birkaç kasabadan da geçtik. Hepsinin de istasyon binalar› di¤erlerinden farkl› olarak sa¤lam tafllardan yap›lm›fl, iki katl›, sivri daml› yap›lard›. Önlerindeki direklerin üzerindeki gazl› fenerler hâlâ gökten konfeti dökülüyormuflças›na ya¤an kar›n alt›nda soluk ›fl›klar yaymaktayd›lar. Yol kenarlar›ndaki as›rl›k ç›narlar›n dallar›n› kaplam›fl olan karlar s›cac›k yataklar›m›zdan bakan bizlere masals› görüntüler sunuyorlard›.
S
abah uyand›¤›m›zda kar ya¤›fl› yine fliddetlemiflti. Kimi zaman buz tutmufl nehirlerin üzerine kurulmufl köprülerden geçiyor, kimi zamansa dar bir vadiye girip, raylar›n yak›n›ndaki kayalardan sarkan buzlara flaflk›nl›kla bak›yorduk. Derken ladin a¤açlar›yla kapl› tepelerle çevrilmifl
bir ovaya vard›k. Ancak genifl ekran filmleri izlerken karfl›laflabilece¤imiz gibi bir manzara önümüzde uzan›yordu. Karla kapl› tepelerin eteklerindeki köyleri bacalardan tüten gri, beyaz dumanlar sayesinde seçebiliyorduk. O geceyi de trende geçirdik. Yine geç saatlere kadar vagonun penceresinden d›flar›daki kar f›rt›nas›n› izledik. zaman›n buharl› trenlerinin ülkenin en do¤u ucuna ulaflmas› en az iki gün sürüyordu. Nitekim ertesi gün ö¤le saatlerinde inece¤imiz kasabaya vard›k. Caddeler bile üç kar›fl karla kapl›yd›. En yükse¤i iki katl› olan binalar›n çat›lar›ndan baz›lar› iki metre olan buzlar sark›yordu. Kardeflimle beni en çok flafl›rtansa sokaklarda gezinen atl› k›zaklard›. ‹stanbul’da, taksilere, dolmufllara ve
O
O geceyi de trende geçirdik. Yine geç saatlere kadar vagonun penceresinden d›flar›daki kar f›rt›nas›n› izledik.
otobüslere al›flk›n olan gözlerimiz bu kasabada ulafl›m› sa¤layan flirin atl› k›zaklara tak›l›p kalm›flt›. Küçük bir lokantada s›cak bir yemek yedikten sonra kiralad›¤›m›z atl› k›zaklarla yerleflece¤imiz köye do¤ru yola ç›kt›k. K›zaklardan birinde bavullar›m›z tafl›n›yordu. Karla kapl› arazide belki de sadece k›zaklar› çeken atlar›n bildi¤i patikalardan geçerken alt›m›zda ezilen buzlar›n çat›rt›lar› bizi tedirgin ediyordu. Öte yandan oturdu¤umuz yumufla-
c›k minderler ve sar›nd›¤›m›z yün yorganlar öyle rahatlat›c›yd› ki, o sesleri dinlerken uyuya kalm›fl›z. Arabac›n›n sesiyle uyand›¤›m›zda yaflam›m›z›n bundan sonraki üç senesini geçirece¤imiz köye girmek üzereydik. eredeyse pencerelerine kadar karla kapl› kerpiç evler ve k›za¤›m›z›n peflinden koflan köpekler, bambaflka fakat bir o kadar da maceral› bir yaflama bafllad›¤›m›z› söylüyordu bize. •
N
mehmetunver@butundunya.com.tr
Basit E¤itim
Bir anne çocu¤unu koleje kaydettirmek istedi ve onu yan›na alarak okul müdürünü ziyaret etti. Kad›n, müdürü dinledikten sonra “Tamam” dedi. “O¤lumun kayd›n› yapt›rmak istiyorum. Yaln›z sizden bir fley rica edebilir miyim?” Müdür “Elbette, buyurun” dedi. Kad›n biraz endifleyle: “Müdür bey, dersleri biraz basitlefltiremez misiniz?” dedi. “Benim o¤lum bu e¤itim program›n› kald›ramaz, ama koleji de bir an önce bitirmesini istiyorum.” Müdür kad›na dönerek, “Elbette” dedi. “Siz çocu¤unuz ne olmas›n› istiyorsunuz, onu söyleyin. Bildi¤iniz gibi bir mefle a¤ac› yüz y›lda yetiflirken bir kabak için iki ay yeterli.” Gönderi: SABAHAT ÖNEN 139
Gözle Gönül Aras› s› Mehmet Uhri
Ömür Diye Giydi¤imiz Sürekli yenilenip üzeri örtülmeye çal›fl›lsa da Beyo¤lu ‹stiklal Caddesine sinen tarih ve geçmifl yaflamlar›n izlerini arayanlar için Pazar sabahlar› çok farkl›d›r. Her zamanki kalabal›¤›n›n aksine cadde tüm görkemiyle kendini size sunar. 140
O O pazar günü ‹stiklal caddesinin arka sokaklar›nda gezinirken küçük kahvehane benzeri yerden “günayd›n doktor bey, bir kahve ikram etmek isterim, geri çevirmezsiniz umar›m” diye seslenen gençten delikanl›y› önce tan›yamad›m. K›sa bir tereddütten sonra gazete almam gerekiyor bahanesine s›¤›n›p yoluma devam etmek istesem de delikanl› günlük gazeteleri ç›kar›p gösterince kaçacak yerim kalmam›flt›. Kahveyi oca¤a koyup yan›ma geldi. Kendini tan›mam›fl olaca¤›m düflüncesiyle “beni hat›rlamam›fl olabilirsiniz, doktor bey. Gezi olaylar› s›ras›nda yaralanm›flt›m. Polisler yaral› halimle karakola götürmek isteyince araya girip kendinizi tan›tm›fl, durumumun ciddi olabilece¤i konusunda onlar›
BD OCAK 2014
ikna edip H›z›r acil ambulans› ile beraber Taksim hastanesine kadar efllik etmifltiniz. O gün teflekkür edememifltim. Tekrar karfl›laflt›¤›m›za çok sevindim” sözleriyle aç›klamada bulundu. Do¤rusu o gün istiklal caddesinde yan› bafl›mda yere y›k›lan delikanl›y› hayal meyal hat›rl›yordum. Kahveleri al›p karfl›ma oturdu. Kenardaki masada kitab›n› okuyan iyi giyimli sakall› beyefendi d›fl›nda müflteri yoktu. Sormama f›rsat b›rakmadan jeoloji mühendisi olarak üniversiteden mezun oldu¤unu, y›llard›r ifl aramas›na karfl›n bulamad›¤›n›, en sonunda kendi gibi ifl bulamayan bir arkadafl›n›n iflletti¤i bu küçük kahvehanede çal›flt›¤›n› anlatt›. "Onca e¤itimden sonra böyle bir
...bir kahve ikram etmek isterim, geri çevirmezsiniz umar›m” diye seslenen gençten delikanl›y› önce tan›yamad›m.
BD OCAK 2014
babam›n ne demek istedi¤ini anlad›m. fiimdi buralar›n tutulan ve aranan falc›lar›ndan›m."
Kahve gerçekten lezzetliydi.
“...‹nsanlar da fal bak›l›rken görmek istediklerine yöneliyorlar...” yerde çal›flmak zor gelmedi mi?" "Bafllang›çta evet. Mesle¤im ve gelece¤im ile ilgili tüm hayallerimden vazgeçmek zorunda kalmak ve lanet olas› paras›zl›k beni k›rg›n, öfkeli birine dönüfltürmüfltü. Ailemin de k›zaca¤›n› düflünmüfltüm. Ancak emekli ö¤retmen olan babam hayat› tan›mak için okullar›n yetmeyece¤ini, insanlar› tan›madan hayat› tan›m›fl olmayaca¤›m›, bu ifli insanlar› tan›mak için f›rsat olarak kullanmam gerekti¤ini söyleyip destek verdi." "‹fle yarad› m›?" "‹htiyac›m oldu¤u için önceleri kazand›¤›m paraya odaklanm›flt›m. Gözüm kimseyi görmüyor, bahflifl verecek müflteri ile vermeyecek olan› ay›rmam yetiyordu. Kazanc›m› art›rmak için kahve fal› bakmaya bafllay›nca ifller de¤iflti. Fal›n› okuyup uygun fleyler söyleyebilmek için insanlar› tan›mak anlamak gerekiyordu. ‹nsanlar› bir flekilde anlamaya çabalarken 142
Gelen iki delikanl›yla ilgilenmek için izin istedi. Günlük gazetelere göz gezdirmeye bafllad›m. Az sonra tekrar yan›ma oturup ne yaptı¤›m› nerede çal›flt›¤›m› sordu. Sözü dönüp dolaflt›r›p öteden beri ilgimi çeken kahve fal›na getirdim. "Nedir bu kahve fal›? Asl› astar› var m›? Yoksa öylesine içinizden gelenleri mi söylüyorsunuz?" " Kahveyle, telveyle ilgisini soruyorsan›z emin de¤ilim. Ama insanlara, özellikle geçmiflinden ve yaflad›¤› hayattan rahats›z olup gelece¤e ait beklentiler duymak isteyen, flimdiki zamandan s›yr›lmaya çal›flanlara iyi geldi¤ini söyleyebilirim." "Nas›l yap›yorsunuz bunu?" "Zor de¤il. Önce gelene bak›yorsun, yürüyüflü, oturuflu duruflu davran›fl›, seslenifli çok fley anlat›yor. Fal orada bafll›yor. ‹nsanlar da fal bak›l›rken görmek istediklerine yöneliyorlar. Söylediklerimin anlam› kiflinin ne görmek veya ne iflitmemek istedi¤ine göre de¤ifliyor. Hele bizim gibi herkesin hep ezik vuruk bir yan› olan ülkede fal konusu bulman›n zor olmad›¤›n› fark etti¤imden beri hiç zorlanm›yorum."
BD OCAK 2014
"Herkes mi ezik? Emin misin?" "Kad›nlar›n erkeklere göre daha ezik oldu¤unu anlar›m ama herkes için ayn› fleyi söylemek zor diye düflünüyorum. Bafllang›çta ben de hayret etmifltim. Biraz da ataerkil gelenekler nedeniyle toplum içinde görünür hatta fark edilir olma kayg›lar›n›n kad›nlar› fazlas›yla ezip büzdü¤ünü düflünürdüm. O ezik ve suskun kad›nlar›n çocuklar› olarak yetiflen erkeklerin ise çok daha darbeli ve ezik oldu¤unu ve bunlar› gizleme u¤runa hep bir fleylere katland›klar›n› gördüm. Üstelik zengini fakiri, okumuflu cahili fark etmiyor. Hem fal bakt›r›p kendileri ile ilgili bir fleyler duymak istiyor hem de saklad›klar› ne varsa ortaya saç›lacak endiflesi ile bu ifli olabildi¤ince gizli ve bafl bafla yapmak istiyorlar. Konuyu babama aç›p neden böyle oldu¤umuzu darbe ve eziklerini saklamak için kendilerine karfl› bile dürüst olmayan insanlara dürüst olman›n do¤rudan ayr›lmaman›n nas›l ö¤retilece¤ini sormufltum." "Baban›z bu soruya ne cevap verdi?" "Bu flekilde bir soruyla karfl›s›na gelmem babam› mutlu etmifl, insanlar› tan›ma konusunda do¤ru yolda oldu¤umu söylemiflti. Soruma gelince, yaflanan tarihsel sürece bak›p kendince buldu¤u aç›klamay› paylaflm›flt›. Miras hukuku olmad›¤› için ölenin mal›n›n devlete kald›¤› bir anlamda devletçe ya¤maland›¤› Osmanl› devlet gelene¤inden bafllad›. Geçen yüzy›l›n bafllar›nda ülke savafllarla savrulup kay›plar, göçler ve zorunlu göç ettirmeler yaflan›rken geride kalanlar›n mallar›-
"‹yi de hiç mi temiz insan yetiflmedi, herkes mi kirli bu ülkede?"
‹
n›n da ya¤maland›¤›n›, devletin deste¤i ve göz yummas› ile gidenlerin yok edilenlerin ve gönderilenlerin hesab›n› soran olmad›¤› gibi el de¤ifltiren mal›n mülkün de üstünün örtüldü¤ünü anlatt›. Böylesine büyük bir ya¤man›n, yeniden infla edilen ülkede hiç konuflulmayan ama herkesin bilip bir flekilde ifltirak etti¤i s›r olarak kald›¤›ndan söz etti. Günümüze kadar varl›k vergisi, 6-7 Eylül olaylar› gibi farkl› uygulamalarla devlet eliyle sürmekte olan ya¤mac›l›k bulafl›c›yd›. Birileri ya¤ma yaparken seyredenlerin de zamanla ya¤maya bir flekilde kat›ld›¤›n›, kat›lmayanlar›n da göz yummay› seçti¤ini, vicdan›n›n sesini dinleyip direnç gösterip, sesini yükseltenlerin ise içeride ve d›flar›da ülkenin itibar›n› zedeleyen ihbarc›, ispiyoncu damgas› yedi¤ini vurgulad›. 'Vicdan›m›z›n sesini bast›r›p do¤rulu¤u dürüstlü¤ü ahlakl› olmay› ya¤maya ses ç›karmay›p göz yumarak unuttuk' demiflti.
Bugün bile trafikte birinin emniyet fleridine girmesiyle di¤erlerinin onun pefline tak›l›yor olmas›n› ya¤mac› zihniyetin içimizde bir yerlerde yaflamakta oldu¤una kan›t olarak sunmufltu. Kurtarma ekibiyiz diye ge143
BD OCAK 2014
lip enkazda ziynet ve para arayanlar›n say›s›n›n her deprem sonras› artmakta oldu¤una dikkat çekmiflti." "‹yi de hiç mi temiz insan yetiflmedi, herkes mi kirli bu ülkede?" "Bu soruyu ben de babama sorup bir anlamda söylediklerini kabullenmek istememifltim. Ya¤maya kar›flmasa da göz yumup sessiz kalanlar›n daha büyük eziklik yaflad›¤›n›, birileri ya¤mayla zengin olurken toplum içinde enayi damgas› ile yaflad›klar›n› anlatm›fl sesini ç›karan vicdan sahibi insanlar›n da ispiyonculukla suçlan›p
d›flland›¤›ndan söz etmiflti. ‹flte ben de babamdan ö¤rendi¤im bu bilgileri fal›na bakt›¤›m insanlarda aray›p bulup yüksek sesle dile getiriyorum." "Peki, tüm bunlar kahve fal›na nas›l yans›yor?" "Meslek s›rr› olacak ama sana borçluyum, doktor bey. Öncelikle insanlar farkl› görünseler de beklenti ve hayalleri benzefliyor. Yani ömür diye giydi¤imiz ne varsa üç afla¤› befl yukar› hep ayn›. Dedim ya herkesin d›flar›ya göründü¤ü hali d›fl›nda gizli tuttu¤u ezik ve darbeli bir yan› ve 144
dahas› kendilerine bile itiraf edemedi¤i özellikleri var. Fala bafllarken beden dilini okumaya çal›fl›yor az konuflturdu¤umda sat›r aralar›ndan f›flk›ran yüzleflmekten kaç›nd›klar› hallerini, ezik veya vuruklar›na dair ipuçlar›n› topluyorum. Fal bakarken iflte o gizli kalmas›n› istedikleri konulardan söz edip ayna tutuyor, dertlefliyor bir tür s›rdafl oluyorum. Bilirsiniz insanlar s›rlar›n› paylaflt›¤› kiflileri kolay unutmuyor. Her hafta düzenli gelip fal bakt›ran çok müflterim var. Kapat›n fincan›n›z› size de bir fal bakay›m."
Bu sözler üzerine fincan› elimden almaya kalkt›. ‹stemedi¤imi söyleyip fala gereksinim duymad›¤›m› flu anda yaflad›¤›m muhabbetin faldan çok daha iyi geldi¤ini söyleyip hesab› rica ettim. Aya¤a kalk›p gülümsedi; “Siz doktorlar insanlar›n bedenlerindeki ezik, k›r›k ve bozukluklar› iyilefltirmeye en az›ndan göz önünden kald›rmaya u¤rafl›rken ben de burada ruhlardaki yaralarla ilgileniyorum. Yani meslektafl say›l›r›z. Sizden ücret alamam ve her zaman beklerim” dedi. Gelen müflteriler ile ilgilenmek için izin istedi. Bir süre daha gazetelere göz at›p sessizce kalkt›m. Uzaktan selamlafl›p caddeye do¤ru ilerledim. Günefl yükselmesiyle her günkü kalabal›¤›na kavuflan caddenin kenar›nda 13. ‹stanbul Bienalinin "Anne ben barbar m›y›m?" bafll›kl› afifli göze çarp›yordu. • mehmetuhri@butundunya.com.tr
Yaflamdan Kesitler Sema Erdo¤an
Hababam S›n›f›'n›n
Ö¤rencileri ‹nek fiaban’›, Kel Mahmut’u, Hafize Ana’s›, Damat Ferit’i ve Güdük Necmi’si ile haf›zalara kaz›nan Hababam S›n›f›, R›fat Ilgaz’ ›n en önemli eserlerinden biri.
E
rtem E¤ilmez taraf›ndan sinemaya uyarlan›nca unutulmazlar aras›na girdi. 1975 y›l›nda çekilen serinin ilk filminde Kemal Sunal, Münir Özkul, Adile Naflit, Tar›k Akan ve Halit Akçatepe filmin ana karakterleriydi. Hababam S›n›f›’ n›n di¤er karakterleri
ise s›n›f›n ö¤ren- R›fat Ilgaz cileriydi. Bu ö¤renciler 38 y›l sonra ilk kez Malatya’da bir araya geldi. ‹kinci buluflma ise 20. Alt›k Koza Festivali’nde Hababam S›n›f› Sergisi’nde oldu. O günün ö¤rencileriyle, kaç neslin defalarca izlemekten b›kmad›¤› 145
Hababam S›n›f› ö¤rencileri: (Soldan Sa¤a) Mehmet Çatay, Dilaver Gür, Tayfun Akal›n, Faruk fiavl›, Ercan Gezmifl, Dinçay Çetindamar, Tuncay Akçay, Cafer Dere, Ahmet Ar›man o s›n›f› ve o s›n›fa nas›l dahil olduklar›- n›f›na dahil oldu. “Görüflme odas›na ald›lar. Ertem n› konufltuk. E¤ilmez, Adile Naflit, Münir Özkul, D‹LAVER GÜR Tar›k Akan, Halit Akçatepe, filmin 1975 y›l›nda ‹stan- senaristi ve yap›mc›s›. Çok heyecanbul’da mühendislik land›m.” ö¤rencisiyken gazeAld›¤› "saçlar›n k›salt›lmas›, b›y›ktede gördü¤ü “Ö¤- lar›n kesilmesi" yaz›l› mektup sonras› renci rolüne uygun Üsküdar’daki Adile Sultan Kasr›’na oyuncular aran›yor” gider. “Bir hafta hiçbir fley yapmadan ilan›yla Hababam s›- gittik, geldik. Sonradan anlad›k ki, 146
BD OCAK 2014
birbirimizi tan›mak içinmifl bu bir hafta.” Kendi ad›yla oynar. Adile Naflit‘ in kopyay› ba¤lad›¤› ipi çeken, Beyaz Kelebekler de org çalan, y›l sonu müsameresinde halay çeken, "Bu ne dünya kardeflim" flark›s›n› söyleyen ö¤renciyi an›msad›n›z de¤il mi? Serinin, Hababam S›n›f›, Hababam S›n›f› S›n›fta Kald› ve Hababam S›n›f› Uyan›yor filmlerinde oynad›. Yoluna ‹nflaat Mühendisli¤i yaparak devam etti.
leri biz her saniye yafl›yorduk. Bir t›ls›m vard›. Birbirini tan›mayan 25-30 kifli, 40 y›ld›r tan›fl›yormufl gibiydi.“ Film ‹stanbul sinemalar›nda 52 hafta aral›ks›z oynar. “Filmin oyuncular› sokakta yürüyemiyordu. Düflünün, 17 yafl›ndas›n›z, soka¤a ç›k›yorsunuz ve yüzlerce insan arkan›zdan yürüyor.” Serinin, ilk 3 filminde oynayan Ercan Gezmifl, yoluna yap›mc› olarak devam eder.
ERCAN GEZM‹fi 17 yafl›nda iken dükkân›nda çal›flt›¤› enifltesinin müflterilerinden biri olan Halit Akçatepe ”Evlat, yar›n saat 9’da Arzu Film’e geliyorsun” der. O saatte Beyo¤lu’ndaki yaz›hanededir. “‹çeri girdi¤imde ilk Adile Naflit’ i ve Tar›k Akan’› gördüm ve titredim. Ertem E¤ilmez’ i tan›m›yordum ama. Halit abi filmden söz etti, hemen kabul ettim.” Derslerini aksatmayaca¤›na söz vererek karfl› ç›kan anne ve babas›n› zar zor ikna eder. Bir ay sonra settedir. “Kemal Sunal’ › ilk kez o gün gördüm. Münir Özkul baflta olmak üzere ana karakterler arkadafllar› gibi davrand›lar. Postal R›za idi lakab›m. Ertem E¤ilmez çok sertti. Her tekrarda maliyet diye hep uyar›rlard›.” Çok e¤lenceli geçen çekimler 28 gün sürer. Prova bask›lar› Arzu Film’ in yaz›hanesinde izlerler. “‹zleyicinin gülüp e¤lendi¤i sahne-
AHMET ARIMAN 70 y›llar›n bafllar›nda müzikle u¤raflan Ahmet Ar›man, Mine Koflan ve Münir Özkul’un da yer ald›¤› kadroda turneler yap›yordur. “Münir Özkul, sahnede f›kralar anlat›p komik flark›lar söylerken bir gün saz grubuna döndü ve beni iflaret etti. ‹lk etapta çok flafl›rm›flt›m. Herkes bana bak›yordu. fiovun bir parças› haline gelince flafl›rm›fl gibi yapmaya bafllad›m.” Turne dönüflünde Özkul, görüflmek için haber gönderir. “Münir abiyi görece¤im diye Gümüflsuyu’ndaki ofis eve gittim. Her yer kitap doluydu. Bütün meflhurlar orada. Sonra bir adam geldi ve boynuma sar›ld›. 'Münir, nereden buldun bunu çok güzel' dedi. Yana¤›mdan öptü ve sen Hayta ‹smail’sin dedi. fiafl›rm›flt›m. O adam Ertem E¤ilmez de¤il miymifl.” Ahmet Ar›man, ana karakterler kadar öne ç›kan “Hayta ‹smail’i seri147
BD OCAK 2014
nin 5 filminde canland›r›r ve yoluna müzisyenlik yaparak devam eder. TUNCAY AKÇAY Okul ç›k›fllar›nda filmin çekildi¤i Kofluyolu’nda semt esnaf›na yard›m eden, ayakkab› boyac›l›¤› yapan 11 yafl›ndaki utangaç çocuktur Tuncay Akça, bir arkadafl›n›n zoruyla film setine gider. “Ertem E¤ilmez, argo sözlerle Adile Naflit’e bir sahneyi anlat›yor. Ben o anda bir kahkaha att›m. Bir kare film harcamayan Ertem abi stop
“Ertem e¤ilmez, 'Ana karakterlere ceza verilen sahnede önlerinden geç ve gül' dedi.” dedi, ben de z›nk diye durdum ama a¤açlar›n arkas›na geçip gülmeye devam ettim.” Daha sonra Ertem E¤ilmez yan›na ça¤›r›r. “Boya sand›¤›m› önüne koydum ayakkab›s›n› boyamaya bafllad›m. 'Sen hep güler misin böyle, az önce niye güldün?' diye sordu. Benim normal gülüflüm bu efendim dedim.” E¤ilmez, ertesi gün çantal› ve önlüklü sete gelmesini ister. “Ana karakterlere ceza verilen sahnede önlerinden geç ve gül” dedi. Bir gün sonra da itfaiye ile ya¤mur ya¤d›r›ld› elimde flemsiyeyle cezal› 148
ö¤rencilerin önünden geçip güldüm. Sonra da dublaj yapt›rd› bana.” ‹lk Hababam’da “ufakl›kt›r” ad› ama sonraki filmlerde sadece ö¤rencidir. Otuzun üzerinde filmde daha oynar ve yoluna Maltepe Belediyesi’nde çal›flarak devam eder. TAYFUN AKALIN Tayfun Akal›n, Ertem E¤ilmez’ in o¤lunun arkadafl›d›r. “Bir akflam birlikte yemek yerken Ertem amca, yar›n çekim var eflyalar›n› topla gel dedi. Çok otoriter birisi oldu¤u için itiraz edemedim.” ”Kalem fiakir” karakterini canland›rd›¤› filmin çekimleri için otelcilik e¤itimine bir y›l ara verir. ‹lk çekim sahnesi Münir Özkul’lad›r. “Repli¤i unutmad›m ama heyecandan konuflamad›m. Ertem E¤ilmez de küfrü bast› tabii.” fiener fien’e de dublörlük yapar. “At›n fiener fien’i kaç›rma sahnesinde fiener fien ben at binemem deyince ben bindim.” Hababam serisinin 5 filminde oynayan Tayfun Akal›n yoluna ifl adam› olarak devam eder. FARUK fiAVLI Gazete ilan› üzerine baflvuruda bulunan 2-3 bin kifli aras›ndan seçilir ve Hababam S›n›f›’n›n ö¤rencisi olur. ‹lk filmdeki rolü çal›flkan
BD OCAK 2014
Hababam s›n›f› ö¤rencileri (Hafize Ana), Adile Naflit ile okulun merdivenlerinde. ö¤rencidir. “O s›rada bir elektronik firmas›na usta bafl› olarak yeni iflbafl› yapm›flt›m. ‹fl de paras› da çok iyi. Vazgeçemezdim. Hafta içi iflte hafta sonu da sette çal›flmaya bafllad›m. Daha sonraki filmlerde ise gece vardiyas›na kald›m, gündüzleri sette çal›flt›m.” Para ve flöhret hesapta yoktur ama film gösterime girdi¤inde do¤up büyüdü¤ü mahallesi Fatih’ te dolaflamad›¤› günlerde anlar ki flöhret olmufltur. Serinin befl filminde de rol al›r. Yeflilçam’da seks furyas› rüzgarlar› eserken çok say›da teklif al›r ama kabul etmez ve yoluna Milli Hakem Komitesi’nde Saha Gözlemcisi olarak devam eder. D‹NÇAY ÇET‹NDAMAR 1976 y›l›nda bir ajansta televizyonreklam oyuculu¤u bölümünü bitirdi¤i günlerde Hababam S›n›f› filmi için oyuncu arand›¤›n› duyar, baflvurur ve
Yönetmen: Ertem E¤ilmez seçilir. “Hababam S›n›f› Uyan›yor ile seriye dahil oldum. Karakterler oturmufltu. ‹simsiz de olsa s›n›f›n bir ö¤rencisiydim. Ertem E¤ilmez insan› öyle bir motive ediyordu ki. Filmdeki ana tema arkadafll›¤› ve dürüstlü¤ü önce sette sa¤lad›¤› için filme çok rahat yans›tt›.” Hababam sonras› askere gidifliyle sinema defterini kapat›r ve yoluna kad›n kuaförü olarak devam eder. CAFER DERE 1973 y›l›nda fotoroman kral› seçilince ald›¤› davet üzerine Hababam S›n›f›na dahil olur. “Yak›fl›kl› lakab›yla serinin 3 filminde oynad›m. Hepimiz amatördük 149
BD OCAK 2014
ama bu hissettirilmedi hiçbir zaman. Bir film 38 y›ld›r izleniyorsa ve kahramanlar› el üstünde tafl›n›yorsa bu baflar› Ertem E¤ilmez’indir.” Filmin hemen her tekrar›n› izlemeye çal›fl›r ve anlar ki; ne sonraki y›llarda u¤raflt›¤› siyaset ne de kariyeri olan ifladaml›¤› o y›llardaki gibi mutlu etmemifltir onu. MEHMET ÇATAY Filmin çekildi¤i Adile Sultan Kasr›’na 500 metre uzakta oturan Mehmet Çatay, film setini merak eder. “Benim gibi meraktan gelenler çoktu ama bak›p gidiyorlard›, ben kal›yordum. Bir gün Ertem E¤il-
Bir gün Ertem E¤ilmez, 'Sen de gel' dedi. Rolüm, ana karakterlerin neden sigara içiyorsun deyip tokatlad›klar› çocuktu. mez, 'Sen de gel' dedi. Rolüm, ana karakterlerin neden sigara içiyorsun deyip tokatlad›klar› çocuktu. 6-7 kez prova yap›ld›. Yüzümün k›zar›kl›¤›n› hâlâ hissederim.” 150
Hababam S›n›f› afifllerinden biri Serinin ilk 3 filminde oynar. “Film çekilirken, hatta bir kaç y›l ne oldu¤unu anlamad›k. Ta ki çocuklar izlemeye bafllad›… ‹çindeki espriler 40 y›l de¤il 100 y›l› kapsayacak mesajlar veriyordu. Ertem E¤ilmez birine a¤›r küfürler ederken di¤erlerinin do¤al olarak gülmesini amaçl›yordu asl›nda. Dünya görüflleri örtüflmeyen insanlar›n da güldü¤ü gerçe¤i var. ” Mehmet Çatay yoluna gazetecilik yaparak devam etti. Bir spor kulübünün dergisinde yay›n yönetmeni. Hababam filmlerinden geriye say›s›z an› da kald› elbette. An›lar›n ortak ismi ise yönetmen Ertem E¤ilmez. Tüm Yeflilçam bilir, diyerek geçifltirdikleri ise Ertem E¤ilmez’in ne kadar argo konufltu¤u gerçe¤i. An›lar›n ço¤u onunla ama anlat›lamaz cinsinden…• semaerdogan@butundunya.com.tr
BD OCAK 2014
OCAK AYI ÇÖZÜMLER SAYFASI Satranç Çözümleri
PROBLEM: Umut Sayman 2 # 1.Fd1 Kxc5 2.c4+# (1…Kb3 2.cxb3+#, 1…Kxa3 2.Vc4+#, 1…Kxc2 2.Fxc2+#) OYUN SONU: Lolli, 1763 Beyaz Kazan›r 1.g6! h6 (1…hxg6 2.hxg6 fif8 3.fid6 +-) 2.fid5 fif6 3.fie4 fig5 4.fie5 fixh5 5.fie6 fig4 6.f6 gxf6 7.g7 1-0 “Bilginizi Denetleyin”
1-(a) Krater
1-(b) Acayip
9-(b) ‹lk ça¤
2-(c) Ayinle ilgili
10-(c) ‹lke söz
3-(d) Aykırılık
11-(c) Kesyap
4-(b) Biçimleme 5-(a) Burgaç
12-(d) Mevcut durum
6-(c) Çevirge
13-(a) Oran
7-(a) Dü¤ümcük
14-(b) Ödeme
8-(d) Geçerlilik
15-(a) fieklî olmayan
Kare Bulmaca
2-(b) II. Abdülhamit 3-(d) Tutankhamon 4-(a) Küp 5-(b) Bakır 6-(a) Tevarüd 7-(c) Onkoloji 8-(d) Agra 9-(c) Sivas 10-(b) Yaprak 11-(d) Mavi 12-(a) Trambolin 13-(d) Yıldırım Bayezid 14-(b) Hacı Bektafl Veli 15-(a) Isparta 16-(a) 1917 17-(b) Platon 18-(d) Sincap 151
BD OCAK 2014
YARININ BÜYÜKLER‹ Gönderi adresi: Sedef Cad. 2446 Ada, 1. Parsel, A Blok, Kat: 3, Da: 16, Ataflehir, 34750 ‹stanbul e-posta: butundunya@butundunya.com.tr (e-posta ile gönderece¤iniz fotograflar›n 150 KB’den fazla olmamas›na lütfen özen gösteriniz.)
Lal Mina Uzunal, Trabzon
Bedir Emir Çekmece, Hatay
Ezgi Nur Özkan, ‹stanbul
Yakup Özen, Melis Güldü ve Yi¤it Eren Güney, ‹stanbul 152
Efe Atasoy, ‹stanbul
Aras Can, ‹stanbul
Duru Er, Kocaeli
BD OCAK 2014
Nazl› K›ymaz, fiile
Eren K›ymaz, Uflak
Burak K›ymaz, Uflak
Umay Karamahmut, Rize
Uras Gürsoy, ‹stanbul
Demir Tosun, ‹stanbul
‹pek Atay, ‹stanbul
Ata Atasoy, ‹stanbul
Eren Ersürmeli, ‹stanbul
Volkan Güldü, Marmaris
Efe ve Mina Günefl, ‹stanbul 153
BD OCAK 2014
Bulmacan›n çözümü 151. sayfadadır. 154
Bulmaca Filiz Lelo¤lu Oskay
SOLDAN SA⁄A: 1-Fotografta görülen ve geçti¤imiz günlerde yitirdi¤imiz tiyatro sanatçımız.- Franz Kafka’nın bir yapıtı. 2- Atın bir yürüyüfl flekli.-Uzakdo¤u’ya özgü bir savunma sporu.- ‹flaret. 3- Ömer Seyfettin’in bir yapıtı. Petrol türevlerinin arıtıldı¤ı yer. 4- Bir renk.Hukuki sonuç do¤uran bir suç iflleyen kifli.- Asya’da bir ülke. 5- Arap mutfa¤ına özgü yaklaflık otuz çeflit kuruyemifl ve baharatın karıflımıyla oluflan bir yiyecek.Tunus’ta bir liman kenti.- Bir ba¤laç. 6Emirler, buyruklar.- E¤itilmifl hayvanların ve cambazların gösteri yaptıkları genellikle kapalı yer. 7- Eski dilde göz.‘… Dylan’ (ABD’li ünlü müzisyen).- ‹ki yüzlülük. 8- Molibdenin simgesi.- Ö¤retim, alıfltırma.- Angola’da bir liman kenti. 9- Dar ve kalınca tahta.- Molekülünde üç atom bulunan oksijenden oluflan, a¤ır kokulu, gaz durumundaki basit element.- Gümüfl. 10- Uzak.- Bu¤daygillerden, en çok hayvan yemi olarak yetifltirilen otsu bitki.- Yasaklanarak korunan nesne.- 11- Avrupa’da bir soyluluk ünvanı.- Roma’yı yakması ile ünlü imparator.- Erzurum yöresine özgü bir halk oyunu. 12- Tutsaklık.- Rütbesiz asker. 13- Bir nota.- Sayı çubu¤u.- Donuk renkli. 14- Med cezir ile ilgili.-Gemilerin barınmalarına, yük alıp boflaltmalarına, yolcu indirip bindirmelerine yarayan do¤al veya yapay sı¤ınak.-Bizmutun simgesi. 15- Eklem bacaklıların üzerini kaplayan örtü fleklindeki kabuk.- Lantanın simgesi.- Anlama yetene¤i. 16- Tatlı bir besin.- Eski Yunan’da yaflamıfl ünlü fabl yazarı. 17- ‹skandinav mitalojisinde bir tanrı. 18- Müslümanların kutsal ayı. 19Danimarka’nın plaka iflareti.- Vücutta görülen gevfleklik, tembellik. 20- Hint kadınlarına özgü bir giysi.- Hitit.
YUKARIDAN AfiA⁄IYA: 1- ‘Faruk …. ……’ (‘Çoban Çeflmesi’, ‘Zafer Türküsü’ adlı yapıtları ile de tanıdı¤ımız flairimiz.-Bir deniz teknesinin baflka bir tekneye yanaflması. 2- Tavır, Davranıfl.- Hayır anlamında bir sözcük.- Gözlem.- Adanılan fley. 3- Genellikle ambalaj için kullanılan ince, parlak bir madde.- Antalya’nın ünlü bir plajı.- Bir ülke ya da bölgenin ortalama hava durumunu belirleyen meteorolojik olayların tümü. 4- Bursa’nın bir semti.Gana Cumhuriyeti’nde bir liman kenti.Sarhofl ba¤ırması. 5- Bayramlarda caddelere kurulan süslü kemer.- Afrika’da bir baflkent.- Bitkisel.- Altın. 6- Ba¤ıfllama.Bir yeri saran baflka yerlerin bütünü.‹kinci derecede olan, ikincil.- ‘…. Öz’ (merhum sinema sanatçımız). 7- fiaflma belirten bir ünlem.- Sinirli.- Hububat tozu. – Bir soru sözü.- Sodyumun simgesi. 8Birbirinin içine girip karıflmıfl, giriflik.- Element veya bileflikleri oluflturan ve onların özgül niteliklerini gösteren en küçük birim. Güney Afrika Cumhuriyeti-nin plaka imi.- Bir ba¤laç. 9- Bilgiçlik taslayan.Tavla gereci.- Maden veya tahılların depolandı¤ı tesisler. -Bulunulan yerden daha yüksekte kalan düzlük . 10-Tekrar eden ritme göre daha karmaflık ezgisel figürler ve akor dizileri.- De¤iflik sayıda akortlu tahta veya metal çubukların gam sırasıyla dizilmesinden oluflan, iki de¤nekle vurularak çalınan bir çalgı.- Ucu halkalı cıvata.Boru sesi. 11- Seslerin, sözlerin, vurguların, anlam ve heyecan duraklarını kurallarına uygun olarak söyleme biçimi.- Faiz, ürem. 12- ‘…. Summer’(ABD’li ünlü solist).- Tanrı.- Ölümlü. 13- Ahlakla ilgili.Hedefi tutturma. 14- Virüse ait.- Prestij.Baryumun simgesi. 15- Denizcilikte askeri bir rütbe.- Omurgayı oluflturan kemiklerden her biri.-‹nce metal çubuk. filizoskay@butundunya.com.tr 155
Satranç Mustafa Y›ld›z YEN‹ DÜNYA fiAMP‹YONU CARLSEN
N
orveçli dahi çocuk büyüdü, 22 yafl›nda Dünya satranç flampiyonu oldu. Viswanathan Anand’la Hindistan’da yapt›¤› Dünya flampiyonlu¤u final maç›n› hiç oyun kaybetmeden 6,5-3,5 kazanan Magnus Carlsen satranç dünyas›n›n yeni kral› oldu. Final maç›ndan sonra eski ve yeni flampiyonlar birlikte bas›n›n karfl›s›na ç›kt›lar. Anand, kaybetti¤i 5. oyun sonras› oyun disiplininden koptu¤unu ve büyük bir hayal k›r›kl›¤› yaflad›¤›n› anlat›rken, Carlsen, Dünya’n›n gelmifl geçmifl Magnus Carlsen en iyi satrançç›lar›ndan biri olarak kabul etti¤i rakibine karfl› bütün oyunlarda öncelikle sa¤lam bir aç›l›fl›n ard›nda güvenli bir konum elde ederek zafere ulaflt›¤›n› söyledi. Çocukluk yafllar›ndan beri satranç baflar›yla sevinen Carlsen, “Satranc›n Mozart’›” olarak ünleniyor. Carlsen-Anand, 5. Oyun Berabere biten dört oyundan sonra Dünya fiampiyonu, yandaki konumu nas›l kaybeder? Bu zor sorunun basit yan›t› biyolojik yorgunluk olabilir, yani yafl fark›. Beyaz ve siyah tafllar aras›ndaki flu farklar s›ralanabilir: g5 karesindeki kale, rakip kamp›n arkas›na sarkm›fl sald›rgan hatta azg›n bir kale. Di¤er beyaz kale savunmada ama Carlsen onu tahtadan ç›karmay› kafas›na koydu¤u için birkaç hamle sonra hesap d›fl› olacak. Siyah kalelerin ikisi de öyle çok etkili de¤il. Piyonlara göz atal›m: Beyazlar›n 3 piyon adac›¤›na karfl›l›k siyahlar›n 4 piyon adac›¤› var ki bu da di¤er zay›fl›k. Ama Dünya fiampiyonlu¤u finali için bu kadar de¤ersiz say›labilecek böyle bir fark, beraberli¤i bozacak bir etken olsun, as›l flafl›rt›c› durum bu olsa gerek. Siyah›n 39…a4? Hamlesinden sonra Carlsen flöyle kazand›: 40.Kxg5 Kxb3 41.Kxb3 Fxb3 42.Kxe5+ fid6 Piyonu flah temposuyla al›nca üstünlük görünmeye bafll›yor. 43.Kh5 Kd1 Kaç›yor ve sald›r›yor. 44.e5+ Alan açan bir tempo. 44…fid5 45.Fh7 Kc1+ Siyah›n ifle yaramayan bir flah çekifli. 46.fib2 Kg1 47. Fg8+ fic6 48.Kh6+ fid7 Siyah flah merkezden kovuluyor. 49.Fxb3 axb3 50.fixb3 Kxg2 51.Kxh4 fie6 52.a4 fixe5 53.a5 fid6 54.Kh7 fid5 55.a5 c4+ 56.fic3 Ka2 57.a7 fic5 58.h4 Siyah flah ve kale iki kenarda birden savaflam›yor. 1-0 156
BD OCAK 2014
HANG‹ P‹YONLA ALMALI? Ali Bülent Özveren- Bülent Ç›b›k, 4.Jirayr Çak›r An› Turnuvas›, 14.12.2013, ‹stanbul 1.f5? Beyaz, burada siyah› zugzwanga sokan 1.b4! hamlesiyle kazan›yor ama o çok bilinen sa¤dan at›p soldan geçen piyon hamlesini seçiyor. Siyah, f5 piyonunu e piyonuyla m› almal› g piyonuyla m›? Biri kaybettiriyor di¤eri beraberlik? exf5 3. gxf5 = (2.e5 fxg4 -+) 1…exf5?? 2.g5 fxg5 3.e5 f4 4.e6 f3 5.fid3 +(3…g4 4.e6 g3 5.e7 g2 6.e8V g1V 7.Ve2+ ve bir hamle sonra mat. Oyunda siyah, kaybeden yoldan gitti. B‹R PROBLEMC‹ YET‹fi‹YOR Turkey Problem, satranc›n daha çok sanat yönünün Umut Kaan Sayman görünen yüzüdür. Bir edebiyatsever öyküden ya da fliirden, bir dinleyici besteden, bir sergiyi gezen tablodan hangi hazz› al›rsa bir satrançç› da öyle haz duyar problem çözerken. Problem kurgulamak da satranç oynamaktan çok sanat yapmakt›r. ‹ki ayd›r problem köflemize ad›n› yazd›ran ‹zmirli satranç antrenörü Umut Sayman’›n kurgulad›¤› yandaki problem, Bulgaristan’da yay›mlanan ve bütün #2 9+2 Dünya’da tan›nan ChessStar.com sitesinde yay›mlanmaya de¤er bulundu ve önümüzdeki y›l yap›lacak Dünya Problem Yar›flmas›n›n Türkiye sorumlulu¤u Sayman’a verildi. Sayman’› tebrik ediyorum, baflar›lar›n›n devam›n› diliyorum. PROBLEM Umut Sayman
OYUN SONU Lolli, 1763
2#
Beyaz Kazan›r
myildiz@butundunya.com.tr
Çözümler 151. sayfadad›r.
157
Bize Gönderilen Kitaplardan
Acayip Sözlük Zeki Tez Hayykitap
B
ilim, kültür, sanat ve gündelik yaflam›n tarihi ve bilinmeyenleri üzerine yay›nlad›¤› yirmiyi aflk›n yap›tla çevresine ›fl›k tutan Zeki Tez bu kez ilginç bir sözlük çal›flmas›yla okurlar›n›n karfl›s›nda. Evrensel kültürün seçilmifl terimleri, deyiflleri, kal›p sözleri… Bilimde, kültürde ve gündelik yaflamda ihtiyac›n›z olan sözcükler... Acayip Sözlük kendini 'dünya vatandafl›' olarak tan›mlayanlar›n baflucu ve baflvuru kitab› olmaya aday. Çünkü Yunancadan Latinceye, Arapçadan ‹braniceye, Osmanl›cadan Farsçaya, Türkçeden ‹ngilizceye, Frans›zcadan ‹spanyolcaya, Almancadan ‹talyancaya, Hintçeden Hititçeye, Asurcadan Ermeniceye, Rumcadan Rusçaya pek çok sözcük elinizin alt›nda... Yaflam›n›z›n her alan›nda iflinize yarayacak bu 'çok dilli' sözlük ile geçmifl, bugün ve gelecek aras›nda sözcüklerden köprüler kuracaks›n›z. Hem tarihsel bilgi düzeyinizi art›racaks›n›z, hem de kültürel haf›zan›z› 158
güçlendirmifl olacaks›n›z. 'çok uluslu' masallarda kendinizi eksik hissetmeyecek; kültür, tarih ve bilim sohbetlerine 'Frans›z' kalmayacaks›n›z! Sözlük, Yunan ‹bran› ve Arap alfabelerini, Latince, Sanskritçe, ‹branice, Arapça say›lar ve ebcet hesab›ndaki say›sal de¤erlerini, kimyasallar›n anlamlar› ve sembolleri, antik kent adlar›, evrensel kültürün birer parças› olan terim ve deyimlerin anlamlar›n›, mitolojik terimler anlamlar›, kökenleri ve baflka dillerdeki karfl›l›klar›, bitki ve ilaç terimleri... bildi¤iniz sözlüklerde, hatta ansiklopedilerde bulamayacaklar›n›za ulaflaca¤›n›z, her sayfas› sizi di¤erlerini de okumaya iten roman gibi sözlük.
Dünden Bugüne Lübnan Mutfa¤› Andrée Maalouf Karim Haïdar Yap› Kredi Yay›nlar›
N
açizane Beyrut'tan ya da bir köyden ç›km›fl baz› yemekler dünya çap›ndaki say›s›z sofralarda yer bulduysa da Lübnan mutfa¤›n›n tatlardaki inceli¤i, esin kaynaklar›ndaki çeflitlili¤i yeterince yans›tmaz. Üstelik kimi zaman Lübnan mutfa¤›na iliflkin budanm›fl, indirgeyici,
BD OCAK 2014
yoksullaflt›r›c› bir yarat›lmas›nda rol oynar. Bu kitab›n amac›, baz› tarifleri Kutsal Kitap ya da Mezopotamya ça¤lar›na uzanan ama kendisi flafl›rt›c› ölçüde canl› kalm›fl olan, hem de yar›n›n büyük mutfak gelenekleri aras›nda yer alacak niteli¤i tafl›yan çok say›da eski bir mutfak gelene¤inin enginli¤ini gözler önüne sermektedir. Lübnan yeme içme sanat›nda gerçekten bir çok Do¤u etkisi buluflur: M›s›r, Suriye, Ermeni, Türk, Yunan, Hint vb. Ayn› zamanda bu alanda yine bir çok gelenek de birbirine kar›fl›r: Da¤lar, k›y›lar, vadiler ve ovalar ülkesinin gelenekleri. Her flehir, her bölge, hatta her küçük köy kendi özgürlü¤ünü, al›flkanlar›n›, s›rlar›n› besleyip büyütür. Lübnan ulusunu meydana getiren, say›s›z dinsel toplulu¤un gelenekleri, bu topluluklardan her birinin kendine özgü törenleri, bayramlar› ve bunlar› kutlamak için yemekleri vard›r...”(...)
Mukaddime ‹bni Haldun Onur Yay›nlar›
‹
lk sosyolog olarak tarihe geçen ‹bni Haldun'un ünlü yap›t› Mukaddime Usta çevirmen Sevim Belli çevirisiyle üç cilt eksiksiz olarak bas›ld›. ‹bni Haldun: “Tarih, milletler ve ›rklar
aras›nda en yayg›n disiplinlerden biridir. S›radan halk onu bilmek isterdi. Krallar ve önderler yar›fl›rcas›na onun ard›ndan koflarlar, onu elde etmeye çal›fl›rlar. Bilgisiz olan da bilgili olan kadar iyi anlayabilir. Gerçekten tarih görünüflte, siyasal olaylar›n, hanedanlar›n ve uzak geçmiflin zarafetle sunulan, aktarma ve al›nt›larla ortaya konulan durum ve koflular›n›n anlat›s›ndan baflka bir fley de¤ildir. Büyük halk kitlelerini oyalamaya ve insanl›¤a iliflkin ifller hakk›nda fikir edinmemize olanak verir. De¤iflikliklerin etkisinin görülmesini sa¤lar, flu ya da bu hanedan›n zaman› dolup da ça¤r› gelinceye kadar öylesine genifl toprak yüzeyini nas›l ele geçirdi¤ini bize gösterir. Bununla birlikte içerden bak›ld›¤›nda tarihin baflka bir anlam› vard›r. Tarih düflünmek, gerçe¤e ulaflmaya çaba göstermek, olgular›n nedenlerini ve kökenlerini uzlukla aç›klamak, olaylar›n nedenini ve nas›l›n› derinlemesine bilmek demektir. O halde tarih kökünü felsefeden al›r, öyleyse onun bir kolu say›lmas› gerekir(...) Gerçekli¤e ulaflmak için hiç de çaba gösterilmiyor. Elefltiri, çok kez k›sa görüfllü uza¤› görmüyor. Tarihsel araflt›rma yanl›fl ile hafifli¤i s›k› s›k›ya birlefltiriyor. Gelene¤e körü körüne ba¤l›l›k oldum olas› mevcut, do¤ufltan. Hiç bir fley bilmeyenlerin bilimsel araflt›rmalara kar›flmas› yayg›n, ama insan için ahmakl›k tarlas›nda otlamak sa¤l›ks›z bir fleydir.(...) 159
Bir Fotograf Bin Sözcü¤e Bedeldir Gönderi: BAfiAK ARSLAN, ANKARA
160
B
ir zamanlar›n ‹stanbul’u ve az›nl›klar, Ermeni meselesi ve K›pçak kültürü, Puflkin ve ünlü Rus flairlerden, Naz›m Hikmet ile Necip Faz›l’a uzanan, hareketli, ak›c› bir dönem roman›... Haydarpafla’dan kalkan Do¤u Ekspresi’nin iki yolcusu… Hayat›n sillesini yemifl ve engebeli yokufllarda yürümek zorunda kalm›fl, y›llar sonra Erzurum’daki köyüne dönen Recep… Anna Karenina tutkunu, genç ve gizemli “Kara K›z”… Geriye dönüfllerle ilerleyen roman, Recep’in yan›ndan hiç ay›rmad›¤›, ana yadigâr› bir semaverin y›llar içindeki öyküsü etraf›nda flekilleniyor.
Yeni Y›lda ‹ki Bütün Dünya Biri Sizin, Di¤eri Bir Yak›n›n›z ‹çin Bütün Dünya yeni y›lda okuyucular› için sevdiklerine bir arma¤an f›rsat› sunuyor: Dergimize 1 y›ll›k abone olan her okuyucumuza bir yak›n›na arma¤an olarak gönderebilece¤i ikinci abonelik bedeli % 50 indirimli. Bu f›rsattan yararlanmak ve Bütün Dünya’ya abone olmak flimdi çok kolay. Bir telefonunuz veya e-posta mesaj›n›zla abonelik iflleminizi bafllatabilir; yeni y›lda Bütün Dünya dergilerinizi her ay kap›n›zdan alabilirsiniz. Bütün Dünya Abone Servisi:
Tel: (0312) 215 51 27-28 Dahili: 313 Gsm: (0536) 634 35 97 E-posta: abone@butundunya.com.tr
50
%
‹ND‹R‹M
BÜTÜN K‹TAPÇILARDA
T Ü R K
BAfiKENT ÜN‹VERS‹TES‹ KÜLTÜR YAYINI
R E S S A M L A R I
SELAHATT‹N KARA
1 OCAK 2014
192297 SAYI: 2014 / 01
F‹YATI: 4 TL
OCAK 2014
Türkiye, ‹lk karaci¤er naklinin 25’inci y›l›n› dünyan›n ünlü uzmanlar› ile kutlad› Sh:5
Sergisini ‹stanbul’daki yaflam›n›n her döneminde kendisini etkilemifl olan kompozisyonlar üzerinden oluflturan Kara, kenti bütün jestleri ve durufllar› ile resmedilmifl plan, perspektif ya da farkl› aç›lardan kusursuzca aktar›lm›fl mimari görünümlerle kurguluyor. 1958 y›l›nda, Rize’nin Çayeli ilçesinde do¤an sanatç›, resim d›fl›nda kendisini en çok heyecanland›rd›¤›n› söyledi¤i ‹stanbul’un çeflitli görüntülerinin resimlerini yapmaktan büyük zevk duydu¤unu söylüyor. 200’ün üzerinde karma sergiye kat›lan ve otuzun üzerinde kiflisel sergi açan sanatç›, çal›flmalar›n› 1984 y›l›ndan buyana ‹stanbul Ortaköy’deki atölyesinde sürdürüyor. Sanatç›, ola¤anüstü güzellikte oldu¤unu savundu¤u tarihi kent ‹stanbul’un sokaklar›, bo¤az› ve mimarisine hayran bir ressam olarak zaman›n›n ço¤unu bu kentin semtlerini incelemekle geçirdi¤ini söylüyor.
Cengiz Özak›nc›: 380 dilin konufluldu¤u Amerika’da ortak ve resmi tek dil var Sh:13 Ali Serdar Bolat: "Atatürkçe Alfabe"nin Bilimsel Üstünlü¤ü Sh:34
S›tk› Ayd›nel:
Yeni Y›lda Birlikte Umut ve e çind ‹ k u l u l t u M
Kuvayi Milliye’nin Sessiz Kahramanlar› Sh:19