T Ü R K
BAfiKENT ÜN‹VERS‹TES‹ KÜLTÜR YAYINI
R E S S A M L A R I
1 A⁄USTOS 2014
AYLA AKYOL
192297 SAYI: 2014 / 08 A⁄USTOS 2014
1940 y›l›nda ‹stanbul’da do¤du. ‹stanbul Üniversitesi’nde ‹ngiliz Dili ve Edebiyat› okudu. Bir y›l Prof. Dr. Süheyl Ünver’in Teship ve Minyatür kursuna kat›ld›. 1997 y›l›nda Deniz Orkufl ve Dara Abadi Atölyesi’nde bafllad›¤› resim çal›flmalar›n› flimdi kendi atölyesinde sürdürüyor. Kendi ad›n› tafl›yan atölyesinde 2003 y›l›ndan buyana vitray ve tak› üretimi yapmakta ve sergilemektedir. Uluslararas› Plastik Sanatlar Derne¤i, Ressamlar Derne¤i, Güzel Sanatlar Birli¤i Resim Derne¤i, Rekreasyon Derne¤i üyesidir. Resimlerini, yurtiçinde ve yurt d›fl›nda çeflitli karma ve kiflisel sergilerde sanatseverlerin be¤enisine sunmufltur.
F‹YATI: 4 TL
Yetifltik Türkiye’m
Biri Size ‹kincisi Bir Sevdi¤inize
"Bal›kç›n›n bana anlatt›klar›, bana verdi¤i yetkiyle yazd›¤›m ve kendi araflt›r›p bulduklar›m; türünde ve Türkiye de ilk galiba... fiimdiye kadar yazd›¤›m 40 › aflk›n kitab›n, beni en doyuran› oldu diyebilirim. Yazmam gerekirdi. "Ben bu ifllevi yerine getirmek için" dünyaya getirilmifltim! Hele rehberlikle ilgili bölümler... San›r›m rehberdefllerimiz için yol gösterici olacak; ders al›nacak deneyim ve bilgiler içeriyor. ‹ddial› konuflay›m: Ses Getirecek!" fiadan Gökoval›
50
%
‹ND‹R‹M
Bütün Dünya’dan ‹kinci Aboneli¤e %50 ‹ndirim Bütün Dünya tüm okuyucular›na kaç›r›lmayacak f›rsat sunuyor: Dergimize 1 y›ll›k abone olan herkese bir yak›n›na arma¤an olarak gönderebilece¤i ikinci abonelik bedeli flimdi % 50 indirimli. Bu f›rsattan yararlanmak ve Bütün Dünya’ya abone olmak flimdi çok kolay. Bir telefonunuz veya e-posta mesaj›n›zla abonelik iflleminizi bafllatabilir; ve y›l boyu dergilerinizi her ay kap›n›zdan alabilirsiniz. Bütün Dünya Abone Servisi:
BÜTÜN K‹TAPÇILARDA
Tel: (0312) 215 51 27-28 Dahili: 313 Gsm: (0536) 634 35 97 E-posta: abone@butundunya.com.tr
BD A⁄USTOS 2014
MUSTAFA KEMAL’‹ GÖRDÜM DÜfiÜMDE DAHA D‹YORDU U⁄RUNA fiEH‹T OLASIM GELD‹ HEMEN, SABAHA D‹YORDU. AL B‹R KALPAK G‹YM‹fiT‹, AL B‹R ATA B‹NM‹fiT‹, ZAFER IRAK MI DED‹M AHA D‹YORDU. Faz›l Hüsnü Da¤larca
Resim: AVN‹ ARBAfi 1
BAfiKENT ÜN‹VERS‹TES‹ KÜLTÜR YAYINI
Bütün Dünya
1 A⁄USTOS 2014
2000
Baflkent Üniversitesi Ad›na Sahibi: Prof. Dr. Mehmet Haberal Yay›n Genel Yönetmeni Mete Akyol Görsel Yönetmen ve Yay›n Genel Yönetmeni Yard›mc›s› : Turgut Keskin Sorumlu Yaz› ‹flleri Müdürü: Gülçin Orkut Akyol Teknik Yap›m Yönetmeni: Faruk Güney Yay›n Dan›flman›: Yaflar Öztürk Türk Dili Dan›flman›: Haydar Göfer Sanat Dan›flman›: Süheyla Dinç E¤itim Dan›flman›: Dr. Fatma Ataman Düzeltme Sorumlusu: Nükhet Aliciko¤lu Baflkent Üniversitesi’nin bir kültür hizmeti olan Bütün Dünya 2000, Baflkent Üniversitesi kurulufllar›ndan 1. Cadde, No: 77, Bahçelievler, Ankara adresindeki Aküm Reklamc›l›k, Dan›flmanl›k ve Yay›nc›l›k Ajans› Sanayi ve Ticaret A. fi.’nin 3. Cadde, No: 2, Yenimahalle, Ankara adresindeki tesislerinde bas›lm›flt›r.
2
Seçiciler Kurulu: Prof. Dr. Nevzat Bilgin (An›sal Baflkan) Prof. Dr. Ahmet Mumcu Prof. Dr. Solmaz Do¤anca Prof. Dr. Sevil Öksüz Prof. Dr. Ender Varinlio¤lu, Prof. Dr. Okay Eroskay Prof. Dr. Fuat Çelebio¤lu, Prof. Dr. Sedefhan O¤uz, Prof. Dr. Levent Peflkircio¤lu, Gürbüz Atabek, Kaya Karan, Alaettin Giray, Ayhan Erten, ‹lhan Banguo¤lu, Ahmet Aydede, Manuel Bilos, Cengiz Dolunay Sürekli Yazarlar: Yücel Aksoy, Pelin Hazar Aliabbasi, Sabriye Afl›r, Dr. Sıtkı Aydınel, Nuray Bartoschek, Sadi Bülbül, Haluk Cans›n, Haluk Erdemol, Sema Erdo¤an, Konur Ertop, Gürbüz Evren, Metin Gören, Mümtaz ‹dil, Muzaffer ‹zgü, Sinan Meydan, Filiz Lelo¤lu Oskay, Cengiz Önal, Sebahat Önen, Cengiz Özak›nc›, Saniye Özden, Tekin Özertem, Bekir Özgen, Nergis Öztürk, Yaflar Öztürk, Sezin San, Mete Tizer, ‹zlen fien Toker, ‹zmir Tolga, Suat Türker, Engin Ünsal, Mehmet Ünver, Dr. Mehmet Uhri, Orhan Velidedeo¤lu, Mustafa Y›ld›z Yönetim Merkezi: 10. Sokak No: 45, Bahçelievler, Ankara Tel: (0312) 215 51 27-313 Faks: (0312) 222 90 07 ‹letiflim Adresi: Sedef Cad. 2446 Ada, 1. Parsel, A Blok, Kat: 3, Da: 16, Ataflehir, 34750 ‹stanbul Tel: (0216) 456 27 27 (pbx) Faks: (0216) 456 27 29 Da¤›t›m: Yaysat Bas›m Tarihi: 21 / 07 / 2014
www.butundunya.com.tr butundunya@butundunya.com.tr
‹ Ç ‹ N DE K ‹ L E R
BAfiKENT ÜN‹VERS‹TES‹ KÜLTÜR YAYINI
Bütün Dünya YIL:17 SAYI: 194
2000
1 Zafere Do¤ru F. Hüsnü Da¤larca 5 Yetifltik, Ey Vatan... Mete Akyol 7 30 A¤ustos Zaferine Do¤ru Dr. S›tk› Ayd›nel
10
Baflkent’te 5 Y›ll›k Mezuniyet Ayr›l›¤› Son Buldu
17 26 A¤ustos Gece Sabaha Karfl› Tekin Özertem 21 Korku Hikmet Ulu¤bay 25 Yeni Hilafet Tuza¤› Cengiz Özakıncı 33 Kürt Raporunun S›rr› Sinan Meydan 39 Atatürk’ün Hastal›¤›n›n Seyri ve Aram›zdan Ebediyen Ayr›l›fl› Cengiz Önal 44 Hakimiyeti Milliye Yaz›lar› 47 Kaçak Madenlerde Ölümle Burun Buruna Kaya Karan 50 ‹lk Kad›n Avukat 54 Sanat›n Ölümü Meriç Sümen 57 Nuri Bilge Ceylan’a Aç›k Mektup Demir Aytaç 60 Tarihteki Kösem Sultan Tiyatrodaki Kösem Sultan Konur Ertop 65 Sunay Ak›n Prof. Dr. fiadan Gökoval› 69 Aziz Kardeflim Dr. fiahin Musao¤lu Suat Ayt›n 74 Yar›madan›n S›rr› Gürbüz Evren
79 Bilmiyorum Diyebilmek Nuray Bartoschek 82 Baba Bana Top At Metin Gören 85 Alper Demir Sema Erdo¤an 90 Suyun Hikayesi Can Pulak 92 Eros ile Psyche Haluk Erdemol 96 Newton Mümtaz ‹dil 102 Dua Eden Eller Nergis Öztürk 105 Salondaki Kauçuk ve Balkondaki Saks› Çiçekleri Mustafa Tokyay 109 Ampul Komplosu Sabriye Afl›r 115 Neler Olmuyor ki Dünyada Sezin San 119 Akl›ma Düfltü de... Bekir Özgen 124 Haydarpafla Gar› ‹zlen fien Toker 129 Buyrun Dut Pestili Yiyelim Muzaffer ‹zgü 133 Yaflam›n Ürküntülü Gecelerinden Mehmet Ünver 137 Gazetecinin Aynas› Mehmet Uhri 144 Tehlikenin Büyü¤ü Yücel Aksoy 147 Uykusuz Kalanlar Kilo Veremiyor Yrd. Doç. Dr. Gamze fienbursa 149 Tesla’n›n 21.yy Kehanetleri 46 53 73 142 151 152 154 156 158 160
F›rçalayarak ‹lk Dersimiz Türkçe Bilginizi Denetleyin Ufak Tefek Bilgiler Çözümler Yar›n›n Büyükleri Bulmaca Satranç Ay›n Kitaplar› Bir Fotograf Bin Sözcük 3
Tarih: 27 Aral›k 2012. ‹ki y›l sonra evimde uyand›m sabaha. Kütüphaneye girdim; polisler darmada¤›n etmiflti. Baflbakan Recep Tayyip Erdo¤an ile ilgili yaz›lm›fl kitaplar› bir araya getiriyordum... Arad›m… Arad›m…Yok… Bulamad›m. Peki…H›rs›z kimdi... Niye çalm›flt›? Bilgileri- belgeleri ileride Erdo¤an'a karfl› kullanmak için al›p götürdüler dosyay›. 17 Aral›k Operasyonu bafllay›nca, bekledim; "Bakal›m bizim dosya ve defterden de bilgiler ortaya serilecek mi" diye! Cemaat/paralel yap›, o bilgileri Cumhurbaflkanl›¤› seçiminde mi kullanacakt›? " Ç›kmas›n› hiç bekleme, otur yaz" dedim. "Kay›p Sicil/ Erdo¤an'›n Çal›nan Dosyas›" kitab› böyle ortaya ç›kt›.
Soner Yalç›n May›s 2014
BÜTÜN K‹TAPÇILARDA
Yetifltik, Ey Vatan... Baflkent Ailesi’nde bu y›l Haziran’›n son haftas›n›n ad› “Diploma Haftas›” idi.
P
azartesi gününden, Cuma günü akflam›na de¤in o son haftan›n her günü, ilkö¤retim ve ortaö¤retim okullar›m›zda, çeflitli meslek yüksek okullar›m›zla kimi fakültelerimizde, ö¤renciler ve ö¤retim üyeleriyle birlikte velilerimiz, onursal konuklar›m›z ve evsahibi kimliklerimizle biz de, Baflkent Üniversitesi’nde ö¤rencilerimizin “diploma töreni coflkular›n›” yaflad›k, “mezuniyet heyecanlar›n›” duyumsad›k. Yaln›zca bu kadarla kalmad›k; ço¤umuz, ö¤rencilik y›llar›m›za uzanan düflsel yolculuklar da yapt›k; kimimiz on, kimimiz yirmi, otuz, k›rk y›l önceki kendi mezuniyet coflkumuzu ve heyecan›m›z› bir kez daha yaflad›k. Bu düflsel yolculuklar›m›z, kurgu bilim öykülerindeki ›fl›nlama yönteminden hiç de farkl› de¤illerdi. Gitti¤imiz yer ve zaman dilimleri ne denli uzakta ya da yak›nda olsalar da, oralara yapt›¤›m›z yolculuklar›m›-
z›n süresi hiçbir zaman de¤iflmiyordu. Bir y›l öncesine de, otuz, k›rk, elli y›l öncesine de gidifl dönüfllerimizin süresi, göz aç›p kapama süresinin bafllang›ç ve bitifl çizgilerinin belirledi¤i s›n›rlar› hiçbir zaman aflm›yordu. Hemen her diploma töreninde benim de yapt›¤›m bu düflsel yolculuklar›mdan birini daha, Baflkent Üniversitesi’ndeki bu y›l›n diploma töreninde de yapt›m ve bir an için ben de, üniversite ö¤rencili¤i y›llar›m›n sonuncunun, son aylar›na gittim, geldim. Tan›k oldu¤um birkaç sahneyi size de anlatay›m: 960 y›l›n›n Mart, Nisan ve May›s aylar›nda da Türkiye yine rahats›zd›, yine sanc›lar çekiyordu ama… Bafl›ndaki tüm bask› ve fliddete karfl›n halk korkmuyor, muhalefet partileri, üniversiteler ve bas›nla bütünleflerek, iktidar› yola getirmek için, iktidara sokakta da kafa tutuyordu.
1
5
BD A⁄USTOS 2014
Siyasal muhalefet cephesinde bugünün “Kol k›r›l›r, yen içinde kal›r” deyiflinin anlams›z hoflgörü melteminin yerinde, o y›l›n o aylar›nda ‹smet ‹nönü’nün, “Sizi ben bile kurtara-
Cezaevi’ni mesken tutmak zorunda b›rak›lan Metin Toker’ler, Cüneyt Arcayürek’ ler, fiinasi Nahit Berker’ ler, Beyhan Cenkçi’ler, Ülkü Arman’ lar vard›. Son s›n›flardaki “a¤abey” ve “abla”lar›n›n öncülü¤ünde üniversiteli gençler, iktidar polisinin coplar›na ald›rmadan, iktidardaki hükümete karfl› hemen hergün “demokratik protesto” haklar›n› kulllan›yorlar, sonra da, “demokratik protesto” eylemlerinin gerekçesi olarak, seslerinin ve öfkelerinin tüm gücüyle, “Mülkiye Marfl›”n›n flu k›tas›n› hayk›r›yorlard›: Baflka bir aflk istemez Aflk›nla çarpan kalbimiz Ey vatan, gözyafllar›n dinsin, Yetifltik çünkü biz. *** “Diploma ald›¤›m” 54 y›l önceki kendi mezuniyet törenimden “Göz aç›p kapay›ncaya de¤in geçen bir sürede”, ö¤rencilerimizin bir bölümüne “diploma verdi¤im” Baflkent Üniversitesi 2013-2014 Ders Y›l› Diploma Töreni’ne geldi¤imde… Gözlerimin önünde gö¤e uzanan yüzlerce ö¤rencimizin ellerinin rampas›ndan, uzay›n s›n›rs›zl›¤›na f›rlat›lan yüzlerce mezuniyet flapkas›n›n simgeledi¤i bir gençlik coflkusu görüntüsü ve… Kulaklar›m›n içinde, bugün de özelli¤ini, canl›l›¤›n› ve geçerlili¤ini koruyan 1960 y›l›n›n unutulmaz müjdesinin flu dizeleri vard›: Ey Vatan, Gözyafllar›n Dinsin, Yetifltik Çünkü Biz… •
Baflka bir aflk istemez Aflk›nla çarpan kalbimiz Ey vatan, gözyafllar›n dinsin, Yetifltik çünkü biz. mam” uyar›s›n›n, iktidar› en yüksek Richter ölçe¤inde sarsan kas›rgas› esiyordu. Üniversitelerde profesörler ve doçentler, “Gözlerini kapat›p s›n›fa girip ç›kmakla ve kürsüye ç›k›p inmekle” vazifelerini yapm›fl olamayacaklar›n›n bilinciyle üniversite kap›s›nda gö¤üslerinden duvar oluflturuyorlar, üniversite mahremiyetine tecavüze kalk›flan iktidar partisi polislerinin coplar›n›n hedefi yap›lmak istenen “evlatlar›” ö¤rencilerinin kafalar›n›n ve gözlerinin, kollar›n›n ve bacaklar›n›n yerine kendi kafa ve gözlerini, kendi kol ve bacaklar›n› uzat›yorlard›. iyasal ya da parasal bir güç karfl›s›nda ellerini havalara kald›r›p, bir anda kendi ekseninde 180 derece dönebilme yetene¤ine sahip bugünlerin kimi gazetecilerinin yerlerinde o günlerde, “Hadi can›m sen de…” diye efelenmelerinin bedeli olarak Ulucanlar
S 6
meteakyol@butundunya.com.tr
Y›lmadan Yorulmadan Dr. S›tk› Ayd›nel
Ağustos 30 Zaferine Doğru
30 A¤ustos zaferinin elde ediliflini anlatmadan önce bu zafere giden yolda neler yap›ld›¤›n› özetle aç›klamak gerekir. u nedenle yaz›m›z›n bafll›¤›n› "30 A¤ustos zaferine do¤ru" diye koyduk. Yunan kuvvetleri Mondros Mütarekesi hükümleri sonucunda ordumuz da¤›t›ld›¤› için, ‹zmir'in iflgalinden sonra do¤ru dürüst bir mukavemetle karfl›laflmad›. Anadolu içlerine do¤ru süratle ilerlemifllerdir. 1.ve 2. ‹nönü Muharabelerindeki baflar›lar›m›z karfl›s›nda Yunanlar Genel Seferberliklerini yapm›fllar, Anadolu
B
daki kuvvetlerini takviye etmifller ve 2. ‹nonu Muharebelerinden 3 ay kadar sonra üçüncü genel taaruzlar›na bafllam›fllard›r. (Kütahya Eskiflehir Muharebeleri) diye adland›r›lan muharebelerde zay›f kuvvetlerimizi ma¤lup etmifllerdir. Bu buhranl› günlerde, 18 Temmuz da M. Kemal Pafla Eskiflehir civar›nda Karacahisar’a giderek bat› cephesi komutan›na flu direktifi vermifl7
BD A⁄USTOS 2014
tir: "Orduyu Eskiflehir Kuzey ve Güney’inde toplad›ktan sonra araya büyük bir mesafe koymak gerekir. Bu surette ordu yeniden düzene sokulur. ‹kmal üslerimize yaklaflm›fl düflman da üslerinden uzaklaklaflt›r›lm›fl olur. Bu maksatla Sakarya do¤usuna çekilmek zorunday›z." rdumuz, bu suretle Eskiflehir’ den 100-120 km geriye çekilecek ve imhadan kurtulacakt›. Ancak bu çekilmenin sak›ncas› ülkede ve orduda manevi sars›nt› yapmak ihtimaliydi. Nitekim Meclis’te kötümser bir hava esmeye ve M. Kemal’in aleyhinde dedikodular yap›lmaya baflland›. (Ordunun bafl›na geçsin bakal›m diyenler vard›). M. Kemal Meclisi arkada b›rakmadan Milletvekillerinin kararlar› ile Baflkomutan olmay› ye¤ledi. 5 A¤ustos 1921’e kadar süren çetin tart›flmalardan sonra Meclis M. Ke-
O
yordu, bu tek kiflinin istekleri, direktifleri kanun kuvvetinde olacakt›. O gün M. Kemal Meclis kürsüsünden flunlar› söylemifltir: "'Zavall› milletimizi esir etmek isteyen düflmanlar› kesinlikle ma¤lup edece¤imize dair olan emniyet ve itimad›m bir dakika olsun sars›lmam›flt›r. Bu dakikada bu kesin inanc›m› yüce heyetinize karfl›, bütün ulusa karfl› ve bütün dünyaya karfl› ilan ederim."
Zavall› milletimizi esir etmek isteyen düflmanlar› kesinlikle ma¤lup edece¤imize dair olan emniyet ve itimad›m bir dakika olsun sars›lmam›flt›r
‹flte bu 5 A¤ustos günü Kurtulufl Savafl›m›z›n idaresinde bir dönüm noktas› olmufltur. Bu gerçekten stratejik bir karard›r. Art›k milletin bütün varl›¤›n› mücadeleye atmak zaman› gelmifltir. Türk Baflkomutan› Meclis’e tasar›lar›n› flöyle söylüyor: ”Düflman› memleketin Harîm-i ‹smetinde (Namus oca¤›) mahvedece¤iz. Bu neMustafa Kemal Meclis önünde halk› ticeye varmak için milletin maddi ve selaml›yor (1920) manevi kuvveti toplanacakt›r. Art›k flu mal’e 3 ay için Baflkomutanl›k verdi. veya bu düflünce ile seferberlik yap›laBaflkomutanl›k kanununa göre Meclis bilir mi yap›lamaz m› sorusu yoktur. bütün yetkilerini bir kifliye devredi- Baflar›l› olmak için ne laz›msa yap›la8
cakt›r.'' Bütün bu sözleri ile bir taraftan ulusu temsil eden Meclis’ten tam yetki alm›fl, her hareketinde oldu¤u gibi yine ulusu ile birlikte oldu¤unu kan›tlam›fl ve asla bir diktatör gibi davranmam›fl di¤er taraftan bütün sorumlulu¤u üstüne alarak üstün bir cesaret örne¤i göstermifl; kendisinin ne kadar özgüven sahibi oldu¤unu baflar›ya kesinlikle inanc›n› belirtti¤i gibi ulusunun da moralini yükseltmifltir. Keza bu kararl›l›¤› ile düflman›n moralini iyice bozmufltur. Kemal Baflkomutan olduktan sonra küçük bir Baflkomutanl›k karargâh› kuruldu. Milli Savunma Bakanl›¤› bu Karargâh›n idari k›sm› oldu. Genelkurmay bizatihi harekâtla u¤raflt›. Ayr›ca Baflkomutan bütün devlete bafl oldu¤u için di¤er Bakanl›klarla olan iliflkilerini yürütecek bir özel kalem bürosu teflkil edildi. 10 adet Milli Mükellefiyet kanunu yay›nlanarak ulusun bütün maddi ve manevi kuvvetleri topland›. Bu kanunun 1. Maddesine dikkatinizi çekmek isterim. (Her evin bir kat çamafl›r bir çift çorap ile bir çar›k vermesi zorunlu tutuldu.) Sadece bu madde ordunun hangi koflullarda yoksulluk içinde muharebelere kat›ld›¤›n› gostermektedir. Sonra orduda düzenlemeler yap›ld› ‹stiklal Mahkemeleri kuruldu, devletin mevcut kuvvetlerinin hepsi Sakarya’n›n do¤usuna getirildi. Sakarya Meydan Muharebesi bu koflullar alt›nda bafllad› (Bu konunun detay›na girmeyece¤iz). Ancak kuvvetlerimiz bu muharebede çok zay›f
M.
Mustafa Kemal cephede düfltü. Orduda yeniden düzenleme yap›lmas›, eksik haz›rl›klar için süre gerekti. May›s 1922’de Baflkomutanl›k müddeti bitmiflti; hemen uzat›lamad› fakat, Temmuz’a kadar haz›rl›klar o kadar baflar›l› olmufltu ki M. Kemal Baflkomutanl›k kanununa bile gerek kalmad›¤›n› söyledi; buna karfl›n Meclis Baflkomutanl›¤› bu defa süresiz olarak M. Kemal’e verdi. unanlar bu arada bütün kuvvetleri ile cepheyi takviye ettiler. Gemlik’ten Uflak-Civril-Seyitgazi-Afyon Ahir Da¤lar› hatt›ndaki mevzilerini güçlendirdiler. Özellikle Afyon’u çevreleyen ve Bat›ya Ahir Da¤lar›’na do¤ru tahkimatlar›n› da iyice kuvvetlendirdiler. ‹ngiliz komutanlar› bu mevzileri gezdikten sonra Türk Kuvvetlerinin buralar› 6 aydan önce geçemeyeceklerini söylemifllerdir. Fakat Türk Kuvvetleri bu mevzileri 24 saat içinde aflm›fllard›r. Zafere giden muharebeler bundan sonraki makalemde belirtilecektir.•
Y
sitkiaydinel@butundunya.com.tr 9
Baflkent’te 5 Y›ll›k Mezuniyet Ayr›l›¤› Son Buldu
BD A⁄USTOS 2014
Prof. Dr. Mehmet Haberal 5 y›l sonra ilk kez mezuniyet törenine kat›ld›
CHP Zonguldak Milletvekili, Baflkent Üniversitesi Bütün Dünya Haber Bölümü Kurucusu ve Kurucu Rektörü Prof. Dr. Mehmet Haberal, befl y›ldan bu yana ‘zorunlu olarak’ kat›lamad›¤› Baflkent Üniversitesi Mezuniyet Töreni’ne bu y›l kat›ld›.
B
aflkent Üniversitesi’nin, 2013-2014 e¤itim y›l› mezuniyet töreni, 26-27 Haziran günlerinde, Baflkent Üniversitesi’nin Ba¤l›ca Yerleflkesi’ndeki Amfi’de yap›ld›. 26 Haziran Perflembe günü ve 27 Haziran Cuma günü olmak üzere, iki gün iki ayr› tören biçiminde gerçeklefltirilen mezuniyet törenleri, sayg› duruflunda bulunulmas› ve ‹stiklal Marfl›’n›n okunmas›yla bafllad›. Daha sonra ö¤renciler ad›na konuflmalar yap›l›rken, ilk gün yeni mezun ö¤rencileri temsilen Sa¤l›k Bilimleri Fakültesi Hemflirelik ve Sa¤l›k Hizmetleri Bölümü mezunu Gökçe Kantarc›, ikinci gün ise Ticari Bilimler Fakültesi Uluslararas› Ticaret
Bölümü mezunu Simay Saral, törenlere kat›lanlara duygular›n› anlatt›lar. Kuruldu¤u 1993 y›l›ndan bu yana
2013-14 y›l› mezuniyet töreni aç›l›fl konuflmas›n› Prof. Dr. Ali Haberal yapt› 11
BD A⁄USTOS 2014
on binlerce mezun veren Baflkent Üniversitesi’nin Rektörü Prof. Dr. Ali Haberal da, mezun olan ö¤rencilere, ailelerine ve törene kat›lanlara seslendi. Say›lar› bin 756’ya ulaflan bu y›l›n mezunu ö¤rencilerine diplomalar›n› vermenin mutlulu¤u ve heyecan›n› yaflad›klar›n› belirten Prof. Dr. Ali Haberal, flöyle dedi: “Bu y›l diplomalar›n›z› daha büyük coflku, umut, inanç ve güvenle verece¤iz. Ve düzenledi¤imiz bu tören bizler için farkl› bir anlam ifade etmektedir. 4 y›l 4 ay özgürlü¤ünden mahrum edilen kurucumuz ve kurucu rektörümüz Say›n Prof. Dr. Mehmet Haberal, befl y›ld›r kat›lamad›¤› mezuniyet törenlerimize bu y›l kat›lm›flt›r. Kendisinin suçunu bilmeden mesle¤ine ve ülkesine hizmet ortamlar›n›n k›s›tlanmas›, do¤ru ile yanl›fl›n,
12
hakl› ile haks›z›n birbirine kar›flt›r›ld›¤› ak›l tutulmas› dönemleri olarak an›lacakt›r.” oma’da yaflanan faciay› da an›msatarak, flehit 301 maden iflçisini rahmetle anan, aileleri ve yak›nlar›na ise baflsa¤l›¤› dileyen Prof. Dr. Ali Haberal, sözlerini flöyle sürdürdü: “Baflkent Üniversitesi’nin e¤itim ve araflt›rma alanlar›nda yükselen baflar›s› ilk günden bu yana art›fl gösteren bir grafik çizmektedir. Kaliteyi temel ilke olarak benimseyen Baflkent Üniversitesi, ‹SO 9000 kalite belgesi alan ilk vak›f üniversitesi olmas›n›n yan›nda, New York 2013 Uluslararas› Kalite Zirvesi’nde yönetim kalitesi ve ifl mükemmeliyetini kurma, gelifltirme ve sürdürme
S
BD A⁄USTOS 2014
Baflkent Üniversitesi,
Ankara’da yer alan vak›f üniversiteleri aras›nda 42 bin 882 aday say›s› ile en çok tercih edilen vak›f üniversitesi olarak birinci s›rada yer alm›flt›r. baflar›s› nedeniyle alt›n kalite ödülü de kazanm›flt›r. Kaliteli e¤itim anlay›fl›n›n göstergesi olarak 2012 y›l› ö¤renci seçme ve yerlefltirme tercihleri ve yerleflenlerin baflar› s›ralar›na göre üniversiteler aras› de¤erlendirme sonucunda Baflkent Üniversitesi, Ankara’da yer alan vak›f üniversiteleri aras›nda 42 bin 882 aday say›s› ile en çok tercih edilen vak›f üniversitesi olarak birinci s›rada yer alm›flt›r.” ¤retim üyelerine gayretleri ve özverileri için teflekkür eden Rektör Haberal, mezun olan ö¤rencilerin ailelerini de emeklerinden ötürü kutlad›. Prof. Dr. Ali Haberal, diplomalar›n› alarak yaflamlar›nda yeni bir sayfa açacak gençlere, yeni mezun ö¤rencilere ise flöyle seslendi: “Bugün ülkemizi ça¤dafl uygarl›k düzeyinin üzerine tafl›yacak insan gücü potansiyelimizi art›rmak üzere kullanman›z› bekledi¤imiz diplomalar›n›z› alacaks›n›z ve 21 bin Baflkentli
Ö
Prof. Dr. Mehmet Haberal bölümlerinden birincilikle mezun olan ö¤rencilere diplomalar›n› verdi mezunlar ailesine kat›lacaks›n›z. Uluslararas› akreditasyonu olan e¤itiminiz, size meslek yaflam›n›zda ihtiyaç duyaca¤›n›z özgüven ve yetkinli¤i sa¤layacakt›r. 91 y›l önce Atam›z›n ateflledi¤i meflale, flimdi milyonlar›n elinde, yolumuzu, ufkumuzu ayd›nlat›yor. Sizlerle bin 756 genç daha ellerinde alev alev yanan meflaleleriyle bu mirasa ortak oluyorlar. fieref yolu, zafer yolu, ayd›nlanma yoludur ç›kt›¤›m›z yol. Bafl›n›z dik, yüre¤iniz pek, yolunuz aç›k olsun.” “ÜLKEM‹Z‹N BUGÜNKÜ DÜZEY‹, ÜN‹VERS‹TELER‹N ESER‹D‹R”
CHP Zonguldak Milletvekili ve Baflkent Üniversitesi Kurucu Rektörü Prof. Dr. Mehmet Haberal da, ö¤ren13
BD A⁄USTOS 2014
Prof. Dr. Ali Haberal baflar›yla mezun olan ö¤rencilere diplomalar›n› verdi cilerin ve törene kat›lanlar›n yo¤un alk›fllar› aras›nda kürsüye ç›kt›. Törene kat›lanlar› selamlayan Prof. Dr. Haberal, flu görüfllere yer verdi: “Üniversiteler, ülkelerin gelece¤idir. E¤er bir ülke güçlü ise, mutlaka o ülkenin e¤itim sistemi ve üniversiteleri güçlüdür. Atatürk, ‘Hayatta en hakiki mürflit ilimdir’ dedi. ‘Benim manevi miras›m, ak›l ve
14
bilimdir’ dedi. Bilgi ve bilgi kaynaklar›, ülkelerin gelece¤idir. Ülkemiz, odun atefli ›fl›¤›ndan lazere geldi. Bugün ülkemizde sanki iki grup üniversite varm›fl gibi görülüyor. Asl›nda Türk yüksekö¤retimi tektir. Ama o yüksekö¤retimin daha ileriye gidebilmesi için büyük insan, merhum hocam ‹hsan Do¤ramac› çok büyük bir ifl yapm›flt›r. Ülkemizde adeta bir 盤›r açm›flt›r. Vak›f üniversitelerinin kurulmas›n› sa¤lam›flt›r. Ama hiçbir zaman, vak›f üniversitesi-devlet üniversitesi diye bir ayr›m olamaz. lkemiz bugünkü düzeye ulaflt›ysa, bugün art›k t›pta insanlar›m›z tedavilerini baflka ülkelerde aram›yorlarsa, teknikte gerçekten Atatürk’ün söyledi¤i gibi asr›n medeniyetini yakalam›fl isek, sanatta, sanatç›lar›m›z uluslararas› bir seviyeye ulaflm›fl ise, bu baflar› üniversitelerin, bilginin eseridir. Bilgi bir hazinedir. O hazine ne kadar
Ü
BD A⁄USTOS 2014
ço¤al›rsa, ülkemizin baflar›s› da o kadar fazla olacakt›r.” aflkent Üniversitesi kuruldu¤unda Hacettepe’den ö¤retim üyesi arkadafllar›yla ifle bafllad›klar›n› anlatan Prof. Dr. Mehmet Haberal, flunlar› kaydetti: “Art›k Baflkent Üniversitesi, di¤er üniversitelere ö¤retim üyesi yetifltiriyor. ‹flte Baflkent Üniversitesi’ nin geldi¤i nokta buradad›r. Bugün ülkemizde pek çok vak›f üniversitesi hizmet veriyor. Bu bir yar›flt›r, bilim yar›fl›d›r. Son bir haftad›r Baflkent Üniversitesi’nde her gün bir mutlu an› yafl›yoruz. Bununla gurur duyuyoruz. Bin 700’ün üzerinde çok de¤erli gencimiz, ülkemizin gelece¤ine katk› sa¤lamak üzere art›k Baflkent Üniversitesi’ne veda ediyorlar. Asl›nda biz onlara veda etmiyoruz. Onlar bugün için Baflkent Üniversitesi’ne veda ediyorlar. Bu bir formalitedir. ‹nan›yorum ki, onlar Baflkent Üniversitesi
B
ile devaml› iliflkilerini sürdürecekler. Ve yüksek lisanslara devam ederek, gerek Baflkent Üniversitesi’nin gelece¤ine, gerekse di¤er üniversitelerin gelece¤ine, ö¤retim üyesi olarak katk› sa¤layacaklard›r. Gençlerimizi bugünlere tafl›yan ö¤retim üyeleri-
Prof. Dr. Haberal: Üniversiteler, ülkelerin gelece¤idir. E¤er bir ülke güçlü ise, mutlaka o ülkenin e¤itim sistemi ve üniversiteleri güçlüdür.
15
Baflkent Üniversitesi logolu pastan›n kesilmesinin ard›ndan tören sona erdi.
mize, ailelere çok teflekkür ediyorum. De¤erli gençler, Atatürk’ün ‘Türk çal›fl, güven, övün’ sözünü hat›rlay›n›z. Çal›flt›n›z. Sadece siz de¤il, de¤erli ö¤retim üyesi arkadafllar›m da 7 gün 24 saat çal›flt›lar. Çal›fl›rken birbirinize güvendiniz, aileleriniz size güvendiler. Aileleriniz bize, Baflkent Üniversitesi’ne güvendi¤i için sizleri buraya getirdiler. Art›k bugün hepimizin övünme günü. Sizlerle övünüyoruz. Bugün sizleri, ülkemize yeni enerji sa¤layacak kifliler olarak, ülkemizin gelece¤ine katk› sa¤layacak, onu yüceltecek ve yükseltecek kifliler olarak topluma kat›yoruz. Ne mutlu ki ülkemiz var. Ve bu ülkeyi kuran Atatürk, arkadafllar› ve aziz flehitlerimizi de rahmetle, flükranla an›yorum. Onlar hayatlar› pahas›na bu ülkeyi kurmam›fl olsalard›, gerçekten bugün bizler bu mutlu günü yaflayamayacakt›k. Görevimiz, ülkemizi yüceltip yükseltmektir. Hepinize tekrar baflar›lar diliyorum, ülkemizin gelece¤ine önemli katk›lar sa¤laman›z› bekliyorum. Yolunuz aç›k olsun diyorum.” 16
Baflkent Üniversitesi mezunlar›n›n, mezuniyet coflkusunu yaflad›klar› törenlere, birçok milletvekili yan›s›ra, birçok eski milletvekili ve eski bakanlar ve Prof. Dr. Mehmet Haberal’›n Silivri Cezaevi’nde ayn› hücreyi paylaflt›¤› ve iki hafta önce tüm Balyoz Davas› san›klar›yla birlikte tahliye edilen Emekli Albay Suat Ayt›n ve Prof. Dr. ‹hsan Do¤ramac›’n›n k›z› fiermin Savaflç› gibi özel konuklar da kat›ld›lar. onuflmalar›n ard›ndan Kanal B Haber Müdürü Metin Kay›han, Atatürk’ün Gençli¤e Hitabesi’ni seslendirdi. Yeni mezunlar, Gençli¤e Hitabe’yi ayakta alk›fllad›. Baflta Cumhurbaflkan› Abdullah Gül, Meclis Baflkan› Cemil Çiçek ve 9. Cumhurbaflkan› Süleyman Demirel olmak üzere pek çok siyasetçi de, kat›lamad›klar› mezuniyet törenine mesajlar göndererek yeni mezun gençlere güvenlerini ve takdirlerini ilettiler. Konuflmalar›n ard›ndan bölümlerinde birinci olanlar plaketlerini Prof. Dr. Mehmet Haberal’›n elinden ald›. Daha sonra da Baflkent Üniversitesi’nin 2013-2014 e¤itim y›l› mezunlar›n›n tümü, tek tek sahneye ç›karak diplomalar›n› ald›lar. Baflkent Üniversitesi logolu pastan›n kesilmesinin ard›ndan tören, 16. dönem mezunlar›n›n keplerini havaya atmalar›yla sona erdi. Törenin ard›ndan ö¤renciler, Prof. Dr. Mehmet Haberal ile an› foto¤raflar› çektirdiler. •
K
Kültür ve Sanat Dünyas›ndan
BD A⁄USTOS 2014
Tekin Özertem
26 A¤ustos Gece Sabaha Karfl›... Büyük Taaruz dendi¤inde iki fliir gelir akl›ma. Biri, Yusuf Ziya Ortaç’›n Akdenize adl› fliiri; di¤eri Naz›m Hikmet Ran’›n Kuvai Milliye Destan›’n›n Sekizinci Bab›. usuf Ziya Ortaç’›n “26 A¤ustos, gece sabaha karfl›, / Toplar›n çelik a¤z› çald› bir hücum marfl›./ Bu ölüm bestesinin içinde yand› da¤lar, / Altüst oldu siperler, eridi demir a¤lar...” dizeleri ile bafllayan fliirini yanl›fl hat›rlam›yorsam ilkokul üçüncü ya da dördüncü s›n›ftayken ö¤renip ezberlemifltim. Yaz tatiline denk geldi¤i için okullarda ne 26 A¤ustos’ta ne de 30 A¤ustos’ta her hangi bir etkinlik düzenlenmezdi. 30 A¤ustos, bugün oldu¤u gibi “Zafer Bayram›” olarak kutla-
Y
Gazi Mustafa Kemal Kocatepe’de
n›r, askerler, tanklar, toplar geçer; akflamlar› fener alaylar› düzenlenir, millet de seyrederdi. Sadece ordunun, askerlerin bayram› idi 30 A¤ustos
BD A⁄USTOS 2014
Zafer Bayram›. Öncesini bilmem ama benim çocukluk ve gençlik y›llar›mda böyleydi. enim akl›ma tak›lan soru da: Baflkomutanl›k Meydan Muharebesi’ nin sonucunda Atatürk’ün at›n›n üzerinde parma¤›n› ileriye uzat›p (‹zmir’in Cumhuriyet Meydan›’ndaki heykelinde oldu¤u gibi) neden “Ordular, ilk hedefiniz Akdenizdir. ‹leri!” de-
B
Baflkomutan Mustafa Kemal, ‹smet ‹nönü Pafla ve Albay As›m Gündüz savafl plan› üzerinde çal›fl›yorlar. (25 A¤ustos 1920) 18
yip de “Ege Denizidir.” demedi¤iydi. Evet, aynen böyle demiflti Mustafa Kemal, 1 Eylül 1922 günü Türk Ordusuna yay›nlad›¤› bildiride: ”Türkiye Büyük Millet Meclisi Ordular›! Afyonkarahisar, Dumlup›nar Büyük Meydan Muharebelerinde zalim ve kendini be¤enmifl bir ordunun ana unsurlar›n› inan›lm›yacak kadar az
zamanda yok ettiniz. Büyük ve soylu milletin fedakârl›klar›na lay›k oldu¤unuzu ispat ediyorsunuz. Sahibimiz olan Büyük Türk Milleti gelece¤imizden emin olmaya hakl›d›r. Muharebe meydanlar›ndaki maharet ve fedakârl›¤›n›z› yak›ndan gördüm ve izliyorum. Milletimizin hakk›n›zdaki övgülerine arac› olmak görevini aral›ks›z ve devaml› yerine getirece¤im. Baflkomutanl›¤a öneride bulunulmas›n› Cephe Komutanl›¤›na emrettim. Bütün arkadafllar›m›n Anadolu’ da daha baflka meydan muharebeleri verilece¤ini dikkate alarak ilerlemesini ve herkesin ak›l gücünü, kahramanl›k kayna¤›n› ve vatanseverlik onurunu birbirini geçmeye çal›flarak ortaya koymas›na devam etmesini isterim. Ordular, ilk hedefiniz Akdeniz’ dir. ‹leri!.. ” Bu sorunun yan›t›n› y›llar sonra ö¤rendim. Me¤er o y›llarda bugünün Ege Denizi’nin ad› Akdeniz imifl. Akdeniz dermifliz Ege Denizi’ ne... az›m Hikmet Ran’›n Kuvayi Milliye Destan›’n›n “sekizinci bab”›na gelince: ‹lk ve orta okul y›llar›mda yasakl› oldu¤u için ancak 1960’l› y›llarda okuyabildim Naz›m Himmet’in di¤er eserleri gibi Kuvayi Milli Destan›’n›. O zaman canland› 26 A¤ustos 1922 gününün ilk saatleri, o zaman gördüm “flayak kalpakl›” adam›n gözünden Mustafa Kemal’i ve o zaman kavra-
N
Baflkomutan Mustafa Kemal, Kocatepe’de d›m Mustafa Kemal’in askeri olman›n gerçek anlam›n›... Da¤larda tek tek atefller yan›yordu. Ve y›ld›zlar öyle ›fl›lt›l› öyle feraht›lar ki fiayak kalpakl› adam Nas›l ve ne zaman gelece¤ini bilmeden Güzel, rahat günlere inan›yordu Ve gülen b›y›klar›yla duruyordu ki mavzerinin yan›nda, Birden bire befl ad›m sa¤›nda onu gördü. Paflalar onun arkas›ndayd›lar. O, saati sordu. Paflalar `üç` dediler. Sar›fl›n bir kurda benziyordu. Ve mavi gözleri çakmak çakmakt›. Yürüdü uçurumun bafl›na kadar, E¤ildi durdu... B›raksalar ‹nce uzun bacaklar› üstünde yaylanarak Ve karanl›kta akan bir y›ld›z gibi kayarak Kocatepe`den Afyon Ovas›`na atlayacakt›. Nas›l ve ne zaman gelece¤ini 19
memek, görememek; bir nedeni de bütün ö¤retmenlerin devrimci, bütün imamlar›n gerici, bütün askerlerin kahraman ve vatan sever, bütün polislerin dürüst, bütün yarg›çlar›n adil vb. bir toptanc› yaklafl›m ile bu anlay›fl› körükleyip besleyen sansürdür. ürk dilinin iki büyük flairini Mehmet Akif Ersoy ile Naz›m Hikmet Ran’› “vatan haini” ilan eden zihniyet de gerçek sanatla ilgisi olmayan bu toptanc› siyaset ve ç›karc› yaklafl›mların destekçisi olmufltur. 20. yüzy›l›n ikinci yar›s›nda Kemal Tahir’in Kurtulufl Savafl›m›z› konu alan Yorgun Savaflç› filminin yak›lmas› da bu ba¤naz anlay›fl ve inan›fllar›n yüz y›llarca an›msanacak simgesidir. Türkçemizdeki özlü deyifllerden biri, pek sevdi¤imiz “Kol k›r›l›r, yen içinde kal›r.” deyimidir. ‹lk bak›flta olumlu gelse de bence hiç de benimsenecek bir düflünüfl de¤il. Çünkü kol k›r›l›r yen içinde kal›rsa, yani kolun k›r›ld›¤› gizlenirse o kol kangren olur ve kesilip at›lmak zorunda kal›r. Sanat›n görevi de k›r›lan kollar›n yen içinde kal›p kangren olmalar›n› önlemek; var olanla var olmas› gerekeni, özleneni, duyumsanan› topluma sunmakt›r. 30 A¤ustos Zafer Bayram›m›z milletimize kutlu olsun... •
T
MustafaKemal’in askerleri bilmeden, güzel, rahat günlere inan›yorduk biz de -ben ve arkadafllar›m“flayak kalpakl› adam” gibi, henüz terlemeye bafllam›fl, biran önce ç›ks›n diye usturaya vurdurdu¤umuz gülen b›y›klar›m›zla. Özgür bir ulusun vatandafllar›yd›k. Kuvayi Milliye Destan›’n› yaratan Mustafa Kemal’in askerlerinin torunlar› ve çocuklar›yd›k. Biz de onlar gibi Mustafa Kemal’in askerleriydik... Yavafl yavafl anlamaya, kavramaya bafllam›flt›k Mustafa Kemal’in askeri ve yurttafl olman›n pek öyle kolay bir ifl olmad›¤›n›... Bizim sanat›m›zda; resim, müzik, heykel, roman, öykü, fliir, tiyatro, sinema, bale, opera dahil cumhuriyetin ilk y›llar›ndaki - kimi güdümlü, idealize edici eserleri saymazsak- nedense gere¤ince ele al›n›p ifllenmemifltir / ifllenememifltir ulusal kurtulufl savafl›m›z. Bunun bir nedeni: gerçe¤i bil20
tekinozertem@butundunya.com.tr
BD A⁄USTOS 2014
KORKU 2
Yazar›m›z Hikmet Ulu¤bay'›n "Korku" konusunu iflledi¤i ekteki yaz›s›, ayn› konulu yaz›s›n›n bir bölümüdür. Yaz›n›n tümü yan›s›ra, yararlan›lan kitaplar›n belirtildi¤i dipnot listesini de okumak isteyen okurlar›m›z, internetteki hikmetulugbay.com sitesine baflvurabilirler. Yazan: H‹KMET ULU⁄BAY
‹
ngiliz devlet adam› Sir Winston S. Churchill (1874-1965) II. Dünya Savafl›’nda Müttefiklerin ‹talya’ya asker ç›karmas›ndan sonra Çizme’ye yapt›¤› seyahatinden döndü¤ü 28 Temmuz 1944 günü flu söylemi dile getirmifltir: “Bir ulus kendisini despotik bir rejime teslim ederse, o rejimin iflledi¤i suçlardan kaynaklanan hatalar›ndan dolay› ba¤›fllanamaz.”[12] Benzeri bir gözlem, çok daha önceleri Atatürk taraf›ndan 28 Aral›k 1919 günü aç›klanm›flt›r. Atatürk, o gün Ankara’ya ulaflt›¤›nda kendisini karfl›layanlarla yapt›¤› söyleflide, Dünya Savafl› sonras›nda yenilginin
Winston S. Churchill 21
BD A⁄USTOS 2014
M. Kemal Atatürk
… hükümetlerin icraat› menfi olup da millet itiraz etmez ve hükümeti ›skat etmezse, bütün kusur ve kabahatlere ifltirak etmifl demektir. yol açt›¤› felaketleri aç›klad›ktan sonra, ‹stanbul Hükümeti’nin Ulusal Kurtulufl Hareketi çal›flmalar›na yönelik olarak yapt›¤› kötülük ve hatalar› konusundaki gözlemini flöyle belirtmektedir: “… hükümetlerin icraat› menfi olup da millet itiraz etmez ve hükümeti ›skat etmezse, bütün kusur ve kabahatlere ifltirak etmifl demektir.”[13] Atatürk liderli¤indeki Kurtulufl Savafl› sonunda kurulan Cumhuriyet 22
rejimi, ulusu, yeniden korku alt›nda yaflamayacak bir devlet yap›s›na kavuflturmufltu. K›ymetini bildik mi? Sanm›yorum. II. Dünya Savafl› öncesinde ülkelerini seçimlerle despotik rejimlere teslim eden Alman, ‹talyan ve Japon halklar› hem savafl s›ras›nda hem de savafl sonras›nda çok a¤›r bedeller ödemek zorunda kalm›fllard›r. Bu ülkelerin halklar› savafl öncesinde, seçtiklerinin k›sa sürede demokrasiyi ve adaleti ayaklar alt›na almaya bafllamalar› ile birlikte, özgürlüklerini yitirmifl ve korku alt›nda yaflamaya bafllam›fllard›. Bu ülkelerde iktidar› ele geçirenler, iktidarlar›n› insanlar›n korku duygular›n› devaml› ve artan dozlarda beslemeyi, ülkelerini felakete u¤ratana kadar, sürdürmüfllerdir. ‹nsanl›k tarihi gününe ve gelece¤e uyar›lar yapan birçok bilge ile doludur. talyan kuyumcu ve heykelt›rafl Benvenuto Cellini (1500-1571) otobiyografisinde, “Yasalar›n efendisi yapt›klar›n›za, yasalar› uygulayamazs›n›z.”[14] gözleminde bulunmaktad›r. Meclislerde etrafl›ca görüflülmeden ve tart›fl›lmadan liderlerin buyruklar›na göre yasa yap›lan ülkelerdeki yasalar›, buyruklar› verenlerin uygulamalar› olas› m›? Buyruk verenler yasalar ifline gelmedikçe veya kendisini denetlemeye ve sorgulamaya olanak verdikçe, bunlar› de¤ifltirmezler mi? Yasamay› denetimine alan lider, 14. Louis’den farkl› m› düflünür? Frans›z Kral› 14. Louis (16381715) 1655 y›l›nda parlamentoda yap-
‹
BD A⁄USTOS 2014
t›¤› konuflmada “L’Etat, c’est moi” cümlesi ile Meclisi oluflturanlara “Devlet benim” diyerek tüm yetkinin kendisinde oldu¤unu, di¤er bir deyiflle devlete atfedilen tüm yetkilerin kendisine ait oldu¤unu söyleyerek, Krallar›n Tanr›’dan yetki ald›klar› inanc›n› vurgulam›flt›r. Dolay›s› ile de Kral’›n söyledikleri ve yapt›klar›n›n toplumsal ç›kara uygun oldu¤u ve onun gere¤i oldu¤u anlay›fl›n› yans›tm›flt›r. Baflta, Hitler, Mussolini olmak üzere, tüm diktatörler, bu cümleci¤i kullanmasalar bile o anlay›flla ülkelerini felakete götürmüfllerdir. enito Mussolini (1883-1945) 1934 y›l›nda yapt›¤› bir konuflmada. “Özgürlü¤ün kokuflmufl cesedini gömmüfl bulunuyoruz.”[15] demifltir. ‹zleyen y›llarda görüldü¤ü üzere, ‹talyanlar, “özgürlü¤ü” kokuflmufl ve gömülmesi gereken bir ceset olarak tan›mlayan Duce’lerinin peflinden felaketten felakete sürüklenmekten kurtulamam›fllar ve çok a¤›r bedeller ödemifllerdir. Adolf Hitler (1889-1945) ise “Kavgam” isimli kitab›nda flu söylemi dile getirmifltir: “‹nsan y›¤›nlar›, (...) küçük bir yalandan çok, büyük bir yalan›n tuza¤›na kolayl›kla düflerler.”[16] Almanlar da Führer’in büyük yalanlar›na inanarak kendilerinin oldu¤u kadar Avrupa’n›n da ac› kaderini belirlemifllerdir. ‹kinci Dünya Savafl›’na iliflkin filmlere monte edilen özgün Mussolini veya Hitler konuflmalar›n› izleyenleriniz, Montaigne’in “Öfke üzerine” bafll›kl› denemesinde
Latin flairi Publius Ovidus Naso’dan ( M.Ö. 43- M.S. 18) yapt›¤› flu al›nt›ya ne denli benzediklerini de an›msayacaklard›r: “Yüzü öfkeden fliflmifl, damarlar›nda / Kara kanlar kabarm›fl, gözleri ise, / Bir Gorgon’unkinden [17] daha vahflice parl›yor.”[18] Yeniden Montaigne’e dönersek, onun Denemeleri için de “Korku” üzerine olanlar var. Bunlardan “Zalimli¤in anas› korkakl›k” bafll›kl› olanda bulundu¤u çok ilginç gözlemlerinden ikisini buraya almak isterim.
B
Adolf Hitler
‹nsan y›¤›nlar›, (...) küçük bir yalandan çok, büyük bir yalan›n tuza¤›na kolayl›kla düflerler. “Zafer kazan›ld›ktan sonra, korkaklar kan dökerek flenlik yapar” ve “Öldürmek, cesaretten çok korku iflidir; bir önlem iflidir, sald›r›dan çok 23
BD A⁄USTOS 2014
Korku içinde yaflayan insan asla özgür olamaz.
savunmad›r.”[19] Korkunun köleli¤e yol açt›¤›n›, özgürlü¤ü için savaflm›fl bir kifliden dinleyelim: Etrüsk’lere karfl› Roma’y› Tiber köprüsünde savunan Quintus Horatius Flaccus (M.Ö. 65-8) bu savaflma gücünü flu söyleminden alm›fla benzer: “Korku içinde yaflayan insan asla özgür olamaz.”[20] ‹nsan›n ne zaman korkmas› gerekti¤ine iliflkin ilginç bir gözlem de, ‹brani kültüründe flöyle dile getirilmektedir: “Kifli, keçinin önündeyken, kat›r›n s›rt›ndayken ve bir aptal›n neresinde olursa olsun korkmal›d›r.”[21] sl›nda bu söyleme geri att›¤› çifteler ile daima büyük tehlike yaratan eflek ile at da dahil edilmeliydi diye düflünüyorum. Noksan›na ra¤men, bu gözlem asl›nda çok ilginç olan flu uyar›y› da içeriyor: “Nezaman, ne yapaca¤› kolayca kestirilemeyen ve sizin için her an tehlike yaratmas› olas›l›¤› yüksek
A 24
olanlar›n ne önünde, ne üzerinde, ne de çevresinde bulunmay›n” diyor. Asl›nda “Bafl›n›z›n üzerine de ç›karmay›n” demek istiyor galiba. Bu noktada insan›n akl›na benzeri bir Hindu özdeyifli de geliveriyor: “Diktatörler, inmeye cesaret edemedikleri bir kaplan›n üzerinde ileri geri koflturuyorlar.”[21] Toplumlar›n korku duvar›n› afl›p “kaplan” olduklar›n› anlad›klar›nda zaten s›rtlar›na binenleri silkip s›rtlar›ndan atmay› baflarabildiklerini tarih yaz›yor. Korkutanlara teslim olup cehaleti s›¤›n›lacak bir liman olarak seçen toplumlar› ise neyin bekledi¤ini ABD Baflkanlar›ndan Thomas Jefferson (1743-1826) net bir biçimde söylemifl. Jefferson: “Bir ulus cahil ve özgür olabilece¤ini umuyorsa, uygarl›¤›n var oldu¤u bir ortamda bu beklentisi hiçbir zaman gerçekleflmemifltir ve bundan sonra da gerçekleflmeyecektir.”[22] • (Sürecek)
Müslüman olmak baflka, Siyasal ‹slamc› olmak baflka
Otopsi Cengiz Özak›nc›
Yeni Hilafet Tuza¤›
S
iyasal ‹slamc›l›k, siyasi örgüt ya da parti kurup, öteki örgüt ya da partileri Müslümanl›k karfl›t› olarak göstererek Müslümanl›¤› ve Müslümanlar› kendi tekeline almak çabas›d›r. Cumhuriyet döneminde Siyasal ‹slamc›l›k, Hilafet’in kald›r›lmas›ndan 7-8 ay sonra, 17 Kas›m 1924’te kurulan Terakkiperver Cumhuriyet F›rkas› program›nda “Partimiz dinsel inançTerakkiperver Cumhuriyet F›rkas›n›n kurucular›. (Resimli Gazete)
lara ve düflüncelere sayg›l›d›r” ([i]) denilerek, Atatürk’ün partisinin dolayl› biçimde “dine sayg›s›z” gösterilmesiyle bafllay›p, süreç içerisinde “Bizim
BD A⁄USTOS 2014
partiden olmayanlar patates dinindendir” söylemleriyle, “Yeni-Osmanl›c›l›k” ve “Yeni-Hilafetçilik” fl›r›ngalar› ile günümüze dek uzanm›flt›r. Siyasal ‹slamc›l›k’›n düflünsel dayanaklar›n› çürüterek toplumu bu ak›ma karfl› uyaran ayd›nlar›m›z, her dönemde çeflitli bask› ve sald›r›lara u¤rad›lar. Ben de 1977’de 23 yafl›mda bu ak›ma karfl› çal›flmalar›mdan dolay› tutukland›m, sorgulara çekildim, iflkence gördüm, hapse at›ld›m; 12 Eylül 1980 Darbesi yap›ld›¤›nda hapisteydim; yaflam›m›n toplam 5 y›l› cezaevlerinde geçti; 1984’de özgürlü¤üme kavuflabildim. Özyaflam öykümün bu yaz›m›n konusuyla kopmaz bir ba¤lant›s› var.
12
Eylül yönetimi, pek çok yay›n›n hapishanelere sokulmas›n› yasaklad›¤› halde, “Süreç” dergisinin bir kaç say›s›n› yasaklamam›fl, o günlerde bütün ülkede solcu av› yürütüldü¤ü halde, bu “Marksist” görünümlü dergi, Metris hapishanesi kantininde sat›l›yordu. ‹lk kez 1981 y›l›nda iflte orada al›p okudu¤um bu dergide; “seküler” olarak nitelenen Osmanl› yönetim biçimine övgüler düzülüyor; Cumhuriyet döneminde uygulanan Laiklik’e veryans›n ediliyor ve Nutuk’tan al›nt›larla okuyucu Atatürk’ün ileride Hilafeti yeniden kurmak istedi¤ine inand›r›lmaya çal›fl›l›yordu. Anlafl›lan 12 Eylül döneminin Genelkurmay’›, kendi amaçlar›yla örtüflen bu görüfllerin, bu ‘sol’ görünümlü dergi arac›l›¤›yla, Atatürksever sol görüfllü tutuklular aras›nda yay›lmas›n› istiyordu. 26
Süreç dergisinin Metris Cezaevinde sat›n ald›¤›m Ekim Kas›m Aral›k 1980 tarihli say›s›. (Üstte) Süreç dergisinin Ocak fiubat Mart 1981 tarihli say›s›nda, Atatürk’ün hilafete karfl› olmad›¤›n› savunan makale. (altta)
BD A⁄USTOS 2014
Bu derginin kendisini “Sol” ve “Kuva-y› Milliyeci” olarak tan›mlayan yay›n kurulu yönetmeni ve baflyazar› Aytunç Alt›ndal; Atatürk’ün gerçekte hilafetten yana oldu¤u, Hilafetin gerçekte kald›r›lmay›p TBMM’de korunmakta oldu¤u, Türkiye’de laikli¤in terk edilerek Osmanl› Sekülarizm’ine geri dönülmesi gerekti¤i,.. gibi görüfllerini yaymay›, 1980’lerden 2013’te ölümüne dek sürdürdü. Onun bu görüflleri, “Solcu”, “Siyasi ‹slamc›”,
karfl›laflt›m. Osmanl›c›l›¤a, Hilafetçili¤e yönelik bu elefltirilerimi içeren ve ilk bas›m› 1999’da yay›mlanan “United States of ‹rtica 19451999” (‹blisin K›blesi) adl› kitab›mla ilgili olarak da soruflturma aç›ld›, yarg›land›m. 2003’te yay›mlanan “Dolmakalem Savafllar›” adl› kitab›m piyasaya ç›kar ç›kmaz, kendimi yine Savc› karfl›s›nda buldum; bir kez daha Alt›ndal’›n Osmanl›c› / Hilafetçi görüfllerine
“Kuva-y› Milliyeci”, “Türkçü” ve dahi “Atatürkçü / Kemalist / Ulusalc›” kesimlerden çok say›da ayd›n taraf›ndan benimsendi, savunuldu.
yönelik elefltirilerimden dolay› sorguland›m. Her yay›nlay›fl›mda hapis vs. bask› ve tehditlerle karfl›laflt›¤›m Osmanl›c›-Hilafetçili¤e karfl› görüfllerimi, ilk bas›m› 2005’te gerçekleflebilen “Türkiye’nin Siyasi ‹ntihar›: Yeni Osmanl› Tuza¤›” kitab›mda derli toplu bir biçimde ortaya koyabildim. Alt›ndal, elefltirilerimi yan›tlamak yerine, Osmanl›c› / Hilafetçi görüfllerini yaymay› sürdürdü. Hilafet makam›n› kald›ran kanunu ve Atatürk’ün hilafetle ilgili Nutuk’taki sözlerini tahrif ederek, Atatürk’ü hilafet yanl›s› ve TBMM’yi hilafetin sakl› tutuldu¤u
ay›mlad›¤› dergiyi 1981’de 12 Eylül zindanlar›nda her sözcü¤ün anlam› üzerinde durarak okumufl olan ben; Alt›ndal’›n görüfllerini,1993’de, “Kitap Gazetesi” adl› dergide “OTTOMANOMAN‹” bafll›kl› bir dizi makale yazarak elefltiren belki ilk ve belki de tek yazar oldum. Elefltirilerim yay›mlan›r yay›mlanmaz, tehditlerle
Y
27
BD A⁄USTOS 2014
manevi flahsiyet (tüzel kiflilik) olarak gösteren yazarlar ço¤ald›. Binlercesinden bir kaç› özetle flöyle: Aytunç Alt›ndal: “Kanunda, ‘Hilafet kald›r›lm›flt›r’ demiyor. (…) Hilafet kurumu TBMM’nin manevi flahsiyetindedir.” (23.08.2013-Hürriyet). ‹lber Ortayl›: “Atatürk Hilafeti kald›rmayacakt›. (…) Hilafet flu anda TBMM’nin flahs›nda mündemiçtir.” (12.03.2007). Abdurrahman Dilipak: “Ço¤u kifli Hilafetin kald›r›ld›¤›n› düflünse de, Hilafet kald›r›lmad›. ‹fl k›l›f›na uyduruldu, amiyane tabiriyle. 3 Mart 1924 günü kabul edilen,.. 431 say›l› Kanunun 1. maddesinden (…) ‘Hilafetin TBMM’nin manevi flahsiyetine devredildi¤i’ (…) anlam› ç›kmaktad›r.” (Yeni Akit, 04.03. 2013). Arslan Bulut: “Hilafet, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin manevi flahsiyetinde mündemiçtir. Yani Hilafet Türkiye’nin uhdesindedir.” (Yeniça¤, 01.07.2013). Sinan Meydan: “Mustafa Kemal Pafla Hilafeti kald›r›rken ‘Hilafet TBMM bünyesinde mündemiçtir’ diye bir cümle düfltü. (…) Halifelik TBMM’nin bünyesinde sakl›d›r.” (Yeniça¤, 20.05. 2012) “TBMM halifeli¤i kald›r›rken Atatürk ‘Halifelik TBMM’nin manevi flahs›nda sakl›d›r.’ diye bir madde ekletmifltir.” (03.03.2012) “Halifeli¤in kald›r›lmas›yla ilgili yasada,.. kald›r›ld› ifadesini kullanm›yorlar. Atatürk kald›rd›k demedi saklad›k dedi.” (Ulusal Kanal, 10.07.2014).
O
ysa kanun “Halife halledilmifltir. Hilafet, Hükümet ve Cumhuriyet mana ve mevhumunda esasen mündemiç oldu¤undan, 28
hilafet makam› mülgad›r.” demektedir. (Mülga = Kald›r›lm›fl). Kanun metninde, Cumhuriyet ve Hükümet kavramlar›n›n anlam›n›n, Halifelik’ten daha genifl oldu¤u belirtilmifltir.
K
anunda; “Halifelik, TBMM’ nin manevi flahsiyetinde mündemiçtir” (Türkçesi: “Halifelik, TBMM’nin tüzel kiflili¤inde içerilmifltir.”) denilmedi¤i gibi, Atatürk’ün de böyle bir sözü yoktur. Bu sözler; gerçekte 3 Mart 1924 günü, kanun önerisi TBMM’’de görüflülürken söz al›p konuflan Kastamonu Milletvekili Halit Akmansü ve onun bir cümlesini düzelten Zonguldak Milletvekili Tunal› Hilmi’ye aittir.([ii])
Kastamonu Milletvekili Halit Akmansü
Halit Bey (Kastamonu): “(…) Bendeniz bu sözü yani “mülgad›r” sözünü aç›kça söylemeyi ve kayd›n› fler’an de¤il siyaseten büyük bir mahzur telakki ediyorum.” Tunal› Hilmi Bey (Zonguldak): “O halde kapal› kaydedelim.”
BD A⁄USTOS 2014
Halit Bey ve Tunal› Hilmi Bey’in konuflmalar›, TBMM zab›t Ceridesi’nde. (solda) Kanunun Hilafetin ‹lgas› (Kald›r›lmas›) konulu 1. maddesi. (Resmi Ceride; 7 Nisan 1924.) (afla¤›da)
Halit Bey (Devamla): “Büyük Millet Meclisi’nin flahsiyet-i maneviyesinde, deriz. Do¤rudan do¤ruya “mülgad›r” demek hatal›d›r.” Tunal› Hilmi Bey (Zonguldak):
Zonguldak Milletvekili Tunal› Hilmi Bey
“Büyük Millet Meclisinin flahs›nda mündemiçtir.”
H
alit Bey, Tunal› Hilmi Bey ve birkaç milletvekilinin dile getirdi¤i “Hilafet TBMM’nin manevi flahs›ndad›r”, “TBMM’ nin flahs›nda mündemiçtir” gibi ibareler milletvekillerinin ço¤unlu¤unca benimsenmeyerek kanun metnine sokulmam›fl; 03.03.1924 günü yap›lan oylamada, kanun, ilk biçmiyle hiç de¤ifltirilmeksizin kabul edilmifltir. fiuras› önemlidir ve bugüne de¤in pek üzerinde durulmam›flt›r ki; kanun Meclis’te oyland›¤› 03.03.1924 tarihinden 34 gün sonra 07.04.1924 günü Resmi Gazete’de yay›mlanarak yürürlü¤e girmifltir. Meclis’teki oylamadan hemen 2 gün sonra, henüz Atatürk kanunu 29
BD A⁄USTOS 2014
onaylamam›flken, K›z›lay görevlisi olarak Hindistan’da Delhi’de bulunan Antalya Milletvekili Rasih Kaplan, oradan Atatürk’e gönderdi¤i 5 Mart 1924 günlü telgrafta; Hintli Müslümanlar’›n Hilafetin kald›r›lmas›na tepki gösterdiklerini, onlar›n gönüllerini yapabilmek için “Hilafet s›fat›n› TBMM’nin maneviyat›nda muhafaza etmek” gerekti¤ini, bu yap›lmayacak olursa, artan tepkiler nedeniyle Hindistan’da kalamay›p Türkiye’ye dönmek zorunda kalaca¤›n› belirtmifltir.([iii])
rak gönderdi¤i ve t›pk›s›n› Hindistan Bombay Hilafet Merkez Komitesi’ne de çekti¤i telgrafta flunlar› söylemifltir: “Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti’ nin yan›nda ayr›ca bir hilafet makam›n›n varl›¤›n›n Türkiye’nin iç ve d›fl siyasi birli¤ini çi¤nedi¤i kan›tl›d›r. Öte yandan, dünya üzerinde (bütün müslümanlar›n ba¤land›¤›) bir tek islam devleti ilkesini gerçeklefltirmek için korunmufl olan hilafet makam›n›n bu amac› hiç bir zaman gerçeklefltirilememifl, tersine, hilafet makam› müslümanlar aras›nda daima nifak ve anlaflmazl›k arac› olmufltur.”
G Hindistan’dan Atatürk’e tel çekerek, kanuna “Hilafetin TBMM’nin maneviyat›nda korundu¤u” ibaresinin konulmas›n› isteyen Antalya Milletvekili Rasih Kaplan. Atatürk, bunca iç ve d›fl bask›ya karfl›n, onay için önünde duran kanuna “Hilafet TBMM’nin manevi flahsiyetinde mündemiçtir (içerilmifltir, sakl›d›r, korunmufltur)” ibaresinin konulmas› önerilerini kesin bir dille reddetmifl; Rasih Efendi’ye yan›t ola30
örüldü¤ü üzere, Atatürk, Hilafet makam›n›n kald›r›lmas› ile ilgili kanuna “Hilafet TBMM’nin manevi flahs›nda mündemiçtir, korunmaktad›r, sakl›d›r,” gibi ibareler yaz›lmas› önerilerini, kesin bir dille geri çevirmifltir. Atatürk, Hilafetin kald›r›lmas› kanunu Resmi Ceride’de yay›mlanmadan önce Frans›z yazar Raymond Colrat’a verdi¤i demeçte, M›s›r ulemas›n›n, 10.03. 1924’te yay›mlad›klar› bildiriye de¤inerek; “M›s›r’da düzenlenecek ve çeflitli Müslüman memleketlerin temsilcilerinin bir halife seçecekleri bir kongreden söz edilmektedir. Geçerlili¤ini yitirmifl bu flerefi kabul etmek için aptal olmak laz›m. O halde hilafet ve halifeleri geçmiflin gölgesinde uyumaya b›rakal›m. ‹slam Birli¤i ak›m› sadece bir ütopyad›r.” demifltir. fiimdi, Aytunç Alt›ndal ve di¤erlerinin yazd›klar›n›, bu gerçekler ›fl›¤›nda bir kez daha okuyal›m; kanunun ve Atatürk’ün görüfllerinin nas›l tahrif
BD A⁄USTOS 2014
Sinan Meydan: “Mustafa Kemal Pafla Hilafeti kald›r›rken ‘Hilafet TBMM bünyesinde mündemiçtir’ diye bir cümle düfltü. (...) Halifelik TBMM’ nin bünyesinde sakl›d›r.” “TBMM’ halifeli¤i kald›r›rken Atatürk ‘Halifelik TBMM’nin manevi flahs›nda sakl›d›r.’ diye bir madde ekletmifltir.”(...) “Halifeli¤in kald›r›lmas›yla ilgili yasada,.. kald›r›ld› ifadesini kullanm›yorlar. Atatürk kald›rd›k demedi saklad›k dedi.”
Frans›z yazar Raymond Colrat’›n Atatürk’ ün hilafetin kald›r›lmas› kanunuyla ilgili demecini içeren kitab›, 1926’da bas›lan kitap, Atatürk’ün kitapl›¤›nda bulunmaktad›r.
edildi¤ini daha iyi görelim: Aytunç Alt›ndal: “Kanunda, ‘Hilafet kald›r›lm›flt›r’ demiyor. (…) Hilafet kurumu TBMM’nin manevi flahsiyetindedir.” ‹lber Ortayl›: “Atatürk Hilafeti kald›rmayacakt›. (…) Hilafet flu anda TBMM’nin flahs›nda mündemiçtir.” Abdurrahman Dilipak: “Ço¤u kifli Hilafetin kald›r›ld›¤›n› düflünse de, Hilafet kald›r›lmad›. ‹fl k›l›f›na uyduruldu, amiyane tabiriyle. 3 Mart 1924 günü kabul edilen,.. 431 say›l› Kanunun 1. maddesinde (…) ‘Hilafetin TBMM’nin manevi flahsiyetine devredildi¤i’(...) anlam› ç›kmaktad›r.” Arslan Bulut: “Hilafet, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin manevi flahsiyetinde mündemiçtir. Yani Hilafet Türkiye’nin uhdesindedir.”
ahrifatlar ortada: Gerçekte Kastamonu Milletvekili Halit Bey (Akmansü) ile Zonguldak Milletvekili Tunal› Hilmi Bey’e ait olan sözler, sanki Atatürk’e aitmifl gibi gösteriliyor; gerçekte kanun maddesine sokulmas› reddedilmifl
T
Tahrifatlar ortada: Gerçekte Kastamonu Milletvekili Halit Bey (Akmansü) ile Zonguldak Milletvekili Tunal› Hilmi Bey’e ait olan sözler, sanki Atatürk’e aitmifl gibi gösteriliyor... olan ibareler, sanki kanun metninde varm›fl gibi sunuluyor; an›lan kanun gerçekte Hilafeti kald›rd›¤› halde, Hilafeti TBMM bünyesinde koruyan bir kanunmufl gibi yutturuluyor; gerçekte hilafeti 31
BD A⁄USTOS 2014
kald›ran adam olan Atatürk, hilafeti TBMM’nin manevi flahs›nda koruyan adam gibi gösteriliyor. Bu tahrifatlar YEN‹-H‹LAFET TUZA⁄I’n›n her iki yan›nda da gürülmekte; hem tuza¤› kuranlarda, hem tuza¤a düflenlerde. 1977’den bu yana “Yeni-Osmanl› Tuza¤›” kapsam›nda “Yeni-Hilafet Tuza¤›”n› deflifre eden makale ve kitaplar yay›mlad›m; yaz›m›n bafl›nda de¤idi¤im gibi, yazd›klar›m›n her sat›r›n›n bedelini a¤›r bir biçimde ödedim. Yafl›m altm›fl oldu. Okuyucuya diyece¤im flu: ak›n gelecekte “Yeni-Hilafet” rüzgarlar› esecek. Bu gibi ak›mlara karfl› bugüne dek hep ayd›nlar bedel ödedi. Lütfen tahrifatlara aldan›p bu tuza¤a düflmeyin. Çünkü bu kez bedelini hepimiz, çocuklar›m›z, torunlar›m›z, torunlar›m›z›n torunlar› ve onlar›n da torunlar›, çok ac› bir biçimde öder.•
Y
cengizozakinci@butundunya.com.tr
Kaynakça: [i] T.C.F program›: "F›rka, efkâr ve itikadat› diniyyeye hürmetkard›r" (6. madde) [ii] TBMM Zab›t Ceridesi, Devre: II, Cilt: 7, ‹çtima Senesi:1 , ‹kinci ‹çtima, 3.3.1340. ‹kinci Celse. sf. 36. [iii] Türkiye Cumhuriyeti Matbuat ve ‹stihbarat Müdüriyet-i Umumiyesi Matbaa Müdüriyeti Adet 5 Mart Delhi - Ankara’da: Gazi Mustafa Kemal Pafla hazretlerine; Hilafetin Türk milletinden tecridi Müslüman memleketlerinde muhtelif tesirat ve ihtirasat uyand›racakt›r. Bunun netayicinden Türkiye de müteessir ve muzdarip olacak, emniyet-i dahiliyesi taht› tehditte kalacakt›r. Hilafeti Osmanl› hanedan›nda b›rakma¤a hiçbir lüzum ve mecburiyet yoktur. Lakin Hilafet her Müslüman millet taraf›ndan Türklerin mukaddes ve münakafla kabul etmez bir hakk› olarak telakki edildi¤i cihetle bu s›fat› Millet Meclisi’nin maneviyetinde katiyen muhafaza etmek ve onu reisinin flahs›nda temsil ettirmek laz›md›r. Ayn› mesele hakk›ndaki son haberler bizi avdet etme¤e mecbur b›rak›yor. Emr-i telgrafîlerine muntaz›r›m. Antalya Mebusu Rasih
Bilhassa bizim dinimiz için herkesin elinde bir ölçü vard›r. Bu ölçü ile hangi fleyin bu dine uygun olup olmad›¤›n› kolayca takdir edebilirsiniz. Hangi fley ki akla, mant›¤a halk›n menfaatine uygundur; biliniz ki o bizim dinimize de uygundur. Bir fley ak›l ve mant›¤a, milletin menfaatine, islâm›n menfaatine uygunsa kimseye sormay›n. O fley dinîdir. E¤er bizim dinimiz akl›n mant›¤›n uydu¤u bir din olmasayd› mükemmel olmazd›, son din olmazd›.
***
Bizi yanl›fl yola sevkeden soysuzlar bilirsiniz ki, çok kere din perdesine
bürünmüfller, sâf ve temiz halk›m›z› hep din kurallar› sözleriyle aldata gelmifllerdir. Tarihimizi okuyunuz, dinleyiniz... Görürsünüz ki milleti mahveden, esir eden, harabeden fenal›klar hep din örtüsü alt›ndaki küfür ve kötülükten gelmifltir. M. Kemal Atatürk 32
Sakl› Tarih Sinan Meydan
ürkiye’de etnik ve dinsel temelli bölücü hareketi besleyen iki ana damar vard›r. Bunlardan biri afliret-tarikat kontrolündeki feodal yap›, di¤eri ise emperyalizm k›skac›d›r. Yüzy›l›n bafl›nda Anadolu’da “uydu bir Kürt devleti” kurdurmak isteyen ABD, ‹ngiltere ve Fransa, Kurtulufl Savafl› y›llar›nda, Anadolu’daki Kürtlerle çok yak›ndan ilgilenmifl, ayr›l›kç› Kürtleri önce Türk ulusunun ölüm kal›m mücadelesi olan Türk Kurtulufl Savafl›’na, sonra da ça¤dafl
Türk ulus devletine karfl› isyana teflvik etmifltir. Kurtulufl Savafl› y›llar›nda ve sonras›nda Anadolu’da Türkiye karfl›t› 30’dan fazla “Kürtçü” isyan ç›km›flt›r. Ancak Türk Ba¤›ms›zl›k ve Ayd›nlanma Savafl›’n› verenler, özellikle Atatürk bütün bu isyanlar› bast›r›p, “Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Türkiye halk›na Türk milleti” denir diyerek Türk-Kürt tüm etnik unsurlar› eflit vatandafll›k ba¤›yla “Türk milleti” çat›s› alt›nda birlefltirmifltir. 33
BD A⁄USTOS 2014
Ayr›l›kç› Kürtçü hareketin kayna¤›n› do¤ru anlamak için, Kurtulufl Savafl› s›ras›nda ve sonras›nda Türkiye’de cirit atan ABD, ‹ngiltere ve Fransa temsilcilerinin ve ajanlar›n›n haz›rlay›p ülkelerine gönderdikleri Kürt raporlar›n› iyi incelemek gerekir. rne¤in, Kurtulufl Savafl› y›llar›nda ABD’nin Türkiye’deki Yüksek Komiseri Tu¤amiral Mark L. Bristol, 20 fiubat 1922’de ‹stanbul’dan Washington’a gönderdi¤i bir “Kürt raporunda” flu bilgilere yer vermifltir: “Say›n D›fliflleri Bakan› Efendim! Baflkanl›¤›n bilgisi için askeri atefle taraf›ndan Kürdistan’daki durumla ilgili haz›rlanan raporu sunuyorum. Daha önceki yaz›lar›mda belirtti¤im gibi Kürt sorunu dikkati çekecek de¤erdedir. Normal koflullarda bile Kürtler daima komflular› için sorun olmufllard›r. fiimdi, Kürdistan’›n ünlü petrol yataklar› nedeniyle yabanc› entrikalar kuflkusuz bafllad›¤› için ciddi sonuçlar ç›kabilir. ‹ngilizler herhalde Kürdistan’› denetim alt›na almak için Kürtleri Türklere karfl› kullanmak isteyeceklerdir. Türkler de Kuzey Mezopotamya’y› (Kuzey Irak’›) ele geçirmek için ayn› fleyi yapacakt›r. Kürdistan’› özel etki bölgesi sayan Frans›zlar da Türk ‹ngiliz sürtüflmesinden ç›kar sa¤lamakta bir an duraksamayacaklard›r.” Bristol raporuna, Frans›z Askeri ‹stihbarat›’n›n Kürtler 34
hakk›nda haz›rlad›¤› bir rapordan al›nt›lar yaparak, flöyle devam etmifltir: “Rapor’da Kürdistan ayaklanmas›na, bütün Yak›ndo¤u sorununun bir parças› ve ‹ngilizlerin, dünyan›n bu bölgesindeki amaçlar› ve istekleri aç›s›ndan bakmak gerekti¤ini belirtmektedir. Sonra Büyük Britanya’n›n en büyük sorununun Hindistan’› güven alt›na almak oldu¤u, ‹ngilizlerin planlar›na bu bak›mlardan yaklaflmak gerekti¤i ileri sürülmektedir. Bunlardan biri ‹ran üzerinden Bolflevik tehdidi, öte yanda Mezopotamya, ‹ran ve Gülucistan üzerinde Milliyetçi-Türk Pan ‹slam tehdididir. Bu son tehdidi önlemek için ‹ngilizler, Filistin ve Irak dâhil Akdeniz’den Basra Körfezi’ne uzanan kendi etkilerinde bir dizi devlet kurmak görüflündedir. Kral Hüseyin ailesini kullanarak güçlü bir Arap imparatorlu¤u kurmak ve Türklerin yoluna set çekmek istemifl, ancak Hicazl› aileyle ifller yolunda gitmemifltir. Büyük çapta bir Arap ordusu düzenlemek oldukça
M. L. Bristol
BD A⁄USTOS 2014
Büyük çapta bir Arap ordusu düzenlemek oldukça güç bir ifltir. Ayr›ca daha kötüsü Halifelik ‹stanbul’da bulunmaktad›r güç bir ifltir. Ayr›ca daha kötüsü Halifelik ‹stanbul’da bulunmaktad›r. Dolay›s›yla Büyük Britanya’n›n Kürdistan’daki rahats›z durumdan yararlan›p Mustafa Kemal’in s›rt›nda bir tehdit olacak bir biçimde bunu gelifltirmeye çabalamas›na, ayn› zamanda Milliyetçi Türkiye ile Mezopotamya aras›nda bir perde kurmas›na flaflmamak gerekir." undan sonra Kürt tarihi ile ilgili bilgiler verilmifltir. Bu arada Kürdistan’›n tamamen co¤rafi bir deyim oldu¤u, hiçbir zaman siyasal bir birlik haline gelmedi¤i belirtilmifltir. Kürtler, Türkiye ve ‹ran da da¤›n›k durumdad›rlar. ‹ran’da, Kürdistan’da, sonra Azerbaycan ve Ardilan’da baflka etnik gruplara kar›fl›k olarak bulunmaktad›rlar. Türkiye’de ise alt› do¤u vilayetinde; Trabzon, Erzurum, Van, Bitlis, Harput ve Diyarbak›r’da, ayr›ca Sivas ve Musul vilayetlerinde bulunmaktad›rlar. Ermeno-Kürdistan’da ve Sivas’ta Ermeni ve Türk halk› ile birlikte yaflamaktad›rlar. Diyarbak›r ve Musul’da ‘Milli’ denilen Araplarla iç içedirler.
Türkiye’deki Kürtlerin say›s› afla¤› yukar› 1.200.000’dir. Dünya Savafl› s›ras›nda bafll›ca Kürt ailelerinden Bedirhan ailesinin bafl› Abdürrezzak Bedirhan, kendini Kürdistan Prensi tan›mas› kofluluyla Rusya’ya hizmetini ve 25.000 süvari vermeyi önermifltir. Çar’›n egemenli¤ini kabul etmeye haz›r oldu¤unu bildirmifltir. Rusya, bu öneriyi çok tehlikeli olaca¤› gerekçesiyle reddetmifltir. Ara yerde ‹stanbul Hükümeti, Kürtleri ayakland›rmaya çal›flt›¤› için Bedirhan’› ölüme mahkûm etmifl, Bedirhan ise çabalar›n› sürdürmüfl ve bu defa ‹ngilizlere dönmüfltür, ancak birden bire ölmüfltür. Ölümünün Türk ajanlar›n›n verdi¤i zehirden ileri geldi¤i öne sürülmüfltür. Versailles Antlaflmas›’ndan önceki y›llarda Paris’te yaflamakta olan zengin ve etkili bir Kürt, fierif Pafla, bu anlaflmaya bir Kürt devleti kurulmas›n› sokuflturmay› neredeyse baflarm›fl, ancak Londra Konferans› bunu engellemifltir. ürkler, fierif Pafla’n›n eylemlerinden baflka, Kürt devleti ak›m›n›n arkas›nda kimsenin bulunmad›¤›n› iddia etmektedirler, ancak gerçek fludur ki, Kürt halk› kendisinden devaml› adam ve para istenmesinden b›km›flt›r. ‹ngilizler, onlar›n bu hoflnutsuzlu¤undan yararlanarak kar›fl›kl›k yaratmak, bir isyan ç›karmak üzere ajanlar göndermifltir. Bu ajanlar aras›nda Kürt Mustafa Pafla, Mulan Zade ve Hamit Pafla vard›r. Geçen ilkbahar da Ankara Hükümeti’nin Kürtlerden 35
BD A⁄USTOS 2014
Mustafa Kemal Pafla istekleri o kadar dayan›lmaz bir düzeye gelmifltir ki, en sonunda ayaklanm›fllard›r. Bafllang›çta bu ayaklanma hiçbir güçlük ç›kmadan bir Türk taburuyla bast›r›lm›flt›r. Haziran’daki baflka bir ayaklanma daha ciddi olmufl ve bununla bafla ç›kmak için bir tümen kadar kuvvet gerekmifltir. Kaz›m Karabekir Pafla, bütün yaz boyunca Kürtlerin eylemlerine kat›lanlar›n say›s›n›n, bütün önlemlere ra¤men artmas› karfl›s›nda kuflku içinde kalm›flt›r. (…) Kas›m ay›nda Mardin’in Kürtler taraf›ndan al›nd›¤› haber verilmifltir.” “Kürt ak›m› çok ciddiye al›nmamal›d›r. Kürtler bir lider bulamam›fllard›r. Onlar› düzene koyacak güçte kimse yoktur. fierif Pafla, ülkesinden yetki alamam›flt›r. ‹stanbul’daki iki Kürt derne¤i ise oturup uzun uzun tart›flmakta, ancak ortaya bir lider ç›karamamaktad›r. Halen Süleymaniye’de bulunan Kürt Kongresi, bir baflkan seçmek ve bir program 36
üzerinde birleflmek için ça¤r›da bulunmufl, ancak Kürt afliret reislerinin üçte ikisi bu ça¤r›ya kat›lmam›fllard›r. Askeri ve siyasi liderlikten yoksundurlar. Yunanl›lar önemli bir zafer kazan›rlarsa Kürt isyan› Türkiye’nin arkas›n› ciddi bir biçimde tehdit edebilir. Ancak Bat›’daki savafl Türklerin lehine geliflirse, Türkler ellerindeki yar›m düzine yetenekli liderden biriyle Kürt sorunlar›na son verebilir. ‹ngilizler kuflkusuz bu durumu bilmektedirler. Gen de Kürt durumuyla meflgul oldu¤u sürece Mustafa Kemal’in Musul’a el koyamayaca¤›n› düflünmektedirler. olay›s›yla Kürt ak›m›na yard›mc› olmaktad›rlar. Bay Churchill, Avam Kamaras›’ndan ‹ngiliz Yüksek Komiserli¤i’nin yönetiminde olursa Kürtlerin Mezopotamya (Irak) ile birlikte idare edilmeye raz› olduklar›n›n araflt›rmalar sonunda ö¤re-
Bat›’daki savafl Türklerin lehine geliflirse, Türkler ellerindeki yar›m düzine yetenekli liderden biriyle Kürt sorunlar›na son verebilir. ‹ngilizler kuflkusuz bu durumu bilmektedirler.
BD A⁄USTOS 2014
nildi¤ini söylemifltir. Gerçekte ise bu araflt›rmalar, ‹ngilizlerin ‹stanbul’daki iki Kürt derne¤ini ‘Teali’ ile ‘Teflkilat’ Musul ve Mardin bölgesindeki baz› küçük Kürt reislerini sat›n almalar› biçiminde s›n›rl› olmufltur. (…)” “Al›nan istihbarata göre ‹ngilizler, Hicazl› Kral Hüseyin’in üçüncü o¤lu Emir Zeid’i kral yapmak istemektedir. Ancak kendinden ç›kacak bir lideri bulamayan Kürdistan’›n bir yabanc› prensi kabul etmesi düflünülemez. rans›z-Türk anlaflmas›na karfl› yürüttükleri kampanya ve Kürt ayaklanmas›na verdikleri itici güç konusunda ‹ngilizlerin eylemlerini yak›ndan izlemek gerekir. ‹ngiliz iddias›na göre, gizli bir anlaflma ile Türkler geri ald›ktan sonra Musul’daki petrol yataklar›n›n iflletilmesini Frans›zlara söz vermifllerdir. Böyle bir anlaflman›n varl›¤› konusunda ellerinde kan›t yoktur. fiimdi ayn› zamanda bizim Türklere yapt›¤›m›z› (yanl›fl oldu¤una eminim) Kürtlere yapmaya çal›flmaktad›rlar. Kürtleri, Mardin ve öteki bölgeleri ele geçirmeye, yani Türklerin bize verdikleri bölgeleri ele geçirmeye itiyorlar. Bu durumda ‹ngilizler, Frans›z ç›karlar› aleyhinde çal›flm›yorlar m›?” (Orhan Duru, Amerikan Gizli Belgelerinde Türkiye’nin Kurtulufl Y›llar›, ‹stanbul, 2001, s.156-161)
‹flte, Atatürk’ün ifadesiyle, “Bizi mahvetmek isteyen emperyalizmin…” kirli yüzü ve kirli oyunlar› ve Türkiye’ yi bölüp parçalamak için kulland›¤› etnik silah, Kürt kart›!
Amiral Bristol’un Washington’a gönderdi¤i bu rapor, emperyalizm için “Kürt”, “Türk” veya baflka bir milletin de¤il, “kendi ç›karlar›n›n” esas oldu¤unu; emperyalizmin “kendi ulusal ç›karlar› için” gözünü k›rpmadan, büyük bir so¤ukkanl›l›kla “halklar›” kullanabilece¤ini gözler önüne sermektedir. u rapor, Kurtulufl Savafl› s›ras›ndaki “Kürtçü isyanlar›n” ve ayr›l›kç› Kürtçü hareketlerin arkas›nda emperyalist güçlerin oldu¤unu; flüpheye yer b›rakmayacak biçimde kan›tlamaktad›r. Özetlemek gerekirse: 1. ABD temsilcisine göre Kürtler, komflular› için bile daima sorun olmufllard›r. 2. Kürtler üzerindeki yabanc› entrikalar›n temel nedeni bölgedeki petrol yataklar›d›r. 3. ‹ngilizler, Kürt bölgelerini (Kürdistan’›) denetim alt›na almak için Kürtleri Türklere karfl› kullanmaktad›rlar. 4. Fransa da Kürt bölgelerini (Kürdistan’›) özel etki bölgesi saymakta ve ç›karlar› do¤rultusunda çal›flmaktad›r. 5. ‹ngiltere, Hindistan sömürgelerini korumak için Ortado¤u’da kendi etkisinde bir dizi devlet kurmak istemektedir. Bu devletlerden biri de Kürdistan’d›r. 6. ‹ngiltere, Kürt bölgelerindeki rahats›zl›ktan yararlan›p Atatürk’ü, tehdit edecek bir biçimde Kürt sorununu gelifltirip milliyetçi Türkiye ile Mezopotamya (Irak)aras›nda bir 37
BD A⁄USTOS 2014
tampon oluflturmaya çal›flmaktad›r. 7. Kürdistan ad› tarih boyunca hep “co¤rafi bir bölge” ad› olarak kullan›lm›fl, hiçbir zaman “siyasal birlik” anlam›nda kullan›lmam›flt›r. 8. ABD temsilcisi, ErmenoKürdistan kavram›ndan söz ederek, emperyalistlerin bölgede bir ErmeniKürt Federasyonu kurmak istediklerini ima etmektedir. 9. Baz› Kürt liderleri ve Kürt afliretleri I. Dünya Savafl›’ndan beri ayr›l›kç› faaliyetler içine girmifllerdir. 10. ‹ngiltere, Kürtlerin içinde bulunduklar› durumdan yararlanarak onlar› Türklere karfl› k›flk›rtmak için ajanlar göndermifltir. 11. Kürtler, Ankara’daki Milli Hükümet’e karfl› ayaklanm›fllard›r. 12. Kürtlerin bafl›nda iyi bir lider olmad›¤› sürece Kürt hareketini fazla ciddiye almamak gerekir. 13. Yunanlar, önemli bir zafer kazan›rsa Kürt isyanlar› Türkiye’yi
tehdit edecek boyuta ulaflabilir, Ancak, savafl› Türkler kazan›rsa Türkler “Kürt sorununu” çözebilir. 14. ‹ngiltere, Atatürk, Kürt sorunuyla meflgul edildi¤i sürece, Türkiye’nin Musul’a el koyamayaca¤›n› düflündüklerinden bölgedeki Kürtleri Atatürk’e ve Ankara Hükümeti’ne karfl› k›flk›rtmaktad›r. 15. ‹stanbul’da iki Kürt cemiyeti vard›r. Bu cemiyetler Kürtleri Türkiye’den kopar›p ‹ngiliz mandas› alt›na almaya çal›flmaktad›rlar. 16. ‹ngiltere’nin ve Fransa’n›n Kürt bölgelerindeki ç›karlar› çat›flt›¤› için ‹ngiltere ve Fransa aras›nda gizli bir mücadele yaflanmaktad›r. 1922-2014; aradan geçen 92 y›la ra¤men, ABD’nin ve Avrupa’n›n Kürt politikas› bugün ne kadar de¤iflmifltir? Görüldü¤ü gibi Kürt Sorunu’nun kayna¤› Kemalizm de¤il, emperyalizmdir. • sinanmeydan@butundunya.com.tr
Atatürk ve Bar›fl ...fiuna da inan›yorum ki, e¤er devaml› bar›fl isteniyorsa, kütlelerin vaziyetlerini iyilefltirecek beynelmilel tedbirler al›nmal›d›r. ‹nsanl›¤›n bütününün refah›, açl›k ve bask›n›n yerine geçmelidir. Dünya vatandafllar›, k›skançl›k, aç gözlülük ve kinden uzaklaflacak flekilde e¤itilmelidir. *** Biz, milletleraras› münasebetlerde karfl›l›kl› emniyet ve riayeti hedef tutan aç›k ve samimi politikan›n en ateflli taraftar›y›z. Hassasiyetimiz, bu yolda kendisini gösteren haz›rl›klara ve u¤raflmalara karfl›, bunlar›n bizim için de fiilî ve hakiki bir güven vücuda getirip getiremeyece¤i noktas›ndad›r. M. Kemal Atatürk 38
Atatürk’ün Dünyas› Cengiz Önal
evletimizin banisi ve milletimizin fedakâr, sad›k hizmet edeni; insanl›k idealinin mümtaz simas›; eflsiz kahraman Gazi Mustafa Kemal Atatürk; vatan sana minnettard›r. Bütün ömrünü hizmetine verdi¤in Türk Ulusu ile beraber, huzurunda tazim ile e¤iliyoruz.
D
II. Cumhurbaflkan› ‹smet ‹nönü
55
Atatürk’ün Hastal›¤›n›n Seyri ve Aram›zdan Ebediyen Ayr›l›fl›
lusal ç›karlar ve devlet ifllerinde son derece titiz olan, hiç bir mazeret kabul etmeyen Gazi Mustafa Kemal Atatürk, kendi sa¤l›¤›na maalesef gerekti¤i kadar özen göstermiyordu. Doktorlar›, dinlenmesi konusunda s›kça önerilerde bulunuyordu. Ancak Ulu Önder Gazi’ nin bu önerilere uydu¤u pek söylenemezdi. 1938 y›l›na yaklafl›ld›¤› günlerde, Gazi Mustafa Kemal’de yorgunluk belirtileri biraz daha ortaya ç›kmaya bafllad›. Saçlar› azalm›fl, yüz çizgileri derinleflmiflti. Burun kanamalar› ve kafl›nt›lardan flikâyetleri vard›. ‹lk teflhisi, Yalova Termal Kapl›calar› Müdürü Dr. Nihat Reflat Belger, 22 Ocak 1938 günü yapt›¤› muayenenin
U
sonucunda koydu. Sa¤l›k sorunlar›n›n nedeni karaci¤er büyümesi ve sertleflmesiydi. Kesin tan› için özel doktoru Prof. Dr. Neflet Ömer ‹rdelp ça¤r›ld›. Onun da teflhisi ayn›yd›. Hastal›k si-
BD A⁄USTOS 2014
rozdu. Ciddi bir perhiz ve istirahat gerekliydi. tatürk bir kaç gün dinlendi. 1 fiubat 1938 tarihinde, Gemlik Suni ‹pek Fabrikas›n›, 2 fiubat’ta da Merinos Fabrikas›n› açmak için Bursa’ya geldi ve fabrika aç›l›fllar›n› yapt›. Düzenlenen baloya kat›ld›.
A
‹nönü ile son görüflmelerinden biri Nefleli görünüyordu. Dans etti, Sar› Zeybek oynad›. Elbette ki, çok yoruldu. Ç›k›flta gece bir süre so¤ukta yürüdü. Ertesi gün Dolmabahçe saray›na döndü¤ünde bitkindi. Atefli k›smen yükselmiflti. On günlük bir tedaviden sonra zatürree atlat›labilmiflti. Ama O’nun akl› sürekli olarak devlet ifllerindeydi. Ankara’da Balkan Antant› toplant›s› vard›. 25 fiubat 1938’de Ankara’ya yan›nda ‹smet ‹nönü oldu¤u halde döndü. Ankara’da Balkan devlet adamlar› ile uzun görüflmeler yapt› ve misafirlerin flereflerine ziyafetler verdi. Art›k çabuk yoruluyordu. Bu yorulmalar›n yaratt›¤› etki de kendini gösteriyordu. Hastal›¤›n seyri gittikçe ve tehlikeli bir hal almaya bafllay›nca, 40
Fransa’dan tan›nm›fl uzman Prof. Dr. Fiessinger davet edildi ve profesörün 28 Mart 1938 tarihindeki muayenesi sonucundaki teflhisi de ayn›yd›. Prof. Dr. Fiessinger birkaç kez daha geldi. Ancak yap›lan bütün tedavi yöntemleri, bilinen sona do¤ru gidifli durdurmaya yetmedi. Hükümet ilk defa 30 Mart 1938’de Cumhurbaflkan›’n›n hastal›¤› ile ilgili resmi bir bildiri yay›mlad›. Bildiride, Atatürk’ün sa¤l›¤›nda endifle edilecek bir durumun olmad›¤› ve dinlenmenin yeterli görüldü¤ü belirtildi. Ancak Atatürk Cumhurbaflkanl›¤› görevini aksatmadan yürütmek ve bilhassa kiflisel bir meselesi gibi alg›lad›¤› Hatay sorununu sonuçland›rmak karar›ndayd›. Fransa’n›n Hatay iflini savsaklamas›ndan rahats›zd›. Türkiye’nin bu konudaki kesin kararl›l›¤›n› göstermek için 20 May›s 1938’de Mersin’de düzenlenen askerî birliklerin resmigeçit törenini izledi ve 24 May›s’ta Adana’da askerî birlikleri denetledi, Ankara’ya döndü¤ünde ise bitkindi. Ankara’da sadece bir gün kald›. 26 May›s 1938’de ‹stanbul’a hareket etti. u art›k Ankara’ya dönüflü olmayan bir yolculuktu. Deniz havas›n›n kendisine iyi gelece¤i ümit ediliyordu. Bu ifl için güzel bir yat olan Savarona al›nd›.
B
BD A⁄USTOS 2014
Atatürk Savarona yat›n› çok sevmiflti. Hatta burada Bakanlar Kuruluna saatlerce baflkanl›k etti¤i oluyordu. Dolmabahçe Saray›’nda da çal›flmalar›n› sürdürme gayretiyle Baflbakan, Bakanlar, elçiler ve komutanlar› kabul ediyor ve ülke meselelerini sürekli izliyordu. Bunlar Gazi için çok yorucu ifllerdi. 3 Eylül 1938’de Hatay Devleti’nin kuruluflunu “Cumhuriyet Hükümetinin bir baflar›s› olarak” coflkuyla kutlad›. Bu Ulu Önder’i oldukça mutlu etmiflti. Ama hastal›¤› da durmaks›z›n ilerliyordu. Bunun bilinciyle 5 Eylül 1938’de vasiyetini yazd›.
tehlikelere karfl› korumaktan ibaret vazifeni her an yapmaya haz›r oldu¤una benim ve büyük ulusumuzun tam iman ve itimad›m›z vard›r!” sözleri ile ordunun bayram›n› kutlad›. 1 Kas›m 1938’de TBMM toplant›s›n›n aç›fl konuflmas›n› onun yerine Baflbakan Celâl Bayar okudu. Yak›nlar› ile son görüflmesi 6 Kas›m 1938 günü oldu. 7 Kas›m’da, kesin emirleri üzerine, karn›na 3. defa ponksiyon yap›larak su al›nd›. Atatürk’ün Aram›zdan Ebediyen Ayr›l›fl› 8 Kas›m 1938’de Atatürk tekrar a¤›r bir komaya girdi. Saat 19.00 s›ralar›nda bafllayan koma gittikçe a¤›rlaflt›. Cumhurbaflkanl›¤› Genel Sekre-
astal›k sinsice ilerliyordu. 16 Ekim 1938 akflam› ilk a¤›r koma geldi. Koma durumu 19 Ekime kadar devam etti. Cumhurbaflkanl›¤› Genel Sekreterli¤i 23 Ekim gününe kadar sabah ve akflam günde iki defa sa¤l›k durumunu belirten bildiriler yay›nlad›. Koma 20 Ekim 1938’de k›smen atlat›ld›. Cumhurbaflkan›n›n arzusu, mümkün oldu¤u kadar çabuk Ankara’ ya gitmek, eseri olan Cumhuriyetin 15. y›ldönümü törenlerine kat›lmakt›. Fakat bu mümkün de¤ildi. 29 Ekim 1938’de ba¤r›n- Vefat etti¤i an... dan ç›kt›¤› orduya bir mesajla seslendi: terli¤i tekrar resmî bildiri yay›nlamaya “Zaferleri ve mazisi insanl›k ta- bafllad›. 9 Kas›m 1938’de saat 24.00’ rihi ile bafllayan, her zaman zaferle de yay›nlanan bildiride “Umumî duruberaber medeniyet nurlar›n› tafl›yan munun tehlikeli bir hal ald›¤›...” vurkahraman Türk Ordusu! Türk vata- guland›. n›n›n ve Türklük camias›n›n flan ve Sonunda, 10 Kas›m 1938 Perflemflerefini dâhilî ve harici her türlü be günü, Türk Ulusu’nun Devrimci
H
41
BD A⁄USTOS 2014
Büyük Önderi, Türkiye Cumhuriyeti’ nin Kurucusu, Türk Devrimleri’nin yarat›c›s›, ça¤›n›n emsalsiz Lideri Gazi Mustafa Kemal Atatürk, kendisini tedavi etmeye çabalayan hekimlerin gözyafllar› aras›nda, saat 09.05’te hayata veda etti.
güvendi. Ebedi Türk Ulusu, onun eserlerini sonsuza kadar yaflatacakt›r. Türk gençli¤i onun k›ymetli emaneti olan Türkiye Cumhuriyeti’ni daima koruyacak ve onun izinde yürüyecektir. Mustafa Kemal Atatürk, Türkün tarihinde ve gönlünde daima yaflayacakt›r.” sözleriyle yaz›l› bir bildiriyle duyurdu.
ükümet ac› haberi; “Türk Ulusu, Ulu Önderi’ni ve insanl›k büyük evlâd›n› kaybetti. Ulusumuza içimiz yanarak bu tarife s›¤mayan kayb›m›zdan dolay› derin taziyelerimizi sunar›z. Ölmez olan onun büyük eseri Cumhuriyet Türkiyesi’dir. Bugün ayr›l›¤›na a¤lad›¤›m›z Büyük Önderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk, her zaman Türk Ulusu’na
Atatürk’ün Cenazesi ve Ankara’ya Nakil Haber yurt içinde çok büyük üzüntü yaratt›. Dünya’da genifl yank›lara yol açt›. Türkiye’nin Devrimci Büyük Önderi ve Ulusal Kahraman›n›n tabutu, 16 Kas›m 1938’de Dolmabahçe Saray›’nda haz›rlanan katafalka konuldu ve halk›n ziyaretine aç›ld›. Sonsuz ac›lar içinde k›vranan halk, kurtar›c›s›
Atatürk’ün cenazesinden görüntüler
H 42
BD A⁄USTOS 2014
olan Ata’s›na sayg›s›n›, bir insan seli fleklinde h›çk›r›klar ve gözyafllar›yla dile getirdi. 19 Kas›m’da k›l›nan cenaze namaz›ndan sonra Atatürk’üntabutu 12 general taraf›ndan top arabas›na al›narak önce Zafer torpidosuna, sonra Yavuz z›rhl›s›na aktar›ld›. Büyük önderin naafl›n› 101 pare top at›fl› ile selâmlayan Yavuz, flerefli emaneti ‹zmit’te özel trene aktard›. Yol boyunca halk›n gözyafllar›yla u¤urlad›¤› tren, 20 Kas›m günü Ankara gar›nda yeni Cumhurbaflkan› ‹smet ‹nönü ve hükümet erkân› taraf›ndan törenle karfl›land›. nkara, ebedi önderini, yine 101 pare top at›fl›yla selâmlad›. Atatürk’ün tabutu Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde haz›rlanan katafalka konuldu. Silâh arkadafllar›n›n tazim nöbeti tuttuklar› katafalk›n önünden baflta Cumhurbaflkan› olmak üzere, Ankaral›lar sayg›yla geçtiler. Atatürk’ün nafl› 21 Kas›m’da görkemli bir törenle, Etnografya Müzesi’nde haz›rlanan, geçici kabre yerlefltirildi. Atatürk, dünyan›n en güçlü devletlerinin müdahalelerine karfl› ulusal ba¤›ms›zl›k bayra¤›n› dalgaland›rm›fl, emperyalistlere karfl› savaflm›fl, esir milletlerin ümidi haline gelmiflti. fiimdi ise, tabutunun arkas›nda, dünyan›n dört bir taraf›ndan gelen temsilciler yer alm›fllard›. Bunlar aras›nda faflistler, demokratlar, Naziler ve komünistler yan yana sayg› yürüyüflüne kat›ld›.
A
Hatta Kurtulufl Savafl›’ndaki düflman ülkelerin temsilcileri bile nemli gözlerle, konvoydaki yerlerini alm›fl yürüyorlard›. ürk Ulusu ise her kesimi ile ulusal kahraman›n›n tabutunu, h›çk›r›k ve gözyafllar›yla Etnografya Müzesi’ndeki geçici kabrine u¤urluyordu. 11 Kas›m’da oy birli¤i ile Cumhurbaflkan› seçilen ‹smet ‹nönü, 21 Kas›m 1938 tarihli bir bildiriyle, “Devletimizin banisi ve milletimizin fedakâr, sad›k hizmet edeni; insanl›k idealinin mümtaz simas›; eflsiz kahraman Gazi Mustafa Kemal Atatürk; vatan sana minnettard›r. Bütün ömrünü hizmetine verdi¤in Türk Ulusu ile beraber, huzurunda tazim ile e¤iliyoruz.” sözleriyle dile getirdi. Ulu önderin nafl›, daha sonra, 10 Kas›m 1953’te Etnografya Müzesi’nden al›narak, bundan sonra sonsuzlu¤a de¤in yüreklerde yaflat›laca¤› An›tkabir’e, görkemli bir törenle nakledildi.•
T
cengizonal@butundunya.com.tr (Gelecek Ay: Atatürk’ün Ölümü’nün Dünyadaki Yank›lar›)
Atatürk’ün An›tkabir’deki mozolesi 43
BD A⁄USTOS 2014
YAZILARI
Ankara’n›n fiehir Plan›
A
nkara flehir planlar› geldi. Yak›nda bir jüri içlerinden birini seçecek, Ankara’da yerleflim konusundaki anarfli ve zevksizlik bitecektir. Vekil oldu¤u günden buyana Türk Belediyecili¤ine yeni bir düzen vermeye çal›flan fiükrü Kaya Bey, muhterem selefinin haz›rlatt›¤› belediye kanununu tekrar iflleterek Millet Meclisi’ne gönderdi ve yeniden biriki kanun daha yapt›rmaktad›r. Ankara plan› bir uzmanlar komisyonu taraf›ndan uygulanacak, her fley bilgi ve zevk kontrolü alt›na al›nacakt›r. Böylelikle yeni Ankara,
Türk Ulusu’nun ilk flehircilik eseri olacakt›r. Yaz›k ki plan ve kanun, yap› mevsiminin ilk günlerine yetiflemedi. fiimdi herkes, gümrükten mal ç›kar›r gibi, ne olur ne olmaz deyip, arsas›na temel att›rmaktad›r. Hiç olmazsa bizzat devlet bu seneki yap›lar için planlardan birisinin üzerinde karar verilmesini bekleseydi! O günden önce hiçbir resmi yap› temeli at›lmayaca¤›n› ümit edelim. Bu plan ve kanunlar ancak kat› bir kural ve herkesin de bu kurala tam olarak uymas›yla olumlu sonuçlar verebilir. Ama as›l dikkat edilmesi
Ulus Meydan›, Ankara-1929 44
BD A⁄USTOS 2014
gereken hususlar flunlard›r: 1) Resmi ya da özel her yap›n›n flekli ve cephesi bir uzman sanatç›n›n bulunaca¤› komisyonun gözünden geçmelidir. Mimarlar›m›z bugüne kadar Ankara’da yüze güler ve bize fleref verir hiçbir eser yapmam›fllard›r. Maliye Bakanl›¤›, Adalet Saray›, Okullar, Müze, D›fliflleri ve Çocuk Esirgeme Kurumu vb. hepsi birbirinden hazin binalard›r. Bu binalar› yapanlar ilim ve sanat›n denetimine muhtaçt›rlar. 2) Yap› Polisi hemen gerekli araflt›rmalar› yapmal›d›r. Temel, duvar, baca, kap›, pencere nas›l yap›l›r, nas›l yerlefltirilir? Yapt›¤› evin temeli çöken, duvar› çatlayan mimar kaç sene hapis yatar? Hepsi ça¤dafl ülkelerde oldu¤u gibi tespit edilmelidir. Ankara’da oldu¤u gibi zavall› halk var›n›-yo¤unu cehalete ve bilinçsizli¤e kurban vermemelidir. 3) Yeni plan bir istimlâk yasas›
Hakimiyeti Milli Meydan› yeniden düzenlenirken-1928 ile birlikte ç›kmal› ve bu kanun yap›l›rken ilk kez gördü¤ümüz vurgunculuk salg›n›ndan ders al›nmal›d›r. Avusturya’da yeni yap›lan bir kanun, yap› yapt›rmayanlar›n arsa sat›n almalar›n› yasaklamakta ve uygun bir süre sonra üzerine yap› kurulmayan arsalar hükümete devredilmektedir.
H
er fleyden önce resmi- özel herkesin komisyonun denetimine boyun e¤mesi flartt›r. Komisyonda, flehir planlay›c›s›ndan baflka bir de yabanc› sanatkâr yap› uzman› bulunmal›d›r. Plan seçilmeli ve bahsetti¤imiz kanunlar bundan sonra ç›kmal›d›r. Çünkü Ankara’n›n olas› bir y›ll›k yanl›fl›n› ödeyebilmek için bir kasaba bedeli ödenecektir. Hâkimiyeti Milliye Gazetesi 10 May›s 1929 45
F›rçalayarak Serdar Günbilen
46
BD A⁄USTOS 2014
Kaçak madenlerde ölümle burun buruna
S
Burada Yazan: KAYA KARAN ölmezsek d›flar›da Petrol Mühendisi açl›ktan sa¤l›kl› çal›flma koflullar› bulunuyor. Kuyu ölece¤iz!
oma Katliam›’ n›n ard›ndan ortaya saç›lanlar, iflçilerin kan› ve sömürüsü üzerine kurulu kapitalizmin vahfli yüzünü a盤a ç›kard›. Kapitalizm, Soma’da oldu¤u gibi, fi›rnak’taki kaçak madenlerde çal›flan iflçileri de ölümle yüzyüze b›rak›yor. fi›rnak’›n Cudi Da¤› eteklerindeki kaçak maden ocaklar› 2 A¤ustos 2013’ te devlet taraf›ndan kapat›lmas›na, elektri¤i bile kesilmesine ra¤men faaliyetlerine devam ediyor. Birço¤u ruhsats›z olan ocaklarda günlü¤ü 50 TL’ye çal›flan 3 binin üzerindeki iflçinin ne sosyal güvencesi ne de
sistemiyle çal›flan ve 80 cm çap›ndaki borulardan yerin 150200 metre alt›na ince bir halatla sarkan iflçiler adeta ölüme meydan okuyor. Hiçbir önlemin al›nmad›¤› tamamen ilkel flartlarda çal›flan yüzü kömür karas› iflçilerin hangisine sorsan›z “Burada ölmezsek d›flar›da açl›ktan ölece¤iz!” yan›t›n› veriyor. Milliyet gazetesinden Bünyamin Aygün’ün haberine göre, Türkiye Kömür ‹flletmeleri Genel Müdürlü¤ü’ nün (TK‹) 1998’de özellefltirerek fi›rnakl› iflletmecilere devretti¤i ve o 47
BD A⁄USTOS 2014
ince bir halata ba¤lanarak 150-200 metre afla¤›ya do¤ru sark›p kömür kuyular›na iniyor. Dar ve havas›z olan borudan sa¤ salim inmeyi baflaran iflçiler içeride bo¤uk ve oksijensiz bir havayla karfl›lafl›yor. Tamamen ilkel flartlar›n hakim oldu¤u kuyularda can güvenli¤i ad›na tek bir önlem yok. Baretsiz, maskesiz çal›flan iflçilerin sarkt›klar› kuyular›n ard›ndan ulaflt›klar› galerilerin hiçbirinde tavan deste¤i bulunmuyor. Bu da her an göçük tehlikesini beraberinde getiriyor.
tarihten bu yana resmi olmayan kay›tlara göre yaklafl›k 200 iflçinin öldü¤ü; Soma Katliam›’ndan sonra da befl iflçinin yaflam›n› yitirdi¤i kömür ocaklar›nda günlük 50 TL kazanan iflçiler ilk ölümcül tehlikeyi daha ifle bafllamadan yafl›yor. Madenciler, yaklafl›k 80 cm çap›ndaki borulardan
Gece mesaisi yap›l›yor Faaliyetleri yasaklanmas› ve Ramazan nedeniyle gündüzleri çal›flmayan iflçiler iftardan sonra 21.00 s›ralar›nda maden sahas›na hareket ediyor. ‹flçiler yanlar›nda getirdikleri kumanyalar›n› da bir çuvalla kuyudan sark›t›p Sabah 06.00’ya kadar çal›fl›yor. Günlük 5 liraya çocuk iflçi fi›rnak’taki maden ocaklar›nda yerüstü ve yeralt›nda çocuk iflçiler de dikkat çekiyor. Burada kaç çocuk iflçi bulundu¤u konusunda net bir bilgi bulunmuyor. Çocuk iflçiler ailelerine katk› için tehlikeyi göze ald›klar›n›, yerüstünde çal›flanlardan baz›lar› günlük 5, yeralt›nda çal›flanlar da 30 TL kazanabildiklerini belirtiyor. 16 yafl›nda maden iflçisi Say›lar› bilinmeyen çocuk iflçilerden sadece biri olan 16 yafl›ndaki Y. çevredekilerin konuflmamas› yönünde kafl göz iflaretle48
BD A⁄USTOS 2014
rine kay›ts›z kalam›yor ve soyad›n› bile vermiyor. Utana s›k›la konuflan Y. flunlar› anlatt›: “8. s›n›f› bitirdim. Ö¤retmen olmak istiyorum. Ama önce okulumu bitirmem gerekiyor. Yaz aylar›nda ocakta çal›flarak aileme katk› sa¤l›yorum. Günde 30 TL civar›nda kazan›yorum. Ocaklarda çal›flmaktan baflka çaremiz yok. Ayakkab› boyasam günde bir çift ancak ifl ç›kar. Ne bir karpuz tarlas› ne de inflaat alan› var çal›flacak. Mecburen buraya geliyorum. Tehlikeli, biliyorum ama 12 nüfuslu aileme katk› yapmazsam geçinemeyiz.” 'Bugün de ölmedik...' Ocakta saatler 24.00’ü gösterdi¤inde 15 dakika çay molas› veriliyor. Ortaya aç›lan y›rt›k bir hal›n›n üzerine ayakkab›lar›n› ç›kararak ba¤dafl kuranlar›n aras›nda kendine yer bulan Y., büyük bir demlikle gelen çay›n› ve tulumba tatl›s›n› al›p bir kenara çekiliyor. Sahuru kuyuda yapan iflçiler günün ilk ›fl›klar›yla ayn› halatla borudan yukar› ç›karak yüzlerine yerleflen,
“Bugün de ölmedik” tebessümüyle evlerinin yolunu tutuyor. Kaç iflçinin çal›flt›¤› belli de¤il Halk aras›nda “Ahmak Tepesi” ad› verilen fi›rnak merkeze 10 km uzakl›ktaki aç›k ve kapal› maden sahas›nda 62 kuyu ve 25 aç›k kömür iflletmesi bulunuyor. Çal›flan say›s› net bilinmeyen ocaklarda 3 binin üzerinde iflçinin çal›flt›¤› belirtiliyor. “Burada ölmezsek d›flar›da açl›ktan ölece¤iz” Yüzleri kömür karas› insanlar›n hangisine sorsan›z ayn› yan›t› veriyor; “A¤abey, yoksuluz, param›z pulumuz yok, yiyece¤imiz yok. Burada ölmezsek d›flar›da açl›ktan ölece¤iz! Burada oldu¤umuz sürece d›flar›daki ailemize de bak›yoruz. En az›ndan onlar yafl›yor, onlar›n tehlikesi yok.” Soma’dan sonra bölgedeki sahalarda 3 Haziran 2014’te bir iflçi, 11 Haziran 2014’te üç iflçi, 18 Haziran 2014’te de bir iflçi göçük ve zehirlenme sonucu can verdi. • 49
BD A⁄USTOS 2014
‹lk Kad›n Avukat Lokantaya Gidince Süreyya A¤ao¤lu, Türkiye'nin
ilk kad›n avukat›d›r. 1924-25 ders y›l›nda ‹stanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ni bitirdikten sonra, Ankara'ya ailesinin yan›na döner. Bir arkadafl›yla birlikte Adalet Bakanl›¤›'nda staja bafllar..
Atatürk ve ‹lk Kad›n Avukat›m›z
Süreyya A¤ao¤lu 50
İ
lk günlerin heyecan› geçince, bir sorunla karfl›lafl›rlar: Ö¤le yeme¤i iflini nas›l çözeceklerdir ? Evlerine gidemezler, evleri bakanl›¤a çok uzakt›r. Lokantaya da gidemezler.. Asl›nda o zamanlar Ankara'da yemek yenebilecek bir lokanta, ‹stanbul Lokantas› vard›r. Ama, hep milletvekillerinin yemek yedi¤i bu lokantada, kad›nlar›n yemek yedi¤i görülmüfl fley de¤ildir.. Türkiye'nin, bu ilk kad›n stajyer avukatlar›, ö¤le yemeklerini, bir süre için peynir ekmek yiyerek geçifltirirler. Ama sonunda dayanamazlar.. Zaman›n Bas›n-Yay›n Genel Müdürü olan babas› Ahmet A¤ao¤lu'na giden Süreyya, ö¤le yemeklerini ‹stanbul Lokantas›'nda yiyebilmek için izin ister. Ahmet A¤ao¤lu, bunda bir sak›nca görmez, peki, der. ‹ki arkadafl, ertesi gün ö¤leyin lokantaya gider, küçük bir
BD A⁄USTOS 2014
bölümüne geçip güzel güzel kar›nlar›n› doyurur. Ahmet A¤ao¤lu'nu ve k›z›n› tan›d›klar› için kimse yüzlerine bir fley söyleyemez, ama arkalar›ndan konuflmalar bafllar. fiikayetler ayn› gün, zaman›n baflbakan› Rauf Bey'e de iletilir. Rauf Bey de Ahmet A¤ao¤lu'nu aray›p durumu anlat›r.
S
üreyya, o akflam eve döndü¤ünde, babas›n›n kendisini bekledi¤ini görür. Ahmet Bey hemen konuya girerek, "Baflbakan Rauf Bey, senin ve arkadafl›n›n lokantada yemek yedi¤inizi ve herkesin bunu konufltu¤unu anlatt›... Bundan sonra ö¤le yemeklerine bana gelin," der.. Süreyya çok üzülür, ama yapaca¤› bir fley yoktur.. Birkaç gün sonra, Atatürk ve efli Latife Han›m, Ahmet A¤ao¤lu'na misafirli¤e gelir. Sohbet edilirken, söz bu konudan aç›l›nca, Süreyya Han›m, olay› Atatürk'e anlat›r. Onun, kendisini anlayaca¤›n› düflünmektedir. Oysa, onu dinleyen Atatürk, "Baban›n da, Rauf Bey'in de hakk› var," demesin mi?.. Büyük bir hayal k›r›kl›¤›na u¤rayan Süreyya, ertesi gün bakanl›ktaki odas›nda çal›fl›rken, bir yetkili telaflla içeri girer: "Süreyya haz›rlan, Pafla seni yeme¤e götürecekmifl !.." Süreyya flafl›r›r, apar topar kap›n›n önüne ç›kar. Yan›nda bir milletvekili ve yaveriyle arabada oturan Atatürk, onu görünce, "Latife bugün seni ö¤le yeme¤ine bekliyor," der. Süreyya hem flaflk›n hem sevinçlidir. O bindikten sonra hareket eden otomobil ‹stanbul Lokantas›'n›n önün-
den geçerken, Atatürk, floföre durmas›n› söyler. Bozüyük milletvekili Salih Bey telaflla yanlar›na gelince, Atatürk, herkesin duyabilece¤i bir sesle, ona, "Bugün Süreyya' y› bize götürüyorum, ama yar›n buraya gelecek, yeme¤ini lokantada yiyecek.." der. Süreyya'n›n flaflk›nl›¤› daha da artar. Ne olup bitti¤ini, Latife Han›m, yemekte, onun kula¤›na e¤ilip, "Pafla, dün akflam bu lokanta olay›na çok k›zd›, ama baban› senin yan›nda ezmek istemedi¤i için k›zg›nl›¤›n› belli etmedi. Eve gelir gelmez, birkaç milletvekilini arayarak, yar›n mutlaka eflleriyle birlikte lokantaya ö¤le yeme¤ine gitmelerini söyledi," deyince durumu anlar. Süreyya A¤ao¤lu, ertesi gün, arkadafl›yla ‹stanbul Lokantas›'na gitti¤inde, birkaç milletvekili eflinin de ilk kez orada oldu¤unu görür. Kimse onlar› bak›fllar›yla bile rahats›z etmeye yeltenemez. Bu bir ilk olur... Atatürk ve Türkiye'nin ilk kad›n avukat› Süreyya A¤ao¤lu, kad›nlar›n, t›pk› erkekler gibi, bir lokantada yemek yiyebilmesine de öncülük etmifltir... • Gönderi: S‹NEM ‹fiÇ‹MEN 51
Sakl› hayatlar her fleye ra¤men kendi olmaya çabalay›p o büyük resmin küçük parçalar›n› biriktiren koleksiyonerler için kaleme al›nd›. Elindeki resmin eksik parçalar›n› arayanlar bu sayfalarda heyecan verici karfl›laflmalar ve birilerine anlatma gere¤i duyacaklar› küçük tan›kl›klar bulacak.
BÜTÜN K‹TAPÇILARDA
Haz›rlayan: Y‹⁄‹T EREN GÜNEY
İlk Dersimiz: Türkçe Bu ay köflemizi dilimizde yer etmifl yabanc› sözcüklerin karfl›l›klar›na ay›rd›k. Bilginizi s›nay›n. 1 Poflet (Fr.)
6 Eksantrik (Fr.)
11 Natürel (Fr.)
a-Moda yaratan b-Yönelteç c-Gösterge d-D›fl merkezli
a-El aynas› b-Do¤al c-Do¤açlama d-Yaz›l› belge
a-Burgaç b-Bitki nakli c-Pilot d-Torba
7 Litoloji (Fr.)
2 Reel (Fr.)
a-Tafl bilimi b-Sihir yapan c-Gelenekçi d-Savunma sanat›
a-Eleme b-Gerçek c-Öndelik d-Bezenti 3 Pusula (‹ta.)
8 Panorama (Fr.)
a-K›y›, çevre b-Genel görünüm c-Uzun bluz d-Bilinmezci
a-Yön belirteci b-‹yimser c-‹z düflümü d-Kesin uyar›
4 Maksimum (Fr.) 9 Kaos (Fr.)
a-Kümelenme b-Önemsiz, de¤ersiz c-En çok d-Kar›fl›k durum 5 Migren (Fr.)
a-Devingen b-Yasal olan c-Bafl a¤r›s› d-Gezegen
a-Kargafla b-Barut kesesi c-Kopuntu d-Tatl› çörek
10 Bold (‹ng.)
a-Boylam b-Kuflak, nesil c-Koyu d-Yapay
12 Pozitif (Fr.)
a-Ölçü birimi b-Saçma, z›rva c-Olumlu, art› d-Ö¤reti 13 Sürpriz (Fr.)
a-Gösteriflli b-S›rnafl›k c-Süzgeç d-fiafl›rt› 14 Rezonans (Fr.)
a-Karfl› ak›m b-Aç›kgöz c-Fizik bilimi d-Titreflim 15 Kripto (Fr.)
a-Sentetik madde b-fiifreli yaz› c-Kilit açar d-Dirençli
(Fr.) Frans›zca, (‹ng.) ‹ngilizce (‹ta.) ‹talyanca
Yan›tlar: 151. sayfada
BD A⁄USTOS 2014
Sanat›n Ölümü Kültür ve sanat hayat›m›z›n sonu olabilecek yasa tasar›s› Yazan: MER‹Ç SÜMEN T.C Devlet Sanatç›s› (Devlet Opera ve Balesi 2005 - 2007 Genel Müdürü)
9
-20 Haziran tarihleri aras›nda Moskova-Bolfloy'dayd›m. Geleneksel (XII.) Moskova Uluslararas› Bale ve Koreografi Yar›flmalar›nda , davetleri üzere, Seçici Kurul (Jüri) Üyesi olarak ülkemi temsil görevimi yapt›m. Yeni "TÜSAK-Türkiye Sanat Kurumu" Yasa Tasar›s› Tasla¤›’n›n tam metni elime henüz ulaflt›; üç-dört kez okudum, tüylerim diken diken oldu, kan beynime s›çrad›. 54
Uzunca bir süredir Kültür ve Turizm Bakanl›¤›’nca haz›rlanan bu yasa tasla¤›, kasten demeye dilim varm›yor ama, en az›ndan bilinçsizce haz›rlanm›fl bir tasar›m. Ülkemizde Sanat› öldürerek tasfiye ve yok etmek amac›n› hedef alm›fl adeta. Bundan böyle art›k devletin tiyatrolar›, operalar›, baleleri, orkestralar›, koro ve müzik topluluklar› olmamal›d›r kesin karar›ndan hareket eden bu yeni tasar›y› flöyle özetlemek mümkün: Devlet Tiyatrolar›, Devlet Opera ve Baleleri, Devlet Senfoni Orkestra-
BD A⁄USTOS 2014
lar›, Güzel Sanatlar Genel Müdürlü¤ü’ne ba¤l› di¤er müzik ve sanat topluluklar› tümüyle kapat›l›yor. Bu kurulufllardaki sanatç›lar ve di¤er çal›flanlar bulunduklar› yerlerdeki ‹l Kültür ve Turizm Müdürlüklerine gönderiliyorlar. Yani 17 ilimizdeki Devlet Tiyatrolar›n›n, 6 ‹limizdeki Devlet Opera ve Balelerinin, yine 6 ilimizdeki Devlet Senfoni Orkestralar›n›n ve di¤er Müzik topluluklar›n›n kap›lar›na kilit vuruluyor, 50-60 y›ll›k tüm Devlet Sanat Kurulufllar› kapat›l›yor. uralarda çal›flan sanatç›lar›n müktesep haklar› ellerinden al›narak y›ll›k 4 maafl ikramiye ve 2 maafl teflvik ödemeleri de kald›r›larak ortalama ayl›k gelirleri 1/3 oran›nda azalt›l›yor ve isimsiz/ kimliksiz bir flekilde art›k sanat yapamaz halde adeta birer bankamatik memuruna dönüfltürülüyorlar. Di¤er taraftan bu yeni tasar›ya göre Kültür ve Turizm Bakanl›¤›na ba¤l› olarak ülkedeki tüm sanat projelerini tek elden sevk, idare ve koordine edecek TÜSAK - Türkiye Sanat Kurumu isimli yeni bir teflkilat kurulmaktad›r.
B
Devlet Senfoni Orkestralar›n›n ve di¤er müzik topluluklar›n›n kap›lar›na kilit vuruluyor, 50-60 y›ll›k tüm Devlet Sanat Kurulufllar› kapat›l›yor . Bu kurumun 11 kifliden oluflan ve üyelerinin tümü Bakanlar Kurulunca atanacak "Türkiye Sanat Kurulu" isimli bir üst düzey karar organ› olacakt›r. Bu kurulun bir baflkan›, bir 2. baflkan› ve dokuz üyesi bulunacakt›r. TÜSAK' da ayr›ca bir genel sekreter, bir genel sekreter yard›mc›s›, sekiz grup baflkan›, müdürler, müflavirler, uzmanlar, uzman yard›mc›lar›, avukatlar vs çeflitli unvanlarla çal›flacak birçok elemanlar olacakt›r. Görüldü¤ü üzere kurumda bürokratik her tür ifllerle u¤raflacak çal›flanlar vard›r ancak sanat yapacak/üretecek kifliler, sanatç›lar ve sanat topluluklar›
Meriç Sümen: Ankara Devlet Konservatuar› Bale Yüksek Bölümü mezunu. 1961'den itibaren Devlet Opera ve Balesi'nde bafl dansç› olarak çok say›da eserde dans etti. konuk dansç› olarak ‹ngiltere, Almanya, Pakistan, K›br›s, Rusya, Polonya, Yugoslavya, Danimarka, Bulgaristan, M›s›r, ‹talya, Tunus, Cezayir, Hollanda, Amerika ve Japonya'da Türkiye'yi temsil etti. 1972, 1979 ve 1982 y›llar›nda Moskova Bolfloy Balesi'nde 'Giselle'i oynayarak Bolfloy tarihinde baflrol üstlenen ilk yabanc› prima balerin oldu. 1973'te Kopenhag'da, 1975'te Varflova'da uluslararas› yar›flmalarda 'En iyi dansç›' ödülünü kazand›. 1976'da Tokyo'daki '1. Dünya Bale Yar›flmas› Galas›'nda onur konu¤u olarak dans etti. Ulusal ve uluslararas› alanda birçok birincilik ve onur ödüllerinin sahibi oldu. 1981'de Devlet Sanatç›s› unvan›n› ald›. 55
BD A⁄USTOS 2014
yoktur. K›sacas› içi gerçek anlamda bofl, gayya kuyusu gibi koca kafal› bir Teflkilat (Amerikal›lar›n tabiri ile "Too Many Chiefs, No Indians”) oluflturulmaktad›r . lt›n› çizerek belirtiyorum ki dünyan›n hiçbir yerinde sanatla ilgili olarak böylesine abesle ifltigal edecek benzeri bürokratik bir teflkilat yoktur. D›fl alemde her tiyatronun, balenin, operan›n, orkestran›n, müzik toplulu¤unun kendi özerk yönetimi vard›r. Sanat kurumlar›n›n finansman› daima devlet taraf›ndan karfl›lan›r . Bu yeni tasar› kanunlafl›rsa art›k ülkemizde sanat yozlafl›p yok olacakt›r, büyük flehirlerimizde ve Anadoluda tiyatro-opera-bale temsilleri , senfoni konserleri ve sanat turneleri ile festivaller yap›lmayacakt›r. Uluslararas› Aspendos Opera ve Bale Festivali, Uluslararas› Bodrum Bale Festivali, Uluslararas› ‹stanbul Opera Festivali, Uluslararas› ‹stanbul Bale Yar›flmalar›, Eskiflehir Ulusal Opera ve Bale Günleri, Çeflitli Tiyatro Festivalleri vs. di¤er temsiller ile turneler tarih olacakt›r . Asl›nda bu kanun tasar›s›n›n içeri¤i Anayasam›z›n 64. Maddesine tamamen ayk›r›d›r. Kültür ve sanat hayat›m›z kesinlikle canlanmayacak, sanatsal faaliyetler yayg›nlaflmayacak, çeflitlenmeyecek ve artmayacakt›r . Ülkemiz kültür ve sanat›n›n dünyaya tan›t›lmas› da art›k hiç mümkün olmayacakt›r. Bu yasa tasar›s›n›n oldu bittiye getirilerek kabul edilmesi çok büyük bir yanl›fll›k olur. Bat›daki benzer sistemlerin do¤ru dürüst
A
56
incelenmesinden sonra mevcut sanat kurulufllar›m›z›n ve sivil toplum örgütlerinin de görüflleri al›narak do¤ru ve ça¤dafl bir yap›n›n ortaya konmas› gerekir. Umar›m bu yanl›fl Yasa Tasar›s›ndan vazgeçilir. Aksi takdirde sanats›z kalan bir toplum olarak hayat damarlar›m›zdan biri daha kopmufl olacakt›r.
P
erdelerimizin hep aç›laca¤›n› ümid etmek isterken, sat›rlar›ma sayg›yla anarak ve müsamahas›na s›¤›narak rahmetli Haldun Taner ustam›z›n yazd›¤› oyundaki tirad›yla son veriyorum. "Zaten Sanatç› dedi¤in nedir ki? Oynarken var›zd›r. Yok olunca da sesimiz bu bofl kubbede bir hofl seda olarak kal›r. Bir zaman sonra da unutulur gider. Olsa olsa eski program dergilerinde soluk birer hayal olur kal›r›z. Oyun bitti, görüyorum hepiniz ç›kmaya haz›rlan›yorsunuz. Birazdan salon bombofl kalacak. Ama sanat iflte o zaman tekrar yaflamaya bafllar. Çünkü sopranonun bir aryas› flu perdelere tak›l› kalm›flt›r. Benim bir tirad›m bu pervaza sinmifltir. Balerinlerin bir dans› tütülerinin içine s›¤›nm›flt›r. ‹flte bu hat›ralar, o sessizlikte sakland›klar› yerden ç›kar, bir f›s›lt› halinde yine sahneye dökülürler. Art›k kendimiz yokuz, seyircilerimiz de kalmad›. Ama repliklerimiz, müzi¤imiz, flark›lar›m›z, danslar›m›z f›s›ldafl›r dururlar sabaha kadar. Gün a¤ar›r, temizleyiciler gelir, bunlar›n hepsi yerlerine kaç›fl›r. Perde." •
BD A⁄USTOS 2014
Nuri Bilge Ceylan’a Aç›k Mektup...
S
ay›n Nuri Bilge Ceylan; Dün akflam “K›fl Uykusu” filminizi izledim. Çok be¤endim. Çok güzel bir film izleyebilmifl olman›n bireye verdi¤i haz, mutluluk ve sorumluluk içinde salondan ayr›ld›m. Akl›n›za, yüre¤inize, eme¤inize ve ellerinize sa¤l›k… Ödülü ald›¤›n›z gece de çok mutlu olmufltum. Yurt d›fl› platformlarda baflar› ve ödül için, ülkemizi “Bat›”n›n görmek istedi¤i pencereden görmenin, yorumlaman›n ve haks›zca kötülemenin adeta bir “olmaz ise olmaz” oldu¤u günümüzde al›nan ödül kadar, ödüle giden yolda “mimar›”n›n kiflili¤i ve tutumu da bir o denli önem kazan›yor. Böylesine büyük bir baflar›y› bize hakk› ile, bir taraf›m›z k›r›k veya içimiz buruk olmaks›z›n yaflatt›¤›n›z
Yazan: DEM‹R AYTAÇ
için size çok içten teflekkür ederim. “K›fl Uykusu”nu, ister “Hegel’ den -Marx’a, Marx’tan -Freud’a” bir yol haritas› kabul edin; ister “üretim
57
BD A⁄USTOS 2014
tarz›ndan- ötekileflmeye” yolculuk deyin; ister bu felsefelerin gündelik yaflamda kendini bulan yans›malar›: “kat›l›mc› demokrasi -feminizmekolojik ak›m” olarak tan›mlay›n... Sonuç olarak, 3 saat 16 dakika içinde, “ataerkil yap›-üretim tarz›n›n neticeleri
gereken Bat› düflünce tarz› ve davran›fl›n›n; ayn› zamanda en ac›mas›z, en menfaatperest ve en çifte standartç› olmas›na adeta bir isyan: ‹nsano¤lunun kadim dinlerin kendi dünyas›ndaki huzuruna ve ö¤retilerine yönelmesi… Bu tür çok
Nuri Bilge Ceyhan ödül töreninde Quentin Tarantino ve Uma Thurman ile... -egemen olmak ve hükmetmek” gibi katmanl› okunmas› gereken konular, kusursuz bir sinematografi içine yerlefltirilmifl de¤iflik karakterler ve diyaloglar ile bu denli güzel anlat›labilir.
B
ir tarafta Bat›’n›n ac›mas›z ve tavizsiz Aristo mant›¤›, pozitivist ve rasyonel olabilme ›srar›, öte yandan bu ›srar›n insanda yaratt›¤› ruh sefaletinin bir nebze de olsa sakin bir limanda dinlenebilmesi için; yine Bat›’n›n kuantum fizik ve k›rç›ll›-gri alanlarda gezinebilmeyi ö¤renmesi... Bu denli büyük baflar›lara imza atm›fl, hayranl›k duyulmas› 58
2014 Cannes Film Festivali’nde, dünyan›n en prestijli sinema ödüllerinden biri olan Alt›n Palmiye ödülü Nuri Bilge Ceylan’›n yönetti¤i K›fl Uykusu’nun oldu. K›fl Uykusu ödülünü son bir y›lda hayat›n› kaybeden gençlere adayan Ceylan’›n Cannes'daki ilk ödülü de¤il... Ceylan, Uzak filmiyle 2003'te Büyük Jüri Ödülü’nü kazand›. 2006'da ‹klimler Cannes'da FIPRESCI ödülüne lay›k görüldü. 2008'de Üç Maymun ile En ‹yi Yönetmen ödülünü ald›. 2009 y›l›nda festival jürisinde yer alan Ceylan, 2011'de ise Bir Zamanlar Anadolu ile Büyük Jüri Ödülü’ne lay›k görüldü.
BD A⁄USTOS 2014
Nuri Bilge Ceyhan zor, ancak kat ve kat okunabilecek konular, semboller nas›l oluyor da sizin kanvas›n›zda, ahenk içinde ve farkl› kesim ve kesitlerin karakter tonlamalar›nda bir arada, iç içe kendini buluyor; önce flafl›p kal›yorsunuz, sonra hayranl›k duyuyorsunuz ve sonunda da sanat›n vermifl oldu¤u mutlulu¤u en üst düzeyde özümsüyorsunuz!
V
e, siz bu kanvasta, bu yolculukta, bu diyaloglarda, bu kadar a¤›r konularda bireyin konumuna göre alabilece¤i kadar alabilece¤i, gidebilece¤i kadar gidebilece¤i büyük bir ölçek içinde; bizleri inan›lmaz bir odaklanmaya davet ederken, hiç yormuyorsunuz! Bir sinema adam›n›n ne denli içten ve samimi olmas›, ruh güzelli¤inde ne denli derinliklere sahip olmas› gerekir ki, seyircisini sizin gibi hiç yormadan, zahmetsizce sanat›n›n zirvesine ç›kartabilsin. ‹nsano¤lunun gizemli dünyas›n›n
k›r›nt›lar›, sizin eflsiz büyütecinizi üzerine tutu¤unuz karakterlerinizde birer birer ortaya ç›karken; sizin için anlatmak, göstermek ve sergilemek: Adeta bir çeflmenin muslu¤unu açmak kadar kolay oluyor ve gürül gürül ak›yor… Bugüne kadar, dünya sinemalar›nda Dostoyevski romanlar›n›n film uyarlamalar› istenileni veremedi. Belli bir baflar›ya ulaflamad›¤› gibi, bizleri de doyas›ya tatmin edemedi. Ayn› flekilde, Ahmet Hamdi Tanp›nar’›n “Huzur” ve/veya “Saatleri Ayarlama Enstitüsü” ayn› ruhu veremeyece¤i kayg›s› ile sinemam›za aktar›lamad›. Bu denli büyük edebiyat eserlerinin, bir flekilde sizin tezgah›n›zdan geçmifl halini düfllemek bile insan› heyecanland›rmaya yetiyor. Sevgili Nuri Bilge Ceylan; Her geçen gün daha fazla ve daha içten inan›yorum ki: “Bu alemde insan ne için yafl›yorsa, onun kadar k›ymetli oluyor.” Bu ba¤lamda, sanat adam› kiflili¤iniz ile beraber, bir de¤erler bütünü olarak sizi çok içten, çok büyük bir sevgi ve sayg› ile selaml›yorum...• Bu ödülü birisine adamak istiyorum: Tutkuyla sevdi¤im, yaln›z ve güzel ülkeme. Nuri Bilge Ceylan - 2009
Büyük Yap›tlar›m›z Konur Ertop
Tarihteki Kösem Sultan Tiyatrodaki Kösem Sultan Konusunu tarihten alan romanlar›n, tiyatro yap›tlar›n›n tarihi gerçe¤e uyup uymad›¤› s›k s›k tart›fl›l›r. Edebiyatç› elbette geçmiflin olaylar›na, o olaylar›n kahramanlar›na meslekten tarihçi gibi bakamaz. Ancak onun da ele ald›¤› dönemi, yeniden canland›rd›¤› kiflileri çok iyi incelemesi, tarihin gerçeklerinden ayr›lmamas› beklenir. Edebiyatç›n›n, tarihi kendince yorumlamas› hofl karfl›lanmaz. 60
BD A⁄USTOS 2014
B
una karfl›l›k tarihçilerin de geçmifli, kiflisel görüfllerine göre anlatt›klar› ileri sürülür. Tarihin yorum demek oldu¤unu, bu yüzden bilim bile say›lamayaca¤›n› söyleyenler vard›r. Tarihsel roman, tarih belgesi gibi okunmaz. Tarihsel tiyatro oyunu, geçmiflte olup bitenler nelermifl diye izlenmez. Örne¤in, Kemal Tahir’in Devlet Ana roman› Osmanl› devletinin kurulufl sürecini konu edinmektedir. Önemi ise anlatt›klar›n›n yaln›zca, bire bir tarihe uygunlu¤unda de¤ildir. Yazar tarihsel toplum yap›s›yla ilgili
bir de¤erlendirme getirmifl, bu yap›n›n geliflme sürecine etkisiyle ilgili öngörülerde bulunmufltur. 17. yüzy›l Osmanl› Tarihinde önemli yeri olan Mahpeyker Haseki Kösem Sultan›, popüler tarih yazar› Ahmet Refik, “Kad›nlar Saltanat›”
Reflat Ekrem Koçu Kösem Sultan’› zeki, geliflmelere uzak kalmayan, cesaretli bir kad›n, bir anne olarak göstermifltir. kitab›nda iktidar tutkusu nedeniyle neredeyse imparatorlu¤u y›k›ma sürükleyen biri olarak göstermiflti. 1. Ahmet’in efli Kösem Sultan, o¤ullar› 4. Murat ile ‹brahim, torunu 4. Mehmet dönemlerinde devlet yönetiminde etkili oldu. 4. Murat küçük yaflta tahta oturmufltu, ‹brahim ak›l hastas›yd›. Onlar yerine uzun y›llar yönetimde birinci kifli olan Kösem Sultan, torunu da yine çocukpadiflah olarak tahta geçince saraydaki konumunu sürdürmeye çal›flt›. Kendisini destekleyen pek çok devlet adam› da vard›. Ancak 4. Mehmet’in annesi Turhan Sultan, çetin ceviz ç›kt›. Kösem Sultan öldürülerek kad›nlar saltanat› zincirinin en güçlü halkas› kanl› bir biçimde yok edilmifl oldu.
A
hmet Refik’in bir meslekdafl› olan Reflat Ekrem Koçu Kösem Sultan’› zeki, geliflmelere uzak kalmayan, cesaretli bir kad›n, bir anne olarak göstermifltir. Yetene¤ini, zekâs›n› över. Çocuklar›n› tehlikeden korumak için özverilerde bulundu¤unu ileri sürer. Onun hay›rseverli¤ini anlat›r. K›l›k de¤ifltirip kenar mahallelerde 61
BD A⁄USTOS 2014
Üsküdar’da cami, okul, çeflme, çifte hamamdan oluflan Çinili Külliyesi’ni Kösem Sultan yapt›rm›flt›r. dolafl›r, düflkünlere, kimsesizlere el uzat›rm›fl. ‹fli olmayanlara ifl bulur, yoksul k›zlara çeyiz verirmifl. Üsküdar’da cami, okul, çeflme, çifte hamamdan oluflan Çinili Külliyesi’ni o yapt›rm›flt›r. Ayasofya ile Kapal›çarfl› aras›nda çifte hamam, Yenikap›’da hamam, Çakmakç›lar’da Vâlide Han› olarak bilinen ve içinde camisi bulunan, kentin en büyük han› da onun hay›r yap›tlar›ndand›r.
T
arihçiler “‹yi miydi, kötü müydü; hakl› m›yd› haks›z m›yd›?” sorular›n› birbirlerinden fark› biçimde yan›tlarken edebiyatç›n›n bu yolda de¤erlendirmelerde bulunmas›n›n pek de do¤ru olmayaca¤› aç›kt›r. Kösem Sultan’› konu edinen bir oyunun yazar› Turan Oflazo¤lu, dönemin olaylar› aras›nda kahraman›n› yönlendiren kiflilik çizgisini, tutkuyu 62
mercek alt›na alm›flt›r. Bu yap›t, ‹ktidar Üçlemesi bafll›¤›n› tafl›yan bir dizinin son halkas›d›r. Söz konusu dizi, 1623-1651 y›llar› aras›nda Osmanl› saray›nda yaflanan iktidar mücadelelerini anlat›r. 4. Murat, Deli ‹brahim, Kösem Sultan oyunlar›ndan oluflmaktad›r. Tarihin bilimsel gerçekli¤i, tiyatronun ise, estetik gerçekli¤i yans›tt›¤›n› belirtir. Amac›, iktidar› ele geçirmek, elinde tutmak için eyleme giriflen kiflileri canland›r›r. Onlar›n iç kavgalar›n›, tutkular›n›, çeliflkilerini sergiler.
‹ktidar Üçlemesi’ nin bütününde, Kösem Sultan’›n tutkular› gösterilmifltir. Bu tutku, onda bütün insanl›k de¤erlerini hiçe sayacak ölçüye varm›flt›r! ‹ktidar Üçlemesi’nin bütününde, Kösem Sultan’›n tutkular› gösterilmifltir. Bu tutku, onda bütün insanl›k de¤erlerini hiçe sayacak ölçüye varm›flt›r! Kendi ad›n› tafl›yan sonuncu oyunda o, küçük yaflta tahta oturtulmufl torunu 4. Mehmet’i kendi gönlünce yönetme çabas› içindedir. Ancak
BD A⁄USTOS 2014
karfl›s›na çocuk-padiflah›n annesi Turhan Sultan dikilmifltir! Bafllang›çta bütün yetki Kösem Sultan’dad›r. Y›llar boyunca deneyimi, siyaset bilgisi artm›flt›r. En uygun ad›mlar› atmas›n› ö¤renmifltir. ‹ktidar tutkusu onu yolsuzluklara sürüklemifltir: Devlet görevleri para karfl›l›¤›nda da¤›t›l›r. Yoksullara da¤›t›lan sadaka, halka iyi görünme amac›ylad›r.
Edebiyatç›n›n tarihçiden ayr›ld›¤› noktay› “estetik” de¤erlere veridi¤i öncelikle aç›klayan yazar, edebiyat›n çok farkl› dallar›ndan gere¤ince yararlanm›flt›r. Masala, seyirlik oyunlara, fliire s›ras› düfltükçe baflvurmufltur. Örne¤in Turhan Sultan’›n avc›l›ktan hofllanan o¤luna anlatt›¤› bir masal, Kaf Da¤›nda yaflayan canavarla ilgilidir. Canavar, bütün ülkeyi yok etmek üzeredir. Çocuk, okunu at›p yok edebilece¤i canavarla büyükannesinin özleflti¤ini sezmekte gecikmez!
R Turhan Sultan Turhan Sultan “kara”n›n karfl›s›ndaki “ak” kifliliktir. Çocu¤unu kötülüklerden korumaya çabalar. Onun gelecekteki yol haritas›n› düzenler: “Çabuk büyü, o¤lum, çok, çok çabuk! Saraya da girdi ikilik, asker ocaklar›na da. Ancak sen, Mehmet’im, bu çat›flan, bu birbirini yok etmeye çal›flan güçleri buyruk alt›n al›rsan, ancak sen sa¤lam bir bafl olarak geliflir, bu güçleri yararl› bir ifle koflarsan esenli¤e eriflir bu gövde; ancak o zaman gerçek büyüklü¤e, mutlu bir süreklili¤e kavuflur ülken, güçlülü¤e dayan sa¤l›kl› bir bar›fla.”
üflvet, fiyatlara art arda yap›lan zamlar, yolsuzluklar Meddah T›fli’nin gülümseten ac› elefltirisine hedef olur: I. ‹stanbullu: Rüflvet aç›k la¤›mlar gibi ak›yor sokaklarda ve Kösem Sultan’la yeniçeri a¤alar› halk› sa¤mal inek gibi sa¤›yorlar. II. ‹stanbullu: Rüflvet alan da, veren de idam edilirdi eskiden, flimdiyse ald›klar› rüflvetin büyüklü¤üne göre övünüyor devleti ele geçirmifl olanlar; makamlar aç›k art›rmayla sat›lmakta. T›fli: Zam geliyor, bize gam, düflmana bayram geliyor! Ete süte mi, zeytine yumurtaya m›, tuza flekere çaya ekme¤e peynire suya m›, eve bostana tarlaya da¤a tafla havaya m›, düflünmeye düfllemeye gülüflmeye konuflmaya m›? “Neye gelmiyor?” diye sor ki, birader, hep beraber düflünelim tafl›nal›m bulmaya çal›flal›m, bir yandan da zaml› yaflamaya ve de zaml› ölmeye alıflal›m.” Bir sahnede, devletin onurunu 63
BD A⁄USTOS 2014
‹ngiliz elçisine karfl› nas›l savundu¤u gösterilen fieyhülislam Bahayi, divan fliirinin önemli ustalar›ndand›r. Kal›plara s›k›fl›p kalan, halka uzak Osmanl›cayla kanat açan bu fliire elefltirileri vard›r ama kendisi de gelene¤in bask›s› alt›ndad›r: “Ne diye konufltu¤umuz dille yazm›yoruz fliiri? Yok mu ya, pek az kimsenin anlad›¤› bir dille yazacaks›n ki, insanlar›n ço¤u bilgili sans›n seni, yapt›¤›n ifl zor ve ola¤anüstü görünsün. Bulan›kl›¤› derinlik sanmak ne budalal›k! Efendim? Nedir ki, bugün flairlerin hepsi bu uydurma, bu terkiplerle yüklü dili kullan›yor.” Ozan kendisinin, Güle ôlur n’olursâ yoksa âhir gerdifl-i gerdûn Gelir bir dem ki âl›r hâr elinden dâd›n ey bülbül Beytine i¤neyi bat›rmaktan kaç›nmaz: Güle olur n’olursa, yoksa sonunda felek Gün gelir dikenden al›r hakk›n› ey bülbül. Gel de böyle yaz bakal›m okuyan olur mu?” Oyunda, olaylar›n geliflimi boyunca Turhan Sultan, ad›m ad›m siyasetin dilini ö¤renip direnmeye bafllad›¤› için Kösem Sultan, torunu
padiflah› ortadan kald›r›p yerine ‹brahim’in baflka bir cariyeden olan o¤lu Kas›m’› geçirmeyi amaçlamaktad›r. Ancak art›k Turhan Sultan da onun yöntemlerini uygulamaya bafllam›flt›r.
K
üçük padiflah›n sünnet dü¤ününde ortadan kald›r›lmas›n› sa¤layamay›nca saraya bir bask›n düzenlenmesine çal›flan Kösem Sultan, o gece kendisi öldürülür. Turan Oflazo¤lu tarih kaynakl› oyunlar›nda insan davran›fllar›n›, tutkular› ele al›yor. Ama “k›ssadan hisse” ç›karmaktan da geri durmuyor. “Kösem Sultan” oyununun izleyicilerine söyledikleri flöyle: “Kötülük bir süre sindirilebilir, ama kökü kaz›namaz, çeflitli k›l›klara bürünerek insanlar›n aras›nda yine dolaflacak, f›rsat kollayacakt›r. Öyleyse, insanl›¤›n insanca devam›n› sa¤lamas› gerekenlere, bir baflka deyiflle, iyiden yana olanlara düflen nedir? Kötülü¤ün hiçbir zaman büsbütün yok edilemeyece¤ini bilmek, onu iyice tan›mak, ondan daha güçlü olman›n yollar›n› mutlaka bularak onu iyili¤in hizmetine sokmak...” •
konurertop@butundunya.com.tr
On ‹ki Saatlik Ömrün Kalm›fl!
Doktorun muayenehanesinden ç›kt›ktan sonra hemen evine dönen adam, ac› gerçe¤i efline bildirdi: "Oniki saatlik ömrüm kalm›fl" dedi. "Kara kara düflüncelere dalmak istemiyorum. Haydi kalk, bir gazinoya gidelim, tüm gece e¤lenelim." Eflinin hiç de hofluna gitmedi bu öneri: "Tabii sana göre hava hofl" dedi. "Nas›l olsa yar›n sabah erken uyanmak zorunda de¤ilsin..." 64
BD A⁄USTOS 2014
Sahnede tek kiflilik dev kadro:
SUNAY AKIN Yazan: PROF. DR. fiADAN GÖKOVALI
O
Onun rüzgâr›yla binlerce izleyici, tarlada bu¤day ya da tribünde Meksika dalgas› gibi bir sa¤a yalpalan›yor, bir sola. Onlar izleyici de¤il, sanki Mustafa Kemal'in askerleri. Onun bir iflmar›yla kalk›p oturuyor! (fians Tanr›ças› Fortuna, her sunucuya böyle izleyici nasip etsin!) Neler anlat›yor, neler yaflat›yor bize! Bize dayat›lan tarihin yüzündeki örtüyü aç›yor. "Haa, demek iflin asl› böyleymifl" diyoruz. Her sözcük tümcedeki, her tümce, söylemdeki yerini flafl›rm›yor. SOYADINI B‹LEN ÇIKMAZ!
Birden Sunay, elinde cetvel, s›k› bir ö¤retmen oluveriyor. Sa¤ elindeki cetveli, sol avucuna vura vura, bir soru soruyor: ”fiimdi, üç ad›n›n ilk ikisini söyleyece¤im adam› duyan var m› içinizde? Eminim, soyad›n›, 70 milyonda 70 kifli ya bilir, ya bilmez!” Bu moral bozucu giriflten sonra, sorusunu patlat›yor: Ben, "Bunu bilmeyecek ne var" gibilerinden bir ses ç›kar›yorum: Salon buz kesiyor. Sunay'›n hedef göstermesiyle, dokuz bin dokuz yüz doksan sekiz one man showman'dan bir hayk›r›: 65
BD A⁄USTOS 2014
”Kim verdi bu yan›t›? Yoksa aran›zda fiadan Gökoval› m› var?” Suçüstü yakalanm›fl›m. "Yokum" diyecek de¤ilim ya! Canayak›n Sunay Ak›n, yakalad›¤› makamdan sürdürüyor söylevi: ”Bu fiadan Gökoval› var ya, her yerinden fliir f›flk›r›r! Bildi¤imce, belle¤inde en çok fliir saklayan adamd›r! Hangi konuda dara düflsem, açar›m telefonu. Sorum biter bitmez patlat›r yan›t›. Sanki ne soraca¤›m› biliyormufl da, cevab›n› haz›rlam›fl gibi. Bofluna m› ö¤renciler onun için "Google fiadan" ya da "bilgisayar fiadan hocadan daha iyi mi bilecek" diyorlar...” NERDEN BULDUN NASIL B‹LD‹N? Aram›zda y›k›lmaz yak›nl›k, fliir
dostlu¤u var. Da¤c›lar›n "ip kardeflli¤i" gibi. Ayn› flairleri, ayn› flairlerin ayn› fliirlerini sevmemiz, hoflumuza gelir! Ozanlar yar›flmas›ndaki gibi, fliirle at›fl›r ya da satafl›r›z birbirimize: "Sesler nereye gider susunca?" "‹nsan b›rakamaz sevdi¤ini, sevmek insan› b›rak›r" "‹çimde ikinci bir insan gibidir seni sevmek saadeti" "Ve iflte, atom bombalar›yla korunuz açl›¤›m›z!" "Seni düflündükçe gül dikiyorum elimin de¤di¤i yere." "fiimdi bir rüzgar geçti buradan / Kofltum ama yetiflemedim" "Gençlik, ö¤le tatilidir hayat›n" "Ey sevgi dal›mda ilk çiçek açan tomurcuk" "Saadet bir çimendir bast›¤›n yerde biter" 66
"Öldük ölümden bir fleyler umarak / bir büyük bozuldu büyü" "Yüre¤imde durur / onun yoklu¤undan / bana kalan çukur" "fiadan abi, 'yüre¤imde' de¤il, 'göbe¤imde' olacak?" "fiiirle okurun aras›na giremezsin! Yay›ndan sonra fliir okurundur!" "Hakl›s›n galiba. A. Muhtar Kumral'›n dedi¤ince: "fiiire flair gerek / neye neyzen nas›lsa, Onu okuyacaklar / flairce yarad›lsa!.." *** Bir bat› ülkesinde, havada uçaca¤› söylenen bir araç icad edilmifl. ‹lk deneme için, baz› ülkelerden merakl› gençler ça¤r›lm›fl. Bizden de, bir paflan›n eflli¤inde, zeki ve merakl› bir delikanl› gönderilmifl. Deneme uçufluna kat›lacak gönüllü aranm›fl. Bizim delikanl› da kald›rm›fl parma¤›n›. Paflam›z, içine kötü bir fley mi do¤mufl bilinmez, izin vermemifl bizim çocu¤a. Sonra ne mi olmufl? Maalesef uçak düflmüfl ve içindeki tüm yolcular ölmüfl." Peki, kimmifl bu bizim genç, dersiniz? Kim olacak? Elbette Mustafa Kemal!.. Bunu ö¤retmediler bize. ‹flte bu, Çetin Altan'›n "Tarihin Saklanan Yüzü" dedi¤i fley. *** "Do¤uda bir grup isyanc›, devlete karfl› suç ifllemek için, Van Gölü adalar›ndan birinde yuvalanm›fl. Bir askeri birli¤imiz yetiflmifl TatvanGavafl yak›nlar›na. ‹yi de, Ada'ya nas›l
B
BD A⁄USTOS 2014
ulafl›lacak? Komutan, askerlere umutsuzca sormufl: “‹çinizde, gemi yapmay› becerebilecek biri var m›?” Erlerden biri, fazla iddial› olmadan: “‹zin verirseniz, ben bir flans›m› denemek isterim.” Komutan›n elinde baflka seçenek yok ki! "Hadi" demifl; "Göster kendini.” Ama delikanl›, bir grup yoldafl›yla birlikte, Kavuflflahap da¤lar›ndan uygun keresteler kesmifl; k›sa zamanda haz›r etmifl armaday›! Kestirebilece¤iniz gibi, ordumuz adaya varm›fl ve ayaklanmac›lar›n kökünü kaz›m›fl!.. Bu güç ifli beceren genç askerin kim oldu¤unu soracaks›n›z. Hadi, fazla bekletip sizi merakta b›rakmamak için aç›klay›vereyim: Daha sonra, dünyan›n parmak ›s›raca¤›, Kayseri'nin A¤›rnas köyünden, Abdülmennan o¤lu Sinan... L‹R‹K AKLIN TEMS‹LC‹S‹
Sunay Ak›n ile uzunca birlikteli¤imiz, Salihli'de oldu. "fiiir ‹kindileri"mizin, 23 Kas›m 2002'de gerçeklefltirdi¤im on sekizincisinin onur konu¤u idi. Kendisine, Salihli halk› ad›na "Diyonisos fiiir Ödülü" verecektik. Etkinlik, Zafer Keskiner Tiyatrosunda yap›ld›. Hani flu, Melpomene'nin (fiiir Tanr›ças›n›n): "fiu Salihli Tiyatrosunun alt›na dört teker takmal› ‹stanbul'a tafl›mal›" dedi¤i ilçe tiyatrosunda. Salihli halk›, her etkili¤imizde oldu¤u gibi, 500 kiflilik salonu doldurmufl; bir o kadar kifli de,
fuayeye kurulan dev ekrandan gözlüyor Sunay'›. fiairimizin gür ve usta sesi, zaman zaman alk›fllar›n alt›nda kal›yor! belki o coflkun sesler, Lydia göklerinin bir yerlerinde. Sunay Ak›n için haz›rlad›¤›m "‹z" dergisinin kapa¤›nda "fiiirimizde Lirik Akl›n Temsilcisi" yazm›fl›m. Daha ne diyeyim? En iyisi, bu usta flovmen flairin bir fliirini, kendi el yaz›s›yla sunmak; okurlar›m›za bir arma¤an olarak.• 67
E
rgenekon süreci, darbecilerden hesap soruldu¤u, sivilleflildi¤i, demokratikleflildi¤i yalanı üzerine kuruluydu. AKP ve Gülen Cemaati ortaklı¤ıyla yürütülen bu davalarla düflman belirlenen herkes aynı hukuksuzlu¤un esiri haline getirildi. Ama sesi bo¤ulanlar yılmadan konufltu. Haksızlı¤ı, hukuksuzlu¤u, adaletsizli¤i anlattılar; en çok da iç sesleriyle. Suzan da kendi iç sesiyle "dıflarıdaki" birinin "içerisini" anlatıyor... Ahmet fiık
BÜTÜN K‹TAPÇILARDA
Silivri Zindan›
Aziz Kardeflim Dr. fiahin Musao¤lu aydar Aliyev Yüksek Harp Okulu Komutan Müflaviri olarak atand›¤› Azerbaycan’da, “Ba¤›ms›z Azerbaycan Ordusu”nun yeniden yap›land›r›lmas› yan›s›ra, subaylar›n›n e¤itimi ve özel bir yap›da yetifltirilmeleri görevlerini de üstlenen Kurmay Albay Suat Ayt›n, bu görevlerini baflar›yla ve takdirlerle yerine getirdikten sonra döndü¤ü Türkiye’de, Balyoz Davas› san›¤› sav›yla Silivri Cezaevi’ne “kapat›lm›fl”t›. Özgürlü¤ünden dört y›l süreyle yoksun b›rak›lan ve Anayasa Mahkemesi’nin 18 Haziran 2014 günü ald›¤› karar uyar›nca, tüm Balyoz San›klar›’yla birlikte 19 Haziran 2014 günü özgürlü¤üne kavuflan Em. Kur. Albay Suat Ayt›n, cezaevindeki son günü Bakü’deki dostu Dr. fiahin Musao¤lu’dan bir mektup alm›flt›. Azerbaycan’›n sayg›n gazetesi “525’inci Gazetede “Hardasan Suat Ayt›n?” bafll›¤›yla yay›mlanan bu mektubu biz de ayn› bafll›kla Bütün Dünya’n›n geçen say›s›nda sizle paylaflm›flt›k. Em. Kur. Albay Suat Ayt›n, dostu Dr. Musao¤lu’n›n cezaevinde kendisine ulaflan bu mektubuna karfl›l›¤›, özgürlü¤üne kavufltuktan ancak on gün sonra verebildi. Bu "gecikmesinin" nedenini ise flöyle aç›klad›:
H
69
BD A⁄USTOS 2014
"‹çerdeyken san›k arkadafllar›m›z›n birbirimize verdi¤imiz bir sözümüz vard›: Serbest kald›¤›m›z günün tam bir hafta sonras› ayn› gün, saat 10.30'da An›t Kabir'in merdivenlerinde buluflacak ve birlikte ilk iflimiz olarak Atatürk'ün kabrini ziyaret edecektik. ‹kinci sözümüz ise, içerdeki dört y›l›m›n ikisini, ayn› hücrede birlikte geçirdi¤imiz De¤erli Dostum Prof. Dr. Mehmet Haberal'›n bana, benim ona verdi¤imiz sözümüzdü. ‹kimizden hangimiz daha sonra tahliye olursak, önce Atatürk'ü sonra da önce tahliye olan›m›z› ziyaret edecektik. Bu sözlerimi yerine getirdim. Tahliyemizden tam bir hafta sonra, 26 Haziran günü tüm Balyozcu arkadafllar›m›z dedi¤imiz yerde bulufltuk, birlikte ilk ifl olarak önce Atatürk'ümüzü ziyaret etmek görevimizi yerine getirdik. ‹kinci sözümü ise bir gün sonra, Baflkent Üniversitesi'ndeki diploma töreninin yap›ld›¤› gün, iki y›ll›k 'Hücre dostum' Prof. Haberal'› ziyaret ederek yerine getirdim. Bakü'deki dostum Dr. fiahin Musao¤lu'nun mektubuna karfl›l›¤›m› ise, özgürlü¤üme kavufltu¤um günden ancak on gün sonra yerine getirebildim." Em. Kur. Albay Suat Ayt›n'›n Bakü'deki dostu Dr. Musao¤lu'nun mektubuna verdi¤i karfl›l›¤›, afla¤›da Suat Ayt›n, Prof. Dr. bulacaks›n›z. *** Mehmet Haberal ile
H
ardasan, Suat Ayt›n” bafll›kl› yaz›n›z ata topraklar›ndan bir ç›rp›da adeta ›fl›k h›z›nda, Anadolu’yu geçerek, Silivri Zindan›’n›n kal›n duvarlar›n› bir mermi gibi delerek bana ulaflt›. Okudum, okudum, okudum, Okudukça Z›¤’daki “Haydar Aliyev ad›na Azerbaycan Ali Harbi Mektebi”ne gittim; Okudukça, oradaki dostlar›m› hat›rlad›m; Okudukça, Devlet Opera ve Balesi’nde “Ku¤u Gölü” balesini izledim; 70
Okudukça, sahilde neft kokusunu içime çekerek dolaflt›m; Okudukça, fiehitler H›yaban›’ndan Bakü’yü seyrettim; Okudukça, fieki Han Saray›’n› hayranl›kla gezdim; Okudukça, Ressamlar Soka¤›’ndaki seyyar tezgah›nda Rus saatleri satan esnafla konufltum; Okudukça, Özgürlük Meydan›’nda 28 May›s’da Harbiyelilerin geçit töreninde selama durdum; Daha çok fley hat›rlad›m, duyguland›m ama yazmaya kalem ka¤›t dayanmaz.
Haydar Aliyev Yüksek Harp Okulu Komutan Müflaviri Kurmay Albay Suat Ayt›n, resmi bir ziyarette bulunan Emekli Subaylar Derne¤i Baflkan›, Em. Tümg. (Bugünkü Bütün Dünya yazar›) S›tk› Ayd›nel’e okulu gezdiriyor ana bu duygular› yaflatt›¤›n için çok teflekkür ederim. Üzülerek ifade ederim ki, suçsuz olmama ra¤men iftira ve baz› tertipler neticesinde 4 y›ldan bu yana Silivri Zindan›’nda tutuldum. O sürenin her dakikas›nda, masumiyetimizin tespit edilerek özgürlü¤e kavuflaca¤›m›za tüm kalbimle inand›m. Ben 2004 y›l›nda tekaüte ayr›ld›ktan sonra baz› Türk fiirketleri’ne dan›flmanl›k hizmeti vermek amac›yla çok kez Bakü’ye seyahat ettim. Son olarak 2006 y›l›nda gitmifltim. Azerbaycan’›m›z›n geliflmesini yak›ndan ve ilgiyle takip ediyorum ve çok mutlu oluyorum. Bilir misin ki bir Türk Gazetesi’nde yay›mlanan tam sayfa Bakü resmi, bu
B
dört y›l boyunca her an, Silivri, 5 nolu Cezaevi’nde, hücremin duvar›ndaki varl›¤›yla bana efllik etmifltir. ‹nflallah özgürlü¤üme tam olarak kavuflunca ilk seyahatimi öz topraklar›m›za yapmak istiyorum. Aziz Kardeflim, Suat Ayt›n’›n, Azerbaycan’da Atatürk'ü anma günü konuflmas› 10 Kas›m 1998
71
BD A⁄USTOS 2014
iflgal alt›ndaki topraklar› ele geçirecek ve milyonlarca kaçk›n öz memleketlerine geri dönecektir. Ben Ali Harbi Mektep’ten mezun olan genç zabitlerin gözlerinde o ›fl›¤› gördüm.
S Makam odas›nda efli Sevim Ayt›n ‹le 10 Kas›m 1998 Ben Ali Harbi Mektep’te görevimi bitirip, ayr›l›rken Harbiyeli’lere bir konuflma yapm›flt›m ve demifltim ki: “Ben sizlere görev süresince gece gündüz demeden faydal› olabilmek için çok çal›flt›m. Hatta babam rahmete gitti, ben onu topra¤a koydum ve ertesi günü Bakü’ye döndüm. Size hakk›m› helal etmek için iki iste¤im vard›r: Birincisi mektepten mezun olarak ö¤rendiklerinizi, Azerbaycan Ordusu’nun geliflmesi için uygulaman›z, ikincisi Ermeni iflgalindeki topraklar› geri alman›zd›r.” ok flükür ki, Harbiyeli’lerin ço¤unlu¤u mezun olarak birinci iste¤imi yerine getirdiler. Ben de b›rak›l›fl merasimlerine gelerek o mutlulu¤u ve gururu yaflad›m. ‹nan›yorum ki, gün gelecek, zabitler
Ç 72
evgili Kardeflim, “Da¤ da¤a kavuflmaz, insan insana kavuflur” derler. fiimdi de yurt d›fl›na ç›kma yasa¤›m kald›r›l›nca, inflallah en k›sa zamanda hasretle kucaklaflaca¤›z. Sab›rs›zl›¤›m› hoflgörü ile karfl›layaca¤›n inanc›yla, Sahilde dolafl›rken, Gençlik, Nizami, Sahil, ‹limler Akademiyas› metro istasyonlar›nda ve vagonlarda, Dostlar ile sohbet ederken, Bakü sokaklar›nda dolaflan bir Harbiyeli görürsen, gece gündüz ya¤murda, Bakü rüzgar›nda yürürken karfl›laflt›¤›n herkese benden selam olsun. Ben, sahilde yürürken denizden gelen neft kokusunu özledim; Ben, metro istasyonlar›n› özledim; hele hele tren tünelden gelirken yüzüme çarpan rüzgar› özledim; Ben, kan kardefllerimi özledim; Ben, samimiyeti, ahde vefay›, güleryüzü özledim; Ben, Azerbaycan’› özledim. Aziz Kardeflim, Sat›rlar›ma son verirken, sana selam›m› ulaflt›ran A¤abeyimiz Hikmet ‹brahimo¤lu’na çok teflekkür ederim. En k›sa zamanda kucaklaflmak üzere, sa¤l›k ve huzur dolu günler dilerim. Herkese selamlar. Türkiye Azerbaycan kardeflli¤i ve dayan›flmas› sonsuza dek devam etsin. Em. Kur. Alb. Suat Ayt›n
Haz›rlayan: SENEM SENGÜL KARAN
Bilginizi Denetleyin 1- Jean Nicot taraf›ndan Bat› dünyas›na tan›t›lan insanl›k düflman› tütünün anavatan› neresidir?
5- Afla¤›dakilerden hangisi yaln›zca karbon atomundan oluflmufltur?
9- Hangisi 2006 y›l›nda Nobel Edebiyat ödülü alm›fl Türk yazar Orhan Pamuk a ait bir romand›r?
a- Karadeniz b- Hindistan c- Amerika d- Çin
a- Elmas b- Yakut c- Zümrüt d- Granit
a- K›l›ç yaras› b- Sar› Traktör c- Tutunamayanlar d- Kar
2- 1908 y›l›nda Hans Geiger taraf›ndan icat edilen Geiger sayac› neyi ölçmektedir?
6- Afla¤›dakilerden hangisi bir kumar arac› olabilir?
10- Tafl›tlar ve makinelerde, sars›nt›lar› azaltmak için kullan›lan sistem hangisidir?
a- Elektrik ak›fl›n› b- Atom kütlesini c- Radyasyonu d- Ifl›k h›z›n›
a- Hisse senedi b- Repo c- Vadeli hesap d- Hazine bonosu
3- Yahudilerin M›s›r’daki kölelikten kurtulufllar› an›s›na her y›l 8 gün kutlad›klar› bayram hangisidir?
7- Görme, iflitme, koku ve manyetik alg›lama duyular›n›n tümüne sahip hayvan hangisidir?
11- ‹sa’n›n ö¤üt ve inançlar›n› yayma ifliyle görevli on iki yard›mc›s›na verilen isim hangisidir?
a- Ramazan b-Hamursuz-Pesah c-Yom Kipur d- Hanuka
a- Yarasa b- Köpek bal›¤› c- Güvercin d- Baykufl
a- Aziz b- Saint c- Havari d- Yoldafl
4- Afla¤›daki sebzelerden hangisi botanik alan›nda meyve olarak kabul edilmektedir?
8- Bir yerin veya ülkenin güç kullanarak d›fl ba¤lant›s›n›n kesilmesine ne ad verilir?
12- Ortama göre renk de¤ifltiren sürüngen hangisidir?
a- Brokoli b- Kabak c- Karn›bahar d- P›rasa
a- Ambargo b- Abluka c- ‹flgal d- Çevreleme
a- Diferansiyel b- ABS c- Amortisör d- Hidrolik
a- Komodo Ejderi b- Mürekkep bal›¤› c- Bukalemun d- Geko Yan›tlar: 151. sayfada
Evrensel Bak›fl Aç›s› Gürbüz Evren
Avrupal› Cüzzam Hastalar›n› ‹yilefltiren
Yar›madan›n S›rr› Mu¤la’n›n Datça ilçesine ilk kez 1986 y›l›nda gitmifltim. Strabon’un, “Tanr› sevdi¤i kulunu uzun ömürlü olsun diye Datça Yar›madas›’na b›rak›rm›fl” sözünü de yine ilk kez o tarihte duymufltum.
Ç
ok düflük nem oran›, eflsiz havas› ile solunum ve baz› deri hastal›klar› için flifa kayna¤›d›r. Datça’ya gitti¤im ilk y›llarda, herkes iyi niyetle Yar›mada hakk›nda bildiklerini anlat›yor, bölgenin çok farkl› bir yer oldu¤unu kan›tlamaya çal›fl›yordu. Doksanl›k ninelerden ve dedelerden bile Datça yar›madas› hakk›nda çok fley ö¤rendim. Anlat›lanlar›n ço¤u tarihsel
74
ve bilimsel gerçeklere ayk›r› bile olsa, “Kayna¤›n›z ne? Bunlar›n kayd› var m›?” diyerek kimseyi incitmedim. Akl›ma yatmayan konular›, Bat›l› ve Eski M›s›r kaynaklar›na ulaflarak araflt›r›p, do¤ru bilgileri bulmaya çal›flt›m. Datça’n›n baz› köylerinin Avrupa (‹spanyol ve ‹talyan) as›ll› kifliler taraf›ndan kuruldu¤u yönündeki söylenceyi birçok kifliden dinledim.
BD A⁄USTOS 2014
Anlat›lanlara göre, “Avrupa’daki cüzzaml› hasta say›s› art›nca, krallar, korsanlara para vermifl ve hastalar› uzaklara götürüp b›rakmalar›n› istemifltir. Korsan gemilerinden birkaç› da, cüzzaml›lar› Datça Yar›madas› k›y›lar›na tafl›m›flt›r. Hastalar ise Datça’n›n, muhteflem havas› sayesinde eski sa¤l›klar›na kavuflmufl, köyler kurarak burada yaflamay› seçmifltir.” Datça’n›n hangi köylerini cüzzam hastalar› kurmufltur? Anlat›lanlarda yüzde 1 de olsa gerçeklik pay› var m›d›r? Bu konuyu çok araflt›rd›m. “Avratlar Cenneti Fransa” adl› son kitab›m için uzun y›llar önce bafllatt›¤›m çal›flmalarda, Katolik dünyas›n›n ruhani merkezleri Avignon ve Vatikan’da ulaflt›¤›m belgeleri incelerken, yaz›ya konu olan iddialar hakk›nda rastlad›¤›m bilgileri bir kenara not etmifltim.
bitiren Avrupal› krallar, yeni hastalar›n geliflini önlemek istemifltir. Çözüm olarak ise Kilisenin de onay› ile cüzzaml› Haçl› askerlerinin, bugünkü Suriye, Lübnan, ‹srail k›y›lar›ndan bindirildikleri gemilerden aç›k denizde at›lmas› ya da Avrupa’ya uzak yerlere b›rak›lmas› kabul edilmifltir. Vatikan’a, 1377 y›l›nda tafl›nmalar›ndan önce Katolik dünyas›n›n ruhani liderleri Papalar›n merkezi, Fransa’n›n Avignon kentidir. Avignon Kilisesi’nin özellikle 12791380 y›llar› aras›ndaki kay›tlar›nda, konuyla ilgili bilgiler vard›r. Papa 4. Alexandre, Papa 4. Clement, Papa 10. Gregorius, Papa 3. Nicholas dönemindeki belgelerde, cüzzaml› Haçl› askerlerinin Avrupa’ya getirilmemesini isteyen emirler bulunmaktad›r. Pierre d’Auvergne adl› bir Haçl›
T
arihi kaynaklar, Kudüs baflta olmak üzere Anadolu ve Ortado¤u’ daki kutsal mekânlar› ele geçirmek isteyen Hristiyanlar›n, ilk Haçl› seferini 1096, sonuncusunu ise 1272 y›l›nda düzenledi¤ini yazar. Özellikle son seferlerde, Haçl› askerleri Ortado¤u’da cüzzam hastal›¤›na yakalanm›flt›r. Böylelikle hastal›k, Avrupa’da ‹spanya, Fransa, ‹talya k›y›lar› (o tarihlerde ‹talya adl› bir ülke yok), ‹ngiltere ve Almanya’da salg›na dönüflmüfltür. Salg›n› büyük u¤rafllar sonucu
Haçl› askerleri Ortado¤u’da cüzzam hastal›¤›na yakalanm›flt›r. 75
1349 y›l›nda kay›tlara al›nan bir notta “Rodos’un karfl›s›ndaki adan›n aç›klar›nda bulunan uzun kara parças›na b›rak›lan cüzzaml›lar iyilefltiler ve da¤›n›k flekilde yerlefltiler” denilmektedir. komutan›ndan, Papa 13. Benedictus’e, 1303 y›l›nda yaz›lan mektupta, cüzzam hastal›¤›na yakalanm›fl haçl› askerlerinden bir bölümünün Rodos Adas› çevresine b›rak›ld›¤› belirtilmifltir. Benzeri bir bilgi de, Papa 5. Clement’a, 1306 y›l›nda yaz›lan bir raporda vard›r. Burada da, cüzzaml› Haçl› askerlerinin Rodos’un “karfl› k›y›lar›na” b›rak›ld›¤›, yanlar›na yiyecek ve içecek verildi¤i vurgulanm›flt›r.
G
örüldü¤ü üzere aç›kça isimleri verilmese de Rodos’un karfl› k›y›lar› denilerek Bozburun ve Datça yar›madalar› iflaret edilmektedir. Ya da bu sonuç ç›kar›labilir. Kilise kay›tlar›nda, belki de en etkileyici olan›, Papa ‹onnes’e, 1315
76
(1317 de olabilir) y›l›nda iletilen bir bilgi notudur. Belgede, söz konusu bölgelere b›rak›lan cüzzaml›lar›n iyileflti¤i ve Avrupa’ya dönmek için Papa’dan izin istedi¤i bildirilmektedir. Avrupa ise o s›rada, 1307 y›l›nda bafllayan ve 15 y›l süren cüzzam salg›n›n›n etkisindedir. Papa ‹onnes, hastalar›n iyileflti¤i bir bölgenin varl›¤›ndan haberdard›r. Kilisenin, cüzzaml›lar› günahkârlar olarak nitelendirip, sürülmelerini ya da öldürülmelerini istedi¤i bu y›llarda, ‹onnes yeni bir karar al›r. Buna göre cüzzam hastalar› gemilere bindirilerek, “Rodos Adas› çevresi ya da karfl› k›y›lar›” olarak tan›mlanan yerlere b›rak›lacakt›r. Böylelikle hem hastalar iyi olacak hem de imaj› bozulan Katolik Kilisesinin, asl›nda insan› düflündü¤ü ve insan hayat›na de¤er verdi¤i kan›tlanacakt›r. on giden kafilenin ak›beti hakk›ndaki bilgileri ise Papa 6. Clement döneminde, 1349 y›l›nda kay›tlara al›nan bir notta görüyoruz. Buradaki yer tan›mlamas› da çok ilginçtir. “Rodos’un karfl›s›ndaki adan›n aç›klar›nda bulunan uzun kara parças›na b›rak›lan cüzzaml›lar iyilefltiler ve da¤›n›k flekilde yerlefltiler” denilmektedir. Rodos’un karfl›s›ndaki ada denilerek Sömbeki (Simi), uzun kara parças› tan›mlamas›yla da Datça Yar›madas›’n›n tarif edildi¤ini söylemek mümkün. Belgelerde eksik olan bilgi, hastalar›n milliyetleridir. Sonraki y›llara ait belgelere bakt›¤›m›zda, Datça k›y›lar›na getirilen hastalar›n sadece
S
BD A⁄USTOS 2014
cüzzaml›lar olmad›¤›n› anl›yor, Avrupa’y› kas›p kavuran veba salg›nlar›ndan kaçan baz› ‹spanyol, ‹talyan ve Frans›z gruplar›n da bölgeye s›¤›nd›¤›n› gösteren bilgilere rastl›yoruz. Özellikle 1392, 1401, 1414, 1418, 1420 ve 1436 y›llar›ndaki veba salg›nlar›na iliflkin belgelerde, Rodos fiövalyelerinin korumas›ndaki gemilerin, Akdeniz’deki korsan tehlikesini yaflamadan Rodos civar›na ulaflt›¤› belirtilmektedir.
B
u konudaki ilk anlafl›l›r belge, Fransa’n›n Avignon kentindeki Papa 7. Clement’›n, Aral›k 1392’de, Saint Jean fiövalyeleri olarak da bilinen Rodos flövalyelerine gönderdi¤i bir mektuptur. Papa, flövalyelere, “Avrupa’y› kas›p kavuran veba salg›n›ndan kaçan baz› Hristiyanlar, sa¤l›k içinde yaflayacaklar› yeni topraklara gitmek istiyor. ‹spanya ve Fransa limanlar›ndan yola ç›kacak bu Hristiyanlar›n Akdeniz’deki korsan tehlikesinden korunmalar› gerekiyor” demektedir. Rodos fiövalyelerinden, fiubat 1393’de gelen yan›tta ise Hristiyan dünyas›n› her türlü tehlikeden korumak görevini baflar›yla yerine getirecekleri belirtilmektedir. Bu yan›ttan tam 5 ay sonra da, Rodos fiövalyelerinden Papa’ya gönderilen bir mektupta, içinde ‹spanya’dan gelen Hristiyanlar›n bulundu¤u 3 geminin Rodos civar›ndaki adalara demirledi¤i, bunlardan ikisinin, bir ucunda “Cnide” di¤er taraf›nda ise “Loryma”n›n bulundu¤u k›y›lara gitmek üzere hareket etti¤i bildirilmektedir. Söz
konusu bölgenin, Rodos adas›n›n karfl›s›nda, Bozburun Yar›madas›’ndaki Bozukkale ve Datça Yar›madas›’ n›n ucundaki Knidos aras›ndaki k›y›lar oldu¤u anlafl›lmaktad›r. Bu bilgileri do¤rulayacak baflka belgelerden de bahsetmek gerekiyor. Katolik dünyas›nda iki ayr› papan›n oldu¤u bu dönemde, Romal› Papa 9. Boniface’›n flövalyelere yazd›¤› mektup ve ald›¤› yan›t ta bu bak›mdan önemlidir.
P
apa 9. Boniface, Mart 1393’ de, Rodos fiövalyelerine gönderdi¤i mektupta, Napoli’ deki veba salg›n›n, kent nüfusunun yar›s›n› k›r›p geçirdi¤ini, rahipler ve rahibelerin ço¤unlukta oldu¤u kalabal›k bir grup Hristiyan›n, hastal›¤›n ulaflamayaca¤› ülkelere deniz yoluyla gönderilece¤ini söylemektedir. Bu
Papa 7. Clement 77
BD A⁄USTOS 2014
gruplar›n güvenli bir flekilde gidecekleri yere ulaflt›r›lmalar› durumunda, flövalyelere 3 bin duka alt›n verilece¤i de ayr›ca belirtilmektedir. Gelen yan›ttan, bahsi geçen alt›nlar›n flövalyeleri mutlu etti¤i anlafl›lmaktad›r. Çünkü flövalyeler, gerekeni yapmak için hemen harekete geçeceklerini söylemektedirler. Belgelerde, birkaç gemi denildi¤i için, gelen gemi say›s› bilinmemektedir. Belgelerde dikkat çeken nokta ise Rodos fiövalyeleri’nin Papa 9. Boniface’a verdikleri bilgilerdeki baz› ayr›nt›larla ilgilidir. Bunlardan en önemlisi de, “Napoli’ den gelenleri, y›llar önce cüzzam hastas› Hristiyanlar›n yerleflti¤i bölgenin k›y›lar›na b›rakt›k” cümlesidir. Papa 7. Clement ve Papa 9. Boniface, döneminde gelenlerin ak›beti konusunda ilginç bilgiler içeren belgeler vard›r. Bunlardan Avignon’ daki Papa 8. Clement’e, din adam› Pere Soulage, yani Rahip Soulage taraf›ndan Nisan 1424’te gönderilen mektuptaki ifadeleri aktararak, konuyu ayd›nlatmak mümkün.
R
ahip Soulage, Rodos fiövalyeleri’nin yard›m›yla geldikleri bölgede, “Uzun y›llar önce buralara yerleflmifl cüzam hastas› Hristiyanlar›n çocuklar› ve torunlar›yla karfl›laflt›klar›n›, onlara misafir olduklar›n›, çok yard›m gördüklerini” söylemektedir. “Her hastay› iyilefltirecek kadar eflsiz bir havaya sahip bu Yar›mada, tarihte birçok kavmin istilas›na u¤ram›fl” diyen Rahip Soulage, bu sözlerinin kan›t› olarak ise “En uç noktada, 78
Papa 9. Clement depremlerle y›k›lm›fl, terk edilmifl çok büyük kentin kal›nt›lar›ndaki Kiliseler dahil dini mekanlar›” göstermektedir. Söz konusu kentin ad›n› vermese de, “2 farkl› denizde 2 ayr› liman› var” ifadesi de, buran›n Knidos antik kenti oldu¤una iflaret etmektedir. Papa 4. Eugène ise 1435 y›l›ndan itibaren, Rodos civar›na giden Hristiyanlar›n durumunu ö¤renmek ve onlarla ilgilenmek üzere bölgeye din adamlar› göndermeye bafllam›flt›r. Rahip Jean, Rahip Bénédict, Rahip Richard ve Rahip Clement gibi din adamlar›n›n kaleme ald›¤› mektup ve raporlarda, yer isimleri daha net biçimde verilmektedir. Datça Yar›madas› ve buraya gelenler ile dönenler ya da baflka topraklara gidenler konusunda baz› bilgiler aktar›lmaktad›r. Bir baflka yaz›da bunlar› anlatmaya çal›flaca¤›m.• gurbuzevren@butundunya.com.tr
Yaflamdan Yans›malar
B
Nuray Bartoschek
ilmiyorum Diyebilmek
“M›s›r piramitlerinin Türkiye’den kaç›r›ld›¤› ortaya ç›kar›lm›fl, bu tip tarihi eser kaçakç›l›¤› konusunda ne düflünüyorsunuz?” ir televizyon kanal›n›n haz›rlad›¤› videoda yoldan geçen insanlara sorulan bu soruya verilen yan›tlardan baz›lar› flöyle: “Tarihi eserler çok önemlidir bence, Türkiye’de kalmalar› daha iyidir.” “Niye kaç›r›yorlar ki, niye güvenlik yok? Türkiye’de güvenli¤in olmas› laz›m.” “M›s›r piramitlerinin kaç›r›ld›¤›n› söylüyorsunuz de¤il mi? Çirkin bir fley tabi, kaç›r›lmamas› laz›m.”
B
79
BD A⁄USTOS 2014
“Bunlar muhtemelen Avrupa’ya kaç›r›lm›flt›r, büyük fiyata satmak için.” unucu dayanamay›p kendinden son derece emin biçimde konuflan gence soruyor : ”Sizce M›s›r piramitlerini nas›l kald›r›p kaç›rm›fl olabilirler?” Yan›t haz›r: “Bence herhalde gümrükten bir ba¤lant›lar› olmal› ki kaç›rs›nlar, yoksa imkan› yok. Avrupa’da çok s›k› güvenlik önlemleri var, çantalar›n›z didik didik aran›yor”
S
Bir baflka genç adam konufluyor kendisine uzat›lan mikrofona: “Kötü bir fley ya, kabul edilir fley de¤il. Bu tür ifllemleri yapan kiflilerin kötü flekilde cezaland›r›lmas›n› isterim.” Birkaç y›l önce büyük olay yaratan WikiLeaks belgelerini an›ms›yor musunuz? Hükümetlerin ve di¤er kurulufllar›n kaynak göstermeden gizli 80
belgelerini yay›nlayan internet sitesi WikiLeaks ile ilgili günlerce yaz›l› ve görsel medyada yay›mlanan haberlerden sonra yap›lan sokak röportaj› çok önemli bir gerçe¤i, bir kez daha gözler önüne seriyordu. ‹flte “WikiLeaks nedir?” sorusuna verilen yan›tlardan baz›lar›: “Yabanc› futbolcu, Alman ya da Frans›z olabilir.” “‹laç ismi olabilir. Romatizma için.” “Market ismi, yiyeceklerin sat›ld›¤›.” “Befliktafl’›n yeni transferi olabilir. Ben Fenerbahçeliyim, iyi bir futbolcudur ama. Ad›n› duyurmufltur.” “Bilgisayar profesörü gibi bir fley.” “Muhalefet ve iktidarda olanlar›n at›flmalar›d›r.” “Kestane.” Kestane yan›t› üzerine sunucu “Ne kestanesi efendim?” diye sorunca gerekli aç›klamay› en ince ayr›nt›lar›na dek al›yoruz: “Wikileaks bildi¤imiz kuzu kestanesidir. Bal›kesir taraflar›nda yetiflir. Ortaboydur, üzeri çizilerek piflirilir. Çok faydal›d›r, kalbi gençlefltirir, cildi güzellefltirir, zekay› gelifltirir (!)” efl duyu organ›m›z›n ne oldu¤u ile ilgili yap›lan bir baflka sokak röportaj›nda verilen yan›tlar aras›nda kafl, difl, dudak, el, ayak, kafa, karaci¤er olmas› de¤il as›l düflündürücü olan.
B
BD A⁄USTOS 2014
Bana sorarsan›z “Yok art›k, bu kadar da olamaz!” dedi¤imiz verilen yan›tlardan çok daha önemli bir ayr›nt› var: Farkl› konularda sorulara yan›t veren her yafltan, her kesimden insanlar›n en belirgin ortak özelli¤i verdikleri yan›t›n do¤rulu¤undan son derece emin olmalar›. nternette araflt›rd›¤›n›zda bunlara benzer daha pek çok örnek bulabilirsiniz. ‹nsanlar “Bilmiyorum” demek yerine daha önce hiç duymad›klar›, hiçbir bilgi sahibi olmad›klar› konularda, konunun uzman›ym›flças›na dakikalarca fikir yürütebiliyor, yorumlarda bulunabiliyorlar. Yüz mimiklerine, kendilerinden son derece emin ses tonlar›na bakarsan›z herkes, her konuda uzman! Bu “bilmedi¤i halde biliyormufl gibi yapma” öyle boyutlara ulafl›yor ki , kimi zaman milyonlar gözü kapal› inan›yor anlat›lanlara. Bir delinin kuyuya att›¤› tafl› k›rk ak›ll›n›n gücü yetmiyor ç›karmaya. ‹pleri acemi oyuncular›n elinde, kuklalara dönüflüyoruz giderek. Bilmedi¤i halde biliyormufl gibi yapanlar en tehlikeli insanlard›r. Söyledikleri yalanlara önce kendileri inan›r, sonra baflkalar›n› inand›rmaya çal›fl›rlar. Bu insanlara hiçbir fley ö¤retemezsiniz. “Bilmiyorum” diyebilmek bir erdemdir. Gözlerini kaç›rmadan, bafl› dimdik “Bilmiyorum” diyen insanlara büyük sayg› duyuyorum. “Bilmiyorum” diyen insan ö¤renmeye aç›k insand›r. “Bilmiyorum” diyebilen kiflinin özgüven, kendini kan›tlamak, egosunu
‹
Bilmedi¤i halde biliyormufl gibi yapanlar en tehlikeli insanlard›r. Söyledikleri yalanlara önce kendileri inan›r, sonra baflkalar›n› inand›rmaya çal›fl›rlar. Bu insanlara hiçbir fley ö¤retemezsiniz. doyuma ulaflt›rmak gibi sorunlar› yoktur. Bilmedi¤i halde konunun uzman›ym›fl gibi fikir yürütenler ise “Bilmiyorum” demeyi onurlar›na yediremez, utan›rlar ama ne ac›d›r ki, bilgisizliklerinin üzerini örtmek için tehlikeli bir özgüven duygusu ile gözlerimizin içine bakarak yalanlar söylemekten utanmazlar. Yaflant›m›za yön verecek seçimleri yaparken, dostlar›m›z›, doktorumuzu, ustam›z› seçerken gerekti¤inde “Bilmiyorum” sözcü¤ünü kullan›p kullanmad›klar›n› da göz önünde bulundurmazsak yüksek bedeller ödemek zorunda kalabiliriz. “Bilmiyorum” demek bilgelik gerektirir. Bertrand Russel’›n sözünü unutmayal›m: “Ak›ll›lar hep kuflku içindeyken aptallar küstahça kendinden emindir.” nuraybartoschek@butundunya.com.tr 81
Sporun Dünyas› Metin Gören
Güzel Türkçemizin, 29 harften oluflan y›llar›nda, önce sözcükler, sonra tümceler kurabilmek için sevgili ö¤retmenlerimiz ola¤anüstü bir çaba gösterdiler. üce Atatürk'ün; dünyada benzerleri olmayan devrimlerinin, en önemlilerinden biri, Harf Devrimi'nin, nitelikli, nicelikli ve bat›ya dönük yaz›m türünün, körpecik belleklere kaz›nmas› kolay olmufltu. Baflö¤retmen Yüce Atatürk'ün, elinde tebeflirle yaz›m tahtalar›n›n bafl›na geçip, ''Bu güzel vatan›n asil insanlar› art›k; medeni ülkelerin kulland›¤› latin alfabesiyle yazmay› ö¤renecektir.'' demiflti. Yüce Atatürk'ün s›n›r› olmayan güvenini, bu asil halk›n tüm bireyleri yediden yetmifle sarsmad›. Dilimizin yozlaflm›fl ve her türlü lisandan bir parça birfleyler alm›fl çarp›kl›¤›n›n yok edilifli büyük bir hevesle y›llarca sürdü. Sonuç; günümüze gelindi¤inde
Y
82
BD A⁄USTOS 2014
gitti. Ali kitap oku... uflkusuz; baba çocu¤una top alm›flt›. Bir aflama daha katederek, ald›¤› topu, o¤lu veya k›z›yla oyunlara dönüfltürmüfl o topun keyfini ç›karm›fllard›.Yeni ülke Cumhuriyetin yüce lideri Atatürk; Türk gençli¤inin modern ça¤a uygun yetiflmesi ve de yetifltirilmesi için gösterdi¤i çaban›n meyvalar›n› toplamak istiyordu. Y›l 1938'in 10 Kas›m'›. Perde kapand›, oyun bitti. Baba çocuklar›na bir daha top atamad›. Ve dünya gelifltikçe, evrensel gösteri sporda geliflti. Akl›n› kullanan, gücünü ve alt yap›s›n› güçlendiren ülkeler, kürsülere ç›kt›, bayraklar›n› göndere çektirdi. Sömürgecili¤in anavatan› Afrika'n›n uyan›fl› bat›n›n dudaklar›n› uçuklatt›. Sporun bir yaflam biçimi oldu¤unun fark›ndal›¤›nda olan ülkelerin, geliflmekte olan çocuklara yat›r›mlar›n›n s›n›r katsay›lar›n›n tepelerini deldi ama halk›ndan, hükümetinden, zenginlerinden büyük destek gördü.
K
Atatürk; Türk gençli¤inin modern ça¤a uygun yetiflmesi ve de yetifltirilmesi için gösterdi¤i çaban›n meyvalar›n› toplamak istiyordu. ne yaz›k ki hayal k›r›kl›¤›yd›. Yeniden bafla döndük ve sonuçta bat› dilleriyle yozlaflan Türkçe olgusu, Arap sempatizanl›¤›n›n egemenli¤iyle, karmakar›fl›k, anlafl›l›rl›¤› kaybolan bir dil haline dönüfltü. Çok ak›c› bir tümcenin, bafl›na, ortas›na ya da sonuna gönderilen, arapça sözcük ilaveleri ise anlafl›l›r gibi de¤ildi. O temiz, yeni dilimiz Türkçemizin ö¤renim y›llar›nda, kitaplar›m›zda ilginç tümceler oluflturulmufltu; Baba bana top al. Ayfle okula
ili’nin baflkenti Santiago'nun Belediye Baflkan› Alveres Dominguez'in tüm ülkede büyük yank› uyand›ran, ''Çocu¤unun sporcu olmas›n› teflvik eden ailelere, her türlü destek yeni oluflturdu¤umuz bir fondan sa¤lanacakt›r.'' söylemi, binlerce aileyi harekete geçirdi. Dominguez'in bu uygulama yönetimi, di¤er kentlerin baflkanlar›n› da heveslendirdi. fiili Spor Bakanl›¤›, kendilerine ayr›lan bütçenin yükseltilmesi için yeni bir baflvuruda bulun-
fi
83
BD A⁄USTOS 2014
layacak yeni bir jenerasyon oluflturuyor.'' fiili halk›n›n bu özverisini kutlamak gerekli. Faflizme baflkald›ran Allende'nin ülkesi, sporun evrensel gücünü ülkesi için kullanmak istiyor. e benim ülkemin sporu çok sevdi¤ine inand›¤›m çocuklar›, gençleri, ''Baba bana top at.'' demek istiyor. Siyasal etkinli¤in, alt yap›lar›n› oluflturmadan boyunu geçen, masabafl›na oturmam›fl, ulusal spor gücü yitik, Olimpiyat oyunlar›, dünya flampiyonalar› gibi organizasyonlar›n peflinden inatla gitmeyen, teorik yap› oluflmal›d›r. O zaman pratik kolaylafl›r. Sporun etik de¤erlere sayg› çerçevesi bir kuflatma, bir siyasal bask› olmamal›d›r. Kuflatma sevgiyle kucak açabilmeyi simgelemelidir. Ve en önemlisi, temiz toplum, temiz spor sloganlaflmal›d›r. Bunu baflarabilir miyiz? Bilemem; siz ne dersiniz ?.. •
V Befliktafl’l› futbolcu Tello du. Ülkemizde uzun y›llar, Befliktafl ve Eskiflehirspor tak›mlar›nda futbol oynayan Tello; bir TV söyleflisinde flöyle demiflti: ''Benim ülkem özellikle popüler sporlara büyük yat›r›m yap›yor. Bu konuda tüm fiili halk›ndan destek gören hükümet, köylere dek inerek fiili'yi onurland›racak baflar›lar› sa¤-
metingoren@butundunya.com.tr
Gümüfl Dolar
Kimya laboratuvar›nda deney yaparak ders anlatan ö¤retmen, cebinden ç›kard›¤› madeni bir dolar› içi asit dolu bir tüpün a¤z›nda tuttu ve ö¤rencilerine sordu: "Bu dolar› flimdi tüpün içine ataca¤›m" dedi. "Söyleyin bakal›m, tüpteki asit bu gümüfl dolar› eritecek mi, eritemeyecek mi?" Ö¤rencilerin bir bölümü sorunun yan›t›n› düflünürken, aç›kgöz bir ö¤renci düflünmeye gerek duymadan yan›tlad› soruyu: "Hay›r, kesinlikle eritmez" dedi. Ö¤retmen, yan›t›n aç›klamas›n› da istedi. "Sizin ne denli tutumlu oldu¤unuzu çok iyi biliyoruz" dedi ö¤renci. "Asit o paray› eritseydi, siz onu hiç tüpe atar m›yd›n›z?" 84
Yaflamdan Kesitler Sema Erdo¤an
Engelleri Yazarak Aflma Mücadelesi Veren Bir Sanatç›:
Alper Demir efl fliir kitab› yay›mlad›. ‹lk araflt›rma kitab›m dedi¤i “Türkiye’de Engelli Olmak” ise bask›ya haz›r. Engelleri yazarak kald›rmaya çal›flan Alper Demir’in yaflamda var olabilme mücadelesi var bu yaz›da. Alper Demir 1977 y›l›nda Adana’ da dünyaya geldi. “Ebe hatas› ve zor do¤um sonucunda beyin hücrelerimin bir k›sm› ölü olarak dünyaya gelmiflim; fakat beni inceleyen doktorlar bu duruma karfl›n çok güçlü bir zekâya sahip oldu¤umu tespit edince büyük flaflk›nl›k yaflam›fllar.” Gereken her fley yap›lsa da istenilen sonuç al›namaz. Alper Demir, ”spastik engelli” olarak yaflam›na devam edecektir. Tüm engelliler gibi zorlu bir e¤itim süreci geçirir. Bazen ikinci bazen üçüncü kattaki s›n›flarda okumak zorunda kal›r, merdivenlerden inip ç›karken büyük zorluklar
B
85
BD A⁄USTOS 2014
yaflar. “Yavafl yaz›yordum. Bu nedenle s›navlara test usulü girebilmek için rapor ald›m. Kredili sistemde okudu¤um için de liseyi iki buçuk y›lda bitirdim” ‹flte yazma merak› da bu y›llarda bafllar. “Okulda ayl›k ç›kan bir dergi vard›. Bu dergide neden benim de bir yaz›m olmas›n diye içimden geçirirken kendimi fliir kitaplar›n›n aras›nda buldum. Engelli olmam fliir ve yaz› yazmama engel de¤ildi ki. Ve yaflama sevincim her fleyin üzerindeydi.” lk önce fliirleri sonra da yaz›lar› yay›mlan›r okul dergisinde. “Demek ki oluyor dedim ve yazd›klar›m› daha çok insana ulaflt›rmak istedim. Bu benim için ilk ad›md›. Baflka okul dergilerinde ve Adana’ da yerel gazetelerde de yay›mland› yazd›klar›m. Yazd›klar›m› daha çok insan okusun ve engellilerin de duygu yüklü olduklar›n›, yazabildiklerini görsünler diye bir ad›m daha atmak istedim. Bir kitap ç›karmak en büyük arzumdu.” Ve ilk fliir kitab›, Sen Gitmeden Önce… “Kitab› ilk gördü¤ümde ve elime ilk ald›¤›mda yaflad›¤›m heyecan› ve mutlulu¤u anlatamam.” Ard›ndan s›ras›yla, Bir Selam Yolla, Bir Kere, Sen Kokar›m ve Seni Senden ‹stiyorum adl› kitaplar›-
I
86
Alper Demir teknolojiye büyük ilgi duyuyor ve gündemi takip ediyor n› ç›kar›r ve kitap fuarlar›nda imzalamaya bafllar. Gördü¤ü ilgiden çok memnundur. lper Demir, sürekli olarak bir fleyler yapma telafl›nda. Hayat› çok sevse ve hep gülümsese de bir yan› arabesk. Arabesk müzi¤i de çok seviyor. “Eskiden en çok Ferdi Tayfur’u dinlerdim ama flimdi, fliir ve flark› sözlerimin herkes taraf›ndan dinlenmesi ve sevilmesi için müzik ayr›m› yapm›yorum. Art›k her türlü müzi¤i dinliyorum.” fiiir yazmaya devam ediyor. “Beni daha çok gençler okusun istiyorum ve bu nedenle daha çok aflk fliirleri yaz›yorum. Onlar›n birbirlerine ifade edemedikleri duygular› ben dizelerimle yüreklerine yazay›m istiyorum.” Sosyal medyay› çok yak›ndan takip ediyor. Kendi ad›na açt›¤› hesab›nda sekiz yüzü aflk›n arkadafl›yla paylafl›mlarda bulunuyor. Ayr›ca, fliir
A
BD A⁄USTOS 2014
severler için “ Engel Tan›mayan Engelli fiair Yazar Ve Söz Yazar› Alper Demir” ad›nda bir fliir sayfas› var. ürkiye Sakatlar Derne¤i Adana fiubesi’nin de Onur Kurulu Üyesi. Kendisi gibi engellilerin sesi olma çabas› içinde. Yazd›klar›yla, ç›kard›¤› kitaplarla engelleri bir ad›m da olsa aflt›¤›n› düflünüyor ama hep ya di¤erleri diye sorguluyor. Okullarda düzenlenen söyleflilere kat›l›p, engellilerin yaflamda var olabilme mücadelelerini anlat›yor. Engellilere engel olan ne varsa bunlar› bir de ben ortaya koyay›m düflüncesi ile yola ç›kt›¤›, ilk araflt›rma kitab›m dedi¤i “Türkiye’de Engelli Olmak” adl› bu kitab› bask›ya haz›r. “Bu kitapta çok genifl çapl› araflt›rmalar yapt›m. Kamusal alanda ya-
T
flad›¤›m›z s›k›nt›lar üzerine Adana Valili¤ine, ‹lçe kaymakaml›klar›na, ‹l Emniyet Müdürlü¤ü’ne, ‹l Milli E¤itim Müdürlü¤ü’ne ve ‹l Müftülü¤ü’ne befler, yedi belediye baflkanl›¤›na da onbefler soru haz›rlay›p birebir görüflerek yan›tlar›n› ald›m. Bunun yan› s›ra on engelli on da engelsiz kifliye Türkiye’de Engelli Olmak denilince akl›n›za ilk gelenleri yazar m›s›n›z dedim. Verilen yan›tlar, aktar›lan düflünceler kitaba aynen aktar›ld›. Kitab› okuyan herkes bir fleyler ö¤renecek ve her engelli aday› biz engellileri daha iyi anlayacak.” Alper Demir, kendi yaflam›n› kazanabilen flansl› engellilerden. “Engelliye sayg› olmad›¤› sürece engelliler istedikleri paray› kazanamazlar. Ama ben tüm eksileri art›ya Alper Demir hiçbir kitap fuar›n› kaç›rm›yor ve kendi ad›na açt›¤› stand›n ziyaretçileri eksik olmuyor
BD A⁄USTOS 2014
Alper Demir fuarlarda yeni dostlar da ediniyor. çevirmeyi baflard›m diye düflünüyorum. Liseyi bitirdikten sonra ailemin deste¤i ile açt›¤›m internet cafeyi ifllettim, sonras›nda ev tekstil ve tuhafiye ifline geçifl yapt›m. Kimseye muhtaç olmadan tüm ifllerimi ve sat›fllar›m› kendim yap›yorum. Gelen müflterilerle de dostluklar kuruyorum. Her güne gülümseyerek bafll›yor ve öyle tamaml›yorum.” lper Demir emeklili¤ine kalan iki y›l› iple çekiyor. Verilen iki ayr› ifl görmezlik raporundaki çeliflkileri ise “Aziz Nesinlik” olarak de¤erlendiriyor. “Eylül 2013’te ç›kan yeni malulen emeklilik yasas›na göre emekli olmay› çoktan hak ettim. Kanun diyor ki 10 y›l Ba¤kur primi ödeyen ya da 1800 gün prim yat›ran engelliler hastaneye gidip % 60 çal›flamaz raporu ald›klar› zaman malulen emekli olabilir.”
A 88
Ald›¤› sa¤l›k raporunda çal›flma gücünün % 81”›n› kaybetti¤ini yaz›l›d›r. O rapora göre emeklili¤i hak etmifltir. Fakat 2014 yılında emeklilik için yeni bir rapor almas› gerekir. “Raporu elime ald›¤›mda gözlerime inanamad›m. Çünkü raporda % 61 çal›flma gücünü kaybetmemifltir yaz›yordu. Ben bu kadar k›sa sürede nas›l oldu da bu kadar çabuk iyilefltim.” aflama hep pozitif bak›yor Alper Demir. Her daim yüzünde bir tebessüm var. Espri yapmay›, gülmeyi ve güldürmeyi çok seviyor. “E¤itimli bir ailenin üç çocu¤unun en büyü¤üyüm. Tüketmeyi de¤il, üretmeyi seviyorum. Toplum içinde olmak, insanlarla diyalog kurmak benim için çok önemli. Tüm engellere ra¤men hayat› tad›nda yafl›yorum.” Toplum içinde olmaktan çok hofllansa da zaman zaman baz› bak›fllardan rahats›z oluyor. “Soka¤a ç›kt›¤›m ilk zamanlarda insanlar›n ac›yarak bakmalar›ndan çok rahats›z oluyor ve k›z›yordum. Her gören ‘Allah yard›mc›n›z olsun’ diyordu. Hep böyle düflündükleri için bir süre sonra ben onlara ac›r oldum. Art›k hiç ald›rm›yorum.”
Y
BD A⁄USTOS 2014
Alper Demir’in ölümsüz eserler b›rakmak gibi bir hedefi de var. “Yazd›klar›m, ölümsüz eserler olarak kals›n istiyorum. Daha çok okurum olsun ve yazmay› seven engelliler beni örnek als›n, cesaretlensin. Engellilerin beklenmedik baflar›lara imza atmas›na öncülük edeyim bir katk›m olsun istiyorum.” Ve en büyük iste¤i, bak›fllar›n ve düflüncelerin önündeki engellerin kald›r›lmas›. “Ne yaz›k ki insanlar engelli bireylerin ifle yaramay›p kendilerine
Kat›ld›¤› bir etkinlikte Genç Türkmen Bey’i seçildikten sonra ald›¤› plaketle muhtaç olduklar›n› düflünseler de ben bu düflüncenin tersi do¤rultusunda emin ad›mlarla, h›zl› h›zl› yürümeye kararl›y›m.” • semaerdogan@butundunya.com.tr
YALANCI ADAM!
Mahkemede yarg›ç, san›¤a karar› bildirdi: "Eflini, bafl›na çekiçle vurarak öldürdü¤ün kesinleflmifltir..." Dinleyiciler aras›ndan bir ses yükseldi: "Yalanc› adam..." Yarg›ç bir süre durdu, sonra sesi duymam›fl gibi davran›p, san›¤a suçunu bildirmeyi sürdürdü: "Eflinden sonra kay›nvalideni de bafl›na çekiçle vurarak öldürdü¤ün de kesinleflmifltir." Dinleyiciler aras›ndan ayn› ses yine yükseldi: "Yalanc› adam..." Yarg›ç bu kez duymam›fl gibi davranmad›. Dinleyicilere döndü, mahkemede ba¤›r›lamayaca¤›n› an›msatt›ktan sonra, ba¤›ran kifliye sordu: "Sorununuz nedir?" dedi. "Neden hem de böyle yüksek sesle ba¤›r›yorsunuz mahkemede?" Dinleyiciler bölümündeki k›zg›n adam yarg›çtan özür diledi, sonra da "Yalanc› adam" diye ba¤›rmas›n›n nedenini aç›klad›: "Bu adamla tam onbefl y›l, yanyana evlerde komfluluk yapt›k" dedi. "Kendisinden ne zaman bir çekiç istedimse, bana hep, ‘Bizim evde çekiç bulunmaz’ yan›t› vermifltir..." 89
fiimdiki Zaman Can Pulak
Suyun Hikayesi ok, deniz suyunun hikayesini anlatacak de¤ilim. ‹çme suyundan bahsetmek istiyorum bu kez. Kim kontrol ediyor bunlar›? Temiz midir, pet flifleler ve damacanalar iyi y›kan›yor mu? Y›kan›yorsa e¤er, iyi durulan›yor mu? Deterjan art›klar›n›n kansere sebep oldu¤unu dünya alem biliyor. Öyleyse, gere¤i yap›l›yor ve önlemi al›n›yor mu acaba? Yaza girerken Allah’›n suyuna Bodrum’da yine zam yap›ld›. Bilinen markalar, f›rsattan istifade damaca fiyat›n› 8 liraya ç›kard›lar. Evet, yanl›fl okumad›n›z tam 8 liraya. Küçük pet flifleler, bakkal market ve benzincilerde 75 kurufla sat›l›yor art›k.
Y
D
aha ucuzu yok mu? Var ama, temizli¤inden emin olam›yor ki insan. Damacanay› 4-5 liraya verenler de var. Ancak ad› hiç duyulmam›fl firmalar bunlar. Reklam olmas›n diye adlar›n› yazm›yorum. Nereden gelmifl, hangi kaynaktan al›nm›fl, günefl alt›nda beklemifl mi pet flifle ve damacanalar? Bilen yok, Allah’a emanet içiyor millet. Kar›flan görüflen olmay›nca, kör
90
tuttu¤unu öpüyor bu memlekette. Allah’›n kayna¤›n› ele geçiren firmalar, akl›na esen fiyat› koyuyor suya. Bu durumda kimi kime flikayet edeceksiniz? Serbest piyasa deyip geçiyor yetkililer. Serbest piyasa ama, bu kadar da serbest olmamal› de¤il mi? Kola fiyat›na, meyva suyu paras›na içme suyu olur mu?
Kola fiyat›na, meyva suyu paras›na içme suyu olur mu?
BD A⁄USTOS 2014
Yollarda görüyoruz, kamyonlarda güneflin alt›nda aç›k giden pet sular›n›. O sular, yar›m saat günefli gördü mü, zehire dönüflüyor. Kanserdeki patlaman›n bir sebebi hormonlar ve zirai ilaçlarsa, di¤er sebebi de günefl alt›nda kalan pet flifle suyu ve damacanalard›r. Bunu ben söylemiyorum, dünyan›n en ünlü tetkik laboratuvarlar›n›n raporlar› ve flöhretli bilim adamlar› söylüyorlar. Bu yüzden dünya, suyu pete koymaktan vazgeçti ve ciddi ülkelerin tamam› cama geçtiler bile. Hofl bizde de tek-tük var ama, flimdilik göstermelik durumda. eçen sene Ankara’da, tüm markalar›n flifle sular› genel bir kontrolden geçirilmiflti. Tamam› de¤il ama, ço¤unun mikroplu ve sa¤l›¤a zararl› oldu¤u resmen aç›klanm›flt›. O tarihten buyana ne yap›ld›? Bilen yok, halka anlatan da yok zaten. Tüm idrar tahlilleri turflu kavanozlar›nda de¤il, pet fliflelerde gelir hastanelere. Özel hastaneler hariç, genelde böyledir bu. Sonra ne olur bu flifleler, tek tek y›kan›r m›, dezenfekte edilir mi? 5 litrelik pet flifleler, ilçelerde ve köylerde benzinmazot tafl›mada kullan›l›r. Arabas› yolda kalanlar›n, traktörü ar›zalananlar›n, makinalarla ot kesenlerin seyyar yak›t deposudur bunlar. Nas›l temizleniyor içleri, y›kan›yor mu hepsi, herkes merak ediyor… Tuzu kuru olanlar için mesele yok. Ama dargelirli insanlar ne yaps›n? Musluk sular› içilecek gibi de¤il. Üstelik de bölgenin suyu müthifl kireçli. Bu durumda flifle sular›na
G
sald›r›yor insanlar. E¤er onlar da temiz de¤ilse, ne içsin millet? Yediklerimizden kuflku duyuyorduk. fiimdi içeceklerimiz için de ayn› kuflkular› tafl›yoruz. Hem dünyan›n paras›n› ödüyoruz, hem de temiz olup olmad›¤›n› bilemiyoruz. Sahi, bunlar› kontrol edecek mekanizmalar, makamlar, görevliler var. Ne yap›yorlar acaba, kontrol ediyorlar m› bo¤az›m›zdan geçenleri? ‹l, ‹lçe Sa¤l›k Müdürleri ne güne duruyor? ‹l, ‹lçe Tar›m Müdürlükleri niye görevlerini yapm›yorlar? Belediyeler neden seyrediyorlar bu rezaleti? Bodrum Yokuflbafl›’nda durdursunlar su kamyonlar›n›. ‹çlerinden alacaklar› numuneleri tahlil etsinler. Sonuçlar›n› halka mutlaka aç›klas›nlar. Ayr›ca firma suyu toptanc›ya kaça veriyor, toptanc› bayilerine kaça sat›yor, oradan da halk kaça al›yor? Bu zincir dikkatle izlendi¤inde, vatandafl›n cebinden ç›kan çok fahifl farklar görülecektir. illete hizmet nutukla olmuyor. ‹craat görmeli insanlar. Hileli yiyecek ve içece¤e mahkum oluyorsa vatandafl, orada görevlilerin büyük bir ihmali var demektir. ‹flini iyi yapmaya kararl› yönetimler, halk›n g›das›yla oynayanlar›n cezas›n› verirler. Kimse oral› olmazsa, belediyeler ilgilenmezse, Kaymakamlar sahip ç›kar probleme ve k›fl uykusundan hala uyanamayan görevlileri ifle koflarlar. Bodrum Kaymakam› bunu sa¤layacak ve vatandafl›n sa¤l›¤›n› koruyacak güçtedir. •
M
canpulak@butundunya.com.tr 91
Mitolojiden Yans›yanlar Haluk Erdemol
Eros Psyche ile
simleri Aflk ve Ruh anlamlar›na gelen Eros ile Psyche’nin öyküsü MS 2. yüzy›lda yaflam›fl Romal› yazar Lucius Apuleius’un Dönüflümler (veya Alt›n Eflek) isimli kitab›n›n 4 ve 5. bölümlerinde yafll› bir kad›n›n a¤z›ndan anlat›lmaktad›r. Romal›lar Eros’a Cupid (veya Cupido), annesi Afrodit’e de Venüs isimlerini verdiklerinden öyküde bu Romal› isimler kullan›lm›flt›r. Latince ‘Aflk’ sözcü¤ünün karfl›l›¤› olarak Amor ismiyle de an›lan Eros,
‹
Venüs ve Psyche, Antonio Canova (1757-1822) 92
BD A⁄USTOS 2014
Afrodit ile savafl tanr›s› Ares’in (Roma’da Mars) o¤luydu. Savafl ve bar›fl›n birlikteli¤inden do¤an Eros annesinin dizinin dibinden ayr›lmayan haflar› bir çocuk, çocuksu bir delikanl› ve kanatl› olarak betimlenir. Simgeleri ok ve meflaledir. Çünkü aflk kalbi yaralar ve tutuflturur. Alt›n uçlu sivri oklar› hedefledi¤i kiflileri âfl›k eder, kurflun uçlu küt oklar› ise aflktan yoksun k›lar. Bu öyküde ise aflk›n olgunlaflt›rd›¤› güzel bir delikanl› olarak betimlenmektedir. ‹smi belirtilmeyen (ancak öyküde geçen yer isimlerinden dolay› ‹yonya oldu¤u anlafl›lan) bir ülkede yine ismi 3 2 belirtilmeyen bir kral›n birbirinden güzel üç k›z› vard›. ‹çlerinde en güzeli ad› Psyche (Psüke) olan en küçükleriydi. Psyche eriflkinli¤e ulaflt›¤›nda güzelli¤i dillere destan olmufl, ülke içinden ve komflu ülkelerden gelenler onu bir kez olsun görebilmek için saray›n önünde kalabal›klar oluflturmaya bafllam›flt›. Ziyaretçiler onu gördüklerinde güzelli¤ini öven ezgiler söylüyor, geçti¤i yerlere sunular b›rak›yor, çiçekler serpiyordu. Ölümsüz Venüs’ün yerini ölümlü Psyche alm›fl veya yeni bir Venüs ortaya ç›km›flt› sanki. Bu durumun Venüs’ün tepkisini çekmesi kaç›n›lmazd›. O küçük ölümlü ne 2-Venüs ile Cupid, Benjamin West (1738-1829) 3-Venus ile Cupid, Evelyn de Morgan (1855-1919) 93
BD A⁄USTOS 2014
4
6 cüretle kendisini gölgede b›rakabilirdi? Bu sayg›s›zl›¤›n cezaland›r›lmas› gerekirdi.
5 4-Zefiros Psyche’yi tafl›yor, PierrePaul Prud’hon (1758-1823) 5-Zefiros Psyche’yi tafl›yor, Rinaldo Mantovano, (16.yy) 6-Psyche Cupid’in bahçesinde, John William Waterhouse, (1849-1917) 94
enüs cezaland›rma görevini o¤lu Cupid’e verdi. Ona ba¤›fllam›fl oldu¤u güçle oklar›n› kullanarak Psyche’yi dünyan›n en çirkin ve i¤renç yarat›¤›na âfl›k etmesini istedi ondan. (Apuleius kitab›n›n izleyen bölümünde belki de okuru gerilim içinde b›rakmak amac›yla Cupid’in görevini yerine getirip getirmedi¤inden söz etmiyor. Bunu daha sonraki bölümlere b›rak›p Psyche’nin içine düfltü¤ü durumu anlatarak sürdürü-
V
BD A⁄USTOS 2014
yor öyküsünü.) Bu arada Psyche insanlardan gördü¤ü onca ilgiye karfl›n güzelli¤inin meyvelerini toplayamaman›n üzüntüsü içindeydi. Herkes güzel bir tabloya bakar gibi hayranl›kla onu seyrediyor, sonra çekiliyordu karfl›s›ndan. Hiçbir soylu talip ona kur yapm›yor, o da hiçbir erke¤e gönlünü kapt›ram›yordu. Ablalar› komflu ülkelerden birer kralla evlenip saraydan ayr›ld›ktan sonra yaln›zl›k çekiyordu. Herkesi kendinden geçiren güzelli¤inden nefret eder olmufltu. ›z›n›n durumuna üzülen ve onun Venüs gibi sevilip say›lmas›ndan dolay› tanr›lar›n h›flm›na u¤rad›¤›ndan kuflkulanan kral Milet’e gidip Apollo’nun kâhinlerine dan›flt›¤›nda “K›z›n hiçbir ölümlünün gelini olmayacak,” dediler, “Yas giysileri giydirip da¤ bafl›na götür, hiç kimsenin karfl› koyamayaca¤› bir canavar bekliyor onu, kocas› o olacak.” Saray ve kent yasa bo¤ulmufltu, ama buyruk yükseklerden geliyordu. Psyche’ye gelinlik yerine kara giysiler giydirip da¤ bafl›na b›rakt›lar onu. K›zca¤›z yazg›s›n› kabullenmifl, korku içinde titreyerek bekliyordu. Vahfli bir yarat›¤›n hoyrat kucaklamas›n› beklerken güçlü bir yelin ayaklar›n› yerden kesti¤ini duyumsad›. Bat› yeli Zefiros bir kufltüyü gibi havaland›rm›fl, kucakta tafl›r gibi uçuruyordu onu. Ayaklar› yere de¤di¤inde gözlerini açan Psyche kendini renk renk çiçeklerle dolu, kenar›nda
bir derenin fl›r›ldad›¤› harika bir bahçede buldu. Çiçek kokular›n› içine çekerek çevrede dolaflmaya bafllad›. Böyle bir yerde canavar olamazd›. Çimenli¤in kenar›ndaki s›k a¤açl›¤› geçince gözlerine inanamad›. Görkemli bir konak vard› karfl›s›nda. Oymal›, kakmal› sütunlar›, renkli mermer kapl› duvarlar›yla krallara, hatta tanr›lara yarafl›r bir evdi gördü¤ü. Yaklaflt›, kimsecikler yoktu ortada.
K
7-Psyche a¤›rlan›yor, Charles Joseph Natoire, (1700-1777) Hayranl›k ve çekingenlik duygular› içinde girdi¤i evde bak›fllar›n› yöneltti¤i her yerde bafl döndürücü güzellikler, zenginlikler ve incelikler vard›. • (Sürecek) halukerdemol@butundunya.com.tr 95
BD TEMMUZ 2014
Tarihten Damlalar Mümtaz ‹dil
Tüm zamanlar›n tart›flmas›z en büyü¤ü
ewton
1705 y›l›nda ‹ngiltere Kraliçesi Anne ve bilime düflkünlü¤üyle Kraliyet Bilim Akademisi üyeli¤ine seçilen kocas› Prens “Danimarkal›” George’un da aralar›nda bulundu¤u Krall›¤›n tüm ileri gelenleri Cambridge’i ziyaret etti...
B
u s›radan bir ziyaret de¤ildi... ‹ngiltere Krall›¤›, o s›ralarda bile dünyan›n bir numaral› bilim adaml›¤› ünvan›n› hak eden Isaac Newton’a flövalyelik niflan› vermek üzere gelmiflti. ‹ngiltere Kraliçesi Anne flövalye niflan› takt›ktan sonra flöyle der: “Newton ile ayn› ça¤da yaflad›¤›m için, böyle büyük bir insan› tan›d›¤› için mutluluk duyuyorum.” Bakar m›s›n›z bilim adam›na verilen öneme? 96
BD A⁄USTOS 2014
D
arphanede memurlukla bafllayan ve oran›n müdürlü¤üne kadar yükselen Newton’un, darphaneye yapt›¤› katk›lar de¤ildi elbette Kraliçe’nin takt›¤› niflan›n karfl›l›¤›. Zira Kraliçe, Newton’un zekâs›n›n ve yetene¤inin fark›ndayd›. Onun bilime katk›s›n› biliyordu ve yazd›¤› en önemli kitab› olan “Principia”y› [tam ad› Philosophiae Naturalis Principia Mathematica, yani Do¤a Felsefesinin (bilimin) Matematik ‹lkeleri] anlayacak kadar fizik bilmiyordu. (Günümüzde bile pek az insan kitab› anlayacak kapasitededir diyor Newton biyografisinin yazar› C. Andrade.) Asl›nda dönemin en büyük fizikçileri bile Newton’un bu kitab›n› anlamakta zorluk çekiyordu. Do¤rular elbette do¤ruydu ve deneyseldi, ama yol ve yöntem kafalar›n› kar›flt›r›yordu. Newton, biraz da özellikle, kitab›n zor okunur ve anlafl›l›r olmas›na özen göstermifl, daha basit anlataca¤› baz› konular› çetrefil hale getirmiflti. Bir arkadafl›na flöyle demifltir: “Yar›m yamalak matematik bilgisine sahip insanlar›n sald›rs›na u¤ramamak için Principia’y› kas›tl› olarak anlafl›lmas› güç, sadece yetenekli matematikçilerin anlayabilece¤i hale getirdim.”
Tüm h›rç›nl›¤›na, geçimsizli¤ine ra¤men Newton tüm zamanlar›n en büyük bilim adam› olarak kabul edilir. un keflfinin kendi keflfinden önce ve ondan tamamen ba¤›ms›z oldu¤unu kabul etmiflti. Ancak kendisine Newton taraf›ndan yap›lan haks›z sald›r›lar karfl›s›nda o da Newton’a yüklenmeye bafllad›. Olaya Kraliyet Akademisi el koydu ve Leibniz aleyhine karar verdi. Oysa bu çok hatal› bir karard›, zira Kraliyet Akademisi’nden böyle bir karar ç›kmas›n›n bafl sorumlusu Newton’du. Tart›flma Leibniz ölene kadar
N
ewton ve Leibniz differansiyel ve integral hesaplamalar›n›n bulunuflunu efl zamanl› olarak gerçeklefltirmifllerdi. Ama bu konu iki bilim adam›n›n taraftarlar› aras›nda müthifl bir tart›flmaya neden oldu. Tart›flmay› yönlendiren de bizzat Newton’du. Leibniz ilk baflta Newton’
Newton’un Principia adl› eserinin ilk bask›s› 97
BD A⁄USTOS 2014
da sürdü. Daha okul ça¤lar›nda, hatta okul öncesi ça¤larda dehalar›n› ortaya koymufl bir çok ünlü vard›r. Matemati¤in prensi olarak adland›r›lan Gauss’un, 3 yafl›ndayken babas›n›n muhasebe defterindeki yanl›fl› düzeltti¤i söylenir. Mozart 5 yafl›nda ilk bestesini yazm›fl, 6 yafl›nda da bu beste yay›nlanm›flt›r. Bunlar gibi mesela Blaise Pascal, konik e¤riler hakk›ndaki “Pascal alt›geni” gibi geometrinin temel tafllar›dan olan buluflunu 16 yafl›ndayken yazd›. Matemati¤in bir baflka dehas› kabul edilen Rowan Hamilton, on dört yafl›nda ‹branice, Latince, Süryanice, Hintçe, Yunanca, Sanskritçe gibi dilleri iyi derecede biliyordu. ‹ran büyükelçisine Acem dilinde mektup bile yazm›flt›r.
A
ma Newton bu “dahi” çocuklardan de¤ildi. Ama sonradan Einstein’da görülen müthifl bir dalg›nl›¤› vard›. Grantham kasabas›ndan eve dönerken insanlar›n
Newton’un teleskobu 98
inmek zorunda kald›¤› dik bir yokufl oldu¤u söylenir. Bir gün Newton yokuflun bafl›na geldi¤inde her zaman oldu¤u gibi at›ndan inmifl, ama ata tekrar binmeyi unutmufl, eve kadar da atla birlikte yürümüfltür. Bir baflka seferinde de, yokuflun bafl›nda at› dizgininden tutmufl, dizgin at›n boynundan kay›nca at kurtulup kendi bafl›na eve gitmifl, Newton ise sanki at yan›ndaym›fl gibi, elinde dizginle yürüyerek eve dönmüfl.
B
ütün bunlar, Newton ile ilgili hofl anlat›lar, an›lar. Ama ne anlat›l›rsa anlat›ls›n, tüm h›rç›nl›¤›na, geçimsizli¤ine ra¤men tüm zamanlar›n en büyük bilim adam› olarak kabul edilir. Hâlâ içinde yaflad›¤›m›z atmosferde Newton yasalar› geçerlidir. Newton, 25 Aral›k 1642’de ‹ngiltere’nin Grantham kenti yak›nlar›ndaki Woolsthorpe’da dünyaya geldi. Küçük yafllarda öylesine zay›f ve çelimsizdi ki, annesi Hannah’›n boynunun dik durmas› için yast›k, pamuk ve benzeri fleylerle destekledi¤i söylenir. Do¤umundan k›sa süre sonra, hayatta kalaca¤› konusunda ailesinde derin kuflkular uyanm›flt›. E¤itimine Grantham’daki King’s School’da bafllad› ve 1661’de buray› bitirdi. Newton’un bu dönemi için “dinlenme ve düflünme” dönemi derler. Sürekli gökyüzünü inceleyen, durmadan okuyan ve notlar alan bir çocuktu. Annesinin yo¤un çabalar› sonucu okula devam etmeye raz› oldu. Yoksa okumaya hiç niyeti yoktu. Çocuklu¤unda Storey ad›nda bir k›z› sevmifl, niflanlanm›fl
ama iliflki yürümemiflti. Bundan sonra da Newton bir daha hiç evlenmedi ya da kad›nlarla bir iliflki kurmad›.
K
ing’s School’u bitirdikten sonra Cambridge’deki Trinity College’e kaydoldu. Okul süresince hep Kopernik ve Kepler’in teorilerini inceledi, felsefeyle ilgilendi. Tam bu s›ralarda Avrupa’y› kas›p kavuran veba salg›n› ‹ngiltere’yi de vurmufltu. Tuhaft›r ki, Newton’un en verimli ilk dönemi bu salg›n s›ras›nda kendini gösterdi. Çiftli¤e kapan›p kald›¤› dönemde kütle çekimi ve integral/diferansiyel hesaplar›n›n temelini atan çal›flmalar›n› sürdürdü. Bir yandan da ›fl›¤›n karakteristik özelliklerini bulmaya çal›fl›yordu. Veba salg›n› h›z›n› kesip de Cambridge yeniden aç›l›nca okula döndü ve iki y›l sonra da matematik profesörü ünvan›n› ald›. Bundan sonra hayat›n›n büyük bölümünü Cambridge üniversitesinde sürdürdü. Anlafl›lmas›
Newton’un, Cambridge Botanik Bahçesi’ndeki elma a¤ac› güç Principia kitab›n› da iflte bu s›ralarda yazd›. Kitap 3 bölümden olufluyordu: Birinci bölümde Kepler yasalar›n› matematiksel olarak ispatlad›. ‹kinci bölümde kendi ismiyle an›lan yasalar› aç›klad›. Son bölümde de dalga hareketlerinin matematiksel aç›klamalar›n› ortaya koydu. Darphane müdürlü¤ü 1696’da kendisine önerildi ve büyük bir ciddiyetle bu ifli sürdürdü. Akademik çal›flmalardan uzaklaflt›. 1700’de Royal Society’nin bafl›na getirildi ve ölünceye kadar da bu görevde kald›. Öldü¤ünde takvimler 31 Mart 1727’yi gösteriyordu. Newton’un ileri yafllarda 1712 y›l›nda yap›lm›fl portresi 99
BD A⁄USTOS 2014
Kavgac› ve tart›flmac› bir kimli¤i vard› Isaac Newton’un. Bu yüzden efl zamanl› olarak diferansiyel ve integral hesaplar›n› buldu¤u Leibniz ile hiç geçinemedi. Leibniz’i kendi buluflunu çalmakla suçlad›.
Newton taraf›ndan keflfedilen ›fl›¤› renklerine ay›ran prizma Yine dönemin önemli fizik alimlerinden Robert Hooke ile de s›k s›k tart›fl›rd›. Tart›flmalar› genellikle bilim
Özgüveni öylesine yüksekti ki, bir çok bilimsel buluflu hiç acele etmeden y›llarca elinin alt›nda tutabilir ve bir baflkas›n›n daha önce bulabilece¤ine ihtimal vermezdi. 100
d›fl› olurdu, zira Newton’u bilimsel tart›flmalarda alt etmek neredeyse imkâns›zd›. Newton da bunu bildi¤inden konuyu bilimden uzaklaflt›r›r, bir çeflit kiflilik meselesine indirgerdi. Bütün geçimsizli¤i, dalg›nl›¤›, yapt›¤› ifli önemsememesi gibi özelliklerinin yan› s›ra, fluras› kuflku götürmez ki, Newton tüm zamanlar›n en büyük alimi olarak kabul edilmifltir. Bilimsel ahlâk›n› ve ilkesini Galileo’ dan alm›flt›. Bilimde amac›n olgulardan yola ç›karak do¤ay› keflfetmek oldu¤unu savunurdu. Bu keflif, do¤ay› ve onu yöneten güçleri anlaman›n birinci ad›m›yd›. Olgular gözlenmeli, bu gözlemler üzerine do¤a yasalar› oturtulmal› ve bundan sonra ancak teoriler üretilmeliydi. T›pk› ilkça¤ felsefecilerinin baz›lar› gibi Newton da do¤an›n “bölünemez küçük parçalardan” olufltu¤una inan›yordu ve do¤an›n tüm yap›s›n›n bu bölünemez parçalar›n birleflmesi ve da¤›lmas›yla ortaya ç›kt›¤›n› savunuyordu. Bunu aç›klayabilecek tek fley de matematikti.
B
ilim adamlar›n›n baz›lar› Newton’un bilime en büyük katk›s›n›n mekanik alanda oldu¤unu savunurken, baz›lar› onun ›fl›¤›n fiziksel özellikleri üzerine yapt›¤› çal›flmalar›n daha da önemli oldu¤unu belirtir. Newton’un “hareket yasalar›” ad›yla kendi ad› verilen fizik yasalar› bugün de canl›l›¤›n› ve geçerlili¤ini korumaktad›r.
BD A⁄USTOS 2014
Newton için söylenebilecek en önemli fley flu olmal›: Kendine olan özgüveni öylesine yüksekti ki, bir çok bilimsel buluflu hiç acele etmeden y›llarca elinin alt›nda tutabilir ve baflka birinin kendisinden önce bulabilece¤ine ihtimal vermezdi. Bu nedenle en önemli yasalar›ndan biri olan kütle çekimi yasas›n› 1665 y›l›nda düflündü¤ü ve oluflturdu¤u halde, ancak 1687 y›l›nda yay›mlam›flt›r.
L
eibniz ile olan kavgas› da buna dayan›r. Asl›nda Leibniz de Newton’un kendinden önce diferansiyel ve integral hesaplar› buldu¤unu kabul eder, ama Newton daha önce buldu¤unu ve Leibniz’in kendisinden çald›¤›n› iddia etti¤i integral ve diferansiyel hesaplamalar›n› uzun süre elinin alt›nda tutmufl ve yay›mlamam›flt›r. Leibniz’in efl zamanl› olarak ayn› hesaplar› bulmas›yla kendine olan özgüveni ciddi olarak sars›lm›flt›r. Tüm zamanlar›n en büyük bilim adam› kabul edilen Newton’u okumak ve hiç olmazsa biraz olsun kavramak, üzerinde yaflad›¤›m›z dünyay› da kav-
Newton’un Westminster Abbey’ deki mezar› ramay› kolaylaflt›r›r. Kant, s›rf bu yüzden Newton yasalar›n› çok önemsemifl ve felsefesini de bunun üzerine kurmufltur. • mumtazidil@butundunya.com.tr
Torununuz Ödesin!
Cebinde metelik yoktu. Bir lokantan›n önünde durdu, gözü vitrinde bir levhaya tak›ld›: "Girin ve istedi¤inizi yiyin. Hesab›n›z› torununuz ödesin." Adam, "Tam bana göre", diye m›r›ldanarak içeri dald›. Havyar, ›stakoz, karides, kuzu pirzolas›... Doydu¤u halde ne varsa söyledi. Yeme¤i bitirince, ç›kmak üzere haz›rland›. Fakat garson yetiflip, hesap pusulas›n› burnuna dayad›. "Ama", diye derhal itiraz etti bizimki.... "Kap›da hesab›n›z› torununuz ödesin diye yazm›yor mu?" Garson gayet nazik cevap verdi: "Yaz›yor tabi efendim. Ama bu size takdim etti¤im hesap, sizin büyükbaban›z›n." 101
Not Defterimden Nergis Öztürk
Dua Eden
Eller 15’inci yüzy›lda Nürnberg yak›nlar›nda küçük bir köyde 18 çocuklu bir aile yafl›yordu. Evet, do¤ru okudunuz; bir evde, tam 18 çocuklu bir aile yafl›yordu!
bu isteklerini yerine getirmelerinin olanaks›z oldu¤unu bildiklerinden aralar›nda bir anlaflma yapt›lar. Yaz› tura atacaklard› ve kazanan dört y›l süreyle Nürnberg Sanat Akademisi’ne gidecek, kaybeden kardefl ise yak›ndaki kömür madeninde çal›flacak, kardeflinin ö¤renim giderlerini karfl›layacakt›.
Baba, evi geçindirebilmek için günün uyku d›fl›ndaki tüm saatlerini çal›flarak geçirmek zorunda kal›yordu. Nürnberg Sanat Akademisi’ne gitmeyi çok isteyen evin iki o¤lu, babalar›n›n geliriyle ikisinin birden
kademiye gidecek olan kardefl dört y›l sonra mezun olunca, öteki kardefl akademiye gidecek, onun ö¤renim giderlerini ise, sanat›yla kazanaca¤› parayla bu kez,
102
A
BD A⁄USTOS 2014
yaz› turada “kazanan” kardefl karfl›layacakt›. Yaz› tura “seçimi”ni, Albrecht ve Albert adl› kardefllerden Albrecht kazan›nca, aralar›ndaki anlaflma gere¤i Nürnberg'e giden o oldu. Albert ise Albrecht Dürer köylerindeki maden oca¤›nda çal›flmaya bafllad›. Albert, bir kömür madeni oca¤›n›n 15’inci yüzy›ldaki tehlikeli ve y›prat›c› koflullar›nda dört y›l boyunca en küçük bir flikayette bulunmadan çal›flarak a¤abeyi Albrecht’in Sanat Akamdesi’nde okumas›n› sa¤lad›. Albrecht de Akademi’de bofl durmad›, gelifltirdi¤i yetene¤iyle k›sa sürede Akademi’de baflar›l› bir ö¤renci olarak dikkatleri üzerine çekti. Okurken yapt›¤› resimleri, akademideki hocalar›n›n yap›tlar›ndan daha çok be¤enilmeye bafllad›. ördüncü y›l›n sonunda baflar›l› bir ö¤renci olarak akademiden mezun olurken, sanat yaflam›na da, yap›tlar›na büyük miktarda paralar›n ödendi¤i bir sanatç› olarak bafllam›flt›. Albrecht’in eve dönüflü köylerinde büyük bir olay oldu. Köyün kad›nl› erkekli tüm halk›, sanat dünyas›n›n parlamaya bafllayan bu genç sanatç›s›n›n hem mezuniyetini, hem
D
baflar›s›n› gururla kutluyorlard›. Köyün orta yerinde, o akflam, tüm ailelerin kat›ld›klar› kutlama yeme¤inin sonunda Albrecht kadehini kardefli Albert için kald›rd› ve onsuz bu baflar›lar›na ulaflmas›n›n olanaks›z oldu¤unu söyledi. Sonra da kardefliyle yapt›¤› anlaflmadan söz etti ve flimdi Sanat Akademisi’nde okuma s›ras›n›n kardefli Albert’de oldu¤unu, kendisinin de onu seve seve okutaca¤›n› aç›klad›. Hem konuk, hem evsahibi kimlikleriyle kutlama yeme¤ine kat›lan tüm köy halk›, yüzlerini ayn› anda, masan›n di¤er ucunda oturan Albert’a çevirdiler. Albert ’in gözlerinden yafllar ak›yor, dudaklar›ndan da flu sözcüler dökülüyordu: “Olanaks›z... Bu art›k olanaks›z...”
Albrecht Dürer, flimdi Sanat Akademisi’nda okuma s›ras›n›n kardefli Albert’de oldu¤unu, kendisinin de onu seve seve okutaca¤›n› aç›klad›. 103
BD A⁄USTOS 2014
Sonunda Albert, önce oturdu¤u sandelyeden aya¤a kalkt›, sonra ellerini yukar› kald›rd›: “Benim için Sanat Akademesi’nde okumak art›k çok geç,”dedi. “Ne yaz›k ki ellerim art›k ifl göremez bir durumda... Madende çal›flmaktan parmaklar›mdaki bütün kemiklerim, ifllevlerini de, yeteneklerini de yitirdiler. Sa¤ elimde ileri derecede artrit bafllad›. Elim o kadar çok titriyor ve a¤r›yor ki, flerefime içilen bir flarap kadehini bile kald›ram›yorum. Bu bu ellerle nas›l resim çizebilirim?” üçük bir köyde tüm halk›n birlikte yaflad›¤› bu üzücü olaydan bugüne de¤in 500 y›la yak›n zaman geçti. Albrecht Durer’in çizdi¤i yüzlerce portre, skeç, kara kalem cal›flmalar›, dünyan›n hemen her köflesinde bir müzede ya da sergide tüm sanatseverlerle paylafl›ld›. Fakat onun yap›tlar› aras›nda ço¤umuz, belki de ve özelikle de, Durer’in çok tan›nan, çok bilinen yaln›zca bir yap›t›n› hiç unutmuyoruz, hiç unut-
K
mak istemiyoruz. lbrecht o kutlama akflam›, kardefli Albert’›n yukar› kald›ramad›¤› ellerini “ölümsüzlefltirdi¤i” yap›t›yla kardefline özverisi nedeniyle teflekkür borcunu öderken, bu yap›t›n›n ölmezli¤iyle, sanat yaflam›n›n 500 y›l sonras›na da dipdiri bir canl›l›k katmaktad›r. Kendisinin Nürnberg Sanat Akademisi’nde okuyabilmesini sa¤layan kardefli Albert’in, ifllevini yitirmifl ince parmakl› ac›l› ellerini, birbirlerine yaslayarak yukar›ya kald›rd›¤› o an› sanat›yla resimleyerek yaln›zca resim sanat›na ölümsüz bir yap›t b›rakmakla kalmam›fl, insanl›¤a “kardefl dayan›flmas›” kavram›n›n yüceli¤ini de simgeleyen bir kan›t arma¤an etmifltir. Albrecht Dürer’in “Eller” ad› verdi¤i bu yap›t›n›n arkas›ndaki bu üzücü öykü pek bilinmedi¤i için “Eller” yap›t›, ço¤u sanatseverlerce “Dua Eden Eller” ad›yla bilinmekte ve o adla an›lmaktad›r. •
A
nergisozturk@butundunya.com.tr
YORGUN ‹fi ADAMI
Günün yorgunlu¤unu omuzlar›nda tafl›yan bir ifl adam›, akflam ayaklar›n› sürüyerek geldi¤i evde kendini do¤ruca koltu¤a att› ve derin bir "Oh" geçti. Kar›s› merakla yan›na kofltu: "Ne oldu sana, kocac›¤›m?…" dedi. "Çok bitkin görünüyorsun." ‹fl adam› bir süre dinlenip, kendine geldikten sonra yan›t verebildi efline: "Sorma, büyük bir felaket yaflad›k bugün flirkette" dedi ve flöyle sürdürdü sözünü: "Bilgisayar sistemimiz çöktü ve… ‹fllerimizi yapabilmek için hepimiz düflünmek zorunda kald›k." 104
Ö¤retmen G›yaseddin Tokyay’›n örnek yaflam›ndan kesitler 12
Salondaki Kauçuk ve Balkondaki Saks› Çiçekleri Yazar›m›z›n önceki say›lar›m›zda yer verdi¤imiz, babas›n›n yaflam›ndan öyküye dönüfltürdü¤ü yaz›lar›n› yay›mlamay› sürdürüyoruz... Yazan: MUSTAFA TOKYAY
ayseri’den Ankara’ya tafl›nal› on y›l› geçmiflti. Bir gün G›yas Bey’in taa ilkokuldan beri arkadafl› ve sonra da uzun y›llar Sivas Caddesi’nde yan yana evlerde komfluluk etti¤i Ali Bey ç›kageldi. Sar›ld›lar, öpüfltüler. Hâl hat›r sorma fasl› ve Nilüfer Han›m’›n getirdi¤i kahveler içildikten sonra Ali Bey gelifl nedenini anlatt›. Onun ve G›yas Bey’in arsalar›na bir müteahhit talipti. O tek katl›, iki katl›, kocaman bahçeli evlerin yerine sekizer katl› iki apart›man yapmak istiyordu. Her katta 140 metre karelik dörder lüks daire olacakt›. fiayet kabul edecek olurlarsa her birine alt›flar daire
K
verecekti. "Kurban oldu¤um G›yas Bey, biliyorsun benim befl çocu¤um var. Bugüne kadar tek maaflla k›t kanaat
BD A⁄USTOS 2014
geçindik. Benim bu çocuklara b›rakacak hiç bir fleyim yok. fiimdi önüme böyle bir f›rsat ç›kt›. Her birinin güzel birer dairesi olabilecek. Müteahhiti tan›yorum. Güvenilir bir adam. Daha önce yapt›¤› binalar› gördüm. ‹yi ifl yap›yor." ›yas Bey o zamana kadar akl›ndan geçirdi¤i ama kimseyle paylaflmad›¤› düflüncesini Ali Bey’in bu teklifi üzerine aç›klad›. "Ali Bey, Mustafa’n›n ‹nflaat Mühendisi ç›kmas›na az kald›. Allah biliyor ya, ben onun Kayseri’ye yerleflmesini ve bu ifli onun yapmas›n› isterim. O Kayseri’ye yerleflirse biz de han›mla döneriz belki. Müsaade edersen sana hemen cevap vermeyeyim. Biz bir aram›zda konuflal›m." Ali Bey’in keyfi kaçm›flt› biraz ama konuflma bir süre daha konu komfludan, çoluk çocuktan, Kayseri’deki ahbaplardan devam etti. Ali Bey ayr›l›rken bir kez daha rica etti: "G›yas Bey, gözünü seveyim çabuk cevap ver. Sadece benim arsaya raz› olsayd› hemen verecektim. Oca¤›na düfltüm kardeflim." Ali Bey gittikten sonra G›yas Bey koltu¤unda geçmifli hayal etmeye bafllam›flt›. Kirada otururlarken eflinin cesaret vermesiyle nas›l evin inflaat›na bafllad›k-
G
106
lar›n›, kay›n biraderinden, bacana¤›ndan ve Durmufl Bey’den ald›¤› borçlar› ödeyinceye kadar nas›l geceleri gözüne uyku girmedi¤ini, ön bahçesine yapt›¤› kocaman havuzu, dikti¤i gülleri, han›mellerini, hercai menekfleleri, çeflit çeflit çiçekleri, arka bahçesindeki m›s›rlar›, bostan›, kümesini, kays›, elma, kiraz a¤açlar›n›, mavi çamlar›n›, onlara nas›l gözü gibi bakt›¤›n›, her akflam ifl dönüflü bahçesine ay›rd›¤› saatleri düflünüyordu. O akflam Mustafa eve geldi¤inde babas› okulun ne zaman bitece¤ini sordu ona. Hemen hemen bir buçuk y›l vard›. "Bitirince ne yapacaks›n?"
...her akflam ifl dönüflü bahçesine ay›rd›¤› saatleri düflünüyordu.
BD A⁄USTOS 2014
Bu arada Ali Bey ve müteahhit bir kaç kez telefonla arad›lar. S›k›flt›r›yorlard›. "Yüksek lisans yapmay› düflünüyorum." "O ne kadar sürecek?" Böyle konular› bugüne kadar babas›yla hiç konuflmam›fllard›. Mustafa flafl›rm›flt›. "Yaklafl›k iki y›l kadar. Niye soruyorsunuz?" "Ondan sonra ne yapacaks›n?" "Belki doktora yapar›m." "Mustafa, bak a¤abeyimin torunu Recai ‹stanbul Teknik Üniversitesi’ni bitirdi. Kayseri’de kendi bürosunu açt›. Alm›fl yürümüfl. Çok para kazan›yormufl. "Baba, öyle ifller bana göre de¤il." "Peki, o zaman ne yapacaks›n?" "Kimbilir? Bakars›n›z Üniversitede kal›r›m." Bu konuflmadan sonra G›yas Bey
haftalarca, eflinin tabiriyle, “kukumav kuflu gibi” düflündü durdu. Evde kimseyle fazla konuflmad›. Düflünürken ara s›ra kendi kendine m›r›ldan›yordu: "Yav, Ali Bey, sen de git Cevat Bey’le konufl!" Cevat Bey Ali Bey’in di¤er yandaki komflusuydu. "Ben mi dedim sana befl çocuk sahibi ol diye? Biraz tutsayd›n kendini be adam!" u arada Ali Bey ve müteahhit bir kaç kez telefonla arad›lar. S›k›flt›r›yorlard›. G›yas Bey bir medet umarak efline dan›flt›. Nilüfer Han›m, "G›yas, Ankara’ya al›flt›k. Filiz Maliye’de ifle bafllad›. R›fat Hacettepe’de ihtisas›n› yap›yor. Mustafa daha okuyor. Müteahhit alt› daire verecekse onlar›n kiralar› da ek gelir olur. Yar›n çocuklar veya biz Kayseri’ye gidecek olursak orada otururuz, olmazsa bir ikisini satar›z ama yine de sen bilirsin." Ertesi gün G›yas Bey Ali Bey’i telefonla arad›. "Ali Bey! Gelsin müteahhit de sözleflmeyi imzalayal›m. Yok, yok! Esta¤firulah! Allah senin de ne murad›n varsa versin, Allah senden de raz› olsun kardeflim. Nilüfer de ben de teyzemizin ellerinden öperiz. Ruziye Han›m’a çok selamlar. Haydi kardeflim, bekliyorum. Allaha ›smarlad›k." Müteahhitle sözleflme imzaland›. Bir y›l sonra koca Defne Apart›man-
B
107
BD A⁄USTOS 2014
lar› yükselmiflti o mütevaz› evlerin yerine. G›yas Bey dairelerden birini eflinin üzerine yapt›. Birer daire de çocuklar›n üstüne. Kalan iki daireyi de satt›. Çocuklar›n hiçbirinin Kayseri’ye dönme ihtimali olmad›¤› anlafl›l›nca di¤er daireler pefl pefle sat›ld› ve Ankara’dan çocuklara birer daire al›nd›. Aradan dört befl y›l geçmiflti. Bir gün Mustafa kap›y› aç›p eve girdi¤inde babas›n› salonun köflesine konmufl büyük bir saks›daki kauçuk a¤ac›n› Mezarl›kta
‹ki F›kra
‹ki arkadafl bir
gece yürüyerek eve dönüyorlard›. Biri, ilerideki mezarl›¤a girip kestirmeden gitmeyi önerdi. Mezarl›¤a girip yürümeye bafllad›lar. Çok derinlerden 'tak! tak!' diye sesler gelmeye bafllad›. ‹ki arkadafl bir taraftan korkarak yürümeye devam ettiler. Epey ilerledikten sonra sis bulutunun arkas›nda bir k›p›rt› gördüler. Bir mezar›n bafl›nda yafll› bir adam›n elinde çekiçle mezar tafl›na bir fleyler yazd›¤›n› gören arkadafllardan biri: “Yahu amca bu saatte çal›fl›l›r m›? Biz de etrafta hayalet var san›p korktuk.” dedi. Yafll› adam flöyle bir kafas›n› kald›r›p gençlere bak›p yeniden mezar tafl›na döndü: “Ad›m› yanl›fl yazm›fllar, onu düzeltiyorum!” 108
sularken buldu. Gözleri yafll›yd›. "Ne oldu baba? Niye a¤l›yorsunuz?" Gülümsedi. “Hoflgeldin, otur. Ben flu balkondaki saks›lara da bir su vereyim geliyorum” dedi. Biraz sonra geldi, Mustafa’n›n yan›na oturdu. "Ben bu hallere düflecek adam m›yd›m be Mustafa? Koskoca bahçeden flu dört tane saks›ya kald›m o¤lum. Yine gözleri yaflarm›flt›. Durdu biraz, yutkundu ve ekledi: "Buna da flükür!" Efllerle Yolculuk
Hava tafl›mac›l›¤›n›n ilk y›llar›nda insanlar uça¤a binmekten korktuklar› için bir türlü istenen yolcu say›s›na ulafl›lam›yordu. Bir flirketin promosyon sorumlusu, uçaklar›nda seyahat eden ifl adamlar›na birer mektup göndererek, o hafta rezervasyon yapt›r›rlarsa bundan sonraki ilk befl seyahatlerinde efllerinden para al›nmayaca¤›n› bildirdi. Bunun üzerine epeyce baflvuru oldu. Ve ifl adamlar› eflleri ile kat›ld›lar. fiirket kampanya sona erdikten sonra bu kez ifl adamlar›n›n efllerine birer mektup göndererek seyahatlerinden memnun kal›p kalmad›klar›n› sordu. Ancak mektup gönderilen kad›nlar›n %90'n›ndan flu yan›t geldi: Ne seyahati? Ne zamand›?
Dünya Döndükçe Sabriye Afl›r
Ampul Komplosu Yüz y›l› aflk›n süredir yanan
bir ampul gördünüz mü? Bir otomobili çekebilecek denli dayan›kl› bir kad›n çorab›? 25 y›l garantili bir buzdolab›? Ya da hiç eskimeyen bir gömlek? Asl›nda hiçbiri hayal de¤il. Aksine, yüz Planl› Eskitme y›l› aflk›n ömürlü program› ile ampule, bir otoart›r›lan mobili çekebilecek dünya dayan›kl›l›ktaki çoraba, tüketimi daha uzun ömürlü buzdolaplar›na ve eskimeyen iplik teknolojisine, on y›llar öncesinde ulafl›lm›flt›. Öyleyse ne oldu? Bugün neden bu dayan›kl› teknolojiyi kullanam›yoruz? 109
BD A⁄USTOS 2014
BD’nin Kaliforniya eyaletine ba¤l› Livermore kenti ‹tfaiye Müdürlü¤ü’nün, tüm dünya için çok özel ve önemli bir demirbafl› var. Bu özel demirbafl, 1901 y›l›ndan beri sürekli yanan bir ampul… Bu ampulün, en uzun süre kullan›lan ampul olarak tescil edilerek Guinness Rekorlar Kitab›’na geçmesinin de ötesinde, bambaflka bir özelli¤i daha var: Tam 113 y›ld›r aral›ks›z yanan bu ampul, insanlar›n ‘planl› eskitme’yi sorgulamas›n› sa¤l›yor; bir baflka deyiflle ‘ampul komplosu’na dikkat çekiyor… 1895’te üretilen bu ampulün içinde yer alan ve ›fl›k veren filaman isimli iletken tel, Adolphe Chaillet taraf›ndan icat edildi. Chaillet, icat etti¤i filaman› uzun süre dayanacak biçimde tasarlam›flt›. 18 Haziran 1901’den bu yana hiç sönmeksizin yanan ampul için, Livermore itfaiye-
A
Livermore ‹tfaiyesinde 113 y›ld›r yanan ampul
113 y›ld›r yanan ampul internet üzerinden 24 saat canl› yay›nlan›yor
cileri ‘Ampul Komitesi’ oluflturdular. Komite ve Livermore halk›, ampulün yanmaya bafllamas›n›n üzerinden geçen 100. y›l onuruna 2001’de ve 110. y›l onuruna da 2011’de, iki kez büyük yafl günü partileri düzenlediler. Ve bir ampul için, do¤um günü flark›lar› söylendi, pasta kesildi. Centennial Light (Yüzy›ll›k Ifl›k) ismi verilen ampul, 24 saat boyunca da bir kamera yard›m›yla internet üzerinden canl› olarak yay›nlan›yor. 113 y›ldan bu yana aral›ks›z yanan ampulün, flimdiden iki kamera eskitti¤i ifade ediliyor… YÜZYILLIK IfiIK VE PLANLI ESK‹TME Tamirciye, servise ya da sat›n ald›¤›m›z yere götürdü¤ümüz elektronik aletlerimiz için, ço¤u kez benzer sözleri duyar›z: “Tamir etmeye de¤mez”, “Bunun parçalar›n› bulmak iyice zorlaflt›”, “Tamir ettirmek flu kadara patlar”, “Yenisini alsan›z daha iyi”, “Üstelik yeni modelinde flu özellik de var…” Bize, bozulan elektronik aletimizin
110
BD A⁄USTOS 2014
yerine yenisini almay› önermeleri tesadüf de¤il. Üreticilerin, tüketimi art›rmak için ürünlerin ömürlerini kas›tl› olarak k›saltmaya bafllad›klar› 1920’lerden beri, bu sistem sürüyor: Planl› Eskitme. hoebus isimli dünyan›n ilk küresel karteli 1924’te kuruldu. Amaç, ampul üretimini idare alt›na almak, dünya pazar›n› bölüflmekti. Bu dönemde, üreticiler ömrü 2 bin 500 saati bulan ampuller üretmekle övünüyorlar, reklamlar›nda buna dikkat çekiyorlard›. Ancak, Phoebus üyeleri, bu uzun ömürlülü¤ün kendileri için mant›kl› olmad›¤›n› düflünmeye bafllad›lar. Ampuller ne kadar s›k de¤ifltirilirse, kendileri için o kadar iyiydi. Ampullerin ömrünü bin saatle s›n›rland›rmaya karar verdiler. Kartelin bask›s› alt›ndaki üreticiler, daha k›sa ömürlü ampuller gelifltirmeye çal›flt›lar. Üreticiler bu süreçte kartel taraf›ndan izleniyor, tüketim hedefini tutturamayanlar ise cezaland›r›l›yordu. Planl› Eskitme uyguland›kça, kullan›m ömrü de düflüyordu. Yaln›zca iki y›lda, 2 bin 500 saatten, bin 500 saatin alt›na düflürüldü. 1940’ta, kartel amac›na ulaflt› ve bin saat ampuller için standart haline geldi. ‹lerleyen y›llarda, mucitler yeni ampuller için onlarca patent baflvurusunda bulundular. Aralar›nda 100 bin saat dayan›kl› bir ampul bile vard›. Hiçbiri pazara ulaflamad›…
P
Planl› Eskitme, Sanayi Devrimi ve seri üretime geçilmesiyle de do¤rudan ba¤lant›l›yd›. Öyle ki, ürünlerin daha k›sa süre kullan›lacak biçimde tasarlanmas›, Sanayi Devrimi’nin sembollerinden biri haline geldi. Çünkü seri üretimde yeni makineler, ürünleri çok daha ucuza mal ediyorlard›. Ama bu afl›r›
1911 y›l›nda 2500 saat ömürlü ampul reklam› (üstte), 1940’larda 1000 saat ömürlü ampul reklam› (altta)
111
BD A⁄USTOS 2014
"Planl› Eskitme" karar› ile ampul ömrü yaln›zca iki y›lda, 2 bin 500 saatten, bin 500 saatin alt›na düflürüldü. üretime yetiflmek mümkün de¤ildi. Seri üretim pek çok ürünü ulafl›labilir k›ld›, fiyatlar düfltü ve insanlar gereksinimlerinden ötürü de¤il, yaln›zca zevk için al›flverifl yapmaya bafllad›lar. Ekonomi de h›zla büyüyordu. Ve 1929’da, geliflmekte olan tüketim ekonomisi durma noktas›na geldi. Wall Street çöktü¤ünde, Amerika derin bir ekonomik bunal›ma girdi. ‹flsizlik korkutucu boyutlara ulaflt›. ‹nsanlar art›k al›flverifl için de¤il, ifl ve yiyecek bulabilmek için kuyruklar oluflturuyordu. Ekonomiyi yeniden aya¤a kald›rmak için New York’tan
Çorap üretimi 112
bir öneri geldi: Emlakç› Bernard London, Planl› Eskitme’nin kanuni zorunluluk haline getirilmesiyle krizden ç›k›labilece¤ini öne sürdü. London’un teklifi kabul edilmedi ve Planl› Eskitme hiçbir zaman kanuni zorunlulukla uygulanmad›. OTOMOB‹L‹ ÇEKEB‹LECEK GÜÇTEK‹ NAYLON ÇORAP 20 y›l sonra, 1950’lerde bu fikir tekrar ortaya ç›kt›. Bu kez tüketiciyi Planl› Eskitme’ye kanunla zorlamak yerine, onlar› Planl› Eskitme’yi kullanarak kand›racaklard›. Yani tüketiciyi, yeniyi gerekenden biraz daha önce almak üzere flekillendireceklerdi. asar›mc› Brook Stevens, bu dönemde tüketicide sat›n alma hevesi yaratacak ürünler tasarlad›. Tüm Amerika’y› dolaflarak, Planl› Eskitme’yi yapt›¤› konuflmalarla da destekledi. Tüketiciler, art›k tüm eflyalar›na daha fazla özen gösteriyor; yeni, güzel ve daha geliflmifl olan ne varsa büyük bir hevesle ona yöneliyorlard›. Tasar›m ve pazarlama, tüketicileri etkileyerek her zaman en yeni modeli alma tutkusuna sürüklüyordu. 1950’lerdeki Amerikan yaflam›, bugünkü tüketim toplumumuzun temelini oluflturuyordu… 1940’ta, kimya devi Dupont, devrim niteli¤indeki bir kumafl› duyuruyordu: Naylon. Kad›nlar uzun süre kullan›labilen
T
BD A⁄USTOS 2014
yeni naylon çoraplar› sevinçle karfl›lam›fllar, ancak bu sevinçleri k›sa sürmüfltü. Dupont kimyagerlerinin ilk ürettikleri çoraplar, bir otomobili çekebilecek denli dayan›kl›lard›. orun da buydu: Çoraplar ‘fazla’ dayan›kl›lard›! Kad›nlar›n çoraplar› kaçmayacakt› ve sürekli yeni çoraplar almalar› gerekmeyecekti. Dolay›s›yla flirket de çok fazla çorap satamayacakt›. fiirket, kimyagerlerine yeni talimatlar verdi. Daha az dayan›kl› ipliklerle, daha narin bir ürün, ‘kaçabilecek’ çoraplar üretildi. Planl› Eskitme’den uzaktaki, Do¤u Almanya’n›n devlet eliyle yönetilen komünist ekonomisinde kanuni düzenlemeler, buzdolaplar› ve çamafl›r makinelerinin en az 25 y›l çal›flabilmelerini flart kofluyordu. 1981’de Almanya’da bir fabrika, uzun ömürlü lamba üretimine bafllad›. Bat›, Almanlar›n üretti¤i uzun ömürlü lambay› reddetti, fabrika bir süre sonra kapand›. Üretilen uzun ömürlü lambalara, flimdi
S
Daha az dayan›kl› ipliklerle, daha narin bir ürün, ‘kaçabilecek’ çoraplar üretildi. yaln›zca sergilerde ve müzelerde rastlanabiliyor. PLANLI ESK‹TME’YLE MÜCADELE Bu sistemde, ürünü hangi s›kl›kta yenilemek istedi¤ine flirket karar veriyor, tasar›mc›lara söylenen talimat do¤rultusunda da ürün tasar›mlar› ortaya ç›k›yordu. Planl› Eskitme, 1950’lerden itibaren ekonomik büyümenin temeli oldu. Üç önemli ö¤e vard›; reklam, Planl› Eskitme, kredi… Ve yaflamlar›m›z kredi ya da borç alarak asl›nda gereksinimimiz olmayan fleyleri tüketmekle geçmeye bafllad›. Üretim de buna paralel olarak, asl›nda ne ihtiyaç oldu¤u ne de daha ucuza sunabilmek için de¤il, daha
Planl› Eskitme nedeniyle, elektronik at›klar Gana gibi baz› üçüncü dünya ülkelerine gönderiliyor.
113
BD A⁄USTOS 2014
Apple firmas›na dava açan avukat Elizabeth Pritzker fazla tükettirmek için art›yor, art›yor… Tüm bunlara karfl›n, tüketiciler de Planl› Eskitme’ye karfl› bir savafl veriyorlar. 2003’te iPod’un pil ömrü konusunda Apple’a dava açan Avukat Elizabeth Pritzker ve di¤er iPod ma¤durlar›n›n çabalar› sayesinde, Apple piller için de¤iflim servisi bafllatarak garanti süresini iki y›la ç›kard›. Davac›lara da tazminat ödendi. Planl› Eskitme nedeniyle, konteyn›rlar dolusu elektronik at›k, uluslararas› hukuk gere¤i yasak olmas›na karfl›n, ‘ikinci el ürünler’ olarak gösterilerek, Gana gibi baz› üçüncü dünya ülkelerine gönderiliyor. Ganal› çevre aktivisti Mike Anane ise, açaca¤› davada delil olarak kullanmak üzere; bu elektronik çöpleri, ülke ülke-flirket flirket bir veri taban›na kaydediyor. Bilgisayar teknisyeni Marcos Lopez ise, bozulan yaz›c›s›n›n, 18 bin 114
sayfa ve 5 y›l kullan›m ömrü ile özel olarak s›n›rland›r›lmas›n› sa¤layan çipini, bir yaz›l›m sayesinde s›f›rl›yor ve kullanmaya devam ediyor. Ampulle bafllayan Planl› Eskitme sistemi, yaratt›¤› tüketim ekonomisini gün geçtikçe içinden ç›k›lmaz bir duruma sürüklüyor. ‘Bozulmak için tasarlanm›fl teknoloji’ ürünlerini sat›n al›yor, ço¤u kez almak için borçlan›yor ve kullan›p atmaya odaklanm›fl bir yaflam biçimini sürdürüyoruz. Tüketim toplumumuzun kalbindeki bu gizli mekanizma, Planl› Eskitme; bilim ve teknolojinin, paran›n gölgesinde yaln›zca dev sermaye sahiplerine hizmet etmesini sa¤larken, bireyleri de doyumsuzlaflt›r›yor, kölelefltiriyor ve mutsuzlaflt›r›yor. Di¤er yandan da, kaynaklar›m›z›n hoyratça tüketilmesine neden oluyor. ivermore ‹tfaiye Müdürlü¤ü’ndeki Centennial Light, bize çözüm konusunda da ›fl›k tutuyor: Ampul üretildi¤inde 60 wattl›kt›, bugünse 4 watt gücünde yan›yor. Bize sürdürülebilirli¤in; israftan, afl›r› üretimden ve afl›r› tüketimden kaç›nmakla mümkün olabilece¤ini gösteriyor. Centennial Light, mutlulu¤un ne kadar tüketti¤imizle do¤ru orant›l› olmad›¤›n› görmemiz için, 113 y›ld›r yanmay› sürdürüyor...•
L
sabriyeasir@butundunya.com.tr Kaynaklar: http://www.atlasobscura.com/ http://www.centennialbulb.org/ The Light Bulb Conspiracy http://www.popularmechanics.com/
Neler Olmuyor ki Dünyada Sezin San
Musluklardan Alt›n Ak›yor
1
2
S›caktan Bunalan A¤aca Sar›l›r
Vakitlerinin büyük bölümünü a¤açlara sar›larak geçiren koalalar, bunu sadece a¤aca tutunup etraf› seyretmek için yapm›yorlar. Asl›nda tek istekleri, ›s›nan vücutlar›n› so¤utmak. Is›ya duyarl› termal kamera ile inceleme yapan bilim adamlar›, vücutlar› s›caktan ›s›nan koalalar›n, a¤açlar›n serin k›s›mlar›na t›rmand›klar›n› ve orada tutun-
ABD’nin Montana eyaleti s›n›rlar› içindeki Whitehall kasabas›nda musluklardan alt›n akt›¤› ortaya ç›kt›. Kasaba sakinlerinin musluk suyunda parlak parçac›klar› fark etmesinden sonra yap›lan analizlerde bu parçalar›n saf alt›n olduklar› belirlendi. Whitehall içme sular›n›n çekildi¤i kuyularda da alt›n parçalar›na rastland›. 115
BD A⁄USTOS 2014
duklar›n› tespit etti. Tutunduklar› k›s›m ›s›n›nca a¤ac›n daha serin k›sm›na geçifl yap›yorlar.
Gerçek Zamanl› Çeviri Sistemi
3
Kurgubilim filmlerinde gördü¤ümüz gerçek zamanl› çeviri teknolojisi hayal olmaktan ç›k›yor. Microsoft’un görüntülü konuflma servisi SKYPE, bu y›l›n sonundan itibaren sesli görüflmeleri canl› olarak çevirebilme özelli¤ine sahip olacak. ABD’de düzenlenen Code Conference’ta, Skype Translator ismi verilen hizmet ile farkl› dilde konuflan iki kiflinin altyaz›lar yard›m›yla ayn› dili konuflabilece¤i ifade edildi. Çeviri yap›labilmesi için kiflilerin ayn› s›rayla konuflmas› gerekiyor. Yeni teknolojinin hangi dilleri destekleyece¤i ise henüz aç›klanmad›.
4
H›rs›zl›k Onlar ‹çin Bir Zevk
‹sviçre’nin Lucerne kantonunda yaflayan bir çift sadece e¤lenmek için kilise soyduklar›n› itiraf etti. Biri 70 di¤eri 73 yafl›nda olan çift, h›rs›zl›k 116
an›nda yaflad›klar› adrenalinin can s›k›nt›lar›na iyi geldi¤ini bu yüzden de kilisedeki ba¤›fl kutular›ndan para çald›klar›n› söyledi. Birisi, kilise kap›s›nda gözetleme yaparken, di¤eri soygunu gerçeklefltiriyor. Polis, çiftin durumunun iyi oldu¤unu, sadece yasak olan fleylerin cazibesi ile bu ifle kalk›flt›klar›n› söyledi.
5
Gerçek Aflk› DNA’da Aramak
Kanadal› bir flirket, DNA testi ile sevgili ve arkadafl bulma olana¤› sa¤l›yor. Instant Chemistry isimli giriflim, insanlar› hem genetik hem de psikolojik olarak inceliyor ve uygun aday› belir-
BD A⁄USTOS 2014
liyor. Arkadafl bulma sitesi “Singldout. com” ile birlikte çal›flacak sistemde, önce bir adet kiflilik de¤erlendirme testi dolduruluyor; sonra bir tüpte tükürük örne¤i gönderiliyor. Bir araflt›rma merkezinde yap›lan testler ile kiflinin dosyas› oluflturuluyor. Böylece arkadafl bulma sitesine giren herkes karfl›s›ndaki insanla olan genetik ve psikolojik uyumunu ö¤renebiliyor.
6
Do¤an›n Müzisyeni Sustu
Hawaii’deki çekirgeler, hayatta kalmak için ötmeyecek flekilde evrim geçirdi. Çekirgelerin flark›lar›, bölgedeki ölümcül bir sinek türünün onlar› bulmas›na yard›mc› oluyordu.
7
Mor Ötesi Ifl›nlar Ürkütüyor
Mor ötesi olarak da bilinen ultraviyole ›fl›¤›n›n hayvanlar› korkutup kaç›rd›¤› tespit edildi. Çeflitli ›fl›klara olan hassasiyetleri ölçen bir çal›flmaya göre, bu ›fl›k türü hayvanlar›n yaflam›n› fazlas›yla etkiliyor. Söz konusu ›fl›nlar›, elektrik ak›m› tafl›yan yüksek gerilim hatlar› yay›yor.
8
Tatl› Severlere Müjde
300 y›l önce bir insan›n y›ll›k ortalama fleker tüketimi 3,5 kilo iken günümüzde bu miktar 75 kiloya kadar ç›kt›. Ancak flekeri hayat›m›zdan ç›karmak Hamile sinekler, yumurtalar›n› çekirgelerin s›rt›na b›rak›yorlar; burada geliflen yavrular da bir süre sonra çekirgenin ölmesine sebep oluyordu. Avustralya’dan bölgeye göç eden bu sinekler yüzünden çekirgeler, 20 nesilden az bir sürede evrim geçirdi. Böylece do¤an›n tembel müzisyenleri susarak hayatta kalmay› baflard›. Bu, gerçek zamanl› evrime flahit olunacak bir olay. 117
BD A⁄USTOS 2014
için çabalayan bilim adamlar›, uzun y›llar süren araflt›rmalar›n›n sonunda kalorisiz, karbonhidrats›z ve kandaki fleker seviyesini yükseltmeyen do¤al bir fleker maddesi buldu. Mucizevî fleker otu (Stevia) maddesi, normal flekerden yaklafl›k 300 kat daha tatl›. Bu sayede üreticiler normal fleker yerine fleker otu kullanarak yiyecek ve içeceklerin kalorisini an›nda düflürebilecek.
9
10
Denizy›ld›zlar› Yok Oluyor
Sistem fiöförü Denetleyecek
‹sviçre’nin Federal Teknik Üniversitesi (EPFL), sürücülerin duygular›n› analiz eden bir sistem gelifltirmek için çal›flmalar yap›yor.
Gizemli bir hastal›k, ABD k›y›lar›ndaki denizy›ld›zlar›n›n patlamas›na sebep oluyor. Ölümcül salg›n, denizy›ld›zlar›n›n iç organlar›n›n infilak etmesi ve vücuttan d›flar› akmas›yla sonuçlan›yor. Hem Pasifik hem Atlantik k›y›lar›nda görülen hastal›¤›n sebebi çözülebilmifl de¤il. Cornell Üniversitesinin flimdiye kadar yapt›¤› çal›flmalarda, mantar, parazit, virüs ve bakterilerin ço¤u incelendi. Salg›n›n devam etmesi durumunda, baz› denizy›ld›z› türlerinin soyunun tükenebilece¤i söyleniyor.
Amaç; araç kullanan kiflinin stres seviyesini kontrol eden ve belirlenen limitlerin üzerine ç›kt›¤› takdirde araca müda-hale edebilecek bir teknoloji gelifltirmek. Bunun için, direksiyonun arkas›na yerlefltirilecek bir k›z›lötesi kamera, sürekli olarak sürücünün yüz ifadesini tarayacak. Sistem, gerekli gördü¤ünde; arac›n h›z›n› düflürebilecek ve sesli ya da ›fl›kl› uyar› verebilecek.
Tuz Yerine Baharat
118
11
‹ngiltere Tansiyon Derne¤i, yemek piflirirken tuz koymak yerine, pifltikten sonra yeme¤e çeflitli baharatlar koyarak lezzet art›r›lmas›n› tavsiye ediyor. Böylece, tuz al›m› azalmas›na ba¤l› olarak vücutta sodyum seviyesinin de düflmesi sa¤lanm›fl oluyor. sezinsan@butundunya.com.tr
Anadolu’nun Dünyas› Bekir Özgen
Akl›ma düfltü de... "Düflüncelerimiz ac›lar içinde yaflama efllik ederken, an›lar öne ç›kar m›? Ç›karsa ne olur?" diye dalm›fl gitmifltim ki, onun, "Al yaln›zl›¤›n› gel. S›k›lmay›z," sözü geldi oturdu belle¤ime.
S
onra da ona iliflkin unutulmaz yaflanm›fll›klar›m... Toplumsal belediyecili¤in yayg›nl›k gösterdi¤i y›llardayd›. Paneller, aç›k oturumlar, konferanslar, söylefliler bir birini izliyordu. Bu tür etkinliklerin gözbebeklerinden biri de Aziz Nesin'di. Hemen her yerel yönetim, ya da sivil toplum kuruluflu pefline düflüyor, ça¤r› yap›yor, onu, yak›n çevresinin ayd›nl›k yüzlü insanlar›yla buluflturmak istiyordu. Yayg›n bir söylentiye göre, Aziz Bey nereye gitse, ufak tefek sorunlar ç›k›yordu.
119
BD A⁄USTOS 2014
Kendisini konuk edenlerle istenmeyen pürüzler yaflan›yordu. Onun, "hoflnut edilmesi güç biri" oldu¤u üzerinde, yayg›n bir düflünce oluflmufltu her nas›lsa...
B
ulundu¤um ilçenin belediye baflkan› da ayn› endifleyi duymufl olmal› ki, haz›rl›klar›n› yapmakta olduklar› festivale davet ettikten sonra, onu k›r›p gücendirmeyecek bir yol izlemeye karar vermifl. Dilinden anlayacak, onu rahat
yapm›fl, Nesin Vakf›'ndaki ö¤rencilere arma¤an olarak göndermifltik. Aziz Bey de karfl›l›k olarak bir teflekkür notuyla birlikte, yazd›¤› son üç kitaptan ikifler tanesini imzalay›p adresime yollam›flt›. Bu kadard› hepsi. Festivalimizin bafllamas›yla gözümüz Aziz Bey'in yoluna dikildi. Uça¤› gecikmeli geldi¤i için söyleflisine zor yetiflti. Konuflmas›n›n bir yerinde, "fiu anda, bas›lm›fl bini aflk›n öyküm bulunuyor. Bir o kadar› da ham bir biçimde üzerlerinde çal›flmam› bekliyor," deyince arad›¤›m ipucunu yakalam›flt›m. Söyleflisi bitene kadar flu hesab› yapt›m: Y›l, üç yüz altm›fl befl gün oldu¤una göre, bin öykü demek üç y›l demek. Bu adam, bundan sonra da her gün bir öykü yazsa, en az üç y›l daha gerekecek. Demek ki onun sorunu "zaman". Sözlerinin aras›na niyetini s›k›flt›r›p "Beni fazla oyalamay›n. Yazacaklar›mla bafl bafla kalay›m," demeye getiriyor.
Sözlerinin aras›na niyetini s›k›flt›r›p "Beni fazla oyalamay›n. Yazacaklar›mla bafl bafla kalay›m," demeye getiriyor. Aziz Nesin ettirebilecek birini aramaya koyulmufl. Benim ad›m öne ç›k›nca da, iki gün için bu görevi üstlenip üstlenemeyece¤imi sordular. "Bundan onur duyar›m ancak bir de kendisine sorun, o ne düflünüyor, ö¤renin," dedim. Ald›klar› yan›tta, "Biz tan›fl›z. Ne iyi olur!" demifl. Asl›nda tan›fl›kl›¤›m›z öyle yüz yüze olmam›flt›. Eflimle birlikte, ilkokulun her befl s›n›f› için ayr› yazd›¤›m›z test kitaplar›m›zdan üçer set 120
nlam›flt›m dü¤ümün nereye at›lmas› gerekti¤ini. Söyleflisi bitince yan›na vard›m. Herkesin duyaca¤› bir biçimde, "Yol yorgunu oldu¤unuzu biliyorum. Biraz atefliniz de ç›km›fl. Sizi otelinize götüreyim. ‹lçemizin konuksever
A
BD A⁄USTOS 2014
çalmay›n,' iletisini ald›m. Otelde kald›¤›n›z sürece her türlü gereksinmeniz karfl›lanacakt›r. Benlik bir ifl ç›karsa lütfen telefon edin. Ayr›ca, bu akflam, otelinizin çat› kat›ndaki lokantada toplu bir yemek verilecek. Sizin de orada olman›z bekleniyor. Saat sekize on kala haz›r olabilirseniz, oraya birlikte ç›kaca¤›z."
insanlar› bu durumu anlay›flla karfl›layacaklard›r. Buyurun, gidelim," dedim. Yüzüme bakt›. Gözlerinin içi gülüyordu. "Beni benden daha iyi anlayaca¤›n›z› biliyordum," diyebildi yumuflak bir sesle. Yol boyunca flakalar›n bini bir para oldu. "Askerli¤inizi yapt›¤›n›z nas›l da belli oluyor. Adam kaç›rmay› iyi ö¤renmiflsiniz," diye tak›ld›. Ben de: "Evet, do¤ru söylüyorsunuz. Yedek subay okulundayken Keflif ‹stihbarat Tak›m›ndayd›m. ‹z sürmesini iyi ö¤rettiler," dedim. Çok geçmeden de, oteldeki odas›na yerlefltirdim onu. Sonra da, "Bak, a¤abey!" diye dikildim önüne. "Konuflman›z›n sat›r aralar›ndaki, 'Ne olur beni bana b›rak›n. Zaman›m›
K
eyfi yerine geldi. "Bir de melekleri öte dünyada ar›yor aptallar. Seni getirip koymufllar ya buraya... Yetmiyor mu bu?" diye gönlümü ald›. Lokantaya vard›¤›m›zda her yer t›kl›m t›kl›m doluydu. Bize ayr›lan masada karfl› karfl›ya oturduk onunla. Yemek öncesinin aç›fl konuflmas›n› belediye baflkan›m›z yapt›. Konuklara, "Hofl geldiniz. Bizleri onurland›rd›n›z. Yaras›n," dedi. Bu güzel dile¤in yerine getirilmesi de uzun sürmedi. Yendi, içildi. Kafalar tütsülendi. Tütsülendikçe a¤›zlar aç›ld›. Aç›ld›kça da bafl konu¤umuza sitemler ya¤maya bafllad›. "Vay biz buraya Aziz Bey için geldik de..." "Vay bize zaman ay›rm›yor da." "Vay bir halk adam›n›n halktan kopuklu¤u olur mu da." Daha neler, neler... Bakt›m ki surat› as›l›yor Aziz Bey'in, dayanamad›m. "Arkadafllar!" diye söz ald›m. "Var› yo¤u insan olan biri, sizlere nas›l s›rt çevirebilir? Üstelik de yazd›klar›n›n hepsinin öznesi sizlerken... Ancaaak! Her gününe bir öykü s›k›flt›rmak durumunda olan bir yazar›n da, kendine zaman ay›rmas› 121
BD A⁄USTOS 2014
gerekmez mi? Baflka türlü, be¤enerek okudu¤umuz o güzel mizah öykülerini, yazabilir mi hiç? Kal›b›m› basar›m ki, flu anda burada kal›p, söylefliyi sürdürmeyi o bizlerden daha çok istiyordur," deyip sustum.
G
arip garip gözlerimin içine bakarken, "Do¤ru mu Aziz A¤abey?" diye sordum. "Do¤ru," dedi. Hepimizin sa¤l›¤›na kadeh kald›rd›k. Yine de ‹kircikli görünüyordu Aziz Bey. Bir aya¤› gitmek isterken, öteki aya¤› geri çekiyordu onu besbelli. Bir jest yapmal›yd›m.
“Arkadafl›m yerden gö¤e hakl›. Türkiye' de her üç insandan dördü mizahç›, befli f›krac›d›r. Onlardan biri de benim.” "Arkadafllar!" diye yükselttim sesimi. fiaka yollu, "Vay Aziz Nesin flöyle büyük yazar, vay Aziz Bey böyle bulunmaz bir mizah ustas›..." diye s›ra s›ra övgü da¤lar› dikip duruyoruz önüne. Onun da aya¤› yerden kesiliyor haliyle. Evet, ünü ülke s›n›rlar›n› afl›p dünyay› tuttu tutmas›na da, o kadar da fl›martmayal›m onu. Sonuçta o da bizden biri. Gitsin, baflka bir ülkede yaflas›n, bugünkü Aziz Nesin olabilsin de, görelim bakal›m... 122
Onun bütün sermayesi bizleriz. Biz olmasak, bizim ak›llara durgunluk veren yaflam çeliflkilerimiz olmasa, suyu çekilmifl de¤irmene döner. Baflka ülkelerin niçin bir Aziz Nesi'ni yok, düflündünüz mü hiç?" deyince bir ok gibi yerinden f›rlad›. Do¤ru yan›ma se¤irdi. Ve bir anda gözler ikimize çevrildi. Ben daha, "Pirzola vezir, rak› padiflah..." demeye kalmadan, onun beni hafllay›p do¤du¤uma piflman edece¤ini bekliyordu herkes. Ama öyle olmad›. "Arkadafl›m yerden gö¤e hakl›. Türkiye'de her üç insandan dördü mizahç›, befli f›krac›d›r. Onlardan biri de benim. Öte yandan -ne olursak olal›mhepimizin içinde küçük bir çocuk var. Ve o ne ölüyor, ne de yerinde duruyor. Zaman zaman da olsa, naz yapmak, fl›mart›lmak gereksinmesi duyuyor. Hatta daha ileri gidip so¤uk f›r›ndan s›cak ekmek umdu¤u bile oluyor. O zaman da onu tutup ba¤layacak bir uyar›c› aran›yor. T›pk› flu anda beni kendime getiren can dostum gibi. O nedenle önce onu kucaklay›p öpece¤im. Sonra da, karar verdim, bütün bir gece sizlerle birlikte olaca¤›m," dedi. ulaklar› alk›fl sesleri doldurdu. ‹kinci günün akflam›na do¤ru Aziz A¤abey'i yolcu etmek için Havaalan›na götürecektim. "Ben taksiyle gitmem," diye tutturdu. Öyleyse Havafl Otobüsünün kalkt›¤› yere kadar taksiyle gidelim," dedim. Ona da, "Olmaz," dedi. Oraya giden bir dolmufla atlad›k. Dur kalk, itifl
K
kak›fl vard›k oraya. Afla¤› inip THY bilet sat›fl yerine do¤ru se¤irtmifltik ki, "Eyvah! Çantam› dolmuflta unuttum," demesin mi... Donduk kald›k. Elimiz aya¤›m›za doland›. Hele ki, yolculardan biri bizi tan›m›fl. Çantay› kapt›¤› gibi kaflla göz aras›nda getirdi bize. ‹flte o zaman tak›lmadan edemedim: "Bir yaflam boyu yenik düflen insanlar›n ellerini yukar› kald›r›p flampiyon ilan edersen, onlar›n diyet borçlar›n› ödemeleri de böyle olur iflte." Kendi tümcesi de olsa, gözlerini yaflartt› koca ustan›n. *** ›llar sonrayd›. Aram›zdan ayr›lal› çok olmufltu o. Bir pazar günü, Çorlu'dan ‹stanbul'a gidiyorduk. K›z›m arabas›n›n gaz›n› kesip "Baba," dedi. "Yolumuzun üstündeki Nesin Vakf› yerleflkesine u¤ramaya ne dersin? Hakk›nda çok olumlu fleyler iflittim de..." "‹yi olur," dedim. Ana kap›dan girdi¤imizde bizi temiz giyimli gençten biri karfl›lad›. Araban›n pencere cam›n› açt›m. "K›z›m, bugün ziyarete kapal› oldu¤unuzu biliyorum. Vakf›n›z› görmeyi çok arzu ettik. Umar›z, flöyle bir göz ucuyla çevreye göz atmam›zda sak›nca yoktur," dedim. Dikkatlice gözüme bakt›. "Buyurun. Gezdireyim sizi," dedi. Arabam›zdan indik. Ve flu konuflma geçti aram›zda: "Ba¤›fllay›n beni ama, bir dinlence gününde bile, önünüze ç›kan herkesi gezdiriyor musunuz
Y
buray›?" "Siz s›radan biri de¤ilsiniz?" "Neyim ya?" Bizi ald›, Aziz Bey'den kalan bütün eflyalar›n ve kitaplar›n oldu¤u özel odaya götürdü. Orada, daha dün bas›lm›fl gibi korunakl› duran ilkokul test kitaplar›m› ç›kard›. "Bizler bunlarla yetifltik. Katk›lar›n›z› nas›l unuturuz. Dedemiz sizi nas›l severdi bilemezsiniz," deyince benden çok k›z›m›n gözleri doldu. ‹çimde akan zaman de¤iflmiflti sanki. Kendimi özel hissetmemi sa¤layan bu gün yüzlü, mavifl gözlü k›z› sar›l›p öptüm. Ve o, boyu küçük, beyni büyük adam›, Pamuk Dede'yi, and›k gözlerimiz yafll›. Ac›kl› bir roman› bitirmifl gibi içli içli yola düflmüfltük ki, k›z›m, "Baba!" dedi. "Biliyor musun? Bütün bu yaflananlar, masal gibi ama masaldan gerçek." Yak›c› bir ac› kaplad› içimi. Dayanamad›m. A¤›ts›, a¤›ts›, "Ah Aziz A¤abey, ah!" diye dertlendim. "Bugünlerde ne denli özlendi¤ini bir bilsen, yoklu¤undan utan›rd›n." • bekirozgen@butundunya.com.tr 123
Gezdikçe Gördükçe ‹zlen fien Toker
Denizle karay›, vapurla treni, sevinçle hüznü buluflturan
Haydarpafla Gar› Özledi¤ine kavuflman›n sevinciyle, sevdi¤ini u¤urlaman›n hüznünü y›llarca peronlar›nda buluflturan Haydarpafla Gar›, 2013 y›l›n›n Haziran ay›ndan beri hiç al›fl›k olmad›¤› bir sessizlik içinde... 124
BD A⁄USTOS 2014
D
urdurulan seferlerin sonuncusu olan banliyö treninin son hareketinden beri yolcular›ndan, trenlerinden uzak... Yüz y›ldan uzun bir süre Anadolu’nun ‹stanbul’a aç›lan kap›s› olan gar›n denizden görülen ön cephesi ne kadar görkemliyse trenlerin yanaflt›¤› iç bölümü ise o kadar sade. Bir kenar› daha k›sa olan U biçimindeki yap›n›n kollar› trenlere do¤ru uzanm›fl, sanki gelenleri kucaklay›p, “‹stanbul’a hofl geldiniz” der gibi. Birçok yolcunun denizi ilk kez oradan gördü¤ü genifl mermer basamaklar, gar› önündeki vapur iskelesiyle buluflturuyor. Vagonlardan ç›karak, gar›n içinden geçip, merdivenlerle deniz kenar›na inen yolcular karfl›lar›ndaki manzarayla büyülenip, Ayasofya, Sultanahmet, Topkap› Saray›, Süleymaniye Camii ve Galata Kulesi’ni
izleyerek vapurla Anadolu’dan Avrupa’ya geçiyor. Yeni Rönesans Alman mimarisini yans›tan bugünkü gar binas›n›n öyküsü 1906 y›l›nda bafllam›fl. Otto Ritter ve Helmut Conu adl› Alman mimarlar›n yap›m›n› üstlendi¤i binan›n temeli at›lmadan önce her biri 21 metre uzunlu¤undaki 1100 kaz›k denize çak›lm›fl. Hereke’den getirilen pembe granitlerle temel infla edilmifl, ‹talya’ dan gelen tafl ustalar› d›fl yüzünde 125
kullan›lan Lefke tafllar›n› ifllemifl. Pencereleri O. Linneman adl› Alman sanatç›n›n dönemin modern sanat ak›m›n› yans›tan vitraylar›yla renklendirilmifl.
G
ar›n deniz taraf›na mendirek, kara taraf›na vagonlar›n eflyalar›n› yükleme ve boflaltma yerleri infla edilmifl. Aç›l›fl töreninin yap›ld›¤› 19 A¤ustos 1908’den itibaren pek çok ziyaretçisi olmufl Haydarpafla Gar›’n›n. Savafllar görmüfl; cepheye tafl›nan askerler, silahlar, mektuplar, yokluklar ve ac›lar.. Göçler gör-
126
Nice fliirler, kitaplar, resimler ve filmlere konuk olmufl Haydarpafla Gar›. müfl; ‹stanbul’dan Anadolu’ya, Anadolu’dan ‹stanbul’a, bazen bavullar, hurçlar, torbalar ve sepetlerle, bazen de yaln›zca yüreklerdeki umutla yolculuk edilen... Ö¤retmenler, hac›lar, gezginler, memurlar, casuslar, sanatç›lar gelip, geçmifl kap›lar›ndan; buradan Avrupa yakas›na ifle giden, oradan da Anadolu yakas›na tatile gelen ‹stanbul’lular da tren vagonlar›nda yerlerini alm›fl. Nice fliirler, kitaplar, resimler ve filmlere konuk olmufl Haydarpafla Gar›. Elektrik kullan›m›na geçilene kadar hareket düdü¤ü çald›kça kömürle çal›flan buharl› vagonlar›n bacas›ndan ç›kan kapkara dumanlar yay›lm›fl gökyüzüne. Ne yaz›k ki baflka dumanlar,
BD A⁄USTOS 2014
hatta alevler de sarm›fl talihsiz gar›. 5 katl› yap›n›n dik, yüksek çat›s› 1917 y›l›nda Anadolu’ya götürülmek üzere haz›rlanan cephanenin patlamas›yla havaya uçmufl. Çat›n›n yüksekli¤i azalt›larak restore edilmifl.
1
979 y›l›nda Independanta adl› petrol tankerinin kazas›ndaki patlama ve yang›n›n etkisiyle bu kez binan›n vitraylar›, camlar› paramparça olup, onar›lm›fl. 2010 y›l›ndaki bir yang›n sonras›nda ise çat›s› tamamen yanarak, en üst kat kullan›lamaz duruma gelmifl. fiimdi eski foto¤raflar›ndaki o görkemli çat›s› olmasa da, Haydarpafla Gar› y›llard›r biriktirdi¤i an›larla, iki yan›ndaki kuleleriyle hala çok güzel ve etkileyici. Bugün garda art›k tren yolcular› yerine say›lar› az da olsa gezmeye gelenler, foto¤raf çektiren gelinler ve damatlar, bilet giflelerinden bilet alanlar, vapura binenler, gar lokantas›nda yemek yiyen, berber dükkan›nda trafl olanlar var. Bekleme salonlar› bombofl olsa da, lokanta ve berber ile camlar›ndan deniz manza-
ras› görülen tuvaletler hizmet vermeye; Karaköy-Kad›köy vapurlar›n›n bir k›sm›, mimar Vedat Tek’in eseri olan iskeleye u¤ramaya devam ediyor. Peronda bir kaç tren dekormufl gibi duruyor. Gar lokantas›n›n perona aç›lan kap›s›n›n önünde trenlerin yan›nda foto¤raf çektiren gelinle damad›n arkadafllar› bir fleyler yiyip, içerek sohbet ediyorlar. Simsiyah bir kedi, tren hareket etti¤inde binecekmifl gibi vagonun kap›s›na bakarak bekliyor. Binan›n üst katlar›ndaki ofislerde ve bilet giflelerinden birinde görevliler çal›fl›yor. Vapur iskelesine aç›lan kap›lar›n
fiimdi eski foto¤raflar›ndaki o görkemli çat›s› olmasa da, Haydarpafla Gar› y›llard›r biriktirdi¤i an›larla, iki yan›ndaki kuleleriyle hala çok güzel ve etkileyici. 127
vitraylarla süslü camlar›ndan içeri süzülen ›fl›k, ahflap bekleme koltuklar›n› ve gifleleri ayd›nlat›yor. Masmavi çinilerle süslü zarif vapur iskelesinin yan›ndaki büfede çay içenler deniz ve Haydarpafla Gar› manzaras›n›n, kedilerle mart›lar da yerdeki ekmek, bisküvi k›r›nt›lar›n›n tad›n› ç›kar›yor.
G
enifl merdivenlerde durmufl denize bakarken, bu tarihi binan›n kültür merkezi, müze, otel olma ihtimalleri gündemde olsa da en az›ndan bir bölümünün gar olarak kalmaya devam etmesini ve medeni bir ulafl›m arac› olan trenlere verilen de¤erin artmas›n› diliyorum. Böylece yeni, güzel tren yolculuklar› yapabilir, trenler ve garlarla ilgili fliirleri, öyküleri, filmleri zihinlerimizdeki an› kutular›nda özenle saklayabiliriz. • izlensen@butundunya.com.tr
NEDEN TERF‹ ETM‹fi? Bir yöneticinin odas›na giren memur: "Efendim, siz birlikte çal›flt›¤›m arkadafllar›mdan birini bir derece terfi ettirdiniz... Yafl ve k›dem bak›m›ndan aram›zda hiç bir fark yok, ö¤renimimiz de ayn›. O benden daha yak›fl›kl› da de¤il. Böyle oldu¤u halde beni hâlâ terfi ettirmiyorsunuz?" dedi. Yönetici m›r›ldand›: "Sokakta gürültü var. Duyuyor musunuz? Nedir acaba?" Memur can s›k›nt›s› ile "Gidip bakay›m efendim" dedi ve biraz sonra dönüp "Bir arabaym›fl efendim..." diye aç›klama yapt›. Yönetici, "Yükü neymifl?" diye sordu. Memur yine "Gidip bakay›m efendim..." dedi ve biraz sonra döndü: "Araban›n yükü bir sürü çuval efendim." "Çuvallarda ne varm›fl?" "Gidip bakay›m efendim." Memur biraz sonra dönüp "Çuvallarda çimento varm›fl efendim..." dedi. "Nereye gidiyormufl bu araba?" "Gidip bakay›m efendim." Memur döndü¤ünde "X ve Y inflaat sirketinin merkez flantiyesine gidiyormufl efendim..." diye cevap verdi. Yönetici "fiimdi bana terfi eden arkadafl›n›z› ça¤›r›r m›s›n›z lütfen? Hani haks›z yere terfi eden arkadafl›n›z›." dedi. Terfi eden geldi¤inde yönetici yine m›r›ldand›: "Sokakta birtak›m gürültüler oluyor nedir acaba?" Terfi eden memur "Gidip bakay›m efendim." dedi ve döndü¤ü zaman flöyle cevap verdi: "K›rk çuval Portland Çimentosu yüklü araba. Çimentolar›n menflei New Orleans. X ve Y inflaat sirkelinin merkez flantiyesine gidiyormufl. Uluslararas› ulafl›ma ait bir kamyon çuvallar›n› istasyondan alm›fl. Çuvallardan biri yar› yolda patlad›¤› için flimdi bunun yerini de¤ifltirmeye çal›fl›yorlar." 128
Yazar Dede ve Torunlar› Muzaffer ‹zgü
Buyrun Dut Pestili Yiyelim er yerde onun ad› duttur... Ama bizim burada dutun ad› çekirdeksiz duttur. Niye öyledir? Çünkü dutumuzun çekirde¤i yoktur. Hani dutu yerken, çi¤nerken flöyle a¤z›n›zda ç›t›rt› duyars›z›n›z, iflte bizim köyün dutunda ç›t›rt›y› duyamazs›n›z... Nas›l m›? Bizim dutumuz insan›n a¤z›nda erir. Öyle güzel kokuludur ki, dut dut kokar çekirdeksiz dutumuz. Bir de tatl›d›r, bir de lezzetlidir; art›k tane tane mi yersiniz yoksa avuç avuç mu yersiniz, siz bilirsiniz. Öyle çoktur ki dut a¤ac›m›z, baz›lar›n›n dut bahçesi vard›r. Bahçen olmas›n, birkaç dut a¤ac› da sana yeter? Niye mi? Dutu kurutursun... Aman aman k›fl›n okula giderken cebinden ç›kar ç›kar at a¤z›na, ister kahvalt›l›k, ister e¤lenmelik.
H
129
BD A⁄USTOS 2014
Anneannemin yapt›¤› çörekten bir ›s›r›k, kuru dut kurusundan yar›m avuç... Yut lüp lüp... ‹ster tafl›mal› e¤itim arabas›nda ye istersen okula var›r varmaz çekil bir k›y›ya ye. Oh afiyet olsun!.. alt dut kurusu mu? Öyle güzel dut pekmezi olur ki. Art›k ara ö¤ün mü istersin, yoksa gerçek ö¤ün mü istersin, koy taba¤a iki kafl›k dut pekmezi, ban ban ekme¤ini, yut!.. Bizim dut pekmezimiz her tatl›dan güzeldir. Bir de dut reçelimiz var... Recel ya... Dut reçelinin içinde elma kurular› var. Bizim köyde elma a¤açlar› üç ›s›r›kl›k, dört ›s›r›kl›kt›r. A¤aç önce küçük elmalarla süslenir... Yeflil yeflil, sana bakar elmac›klar. Elmac›klar diyorum, çünkü ufac›kt›rlar. Sanki sana seslenir, “Dur sak›n koparma beni, ufac›¤›m daha... Bekle, büyüyece¤im, sararaca¤›m, bir yan›m› k›zartaca¤›m, sonra mis gibi kokaca¤›m. Ondan sonra beni kopar, y›ka, ye!” Yeriz ama bir yandan da onu dört parçaya böler kuruturuz. Niçin kurutuyoruz? Reçelin içine koyaca¤›z ya... Oh, geçen y›l›n kuru elmalar› bu y›l cup diye dut reçelinin içine girer. Art›k o reçeli yersek elman›n gül kokusunu, dutun bahar kokusunu al›r›z...
S
130
Bir kez ›s›r pestil dürümünden, üç kez okulun bahçesini kofla kofla dön, bir kez daha ›s›r, yine dön, yine dön... Can›n›z m› istedi? Buyrun gelin köyümüze, koyal›m bir taba¤›n içine on kafl›k, sonra banal›m ekme¤i, yalay›p yutal›m. Ama ben en çok dutun pestilini severim. Bir güzel olur ki dut pestilimiz, benim gibi çocuklar›n en sevdi¤i fleydir. Ceviz için varsa koy dut pestilinin üzerine, sonra yap dürümünü, aman aman aman!.. Bir kez ›s›r pestil dürümünden, üç kez okulun bahçesini kofla kofla dön, bir kez daha ›s›r, yine dön, yine dön...
Sonra kofl çeflmeye, doldur tas›n› iç üstüste iki tas... Bitmemifl mi pestil dürümün? Ne duruyorsun, bitirsene... fiimdi zil çalacak. Bunlardan en kolay› dutu kurutmakt›r... Kolay diyorum ama dutu önce silkeleyeceksiniz... A¤aca babam ç›kar. Annemle ben yere örtü sereriz, kocaman bir örtü, yatak çarflaf›ndan büyük. Nereye serece¤iz, elbette dut a¤ac›n›n alt›na... Babama bakar›z. Babam eliyle iflaret eder, anneme seslenir: “Fidan biraz da flu yana.” ana seslenir, “Reyhan k›z›m biraz bu yana...” Annem sorar, “Serelim mi yere F›rat, yoksa elimizde mi yutal›m?..” Babam ne derse onu yapar›z... Babam bir vurur aya¤›n› dala, aman aman, pat›r pat›r, ya¤mur ya¤›yor sanki, dut ya¤muru. Yoo yooo dut dolusu. Kocaman kocaman olmufl dutlar, tap›r tap›r bezin üzerinde. Babam bir daha, bir daha vurur... Annem sevincinden, “Oh oh!..” diye ba¤›r›r. Ben susar m›y›m? Ba¤›r›r›m: “Dutaaa bak dutaaaa, bal ya¤›yor gökten baaaal!..” Pat›r pat›rlar bitti mi, haydi babam baflka dala... O dal› de¤ifltirirken annemle bezin iki ucundan s›ms›k› tutar, yerdeki öteki örtünün üzerine dutu boflalt›r›z. Annemin yüzünde gülücük, benim yüzümde gülücük.
B
Yerdeki dut de¤il ki, dutun kurusu, pekmezi, flerbeti, pestili. Babama bakar›z, eliyle iflaret eder... Onun yan›na gideriz, açar›z bezi. Küt küt... Pat›r pat›r... “Anneci¤im bu y›l dut çok...” “Evet Reyhan, yeriz k›z›m, halanlara göndeririz, teyzenlere göndeririz...” Göndeririz ya... Baz› y›llar ben, pekmezimizi, pestilimizi teyzemlerde yerim, halamlarda da yerim. Kuzenlerim de çok severler. Ve bana sorarlar, “Reyhan, bu pestilde eme¤in var m›?” Ben hemen gülerim. Annem, “Hiç olmaz m›?” der, “Reyhan’›n hepsinde eme¤i var.” estilde en büyük emek Köyün Narin Bibi”sinindir. Kim pestil yapacaksa Narin Bibi’yi ça¤›r›r. Kimseyi k›rmaz, yafll›d›r, de¤ne¤ine dayana dayana gelir. Bir de güzel güler ki, “Ih›c›k ben geldim çocuklar” der. O gelmeden önce pestilin fl›ras› ocakta kaynar olacak, haz›r olacak... E¤er haz›r de¤ilse kaynar, “Ben ilkin fiimflat’lara gideyim” der... Böylece Narin Bibi, bir günde iki üç yerde pestil serer. Ama
P
131
BD A⁄USTOS 2014
kaynar›m›z haz›rsa, gözlerinin içi parlar, sanki insanlara, “Çekilin hele herbiriniz bir yana” der gibi iki elini açar, kazan›n bafl›na gelir. Gözü, pestil bezindedir. Onun bezi biraz daha kal›n olacak, hiç deli¤i, y›rt›¤› olmayacak ve çok uygun yere serilecek, hem de dümdüz. O yan› yukar›da, bu yan› asa¤›da olmaz, sonra pestil kaynar dökülünce o yandan akar gider... Biz gözlerinden anlar›z Narin Bibi’nin kocaman kepçeyi eline alaca¤›n›... Bir kapar koca kepçeyi, sanki o yafll› kad›n bir anda gencecik olur, koluna ayaklar›na güç gelir. Kepçeyi dald›r›r kazana... ‹flte o zaman biz Narin Bibi’yi alk›fllar›z. aydi bir alk›fl daha!.. Narin Bibi kepçeyi tekrar kazana dald›rd›... Narin Bibi bu, öyle güzel seriyor ki fl›ray› bezin üzerine, pestilin kal›nl›¤›n› öyle güzel ayarl›yor, e bofluna ad› Narin Bibi olmam›fl... Kocaman bezin üzeri pestil kaynar›yla doldu. Ama daha kazanda kaynar var... Of of ne olacak bu? “Haydi koflun yedek bezi getirin...” “Haz›r Narin Bibi...” Narin Bibi kaynar› döktü, bitirdi. Eee, flimdi s›ra bu pestili süslemeye geldi. Öyle ya, bizim köyün pestili süslüdür. Narin Bibi elini açm›fl süsleri bekliyor... ‹lk süs çedene... Annem söyledi, kendir tohumuymufl çedene,
H
132
ufac›k ufac›k... Çedeneyi öyle a¤z›na att›n m›yd› pek tad› yok, ama onu bi pestilin üzerinde yersen tad›na doyum olmaz. Çünkü çok özel bir kokusu vard›r. Dutun kokusunu bast›rmadan pestile öyle güzel tat, öyla güzel bir koku verir ki... o yo, pestilin süslemesi bitmedi. Bizim pestilimiz çok süslüdür dedim ya... fiimdi de Narin Bibi’nin avucunda geçen y›ldan biriktirdi¤imiz kay›s› çekirdeklerinin içi vard›r. Onlar daha önceden ikiye böldü¤ümüz çekirdek içidir. Onlar› Narin Bibi, bir bir pestilin üzerine dizer... O çekirdek içleri pestilin üzerinde inci gibi bir s›rada dizilmifltir. Narin Bibi poflad›. Belli ki çok yorulmufl... Eh art›k, e¤er baflka eve gitmiyorsa, alt›na minderler koyar›z, yan›na yöresine yast›klar koyar›z. Ah köyümüzün can ninesinin gözü hep pestildedir. Eme¤indedir. Annem ona kocaman bardakta ayran sunar... Narin Bibi’nin gözleri ayran›n› içerken bile pestildedir. Art›k kaç gün sonra fl›ra kurursa, pestili ka¤›t gibi bezin üzerinden ç›kar›r›z. Pestilimiz haz›r, buyrun gelin köyümüze, pestilimizi cevizli dürüm yapal›m, birlikte yiyelim. Gelin, Reyhan’›n köyü deyin, hemen bulursunuz!•
Y
muzafferizgu@butundunya.com.tr
‹nsanlar Yaflad›kça Mehmet Ünver
O renkli düfllerden kopup, kendimizi bir anda gerçek dünyan›n karabasanlar›nda buluvermemiz anl›k bir ifltir.
Yaflam›n Ürküntülü Gecelerinden N e yaz›k ki yaflam›m›z her zaman güllük gülistanl›k olam›yor. Kimi zaman küçücük mutluluklarla dolu geçen bir günün ard›ndan umulmad›k karabasanlarla dolu bir gece bizi bekliyor olabilir. Bunu hiçbir zaman bilemeyiz. San›r›m insan yaflam›n› tüm s›radanl›klardan ay›ran da gelece¤imizin belirsiz olufludur. Befl dakika sonra neler yaflanaca¤›n› bilemiyor olmam›z ve kaderimizin bir sis tabakas›n›n ard›nda gizlenmesi, “gizem” denilen kavrama hak
etti¤i anlam› kazand›r›yor. S›cak evimizde, alt›na büzüldü¤ümüz yorganlar›n sa¤lad›¤› o tatl› güvenlik ortam›ndayken, uykumuzun bizi götürdü¤ü düfller diyar›n› düflünün. Güzel düflleri elbette. O renkli düfllerden kopup, kendimizi bir anda gerçek dünyan›n karabasanlar›nda buluvermemizse anl›k bir ifltir. Hiç beklemedi¤imiz bir anda gerçekleflebilir. Hepiniz yaflam›fls›n›zd›r böyle durumlar›. Ben de yaflad›m elbette: Çocuklu¤umun üç y›l›n› küçük bir Anadolu köyünde geçirdim. So¤uk
133
BD A⁄USTOS 2014
...o felaket gecesinde hemen tüm komflular bizim evde toplanm›fllard›. k›fl gecelerinde yapacak fazla bir ifli olmayan köylüler, her akflam baflka bir evde, ocak bafl›nda toplan›rlard›. Sizlere anlataca¤›m o felaket gecesinde hemen tüm komflular bizim evde toplanm›fllard›. Geç saatlere kadar ç›t›r ç›t›r yanan çam odunlar›yla dolu ocak bafl›nda çaylar içildi, lokmalar, gözlemeler yenildi ve her fleyden önemlisi köyün yak›n ve uzak geçmiflindeki tüm dedikodular ortaya döküldü. Do¤rusu ocak bafl›nda dedikodunun keyfi bir baflkayd›. Neler anlat›lm›yordu ki: fiimdilerde torun torba sahibi olan baz› nineler, gençliklerinde kimlerle f›nd›k k›rm›fllard›? Köyün en güzel k›zlar›ndan Hacer, neden niflanl›s›n› b›rak›p, çulsuz Cemal’e kaçm›flt›? Kasaba eflraf›ndan zengin bir aileye gelin giden Gülsüm, neden iki ay sonra bohças›n› al›p, babas›n›n evine dönmüfltü?.. olca dedikodu eflli¤inde yiyip içmeden sonra, geç bir saatte misafirler gitti¤inde gözlerimizden uyku ak›yordu. Yata¤›ma
B 134
yatmadan önce son kez d›flar› bakt›m. Köyün ard›ndaki çam orman›ndan fliddetle esen karayel rüzgâr›n›n yaratt›¤› korkunç bir u¤ultu geliyordu. Sulu kar serpifltirmeye bafllam›flt›. Orman›n u¤ultusu beni fazlas›yla ürküttü¤ü için cam› kapat›p yatt›m. öpek ulumalar›yla uyand›¤›mda vakit sabaha karfl› 03:00 olmal›yd›. Hemen önümüzdeki toprak meydanda toplanm›fl olan köpekler ç›lg›ncas›na uluyorlard›. Ard›ndansa toplu halde köy d›fl›na do¤ru kaç›flt›lar. ‹flte o kaç›flmadan bir dakika sonra, iki katl› evimiz, yeralt›ndan gelen korkunç bir u¤ultuyla birlikte sars›lmaya bafllad›. Annem ve kardefllerim de yataklar›ndan f›rlam›fllard›: “Zelzele!... Zelzele oluyor!!!” Evimiz, sanki temelinden bir yük treni geçiyormuflças›na yer alt›ndan gelen korkunç bir homurtunun eflli¤inde sars›l›yordu. ‹lk panik an›n›n flaflk›nl›¤›n› üstümüzden att›ktan sonra hep birlikte d›flar› kaç›flt›k.
K
BD A⁄USTOS 2014
Toparlan›p kendimize geldi¤imizde pilli radyomuzdan, depremin merkezinin elli kilometre yak›n›m›zda oldu¤unu ö¤rendik. Ard›ndan çamura batm›fl karanl›k sokaklarda dolaflan muhtar, hemen her evin kap›s›n› çalarak, köyde herhangi bir can ve mal kayb› olmad›¤›n›, kaymakaml›ktan ö¤rendi¤ine göre, deprem merkezine yak›n olan bölgelerdeyse çok say›da can kayb› bulundu¤unu anlatt›.
sulu kar taneleri yüzümüze vurdukça yerimizden hoplayacak kadar korkuyorduk. Çam orman›ndan yükselen u¤ultu da kulaklar› sa¤›r edecek hale gelmifl, zaten ürkmüfl olan bizleri derin bir karamsarl›k ve korkunun içine do¤ru sürüklemeye bafllam›flt›. Kimi zaman, korku dolu gözlerle çevremize bakt›¤›m›zda, yaln›zca ve yaln›zca yap›flkan bir karanl›kla karfl›lafl›yor ve o karanl›¤›n içinde bize görünmeden dönen,
haber, zaten iyice kararm›fl olan iç dünyam›z› iyice karartm›flt›. Eve giremiyorduk. D›flar›n›n Her an yeni bir ›slak karanl›¤›nda ve sars›nt›n›n gelece¤i durmaks›z›n ya¤an sulu kar alt›nda kalmaksa tam korkusuyla bir iflkenceydi. Umutsuzpaltolar›m›z›, luk ve korku dolu gözlerle birbirimize bakmaktan kazaklar›m›z› alarak baflka bir fley yapam›yoryine soka¤a kaçt›k. duk. ‹nsan benli¤i, böyle zor flartlarda, kendine bir avuntu, bir kurtulufl yaratmaya çal›fl›r. devinen kötü bir fleylerin oldu¤unu O an, ilk akl›ma gelen, her yeri sarm›fl hissediyorduk. olan yap›flkan karanl›¤›n içinden ›fl›l Gün do¤du¤unda her sabah ›fl›l bir hava arac›n›n ç›k›p, bizleri yapt›¤›m›z gibi befl kilometre uzaktaki ald›¤› gibi uzaklara, korkunç kasaba ortaokuluna gitmek için u¤ultularla gelen sars›nt›lar›n, u¤ursuz yürümeye bafllad›k. Elektrik altyap›s› köpek ulumalar›n›n ve korkunun hiç olan kasaba merkezine vard›¤›m›zda olmad›¤› bir yere uçurmas›yd›. felaketle ilgili ayr›nt›l› haberler çoktan O gece sabaha karar uyumad›k. yay›lm›flt›: Deprem merkezine yak›n Bir ara eve girip, hâlâ yanmakta olan olan iki yerleflim bölgesinde binden sobay› söndürdük. Her an yeni bir fazla insan ölmüfl, y›k›lan evlerdeki sars›nt›n›n gelece¤i korkusuyla elbise sobalardan ç›kan yang›nlar nedeniyle dolab›n› aç›p, paltolar›m›z› ve kazakla- ölenlerin say›s› artm›flt›. Durum r›m›z› alarak yine soka¤a kaçt›k. korkunçtu. Sa¤ kalabilenler yanmakta D›flar›da, fliddetli f›rt›na alt›nda ya¤an olan enkazlar›n alt›ndaki yak›nlar›n›
O
135
BD A⁄USTOS 2014
umutsuzca kurtarmaya çal›fl›yorlard›. Bu kara haberleri ald›kça iyice zay›flam›fl olan moralimiz y›k›lmaya yüz tutuyor, direncimiz s›f›r noktas›na do¤ru kay›yordu. Gündüzler bir yere kadar çekilse de, gece indi¤inde iki metre ötemizi göremeyecek kadar etkili olan yap›flkan karanl›k, rüzgâr u¤ultular› ve ulumalarla gelen artç› zelzeleler son direncimizi zorluyordu. ac› günlerin üzerinden k›rk dört y›l geçti. Türk halk›, tüm felaketlerde oldu¤u gibi o depremin yaratt›¤› y›k›mlar›n ve kay›plar›n ac›s›n› da birlik içinde paylaflt›, ellerinden geldi¤ince gö¤üs germeye çal›flt›. Yine de o karanl›k geceyle gelen korkunç u¤ultu ve karabasan, tan›k olanlar›n belleklerine kaz›n›p kald›. Tan›klardan biri olarak
O
ben de hiç unutamad›m. Aradan onca y›l geçti¤i halde, özellikle, ›slak k›fl geceleri d›flar›dan gelen bir köpek ulumas› ya da al›flk›n oldu¤umun d›fl›nda bir ses ürkmeme neden oluyor. Yaz›m›n bafl›nda da belirtti¤im gibi; yaflam her zaman güllük gülistanl›k olmuyor. Befl dakika sonra ne yaflayaca¤›m›z› bilmek olas› de¤il. San›r›m bu felaketlerin tek olumlu yan›; o katlan›lamayacak ac›n›n halk›n kolektif belle¤inde yer ederek daha sonraki felaketlere karfl› ortak bir gö¤üs germe bilinci yaratmas›. mehmetunver@butundunya.com.tr NOT: Bu yaz›m› 28 Mart 1970 gecesi yaflanan Gediz ve Emet depreminin bende yaratt›¤› ve hâlâ üzerimden atamad›¤›m ürküntüyü içimde bir kez daha duyumsayarak yazd›m. Tüm deprem kurbanlar›n› rahmetle an›yorum.
KORKULARIM IZ VE ADLARI Harpaksofobi Helyofobi Hematofobi Herpetofobi Hidrofobi Higrofobi Hipegiyafobi Hipnofobi Hipofobi Homiklofobi Homofobi ‹htiyofobi Jinefobi Kakofobi Kakorafiyafobi Kanserofobi 136
Bir suçun kurban› olmaktan korkma Güneflten korkma Kan korkusu Sürüngenlerden korkma Sudan, bo¤ulmaktan korkma Nemden ya da ya¤murdan korkma Sorumluluktan korkma Uyumaktan korkma Atlardan korkma Sisten korkma Eflcinsellerden korkma Bal›klardan korkma Kad›nlardan korkma Çirkinlikten, çirkin fleylerden korkma Baflar›s›z olma korkusu Kanser olmaktan korkma (Sürecek)
Gözle Gönül Aras› Mehmet Uhri
Gazetecinin
Aynas› Lise y›llar›ndan beri arkadafll›¤›m›z aral›klarla da olsa sürmüfltü. Kariyer planlarken genellikle t›p veya mühendislik aras›nda seçim yap›l›rken o ›srarla gazetecili¤e yönelmiflti. ilesi hiç olmazsa hukuk okumas› için zorlasa da bizimki inatç› ç›km›flt›. Mesle¤inde istedi¤i noktaya gelip gelmedi¤ini bilemem ama kalemi ile tan›nan gazetecilerden olmufltu. Ortak bir arkadafl›m›z›n cenazesinde karfl›laflt›¤›m›zda hasretle birbirimize sar›ld›k. Cenaze sonras› kahve içip konuflmak üzere sözlefltik. S›k›nt›l› görünüyordu. O konufl-
A
kan arkadafl›m gitmifl sanki her an kavga ç›karacak kadar öfkeli tan›mad›¤›m biri vard›, karfl›mda. Bafllang›çta cenazeden etkilenmifl oldu¤unu düflündüm. Ama yine de bir tutars›zl›k vard›. Nas›ls›n diye sordu¤umda, “Bilmiyorum, kendimi tan›yam›yorum, aynaya bakmak zul geliyor” diye yan›tlad›. Anlatmak ister misin dememi 137
BD A⁄USTOS 2014
beklemeden garsona kahve sipariflini verip anlatmaya bafllad›. "Hat›rlars›n, lise son s›n›fta mesleki tan›t›m amac›yla okulumuza gelen konuflmac› sayesinde gazetecilik yolunda ilerlemeye karar vermifltim. S›nav baflar›m›n daha fazla talep gören mesleklere yetiyor olmas›na ve ailemin karfl› ç›kmas›na ra¤men gazetecili¤e yöneldim. O gün okulumuza gelen gazeteci kafamdaki sorular›
rerek ilerledi¤ini vurgulay›p gazetecili¤in de benzer haf›za mekanizmalar›ndan biri oldu¤unu söylemiflti. Gazetecili¤in, güncel olaylar› haberlefltirip kayda alan, unutulsa bile günü geldi¤inde hat›rlat›p güncellefltirebilen bir yap›s› oldu¤unu, bu haliyle pek çok güncel özelli¤inin yan› s›ra toplumsal bellek olarak da kurguland›¤›n› örnekleriyle anlatm›flt›. Anlatt›klar›, mühendis veya doktor olmay› hedefleyen sizlerin pek ilgisini çekmedi¤i için toplant›n›n bir an önce bitmesini bekleyenlerin itiraz›na ra¤men aya¤a kalk›p gazetecili¤in yazarl›ktan fark›n› sormufltum. Zor bir soru sordu¤umu söylemifl ve gazetecilerin yazarlar gibi üretken olduklar›n› kendilerinden bir fleyler katarak olaylar› edebi anlat›mGazetecili¤i tan›mlarken la aktarabilme özellikleri oldu¤unu ancak “toplumun haf›zas› olmak” haber yaparken bu biçiminde bir kavram kullanm›flt›. özelliklerini frenleyip olabildi¤ince yorumyan›tlam›fl ve pefline düflmem gereken suz olarak haberlefltirmeyi de baflarsorular› da önüme sermiflti. mak zorunda olduklar›n› vurgulam›flt›. Bir yazar kadar becerikli ve bir gazeazetecili¤i tan›mlarken teci kadar kendini frenleyebilen “toplumun haf›zas› olmak” kiflilerin iyi gazeteci olabildi¤ini biçiminde bir kavram kullan- aktarm›flt›. m›flt›. ‹nsanlar›n unutmak veya "Hat›rl›yorum. O y›llarda foto¤raf hat›rlamamak gibi bir zaaf› olmas›na merak›m yüzünden okulun foto¤rafkarfl›n bilgi birikimini nesilden nesile ç›l›k kolunda çal›flt›¤›m için ben de aktarabilecek mekanizmalar› geliflti- aya¤a kalk›p 'Gazeteler sadece yaz›-
G 138
BD A⁄USTOS 2014
lardan oluflmuyor, foto¤raflar da var. Gazetelerdeki foto¤raflar›n di¤er foto¤raflardan fark› nedir?' diye sormufltum. oto¤raf›n da yaz› gibi aktar›lmak istenen olay veya habere uygun seçildi¤inden söz edip yaz›da oldu¤u gibi foto¤raf›n sanatsal yan›ndan çok haberi yal›n haliyle çarp›tmadan veren görüntülerin tercih edildi¤ini vurgulam›flt›. Foto¤raf sanatç›s› olman›n çekilen görüntünün gazeteye bas›lmas› için yeterli olmayabilece¤ini, bu nedenle gazete foto¤rafç›s›n›n kendini olabildi¤ince geri plana alabilenler aras›ndan sivrildi¤ini anlatm›flt›. ‹nsan o yafl›ndayken kendini dizginlemek zorunda kalaca¤› bir ifle pek iyi gözle bakam›yor. Bu sözleri bir tür sansür veya yay›mlanmayaca¤› gerekçesiyle gereksiz film harcamama düflüncesiyle çekilmeyen foto¤raflar›n otosansür do¤urdu¤unu düflünmüfltüm.
F
mesle¤inin deneyimlilerindendi. “Bu soruyu ben de ara s›ra kendime sorar›m. Sormak da gerekiyor san›r›m. Y›llar önce haber kovalarken foto¤raflar› da kendim çekiyordum. Sirkeci civar›nda bir patlama haberi geldi¤inde yandaki binan›n çat› kat›na ç›k›p foto¤raf çekmifltim. Bulutlu karanl›k bir gündü. Ifl›k yeterli gelmeyince uzun süre pozlayarak çekti¤im foto¤raflara sonradan bakt›¤›mda hareketli olan eflya ve insanlar›n silüet olarak göründü¤ünü veya görünmedi¤ini, foto¤raf›n hareketsiz duran ne varsa onlar› çekti¤ini gördüm. Bu haliyle elimde tuttu¤um foto¤raf üzerinde hiçbir oynama yapmam›fl olmama karfl›n çekildi¤i andaki gerçe¤i yans›tm›yordu. O kalabal›k meydan foto¤raflarda neredeyse bombofl görünüyor veya hayalet gibi araç ve insanlar izleniyordu. Yani ne yaparsam yapay›m çekti¤im foto¤raf gerçe¤i yans›tm›yordu. Bu haliyle yay›nlasam o
ahvelerin gelmesi ve ilk yudumlar›n al›nmas›yla bafllayan sessizli¤i “iyi de flimdi niye böyle meslekten bezmifl haldesin?” diye sorarak bozdum. "O gün senin sorunun ard›ndan bir kez daha aya¤a kalk›p neyin haber oldu¤una ve hangi haberin yay›mlan›p hangisinin yay›mlanmayaca¤›na nas›l karar veriyorsunuz. Bir de yazd›¤›n›z haberin gerçe¤i yans›tt›¤›ndan nas›l emin oluyorsunuz? diye sormufltum. Arkadafllar›m sorumu aç›k bir elefltiri hatta sald›r› olarak görmüfltü. Neyse ki konuflmac› gazeteci
K
139
BD A⁄USTOS 2014
kalabal›k meydan› bombofl gösterecek ve okuyucuyu yan›ltacakt›m. O zaman haberlerim için de bunun olabilece¤ini düflünüp korktum. Gerçekte olan›n ne kadar›n› aktard›¤›mdan hiçbir zaman emin olamayaca¤›mdan korktum. Bu korkum meslek hayat›m boyunca hep peflimden geldi, yakam› hiç b›rakmad›” fleklinde yan›tlam›flt›. "O gün seni tan›makta zorlanm›flt›k. ‹lk sorumu yan›tlamad›n›z diye aya¤a f›rlam›fl. Yay›nlamad›¤›n›z haberlerden piflmanl›k duydu¤unuz hiç olmad› m› diye üstelemifltin. O da 'Bu sorunun yan›t› ülkeden ülkeye de¤iflir, bu konuyu d›flar›da konuflal›m.' gibi bir yan›t verip toplant›y› sonland›rm›flt›. Sonras›nda görüflüp görüflmedi¤ini bile hat›rlam›yorum. rkadafl›m söylediklerimi bafl›n› sallayarak onaylad› ve kahvesini yudumlamay› sürdürürken o gün ayak üstü konuflamad›¤›n› ama kart›n› al›p birkaç gün sonra yan›na gitti¤ini, gazeteci olmak
A
"Uzunca bir süredir aynaya bakam›yorum. Üstelik tan›d›¤›m bildi¤im hemen tüm gazeteciler aynaya bakamaz haldeler."
istedi¤i için mesle¤e yönelik sorular›na aç›k yürekli yan›t bekledi¤ini söyleyip yar›m saat kadar konufltu¤unu anlatt›. Konuflma s›ras›nda; gerçek bir gazeteci için haber de¤eri tafl›d›¤› halde yay›mlanmayan haberlerin hep can yak›c› olaca¤›n› ve haberler aras›nda seçim yapanlar›n hakl› olup olmad›¤›n› zaman›n gösterece¤ini söyleyerek “Gerçek bir gazeteci haberin yay›nlanmas›n›n do¤uraca¤› sonuçlar› öngöremez, buna ihtiyac› da yoktur. Gerçekler hep birilerini rahats›z etse de haberini yazar editöre teslim eder. Editörün yay›mlay›p yay›mlamama karar› habercili¤in toplumsal bellek ifllevi gere¤i zaman içinde ele¤in üstünde kal›p kalmayaca¤› ile flekillenir. Otosansür uygulamaya kalkar ve buna kendini ikna edersen aynaya bakacak yüzün kalmaz, delikanl›. Gerçek bir gazeteci olmak istiyorsan her seferinde aynaya bak›p haberi tarafs›z ve en gerçek haliyle yaz›ya döktü¤ünden emin olup olmad›¤›n› kendine sormal›s›n” diye ö¤üt verdi¤ini anlatt›. "‹yi de flimdi ne oldu? Bu halin ne?" "Uzunca bir süredir aynaya bakam›yorum. Üstelik tan›d›¤›m bildi¤im hemen tüm gazeteciler aynaya bakamaz haldeler. Bu toplumun haf›zas›n› baflka fleylerle oyalad›¤›m›z›, gerçeklerin kayda geçmesini engelledi¤imizi ve bu haliyle mesle¤imizi yapamaz hale geldi¤imizi düflünüyorum. Bafllang›çta eriflmek istedi¤im nokta bu de¤ildi. 140
Kendimi kand›r›p ikna ediyor, sonra toplumun haf›zas› olacak gerçekleri yazmak yerine sabun köpü¤ü haberlerle günü geçifltiriyorum. Herkesin böyle yap›yor olmas› da kendimi hakl› görmem için yetiyor. Ancak aynaya bak›nca yüzümün Bunca kirlilikten kurtulmak k›zarmas›na engel olam›yorum." istiyorsan b›rak, vazgeç, "Hekimler uzunca bir ba¤›ms›z gazeteciler aras›na süredir hastalar›n› iyilefltirkat›l, sosyal medya ve internet mekten çok hastanelerine para kazand›rma ve kazanüzerinden gerçek haberlerini d›rd›klar› paradan geçinme yazmay› sürdür. telafl›nda. Bu senin söyledi¤in mesle¤e yabanc›laflmay› bizler de yaflad›k. Buna direnifl fazla beklemez” dedi. Hesab› ödeyip gösterirken bas›n yan›m›zda de¤ildi. aya¤a kalkt›k, sar›ld›k. Konuflup Sesimizi yükseltemedik. fiimdi bunlar› dertleflmenin iyi geldi¤ini söyledi. bana niye anlat›yorsun? Sana nas›l yard›m edebilirim? Az önce topra¤a rtesi gün sabah erkenden verdi¤imiz arkadafl›m›z gibi bizler de telefonuyla uyand›m. Günayd›n ölüp gidece¤iz. Arkam›zdan iyi bile demeden “Biliyor musun, insand› diyecek olanlar asl›nda nas›l dün gece rüyamda aynadan sayfalar›na bir hekim veya gazeteci oldu¤umuzu haberlerin yaz›ld›¤› bir gazete ç›kard›iyi bilecekler. Herkesin birbirini ¤›m›, herkesin haberleri okurken kendi kand›rd›¤› bir dünyada kand›r›lmaya ile yüzleflti¤ini, ellerinde aynadan haz›r insanlar olarak geçip gidece¤iz. gazeteler ile dolaflan insanlar›n oldu¤u bir flehirde yaflad›¤›m› gördüm. Bu unca kirlilikten kurtulmak bana çok iyi geldi. Ne yapaca¤›m› istiyorsan b›rak, vazgeç, art›k biliyorum. Paylaflmak istedim” ba¤›ms›z gazeteciler aras›na dedi ve telefonu kapatt›. • kat›l, sosyal medya ve internet üzerin- mehmetuhri@butundunya.com.tr den gerçek haberlerini yazmay› sürdür. Tarihe not düflmek de¤il miydi, “Uyan›k bir tek adam, uyuyan arad›¤›n?" binlerce kifliden daha Saatine göz at›nca kalkmas› güçlüdür.” gerekti¤ini fark etti. S. Carnot “Gitmeliyim, yaz› iflleri daha
E
B
141
UFAK TEFEK B‹LG‹LER Sabahat Önen
Dünyan›n en s›cak yeri Dünyan›n en s›cak yeri 58°C ile Libya'n›n El-Aziziya bölgesidir.
fiAfiIRMAYIN Kediler 100 çeflit ses ç›karabilirler.
Dünya Kupas›, 3.2 milyar kifli taraf›ndan izlenen spor etkinli¤idir. Bu rakam dünya nüfusunun yüzde 46.4 oran›na karfl›l›k gelmektedir.
H›zl› fiarj Telefonu uçak moduna al›p flarja takarak %50 daha h›zl› flarj olmas›n› sa¤layabilirsiniz.
Ahtapotlar t›pk› bukalemunlar gibi renk ve derilerini de¤ifltirebilmektedirler. 7 saatlik gözlemi sonucunda ahtapotun görüntüsünde 1000’e yak›n de¤ifliklik gözlemlemifltir.
Bir Nedeni Varm›fl! ‹nsan, daha çok oksijen alabilmek ve bedenindeki karbon gaz›n› boflaltmak için esner. 142
Is› Regülatörü Ormanlar Ormanlar, yaz›n ›s›y› 58 derece düflürür, k›fl›n 1-3 derece yükseltirler.
Dev Tesis Amerika’da bulunan Stickney at›k su ar›tma tesisi her gün 4 milyar litre su ar›tmaktad›r.
BD A⁄USTOS 2014
‹LG‹NÇ DEKORASYON Çek Cumhuriyeti’ndeki Sedlec Ossuary Kilisesi dekorasyonunda kullan›lan 40 bin kadar insan iskeleti ile tan›nmaktad›r.
fiELALE GÜCÜ Güney Amerika Guayana’daki Kaieteur fielalesi, 226 metrelik düflüflüyle dünyan›n en güçlü flelalesidir.
ANIT A⁄AÇ Hatay’da “an›t a¤aç” olarak tescillenen, y›lda yaklafl›k 300 kg. zeytin veren 350 y›ll›k zeytin a¤ac›na zarar verene hapis cezas› verilmektedir.
Prof. Dr.Feza Gürsey (1921-1992) Türkiye Cumhuriyeti'nin öncü bilim kad›nlar›ndan kimyager Remziye Hisar ile askeri doktor bir baban›n o¤lu olarak ‹stanbul' da do¤du. 1944’te ‹stanbul Üniversitesi Fen Fakültesi Matematik-Fizik Dal›'ndan mezun oldu. ‹ngiltere’de doktora f›rsat› yakald›. Kuaterniyonlar›n alan teorisine uygulanmalar› konusunda yapt›¤› ve 1950'de tamamlad›¤› çal›flmas›, bilim dünyas›nda yank› uyand›rd›. Uluslararas› ününe ve yurtd›fl›nda prestijli ifl olanaklar›na ra¤men 1961'de Türkiye'ye döndü ve ODTÜ Teorik Fizik Bölümü'nün kurulmas›nda önemli bir rol üstlendi. 1960'l› y›llarda Kiral Bak›fl›m Kural›’n› ortaya koyarak uzay-zaman bak›fl›m› çal›flmalar›n›n geniflletilmesine ön ayak olan Gürsey, kuantum renk dinami¤i kuram› ile ilgili çal›flmalara imza att›.1974 y›l›na kadar ODTÜ ve Yale Üniversitesi'nde dönüflümlü olarak ö¤retim üyeli¤i görevine devam etti ve etkin bir araflt›rma grubu kurdu. 1974'de Yale Üniversitesi'nde kürsü baflkanl›¤›na getirildi. 1990'l› y›llarda kansere yakaland›. Tedavisi sürerken 13 Nisan 1992'de ABD'nin New Haven kentinde hayata gözlerini yumdu. De¤erli Bilim insan›n›n an›s›na, 1993' te Ankara'da kurulan Türkiye'nin ilk bilim merkezine ad› (Feza Gürsey Bilim Merkezi) verilmifltir. 143
Tatl› Bir Öyküdür Yaflam Yücel Aksoy
üyük bir ülkenin iyiliksever, hoflgörülü hükümdar›, yan›nda veziri, hekimbafl› ve birkaç ufla¤›yla birlikte gemi yolculu¤u yapacakm›fl. Eflyalar ve yiyecekler gemiye yerlefltirilince yelken aç›p yola ç›km›fllar. Daha önce hiç gemi seyahati yapmam›fl olan bir uflak, gemi hafif hafif salland›kça 盤l›klar atmaya bafllam›fl. Geminin bataca¤› ve kendisinin de bo¤ulaca¤› korkusuyla yeri gö¤ü inletiyormufl. Ç›¤l›klar› hükümdar›n kula¤›na kadar gelmifl. Hoflgörüsü bol hükümdar, bu canh›rafl feryatlar›n nedenini ö¤renince, ufla¤›n nas›l olsa al›flaca¤›n› ve sakinleflece¤ini düflünerek sesini ç›karmam›fl ve herkesin de anlay›flla karfl›lamas›n› istemifl. Ancak uflak hiç susmad›¤› 144
gibi ba¤›rman›n fliddetini de gittikçe art›r›yormufl. Hükümdar bir süre daha sabretmifl. Zaman ilerleyip uflak ba¤›rmaya devam ettikçe can› s›k›lmaya bafllam›fl. Ama yine de ufla¤a kötü birfley söylemeye ya da k›zmaya k›yam›yormufl. Bir süre sonra ufla¤›n 盤l›klar› dayan›lmaz raddeye gelmifl. O güzel havada güzelim deniz yolculu¤u bir zevk olmaktan ç›km›fl. Durumu yak›ndan izleyen hekimbafl›, hükümdara yaklafl›p “yüce hükümdar›m, izin verirseniz ufla¤› sakinlefltirebilirim.” demifl. Hükümdar bir an bile tereddüt etmeden izin vermifl. Ne de olsa hekimbafl›, bir hap verir, bir i¤ne yapar diye düflünmüfl.
BD A⁄USTOS 2014
Hükümdardan izini alan hekimbafl› “ufla¤› denize at›n” demifl. Tayfalar da bu iste¤i seve seve yerine getirmifller. Uflak büyük bir h›zla suya düflmüfl. Tekrar su yüzüne ç›km›fl ama ancak bir nefes alacak zaman bulup tekrar batm›fl. Bakm›fl ki tehlike daha büyük ve kurtulufl olana¤› s›f›r, bafllam›fl yalvarmaya... Tayfalar biraz a¤›rdan al›p kurtarm›fllar zavall›y›. Yolculu¤un sonraki k›sm›nda uflaktan hiç ses ç›kmam›fl. Çünkü anlam›fl ki tehlikeyle gerçekten karfl› karfl›ya kalan, huzur ve bar›fl›n k›ymetini daha çok bilir... öyle bir düflünecek olursak, hemen hepimiz birfleylerden korkar›z. Örne¤in hayvanlardan… Kimimiz uçuflan küçük böce-
Korku, düflüncelerimizi olumsuz yönde etkileyen büyük bir güçtür. Korkuyu yenmenin en etkin yolu ise bilgimizi art›rmak, olumlu düflünmektir. lerden, ar›lardan korkar›z. Kimimiz fareden kimimiz y›landan, kimimiz köpekten korkar›z. Karanl›ktan korkar›z. Hasta olmaktan korkar›z. Uça¤a binmekten korkar›z. Ölümden korkar›z. Kapal› yer korkusu, yükseklik korkusu, ve daha birçoklar›… Peki korku nedir? Korku, varl›¤›m›z› tehdit eden ya da edece¤ini sand›¤›m›z tehlikeler karfl›s›nda ortaya ç›kan duygudur. Korku, bir savunma içgüdüsüdür. Tehlikeyi haber veren bir sinyaldir. “ Tehlike geliyor, önlemlerini al” diye bir uyar›d›r. Korku, düflüncelerimizi olumsuz yönde etkileyen büyük bir güçtür. Korkuyu yenmenin en etkin yolu ise bilgimizi art›rmak, olumlu düflünmektir. Korku konusunda yaz›lacak elbette çok fley var. Sözü uzatmadan konuyu bir f›kra ile kapatal›m: “Korkunun ecele faydas› yok.” Hz. Süleyman, ülkesinin ileri gelenleri 145
BD A⁄USTOS 2014
ile bir toplant› yap›yormufl. Toplant› sürerken kap› aç›lm›fl ve birisi Hz. Süleyman’›n yan›na gelmifl. Bu arada Hz. Süleyman’›n taht›na yaklafl›rken de toplant›da bulunanlardan birine ters ters bakm›fl. Gelen kimse ile Hz. Süleyman birkaç dakika f›s›r f›s›r birfleyler konuflmufllar ve sonra o flah›s ç›km›fl gitmifl. Giderken de yine ayn› adama ters ters bakm›fl. fiah›s d›flar› ç›kt›ktan sonra, o ters bak›lan kifli Hz. Süleyman’a, gelenin kim oldu¤unu sormufl. Hz. Süleyman da “gelen Azrail idi” demifl. Bunu duyan adam Hz. Süleyman’›n ayaklar›na kapanm›fl ve bafllam›fl yalvarmaya: “Yüce Süleyman, Azrail kesin benim can›m› almaya geldi. Senin kudretinin sonu yok, lütfen beni bulamayaca¤› çok uzak diyarlara gönder.” Hz. Süleyman uzun süre adam›
yat›flt›rmaya çal›flt›ysa da baflaramam›fl ve onu, arzusu olan Hindistan’›n Bombay kentine, göz aç›p kapayacak kadar bir süre içinde göndermifl. radan günler geçmifl, Azrail tekrar Hz. Süleyman’›n ziyaretine gelmifl. Hoflbeflten sonra Hz. Süleyman, geçen seferki olay› hat›rlayarak sormufl: “Geçen geldi¤inde neden o adama kötü kötü bakt›n da adam› korkuttun?” Azrail cevap vermifl: “ O gün bana verilen listede, o adam›n can›n› Hindistan’›n Bombay kentinde almam yaz›l› idi. Adam› burada görünce çok flafl›rd›m buras› nere Bombay nere diye. Ama sonra Bombay’a gitti¤imde adam› orada görmeyeyim mi? • yucelaksoy@butundunya.com.tr
Ayakkab›n›n Teki Aran›yor Genç adam cuma akflam› arabas›yla evine gidiyordu. Eflini
evden al›p birlikte müzikli bir yere, akflam yeme¤i yemeye gideceklerdi. Yolda otostop yapan güzel bir k›z gördü. Arabay› durdurdu ve k›z› arabaya davet etti. Güzel k›z gidece¤i yere yak›n bir yere geldi¤inde teflekkür ederek arabadan indi. Bir süre sonra genç adam evine geldi, eflini ald› ve tekrar yola ç›kt›lar. O s›rada adam›n gözüne hemen yan›nda duran topuklu bir ayakkab› iliflti. Herhalde ayakkab›y› arabas›na ald›¤› k›z çantas›ndan düflürmüfltü. Bunu efline aç›klayamazd›, anlatsa da belki efli inanmazd›. Bir plan yapt› ve eflinin dikkatini ters tarafa yöneltti¤inde ayakkab›y› ald› ve kendi oturdu¤u taraftaki camdan d›flar› att›. Genç adam flimdi kendini rahatlam›fl hissediyordu. Bir süre sonra yemek yiyecekleri restorana gelmifllerdi ama genç adam›n efli kuflkuyla araban›n içini araflt›r›yordu. Genç adam sinirli bir biçimde efline sorununun ne oldu¤unu sordu. Efli, flaflk›n bir biçimde yan›tlad›: "Ayakkab›m›n tekini bulam›yorum.”• 146
BD A⁄USTOS 2014
Uykusuz Kalanlar Kilo Veremiyor! Yrd. Doç. Dr. Gamze fienbursa, uyku ve kilo aras›ndaki ba¤› ne yapmam›z gerekti¤ini sizler için kaleme ald›: inlandiya’l› araflt›rmac›lar, orta yafll› insan üzerinde 7 y›l süren araflt›rma sonunda uykusuzluk sorunu olan bayanlar›n kilo vermede güçlük çekti¤ini buldu. E¤er siz de bir gecede 5,56 saatin alt›nda uyuyorsan›z kilo vermede zorluk çekebilirsiniz. Hem uykusuzluk çekiyor hem de kilo veremiyorsan›z bu haber sizi do¤rudan ilgilendiriyor.
F
DAHA AZ UYKU, DAHA AZ YA⁄ YAKIMINA YOL AÇAR
Almanya Lübeck üniversitesinin Nöroendokrinoloji Bölümü’nün gecede rutin 12 saat uyuyan bir grup erkek üzerinde yapt›¤› araflt›rmada, bir gece uykusuz b›rak›lan kiflilere
ertesi günün sabah›nda zengin bir kahvalt› yedirildi. Araflt›rmac›lar bu grubun enerji tüketimlerini ölçtü (hiçbir fley yapmadan kalori harcama). Bu gruptaki erkeklerin enerji harcamalar› iyi uyuduklar› gecelere nazaran % 5 daha az ve yemek sonras› % 20 daha az oldu¤u tespit edildi. DAHA AZ UYKU DAHA FAZLA YEMEK YEMEK:
Amerikan Kalp Vakf›’n›n 2011’ deki çal›flmalar›na bakt›¤›m›zda, geceleri sadece 4 saat uyku uyuyan
BD A⁄USTOS 2014
bayanlar 9 saat uyku uyuyanlara göre ertesi gün ekstra 329 kalori, erkekler ise 263 kalori daha fazla al›yor. Yine ayn› vakf›n baflka bir çal›flmas›nda, 11 gönüllü bir uyku merkezinde 14 gün geçiriyorlar. ‹lk periyodda geceleri 5,5 saat, di¤er periyodda ise 8,5 saat uyuyorlar. Uykusuzluk çekenler, ayn› zamanda yüksek karbonhidratl› at›flt›rmal›klar› seçiyorlar. DAHA AZ UYKU VE DAHA FAZLA ACIKMA
Bu durum, uyku ve kilo verme aras›ndaki en büyük ba¤d›r. Günde en az aral›ks›z 7 saat uyku uyumuyorsan›z bir problem olacakt›r. Yetersiz uyku ghrelin etkisini art›r›r (yeme hormonudur). Kilo alma ve vermeye gelince bu hormon önemli bir rol oynar. Ghrelin ifltah›n›z› açar, ya¤ üretimini art›r›r ve vücudunuzun büyümesini sa¤lar. Uykusuzluk ayn› zamanda leptin hormonunun da salg›lanmas›na engel olur. Bu hormonun ifllevi ise “Ben doydum, çatal› indir” anlam›na gelir. Leptin hormonu geceleri fazla salg›lan›r. Vücudunuza uyurken “Yemek zorunda de¤ilsin” diyen hormondur. Gündüz ise seviyesi düfler ve yemek yemeye, enerji almaya ihtiyac›m›z olur. Sonuç olarak yüksek leptin hormonu açl›¤›m›z› pas geçmemizi sa¤lar. E¤er uyku uyumazsan›z, leptin seviyeniz dibe vurur. 148
DAHA AZ UYKU, VÜCUDUNUZDA DAHA FAZLA YA⁄ TUTAR
fiikago Üniversitesi’nde yap›lan araflt›rmalara göre, 10 afl›r› kilolu ama sa¤l›kl› insan 14 gün balans diyetine girmesinin ard›ndan 7,5 saat ve 5,15 saat uyudular. Her iki periyodda da denekler ortalama 2,99 kilo verdiler. Daha fazla uyuduklar›nda ise 1,4 kilo ya¤ kaybettiler. Daha az uyuduklar›nda ise ya¤ kayb› 0,5 kilogram oldu. Daha fazla uyuduklar›nda ise açl›k hissetmediklerini söylediler. Yeterli uyuduklar›nda ghrelin seviyeleri ayn› kal›rken, 5 saat uyuduklar› gecelerde ise ghrelin seviyelerinin % 9 artt›¤› gözlendi. Ghrelin ya¤ da tuttu¤u için, araflt›rmalar neden az uyuyan insanlar› daha fazla kilolu olduklar›n› aç›kl›yor. DAHA AZ UYKU UYUMANIZ, YEMEK YEMEK ‹Ç‹N DAHA FAZLA ZAMAN DEMEKT‹R
Bilimsel olarak kan›tlanm›fl olmasa da baz› uzmanlar yemekten 2 saat veya daha fazla sürede açl›¤›n›z› hissedebilirsiniz; bu durumda buzdolab›na yaklaflamadan yata¤a gidin ve güzel bir uyku çekin, önerisinde bulunuyor. •
Tesla’n›n 21.Yüzy›l Kehanetleri Geçti¤imiz yüzy›l›n en büyük dahilerinden bilim adam› Nikola Tesla, 2035’te Çevre Koruma Ajans› sekreterinin ABD baflkan›ndan bile daha önemli görülece¤ini söylüyor.
E
lektri¤in bulunmas›nda öncülük etmifl Hırvat as›ll› bilim adam› Tesla, 1937 y›l›nda Liberty dergisine verdi¤i bir röportajda 21. yüzy›lla ilgili kehanetlerini de
paylafl›yor. Tesla, “Edison, Steinmetz, Marconi ve di¤erleri kablosuz yolla Atlantik Okyanusu’nun üzerinden bir sinyal göndermenin imkans›z olaca¤›n› iddia ediyorlard› ancak bir çok önemli buluflun önceden habercisi oldu¤um için belki de 21. yüzy›lda hayat›n nas›l olaca¤› tahmininde bulunmaya çal›fl›rsam çok da yanl›fl yapmam.” diyor. Röportaja göre mucit ve mühendis Tesla, ölümünden 35 y›l sonra kurulacak olan Amerika Birleflik Devletleri Çevre Koruma Ajans›’n›n önemini öngördü. Tesla k›sa ad› EPA olan ajans›, o y›llarda Hijyen ve Beden Kültürü Ajans› olarak tan›ml›yor: “Hijyen ve beden kültürü e¤itimi, hükümet politikalar›n›n bir parças› olarak tan›nacak. 2035 y›l›nda Hijyen ve Beden Kültürü Ajans› sekreteri, ABD baflkan›ndan daha önemli olacak. New York’taki hava kirlili¤i
bizim dedelerimiz için akl›n almad›¤› boyutlarda olacak, ayn› zamanda su teminine büyük önem verilecek.” esla robot bilimiyle 1880’li y›llarda ilgilenmeye bafllad› ve kablosuz uzaktan kumandal› gemi icad›yla herkesi hayrete düflürdü. Daha o y›llarda ‘ak›ll› telefonlar›n’ da habercisi oldu. Tesla’n›n robot bilimi hakk›nda söyledikleri ise flöyle: “Makineyi yok etmek de¤il, ne yapmas› gerekti¤ini ö¤retmek laz›m. Bugün yapt›¤›m›z her fleyi gelecekte robotlar yapacak. Bir zamanlar kölelerin yapt›¤› iflleri robotlar yapacak. Elle yap›lan ifllerin yerini makine alacak. Bilim adamlar› flu anda laboratuvarlarda ‘düflünen makineler’ yapmaya çal›fl›yor.” Tesla, gazetelerde bilimsel bulufllar›n da büyük ölçüde yer alaca¤›n› belirtiyor. Tesla, 21. yüzy›l insan›n›n beslenme al›flkanl›klar›yla ilgili tahminlerde de bulunuyor. 80
T
“Süt, bal, tah›l gibi do¤al besinler 21. yüzy›lda en lüks restoranlarda tercih edilen ana besinler olacak.” y›l öncesinden organik beslenmeye düflkünlü¤ün habercisi oluyor: “Ben et yemiyorum, yak›nda herkes de bu bilinçte olacak. Ayn› zamanda çay, kahve ve tütün de çok popüler olmayacak. Ama alkol her zaman çekici olacak. Hindistan ve Çin’de milyonlar›n g›da ihtiyac› için yeteri kadar bu¤day olacak ve y›pranm›fl toprak da kimyasallar yard›m›yla tekrar canlanacak. Uyuflturucular cezai uygulamalarla yok olmayacak, sadece zararl› maddelerle bedeni zehirlemek moda olmayacak. Süt, bal, tah›l gibi do¤al besinler 21. yüzy›lda en lüks restoranlarda bile akflam yemeklerinde tercih edilen ana besinler olacak.” Kaynak: Vestinet.rs
BD A⁄USTOS 2014
A⁄USTOS AYI ÇÖZÜMLER SAYFASI Satranç Çözümleri
PROBLEM: Umut Sayman 2# (Olimpiya Dünyas› 2014) 1. Vd3! [2. e3, e4#] 1. ... Va8 2. e4# 1. ... Ke4 2. e3# 1. ... Kxd3 2. exd3# 1. ... f3 2. exf3# OYUN SONU: M. Büker – B. Morchiashvili 2014 1.Kc8+ fig7 2.b6 Kxd5 3.b7 Kd2+ 4.fih3 Kd3 5.fig4 fig6 6.Kg8+ fih7 7.b8V 1-0
“Bilginizi Denetleyin”
1-(d) Torba
9-(a) Kargafla
2-(b) Gerçek
10-(c) Koyu
3-(a) Yön belirteci
11-(b) Do¤al
4-(c) En çok
12-(c) Olumlu, art›
5-(c) Bafl a¤r›s› 6-(d) D›fl merkezli
13-(d) fiafl›rt›
7-(a) Tafl bilimi
14-(d) Titreflim
8-(b) Genel görünüm
15-(b) fiifreli yaz›
Kare Bulmaca 1-(c) Amerika 2-(c) Radyasyonu 3-(b) Hamursuz-Pesah 4-(b) Kabak 5-(a) Elmas 6-(a) Hisse senedi 7-(b) Köpek Balı¤› 8-(b) Abluka 9-(d) Kar 10-(c) Amortisör 11-(c) Havari 12-(c) Bukalemun 151
BD A⁄USTOS 2014
YARININ BÜYÜKLER‹ Gönderi adresi: Sedef Cad. 2446 Ada, 1. Parsel, A Blok, Kat: 3, Da: 16, Ataflehir, 34750 ‹stanbul e-posta: butundunya@butundunya.com.tr (e-posta ile gönderece¤iniz fotograflar›n 150 KB’den fazla olmamas›na lütfen özen gösteriniz.)
Hazel Savafl, Ankara
Bora Mandalı, ‹stanbul ve Carlotta Port, Munster, Almanya
Ahmet Ömer Arkan, Bodrum
Duru Aflç›o¤lu, ‹stanbul
Bensu Aflç›o¤lu, ‹stanbul
Ǜnar Aras Ekinci, Ankara
Ecrin Hemflinli, Rize
Ufuk Çelik, Ankara
152
BD A⁄USTOS 2014
Erdo¤an Yi¤it Zeybek, Antalya
Haluk ve Mete Bayrak, Ankara
Özden Kaymak, Ankara
Zeynepnaz Karakaya, Ayd›n
Öyküm Defne Oktay, ‹stanbul
Deniz Uluç, ‹skenderun
O¤uzhan fiahin, Adana
Eser Feyyaz Özçelik, K›r›kkale
Eylül Karao¤lan, Kayseri
‹pek Aksoy, Antalya
Lara Çevikçe Da¤l›o¤lu, Ankara 153
BD A⁄USTOS 2014
Bulmacan›n çözümü 151. sayfadadır. 154
Bulmaca Filiz Lelo¤lu Oskay
SOLDAN SA⁄A: 1-Fotografta görülen Tanzimat dönemi edebiyatçımız. 2- ‹lgi.- Argoda hak etmeden elde edilan kazanç.- Kiloamperin kısa yazılıflı. 3- ‹stanbul’un bir semti.- Bazı Arap ülkelerinde yöneten anlamında bir unvan.- ‘O yer’ anlamında bir sözcük. 4- Kayınbirader.- Akdeniz’de ‹spanya’ya ait turistik bir ada.- Ödenek. 5- ‹z, belirti.- Haziran-Eylül ayları arasında beyaz, pembe, kırmızı, renklerde çiçekler açan zehirli bir bitki türü. 6Yetmez miktarda.- Roma’nın eski zamanlardaki adı.- Süs, bezek anlamında bir sözcük. 7- Sıvı, mayi.- Bir malın kullanımı karflılı¤ından ödenen bedel.Bir cetvel türü. 8- Belli bir yerde uzun süredir oturuyor olma durumu.- Sivas’ın bir ilçesi. 9- Kaba ve görgüsüz kifli.Bakıfl. 10- Çanakkale’nin peyniri ile ünlü ilçesi.- Fena de¤il anlamında bir sözcük.Küçük kitapçık. 11- Bir oyuncunun bir filmde ya da televizyon oyununda yaratması gereken kiflilik.- Yabancı bir paranın di¤er bir para birimi karflılı¤ındaki de¤eri.-Mu¤la’nın bir ilçesi. 12- Japon çizgi film sanatı.- Bir adı da çobanaldatan denilen bir kufl cinsi. 13- Ayakkabının yumuflak olan üst bölümü.- Klasik Türk müzi¤inde mi notasına yakın bir perde.Sebep. 14- Tutsaklık.- Metal paraların fotograflı olan tarafı. 15- Mu¤la’nın bir ilçesi.- Gelir.- Hayvan ölüsü. 16- Sodyumun simgesi.- ‹stanbul’un da simgesi olan bir çiçek.- Bir alan ölçüsü birimi. 17- Hollanda’nın plaka imi.- Endonezya’nın plaka iflareti.- ‹rlanda Kurtulufl Örgütü’nü simgeleyen harfler.18- Tanrı.Türk müzi¤inde, taksim yaparken ana makama dönüfl. 19- Asya’da küçük bir ülke.- Türlü nedenlerden dolayı baflarıya ulaflamamıfl kimse. 20- Sermaye.- Kesintilerden sonra geriye kalan miktar.
YUKARIDAN AfiA⁄IYA: 1- ‘Elif ….’ (1898-1987 yılları arasında yaflamıfl olan D grubu kurucularından olan ressamımız).-fiiir ve nesirde uyum sa¤lamak için söz bafllarında ve ortalarında aynı ünsüzün veya aynı hecelerin tekrarlanması.- Göçebe çadırı. 2- Közlenmifl patlıcan, sarımsaklı yo¤urt ve kıyma ile yapılan bir çeflit yemek.- Sinir uçlarının iltihaplanma-sı ile oluflan bir hastalık.Asya’da bir baflkent. 3- Mezopotamya’da kurulmufl eski bir uygarlık.- Bir ifli yapabilme yetene¤i.- Dar ve kalınca tahta.4- Yapma, etme.- Bir iflteki engelleri yenme kararlılı¤ı.- Ola¤anüstü kifliler ve olaylarla gelifltirilen öykü.- Ad, ün. 5- Gaddarlık yapan kimse.- ‘….. Trampet’ (Gunther Grass’ın bir yapıtı).Atılgan, gözüpek. Olumsuzluk belirten bir ek. 6- Avrupa’da bir yarımada.Uzaklık iflareti.- I¤dır’ın bir ilçesi. 7- Rusçada evet.- Bazı yörelerde örde¤e verilen ad.- Merhale, aflama.- Utanma duygusu. 8- Edirne’nin bir ilçesi.- Hayatın güldürücü yönünü ortaya çıkaran sanat türü.- Yunan alfabesinde bir harf.Asya’da bir ülke. 9- ‹slamın flartlarından biri.- Nazım Hikmet’in soyadı.- Çatı.Uzakdo¤u’ya özgü bir spor. 10- Caka.Paylama.- Tanrı.- Isı. 11- ‹stemeyerek yapılan.- Boyacılıkta kulanılan kimyasal bir madde. 12-‹ridyumun simgesi.-Bir konuda birinin inanmasını sa¤lama.Soyluluk. 13- Yakılmak için kesilmifl, parçalanmıfl a¤aç.- Bir kimsyi u¤urlama anlamında bir sözcük.- Eflini kaybetmifl kifli. 14- Tunus’da turistik bir kent.- Bir fleyi elden ele vererek aktarma. 15- Bir kimseyi övmek için yazılmıfl yazı.- Ok, kargı gibi silahların ucundaki sivri demir.Kefene sarılıp tabuta konmufl ölü. filizoskay@butundunya.com.tr 155
Satranç Mustafa Y›ld›z B‹R‹NC‹ L‹G VE KULÜPLER fiAMP‹YONASINDAN ‹LG‹NÇ KONUMLAR
Hasan Bay›k (90.Y›l) – Emir Öztürk (Pamukkale Ün.), 1.Lig 2.1. Yandaki konumda materyal üstünlü¤ü bir piyon önde olan beyazlarda. Ama tüm kuvvetlerini flah kanad›nda toplayan siyahlar konumsal olarak daha iyi durumda. Üstelik beyaz›n üç piyon adac›¤›na karfl›l›k siyahlar›n piyonlar› bir adac›kta toplanm›fl bu da oyun sonu için avantaj say›l›r. Beyaz hakl› olarak kaleleri de¤ifltirmek istiyor. Kalelerin tahtadan ç›kart›lmas›ndan sonra beyaz b piyonunun vezire yükselme tehdidi zor önlenir. Burada taktik manevralara karfl› da uyan›k olmak gerekiyor. fiah tehdidinden nereye kaçmal›? 49.fig4? (49.fif2=) 49…Kh7 Siyah›n kaleyi tahtada tutmak için çok nedeni var. 50. Kb5 Af4 Bazen iyi sand›¤›m›z hamlelerle rakibe yard›mc› oluruz: Beyaz flah›n etraf› çevrildi ve Bayık, tek hamlede mat oldu¤unu göremedi. 51.Kb4 Kg7+# 0-1
Meltem fiimflek (Çall›spor) – Alina Kashlinskaya (Pamukkale Ün.), 1. Lig 3.1. 1.d4 Af6 2.c4 c5 3.e3 g6 4. Ac3 Fg7 Benoni aç›l›fl›. 5.Age2? (5.Af3!) 5…0-0 6.Ag3 cxd4 7.exd4 d5 8.Fg5 Ac6 9.Fe3? dxc4 Beyaz, giriflim önceli¤ini siyaha kapt›rd›. Aç›l›flta flah at›n› ve vezir filini iki kere oynad›. 10.Fxc4 Ag4!11.Age2? e5 Bu at, üç kez oynand›. 12.dxe5?? Beyaz fillerine karfl› düzenlenen sald›r›lara yol aç›yor. 13… Axe3 13.fxe3 Vh4+ (D) 14.g3 Vxc4 Bundan sonras›n›n önemi yok. 0-1 156
BD A⁄USTOS 2014
Abdullah Çelik (Isparta Bel.) – Emrah Önay(Anafartalar Lis.), Türkiye Kulüpler fiamp. 5.6. Henüz 13 hamle geride kalm›fl, aç›l›fltan ç›k›lm›fl m›? Ç›k›lm›flsa da siyah kötü ç›km›fl. e5’teki kale sadece fili istemiyor, çok kötü bir karede, h6’da duran vezir hazretlerine yan bak›yor! Ve sonra gelsin h7’den vurufl ve açarak flah motifi. 14…d6 15.Kh5 Vf4 16.Fxh7+ fih8 17.Fg6+ Siyah terk etti, çünkü üç hamlede mat olaca¤›n› gördü. (17…fig8 18.Kh8+ fixh8 19.Vh5+ fig8 20.Vh7+#) 1-0 O¤ulcan Kanmazalp(fiekerspor) – Yakup Çeliker (Sardes) , 1.Lig 8.1. Geliflimde geri kalman›n ne a¤›r sonuçlara yol açt›¤›n› gösteren bir oyun. 20 hamle geride kalm›fl ama siyah ne rok yapabilmifl ne de tafllar›n› etkinlefltirebilmifl. Hele, o vezirin h7’de ne ifli var? Hele, b7’deki fil ç›plak daldaki garip kufl gibi her an vurulabilir. Beyaz da b6 karesinden fil fedas›n› merkezde egemenli¤i ele geçirmesine güvenerek yap›yor. E¤er siyah bu fili al›rsa “d6” karesinden flah fil çatal› atar.( 20…cxb6 21.Afd6+ Fxd6 22.Axd6+ fif8 23.Axb7 +-) 20…fif8 21.Fe3 Vg6 22.b6 c5 23.Acd6 Fc6 24.b7 Kb8 25.Va2 Fd8 26.Va7 Fc7 Siyah, felaketleri seziyor ama elinden fazla bir fley gelmiyor. 27.Fxc5 Ah6 Beyaz›n her tafl› keskin b›çak. 28.Ab5+ fig8 29.Ae7+ ve vezir düfltü. 1-0 PROBLEM Umut Sayman
2#
(Olimpiya Dünyası 2014)
myildiz@butundunya.com.tr
OYUN SONU M. Büker – B. Morchiashvili 2014
Beyaz Kazan›r Çözümler 151. sayfadad›r.
157
Bize Gönderilen Kitaplardan
Atatürk’ün Özledi¤i Bilgin Kaz›m Mirflan’› Okurken (Erken-Türklerin ‹nsan, Do¤a, Evren ve Uygarl›k Anlay›fllar›) Necdet Sümer Detay Yay›nc›l›k
1
919’da Çin’de do¤an, babas› ölünce dedesinin K›r›m’dan gemi ile ayak bast›¤› ve topra¤›n› öperek vatan dedi¤i Türkiye’ye yerlefltirdi¤i Kaz›m Mirflan’›n Erken -Türkçe ve Erken Türk tarihi ile ilgili olarak yay›nlad›¤› bütün eserlerinin ele al›nd›¤› bu kitapta flu konulara yer veriliyor: “ErkenTürklerde Bilim; Erken-Türklerde Din; Ak›n›fl Mekani¤i Alt› Yar›q Tïgin’i Okurken; Etrüskler’i Okurken; ErkenTürk Tarihine Genel Bak›fl; ErkenTürkler ve Anadolu; ‹skitler, Sümerler, Yemenliler’i Okurken; Erken-Türklerin Uygarl›k Anlay›fl›.” Kaz›m Mirflan okudu¤u Erken- Türkçe yaz›tlara dayanarak 10.000’li y›llar›n ötesine götürdü¤ü Erken-Türk tarihini tüm ba¤lant›lar›yla bir bütünlük içinde anlat›yor. Muazez ‹lmiye Ç›¤, Haluk
158
Tarcan gibi biliminsanlar›n›n da destek verdi¤i Kaz›m Mirflan Etrüskçenin Erken-Türkçe ve Etrüsklerin bir ErkenTürk halk› oldu¤unu yaz›tlara dayanarak kan›tlan›yor. Bütün tespitlerini kolay okunur bir bütünlük içinde sunan Mirflan’›n Erken-Türklerde bilim, din ve felsefe konular› ayr› bölümler kitapta yer al›rken Erken -Türklerin insan, do¤a, evren ve uygarl›k anlay›fllar› da Kaz›m Mirflan’›n okudu¤u Erken -Türkçe yaz›l› belgelere dayan›larak ve günümüzle karfl›laflt›r›larak okuyucuya sunuluyor. Kaz›m Mirflan’›n di¤er yap›tlar›n› edinmek için telefon numaras›: (0252 377 51 31)
Deliduman Emrah Serbes ‹letiflim Yay›nları
T
aflucu’ndan Yalova’ya göçen bir ailenin çocu¤u olan 1981 do¤umlu Emrah Serbest televizyon ve sinemaya aktar›lan Behzat Ç. adl› yap›t›yla ses getirdi. Türkiye’de polisiye roman türüne farkl› bir soluk getirmekle kalmayan yazar özellikle Gezi olaylar›nda da sessiz kalmayarak yazar›n yazma d›fl›nda da bir sorumlulu¤u oldu¤unu an›msatt›. “Her Temas ‹z B›rak›r” adl› ilk roman›n› izleyen “Son Hafriyat”
BD A⁄USTOS 2014
ve ilk öykü kitab› “Erken Kaybedenler” ard›ndan Behzat Ç. adl› polisiye dizisinin 10 bölümünün ve Behzat Ç. Seni Kalbime Gömdüm filminin senaristli¤ini üstlendi. Yap›tlar›n› yazma h›z› gündem ve günceli k›sa zamanda roman ve öyküye tafl›mas›na olanak veriyor. Yeni roman› da tarihin tozlu raflar›na tafl›nmadan, k›sa süre önce yaflan›lanlar› zay›flayan toplumsal belle¤e an›msat›yor: “On yedi yafl›ndaki Ça¤lar ‹yice konufluyor. K›z kardefli Çi¤dem’i, onu meflhur etme ümitlerini, belediye baflkan› day›s›n›, yak›n arkadafl› Mikrop Cengiz’i, taflra muhabbetlerini, depresyonun efli¤indeki annesini, eski sevgilisini, hiç unutamad›¤› dedesini, hat›rlarken kahretti¤i babas›n› anlat›yor. Deliduman, dermans›z ve güdük bir ilçeden hayk›rmaya bafll›yor.
Psikiyatri Poliklini¤i Muhammet Y›lmaz Gece Kitapl›¤›
K
aradeniz’den Ordu’dan en birbirinden ilginç, üstelik ad› “büyük” yay›nevlerinin yay›mlamad›¤›, görmezden geldi¤i yerli yabanc› as›l okunmas› gereken yap›tlar› okurla buluflturan Gece kitapl›¤› yay›nlar›ndan sürükleyici bir roman. Bedensel bir rahats›zl›¤›m›z oldu¤unda hiç çekin-
meden hastahane, doktor yolunu tutar›z. Ya ak›l ve ruh sa¤l›¤›m›z konusunda bu kadar rahat davran›r m›y›z? Bu yaram›z› saklar›z. Utanç duyar›z. Hâlâ “psikoloji ve psikiyatri” denildi¤inde “deli, t›marhane” sözcüklerini eflanlam› kullanan bir ortamda yaflaman›n dayan›lmaz yükü alt›nda yafl›yoruz. Bir de sahnenin gerisi var. Bu roman farkl› bir pencereden bakmaya ça¤r›: “Beni izliyorsunuz demek. Kahkahalar›n›z›n kayna¤› benim öyle mi? Gak gak gaaak... Gak›na bafllar›m flimdi. Yol da yürümek istemiyorum. Çöp tenekelerini, çöpleri hiçbir fleyi görmek istemiyorum. Tafllar›, duvarlar›, güneflleri, mavilikleri, ›l›k rüzgârlar›, evleri, kald›r›mlar›, asfaltlar›n, yerdeki tozlar› bile görmek istemiyorum. Nas›l, iyi mi böyle? Ördek yürüyüflü de yapay›m m›? ‹sterseniz gülümserim. ‹sterseniz hayaller kurar›m. ‹sterseniz beklentilerim olur. Hatta sevebilirim de yeniden. Anlad›m ki ben sizlerin kahkahalar›n›z için yarat›lm›fl›m. Seçilmifl biriyim ben. Vayyy be...! Müjdeler olsun anneme, babama... Müjdeler olsun beni tan›yan tüm insanlara... Demek ki bu yüzden ölmüyorum, demek ki bu yüzden dayanabiliyorum. Mucizelerim ne acaba? Görünmezlik olabilir mi? Evet kesin görünmüyorum ben. Ne yap›yorum ben ya? ‹syan ediyorsun düpedüz. Tövbe tövbe... Hafla. Hafla ve kella. Benim öfkem ve h›nc›m düzene, çevreye, bofllu¤a...(...) 159
Bir Fotograf Bin Sözcü¤e Bedeldir Gönderi: AL‹SA SOROK‹NA, ‹STANBUL
160
Biri Size ‹kincisi Bir Sevdi¤inize
"Bal›kç›n›n bana anlatt›klar›, bana verdi¤i yetkiyle yazd›¤›m ve kendi araflt›r›p bulduklar›m; türünde ve Türkiye de ilk galiba... fiimdiye kadar yazd›¤›m 40 › aflk›n kitab›n, beni en doyuran› oldu diyebilirim. Yazmam gerekirdi. "Ben bu ifllevi yerine getirmek için" dünyaya getirilmifltim! Hele rehberlikle ilgili bölümler... San›r›m rehberdefllerimiz için yol gösterici olacak; ders al›nacak deneyim ve bilgiler içeriyor. ‹ddial› konuflay›m: Ses Getirecek!" fiadan Gökoval›
50
%
‹ND‹R‹M
Bütün Dünya’dan ‹kinci Aboneli¤e %50 ‹ndirim Bütün Dünya tüm okuyucular›na kaç›r›lmayacak f›rsat sunuyor: Dergimize 1 y›ll›k abone olan herkese bir yak›n›na arma¤an olarak gönderebilece¤i ikinci abonelik bedeli flimdi % 50 indirimli. Bu f›rsattan yararlanmak ve Bütün Dünya’ya abone olmak flimdi çok kolay. Bir telefonunuz veya e-posta mesaj›n›zla abonelik iflleminizi bafllatabilir; ve y›l boyu dergilerinizi her ay kap›n›zdan alabilirsiniz. Bütün Dünya Abone Servisi:
BÜTÜN K‹TAPÇILARDA
Tel: (0312) 215 51 27-28 Dahili: 313 Gsm: (0536) 634 35 97 E-posta: abone@butundunya.com.tr
T Ü R K
BAfiKENT ÜN‹VERS‹TES‹ KÜLTÜR YAYINI
R E S S A M L A R I
1 A⁄USTOS 2014
AYLA AKYOL
192297 SAYI: 2014 / 08 A⁄USTOS 2014
1940 y›l›nda ‹stanbul’da do¤du. ‹stanbul Üniversitesi’nde ‹ngiliz Dili ve Edebiyat› okudu. Bir y›l Prof. Dr. Süheyl Ünver’in Teship ve Minyatür kursuna kat›ld›. 1997 y›l›nda Deniz Orkufl ve Dara Abadi Atölyesi’nde bafllad›¤› resim çal›flmalar›n› flimdi kendi atölyesinde sürdürüyor. Kendi ad›n› tafl›yan atölyesinde 2003 y›l›ndan buyana vitray ve tak› üretimi yapmakta ve sergilemektedir. Uluslararas› Plastik Sanatlar Derne¤i, Ressamlar Derne¤i, Güzel Sanatlar Birli¤i Resim Derne¤i, Rekreasyon Derne¤i üyesidir. Resimlerini, yurtiçinde ve yurt d›fl›nda çeflitli karma ve kiflisel sergilerde sanatseverlerin be¤enisine sunmufltur.
F‹YATI: 4 TL
Yetifltik Türkiye’m