2014/03

Page 1

T Ü R K

BAfiKENT ÜN‹VERS‹TES‹ KÜLTÜR YAYINI

R E S S A M L A R I

GÜLSEREN SÜDOR

1 MART 2014

192297 SAYI: 2014 / 03

F‹YATI: 4 TL

MART 2014

Mete Akyol:

1915 Mart'›ndan 2014 Mart'›na Sh: 3 Zeki Sar›han:

ATATÜRK’ÜN EN SEV‹NÇL‹ GÜNÜ Sh: 21 Prof. Do¤an Kuban:

Ben Neden Türk'üm Sh: 15 Hikmet Ulu¤bay'›n Dev Araflt›rmas›: 1945 y›l›nda Ordu’da do¤an sanatç›, 1965 y›l›nda Kad›köy K›z Lisesi’ni bitirdikten sonra, 1970 y›l›nda ‹stanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi, Bedri Rahmi Eyübo¤lu Atölyesinden mezun oldu. 1970-1974 y›llar› aras›nda efli ressam Teoman Südor ile birlikte önce dil e¤itimi nedeniyle Perugia'da, sonra da resim ve sanat tarihi e¤itimi için Roma'da bulundu. Yedisi ‹talya ve Avusturya'da olmak üzere elliden fazla kiflisel sergi açm›fl, dokuzu yurtd›fl›nda olmak üzere, ondokuz sanat fuar›nda bulunmufltur. Resimlerinde Kad›n'› iflleyen sanatç›n›n eserleri ‹zmir Resim Heykel Müzesi, ‹stanbul Resim Heykel Müzesi, Norveç Print Art Museum ve ‹stanbul Modern Müzelerinde sergilenmektedir. Sanatç› çal›flmalar›n› ‹stanbul'da sürdürmektedir. Sanatç›n›n “Uzun Haf›z sok., No: 16, Rasimpafla, Yelde¤irmeni, Kad›köy” adresinde Galeri Diani’deki sergisi 15 Mart’a de¤in gezilebilir.

Petrol ve ‹nsan Sh: 37 Cengiz Özak›nc›'dan Yine Özel Belgelerle: Türk Kad›n›na

Dünya Düzdür Diyenler Derne¤i Sh: 43

Ça¤dafl Haklar Kazand›ran

MEDEN‹ KANUN’UN ‹NC‹ YILI

88’


Büyük Kumpas Ergenekon bir hukuk davas› de¤il siyasi bir davad›r. 1991 y›l›ndan itibaren ABD, Türk ordusunu de¤ifltirmeye, dönüfltürmeye karar verdi. Türk Genelkurmay’› bunu hiç farketmedi! Sonunda, 275 san›kl› Ergenekon tertibi üretildi. Bu kitap, iddianamelerin nas›l dayanaktan yoksun oldu¤unu ortaya koyan savunma metinlerini, demokrasi ve hukuk tarihimize ibret belgeleri olarak sunuyor. Bu bir Savunma kitab› de¤ildir; öç alma duygusuyla yaz›lmam›flt›r. Yaln›zca, Sistemle hesaplaflmad›r. Büyük Kumpas, Ergenekon konusunda kafas› kar›flm›fl olanlara bir yol haritas›d›r. Siyaset, strateji ve hukuk tarihi yazarlar›na doküman›d›r. Türkiye’nin politika yap›c›lar›na ve karar vericilerine bir strateji belgesidir.

2

Bütün Dünya’dan Biri %50 indirimli Bütün Dünya okuyucular› için sevdiklerine bir arma¤an f›rsat› sunuyor: Dergimize 1 y›ll›k abone olan her okuyucumuzun bir yak›n›na arma¤an edebilece¤i ikinci Bütün Dünya’n›n abonelik bedeli % 50 indirimli. Bu f›rsattan yararlanmak ve Bütün Dünya’ ya abone olmak flimdi çok kolay. Bir telefonunuz veya e-posta mesaj›n›zla abonelik iflleminizi bafllatabilir; ‹ND‹R‹M dergilerinizi 1 y›l boyunca her ay kap›n›zdan alabilirsiniz.

50

%

Bütün Dünya Abone Servisi:

Tel: (0312) 215 51 27-28 Dahili: 313 Gsm: (0536) 634 35 97 E-posta: abone@butundunya.com.tr

BÜTÜN K‹TAPÇILARDA


BAfiKENT ÜN‹VERS‹TES‹ KÜLTÜR YAYINI

Bütün Dünya

1 MART 2014

2000

Baflkent Üniversitesi Ad›na Sahibi: Prof. Dr. Mehmet Haberal Yay›n Genel Yönetmeni Mete Akyol Görsel Yönetmen ve Yay›n Genel Yönetmeni Yard›mc›s› : Turgut Keskin Sorumlu Yaz› ‹flleri Müdürü: Gülçin Orkut Akyol Teknik Yap›m Yönetmeni: Faruk Güney Yay›n Dan›flman›: Yaflar Öztürk Türk Dili Dan›flman›: Haydar Göfer Sanat Dan›flman›: Süheyla Dinç E¤itim Dan›flman›: Fatma Ataman Düzeltme Sorumlusu: Nükhet Aliciko¤lu Baflkent Üniversitesi’nin bir kültür hizmeti olan Bütün Dünya 2000, Baflkent Üniversitesi kurulufllar›ndan 1. Cadde, No: 77, Bahçelievler, Ankara adresindeki Aküm Reklamc›l›k, Dan›flmanl›k ve Yay›nc›l›k Ajans› Sanayi ve Ticaret A. fi.’nin 3. Cadde, No: 2, Yenimahalle, Ankara adresindeki tesislerinde bas›lm›flt›r.

Seçiciler Kurulu: Prof. Dr. Nevzat Bilgin (An›sal Baflkan) Prof. Dr. Ahmet Mumcu Prof. Dr. Solmaz Do¤anca Prof. Dr. Sevil Öksüz Prof. Dr. Ender Varinlio¤lu, Prof. Dr. Okay Eroskay Prof. Dr. Fuat Çelebio¤lu, Prof. Dr. Sedefhan O¤uz, Prof. Dr. Levent Peflkircio¤lu, Gürbüz Atabek, Kaya Karan, Alaettin Giray, Ayhan Erten, ‹lhan Banguo¤lu, Ahmet Aydede, Manuel Bilos, Cengiz Dolunay Sürekli Yazarlar: Yücel Aksoy, Pelin Hazar Aliabbasi, Sabriye Afl›r, Dr. Sıtkı Aydınel, Nuray Bartoschek, Sadi Bülbül, Haluk Cans›n, Haluk Erdemol, Sema Erdo¤an, Konur Ertop, Gürbüz Evren, Metin Gören, Mümtaz ‹dil, Muzaffer ‹zgü, Sinan Meydan, Filiz Lelo¤lu Oskay, Cengiz Önal, Sebahat Önen, Cengiz Özak›nc›, Saniye Özden, Tekin Özertem, Bekir Özgen, Nergis Öztürk, Yaflar Öztürk, Sezin San, Mete Tizer, ‹zlen fien Toker, ‹zmir Tolga, Suat Türker, Engin Ünsal, Mehmet Ünver, Dr. Mehmet Uhri, Orhan Velidedeo¤lu, Mustafa Y›ld›z Yönetim Merkezi: 10. Sokak No: 45, Bahçelievler, Ankara Tel: (0312) 215 51 27-313 Faks: (0312) 222 90 07 ‹letiflim Adresi: Sedef Cad. 2446 Ada, 1. Parsel, A Blok, Kat: 3, Da: 16, Ataflehir, 34750 ‹stanbul Tel: (0216) 456 27 27 (pbx) Faks: (0216) 456 27 29 Da¤›t›m: Yaysat Bas›m Tarihi: 21 / 02 / 2014

www.butundunya.com.tr butundunya@butundunya.com.tr

1


‹ Ç ‹ N D E K ‹ L E R

BAfiKENT ÜN‹VERS‹TES‹ KÜLTÜR YAYINI

Bütün Dünya 2000

YIL:17 SAYI: 189

3 1915 Mart’ından 2014 Mart’ına Mete Akyol 4 Türkiye Cumhuriyeti’ni Laiklefltiren Yasalar Dr. S›tk› Ayd›nel 7 Medeni Kanunu’nun 88. Y›l› Nazan Moro¤lu 11 Atatürk Alfabesi’nin Eflsizli¤i Ali Serdar Bolat 15 Ben Neden Türk’üm Prof. Dr. Do¤an Kuban 20 An Gelir Attila ‹lhan 21 Atatürk’ün En Sevinçli Oldu¤u An Zeki Sar›han 25 Atatürk’ün Türk Tarihindeki Yeri ve Önemi Cengiz Önal 31 Hakimiyeti Milliye Yaz›lar› 33 Demokrasi’nin Kökeni Sümerlere Dayan›r Sinan Meydan 37 Petrol “‹nsan”la Tan›fl›yor Hikmet Ulu¤bay

43

Dünyan›n Düz Oldu¤una ‹nananlar Derne¤i Cengiz Özak›nc›

51 Ben Deli miyim? Konur Ertop 57 Bill Gates ve Volkswagen 58 Metin fientürk’den Dersler Can Pulak 60 K›saltmalar Orhan Velidedeo¤lu 63 Rüflvet, Sanat, S‹yaset Tekin Özertem 2

69 Jose Alberto Mujica Gürbüz Evren 75 Y›llar Sonra Gelen ‹tiraflar Metin Gören 78 Kim Kimdi Sabriye Afl›r 83 Fare Kapan› Nergis Öztürk 85 Ve... Nilüfer Han›m Mustafa Tokyay 89 Ölüm Otururken Gelebilir! Gamze fienbursa 92 Pandora Haluk Erdemol 97 Neler Olmuyor ki Dünyada Sezin San 102 Thomas Hobbes Mete Tizer 104 Kapal›çarfl› ‹zlen fien Toker 108 Y›llara Meydan Okumak m›? Nuray Bartoschek 113 Rose Sennur Buras 116 Öteki Kad›n Yücel Aksoy 119 Itzhak Perlman Deniz Bener 124 Küçük Çocuk ve Elma A¤ac› 127 Piknik Muzaffer ‹zgü 131 Bir Hal›n›n Öyküsü Yahya Aksoy 136 Seni Seviyorum 137 Osman Bekir Özgen 142 Tavla Bitmeden Mehmet Uhri 147 Havaalan›na Gitmece Oyunu Mehmet Ünver 32 42 50 122 146 151 152 154 156 158 160

‹lk Dersimiz Türkçe F›rçalayarak Bilginizi Denetleyin Ufak Tefek Bilgiler Sudoku Çözümler Yar›n›n Büyükleri Bulmaca Satranç Ay›n Kitaplar› Bir Fotograf Bin Sözcük


1915 Mart’›ndan 2014 Mart’›na ürk ulusu, Mustafa Kemal’in kahramanl›¤›n› ilk kez, dünyan›n yedi düvelinin Çanakkale’de bo¤az›m›za çullan›p, bizi bo¤maya çal›flt›¤› karanl›k günlerimizde ö¤rendi. Savafl›n birinci y›ldönümünde 29 Ekim 1915 günü, Tasviri Efkar gazetesinde ilk kez yay›mlanan bir fotograf› ve alt›ndaki flu bilgiyle yak›ndan tan›d› onu: “Çanakkale Kara Savafllar›’nda fevkalade hizmetleri görülen ve savunma konusundaki bilgi ve yetenekleri sayesinde hakk›yla flan ve fleref kazanarak Bo¤azlar› ve devlet makam›n› kurtaran kahramanlar›m›zdan, yarad›l›fl›ndaki kendine özgü kahramanl›¤› ve üstün cesaretiyle takdir kazanan Miralay (Albay) Mustafa Kemal Bey Efendi.” Türk ulusu ve Mustafa Kemal aras›nda bu tan›flmayla bafllayan s›cakl›k, önce kulaktan kula¤a aktar›lan, sonra yurdun dört yan›ndaki Çanakkale gazilerinin tan›kl›klar›yla pekifltirilen kahramanl›k destanlar›yla tüm ülkede Mustafa Kemal’e sa¤lam bir inanç ve güven oluflturdu. Türk ulusu, 1915’in bu karanl›k günlerinden Mustafa Kemal’le kurtulabildi, uluslararas› sayg›nl›¤›na Mustafa Kemal’le yeniden sahip olabildi. Rus ordular›n›n ülkemizin do¤u bölgesini iflgal etti¤i 1916’n›n karanl›k günlerinden de Mustafa Kemal’in önderli¤inde kurtuldu Türk ulusu, Suriye cephesinde püskürttü¤ü ‹ngilizlerin ve iflbirlikçisi Araplar›n üstüne de

T

yine Mustafa Kemal’in arkas›ndan yürüdü. Ülkenin bat› yakas›n›n iflgaliyle bafllayan 1919’un karanl›k günlerine, elindeki kurtulufl meflalesiyle baflkald›ran Mustafa Kemal, “yarad›l›fl›ndaki kendine özgü bu kahramanl›¤› ve üstün cesaretiyle” ulusunun kendine olan güvenini daha da yükseltti. Tüm karanl›k günlerinden kurtuldu¤u gibi, iflgal günlerinin bu karanl›k günlerinden de ancak Mustafa Kemal’in önderli¤inde kurtulabilece¤ine inand› Türk ulusu. ustafa Kemal ise, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde kürsüye ç›kt›¤›nda da, yoktan var etti¤i ordusunun bafl›nda Kocatepe’ye ç›kt›¤›nda da arkas›nda hep, Türk ulusunun kendisine duydu¤u sa¤lam güvenin gücünü duydu. Türk ulusu, kurtulufl savafl›n›n o karanl›k günlerinden de Mustafa Kemal’in önderli¤inde cumhuriyet devrimlerinin ayd›nl›¤›na kavufltu. Ve varl›¤›n›n nedeni bu güvene bugüne de¤in hep, kendinden beklenen bir güvenle sahip ç›kt›. 1915 Mart’›nda bafllayan Mustafa Kemal’e güven duygusunun sa¤lam yap›s›n› Türk ulusu, kimsenin kuflkusu olmas›n, bugün 2014 Mart’›nda da kan›tlayacak denli güvenilir bir güvenin sahibidir. Biliyor çünkü Mustafa Kemal’in varl›¤›n›n bir ayd›nl›k müjdecisi oldu¤unu, ülkenin her karanl›k döneminde...•

M

meteakyol@butundunya.com.tr 3


Y›lmadan Yorulmadan Dr. S›tk› Ayd›nel

Türkiye Cumhuriyeti’ni Laiklefltiren Yasalar

3 mart 1924 tarihinde TBMM Cumhuriyetimizi laiklefltiren üç önemli yasa ç›kartm›flt›r.

B

Bu yasalar:

1. 429 say›l› fier’iye ve Evkaf Vekaleti ile Erkan-› Harbiye-i Umumiye Bakanl›klar›n›n kald›r›lmas›, 2. 430 say›l› Tevhid-i Tedrisat (ö¤retimin birlefltirilmesi) yasas›, 3. 431 say›l› halifeli¤in kald›r›lmas› ve Osmanl› hanedan› mensuplar›n›n yurt d›fl›na ç›kart›lmas› yasas›. Bu yasalar sadece Türkiye Cumhuriyeti’ni laiklefltirmekle kalmam›fl ayn› zamanda ülkemizin ça¤dafllaflma ve uygarlaflma yolunu açm›flt›r. Bu kanunlar yeni Türk Devlet’i için öyle yaflamsald›r ki bu yasalar olmasayd› o zamana kadar yap›lan devrimler geçersiz olur ve 4

ondan sonra yap›lacaklar da gerçeklefltirilemezdi. Bu nedenle söz konusu yasalar›n devrim tarihimizde çok önemli bir yeri oldu¤unu belirterek “Türkiye Cumhuriyeti için yaflamsald›r” diyoruz. fiunu da aç›klamak zorunday›z: Tarihimizi yaflamaz ve yaflatmazsak, di¤er bir deyimle geçmiflimizi bilmezsek, benli¤imizi kaybeder ve gelece¤imizi kuramay›z. Bu nedenle tarihimizde geçen olaylar›, Cumhuriyetimize temel olan bu gibi olaylar› ve yasalar› detaylar› ile bilmez ve hele tam uygulayamazsak tamamen aksi uygulamalarla, yasay› adeta yürür-


BD MART 2014

lükten kald›r›r›z. Böylece, Devrimlerimize en büyük kötülü¤ü yapm›fl oluruz. Nitekim rejimi de¤ifltirmek isteyen güçlere karfl› yurtseverler olarak gereken tepkiyi göstermeli, bütün yurtseverlerin teflkil etti¤i kurum ve kurulufllar her y›l Devrim yasalar›n› tam uygulamakta büyük bir kararl›l›k içinde olmal›d›r. Bu üç yasay› birden bu makaleye

s›¤d›rmak olanakl› de¤ildir. Çünkü üçü de çok kapsaml› ve önemlidir. Bu bak›mdan bu makalede özetle de olsa Tevhidi Tedrisat’› (Ö¤retimin birlefltirilmesi) ele alaca¤›z: Bu yasa yedi maddeden oluflur (Son ikisi yürürlük maddeleridir): 1. Türkiye dahilindeki bütün ilim ve ö¤retim kurumlar›n›n Milli E¤itim Bakanl›¤›’na ba¤lanmas›, 2. fier’iye ve Evkaf (vak›flar) Bakanl›¤›’na ba¤l› veya özel vak›flar taraf›ndan idare olunan tüm medrese ve okullar›n Milli E¤itim Bakanl›¤›’na ba¤lanmas›, 3. Bunlar›n bütçelerinin Milli E¤itim Bakanl›¤›’na devredilmesi, 4. Milli E¤itim Bakanl›¤›’n›n din uzmanlar› yetifltirmek üzere Darülfünun’da bir ilahiyat fakültesi tesisi, imamet ve hitabet gibi din hizmetlerinin ifas› için ayr› okullar aç›lmas›, 5. Di¤er bakanl›klara ba¤l› okullar›n durumlar›n›n ne olaca¤›... Yasan›n gerekçesinde belirtildi¤i gibi, bu yasadan önce Osmanl› döneminde iki bafll› bir e¤itim ve ö¤retim sistemi bulunmakta idi. Bu durum çok zararl› sonuçlar do¤urdu. Bir milletin

bireyleri için ”e¤itim birli¤i” elzemdir. ‹ki türlü e¤itim bir ülkede iki tür insan yetifltirir. Bu ise his ve fikir birli¤ine ve dayan›flma amaçlar›na ayk›r›d›r.

Y

Yasan›n 4. Maddesinde

görüldü¤ü gibi, bu yasada halk›n dinini ö¤renme ihtiyac› ihmal edilmemifl, bu maksatla ilahiyat fakültesi ile imam ve hatip yetifltirecek okullar›n aç›lmas› öngörülmüfltür. Nitekim aç›lan bu okullara yeteri kadar talep olmad›¤›ndan bir süre sonra kapanm›flt›r.

‹smet ‹nönü: “...Yapt›¤›m›z ifli dine ayk›r› görmek yap›lan ifli görmemektir.” Her devrim yasas›na oldu¤u gibi bu yasaya da bafllang›çtan itibaren 5


BD MART 2014

karfl› ç›kanlar olmufltur. Bunlara karfl› ‹smet ‹nönü 5 May›s 1925 günü yap›lan muallimler kongresinde yapt›¤› konuflmada: “Biz tevhid-i tedrisat ile yap›lan›n s›nai, fenni hayatlarda oldu¤u kadar sosyal hayatta da bafll›ca esas oldu¤una inan›yoruz. Yapt›¤›m›z ifli dine ayk›r› görmek yap›lan ifli görmemektir.” diyerek cevap vermifltir. Gerçek böyle olmas›na ra¤men,

c›yla kurulan okullar zamanla as›l amac›n› aflarak din istismar› ile oy alma peflinde olan hükümetlerin “arka bahçesi” haline getirilmifltir. Bu kapsamda imam- hatip ihtiyac›ndan çok fazla say›da ö¤renci bu okullara al›nm›fl, bu okullardan mezun olanlar imam-hatiplik d›fl›nda tüm meslek alanlar›na yönlendirilmifllerdir. Hatta bayan imam hatip olmamas›na ra¤men çok say›da k›z ö¤renci de imam-hatip okullar›nda okutulmufllard›r.

ayd›n din adamlar› yetifltirmek ama-

...ayd›n din adamlar› yetifltirmek amac›yla kurulan okullar zamanla as›l amac›n› aflarak din istismar› ile oy olma peflinde olan hükümetlerin “arka bahçesi” haline getirilmifltir.

S

Sonuç olarak; tüm e¤itim kurumlar›n› ça¤dafl, ba¤nazl›ktan uzak özgür düflünceye, müsbet bilime dayal› hale getiren, tüm e¤itim kanallar›n› birlefltirip f›rsat eflitli¤i sa¤layarak e¤itim sistemimizi demokratik bir düzene kavuflturan bu yasan›n uygulanmamas›n›n bütün Atatürk devrimlerinin zedelenmesi ile efl anlam tafl›d›¤› bilinci içerisinde davranman›n hepimizin görevi oldu¤unu asla unutmamal›y›z. • sitkiaydinel@butundunya.com.tr (Gelecek ay: 3 mart 1924 tarihinde ç›kart›lan di¤er yasalar)

Atatürk ve Ö¤retmenler

Ö¤retmenler! Cumhuriyet, fikren, bilimsel, fennen, bedenen •kuvvetli ve yüksek sicilli korucular ister. Yeni kufla¤› bu nitelik ve yetenekte yetifltirmek sizin elinizdedir. (25.08.1924) Uluslar› kurtaranlar yaln›z ve ancak ö¤retmenlerdir. •Ö¤retmenden, e¤iticiden mahrum bir ö¤renci her ne yaflta ve s›n›fta olursa olsun, onlara gelece¤in büyükleri gözüyle bakacak ve öyle davranacaks›n. (1930)

•Sizin baflar›n›z, Cumhuriyetin baflar›s› olacakt›r. (25.08.1924) 6


BD MART 2014

DEVR‹M YASAMIZ MEDEN‹ KANUN'UN '‹NC‹ YILI

88

Yazan: NAZAN MORO⁄LU

Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluflunu izleyen y›llarda ülkede ça¤dafl, uygar bir yaflam biçiminin yerlefltirilmesi amaçlanm›fl ve bu amaca ulaflabilmek için e¤itimde, sosyal, kültürel, ekonomik ve siyasal yaflamda köklü devrimler yap›lm›flt›r. aflam iliflkilerinin tümünü düzenleyen hukuk kurallar› da bu köklü de¤iflime uygun olarak yeniden ele al›nm›flt›r. Çünkü her

Y

Hukuk Devrimi denilince ilk akla gelen Medeni Kanun’un kabulüdür. devrim, hukuk devrimini de içerir ve her devletin hukuk sistemi o devletin temeline uymak zorundad›r. Bu bak›mdan, Hukuk Devrimi’ nin Türk ulusu için büyük önemi vard›r. Hukuk devrimi ile din esaslar›na dayal› hukuk sistemi terk edilmifl, yerine laik bir hukuk düzeni kurmak üzere Avrupa hukuk sistemi benimsenmifltir. Hukuk Devrimi denilince ilk akla gelen Medeni Kanun’un kabulüdür. 17 fiubat 1926 da kabul edilen Medeni Kanun’un özellikle Aile Hukuku bölümünde köklü bir hukuk reformu ya7


BD MART 2014

flama geçirilmifltir. Kad›nlar, evlenme, boflanma, mal varl›¤›, miras gibi özel yaflamlar›na iliflkin haklar aç›s›ndan erkeklerle eflit konuma getirilmifllerdir. Medeni Kanun, bu bak›mdan ülkede demokratikleflmenin ilk ad›m› ve ça¤dafll›¤a aç›lan kap› olarak nitelendirilir.

M

edeni Kanun ile erke¤in birden çok kad›nla evlenebilmesi yerine tek efllilik, erke¤in “bofl ol” demesi ile sonuçlanan boflanma yerine, kad›n›n ve erke¤in kanunda belirtilen nedenlere dayanarak boflanma davas› açabilmesi ve bu konuda mahkeme karar› al›nmas› koflulu, mirastan erkek çocu¤un tam pay, k›z çocu¤un yar› pay almas› yerine her ikisinin eflit pay almalar› kabul edilmifltir. Evlenme yafl›n›n belirlenmesi ve resmi nikah›n kabulü ise kad›n haklar› aç›s›ndan büyük önem tafl›maktad›r. 1926’da Türk Kanunu Medenîsi, bir devrim kanunu olarak ç›kar›lm›flt›r. Mahmut Esat Bozkurt’un yazd›¤› gerekçede bu devrimin anlam› ve önemi özetle flu cümlelerle vurgulanm›flt›r: “... insanl›k yaflam›, hergün hatta

Medeni Kanun’la k›z ve erkek çocuklar›n mirastan eflit pay almalar› kabul edilmifltir.

Mahmut Esat Bozkurt her an esasl› de¤iflikliklerle karfl› karfl›yad›r. Bu de¤ifliklikleri, yürüyüflü de¤iflmez kurallar çevresinde saptamak ve doldurmak mümkün de¤ildir.

Nazan Moro¤lu, Türk Üniversiteli Kad›nlar Derne¤i Genel

Baflkan›'d›r. Alman Lisesi ve ‹stanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesinden mezun olmufltur. Kad›n hukuku alan›nda yüksek lisans yapm›fl, Almanca ve ‹ngilizce bilmektedir. Avrupa Birli¤i Kad›n Hukukçular Derne¤i kurucu üyesi ve Avrupa Kad›n Lobisi üyesidir. Halen ‹stanbul Barosu Kad›n Haklar› Komisyonu ve ‹stanbul Kad›n Kurulufllar› Birli¤i Baflkan›'d›r. AG‹T, Avrupa Konseyi Kad›n Erkek Eflitli¤i Komitesi, HAB‹TAT, Avrasya Kad›nlar ‹flbirli¤i toplant›lar›nda resmi delegasyonda yer alm›flt›r. Kad›n hukuku, Medeni Kanun, Kad›n Erkek Eflitli¤i alan›nda yaz›lm›fl kitaplar› vard›r. Av. Nazan Moro¤lu Yeditepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nde seçimlik "Ulusal ve Uluslararas› Hukukuta Kad›n Haklar›" dersini vermektedir. 8


BD MART 2014

MEDEN‹ KANUN’UN GET‹RD‹⁄‹ HAKLAR 17 fiubat 1926’da kabul edilen ve 4 Ekim 1926’da yürürlü¤e giren Hukuk Devrimi’mizin ve laik hukukumuzun simgesi Medeni Kanun, Türk Ulusu’na flu haklar› getirdi: Türkiye’de kad›nlara yurttafl olarak özel yaflamda eflit haklar tan›nd›, demokrasinin ilk ad›mlar› at›ld›. Resmi nikah zorunlu hale getirildi. Tek eflle evlilik zorunlulu¤u getirilerek Türk ailesi modern bir yap›ya kavuflturuldu. Mirasta k›z ve erkek çocuklar›n eflit pay almalar› sa¤land›. “Bofl ol!” demesiyle tek tarafl› olarak erkeklerin olan boflanma hakk› eflit koflullarla kad›nlara da tan›nd›. Kad›nlara istedikleri iflte çal›flabilme hakk› tan›nd›.

Kanunlar› dine dayal› olan devletler k›sa bir zaman sonra ülkenin ve ulusun ihtiyaç ve isteklerini karfl›layamazlar. Çünkü dinler de¤iflmez hükümler belirtirler. Yaflam yürür; ihtiyaçlar h›zla de¤iflir. De¤iflmemek dinler için bir zorunluluktur. Bu bak›mdan dinlerin sadece bir vicdan ifli olarak kalmas› günümüz uygarl›¤›n›n esaslar›ndan birisidir.” “...Yüzy›l›m›z uygarl›¤›na mensup devletlerin ilk ay›r›c› nitelikleri din ile dünyay› ayr› görmektedir. Bunun tersi, devletin kabul etti¤i din esaslar›n› kabul etmeyen kimselerin vicdanlar›n› bask› alt›na almak olur. Bunu

Toplumsal hayat›n ça¤dafl kurallara göre düzenlenmesinin sa¤lanmas› Türkiye’de yaflayan gayrimüslim halk› da etkiledi. Türk halk›n›n Müslüman olmayan kesimi Lozan Antlaflmas›’n›n kendilerine tan›d›¤› haklardan vazgeçerek Türk Medeni Kanunu’na uymak isteklerini Adalet Bakanl›¤›’na iletti. Patrikhane ve konsolosluklar›n yarg› yetkileri sona erdi. Laik hukuk anlay›fl› toplumun her kesiminde uygulan›r duruma geldi. Türkiye’de hukuk birli¤i sa¤land›.

yüzy›l›m›z›n devlet anlay›fl› kabul edemez. Din, devlet gözünde vicdanlarda kald›kça sayg›nd›r ve temizdir. Dinin hüküm halinde kanunlara girmesi tarihin ak›fl›nda ço¤u kez hükümdarlar›n, zorbalar›n, güçlülerin keyif ve isteklerini tatmine arac› olmas› sonucunu getirmifltir. Dini dünyadan ay›rmakla yüzy›l›m›z›n devleti, insanl›¤› tarihin bu kanl› s›k›nt›s›ndan kurtarm›fl ve dine gerçek ve sonsuz bir taht olan vicdan› ay›rm›flt›r. Özellikle çeflitli dinlere mensup uyruklara sahip devletlerde tek bir kanunun bütün toplumda uygulanma 9


BD MART 2014

Dinin hüküm halinde kanunlara girmesi tarihin ak›fl›nda ço¤u kez hükümdarlar›n, zorbalar›n, güçlülerin keyif ve isteklerini tatmine arac› olmas› sonucunu getirmifltir. yetkinli¤ini kazanabilmesi için bunun dinle iliflkisini kesmesi ulus egemenli¤i için de bir zorunluluktur.” “...Medeni Kanun, Türkiye’de hukuk birli¤ini gerçeklefltiren bir kanundur. Çünkü bu kanunun konusu olan olaylarda daha önce fleriat hükümleri uygulanmakta idi. Ancak çeflitli konularda farkl› görüfller, farkl› içtihatlar vard›. Bunlar aras›nda bir birlik yoktu. Ülkemizde farkl› dinlere, hatta mezheplere mensup insanlar için baflka kurallar uygulan›yordu. Yabanc›lar için “kapitülâsyonlar” denilen ayr›cal›kl› kurallar geçerliydi. ozan Antlaflmas›’nda ülkemizdeki az›nl›klar›n kendilerine özgü hukuk kurallar›n›, özellikle kifliler hukuku ve aile hukukunda kendilerine özgü kurallar› uygulayabilmeleri için özel hükümler vard›. Ancak, Türk Kanunu Medenîsi’

L 10

nin ‹sviçre Medenî Kanunu’nun iktibas› yoluyla yap›lmas› kararlaflt›r›ld›¤›nda ülkemizdeki Musevî ve Hristiyan az›nl›klar Adalet Bakanl›¤›’na baflvurarak Lozan Antlaflmas›’n›n kendilerine tan›d›¤› haklardan feragat ettiklerini bildirmifllerdir. Bu, Türkiye’de daha Cumhuriyetin bafllang›c›nda oluflabilecek bir farkl› hukuk uygulamas› olas›l›¤›n› ortadan kald›rm›flt›r.

Ülkemizde farkl› dinlere, hatta mezheplere mensup insanlar için baflka kurallar uygulan›yordu. Yabanc›lar için “kapitülâsyonlar” denilen ayr›cal›kl› kurallar geçerliydi. Böylece Türk Kanunu Medenîsi, Türkiye’de hukuk birli¤inin ve ulusal birli¤in gerçekleflmesi yolunda çok önemli bir hukuk devrimi olmufltur..”•


BD MART 2014

HARFLER‹ VE ATATÜRK ALFABES‹’N‹N EfiS‹ZL‹⁄‹ 2 Yazan: AL‹ SERDAR BOLAT

‹lk bölümüne Ocak say›m›zda yer verdi¤imiz yaz›m›z›n ikinci ve son bölümünü bu ay yay›ml›yoruz.

A harfini ele alal›m: ‹ngilizce bir yaz›daki A harfi

yerine göre A, O, Ey veya E olarak okunur. At yaz›l›r, Et okunur. Say yaz›l›r Sey okunur. Nature yaz›l›r, Neyç›r okunur. Taxi yaz›l›r, Taksi okunur. Water yaz›l›r Vot›r okunur. Kat olarak okumak için de, Cut yazmal›s›n›z. Yani A sesini vermek için U yaz›yorsunuz. 11


BD MART 2014

E harfine bakal›m:

‹ngilizce bir yaz›daki E harfi yerine göre ‹ veya E olarak okunur. He yaz›p Hi ; Sheriff yaz›p fierif okuyorsunuz. Tenk olarak okumak için de Thank yaz›yorsunuz. ‹ harfine bakal›m:

‹ce yaz›p ays okuyorsunuz. I harfi burada ay olarak okunuyor. Sit yaz›p sit okuyorsunuz. Haydaa. fiimdi de i harfini i olarak okudunuz. tri olarak okumak için de tree yazd›n›z. Yani i sesini okumak için 2 tane e harfini yan yana yazd›n›z. O harfine bakal›m:

Frans›zca eau yaz›p o okuyorsunuz. Bir O sesi ç›karmak için 3 ayr› harfi yan yana dizmek zorundas›n›z. Yine Frans›zca Bordeaux yaz›p Bordo okuyorsunuz. Önce O harfini O olarak, sonra da eaux harflerini O olarak okuyorsunuz. 4 harf bir O ediyor... Ö sesi

Frans›zcada Je yaz›l›p Jö, Petit yaz›l›p Pöti okunuyor. E yaz›p Ö okudun, sondaki T harfi ise uçtu gitti. fi harfi

‹ngilizce She yaz›p fii okuyorsunuz. fi sesini ancak 2 harf kullanarak yazabiliyorsunuz: Sh Almanca daha da berbat. fi sesini yazmak için 3 harf kullanman›z gerek: Sch. Yani Bofl okumak için Bosch yazman›z gerekiyor. ‹ngilizcede fi sesini her zaman Sh ile yazam›yorsunuz. Neyfl›n okumak için Nation yazmal›s›n›z. Yani burada T yaz›p fi okuyorsunuz. fi sesini vermek için bazen de C kullan›l›12

yor: Precious yaz›p Prefl›s okuyoruz. Ç harfi Almanca Ç yazmak için 4 harf gerekiyor: Tsch. Yani Çek okumak için Almancada Tschek yaz›yorsunuz. ‹ngilizcede Check yani 2 harf: Ch Frans›z Ç harfini bulmufl ama alfabede ayr›ca bir S harfi oldu¤u halde, Ç'yi de S okuyor. Garçon yaz›p Garson okuyor. Ak›l m› bu? I harfi ‹ngilizcede I (›) harfi yok. I sesini yazmak için e, io veya u yaz›yoruz. Water yaz›p Vot›r, Nation yaz›p Neyfl›n okuyoruz. Lecture yaz›p Lekç›r okuyoruz. M harfi Frans›zcada M harfi bazen N okunuyor. Champs-Élysées yaz›p fianzelize, Comte yaz›p Kont okuyorsunuz. T harfi ‹ngilizce Cultural yaz›p Kalç›r›l okuyoruz. ‹lk U, A olarak, ikinci U I olarak, T de Ç olarak seslendiriliyor. Bir de heceler var. Onlar daha berbat: Almanca Eu yaz›p Oy, Ae yaz›p E, Ue yaz›p Ü, Oe yaz›p Ö, Ei yaz›p Ey okuyorsunuz. Doyç olarak okumak için Deutsch yaz›yorsunuz. Frans›zcada Roi yaz›p Rua, Louis yaz›p Lui okuyorsunuz. Bir de yok olan harfler var. Frans›zca Elle yaz›p El, Fille yaz›p Fiy, L'Homme yaz›p Lom, Quest yaz›p Kes, Cette yaz›p Set, Mont Blanc yaz›p Mon Blan, Don Quichotte yaz›p Don Kiflot, Jules Verne yaz›p Jül Vern, Paris yaz›p


BD MART 2014

Pa¤i okuyorsunuz. Bir sürü harf okunmuyor, bofl yere yaz›l›yor yani. Yer de¤ifltiren harfler:

‹talyanca Mignon yaz›p Minyon okuyorsunuz. Y harfi ‹spanyolca Mallorca yaz›p Mayorka, Frans›zca Fille yaz›p Fiy, Versailles yaz›p Versay okuyorsunuz. LL= Y oluyor! unlar birkaç örnek yaln›zca. Daha ne gariplikler var. Bundan dolay›, seslerin karfl›l›¤› olan harfleri ö¤renen herkes a¤z›ndan ç›kan kelimeyi yanl›fls›z yazmay› ve gördü¤ü her kelimeyi okumay› çabucak ö¤renebilir. Bir ‹ngiliz çocu¤a harfleri ö¤ret, hiç bir fley yazamaz. Su (vot›r) yaz diyorsun. Çocuk Water yazmal›. V sesini V ile mi, W ile mi yazacak? O sesinin A harfi ile yaz›laca¤›n› nereden bilebilir ki? T harfini yazabilir. Geçelim... I harfine geldik ama ‹ngilizcede böyle bir harf yok ki. I sesini E harfi

B

Atatürk Alfabesi ile biz hangi dilde olursa olsun her kelimeyi yazabiliriz, ama onlar yazamazlar. ile yazmal› ama bilmesi olanaks›z. ‹ngiliz çocuk, harfleri de¤il, Kelimenin tümünü ayn› anda görerek nas›l okunaca¤›n› görür ve ezberler: Water. Ancak bu kelimeyi ezberledikten sonra yazabilir. Türk çocuk ise S ve U harflerini arka arkaya dizerek Su yazabilir. ‹flte en büyük üstünlük bu. Ama bu üstünlü¤ü elimizden almak için, harflerle de¤il, hece ezberleterek okumay› ö¤retmeye bafllad›lar ilkokullar›m›zda. Gayr› milli iktidarlar Amerikal› e¤itimcilerin zorlamas› ile bu ihaneti de yapt›lar. Atatürk Alfabesi ile biz hangi dilde olursa olsun her kelimeyi yazabiliriz, ama onlar yazamazlar. Bir Avrupal›ya veya Amerikal›ya K›l›ç, Cac›k yazd›ramazs›n›z. Arapça sesleri de yazamazlar. El M›sr El Yevm yazamazlar örne¤in. Al Mari Al Yovm yaz›yorlar, ayn› sesi vermiyor. Halbuki Atatürk Alfabesi ile El 13


BD MART 2014

M›sr El Yevm yazd›m gitti iflte... ‹flte bu kadar basit bir fleyi, yani her sesi yaln›zca tek bir harfle yazmay› ve yaz›l› her harfi yaln›zca tek bir sesle okumay› ak›l edememifller. fiimdi görüyorlar, itiraf da ediyorlar, ama bu devrimi yapmaya cesaretleri yok. Onlar›n bir Atatürkü yok çünkü. Atatürk Alfabesinin Osmanl› Alfabesine üstünlü¤ü Bir örnekle bu üstünlü¤ü kan›tlayal›m: Afla¤›daki Osmanl›ca yaz› foto¤raf›n›n afla¤›s›na, bu yaz›n›n okunuflunu koydum. Oraya bakmadan, bu yaz›y› okumaya çal›fl›n›z. Bakal›m okuyabilecek misiniz.

Bu foto¤raftaki Arapça harfleri yan yana dizersek flöyle oluyor: anatvly asmanly tymvr yvly aykyncy mvka hydrpafladn bvstancyyh v yahvd bvstancydn hydrpaflayh eli saçmas› de¤il, hay›r. Bu bir tren bileti. Okunuflu flöyle: anatvly asmanly tymvr yvly (Anadolu Osmanl› Demir Yolu)

D 14

aykyncy mvka (‹kinci Mevki) hydrpafladn bvstancyyh (Haydarpafla'dan Bostanc›'ya) v yahvd (veyahut) bvstancydn hydrpaflayh (Bostanc›'dan Haydarpafla'ya) Aç›klamas›: V olarak yazd›¤›m Vav harfi V - O - U - Ö - Ü olarak okunur. Yani bir harf 5 ayr› ses için kullan›l›yor. A olarak yazd›¤›m Ay›n harfi A veya ‹ olarak okunur. H olarak yazd›¤›m He harfi H veya E olarak okunur. Y olarak yazd›¤›m Ye harfi Y - ‹ - I - A olarak okunur. Örnek: Mustafa yazarken, kelimenin sonundaki a harfi y olarak yaz›l›r. Bilmeyen kifli Mustafa kelimesini müstafi (istifa etmifl) olarak okuyabilir. Örnek: fiunu okuyunuz bakal›m: asy (ay›n - sat - ye) . "Asi" dedi¤inizi duyar gibi oluyorum. Yan›ld›n›z. "‹sa" okunuyor. Yaa iflte böyle. Örnek: Mevki mvka olarak yaz›l›yor, sondaki a (ay›n) i olarak okunuyor. Cami kelimesinin cama (cim elif mim ay›n) yaz›l›p sondaki a’n›n i okunmas› gibi. Mürekkep yalam›fllar bile yalan yanl›fl okurlard›. Örne¤in, fliirde geçen "Heraklit" kelimesini "Her ekalliyet" olarak okuyan müddeiumumi (o zamanki savc›) Naz›m için tutuklama emri kesmiflti. Atatürk Devrimi'nin de¤erini anlamak istemeyenler, flimdi anlam›fllard›r umar›z. •


BEN NEDEN

TÜRK’ÜM Yazan: Prof. Dr. DO⁄AN KUBAN

S

evgili Okuyucular, 90 yafl›na yaklaflan bir insan olarak, kendi varl›¤›ma güvenmemi sa¤layan bir ulusal kimli¤i tan›mlamak için yaz›yorum. Asl›nda ben babas› Çerkez, anneannesi Midillili, annesinin ailesi Orta Asyal› olan bir Türküm. Bunlar› yazarken kuflkusuz duygusal›m. Bunlarla yaflad›m. Ama hepsi gerçek. Biz sadece Anadolu’yu Türk dilli yapt›k. Buras› as›l anavatan›m›zd›r… Türk

tarihinin geliflmesini ö¤renen herkes Türklerde ›rkç›l›k olmad›¤›n› görür... Müslümanlar› ›rk ve mezhep propagandas›yla birbirlerine düflürmek ‹ngiliz emperyalizmi ile bafllayan bir Bat› stratejisidir. Dünya bizi Türk olarak biliyor. Osmanl› pasaportu ile Güney Amerika’ya giden Lübnanl› Arap’a da ‘El Turco’ diyorlard›. Limni kökenli bir Rum profesör Osmanl› pasaportu ile göç etti¤i New York’ta ken-

Biz sadece Anadolu’yu Türk dilli yapt›k. Buras› as›l anavatan›m›zd›r.

15


BD MART 2014

disine Türk dedikleri için kavga etti¤ini anlat›rd›. Cezayirli korsanlar ‹talya k›y›lar›n› vurduklar›nda ‹talyanlar onlara Türk derlerdi. Avusturyal›lar ve Ruslar hep Türklerle savaflt›lar. Araplar da Türk (ço¤ulu etrak) derler. Devflirme Yeniçeri ordusu Türk ordusudur. Marco Polo Anadolu’dan geçerken Türkler vard›. 13. yy. dan önce Bizansl› tarihçilerin söz etti¤i bütün bozk›r göçerleri, de¤iflik adlar alt›nda Gök Türkler, Hazarlar, Peçenekler, Kumanlar, Polovziler, Karahanl›lar, Selçuklular, Gazneliler, Kuzey Hindistan’› fethedip devlet kuranlar hep Türklerdir. Babür o¤ullar› da Türkçe konufluyorlard›. Osmanl› esperantosu da halk›n kulland›¤› bir dil olmad›. Düflüncemi Türkçe anlat›yorum. Bunun etnik kökenle ilgisi yok. Genetik çok kökenlilik, önemli bir hoflgörü kayna¤›d›r. Teknik Üniversi-

te’de Bulgaristanl› Türk, Makedonyal› Türk, Anadolulu Türk, Çerkez, Laz, Gürcü, Tunceli (Dersim)’li Kürt, Azeri-‹ranl›, Urfal› Arap, Yahudi, Rum, Ermeni, Giritli gibi ‹mparatorlu¤un her köflesinden gelmifl gençlerle birlikte okudum. Ayn› üniversitede ö¤rencilerim içinde Irakl›, ‹ranl›, Suriyeli, Balkanl›, Yunanl›, Bulgar, K›br›sl› ö¤rencilerim oldu.

Marco Polo Anadolu’dan geçerken Türkler vard›.

B

u toplum tarihini ö¤renemedi. Birkaç hikaye ile yetiniyor. Oysa dünya tarihinin oda¤› olan Avrasya tarihinin biçimlenmesinde rol oynayan en büyük aktörler aras›nda Türkler var. Her fethettikleri, yerlefltikleri toplumun kültürünü alm›fllar. Çin’de Çinli, Hint’te Hintli, Orta Asya ve ‹ran’da ‹ranl› olmufllar. ‹slam’› Araplardan, fliiri ve tasavvufu ‹ranl›dan alm›fllar. Devlet bürokrasinin dili Osman-

Yazar›m›z› tan›yal›m: Do¤an Kuban 1926 y›l›nda Paris'te do¤du. 1949 y›l›nda ‹stanbul Teknik Üniversitesi Mimarl›k Fakültesi'ni bitirip fakültenin Mimarl›k Tarihi Kürsüsü'ne asistan oldu. 1950'lerde ‹talya'ya giderek Rönesans mimarl›¤› üzerinde çal›flan Kuban, 1962'de Fullbright bursuyla konuk ö¤retim görevlisi olarak ABD'deki Michigan Üniversitesi'nde bulundu. 1960'lar ve 70'lerde Harvard Üniversitesi'nin bursuyla Washington D.C.'deki Dumbarton Oaks Araflt›rma Kütüphanesi ve Koleksiyonu'nda çal›flt›. 1965'te Anadolu Türk Mimarl›¤›n›n Kaynak ve Sorunlar› adl› çal›flmas›yla profesör olan Do¤an Kuban, 1973-76 y›llar› aras›nda ‹TÜ Mimarl›k Fakültesi'nde dekanl›k yapt›. ‹TÜ Mimarl›k Fakültesi'nde Mimarl›k Tarihi ve Restorasyon Enstitüsü'nün kurulmas› için çal›flt›. 1974'te kuruluflu tamamlanan enstitünün baflkanl›¤›n› yürüttü. Halen A¤a Han Mimarl›k Ödülü Yürütme Komitesi üyesi olan, Türk, ‹slam, Anadolu mimarl›¤› ve sanat›n› konu alan çal›flmalar yapmaktad›r. 16


BD MART 2014

l›ca, halk›n anlamad›¤› bir Esperanto. TÜRK KÖKENL‹LER‹N TAR‹HSEL ROLLER‹ Türk kökenli göçerlerin ve onlar›n kurduklar› devletlerin Avrasya tarihinin ve ‹slam’›n biçimleniflinde büyük rolleri var. Bu Cengiz ‹mparatorlu¤u gibi sadece Do¤u ve Orta Asya’da k›sa süreli bir dönem de¤il. Zaman ve co¤rafi s›n›r ile çok daha genifl ve günümüze uzan›yor.

tan›n›yor. Bu tarihin Müslümanl›k ça¤› ise, Gazneli, Selçuklu, Osmanl›, Memluk gibi yerleflik devlet tarihlerinden olufluyor. Bütün bu evrensel ve günümüze kadar uzanan, co¤rafi olarak Do¤u Asya’dan Orta Avrupa’ ya uzanan co¤rafyada, zaman zaman destanlaflan bir tarihe sahibiz. Türkler ‹slam dünyas›nda Selçuklardan Osmanl›ya kadar egemen olmufllar. Türk dendi¤i zaman fiaman göçerler, Bulgar ve Gagauz gibi Türk kökenli H›ristiyanlar, Hazarlar gibi Yahudi olmufl toplumlar var.

S Çin’in ilk Türk sülalesi olan Wei’ler askeri amaçlarla barut ve roket teknolojisini biliyorlard›. (220-589) Çin’de ilk Türk sülalesi olan Wei’ler, Mo¤ollardan 900 y›l önce Kuzey Çin’i iflgal ettiler. Hun konfederasyonunun yönetici grubu Türk. Mo¤ollar›n Bat›ya ak›nlar›nda ordular›n›n yar›s› Türk’tü. Bunun kan›t›, Rusya’da Türkçe konuflan Müslüman Alt›nordu egemenli¤idir. Türkler Asya’n›n yerleflik bölgelerine yapt›klar› ak›nlar ve iflgal ettikleri yörelerde kurduklar› geçici devletlerle

elçuklu ve Osmanl›larla birlikte Türk ve Müslüman kimlikler efldeflleflir. Fakat devflirme Yeniçeri ile dönme Rum ya da Ermeni, annesi Hristiyan olan sultanlar da Türkleflir. Bugün Asya’da 125 milyon Türkçe konuflana karfl›n, sadece 25 milyon Mo¤olca konuflan var. Biz sadece Anadolu’yu Türk dilli yapt›k. Buras› as›l anavatan›m›zd›r. Ertu¤rul aflireti de Türk. Osman Bey’ in babas›n›n, kardefllerinin, o¤ullar›n›n ad› Türk, kendisinin ad› Osman olmufl. Beyli¤in kuruluflundan iki yüz y›l sonra uydurulmufl. TAR‹H B‹LMEYENLER VE KEMKÜM EDENLER Dünya Tarihinin önde gelen tarih biçimleyicileri, Çinliler ve Hintliler, Yunanl›lar ve Latinler, Türkler ve Araplar, Slavlar ve Germenlerdir. Gerçi Türkçe konuflanlar bu tarihin uygarl›k yaratanlar› olmad›lar. Fakat ›rklar aras›ndaki simbiyotik yaflam sürecinin en büyük temsilcileridir. 17


BD MART 2014

Amerika’n›n en büyük üniversitelerinde Türk olarak hocal›k yapt›m. Yurt d›fl›nda insanlar 2 tane Türk tan›yorlard›. Süleyman the Magnificent (Muhteflem Süleyman) ve Atatürk. Onlarla övünüyorum.

G

ünümüzde tarih bilmeyen, yafllar› benim çocuklar›mdan daha küçük genç bir tak›m adamlar yetiflti. Bunlar Türklükten söz edince kem küm ediyorlar. Benim anlay›fl s›n›rlar›m›n d›fl›nda oldu¤u için söylediklerini merak etmiyorum. Kaz›m Karabekir Pafla’n›n yaverinin efli olan Dar-ül Muallimat mezunu annem, küçükken bana Karabekir Paflan›n bir çocuk flark›s›n› ö¤retmiflti: Çelik gibi kollu Tunçtan ayakl› Türk hiç y›lar m›? 1930’lu y›llarda Anadolu’da ilkokullarda tarihi çoktan unutturulmufl bu halk›n çocuklar›na ne oldu¤unu an›msatmak için ‘Türküm, do¤ruyum, çal›flkan›m!...’ söyletiliyordu. Bu, yok olan imparatorlu¤u kuran insanlara kendilerini anlatmak için gerekliydi. O s›rada Anadolu’yu anayurt yapanlar›n nefesini yeniden içimize çekmemiz gerekiyordu. Türkiye, ulus düflüncesinin zay›flamas›na göz yuman bir sakat düflüncenin esiri olarak, dünya geliflmifl ülkeler ailesinden ç›kar›lmaya çal›fl›l›yor. ‘Marseillaise’i d›fllayan bir Frans›z, ulusal marfllar›n› d›fllayan Ame-

Yurt d›fl›ndaki insanlar›n tan›d›¤› iki Türk’ten biri Atatük.

Türk tarihinin geliflmesini ö¤renen herkes Türklerde ›rkç›l›k olmad›¤›n› görür.

18

rikal›, Alman, Rus, ‹ngiliz olamaz. Brezilyal›lar›n, Güney Afrikal›lar›n, Avustralyal›lar›n ulusal marfllar›n› ne büyük heyecanla söylediklerini çok seyrettim.

TAR‹H‹M‹Z‹ B‹LM‹YORUZ Bugünün Türkleri kendi tarihlerini ö¤renmiyorlar. Dünyan›n fark›na 1965’den sonra varanlar Türk tarihinin evrensel konumunu hikaye olarak bile bilmiyorlar. Bunlar, e¤er özel bir aile ortam›ndan gelmemifl, ya da okulda bilinçli bir hoca ile karfl›laflmam›fllarsa, kimlik sorununun içeri¤ini ö¤renmiyorlar. Türklerin ve Türkiye’ nin tarihsel konumunu da bilmiyorlar. Türk tarihinin geliflmesini ö¤renen herkes Türklerde ›rkç›l›k olmad›¤›n› görür. Bozk›r göçeri ekzogam bir toplumda yaflar. Çinli, Mo¤ol, Slav, ‹ranl›, Hintli her kad›n bir ganimettir.


BD MART 2014

Osmanl›lar da öyle davrand›lar. Savaflta düflman›n kar›s›, k›z› bir ödül oldu. Osman Bey gazilere kentleri ele geçirdikleri zaman Rumlar›n evlerinin ve kar›lar›n›n onlar›n olaca¤›n› söylüyordu. Cengiz Han da askerlerine ayni fleyi söylemifltir. Bizim sultanlar ise hareme Türk-Müslüman kad›n sokmam›fllard›r. Analar› H›ristiyan esiridir. Bunu biliyoruz. Ama anlam›n› yorumlayan, sonuçlar›n› anlatan yok.

di. Fakat arkas›ndaki tarih ve Osmanl›’n›n kozmopolitli¤i onu, ba¤naz olmaktan bir ölçüde kurtarm›flt›. Annemin amcas›n›n kara derili bir efli vard›. Benim gibi yar› Çerkez bembeyaz bir Türk çocu¤unun yar› zenci amcalar›, kuzenleri memur, subay, ö¤retmen olarak yafl›yorlard›. Hiç yads›mad›m. Cahilin özelli¤i, kolay yönlendirilmektir. Ba¤naz, k›flk›rt›lan cahildir. Sömürülmek de bunun do¤al sonucudur. Bat›l›lar bu etkilemeyi bir bilim yapt›lar… Müslümanlar› ›rk ve mezhep propagandas›yla birbirlerine düflürmek ‹ngiliz emperyalizmi ile bafllayan bir Bat› stratejisidir. Ama Fatih’in sadrazam› Mahmut Pafla bir Bizans aristokrat› idi. Biz say›s›z etnik gruplarla iç içe yaflad›k ve yafl›yoruz. Bu dünyan›n her yerinde böyle. Ama Amerikal›n›n kendine güvenini düflünün.

Türklük ›rksal ve kansal de¤il kültürel bir özelliktir.

T

ürklük ›rksal ve kansal de¤il, bir kültürel özelliktir. Ça¤›m›zda bizi bu kültür kimli¤ine ba¤layan tek fley dil ve o dille üretilen düflünce ve sanatt›r. Bu toplum kendini Türk ve Müslüman olarak görür, dünyadaki yerini ise ö¤reneme-

B Osman Bey gazilere kentleri ele geçirdikleri zaman Rumlar›n evlerine ve kar›lar›na dokunmamalar›n› söylemifltir.

ilgi, teknoloji ve uygarl›k ad›na her fleyi ithal etmeyi pragmatik bir dünya görüflü ba¤lam›nda do¤al kabul eden bir toplumuz. Bugün de her fleyi ithal ederek yafl›yoruz. Tarihimizin büyük bir özelli¤i var: Bu geri kalm›fl bir uygarl›¤› aflmaya olanak verebilecek bir özelliktir. Türkler hiç sömürge olmad›lar. Her ›rkla kardefl gibi yaflad›lar. Sultan kullu¤unu Cumhuriyetle aflt›k. Yeniden hiç kimsenin ve ‘Para’ n›n kulu olmamak dile¤iyle. • 19


BD MART 2014

AnGelir an gelir pald›r küldür y›k›l›r bulutlar gökyüzünde anlafl›lmaz bir heybet o eski heyecan ölür an gelir biter muhabbet çalg›lar susar heves kalmaz flatârâbân ölür flarab›n gazab›ndan kork çünkü fena k›rm›z›d›r kan tutar / tutan ölür sokaklar kuflat›lm›fl karakollar taran›r ya¤murda bir militan ölür an gelir ömrünün h›rs›z›d›r her ölen piflman ölür hep yanl›fl anlafl›lm›flt›r hayalleri yasaklanm›fl an gelir flimflek yalar masmavi dehfletiyle siyaset meydan›n› direkler çat›rdar yaln›zl›ktan sehpada pir sultan ölür son umut k›r›lm›flt›r kaf da¤›'n›n ard›ndaki ne selam art›k ne sabah kimseler bilmez nerdeler

20

naml› masal sevdal›lar› evvel zaman içinde kalbur saman ölür kubbelerde u¤uldar bâkî çeflmelerden akar sinan an gelir -lâ ilâhe illallahkanunî süleyman ölür görünmez bir mezarl›kt›r zaman flairler dolafl›r saf saf tenhalar›nda fliir söyleyerek kim duysa / korkudan ölür -tahrip gücü yükseksaatli bir bombad›r patlar an gelir Attila ölür Attila ‹lhan


BD MART 2014

Atatürk’ün En Sevinçli Oldu¤u An Oh, ne kadar hafifledim ve ferahlad›m!

Millî Kurtulufl Savafl›’n›n baflkomutan›, Türkiye’nin ilk cumhurbaflkan› Atatürk, en sevinçli an›n› ne zaman yaflam›flt›r? Yazan: ZEK‹ SARIHAN

uflkusuz herkes gibi onun da çok üzüldü¤ü, sevindi¤i anlar vard›r. Onun sevinçli oldu¤u anlarla ilgili bir liste yap›lm›fl de¤ildir. Tahmin edilebilir ki askeri okullara yaz›ld›¤›, onlardan diploma ald›¤› zaman çok sevinmifl olmal›d›r. Her subay gibi rütbelerini ald›¤› zamanlar, Ordu Müfettifli olarak atand›¤›nda, Erzurum ve Sivas Kongrelerine bafl-

K

kan seçildi¤inde, Türkiye Büyük Millet Baflkan› oldu¤unda da sevinmifl olmal›d›r. Hele, düflman›n Sakarya boylar›nda durdurulmas› ve onu flan ve flöhretinin doru¤una tafl›yan Dumlup›nar Meydan Savafl› kazan›ld›¤›nda sevincine payan olmamal›d›r. Mustafa Kemal Pafla’n›n hayat›, baflka sevinçlerine vesile olacak olaylarla da doludur. Cumhurbaflkan› se21


BD MART 2014

çilmek az mutluluk mudur? Ard›ndan, hayal etti¤i yeni bir düzen için onun emriyle gerçekleflen reformlar için de sevinmifl olmas› çok do¤ald›r. Onu sevindirme ihtimali bulunan daha pek çok olay s›ralanabilir. Fakat acaba Atatürk’ün hayat›nda en sevinçli an› hangisidir? Bunu afla¤›da kendisinden ö¤renece¤iz? “Bunu vakit geçirmeden yapmal›s›n” Tarih 1937 May›s ay›d›r. Kafas›nda çok önem verdi¤i bir karar vard›r. Atatürk’ün Umumi Kâtibi Hasan R›za Soyak bir görev için Avrupa gezisine ç›kacakt›r.

Atatürk Dolmabahçe’de Hasan R›za Soyak ile bir çal›flma s›ras›nda Atatürk ona: “Çocuk! Çabuk git, gel de art›k flu çiftliklerin hazineye devri iflini halledelim. Biliyorsun ben 1927 senesinde Büyük nutkumu verdi¤im celselerden birinde BMM’ne, bunlar›n Parti’ye ait oldu¤unu söylemifltim. Bu itibarla devir esnas›nda hükümetten Parti için bir miktar para al›rsak iyi olacakt›r. Bakal›m; ‹smet 22

Pafla’n›n dönüflünde meseleyi onunla görüflece¤im, en münasip flekli o zamana kadar kararlaflt›r›r›z” demifltir. oyak, Paris’ten Almanya’ya geçmeye haz›rlan›rken Ankara’dan nöbetçi yaver telefon eder. Atatürk, Soyak’tan Almanya gezisini yar›da b›rakarak derhal yurda dönmesini emretmektedir. O da hemen o akflam yola ç›kar. ‹stanbul’a vard›¤›nda Atatürk de buraya gelmifltir. Birkaç saat sonra gemi ile Trabzon’a yola ç›kacakt›r. Soyak’a ‹nönü ile görüfltükten sonra çiftlikleri bütün tesis ve varl›klar›yla hazineye hibe etmeye kesin olarak karar verdi¤ini söyler ve Soyak’a flu talimat› verir: “Sen bu akflam Ankara’ya git. Mevcudu tespit edip bir listesini yap. Ayr›ca Baflvekilli¤e taraf›mdan bir mektup haz›rla.” Mektubun esaslar›n› da yazd›r›r. “Mektup müsvettesini ‹smet Pafla’ya göster. Fikrini ve mutabakat›n› al, sonra bana telgrafla bildir. Bunu vakit geçirmeden yapmal›s›n. Çünkü Meclis kapanmak üzeredir. Ben istiyorum ki tatilden önce durumu Meclis’e arz edilmifl olsun, bunu temin etmelisin!..” Soyak, denileni yapar. Atatürk ad›na bir mektup yazar ve bir liste haz›rlar. Müsvedde Baflbakan taraf›ndan da uygun bulunur. Mektubu ve listeyi telgrafla Trabzon’da bulunan Atatürk’e arz eder. Atatürk, verdi¤i cevapta, uygun buldu¤unu, hemen Baflbakana vermesi gerekti¤ini, dönüflünde imza etmek üzere flimdilik telgraf›n›n imza yerine eklenmesini

S


BD MART 2014

emreder. Telgraf, liste ile birlikte Baflbakana verilir. Durumun 12 Haziran 1937 günü Meclis’e sunulmas› kararlaflt›r›l›r. “Omuzlar›mda Uluda¤ var!” fiimdi Trabzon’a dönelim. Atatürk, 11 Haziran 1937 günü bu mallar› devlete ba¤›fllad›¤› ile ilgili yaz›s›n› yazd›rmaya bafllar. “Malum oldu¤u üzere ziraat ve zirai iktisat sahas›nda fenni ve ameli tecrübeler yapmak maksad›yla muhtelif zamanlarda memleketin muhtelif m›nt›kalar›nda birçok çiftlikler tesis etmifl idim” diyerek bunlar› hazineye hediye etti¤ini yazar.

Hayat›m›n hat›rlayabildi¤im en sevinçli dakikalar›n› yafl›yorum. Mal ve mülk bana a¤›rl›k veriyor. Bunlar› milletime vermekle ferahl›k duyuyorum.

a¤›fllad›¤› çiftliklerin dönümünü, bunlardaki bina, tesisat, fabrika ve imalathaneleri, canl› demirbafllar› liste halinde belirtir. Listede gösterilen çiftliklerin toplam› 154.729 dönümdür. Orman Çiftli¤i’nden baflka içlerinde Yalova’ da iki, Silifke’de iki, Dörtyol’da iki, Tarsus’ta bir çitlik de vard›r. Yazd›rd›kça “Daha ne vard›?” diye çevresine sorar. Kimse a¤z›n› açmaz. Trabzon Valisi Yahya Sezai Uzay, Atatürk’ün bu ba¤›fltan vazgeçmesini ister. Bunu söylemelerini fiükrü Kaya ve Tahsin Uzer’den rica eder. Fakat onlar ses ç›karmazlar. Vali nihayet dayanamaz:

B

“Atatürk’üm ne olur yazd›rmay›n bu telgraf›. Siz milleti yok olmaktan kurtard›n›z. Türk vatan›n›, Türk tarihini ihya ettiniz, yeniden var ettiniz. Milletin size hediye etti¤i kaç parça fleydir? Bunlar sizde milletin naçiz

yadigâr› olarak kals›n” diye yalvar›r. tatürk, yazd›rmay› b›rakarak flöyle konuflur: “Vali, çok s›k›l›yorum. (‹ki elini omuzlar›n›n üstüne koyarak) Omuzlar›mda Uluda¤ var san›yorum. Ben mektepten ç›kt›¤›m zaman k›l›c›mdan baflka bir fleyim yoktu. fiimdi millet bana çok veriyor, kâfi bana” der. Yazd›rmaya devam eder. Yaz› biter, Atatürk bunlar›n telgrafhaneye götürülüp Ankara’ya çektirilmesini emreder. Telgraf›n makbuzunu al›nca aya¤a kalk›p flöyle konuflur: “Oh oh, ne kadar hafifledim ve ferahlad›m!”

A

23


BD MART 2014

Atatürk ‹nönü’ye çekti¤i telgraf okunurken heyecan içindedir. Gözleri nemlenmifltir. “Y›llar evvel düflündü¤üm bir ifli Trabzon’da tamamlamak mukaddermifl” der. Atatürk, Baflbakanl›¤a yazd›¤› yaz›y› halka okutmufl ve flöyle demifltir: “Hayat›m›n hat›rlayabildi¤im en sevinçli dakikalar›n› yafl›yorum. Mal ve mülk bana a¤›rl›k veriyor. Bunlar› milletime vermekle ferahl›k duyuyorum. ‹nsan›n serveti kendi manevi flahsiyetinde olmal›d›r. Ben büyük millete daha neler vermek istiyorum.” tatürk’ün “Daha neler vermek istiyorum” diye ima etti¤i fley ‹fl Bankas›’ndaki serveti olmal›d›r. Nitekim bunu da öldü¤ü y›l olan 1938’de Dolmabahçeye’ye ça¤›rd›¤› notere vasiyetname olarak yazd›rm›fl, bankadaki hisselerinden do¤an nemay› kendi yak›nlar› ve ‹smet Pafla’n›n çocuklar›n›n ö¤renimi için ay›rd›klar›n›n d›fl›nda kalan esas bölümünü Türk Dil Kurulu ve Türk Tarih Kurumu’na b›rakm›flt›r. Cumhuriyet Halk Partisi’ ne b›rak›lan bir pay yoktur. Parti yaln›zca bu hesab› yönetmekle görevlidir.

A

Atatürk bu servetten niçin s›k›lm›flt›r? Atatürk’ün ‹fl Bankas› ve Çiftliklerinin kayna¤›, bilindi¤i gibi Hindistan Müslümanlar›n›n Kurtulufl Savafl›’na yard›m için gönderdikleri yard›m›n bir k›sm›d›r. Savafl s›ras›nda Atatürk’ün banka hesab›nda tutulan para, Savafl’tan sonra özel bir banka olan ‹fl Bankas›’n›n kuruluflunda ve çiftliklerin al›n›fl›nda kullan›lm›flt›r. 24

‹nsan›n serveti kendi manevi flahsiyetinde olmal›d›r Aç›kça yaz›l›p söylenemese de bunun çeflitli dedikodulara konu olmas› kaç›n›lmazd›r. Nitekim bunun a¤›rl›¤›n› üzerinde hisseden Mustafa Kemal Pafla, Bankan›n kuruluflundan ve Çiftli¤in al›n›fl›ndan iki y›l geçmeden 1927’de bu paran›n Halk F›rkas›’na ait oldu¤unu söylemifltir. Atatürk’ün çiftlikleri devlete iade karar›n› y›llar önce düflündü¤ü, yukar›ya al›nan kendi sözlerinden anlafl›lmaktad›r. Bu durum, 1937 May›s›na kadar on y›l daha sürmüfl, bu tarihte Atatürk çiftliklerini devlete ba¤›fllamaya kesin olarak karar vermifltir. Aç›kça anlafl›ld›¤› gibi Atatürk, böyle bir servet sahibi olmaktan rahats›zl›k duymufl, bunu devlete devretmekle de üzerinden büyük bir yük kalkt›¤›n› hissetmifltir. Bu vesile ile onun flu sözü her dönemde ibret al›nmaya de¤er: “‹nsan›n serveti kendi manevi flahsiyetinde olmal›d›r.” • Kaynak: Baflbakanl›k Cumhuriyet Arflivlerindeki belgeler, 1937 tarihli baz› gazeteler, Hasan R›za Soyak, “Atatürk’ten Hat›ralar” C. II (‹stanbul, 1973), Trabzon Valisi Yahya Sezai Uzay’›n yay›mlanmam›fl an›lar› ve Atatürk’ün Bütün Eserleri, C. 29, ‹stanbul, 2011, Kaynak Yay›nlar›, s. 257-263


Atatürk’ün Dünyas› Cengiz Önal

ürkiye’nin bugünkü mücadelesi yaln›z kendi ad› ve hesab›na olsayd› belki daha k›sa, daha az kanl› olur ve daha çabuk bitebilirdi. Türkiye büyük ve önemli bir gayret sarf ediyor. Çünkü müdafaa etti¤i bütün mazlum milletlerin ve bütün Do¤u’nun davas›d›r…

T

Gazi Mustafa Kemâl Atatürk

51

Atatürk’ün Türk Tarihindeki Yeri ve Önemi

aflam hikâyesini ayr›nt›l› olarak gözden geçirdi¤imiz Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün Türk Tarihinde, kendi dönemini oldu¤u kadar, sonras›n› da derinden etkileyen, 盤›r aç›c› bir yeri ve önemi vard›r. Atatürk’ü yeterince anlayabilmek ve dolays›yla gösterdi¤i yolda ilerleyebilmek ve Türk Ulusu’nu ça¤dafl medeniyetler düzeyine ulaflt›rabilmek için, onun, Türk tarihindeki unutulmaz yerini ve de önemini incelemek ve ö¤renmenin gerekli ve yararl› oldu¤u tart›flmas›z bir gerçektir. Ulu Önder’e Türk Tarihi içinde son derecede seçkin bir yer sa¤layan hizmetlerinden en baflta geleni; hiç kuflkusuz, vatan› iflgalci Yunan ordusunun istilas›ndan ve dolays›yla emperyalist gücün pençesinden kurtar-

Y

mas› ve bu nedenle de ulusal bir kahraman olmas›yd›. Yurdun, iflgalciler taraf›ndan dört bir yandan ve hatta iflbirlikçiler taraf›ndan da içeriden amans›z sald›r›lara u¤rad›¤›, her fleyin düflmanlar›n insaf


BD MART 2014

ve merhametinden beklendi¤i, milletin art›k yaflama gücünü tüketti¤i zannedilen bir dönemde, o korkusuzca ortaya at›ld›. Türk Ulusu’nun özgür yaflama arzusuna ve vatan topra¤› sevgisine güvenerek, boynunda ‹stanbul Hükümeti’nin idam ferman› oldu¤u halde, Ulusal Savafl›m’› hiç bir fleyden y›lmayan iradesiyle bafllatt›, koordine etti ve sürdürdü. O, bitip-tükenmeyen enerjisi, ileriyi görme ve sezme yetene¤i, pratik ve berrak zekâs›, hiç bir fleyi rastlant›ya b›rakmayan kararl› hareketi, üstün komutanl›k ve teflkilatç›l›k özellikleri ve hayallere yer vermeyen gerçekçi tutumuyla devrimci bir önderdi. ununla birlikte Mustafa Kemal, zaman mekân ve imkân faktörlerini en iyi birlefltirme yetene¤i ile Birinci Dünya Savafl›’n›n galipleri olan süper devletlerin destekledi¤i ve tetikçileri olan istilâc› ve iflgalci güçleri, Anadolu topraklar›ndan söküp atarak son ba¤›ms›z Türk Devletini kurmufl ve Türk Ulusu’nun tarih sahnesinden silinmesini engellemifl ulusal bir kahramand›r. Sadece bu ola¤anüstü hizmet Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün Türk tarihinde, efli ve benzeri olmayan bir yer edinmesi için fazlas›yla yeterlidir. Vatan›n kurtar›c›s› Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün eserine devaml›l›k ve sa¤laml›k sa¤layan özelliklerden biri de onun, “mümkün olan ile mümkün olmayan›n s›n›rlar›n›” isabetle kestirmesiydi. Bunun en keskin ve net kan›t›, zaferin ard›ndan orduya Bo¤azlar’a yü-

rüme emrini verdi¤inde, herkesin ve özellikle Bat›l› emperyalistlerin, hatta yak›n çal›flma arkadafllar›ndan bir k›sm›n›n sald›r›lara yeniden bafllanaca¤› fleklinde bir inanca kap›ld›¤› s›rada, bu emri bir askeri taktik gere¤i olarak vermifl ve ‹ngiltere’nin baflbakan› Lloyd George’un tahriklerine kendini kapt›rmam›fl olmas›d›r…

A

tatürk bar›fl masas›nda da gerçekçi ve ›l›ml› davranm›fl ve toprak isteklerinde ölçülü bir yol tutmufltur. Buna karfl›l›k “Tam ba¤›ms›zl›¤›na sahip bir devlet ve hiç bir gücün müdahalede bulunamayaca¤› bir vatan yaratma” konusu üzerin-

B

26

Mustafa Kemâl cephede ‹smet ‹nönü ile birlikte


BD MART 2014

Atatürk, iflgalci güçleri, Anadolu topraklar›ndan söküp atarak son ba¤›ms›z Türk Devletini kurmufl ve Türk Ulusu’nun tarih sahnesinden silinmesini engellemifl ulusal bir kahramand›r. de titizlikle durmufltur. Yeni devletin tam ba¤›ms›zl›¤a sahip olabilmesi için, ba¤›ms›z bir devlet anlay›fl› ile ba¤daflmas› mümkün olmayan kapitülasyonlar›n, gerekçesi ne olursa olsun, en k›sa süre dahi

yürürlükte kalmaks›z›n, bir an önce kald›r›lmas› gerekiyordu. Mustafa Kemal’in ve himayesindeki en yak›n silah ve çal›flma arkadafl› ‹smet Pafla’ n›n kararl› tutumlar›, ödün vermez davran›fllar› ve Türk Ulusu’nun hakl› davas›na olan sars›lmaz inançlar› sonucunda, Bat›l› emperyalist güçler kapitülasyonlar›, Lozan’da çetin tart›flmalardan sonra, bar›fl›n tehlikeye girmesi üzerine, daha fazla direnmenin anlams›z oldu¤u inanc›yla, kald›rmak zorunda kalm›flt›r. ununla birlikte, yüzy›llar boyu devletin iç ifllerine yabanc›lar›n kar›flmalar›na yol açan “Müslüman olmayan az›nl›klar sorunu”, kesin hatlara sahip bir nüfus de¤iflimiyle çözüme ba¤lanm›flt›r. Böylece Osmanl› Devleti’nin içini yüzy›llard›r kemiren, Anadolu’nun bütünlü¤üne gölge düflüren ve d›fl müdahalelere

B

Mustafa Kemâl bir tatbikat› izliyor

27


BD MART 2014

Atatürk Meclis’te konufluyor her daim k›l›f haz›rlayan az›nl›klar sorunu tarihe mal edilmifltir. Atatürk, bu baflar›s›yla Anadolu vatan topraklar› bütünlü¤ünde birleflmifl, tam ba¤›ms›zl›¤›na sahip, yeni ve geliflmeye elveriflli bir devlet yaratm›flt›r. nun zafer sonras› gerçekçi davran›fl› uzun ömürlü, güvene dayal› bir bar›fl döneminin aç›lmas›n› sa¤lad›. Paha biçilmeyen bu uzun bar›fl dönemi, yüzy›llardan beri bütün imkân ve enerjisini savafl meydanlar›nda tüketmeye mecbur olan Türkiye’ye kalk›nma, gayretini halk›n›n refah ve mutlulu¤una yöneltme, siyasi ve sosyal yap›s›n› ça¤›n gereklerine göre yeniden düzenleme imkân›n› verdi. Günümüzün yetmifl alt› milyonu aflk›n nüfusa sahip ça¤dafl, Balkanlar, Ortado¤u ve Kafkaslar’da etkin güç olmaya aday Türkiye Cumhuriyeti, Atatürk’ün sa¤lad›¤› üççeyrek as›rl›k bar›fl döneminin eseridir.

O

28

Gazi Mustafa Kemal’in eserini ve flahsiyetini yücelten sadece vatan kurtar›c›l›¤› ve tam ba¤›ms›zl›¤›na sahip istikrarl› bir devlet kuruculu¤u da de¤ildir. O, emperyalist devletlerin pençesinden kurtard›¤› vatan›n ve yeniden kurdu¤u devletin sonsuza dek yaflayabilmesi için gerekli önlemleri de ald›. “Atatürk ‹lkeleri ve Devrimleri” ad›yla isimlendirilen bu önlemlerin amac›, Türk Ulusu’nu bir an önce, mümkün olan h›zla, ça¤dafl uygarl›¤›n bir orta¤› haline getirmektir. tatürk, Osmanl› yönetiminin as›rlard›r Avrupa devletleriyle girdi¤i ve Osmanl› lehine hiçbir olumlu sonucun al›namad›¤› çözümsüzlü¤ü ve kördü¤ümü, vatan kurtar›c› ulusal kahraman olman›n ve tam ba¤›ms›z devlet kurman›n kendisine sa¤lad›¤› “eflsiz ve benzersiz bir sayg›nl›k” ile kökünden çözüme kavuflturdu. Ona göre ça¤dafllaflman›n bir tek yolu vard›; o da ça¤a damgas›n› vuran ça¤dafl uygarl›¤›, bilimi, kültürü, teknolojisi ve baflka bir ifade ile “yaflama ve dünyaya bak›fl” flekliyle topyekûn almakt›. Bunun yolu ak›l ile hareket etmek ve bilimi rehber edinmekten geçiyordu. Bütün ifllerinde oldu¤u gibi, Atatürk karar›n› verdikten sonra, bunu büyük bir enerji ve kararl›l›kla uygu-

A


BD MART 2014

lam›fl, on befl y›l gibi k›sa say›labilecek bir sürede, yapt›¤› köklü de¤ifliklerle, Türk Ulusu’nun ça¤dafllaflma yoluna girmesini ve “Yeni ve genifl ufuklara” yönelmesini sa¤lam›flt›. O dönemde dünyan›n birçok ülkesine model olmufl, Milletler Cemiyeti’nin davet ederek üye yapt›¤› tek devlet konumuna eriflmifl ve gelecek için önemli bölgesel bir güç olmufl Türkiye Cumhuriyeti Devleti bu oluflumun bir eseridir. Atatürk yapt›¤› yeniliklerle yeni ufuklara yöneltti¤i Türkiye’nin kendi öz de¤erlerinden kopmadan Bat›’n›n ruhsuz bir kopyas› haline gelmemesi, ça¤dafllaflman›n ulusal de¤erlerle desteklenmesi için de ciddi önlemler ald›. Böylece ça¤dafllaflma ile ulusal kimli¤in daha bir belirginleflmesi, Türk kültürünün halk kayna¤›ndan beslenerek “kendi öz de¤er ve özellikleri” ile ça¤dafl uygarl›k içinde lây›k oldu¤u yeri almas›n› amaçlam›flt›r. Bunu yaflama geçirmek için Türk Dil

Atatürk, on befl y›l gibi bir sürede yapt›¤› köklü de¤ifliklerle, Türk Ulusu’nun ça¤dafllaflma yoluna girmesini ve “Yeni ve genifl ufuklara” yönelmesini sa¤lam›flt›.

Kurumu, Türk Tarih Kurumu ve Ankara’da Dil, Tarih ve Co¤rafya Fakültesinin kurulmas›n› ve Halkevleri’nin de harekete geçirilmesini sa¤lam›flt›r. lu Önder, yaratt›¤› eser ile iki yüz y›l› aflk›n bir süredir devam eden ve bir türlü baflar›ya ulaflamayan ça¤dafllaflma çabalar›n›n yaratt›¤› eziklik, çaresizlik ve güçsüzlük duygular› içinde bunalan Türk Ulusu’nu, kendine olan güvensizlikten kurtarm›fl ve baflar›lar›yla, zengin tarihi ve kültürüyle iyi bir gelece¤e yöneldi¤ine inand›rm›flt›r. Onun Birinci Dünya Savafl› galibi olan süper devletlerle, onlar›n maflalar› ve tetikçileri konumundaki uydu devletin ordusunu, “Mehmetçi¤in süngüsü ile” dize getirmesi, y›llardan beri devam eden “Türk’ün ma’kûs talihini” yenerek, dünün “Hasta Adam›”ndan zinde, gelecek vadeden, yeni ve dinamik bir devlet yaratmas›, Türk Ulusu’nda kendine ve gelece¤e güven duygular›n› oluflturmufl ve art›rm›flt›r. Büyük Önder, kal›n çizgiler halinde belirtilen bu hizmetleri ile Türk tarihinde unutulmaz, seçkin ve eflsiz bir yere ve öneme sahip olmufltur. Atatürk’ün düflünce ve ilkeleri bugüne de¤in ülkeyi yönetenler için birer esin kayna¤› olma özelli¤ini korumufltur. Bu düflünce ve ilkelerin, her fleye karfl›n varl›¤›n› korudu¤u sürece, bundan sonra da, ayn› flekilde, ›fl›kl› birer yol olaca¤›na asla kuflku yoktur.•

U

cengizonal@butundunya.com.tr (Gelecek Ay: Atatürk’ün Dünya Tarihi’ndeki Yeri ve Önemi) 29


Yurdumuzda giderek koyulaflan siyasal karanl›k, bir ça¤dafl yönetim biçimi olan demokrasiyle alay edildi¤ini, sözcük ve anlam olarak sömürüldü¤ünü göstermektedir. Tahammülsüzlük, sab›rs›zl›k, anlay›fls›zl›k, hoflgörüsüzlük, hukuksuzluk, adaletsizlik, yandafll›k, ayr›mc›l›k, ayr›cal›k, karalama, suçlama, sald›r›, yolsuzluk, kurals›zl›k, sayg›s›zl›k, güvensizlik afl›r› boyutlardad›r. Karfl›t olan, düflman say›lmaktad›r.

BÜTÜN K‹TAPÇILARDA


BD MART 2014

YAZILARI

Bar›fl›n Korunmas›

B

ir taraftan silahlanman›n s›n›rland›r›lmas› ve Bar›fl’›n korunmas› için konferanslar toplan›rken, baflka taraftan gene Bar›fl’›n korunmas› tezine dayanarak silahlanma ve savafl lehinde yeni aç›klamalar yap›l›yor. Bat› dünyas›n›n arz etti¤i görüntü iflte budur. Bir ‹ngiliz gazetesinin savafl hakk›nda açt›¤› bir ankete General Gouraud flöyle bir cevap vermifl: “E¤er yak›n bir savafl› istemiyorsak, savafla haz›r olmam›z gerekir. Ülkede kanunlar› hâkim k›lmak için nas›l güvenlik güçlerimiz var ise, ayn› mant›k gere¤i olarak, antlaflmalar› hâkim k›labilmek için de ordulara ihtiyaç vard›r.” Generalin söyledi¤i sözler, bize yeni bir düflünce ifade etmiyor. Bunlar en ilkel devirlerden kalma bir gerçekten ibarettir. Yaz›k ki, bu gerçek, zaman›m›zda da ilk devirlerindeki güç ve fliddetini korumaktad›r. Yaflamay› istemek, savafl›m› kabul etmektir. Ne kadar s›radan bir hal al›rsa als›n, devrin en büyük gerçe¤i yine budur. Anlafl›lm›flt›r ki, hangi hükümette savafl›m gücü ve araçlar› eksik ise, o hükümetin Bar›fl› korumas›na, ça¤dafll›k ve geliflme alan›nda yararl› bir iz b›rakmas›na ihtimal yoktur. Do¤an›n zay›flar için çok ac›mas›z oldu¤unu söyleyip duruyoruz. Bu ya-

k›nmam›zda hakl› oldu¤umuz kesinlikle iddia olunamaz. “Do¤a, zay›flara karfl› çok ac›mas›z olmasayd›, dünyada ça¤dafll›k ve geliflme nam›na hiçbir fley oluflmazd›.” diyenlerin hakk› vard›r. Tarihi yürüten gerçe¤in bundan baflka bir fley olmad›¤›n› bile söylemekte abart› yoktur.

Z

aman›m›zda herkesin arzu etti¤i “Bar›fl”tan bahsetmek, yaln›z güçlü olanlara düfler. Zay›f milletlerin Bar›fl›n Korunmas› lehine söz söylemeleri bile gülünç oluyor. Uluslararas› iliflkilerde bar›flseverlikten bahsedebilmek bafll› bafl›na bir elde etme, güç ifade eder. Bu zamanda hayat ve ahlak ilkelerini kesinlikle önermek zorunday›z. Vatandafllar› askerli¤e haz›rlamak, düflmanlara karfl› kin ve intikam duygular› beslemek, belki insani düflüncelerle aç›klanamaz. Ancak milli varl›¤a sald›ranlara karfl› güçten, sald›r› yetene¤inden baflka bir cihaz ile de karfl› konulamaz. Milletlerin sald›r› ve direnç yetenekleri sayesindedir ki, çok sevdi¤imiz bar›fl› ve ahlak› korumak mümkün olacakt›r. Yoksa güçsüz bir hükümette bar›fl›n da, ahlak›n da temel tutmas›n› ummak, hayal peflinden koflmakt›r. Hâkimiyeti Milliye Gazetesi 22 Nisan 1929 31


Haz›rlayan: Y‹⁄‹T EREN GÜNEY

Bu ay köflemizi dilimizde yer etmifl yabanc› sözcüklerin karfl›l›klar›na ay›rd›k. Bilginizi s›nay›n.

1 Salvo (‹ta.)

6 Jaluzi (Fr.)

2 Ekspertiz (Fr.)

7 Klon (‹ng.)

a-Uzman incelemesi b-Ad›m ad›m c-‹ncinme d-Gösterge

a-Dal›fl b-Denetim ba¤› c-Dufl kabini d-Ç›kmal›k 12 Sanitasyon (Fr.)

a-Çizgi b-Vas›fl›l›k c-Tüzük d-Sa¤l›k koruma

a-De¤iflim b-Çokgen c-Büküm d-Kopyalama 8 Alivre (Fr.)

3 Anomali (Fr.)

13 Trekking (‹ng.)

a-Önceden sat›fl b-Baya¤›l›k c-Ay›rma d-At›fl alan›

a-Mütecaviz b-Köktenci c-Kopuntu d-Ayk›r›l›k

a-Toplu ak›n b-Da¤ yürüyüflü c-Uyuflturma d-Üçlü alan

9 Cheese cake (‹ng.) 14 Arketip (Fr.)

4 Regülatör (Fr.)

a-Tüylü top b-Peynirli kek c-Tafl›mal›k d-Tarafs›z

a-Düzenleyici b-Garip c-Hofl koku d-Güçlendirme

a-Kümelenme b-‹ndirim c-‹lk örnek d-‹çgösterir

10 Konjonktivite (Fr.) 15 Ekstrem (Fr.)

5 IQ (‹ng.)

a-fiifreli yaz› b-S›n›rlamak c-Göz yang›s› d-Gerdirme

a-Emir eri b-Fizik tedavi c-Zeka düzeyi d-Efl saman Yan›tlar: 151. sayfada 32

11 Plonjon (Fr.)

a-Is› tedavisi b-Güdümleme c-fierit perde d-Deneycilik

a-Afl›r› b-Yayl›m atefl c-Kestirim d-Genelge

(Fr.) Frans›zca, (‹ta.) ‹talyanca (‹ng.) ‹ngilizce

a-S›n›rlamak b-Giriflken c-Uç d-Baya¤›l›k


ATATÜRK’ÜN fiAfiIRTAN ‹DD‹ASI:

Sakl› Tarih Sinan Meydan

Demokrasi’nin Kökeni Sümerlere Dayan›r Atatürk’ün en önemli

özelliklerinden biri “Bat› merkezci anlay›fla” baflkald›rmas›d›r. Bilindi¤i gibi Bat› merkezci anlay›fl, dünyadaki neredeyse bütün uygarl›k de¤erlerinin “Bat›’n›n mal›” oldu¤unu iddia eden ve bu iddias›na neredeyse bütün dünyay› inand›ran / genel kabul görmüfl bir anlay›flt›r.

»

33


BD MART 2014

Bat› merkezci anlay›fla göre dünyada “ileri” kültür / uygarl›k ad›na ne varse hepsi önce Antik Yunan / Grek, sonra da Rönesans, Reform ve Ayd›nlanma dönemi Avrupas› kaynakl›d›r! ‹flte Atatürk, Bat›’n›n askeri ve

siyasi vesayetine karfl› verdi¤i bir kurtulufl savafl›n› kaz›nd›ktan hemen sonra Bat›’n›n kültür/uygarl›k vesayetine, yani Bat› merkezli anlay›fla karfl› da bir savafl vermifltir. Hep kabul edildi¤i biçimde Atatürk, Türkiye Cumhuriyeti’ni Bat›’n›n de¤erleriyle de¤il, dünya kültür / uygarl›k tarihinin evrensel de¤erleriyle yüklemifltir. Bu de¤erleri de (ak›l + fen = muas›rlaflma / (ak›l + bilim = ça¤dafllaflma) biçiminde formüle etmifltir. Atatürk, herfleyden önce Bat› merkezi anlay›fl›n kalbine, Ça¤dafl / Bat› uygarl›¤›n›n Antik Yunan / Grek kaynakl› bir kültür / uygarl›k oldu¤u kuram›na sald›rm›flt›r. Atatürk bu bilimsel sald›r›s›n›, 1930’larda Türk Tarih Kurumu, Türk Dil Kurumu ve Türk Antroploji Kurumu gibi kurumlarla gerçeklefltirmifltir. Bu kurumlar›n yapt›¤› bilimsel araflt›rmalara dayal› olarak Bat› merkezci anlay›fla baflkald›ran, kültür / uygarl›¤›n t›pk› bir günefl gibi Do¤u’dan/Asya’dan: Güney Asya’dan, Orta Asya’dan ve Ön Asya’ dan do¤up, Bat›’n›n ufkunda yükseldi¤ini anlatan “Asya merkezci uygarl›k kuram›n›” içeren tarih kitaplar› yazd›r›p bunlar› genç Cumhuriyet’in gençlerine okutmufltur. (Atatürk’ün haz›rlatt›¤› Tarih serisi- 4 cilt). 34

Atatürk’ün, 400-500 y›l gibi uzun bir zamanda tüm dünyay› egemenli¤i alt›na al›p bat› sömürgecili¤ine kültürel / bilimsel derinlik kazand›ran Bat› merkezci anlay›fl› sorgulamas›, dünyan›n düz oldu¤una inan›lan Orta Ça¤da G. Galilei’nin ç›k›p “Dünya yuvarlakt›r!” demesine benzedi¤i için büyük tepki çekmifl, hatta emperyalist genel kabullerin esiri durumundaki bilim dünyas›nda pek de fazla ciddiye al›nmam›flt›r. Ancak bugün dünyada Bat› merkezci anlay›fl› sorgulayan çok say›da bilim insan› vard›r. (*)

Atatürk bu bilimsel

sald›r›s›n›, 1930’larda Türk Tarih Kurumu, Türk Dil Kurumu ve Türk Antroploji Kurumu gibi kurumlarla gerçeklefltirmifltir. Ayr›nt›ya girmeden Atatürk’ün Bat› merkezci anlay›fla baflkald›r›s›n› tek bir örnekle aç›klamak istiyorum Atatürk bütün dünyada hiç sorgulanmadan kabul edilen “Demokrasinin


BD MART 2014

Demokrasi ‹lkesinin Tarihi Geliflimi bafll›¤› alt›nda flunlar› yazm›flt›r: “Bundan en afla¤› 7000 y›l önce Mezopotamya’da insanl›¤›n uygarl›klar›ndan birini kuran Sümer, Elam ve Akat kavimlerinde demokrasi ilkesi uygulanm›flt›r. Gerçekte bu Türk ›rklar› birleflik bir Cumhuriyet kurmufllard›r. Bundan sonra Atina ve Sparta gibi Yunan flehirleri bu tür demokrasi ile idare olunurlard›. Roma da demokrasi hayat› yaflam›flt›r. Türk milleti en eski tarihlerde meflhur kurultaylar›yla, bu kuAtatürk’ün ”Demokrasinin Sümerler’de do¤du¤unu rultaylarda devlet baflyazd›¤› Vatandafl ‹çin Medeni Bilgiler adl› kitab›n›n kanlar›n› seçmeleriyle 1930 tarihli ve A. ‹nan imzal› ilk bask›s› demokrasi düflüncesine ne kadar ba¤l› olduklar›n› göstermiflAntik Yunan kaynakl› oldu¤u” fleklinlerdir…” deki emperyalist genel kabule bundan tam 84 y›l önce baflkald›rm›flt›r. Bilindi¤i gibi bütün dünyada Atatürk’ün, bu iddias› hiç flüphesiz kabul gören Bat› merkezci görüfle göre Bat› merkezci anlay›fl›n gönüllü esiri demokrasi Antik Yunan’daki demos durumundaki ça¤›m›z ayd›n› için kayani halk ve kratos yani otorite söz- bul edilebilir bir fley de¤ildir! Ancak cüklerinin birleflmesinden oluflan Yu- Sümer araflt›rmalar› göstermifltir ki nanca / Grekçe demokratia sözcü¤ü- gerçekten de “demokrasi” sözcü¤ü her bak›mdan dünyada en çok Türkne dayan›r! Ancak Atatürk demokrasi sözcü- çeye benzeyen- eski Sümercedeki ¤ünün kökeninin Antik Yunan’a de¤il Dumugiratuku sözcü¤üne dayaneski Sümer’e dayand›¤›n› ileri sürmüfl- maktad›r. M. Ünal Mutlu, Sümerce ve Ettür. Atatürk, 1930 y›l›nda yazd›¤› Varüskçe Arkaik Türk Dilleridir adl› tandafl ‹çin Medeni Bilgiler kitab›nda 35


BD MART 2014

makalesinde bu gerçe¤i flöyle ifade etmifltir: “Demokrasi kavram ve kelimesinin ilk görüldü¤ü uygarl›k Sümer uygarl›¤›d›r. Sümercedeki Dumugiratuku kelimesi günümüze Demokratika, Demokrasi olarak gelmifltir. Bu kelime ve kavram› Sümer uygarl›¤›n›n do¤uflundan 3000 y›l sonra tarih sahnesinde görülen Grek uygarl›¤›na mal etmek bilim ve insanl›k ad›na utanç verici bir durumdur.”

“Demokrasi kavram ve kelimesinin ilk görüldü¤ü uygarl›k Sümer uygarl›¤›d›r. Sümercedeki Dumugiratuku kelimesi günümüze Demokratika, Demokrasi olarak gelmifltir.” Yani “Demokrasi” tarihte kelime ve kavram olarak ilk kez MÖ 3000 lerde Kengerlerde / Sümerlerde görülmüfltür. ‹lk meclisler de -ünlü Sümereolog S.N. Kramer’in deyimiyleGrek ve Roma’da de¤il Sumerde görülmüfltür. Sümerce Dumugiratuku halk›n gücü demektir. MÖ 3000’lerde Sümerce Dumukuratuku sözcü¤ü 2500 y›l sonra MÖ 500’de Grekçe / Yunan36

Sümerolog, Samuel Noah Kramer ca Demokratia olarak ses de¤iflimine u¤ram›fl. Bat› dillerinde ilk kez Latince’de MS. 1300 lerde Democratia, MS 1400’lerde Frans›zca’da Democratie, ‹ngilizcede 1570’lerde Democracy olarak ortaya ç›km›flt›r. Bat› merkezci anlay›fl da tarihi yazarken hep yapt›¤› gibi tarihsel, kültürel geliflmelerin Antik Yunan öncesindeki köklerini gizleyerek herfleyi önce Yunan’a sonra kendisine maletmifltir. Ama yüzy›l›m›z›n bu topraklardaki “ilk uyanan›” Mustafa Kemal Atatürk, Bat› merkezci anlay›fl›n kültür / uygarl›k yalanlar›n› da yutmam›flt›r.• sinanmeydan@butundunya.com.tr (*) Konunun ayr›nt›lar› için bkz. Sinan Meydan, Atatürk ve Türklerin Sakl› Tarihi, 5. Bas, ‹nk›lap Kitabevi, ‹stanbul, 2013. Kaynakça: •A. ‹nan, Medeni Bilgiler, 2. Bas., (Günümüz Türkçesine çev. Neriman Ayd›n), Toplumsal Dönüflüm Yay., ‹stanbul, 2010, s.54. •M. Ünal Mutlu,“Sümerce ve Etrüskçe Arkaik Türk Dilleridir” Tarihten Bir Kesit Etrüskler, 2-4 Haziran 2007, Bodrum Sempozyumm Bildirileri, TTK Yay, Ankara, 2008, s. 120


BD MART 2014

Petrol “‹nsan”la Tan›fl›yor 2

1

Yazan: H‹KMET ULU⁄BAY

19 uncu yüzy›l›n sonlar›ndan bafllayarak ilk petrol paylafl›m›na iliflkin uluslararas› ayak oyunlar›nı ve ilk politik söylemleri de k›saca inceleyelim.

Birinci petrol paylafl›m› Birinci ve son petrol paylafl›mlar›n›n gerisinde yatan politik ve ekonomik anlay›fllar› kavrayabilmek için bu olaylardan ba¤›ms›z olarak söylenmifl birkaç tarihi sözü daha bafllang›çta sizlerle paylaflmak isterim. ‹lki, 18551865 döneminde ‹ngiliz ‹mparatorlu¤u Baflbakanl›¤› görevini üstlenecek olan ünlü devlet adamlar›ndan Henry

Henry Temple Palmerston 37


BD MART 2014

Temple Palmerston’un 1 Mart 1848 günü Avam Kamaras›nda d›fl politika üzerine yapt›¤› konuflmada dile getirdi¤i söylem inceleyece¤im konu aç›s›ndan büyük önem tafl›maktad›r: “Bizim sonsuza dek yan›m›zda olacak dostlar›m›z yoktur ve bizim sürekli kal›c› düflmanlar›m›z da yoktur. Bizim, sürekli ve sonsuza dek var olacak ç›karlar›m›z vard›r ve iflte bu ç›karlar›m›z› izlemek bizim görevimizdir.” [12] ‹kinci söylem ise ‹ngiliz Deniz

Albay› Alfred Thayer Mahan (18401914) taraf›ndan 1892 de söylenmifltir: “Dünya, tarihi boyunca deniz gücünün etkisinden daha etkileyici bir fley görmemifltir. Büyük ordumuzun hiçbir zaman gidemedi¤i uzak diyarlar ve dünya egemenli¤inin aras›nda, f›rt›nalar›n dövdü¤ü gemilerimiz durmaktad›r.” [13] Üçüncü söylem ise ünlü jeopolitik kuramc›s› Halford Mackinder’in 25 Ocak 1904 de ‹ngiliz Co¤rafya Derne-

Alfred Thayer Mahan 38

¤i’nde yapt›¤› “Tarihin Co¤rafi Pivotu” bafll›kl› konuflmas›nda dile getirilmifltir: “Büyük bir sanayi gücüne dayanmayan ve gerisinde büyük bir halk olmayan bir deniz gücü, dünya çat›flmas› s›ras›nda karfl›laflaca¤› sald›r›lar karfl›s›nda varl›¤›n› sürdürebilmede çok zay›f kal›r. … deniz ve demiryolu birlikte gelece¤e uzanmaktalar … ve gelecekte hareket sahas› olarak hava da eklendi¤inde … baflar›l› olacak güçler arkalar›nda büyük sanayi varl›¤› olanlard›r. Bu devletlerin k›talar›n ortas›nda veya ada olmalar› fark etmeyecektir. Sanayi gücüne sahip olan ve bilim ile keflfetme gücüne sahip olan halklar bütün di¤erlerini yeneceklerdir.” [14] ‹ngilizlerin “ulusal ç›kar”, “sanayi gücü” ve “aç›k denizlere egemenli¤e” iliflkin olarak söyledi¤i bu sözleri belleklerimizde tutarken, birinci petrol paylafl›m kavgas› öncesinde a¤›rl›¤› Avrupa olmak üzere, dünyada petrol tüketimini yönlendirecek ve onu stratejik bir ham madde konumuna tafl›yacak baz› önemli geliflmeleri de sat›r bafllar› ile hat›rlamakta fayda görüyorum. 1750 li y›llarda ‹ngiltere’de bafllayan ve k›sa bir gecikme ile Avrupa ve ABD’ye yay›lan Sanayi Devrimi gereksinim duydu¤u enerjiyi bafllang›çta odun kömürü ve sonra da maden kömürü ile sa¤lam›flt›r. 18. yüzy›lda kömür madenlerinden kullan›lan ve vagonlar›n› beygirlerin çekti¤i sistem zamanla gelifltirildi ve 1801 de lokomotifin ilk ve en basit modeli Londra


BD MART 2014

1801 y›l›nda Londra’da kömür madenlerinde kullan›lan bir lokomotif civar›ndaki kömür madeninde kullan›ld›. [15] Lokomotifi gelifltirme çal›flmalar› ayn› h›zla devam etti ve 1825’de Stockport-Darlington yük hatt› ve 1830’da da hem yük hem de yolcu tafl›mak üzere Liverpool-Manchester hatt› iflletmeye aç›ld›. [16] ‹zleyen y›llarda demiryollar› h›zla geliflmesini sürdürdü ve di¤er ülkelere de yay›ld›.

¤inde bu lambaya ya¤ haznesi gelifltirildi ve yass› dokuma fitil eklenerek önemli bir yap›sal de¤ifliklik kazand›r›ld› ve ayd›nlatma gücü yükseltildi. [17] Bu cihaz›n yayg›nlaflmas› s›v›laflt›r›lm›fl balina ve domuz ya¤›na talebi h›zla yükselterek fiyatlar› yukar›ya h›zla itti¤inden alternatif ya¤ üretimine iliflkin araflt›rmalar yo¤unlaflt› ve bir süre sonra kömürün rafine edilmesinden elde edilen daha ucuz ya¤›n kullan›m› yayg›nlaflt›.

B

Yukar›da antik ça¤a iliflkin bilgiler aras›nda da de¤inildi¤i üzere, insano¤lu gerek bitkisel ve gerek petrol s›z›nt›lar›ndan elde edilen ya¤lar› ayd›nlanmak için kullanmaktayd›. Bu geleneksel ayd›nlanma arac› izleyen dönemlerde de hemen hiçbir yap›sal de¤iflikli¤e u¤ramadan çok uzun süre varl›¤›n› sürdürdü. 1784 y›l›na gelindi-

Bu geliflmelerin yer ald›¤› dönemde

William Murdock isimli flah›s 1792 y›l›nda Cornwall’daki çal›flma ofisini ve evini kömürden elde etti¤i gaz ile ayd›nlatmay› baflard›. 1805 y›l›nda bu buluflunu fabrikas›n› ayd›nlatmada da kulland› ve fabrikas›nda gece vardiyas› yapma olana¤›n› da buldu. [18] 1817 y›l›na gelindi¤inde ‹ngiltere’de kentlerin sokaklar›n› kömür gaz› ile ayd›nlatacak flirketler kurulmaya baflland›. Buharl› gemilerin en ilkel türleri 1807’de ABD’de Clearmont gemisi Hudson vadisinde ve Comet 1811’de ‹skoçya’da ilk seferlerini yapt›lar. Bu ilk gemilerin motorlar› süratle gelifltirildi ve 1840 y›l›nda Kuzey Atlantik’i de aflmaya bafllam›fllard›. 1850’li y›l39


BD MART 2014

lara gelindi¤inde enerji kayna¤› olarak kömürü kullanan buharl› gemiler sanayi devrimini baflarm›fl ülkelerin dünya deniz tafl›mac›l›¤›nda temel araç haline gelmiflti. [19] 1850 li y›llarda Avrupa’daki buharl›

gemilerin a¤›rl›¤› 186.000 ton iken 1910 y›l›nda 19.045.000 tona ç›km›flt›r. 1879 y›l›ndan bafllayarak çelikten gemilerin yap›m›na bafllanm›flt›r. Bu süreçte 1893 y›l›na gelindi¤inde dünya gemi üretiminin yüzde 81,6’s› ‹ngiliz tezgahlar›nda yap›lmaktayd›. Bu geliflmelerin yer ald›¤› dönemde, Osmanl› Devleti savafl donanmas›nda uzun süre ‹ngiliz subaylar› görev yapm›flt›r. 1908’de bu görevlilerin bafl›na Amiral Sir Douglas Gamble atanm›flt›r. [20]

1914 y›l›nda dünyadaki buharl› ticari gemi tonaj›n›n yaklafl›k yar›s› ‹ngiltere’nin elinde bulunmaktayd› 1908-1911 döneminde Osmanl› Devleti’nde görev yapan Donanma Bakan›’n›n say›s› 9’dur. Osmanl› Donanmas›, Abdülhamit II döneminde 20 y›l› aflk›n süre hiçbir tatbikat da yapmam›flt›r. [21] 1914 y›l›nda dünyan›n önde gelen ülkelerinde buharl› gemi net tonajlar› ve paylafl›m oranlar› Tablo 3 de yer almaktad›r. Tablo 3 ün incelenmesin40

TABLO 3 30 Haziran 1914 tarihi itibariyle dünyadaki buharl› ticaret filosunun boyutlar› Ülke Ad›

Net Tonaj

Ülke Pay›

Birl. Krall›k

11.538.000

44,4

Almanya

3.096.000

11,9

ABD

1.195.000

4,6

Norveç

1.153.000

4,4

Fransa

1.098.000

4,2

Japonya

1.048.000

4,0

Hollanda

910.000

3,5

‹talya

871.000

3,4

30.909.000

80,4

Toplam

Kaynak: Clough and Cole, Economic History of Europe sayfa 595. den de görüldü¤ü üzere dünyadaki buharl› ticari gemi tonaj›n›n yaklafl›k yar›s› ‹ngiltere’nin elinde bulunmaktayd› ve sahip oldu¤u ticari filo hacmi ikinci s›radaki Almanya’n›n yaklafl›k dört kat› düzeyinde idi. 1895 y›l›nda Osmanl› Devleti’nin bayra¤›n› tafl›yan ticaret gemisi say›s› yaklafl›k 50.000 dolay›nda ve bunlar›n içinde kömüre dayal› buhar gücü ile çal›flan gemi say›s› sadece 3.047 iken bu say›lar 1905 y›l›nda s›ras›yla 68.769 ve 4.756 ya ç›km›flt›r. [22] ‹ngiltere, deniz ticaret filosunda

sa¤lad›¤› üstünlü¤e eflde¤er üstünlü¤ü savafl filosunda da daha K›r›m Savafl› döneminde sa¤lam›flt›. Bu üstünlük ‹ngiltere’yi savafl filosunu güncelleme konusunda rehavete sürüklemifltir. Zira, 1867 Fransa Prusya Savafl› s›ra-


BD MART 2014

s›nda Alman donanmas› yok denecek boyutlarda olmas›na karfl›l›k Frans›z donanmas› savafl›n sonucunu etkileyecek bir baflar› elde edememiflti. [23] Ancak Fransa bir süre sonra güçlü bir savafl donanmas›n›n sunabilece¤i f›rsatlar› fark ederek yeni savafl gemileri infla program›na bafllad› ve 1884 y›l›na gelindi¤inde ‹ngiliz Hükümeti Frans›z savafl filosunun ulaflt›¤› boyut karfl›s›nda ciddi endifle duymaya bafllad›. Mart 1889’da ‹ngiliz Hükümeti yasama organ›na Deniz Savunma Yasas›’n› sundu ve 10’u savafl gemisi yap›m› olarak donanma için 21.5 milyon sterlinlik harcama yetkisi ald›. [24] ‹ngiltere’nin savafl donanmas› yap›-

m›na harcad›¤› paralar bar›fl dönemi için yad›rganacak bir ivme ile 1883 deki 11 milyon sterling boyutundan 1910’da 40.4 milyon sterlin t›rmanm›flt›r. [25] 1908 y›l›ndan sonraki harcama art›fllar›nda Almanya’n›n savafl filosu yap›m›n› h›zland›rmas›n›n itici gücü de etkin olmufltur. Biraz sonra de¤inece¤im üzere bu süreçte ‹ngiliz donanmas›n›n kömür yakan teknolojiden petrol yakan teknolojiye geçmesinin de çok büyük etkisi vard›r. ‹ngiltere ve Almanya aras›nda savafl donanmalar›n› modernlefltirme ve atefl gücü ile aç›k denizde kalabilme sürelerini uzatmaya yönelik bu yo¤un teknoloji savafl›n›n sürdü¤ü dönemde Osmanl› donanmas›n›n içinde bulundu¤u durum hakk›nda bilgi edinmek isteyenler, Bernd Langensiepen ve Ahmet Güleryüz’ün “1828-1923 Osmanl› Donanmas›” isimli kitab›n› ve bu ba¤lamda özellikle “Osmanl›-‹talyan Sa-

vafl› 1911-1912” bölümünü incelemelerini öneririm. Denizlere hakimiyet, karalar› demiryolu ile eriflir k›lma konusundaki bu çal›flmalar›n yan›nda yürütülen di¤er bir çal›flma da hayvanlar›n çekti¤i arabalar› içten patlamal› motorlarla hareket ettirmeye iliflkin aray›fllar 18 inci yüzy›ldan beri y›lmadan sürdürülmekteydi. Kendi kendini e¤itip yetifltiren Alman buluflçu Nicholas Otto ile yine bir Alman mühendisi olan Gottlieb Daimler 1876 y›l›nda gazla çal›flan dört zamanl› içten patlamal› motorunu eski çal›flmalardan yararlanarak gelifltirdiler. [26] Bu baflar› yeni bulufl ve aray›fllarla otomobil sanayisinin süratle geliflmesine ve 1900 lü y›llarda dünya yollar›na yay›lmaya bafllad›. • Gelecek ay: ‹ngiliz giriflimciler Kaynakça: 12 Bartlett J. Ve Kaplan J., “Bartlett’s Familiar Quotations”, Sixteenth Edition 1992 sayfa 397. 13 Bartlett ve Kaplan, a.g.e. sayfa 541 14 Ken-nedy M. Paul, “The Rise and Fall of British Naval Mastery”, The MacMillan Press Ltd. 1983, sayfa 184. 15 Heaton Herbert, “Avrupa ‹ktisat Tarihi”, Paragraf Yay›nlar› 2005 sayfa 444. 16 Marshall Dorothy Ed., “Industrial England 1776-1851”, Routledge & Kegan Paul 1973, sayfa 12. 17 Clough Shepard Bancroft ve Charles Woolsey Cole, “Economic History of Europe”, D.C. Heath and Comp. Boston 1952, sayfa 547. 18 Clough ve Cole, a.g.e. sayfa 414. 19 Heaton, sayfa 461-2. 20 Langensiepen Bernd ve Ahmet Güleryüz, “18281923 Osmanl› Donanmas›”, Galatasaray Holding, Denizler Kitapevi, sayfa 13. 21 Langensiepen ve Güleryüz, a.g.e., sayfa 14. 22 Shaw J. Stanford ve Ezel Kural Shaw, “History of the Ottoman Empire and Modern Turkey”, Vol. II Cambridge University Press 1977, sayfa 228. 23 Kennedy, a.g.e. sayfa 178. 24 Kennedy, a.g.e. sayfa 178-9.. 25 Kennedy, a.g.e. sayfa 193. 41


F›rçalayarak Serdar Günbilen

42


Otopsi

Bilimsel Gerçe¤e Karfl› Kör ‹nanç

Cengiz Özak›nc›

Dünyan›n Düz Oldu¤una ‹nananlar Derne¤i (International Flat Earth Research Society)

Bat› merkezli bilim tarihçileri evren, dünya, günefl sistemi ve gezegenler konusunda ilk do¤ru bilgilerin Kopernik, Kepler, Galieo vb. Bat›l› bilginlerce ortaya at›ld›¤›n› yazarlar. Oysa gerçek bunun tümden tersidir. slam Bilginleri, Kopernik ve Galileo’dan yüzlerce y›l önce yeryüzünün küre biçiminde olup hem kendi çevresinde hem de günefl çevresinde döndü¤ünü kan›tlam›fl ve bunu yap›tlar›nda yazm›fllard›. Bunun sonucu

olarak astrolablar da tepsi biçiminde olmaktan ç›km›fl, küre biçiminde yap›lmaya bafllam›fl ve küre biçiminde ilk astrolablar ‹slam Bilginlerince üretilmiflti. Gazzali yaklafl›k 1090 y›llar›nda 43


BD MART 2014

suçluyordu. Yeryüzünün top gibi yuvarlak oldu¤u ve bu nedenle, dünyan›n öbür taraf›nda da varl›klar›n bulundu¤u bilgisine fliddetle sald›ran Hristiyan Tanr›bilimciler flu soruyu soruyorlard›: “Ürünlerin ve a¤açlar›n afla¤› ‹slam Bilginlerince üretilen 1285 yap›m› (solda) ve do¤ru büyüyece¤i1480 y›l› yap›m› (sa¤da) küresel astrolablar ne... ya¤murlar›n yazd›¤› Tehafutu'l-Felâsife adl› kita- ve kar›n yukar› do¤ru ya¤aca¤›na b›nda “kafir” olarak damgalad›¤› kimi inanacak kadar kafas›z bir insan ola‹slam bilginlerinin görüfllerini flöyle bilir mi?” Aziz Augustine’in büyük etkisi, özetlemifltir: “Örne¤in onlar (Farabi, ‹bni Rüflt, Kilise’nin, tepsi gibi düz olarak düflünvs.) ay tutulmas›n› aç›klarken: 'Ay›n dü¤ü yeryüzünün alt›nda da varl›klar›n ›fl›¤›n› güneflten ald›¤›n›, dünyan›n olabilece¤i düflüncesine inatla karfl› küre biçiminde oldu¤unu, uzay›n ç›kmas›nda etkili oldu; bin y›l boyunca dünya küresini çepeçevre kuflatt›¤›n›, tepsi gibi düz oldu¤una inand›klar› ay tutulmas›n›n ay ile günefl aras›na yeryüzünün alt yüzeyinde insan bulundünyan›n girmesi sonucu, ay dünyan›n mad›¤›na inan›ld›. VI. yy’da Gaza’dan Procopius, gölgesi alt›nda kalmakla günefl ›fl›¤›n›n aya ulaflamamas›ndan kaynaklan- Hristiyanlar›n bu inanc›n› pekifltired›¤›n›' söylerler. Onlar (Farabi, ‹bni cek “güçlü” bir savla ortaya ç›kt›: “Yeryüzü tepsisinin alt yüzünde Rüflt, vs.) günefl tutulmas›n› aç›klarken; 'Bu olay, ay›n günefl ile günefle bir fley olamaz, çünkü öyle olsayd› ‹sa bakan›n aras›na girmesinden kay- oraya da gitmek ve bir kez de naklan›r, ay ile güneflin bir çizgiye oradakiler için ac› çekmek zorunda kal›rd›. Ayr›ca, Cennet’in, Adem’in, gelmesiyle gerçekleflir' derler.”[i] (y›lan k›l›¤›ndaki ‹blis’in ve Nuh y›llarda Bat›l› bilginler, ‹slam Tufan›’n›n birer eflinin orada da bilginlerinin yap›tlar›n› çeviri olmas› gerekirdi. Bunlar birer tane yoluyla ö¤renip, benimsedik- oldu¤una göre, yeryüzü tepsisinin alt leri bu bilgileri topluma ö¤retmeye yüzünde yaflayan varl›klar da olamaz; davrand›klar›nda; Kilise karfl›lar›na bu kesinlikle yanl›flt›r...” Kilise ve Hristiyanlar, bu gibi dikiliyor ve onlar› dinden ç›kmakla

O 44


BD MART 2014

savlarla, yeryüzünün tepsi gibi düz oldu¤una ve alt yüzünde hiç bir varl›¤›n yaflamad›¤›na uzun süre inand›... Gerçekte Hristiyan Kilisesi’ nin tepsi gibi düz dünya anlay›fl› tümüyle onlar›n “Eski Ahid”te okuduklar› yarad›l›fl anlat›s›ndan kaynaklan›yordu. Buna göre dünya düzdü, çevresi sularla kapl›yd›, dünya k›p›rdamadan duruyor, günefl do¤udan bat›ya do¤ru gidip geliyordu. ‹.S. 85 y›llar›nda M›s›r’da ‹skenderiye’de do¤an ve ‹.S. 165’te yine ayn› yerde ölen Claudius Ptolemaeus’un “düz dünya” anlay›fl› “Eski Ahid”teki anlay›fla uygundu ve Hristiyanlar bu dünya anlay›fl›n› benimsemekte hiç ikirciklenmediler. lk Hristiyanlar›n dünya ve evrene iliflkin tasar›mlar› H›ristiyanl›¤›n Roma’da devlet dini olarak benimsenmesinden sonra daha da önem tafl›d›. Çünkü art›k bu anlay›fl›n d›fl›na ç›k›lmas› devlet eliyle yasaklanacak, buna ayk›r› dünya ve evren tasar›m› yapanlar devletçe sorgulanarak susturulacaklard›. ‹lk Hristiyanlardan Lactantius’un ‹.S. 303 - 311 y›llar› aras›nda, efldeyiflle H›ristiyanl›¤›n Roma’da devlet dini olarak benimsendi¤i y›llarda yazd›¤› Divinarum Institucio-

num adl› yap›t, H›ristiyanl›¤›n dünya ve evrene iliflkin tasar›lar›n› devlet dinine dönüfltürmesi bak›m›ndan önemliydi. Lactantius, bu kitapta, Ptolemaeus’un düz dünya anlay›fl›n›

Bat›l› kaynaklarda yer alan “Eski Ahid”teki dünya ve günefl sistemi anlay›fl›

Ptolemaeus’un ‹.S. 100 y›llar›nda dünyay› denizlerle çevrili düz bir toprak olarak gösteren haritas› 45


BD MART 2014

‹sa’dan sonra 240-320 y›llar› aras›nda yaflayan ilk H›ristiyan din bilginlerinden Lactantius’un 303-311 y›llar› aras›nda yazd›¤› “Divine ‹nstitues” adl› yap›t›n›n Kitap ›››, bölüm xxx›››-xxx›v’de yer alan düz dünya ve evren tasar›m›. H›ristiyanl›k ad›na onayl›yor, dahas› bunu bir de haritayla perçinliyordu. Ard›ndan H›ristiyan Azizi Augustine de “düz dünya” anlay›fl›n› Hristiyanl›¤›n ana inançlar›ndan biri konumuna yükselten bir kitap yazacakt›. Augustine’den 200 y›l sonra ‹.S. 500-565 y›llar› aras›nda yaflayan Hristiyan Bizans’l› din bilginlerinden Procopius, düz dünya anlay›fl›n› sürdürdü¤ü gibi, ‹.S. 550 y›llar›nda, sonradan Cosmas ‹ndicopleustes’›n “Xristianikh Topografia” adl› kitab›n›n 9. yüzy›la ait bir Elyazmas›, Vatikan arflivinde Vaticanus Graecus 699 koduyla korunmaktad›r. Kitab›n ‹ngilizce çevirisi The Hakluyd Society taraf›ndan yay›mlanm›flt›r. 46

papaz olacak olan Cosmas ‹ndicopleustes adl› Yunanl› bir denizci de yazd›¤› “Hristiyan ‹nanc›nda Yeryüzü” (Xristianikh Topografia) adl› kitapta Hristiyanlar›n “düz dünya” s›n› çizimlerle anlat›yordu: Cosmas’›n ard›ndan Sevilla Papaz› ‹sidore (570-636) Hristiyan Kilisesi’nin Düz Dünya Anlay›fl›’n› aç›klayan bir kitap yay›mlam›flt›. 11. yüzy›l’da ‹slam bilginleri yeryüzünün küre biçiminde oldu¤unu çoktan bulgulam›flken, Kilise’nin “düz


BD MART 2014

dünya” anlay›fl›nda en küçük bir de¤ifliklik dahi olmam›flt›. Düz Dünya yaln›zca Katolik Kilisesi’nin de¤il ister Ortodoks ister Protestan olsun Hristiyanl›¤›n bütün mezheplerinin 19. yüzy›la dek de¤iflmez inanc› olmufltu. 1822’de Engizisyon "Modern gökbilimcilerin genel kan›s› do¤rultusunda güneflin sabit dünyan›n ise güneflin çevresinde dönüyor oldu¤unu yazmak ve yay›mlamak Roma (Vatikan Kilisesi) taraf›ndan serbest b›rak›lm›flt›r.” duyurusu yapacak,[ii] ancak bu Kilise’ nin düz dünya anlay›fl›n› de¤ifltirdi¤i anlam›na gelmeyecekti. Bu duyuruyla, dünya yuvarlak de¤ildir, düzdür, ama

art›k dünya yuvarlakt›r diyenleri öldürmeyece¤iz, demifl oluyordu Kilise... 1838’de Friedrich Bessel y›ld›z paralaks›n› kan›tlad›¤›nda Kilise’nin direnci k›r›lm›fl; 1957’de Sovyet Rusya’n›n f›rlatt›¤› bir uydu (Sputnik) dünya çevresinde dönmüfl; dünyan›n top gibi yuvarlak oldu¤u görülmüfl; dünyan›n uzaydan çekilmifl görüntüleri yay›lm›fl; ve bütün bunlardan sonrad›r ki, Papa II. Jean Paul, 10 Kas›m 1979’da Galileo olay›n›n yeniden araflt›r›lmas›n› istemifl; 1981’de Vatikan’da bir araflt›rma kurulu oluflturulmufl; bu kurul 1982’de Galilei’nin “hakl› olabilece¤ini” dile getirmifl,

Mainz Kilisesi Baflpapaz› Henry taraf›ndan yaz›ld›¤› savlanan De imagine mundi kitab›nda yer alan 1110 y›l›nda yap›lm›fl bir düz dünya haritas›. (solda) ve 1225’te yap›lm›fl Plaster (Zebur) Haritas› (sa¤da). Bu harita “The Psalter Map” (Zebur Haritas›) olarak an›l›r, çünkü Zebur’un 13. yüzy›lda üretilen kopyas›nda yer alm›flt›r. 1265’te Londra ya da Westminster dolay›nda bulunmufltur. (British Library- MS 28681, f.9) 47


BD MART 2014

Uluslararas› Düz Dünya Araflt›rmalar› Derne¤i’nin 1979’da yay›mlanan “Düz Dünya Haberleri” adl› yay›n›. fakat “hakl›d›r” dememifl; tam 11 y›l çal›flan bu Kilise kurulu, sonunda, 1992’de, Galilei’nin suçsuz oldu¤unu, görüfllerinin do¤ru oldu¤unu aç›klam›flt›r. Kilise, ‹slam bilginlerince bin y›l önce ortaya konulmufl olan, “dünyan›n top gibi yuvarlak oldu¤u ve güneflin çevresinde döndü¤ü”nü gösterir onca bilimsel kan›ta gözlerini kapat›p bin y›l boyunca dünya düzdür demifl ve Hristiyanlar› dünyan›n düz oldu¤una inand›rmay› taa 1992’ye var›ncaya dek sürdürmüfltür. ncak, bugün bile dünyan›n düz oldu¤unu savunan kiliseler vard›r. 1850’de ‹ngiltere’de Samuel Birley Rowbotham taraf›ndan kurulan “Düz Dünya Hareketi” (Flat Earth Movement), William Carpenter ve Charles K. Johnson

A 48

2010 y›l›nda ölen Kanada Düz Dünya Derne¤i Baflkan› L. C. Ferrari’nin 2001’de yay›mlanan ve dünyan›n düz oldu¤unu savundu¤u kitap盤›. taraf›ndan sürdürülerek California Lancaster’de “Uluslararas› Düz Dünya Araflt›rmalar› Derne¤i”ne dönüflmüfl ve bunlar, 1979’da “Düz Dünya Haberleri” ad›yla bir dergi bile yay›mlayarak, gece-gündüz, yaz-k›fl döngülerini, dünyan›n düz oldu¤u inanc›n›n birer kan›t› olarak gösterebilmifllerdir. Amerika’da ‹llinois Zion’da John Alexander Dowie ve Wilbur Glenn Voliva taraf›ndan kurulan Katolik H›ristiyan Apostolik Kilisesi de, dünyan›n düz oldu¤u inanc›n› Voliva’n›n 1942’de ölümünden sonra bugün bile “kilisenin temeli” olarak ö¤retmeyi sürdürmektedir.[iii] Kanada St. Thomas Üniversitesi Felsefe Profesörü (!!!) Leo Charles Ferrari, Uluslararas› Düz Dünya Derne¤inin Kanada örgütünü kurmufl ve


BD MART 2014

2010 y›l›nda ölene dek dünyan›n top gibi yuvarlak de¤il, tepsi gibi düz oldu¤unu kan›tlamak üzere yay›nlar yapm›flt›r.

Bunlar› neden mi yaz›yorum? Kör inanc›n ne denli inatç› ve insanl›k için ne büyük bir tehlike oldu¤unu hiç unutmayal›m diye... • cengizozakinci@butundunya.com.tr

üz Dünya inanc›n› savunan Hristiyanlara göre dünyan›n top gibi yuvarlak oldu¤una inananlar: (›)- “kafir”dirler, (››) “cehennemlik”tirler, (›››) ‹sa yeniden yeryüzüne dönüp dünyan›n tepsi gibi düz oldu¤una karfl› ç›kanlar› toptan yok edecektir. Evet, buna inan›yorlar.

D

Kaynakça: [i] Bkz: ‹mam Gazali, “Filozoflar›n Tutars›zl›¤›” (Tehafüt El-Felasife), çev: Bekir Sadak, Ahsen y. 1. bas›m- Mart 2002. Sf. 13 [ii] Ronald Bruce Meyer, “The War on Galileo” [iii] Stanley Weinberg, “The Flat-Earth / Round Earth Controversy” 1986; William Carpenter, “One Hundred Proofs that the Earth Is Not A Globe”, Baltimore, 1885. Christian Catholic Apostolic Church, Zion, Illinois.

Napolyon'un en afla¤›lay›c› yenilgisi! Waterloo Napolyon'un en ezici yenilgisi olmakla beraber, onun en utanç verici yenilgisi de¤ildi. 1807'de, Fransa, Rusya ve Prusya aras›nda bir dönüm noktas› niteli¤indeki Tilsit Bar›fl›'n› imzalayan Napolyon'un keyfi yerindeydi. Bunu kutlamak için ‹mparatorluk Saray›'n›n ö¤leden sonra bir tavflan av› düzenlemesini önerdi. Bu av, Napolyon'un çok güvendi¤i kurmay baflkan› Alexandre Berthier taraf›ndan organize edildi. Napolyon'u etkilemeye can atan Berthier, ‹mparatorluk Saray›'n›n konuklar› meflgul edecek kadar av hayvan›na sahip oldu¤unu göstermek için binlerce tavflan sat›n ald›. Parti vakti geldi, av bafllad› ve av hayvanlar›n›n bekçileri avlar› sald›. Ama av felaketle sonuçland›. Berthier yabani de¤il, evcil tavflan alm›flt›; bu tavflanlar da öldürülmekten ziyade besleneceklerini düflündüler. Tavflanlar canlar›n› kurtarmak üzere kaçmak yerine, büyük flapkal› ufak tefek bir adama yöneldiler ve onu kendilerine yemek veren bak›c›lar›yla kar›flt›rd›lar. Aç tavflanlar Napolyon'a hücum ettiler. Av partisindekiler onlar› durdurmak için hiçbir fley yapam›yordu. Napolyon'un, açl›ktan k›r›lan hayvanlar› ç›plak elleriyle savuflturmaya çal›flarak kaçmaktan baflka bir seçene¤i yoktu. Tavflanlar ‹mparatoru at arabas›na kadar püskürttüler; bu s›rada Napolyon'un adamlar› tavflanlar› nafile k›rbaçl›yordu. Bu fiyaskonun günümüzdeki anlat›mlar›na göre, Fransa ‹mparatoru tamamen h›rpalanm›fl bir vaziyette ve utanç içinde arabas›na koflturdu. Gönderi: SABAHAT ÖNEN 49


Haz›rlayan: SENEM SENGÜL KARAN

1-Ülkemizde devlet sanatç›s› ünvan›n› ilk kim alm›flt›r? a-Ahmet Adnan Saygun b-Cemal Reflit Rey c-Y›ld›z Kenter d-Cüneyt Gökçer 2-Aspirinin ham maddesi hangisidir? a-Köknar b-Sö¤üt c-Gürgen d-Kavak 3-Hangi ülkenin iki baflkenti vard›r? a-Güney Afrika b-Libya c- Senegal d- Kamboçya 4-Mustafa Kemal Atatürk’ün nüfusa kay›tl› oldu¤u flehir hangisidir? a-Bursa b-‹stanbul c-Ankara d-Gaziantep

7-Gece gündüz eflitli¤i Ekinoks bir y›lda kaç kez gerçekleflir? a-4 b-3 c-2 d-6

13-‹skenderiye Kütüphanesi hangi ülkededir? a-M›s›r b-Suriye c-Lübnan d-Katar

8-Romen rakam›nda hangi say› yoktur? a-0 b-50 c-100 d-1000

14-Türkiye Futbol Liginde (Süper Lig) formaya tak›lan her bir y›ld›z için kaç kez flampiyonluk kazanmak gereklidir? a-1 b-3 c-5 d-10

9-‹lk ça¤ uygarl›klar›ndan hangisi yaz›y› icat etmifltir? a-Hititler b-Elamlar c-Sümerler d-Urartular

15-T. C. vatandafllar›n›n evlilik cüzdanlar› ne renktedir? a-Yeflil b-Sar› c-Mavi d-Bordo

10-‹nsülin salg›s›n› salg›layan organ hangisidir? a-Karaci¤er b-Kalp c-Pankreas d-Mide

16-Karadeniz bölgesinde kemençe ile oynanan halk oyunu hangisidir? a-Horon b-Kafkas c-Halay d-Hora

5-Dünya Sa¤l›k örgütünün k›sa ad› hangisidir? a-UHV b-UNICEF c-WHO d-NATO

11-Renk körlü¤ü olan bir insan hangi renkleri ay›rt etmekte zorlan›r? a-K›rm›z›-Sar› b-Siyah-K›rm›z› c-Sar›-Yeflil d-Yeflil-K›rm›z›

6-Tek kula¤›na küpe takan Osmanl› padiflah› kimdir? a-Kanuni Sultan Süleyman b-Yavuz Sultan Selim c- Fatih Sultan Mehmet d- Abdülhamit

12-Van Gogh ve Rembrandt hangi ülkenin ressamlar›d›r? a-Norveç b-Hollanda c-Almanya d-Avusturya

50

17-Özellikle kalp ve diz kaslar›n›n elde olmadan kas›lmas›na ne ad verilir? a-Kramp b-Ekg c-Sarkozom d-Spazm 18-Cumhuriyet alt›n› kaç ayard›r? a-14 b-22 c-18 d-24 Yan›tlar: 151. sayfada


Büyük Yap›tlar›m›z

Hüseyin Rahmi Gürp›nar’›n Yarg›lanan Yap›t›

Konur Ertop

Ben

Deli miyim? H

üseyin Rahmi Gürp›nar’›n “Ben Deli miyim?” roman› 1924 y›l›nda, “Son Telgraf” gazetesinde tefrika edildi. Gazetedeki yay›n sürerken, yazar, “toplumsal ahlak› bozdu¤u, halk› ahlaks›zl›¤a yönlendirdi¤i” gerekçesiyle yarg›ç karfl›s›na ç›kar›ld›. HÜSEY‹N RAHM‹ ile ilgili incelemelerde, edebiyat tarihlerinde, bu yarg›laman›n ayr›nt›lar›, yazar›n kendisini nas›l savundu¤u, olay›n edebiyat dünyas›ndaki yank›lar› üzerinde durul-

mufltur. Ancak ‹stanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’nden Doç Dr. Nuri Sa¤lam, konuyla ilgili incelemesinde, “Bu davan›n san›ld›¤› gibi bir ahlâk davas› de¤il, roman›n özellikle birinci 51


BD MART 2014

bölümündeki a¤›r siyasi yergilerden kaynaklanan bir hesaplaflma davas› oldu¤unu düflünmekteyiz,” demektedir. DOÇ. DR. SA⁄LAM, söz konusu davan›n aç›lmas›n›, yazar›n -ve roman› yay›mlayan gazetenin- siyasal olaylara, yönetim organ›na iliflkin elefltirilerine ba¤lamaktad›r. Üzerinde durdu¤u önemli bir nokta, roman›n bafl kiflisi fiadan’›n yeni kurulmufl Cumhuriyet yönetiminde eski dönemin “geleneksel toplum ve özellikle de devlet anlay›fl›n› aynen miras olarak ald›¤›” yolundaki sav›d›r. fiadan, “Yeni siyasal rejimin, geleneksel devlet çehresine yap›lm›fl kötü makyaj oldu¤u”nu ileri sürer!

52

Yönetim organ›n›n as›l flimfleklerini çeken de roman›n yerleflik ahlâka uzak düflmesi de¤il, tam da tefrikan›n yay›nland›¤› günlerde alevlenmifl bir siyasal olay konusunda romanc›n›n kahraman›na söylettikleridir. önetim organ›n›n as›l flimfleklerini çeken de roman›n yerleflik ahlâka uzak düflmesi de¤il, tam da tefrikan›n yay›nland›¤› günlerde alevlenmifl bir siyasal olay konusunda romanc›n›n kahraman›na söylettikleridir. Edebiyat tarihçisi Sa¤lam, bas›n›n o s›ralarda bu olay› genifl bir biçimde konu edindi¤ini göstermektedir: Birtak›m Ermeni zenginleri, Kurtulufl Savafl› y›llar›n› kaç›p gittikleri yabanc› ülkelerde geçirmiflti. Savafltan sonra ise, geri dönme istekleri geri çevrilmiflti. Hükümet onlar› yabanc› pasaport alarak gittikleri için, Lozan Antlaflmas›n›n bir maddesine göre, vatandafll›ktan ç›km›fl saymaktayd›. “Ben Deli miyim” tefrikas›n›n bafllad›¤› günlerde, gazeteler Mütareke döneminin iflbirlikçi zenginlerinden Karnik Sebuhyan, Diran Gümüflgerdanyan, Benon De¤irmenciyan gibi

Y


BD MART 2014

kaçaklar›n rüflvet vererek yurda dönebildiklerini, geride b›rakt›klar› mallar›n› yasal olmayan yolla, ele geçirdiklerini yaz›yordu. ‹stanbul Valisi Ankara’dan gelen emirle, onlar› yeniden s›n›r d›fl›na ç›kard›.

E

mniyet Müdürü büyük tepkilere yol açan konunun büyütülmemesi gerekti¤ini söylerken, ‹çiflleri Bakanl›¤›na yöneltilen a¤›r elefltiriler sonucunda Bakan istifa etti. Bas›nda, hükümete, dahas› genç Cumhuriyete a¤›r elefltiriler yöneltiliyordu. Bas›ndaki, kamuoyundaki tepkiler s›ras›nda Hükümetin “militan” milletvekilleri gazete idarehanelerini bas›p silah çekerek bir yazar› da yaralad›. Yeni ‹çiflleri Bakan›n›n ‹stanbul’da Gazeteciler Cemiyeti’nde bas›n mensuplar›yla yapt›¤› bir toplant›dan sonra gazetelerdeki a¤›r elefltiriler azald›. HÜSEY‹N RAHM‹’N‹N roman› tam da

bu günlerde Son Telgraf gazetesinde yay›mlanmaya bafllam›flt›. Gazetede bir yandan da üstü örtülmeye çal›fl›lan rüflvet-yolsuzluk olay›yla ilgili karikatürler yer al›yordu. “Ben Deli miyim” roman›nda da yazar›n konuyla ilgili i¤nelemeleri birbirini izliyordu: “Âlemin tasas› sana m› kald›? Dünyay› sen mi düzelteceksin?” “Evet, ak›ll›lar bir fley beceremeyince vazife delilere kal›yor… Halk hükümeti de¤il mi bu?” “Bizde ifllerin kap›lar› iki anahtarla aç›l›r: El etek öpme, rüflvet!” “Buradaki Rum, Ermeni, Yahudi dalavereciler hep bu iki anahtar› kul-

Hüseyin Rahmi Gürp›nar lanmadaki ustal›klar› sayesinde milyoner olmufllard›r. Bu iki maymuncu¤u sonunda Cumhuriyet yönetimine de uydurdular. Ülkenin kurtar›lmas› için ak›t›lan kanlar›n k›z›l buhar› daha kurumadan, sakat gazilerimiz kör, topal, aç taksir sokaklarda dolafl›r, flehit aileleri yokluktan can verirken, bugün parsay› kimlerin toplad›¤›n› görmüyor musun?” “Sanki hükümet birtak›m hain, muz›r kimselerin yurttan uzaklaflt›r›lmas›na buradaki suç borsas›nda bir rüflvet spekülasyonu açmak için girmifl. De¤irmenci’ler bir nefeste öbür delikten içeri girdiler. ‹zin belgesi, pasaport gibi sorgu sualler, cüzdanlar› fliflkin olmayanlara uygulanan bofl ifllemlerdir. Birkaç yüz bin liran›n sahibi misin, seni ‹stanbul’dan kimse süremez.” Hüseyin Rahmi roman boyunca toplumsal sorunlar› deflmekten, çeliflkileri göz önüne sermekten geri dur53


BD MART 2014

muyordu: “Her dönemin gözdeleri, gözden düflmüflleri vard›r. Parti kavgalar› üstünlük bayra¤›n› birbirinin elinden kapmak için ç›kar. Zaman zaman bu efendiler birbirinin aya¤›n› kayd›rarak lordlar gibi yaflarlar. Her dönemde aç kalan, yoksullukla yanan halkt›r.” “Bir avuç insan›n servetini koruyup bütün insanlar›n açl›¤›na çare düflünmeyen hükümetlerin hiç biri bu dünya yüzünde tutunamayacakt›r.” “Diyorlar ki, ‘Ç›ld›rma!’ Bu zulüm ve hastal›k dünyas›n›n içinde ak›ll› kalmak olabilir mi?” omandaki siyasal dokundurmalar gerçek neden olsa da roman için, “ahlâka ayk›r›l›k” nedeniyle kovuflturma aç›l-

R

“Ekzabert, yavrum ne oldun? Ödüm koptu koptu da yeniden dü¤ümlendi…”

“Gerçe¤i ö¤renme yolunda yürüyecek ve insanlardan hiçbir fley gizlemeyeceksiniz. Gerçek romanc›l›k bütün bilimleri, tekni¤i kapsayan, her kötülü¤ü, her hastal›¤›, yaray› ayd›nl›¤a ç›karan yüksek bir güçtür.” m›flt›. Nitekim ilk duruflmada savc›, Kalender Nuri’nin sokakta arkas›ndan yaklaflt›¤› genç bir kad›n›, sigara a¤›zl›¤›yla taciz etmesini anlatan bölümü okudu: (Bir ana k›z, Tünele binmek üzeredir.) “Ekzabert, yavrum ne oldun? Ödüm koptu koptu da yeniden dü¤ümlendi… Bir sakatl›¤a u¤rad›n? Vücudundan et kopard›lar? Ne ettiler?” “Ah maman ay›pt›r… Diyemem…” “Ah güpegündüz böyle kalabal›¤›n ortal›k yerinde hiçbir ay›p ifl olabilir?” “Oldu anac›¤›m, oldu…” “Ne olduysa söyle bana…” “Kula¤›n› bana ver…” Kocakar›n›n kula¤› k›z›n›n a¤z›na yanaflt›ktan sonra: “Ah anac›¤›m. Dibime parmak koydular, yoksa çivi m›hlad›lar? ‹flte öyle k›yak bir fley oldu. Dayanamad›m ba¤›rd›m.” “Hangi kepazedir bu ifli


BD MART 2014

eden? Göstert bana polise vereyim. Ona haddini bildirteyim.” “Yok maman, dava istemem. Polis gelecek, tan›k isteyecek… Çivi kaç santim girmifltir deyi doktor ça¤›racaklar… ‹rezillik büyüyecek… Çünküm hâlâm oramdan ac›m geçmedi, san›rs›n ki çivi daha ondad›r.” Tacizci, marifetini arkadafl›na övünerek aktar›rken, “Sokaklarda donsuz gezen kar›lar› hep bu cezaya çarpmal› ki ak›llans›nlar… Talihli a¤›zl›¤›m s›cac›k k›l›f›n› flimdi buldu.” diyecektir… Romanc› ise bütün bunlar› anlatmas›n› flöyle savunuyordu: “Roman ahlâk›n aynas›d›r. Onun

“Hiçbir hükümet, hiçbir ülke, sanat› soysuzlaflt›r›p yalanc› tan›kl›k derecesine indiremez.”

l›¤a ç›karan yüksek bir güçtür.” Yarg›ç, “Bir delinin a¤z›ndan da ç›km›fl olsa yasa böyle fleyleri ahlâka ayk›r› saym›fl ve yay›mlanmas›n› yasaklam›flt›r. Buna ne dersiniz?” dedi¤inde romanc›,“Bendeniz san›yorum ki bu roman yandafl gazetelerde yay›mlansayd› böyle olmayacakt›…” yan›t›n› verir. ‹kinci duruflmada da aklan›r. Roman›n bafll›¤›ndaki “Ben deli miyim?” sorusuna gelince: fiadan varl›kl› bir ailenin o¤lu, 37 yafl›nda, okumufl bir kimsedir. Günlük yaflam›nda ak›l almayacak fleyler yapar: “Temiz bir döfle¤in içine yatmadan önce onu birkaç damla idrarla kirletmek adetimdir.” “Kendi kendime bulundu¤um zaman, yalaktan hararetini söndüren köpek gibi, bardaktan suyu flak›r flukur dilimle içerim. Yemlikten yiyen hayvan gibi yiyece¤i tabaktan do¤rudan do¤ruya a¤z›mla almak zevkimdir.”

objektifi gördü¤ü manzaray› al›r. Savc› istiyor mu ki roman, gördü¤ü çirkinlikleri, yaralar›n kokusunu de¤ifltirsin; ikiyüzlülük, bilgisizlik ve ba¤nazl›¤a alet olarak gerçe¤i diri diri gömdürmeye raz› olsun? Fakat o zaman roman›n, sanat›n anlam› kal›r m›?.. “Hiçbir hükümet, hiçbir ülke, sanat› soysuzlaflt›r›p yalanc› tan›kl›k derecesine indiremez.” “Gerçe¤i ö¤renme yolunda yürüyecek ve insanlardan hiçbir fley gizlemeyeceksiniz. Gerçek romanc›l›k bütün bilimleri, tekni¤i kapsayan, her kötülü¤ü, her hastal›¤›, yaray› ayd›n-

adan’›n cinsel yaflam› da hastal›kl› bir geliflme içinde olmufltur: “‹lk suçum ipek tüylü zarif bir kad›n manflonuna tecavüz etmekle bafllar. Bu güzel fleyi berbat ettikten sonra az süren bir piflmanl›kla kaçt›m.” “Kendi cinsimin diflisine kadar yükselmeden önce insanla cans›z fleyler aras›nda da bocalad›m. Pamuk kediyle, sar› keçiyle iliflkilerim bulu¤ dönemimin belli bafll› olaylar›ndand›r.” Bu yapt›klar›n›n delice ifller olup

55


BD MART 2014

olmad›¤›n› durmadan sorgular. Hastal›¤›yla ilgili olarak, doktor diliyle “Denetimsiz afla¤›l›k duygusunun ifllevsel afl›r› etkinli¤i” diye çevrilen “Hyperactivité fonctionelle non controleé du psychisme inférieur” tan›s›ndan söz eder. rkadafl›, bir baltaya sap olmam›fl Kalender Nuri’yle birlikte kad›nlarla düflüp kalkarlar, uyuflturucu kullan›rlar. Nuri, evli çoluk çocuk sahibi bir adam oldu¤u halde, evli bir kad›na göz koymufltur. Kad›n›n sap›k zevkleri olan genç kardeflini Madam Fedrona’ n›n Beyo¤lu’ndaki “fuhufl evi” ne götürmeye bafllarlar. Nuri onun yard›m›yla ablan›n kocas›ndan ayr›lmas›n› sa¤lar. Ancak sonunda kad›nla evlenen, fiadan olur. Evli çiftin aras›na girmeye u¤raflan Nuri’yi öldüren fiadan’›n sinirleri büsbütün bozulmufltur. Hayaller görmeye bafllar, k›skançl›k nöbetleri geçirir, tabancayla eflini öldürmeye kalkar, bunu baflaramaz. ‹ntihar eder. Roman, “Yok etmeye, hafifletmeye, dindirmeye u¤raflt›¤›n›z yap› ve toplum dertleri, kötülükleri eksiltmiyor, her gün art›r›yor.” tümcesiyle noktalan›r. “Ermeni zenginler” tart›flmas› du-

A

Roman, “Yok etmeye, hafifletmeye, dindirmeye u¤raflt›¤›n›z yap› ve toplum dertleri, kötülükleri eksiltmiyor, her gün art›r›yor.” tümcesiyle noktalan›r. rulmufl, “ahlaka ayk›r› yay›n” yarg›lamas› sona ermifltir. Son Telgraf’taki roman tefrikas› ise daha bir süre devam etmifltir. Romanc› bir ara söz, roman kiflilerinden birinin sapk›nl›klar›na geldi¤inde, flöyle bir dipnotla hem söylemek istedi¤ini söylemifl, hem de geride kalan yarg› sürecine elefltirisini yöneltmifl olur: “(*) Sermet’in Madam Fedrona’ da ne gibi ahlaks›zl›klarla heveslerini doyurdu¤u ve çocu¤un ruhundaki hastal›k ve bu tutkunlu¤a nas›l yakaland›¤› burada bütünüyle aç›klanacakt›. Ahlâka ayk›r›l›kla bilimin s›n›r› henüz bizde ayr›lmam›fl oldu¤u için savc›l›k buna izin vermiyor. Fakat yaran›n örtülmesi ya da deflilmesinden sa¤lanacak yarar veya zarar›, konuyu bilenlerin vicdanlar›na havale ederim...” • konurertop@butundunya.com.tr

Sanat Galerisinde Evli bir çift, sanat galerisini geziyordu. Büyük bir tablonun önünde durdular. Güzel ve ç›plak bir kad›n› önünde küçük bir yaprakla betimleyen bir tabloydu bu. Tabloya k›sa bir süre bak›p geçen kad›n arkada kal›p tabloya bakmay› sürdüren efline dönerek flu soruyu sordu: “Neyi bekliyorsun?.. Sonbahar› m›? 56


BD fiUBAT 2014

Bill Gates ve Volkswagen Gönderi: ALEV DO⁄ANCA

Microsoft Baflkan› Bill Gates’in ABD’nin en büyük bilgisayar fuar› olan Comdex’i gezdikten sonra, bilgisayar teknolojisindeki h›zl› geliflimi örneklemek için, “E¤er Volkswagen üretim teknolojisini bizim kadar gelifltirseydi bugün otomobil fiyat› 25 dolara inerdi. Bir depo benzin 1.000 kilometre yeterdi.” aç›klamas›n› yap›nca, otomobil üreticisinin yan›t› da gecikmemiflti. Gates’in bu sözleri üzerine bir bas›n aç›klamas› yapan flirket, ‘otomobil üretiminin Microsoft teknolojisi gibi olmas› halinde’ neler yaflanabilece¤ini flöyle ifade etti:

1. Hiç bir neden yokken otomobiller günde en az iki kere stop ederdi. 2. Yol çizgileri her yeniden boyand›¤›nda yeni bir otomobil almak zorunda kal›rd›n›z.

3. Otoyolda giderken birdenbire otomobilin bütün göstergeleri kilitlenir ve sizin bunu kabullenip arabay› bafltan çal›flt›rman›z gerekirdi.

4. Bazen sa¤a dönüfl gibi basit bir manevra, araban›n tamamen stop etmesine neden olur ve bu durumda motoru yeniden yüklemenizi gerektirirdi.

5. Ya¤, hararet ve akü ikaz ›fl›klar›n›n hepsi ortadan kalkar ve tek bir Genel Koruma Hatas› sinyali olurdu.

6. Yeni koltuklar herkesin ayn› boy ve kiloda olmas›n› gerektirirdi. 7. Hava yast›klar› aç›lmadan evvel, Emin misiniz? diye sorard›. 8. Bazen araba durup dururken kilitlenir ve ayn› anda kap› kilidini aç›p, marfla bas›p bir elle de anteni tutmad›kça blokaj çözülmezdi.

9. VW her yeni model otomobili piyasaya ç›kard›¤›nda müflterilerin araba kullanmay› bafltan ö¤renmeleri gerekirdi.” 57


fiimdiki Zaman Can Pulak

Metin fientürk’den Dersler

S

ahip oldu¤umuz zenginliklerin fark›nda m›y›z acaba? Herfleyden flikayetçi bir toplum olduk art›k. Öylesine ki, güzelliklerden ve iyi fleylerden iyice uzaklafl›yoruz. Ülkemizde hayli kötü ve çirkin fleyler oluyor ama, hiç mi iyi ve güzele rastlam›yoruz yani… Bir mutsuzluk, bir umutsuzluk, bir y›lg›nl›k var ki herkesde, neredeyse yaflama küsecek insanlar. Dikkat edin, gülmeyi unuttuk ço¤umuz. As›k yüzlü, huzursuz, kötümser bir toplum olduk anlayaca¤›n›z. Evde de, iflte de, yolda da, tats›z tuzsuz bir hayat yafl›yoruz. Kötülüklerin hakim oldu¤u bir ortamda, iyi habere, güzel geliflmelere hasretiz. Kötüye odaklan›nca insan, iyili¤e ve mutlulu¤a giderek uzaklafl›yor. Neden aksini denemiyoruz ki, neden iyiye motive etmiyoruz kendimizi? Bu bir 58

kültür iflidir demeyin, iyimserli¤in okulu ve ücreti var m› yani..? Televizyon bizi esir ald›. Siyaset de her yan›m›za buland›. Böyle bir çerçeveden ç›kamay›nca, kimyam›z bozuluyor iflte. Kapat›n bakal›m televizyonlar›, liderlerin a¤›z dalafl›n›

Metin fientürk’ün son görevi ne biliyor musunuz?: Dünya Engelliler Vakf› Baflkan› dinlemeyin bir süre, gazetelerin spor sayfalar›na bak›n sadece, çok bozulan moralinizin yavafltan düzeldi¤ini göreceksiniz. Farkedeceksiniz ki, ilkbahar erken gelmifl, bademler çiçek açm›fl, göçmen kufllar›n c›v›lt›s› hakim olmufl ortal›¤a. Hele günefl, Ege ve


Akdeniz’de hafifçe ›s›tmaya bafllad›ysa s›rt›n›z›, insan kendini do¤aya atmak istiyor, k›rlara ç›kmak, erken açan anemonlar› toplamak filan… unlar› yazmam›n sebebi, ünlü flark›c› Metin fientürk’ün biz dostlar›na Bodrum’da verdi¤i çok anlaml› ve önemli bir ders… Metin fientürk’ü ço¤unuz tan›rs›n›z. Mükemmel besteleri, çok iyi bir sesi var, baflta ud olmak üzere pek çok enstrüman› rahat çal›yor. Konservatuar mezunu, uçak kullan›yor, denize dal›yor, paraflütle atl›yor. Yar›fl arabas› ile 315 kilometrelik bir h›zla dünya görme engelliler rekorunu k›rarak, Guinness rekorlar kitab›na giriyor. Görmeyen gözleriyle yapmad›¤› yok yani. Çok say›da film çevirmifl, dizide oynam›fl. Son görevi ne biliyor musunuz, Dünya Engelliler Vakf› Baflkan›... Dünyadaki milyonlarca engellinin bafl›na geçmek az ifl mi..? Bunun için üç y›lda ‹ngilizce’yi bile ö¤renmifl Metin. Milyarlarca insan›n gören iki gözü ile yapamad›¤›n›, Metin fientürk karanl›k dünyas›yla baflarm›fl. Ben de yeni tan›flt›m. Çok sempatik, zeki ve müthifl esprili bir insan. Elimizi s›karken, “Hepinizi çok iyi gördüm maaflallah” diye bir espriyle bafllad› lafa. Sadece özürlülere de¤il, normal sa¤l›kl› insanlara bile örnek olacak bir kiflili¤e sahip. Kendine güveni müthifl, hayatla dalga geçiyor adeta. fiöyle söylüyor… “Bu tamamen insan›n elinde. ‹yi düflünürseniz, iyilik ve mutlulukla kucaklafl›yorsunuz. Kötü düflünürseniz, misliyle sizi rahats›z ediyor kötü-

B

lükler. Elinizi iyili¤e uzatsan›z ya. ‹yi iyiyi çeker, kötü de kötüyü. Bak›n benim gözlerim görmüyor. Ailemdeki kardefllerim dahil 6 körüz. Ama sizin gibi elektrik paras› vermiyoruz iflte. Bu da bizim kazanc›m›z. Türkiye’nin yar›s› beni bestekar, di¤er yar›s› ise sahtekar olarak tan›yor. Görmeden bunca ifl yap›l›r m›ym›fl? Kör numaras› yaparak, duygular› sömürüyormuflum. Daha neler, evet duyular›m çok kuvvetli, benim gözüm kör ama ben kalbimle, gönlümle görüyorum. Gönül gözünüzü kullan›rsan›z, hayat› daha çok sever, daha s›k› ba¤lan›rs›n›z’’ efes al›n diyor bize, seslenin flöyle ortal›¤a, dinleyin bakal›m flu müzi¤i… Zenginli¤inizin fark›nda de¤il misiniz hâlâ? Bunlar› yapamayan çok büyük bir nüfus var. Bak›n onlardan ne kadar zengin ve mutlusunuz. Görmekle bakmak farkl› fleyler. Siz görmeye çal›fl›n iyileri, mutlulu¤a giden yol bu bak›fltad›r. Hep dünü düflünmeyin, hep de yar›na tak›lmay›n. Bugünü düflünün ve bugünü iyi yaflamaya çal›fl›n. Asl›nda hayat bir gün, o da bugün. Bir yaflam koçunu dinliyorduk sanki ya da bir felsefe hocas›n›. Her söyledi¤inde derinlik vard›, insan› düflündüren, yaflama sevincini g›d›klayan sözlerdi bunlar. ‹ki gözü görmeyen bir hocadan, biz iki gözü de dibine kadar gören ama hayattan tad almay› beceremeyen baflar›s›z ö¤rencilere mükemmel bir ders… Metin gerçekten bir flen Türk. Hem de Türk’ün ak›ll›s›, zekisi ve baflar›l›s›.•

N

canpulak@butundunya.com.tr 59


Türk Dili Orhan Velidedeo¤lu

K›saltmalar G

eçen ocak ay›nda yazm›flt›m: Do¤u Anadolu’nun küçük bir kasabas›nda dede, hastalanan torununu doktora götürür. Doktor bir fitil verir ve bunu anüsten kullan›n der. Dede eve dönüp durumu anlatt›¤›nda nine, öfkeyle sorar: Ula herif, anüs ne ki?.. *** Bazen benim de içimden böyle öfkeyle sormak gelir, okudu¤um bir yaz›da geçen üç dört sözcüklü k›saltmalar›n aç›l›m›n› çözemedi¤imde. Yirmi sat›rl›k bir yaz›da, aç›l›m› verilmeden befl kez kullan›lan bir k›saltma: MEB‹M 147... Ula, “MEB‹M 147” de ne ki ?.. *** Bir gazete haberi: Baflbakan, “Kanal 7” hakk›nda neden MASAK’› ve SPK’y› görevlendirmedi? MASAK nedir ki?.. Yine bir bafll›k: NAMSA ile görüflmeler bafllad› Bu NAMSA da ne ola?.. On alt› sat›r sonra bir ipucu: Milli Savunma Bakan›, may›nl› arazilerin temizlenmesi ifli için “NATO ‹kmal ve Bak›m Ajans› NAMSA” ile görüfltü.” (!) T›rnak içinde verdi¤im bu ipucu, yaz›n›n sonlar›na do¤ru bir kere daha ve aynen yineleniyor. K›saltmas› belirtildi¤ine göre art›k, aç›l›m›n› yazmaya gerek yok. Yinelemelerde yaln›zca NAMSA k›saltmas›

60


BD MART 2014

yeterli. Ancak, “NATO ‹kmal ve Bak›m Ajans›” aç›l›m›ndan sonra NAMSA, ayraç içinde; yinelemelerde ise ayraçs›z yaz›lmal›. Bir gazete yaz›s›n›n bafll›¤›: Ak›ll› kartlar geliyor. Yaz›n›n sonlar›na do¤ru, “UKOME taraf›ndan belirtilen toplu tafl›ma ücretleri ma¤duriyeti önleyecek” deniyor. Nedir, nece ve ne mene fleydir bu UKOME ki, ma¤duriyeti önlesin?.. Bunun aç›l›m› yok mu? Gazete haberinde: “Eymir Gölü’ nün etraf›n›n özel çevre koruma (ÖÇK) bölgesi plan› çal›flmalar›n›n sürdü¤ü...” belirtildikten birkaç sat›r sonra tekrar “Eymir Gölü’nün etraf›n›n özel çevre koruma (ÖÇK) bölgesi olarak iflaretlendi¤i” belirtiliyor. “Özel çevre koruma” aç›klamas›n›n ikinci kez yinelenmesi gereksiz; yaln›zca ÖÇK k›saltmas›n›n -ayraç içine al›nmadan- kullanmas› yeterli. Bir baflka haber bafll›¤›: TMSF iflkencesi. “TMSF” k›saltmas› yaz› içinde sekiz yerde yineleniyor; ama bir tek aç›l›m yok. Yaz›daki ilk kullan›m›nda bu “Tasarruf Mevduat› Sigorta Fonu (TMSF)” biçiminde belirtilmeli, sonra yeri geldikçe yaln›z TMSF olarak kullan›lmal›yd›. Bu ve bunlar gibi daha niceleri... Gelin de köpürmeyin !.. Hiçbir okur, ilgi ve bilgi alan› d›fl›nda, yazarlar›n kulland›¤› k›saltmalar›n aç›l›m›n› bilmek zorunda de¤ildir; ama yazar, okuruna do¤ru

bilgi aktarabilmek için aç›k ve anlafl›l›r biçimde yazmak zorunlu¤unun bilincinde olmal›d›r. Yukar›da verdi¤im birkaç örnek gösteriyor ki, kimi yazar yaz›s›na özensiz, kimi yazar okuruna sayg›s›z !.. *** ›saltmalar gelifligüzel kullan›lamaz; onlar›n da bir kural› vard›r. Kurum / Kurulufl vb. adlar›yla ilgili k›saltmalar, her sözcü¤ün ilk harfi al›narak yap›l›r. Büyük harflerle yap›lan k›saltmalarda harfler aras›na nokta konmaz. Örne¤in: Türkiye Cumhuriyeti’ nin k›salt›lm›fl› TC’dir ve noktas›zd›r.

K

Kurum / Kurulufl vb. adlar›yla ilgili k›saltmalar, her sözcü¤ün ilk harfi al›narak yap›l›r. Büyük harflerle yap›lan k›saltmalarda harfler aras›na nokta konmaz. TCK, ‘Türk Ceza Kanunu’nun, ya da ‘Türkiye Cumhuriyeti Karayollar›’n›n; TCDD, ‘Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demir Yollar›’n›n; TCMB, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankas›’n›n k›sa yaz›l›mlar›d›r ve harf aralar›nda nokta yoktur. 61


BD MART 2014

Yaz› bafll›klar›nda, bafll›¤›n uzun olmamas› için, üç- befl sözcüklü bir ad›n ‘k›saltmas›’ kullan›labilir. Ancak, yaz› içinde ilk kullan›ld›¤› yerde önce aç›l›m›; sonra, bu aç›l›mdaki sözcüklerin ilk harfleri ayraç içinde, büyük harflerle yaz›l›r ki bu, o üç-befl sözcüklü ad›n k›salt›lm›fl› olur. K›saltmalar, yaz›n›n devam›nda gerekti¤i yerde yine büyük harflerle ve ayraç içine al›nmadan yinelenir. Bir baflka yanl›fl uygulama: Yaz›da kullan›lan üç-befl sözcüklü bir ad, ayn› yaz›da birkaç kez daha yinelenmeyecekse, k›salt›lmas›n›n yaz›lmas› gereksizdir. K›saltma, uzun adlar›n yinelenmelerinden kaç›nmak için kullan›l›r. Örne¤in, 8 fiubat 2014 tarihli Haber Türk’de FED nerenin merkez bankas›? bafll›kl› köfle yaz›s›na Amerikan Merkez Bankas› (FED)... diye bafllayan Say›n Ercan Kumcu, bu yaz›s›nda 11 kez “FED” k›saltmas›n› kullanmakla 286 vurufl tasarruf etmifl ve 11 sat›rl›k yer kazanm›flt›r. *** ›k görülen önemli bir uygulama yanl›fl› da k›saltmalara getirilen eklerle ilgili. K›saltmalara getirilen ekler, k›salt›lan sözcüklerin okunufluna de¤il, k›saltma harflerinin okunufluna uygun olarak ve kesme imiyle ayr›larak yaz›l›r. Türk Silahl› Kuvvetleri’nin k›salt›lm›fl› TSK’dir. Ek al›rken TSK’de, TSK’ye, TSK’yi, TSK’nin; Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM): TBMM’den, TBMM’nin, TBMM’ye;

S 62

Bir baflka yanl›fl uygulama: Yaz›da kullan›lan üç-befl sözcüklü bir ad, ayn› yaz›da birkaç kez daha yinelenmeyecekse, k›salt›lmas›n›n yaz›lmas› gereksizdir. Devlet Malzeme Ofisi ( DMO): DMO’dan, DMO’nun, DMO’ya; Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurulu (AKDTYK): AKDTYK’den AKDTYK’nin, AKDTYK’ye... gibi. *** Beni, bu konuya e¤ilmeye yönelten, 6 fiubat 2014 tarihli Cumhuriyet’te Say›n Nilgün Cerraho¤lu’nun SA⁄NAK bafll›kl› köflesindeki yaz›s› oldu. Freedom House’un Mesaj› bafll›kl› bu yaz›da, birkaç bölümcenin ard›ndan kullan›lan Freedom House (FH) k›saltmas›ndan sonra, gazete boyu yaz›n›n alt› bölümcesinde FH, iki bölümcesinde de FH’nin biçiminde yinelenmesi, yerinde bir uygulama olmas› yan›nda k›saltmalar› do¤ru kullanman›n da güzel bir örne¤iydi. Böyle güzel yaz›lar› insan zevkle okuyor ve bilgilenmenin hofllu¤unu yafl›yor. • orhanvelidedeoglu@butundunya.com.tr


Kültür ve Sanat Dünyas›ndan Tekin Özertem

Rüflvet, Sanat, Siyaset. Rüflvet sözcü¤ünü ilk duydu¤umda küçük bir çocuktum. Okula bafllam›fl m›yd›m, bafllamam›fl m›yd›m tam olarak hat›rlam›yorum. y›llarda bizim sokaktan geçerek hemen yak›n›m›zdaki ilkokula gidip gelen uzun boylu, gür kafll›, yafl›n› bafl›n› alm›fl bir ö¤retmen vard›. Geçerken oyunu b›rak›p, geçmesini bekler; ellerimiz yanda, bafl›m›z› öne e¤ip kendisini içtenlikle selamlard›k. Adet böyleydi. Ö¤retmeniniz olsun olmas›n, ö¤retmen oldu¤u bilinen biri ile karfl›lafl›ld›¤›nda sayg› ile selamlamak adettendi. Günün birinde bu ö¤retmen soka¤›m›zdan geçmez olmufl, kay›plara

O

kar›flm›flt›. O günlerde evde konuflulurken duymufltum ilk kez rüflvet sözcü¤ünü. Hak etmedi¤i halde s›n›f geçirdi¤i ya da mezun etti¤i bir ö¤rencisinin ailesinden rüflvet ald›¤› ortaya ç›km›fl; cezaland›r›lm›fl ve baflka bir yere tayin edilmiflti. Evlerde ço¤unlukla kömür ütüsü kullan›lan o y›llarda, al›n›p verilen rüflvet de bir elektrikli ütüydü. Bu benim rüflvet sözcü¤ü ile ilgili ilk an›m. Fakat rüflvet, denince bu an›m de¤il de ilk okudu¤umdan bu 63


lü “fiikâyetnâme”si. Devir, Bat›da ‘Muhteflem’; Do¤uda ‘Kanuni’ olarak tan›mlanan Sultan Süleyman’›n hüküm sürdü¤ü Osmanl› ‹mparatorlu¤u’nun anl› flanl› yükselme devri…

R

Azerbaycan Devlet Akademik Milli Dram Tiyatrosu’nun önünde bulunan Fuzuli heykeli (1962, Bakü). yana üzerinden yar›m yüzy›l geçen Fuzûlî'nin “fiikâyetnâme”si gelir akl›ma. Nedeni de san›r›m bu uyakl› düz yaz›n›n benim yaflam›mda karfl›laflt›¤›m siyasi içerikli ilk sanat eseri olmas›. Edebiyat dersinde, Nihat Sami Banarl›’n›n ders kitab›ndan okudu¤umuzda yanl›fl hat›rlam›yorsam lise birinci s›n›ftayd›m. “Selâm verdim rüflvet de¤ildir deyü almad›lar” diye bafll›yordu Fuzûlî'nin bürokrasi, rüflvet ve yozlaflmay› yerip dert yand›¤› ün64

üflvet, yolsuzluk, adaletsizlik gibi toplumsal sorunlardan yak›nan; imparatorlu¤un çöküfl nedeninin rüflvet ve soygun düzeni kurarak halk› ezip sömüren yöneticiler oldu¤unu savlayan Ziya Pafla’n›n “Terkib-i Bend”ini de -san›r›m lise son s›n›fta- yine Nihat Sami Banarl›’ n›n edebiyat kitab›ndan okumufltum: “Milyonla çalan mesned-i izzete serefraz / Birkaç kuruflu mürtekibin cay-i kürektir.” Yani, “Milyonla çalan eller üzerinde tutulup yüceltilir; birkaç kurufl çalan ise küre¤e mahkûm edilir.” demekteydi Ziya Pafla. Fuzûlî'’den 300 y›l sonra o da bir sanatç› ve devlet adam› olarak rüflvet, yolsuzluk ve adaletin çarp›kl›¤›ndan flikâyet ediyordu. Victor Hugo’nun Sefiller’i gelmiflti

akl›ma Terkib-i Bend’in bu beyitinin ikinci dizesini okuyunca. Aç oldu¤u için f›r›ndan bir somun ekmek çalan ve kürek cezas›na çarpt›r›lan Jean Valjean’› an›msam›flt›m. Ama bu beyiti yazarken Ziya Pafla’n›n Victor Hugo’dan esinlenmifl olabilece¤ini düflünmemifltim. Çok sonra ak›l edebildim böyle olmufl olabilece¤ini. Çünkü Sefiller, 1862 y›l›nda yay›mlanm›fl, 1867 y›l›nda Paris’te olan Ziya Pafla da Terkib-i Bendi’ni 1870 y›l›nda “Hürriyet”i yay›mlad›¤› Ce-


BD MART 2014

yan konuflma yetene¤i henüz geliflmemifl bir grup ilkel insan›n öyküsüydü bu. Kurtlar›n elinden kurtulup kabilesine yaklaflmakta olan tehlikeyi, kurtlar› taklit ederek haber veren içlerinden birinin taklide dayal› anlat›m›n›, tiyatronun do¤uflu olarak tan›mlam›fl; sanat›n ve sanatç›n›n insanlar› ve toplumu daima “kurtlar›n hücumuna” karfl› uyard›¤›n› söylemiflti.

Ziya Pafla nevre’de yazm›flt›. Son derece iyi Frans›zca bilen, Tanzimat devrinde bat›l›laflma kavram›n› ortaya atan Ziya Pafla’n›n o devrin en çok satan roman› Sefiller’i okumad›¤›n› düflünmek her halde biraz safl›k olur. anat ile siyaset aras›ndaki iliflkiyi san›r›m ilk kez Nam›k Kemal, fiinasi ve Ziya Pafla’y› okudu¤um o y›llarda sezinlemeye bafllam›flt›m. 1966 y›l›nda Nurettin Sözen’in baflkan› oldu¤u Türkiye Millî Talebe Federasyonu taraf›ndan düzenlenen Evrensel Bar›fl fienli¤i’ne Fransa’dan konuflmac› olarak kat›lan tiyatro adam› Jan Ogar’›n -Umar›m ad›n› do¤ru yazm›fl›md›r. - ‹TÜ salonunda yapt›¤› konuflmay› dinledikten sonra da bu sezgi daha bir netleflti. “Tiyatro, bafllang›c›ndan beri politiktir.” demiflti Jan Ogar. Bir de tiyatronun do¤uflu ile ilgili, yayg›n olarak bilinenden farkl› bir öykü anlatm›flt›: Karlarla kapl› bir ormanda avlan›rken kurtlar›n hücumuna u¤ra-

S

Rüflvet, birkaç y›l sonra Mevlana’ n›n “Mesnevi”sini okurken de ç›km›flt› karfl›ma. “Rüflvet alan para pul padiflah› de¤iliz./ Paramparça olmufl gönül h›rkalar›n› diker, yamar›z biz.” diyen Mevlânâ Celâleddîn Rûmî de rüflvetten, yolsuzluktan yak›nmaktayd›. Ne zaman? Fuzûlî’den yaklafl›k üç yüz y›l önce. Yani Mevlana’dan Fuzûlî’ ye, Fuzûlî’den Ziya Paya’ya bizim cenahta durum “Eski hamam, eski tas.” misali hiç de¤iflmemiflti. En ilginci de Mevlana’n›n bunun nedenini saptam›fl, yöneticileri bir havuza; halk› da havuza su tafl›yan borulardan akan suya benzeterek havuzun suyunun

Mevlana Celaleddin-i Rumi 65


BD MART 2014

temiz ya da pis olmas›, borulardan akan suyun temiz ya da pis olmas›ndand›r diyerek aç›klam›fl olmas›yd›.

B

at›’da da üç afla¤› befl yukar› durum ayn›. Dünya edebiyat tarihinin en büyük eserlerinden biri kabul edilen “‹lahi Komedya” n›n yazar› Dante Alighieri, Mevlana, “Mesnevi” yi tamamlamadan üç y›l önce do¤mufl. “Cehennem”, “Araf”, “Cennet” adl› üç ciltten oluflan “‹lahi Komedya”y› da 14. yüzy›l›n ilk yar›-

s›nda yaz›p tamamlam›fl. Huni fleklinde tasvir etti¤i, dibe do¤ru daralan dokuz katl› cehennemin en mutena (!) yerine -dibine- de rüflvet al›p rüflvet verenler ile yolsuzluk yapanlar› yerlefltirmifl. Dünyaca ünlü her iki eserin yaz›l›fllar› aras›ndaki süre yaklafl›k elli y›l.

Dante’nin bu üç ciltlik eserinin en çok cehennemi anlatan birinci cildi etkilemifl insanlar›. Özellikle de ressamlar›. Müthifl resimler yap›lm›fl cehennemi tasvir eden. ‹nsanlar› korkutan, dudak uçuklatan… Bu nas›l komedi demeyin. Eserin ad›n›n “‹lahi Komedya" olmas› güldürü unsurlar› içerdi¤inden de¤il. Komedya sözcü¤ünün Orta Ça¤’da tragedyan›n aksine sonu iyi biten öykü anlam›nda kullan›lmas›ndan. Asl›nda üçleme ilk bas›ld›¤›nda ad› sadece ‘Komedya’. ‘‹lahi’ sözcü¤ü Dante’nin ölümünden sonra -bu yanl›fl anlafl›lmay› önlemek, eserin dini ve mistik yönünü vurgulamak için olsa gerek“Decameron”un yazar› Giovanni Boccaccio taraf›ndan eklenmifl. Rüflvet, sanat ve siyasetin birbirleri ile iliflkisine gelince: Sanat ve siyaset iliflkisi üzerine say›s›z kitaplar, Dante’nin makaleler yaz›lm›fl. Kimi Cehennemi düflünürler sanat›n siya-

66


BD MART 2014

setten uzak durmas›n› savunmufl, kimileri de sanat›n siyasetin kendisi, ta kendisi oldu¤unu... Ben sanat›n siyasetten ba¤›ms›z olamayaca¤›n› düflünenler taraf›nday›m. Çünkü sanat daima insan›n insanla, toplumla ve kendisi ile çat›flmas›n›n neden ve sonuçlar›n› irdelemifltir. ‹nsanlar› ve toplumlar› yozlaflt›ran tüm sapk›nl›klar›n karfl›s›nda durmufl; var olan ile var olmas› gerekeni, özleneni, ideal olan›; iyiyi, do¤ruyu, güzeli tan›mlamaya çal›flm›fl ve savunmufltur. Toplumlar da sanat›n her hangi bir yapt›r›m olmaks›z›n ortaya koydu¤u bu de¤erleri; örf, adet, dini inançlar ve yasalar ile koruma alt›na almaya ve sürdürmeye çal›flm›fllard›r. üflvet, insanlar› ve toplumlar› yozlaflt›ran kötülüklerin bafl›nda gelmektedir. Hamurabi Kanunlar›’ndan bu yana tüm dini inançlar ve yasalar taraf›ndan yerilmifl, yasaklanm›fl olmas›na ra¤men önlenememifltir. Ne rüflvet önlenebilmifl ne de yolsuzluk ve h›rs›zl›klar. Ahlaks›zl›k ve adaletteki sapmalar, antik ça¤lardan bu yana hemen her toplumda az ya da çok süregelmifl. Bu süreklili¤in nedeni de insanlar

R

aras›nda hep varolagelen ç›kar çat›flmalar›n› uzlaflt›rmak üzere ortaya ç›kan kimi siyasetçilerin asli görevlerini unutup kendi ç›karlar›n›n pefline düflmeleri. Siyasete kendi ç›karlar› için soyunan siyasetçilerin sanat ve özgürlüklerden yana olmamalar›n›n nedeni de bu. Bir çocukluk an›s› ile bafllad›¤›m bu yaz›y›, bir baflka “Rüflvetle s›n›f geçme” olay› ile sonland›raca¤›m. Bu olay, zaman›m›zdan alt› bin y›l önce; M.Ö 4000’li y›llarda, Sümerler’in ülkesi Mezopotamya’da meydana gelmifl. Üstelik insanl›k tarihin rüflvete iliflkin ilk belgesi. Rüflvetin belgesi olur mu demeyin. Var! Sümerolog Veysel Donbaz'›n çözdü¤ü belge, ‹stanbul Arkeoloji Müzesi’nde durmakta. Kil tabletin ad›: Sümer Okul Günleri. Tablette anlat›lan da, okulda baflar›s›z olan çocuklar›n›n ö¤retmenini eve davet eden bir ailenin, ö¤retmeni yedirip içirip hediyeler vererek çocuklar›n› nas›l s›n›f baflkan› yapt›rd›klar›... fiaka gibi! Ama ne flaka ne de kurmaca. Gerçek… • tekinozertem@butundunya.com.tr

99 Numara Gölde kay›k kiralayan flirketin patronu, k›y›ya do¤ru giderek, megafonu

ald› ve seslendi: “99 numara, zaman›n›z doldu, k›y›ya gelin.” Kay›k k›y›ya gelmeyince, patron tekrar seslendi: “99 numara, hemen k›y›ya gelmezseniz size bir saatlik fazla ücret uygulayaca¤›m.” Anonsu duyan yard›mc›s› yan›na geldi: “Patron, Bizim sadece 75 kay›¤›m›z var. 99 numaral› kay›¤›m›z olamaz.” Patron tekrar megafonu eline ald› ve seslendi: “66 numara, orada bir sorun mu var?” 67


Dünya üzerinde “Kürt” diye adland›r›labilecek müstakil hüviyetli bir ›rk yoktur. Kürtler, yaln›z vatandafl›m›z de¤il, soydafl›m›zd›r da... Fakat as›rlarca devam eden kötü idare ve ihmaller, onlar›n da kapal› yaflama itiyatlar› maalesef bu neticeyi do¤urmufltur. Türk Milletini ve Türk Vatan›n› parçalayarak yok etmek sevdas›nda olanlar, bundan faydalanman›n peflinde kofluyorlar. Bütün Türk ayd›nlar›, flunu kesin olarak bilmelidirler ki, “Kürtlük” tahriki düflman kaynaklardan f›flk›rmakta ve millî bütünlü¤ümüzü sarsarak bizi y›kmay› hedef tutmaktad›r.

BÜTÜN K‹TAPÇILARDA


Evrensel Bak›fl Aç›s› Gürbüz Evren

2 y›ll›k kuyu hapsinden Devlet Baflkanl›¤›na

José Alberto

ujica M URUGUAY, Güney Amerika’n›n önemli ülkelerinden biridir. Amerika Birleflik Devletleri’nin arka bahçesi olarak bilinen bölgedeki bu ülke, uzun y›llar boyunca, ordunun darbeler sonucu yönetime el koymas›, diktatörlükler, bask›, zulüm, insan haklar› ihlalleri, kay›plar ve iflkencelerle gündeme geldi. Oysa Uruguay, 1900’lü y›llar›n bafl›nda, dünyan›n birçok ülkesinde olmayan haklar› vatandafllar›na vermesiyle tan›n›yordu. Örne¤in, 1907 y›l›nda idam cezas› kald›r›lm›fl, hemen ard›ndan 1913 y›l›nda da, boflanma hakk› tan›nm›flt›. Daha sonra 1927 y›l›nda ise kad›nlara seçimlerde oy kullanma hakk› verilmiflti. »

69


BD MART 2014

U

ruguay’›n tarihindeki en önemli de¤ifliklik-lerden biri de, Kas›m 2009’da yap›lan Devlet Baflkanl›¤› seçimi ile yafland›. José Alberto Mujica adl›, 74 yafl›ndaki bir solcu, “Genifl Cephe” ittifak›n›n aday› olarak kat›ld›¤› seçimi kazanarak Devlet Baflkan› oldu. Mart 2010’da ise görevine bafllad›. Sadece Uruguay’da de¤il tüm Latin Amerika ülkelerindeki yoksul halk kitlelerinin sevgilisi haline gelen “Dede” lakapl› José, tarz› ile di¤er devlet baflkanlar›na örnek olur mu bilmem, ama yaflam biçimi dünya kamuoyu taraf›ndan ö¤renildikçe

sevenlerinin say›s›n›n h›zla artt›¤›n› söyleyebilirim. José hakk›nda, Türkiye ve dünya medyas›nda say›s›z haber ç›kt›. Bu yaz›da, flimdiye kadar bilmedi¤iniz, duymad›¤›n›z bilgileri aktarmaya özen gösterece¤im. Çok etkileyici bir hayat hikâyesi olan José Alberto Mujica, 20 May›s 1935 tarihinde, Baflkent Montevideo’ da do¤du. Yoksul bir ailenin çocu¤u olan José’nin babas› ‹spanya’n›n Bask bölgesinden, annesi ise ‹talyan as›ll›yd›. Daha 6 yafl›ndayken babas›n› kaybeden José, siyasi yaflam›na, çocukluktan gençli¤e ad›m att›¤› y›llarda, anarflist gruplara kat›larak

1960’l› y›llarda, zenginden al›p yoksullara vermek amac›yla silahl› soygunlar yapan ve varl›kl› kiflileri kaç›ran, Tupamaros adl› flehir gerillas› bir örgütün saflar›na geçti. bafllad›. Daha sonra, 1960’l› y›llarda, zenginden al›p yoksullara vermek amac›yla silahl› soygunlar yapan ve varl›kl› kiflileri kaç›ran, Tupamaros adl› flehir gerillas› bir örgütün saflar›na geçti. Eylemleri nedeniyle ön plana ç›kan José, örgütün en çok aranan militanlar›ndan biri oldu ve 1969 y›l›nda yakalanarak tutukland›. José, “Kuyunun dibine atmad›klar› sürece kaçamayaca¤›m hapishane yoktur” dedi¤inde, ço¤u kifli ona inanmam›flt›. Birkaç ay kald›¤› cezaevinden 100 kadar mahkûmla kaçan José, bir süre sonra yakaland›. Ülkenin en s›k› korunan cezaevine gönderilirken, 70


BD MART 2014

“Kendinizi yormay›n, çünkü yine kaçaca¤›m” diyordu. José, 1973 y›l›nda buradan da kaçt›. Beraberinde ise 15 mahkûmu götürdü.

y›l›nda “Genifllemifl Cephe” adl› ittifaka kat›ld›. José, 1995 y›l›nda yap›lan seçimlerde milletvekili seçildi. Bu görevindeki baflar›lar› ve yoksullar›n yaflad›¤› bölgelerde

F

irari oldu¤u dönemde, önce kentlerdeki gecekondu mahallelerinde halka para, erzak, giyecek da¤›tt›. Sonra, k›rsal kesime geçti ve aylarca dolaflt›¤› köylerde, köylülere para da¤›t›rken yakaland›. O tarihten itibaren 1985’e kadar sürecek 12 y›ll›k yeni hapishane hayat› bafllad›. Askeri diktatörlü¤ün iflbafl›nda oldu¤u ve ülkenin en karanl›k günlerinin yafland›¤› bu dönemde, 2 y›l boyunca iflkence ve kötü muamele gördü. Di¤er mahkûmlardan farkl› olarak, hücre yerine, kaçamayaca¤› bir yere, çok fazla suyu olmayan bir kuyuya at›ld›. Tam 2 y›l kald›¤› kuyudaki en iyi arkadafllar› ise “Direnifl” ad›n› verdi¤i bir kurba¤a ve “Kedi büyüklü¤ünde” dedi¤i s›çanlard›. José kuyu arkadafllar›n› öylesine benimsemiflti ki, günde bir kez verilen ekme¤ini ve kendi deyimiyle “o flartlarda bile yenilmeyecek” yeme¤ini onlarla paylafl›yordu. Kimi zaman, kötü yeme¤e yanaflmay›p, ekme¤in tamam›n› almaya çal›flan s›çanlar›, istemeyerek kovuyor, sonra da buna üzülüyordu. José, askeri diktatörlü¤ün devrilip demokrasiye geçildi¤i 1984 y›l›nda ç›kar›lan genel aftan yararlanarak özgürlü¤üne kavufltu. ‹flte o andan itibaren parlak, legal siyasi kariyeri bafll›yordu. Önce “Halkç› Kat›l›m Hareketi” adl› bir parti kurdu. Bu parti, 1989

Dünyan›n en yoksul devlet baflkan› olarak tan›nan ve maafl›n›n %90’›n› yoksullara da¤›tan José Mujica saç›n› hâlâ köy berberinde kestiriyor. düzenledi¤i yard›m etkinlikleri ile halk aras›nda bir efsaneye dönüflmeye bafllad›. Bunun sonucu olarak ise 1999 y›l›nda yap›lan seçimlerde, Uruguay tarihinde görülmemifl oranda oy alarak senatör seçildi. 71


Ömrünün 15 y›l›n› hücrede iflkencelere maruz kalarak geçiren Uruguay Devlet Baflkan› José Mujica protokol kurallar›n› umursamamas›yla tan›n›yor. Görevi boyunca tüm ülkeyi kar›fl kar›fl gezdi. Özellikle kentlerin gecekondu mahallelerine ve en ücra bölgelerdeki köylere gitti. Geceleri yoksullar›n, köylülerin evlerine misafir oldu. Efsane kulaktan kula¤a yay›larak tüm ülkeyi sard›. Özellikle köylülerin sevgilisi haline geldi. Bu sevgi onu, 2004 y›l›nda Tar›m Bakanl›¤› koltu¤una tafl›d›.

S

iyasi yaflam›ndaki h›zl› ve düzenli yükselifl, “Yoksullar›n Aday›” olarak kat›ld›¤› 2008 y›l›nda yap›lan seçimlerde yüzde 52’yi aflan oy oran›na ulaflarak, Devlet Baflkanl›¤› koltu¤una oturmas›yla devam edecektir. ‹flbafl›na geldi¤i günden itibaren, Güney Amerika için ilklere imza atmaya bafllad›. Önce Katolik Kilisesini karfl›s›na alma pahas›na, eflcinseller aras›

72

evlili¤e izin veren yasay›, çok sert tart›flmalar›n yafland›¤› parlamentodan geçirdi. Yine sert tart›flmalar›n ard›ndan kürtaj yasas›n› ç›kard›. Çetelerin etkisini k›rmak amac›yla, marihuana adl› uyuflturucunun üretiminin ve sat›fl›n›n devlet kontrolünde olmas›na iliflkin yasadan ise toplumda yaratt›¤› tepki ve bölünme nedeniyle vazgeçti. Ama José’yi s›ra d›fl› bir devlet baflkan› yapan bunlar de¤ildi. Giyim kuflam›na özen göstermeyen tarz›, asla kravat takmamas›, protokol kurallar›n› reddetmesi, çok aç›k sözlü olmas›, di¤er ülkelerin devlet baflkanlar› ile akl›ndan geçti¤i gibi konuflmas› herkesi flafl›rt›yordu. Bu tav›rlar›, özellikle gençler ve yoksul kitlelerde büyük be¤eni toplayan José’nin, 9114 Euro olan Devlet Baflkanl›¤› maafl›n›n, 8214 Euro’luk k›sm›n›, her ay, fakirlere yard›m eden


BD MART 2014

2 kurulufla, “Bu paray› as›l sahiplerine veriyorum” diyerek ba¤›fllamas›, sadece ülkesinde de¤il, dünya kamuoyunda da dikkati çekti. ruguay halk› ise resmi söylemlerden uzak konuflmalar›n› ve protokol kurallar›n› ayaklar alt›na alan tarz›n› çok sevdikleri, “Dünyan›n en fakir Devlet Baflkan›”na sahip olmaktan gurur duyduklar›n› söylüyor. Eski bir

"Vosvos"a biniyor. Bahçesinde yetifltirdi¤i sebzelerden piflirdi¤i yeme¤i ve a¤açlardan toplad›¤› meyveleri yiyor. Ayr›ca çok sevdi¤i keçilerini ve 1 aya¤› olmayan köpe¤ini beslemeyi de seviyor. Bunlar›n d›fl›nda, traktörünü kullanarak bahçesini ve tarlas›n› sürmesi, halk›n düzenledi¤i etkinliklere, dü¤ünlere, e¤lencelere, kamyonlar›n t›ka basa yolcu dolu kasas›na binerek gitmesi, birkaç günde bir sakal trafl› olmas› ve sadece 2

dizüstü bilgisayar› bulunan José, Twitter’›, “Yoksullara ulaflman›n yöntemi de¤il” dedi¤i için kullanm›yor. José, zaman›n›n büyük bir bölümünü, Devlet Baflkanl›¤› Saray› yerine, “Fakirhane” olarak adland›rd›¤›, k›r›k dökük eflyalarla dolu, boyalar› dökülmüfl, 1 oda ve mutfaktan oluflan çiftlik evinde geçiriyor. Bahçesinde bir k›r›k sandalyeye oturup, köyün berberine trafl oluyor. Makam arabas› yerine, “tek lüksüm” dedi¤i ve 1987 y›l›nda ald›¤› eski bir

polisin uzaktan korumas›n› kabul etmesi, José Alberto Mujica’n›n yaflam tarz›n› anlatacak özelliklerden sadece baz›lar›. Kendini ateist olarak tan›mlayan José’ye, Vatikan’› neden ziyaret etti¤i soruldu¤unda, “Papa Francis’in hayat› da sokaklarda geçti¤i için, yoksullar›n halinden anlar. Bu yüzden görüflmeye gittim” yan›t›n› verecektir. Arjantin Devlet Baflkan› Cristina Kirchner hakk›ndaki sözleri ise iki ülke aras›nda diplomatik krize yol

U

73


BD MART 2014

açacakt›r. José, “Moruk ve ‹natç›” dedi¤i Kirchner’den aylar sonra, yar›m a¤›z da olsa özür dileyerek, komflu

maya en az efli kadar karfl› ç›k›yor. Ellerine süpürgeleri al›p, evlerini birlikte süpürüyorlar.

Eski bir dizüstü bilgisayar› bulunan José, Twitter’›, “Yoksullara ulaflman›n yöntemi de¤il” dedi¤i için kullanm›yor. ülke ile iliflkileri düzeltecektir. Göreve geliflinin hemen ard›ndan, Venezuela’daki Güney Amerika Zirvesine kat›lan José’nin k›yafeti, ülkesindeki muhalefetin tepkisini çekecekti. Venezuela ordusuna ait askeri bir parka giymesine yönelik elefltiriler üzerine, “Hava so¤uktu. Yan›mda kazak ya da kal›n giysiler yoktu. Oradaki bir askerden parkas›n› istedim. O da verdi. Ne var bunda?” diyordu. Efli Lucia Topolansky da, José gibi eski bir gerilla. Tupamaros örgütünde y›llarca birlikte mücadele etmifller. Halen Baflkent Montevideo’ nun senatörü olan Lucia, kendisine First Lady denilmesini istemiyor ve Devlet Baflkanl›¤› Saray›’nda yafla-

A

ncak José, geçmiflte Latin Amerika’n›n ‹sviçre’si olarak tan›mlanan Uruguay’da artan fliddet olaylar› nedeniyle elefltiriliyor. Büyük toprak sahiplerine yönelik haz›rlad›¤› yeni vergiler ise hükümet içinde s›k›nt› yarat›yor. Askeri diktatörlük s›ras›nda ifllenen cinayetlerin cezaland›r›lmas› konusunda, yüksek mahkemenin ald›¤› takipsizlik karar› da, Dünyan›n en Fakir Devlet Baflkan›’n›n tutamad›¤› sözlerden biri olarak gösteriliyor. Görevi bu y›l sona erecek olan José’nin, hem ülke hem de dünya tarihinde çok farkl› bir yer edindi¤ini rahatl›kla söyleyebiliriz. • gurbuzevren@butundunya.com.tr

‹ktidar ve Muhalefet Saffet Pafla'n›n sadrazaml›¤› s›ras›ndayd›. Bir meclis görüflmesine Tunuslu Hayreddin Pafla da ça¤›r›lm›flt›. Müzakereleri sonuna kadar dinleyen Pafla, hiç konuflmam›flt›. Sebebi soruldu¤u zaman, flöyle yan›t verdi: “Dinledi¤im sözlere bak›l›rsa, hükümeti sanki baflkalar› idare ediyormufl, biz de muhalefette onlar› tenkit ediyormufluz gibi geldi bana! Onun için sustum. Bence bu heyet ya e¤ri buldu¤u iflleri düzeltmeli veya yönetimden çekilmeli!” 74


Sporun Dünyas› Metin Gören

Y›llar Sonra Gelen

‹tiraflar

Dünya spor literatürüne geçen ve herbiri birer belge niteli¤i tafl›yan onlarca ilginç olay vard›r. fiAMP‹YONLUK ipini gö¤üslemeye on metre kala yere çak›lan Macar atlet Toth'un 1936 Berlin Olimpiyat Oyunlar› sonras›nda intihar etti¤i belgelerde yaz›l›d›r. Toth'un ölümünün gerekçelerini, Macaristan Atletizm Federasyonu yetkilileri y›llar sonra ortaya ç›karm›fllar, Macar atletin ölümünün afl›r› doping yüklemesinin bünyesel etkinli¤inden oldu¤unu belgelemifllerdi. 1938 Dünya Futbol fiampiyonas›' n› yar›da keserek , ülkeleri için ''Fafliz-

me hay›r'' slogan› ile savafla giden Avusturyal› futbolculardan söz edilir. Ve gerekçesindeki önemli bir paragraf›n alt› da çizilmifltir; ''Faflist Mussolini'nin adamlar›, ‹talya'ya karfl› farkl› yenilmemiz için bize büyük miktarda para ve alt›n vermek istediler. Bunu kabul etmemiz onur k›r›c› bir davran›fl olurdu.'' Avusturya Milli Tak›m›n›n teknik direktörü Wolf Sunderhall'in aç›klamas› daha da ilginçti; '' Faflist Mussolini'nin paras›yla alaca¤›m bir 75


BD MART 2014

Benito Mussolini ekme¤in kursa¤›ma girmesine asla izin vermem. Bu ekme¤i yiyece¤ime savafl alan›nda kurflun yiyerek ölmeyi tercih ederim.'' Ne ilginçtir ki; Avusturya Milli Tak›m› Teknik Direktörü, ‹talya s›n›r›na yak›n bir yerde aç›lan bir cephede ülkesi ad›na savafl›rken ölmüfltü. 1960 ROMA Olimpiyat Oyunlar›'n›n

y›ld›z sporcular›ndan Etiopyal› maratoncu Abebe Bikila, ''Bana yal›nayak koflmam› büyücüler söyledi. Ayakkab› giydi¤imde fleytanlar›n eziyet edeceklerinden korktu¤um için, ayaklar›m›n taban› parçalansa bile hep ç›plak ayakla kofltum. Baflard›¤›m için büyücülere inanc›m da artt›.'' fleklinde aç›klama yapt›¤›nda, özellikle bat› bilimcileri Bikila'n›n genifl çapta bir s›k›nt› sendromu geçirdi¤ini iddia etmifllerdi. ‹SPANYA’NIN gelmifl geçmifl en büyük futbolcular›ndan, Arjantin as›ll› Di Stefano; ''Kar›m› seviyorum ama Granadal› flamenko y›ld›z› Margaretta rüyalar›m› süslüyor'' sözleri ‹spanya 76

''Faflist Mussolini'nin paras›yla alaca¤›m bir ekme¤in kursa¤›ma girmesine asla izin vermem. Bu ekme¤i yiyece¤ime savafl alan›nda kurflun yiyerek ölmeyi tercih ederim.'' gazetelerinin manfletlerine tafl›nd›¤›nda, kar›s› Maria da, ünlü futbolcudan boflanma dilekçesini Madrid mahkemelerine çoktan vermiflti bile. BREZ‹LYA’NIN y›ld›z oyuncular›ndan biri Didi'nin y›llar sonra gelen itiraflar› da do¤rusu ilginçti; ''Türkiye'nin en popüler tak›mlar›ndan biri olan Fenerbahçe’de baflar›l› olmufltum. Amac›m bu sevimli ülkenin harika kenti ‹stanbul'da uzun y›llar çal›flabilmek ve sonra da yaflayabilmekti. Ama çok korktum. Afl›r› bir ilginin yan›

Abebe Bikila


BD MART 2014

Didi s›ra her akflam adeta bir flölen olan e¤lenceli yemekler. Ve de Türklerin geleneksel içkileri rak›n›n inan›lmaz keyfi. Tüm bunlar çok güzeldi ama sa¤l›¤›m buna asla izin vermeyecekti, bunu da biliyordum. '' ‹rlandal› atlet Howard Adams'› atle-

tizm dünyas›nda çok kimse tan›maz. O hayat› boyunca kulvarlarda yar›flmad›. O y›llarda atletizm sporunun en zor branfl› krosta ad›n› duyurmufltu. Onun için ‹rlanda s›n›rlar› içindeki tüm da¤, tepe, ova, yamaç birer parkurdu. Belfast do¤umlu Adams'› kimse keflfetmedi, yeteneklerini kendisi buldu. Ayakkab›lar›n› giyerek da¤, ova kofluyor ama yorulmuyordu. ‹rlandal› kroscu yar›fltan yar›fla kat›ld› ama kürsülerin birinci s›ras›na ç›kamad›. Howard Adams'›n giderek yo¤unlaflan h›rs› literatürlere geçecek bir ç›lg›nl›¤› getirdi. Ülkesinde yap›lan uluslararas› kros yar›flmas›nda gerçekleflmesini istedi¤i bir plan›, arkadafllar›n›n yard›m›yla uygulamaya soktu. Avrupa Kros fiampiyonas›nda ünlü

atletlerle koflan Adams, öndeki grubu dikkatli bir flekilde kontrol alt›nda tuttu. Yar›flman›n son bin metresinde ortal›kta görülmeyen ‹rlandal› atletin birden bire ön grupta koflan atletlerin, en az yüz metre önünde oldu¤u hayretler içinde izlendi. Bu nas›l olmufltu bilinemedi. Ön grup atletlerin Adams sordu¤u ilginç soru ise flu olmufltu: “Sen bizi ne zaman geçtin?” Adams, bu soruya y›llarca yan›t vermedi. Ne zaman, kanser bulgular›yla hastaneye yat›r›l›p hayat›ndan umudun kesildi¤i dolayl› bir flekilde kendisine anlat›ld›¤›nda itiraflar bafllad›. Adams'›n öykü olan ve literatürlere geçen aç›klamas› flöyleydi; ''Hayat›m boyunca isteklerim aras›nda yeralan birinci olabilme h›rs› ile herkese ihanet ettim. Yak›n arkadafllar›mdan üçünü kand›rd›m ve y›llarca susmalar›n› isteyerek yüklüce de para verdim. Arkadafllar›m, son turda parkurun yerini de¤ifltirerek beni gurubun önüne kolayl›kla ç›kard›lar. Ben k›sa kulvardan geçtikten sonra, parkur eski haline yeniden getirildi. Y›llarca düflledi¤im birincilik madalyam› evimin bir köflesine ast›m. Çocuklar›m›n babalar›yla iftihar etmelerini sa¤lad›m ama vicdan›mla baflbafla kald›¤›mda gözyafllar›ma mani olamad›m. Yapt›¤›m iflin etik olmad›¤›n› biliyordum ama önce ailemin sonra da toplumun kahraman› olmak istiyordum. Bu nas›l bir duyguydu y›llarca anlayamad›m Art›k herfley bitti, ölüyorum art›k. Ailemin, ‹rlandal›lar›n ve tüm atletizm severlerin beni affetmelerini istiyorum...'' • metingoren@butundunya.com.tr 77


BD MART 2014

Kim Kimdi? Dünyam›zda iz b›rakm›fl ünlüler ve k›sa yaflam öyküleri... Yazan: SABR‹YE AfiIR

F 78

akir bir ailenin o¤lu, içe kapan›k ve gururlu bir çocuktu. Okulda, özellikle matematikte

çok baflar›l›yd›. Güçlü haf›zas›yla tüm teorem ve formülleri ezbere biliyor, uzun ifllemlerin sonuçlar›n› k›sa bir süre içinde yan›tl›yordu. Lise y›llar›nda da, seviyesinin çok üzerindeki teoremleri kan›tlamakla u¤rafl›yordu. Birincilikle kazand›¤› üniversitede, yaln›zca matemati¤e yöneldi¤i için ‹ngilizce’den kal›nca bursu kesildi. Diploma alamad›¤› için iflsiz kald›. K⤛t alacak kadar bile paras› yoktu. Buldu¤u


BD MART 2014

matematik sonuçlar›n› eskimifl k⤛t parçalar›na ve ya ambalaj k⤛tlar›na yaz›yordu. Ünlü matematikçilere yazd›¤› mektuplardan birine gelen yan›t üzerine davet edildi¤i ‹ngiltere’de, çok say›da makale yazd› ve yay›nlad›. Genç yaflta yakaland›¤› verem nedeniyle bir süre tedavi gördü. 32 y›ll›k ömründe matematik dünyas›na arma¤an etti¤i, 600’e yak›n teorinin ispatlanmas› çal›flmalar›na halen devam edilen matematik dâhisi, Srinivasa Aiyangar Ramanujan idi…

oldu¤u tiyatroda yönetici oldu. Bu s›rada hem tiyatro elefltirileri, hem de bir kitap yaz›yordu. Çocuklu¤unda yata¤›nda annesinin anlatt›¤› korku hikayelerinin ve ülkesinde yaflanan açl›¤›n etkisiyle yazd›¤› beflinci kitab› Drakula, ona büyük ün kazand›rd›. Kitap dünyan›n en çok bilinen romanlar›ndan birisi oldu. Tiyatro elefltirileri ve toplanmam›fl hikayeleri d›fl›nda, ‹rlanda edebiyat›na 15 eser kazand›ran yazar, Bram Stoker… *** us as›ll› hekim bir anne ile Azeri gazeteci baban›n o¤luydu. Ailesiyle, 10 yafl›ndayken Stalin’in Sovyetler Birli¤i’nde uygulad›¤› bask›c› ve diktatör rejimin zulmünden dolay› Bakü’yü terk edip Tahran’a göç etti. Liseyi bitirdikten sonra Tahran Üniversitesi’ni ikincilikle kazand›. Elektrik Mühendisli¤i’nden mezun olup, Amerika’da yüksek lisans yapt›. Araflt›rma görevlisi olarak bilgisayar sistemleri teorileri üzerinde çal›flt›.

R

F

oto¤raftaki ‹rlandal› genç

adam, yedi çocuklu bir ailenin o¤luydu. Çocukluk y›llar›nda hiçbir doktorun teflhis koyamad›¤› bir sa¤l›k sorunu nedeniyle, yata¤a mahkumdu. Sekiz yafl›ndayken, bir gün inan›lmaz flekilde aya¤a kalkt› ve yürümeye bafllad›. Öyle ki, bir süre sonra okudu¤u kolejin en çok ödül alan sporcusu bile oldu. Matematik bölümünden mezun olup, devlet memuru olarak çal›flmaya bafllad›. Bir süre sonra da istifa ederek, arkadafl›n›n sahibi

79


BD MART 2014

1965’te Bulan›k Mant›k teorisini yay›mlad›. Kesinlikten vazgeçmeyen bilim çevreleri taraf›ndan kabul görmeyen, hatta ‘kaynak israf›’ olarak de¤erlendirilen bu teori, 1970’lerde ise baflka araflt›rmac›lar taraf›ndan h›zla gelifltirildi. ‹leri sürdü¤ü mant›k, günümüzde otomobillerin vites kutular›ndan bulafl›k makinelerine, pek çok elektronik devrenin temel sistemini oluflturdu. Hatta dünyan›n en büyük ilk üç metro a¤›ndan birisi olan Tokyo metrosu da, bulan›k mant›k temelli bilgisayar ve mühendislik sistemiyle iflletildi. Yeni nesil bilgisayar çiplerini de kuram›na borçlu oldu¤umuz Azeri-Türk as›ll› matematikçi ve bilgisayar uzman›, Prof. Lütfi Askerzade’ydi…

D

ört çocuklu bir ailenin ikin-

ci o¤ullar›yd›. Daha iki yafl›ndayken, ailesi onun müzik konusuyla ilgili oldu¤unu fark etti. Üç yafl›ndayken anne babas›n›n ayr›l›¤›ndan sonra, babas› ile yaflamaya bafllad›. Ne tuhaf ki, henüz çok küçükken ilgi duymaya bafllad›¤› ve lise y›llar›nda amatör olarak u¤raflt›¤› müzikten, derste ikmale kald›. Bir 80

Türk müzi¤ini Avrupa’da ve dünyada tan›tmak için çaba gösterdi. Yapt›¤› televizyon program›yla çocuklar›n gönlünde taht kurdu. kamyonla gitti¤i Paris’te, daha önce konufltu¤u ünlü bir flark›c›n›n, Frans›zcas›n› ve d›fl görünüflünü yetersiz bulmas›yla reddedildi. Ve albüm anlaflmas› hayalini bir süre ask›ya ald›. Resim, grafik ve iç mimari okudu¤u akademiden, birincilikle mezun oldu. E¤itimi s›ras›nda da, bir yandan garson ve park görevlisi olarak çal›flt›. Frans›zcas›n› ilerletti ve bir plak flirketiyle anlaflt›. Daha ilk plaklar›yla baflar›y› yakalad›. Pek çok Avrupa kentinde konserler verdi. Türkiye’ye dönerek müzik kariyerine devam etti. Türk müzi¤ini Avrupa’da ve dünyada tan›tmak için çaba gösterdi. Yapt›¤› televizyon program›yla çocuklar›n gönlünde taht kurdu. 200’ü aflk›n beste yapan ve flark›lar› 9 dilde yorumlanan, Türk müzi¤inin unutulmaz ismi Bar›fl Manço… *** ukukçu bir baban›n o¤lu olarak dünyaya gelen bu Frans›z genç, s›k s›k hastaland›¤› için ö¤renimi kesintiye u¤rad›. Babas›n› 11 yafl›ndayken kaybetti. Kat› bir otoriter yap›ya sahip annesinin bask›s› alt›nda büyüyen deli-

H


BD MART 2014

Denemelerden elefltiriye, fliirden tiyatro oyununa, romandan gezi yaz›lar›na varan genifl bir yelpazede pek çok esere imza att›. kanl›, mezun olduktan sonra kitap yazmaya bafllad›. Yay›mlad›¤› ilk iki kitab› son derece baflar›s›z bulundu. Kuzey Afrika seyahatine ç›k›p, yaflad›¤› olumsuz sonucu unutmak istedi. 1. Dünya Savafl› y›llar›nda gönüllü yard›m kurulufllar›nda çal›flt›. Seyahatlerinde tan›k oldu¤u durumlar›n da etkisiyle, sömürgecili¤i elefltiren yaz›lar yazd›. Bireysel özgürlükleri savunan, hümanist ve ahlakç› bir düflünce yap›s›na sahipti. Denemelerden elefltiriye, fliirden tiyatro oyununa, romandan gezi

yaz›lar›na varan genifl bir yelpazede pek çok esere imza att›. Oxford Üniversitesi’nden “Edebiyat Doktoru” unvan› ald›¤› y›l, Nobel Edebiyat Ödülü’nün de sahibi oldu. Kitaplar›ndaki ani geliflmeler ve derin uçurumlarla okurunun üzerinde iz b›rakan isim, Frans›z edebiyat›n›n sayg›n kalemlerinden André Gide idi… *** u güzel k›z, çocukluk y›llar›nda hep annesi gibi bir flark›c› olmay› hayal etti. Önce kilise koridorlar›nda, sonra kilise korosunda ard›ndan da annesinin vokalisti olmas›yla bafllayan müzik kariyerinde, kendini gelifltirmek için dersler de ald›. Kuflkusuz, efsane isim Aretha Franklin’in onun vaftiz annesi olmas› kendisi için büyük flanst›. Ancak 21 yafl›nda yapt›¤› ilk flark›s›yla birlikte yakalad›¤› baflar›yla, bu flans› iyi de¤erlendirmeyi de bildi. Profesyonel müzik yaflam›na çok u¤raflmadan ad›m att› ama arka arkaya elde etti¤i ödülleriyle, bu baflar›n›n

B

81


BD MART 2014

tesadüf olmad›¤›n› da gösterdi. Kazand›¤› uluslararas› bilinirlik ve onu dünyan›n en çok ödül alan kad›n sanatç›s› yapan muhteflem sesiyle, albümleri sat›fl rekorlar› k›rd›. Ne var ki, çalkant›l› özel yaflam›, müzik kariyerine zarar verdi ve iniflli ç›k›fll› günleri beraberinde getirdi. Buna karfl›n, tüm dünyadaki dinleyicilerin haf›zalar›nda hem zarafeti hem de sesiyle yer edinen Amerikal› flark›c› Whitney Houston…

F

oto¤raftaki delikanl›n›n

çocuklu¤u, gece yar›lar›na kadar top oynamakla geçti. O günleri, “Babam çok fakir oldu¤undan ve paras› olmad›¤›ndan top alam›yorduk, paçavralardan yapt›¤›m›z topla arkadafllar›m›zla durmak dinmek bilmeden futbol oynard›k.” sözleriyle anlat›yordu. Futbola do¤du¤u Büyükada’da bafllad›. Burada oynarken Taksim kulübü kendisini istedi, fakat henüz 15 yafl›ndayd›. Yafl› iki yafl büyültülerek Taksim’in oyuncusu oldu. Daha sonra, efsane haline gelece¤i Fenerbahçe Kulübü’ne transfer oldu. 1951’de Fiorentina tak›m›na,

82

17 y›l Fenerbahçe formas›n› giydi ve 400’ün üzerinde gol altt›. 50 kez giydi¤i milli formayla da 22 gole imza att› ve 44 yafl›nda futbolu b›rakt›. 1952’de de Nice kulübüne transfer oldu. Ertesi y›l tekrar Fenerbahçe’ye döndü. Fenerbahçe’ye derin bir sevgi besliyordu. Öyle ki, kulüpten ald›¤› para yaln›zca evinin kiras›n› karfl›lad›¤›n›, gururla aç›kl›yordu: “O zamanlar paran›n önemi yoktu, o ikinci plandayd›. Kulüp ve heyecan geçerliydi bizim için. Fenerbahçe’de oynamak bir flerefti. Üstüne bir de para m› vereceklerdi? Biz de düflünmezdik bunu.” 17 y›l Fenerbahçe formas›n› giydi ve 400’ün üzerinde gol altt›. 50 kez giydi¤i milli formayla da 22 gole imza att›. 44 yafl›nda futbolu b›rakt›ktan sonra bir süre de antrenörlük yapt›. Uzun y›llar kulübe hizmet eden Fenerbahçe emekçilerinin “Fenerbahçe’nin borçlu oldu¤u tek futbolcudur” sözüyle and›¤› o isim, Türk futbolunun unutulmaz isimlerinden ‘Ordinaryus’ lakapl› Lefter Küçükandonyadis’di…•


Not Defterimden Nergis Öztürk

Fare Kapan› Evin minik faresi, duvardaki çatlaktan bakarken çiftçi ve eflinin mutfakta bir paketi açt›klar›n› gördü. Kendi kendine, “Acaba içinde hangi yiyecek var?” diye düflündü.

B

ir süre sonra gördü¤ü paketin bir fare kapan› oldu¤unu anlad›¤›nda büyük bir telaflla, “Evde bir fare kapan› var! Evde bir fare kapan› var!” diye ba¤›rarak bahçeye f›rlad›. Minik fareyi telafl içinde gören tavuk, umursamaz ve bilgiç bir tav›rla bafl›n› kald›rd› ve g›daklad›: “Zavall› farecik...” dedi, “Bu senin sorunun, benim de¤il. Bana bir zarar› olamaz küçücük kapan›n.” Tavuktan destek bulamayan farecik bu kez de telaflla domuzun yan›na kofltu ve “Evde bir fare kapan› var!” diyerek ç›rp›nd›. Domuz anlay›flla karfl›lam›flt› ama “Çok üzgünüm fare kardefl” diyebildi, “Senin için dua etmekten baflka yapaca¤›m bir fley yok. Dualar›mda olaca¤›ndan emin olabilirsin.” Minik fare çaresizlik içinde ine¤e döndü ve “Evde bir fare kapan› var, evde bir fare kapan› var!” dedi. ‹nek, son çare kendisine yönelen fareye, “Bak fare kardefl” dedi, “Senin için üzgünüm ama beni hiç ilgilendirmiyor.” Sonunda farecik, bafl› önde ve umutsuz flekilde deli¤ine döndü. Çiftçinin fare tuza¤› ile 83


BD MART 2014

bir gün tek bafl›na karfl›laflmak zorunda oldu¤unu anlad›. O gece evin içinde sanki ölüm sessizli¤i vard›. Minik farecik aç ve susuzdu. Tam yorgunluktan gözleri kapanacakt› ki, birden bir ses duyuldu. ecenin sessizli¤ini bölen gürültü, fare kapan›ndan geliyordu. Çiftçinin kar›s›, ne yakaland›¤›n› görmek için yata¤›ndan f›rlad› ve mutfa¤a kofltu. Karanl›kta kapana, zehirli bir y›lan›n kuyru¤unun k›s›ld›¤›n› fark edememiflti. Kuyru¤u kapana k›s›lan y›lan›n can› yan›yordu ve aniden çiftçinin kar›s›n› ›s›rd›. Çiftçi, kar›s›n› apar topar doktora götürdü. Doktor, zehri temizledi ve kad›n›n yaras›n› sard›. Çiftçi kar›s›n› eve getirip yata¤›na yat›rd›. Kar›s›n›n atefli yükselmifl, bir türlü düflmüyordu. Çiftçi, kar›s›na tavuk suyuna çorba haz›rlay›p içirmenin iyi gelebilece¤ini düflündü. Hemen b›ça¤›n› al›p bahçeye kofltu. Çorbas› için ana malzemesi olan tavu¤u kesip, kar›s› için çorba piflirdi. Taze tavuk suyu çorbas›n› içen kar›s›, neyse ki biraz kendine geldi. Ertesi gün ise, çiftçinin kar›s›n›n hastal›¤›n› duyan komflular ziyarete geldiler. Kalabal›k misafirlerine ikram edecek yemekler haz›rlayabilmek için,

G

84

çiftçi domuzunu kesti. Çiftçinin kar›s›n›n sa¤l›¤›, gittikçe kötülefliyordu. Y›lan, belli ki çok zehirliydi. Birkaç gün sonra çiftçinin kar›s›, yaflam›n› yitirdi. Hayat arkadafl›n› kaybeden çiftçiye baflsa¤l›¤›na gelenlerin ard› arkas› kesilmiyordu. Misafirlerini a¤›rlay›p onlara ikramda bulunmak için çiftçi bu kez de, ine¤ini mezbahaya gönderdi. Fare tüm bu olanlar› büyük üzüntü ile duvardaki deli¤inden izledi. Kendisi için beliren büyük tehlike karfl›s›nda, “Bizim sorunumuz de¤il” diyen arkadafllar›n› bir bir kaybetmiflti… Bizlerin yaflam›nda da böyle de¤il midir? Bizi hiç ilgilendirmedi¤ini sand›¤›m›z, çevremizdeki birisinin sorunu asl›nda hepimiz için tehlikedir. Umursamaz davranarak, yaln›zca sorunun büyüyüp bize kadar ulaflmas›n› h›zland›r›r›z. Öte yandan, biz yard›ma gereksinim duydu¤umuzda da, çevremizdekilerin destek olmalar›n› bekleriz. Ancak, e¤er biz duyars›z davran›rsak, kendimiz bir sorunla karfl› karfl›ya kald›¤›m›zda, bu kez de bizim yapayaln›z kalmam›z kaç›n›lmazd›r. Oysa hepimiz birbirimize göz kulak olur, yan›m›zdakinin sorununu kendi sorunumuz bilirsek, çözülemeyecek hangi sorun kal›r ki ortada? • nergisozturk@butundunya.com.tr


Ö¤retmen G›yaseddin Tokyay’›n örnek yaflam›ndan kesitler 8

Ve... Nilüfer Han›m Yazar›m›z›n önceki say›lar›m›zda yer verdi¤imiz, babas›n›n yaflam›ndan öyküye dönüfltürdü¤ü yaz›lar›n› yay›mlamay› sürdürüyoruz... Yazan: MUSTAFA TOKYAY

aporlar›n› teslim etmek, toplant›lara kat›lmak gibi görevlerle Bünyan’dan Kayseri’ ye geldi¤i zamanlarda arada s›rada arkadafllar›n› ziyaret etmek için u¤rad›¤› Ahmet Pafla ‹lkokulu’nda görmüfltü onu ilk kez. Teneffüste ö¤rencileriyle ip atl›yordu. Ali Bey’e sordu: "Ali, flu han›m kim?" Ali Bey çocukluktan beri arkadafl›yd›. Gesi ilkokuluna giderken o da Efkere’den gelirdi. G›yas Bey’in gözüne manal› manal› bakt› ve sanki bir köylü çocu¤una bir kentli k›z›n uygun Nilüfer Han›m olmayaca¤›n›, bofluna heveslenmemesini ima edercesine, "Nilüfer Han›m. Noter Rifat Bey’in k›z›." dedi. Rifat Bey bir kad› sülalesine mensuptu. Rumeli’de ve Anadolu’da çeflitli kentlerde savc›l›k ve yarg›çl›k yapt›ktan sonra en son Kayseri’ye gelmifl bir süre sonra da Kayseri’nin ilk Noteri olmufltu. Nilüfer Han›m yedi çocu¤undan dördüncüsüydü. ‹zmir

R

85


BD MART 2014

K›z Muallim Mektebi mezunuydu. G›yas Bey Ahmet Pafla ‹lkokulu’ndan ayr›l›rken akl› ö¤rencileriyle bir abla gibi oyun oynayan bu güler yüzlü ö¤retmen han›mda kalm›flt›. ‹flinin gücünün aras›nda onunla karfl›laflmak, konuflmak için f›rsat aramaya bafllad›. Birkaç kez bu f›rsat› yakalamas›na karfl›n kendinde yeterli cesareti bulamad›. Yaln›zca bafl›n› hafif yana e¤erek selamlaflmakla yetindi.

Ç

ocuk Esirgeme Kurumu’nun Kayseri fiubesi taraf›ndan düzenlenen eflya piyangosu çekiliflinde ilk kez Nilüfer Han›m’ la konuflma f›rsat›n› yakalad›. Salon t›ka basa doluydu. Konuflmalar, ö¤renci ve ö¤retmen korolar›n›n flark›lar›ndan sonra s›ra çekilifle gelmiflti. Küçük parçalardan büyük ikramiye olan Aga marka radyoya do¤ru gidiliyordu. Çekilifli yapan sekreter üye, "fiimdi s›ra alt› parça, kristal likör tak›m›nda!" deyip elini torbaya dald›rd› ve çekti¤i numaray› okudu: 86

"Yüz altm›fl sekiz! Yüz altm›fl sekiz! Talihlimizi sahneye davet ediyoruz." Sekiz-on s›ra arkadan Nilüfer Han›m kalkt›, sahneye gitti likör tak›m›n› teflekkür ederek ald› ve yerine dönmek üzere, sahneye aç›lan yolun kenar›nda oturan G›yas Bey’in yan›ndan geçerken, G›yas Bey, "Hocan›m, bize de art›k bir likör ikram edersiniz…" deyiverdi.

Çocuk Esirgeme Kurumu’nun Kayseri fiubesi taraf›ndan düzenlenen eflya piyangosu çekiliflinde ilk kez Nilüfer Han›m’ la konuflma f›rsat›n› yakalad›. Nilüfer Han›m, duraklad› ve gayet kendinden emin bir ifadeyle, "Hay hay Müfettifl Bey, gelecek Pazar günü ö¤retmen arkadafllar›m bana davetli, arzu ederseniz siz de buyurun." dedi ve oturdu¤u yere do¤ru yürümeye devam etti.


BD MART 2014

G›yas Bey o laf› nas›l etti¤ine ve Nilüfer Han›m’›n verdi¤i cevaba hayretler içinde piyango çekiliflinin bitiflini bekledi. Salondan ç›karken gözleri Nilüfer Han›m’› arad› ama kalabal›kta göremedi. Ali Bey’i yakalad›. Davete gidip gitmeyece¤ini sordu. Ahmet Pafla okulu ö¤retmenlerinin kendi aralar›nda her ay birisinin evinde ailece topland›klar›n›, yeyip, içip, e¤lendiklerini ö¤rendi. "Bu Pazar ben de sizinle geliyorum, Ali…"

P

gösterecek" diye kendini sakinlefltirdi ve Pazar günü, yapt›rtt›¤› bir kutu flekeri eline alarak, Ali Bey ve efli Ruziye Han›m’ la birlikte, Noter Rifat Bey’in kirada oturdu¤u Sadullah A¤a’n›n evinin yolunu tuttu. O gün ve yaratt›¤› türlü bahanelerle ondan sonraki tüm karfl›laflmalar›nda Nilüfer Han›m’› biraz daha yak›ndan tan›ma f›rsat›n› elde etti. Bafllang›çta güzelli¤inden etkilenmiflti. K›sa bir süre sonra ak›ll›, çal›flkan, adil, aç›k fikirli ve alçak gönüllü oldu¤unu da anlam›flt›. Üstelik ilk tan›flmadan sonra geçen zaman içinde kendisine karfl› hiçbir olumsuz

azar› iple çekti. Kafas› karma kar›fl›kt›. Kendi akranlar› çoktan evlenip çolu¤a çocu¤a kar›flm›fllard›, yafl› geçmeye yüz tutmufl bu adam› Nilüfer Han›m ister miydi? fiimdiye kadar hiç talibi ç›kmam›fl m›yd›? Güzel de bir han›md›. Yoksa kibirli miydi? Bu köylü çocu¤unu ne yaps›nd›? Noter k›z›n› verir miydi? Gelibolu’da önüne ç›kan iki f›rsat›, annesinin ona önerdiklerini düflündü. Yok, yok!.. fians›n› zorlayacakt›. Hem o koskoca bir müfettiflti. Eh! Köyde de hat›r› say›l›r bir ailenin çocu¤uydu. Peki ya annesi bu flehirli k›z için ne düflünürdü? Bütün bu sorular ve düflüncelerle neredeyse kafas› patlayacakken sonunda "Neyse G›yas, sekmeden uçma. Görelim bakal›m, 10 Temmuz 1944: Nilüfer Han›m ve G›yasetönümüzdeki günler neler tin Bey’in nikah fotograf›.

87


BD MART 2014

tavr› da olmam›flt›. ›yas Bey bütün cesaretini toplad› ve Noter Rifat Bey’in komflusu olan arkadafl› Kemal Bey’den kendisi için dünürcü olmas› istedi. Kemal Bey bir akflam üstü bahçede kahvelerini içerken Notere durumu ç›tlatt›. Rifat Bey, "Nafia Han›m’a dan›flmam laz›m!" dedi. O gece odalar›na çekildiklerinde efli Nafia Han›m’a konuyu alçak sesle aktard›. Onun damat aday›yla ilgili sorular›na cevap verecek kadar bilgi sahibi de¤ildi. Sonunda Rifat Bey’in ve büyük o¤ullar› Tar›k Bey’in damat aday› hakk›nda bilgi toplamas›n› Nafia Han›m’›n da Nilüfer’in a¤z›n› aramas›n› kararlaflt›rd›lar. Yap›lan soruflturmalar›n sonucu olumlu ç›k›nca, Nilüfer’in de cevab› “Siz bilirsiniz” olunca Rifat Bey Kemal Bey’e "Gelsinler bakal›m." dedi. ‹steme ve biraz nazlanma fas›llar›ndan sonra Nilüfer Han›m ve G›yasettin Bey 10 Temmuz 1944 günü evlendiler. Nikah töreni oldukça sadeydi. Görkemlisini isteselerdi de yapamazlard› çünkü ‹kinci Dünya Savafl› koflullar› içinde, her türlü gereksiz harcamay› yasaklayan “Meni ‹srafat Kanunu” yürürlükteydi. Nilüfer Han›m, otuzdokuz y›ll›k evlilikleri süresince efline hep “G›yas” diye hitap etti. Buna karfl›n, her fieker ve Kurban Bayram›n›n ilk günü sabah› o G›yas Bey’in elini G›yas Bey de onun yanaklar›n› öperdi. Çocuklar babalar›na hep “siz” dediler; onun yan›nda bacak bacak üstüne atmad›lar; seslerini yükseltmediler. Kocaman

G

88

‹steme ve biraz nazlanma fas›llar›ndan sonra Nilüfer Han›m ve G›yasettin Bey 10 Temmuz 1944 günü evlendiler. adam olduklar›nda dahi… Bunlar› hep anneleri ö¤retmiflti onlara. Nilüfer Han›m bir gün olsun çocuklar›n›n yan›nda b›rak›n kavga etmeyi, efliyle tart›flmad› bile. Çevrelerinde hep uyumlu evlili¤in örne¤i olarak gösterildiler. Zaman zaman “bunca y›l hiç kavga etmediniz mi?” diye soranlara “Etmez olur muyuz?” der ve ‹smet Pafla’yla Mevhibe Han›m’› örnek gösterirdi. Çocuklar› evlenirken “Sak›n eflinizle yüz göz olacak duruma gelmeyin ve sak›n tart›fl›rken birbirinize sonra piflman olabilece¤iniz sözler söylemeyin” uyar›s›nda bulunmufltur. otuzdokuz y›ll›k evlilikleri süresince G›yas Bey de efline hep “Han›m” diye hitap etti. T›pk› Cengiz Han’a atfedilen hikayede oldu¤u gibi Nilüfer Han›m da G›yas Bey’in “Han”›yd›. Zor, s›k›nt›l› günleri onun sa¤duyusu ve cesaretiyle aflt›lar hep. Nilüfer Han›m köyde köylü oldu kentte kentli. Kimseyi ne büyük gördü ne de küçük. Üstün adalet duygusu, haks›zl›¤›n her türüne karfl› ç›k›fl›, çal›flkanl›¤› ve dürüstlü¤ü onun hem çok sevilmesine hem de çok say›lmas›na yol açt›. •

O


BD MART 2014

Uzun süre oturman›n zararlar›!

Ölüm Otururken Gelebilir! O

Yazan: Dr. GAMZE fiENBURSA

Dr. Gamze fienbursa Hacettepe Üniversitesi Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Fakültesini 2002 y›l›nda bitirmifl ‹spanya’ da e¤itimini tamamlayarak, Refleks Terapist unvan›n› alm›flt›r. Yurtd›fl›nda e¤itim kurslara ait sertifikalar› bulunan, çeflitli akademik dergilerde bildiri ve yaz›lar› yay›mlanan Dr. fienbursa halen yönetici ve manuel terapist olarak görevini sürdürmektedir

fiste, televizyon karfl›s›nda, bilgisayar bafl›nda ya da arabada uzun süre oturuyorsan›z büyük bir risk alt›ndas›n›z demektir. Bu haberi okuduktan sonra hemen aya¤a kalk›n ve harekete geçin. Dr. Fizyoterapist Gamze fienbursa, uzun süre oturman›n ölüme kadar uzanan zararlar›n› ç›kard›. Kalp hastal›¤›ndan, kolon kanserine, kan dolafl›m› bozuklu¤undan beyin bulan›kl›¤›na kadar iflte uzun süre oturman›n zararlar›:

1

Kalp hastal›¤›na neden olur: Uzun oturma s›ras›nda

kaslar daha az ya¤ yakar ve kan ak›fl› yavafllar. Bu da ya¤ asitlerinin kalbi daha kolay bir flekilde t›kamas›na yol açar. Uzun süreli oturma, yüksek kan bas›nc› ve yüksek kolesterol ile ba¤lant›l›d›r. Sedanter (hareketsiz) zamanlar geçiren insanlar›n 89 XXX


BD MART 2014

kardiovasküler hastal›¤a sahip olma olas›l›¤› normalin 2 kat›d›r.

2

Pankreas afl›r› çal›fl›r:

Pankreas insülini (hücrelere enerji için glikoz tafl›yan hormon) üretir. Fakat çal›flmayan kaslar insüline kolayca yan›t vermez bundan dolay› pankreas daha fazla üretim yapar bu da diabet ve di¤er hastal›klara sebep olabilir.

3

Kolon kanseri yapar:

Çal›flmalar göstermifltir ki oturmak kolon, meme ve endometrium kanserleri için büyük risk oluflturur. Nedeni tam olarak belli olmamakla beraber bir teoriye göre afl›r› insülin hücre büyümesini teflvik eder. Düzenli hareket ise do¤al antioksidanlar› art›rarak serbest radikalleri, hücrelere zarar veren ve potansiyel kanser nedeni olan hücreleri öldürür.

!

4

Gevflek kar›n kaslar›: Ayakta

duruflta, oturdu¤unuzda veya hareket etti¤inizde kar›n kaslar›n›z sizin dik durman›z› sa¤lar. Fakat e¤er bir sandalyeye, koltu¤a y›¤›l›rsan›z, kaslar› kullanmazs›n›z. Gergin bel kaslar› ve yetersiz kar›n kaslar› belinizin çukurlu¤unun artmas›, bafl›n›z›n öne do¤ru ç›kmas›, kalçan›z›n geriye do¤ru hareketi, kürek kemiklerinizin kanatlaflmas›, kamburlu¤un artmas› gibi tamamen bozuk bir durufla sebep olur.

5

Gergin kalçalar: Esnek

kalçalar dengenizi sa¤lamaya yard›m eder fakat sürekli olarak

OTURMADA ÖLÜM YÜZDES‹ 8,5 y›l süren bir çal›flma göstermifltir ki çok fazla TV izleyen kiflilerin günde 1 saatten az izleyen kiflilere göre ölüm riski %61 daha fazlad›r.

?

NASIL OTURMALI E¤er çok fazla oturmak zorunda iseniz bunu 90

düzgün yapmaya çal›fl›n. • Annenizin dedi¤i gibi ‘Dik oturun’. • Öne do¤ru e¤ilmeyin, • Omuzlar rahat, • Kollar yanlarda kapal›, • Dirsekler 90 derece bükülü olacak flekilde, • Bel desteklenmifl durumda, •Ayaklar yere tam temasta olmal›.


BD MART 2014

oturan insanlar çok nadir olarak kalçan›n ön k›sm›ndaki (fleksör) kaslar› gerer bu sebepten kaslar k›sal›r ve gerginleflir, eklem hareketini limitler ve ad›m uzunlu¤unu azalt›r. Azalan kalça hareketi yafll› insanlar›n düflmeye e¤ilimli olmas›n›n temel sebebidir.

6

Gevflek kalça kaslar›:

7

Bacaklarda zay›f kan dolafl›m›: Uzun süre oturmak

8

Yumuflak kemikler: Yürüme

bir fley takip etmek, klavye için sürekli bafl›n›z› öne e¤mek veya telefonu omzunuza sabitleyip konuflmak boynunuzdaki gerginli¤i artt›r›r.

11

Esnek olmayan bir omurga: Hareket etti¤imizde

omurgalar aras›ndaki diskler kan ve besinleri t›pk› sünger gibi emer. Fakat

Otururken kalça kaslar›n›z neredeyse hiçbirfley yapmaz bu da buna al›flmas›na sebep olur. Yumuflak kalça kaslar› sizin dengenizi ve itme kuvvetinizi bozar ve güçlü ve büyük ad›mla yürüme yetene¤inizi sürdüremezsiniz.

bacaklardaki kan dolafl›m›n› yavafllat›r bu da kan›n bacaklarda göllenmesine sebep olur. Sorun fliflmifl ayak bile¤i ve varisten, derin ve trombozuna kadar ilerleyebilir.

ve koflma gibi aktiviteler kalça ve alt gövde kemiklerinin kal›n, yo¤un ve güçlü olmas›n› sa¤lar. Bilim adamlar› osteoporozun sebebini k›smen aktivite eksikli¤ine ba¤l›yor.

9

Bulan›k beyin: Kaslar›n çal›fl-

mas› beyine temiz kan ve oksijen pompalar ve ruh üzerinde etkili kimyasallar›n salg›lanmas›n› tetikler. Uzun süre hareketsiz kald›¤›m›zda beyin fonksiyonlar› dahil her fley yavafllar.

10

Gergin boyun: Zaman›n›z›n ço¤u ofisinizde geçiriyorsa, bafl›n›z› afl›r› derecede geriye atarak

uzun süre oturunca diskler s›k›fl›r. Tendon ve ba¤lar› destekleyen kollojen sertleflir.

12

Disk hasar›: Çok oturan-

larda bel f›t›¤› oluflma riski daha yüksektir. Psoas ad› verilen kas abdominal bofllu¤u geçerek baca¤a yap›fl›r. Bu kas k›sal›rsa bel bölgesindeki omurgalar› öne do¤ru çeker. Üst gövdenin a¤›rl›¤› bütün vücuda da¤›t›lacakken oturma kemi¤i üzerine biner. 91


Mitolojiden Yans›yanlar Haluk Erdemol

B

aflta Hesiodos olmak üzere mitolojik konular› iflleyen antik yazar ve ozanlar›n anlat›mlar›ndan günümüze yans›yan Pandora’n›n öyküsü geçen say›m›zda yer verdi¤imiz Prometheus’un öyküsüyle kesiflmektedir. Titanlar›n can verdi¤i ilk insanlar insan soyunun alt›n ça¤›nda yaflayan erkeklerden olufluyordu. Bir titan o¤lu oldu¤undan bu ilk soyun oluflumunda Prometheus’un da ismi geçer. Onun

92

1


BD MART 2014

2

3 4

insanlara olan yak›nl›¤›, onlar› e¤iterek bafllang›çtaki hayvansal niteliklerinden ar›nd›rmas›, nihayet Zeus’a karfl› ç›kma pahas›na onlar› ateflle tan›flt›rmas› Prometheus’un bu yarat›m sürecindeki rolünü pekifltirmektedir. Alt›n ça¤da yaflayan, kad›ndan do¤mam›fl bu erkek soyu çok rahat bir yaflam sürüyor, hiçbir ifl görmeden do¤an›n sundu¤u ürünlerle haz›ra konarak, keder, ac›, iyilik ve kötülükten habersiz yiyip içerek günü gün ediyordu. Ekmek yapmay› bile bilmezlerdi. Onlardan sonra gelen gümüfl soyun insanlar›na ‘ekmek yiyenler’ dendi¤ini görüyoruz. 1-Lawrence Alma-Tadema (1836-1912) 2-Dante Gabriel Rossetti (1828-1882) 3-John W. Waterhouse (1849-1917) 4-Jules Joseph Lefèbvre (1836-1911) 93


BD MART 2014

5 6

larda çektirdi¤i iflkenceyle yetinmedi. Onun koruyup kollad›¤›, ölümlü olmalar›na karfl›n Olymposlular gibi rahat yaflayan insan soyunu da yaflamlar›nda bilmedikleri sorunlarla tan›flt›rarak, k›saca rahatlar›n› bozarak cezaland›rmak istedi.

Z 5 -Jean Cousin (Baba) (1495-1560) 6-Alexandre Cabanel (1823-1889) Prometheus’un geçen say›m›zda anlatt›¤›m›z kurban sunumu olay›ndaki hilesi ve insanlardan esirgenen atefli çalmas›ndan dolay› onu cezaland›rmak isteyen Zeus Prometheus’a kaya94

eus düflündü¤ünü gerçeklefltirmek için di¤er Olymposlulara görevler verdi. Önce yeryüzündeki her fleyi iflleyerek ola¤anüstü güzellikle ifller ç›karan zanaatkâr tanr›, o¤lu Hephaistos’tan yeni bir ifl istedi. “Bir parça toprak (veya kil) al, suyla kar›flt›r,” dedi ona, “içine insan gücü, insan sesi koy, öyle bir varl›k yap ki yüzü ve bedeni ölümsüz tanr›çalara benzesin.” Hephaistos’un baflyap›t›n› di¤er Olymposlular tamamlayacakt›. Her biri kendi özellikleriyle katk›da bulundu bu yarat›¤a. Ad›n› da Hermes koydu: Pandora. ‘Bütün tanr›lar›n arma¤anlar›yla donanm›fl’ anlam›na


BD MART 2014

geliyordu bu isim. Gelin gibi süsledikleri Pandora’y› Zeus’un emriyle Hermes insanlar›n aras›na indirdi ve Prometheus’un kardefli Epimetheus’a teslim etti onu. “Zeus sana bir gelin gönderdi,” dedi. Zeus Pandora’n›n dü¤ün arma¤an›n› da unutmam›flt›. ‹çinde ne oldu¤u belli olmayan bir ‘pithos’ (seramik saklama küpü). Zeus’un gazab›n›n sürece¤i öngörüsüyle Prometheus ne olursa olsun Zeus’tan gelecek hiçbir arma7

¤an› kabul etmemesi için evvelce kardeflini uyarm›flt›. Epimetheus güç durumdayd›. Bir yandan kardeflinin uyar›s›na kulak vererek Pandora’y› geri çevirmeyi düflünüyor, öte yandan da Zeus’un gazab›ndan, kardeflinin akibetine u¤ramaktan çekiniyordu. Durgun belle¤iyle bunlar› düflünürken muhteflem Pandora sorgulayan gözler, süzgün bak›fllarla dikiliyordu karfl›7-Pierre Loison (1816-1886) 8-Odilon Redon (1840-1916) 8

95


BD MART 2014

s›nda. Epimetheus ne de olsa bir erkekti. Pandora’n›n göz kamaflt›ran güzelli¤i karfl›s›nda hangi erkek ilgisiz kalabilirdi ki! Daha fazla düflünmedi ve bu tanr›sal arma¤an› evine götürdü, efl yapt› kendine. Ancak kardeflinin uyar›s› akl›ndan ç›km›yordu. Zeus’un arma¤an› olan Pandora’y› kabul etmiflti ama gelinin yan›nda getirdi¤i fley de Zeus’tan gelen bir arma¤an de¤il miydi? Onu açmamas› için uyard› Pandora’y›. Fakat Epimetheus ilk kez bir kad›nla karfl›lafl›yordu. Bütün kad›nlar gibi onun da merakl› oldu¤unu bilemezdi. Pandora merak›na yenilerek açt› Pithos’u. Devam›n› Hesiodos’tan dinleyelim:

9

P

andora aç›nca kapa¤› Da¤›tt› insanlara ac›lar›, dertleri, kötülükleri. / Bir tek umut kald› d›flar› ç›kmad›k. / O tam ç›kacakken kapam›flt› kapa¤› Pandora. / Böyle istemiflti bulutlara hükmeden Zeus. Not: Ça¤dafl anlat›mda yerleflmifl gözüken ‘Pandora’n›n Kutusu’ ifadesini yaz›m›zda kullanmak istemedik. Bunun nedeni ortaça¤dan bu yana çeviri kaymalar› sonucu ‘kutu’ veya ‘sand›k’ olarak sözü edilen kab›n antik mitolojik anlat›mda bir pithos olmas›d›r. Müzelerde s›kça gördü¤ümüz, antik kal›nt›larda topra¤a gömülü 96

9- Nicolas Régnier (1590-1667) olarak da karfl›m›za ç›kan pithos tah›l, zeytinya¤› veya flarap gibi ürünlerin sakland›¤› büyük bir toprak veya seramik kapt›r. Pandora’n›n sanatç›lar›n dünyas›na nas›l yans›d›¤›n› birkaç örnekle sunuyoruz. Ressamlar Nicolas Régnier ve Jean Cousin’in tablolar›nda pithos, di¤erlerinde kutu ve sand›k figürünün kullan›ld›¤›n› görüyoruz. Cousin’in tablosundaki yaz›dan ilk kad›n olarak Havva’n›n ismine de yer verildi¤i görülmektedir (Eva). • halukerdemol@butundunya.com.tr


Neler Olmuyor ki Dünyada Sezin San

Bir Damla Kan Hayat› Anlat›yor

1

Bir kan damlas›n›n incelenmesi, insanlar›n hayat tarz› ve geçmifline dair bilgileri ortaya ç›karmaya yetiyor. New Scientist dergisinden Helen Pilcher’›n kaleme ald›¤› makalede, kan üzerinde yap›lan testlerle kiflilerin sa¤l›¤›, al›flkanl›klar›, sosyo-ekonomik durumu, ruh hali gibi verilere ulafl›labildi¤i ifade edildi. Bu bilgilerin edinilmesi ,olaylar›n DNA’m›z üzerinde izler b›rakmas› sayesinde oluyor.

2

Yolcuyu Kemerle Ba¤lad›lar

Yedi saat süren uçak yolculu¤u s›ras›nda ›srarla sigara içmeye çal›flan bir yolcunun elleri kemerle ba¤land›. Singapur’dan Avustralya’ya seyahat eden 54 yafl›ndaki Mathias Jorg, s›k s›k yerinden kalkarak uça¤›n içerisinde, sigara içmeye çal›flt›. Kabin ekibinin uyar›lar›na kulak asmayan ve sald›rganlaflan Jorg’u, kabin görevlileri ellerini ve ayaklar›n› kemerle ba¤layarak, durdurabildi.

97


BD MART 2014

3

Böyle Dilenci de Var

Endonezya’n›n Güney Sulawesi Bölgesi’nde yaflayanlar, her üç y›lda bir, ölülerine olan sayg›lar›n› göstermek ve onlar› onurland›rmak için mezarlar› aç›yor. Aç›lan mezarlardan ç›kar›lan ölülerin üzerindeki giysiler temizleniyor ve gerekirse yenileri giydiriliyor.

5

Köprü Ters ‹nfla Edilmifl

85 yafl›ndaki dilenci Abdul Sattar Edhi, di¤er dilencilerden çok farkl›. Pakistan’da yaflayan Edhi, 25 özel hastane, 1800 ambulans ve 335 adet yard›m merkezinin sahibi. Y›llar önce, paras›zl›ktan ölen annesini ve yaflad›¤› çaresizli¤i hiç unutmayan Edhi, “kimse bu s›k›nt›lar› yasamas›n” diyerek, kap› kap› gezip toplad›¤› paralarla yoksullara hastaneler kurmufl.

4

Korkunç Bir Gelenek

fiili’nin 30 milyon dolara mal olan ilk aç›l›r kapan›r köprüsünün aç›l›fl günü haz›rl›klar›nda, köprünün bir taraf›n›n ters yerlefltirildi¤i fark edildi. Cau Cau Nehri üzerine infla edilen köprünün sa¤ taraf›nda bulunan bisiklet yolu, yar›dan sonra soldan devam ediyor. Bay›nd›rl›k Bakan› Loreto Silva, köprüyü düzgün flekilde teslim etmesi için flirketten talepte bulunduklar›n› ifade etti.

6

A¤r› Kesici Ninni

Ninnilerin, bebeklerin uyumas›na yard›mc› olman›n yan› s›ra “a¤r› kesi98


BD MART 2014

beslenme tercihlerini ortaya koyan bulgular›, Cincinnati Üniversitesinden Steven Ellis flöyle aç›kl›yor: “Orta ve alt s›n›f, ucuz ama sa¤l›kl› flekilde besleniyordu. Ancak flehrin zenginleri, flimdi için bile lüks say›lacak çok ilginç yemekler yiyordu. Baflka diyarlardan getirilen yemekler aras›nda denizkestanesi ve zürafa baca¤› bile bulunuyor”. ci” etkisi yapt›¤› da belirlendi. Bu tespiti ‹ngiltere’deki Great Ormond Street Hospital’da yaklafl›k 20 y›ld›r müzik terapisi uygulayan bir ekip yapt›. Araflt›rmaya göre; ninniler bebeklerin ve yürüme ça¤›ndaki çocuklar›n kalp ritmini yavafllat›yor, a¤r›lar› da azalt›yor.

7

8

Lüks Dolmakalem

Zürafa Yiyen Romal›lar

Antik Roma kenti Pompei’de, zengin insanlar›n en önemli yemek tercihinin zürafa eti oldu¤u ortaya ç›kt›. M.Ö. 79 y›l›nda Vezüv Yanarda¤›n›n patlamas›yla küller alt›nda kalan Pompei’de yap›lan yeni kaz›larda zürafa kemiklerine rastland›. Halk›n

Londra’daki ünlü Harrods ma¤azas›nda sat›lan bir dolmakalemin fiyat›: 29 bin sterlin (yaklafl›k 110 bin TL) de¤erinde. Jack Row markas›n›n Jaali isimli modeli, 18 karatl›k sar› ve beyaz alt›ndan üretilmifl. Kalem, ‹slami sanat› and›ran çizgiler ve 1,8 karatl›k mücevherlerle süslenmifl. Ürün, muhafaza kutusu ve kalemli¤iyle beraber sat›l›yor.

9

Kitap Sat›fl› ‹çin ‹pucu

“En çok satan” kitab› yazman›n formülü bulundu. New York Stony Brook Üniversitesinde çok satan kitap99


BD MART 2014

alan›’na yak›n bölgelerde yaflayan 3,6 milyon kifliyi kaps›yor. ABD’deki benzer bir araflt›rma da; havaalan› yak›n›nda yaflayanlar›n kalp rahats›zl›¤› oran›n›n, di¤er insanlara göre daha yüksek oldu¤unu ortaya koydu.

Radyasyonlu Bal›klar

11 lar›n metinlerini inceleyen araflt›rmac›lara göre; duygu ve olumsuz düflünce bar›nd›rmayan kitaplar en çok sat›l›yor. Baflar›n›n s›rr› ise, bol bol al›nt› kullanmakta yat›yor. Baflar›l› kitaplar›n daha fazla isim ve s›fat bar›nd›rd›¤›n› belirten araflt›rmac›lar, fiil ve zarf bollu¤unun ise baflar› oran›n› düflürdü¤ünü ifade etti.

10

Uçak Gürültüsü Kalbe Zararl›

Uçak gürültüsünün en yüksek oldu¤u bölgelerdeki kiflilerin, kalp ve dolafl›m yollar› rahats›zl›klar›ndan hayatlar›n› kaybetme riskinin yüzde 20 daha fazla oldu¤u tespit edildi. Bu araflt›rma, Londra Heathrow Hava-

2011 y›l›nda önce deprem ard›ndan meydana gelen tsunami felaketlerinde Japonya’daki Fukuflima nükleer santrali hasar alm›flt›. Japon Bal›kç›l›k Araflt›rmalar› Kurumu, geçen ay santralin 37 kilometre güneyinde yakalanan bal›klar› incelendi. Nükleer santral yak›n›ndaki bal›klarda normalin 124 kat üzerinde radyasyon bulundu¤u aç›kland›. Çal›flma sonucunda yüksek seviyede radyasyon içeren bal›klar›n sat›fl› yasakland›.

12

Yeni Bir Dünya

Jüpiter’in, yüzeyi buzla kapl› uydusu Europa’da yaflam› mümkün k›lacak koflullar›n mevcut oldu¤u 100


BD MART 2014

fabrikan›n, kokunun azalt›lmas› için bir plan sunana kadar ac› sos yapmas›n›n engellenmesi istendi.

14 aç›kland›. Hubble Uzay Teleskopu’nun elde etti¤i görüntüleri inceleyen araflt›rmac›lar, Europa’n›n buzla kapl› yüzeyinde su s›z›nt›s› saptad›. Bilim insanlar›, Günefl Sistemi’nde yaflam izi bulunma ihtimali en yüksek yer olmas› nedeniyle Europa’da keflif faaliyeti yürütmeye öncelik yerilmesi gerekti¤i görüflünde.

13

Ac› Sos Hayat› Felç Etti

California eyaletinde ac› sos üretimi yapan fabrika, Irwindale kasabas› halk›n› isyan ettirdi. Halk, fabrikadan ç›kan kokunun kasabay› yaflanamaz hale getirdi¤i gerekçesiyle ac› sos üreticisine dava açt›. Dava dilekçesinde,

H›rs›za Karfl› ‹lginç Önlem

Çin’in fiangay kentinde polislerin h›rs›zlara karfl› ald›¤› yeni önlem çok ilginç. H›rs›zl›k olaylar›n›n s›kl›kla yafland›¤› binalarda, h›rs›zlar›n t›rmanabilece¤i borulara ve demirlere gres ya¤› sürdü. Bu gres ya¤›n›n alt› ay boyunca etkili oldu¤u belirtildi. Uzmanlar, demirlere gres ya¤› sürmenin, etkili bir yöntem oldu¤unu kabul etti.

15

Gün Ifl›¤› Daha Sa¤l›kl›

Çalan alarm›n susturulup tekrar uykuya dal›nmas›yla beynin do¤al uyanma sürecinden koptu¤u belirtiliyor. Karar alma ve otokontrol bölümlerinin bulundu¤u ön beyin bölgesinin uykunun bitti¤i saniye aktive oldu¤u ve uyku ifllemine k›sa süreli de olsa geri dönmenin sabah sersemli¤i yaratt›¤› vurguland›. sezinsan@butundunya.com.tr 101 XXX


Ansiklopediden Bir Sayfa Mete Tizer

Korkunun ikiz kardeflli¤inden, güçlü devlet fikrine:

Thomas Hobbes Ç

a¤dafl Bat› siyaset felsefesinin kurucusu ‹ngiliz düflünür Thomas Hobbes (15881679), ‹spanyol Armadas›’ n›n tehdidinden korkan annesinin, bir köy evinde erken do¤umuyla dünyaya gelmiflti. Kendisi bunu, “Annem öyle bir korkuya kap›ld› ki ikiz do¤urdu: beni ve benimle birlikte korkuyu.” sözleriyle ifade etmiflti.

102

Babas› bir mahalle rahibiydi; Thomas 15 yafl›nda Oxford’a giderek, skolastik mant›k ve Aristoteles felsefesi ö¤rendi. 22 yafl›nda, hemen tüm yaflam› boyunca sürecek Devonshire kontlar›n›n e¤itmenli¤i görevi bafllad›. ‹talya’ya ve Fransa’ya giderek Galilei, Mersenne ve Gassendi’yle tan›flt›. Rönesans ile Ayd›nlanma aras›ndaki sanc›l› geçifl döneminde; Avrupa, ç›kar çat›flmalar› yüzünden insanlar›n kan›yla y›kan›rken, ‘insan’ ›n, savafllar içinde birbirini yok eden bu durumu Hobbes için bir cehennem tasvirine dönüfltü. ‹nsan›n gereksinimi her fleyden önce güvenlikti. Bir devlet en baflta bireylerin güvenli¤ini garanti alt›na almal›yd›. Hobbes, baflyap›t› Leviathan’› bu düflüncelerle kaleme almaya bafllad›. Din konusunun ancak kiflisel inanç meselesi olarak görülebilece¤i görüflü nedeniyle ateist diye damgalanmaktan korkmufl ancak bu u¤urda büyük bir fikir mücadelesine giriflmekten de geri durmam›flt›.


BD MART 2014

Herkesin herkesle çat›flmas›ndan

kaç›nmak için halk›n güçlü bir merkezi iktidar taraf›ndan yönetilmesini öneren büyük eseri Leviathan’›, hayat›ndan endifle ederek kaçt›¤› Fransa’da tamamlad›. Kitap, hem Frans›z hem de ‹ngiliz kilisesinde büyük tepkiye neden olmufl ve Hobbes, ateizm suçlamas›yla yak›lmak istenmiflti. Kitaplar› kilisenin yasak yay›nlar listesine dahil edilmifl, kendisi de baz› yaz›lar›n› yakmak zorunda kalm›flt›. Hobbes’a göre, insano¤lu bir güçler karmaflas›yd›. ‹nsanlar üzerinde bir siyasal otorite olmad›¤›nda; en zay›f olan, ötekilerle birleflerek, en güçlüyü her zaman yenebilir ve en ince, geliflmifl olan en güçlünün kurban› olabilirdi. Hak bak›m›ndan eflit olan insanlar, her fleye hak iddia edebilirlerdi. Çünkü herhangi bir kimse, sahip oldu¤u fleyler konusunda (mal mülk, aile, yaflam) bir baflkas›ndan daha fazla hakka sahip de¤ildi. Bar›fl durumunu güvence alt›na alman›n tek çaresi, sözleflme yoluyla insanlar›n, do¤al haklar›n›, bir otoriteye, bir hükümdara terk etmesi ve böylece hükümdar da, herkesin bar›fl içinde yaflamas›n› ve güvenli¤ini sa¤lamak için bütün haklara ve ayr›ca bütün güce sahip olmas›yd›. Onu, ‹ngiliz düflünürleri içinde pek çok kifliye göre ilk s›raya

oturtan kuram›, özetle, feodaliteye karfl› tek tek bireylerin bir araya gelerek imzalad›¤› sözleflmeyle gerçeklefltirilecek bir devlet örgütlenmesi ve ahlak kurallar›n› tamamen laik ve do¤al bir temele dayand›rmas›yd›. Hobbes’un siyasal görüflü, çeflitli felsefeleri etkilemifltir. Rousseau,

ondan esinlenir. Hegel, devlet kuram›nda, efendi ve köle diyalekti¤inde, Marx ise toplumu bir güçler ba¤›nt›s› olarak tan›mlarken Hobbes’tan etkilenmifltir. • metetizer@butundunya.com.tr 103


Gezdikçe Gördükçe ‹zlen fien Toker

Eflsiz, dev bir mücevher kutusu:

Kapal›çarfl› “…Kapal›çarfl›, kapal› kutu” diye bitirmifl fliirini

Orhan Veli Kan›k. Kapal›çarfl›, gerçekten de alt›n, de¤erli tafllar ve antikalarla dolu, içinden ne ç›kaca¤› bilinmeyen, geçmiflin izlerini saklayan gizemli bir mücevher kutusu sanki. atih Sultan Mehmet’in 15.yüzy›lda Ayasofya Camii’ne gelir sa¤lamas› için yapt›rd›¤› iki tafl bedestenin etraf›ndaki pazar yerleri, zamanla tu¤la tonozlu çat›larla örtülmüfl. Cevahir ve Sandal adl› bedestenleri, labirenti and›ran yollar ve galerilerin aras›nda kalm›fl. Geçirdi¤i onlarca yang›n ve deprem sonras›ndaki onar›mlarla içinde 60’dan fazla sokak, camiler, çeflmeler ve yaklafl›k 4000 dükkân bulunan Kapal›çarfl›, haritas›z gezerken kolayca kaybolunabilecek bir mekana dönüflmüfl. 30.000m 2 ’lik bir alan› kaplayan Kapal›çarfl›’n›n ilk yap›lan bölümü Cevahir ve Eski Bedesten de denilen ‹ç Bedesten. Dar koridorlarda dükkân vitrinlerindeki eflyalara bakarken, farkl› dönemlerde bunlar› kullananlar› düfllüyorum. Bak›r cezvede piflirdi¤i kahveyi porselen fincanlarda sunan bir han›m, alt›n köstekli saatine bakan bir tüccar,

F

104


BD MART 2014

elinde kehribar tespihi ile nargilesini içen bir bey, elmas küpelerini ç›karm›fl, sedefli aynas›na bakarak saç›n› tarayan bir genç k›z, gümüfl yüksü¤ü parma¤›na takm›fl, dikifl diken bir han›m… Odalar› ayd›nlatan fl›k flamdanlar, zarif han›mlar›n gerdanlar›n› süsleyen kolyeler, fl›k beylerin gümüfl köstekli saatleri, de¤erli tafllar ve eski paralar flimdi vitrinlerde sessizce yeni sahiplerini bekliyor.

rilmifl. Osmanl› döneminde, bir ailenin tüm ihtiyac›n› karfl›layabildi¤i bir yer iken, çarfl› flimdi alt›n, döviz, antika,

D

aha sonradan yap›lan, Yeni Bedesten ve Küçük Bedesten olarak da bilinen Sandal Bedesteni de 20 kubbesiyle Osmanl› çarfl›lar› içinde en fazla kubbesi olan çarfl› olma özelli¤ini tafl›yor. Bu iki bölüm d›fl›nda kalan bölümleri birbirine dolanan sokaklar›yla daha da¤›n›k bir flekilde olan Kapal›çarfl›’n›n etraf› da Astarc› Han›, Safran Hanlar›, Evliya Han›, Kuyumcular Han› gibi farkl› alanlarda hizmet veren hanlarla çev105


BD MART 2014

K

apal›çarfl›’n›n mimari tarz› Osmanl› olsa da, Cevahir Bedesteni’nin 4 kap›s›ndan birinin üzerindeki taflta oldu¤u gibi, Bizans kartal› kabartmas› fleklinde özgün motifler de var. Sat›lan eflyalar da çeflitli inançlardan, kültür ve geleneklerden izleri

bar›nd›yor. Pefltemaller, paflArt›k yok olmufl minalar, gömlekler, ipek ve meslekler yünlü flallar, battaniyeler, kuKapal›çarfl›’da flimdi mafllar, yün ve ipek ipliklerle dokunmufl hal›lar, Anadolu’da yaln›zca sokak üzerinde yemek yenilen yer isimlerinde yayg›lar›, yatak örtüleri, havlular, yafl›yor. alt›n renkli ifllemelerle süslü kadife

hediyelik, deri eflya, tekstil ve tak› a¤›rl›kl› bir yer haline gelmifl. Ço¤u geçmiflte kalan fesçiler, keseciler, aynac›lar, terlikçiler, yazmac›lar gibi meslekler flimdi yaln›zca sokak isimlerinde yafl›yor. Bu mesleklerden biri olan sahaflar, çarfl›n›n Beyaz›t Kap›s›’n›n ç›k›fl›nda ayr› bir bölümde varl›¤›n› sürdürüyor. 106

kaftanlar ve örtüler evlerin olmazsa olmazlar›. Alt›nla, gümüflle, de¤erli tafllar ve i¤ne oyalar›yla sanat eseri gibi ifllenmifl tak›lar göz al›yor. Kuyumcular›n vitrinlerini dolduran alt›nlar›n parlak sar› rengi sanki çarfl›n›n genifl caddesini daha da ayd›nlat›yor.


BD MART 2014

Rengârenk lambalar, seramikler ve deri eflyalar sokaklar› renklendiriyor. Cam eflyalar›n, nargilelerin ›fl›lt›lar› müflterileri cezbediyor. Kapal›çarfl›’da, dükkânlar›n yan› s›ra, gezmeye, al›flverifl yapmaya gelenler ve yaflam›n›n büyük bölümünü

burada geçiren binlerce çal›flan için lokantalar, kahvehaneler, çay ocaklar›, berber dükkânlar› da var. Geçmifl yüzy›llarda kap›lar›n› gün a¤ar›rken aç›p, günefl batt›¤›nda kapatan, tavanlar›ndaki camlardan gelen gün ›fl›¤›yla yetinen çarfl›y› ziyaret eden gezginler mekân›n sessizli¤ini ve dükkân sahiplerinin a¤›rbafll›l›¤›n› uzun uzun anlatm›fllar.

imdi çarfl› kalabal›k, gelenleri içeri davet eden, birçok dili konuflan çal›flanlar ve yap›lan pazarl›klarla çok daha gürültülü bir yer olsa da bugün de görülmeye de¤er. Farkl› kültürleri, inan›fllar›, gelenekleri ve kaybolmaya yüz tutan de¤erleri kucaklayan Kapal›çarfl›, dünyan›n en güzel labirenti… • izlensen@butundunya.com.tr 107


Yaflamdan Yans›malar Nuray Bartoschek

Say›larla Yafllanmak m›, Y›llara Meydan Okumak m›? Kaç yafl›ndas›n›z? Bu soruyla karfl›laflt›¤›m zaman genellikle “kusura bakmay›n ama yafl kavram›na karfl› oldu¤um için yafl›m› söylemiyorum.” diyorum. ek çok kifli asl›nda göründü¤ümden daha büyük oldu¤umu ve gerçek yafl›m›n ortaya ç›kmamas› için böyle söyledi¤imi düflünüyorlard›r belki. Oysa yan›l›yorlar. Yafl›m› oldu¤undan daha da büyük söyleyebilirim ve bu da beni hiç rahats›z etmez çünkü bir kez daha söylemek istiyorum: Ben yafl kavram›n› kabul etmiyo-

P 108

rum!. Yafl kavram› insano¤lunun en gereksiz bulufllar›ndan biri bence. Hele “Amaaan bu yafltan sonra ne yapacaks›n okumay›?” ya da henüz yolun bafl›nda olmalar›na karfl›n “Art›k benden geçti, gelmiflim flu kadar yafl›ma” diyerek ka¤›t üzerindeki say›lar› tembelliklerine özür olarak sunanlara hiç hoflgörü ile yaklaflam›yorum. Henüz otuzlu, k›rkl› yafllar›nda


BD MART 2014

yani en verimli ça¤lar›nda olmalar›na karfl›n ruhu yafllanm›fl, hayat›n içinde bir izleyici gibi yer alan, de¤il sosyal sorumluluklar, bireysel sorumluluklar›n› bile yerine getirmeyen pek çok -sözümona genç - insanla karfl›laflt›m. Bunun yan› s›ra yetmiflli, seksenli yafllar›nda olmalar›na karfl›n durdurak bilmeyen, bir güne yirmi dört de¤il k›rk sekiz saati s›¤d›rmay› baflaran, yaln›zca bireysel de¤il, sosyal sorumluluklar›n›n da bilincinde olan, asla yafllanmayacak genç k›zlar, delikanl›lar tan›d›m.

K

a¤›t üzerindeki say›lar ne derse desin benim tan›d›¤›m en genç, en güzel, en üretken, en etkileyici kad›n kaç yafl›nda biliyor musunuz? Seksen alt›!. Evet, benim tan›d›¤›m en genç ve en güzel kad›n seksen alt› yafl›nda... Bu ay sizi bu çok özel dostumla tan›flt›rmak istiyorum, yafl konusunu onu tan›tt›ktan sonra tekrar irdeleyelim ne dersiniz? Bu çok özel ve çok güzel dostumun ad› fiükran Akannaç. Fethiye’nin ise fiükran teyzesi, çünkü ilçemizin her köflesinde, yolunun kesiflti¤i herkesin yüre¤inde rengârenk imzas› var. Do¤rusu ya, isminin bafl›na ressam m› desem, flair mi desem, yazar m› desem karar veremedim. Asl›nda bana sorarsan›z o bir yaflam ustas›. fiükran teyze, bir dönem dilimizden düflmeyen, hala unutulmayan flark›lar aras›nda yer alan, Tanju Okan’a alt›n plak kazand›ran “Hasret” flark›s›n›n da söz yazar›. Yurt içinde ve d›fl›nda say›s›z sergiler açan, köfle yazarl›¤›

fiükran Akannaç, bir

dönem dilimizden düflmeyen, hala unutulmayan flark›lar aras›nda yer alan, Tanju Okan’a alt›n plak kazand›ran “Hasret” flark›s›n›n da söz yazar›. yapan, fliir kitaplar› yay›nlanan fiükran teyze ‹stanbul Üniversitesi Güzel Sanatlar Akademisi mezunu. Akademi’den söz ederken “Elli y›l önce akademi bir ekoldü” diyor. “Bana ça¤dafl

109


BD MART 2014

fiükran Akannaç Belediye duvar›n› boyarken ve özgür düflünceyi kazand›rd›.” fiükran teyzenin Fethiye’ye yerleflme öyküsü de ilginç. Annesi iki yüz y›ll›k bir Osmanl› ailesinin tek k›z›, dedesi Süvari Alay› Kumandan›, ninesi sarayl›, babas› ise yüz elli y›ll›k Fethiye’li. Dedesi Fethiye’nin eski, köklü ailelerinden. Meslekleri ne olursa olsun dededen o¤ula ve torunlar›na geçen hobileri nedeniyle “Saatç›” olarak tan›n›yorlar. fiükran teyze ‹stanbul ve y›llarca Bursa’da bir yandan teknik ressam olarak çal›fl›yor, yurt içinde ve d›fl›nda resim sergileri aç›yor, gazetede köfle yazarl›¤› yap›yor, fliir kitaplar› yay›mlan›yor, öte yandan K›z›lay, Çocuk Esirgeme Kurumu, Darülaceze, Sokak Çocuklar› Derneklerine aktif olarak desteklerini sürdürüyor. Çocuklu¤u Fethiye’deki baba akrabalar›na iliflkin masals› öyküleri dinlemekle geçen fiükran teyze bir gün valizini toplay›p 110

akrabalar›n›n izini bulmak ve onlarla tan›flmak için Fethiye’ye geliyor. Fethiye’de öyle s›cak bir sevgiyle ve ilgiyle karfl›lafl›yor ki, elindeki tek valiziyle Fethiye’ye yerleflmeye karar verip otel odas›ndan eve ç›k›yor. Ben on befl y›l önce, Fethiye’ye ilk tafl›nd›¤› günlerde tan›d›m fiükran teyzeyi. Fethiye Turizm Tan›t›m Vakf›n›n yöneticisi dostum Dilek Dinçer “Seni çok de¤erli biriyle tan›flt›rmak istiyorum , kendisi bizim ve Belediye Baflkan›m›z Behçet Saatç›’n›n akrabas›, yazar, flair, ressam..” diyerek k›saca yaflam öyküsünü de anlatm›flt› fiükran teyzenin. zerinde çiçekli elbisesi, ›fl›l ›fl›l mavi gözleriyle “Biz yar›n birkaç ressam arkadaflla toplan›p ilçedeki elektrik trafolar›n› boyayaca¤›z, siz de bize kat›lmak ister misiniz?” diye sormufltu. Önce ilçenin elektrik trafolar› çiçek açt›. Kimi yelkenli bir gemiye dönüfltü, kimi çiçek bahçesine. Sonra eline f›rçay› al›p, merdivenlere ç›kt› ve Fethiye Belediyesinin duvarlar›n› boyad›. Bu merdivene t›rmanm›fl resim yapan ç›lg›n yafll› kad›n kim diye düflünenler olmufltur belki. “Ç›lg›n yafll› kad›n” m› dedik? fiükran teyze, “Ben kapal› çarfl›daki kahvecide kahve içmeyi özledim” diyerek hiç kimseye haber vermeden gece otobüse binip ‹stanbul’a bir kahve içimi için gidip,

Ü


BD MART 2014

on iki saatlik yolu ayn› gece otobüsle dönecek kadar ç›lg›nd› belki ama asla “yafll›” de¤ildi!... Sorar›m size, hangimiz bir kahve içimi için otobüsle on iki saatlik yolu göze al›r›z? Ya da kaç kifli seksen yafl›nda merdiven tepelerinde, güneflin alt›nda saatlerce resim yapar ?

F›rças›yla, sözleriyle,

ethiye resim sanat›n› onunla tan›d›, sevdi. fiükran teyzenin önderli¤i ile on dört kiflilik gönüllü ressam grubuyla kaymakaml›k binas›n›n çat› kat›nda, küçük bir odac›kta bir ayda tam altm›fl resim yapt›k ve “Çat› Ressamlar›” olarak açt›¤›m›z serginin tüm gelirini o zaman henüz inflaat aflamas›nda olan huzurevine ba¤›fllad›k. “Ayakl› kütüphane” deyimi onun okumaya ve ö¤renmeye olan tutkusunu tan›mlamak için yeterli olur mu

bilmiyorum. Ço¤umuz birkaç gün önce yapt›klar›m›z›, okuduklar›m›z› an›msamakta zorlan›rken o y›llar önce okudu¤u kitaplar› sat›r› sat›r›na an›msayan, sürekli okuyan, ö¤renmeye aç ve tan›d›¤›m en iyi belle¤e sahip kifli. Onunla saatler, günler süren sohbetlerimizde yaflama, insanlara iliflkin pek çok fley ö¤rendim. F›rças›yla, sözleriyle, bilgeli¤i, tükenmek bilmeyen enerjisiyle yaflant›s›na te¤et geçen herkesin hayata bak›fl›n› de¤ifltirdi. Onu bir gün bak›ms›z, bir gün yorgunluktan, za-

F

bilgeli¤i, tükenmek bilmeyen enerjisiyle yaflant›s›na te¤et geçen herkesin hayata bak›fl›n› de¤ifltirdi.

111


BD MART 2014

mans›zl›ktan s›zlan›rken görmedim. fiükran teyze bir gün yine elinde bir valizle evinden ç›kt› ve yap›m›, inflaat› biten, duvarlar›n› elleriyle boyad›¤› Fethiye Huzurevine yerleflti.

H

uzurevine yerleflti¤ini söyledi¤imde art›k ö¤renmek ve ö¤rendiklerini paylaflamayacak, üretkenlikten vazgeçecek denli yaflland›¤›n› düflünüyorsan›z foto¤raflara bir kez daha bak›n lütfen. fiükran teyze iki huzurevi binas›n›nda duvarlar›n› boyad›ktan sonra, iflini gerçekten severek yapan, hafta sonu tatillerini bile huzurevi sakinleriyle geçiren Huzurevi Müdürü Adem Güngör’ün de deste¤iyle Huzurevi’nin bodrum kat›nda bir resim ve el sanatlar› atelyesi haz›rland›. fiükran teyze hayat›nda hiç resim sergisine gitmemifl, eline f›rça almam›fl huzurevi sakinleri ve dahas› sosyal hizmetler görevlileri, yard›mc› personel, müdür bey de dahil olmak üzere huzurevi 112

Hep birlikte boyad›¤›m›z trafonun önünde personeliyle bir çal›flma grubu oluflturdu. Heyecanla resimler, el sanatlar› çal›flmalar› yap›ld› ve Huzurevi yarar›na kermesler düzenlendi. Kermeste satmak üzere kilolarca reçellerin haz›rlanmas› için nas›l heyecanla çal›flt›¤›n› yazmay› da unutmamal›y›m. Bu çok özel ve güzel dostum flu an kanser tan›s›yla hasta yata¤›nda, kolunda serum, a¤r›lar içindeyken bile “En k›sa zamanda Huzurevi yarar›na yeni bir kermes düzenleyelim” derken gözleri ›fl›l ›fl›l. O asla ka¤›t üzerindeki say›lar› önemsemedi.. O hâlâ benim tan›d›¤›m en güzel genç k›z. fiimdi söyler misiniz bana say›larla yafllanmak m› yoksa y›llara meydan okumak m›, sizin tercihiniz hangisi? ‹yi ki do¤dun ve iyi ki seni tan›d›k fiükran teyze, do¤um günün kutlu olsun. • nuraybartoschek@butundunya.com.tr


BD MART 2014

Genç kalman›n, mutlu olman›n ve baflar›ya ulaflman›n sadece dört s›rr› vard›r...

Rose Okulun ilk günü, ilk derste profesörümüz, önce kendini tan›tt›, sonra "Bu y›l, yepyeni bir ö¤rencimiz var. Çok ilginç biri bakal›m bulabilecek misiniz?" dedi...

Çeviri: SENNUR BURAS

A

ya¤a kalk›p etrafa bakmaya bafllam›flt›m ki, yumuflak bir el omzuma dokundu. Döndüm. Yüzü iyice k›r›flm›fl bir yafll› han›mefendi, bana gülümseyerek bak›yordu. "Ben Rose" dedi.. "Benim ad›m Rose, yak›fl›kl›... 87 yafl›nday›m. Madem tan›flt›k seni kucaklayabilir miyim?" Güldüm. "Tabii" dedim. "Hadi sar›l bana..." Öyle s›ms›k› sar›ld› ki... "Bu kadar genç ve masum yaflta üniversiteye niye geldin?" diye flaka yapt›m. Minik bir kahkaha ile yan›tlad›: "Buraya zengin bir koca bulmaya gel113


dim. Evlenip birkaç çocuk do¤uraca¤›m. Sonra emekli olup dünya turuna ç›kaca¤›m..." ersten sonra kantine gidip, birer sütlü çikolata içtik. Hemen arkadafl olmufltuk. Ertesi gün ve ertesi üç ay, s›n›ftan hep birlikte ç›kt›k ve hep kantinde laflad›k... Öyle ak›ll› ve öyle deneyimliydi ki, onu dinlemekle, derslerden daha çok fley ö¤rendi¤imi hissediyordum. Sömestr boyunca Rose kampüsün ilahesi oldu. Nereye gitse etraf› çevriliyor, çok çabuk arkadafl ediniyordu. ‹yi giyinmeyi seviyor, di¤er ö¤rencilerin ilgisini çekmeye bay›l›yordu. Rose hayat›n› yafl›yordu. Hepimizden daha canl›, daha dolu yafl›yordu... Sömestr sonunda, Futbol Balosuna davet ettik Rose'u. Konuflma yapmas› için... Orada bize verdi¤i dersi unutmama imkân yok. Konuflmas›n› önceden haz›rlam›fl ve bir y›¤›n karta kocaman kocaman yazm›flt›. Elinde bu deste ile kürsüye yürürken, kartlar› elinden düflürdü.

D

114

YAfiLANMAKLA BÜYÜMEK ARASINDA ÇOK BÜYÜK FARK VARDIR... Konuflma darmada¤›n olmufltu. fiaflk›n, biraz da utanm›fl mikrofona do¤ru e¤ildi... "Ne kadar beceriksizim, de¤il mi? Özür dilerim... Buraya gelmeden önce heyecan›m yat›fls›n diye bir duble viski yuvarlad›m. Sonucu görüyorsunuz. fiimdi bu kartlar› toplasam bile onlar› yeniden s›raya koymam mümkün de¤il. Onun için en iyisi ben size akl›mda kalanlar› söyleyeyim, olur mu?" Biz kahkahalarla gülerken, o bardaktan bir yudum su ald› ve konuflmas›na bafllad›: "Yaflland›¤›m›z için e¤lenmekten, oynamaktan, yaflamaktan vazgeçmeyiz... E¤lenmek, oynamak ve yaflamaktan vazgeçti¤imiz için yafllan›r›z. Genç kalman›n, mutlu olman›n ve


baflar›ya ulaflman›n sadece dört s›rr› vard›r... Hergün gülmek ve yaflama katacak mizah bulmak... Bir rüyan›z olmal› mutlak. Rüyalar›n›z› kaybettiniz mi, ölürsünüz. Etraf›m›zda dolaflan pek çok kifli asl›nda ölü ve bundan kendilerinin bile haberi yok... afllanmakla, büyümek aras›nda çok büyük bir fark vard›r... E¤er 19 yafl›ndaysan›z ve bir y›l hiçbirfley yapmadan, hiçbirfley üretmeden bir y›l s›rtüstü yatarsan›z, sadece bir yafl yafllan›r, 20 olursunuz... Ben 87 yafl›nday›m ve ben de bir y›l hiçbirfley yapmadan, hiçbirfley üretmeden s›rtüstü yatarsam, 88 yafl›mda olurum. Herkes bir y›lda bir yafl yafllan›r. Bunun için özel bir yetenek ya da bilgiye ihtiyaç yoktur. Oysa bir yafl daha büyümek için, birfleyler yapmak, üretmek, kendini gelifltirecek f›rsatlar› bulmak ve kullanmak gerekir. Asla piflman olmay›n... Biz yafll›lar, genelde yapt›klar›m›zdan de¤il, yapmad›klar›m›zdan piflman oluruz çünkü... Ölümden korkan insanlar, piflman olanlard›r... Piflman olmaktan korktuklar› için hiçbirfley yapmayanlard›r..." Ders y›l› sonunda Rose, y›llarca önce bafllay›p, yaflam mücadelesi içinde ara vermek zorunda kald›¤› üniversiteyi derece ile bitirdi... Mezuniyet töreninden bir hafta

Y

B‹R RÜYANIZ OLMALI MUTLAK. RÜYALARINIZI KAYBETT‹N‹Z M‹ ÖLÜRSÜNÜZ

sonra, uykusunda, huzur içinde öldü. Cenaze törenine 2 binden fazla üniversite ö¤rencisi kat›ld›. "Yapabilece¤imiz herfleyi yapmak için asla geç olmayaca¤›n›" hepimize hem de nas›l ö¤reten bu muhteflem kad›n›n an›s›na lay›k bir törendi bu... Rose'un ö¤retisi asl›nda dünyan›n bütün üniversitelerinde zorunlu ders olmal›yd›: "Çok Geç Diye Bir Zaman Yoktur." Her zaman bir rüyan›z ve gerçeklefltirebilecek ruhunuzun omas› dile¤i ile:))) 115


Tatl› Bir Öyküdür Yaflam Yücel Aksoy

Öteki Kad›n S›cac›k bir yuvada 21 y›ld›r sürdürdü¤üm mutlu bir evlili¤im var. Bir süre önce baflka bir kad›nla ç›kmaya bafllad›m.

A

sl›nda bu, eflimin önerisiydi. Bir Pazar sabah› kahvalt›da “Biliyorum ki onu çok seviyorsun” dedi. “Ama ben seni de çok seviyorum” diye fliddetle karfl› ç›kt›m. Eflim, “Biliyorum” dedi “ ama ayn› zamanda onu da seviyorsun. Ona da zaman ay›rman gerekiyor.” Eflimin ziyaret etmemi istedi¤i öteki kad›n, 19 y›ld›r dul olan ve evinde yaln›z bafl›na yaflam›n› sürdüren annemdi. ‹flimin yo¤unlu¤u, evimin sorumlulu¤u ve üç çocu¤umun beklentileri nedeniyle annemi görme ve onunla ilgilenme f›rsat›m pek olam›yordu. Hemen o akflam annemi önce yeme¤e, ard›ndan da sinemaya davet ettim. Telefondaki sesinden, endiflelendi¤i belli oluyordu; “‹yi misin? Herfley yolunda m›?” diye sordu. “Seninle birlikte bafl bafla biraz zaman geçirmemizin çok iyi olaca¤›n› düflündüm” dedim. “Sadece ikimiz mi?”.. Sesinde halen bir tereddüt vard›. “Sadece ikimiz bafl bafla” diye yan›tlad›m.

116


BD MART 2014

K›sa bir duraklamadan sonra s›ras› sende”… “Çok sevinirim!” dedi. Yemek boyunca eskilerden Hafta sonunda onu almaya gider- yenilerden o kadar çok fley konufltuk ken kendimi biraz gergin duyumsu- ki. Bazan güldük, bazen duyguland›k. yordum. Eve vard›¤›mda ay›rd›na Ve zaman›n nas›l geçti¤inin ay›rd›na vard›m ki o da biraz gergindi. Kap›s›- varamad›¤›m›z için, yemek sonras›nda n›n önünde, paltosunu çoktan giymifl gidece¤imiz filmi kaç›rd›k. bir flekilde beni bekliyordu. Saçlar›n› Gece geç saatte onu evine yapt›rm›flt› ve üzerinde de, babamla b›rak›rken dedi ki: “Seninle tekrar kutlad›klar› son evlilik y›ldönümünde ç›kmak isterim ama bu kez hesaplar giydi¤i elbise vard›. benden.” Eve döndü¤ümde eflim Arabaya biner binmez, yana¤›ma merakla, yeme¤in nas›l geçti¤ini da s›cac›k bir öpücük kondurduktan sonra, ...menüyü inceleyip sevinçten ›fl›l ›fl›l parlayan gözleriyle bana yemekleri ikimiz bak›p “Arkadafllar›ma, ad›na ben o¤lumla d›flar› ç›kaca¤›m› söyledim. Gerçeksiparifl ettim; ten çok etkilendiler. çünkü küçük Randevumuzun nas›l geçti¤ini duymak için yaz›lar› okuyamad›¤› sab›rs›zlan›yorlar” dedi.

için bu görevi bana

G

itti¤imiz restoran b›rakm›flt›. çok fl›k de¤ildi ama rahatça konuflabilece¤imiz sessiz, sakin bir yerdi. Yerimize sordu. “Düflündü¤ümün çok ötesinde oturduktan sonra menüyü inceleyip muhteflemdi” diye yan›tlad›m. yemekleri ikimiz ad›na ben siparifl ettim; çünkü küçük yaz›lar› okuyairkaç gün sonra annem, mad›¤› için bu görevi bana b›rakm›flt›. geçirdi¤i ani bir kalp krizi Ben yemek seçimini yaparken, sonucu yaflam›n› yitirdi. Onu annemin nemli gözlerle ve gururlu bir kaybetmenin flokunu henüz üzerimden gülümseyiflle bana bakt›¤›n› duyum- atamam›flt›m ki, annemle yemek sad›m. yedi¤imiz restorandan ad›ma bir zarf “Sen küçükken, menüyü okuyan geldi. Zarf›n içinde, paras› ödenmifl bendim. Sen de merakl› bak›fllarla iki kiflilik yemek faturas› ve annemin beni dinlerdin” dedi. Ben de gülüm- elyaz›s› ile yaz›lm›fl bir not vard›: sedim “O zaman, rahat rahat oturma “Can›m o¤lum, bu faturay›

B

117


BD MART 2014

önceden ödedim, çünkü seninle kararlaflt›rd›¤›m›z randevuya gelemeyece¤imden neredeyse yüzde yüz emindim. Bu kez oraya eflinle birlikte gitmeni istiyorum. Baflbafla geçirdi¤imiz o gecenin ve yedi¤imiz yeme¤in benim için ne anlam ifade etti¤ini bilemezsin o¤lum. seviyorum.”

...sevgisiyle bir p›nar gibi besleyen, günefl gibi ›s›tan annemize, sevgimizi göstermekte geç kalmayal›m lütfen.

nnemin yazd›¤› notu eflime okurken, gözyafllar›m› tutam›yordum. Bir kez de olsa onunla bafl bafla yemek yemek için geç kalmam›flt›m. Ve yaflam›m›zda de¤er verdi¤imiz insanlara, hak ettikleri zaman› ay›rman›n ne denli önemli ve gerekli oldu¤unu bir kez daha anlam›flt›m. Bir yazar, düflüncelerini flöyle yaz›ya dökmüfl: Siz siz olun, bugün akl›n›zdan geçen güzellikleri asla yar›na ertelemeyin. Ne yapacaksan›z, hemen flimdi yap›n. Çiçek mi sulayacaks›n›z, sulay›n… Kitap m› okuyacaks›n›z, okuyun… Bir dostunuza telefon edip hat›r›n› m› soracaks›n›z, sar›l›n telefona hemen sorun… Sinemada çok be¤endi¤iniz bir filmi sevdi¤inizle seyretmek mi istiyorsunuz, gidin seyredin… Ama ne yapacaksan›z, ertelemeden hemen yap›n. Çünkü siz bugün, bugünü yafl›yorsunuz ve yar›n› da yaflayaca¤›n›za dair hiçbir sözleflmeniz yok. Ha flu da geçsin, ha flunu da bitireyim derken, hayat›n tüm güzelliklerini ellerimizle itiyoruz. Ve de sanki yar›nlar garantili bizimmifl

A

118

gibi hayaller kurup duruyoruz. Sevinçleri ve mutluluklar› hep erteliyoruz. Hayat›m›za renk kataca¤›n› düflündü¤ümüz güzellikleri ertelemeyelim, tad›n› ç›karmaya çal›flal›m. Derler ki evrende sevgiden daha büyük bir güç, sevmekten daha önemli bir eylem yoktur. Her hücresinden sevgi akan, sevdiklerine yarg›s›z bakan, vermek için neden aramayan, sevgisiyle bir p›nar gibi besleyen, günefl gibi ›s›tan annemize, sevgimizi göstermekte geç kalmayal›m lütfen. Gönül arzulu oldu¤u sürece hiçbir fley için geç kal›nm›fl say›lmaz. Çünkü hayat hergün yeniden bafllar.• yucelaksoy@butundunya.com.tr


‹mkâns›z› Reddeden Virtüöz

Itzhak Perlman E 18 Kas›m 1995 günü, 20. ve 21. yüzy›l›n en üstün keman virtüözü olarak kabul edilen Itzhak Perlman, New York’ta, Lincoln Center’daki Avery Fisher Salonu’nda bir konser vermek üzere sahneye ç›kt›.

¤er herhangi bir Perlman konserinde bulunmuflsan›z bilirsiniz ki, onun için ‘sahneye ç›kmak’ hiç de küçümsenecek bir baflar› de¤ildir. Çocukluk y›llar›nda geçirdi¤i çocuk felci nedeniyle, Perlman’›n her iki baca¤›nda da destekleyici ateller vard›. Ancak atellerin ve kol de¤ne¤inin yard›m›yla yürüyebilen Perlman’›, sahne üzerinde her defas›nda yaln›zca bir ad›m atabilmek suretiyle ac› içinde ve yavafl yavafl yürürken görmek, unutulmayacak bir görüntüydü.

Yazan: DEN‹Z BENER

119


BD MART 2014

A

¤r›lar içinde ama kendine özgü ihtiflam›yla sandalyesine kadar yürüyordu. Sonra oturup, yavaflça koltuk de¤neklerini yere koyar, bacaklar›ndaki atellerin klipslerini açar, bir aya¤›n› geriye iter, ötekini öne uzat›rd›. Daha sonra yere e¤ilerek keman›n› al›r, çenesinin alt›na koyar, orkestra flefine bafl›yla iflaret verir ve çalmaya bafllard›. fiimdiye de¤in, izleyiciler tüm bu ritüele al›flm›fllard›. O, sahnenin bir ucundan sandalyesine do¤ru ilerlerken ve bacaklar›ndaki klipsleri açarken, salondaki inan›lmaz sessizlikle seyirciler pür dikkat

onu izler ve çalmaya haz›r olmas›n› beklerdi. Ancak o konserde bir fleyler ters gitti. Çalmaya henüz bafllam›flt› ki, keman›n›n tellerinden birisi koptu. Telin, tabancadan f›rlayan bir kurflun gibi ç›kard›¤› ses, tüm salonda yank›land›. Bu sesin ne anlama geldi¤i konusunda yan›lmak mümkün de¤ildi. Ve sonra ne yap›lmas› gerekti¤i hakk›nda da…

O konserde bir fleyler ters gitti. Çalmaya O KONSER gecesinde olaya tan›kl›k eden sehenüz “Anlam›flt›k ki, bafllam›flt› ki, yirciler, yeniden aya¤a kalkmas›, atelleri yeniden takkeman›n›n mas›, koltuk de¤nekletellerinden rini almas›, yavafl yavafl birisi koptu. sahne arkas›na gitmesi

veya yeni bir keman bulmas› ya da yeni bir tel takmas› gerekecekti.” diye düflündüler. Perlman öyle yapmad›! Tüm bunlar yerine, önce bir dakika kadar bekledi, gözlerini kapad› ve sonra flefe yeniden bafllamas› için iflaret verdi. Orkestra bafllad› ve o kald›¤› yerden devam etti. Daha önce hiç görülmemifl bir tutku, güç ve safl›kla çal›yordu. Senfonik bir eseri sadece 3 telle çalman›n imkans›z oldu¤unu bilen orkestra üyeleri ve izleyiciler flaflk›nl›k içindeydiler. Ama o gece Itzhak Perlman bilmeyi reddetmiflti. Orada sahnede, besteyi yeni-


den modüle ediyor, de¤ifltiriyor ve adeta yeniden besteliyordu. Bunu yaparken de kemandan, daha önce hiç vermedi¤i sesleri vermesini sa¤lamak için, telleri yeniden tonlam›flças›na sesler ç›kar›yordu.

Ç

almay› bitirdi¤inde, salonu ola¤anüstü bir sessizlik kaplad›. Sanki yere bir i¤ne düflse duyulacakt›! Sonra, yaflad›klar› flaflk›nl›¤› coflkuya dönüfltüren seyirciler bir anda z›pk›n gibi yerlerinden f›rlad›lar. Ayakta elleri patlayacakm›fl gibi delice alk›fll›yorlard›. Biraz önce hiç duymad›¤› seslere tan›k olan oditoryum, flimdi de alk›fl sesleriyle inliyordu. Herkes ayakta alk›fl tutuyor, ›sl›k çal›yor ve yapt›¤›n› ne kadar da takdir ettiklerini,

be¤endiklerini anlatan türlü hareketlerde bulunurlarken, Perlman sakince gülümsedi ve yüzünden akan terleri sildi. Keman›n›n yay›n› kald›rmas›, seyircilerin yine bir anda sessizli¤e bürünmeleri için yeterli oldu. Güçlü ve dingin sesiyle, kendisini dinleyenlere seslendi: “Bilirsiniz, bazen de sanatç›n›n görevi, elinde kalanlarla ne kadar daha müzik yapabilece¤ini bulmakt›r!..”

B

elki de Perlman’›n söyledi¤i, yaln›zca sanatç›lar için de¤il, her birimiz için örnek bir yaflam biçimiydi. Tüm yaflam›n›, keman› ile müzik yapmak üzerine kuran ve bir konserin ortas›nda kendini elindeki yaln›zca üç tel ile bulan Perlman, daha önce verdi¤i tüm konserlerden daha özel, daha kutsal ve unutulmaz bir ifl ç›kard›. Öyleyse belki de bizim görevimiz, yaflad›¤›m›z bu h›zla de¤iflen ve kimi zaman ürkütücü olan dünyada, kendi müzi¤imizi yapmakt›r. Önce elimizde olan her fleyle ve daha sonra bu art›k imkans›z oldu¤unda, yaln›zca elimizde kalanlarla... • 121


UFAK TEFEK B‹LG‹LER Sabahat Önen

Koruma Alt›nda Avustralya’da turizme büyük katk›s› olan Koalalar, hükümet taraf›ndan koruma alt›na al›nm›flt›r.

Karanl›k Ça¤ Mars Tiyatro yaklafl›k 1100 y›l süren Ortaça¤ süresince yasaklanm›flt›.

Müzik ve Mutluluk Mutlu insanlar melodiye, mutsuz insanlar sözlere dikkat ederek müzik dinlerler.

Dev Çal›flma Ana Britannica ansiklopedisinin 1768 y›l›nda yay›mlanan ilk bask›s›n›n haz›rl›¤›nda yaklafl›k 4000 yazar görev alm›flt›r.

Rusya topraklar›n›n üçte biri ormanlarla kapl›d›r.

Acemi Kufl Kaydedilen en uzun tavuk uçuflu 13 saniyedir.

Oyun kartlar›ndaki sinek papaz› Büyük ‹skenderi sembolize eder. Dünyan›n, deniz üstündeki en büyük kütüphanesi, The Queen Elizabeth 2 gemisindedir.


BD MART 2014

En Büyük Lav Gölü Nyiragongo'daki kal›c› lav gölü dünyan›n en büyük lav gölü. 1977 ve 2002 y›llar›nda taflarak krateri aflan göl Demokratik Kongo Cumhuriyeti'ne ba¤l› Goma flehrinin büyük k›sm›n› yok etmiflti.

Kas›rgan›n Gücü Bir kas›rga, 10 dakika içinde tüm dünyan›n nükleer silahlar›ndan daha fazla enerji a盤a ç›karmaktad›r.

Devler Kald›r›m› ‹rlanda’da 40000 adet bazalt kaya parças›ndan oluflan Devler Kald›r›m› 1965’de UNESCO Miras Listesine al›nm›flt›r.

Afife Jale (1902-24.7.1941) Türk tiyatrosunun ilk Türk ve müslüman kad›n oyuncusudur. Tiyatroya olan sevgisi ile bu ilki baflarm›flt›r. Afife Jale, Müslüman kad›nlar›n sahnede rol yapmas›n›n günah ve yasak oldu¤u düflünülen bir dönemde tiyatro oynam›flt›r. ‹lk olarak Hüseyin Suat’›n “Yamalar” adl› oyunundan “Emel” adl› bir rolde oynamaya bafllad›. Oyunu b›rakan yabanc› tiyatro oyuncusunun yerine bir kad›n oyuncu al›nmas› için yap›lan s›nav› kazand›. Gösterdi¤i beceri ile izleyenleri etkileyen sanatç›ya, seyirciler büyük destek verdi; bu da Afife Jale’nin tiyatro tutkusunu körükledi. Yasak nedeniyle ç›kt›¤› her sahnede bask›nlar yaflan›nca çok zor ve ac› günler yaflad›. Cumhuriyetle beraber, Afife Jale özgür bir flekilde oyunculu¤unu yapmaya bafllad›. Sanatç›, idealleri u¤runa hiçbir zorluktan y›lmayarak tutku ile ba¤l› oldu¤u sahneye özgürce ç›km›flt›. Birçok tiyatroda rol ald›. Hastal›klar› sebebiyle çok sevdi¤i tiyatroyu b›rakmak zorunda kald›. 39 yafl›nda ‹stanbul’da yaflama veda etti. Günümüzde düzenlenen ve gelenekseleflmifl hale gelen Afife Tiyatro Ödülleri, sanatç›n›n an›s›na her y›l düzenlenmektedir. Ayr›ca “Nereden sevdim o zalim kad›n›” adl› flark›, severek ayr›ld›¤› efli taraf›ndan Afife Jale’ye yaz›lm›flt›r. 123


Küçük Çocuk ve Elma A¤ac› Uzun zaman önce, küçük bir erkek çocu¤unun çok sevdi¤i ve çevresinde her gün oyunlar oynad›¤› büyük bir elma a¤ac› vard›. Çocuk a¤ac›n tepesine t›rman›r, elmalar kopar›p yer ve a¤ac›n gölgesinde uzan›p kestirirdi. Çocuk a¤ac› sever, a¤aç da küçük çocukla vakit geçirmekten çok hofllan›rd›. 124


BD MART 2014

ünler aylar birbirini kovalad› ve çocuk büyüdü. Art›k her gün a¤ac›n çevresinde oynamaya gitmiyordu. Ve bir gün, tekrar ç›kageldi. Ancak bu kez üzgün görünüyordu a¤ac›n eski dostu. A¤aç, “Hadi gel ve yine oyunlar oyna çevremde” dedi. “Art›k çocuk de¤ilim ve a¤açlar›n çevresinde oynamay› b›rakal› çok oldu.” diye yan›tlad› arkadafl› ve iç geçirerek devam etti: “Oyuncak istiyorum ama oyuncak almak için param yok.” A¤aç hemen bir çözüm önerdi: “Maalesef benim de param yok” dedi. “Ama tüm elmalar›m› alabilir ve onlar› satabilirsin. Böylece oyuncak için gerekli paray› ç›karm›fl olursun.” Çocuk heyecanla kabul etti bu öneriyi. H›zl›ca t›rmand› a¤aca ve tüm elmalar› tek tek toplayarak, gülümseyerek ayr›ld› oradan. A¤aç, onun elmalar› toplad›ktan sonra dönmemesine çok üzüldü. Ve bir gün, genç bir delikanl› olarak döndü çocuk. A¤aç heyecanla, “Hadi gel ve yine oyunlar oyna çevremde” diye seslendi. Delikanl› yan›tlad›: “Oyuna harcayacak zaman›m yok” dedi. “Ailem için çal›flmam gerekiyor. Ve bar›nacak bir eve ihtiyac›m›z var. Yard›m edebilir misin?” A¤aç, “Hiç evim yok ki” dedi. “Ama e¤er istersen, dallar›m› kesebilir ve bir ev yapabilirsin.” Genç adam, elma a¤ac›n›n tüm dallar›n› kesti ve gülümseyerek ayr›ld› yan›ndan. A¤aç, onu mutlu görmekten

G

hoflnuttu ama… Genç adam yine dönmedi. A¤aç yine üzgün ve yaln›z bafl›na kalakalm›flt›. Derken… S›cak bir yaz günü, adam a¤ac›n yan›na gitti. A¤aç onu görür görmez mutlu olmufltu, “Hadi gel ve yine oyunlar oyna çevremde” dedi. “Yafllan›yorum art›k” diyerek yan›t verdi adam. “Denize aç›l›p biraz rahatlamak istiyorum. Bana bir tekne verebilir misin?” “Tekne yapmak için gövdemi kullanabilirsin” dedi a¤aç. “Böylece denize aç›l›p biraz nefes al›r, rahatlars›n.”

A¤aç hemen bir çözüm önerdi:

“Maalesef benim de param yok” dedi. “Ama tüm elmalar›m› alabilir ve onlar› satabilirsin. 125


BD MART 2014

Adam topra¤›n üzerine oturdu, a¤ac›n yüzeyde kalan küçük gövde kal›nt›s›na yasland›… Adam a¤ac›n gövdesini kesti ve bir tekne yap›p denize aç›lmak üzere yola koyuldu. Uzun bir süre ortalarda görünmedi. Ve… Uzun y›llar sonra yeniden geri geldi. A¤aç, “Kusura bakma çocu¤um…” dedi. “Ama sana verebilecek bir fleyim kalmad›. Art›k elmalar da yok…” “Sorun yok” dedi adam. “Zaten bende de art›k onlar› ›s›rabilecek difller kalmad›…” A¤aç devam etti: “T›rmanabilece¤in dallar›m da yok…” Adam, “Art›k t›rmanabilmek için oldukça yafll›y›m” diye yan›t verdi. “Gerçekten…” dedi a¤aç gözyafllar›yla. “Gerçekten sana verebilece¤im hiçbir fleyim yok. Geriye yaln›zca çürüyen köklerim kald›…” Adam, “Art›k benim de hiçbir fleye ihtiyac›m yok, hiçbir fley istemiyorum” dedi. “Yaln›zca oturup dinlenecek bir yer istiyorum… Geçip giden y›llar, beni öylesine yordu ki…” “Tamam” diye yan›tlad› a¤aç. “Yafll› a¤aç kökleri, uzan›p dinlenilebilecek en iyi yerdir. Hadi gel, gel de otur ve dinlen.” Adam topra¤›n üzerine oturdu, a¤ac›n yüzeyde kalan küçük gövde 126

kal›nt›s›na yasland›… A¤aç, yine de mutluydu… Gözyafllar›na ald›rmaks›z›n, mutluluktan gülümsüyordu bile… sl›nda bu, herkesin, hepimizin öyküsüdür. A¤aç, aynen ailemiz gibidir… Çocukken anne ve babam›zla oynamaya, vakit geçirmeye bay›l›yoruz. Ne zaman ki büyüyoruz, o zaman terk ediyoruz onlar›. Ancak bir fleye gereksinim duydu¤umuzda gidiyoruz yanlar›na. Ya da dara düfltü¤ümüz, iflin içinden ç›kamad›¤›m›z anlar›m›zda ar›yoruz onlar›… Ne olursa olsun, biliyoruz ki ailemiz her an›m›zda orada, elimizi uzatsak tutaca¤›m›z denli yak›n›m›zdad›r. Ve bizi mutlu etmek için her fleyi yapmaya haz›rd›r. Çocu¤un a¤aca merhametsizce davrand›¤›n› düflünmüfl olabilirsiniz. Biz de ailemize karfl› çok zaman böyle davranm›yor muyuz? ‹tiraf edelim… Onlar›n bizim için yapt›klar›n›n de¤erini görebiliyor, bizim için bulunduklar› özverilerinin ay›rd›na varabiliyor muyuz, çok geç olana dek?.. •

A

Gönderi: ÜSTÜN KÜSEFO⁄LU


Yazar Dede ve Torunlar› Muzaffer ‹zgü

Ö¤retmenim gülümseyerek masas›ndan kalkt›,

en öndeki s›ran›n yan›na geldi. “Çocuklar size bir sorum var...” dedi. Bakal›m ö¤retmenimiz neyi soracak? “Çocuklar biliyorsunuz dört mevsim var, ilkbahar, yaz, sonbahar ve k›fl... fiimdi ilkbaharday›z. Peki söyleyin bakal›m bana, ilkbahar› kimler çok seviyormufl, görmek istiyorum!”

127


BD MART 2014

armaklar kalkt›. fiöyle bir arkama dönüp bakt›m, s›n›f›n ço¤unlu¤u ilkbahar› seviyor. Ö¤retmenim parmaklar› saymad›. Belli, s›nf›m›z ilkbahar› seviyor. Ama öteki mevsimleri sevenler de var. Ö¤retmenim gülerek sordu: “Pekiyi sonbahar› sevenler?..” Üç parmak kalkm›flt›. Ö¤retmenim Gonca’ya sordu: “Söyle bakal›m Gonca, niçin sonbahar› daha çok seviyorsun?” “A¤açlar›n yapraklar› sarard›¤› için seviyorum. Sar› yapraklarla dolmufl bir bahçeyi izlemek çok hofluma gidiyor ö¤retmenim, hele o dökülen sar› yapraklar›n üzerinde dolaflmak, onun ç›t›r ç›t›r seslerini duymak...” Ö¤retmenim güldü, Gonca’n›n saç›n› okflad›, “Ooo benim k›z›m ozan olacak, fliir yazacak...” dedi. “Pekiyi sen Mert?”

128

“Okullar aç›laca¤› için ö¤retmenim, arkadafllar›ma kavuflaca¤›m için ö¤retmenim...” S›n›ftan bir alk›fl yükseliverdi. Ö¤retmenimiz de Mert’i alk›fllad›. “Pekiyi sen Damla?” Damla omuzlar›n› kald›rd›. Bize bakmaya bafllad›. Sonra, “Ablam seviyor da ö¤retmenim...” dedi. “Ablan sonbahar›n nesini seviyor Damla?” “Kufllar›n göçünü ö¤retmenim... Ablam hep gökyüzüne bakar, göç yolundaki kufllar› görmeye çal›fl›r. Ama kufllar hergün göçmüyorlar ki... Ama göçü bir gördümüydü, 盤l›k atarak beni ça¤›r›r: ‘Kofl gel Damla, kofl!..’ Koflar›m balkona, bilmem hangi kufllar›n göçtü¤ünü ama onlar›n dizilifli, en öndeki öncü kuflun ard›ndakilerin ikiye ayr›larak bir üçgenin iki kenar› gibi süzülüflleri benim de çok hofluma gider...” Ö¤retmenim bu kez, “K›fl mevsimini kimler sever?” diye sordu. Aa aa bir tek Orhan parmak


BD MART 2014

kald›r›yor. Hepimiz birden flaflm›fl gibi ona bakmaya bafllad›k. En çok da Orhan’›n k›fl› sevmesinin nedenini merak ettik. Ö¤retmenim sordu. “K›fl›n nesi Orhan?” “Kestanesi ö¤retmenim...” Hepimiz gülmeye bafllad›k. Ö¤retmenim de gülüyordu. “Yaln›z kestane mi Orhan?” diye ö¤retmenim sordu. Orhan bafl›n› sallad›. “Kestane k›fl mevsiminde oluyor da ö¤retmenim... Bizim evimizde sobam›z var, onun üzerinde pifliriyoruz. Bazen ben de kestaneleri soban›n üzerine diziyorum...” Ö¤retmenim gülerek, “Can›m›z› istettin Orhan, s›n›fta sobam›z da yok, ne yapaca¤›z flimdi?” dedi. Orhan gayet do¤al, “Anneme söylerim ö¤retmenim, bir gün çok kestane al›r, hepimiz bizim eve gideriz ve yeriz...” dedi. Eh, bu yan›t da alk›fl› haketti. Orhan’› da alk›fllad›k. Ö¤retmenim, “Teflekkür ederiz Orhan” dedi ve

Bahar› piknikle karfl›layaca¤›z, hem de bahar›n içinde... ekledi, “Pekiyi ya yaz› sevenler?” Yaz mevsimi için de bir çok parmak kalkt›. “Belli belli çocuklar,” dedi ö¤retmenim. Denize gideniniz var, tatile gideniniz var, anneannesinin, dedesinin kentine gidenler var. fiimdi s›ra geldi size niçin mevsimleri sordu¤umun müjdesine...” ›n›ftan ç›t ç›km›yordu. Heyecanla ö¤retmenimizin ne diyece¤ini bekliyorduk. “Haftaya bugün pikni¤e gidiyoruz çocuklar!..” S›n›ftan öyle bir u¤ultu, öyle bir alk›fl yükseldi ki, 129


BD MART 2014

neredeyse sevinçten hepimiz havaya uçaca¤›z. “Bahar› piknikle karfl›layaca¤›z, hem de bahar›n içinde...” Ö¤retmenimiz gidece¤imiz yeri söyledi. Minibüsle anlaflt›¤›n› da söyledi. Eh art›k ondan sonra yapaca¤›m›z belliydi. Yani? Orada ne yiyece¤iz, ne içece¤iz?..

Uf uf, insan k›ra gitti¤inde öyle çok yiyor ki, sanki birdenbire ifltah› aç›l›yor, bir yandan yiyor, bir yandan ayran içiyor, ondan sonra, haydi top oynamaya, haydi yakan topa, haydi k›r çiçekleri toplamaya, haydi kelebek kovalamaya... Kofltun, yoruldun, ac›kt›n m›, otur bir daha yiyeceklerin bafl›na. Ya oradaki paylafl›m yok mu? Ben en çok onu seviyorum... Herkes birbirine birfley veriyor, herkes arkadafl›n› yiyece¤ine ortak ediyor. Geçen y›l gitti¤imizde Funda’n›n babaannesinin yapt›¤› içliköfte... Umh umh umh s›n›fta hiçbirimiz unutmad›k 130

o içli köftenin tad›n›. Ama azd›, herbirimize birer tane yapmıfl babaannesi. Tad› dama¤›m›zda kalm›flt›. Söylesek mi acaba Funda’ya, “Funda babaannen herkes için iki içli köfte yapsa ya?” diye. C›k olmaz... Geçen y›l Funda söylemifltir. Babaannesi çok üzülmüfltür, “Ben onlara gelecek y›l ikifler tane yapaca¤›m.” diye. ‹yi de biz s›n›fta otuz iki kifliyiz. Funda altm›fl dört tane içliköfteyi nas›l getirecek? Kendi yiyecekleri de var... Hay›r hay›r, söylenmez. em’in babas› bir süt iflletmesinde çal›fl›yor. O da herbirimize birer küçük kutu süt getirmiflti. “Uvvv ben hiç süt içmem” diyen Nehir bile l›k›r l›k›r içmiflti. Ben piknik için topumu yenileyece¤im. Harçl›¤›m›n üzerine annemden biraz daha isteyece¤im, yeni top alaca¤›m. Böyle yere vurdun muydu gökyüzüne uçmal›, v›››››nn!.. Eh art›k, ö¤retmenimin bu müjdesinden sonra s›n›fta ne konuflulur? Hep piknik... Soluklanmada piknik, f›s›ldamalarda piknik. Piknik ve piknik... Vuuuu, Müjde’nin annesi birfley yapacakm›fl. Müjde bunu flimdiden söylemezmifl, çünkü sürprizmifl. Pekiyi, benim annem ne haz›rlayacak, bana, tatt›rmak için arkadafllar›ma? Uf aman bunu düflünmek ne zor... Çarflamba günü nas›l gelecek? Gel Çarflamba gel!..• muzafferizgu@butundunya.com.tr


BD MART 2014

Yazan: YAHYA AKSOY

"‹pekli kumafl k›ymetli oldu¤u için bafl köflede duruyor." Balasagunlu Yusuf Has Hâcip ültür tarihini araflt›rmak, anlamak, anlatmak, belgelemek, arflivlemek insanl›k tarihine ve belle¤ine hizmet etmek ve ›fl›k tutmak demektir. Bu alandaki eserler san'at tarihinin temel kaynaklar› olmaktad›rlar. 1954 y›l›nda resmen kurulan, "Milletleraras› Sanat Tenkitçileri Birli¤i", her memleketteki yöresel sanat elefltirmenleriyle birleflerek, dünya çap›nda milletlerin sanatç›lar›n›

ve sanatlar›n› birbirlerine tan›tma program›n› gerçeklefltirerek, sanat eserlerini ulusaldan evrensele tafl›ma hizmeti vermektedir. Kad›nlar›n büyük bir ustal›kla yaratt›klar› halk sanatlar›m›z aras›nda el dokumas› eski ve yeni hal›, kilim ve ifllemeler, engin bir ruhun ve sanat›n kaynaklar› olarak as›rlard›r süregelmektedir. El eme¤i, göz nuru, al›n teri ve ruh ürünü olarak kutsal ellerin 131


BD MART 2014

yaratt›¤› hal› ve kilimlerimiz, as›rlard›r dü¤ün evlerine ve tüm yaflam sürecine a¤›rl›k ve flenlik katarak sevgi ve sayg› kazand›rmaktad›r. ürk hal› dokumac›l›¤›n›n tarihi köklerine, özgün örneklerine as›rlar önce Altaylar'da rastlamaktay›z. Bu el dokumas› antik Paz›r›k hal›s› motiflerinin benzerlerine Orta Asya'da ve Anadolu'nun bir çok bölgesinde özellikle S›nd›rg›, Ayvac›k, Yahyal›, Eflme, Sar›z, Kuruhöyük, Kars, Gördes yöresinde el dokumas› hal›, kilim ve seccadelerde görmekteyiz. Bütün sanat alanlar›nda oldu¤u gibi, halk kültürü içerisinde seçkin bir yere sahip olan hal› sanat›nda da, Altay'lardan Asya'ya ve Anadolu'ya uzanan özü bir, desen-

Bir Paz›r›k hal›s› örne¤i 132

leri, figürleri ayn›, ruhu bir, tekni¤i ve boyas› ayn› do¤al bir kültür ve sanat köprüsü bulunmaktad›r. Altay' lardan Orta Asya'ya ve Anadolu'ya uzanan el dokumac›l›¤› as›rlard›r özel ve özgün yap›s›n› sürdürmektedir. El dokumas› hal› ve kilimlere ölümsüz renklerini veren kök boyas› dedi¤imiz boyalar, topraktan, a¤aç kabu¤undan, renk veren çeflitli a¤aç yapraklar›ndan, ceviz kabu¤undan, so¤an kabu¤undan ve çeflitli bitki köklerinden yararlan›larak elde edilmekte ve yün iplere uzun ömür ve sonsuz renkler kazand›rmaktad›r. zun bir çal›flma sonucunda yapt›¤› araflt›rmalar›, belge ve bilgileri Paz›r›k (KBY1993, 305 s.) adl› kitapta toplayan E. Fuat Tekçe, hal›c›l›k ve kültür tarihimize bu de¤erli kaynak eserle ›fl›k tutmufltur. Dünyan›n en eski, en uzun, ticaret, kültür, inanç, felsefe, diplomasi ve sanat yolu olan Tarihi ‹pek Yolu ve çevresi asker, tüccar, diplomat, seyyah ve araflt›rmac›lar›n hep ilgi ve çal›flma alan› olmaya devam etmektedir. "Yüce kayal›k da¤lar" anlam›na gelen al-yatga- Altay Da¤lar›, derin ve köklü bir bozk›r- göçebe kültürünün befli¤i olarak, bölgede yaflam›fl Altay Türkleri'nin, korunmak amac›yla mumyalanm›fl cesetleri, eflyalar› ile birlikte topra¤a verdikleri,


BD MART 2014

tafll›-toprakl› büyüklü küçüklü dört köfle mezar odas› -kurganlar›n yer ald›¤› "Kutsal dünya da¤›" olarak tarihte yerini alm›fl bulunmaktad›r. Rus kaz›bilimcilerinden Rudenko, Altay Da¤lar›'n›n Paz›r›k ve Bafladur vadilerinde yer alan kurganlarda

Tamara Talbot Rice ve ‹skitler adl› kitab›

en eski ilmikli hal› örneklerini bulmufltur. "The Scyhians-‹skit'ler" adl› kitab›n yazar› Tamara Talbot Rice, kurganlarda yap›lan kaz›lar sonucunda ç›kart›lan sanat eserleri hakk›nda flunlar› ifade etmifltir: "Kaz›lar, yaln›zca süsleme sanat›nda flafl›lacak denli ince bir duyguya de¤il, fakat bu sanat› uygulamada ve malzemenin seçiminde de yan›lmaz bir isabet yetene¤ine sahip bu toplulu¤un tarihine ›fl›k tutmufltur. Çoban göçebelerden kurulu öyle bir topluluk ki, oldukça yüksek bir kültür düzeyinde yaflam›fl, tekerle¤i bildi¤i için arabadan yararlanm›flt›r. Ve yine öyle atl› binici bir topluluk ki, ola¤and›fl› dokumalar yapm›fl, kapkacaklar›na bak›l›rsa önemli bir mutfa¤a sahipmifl..." az›r›k kurgan› mezar odalar›nda ç›kan malzemeler ve eflyalar aras›nda flunlara rastlanm›flt›r: Araba tekerlekleri, Kapa¤›yla birlikte tabut, insan kemikleri, araba dingilleri, merdiven, paz›r›k hal›s›, araba parçalar›, at kadavras›, keçe yayg›, duvar örtüsü, toprak kap kacak, koyun ve keçi kafatas›, masa ayaklar›, çad›r direkleri, kemikten davul kasna¤›, keçe parças›, kemik kap, kad›n bafl tak›s›, mezar odas› çat› kalaslar›, araba parmakl›¤› ve parçalar›... Altay'lardan Asya içlerine kadar uzanan y›¤ma topraklarla kapat›lan ve haftalarca süren gömme ve yas törenleri sonucunda oluflturulan eski tarihi mezarlar Kurgan olarak isimlen133


BD MART 2014

dirilmektedir. ‹çerisinde geçmifle ait tarihi zenginlikleri, kültür ve sanat eserlerini her türlü kötülü¤e karfl› koruyarak saklayan bu toprak y›¤ma mezarlar- kurganlar, her türlü ya¤maya ve tehlikeye karfl› korunmas› gereken tarih hazinesidirler. Asya'da Kurgan ve Anadolu'da tümülüs olarak tan›mlanan ve ülkemizin dört bir yan›nda yayg›n bir flekilde bulunan bu tarihi mezarlar geçmifl uygarl›klara ›fl›k tutan tarih hazinele-

Polatl›-Gordion'daki Frigya kral› Midas'a ait tümülüs, ridir. Kral yolu üzerinde bulunan Polatl›-Gordion'daki Frigya (M.Ö.800-620) kral› Midas'a ait tümülüs, Paz›r›k kurgan›n›n yap›m tekni¤ini ve görkemini aynen yans›tmaktad›r. Buradan ç›kar›lan ahflap, seramik, bronz ve camdan yap›lm›fl tarihi eserlerin bir k›sm› ayn› yerde aç›lan müzede sergilenirken, önemli bir k›sm› da Ankara Anadolu Medeniyetleri Müzesi'nde korunmakta ve sergilenmektedir. Altaylar'da ve Orta Asya bölge134

sinde yer alan toprakla kapat›lan y›¤ma mezar-Kurganlar, genel olarak ortalama 8-10 metre derinli¤inde, 20 metre yüksekli¤inde, toprak üzerindeki en genifl çevre çap› 250 metreyi bulabilmekte ve üzerleri y›¤ma toprakla kapat›lmaktad›r. arih boyunca çeflitli uygarl›klara sahne olan yeryüzünde geçmiflten kalan antik, otantik buluntular, sanat eserleri ve kal›nt›lar, insanlar›n yaflam biçimlerine, ruh hallerine, inançlar›na ve hayat felsefelerine ›fl›k tutmaktad›r. Paz›r›k hal›s›, eski Türk yurtlar›ndan Altay Da¤lar›'n›n Paz›r›k vadisinde Hun kurganlar›nda bulunmufl olup, zaman olarak da M.Ö. V. ve III. yüzy›llar aras›na ait oldu¤u belgelenmifltir. Orta Asya'n›n ba¤r›ndan ç›km›fl olan özgün Paz›r›k hal›s› ve fiark hal›s›, Türk hal›c›l›k sanat›n›n temelini oluflturmakta, bozk›rda yaflayan ve geliflen Türk kültürünün temel de¤erleri olan "at-geyik-a¤açkufl- su- atefl- toprak gibi atalar kültünü yans›tmaktad›r." fiark kültürü ve sanat› de¤erlerinin, efsanelerden gerçe¤e uzanan özünü, fiamanizmin izlerini ve bütün gizemini, flark hal›s›n›n ilmikleri aras›nda bulabiliriz. Kurganlardan ç›kan buluntu Paz›r›k hal›s›n›n bozulmam›fl renkleri, desenleri ve motiflerinde yer alan, göbe¤inde simetrik kareler içerisinde çiçek motifleri, bunun çevresini saran çizgiler aras›nda s›ralanm›fl uyumlu


BD MART 2014

geyik desenleri, onu saran çerçevede y›ld›zlar, onu saran çerçevede geleneksel k›yafetli birbirini izleyen atl› biniciler ve en son d›fl alanda toprak ve suyu simgeleyen saçaklar, cennet kuflu motifleri, at haflalar›, ayin figürleri, bukleler, ilmikler bize çok ayr›nt›l› kültür ve sanat sayfalar› açmaktad›r. ltaylar'da eski Türk budunlar›n›n yurtlar›nda Paz›r›k ve Bafladur bölgelerinde, kurganlardan as›rlar sonra ç›kar›lan Paz›r›k hal›s›, dokuma sanat›nda, renk, ›fl›k, desen, ahenk, ruh ve anlam bütünlü¤ü ilmiklerle sarmalanm›flt›r. Paz›r›k hal›s› kitaplara, fliirlere ve makalelere s›¤mayacak otantik ve özgün bir yüceliktedir. Petersburg, Ermitage Müzesi'nde bulunan Altay kaz›lar›nda ortaya ç›kan özel bekçili demir kap›lar ard›nda saklanan Paz›r›k hal›s›na ait en güzel örnekleri görmek kolay olmamakta. Asya Hunlar›'n›n, eski Türk budun ve boylar›n›n yurtlar› olan Turfan bölgesinde 1913 y›l›nda Alman kaz›bilimcisi Albert Van Le Cop taraf›ndan yap›lan kaz›larda, 'Turfan buluntular›' içerisinde M. Ö. IV. yüzy›la ait bir at e¤eri alt›na ilifltirilmifl Paz›r›k hal›s› bulunmufltur. ÇHC X›nj›ang Uygur Otonom Bölgesi'nde - Do¤u Türkistan

Petersburg Ermitage müzesinde özenle saklanan bir Paz›r›k hal›s› Turfan flehri müzesinde sergilenen bu tarihi eserleri tarihi ‹pek Yolu araflt›rmalar›mda 1992 y›l›nda ilgi ve heyecanla görme ve inceleme f›rsat› buldum. Altay'larda as›rlar önce yaflayan Türk boylar›, hayatlar›n›, inançlar›n›, zengin ve özgün sanatlar›n›, gök kufla¤›n›n bütün renkleri ile bir uyum ve ahenk içerisindeki desen ve figürlerle el dokumas› hal›, kilim ve örtülere dünyaca ünlü Antik Paz›r›k hal›s›na aktararak tarihe arma¤an etmifllerdir. Dünya kültür miras› içerisinde sayg›n ve seçkin yerini alan tüm bu uygarl›k eserlerini yaratanlar›, sayg› ve sevgi ile hat›rlamak, korumak ve tan›tmak çok önemli bir insanl›k görevidir. Bütün insanl›¤›n, hal›lar›n renkleri, desenleri ve s›cakl›¤›nda kaynaflmas›n› dilerim. • 135


BD MART 2014

Sana ne zaman

tutuldu¤umu hat›rlam›yorum, üzerinden çok zaman geçti. Ama eminim, ilk tan›flt›¤›m›z günlere denk geliyordur. Çünkü sen zaman içinde sevileceklerden de¤ilsin, hani uzun uzad›ya düflünülüp, ölçülüp, tart›lacaklardan... Sana her seferinde ilk günün heyecan›yla dokundum, hep ayn› tad› ald›m, aflk için söylenenleri yalanlarcas›na... eydi beni sana ba¤layan? Seninle geçen dakikalar›n verdi¤i hofllanma m›? Ah evet... ‹nsana “Hiç bitmese” dedirten o dakikalar... Düflündüm de, seninle hiç kötü an›m yok. Oysa uzun birlikteliklerde kaç›n›lmazd›r, insan›n a¤lad›¤›, k›zd›¤›, üzüldü¤ü de olur... Ama yok iflte... Ben senin her halini seviyorum. Hem bi136

liyorum özünde ayn›s›n. “Her halini seviyorum” dedim, seviyorum elbet ama senin o teninin iyice yan›k oldu¤u zamanlar var ya... Hani neredeyse siyaha yak›n... ‹flte o haline hiç dayanam›yorum... ‹flin garip yan› ne biliyor musun? Senin için yan›p tutuflurken baflkalar›n›n da ayn› duygular içinde oldu¤unu biliyorum, hatta sana dokunduklar›n› da... Ve bu beni hiç rahats›z etmiyor. K›zam›yorum onlara, biliyorum çünkü, sana karfl› koymak olanaks›z... Seni ömrümün sonuna dek sevece¤im. Fakat ayr›lmam›z gerek, en az›ndan biraz daha az görüflmeliyiz. Gerçi biraz önce de söyledi¤im gibi, kaç kez denediysem baflar›l› olamad›m, ama tekrar denemek zorunday›m. Çünkü çok fliflmanlat›yorsun çikolata! • Gönderi: SAN‹YE ÖZDEN


Anadolu’nun Dünyas› Bekir Özgen

Osman YÜZÜ YALNIZLI⁄IYDI

ONU SON GÖRDÜ⁄ÜMDE ACISI

YÜZÜNE SI⁄MIYORDU

Ç

ok partili dönem sonras›nda, yanda belde savafl kaçk›n›, f›rsat düflkünü, karaborsac›, tefeci, sonradan görme, zorba bozuntusu insanlar türemiflti. Bunlar, s›rtlar›n› particili¤e de dayayarak, varl›klar›na varl›k, güçlerine güç katmakta gecikmediler. Kollar› uzad›kça uzad›. Tuttuklar›n› koparacak konuma gelince de, “Ast›¤›m›z ast›k, kesti¤imiz kestik!” demekten çekinmez oldular. Konu komflunun mal›na, mülküne, ›rz›na göz diktiler. Dirliklerine el att›lar. Milletin ba¤›na bahçesine, evine bark›na destursuzca dadand›lar. Elindeki avucundakileri zorla almaya kalk›flt›lar. Kendi yak›nlar›na bile kan kusturdular. 137


BD MART 2014

Yapt›klar› haks›zl›klara, ars›zl›klara biraz olsun karfl› ç›kanlar›n kimilerini hile yoluyla; kimilerini hükümet zoruyla dize getirdiler. Seslerini soluklar›n› kestiler. Onulmaz bir y›lg›nl›k, çekilmez bir bezginlik çöktü halk›n üzerine. Allar›n› ç›kar›p karalar›n› giydiler. “Suçumuz, günah›m›z ne?” diye sordular. Kimseden yan›t ç›kmad›. Uçan kufltan medet ummak üzerelerken, “Durun hele! Bunlara da günlerini gösteren biri ç›kar elbet. Görürler o zaman el mi yaman, bey mi yaman,” diyenler olsa da yaman olan hep kara donlu, azg›n dinli, yaramaz adamlard›. B›çak gelip g›rtla¤a dayanm›flt›.

Belde halk› ve çevredeki köylüler bir araya geldiler. A¤›z birli¤i ettiler. Ortal›kta salg›n bir hastal›k gibi dolaflan bu derde bir derman arad›lar. En sonunda sorunlar›n› bir bilene, ulemaya de¤il, bir eflk›yaya, Osman'a açmaya karar verdiler. “Yaram›za merhem, dertlerimize derman olursa bir tek o olur,” diyerekten ona haber uçurdular. Osman deyip de geçmeyin ha. O güne de¤in kendisi gibi da¤lar›, koyaklar› mekân tutup tepelerin, inlerin kendilerinden soruldu¤u hiçbir çete, hiçbir eflk›ya onun gibi düflselleflememifl, halk›n gözüne girememiflti.

Kime sorulsa, “Bu yalan dünyada onun k›l›na dokunabilecek bir tek Allah’›n kulu yoktur. Kolay ele geçmez o. Yeri geldi mi, y›lan gibi akar, kertenkele gibi t›rman›r,” diyordu. Çevikti, atakt›, yi¤itti, üstelik ak›l küpüydü Osman. Teti¤i ne zaman çekece¤ini iyi bilir, att›¤›n› gözünden vururdu. Ölüm yüklü kurflunlar arkas›ndan ya¤sa, bir teki dokunamazd› ona. Osman’›n dolaflt›¤› yerde kimse kimsenin mal›na, ›rz›na dolanamaz; yoksula, yetime zulüm yapamazd›. *** Aya¤›na kadar gelen haberciyi

can kula¤›yla dinledi Osman. Her za-

ONULMAZ B‹R YILGINLIK,

ÇEK‹LMEZ B‹R BEZG‹NL‹K

ÇÖKTÜ HALKIN ÜZER‹NE 138


BD MART 2014

alt›na al›r ezerim. Ettiklerini burunlar›ndan fitil fitil getiririm!” diye düflmanlara göz karartt›. Bunu duyan garibanlar›n keyfi yerine geldi. Kimi, “Dilin için öleyim, yoluna kurban olay›m Osman,” dedi. Kimi, “Kuru ekme¤imiz sana kan, meteli¤imiz harçl›k olsun!” dedi. Kimi de, o güne de¤in önlerinde kaçacak delik arad›klar› zalimlerin karfl›lar›na dikilip, “Sizin tavla tavla atlar›n›z, katar katar develeriniz, gök gürlemesi gibi korku salan gazab›n›z varsa, bizim de Akda¤ kadar yüce Osman'›m›z var!” dedi. Hep birlikte ar› sudan abdest ald›lar, ak al›nlar›n› yere verdiler, rekât rekât namaz k›ld›lar. “Allah, Os-

man oldu¤u gibi, halk›n dertlerini kendi derdi belledi. Ne ki ast›¤› ast›k, kesti¤i kestik olan bu yeni türeme zorba kiflilerin kimler oldu¤unu ç›kaBU A⁄ZINDA D‹L‹ ramad›. Ad›n›, san›n› duymufllu¤u OLMAYAN UMARSIZ, yoktu hiçbirinin. “fiuna bak›n yahu! K›sra¤a aflmam›fl ayg›r; maya görmemifl bu¤ra; koyuna dalmam›fl koç mu olurmufl? Bunlar neyin erke¤i olup da KILINA DOKUNANI ç›km›fllar orta yere böyle?” diye hay›fland›. Zoruna gitmiflti besbelli. Duramaz oldu durdu¤u yerde. Bafllad› kükremeye: man'›n yoklu¤unu göstermesin,” diye “Bu a¤z›nda dili olmayan umar- yakard›lar. Ama gelin görün ki, zalims›z, ezik insanlar›n k›l›na dokunan› ler zulme al›flm›fllard› bir kez. Kolay yakar›m! Tekmilini anas›ndan do¤du- olaca¤a benzemiyordu al›flt›klar›ndan ¤una piflman ederim!..” geri durmalar›...

EZ‹K ‹NSANLARIN YAKARIM!

Er kifliydi Osman. Dururdu sözünde.

Bunu duyan kan emiciler dernefl-

Yöreye buyruk sal›p “Bu a¤alar, paflalar her kim iseler, ellerini çeksinler halk›n yakas›ndan. Yoksulun, gariban›n r›zk›na göz dikmesinler. Yoksa tez elden yanlar›na gelir, ayaklar›m›n

tiler, toplaflt›lar. “Görür o gününü!” diye öfke kustular Osman’a. “Eninde sonunda bir eflk›ya parças› de¤il mi?” diye küçümsediler. “Kim oluyormufl da o bizim gibi hat›rl›, gönüllü kiflilere 139


BD MART 2014

musallat olacak, posta koyacakm›fl! Bu memleket sahipsiz de¤il ya. Jandarmas› var, polisi var, bekçisi var. Memleketin asayifli bald›r› ç›plak bir eflk›ya parças›na m› kald›?” diye böbürlendiler. Tez elden Ankara'ya haber uçurdular. Osman'a güvenip bel ba¤layanlara çekincesizce daha a¤›r bask› kurdular. Hatta gözda¤› olsun diye, birkaç›n› da eflek sudan gelene kadar dövdürdüler. Olan biteni duyan Osman durdu¤u

yerde duramaz oldu. ‹çinde kabaran öfke, da¤a tafla s›¤m›yor, gazab›n›n üstünü örtemiyordu. “Vay bunu yapanlar siz misiniz?” deyip da¤dan afla¤› mahmuzlad› at›n›. Do¤ru, Ba¤l›' ya sürdü. Çala kamç› gelip zalimlerin

140

en az›l›s›n›n evinin önünde durdu. At›n› flaha kald›rd›. Bir iki el havaya kurflun sald›. “Ey, Yar›ma¤a denen avrad› güzel! Buras› senin gibi kan› bozuklar›n obas› m› ki, el âlemi ‘Deh!’ deyip yürütece¤inizi, ‘Çüfl!’ deyip durduraca¤›n›z› san›yorsunuz? T›p›fl t›p›fl d›flar› ç›kmazsan, seni de, evini de atefle verip bafl›na y›kaca¤›m!” diye ba¤›rd›. Çok geçmedi; Yar›ma¤a, d›flar› ç›kt›. Selam›n en sayg›l›s›n› verip Osman'›n eline sar›ld›. “A¤a'm! Ver elini öpeyim. Yapt›klar›ma itler gibi piflman›m. Ben ettim, sen etme,” dedi. Aman diledi dilemesine de, Osman, burnundan soluyor, yumuflayacak gibi görünmüyordu. Onu al›p bucak meydan›na ç›kard›. Ellerini arkas›ndan ba¤lad›. K›l sicimi boynuna geçirdi. Kendi, at›n›n s›rt›nda; öteki, yayan yap›ldak, cami meydan›nda dört döndüler. Onlar› seyredenlerin çevresinde doland›kça doland›lar. Yar›ma¤a yalvard›kça, Osman, onun al yüzünü kara yere tepti. Af diledikçe, a¤z›ndan burnundan kan florlatt›. Milletin gözünün önünde bir kez de¤il, on kez tövbe ettirdi. Oraya toplanan yüzlerdeki keyfe diyecek yoktu. Yar›ma¤a, güçten takatten düflünce de, “Bu yap›lan k›rk namerde ders olsun!” deyip azat etti onu. “Vooo!” dedi oradaki


yafll› kad›nlardan biri flaflk›nl›kla. “Bu ensiz boysuz adam m›ym›fl Osman dedikleri? Hani o da¤› tafl› deviren, bir at›flta gökteki kartal› yere indiren, bu muymufl?” *** Osman atlam›fl at›na tam sürüp gitmek üzereydi ki, dört bir yana bir sel bulutu gibi inen kalabal›¤›n aras›ndan kaba bir ses duyuldu. “Sak durun. Ba¤l›'y› kasatural›, tüfekli jandarmalar bast›! Dört bir yan tutuldu.” Bir duraksama a¤d› ortal›¤a flaflk›nl›¤a ikiz kardefl. Yo¤un sessizli¤i sineklerin v›z›lt›s› devral›rken gözlerdeki aray›fl ço¤ald›. Herkes yard›mc› bir umut ararcas›na birbirine bakt›. Sonra Osman’›n durgun bak›fllar›n› arkalar›na al›p köfle bucak da¤›l›verdiler. Kimsecikler kalmad› ölüme ayarl› o meydanda. Yüzü k›rm›z›ya kesse de istifini bozmad› Osman. Erden de er gibi dik durdu. At›, iki ön aya¤›n› havaya dikti, üç dört kez, ‘Gidelim art›k,’ dercesine kiflnedi. Yelesinin okflan›p tap›flland›¤›n› görünce o da sakinleflir gibi oldu. Ard›ndan iki manga erle bir baflçavufl ç›kt› ortaya. Tüfeklerini Osman’a do¤rulttular. “Kuflat›ld›n Osman. Teslim ol! Zarar›m›z cana olmas›n,” diyen bir ses yükseldi. Osman bir onlara bakt›, bir de kendisini ortada b›rak›p izlerini yok edenlere!.. Gözleri doldu geldi. At›n›n e¤eri üzerinde dikelmifl, “Ben buraya bafl›ma neler gelece¤ini bilerek

geldim. Askere kurflun s›kmam. Osmanl›¤›ma yak›flmaz bu,” diyordu ki, boflalm›fl olan meydana gelip dikilen Yar›ma¤a oldu. “Gördün, anlad›n m› Osman!” diye horozland›. “Hükümetin hükmü neymifl?..” “Gördüm,” dercesine hançer gibi bir bak›fl f›rlatt› Osman. “Bak›yorum dilinin mührü tez çözüldü s›¤›r›n s›çt›¤› utanmaz herif! Bilir misin ki, ben sizin gibiler yüzünden da¤a ç›km›flt›m. fiimdi de yine sizin için indim geldim oradan,” dedi. Cebinden tabancas›n› ç›kard›. Kurflunun ikisini Yar›ma¤a’ n›nkine, birini de kendi kafas›na s›kt›. At›n›n s›rt›ndan yere düfltü¤ünde al kanl› yüzü yaln›zl›¤› olmufltu. “Vooo!” dedi o yan›k yüzlü güngörmüfl kad›n. “Huyuna suyuna kurban olurum senin, Osman. Biz bilmez miyiz günah›n kümesi sende de¤ildir! Lakin…” deyip sustu. Can› daralm›flt›. O günün gecesinde, gökteki ay›n yüzü burufltu; arkas›na s›v›flt› bulutlar›n. Yüz olmaktan ç›kan ne kadar yüz varsa karanl›¤a kar›flt›. Yürekler kamaflmaya dururken utanç benzeri bir yeldi esmeye bafllayan. • bekirozgen@butundunya.com.tr 141


Gözle Gönül Aras› Mehmet Uhri

Tavla Bitmeden A rad›¤›m yeri sormak için bakkal dükkan›na girmesem o iki bilge ihtiyar›n fark›nda bile olmayacakt›m. Sivas Divri¤i çarfl›s›nda y›llara direnen bakkal dükkan›nda tavla oynuyorlard›. Selams›z sabahs›z dükkana girip izin istemeden arad›¤›m yeri sorarken kabal›k etti¤imi de¤iflen yüz ifadelerinden anlad›m. Toparlamaya çal›fl›r-

142

ken yabanc›s›n herhalde diyerek hoflgörüyle gülümsediler. Çarfl›daki pek çok dükkan gibi arad›¤›m yerin de kapand›¤›n› yerine market aç›ld›¤›n› söylediler. Ne yapmam gerekti¤ini h›zl›ca düflünmeye çal›fl›rken gözüm fleker kavanozlar›na ve bisküvi kutular›na tak›ld›.


BD MART 2014

B

akkal belki k›rk y›ld›r hiç de¤iflmemifl, içindekilerle birlikte yafllanm›flt›. Bu arada oturup soluklanmam için tabure uzat›p tavla oynamay› sürdürdüler. Bir flifle gazoz al›p yanlar›na oturdum. Ses ç›karmadan tavla oynamay› sürdürdüler. Nereden gelip Divri¤i’de ne arad›¤›m› sordular. Araya girip bakkal dükkan›n›n kaç y›ll›k oldu¤unu sordum b›y›kl› olan eliyle gözlüklü arkadafl›n› iflaret ederek “O daha yafll›, ona sor.” dedi. Di¤eri hiddetlenir gibi oldu.

"Koca bir ömür flu tavlan›n bir pulu gibi geçti gitti. Kimi gün k›r›ld›m gele at›p bekledim, kimi gün son taflta gelen iyi zarla kazand›m ama oyunu hiç b›rakmad›m."

“Ben 90 yafl›ndaysam sen de 88 yafl›ndas›n hadi oradan” diye söylenip bana döndü "Bu gördü¤ün dükkan bir ömür eskitti, bildim bileli burada bu dükkânday›m art›k sen hesap ediver. Bu pos b›y›kl› da yanda tuhafiyecilik yapard›. O zamandan beri tavla oynar›z. Hep böyle olur, gelir dersini al›r gider. Bir türlü ö¤renemedi flu oyunu. " Git ifline daha dün el almadan yenilen kimdi?"

"Arada üzülmesin evde s›k›nt›ya düflmesin diye yenilmek de ustal›¤›n flan›ndand›r. Olacak o kadar." At›flma tafllamaya dönüflmeden muhabbeti de¤ifltirmem gerekiyordu. “Bu yafla gelmifl koca bir ömür yaflam›fls›n›z. Hayat nas›l geçti, neye benziyordu, ne anlad›n›z bunca yaflad›¤›n›zdan?” diye sordum. Önce cevap vermek istemediler. B›y›kl› olan eliyle tavlay› iflaret etti. "Koca bir ömür flu tavlan›n bir 143


BD MART 2014

pulu gibi geçti gitti. Kimi gün k›r›ld›m gele at›p bekledim, kimi gün son taflta gelen iyi zarla kazand›m ama oyunu hiç b›rakmad›m. Kazanamayaca¤›m› bilsem de son tafla kadar oynad›m. Oynad›¤›m kadar yaflad›m. Kötü oynad›¤›m kendime k›zd›¤›m çok oldu. Bazen gelen zar›n zoruyla istemedi¤im oyunlar da oynad›m. Geldi geçti yafl ilerledi ikimizin de han›mlar› son zar› beklemeden oyunu b›rakt› gitti. Biz her gün inatla son tafla kadar oynuyoruz. Yaflamak güzel fley be..."

D

i¤eri tavlay› kapat›p sessizce kenara koydu. Kafas›n› kald›r›p arkadafl›na bak›p "Gün gelir birimiz eksilir oynayamay›z diye korkuyor dükkan› aç›k tutuyorum. ‹fl oldu¤undan de¤il. Oyun bitmifl görünse de son pula kadar oynayabilmifl olmak için" dedi. Bakkal arkadafl›n›n hayat hakk›nda daha farkl› fikirleri oldu¤unu söyleyip elini arkadafl›n› omzuna koydu “Hadi, çekinme bana söyledi¤ini ona da söyle” diye üsteledi. Bakkal mendilini ç›kar›p gözlü¤ünün cam›n› siler144

Kazanamayaca¤›m› bilsem de son tafla kadar oynad›m. Oynad›¤›m kadar yaflad›m. Kötü oynad›¤›m kendime k›zd›¤›m çok oldu. ken söyleyeceklerini düflündü. "Hayat nas›l geçti diye sormufltun. Öyle veya böyle hep insanlarla iç içe geçti. Bu bakkal dükkan› gibiydi hayat. Ço¤u kez beklerdin hiç müflteri gelmez kimi gün de gelene yetiflemezdin. Tezgah›n önü ile ard›n›n ayn› oldu¤unu anlamak bile ömrümün yar›s›n› ald›." "K›v›rma flimdi, geçen gün bana söylediklerini anlat. Hani flu bisküvi kutular›ndan söz etmifltin ya." "Eskiden böyle bolluk yoktu. Çocuklarla beraber bisküvi arabas›n› heyecanla bekler bisküvi kutular› dükkana girerken hepsi koflarak gelir dükkan› doldururdu. Hayat dedi¤in de çocuk c›v›lt›lar› içinde heyecanla bisküvi arabas›n› beklerken geçip giden bir fley gibiydi. Kimi gün gelmeyecek


BD MART 2014

kayg›s›yla karamsar olur içine kapan›p somurttu¤un, kimi gün de o bisküvi arabas› her gün gelse hiç gitmese neflesiyle geçen insana yaln›zl›¤› unutturan bir fleydi iflte. Ne bileyim? Baflkalar› da olunca, birlikte yaflan›nca anlam› vard›, sanki." "Ne oldu o çocuklar? Gittiler mi?" "Büyüdüler. Hepsi okudu meslek sahibi oldu. Evlenip çoluk çocu¤a kar›flt›lar. Ço¤u göç etti. Kalanlar bazen çocuklar›yla u¤ray›p fleker veya sak›z al›yor. Onlar› görünce geçip giden hayat› görüp hüzünleniyorum. Keflke han›m›m da sa¤ olup görseydi bu günleri diye hisleniyorum."

B

u sözlerden sonra sustu konuflmad›. ‹çti¤im gazozun paras›n› masaya b›rakt›m, ilgilenmedi. Teflekkür edip yanlar›ndan ayr›l›rken di¤eri de benimle geldi. Kap›n›n önünde durup içeriyi iflaret etti.

Han›m› öleli beri evde duram›yor ifl olmasa da bakkal› aç›p oturuyor. Yafll›l›k kolay de¤il. Onca tan›d›¤›n› efl, dost ve yak›n›n› topra¤a verip hayatta kal›nca insan yaflad›¤› için kendini suçlu gibi hissediyor. Efli dostu yitirmek zenginlikten fakirli¤e düflmeye benziyor. Üstelik bu kez ç›k›fl umudun da yok” dedi. Selam verip uzaklafl›rken içeriden; “25 kurufl fazla vermiflsin ilk gelen çocu¤a senden bir çiklet hediye ediyorum haberin olsun” diyen bakkal›n sesi geldi. Birbirimize el sallad›k. Az ötede Ali Baba’n›n çay oca¤› her zamanki kalabal›¤›n› yafl›yordu. Divri¤i çarfl›s› ise tozlu, s›cak ve sakin günlerinden birini daha bitirmeye haz›rlan›yordu. • mehmetuhri@butundunya.com.tr Not: Bu yaz› Divri¤i Çarfl›s›n›n en yafll› esnaf› bakkal Abdullah Tapik’e ithaf olunmufltur.

Yard›msever ‹zciler Oymak beyi, izci adaylar›na izcili¤in ilkelerini anlat›yordu:

“Bir izci her gün, en az bir kez olsun bir iyilik yapmal›d›r. Örne¤in, hastalara, yafll›lara, çocuklara zor anlar›nda yard›m etmelidir. Bundan sonra her sabah okula geldi¤iniz zaman size bir gün önce nas›l bir iyilik yapt›¤›n›z› soraca¤›m” dedi Ertesi sabah oymak beyi çocuklar› toplad›. “Söyleyin bakal›m, çocuklar” dedi. “Dün ne gibi bir iyilik yapt›n›z?” Çocuklar birlikte karfl›l›k verdiler: “Sokakta yafll› bir kad›n›n karfl›dan karfl›ya geçmesine yard›m ettik, efendim” dediler. Oymak beyi bu yan›ta hem sevinmifl hem de flafl›rm›flt›. “Hepiniz mi?” diye sordu. Çocuklar yine birlikte yan›t verdiler: “Evet efendim, hepimiz birlikte” dediler. “Çünkü kad›n, karfl› kald›r›ma geçmek istemiyordu.” Gönderi:SABAHAT ÖNEN

145


BD MART 2014

9 6 3 7 1 5 3 5 8 6 4 3 8 7 7 4 1 8 9 2 6 9 4 8 4 2 5 9 5 4 5 9 7 6 Sudoku Yapamayanlar ‹çin

3 9 4 6

5 2

1 2 5 9

1

5 4

6 6 4

4 5 3

1 7 3 2 7 8 2 7

Sudokusuz Yapamayanlar ‹çin

146


‹nsanlar Yaflad›kça Mehmet Ünver

Havaalan›na Gitmece Oyunu Böyle bir oyun var m›d›r? Hiç oynanm›fl m›d›r? Evet, böyle bir oyun vard›r ve biz, üç kafadar, tek dersten çakt›¤›m›z ortaokul ikinci s›n›f›n yaz tatilinde, hemen her gün, gerekti¤inde otostop da yaparak bu oyunu oynad›k.

A

kranlar›m›z›n akflama kadar sahillerde yüzüp, ilk ergenlik maceralar›n› yaflad›¤› o yaz günlerinde, kardeflim, ben ve en yak›n arkadafl›m›z, sanki orada bizleri bekleyen bir hazine varm›fl gibi, yüre¤imizde büyük bir heyecanla, her sabah havaalan›n›n yolunu tuttuk. Peki, bu havaalan›na gitme merak› nereden gelmiflti bizlere? Belki de hemen her insan›n içindeki uçma arzusuydu bizi evimizden çok uzaklarda bir yerde, inip, kalkan uçaklar› seyretmeye koflturan. 147


BD MART 2014

ana sorarsan›z, vefat›ndan bir gün önce, s›rf uçaklar› görelim diye kardeflimle beni havaalan›na götüren babamd› bize bu ilham› veren. O sabah› dün gibi an›ms›yorum. Alt sokakta bir komflu han›mla karfl›laflm›fl ve babamla aralar›nda afla¤›da yazaca¤›m k›sa konuflma geçmiflti: "Nereye böyle Mustafa Bey?" "Çocuklar› havaalan›na götürüyorum. Uçaklara baks›nlar. Henüz sa¤ken götüreyim. Ben ölürsem kim u¤raflacak böyle fleylerle?" Babam, ertesi gün, iflyerinde geçirdi¤i bir kalp krizi sonucu vefat etti. O olaydan dokuz sene sonra, ortaokul ö¤rencisi oldu¤umuz günlerde, uçaklar› görmek için havaalan›na gitmece oyununa bafllamam›z›n nedeni; bence

B

içine çokça hüzün kar›flm›fl bir heyecan› yeni bafltan yaflama arzusuydu. Gelelim flu tuhaf oyuna: O sene zaten tek dersten çakm›flt›k. Ne okul, ne de bütünleme s›nav› umurumuzdayd›. Üç kafadar, bir Haziran sabah›, vapurla Sirkeci’ye, sonra da banliyö treniyle Yeflilköy’e geçtik. Üç kurufl harçl›¤›m›zla taksi tutamayaca¤›m›za göre havaalan›na kadar olan yolu yürümek zorundayd›k. Epeyce taban teptikten sonra terminale yaklaflt›¤›m›zda alan› çevreleyen dikenli tellerin bir yerinde küçük bir aç›kl›k görüp hep birlikte oradan içeri s›z›verdik. Befl dakika sonra ana pistin yirmi metre ötesindeydik. ‹flte o an, ç›lg›nlar gibi; “Yere yat›nnnn.. Yere yat›nnn..” diye ba¤›ran bir nöbetçi askeri fark ettik. Ne oldu¤umuzu anlayamadan korkunç bir homurtuyla birlikte üzerimize kara bir gölge düfltü. Gürültüden kulak zarlar›m›z patlayacak hale geldi¤inde az ötemize Alitalia uça¤› iniverdi. Bizi kovalayan nöbetçi asker arkam›zda, biz önde bir süre kaçt›ktan sonra ayn› delikten d›flar› s›z›verdik. Bir süre sonra terminal binas›n›n önündeydik. O s›ralar dünya henüz havaalanlar›n› hedef alan terörle tan›flmam›flt›. Giriflte pasaport ve bilet kontrolü yoktu. Aç›kças› elini kolunu sallayan terminal binas›na girebiliyordu. Biz de öyle


O s›ralar dünya henüz havaalanlar›n› hedef alan terörle tan›flmam›flt›. Giriflte pasaport ve bilet kontrolü yoktu. yapt›k. K›sa bir süre sonra tüm apronu ve ana pisti gören cam kenar›na yerleflmifltik. Demeye kalmadan üzerinde “BOAC“ yazan dev bir uçak kalk›fl yapt›. K›sa bir süre sonra “Air France”, ard›ndansa “Lufthansa” burunlar›n› gökyüzüne dikerek kalkt›lar. Onlar›n ard›ndan “Panam”, “Sabena”, “SAS”, “British Airways”, Olympic Airlines” önümüzden geçifl yapt›lar.

O

s›ralar körüklü kap›lar olmad›¤› için inen uçaklardan ç›kan yolcular rengârenk k›yafetleriyle aprona yay›l›yorlar, bizler de dünyan›n baflka kentlerinden gelen o insanlar› k›skançl›kla seyrediyorduk. O yaz adeta uçak seyretme hastal›-

¤›na yakalanm›flt›k. Hemen her gün, terminal binas›n›n genifl camlar›na burnumuzu yaslay›p, dev gibi uçaklar›n korkunç homurtularla kalk›fllar›n› izlerken kendimizden geçiyorduk. Art›k inifl, kalk›fl saatlerini bile ezberlemifltik: “Birazdan Lufthansa inecek, iflte Air Lingus kalk›yor, Sabena befl dakika sonra tepemizde olacak, Aeroflot bugün biraz gecikti…”

H

epsi de uzaklara, hep görmek istedi¤imiz ülkelere giden yolcular› uçuruyor-

lard›. Bir süre sonra uçaklardan çok, o uçaklarla bulutlar›n üzerine yükselip, sonra da ‹stanbul’a inen yolcular ilgimizi çekmeye bafllad›. Kimdiler? Nereden geliyorlard›? Bulutlar›n üzerindeyken neler hissediyorlard›? ‹stanbul’da neden gelmifllerdi? S›rf bu sorulara bir yan›t bulabilmek için k›r›k dökük ortaokul ‹ngilizcemizle o insanlara yaklaflmaya çal›fl›yorduk. 149


BD MART 2014

Derken bir gün, hiç beklemedi¤imiz bir görüntüyle karfl›laflt›k: Yine piste bakan köfledeydik. Her günkü uçaklar ezberledi¤imiz tarifeleriyle inip kalk›yorlard›. Sonra, birden bütün trafik kesildi. Çok say›da “Panam” üniformal› görevli aprona ç›kt›. Ard›ndan yine Panam armal› bagaj tafl›ma araçlar› ortaya döküldüler. En sonunda da bir folklor ekibi apronda yerini almas›n m›? Bütün bu haz›r›klar bittikten sonra ön k›sm›nda bir çat› kat› olan muazzam bir uçak iniverdi. Dev gibiydi ve ilk kez çat› katl› bir uçak görüyorduk. Hayranl›kla izlerken terminal binas›nda yap›lan anonsu duyduk: “PanAmerikan Hava Yollar›n›n›n, NewYork-Frankurt-‹stanbul seferini yapan jumbo jet uça¤› alan›m›za inmifltir” ‹lk kez bir jumbo jet görüyorduk. Yolcular canavar›n karn›ndan ç›kan minik insanlar gibi boflal›rken hayranl›kla izlemeye bafllad›k. En çok da çat› kat›na bay›lm›flt›k. Acaba içi nas›ld› o üst kat›n? Oradakilerin inebilmeleri için ayr› bir merdiven konulmufltu. ‹nenler bizim folklor ekibinin hareketli figürlerine kendilerini kapt›r›p tuhaf hareketlerle oynamaya bafllam›fllard›. Kimileriyse foto¤raflar›n› çekiyorlard›. Ço¤u ak saçl›, yafl›n› bafl›n› alm›fl insanlard›. Çok uzaklardan, gökdelenler kenti New York’tan geliyorlard›. 150

Onlara bakarak k›skançl›k içinde düfllere kap›lm›flt›k o gün. Havaalan› maceralar›m›z Eylül ay›n›n bafl›nda, yolcu salonunun giriflinde anneme yakalanmam›zla son buldu. Me¤erse bir ahbab›yla birlikte birilerini karfl›lamaya gitmifl. Evde ders çal›fl›yorlar sand›¤› evlatlar›n› birden karfl›s›nda bulunca önce hayal görüyorum sanm›fl. Gerçe¤i anlay›nca, hele hele yol param›z olmad›¤› için oraya otostopla geldi¤imizi ö¤renince bay›lacak gibi oldu. Kendini toparlad›¤›nda derhal eve gitmemiz için bir miktar harçl›k verdi. O karfl›laflma bu maceran›n sonu oldu.

A

radan y›llar geçtikten sonra, ilk yurtd›fl› uçuflumu, o gün büyük tantalarla inen Pan American’›n jumbo jetiyle yapt›m. Binlerce metre yüksekte yeme¤imi yerken uçaklar› görme sevdas› u¤runa, koca yaz tatili boyunca havaalan›na gidiflimizi an›msad›m. Üzerinden geçti¤imiz Atlantik Okyanusunun griye çalan sular›na bakarak keyifle gülümsedim... • mehmetunver@butundunya.com.tr


BD MART 2014

MART AYI ÇÖZÜMLER SAYFASI Satranç Çözümleri

“Sudokunun Yan›tlar›”

9 6 3 5 8 2 1 7 4

8 4 1 7 9 6 5 2 3

5 7 2 4 1 3 6 9 8

2 1 8 6 4 5 9 3 7

4 3 7 1 2 9 8 5 6

6 5 9 8 3 7 4 1 2

3 8 5 9 7 4 2 6 1

7 9 4 2 6 1 3 8 5

1 2 6 3 5 8 7 4 9

PROBLEM: Umut Sayman 2 # 1. b3! [2. Kd5, Kf1#] 1. ... Kd8/xc8, Ka5, Fxb3 2. Kf1# 1. ... e5 2. Kd8# 1. ... e3 2. Vc2# 1. ... Kxb3 2. Kd5# OYUN SONU: U. Sayman- S.Öktem Beyaz kazanır 1. Kd4+ fib5/i 2. Kd5+ fib6 3. Ka5 fixa5 4. b4+ fixb4 5. fib2 fic5 6.h4 fid5 7. e6/ii fxe6 8. f6/iii exf6 9. h5 fie5 10. h6 +- 1-0 ‹lk dersimiz Türkçe

Sudoku yapamayanlar için

8 9 1 5 4 3 7 2 6

5 7 2 9 8 6 4 1 3

3 4 6 7 1 2 9 5 8

9 6 8 2 7 4 1 3 5

2 1 7 3 6 5 8 9 4

4 5 3 1 9 8 6 7 2

1 2 4 6 3 9 5 8 7

7 8 5 4 2 1 3 6 9

6 3 9 8 5 7 2 4 1

1-(b) 2-(a) 3-(d) 4-(a) 5-(c) 6-(c)- 7-(d) 8-(a) 9-(b) 10-(c) 11-(a) 12-(d) 13-(b) 14-(c) 15-(c)

Kare Bulmaca

Sudokusuz yapamayanlar için “Bilginizi Denetleyin”

1-(a) Ahmet Adnan Saygun 2-(b) Sö¤üt 3-(a) Güney Afrika

10-(c) Pankreas 11-(d) Yeflil-K›rm›z› 12-(b) Hollanda

4-(d) Gaziantep

13-(a) M›s›r

5-(c) WHO

14-(c) 5

6-(b) Yavuz Sultan Selim

15-(d) Bordo

7-(c) 2

16-(a) Horon

8-(a) 0 9-(c) Sümerler

17-(d) Spazm 18-(b) 22

151


BD MART 2014

YARININ BÜYÜKLER‹ Gönderi adresi: Sedef Cad. 2446 Ada, 1. Parsel, A Blok, Kat: 3, Da: 16, Ataflehir, 34750 ‹stanbul e-posta: butundunya@butundunya.com.tr (e-posta ile gönderece¤iniz fotograflar›n 150 KB’den fazla olmamas›na lütfen özen gösteriniz.)

Mustafa Kemal Bildik, ‹zmir

Ya¤mur ve Kuzey Y›lmaz, ‹zmir

Havva Begüm Çelik, Eskiflehir

Selin Kumru Sa¤lamer, ‹stanbul

Demir Keçeci, ‹stanbul

Pelin Özkurnaz, ‹stanbul

Berk Öztürk, ‹stanbul

Hicran Gülce, Adana

152


BD MART 2014

Ceren Seyhan, Ankara

Yi¤it Özdemir, ‹çel

Öykü Çankaya, Ankara

Mümin Özdemir, Kocaeli

Elif Özer, Bal›kesir

Asl›han Bindal, Adana

Nil fiahin, Ankara

Burak Kerem Y›ld›z, Yalova

Okyanus Kartal, Samsun 153


BD MART 2014

Bulmacan›n çözümü 151. sayfadadır. 154


Bulmaca Filiz Lelo¤lu Oskay

SOLDAN SA⁄A: 1-Fotografta görülen sinema yönetmenimiz. 2-‹simler listesi- Felsefede daha iyiyi yapabilme kavramı. 3-Gere¤inde kullanılmak üzere depo edilen tahıl.- ‹stanbul’un bir semti. 4-Bir binek hayvanı.- Ana sapın bir çiçekle sonuçlandı¤ı, büyümeyi yan sapların sürdürdü¤ü bir tür uzama biçimi.- Dünyanın uydusu.- Yunan alfabesinde bir harf. 5-Olumsuzluk belirten bir ek.- Bir nota.-Eski dilde ana. 6-Harekete hazır vaziyette.- Bir fleye elle dokunmak. 7-Libya’nın plaka iflareti.Kanun çıkarma.- Talep eden, isteyen. 8-Akdeniz bölgesindeki sırada¤lar.Oturmak için evlerin önüne tafl ve çamurdan yapılan set.- Hızlı, atak. 9-Genifllik.- Ad, ün.- Bir nota.- Sharon Stone’un rol aldı¤ı bir film. 10-Habefl soylusu.- Türkiye Atom Enerjisi Kurumu’nun kısa adı.- Lityumun simgesi. 11-Saklamayıp do¤ruca söyleme.- Bir seslenme ünlemi.- Tunus’un plaka iflareti.- Bıçak, kılıç gibi kesici araçların kabı.- 12-Rutubet.- Baca¤ın kalçadan dize kadar olan bölümü.- Ezilmifl durumda olan.- 13-Derece, makam bakımından yükselme.- Avrupa’da yaflayan bir halk. 14-.’…. Halde Leman’ (Attila ‹lhan’ın bir yapıtı).- Kendi adına bir iflin yapımı, ve olumlu bir sonuca varılabilmesi amacı ile bir baflkasına verilen yetki.- Bir gösterme sıfatı. 15-Zayıf, çelimsiz.- ‹ki ucu ip, ortası örme veya meflin olan bir tafl atma aracı.Asya’da bir baflkent. 16-Bafltan geçirilerek giyilen, genellikle kollu, örme üst giysisi. 17-Bir takımın gözde oyuncusu.Atların alnından alt çenesine uzanan beyazlık. 18-Halayık.- Hatıra. 19-Tavır, davranıfl.- Et yiyerek beslenen canlı.20-Boyutlar.- Sivas’ın bir ilçesi.

YUKARIDAN AfiA⁄IYA: 1-1946 do¤umlu olup, ‘Bana Bir Picasso Gerek’, ‘Palto’ gibi oyunlarda da rol almıfl olan tiyatro sanatçımız.- Kadınların giydikleri, mantoya benzer, arkası bol, yakasız, ço¤u kez eteklere kadar uzayan üst giysisi. 2-U¤urlu, flanslı.- Fransa’da bir kent.- Yazın giyilen ve çabuk buruflan bir kumafl türü.- Basit, katıflıksız. 3-Eski dilde ay.- Kuzu sesi.- Karaman’ın bir ilçesi.- Tanrı. 4-Gerçe¤ine benzetilerek yapılmıfl nesne.- ‹ri bir üzüm cinsi. 5-Yunan mitolojisinde evlilik tanrıçası.Bir fleyi istedi¤i gibi kullanma yetkisi.Acı çektirme. 6-Mücevher olarak kullanılan, saydam, de¤erli bir tafl.- Eski dilde su.- Saçta ayırma yeri.- ‘Nazik ….’(Aziz Nesin’in bir yapıtı). 7-Beyaz.‹lgi eki.- ‹skambilde birli.- Su baskını.Yeni karflıtı.- Kimyada basit flekerlerin genel adı. 8-Ispanakgillerden yaprakları sebze olarak kullanılan bir bitki.Gerçekleflmesi uzun süreye ba¤lı istek.Oklava ile açılan ince, yuvarlak hamur yapra¤ı.- Kuru tütün yapra¤ını andıran kızılımsı kahverengi. 9-Bir sıfat eki.- Bir ifle alınacak kifliler arasından seçim yapabilmek amacıyla kendileriyle karflılıklı görüflme.-Yakanın gö¤se do¤ru inen devrik bölümü.- Kutsal ıflık. 10-Üye.Mililitrenin kısa yazılıflı.- Ali Özgentürk’ün bir filmi.- Karıflık renkli.- Üzüm suyu. 11-Piflmanlık.- ‹zmir’in bir ilçesi. 12-Tasdik etme.- Mali Suçları Arafltırma Kurulu’nun kısa adı.- Kifli, flahıs. 13-Antalya’nın turistik bir beldesi.- Garez. 14-‘Kral ….’ (Sheakespeare’nin bir yapıtı).- ‘….. Konak’ (Yakup Kadri’nin bir yapıtı).- Baryumun simgesi. 15Gerçek olmayan davranıfl, gösterifl.Havuz.- Ümit Yaflar O¤uzcan’ın bir fliiri. filizoskay@butundunya.com.tr 155


Satranç Mustafa Y›ld›z TÜRK‹YE KUPASI

Burak Fırat – Yulia Gökbulut, 8.1. Kemer, 2014 tur hızlandırılmıfl efllendirme sistemine göre yapılan turnuvada Yulia Gökbulut, beklenmedik biçimde lider olarak girdi¤i 8. turda, turnuvanın favorilerinden ulusal takım oyuncusu Burak Fırat ile karflılafltı. Bafla bafl mücadelenin sergilendi¤i yandaki konumda Gökbulut, h8’deki kaleyi oyuna sokabilmek u¤runa merkez piyonunu feda ediyor ama planı deneyimli satranççı Fırat karflısında baflarılı olamıyor. 34…e5? (34…Kxb4 daha dirençli bir oyun sonuna götürebilirdi.) 35.fxe5 Khh4 36.Kxb5! Vd7 37.Kc5 Ve6 38.Kf6 Ve7 39.Kc7 Kd7 40.Kxd7 Vxd7 41.e6! 1-0 Fırat, turnuvayı 8 puanla birinci bitirdi, Gökbulut, elosuz oyuncular kategorisinde birinci oldu.

7

Cemil Can Ali Marandi – O¤ulcan Kanmazalp, 8.5. Kemer, 2014 ‹spanyol açılıflından gelen yandaki konumda eski Türkiye flampiyonu IM Kanmazalp, geliflimini tamamlayamamıfl, rok yapamadı¤ı gibi vezir kanadında da oyuna katamadı¤ı taflları var. Genç yetenek Ali Marandi atak bir hamle ile merkezdeki flaha saldırıyor: 15.Axe6 fxe6 16.Vh5+ fid7 17.a4 bxa4 18.Ke1 Ff6 19.Kxa4 Ad6 20.Ad2 Ac6 21.Ab3 Ab7 (c5 karesini kontrol etmek için at kötü bir yere gidiyor. ) 22.c4 d4 23.Fe4 1-0 Kaleleri oyun dıflı olan siyahın umudu tükeniyor. 156


BD MART 2014

KÜÇÜKLER fiAMP‹YONASI Emre Tınarlı¤lu-‹smet fien, 12 Yafl Genel Kemer, 2014 Tarafların materyal bakımından eflit oldu¤u yandaki konumda, siyah f4’teki atın ayaklarının nerelere bastı¤ına bakmadan, onu kendi bölgesinden uzaklafltırmak amacıyla bir önceki hamlede g5?? oynamıfl. Beyaz at, kovulmasa da d5 karesinden siyah kalelere bir çatal çiftesi atmak üzere: c6’daki açmaza dikkat 33.Axd5! cxd5 34.Kxc7 Kxc7 35.Kxc7+ Kaleyle çifte vurufl. Bir dikkatsizlik nelere mal oldu! 1-0

Utku Cengiz Acar – Ata Gündüz Uyan, 12 Yafl Genel Kemer, 2014 Yandaki konumda beyaz açık üstün. Peki bu üstünlü¤ünü kazanca nasıl dönüfltürecek? 12 Yafl Genel birincisi Mersinli küçük flampiyon Acar, kestirme yöntemi biliyor: Yarma. 43.b5! axb5 44.a6! b4 beyazın geçer piyonu siyahınkinden önce yükseliyor. 45.a7 b3 46.a8V b2 47.Fe8+ fif6 48.Vc6+ fig5 49.Vg6+ fif4 50.Vf5+# Planlı bir mat. 1-0 PROBLEM Umut Sayman

OYUN SONU U. Sayman- S.Öktem

2#

Beyaz Kazan›r

myildiz@butundunya.com.tr

Çözümler 151. sayfadad›r.

157


Bize Gönderilen Kitaplardan

Gündüz Artan Bir Mersin Bilgesi F. Saadet Bilir E Yay›nlar›

M

ersin'de gönüllere taht kuran Gündüz Artan'›n ölümünden sonra bütün yap›tlar› “Bir Mersin Bilgesi (Yaflam Öyküsü, fiiir, Yaz›, Söylefli ve Mektuplar›)” ile “Mersin: Gündüz Artan Penceresinden” ad› alt›nda iki kitap olarak yay›mland›. Ali F. Bilir ve Orhan Özdemir'in haz›rlad›klar› Gündüz Artan'a Arma¤an (Mersin'de Ayd›n Olmak) sa¤l›¤›nda Gündüz Artan'› mutlu etmiflti. Türkiye'de ilk takma adlar sözlü¤ünü haz›rlayan Gündüz Artan eme¤e ve insana sayg› da örnek bir araflt›rmac›yd›. Yapt›¤› her al›nt›ya not düflen Gündüz Artan'›n, (Görsel ve Plastik Sanatlar, Bilim, Siyaset ve Spor alan›nda) Türk ve Yabanc› Takma Ad, Soyad›, Rumuz Dizinleri (Tanzimattan Günümüze) sözlü¤ü hiç bir kaynak gösterilmeden birilerince ‹lginçtir takma ad alt›nda yay›mland›. Gündüz artan'›n örnek çal›flmalar›ndan biri de “‹lk Yaz›lar›n› Nerede Yay›nlad›lar” adl› flair ve 158

yazarlar›n ilk ürünlerinin hangi tarihte nerede yay›nlad›¤›n› gösteren dosyas›yd›. O¤lu Reha Ertan'›n anlaml› bir yaz›s› kitaba efllik ediyor: “Kötünün her alanda- iyiyi kovdu¤u, insanlar›n gerçek hayatta olup bitenleri televizyon dizisi gibi izledi¤i, televizyonda gördüklerini de gerçek hayat gibi alg›lad›¤› bir dönem yafl›yoruz(...babam) Çevresini ayd›nlat›rken eriyen mum gibi” oldu. ‹yilik yapt›¤›nda “bal›k bilmezse Halik bilir” der, yak›n çevrenin ve toplumun de¤erlendirmesinden çok ilahi adalete inanarak karar verirdi(...) okuma olana¤› sa¤lad›¤› için aziz Mustafa Kemal Atatürk'e ve Türk Milleti'ne hiç ödenmeyecek bir borcu varm›fl gibi duyumsad›, davrand›.”

Antikça¤ Felsefesi Homeros'tan Augustinus'a Bir Düflünce Serüveni

Çi¤dem Dürüflken Alfa Yay›nlar›

A

ntikça¤dan günümüze kalan yap›tlar›n Türkiye'de ilk kez özgün dillerinden çevrilerek iki dilli bas›l› biçimde yay›mlanmas› amac›n› güden Humanitas: Yunan ve Latin Klasikleri Dizisi kurucusu, editörü ve çevirmeni olarak çok say›da yap›t› özgün dilinden Türkçeye kazand›ran Çi¤dem Dürüfl-


BD MART 2014

ken flimdi de “sevimsiz, as›k suratl›, anlafl›lmaz, deli ifli” damgas› vurularak toplum d›fl›na itilen felsefeyi halkla buluflturuyor: “Augustinus'un vaftizinden sonra Antikça¤a özgü düflünüfl biçimi özünü koruyarak kendi içine çekilmifltir ve yeniden aç›laca¤› mecray› bekler haldedir. Çünkü o öz öyle kolay kolay yok olacak bir öz de¤ildir, her fleyden önce evrenseldir; Philosophiad›r, yani bilgi severliktir, bilgeli¤i severliktir, insan severliktir, k›p›r k›p›r bir merakt›r, do¤ay›, insan›, tanr›y›, akl›, ruhu, zihni, bedeni, temaflad›r, yaflam ile ölümün iç içeli¤ine tan›k olmad›r, birli¤i çoklukta, çoklu¤u birlikte görmedir; toplumlar›, devletleri, yasalar› eflit ve adil bir düzene kavuflturma iste¤idir, insana sürekli ak›l varl›¤› oldu¤unu hat›rlatma, ruhunu afl›r› duygulardan ar›nd›rmas›n› ö¤ütlemedir, ruh ile beden aras›ndaki uyumu yakalayabilmedir(...)

Hititler Bir Anadolu ‹mparatorlu¤u Meltem Do¤an Alparslan, Metin Alparslan Yap› Kredi Yay›nlar›

U

rartu ve Frig kitaplar›ndan sonra Hititler adl› yap›tla Anadolu uygarl›klar›n› Türk ve dünya kamuoyuna

anlatma ve tan›tmada önemli bir ad›m daha at›lm›fl oluyor. 450 y›l varl›klar›n› ve devlet yap›lar›n› sürdüren Hititler, “dünyan›n en eski ve görkemli uygarl›klar›ndan birini oluflturmufl ve tarihte bir çok ilke imza atm›flt›r... Hitit Uygarl›¤›'n›n Anadolu için ayr› bir önemi de vard›r, çünkü Hititler Anadolu'da devletleflme sürecini bafllatan toplumdur. ‹lk defa bir toplum ya da yönetici s›n›f, yönetilmesi son derece zor bir co¤rafyaya sahip olan Anadolu'yu birlefltirir ve ona hükmetmeye bafllar. Hititlerden sonra ise bu ifli önce Roma/Bizans ve daha sonra da Osmanl› baflaracakt›r. Dünya tarihi için büyük önem arz eden Hitit Uygarl›¤›, bizler, yani bu topraklarda yaflayanlar için, ayr› bir öneme sahiptir. Bizimle ayn› co¤rafyada, ayn› topraklarda yaflam›fl Hititler ile “vatandafl›z” çünkü. Dünyan›n dört bir yan›ndan çok say›da yerli yabanc› bilim insan›n›n yaz›lar›ndan oluflan Türkçe/‹ngilizce iki dilli bas›lan kitap, foto¤raflarla da Hitit dünyas›nda görsel yolculuk yapt›r›yor okurlar›na. Kitapta Hitit Krall›¤›, tarih yaz›c›l›¤›, diplomas›, savafllar, uluslararas› iliflikler, Hitit yaz›s›, Anadolu dilleri, kentler, baflkentler, mimarl›k, yap›lar, inflaat teknikleri, çanak çömlek, Hitit arflivleri, dünden bugüne ›fl›k tutan belgeler, inanç dünyas›, din, mitoloji, günlük yaflam, falc›l›k, rüyalar, dualar, üretim ve toplumsal düzen, yasalar, ekonomi, sanat, müzik, dans... ele al›n›yor. 159


Bir Fotograf Bin Sözcü¤e Bedeldir Gönderi: fiEBNEM fiEN, DUBAI

160


Büyük Kumpas Ergenekon bir hukuk davas› de¤il siyasi bir davad›r. 1991 y›l›ndan itibaren ABD, Türk ordusunu de¤ifltirmeye, dönüfltürmeye karar verdi. Türk Genelkurmay’› bunu hiç farketmedi! Sonunda, 275 san›kl› Ergenekon tertibi üretildi. Bu kitap, iddianamelerin nas›l dayanaktan yoksun oldu¤unu ortaya koyan savunma metinlerini, demokrasi ve hukuk tarihimize ibret belgeleri olarak sunuyor. Bu bir Savunma kitab› de¤ildir; öç alma duygusuyla yaz›lmam›flt›r. Yaln›zca, Sistemle hesaplaflmad›r. Büyük Kumpas, Ergenekon konusunda kafas› kar›flm›fl olanlara bir yol haritas›d›r. Siyaset, strateji ve hukuk tarihi yazarlar›na doküman›d›r. Türkiye’nin politika yap›c›lar›na ve karar vericilerine bir strateji belgesidir.

2

Bütün Dünya’dan Biri %50 indirimli Bütün Dünya okuyucular› için sevdiklerine bir arma¤an f›rsat› sunuyor: Dergimize 1 y›ll›k abone olan her okuyucumuzun bir yak›n›na arma¤an edebilece¤i ikinci Bütün Dünya’n›n abonelik bedeli % 50 indirimli. Bu f›rsattan yararlanmak ve Bütün Dünya’ ya abone olmak flimdi çok kolay. Bir telefonunuz veya e-posta mesaj›n›zla abonelik iflleminizi bafllatabilir; ‹ND‹R‹M dergilerinizi 1 y›l boyunca her ay kap›n›zdan alabilirsiniz.

50

%

Bütün Dünya Abone Servisi:

Tel: (0312) 215 51 27-28 Dahili: 313 Gsm: (0536) 634 35 97 E-posta: abone@butundunya.com.tr

BÜTÜN K‹TAPÇILARDA


T Ü R K

BAfiKENT ÜN‹VERS‹TES‹ KÜLTÜR YAYINI

R E S S A M L A R I

GÜLSEREN SÜDOR

1 MART 2014

192297 SAYI: 2014 / 03

F‹YATI: 4 TL

MART 2014

Mete Akyol:

1915 Mart'›ndan 2014 Mart'›na Sh: 3 Zeki Sar›han:

ATATÜRK’ÜN EN SEV‹NÇL‹ GÜNÜ Sh: 21 Prof. Do¤an Kuban:

Ben Neden Türk'üm Sh: 15 Hikmet Ulu¤bay'›n Dev Araflt›rmas›: 1945 y›l›nda Ordu’da do¤an sanatç›, 1965 y›l›nda Kad›köy K›z Lisesi’ni bitirdikten sonra, 1970 y›l›nda ‹stanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi, Bedri Rahmi Eyübo¤lu Atölyesinden mezun oldu. 1970-1974 y›llar› aras›nda efli ressam Teoman Südor ile birlikte önce dil e¤itimi nedeniyle Perugia'da, sonra da resim ve sanat tarihi e¤itimi için Roma'da bulundu. Yedisi ‹talya ve Avusturya'da olmak üzere elliden fazla kiflisel sergi açm›fl, dokuzu yurtd›fl›nda olmak üzere, ondokuz sanat fuar›nda bulunmufltur. Resimlerinde Kad›n'› iflleyen sanatç›n›n eserleri ‹zmir Resim Heykel Müzesi, ‹stanbul Resim Heykel Müzesi, Norveç Print Art Museum ve ‹stanbul Modern Müzelerinde sergilenmektedir. Sanatç› çal›flmalar›n› ‹stanbul'da sürdürmektedir. Sanatç›n›n “Uzun Haf›z sok., No: 16, Rasimpafla, Yelde¤irmeni, Kad›köy” adresinde Galeri Diani’deki sergisi 15 Mart’a de¤in gezilebilir.

Petrol ve ‹nsan Sh: 37 Cengiz Özak›nc›'dan Yine Özel Belgelerle: Türk Kad›n›na

Dünya Düzdür Diyenler Derne¤i Sh: 43

Ça¤dafl Haklar Kazand›ran

MEDEN‹ KANUN’UN ‹NC‹ YILI

88’


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.