T Ü R K
BAfiKENT ÜN‹VERS‹TES‹ KÜLTÜR YAYINI
R E S S A M L A R I
1 HAZ‹RAN 2014
NAZIM MEHMET
192297 SAYI: 2014 / 06
F‹YATI: 4 TL
HAZ‹RAN 2014
Naz›m Mehmet, Bakü Devlet Güzel Sanatlar Akademisi’nden mezun oldu ve ayn› kurumda yüksek lisans yapt›. 1997 y›l›ndan itibaren Erciyes Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Resim Bölümü’nde çal›flan sanatç› yurtiçi ve yurtd›fl›nda 26 kiflisel ve 65 karma sergi açt›. 2009 y›l›nda Floransa Sanat Bienali’nde yer alan sanatç› “Moskow ‹nternational Festival of Art” sanat etkinli¤inde Özel Jüri Ödülü ald›; 2010 y›l›nda “London 3. ART BIENNIAL”, Art Addiction Medial Museum taraf›ndan “The Legend” eseri Diploma of Excellence - Onur Ödülüne lay›k görüldü. Naz›m Mehmet’in yap›tlar› 4-30 Haziran’da, Arnavutköy, Dere Sok. No: 3 adresindeki Galeri Selvin’de “Real Meta-Form” ad›yla sergilenecektir.
Mete Akyol: Sonra da Soma’da Suçlu Ar›yorlar
Cengiz Özak›nc›:
Dr. S›tk› Ayd›nel:
Soma Maden Ocaklar› ve Atatürk Devlet Madencili¤i Sh: 17
Namus Cephesi 2 Sh: 6
Halit K›vanç:
Konur Ertop: Yurtseverlerin Umudu
Kaya Karan:
Nam›k Kemal
Dünya Kupas›nda Bafl›ma Gelenler
Türkiye’deki Maden Kazalar›n›n ‹çyüzü Sh: 23
Zeki Sar›han:
Sh: 55
Kad›nlar 100 Y›ld›r Direniyor Sh: 67
Sh: 3
Sh: 41
Murat Bal›kç›
Protez Bacakla 61 Saat Pedal Çevirdi Sh: 47
Biri Size ‹kincisi Bir Sevdi¤inize
Fırat Ustan›n fotograflar›na hep bir ressam gözü ile bakt›m. Yal›n, yalans›z dolans›z bir bak›fl aç›s›, nefis bir çerçeveleme, tarifsiz güzel bir renk ahengi, insana yaflama k›vanc› veren, gözle görülen nerede ise elle tutulan ›fl›kgölge zengini görüntüler; bunlar ki güzel bir resimde olmas› gereken tüm koflullar›, ö¤eleri içeriyor. S›tk› F›rat Usta, nereye bakt›¤›n› bilen tarifsiz do¤a sevgisi yüklü bir “kamera ile resim yapan” fotografç›d›r. Fikret Otyam
50
%
‹ND‹R‹M
Bütün Dünya’dan ‹kinci Aboneli¤e %50 ‹ndirim Bütün Dünya tüm okuyucular›na kaç›r›lmayacak f›rsat sunuyor: Dergimize 1 y›ll›k abone olan herkese bir yak›n›na arma¤an olarak gönderebilece¤i ikinci abonelik bedeli flimdi % 50 indirimli. Bu f›rsattan yararlanmak ve Bütün Dünya’ya abone olmak flimdi çok kolay. Bir telefonunuz veya e-posta mesaj›n›zla abonelik iflleminizi bafllatabilir; ve y›l boyu dergilerinizi her ay kap›n›zdan alabilirsiniz. Bütün Dünya Abone Servisi:
BÜTÜN K‹TAPÇILARDA
Tel: (0312) 215 51 27-28 Dahili: 313 Gsm: (0536) 634 35 97 E-posta: abone@butundunya.com.tr
BAfiKENT ÜN‹VERS‹TES‹ KÜLTÜR YAYINI
Bütün Dünya
1 HAZ‹RAN 2014
2000
Baflkent Üniversitesi Ad›na Sahibi: Prof. Dr. Mehmet Haberal Yay›n Genel Yönetmeni Mete Akyol Görsel Yönetmen ve Yay›n Genel Yönetmeni Yard›mc›s› : Turgut Keskin Sorumlu Yaz› ‹flleri Müdürü: Gülçin Orkut Akyol Teknik Yap›m Yönetmeni: Faruk Güney Yay›n Dan›flman›: Yaflar Öztürk Türk Dili Dan›flman›: Haydar Göfer Sanat Dan›flman›: Süheyla Dinç E¤itim Dan›flman›: Fatma Ataman Düzeltme Sorumlusu: Nükhet Aliciko¤lu Baflkent Üniversitesi’nin bir kültür hizmeti olan Bütün Dünya 2000, Baflkent Üniversitesi kurulufllar›ndan 1. Cadde, No: 77, Bahçelievler, Ankara adresindeki Aküm Reklamc›l›k, Dan›flmanl›k ve Yay›nc›l›k Ajans› Sanayi ve Ticaret A. fi.’nin 3. Cadde, No: 2, Yenimahalle, Ankara adresindeki tesislerinde bas›lm›flt›r.
Seçiciler Kurulu: Prof. Dr. Nevzat Bilgin (An›sal Baflkan) Prof. Dr. Ahmet Mumcu Prof. Dr. Solmaz Do¤anca Prof. Dr. Sevil Öksüz Prof. Dr. Ender Varinlio¤lu, Prof. Dr. Okay Eroskay Prof. Dr. Fuat Çelebio¤lu, Prof. Dr. Sedefhan O¤uz, Prof. Dr. Levent Peflkircio¤lu, Gürbüz Atabek, Kaya Karan, Alaettin Giray, Ayhan Erten, ‹lhan Banguo¤lu, Ahmet Aydede, Manuel Bilos, Cengiz Dolunay Sürekli Yazarlar: Yücel Aksoy, Pelin Hazar Aliabbasi, Sabriye Afl›r, Dr. Sıtkı Aydınel, Nuray Bartoschek, Sadi Bülbül, Haluk Cans›n, Haluk Erdemol, Sema Erdo¤an, Konur Ertop, Gürbüz Evren, Metin Gören, Mümtaz ‹dil, Muzaffer ‹zgü, Sinan Meydan, Filiz Lelo¤lu Oskay, Cengiz Önal, Sebahat Önen, Cengiz Özak›nc›, Saniye Özden, Tekin Özertem, Bekir Özgen, Nergis Öztürk, Yaflar Öztürk, Sezin San, Mete Tizer, ‹zlen fien Toker, ‹zmir Tolga, Suat Türker, Engin Ünsal, Mehmet Ünver, Dr. Mehmet Uhri, Orhan Velidedeo¤lu, Mustafa Y›ld›z Yönetim Merkezi: 10. Sokak No: 45, Bahçelievler, Ankara Tel: (0312) 215 51 27-313 Faks: (0312) 222 90 07 ‹letiflim Adresi: Sedef Cad. 2446 Ada, 1. Parsel, A Blok, Kat: 3, Da: 16, Ataflehir, 34750 ‹stanbul Tel: (0216) 456 27 27 (pbx) Faks: (0216) 456 27 29 Da¤›t›m: Yaysat Bas›m Tarihi: 23 / 05 / 2014
www.butundunya.com.tr butundunya@butundunya.com.tr
1
‹ Ç ‹ N D E K ‹ L E R
BAfiKENT ÜN‹VERS‹TES‹ KÜLTÜR YAYINI
Bütün Dünya YIL:17 SAYI: 192
2000
3 Sonra da Soma’da Suçlu Ar›yoruz... Mete Akyol 6 Namus Cephesi Dr. S›tk› Ayd›nel 10 Hakimiyeti Milliye Yaz›lar› 12 Atatürkçülük ve ‹lkeleri Cengiz Önal 17 Soma Maden Ocakları Tarihinde Atatürk ve “Devlet Madencili¤i” Cengiz Özak›nc› 23 Soma, “‹fl Kazalar›” ve Kapitalizm Kaya Karan
29
Ömür Kömür Savafl› Mete Akyol
33 Çukur Tekin Özertem 37 Vahdettin’in ‹slam Dinine ‹hanetleri Sinan Meydan 41 Dünya Kupas› 20 Yafl›na Basarken Halit K›vanç 47 Protez Bacakla 61 Saat Pedal Çevirdi ‹smail Aktafl 49 Petrol ‹nsanla Tan›fl›yor Hikmet Ulu¤bay 55 Nam›k Kemal Konur Ertop 61 Cezayir ve Kara Ayaklar Gürbüz Evren 67 Kadınlar 100 Yıldır Mücadele Alanında Zeki Sarıhan 71 Ton Derya Bu¤ra Yark›n Derya fierif Yark›n 76 Köstebek Mehmet’in Öyküsü Metin Gören 2
79 Orpheus ile Eurydike Haluk Erdemol 84 Pahal› Turizme Yönelifl Can Pulak 86 Do¤ay› ‹yilefltiren Kurtlar Sabriye Afl›r 91 Aizonia Süheyla Dinç 95 Ulus’a Düflen Uçaklar Mustafa Tokyay 98 Spartacus Mümtaz ‹dil 104 Ö¤renmenin de Ö¤retmenin de Yafl› Yok Nergis Öztürk 107 Neler Olmuyor ki Dünyada Sezin San 112 Küçük Gazeteci Muzaffer ‹zgü 116 Kayaköy ‹zlen fien Toker 119 Ayr›l›¤›n Yükü Bekir Özgen 123 Ruslar›n Yüzer Havuzu Geçecekmifl Mehmet Ünver 127 Sokak Lambas› Günlü¤ü Mehmet Uhri 130 Benden ‹yisi Var m›? Nuray Bartoschek 133 Damladan Deniz Yaratmak Yücel Aksoy 137 Hacer K›lc›o¤lu Sema Erdo¤an 142 fiiflt fiiflt Sadi Bülbül 147 Google Deniz Bener 32 ‹lk Dersimiz Türkçe 46 F›rçalayarak 66 Bilginizi Denetleyin 144 Ufak Tefek Bilgiler 146 Çözümler 152 Yar›n›n Büyükleri 154 Bulmaca 156 Satranç 158 Ay›n Kitaplar› 160 Bir Fotograf Bin Sözcük
Sonra da Soma’da Suçlu Ar›yoruz... oma'da savcılar, 301 maden iflçisinin katili adaylarını ararlarken, yargıçlar bu sanıklar arasında suçluyu bulmaya çalıflırlarken, kimi gazeteler ve kimi politikacılar “‹flte bu” diyerek canlarını sıkan kiflileri halka hedef gösterirlerken… 23-27. sayfalarımızda Kaya Karan, olayın suçlularını da, 301 iflçinin katillerini de kimseden çekinmeden, kendisinin hedef gösterilmesinden bile korkmadan açıklıyor: “‹flçiler” diyor, “emek” diyor, “birleflmek”, “direnmek”, “hakkını savunmak” diyor, hatta daha da ileri gidiyor, “kapitalizm”, diyor, “ana hedef kar” diyor, sonra da “iflçilerin siyasal sınıf partileri”nden söz ediyor. Yetinmiyor, “Yetti artık” öfke patlamasıyla, en aklıselim, en kolay ve en masrafsız, en zahmetsiz çözümü öneriyor: “Tek çözüm, demokrasidir” diyor. Kaya Karan bu çözüm flifresinin yalnızca sözünü etmekle kalmıyor; gerekçesini de yazıyor: “Karlılık kapitalizmin esas motorudur. Kar biricik hedef olunca, bunu arttırmak için masrafları düflürmek gerekir. Masrafları düflürmek için ise,
S
iflçileri daha kötü flartlarda, daha ucuza çalıfltırmak, üretim masraflarını iyice kısmak kaçınılmazdır” diyor ve kibarca patron sınıfının kulaklarını çekiyor. Sonra politikacılara dönüyor, iflaret parma¤ının ucunu havaya kaldırıp, sallayarak, onlara da kabahatlerini gösteriyor: “Patronun bu tutumu karflısında iflçilerin direnmekten baflka çaresi yoktur” diyor ve iflçileri, ülke yöneticileri karflısında savunuyor: “Ama direnmek birleflmek ile olur. Birleflmek ise ancak demokratik bir ortamda mümkündür. Bu nedenle iflçiler dünyanın her yerinde ve her zaman demokrasinin en büyük savunucuları olmufllardır. Onların, kendilerini savunmak için demokrasiye ihtiyaçları vardır” diyor. ir de kesinlikle bildikleri, fakat nedense sık sık unuttukları bir dersi anımsatıyor politikacılara: “‹flçilerin örgütlenmesi ve Demokrasi birbiriyle ba¤lıdır. ‹flçiler ne kadar örgütlü olabilirlerse, o ülke o kadar demokratik olabilir. Tersi de geçerlidir: Ülke ne kadar demokratikse, iflçiler de o kadar kolay örgütlenebilirler.
B
3
BD HAZ‹RAN 2014
‹flçilerin örgütlerini yalnızca sendikalar olarak algılamak yanlıfltır. ‹flçilerin esas etkili örgütleri kendi siyasal sınıf partileridir. Aslında demokrat Avrupa'nın öyküsü, iktidara gelmifl iflçilerin kapitalizmi korumalarının, ama aynı zamanda, kendi haklarını gelifltirmelerinin öyküsüdür. Bugün Avrupa Demokrasisi diye tanımlanan rejimlerin ve ülkelerin hepsi aslında iflçilerin mücadeleleriyle ortaya çıkmıfllardır.
S
anılanın aksine batı ülkeleri, zenginlikleri nedeniyle demokratik olmufl de¤illerdir; tam tersi, demokratik oldukları için zenginleflmifllerdir. ‹flçiler örgütlenip, haklarını iyi savunabildikleri için o ülkelerde demokrasi geliflebilmifl, bu da iflçilerin örgütlülü¤ünü ve haklarını arttırmıfl; bu da kapitalistleri daha modern makineler kullanmaya zorlamıfl; bu da o ülkelerin zengin ve ileri olmalarının yolunu açmıfltır.” E¤itim ve ö¤renim döneminden sonra Zonguldak'ta, genç bir maden mühendisi olarak indi¤i yerin kimbilir kaç yüz metre derinli¤inin karanlı¤ında gözlerini çalıflma yaflamına açan Kaya Karan, maden iflçilerinin iflyeri karanlı¤ı bir yana, ifl koflullarının karanlı¤ından nasıl kurtulabileceklerinin de flifresini veriyor: “Demokrasinin eksiksiz uygulandı¤ı ülkelerde oldu¤u gibi iflçi sa¤lı¤ı, ifl güvenli¤i ve ifl koflullarıyla ilgili koflulları saptayan ‹LO sözleflmelerinin daha fazla zaman geçirilmeden imzalanması, yürürlü¤e geçirilmesi, daha önemlisi, acilen uygula4
San›lan›n aksine bat› ülkeleri, zenginlikleri nedeniyle demokratik olmufl de¤illerdir; tam tersi, demokratik olduklar› için zenginleflmifllerdir. maya konulması gerekmektedir ve bu sözleflme maddelerinin uygulanmasının kesinlikle ba¤ımsız kurulufllarca denetlenmesi sa¤lanmalıdır.” Bu yükümlülüklerini anlayabilmenin zor geldi¤i kimi siyasal kifli ve siyasal makam sahipleriyle, kimi holding yöneticileri için daha kolay bir anlatım biçimi de kullanıyor Kaya Karan: üflüncenin egemen oldu¤u bir uygarlık ça¤ında insanın, 'insan onuruna yaraflır bir çalıflma düzeni' ile 'insan yaflamına saygı duyulan bir çalıflma güveni' içinde çalıflabilmesi ve yaflayabilmesi için demokrasinin eksiksiz uygulanması yeterli olacaktır” diyor. Ve onu okurken, ülkemizin bambaflka bir sorunuyla karflı karflıya geliyoruz: Soma'da polisleri, savcıları, yargıçları galiba gereksiz yere yoruyoruz, “aranan suçlu”yu bulabilmek için…•
D
meteakyol@butundunya.com.tr
‹
smet ‹nönü'yü anlamak, tanımak, hatırlamak ve bir kufla¤ı yeniden yorumlamak için eflsiz bir eser. Muzip, sevecen, çocuksu, her fleye karflı sonsuz bir merak duyan, siyaseti, devleti ve toplumu daha yükse¤e çıkarma sanatı olarak gören bir ‹smet ‹nönü portresi… Bafl döndürücü geliflmelerin yaflandı¤ı zamanlarda, en büyük zaferim dedi¤i demokrasiyle Türkiye'yi tanıfltıran, buna karflılık sandıktan çıkmak için devlet adamlı¤ından asla ödün vermeyen ‹kinci Adam'ı, bir dönem Türkiye'nin siyasetine damgasını vurmufl isimlerin anlatımlarından okuyacaksınız.
BÜTÜN K‹TAPÇILARDA
Y›lmadan Yorulmadan Dr. S›tk› Ayd›nel
Namus
Cephesi Hat›rlanaca¤› gibi, Namus Cephesi nitelemesi, 27 Ocak 1923 tarihinde ‹zmir’de hükümet kona¤›nda Gazi Mustafa Kemal Pafla taraf›ndan ‹zmir’in iflgaline karfl› yap›lan, önce siyasi sonra da askeri direnifller nedeniyle söylenmifltir. undan önceki yaz›m›zda ‹zmir’in iflgal edilece¤ini Amiral Calthorpe ‹talyan ve Frans›z yetkilisine bildirdi¤ini ifade etmifltik. 14 May›s 1919 günü saat 09:00’da bir Nota’y› da ‹zmir Valisi ve kolordu Komutanl›¤›na da vererek, ‹zmir’in iflgal edilece¤ini (Mondros mütarekesinin bir maddesine göre “aflayiflin bozuldu¤unun görüldü¤ü bir yeri müttefik kuvvetlerin iflgal edebilece¤i karar›n› ileri sürerek) iflgale mukavemet edilmemesini istedi. Bu arada ‹zmir’de siyasi örgütlenmelerini koordine eden 17. Kolordu Komutan› Nurettin Pafla de¤ifltirilmifl yerine Mirliva Ali Nadir Pafla ile fier’iye ve Evkaf Bakan› ‹zzet Bey de ‹zmir Valili¤ine tayin edilmiflti.
B
6
2
BD HAZ‹RAN 2014
Bu fiah›slar tamamen Hükümet taraftar› idiler. Dolay›s›yla iflgale karfl› hiç bir tepki göstermediler. Ali Nadir Pafla Nota’y› al›r almaz Harbiye Naz›r› fiakir Pafla’ya bildirmekle yetindi. Naz›r: ”Bab-› Âli’de buna dair bir bilginin olmad›¤›n›, Mütareke hükümleri gere¤i, iflgale uyulmas› tabiidir.” Cevab›n› verdi. Vali de gerçeklere karfl›n hâlâ daha ‹flgalin yap›lmayaca¤›n› söylüyordu. Bütün bunlar ‹stanbul Hükümeti’nin ve ‹zmir’deki taraftarlar›n›n ne kadar zavall› durumda oldu¤unu kan›tlamaya yeter.
y
D
na iltihaka haz›rlanmay›” isteyen telgraf› yurdun her taraf›na iletildi. Bunun üzerine, zaten Mondros Mütareke kararlar›n›n uygulanmas› sonucu yurdun bir çok yerinin iflgal edilmekte oluflu nedeniyle, tetikte olan Halk büyük tepki göstererek mitingler düzenlemeye, Sadrazam’a ve ‹tilaf Devletleri temsilcilerine protesto çekmeye bafllad›lar. Pefl pefle miting yap›lan yerler: Bayramiç, Seydiflehir, Babaeski, Gördes, Ezine, Ödemifl, Bursa, Kalecik, Keskin, Konya, Beyflehir, Kastamonu, K›r›kkilise, Nevflehir, Resulayn, Çatalca, Kand›ra, Rize, Yalova, Konya Ere¤lisi, Dikili, Soma, Ni¤de, Akhisar, Sinop, Ordu, Denizli baflta olmak üzere pek çok vilayet ve kasabadan telgraflar geldi. Sadrazama gelen telgraflar›n hepsini buraya yazmak olas› de¤il, sadece birini buraya almak yeterli olacakt›r. Sinop’tan Sadrazam’a gelen otuz imzal› telgraf’ta “‹zmir’in Osmanl› ülkesi olarak kalmas›n› son dereceye kadar savunaca¤›m›z gibi, bizleri kati azmimizden hiçbir kuvvet ve teflebbüsün men edemeyece¤i”denmekte idi. Di¤erleri de buna benzer ifadeleri kaps›yordu. ‹stanbul’da da mitingler birbirini Takip etti. Darülfünun konferans salonunda, Üsküdar Do¤anc›lar meyda-
... urdun bir çok yerinin iflgal edilmekte oluflu nedeniyle, tetikte olan halk mitingler düzenlemeye, Sadrazam’a ve ‹tilaf Devletleri temsilcilerine protesto çekmeye bafllad›lar.
ikkati çeken önemli husus da 14 May›s günü bir k›s›m birlikler, Körfezin k›y›lar›nda bulunan ve Körfezi korumakla görevli bulunan istihkâmlar› ve çak›l› toplar›, Yunan birliklerinin emniyetle karaya ç›kmalar›n› temin etmek maksad› ile, tahrip ettiler. Bu toplardan biri hâlâ daha Urla sahillerinin Mentefl bölümünde tahrip edilmifl durumda görülebilir. Ayn› gece Mustafa Necati ve birçok vatansever ald›klar› bir kararla halk› maflatl›kta yap›lacak miting’e davet ettiler. Mitinge binlerce kifli kat›ld›. Burada Reddi-‹lhak Cemiyeti’ nin ald›¤› bir kararla “Vatan Ordusu’
7
BD HAZ‹RAN 2014
n›nda, Kad›köy’de, Sultanahmet meydan›nda pefl pefle büyük topluluklara hitap eden hatipler iflgali lânetlediler.
B
tünde ve arkas›nda alay sancaktar› oldu¤u halde yürüyüfl kolu k›fllay› geçip Kemeralt›’na geldiklerinde ilk kurflun patlad›. Alay komutan›n›n arkas›nda Yunan bayra¤› tafl›yan erin kanlar içinde yere devrilmesi Yunanlar›n flafl›rmas›na, geriye do¤ru kaçmas›na yol açt›. Bu kurflunu atan kapal› ad› ile Osman Nevres gerçek ad› ile bilinen Hasan Tahsin Hukuk-u Befler
ütün bu detaylar› aç›klamam›z›n nedeni Mustafa Kemal Pafla’n›n nitelemesi olan Namus Cephesi teriminin ne kadar isabetli oluflunu tekrar vurgulamak içindir. ‹zmir’den çekilen bir telgraf, etkisini göstererek "cephe", bir anda bütün yurda yay›lm›flt›r. Ayr›ca, telgrafta geçen "Vatan Ordusu" deyimi de Ata’n›n kulland›¤› terim ile ne güzel uyuflmaktad›r. 14 May›s 1919 günü saat 22:00'de Gazeteci Hasan Tahsin ve ‹zmir’de ad›na dikilen heykel Amiral Calthorpe Vali ve Kolordu Komutan›na ikinci gazetesi sahibi idi. (‹zmir, Konak’ta Notas›n› vererek yar›n (15 May›s kendisinin bir heykeli dikilmifl ve her 1919) saat 07:00’dan itibaren ‹zmir’in y›l bu heykel bafl›nda an›s›na bir tören iflgal edilece¤ini tebli¤ etti. Kolordu yap›lmaktad›r.) Bu olaydan sonra Komutan› yine Harbiye Nezaretini Yunanlar ve yerli Rumlar›n katliam arad›, fakat cevap veren olmad›. ve ya¤mac›l›¤› bafllad›. ‹lk anda 9 15 May›s Perflembe sabah› saat subay›m›z flehit edildi. 21 subay yara08:40’da Yunan1. Tümeni karaya land› ve 27 subay da kayboldu. ç›kmaya bafllad›. Bu esnada Kordonda bulunan binalar›ndaki balkonlardan aarruz eden Yunan tümeninin binlerce Rum ç›lg›nca sevinç gösterikomutan› Albay Nikalaos Zaleri yap›yor ve "Zito Venizelos!" diye firios olup tümenin mevcudu muharip, ba¤›r›yordu. Düzenlenen törende ‹z- destek ve lojistik birlikleri dahil 12 mir Metropoliti Hrisostomos, Evzon bin kifli; buna karfl›l›k (Mondros MüAlay›’n›n ilk ç›kan taburunu takdis tarekesi nedeniyle ordumuz terhis etti. Törenden sonra Evzon Alay›’n›n edildi¤inde) ‹zmir’deki Türk kuvvetleKomutan› Yarbay St. Stavrini at üs- rinin iafle mevcudu 3402’ye düfltü. Bu
T
8
BD HAZ‹RAN 2014
mevcudun 200 kadar› muharip k›talarda silahl› er, di¤erleri geri hizmetlerde görevli idi. 17. Kolordu ve 56. Tümen’in ‹zmir’de bulunan subay ve erlerin bir k›sm› 14/15 may›s gecesi ‹zmir’i terk ettiler. Çünkü, kolordu komutan› Sar›k›flla’da yani kolordu karargâh›ndaki personele canlar›n› kurtarmak için k›fllay› terk etmeleri emrini vermiflti. Bütün bunlar gösteriyordu ki iflgale direnecek hiç bir güç kalmam›flt›.
E
rler memleketlerine giderken, subaylar da ‹zmir civar›ndaki il ve ilçelere gittiler. Bu subaylar gittikleri yerlerde Kuvâ-y› Milliye’nin çekirde¤ini oluflturdular. Bu mevcutla, 12000 mevcutlu Yu-
nan tümeni karfl›s›nda direnmek olana¤› da kalmam›flt›. ‹flgal birlikleri süratle Ege içlerine yöneldiler ve geçtikleri yerleri harabeye çevirdiler. Bütün bu durum karfl›s›nda, büyük karar adam› Mustafa Kemal hiç ümidini yitirmedi. Çünkü, daha evvel söyledi¤i gibi Namus Cephesi yenilemezdi. Buna bütün içtenli¤i ile inanm›flt›. Bu inanç ile, milletini örgütlemek için, iflgalden dört gün sonra bir grup arkadafl› ile birlikte Samsun’a ç›kt›. Bundan sonraki geliflmeleri hep biliyoruz. Sonuçta Türk Ordusu Düvel-i Muazzama ad›yla an›lan devletleri yenerek iflgalci güçleri denize döktü ve zaferi sa¤lad›. • sitkiaydinel@butundunya.com.tr
TÜRK M‹LLET‹ ÜÇ YAfiINDA! 29 Ekim 1926. Cumhuriyet ilan›ndan üç y›l geçmifl. Cumhuriyet balosu tertiplenmifl.
Cumhurbaflkan› Mustafa Kemal kat›ld›¤› baloda bir milletvekilinin efliyle hiç ilgilenmedi¤ini ve baflka kad›nlarla dans etti¤ini gördü. Kad›n çok fliflmand›. Milletvekilinin eflinin yan›na gitti ve dansa davet etti. Kad›n sevinçle kalkt› ve dansa bafllad›lar. “Çok güzel dans ediyorsunuz, üstelik de çok hafifsiniz, sorulmaz ama kaç yafl›ndas›n›z?” Kad›n, “Ben henüz üç yafl›mday›m,” dedi. ”Türk ulusuna sundu¤unuz Cumhuriyet sayesinde yafl›yoruz. Bu yüzden gerçek yafl›m kaç olursa olsun, ben kendimi üç yafl›mda farz ediyorum Say›n Paflam.” Dans bitti. Kad›n› yerine kadar götürdü, eflini ça¤›rd›, konufltu bir fleyler anlatt›. Milletvekili dönüp eflinin yan›na gitti, e¤ilerek selam verdi, sonra da dansa kald›rd›. Kad›n can› s›kk›n efline dayanamay›p sordu: “Pafla ne söyledi sana?” Milletvekili ”Sana ne söyledi?” karfl›l›¤›n› verdi. Kad›n konuflulanlar› anlatt›ktan sonra milletvekili, ”Bu söylediklerinle beni mahkûm ettin,” dedi. “Neye mahkum ettim?” “Tüm balo süresince baflka hiç kimse ile dans etmemeye. Her dans› beraber yapaca¤›z!” Atatürk, dans adab›n›, kurulufl telafl›nda iken tertipledi¤i baloda ö¤retirken, ayn› zamanda kad›na verilen de¤eri de göstermifl, hem de en sevdi¤i ikna yöntemi ile bir aileyi mutlu etmifltir. Ayn› zamanda pek çok kereler oldu¤u gibi kendisinin filozofça cümlelerine, karfl›s›ndaki insanlara sanki bir enerji aktar›m› olur (!) ve onlar da filozofça cümlelerle cevap verirlerdi...
BD HAZ‹RAN 2014
YAZILARI
Yabanc› fiirketler eçenlerde ecnebi bir dostum lecektir.” Yabanc› flirketler hakk›ndaki bu diyordu ki: “Makalelerinizi düzenli olarak yorumu yaln›z bu dostumdan duymufl takip ediyorum. Yabanc› sermayeye de¤ilim. Ayn› konuyla ilgili görüfltükarfl› de¤ilsiniz. Yabanc› sermayenin ¤üm bir k›s›m yabanc›lar da bu görüflü ülkeye gelmesini, çeflitli alanlarda öne sürüyorlar. Acaba Biz mi, yoksa çal›flmas›n› istiyorsunuz, teflvik edi- onlar m› hakl›? ‹fli soyut olarak yorumyorsunuz. Bu sizin bak›fl aç›n›zla çok lay›nca bir hükme varman›n imkân› do¤ru bir fikirdir. Fakat öte tarafta da yoktur. Konuyu yorumlarken ç›k›fl noktas› flu olmal›d›r: bir de sermayedarlaYeni Türkiye, yar›n, topraklar›n›za Bugün Türkiye’de banc› sermayenin sermayesini getirecek yabanc›lar›n da dü- toprak alt›nda gizli ülkeye gelmesine olarak tarafflündükleri ve istedikduran hazineler, samimi tar m›d›r? E¤er buna leri var. Onlar da ülservetler üzerinde olumlu cevap verilikenize getirecekleri paran›n kendilerine oturdu¤umuz herkes yorsa; hükümetin yabanc› flirketlere karfl› mutlaka bir fleyler taraf›ndan da güçlükler ç›kard›¤› kazand›raca¤›ndan iddias› tamamen geremin olmak isterler. bilinmektedir. çek d›fl›d›r. Hâlbuki bugün Bizim, bugün Türkiye’de toprak Türkiye’de yabanc› sermaye ile kurulmufl baz› flirketler çeflitli nedenler al- alt›nda gizli duran hazineler, servetler t›nda birçok güçlükle karfl›lafl›yorlar, üzerinde oturdu¤umuz herkes taraf›nçaresiz kal›yorlar. Bunu gören serma- dan da bilinmektedir. Bu serveti toprak ye sahipleri ise tereddüde, korkuya üzerine ç›karmaya kendi kaynak ve araçlar›m›z yeterli olamamaktad›r. kap›l›yorlar. Sonuç olarak da ülkeye yabanc› Hayati ihtiyaçlar her gün art›yor. Ça¤sermaye girmiyor. B›rak›n›z bu flirket- dafl yaflam, her gün yeni servet kayler biraz kazans›nlar, bu manzara, bafl- naklar› bulmam›z› zorunlu k›l›yor. kalar›n› da kolayl›kla ülkenize çekebi- Her fleyden vazgeçtik, ülkemizin bu-
G
10
BD HAZ‹RAN 2014
günkü siyasi ve ekonomik durumunun korunmas› için bile yeni araçlara ihtiyaç duymaktay›z. u yeni araçlar›, kaynaklar› ancak yabanc› sermaye ve uzmanl›¤›ndan yararlanarak bulabilece¤imiz kanaatindeyiz. Hükümette ve millette bu kanaat bulunduktan sonra, kendi iste¤i ile çal›flmaya, bize ve kendisine yararl› olmaya gelen yabanc› sermayeye karfl› sert bir tav›r almaya ihtimal verilir mi? ‹stek ve ihtiyaçlar›m›zla, karar ve uygulamam›z aras›nda o kadar derin bir uçurum olabilir mi? Bizim görüflümüze göre Türkiye’ de çal›flan yabanc› flirketler konusundaki ayk›r› düflüncelerin nedeni fludur: Türkiye’de iki çeflit yabanc› flirket vard›r. Birisi Saltanat ‹daresi’nde kurulmufl, Saltanat’›n bahfletti¤i imtiyazlar sayesinde kazanc›n›n s›n›r›n› bile tayin edememifl, istek ve kararlar›n› daima o dönemin hükümetine dikte ettirmeye al›flm›fl flirketler. Di¤eri de Cumhuriyet’in yeni kanun ve prensipleri dâhilinde kurulmufl ve o konumdan ayr›lmamak kofluluyla uygun bir kazanç ile yetinen yabanc› flirketler. Gariptir ki; bahsetti¤imiz yak›nmalar›n, elefltirilerin hemen tamam› birinci guruba dâhil olan flirketlerden gelmektedir. Cumhuriyet ‹daresi, her fleyden önce, ülkede yasalar›n egemenli¤ini sa¤lamaktan sorumludur. Dolays›yla ulusal veya yabanc› hiçbir kuruluflun kanunlar ve yap›lan sözleflmeler d›fl›ndaki hiçbir faaliyetine izin verilemez. Onun için yasa d›fl› ifller yapmak
B
arzusunda olan yabanc› flirketlerin, yasalar ve sözleflmeler çerçevesinde çal›flmalar› için baz› önlemler al›nabilir. Hükümetin bu giriflimini, yabanc› flirketlerin bask› olarak almalar›nda ne isabet, ne de mant›k vard›r. Her zaman tekrar ediyoruz: Türkiye’de emin ve iç huzuru ile çal›flman›n ilk çaresi imtiyaz, istisna ve bir k›s›m özel ifllemlere olanak tan›yan Saltanat Devri’nin hat›ras›n› tamamen unutmak, yaflam› ve çal›flmay› Cumhuriyet ‹daresi’nin yeni koflullar›na uydurmakt›r. Aksi halde güçlüklerin arkas› gelmez. Bir tarafta mevcut yasalarla kurulmufl, hükümetle yapt›klar› sözleflmelere göre çal›flmalar›n› yürütmekte olan yabanc› flirketler kazanc›ndan ve durumundan memnun iken; di¤er tarafta sürekli olarak durumundan yak›nan bir k›s›m flirketlerin halini baflka türlü aç›klamak zordur. erhalde Türk Hükümeti’nin çeflitli yabanc› kurulufllara ve çeflitli milliyetlere mensup flirketlere farkl› muamelelerde bulundu¤u hiçbir zaman iddia edilemez. Onun bu ifllerdeki prensibi ülkenin yasalar› ve o yasalara göre haz›rlanm›fl mevcut sözleflmelere uymakt›r. Hâkimiyeti Milliye Gazetesi 6 May›s 1929
H
Her an tarihe karfl› , cihana karfl› hareketimizin hesabını verebilecek bir vaziyette bulunmak laz›md›r. (1930) M. Kemal Atatürk 11
Atatürk’ün Dünyas› Cengiz Önal
ence; bir millette flerefin, haysiyetin, namusun ve insanl›¤›n vücut ve beka bulabilmesi, mutlaka o milletin özgürlük ve ba¤›ms›zl›¤a ve ça¤dafl olmas›yla mümkündür. Ben flahsen bu sayd›¤›m vas›f-lara, çok ehemmiyet veririm. Bu vas›flar›n kendimde mevcut oldu¤unu iddia edebilmek için milletimin de ayn› vas›flar› tafl›mas›n› esas flart bilirim. Gazi Mustafa Kemâl Atatürk
B
54
Atatürkçülük ve Türk Devrimleri’nin Tamamlay›c› ‹lkeleri
ürkiye Cumhuriyeti Devleti’ni kuran, devrimleri yaratan ve Türk Ulusu’nun ça¤dafl medeniyet seviyesine ulaflmas› için ufuklar açan büyük devrimci önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk, seçkin bir evlad›
T
oldu¤u Türk ulusu ve dünyan›n birçok uluslar› için çok büyük ifller baflard›. Onun, bugüne de¤in yapt›klar› ile bundan böyle gelecek nesillerin ›fl›¤› olabilecek uygulamalar›n›n tamam›na, Atatürkçü düflünce veya Atatürkçülük diyoruz. Atatürkçülükte en önemli unsur, devlet yönetiminin esas dayana¤› olan ulusal irade, yani ulusun kendi kendini yönetmesine dayal›, di¤er bir ifadeyle ulusal egemenli¤i esas alan tam ba¤›ms›zl›kt›r. Egemenli¤in kay›ts›zflarts›z ulusa ait oldu¤unu söyleyen ve bunu Anayasa’ya da koyan Mustafa Kemal Atatürk, “Olaylar ve tarihi tecrübelerimiz, ulusu koyun sürüsü gibi gören yönetim tarzlar›n›n uygulanamayaca¤›n› göstermifltir.” diyerek, Türk ulusunun bundan sonraki yaflam
BD HAZ‹RAN 2014
tarz›n›n ça¤dafl ve demokratik sistem içinde olaca¤›n› aç›kl›kla ifade etmifltir. Atatürkçülük, bir anlamda, “Türk ulusunun Ça¤dafllaflma Savafl›m›d›r” demek daha do¤ru olacakt›r. Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün, yap›lan devrimlerin ana ilkesini aç›klad›¤› 1925 y›l›ndaki bir konuflmas›nda, “Yapt›¤›m›z ve yapmakta oldu¤umuz Devrimlerin amac›, Türk ulusunu tamamen ça¤dafl ve bütün anlam ve görüntüsüyle uygar bir toplam haline getirmektir.” fleklindeki sözleri, Atatürkçülü¤ün amaç, anlam, tan›m ve kapsam›n› en mükemmel flekilde ifade etmektedir. Türk Devrimleri’nin Tamamlay›c› ‹lkeleri tatürk’ü anlayabilmek ve iflaret etti¤i ça¤dafl ufuklara ulaflabilmek için onun ilkelerini ö¤renmek ne denli önemli ise; Türk Devrimleri’ni de yeterince anlayabilmek ve gere¤ini yerine getirmek için tamamlay›c› ilkeleri ö¤renmek bir o kadar önemlidir. a)Türk Devrimleri ak›lc› ve bilimseldir Atatürk ‹lke ve Devrimleri’nin temelinde, hiç flüphe yok ki, ak›l ve bilim vard›r. Mustafa Kemal Atatürk, kurdu¤u Cumhuriyet’in sorunlar›n› çözmede, gerçekleri a盤a ç›karmada ve problemlere do¤ru ve kesin çözüm yolu bulmada daima akl›n ›fl›¤›nda ve bilimin çizdi¤i yolda yürüyen bir liderdir. O Ulusal Savafl›m’›n zaferle taç-
A
lanmas›ndan sonra 22 Ekim 1922 tarihinde Bursa’ da ö¤retmenlere hitaben yapt›¤› bir konuflmada, “Yurdumuzun en bak›ml›, en flirin, en güzel yerlerini, üç buçuk y›l boyunca kirli ayaklar›yla çi¤neyen düflman› dize getiren baflar›n›n s›rr›; ordular›n mükemmel yönetilmesinde, bilim ve fen ilkelerini rehber edinmemizdedir. Ulusumuzun siyasi ve sosyal yaflam› ile düflünce e¤itiminde de yol göstericimiz bilim ve fen olacakt›r.” aç›klamas›yla akl›n rehberli¤i ve bilimin önderli¤inin önemini özellikle vurgulam›flt›r. b)Türk Devrimleri’nin temeli özgürlük ve ba¤›ms›zl›¤a, ulusal birlik ve beraberli¤e, ülke bütünlü¤üne dayan›r. Özgür ve ba¤›ms›z olmayan bir ulusun ve devletin istedi¤i flekilde hareket edemeyece¤i tart›flmas›z bir gerçektir. Gazi Mustafa Kemal Atatürk, “Özgürlük ve ba¤›ms›zl›k benim karakterimdir” diyerek, ba¤›ms›zl›¤›m›z› korumak ve devam ettirmek
Harf Devrimi 1928 13
BD HAZ‹RAN 2014
K›yafet Devrimi 1925
Bat›l› devletlerin emperyalist sald›r›lar›na karfl› yi¤itçe savaflm›fl olan Mustafa Kemal, ça¤dafl ve modern toplumlar›n sahip oldu¤u en ileri kurumlar›n da Bat›’da oldu¤unun bilincindeydi. için son derece dikkatli ve ciddi davranm›flt›r. Ona göre, “Türk ulusu esir yaflayaca¤›na, mahvolsun.” daha iyiydi. Ulusal Kurtulufl ve Ba¤›ms›zl›k Savafl›m›z, ulusumuzun yok edilmek ve elinden al›nmak istenen özgürlü¤ünü ve ba¤›ms›zl›¤›n› korumak için yap›lm›fl çok yüce bir mücadeledir. Atatürk’ün, Türk ulusunun birlik ve beraberli¤ini çok titiz flekilde korudu¤unu görüyoruz. Ulusal birli¤i ve 14
bütünlü¤ü gerçeklefltirmeden Ulusal Kurtulufl ve Ba¤›ms›zl›k Savafl›’n› bafllatmayan Gazi Mustafa Kemal, ‹ngilizlerin ‹stanbul’u iflgalinin hemen ard›ndan, 23 Nisan 1920 tarihinde Ankara’da, Türk ulusunun sesi olan ve ulus ad›na karar veren Büyük Millet Meclisi’ni açm›fl ve tam ba¤›ms›zl›¤a kavufluncaya dek daima aç›k kalmas›n› istemifl ve sa¤lam›flt›r. c) Türk Devrimleri ça¤dafllaflmay› en büyük hedef olarak görür Türk ulusunun ba¤›ms›zl›k ve özgürlük aflk›, ulus ve ülke birlik ve bütünlü¤ünün korunmas›ndaki hassasiyet, ona akl›n ›fl›¤›nda ve bilimin önderli¤inde ilerleme olana¤› vermifltir. Gerçeklefltirilen bütün devrimlerin hedefi Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni ve Türk ulusunu ça¤dafl bir yaflama kavuflturmak oldu¤u için, ça¤dafllaflma hareketi Türk Devrimleri’nin en büyük hedeflerinden biri olmufltur. Türk ulusunu ça¤dafllaflt›rmak ve modernlefltirmek, Türk Devrimleri’nin vazgeçilemez hedeflerindendir. Ça¤dafllaflt›rmay› gerçeklefltirebilmek için modern ve ça¤dafl bat›l› devletlerin sahip oldu¤u kurumlar› Türkiye’de de kurmak ve oluflturmak kaç›n›lamaz bir zorunluluktur. at›l› devletlerin emperyalist sald›r›lar›na karfl› yi¤itçe savaflm›fl olan Mustafa Kemal, ça¤dafl ve modern toplumlar›n sahip oldu¤u
B
BD HAZ‹RAN 2014
en ileri kurumlar›n da Bat›’da oldu¤unun bilincindeydi. Bu itibarla, Ulusal Kurtulufl ve Ba¤›ms›zl›k Savafl›’n›n ard›ndan "Bar›fl dönemi" gerçeklefltirildi ve devam›nda, ülkenin ihtiyaç duydu¤u ça¤dafl kurumlar konusunda Bat› ile ciddi iliflkiler kuruldu.
A
tatürk, bir konuflmas›nda bunu, “Ülkemizi modernlefltirmek istiyoruz. Bütün gayretlerimiz Türkiye’de modern, yani Bat›l› anlamda bir hükümet meydana getirmek içindir. Uygarl›¤a girmek isteyip de, Bat›’ya yönelmeyen ulus hangisidir?” sözleriyle dile getirmifltir. O, Bat›’y› ve kurumlar›n› örnek almak isterken, hiçbir zaman onlar› taklit etmeyi düflünmemifl, söylememifl ve hatta ima dahi etmemifltir. 1926 y›l›nda yapt›¤› bir konuflmas›nda, “Biz, Bat›’n›n uygarl›¤›n› taklitçilik yapmak için alm›yoruz. Onda iyi gördüklerimizi, kemdi bünyemize uygun buldu¤umuz için al›yor ve dünya medeniyet seviyesi içinde benimsiyoruz.” sözleriyle, Bat›’ya dönük olman›n, Bat› uygarl›¤›n› almaya çal›flman›n gerekçesini ve Bat›l›laflmak ifadesinin ne anlama geldi¤ini aç›klam›flt›r. d) Türk Devrimleri’nin temeli laik düflünceye ve hukukun üstünlü¤üne dayan›r Atatürk’ün Laiklik ‹lkesi, dinin devlet ve dünya ifllerinden ayr› tutulmas› ile
bafllar, herkese din ve vicdan özgürlü¤ü tan›makla devam eder. Ayr›ca laiklik, insanlar›n birbirlerinin fikirlerine, inançlar›na, hak ve özgürlüklerine sayg› duymalar›n› gerektirir. Laiklik, ibadetin kul ile Allah aras›nda ve manevi dünyan›n gere¤i oldu¤unu vurgulay›p, gerçek anlamda Kur’an Dini’ne sayg›y› esas al›r ve dini her türlü ç›karlar› için kullanan dincileri reddeder. Bu da, isteristemez Hukuk Devrimi’ nin yap›lmas›n› zaruri k›lar. ‹nsan Haklar› Evren-
Kad›na seçmeve seçilme hakk›n›n verilmesi 1934 sel Beyannamesi’ni imzalayan Türkiye’nin, insanlar›n temek hak ve özgürlükleriyle ilgili kanunlar› ç›karmamas› ve ça¤dafl hukuk sistemini kabul etmemesi elbette mümkün de¤ildi ve olamazd›.
L
aik düflüncenin anlafl›l›p-kavran›lmas›ndan ve toplumca kabul edilmesinden sonra, insanlar›n davran›fl ve tutumlar›nda, aile yaflamlar›nda, kad›n-erkek iliflki15
BD HAZ‹RAN 2014
lerinde ve siyasette ça¤dafl-medeni yaflam tarz›na uymay› sa¤layacak yap›sal ve kültürel de¤iflim önerileri Türk ulusuna sunuldu. Ulusal Kurtulufl ve Ba¤›ms›zl›k Savafl›’n›n muzaffer komutan› Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e olan sayg›, sevgi ve güvenleri nedeniyle ve yap›lan yeniliklerin faydas›n› da gören Türk ulusu, bütün devrimleri benimseyip kabul ederek, bugünkü ça¤dafl uygarl›k seviyesine ulaflma ve hatta onu geçme mücadelesine girmifl-
Osmanl› döneminde de çeflitli yenilenme hareketlerine giriflilmifl, ancak hiç biri olumlu sonuç vermemiflti. Bunun tek nedeni ise, laik düflüncenin olmamas›d›r. tir. Bugün içinde bulunulan durum, bu konuda yürütülen savafl›m›n yanl›fll›¤›n› de¤il, aksine esas amac›n yeterince ve gerekti¤i flekilde anlafl›lamam›fl olmas›n›n ve dolays›yla amaca ulaflmada baflar›n›n yakalanamamas›n›n sonucudur… Ne gariptir ki, Osmanl› dönemin16
Soyad› Kanunu’nun kabulü 1934 de de çeflitli yenilenme hareketlerine giriflilmifl, ancak hiç biri olumlu sonuç vermemiflti. Bunun tek nedeni ise, laik düflüncenin olmamas›d›r. azi Mustafa Kemal Atatürk, Cumhuriyet’in ilan›ndan sonra laik düflüncenin yerleflmesi, yap›lmas› gereken yeniliklerin gerçeklefltirilmesi, eski ve ça¤d›fl› kalm›fl kurumlar›n tasfiye edilip, yerine ça¤dafl kurumlar›n kurulmas›n› sa¤lam›flt›r. • cengizonal@butundunya.com.tr (Gelecek Ay: Atatürk’ün Son Y›llar›)
G
"Milli mücadelelere flahsî h›rs de¤il, milli ideal, milli onur sebep olmufltur." M. Kemal Atatürk
!
Unutmak ‹hanettir
Otopsi Cengiz Özak›nc›
Soma Maden Ocaklar› Tarihinde Atatürk ve “Devlet Madencili¤i”
S
oma’daki kömürün türü; linyit... ‹ngilizler buna (Brown Coal) “kahverengi kömür” de diyorlar. Avrupa’da ilk kez 1850’lerde Almanya’da yak›t olarak kullan›lan([i]) linyit kömürü, Anadolu’da ilk kez 18631864’te Soma’da bulunmufl ve 1865’te “The Popular Science Review” dergisi ‹zmir-Ayd›n Demiryolu dolay›nda büyük linyit kömürü yataklar› bulun-
du¤unu dünyaya duyurmufltu.([ii]) Osmanl› Devleti, 1860’l› y›llarda Soma’da bulunan linyit madeninin iflletme ayr›cal›¤›n› 1914’de dek yerli, yabanc› bir çok giriflimciye verdi.([iii]) Alman Musevilerinden Yerbilimci Prof. Alfred Israel Philippson, 1900 y›l›nda Soma’n›n T›rhala köyünde bulunan linyiti incelemiflti.[iv] Frans›z “Regei Generale Company”nin 1890’ 17
BD HAZ‹RAN 2014
“The Popular Science Review” dergisinin 1865 say›s›nda yay›mlanan “Türkiye’de Linyit” bafll›kl› haber. larda yap›m›na bafllad›¤› ‹zmir-Manisa, Manisa-Band›rma demiryolu hatt› 1912’de Soma’ya uzand›¤›nda, Almanya’n›n gözü çoktan Soma ve T›rhala linyitlerine dikilmifl durumdayd›. Osmanl› Devleti, Soma maden oca¤›n›n iflletme ayr›cal›¤›n› 1913’te Ahmet Rag›b ve Cineris Bey ortakl›¤›na; Soma’n›n T›rhala köyünde bulunan linyit madenini iflletme ayr›cal›¤›n› da 1914’te 99 y›ll›¤›na Osman Efendi ve ortaklar›na vermiflti.([v]) Ancak, I. Dünya Savafl› patlay›p, Osmanl› ‹mparatorlu¤u, Kas›m 1914’te resmen Almanya’n›n yan›nda savafla girince; Alman subaylar, Anadolu’da, Alman Genelkurmay›’na ba¤l› “Harp Kömür Merkezi” kuracaklar ve bütün kömür madeni ocaklar›m›z, Alman subaylar›n›n buyru¤u alt›na girecekti.
B
u ba¤lamda, askerlerimiz, Alman subaylar›n›n buyru¤u alt›nda, Soma madeninde çal›flt›r›lm›fl; ç›kart›lan linyit kömürü, cepheye asker, silah ve cephane tafl›yan tren18
lerde yak›t olarak kullan›lm›flt›. Savafl yenilgiyle sonuçlan›p Almanlar ülkemizi terkedince; bu kez de galip devletler, “‹tilaf Devletleri Kömür Merkezi” kurdular. 1914-1918 aras› Alman Genelkurmay›’nca iflletilen madenlerimiz, 1918-1922 aras› galip devletlerin eline geçti.
Z
onguldak kömürleri gibi pek çok madenimizle birlikte Soma kömür madeni de Mondros B›rak›flmas› uyar›nca iflgalci Frans›zlar’a devredildi. Daha sonra, ‹zmir ve Ege bölgesi, May›s 1919’dan bafllayarak Yunan ordular›nca iflgal edilince; Soma madeni de Yunan egemenli¤i alt›na girecek ve burada ç›kart›lan linyit kömürü, 1922’ye dek ‹zmir’e asker ve cephane tafl›may› sürdüren iflgalcilerin gemilerinde yak›t olarak kullan›lacakt›. 9 Eylül 1922’de Yunan Ordusu denize döküldükten sonrad›r ki, Soma maden ocaklar›, Türkiye’nin ulusal varl›¤›na dönüflerek 1 Haziran 1923’te ‹ktisat Bakanl›¤›’na devredildi. ‹ktisat Bakanl›¤›, Soma madeninin iflletme hakk›n›, 1926’da 70 y›l süreyle Faik
BD HAZ‹RAN 2014
Soma Maden’ninde çal›flacak iflçilere duyuru. Cumhuriyet, 04.12.1933. Sabri-Nuri Aziz ortakl›¤›na verecek; ancak onlar devletin arad›¤› koflullar› yerine getirememifl olmal› ki, iflletme, 1 Kas›m 1929’da, Yunus Nadi Bey’e devredilecekti. Yunus Nadi Bey, 1933’ te Soma madeninde çal›flan iflçilere, aileleriyle birlikte oturacaklar› evler verecek ve evlerinde yakacaklar› kömürü de ücretsiz olarak madenden karfl›layacakt›. aziran 1934’te Atatürk ve ‹ran fiah›, trenle Soma’ya da u¤rad›lar. Soma bafltan bafla Türk ve ‹ran bayraklar›yla donat›lm›flt›. Ertesi y›l, 1935’te, Atatürk, ma-
H
den ocaklar›nda üretimin en ileri teknikle gerçeklefltirilmesi ve iflçilerin daha güvenli ve daha sa¤l›kl› koflullarda çal›flabilmelerini sa¤lamak amac›yla; bütün maden iflletmelerinin devletlefltirilmesine karar vermifl; ve bunu gerçeklefltirmek üzere, 1935’te Etibank’› kurmufltu.
A
tatürk, 1937 y›l› TBMM aç›fl konuflmas›nda “Türkiye’de devlet madencili¤i, milli kalk›nma hareketiyle yak›ndan alakal›, mühim mevzulardan biridir... Elde bulunan madenlerin en mühimleri için üç y›ll›k bir plan yap›lmal›d›r.” diyecek; ve ayn› y›l, bütün maden iflletmelerinde oldu¤u gibi, Soma maden oca¤›nda da devrim niteli¤inde yenilikler yap›lacakt›. Soma’da yap›lanlar bas›nda flöyle duyurulmufltu: (05.07.1937) Soma Kömür Madeni’nde Yap›lan Yenilikler. / Bütün Tesisat
Atatürk ve ‹ran fiah›’n›n Soma’y› ziyaret haberi. Cumhuriyet, 28.06.1934. 19
BD HAZ‹RAN 2014
Etibank’›n Atatürk imzas›yla kurulufl belgesi. Elektrikle ‹flleme¤e Bafll›yor. / Yeniden Birçok Makineler Getirildi. Soma (Hususî muhabirimizden)-
Soma kömür madenleri birkaç y›ld›r geliflmekte ve ilkellikten makineleflmeye do¤ru son h›zla ilerlemektedir. Geçen y›l elektrikle iflliyen fennî kazma makineleri getirilmiflti. Bu kazmalar, flimdi yeni yap›lan 120 beygirlik bir elektrik makinesiyle iflletilecek, bütün ocaklar ve iflçi evleri elektrik tesisat›yla ayd›nlat›Iacak, bütün ifllerde elektrik gücünden yararlan›lacakt›r. Almanya’dan yeni bir mühendis de gelmek üzeredir. Madende yeniden birçok binalar ve yeni tesisat yap›lm›fl oldu¤undan, iflçiler yorucu ve tehlikeli ifllerden kurtulacak ve üretim artacakt›r. Elektrik dairesi bu hafta içinde aç›larak geceli gündüzlü iflleme¤e bafllaya20
Atatürk döneminde Soma Kömür Madeni’ninde yap›lan yenilikler haberi. Cumhuriyet, 05.07.1937 cakt›r. Soma halk›, ilçenin çok yetersiz olan elektrik durumundan dolay› yeni seçilecek Belediye Reisi’nin madenle anlaflarak ufak bir santralle uygun güç ve süre¤en ak›m› olan maden elektri¤inden Soma’n›n da yararlanmas› dile¤indedir.
H
aberin foto¤raf alt› yaz›s› flöyle: Soma kömür madeninden çeflitli izlenimler: Yukar›da sa¤da yeni yap›lan memur evleri, solda yeni getirilen elektrik motörü, altta madenin
BD HAZ‹RAN 2014
uzaktan görünüflü ve havai hat. *** 937 y›l›nda yap›lan bu yeniliklerden sonra, Soma maden iflletmesi, 1 Kas›m 1939’da Etibank’a devredilerek devletlefltirildi. Devletçe iflletildi¤i y›llar boyunca Soma madeninde ölümle sonuçlanan kaza say›s› çok azd›. Örne¤in, 29 May›s 1949’da Soma madeninde yang›n ç›km›fl, iki iflçi ölmüfl, bir iflçi yaralanm›fl; ve ayn› gün, maden silosundan bir kamyon kaza yapm›fl; flöför ölmüfl, muavini yaralanm›flt›; kitlesel ölüm yoktu...
1
nin tümü -t›pk› on y›l önce Atatürk’ün Türkiye’de yapt›¤› gibi- devletlefltirilecekti. ‹ngiltere’de, kömür ocaklar›n›n devletçe iflletilmeye bafllat›lmas›ndan sonra; kömür madenlerinde ölümlü kazalar yok denecek ölçüde azalacakt›...
Soma maden iflletmesinde kaza haberi. Cumhuriyet, 30.05.1949
A
tatürk’ün 1937 konuflmas›nda dünyaya duyurdu¤u “Devlet Madencili¤i”nin baflar›s›; üzerinden on y›l bile geçmeden ‹ngiltere’de örnek al›nacak; ‹ngiliz ‹flçi Partisi’nin “‹ngiltere’deki bütün kömür ocaklar›n›n ve kömür iflletmelerinin devletlefltirilmesi” konulu yasa tasar›s›, 31.01.1946 günü Avam Kamaras›’nda oylanacak, onaylanacak ve ‹ngiltere’de kömür madeni iflletmeleri-
‹ngiltere’de tüm kömür madenlerinin devletlefltirildi¤i haberi- Cumhuriyet, 01.02.1946 21
BD HAZ‹RAN 2014
zun sözün k›sas›: ‹flte 1930’lu y›llar; Atatürk, Etibank; maden emekçilerimize verilen önem ve de¤er... ‹flte Atatürk’ün unutulan sözü: “Beni Unutmay›n›z...” ‹flte 13 May›s 2014; yüre¤imizi da¤layan Soma Maden Facias›; resmi aç›klamalara göre 301 can... Ve ‹flte Karl Jaspers’in unutulmaz sözü: “Unutmak, ihanettir...” •
U
cengizozakinci@butundunya.com.tr
Kaynakça: [i] William Otto Henderson, “The Rise of Germany Industrial Power, 1834-1914”, sf. 59. [ii] Popular Science Review, 1865, volume IV., s. 252. [iii] Yrd. Doç. Dr. fierife Yorulmaz, “Türkiye’de Kömürün Keflfi ve Kömür ‹flletme ‹mtiyazlar›”, Türkiye 11. Kömür Kongresi 10-12 Haziran 1998, Bart›n-Amasra, Bildiriler Kitab›, sf. 291 vd. [iv] Alfred Israel Philippson, “Reise und Forschungen im westlichen Kleinasien, I” Petermanns Mitteilungen 167, Gotha 1910, s.68. [v] Yrd. Doç. Dr. fierife Yorulmaz, a.g.e, s. 291 vd.
Dünyada Maden Kazalar› 1375 tarihinden itibaren
dünyada kayd› tutulan maden kazalar›ndan sadece 23’ündeki ölüm say›s› Soma’ dakinden fazlad›r. Yani Soma 650 y›ldan beri dünyada yaflanm›fl en büyük 24. maden facias›d›r. Son 50 y›lda dünyada 300’den fazla madencinin hayat›n› kaybetti¤i kaza say›s› 6’d›r. Almanya’daki son büyük maden kazas› 1962 y›l›nda olmufl ve 299 kifli hayat›n› kaybetmifltir. Bu kazalar›n da büyük ço¤unlu¤u yang›ndan kömür madenlerdeki gaz patlamalar› sonucunda gerçekleflmifltir..
Maden kazalar›n›n
s›kl›kla görüldü¤ü Çin’de, Hükümet 2005 y›l›nda madenlerde can güvenli¤ini iyilefltirme önlemleri için 360 milyon dolar harcam›fl ve sadece Changun kömür 22
madeninde 16 yaflam odas›yla 7 yer alt› s›¤›na¤› infla edilmifltir. 2010 y›l›nda fiili’de
meydana gelen maden kazas›nda yaflam odas›na s›¤›nan 33 madenci yerin 700 metre alt›nda 69 gün kald›ktan sonra çeflitli ülkelerin teknik yard›mlar›ndan da yararlan›larak sa¤ olarak kurtar›lm›flt›r. Günümüzde
madencileri uzun süre ve etkili biçimde koruyacak gaz maskeleri üretilmifltir. Bu maskeleri internetten bile sat›n almak mümkündür. Yeter ki, madencilerimizin can güvenli¤ine yeterince önem verilsin ve maske bafl›na yaklafl›k 250 dolarl›k bir ödeme yap›labilsin.
BD HAZ‹RAN 2014
Soma, "‹fl Kazalar›" ve Kapitalizm Kâr biricik hedef olunca, bunu art›rmak için masraflar› düflürmek gerekir. Yazan: KAYA KARAN
‹TÜ Maden Fakültesi meslek yaflam›m›n bafllang›c›d›r. ‹lk staj›m›z› baz› arkadafllarla birlikte1963 y›l›nda TK‹ Zonguldak Karadon Bölgesinde yapm›flt›k. 30 gün boyunca her gün Kömür ocaklar›na girip farkl› vardiyalarda 8 saat çal›fl›rd›k. aden oca¤›nda ‹flçilerle yemek saatlerinde TTK taraf›ndan verilen helva, ekmek vb. gibi kuru g›dalarla açl›¤›m›z› gidermeye çal›fl›rken, onlar›n sorunlar›n›, aile durumlar›n›, ald›¤› ücretleri, geçim koflullar›n›, kald›klar› yaflad›klar› ko-
M
nutlar› velhas›l yaflamlar› ile ilgili her fleyi ö¤renmeye çal›fl›rd›k. Bu staj›m›zda bir göçük olay›yla ilgili bir an›m› anlatmadan geçemeyece¤im. Kömür oca¤›ndan yeni ç›km›flt›k ki, staj›m›zdan sorumlu, çak› gibi genç bir Maden mühendisi olan Metin bizi 23
BD HAZ‹RAN 2014
ocak bafl›nda yakalad› ve çocuklar bu kaç›r›lmaz bir f›rsat, ad›n› flimdi an›msayamad›¤›m bir Ayak’ta (kömürün kazmalarla ç›kar›ld›¤› yüksekli¤i yaklafl›k 1-1,5 m, geniflli¤i kömür damar›na ba¤l› olarak de¤iflen üretimin yap›ld›¤› 30- 40 derece e¤imli damar) göçük oldu¤unu 2 kazmac›n›n göçük alt›nda kald›¤›n› ve hemen bizlerin de kurtarma operasyonuna dahil olaca¤›m›z› bildirdi. 8 saat yer alt›nda çal›fl›p tam istirahate çekilirken bize gelen bu teklifle tüm yorgunlu¤umuzu
lar›ndaki kasklar›n›n önüne bir lamba takarlar. O lamban›n enerjisi bellerindeki aküden gelir. ‹flçi oca¤a girmeden önce, kendi markas›n› verip bir lamba al›r. ‹flten ç›kt›¤›nda da teslim eder markas›n› al›r. Bu akülerin her gün bak›m› ve yeniden flarj edilmesi gerekir. Bizim de bafl›m›zdaki lambalar›n aküsü neredeyse bitmek üzereydi yeni flarjl› lambalar› baretlerimize tak›p derhal oca¤a geri döndük. Kömür üretilen ayaklar, aralar›nda kot fark› bulunan iki galeriyi ba¤lar. Üretim, üst galeriden alt galeriye do¤ru üretilen kömürün kendi mecras›yla alt galeriye akabilmesi için 30-40 derece e¤imle üst galeriden bafllar. iz de üst galeriden aya¤a girdik. ‹çerisi toz duman, göçük galerinin ortalar›nda bir yerde, bir süre sonra göçü¤ün oldu¤u yere yaklaflt›k. Ayak giderek darald›, Metin mühendis gibi biz de s›rt üstü uzan›p bafl›m›z yukar›da korunmak amac›yla bareti yüzümüze örterek göçü¤ün oldu¤u yere geldik; bizden önce gelen iflçiler elleriyle kazma kürek göçü¤ü kömürü al›nm›fl domuz dam› tahkimatl› alana boflalt›p bütün güçleriyle altta kalan iki iflçiye ulaflmaya çal›fl›-
B unutup heyecanla göçü¤ün oldu¤u Aya¤a inmek için haz›rl›klara bafllad›k. Maden ‹flçileri ocakta kafa-
Yazar›m›z› tan›yal›m: 1945 do¤umlu Kaya Karan, ilk ö¤retimini subay babas›n›n görev yerleri Ankara, Kars, Ankara ve Mersin'de yapt›. ‹TÜ, Petrol ve Do¤al Gaz Mühendisli¤i Bölümü'nden mezun oldu. TK‹ Zonguldak Amenajman Müdürlü¤ü, MTA, ‹sveç'te Atlas Copco fiirketi, Batman' da TPAO'da Kömür ve Petrol Sondajlar›, Üretim Mühendisi olarak görev yapt›. Çal›flmalar›na Ankara OST‹M'deki kendi flirketinde, sanayide afl›nma ve ilgili çevre kirlili¤ini ve üretim kay›plar›n› azalt›c› araflt›rma, üretim, mühendislik ve imalat alanlar›nda sürdürmektedir. Evli, iki çocuk, iki torun sahibidir. 24
BD HAZ‹RAN 2014
yorlard›. Biz de onlara yard›mc› 2-3 saat çal›flt›k. Metin Mühendis “Çocuklar size bu kadar yeter gözlerinizle gördünüz, ö¤rendiniz bundan daha iyi staj olmaz.” deyip bizim ç›kmam›z› istedi. Kalmak için ne kadar ›srar ettiysek de bizi ayak’tan ç›kartt›. Ertesi gün göçük alt›nda kalan 2 iflçinin cesetleri ç›kar›ld›. O y›l staj›m›z› baflar›yla ama unutulmaz bir ac› ve hüzünle tamamlad›k. ârl›l›k kapitalizmin esas motorudur. Kâr biricik hedef olunca, bunu art›rmak için masraflar› düflürmek gerekir. Masraflar› düflürmek için ise, iflçileri daha kötü flartlarda, daha ucuza çal›flt›rmak, üretim masraflar›n› iyice k›smak kaç›n›lmazd›r. Bütün bunlar karfl›s›nda iflçilerin direnmekten baflka çaresi yoktur. Ama direnmek birleflmek ile olur. Birleflmek ise ancak demokratik bir ortamda mümkündür. Bu nedenle iflçiler dünyan›n her yerinde ve her zaman demokrasinin en büyük savunucular› olmufllard›r. Kendilerini savunmak için demokrasiye ihtiyaçlar› vard›r. Bugün Avrupa Demokrasisi diye tan›mlanan rejimlerin ve ülkelerin hepsi asl›nda iflçilerin mücadeleleriyle ortaya ç›km›fllard›r. ‹flçilerin örgütlenmesi ve demokrasi birbiriyle ba¤l›d›r. ‹flçiler ne kadar
K
örgütlü ise o ülke o kadar demokratiktir. Ülke ne kadar demokratikse, iflçiler de o kadar kolay örgütlenebilirler.
İ
flçilerin örgütlerini sadece sendikalar olarak alg›lamak yanl›flt›r. ‹flçilerin esas etkili örgütleri kendi siyasal s›n›f partileridir. Asl›nda demokrat Avrupa’n›n öyküsü, iktidara gelmifl iflçilerin kapitalizmi korumalar›n›n ama ayn› zamanda kendi haklar›n› gelifltirmelerinin öyküsüdür. ‹flçiler gerek ekonomik, gerek sosyal, gerek politik olarak ne kadar
‹flçiler dünyan›n her yerinde ve her zaman demokrasinin en büyük savunucular› olmufllard›r.
elveriflli konumdalarsa, o ülke o kadar zengindir ve gelirler aras›ndaki eflitsizlik o kadar azd›r. Çünkü iflçilerin haklar› ve demokrasi aras›ndaki iliflkinin benzeri de demokrasi ile zenginlik ve sosyal adalet aras›nda vard›r. Neden böyledir? Çünkü demokrasi ve yüksek bir örgütlülük düzeyi, ifl gücünün fiyat›n›n yüksekli¤i demektir ayn› zamanda. ‹fl 25
BD HAZ‹RAN 2014
gücünün fiyat› yüksekse, kapitalist di¤er kapitalistlerle rekabet edebilmek için emek üretkenli¤ini art›rmak; yani daha modern teknikle, daha çok makine kullanarak üretim yapmak zorundad›r. Bu da modern tekni¤in ve araçlar›n kullan›lmas›n›; bu yönde araflt›rma ve gelifltirmeler yap›lmas›n›; bu modern tekni¤i ve araçlar› kullanabilecek ve üretebilecek kaliteli, yayg›n ve yüksek bir e¤itimi zorunlu k›lar.
Ö
zetle, san›lan›n aksine bat› ülkeleri zengin olduklar› için demokratik de¤il; demokratik olduklar› için zengindirler. ‹flçiler örgütlenip, haklar›n› iyi savunabildikleri için o ülkelerde demokrasi geliflebilmifl, bu da iflçilerin örgütlülü¤ünü ve haklar›n› art›rm›fl; bu da kapitalistleri daha modern makineler kullanmaya zorlam›fl; bu da o ülkelerin zengin ve ileri olmalar›n›n yolunu açm›flt›r. Demokrasi için mücadele etti¤inizde asl›nda, ayn› zamanda o ülkenin zenginli¤i, refah› ve sosyal adaleti için mücadele etmifl olursunuz. Bir
ülkede iflçiler örgütlenememifllerse ve direnemiyorlarsa, kapital sahibini hiçbir güç daha modern teknik kullanmaya, sa¤l›k ve ifl güvenli¤i için para harcamaya zorlayamaz. Orada üretim, bo¤az toklu¤una çal›flan iflçi ile ve eski makine ve teknikle devam eder. ‹fl kazalar›n›n da ard› arkas› kesilmez. Türkiye’nin bütün di¤er güney Avrupa ülkelerinden fark›, Avrupa'da oldu¤u gibi güçlü iflçi sendika ve güçlü iflçi s›n›f› partilerinin bulunmamas›d›r. Türkiye’nin yar›m yüzy›l› aflk›n bir zaman dilimi gerisinde kalmas›n›n nedeni bu “ekonomik ve toplumsal yap›”d›r.
2
006 y›l›nda yap›lan ihale ile
SOMA madenlerinin iflletilmesini alan ZORLU HOLD‹NG, 2009 y›l›nda madenlerinin iflletmesini SOMA HOLD‹NG Afi ‘ye devretti. TK‹,
Soma’da kömürü kendisi ç›kar›rken tonunu 130-140 dolara mâl ediyordu. SOMA HOLD‹NG ise TK‹’ye verdi¤i yüzde 15’lik rödovans pay› dahil kömürün tonunun maliyetini 23,80 dolara
Bir ülkede iflçiler örgütlenememifllerse ve direnemiyorlarsa, kapital sahibini hiçbir güç daha modern teknik kullanmaya, sa¤l›k ve ifl güvenli¤i için para harcamaya zorlayamaz.
düflürdü. Bunun ad› “üretim zorlamas›”d›r. Bu zorlaman›n nedeni olarak “patronun kâr h›rs›” ve “siyasetçilerin vicdans›zl›¤›” gösteriliyor. Bunlar do¤ru de¤ildir. ‹flçi ölümlerinin ard›ndaki nedenin "patronlar›n kâr h›rs›” oldu¤unu ileri sürmek, konunun ancak, “h›rsl› olmayan patronlarla çözümlenece¤ini” iflaret eder. Böylesi ciddi bir sorun, patronun kâr h›rs› ve vicdanl› olup olmamas› basit nedeniyle aç›klanamaz. irmalar›n, yeterli güvenlik önlemleri olmayan ve sonu ölümle bitecek kazalar›n yaflanmas›n›n “gözle görülür” derecede aç›k oldu¤u bir ifl ortam›n› “görmezden gelmelerinin” üç temel nedeni vard›r. Bunlardan ilki ve galiba en önemlisi, çal›flmak zorunda olan iflçilerin d›flar›da bu ifl için “s›rada bekler” haz›r durumda olmalar›d›r. Bu durum firman›n elini güçlendirmektedir.Yani iflsizlik oran› yüksek oldu¤u sürece, firmalar gereken güvenlik yat›r›mlar›n› yapmadan da faaliyet gösterebilirler, çünkü bu koflullarda çal›flmay› kabul edecek iflçilerin her zaman “s›rada haz›r durumda beklediklerini” bilirler. ‹kincisi devletin yapt›¤› piyasa dostu deregülasyonlard›r. Bu kurals›zlafl›rma uygulamalar› sonucunda firmalar›n üzerindeki denetim azalmaktad›r ve güvenlik yat›r›m›n›n yap›lmamas› durumunda firman›n karfl›laflabilece¤i maliyet azalmaktad›r. Sonuncusu ve o da çok önemli olan bir neden de, iflçilerin örgütsüz olmalar› ya da örgütlü eme¤in “gös-
F
Böylesi ciddi bir sorun, patronun kâr h›rs› ve vicdanl› olup olmamas› basit nedeniyle aç›klanamaz. termelik”, güçsüz olmas›d›r. ‹flçiler bu durumda da çok zor çal›flma koflullar›nda çal›flmak zorunda kalmaktad›rlar. Bugün Türkiye’deki tablo bu durumdad›r.
Ş
imdi s›ra, sorulmas› gereken sorumuzu sormaya geldi: Peki bu durum, “Böyle geldi¤i gibi, böyle mi gidecek?” Elbette hay›r. “Ça¤ d›fl› tablo”nun tüm ac›mazl›¤›yla gözler önünde olmas› gibi, “çözüm tablosu” da tüm ça¤dafl yap›s›yla gözler önündedir. Görmemekte israr eden siyasetçilere, patronlara ve hatta sendika sorumlular›na, bu tabloyu, kimbilir kaç›nc› kez olmak üzere, bir kez daha gösterelim: Demokrasinin eksiksiz uyguland›¤› ülkelerdeki gibi iflçi sa¤l›¤›, ifl güvenli¤i ile ilgili ‹LO yasalar›n›n daha fazla zaman geçirilmeden imzalanmas›, yürürlü¤e geçirilmesi, daha önemlisi, uygulamaya konulmas› ve denetimlerin ba¤›ms›z kurulufllarca yap›lmas› sa¤lanmal›d›r. Bir “kolay” çözüm de fludur: Düflüncenin egemen oldu¤u ça¤›m›zda insan›n, “insan onuruna yarafl›r bir çal›flma düzeni” içinde çal›flabilmesi ve yaflayabilmesi için demokrasinin eksiksiz uygulanmas› yeterlidir.• 27
E
rgenekon süreci, darbecilerden hesap soruldu¤u, sivilleflildi¤i, demokratikleflildi¤i yalanı üzerine kuruluydu. AKP ve Gülen Cemaati ortaklı¤ıyla yürütülen bu davalarla düflman belirlenen herkes aynı hukuksuzlu¤un esiri haline getirildi. Ama sesi bo¤ulanlar yılmadan konufltu. Haksızlı¤ı, hukuksuzlu¤u, adaletsizli¤i anlattılar; en çok da iç sesleriyle. Suzan da kendi iç sesiyle "dıflarıdaki" birinin "içerisini" anlatıyor... Ahmet fiık
BÜTÜN K‹TAPÇILARDA
BD HAZ‹RAN 2014
ÖMÜR KÖMÜR SAVAfiI Mete Akyol'un 40 y›l önce yazd›¤› bu yaz› ve çekti¤i fotograflar, yazar›n 19741977 y›llar› aras›nda Hürriyet gazetesinde yay›mlanan "Diz Dize, Göz Göze" bölümünden ve “Düzenzedeler” kitab›ndan al›nm›flt›r. Yazan: METE AKYOL
“301 iflçinin canlar›n› yitirdikleri Soma’daki felaketin üzerinden henüz bir hafta geçmeden, Zonguldak'ta 115 iflçinin al›naca¤› duyurusu yapan bir kömür madeni iflyerine 4000 kifli baflvurmufltur.”- Haberlerden onguldak’ta do¤a, bir yandan ülkeye verdi¤inin sevab› içindedir, bir yandan da, iflçiye etti¤inin günah› alt›ndad›r. Ülkeye kömür verir, karfl›l›¤›nda iflçiden ömür al›r Zonguldak’ta, do¤a…
Z
BD HAZ‹RAN 2014
Do¤an›n Zonguldak pazar›nda enerji dolu kara kara kömür parçalar› ile, enerjileri yar› yar›, yüzleri sar› sar›, çökük avurtlu kömür iflçileri yanyanad›rlar. “Benden önce babam›n, babamdan önce dedemin ömrünü yemifltir
kömür. fiimdi yemlik olma s›ras› bendedir. Benden sonra ise, o¤lum var s›rada.”
Y
afllar› k›rk›n üstünde olan Zonguldak’›n kömür iflçileri öne e¤ik duran bedenlerinden, çökük avurtlar› ve sar› yüzlerinden baflka bir de, konuflmalar›yla, gülmeleriyle de belli ederler kimliklerini. Kesik kesik konuflurlar, kesik kesik gülerler, hatta küfretmeleri gerekti¤inde, kesik kesik küfrederler. Öfkeleri de kesik kesiktir, sevinçleri de kesik kesiktir. “Kömür tozu ci¤erimize öyle bir çökmüfl, oturmufltur ki… Konuflmak istesek, istedi¤imiz gibi rahat rahat konuflturmaz. Gülmek istesek, istedi¤imiz gibi rahat rahat güldürmez. fiöyle doyas›ya konuflabilmeye, doyas›ya 30
BD HAZ‹RAN 2014
gülebilmeye yetecek kadar bile nefeslik bofl yer b›rakmam›flt›r ci¤erimizde kömür tozu.” ömür iflçisi, bilimsel anketler öyle diyor, “Kad›na olan afl›r› düflkünlü¤üyle, içkiye olan afl›r› tutkunlu¤uyla, Tanr›sal yazg›ya olan eksiksiz inanc›yla” alabilmektedir ancak, yaflamdan pay›n›. Bunlar›n d›fl›nda kalan›, damarlar›ndan kopard›¤› kömür karfl›l›¤›nda do¤aya,
K
hepimizin ad›na ödedi¤i borca gitmektedir. Otomobillerimiz, buzdolaplar›m›z için saç yetifltirilsin diye… Yap›lara demir, fabrikalara çelik sa¤lanabilsin diye… Lokomotifler buhars›z, kaloriferler so¤uk kalmas›n diye Zonguldak’ta 40 bin iflçi, y›l›n her günü, günün her saati do¤ayla sürekli bir sürtüflme içindedir. Bu sürtüflmede iflçi kömür törpüler, kömür iflçi ömrü törpüler. Ben,
sen, biz, siz yerin üstünde daha rahat bir yaflam sürdürebilelim diye, o ve onlar, yerin alt›ndan kopard›klar› her kömür parças› karfl›l›¤›nda, ömürlerinin bir parças›n› b›rak›rlar yerin alt›nda. Yukar›dan bak›ld›¤›nda bir ekmek kavgas› san›lan bu do¤adan al›fl, do¤aya verifl görüntüsü, gerçekte yer alt›nda sürdürülen sessiz, ac›mas›z, dede intikam› dolu, baba intikam› dolu, s›radaki bebenin intikam› dolu
bir ömür-kömür savafl›d›r, sonu görünmez bir kan davas›d›r. yr›nt›s›z her maden iflçisi, dedesinden sonra babas›n›n yürümek zorunda kald›¤›, kendinden sonra o¤lunun ve torununun yürümek zorunda kalaca¤› bir ç›kmaz sokakta, flimdi kendinin yürümek zorunda oldu¤unu kabul etmek zorundad›r, soka¤›n sonunun ç›kmaz oldu¤unu bile bile ve yolunu de¤ifltirmeyi düflünmeye düflünmeye… •
A
31
Haz›rlayan: Y‹⁄‹T EREN GÜNEY
Bu ay köflemizi dilimizde yer etmifl yabanc› sözcüklerin karfl›l›klar›na ay›rd›k. Bilginizi s›nay›n.
1 Ambulans (Fr.)
6 Platform (Fr.)
11 Subjektif (Fr.)
a-Öznel b-fiikayetçi c-Ruhsal gerilim d-K›sa imza
a-Yap›mc› b-Tören düzeni c-Alan d-Kabul töreni
a-‹lk gösteri b-Cankurtaran c-‹yilefltirme d-Onar›m
2 Empoze etmek (Fr.) 7 Angaje (Fr.)
12 Anons (Fr.)
a-Ba¤lanm›fl b-Gerçeklik c-Cana yak›n d-Göz dokusu
a-Tüzük b-Toplu ak›n c-Duyuru d-Ad›m ad›m
a-Orta kald›r›m b-Dayatmak c-K›flt›rt›c› d-Sunum
8 Rehabilitasyon (Fr.) 13 Sezon (Fr.)
3 Full (‹ng.)
9 Profil (Fr.)
4 Kriter (Fr.)
14 Center (‹ng.)
a-Zeka düzeyi b-Merkez c-Ç›kmal›k d-Kümelenme
a-Taklit b-El aynas› c-Süzgeç d-Yan görünüfl
a-Ölçüt b-‹lk örnek c-Gösteriflli d-Be¤enilen
10 Seksiyon (Fr.)
5 Maç (‹ng.)
15 Pasif (Fr.)
a-Kuflak, nesil b-Bölüm c-K›r›k çizgi d-S›rnafl›k
a-Karfl›laflma b-Bask› c-Yar› zamanl› d-Süreli Yan›tlar: 146. sayfada 32
a-S›n›rlamak b-Efl zaman c-Mütecaviz d-Mevsim
a-Yönelim, e¤ilim b-Ayr›nt› c-‹yilefltirme d-Ac›kl›, hüzünlü
a-Zamanlama b-E¤ilim c-Do¤açlama d-Dolu, tam
(Fr.) Frans›zca, (‹ng.) ‹ngilizce
a-Denetim b-Üçlü alan c-fierit perde d-Edilgen
Kültür ve Sanat Dünyas›ndan Tekin Özertem
u y›l, Türk fliirinin daima en genç flairi olarak an›lacak Orhan Veli Kan›k’›n do¤umunun 100. y›l›. Otuz alt› yafl›ndayd› öldü¤ünde Veli’nin o¤lu garip Orhan Veli. Ölümü de çok, hem de çok garipti. Orhan Veli’yi ne zaman düflünsem Naz›m’›n “Büyümez ölü çocuklar…” dizesi gelir hep akl›ma. Nedeni Orhan Veli’nin fliirimize katt›¤› o çocuksu içtenli¤i: Kargalar, sak›n anneme söylemeyin! Bugün toplar at›l›rken evden kaç›p Harbiye nezaretine gidece¤im. Söylemezseniz size macun al›r›m, Simit al›r›m, horoz flekeri al›r›m; Sizi kay›k sal›nca¤›na bindiririm kargalar, Bütün z›pz›plar›m› size veririm. Kargalar, ne olur anneme söylemeyin!
B
Yap› Kredi Kültür Merkezi’nin çok etkilendi¤im "Sak›n fiafl›rma: Orhan Veli 100 Yafl›nda" sergisini geziyorum. 33
Sergiden bir köfle “Nas›l flaflmayay›m?” Karagöz’üm diyorum kendi kendime. Yüz yafl›na gelmifl benim o annesinden habersiz evden kaç›p bayram yerine gitme düflleri kuran, kargalarla, mart›larla yarenlik eden yaramaz, çocuksu flairim. Hüzün bürüyor içimi bir kez daha. Dolu dolu oluyor gözlerim otuz alt› yafl›nda bize veda eden flairin fliirlerine, “Yaprak” lar›na, mektuplar›na…yaflam›na dokundukça. Türk fliirinin Prometheus’u o diyorum. fiiiri bizim için göklerden yere o indirdi diyorum. Yaflasayd›, diyorum daha da zenginleflecekti dilimiz, fliirimiz... rhan Veli ile iki saati aflana sergideki birlikteli¤imiz boyunca bir yandan da 1950 y›l›n›n 10 Kas›m gecesi, Ankara’da yolda yürürken içine düfltü¤ü; beyin kanamas›na ve ölümüne neden olan o çukuru düflünüyorum. Ankara ve ‹stanbul Cumhuriyet Baflsavc›lar›n›n Orhan Veli’nin ölümüne sebep olanlara (neden) kamu davas› açmad›klar›n›… Açt›lar m›? Açmad›lar. Bu güne
O 34
ulaflan bir iz bile yok buna dair… Umursamad›lar! Ne savc›lar ne de aziz memleketimin yöneticileri! Umursamad›lar Orhan Veli’nin ölümünü onun Süleyman Efendi’nin nas›r›n› umursad›¤› kadar. Hiçbir fleyden çekmedi dünyada Nas›rdan çekti¤i kadar; Hatta çirkin yarat›ld›¤›ndan bile O kadar müteessir de¤ildi; Kunduras› vurmad›¤› zamanlarda Anmazd› ama Allah›n ad›n›, Günahkâr da say›lmazd›. Yaz›k oldu Süleyman Efendi'ye. Mesele falan de¤ildi öyle, To be or not to be kendisi için; Bir akflam uyudu; Uyanmay›verdi. Ald›lar, götürdüler. Y›kand›, namaz› k›l›nd›, gömüldü. Duyarlarsa öldü¤ünü alacakl›lar Haklar›n› helâl ederler elbet. Alaca¤›na gelince... Alaca¤› yoktu zaten rahmetlinin. Tüfe¤ini depoya koydular, Esvab›n› baflkas›na verdiler.
BD HAZ‹RAN 2014
Art›k ne torbas›nda ekmek k›r›nt›s›, Ne mataras›nda dudaklar›n›n izi; Öyle bir rüzigar ki, Kendi gitti, ‹smi bile kalmad› yadigâr. Yaln›z flu beyit kald›, Kahve oca¤›nda, el yaz›siyle: "Ölüm Allah›n emri, Ayr›l›k olmasayd›." *
U
mursasalard›, umursansayd› Orhan Veli’nin ölümü, sorgulansayd› nedeni ve de nedenleri eminim baflka bir gün olurdu bugün hepimiz için. Sonra da akl›ma, kaç insan›m›z›n Orhan Veli’nin ölümünden bu güne oraya buraya kaz›lan çukurlara, a¤z› aç›k b›rak›lan rögarlara, kuyulara düflüp öldü¤ü, sakat kald›¤› sorusu tak›ld›. Neden insan sevmedi¤imizi, bu kadar duyars›z, bu kadar ald›rmaz, umursamaz bir toplum oldu¤umuzu acilen sorgulamam›z gerekti¤ini düflündüm bir kez daha. Sergiyi gezerken bir yandan da Friedrich Dürrenmat’›n “Duruflma Gecesi” adl› uzun öyküsünü uyarlad›m kendimce. . Bize bire bir uyarlad›¤›nda inand›r›c› olmayaca¤› için öyküdeki emekli savc›, yarg›ç, avukat ve cellada hiç dokunmad›m. Olay›n geçti¤i ülke de Dürrenmatt ‹sviçreli oldu¤u için ‹sviçre olarak kald›. Sadece arabas› bozuldu¤u için bu dört eski adalet mensubu ile bir gece geçirmek zorunda kalan ifl adam›n›n yerine bizden birini koydum: Orhan Veli’nin ölümüne neden olan o çukurdan sorumlu tutulmas› gerekenlerden
birini. Nas›l m›? fiöyle: Yollarda aç›lan çukurlar›n kazalara yol açmamas› için ne türlü güvenlik önlemleri al›naca¤›n› bilmesi gereken o belediye görevlilerinden birini memuriyetten ay›rd›m. Yeterince palazland›¤›ndan ticarete bafllatt›m. Bir çikolata fabrikas›n›n temsilcili¤ini kapmak için özel arabas› ile gitti¤i ‹sviçre’de dolan›rken gecenin karanl›¤›nda yolunu kaybettirip, öyküdeki gibi emekli yarg›c›n evine konuk
Ya biri o çukurlardan birinin içine düflüp öldüyse dedirttim yarg›ca, t›nmad›. "Kader." dedi. "Olur, böyle fleyler." ettim. Mahkeme kurulunca onu da iyice s›k›latt›m. Belefl flarab› bulunca dökülüverdi bizimki. Çukurlar mukurlar g›rla… Ya biri o çukurlardan birinin içine düflüp öldüyse dedirttim yarg›ca, t›nmad›. “Kader.” dedi. “Olur, böyle fleyler.”
Ö
ykünün sonu da özü de tamamen de¤ifliverdi. Sabahleyin, kahvalt› ettikten sonra da hiçbir fley olmam›fl gibi ç›k›p gitti bizim eski memur yeni çikolatac›... Fark›nday›m. Meram›m› anlatabilmem için “Duruflma Gecesi”ni de özetlemem gerekiyor okumam›fl olanlar için. 35
Kömür iflçileri ç›kmaya bafllad› madenden ak›n ak›n... Dürrenmatt’›n öyküsü flöyle: Bir ifl adam›, otomobili ar›zaland›¤› için emekli bir yarg›c›n evinde konaklamak zorunda kal›r. Bu beklenmedik ziyaret, yarg›c› da o gece yarg›c›n evinde toplanm›fl kendisi gibi emekli arkadafllar› eski savc›, avukat ve cellad› da çok sevindirir. F›rsat bulduklar›nda oynamaktan büyük keyif duyduklar› oyunlar›n› oynayabilecek ve bir mahkeme kurabileceklerdir. Çünkü san›k rolünü üstlenecek bir konuklar› vard›r. Konuk da nezaketen üstlenir kendisine önerilen rolü. Uzun süren keyifli akflam yeme¤i boyunca sorgulan›p yarg›lan›r. Bafllang›çta kendinden son derece emindir. O güne kadar hiçbir suç ifllememifl, yasalara ayk›r› bir ifl yapmam›flt›r. Fakat sonunda kalp hastas› oldu¤unu bildi¤i patronunun kar›s› ile ifli piflirip patronunun kalp krizinden ölümüne neden oldu¤u ortaya ç›kar. Suçludur. Cezas› da ölüm. Cellata ifl düflmez bu oyunda, ama suçlu o gece kendi cezas›n› kendi verir. Ertesi gün kahvalt›n›n haz›r oldu¤unu haber vermek için odas›na giden ev sahibi, kendisini asarak intihar eden konu¤un cans›z bedeni ile karfl›lafl›r. Uyarlad›¤›m öyküde bizim çikolata tüccar› eski belediyeciye, san›k rolünü üstlendi¤i yarg›lamada ölümlere neden olabilecek çukurlar› 36
umursatamay›fl›m›n, kendisi ile iliflkilendiremeyiflimin nedenine gelince… Nedeni basit: Adam›m›z›n böyle bir duyarl›l›¤a sahip olmayan, bu tür sonuçlara yol açmayacak uygulamalar›, yapt›r›ma dönüfltürmeyi beceremeyen bir toplumun ürünü olmas›... Sergiden ç›k›p Beyo¤lu’nun ›fl›lt›l› kalabal›¤›na kar›flt›¤›mda akflam olmak üzereydi. Kafamda hep ayn› soru: O çukurun sorumlular›n›n Orhan Veli’nin ölümünü gazetelerde okuduklar›nda neler düflündükleri… Ve tüm ölümlere, yokluklara sebep olanlar›n.
B
elki de hiçbir fley düflünmemifl, düflünememifllerdir diye m›r›ldan›yorum kendi kendime. ‹flte tam o s›rada birden gözlerim bulutlan›verdi. Zaman, zaman içinde eridi ve bir kömür madeninin karanl›k a¤z›na dönüflüverdi bir köflesini Galatasaray Mekteb-i Sultanisi’ nin tuttu¤u ‹stiklal Caddesi’ nin dört yol a¤z›... Kömür iflçileri ç›kmaya bafllad› madenden ak›n ak›n, ölmüfl kömür iflçileri. En önde de Orhan Veli. Onun da yüzü gözü kapkara di¤erleri gibi. Oldu¤um yerde kala kald›m. Gözlerim dolu dolu.Yan›ma geldi elini omzuma koydu “Üzülme”dedi. “Yüz karas› de¤il, kömür karas›…”• tekinozertem@butundunya.com.tr
(*Kitabe-i Seng-i Mezar)
Sakl› Tarih
BD HAZ‹RAN 2014
Sinan Meydan
V
ahdettin’in ‹slam Dinine ‹hanetleri 2
Vahdettin’in Kuran i ve Hadis Meallerin Yasaklamas› Padiflah Vahdettin, iflgal y›llar›nda sadece ‹stanbul’daki baz› tarihi camileri ve mezarl›klar› iflgalcilere satmakla kalmam›fl, Kuran ve hadis meallerini de yasaklam›flt›r. ustafa Kemal’in komutas›ndaki Türk ordular›n›n 13 Eylül 1921’de Sakarya Meydan Savafl›’n› kazanmas›ndan yaklafl›k bir buçuk ay sonra iflbirlikçi Padiflah Vahdettin bir kararname yay›nlayarak ayet ve hadislerin meallerinin gazetelerde yay›mlanmas›n› yasaklam›flt›r. 23 Ekim 1921 tarihli kararnameyle yasak bildirilmifltir. Kararname 19 Ekim 1921’de imzalanm›flt›r.
M
XXX 37
BD HAZ‹RAN 2014
Kuran ve hadis meallerinin ya- mek üzere iflbu kararnamenin mevki y›mlanmas›n› yasaklayan kararname mer’iyyete vaz’›n› irade eylerim. 17 Sefer 1340-19 Teflrinievvel 23 Ekim 1921 tarihli Takvim-i Vekayi gazetesinde yay›nlanm›flt›r. Kararna- 1337 ‹mza: Mehmed Vahideddin. mede bu yasa¤a uymayanlar›n cezaDâhiliye Naz›r› ve Nafia Naz›r Vekili: land›r›laca¤› belirtilmifltir. Vahdettin’in ve ‹stanbul Hükümeti’nin naz›r- Ali R›za, Hariciye Naz›r›: Ahmet lar›n›n (bakanlar›n›n) imzas›yla yay›mlanan, gazetelerde Kuran ve hadis meallerinin yay›nlamas›n› yasaklayan kararname fludur: “11 Recep 1327 tarihli Matbuat Kanunu’na Müzeyyel Kararname: Madde 1: Resail-i mevkuteden maada (Belli aral›klarla ç›kan küçük kitaplardan baflka) ceraidde (gazetelerde) Ayet-i Kuraniye ve Ehadis-i fierife’nin meallerinden bahis olunabilirse de aynen ve tamamen derci memnudur. (yasaklanm›flt›r.) ‹flbu memnuiyete (yasa¤a) muhalif hareket eden gazetenin müdür-i mesulü ile makaleyi yazan, onar liradan yirmifler liraya kadar cezay-i nakdi ya, yirmi dört saatten bir haftaya kadar hapis ile yahud her iki ceza ile birden mücazat olunurlar. Madde 2: ‹flbu kararname tarihi neflrinden muteberdir. (geçerlidir). Madde 3: ‹flbu kararnamenin icras›na Harbiye, Dâhiliye ve Adliye Naz›rlar› memurdur. 23 Ekim 1921 tarihli Takvim-i Vekayi’de yaMeclis-i Umumi’nin içti- y›mlanan, Vahdettin’in Kuran ve hadislerin ma›nda kanuniyeti teklif edil- yay›mlanmas›n› yasaklayan kararnamesi 38
BD HAZ‹RAN 2014
iflbirlikçi Vahdettin, TBMM’nin aç›lmas›ndan dört gün önce böyle bir yasak getirerek Atatürk’ün ve Kuvayi Milliye hareketinin “dine ayk›r› hareket ettikleri” propagandas›n›n zarar görmesini engellemek istemifltir.
fieyhülislam Mustafa Sabri ‹zzet, fieyhülislam: Nuri, Sadrazam: Tevfik, fiura’y› Devlet Reisi: Tevfik, Harbiye Naz›r› ve Bahriye Naz›r Vekili: Ziyaeddin, Ticaret ve Ziraat Naz›r›: Safa, Adliye Naz›r›: Kaz›m, Maliye Naz›r›: Faik Nuzhet, Maarif Naz›r› ve Efkaf› Hümayun Naz›r Vekili: Said” Vahdettin, Kuran ve hadis meallerinin sadece gazetelerde de¤il kitaplarda da yay›nlanmas›n› yasaklam›flt›r. 19 Nisan 1920’de kitaplarda da Kuran ve hadis meallerinin yay›nlanmas› yasaklanm›flt›r.
P
eki ama Padiflah Vahdettin, Kuran ve hadis meallerini neden yasaklam›flt›r? Bu soruya do¤ru cevap verebilmek için yasaklar›n zamanlamas›na bakmak gerekir. Vahdettin’in kitaplarda Kuran ve hadis meallerinin yasak tarihi 19 Nisan1920’dir. Yani kurnaz
Vahdettin, Kuran ve hadis meallerinin sadece gazetelerde de¤il kitaplarda da yay›nlanmas›n› yasaklam›flt›r. 19 Nisan 1920’de kitaplarda da Kuran ve hadis meallerinin yay›nlanmas› yasaklanm›flt›r. ünkü bilindi¤i gibi 11 Nisan 1920 tarihli bir fetvayla (fieyhülislam Mustafa Sabri ve ‹stanbul Müftüsü Dürrizade’ nin haz›rlad›¤›) Kuvayi Milliye’nin “din d›fl›” oldu¤u ve ”Kuvayi Milliyecilerin faaliyetlerinin Allah’›n buyruklar›na ve fleriata ayk›r› oldu¤u” ilan edilmiflti. ‹flte Vahdettin, bu propagandan›n etkili olmas› için, halk›n Allah’›n buyruklar›n› okuyup anlamas›na engel olmak istemifl, bu amaçla 19 Nisan 1920’de Kuran ve hadis meallerinin kitaplarda yay›mlanmas›n› yasaklam›flt›r. Atatürk ise bu
Ç
39
BD HAZ‹RAN 2014
propagandaya karfl› bir karfl› fetva yay›nlatm›fl ve TBMM’yi tekbir ve dualarla açt›rm›flt›r. yr›ca Vahdettin, bu yasak karar›ndan bir gün önce, 18 Nisan 1920’de Kuvay› Milliye’ye karfl› “paral› ordu” Kuvay› ‹nzibatiye’ yi kurmufltur. ‹flte Vahdettin bu süreçte halk›n Kuran’daki gerçekleri ö¤renmemesi için Kuran ve hadis meallerine yasak getirmifltir. Vahdettin’in gazete ve dergilerdeki Kuran ve hadis meallerinin yasak tarihi ise 23 Ekim 1921’dir. ‹flbirlikçi Vahdettin, Türk’ün ölüm kal›m savafl› olan Sakarya Zafe-
A
Osmanl› ‹mparatorlu¤u’nun 36. ve son sultan› ve 115. ‹slam halifesi VI. Mehmed Vahidettin ri’nden bir buçuk ay sonra Kuran ve hadis meallerini yasaklayarak halk›n milli coflkusunun Kuran’la dini bir coflkuya dönüflmesini önlemek; Hristiyan iflgalcilere karfl› kazan›lan bu 40
Vahdettin Hristiyan iflgalcilere karfl› kazan›lan bu zaferinin ayn› zamanda Kuran’a ve hadislere uygun bir mücadelenin sonucu oldu¤u gerçe¤ini halktan saklamak istemifltir. zaferin ayn› zamanda Kuran’a ve hadislere uygun bir mücadelenin sonucu oldu¤u gerçe¤ini halktan saklamak istemifltir. ‹flgal y›llar›nda ‹stanbul’da iflgalcilere cami ve mezarl›k satmas› ve Kuran, hadis meallerinin gazetelerde, dergilerde ve kitaplarda yay›mlanmas›n› yasaklamas›, onun sadece vatana de¤il ayn› zamanda ‹slam dinine ve Müslüman Türk milletine ihanet etti¤inin de kan›tlar›d›r. “Allah’›n yeryüzündeki gölgesi” diye adland›r›lan Halife Vahdettin, Kuran’›n ve Hadislerin anlafl›lmas›n› engellemek için mealleri yasaklarken; kimilerince “dinsiz, ‹slam düflman›” diye adland›r›lan Mustafa Kemal Atatürk, Kuran ve Hadislerin anlafl›lmas› için mücadele etmifltir. Kim gerçek Müslüman, kim gerçekten ‹slama hizmet etmifl, elinizi vicdan›n›za koyup siz karar verin!• sinanmeydan@butundunya.com.tr Ayr›nt› ve belgeler için: Atilla Oral, ‹flgalden Kurtulufla ‹stanbul, ‹stanbul, 2013, s. 561, 562
Dünya Kupas› Haziran’da Bafll›yor
Halit K›vanç Unutulmaz Dünya Kupas› An›lar›n› Yaz›yor
3
1954 Dünya Kupas›
FIFA Delegesi Olmaz m›y›m? Önce y›llar› sayd›k. Y›llar bitti, 2014’e geldik; bu kez aylar› saymaya bafllad›k ve…Sonunda Haziran’a geldik. Heyecanla, merakla ve özlemle flimdi, gün say›yoruz. Haziran’›n 12’ci gününe geldi¤imizde “özlem ve sab›rs›zl›kla bekleme nöbeti”mizi kulaklar›m›za ve gözlerimize b›rakaca¤›z. Onlar bir yandan saatlerin dakikalar›n› ve saniyelerini gözleyecekler, bir yandan da hakemin bafllama düdü¤ünün sesini bekleyecekler. O sesle birlikte bu ay›n 12’inci günü, 20’inci Dünya Kupas› maçlar› bafll›yooooor… Türkiye’de spor yazarlar› ve spikerleri taraf›ndan, mesleksel sayg›nl›klar›n›n ifadesi olarak kendisini “Halit Baba” ünvan›yla tan›mlad›klar›, spor yazarlar› ve spikerlerinin duayeni ünlü Halit K›vanç, izledi¤i on Dünya Kupas› maçlar›yla ilgili unutulmaz an›lar›n› bu say›m›zda da sizle paylaflmay› sürdürüyor.
954 Dünya Kupas› serüveni sona ermifl, ac›s›yla tatl›s›yla bir tarih olmufltu. Futbol Federasyonu Baflkan›m›z Ulvi Yenal’›n mükemmel Frans›zcas›yla toplant›larda, bas›nla konuflmada sayg›nl›k görmesi güzeldi.
1
Kaptan›m›z Turgay fieren’in de, ayn› flekilde saha d›fl›nda yabanc› gazetelere Frans›zca demeç vererek dikkati çekmesi de, ayr›ca iyi bir izlenim b›rak›yordu. Federasyonumuzun yerinde bir 41
BD HAZ‹RAN 2014
kararla, Roma’da oynanan üçüncü maç sonunda kurada bizim ad›m›z› çeken ‹talyan çocu¤u Franco’yu da, Milli Tak›m›m›zla birlikte, maskotumuz olarak ‹sviçre’ye götürmesi hofl bir olayd›. Benim için bir güzellik daha vard›. Hayat›mda ilk ve son defa, dünya futbolunun en büyük kuruluflu FIFA’n›n 50. y›ldönümüne rastlayan büyük toplant›ya Baflkan Yenal'la birlikte kat›lm›flt›m.
Ulvi Yenal Ulvi Yenal beni bir köfleye çekmifl, FIFA toplant›s›nda ülkemizi iki kifliyle temsil hakk›m›z bulundu¤unu, ancak öteki federasyon üyemizin bu toplant›ya gelemeyece¤ini söyleyerek, kendisiyle beraber toplant›ya gitmemi istemiflti. Benim yabanc› dille çeflitli delegelerle konuflup, ülkemiz ad›na yak›nl›k kuraca¤›ma inand›¤›n› da sözlerine eklemiflti. Gerçekten benim için çok önemli bir olayd› bu... FIFA toplant›s›nda “Türkiye” diye ayr›lm›fl yerde oturmak, konuflmalar› izlemek, aralarda çeflitli ülke delegeleriyle görüfl al›flveriflinde bulunmak 42
büyük bir deneyimdi. Tabii bu tür uluslararas› toplant›larda ne biçim ayak oyunlar› yap›ld›¤›n› da, böylesine yak›ndan görme f›rsat›n› elde etmifltim. abah›n erken saatlerinden itibaren birçok delege, bizim Baflkan Yenal’›n yan›na gelmifl, kendisini bugün seçimi yap›lacak ikinci baflkanl›k için aday olarak desteklediklerini söylemifllerdi. Ama akflama do¤ru yap›lan seçimde, o sabah FIFA’ya kabul edilen HongKong delegesi ikinci baflkan seçilecek, yapt›¤›m›z k›sa bir araflt›rma sonunda Ulvi Yenal’› aday gösteren bilmem ne ülkesi delegesinin bile bize oy vermedi¤ini, hem hayretle, hem de üzüntüyle ö¤renecektik.
S
Günümüzün sevgili gençleri! Futbolda Avrupal› oluflumuzu, pek çok alandan önce kabul ettirdi¤imizi iyi bilin! Ve hiç unutmay›n! O toplant›da bulunduktan sonrad›r ki, bu tür uluslararas› toplant›lara hep flüpheli gözle bakmaya bafllad›m. Haks›z da de¤ildim. Ha, unutmadan kaydetmeliyim. Bu toplant›da seçim sonucu aç›kland›ktan sonra, iki-üç ülkenin delegesiyle konufltu¤umda, bana “Biz çok istedik, çok çal›flt›k ama Türkiye’nin baflkenti Ankara,
BD HAZ‹RAN 2014
Asya k›tas›nda oldu¤u için, öteki delegeleri raz› edemedik” demifllerdi. Bu olay gerçekten çok önemliydi. Y›llarca dünya çap›ndaki mücadelelerde Avrupal› oldu¤umuzu kan›tlamak için az savafl vermemifltik. Günümüzün sevgili gençleri! Futbolda Avrupal› oluflumuzu, pek çok alandan önce kabul ettirdi¤imizi iyi bilin! Ve hiç unutmay›n!
fiike'nin babas›! 1978’de Arjantin’de Dünya Kupas›’nday›z. Brezilya Polonya maç›ndan sonra Mendoza Havaalan›’nda uça¤›n kalk›fl›n› beklerken, bir yandan televizyondan baflka flehirde oynanan Arjantin-Peru karfl›laflmas›n› izliyordum. Televizyon bafl›nda heyecanl› evsahibi Arjantinliler... Ve Mendoza’ daki maçtan dönen Brezilyal›lar... Grup birincisi olarak finali oynama flans› gol averaj›na kalm›flt›. Arjantin Peru’yu farkl› yenerse finalist olacakt›. Aksi halde Brezilya idi finalist... Ve Arjantin, maçla birlikte golleri ya¤d›rmaya bafllam›flt›. Maç sabah› “Arjantin - Peru maç› flike olacak” diyenler vard›. Hatta “6-0’l›k sonuç”tan söz edenlere rastlan›yordu. Tesadüfe bak›n ki... Arjantin alt› tane at›yordu gerçekten... Peru hiç karfl›l›k veremeyince, 6-0 bitiyordu maç... Karfl›laflmay› izleyen Devlet Baflkan› bile havalara s›çram›flt›. Brezilyal›lar, "‹flte söylenen flike ç›kt›. Hem de tamam› tamam›na 6 - 0...
Peru’yu 6-0 yenerek finale ç›kan ve flampiyon olan Arjantin tak›m›n›n futbolcular›n›n Dünya Kupas› sevinci Arjantin’in finale ç›kmas› için gerekli averaj sa¤land›” diyorlard›. ikenin gerekçesi, politik aç›dan da yorum getirmiflti: “Arjantin, mülteci Perululara yard›m etti. Arjantin, Peru komflulu¤u hat›r›na yapt› bunu. Ayr›ca Peru çok fakir... Parasal s›k›nt› içinde k›vran›yor. Arjantin bu maç› farkl› kazanmak için, Peru’ya bilmem kaç bin dolar...”
fi
43
BD HAZ‹RAN 2014
Neler söylenmiyordu daha... Dilin kemi¤i yok ki... Söyleyen, söyleyecekti. Diyorlard› ki: “Peru, koskoca ‹skoçya’y› 3-1 yendi. Öylesine güçlü tak›m oldu¤unu gösterdi. ‹ran karfl›s›nda da mükemmel oynad› ve farkl› galibiyet ald›. ‹ran’› 4-1 yenmek küçümsenemez. Nihayet Hollanda’ya da yenilmedi. Hollanda ki, finalist olan tak›m... Onunla da 00 kald›. ‹kinci turda Polonya’ya kafa tuttu, maç› tek golle verdi... Brezilya karfl›s›nda tutunamad› sadece... O maçta da 3-0’dan fazlas›n› alamad› Brezilya... fiimdi Arjantin'in kolayca 6-0’› istemesi ve almas›, insan›n kafas›n› buland›r›yor.” rezilya Teknik Direktörü Coutinho ile Delegasyon Baflkan› Cavalheiro, ertesi gün bir bas›n toplant›s› düzenliyor ve flu aç›klamay› yap›yorlar: “Peru, bugüne kadar kat›ld›¤› hiçbir turnuvada alt› gol yememifltir. Biz, bu maç›n sonucunu öncesinden duyduk, FIFA’ ya bildirdik.” Brezilyal›lara göre olay tek sözcükle özetlenebilirdi! “Cinayet!” Ama bu cinayet “faili meçhul cinayet”
B
olmaktan öteye geçemeyecek, küflü dosyalar aras›nda kaybolacak, Arjantin o 6-0’la finale ç›kt›¤› gibi, finalde de kazanarak Dünya Kupas›n› alacakt›. At› alan Üsküdar’›, kupay› alan F‹FA’y› geçmiflti yani...
1990, 14. Dünya Kupas› ‹talya’da. fiampiyon Almanya. Maradona’dan Madonna’ya... 1990 Final’inde Maradona sahada mücadele ederken, tribünde de ünlü flark›c› Madonna, ünlü tenor Pavarotti ile beraber maç› izliyordu. fieref tribününde de ‹talya Cumhurbaflkan› Cossiga, Baflbakan Andreotti, Almanya Cumhurbaflkan› Weizsacker, Baflbakan Helmut Kohl, Brezilya Cumhurbaflkan› Color de Mello, Kamerun Baflbakan› Ebvende vard›. Arjantin Cumhurbaflkan› Carlos Menem ise, maça gitmesinin u¤urlu gelmedi¤ini öne sürerek, finali TV’den seyretmeyi tercih etmiflti. Menem, aç›l›flta Kamerun’a yenildikleri için u¤ursuzlu¤a inanm›flt›. Ne var ki Baflkan gelince yenilmifllerdi... Gelmeyince de yeniliyorlard› iflte! 1990 y›l›nda Dünya Kupas›n› kazanan Alman Milli Tak›m›
BD HAZ‹RAN 2014
Bu final ayn› zamanda en golsüz final olmufltu. Tek gol vard›. O da penalt›dan at›lm›flt›. Çeyrek finaldeki ‹talya-Arjantin maç›nda Arjantinli Ruggeri’nin cebinden bir fley düflmesi, özellikle TV’ de daha yak›ndan gören milyonlar›n merak›n› kamç›lam›flt›. Sonradan Ruggeri’ye soran Bas›n mensuplar›, futbolcunun cebinde sak›z tafl›d›¤›n›, düflenin sak›z paketi oldu¤unu ö¤rendiler. Futbolcu olarak büyük ün yapan, tüm dünyada sevilen Beckenbauer, flimdi de “hoca” olarak baflar›lar›n› perçinledi. aradona, turnuvan›n en renkli kiflisiydi. Finalden sonra ünlü “Bücür”ün F‹FA’ya, hakemlere filan çok a¤›r dille yüklenmesini bekleyenler biraz flafl›racaklard›. Çünkü Maradona, onlara da verip verifltirmiflti ama... Herhalde art›k olgunlaflmaya bafllam›fl olmal› ki, kendisinin, kendi federasyonunun, kendi tak›m›n›n hatalar›n› da söylemeden geçememiflti. Maradona, flöyle dert yanm›flt› final sonras›: “1986 Kupas›’nda savunma oyuncular›m›z bile gol at›yordu. fiimdi yük, sadece benim üstümde... ‹talya, Almanya ve Brezilya tak›mlar›n›n bizden daha iyi oldu¤unu kabul etmemiz laz›m... Ancak Kamerun’a yenilmemizin üzüntüsünü hala içimden atamad›m. Dünya Kupas› maçlar›nda baflar›l› olmak, Arjantin’in gelene¤i... Gelecek kupa için flimdiden haz›rlanmal›y›z.” Finaller bafllarken, o tarihteki Cumhurbaflkan›m›z Turgut Özal, ev sahibi ‹talya’y› favori göstermifl,
M
Diego Maradona “‹talyanlar kupay› kazan›r” demiflti. Türkiye’de Fenerbahçe’de oynamakta olan Schumacher de ‹talyanlara flans vermifl, kaç y›l kalesini korudu¤u Alman Milli Tak›m› için “Bugünkü kadromuzla bizim tak›m, b›rak›n kupay›, yar› finale bile gelemez” demecini vermiflti. Almanlar, üçüncü kez Dünya fiampiyonu olman›n mutlulu¤unu sokaklara dökülerek coflkuyla kutlarken, Matthaeus “Kimse hakeme çamur atmas›n. Penalt› penalt›yd›. Ayr›ca, bizim Augenthaler’in düflürüldü¤ü, gene yüzde yüz penalt› olan pozisyonu da cezaland›rmad›. Bu kupay› bizden baflka tak›m›n kazanmas›, futbol adaleti ad›na ihanet olurdu” diyerek flimflekleri epey üstüne çekti. En ilginç sözü ise, Alman Littbarski söyledi maçtan sonra: “Dört y›l önce Meksika’da Maradona ve arkadafllar› gülerken, biz a¤l›yorduk. Gülme s›ras› bizde... fiimdi de Maradona a¤las›n bakal›m...” • 45
F›rçalayarak Serdar Günbilen
46
BD HAZ‹RAN 2014
Yazan: ‹SMA‹L AKTAfi
Engelli vücut gelifltirme sporcumuz Tolga Murat Bal›kç›, ‹zmir’den Ankara’ya yaklafl›k 600 kilometrelik yolu, protez baca¤› ile 61 saat pedal çevirerek tamamlad›. zmir’de yaflayan 29 yafl›ndaki engelli vücut gelifltirme sporcusu Tolga Murat Bal›kç›, Engelliler Haftas› kapsam›nda ç›kt›¤› zorlu bisiklet yolculu¤unu baflar›yla tamamlad›. Bir Avrupa flampiyonlu¤u, üç dünya flampiyonlu¤u, bir kâinat flampiyonlu¤u bulunan ve a¤›rl›k kald›rmada 2013 Guinness dünya
‹
rekortmeni olan Bal›kç›, ‹zmir’den Ankara’ya bisikletle gitti. Yaklafl›k 600 kilometrelik zorlu yolculu¤u 61 saatte tamamlayarak Ankara’ya ulaflan Bal›kç›, ilk olarak An›tkabir’i ziyaret etti. Sol baca¤›n› 28 Ocak 1998’de, henüz 17 yafl›ndayken geçirdi¤i trafik kazas›nda kaybeden Tolga Murat Bal›kç›, sahibi 47
Tolga Murat Bal›kç›’n›n, bir Avrupa üç dünya ve bir kâinat flampiyonlu¤u var. A¤›rl›k kald›rmada da 2013 Guinness dünya rekortmeni. oldu¤u spor salonunda gençleri de spora yönlendirme çabas›n› sürdürüyor.
B
aca¤›n› kaybettikten sonra yaflama küsmek yerine daha s›k› sar›lan Adnan Menderes Üniversitesi ‹ktisat Bölümü mezunu Bal›kç›, 10-16 May›s Engelliler Haftas›’n›n önemini vurgulamak ve kamuoyunun dikkatini engellilerin üzerine çekmek amac›yla, protez baca¤›yla ‹zmir’den Ankara’ya pedal çevirdi. 10 May›s Cumartesi saat 23.00’te ‹zmir’den bisikleti ile yola ç›kan Tolga Murat Bal›kç›, 61 saat sonra Ankara’ya ulaflt›. Bal›kç›, zorlu 48
Tolga Bal›kç›, 61 saatlik yolculu¤unu An›tkabir’de noktalad›. yolculu¤unu flöyle anlatt›: “Bu zorlu yolculu¤a Engelliler Haftas› nedeniyle ç›kt›k. ‹zmir’den Ankara’ya 61 saat süren yolculu¤umuzu An›tkabir’de noktalad›k. K›r›lma ya da ar›za durumlar› için yan›mda yedek protez bulundurdum. Molalar›m›z› k›sa tutarak erken zamanda Ankara’ya varmay› planlad›k. Ankara’ya giderken rak›m yükseldi¤i için rampalar beni çok zorlad› ama engel olamad›. Bundan sonraki hedefimiz hükümetimizi ziyaret ederek teflekkür etmek ve gelecek için önerilerde bulunmak olacak.”
BD HAZ‹RAN 2014
Petrol “‹nsan”la Tan›fl›yor 5 Yazan: H‹KMET ULU⁄BAY
S
Sanayileflmifl ülkelerin iyi e¤itilmifl
beyinleri Birinci Dünya Savafl› öncesinden beri sadece petrol kaynaklar›n›n de¤il tüm do¤al kaynaklar›n k›t ve dengesiz da¤›l›m›n›n ve dolay›s› ile ülkeleri için yaflamsal öneminin fark›nda idi. Bu düflünen beyinler birçok makale, kitap ve konuflma içinde bu konudaki ulusal ç›karlar›n› korumak için düflüncelerini ve önerilerini aç›klam›fllard›r. Ayn› araflt›rma ve çal›flmalar say›ca ve içerik olarak daha da geliflmifl olarak günümüze kadar gelmifltir. Bu ba¤lamda burada an›lmaya de¤er buldu¤um di¤er bir görüfl de ABD D›fliflleri Bakanl›¤› planlama
uzmanlar›ndan George Kennan’›n 1948 y›l›nda yay›mlad›¤› bir çal›flmas›nda yer almaktad›r; “Biz (ülke olarak) dünya zenginli¤inin yaklafl›k yüz-
George Kennan
BD HAZ‹RAN 2014
de 50 sine sahipken dünya nüfusunun yüzde 6.3 ünü oluflturuyoruz. Bu durumumuzla k›skançl›k ve k›zg›nl›k duygular›na hedef olabiliriz. Gelecek dönemler için bizim gerçek hedefimiz, iliflkilerimizi bu dengesiz durumu sürdürebilecek flekilde belirlemektir. (...) Bunu yapabilmek için tüm duygusall›klardan ve hayal kurmaktan uzak durmal› ve bütün dikkatimizi her yerde do¤rudan ulusal amaçlar›m›za yo¤unlaflt›rmal›y›z. (...) ‹nsan haklar›, yaflam standartlar›n›n yükseltilmesi ve demokratikleflme gibi gerçekçi ol-
"Do¤rudan do¤ruya güç gösterme kavram› ile u¤raflmak zorunda kalaca¤›m›z gün uzak de¤ildir." mayan amaçlardan uzak durmal› ve mu¤lak konuflmalara son vermeliyiz. Do¤rudan do¤ruya güç gösterme kavram› ile u¤raflmak zorunda kalaca¤›m›z gün uzak de¤ildir. Öyle bir günde idealistik sloganlardan ne kadar uzak durursak o kadar iyidir. (...) Gelecekte Uzak Do¤u’daki etkimizin askeri ve ekonomik olaca¤›n›n fark›nda olmal›y›z. Pasifik ve Uzak Do¤u dünyas›n›n hangi bölgelerinin bizim güvenli¤imiz için mutlak yaflamsal de¤erde oldu¤unu dikkatlice saptamal› ve bu bölgelerin bizim taraf›m›zdan kontrol edilece¤ine veya güvenilebilece¤ine iliflkin 50
politikalar üzerinde yo¤unlaflmal›y›z.” [40]
II. Dünya Savafl› sonras›nda dünyan›n Bat› ve Do¤u Bloku olarak ikiye bölünmesinin yan›nda Avrupa’n›n yeniden infla edilmesi ve sanayileflme çabalar›n›n dünya genelinde yayg›nlaflmas› sonucunda di¤er kaynaklara oldu¤u kadar petrole yönelik ç›kar çat›flmalar›n›n yeni boyutlara ulaflmas›na da neden oldu. Bu ba¤lamda da ülkemizin bulundu¤u co¤rafya sahip oldu¤u zengin petrol kaynaklar› nedeni ile Bat› ve Do¤u Bloku çekiflmesinin merkezine oturdu. Bu ç›kar çat›flmalar›n›n boyutu ve önemli ABD Devlet Baflkanlar›’n›n aç›klad›¤› yeni doktrinlerle çok aç›k ve somut biçimde ifade edilmeye baflland›. Konumuzu yak›ndan ilgilendiren ikisini k›saca an›msamakta fayda görüyorum. Ortado¤u’da yukar›daki geliflmeleri yak›ndan izleyen ABD’nin Ortado¤u’ya yönelik bak›fl› da etkilenmifl ve ABD yönetimi 9 Mart 1957 tarihinde Kongre taraf›ndan onaylanan Baflkanl›k karar› ile bölgeye yönelik tutumunu daha da kat›laflt›rm›flt›r. Eisenhower Doktrini olarak tarihe geçen bu belgede, “ABD, Ortado¤u’ daki milletlerin ba¤›ms›zl›¤›n›n ve toprak bütünlüklerinin (integrity) korunmas›n› dünya bar›fl› ve ulusal ç›karlar› bak›m›ndan yaflamsal olarak görmektedir. (...) Herhangi bir Ortado¤u ülkesinin uluslararas› komünizmin kontrol etti¤i bir ülke taraf›ndan silahl› sald›r›ya u¤ramas› halinde ABD’den yard›m talep edilmesi durumunda silahl› kuvvetlerini kullanarak yard›ma
BD HAZ‹RAN 2014
Jimmy Carter haz›r oldu¤u” aç›klanm›flt›r. [41] Görüldü¤ü üzere, bu doktrin ile ABD, dünya petrol rezervlerinin yüzde 65 ine sahip bulunan Orta Do¤u bölgesindeki ç›karlar›n› gerekirse silah kullanmak dahil her türlü vas›ta ile
koruyaca¤›n› ilan etmifltir. Aradan 23 y›l geçtikten sonra ABD bu konudaki kararl›l›¤›n› bu kez Baflkan Carter’›n sözleri ile yinelemifltir. Baflkan Jimmy Carter Kongre’nin 23 Ocak 1980 tarihli ortak toplant›s›nda Carter Doktrini olarak an›lacak flu aç›klamay› yapm›flt›r; “Herhangi bir d›fl gücün Basra Körfezi bölgesini kontrolü alt›na almak üzere harekete geçmesi ABD’nin yaflamsal ç›karlar›na sald›r› olarak kabul edilecektir. Böyle bir sald›r› askeri güç kullanma dahil gerekli her türlü araç ile def edilecektir.”[42] fiimdi bu bilgilerin eflli¤inde birinci petrol paylafl›m›nda dile getirilenler ile 2003 y›l›nda Irak’›n iflgali ile bafllayan ve Arap Bahar› ile devam etmekte olan son paylafl›m sürecinde söylenenleri yan yana koyarak bir karfl›laflt›ral›m.
‹lk ve Son Paylafl›mda Söylenenler 1. Paylafl›mda Söylenenler
Son Paylafl›mda Söylenenler
‹ngiliz D›fliflleri Bakan› Lord Landsdowne May›s1903 de Lordlar Kamaras›’nda yapt›¤› bir konuflmada çok önemli bir görüflü dile getirmifltir; “‹ngiltere Hükümeti, ‹ran Körfezi’nde kendisinden baflka hiçbir gücün denizde üs kurmas›na veya berkitilmifl-liman kurmas›na izin veremez ve böyle bir olguyu kendi ç›karlar›na yöneltilmifl menfur bir hareket sayar. Bu tür bir giriflime ellerindeki tüm imkânlar› seferber ederek mani olacakt›r.
ABD Baflkanlar›ndan Jimmy Car-
Kaynak: Mejcher H. Imperial Quest for Oil, sh 10.
Resource War sh: 60-61.
ter görev yapt›¤› dönemde, Ocak 1980’ de flu aç›klamay› yapm›flt›r: “Basra Körfezi’ni yabanc› bir devletin denetime almay› teflebbüs etmesi, ABD’nin yaflamsal ç›karlar›na sald›r› olarak kabul edilecek ve askeri güç dahil her vas›ta kullan›larak bu giriflim durdurulacakt›r.” Baflkan Carter Basra Körfezi’nde ortaya ç›kabilecek sorunlarda kullan›lmak üzere “H›zl› Harekat Gücü” (Rapid Deployment Force) kurdu. Bu güç daha sonra “Merkezi Komutanl›k” olarak isimlendirildi. Kaynak: Klare M.T. 51
BD HAZ‹RAN 2014
‹ngiltere’nin Donanma Haber alma
ABD Baflkan Yard›mc›s› olarak görev
‹daresi’nin Genel Müdürü 31 temmuz 1916 günü Hükümete sundu¤u raporda flu ifadeye yer vermifltir; “... hiç bir koflul alt›nda, ‹ngiltere’nin kontrolü alt›nda bulunan petrollü topraklar bir yabanc› devletin veya yabanc› ortakl›¤›n eline geçmemelidir. (...) ‘b›rak›n›z yaps›nlar politikas›’ ile bu büyük zenginlikleri yabanc› flirketlerin ellerine geçmesi, di¤er yönleri bir tarafa b›rak›lsa bile ‹ngiliz halk›n›n öfkesine yol açacakt›r. ”Kaynak:
yapan Dick Cheney, bu göreve gelmeden önce 1999 y›l›nda flunu dile getirmifltir; “2010 y›l›nda günlük ilave 50 milyon varile daha gereksinim olacak. Petrolün üçte ikisine en düflük maliyetle sahip olan Orta Do¤u ödülün bulundu¤u yerdir. “Kaynak: The Independent,
Jones Goeffrey, “The State and the Emergence of the British Oil Industry”, sayfa 186. ‹ngiliz Amirali
Slade Birinci Dünya Savafl›’ n›n sonlar›na do¤ru haz›rlad›¤› raporunda Mezopotamya petrol sahalar›n›n ele geçirilmesi üzerinde durmufltur. Raporu Savafl Kabinesine sunan Kabine Sekreteri Maurice Lord Curzon Hankley, D›fliflleri Bakan› Balfour’a da flu notu iletmifltir; “Mezopotamya’da ilerlemenin askeri bir yarar› yoktur. Zira Almanlar art›k Hindistan’a sald›rmay› Kafkasya üzerinden denemektedirler. Mezopotamya’daki bir harekatla onlar›n Hazar Denizi üzerinden yapt›klar› ilerlemeyi durduramayaca¤›m›z Amiral Slade’ ›n raporunda belirtilmektedir. Ancak Amiralin bana gönderdi¤i harita, Mezopotamya’da Kuzey’e ilerlemenin askeri nedenlerin ötesinde hakl› gerekçeleri oldu¤unu aç›kça göstermektedir. Mezopotamya’n›n de¤erli petrol kuyular›n› savafl bitmeden ele geçirmek bir avantaj olmaz m›? ” Savafl Kabinesi bu raporu 13 A¤ustos 1918 günü görüflmüfl ve sonuçta, Baflbakan “Savafl sona ermeden 52
“Blood and Oil: How the West will profit from Iraq’s most precious commodity” Jan. 7, 2007.
Cobra II bafll›kl› kitapta, A¤ustos
2002 de yap›lan bir brifing ile ilgili olarak flu bilgilere yer verilmifltir; Orgeneral Tommy Franks’›n plan›n›n stratejik hedefi; “... ‹ttifak›n askeri güçleri Irak’›n yönetim merkezini (centre of gravity) bu merkezin karfl›l›k veremeyece¤i flekilde bask› alt›na alarak Irak rejimini elemine edecektir. (...) Bu operasyonun sonucu rejim de¤iflikli¤idir. Baflar›, rejimin liderli¤inin ve güç merkezinin yok edilmesi, Kitle ‹mha Silahlar›n›n yok edilmesi veya kontrolü, toprak bütünlü¤ünün korunmas›, komflular› tehdit etme yetene¤inin ortadan kald›r›lmas›, kabul edilebilir bir geçici / kal›c› hükümetin oluflmas› olarak tan›mlanm›flt›r. (...) ”Kaynak: Gordon Michael R. & Gen. B. E. Trainor, Cobra II, 2006, sh 67.
9 May›s 2003 tarihinde ABD Baflkan›
G.W. Bush, on y›l içinde ABD-Ortado¤u Serbest Ticaret Bölgesinin kurulaca¤›n› aç›klad›. Kaynak: Achcar Gilbert, “Fantasy of A Region That Doesn’t Exist”, Le Monde Diplomatique, 4.4.2004.
ABD Baflkan› G.W. Bush’un Ulusal
Güvenlik Dan›flman› Condoleeza Rice, 7 A¤ustos 2003 günü “Orta Do¤u’yu De¤ifltirmek” bafll›¤› ile yay›nlanan bir yaz›s›nda di¤er hususlar›n yan›nda
BD HAZ‹RAN 2014
Musul’a ulafl›lmal›” talimat›n› vermifltir. Kaynak: Mejcher H., “Imperial Quest for Oil, Iraq 1910-1928” sayfa 39. Savafl sona erip Kuzey Irak ve Suriye
da iflgal edildikten sonra, ‹ngiltere ve Fransa Araplar aras›nda do¤abilecek huzursuzluklar› engellemek amac›yla 7 Kas›m 1918 günü bir Ortak Bildiri yay›mlam›fllard›r. Bu bildiride yer alan flu ifade dikkat çekicidir; “Do¤u’da, Almanya’n›n denetimsiz ihtiraslar›n›n yol açt›¤› mücadeleyi, Fransa ve Büyük Britanya’n›n sürdürmesinin nedeni, uzun süredir Türkler taraf›ndan ezilmekte olan halklara tam ve kusursuz özgürlük vermek ve yerel halklar›n hür iradeleri ile ulusal hükümetlerini kurmalar›na yard›m etmektir.” Savafl sonras›nda Irak ‹ngiltere’nin, Suriye’ de Fransa’n›n mandas› alt›nda uzunca bir süre kalm›fllard›r. Kaynak: Hurewitz J.C.,“Diplomacy in the Near and Middle East A Documentary Record: 1914-1956 sayfa 30.”
‹ngiliz Kabinesinde petrol ifllerinden
sorumlu olan Bakan Sir Hamar Greenwood, 12 Mart 1920 günü Parlamento’da flu konuflmay› yapm›flt›r: “Bu ülkeye gelen petrolün yüzde 80’inin ABD ve Meksika’ da üretilmesi ve sadece yüzde 2’sinin ‹ngiliz bayra¤› alt›ndaki topraklarda ç›kar›lmas› trajedidir. Hükümetimiz daha çok petrolün ‹ngiliz bayra¤› taraf›ndan kontrol edilmesinin öneminin fark›ndad›r.
flu hususlara da de¤inmifltir; “Bugün ABD ve müttefikleri kendilerini dünyan›n bir baflka bölgesini uzun vadeli bir de¤iflime adamal›d›rlar: 22 ülkeden oluflan ve toplam nüfusu 300 milyonu bulan Orta Do¤u’nun toplam GSY‹H’s›, nüfusu 40 milyon olan ‹spanya’dan bile geridir. Bölge, Arap ayd›nlar›n›n deyimi ile “özgürlük a盤›” nedeni ile geri b›rak›lm›flt›r.(...) Irak kurtar›lmas› ile, Orta Do¤u’da ve dünyada güvenli¤i güçlendirecek, olumlu bir gündeme bafllamak için özel bir f›rsat vard›r.” Kaynak: Rice Dr. Condolezza, National Security Advisor, “Transforming The Middle East”, The Washington Post August 7, 2003.
Nisan 2004’de ABD, G-8 toplant›-
s›nda “Büyük Ortado¤u Projesini” sundu. Proje Baflkan Bush’un “Özgürlü¤e ilerleme projesi”nin bir parças› oldu¤u belirtildi. Kaynak: Wittes Tamara Cofman, “The New U.S. proposal for a Greater Middle East Initiative: An Evaluation, Brookling Ins.
G-8, 26-27 May›s 2011 de yapt›¤›
toplant›s› sonucunda “Arap Bahar› Aç›klamas›”n› yapt›.Aç›klaman›n 2 inci maddesinde “Biz G-8 üyeleri ‘Arap Bahar›’n› oldu¤u kadar ‹ran halk›n›n büyük beklentilerini kuvvetle destekliyoruz. Halk›n sesini duyuyoruz, onlar›n demokrasi, aç›k toplum ve ekonomik modernleflme de dahil hakl› isteklerini destekliyoruz. Bu de¤iflim hareketinde oynad›klar› rol nedeni ile özellikle gençleri ve kad›nlar› övüyoruz.” Kaynak: G8 Deklarasyonu
(Sürecek)
Kaynaklar: [39] Rees Laurence, “World War II Behind Closed Doors Stalin, The Nazis and the West”, BBC Books, sh. 151. [40] Kennan George, U.S. State Department Policy Planning, Study #23, February 24, 1948. [41] Blum William, “Killing Hope”, Commuon Courage Press 2004 sh. 89. [42] Klare Michael T., “Rising Powers Shrinking Planet- The New Geopolitics of Energy”, Metropolitan Books 2008, sh.180. 53
Arafltırmacı-yazar Berk Yüksel son kitabında farklı konu bafllıkları altında yolundaki durakları paylaflıyor. Yazar, "böyle gelmifl böyle gider"cileri sarsmaktan büyük keyif alır. Yol göstermez, insanların yoluna göz dikmez sadece yol alır. Kolaya kaçıp baflkalarını yontmanın gereksiz çabası ile zamanını öldürmeyip, kendine odaklanmaya çalıflır. Jung'un deyimiyle yüzyılımızda ruhunu kaybeden insanın bütünlenme çabasının paylaflımıdır bu çalıflma.
BÜTÜN K‹TAPÇILARDA
Büyük Yap›tlar›m›z Konur Ertop
Siyasal Elefltirilerin,
Umutlar›n
Nam›k Kemal’i Nam›k Kemal dil ve anlat›m alan›na getirdi¤i yenilikler kadar ça¤›na göre çok ileri düflünceleriyle de edebiyat gelene¤imizi de¤ifltirdi. Roman, tiyatro gibi dallarda öncü yap›tlar› imzalad›. etiflme y›llar›nda geçmiflteki dünyan›n düflünceleriyle dolu, aflk, içki fliirleri yazm›flt›. “Encümen-i fiuara” adl› ozanlar toplulu¤una gidip geliyordu. 22 yafl›ndayken fiinasi’nin bir fliirini, bir raslant› sonucu okumas›, önünde yepyeni bir ufuk açt›.
Y
55
BD HAZ‹RAN 2014
Onunla tan›flarak, onun ç›kard›¤› “Tasvir-i Efkâr” gazetesine yaz›lar yazmaya bafllad›. Düflünce dünyas›nda Do¤u’dan Bat›’ya yönelmiflti. Bu s›ralarda Frans›z ayd›nlanmac› düflünürü Montesquieu’den bir çeviri de yapm›flt›. Bir mektubunda bu s›ralarda Voltaire’in “Felsefe Sözlü¤ü”nü okumakta oldu¤unu anlatm›flt›.
fi
inasi Paris’e gidince “Tasvir-i Efkâr”› yönetmeyi o üstlendi. ‹lk yaz›lar›nda özellikle e¤itim sorunlar›, kad›nlar›n okutulmas› gibi konular üzerinde durmufltu. Baflkentteki yang›nlar›n önlenmesi konusundaki yaz›s› nedeniyle Sadrazam Âli Pafla onu ödüllendirmiflti. Ancak toplum sorunlar›n›n yan› s›ra siyasal olaylarla da yak›ndan ilgileniyordu. Dönemin ayd›nlar›ndan bir toplulu¤un oluflturdu¤u “Yeni Osmanl›lar” adl› gizli örgütün üyesiydi. Paris’te Sultan Abdülaziz’e bir aç›k
Ziya Pafla 56
mektup yay›nlayarak devletin yönetimiyle ilgili elefltirilerde bulunan, çözüm yollar› öneren Mustafa Faz›l Pafla’y› destekleyenlere kat›ld›, yay›nlar›yla o görüflleri savundu. Sadrazam, Nam›k Kemal’in Tasvir-i Efkâr’dan ayr›lmas›n› istedi. Yaz›lar›n sürmesi üzerine de ‹stanbul’dan uzaklaflmas› için Erzurum vali muavinli¤ine atand›. Görev yerine gitmedi. Bask› alt›na al›nmak istenen Ziya Pafla, Ali Süavi gibi düflünce arkadafllar›n›n yan› s›ra, Paris’e kaçt›. Daha sonra Londra’da Ziya Pafla ile birlikte“Hürriyet” gazetesini ç›kard›. Yaz›lar›nda ‹mparatorlu¤un geliflmifl, özgür bir ülke olarak ça¤dafl dünya içinde yeni bir yer kazanabilmesini sa¤layacak toplumsal-siyasal görüfllerini dile getirdi. iya Pafla ile aras›n›n aç›lmas› yüzünden Nam›k Kemal “Hürriyet” gazetesinden ayr›lm›fl, Mustafa Faz›l Pafla da “Yeni Osmanl›lar”a maddi deste¤ini çekmiflti. ‹stanbul’a dönen Nam›k Kemal, “Yeni Osmanl›lar” örgütünden Ebüzziya Tevfik ve baflka arkadafllar›yla birlikte “‹bret” gazetesini ç›karmaya bafllad›. Siyasal geliflmelerle, toplumsal konularla ilgili yaz›lar›, tart›flmalar› genifl ilgi görüyordu. Yeni sadrazam Mahmut Nedim Pafla gazeteyi kapatt›. Yazarlar›n› taflrada memurluk vererek baflkentten uzaklaflt›rd›. Nam›k Kemal de Gelibolu mutasarr›fl›¤›na getirilmiflti. Sadrazam›n azledilmesinden sonra ‹stanbul’a döndü. Yeniden yay›nlanmaya bafllayan “‹bret”te hükümetin bas›n üzerindeki bask›s›n›,
Z
BD HAZ‹RAN 2014
Yurtseverlik duygusunu iflleyen oyunun etkisiyle izleyiciler, “Allah murad›m›z› versin!” diyerek soka¤a taflan gösterilerde bulunmufltu. kitap sansürünü fliddetle elefltiren yaz›lar yay›mlad›.
ise ancak on y›l sonra, Rodos Mutasarr›f› oldu¤u s›rada, yazar›ndan da izin al›nmaks›z›n, kaçak olarak bas›labilmifltir. am›k Kemal’in o¤lu, edebiyat profesörü Ali Ekrem anlat›yor: “Rüya’n›n hiçbir do¤ru nüshas› yay›nlanamam›flt›r. Rüya’y› bask› döneminde gizli gizli, korka korka basanlar bu kitap盤› yüksek karfl›l›klarla ancak güvendikleri kimselere satarlard›: Rüya’n›n içeri¤i de¤il ünü aran›yordu. Art›k tam Kemal’in kaleminden ç›km›fl gibi bir ‘Rüya’ yay›mlamak, ç›kar düflkünü bas›mc›lar› niçin u¤raflt›rs›n?
N
G
elibolu’dayken yazmaya bafllad›¤› “Vatan yahut Silistre” oyununun Gedikpafla tiyatrosunda oynamas› büyük yank›lar uyand›rm›flt›. Yurtseverlik duygusunu iflleyen oyunun etkisiyle izleyiciler, “Allah murad›m›z› versin!” diyerek soka¤a taflan gösterilerde bulunmufltu. Veliaht Murat Efendi’yle Nam›k Kemal’in yak›n iliflkisi oldu¤u biliniyordu. Zararl› yay›nlarda bulunma suçuyla Magosa’ya sürüldü. Ancak Abdülaziz tahttan indirilince ç›kan afla geriye dönebilecekti. Orada kald›¤› üç y›l boyunca “Akif Bey”, “Gülnihal”, “Zavall› Çocuk”, “Karabela” gibi oyunlar›n›, “‹ntibah” roman›n›, “Tahrib-i Harabat”, “Takibi Harabat” gibi elefltirel yap›tlar›n› kaleme ald›. Yap›tlar›n› yay›nlamas› yasakland›¤›ndan kitaplar› imzas›z olarak ya da baflkalar›n›n adlar›yla bas›labiliyordu. Yine Magosa’da yazd›¤› “Rüya”
Ali Ekrem Bolay›r Rüya’n›n bir gölgesi, maskaraca al›nm›fl bir kopyas› da amaç için yeterliydi! Bin türlü sak›nmalar, korkular içinde, gece yar›lar› karanl›k odalarda kopya edilebilen, temize çeken cahil birtak›m kimselerin elinden geçe geçe, taflbasmalar›yla yeralt› odalar›nda hiçbir düzenleme, 57
BD HAZ‹RAN 2014
düzeltme görmeden bas›la bas›la sanki sayfalar›, sat›rlar› aras›nda anlam ba¤› yok olacak kadar bozulan zavall› Rüya, Kemal’in yap›tlar›ndan oldu¤u umulamaz garip bir k›l›¤a girmifltir.” ap›t›n böyle bir bas›m›, 2. Meflrutiyetten önceki bir dönemde askeri okul ö¤rencisi Mustafa Rag›p Efendinin elindeydi. 2. Abdülhamid’in bask› y›llar›yd›. Korkudan örne¤in s›n›ftaki Murat adl› ö¤renci’ye s›n›f subay›, ‘Mir’at Efendi” diye sesleniyor, ö¤rencilerse gülmemek için dudaklar›n› ›s›r›yordu. Murat, hastal›¤› yüzünden tahttan indirilip Ç›ra¤an saray›na kapat›lm›fl eski padiflah›n ad›yd›. “Mir’at” ise “ayna” demekti! Bir gün -zaman zaman yap›ld›¤› üzere- ö¤rencileri denetlemek için s›n›fa görevli subaylar geldi. S›ra kapaklar›n›n alt›ndaki dolaplarda yasak yay›n ar›yorlard›. Mustafa Rag›p’›n önüne yaklaflan bir subay, kapa¤› kald›rt›p içerdeki kitaplar› kar›flt›rd›. M. Rag›p kaç gündür elinden düflürmedi¤i “Rüya”y›, s›n›f›n kap›s› aç›l›r aç›lmaz dolaptan ç›kar›p üniformas›n›n kol kapa¤›na sokuflturmufltu. Bir ucu d›flar› do¤ru uzanan kitapç›k, s›ran›n önünde duran subay›n gözünden kaçmam›flt›. Bafl›n› yana çevirip hiç görmemifl gibi uzaklafl›rken, ö¤renciyi giysilerine biraz daha özen göstersin diye uyarmakla yetindi! Belli ki o da, o yay›nlar› izleyen, özgürlükçü subaylardan biriydi! Rag›p Efendi, emekli topçu albay› olarak 70’ine yaklaflt›¤› döneminde, ‘Rüya’y› ilk okudu¤u y›llar›n coflkusu
Y
58
ile çocuklar›na okuyacakt›. (Rag›p Efendi, benim babamd›.-K.E.) Nam›k Kemal’in yap›t›n›n kendi döneminde de sonralar› da ayd›nlar üzerinde derin etkisi olmufltur. Özgürlük, yurtseverlik duygular›n› dile getiren bu güçlü yap›tta, yazar, 1872 y›l›nda, Bo¤aziçi’nde bir düfl gördü¤ünü anlat›r. “Bir düfl gördüm, öyle hayale bin gerçek fedad›r!” 1872 onun Magosa’da bulundu¤u tarihtir. Anlatt›klar›nda özgürlük tutkusunun ‹stanbul özlemiyle de birleflti¤i gözlenir. Düflünde güzel bir genç k›z -özgürlük perisi- konuflmakta, halk› uyarmaya çal›flmakta, ö¤ütler s›ralamaktad›r: alk derin bir aymazl›k içindedir. Devlet yönetimi bozulmufltur. Yöneticiler, memurlar görevlerine yan çizmektedir. Yolsuzluk, h›rs›zl›k, rüflvet al›p yürümüfltür. Herkes yaln›zca kendisini düflünmekte, karn›n› doyurmak için el etek öpmektedir. Gerçe¤i görebilenler
H
Herkes yaln›zca kendisi düflünmekte, karn›n› doyurmak için el etek öpmektedir. Gerçe¤i görebilenler düflüncelerini söylemekten uzakt›r, duruma göz yumarlar.
BD HAZ‹RAN 2014
düflüncelerini söylemekten uzakt›r, duruma göz yumarlar. Özgürlük perisi sözünü esirgemeden konuflur: “Ölüm korkusuyla, yok olacak duruma düflüyorsunuz. Hapsedilme kayg›s›yla düflüncenizi bafl dedi¤iniz bir avuç kemik, vicdan›n›z› gönül dedi¤iniz bir parça et, dilinizi birkaç damla kan aras›nda zindana gömüyorsunuz; duvarda gölgenizi görseniz, organlar›n›z›n her biri bir baflka yolda titriyor.” “Bütün dünya bak›fllar›n› gelece¤e dikmifl, girdi¤i yolda aç›kgözlülükle yürüyüp gidiyor, siz sanki güçlü bir el boynunuzu tutmufl da arkaya döndürmüfl gibi gözlerinizi geçmifle yöneltmiflsiniz.”. aris’te, Londra’da yaflam›fl ça¤dafl uygarl›¤›n getirdi¤i de¤erleri gözleriyle görmüfl yazar, özgürlük perisinin dilinden uygarl›¤›, kitapl›klar›, demiryollar›n›, telgraf›, yeni bulufllar› över. E¤itimi yüceltir. “Hâlâ m› uyuyacaks›n›z, mahfler gününde mi uyanacaks›n›z?” diye sorar. “Sevdi¤iniz, be¤endi¤iniz atalar›n›z e¤ilirse Yarat›c›ya secde etmek ya da k›l›ca dayanmak için e¤ilirdi. Sizin ise ifliniz, belki fleytandan daha kötü bildi¤iniz birtak›m yarat›klar›n al›flkanl›k ya da ç›kar u¤runa aya¤›n› öpmek için secdeye kapanmaktan ibarettir.” Uygar dünyada yaflananlar aras›nda ülke yönetimiyle ilgili yenilikler de bulunmaktad›r: Hükümet üçgen gibi üç önemli güçten oluflmufltur. Halk, seçimle yönetime kat›l›r. Mahkemeler mahflerde Tanr›n›n adaletinde
P
görülebilecek kadar adaletlidir. Memurlar resmi elbise giymifl melekler gibidir… am›k Kemal’in düflünde, zengin bir gelecek alg›s› gelifltirilmifltir: “fiehirler ve yollar ayd›nl›k, evler saraylar kadar süslü, kaleler kadar sa¤lamd›r. Demiryollar› ve caddeler ço¤alm›fl, halk›n yaflam düzeyi yükselmifltir. Herkes her gün yeni bir fikir icat etmektedir. Herkesin evinde telgraf vard›r…”Düfl sona erince, yazar gözlerini kapad›¤›n›, bu yetkin dünyay› doya doya görmeye çal›flt›¤›n›, yaz›k ki baflaramad›¤›n› yak›narak anlat›r. Yap›t›n› dizeleriyle noktalar: "Ne yâr-› can imiflsin ah ey ümidi istikbal / Cihan› sensin âzâd eyleyen bin ye's ü mihnetten / Senindir devri devlet hükmünü dünyaya infaz et Huda ikbalini h›fz eylesin her türlü âfetten" (Ey gelecek umudu, ne candan sevgiliymiflsin. Dünyay› kayg›dan tasadan kurtaran sensin. Yönetme s›ras› art›k senindir, gücünü bütün dünyaya uygula. Tanr› senin baht›n› her tehlikeden korusun.) Nam›k Kemal’in düflünceleri, 2. Meflrutiyeti besledi. Cumhuriyet ayd›nlanmas›na yön kazand›rd›. Düflündeki o özlemi gerçeklefltirmeye çal›flan kuflaklar birbirini izledi. Yeni topluma ulaflma yolunda onun anlatt›klar›ndan geriye do¤ru ad›mlar da at›ld›. 150 y›la yaklaflan bir tarih diliminin ard›ndan onu yeniden okumak yarars›z olmayacakt›r… •
N
konurertop@butundunya.com.tr 59
B
ir an› roman fleklinde, zaman zaman da Nil'in geçmifline de dönülerek anlat›lan bir y›l; 1968'ler... Che'nin, Hiroflima'n›n; Berlin Duvar›'n›n, Küba'n›n s›cakl›¤›nda k›p›r k›p›r bir gençlik. ‹flte bu 1967 - 68 k›fl›nda, sonradan uzun y›llar Frans›z Kültür Bakan› olacak olan Jack Lang, dünyan›n her taraf›ndan seçilerek getirtilen amatör oyuncular› Nancy'de buluflturdu, Centre Universitaire de Formation et de Recherche Dramatiques çat›s› alt›nda...
BÜTÜN K‹TAPÇILARDA
Evrensel Bak›fl Aç›s› Gürbüz Evren
Cezayir ve Kara Ayaklar B
ütün Dünya’ n›n May›s 2014 say›s›nda, Kuzey Afrika ülkeleri, Fas, Tunus ve Cezayir’in tarihimizdeki yerine de¤inmifl, yaz›da özellikle Cezayir’in önemini öne ç›karm›flt›k. Bu ülkenin tarihinde, 1830-1962 dönemine Frans›z sömürgecili¤i damgas›n› vurmufltur. Günümüzde, Cezayir denildi¤inde Frans›z kamuoyunda akla gelen ilk terim ise “Pied Noirs” yani “Kara Ayaklar”
olur. Bilindi¤i üzere Kara Ayaklar, Kuzey Amerika’da, Montana bölgesinin yerli kabilelerinden biridir. Ancak söz konusu kabilenin Cezayir’ deki Kara Ayaklar ile hiçbir ilgisi yoktur. Peki, kimdir bu Kara Ayaklar? Bu soruya birçok yan›t vermek mümkün. Baz› kaynaklar, Cezayir’e gelen ilk Avrupal›lar›n siyah ayakkab›l› oldu¤una iflaret eder. Kimileri ise ilk Frans›z askerlerinin siyah renkli tozluklar tafl›d›¤›n› an›msat›r. Kara 61
BD HAZ‹RAN 2014
Kara Ayaklar deyiminin Cezayir’e ilk gelen Frans›z askerlerinin siyah renkli tozluklar› nedeniyle ç›kt›¤› söylenir Ayak tan›mlamas›n›n da buradan ç›kt›¤› belirtilir. Bir baflka teze göre ise Cezayir’in sömürgelefltirilmesi s›ras›nda bu ülkeye gelen ilk Avrupal› yerleflimcilerin batakl›klar› kurutmak ve yeni tar›m alanlar› açmak için çal›fl›rken, siyah çizmeler giymeleri nedeniyle yerli halk taraf›ndan Kara Ayak olarak adland›r›lm›fllard›r.
S
on bir örnek ise flöyledir: Avrupal› yerleflimciler, yetifltirdikleri siyah üzümleri flarap yapmak için ç›plak ayakla çi¤nedi¤ini gören yerli halk, onlara Kara Ayak ad›n› takm›flt›r. Asl›nda Kara Ayak tan›mlamas› sadece Cezayir’den gelenler için 62
de¤il eski sömürgeler Fas ve Tunus’tan Fransa’ya göç eden Frans›z as›ll›lar için de kullan›l›r. Cezayir’i sömürgelefltirmeye karar veren Fransa, dönemin Osmanl› yöneticisi Denizlili Ali Hüseyin Paflan›n, Frans›z Konsolosu De la Haye’e hakaret etti¤i bahanesi ile, 1830’dan itibaren bu ülkeye asker ç›kar›r. Asl›nda Fransa’n›n, Cezayir aç›klar›ndaki korsanl›k faaliyetlerinden ve ele geçirilen gemilerdeki Hristiyanlar›n köle edilmesinden rahats›zl›k duydu¤una da dikkat çekilir. Bunlar›n d›fl›nda, Cezayir’deki yer alt› zenginlikleri de, Frans›z sömürgecili¤inin bu ülkeye yerleflmek istemesinin nedenleri aras›nda say›lmaktad›r. tarihlerde Cezayir’in nüfusu 3-4 milyon civar›ndad›r. Bu genifl ülkeyi sömürgelefltirmeye Fransa’dan getirilecek yerleflimcilerin yetmeyece¤i anlafl›l›nca, di¤er Avrupal› Hristiyanlar da yerleflimci olmalar› için desteklenecektir. Askerler ülke topraklar›nda ilerlerken, Frans›zlar›n yan› s›ra ‹spanyollar, ‹talyanlar ve Maltal›lar da Cezayir’e gelip Fransa’ n›n kontrolünde yerleflimler kurmaya bafllarlar. Fransa topra¤› olarak adland›r›lmaya bafllanan Cezayir’e d›flar›dan gelip yerleflenlere de Frans›z vatandafll›¤› verilmifltir. Hristiyan yerleflim-
O
BD HAZ‹RAN 2014
cilerden çok daha önce Cezayir’de bulunan Yahudiler de, Frans›z vatandafll›¤›na kabul edilmifltir. ‹flte tüm bu kesimler “Cezayir Frans›zlar›” olarak da adland›r›lm›flt›r. Buna karfl›n, ço¤unlu¤u Müslüman olan yerli halka ayr› bir statü verilmifltir. “Frans›z Müslümanlar›” ad› ile an›lan Cezayirliler ikinci s›n›f vatandafl olarak görüldüler. Frans›z vatandafllar› ile ayn› haklara da sahip de¤ildiler.
ordusu ile büyük çapta çat›flmalar yaflanm›flt›r. Frans›z ordusu direniflçilere çok sert karfl›l›k vermifl, birçok bölgede katliamlar yapm›flt›r. Araplar› sevmeyen Kara Ayaklar da orduya yard›m etmeye bafllay›nca iflkence, katliam ve keyfi adam öldürmeler, günlük yaflam›n parças› haline gelmifltir. Çat›flmalar›n fliddetlenmesi üzerine, Fransa’n›n efsane lideri Cumhurbaflkan› Charles De Gaulle, krize müdahale etmek zorunda kalm›flt›r. De Gaulle, 1958’de Cezayir’e giderek, büyük bir infial
üslüman Cezayirliler ile Frans›z sömürgecili¤inin ülkedeki temsilcisi Kara Ayaklar aras›ndaki iliflkiler genelde iyi de¤ildi. Yerli halk yoksul ve haklardan mahrum, Kara Ayaklar ise ülke ekonomisini, siyasetini ve yönetimini elde tutuyor, çok iyi koflullarda yafl›yorlard›. Cezayir’de Frans›z sömürgecili¤ine ilk örgütlü tepkiler 1930’lu y›llardan itibaren verilmeye baflland›. fieyh Abdülhamid Bin Badis, Ahmet Messali Hac ve Ferhat Abbas, Cezayir’deki direniflin farkl› siyasi ak›mlar›n› temsil eden liderler olarak ön plana ç›kan isimlerdir. Sömürgecili¤e karfl› daha somut ve örgütlü direnifl ise 1950’li y›llardan itibaren bafllam›flt›r. Cezayir’in ba¤›ms›zl›¤› için savaflan Ulusal Kurtulufl Cephesi FLN adl› örgüt ise 1955 y›l›ndan bafllayarak düzenledi¤i eylemler ile ad›n› duyurmufltur. yerli halk› Araplar, örgütün çat›s› alt›nda topland›kça, FLN FLN örgütünün güçlenmifl, ülkedeki Frans›z kurucular›
M
Cezayir’de Frans›z sömürgecili¤ine ilk örgütlü tepkiler 1930’lu y›llardan itibaren verilmeye baflland›.
BD HAZ‹RAN 2014
içinde olan Kara Ayaklara, “Sizi anlad›m” ve “Yaflas›n Frans›z Cezayir” diyerek, onlar› yat›flt›rmaya çal›flm›flt›r. ncak bu ziyaret, Frans›z sömürgecili¤inin Cezayir’ deki varl›¤› için sonun bafllang›c›d›r. FLN, direniflini k›rsal kesimden büyük kentlere tafl›d›. Suikastlar, bombal› sald›r›lar, kentlerde yaflayan Kara Ayaklar›n Araplara yönelik fliddet eylemleri düzenlemesine yol açacakt›r. Her iki taraftan on binlerce insan›n yaflam›n› yitirmesi, fliddetin önüne geçilememesi üzerine De Gaulle, 1961 y›l›nda hayati bir ad›m atarak, FLN ile görüflece¤ini kamuoyuna duyurdu. Bu durum ordu
A
kaçmay› baflaran di¤er 2 general, ordunun özel müdahale birlikleri içinde örgütlenerek, Cezayir’de Araplara ve FLN üyelerine karfl› terör estirmeye bafllad›. Faili meçhul cinayetlerin say›s›nda patlama oldu. Bu terör, Fransa’da yerleflmifl Cezayirli Araplara da yöneldi. Frans›z polisi, Paris, Lyon, Marsilya gibi kentlerde, Araplar›n yaflad›¤› semtleri kuflatarak, bask›nlar düzenledi. Bunun sonucunda da say›s›z insan kayboldu, baz› Cezayirli Araplar›n cesetleri Seine Nehri’nden topland›. Bask›lar› ve cinayetleri protesto etmek isteyenler ise 17 Ekim 1961’de Paris’te bir araya geldi. Yaklafl›k 30 bin kiflinin kat›ld›¤› gösteriye müdahale eden Polis, 13 bin kifliyi gözalt›na ald›. Paris d›fl›ndaki bir stadyuma kapat›lan göstericilerden 22’sine idam cezas› verildi. Binlerce kifli hapse at›l›rken yine binlerce gösterici de s›n›r d›fl› edildi.
G De Gaulle ve Kara Ayaklar aras›nda büyük rahats›zl›k yaratt›. Bafllayan gerginlik k›sa bir süre sonra etkisini gösterdi ve Frans›z ordusunun önde gelen 4 generali, 21 Nisan 1961 tarihinde De Gaulle’e karfl› darbe girifliminde bulundu. De Gaulle böylesi bir giriflime haz›r oldu¤u için darbe önlendi ve 2 general tutukland›. Ancak 64
eliflmelerin ard›ndan, Cumhurbaflkan› De Gaulle, Cezayir’in ba¤›ms›zl›¤› için mücadele eden FLN ile görüflmelere yeniden bafllad› ve 19 Mart 1962’de imzalanan Evian anlaflmas› ile 8 y›l süren savafl sona erdi. De Gaulle ise 8 Nisan 1962’de, Cezayir politikalar›n› referanduma sundu. Çözüm için ola¤anüstü yetkiler talep eden De Gaulle halktan istedi¤ini ald›. Ard›ndan, 1 Temmuz 1962’de Cezayir’de düzenlenen referandumda ise halk›n ezici bir ço¤unlu¤u ba¤›ms›zl›¤a evet dedi. Ordu içinde Cezayir’in ba¤›ms›zl›¤›na karfl› olan gene-
rallerin kurdu¤u örgüt ise 25 A¤ustos 1962’ de De Gaulle’e, Paris yak›nlar›nda suikast düzenledi. General De Gaulle bu sald›r›dan yara almadan kurtuldu. Gemilerle onuçta CezaCezayir’den yir’in ba¤›mFransa’ya göç s›zl›¤› 1,5 eden ”Kara Ayak”lar milyon kiflinin ölümü, 1 milyon kiflinin hapse girmesi ve 2,5 milyon kiflinin sürede kente yüz binlerce Kara Ayak de mülteci olmas› pahas›na kazan›l- gelince, ev, ulafl›m ve e¤itim alanlam›flt›. Cezayir’in ba¤›ms›zl›¤› ile Kara r›nda sorunlar yafland›. Kimse onlar› Ayaklar›n da trajedisi bafllayacakt›r. istemiyordu. Belediye Baflkan› “Baflka Yaklafl›k 160 y›l boyunca Cezayir’de yere gitsinler” derken, Frans›z Ulusal birinci s›n›f vatandafl statüsünde Meclisi’nden, denize dökülsünler yaflayan, ülke zenginliklerinin sahibi sesleri yükseliyordu. Çocuklar› okullaolan, son 10 y›lda ise Araplar ile ra kaydedilmeyen Kara Ayaklara, iliflkileri tamamen kopan Kara Ayak- hakarete varan sataflmalar da yap›l›lar›n, bu topraklarda kalmas› art›k yordu. Kara Ayaklar› afla¤›layan, mümkün de¤ildi. Yükte hafif pahada geldikleri yere dönmelerini isteyen a¤›r ne varsa yanlar›na alan Kara pankartlar›n as›ld›¤› kentte yaflamak Ayaklar› tafl›yan gemiler, birbiri pefli giderek zorlafl›nca yeni tedbirler al›nd›. s›ra Fransa’ya hareket etmeye bafllad›. Bölgede Kara Ayaklar için yerleflim Kaçarcas›na geldikleri Fransa’da alanlar› kuruldu. beklediklerini bulamayan Cezayir Frans›zlar› büyük hayal k›r›kl›¤› ara Ayaklar, günümüz Franyaflayacakt›r. Fransa’n›n güneydeki sa’s›nda, özellikle Marsilya kentlerine, özellikle de Marsilya’ya ve civar›nda yo¤un olarak yerleflen Kara Ayaklar hiç ummad›kla- yerleflmifltir. Büyük bir bölümü sa¤ r› tepkiler alm›fl ve d›fllanm›fllard›r. ve ›rkç› partilere oy veren Kara Kara Ayaklar› sömürge yerleflim- Ayaklar, Fas, Tunus ve Cezayir’den cisi, Cezayir’i talan eden zengin toprak gelen Arap göçmenlere yönelik sert sahipleri olarak gören Frans›zlar, ak›n tutumlar› ile de tan›n›yorlar. Kara ak›n gelen bu insanlara so¤uk durdu. Ayaklar›n Fransa’daki yeni yaflamlaEn büyük sorun ise liman kenti r›n› baflka bir yaz›da ele alaca¤›m. • Marsilya’da yafland›. Çok k›sa bir gurbuzevren@butundunya.com.tr
S
K
65
Haz›rlayan: SENEM SENGÜL KARAN
1-Mezopotamya'n›n kelime anlam› nedir? a-Irmaklar aras› b-Büyük vaha c-Ovalar ülkesi d-Ortak vadi 2-Ruslar›n kulland›¤› alfabe afla¤›dakilerden hangisidir? a-Latin b-Kiril c-Ortadoks d-Yunan 3-ABD nin Rusya dan para karfl›l›¤› sat›n ald›¤› Kanada s›n›r›ndaki eyaletin ismi nedir? a-Ouebec b-Alaska c-Toronto d-Antarktika
7-Panama kanal› hangi denizleri birbirine ba¤lar? a-Atlas-Büyük okyanus b-Atlas-Hint okyanusu c-Hint-Büyük okyanus d-Adriyatik-Atlas okyanusu
13-Bitkilere yeflil rengini veren madde hangisidir? a-Hemoglobin b-Fotosentez c-Granül d-Klorofil
8-Ay›n dünya ile günefl aras›nda kalmas›na ne ad verilir? a-Dönence b-Ay tutulmas› c-Dolunay d-Günefl tutulmas›
14-Afla¤›dakilerden hangisi Amerikal› siyahilerin eflitli¤i için mücadele etmifl ve suikast sonucu ölmüfl ünlü liderdir? a-Martin Luther King b-Will Smith c-Nelson Mandela d-Morgan Freeman
9-Hangisi suçlular›n dünya çap›nda takibi amac›yla 1923 y›l›nda kurulmufl uluslar aras› polis komisyonudur? a-FBI b-Nato c-‹nterpol d-Europol
4-Dünya'ya en yak›n y›ld›z hangisidir? a-Kutup y›ld›z› b-Venüs c-Günefl d-Mars
10-Afla¤›dakilerden hangisi "Orient Ekspres" gibi cinayet kitaplar› yazm›fl ‹ngiliz yazar›d›r? a-Agatha Christie b-Virginia Woolf c-Charles Dickens d-J.K. Rowling
5-Akan bir nehirde iki kere y›kan›lmaz sözü kime aittir? a-Aristo b-Comte c-Weber d-Herakleitos
11-Meteorolojik olaylar›n ço¤u atmosferin hangi tabakas›nda oluflur? a-Troposfer b-Stratosfer c-Mazosfer d-Ekzosfer
6-Nobel ödüllerini bafllatan ‹sveç'li Alfred Bernard Nobel hangi alanda çal›flmalar yapm›flt›r? a-Gazlar hakk›nda b-Radyobiyoloji c-Patlay›c›lar hakk›nda d-Antibakteriyel ilaçlar
12-Yahudilerin kutsal sayd›klar› ve bat› duvar› olarak adland›r›lan duvar›n ismi hangisidir? a-Adak duvar› b-Berlin duvar› c-Aflkanere duvar› d-A¤lama duvar›
66
15-Nohut, limon ve tahin ile yap›lan orta do¤u kökenli meze hangisidir? a-Fava b-Humus c-Tarama d-Börülce 16-Ünlülerin gizli yaflamlar›n› araflt›r›p elde etti¤i foto¤raflar› gazetelere verip para kazanan kiflilere ne denir? a-Dedektif b-Paparazzi c-Muhabir d-Tele voleci 17-Postahane, otel gibi binalar›n girifllerinde döner kap›lar olmas›n›n en geçerli sebebi nedir? a-Estetik b-Kap› dayan›m› c-Is› izolasyonu d-Kanuni zorunluluk 18-Yahudilerin, Yahudi olmayanlara verdikleri isim nedir? a-Eflkanazi b-Goy c-Mason d-fiiksa Yan›tlar: 146. sayfada
BD HAZ‹RAN 2014
Kad›nlar
1Y›ld›r 00
Mücadele 2
Alan›nda
Yazan: ZEKİ SARIHAN
30
Ekim 1918’de bafllayan Mütareke döneminde ‹stanbul bas›n›nda kad›nlar için sayfalar aç›lm›fl, ‹kinci Meflrutiyet döneminde patlayan kad›n özgürlü¤ünün sürmesi ve geliflmesi için yay›nlar yap›lm›flt›r. Yakup Kadri 1921 tarihli bir yaz›s›nda, kad›nlar›n on y›l öncesine göre flu iflleri yapt›¤›n› anlatmaktad›r: “Yüzlerini açmak, soka¤a manto ile ç›kmak, yaln›z bafllar›na istedikleri yere gitmek, erkeklerle birlikte tiyatrolara gidebilmek, memleket ifllerine kar›flmak, hay›r derneklerinde çal›flmak, dairelerde memurluk, ticarethanelerde kâtiplik, sat›c›l›k yapabilmek, yüz bin kiflilik siyasi mitinglerde 67
BD HAZ‹RAN 2014
konuflabilmek.” Frans›z L’Humanite yazarlar›ndan Magdelena Mark da Türkiye’den gönderdi¤i mektuplar›ndan birinde “Türk kad›nl›¤›n›n hürriyeti, savafl›n bafllad›¤› tarihten bafllam›flt›r. Çok evlilik, harem art›k yok. ‹ktisat, gelene¤i alt üst etti. K›zlar art›k üniversiteye, devlet memurlu¤una girebiliyor” diye yazm›flt›r. Mütareke döneminde Türk gazeteleri dünya kad›n hareketi hakk›nda haberler vermekte, Türk kad›nl›¤›n›n özgürlü¤ü için bu yay›nlardan dersler ç›kar›lmaktad›r. Kurtulufl Savafl› kad›nlar›n eseridir. Kurtulufl Savafl›, Türk kad›nl›¤› için o zamana kadar görülmedik bir özveri, örgütlenme, hizmet dönemi olmufltur. Çünkü art›k düflman, anayurdun ta içlerine girmifl bulunuyordu. Bu durum, eflk›yan›n talan için bir evin içine girmesinden farks›zd›r ve kad›n›n yaln›z evi, yuvas›, efli, o¤lu, k›z›n›n hayat› de¤il, kendi ›rz› da sald›r› alt›ndayd›. ehlikenin geliflini öncelikle ‹stanbul’un ayd›n kad›nlar› fark ettiler. Kad›nlar içinde tepkilerini ortaya koyma imkân›na onlar sahiptiler. “Kad›köylü Kad›nlar” imzas›yla gazetelere gönderilen ve 18 Kas›m 1918’de Akflam gazetesinde yay›mlanan bir yaz›da, “Millî haklar›m›z› muhafaza edecek hükümet ve erkek yoksa, biz var›z” denilmifltir. Osmanl› Han›mlar Derne¤i, 24 Mart 1919’da Bat› baflkentlerindeki kad›n derneklerine bir muht›ra göndererek onlar›n anal›k duygular›na hitap etmifl,
T
68
Türkiye temsilcilerinin de Paris Bar›fl Konferans›’nda dinlenilmesini istemifltir.
D
aha ‹zmir’in iflgalinden 38 gün önce 7 Nisan 1919 tarihli Memleket gazetesinde “Türk k›z› da millî mücadeleye at›lmal›d›r” bafll›kl› bir yaz›n›n yay›mlanmas›, erkeklerin de kad›nlardan beklentilerini ve onlarla omuz omuza mücadele etmeye niyetli olduklar›n› göstermektedir. “Türk k›z›, Türk genci, haydi vazife bafl›na! Vazife bafl›, vatan sinesi, halk›n sahas›d›r. Türklerin k›z ve erkek çocuklar› el ele, kalp kalbe vereceklerdir. Halka koflmazsak, temelimiz y›k›lm›fl, iflimiz bitmifl demektir.”
Tehlikenin geliflini öncelikle ‹stanbul’un ayd›n kad›nlar› fark ettiler. Düflman›n Bursa’ya kadar gelmesi üzerine Bolu kad›nlar›, Büyük Millet Meclisi’ne bir dilekçe yazarak ›rz ve namuslar›n› kendilerinin koruyabilmesi için silah verilmesini istemifllerdir. ‹zmir’in iflgali üzerine, ‹stanbul’a çekilen protesto telgraflar› içinde Ayfle, Fatma imzal› olanlar da vard›r. Üsküdar kad›nlar›, Do¤anc›lar’da toplanarak ‹ngiltere ve Fransa temsilcilerine çektikleri telgrafta, iflgale raz› olmayacaklar›n› belirtmifllerdir. Bursa kad›nlar› da Ankara Müda-
BD HAZ‹RAN 2014
faai Hukuk Cemiyetine çektikleri telgrafta ölmeye haz›r olduklar›n› anlatm›fllard›r. Erzurum Kad›nlar› da Murat Pafla Camii’nde toplanarak ‹zmir, Antalya, Marafl gibi yerlerin iflgal edilmesi ve buralarda yap›lan vahflete göz yumulmas›n›n önüne geçilmezse hakk›n savunulmas› için baflka araçlara baflvuracaklar›n› anlatm›fllard›r. Edirne’de binlerce kad›n Sultan Selim Camii’nde toplanarak ‹tilaf Devletlerinden ‹zmir için adalet istemifltir. ‹zmir’in iflgali üzerine ‹stanbul üniversitesinde yap›lan toplant›da, K›z Üniversitesi’nin temsilcisi, direniflte erkeklerle birlikte olacaklar›n› ilan etmifltir. Yüzlerini aç›p miting kürsülerine ç›kt›lar fiimdi s›ra kad›nlar›n miting kürsülerine ç›kmas›na gelmifltir. Bu Türkiye tarihinde ilk kez olmaktad›r. Fatih, Üsküdar, Kad›köy, Sultanahmet mitinglerinde Halide Edip, Meliha Han›m, Sabahat Han›m, Naciye Han›m, Zeliha Han›m, Münevver Saime, fiükûfe Nihal coflkun konuflmalar yapm›fllar, vatan›n ba¤›ms›zl›¤›n›n ve birli¤inin yok edilemeyece¤ini hayk›rm›fllard›r. Kastamonu kad›nlar› da K›z Ö¤retmen Okulu’nun bahçesinde toplanm›fllar, Zekiye Han›m kad›nlara “Gerekirse ölece¤iz!” diye seslenmifltir. Kurtulufl Savafl› y›llar›nda ‹stanbul’da daha önce kurulmufl kad›n derneklerine yenileri kat›lm›fl, Anadolu’da da kad›n dernekleri kurulmufltur. Vatan savunmas›, örgütlenme bilincini de gelifltirmifltir. Asri Kad›nlar Cemiyeti, Kad›nlar› Çal›flt›rma Cemiyeti,
Biçki ve Dikifl Yurdu Han›mlar› Cemiyeti, Türk Çal›flt›rma Cemiyeti, Türk Kad›nlar Cemiyeti, fiehit Ailelerine Yard›m Birli¤i, ‹stihlak› Millî Kad›nlar Cemiyeti ‹stanbul’da çal›flan kad›n örgütleridir. Anadolu’da Alaflehir Türk Kad›nlar Cemiyeti, Kasaba ‹slam Kad›nlar› Cemiyeti’nin ad› geçmekteyse de en güçlü ve yayg›n kad›n örgütü Sivas Anadolu Kad›nlar› Müdafaai Vatan Cemiyeti’dir. Kas›m 1919 günü kurulan bu dernek; Amasya, Konya, Kayseri, Viranflehir, Erzincan, Yozgat, Ni¤de, P›narhisar, Burdur, Kangal, Ayd›n, Bal›kesir’de flubeler açm›flt›r. Anadolu’da çal›flan di¤er kad›n örgütleri Kastamonu Han›mlar› Çal›flt›rma Cemiyeti, Asker Kardefllerimize Muavenet Cemiyeti, Antalya Muaveneti ‹çtimaiye Cemiye-
26
Halide Edip Ad›var Sultanahmet Meydan›’nda halka hitap ediyor 1919
BD HAZ‹RAN 2014
ti Hayriyesi’dir. Ülkenin yar›s›n›n di¤eri üzerine göçmen oldu¤u bir dönemde Hilali Ahmer kad›nlar›n›n gerek ‹stanbul’da gerek Anadolu’da yapt›¤› hizmetler ise unutulamaz. Yard›m toplamada ve yard›m yapmada Anadolu kad›nlar› birbirleriyle yar›flm›fllar, hastalar›n yaralar›n› sarm›fllar, hatta onlar›n toplad›klar› malzemeyle Kastamonu’da bir hastane aç›lm›flt›r. urtulufl Savafl› kad›nlar›n›n gördükleri en meflakkatli ifl, kötü hava koflullar›na ra¤men Samsun, ‹nebolu gibi limanlara y›¤›lan savafl malzemesini ka¤n›larla cepheye tafl›malar›d›r. Say›lar› 20 bin oldu¤u belirtilen kad›nlar›n o günlerde ve daha sonra yaz›lan birçok yaz›da, bu konudaki kahramanl›klar›n›n say›s›z örne¤i verilmifltir. Ali Fuat Cebesoy, kad›nlar›n bu ifli yapmalar›n› “Soylu ve yüce bir manzara” diye tan›mlamaktad›r. Mustafa Necati, bu kad›nlar› tarihteki ünlü Kartacal› Kad›nlara benzetmektedir. Kastamonu’nun Seydiler Köyünden fierife Bac›’n›n fliddetli bir so¤ukta Kastamonu yak›nlar›nda ka¤n›daki çocu¤unun üzerine kapan›p donmufl olarak bulunmas›, ka¤n› kollar›nda yaflananlar›n bir örne¤idir. Frans›z muhabir Schliklen, bu kad›nlar için “Vatana adanm›fl vücutlar” diye yazm›flt›r. Türkiye kad›nlar› silah kuflanarak cephede görev alm›flt›r. Ayd›n yöresinde, Çukurova’da ve Güneydo¤u’da çete savafllar›ndan bafllayarak siperlerde çarp›flan, orduya asker toplayan, üste¤men rütbesine kadar yükselen
K
70
fierife Bac› An›t› Kastamonu
kad›nlar. Vard›r. Halide Onbafl›, Erzurumlu Kara Fatma, Binbafl› Emire Ayfle, Ayfle Çavufl, Çete Ayfle, Tayyar Rahmiye, K›lavuz Hatice, Gül Han›m, Gördesli Makbule, Ayfle Kad›n, Adile Han›m, Asker Saime, Türk Jandark’› Küçük Nezahat… Türk devrimi, daha savafl s›ras›nda kad›nlar›n yurt savunmas›ndaki bu hizmetlerini takdir etmifl, kad›nlara flükranlar›n› sunmufltur. Birçok kad›na ‹stiklal Madalyas› verilmifltir. Millî Müdafaa Vekili Refet Pafla, Sakarya zaferini kad›nlar›n, esas olarak da köylü kad›nlar›n›n eseri oldu¤unu söylemifl, Mustafa Kemal Pafla bu savaflta en çok takdir edilmesi gerekenlerin Anadolu kad›nlar› oldu¤unu belirtmifltir. Kurtulufl Savafl›’n› temsil eden an›tlardaki kad›n figürleri, bu mücadelenin kültürümüzde derin bir iz b›rakt›¤›n›n kan›t›d›r. ad›nlar›m›z bu yüz y›ll›k mücadelelerinin birikiminden h›z alarak demokrasimizi temiz bir halk iktidar› ile taçland›rmak ve kad›n devrimini tamamlamak için mücadele ediyorlar.. •
K
Toplu kaynak: Zeki Sar›han, Kurtulufl Savafl› Kad›nlar›, Beflnci bask›, Ankara, 2010, Ulusal E¤itim Derne¤i yay›n›
BD HAZ‹RAN 2014
Yaln›z denizcilere özgü, a¤›rl›k ve hacim ölçüsü birimi:
TON
Yazanlar: DERYA BU⁄RA YARKIN DERYA fiER‹F YARKIN
‹nsanl›k tarihinde, uygarl›¤›n de¤iflerek geliflmesine neden olan bulufllar içerisinde tekerlekten sonra en önemlisi “f›ç›”. Ya¤ ve içecekler gibi s›v›lar›n, un, fleker ve barut gibi ince taneli yüklerin gerek tafl›nmas›, gerekse saklanmas›nda yararlan›lan “f›ç›”n›n tarihi oldukça eski. 71
BD HAZ‹RAN 2014
F›ç› yap›m›n›n ö¤renilmesinden ve kullan›m›n›n yayg›nlaflmas›ndan önceki tarih dönemlerinde, özellikle s›v›lar›n (zeytinya¤›, flarap, vb.) tafl›nmas› için piflmifl topraktan yap›lan amforalar[1] kullan›lm›fl.
A
ncak, kullan›m kolayl›¤› sa¤lamak amac›yla hacim olarak oldukça az miktarda s›v›y› koruyabilen/tafl›yabilen amfora testiler, bir de kolayl›kla k›r›ld›klar›ndan ticari tafl›mac›l›kta maliyetetkinlik aç›s›ndan pek uygun de¤ilmifl ama o günlerde baflka bir çare de bilinmiyormufl. ‹lk kez “Kelt”ler [2], geleneksel içkileri biray› yapmak (mayalamak), tafl›mak ve koruyabilmek için yeni ve uygun çözümler ararken, hem tafl›ma (yuvarlayarak ileri-geri yönde ve az güçle sa¤a-sola dönüfl eylemi yapabilme olana¤› veren), hem depolama (gerek yatay, gerekse dikey olarak durabilme) kolayl›¤› sa¤layan, hem de sa¤lam ve s›zd›rmaz bir yap›ya sahip “f›ç›”y› uygarl›¤a kazand›rm›fllar. Bu ba¤lamda f›ç›n›n yap›m biçimi, ilk kova, le¤en ve yay›¤›n da geliflmesine neden olmufl. F›ç›n›n göbekli yap›m›, yaln›z tafl›ma ve tafl›ma s›ras›nda yönlendirme 72
olana¤› sa¤lamas›n›n yan› s›ra, yere/ topra¤a en az yüzeyin de¤mesi nedeniyle de daha sa¤l›kl› bir koruma sa¤lam›fl. Bu husus, f›ç›n›n alt ve üst tabanlar›n›n da hafif ç›k›nt›l› biçimde yap›lmas›yla, dik olarak depolanmas› durumunda da benzer bir üstünlük yaratm›fl. Ayr›ca, Keltler, f›ç› yap›m›nda, büyük bir olas›l›kla bilmeden bir fizik yasas›ndan da yararlanm›fllar ve biran›n (ileriki y›llarda flarab›n) fermantasyonu aflamas›ndaki ola¤an genleflmesi s›ras›nda iç bas›nc›n en uygun ve eflit biçimde d›fl yap›ya iletilmesine de olanak veren bu fliflman/göbekli yap›y› kullanm›fllar.
F
›ç›, eriflkin mefle a¤ac›n›n merkez bölümünden elde edilen, genellikle bir kol enindeki ince ç›talar›n bir araya getirilmesiyle yap›l›yor. Mefle a¤ac›n›n merkezindeki bitkisel yap›, hem çok sa¤lam, hem de ›s›l ifllemle kolayl›kla e¤ilme yap›labilen ve ayr›ca gerek bu ›s›l ifllem s›ras›nda, gerekse herhangi bir s›v›ya temas edip onu emmesi sonucunda genleflerek (fliflerek) gerçek bir s›zd›rmazl›k sa¤lama özelli¤ine de sahip. Yap›m ifllemi, dairesel ve göbekli biçimin sa¤lanabilmesi için merkezde bir atefl yak›larak, tahta ç›talar›n yanyana getirilmesi biçiminde
sürdürülürken, ç›talar, çivileme veya benzer bir dikifl yöntemiyle de¤il, d›flar›dan s›k›flt›r›larak konulan bir çember uygulamas›yla birbirlerine s›k›ca ba¤lan›yor. ‹lk y›llarda bu amaçla (çember olarak) sö¤üt dallar›, daha sonra halat ve en sonra da uygarl›¤›n geliflmesine paralel olarak demir çemberler kullan›lm›fl. Gemi infla mühendisleri, f›ç›n›n yap›m biçimiyle ilgili bu ilk uygulamalar›n, gemi yap›m teknolojilerinin
tarihsel gelifliminden etkilendi¤ini savunurlar. Gerçekten de özellikle s›zd›rmazl›¤›n sa¤lanmas› aç›s›ndan, aralar›ndaki uygulama benzerli¤i flafl›rt›c›d›r. Denizcilikte bir a¤›rl›k birimine dönüflen f›ç› Denizyolu tafl›mac›l›¤›nda f›ç› kullan›m›n›n yayg›nlaflmas›yla [3] birlikte “standart” bir a¤›rl›k/hacim ölçüsü birimi de kazan›lm›fl. Gemiler, tafl›yabildikleri f›ç› say›s›na göre s›n›fland›r›lm›fllar. Denizcilik tarihimizde, ünlü yap›tlar›yla ve denizci/ gemici dilimize de¤erli katk›lar›yla önemli bir yeri olan Piri Reis, söz konusu ölçü birimini “Mezkûr Garbil Melih Burnu’nun mezkûr adacukla aras›ndan sekiz yüz fuçilik bir barça ile geçdük” [4] biçiminde kullanm›fl. Katip Çelebi de flöyle belirtmifl “Ve bu as›rda Aragonya pâdiflâh› Alfonsoz bir büyük gemi binâ etmiflidi ki dört bin fuç› alurd›.” [5] Do¤al olarak, geminin ambar ve sintine yap›s›na uyum sa¤lanabilmesi aç›s›ndan, f›ç›lar da boyutlar›na göre adland›r›lm›fllar. 955 litre veya 252 galon (a¤›rl›k olarak da 1016 kilogram 73
BD HAZ‹RAN 2014
için kulland›¤›m›z, yerine göre a¤›rl›k, yerine göre hacim ölçüsü olan “ton”, asl›nda “f›ç›” kelimesinden türemifl. Bu nedenle de denizcilikte f›ç› kapasitesini aç›klamak için “tonnage” Gemi kesiti / veya “tunnage” deyimleri f›ç›lar›n istif düzeni yayg›n olarak kullan›l›r veya 2240 pound) s›v›y› alabilen en olmufl. Zaman içinde denizciler, “ton” büyük f›ç›ya [6] eski dönem ‹ngiliz- [8] deyimi de¤iflmeksizin, kullan›m cesinde “tunne”, Kuzey Denizi k›y›la- biçim ve amac›na uygun olarak “uzun r›nda konuflulan Almanca lehçelerinde ton (long ton)”, “k›sa ton (short ton)”, metrik ton”, “deplasman ton”, “gros “tunna” veya “tonne”, Hollanda dilinde ve eski Frans›zca’da “tonne”, ton”, “deadweight ton”, “net ton” gibi eski dönem ‹rlanda dilinde de “toun” yeni deyimler de üretmifller. Petrol üreticilerinin ve ticaretini denmifl. Bu adland›rmadan kaynaklanarak, f›ç› yap›mc›lar›na günümüzde yapanlar›n, günümüzde yayg›n ölçü birimi olarak hâlâ “varil”i kullanmalabile “tonnelier” denmesinin nedeni de bu. S›n›fland›rmada 490 litre alan r›n›n temelinde de bu husus (benzer f›ç›ya “Butt”, 475 litre alana “Punche- adland›rma) yat›yor. Ama bu deyimin de kökü, denizcilikle ilgili. on”, 300 litre alana “Hogshead”, 225/228 litre alana “Barrique” ve 190 litre alana da “Barrel” [7] ad› verilmifl. rta ve Yak›n Ça¤ dönemlerinde, gerek deniz ticareti, gerekse savafl amaçl› kullan›lan yelkenli gemilerinin hepsi, ambar ve sintinelerinde tafl›yabilecekleri f›ç› boyut ve say›lar› ile bunlar›n istif biçimlerini gösteren ayr›nt›l› birer “yük istif plan›”na sahipler. Çünkü gemiler, bu planlar dikkate al›narak s›n›fland›r›l›p pazarland›klar› gibi, sigorta ifllemleri de buna göre yap›l›rm›fl. ‹flte bu tarihi geliflim içerisinde, günümüzde bir geminin gerek tafl›rd›¤› deniz suyunun büyüklü¤ünü, gerekse tafl›yaca¤› yükün miktar›n› belirtmek
O
74
BD HAZ‹RAN 2014
Boyutu ve biçimi biraz benzese de “Ton Bal›¤›”n›n, (tafl›nmas› s›ras›nda f›ç› kullan›lmas›n›n yayg›n olmas› d›fl›nda) adland›rma bak›m›ndan konumuzla hiçbir ilgisi yok. • Kaynaklar: [1] Antik Yunanca’da amphi (= her ikisi, iki yanl›, çepeçevre) ve phoreús (= tafl›yan) kelimelerinden oluflan (amforeús, amfi-foreús) kökünden, Latince “amphora”. [2] Antik Yunanca’da Keltoi ve Galatai, Latince’de Celtae ve Galli olarak bilinen, tarih öncesi ve ilkça¤ dönemine ait bir Avrupa kavimi olan Kelt’ler, dört bin y›l kadar önce, anavatanlar› olan Orta Avrupa'dan göç ederek özellikle Britanya Adalar›' na, ‹spanya'ya ve Galya’ya yerleflmifllerdir. M.S. 1. yüzy›lda Romal›lar taraf›ndan k›smen y›k›lan Kelt uygarl›¤›n›n bugün bile baz› Breton ve ‹rlanda törelerinde varl›¤›n› sürdürdü¤ü görülmektedir. [3] Önceleri yaln›z s›v› ve toz yüklerin tafl›nmas›nda/korunmas›nda kullan›lan f›ç›, daha sonraki dönemlerde baflta et ve sebze gibi yiyecekler olmak üzere birçok yükün tafl›nmas›nda standart paket-
leme birimi olarak da kullan›lm›flt›r. [4] Pîrî Reis; Kitab-› Bahriye, Kültür ve Turizm Bakanl›¤› Tarihi Araflt›rmalar Vakf› Yay›nlar›, Cilt 3, ‹stanbul, 1988, s.1357 [5] Kâtip Çelebi; Tuhfetü’l-Kibâr Fî Esfâri’l-Bihâr (Deniz Seferleri Hakk›nda Büyüklere Arma¤an), Haz: Prof.Dr.‹dris Bostan, T.C. Baflbakanl›k Denizcilik Müsteflarl›¤›, Ankara, 2008, s.70 [6] Türkçe’de “fuçi” olarak da kullan›lan bu deyimin kökü Yunanca “vuci” kelimesi olup, S›rpça’da “vuçiya” ve Arnavutça’da “vuçi” olarak kullan›l›r. (Kahane, H.&R., Tietze, A.; The Lingua Franca in the Levant, ABC Kitabevi, ‹stanbul, 1988, s.496) [7] Türkçe’de “varil”, “var›l”, “varul”, “varol”, “baril” ve “barrel” olarak kullan›lan bu deyimin kökü Venedik dilindeki “baril” ve “barila” kelimesinden gelir. Bu deyim de Dalmaçya k›y›lar›nda yaflayan kavimler taraf›ndan “baril”, Arnavutça’ da “barile” ve Yunanca’da “varilyon” olarak kullan›lmaktad›r. [8] Türkçe’de pek kullan›lmasa da ‹ngilizce’de benzer anlamdaki “tun” deyimi de yayg›n olarak kullan›lmaktad›r.
Kral ve Dilenci Bir kral sabah gezintisi s›ras›nda bir dilenciye rastlad›. "Dile benden ne dilersen" dedi. Dilenci güldü ve "Her iste¤imi mi?" diye yan›tlad›. Kral bu söze al›nd›. “Pek tabii her dedi¤ini yerine getirebilirim. Sen söyle hele, ne istiyorsun?” “Söz vermeden önce iki kez düflünün kral›m.” Dilenci s›radan bir dilenci de¤ildi. Kral›n gençlik yaflant›s›nda yeri olmufltu. Ve ona flu sözü vermiflti: "Bundan sonraki yaflant›nda tekrar karfl›na ç›k›p seni uyaraca¤›m." Kral bu olay› çoktan unutmufltu. “Ne istersen verebilirim. Yerine getiremeyece¤im hiçbir dile¤in olamaz.” Bunun üzerine dilenci, çana¤›n› uzatt›: “fiu çana¤› herhangi bir fleyle doldurabilir misiniz? diye sordu. Kral vezirine çana¤› alt›nla doldurmas›n› emretti. Çanak dolup taflmakta ama an›nda boflalmaktayd›. Paralar buhar olup uçmaktayd› sanki. Kral›n onuru k›r›ld›. Bir dilenci çana¤›n› dolduramad›¤› kulaktan kula¤a yay›ld›. Giderek p›rlantalar, elmaslar, yakutlar ak›t›ld› çana¤a. Ne var ki çana¤›n dibi yoktu sanki. Ne kadar dolduysa sonuçta bofl kald›. Kral yenik düflmüfltü. Dilenciye sordu: “Tamam, sen kazand›n. Dile¤ini yerine getiremedim ama ne olur bana çana¤›n neden yap›lm›fl oldu¤unu itiraf et.” “Çok basit” dedi dilenci. “‹nsan dima¤›ndan yap›lm›flt›r. ‹nsan›n arzu ve isteklerinden kral›m. Doymak bilmez oluflu bundand›r.”
Sporun Dünyas› Metin Gören
Köstebek Mehmet'in Öyküsü G ecenin bir yar›s›nda, elindeki tatl› paketinin flerbeti damlaya damlaya yata¤›ma gelen; ''Bunlar› ye o¤lum. Tatl› sporcunun güçlü olmas›n› sa¤lar'' diyen babam Mehmet Gören hiç akl›mdan ç›kmaz. Frans›z - Ermeni iflbirli¤inin Adana'y› çocuk katilleri kenti haline getirdi¤i o y›llarda, ailenin en küçü¤ü ama çal›flan tek erke¤i olarak, adeta bir çile yuma¤› olan babam›n yaflamla ölüm aras›ndaki gel gitleri, ciltlere s›¤mayan roman olurmufl. Bebekli Kilise ad›yla bilinen; körpe Türk çocuklar›n›n bafllar›n› gövdelerinden ay›rarak vahflice öldüren ''Cellatevindeki'' 76
ermeni katillerden Varujyan'›n ismini nas›l unutabilirim. Babam›n sürekli rüyalar›na giren ve 盤l›k 盤l›¤a uyanmas›na neden olan ermeninin son y›llarda yeniden hortlat›lan soyk›r›m›n kimler
BD HAZ‹RAN 2014
taraf›ndan yap›ld›¤›na örnek; tipik bir katil olabilece¤ini düflünürüm.
becerisi gibi tan›mlar›m. Onun düflünce flelalesinden akan fikirleri, bir gölette toplayabilseydik; Türkiye Cumhuriyeti'nin gücü flimdi okyanuslar olacakt›. Ve savafl›n ekmek kavgac›s›, yaflamak ve ailesini yaflatma rollerini üstlenen kahraman çocuk Mehmet Gören'i, Atatürk sevgisini yüre¤inden tafl›ra tafl›ra, onun çizdi¤i yolda yürümeyi ilke edinerek 1925 y›l›nda kurulan siyah beyaz renklerle bezenmifl, çokça Befliktafl'a sevdal›
arujyan isminin y›llar sonra ailemiz taraf›ndan, bu kez, ''Babam›n yak›n arkadafl› amca'' gibi konuflland›r›ld›¤› akl›ma gelir, gülmekle a¤lamak aras›nda dramatik bir oyun sergilerim. Savafl y›llar›nda Varujyan ad›ndaki katilin keskin balta hamlelerinden flans eseri kurtulan Mehmet Gören'in, ‹stanbul' da matbaa malzemeleri toptanc›l›¤› yapan bir baflka ermeni Varujyan'la, çok s›k› dost Mehmet Gören, o olmas›n›, o çocuksu duygular›mla y›llar y›l› çileli günlerde ailesiyle tepkilemifltim. Ancak; birlikte, o köyden bu babam›n ''O¤lum geriye do¤ru bakmaköye kaçarken, Frans›z yacaks›n, düflman›n topçular›n›n hedefleri olsa bile affedeceksin. aras›ndayd›. Katil Varujan'la, dost Varujan'› ay›rt etmek zorunday›z. Çünkü insanl›k bunu gerektiriyor. '' fleklinde- gençlerin oluflturdu¤u, Adana ki sözleri, kula¤›mda bir küpe gibi ‹dmanyurdu tak›m›nda futbolcu olarak as›l› durur. görürüz. ‹çinde bulundu¤umuz Haziran ay›n›n son haftas› Babalar Günü olarak ehmet Gören, o çileli kutlanacak. Günlerin anal›, babal› günlerde ailesiyle birlikte, fleklinde ayr›lmas›na fliddetle karfl›y›m o köyden bu köye kaçarken, ama , birgüne s›¤d›r›lsa bile yüce Frans›z topçular›n›n hedefleri aras›nsevgilerin asil insanlar›n› an›msamak dayd›. Yörenin "kaç kaç" diye için bu günlerin çok anlaml› oldu¤unu tan›mlad›¤› yer de¤ifltirme olaylar›n›n düflünürüm. Savafl y›llar›n›n, insan›n birinde, yak›n›na düflen bir flarapnel genzini yakan barut kokular› salg›la- parças›n›n göz hizas›nda yapt›¤› yan görüntüsünden, spor alanlar›na tahribat onun gözlerinin gelecek do¤ru yapt›¤› ata¤›, yüce Atatürk'ün günlerde sa¤l›kl› görebilmesini her zaman oldu¤u gibi bir büyük engelleyecekti.
V
M
77
BD HAZ‹RAN 2014
Köstebek lakab› da ilginç bir öyküyle flöyle anlat›lm›flt›: Mehmet Gören'in tak›m› ‹dmanyurdu, güçlü rakipleri Seyhanspor'la önemli bir karfl›laflma oynamaktad›r. Saha köstebeklerin oluflturdu¤u tümseklerle doludur. ‹dmanyurdu'nun tehlikeli bir ata¤› faulle durdurulur. Serbest vuruflu kaptan Mehmet Gören yapacakt›r. Ancak at›fl sa¤l›kl› yap›lamaz. Babam, köstebek yuvas›n›n yan›na koydu¤u topa vuraca¤›na, yuvaya vurur. fien kahkahalar seyirci armonisiyle bütünleflir ve ad› o günden sonra Köstebek Mehmet olarak kal›r.
K
östebek Mehmet benim babamd›. Hani derler ya; adam gibi adam, helale, haram katmam›fl birisi. O yoksullu¤un isyan günlerinde, çal›flarak, okuyarak ve futbol oynayarak kendisini yaflam üçgenine adapte etmiflti. Futbolcu olarak ancak Adana karmas›na dek yükselebilmifl. Gündüz Adana’n›n ünlü yay›n organ› Türksözü Gazetesi’nde çal›flm›fl, geceleri okula giderek diploma sahibi olmufl. ‹ki iflinde de yükselmifl. Ancak; benim için en gurur
Albert Einstein Chaplin’e der ki: Sizin sanat›n›zda en hayran oldu¤um fley, tek sözcük söylemedi¤iniz halde sizi tüm dünyan›n anlamas›d›r.
verici yan› babam olmas›yd›. Y›llar›n ne çabuk geçti¤inin bilincindeyim. Amerikan ç›lg›nl›¤›n›n, günlere olan ilgisi kimilerine göre ticari bir bereketin kasalara para olarak düflmesi. Kimilerine göre de: anne ve baba gibi ola¤anüstü varl›klar› her y›l bir kez daha özümsemek. Benim için bu çeliflkide tek do¤ru babam›n hep yan›mda oluflu, okul ve futbolculuk y›llar›mdan adam oluncaya dek. Baflar›ma sürekli ortak olan, s›k›nt›l› günlerimin da¤›lmas› için iflini gücünü b›rakan ve ne ac›d›r ki; torunlar›n› kuca¤›na alamadan son yolculu¤una ç›kan birisi o. Babalar gününüz kutlu olsun. Her kimseniz, sporcu, serbest meslek sahibi, devlet memuru, bay bayan, diplomat, ifl adam›, sanayici, ya da gariban birisiniz. Lütfen; can›n›z›n iki parças›ndan biri baban›z› asla unutmay›n›z, çünkü onlar analar›m›zla birlikte bizim gözümüzün nurlar›d›r. Keflke sevgili babam Mehmet Gören hayatta olsayd› ve bana gecenin bir yar›s›nda flerbeti damlayan tatl› getirebilseydi, nas›l mutlu olurdum, anlatamam. • metingoren@butundunya.com.tr
Chartlie Chaplin yan›tlar: Do¤rudur. Ancak sizin zaferiniz çok daha büyüktür. Tüm dünyada kimse sizi anlamad›¤› halde herkes size hayrand›r . Gönderi: Üstün Küsefo¤lu
Mitolojiden Yans›yanlar Haluk Erdemol
ORPHEUS EURYD‹KE ‹LE
Camille Corot 1861
T
Mitolojideki sevi öyküleri aras›nda özel bir yeri olan Orpheus ve Eurydike’nin öyküsü Trakya’n›n k›rsal bölgelerinde geçmektedir.
rakya kral› Oeagros’un o¤lu olan Orpheus ne Truva Savafl›’n›n kahramanlar› Akhilleus, Hektor ve Odysseus gibi savaflç› bir kiflili¤e, ne Herkül’ün gücüne ne de Narkissos ve Adonis’in erkek güzelli¤ine sahipti. Kendi halinde bar›flç›l bir ozan ve müzik dostuydu o. Bu yeteneklerini Zeus’un
k›zlar›ndan, sanatsal güzellikleri temsil eden dokuz Musai’den biri olan annesi Kalliope’den alm›flt› (Müzik ve Müze sözcükleri Musai’den kök alm›flt›r). Henüz ilkgençlik y›llar›nda Apollo’nun hediye etti¤i lir eflli¤inde söyledi¤i ezgiler tüm canl›lar› kendinden geçiriyor, en kat› yürekleri 79
BD HAZ‹RAN 2014
bile hayranl›kla izlediler bu dü¤ünü. Ne yaz›k ki sevgililerin mutlu birliktelikleri uzun sürmedi. Ormandaki gezintilerinden birinde Eurydike çoban Aristaeus ile karfl›laflt›. K›z›n güzelli¤ine vurulan çoban›n sald›rgan tav›rlar›ndan ürkerek kaçmaya çal›flan Eurydike otlar›n aras›ndaki bir y›lan›n kuyru¤una bas›nca topu¤unda ince bir ac› duydu. Zehirli y›lan sokmufltu onu. Orpheus’un ad›n› say›klayarak orac›kta son nefesini verdi Eurydike.
E
1
bile yumuflat›yordu. O lirini çalarken a¤açlarla kayalar›n bile iç çekti¤i söylenirdi. Hayranlar› aras›nda orman perileri de vard› kuflkusuz. Onlardan biri de Eurydike idi. Yak›nlaflmalar› ve birbirlerine âfl›k olmalar› uzun sürmedi. Evlendiler. Dü¤ününde lirinin tellerine baflka bir çoflkuyla dokundu Orpheus. Sevgili efli için en güzel ezgilerini söyledi. Bayram yerine döndü ormanlar. Olymposlular
80
O
rpheus’un liri susmufltu. Eurydike’sini yitirmeyi kabullenip yas ezgileri söylemedi. Yazg›s›na isyan etti. Sevdice¤i art›k yan›nda de¤ildi, ama onun nereye gitti¤ini biliyordu. Yeralt›’na inip Ölüler Diyar›’n›n hükümdar› Hades’ ten geri isteyecekti onu. Yüre¤inde keder, elinde liri, yas dolu ezgileriyle Ölüler Diyar›’n›n kap›lar›ndan geçmesi zor olmad›. Karanl›klara aç›lan geçidin zorba bekçileri bile ona ac›m›fl, onun ezgileriyle kalpleri yumuflam›fl, geçmesine ses ç›karmam›fllard›. Hades ile efli Persephone birden karfl›lar›nda bulduklar› bu kederli 2 canl›ya ilgiyle kulak
BD HAZ‹RAN 2014
3
verdiler. “Ey, Yeralt›’n›n ölümsüzleri!” diye bafllad› Orpheus. “Eflimi geri almak için geldim huzurunuza. Yaflam›n›n bahar›nda bir y›lan›n zehirli diflleriyle diyar›n›za göçtü o. Beni buraya getiren Sevgi’dir; o Sevgi ki biz yeryüzünde yaflayanlar için güçlü bir tanr›d›r. Eski söylencelerden biliyorum ki burada, sizlerin de yabanc›s› olmad›¤›n›z bir fleydir o. Eurydike’nin erken kopan yaflam ipli¤ini dü¤ümleyerek onu bana geri vermeniz için yalvar›yorum. Elbet hepimiz bir gün diyar›n›za gelece¤iz. Eurydike de ömrünün sonunda gelecek elbette. Fakat o zamana dek onu ba¤›fllay›n bana. Yeryüzüne yaln›z göndermeyin beni. Dile¤imi kabul etmezseniz beni de ölümün ba¤r›na koyun; onunla kalay›m burada.” Hangi yürek dayanabilirdi bu ezgilere? Ayr›l›¤›n özlemini iyi bilen Persephone yafll› gözlerini yalvar›rcas›na Hades’e çevirdi, o da 1-Eski Roma zemin mozayi¤i 2-Jan Breughel (1568-1625) 3-acopo del Sellaio (1442-1493) 4-Delacroix (1798-1863) 5-Ary Scheffer (1795-1858)
4
kabul etti Orpheus’un dile¤ini. Ça¤›rd›klar›nda Eurydike yeni göçmüfllerin aras›ndan süzülerek hayal gibi geldi. Birlikte dönmelerine izin ç›km›flt›, ama bir flartla: Al›nlar›na günefl düflene dek Orpheus arkas›na dönüp Eurydike’ye bakmayacakt›. Geri dönüfl yolunda sessizlik içinde ilerlemeye bafllad›lar. Orpheus dile¤inin kabulüyle mutlu olmufltu, ama içi içini yiyiyordu. Hades 81
BD HAZ‹RAN 2014
5
6
7
5-Ary Scheffer (1795-1858) 6-Pierre Amédée Marcel-Béronneau (1869-1937) 7-Gioacchino Giuseppe Serangeli (1768-1852) 82
8
8-George F. Watts (1817-1904) 9-Émile Lévy (1826-1893) kendisine bir oyun oynam›fl olabilir miydi? Eurydike gerçekten arkas›ndan geliyor muydu? Yine de flart› unutmuyor, arkas›na bakm›yordu. Nihayet ›fl›k gözüktü, Orpheus yeryüzüne ad›m at›nca daha fazla dayanamad›, elinde olmadan dönüp bakt›, fakat Eurydike henüz ›fl›¤a ç›kmam›flt›. Onu kucaklamak için at›lan Orpheus’un elleri bofllukta kald›. F›s›lt› gibi bir ‘elveda’ sözcü¤ü çal›nd› kulaklar›na. ›lg›na döndü Orpheus. Yürek da¤layan ezgileriyle orman› inletti. Ölüler Diyar›’na geri dönmek istedi, fakat bu kez bütün çabalar› sonuçsuz kald›. Orpheus’un yazg›s› onun Eurydike’den ayr› kalmas›na raz› olmad›. Ba¤bozumu kutlamalar› için yan›ndaki flölen alay›yla dolaflan flarap tanr›s› Dionysos Trakya’ya u¤rad›¤›nda kendisine sayg› göstermedi¤ini düflündü¤ü Orpheus’u cezaland›rmak için efllikçileri Mainadlar› onun üzerine sald›.
Ç
9
Dionysos’un Roma’daki ad› Bacchus’den dolay› Bakkhalar da denilen bu kad›n grubu Dionysos’un onuruna verdikleri törensel flölenlerde do¤an›n insan› çoflturup esriklefltiren niteliklerini taflk›n hareketlerle, kendilerinden geçercesine dans ederek yaflayan yaban›l karakterli, bafltan ç›kar›c› kad›nlardan olufluyordu. Orpheus kendilerine ilgi göstermeyince ç›ld›ran Mainadlar zavall› genci parçalayarak öldürdüler. Yeryüzünde kalan parçalar›n› teyzeleri Musailer toplay›p gömerken Orpheus ikinci kez iniyordu Ölüler Diyar›’na. Orada hiçbir flarta ba¤l› kalmaks›z›n sevdice¤inin yüzüne doya doya bakabilirdi art›k. Mezar›n›n bafl›ndaki a¤aca konan bülbüllerin daha çoflkulu öttükleri söylenir. Öyküyü yap›tlar›na yans›tan sanatç›lardan yapt›¤›m›z seçkinin dizilimi öykünün zamansal ak›fl›na göre düzenlenmifltir. • halukerdemol@butundunya.com.tr 83
fiimdiki Zaman Can Pulak
Pahal› Turizme Yönelifl
B
odrum önemli yat›r›mlarla giderek büyüyor. Yollar tamamland›, çizgileri bile çekildi. Art›k çift fleritli yollarla çok rahat flekilde ulaflabiliyorsunuz Bodrum’a. Y›llarca s›k›nt›s› çekilen belde yollar›n›n ço¤u asfaltland›. Gündo¤an, Gölköy, Türkbükü, Yal›kavak, Turgutreis, Akyarlar, Ortakent, Bitez yollar› da, Turizm Bakanl›¤›n›n gönderdi¤i parayla düzeltildi. Sezona yol aç›s›ndan geçmifl y›llara oranla çok daha iyi girildi¤ini söyleyebiliriz. Havaalan› da yeni d›fl hatlar binas› ile daha kullan›fll› ve gösteriflli hale getirildi. Eski d›fl hatlar iç hatlara verilince, tüm flikayetler de ortadan kalkt›. Bir-iki yeni restoran aç›ld›. Bekleme alanlar›ndaki kafelerin say›s› ço¤alt›ld›, hepsi elden geçirildi. Tarifeli uçak say›lar› da art›yor. D›flardan gelen charterler, sezonun turfanda turistleriyle birlikte alana inmeye bafllad›lar. Yeni d›fl hatlarda, özel uçaklar için çok güzel bir V‹P salonu haz›rlam›fllar. Yal›kavak’ta yeni ev alan Belçika’l› bir aileye rastlad›k. Uçaklar›n› güvenli bir 84
flekilde park ettiklerini, çok iyi karfl›lan›p yolcu edildiklerini, böyle bir hizmeti çok ülkeden alamad›klar›n› söylediler. Bu sezon 5 y›ld›zl›, hatta daha da mükemmel yeni oteller aç›l›yor. 7 y›ld›zl› Savoy aç›ld› bile. D›flardan çok abart›l› gibi görünüyor ama,içi muhteflem. Her yer alt›n varaklarla süslenmifl, malzemelerin en iyisi kullan›lm›fl, müthifl baflar›l› bir mimariye sahip. 8 ayda gece gündüz çal›fl›larak bitirilen otel, geçen hafta kap›lar›n› ilk ‹ngiliz grubuna açt›. Gecelik fiyat› flimdilik 800 euro. May›s 15’ten sonra 1000 Euro’nun üzerine ç›k›yor. 50 kiflilik otelin bir de villalar› var ki, küçü¤ünün gecelik fiyat› 25 bin Euro. 4-5 odas›, mutfa¤›, saunas› ve hamam› içinde. Saray Villa ise gerçekten görülmeye de¤er, 3 katl› ve 8 odal› bu sarayda yok yok. Geceli¤i 67.000 Euro’ya verilen saray›n tam 32 özel personeli var. Dudak uçurtan bu fiyata kim kiralar acaba diye düflünürken, daha flimdiden 25
7
BD HAZ‹RAN 2014
gecesinin sat›ld›¤›n› ö¤rendik. Buna memnun olmamak mümkün de¤il. Bodrum gibi mükemmel bir yerin otel ve pansiyon odalar›n› küçük paralara veriyor ve ucuz turizm yap›yorduk. fiimdi yeni otellerle pahal› turizme bafll›yoruz. ‹yi ve güzel bir haber bu. Ayr›ca Mandalya koyundaki Amanrüya oteli de, iki kiflilik tafl evlerini geceli¤i 1000 Euro’nun üzerinde sat›yor. Aman Resorts zincirinin dünyadaki 24. Halkas› olan bu otel, özel bahçe ve ›s›tmal› yüzme havuzlu evlerinde konuklar›n› rahat ettirecek tüm hizmeti veriyor. Do¤al dokuyu bozmam›fllar, zeytin a¤açlar›n›n aras›ndaki evler zor fark ediliyor. Bahçelerine yörenin a¤aç ve bitkilerinden baflka yabanc› tek bir ürün koymam›fllar. Gerçekten kutlanacak bir peyzaj. urun daha bitmedi, Cennet koyundaki muhteflem villalar ve Mandarin Otel de, yöreye büyük de¤er katm›fl. Zeytin a¤açlar› aynen korunmufl, baz›lar›n›n yerleri de¤iflmifl, ama hiçbiri betona yenik düflürülmemifl. Yat›r›ma öyle bitki takviyesi yap›lm›fl ki, Türkiye’nin çeflitli yerlerinden getirtilen bol ve çok de¤erli bitkiler, alana büyük zenginlik eklemifl. Duygusal ve ön yarg›l› bak›lmad›¤› takdirde, do¤a katliam› de¤il, do¤a takviyesi bile denilebilir manzaraya. Ezbere konuflmak yerine gidip görmek laz›m. Turizmden elbette para kazanaca¤›z. Ama her yeri de imara açmayaca¤›z ve görsel güzelliklerimizi, koylar›m›z› betona yenik düflürmeyece¤iz. Böyle yaparken turizmin müthifl getirisini
D
de göz ard› etmeyece¤iz. Dengede tutmak gerek bu ifli, bunu gecikmeden ö¤renmeliyiz. edat Aflç› büyük bir yat›r›mc›. Ferit fiahenk’le ortak olup, Prof. Gürol Büyük’ün yapt›¤› ve iki y›ld›r çal›flan Bodrum’un 18 delikli ilk ve tek golf tesisini sat›n ald›. Güvercinlik’le Tuzla aras›ndaki bu tesisin mevcut sahas› flimdi bozuluyor. Yerine dünyan›n en ünlü golf mimarlar›na çizdirilen iki yeni saha birden yap›l›yor. Seneye sahalarla birlikte golf villalar› ve 250 yatakl› Hyat oteli devreye giriyor. fiimdi s›k› durun, 2000 dönümü aflan bu araziye 45 tenis sahas› yap›l›yor. Yanl›fl duymad›n›z tam 45 tenis sahas›… Böyle bir rakam dünyada yok. Kortlar biterse, dünyan›n tüm tenis flampiyonalar› Bodrum’a kayar bilesiniz. Golf dedim de akl›ma geldi, Turizm Bakanl›¤›’n›n 3 sene önce yapt›¤› projeler devreye girerse, Bodrum ve Milas yöresine 9-10 saha yap›lacak. fiahenk-Aflç› ortakl›¤›, A¤ao¤lu Grubu, Opet’in büyük orta¤› Fikret Öztürk ile Kazak yat›r›mc›lar›n›n yapacaklar› sahalar 2-3 y›l içinde biterse, Bodrum turizmi uçar. Paral› turistlerin yeni hedefi olur Bodrum. Daha do¤rusu ikinci Belek Modeli ortaya ç›kar ki, böyle bir tabloyla turizmde golfle t›rmanan Portekiz’in Faro’sunu çok rahat geçeriz. Bodrum’dan verilecek daha çok haberlerim var. Ama hepsini bir yaz›ya s›¤d›rmak yerine, gerisini sizlere zaman zaman duyuraca¤›m. •
V
canpulak@butundunya.com.tr 85
Dünya Döndükçe Sabriye Afl›r
Yellowstone Ulusal Park›’nda
Do¤ay› ‹yilefltiren Kurtlar Dünyan›n ilk ve en eski ulusal park› olan ABD’deki Yellowstone Ulusal Park›, insanl›¤a verilen inan›lmaz bir yaflamsal denge dersine ev sahipli¤i yapt›… nsanlar tar›m ve sürü hayvancıl›¤›na bafllayana dek, dünyan›n en yayg›n y›rt›c› hayvan› olan kurtlar, tüm Avrasya’da, Kuzey Afrika ve Kuzey Amerika’da yaflamlar›n› sürdürüyorlard›. Ancak özellikle Bat› Avrupa gibi yo¤un yerleflim olan geliflmifl ülkelerde, insanlar taraf›ndan say›lar› h›zla azalt›ld›. Amerika tarihinde, pek çok eyalet kurtlara kap›lar›n› kapam›flt›.
‹ 86
1995 k›fl›ndan 2004 k›fl›na kadar; bozkurtlar›n say›s›n›n 21’den 106’ya ç›kmas›yla, elk geyiklerinin say›s› 16 bin 791’den 8 bin 335’e düflmüfltü. Bugün ise Yellowstone Ulusal Park›’ndaki kurtlar›n say›s›, 400450 civar›nda… ehlikeli bir tür olarak görül- Bal›k ve Yaban Hayat› Dairesi dü¤ü için rastland›klar› yerde taraf›ndan, Kanada’dan al›nan 14 kurt, Yellowstone Ulusal Park›’na öldürülen bozkurtlar›n b›rak›ld›. Ertesi y›l 1996’da da, 17 ABD’de soyu tükenmek üzereydi. kurt daha Ulusal Park’›n topraklar›na Amerika’n›n bir do¤a harikas› olan sal›verildi. 70 y›ll›k devams›zl›kYellowstone Ulusal Park›’nda ise, bambaflka bir sorun vard›: Amerika’da lar›’n›n ard›ndan, kurtlar›n yetiflen bir geyik türü olan elk geyik- Yellowstone Ulusal Park› topraklar›na lerinin say›s› inan›lmaz ölçüde art›yor- ad›m atmas›ndan sonra yaflanan inan›lmaz de¤ifliklikleri, George du. Üstelik sorun bununla da s›n›rl› de¤ildi. Geyikler Ulusal Park’taki tüm Monbiot anlat›yor: “Geçti¤imiz yar›m yüzy›l›n en bitki örtüsünü yiyip bitirmek üzereilginç bilimsel bulgular›ndan biri lerdi. Topra¤›n büyük k›sm› ç›plak kalm›fl, erozyonlar artm›flt›. Ve a¤açlar yayg›n olarak görülen “beslenim 50 santimetrenin üzerine ç›kabilecek etkileflimi” kavram›d›r. Beslenme kadar bile boy atamadan geyiklerin midesine iniyorlard›. Bölgenin bu iki önemli sorununu, ‘Kurt Projesi’ ad› alt›nda ortak bir çözüme kavuflturmak isteyen biliminsanlar›, Kanada’da özel olarak yetifltirip, koruma ve gözlem alt›nda tuttuklar› kurtlar› Yellowstone Ulusal Park›’na götürGeyikler Ulusal Park’taki meye karar verdiler. tüm bitki örtüsünü bitirmek üzereydi. 1995 ve 1996’da ABD
T
XXX 87
etkileflimi, besin zincirinin tepesinden bafllay›p alt basamaklar›na do¤ru devam eden ekolojik bir süreçtir. ABD’deki Yellowstone Park›’na kurtlar›n sal›nd›¤› 1995 y›l›ndan itibaren olanlar, bunun klasik bir örne¤idir. Hepimiz biliyoruz ki, kurtlar baz› hayvanlar› öldürür, fakat baflka birço¤una hayat verdikleri az bilinen bir gerçektir. Kurtlar dönmeden önce -yetmifl y›ld›r yoktular-, onlar› avlayacak bir fley olmad›¤› için insanlar›n tüm çabalar›na ra¤men geyiklerin say›s› artt›kça artt› ve otlayarak bitki örtüsünü neredeyse yok olacak derecede azaltt›lar, tümünü yediler. Fakat say›lar› az olmas›na ra¤men, kurtlar döner dönmez, önemli etkileri gözükmeye bafllad›. Bafllang›çta, geyiklerin bir k›sm›n› öldürdüler. Fakat önemli olan fley bu de¤ildi. Daha da önemlisi, geyiklerin
davran›fllar›nda de¤iflikli¤e sebep oldular. Geyikler, kurtlar taraf›ndan kolayl›kla tuza¤a düflürebilecekleri yerlerden, özellikle vadi ve bo¤azlardan uzak durmaya bafllad›lar. Ve bu yerler, yeniden canlanmaya bafllad›. Baz› alanlarda, a¤açlar›n boyu sadece alt› y›lda dörde katland›. Daha önce sö¤ütlerin 50 santimetreden daha fazla büyüyemedi¤i ç›plak vadi yamaçlar› h›zla kavak ve sö¤üt ormanlar› haline geldi. Ard›ndan, bu geliflen ormanlara, kufllar gelmeye bafllad›. Ötücü ve göçmen kufllar›n say›lar› çok artt›. A¤aç yemeyi seven kunduzlar›n say›s› da art›yordu. Ve kunduzlar da, asl›nda t›pk› kurtlar gibi, ekosistem mühendisleridir, di¤er türler için nifller yarat›rlar. Ve infla ettikleri bentler, su samurlar›, misk s›çanlar›, ördekler, bal›klar, sürüngenler ve amfibiler için yaflam alan› yarat›r.
Kurtlar, çakallar› öldürdüler ve bunun sonucunda da tavflanlar›n ve farelerin say›lar› artt›. Tavflan ve farelerin artmas›; flahinlerin, gelinciklerin, tilkilerin ve porsuklar›n da say›lar›n›n artmas›n› sa¤lad›. Kurtlar›n b›rakt›klar› leflleri yemek için ise, kargalar ve kartallar geldi. Onlarla ay›lar da beslendi. Ve onlar›n da popülasyonu k›smen artt› çünkü canlanan çal›l›klarda daha fazla bö¤ürtlen vard›. Ve ay›lar, geyik yavrular›n›n baz›lar›n› öldürerek kurtlar›n yaratt›¤› etkiyi güçlendirdi. Fakat tüm bunlardan çok daha ilginç bir baflka fley daha oldu:
Kurtlar, nehirlerin de davran›fl›n› de¤ifltirdi. Nehirler daha az menderesler çizmeye bafllad› ve dolay›s›yla daha az erozyon oldu. Kanallar›n daralmas›yla daha çok havuz ve kumul olufltu. Bunlar›n her biri, habitatlar için harika geliflmelerdi. Nehirler, kurtlar›n gelmesiyle de¤iflmiflti. Ve bunun sebebi, yeniden canlanan ormanlar›n nehir k›y›lar›n› sa¤lamlaflt›rmas›, buna ba¤l› olarak da k›y›lar›n çöküflünün azalmas› ve daha sabit hale gelmesidir. Benzer biçimde, baz› bölgelerde geyiklerin uzaklara sürülmesi ve vadi yamaçlar›nda bitki örtüsünün canlanmas›yla erozyonlar Beslenme zinciri do¤an›n dengesini koruyor
azald›, çünkü bitki örtüsünün yay›lan kökleri topra¤›n sabitleflmesini sa¤lad›. Böylece, az say›da olmalar›na karfl›n kurtlar, sadece Yellowstone Ulusal Park›’n›n ekosistemini düzenlemek ve iyilefltirmekle kalmad›; bu devasa alan›n fiziksel co¤rafyas›n› da de¤ifltirdi.” Yellowstone Ulusal Park›, ABD’nin Idaho, Montana ve Wyoming eyaletlerinin kesiflti¤i noktada, 8987 km2’lik bir alanda yer al›yor. Dünyadaki s›cak su kaynaklar›n›n yar›s› burada bulunur. Yellowstone’ da s›cak su ve buhar› havaya püskürten 300’den fazla gayzer, 290’dan fazla flelale bulunmaktad›r. Ulusal Park, memeliler, kufllar, bal›klar ve sürüngenlerin yüzlerce türüne ev sahipli¤i yapmakta, özellikle Kuzey Amerika boz ay›s›, Amerikan kara ay›s›, Kanada geyi¤i, antilop, çakal ve vaflaklar yo¤un olarak bulunmaktad›r. Yellowstone’da yaklafl›k bin 100 çeflit yerli, 200’den fazla egzotik bitki yetiflmektedir. UNESCO Dünya Miras› Listesi’nde de yer alan Park, her y›l yüzbinlerce yerli ve yabanc› ziyaretçiyi a¤›rl›yor.
ellowstone Ulusal Park›’nda, 1995’ten bu yana yaflanan de¤iflimden yaban hayat› tutkunlar› ve turistler oldukça memnunlar. Yellowstone’a her y›l on binlerce kifli yaln›zca kurtlar› izlemeye gidiyor ve bölge ekonomisine yaklafl›k 35 milyon dolarl›k bir katk›da bulunuyor. Uzmanlar da, bozkurtlar›n do¤al döngüye kat›lmas›ndan sonra yaflanan ekolojik de¤ifliklikleri kaydetmeyi sürdürüyorlar. Tüm dünya ise, kurtlar›n do¤al yaflamda neden olduklar› hayati de¤iflimi ilgiyle izliyor ve do¤al denge için her bir canl›n›n nas›l da ayr›lmaz bir öneme sahip oldu¤unu, do¤an›n kendi anlat›m biçimiyle bir kez daha ö¤reniyor…•
Y
sabriyeasir@butundunya.com.tr 90
Antik Kentlerimiz Çok tanr›l› Roma döneminde Kybele’nin kutsal yeri olan bir antik kent
Süheyla Dinç
AİZONAİ Afyon Kütahya yolu üzerinde Kütahya flehir merkezine 50 km. uzakl›kta, Çavdarhisar ilçesindedir. Kent ad›n› mitolojik bir kahramandan ald›¤› san›lmaktad›r. ‹lçenin bu günkü ad› 13.yy. da Selçuklular›n getirdi¤i çavdar tatarlar›n›n yerleflmesiyle bu ad› alm›flt›r.
BD HAZ‹RAN 2014
Günümüzde de kullan›lan Roma köprülerinden biri 1824 y›l›nda Avrupa’dan gelen gezginler incelemeler yapm›fl, 1926 y›l›nda Alman arkeoloji Enstitüsü ilk kaz›lar› bafllatm›flt›r. ‹kinci dönem kaz›lar›na 1970 y›l›nda devam edilmifltir. avdarhisar’›n bilinen en eski tarihi M.Ö. 184 y›l›nda II.Eumenes taraf›ndan Bithynia kral› I. Purusias’ dan al›p, Bergama Krall›¤›na ba¤lamas›d›r. Bergama Krall›¤›ndan da vasiyet yolu ile Roma ‹mparatorlu¤u’na geçmifltir. fiehir Roma döneminde geliflme gösterir. Tah›l, flarap ve yün ticaretinden kazan›lan paralarla bu gün görülen yap›lar yap›lm›flt›r. Paganizm’in hüküm sürdü¤ü (çok tanr›l›) devirde Anadolu’ da Meter Steunena (Kybele) nin en kutsal yerlerinden biri olan Aizonai, Hristiyanl›¤›n yay›l›fl› ile önemini yitir, Piskoposluk haline dönüflmüfltür. Kent M.S. 7. yy. da terk edilmifltir. Antik kent, Çavdarhisar ( Koca çay) deresini ikiye böler. Üzerinde
dört adet Roma köprüsü bulunmaktad›r. Bunlardan ikisi onar›l›p günümüzde de kullan›lmaktad›r. Aizonai’nin etraf› düzgün bloklardan örülmüfl duvarlarla çevrilidir. Kentin Bat› yakas› özellikle bu gün ayakta kalan yap›lard›r. Antik kent bir iç flehir olmas›na ra¤men k›y› flehirlerinin ço¤undan daha güzel yap›lm›fl
Ç
92
Kibele veya Kybele (Magna
Mater: Tanr›lar›n anas›), Anadolu kökenli bir ana tanr›çad›r. Ana tanr›ça inanc›, birçok kültürde farkl› isimlerle yer al›r. Yunan anakaras›nda Rhea[1], özellikle Roma dönemi M›s›r kültüründe ‹sis ve Yunan adafl› gibi bekaretle de¤il, do¤urganl›k ve bereketle iliflkilendirilen Efes Artemis'i, belli bafll› ana tanr›ça figürleridir.
BD HAZ‹RAN 2014
r›ht›m olarak kullan›lan kanal duvarlar› ile dikkat çeker. Romal› mühendisler derenin taflmas› halinde suyun kontrolü için güney k›sm›na bir baraj infla etmifller. Köprü üzerindeki bir korkuluk yaz›t›nda, Aizonai’li bir zenginin Roma’dan dönerken denizde geçirdi¤i kaza neticesi, adak olarak bu köprüyü yapt›rd›¤› yazmaktad›r.
YUVARLAK YAPIDA M. S. 301 yılında İmparator Dİokletianus’un enflasyonla mücadele İçİn yaptığı ücret tespİtİnİn yazıtı bulunmaktadır.
kinci Roma köprüsünden geçtikten sonra borsa binas› ve olimpiyatlar›n yap›ld›¤› alana gelinir. Burada sat›lacak mallar›n fiyatlar›n› beyan antik kent, yaflayan köy evleriyle iç ederlermifl. içedir. Sütunlar›n baz›lar› oturmak, Antik kentin en önemli yap›lar›ndan baz›lar› masa olarak köylüler taraf›n- olan Anadolu’nun en iyi korunmufl dan kullan›lmaktad›r. Borsa binas› mabedi, Tanr› Zeus ad›na Roma 1970 depreminde burada bulunan ‹mparatoru Hadrianus (M.S. II.yy) caminin y›k›lmas›ndan sonra ortaya taraf›ndan yap›lmaya bafllanm›flt›r. ç›km›flt›r. Tarihin en eski borsas› Hadrian, mabedi arazileri kiraya olarak bilinir. Yuvarlak bir yap› olup vererek toplanan paralarla yapt›¤›n› , etraf› duvarlarla çevrilidir. Bu ön galerinin kuzey taraf›na özel olarak duvarlarda baz› mal›n kaça sat›ld›¤› yazd›rm›flt›r. yaz›l›d›r. M.S. 301 y›l›nda ‹mparator Aizonai Borsas›’n›n kal›nt›lar› Diokletianus’un enflasyonla mücadele için yapt›¤› ücret tespitinin yaz›t› bulunmaktad›r. Örne¤in kuvvetli bir köle iki efle¤in, bir at ise 3 köle fiyat›na eflit oldu¤u yaz›l›d›r. O dönemde görevliler halen ayakta ve 6-7 metre yüksekli¤indeki bu kuleye ç›kar,
İ
93
BD HAZ‹RAN 2014
Zeus Tap›na¤› Bu mabedin en önemli özelli¤i yüksek bir podyumun alt›nda merdivenle inilen, tonozlarla örülmüfl bir odan›n olmas›d›r. Mabedin önünde ki kad›n büstü, daha evvel mabedin kuzeybat› al›nl›¤›n›n tam ortas›nda bulunmaktayd›. Mabet 42 sütundan oluflan dikdörtgen bir yap›d›r. Korent-‹on sütunlar›yla çevrilidir. eus Mabedi 1971 y›l›nda deprem ve y›ld›r›m düflmesiyle hasar görmüfl, 3 adet sütunu y›k›lm›fl. Eski eserler ve müzeler müdürlü¤ü ile Alman Arkeoloji Enstitüsü’nün ortak çal›flmas› ile mabet eski haline getirilmifltir. Aizonai’de mabet kadar etkileyici di¤er yap› Stadion ve tiyatrodur. Bir kompleks halinde infla edilmifltir. ”U” planl› koflu pisti ve oturma s›ralar› büyük ölçüde hasar görmüfltür. Stadyuma giriflte bat› yönünde genifl bir kap› üzerinde sporcular›n kazand›klar›
Z
94
madalyalar mermere kaz›larak yap›lm›fl, fleref köflesinde ise yedi adet halka bulunmaktad›r. Yedi sporcunun isimleri bu halkalar›n ortas›nda yaz›l›d›r. 1500 kiflilik tiyatro binas› mermer bir duvarla stadyuma dayal›d›r. Bu duvar ayn› zamanda tiyatro sahnesinin arka yüzünü oluflturur. Antik kenti gören sütunlu cadde 1979 y›l›nda aç›lm›fl, bu gün köy evlerinin oluflturdu¤u soka¤a dönüflmüfltür. Kentin di¤er bir yap›s› olan Heroon, (kahramanlar an›t›) Agora’da evlerin alt›nda kalm›flt›r. izonai’de iki adet hamam stadyum ile mabet aras›nda bulunmaktad›r. Hamam flehrin kuzey do¤usundan ç›kar›lan büyük kireç tafl› bloklar›yla yap›lm›flt›r. Hamamlarda s›cakl›k ve so¤ukluk bölümleri ile buralara aç›lan odalar bulunmaktad›r. Büyük hamam›n yer mozaiklerinin korunmas› için üzerine çat› yap›lm›flt›r. Zengin mermer kaplamalar› su ve ›s›nma kanallar› halen görülmektedir. Hamam›n önünde kare planl› Palestra denen spor etkinliklerinin yap›ld›¤› bir alan vard›r. Antik kentlerde Nekropol alan› flehrin büyüklü¤ünü gösterir. Çok say›da lahit ve Friglerde de görülen kap› biçimli mezar tafllar› bulunmaktad›r. Kap›, burada baflka bir aleme gidifli gösterir.
A
suheyladinc@butundunya.com.tr
Ö¤retmen G›yaseddin Tokyay’›n örnek yaflam›ndan kesitler 11
Ulus’a Düflen Uçaklar Yazar›m›z›n önceki say›lar›m›zda yer verdi¤imiz, babas›n›n yaflam›ndan öyküye dönüfltürdü¤ü yaz›lar›n› yay›mlamay› sürdürüyoruz... Yazan: MUSTAFA TOKYAY
fi
ubat tatiline girecek, ara karnelerimizi alacakt›k. Sabah annemle el ele tuflup, her günkünden biraz daha erken yola ç›kt›k. Ders saatine daha epey zaman olmas›na karfl›n çok h›zl› yürüyorduk. Buna çok anlam verememekle birlikte “herhalde bir ifli vard›r” diye düflünüp anneme ayak uydurmaya çal›fl›yordum. Nefes nefese okula geldik. Henüz iki hizmetliden baflka kimseler yoktu. Ben s›n›f›ma yönelirken annem benim binan›n giriflindeki banka oturmam› söyledi ve temizlik yapan hizmetlilerin yan›na gitti, onlara birfleyler anlatt›ktan sonra benim yan›ma döndü. Yine elimi tuttu, "Haydi, gidiyoruz!" "Nereye?"
"Postaneye." "Niye? Karnemi alacakt›m!" "Boflver flimdi karneni. Pazartesi günü gelir, Mahmut Bey’den al›r›z. Beni yaln›z b›rakma."
95
BD HAZ‹RAN 2014
Yüzü gevfledi. "Sa¤ol Sevim. Sa¤ol k›z›m. G›yas akflam alt›dan sonra beni Dervifl Beyler’ den aras›n, mutlaka. Çocuklar nas›l? Haydi, hepinizin gözlerinden öperim." Telefon ücretini ödedi, teflekkür etti, memurlar “geçmifl olsun” dediler, postaneden ç›kt›k. Art›k daha yavafl yürüyorduk. Tekrar okula geldik. Ö¤renciler karnelerini alm›fl da¤›lm›fllard›. Ö¤retmenler odas›na yöneldik, annemin arkadafl› benim de ö¤retmenim Hikmet Han›m oradayd›. Belli ki bizi beklemiflti. Annemin yüz ifadesine bakt› sonra bana dönüp “Gel bakal›m, öp elimi” dedi. Elini öptüm, karnemi ald›m, “hepsi pekiyi”…
...annem ok gibi f›rlad› bankodaki telefona kofltu.
Mahmut Bey okulun baflö¤retmeniydi. Annem “beni yaln›z b›rakma” deyince birden kendime bir sorumluluk yükledim. Babam yan›m›zda yoktu. A¤abeyim yat›l› okulda oldu¤undan evdeki tek erkek bendim. ine h›zl› h›zl› postaneye gittik. Postanedeki memurlar yeni geliyorlard›. Annem memurlardan birisine “Kocam Ankara’da görevli. Dünkü uçak kazas› haberini radyodan iflittim. Kendisini aramak istiyorum” dedi ve Ergun Day›m›n telefon numaras›n› verdi. Babam day›mlarda kal›yordu. Üç saatten fazla postanede bekledik. Neredeyse hiç konuflmad›k. Onun endifleli hali benim soru sorma cesaretimi k›rm›flt›. Sesim ç›km›yordu. Nihayet, memurlardan birisi “Nilüfer Han›m, telefonunuz haz›r!” diye seslenince annem ok gibi f›rlad› bankodaki telefona kofltu. Ben de arkas›ndan… "G›yas!.. Sevim sen misin? Eniflten nerede? Ergun yok mu?" Bir müddet sustu. Karfl›y› dinledi.
Y
96
...bir askeri tayyareyle bir yolcu tayyaresi Ankara üzerinde çarp›flm›fl ve bir han›n üstüne düflmüfller. Onlar iki sandalyeye oturmufl konuflmaya bafllam›fllard› bile. "Hikmet, bir askeri tayyareyle bir yolcu tayyaresi Ankara üzerinde çarp›flm›fl ve bir han›n üstüne düflmüfller. Altm›fldokuz kifli yanarak ölmüfl, 138 yaral› varm›fl. Akflam üzeri, tam iftar vaktine yak›n. Çok korktum ya G›yas’a bir fley olduysa diye.
BD HAZ‹RAN 2014
"Neyse Nilüfer, geçmifl olsun. Sa¤l›k haberini alm›fls›n iflte. Haydi bize gidelim, ben bir çay koyay›m biraz otural›m." "Yok! Eve gideyim. Birazdan Filiz de gelir. Onun bir fleyden haberi yoktu. Okulda kazay› duyduysa flimdi o da çok endiflelenmifltir. ar›l›p öpüfltüler, okuldan ç›kt›k. Bir süre birlikte yürüdük. Hikmet Han›m’›n evi okula daha yak›nd›. Yolun geri kalan›n› annemle elele tamamlad›k. Biz kap›dan girer-
S
ken ablam da Lise’den ara karnesini alm›fl geliyordu. Olaydan haberi olmam›flt›. Annem anlatt›. Akflam› dar ettik. Mahallemizde evinde telefon olan yaln›z Dervifl Amcalar vard›. Alt›ya çeyrek kala onlardayd›k. ‹ki üç saat de orada babam›n aramas›n› bekledik. Annem babam›n sesini duyunca iyice rahatlam›flt›. Müferi Han›m Teyze’nin ve Dervifl Amca’n›n ›srarlar›na ra¤men kalkt›k ve evimize döndük. O gece annemle birlikte m›fl›l m›fl›l uyuduk… •
Dünyan›n en k›sa anayasas› Üç bilge bir araya gelip, dünyan›n en k›sa anayasas›n› yazmaya koyuldular. Ayr›ca, insan›n hareketlerine ve davran›fllar›na hükmeden kanunu gösterebilen kifli de, dünyan›n en bilge kiflisi seçilecekti. “Tanr› suçlular› cezaland›r›r” diye yazmay› teklif etti bilgelerden birisi… Tek cümleydi, k›sa ve özdü do¤rusu… Ancak di¤erleri, bunun bir kanun de¤il, daha çok bir tehdit oldu¤unu söyleyerek itiraz ettiler. Teklifi kabul edilmemiflti… ‹kinci bilge, “Tanr› sevgidir” dedi. Ama bu teklif de, di¤erlerinin içine sinmemiflti. ‹nsan›n görevlerini düzenleyen bir ifade olmaktan uzakt›. Söz s›ras› son bilgeye geldi¤inde, o da fikrini söyledi… “Kendinize yap›lmas›n› istemedi¤iniz fleyi, baflkalar›na da yapmay›n.” dedi ve devam etti: Kanun budur, gerisi yaln›zca yoruma kalm›flt›r.” Di¤er bilgeler de bu teklifi kabul ettiler. Dünyan›n en k›sa anayasas›n› oluflturan fikri kabul gören bilge de, dünyan›n en bilge kiflisi seçildi…
97
Tarihten Damlalar Mümtaz ‹dil
S
KAYBOLAN CESET:
PARTACUS Savafl bitmiflti. Spartacus’ün ordusu tarumar edilmiflti. Üç kez Roma ordusunu dize getiren Spartacus, bu kez Crassus karfl›s›nda yenilgiyi tatm›flt›. imdi geriye onun cans›z vücudunu bulmak ve Roma’ya götürmek kal›yordu Crassus için ve ba¤›r›yordu Romal› komutan: “Bana Spartacus’ü bulun!” E¤er Spartacus’ün kellesini Roma’ya götüremezse, kimse onun Spartacus’ü yok etti¤ine inanmayacakt›. Askerlerden biri, ölü gladyatörlerden birinin burnunu k›r›p kellesiyle birlikte Crassus’a getirdi ve “‹flte Spartacus, efendim!” dedi. Crassus, k›r›k burunlu kafaya uzun süre bakt›ktan sonra, “Bu Spartacus de¤il,” diye ba¤›rd›. “Beni aldatmaya kalkan flu sersem askere yüz kamç› vurun!” Kendi burnu kadar emindi önüne getirilen gladyatör burnunun Spartacus’e ait olmad›¤›ndan. Askerin getirdi¤i gladyatörün kafas› birkaç balta darbesiyle olsa gerek, parçalanm›flt›. Do¤ru, burnu k›r›kt›. Hatta, içeriye do¤ru hafifçe de çökmüfltü ama bu k›r›k, henüz tazeydi. Oysa onun arad›¤›, y›llar öncesine ait bir k›r›kt›.
fi
98
BD HAZ‹RAN 2014
Gladyatörün vücudu tan›nmayacak kadar parçalanm›flt›, üstelik elleri de küçüktü.
H
ay›r, Spartacus ölmemiflti ve bir yerlerde kendisini ar›yordu. Bu düflünceden dolay› Crassus’ un içini titreme kaplad›. Burnuna ölüm kokusu geliyordu, daha do¤rusu ceset kokusu... Hayat› boyunca kazanaca¤›, tüm servetini de verse kurtulamayaca¤› bir kâbustu bu. Roma Senatosu’nun can› cehennemeydi, as›l kurtarmas› gereken kendi can›yd›, kendi can› için mutlaka Spartacus’ün
yar› de¤ildi, gözleri “herhalde” yeflildi, kasl› bir vücudu vard›, vesaire, vesaire... S›radan bir insand› yani. “Cladius Pulcher’in komutas›ndaki orduda görevliydim. On befl bin kiflilik kuvvetle Vezüv da¤›n›n eteklerinde mevzilendiklerini sand›¤›m›z Spartacus komutas›ndaki köle ordusuna karfl› harekâta giriflmifltik. Havada sis vard›. Akflam üzeriydi. Komutan Pulcher, dinlenmemiz için kuytu bir yer bulmufltu. Askerlerin ço¤u, beraberimizde getirdi¤imiz flaraptan içip sarhofl olmufltu. Komutan
Onun tan›m›na göre Spartacus’ü aramaya kalk›flt›¤›nda, yedi
cehennem ötede bir bilinmeyeni aramas› gerekiyordu Crassus’un... cesedini bulmak zorundayd›. Askerlerinden hiçbiri tan›m›yordu Spartacus’ü. Hatta Roma’da bile tan›yan yoktu. Bir asker onu görmüfl ve Roma Senatosu’na haber getirmiflti. Askerin anlatt›klar› da bir söylenceden farks›zd›. Onun tan›m›na göre Spartacus’ü aramaya kalk›flt›¤›nda, yedi cehennem ötede bir bilinmeyeni aramas› gerekiyordu Crassus’un... Askerin anlatt›¤› Spartacus’ün belirli bir tan›m›, özelli¤i yoktu. K›r›k burnu ve kürek gibi elleri vard›, iri
çad›r›nda ise tam bir alem vard›. Bafl›m çok a¤r›d›¤›ndan ben içki içmedim ve erkenden yatt›m. Gece bir 盤l›kla uyand›m. Yan›mda Julius ad›nda bir arkadafl›m yat›yordu, ona döndüm ama bo¤az› kesilmiflti. Toprak kandan v›c›k v›c›k olmufltu. Hemen silah›ma sar›ld›m ve do¤ruldum. Ayn› anda arkadan yedi¤im bir darbeyle yüz üstü yere serildim. S›rt›m ac›yordu. Uzun süre o halde bayg›n kalm›fl›m. Ay›ld›¤›mda, çevrem arkadafllar›m›n ölüsüyle doluydu. 99
BD HAZ‹RAN 2014
Gladyatörler, ellerindeki silahlar› yerde yatanlara bat›r›p, ölüp ölmediklerini kontrol ediyorlard›. Üç a¤›zl› m›zrak tafl›yan Afrikal› bir gladyatör çok yak›n›mdayd›. Benim do¤ruldu¤umu görünce, bilmedi¤im bir dille arkadafllar›na ba¤›rd›. Ne dedi¤ini anlam›yordum ama san›yorum benim yaflad›¤›m› söylemeye çal›fl›yordu. Bir anda etraf›m› kuflatt›-
Hepsinin aras›ndan, üzerinde tilki kürkü olan, renkli gözlü, yayvan suratl› biri bana yaklaflt›.
lar. Beni öldürmeyeceklerini anlam›flt›m. Öldürmeye niyetleri olsayd›, beni ilk bulan asker hemen gö¤sümü deflerdi. Hepsinin aras›ndan, üzerinde tilki kürkü olan, renkli gözlü, yayvan suratl› biri bana yaklaflt›. Di¤erlerine, ‘bunu çad›ra götürün,’ komutunu verdi. Ba¤›rmadan söylemiflti bu sözleri. Beni yaka paça bir çad›ra götürdüler. On dakika kadar sonra 100
tilki kürküne bürünmüfl adam yeniden karfl›mdayd›. Bana, ‘Roma’ya söyle, gönderdikleri bütün ordular Cladius Pulcher’in ordusu gibi yok olup gidecek. Bize dokunmazlarsa, biz de onlara dokunmayaca¤›z. Tek iste¤imiz insan gibi yaflamak ve insan gibi ölmek... Seni, mesaj›m› Roma’ya iletmen için sa¤ b›rak›yorum,’ dedi. Ya da buna benzer fleyler, tam olarak hat›rlayam›yorum flimdi. Sesi son derece yumuflakt›, sinirli de¤ildi. Askerler beni bir ata bindirdiler, yan›ma yiyecekle su verdiler ve alk›fllarla u¤urlad›lar. Sonradan ö¤rendi¤ime göre, bana bu talimat› veren adam Spartacus’müfl. Ancak, flimdi görsem tan›makta güçlük çekerim. O s›ralarda çok korkmufltum, kiminle konufltu¤umun fark›nda de¤ildim. Hat›rlad›klar›m bu kadar.”
A
skerin anlatt›klar›nda ola¤anüstü bir fley yok gibiydi; ama öyle bir anlat›yordu ki, tilki kürklü adamdan söz ederken gözleri büyüyor, soluklar› s›klafl›yordu. Yayvan suratl› gladyatörün sakinli¤i askeri de çok etkilemiflti. Sakinlik, so¤ukkanl›l›k... Spartacus’ü yüce k›lan erdem bu olmal›yd› iflte. Yafl›yorsa e¤er, mutlaka ayn› sükûnetini koruyordu. Crassus emindi. Hiçbir fley olmam›fl gibi, befl bin köle çarm›ha gerilmemifl, bir o kadar›n›n çarm›ha gerilece¤ini bilmezmifl gibi bir köflede gizlenip olan biteni izliyor olmal›yd›. Crassus’u korkutan bu so¤ukkanl›l›kt›... Bir insan›n hem çok zeki, hem çok hareketli hem de çok so¤ukkanl› olmas› mümkün müydü?
BD HAZ‹RAN 2014
Zeki insanlar›n so¤ukkanl› olmamalar› için önemli bir neden vard›: Çok h›zl› düflündükleri için, düflüncelerini hemen hayata geçirmek telafl›nda olurlard›. Ayr›ca, söylenen bir konu hakk›nda hemen cevap verememifl olmak, anlamam›fl olmakla eflde¤er olaca¤›ndan, zeki insanlar yalan veya do¤ru, söylenen her fleye an›nda cevap verirlerdi. Ara birazc›k uzayacak olsa, karfl›s›ndakinin kendisini aptal sanmas›ndan korkarlard›. Crassus bunu anlayabiliyordu. Bu do¤ald›. Zeki insanlar›n, sakin olma konusunda s›k s›k kendilerini uyard›klar›n›, ancak bunda hiçbir zaman baflar›l› olamad›klar›n› kendi yaflam›ndan biliyordu.
O
ysa Spartacus, kazand›¤› savafllarla zeki bir komutan oldu¤unu zaten kan›tlam›fl durumundayd›. Koskoca bir ülkenin ordusuna bir avuç köleyle karfl› koymaya karar verdi¤inde, ordusunun Appulie köleleri gibi olmayaca¤›n› da biliyor olmal›yd›. Spartacus’ün niyeti, altm›fl y›l kadar önce Bergama’da, Aristonikos’un kurmak istedi¤i “Günefl Ülkesi” gibi bir devlet kurmakt›. “Acaba Aristonikos’u biliyor muydu?” diye sordu. Hemen ard›ndan bunun ne denli saçma bir düflünce oldu¤unu fark etti: “Saçmal›yorum! Okuma yazmay›
bile do¤ru dürüst bilmeyen bir köylü, Aristonikos’u nereden bilecek!”
R
oma’y› almak istese al›rd› da Spartacus... E¤er kuzeye gitmek yerine Roma’ya girmeye karar verse, belki de, Roma’ n›n yeni efendisi olacakt›. Ama yapmam›flt›. O, “Günefl Ülkesi”nde kölelerin de özgürce yaflayaca¤› bir ülkenin hayalini kuruyordu. Savaflmak istemiyordu. Roma için bir tehlike
Spartacus’ün niyeti, altm›fl y›l kadar önce Bergama’da, Aristonikos’un kurmak istedi¤i
“Günefl Ülkesi” gibi bir devlet kurmakt›. olmayaca¤› konusunda yaz›l› bir sözleflme isteseler, seve seve verirdi. “Günefl Ülkesi” budalal›¤›n› b›rakm›fl olsayd›, flimdi belki cumhuriyet yönetimine son verecek, Roma’n›n bafl›ndaki imparator olacakt›. Crassus, “Yeni köleler yarataca¤›ndan habersiz böyle bir ülke kurmay› hayal ediyordu. Oysa ne yaz›k, köleler olmadan efendilerin olmayaca¤›n› bilemeden öldü,” diye düflündü. “Öldü mü acaba?!..” Sadece bir kan›t, onun öldü¤üne iliflkin tek bir tek iflaret olsa, Roma’ya tüm görkemiyle dönebilecekti ama 101
BD HAZ‹RAN 2014
cesedini gördü¤ün düflmand›r...” Sahi, kim söylemiflti bunu?
B
onun öldü¤ünü gösteren bir kan›t bulam›yordu. Üstelik, yaflad›¤›na iliflkin bir y›¤›n söylenti geliyordu kula¤›na. Yafl›yor olmas›n›n pek bir anlam› yoktu asl›nda. Yeniden köleleri toparlay›p, dünyan›n en büyük ve en düzenli ordusu olan Roma ordusuna sald›rmas› düflünülemezdi. Eline Roma’ya yürüme f›rsat› geçmiflken, bunu kullanmam›flt›. fiimdi art›k tek bafl›nayd›. Yeniden kendisine inanan köleler bulmas› güçtü; çünkü “Günefl Ülkesi” hepsinin bafl›na çökmüfltü. Roma’ya yürümek ve iflgal etmek, insan›n yaflam›nda bir kez kullanabilece¤i önemli bir f›rsatt› ve bunu da Spartacus kullanmam›flt›. Yine de ölüsünü bulmak zorundayd›. “En iyi düflman, 102
ütün Roma’y› titreten bu adam ne çok efsane, masal, hikaye yaratm›flt› Tanr›m! Bir köle nas›l bu kadar güçlü olabiliyordu? Yaflam› boyunca hep savaflmak zorunda kalan biri, kendi dilini bile konuflmaktan aciz bir köle parças›, nas›l olmufltu da böylesine bir ordu kurmufl, Roma’ya karfl› gelmiflti? Bütün bunlar›n mant›kl› bir aç›klamas›n›n olmas› gerekiyordu. Roma, e¤er bir daha buna benzer bir fley yaflamak istemiyorsa, kafas›n› flarap kadehlerinden, gece alemlerinden kald›r›p, bu konu üzerinde yo¤unlaflt›rmak zorundayd›. Crassus, Roma’n›n böyle bir silkiniflte bulunaca¤›na hiç inanm›yordu Elini “bofl ver” gibisine savurup, “Bana ne Roma’dan,” diye söylendi. Ard›ndan hemen eli a¤z›na gitti. Gelmifl geçmifl en büyük Romal› komutanlardan biri olarak bilinen Crassus’un a¤z›na hiç yak›flmayan sözlerdi bunlar. Bir asker, topra¤› neresiyse, oray› korumakla yükümlüydü. Bunu bir an olsun unutmamas› gerekti¤i ö¤retilmiflti kendisine y›llarca. Üstelik Triumvili¤in üç aday›ndan biri olarak böyle düflünmesi ba¤›fllanamazd›. “Bulun onu!” diye ba¤›rd› yeniden. Sesi giderek zay›fl›yor, c›l›zlafl›yordu. Bulamayacaklard›, Spartacus’ü asla bulamayacaklard› ve o da Roma’ya eli bofl dönecekti. Umudu giderek azal›yordu. Askerler de çaresizdi. Tan›mad›klar› bir adam›n cesedini, tan›mad›klar›
binlerce ceset içinde bulmaya çal›fl›yorlard›. Ellerindeki ipuçlar› son derece zay›ft›: Kahrolas› k›r›k bir burun, yeflil gözler, yayvan surat ve iri eller... Bir de tabii, bu so¤uk havada üzerinde olmas› gereken tilki kürkü... Bu say›lanlar›n ço¤unu da paramparça hale gelmifl cesetlerden herhangi birinde bir arada bulma flanslar› hemen hemen hiç yoktu. Askerler büyük bir öfkeyle, tek umutlar› olan kölelerin üzerine at›l›yor, tartakl›yor, dövüyor ama Spartacus’ün kim oldu¤unu bir türlü bulam›yorlard›. Hepsi Spartacus’ ün kendisi oldu¤unu söylüyordu. Dirençlerini k›rman›n bir yolu olmal›yd›!
D
irenci k›rman›n yolunu çok iyi biliyordu Crassus ancak bir türlü dili varm›yordu. Sonunda yüreklendi: “Çocuklar› getirin!” diye ba¤›rd›. Kad›nlar›n ço¤u savaflta ölmüfltü. Bir avuç köle kad›n, çocuklar›n bafl›nda Thurium’a yak›n köylerden birinde bekletiliyordu. Aralar›nda Spartacus’ün kar›s› Varinya yoktu. Varinya olsa, ifller kolaylaflacakt›. Varinya onlara Spartacus’ü göstermek zorunda kalacakt›, ama lanet olsun, Varinya da buhar olmufl uçmufltu sanki. Askerler onun da öldü¤ünü söylüyorlard›, ne var ki hiç kimse “‹flte bu Varinya’n›n cesedi,” diyemiyordu. Yaflayan kad›nlar›n aras›nda olmad›¤›n› biliyordu Crassus. Bir tek onu tan›yordu çünkü. Unutulacak gibi bir kad›n de¤ildi Varinya. Spartacus öyle de¤ildi iflte... E¤er
Aralar›nda Spartacus’ün kar›s› Varinya yoktu. Varinya olsa, ifller
kolaylaflacakt›. Spartacus s›radan bir yüze, vücuda sahip olmasa, onu bulmak çok daha kolay olacakt› ama Spartacus o kadar çok köleden fazla köle, gladyatörden az gladyatördü ki, herhangi biri olabilirdi pekâlâ... ‹flte bu özelli¤i de Crassus’u ç›ld›rt›yordu, çünkü cesedini bulam›yordu.
H
içbir zaman da bulamad›. Spartacus’ün ölmedi¤i, bir gün yine dönece¤i söylendi durdu. O da olmad›... • mumtazidil@butundunya.com.tr 103
BD HAZ‹RAN 2014
Not Defterimden Nergis Öztürk
Ö¤renmenin de, ö¤retmenin de yafl› yok Kasaban›n bakkal dükkan›na gelen 12 yafl›ndaki çocuk, önce buzdolab›ndan bir içecek ald›, sonra da paras›n› ödedikten sonra dükkan sahibinden, kasan›n yan›ndaki telefonu kullanmak için izin istedi.
F
azla meflgul etmeyece¤im telefonunuzu” dedi. “Konuflmam en çok iki dakika kadar sürebilir.” Dükkan sahibi, yetiflkin bir kifli gibi konuflan çocu¤a sevgiyle bakt› ve içtenlikli bir sevecenlikle telefonunu uzatt›: “Kendini zorlama yavrum” dedi. “Rahat rahat konuflabilirsin.” Çocuk, yine yetiflkin bir kifli tavr›yla dükkan sahibine teflekkür etti ve elindeki ka¤›tta yaz›l› telefon numaras›n› tufllad›, karfl›
104
“Kabul ederseniz, önerdi¤im yar› ücret karfl›l›¤›nda hem bahçenize bakar›m, hem de evinizin önünü, hatta kald›r›m›n›z› da temizleyebilirim” taraf›n sesini duyduktan sonra konuflmaya bafllad›: “‹yi günler han›mefendi” dedi. “Biraz önce evinizin önünden geçerken güzel ve biraz da büyükçe bir bahçenizin oldu¤unu gördüm. Belki bir yard›mc›ya gereksinim duyuyor olabilirsiniz diye düflündüm. Bahçenizin çimlerini kesebilirim, çiçeklerinize, güllerinize bakabilirim, gerekti¤inde onlar› budayabilirim. Sizi bu nedenle rahats›z ettim.”
T
elefonun karfl› ucundaki bayandan kibar bir karfl›l›k geldi: “Çok teflekkür ederim evlad›m, ama bahçemdeki çimleri kesen, çiçeklerime bakan bir yard›mc›m zaten var.” Çocuk bu yan›tla yetinmedi. “Bahçenizin bak›m›n› yapan o kifliye ödedi¤iniz ücretin yar›s› karfl›l›¤›nda yapabilirim ayn› ifli” dedi. Telefondaki bayan, yine kibar bir biçimde karfl›l›k verdi: “‹lginiz için size çok teflekkür ederim ama, yard›mc›m›n iflinden çok memnunum” dedi. “Kendisini
de¤ifltirmeyi düflünmüyorum.” Çocuk pes etmedi, telefondaki bayana yeni bir öneride bulundu: “Kabul ederseniz, önerdi¤im yar› ücret karfl›l›¤›nda hem bahçenize bakar›m, hem de evinizin önünü, hatta kald›r›m›n›z› da temizleyebilirim” dedi. “Size söz de verebilirim, bu ifllerin tümünü hafta sonundan önce bitiririm, bahçenizi kasaban›n en temiz ve güzel bahçesi, kald›r›m›n›z› da kasaban›n en temiz kald›r›m› yapar›m.” Telefon hatt›n›n öteki ucundaki bayan, bu kez kesin kararl› oldu¤unu
BD HAZ‹RAN 2014
belirten bir ses tonuyla karfl›l›k verdi: “Teflekkür ederim, o¤lum” dedi. “Kusura bakma ama ne yaz›k ki sana ifl veremeyece¤im; yard›mc›mdan da, iflinden de son derece memnunum ve kendisini de¤ifltirmeyi de düflünmüyorum.” Telefonun kapanma sesini duyunca çocuk, mutlulukla güflümseyerek elindeki ahizeyi yerine b›rakt› ve dükkan sahibine borcunu sordu. afl›ndan sonuna de¤in konuflmaya kulak misafiri olan dükkan sahibi, telefon için bir ödeme yapmas› gerekmedi¤ini söyledi ve üzgün bir biçimde çocu¤un yan›na gitti. “Sen çok terbiyeli, düzgün ahlakl› ve çal›flkan bir çocu¤a benziyorsun, yavrum” dedi. “Konuflman› bafl›ndan sonuna de¤in duydum. Çal›flma iste¤in, olumlu tavr›n, hatta büyük bir adam gibi konuflman çok hofluma gitti.” Sonra da eliyle, çocu¤un omuzunu tuttu ve bu kez kendisi ona bir ifl önerisinde bulundu: “Sak›n üzme tatl› can›n›” dedi. “Ben sana seve seve ifl veririm, yan›mda çal›fl›rs›n, çok da hofluma gider," Çocuk, dükkan sahibine gülerek bakt›:“Bu nazik ifl öneriniz için size çok teflekkür ederim, efendim” dedi. “Fakat ben ifl aram›yorum ki…” Dükkan sahibi hiç de beklemedi¤i bu yan›t karfl›s›nda flafl›rd›: “Ama evlad›m biraz önce telefonda konufltu¤un han›ma bir ifl için adeta yalvar›yordun; kulaklar›mla duydum.”
B
106
Çocuk yine gülerek karfl›l›k verdi: “Yoo hay›r, siz yanl›fl anlam›fls›n›z” dedi. “Ben o han›ma ifl için yalvarm›yordum.”Sonra da, yine o yetiflkin kifli tavr›yla flöyle tamamlad› sözünü: “Ben yaln›zca, iflimde baflar›l› olup olmad›¤›m› merak etmifltim, onu araflt›r›yordum” dedi. “O han›m›n yan›nda çal›flan yard›mc›s› zaten benim… Ben de iflverenimden çok memnunum…”" *** yafl›ndaki çocuk, elindeki kutusunu aç›p, so¤uk içece¤ini içerek dükkandan ç›karken, yafll› dükkan sahibi kendi kendine m›r›ldan›yordu: “Bu çocu¤un bana ö¤retti¤i yaflam deneyimini keflke herkes ö¤renebilse” diyordu. “Geliflebilmemiz için kendimizi kendimizle k›yaslamay› ve eksiklerimizi, zay›f noktalar›m›z› baflkalar›ndan önce kendimizin görebilmesini bir ö¤renebilsek…”•
12
nergisozturk@butundunya.com.tr
Neler Olmuyor ki Dünyada Sezin San
Uzun Ömür ‹çin Uyku
1
Dünyan›n en yafll› kad›n›, uzun ömrünün s›rr›n› aç›klad›. Bu y›l 116’nc› yafl›n› kutlayan Japon Misao Okawa, sa¤l›¤›n› uyku düzenine borçlu oldu¤unu söyledi. Son 18 y›ld›r bir huzur evinde yaflayan rekortmene göre, hem akflamları uyumak hem de gün içinde flekerleme yapmak çok önemli. 1898 y›l›nda do¤an Okawa’n›n, 90’l› yafllarda iki çocu¤u var. Yafll› kad›n, ayr›ca, her ay en az bir kez sufli yemeyi de ihmal etmedi¤ini belirtti.
2
Sosyal Medyadan Kaç›fl
Sosyal medyada iletiflimin yo¤un olarak artmas› ve buna dur demek isteyenler için çözüm bulundu. ‹nsanlar›n ba¤lant› kurmas› için yarat›lan say›s›z uygulaman›n ard›ndan, bu kez insanlardan kaçmak için bir sistem üretildi. “Cloak” isimli uygulama, kiflinin tüm arkadafl çevresinin co¤rafi konumunu belirleyip kaydediyor ve kullan›c›s›na, o insanlardan kaçma f›rsat› tan›yor.
107
BD HAZ‹RAN 2014
3
Yo¤un Trafik ve Kalp Krizi
0507777777 telefon numaras›na sahip olmak isteyen bir kifli 2 milyon 190 bin dolar ödedi. Birleflik Arap Emirlikleri’nde hizmet veren Telekom flirketi Etisalat, düzenledi¤i aç›k art›rma ile ülkenin en pahal› telefon numaras›n› satt›. Dubai’deki aç›k artt›rmada sat›lan numaralar için toplanan paralar›n bir miktar› yard›m amaçl› fonlara ayr›ld›.
5
Efline En Sad›k Canl›
‹fle gidifl ve ç›k›fl saatlerinde yaflanan trafik, kalp hastal›¤› geçirme riskini art›r›yor. Washington Üniversitesinin araflt›rmas›na göre; trafikte nitrojen dioksite maruz kalanlar›n kalp kütlelerinde yüzde 5 oran›nda bir art›fl görüldü. Bu durumun kalp hastal›klar› riskini art›rd›¤› vurguland›.
4
108
Telefon Numaras› ‹çin Servet
Dünyan›n en sad›k ve efline en ba¤l› canl›s›: Tarla Faresi. Bu canl›lar, hayatlar› boyunca tek eflli oluyorlar. Ergenlik ça¤›na geldiklerinde vücutlar›nda salg›lad›klar› bir s›v› sayesinde ilk gördükleri difliye âfl›k oluyorlar. Tarla fareleri eflleriyle ömür boyu beraber geziyor. E¤er difli ya da erkek ölürse, hayatta kalan fare, ölene kadar asla iliflkiye girmiyor. Bilim insanlarının bu konu üzerinde araflt›rma yap›p, erkek faredeki bu s›v›y›, insanlar üzerinde kullan›p kullanmayacaklar› merak konusu.
BD HAZ‹RAN 2014
6
Suçlular ‹çin Binlerce Y›l Ceza
Mahkûmlar kendilerine verilen bir hap ile 8,5 saati 1000 y›l gibi alg›layacak. Oxford Üniversitesi taraf›ndan yap›lan çal›flmada, en cani mahkûmlar›n, suçlar›na uygun bir flekilde, uzun süreli cezaland›r›labilmesi için bu hap›n kullan›lmas› düflünülüyor. Yarg› çevreleri ve hapishane yönetimlerinden de üretim çal›flmalar›na destek veriliyor. Bu hap, zaman alg›s›nda oynama yaparak, mahkûmda cezas›n› uzun süreyle çekiyormufl hissi yaratacak.
7
Adalar›n› Kaybedebilir
Endonezya’n›n yaklafl›k 1500 adas›n›n, yükselen deniz seviyesi nedeniyle, 2050 y›l›na kadar su alt›nda kalabilece¤i aç›kland›. Baflkent Jakarta’n›n uluslararas› havaalan›, Soekamo-Hatta, 2030’a kadar deniz seviyesinin alt›nda kalabilir. Açe, Kuzey Sumatra, Papua ve Riau aç›klar›ndaki 24 ada hâlihaz›rda sulara gömülmüfl durumda. Endonezya, yaklafl›k 6 bininde kal›c› iskân olan, 17 bin 500 adadan olufluyor.
8
Robot Gazeteci
2030 y›l›nda haberlerin yüzde doksan› muhabirler taraf›ndan de¤il, bilgisayar taraf›ndan yaz›lacak. Geçen ay Los AngelesTimes gazetesi, bir bilgisayar yaz›l›m› olan “Robot Gazeteci” sayesinde deprem haberini ilk veren yay›n kuruluflu olmufltu. Prof. Kristian Hammond, muhabir ve bilgisayar programc›s› Ken Schwenke taraf›ndan gelifltirilen bu yaz›l›mda, önceden belirlenen flablon metinlere, yeni haberin verileri yerlefltiriliyor ve haber yay›na haz›r hale geliyor. 109
BD HAZ‹RAN 2014
9
Milyon Dolarl›k Talih
ABD’de bitpazar›ndan ald›¤› parçan›n 33 milyon dolardan daha fazla etti¤ini ö¤renen bir hurdac› havalara uçtu. Bugüne dek sadece 53 tane üretilen Faberge yumurtalar›ndan biri oldu¤u ortaya ç›kan eser, Rus kraliyet ailesi için 1800’lerin sonunda üretilen koleksiyonun bir parças›. Rus Çar› III.Alexander’a ait olan yumurtaya, Rus Devrimi s›ras›nda el konmufl ve parça daha sonra ortadan kaybolmufltu.
10
110
1000 Dolarl›k Bal
Nepal’deki Himalaya Da¤lar›ndan ç›kart›lan bal, kilosu 1000 dolardan sat›l›yor. Bunun sebebi yap›lan iflin çok zahmetli olmas›. Dünya’n›n en büyük bal ar›s› kovanlar›n›n bulundu¤u Kaski bölgesinde, Gurung köylüleri, önce 2 gün hayvan s›rt›nda da¤a ç›k›yor. Köylüler bal kovanlar›n›n bulundu¤u 50 metre derinli¤indeki da¤ yar›¤›na iple sarkarak hayatlar›n› tehlikeye at›yor. Bal› ise, 7 metre boyundaki bambu sopalarla sepetlere topluyorlar.
Cadde Ortas›nda Do¤um
11
New York’ta bir kad›n hastaneye gitmek için taksi bulamay›nca cadde ortas›nda do¤um yapt›. Do¤um sanc›lar› bafllayan 39 yafl›ndaki Polly McCourt evinden aceleyle ç›kt›; ancak trafik yo¤unlu¤u nedeniyle taksilerin almad›¤› kad›n, daha fazla dayanamad› ve kald›r›ma y›¤›ld›. Do¤um, Manhattan’›n 3’üncü caddesi ile 68’inci soka¤›n kesiflti¤i yaya kald›r›m›nda, eksi 1 derece so¤ukta gerçekleflti. Görgü tan›klar›, önce bebe¤i gömlek ve kaflkol ile sard›lar, sonra anne ve bebe¤i hastaneye götürdüler.
BD HAZ‹RAN 2014
12
Ders: Zombi ‹stilas›
Michigan Eyalet Üniversitesi, “Zombi ‹stilas›nda Hayatta Kalmak Felaketler ve ‹nsan Davran›fllar›” isimli dersi yaz döneminde müfredata koyaca¤›n› duyurdu. Dersi haz›rlayan Glenn Stutzky, “Bu konu çok ciddi ve akademik çal›flmay› hak ediyor. Bir zombi salg›n›nda hayatta kalabilmenin zorluklar›n›n, gerçek dünyaya uyarlanabilece¤i noktalar var” dedi. Önceki y›llarda birtak›m s›ra d›fl› konular, ABD üniversitelerinde ders konusu olmufltu.
13
Koku Sa¤l›¤› Ele Veriyor
Hasta olup olmad›¤›n›z yayd›¤›n›z kokudan anlafl›labilir. Stockholm’daki Karolinska Enstitüsü, sa¤l›k gönüllüsü kiflilere dar pamuklu tiflörtler giydirdi. Gönüllülerin yar›s›na içinde bir fley olmayan bir s›v›, di¤er yar›s›na da hafif grip benzeri belirtilere yol açan bir kimyasal kar›fl›m enjekte ettiler. Daha sonra tiflörtlerin kol alt› k›s›mlar› kesilerek koku incelemesi yap›ld›. Sonuçta yo¤un, kötü ve sa¤l›ks›z olarak de¤erlendirilen kokular›n, hasta olan gruba ait tiflörtleri tafl›d›¤› belirlendi.
14
Böyle Ceza Görülmedi
Belçika’da bir matematik ö¤retmeni, yaramazl›k yapan ö¤rencilerini ilginç bir flekilde cezaland›r›yor. Ö¤retmen, ders s›ras›nda gürültü yapan ve konuflan ö¤rencilerini ünlü televizyon dizisi “Game of Thrones”un gelecek bölümlerinde gerçekleflecek olaylar› anlataca¤› tehdidinde bulunuyor. Frans›z internet sitesi Dans Ton Chat’a konuflan bir ö¤renci, dizide kimin ölece¤ini önceden ö¤renme riski karfl›s›nda, s›n›ftakilerin susmak zorunda kald›¤›n› söyledi. sezinsan@butundunya.com.tr 111 XXX
Yazar Dede ve Torunlar› Muzaffer ‹zgü
KÜÇÜK GAZETEC‹ On üç haziran günü okullar yaz tatili için kapan›yor. Yani benim için tatil bafll›yor. Ve ben Küçük Gazeteci oluyorum. üçük gazeteci ya! Yok can›m, gidip de bir gazetede haberci olarak çal›flm›yorum. Zaten köflelere yaz› da yazamam ki ama on alt› haziran günü küçük gazeteciyim. Pazar günü babam beni dedemin yan›na götürecek. Nereye mi? Yaylaya... Uf yayla öyle bir güzel, öyle bir güzel ki, tastamam Toros Da¤lar›’n›n
K 112
tepesinde. Oh, havay› kokluyorsun, kekik, ard›ç, çam kokuyor. Öyle serin ki, gömlekle, tiflörtle d›flar›ya ç›kamazs›n. Üflürsün, belki de üflümekten titremeye bafllars›n. Ya buras›, uf, öyle s›cak ki... Daha flimdiden yolda biraz h›zl› yürümeye bafllad›m m›yd›, terliyorum. Hele koflarsan hemen kan ter içinde kal›rs›n. Yaylada hiç terlemek yok. Sabahtan ö¤leye dek küçük gazeteciyim ama ö¤leden sonra d›flarda arkadafllar›yla top oynayan, koflan Koray’›m.
BD HAZ‹RAN 2014
Dedem sabahlar› çok erken kalkar, karayoluna ç›kar. Yani yaylada konaklad›¤›m›z yerin çarfl›s›ndan geçen yola. Niye, “konaklad›¤›m›z” diyorum, biliyor musunuz, yaylaya ç›kanlar hiç, “Tatile ç›kmak, tatil yapmak” demiyorlar, burada oturmaya konaklamak diyorlar.
Dedem bana evi gösteriyor, “H›h Koray, flu gazeteyi flu evin kap›s›na koy da gel” diyor.
edem o yolda gazete arabas›n› bekliyor. Ühüüü kaç gazete var, dergiler de var. Bazen araç karanl›kta geçiyor, dedemi görür görmez duruyor, gazete paketlerini b›rak›yor. Onun için dedem geceleri erken yatar, “Eee hiç belli olmuyor, bazen da¤›t›m arac› çok erken geliyor” diyor. Saati kuruyor. Baz› günler saatin zil sesini ben de duyuyorum. Ama gözlerimi bile açmadan o yan›mdan bu yan›ma dönüyorum, haydi bakal›m yine m›fl›l m›fl›l uyku... Hem de öyle güzel bir uyku ki, oh üzerinde kal›n m› kal›n bir yorgan, çek üzerine, uyu gitsin. Ya burada, kentte, uf uf, serinletici olmasa terden uyuyamayacaks›n. Dedem da¤›t›m arabas›ndan ald›¤› gazeteleri yayladaki evimize getiriyor, elbette s›rt›nda getirmiyor. Pazar arabas›n›n biraz daha büyü¤ü olan bir arabayla yüklüyor. Dedem diyor ki, “Onca gazeteyi getirirken hiç yorulmuyorum... Yokufl afla¤› indi¤im için sanki benim tafl›d›¤›m araba çabuk yürümeme neden oluyor.” Sonra bafll›yor, gazetelerin eklerini içlerine yerlefltirmeye. Dedemin öyle dükkan› yok. Zaten ad› da “Gezgin sat›c›...” Bir ba¤›r›yor dedem
yayla evlerinin aras›nda, “Gazeteci geldiiiii. Gazeteciiiii!” Hop, pencereler aç›l›yor, kap›lar aç›l›yor, bazen benim gibi çocuklar, bazen de a¤abeyler, ablalar, amcalar, teyzeler istedikleri gazeteleri al›yorlar. ‹çlerinde sürüdürümcüler de var, Dedem bana evi gösteriyor, “H›h Koray, flu gazeteyi flu evin kap›s›na koy da gel” diyor. Kofluyorum, elimdeki gazeteyi b›rak›yorum. Hangi evde köpek var, dedem onu da biliyor. O zaman, “Dur bu gazeteyi ben b›rakay›m,”
D
113
BD HAZ‹RAN 2014
Dedem gazeteleri bisikletinin arkas›ndaki heybeye yerlefltiriyor. Bisiklete binmiyor, elinde sürüyor. diyor, “Köpek havlarsa korkars›n. Ama köpek bana al›flt›, havlam›yor...” Dedem ba¤›r›r da ben ba¤›rmaz m›y›m? Aman aman sesimin böyle gür oldu¤unu bilmiyordum. Öyle bir, “Gazeteciiiiii!” diye ba¤›r›fl›m var ki a¤açlardaki kufllar havalan›yor. Anneannem bana da bir heybe yapt›. Heybenin ortas›ndan kafam› geçiriyorum. Dedem birkaç dergi heybenin önüne, birkaç dergi de arkas›na koyuyor, dergilerden sorumlu ben oluyorum. Dedem gazeteleri bisikletinin arkas›ndaki heybeye yerlefltiriyor. Bisiklete binmiyor, elinde sürüyor. ”Al flu dergiyi Koray, flimdi o yafll› bayan kap›ya ç›km›flt›r, ver de gel!..” Kofluyorum, bir bak›yorum ki o teyze kap›n›n önünde. “Sen de kimsin?” 114
“Gezgin gazetecinin torunuyum” diyorum. Teyze avucuma derginin paras›n› koyuyor. Yayla evlerinin aras›nda dolaflt›kça yükümüz hafifliyor. Zaten benim yüküm o denli çok de¤il de dedeminki çok. Ama bisiklet yokufl afla¤›lar›na ya¤ gibi kay›yor. ”Eeee Koray gazeteler bitiyor...” “Bendeki dergiler bitti bile dedeci¤im...” “Yorulmuyorsun de¤il mi Koray?” “Hay›r hay›r dedeci¤im, benim için da¤ sporu oluyor. Hem de çok hofluma gidiyor.”
B
azen saat on buçukta, bazen de daha saat on olmadan gazeteleri, dergileri da¤›t›p bitiriyoruz. Dedem beni bisikletin arka selesine bindiryor. Yokufllardan afla¤›ya uçar gibi gidiyoruz. Bisikletin üzerinde dedemin ayn› sorusu bafll›yor, “Bugün ne piflirelim Koray?” “Ah ah, ne istesem, anneannem bize ne piflirse?” Buran›n eti yayla eti, buran›n
BD HAZ‹RAN 2014
sebzesi yayla sebzesi... Kentte organik pazarlarda sat›lan yiyecekler. Hele meyvelerin tad› o denli hofl ki, kokular o denli güzel ki, kabuklar› incecik, y›ka, baflla kütür kütür yemeye. “Evet ne yiyelim?” ç gün önce yayla etiyle anneannem öyle güzel bir güveç yapm›flt› ki, iki tabak birden yemifltim. Zaten buraya geldim miydi, ifltah›m bir aç›l›yor, bir aç›l›yor ki, herfleyi hapur hupur yiyorum. “Dedeci¤im, yine güveç yiyelim mi?” “Oh oh oh Koray, benim güveci çok sevdi¤imi nereden biliyorsun? Yani anneannen iki günde bir yapsa hay›r demem...” Dedem öyle diyor eti al›rken kasaba, “Böbrek yata¤›ndan olsun...” Eti kasap kuflbafl› olarak do¤ruyor, anneannem güvece kat›yor, piflti miydi art›k beni tutana aflkolsun... “Bir tabak daha koyay›m m›
Koray?” “Koy anneanneci¤im...” Çok flansl›y›m, geçen y›l bana benim yafl›mdaki bir k›z hep ödünç kitap vermiflti. Ben ona hiçbir fley veremedi¤im için utanm›flt›m.
Ü
Nas›l Dikmifller? Küçük Çi¤dem'in teyzesi bir kaza geçirmiflti. Hastaneden gelen annesi durumunu anlatmaya bafllad›. “Yaralar› dikkatle temizleyip diktiler.” Çi¤dem hayretle annesinin sözünü kesti: “Ama anne! Teyzemi dikifl makinesine nas›l soktular?”
Yaylada kitapç› dükkan› da yok. Ama bu y›l bir y›¤›n kitap getirdim. fiimdi ben de Simge’ye ödünç kitap verece¤im. Belki de Simge beni sormufltur, ”Koray yine gelecek mi gazeteci dede?” Dedem de, “Evet,” demifltir. “Pazartesi burada, yani senden iki gün sonra geliyor...” • muzafferizgu@butundunya.com.tr
fiimdi beraberiz Ailenin iki çocu¤undan birine sordular: “Siz mi büyüksünüz yoksa di¤er kardefliniz mi?” Çocuk bafl›n› kafl›yarak flöyle dedi: “Annem, geçen y›l "kardeflin senden bir y›l küçük" demiflti. Aradan bir y›l geçti¤ine göre demek ki flimdi beraberiz.” 115
Gezdikçe Gördükçe ‹zlen fien Toker
Güneflin yaln›z b›rakmad›¤› köy:
Kayaköy ünefl, yüzy›llard›r bu topraklarda... Antik dönemden kalan lahit ve kaya mezarlar›n› terketmemifl. S›ms›cak ›fl›klar›yla önce Karymlassos kentinde Likyal›lar›, sonra ayn› bölgeye kurulan Levissi köyünde Rumlar› ›s›tm›fl. Burada yaflayan Rumlar Yu-
G
nanistan’a gidip, yeni ad›yla Kayaköy’e getirilen Türkler de baflka yerlere göç edince öksüz kalan yüzlerce evi yaln›z b›rakmam›fl. Baz› günler bulutlar›n ard›nda kalsa da onlar› ›fl›klar›ndan mahrum etmemifl. Fethiye’ye 6 kilometre uzakl›ktaki Kayaköy, 65 metre yükseklikteki bir tepenin yamac›na ve onun önünde Kaya Çukuru denilen düzlü¤e yay›lm›fl yap›lardan olufluyor. Birbirinin güneflini ve manzaras›n› kesmeyecek flekilde, tepenin dik
yamac›n› kaplayan tafl binalar›n kal›nt›lar› yörenin tarihsel dokusunu oluflturuyor. Mimari yap›s›, kiliseleri, sokaklar› ve do¤as›yla çok etkileyici olan bölge, S‹T alan› ilan edildikten sonra koruma alt›na al›nm›fl.
K
ayaköy, 1912 y›l›nda 6500 kiflilik nüfusu ile bölgenin sosyoekonomik merkezi konumuna gelmifl. O dönemde say›s› 2000’e ulaflan evler, kiliseler, flapel, okul, hastane, eczane, kütüphane ve zanaat atölyelerinden oluflan köyün, bas›mevinde de yörenin en güçlü gazetesi olan “Karya” ç›kart›l›yormufl. Kayal›k olan yamaç bölümü yerleflim için kullan›l›rken, çevredeki tar›ma elveriflli arazilerde de üzüm ve zeytin yetifltiriliyormufl. Bir zamanlar›n bu medeni köyünün yap›lar›, do¤an›n ve define avc›lar›n›n gücüne dayanamay›p zamanla tahrip olmufl. Binalar›n çat›lar›, pencere ve kap›lar› yok olmufl olsa da geriye kalan tafl yollar,
meydanlar, evlerin ocaklar›, tuvaletleri, sarn›çlar›, duvarlar›, Panayia Pirgiotissa ve Taksiyarhis Kiliselerinin mimarisi ve freskleri köyün o dönemdeki kültür zenginli¤ini göstermeye yetiyor. eredeyse yüz y›ld›r bofl duran yap›lar›n aras›nda, dar sokaklarda yürüyorum. Duvarlar düzgün tafllarla örülmüfl, pencerelerin etraf› tafl bordürlerle çevrilmifl. Baz› evlerin renkli duvarlar›, duvar ve pencerelerin üzerindeki süslemeleri dururken baz›lar›n›n duvarlar› bile y›k›lm›fl. Bir zamanlar çat›lardan ak›t›lan ya¤mur sular›n›n biriktirildi¤i, tonlarca suyu depolayan sarn›çlar da görülüyor. Baz› evlerde yemek piflirme ve ›s›nma amaçl› kullan›lan ocaklar ve tuvaletler duruyor. Bahçelerdeki tafl ekmek f›r›nlar›ndan
N
117
BD HAZ‹RAN 2014
taze ekmek kokular› yerine kekik kokular› yay›l›yor flimdi. Çiçekler art›k evlerin önündeki saks›larda de¤il; gelincikler, papatyalar ve yabani otlar yollarda ve duvarlar›n aras›nda, diledikleri yerde büyümüfller. Koflup oynayan çocuklar›n yerini ise sessizce duran çam ve incir a¤açlar› alm›fl. Binalarda yaflam, insanlar, sohbetler de yok art›k; yaln›zca buray› gezmeye gelenlerin, kufllar›n, ar›lar›n ve atefl böceklerinin sesi duyuluyor. fiapelin bulundu¤u tepeye ç›kt›¤›n›zda köy bir bütün olarak ayaklar›n›z›n alt›na seriliyor. Eflsiz bir manzaran›n içinde, evinden, arkadafllar›ndan, hayallerinden ve bildi¤i herfleyden uzaklafl›p, baflka bir yerde yeni bir yaflama bafllayanlaPanayia Pirgiotissa Kilisesi
r›n bir zamanlar emekle yapt›klar› evlerin terkedilmifl görüntüsü...
Y
amaçtaki evler terkedilmifl ve hayalet köy olarak an›l›yor olsa da Kayaköy’ün afla¤›daki bölümünde yaflam canl› bir flekilde devam ediyor. Meydandaki kahvelerde Türk kahveleri, çaylar ve yöreden toplanan adaçaylar› içiliyor. Sanatla ve do¤ayla iç içe bir tatil yapmak isteyenler Kayaköy Sanat Kamp›’nda konaklayarak foto¤raf, resim, seramik, yoga ve ahflap boyama gibi çal›flmalar yap›yor. Köy ve çevresinde düzenlenen yürüyüfl turlar›yla çam a¤açlar› ile çevrili koylara gidiliyor, k›vr›m k›vr›m k›y›lar kuflbak›fl› izleniyor, denize giriliyor. Denizin hemen k›y›s›nda duvar gibi yükselen dik bir yamaçta küçük bir ma¤aran›n önü kapat›larak yap›lm›fl olan Afkula Kilisesi geziliyor. Kayaköy’ün yamaç bölümüne gelenlerse kalmadan, gelip gidiyor. Rüzgar, kufllar, a¤açlar, çiçekler ve böcekler yaln›z b›rakm›yor binalar›. Bir de günün her saatinde ›fl›klar›yla onlar› farkl› renklere boyayan günefl... izlensen@butundunya.com.tr 118
Anadolu’nun Dünyas› Bekir Özgen
Ayr›l›¤›n Yükü 2
Evimizden yaflam›n sessiz sedas›z çekilmiflli¤i ürkütmüfltü beni. Unuttu¤umu sand›¤›m ne çok an› varm›fl me¤er! ellek, nas›l da bu kadar iyi sakl›yormufl onlar›... "An›msar m›s›n, babam, bizim eve koca bir y›lan›n bekçilik etti¤ini söylerdi. Ben onu hiç görmemifltim ama çok korkard›m, bir gün gelir dolan›r m› baca¤›ma diye! Gerçekten de hâlâ y›lan, ç›yan, akrep, büyü var m› buralarda?" diye sormadan edemedim. “‹nsan›n olmad›¤› yerde baflka canl›lar›n ifli ne? Kuru tafl›-topra¤› kim ne etsin. Bir gün bekler, befl gün dayan›r, sonra al›r bafllar›n› giderler. Hareketin, bereketin izini sürerler," diyerek kafllar›n› çatt›. "Sen nerden biliyorsun onlar›n yoklu¤unu peki?" "Her varl›¤›n bir dili vard›r.
B
119
BD HAZ‹RAN 2014
Kula¤›n› verirsen onlar› duyabilirsin." "Eskiden de böyle miydin bilmem ama flimdi çok bilgece konufluyorsun. O zaman, bahçemizdeki i¤de, dut, akasya a¤açlar›na ne oldu¤unu da söyle öyleyse." "Hepsi de yaflland› benim gibi. ‹lgisizlik canlar›na tak etti. Bilmem bak›ms›zl›ktan, bilmem kah›rdan, birer birer kuruyup çöktüler. Komflular›n yakaca¤› oldular." "Hep bir bafl›na m› kald›n? Bar›nd›rd›¤›n baflkalar› olmad› m› hiç?" "Bafllarda, birkaç aile gelip gittiyse de, kal›c› olan ç›kmad›. Hem sizin yerinizi kim tutabilirdi ki? Ne çabuk unuttun yukar›daki odam›z›n yontu duvarlar› yap›l›rken sokak çeflmesinden bak›r gü¤ümlerle su tafl›d›¤›n›. Terleye, terleye harc›m› kard›¤›n›. Duvarlar›mdaki e¤ri bü¤rü yerleri düzledi¤ini. Akl›mdan ç›kaca¤›n› m› san›yorsun bana verdi¤in onca eme¤in..." "Ya sen? Beni b›rak›p gitti¤in için memnun musun?" der gibiydi.
120
aralar›m› deprefltirmek istiyordu anlafl›lan. Bafllad›m anlatmaya. "‹nsan bir kez evinden kopup da baflka mekanlara kapa¤› atmaya görsün. Can›n› kumar masas›na yat›rmaktan beter oluyor. Oyun ka¤›tlar› yerine yazg›s›n› kar›yor orada. B›rak›n dününü bugününü, gelece¤ini sürüyor ortaya. Salt paras›na de¤il ha, kiflili¤ine de oynuyor," dedim. "Kimsenin beni böyle ç›plak görmesine dayanam›yorum. Ürkütüyor bakan›, çekeni. Bu kez de beni yaln›zl›¤›ma terk edip gidersen dayanamam art›k. Zaten ev say›m›ndan düfltüler beni. Kap› numaram› söküp att›lar. Kimliksiz, kalakald›m ortada. Üzerlerine y›k›l›r›m diye çocuklar bile u¤ramaz oldu semtime," diye dert yand›. Saatime bakt›m. Ne çabuk tükenmiflti zaman. Bin bir özrü yan yana s›ralay›p "Gitmeye mecburum," diyerek izin istedim.
Y
"Daha flunun fluras›nda iki saat bile olmad›. Ben sana ne ettim ki böyle hemen... " "Daha ne edeceksin! Yan›ndayken sard›n sarmalad›n. K›fl›n kar›ndan, bahar›n ya¤murundan, yaz›n s›ca¤›ndan korudun. Elin dedikodusundan, kavgas›ndan uzak tuttun. Nice depremler gördün. Salland›n, e¤ildin ama y›k›lmad›n üstümüze. fiimdi ise, ille de kal diyorsun. Yaln›zl›¤a al›flan sen de¤ilmiflsin gibi ..." diye tak›ld›m. "Kolay san›yorsun yaln›zl›¤› sen! Biri seni durup dururken b›rak›p gitsin, selam› sabah› kessin de o zaman göreyim halini... Nas›l bafl edeceksin bakay›m gidifllerin kötülü¤üyle... Her gidiflte derinleflen bofllu¤un, dönüfllerde dolamay›fl›yla... Geride kalanlar› ölmekten de¤il, yaflayamamaktan korkar etmesiyle..." ün e¤ilene kadar e¤leflmifltim orada. "Sa¤ olas›n. Geldim, gördüm, özlem giderdim. 'Daha da kal,' dersen kalamam," dedim. "Ne yapay›m senin yazg›n gidemeyenlerin, durup beklemek zorunda kalanlar›n üzerine kurulmufl. Keflke kaplumba¤a gibi sen de neyin var neyin yok s›rt›na yükleyip benimle birlikte gelebilsen," diyemedim. "Ya sen beyefendi! Sen bir Çingene misin ki yer yurt tutmaya gönül yat›rm›yor-
G
"Kolay san›yorsun yaln›zl›¤› sen! Biri seni durup dururken b›rak›p gitsin, selam› sabah› kessin de o zaman göreyim halini..." sun!" diyece¤inden korktum. Gözyafllar›m› gizleyip yan›ndan bir gölge gibi ayr›l›rken, sevdi¤i birini yitirdi¤inde, akl›n› da yitirip ama ayn› zamanda onu içinde yaflatmaya çal›flan biriyle birlikte olmufl gibiydim. Avluyu öylece geçip soka¤a süzülmekti niyetim. Aç›k duran cümle kap›s›na do¤ru yürümeyi düflünüyordum ki, ortal›k birden karanl›¤a kesti. Bir yanda de¤di¤i yeri yakan deli bir rüzgar, öte yanda kulaklar› sa¤›r eden gök gürlemeleri. Ve onlar›n ard›ndan da, bulutlar›n sel olup üstümüze inmesi... Ben, "Islanacaks›n, 121
BD HAZ‹RAN 2014
içeri gel," ya da "elden düflmüfl bir evin pefl para etmezli¤inde mi b›rak›p gideceksin beni?" diyece¤ini beklerken, o istifini bozmad›. "Git!" dedi. "Git. Durma uzaklafl buradan." Koflar ad›m çarfl›ya ulaflt›¤›mda nefesim kesilmifl, sudan ç›km›fl s›paya dönmüfltüm. O akflam, bindi¤im uçak, evimizin üzerinden geçip h›rs›n› alamam›fl ya¤mur yüklü bulutlardan kurtulurken ben flaflk›nl›¤›m› uyutmaya çal›fl›yordum. Ayr›l›¤›n yükünü geride kalan›n, yani evimizin tafl›d›¤›n› bilsem de, bir tuhaf olmufltum. ‹çimi durmadan kanatan bir b›çak vard› sanki. abaha karfl› yeni evime ve aileme kavufltu¤umda, yorgun ve bezgindim. Karmakar›fl›kt› kafam›n içi. "Ne o can›m! Evinizi
S
ziyaret sana yaramam›fl gibi... Surat›n neden as›k böyle?" diye sordu eflim. S›k›nt›m›n beni ele verdi¤ini anlam›flt›m. “Yok bir fley...” demekle yetindim. Gittim, içerideki dolaptan aile albümümüzü al›p getirdim. Koydum önüme. Bafllad›m kar›flt›rmaya. "Hay›rd›r, ne ar›yorsun?" "Evimizde çekilen eski foto¤raflar›..." "Elinde makinenle gitmifltin. Yenilerini çekmedin mi orada?" "Resme al›nacak nesi, neresi kalm›fl ki..." demeye kalmad›, telefonumuzun sesiyle irkildik. "Bakar m›s›n? Hay›rd›r inflallah!" dedim eflime. Almac› eline almas›yla renginin uçmas› bir oldu. "Haber kötü," diye m›r›ldand›. "Eviniz çökmüfl. Yerle bir olmufl..." • bekirozgen@butundunya.com.tr
Mail Adresi Adam üzülerek, bilgisayar›n›n, ve e-mail adresinin olmad›¤›n› söyler. Görevli ona; “Bu zamanda e-mail adresi olmayan biri Microsoft için yok demektir. Üzgünüm” der. Adam umutsuzca, cebindeki son paras› olan 10 dolar ile oradan ayr›l›r. Yolda bir market görür. Marketten bir kasa domates al›r. Kap› kap› dolaflarak, 2 saatte hepsini satarak sermayesini ikiye katlar. Bu ifli birkaç kez daha devam ettirir. Her sabah erkenden kalkar ve akflam geç saatlere kadar çal›fl›r. Bir zaman sonra, bir el arabas› al›r, derken bunu bir kamyonla de¤ifltirir ve bir süre sonra büyük bir nakliye flirketi sahibidir. Aradan 5 y›l geçer, adam›m›z Birleflik Devletler’in en büyük g›da nakliye flirketlerinden birinin sahibidir art›k. Günün birinde hayat sigortas› yapt›rmak için arad›¤› sigortac› e-mail adresini ister. Adam e-mail adresinin olmad›¤›n› söyler “Sigortac›, e-mail’iniz yok ve bu flirketi kurabildiniz, düflünün, ya bir de e-mail adresiniz olsayd›..” Adam düflünür ve flu cevab› verir: ”Microsoft’ta temizlikçi olurdum!!” 122
‹nsanlar Yaflad›kça Mehmet Ünver
RUSLARIN YÜZER HAVUZU GEÇECEKM‹fi!!! Bir insan ne kadar eskiyi an›msayabilir? Belle¤imizin bir bölümüne çökmüfl olan sis tabakas› ard›nda saklanan da¤›n›k çocukluk an›lar›n›n en eskisine ulaflmak için zamanda ne kadar geriye gidebiliriz?
an›r›m kifliye göre de¤iflir bu durum. Bu soruyu kendime sordu¤umda, çocuklu¤umun film fleridinde gidebildi¤im en eski an›n›n, Ruslar›n dev yüzer havuzunun Bo¤az’dan geçti¤i gün oldu¤unu görebiliyorum. Ondan gerisiyse benim için hiçbir zaman da¤›lmayacak koyu bir sis bulutudur: Yüzer havuzun geçmesini bekledi¤imiz günü ise sanki dünmüfl gibi an›ms›yorum. P›r›l p›r›l bir yaz sabah›yd›. Karfl›m›zda, Bo¤az’›n sular› mavi
S
gö¤ün bir kesimini yans›tan uzun bir ayna gibi par›ld›yordu. Çok say›da komflu, bahçemizdeki çarda¤›n alt›nda toplanm›fllard›. Çarda¤› saran güllerin koyu sar› rengi gözümün önünde bir tablo güzelli¤inde duruyor hâlâ. Akasya ve han›meli çiçeklerinden yay›lan bayg›n kokularsa aradan geçen onca y›la karfl›n hala burnumun ucunda. O sabah herkesin dilinde ayn› heyecanl› cümle vard›: “Ruslar›n dev yüzer havuzu Bo¤az’dan geçecekmifl, bütün deniz trafi¤i bu yüzden durdurulmufl”. 123
BD HAZ‹RAN 2014
Komflular›m›z›n, Bo¤az’› bir flerit halinde gören bahçemize doluflmas›n›n nedeni de oydu. Yafl›m o kadar küçüktü ki, konuflulanlara akl›m ermiyordu. Ruslar kimdi? Yüzer havuz nas›l bir fleydi? O geçecek diye neden deniz trafi¤i durdurulmufltu? Buna karfl›n onlar›n heyecan› bana da geçmifl, çarda¤›n ucunda oturdu¤um küçük sandalyeden merakla denizi gözlemeye bafllam›flt›m.
çocuk ayakkab›s›na benzetti¤imiz o küçük, flirin yolcu gemisinin geçisini yine bahçemizden izlemifltik.
uslar›n yüzer havuzunun geçece¤i güne dönersek: O sabah bahçemizdeki heyecan her geçen dakika art›yordu. Sesi sonuna kadar aç›lm›fl olan radyomuzdan d›flar› taflan duyuruya bak›l›rsa, dev gibi yüzer havuz, Hisarlar aras›ndaki dar bölgeden geçmifl, bizim arfl› k›y›da, henüz apartman- önümüze do¤ru ilerlemekteydi. ‹ki larla dolmam›fl olan Levent bahçe ötemizde oturan Mefharet tepelerinde parça parça yeflil han›m, yan komflusu Madam alanlar göze çarp›yordu. O yafllarda Anastasia’ya “Da¤ gibi bir fleymifl ayol, bakal›m buradan nas›l geçecek” Levent’in ard›nda kalan “bilinmez” diyar›n, halam›n yaflad›¤› Romanya dedi¤inde kardeflimle meraktan denilen ülke oldu¤unu san›rd›m. Bir çatlayacak hale gelmifltik. O s›rada, küçük ablam, gaz seferinde oradan yo¤un dumanlar oca¤›nda demledi¤i çay› da¤›tmaya yükselmiflti. Neler oluyor acaba bafllam›flt›. Bahçedeki herkese yetecek endiflesiyle izlerken kardeflim: “Romanya’da yang›n var” demifl- çay barda¤› bulamay›nca maun büfede gözü gibi saklad›¤› çeyizlik kristal ti. Halam, o günden aylar önce Transilvanya isimli bir yolcu gemisiy- çay tak›m›n› ç›kartmak zorunda kald›. K›r›lacaklar diye ödü kopuyordu. le ‹stanbul’a gelmifl, geri dönerken Büyük ana dakikalar kalm›flt›. Sabahtan ...çarda¤›n ucunda beri önü al›namaz bir bekledi¤ioturdu¤um küçük heyecanla miz o da¤ gibi “fley”, sandalyeden az sonra önümüzden geçecekti. merakla denizi Ve ne yaz›k ki, iflte gözlemeye tam o an, ba¤›rsaklar›mdaki sanc›y› bafllam›flt›m. hissettim. Feci bir sanc›yd›. Belki de heyecandan olacak, birden gelivermiflti. Bilirsiniz çocuklar
K
124
R
BD HAZ‹RAN 2014
s›k›flt›klar›nda uzun süre kendilerini tutup söylemezler, sonra da en olmayacak anda: “Anneeee, geldiiiii”. akat bu anl›k bir durumdu. O s›ralar henüz yaln›z bafl›ma tuvalet kullanabilecek bir yaflta de¤ildim ve ne yaz›k ki bana destek olacak annem iflte oldu¤u için ablam›n insaf›na kalm›flt›m. O ise hâlâ bezgin bir ifadeyle bahçedekilere çay servisi yap›yordu. Oysa durumum dayan›lacak gibi de¤ildi. Bu iflin bir an önce çözülmesi gerekiyordu. Kendimi daha fazla tutamayaca¤›m› anlay›nca feryad› kopard›m: “ Ablaaaaaa, geldiiiiii, çok s›k›flt›m..!!” Zaten can› s›kk›n olan ablam feryad›m› duyunca elindeki tepsiyi düflürecek gibi oldu: “Sak›n haaa!!!! Tut kendini”. Oysa hiç de tutabilecek gibi de¤ildim. fiortumun paçalar›mdan inmesine az kalm›flt›. Adeta inleyerek konufltum: “Tutamammm..”
F
üz ifademi gören ablam›n yüre¤ine inecekti az kals›n. Beni kolumdan tuttu¤u gibi tuvalete sürüklemeye bafllad›. ‹flte o zaman k›z›lca k›yameti kopard›m. E¤er tuvalete kapan›rsam bütün mahallenin merakla bekledi¤i o heyula gibi yüzer havuzu göremeyecektim. Böyle bir hüsran yaflayaca¤›ma üstüme bafl›ma doldurmaya raz›yd›m. Ablam›n flaflk›n bak›fllar› karfl›s›nda avaz avaz ba¤›rarak içeri girmemek
Y
için direnmeye bafllad›m: “Bahçede yap›cammm, havuzu görücemmm..” Öyle bir yaygara kopar›yordum ki, bütün komflular denize bakmay› b›rak›p bana dönmüfllerdi. Sonunda Kore gazisi Feridun amca duruma el koymak gere¤ini duydu: “K›z›m bu çocu¤un otura¤› yok mu? Getir
Öyle bir yaygara kopar›yordum ki, bütün komflular denize bakmay› b›rak›p bana dönmüfllerdi.
BD MAYIS 2014
Bu muydu yani sabahtan beri heyecanla bekledi¤im dev yüzer havuz? Büyük bir düfl k›r›kl›¤› içindeydim. burada, bahçede yaps›n iflte. O da görsün ne geçecekse..“ Öyle ya, tuvaletin meflgul oldu¤u acil durumlarda kulland›¤›m oturak ne güne duruyordu. Ablam bir koflu d›fl› pembe, içi beyaz renkli emaye otura¤›m› getirip, bahçenin ucuna, Bo¤az’› en iyi gören yere yerlefltirdi. Ard›ndan çamafl›rlar›m› ç›kart›p, beni üstüne oturttu. Ve ben, bir locadan denizi seyretmenin keyfiyle rahatlamaya bafllad›m. Bu sayede Ruslar›n dev gibi yüzer havuzunun geçiflini de kaç›rmayacakt›m. Demeye kalmadan dört adet romörkör taraf›ndan çekilen meflhur yüzer havuz da göründü. lk bak›flta hiçbir fleye benzetememifltim. Üzerinden halatlar, makaralar sarkan, kirli gri renkte çirkin ve kocaman bir fleydi. Bence çekici romörkörler ondan çok daha ilginçtiler. Bu muydu yani sabahtan beri heyacanla bekledi¤im dev yüzer havuz? Büyük bir düfl k›r›kl›¤› içindeydim. Belki arkadan baflka bir fleyler gelir diye umutla beklesem de
‹ 126
hiç bir fley gelmedi. Bir süre sonra o da uzaklafl›p, ufald› gitti. Zaten komflular da da¤›lmaya bafllam›fllard›. radan onca y›l geçtikten sonra ne zaman o günü an›msasam, gözümün önüne Bo¤az’›n sular›nda yer yer p›r›lt›larla yans›yan gökyüzünün mavi rengi gelir. Bir de çarda¤›m›zdaki kocaman sar› güller. fiimdilerde ne zaman bahçesinde sar› güller olan bir evin önünden geçsem durup, bakar›m. Bana öyle geliyor ki, bir daha hiçbir yerde ne çocuklu¤umun o en eski an›s›nda, çarda¤›m›z› bir tablo güzelli¤inde sarm›fl olan güllerin sar› rengini görebildim ne de gökyüzünün o uçuk mavi sonsuzlu¤unu... •
A
mehmetunver@butundunya.com.tr
Not: O gün kullanmak zorunda kald›¤›m pembe oturak sonralar› bahçemizde çiçek saks›s› olarak kullan›ld› ve paslay›p çürüyene kadar annemin dikti¤i mis kokulu flebboylara ev sahipli¤i yapt›.
Gözle Gönül Aras› Mehmet Uhri
Sokak Lambası Günlüğü Gündüzleri çocuklar d›fl›nda beni kimse görmez. Ben bir sokak lambas›y›m. Mahallenin k›z çocuklar›na lastik oyunlar›nda efllik eder top oynayan afacanlar için kale dire¤i bile olurum.
Ç
arpan toplara sözüm olmasa da mahallenin haylazlar› sapanla kufl avlarken can›m az yanmam›flt›r. Eriflkinlerin gözünde gündüzleri yer iflgal eden gereksiz direkten baflka bir fley de¤ilim. Gece olup sokaklar ›ss›zl›¤a bürününce k›ymetim bilinir. Milletin derdi ise o çok korktuklar› gece karanl›¤›d›r. Geceden korkar, ortal›k hep gündüz gibi ayd›nl›k olsun isterler. Halbuki karanl›¤›n görünmezli¤ine s›¤›n›p istedikleri gibi davranmada özgür olduklar›n›n ço¤u fark›nda bile de¤ildir. Baz› gecelere uykusu kaçm›fl bir çocukla göz k›rpar›z birbirimize. En sad›k arkadafllar›m ise kufllar ve kedilerdir. Y›llard›r bu sokaktay›m. O kadar uzun zaman oldu ki kendimi sokaktan bile eski hissediyorum. Sokak lambas› dediysem öyle s›radan bir lamba zannetmeyin. 127
BD HAZ‹RAN 2014
Zaman›nda k›ymetim iyi bilinir, lambam tükendi¤inde karfl› evdeki Cemil Bey dire¤in numaras›n› al›p belediyeye gider lambam›n de¤iflmesini sa¤lard›. O zamanlar genifl görünürdü ama flehir büyüyüp kalabal›klaflt›kça sanki sokak darald›. Yine de flansl›y›m, soka¤›n kedisi çoktur, insan› s›cakt›r, sevecendir. Hani derler ya; kedisi çok olan mahallenin insan› da s›cak yürekli olur, gerçekten öyledir. Mahalleye elektrik getirmek için diki-
Mahalleye elektrik getirmek için dikilen direklerdendim. Ayd›nlatma lambas› sonradan eklendi.
len direklerdendim. Ayd›nlatma lambas› sonradan eklendi. Elektrik tesisat› yer alt›na al›n›p direkler kald›r›l›rken mahalleli sahip ç›kmasa ayakta kalamayacakt›m. En çok s›cak yaz akflamlar›n› severim. Evde s›caktan bunalan mahalleli kendini soka¤a atar, ›fl›¤›m›n alt›nda muhabbet ederdi. Tavla oynayan da olurdu, çekirdek çitleyen de. 128
Evinde çay›n› demleyen çaydanl›¤› kap›p getirir herkese servis ederdi. Remziye Han›m’›n demledi¤i çay›n kokusunu ise hiçbirine de¤iflmem.
Z
amanla televizyonun yayg›nlaflmas› ile ne sokak muhabbeti ne de soka¤›n gece c›v›lt›s› kald›. Hava ne kadar s›cak olursa olsun insanlar televizyon bafl›ndan ayr›lam›yor. Millet evine kapand› da yaln›z kald›m sanmay›n. Mahallelinin evlerine kapanmas›n› f›rsat bilen genç k›z ve erkeklerin buluflmalar›na tan›k oldum. Hatta ifli daha da ileri götürüp içki içenler, sar›l›p öpüflenler ›fl›¤›mdan rahats›z olup elektri¤imi kesmeye, lambam› k›rmaya yeltendiler. Gençler karanl›¤›n özgürlefltirdi¤ini çabuk fark ettiler. Yine de soka¤›n namus bekçisi olmay› görev bilen, ›fl›¤›m› sahiplenip koruyan Cemil Bey gibi birileri her daim yaflad› bu mahallede. ‹çki içip sap›tanlara diyece¤im yok ama usulca sar›l›p öpüflenlerden ne isterler anlamam. Kendi cinselli¤ini görmek istemeyen, yok sayan insano¤lu için “yumurtadan ç›km›fl kabu¤unu be¤enmiyor” derler ya iflte öyle. Bunca zamand›r insan içinde dura dura biraz onlara benzedi¤imi düflünür onlar uykudayken bofl sokaklar› ayd›nlat›r›m. San›r›m karanl›kta uyumaya korkup ›fl›¤›n sönmesini istemeyen çocuklar büyüdüklerinde sokaklar›n ayd›nl›k kalmas›n› istiyor. Soka¤›n evcilleflmesi, insana yak›n olmas› ›fl›ks›z olmuyor. Karanl›¤›n verdi¤i görünmezlik, kaybolup gitme hissi ürkütüyor onlar›. Bence sokak ayn› sokak bütün korkular, tasalar,
BD HAZ‹RAN 2014
endifleler ise hep kendi kafalar›nda. Gündüzleri geçen seyyar sat›c›lar giderek azald›. Geceleri ise bir zamanlar bekçi geçerdi bu sokaktan. fiimdilerde o da kalmad›. Ramazan davulcusu geçmese sokaklar hepten terk edilmifl san›rs›n.
B
ir de her y›l en az 4 yavru do¤uran mahallenin sar›l› beyazl› kedisi pamuk var ki, yavrular›n› mahallenin afacanlar›ndan korumak için çekti¤i çileyi ben bilirim. Sonun bafllang›c› ise bir sabah anne kedinin ölüsünün bulunmas›yla bafllad›. Zehirlenmifl dediler. Öylece dibimde yat›yordu. A¤z› aç›kt›. Mahalleli o kadar al›flm›flt› ki baflka kedi almad›lar. Pamu¤un k›ymeti evlerde fare ç›kmaya bafllay›nca daha iyi anlafl›ld›. Sonra kentsel dönüflüm laflar› filan edilip kamulaflt›rmalar bafllad›. En çok Cemil Bey direndi ama mahalleli dünden raz›yd›. Gidenin yerine yenisi gelmedi. Sokaklar h›zla boflald›. Kufllar›n ve çocuklar›n c›v›lt›s› azald›. Sokak lambas› olarak yerimi ›fl›¤›m› korudum ama gören dokunan olmay›nca, iyice yaln›zl›k çöküyor. Yak›nlardan ifl makinelerinin sesleri duyulur oldu. Üstelik sesler giderek yaklafl›yor. Lambam yanmaya devam ediyor ama gören olmay›nca ›fl›¤›n› nafile tüketmifl oluyorsun. Yiyecek bulamad›klar› için karfl› soka¤›n kedileri bile daha az geziniyor buralarda. Boydan boya renk renk çamafl›rlar›n as›ld›¤› o canl› günlerden kalan eskimifl çocuk sesleri yüklü gövdem çürüyüp dökülmeye bafllad›. Dün sabah ifl makineleri soka¤›n
öbür ucunda göründü. Yak›nda beni de götürürler buralardan. Yolu geniflletiyorlar ve ben az ilerdeki at kestanesi ile birlikte yolun ortas›nda kal›yorum. Buralar› y›k›p yeniden yapacaklarm›fl. Yine insanlar gelip yerleflecek buralara ve san›yorum o yeni gelenlerin karanl›¤a olan korkular› daha da güçlü olacak. Çok daha güçlü ayd›nlat›p güvenlik görevlisi bile tutacaklar. Korkular› yüzünden kedisi, kuflu, genci delikanl›s› afacan› ile flu darac›k soka¤›n s›cakl›¤›n› bulabileceklerini pek sanm›yorum.
Buralar› y›k›p yeniden yapacaklarm›fl.
Yine insanlar gelip yerleflecek buralara ve san›yorum o yeni gelenlerin karanl›¤a olan korkular› daha da güçlü olacak.
R
emziye Han›m’›n mahalleliyle paylaflt›¤› çay›n kokusu, Cemil Bey’in belki de yaflanmam›fl piflmanl›klardan gelen gençlere olan öfkesi, çocuklar›n sevmeye çabalarken kendilerinden kaçmalar›n› bir türlü anlamad›¤› yavru kedileriyle ile sokak karanl›¤a gömülüyor. Bu sabah geldiler, o yafll› at kestanesini kesiyorlar. Uzaktan vedalaflt›k. Benim de elektri¤imi kestiler. fiimdilik ayaktay›m ama bu gece karanl›k olacak. Haz›r m›s›n›z? • mehmetuhri@butundunya.com.tr 129
Yaflamdan Yans›malar Nuray Bartoschek
“EGO, EGO SÖYLE BANA, BENDEN ‹Y‹S‹ VAR MI?” fiimdi size sorsam “B›çak yararl› bir araç m›d›r, zararl› m›?” Yan›t›n›z ne olurdu? üyük olas›l›kla “Ne amaçla bakarsan›z, bu kural pek çok fley için kulland›¤›m›za ba¤l›” diyecek- geçerli. Neye ya da nelere sahip siniz. Hakl›s›n›z, e¤er elma oldu¤umuz de¤il, onlar› nas›l kulland›soymak için, meyve, sebze do¤ramak ¤›m›z, ne amaçla kulland›¤›m›z için kullan›yorsak elbette yararl› bir önemli. Günümüzde dört bir yan›m›z araç ama bir canl›y› öldürmek, yediden yetmifle hepimizin yaralamak amac› ile kullailgisini çekecek modern, Dört bir n›yorsak ayn› araç teknolojik oyuncaklarla yan›m›z teknolojik çevrilmifl durumda. elimizde can al›c› bir silaha dönüflebilir, oyuncaklarla çevrilmifl Küçücük çocuklar›n de¤il mi? Asl›na ellerinde tablet durumda.
B 130
BD HAZ‹RAN 2014
bilgisayarlar, gençlerin -yoo, asl›nda yaln›zca gençlerin de¤il, yediden yetmifle büyük ço¤unlu¤un demeliyim- bir saniye ellerinden b›rakmad›klar›, neredeyse bedenlerinin bir organ›na dönüflmüfl cep telefonlar›, bilgisayarlar, herkeste bir yedi¤ini, içti¤ini, gezdi¤ini, gördü¤ünü, neredeyse en özel anlar›n› paylaflma telafl›, hani sanki yaflad›klar›m›z de¤il, sanal ortamda paylaflt›klar›m›z, belgelediklerimiz gerçek!
P
amuk prenses masal›ndaki sihirli ayna örne¤i gözlerimiz ekranlarda “Ego, ego, söyle bana , benden güzeli, benden ak›ll›s›, benden zengini, benden baflar›l›s›, benden iyisi var m›?” diyerek birbirimizle yar›fl›rcas›na paylafl›yoruz her fleyi. Gelsin yemekler, gitsin içecekler, yeni al›nan giysiler, sevgiliye sar›lmalar. Sar›lmalar m› dedim? Ama nas›l bir sar›lma o öyle? Sevgilinin
boynuna dolanan kola, di¤eri kol öne uzanm›fl, gözler sevgilide de¤il, cep telefonunun ekran›nda “Selfie! “ çekerken efllik ediyor. Bak›n, ne mutluyuz biz, çatlay›n e’mi!. Sohbetlerin, sevgi sözcüklerinin aras›nda gözler ekranda kaç kiflinin “be¤en” t›klad›¤›na bak›yor!
E
vet, her fleyi paylafl›yoruz. Her fleyi.. Ama ne yaz›k ki “Her an”› de¤il, çünkü gözlerimiz, akl›m›z ekranlarda tak›l› kal›rken o güzelim, bir daha yaflanmas› mümkün olmayan eflsiz anlar uçup gidiyor ellerimizden sessizce.. Türkçe ö¤renen ‹ngiliz ö¤rencim Mike, çok güzel özetledi asl›nda durumu: “Torunlar›m›n yüzünü unuttum” dedi. “Sokakta görsem tan›yamayaca¤›m.” Merak ettim ve “Çok mu uzakta yafl›yorlar ?” diye sordum. Gülümsedi, “Yoo, uzakta yaflam›yorlar,
...sokakta koflturan, top oynayan, saklambaç oynayan çocuklar yok art›k. 131
BD HAZ‹RAN 2014
yan›bafl›m›zda yafl›yorlar “ dedi ve hüzünlü bir flekilde ekledi “Ellerinden cep telefonlar›n› b›rakmad›klar› için kafalar› sürekli önde, yaln›zca enselerini görüyorum, bu nedenle yüzlerini unutmaya bafllad›m.” izleri, kollar› çizikler içinde sokakta koflturan, top oynayan, saklambaç oynayan çocuklar yok art›k. Dizler, dirsekler sa¤lam ama gözler ekranlara yap›fl›k, bir tuhaf bak›yor çocuklar nedense! Anne, babalar kendi hallerindeyken, alt›, yedi yafllar›ndaki çocuklar, ellerinde tablet bilgisayarlar›, gözleri ekrana kilitlenmifl, homurdanarak, sinir küpüne dönüflerek oyun oynuyorlar. Tan›d›¤›m gençlerin sosyal paylafl›m sitelerindeki sayfalar›na bak›yorum, bulunduklar› ortam›n tehlikelerinden habersiz, kifliliklerini de¤il, difliliklerini ortaya sunan “küçük kad›n” pozlar›, “Aman güzel Türkçe konuflun“ diyerek büyütülmüfl bir nesil için dudak uçuklatacak küfürlü yaz›flmalar. En son ne zaman kitap okudu¤unu sorsak an›msayamayacak, bilgiden, birikimden yoksun kiflilerin, “her fleyi ben bilirim” edas›yla vatan, millet kurtarma söylevleri, gerçekleri yans›tmayan haber kirlili¤i… Tam “Yeter art›k, içim daral›yor, bunlar› görmekten b›kt›m! “ diyece¤im anda bir bak›yorum “Dünyan›n as›l sorunu, ak›ll›lar her fleyden kuflku duyarken, aptallar›n küstahça kendilerinden emin olmalar›d›r. Bertrand Russel” yaz›l› bir paylafl›m görüyor ve “Be¤en”i t›kl›yorum. Derken, bir dost hayvanlar› ve
D
132
do¤ay› korumam›z için bir imza kampanyas›n› paylafl›yor. Bir güzel söz, bir etkili yaz›, bir melodi günün tüm yorgunlu¤unu al›p götürüyor. Kitle imha silah› olarak kullan›lmak istenen sosyal medya, bir gecede sokaklara döküyor binlerce insan›. Hiçbir fley sakl›, gizli, kapal› kap›lar ard›nda kalm›yor. Kilometrelerce öteden birisi, usulca yüre¤ine dokunabiliyor. En az›l› sap›klar›n oldu¤u gibi dünyan›n en önemli müzeleri, kütüphaneleri, bilgileri, arflivleri bir t›k ötede . özün özü, "Sosyal medya" kullan›fl›m›za göre çocuklu¤umuzu, gençli¤imizi, hayat›m›z› çalan bir canavara da dönüflebilir parmak uçlar›m›zda, tüm bildiklerini bizimle paylaflmaya haz›r bir e¤itmene de. Ruhumuzu dört duvar aras›na tutsak da edebilir ac›mas›zca, karanl›kta özgürlü¤ün kap›s›n› aralayan ›fl›¤a da dönüflebilir cesurca. Nelere sahip oldu¤umuz de¤il, neyi nas›l, ne amaçla kulland›¤›m›z önemli. B›çaklar›m›z›, bilgisayarlar›m›z›, cep telefonlar›m›z› hayat›m›z› ve insanl›¤›m›z› çalan canavarlara dönüfltürmememiz dile¤iyle… •
S
nuraybartoschek@butundunya.com.tr
Tatl› Bir Öyküdür Yaflam
BD HAZ‹RAN 2014
Yücel Aksoy
Damladan Deniz Yaratmak
Yard›mlar›yla Mucize Yaratan Rahibe, Dulce
Brezilya’n›n San Salvador kentinde s›cak bir ö¤le vakti, ad› Dulce olan genç rahibe, sefaletin zirve yapt›¤› bir sokaktan geçerken, bir duvar y›k›nt›s›n›n gölgesine s›¤›nm›fl çocu¤a gözü tak›ld›. ava çok s›cak olmas›na karfl›n, çocuk tir tir titriyordu. Yavrucu¤un yafl›n› tahmin etmek neredeyse olanaks›zd›, çünkü o kadar zay›f, o kadar çelimsiz ve bak›ms›zd› ki... Rahibe Dulce hemen oraya kofltu, e¤ilip elini çocu¤un, deyim yerindeyse alev alev yanan aln›na koydu. O aylarda kentte s›tma salg›n› vard› ve zavall› çocuk da bundan nasibini alm›flt›. Rahibe Dulce bir an ne yapaca¤›n›
H
133
BD HAZ‹RAN 2014
flafl›rd›. Çocu¤u öyle b›rak›p gidemezdi, ama kendisi hemflire de¤ildi ve çocu¤a nas›l yard›mc› olaca¤›n› bilemiyordu. Di¤er taraftan mutlaka bir fleyler yapmas› gerekti¤ini duyumsuyordu. Çevresine bak›nd›. Biraz ileride, y›k›m karar› al›nm›fl ama içinde kimsenin oturmad›¤›, yan yana birkaç ev gördü. Hemen karar›n› verdi ve o s›rada yan›ndan geçmekte olan bir delikanl›ya, evlerden birinin kap›s›n› k›r›p açmas›n› söyledi. Delikanl› rahibenin iste¤ini çabucak yerine getirdi. Rahibe Dulce çocu¤u
Rahibe Dulce çocu¤u kucaklad›¤› gibi eve götürüp yere yat›rd› ve hiç zaman kaybetmeden, kald›¤› manast›ra koflup, ilaç, yiyecek ve bir süpürge getirdi. kucaklad›¤› gibi eve götürüp yere yat›rd› ve hiç zaman kaybetmeden, kald›¤› manast›ra koflup, ilaç, yiyecek ve bir süpürge getirdi. Çocu¤un karn›n› doyurdu, ilac›n› verdi, sonra da oday› bir güzel süpürüp temizledi.
O
lay›n geçti¤i 1950’li y›llarda sefalet kentte kol geziyordu. Evsiz barks›z olanlar, ihtiyarlar, sakatlar, tüm gün kentin sokaklar›nda sürünür, akflamlar› da 134
kuytu bir köfle bulup uyumaya çal›fl›rlard›. Rahibe Dulce’nin evi de bu zavall›lar taraf›ndan çabuk keflfedildi ve bir hafta içinde bitiflik dört ev de t›ka basa evsiz, kimsesizlerle doldu. Evlerin gerçek sahipleri bu iflgalden rahats›z olmufllard›. Hemen belediyeye baflvurarak evlerini boflaltma karar› ald›lar. Rahibe Dulce, birkaç duyarl› vatandafl›n da fiziksel yard›m› ile, ambalaj sand›klar›ndan ve tenekelerden barakalar yap›p misafirlerini (!) oraya tafl›d›. Sorun hallolmufl muydu? Hay›r… Kilise yolu üzerinde olan bu barakalar, bu kez ayinlere gelip gidenleri rahats›z etti ve flikâyet üzerine bunlar da y›k›ld›. Zavall› insanc›klar bir kez daha soka¤a at›lm›fllard›. Rahibe Dulce eli kolu ba¤l›
BD HAZ‹RAN 2014
duramazd›, bir fleyler yapmas› gerekirdi. Kullan›lmayan bir çarfl› vard›, hem de üstü kapal›... Rahibe Dulce bu kez bar›nak olarak buray› kullanmaya bafllad›. Ama “Halk Sa¤l›¤›” görevlileri, onlar› buradan da kovdular. ‹nsanc›klar bir kez daha ortada kalm›flt›. anast›r›n yan soka¤›nda, yol boyunca uzanan sundurmalar vard›. Rahibe Dulce bu kez oray› misafirleri için kullanmaya bafllad›. Oras› dolunca, manast›r›n kümesini bile devreye soktu. Rahibe Dulce’nin çabalar› kentte duyulmaya bafllam›flt›. ‹yiliksever vatandafllar, gerek yiyecek, gerek giyecek ve gerekse ilaç olarak yard›m ediyorlard›. Rahibenin iylikseverli¤i kentte yay›ld›kça, ona yönelik istekler de artmaya bafllad›. Bir bebek mi terk edildi, Rahibe Dulce’den çözüm bekleniyordu. Sokakta bir yaral› m› görüldü, hemen rahibe Dulce aran›yordu. Ama elindeki s›n›rl› olanaklarla
M
rahibenin her yere, üstelik tek bafl›na yetiflmesi için mucizeler gerekiyordu.
B
ir olay, mucizenin bafllang›c› oldu: Kentin büyük otomotiv kuruluflunun genel müdürü, sokakta rastlad›¤› bir yaral› kad›n için ambulans ar›yor ama bir türlü bulam›yordu. Rahibe Dulce’den yard›m istemesi sal›k verildi. Gerçekten de 10 dakika sonra rahibe Dulce, bir kamyonetle gelmifl ve yaral›y› al›p, kümesten bozma kendi yerine götürmüfltü. Genel müdürün, hastan›n götürüldü¤ü yerde gördükleri onu hem hayretler içinde b›rakm›fl hem de utand›rm›flt›. Hemen harekete geçti ve kent kulübü üyelerinden oluflan bir “iyilik komitesi” kurdu. Art›k her yerden yard›m ya¤›yordu. Amerika’dan koli koli ilaçlar, yiyecekler, giyecekler, süt tozu geliyordu. Kentte al›flverifle ç›kt›¤›n› gören esnaf, rahibe Dulce’ye ellerinden gelen kolayl›¤› sa¤l›yor, büyük indirimler yap›yorlard›. Art›k rahibe
135
BD HAZ‹RAN 2014
Dulce’ye yeni bir bina gerekiyordu. Önce bir arsa buldu. Karfl›l›¤›nda hiçbir para talebi olmam›flt›. Üzerine bina yap›lmas› için kentin ileri gelenlerini ça¤›rd› ve parasal destek sa¤lad›. Yedi ay sonra, iki katl›, 150 yatakl› hastane aç›lm›flt›. Hastane, hem sa¤l›k kurumu hem de e¤itim yeri olarak çal›fl›yordu. fiöyle ki: Hastaneye gelen hiçbir çocuk geri çevrilmiyordu. Ama kurallara uymak zorundayd›. Örne¤in, d›flar›dan gelir gelmez bir dufl almak, yeme¤e oturmadan ellerini y›kamak, birbirlerine sayg›l› olmak gibi… Baz› ifllerin yap›lmas›nda sa¤l›kl› çocuklardan yararlan›l›yor, ve karfl›l›¤›nda az da olsa bir ücret almalar› sa¤lan›yordu. Bu paralar› harcamay›p bankaya yat›r›p biriktirenler ise ayr›ca ödüllendiriliyordu. astanede gönüllü çal›flmak isteyen doktorlar›n say›s› da gittikçe artt›. Kimi bir ya da birkaç ay çal›fl›rken kimi iki y›l kal›p canla baflla hizmet veriyordu. Bu arada hastane daha da büyütülmüfl, misafirlerin (!) say›s› artm›flt›. Yaklafl›k on y›l önce s›tma nöbeti geçiren bir çocu¤un iyilefltirilmesi çabas›yla bafllayan bu yüce amaç, on y›l sonra koskoca bir hastane oluflmas›na ve gereksinimi olan çocuklara çeflitli olanaklar sa¤lanmas›na neden olmufltu. K›saca, bir damladan bir deniz yarat›lm›flt›. Rahibe Dulce’nin yolundan giden ve insanl›¤a hizmet yolunda dev at›l›mlar baflaran, nice kifliler, nice kurulufllar var. Ülkemizde de böyle-
H
136
Rahibe Dulce’nin kurdu¤u sa¤l›k merkezleri ve yard›m kurulufllar›nda günümüzde de hizmet veriliyor. sine yüce duygularla çal›flan, akla gelmedik olumsuzluklara karfl›n mücadelelerini y›lmadan sürdüren kifli ve kurulufllar›n mevcudiyeti, bir Türk olarak gö¤sümüzü kabart›yor. Bu kurulufllar, insana hizmetin yan› s›ra, hizmet etmek isteyen gönlü güzel insanlara da yol göstermeleri yönünden ayr› bir önem tafl›r. Gereksinimi olana gerçek anlamda hizmet etmeyi amaç edinmifl bu kifli ya da kurulufllara yard›mlar›m›z› seve seve ulaflt›rmak isteriz. Böylece, damladan deniz oluflmas›nda hatta okyanus yaratmada bizlerin de bir damlal›k katk›s› oldu¤unu duyumsar, mutlu oluruz. • yucelaksoy@butundunya.com.tr
Yaflamdan Kesitler Sema Erdo¤an
Hacer K›lc›o¤lu Çocuklara mizahla ulaflan yazar:
zun y›llar ‹ngilizce ö¤retmeni olarak çal›flt›. Daha çok gençlerle birlikteydi. Kendi çocuklar›n› da büyüttü, emekli oldu ve bir çocuk evi açt›. Çocuklarla o kadar güzel fleyler yaflad› ki onlar› yazmal›yd›. Yola kendi çocuklu¤unu yazarak ç›kt›. “Ben Eskiden Çocuktum”. Çocuklar için yazd›¤› kitaplarla tan›nan yazar Hacer K›lc›o¤lu’ nun çocuklu¤unda yazma gibi bir iste¤i olmad› hiç ama bu istek olgunluk döneminde bir volkan oldu patlad›. “Evet, çocukluk dönemimde yazmaya merak›m hiç olmad›. Ama çocuk ruhum hiç uzaklaflmad› benden. Ö¤retimden öte e¤itime önem veren, kendiflini çok iyi gelifltirmifl harika bir ilkokul ö¤retmenim vard›.
U
137
BD HAZ‹RAN 2014
San›r›m, bizi hikâyelerle besleyen oydu. ‹çinizdeki hikayeler de size s›¤may›nca yazmaya bafll›yorsunuz.” Yolu, bugünkü yay›nevi ile kesiflince üretimi h›zlan›yor ve k›sa sürede çok yol al›yor Hacer K›lc›o¤lu. Çocuklara ulaflt›¤› dil ise mizah. “Babam, sürekli f›kralar ve hikayeler anlat›rd›. San›yorum ondaki mizah genetik olarak geçmifl bana. Ben de hayat›n her alan›nda her fleyin mizahi yönünü bulmay› seviyorum. Onu da kitaplar›mda kullan›p çocuklara farkl› bir yoldan ulafl›yorum.”
ben flunu söylemek istiyorum, ben senin üstündeyim tarz› olmadan bunu ancak mizahla baflarabiliyorsunuz. Çünkü, çocuk çok ak›ll› ve çok zalim. Hemen yüzünüze vurabiliyor. O yüzden çok sorumluluk isteyen bir ifl çocuklar için yazmak.“
Mizah dilini kullanarak yazmak zor mudur? “E¤er mizaha yatk›nl›¤›n›z varsa çok da zor de¤il. fiöyle, siz hâlâ içinizdeki çocu¤a birini dokundurtmuyorsan›zhani klifle bir söz var ya içimdeki çocuk- mizah orada duruyor zaten. Bir de mizah seven Çocuklara mizah yoluyla bir ailede büyümüflseniz ulaflmak daha m› kolay? o sizin yaz›lar›n›za “Daha kolay. Babamdaki yans›yor. Benim öyle Parma¤›n›z› sallayarak mizah duygusu oldu. Ayr›ca, mizah genetik olarak dergileri al›yorum ve mizaha çok fazla kafa geçmifl yoruyorum, antenlerimi bana. orada çok aç›yorum. Hofluma gidiyor. Zor asl›nda ama ben flansl›y›m.” Çocukluk döneminin mizah›? “Çocukluk dönemimde çok fazla mizah okuma flans›m olmad›. Ailemde klasikler okunurdu. Çok iyi bir okur olan abim, bize çok ciddi fleyler okumaya çal›fl›rd› ama ben içinde bol mizah olan Tenten okurdum. Red Kit okurdum. Maceras› çok olsa da bir mizah yan› buldu¤um Teksas, Tommiks de çocukluk hayat›m›n önemli karakterleriydi.” ‹lk Kitab› “Ben Eskiden Çocuktum” 138
BD HAZ‹RAN 2014
Kendi çocukluk dönemi ile bugünün çocukluk dönemi aras›ndaki fark› mizahla kapat›yor. Çocuk evini açt›¤›nda fark etti ki kendi çocuklu¤u çok farkl› ve çok daha güzeldi. “Çünkü ben çok sokaklarda oynard›m. Sözlü tarih, yaz›l› olsun dedim ve yazmaya bafllad›m. O kadar çok hikaye ç›kt› ki karfl›ma.Yay›nevi de tereddüt etmeden bast›. fiimdikinden çok farkl› bir aile ve kasaba kültürü. Çok hofl fleylerle karfl›laflt› insanlar okuyunca ve sevildi.” Sonras›nda gençlik an›lar›n› yazd›¤› “Jale ‹le Konuflmak” kitab›n› buluflturdu okurlar›yla. Kendi çocukluk dönemi ile bugünün çocukluk dönemi aras›ndaki fark› mizahla kapat›yor.
“Mizah var ya mizah çok evrensel bir fley. Hangi y›lda olursa olsun insanlar› buluflturuyor. “Ben Eskiden Çocuktum” u çok küçük çocuklar da okudu, yetiflkinler de gençler de… Hiçbirinden s›k›ld›m ben bu kitab› okurken gibi bir fley gelmedi. O cesareti bulamasayd›m yazmaya devam edemezdim. ‹lk yazd›¤›n›z eserde baya¤› bir korkuyorsunuz. Sonra bak›yorsunuz dönüfller güzel, motivasyonunuz art›yor.”
M
izah, bir köprü ve bir merak duygusu. Okullarda ö¤rencilerle buluflmas›nda “merak edin” tavsiyesinde bulunuyor hep. “Bizde merak etmek biraz tehlikeli bir fleydir biliyorsunuz. Özellikle çocuklara, sen amma merakl› oldun, amma çok hayal kurdun diye k›z›l›r. Diyorum ki hayal kurun ve merak edin. Ben çok merakl›yd›m hâlâ çok merakl›y›m. Kitab›m› okurken de san›r›m merak ediyorlar o dönemleri.” 139
BD HAZ‹RAN 2014
Duygu yüklü roman› “Perflembeleri Çok Severim” de de mizah› çokça kulland›. Çocuklar›n yaflad›klar› s›k›nt›lar› büyükleriyle paylaflmad›¤›n› düflündü¤ü için bir romanla katk› sa¤lad›. “Kilo sorunu olan, obeziteye yak›n bir çocuk romandaki kahraman. Onu, mizah› kullanarak rehberlik ö¤retmeni ile buluflturdum, sorununu anlatt›rd›m. Didaktik bir anlat›m seçerseniz çocuk, sizin onun üstünde bir insan oldu¤unuzu anl›yor ve okumak istemiyor. Bizde onlardan çok fley ö¤reniyoruz. Kendi çocuklar›mdan çok fley ö¤rendim. Hâlâ da ö¤reniyorum.” Okuru olan çocuklarla, daha çok ya kitap fuarlar›nda ya da okullarda bulufluyor. “Çocuklar eskisi kadar okumaya, dinlemeye ve paylaflmaya haz›r de¤iller maalesef. Her geçen gün biraz daha kötüye gitti¤ini görüyorum. ‹yi kitaplar sunarsan›z, okuyorlar. Bireysellik yayg›nlaflt›. Çünkü çok fazla bilgisayarlarla, tabletlerle bafl bafla kal›yorlar. Kolektif çal›flmalardan uzaklafl›yorlar. Kitab›n büyüsüne çekmek için çok u¤rafl›yoruz.” Teknoloji, çocuklar› okumadan 140
uzaklaflt›r›yor mu? “Gayet tabii. Günün befl saatini bilgisayar›n bafl›nda geçiren bir çocuk birçok fleyi kaç›r›yor ama bir saatini okumaya ay›ran bir çocuk çok fley kazan›yor. Biz kitaplar›m›z›, çocu¤un çocuk oldu¤unu unutmadan yazmaya çal›fl›yoruz. Oyunlar, çevre bilinci vs… Dede-büyükbaba- anneanne babaanne gibi mucizeler de var bu dünyada. Çünkü, çocuklar›n onlardan da ö¤renece¤i çok fley var.” ‹yi bir çocuk kitab› nas›l olmal›? “Büyüklerin de okuyabilece¤i bir kitapt›r. Veliler, bu kitaplar› ben de okuyorum diyor ya sevinçten 盤l›k atmamak için zor tutuyorum kendimi. Çünkü büyükler o kitab› s›k›lmadan okuyorsa o çocuk kitab› baflar›l›d›r bence. “ “‹zmir’de 3 Çocuktuk” ‹zmir’de köprü mahallesinde büyümüfl 3 ünlü sanatç›n›n çocuklu¤unu anlatan kitab›. Sezen Aksu, Haluk Bilginer,
BD HAZ‹RAN 2014
Meltem Cumbul bu ünlü isimler. “Dedim ki bu ünlülerin, çocuklu¤unu yazsam. Zorlu bir çal›flmayd›, üç buçuk y›l sürdü ama onlar›n ele avuca s›¤mayan çocukluk süreçlerini yazmak güzeldi.” Büyüme sorunlar›n› ele alan, çocukluktan ergenli¤e geçiflin bafl döndürücü de¤iflimlerini e¤lenceli bir flekilde anlatan romanlar›, “Perflembeleri Çok Severim” ve “Benim Ad›m Kaktüs”.
T
am anlam›yla bir gezgin. Farkl› ülkelerden bambaflka kültürlerde yaflayan çocuklar›n öykülerini anlatt›¤› ve kitapta yer alan 16 öykünün ortak özelli¤inin “aydede” oldu¤u, 2012 y›l›nda en iyi çocuk öykü kitab› seçilen “Aydede Her Yerde”kitab› ile okurlar›n› biraz flafl›rtt›. “Evet, burada mizah de¤il de
çocuk ac›lar› çok fazla. Gitti¤im her ülkede bir müzeyi gezmek yerine sokaktaki çocuklar› gözlemliyorum. Benim iflim gücüm çocuk. O çocuklar› ay dedeyle buluflturup hem o yöreye ait bilgileri tatl› tatl› vermek hem de çocuklar›n s›k›nt›lar›n› anlatmak istedim. Çal›flan ya da savafl›n içinde yak›nlar›n› kaybetmifl çocuklar. H›rvatistan ile Bosna aras›ndaki savafl›n bir çocuk üzerindeki kal›nt›lar›n› Mustafa’da vermeye çal›flt›m bir öyküde.” ‹zmir’in çal›flan çocuklar›n› konu edindi¤i kitab›n›n ad› ise “Gevrekçiii”. Yazmaya geç bafllayan ama adeta koflan Hacer K›lc›o¤lu’nun ‹kisi Everest’ten, befli Gün›fl›¤›’ndan ç›kan yedi kitab› var. Bir kitab› da yolda. Sa¤l›¤› izin verdi¤i sürece gezmekte kararl› olan Hacer K›lc›o¤lu’ nun dünya çocuklar›n› ülkemiz çocuklar›yla karfl›laflt›rma flans› var. “Aile fliddeti ve artan boflanmalarla hüzünlü bir nesil yetifliyor, yaln›zlaflma art›yor. Teknoloji ile daha çok beraberler. Ben sokaklarda oynayan, bizim çocuklu¤umuzdaki gibi aile olmay› baflarabilmifl, hep gülümseyen çocuk yüzleri görmek istiyorum. Onlar da var ama çok az. Her imkâna sahip günümüz çocuklar›n›n düflüncelerini baflka hayatlara da çevirip, de¤ifltirebilirsek, onlara yard›mc› olabilirsek ne mutlu bize. Bunu kitaplarla yapmaya çal›fl›yoruz.” Ama her öykünün sonuna umut yerlefltiren, Hacer K›lc›o¤lu da hayallerinden ve umutlar›ndan vazgeçmiyor. Çocuklar için…• semaerdogan@butundunya.com.tr 141
Yazarak Söyleyerek Sadi Bülbül
fiiflt... fiiflt... Galiba Sait Faik’in bir öyküsündeydi... Bir bahar sabah› deniz kenar›nda yürüyen adam bir ses duyar. Sanki birisi kendisini ça¤›rmaktad›r: “fiiflt... fiiflt...” dam arkas›na, sa¤›na soluna bakar. Kimse yoktur. Yürür. Yine ayn› ses yank›lan›r: “fiiflt... fiiflt...” Yine etraf›na bak›n›r, yine kimseyi göremez. “Sesi herhalde yank› yap›yor” diyerek, oradan ayr›l›r ve tarlalara do¤ru gider. Ayn› ses bu defa da, üzerinden bu¤ular ç›kan topraktan, a¤açlardan ve rengârenk çiçeklerden gelmektedir.
A
142
Sonra duyar ki, biraz farkl› ama kufllar yine ayn› sesi ç›karmaktad›r: “Cik cik cik...” Adam›n akl› kar›fl›r. Biraz da korkar. “Haydi kufllar böyle öter ama, deniz, toprak, a¤açlar, yapraklar, çiçekler; nas›l olur da bu sesi ç›kar›r ve hepsi de sözleflmifl gibi, ayn› sözcüklerle “fiiflt fliflt” diye, niye kendini ça¤›r›r? Adam neden sonra anlar ki, bu seslerin hepsi onu, kendilerine bakmaya davet etmektedir. “Bizimle ilgilen. Bizi duymaya çal›fl... Ben denizim. Ben toprak. Ben a¤aç. Ben çiçek. Ben gülüm... Koklasana bizi...”
BD HAZ‹RAN 2014
Öyküde yer alm›yordu ama adama seslenenler belki, sadece bunlar da de¤ildi. Belki günefl, tepeler, göller, dereler ve belki de, di¤er insanlar da onu ça¤›r›yordu. “Bize de bak... Bize de bak...” Ne zaman görmeden geçti¤im bir güzelli¤i sonradan farketsem bu öyküyü an›msar›m. Eskiden daha çok do¤adan gelen sesleri duyard›m. Y›llar geçince insanlar›n seslerini daha çok duyar oldum. Hepsi de ayn› ça¤r›y› yineliyordu: “Ben burday›m, görmüyor musun? Bana da bak... Bana da bak...” Ve insanlar gittikçe birbirine bakm›yor, birbirini anlam›yor, birbirinin ac›s›n› duymuyor, hatta sevincine de kat›lm›yordu. erkes, kendisini dinleyeni ve anlayan› ça¤›r›r. Bizim kay›ts›zl›klar›m›z da, bizi ça¤›ranlar› ümitsiz yap›yor ve onlar da art›k, ya bize seslenmekten vazgeçiyor ya da ç›kard›klar› c›l›z sesleri ne biz ne de kendileri duyuyordu. Ve böylece o güzelim “fliflt fliflt”ler de art›k kayboluyor, yok olup gidiyordu. Giden sadece onlar m›? Bir yerde dünayadaki kufl türü say›s›n›n son on y›lda, insan› dehflete düflürecek kadar azald›¤›n› okumufltum. ‹klim ve beslenme koflullar›ndaki de¤iflmeler ayn› tür içinde de bozulmalar yarat›yordu. Rakamlar insan› ürpertiyordu. Ya, nesli süratle azalan, bozulan
H
Çocuklu¤unun ayva kokusunu art›k duyan›n›z var m›? Peki, kelebeklere ne oldu da, art›k görünmüyorlar? hayvanlar? Bitkiler? Bal›klar? A¤aç çeflitleri? Çiçekler? Seslerini duyuramad›klar› için bize küsen ve yerlerini, acayip flekilli, kokusuz, tats›z tuzsuz azman haleflerine terkeden, hormonlu domatesler, salatal›klar, biberler? Onlara ne oldu? O güzelim elmalar, armutlar, üzümler, ayvalar... flimdi neredeler? Çocuklu¤unun ayva kokusunu art›k duyan›n›z var m›? Peki, kelebeklere ne oldu da, art›k görünmüyorlar? Bilim insanlar› buzullardaki çözülmenin durdurulamamas› halinde en geç 25 y›l sonra dünyan›n 60-70 derecelerde kavrulaca¤›n› söylüyor. Yani art›k dünyadaki herfley, insana korku ve hüzün veren bir “fliflt”sizlik dönemine girmifltir. Kimsenin duymad›¤›, hatta gide gide merak da etmedi¤i “fliflt fliflt” sesleri art›k atmosferde yank›lan›yor ve uzay›n derinlikleri içinde hergün biraz daha kaybolup gidiyor.• sadibulbul@butundunya.com.tr
143
UFAK TEFEK B‹LG‹LER Sabahat Önen
Marifetli Böcek! Erkek Peygamber Devesi diflinin kokusunu 7 mil öteden duyabilir.
Bir bardak taze flampanyan›n içine bir kuru üzüm atarsan›z üzüm asansör gibi bardakta afla¤› yukar› sürekli dolafl›r. ‹ngilizler i harfinin üzerindeki noktaya "Dedikodu" derler.
En iyi i Müflter
% 26 tuzluluk nedeniyle Lut Gölü’nde insan su üstünde batmadan durabilir.
McDonalds'›n SONSUZ RUH kâr›n›n % 40'›n› çocuk menüsü sat›fllar›ndan elde etmektedir. ‹stanbul halici, bir boynuz gibi k›vr›ld›¤› için yabanc›lar taraf›ndan “alt›n boynuz” ( golden horn ) olarak ifade edilmektedir.
Süper Burun Köpekbal›¤› 100 milyon damla deniz suyu içindeki bir damla kan› Basketbol hissedebilir. sporu 1936 y›l›ndan itibaren Solak olimpiyatlarda oynanan bir insanlar sporda daha avantajl›d›r. spordur. Daha h›zl› reaksiyon verirler.
144
BD HAZ‹RAN 2014
Charles John Huffam Dickens (7.2.1812 -9.6.1870)
T‹K A⁄ACI ÜLKES‹ Myanmar, daha çok saunalarda kullan›lan suya dayan›kl›l›¤›yla ünlü dünyadaki ifllenebilir tik a¤ac› ormanlar›n›n yaklafl›k %75’ ine sahiptir.
ÖLÜM VAD‹S‹ ABD’nin Kaliforniya Çölü Alt›na Hücum devrinde alt›n bulmak için yollara düflen macerac›lar›n ço¤u için mezar olmufl, bu nedenle bu bölgeye “ölüm vadisi” denilmifltir.
MAYMUN ORK‹DES‹ Peru ya¤mur ormanlar›n›n 1500 metre yüksekliklerinde bulunan bu garip çiçek maymuna benzedi¤i için “maymun orkidesi” olarak an›l›r.
‹ngiliz yazar Dickens, toplumsal elefltirmen, unutulmaz kurgusal karakterlerin yarat›c›s›d›r. Yaflad›¤› sürede eserleri benzeri görülmemifl bir üne sahip olmufl ve 20.yüzy›lda edebi dehas› kabul görmüfltür. Düzgün bir e¤itim almam›fl olsa da yaflad›¤› olumsuz tecrübeler ona baflar›ya giden yolda yard›m etmifltir. 20 y›ll›k bir süre içerisinde haftal›k olarak ç›kan bir gazeteyi yönetmifl, 15 roman, 5 uzun öykü, yüzlerce k›sa öykü ve kurgu d›fl› makale yay›nlam›fl, hep çok çal›flm›fl ve çocuk haklar›, e¤itim ve di¤er toplumsal konularda yenilikler için mücadele vermifltir.1836'da yay›nlanan The Pickwick Papers (Bay Pickwick’in Serüvenleri) roman› ile uluslararas› flöhrete kavuflmufltur. Kiflilik ve toplum üzerine mizahi, satirik ve keskin gözlemleri ünlüdür. Romanlar›n›n ço¤unlukla haftal›k ya da ayl›k yay›nlar fleklinde ç›kmas› Viktorya döneminde en yayg›n bas›m flekli olan dizi yay›nlara öncülük etmifltir. Dickens kendi ça¤›n›n en önemli edebiyatç›lardan biri olarak görülür. Hep popüler kalm›fl gerçekçili¤i, mizah›, yaz›m flekli, benzersiz karakterleri ve toplumsal elefltirileri sayesinde yarat›c› pek çok yazar taraf›ndan övülmüfltür. Bay Pickwick'in Maceralar› (1837), Oliver Twist, Antikac› Dükkan›, Kasvetli Ev, Büyük Umutlar en bilinen eserleridir. 145
BD HAZ‹RAN 2014
HAZ‹RAN AYI ÇÖZÜMLER SAYFASI Satranç Çözümleri
OYUN SONU: Carlsen – Recebov, 2014 Siyah Kazan›r 1…fih7 2. gxf4 exf4 3.Ad6 Kf6 4.Axb5 f3 5.Ad4 fixh6 6.fic2 fig5 7.fid2 f2 8.Ae2 Kf3 9.fic2 fih4 10.Kh1+ Kh3 11.Kf1 g3 12.fid2 g4 0-1 PROBLEM: Umut Sayman 2 # 1.Ag2 fie4 2.Ac3+# (1…fic6 2.Ab4+#, 1…fic4 2.Ae3+#,1…fie6 2.Af4+#) “Bilginizi Denetleyin”
1-(a) Irmaklar aras› 2-(b) Kiril 3-(b) Alaska 4-(c) Günefl 5-(d) Herakleitos 6-(c) Patlay›c›lar hakk›nda 7-(a) Atlas-Büyük okyanus 8-(d) Günefl tutulmas› 9-(c) ‹nterpol 10-(a) Agatha Christie 11-(a) Troposfer 12-(d) A¤lama duvar› 13-(d) Klorofil 14-(a) Martin Luther King 15-(b) Humus 16-(b) Paparazzi 17-(c) Is› izolasyonu 18-(b) Goy 146
1-(b) Cankurtaran
9-(d) Yan görünüfl
2-(b) Dayatmak
10-(b) Bölüm
3-(d) Dolu, tam
11-(a) Öznel
4-(a) Ölçüt
12-(c) Duyuru
5-(a) Karfl›laflma 6-(c) Alan
13-(d) Mevsim
7-(a) Ba¤lanm›fl
14-(b) Merkez
8-(c) ‹yilefltirme
15-(d) Edilgen
Kare Bulmaca
Beynimizi Nas›l De¤ifltiriyor? Çeviri: DEN‹Z BENER
‹nternet, her fleyi de¤ifltirdi… Hat›rlamak ve zihnimizi kullanmak konusunda, geleneksel yöntemlerimizden h›zla uzaklafl›yoruz. Be¤endi¤imiz bir yeme¤in tarifini, sözlerini yar›m yamalak hat›rlayabildi¤imiz bir flark›n›n ad›n›, tuttu¤umuz tak›m›n maç›n›n bafllama saatini ya da herhangi bir elektronik cihaz çal›flmad›¤›nda ne yapmam›z gerekti¤ini...
147
BD HAZ‹RAN 2014
...ailemiz, arkadafllar›m›z ya da yak›nlar›m›zdan birisi yerine, Google’a soruyoruz… Biz, bu ‘yeni, en yak›n›m›zdaki ve her fleyi bilen baflvuru kayna¤›’na dayan›yoruz; ‘o baflvuru kayna¤›’ ise alg›lad›¤›m›z ve hat›rlad›¤›m›z dünyay›, bizi de¤ifltiriyor…
d
iyelim ki bir çift, do¤um günü daveti al›yor. Süregelen deneyimlerine ba¤l› olarak, ikisi de bir sonraki ad›mda ne yapaca¤›n› biliyor. Partnerlerin birisi, havan›n nas›l olaca¤› ve do¤um günü davetine resmi mi, yoksa günlük k›yafetlerle mi gidecekleriyle ilgilenirken; di¤er partner yer ve zaman› akl›nda tutuyor. Bir yere kadar, tüm zihinsel görevlerimizi di¤er insanlara devrediyoruz. Yeni bir bilgi ile karfl›laflt›¤›m›zda, otomatik olarak, bu bilgi ve kavramlar› hat›rlama sorumlulu¤unu içinde bulundu¤umuz sosyal gruptaki di¤er insanlarla paylafl›yoruz. Bilginin bir k›sm›n› kendimiz hat›rlamak üzere da¤arc›¤›m›za eklerken, di¤er üyelerin hat›rlayacaklar›na güvendi¤imiz k›sm›n› da onlara b›rak›yoruz. Bu ‘haf›zalararas› ifl bölümü’, yani grup içerisindeki bireylerin ilgi alanlar›n› kaydeden bilincimizin, her birine düflen pay› ona emanet etmesi sayesinde, grup da genifl bir bilgi birikimine sahip olabiliyor.
b
irinin ismini hat›rlayamad›¤›m›zda ya da bozulan bir cihaz› nas›l tamir edebilece¤imiz konusunda, hemen o konuyu bilece¤ine inand›¤›m›z kifliye dönüyoruz. Arac›m›z garip sesler ç›kar›yorsa, 148
otomobiller konu-sundaki bilgisine güvendi¤imiz; filmdeki oyuncunun ismini bir türlü ç›karamad›¤›m›zda da film tutkunu arkadafl›m›z›n haf›zas›na baflvuruyoruz. ‹ster s›radan ister gizli olsun bilginin her türü; o sosyal grubun, evli çiftin ya da belki bir flirketin muhasebe bölümünde çal›flan ifl arkadafllar›n›n haf›zalar› aras›nda paylaflt›r›l›yor. Her durumda, biz yaln›zca kendi haf›zam›zda depolad›¤›m›z bilgileri de¤il, ayn› zamanda di¤er grup üyelerinin de hangi bilgilere sahip oldu¤unu ve gerekti¤inde hat›rlayabileceklerini de
‹nternetin geliflmesiyle birlikte, insan akl›n›n etkin biçimde ifllemesi de, büyük ölçüde sekteye u¤rad›.
BD HAZ‹RAN 2014
bilebiliyoruz. Bu haf›zalar aras› paylafl›m ayr›ca, gereksiz tekrar› da önlüyor ve böylelikle bir bütün olarak o sosyal grubun haf›za kapasitesinin s›n›rlar›n›n genifllemesini de sa¤l›yor. Gruptaki di¤er bireylere herhangi bir alandaki
kaza¤›yla partiye çoktan varm›flt›r… Yüz yüze iletiflime dayal› bu ‘Geçiflken Haf›za Sistemi’, insan haf›zas›n›n bilgi depolama konusunda en üst düzeyde kullan›lmas›na olanak sa¤l›yordu… Ta ki internet ça¤› bafllayana de¤in…
Google etkisi’, sosyalleflmemizi ve sosyal çevremizle olan paylafl›m›m›z› zay›flat›yor...
bilgileri hat›rlama sorumlulu¤unu yükledi¤imizde, bu alanda kendimizde oluflturdu¤umuz biliflsel kaynak bofllu¤unu da, kendi ilgi alan›m›zdaki bilgi derinli¤imizi art›rmak için kullanma olana¤›na sahip olabiliyoruz.
g
ruptakiler bilgi sorumlulu¤unu paylaflt›klar›nda, her bir üye de, kendi bafl›na elde edebilece¤inden daha derin ve genifl bir bilgi potansiyeline eriflim olana¤› bulabiliyor. Paylafl›lm›fl haf›za, grubu da birbirine ba¤l›yor; herhangi bir birey, grubun geri kalan›n›n kolektif bilgi da¤arc›¤› olmadan eksik kal›yor. Örne¤in, do¤um günü davetlisi çiftimizin beklenmedik bir biçimde ayr›lmas›, bir kay›p olacakt›r: Birisi fl›k smokiniyle sokaklarda parti mekân›n› ararken, di¤eri günlük bir
‹nternetin geliflmesiyle birlikte, insan akl›n›n etkin biçimde ifllemesi de, büyük ölçüde sekteye u¤rad›. Yapt›¤›m›z çal›flmalar, interneti bir haf›za partneri konumuna getirdi¤imizi gösteriyor. ‹nternetle, t›pk› ailemizden biri, arkadafl›m›z ya da sevgilimizle kurdu¤umuz bellek ba¤›n›, çok kolay bir biçimde kurabiliyoruz. Baflka bir deyiflle, internet, haf›za paylafl›m› yapt›¤›m›z bireylerin yerini al›yor ve üstelik daha fazla bilgiye, daha h›zl› biçimde ulaflmam›z› sa¤l›yor.
n
eredeyse her alandaki tüm bilgilere, bugün bir internet aramas› sayesinde kolayca ulaflabilir bir durumday›z. ‹nternet, ortak haf›za gelifltirdi¤imiz kiflilerin yan› s›ra, kiflisel becerilerimizin de yerini al›yor. 149
BD HAZ‹RAN 2014
Çevremizde bilgi paylafl›m› yapaca¤›m›z insanlar›n gereklili¤ini ortadan kald›rd›¤› gibi, yeni edindi¤imiz bilgilerin belle¤imize kaydedildi¤inden emin olma hissimizi de baltal›yor. ‹flte buna ‘Google etkisi’ diyoruz… YEN‹ B‹R ‘ORTAK’ VE HER fiEY‹ B‹LEN B‹R ‘ARKADAfi’ Bu ‘Google etkisi’ni araflt›rmak üzere iki test yapan araflt›rmac›lar, ilk testte, kat›l›mc›lar›n interneti, günlük hat›rlama rutinlerini paylaflt›klar› bir aile bireyi ya da arkadafllar› gibi gördüklerini ortaya koyuyor. Teste kat›lanlardan, 40 hat›rlanabilir cümleyi (örne¤in ‘bir devekuflunun gözü beyninden büyüktür’ gibi) bilgisayara kopyalamalar› isteniyor. Kat›l›mc›lar›n yar›s›na, kopyalad›klar› bilgilerin bilgisayara kaydedildi¤i, di¤er yar›s›na ise kaydedilmedi¤i söyleniyor. Ayr›ca kat›l›mc›lar›n tümünden bu cümleleri ezberlemeleri isteniyor.
t
est sonunda, yazd›klar›n›n bilgisayara kaydedildi¤ini düflünenlerin kaydedilmedi¤ini düflünenlere k›yasla, hat›rlama konusunda çok daha kötü olduklar› ortaya ç›k›yor. Yani ilk grup 150
kendilerine de¤il, geçiflken haf›za paylafl›m› yapt›klar› bilgisayarlara güveniyorlar…
d
i¤er testte ise araflt›rmac›lar, psikologlar›n da kulland›¤› ‘Stroop testi’ denilen bir yöntemi kullan›yorlar. Bu testte de, kat›l›mc›lar›n bir soru karfl›s›nda ne s›kl›kta internete baflvuracaklar›n›n ölçülmesi amaçlan›yor. Kat›l›mc›lara, önce kolay, sonra da tek bafl›na yan›tlayamayacaklar› sorular yöneltiliyor. Sonuç, kat›l›mc›lar›n zor bir soru ile karfl›laflt›klar›nda ak›llar›na ilk olarak internete baflvurman›n geldi¤i biçiminde ç›k›yor. Görünen o ki, bir bilgiye ihtiyaç duydu¤umuzda ilk e¤ilimimiz interneti düflünmek.... Bu iki test de, daha önce aile bireylerimiz, arkadafllar›m›z ya da di¤er yak›nlar›m›zla kurdu¤umuz tüm bilgi ve bellek ba¤lar›m›z›n yerini internetin ald›¤›n› gösteriyor. ‹nternet, bugüne kadar tan›flt›¤›m›z hiç kimseye benzemiyor. Her zaman var, haz›r ve her fleyi biliyor. Bir ak›ll› telefon sayesinde ulaflabilece¤iniz bilgi, tek bir kiflinin, hatta bir arkadafl grubunun bile sahip olabile-
BD HAZ‹RAN 2014
ce¤i bilginin çok ötesinde… Ve elektrik kesintileri d›fl›nda, unutulma ya da bozulma risklerini de tafl›m›yor; her daim güncel…
i
nternetin bu flafl›rt›c› verimlili¤i, bizim geleneksel bilgiyi arama yöntemlerimizle keskin bir tezat oluflturuyor. Bir konu için arkadafl›m›za dan›flt›¤›m›zda kaybedilen zaman›; gerekli bir bilgiyi kitaptan arama çabam›z› ve benzer durumlar›n yaratt›¤› ‘d›fla ba¤›ml›l›¤›’ ortadan kald›r›yor. Bunu, Google ve Wikipedia yap›yor. ‹nternet sayesinde bilgiye, kendi haf›zam›zdan bile daha k›sa sürede ulaflmam›z, neyin belle¤imizde oldu¤u-neyin olmad›¤› ayr›m›n› da siliveriyor. Bilgiye kendi belle¤imizden bile daha h›zl› ulaflmak, interneti kendi haf›zam›z›n bir parças› olarak görmemize yol aç›yor. Son olarak Harvard Üniversitesi’nde yapt›¤›m›z baz› deneyler de, insanlar›n interneti kendilerinin bir parças› gibi gördüklerini do¤ruluyor. Bu çal›flmada önce, kat›l›mc›lardan kendi haf›zalar›n› ‘iyi’, ‘çok iyi’ vb. gibi yan›tlarla derecelendirmelerini istedik. Sonra da sordu¤umuz sorulara, Google kullanarak ve Google kullan-
internet zihnimizi daha az kullan›r hale gelmemize ve kimliksizleflmemize yol aç›yor…
madan yan›t vermelerini söyledik. Sorular›m›z› yan›tlama performanslar›n› da, t›pk› haf›zalar› için oldu¤u gibi, yine derecelendirmeleri istendi¤inde; interneti kullanarak yan›t verenlerin haf›zalar›na çok daha fazla güvendikleri sonucu ortaya ç›kt›. ‹nan›lmaz biçimde, kat›l›mc›lar, sorular›n yan›tlar›n› internetten bulmalar›na karfl›n, bu yan›tlar›n Google’dan de¤il kendi zihinlerinden oldu¤unu yan›lsamalar›n› tafl›yorlard›. Üstelik, Google sayesinde daha fazla soruyu yan›tlayabilenler, kendilerini daha ak›ll› hissediyorlard›; internetten bulduklar› yan›tlar, yanl›fl ç›km›fl olsa bile…
h
af›zam›z›, internet ve beynimizin gri k›vr›mlar› aras›nda paylaflt›rmak, kaç›n›lmaz bir ironiyi de beraberinde getiriyor. ‘Bilgi ça¤›’, çevrelerindeki dünya ile ilgili çok daha az fley bilmesine karfl›n, internet nedeniyle ‘her zamankinden daha fazla fley bildi¤ini hisseden ve buna güvenen’ bir nesil yarat›yor… ‘Google etkisi’, sosyalleflmemizi ve sosyal çevremizle olan paylafl›m›m›z› zay›flatt›¤› gibi, bilgi ve becerilerimizin s›n›rlar› konusunda da yan›lmam›za neden oluyor. ‘Asl›nda sahip olmad›¤›m›z’ bilgi ve becerilere sahipmifliz gibi hissetmemize, zihnimizi daha az kullan›r hale gelmemize ve kimliksizleflmemize yol aç›yor…•
Çeviri: Scientific American, Aral›k 2013Daniel M. Wegner/Adrian F. Ward, How Google Is Changing Your Brain (http://www.scientificamerican.com/arti cle/the-internet-has-become-the-externalhard-drive-for-our-memories/?page=1) 151
BD HAZ‹RAN 2014
YARININ BÜYÜKLER‹ Gönderi adresi: Sedef Cad. 2446 Ada, 1. Parsel, A Blok, Kat: 3, Da: 16, Ataflehir, 34750 ‹stanbul e-posta: butundunya@butundunya.com.tr (e-posta ile gönderece¤iniz fotograflar›n 150 KB’den fazla olmamas›na lütfen özen gösteriniz.)
Renk Büyüktopbafl, ‹stanbul
Öykü Mumcu ve Ada Durmufl, Bursa 152
Aras Sevim, ‹stanbul
Ka¤an Mumcu, Trabzon
BD HAZ‹RAN 2014
Sude Naz ve Defne ‹dil Tu¤yan, ‹stanbul
Neva fiirvan, Ankara
Zeynep ve Zehra Çetinkaya, Isparta
‹pek Aksoy, Antalya
Fatma Asya Bayındır, ‹stanbul
Barlas Serbes, K›rklareli
Selahattin Zararc›, Karadeniz Ere¤li
Hüsna Koçhan, Bursa
Zeynep Ergin, Karabük
Ela Gürtuna, ‹stanbul 153
BD HAZ‹RAN 2014
Bulmacan›n çözümü 146. sayfadadır. 154
Bulmaca Filiz Lelo¤lu Oskay
SOLDAN SA⁄A: 1-Tarih, co¤rafya alanlarında önemli çalıflmaları olan fotografta görülen bilim adamımız. -Kurflun boruların a¤zını açmakta kullanılan, ucu sivri bir çeflit takoz. 2- Saha, meydan.Hindi veya tavuk etiyle hazırlanan, piflmifl ve dondurulmufl hamur ile birlikte yenen çorba.-Lityumun simgesi.3-Genellikle Hindistan’da dokunan, özel motifleri olan de¤erli bir yün kumafl- Müstahkem yer.Üreteç. 4- Izgara.- Et ile beslenen canlı.Özgür, hür. 5-Gümüflün simgesi.-Hayat arkadaflı.-Katı cisim ısı etkisiyle sıvı duruma gelmek.- Hile. 6-Dans eden kifli.Paramızı simgeleyen harfler.- Günefl do¤madan önceki alaca karanlık. 7Elazı¤’ın bir ilçesi.- ‹stanbul’un bir semti. 8-Kuru olmayan.- Pasifik okyanusunda bir ada devleti.- Hayvanlara vurulan damga. 9-Halk dilinde komik olan fley.Müslümanların kutsal ayı 10-Kronik.Duman lekesi.- ‘…. Manastırı (Stendhal’ın bir yapıtı). 11-Baflta gelen, baskın çıkan.Bir seslenme ünlemi.- Yunan mitolojisinde savafl tanrısı. 12-Tıpta geliflmifl bir tanı tekni¤i.- Yemen’in baflkenti.- Da¤ sırtlarında geçit veren çukur yer.- Bazı yörelerde teyzeye verilen ad. 13-ABD’de bir eyalet.- Bir haber ajansının simgesi.Köpek. 14-Mobilyacılıkta kullanılan çok sert tropik bir a¤aç.- ‹ridyumun simgesi.Klavyeli bir çalgı. 15-Dinsel tören.- Güzel ötüfllü küçük bir kufl cinsi.- Genifllik. 16Bir çikolota türü.- Kur’anda bir sure. 17-Kadın köle.- Çift anlamına gelen yabancı kökenli bir ek. 18-Asya’da bir nehir.- ‹stekleri, düflünceleri karflıt olan iki kifliden veya iki topluluktan her biri. 19- Dölefli.- Yeflile çalan toprak rengi. 20-‹terbiyumun simgesi.- Fesat.
YUKARIDAN AfiA⁄IYA: 1-‘‘Divanu lügati’t Türk’ adlı eseri ile de bilinen, 11.yüzyılda yaflamıfl bilim adamı.- ‹fllenmemifl kıraç toprak. 2-Gemilerin açıkta demirde bulunması durumu.- Ufak tefek kazaları sürekli yapan kifli.- Bir yerde uzun süredir oturuyor olma durumu. 3‹kinci derecede olan.- Kayırma, destek.Bir renk.-Bilimsel bir gerçe¤i göstermek, bir yasayı do¤rulamak, amacıyla yapılan ifllem. 4-Küçük ma¤ara.- Arnavutluk’un para birimi.- Rol yapmayı meslek edinmifl sanatçı- Kekli¤in boyundaki halka.- Yemin. 5-Bir bafllık türü.- Üretimde bir mal elde edilinceye de¤in harcanan de¤erlerin toplamı. 6- Umar.- Suudi Arabistan’ın plaka imi.- Bir ba¤laç.- ‹nce yapılı. 7Erkek.- Bir cetvel türü.- Litrenin kısa yazılıflı.- ‘….. Connery’ (Ünlü ‹skoç oyuncu).- Üstün zekalı kifli. 8-Bilimsel ve teknik arafltırmalar, çalıflmalar için gerekli araç ve gereçlerin bulundu¤u yer.-Türkiye’nin plaka imi.- Sergen. 9-Kara sa¤an da denilen bir kufl türü.- Kolayca yutulabilmesi için toparlak durumuna getirilmifl ilaç.- Baryumun simgesi.- Fakirlere yardım amaçlı verilen para. 10-Gürcistan’da bir liman kenti.- Koruma altına alma.- Bir okyanus adı. 11-Belirti, gösterge.- Eski bir Türk sazı.-Din ifllerini devlet ifllerine karıfltırmayan. 12-fiarkı, türkü.- Bir kimsenin kiflili¤i etrafında olufltu¤u kabul edilen ve hayranlık uyandıran etkileyici güç.Avuç içi. 13-fiaflma belirten bir ünlem.Sodyumun simgesi.- ‹sviçre’de bir akarsu. 14-Akdeniz’de bir ırmak.- Yasaklama.Çanakkale’nin bir ilçesi. 15-Boru sesi.Gurbette yaflayan, garip.- 2.Balistik delilin inceleme öncesinde temizlenmesinde kullanılan kimyasal madde. filizoskay@butundunya.com.tr 155
Satranç Mustafa Y›ld›z fiEMK‹R TURNUVASI HAfi‹MOV’A ADANDI
cak ay›nda vefat eden genç bü-
O
yükusta Vugar Haflimov an›s›na Azerbayca’›n fiemkir kentinde, 6 süper büyükustan›n kat›ld›¤› A kategorisi turnuvay› Dünya fiampiyonu Magnus Carlsen kazand›. 10 büyükustan›n yar›flt›¤› B kategorisinde Pavel Eljanov birinci oldu.
Magnus Carlsen
Mamedyarov – Carlsen (6.2.) Beyaz, d dikeyini siyah kalenin elinden almak üzere kalesini d1’e getirmifl ama göz ard› etti¤i baflka hat daha var ki oradan gelen bir sald›r› alet kayb›yla sonuçland›. 26…Vc5+ 27. fih2 Fxe4 0-1 (28.Fxe4 Kxd1 29.Vxd1 Axe4 ve fil düfler.)
Nakamura – Carlsen, (7.2.) Dünya flampiyonu, piyon çoklu¤undan yararlanmak amac›yla vezir kanad›nda oyun kuruyor, beyaz ise flah kanad›nda plans›z hamleler yap›yor.: 38.fih2 c3 39.Ad4 cxb2 40.Kb1 Kc4 41.Axb5 Kxc2, b dikeyinde iki geçer piyon olufltu. 42.Ad4 Kd2 (42.Axd6 ile karfl› oyun aramak daha iyi olurdu.) 43.Ac6 Ke8 44.Ka4 Ad3 45.Axb4 Af2 46.Ka2 Ad1! 47.Kxd1 Kxd1 Beyaz kalite kayb›yla konumu kurtarmaya çal›fl›yor ama bofluna. 48.Kxb2 Kxe4 49.Ac6 fig7 50.f6+ fixf6, f7’yi hedef alan son numara! 51.Kf2+ fig6 52.Ad8 Ke8! 0-1 (53.Axf7 Kf8) 156
BD HAZ‹RAN 2014
Mamedyarov - Nakamura, (8.3.) Siyah at isteniyor. ‹lk akla gelen( 23…Axd4 24.Fxd4 cxd4) siyah için yeterli ama o aç›k b dikeyinde yeni oyun ar›yor. 23…Kab8! Fil at› al›rsa, siyah kale b4 ve b6 ile fili düflürür. 24.Kxe6!? fixe6 fiafl›rt›. Daha iyi devam yollar› vard›. (24…Kxb4 veya 24…Axd4) 25.Fc6 Khd8 (fiimdi Kb4 riskli.)26.dxc5 Ff6 27.Fd4 fif7 fiah, çat›flma bölgesinden uzaklaflt›r›l›yor. 28.Kd1 fif8 29.a3? Fxd4 30.Kxd4 Ve5 31.Kd2 Ve1 32.Kd1 Ve2 33.b4 Vxf3 34.fib2 Vxg4 Bir piyon daha. 35.Vc2 Ve6 36.Fa4 fig8 37.Fb3 fih8 38.c6 Kd6 39.Kc1 f3 Piyon yar›fl›. 40.Vc5 Vf6+ 41.fia2 f2 42.c7 Kc8 43.Kf1 d4 yar›fla bir siyah piyon daha kat›ld›. 44.h4 Vc3 Siyah bitirici atak bafllat›yor. 45.Fc4 Kc6 46.Vxd4 Kxc7 47.Kxf2 Kxc4 0-1 Recebov – Karjakin, (6.1.) Siyah beraberlik yap›yor. 42…Kb2+ 43.fid3 Kb3+ 44.fid4 Kb4+ 45.fid5 Kb2 46.fie6 Kb6+ 47.fixf5? Kxb7!! 48.Kxb7 Pat Karjakin, bütün oyunlar›n› berabere bitirdi. Caruana – Nakamura, (6.3.) Kale de at da tehdit alt›nda ama bir ç›k›fl yolu var: 36.Kxg7+fih8 37.Ac7 Kd8 38.Kf7 fig8 39.Kg7! fih8 zorunlu. 40. Kf7 fig8 41.Kg7+ Beraberlik.
PROBLEM Umut Sayman
OYUN SONU Carlsen-Recebov, 2014
2#
Siyah Kazan›r
myildiz@butundunya.com.tr
Çözümler 146. sayfadad›r.
157
Bize Gönderilen Kitaplardan
Yüzy›ll›k Yaln›zl›k Gabriel García Márquez Can Yay›nlar›
G
eçti¤imiz ay yitirdi¤imiz ‹spanyolcan›n gelmifl geçmifl en güçlü kalemi Márquez'in bafl yap›t›, 30 y›l önce Seçkin Selvi'nin Türkçelefltirdi¤i “Yüzy›ll›k Yaln›zl›k” yeni bir tasar›mla yay›mland›. Halk aras›ndaki ad›yla Gabo, kitab›n› yazarken efli de evdeki tüm eflyalar› rehin göstererek ald›¤› borçlarla geçimlerini sa¤lad›. “Büyülü gerçekçilik" diye tan›mlad›¤›, yap›t› yay›mlan›nca dünyaca çap›nda büyük be¤eni toplad›. Gönülleri fetheden yap›t›n› de¤erlendiren Márquez: “Yüzy›ll›k Yaln›zl›k'› yazmaya bafllad›¤›mda, çocuklu¤umda beni etkilemifl olan her fleyi edebiyat arac›l›¤›yla aktarabilece¤im bir yol bulmak istiyordum. Çok kasvetli kocaman bir evde, toprak yiyen bir k›z kardefl, gelece¤i sezen bir büyükanne ve mutlulukla ç›lg›nl›k aras›nda ayr›m gözetmeyen, adlar› bir örnek, bir y›¤›n h›s›m akraba aras›nda geçen çocukluk günlerimi sanatsal bir dille ard›mda b›rak-
158
makt› amac›m. Yüzy›ll›k Yaln›zl›k'› iki y›ldan daha k›sa bir sürede yazd›m. Ama yaz› makinemin bafl›na oturmadan önce bu kitap hakk›nda düflünmek on befl, on alt› y›l›m› ald›. Büyükannem, en ac›mas›z fleyleri, k›l›n› bile k›p›rdatmadan, sanki yaln›zca gördü¤ü fleylermifl gibi anlat›rd› bana. Anlatt›¤› öyküleri bu kadar de¤erli k›lan fleyin, onun duygusuz tavr› ve imgelerindeki zenginlik oldu¤unu kavrad›m. Yüzy›ll›k Yaln›zl›k'› büyükannemin iflte bu yöntemini kullanarak yazd›m. Bu roman› büyük bir dikkat ve keyifle okuyan, hiç flafl›rmayan s›radan insanlar tan›d›m. fiafl›rmad›lar, çünkü ben onlara hayatlar›nda yeni olan bir fley anlatmam›flt›m.(...)
Kad›nlar›n Gözüyle Yazmak ve Yaflamak Zehra ‹pfliro¤lu Cumhuriyet Kitaplar›
Z
ehra ‹pfliro¤lu'nun yay›na haz›rlad›¤› içinde kendisi ile birlikte Zeynep Oral, Pelin fiener Derventli , Gülsüm Cengiz, Berin Uyar, Arife Kalender, Ayfle Sar›ayd›n, Songül Kaya Karada¤, Müge ‹plikçi, Ayfle Kilimci, Mine Sö¤üt, Nurten Kum gibi “tan›nm›fl kad›n yazarlar, yaflam öykülerini top-
BD HAZ‹RAN 2014
lumsal cinsiyet aç›s›ndan yeniden kurgularlarken, eril bir düzenin temellerini de sorguluyorlar… Kad›na karfl› duruflun günden güne artt›¤› bir ortamda, kad›nlar›n, özellikle de toplumda bir sayg›nl›¤› olan kad›nlar›n konuflmaya bafllamalar› önemli bir ilki oluflturuyor... Çünkü sansürsüz anlatmaya cesaret eden öteden beri erkeklerdir, susan ise kad›nlar… Aç›k vermekten, dile düflmekten, damgalanmaktan, ötekilefltirilmekten, k›rmaktan, k›r›lmaktan ölesiye korkan hep kad›nlard›r... Konuflsalar bile düflündüklerinin yar›s›n› söyleyen kad›nlard›r… Eril düzenin kurallar›na sessizce boyun e¤en kad›nlard›r… Bu kitapta suskunluk duvar› k›r›l›rken, kaleme al›nan her öykü t›pk› bir yap-boz oyunu gibi bir bütünün parças›n› oluflturuyor.”
Yak›n Türkiye Tarihinden Sayfalar (Sina Akflin'e Arma¤an)
Mehmet Ö. Alkan ‹fl Bankas› Kültür Yay›nlar›
M
ehmet Ö. Alkan “Eskiden üniversite gelene¤iydi, emekli olan hocalar için “arma¤an” ç›kar›l›rd›. Emekliye ayr›lmas›n›n verdi¤i hüznü telafi etmese de her halde al›nabilecek
en güzel arma¤an, meslektafllar›n›n kendisi ad›na bir kitap haz›rlamalar›yd›. ‹htimal ki olabilecek en s›cak emekli tesellisiydi. Erken ölenler için de bir anma, bir vefa borcuydu arma¤an haz›rlamak. Akademisyenin akademisyene verebilece¤i en güzel hediye de bir akademik çal›flmas›, bir makalesi olmal›. Ne güzel, ne anlaml›... 12 Eylül darbesi bu gelene¤i bozdu” diyerek ö¤retmeni Türkiye siyasal tarihinin en sayg›n uzmanlar›ndan biri olan Prof. Dr. Sina Akflin için , Akflin'in eski ö¤rencileri, meslektafllar› ve dostlar› taraf›ndan kaleme al›nm›fl yaz›lardan oluflan “Arma¤an Kitap”› haz›rlad›. Kitapta birbirinden ilginç makaleler yer al›yor: “Feroz Ahmad, Türkiye'de kad›nlar›n özgürleflmesi ve ataerkiye karfl› Kemalist mücadele; Emel Akal, Bir Osmanl› bilimkurgusu: Ruflen'in rüyas›; Tan›l Bora, Tekinalp: bir melodram; Ahmet Demirel, ‹kinci grup hakk›nda yeni bilgi ve belgeler; François Georgeon, Devrimin sözcükleri: 1908 ve 1909'da Osmanl› siyasal kelime da¤arc›¤›na dair tespitler; Cemil Koçak, yeni belgeler ›fl›¤›nda CHPDevlet kaynaflmas› üzerine notlar; Selçuk Akflin Somel, Melekler, vatanperverler ve ajan provokatörler: Mutlak›yet devri Diyarbak›r okul genli¤i, bürokrasi ve Ziya Gökalp'in idadi ö¤rencili¤ine iliflkin soruflturma kay›tlar›; Taner Timur, Toprak, II. Meflrutiyet'te popülizm(...) 159
Bir Fotograf Bin Sözcü¤e Bedeldir Gönderi: fiABAN AL‹ YAfiARO⁄LU, ‹STANBUL
160
Biri Size ‹kincisi Bir Sevdi¤inize
Fırat Ustan›n fotograflar›na hep bir ressam gözü ile bakt›m. Yal›n, yalans›z dolans›z bir bak›fl aç›s›, nefis bir çerçeveleme, tarifsiz güzel bir renk ahengi, insana yaflama k›vanc› veren, gözle görülen nerede ise elle tutulan ›fl›kgölge zengini görüntüler; bunlar ki güzel bir resimde olmas› gereken tüm koflullar›, ö¤eleri içeriyor. S›tk› F›rat Usta, nereye bakt›¤›n› bilen tarifsiz do¤a sevgisi yüklü bir “kamera ile resim yapan” fotografç›d›r. Fikret Otyam
50
%
‹ND‹R‹M
Bütün Dünya’dan ‹kinci Aboneli¤e %50 ‹ndirim Bütün Dünya tüm okuyucular›na kaç›r›lmayacak f›rsat sunuyor: Dergimize 1 y›ll›k abone olan herkese bir yak›n›na arma¤an olarak gönderebilece¤i ikinci abonelik bedeli flimdi % 50 indirimli. Bu f›rsattan yararlanmak ve Bütün Dünya’ya abone olmak flimdi çok kolay. Bir telefonunuz veya e-posta mesaj›n›zla abonelik iflleminizi bafllatabilir; ve y›l boyu dergilerinizi her ay kap›n›zdan alabilirsiniz. Bütün Dünya Abone Servisi:
BÜTÜN K‹TAPÇILARDA
Tel: (0312) 215 51 27-28 Dahili: 313 Gsm: (0536) 634 35 97 E-posta: abone@butundunya.com.tr
T Ü R K
BAfiKENT ÜN‹VERS‹TES‹ KÜLTÜR YAYINI
R E S S A M L A R I
1 HAZ‹RAN 2014
NAZIM MEHMET
192297 SAYI: 2014 / 06
F‹YATI: 4 TL
HAZ‹RAN 2014
Naz›m Mehmet, Bakü Devlet Güzel Sanatlar Akademisi’nden mezun oldu ve ayn› kurumda yüksek lisans yapt›. 1997 y›l›ndan itibaren Erciyes Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Resim Bölümü’nde çal›flan sanatç› yurtiçi ve yurtd›fl›nda 26 kiflisel ve 65 karma sergi açt›. 2009 y›l›nda Floransa Sanat Bienali’nde yer alan sanatç› “Moskow ‹nternational Festival of Art” sanat etkinli¤inde Özel Jüri Ödülü ald›; 2010 y›l›nda “London 3. ART BIENNIAL”, Art Addiction Medial Museum taraf›ndan “The Legend” eseri Diploma of Excellence - Onur Ödülüne lay›k görüldü. Naz›m Mehmet’in yap›tlar› 4-30 Haziran’da, Arnavutköy, Dere Sok. No: 3 adresindeki Galeri Selvin’de “Real Meta-Form” ad›yla sergilenecektir.
Mete Akyol: Sonra da Soma’da Suçlu Ar›yorlar
Cengiz Özak›nc›:
Dr. S›tk› Ayd›nel:
Soma Maden Ocaklar› ve Atatürk Devlet Madencili¤i Sh: 17
Namus Cephesi 2 Sh: 6
Halit K›vanç:
Konur Ertop: Yurtseverlerin Umudu
Kaya Karan:
Nam›k Kemal
Dünya Kupas›nda Bafl›ma Gelenler
Türkiye’deki Maden Kazalar›n›n ‹çyüzü Sh: 23
Zeki Sar›han:
Sh: 55
Kad›nlar 100 Y›ld›r Direniyor Sh: 67
Sh: 3
Sh: 41
Murat Bal›kç›
Protez Bacakla 61 Saat Pedal Çevirdi Sh: 47