T Ü R K
BAfiKENT ÜN‹VERS‹TES‹ KÜLTÜR YAYINI
R E S S A M L A R I
1 EYLÜL 2014
SELAHATT‹N KARA
192297 SAYI: 2014 / 09
F‹YATI: 4 TL
EYLÜL 2014
Dünyan›n Organ Nakli Öncü Uzmanlar› ‹stanbul’da Bulufluyor
Sanatç› Selahattin Kara, 1958’de Rize’nin Çayeli’nde do¤du. 1978 y›l›nda Atatürk E¤itim Fakültesi, Resim Bölümü’nü bitirdi. 1979-1984 y›llar› aras›nda resim ö¤retmenli¤i yapt›. 1984’den sonra çal›flmalar›na ‹stanbul’daki atölyesinde devam etti. Sanatç› bugüne de¤in 200’ün üzerinde karma sergiye kat›ld›.
Sinan Meydan: Halifeli¤in Kald›r›lmas›ndaki ‹ncelik
Mündemiç ve Mülga Sh: 39 Metin Gören: Toplumumuzun Büyük Kayb› Süleyman Seba Sh: 24
Ç›raklar Turhan Selçuk Ustalar›n› ‹zliyor
Tekin Özertem: ‹zmir’in Da¤lar›nda Çiçekler Açar
Sh: 56
Sh: 9
Süleyman Demirel ve Can Pulak Y›llar Sonra Bulufltular Sh: 64
Kaya Karan: Dünyada ve Türkiye’de Çocuk ‹flçiler Sh: 71
‹nsan yaflam›nda de¤iflim güzeldir, toplumlar, uluslar için de... Ama nas›l bir
Biri Size ‹kincisi Bir Sevdi¤inize
de¤iflim?Ya da her de¤iflim iyi, olumlu, istenen, özlenen bir yenilik midir? Ülkem insan› da epeydir bir de¤iflimden, bir yeni Türkiye'den söz eder oldu. Yeni Türkiye, de¤iflen Türkiye, yeni parti, yenilenen parti gibi... Ne ki, istenen bu de¤iflim, özlenen bu yenilik, bizleri bugünlere getiren as›l büyük de¤iflimi yads›yarak yol al›yor. De¤iflim ve yenilenmeye daha olumluya, daha geliflmifle, daha ayd›nl›klara yolalacak yerde yüzünü geri çeviriyor. Üzücü ama gerçek... Bu yaz›larda bu gerçekle yüzleflecek okurlar. Ama yine de umudunu yitirmeyecek... Umut biterse, yaflam biter çünkü.
50
%
‹ND‹R‹M
Bütün Dünya’dan ‹kinci Aboneli¤e %50 ‹ndirim Bütün Dünya tüm okuyucular›na kaç›r›lmayacak f›rsat sunuyor: Dergimize 1 y›ll›k abone olan herkese bir yak›n›na arma¤an olarak gönderebilece¤i ikinci abonelik bedeli flimdi % 50 indirimli. Bu f›rsattan yararlanmak ve Bütün Dünya’ya abone olmak flimdi çok kolay. Bir telefonunuz veya e-posta mesaj›n›zla abonelik iflleminizi bafllatabilir; ve y›l boyu dergilerinizi her ay kap›n›zdan alabilirsiniz. Bütün Dünya Abone Servisi:
BÜTÜN K‹TAPÇILARDA
Tel: (0312) 215 51 27-28 Dahili: 313 Gsm: (0536) 634 35 97 E-posta: abone@butundunya.com.tr
BAfiKENT ÜN‹VERS‹TES‹ KÜLTÜR YAYINI
Bütün Dünya
1 EYLÜL 2014
2000
Baflkent Üniversitesi Ad›na Sahibi: Prof. Dr. Mehmet Haberal Yay›n Genel Yönetmeni Mete Akyol Görsel Yönetmen ve Yay›n Genel Yönetmeni Yard›mc›s› : Turgut Keskin Sorumlu Yaz› ‹flleri Müdürü: Gülçin Orkut Akyol Teknik Yap›m Yönetmeni: Faruk Güney Yay›n Dan›flman›: Yaflar Öztürk Türk Dili Dan›flman›: Haydar Göfer Sanat Dan›flman›: Süheyla Dinç E¤itim Dan›flman›: Dr. Fatma Ataman Düzeltme Sorumlusu: Nükhet Aliciko¤lu Baflkent Üniversitesi’nin bir kültür hizmeti olan Bütün Dünya 2000, Baflkent Üniversitesi kurulufllar›ndan 1. Cadde, No: 77, Bahçelievler, Ankara adresindeki Aküm Reklamc›l›k, Dan›flmanl›k ve Yay›nc›l›k Ajans› Sanayi ve Ticaret A. fi.’nin 3. Cadde, No: 2, Yenimahalle, Ankara adresindeki tesislerinde bas›lm›flt›r.
Seçiciler Kurulu: Prof. Dr. Nevzat Bilgin (An›sal Baflkan) Prof. Dr. Ahmet Mumcu Prof. Dr. Solmaz Do¤anca Prof. Dr. Sevil Öksüz Prof. Dr. Ender Varinlio¤lu, Prof. Dr. Okay Eroskay Prof. Dr. Fuat Çelebio¤lu, Prof. Dr. Sedefhan O¤uz, Prof. Dr. Levent Peflkircio¤lu, Gürbüz Atabek, Kaya Karan, Alaettin Giray, Ayhan Erten, ‹lhan Banguo¤lu, Ahmet Aydede, Manuel Bilos, Cengiz Dolunay Sürekli Yazarlar: Yücel Aksoy, Pelin Hazar Aliabbasi, Sabriye Afl›r, Dr. Sıtkı Aydınel, Nuray Bartoschek, Sadi Bülbül, Haluk Cans›n, Haluk Erdemol, Sema Erdo¤an, Konur Ertop, Gürbüz Evren, Metin Gören, Mümtaz ‹dil, Muzaffer ‹zgü, Sinan Meydan, Filiz Lelo¤lu Oskay, Cengiz Önal, Sebahat Önen, Cengiz Özak›nc›, Saniye Özden, Tekin Özertem, Bekir Özgen, Nergis Öztürk, Yaflar Öztürk, Sezin San, Mete Tizer, ‹zlen fien Toker, ‹zmir Tolga, Suat Türker, Engin Ünsal, Mehmet Ünver, Dr. Mehmet Uhri, Orhan Velidedeo¤lu, Mustafa Y›ld›z Yönetim Merkezi: 10. Sokak No: 45, Bahçelievler, Ankara Tel: (0312) 215 51 27-313 Faks: (0312) 222 90 07 ‹letiflim Adresi: Sedef Cad. 2446 Ada, 1. Parsel, A Blok, Kat: 3, Da: 16, Ataflehir, 34750 ‹stanbul Tel: (0216) 456 27 27 (pbx) Faks: (0216) 456 27 29 Da¤›t›m: Yaysat Bas›m Tarihi: 21 / 08 / 2014
www.butundunya.com.tr butundunya@butundunya.com.tr
1
‹ Ç ‹ N D E K ‹ L E R
BAfiKENT ÜN‹VERS‹TES‹ KÜLTÜR YAYINI
Bütün Dünya YIL:17 SAYI: 195
2000
3 Havada “Uyan Borusu” Sesi Var Mete Akyol 5 30 A¤ustos Zaferi Dr. S›tk› Ayd›nel
76 Satsuma Mandalina Zeynep Aburas
9 ‹zmir’in Da¤lar›nda Çiçekler Açar Tekin Özertem
82 Kim Kimdi? Sabriye Afl›r 87 Açlık Yeri Baflka Ac› Yeri Baflka Mustafa Tokyay 91 Neler Olmuyor ki Dünyada Sezin San 95 Eros ile Psyche Haluk Erdemol
14
Organ Nakli Öncü Uzmanları ‹stanbul’da Bulufluyor B.D. Haber Bölümü
17 Süleyman A¤abeyi Yitirdik 24 Muhteflem Süleymanlar Metin Gören 27 Lozan’dan Cumhuriyet’e ‹smet ‹nönü Sergisi ‹stanbul’da B.D. Yazı ‹flleri 31 Yeni Hilafet Tuza¤› Cengiz Özak›nc› 39 Mündemiç ve Mülga Sinan Meydan 46 Hakimiyeti Milliye Yazıları 47 Atatürk’ün Ölümünün Dünyadaki Yankıları Cengiz Önal 53 Korku Hikmet Ulu¤bay 56 Genç Karikatüristler Turhan Selçuk’un ‹zinde Nüket Aliciko¤lu 59 Ermeni ‹ddialar› ve Ölüm Nedenleri Gürbüz Evren 64 Demirel’le Birkaç Saat Can Pulak 66 Bir Ucu Harran’da Bir Ucu Almanya’daki Sahipsizler Konur Ertop 2
71 Dünyada ve Türkiye’de Çocuk ‹flçiler Kaya Karan
81 Çöp Konteynırında Yaflayan Profesör
99 103 108 109 114 117 124 129 134 139 144 146 147
Saat Ustası Sabriye Afl›r Pisagorion ‹zlen fien Toker Demosthenes Okuma Alıflkanl›¤› Üzerine Bekir Özgen ‹yilik Zinciri Nergis Öztürk Bana Ne Bana Ne Muzaffer ‹zgü Buz Oteller Gizay Temizsoylu Georges Boulanger Mümtaz ‹dil Paris’te Yaflanm›fl ‹lginç An›lar Mehmet Ünver Aisha Ajini Sema Erdo¤an Bebiflkolar Sadi Bülbül Sanatın Tuz Hali Deniz Bener Gece Hemfliresi Mehmet Uhri
23 ‹lk Dersimiz Türkçe 52 F›rçalayarak 75 Bilginizi Denetleyin 122 Ufak Tefek Bilgiler 151 Çözümler 152 Yar›n›n Büyükleri 154 Bulmaca 156 Satranç 158 Ay›n Kitaplar› 160 Bir Fotograf Bin Sözcük
Havada "Uyan Borusu" Sesi Var azar›m›z Cengiz Özak›nc›’n›n geçen say›m›zda yay›mlanan “Yeni Hilafet Tuza¤›” bafll›kl› yaz›s›, okurlar›m›z, kamuoyu düflünce önderleri ve çeflitli bas›n yay›n organlar›nda büyük ilgi yan›s›ra, gelece¤imizle ilgili ciddi kayg›lar da do¤urdu. Bafllarda “Neler oluyor?” sorusuyla konunun çekti¤i ilgi, giderek “Bu ifl nereye götürülmek isteniyor?” kayg›lar›na dönüfltü. Kayg›lar›m›z›n nedeni, suyu yine hafif hafif ›s›t›p, s›cakl›¤›n› yükselterek kaynatma noktas›na getirmek yöntemiyle, bu kez de “hilafet”in önce gündemimize, sonra yaflam biçimimize sokturulma çabalar›n›n ilk ayak sesleriydi. An›msayacaks›n›z, söz konumuz yaz›s›nda Cengiz Özak›nc›, Türkiye’ de belirli bir dönemden sonra, belirli amaçlar do¤rultusunda ve belirli odaklar taraf›ndan bafllat›lan sinsi bir propagandaya dikkatlerimizi çekmifl, günümüze de¤in uzat›lan ve günümüzde bile sürdürülen "Atatürk'ün Nutuk'ta ‘hilafet oyunlar›’ ad›n› verdi¤i bu tehlikeli oyun karfl›s›nda
Y
tümümüzü, “Tuzak” sözcü¤ünün sivri ucunu kullanarak uyarm›flt›. Bu sözcükle Özak›nc› ayr›ca, tuza¤›n tan›s›n› da yapm›fl, hedefini de aç›klam›flt›. Okurlar›m›z›n, “Yeni Hilafet Tuza¤›” ile ilgili görüfllerini ve kayg›lar›n› telefonda birbirleri ard›s›ra aç›klad›klar› bir s›rada, bir baflka yazar›m›zdan, bu kez Sinan Meydan’ dan, ayn› konuda bir yaz› ald›k.
Bafllarda “Neler oluyor?” sorusuyla konunun çekti¤i ilgi, giderek “Bu ifl nereye götürülmek isteniyor?” kayg›lar›na dönüfltü. Sinan Meydan da ayl›k yaz›s›n› ayn› konuya, “Hilafetin kald›r›lmas›” konusuna ay›rm›flt› ama… Yaz›s›nda yazar›n›n ad›ndan söz etmemesine karfl›n, “Yeni Hilafet Tuza¤›” bafll›kl› yaz›ya yer yer yan›t veriyor, Cengiz Özak›nc›’n›n tarihsel belgelere dayanarak aç›klad›¤› bilgilerin önemli bir bölümüyle “z›t” görüfl3
BD EYLÜL 2014
ler ileri sürüyordu. Örne¤in Cengiz Özak›nc›, yaz›s›nda " Hilafet TBMM'de sakl› tutulmaktad›r’ görüflü gerçe¤e ayk›r›d›r" derken Sinan Meydan, "Atatürk'e göre de Halifelik, yeni durumda, esasen TBMM'dir, hükümettir" diyor, yine ismini belirtmeden Cengiz Özak›nc›' y›, "çocukça bir hayal ve çocukca bir korku ile gerçekleri çarp›tan kifli" itham›n›n hedefi konumuna yerlefltiriyordu. Bunlar›n yan›s›ra yaz›s›, Bütün Dünya’n›n en çok okunan ve en çok yararlan›lan yazar› Cengiz Özak›nc›’ n›n, bir ay önce okurlar›m›za gururla sundu¤umuz araflt›rmas›ndaki bilgi ve belgelerle örtüflmeyen görüfller ve ifadeler içeriyor, bu da yaln›zca bugünkü okurlar›m›z› de¤il, yirmi, otuz, hatta daha ileri y›llardaki okurlar›m›z› da flafl›rtacak bir tablo oluflturuyordu. u nedenle iki yazar›m›z›n ayn› konudaki, fakat birbirinden tümüyle de¤iflik bu yaz›lar›n›, bir dosya düzeni içinde, birlikte yay›mlamaya karar verdik. ‹lerideki sayfalar›m›zda bulaca¤›n›z bu dosya içeri¤inde Sinan Meydan’›n bu ayki yaz›s› ile Cengiz Özak›nc›’n›n bir kez daha yay›mlad›¤›m›z geçen ayki yaz›s›n›n yanyana yer almalar›n›n iki nedeninden ikincisi, gerçe¤i kendinizin bulman›z› sa¤lamak… Birincisi ise, “Uyan Borusu”nun uyar› sesinin kapsama alan›n› biraz daha geniflletebilmek görevinde bizim de katk›da bulunmak iste¤imizdir. •
Tan›nm›fl gazeteci, CHP ‹stanbul Milletvekili Oktay EKfi‹’nin “Parlamento mu, Kanun Fabrikas› m›” kiflisel yay›n› belgelere dayal› ayr›nt›l› anlat›m›yla yasama organ›n›n sorunlar›n› çözüme ça¤›r›yor. Yekta Güngör Özden - Sözcü AKP kazas›na u¤rasa da ustal›¤› tart›flmas›z. “Oktay EkfliParlamento mu, Kanun Fabrikas› m›” diyor. Hiçbir milletvekilinin medeni ve siyasi cesaret ve gayret gösterip yazamad›¤› kapsam ve içerikteki bu kitab›yla bu soruyu ve yan›t› ortaya koyuyor. Ahmet Tan - Cumhuriyet
B
meteakyol@butundunya.com.tr 4
BÜTÜN K‹TAPÇILARDA
Y›lmadan Yorulmadan Dr. S›tk› Ayd›nel
30 Ağustos Zaferi Bir önceki makalemize “30 A¤ustos Zaferine Do¤ru” bafll›¤›n› koymufl, Mustafa Kemal Pafla’ya verilen “Baflkomutanl›k” yetkilerinden sonra Sakarya Meydan Muharebesinin kazan›ld›¤›n› k›saca aç›klam›flt›k. Yunan Kuvvetlerinin tekrar takviye alarak Savunma Mevzilerini nerelerde güçlendirdiklerini belirtmifltik. esin bir zafere ulaflmak ve Yunanlar› yurdumuzdan tamamen atmak için, yeniden haz›rl›klar yapmak gerekiyordu. Mustafa Kemal 30 A¤ustos 1924 günü Dumlup›nar Meçhul Asker An›t›’n› aç›l›fl töreninde, bu zaferin elde edilmesinde nerelerde muharebe verildi¤ini arazide
K
göstererek yapt›¤› konuflmada ”Sakarya Zaferi’nden sonra tam bir y›l geçti¤ini” ifade etti. Bu süre içersinde Do¤u Bölgemizde Ermeniler’e karfl› zafer elde edildi¤inden, oralardan Afyon bölgesine kuvvet kayd›r›ld›. Kars kalesindeki a¤›r toplar da -öküzlerle çekilerek- bu mevzilere getirildi. 5
skerin giyim kuflam›,teçhizat› iyice y›pranm›flt›, hatta ayaklar›na giydikleri çar›klar tamamen y›rt›lm›flt›. Bütün bunlar ç›kar›lan Milli Mükellefiyet kanunun halk taraf›ndan hiç duraksamadan karfl›lanmas› suretiyle karfl›land›. Bunlara ek olarak askeri alanda di¤er bölgelerden kuvvet kayd›rmalar› ve s›klet merkezine y›¤›nak yap›lmas› ve bütün gerekli askeri haz›rl›klar büyük bir gizlilik için-
A
Mustafa Kemal Frans›zlarla Ankara Anlaflmas›’n› yaparak emperyalist cepheyi ikiye böldü ve Güneydo¤u Anadolu’yu da emniyete ald›. 6
de yürütüldü. Bu arada Mustafa Kemal Pafla, Fevzi Pafla, ‹smet Pafla toplant›lar yaparak düflman durumunu inceliyor, taarruz planlar›n› haz›rl›yorlard›. fiunu da belirtmeden geçemeyiz ki bu uzun zaman haz›rl›klara karfl› yine Meclisten çatlak sesler ve karfl› koymalar devam ediyordu. Ancak Mustafa Kemal sadece bu haz›rl›klarla yetinmedi. Diplomatik alanda da büyük yeteneklerini ortaya koyarak Frans›zlarla Ankara Anlaflmas›’n› yaparak emperyalist cepheyi ikiye böldü ve Güneydo¤u Anadolu’yu da emniyete ald›. Bu anlaflman›n yap›lmas›nda Sakarya Zaferi’nin kazan›lmas› ve Urfa, Antep vb bölgelerdeki halk direnmelerinde Frans›z kuvvetlerinin y›pranmas› da neden olmuflsa da bu ortamdan istifade etmek Mustafa Kemal’in inisiyatifi
BD EYLÜL 2014
Mustafa Kemal silah arkadafllar›yla ile yap›lm›fl olmas› gerçe¤ini de¤ifltiremez. ‹flte bu koflullarda da Meclisteki muhalefet susturuldu. ilindi¤i gibi, Büyük Taarruz hakk›nda pek çok kitap yay›mlanm›flt›r. Keza yukar›da da sözü geçen Mustafa Kemal Pafla’n›n Dumlup›nar’daki konuflmas› da iyice okundu¤unda bu savafl›n detaylar› ve hangi koflullarda kazan›ld›¤› ö¤renilecektir. Bu makalede bütün bu geliflmeleri s›¤d›rmak olas› de¤ildir. Sadece birkaç olay› k›saca anlataca¤›z: 57.Tümen Komutan› Albay Reflat’›n intihar› Mustafa Kemal’i çok üzen olaylardan biridir. Mustafa Kemal bu fedakâr subay› Do¤u Cephesi’nde Mufl’un geri al›nmas›nda s›ras›nda çok be¤enmiflti. 27 A¤ustos günü Baflkomutan’a söz verdi¤i halde Çi¤iltepe’yi alamayan Albay Reflat intihar etti. Mustafa Kemal Çi¤iltepe’ nin düflmemesi üzerine, kendisi ile konuflmak istedi. Telefona emir subay›
B
üste¤men Bozkurt Kaplang› ç›kt›. Zorlukla konuflan Bozkurt Kaplang› ”Reflat Bey az önce intihar etti efendim.” dedi ve bir aç›klama b›rakt›¤›n› söyleyerek Reflat Bey’in son sözlerini iletti: “Yar›m saat içinde bu tepeyi almak için söz verdi¤im halde sözümü yapamam›fl oldu¤umdan dolay› yaflayamam komutan›m.” Baz› dökümanlarda yaz›ld›¤› gibi, Çi¤iltepe’nin intihardan yar›m saat sonra al›nd›¤› yanl›flt›r. Bu tepe, 1. Kolordu birlikleri taraf›ndan önce Göktepe, ard›ndan Türkmentepe, en sonra da saat 15.30’da geri al›nm›flt›r. Elde edilen bu baflar›lar sonucunda ikindiye kadar Yunan cephesinde 20 kilometrelik bir yarma olufltu. avafl›n çok önemli bir di¤er tarihi olay› da General Trikopis’in de bulundu¤u Yunan genarellerinin nas›l esir al›nd›klar›d›r. Buna ait belgede özetle: Baflkomutan Muharebesi’nde düflmandan ele geçirilen bir Yunan sahra bataryas›n› faaliyet ve harekete getirmek maksad› ile Topçu Yüzbafl›
S
7
BD EYLÜL 2014
Esir al›nan Yunan komutanlar: (Alt s›ra) Soldan sa¤a 4. Tümen komutan› Dimaras,1. Kolordu komutan› Trikopis ve (sa¤dan 2.) 2. Kolordu komutan› Dighenis fiükrü Efendi memur edilmifl ve bu Bataryan›n muhaf›z› olarak 16. F›rka ‹stihkam Bölü¤ü verilmiflti. stihkam Bölü¤ü 1 Eylül 1922’de saat 07.30 dolaylar›nda Uysu köyü civar›ndan geçerken Bölük Komutan› Yüzbafl› Celal Efendi Murat Deresi’nde baz› Yunan efrad›n› görmüfl, bölü¤ün ikinci mangas›n› bunlara do¤ru sevketmifl, bölü¤üne de gerekli emniyet tertibat›n› ald›rm›flt›r. Yunan zabiti ‹stihkam Bölük Komutan›n›n ayaklar›na kapanarak, teslim olmak istediklerini bildirmifltir. Celal Efendi esir erat› Uysu Köyü’nün bat›s›ndaki a¤açl›k bölgeye, generallerle subaylar› da düzlük bir yere yerlefltirmifltir. Burada esir al›nanlar: 1. Kolordu, 4. Ve 12. Tümen komutanlar›,1. ve 2. Kolordu Karargâhlar›na mensup subaylar, 3-4-12 ve 13. Tümenler ve
İ
8
subaylar›, 1200 kadar er, 3 da¤ topu, birkaç makineli tüfek ve çeflitli hayvanlar... Celal Efendi olay› derhal tümene ve sonra da s›ral› komutanlara bildirmifltir. En sonunda da generalleri Mustafa Kemal’e götürdüler. Baflkomutan Trikopis’e “Hac›anesti yerine Baflkomutanl›¤a atand›¤›n›z› biliyor muydunuz?” diye sordu. ”Hay›r.” diyen generale Mustafa Kemal’in yan›t› ”Bildirmek için sizi telsizle ar›yorlard›... Üzülmeyin general. Siz vazifenizi yapt›n›z. Sizin için bir fley yapabilir miyim?” oldu. Tripolis eflinin ‹stahbul’da oldu¤unu ve sa¤ oldu¤u haberinin kendisine iletilmesini rica etti. Bu konuda fazla bir yorum yapmaya gerek olmad›¤›n› düflünüyorum. Bu Meydan Muharebesinin sonucunu da hepimiz biliyoruz. Dile¤imiz bundan önceki y›llarda oldu¤u gibi 30 A¤ustos zaferinin bütün kahramanl›klar›n› ve kahramanlar›n› tekrar an›msamak ve kesinlikle bilincimizden silinmemesini sa¤lamakt›r. • sitkiaydinel@butundunya.com.tr
Kültür ve Sanat Dünyas›ndan Tekin Özertem
‹zmir’in Da¤lar›nda Çiçekler Açar
922 y›l›n›n 1 Eylül günü, Türkiye Büyük Millet Meclisi Ordular›’na yay›nlad›¤› bildiride: “Ordular! ‹lk hedefiniz Akdenizdir. ‹leri!” diyerek o günlerde Akdeniz olarak bilinen bugünün Ege Denizi’ni iflaret etmiflti ya Baflkomutan Mustafa Kemal Pafla; dokuz gün, dokuz gecede varm›flt›
1
ordular -kimi yürüyerek, kimi at üstünde- ‹zmir’in kordon boyuna! Hem de düflmanla dövüfle dövüfle. Afyon - ‹zmir aras› kufl uçuflu 297 km. O gün de bugün de! Gerisini var›n siz hesap ediverin gari.(!) Her 9 Eylül günü çocuklu¤umun Konak Meydan›’n›n paket tafllar›ndan 9
BD EYLÜL 2014
‹zmir’in iflgalinde Baflkomutan Leonidas Paraskevopoulos ile ‹zmir Metropolitan› Chrysostomos Kalafatis’in “Balkon Konuflmas›” k›v›lc›mlar saçan atlar›n nal seslerini duyar gibi olurum hep yeniden yeniden. Sar›k›fllam›z›n (1) y›k›lmad›¤›, Hasan Tahsin’in an›s›na bir heykel yap›lmas›n›n henüz ak›l edilmedi¤i, Mithatpafla Caddesi ile Cumhuriyet Bulvar›’n›n birbirine eklenmedi¤i, tramvaylar›n saat kulesinin etraf›ndan dönerek tur att›¤›, araçlar›n plakalar›nda flehirlerin adlar›n›n yaz›l› oldu¤u 40’l› y›llar›n sonlar› ile 50’li y›llar›n bafllar›ndan söz ediyorum: Annem ve babamla sabah saat 9.00 da yollara düflüp Hükümet Kona¤›’n›n 10
hemen önünde süvarilerimizin geliflini heyecanla bekledi¤imiz ‹zmir’imin o eski ve güzel y›llar›ndan... ›ncah›nç dolard› Konak Meydan›. Bir k›sm› Alsancak, bir k›sm› da Kemeralt›’ndan dört nala meydana giren m›zrakl› süvariler, atlar›n baz›s› huysuzlansa da Hükümet Kona¤›’n›n önünde ip gibi dizilirler; en öndeki askerlerden ikisi atlar›ndan inip koflarak içeriye girer, içlerinden birinin gö¤sünden ç›kard›¤› bayrak saat tam 10.00 da ‹zmir Rum Ortodoks Metropollü¤ü binas›n›n balkonundaki göndere çekilirdi. O y›llarda da ilk gençlik y›llar›mda da bilmezdim ‹zmir’in iflgalinde ‹zmir Rum Ortodoks Metropollü¤ü
H
BD EYLÜL 2014
O y›llarda da ilk gençlik y›llar›mda da bilmezdim ‹zmir’in iflgalinde ‹zmir Rum Ortodoks Metropollü¤ü binas›n›n balkonunun Yunan bayra¤›n›n yan› s›ra ABD, ‹ngiliz ve ‹talyan bayraklar› ile de süslendi¤ini. binas›n›n balkonunun Yunan bayra¤›n›n yan› s›ra ABD, ‹ngiliz ve ‹talyan bayraklar› ile de süslendi¤ini. Yunan baflkomutan› Leonidas Paraskevopoulos ile ‹zmir Metropolitan› Chrysostomos Kalafatis’in birer balkon konuflmas› yapt›klar›n› da bilmezdim; ‹zmir’in iflgalinde ‹ngiliz, ‹talyan ve Frans›z savafl gemilerinin Yunan savafl gemileri ile birlikte Körfezde demirlediklerini de… Eylül 1922 günü sabah› ‹kinci Süvari Tümeni 4. Alay Bölük Komutan› Yüzbafl› fierafettin Beyin öncülü¤ünde girmifl ordumuz, Bornova üzerinden ‹zmir’e. 80 kiflilik öncü suvari birli¤i, Halkap›nar’da bir fabrikadan atefl aç›l›nca dört; Kordon’ da kurflun ve flarapnel ya¤muruna tutulunca da k›rk flehit vermifl. Yüzbafl› fierafettin Bey de Pasaport iskelesinin
9
orada at›lan bir bomba ile gö¤sünden yaralanm›fl. Ama y›lmam›fl. At de¤ifltirip o çekmifl iflgalde Yunan, ABD, ‹ngiliz ve ‹talyan bayraklar› ile süslenmifl Hükümet Kona¤›’n›n gönderine Türk bayra¤›n›. O y›llarda Hükümet Kona¤›’n›n yan› s›ra Sar›k›flla’n›n gönderine de bayrak çekilip çekilmedi¤ini an›msam›yorum. Ordumuz, ‹zmir’e girdi¤inde Yüzbafl› fierafettin Bey ile Te¤men Hamdi ve Te¤men Ali R›za Beyler, ‹zmir Hükümet Kona¤›’na; Yüzbafl› Zeki Bey, Sar›k›flla’ya; Te¤men Besim Bey de Kadifekale’deki göndere bayra¤›m›z› ayn› saatte çektiklerinden; 9 Eylül törenlerinde Sar›k›flla ile Kadifekale’nin gönderlerine de Hükümet Kona¤› ile
Y›k›lan ‹zmir Sar›k›flla ayn› zamanda bayrak çekiliyor olmas› akla yak›n geliyor. Kadifekale ile Sar›k›flla’ya bayrak çekilip çekilmedi¤ini hat›lamay›fl›m›n nedenine gelince: Sar›k›flla, 1953 y›l›nda ‹zmir Belediyesi taraf›ndan y›kt›r›lmadan önce yafl›m›n çok küçük olmas›; Kadifekale’nin burcunun Konak Meydan›’ndan görünmemesi. Hükümet Kona¤›’na bayra¤›m›11
BD EYLÜL 2014
z›n çekilmesinden ve ‹zmir’in ileri gelenlerinin konuflmalar›ndan sonra sona ererdi Konak Meydan›’ndaki tören. Ö¤len saatlerinde de Birinci Kordon’daki geçit töreni ile sürerdi kutlama flenlikleri. Sadece askerler geçmezdi. ‹zmir’in tüm sivil / gönüllü kurulufllar›, meslek kurulufllar› ve itfaiyeciler de kat›l›rlard› bu flenlik yürüyüfllerine. Atlar›n çekti¤i arabalar›n, kamyonlar›n kasalar›n›n üzerinde her meslek grubu hünerlerini sergiler, flekerciler de Heykel’den Konak’a kadar uzanan yol boyunca kendilerini izleyenlere avuç avuç fleker atarlard›. Gerçek bir halk flenli¤i idi ‹zmir’in iflgalden kurtulufl kutlamalar›.
Hasan Tahsin (Osman Nevres) O y›llarda uzak bir geçmifli an›yor gibiydik, ama 28-30 y›l henüz geçmiflti ‹zmir’in kurtuluflunun üzerinden. Bu y›l 92. Y›l› ‹zmir’in Kurtuluflu’nun ve ‹stiklal Savafl›m›z›n zaferle sonuçlan›12
fl›n›n. O günlerden geriye ne kald› derseniz bir marfl, birkaç fliir ve iki an›t, bir de bulvar ad›. ondan bafllayal›m: Bulvar, fiehit Nevres Bulvar›; yüzünüzü Büyük Efes Oteli’ne döndü¤ünüzde otelin sol taraf›ndan Kültürpark’a uzanan caddenin ad›. Sorun ‹zmirlilere fiehit Nevres kimdir diye ço¤u bilmez. Böylesine kesin ifade etmemin nedeni bizzat sorup soruflturmufl olmam. Oysa, ‹zmir’in iflgalinde Kurtulufl Savafl›m›z›n ilk kurflununu atan Hasan Tahsin’in gerçek ad›d›r Osman Nevres (2) An›tlara gelince: Biri, Hasan Tahsin ad›na 1974 y›l›nda yapt›r›lan Konak Meydan›’nda belediye binas›n›n önündeki ‹lk Kurflun an›t›. Di¤eri, Halkap›nar’da flehit düflen süvarilerimiz: Akflehirli Mehmet Çavufl, Antalyal› ‹brahim Hakk› Çavufl, erler Nevflehirli Ahmet ve Seyit Ahmet ve hastanede can veren ‹zmirli Veyis için Cumhuriyetin ilk y›llar›nda yapt›r›lm›fl olan (3) fiehitler Abidesi. fiiirlerden biri de bu abide ile bütünleflmifl olan Necmettin Halil Onan’›n Bir Yolcuya adl› fliiri: “Dur yolcu! Bilmeden gelip bast›¤›n / Bu toprak, bir devrin batt›¤› yerdir / E¤il de kulak ver, bu sessiz y›¤›n / Bir vatan kalbinin att›¤› yerdir. / Bu ›ss›z, gölgesiz yolun sonunda / Gördü¤ün bir tümsek, Anadolu'nda / ‹stiklal u¤runda, namus yolunda / Can veren Mehmed'in yatt›¤› yerdir. / Bu tümsek, koparken büyük zelzele / Son vatan parças› geçerken ele / Mehmed'in düflman› bo¤du¤u sele / Mübarek
S
BD EYLÜL 2014
kan›n› katt›¤› yerdir./ Düflün ki, haflr olan kan, kemik, etin / Yapt›¤› bu tümsek, amans›z, çetin / Bir harbin sonunda bütün milletin / Hürriyet zevkini tatt›¤› yerdir.”
H
alkap›nar ad›nda bir fliir daha yazm›fl Necmettin Halil Onan, Halkap›nar flehitleri için. Onun da ilk dörtlü¤ü flöyle: “Vatandafl! Hür aln›n hür vatan›nda, / Minnetle bir kere burda e¤ilsin! / Düflün ki,bu mermer mezar yan›nda / Tapt›¤›n Kabeden uzak de¤ilsin.(…)” 9 Eylül 1922 sabah› günefl alt›n s›rmalar saçarak do¤mufl ‹zmir’in üstüne. Da¤lar›nda çiçekler açm›fl. Mustafa Kemal Pafla’n›n ad› mücev-
her tafl üstüne o gün yaz›lm›fl. Hem de dünya durdukça silinememek üzere... Ben söylemiyorum, bestecisi kesin olarak bilinmeyen ‹zmir Marfl›’ n›n sözlerini yazan ve kesin olarak kim oldu¤u bilinmeyen flair böyle söylemifl. Gelin Halkap›nar fiehitli¤inin abidesi üzerinde yazan iki sözcükle bitirelim bu yazıy›. fiöyle yaz›yor abidenin kaidesinde: Vatan ve Namus tekinozertem@butundunya.com.tr 1- K›flla-i Humayun 2- Osman Nevres (1888, Selanik - 15 May›s 1919, ‹zmir), 3- Ne yaz›k ki tüm gayretime ra¤men abidenin kesin yap›l›fl tarihe ulaflamad›m. Ama 1927 y›l›ndan önce yap›ld›¤› kesin.
Atatürk Diyor ki Ba¤›ms›zl›k ve hürriyetlerini her ne bahas›na ve her ne karfl›l›¤›nda olursa olsun zedeleme ve kay›tlamaya asla müsamaha etmemek; ba¤›ms›zl›k ve hürriyetlerini bütün mânasiyle koruyabilmek ve bunun için gerekirse, son ferdinin, son damla kan›n› ak›tarak, insanl›k tarihini flanl› örnek ile süslemek; iflte ba¤›ms›zl›k ve hürriyetin hakiki mahiyetini, genifl mânas›n›, yüksek k›ymetini, vicdan›nda kavram›fl milletler için temel ve ölmez prensip... Ancak bu prensip u¤runda her türlü fedakârl›¤›, her an yapmaya haz›r milletlerdir ki, devaml› olarak insanl›¤›n hürmet ve sayg›s›na lây›k bir topluluk olarak düflünülebilirler. 13
BD EYLÜL 2014
Organ Nakli Öncü Uzmanlar› ‹stanbul'da Bulufluyor
Bütün Dünya Haber Bölümü
012 y›l›nda Abu Dhabi’de toplanan (MESOT) Ortado¤u Organ Nakli Derne¤i’nin 13. Genel Kurul toplant›s›nda derne¤in 2014-2016 dönem baflkanl›¤›na seçilen ve bu haberi o günlerde tutuklu bulunduruldu¤u Silivri Cezaevi’ndeki hücresinde ö¤renen Prof. Dr. Mehmet Haberal, bu görevine derne¤in 10-13 Eylül’de ‹stanbul’daki 14. Genel Kurul toplant›s›nda bafllayacak. Dünyaca ünlü yüzlerce organ nakli uzman ve öncüleri yan›s›ra Dünya Organ Nakli Derne¤i ve Avrupa Organ Nakli Derne¤i yönetici-
2
14
BD EYLÜL 2014
leri de, meslektafllar› Prof. Dr. Mehmet Haberal’›n dernek baflkanl›¤›n› üstlenece¤i bu toplant›ya kat›lmak için 10-13 Eylül’de ‹stanbul’da buluflacaklar. 14. Genel Kurul nedeniyle ‹stanbul’da ayr›ca, Transplantasyonlu kiflilerin yar›flmac› olarak kat›lacaklar› ve “Trans Olimpiyatlar›” olarak da an›lan “Uluslararas› 5. Transplant Oyunlar›” da yap›lacak.
dele sonunda birçok ülkede hakl› bir baflar› kazand›klar›n›’ belirtti ve 2014 MESOT kongresinin ana temas›n›n bu nedenle, ‘Organ Ba¤›fl› ve Etik Davran›fl Çerçevesindeki Uygulamalar’ olarak belirlendi¤ini aç›klad›. ‘Organ ve doku nakli alan›nda Ortado¤u ülkelerinde önemli geliflmeler elde edildi¤ini’ de bildiren Prof. Dr. Haberal, ‹stanbul Kongresi’nde en önemli amaçlar›n›n deneysel ve
Prof. Haberal, ‘Özellikle ‹stanbul Deklarasyonu’yla organ ticaretine karfl› Dünya Organ Nakli Derne¤i ile birlikte bafllatt›klar› mücadele sonunda birçok ülkede hakl› bir baflar› kazand›klar›n›’ belirtti rof. Dr. Mehmet Haberal, kurucusu oldu¤u derne¤in 2014-2016 dönemi baflkanl›k görevini gururla üstlenece¤i kongre nedeniyle dünyan›n çeflitli ülkelerinden kongreye kat›lmak üzere ‹stanbul’a gelecek meslektafllar›n› a¤›rlamaktan ve onlara ‹stanbul’u tan›tmaktan büyük mutluluk duyaca¤›n› belirtti. Prof. Haberal, ‘Özellikle ‹stanbul Deklarasyonu’yla organ ticaretine karfl› Dünya Organ Nakli Derne¤i ile birlikte bafllatt›klar› ve ödün vermeden sürdürdükleri müca-
P
klinik doku ile organ nakli alan›ndaki son araflt›rmalar ve geliflmeler hakk›nda kapsaml› ve yenilikçi bilgiler sunmak oldu¤unu da aç›klad›. rtado¤u ülkeleri halklar›na etkin hizmet sunman›n yan›s›ra, Ortado¤u ülkelerindeki bilim insanlar› aras›nda bilimsel dayan›flma ve bilgi al›flverifli çal›flmalar›n› gelifltirmeyi de her zaman ön planda tutmak amac›yla, 1987 y›l›nda Prof. Dr. Mehmet Haberal taraf›ndan kurulan Ortado¤u Organ Nakli
O
15
BD EYLÜL 2014
1987 y›l›nda Prof. Dr. Mehmet Haberal taraf›ndan kurulan Ortado¤u Organ Nakli Derne¤i (MESOT)’nin, 23 Ortado¤u, Kuzey Afrika ve Yak›n Asya ülkesinden, 400’ün üzerinde bilim insan› üyesi bulunuyor. Derne¤i (MESOT), 10-13 Eylül 2014 tarihlerindeki ‹stanbul Kongresi’nde, bu amaçlar›n› gerçeklefltirdi¤ini de ortaya koyacak. Tüm dünya ülkelerinden yüzlerce organ ve doku nakli uzman›n›n kat›lmas› beklenen ve bilim insanlar›n›n organ nakli konusundaki son çal›flmalar›n› bilimsel bildiriler sunarak aç›klayacaklar› MESOT Kongresi günlerinde ayr›ca, ‘Organ Nakilliler Olimpiyat›’ olarak da an›lan Uluslararas› 5. Organ Nakilliler Yar›fl-
16
malar› ve Sportif Müsabakalar da düzenlenecek. 1987 y›l›nda Prof. Dr. Mehmet Haberal taraf›ndan kurulan Ortado¤u Organ Nakli Derne¤i (MESOT)’nin, 23 Ortado¤u, Kuzey Afrika ve Yak›n Asya ülkesinden, 400’ün üzerinde bilim insan› üyesi bulunuyor. erne¤in çal›flmalar› kapsam›nda ayr›ca, MESOT’da Prof. Dr. Marwan Masri’nin baflkanl›¤› döneminde, derne¤in kurucusu Prof. Dr. Mehmet Haberal ad›na da bir ödül oluflturulmufltu. ‹ki y›lda bir kez ve organ nakli konusunda o y›l›n en baflar›l› çal›flmas›n› yapan bilim insan›na verilmesi kararlaflt›r›lan Mehmet Haberal Ödülü’nün ilki, ‹ranl› bilim insan› Prof. Malek Husseini’ye 12-15 Aral›k 2012’de Abu Dhabi’de düzenlenen 13. Ortado¤u Organ Nakli Derne¤i Kongresi’nde takdim edilmiflti. •
D
BD EYLUL 2014
Süleyman a¤abeyi yitirdik. Türk sporunun bafl› sa¤olsun. "Süleyman a¤abeyi yitirdik, bir A¤ustos gününün ‹stanbul'a yans›yan güzelli¤inde. Befliktafl'›n flahs›nda Türk Futbolunun bafl› sa¤olsun. Süleyman a¤abeyi yitirdik, insan sevgisinin doruklar›nda, centilmenli¤in fair play modunda. Siyah beyaz renklerin soldu¤u bir günde ac› haberin k›sa sürede yay›ld›¤›, gözyafl›n›n tarafs›z oldu¤u, ac›n›n milyonlarca kiflinin bedenine girdi¤i bir gündü, Süleyman a¤abeyin ölüm haberi. ‹nsanlar›, k›rmak yerine gönül almak elçisi oldu¤u bir büyüklükte ve insanl›k tarihine iri harflerle yaz›lacak bir belge niteli¤inde aram›zdan ayr›ld› Süleyman a¤abey. Ve insanlar› bir baflka boyutta sevmenin ay›rd›nda olmayan binlerce kifliye ö¤retmenlik yapan, sevginin s›n›r› olmad›¤›n› ve aflk›n Befliktafl'a özel bir olgu oldu¤unun doruklara t›rmand›¤› bir günde ölüm haberi geldi Süleyman a¤abeyin. Türk Sporu'nun bafl› sa¤olsun."
Süleyman Seba, 13 fiubat 2000, Genel Kurul Konuflmas› Tam Metni Say›n kongre baflkanl›k divan›, muhterem üyeler, bas›n›m›z›n de¤erli temsilcileri, Yönetim kurulu arkadafllar›m›n çal›flma programlar›n› takdiminden sonra sizlere hitap etmek için söz
alm›fl bulunuyorum. Hepinizi flahs›m ve yönetim kurulu arkadafllar›m ad›na selaml›yorum. Ülkemizin karfl›laflt›¤› deprem felaketi ile hayat›n› kaybedenlere rahmet, hastalar›m›za flifa diliyorum. Böylesi bir felaketi bir daha 17
BD EYLÜL 2014
vatandafllar›m›za göstermemesini ulu Tanr›'dan niyaz ediyorum. 2000'l› y›llar›n ülkemize, ulusumuza ve Befliktafl camias›na sa¤l›k, mutluluk ve baflar› getirmesini diliyorum. Befliktafl Kulübünde hak ve söz sahibi olan ve hesap verilecek tek organ durumunda bulunan siz de¤erli genel kurul üyelerine hesap verebilmek amac› ile söz alm›fl bulunuyorum. Ayr›ca son 2 y›ll›k yönetim döneminde göreve geldi¤imiz günden bafllayarak bugüne dek, gerek flahs›ma ve gerek yönetimdeki arkadafllar›ma reva görülen a¤›r hakaretlere cevab›n ancak kurulunuzda verilebilece¤inin bilincinde bulunmaktay›m. Bütün bu sald›r› ve hakaretlere cevap vermekten aciz de¤ildik. Ancak flahs›m› ve yönetim kurulumuzu rencide edecek boyutlara ulaflan beyanlar karfl›s›nda koyaca¤›m›z tepkinin, Befliktafl için hay›rl› olmayaca¤› görüsü ile içimize sindirememekle beraber sessiz kalmay› tercih ettik. Ancak, her hesab›n görülece¤i bu genel kurulda, o günlerde duydu¤um üzüntüyü sizlerle paylaflma iste¤imi de normal karfl›layaca¤›n›z› tahmin ediyorum.
B
efliktafl Kulübü'nün hiç kimsenin tasarrufunda olmad›¤›n›, kulübün tek sahibinin siz de¤erli genel kurul üyeleri oldu¤u, malumunuzdur. Kulüp idaresinin ise prensipler manzumesi çerçevesinde, kulübümüzün tüm manevi de¤erlerini göz önüne alarak yap›lmas› gerekti¤ine inanmaktay›z. Asl›nda kulübümüzün kamuoyundaki sayg›nl›¤› buradan kaynaklanmaktad›r. Her 18
zaman temel kural olan 'usül, esastan önce gelir' prensibine ba¤l› kalarak üyelerin üretici, yap›c› ve kulüplerine faydal› olabilmeleri için söylemek istediklerini yönetimin içinde usul ve esaslara uygun, Befliktafll›l›k nezaketi ve asaleti içinde söylemeleri beklenen temel konudur.
G
örev alan baflkan ve yönetim kurullar› 2 y›l çal›fl›p yeniden genel kurulun önüne gelirler ve hesap verirler. Yüce kurulunuz bana 8 kere baflkanl›k görevini vermifltir. Hatalar›m›za anlay›fl gösterdiniz, sevaplar›m›za destek verdiniz, hoflgörülü davrand›n›z, sab›r gösterdiniz, sizlere teflekkür borçluyum. Bana 16 sene tahammül eden sizlere flu andaki samimi hislerimi anlatmak isterim. 1943 y›l›nda Befliktafl Kulübü'ne geldim. 1945'te A tak›m›nda oynamaya bafllad›m. Mütevaz› futbol yaflant›mdan sonra, 1954'te futbolu b›rakt›m ve çeflitli dönemlerde de¤erli baflkanlarla çal›flma onurunu elde ettim. Hayatta olmayanlara tanr›dan rahmet diliyorum. 1984 y›l›nda Say›n Mehmet Üstünkaya ile girdi¤imiz centilmence bir yar›flta tensiplerinizle kulüp baflkanl›¤›na getirildim. 16 y›l geçti. 8 kongre geçirdik. ‹timat ettiniz, göreve devam ettim. K›saca anlatmaya çal›flt›¤›m flu üç cümle, 97 y›ll›k kulübümüzün 57 y›l›nda var oldu¤umu ifade etmektedir. Hepiniz biliyorsunuz, tüzü¤ümüzde de belirtildi¤i gibi, bizim düflüncelerimiz ve hedefimiz sporu desteklemek ve gelifltirmek, ülkeye baflar›l› sporcular yetifltirmek,
BD EYLÜL 2014
baflar›l› olman›n anahtarlar›n› gençlere sunmak, geleceklerini haz›rlamak, sosyal ortamlar›n› ve iletiflimlerini, kültür, sanat ve sporla gelifltirmek ve kulübümüzü, ulu önder Atatürk’ün ifade etti¤i gibi ''Ben sporcunun zeki, çevik ve ahlakl› olan›n› severim'' düsturunu ilke edinerek Befliktafl'›n vizyonundan ödün vermeden yolumuza devam etmek idi.
H
iç hata yapmad›k m›? Hata insanlar içindir. Zaman zaman hatalar yapt›k. Bugün-
yönetime talip olanlar; talip olmak için kurulan gruplar, siz kongre üyelerine inand›rman›n yollar›n› aramal› ve icraatlar› ile ispatlamal›d›rlar. Gelece¤imiz için yeni ufuklar açmal›d›rlar. Her zaman söyledik, kiflilerin tek tek birçok problemi halletmesine imkân yoktur. Hepimiz, dönmesi gittikçe h›zlanan bu çark›n birer unsurlar›y›z. Bu unsurlar e¤er Befliktafll›l›k felsefesinin temel tarifinde birleflmifl, anlaflm›fl ise, çark›n teklemesi art›k mümkün de¤ildir. Bu düflüncelerden hareketle,
Hedefimiz (...) kulübümüzü, ulu önder Atatürk’ün ifade etti¤i gibi ''Ben sporcunun zeki, çevik ve ahlakl› olan›n› severim'' düsturunu ilke edinerek Befliktafl'›n vizyonundan ödün vermeden yolumuza devam etmek idi.
kü kulübümüz, k›s›r döngüden ç›km›fl, sa¤l›kl› yap›ya kavuflarak her geçen gün daha da güçlenmektedir. Bugünün Befliktafl’› art›k ne dedikodulardan medet umacak kadar güçsüz, ne de gerçek d›fl› baz› fleyleri Befliktafll›l›k diye etrafa empoze etmeye çal›flanlar›n himayesine muhtaç olacak kadar sahipsizdir. Daha önce de ifade etti¤im gibi, kulübümüzün hakiki sahipleri sizlersiniz. Bu noktalara beraberce vard›k. Geriye dönmekte art›k fayda yoktur. Yönetimde bulunanlar veya
16 sene içinde gerçeklefltirdi¤imiz tapular› kulübümüze ait, bugünkü ekspertiz de¤eri 125 milyon dolar olan Fulya Tesisleri, BJK Plazam›z ve modern kulüp binam›z var. Bu arada Befliktafl’›n gelece¤i için çok önemli olaca¤›na inand›¤›m›z ve tüm Befliktafll›lar›n duyarl› olmas› gereken Fulya projesi önemli geliflmeler göstermektedir. Bu proje benim en büyük hayallerimden birisidir. Gerçekleflti¤ini görmek tüm Befliktafl camias›n› mutlu edecektir. 19
BD EYLÜL 2014
A
yr›ca 49 y›ll›¤›na devletten kiralad›¤›m›z Ümraniye’de 145 dönüm Befliktafl’›n gelece¤ini haz›rlayacak olan ve öncelikle çim saha yap›m›na bafllan›lan tesislerimiz var. Zaman›nda asla al›namaz diye dedikodular ç›kart›lan, aç›l›fl›nda, ilk golü atmak bana nasip olan, isimleri, zaman zaman Mithat Pafla, Dolmabahçe, ‹nönü Stad› olarak an›lan stad›n, seneler sonra yine bizim dönemimizde, büyük mücadelelerle camiam›za BJK ‹nönü Stad› olarak mal edilmesi, benim ve hepimiz için
zaman aralar›nda bulunmaktan mutluluk duydu¤um, temelinde e¤itim, kültür ve spor yatan, ülkemizin gurur kayna¤› e¤itim kurumlar›ndan birisi olmaya aday hayata geçirdi¤imiz BJK Koleji var. BJK akaryak›t istasyonu, Mart ay›nda faaliyete geçecektir. Befliktafl Belediyesinden kiralad›¤›m›z, üyelerimizin ayr›ca sosyal ihtiyaçlar›n› karfl›lamaya yönelik Çilekli Tesislerimiz sosyal yaflant›m›z›n bir parças›d›r. Bu ara gerçeklefltirdi¤imiz projelerden birisi olup, büyük üzüntülere sebebiyet veren Yeflilköy
Hizmet dönemimizde 9 lig flampiyonlu¤umuzun 5'ini, 5 kez kazand›¤›m›z Türkiye Kupas›' n›n 4'ünü, 7 kez kazand›¤›m›z Cumhurbaflkanl›¤› Kupas›'n›n 5'ini, 6 kez kazand›¤›m›z Baflbakanl›k Kupas›'n›n 2'sini ve 11 kez kazand›¤›m›z TSYD Kupas›n›n 6's›n› müzemize götürdük. Toplam› 22 kupad›r. en büyük gurur ve prestij kaynaklar›ndan biridir. Rahmetli Hakk› Yeten stad›m›z›n hemen üstünde açt›¤›m›z kapal› spor salonumuz, tüm salon sporlar›na hizmet vermektedir ve gelecekte baflar›l› sporcular›m›z›n yetiflti¤i yuva olacakt›r. Y›llarca kulübümüze kazand›r›lmas› için u¤rafl›lan Akatlar Tesisleri'ndeki hukuki davalar, kulübümüz lehine sonuçlanm›flt›r. Bu konuda büyük emekler veren, Say›n Erdo¤an Tuncer’e teflekkür ediyorum. Yine çeflitli vesilelerle zaman 20
projesi hazine ve varisler aras›nda bizim de müdahil oldu¤umuz dava uzun y›llar devam etmifl, mahkemenin varisler lehine karar vermesi dolay›s›yla taraf›m›zdan kullan›lamaz hale gelmifltir ancak 2007 y›l›na kadar kullanma hakk› bize ait oldu¤u için yeni mal sahipleri ile görüflmelerimiz devam etmektedir.
B
eden Terbiyesi Genel Müdürlü¤ü'nden 49 y›ll›¤›na kiralad›¤›m›z Pendik Kürek Tesislerimizin önündeki denizin doldurula-
BD EYLÜL 2014
rak sahil yolu geçmesi dolay›s›yla kürek sporu fevkalade zorluklarla yap›lmaktad›r. Üyelerimizden gelen önerileri dikkate alarak çözümü için Kartal Belediyesi ile temaslar sürdürülmektedir. Futbol alt yap›m›z özünde söylenenlerin aksine en fazla dikkat etti¤imiz bir husustur. Neticeleri ortadad›r. “Dünya karfl›laflt›¤›n f›rt›nalarla de¤il, gemiyi limana getirip getirmedi¤inle ilgilenir.” Bütün bu geliflmelere ra¤men tesisleflmeyi bir yana b›rak›p, baflar›y› sadece profesyonel futbolla ölçenlere sesleniyorum: 16 senelik dönemimizde kulübümüz profesyonel futbol tak›m›na yap›lan haks›z elefltirilere ra¤men, aral›ks›z her sezon flampiyon kulüpler, flampiyonlar ligi, kupa galipleri ya da UEFA kupas›na kat›lma baflar›s› göstermifltir. Hizmet dönemimizde profesyonel futbol tak›m›m›z›n kazand›¤› toplam 9 lig flampiyonlu¤unun 5'ini, toplam 5 kez kazand›¤›m›z Türkiye Kupas›' n›n 4'ünü, toplam 7 kez kazand›¤›m›z Cumhurbaflkanl›¤› Kupas›'n›n 5'ini, toplam 6 kez kazand›¤›m›z Baflbakanl›k Kupas›' n›n 2'sini ve toplam 11 kez kazand›¤›m›z TSYD Kupas›n›n 6's›n› müzemize götürdük. Toplam› 22 kupad›r. Üzülerek ifade etmek isterim ki, 16 y›ll›k bu bilanço ortada iken, bu baflar›lar› birlikte yaflad›¤›m›z ve birlikte yönetimde yaflanan güzelliklerin kararlar›na imza atan ve yine Befliktafl sayesinde toplumda yer tutan, meslek edinen, ayr›ca futbol oynad›k-
lar› dönemde emeklerinin karfl›l›¤› Befliktafl taraf›ndan en iyi flekilde verilen baz› kiflilerin bas›n kanal›yla kulüplerini, flahs›m› ve flahs›mda yönetim kurulu arkadafllar›m› suçlamas› nankörlük de¤il de nedir? ''‹nsanlarla yaflad›m, insan› ö¤rendim insanlarla yaflad›m, insanl›¤› ö¤rendim insanlarla yaflad›m, insanlardan nankörlü¤ü gördüm; dostlar›m, dostlar›m… ama ben dostlar›mdan çok korkar›m'' diyen düflünürlere hak vermemek elde de¤il. Say›n üyeler; Bizler de muhalefette bulunduk. Kulübe hizmeti geçen hiçbir kimseye hakaret etmedik. Dolay›s›yla camiay› y›pratmad›k. Kendi futbolcular›m›za sahada arkam›z› dönmedik. Böyle çirkin organizasyonlar› muhalefetin bir yolu olarak görmedik. Bizim camiam›z farkl› dedik. Vefa hislerinin maddi de¤erlerden çok önde oldu¤unu her zaman belirttik. imdi bu kazand›¤›m›z malvarl›klar›n›, kulübümüzün eriflti¤i noktalar› bir kenara b›rak›yorsan›z, 16 sene zarf›nda kulübün ne kadar büyüdü¤ünü görmek istemiyorsan›z, 55 milyon dolarl›k bütçeye eriflmeyi görmezlikten geliyorsan›z, hizmetimizin karfl›l›¤›n› sadece profesyonel futbol tak›m› baflar› veya baflar›s›zl›klar›yla ölçüyorsan›z; yap›laflmay›, kurumsallaflmay› bir kenara b›rak›yorsan›z, o zaman sizlere tamamlanmas› gereken hizmetleri de hat›rlatmak isterim: • E¤itim faaliyetlerine a¤›rl›k
fi
21
BD EYLÜL 2014
verip bir an önce vak›f kurma çal›flmalar› BJK’n›n lehine olacak flekilde tamamlanmal›d›r. • Kulübümüzün 100. y›l kutlamalar› için acilen genel kurulca tasvip edilen bir komisyon kurulup çal›flmalar›na bafllamalar› laz›md›r. • Modern ça¤›n flartlar› alt›nda kulübümüzün tüm menfaatlerine zarar gelmeyecek flekilde fleffaf, adil, dünyadaki örneklerinde oldu¤u gibi flirketleflmesinin gerekli oldu¤u da bir gerçektir.
darbe vuraca¤› kuflkusuzdur. Ben geçen dönem Befliktafl’›n bu niteliklerinden asla taviz verilmeyece¤i inanc› ile konufltum. Bu e¤ilimlere girme tehlikesine karfl› konulmas›, bunun için her türlü fedakârl›¤›n yap›lmas› hepimizin vazgeçilmeyecek görevidir. Biz bugün bize karfl› yap›lan, organize edilen sald›r› ve hareketlerin h›rç›n ve sayg›dan yoksun tutumlar›n temelinde yukar›daki tehlikenin yatt›¤›n› düflünüyoruz.
Sevgili Befliktafll›lar; Bu kongreyi ben herhangi bir kulübün kongresi havas› içinde düflünmüyorum. Kulübümüz bizim yuvam›z. Hepimiz gözümüzü bu kulüpte açt›k. Belki de ço¤unuzun çocuklar› sizlerin sayesinde gözlerini dünyaya Befliktafll› açt›. Büyüdüler, büyümekteler. Sizlerin görevi bu noktadan sonra kulübümüze sahip ç›kmakt›r. Kulübümüz yeni yüzy›lda geçmiflimizden elde etti¤i güçle yeni ad›mlar atmak zorundad›r.
De¤erli üyeler, On alt› y›l boyunca üzerime gelen okyanus dalgalar›n›n bende yaratm›fl oldu¤u hüznü, genel kurulunuzun sessiz ve sakin sahilinde sizlerle paylaflmaya çal›flt›m. Bunca seneler boyunca bana göstermifl oldu¤unuz sab›r, anlay›fl, hoflgörü ve deste¤e tekrar tekrar teflekkür ediyorum.
De¤erli genel kurul üyeleri; Kulübümüzün vizyonunu, bu vizyondan hiçbir taviz vermedi¤ini, bu vizyona yabanc› hiçbir oluflumun maskesi olma durumuna düflmedi¤imizi ifade ettim. efliktafl’›n sayg›nl›¤›n›n temel tafllar› bunlard›r. Bu flartlar olmazsa olmaz flartlard›r. Bu vizyona yabanc› oluflumlar›n z›rh› durumuna gelmenin Befliktafl’›m›z›n sayg›nl›¤›na büyük
B 22
984 y›l›nda, ilk defa huzurlar›n›za ç›kt›¤›mda, kongre konuflmam›n bas›nda söylemifl oldu¤um sözleri hat›rlatmak istiyorum: "Herkesi bir zaman için aldatabilirsiniz, baz› kiflileri her zaman aldatabilirsiniz, ama herkesi her zaman aldatamazs›n›z!'' Ben kimseyi hayat›m boyunca aldatmad›m! 1984 y›l›nda huzurlar›n›za hangi heyecan ve duygularla gelmiflsem, bugün de huzurlar›n›zda, ayn› heyecan ve duygularla bafl›m dik gönlüm rahat ve huzur içerisinde sizlere veda ediyorum! •
1
Haz›rlayan: Y‹⁄‹T EREN GÜNEY
İlk Dersimiz: Türkçe Bu ay köflemizi dilimizde yer etmifl yabanc› sözcüklerin karfl›l›klar›na ay›rd›k. Bilginizi s›nay›n. 1 Abajur (Fr.)
6 Aktüel (Fr.)
a-Ayr›cal›k b-Yer fizi¤i c-Ifl›kkesen d-Al›c›
a-Güncel b-Özgün c-Atak d-Ö¤üt
2 Hidrofor (Fr.)
a-Subasar b-Kurultay c-Dan›fl›m d-‹ndirim 3 ‹llegal (Fr.)
a-Kavram b-Soy k›r›m c-Haz›r giyim d-Yasa d›fl› 4 Vitrin (Fr.)
a-Evrensel b-Caml› dolap c-S›n›r, uç d-Bölge, bucak 5 Fonksiyon (Fr.)
a-Bildiri, ileti b-Yöntem c-‹fllev d-Özelefltiri
7 Kompetan (Fr.)
a-Yar›flmac› b-K›flk›rt›c› c-Kundaklama d-Uzman 8 Eflarp (Fr.)
a-Yaz›l›m b-Baflörtüsü c-Ay›rt etme d-Önerme 9 Elit (Fr.)
a-Seçkin b-En büyük c-Ödence d-Biçim, tutum 10 Diksiyon (Fr.)
a-Göz korkutma b-Sürücü c-Su ›s›t›c›s› d-Söyleme
11 Departman (Fr.)
a-Görevli b-Bölüm c-Ask›yeri d-‹zlemece 12 Hiper (Yun.)
a-Hayali, düflsel b-Afl›r› c-Sesüstü d-Morötesi 13 Deflasyon (Fr.)
a-Kay›rma b-Y›ld›r› c-Çeliflki, karfl›tl›k d-Para k›s›tlamas› 14 Holigan (‹ng.)
a-Doruk b-Güçsüzlük c-Kesin uyar› d-Serseri, hayta 15 Libero (‹ta.)
a-Kümelenme b-Gündelik c-Son adam d-Parıltı
(Fr.) Frans›zca, (‹ng.) ‹ngilizce (‹ta.) ‹talyanca
Yan›tlar: 151. sayfada
Sporun Dünyas› Metin Gören
S
Muhteflem üleymanlar
As›rlar önce bir Muhteflem Süleyman vard›. Asya'dan Avrupa'ya
dek uzanan flöhretini, Afrika'n›n kabile reisleri, çöllerin mutlak hakimi bedeviler de özümsemiflti.
B
abas› Yavuz Sultan Selim'in kendisine emanet etti¤i Osmanl› Hükümdar› unvan›n›n, günün birinde Ukraynal› Hürrem'in saray entrikalar› oyununa figuran olaca¤›n› nereden bilirdi. Muhteflem Yüzy›l'›n finali, Muhteflem Süleyman'›n baflka hatundan olma o¤lu Mustafa'y› bo¤durmas›na dek uzanm›fl, di¤er o¤ullar› aras›na Hürremce at›lan nifak tohumlar› ürün vermeye bafllad›¤› anda, kaderi Süleyman'›n kaç›n›lmaz yazg›s› olmufltu. Muhteflem Süleyman ayaklar›nda bafllayan dayan›lmaz s›z› ile de¤il, vicdan›n›n ortas›na çöken evlat ac›s›n› duyumsaya duyumsaya göçüp gitmiflti. Bu denli içsel olumsuzluklara
24
karfl›n, tarih onun büyük bir devlet adam› oldu¤unu yazd›.Ve aç›l›m›nda ilginç tümceler kulland›; "Kanuni,
Kanuni Sultan Süleyman
BD EYLÜL 2014
Sultan Süleyman Osmanl› ‹mparatorlu¤u'nun adaletten ayr›lmayan, yasalara sayg› gösteren en büyük padiflahlar›ndan biridir. Kanuni, Hürrem Sultan'a olan s›n›rs›z aflk›n› yüre¤inden atabilmek için çok mücadele verdi ama Hürrem'in entrikalar› sonucunda pes etti. “Bir vard›, sonra tarihin derinliklerine gömüldü Muhteflem Süleyman.” e as›rlar sonra takvim yapraklar› 1926 y›l›n› gösterdi¤inde Sakarya'n›n Hendek ilçesinde kartal burunlu bir çocuk dünyaya geldi. Süleyman koydular ad›n›.
V
''Ben flerefli olmayan baflar›lar› asla istemem. Böylesine bir flampiyonluk yerine flerefli ikincilikleri tercih ederim'' diyebiliyorsa, Süleyman Seba çoktan fleref kürsülerini hak etmifl demektir. Süleyman›n çocukluk günleri babas›zl›¤›n ac›s›, anne sevgisini doruklara dek tafl›yarak geçti. Süleyman serpildi, Süleyman Kabatafl Erkek Lisesi'nin ö¤rencileri aras›nda yerini ald› ve Süleyman bu ülkenin en çok sevilen tak›mlar›ndan biri Befliktafl'›n
ünlü futbolcular›ndan biri oldu. Bir centilmenlik abidesiydi sanki. Sevecen, kibar, beyefendi, yard›msever, görevini mükemmele varan bir titizlikle yapan bir insana verilebilecek unvan ne olmal›yd›? Günler aylar›, aylar y›llar› kovalad› ve Süleyman, can› dek sevdi¤i Befliktafl'›na baflkan oldu. Baflkanl›¤› Türk Futbolu literatürüne; ''Kulüp baflkanlar› zengin olur imaj›n› yok eden kifli'' olarak geçti. Çünkü Süleyman Seba’n›n, çünkü herkesin Süleyman abisinin paras› yoktu, o devlet memurlu¤undan emekli olmufltu. Süleyman a¤abey k›sa sürede tarafl›, tarafs›z hatta karfl› tarafl› herkesin gönlüne girdi ve bir daha asla ç›kmad›. Bir kulüp baflkan›, rakip tak›m taraftarlar› üzülür diye flampiyonluk turunu birgün sonraya erteletiyorsa, bir kulüp baflkan› ezeli rakiplerinin flampiyonluk kutlamalar›na kat›labilme olgunlu¤u ve büyüklü¤ü gösterebiliyorsa, bir kulüp baflkan›, ''Ben flerefli olmayan baflar›lar› asla istemem. Böylesine bir flampiyonluk yerine flerefli ikincilikleri tercih ederim'' diyebiliyorsa, Süleyman Seba çoktan fleref kürsülerini hak etmifl demektir. utbolcusunu evlad› gibi seven, yöneticilerini kardefl gibi gören ve yüce Atatürk'e tarif edilemez bir sevgiyle ba¤lanan Süleyman abinin arkas›ndan milyonlarca kifli a¤›t yakm›flsa bu hakediflin boyunlara tak›lacak onur madalyas›nda mutlaka Muhteflem sözcü¤ü olmal›yd›, oldu da. Muhteflem Süleyman'›n birincisini tarih kitaplar›na dayal› bilgileri
F
25
BD EYLÜL 2014
beynime zerk ederek ö¤rendim. Bu tarih yaz›mlar›n›n günümüze dek uzayan sorgulamalar›nda, yanl›fl ve do¤rular›n neler oldu¤unu do¤rusu kestiremiyorum. Osmanl›lar›n belgelere dayal› varl›klar›, senaryo, öykü ya da bir baflka yaz›mda abart›l› bir flekle getiriliyorsa bunda ülke insan›n›n suçu olamaz. Onlar, gururun maziye dayal› oluflumlar›nda abart›n›n ay›rd›nda olamazlar. Onlar için soy sop olgusu alk›fl ve konfeti ya¤muruna tutulmuflsa senarist baflar›l› olmufl
demektir.Ve Muhteflem Süleyman'›n birincisi Ok Meydan› at›fl alan›nda hedefini onikiden vuran olarak gösterime girer. Kuflkusuz alk›fl› da hak eder. uhteflem Süleyman'›n ikincisini, birincisinden çok daha iyi bilirim. Çünkü; o asil insanla birlikte geçirdi¤im y›llar›m, milyonlarca satan bask› say›s› uzay›p giden bir roman›n önsözü oldu¤u gibi son sözüdürde. Muhteflem Süleyman'›n ikincisini ne beyaz at›n üzerinde
M 26
elinde k›l›çla düflledim ve ne de hatunlarla dolu haremden içeri soktum. Muhteflem Süleyman'›n ikincisi gerçeklerle yüzleflmekten asla korkmayan yurtsever birisiydi. Befliktafl’ın yanısıra di¤er kulüplerin sorunlar›na da gönlünce parmak basan birisiydi. Türk Futbolunun onun söylemiyle ''Fitbolunun'' bir tak›m kiflilerin, özellikle siyasal bask›c›lar›n elinden kurtulmas›n› isteyen de oydu. Üç vasiyetinden biri Kuran› Kerimle gömülmek olan, ezan sesi duydu¤unda dua okuyan, Türkiye Cumhuriyetinin ilkelerine sayg›l›, bayrak sevgisiyle dopdolu bir insana muhteflem sözcü¤ü tak›lmas›, ad› Süleyman olmasa bile uygun düflerdi. Süleyman Seba, yani Muhteflem Süleymanlar›n ikincisi, unutmayaca¤›z diyen, bir süre sonra akl›n›n ucundan bile geçmeyen bir tak›m kiflilerin oylar›yla Muhteflem unvan›n› almad›. Ona oy verenler, onu asla unutmayacak olanlard›. Befliktafl'›n ve Türk Futbolunun bir kez daha bafl› sa¤olsun. Rahat uyu Muhteflem Süleymanlar›n ikinci, herkesin Süleyman a¤abeyi. Rahat uyu benim koro arkadafl›m. Maestro iflaretini gönderdi, flimdi en sevdi¤in flark›y› bilmem kaç›nc› kez birlikte söyleyece¤iz. ''Unutulmufl birer birer. Eski dostlar eski dostlar. Ne bir selam, ne bir haber, eski dostlar eski dostlar.''• metingoren@butundunya.com.tr
L
BD EYLUL 2014
OZAN’DAN CUMHUR‹YET’E ‹SMET ‹NÖNÜ SERG‹S‹ ‹STANBUL’DA ‹nönü Vakf› taraf›ndan Lozan Antlaflmas›’n›n imzalanmas›n›n 90. y›l› etkinlikleri kapsam›nda haz›rlanan Lozan’dan Cumhuriyet’e ‹smet ‹nönü Sergisi, 1 Eylül11 Ekim tarihleri aras›nda ‹stanbul Niflantafl›’ndaki FMV Galeri Ifl›k’ta sergilenecek.
Bütün Dünya Yaz› ‹flleri
A
ntlaflman›n imzalanmas›n›n 90. y›l› etkinlikleri kapsam›nda geçti¤imiz y›l ‹nönü Vakf› taraf›ndan haz›rlanan Lozan’dan Cumhuriyet’e ‹smet ‹nönü Sergisi; Ankara, Antalya ve Eskiflehir’den sonra, 1 Eylül-11 Ekim 2014 tarihleri aras›nda, FMV Ifl›k Okullar› ev sahipli¤i ve fiiflli Belediyesi iflbirli¤i ile FMV Galeri Ifl›k’ta ‹stanbullularla buluflacak. 27
Sergiden bir bölüm
‹
nönü Vakf›’n›n arflivlerindeki, tarihin bir dönemini ayd›nl›¤a ç›karan belge ve foto¤raflardan oluflan sergi, Lozan’›n imzalanmas›ndan Cumhuriyet’in ilan›na, erken Cumhuriyet y›llar›ndan, iç ve d›fl politikaya kadar çeflitli toplumsal, ekonomik ve kültürel dönüflümleri ‹smet ‹nönü ekseninde gözler önüne seriyor. Küratörlü¤ünü Prof. Dr. Zafer Toprak, genel tasar›m›n› ve kurgusunu Ça¤dafl Arpaç ve Dr. Fatma Türe, grafik tasar›m›n› Ferah Perker’in üstlendi¤i yeni medya teknolojileriyle düzenlenen sergide ziyaretçiler, dokunmatik ekranlar, video ensta-
lasyonlar arac›l›¤›yla interaktif olarak belge ve foto¤raflara ulaflarak detayl› biçimde inceleyebilecek. ‹nönü Vakf› Baflkan› Özden Toker (‹nönü), serginin erken Cumhuriyet y›llar›n› ‹nönü ekseninde büyük bir aç›kl›kla ziyaretçilerle buluflturdu¤unu belirtti. Toker, “Sergide Kurtulufl Savafl›’ndan bafllayarak, Lozan Antlaflmas›, Cumhuriyet’in ilan› ve ilk y›llar›na ait birçok belge ileri teknolojiyle taranarak dijital ortama aktar›ld›. Sergide Atatürk ve ‹smet ‹nönü’nün hayatlar›n›n kronolojisi, yaz›flmalar, telgraflar, foto¤raflar hatta kamera görüntüleri yer al›yor. Gazete ve dergi kapaklar›, mühürler, madalyalar, niflanlar, imzalanan antlaflmalar, resmi yaz›flmalar, müzakerelere ait birçok belge sergileniyor.” dedi. ‹NTERAKT‹F SERG‹ Sergi, dört ana bölümden olufluyor: “‹smet ‹nönü’nün Yaflam›”,
28
BD EYLÜL 2014
Sergide Kurtulufl Savafl›’ndan bafllayarak, Lozan Antlaflmas›, Cumhuriyet’in ilan› ve ilk y›llar›na ait birçok belge ileri teknolojiyle taranarak dijital ortama aktar›ld›. “Mustafa Kemal Atatürk ve ‹smet ‹nönü”, “Lozan Konferans› ve Antlaflmas›”, “‹smet ‹nönü ve ‹ç-D›fl Politika”. Her bölümde, konuyla ilgili görseller ve belgeler, dokunmatik ekranlarda ziyaretçilere aç›l›yor. Lozan Konferans›’n›n uzun ve tart›flmal› toplant›larla geçti¤i göz önünde bulundurularak sergi tasar›m› birbirine eklenmifl 18 masan›n oluflturdu¤u dev bir masa olarak kurguland›. Dokunmatik ekranlarla birlikte özel ayd›nlatmal› masalardan oluflan enstalasyon, sergi mekan›n›n önemli bir bölümünü kaps›yor. Masaya, yine özel ayd›nlatmal› Lozan Konferans›’yla ilgili belge, foto¤raf ve gazete örnekleriyle haz›rlanm›fl duvar panolar› efllik ediyor.
Sergideki her bölümde birer sergi klibi de yer al›yor.
L
ozan’dan Cumhuriyet’e ‹smet ‹nönü sergisinde çocuklar için de ayr›lm›fl bir bölüm var. Çocuklar› müze ve sergilere çekmeyi amaçlayan bu bölümde, sergi tasar›m› ile uyumlu dokunmatik ekran masalar›, duvar panolar› ziyaretçilere aç›l›yor. “Zamanda Yolculuk” bafll›kl› üç bilgisayar oyunu dokunmatik ekranlarda çocuklar› bekliyor. Bu bölümde ayr›ca yine çocuklar için haz›rlanm›fl Lozan Bar›fl Antlaflmas› konulu 10 dakikal›k bir çizgi film animasyon da yer al›yor. Sergi, FMV Galeri Ifl›k’ta 1 Eylül-11 Ekim tarihleri aras›nda, Pazar ve resmi tatil günleri haricinde her gün 10:00-20:00 saatlerinde gezilebilecek. FMV Galeri Ifl›k’›n adresi ise, Teflvikiye Caddesi Numara 6, Niflantafl› ‹stanbul.•
BD EYLÜL 2014
DOSYA
“Hilafet” konusunun yak›n gelecekte Türkiye’nin önemli gündem maddelerinden biri olaca¤›n› varsayabiliriz. Bu nedenle yazarlar›m›zdan Cengiz Özak›nc›’n›n A¤ustos say›m›zda yay›mlanan “Yeni Hilafet Tuza¤›” ve Sinan Meydan’›n “Halifeli¤in Kald›r›lmas›ndaki ‹ncelik: Mündemiç ve Mülga” bafll›kl› yaz›lar›n› “Hilafet”ad› alt›nda bir dosyada yay›mlamay› uygun gördük. Tümüyle farkl› görüflleri içeren bu iki yaz›y› okuyucular›m›z›n takdirlerine sunuyoruz.
Bütün Dünya XXX
Müslüman olmak baflka, Siyasal ‹slamc› olmak baflka
Otopsi Cengiz Özak›nc›
Yeni Hilafet Tuza¤›
S
iyasal ‹slamc›l›k, siyasi örgüt ya da parti kurup, öteki örgüt ya da partileri Müslümanl›k karfl›t› olarak göstererek Müslümanl›¤› ve Müslümanlar› kendi tekeline almak çabas›d›r. Cumhuriyet döneminde Siyasal ‹slamc›l›k, Hilafet’in kald›r›lmas›ndan 7-8 ay sonra, 17 Kas›m 1924’te kurulan Terakkiperver Cumhuriyet F›rkas› program›nda “Partimiz dinsel inançTerakkiperver Cumhuriyet F›rkas›n›n kurucular›. (Resimli Gazete)
lara ve düflüncelere sayg›l›d›r” ([i]) denilerek, Atatürk’ün partisinin dolayl› biçimde “dine sayg›s›z” gösterilmesiyle bafllay›p, süreç içerisinde “Bizim
BD EYLÜL 2014
partiden olmayanlar patates dinindendir” söylemleriyle, “Yeni-Osmanl›c›l›k” ve “Yeni-Hilafetçilik” fl›r›ngalar› ile günümüze dek uzanm›flt›r. Siyasal ‹slamc›l›k’›n düflünsel dayanaklar›n› çürüterek toplumu bu ak›ma karfl› uyaran ayd›nlar›m›z, her dönemde çeflitli bask› ve sald›r›lara u¤rad›lar. Ben de 1977’de 23 yafl›mda bu ak›ma karfl› çal›flmalar›mdan dolay› tutukland›m, sorgulara çekildim, iflkence gördüm, hapse at›ld›m; 12 Eylül 1980 Darbesi yap›ld›¤›nda hapisteydim; yaflam›m›n toplam 5 y›l› cezaevlerinde geçti; 1984’de özgürlü¤üme kavuflabildim. Özyaflam öykümün bu yaz›m›n konusuyla kopmaz bir ba¤lant›s› var.
12
Eylül yönetimi, pek çok yay›n›n hapishanelere sokulmas›n› yasaklad›¤› halde, “Süreç” dergisinin bir kaç say›s›n› yasaklamam›fl, o günlerde bütün ülkede solcu av› yürütüldü¤ü halde, bu “Marksist” görünümlü dergi, Metris hapishanesi kantininde sat›l›yordu. ‹lk kez 1981 y›l›nda iflte orada al›p okudu¤um bu dergide; “seküler” olarak nitelenen Osmanl› yönetim biçimine övgüler düzülüyor; Cumhuriyet döneminde uygulanan Laiklik’e veryans›n ediliyor ve Nutuk’tan al›nt›larla okuyucu Atatürk’ün ileride Hilafeti yeniden kurmak istedi¤ine inand›r›lmaya çal›fl›l›yordu. Anlafl›lan 12 Eylül döneminin Genelkurmay’›, kendi amaçlar›yla örtüflen bu görüfllerin, bu ‘sol’ görünümlü dergi arac›l›¤›yla, Atatürksever sol görüfllü tutuklular aras›nda yay›lmas›n› istiyordu. 32
Süreç dergisinin Metris Cezaevinde sat›n ald›¤›m Ekim Kas›m Aral›k 1980 tarihli say›s›. (Üstte) Süreç dergisinin Ocak fiubat Mart 1981 tarihli say›s›nda, Atatürk’ün hilafete karfl› olmad›¤›n› savunan makale. (altta)
BD EYLÜL 2014
Bu derginin kendisini “Sol” ve “Kuva-y› Milliyeci” olarak tan›mlayan yay›n kurulu yönetmeni ve baflyazar› Aytunç Alt›ndal; Atatürk’ün gerçekte hilafetten yana oldu¤u, Hilafetin gerçekte kald›r›lmay›p TBMM’de korunmakta oldu¤u, Türkiye’de laikli¤in terk edilerek Osmanl› Sekülarizm’ine geri dönülmesi gerekti¤i,.. gibi görüfllerini yaymay›, 1980’lerden 2013’te ölümüne dek sürdürdü. Onun bu görüflleri, “Solcu”, “Siyasi ‹slamc›”,
karfl›laflt›m. Osmanl›c›l›¤a, Hilafetçili¤e yönelik bu elefltirilerimi içeren ve ilk bas›m› 1999’da yay›mlanan “United States of ‹rtica 19451999” (‹blisin K›blesi) adl› kitab›mla ilgili olarak da soruflturma aç›ld›, yarg›land›m. 2003’te yay›mlanan “Dolmakalem Savafllar›” adl› kitab›m piyasaya ç›kar ç›kmaz, kendimi yine Savc› karfl›s›nda buldum; bir kez daha Alt›ndal’›n Osmanl›c› / Hilafetçi görüfllerine
“Kuva-y› Milliyeci”, “Türkçü” ve dahi “Atatürkçü / Kemalist / Ulusalc›” kesimlerden çok say›da ayd›n taraf›ndan benimsendi, savunuldu.
yönelik elefltirilerimden dolay› sorguland›m. Her yay›nlay›fl›mda hapis vs. bask› ve tehditlerle karfl›laflt›¤›m Osmanl›c›-Hilafetçili¤e karfl› görüfllerimi, ilk bas›m› 2005’te gerçekleflebilen “Türkiye’nin Siyasi ‹ntihar›: Yeni Osmanl› Tuza¤›” kitab›mda derli toplu bir biçimde ortaya koyabildim. Alt›ndal, elefltirilerimi yan›tlamak yerine, Osmanl›c› / Hilafetçi görüfllerini yaymay› sürdürdü. Hilafet makam›n› kald›ran kanunu ve Atatürk’ün hilafetle ilgili Nutuk’taki sözlerini tahrif ederek, Atatürk’ü hilafet yanl›s› ve TBMM’yi hilafetin sakl› tutuldu¤u
ay›mlad›¤› dergiyi 1981’de 12 Eylül zindanlar›nda her sözcü¤ün anlam› üzerinde durarak okumufl olan ben; Alt›ndal’›n görüfllerini,1993’de, “Kitap Gazetesi” adl› dergide “OTTOMANOMAN‹” bafll›kl› bir dizi makale yazarak elefltiren belki ilk ve belki de tek yazar oldum. Elefltirilerim yay›mlan›r yay›mlanmaz, tehditlerle
Y
33
BD EYLÜL 2014
manevi flahsiyet (tüzel kiflilik) olarak gösteren yazarlar ço¤ald›. Binlercesinden bir kaç› özetle flöyle: Aytunç Alt›ndal: “Kanunda, ‘Hilafet kald›r›lm›flt›r’ demiyor. (…) Hilafet kurumu TBMM’nin manevi flahsiyetindedir.” (23.08.2013-Hürriyet). ‹lber Ortayl›: “Atatürk Hilafeti kald›rmayacakt›. (…) Hilafet flu anda TBMM’nin flahs›nda mündemiçtir.” (12.03.2007). Abdurrahman Dilipak: “Ço¤u kifli Hilafetin kald›r›ld›¤›n› düflünse de, Hilafet kald›r›lmad›. ‹fl k›l›f›na uyduruldu, amiyane tabiriyle. 3 Mart 1924 günü kabul edilen,.. 431 say›l› Kanunun 1. maddesinden (…) ‘Hilafetin TBMM’nin manevi flahsiyetine devredildi¤i’ (…) anlam› ç›kmaktad›r.” (Yeni Akit, 04.03. 2013). Arslan Bulut: “Hilafet, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin manevi flahsiyetinde mündemiçtir. Yani Hilafet Türkiye’nin uhdesindedir.” (Yeniça¤, 01.07.2013). Sinan Meydan: “Mustafa Kemal Pafla Hilafeti kald›r›rken ‘Hilafet TBMM bünyesinde mündemiçtir’ diye bir cümle düfltü. (…) Halifelik TBMM’nin bünyesinde sakl›d›r.” (Yeniça¤, 20.05. 2012) “TBMM halifeli¤i kald›r›rken Atatürk ‘Halifelik TBMM’nin manevi flahs›nda sakl›d›r.’ diye bir madde ekletmifltir.” (03.03.2012) “Halifeli¤in kald›r›lmas›yla ilgili yasada,.. kald›r›ld› ifadesini kullanm›yorlar. Atatürk kald›rd›k demedi saklad›k dedi.” (Ulusal Kanal, 10.07.2014).
O
ysa kanun “Halife halledilmifltir. Hilafet, Hükümet ve Cumhuriyet mana ve mevhumunda esasen mündemiç oldu¤undan, 34
hilafet makam› mülgad›r.” demektedir. (Mülga = Kald›r›lm›fl). Kanun metninde, Cumhuriyet ve Hükümet kavramlar›n›n anlam›n›n, Halifelik’ten daha genifl oldu¤u belirtilmifltir.
K
anunda; “Halifelik, TBMM’ nin manevi flahsiyetinde mündemiçtir” (Türkçesi: “Halifelik, TBMM’nin tüzel kiflili¤inde içerilmifltir.”) denilmedi¤i gibi, Atatürk’ün de böyle bir sözü yoktur. Bu sözler; gerçekte 3 Mart 1924 günü, kanun önerisi TBMM’’de görüflülürken söz al›p konuflan Kastamonu Milletvekili Halit Akmansü ve onun bir cümlesini düzelten Zonguldak Milletvekili Tunal› Hilmi’ye aittir.([ii])
Kastamonu Milletvekili Halit Akmansü
Halit Bey (Kastamonu): “(…) Bendeniz bu sözü yani “mülgad›r” sözünü aç›kça söylemeyi ve kayd›n› fler’an de¤il siyaseten büyük bir mahzur telakki ediyorum.” Tunal› Hilmi Bey (Zonguldak): “O halde kapal› kaydedelim.”
BD EYLÜL 2014
Halit Bey ve Tunal› Hilmi Bey’in konuflmalar›, TBMM zab›t Ceridesi’nde. (solda) Kanunun Hilafetin ‹lgas› (Kald›r›lmas›) konulu 1. maddesi. (Resmi Ceride; 7 Nisan 1924.) (afla¤›da)
Halit Bey (Devamla): “Büyük Millet Meclisi’nin flahsiyet-i maneviyesinde, deriz. Do¤rudan do¤ruya “mülgad›r” demek hatal›d›r.” Tunal› Hilmi Bey (Zonguldak):
Zonguldak Milletvekili Tunal› Hilmi Bey
“Büyük Millet Meclisinin flahs›nda mündemiçtir.”
H
alit Bey, Tunal› Hilmi Bey ve birkaç milletvekilinin dile getirdi¤i “Hilafet TBMM’nin manevi flahs›ndad›r”, “TBMM’ nin flahs›nda mündemiçtir” gibi ibareler milletvekillerinin ço¤unlu¤unca benimsenmeyerek kanun metnine sokulmam›fl; 03.03.1924 günü yap›lan oylamada, kanun, ilk biçmiyle hiç de¤ifltirilmeksizin kabul edilmifltir. fiuras› önemlidir ve bugüne de¤in pek üzerinde durulmam›flt›r ki; kanun Meclis’te oyland›¤› 03.03.1924 tarihinden 34 gün sonra 07.04.1924 günü Resmi Gazete’de yay›mlanarak yürürlü¤e girmifltir. Meclis’teki oylamadan hemen 2 gün sonra, henüz Atatürk kanunu 35
BD EYLÜL 2014
onaylamam›flken, K›z›lay görevlisi olarak Hindistan’da Delhi’de bulunan Antalya Milletvekili Rasih Kaplan, oradan Atatürk’e gönderdi¤i 5 Mart 1924 günlü telgrafta; Hintli Müslümanlar’›n Hilafetin kald›r›lmas›na tepki gösterdiklerini, onlar›n gönüllerini yapabilmek için “Hilafet s›fat›n› TBMM’nin maneviyat›nda muhafaza etmek” gerekti¤ini, bu yap›lmayacak olursa, artan tepkiler nedeniyle Hindistan’da kalamay›p Türkiye’ye dönmek zorunda kalaca¤›n› belirtmifltir.([iii])
rak gönderdi¤i ve t›pk›s›n› Hindistan Bombay Hilafet Merkez Komitesi’ne de çekti¤i telgrafta flunlar› söylemifltir: “Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti’ nin yan›nda ayr›ca bir hilafet makam›n›n varl›¤›n›n Türkiye’nin iç ve d›fl siyasi birli¤ini çi¤nedi¤i kan›tl›d›r. Öte yandan, dünya üzerinde (bütün müslümanlar›n ba¤land›¤›) bir tek islam devleti ilkesini gerçeklefltirmek için korunmufl olan hilafet makam›n›n bu amac› hiç bir zaman gerçeklefltirilememifl, tersine, hilafet makam› müslümanlar aras›nda daima nifak ve anlaflmazl›k arac› olmufltur.”
G Hindistan’dan Atatürk’e tel çekerek, kanuna “Hilafetin TBMM’nin maneviyat›nda korundu¤u” ibaresinin konulmas›n› isteyen Antalya Milletvekili Rasih Kaplan. Atatürk, bunca iç ve d›fl bask›ya karfl›n, onay için önünde duran kanuna “Hilafet TBMM’nin manevi flahsiyetinde mündemiçtir (içerilmifltir, sakl›d›r, korunmufltur)” ibaresinin konulmas› önerilerini kesin bir dille reddetmifl; Rasih Efendi’ye yan›t ola36
örüldü¤ü üzere, Atatürk, Hilafet makam›n›n kald›r›lmas› ile ilgili kanuna “Hilafet TBMM’nin manevi flahs›nda mündemiçtir, korunmaktad›r, sakl›d›r,” gibi ibareler yaz›lmas› önerilerini, kesin bir dille geri çevirmifltir. Atatürk, Hilafetin kald›r›lmas› kanunu Resmi Ceride’de yay›mlanmadan önce Frans›z yazar Raymond Colrat’a verdi¤i demeçte, M›s›r ulemas›n›n, 10.03. 1924’te yay›mlad›klar› bildiriye de¤inerek; “M›s›r’da düzenlenecek ve çeflitli Müslüman memleketlerin temsilcilerinin bir halife seçecekleri bir kongreden söz edilmektedir. Geçerlili¤ini yitirmifl bu flerefi kabul etmek için aptal olmak laz›m. O halde hilafet ve halifeleri geçmiflin gölgesinde uyumaya b›rakal›m. ‹slam Birli¤i ak›m› sadece bir ütopyad›r.” demifltir. fiimdi, Aytunç Alt›ndal ve di¤erlerinin yazd›klar›n›, bu gerçekler ›fl›¤›nda bir kez daha okuyal›m; kanunun ve Atatürk’ün görüfllerinin nas›l tahrif
BD EYLÜL 2014
Sinan Meydan: “Mustafa Kemal Pafla Hilafeti kald›r›rken ‘Hilafet TBMM bünyesinde mündemiçtir’ diye bir cümle düfltü. (...) Halifelik TBMM’ nin bünyesinde sakl›d›r.” “TBMM’ halifeli¤i kald›r›rken Atatürk ‘Halifelik TBMM’nin manevi flahs›nda sakl›d›r.’ diye bir madde ekletmifltir.”(...) “Halifeli¤in kald›r›lmas›yla ilgili yasada,.. kald›r›ld› ifadesini kullanm›yorlar. Atatürk kald›rd›k demedi saklad›k dedi.”
Frans›z yazar Raymond Colrat’›n Atatürk’ ün hilafetin kald›r›lmas› kanunuyla ilgili demecini içeren kitab›, 1926’da bas›lan kitap, Atatürk’ün kitapl›¤›nda bulunmaktad›r.
edildi¤ini daha iyi görelim: Aytunç Alt›ndal: “Kanunda, ‘Hilafet kald›r›lm›flt›r’ demiyor. (…) Hilafet kurumu TBMM’nin manevi flahsiyetindedir.” ‹lber Ortayl›: “Atatürk Hilafeti kald›rmayacakt›. (…) Hilafet flu anda TBMM’nin flahs›nda mündemiçtir.” Abdurrahman Dilipak: “Ço¤u kifli Hilafetin kald›r›ld›¤›n› düflünse de, Hilafet kald›r›lmad›. ‹fl k›l›f›na uyduruldu, amiyane tabiriyle. 3 Mart 1924 günü kabul edilen,.. 431 say›l› Kanunun 1. maddesinde (…) ‘Hilafetin TBMM’nin manevi flahsiyetine devredildi¤i’(...) anlam› ç›kmaktad›r.” Arslan Bulut: “Hilafet, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin manevi flahsiyetinde mündemiçtir. Yani Hilafet Türkiye’nin uhdesindedir.”
ahrifatlar ortada: Gerçekte Kastamonu Milletvekili Halit Bey (Akmansü) ile Zonguldak Milletvekili Tunal› Hilmi Bey’e ait olan sözler, sanki Atatürk’e aitmifl gibi gösteriliyor; gerçekte kanun maddesine sokulmas› reddedilmifl
T
Tahrifatlar ortada: Gerçekte Kastamonu Milletvekili Halit Bey (Akmansü) ile Zonguldak Milletvekili Tunal› Hilmi Bey’e ait olan sözler, sanki Atatürk’e aitmifl gibi gösteriliyor... olan ibareler, sanki kanun metninde varm›fl gibi sunuluyor; an›lan kanun gerçekte Hilafeti kald›rd›¤› halde, Hilafeti TBMM bünyesinde koruyan bir kanunmufl gibi yutturuluyor; gerçekte hilafeti 37
BD EYLÜL 2014
kald›ran adam olan Atatürk, hilafeti TBMM’nin manevi flahs›nda koruyan adam gibi gösteriliyor. Bu tahrifatlar YEN‹-H‹LAFET TUZA⁄I’n›n her iki yan›nda da gürülmekte; hem tuza¤› kuranlarda, hem tuza¤a düflenlerde. 1977’den bu yana “Yeni-Osmanl› Tuza¤›” kapsam›nda “Yeni-Hilafet Tuza¤›”n› deflifre eden makale ve kitaplar yay›mlad›m; yaz›m›n bafl›nda de¤idi¤im gibi, yazd›klar›m›n her sat›r›n›n bedelini a¤›r bir biçimde ödedim. Yafl›m altm›fl oldu. Okuyucuya diyece¤im flu: ak›n gelecekte “Yeni-Hilafet” rüzgarlar› esecek. Bu gibi ak›mlara karfl› bugüne dek hep ayd›nlar bedel ödedi. Lütfen tahrifatlara aldan›p bu tuza¤a düflmeyin. Çünkü bu kez bedelini hepimiz, çocuklar›m›z, torunlar›m›z, torunlar›m›z›n torunlar› ve onlar›n da torunlar›, çok ac› bir biçimde öder.•
Y
cengizozakinci@butundunya.com.tr
Kaynakça: [i] T.C.F program›: "F›rka, efkâr ve itikadat› diniyyeye hürmetkard›r" (6. madde) [ii] TBMM Zab›t Ceridesi, Devre: II, Cilt: 7, ‹çtima Senesi:1 , ‹kinci ‹çtima, 3.3.1340. ‹kinci Celse. sf. 36. [iii] Türkiye Cumhuriyeti Matbuat ve ‹stihbarat Müdüriyet-i Umumiyesi Matbaa Müdüriyeti Adet 5 Mart Delhi - Ankara’da: Gazi Mustafa Kemal Pafla hazretlerine; Hilafetin Türk milletinden tecridi Müslüman memleketlerinde muhtelif tesirat ve ihtirasat uyand›racakt›r. Bunun netayicinden Türkiye de müteessir ve muzdarip olacak, emniyet-i dahiliyesi taht› tehditte kalacakt›r. Hilafeti Osmanl› hanedan›nda b›rakma¤a hiçbir lüzum ve mecburiyet yoktur. Lakin Hilafet her Müslüman millet taraf›ndan Türklerin mukaddes ve münakafla kabul etmez bir hakk› olarak telakki edildi¤i cihetle bu s›fat› Millet Meclisi’nin maneviyetinde katiyen muhafaza etmek ve onu reisinin flahs›nda temsil ettirmek laz›md›r. Ayn› mesele hakk›ndaki son haberler bizi avdet etme¤e mecbur b›rak›yor. Emr-i telgrafîlerine muntaz›r›m. Antalya Mebusu Rasih
Bilhassa bizim dinimiz için herkesin elinde bir ölçü vard›r. Bu ölçü ile hangi fleyin bu dine uygun olup olmad›¤›n› kolayca takdir edebilirsiniz. Hangi fley ki akla, mant›¤a halk›n menfaatine uygundur; biliniz ki o bizim dinimize de uygundur. Bir fley ak›l ve mant›¤a, milletin menfaatine, islâm›n menfaatine uygunsa kimseye sormay›n. O fley dinîdir. E¤er bizim dinimiz akl›n mant›¤›n uydu¤u bir din olmasayd› mükemmel olmazd›, son din olmazd›.
***
Bizi yanl›fl yola sevkeden soysuzlar bilirsiniz ki, çok kere din perdesine
bürünmüfller, sâf ve temiz halk›m›z› hep din kurallar› sözleriyle aldata gelmifllerdir. Tarihimizi okuyunuz, dinleyiniz... Görürsünüz ki milleti mahveden, esir eden, harabeden fenal›klar hep din örtüsü alt›ndaki küfür ve kötülükten gelmifltir. M. Kemal Atatürk 38
Sakl› Tarih Sinan Meydan
Halifeli¤in Kald›r›lmas›ndaki ‹ncelik
Mündemiç ve Mülga Mündemiç: Bir fleyin içinde
var olan, bulunan, sakl› olan. Mülga: Varl›¤›na son verilen,
kald›r›lan, kapat›lan. tatürk ve TBMM halifeli¤i do¤rudan “kald›r›yorum” deyip kald›rmam›flt›r. “Hilafet, hükümet ve Cumhuriyet mana ve mefhumunda esasen mündemiçtir” biçimindeki bir gerekçeyle kald›r›lm›flt›r. Bu nedenle hakl› olarak “Halifelik TBMM’de (manevi flahs›nda) sakl›d›r” yorumlar› yap›lm›flt›r. Önce, 3 Mart 1924 pazartesi günü TBMM’de yap›lan halifeli¤in kald›r›lmas›yla ilgili görüflmelerde konuflan baz› milletvekillerine kulak verelim.
A
Meclis Zab›t Ceridelerinden okuyal›m: Tunal› Hilmi Bey (Zonguldak): “Hilâfetin ilgas› deniliyor arkadafllar. Ben, hilâfetin ilgas›n› kabul etmiyorum arkadafllar. Hilâfet ilga edilmiyor. Hilâfetin makam› kald›r›l›yor. Hâlbuki hilâfet mevcuttur arkadafllar. ‹mamet de burada, hilâfet de burada.” (Bravo hay›r sesleri). fieyh Safvet Efendi (Konya): “Binaenaleyh mademki bugün hak ve adil üzere icray› Hükümet ancak cumhuriyetle kaimdir ve idare-i haz›ran›z 39
BD EYLÜL 2014
Tunal› Hilmi Bey
Halit Akmansü
da hamdolsun bir idare-i cumhuriyedir. Hilâfetin mahiyeti aklen ve mant›ken Büyük Millet Meclisinin flahs› mânevisindetamamiyle tecelli etmifl oluyor. fiu halde Dini ‹slâm›n kasdeylemifl oldu¤u hilâfetin hakikati bu Meclisi Muazzam›n flahs› mânevisinde tecelli etmekte…” Halit Bey (Kastamonu): “…Bendeniz bu son sözü yani mülgad›r sözünü aç›kça söylemeyi ve kayd›n› fler’ an de¤il siyaseten büyük bir mahzur telâkki ediyorum.” deyince, Tunal› Hilmi Bey: “O halde kapal› kaydedelim!” demifltir. Bunun üzerine Halit Bey (Devamla): “Büyük Millet Meclisinin flahsiyeti mâneviyesinde deriz. Do¤rudan do¤ruya mülgad›r demek hatal›d›r.” demifltir. Tunal› Hilmi Bey, “Büyük Millet Meclisinin flahs›nda mündemiçtir” karfl›l›¤›n› vermifltir. eclis’teki tart›flmalarda aç›kça görüldü¤ü gibi TBMM ’de fieyh Saffet Efendi, Halit Bey ve Tunal› Hilmi Bey aras›ndaki konuflmalarda “Halifelik TBMM’nin manevi
M 40
fieyh Safvet Efendi
flahs›nda mündemiçtir” ilkesi konuflulmufltur. Halit Bey’in halifelik, “aç›kça mülgad›r (kald›r›lm›flt›r) demenin hatal› oldu¤unu” belirtip “Büyük Millet Meclisi’nin flahsiyeti mâneviyesinde deriz.” demesinden sonra Tunal› Hilmi Bey’in, “O halde kapal› kaydedelim” diyerek “Büyük Millet Meclisi’nin flahs›nda mündemiçtir” demesi dikkat çekicidir. öylece Tunal› Hilmi Bey, halifeli¤in “ TBMM ’nin manevi flahs›nda” olmas›yla, “TBMM’ nin flahs›nda mündemiç” olmas›n›n asl›nda ayn› anlama geldi¤ini belirtmifltir. Yani Tunal› Hilmi Bey, “aç›kça” halifelik “mülgad›r” (kald›r›lm›flt›r) ifadesi yerine, zaten kanun maddesinde “kapal›” olarak halifelik “TBMM’nin flahs›nda mündemiçtir” denildi¤ini belirtmifltir. ‹flte halifeli¤in ilgas›/ kald›r›lmas› s›ras›ndaki “incelik” tam da burada ortaya ç›kmaktad›r. Gerçekten de halifeli¤in kald›r›ld›¤› 431 Nolu Kanun’da halifelik aç›kça “ilga edilmemifl”, Tunal› Hilmi Bey’in ifadesiyle “kapal›” olarak “TBMM’nin flahs›nda mündemiç” olarak
B
BD EYLÜL 2014
“ilga edilmifltir” (kald›r›lm›flt›r). Mesele bu kadar aç›k ve nettir.
‹
flte Halifeli¤i kald›ran kanunun metni: 3 Mart 1924, Kanun No 431: Madde 1: “Halife hal’edilmifltir. Hilafet, Hükümet ve Cumhuriyet mana ve mefhumunda esasen mündemiç oldu¤undan Hilafet makam› mülgad›r.”1 Günümüz Türkçesiyle karfl›l›¤›: Madde 1: “Halife görevinden al›nm›flt›r. Halifelik, hükümet ve Cumhuriyet’in anlam ve kavram› içinde esasen var oldu¤undan/sakl› oldu¤undan hilafet makam› kald›r›lm›flt›r.” Görüldü¤ü gibi kanun metninde sadece “Halifelik mülgad›r” denilmemifl, bununla birlikte gerekçe olarak, “Hilafet, hükümet ve Cumhuriyet mana ve mefhumunda esasen mündemiçtir” denilmifltir. Bu da Meclis’teki tart›flmalar›n, zaten kanun maddesinden kaynakland›¤›n›n ve yine kanun maddesinde karfl›l›k buldu¤unun en aç›k kan›t›d›r. Yeniden TBMM’ye dönelim: ‹lk tart›flmalardan sonra Adliye Vekili Seyit Bey söz alm›flt›r:
Seyit Bey
Seyit Bey (‹zmir): “Her fleyden evvel flu noktay› arz edeyim ki; Hilâfet hükümet demektir. Do¤rudan do¤ruya millet iflidir (…) Evvelce de söylemifltim. Hilâfet meselesi dinî olmaktan ziyade dünyevi ve siyasi bir meseledir. (…)” demifltir.2 Özetle Seyit Bey, ‹slam tarihinden, ayetlerden, hadislerden örneklerle halifeli¤in asl›nda “hükümet” oldu¤unu, Cumhuriyet hükümeti varken ayr›ca halifeli¤e ihtiyaç olmad›¤›n› belirtmifltir. Yani Seyit Bey’e göre de halifelik, esasen Cumhuriyet hükümeti içinde zaten sakl›d›r, vard›r. Atatürk de Seyit Bey’le ayn› görüfltedir. Birçok kez halifeli¤in asl›nda dini de¤il siyasi bir kurum oldu¤unu belirtmifltir. fiöyle demifltir: “Halife reis demektir; emir demektir, sultan demektir. fiekl-i hükümete göre bafl›nda bulunan adam›n almas› laz›m gelen isimlerdir.”3 “Hilafet demek idare, hükümet demektir.”4 alifeli¤in kald›ran 431 No’lu kanun 6 Mart 1924’te Resmi Gazete’de yay›mlanm›flt›r. Halifelik kald›r›ld›¤›nda görevi gere¤i baz› ‹slam ülkelerini gezip dönen Rasih Efendi (Kaplan), Müslüman ülkeler halk›n›n Atatürk’ün halife olmas›n› istedi¤ini Atatürk’e iletti¤inde Atatürk, “Siz din bilginlerindensiniz. Halifenin devlet baflkan› demek oldu¤unu bilirsiniz…” diyerek halifelik teklifini reddetmifltir.5 29 Ekim 1923’te bir Frans›z muhabire yapt›¤› aç›klamada da, “…Hilâfet demek, idare, hükümet demektir...” demifltir.
H
41
BD EYLÜL 2014
olamaz.(…) ‹flte bizim Meclisimiz ve onun içindeki kiflilerden oluflan hükümet dinin tamam›yla emretmifl oldu¤u bir flekilde ve niteliktedir. Buna karfl›n baflkaca bir Hilafet makam› söz konusu olabilir mi?”6 tatürk de Seyit Bey gibi halifeli¤in “idare”, “hükümet”; halifenin ise “devlet baflkan›” demek oldu¤unu; mevcut durumda TBMM, hükümet ve devlet baflkan› varken ayr›ca halifeye, halifeli¤e gerek olmad›¤›n› belirtmifltir. Yani Atatürk’e göre de halifelik, yeni durumda, esasen TBMM’dir, hükümettir. Ancak bu gerçe¤i, hilafetin dinsel bir kurum san›ld›¤› 1920’lerin Türkiyesinde anlatmak pek de kolay olmad›¤›ndan -Müslüman halktan gelecek tepkileri önlemek için- halifeli¤i kald›r›rken do¤rudan “Halifeli¤i kald›rd›k!” demek yerine, “Halifelik, hükümet ve Cumhuriyet mana ve mefhumunda esasen mündemiç oldu¤undan, hilafet makam› mülgad›r” denmifltir. Yani halifeli¤in “Hükümet ve Cumhuriyetin / TBMM’nin anlam ve kavram› içinde sakl› oldu¤u / var oldu¤u” belirtilmifltir. Anayasada “Devletin dini ‹slamd›r” maddesinin yer ald›¤›, din ifllerini TBMM’nin yürüttü¤ü, Türkiye’nin henüz laik olmad›¤› bir ortamda halifelik kald›r›l›rken böyle bir gerekçe ileri sürülmesi son derece do¤ald›r. Atatürk ve TBMM, halifeli¤in kald›r›lmas› gibi çok önemli bir devrimsel ad›m› atarken çok dikkatli, çok stratejik, çok ustaca hareket etmifltir. TBMM’nin, “Halifeli¤in hükümet, Cumhuriyet,
A Halifeli¤i kald›ran 431 No’lu kanun 6 Mart 1924’te Resmi Gazete’de yay›mlanm›flt›r.
Rasih Kaplan Atatürk, -bütün dünya Müslümanlar›n› bir noktadan idare eden flekilde- hilafetin olmad›¤› görüflündedir. Ona göre hilafet “flura”d›r, “dan›flma” d›r, “adaletli yönetim”dir; yani Meclistir. fiöyle demifltir: “...Peygamber bile kendili¤inden ifl yapmayacakt›. Dan›flma ile yapacakt›. (…) ‹lahi emir böyledir. Di¤er bir esas da adalet esas›d›r. fiura adaletli olacakt›r. Adaletsiz bir flura Allah’›n emretti¤i bir flura 42
BD EYLÜL 2014
yani TBMM’nin anlam ve kavram› içinde zaten sakl› oldu¤unu” belirterek “Halifeli¤i kald›rmas›” çok ince bir devrimci stratejidir. Böylece hem halifelik kald›r›lm›fl, hem de halifelik kald›r›ld›¤› için do¤acak tepkiler önlenmek istenmifltir.
“Halifelik do¤rudan kald›r›lmad›. Halifelik TBMM’de (manevi flahs›nda) mündemiçtir/sakl›d›r denilerek kald›r›ld›.” cümlesi bir “yan›ltmaca” de¤il, tarihi gerçeklere tamamen uygun bir cümledir.
alifeli¤i kald›ran kanun maddesi hakk›nda Bozok mebusu Süleyman S›rr› Bey’in flu yorumu dikkat çekicidir: “Muhterem arkadafllar kabul etti¤imiz birinci madde mucibince Halifeyi Hal'ettik. Hilâfet Makam›n›n hakiki mercii Meclisi Âli oldu¤unu, orada Hilâfet Makam› denilen bir sandalyenin ariyet/ ödünç bulundu¤unu o madde ile teyit ettik. fiimdi mesele hal’edilen halife ve hanedan›n memleketten ihrac› meselesidir.” Yani o gün o Meclis’te bulunan Süleyman S›rr› Bey, bu sözleriyle halifeli¤i kald›ran kanun maddesiyle “Halifenin görevinden al›nd›¤›n›” ve “Halifeli¤in TBMM’nin anlam ve kavram›nda yer ald›¤›n›n kabul edildi¤ini” ifade etmifltir. Peki, buradan ne ç›kar? Kanun maddesindeki ifadesiyle, “Hükümet ve Cumhuriyet mana ve mefhumunda esasen mündemiç olan” halifeli¤i bugün veya yar›n bu kanun maddesine dayanarak tekrar geri getirmek “hukuken” mümkün müdür? De¤ildir! Çünkü halifelik 3 Mart 1924’te hukuken “hal’edilmifltir”, “ilga edilmifltir”, yani kald›r›lm›flt›r.
H
3 Mart 1924 tarihli 431 No’lu Kanun’un 1. Maddesinde geçen “mündemiç (içinde sakl›/var olma) ifadesi tamamen ‹slam tarihinden, Kuran’dan, hadislerden ç›kar›lan sonuçlara dayal› ve dönemin koflullar›na özgü, stratejik nitelikte bir yorumdur. Bu yorum, halifeli¤in kald›r›lmad›¤›na yönelik hukuki bir gerekçe olarak yorumlanamaz. Bu nedenle buna dayanarak halifeli¤in yeniden diriltilebilece¤ini düflünmek çocukça bir hayaldir. “Aman ha! Bu ‘mündemiç/sakl›’ ifadesine dayanarak halifeli¤i geri getirmeye kalkarlar!” korkusu da çocukça bir korkudur. Bu korkunun etkisiyle gerçekleri çarp›tmak da bilim insanlar›na yak›flmaz. Özetle: “Halifelik do¤rudan kald›r›lmad›. Halifelik TBMM’de (manevi flahs›nda) mündemiçtir/sakl›d›r denilerek kald›r›ld›.” cümlesi bir “yan›ltmaca” de¤il, tarihi gerçeklere tamamen uygun bir cümledir. Nitekim bu cümle, halifeli¤i kal43
BD EYLÜL 2014
d›ran 3 Mart 1924 tarihli 431 Nolu Kanun’un 1. maddesine zaten neredeyse birebir yans›m›flt›r. Nitekim kanun maddesinin kabulünden sonra Süleyman S›rr› Bey, “Hilafetin as›l yerinin Meclis oldu¤unu teyit ettik” demifltir. irçok konuflmas›nda halifeli¤in “hükümet”, “yönetim” oldu¤unu söyleyen, Cumhuriyet hükümetinin/ TBMM’nin oldu¤u bir ortamda art›k halifeli¤e/halifeye ihtiyaç olmad›¤›n› belirten Atatürk, halifeli¤i kald›ran 3 Mart 1924 tarihli 431 No’lu Kanun’un 1. Maddesi’nden habersiz de¤ildir herhalde! Bu kanun maddesi Atatürk taraf›ndan da görülmüfl ve kabul edilmifltir. Hatta bu kanun maddesindeki “inceli¤in” Atatürk’ün stratejik zekâs›n›n bir ürünü oldu¤unu tahmin etmek de fazla zor de¤ildir. Antalya milletvekili Rasih Kaplan, Atatürk’e gönderdi¤i 5 Mart 1924 tarihli bir telgrafta, Hintli Müslümanlar›n hilafetin kald›r›lmas›na gösterdikleri tepkiyi önlemek için “Hilafet s›fat›n› TBMM’nin maneviyat›nda muhafaza etmek ve onu Reisin flahs›nda temsil ettirmek laz›md›r” önerisinde bulunmufltur. Atatürk bu öneriye, Rasih Kaplan’a ve Hindistan Bombay Hilafet Merkezi Komitesi’ne gönderdi¤i telgrafta yan›t vermifltir. Atatürk telgraf›n›n giriflinde aynen flöyle demifltir: “TBMM’nin kabul etti¤i kanun berveçh-i atidedir (afla¤›da gösterilmifltir). Halife hal’edilmifltir. Hilafet, hükümet ve Cumhuriyet mana ve mefhumunda esasen mündemiç (içinde/
B
44
sakl›) oldu¤undan makam-› hilafet mülgad›r (Hilafet makam› kald›r›lm›flt›r). Bu kanun metni yine tamamen mutab›kt›r (uygundur). Filhakika hilafetten maksüd hükümettir, devlettir…”7 Atatürk telgraf›n devam›nda halifeli¤in neden kald›r›ld›¤›n› anlatm›flt›r. Atatürk’ün bizzat ifade etti¤i flekliyle, “Hilafet, Hükümet ve Cumhuriyet mana ve mefhumunda esasen mündemiç (içinde/sakl›) oldu¤undan Makam-› Hilafet mülgad›r. (Hilafet makam› kald›r›lm›flt›r).” “Atatürk’ün böyle bir sözü yok!” diyenler, bu iddialar›n› kan›tlamak için Atatürk’ün telgraf›ndaki bu sözünü görmezden gelmifl, sansürlemifl, yok etmifltir! Onlar›n görmedi¤i (!) Atatürk’ün telgraf›ndaki bu sözlerini gördü¤ümüzde ortaya flu gerçekler ç›kmaktad›r: Atatürk, “Hilafeti TBMM’nin manevi flahs›nda saklamak ve Reisin flahs›nda temsil etmek gerekir”8 diyen Rasih Kaplan’a “Hilafet, hükümet ve Cumhuriyet mana ve mefhumunda esasen mündemiç (içinde/sakl›) oldu¤undan makam-› hilafet mülgad›r” biçimindeki kanun metnini hat›rlatarak, “Bu kanun metni yine tamamen mutab›kt›r (uygundur)” demifltir. ani Atatürk, Rasih Kaplan’a, halifeli¤in zaten TBMM’de “mündemiç” (sakl›) oldu¤unun kanun metninde yer ald›¤›n› hat›rlatm›flt›r. Sonra da “Filhakika hilafetten maksüd hükümettir, devlettir” diyerek de halifeli¤in hükümet, devlet oldu-
Y
BD EYLÜL 2014
¤undan, TBMM /hükümet varken halifeli¤e gerek olmad›¤›n› söylemifltir. Yani Atatürk, Rasih Kaplan’›n “Hilafet s›fat›n› TBMM’nin maneviyat›nda muhafaza edelim” önerisini birilerinin iddia etti¤i gibi- “kesin bir dille reddetmemifl”; aksine “Halifelik hükümet ve Cumhuriyetin anlam›nda esasen mündemiçtir/ sakl›d›r” fleklindeki halifeli¤i kald›ran kanun maddesinin Rasih Kaplan’›n önerisini zaten kapsad›¤›n› ima etmifltir. Atatürk’ün reddetti¤i, Rasih Kaplan’›n, “Halifeli¤in Meclis Reisi flahs›nda temsil edilmesi” önerisidir. tatürk, halife demek zaten hükümettir, hükümet reisidir, diyerek bu öneriyi reddetmifl ve kanun madde-sine de almam›flt›r. fiunu da hat›rlatay›m ki, halifeli¤i kald›ran Atatürk’ü Hilafetçi gösterenler ya bilgisiz, ya da yalanc›d›r. fiu sözler Atatürk’e aittir: “Hilafet milletimize bafl belas›d›r. Osmanl› padiflahl›¤› hilafeti almadan evvel Osmanl› devrinin en parlak safhas›n› yapm›flt›r. Fakat bu hilafet mevki’ini ald›ktan birkaç sene sonra sükû-
A
ta bafllam›flt›r. (…) Yani hilafet hiçbir fley kazand›rmam›flt›r. Birçok musibetler getirmifltir.”9 (1923)• sinanmeydan@butundunya.com.tr Kaynakça: 1- “Hilafetin ‹lgas›na ve Hanedan› Osmaninin Türkiye Cumhuriyeti Memaliki Haricine Ç›kar›lmas›na Dair Kanun”, Kanun No: 431,26 Recep 1342 ve 3 Mart 1340, Düstür, Tertip III, C.5, s. 668 (323) 2- Halifeli¤in kald›r›lmas› tart›flmalar› için bkz. TBMM Zab›t Ceridesi, ‹kinci ‹çtima, 13.1340 Pazartesi, Devre II, C.7, s. 34-67. 3- Ar› ‹nan, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün 1923 Eskiflehir-‹zmit Konuflmalar›, Ankara, 1982, s.67 4- Utkan Kocatürk, Atatürk’ün Fikir ve Düflünceleri, Ankara, 1999, s. 68 5- Gazi Mustafa Kemal, Nutuk/Söylev, C.2, 3. bas. Ankara, 1989, s. 1133 6- ‹nan, age, s. 103,104 7- Belgenin asl› Cumhurbaflkanl›¤› Arflivi, A.IV,17-a, D.68,F.18, Fotokopi 17’de.Atatürk'ün Bütün Eserleri, Kaynak Yay›nlar›, C. 16, s. 237 Komisyon, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün Hayat›, Atatürk Araflt›rma Merkezi Yay›n›, Ankara, 2011, s. 374 8- Cumhurbaflkanl›¤› Arflivi, A.IV, 17a,D.18,F.18-1, Fotokopi 16, Komisyon, Gazi Mustafa Kemal’in Hayat›, s. 373,374 9- ‹nan, age, s. 71
Atatürk Diyor ki...
"Bilhassa bizim dinimiz için herkesin elinde bir ölçü vard›r. Bu ölçü ile hangi fleyin bu dine uygun olup olmad›¤›n› kolayca takdir edebilirsiniz. Hangi fley ki akla, mant›¤a halk›n menfaatine uygundur; biliniz ki o bizim dinimize de uygundur. Bir fley ak›l ve mant›¤a, milletin menfaatine, islâm›n menfaatine uygunsa kimseye sormay›n. O fley dinîdir. E¤er bizim dinimiz akl›n mant›¤›n uydu¤u bir din olmasayd› mükemmel olmazd›, son din olmazd›." 45
BD EYLÜL 2014
YAZILARI
Türk Kad›n›
T
ürk Devrimleri, kad›nlar›m›za yeni yaflamda haklar›n›, özgürlüklerini, toplumda hak ettikleri yeri ve yaflam›n her alan›nda geliflme olana¤› verdi. Türk Kad›n›, toplumda her gün yeni bir ad›m daha at›yor. Kad›n›m›z›n toplumdaki yerini almas› sadece kanunlar›m›z›n bir sonucu de¤ildir. ‹lkelerine uymak zorunda oldu¤umuz yeni yaflam da bu zorunluluk konusunda bizi uyar›yor... Yeni Belediye kanununda kad›nlar›m›za verilen seçme hakk›ndan bahsedilirken bir muhterem flöyle diyordu: “Özgürlük gibi, Ba¤›ms›zl›k gibi güzel de¤erleri kazanmak yeterli de¤ildir. Önemli olan bu de¤erli haklardan yararlanmas›n› bilmektir. ‹yi bir silah, kullanmas›n› bilmeyenin elinde tehlikeli bir alet olur. Acaba kad›nlar›m›z kendilerine verdi¤imiz bu haklar› kullanabilecekler mi?” E¤er tarihe geçen devrim yapm›fl kifliler bu mant›¤a uymufl olsalard›; bugün siyasi, toplumsal ve düflünce alanlar›nda gördü¤ümüz bunca geliflmenin hiç birini göremezdik. Merhum padiflah Abdülhamit’e birkaç kez sorma olana¤› bulmufltum: “Kanun-u Esasi’yi niçin kald›rd›n›z?” Verdi¤i yan›t›n özeti hep flu oldu: “Çünkü millet henüz yetiflkin de¤ildi. Rüfltünü ispat edinceye kadar idareyi elimde bulundurmak laz›md›!” 46
Türk Kad›n›n›n eski durumu biraz daha onur k›r›c› bir hal alm›flt›... Türk Kad›n› maddeten vard›, fakat ona manevi bir varl›k verilmemiflti. Kad›n›m›z›n bu mahkûmiyet hakk› nedeniyle; Türk’ün terbiye ve ahlâk› toplum üzerinde etkili olam›yordu. Kad›n› ve onun terbiyesini ihmal etme yüzünden çok çektik. Devrim Yönetimi bu ac›y› devam ettiremezdi. Dünyada kad›n›n yard›m›ndan yoksun kalm›fl bir toplum düflünülebilir mi? on zamanlarda yaln›z ayd›nlar de¤il, seviyeleri o kadar yüksek olmayanlar bile analar›n›n, efllerinin ve k›z kardefllerinin o mahkûm hallerinden usanm›fllard›. Kad›nlar›m›z›n yetenekleri, onlara hak ettikleri yerlere gelmeleri olana¤›n› haz›rlad›. fiimdi Türkiye’nin her taraf›nda, tarlalarda, bürolarda, resmi ve özel kurumlarda çal›flan binlerce kad›n›n genel görüntüsü, eski zihniyetin ne kadar de¤iflti¤ini göstermektedir. Al›nlar›n›n teriyle yaflamlar›n› kazanan han›mlar›m›z, erkeklere örnek olabilecek bir dikkat ve ciddiyetle çal›fl›yorlar. Dünyada bu kadar kahraman yetifltiren Türk Anas›’na kesinlikle hak etti¤i yeri vermek gerekiyordu. ‹flte Devrimlerin yapt›¤› da budur…
S
Hâkimiyeti Milliye Gazetesi 20 May›s 1929
Atatürk’ün Dünyas› Cengiz Önal
en milletimin en büyük ve ecdad›m›n en de¤erli miras› olan ba¤›ms›zl›k aflk› ile dolu bir adam›m. Çocuklu¤umdan bugüne kadar ailevi, hususi ve resmi hayat›m›n her safhas›n› yak›ndan bilenler bu aflk›m› malumdur. Gerekti¤i zaman en büyük hediyem olmak üzere, Türk Milletine can›m› verece¤im. Gazi Mustafa Kemal Atatürk
B
Atatürk’ün Ölümünün 55 Dünyadaki Yank›lar› tatürk’ün ölümü, Türk ulusunu derin hüzünle bafl bafla b›rak›rken, bütün dünyada da büyük üzüntü yaratt›. Ölümü dünyay› böylesine etkileyen bir baflka lider hat›rlamak mümkün de¤il. Bunun çeflitli sebepleri vard›. dünyan›n en ücra köflelerinde bile böylesine üzüntülerin yaflanmas›na neden olan hususlardan ilk akla gelenlerden bir kaç›: "Türkiye Cumhuriyeti’ni tam ba¤›ms›zl›¤a kavuflturan ulusal bir kahramand›." "Bu niteli¤i ile Atatürk, esaret alt›ndaki Asya ve Afrika ülkeleri için, bir yol gösterici, bir ümit ›fl›¤› oldu."
A
"Di¤er taraftan Atatürk, istilâdan kurtard›¤› ülkesinin bir daha ayn› duruma düflmemesi, can› ve kan› pahas›na elde etti¤i ba¤›ms›zl›¤›n› son-
BD EYLÜL 2014
suza kadar koruyabilmesi için -Bat›ya ra¤men, Bat›laflma-, bir baflka deyimle ça¤dafllaflma yolunu açt›." "Türkiye’yi on befl y›l içinde, her bak›mdan tan›nmayacak kadar gelifltirerek, de¤ifltirdi ve ça¤dafl bir devlet haline getirdi." "Türkiye’yi, bar›fl ve istikrara dayal› gerçekçi bir d›fl politika ile yöneterek, düflman› olmayan bir ülke konumuna ulaflt›rd›." "Eseriyle ulusal bir kahraman, modern bir devlet kurucusu, ileri görüfllü bir devrimci ve -Yurtta bar›fl, dünyada bar›fl- siyasetinin güvenilir bir uygulay›c›s› olarak dünyan›n sayg›s›n› kazand›." olarak s›ralanabilir.
land›. Gazeteler, genellikle Atatürk’ün ülkesine olan hizmetlerini anlatmakta, özellikle onun Türkiye’yi kapitülâsyonlardan, Bat› emperyalizminden ve ortaça¤ kurumlar›ndan kurtar›p ça¤dafl, laik bir devlet kurmas›n› vurgulad›. Bu amaçla Türkiye’de hizmet etmifl olan Frans›z diplomat ve gazetecileriyle röportajlar yapt›lar. Bunlardan Kont Sforza ile yap›lan söylefli ilgi çekiciydi. Çünkü Sforza, mütareke döneminde ‹stanbul’da ‹talya Yüksek Komiseri olarak bulunmufltu ve Atatürk’ü oldukça yak›ndan tan›yordu. Daha o zamandan Atatürk’-
olay›s›yla Atatürk’ün, derin üzüntü yaratan kayb› dünyan›n her taraf›ndan hüzünlü sesler getirdi. O, Türk ulusuyla birlikte, kader birli¤i içinde bulunan bütün uluslar›n devrimci büyük lideri ve önderiydi…
D
Dünya devletlerinin taziye mesajlar› Yabanc› devletler Türkiye’nin ac›s›n›, resmi kanallardan mesajlar› ve onun cenaze törenine gönderdikleri flahsiyetler ve askerî birlikler arac›l›¤›yla paylaflt›. Ama esas yank›lar medya, sivil toplum örgütleri ve kiflisel mesajlarla kendini gösterdi. Gazete ve dergiler Türkiye’nin ulusal ba¤›ms›zl›k ve ça¤dafllaflma önderinin özelliklerini haber, yorum, röportaj ve resimlerle okuyucular›na tan›tt›. Fransa’da Paris gazetelerinde 22 haber, 25 makale ve 26 resim yay›m48
Kont Carlo Sforza ün baflar› kazanaca¤›n› öngörmüfltü. Röportajda, onun amac›n›n Bat›y› taklit etmek de¤il, Bat›ya karfl› kendisini savunmak oldu¤unu isabetli olarak de¤erlendirmiflti. Gazete yay›nlar› taflrada da devam etti. Büyük elçilikte aç›lan defteri, Fransa’n›n ileri gelen devlet adamlar›, kordiplomatik ve yüzlerce kifli imzalad›. Paris’teki elçilikler bayraklar›n›
BD EYLÜL 2014
Cezayir’den, Tunus’tan hatta Madagaskar’dan gelen mesajlar “En muzaffer evlad›n› kaybeden kardefl milletin ac›s›n›” paylaflmaktayd›. yar›ya indirdiler. Baflsa¤l›¤› dileklerinin en dikkat çekeni Frans›z kolonilerinden gelenlerdi. Cezayir’den, Tunus’tan hatta Madagaskar’dan gelen mesajlar “En muzaffer evlad›n› kaybeden kardefl milletin ac›s›n›” paylaflmaktayd›. Suriye Gazeteleri de Gazi’yi, Do¤u’nun en büyük simas› oldu¤unu belirterek, onun cesaret ve enerjisini övmekteydi. Suriye Baflbakan› Paris’te Büyükelçili¤i ziyaretle ulusal mateme candan kat›ld›klar›n› beyan etti.
dünyan›n harikulâde ve beynelmilel bir lider, ‹ngiltere’nin ise büyük bir dost kaybetti¤ini” vurgulad›. Ölüm haberi üzerine, Türkiye’nin Londra Büyükelçili¤i, taziye telgraflar›yla dolup taflt›. ‹lk telgraf emekli General Harrington’dan geldi. Mütareke döneminde ‹stanbul’daki ‹flgal Kuvvetlerine baflkomutan olan General, ‹ngiliz devlet adamlar›n›n aksine so¤ukkanl› davran›fl›yla bar›fla katk›da bulunmufltu. Kendisine büyük sevgi besledi¤i büyük lider ve devlet adam› Atatürk’ün kayb› dolay›s›yla en içten sevgi, sayg› ve sempatilerini bildiriyordu. üyükelçili¤e gelen mesajlar aras›nda çeflitli flirketlerin, bankac›lar›n, ‹ngiltere’deki Musevî cemaatinin, Londra’daki yabanc› elçilik fleflerinin, ‹ngiliz halk›n›n, üniversite ö¤retim üyelerinin, Birinci Dünya
B
Atatürk’ün ölümü üzerine d›fl bas›nda ç›kan haberlerden iki örnek
ngiltere’de ise, Kral ve hükümet dostlu¤una büyük önem verdikleri Türk Ulusu’nun u¤rad›¤› onar›lmaz kayb› dolay›s›yla en samimi baflsa¤l›¤› dileklerini Ankara’ ya ulaflt›rd›. ‹ngiliz D›fliflleri Bakanl›¤› Müsteflar› da “Kederimize bütün kalpleriyle ifltirak ettiklerini” Atatürk’ün ölümüyle “Türkiye’nin büyük bir flef,
‹
49
BD EYLÜL 2014
Savafl›’nda Türkiye’ye karfl› savaflm›fl olan ‹ngiliz ve Avustralyal› askerlerin taziye dilekleri gibi, her kesimden pek çok mesaj geldi. Mesaj sahipleri Atatürk’e olan sayg› ve hayranl›klar›n› dile getiriyorlar ve Türkiye’nin derin ac›s›n› paylaflt›klar›n› ifade ediyorlard›.
Bugünkü Pakistan, Bangladefl ve Hindistan’› kapsayan bölgede yaflayan halk, onu “Ba¤›ms›z Türkiye’ nin yarat›c›s›, Asya’n›n kahraman Milliyetçilik Havarisi” olarak benimsemifllerdi. ‹ngiliz dominyonlar› (‹ngiliz Uluslar Toplulu¤u’na ba¤l› olan ba¤›ms›z devletler) Avustralya, ‹rlanda, Kanada, Yeni Zelanda ve Güney Afrika Birli¤i de Türk hükümetine baflsa¤l›¤› dileklerini ulaflt›rd›lar. ngiltere, Atatürk’ün cenaze töreninde, Çanakkale’de Anzak kolordusu komutan› olan ve savaflta bir baca¤›n› yitiren Mareflal Birdwood ile bir askerî birlik taraf›ndan temsil edildi. Atatürk’ün ölümü ‹ngiliz bas›n›nda da genifl yank›lara yol açt›. Say›s› yüzlere varan makalelerle Mustafa Kemal’in hayat hikâyesini veriyor ve
‹ 50
onun ulusuna verdi¤i hizmetleri say›yorlard›. Bunlar aras›nda özellikle, Atatürk’ün karakter yap›s›, asker ve yönetici olarak askerî ve siyasî baflar›lar›, milliyetçili¤i ve vatan›n› zor flartlar alt›ndan ba¤›ms›zl›¤a kavuflturmas› anlat›l›yordu. Ayr›ca, Bat›’n›n bitti gözüyle bakt›¤› Osmanl› Devleti’nin y›k›nt›lar›ndan, güçlü ve kendine güvenen genç Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni yaratmas›, inan›lmaz reformlar› ile hanedan ve halifeli¤i kald›rmas›, fleriat kanunlar› yerine laik kanunlar›n konulmas› gibi hususlar da belirtiliyordu. Kad›nlar›n kafesten kurtar›l›p toplum hayat›na kazand›r›lmas›, bin y›ll›k alfabeyi de¤ifltirerek, kolay ö¤retilen Latin alfabesini getirmesi, özetle, yapt›¤› devrimlerle Türkiye’yi tan›nmayacak kadar gelifltirerek de¤ifltirmesi laik, ça¤dafl bir yönetim oluflturmas›, bölgede bir bar›fl ve istikrar yaratmas› vurgulan›yordu. azeteler “Hiç kimsenin onun kadar büyük sayg› ve derin hayranl›k yaratmad›¤›n›, Atatürk’ün ölümüyle ‹ngiltere’nin candan bir dost kaybetti¤ini” yaz›yordu. Atatürk’ün ölüm haberi ‹ngiliz imparatorlu¤unun her taraf›nda yank›lanm›flt›. Sadece Malta adas›nda yay›mlanan makale ve haberlerin toplam› 43’e ulaflm›flt›. K›br›s’ta Türk ve Rum gazeteler duyduklar› derin üzüntüyü dile getirmifller, konsolosluklar bayraklar›n› yar›ya indirmifllerdi. Seylan adas›nda Yeni Zelanda’da sayg› dolu yaz›lar kaleme al›nm›flt›. ‹ngiliz ‹mparatorlu¤u içinde ulu önderin ölümünden en fazla üzüntü duyan
G
BD EYLÜL 2014
‹ngiltere, Atatürk’ün cenaze töreninde, Çanakkale savafl›nda bir baca¤›n› yitiren Mareflal Birdwood ile bir askerî birlik taraf›ndan temsil edildi. Hindistan yar›madas›nda yaflayanlar oldu¤u anlafl›l›yordu. Bugünkü Pakistan, Bangladefl ve Hindistan’› kapsayan bu bölgede yaflayan halk, onu “Ba¤›ms›z Türkiye’nin yarat›c›s›, Asya’n›n kahraman Milliyetçilik Havarisi” olarak benimsemifllerdi. O, yapt›klar› ile yaln›z Türkiye’ye de¤il, bütün Asya halklar›na da büyük hizmetlerde bulunmufl, ülkesinde yapt›¤› reformlarla Asyal›lara da ilerleme ve ba¤›ms›zl›k yolunu göstermiflti. Atatürk’ün ölüm haberiyle Hint halk› adeta flok geçirmifl, yas tutmufltu. Ücra kasabalarda bile, çal›flmalar tatil edilmifl, 18 Kas›m günü bütün Hindistan’da “Kemal Günü” olarak an›lm›flt›. “Milliyetçili¤in babas›”, “Ça¤›n en büyük kahraman›”, “Asya’n›n kurtar›c›s›”, “Bütün Do¤u’nun iftihar kayna¤›” ve “Milliyetçili¤in gerçek ruhu” için samimi gözyafllar› ak›t›lm›flt›.
Ulusal ba¤›ms›zl›k ve ça¤dafllaflma önderinin kayb›, komflu ülkelerde de yank›lar uyand›rd›. Yunan resmî makamlar› ve bas›n› Türkiye’nin ac›s›n› paylaflt›. Gazeteler, Atatürk’ün kayb›n›n, dünya için de bir talihsizlik oldu¤unu vurgulad›. Bulgar, Romen ve Macar bas›n› onun eserini, kiflili¤ini yücelten makaleler yay›mlad›. ‹ran’da bir ay resmi matem ilân edildi. Afganistan ve Lübnan içten üzüntülerini dile getirdi. tatürk’ün ölümü dünya ve insanl›k için büyük bir kay›p olarak de¤erlendirildi. Özellikle esaret alt›ndaki Afrika ve Asya toplumlar›, onun vefat›n›, kendilerinden bir kahraman›n kayb› olarak görmüfllerdi. Atatürk’ün sonsuzlu¤a u¤urlan›fl›n›n dünyada, özellikle Asya ve Afrika’da yaflatt›¤› yank›lar, onun evrensel etkisinin en belirgin göstergesi oldu. •
A
cengizonal@butundunya.com.tr (Gelecek Ay: Atatürk ‹ngiliz Resmi Tarihinde) 51
F›rçalayarak Serdar Günbilen
52
BD EYLÜL 2014
KORKU 3
Yazar›m›z Hikmet Ulu¤bay'›n "Korku" konusunu iflledi¤i ekteki yaz›s›, ayn› konulu yaz›s›n›n bir bölümüdür. Yaz›n›n tümü yan›s›ra, yararlan›lan kitaplar›n belirtildi¤i dipnot listesini de okumak isteyen okurlar›m›z, internetteki hikmetulugbay.com sitesine baflvurabilirler. Yazan:H‹KMET ULU⁄BAY
B
uraya kadar seçti¤im görüfllerin a¤›rl›¤› korkanlar ve korkutanlar oldu. Acaba korkutmay› bir araç olarak kullananlar›n kendi korkular› yok mu? fiimdi de onlar›n korkusuna k›saca göz atal›m. Antik ça¤ Yunan filozofu, Epicurus (M.Ö. 341-279, “Kim etrafa korku salarsa, kendisi de korkusuz de¤ildir.”[24] diyor. Publilius Cyrus (1 yüzy›l) “Kendisinden çok kiflinin korktu¤u kimse, çok kifliden korkmal›d›r.” [25] demifl. Epicurus’u ve Cyrus’u flöyle anlamak gerek
Epicurus 53
BD EYLÜL 2014
herhalde, “Korku salanlar›n çevresinde herhalde dostlar› olamaz, olsa olsa dost diye tan›mlama zorunda kalacaklar› fedaileri, iflbirlikçileri ve dalkavuklar› bulunabilir. Öyle bir ortamda da korkmalar› do¤al, zira yanlar›nda bulundurduklar›n›n ne zaman ihanet edeceklerini veya arkadan vuracaklar›n› asla bilemezler.” orku salanlar›n çevresindekilerden korkmalar›na yönelik güzel bir de¤erlendirmeyi yine Montaigne’de buluyoruz. Montaigne “Tiranlar› bu kadar kan dökücü yapan nedir?” sorusunu kendi yan›tl›yor:
K
Montaigne
“Kendi güvenliklerini sa¤lama kayg›s› ve yüreklerindeki korku, kendilerine zarar verebilecek herkesi ortadan kald›rarak kendi güvenliklerini sa¤lama duygusu veriyor. Bu korkular› aras›nda kad›nlar ve kendilerini yaralayacak olanaklar da bulunuyor.”[26] Asl›nda, korku salanlar›n en büyük korkusu, korkuttuklar›n›n gün gelip “korku duvar›n›” aflabilecek olmalar›. O nedenle buna f›rsat verme54
Asl›nda, korku salanlar›n en büyük korkusu, korkuttuklar›n›n gün gelip “korku duvar›n›” aflabilecek olmalar›. mek için sürekli ve kesintisiz korku salmaya ve avazlar› ç›kt›¤› kadar ba¤›rmaya devam etmifller ve ediyorlar. 1801-1809 döneminde ABD Baflkanl›¤› görevini üstlenen Thomas Jefferson’un insanlar hakk›nda çok de¤erli bir gözlemi var: “‹nsanlar yarad›l›fllar›n›n do¤al gere¤i olarak ikiye ayr›l›rlar” diyor ve flöyle devam ediyor: “Birinci grup halka güvenmez ve ondan korkar ve bütün yetki ile gücü onlar›n elinden alarak üst tabakan›n ellerine vermek ister. ‹kinci grup kendisini halkla birlik olarak görür. Toplumsal ç›karlar›n emanet edilebilece¤i en ak›ll› kesim olmasa bile, halka güvenir, onlar› ba¤r›na basar ve onlar› en namuslu ve en güvenilir bulur. Bu iki grup insan her ülkede bulunur. Onlar, kendilerini düflüncelerindeki, konuflmalar›ndaki ve yaz›lar›ndaki özgürlük boyutu ile belli ederler.”[27] Bu gözleme iki yüz y›l sonra eklenecek bir fley bulabilmek çok zor. Yine de Jefferson’un gözleminde kat›lmad›¤›m tek nokta var.
BD EYLÜL 2014
“Halka güvenmeyip ondan korkanlar, bütün yetki ve gücü toplumun üst tabakas›na asla vermezler, aksine tek bafllar›na kendi ellerinde toplamak isterler. Üstelik korkutanlar›n çevrelerine yönelik güvensizlikleri her gün daha da artarak büyür ve flüphesini çekenlerin ödeyece¤i en ucuz maliyet ise çevreden uzaklaflt›r›lmakt›r.” ngiliz yazar Aldous Huxley (18941963) Avrupa ve Uzak Do¤u’nun yeniden bir dünya savafl›na ç›lg›nca haz›rlanmaya bafllad›¤› dönemde, 1937 y›l›nda yay›nlad›¤› ve dilimize “Sonuçlar ve Araçlar” olarak çevrilebilecek kitab›nda, toplumlar›n diktatörlerini nas›l yaratt›¤›na iliflkin çok ilginç bir saptama yapm›flt›r. “‹nsanlar Sezar’lara ve Napolyon’lara tap›nmay› sürdürdükçe, Sezar’lar ve Napolyon’lar ortaya ç›kacak ve onlar›n yaflamlar›n› periflan edeceklerdir.”[28] Huxley ayr›ca ayn› kitab›nda, demokrasi ile yönetilen ülkelerin o kimliklerini sürdürebildikleri sürece savafl maceras› içine girmeyeceklerini de ayn› güzellikle flöyle dile getirmifltir: “Modern ve yüksek teknolojili bir savafla etkin bir biçimde haz›rlanan ve giren bir ülke demokratik olmaktan ç›kar. Hiçbir ülke bir diktatör ve ona koflulsuz boyun e¤en e¤itimli bir bürokrasi taraf›ndan yönetilmedikçe modern bir savafla haz›rl›k yapmaz.”
‹
Aldous Huxley
‹nsanlar Sezar’ lara ve Napolyon’ lara tap›nmay› sürdürdükçe, Sezar’lar ve Napolyon’lar ortaya ç›kacak ve onlar›n yaflamlar›n› periflan edeceklerdir. Tanr›’n›n önünde sayg› ile e¤ilmektir.”[30] yaz›l› imifl. oktay› Russell’dan son bir al›nt› ile koyal›m: “Kimse, dünyadaki kendi yerini görme cesaretini göstermedikçe korkudan kurtulamaz ve kimse yetene¤inin elverdi¤i yüceli¤e, kendi önemsizli¤ini fark etmeden, yükselemez.”
[29]
N
Thomas Jefferson 4 Temmuz 1826 günü yaflamdan ayr›ld›¤›nda masas›nda bulunan bir ka¤›d›n üzerinde “Diktatörlere direnmek,
[31] • 55
BD EYLÜL 2014
G
enç Karikatüristler Turhan Selçuk’un izinde
Yazan: NÜKET AL‹C‹KO⁄LU
Milas do¤umlu karikatürist Turhan Selçuk’un an›s›na bu y›l 4.’sü düzenlenen Uluslararas› Turhan Selçuk Karikatür Yar›flmas›’nda, 303 sanatç› 994 eseriyle yar›flt›. ap›lan jüri de¤erlendirmesi sonucu, iki eser dereceye girerken, 9 esere özel ödül, 2 esere ise teflvik ödülü verildi. Milas Belediyesi taraf›ndan bu y›l 4. kez düzenlenen Uluslararas› Turhan Selçuk Karikatür Yar›flmas›’na 41 farkl› ülkeden 303 karikatürist 994 eserle kat›ld›. Jüri üyeliklerini Milas Belediye Baflkan› Muhammet Tokat, karikatüristler Kamil Masarac›, Marilena Nardi (‹talya), Christine Traxeler (Fransa), Menekfle Çam, Emre Y›lmaz, Latif Demirci, Milas Belediyesi Kültür Sanat Sorumlusu
Y
56
Karikatürist Turhan Selçuk’un efli Ruhan Selçuk aç›l›fl konuflmas›n› yaparken
Ersin Yeniceli ve grafik tasar›mc› Bülent Örkensoy’un yapt›¤› yar›flman›n öncesinde, onur konu¤u Ruhan Selçuk’un da kat›l›m› ile Karikatürlü Ev’in 4. kurulufl y›ldönümü kutlamalar›, Karikatürlü Ev’de Milas Sanatç›lar Derne¤i Baflkan› Mehmet Nergiz nezaretinde e¤itim gören çocuklar›n eserlerinin yer ald›¤› Genç Kalemler Karikatür Sergisi, Voltaire’in yazd›¤› ve Turhan Selçuk’un çizgileri ile hayat verdi¤i kitapta yer alan Karikatür Sergisi’nin aç›l›fllar› Milasl› sanatseverlerle Turhan Selçuk Karikatürlü Ev’in bahçesinde gerçeklefltirildi.
Ödül töreninde (Soldan sa¤a) Kamil Masaracı, Milas Belediye Baflkan› Muhammet Tokat, Ruhan Selçuk, Milas Kaymakam› Fuat Gürel. cisi, Ukrayna’dan Vladimir Kazanevsky ise üçüncüsü oldu. ‹kinci olarak belirlenen Pavel Konstantin’in ödülü ise, baflka bir yar›flmada ödül ald›¤› anlafl›ld›¤› için, yar›flma flartnamesine uygun görülmedi¤inden iptal edildi.
Y
ar›flman›n kurallar› gere¤i yeni bir s›ralama yap›lmad›. 1.’ye 3 bin dolar, 3.’ye bin dolar
Ödül töreni ve sergi aç›l›fl› gerçeklefltirildi Bu y›l 4.’sü düzenlenen Uluslararas› Turhan Selçuk Karikatür Yar›flmas› için oluflturulan seçici kurulun yapt›¤› de¤erlendirmede ise ‹stanbul’ dan O¤uz Demir yar›flman›n birin-
Sanatseverler sergiye büyük ilgi gösterdi 57
BD EYLÜL 2014
para ödülü verilirken, özel ödüller de sahiplerini buldu. umhuriyet Gazetesi özel ödülüne Recep Özcan, Milas Sanayi ve Ticaret Odas› özel ödülüne O¤uz Gürel, Obur Mizah Dergisi özel ödülüne Polonya’dan Krzysztof Grzondziel, Pozitif Grup Sigorta özel ödülüne Saraybosna’dan Bozo Stefanovic, Nezih Danyal Karikatür Vakf› özel ödülüne Hatay Dumlup›nar, Milas Sanatç›lar Derne¤i özel ödülüne S›rbistan’dan Toso Borkovic, Mu¤la Bisikletçiler Derne¤i özel ödülüne ‹talya’dan Andrea Pecch›a ve Tüm K›rtasiyeciler Derne¤i özel ödülüne ise Kürflat Zaman’›n eserleri de¤er görüldü. Milas Belediyesi Turhan Selçuk Karikatürlü Ev teflvik ödülü Emre Özsoy’a, Seriks Kalam teflvik ödülü ise Serpil Pektafl’a verildi. Jüri üyelerince yap›lan de¤erlendirme sonucunda sergilemeye lay›k görülen 35 karikatür ve ödül alan 13 karikatürle birlikte toplam 48 karikatür 16 A¤ustos günü, Turhan Selçuk Karikatürlü Ev’de haz›rlanan sergiyle sanatseverlerin be¤enisine sunuldu. Ayn› sergide, yine Milas Belediyesi taraf›ndan aç›lan resim ve heykel atölyelerinde ortaya ç›kar›lan eserlere de yer verildi. Sergi aç›l›fl›nda bir konuflma yapan Karikatürist Turhan Selçuk’un efli Ruhan Selçuk, “Hayat›m›z› ve düflünce dünyam›z› zenginlefltiren ve Turhan Selçuk’a sevgi sayg› duruflu niteli¤indeki bu kültür miras› yar›flma ve serginin oluflumunda sanata verdi¤i de¤erli
C
58
O¤uz Demir’in 1.’lik ödülü alan karikatürü katk›lar›ndan dolay› sevgili Belediye Baflkan›m›z Muhammet Tokat ve de¤erli ekibine, sevgili jüri üyelerine, de¤erli kat›l›mc›lara, eme¤i geçen tüm dostlara en inçten teflekkürlerimi ve sevgilerimi sunuyorum.” dedi. ilas Belediye Baflkan› Muhammet Tokat etkinliklere katk›da bulunan yar›flma koordinatörü Kamil Masarac›’ya, Milas Kaymakam› Fuat Gürel ise Ruhan Selçuk’a plaketlerini verdi. Yar›flman›n ödül töreni de, yine 16 A¤ustos akflam› Atatürk Kültür Merkezi’nde düzenlendi. Aç›lan karikatür, resim ve heykel sergisi, 13 Eylül tarihine kadar aç›k kalacak. •
M
Evrensel Bak›fl Aç›s› Gürbüz Evren
1915 olaylar›na iliflkin
Ermeni iddialar› ve ölüm nedenleri Birinci Dünya Savafl›'n›n sonlar›na do¤ru birçok cephede savaflan Osmanl› ordusu Anadolu topraklar›nda, özellikle Do¤u vilayetlerinde hiç beklemedi¤i bir durumla karfl› karfl›ya kalacakt›. smanl› vatandafl› olan Ermeniler, bölgede ilerleyen Rus ordusuna kat›larak, erkekleri askere gitmifl savunmas›z Türk ve di¤er Müslüman ailelere sald›r›p, kad›n, çocuk, yafll›, genç demeden katlediyordu. Birçok yerde de isyanlar ç›karan Ermeni komiteleri, ‹stanbul'daki Osmanl› Hükümeti'nin uyar›lar›na ald›r›fl etmiyordu. Mart 1915'te Van'a giren Rus or-
O
dusunun saflar›ndaki Ermeniler, kentte geride sadece 1500 Türk kalacak flekilde büyük bir katliam yapt›. Bu barda¤› tafl›ran damla oldu. Geliflme üzerine Osmanl› Hükümeti, ‹stanbul' daki Ermeni Patri¤i, Ermeni milletvekilleri ve Ermeni cemaatinin önde gelenleri ile bir toplant› düzenledi. Ermeni komitelerinden, Do¤u Anadolu'da 6 vilayetteki katliamlar›na ve Ruslarla iflbirli¤ine son vermelerini 59
BD EYLÜL 2014
isteyen Osmanl› yöneticileri, aksi takdirde baz› önlemler al›naca¤› uyar›s›nda bulundu. una ra¤men isyan ve katliamlar devam edince, Osmanl› Hükümeti, önce 24 Nisan 1915’te Ermeni komitelerinin önde gelen 250 yöneticisini Ankara ve Çank›r›’ya sürgüne gönderdi. Ard›ndan da, 27 May›s 1915 tarihinde isyan bölgelerinde yaflayan Ermenileri, Tehcir'e yani Zorunlu Göç ve ‹skana tabi tuttu. Van, Erzurum, Diyarbak›r, Elaz›¤, Bitlis ve Sivas'taki Ermeniler, ‹mparatorlu¤un baflta Suriye olmak üzere güney eyaletlerine gönderildi. Kendi topraklar›n› ve insanlar›n› korumak isteyen her devletin alabilece¤i bu önlem, y›llar sonra karfl›m›za Ermeni soyk›r›m› ad› alt›nda ç›kacakt›r.
B
Kendi topraklar›n› ve insanlar›n› korumak isteyen her devletin alabilece¤i bu önlem, y›llar sonra karfl›m›za Ermeni soyk›r›m› ad› alt›nda ç›kacakt›r.
Soyk›r›m iftiras›n›n tarihi arka plan›n› özetledikten sonra konuya girebiliriz. Türkiye ise 24 Nisan 2015 yaklaflt›kça, b›rak›n herhangi bir karfl› haz›rl›¤›, geliflmeleri izlemekle yetiniyor. Soyk›r›m iftiras›na karfl› ›srarla yaz›yorum, Ermeni lobileri ve destekçilerine karfl› kullan›labilecek bilgi ve belgeleri kamuoyuna sunuyorum. Ama bu konuda bir devlet politikas› bulunmad›¤› için, zaten bir avuç olan araflt›rmac›, uzman, tarihçi ve bilim insanlar› yaln›z b›rak›l›yor, çal›flmalar›m›z, önerilerimiz dikkate al›nm›yor. Görünen o ki, her zaman oldu¤u gibi yine ifl iflten geçtikten sonra günü kurtarmak için bir fleyler yap›lmaya çal›fl›lacak. rmeni lobileri, dönemin Osmanl› yönetiminin 27 May›s 1915 tarihinde ald›¤› Tehcir yani Zorunlu Göç ve Yer De¤ifltirme karar›n›n uygulanmas› ile birlikte, 1,52 Milyon Ermeni’nin öldürüldü¤ünü iddia eder. Birçok belge göstermifltir ki, o dönemde hayat›n› kaybeden Türklerin say›s› Ermenilerden çok daha fazlad›r. Amac›m›z ölüleri ve ac›lar› yar›flt›rmak de¤il, sadece Ermenileri dikkate alan ve ölen di¤er Osmanl› vatandafllar›n› yok sayan anlay›fl›n ne denli yanl›fl oldu¤unu ortaya koymakt›r. Gerçekleri anlatmakt›r. Osmanl› arfliv belgelerine göre, Haziran 1915 ile fiubat 1916 aras›nda yaklafl›k 428 bin Ermeni Zorunlu Göç’e tabi tutulmufltur. Kafileler halinde baflta Suriye olmak üzere Os-
E
BD EYLÜL 2014
manl›’n›n güney eyaletlerindeki topraklar›na ulaflan Ermenilerin say›s› yaklafl›k 382 bindir. Bu verilere göre, yaklafl›k 56 bin kifli yolda hayat›n› kaybetmifltir. Yine Osmanl› arfliv belgelerine göre söz konusu ölümlerin bir bölümü, ErzurumErzincan yolundan, Tunceli civar›ndan, Mardin bölgesinden geçen kafilelere yönelik sald›r›lar s›ras›nda yaflanm›flt›r. Bu sald›r›lar›n ise soygun ve intikam amaçl› oldu¤u belirtilmifltir. Soygunlar›n da, aralar›nda çok say›da Ermeni’ nin de oldu¤u asker kaçaklar›n›n yan› s›ra Kürt afliretleri taraf›ndan yap›ld›¤› vurgulanm›flt›r. Kafilelerdeki Ermenilerin yükte hafif pahada a¤›r eflyalar› yani alt›n ve mücevherleri oldu¤unu bilen eflk›yalar›n, soyduklar› insanlar› öldürerek, cesetlerini nehirlere, derelere, çukurlara att›¤›n› kay›t alt›na alm›fl çok say›da belge de vard›r. ay›tlar, ölümlerin büyük bir bölümünün ise baflta tifo ve dizanteri olmak üzere salg›n hastal›klardan kaynakland›¤›n› da göstermektedir. Kafilelerin salg›n hastal›klarla bo¤ufltu¤unu anlatan yerli yabanc› birçok belge ve flahitlik vard›r. Ermenilerin topland›¤› kamplardan birinin bulundu¤u Konya’da valilik, salg›n hastal›klara dikkat çekmifl, al›nan önlemlerin yetersizli¤inden yak›nm›flt›r.
K
As›ls›z iddialara bir örnek: Vereshchagin adl› ressam taraf›ndan yap›lan tablodaki kafataslar›n›n Türklerin öldürdü¤ü Ermenilere ait oldu¤u iddia edilmifltir. Oysa tablonun yap›ld›¤› 1871-1872 y›llar›nda Türklerle Ermeniler arasnda hiçbir problem yoktu. Kress Von Kressentein ve Goltz Pafla gibi Almanlar, flahit olduklar› salg›n hastal›klar› kay›tlara geçmifltir. Relief Society adl› Amerikan kuruluflu baflta olmak üzere baz› uluslararas› yard›m kurulufllar›, salg›n hastal›klarla mücadele için Ermenileri tedavi alt›na alm›fl, yollarda açt›¤› sa¤l›k merkezlerinde hastalara hizmet vermeye çal›flm›flt›r. Osmanl› devletinin önde gelen isimleri de, salg›n hastal›klar nedeniyle yaflanan ölümler üzerine harekete geçmifltir. ‹çiflleri Bakanl›¤›’ndan Halep’ teki Osmanl› yetkililerine gönderilen 12 Ekim 1915 tarihli telgrafta, hastal›klara karfl› al›nacak önlemler s›ralanm›flt›r. 61
BD EYLUL 2014
Salg›n hastal›klara karfl› Ermeniler için Halep’te kurulan hastanenin bafl›na, yine bir Ermeni olan Dr. Altunyan atanm›flt›r.
Örne¤in Joseph Pomiankowski, Osmanl› ‹mparatorlu¤u’nun çöküflü adl› kitab›nda, “Her türlü temizlik flartlar› ve sa¤l›k hizmetlerinden yoksun bulunan Ermeni kafileleri, gittikleri yerlere üzerlerindeki bulafl›c› mikroplar› da tafl›m›fllard›. Kafileler, u¤rad›klar› bölgelere yaklafl›k 1 milyon Müslüman’›n ölümüne neden olan lekeli humma hastal›¤›n›n mikrobunu da b›rakarak gitmifllerdir” demektedir. ir Osmanl› belgesine göre 1914-18 aras›ndaki Birinci Dünya Savafl› s›ras›nda askere al›nanlar›n say›s› 2 milyon 850 bin civar›ndad›r. Savafl›n sonuna gelindi¤inde, 1918 y›l›nda, elde kalan asker say›s› sadece 60 bindir. Askerin önemli bir k›sm› savaflta flehit düflmüfl, bir bölümü esir kamplar›na götürülmüfl,
B Yine ordu komutan› Cemal Pafla, hem askerleri aras›ndaki hem de Ermeniler aras›ndaki salg›n hastal›klar nedeniyle acil tedavi merkezleri kurmufl, ancak hastal›klarla mücadelede yetersiz kal›nd›¤›n› kabul ederek, bundan büyük üzüntü duymufltur. Salg›n hastal›klara karfl› Ermeniler için Halep’te kurulan hastanenin bafl›na, yine bir Ermeni olan Dr. Altunyan atanm›flt›r. rmeni kafileleri salg›nlardan k›r›l›rken, hastal›klar› geçtikleri bölgelere tafl›yordu. Hastal›klar sadece yerel halkta, Türk ve Müslüman di¤er unsurlarda de¤il, ayn› zamanda Türk askerleri aras›nda yay›lm›fl, yüzbinlerce can alm›flt›r.
E 62
Hollandal› tarihçi Erik Jan Zürcher
BD EYLÜL 2014
yüzbinlerce asker de, ya salg›n hastal›klara yakalanarak ya da açl›ktan dolay› hayat›n› kaybetmifltir. Bu bilgi de, salg›n hastal›klar›n savafl flartlar›nda ne denli etkili oldu¤unu göstermesi bak›m›ndan önemlidir. ollandal› tarihçi Erik Jan Zürcher de, Dünya Savafl›’nda Osmanl› Askerinin Tecrübeleri adl› kitab›nda, salg›n hastal›klara dikkati çekerek, özetle “Bit yumurtalar›, elbiselerin ve eflyalar›n aras›nda tafl›n›yor, tifüs hastal›¤›n›n yay›lmas›na neden oluyordu. Bu sadece sürgüne gönderilen Ermenileri de¤il, geçtikleri yerlerdeki halk› ve di¤er Müslüman muhacirlerin de ölümüne yol aç›yordu” demektedir. Ermeni nüfus aras›ndaki ölümlerin hat›r› say›l›r bir bölümü ise ›srarla dikkatlerden kaç›r›lmaktad›r. Bu önemli ayr›nt› maalesef çok s›k dile getirilmedi¤i içindir ki, ölü say›s› üzerinden yap›lan propaganda hep etkili olmufltur. Ermeni Zorunlu Göçü karar› aç›kland›¤›nda, Do¤u Anadolu’ nun 6 vilayetindeki (Erzurum, Van, Elaz›¤-Harput, Sivas, Bitlis ve Diyarbak›r) Ermenilerin önemli bir bölümü, Rus ve Frans›z Ordular›na gönüllü olarak kat›lm›fllard›r. Bunlar›n bir k›sm› savaflta ölürken, büyük bir k›sm› da, geri çekilen Rus ve Frans›z ordular› ile birlikte, Rusya ve Fransa’ya gitmifltir. Onbinlerce Ermeni de, Amerika Birleflik Devletleri’ne gitmifltir. Söz konusu ülkelerin vatandafll›¤›na geçen bu Ermenilerin say›lar› konusunda net bir veri yoktur. Ancak günümüzde onlar›n vatandafll›¤a geçmifl torunlar›-
H
n›n say›lar› milyonlarla ifade edilmektedir. Bugün Amerika Birleflik Devletleri’ndeki yaklafl›k 1 milyon kiflilik Ermeni toplumu ve Fransa’daki yaklafl›k 600 bin civar›ndaki Ermeni toplulu¤u, Tehcir’in hemen öncesi ya da sonras› Osmanl› topraklar›n› terk edenler taraf›ndan oluflturulmufltur. Dünyada en çok Ermeni’nin yaflad›¤› kentlerden biri de Marsilya’d›r. Fransa’n›n bu liman kentinde günümüzde 100-150 bin Ermeni yaflamaktad›r. Bu topluluk, Birinci Dünya Savafl›’n›n sonunda Osmanl› topraklar›n› iflgal eden Frans›z ordusuna gönüllü olarak kat›lan, ancak Frans›zlar›n çekilmesi üzerine bölgede kalamayacaklar›n› anlayarak gemilerle Marsilya’ya kaçan Ermeniler taraf›ndan oluflturulmufltur. Ermeniler aras›ndaki salg›n hastal›klar›n etkisi uzun y›llar devam etmifltir. Gemilerle gelen Ermenilerin tafl›d›¤› hastal›klardan baz›lar› Marsilya’da da yay›lmaya bafllay›nca, Fransa’da önlemler al›nm›flt›r. lümcül hastal›klardan birini tan›mlamakta zorluk çeken Frans›z doktorlar, buna, “Ermeni Hastal›¤›” anlam›na gelen “Maladie Armenienne” ad›n› vermifltir. Hastal›klardan ölümler, soygunlarda, intikam amaçl› bask›nlarda hayat›n› kaybedenler, gönüllü ülkeden ayr›lanlar, Frans›z ve Rus ordular›na destek olduklar› için savafl›rken ölenler, sa¤ kal›p kaçanlar çok önemli say›larla ifade edilmektedir. Konuyu yazmaya ve soyk›r›m iftiras›ndaki yalanlar› ortaya koymaya devam edece¤iz. •
Ö
gurbuzevren@butundunya.com.tr 63
fiimdiki Zaman Can Pulak
Demirel’le birkaç saat
S
iyasi hayat›m›zda Süleyman Demirel’in seçkin bir yeri vard›r. Mücadeleci, pes etmeyen, darbelere ra¤men dik durabilen, 6 defa gidip 7 defa gelen bir liderdir o… Seveni de, sevmeyeni de çoktur Demirel’in. Ama millet, art›lar› eksilerinden çok fazla oldu¤u için flimdi sayg›yla an›yor onu. Hele
günümüz liderlerini görünce, insan›n koflup sar›las› geliyor Demirel’e. Baflbakanl›¤› da, Cumhurbaflkanl›¤›n› da baflar›yla yapt›. Zaman zaman 64
siyasi mücadelenin dozunu kaç›rd›ysa da, rakiplerine karfl› dikkatli ve sayg›l› davrand›. Kimseye hakaret etmedi, kimseyi küçük görmedi, kin tutmad›. Anayasaya ve yasalara sadakati, ülkenin tek bir çak›l tafl›n› bile gözden ç›karmamas›, Türk’lü¤ü ve bayra¤› yere düflürmemesi, milli de¤erlerimize sahip ç›kmas›, alk›fllanacak özellikleri olarak dikkati çekti. Ayr›ca mühendisli¤ini iyi kullanmas›, Anadolu’yu barajlarla süslemesi, su ve yol sorunlar›n› önemli ölçüde çözmesi, milletin takdirini kazand›. Çoban Sülü, barajlar k›ral› ve baba gibi s›fatlar› hakk›yla tafl›d› ve köyden ç›k›fl›n› hep iftihar vesilesi olarak tan›mlad›. Asl›nda Demirel’le ilgili yaz›lacak çok fley var. Ama ben, geçmiflin muhasebesini yapmaktan çok, 21 sene sonra can dostum Ali fien sayesinde siyasetin bu dev ç›nar›yla birlikte yedi¤i-
BD EYLÜL 2014
miz yemekten bahsetmek istiyorum. Demirel siyasette nas›l bir efsaneyse, Ali fien de sadece sporda, futbolda de¤il, dostlukta ve vefada da bir efsanedir. Dostlar›n› görevlerinden ayr›ld›ktan sonra daha çok arar, sorar, ilgilenir. Bu hafta Demirel’i Bodrum’ da a¤›rlad›. Geçen hafta 98 yafl›na giren Kenan Evren’i unutmad›, Bodrum’dan Ankara’ya yafl günü pastas›n› yollad›. ‹flte böyle vefal› bir insand›r Ali fien...
D
emirel flerefine evinde verdi¤i davete ve sonra bal›kç› Sait’teki akflam yeme¤ine beni de davet etti. 21 sene sonra karfl›laflt›¤›m 90 yafl›ndaki Demirel’in haf›zas› hâlâ müthifl güçlüydü. Yavuz Donat’la ikimizi bir arada görünce, “yine dip dibeler. Bunlar birbirinden hiç ayr›lmaz” dedi. Mehmet Barlas’la sohbet etti, ilginç fleyler söyledi. Gelece¤e yönelik tahminler yapt›, hep ölçülü davrand› ve hep devlet adam› kimli¤ine uygun seviyeli sözler sarfetti. Kendisinden izin almad›¤›m ve özel sohbette söylenen fleyler oldu¤u için, anlatt›klar›n› yazmayaca¤›m. Ancak Türkiye’nin gelece¤i için umudunu ve moralini kaybetmedi¤ini belirtmekle yetinece¤im. Ali fien’in davetinde ‹smet Sezgin, Nahit Mentefle, Zincirbozan’dan kader arkadafl› CHP’li Celal Do¤an, yine CHP’nin baflar›l› Spor Bakan› Fikret Ünlü, Mu¤la’n›n büyükflehir Belediye Baflkan› Dr. Osman Gürün, Demirel’i siyaset yolculu¤unda hiç yaln›z b›rakmayan AP Gençlik Lideri Taylan Bilgen, vefal› dost Orhan Keçeli,
Gelece¤e yönelik tahminler yapt›, hep ölçülü davrand› ve hep devlet adam› kimli¤ine uygun seviyeli sözler sarfetti. Süleyman beyi iç ve d›fl uçak yolculu¤unda tafl›yan THY’nin ünlü bafl pilotu Haluk Sezener ve daha pek çok ünlü flahsiyet vard›. Türk siyasetinin bu dev ç›nar›yla geçirdi¤im birkaç saat, beni geçmifle götürdü. Geride b›rakt›¤›m›z elli y›l, (yani yar›m as›r)bir film fleridi gibi geçti gözümün önünden. Gürsel’li, ‹nönü’lü, Demirel’li, Bölükbafl›’l›, Ecevit’li, Özal’l› y›llar… Türk bas›n› Türkiye’yi Demirel’in yurt gezileri sayesinde tan›d›. Dünyay› ise rahmetli Turgut Özal’la yapt›¤› d›fl seyahatlerle... er iki liderin de Türk bas›n›na yapt›¤› de¤erli katk›lar unutulmaz. Keflke siyasette rakip olacaklar›na, birlikte çal›flma imkan› yaratsalard› da, Türkiye’yi uçursalard›. Birlikte çal›flma teklifini ve (Demirel Cumhurbaflkan›-Özal Baflbakan) önerisini Ekrem Ceyhun, Süleyman beye götürmesine ra¤men, maalesef kabul görmedi. E¤er kabul edilseydi, ülkemiz bugün bambaflka bir durumda olurdu. •
H
canpulak@butundunya.com.tr 65
Büyük Yap›tlar›m›z Konur Ertop
Bekir Y›ld›z, 1960’lar›n Türkiye’sini Anlat›yor
Bir ucu Harran’da bir ucu Almanya’daki sahipsizler fianl›urfa’da do¤an Bekir Y›ld›z o yöredeki halk›n sorunlar›n› yak›ndan tan›m›flt›. Bir süre Almanya’da çal›flt›; oradaki Türk iflçilerin yaflam›na tan›kl›k etti. Bu gözlemleri yap›tlar›na kaynak oldu. lk kitab›, Türkler Almanya’da ad›ndaki roman›yd›. Yurt d›fl›na iflçi göçünü, oraya gidenlerin türlü s›k›nt›lar›n›, bu arada uyum sorunlar›n› baflka kitaplar›nda da anlatt›.
‹ 66
BD EYLÜL 2014
Ama onun yap›tlar›nda as›l, güneydo¤u Anadolu’yla ilgili çarp›c› gerçekler dikkat çekiciydi. Gelenekgöreneklerin etkisi, koyu bilgisizlik, ça¤d›fl›, ak›l d›fl›, ahlak anlay›fl›, köylerde a¤a bask›s›, ac›mas›z yaflama koflullar›n›n bütün bu çevreyi k›sk›vrak kuflatt›¤› gösteriliyordu. Beslendi¤i bu ac›l› dünyay›, o yöreden uzaklafl›nca nas›l daha yak›ndan kavrad›¤›n›, niçin oralar› anlatmaya yöneldi¤ini kendisinden ö¤reniriz: “Benim kahramanlar›m, normal bir yaflama olana¤›n›n ucundan bile tutamam›fl köylülerdir. Fakirlik, bir yana, düzenli bir yaflant›ya eriflme umutlar› da yoktur. Birbirlerini yerler. ‹lkelin ilkeli anlay›fllarla donat›lm›fllard›r. Bizim taraflar› iyi verebilmiflsem bu, Harran Ovas›’nda do¤mufl
Bekir Y›ld›z’›n ilk kitab› Türkler Almanya’da
olmam kadar Almanya’y› görmüfl olmamla da ilgilidir. Almanya’da dört y›l çal›flt›m. Do¤um yerimin sorunlar› kafamda flimflek gibi çakt› oradayken.” nlatt›klar› çarp›c›yd›. Anlat›m› da neredeyse “edebiyat d›fl›” denebilecek ölçüde yal›nd›. Söz sanatlar›na, imgelere, benzetmelere yüz vermiyordu. Bunu da, “Ben ‘Kaçakç› fiahan’› yazd›¤›mda edebiyat nedir, roman, hikâye nas›l yaz›l›r… bunlar›n üzerinde düflünmüyordum. Toplumcu gerçekçi edebiyat›n, biçimci edebiyat›n filan kurallar›n› bilmiyordum. Büyük bir içtenlikle fluna inan›yordum: Ben bu insanlar›n sorunlar›n› yazarsam, her fley de¤iflecek,” diye aç›klam›flt›. Bu konuda, flunu anlat›r: “Bir gün dolmuflla Taksim’e ç›k›yordum. Önde iki arkadafl oturuyordu. Biri ötekine uzunca bir fleyler anlatt›. Sonunda dinleyen s›k›ld›. ‘Hikâyeyi b›rak da arkadafl, ne demek istiyorsun onu bana söyle,’ dedi. Ben de hikâyeye hep böyle yaklaflt›m. Yani hikâyeyi hikâye olmaktan kurtarmaya çal›fl›yorum. Gerçekleri yo¤urup dinamit haline getirmeye çal›fl›r›m. Okundu¤unda bu dinamitin mutlaka patlamas›n› isterim okuyan›n kafas›n›n içinde.” 1960’larda Güneydo¤u’daki yaflam sorunlar› onun yap›tlar›na türlü ayr›nt›lar›yla yans›m›flt›r. Nizip’te kaynaflan kaçakç›lar› küçücükken tan›m›flt›. Gerçekleri yalan dolana sapmadan apaç›k anlatm›flt›r: Babas›n›n polis oldu¤unu, çarfl›daki kaçakç›lardan rüflvet ald›¤›n›, yoksul
A
67
evlerine giren ekmekte onlar›n da pay› oldu¤unu kendisinden ö¤reniriz. ‹flte fiahan da Nizip çarfl›s›nda gördü¤ü kaçakç›lardan biriydi. ahan’›n serüvenini anlatt›¤› öyküsü, bir kitab›na ad›n› vermifltir. Bu kitab› 1971’de, Sait Faik Hikâye Arma¤an›’n› da, Bilge Karasu ile paylaflm›flt›. Öyküde, Ancakent köyünden fiahan biraz para yap›p kaçakç›l›ktan elini ete¤ini çekmeyi tasarlamaktad›r. Halep’e son gidiflinde
fi
ailesi de ona sahip ç›kamaz: “Ölenin kim oldu¤unu ele vermemek yasalar›nda vard› çünkü. Ölen kaçakç›n›n evi aranmas›n, soyu mimlenip ikide bir sorgu sualin a¤z›na sürülmesin diye.” Jandarman›n yan›ndan, bafl›n› çevirip “Heç görmemiflem… Töbe ki görmemiflem…” diye uzaklaflanlar aras›nda fiahan’›n ac›l› efli de vard›r: “Üzerine at›lmak, ‘Heyva¤’ diye dövünebilmek için can›n› bile vermeye haz›rd›. Fakat akl›na çocuklar› düflüyor, onlar›n gelece¤i, h›s›mlar›n›n ekmek paras›na kan do¤ramaya cesareti k›t geliyordu. Boynu bükük, tek göz dam›na do¤ru, ya¤ içmifl gibi yürüdü.” eceleyin, karakolun yak›n›na b›rak›lm›fl cesede gizlice yaklaflan umars›z babas›, kanl› ölünün a¤z›n› aralayarak alt›nlar› al›r. “Kaçakç› fiahan” kitab›ndaki öteki öyküler Harran’dan Almanya’ya uzan›rken özellikle köy yaflam›nda ça¤d›fl› kalm›fl al›flkanl›klara, toplum bask›s›na, bilgisizlik yüzünden kad›n›n nas›l ezildi¤ine parmak basar. Güzel Parmaklar adl› öyküde, bir haftal›k gelin Elif, kocas›n›n getirdi¤i kaçak tütünü sarmas›n› komflusu Ayfle Bac›’dan ö¤renmeye çal›fl›r. Beceremeyince komflu kad›n becerikli elleriyle sigaralar› sar›p Elif’e verir. Olanlar› akflam gelince ö¤renen Ayfle Bac›n›n kocas›, kad›n› bay›lt›ncaya dek döver. Nedenini de flöyle aç›klar: “…Yar›n ne olacak, bilmez misin? O pezevenk kahveye gidecek. Efline dostuna c›gara ikram edecek.
G
kazand›klar›n› iki alt›na çevirip kesesine yerlefltirmifltir. S›n›r› geçerken may›na basmaktan kurtulamaz. Can verirken de, köyden ayr›lmadan önce babas›na söyledi¤ini yapmay› baflar›r: Alt›nlar›n› difllerinin aras›na s›k›flt›r›r. Jandarmalar, kimli¤ini saptamak için cesedini köye getirdiklerinde, ceza görmekten korkan köylüler gibi kendi 68
BD EYLÜL 2014
O pezevenkler de al›p yakacaklar. Duman iyi gelecek. Duman üstüne duman. C›garaya bak›p ne güzel sar›lm›fl diyecekler … Ya herif, o zaman derse, Kuyumcu Osman’›n kar›s› sarm›fl diye…”
yolunmufl tüylerinin a盤a vurdu¤u ç›plak bedeni yer yer titriyordu.” Gaffar ile Zara öyküsünde, a¤an›n köye traktör getirmesiyle iflsiz kalan Gaffar’›n Almanya’ya gitmek üzere yola ç›k›fl› anlat›l›r. A¤a ac›mas›zd›r. Toprak reformuyla köylüye da¤›t›lan topraklar›, tehditlerle ellerinden alm›flt›r. El koydu¤u topaklar› üzerindeki insanlarla birlikte satar. Köydekilerin tümünün kendisi için çal›flmas›n› ister.
üyük Yas öyküsü dü¤ün evinde iki arkadafl aras›nda meydana gelen kanl› bir olay› aktar›r: fiehmuz ile Nevres içki sofras›nda gösterifl için silahlar›n› atefllerken Nevres’in silah› patlamaz. Arkadafl›n›n alaylar›ndan kurtulmaya çal›flan Nevres, elindeki silah› A¤a ac›mas›zd›r. kurcalarken fiehmuz’u vurur. Toprak reformuyla köylüye fiehmuz’un efli Gülsün, ölen kocas›na ba¤l›l›¤›n› göstermek da¤›t›lan topraklar›, tehditlerle için töreye göre, bütün saçellerinden alm›flt›r. El koydu¤u lar›n› yolmak, saçlar› uzay›ncaya de¤in de evden ç›kmamak topaklar› üzerindeki insanlarla zorundad›r: birlikte satar. “Saçlar›n› tutam tutam kopar›p ölünün üzerine att›. K›nal› saçlar beyaz çarflaf›n üzerine düfltükçe, Gaffar’›n hemencecik yap›fl›p kalm›yor, henüz gitmek istemesi törelere de a¤aya da canl›l›¤›n› yitirmemifl saçlar, k›vr›l›p karfl› gelmektir. Ancak onun tasar›lar› hareketle-niyordu bir süre.” büyüktür: “… Ben büyük bir ifl peflindeyem. Traktör alaca¤am, yurduma ›rhl› fiam› öyküsünün Nizip’e dönüp yeri gö¤ü süreca¤am. Para, ba¤l› Kertufle köyünde geçti¤i sana olacak zibil. Ondan sonra bu belirtilir. Vakkas Emmi ile damda kim oturur. Aht›m olsun, a¤aya Kuflçu Mansur gökyüzünde kufl inat, bösböyük bir ev yapt›raca¤am yar›flt›r›rlar. Birbirlerini çekemeyen ve de hayad›nda hayvanlar için bile iki kufl merakl›s›, kapal› köy çevresi odalar olacak.” içinde gelip geçmifl eski olaylar›n da Gaffar düflündüklerini a¤aya da etkisindedir. Ac›mas›z Mansur, öcünü aktarmaktan çekinmez: “Bu gidifl bir Vakkas’›n umut ba¤lad›¤› “Z›rhl› mecburiyettir. Traktörü karfl›m›za bir fiam›” adl› kuflu canl› canl› yolarak sancak gibi sen dikmedin mi? ‹tibar›alacakt›r: “Gö¤sü üzerine düflen kuflun m›z› s›f›ra gene sen düflürmedin mi? güzel bafl› topra¤a batt›. Tavuk gibi Ve de yi¤it iflini elimizden al›p
B
Z
69
traktörün a¤z›na atmad›n m›? Gideca¤am, hem döndü¤ümde senin gibi topra¤›m olacak.” Ancak, pek be¤enilen bu öyküsünü yazar sonralar› elefltirmekten de geri durmayacakt›r: “Gaffar Almanya’ da Almanya’ ya gitmeden önce karfl› oldu¤u a¤al›¤a, adayl›¤›n› koymufltur.” ekir Y›ld›z’›n yar›m yüzy›l önceki Türkiye konusunda anlatt›klar›ndan bugün de¤iflmifl olanlar vard›r. Ancak de¤iflmeyenler de az de¤ildir. Yazar›n yap›tlar›yla üniversite çevrelerinde ilgilenenler aras›nda örne¤in “Kaçakç› fiahan”›n yazg›s›n›n, çok yak›n bir örnek olarak Uludere olay›n› an›msatt›¤›n› vurgulayan araflt›rmac›lar olmufltur: “Hikâyenin Uludere Olay› ile benzerli¤i, geçim s›k›nt›lar› nedeniyle kaçakç›l›k yapmak zorunda kalan insanlar›n bir flekilde ölmeleridir. Ve dikkat edilirse iki olay da devlet eliyle gerçekleflmifltir. Hikâyede fiahan devletin döfledi¤i may›nlara basarak ölmüfl, Uludere’de ise insanlar savafl uçaklar›ndan bir yanl›fl anlafl›lma sonucu at›lan bombalarla hayatlar›n› kaybetmifllerdir.” “Türkiye’nin Suriye ve Irak s›n›rlar›ndan yo¤un olarak uyuflturucu, tütün ve tütün mamulleri ve akaryak›t kaçakç›l›¤› yap›lmaktad›r. Ekonomik olarak çok fazla seçene¤i olmayan bölge insan› bu ifli tüm tehlikelere karfl›n sürdürmeye ve bölgede kaçakç›l›ktan do¤an nedenlerle ölümler ve yaralanmalar yaflanmaya devam etmektedir…” •
B
konurertop@butundunya.com.tr 70
‹ki F›kra ‹fladam›n›n Tatili
Bir ifladam›, yo¤un geçen bir seneden sonra tatile ç›kmaya karar verdi. Efli de meflgul oldu¤u için birlikte bir tatil ayarlamak zor oldu. Adam ‹spanya k›y›lar›nda bir otele gitti ve bir ayl›k bir rezervasyon yapt›rd›. Bir hafta kadar tatil yapt›ktan sonra, garson kendisine bir mektup iletti. Mektubu okuyan ifladam›n›n yüz ifadesi de¤iflti. Bunu gören otel yöneticisi yan›na gitti, her fleyin yolunda olup olmad›¤›n› sordu. "Ne yaz›k ki tatil sona erdi" dedi ifladam›. Yönetici flafl›rd› ve üzüldü. "Ama beyefendi, bir ayl›k rezervasyon yapt›rm›flt›n›z, ne oldu böyle?" ‹fladam› çaresiz bak›fllarla cevap verdi: "Evet, bir ay kalaca¤›m, ama tatil bitti. Kar›m iflinden izin almay› baflarm›fl ve iki gün sonra burada olacakm›fl..."
Taksimetre
Bindi¤i taksinin yokuflta frenleri patlam›flt›. Müthifl bir h›zla afla¤› iniyor ve duraca¤a benzemiyordu. Arkada oturan adam ba¤›rd›; “Durdur flu arabay›…” H›zla giden taksiye hakim olaya çal›flan floför panik içinde hayk›rd›: “Durduram›yorum efendim, fren patlad›!..” Arkada oturan adam bu kez daha fliddetli bir sesle ba¤›rd›. “O zaman taksimetreyi durdur”
BD EYLÜL 2014
Dünyada ve Türkiye’de Çocuk ‹flçiler Çocuk iflçili¤i insani geliflim aç›s›ndan ciddi bir sorun olarak görülmektedir. ‹statistikler çal›flan çocuklar›n önemli oranda e¤itim hakk›n›n da gasp edildi¤ini ortaya koymaktad›r.
Yazan: KAYA KARAN
ünya'da her 5 çocuktan biri çal›flmak zorunda b›rak›l›rken, bu çocuklar sa¤l›kl› bir çevreden ve temel özgürlüklerden de mahrum kalmakta, fiziksel, sosyal, kültürel, duygusal ve e¤itsel geliflime zarar veren koflullarda çal›flt›r›lmaktad›r. Dünya genelinde çocuk iflçilerin % 60’› yani 129 milyonu tar›m sektöründedir. Tar›m sektörü meslek hastal›klar› ve ifl
D
kazalar› aç›s›ndan en tehlikeli sektörlerden biridir. Ayn› zamanda çocuk iflçili¤inin en kötü biçimlerinde çal›flan çocuklar›n da % 60’› tar›m sektöründedir. Bunlar›n say›s›n›n 70 milyon civar›nda oldu¤u hesaplanmaktad›r. En kötü biçimlerde çal›flan çocuklar›n 3’te 2’si ücretsiz aile iflçileridir. Türkiye 2012 verilerine göre 2006 y›l›ndan bu yana çocuk iflçili¤inin en kötü biçimleri71
nin en yayg›n oldu¤u ücretsiz aile iflçisi çocuk iflçilerin, toplam çocuk iflçiler içerisindeki oran› % 41’den % 46’ya, say›s› ise 362 binden 413 bine yükselmifltir. Yine ayn› kapsamda de¤erlendirilen tar›m sektöründe çal›flan çocuklar›n say›s› da 73 bin kifli art›fl göstererek 326 binden 399 bine, toplam çocuk iflçilere oran ise % 37’ den % 45’e ulaflm›flt›r. Tar›mda çal›flan çocuklar aç›s›ndan as›l ac› olan› ise tar›mdaki istihdam art›fl›n›n % 66’s›n›n ve ücretsiz aile iflçilerindeki art›fl›n % 90’›n›n
6-14 yafl aras› çocuklar olmas›d›r. Dünya genelinde istihdam içindeki çocuklar›n say›s› 264 milyondur. Bu veri 2008 y›l›ndan 42 milyon daha azd›r. Çocuk iflçili¤i daha s›n›rl› bir tan›md›r. 2012 y›l›nda 168 million 5-17 yafl aras›nda çocuk iflçi bulunmaktad›r. Söz konusu rakan 4 y›lda 215 milyondan 168 milyona gerilemifltir. Di¤er ülkeler kategorisinde yer alan ülkeler haricinde çocuk iflçili¤i gerilemifltir. Ülkelere göre gelir düzeyi artt›kça çocuk iflçili¤i azalmaktad›r.
Tar›mda çal›flan çocuklar aç›s›ndan as›l ac› olan› tar›mdaki istihdam art›fl›n›n % 66’s›n›n ve ücretsiz aile iflçilerindeki art›fl›n % 90’›n›n 6-14 yafl aras› çocuklar olmas›d›r. 72
HEM OKU HEM ÇALIfi: 4+4+4 Okula devam ederken çal›flan çocuklar›n say›s› 2006-2012 y›llar› aras›nda % 64 oran›nda artarak, 272 binden 445 bine yükselmifl durumda. Bu çocuklar aras›nda ev ifllerinde çal›flanlar›n oran› da % 43’den % 50 seviyesine yükseldi. Okula devam etmeyen çocuklar›n say›s› 2 milyon 314 binden, 1 milyon 297
BD EYLÜL 2014
bine gerilerken, okula gitmeyen çocuklar aras›nda ekonomik faaliyetlerde çal›flanlar›n oran› % 27’den % 35’e yükseldi. Resmi rakamlar: Kömür ve linyit madenlerinde iflçilerin yüzde 4.2'si çocuk. Büyük k›sm› kay›td›fl›, ayl›klar› 226 TL. Türkiye Ekonomi Politikalar› Araflt›rma Vakf› (TEPAV), Soma’daki faciayla beraber gündeme gelen madenlerdeki çocuk iflçili¤ini araflt›rd›. Türkiye ‹statistik Kurumu’nun (TÜ‹K), bir baflka deyiflle devletin resmi verilerine dayan›larak yap›lan araflt›rmaya göre sadece kömür ve linyit madenlerinde 2 bin 76 çocuk çal›flan var. Bu çocuklar 15-19 yafl›nda. Madendeki çal›flan çocuklar›n yüzde 85.5’lik bölümü kay›td›fl› çal›fl›yor, ellerine geçen ayl›k gelir de sadece 226 lira. TÜ‹K’in 2012 y›l› hane halk› iflgücü anketinin alt detaylar›na inerek çal›fl-may› gerçeklefltiren TEPAV Analisti Günefl Afl›k, “Hane halk› iflgücü anketinde 15 yafl›n alt›ndaki çocuklar görülmüyor. Bu nedenle söz konusu istatistikler yaln›zca 15 yafl›ndan büyüklerin durumunu göstermektedir” notunu düfltü.
KÖMÜR ÇIKARANLARIN 164'Ü 15 YAfiINDA Araflt›rmada madenlerin çocuk çal›flanlar›yla ilgili olarak ortaya ç›kan rakamlar flöyle oldu: “Hane halk› iflgücü anketi sonuçlar›na göre, kömür ve linyit ç›kar›lmas› sektöründe istihdam edilen 49 bin çal›flan›n yüzde 4.2’si, 15-19 yafllar› aras›nda. Bir baflka deyiflle, madenlerde 2 bin 76 çocuk çal›flan var.
Bir baflka ac› gerçek ise kömür ve linyit ç›kar›lmas›nda çal›flan 18 yafl›n alt›ndakilerin yüzde 85.5’i kay›td›fl›. 18 yafl›n alt›ndakilerin çal›flma saati süresi 32 saat. Bu da günde 6 saatten fazla.
M
adencilik sektörü sadece kömür ve linyit ç›kar›lmas› ifllerinden ibaret de¤il. Söz konusu sektörde ham petrol ve do¤algaz ç›kar›m›, metal cevherleri maden73
BD EYLÜL 2014
Tüm madencilik sektöründe çal›flanlar›n kay›td›fl›l›k oran› madencilik sektörü itibariyle yüzde 47.1 cili¤i, di¤er madencilik ve tafl ocakç›l›¤› ile madencili¤i destekleyen hizmet faaliyetleri de bulunuyor. Tüm bu sektörlerin toplam› çerçevesinde madencilik sektörüne bak›ld›¤›nda ise 113 bin çal›flan› olan sektörde 15-19 yafl aras›nda çal›flanlar›n say›s› 5 bin 308 olarak görülüyor. Tüm madencilik sektöründe çal›flanlar›n kay›td›fl›l›k oran› madencilik sektörü itibariyle yüzde 47.1. 18 yafl üstündekilerde ise bu oran yüzde 12.3. Madencilik sektörü itibariyle 18 yafl alt›nda çal›flanlar›n ayl›k geliri net 467 TL iken; 18 yafl üstündekilerin geliri 1172 TL. YASALAR NE D‹YOR? Çocuk iflçilerin çal›flt›r›lmas›na iliflkin 74
hukuki çerçeve, 14 yafl›n› doldurmufl çocuklar›n okullar›n› aksatmamas› kofluluyla güvenli ifl ortam›nda hafif ifllerde çal›flt›r›lmas›na izin vermekle birlikte, çok aç›k bir biçimde maden ocaklar›, kablo döflemesi, kanalizasyon ve tünel inflaat› gibi alanlarda çal›flt›r›lmas›n› yasakl›yor. ÇOCUK ÇALIfiAN SAYISI 1.3 M‹LYON TÜ‹K’in 2012 tarihli hanehalk› iflgücü istatistikleri, Türkiye’de 24.8 milyonluk toplam istihdam rakam›n›n 1.3 milyonunun 15-19 yafl aras›nda oldu¤unu gösteriyor. Bu rakam›n 149 binini 15 yafl›ndaki çocuk çal›flanlar oluflturuyor. Yine istatistiklere göre 18 yafl alt›ndaki çocuklar›n yaln›zca yüzde 17’sinin sosyal güvencesi var. 6 M‹LYON K‹fi‹N‹N GÖREV‹ TEHL‹KE ! Çal›flma ve Sosyal Güvenlik Bakan› Faruk Çelik, Soma’daki maden facias›n›n tart›flmalar› sürerken çarp›c› bir bilanço aç›klayarak, Türkiye’de ‘tehlikeli’ ve ‘çok tehlikeli’ ifllerde 6 milyon kiflinin çal›flt›¤›n› söyledi. •
Haz›rlayan: SENEM SENGÜL KARAN
Bilginizi Denetleyin 1- Türk sinema tarihinde sansüre u¤rayan ilk film hangisidir? a- Mürebbiye b- Salk›m han›m›n taneleri c- ‹ngiliz iflgalinde aflk d- Vurun kahpeye
2- Halk aras›nda tuz ruhu olarak bilinen kimyasal madde hangisidir? a- Sülfürik asit b- Hidrojen klorür c- Hidroklorik asit d- Sodyum klorür
3- Kusursuz dost arayan dostsuz kal›r özdeyiflini kim söylemifltir? a- Socrates b- Tao c- Mevlana d- Plato 4- Alzheimer hastal›¤›n›n en bildik belirtisi nedir? a- Asabiyet b- Titreme c- Felç d- Unutkanl›k
5- Hangisi fiziksel bir olayd›r? a- Su buharlaflmas› b- Odunun yanmas› c- Yapra¤›n çürümesi d- Demirin paslanmas›
6- Sinemada erkekleri bafltan ç›karan kad›nlara ne denir? a- Vamp b- fiuh c- Kötü kad›n d- Aktris
7- Hristiyanlar›n kutlad›klar› Paskalya neyi anar? a- ‹sa’n›n yeniden do¤uflu b- ‹sa’n›n Hristiyanl›¤› kurmas› c- ‹sa’n›n do¤uflu d- ‹sa’n›n öldürülmesi
9- Bulmaca haz›rlay›c›lar›n›n sormaktan zevk ald›klar› M›s›r günefl tanr›s› hangisidir? a- Ra b- Osiris c- Horus d- Set
10- Hangisi sesten h›zl› uçabilen ilk ticari yolcu uça¤›d›r? a- Phantom b- Boening c- Concorde d- Mirage
11- Türk Dil Kurumu fotokopi makinas›n›n Türkçe olarak afla¤›daki hangi kelime ile ifade edilmesini uygun görmüfltür? a- Ayna makina b- Resim kopya c- T›pk› çekim d- Klonlay›c›
8- 1883-1977 y›llar› aras›nda Paris ‹stanbul aras›nda sefer yapan, filmlere konu olan ünlü tren seferi hangisidir?
12- Bir s›fat olan monoton kelimesi ne anlama gelir?
a- Daily Expres b- Midnight Expres c- Orient Expres d- Ottoman
a- Tekdüze b- Rutin c- S›k›c› d- Sabit
Yan›tlar: 151. sayfada
BD EYLÜL 2014
Japonya’dan önce Batum’a, sonra Rize ve Ege’ye bir meyvenin yolculu¤u:
Satsuma Mandalina Anayurdu Japonya’n›n Satsuma kenti olan Satsuma mandalinas›n›n fidanlar›, 150 y›l› aflk›n bir süre önce, Japonya’da rejim de¤iflikli¤inin sanc›l› günlerinde, bir Türk taraf›ndan güçlükle ülkeden ç›kar›ld›. Yazan: ZEYNEP ABURAS
nce Batum’a ulaflan mandalina fidanlar›, sonra Rize’ye, oradan da ‹kinci Dünya Savafl›’n›n zorlu günlerinde Ege’ye ulaflt›. Bugünse, ince kabuklu, tatl›, sulu ve nefis aromal› bu mandalinalar ‹zmir Menderes’te dal›ndan kopar›larak, ilk fidanlar›n›n ülkemize yerleflmesi yolculu¤unun tam tersine bir kolayl›kla, kap›lar›n›za kadar ulaflt›r›labiliyor... Japonya’n›n Kyushu adas›n›n güneyinde bir sahil kenti olan Satsuma, Satsuma mandalinas›n›n
Ö 76
Japonya
Kyushu Adas›
BD EYLÜL 2014
da anayurdudur. 1860’l› y›llarda Japonya’da flogunlu¤un y›k›l›p, yönetim rejiminin imparatorlu¤a evrildi¤i s›k›nt›l› ve çok sert koruma önlemlerinin hüküm sürdü¤ü günlerde, birkaç Satsuma mandalinas› fidan› Mo¤ol kökenli bir Türk taraf›ndan Batum’a getirildi. Bölgenin iklimini seven ve ço¤alt›labilen fidanlar›n bir sonraki dura¤› ise Rize oldu. Rize’nin ya¤›fll› iklimi, bu Uzakdo¤u meyvesi için uygun bir ortam sa¤lam›flt›r. efl çocuk babas› çiftçi Nusret fiener de, bahçesine dikti¤i fidanlardan iyi sonuç alm›flt› ama Rize’de hayat zordu. Savafla kat›ls›n-kat›lmas›n, tüm ülkeleri etkileyen ‹kinci Dünya Savafl›, Karadeniz’i de etkilemifl, insanlar kar›nlar›n› doyurabilmek için m›s›r sömeklerini bile ö¤ütüp un haline getirecek hale gelmifllerdi. Rize’de yaflaman›n gün geçtikçe daha da zorlaflt›¤›n›n fark›nda olan Nusret fiener, Almanlar›n yenilgisiyle sonuçlanan savafl›n bitmesinden hemen sonra, efli Emine Han›m ile ikisi k›z, üçü erkek befl çocu¤unu da yan›na al›p Ege’ye göç etti. O y›llarda küçük bir köy, bugünse Menderes ilçesine ba¤l› bir belde olan Gümüldür’de fieytan Deresi kenar›ndaki terk edilmifl eski bir eve yerleflen fiener ailesi, yaflamlar›n› burada sürdürmeye bafllad›lar. Köyün geliri tütüne ba¤l›yd›. Nusret fiener de önce tütün iflçili¤ine soyundu. Fidan dikiminde kar›k açt›, çapa döneminde otlar› kesti, k›r›mda tek tek toplad›¤› yapraklar› çocuklar›yla birlikte akflama kadar ince uzun i¤nelere dizdi.
B
Çok sert koruma önlemlerinin hüküm sürdü¤ü günlerde, birkaç Satsuma mandalinas› fidan› Mo¤ol kökenli bir Türk taraf›ndan Batum’a getirildi. Toprakla May›s bafl›nda bafllayan kavga Eylül’e kadar sürüyordu. Ama tütüncülük zordu. ‹nsanda ne uyku, ne de güç b›rak›yordu. “Bu ifli daha fazla yapamam. Ben devam etsem dahi, çoluk-çocu¤un tütün ifline devam etmesi mümkün de¤il.” diye düflünen Nusret fiener, baflka bir yol aramaya bafllad›. Köyden denize do¤ru uzanan genifl arazilerde yetiflen hay›t bitkisinin, tütüncülerin kulland›¤› küfelerin yap›m›na uygun oldu¤unu fark edince, hay›tlardan ince dallar keserek küfeler yapmaya koyuldu. Tütüncüler de bu küfeleri tutunca, kazanc›n› böyle elde etmeyi sürdürdü.
T
ütün mevsiminin daha bafllamad›¤› bir k›fl, ailesini Gümüldür’de b›rakarak yeniden Rize yollar›na düfltü. Nusret fiener, Rize’den dönerken de ‹zmir’e beraberinde iki f›nd›k fidan› getirdi. Bahçeye dikti¤i f›nd›k fidanlar› Ege’nin havas›n› sevmeyip kuruyunca, bir sonraki y›l da portakal fidanlar› ile geldi. Dere kenar›nda topra¤a dikti¤i 77
BD EYLÜL 2014
Köylüler, iki y›l sonra, Nisan ve May›s’ta etraf› kaplayan mandalina çiçeklerinin kokusuyla neye u¤rad›klar›n› flafl›rd›lar.
portakal fidanlar› ise, bölgeyi ve iklimi sevdi. ‹lk y›l boy veren fidanlar, üçüncü y›l da tohum verdiler.
P
ortakal fidanlar›, umdu¤unun da üzerinde bir istekle büyüyünce, Nusret fiener ertesi y›l Rize’den elli kadar Satsuma mandalinas› fidan› getirdi. Komflusu Halil Kumpas’›n bahçesine dikilen fidanlar, köylülerinse pek hofluna gitmemiflti. Gümüldür sakinleri, “Hadi can›m” dediler ve devam ettiler: “Bizim topraklarda mandalina m› yetiflirmifl?
Burada sadece tütün, pamuk, susam olur.” Nusret fiener’in dikti¤i fidanlara burun k›v›rarak bakan köylüler, aradan geçen iki y›ldan sonra, Nisan ve May›s’ta etraf› kaplayan mandalina çiçeklerinin kokusuyla neye u¤rad›klar›n› flafl›rd›lar. Hele yaz boyunca geliflip büyüyen meyvelerin de Ekim, Kas›m’da sarar›p olgunlaflt›¤›n› görünce de, büsbütün afallamalar›yla dillerinden dökülen “Ne güzel fleyler bunlar böyle” sözleriyle, peflin hükümlerinde yan›ld›klar›n› kabul ettiler. Mandalinan›n insan› büyüleyen nefis kokusuna hayran kalanlar da siparifl verince Nusret fiener, Rize’den yeni fidanlar getirip da¤›tt›. Art›k köye yerleflti¤i y›llardaki gibi küfe örmesine de gerek kalmam›flt›r. Konu-komfluya Satsuma fidan› sa¤layarak geçimini rahatl›kla sürdürebiliyordu. irkaç y›l içinde Gümüldür’ deki pamuk, susam, tütün tarlalar›n›n yerini genifl mandalina bahçeleri ald›. Mandalina fidanlar›, fieytan Deresi etraf›ndaki topraklarda anayurtlar› Satsuma
B
BD EYLÜL 2014
bölgesinin iklimini yakalam›fl, iyice serpilmifl, geliflmifllerdi. ‹flin s›rr› da Kyushu adas› ile Gümüldür ikliminin ve toprak yap›s›n›n birbirini tutmas›yd›. Bu s›rr› sadece Gümüldürlüler de¤il Özdereliler, Ürkmezliler, Seferihisarl›lar da çözünce, bugün Özdere’ den Seferihisar’a kadar uzanan genifl sahil, mandalina bahçeleri ile kapl›d›r. Bir k›sm› yeflilin önemini, de¤erini bilmeyen belediye meclislerinin üyelerince imara aç›lsa da bugün Do-
Bugün Do¤anbey Koyu’nun çevresinden y›lda dört bin kamyon dolusu Satsuma mandalinas›, ülkemizde ve Avrupa’da milyonlarca insana ulaflmaktad›r. ¤anbey Koyu’nun çevresinde yaklafl›k on iki bin dekarl›k alanda Satsuma mandalinas›n›n üretimi yap›lmakta, y›lda dört bin kamyon dolusu Satsuma mandalinas›, ülkemizde ve Avrupa’da milyonlarca insana ulaflmaktad›r.
Z
iraat Mühendisi Hasan Çal›k da, Nusret fiener’in tohumunu att›¤› Satsuma mandalinas› üretimi gelene¤ini hem bugün sürdüren, hem de t›pk› Nusret fiener
gibi yapt›¤› ifli gelifltirme heyecan› ve hevesiyle bir ad›m daha ileriye götüren bir üretici. Gümüldür beldesi Büyükalan Mevkisi’ndeki mandalina bahçeleri için bir proje gelifltiren Çal›k, gelifltirdikleri projeyi flu sözleriyle anlat›yor: Ziraat Mühendisi Hasan Çal›k
“Projemizde ön siparifl ile bir a¤ac›n y›ll›k üretimi olan 6 kutu mandalinay› en geç 15 Ekim’e kadar veriyorsunuz. Kas›m ay› ve Aral›k ay›nda 6 hafta boyunca dal›nda olgunlaflt›kça sizin için toplan›p adresinize gönderiliyor. E¤er kargoda hasar yaflan›rsa, tekrar ücretsiz gönderim yap›l›yor. Size gelen ürün ayn› gün kesilip mumlama yap›lmadan, y›kanmadan, elle toplan›p karton kutularda 18-24 saat aras›nda tüketiminize sunuluyor. Evinize ulaflan mandalinay› isterseniz y›kayarak +10 derecede 6-7 günde tüketebilirsiniz. Bu mandalina ince kabuklu, bol sulu ve tatl›d›r. Olgunlaflt›¤›nda rengi portakal sar›s› bir hal al›r. Nefis bir aromas› vard›r ve kolayl›kla dilimlerine ayr›labilir. Aral›k 15’ten sonra Ocak sonuna kadar da Bodrum’dan mandalina 79
BD EYLÜL 2014
gelir. ‹nce kabuklu, çekirdekli, bol kokuludur. Ayn› ön siparifl koflullar› geçerlidir. Üretim ve adrese ulaflt›rma aflamalar›m›z› www.satsumamandalin.com adresinde de detayl› biçimde anlat›yoruz.
K
Ar›n›n dölledi¤i, güneflin olgunlaflt›rd›¤›, ya¤murun y›kad›¤› do¤al mandalinay› dal›ndan toplay›p, kap›n›za teslim etmek için bu projeyi hayata geçirdik.
üçük çiftçilerden ürün sat›n almak önemlidir. E¤er biz yok olursak, ar›n›n döllemedi¤i ve kimyasallara bo¤ulmufl meyveleri tüketip doktor yolu için özel HGS kart› sat›n alm›fl olursunuz. Ar›n›n dölledi¤i, güneflin olgunlaflt›rd›¤›, ya¤murun y›kad›¤› do¤al mandalinay› dal›ndan toplay›p, kap›n›za teslim etmek için bu projeyi hayata geçirdik. Buradan alaca¤›n›z mandalinalar mumlanmam›fl, ayn› gün kesilip kargoya verilmifl, çeflitli kimyasallar boyalarla renklenmemifltir. 80
Özellikle Gümüldür Büyükalan’daki bu bahçelerde yetiflen, özel, bol sulu, çekirdeksiz mandalinan›n lezzetini, ayn› a¤açlar baflka bölgelerde dikilse bile alamazs›n›z.” Gerek ‹zmir ve yöredeki pazaryerlerinden, gerekse kendilerinden siparifl vererek kap›lar›na kadar ulaflan mandalinay› tadanlara da bir ça¤r›da bulunan Çal›k, önemli bir an›msatmada da bulunuyor: “Üçkuyular, Bornova, Karfl›yaka, Özkanlar pazarlar›nda filelerinizi Satsuma mandalina ile doldururken, sak›n ola ki Nusret fiener’i unutmay›n. Yedi¤iniz meyvelerin tad›na her var›flta, çocuklar› ve torunlar› bugün hala Gümüldür’de yaflayan bu Karadeniz ustas›na bir minnet duan›z› eksik etmeyin...” •
BD EYLÜL 2014
Çöp konteyn›r›nda yaflayan profesör Yazan: SENNUR BURAS
ABD’nin Teksas eyaletindeki Huston-Tillotson Üniversitesi’nin Çevre Bilimleri Profesörü Jeff Wilson, ö¤rencileri ile ‘sürdürülebilir yaflam’ konusunda yapt›¤› bir deney için çöp konteyn›r›na tafl›nd›.
K
ampüs içindeki bir çöp konteyn›r›n› gözüne kestiren Harvard mezunu Profesör Jeff Wilson, çevresel bir e¤itim deneyi için ekibiyle birlikte konteyn›r› ‘yaflanabilir’ hale getirdi. Profesör Wilson, bu projeyle ortalama bir Amerikan evinde tüketilen elektrik enerjisi ve suyun yaln›zca yüzde birini tüketmeyi, at›klar›n› ise yüzde birine indirmeyi amaçl›yor. Çevresel sürdürülebilirlik konusuna da toplumun dikkatini çekmek istedi¤ini ifade eden Profesör Wilson, insanlar› “daha az›yla yetinme” fikrini düflünmeye davet ediyor.
Konteyn›rda en az bir y›l boyunca yaflamay› planlayan Jeff Wilson, daha küçük alanlarda yaflay›p, daha az tüketerek de mutlu bir yaflam sürülebilece¤ini göstermek istiyor. Konteyn›r›n›n çat›s›na günefl panelleri ekleyen, bahçesinde de sebze yetifltiren Wilson, fark›ndal›k yaratmak amac›yla bafllad›¤› projesinin henüz ilk aflamas›nda oldu¤unu söylüyor. • Kaynaklar: http://www.dailymail.co.uk/femail/article2506298/Pimp-dumpster-Harvard-educateduniversity-professor-plan-transform-33sqft-garbage-bin-home-year.html http://dumpsterproject.org/ http://www.austinpost.org/article/dr-wilsondown-dumps-having-blast 81
Kim Kimdi? Yazan: SABR‹YE AfiIR
Dünyam›zda iz b›rakm›fl ünlüler ve k›sa yaflam öyküleri...
esimdeki ciddi çocuk, birçok ünlü bilim adam› ve sanatç› yetifltirmifl bir aileden geldi¤i için, yaflam›na küçük yafllar›ndan itibaren felsefe ve edebiyat girdi. Kolejde e¤itimini sürdürürken, gözlerindeki bir rahats›zl›k nedeniyle bir süre okulu b›rakt›. Mucize denilebilecek biçimde, zay›f da olsa görme yetene¤ine kavuflunca, okulunu bitirdi. ‹lk roman›n›n yay›mlanmas›n›n ard›ndan, bir süre ‹talya’da yaflad›. Romanlar ve deneme kitaplar› yazd›, senaryo çal›flmalar› da yapt›. Eserlerinde, hicvi sonuna kadar kullanan yazar, toplumsal yaflam› ve bu yaflam›n tutsak etti¤i insanlar› ince bir mizahla ele ald›. Yaz›ld›¤›
R
82
1932 için çok karamsar bulunsa da, Cesur Yeni Dünya’da insanl›¤›n kendi yaratt›¤› teknoloji ürünlerinin kölesi olaca¤›n› ve pek çok de¤erli özelli¤ini yitirece¤ini anlatt›. Günefl ›fl›¤›ndan en iyi biçimde yararlanmak için Llano’da çölün orta-
BD EYLÜL 2014
s›nda bir kulübeye yerleflti. Azmiyle körlü¤ü bir kez yendi ve bu sayede Oxford’da e¤itim alabildi. Ancak bu iyi durum uzun sürmedi. Yaflam›n›n büyük bir k›sm›nda neredeyse tamamen kör denilebilecek kadar zay›f görebilmesine karfl›n, hiç durmadan okumaktan ve yazmaktan vazgeçmedi. Son günlerinde, kanser bedenine yay›l›rken bile kitab› Ada’y› tamamlad›. Yazd›klar›yla; hem yaflad›¤›, hem de kendisinden sonraki y›llarda iz b›rakan ‹ngiliz düflünür ve yazar Aldous Huxley… *** abrikatör bir baban›n o¤luydu. Son derece iyi maddi koflullar ve sosyal bir çevre içinde büyüdü. Teknik bir
F
üniversitede makine ve aerodinamik mühendisli¤i okudu. Matematik ve mant›k e¤itimi almaya gitti¤i ‹ngiltere’ de, ünlü ‹ngiliz düflünür Bertrand Russell’la birlikte çal›flmaya bafllad›. Asl›nda daha 8-9 yafllar›ndayken sordu¤u tuhaf sorularla bafllayan felsefe ilgisi, bu dönemde iyiden iyiye a盤a ç›kt›. I. Dünya Savafl›’n›n baflla-
mas›yla, gönüllü olarak orduya kat›ld›. Cephede geçirdi¤i günlerde, felsefe notlar› tuttu. Savafl tutsa¤› olarak al›nd›¤› bir ‹talyan toplama kamp›ndan, bu notlar›n› Russell’a ulaflt›rd›. Savafltan sonra, babas›ndan kalan tüm miras› o y›llarda ekonomik s›k›nt› çeken sanatç›lara ve yazarlara ba¤›fllad›. Befl paras›z kalmay› ve kendisi emek vererek para kazanmay› seçen genç adam, bir süre ö¤retmenlik ve bahç›vanl›k yapt›. Çekingen, al›ngan ve içe kapan›kt›. Baflta Russell olmak üzere, dostlar›n›n yüreklendirmesiyle bu alçakgönüllü yaflam›n› b›rak›p tekrar felsefeye döndü ve Cambridge’de dersler vermeye bafllad›. ‹lk yap›t› ve doktora tezi, modern ça¤›n ilk büyük felsefi eseri olarak kabul edilen Tractatus d›fl›ndaki tüm eserleri, ölümünden sonra kendisinin ve ö¤rencilerinin notlar›ndan derlenerek yay›mland›. Mant›k ve dil felsefesi alan›ndaki çal›flmalar›yla 20. yüzy›l›n en büyük filozoflar›ndan birisi olan bu s›ra d›fl› Avusturyal›, Ludwig Wittgenstein idi… *** u güzel k›z çocu¤u, on dokuz ayl›kken geçirdi¤i ateflli bir hastal›k sonucu görme, iflitme ve konuflma yetene¤ini yitirmiflti. Çevresindekileri anlamaktan ve onlar taraf›ndan anlafl›lmaktan yoksun karanl›k, sessiz bir dünyan›n içinde kalan küçük çocu¤un yaflam›, 7 yafl›n-
B
83
BD EYLÜL 2014
dayken kendisiyle ilgilenmeye bafllayan ö¤retmeni sayesinde de¤iflti. Ö¤retmeni de, yok denecek denli az görme yetene¤ine sahipti. E¤itime bafllad›¤› ilk gününde, ö¤retmeninden 30 sözcük ö¤renen küçük çocuk, her fleyi dokunarak ve koklayarak tek tek tan›maya bafllad›. Braille alfabesiyle okuyup yazmay›, parmak uçlar›n› konuflan
E¤itim yaflam›n› baflar›yla devam ettiren azimli genç k›z, tarihte ilk kez sa¤›r ve kör bir kifli olarak üniversiteden mezun oldu. bir insan›n duda¤›na de¤direrek titreflimlerden o insan›n ne söyledi¤ini anlamay› ö¤rendi. Böyle bir beceriye çok az say›da kifli sahipti. ‹flitme duyusu olmayan bir kiflinin çok zor baflarabilece¤i konuflma becerisini de 84
kazand›. Ö¤retmeni onun karanl›k dünyas›na ›fl›k, sessiz dünyas›na ses olmufltu. E¤itim yaflam›n› da baflar›yla devam ettiren azimli genç k›z, tarihte ilk kez sa¤›r ve kör bir kifli olarak üniversiteden mezun oldu. Kolejde yazd›¤› Kendi Hayat›m›n Hikayesi isimli kitab›, büyük ilgi gördü, 50 dile çevrildi. Ayr›ca, körlük, sa¤›rl›k, sosyal olaylar ve kad›n haklar› gibi konularda da 13 kitap yazd›. Yaz›lar› ve kitaplar› çeflitli dergi ve gazetelerde tekrar tekrar yay›mland›. Özürlülerin ve kad›nlar›n çeflitli haklar›n› güvence alt›na alacak yasalar ç›kar›lmas› için çal›flt›. Sosyal kampanyalar düzenledi. 35 ülkeyi ziyaret ederek çeflitli konferanslar verdi. ‹çinde bulundu¤u flartlar›n zorluklar›na ra¤men azmiyle yakalad›¤› baflar›, toplumsal mücadelesi, iyimserli¤i ve yaflama ba¤l›l›¤›, milyonlarca insan için esin kayna¤› olan bu kad›n, Amerikal› pedagog Helen Keller… *** iftçi anne-baban›n 7 çocu¤undan birisiydi. Henüz 5 yafl›ndayken, ailesiyle birlikte Amerika’ya tafl›nd›lar. Yoksulluk içinde büyüyen duygusal ve inatç› çocuk, lise e¤itimini bitirene kadarki 10 y›l boyunca, okulundan sonra gazete satarak ailesine destek olmaya çal›flt›. Kaliforniya Teknoloji Enstitüsü’nde kimya mü-
Ç
BD EYLÜL 2014
hendisli¤ine bafllad›. Üniversite e¤itimi s›ras›nda da, gece kulüplerinde banjo çalmak, bir enerji santralinde motor temizlemek ve çamafl›rhanecilik gibi pek çok iflte çal›flt›. Askerden, yakaland›¤› ‹spanyol gribi nedeniyle erken terhis edildi. Bir süre iflsiz kalan genç adam, figüranl›k yaparak Hollywood’a girdi. ‹lk filmini 24 yafl›ndayken çekti. K›sa ve uzun metrajl› filmler, belgesellerle kariyerine devam etti. O dönemde sessiz filmlerin çekildi¤i Hollywood’da, sinemaya eklenmeye çal›fl›lan yeni ses tekni¤ine tüm yap›mc› ve yönetmenler kuflkuyla bakarken, bu yeni tekni¤i h›zla kabul eden çiçe¤i burnunda Sicilyal› ise, Hollywood’un en be¤enilen yönetmenlerinden biri olma yolundayd›. 1930’larda imza att›¤› filmlerle büyük baflar› elde eden genç yönetmen, di¤er yönetmenlere de ilham verecek ifllere imza att›. Befl y›l içinde üç kez Oscar kazand› ve 38 film yapt›. Filmlerinde genellikle insan do¤as›n›n temelinin iyili¤e dayand›¤› mesaj›n› veren bu adam, Amerika’n›n en etkili yönetmenlerinden birisi olan Frank Capra’yd›… *** Tekstilci bir baban›n o¤lu, dört kardeflin en büyü¤üydü. Ticaret enstitüsünden mezun olduktan sonra, amcas›n›n
1930’larda imza att›¤› filmlerle büyük baflar› elde eden Frank Capra, di¤er yönetmenlere de ilham verecek ifllere imza att›. Befl y›l içinde üç kez Oscar kazand›. bankas›nda çal›flmaya bafllad›. Banka iflinde baflar›l› olamay›nca hukuk e¤itimi için yeniden üniversite s›ralar›na döndü. Üniversitedeki bir gösteri s›ras›nda tutukland›. Hukuktan çok tarih ve edebiyatla ilgilenen genç adam, fliir yazmaya bafllad›. Yaflad›¤› talihsizlikler nedeniyle hukuk e¤itimine bafllad›¤› Bonn Üniversitesi’nden, önce Göttingen Üniversitesi’ne sonra da Berlin Üniversitesi’ne geçti. ‹lk fliir kitab›n› yay›mlad› ve fliirleri birçok elefltirmen taraf›ndan be¤eniyle 85
BD EYLÜL 2014
karfl›land›. Yahudilerin üniversite kadrosuna girmesini yasaklayan bir kanun nedeniyle, din de¤ifltirerek Protestan oldu. Ancak sonra, akademik kariyer yapmaktan da vazgeçti. Bu karars›zl›k ve gidifl-gelifller aras›nda yeni kitaplar yazmay› da sürdürdü. Paris’e yerleflerek bir süre muhabirlik ve yazarl›k da yapt›. Geçirdi¤i felç nedeniyle yaflam›n›n son 8 y›l›n› yatalak olarak sürdüren yazar, bu dönemde birçok ünlü esere
imza att›. Birçok eseri Schumann, Schubert, Mendelssohn, Brahms, Strauss, Carl Orff gibi besteciler taraf›ndan müzik dünyas›na kazand›r›ld›. 1821 y›l›nda Almansor kitab›nda “Kitaplar›n yak›ld›¤› yerde, sonunda insanlar da yak›l›r” ifadesine yer vermifl, 1933’te Berlin’de yak›lan kitaplar aras›nda kendi kitaplar› da yer alm›flt›. Yahudi oldu¤u için d›fllanan ve ülkesini terk etmek zorunda b›rak›lan flaire, ölümünden sonra yurttafllar› Almanlar sahip ç›km›fllard›. Hakk›nda on binin üzerinde kitap yaz›lan, do¤du¤u kentte ad›na enstitümüze ve kütüphane kurulan, 9 heykeli yap›l›p, ad› bir üniversiteye de verilen bu ‘de¤eri sonradan anlafl›lan’ flair, Heinrich Heine… • sabriyeasir@butundunya.com.tr
Bana bir dolar verir misin?
Küçük bir çocuk bir gün k›rda çay›rlar›n üzerine uzanm›fl gökyüzünü seyrediyordu. ‹çinden Tanr›’yla konuflmak iste¤i geldi. “Senin için bir milyon y›l asl›nda ne kadard›r?” diye sordu. Çevreden bir yerden bir ses geldi: “Benim için bir milyon y›l, yaln›zca bir saniye kadard›r” dedi. Çocuk bu yan›t› duyunca heyecanland› ve ikinci sorusunu sordu: “Peki Tanr›m” dedi. “Senin için bir milyon dolar ne kadard›r?” Çevredeki ses bu soruyu da yan›tlad›: “Bir milyon dolar benim için yaln›zca bir dolar kadard›r.” Çocuk birden yerinde do¤ruldu ve Tanr›’dan bir istekte bulundu: “O halde bana bir dolar verir misin, Tanr›m?” dedi. Çevredeki ses bu soruyu da yan›tlad›: “Elbette veririm yavrum” dedi. “Lütfen bir saniye bekler misin?” 86
Ö¤retmen G›yaseddin Tokyay’›n örnek yaflam›ndan kesitler 13
Açl›k Yeri Baflka Ac› Yeri Baflka Yazar›m›z›n önceki say›lar›m›zda yer verdi¤imiz, babas›n›n yaflam›ndan öyküye dönüfltürdü¤ü yaz›lar›n› yay›mlamay› sürdürüyoruz... Yazan: MUSTAFA TOKYAY
982 y›l›nda Nilüfer Han›m’›n sa¤lı¤›nda dikkat çekici bozulmalar baflgöstermiflti. Halsizlik, nefes almada güçlük, öksürükler... O s›rada Çorlu’da hekim olan büyük o¤ullar› Rifat’›n önerisiyle daha önce çal›flt›¤› Ankara’daki Trafik Hastanesi’ne gittiler. Yap›lan tetkik ve tahliller sonucunda akci¤erde mantar teflhisi konuldu. Hastanede yatarak tedavisi yap›lacakt› ancak gereken ilaç Türkiye’ de bulunmuyordu. Küçük o¤lu Mustafa eczac› olan bacana¤› vas›tas›yla bütün ecza depolar›n› aratt› ama nafile... Sonunda ilac›n Almanya’dan getirttirilmesi için
1
izin al›nd› ve yaklafl›k bir ay sonra tedaviye baflland›. Bütün çabalara karfl›n tedavi olumlu sonuç vermiyor-
87
BD EYLÜL 2014
du. Hastaneden taburcu oldu. Bir süre sonra, yine büyük o¤ullar›n›n önerisiyle Hacettepe Üniversitesi Hastanesine gittiler. Buradaki doktorlar› ilk görüflmede daha once yap›lan tüm tetkikleri gözden geçirdikten sonra "Han›mefendi, sizde mantar yok dedi." Nilüfer Han›m, "O zaman verem miyim doktor bey?" diye sorunca "Hay›r, verem de de¤il." cevab›n› ald›. "O halde?..." "Bakaca¤›z…" eni bir tak›m tahliller ve tetkikler sonucunda Nilüfer Han›m yine hastaneye yat›r›ld›. Mustafa tahlil sonuçlar›n› liseden s›n›f arkadafl› olan bir hekime gösterdi¤inde annesinin akci¤er kanseri oldu¤unu ö¤rendi: "Allah’tan umut kesilmez ama durum iyi de¤il." Bu bilgiyi ancak efliyle ve telefonda a¤abeyiyle paylaflabildi. Babas›na ve ablas›na bir fley söyleyemedi. ‹laç tedavisi bafllad› bafllamas›na ama Nilüfer Han›m da herhalde durumunu
Y
anlam›flt›. Geceleri yan›nda refakatçi kalan Mustafa’ya vasiyet gibi nasihatlar veriyordu. Bir süre sonra iyice yemeden içmeden de kesildi. Ac› çekmeye bafllam›flt›. Serumla a¤r› kesici veriliyordu. Hacettepe’de çal›flmakta olan Rifat’›n s›n›f arkadafl› bir hekim Mustafa’ya Rifat’›n gelmesinin iyi olaca¤›n› söyledi. Nilüfer Han›m›n gözü de hep yatt›¤› hastane odas›n›n kap›s›ndayd›. Bir fley söylemiyordu ama belli ki büyük o¤lunu bekliyordu. Babas›n›n ad›n› tafl›yan büyük o¤ul bir de hekimdi ama o bir türlü gelmiyordu…
M
ustafa efli Nuray’a hekimin söyledi¤ini aktard›. "A¤abeyini hemen aramalas›n." "Aram›yaca¤›m. Konuflursam a¤›r fleyler söylerim. Niye gelmiyor bu herif? Annesi ölüyor ve o ortalarda yok." Mustafa üzüntüsünden ve çaresizli¤i nedeniyle a¤abeyine k›zg›nd›. Annesinin hastal›¤›n› babas›ndan ve ablas›ndan saklamak zorunda kalmaktan da eziliyordu. "Ben ar›yorum o zaman."
BD EYLÜL 2014
Ben bu hastanedeki tek genel cerrah›m. Ameliyat etti¤im hastalar›m›n baz›lar›n›n bana çok ihtiyac› var. Onlar› b›rak›p gelirsem yaflayabilecek olanlar›n ölmesi ihtimali ortaya ç›kabilir. "Ne yaparsan yap!" Nuray Rifat’› arad›. Durumu biraz da sitem ederek aktard›. Neden bir türlü gelmedi¤ini sordu. "Annem seni bekliyor." Rifat telefonda a¤l›yordu. "Biliyorum Nuray, biliyorum ama annem için yapabilece¤im hiç bir fley olmad›¤›n› da biliyorum. Ben bu hastanedeki tek genel cerrah›m. Ameliyat etti¤im hastalar›m›n baz›lar›n›n bana çok ihtiyac› var. Onlar› b›rak›p gelirsem yaflayabilecek olanlar›n ölmesi ihtimali ortaya ç›kabilir. Bunu onlara yapamam… ‹lk uygun f›rsatta gelece¤im. Beni de anlamaya çal›fl›n lütfen…" ›çk›r›klar› telefondan uzakta olan Mustafa’n›n dahi kula¤›na geliyordu. Bir süre üçü birlikte a¤lad›lar. Rifat hakl›yd›. Ne kadar zor olursa olsun, hekim olarak sorumlulu¤unun gereklerini yerine
H
getiriyordu. Bir kaç hafta sonra geldi. Annesini ve babas›n› ald›, yatakl› trenle ‹stanbul’a oradan da bir ambulansla Çorlu’ya gittiler. Bir hafta sonra bu kez o Mustafa’y› ve ablas› Filiz’i ça¤›rd›: "Hemen gelseniz iyi olur!" Mustafalar Çorlu’ya vard›klar›nda Nilüfer Han›m babas›n›n öldü¤ü y›l do¤an ve onun ad›n› verdi¤i o¤lunun evinde öbür tarafa göçmüfltü... rtesi gün annelerini Çorlu Mezarl›¤›’ndaki yerine yerlefltirdikten sonra eve geldiler. Gelen giden, konu komflu, akrabalar, arkadafllar gittikten sonra bir odada
E
sessiz oturuyorlar babalar› G›yas Bey de yandaki odada namaz k›l›yordu. Bir ara kap›y› açt› çocuklara seslendi: "Bir fleyler yediniz mi? Mustafa, "S›ras› m›? Nereden ç›kt› 89
BD EYLÜL 2014
flimdi bu?" der gibi sa¤ elini terslercesine babas›na sallad›. ›yas Bey karn›n› göstererek, "O¤lum, açl›k yeri baflka;" sonra kalbini göstererek, "Ac› yeri baflka! Oturun bir lokma bir fley yeyin! Kendi sa¤l›¤›n›z› düflünmek zorundas›n›z." ‹flte bizim babam›z! En olumsuz koflullarda dahi en mant›kl› fleyleri düflünebilen ve söyleyebilen bir insan. Mustafa yapt›¤› hareketten utanm›flt›. Ses ç›karmadan kalkt›lar, gelen pidelerden birer lokma at›flt›rd›lar. Bir kaç gün sonra Mustafalar iflleri nedeniyle Ankara’ya döndüler. G›yas Bey bir süre daha Çorlu’da kald› ve o da döndü. Aradan bir zaman geçtikten sonra, adet oldu¤u üzere, büyük o¤ul Rifat babas›na sordu: "Baba, yeniden evlenmek ister misiniz?" G›yas Bey alay eder gibi güldü. "Ne o? Talip mi var?" "Yok. O bak›mdan de¤il. Ben Filiz’le de Mustafa’yla da konufltum evlenmek isterseniz bizim aç›m›zdan hiç bir sorun olmaz. Sa¤olun, bizleri büyüttünüz, okuttunuz, bizim için her türlü fedakarl›¤a katland›n›z. Baflka bir kad›nla evlenirseniz buna hiç k›r›lmay›z." "Rifat, çocuk musun sen? Ben k›rk y›ll›k hayat arkadafl›m› kaybetmiflim. Onun yerini hiç kimse tutabilir mi? Bak o¤lum, sa¤l›¤›m yerinde oldu¤u sürece ben kendimi idare ederim. Sa¤l›¤›m bozulursa, hastalan›rsam da bana bakmakla sorumlusunuz de¤il mi?
G
90
Nilüfer Han›m’›n ölümünden sonra baba evi hemen hemen ayn› düzen içinde gitti. O tek ve en büyük eksi¤imiz d›fl›nda... "Elbette baba." "O halde bu konuyu hiç açmam›fl olal›m." Nilüfer Han›m’›n ölümünden sonra baba evi hemen hemen ayn› düzen içinde gitti. O tek ve en büyük eksi¤imiz d›fl›nda… Nilüfer Han›m’›n sa¤l›¤›nda mutfa¤a nadiren giren G›yas Bey nefis yemekler yapar olmufltu. Çamafl›rlar›n› kendi y›k›yor, ütülerini kendi yap›yor, bulafl›klar›n› kendi y›k›yor hatta bir kaç eski arkadafl›yla bir araya gelip kabul günleri dahi düzenliyordu. K›z›n›n ve gelinlerinin zaman zaman yapt›klar› "Baba, biz yapal›m. Siz yorulmay›n;" tekliflerini reddediyor, "K›z›m, benim kahvem yok, fazla bir gezmem tozmam yok. Bunlar› yapmazsam iflsizlikten s›k›l›r›m. B›rak›n, ben yapar›m." diyordu. Çocuklar onu ziyarete geldiklerinde mutlaka yeme¤e kalmalar›n› ister ve mutlaka bir kaç çeflit yeme¤i, salatas›, hoflaf›, tatl›s› olurdu. Nilüfer Han›m sa¤ken bir karpuz bile kesmedi¤i bilinen G›yas Beyin bu yemekleri nas›l olup da yapabildi¤i soruldu¤unda verdi¤i cevap çok k›sa ve aç›kt›: "Benim ö¤retmenim çok iyiydi."•
Neler Olmuyor ki Dünyada Sezin San
366 Y›l Önce Gülen Yüz
1
flüphe etmifl, ancak di¤er yay›nevi sürümlerinde de ayn› sembolün yer ald›¤›n› görmüfl.
2
Ekran Çocuklar› Çok Etkiliyor
TV veya bilgisayar bafl›nda saatlerce oturan çocu¤un duygusal karmafla yaflama riski çok fazla. Avustralya Deakin Üniversitesinin araflt›rmas›nda, 8 farkl› ülkeden 3 bin 604 çocuk ‹ngiliz flair Robert Herrick taraf›ndan 1648 y›l›nda yaz›lan bir fliirde, “:)”sembolünün kullan›ld›¤› keflfedildi. fiair, “To Fortune” bafll›kl› fliirinin ikinci dizesinde “yine de gülümsüyorum” ifadesini kullanm›fl. Arkas›ndan dizeye son iki karakter olarak, gülen yüz anlam›na gelen iki nokta ve parantez iflaretini eklemifl. fiairle ilgili bir arfliv çal›flmas› yapan Levi Stahl, bunun sadece kendi sahip oldu¤u bask›da bulunmas›ndan 91
BD EYLÜL 2014
incelendi. Araflt›rma sonucunda ekran karfl›s›nda geçen her yar›m saatin, k›zlarda yüzde 30, erkeklerde yüzde 20 oran›nda duygusal sorunun artmas›na neden oldu¤u görüldü. Ayr›ca çok fazla TV izleyen çocuklar›n, aileleriyle iletiflim kurma konusunda zorluk yaflad›¤› tespit edildi.
Keçiler Sadece ‹natç› De¤il
3
Keçilerin san›ld›¤›ndan çok daha zeki oldu¤u ortaya ç›kt›. Queen Mary Üniversitesi’nde yap›lan araflt›rmada, bir grup keçi, ilk önce yemek kutusunun tutamac›n› a¤›zlar›yla çekmeyi denediler, ard›ndan yeme¤i almak için tutamac› yukar› kald›rmay› keflfettiler. Her bir keçi bu ifllemi en fazla 12 denemede ö¤rendi. Bir ay sonra ayn› deney yap›ld›¤›nda ise yeme¤i almak en fazla 2 dakikalar›n› ald›.
4
Otomatik Kek Verme Makinas›
New York’ta art›k ATM’lere benzer makinelerden 24 saat taze mini kek “çekmek” mümkün olacak. Ünlü pas92
taneler zinciri Sprinkles, müflterilerine günün her saati taze mini kek sunmak için bir “Cupcake ATM” gelifltirdi. ‹lk ATM Manhattan’da hizmete girdi ve önünde kuyruklar olufltu. Banka ATM’lerinde oldu¤u gibi banka ya da kredi kart› ile al›flverifl yap›labilen sistem, en fazla iki saat önce üretilmifl kekler veriyor.
5
En Büyü¤ü Arjantin’de
Bir çiftçi taraf›ndan Arjantin’in Patagonya bölgesindeki bir ormanda tesadüfen bulunan kal›nt›lar, yeni bir dinozor türüne ait.
BD EYLÜL 2014
Paleontologlar, yeni dinozorun bafl›ndan kuyru¤una 40 metre uzunlu¤unda, 7 katl› bir bina yüksekli¤inde ve 77 ton a¤›rl›¤›nda oldu¤unu tespit etti. Kaz›larda ç›kar›lan toplam kemik say›s›n›n 150 oldu¤u, bu yeni türün 95 ila 100 milyon y›l önce yaflad›¤› ve cüssesine ra¤men ot ile beslendi¤i aç›kland›.
6
7
‹talya’da Sat›l›k Köy
Titan Denizi
NASA, Satürn gezegeninin uydusu Titan’›n denizlerini keflfedecek bir denizalt› projesini destekleme karar› ald›. Titan’›n hidrokarbon gölleri ve
Ekonomik kriz yüzünden kamu mülklerini ve makam araçlar›n› aç›k art›rmaya ç›karan ‹talya’da, bu kez de bir köyün tamam› sat›l›yor. Ülkenin kuzeyindeki Calsazio köyüne özgü tafl evler, sahipleri taraf›ndan topluca sat›fla sunuldu. Olay›n di¤er ilginç yan› ise, köyün, ‹nternet müzayede sitesi eBay’de aç›k art›rmaya konulmas›. Gran Paradiso milli park›n›n eteklerindeki köyün 14 evi için, toplam 245 bin Euro isteniyor.
8 denizlerinde gezinecek robotik denizalt›, dünya d›fl› bir gök cisminin sular›na dalmas› planlanan ilk keflif arac›. Robotik arac›n dalaca¤› bölge, s›v› su içeren bir gölden çok so¤uk metan ve etan ile dolu bir göl. Dünya’da s›v› halde bulunan maddeler, 1170 km uzunlu¤undaki gölde, -179 derecenin alt›ndaki s›cakl›klarda gaz benzeri bir halde bulunuyor. Titan, dünyan›n ard›ndan, insanl›¤›n günefl sistemindeki yeni evi olabilir.
Sürücüsüz Otomobil Fuarda
Federal Soruflturma Bürosu (FBI) raporuna göre, Google flirketinin liderli¤indeki sürücüsüz otomobil projesi,
BD EYLÜL 2014
kötü niyetli insanlar›n elinde “ölümcül bir silaha” dönüflebilir. Raporda, bu araçlar›n, suçlulara görülmemifl imkânlar sunacak olmas›n›n alt› çiziliyor. En kayg› yaratan husus ise, içinde kimse olmayan, uzaktan kontrol edilen böyle bir araca bomba yüklenme ihtimali.
9
10
Y›pranm›fl Kot Modas›
Japon giyim firmas› Zoo Jeans, h›rpalanmas› gereken pantolonlar› aslan, kaplan ve ay›lara teslim ediyor.
Organik Gökdelen
Bir mimarl›k firmas›, içinde yaflayan insanlar geri dönüflüm yapt›kça yükselen bir gökdelen tasarlad›. Paris merkezli Agence Chartier Corbasson
Japonya’n›n Hitachi kentindeki Kamine Hayvan Bahçesi ile ortaklafla gerçeklefltirilen projede, yeni üretilmifl kotlar, bu y›rt›c› hayvanlar›n yaflad›¤› alanlara at›l›yor. Aç›k art›rmayla sat›lacak bu ürünlerden elde edilen gelirin, Do¤al Hayat› Koruma Vakf›’na ba¤›fllanaca¤› belirtiliyor. flirketinin projesine göre, ilk önce binan›n birkaç kat› infla edilecek, daha sonraki süreçte dairelerden ç›kan at›klarla bir üst kat›n inflas›na geçilecek. Örne¤in, kullan›lan pet flifleler özel toplama kutular›na b›rak›lacak; bu pet flifleler, daha sonra gökdelenin yap›m›nda hammadde olarak kullan›lacak. Projeyi haz›rlayan ekibe göre, Londra’da infla edilmesi tasarlanan Organik Gökdelen’in tamamlanmas› için gerekecek at›k miktar›na, bir y›l içinde ulaflmak mümkün. 94
Havas› En Kirli Cadde
11
Dünyan›n hava kirlili¤i oran› en yüksek caddesi: Londra’n›n meflhur Oxford Caddesi. Yap›lan ölçümlerde, Avrupa’n›n en büyük ve ifllek al›flverifl yeri olan Oxford Caddesi’nde, metreküp bafl›na ortalama 135 mikrogram “nitrojen dioksit” saptand›. Bu rakam, Avrupa Birli¤i’nin güvenlik standartlar›n›n üç kat›ndan fazla. sezinsan@butundunya.com.tr
Mitolojiden Yans›yanlar Haluk Erdemol
Eros ile
Psyche
2
syche flaflk›nl›k içinde, hiçbir fleye dokunmaya cesaret edemeden odalar›, salonlar› dolafl›rken f›s›lt›lar duydu çevresinde. Dönüp bakt›, kimseyi göremedi. Bir f›s›lt› “Evinizdesiniz,” dedi, bir di¤eri “Burada her fley emrinizde; bizler sizi rahat ettirmekle görevliyiz,” derken hafif dokunufllar onu banyoya, yemek odas›na ve giysilerle dolu gardroplara yöneltiyordu. Gece oldu¤unda Psyche gelinlere yarafl›r biçimde süslenmifl yatak odas›na çekilip meçhul eflini bekleme-
P
Jacopo Zucchi (1540-1596) 95
ye bafllad›. Gece sona erdi¤inde Psyche her kimse yata¤›na girenin bir canavar olamayaca¤›n› düflünmeye bafllam›flt›. lk gece karanl›¤›n içinden gelip kendini göstermeden yine karanl›kta, gün do¤madan ortadan kaybolan bu meçhul erkek gece ziyaretlerini sürdürüyor, fakat rahat yaflam›na karfl›n Psyche’nin akl›ndaki sorular yan›ts›z kal›yordu. Kimdi bu meçhul erkek ve neden kendini göstermiyor, karanl›kta kalmay› tercih ediyordu? Her gece Psyche’nin kula¤›na sevgi sözcükleri f›s›ldayan efli bir gece farkl› fleyler söyledi ona: “K›zkardefllerin da¤ bafl›na ç›k›p seni ar›yor,” dedi, “ Fakat onlarla görüflmen ikimiz için de iyi olmaz.” Psyche önce söz verdi, ama gün boyu yaln›z kalmaktan s›k›ld›¤›ndan ve
‹
Louis Jean François Lagrenée 1725-1805) kendini alt›n kafese kapat›lm›fl bir kufl gibi görmeye bafllad›¤›ndan kederli ve a¤lamakl› bir görünüme bürünmüfl, yemeden içmeden kesilmiflti. Söz vermifl olmas›na karfl›n kardefllerini görmek istedi¤ini söyledi efline. “Onlar beni öldü biliyor,” dedi, “Ölmedi¤imi, üstelik her kad›n›n düfllerinde gördü¤ü bir yaflam sürdü¤ümü bilseler iyi olmaz m›? Hem böylece anne ve babam›n da içi rahat eder. Hizmetçin Zefiros’a söyle, onlar› bana getirsin.” Meçhul efl bu sözlere dayanamad›. “Peki o zaman,” dedi, “ Söz verdi¤in halde tutmuyorsun, sonucuna katlan›rs›n, fakat diyeceklerime kulak ver: Rubens (1577-1640)
96
BD EYLÜL 2014
Joshua Reynolds (1723-1792) “Ablalar›nla görüflmene izin veriyorum, onlar› istedi¤in gibi a¤›rla, kucak dolusu mücevherler, hediyeler ver, ama meraklar› son bulmayacakt›r. Onlar›n sözlerine kan›p benim kim oldu¤umu anlamaya, beni görmeye çal›flma. Aksi takdirde beni ve sahip oldu¤un her fleyi kaybedersin.” Teflekkür etti Psyche, “Kalbim seninle,” dedi, “Senden ayr›lmaktansa ölürüm daha iyi.”
“Ablalar›n›n zehirli dillerinden sak›n; karn›ndaki çocu¤un ölümlü mü, ölümsüz mü olaca¤› senin elinde,” demiflti bir gece. Meraklar›n›n esiri olan ablalar evlerine döndüklerinde bir araya gelip Psyche’nin efli hakk›nda dedikodu yap›yor, farkl› tan›mlar vermesi nedeniyle kardefllerinin eflini görmedi-¤ini, dolay›s›yla kim oldu¤unu bilmedi¤ini düflünüyorlard›. Ona bu görkemli yaflam› sa¤layan›n tanr›sal bir varl›ktan baflkas› olamayaca¤› sonucuna vard›klar›nda k›skançl›klar› daha da koyulaflt›. Fesat ak›llar›nca bir plan yapt›lar. Ziyaretlerinin birinde Psyche’ Charles Antoine Coypel (1694-1752)
öylece Psyche ablalar›yla s›k s›k görüflmeye bafllad›. Zefiros onlar› sabah da¤ bafl›ndan al›p getiriyor, akflam olunca da yanlar›nda hediyeleriyle birlikte geri götürüyordu. Ablalar› Psyche’nin yaflam›na g›pta ediyor, kendi yaflamlar›yla karfl›laflt›rd›klar›nda mutsuz oluyorlard›. Her görüflmede eflinin kim oldu¤unu sorduklar›nda Psyche fark›nda olmadan bazen genç, bazen de orta yafll› diye farkl› tan›mlarla söz ediyordu ondan. Bu arada meçhul efl uyar›lar›n› sürdürüyordu. Verdi¤i sözü hat›rlatarak ona
B
97
BD EYLÜL 2014
nin akl›n› buland›ran ve efline verdi¤i sözü unutmas›na neden olan iç karart›c› sözler söylediler ona. “Sevgili kardeflimiz,” dediler, “Senin iyili¤in için söylüyoruz. Fark›nda de¤ilsin, ama büyük bir tehlike bekliyor seni. Kâhinlerin dediklerini hat›rla. Senin bir canavar›n efli olaca¤›n› öngörmüfllerdi. Bu öngörünün do¤ru ç›kt›¤›n› düflünüyoruz. Zaten son günlerde bu civarda bir canavar›n dolaflt›¤›n› görenler olmufl. Geceleri sana gelen iflte o ve senin do¤um yapman› bekliyor; o zaman seni ve bebe¤ini yiyecek. Çok geç olmadan ya bizim yan›m›za gel, ya da ac›kl› sonunu bekle.” Bu ürkünç sözlerin etkisinde kalan Psyche de eflini hiç görmedi¤ini itiraf ederek zaten kimli¤inden kuflku duydu¤u efline verdi¤i sözü unuttu ve ablalar›n›n dedi¤ini yapmay› kabul etti. Buna göre Psyche gece efli uyurken önceden yan odada yan›k tuttu¤u lamba ve di¤er elinde b›çak, meçhul efle yaklaflacak ve görür görmez o canavar› daha uyanamadan öldürecekti. “Böylece kendinin ve bebe¤inin yaflam›n› kurtard›¤›nda biz seni soylu biriyle evlendiririz,” demeyi de unutmam›flt› ablalar. syche hâlâ duraksamalar yafl›yordu, ama sonunda kad›nlara özgü merak duygusu bask›n ç›kt›. Gecenin ortas›nda bir elinde lamba di¤erinde b›çak, derin uykudaki eflinin üzerine e¤ildi¤inde gözlerine inanamad›. Bir canavar de¤il, dünya güzeli, melek gibi bir erkek yat›yordu yata¤›nda.
P 98
Alt›n renkli, k›vr›m k›vr›m omuzlar›na dökülmüfl saçlar›, süt beyaz› teni, pembe yanaklar› ve parlak çiçekler gibi omuzlar›n› süsleyen kanatlar›yla Venüs’ün o¤lundan baflkas› olamazd›. Yata¤›n ayak ucunda onun simgesi olan sadak ve içindeki oklar› görebiliyordu. Elindeki b›ça¤› b›rak›p oklardan birini ald› ve dolgun gö¤süne çizikler att› onunla. Cupid’in kendini göstermeden sundu¤u aflk›na onun okunun verdi¤i güçle kendi aflk›n› katt›. ‹çinde uyanan yeni duygularla kucaklamak istedi onu. Gönül telini titreten duygular ne yaz›k ki lambay› tutan elini de titretti ve lambadan süzülen bir damla k›zg›n ya¤ Cupid’in omzuna de¤er de¤mez Psyche’nin uzanan elleri bofllukta kald›. upid hemen uyanm›fl, oklar›n› alarak arkas›na bakmadan gidiyordu. Psyche piflmanl›k duygusu içinde, tazelenmifl aflk›n›n verdi¤i güçle Cupid’in ayaklar›na sar›l›nca Cupid döndü ve öfke ile, “Sözlerimi dinlemedin,” dedi ona, “Ben seni görür görmez annemin buyru¤unu unutmufl, seni dünyan›n en i¤renç ve kötü birine âfl›k etmek yerine kendi okumla kendimi yaralayarak sana olan sevgimi köklefltirmifl, seni kendime efl seçmifltim. Oysa sen bir canavarm›fl›m gibi beni öldürmeye kalkt›n. Sana ak›l verenler cezas›z kalmayacak. Senin cezan ise benden ve sahip oldu¤un bütün bu güzelliklerden yoksun kalmak olacak.” Bunlar› söyledikten sonra Cupid gökyüzünde kaybolup gitti. • (Sürecek)
C
halukerdemol@butundunya.com.tr
Dünya Döndükçe Sabriye Afl›r
S AAT USTASI B
u meydan birçok kifliyi geçmiflin Prag’da, Eski fiehir Meydan›’nizlerinde bir yolcuda, her saat bafl› astrolojik saatin lu¤a ç›kar›yor. Çanlar›n önünde toplan›yor turistler. Saat çalmas›yla saat kulesindeki iki pencere aç›l›yor kulesi, flehrin tam kalbinde... ve ‹sa’n›n 12 havarisi geçiyor pencerenin önünden. Ve tüm turistler yaklafl›k 20 ustas› Hanufl Usta (Jan RuÏe/Mistr saniyelik bu an› görüntülemek için Hanu) saati yeniden tasarlam›fl, elden bekliyorlar… geçirmifl, tamamlam›fl ve çal›fl›r hale Eski fiehir (Old Town) getirmifltir. Amaç, Kutna Hora flehrinmeydan›ndaki bu ünlü saati, 1410’da deki Kemikli Kilise’de oldu¤u gibi saat ustas› Mikulas ile Prag Karl insanlara bir mesaj vermektir: Herkes Üniversitesi matematik ve astronomi bir gün geldi¤i yere geri dönecek yani profesörlerinden Jan Ondrejuv infla elbet bir gün toprakla özleflip ölecek! ettiler. 15. yüzy›l sonlar›nda ise, saat Saati yapt›ktan sonra, dünyan›n 99
en önemli adamlar›ndan birisi haline gelen bu saat ustas›n›n ad›, ülkenin kral›ndan bile daha çok duyulmaya bafllar. Öyle ki, Avrupa’n›n her yerinden insanlar Prag’a, yaln›zca bu saati görmek için gelirler. anufl Usta’n›n eseri çok be¤enilir ve ünü ülke d›fl›na kadar yay›l›r. Di¤er ülkelerden, kendileri için de benzer bir saat yapmas› için ustaya teklifler ya¤ar, usta hiçbir teklifi kabul etmez. Kraldan bile daha çok tan›nan Hanufl Usta, hem maharetini göstermek ister, hem de “Ey insanlar, zaman›n›z geçiyor. Geldiniz, geçiyorsunuz ama unutma-
H 100
Turistler her saat bafl› gerçekleflen 20 saniyelik seremoniyi görmek için beklefliyor y›n›z ki, geldi¤iniz yere gidiyorsunuz” biçiminde kal›c› bir mesaj vermek niyetindedir. Kral ise, ustan›n ününden hiç hoflnut de¤ildir. Ayr›ca ustaya giden teklifler nedeniyle de tedirgindir. Kral kendince bir önlem al›r ve Hanufl’un gözlerine mil çektirir. Amac›, bu saat kulesinden baflka bir yere daha yap›lmas›n›n önüne geçmektir. Kör olan Hanufl Usta, bu duruma dayanamaz, saatin mekanizmas›na kendini asarak intihar eder. Saatin
BD EYLÜL 2014
mekanizmas›n› bozan usta, ayn› zamanda da kraldan intikam›n› alm›fl olur ve 50 y›l boyunca hiç kimse saati tamir edemez. Kral, ustan›n ölümünden sonra dört bir yana haber sal›p dünyada ne kadar saat ustas› varsa tamir etmeleri için ülkesine getirtir ama… Ustalar›n hiçbiri saati çal›flt›rmay› baflaramaz ve kral yaflarken bir daha saatin çal›flt›¤›n› göremez. Ancak çok sonralar› saat çal›flt›r›labilir… sta’n›n ölümünden uzun y›llar sonra da, 1552’de saati tamir etmeyi baflaran isim Jan Táborsk˘ olur. Jan Táborsk˘ ve Klokotské Hory saati güzelce bir onar›mdan da geçirirler. Ünlü saat, günümüze dek aral›klarla onar›mdan geçecektir…
U
USTA’NIN SAAT‹N‹N VERD‹⁄‹ YAfiAM DERSLER‹ Hanufl Usta’n›n saati, güneflin, dünyan›n ve ay›n konumlar›n›
Hanufl Usta’n›n bozdu¤u saat uzun y›llar çal›flt›r›lamaz
Hanufl Usta (Jan RuÏe) ve asistan› Jakub âech, Astronomik Saat üzerinde çal›fl›yorlar… gösteren astronomik bir saattir. ‹ki büyük yuvarlaktan oluflur. Saatin d›fl taraf›ndaki rakamlar ‹branicedir. Saatin etraf›nda 4 tane kukla vard›r. Bu kuklalar insanlara neleri yapmamalar› gerekti¤ini anlat›r. Soldan en bafltaki, elindeki aynayla kendine bakar; kendini be¤enmiflli¤i sembolize eder. Onun yan›ndaki kukla, elinde alt›n torbas› olan bir adamd›r; cimrili¤i sembolize eder. Bir yandaki kukla ise iskelettir; yaflama karfl› istek101
BD EYLÜL 2014
sizli¤i anlat›r. Sonuncu kukla, elinde mandoline benzer bir müzik aleti bulunan adam da; gece hayat›na ve sefahate düflkünlü¤ü anlat›r. K›sacas› bu kuklalar, ‘kendini be¤enmifl, cimri, yaflama karfl› isteksiz ve sefahate düflkün olmay›n’ der. aatin alt›nda da insanlara yapmalar› gerekenleri anlatan 4 kukla vard›r. Bu kuklalar da, bilime, adalete, astronomiye ve e¤itime önem verme konusunda bizleri uyar›r. Her saat bafl›, ‹sa’n›n 12 havarisi de pencerenin önünden geçerek ufak bir gösteri yapar. Horozun ötmesiyle gösteri biter. Astronomik saat kulesi, sadece Çekçe ya da Bohemce konuflan yerel halk taraf›ndan, “Orloj” ad› ile an›l›yor. Buras› Çekler için, ‹stanbul’un Taksim Meydan› gibi bir referans noktas›. Dünyada en eski üçüncü
S
102
astronomik saat ve hâlâ çal›flan en eski saat olma unvan›n› tafl›yan yap›, flehrin en önemli ve fl›k sembollerinden birisi olma özelli¤ini de koruyor. Birçok kifliyi zaman içinde, geçmiflin izlerinde yolculu¤a ç›karmakla kalmayan eser, bununla birlikte ustas›n›n hüzünlü öyküsünü de geçmiflten gelece¤e üzerinde tafl›yor. Yaln›zca ustas›n›n hüzünlü öyküsüyle de¤il, bizim için çok önemli bir flairimizin, vatan özlemiyle iç geçirirken ona bakt›¤› an ile de bir kez ve bir kez daha ölümsüzlefliyor. 1956 ile 1958 y›llar› aras›nda Prag’da yaflayan Naz›m Hikmet anlat›yor: fiair memleketten uzak, hasretten delik deflik Eski Kent’te duruyordu. Meydanl›kta yapayaln›z Gotik duvar üstünde Hanufl ustan›n saati On ikiyi vuruyordu. Ve çanlar› çalan ölüm Ve yukarda öttü horoz fiair memleketten uzak, Hasretten delik deflik Etraf›na dalg›n bakt›
Gezdikçe Gördükçe ‹zlen fien Toker
P
Kufladas›’ndan kufl uçuflu uzakl›ktaki
isagorion
Baz› günler gökyüzünde sanki gerçekten de gö¤ün yüzü görünür. ‹ncecik beyaz bulutlardan çizgi gibi gözler, afla¤› do¤ru uzanan duman görünümlü bir burun ve onun alt›nda kenarlar› yukar› k›vr›lm›fl baflka bir bulutun oluflturdu¤u gülen bir a¤›z...
ününe göre mutlu, k›zg›n, flaflk›n ya da üzgün bakar bu yüz, bazen solgunlafl›r, bazen pembeleflir, k›zar›r. Yaln›zca gözlerini ya da gülümsemesini gösterdi¤i de olur. Türkçe ad›yla Sisam, Yunanca
G
ad›yla Samos adas›n›n güneyindeki Pisagorion kentinde gökyüzüne bakarken bana gülümseyen yüzün karfl› k›y›daki Kufladas› Dilek yar›madas›ndan nas›l göründü¤ünü merak ediyorum. Antik yerleflim kal›nt›lar› üzerine infla edilen Tigani kenti bu
103
BD EYLÜL 2014
Pisagorion liman› adada do¤an Pisagor’un onuruna 1955 y›l›nda Pisagorion ad›n› alm›fl. Bir zamanlar küçük bir bal›kç› köyü iken 19.yüzy›lda y›ld›z› parlam›fl; büyüklük olarak hâlâ bir köy kadar olsa da flimdi adan›n en çok ziyaret edilen kenti haline gelmifl.
E
fpalinion Tüneli, Ireon antik kenti, Roma ve Yunan dönemine ait tarihi eserler sayesinde UNESCO Dünya Kültür Miras› listesine dahil olmufl. MÖ 6.yüzy›lda, da¤daki kaynaktan kente su getirmek için yap›lan 1036 metre uzunlu¤undaki Efpalinion Tüneli’nin bir k›sm› gezilebiliyor. Mühendis Efpalinos’un tasar›m›yla da¤daki ve kentteki iki farkl› noktadan iki ayr› grup taraf›ndan kaz›larak ortada birlefltirilen tünel 10 y›lda tamamlanm›fl. Döneminin en önemli yap›lar›ndan biri olan tünel, su kayna¤› tükenene dek binlerce y›l kullan›larak da¤daki suyu kente ulaflt›rm›fl. Tünelin yak›n›nda da¤›n yama104
c›ndaki antik tiyatro zarar görmüfl olsa da, kal›nt›lar› üzerindeki ahflap yap›da yaz aylar›nda etkinlikler düzenleniyor. Tiyatronun yan›ndaki Panagia Spilianis (Meryem Ana) Kilisesi de ziyaret edilebiliyor. Kent giriflindeki Pisagorion Arkeoloji müzesinde ise
BD EYLÜL 2014
heykeller, yaz›tlar, lahitler, Roma dönemine ait mermer büstler ve seramikler sergileniyor. ir zamanlar kenti saran 6700 metre uzunlu¤undaki surlar›n neredeyse tamam› y›k›lm›fl, Akdeniz’in en eski insan yap›m› liman› oldu¤u düflünülen antik limandan eser kalmam›fl olsa da yeni liman eskisinin izinde yap›lm›fl. Güneflin batmaya haz›rland›¤› akflam üzeri saatlerinde, denize bakan yüksekçe bir tepe üzerindeki Bizans MüzesiLykourgos Kalesi’ni ve mavi-beyaz renklere boyanm›fl Metamorfoz Kilisesi’ni gezerek ara sokaklardan limana do¤ru yürüyorum. Dar sokaklarda gün boyu ›s›nan tafl parkelerin üzerinde yürürken, yasemin kokular›n› içime çekiyorum. Begonviller, sardunyalar, ayçiçekleri gibi rengârenk çiçeklerle süslenmifl evlerle dolu sokaklar. Kimi sokaklar sessiz, kimileri de evlerin önündeki tahta ve has›r sandalyelerde sohbet edenlerle dolu. Liman›n hemen arkas›nda, küçük meydan›n yan›ndaki bahçede mahalle sakinlerinden oluflan bir koro flark›lar söylüyor. Yafll› bir çiftin iflletti¤i bakkal dükkan›ndan zeytinya¤l› sabun al›p, liman›n kenar›ndaki yola ç›k›yorum. Yolun deniz taraf›nda yelkenli, yat ve gezi tekneleri; kara taraf›ndaysa lokanta, kafe, bar ve pastaneler yan yana s›ralanm›fl. Küçük bir keçi yavrusu teknelerden birinin önünde yere oturmufl, yolda yürüyen insanlara bak›yor. Lokanta ve kafelerin kap›lar›nda menüleri sergileniyor. Sunulan birçok güzel
B
Pisagor heykeli
Matematik ve astronomiye büyük katk›lar sa¤layan Pisagor MÖ 580 y›l›nda bu adada do¤mufl. meze olsa da buradaki turistik lokantalarda en çok tüketilenler bal›k, deniz ürünleri, musakka ve spagetti gibi görünüyor. Hilal fleklindeki liman›n sonuna do¤ru lüks yatlar ve büyük tekneler yerini canl› renklere boyanm›fl bal›kç› teknelerine ve küçük sandallara b›rak›yor. Köfledeki Sanat Galerisi binas›n›n yan›ndan denize do¤ru uzanan üçgen bölümdeki Pisagor heykeli limana girenleri karfl›l›yor 105
Pisagorion’da bir sokak sanki. Say›lar›n babas› olarak bilinen, matematik ve astronomiye önemli katk›lar sa¤lam›fl olan Pisagor MÖ 580 y›l›nda bu adada do¤mufl. Dönemin zalim hükümdar› Polikrates’le çat›flmas› sonucu uzun süre bir ma¤arada sakland›ktan sonra adadan ayr›lmak zorunda kalm›fl. M›s›r’da, Babil’de ve son olarak Güney ‹talya’ da yaflam›fl, açt›¤› okullarda birçok ö¤renci yetifltirmifl. Kendisini filozof, yani bilgeli¤in dostu olarak adland›ran ‹yonyal› Pisagor düflüncelerini yaz›ya dökmedi¤i için, bugün onun hakk›nda bildiklerimiz ö¤rencilerinin aktard›k-
Kufladas›’na bak›fl
lar›yla s›n›rl›. O ve ö¤rencileri evrenin bir say› uyumu oldu¤una, her fleyin say›lardaki iliflkilerle aç›klanabilece¤ine ve tahmin edilebilece¤ine inanm›fllar. üzi¤in matematiksel oranlara indirgenebilece¤i, dünyan›n yuvarlak oldu¤u düflüncesi, astronomi çizimleri ve çarp›m tablosuna ek olarak, onun en ünlü çal›flmas›, kan›tlayarak kendi ad›n› verdi¤i Pisagor Teoremi tasar› ve düflüncelerinden en bilinenleridir. Limandaki heykeli
M
BD EYLÜL 2014
de bu ünlü teoremini (Bir dik aç›l› üçgende dik kenarlar›n her birinin karelerinin toplamlar›, hipotenüsün karesine eflittir.) hat›rlat›rcas›na bir üçgeni simgeliyor. Akflama do¤ru, gündüz tekne turlar›na kat›lanlar, çevredeki sahillerde yüzenler, flnorkel, kano, su kaya¤›, plaj voleybolu gibi su sporlar›, t›rmanma, yürüyüfl, bisiklet turlar› yapanlar ya da sadece günefllenip, dinlenenler kentin liman bölümünü ve limana giden ana caddesini yavafl yavafl dolduruyor. Buzlu kahveler, taze s›k›lm›fl portakal sular› içiliyor, yemek tabaklar›, renk renk dondurma kuplar› masalara servis ediliyor. Adan›n Muskat üzümünden yap›lan ünlü tatl› flarab› yudumlan›yor, anason kokulu uzo bardaklar› tokuflturuluyor.
A
na cadde üzerindeki marketlerde, giyim eflyalar›, tak›lar, ev eflyalar› ve hediyelik ürünlerin sat›ld›¤› dükkanlarda geç saatlere kadar devam eden al›flverifl yo¤unlafl›yor. En çok sat›lan hediyelik eflya buraya özgü Pisagor barda¤›. Bu bardak, ancak iflaretli yere kadar doldurulabiliyor, daha fazla dolduruldu¤unda içine konulan s›v› barda¤›n alt›ndan akmaya bafll›yor. Pisagor’un bu barda¤› herkes eflit miktarda flarap içsin,
Burada en çok sat›lan hediyelik eflya olan Pisagor barda¤›, ancak iflaretli yere kadar doldurulabiliyor
Limandan bir görünüfl kimse açgözlülük etmesin, herkes ne kadar içti¤ini bilsin diye tasarlad›¤› düflünülüyor. Liman›n biraz ilerisindeki Remataki sahilindeki lokantalar›n önündeki kumsalda, flezlong ve flemsiyeler toplanarak, yerlerine akflam yeme¤i için masa ve sandalyeler diziliyor. Günbat›m›ndan hemen sonra, masalardaki minik mumlar yak›ld›¤›nda denizdeki gümüfl renkli bal›klar suyun üzerinde dansediyor sanki. Simsiyah gökyüzünde y›ld›zlar belirmeye bafllad›¤›nda az önce güneflin batt›¤› da¤›n ard›nda incecik bir hilal görünüyor. Gökyüzünün saç›ndaki parlak bir tokaym›fl gibi... • izlensen@butundunya.com.tr 107
BD EYLÜL 2014
Adalet için kekemeli¤ini yenen büyük hatip
Demosthenes Demosthenes, Aristo ve Platon’un ça¤dafl› idi. Zengin bir k›l›ç ustas›n›n o¤lu olan Demosthenes’e babas›ndan yüklü bir miras kalm›fl, küçük oldu¤u için akrabalar› mirasa el koymufllard›. Demosthenes, babas›n›n miras›n› onlardan geri almak istiyordu. Bunu yapabilmek için ülkenin en büyük avukatlar›ndan ve hatiplerinden birisi olmaya karar verdi. Ne var ki kekeme idi. Kekemelikten kurtulmak için çok çal›flmas› gerekiyordu. A¤z›na çak›l tafllar›n› alarak aynan›n karfl›s›nda saatlerce konufltu. Y›llar sonra Demosthenes, iyi bir hatip olmufltu. Art›k miras› akrabalar›ndan alabilirdi. Dava açt› ve hitabeti sayesinde davay› kazand›. Ancak kanunlara göre Demosthenes, babas›n›n miras›n› fakirlere vermek zorundayd›. ‹nsanlar miras› kendisi alamayaca¤›na göre, “Niçin bofl yere çal›flt›n? B›rak akrabalar›nda kals›n.”
108
demifllerdi. Demosthenes ise babas›n›n miras›n›n onursuzca davranan akrabalar›nda kalmas›ndansa, fakirlere da¤›t›lmas›n› tercih etmifl; üstelik y›llarca da bunun için ac› dolu bir mücadele vermeyi ye¤lemiflti. •
Anadolu’nun Dünyas› Bekir Özgen
Okuma al›flkanl›¤› üzerine De¤er verdi¤imiz insanlar, "Okumak ibadet, okumamak ihanettir," diyorlar. Okuman›n akl› gelifltirdi¤ini, ruhu yüceltti¤ini söylüyorlar. Yaln›zca okuyarak özgürleflebilece¤imizin alt›n› çiziyorlar. ahas› okuman›n cehaleti ald›¤›n›, eflekli¤in ise baki kald›¤›n› ileri sürenler bile var. Ama gelin görün ki, Türkiye’de okur oran› her geçen gün artaca¤› yerde azal›yor. Niçin pekiyi? Biz okumay› seven bir toplum de¤iliz miyiz? De¤ilsek, neden de¤iliz? Okumak, i¤neyle kuyu
D
kazmak gibi zahmetli bir süreç de o yüzden mi okumaya yan çiziyoruz? Yoksa ayd›nl›¤a aç›lan bu pencerenin perdesini kapal› tutmak için körü körüne bir inat m› tutturmufluz? Bunlar›n temelinde yatan temel belirleyiciler, tembellik mi, kolayc›l›k m›? Ne?.. Gelin, bu sorulara birlikte yan›tlar arayal›m. 109
BD EYLUL 2014
...k›rsal toplumdakiler okumaya gereksinim duymazlarken, kentleflme ve sanayileflme, daha çok "okuma" ile birlikte ç›kmaktad›r ça¤dafl uygarl›k dedi¤imiz yola.
Her fleyden önce, okumaya gereksinim duyuyor muyuz? Dil, bir iletiflim arac›. Okuma ise yaz›l› iletiflimin bir türevi. Çevre, bu iletiflimi yaratabiliyorsa, birey okumaya yöneliyor. Sözel iletiflimin egemen oldu¤u ortamlarda okumaya e¤ilimin azald›¤› bir s›r de¤il. Okuman›n, al›flkanl›¤a dönüflebilmesi için öncelikle dar çevre kal›plar›n› bir biçimde y›rtmam›z gerekiyor. Dedikodunun yerini nesnelli¤in, kulaktan dolma bilginin yerini bilimsel bilginin almas› buna ba¤l›. Bu ise, ancak ve ancak okumakla, okuma al›flkanl›¤› kazanmakla sa¤lanabilmekte. Bireyin böylesi bir süreçten geçmesi ve kendini aflmas› da -eninde sonunda- bir e¤itim sorunu. ürkiye, bir bütün olarak, henüz feodal toplum yap›s›ndan kurtulabilmifl say›lmaz. Feodal kültürün bask›n özelli¤i ise, sözel ve mimikçi bir toplum yap›s› sergilemesi. Oysa yaz›, endüstri ve bilgi toplumunun bir ürünü. Baflka bir deyiflle, k›rsal toplumdakiler okumaya gereksinim duymazlarken, “kentleflme ve sanayi-
T 110
leflme", daha çok "okuma” ile birlikte ç›kmaktad›r ça¤dafl uygarl›k dedi¤imiz yola. Okuma al›flkanl›¤› gelene¤imizde var m› peki? Rahmetli anam, ne zaman elimde bir kitap görse, sevecenlikle yan›ma yaklafl›r, "‹ki gözümün nuru! fiu elindeki de neyin nesi? O lanet fley bir gün senin gözünü de kafan› da bozacak, biliyorum. At bir köfleye gitsin onu yavrum. Senin anan de¤il, baban de¤il," der dururdu. O durumlarda ne yapaca¤›m› bilemez, okumak için gözden uzak bir yer arard›m. umhuriyetin, okuyanlar› el üstünde tutmaya bafllamas›yla bu anlay›fl görece y›k›lmaya bafllam›fl olmal› ki anam›n bu direnifli uzun ömürlü olmad›. Beyaz yakal›lar›n toplumda yeni ve seçkin bir yer edinmesiyle de kitaba olan uzakl›k yavafl yavafl kapanmaya yüz tuttu. Hele bir de açl›kla bo¤uflan insan›m›z, okumufl birinin ekme¤inin koynunda oldu¤unu görünce, kitaba olan olumsuz tav›r iyiden de¤iflir oldu. Ta ki
C
BD EYLÜL 2014
1960'lara kadar. Bu y›llardan sonra ivme kazanmaya bafllayan bafl›bozuk kentleflme, kent kültürüne uyum göstermekte baflar›l› olamad› ne yaz›k ki. Köylerden tasars›z, haz›rl›ks›z göçe duranlar kentleflmeyi beceremediler. Yavafl yavafl kentleflecekleri yerde, kentleri kendilerine benzeterek oralar› da köylefltirmeye, köylülefltirmeye girifltiler. Yap›lan bilimsel araflt›rmalar, köy kökenli yurttafllar›m›z›n okumaya e¤ilimli olmad›klar›n›, büyük ço¤unlu¤unun hiç kütüphane görmedi¤ini, önemli bir kesiminin evinde kendisinin olan hemen hiçbir bas›n ürünü bulunmad›¤›n› göstermektedir. Bu ba¤lamda, Türk seçmenleri üzerinde yap›lan araflt›rmalar da, oy kullananlar›n yar›ya yak›n›n›n gazete bile okumad›klar›n› ortaya koymaktad›r. Okuma al›flkanl›¤›n›n önündeki engeller: Çok partili döneme geçene de¤in okuyanlar›n, iyi kötü el üstünde tutulup okumaya özendirilirlerken, sonralar›, kimi siyasal dürtülerle, ad›m
ad›m bir tür kitap düflmanl›¤›n›n k›skac›nda kald›klar› bilinmektedir. Herkesin Mersin'e giderken bizlerin tersine gitmesi anlafl›labilir bir paradoks de¤ildir. Okumaya ve kitaba olan sayg›n›n, parasal ve ideolojik de¤erler önünde böylesine bozguna u¤ramas› içler ac›s›d›r. Yaz›l› kültür gelene¤imizin daha do¤mak üzereyken bo¤ulmaya kalk›fl›lmas› kötü bir talihsizliktir. te yandan, son y›llarda ortaya ç›kan televizyon ve bilgisayar egemenli¤i de okuma al›flkanl›¤›n› geri plana çekmeye bafllam›flt›r. Teknolojinin hizmete sundu¤u çok say›daki araç-gereç, insan›m›z› görselli¤in çekicili¤ine hapsedebilmifltir. Günübirlik bir yaflam biçiminin konformizmi içinde, hemen hepimizi, kalemi kitab› unutur etmifltir. Böylesi olumsuz oldu-bittiler karfl›s›nda, aile içi güdüleme de yetersiz kalm›flt›r. Ana-babalar, çocuklar›n›n do¤ar do¤maz bir toplumsallaflma süreci yaflayaca¤›n›n; yak›n çevresinin kültürel kal›plar›yla biçimlenece¤inin bilincine varamam›fllard›r. Aile içinde
Ö
Yap›lan bilimsel araflt›rmalar, köy kökenli yurttafllar›m›z›n önemli bir kesiminin evinde kendisinin olan hemen hiçbir bas›n ürünü bulunmad›¤›n› göstermektedir.
BD EYLÜL 2014
* Okumay› unutmufl ö¤retmen ile, modas› geçmifl ders kitaplar› varl›klar›n› sürdürebilmifllerdir. * Ö¤renciler, test ve tost çocuklar› kal›b›na sokulmufl, iflin kolay yan› ye¤lenOkumayan, test Son y›llarda ortaya mifltir. çözen robotlar üretilir ç›kan televizyon ve olmufltur. * fiimdilerde, s›n›f kitapl›kbilgisayar lar›nda kaynak kitaplar›, egemenli¤i de dost kitaplar›, baflucu kitaplar›n›, klasikleri kim okuma araya, kim bula! al›flkanl›¤›n› geri * Bu durum, okuma al›flkanplana çekmeye l›¤›n›n bahç›van› konumunda bulunan ö¤retmenleri de bafllam›flt›r. küstürmüfl, yaln›zlaflt›rm›fl ve okumaktan, okutmaktan so¤utmufltur. elinde kitap görmeye al›flmam›fl Oysa ça¤›m›z, sürekli okuyan, çocuklar›n okuma al›flkanl›¤› edinebilgiye ulaflabilen, bilgiyi seçebilen, meyeceklerini kavrayamam›fllard›r. bilgiyi depolayabilen ve kendi kendine unlar›n yan› s›ra, bir de e¤itim ö¤renen insan tipine a¤›rl›k vermekte dizgemiz, okuma al›flkanl›¤›n› ve bunu teflvik etmektedir. beslemekte yetersiz kal›nca, iplerin tümden koptu¤u anlafl›lmak- De¤erlendirme: Öyle görünüyor ki, Türkiye’nin sorunu okumamakt›r. tad›r. Do¤ru okuma, h›zl› okuma, okudu¤unu anlama ve yorumlama gibi Toplumsal yaflam›m›zda kitab›n yeri etkinliklere, gerekli önem verileme- yok dense yeridir. Üniversite bitirenlerin say›s› kat kat artarken, kitap mifltir okullar›m›zda. Okuyanlar, okuyanlar›n oran› geçmifl y›llardakinin yeterince ödüllendirilemedi¤i gibi gerisine düflmeyi sürdürmektedir. zaman zaman kitab› olanlar, kitap okuyanlar, cezaland›r›labilmifllerdir Türkiye'de bir y›lda bas›lan kitap, bile. Evlerden kitaplar›n toplat›ld›¤› Japonya'da neredeyse bir günde bas›lolmufltur. Yasak yay›n bulundurdu¤u maktad›r. Demek ki biz okuyan toplum de¤il; konuflan toplum olma gerekçesiyle, iflkence görenler, cezaland›r›lanlar görülmüfltür. Kitap, niteli¤imizi bozmak niyetinde de¤iliz. Ayd›nlanm›fl insanlar, istedikleri günah keçisi say›labilmifltir. Böyle kadar, "Söz uçar, yaz› kal›r," desin olunca da:
B
112
BD EYLÜL 2014
dursunlar... Anadolu’daki kitapç›lar›n büyük ço¤unlu¤unun kapanm›fl; aç›k kalabilenlerin de, vitrinlerini kitapla de¤il, oyuncaklarla doldurmufl olmalar› bofluna de¤ildir. Beklem: Ah ne olur: Her kitab›n, kifliyi, insan›n insanlaflt›¤› ça¤dafl dünyaya götürecek birer pasaport oldu¤unu bir anlayabilsek... Okumadan âlim, yazmadan kâtip olmak isteyenlerin, bilmeden zalim olduklar›n› bir görebilsek... Her akl› bafl›nda yönetim, baflat görevinin kitap dolu bir evle, çiçek dolu bir bahçe umudu yaratmak
oldu¤unu bir bilebilse!.. Ba¤lam: Türkiye’de okuma al›flkanl›¤›n›n art›r›labilmesi için toplumsal çevre, ekonomik yap› ve e¤itim dizgesinin birlikte gözden geçirilmesi gerekmektedir. Bu yaklafl›m da, makro düzeyde devlet politikalar› gelifltirmek ve bu do¤rultuda önlemler paketi haz›rlay›p, onu yaflama geçirmekle mümkündür. Unutmayal›m ki, okumay› sevmeyenler, zaman› düflman bilirler. Okumaya aç, yazmaya susuz bir kuflak yetiflmesi dile¤iyle... • bekirozgen@butundunya.com.tr
KAMERAMAN UÇAKTA
Amerika’n›n güneyinde büyük bir orman yang›n› ç›km›flt›. Ülkenin önde gelen televizyonlar›ndan birinin haber yönetmeni, birlikte çal›flt›¤› kameramanlardan birinin olay yerine yak›n bir bölgede oldu¤unu duyunca kendisini telefonla arad› ve ona, yang›n› görüntüleme görevi verdi: "fiimdi lütfen, Cornfield kasabas›na git ve oradaki sivil havaalan›nda seni bekleyen iki kiflilik uça¤a binip, yang›n bölgesine uç" dedi. "Havaalan› yetkilileri ve pilotla biz buradan görüfltük, anlaflt›k. Seni bekliyorlar." Kameraman bir araba kiralad› ve son h›zla Cornfield kasabas›, sivil alan›na gitti. Gerçekten de iki kiflilik bir Cesna tipi uçak, içinde pilotuyla havaalan›nda bekliyordu. Kameraman soluk solu¤a uça¤a yaklaflt› ve pilota seslendi: "Beni bekliyorsunuz, de¤il mi?" Pilot, sa¤ elinin baflparma¤›n› havaya kald›rarak yan›tlad›: "Evet, hoflgeldiniz... Sizi bekliyordum... Ben haz›r›m..." Kameraman uça¤›n arka koltu¤una bindi ve k›sa bir süre sonra uçak havaland›. Pilot, yolcusuna bir soru daha sordu: "fiimdi ne kadar yüksekli¤e ç›kmam› ve hangi rotay› izlememi istiyorsunuz?" Kameraman, bu konularda bir bilgisi olmad›¤›n› söyleyince pilot heyecanla arkaya döndü: "Yoksa siz..." dedi ve bir süre konuflamad›. Sonra büyük bir korku içinde sordu: "Yoksa siz, bu havaalan›n›n uçufl ö¤retmeni de¤il misiniz?..." 113
Not Defterimden Nergis Öztürk
İyilik Zinciri ç›kararak ifle koyulan genç tomobiliyle yolda Bugün adam, lasti¤i de¤ifltirmeye ilerleyen bir ya da yar›n adam, yolun kekarfl›n›za ç›kan çal›fl›rken de, bir yandan otomobilin cam›ndan kendinar›nda ar›za yapm›fl ve ihtiyac› olan sini izleyen yafll› han›mla bekleyen bir baflka otoilk kifliye sohbet etmeye bafllad›. Bir mobil gördü. Yard›m yard›m edin. süre sonra, lastik de¤ifltirilip, etmek için arabas›n› hearaç yola devam etmeye men yol kenar›na çekti ve ar›zal› araca do¤ru yaklaflt›. Otomo- haz›r hale geldi¤inde, üstü bafl› çamur bilinin yan›nda çaresiz bir yüz ifade- içinde kalm›fl ve ellerinde kesikler siyle bekleyen yafll› han›m›n yan›na oluflmufl yard›msever adama bakan yafll› han›m, duydu¤u minneti ifade gitti¤inde, “Han›mefendi” dedi ve devam etti, “Endiflelenmeyin. San›r›m edebilmek için arka arkaya birkaç kez yaln›zca lasti¤iniz patlam›fl. Hava çok teflekkür etti. Sonra da, ad›n›n Martin so¤uk. Siz en iyisi içeride bekleyin, oldu¤unu ö¤rendi¤i genç adama, bu çabas› ve eme¤inin karfl›l›¤›nda ne ben de lasti¤inizi de¤ifltireyim.” Arac›n bagaj›ndan yedek lasti¤i yapabilece¤ini sordu ve en az›ndan
O
114
BD EYLÜL 2014
bir ödeme yapmak istedi¤ini ifade etti. Nazikçe kendisine yap›lan bu teklifi reddeden Martin, gülümseyerek yan›t verdi: “Bugüne dek, bana da t›pk› bunun gibi zor anlarda yard›m eden pek çok insan oldu. Benim için bir zevkti.” ncak yafll› han›m, kendisine çaresiz kald›¤› bir anda yard›ma koflan Martin için bir fleyler yapmak konusunda ›srar edince, Martin de kendi çözümünü önerdi: “Gelin sizinle bir anlaflma yapal›m. Siz flimdi gece karanl›k basmadan yola koyulun ve bugün ya da yar›n karfl›n›za ç›kan ilk yard›ma ihtiyac› olan kifliye yard›m edin.” Bu öneriyi kabul eden kad›n, duydu¤u minneti tekrar teflekkür ederek dile getirdi ve otomobiline binerek yola koyuldu. Biraz ilerledikten sonra, yolda gördü¤ü bir benzin istasyonunda mola verdi. Elini yüzünü y›kad›ktan sonra, bu oldukça so¤uk havada biraz içini ›s›tabilecek, s›cak bir çorba içmek için restoran bölümüne geçti ve bir masaya oturdu. Çok geçmeden, ne istedi¤ini sormak üzere kendisine do¤ru gülümseyerek yaklaflan garson k›z›n karn› dikkatini çekti. Garson k›z›n karn›n›n büyüklü¤ünden, en az sekiz ayl›k hamile oldu¤unu düflündü. Çorbas›n› içerken, bir yandan da garson k›z› izlemeyi sürdürdü. Anne aday› garson k›z, bir yandan masalar› siliyor, sipariflleri
A
Garson k›z bu kadar yo¤un çal›flmas›na karfl›n, tüm müflterilere de güleryüzlü davran›yordu. al›yor, bir yandan haz›rlanan yemekleri müflterilere servis ediyor ve tüm bunlar› yaparken, elindeki havlu ile sürekli terini siliyordu. Bu kadar yo¤un çal›flmas›na karfl›n, tüm müflterilere de güleryüzlü davran›yordu. afll› kad›n, hayretle kar›fl›k bir hayranl›kla izledi¤i garson k›z›n, tüm iflleri biraz daha zorlaflt›ran hamileli¤iyle, gün boyu
Y
115
BD EYLÜL 2014
yo¤un bir biçimde çal›flmas›na karfl›n, müflterilerle güleryüzle ilgilenmesine inanamad›. Bu, kendisi için neredeyse imkans›z bir fleydi. Çünkü varl›kl› bir aileden geliyordu ve hiçbir zaman böylesine zorluklar çekmek durumunda kalmam›flt›. Çal›flsayd› bile, bu kadar yoruluyorken ayn› anda yorgunlu¤una meydan okurcas›na sevecen olabilmesi mümkün de¤ildi. Akl›nda tüm bu düflünceler dönüp dururken, garson k›zdan hesab› istedi. u s›rada akl›na, yolda karfl›s›na ç›kan ve hiç tan›mad›¤› halde üstünü bafl›n› kirletip, ellerini yaralamak pahas›na kendisine yard›m eden Martin ve ona verdi¤i söz geldi. Hesab› getiren garson k›za yüz dolar uzatt› ve garson k›z kasaya do¤ru yürürken, restorandan sessizce ayr›ld›. Para üstü ile masaya dönen garson k›z ise, yafll› kad›n› oturdu¤u masada bulamay›nca, olup bitene anlam veremedi. Masan›n üzerinde, dört adet yüz dolarl›k banknotla birlikte bir peçeteye yaz›lm›fl not oldu¤unu fark eden garson k›z, notu okumaya bafllad›: “Bana getirdi¤in para üstü lütfen sende kals›n ve sak›n buna üzülme. Bunun için bana hiçbir fley borçlu olmayacaks›n. K›sa süre önce bana da birisi zor bir an›mda yard›m etti.
Ne mutlu bana ki, ben de flimdi sana yard›m ediyorum. Sen de ilk gördü¤ün ve yard›ma ihtiyac› olan bir baflka insana yard›m etmeyi ihmal etme.” otu okurken gözleri dolan garson k›z, masay› temizleyip ifline devam etti. Birkaç saat sonra da mesaisi bitti ve evine döndü. Bitkin düflmüfl biçimde kendisini
N
B
116
yata¤a at›nca, yafll› kad›n›, b›rakt›¤› notu ve paray› bir kez daha düflündü. Kendini hiç tan›mayan bu yafll› kad›n›n, do¤acak çocuklar› için paraya ihtiyaçlar›n› oldu¤unu anlad›¤›na anlam veremedi. Yorgunluktan uykuya dalmadan hemen önce, t›pk› kendisi gibi yorucu bir gün geçirip uyuyakalm›fl kocas›n›n yana¤›na bir öpücük kondurup kula¤›na f›s›ldad›: “Bugün olanlar› bir bilsen, asla inanamazs›n. San›r›m her fley yoluna girecek. Seni seviyorum Martin...”• nergisozturk@butundunya.com.tr
Yazar Dede ve Torunlar› Muzaffer ‹zgü
Kap›y› açt›m. Karfl› daireye tafl›nan güleç yüzlü Selma Teyze’yi gördüm. “Buraya yak›n market var m› ‹dil, markete gidece¤iz de?..” diye sordu. Annem kap›ya geldi. “Selma Han›m buyrun” dedi. “Yo, sonra; flimdi markete gidece¤im de, yak›n market var m› diye sordum.” “Çok yak›nda var, hem de büyük bir market. Biz de gidecektik...” “Ay ne güzel olur,” dedi Selma Teyze, “Birlikte gideriz...” Markete annemle beraber giderdik. Acaba Selma Teyze Bahar’› da götürecek miydi? Sordum. “A elbette,” 117
BD EYLÜL 2014
dedi. “Zaten ba¤lasan durmaz...” “Haz›rlanay›m,” dedi annem, “haber veririm...” Annem kap›y› kapatt›. “Anneci¤im hiç çocuk ba¤lan›r m›?” diye sordum. Annem güldü. “Öyle derler k›z›m, elbette çocuk ba¤lanmaz. Demek ki Bahar markete gitmeyi çok seviyor.” Bahar benim yafl›mdayd›, ikimiz de birinci s›n›ft›k ama okullar›m›z ayr›yd›. Kimbilir, belki de buraya tafl›nd›klar› için Bahar’› da bizim okula al›rlard›. Zilimiz uzun uzun çald›. Kofltum,
118
kap›y› açt›m. Bir bakt›m ki karfl›mda Bahar. Giriverdi hemen içeriye. Hem de z›playa z›playa, her z›play›flta aya¤›n› de¤ifltiriyordu. “Sen de geleceksin de¤il mi ‹dil?” diye sordu. “Evet” dedim. “Ben markete gitmesini çok severim. Ya sen?” “Ödevim yoksa, annem isterse” dedim. Omuzlar›n› kald›rd›, “H›h,” dedi, “Ben hep giderim, ya¤murda giderim, ödevim varsa da giderim, annem istemese de giderim... Uf...” Ufla birlikte yine havaya z›plad›. Annem haz›rlanm›flt›. Bahar h›zla bizim kap›dan ç›kt›, evlerinin zilini çald›. Ba¤›rd›, “Çabuk anne çabuk, gidiyoruz!..” Birinci kat›n merdivenlerini uçar gibi indi bahar. Hemen apartman›n kap›s›n› açt›, “Buyrun market yolcular›” diye ba¤›rd›. Güldük... Annem hemen karfl›daki bakkal› gösterdi Selma Teyze’ye. “Bak›n karfl›da bakkal›m›z da var, biz baz› fleyleri de bakkaldan al›r›z...” dedi. Annesinden önce Bahar konufltu: “Yo yo biz hep markete gideriz” dedi. Bahar çok heyecanl›yd›, çok sevinçliydi, durdu¤u yerde duram›yordu. Kofluyor, bizden uzaklafl›yor, biz yan›na var›nca yine kofluyordu. Markete öyle bir dal›fl yapt› ki, sanki kap›dan içeriye uçtu. Annesi, “Uf bu çocuk uf!..” dedi. Annem hiçbir fley deme-
BD EYLÜL 2014
Bahar omzunu kald›r›yor, m›r›ldan›yordu, “Bana ne bana ne, alaca¤›m iflte...” di... Biz de içeriye girdik. Bahar yoktu. Selma Teyze iki yana bak›yor, Bahar’› ar›yordu. Annem bana bakt›, ben anneme bakt›m. “A, çok büyük bir marketmifl.” dedi Selma Teyze... Eh, ba¤›rmad›, ça¤›rmad›, “Bahaaar” diye. Hiç markette ba¤›r›l›r m›yd›? Bir bakt›m, uça uça geldi Bahar... ‹ki elinde de çikolata paketleri vard›. Annesi hemen kafllar›n› havaya kald›rd› ve k›zd›: “Çabuk onlar› ald›¤›n yere koy Bahar!..” Bahar omzunu kald›r›yor, m›r›ldan›yordu, “Bana ne bana ne, alaca¤›m iflte...” Annesi ba¤›r›yordu, “Onlar›
ald›¤›n yere koy dedim!..” Yine yitti gitti Bahar. Avuçlar›nda çikolata paketleri yoktu ama bu kez önünde kakt›rd›¤› market arabas› vard›. ‹çinde de birkaç paket sucuk... “Uf uf,” dedi Selma Teyze, “Onlar› da hemen ald›¤›n yere koy!..” Market arabas›n› h›zl› h›zl› sürdü,
yine h›zl› h›zl› geri geldi. Araban›n içinde sucu¤un biri duruyordu. Selma Teyze k›z›yordu: “Onu niye yerine koymad›n Bahar?” Bahar omuzlar›n› kald›rm›fl, kangal sucu¤a s›k› s›k› yap›flm›fl, neredeyse onu orac›kta çi¤ çi¤ yiyecekmifl gibi bak›yor, omuzlar›n› kald›r›yor, “Yiyece¤im, yiyece¤im, sucuk yiyece¤im” diyordu. Annem de ben de flaflk›nd›k. Bazen markette çok istedi¤im birfleyi kendi harçl›¤›mla al›rd›m. Zaten ald›¤›m harçl›¤› hemen harcamazd›m ki, saklard›m, çok istedi¤im birfley olursa o parayla al›rd›m. Bugün annemden kiraz isteyecektim. Ama
BD EYLÜL 2014
a¤l›yordu. Annesi, “Gel” diyordu. Bahar bu kez yere oturuverdi. Annesi yan›na gitti. Ne söyledi bilmiyoruz, biraz sonra annesiyle birlikte geldi. Sanki az önce a¤layan k›z o de¤ildi... Yürürken birden raf›n birine atlad›, iki paket cipsi kapt›, birini sepete att›, öteki paketi açmaya çal›fl›rken annesi elinden Bahar bu iste¤imi unutturdu. Sucu¤u ne yapm›flt› bilmiyorum, flimdi de elinde renk renk fleker toplar vard›. “Bunlar› alaca¤›m anne!..” “Hay›r Bahar onlar› almayacaks›n...” “A-la-ca-¤›m!..” A¤z›n› öyle yaklaflt›rm›flt› ki fleker toplar›na, neredeyse orada yalamaya bafllayacak... Annesi sepetten fleker toplar›n› al›yor, Bahar’a uzat›yor, “Koy bunlar› yerine!” diye ba¤›r›yor, Bahar, tekrar sepetin içine at›yordu. Sonunda top flekerlerden k›rm›z›
olan› s›ms›k› kavrad›, “Bunu yiyece¤im, hem de flimdi” dedi... Annemin ve benim flaflk›n bak›fllar›m›z aras›nda birden flekerin ka¤›d›n› soyuverdi. Annesi atlad›, flekeri Bahar’›n elinden ald›. ‹flte o zaman Bahar öyle bir a¤lamaya bafllad› ki... Annemle ben ne yapaca¤›m›z›, ne söyleyece¤imizi bilemiyorduk. Selma Teyze yürüyordu, biz de gidiyorduk. Bahar orac›kta oturmufl 120
kapt›. “Bahar” diye ba¤›rd›. Haydi, Bahar’dan bir 盤l›k daha... “Cipsi istiyorum, iki tane... Cips istiyorum, iki tane!..” Selma Teyze k›z›yor, ba¤›r›yordu, Bahar a¤l›yor, z›p z›p z›pl›yordu... “‹steriiim, cips isterim...”
Selma Teyze k›z›yor, ba¤›r›yordu, Bahar a¤l›yor, z›p z›p z›pl›yordu... “Haaay›r almam, almam!..” “Cips isterim cips!..” Sonunda annesi, “Bir tane. Haydi ötekini b›rak...” dedi. Tam kiraz›n önünden geçiyorduk. Anneme söylesem mi, söylemesem mi? Yoksa ben de Bahar olur muyum? Yo hay›r, hay›r olmazs›n... C›k söylemeyece¤im... Annem,“Kiraz alal›m m› ‹dil?”
BD EYLÜL 2014
diye sordu. Omzumu kald›rd›m,“Bilmem” dedim... “Çok seviyorsun ama ‹dil...” Biz kiraz› al›rken, ühüü Bahar, fleftaliye el att›, onu b›rakt›, kay›s›ya el att›, onu b›rakt› eri¤e el att›... En sonunda çile¤i avuçlad›, “Anneee çileeeek!” diye ba¤›rd›. Annesi “Hay›r” diyordu ama Bahar torbaya çeli¤i oldurmaya bafllam›flt› bile. Annesi birden Bahar’›n elindeki torbay› kapt›, çile¤i
boflaltt›... Bahar yine oturdu, bu kez, “Çilek çilek!” diye ba¤›rmaya bafllad›. Annemle bak›flt›k... “Selma Han›m,” dedi annem, “Ben yemek yapaca¤›m, kasab›n oraya gidiyorum, k›yma alaca¤›m...” Annemle hemen orac›kta ayr›l›verdik. Annem k›yma al›rken birbirimize bak›p gülüyorduk. Marketten ç›kacakt›k. ‹kimizin de gözleri Selma Teyze ve Bahar’› ar›yordu. Ama ikisi de yoktular. Kimbilir Bahar nerede, elinde birfleyle oturmufl a¤l›yordu?..• muzafferizgu@butundunya.com.tr
KÖPEKL‹ MÜfiTER‹LER
Birinin yan›nda insan parçalayan Doberman cinsi bir köpek, ötekinin yan›nda küçücük bir Fino köpe¤i olan iki arkadafl, çok ac›kmalar›na karfl›n yemek yiyebilmek için bir lokantaya giremiyorlard›. Çünkü kentte hiçbir lokanta, köpekli müflteri kabul etmiyordu. ‹ki arkadafltan Dobermanl› olan›, kör taklidi yapmalar›n› önerdi. ‹ki arkadafl gözlerine birer günefl gözlü¤ü takt›lar ve bir lokantaya gittiler. Kap›daki görevli, köpekli müflteri kabul etmediklerini söyleyince iki arkadafltan önde olan›, gözlerinin görmedi¤ini, köpe¤ininse kendisine görme görevi yapt›¤›n› söyledi. "‹nsan parçalayan bir Doberman m› size görme görevi yap›yor?" diye flaflk›nl›kla sordu kap›daki yetkili. Dobermanl› kifli ise, bunun özel olarak e¤itilmifl bir Doberman oldu¤unu, bu nedenle görme görevi yapabildi¤ini söyleyince içeri kabul edildi. S›ra arkadaki "finolu kör"e gelmiflti. "Bu da benim görme görevli köpe¤im" dedi. Kap›daki yetkili yine flaflk›nl›k içinde kald›: "Bir fino köpe¤i nas›l görme görevi yapabilir?" diye sorunca, "finolu kör" de büyük bir flaflk›nl›kla sordu: "Do¤ru mu söylüyorsunuz?" dedi kap›daki yetkiliye. "Yoksa bana gerçekten bir fino köpe¤i mi vermifller?.." 121
UFAK TEFEK B‹LG‹LER Sabahat Önen
‹LK BASKI Bask› tekni¤i yaklafl›k 300 y›l önce bulunmufl ve ilk bask› kal›plar› tahta üzerinde yap›lm›flt›.
DEPREM KUfiA⁄I Endonezya adalar›n›n yer ald›¤› 5-kuflak hem bölgenin hem de dünyan›n en aktif sismik alanlar›ndand›r.
Deniz y›ld›zlar›n›n beyni yoktur
Dünyadaki kelebek türü say›s›n›n 20.000 adet oldu¤u tespit edilmifltir.
CÜSSEYE GÖRE YEMEK Suayg›rlar› günde 90 kilo yemek yiyebilirler. 122
Gürültü Makinesi Futbol maçlar›nda çal›nan vuvuzela, toplu olarak çal›nd›¤›nda 135 desibel ses ç›kar›r.
Ortaça¤’da Bat›l ‹nanç Ortaça¤’da tuz dökmek u¤ursuzluk say›l›rd›.
ÖRNEK DAVRANIfi Kazlar göç ederken yorulan ya da hastalanan kaz olursa onlar› s›rtlar›nda tafl›rlar.
BD EYLÜL 2014
Asya’daki Tek Çöl Gölü Çin'in Dunhuang bölgesinde bulunan Yueya Gölü, Asya’daki tek çöl gölüdür 2006’da hükümet taraf›ndan korunmaya al›nm›flt›r.
Petrol A¤ac› Güney Asya’da yetiflen petrol cevizi de denilen Copaiba a¤ac›n›n her birinden endrüstride kullan›lan 20 litre mazot benzeri ya¤ elde edilmektedir.
Yasakl› Kad›nlar Ülkesi Suudi Arabistan’da kad›nlar›n sürücü ehliyeti almas› ve hatta bisiklet dahi sürmeleri kesinlikle yasakt›r.
Louis Pasteur (1822-1895) Fransa’ da do¤mufl kimyager ve mikrobiyologtur. “Kuduz hastal›¤› ” için yapt›¤› çal›flmalarla tarihte ki yerini alm›flt›r. Lise profesörü, üniversite ö¤renim üyesi olarak Dijon ve Starsbourg’da görev alm›fl, bu arada ”fermantasyon-mayalanma” konusundaki çal›flmalar›n› da sürdürmüfltür. Pastör’ün mayalanma konusundaki buluflu, havadaki baz› mikroplar›n insanlar için yararl› oldu¤u sonucunu ortaya ç›karm›flt›r. fiarap, sirke, bira, süt gibi maddelerin “pastörize” edilmesi, ünlü bilim adam›n›n o dönemdeki titiz çal›flmalar›n›n sonucudur. Pastör sadece bu alandaki çal›flmalar›yla kalmam›fl, Fransa’n›n güneyinde ipekçilik endüstrisini tehlikeye düflüren, ipek böceklerine musallat olan “karataban” hastal›¤›n› önlemifl, koyun, inek gibi hayvanlar› k›r›p geçiren “flarbon” hastal›¤›n›n mikrobunu, dolay›s›yla buna karfl› afl›y› da bulmufltur. Cerrahi hastal›klarda mikroplar› öldürerek kangren tehlikesinin önüne geçmek yolundaki çal›flmalar›, say›s›z baflar›lar›ndan biridir. Pastör’ün insanl›¤a en büyük hizmeti “kuduz” mikrobunu ve buna karfl› afl›y› bulmas›d›r. Bu hizmeti nedeniyle 1886 y›l›nda kurulan Pastör Enstitüsü, ona bütün dünyada ün kazand›rm›flt›r. K›sa bir zaman ‹stanbul’da da yaflam›fl ve bir kolera salg›n›n›n önlenmesi ve tedavisinde hizmet vermifltir. 123
BD EYLÜL 2014
Yazan: G‹ZAY TEM‹ZSOYLU
ksi 30 derecelik so¤uk ve buzdan bir turizm fikri gelifltirilebilece¤i akla gelir miydi? Y›llard›r günefl, deniz ve s›cak için dünyan›n güneyine akan kuzeyin insanlar› daha bafltan “so¤uk bak›labilecek” bu önyarg›y› 20 y›l
124
önce de¤ifltirmifller. Bu nedenle “buz turizmi” olarak tan›mlayabilece¤imiz bu fikir art›k kimseye garip gelmiyor. Buz otelin projesinin öncüleri ‹sveçli heykeltrafl Arne Bergh ve mimar Ake Lerson “Bu ak›m›n bafllayaca¤› 1989 y›l›ndan buyana öngörül-
The Ice Hotel’in kabul salonu mekteydi” diyorlar. “Güney’den Kuzey’e turist ak›m› o y›ldan sonra bafllam›flt›.” Uzun y›llar süren bu “Güneflle yat, güneflle kalk e¤lencesi” giderek ülkelerinin turizm gelir-gider tablosunda aç›k oluflturmaya bafllay›nca, kuzeyliler bir çözüm aray›fl›na giriflmifller. Bafllang›çta pek umut vermeyen “so¤uk” bir proje olarak karfl›lanm›fl olsa da, sonuçta buzdan otel prdojesinin hayata geçirilmesine karar verilmifl. lk ad›m olarak, insanlar› "so¤u¤a ›s›nd›rma"n›n yolu araflt›r›lm›fl. Turizm sektörünün öncülü¤ünde sanat etkinlikleri ön plana al›nm›fl ve Japon sanatç›lar davet edilerek ifle bafllanm›fl. ‹lk y›l buz heykellerden oluflan büyük bir sergi düzenlenmifl.
Arne Bergh
Ake Lerson
Sonraki y›llarda buzdan yap›lm›fl mekânlarda çeflitli sanat etkinliklerine ve tiyatro oyunlar›na da yer verilmifl. “Ses getirecek” ve bölgeyi dünyaya tan›tacak bu etkinliklere günümüzde de büyük önem veriliyor. Proje süreci epey zorlu geçmifl olsa da bugün Danimarka, ‹sveç, Norveç, Alaska, Kanada, Japonya gibi ülkelere yay›lan otellerde gelinen sonuç tek sözcükle “mükemmel” olarak nitelendiriliyor. Dünyan›n her yerinden y›lda 125
Otelin resepiyon alan› 50.000 kiflinin ziyaret etti¤i bu projeyi gerçeklefltiren öncüler Arne Bergh ve Ake Lerson hem arkadafllar, hem de ifl orta¤›... Bir tundura parças›n› Kuzey Kutbu’ndaki en muhteflem otellerden birine dönüfltürme iste¤i onlar› bir araya getirmifl. ormal koflullarda bu iki sanatç›n›n dünyan›n uygun co¤rafyalar›nda bir oteller zinciri olabilirdi. Ama onlar Her biri farkl› tasarlanm›fl odalardan biri
her sene eriyip bir sonraki y›l yeniden ortaya ç›kan yeni bir buz otel fikrinin çok daha ilginç ve özgün oldu¤una inan›yorlar. ‹ki ortak kazand›klar› deneyimlerle buz otellerini her y›l daha daha da gelifltirip kilise, tiyatro, sinema, sergi salonu, gibi ek mekanlarla daha ilginç hale getiriyorlar. The Ice Hotel her y›l en az 10.000 ton kristal buz ve kar kullan›larak yap›l›yor. Bu kadar buzu bir yap› haline dönüfltürüp ayakta tutan ise 30
Balay› için buz oteli tercih eden birçok çift var
bin ton saf kar. Yap›m›nda 100 kiflinin çal›flt›¤› çelik bir iskelet sistemiyle flekillenen buz otelin harc› beton de¤il. ‹ngilizce “snow” ve “ice” sözcüklerinin birlefliminden oluflan “snice” isimli bir kar-buz kar›fl›m› kullan›larak yap›l›yor. Buz otelde konaklaman›n maliyetini 5 y›ld›zl› bir otel fiyat›yla k›yaslamak mümkün ancak fiyatlar›n giderek yükselece¤ini düflünmek yanl›fl olmaz. Bunun nedeni küresel ›s›nma nedeniyle her y›l k›salan k›fl mevsiminde, zamanla yar›flman›n otel maliyetini art›rmas›. ›s›tl› zaman nedeniyle buz otelin yap›m›nda çal›flan ekibin geceleri dinlenmesi de söz konusu de¤il. ‹nflaat, bölgede ancak 5 saat süren k›sa günün ard›ndan gece karanl›¤›nda yapay ayd›nlatma ve kar makinelerinin far ›fl›klar› alt›nda sürdürülüyor. Buzu düzgün bir flekilde kesmek için özel bir buz testeresi üreten iki giriflimci, çatlamalara ve k›r›lmalara yol açabilen normal testerenin yerine bu özel buz testeresini kullan›yorlar. Bu yöntemle
D›flar›da s›cakl›¤›n -30 dereceyi buldu¤u otelde odalar›n ›s›s› -5 derece. So¤uk odalarda uyumak için uyku tulumlar› kullan›l›yor. Her y›l evlenen 400 çift balaylar›n› buz otellerde geçiriyor. Is›nmak isteyen konuklar için sauna mevcut. Konaklamak istemeyenler için oteli gezme ücreti 25 Dolar
nehirden pürüzsüz olarak ç›kard›klar› buz kal›plar›n› inflaat›n bafllayaca¤› Kas›m ay› sonlar›na kadar bir buz deposunda sakl›yorlar. Bergh ve Lerson her y›l bu tutkular›n› paylaflan insanlarla birlikte çal›fl›yor. Amerika, Avustralya hatta Afrika gibi uzak k›talardan, so¤u¤u seven insanlar yap›m sürecinde bir araya geliyor. Otelin yap›m› tamamland›¤›nda 64 odal› ve 300 kifli kapasiteli büyük mekân, kar ve buzun birlefliminden çok daha fazlas› oluyor. Tüm odalar›n içi ›fl›kland›r›lm›fl buz heykeller ve buzdan mobilyalarla döfleniyor. Avizelerinden bar›n bardaklar›na Kiliseden bir görünüfl 127
BD EYLÜL 2014
Bir masal dünyas›n› and›ran konuk odalar›ndan biri var›ncaya kadar her fleyin buzla flekillendi¤i bu otel, sonuçta bir sanat eserine dönüflmüfl oluyor. Konuklar›n s›kça dile getirdi¤i ”‹çkime buz rica edebilir miyim?” esprisi otel görevlilerini art›k pek gülümsetmese de bu farkl› atmosferde kendinizi ayr›cal›kl› hissedece¤inizden emin olabilirsiniz...
er oday› farkl› bir flekilde tasarlayan Bergh ve Lerson her y›l daha iyi bir sanat eseri oluflturmak için çal›flmalar›na devam ediyorlar ve yaln›zca bir y›l varl›¤›n› sürdürebilen bu ola¤anüstü otelde yeni konuklar›n› bekliyorlar...•
Bu sahilde timsah yok!
Florida önlerinde yelkenlisi devrilen bir turist, timsahlara yem olmamak için teknesinin gövdesine ç›kmaya çal›fl›yor, fakat bunu bir türlü baflaram›yordu. Gözleri iskeledeki bir kifliye tak›ld› ve tüm gücüyle seslendi. "Bu sahillerde timsahlar vard›r, de¤il mi?" diye sordu.‹skeledeki adam da tüm gücüyle ba¤›rarak karfl›l›k verdi: "Bu sahillerde art›k hiçbir timsah kalmad›" dedi... Adam bu yan›t› duyunca teknesinin gövdesine t›rmanmaya çal›flmaktan vazgeçti ve k›y›ya do¤ru yüzmeye bafllad›. ‹skeledeki adam, yan›t›n› flöyle tamamlad›: "Köpekbal›klar›ndan korktuklar› için bu k›y›lara gelmiyorlar art›k..." 128
Tarihten Damlalar Mümtaz ‹dil
‹ktidars›z General: 1 GEORGES BOULANGER 13 Temmuz 1888’de tuhaf bir fley oldu: Fransa’n›n iki önemli ismi, darbeci general Georges Boulanger ile baflbakan Charles Floquet, parlamentoda ç›kan s›k› bir tart›flma sonucu birbirlerini düelloya davet etmifllerdi ve o sabah k›l›çla hesaplaflacaklard›. oulanger ile Floquet’nin ilk kavgas› de¤ildi bu ve tahmin edilebilece¤i gibi son da olmayacakt›. Düelloda acemi silahflör general Boulanger, baflbakan Floquet’nin usta k›l›ç darbesinden k›l pay› kurtulmufl ve a¤›r yaralanm›flt›. Bir generalden beklenmeyecek kadar kötü k›l›ç kullan›yordu Boulanger ve cezas›n› en hafif flekilde ödemiflti. Daha önce, 4 Haziran 1888’de
B
129
BD EYLÜL 2014
Fransa parlamentosunda Boulanger ünlü nutkunu okuduktan sonra söz alan dönemin baflbakan› ayn› Floquet, flunlar› söylemiflti: “Say›n General Boulanger, unutmay›n ki sizin yafl›n›zdayken Napoleon Bonaparte bütün hayat›n› yaflam›fl, ununu elemifl, ele¤ini asm›fl ve ölmüfltü.” loquet’nin bu sözlerle ne demek istedi¤i uzun süre anlafl›lamad›. Baflbakan’›n diktatörlük için bir yafl haddi oldu¤unu ima edip etmedi¤i sorguland›, tuhaft› aç›kças›. Tam bu s›ralarda Uzes düflesi, Boulanger’yi bir an önce hükümete karfl› harekete geçmesi için k›flk›rt›yor, “Ne dersiniz General, sizinle ortak bir hükümet kural›m m›,” diye flakalar yap›yordu. Boulanger ise ona, “Bir hükümet darbesinin baflar›lmas› için on flanstan dokuzu sizinle birlikte olsa bile, yine de aya¤›n›z› denk al›n ve hemen atlamay›n,” cevab›n› vermiflti. Y›llar sonra bu sözleri asl›nda en çok da kendisinin hat›rlamas› gerekti¤ini kimse ona söylemeyecekti.
F
oulanger’nin bu tedirginli¤i ve bir anlamda da sabr›, onun fliddete de¤il, ama her geçen günle biraz daha artan halk›n deste¤ine ihtiyaç duydu¤unu gösteriyordu. Ama Boulanger öylesine çekingen ve tedirgin bir yap›ya sahipti ki, halk›n tümünün deste¤ini bile alsa kendisini belli bir konumda görmek onun için neredeyse olanaks›zd›. Fransa’n›n Ardeche eyaletinde seçim yap›ld› ve Boulanger seçimi
B 130
Charles Floquet
Say›n General Boulanger, unutmay›n ki sizin yafl›n›zdayken Napoleon Bonaparte bütün hayat›n› yaflam›fl, ununu elemifl, ele¤ini asm›fl ve ölmüfltü. kaybetti. Hükümet, bu yenilgi üzerine Boulanger taraftarlar›n›n mücadeleden vazgeçtiklerini düflünerek ard› ard›na üç eyalette birden seçim yap›lmas› karar›n› ald›. ‹flte ne olduysa o zaman oldu ve Boulanger her üç eyalette de seçimi büyük bir ço¤unlukla kazanmay› baflard›. Bu Fransa hükümetinin hiç bekle-
BD EYLÜL 2014
medi¤i ola¤anüstü bir durumdu. Bütün yalaka ordusu hemen yönünü Boulanger yönüne çevirmekte gecikmedi, ama Boulanger çoktan ‹spanya’ya uçmufltu, sevgilisi Madam de Bonnemains ile baflbafla bir “balay›” gezisi yapmakla meflguldü. Herkesin o anda anlayamad›¤› bir durumdu bu.
Ama flans bir kez insan›n yüzüne gülmeye görsün, Seine milletvekillerinden biri ölmüfltü. Paris’te k›smi seçim yap›lacakt›. Bilindi¤i gibi Paris, ilk büyük Frans›z ‹htilali’nden, yani 1789’dan beri Fransa’n›n tüm siyasi kaderini tayin ediyor, rejimleri keyfince deviriyor, de¤ifltiriyor ve yeniden kuruyordu. Fransa tarihindeki son yüz y›l›n birbirini izleyen darbelerini, ihtilallerini, her türlü entrika ve olaylar›n› besleyen, do¤uran ve hayata geçiren Paris’ti. aris’e hakim olmak, bütün Fransa’ya egemen olmak anlam›na gelmiyordu, ama etkisi reddedilemeyecek kadar büyüktü. Bunu Paris’te ço¤unlu¤u sa¤lam›fl cumhuriyetçilerin Fransa’n›n di¤er eyaletlerinde a¤›r bir flekilde yenilgiye u¤rad›¤› ‹mparatorluk devri çok güzel ortaya ç›karm›flt›. Paris’i oldu¤u gibi alan ‹mparatorluk, tüm taflrada kaybetti¤i için, iktidar› da kaybetmiflti. Ne var ki baflkenti, askeri ve teflkilatl› polisiye bulvarlar› dolduran ateflli ve heyecanl› kalabal›¤› ile elde etmek, bütün ülkeye hakim olabilme yolunda at›lm›fl ilk, en önemli ve yaflamsal ad›m say›labilirdi. Bu arada Paris’in yüre¤i o tarihlerde sol cephedeydi. Boulanger hareketine bak›ld›¤›nda ise asla tam anlam›yla sa¤c› bir hareket say›lmazd› (zira afl›r› milliyetçiler taraf›ndan destekleniyordu ve aday gösterilecekti). Sa¤l›kl› bir kafayla bak›ld›¤›nda, Boulanger hareketinin sola daha yak›n bir hareket oldu¤u bile söylenebilirdi. Sa¤c›lar›n, hatta en afl›r› kralc›lar›n
P Madam de Bonnemains
Seçimlerden zaferle ç›kan bir lider bunu umursam›yor, sevgilisi ile birlikte balay›na ç›kmay› daha çok önemsiyordu. Seçimlerden zaferle ç›kan bir lider bunu umursam›yor, sevgilisi ile birlikte balay›na ç›kmay› daha çok önemsiyordu. Boulanger’yi henüz tan›mam›fllard›! Bilmiyorlard› ki, bu daha bafllang›ç.
131
BD EYLÜL 2014
bile bu ortamdan yararlanmak için Boulanger’ye sokuldu¤u da bir gerçekti, ama onlar için sokaklar yabanc›yd›. S›rça köflklerinde oturup Boulanger’nin zaferle mücadelesini sürdürmesini izliyorlar ve kesin sonuç bekliyorlard›. Asla soka¤a dökülme taraftar› de¤illerdi, bulvarlardaki kalabal›klara kar›flmay› ak›llar›ndan bile geçirmiyorlard›. Oysa Paris’teki hareket sokaktaki kalabal›klardan geliyordu. Ço¤u radikal sa¤ cepheye oy verecek olan sanatç›lar, memurlar, esnaf ve bütün sol düflüncenin d›fl›nda
Georges Boulanger 132
kalm›fl siyasi güçler general Boulanger hesab›na çal›flmaya bafllam›fllard›. Paris’te cumhuriyetçilerin oluflturdu¤u ço¤unluk bile Boulanger’nin hareketine destek vermeye haz›rd› sanki. eçim 27 Ocak’ta yap›lacakt›. 27 Ocak’ta genç miletvekillerinden Laguarre ile Boulanger aras›nda tarihi bir konuflma geçti. Genç milletvekili fütursuzca, “Generalim,” diye söze bafllad›. “Sizinle do¤rudan ve aç›k bir biçimde konuflaca¤›m. 27 Ocak seçimlerini kazanaca¤›n›z› biliyorum.” “Evet,” diye yan›tlad› Boulanger. “Öyle umuyorum. Yani?..” Ard›ndan Laguarre’nin kritik sorusu geldi: “Kazand›¤›n›zda ne yapacaks›n›z? Meclis’i iflgal edip parlamentoyu ortadan kald›racak m›s›n›z?” Boulanger sinirlenmiflti: “Bu da nereden ç›kt›? Deli misiniz siz? Neden böyle bir fley yapay›m ki, ne gerek var? Geçmifl dönemlerde ak›t›lm›fl kanlar›n vebali hala Fransa’n›n üzerinde. Yeni bir faciaya sebep olmak istemem. Yasal yollar d›fl›nda hiçbir harekete izin vermeyece¤im. Bundan emin olabilirsiniz.” Georges Boulanger cumhuriyet taraftar› bir baban›n o¤luydu ve küçük yafllardan beri özgürlük vaadleriyle ak›t›lan kanlar›n ola¤anüstü ac›kl› hikayelerini dinleyerek büyümüfltü.
S
BD EYLÜL 2014
Georges Boulanger iç savafl denilen korkunç felaketi küçük yafllarda ö¤renmiflti ve yeniden bir iç savafl ç›kmas›ndan deliler gibi korkuyordu. ‹ç savafl denilen korkunç felaketi küçük yafllarda ö¤renmiflti ve yeniden bir iç savafl ç›kmas›ndan deliler gibi korkuyordu. Halbuki yan›ld›¤› bir nokta vard›: Dönem de¤iflmiflti. 27 Ocak 1889’da halk sokaklara dökülemezdi art›k ve kan dökülmesi de söz konusu bile de¤ildi. Asl›nda Boulanger, asker olmas›na ra¤men, sert davran›fllara yatk›n bir insan de¤ildi. Son dakikaya kadar direnir, ama ifl fliddete, silaha ve korkuya dayan›nca Boulanger tereddüte düfler-
di. Boulanger, hayata, hayat›n zevklerine, ölümü göze alamayacak kadar ba¤l›yd›. F›rsatlar›n her zaman insana böylesine yard›m etmeyece¤ini, bir anl›k, sadece bir anl›k tereddütle herfleyin kaybedilebilece¤ini hesaplayam›yordu. Bu kez de talihin haz›rlad›¤› f›rsattan yararlanmaya cesaret edemedi. oulanger öyle bir noktadayd› ki, ya birdenbire yukar› f›rlayacak ya da tepe takla afla¤› yuvarlanacakt›. ‹kisini de göze almas› gerekiyordu. Sevgilisi Madam de Bonnemains ise Boulanger’i yukar› do¤ru itmek yerine daha çok iflin tehlikeleri konusunda uyar›yor ve cesaretini k›r›yordu. Zaten yap›s› gere¤i tedirgin bir kiflili¤i olan Boulanger de en çok Madam de Bonnemains’in etkisinde kal›yordu. Siyaset arkadafl› Rechefort, çok ileride Madam de Monnemains’in Boulanger üzerindeki olumsuz etkilerini aç›klayacakt›. • (Sürecek)
B
mumtazidil@butundunya.com.tr
Yafll› Adam Genç bir bayan, önünden geçmekte oldu¤u evin balkonunda, yafll› adam› görünce onu selamlamadan geçmek istemedi. Ayaküstü selamlaflmadan sonra genç bayan, yafll› adamla biraz konuflmak istedi. "Ne kadar huzurlu ve mutlu bir ifade var yüzünüzde" dedi. "Söyler misiniz lütfen, böylesi bir uzun ömrü neye borçlusunuz?" Koltuktaki yafll› adam güldü: "Günde üç paket sigara, her hafta bir kasa viski içerim" dedi. "Etin k›rm›z›s›n› ve ya¤l›s›n› yerim, spor da yürüyüfl de yapmam..." Genç bayan flafl›rd›: "Ne kadar ilginç" dedi. "Kaç yafl›n›zdas›n›z?" Karfl›dan k›sa bir yan›t geldi: "Otuzalt›." 133
‹nsanlar Yaflad›kça Mehmet Ünver
Paris’te Yaflanm›fl ‹lginç An›lar Gezmeyi herkes sever. Yabanc› ülkeler, bilmedi¤imiz kentler ve o kentlerde yaflad›¤›m›z ilginç an›lar belle¤imize kaz›n›p, orada kal›rlar. Bu yaz›mda sizlere, “Ifl›klar fiehri” de denilen Paris’de yaflad›¤›m baz› ilginç an›lar› aktarmak istiyorum: PAR‹S’DE K VE YALINAYA ‹NL‹: SMOK‹NL‹ Ç
B 134
ir dostumla Paris’in gece yaflam›yla ünlü Pigalle semtinde dolafl›yorduk. Derken
önünden geçti¤imiz bir gece kulübünün kap›s›nda duran hofl bir han›m bana bir broflür uzatt›. Tam elimi uzat›p alacakt›m ki, kap›n›n ard›ndan f›rlayan iri yar› bir adam bile¤imden yakalay›p beni içeri çekmeye bafllad›. Neye u¤rad›¤›m› anlayamam›flt›m. Elinden zor kurtuldum. Ayn› flekilde di¤er mekânlar›n kap›lar›nda da
...yal›nayak ve smokinli bir Çinli can havliyle d›flar› f›rlay›p kaçmaya bafllad›. kendilerine takdim edilen broflürleri almak için ellerini uzatan turistler yaka paça içeri çekiliyorlard›. Paris’i iyi bilen dostum, art›k Beyo¤lu’nun arka sokaklar›nda bile terk edilmifl olan bu yöntemin, Pigalle’deki gece kulüplerine müflteri çekmek için s›kça kullan›ld›¤›n› söyleyerek ekledi: “Aman dikkat et, içeri çektiklerine uyduruk bir flarap servis ettikten sonra çok yüklü faturalar ç›kart›yorlarm›fl. Ödemeyenlerin kredi kartlar›na el koyuyorlarm›fl” Onu dinlerken önünden geçti¤imiz bir gece kulübünün kap›s› h›zla aç›ld›. Ard›ndan yal›nayak ve smokinli bir Çinli can havliyle d›flar› f›rlay›p kaçmaya bafllad›. Adamca¤›z öyle kaç›yordu ki, tutabilene aflkolsun.
Demeye kalmadan bu kez ayn› kap›dan iri yar› iki bar fedaisi ç›kt›. Birinin elinde Çinlinin rugan ayakkab›s›n›n teki vard›. Homurdanarak bir fleyler söylüyorlard›. Çok iyi Frans›zca bilen dostum, fedailerin, ya¤l› müflteriyi kaç›rd›k diye kendi kendilerine k›zd›klar›n› söyledi. Hâlâ merak ederim. Zavall› Çinliye içeride ne yapm›fllard› da adamca¤›z rugan ayakkab›lar›n› bile b›rak›p, yal›nayak kaçm›flt› diye?
M‹N‹BÜSLÜ SAHTEKÂR aris’e geçmeden önce Fransa’ n›n, Akdeniz sahilindeki Nice kentindeyiz. Ana caddede yürürken yan›m›zda bir minibüs durdu ve içinden ç›kan bir adam, k›r›k dökük bir ‹ngilizceyle, çok kaliteli deri montlar satt›¤›n› söyledikten sonra bizi minibüse do¤ru sürükledi. ‹çerisi
P
135
sahte deriden montlarla doluydu. Adam›n elinden kurtulup sahile do¤ru yürürken o maceran›n orada bitti¤ini sanm›flt›k. Me¤erse yan›lm›fl›z... ir hafta sonra Paris’e geçme karar› ald›k. Hem de meflhur süratli trenle yapacakt›k yolculu¤umuzu. Ne yaz›k ki k›smet de¤ilmifl. Son anda patlayan demiryolu grevi nedeniyle süratli tren yerine klostrofobik bir uça¤›n darac›k koltuklar›nda uçtuk Paris’e. Ertesi gün Etoil’e paralel bir caddede dolafl›rken yan›m›zda bir minibüs durdu ve bilin bakal›m içinden kim ç›kt›? Bir hafta önce, bin kilometre güneydeki Nice kentinde bize suni
B
ACABA KOLYELER ÇALINTI MIYDI? derileri satmaya kalkan sahtekârd›. Yine k›r›k dökük ‹ngilizcesiyle, “çok kaliteli” montlar›n› tan›tmaya kalkmadan oradan kaç›verdik. ‹fle bak›n, ayn› sahtekâr, koca Fransa’da baflka adam yokmufl gibi, günler sonra, bu kez ülkenin öbür ucundaki Paris’de bulmufltu bizi. Hep sorar›m kendime: Çok mu saf görünüyorduk diye? Bu kez Paris’in, uzak bir semtindeki bitpazar›nday›m. Ortal›kta bir sürü tezgâh varken çok say›da kad›n›n henüz aç›lmam›fl bir tezgâh›n önünde topland›¤›n› gördüm. Acaba ne bekliyorlar demeye kalmadan bir adam geldi ve tezgâh›n üstündeki branday› kald›rmas›yla kad›nlar ç›lg›nlar gibi tezgâha yüklendiler. Benim ne eksi¤im vard›? Bir boflluk bulup ben de yüklendim. Bir de ne göreyim? Paris ma¤azalar›nda en az elli Euro’ya sat›lan birbirinden fl›k 136
BD EYLÜL 2014
tasar›ml› kolyeler o tezgâhta sadece iki Euro’ya sat›l›yordu. Akl›ma hediye almam gereken dostlar geldi ve kapt›¤›m› cebime doldurmaya bafllad›m. Tezgâhtaki yüzlerce kolye sadece üç dakikada ya¤malanm›flt›. Toplam yirmi tane ald›¤›m için k›rk Euro ödedim. Ayr›laca¤›m s›rada çantas›n› kolyelerle doldurmufl olan bir k›z dikkatimi çekti. Selamlaflt›k. Amerikal›ym›fl. Dayanamay›p sordum: “Sizce neden bu kadar ucuzlar? Yoksa çal›nt› mal› m› sat›yor?” K›z bana muzipçe gülümsedi ve: “Neden merak ediyorsun? Böylesi daha iyi de¤il mi?” diye yan›tlad›. O gün, elimdeki poflette bir y›¤›n güzel kolyeyle sanki her an birileri beni enseleyecekmifl gibi korku içinde dostumun minik dairesine döndüm.
PAR‹S’TE KÂBUS G‹B‹ YILBAfiI
aris caddeleri y›lbafl› yaklafl›rken rüya gibi süslenip, ›fl›kland›r›l›r. Benim gitti¤im senenin y›lbafl›na ise korkunç çat›flmalar ve ak›l almaz bir ya¤ma hâkimdi. O gece, güzel bir restoranda yeme¤imizi yedikten sonra Champs Elysees’ye gitmifltik. Derken Paris’in banliyölerinden gelen ve ço¤u Ma¤ribi kökenli ailelerden olan binlerce genç bulvar› bast›. Ne oluyor demeye kalmadan o lüks ma¤azalar›n vitrinlerini ve kafelerin camlar›n› demir çubuklarla parçalamaya bafllad›lar. Müflteriler 盤l›k 盤l›¤a kaç›fl›rlarken biz, y›lbafl›n› kutlayan kalabal›klarla, bela ç›kartmaya gelenlerin aras›nda kald›k. As›l kâbus ise polis yetiflti¤inde bafllad›. Bu kez çat›flmac›larla, polis aras›nda kalm›flt›k. Gruptakiler, polise tafllar, flifleler at›yorlar, polis ise plastik mermilerle karfl›l›k veriyordu. Kafam›z›n üzerinden geçen fliflenin ve merminin haddi hesab› yoktu. Ne
P
BD EYLÜL 2014
Kafam›z›n üzerinden geçen fliflenin ve merminin haddi hesab› yoktu. yapaca¤›m›z› flafl›rm›flt›k. Hiçbir yere kaçam›yorduk. Ya kalabal›klar aras›nda ezilecek ya da kafam›za isabet edecek flifleler nedeniyle kim vurduya gidecektik. Sonunda nispeten sakin olan Rue Royal’e kaçt›k. Tam kurtulduk derken, arkam›zdan gelen tiz bir kad›n 盤l›¤›yla yerimizde z›plad›k: Sesin sahibi burnunu caddedeki en
pahal› kürkçünün vitrinine dayam›fl olarak ne diyordu biliyor musunuz? “Aman tanr›m, flu kürklerin güzelli¤ine bir bak›nnn..!!” Biraz ötede savafl ç›km›fl, flifleler, mermiler havada uçufluyor, o ise anlat›lamaz bir heyecan içinde ma¤azadaki kürkleri gösteriyordu. rtesi gün haberleri izledik. Frans›z TV kanallar› o korkunç çat›flmayla ilgili en küçük bir haber bile vermediler. Sadece o sene de, Paris’de rüya gibi bir y›lbafl› yafland›¤›n› anlatt›lar. Ahh, bir de bize sorsayd›lar. • mehmetunver@butundunya.com.tr
E
ASANSÖR
Teknolojiden uzak kalma tercihleriyle bilinen Amifllerden, 15 yafl›ndaki çocuk ile babas› bir al›flverifl merkezindeydi. Her fleyi flaflk›nl›k içerisinde izliyorlard› ama özellikle ilk kez gördükleri asansör onlar› daha çok flafl›rtm›flt›. Çocuk, “Baba, bu nedir?” diye sordu. Daha önce hiç asansör görmemifl olan babas›, “O¤lum, daha önce hiç böyle bir fley görmedim. Ne oldu¤unu bilmiyorum.” diye yan›t verdi. O s›rada tekerlekli sandalyeli, yafll› ve fliflman bir kad›n asansöre bindi ve dü¤meye bast›. Kap›lar kapand› ve çocukla babas›, duvar›n üzerindeki küçük rakamlar›n s›rayla yan›fl›n› izledi. Son numara yand›ktan sonra say›lar tersten afla¤› do¤ru yanmaya bafllad›. Sonunda, kap›lar yeniden aç›ld› ve d›flar›ya 24 yafl›nda sar›fl›n bir genç k›z ç›kt›. Bir süre genç kad›ndan gözlerini alamayan baba, o¤luna do¤ru e¤ilerek seslendi: “Hadi, çabuk git ve anneni buraya getir…”
PARA ‹STEMEN‹N YOLU
‹ki ev han›m› sohbet ederlerken konu kocalar›ndan aç›ld›; “Kocan sana para verir mi?” dedi “Elbette verir can›m!” “Nas›l para al›rs›n kocandan? Söyle de ben de ö¤reneyim yolunu.” dedi kad›n. “Çok kolay, sadece arada bir annemin evine dönece¤imi söylüyorum. Hemen ç›kar›p yol paras›n› veriyor.” 138
BD EYLUL 2014
Türkiye’de Lübnanl› Bir Kad›n Yazar
Yaflamdan Kesitler Sema Erdo¤an
Aisha Ajini Han›mefendi ve Hofl Köpekler, Lübnanl› yazar Aisha Ajini’nin Türkiye’de ç›kard›¤› öykü kitab›. Yazar kitab›nda, bir su giderinin içinde yaflam› ve insan› sorguluyor.
O
kuyanlar ilk etapta absürd olarak de¤erlendirse de o, edebiyatta yeni bir anlat›m dili yaratma çabas›nda. Aisha Ajini ile yazarl›k serüvenini, kitab›nda neler anlatmak istediklerini, Lübnan’ da ve Türkiye’de kad›n olmay› konufltuk…
BD EYLÜL 2014
A
isha Ajini, Beyrut do¤umlu. Lübnan Üniversitesi- Sosyoloji Fakültesi Antropoloji mezunu olan genç yazar, fikir ve felsefeyle de ilgileniyor. Aisha Ajini’ nin yazarl›k serüveni araflt›rma yaz›lar› ile bafllam›fl. “Dini konular› ele alan araflt›rma yaz›lar› yaz›yordum. Bir yaz› yazma deneyimim vard› yani. Öykü yazar› olmay› ise çok planlamam›flt›m. Arap aleminde ve özel olarak da kad›nlar aras›nda yaz›lan ça¤dafl eserlerden farkl› metin yazabilmek, baflar›l› ve tart›flmaya müsait bir ifl ortaya ç›karabilmekti amac›m, öyle de oldu.” Ülkesinde 2013 y›l›nda ç›kard›¤› ilk kitab› "Ben Ümitsiz Bir Vak›ay›m" bir roman. "Ben Ümitsiz Bir Vak›ay›m" adl›
Bir su giderinin içinde yaflam› ve insan› sorgulad›¤› “Han›mefendi ve Hofl Köpekler” adl› kitab›. 140
roman›m, her birimizin içinde gizli olan “ben” in psikolojik ça¤r›fl›mlar› üzerineydi. Roman, her fleyi kendi özel perspektifinden gören bir ressam›n çizdi¤i kübik bir tablo olmaya müsait. Gözlerimizin gördü¤ü ancak hiç umursamad›¤›m›z saçma ayr›nt›lar üzerine yo¤unlaflmadan ve içimizdeki “ben” den bahsediyor. Çünkü hepimiz "ümitsiz vak›a" olan insanlar›z. Bozuk bir alemde yafl›yor, içinde kalabilmek için güzellefltiriyoruz.”
L
übnan bas›n› taraf›ndan heyecanla karfl›lanan bu roman gerek üslup gerekse yazar›n›n kad›n olmas› aç›s›ndan tart›flmalara neden olur: “Öncelikle üslubu ele alal›m. Romanda tüm edebi türlerin kar›fl›m› mevcut; anlat›, fliir, nesir vs. Hatta baz›lar› roman› “anti-literatür” olarak s›n›fland›rd›. Bu terim, Frans›zca bir terimdir ve al›fl›lm›fl›n d›fl›nda olan, rutin ve örneklerden uzak olan eserler için kullan›l›r. ‹kincisi, yazar›n kad›n olmas›. Nitekim Arap aleminde kad›n yazarlar›n iki türde yazmas›na al›flt›k. Birincisi cesur duygusal romand›r. Bu anlat› türünde cesur cinsel sahneler yer al›r ve pek çok okurun be¤enisini kazan›r. ‹kincisi ise otobiyografidir. Burada gerçek olaylarla edebi anlat›m birbirine kar›fl›r, bazen de tarihsel olaylara de¤inilir; Lübnan Savafl› gibi. Ben Ümitsiz Bir Vak›ay›m roman› ise zaman ve mekan düflüncesini, benli¤i y›kt›, 'ben'i bozmaya çal›flt›.” ‹lk kitab› yay›mlanal› henüz bir y›l olmas›na karfl›n bu sürede “Vahiy” adl› bir akademik kitap da yay›mlar
BD EYLÜL 2014
Aisha Ajini. Bas›ma haz›r öykü kitab› için yay›nc› gelecek y›la öteleme fikrini belirtince Türkiye’ deki yak›n dostlar›n›n önerisini kabul eder ve kitap Türkçe’ye çevrilir. “Türkiye, Arap aleminin Avrupa ile ba¤lant› noktas›. Kitab› Türkiye’de yay›mlamak, bu toplumun Arap roman›n› bu yeni haliyle nas›l karfl›layaca¤›n› görmek için bir f›rsatt› benim için.” irinci roman› flu anda ‹talyancaya tercüme ediliyor. Daha sonra Türkçeye de çevirilecek. Ajini’nin, kitaplar›n›n diline çevrilmesi için tercih etti¤i bir ülke yok. Ülkeden çok okurla ilgileniyorum. Yaz›lan metne karfl› herhangi bir ilgi görürsem her türlü maceraya haz›r›m. Nitekim, Lübnan kütüphaneleri, dünyan›n tüm dillerinden tercüme edilmifl kitaplarla dolu. ‹yi kitap, tüm engellere ra¤men okuruna uzanan yolu bulur.” Öykü kitab› Türkçeye çevrilen ve ilk olarak Türkiye’de yay›nlanan Aisha Ajini Türkiye’yi ne kadar tan›yor? “Türkiye, do¤u ve bat› aras›nda bir köprü. Kendi tarihi ve kültürü olan bir ülke. Pek çok ortak noktam›z var ancak bu ülkenin halk›n› tam olarak tan›d›¤›m› söyleyemem. Sokaklarda
B
“Han›mefendi ve Hofl Köpekler” adl› öykü kitab›n› okurlar› için imzalayan genç yazar Türkiye’de gördü¤ü ilgiden çok memnun dolafl›p insanlar›n nas›l yaflad›klar›n› anlamaya çal›fl›yorum. Neyle meflgul oluyorlar, nas›l düflünüyorlar. Özellikle günlük savafl ve toplu katliam›n oldu¤u bir ülkede yaflamamdan ötürü Yazar›n "Ümitsiz Bir Vak›ay›m" adl› roman›n›n kapa¤›
BD EYLÜL 2014
yeni bir duyumuz geliflti; o da gözlem ve takip. “
G
üvenli¤i bozan olaylardan uzakta, Lübnan’da hayat güzel diyen Aisha Ajini’ye ülkesinde kad›nlar›n yerini sormadan geçmek olmaz. “Kad›nlar›n da nispi özgürlükleri var ve ço¤u mesleklerde çal›flabiliyorlar. Ekonomik özgürlü¤e sahipler, baz› kararlara da ortak oluyorlar. Ancak hâlâ kad›na k›r›k kaburga gibi davranan çok küçük bir grup da olsa var. Hepimiz kendimizi ifade etme hakk›na sahibiz. Buna 'hak' dedi¤imize göre bu edinilmifl bir hakt›r ve üzerinde tart›flma yoktur. Sorun haklarda de¤il, sorun bu hakk›n herkese ait oldu¤una inanmaktad›r.”
Sorun haklarda de¤il, sorun bu hakk›n herkese ait oldu¤una inanmaktad›r. Aisha Ajini ülkesinde son bir y›ld›r kad›na fliddetin artt›¤›n› da belirtiyor. “Erkeklerin efllerini öldürmeleri s›k rastlanan bir olay oldu. Öyle ki, ortalama her hafta bir kad›n öldürülüyor. Çarp›k boflanma ifllemleri; boflanman›n dini mahkemelerde yap›lmas› bu sebeplerden biridir. Bu 142
mahkemeler, erkeklere kad›nlardan daha fazla hak veriyor.“ Lübnan’da siyasette, bilimde ve sanatta kad›n›n yerini de merak ediyoruz. “Kad›nlar siyasi alanda bir paya sahipler ancak ciddi boyutta etken de¤iller ve siyasi alandaki varl›klar› dekorun bir parças› olmaya daha yak›n. Sadece farkl›l›k olsun diye kad›na koltuk veriliyor. Bilim ve sanat alan›nda ise kad›n, son derece baflar›l›, cesur ve ba¤l›d›r Lübnan’da. Bu iyi bir durum, Lübnanl› kad›n fl›k ve beceriklidir ve dünyadaki geliflmelere ayak uydurur.” Lübnan’daki Sivil Toplum Örgütleri kad›nlar›n sesini yeterince duyurabiliyor mu? “Bu konuda bir düflüncem var, belki biraz yanl›fl olabilir ama vatandafllar›yla ilgilenmeyen bir ülkede sivil toplum örgütleri çok olur. Lübnan’da da olan fley de budur. Kanunlar, herkesi korumak için var ama sorun kanunlar› uygulamakta. Siyasi ç›karlar ve hizipleflme öne ç›k›yor ve etkin topluluklar›n ço¤unun ifli sadece lojistik boyutla s›n›rl› kal›yor. Yani konferanslar, seminerler, akflam yemekleri gibi d›flar›dan para çekmeye yarayacak reklam etkinlikleri… Ancak fiilen fliddet gören kad›nlara, kalacak yer sa¤lama ya da fiilen korumaya alma gibi yard›mlar yoktur.” Aisha Ajini, henüz yeni ç›kmas›na karfl›n öykü kitab›na yap›lan olumlu elefltirilerden memnun. “Herkes eflyalar› da¤›tmay› bilen ve kendine has üslubuyla yeniden da¤›n›k flekilde bir araya getiren bu
Lübnanl› kad›n› hofl karfl›l›yor. Ve ben, kitap hakk›nda ciddi bir elefltiri beklentisi içerisindeyim.”
K
itaba yap›lan ilk yorumlar›n “absürd” fleklinde olmas› Aisha’ya özgü bir dili de beraberinde getirecek mi? Her kitapta farkl› bir dil mi kullanmay› düflünüyor yoksa okur ad›n› bilmeden okudu¤u kitab›n dilinden Aisha’y› tan›yacak m›? “Edebiyatta uzun zamandan beri tekdüzelik hâkim. Birimizi di¤erlerinden ay›rt edecek özelliklere sahip de¤iliz. Birinci romandaki meydan okuma, bu deneyimi yeniden yapabilmemdi. Evet, çarp›c› ve cesur üslup sayesinde o deneyimi tekrarlad›m, ancak baya¤›laflt›ran tekrara düflmeden. Böylece 'Han›mefendi ve Hofl Köpekler' roman› ortaya ç›kt›. Yeni edebiyat okullar›nda bir varl›¤›m olmas›n› amaçl›yorum, öyle ki metin okundu¤unda benim yazd›¤›m anlafl›ls›n. Han›mefendi ve Küçük Köpekler, kübik, çarp›c› ve absürd bir yaz› dili fleklidir. Bu dil, düzensiz ve absürd olan gerçe¤imizi yans›tmaktad›r. Metnin gücü de buradad›r. Elbette zevkler de¤iflir, kimi okurlar kitab› be¤enecek, kimileri de gördükleri ilk çöp sepetine atacaklard›r. Kimisi son sayfaya vard›¤›nda tamam›n› unutacakt›r. Herkesin kendi görüflü vard›r ve bu okurun hakk›d›r.” Anlat›m dilini ise hiçbir fleyin sonsuz ve mutlak olmad›¤›n› belirterek aç›kl›yor “Belki öyle bir aflamaya var›r›m ki belli bir görüflümden vazgeçer ve
Aisha Ajini imza gününde farkl› bir fley yazar›m. Belki de bu anlat›m diline tutunur ve daha fazla derinlere dalar›m. Hayatta her fley olabilir.” Beyrut - Ulusal Kalk›nma Merkezi'nde Uygulama Müdürü olarak çal›fl›yor. Lübnan’da yazar olarak yaflam sürdürme olana¤› var m›? “Mesle¤im olmas›na ra¤men ben iflsiz bir varl›¤›m, elbette vaktimi sadece yazmaya ay›rmay› hedefliyorum ve bu durum uzak de¤ildir.” ‹kinci kitab›n› ç›kard›¤› Türkiye’ deki ilgiyi, henüz çok yeni olmas›na karfl›n çok iyi buluyor. Biraz zor oldu¤unu belirtti¤i Türkçeyi ö¤renmek için dil dersleri de alan Aisha Ajini Türkiye’yi çok da güvenli buluyor “Türkiye güzel bir ülke. Bu ülkenin en önemli özelli¤i, ülkemde de olmas›n› istedi¤im özellik, güven duygusu. Ancak, tüm sorunlar›na ra¤men anavatan en güzelidir. fiunu da belirtmeliyim ki hiçbir sebep olmasa dahi her zaman Türkiye’ye gelmeyi isteyece¤im.” • semaerdogan@butundunya.com.tr 143
Yazarak Söyleyerek Sadi Bülbül
Bebiflkolar
acettepe’nin nörolog hocas› Prof. Ersin Tan’dan flu an›s›n› dinlemifltim: Hocan›n muayenehanesine bir gün iki yafll› insan gelir. Biri erkek, biri kad›n. Kad›n›n yasland›¤› bir bastonu vard›r. O bastona, adam da ona yaslanmaktad›r. Konuflmalardan sonra anlafl›l›r ki, yafll› kad›n 92 yafl›nda bir annedir. Onun kadar yafll› görünen adam da 74 yafl›ndaki o¤ludur. O¤lan›n baz› zihinsel sorunlar› var-
H
144
d›r. fiifa bulmaya gelmifllerdir. Hoca onlara gerekli bilgileri verir, yapacaklar›n› anlat›r ve u¤urlamaya haz›rlan›r. Bu s›rada aya¤a kalkan kad›n hocay› bastonuyla dürterek: “Bak o¤lum” der, “Bebiflkomu iyi edeceksin yoksa seni fena ederim!” Hoca bu an›s›n› gülerek anlatm›fl ve “Annelik bu iflte” demiflti; “Yafl›n›z kaç olursa olsun, anne hep ayn› annedir.” Gerçekten de öyle de¤il midir? 74 yafl›ndaki çocuk annesinin
BD EYLÜL 2014
gözünde hâlâ çocuktur ve bir “bebiflko” dur. Yani korunmas› gereken küçük bir bebek... *** ‹SMET PAfiA’NIN ANNES‹ Size flimdi de ‹smet Pafla’ dan, ‹nönü’den söz edece¤im. 1958-1959 y›llar›yd›. Yurtta gerginlik günden güne art›yor, baflbakan Menderes ile CHP Genel Baflkan› ‹nönü’nün aras› gün geçtikçe aç›l›yor ve ülke 27 May›s 1960’a do¤ru h›zla yol al›yordu. ‹flte ‹nönü bu gergin hava içinde bir Do¤u Gezisi yapmaya karar vermiflti. Do¤u illerini gezecek ve toplant›larla halka mesaj verecekti. Geziye “Bahar Taarruzu” ismi verilmiflti. ‹lk durak da Erzurum olacakt›. ‹nönü ve partilileri Esenbo¤a’dan yüzlerce kifli u¤urlamaya gelmiflti. U¤urlayanlar aras›nda bir de yafll› anne vard›. ‹nönü’nün annesi olan han›mefendi. erince bir ilkbahar günüydü. O zaman›n gazetelerinde ç›kan bir haber bafll›¤›, dün gibi akl›mdad›r: “Annesi ‹nönü’yü gazetecilere emanet etti!” Haberde flunlar yaz›l›yd›. Havalar›n do¤uda daha da so¤uk oldu¤unu duyan annesi gazetecilere ‹nönü’yü göstererek: “Bu kendini korumas›n› bilemez” demiflti. ”Paltosuna kaflkoluna dikkat edin, size emanet ediyorum.” Annesi, 80’ine do¤ru gelen koskoca ‹nönü için endifleleniyor ve hâlâ bir çocuk gibi gördü¤ü o¤lunun
S
‹smet ‹nönü annesi ile
“Bu kendini korumas›n› bilemez. Paltosuna kaflkoluna dikkat edin, size emanet ediyorum.” sa¤l›¤›n›, gazetecilere emanet ediyordu. *** ANNEN‹N KOfiULSUZ SEVG‹S‹ Yak›nda izledi¤im bir televizyon haberi de fluydu. Taflrada yaflayan yafll› bir annenin 7 çocu¤u vard› ve ona, komflular› bak›yordu. Kad›na sordular: “Peki çocuklar›n›z sizi neden aram›yorlar?” Kad›n “Bilmem ki?” demiflti. “Onlara herhalde bir kötülük etmifl olmal›y›m.” Ve ilave ediyordu: ”Olsun, yeter ki sa¤l›k haberlerini alay›m...”• sadibulbul@butundunya.com.tr 145
Sanat›n ‘Tuz’ Hali Yazan: DEN‹Z BENER
Japon sanatç› Motoi Yamammoto, günlük yaflam›m›z›n basit bir parças› olan tuzu kullanarak, inan›lmaz sanat eserleri ortaya ç›kar›yor. amammoto’nun, eserlerinde tuz kullanma fikrinin arkas›nda ise üzücü bir öykü var. K›z kardeflini okul y›llar›ndayken yakaland›¤› kanser nedeniyle yitiren Japon sanatç› Motoi Yamammoto, ac›s›n› dindirmek için tuzdan eserler üretmeye bafll›yor. Tuzun Japon kültüründe önemli bir yeri var. Cenaze törenlerine kat›lanlar›n üzerine tuz at›larak kötü ruhlar›n uzaklaflt›r›ld›¤›na inan›l›yor. Kardeflinin yas›n› tutmaya bafllad›¤› 1994’ten bu yana tuzdan heykeller ve enstalasyonlar yapan Yamammoto, ilk zamanlar özellikle karmafl›k ve devasa büyüklükteki labirentler üzerinde çal›fl›rken, sonralar› desenler ve heykeller yapmaya da bafll›yor. Yamammoto, okyanus tuzu kullan›yor. Her sergisinin bitiminde, ziyaretçileri davet ederek eserlerini bozduran Yamammoto, onlarla birlikte tuzu okyanusa geri götürüyor. •
Y
146
Gözle Gönül Aras› Mehmet Uhri
Gece Hemfliresi Ço¤unun uzak astanemizde durmaya çal›flt›¤› ço¤umuz varl›¤›n›n fargece hemfliresi gece hemflireli¤ini k›nda de¤ildik. Geçirdiolarak çal›fl›¤i çocuk felci nedeniyle y›llard›r isteyerek yordu. Sa¤l›k alan›nda bir aya¤› di¤erinden dasürdürüyordu. ha ince ve k›sayd›. Hafif en zor ifllerdendir, gece hemflireli¤i. Gündüz ameliaksayarak yürüyüflünü h›zl› yat olmufl veya rahats›zl›¤› ile hareket ederek kamufle ediyordu. bafl bafla hastane odas›nda yatan bez- Genellikle gündüz üniversiteye giden gin hastalar›n gece s›k›nt›lar›na yetifl- gençlerin geçici tercihi olan gece hemmeye çal›flmak zor ve y›prat›c›d›r. flireli¤ine sesini ç›karmadan devam Ço¤unun uzak durmaya çal›flt›¤› gece ediyordu. ‹çine kapan›k hatta melanhemflireli¤ini y›llard›r isteyerek sürdü- kolik görünse de iflinin ehliydi, hastarüyordu. Gündüz görmedi¤imiz için lar› memnundu.
H
147
BD EYLUL 2014
Bu hali hastane idaresinin dikkatini çekmifl hatta gizlice soruflturma konusu olmufltu. Pek tercih edilmeyen göreve kendi iste¤i ile talip olmas› garip karfl›lanm›fl, alt›nda akçeli bir konu olup olmad›¤› araflt›r›lm›flt›. Önce gündüzleri baflka bir yerde çal›fl›p çal›flmad›¤› araflt›r›lm›fl, bulunamay›nca bu kez hastanede tan›d›¤› ve evde bak›m gerektiren hastalar için ücret karfl›l›¤› evlere gitti¤i soruflturulmufltu. Bunlardan bir fley ç›kmay›nca siyasi faaliyette bulundu¤u hatta örgüt üyesi oldu¤u düflünülmüfl ancak o da bofl ç›km›flt›. Y›llar geçtikçe kendini unutturmufl idare de kuruntu yapmay› b›rakm›flt›. Aç›kças› ayn› hastanede çal›fl›yor olsak da herkese uzak duruyordu. Hastanede nöbetçi idareci oldu¤um o gece yan›ma gelip annesinin evde rahats›zland›¤›n›, k›sa süreli¤ine eve gitmesi için izin istedi. Bir iki saat sonra mide kanamas› geçirmekte olan yafll› annesi ile birlikte H›z›r Acil ambulans› ile geldiler. ‹lk kez bu kadar 148
telafll› ve gergindi. Kaybedilen kan› yerine koymak için kan aramak zorunda kal›nca iyice panikleyip a¤lamaya bafllad›. Meslektafllar› onu sakinlefltirirken h›zl› bir organizasyonla hastane çal›flanlar›ndan iki kiflinin kan vermesi sa¤land›. Evinden ça¤›rd›¤›m›z mide ba¤›rsak uzman› arkadafl›m›z endoskopla mideye girip kanamaya müdahale etti. abaha karfl› ifller yoluna girmifl hemflire han›m›n annesi toparlamaya bafllam›flt›. Sabaha do¤ru servisi ziyaret etti¤imde bizimki di¤er hemflireler ile birlikte çay içip bir fleyler at›flt›r›yordu. ‹kram edilen çay› al›p yanlar›na oturdum. Bizim gece hemfliresini biraz konuflturup rahatlatmak için sorular sordum. "Anlat bakal›m annen ne yapm›fl veya neye s›k›lm›fl da midesini kanatm›fl." "Aspirin doktor bey. Annem eklem a¤r›lar›na iyi gelir diye duymufl, neredeyse bir ayd›r gizlice aspirin içip
S
BD EYLÜL 2014
"Siz annemi
duruyormufl. Ev ifllerini namay›p “Evlenip çobilmezsiniz. Her fleyi cu¤un olsun bakal›m bana b›rakmas›n› söylesem de dinlemiyor kenkendi yaps›n ister. böyle söyleyebilecek dini hep onsekizlik k›z misin?” diye söylenSöz dinlemez ve zannedip her ifli yapmadi. Bizimki cevap verçok inatç›d›r. medi. Teflekkür edip anya kalk›yordu. Geçen gün bu yafl›nda camlar› silmifl. nesinin yan›na gitti. Odada Son zamanlarda a¤r›lar›ndan söz kalanlar hemflire han›m›n s›ra d›fl› etmeyiflinden flüphelenmem gerekir- biri oldu¤u yönünde biraz da serzenifl di." dolu konuflmaya bafllad›lar. Dedikodu "Neyse ucuz atlatt›. Bir süre gö- fasl›na bulaflmadan çay için teflekkür zünün önünde olmas›nda yarar var." edip odama döndü¤ümde kap›da beni "Siz annemi bilmezsiniz. Her fleyi bekledi¤ini gördüm. kendi yaps›n ister. Söz dinlemez ve "Umar›m annen ile ilgili sorun çok inatç›d›r. Babam ben çok küçük- yoktur. Hayrola?" ken evi terk edip gitmifl. Evde çocuk "fiey, az önce söyledi¤im gibi bakarak kazand›¤›yla büyütüp okuttu, anneme bir fley söylemenizi istemibeni. Çok inatç›d›r dedim ya; yaflland›¤›n› kabul etmiyor ve hâlâ daha evde çocuk bakmay› sürdürüyor. üyüdü¤ümü ise hiçbir zaman kabul etmedi. Hemflire olup ifle girdim ama sonra evde bakt›¤› çocuklara gücünün yetmedi¤ini görüp gece hemflireli¤ine geçtim. Gündüz kadrolar› dolu oldu¤u için gece çal›flt›r›yorlar diye ona yalan söyledim." "‹sterseniz bir ara konuflup kendi ile ilgili durumu anlatmaya çal›flabilirim. Bu sayede belki siz de geceleri çal›flmaktan kurtulursunuz." "Gerek yok. Ben halimden memnunum. Geceleri çal›flmak bana iyi geliyor." Odadaki hemflirelerden biri daya-
B
yorum. Yeterince s›k›lm›flt›r. B›rak›n birbirimize numara yapmay› sürdürelim. O benim için iki göz odada tüm bir hayat›n› verdi. Onu üzmek istemiyorum." "Tamam ama sizin de bir hayat›149
BD EYLÜL 2014
n›z var. Gece hemflireli¤i ile hayat›n bu kadar kenar›nda kalman›z ileride piflmanl›k do¤urmas›n." "Bu benim seçimim. Annemi de bahane ediyorum san›r›m. Aya¤›m›n aksakl›¤› yüzünden hep bir yan›m eksik ve ezik yetifltim. o¤ru dürüst oyun bile oynayamad›m. Spordan uzak durdum. O yüzden çok arkadafl›m da olmad›. Hayat hep biraz uza¤›mdayd›." "Yaklaflmak için gayret etmek yerine kaçman›z› uzak durman›z› anlayam›yorum." "Dedim ya bu benim seçimim. Gece hemflireli¤ini kimse istemez ama geceleri hastanede geçici de olsa benim gibi hayat›n kenar›na ç›kmak zorunda kalm›fl insanlarla olmak onlar› tan›mak, yard›m edip ellerini tutmak yaln›zl›¤›ma iyi geliyor. Gündüzleri ise evde küçük çocuklarla u¤rafl›p onlarla zaman geçirmek zor olsa da bana iyi geliyor. Çocuklar ve bak›m gerektiren hastalarla yaln›zl›¤›m› unutup oyalan›yorum." "‹fle yar›yor öyleyse." "Hemflire olunca çok insan tan›yor, ço¤u ile dertleflebiliyorsunuz. Mesle¤e bafllad›¤›m y›llarda uyku tutmayan emekli hayli yafll› bir hastamla gece vakti dertleflirken o da sizin gibi serzeniflte bulunup 'Kap›y› üstüne kapat›p kendini kilitlemiflsin. Anahtar› bulmak zorundas›n. Bu anahtar bazen
D
bir kitap, yaflad›¤›n bir olay veya bir insan olabilir. Aramal›s›n.' demiflti. Aya¤›m yüzünden yaflad›¤›m ezikli¤i anlat›nca asl›nda herkesin ama küçük ama büyük hep ezik bir yan› oldu¤unu ve onu unutmak için baflka insanlara, di¤er hayatlara yönelip kendilerini unutmaya çabalad›klar›ndan söz etti. O günden beri geceleri kabu¤u k›r›lm›fl kendiyle bafl bafla kalm›fl hastalara yak›n olup onlar› izleyip dinleyerek o yafll› hastam›n ö¤üdünü tutmaya u¤rafl›yorum." "Peki arad›¤›n anahtar› buldun mu?" "Kendi ezikli¤imin görünür halde olmas›n›n bir flans oldu¤unu düflünüyorum. Hiç olmazsa ne oldu¤unu ve nas›l idare edece¤imi biliyorum. Ama di¤erlerinin özellikle kad›nlar›n kendilerine bile söylemedikleri baz› geceler dertleflirken a¤›zlar›ndan kaç›r›p sonra s›r diye saklamam› istedikleri o kadar çok ezik ve yaralar› var ki, inanamazs›n›z." dan›n kap›s›nda ayak üstü yapt›¤›m›z bu konuflmadan sonra saatine bak›p annesinin yan›na dönmesi gerekti¤ini söyledi. Yorgun görünüyordu. Teflekkür edip yan›mdan ayr›ld›. Arkas›n› dönmeden koridorda h›zl›ca ilerleyip gözden kayboldu. ‹ki gün sonra sordu¤umda annesinin flifa ile taburcu oldu¤unu bizimkinin ise gece hemflireli¤ine devam etti¤ini söylediler.• mehmetuhri@butundunya.com.tr
O
Zay›f insanlar affedemezler, affetmek güçlülere has bir özelliktir. Mahatma Gandhi 150
BD EYLÜL 2014
EYLÜL AYI ÇÖZÜMLER SAYFASI Satranç Çözümleri
KURGU MAT: 2# Umut Sayman 1.Fe3 fixc5 2.Vc7+# (1…fixc3 2.Vxd4+# , 1…dxc3 2.Vd3+#, 1…dxe3 2.Vd4+#, 1…d3 2.Vd4+#) OYUN SONU: Emre Can – Tomas Laurusas, 2014 Beyaz Kazan›r 1.fif7 Ke5 2. Kg7+ fih8 3.Kg8+ fih7 4.e8V Kxe8 5.Kxe8 h5 6.Ke6! h4 7.Ke4 1-0 “Bilginizi Denetleyin”
1-(c) Ifl›kkesen
9-(a) Seçkin
2-(a) Subasar
10-(d) Söyleme
3-(d) Yasa d›fl›
11-(b) Bölüm
4-(b) Caml› dolap
12-(b) Afl›r›
5-(c) ‹fllev 6-(a) Güncel
13-(d) Para k›s›tlamas›
7-(d) Uzman
14-(d) Serseri, hayta
8-(b) Baflörtüsü
15-(c) Son adam
Kare Bulmaca 1-(a) Mürebbiye 2-(c) Hidroklorik asit 3-(c) Mevlana 4-(d) Unutkanlık 5-(a) Su buharlaflmas› 6-(a) Vamp 7-(a) ‹sa’n›n yeniden do¤uflu 8-(c) Orient Expres 9-(a) Ra 10-(c) Concorde 11-(c) Tıpkı çekim 12-(a) Tekdüze 151
BD EYLÜL 2014
YARININ BÜYÜKLER‹ Gönderi adresi: Sedef Cad. 2446 Ada, 1. Parsel, A Blok, Kat: 3, Da: 16, Ataflehir, 34750 ‹stanbul e-posta: butundunya@butundunya.com.tr (e-posta ile gönderece¤iniz fotograflar›n 150 KB’den fazla olmamas›na lütfen özen gösteriniz.)
Feza Sezer, ‹stanbul
Yaman ve Yamaç Kınık, ‹zmir
Ece Küçükargun, Ankara
Duru K›l›ç, ‹stanbul
Berat Doruk Zengin, Sinop
Ǜnar Polat, Malatya
Derin Polat, Malatya
Günefl Özgünefl, ‹stanbul
152
BD EYLÜL 2014
Sude Naz ve Defne ‹dil Tu¤yan, Ankara
‹dil ve Tuna Algan, Ankara
Hatice Kübra Gök, Antalya
Ege Sevim, ‹stanbul
Ömer Efe Sevim, ‹stanbul
Refik Gök, Antalya
Yavuz Mahir Zengin, Viyana
Nil Bük, ‹stanbul
‹rem Küçük, Ankara
Elif Küçük, Ankara
Yunus Neptün Navarro, Ankara 153
BD EYLÜL 2014
Bulmacan›n çözümü 151. sayfadadır. 154
Bulmaca Filiz Lelo¤lu Oskay SOLDAN SA⁄A: 1-1903-1967 y›llar› aras›nda yaflam›fl bulunan fotografta görülen ressam›m›z.- Notada durak iflareti. 2- Üye.- fiiir yazan kifli.- Ödenek. 3- Yaz›m.- Sodyumun simgesi.- Avrupa’da bir halk. 4- Kendini be¤enme, baflkalar›ndan üstün tutma.- Bozulmam›fl, bayatlamam›fl olan.- Silah olarak kullan›lan, ucu sivri, iki a¤z› da keskin uzun b›çak. 5- Özel yer, makam anlam›nda bir sözcük. - Umman’›n plaka iflareti.- Masallarda ad› geçen efsanevi da¤. 6- Bir hükümdar›n yönetimi alt›ndaki halk.- Manisa lalesi de denilen bir çiçek. 7- Baston.- Mimaride birkaç ayakla ç›k›lan, önü revakl› ve aç›k, öbür üç yönü sa¤›r duvarlarla kapl› yap› biçimi.- Özenli, düzgün. 8- Tunus’ta bulunan turistik bir flehir.- T›pta geliflmifl bir tan› tekni¤i.- Devlet Su ‹flleri’nin k›sa yaz›l›fl›. 9- Avrupa’da bir ›rk.- ‹srail’in, Filistin topraklar›n› ele geçirmesine karfl› Filistinlilerin yapt›¤› ayaklanma. 10Gönderme, götürme.- Yeniçeri k›fllas›.Güney Afrika Cumhuriyeti’nin plaka iflareti. 11- Gezinti teknesi.- Canland›rma. 12- Eski dilde gürültü, pat›rt› .-Kalay›n simgesi.- Tavla oynama gereci.- Tarla s›n›r›. 13- Tavlada bir say›- F›rsat, - Saha, meydan. 14- ‹stanbul’un bir semti.- Bir fleyin nicelik bak›m›ndan inebilece¤i veya eriflebilece¤i en alt ve en üst s›n›r. 15- Yeflil renkli yapraklar› salata gibi yenen ›t›rl› bir bitki.- Bir oyunda bütün partiyi kazanmak.- Tayin etme. 16Kars ilindeki ünlü harabeler.- Bir nota. 17- Arnavutlu¤un para birimi.- ‘….. Memed’ (Yaflar Kemal’in bir yap›t›). 18- Kafes biçiminde, tel ya da gözenekli metalden yap›lm›fl, kaba pislikleri ay›rmaya yarayan süzgeç.-Baz› hayvanlar›n, özellikle atlar›n al›nlar›nda bulunan beyaz leke. 19- Söke yak›nlar›ndaki antik kent.- Kiloamperin k›sa yaz›l›fl›. 20- Rey- Hac› Bektafl-i Veli’nin bir yap›t›.
YUKARIDAN AfiA⁄IYA: 1- 18761950 y›llar› aras›nda yaflam›fl olup ‘Fani Teselliler’, ‘Elhan-› Vatan’ adl› fliir yap›tlar› da bulunan flairimiz.- Avrupa’da bir baflkent. 2- Bir ilimiz.- Alt› düz bir tekne türü.- Birçok organik maddeyi eritmekte kullan›lan uçucu, eter kokusunda bir s›v›. 3- Beze biçimine getirilmifl hamur parças›n›n ortas›na ceviz içi ve ya¤ konarak f›r›nda piflirilen ve pifltikten sonra üzerine fleker flerbeti dökülen bir tatl› türü.-Çeliflki. 4- Eski dilde ayna.-Havva’n›n bat› dillerindeki ad›.- Kad›nlar›n saçlar›n› tutturmaya yarayan araç. Bir ay ad›. 5- Hayat arkadafl›.- Ceylan.-Bir ba¤laç.- Hinduizm’de Brahma unvan›.Danimarka’n›n plaka iflareti. Bir nota. 6- Günefl do¤madan önceki alaca karanl›k.- Karfl›l›k beklemeden yap›lan yard›m.Genellikle topla yap›lan yayl›m atefli.‹çine su, baflka bir s›v› kar›flt›r›lmam›fl içki. 7- Bir mal›n kullanma süresi.- Hile.Bat› ‹talya’da bir liman kenti.- Uluslararas› Hava Tafl›mac›l›¤› Birli¤i’nin k›sa yaz›l›fl›. 8- Tümör.- Alt›n›n simgesi.- Baz› hayvanlar›n bafl bölgelerinde bulunan alg›lama organ›.- At›n eflkin yürüyüflü. 9- Emsallerine göre çok iri boyutta olan.- Tecrit edilmifl olan.- Afi. 10- ‹stanbul’un da simgesi olan bir çiçek.- Kad›nlarda cinsel doyumsuzluk hastal›¤›.- Bir bulufltan, bir haktan yararlanmak için devletçe verilen belge. 11- Küçük bir limon cinsi.- Kuzu sesi.Radyo dalgalar›n›n yank›s›n› alarak cisimlerin yerini ve uzakl›¤›n› bulabilen cihaz.- Eski dilde su. 12- Adan›lan fley.- Molibdenin simgesi.- Eski dilde orak.- ‹liflkin. 13- Güney Amerika’da yaflayan çok iri ve zehirsiz bir y›lan türü.- K›r›m yar›madas›nda bulunan turistik bir kent. 14- Bir besin türü.- K›rg›zlar›n ünlü destan›.- Etkeni su çiçe¤ine de yol açan virüs hastal›¤›. 15- Söz, Lak›rd›.-Avrupa’da bir baflkent.- ‘….. Mudania’ (Kuzey Ege’de Yunanistan’a ait bir liman kenti). filizoskay@butundunya.com.tr 155
Satranç Mustafa Y›ld›z 41. OL‹MP‹YAT’TAN ‹LG‹NÇ KONUMLAR
Kas›mcanov’dan Y›kan Feda Özbek Dünya fiampiyonu Rüstem Kas›mcanov, Rus Dünya fiampiyonu Vladimir Kramnik ile Tromso’da yapt›¤› karfl›laflmada uzun y›llar zihinlerden silinmeyecek müthifl bir teknik uygulad›. Yandaki konumda Beyazlar, hiç beklenmedik bir flekilde piyon duvar›n› y›k›p Siyah flah› a盤a çekmek amac›yla 1. Kxf7!! oynad›. E¤er Siyahlar 1...Vxf7 oynasayd›, 2. Fxh7+! fif8 3. Vd6+ Ve7 4. Kf1 sonras›nda mat›n yaklaflt›¤› görülürdü ya da 3...fie8’e 4. Fg6 ile beyazlar vezir kazan›rd›. Bu yüzden eski Dünya fiampiyonu Kramnik 1...fixf7 oynad› ancak Rüstem Kas›mcanov’un 2.Fxh7+ açarak flah›ndan sonra terk etti. (U.Sayman)
Önce Savunma Olimpiyat fiampiyonu Çin’in 1.masa oyuncusu Ding karfl›s›nda S›rbistan’dan Perunovic, savunmas›ndaki zay›fl›klar› önemsemeden 26.Va4?? ile sald›r›ya kalk›fl›yor. Buna karfl›l›k Ding, 26…Kxe3! kalite fedas› ile hem rakibinin savunmas›n› y›k›yor hem sald›r›s›n› önlüyor. Beyaz terk etmek zorunda çünkü (27.fxe3 Vf2+ 28.fih1 Vf3+ 29.fig1 Vxg3+ 30.fih1 Vh2+#) ile 4 hamlede mat olur, di¤er devam yollar›nda ise bir alet kaybeder.
Tafl De¤ifltirmek Her Zaman ‹fle Yarar m›? 31.Vxc3 dxc3 “Bask›dan kurtulmak için tafl de¤ifltir.” derler ama bu her zaman ifle yaramaz, yandaki konumda oldu¤u gibi. 32.Ab3 Ka3 33.Aa1 Fa4 34.Ke1 Fe2 Vezirler de¤ifltirildi ama bask› kalkmad›. Fillerin gazab›ndan ne beyaz at kurtulabildi ne beyaz kale. 0-1 156
BD EYLÜL 2014
SAYMAN’A ULUSLAR ARASI KURGU MAT ÖDÜLÜ
A
zerbaycan Satranç Federasyonu fiahmat Besteçili¤i Komisyonu taraf›ndan düzenlenen HACI MAMMADOV-60 YUB‹LEY YARIfiI, 2014 Kurgu Mat (Problem) yar›flmas›nda, bu sayfalarda birçok kurgu mat›n› yay›mlad›¤›m›z Umut Sayman Tarifnama ödülünü kazand›. #2 (iki hamlelik) kurgumatlar aras›nda yap›lan yar›flmaya 4 ülkeden 16 kurgucu, 31 kurgu ile kat›ld›. Sayman, böyle bir ödülü kazanan ilk Türk satrançç› oldu. Fleck temas›yla haz›rlanan problem, 1 A¤ustos 2014’te Azerbaycan’›n Olimpiya Dünyas› gazetesinde yay›mland›.
Umut Sayman’›n ödül kazanan 2 hamlelik kurgu mat›n›n çözümü flöyledir: 1. Kd5! [2. Ke5, Fg2, Ac3#] 1. ... Kxb2 2. Ac3# 1. ... e2 2. Ke5# 1. ... fixd5 2. Fg2# 1. ... Fxd5 2. Vd3#
KURGU MAT Umut Sayman
2#
(Sachmatija 2014)
myildiz@butundunya.com.tr
OYUN SONU E. Can- T. Laurusas, 2014
Beyaz Kazan›r Çözümler 151. sayfadad›r.
157
Bize Gönderilen Kitaplardan Art›k profesyonel ile amatör aras›nda fark yoktur. Keyif, birlefltirir. ‹zmir’in en eski gazetecilerinden Kaya Çelikkanat, nam›-› di¤er “Kaya Baba”, bugün 40 kilo bal›kla limana döndü¤ü, hatta ‹kinci bir günde 14 çeflit bal›k tuttu¤u günleri Liman hat›rl›yor. Körfezde eski bolluk yok ama o, 40 y›l› aflk›n süredir sularda. K›Kaya Çelikanat fl›n hava so¤udu¤unda bile pancar motorlu teknesini çal›flt›r›p, denize aç›l›yor. Gece Kitapl›¤› Mart›larla sa¤l›¤›na kavuflmufl, denizle iyileflmifl, nas›l vazgeçer? Bu, dünyan›n en sa¤l›kl› hastal›¤›; kurtuluflu yok(...) Karfl›yakal› fieref’in dokuz metrelik ç taraf› denizle çevrili Türkiye, teknesini kiralad›k. Bodrum’da 15 gün uzun y›llar s›rt›n› hep denize çevirdi. kald›k. Bu hastal›¤a orada yakaland›m Denizi keflfedince de deyim yerindeyse iflte. Yani dünyan›n en sa¤l›kl› hastal›¤›na.” can›n› okudu. K›y›lar›n ya¤malanmas› ve betonlaflmas› yan›nda deniz ad›m y›k›ma u¤ruyor. Bir de bal›kç›l›k. Kimi Baflka Diyarlar›n “Paraflüt Kaya”, kimi de “Ahtapot Ka- Felsefeleri ya” diyor ona. Oysa onu anlatan tek sözcük “Rastgele” olmal›. 56 y›ll›k Derleyen: gazeteci, 40 y›ldan fazla süredir de ama- Ropger-pol Droit tör bal›kç›l›k yapan Kaya Çelikkanat güne, kendisini iyilefltirdi¤ini söyledi¤i Say Yay›nlar› do¤a, deniz ve iflte bu sözcükle bafll›yor. Ancak bir zamanlar 41 kerteriz noktas›na yol al›rken, flimdi sadece dört yerde demir atabiliyorlar. “Çünkü” diyor Çeir çok dile çevrilen kitaplar›yla likkanat; “bilinçsiz avlanman›n önüne özellikle gençlere felsefeyi sevdiren geçilemiyor.” Güzelbahçe ‹kinci Liman, Ropger-pol Droit flöyle diyor: “Ayn› sadece nafakas›n› denizden kazanan tiflörtler ve blucinler dünyan›n bir bal›kç›lar›n yeri de¤il. Orada Çelikka- ucundan öbür ucuna dolafl›r, her yerde nat’›n söylemiyle “amatör-keyifçi” de ayn› olan bilgisayarlar, ekranlar ve çok. Ahflap, pancar motorlu teknelere telefonlar da iletiflim halindedir... Bu atlan›r, bal›¤a ç›k›l›r, sonra da denize biri birine kar›flma sonunda bütün do¤ru güzel bir çilingir sofras› kurulur. farkl›l›klar› yok mu edecektir? Mutfak,
Ü
B
158
BD EYLÜL 2014
sinema, müzik, fliir alanlar›nda buluflmalar›n artt›¤› bu dünya karfl›s›nda filozoflar dünyas›n›n gri oldu¤unu ve duraksamalar içinde kald›¤›n› bir kez daha söylemek durumunday›z. Felsefeye yeni bafllayanlara yönelik el kitaplar›na bakt›¤›m›zda filozoflar›n sadece Avrupa’da olduklar› izlenimine kap›l›r›z! Yunanistan’da, Roma’da Akdeniz Havzas›nda baz› k›y›larda ve modernitenin temeli olan Almanya’da, Fransa’da ‹ngiltere’de... ‹flte felsefi düflüncenin afla¤› yukar› tek etki alan›! Peki, baflka hiç bir yerde felsefe yok mudur? Bu temel yap›tlara bak›ld›¤›nda felsefenin sadece Avrupa’ya özgü bir fley oldu¤u, bütünüyle ve kesinlikle bat›l› bir ayr›cal›k oldu¤u izlenimi uyan›r... Felsefe Yunanl›lar› ve mitler, dinler, ruhlar dünyas› ötekilerin midir?(...)
Gül A¤ac› Boy Vermez Ermeni harfli Türkçe ve Ermenice Maniler
M. Sabri Koz Turkuaz Yay›nlar›
K
itab›n ad› gibi yazar› M. Sabri Koz, yay›nc›s› Emin Nedret ‹flli ve editörü Püzant Akbafl boy vermeyen yaz›n gülleri. Her zaman oldu¤u gibi kendilerini öne koymadan önemli bir
çal›flmaya imza at›yorlar. ‹nsan ormana bak›nca heybetli a¤açlar›n yan›nda gülleri bazen göremez. Daha önce “Ermeni Harfleriyle Türkçe Nasreddin Hoca” adl› kitab› yay›nlanan M. Sabri Koz çeflitli yazmalarda yer alan Ermeni harfleriyle yaz›ya geçirilmifl üç yüz yirmi mâniyi t›pk›bas›mlar› ve çevrimyaz›lar›yla yan yana bir arada okura sunuyor. Kevork Pamukciyan, A. Turgut Kut’un bafllatt›¤› dünü bugünle buluflturma, ötekilefltirme de¤il kucaklaflma çabas›na bir omuz da M. Sabri Koz veriyor: “Ermenilerin üretti¤i Türkçe edebiyat genel anlamda divan, halk ve yeni edebiyat dallar›nda kendini gösterir. Ermeni as›ll› flairlerin ald›¤› Türkçe mahlaslarla söylenmifl gazeller, divanlar, semailer, koflmalar, destanlar pek çoktur. Halk hikâyeleri, meddah hikâyeleri, Nasreddin Hoca f›kralar›, atasözleri de bu tür kitaplar aras›nda önemli yer tutarlar. “Halk aras›nda yaflayan, yaz›l› olarak kaydedilen, matbu eserlere aktar›lan aflu¤” deyiflleri 19. yüzy›l›n ikinci yar›s›nda büyük bir s›çramayla karfl›m›za ç›karlar. Özellikle ‹stanbul’un kahvehane muhitlerinde (çalg›l› kahveler, semai kahveleri, tulumbac› kahveleri, âfl›k kahveleri) ra¤bet gören küçük boyda bas›lm›fl destan, mani ve flark› mecmualar›, yapraklar› büyük ilgi görmüfllerdir. Sevindirici olan bu kitab›n bir bafllang›ç oldu¤u ve ard›n›n gelece¤i. 159
Bir Fotograf Bin Sözcü¤e Bedeldir Gönderi: MELEK KURT, ‹STANBUL
160
‹nsan yaflam›nda de¤iflim güzeldir, toplumlar, uluslar için de... Ama nas›l bir
Biri Size ‹kincisi Bir Sevdi¤inize
de¤iflim?Ya da her de¤iflim iyi, olumlu, istenen, özlenen bir yenilik midir? Ülkem insan› da epeydir bir de¤iflimden, bir yeni Türkiye'den söz eder oldu. Yeni Türkiye, de¤iflen Türkiye, yeni parti, yenilenen parti gibi... Ne ki, istenen bu de¤iflim, özlenen bu yenilik, bizleri bugünlere getiren as›l büyük de¤iflimi yads›yarak yol al›yor. De¤iflim ve yenilenmeye daha olumluya, daha geliflmifle, daha ayd›nl›klara yolalacak yerde yüzünü geri çeviriyor. Üzücü ama gerçek... Bu yaz›larda bu gerçekle yüzleflecek okurlar. Ama yine de umudunu yitirmeyecek... Umut biterse, yaflam biter çünkü.
50
%
‹ND‹R‹M
Bütün Dünya’dan ‹kinci Aboneli¤e %50 ‹ndirim Bütün Dünya tüm okuyucular›na kaç›r›lmayacak f›rsat sunuyor: Dergimize 1 y›ll›k abone olan herkese bir yak›n›na arma¤an olarak gönderebilece¤i ikinci abonelik bedeli flimdi % 50 indirimli. Bu f›rsattan yararlanmak ve Bütün Dünya’ya abone olmak flimdi çok kolay. Bir telefonunuz veya e-posta mesaj›n›zla abonelik iflleminizi bafllatabilir; ve y›l boyu dergilerinizi her ay kap›n›zdan alabilirsiniz. Bütün Dünya Abone Servisi:
BÜTÜN K‹TAPÇILARDA
Tel: (0312) 215 51 27-28 Dahili: 313 Gsm: (0536) 634 35 97 E-posta: abone@butundunya.com.tr
T Ü R K
BAfiKENT ÜN‹VERS‹TES‹ KÜLTÜR YAYINI
R E S S A M L A R I
1 EYLÜL 2014
SELAHATT‹N KARA
192297 SAYI: 2014 / 09
F‹YATI: 4 TL
EYLÜL 2014
Dünyan›n Organ Nakli Öncü Uzmanlar› ‹stanbul’da Bulufluyor
Sanatç› Selahattin Kara, 1958’de Rize’nin Çayeli’nde do¤du. 1978 y›l›nda Atatürk E¤itim Fakültesi, Resim Bölümü’nü bitirdi. 1979-1984 y›llar› aras›nda resim ö¤retmenli¤i yapt›. 1984’den sonra çal›flmalar›na ‹stanbul’daki atölyesinde devam etti. Sanatç› bugüne de¤in 200’ün üzerinde karma sergiye kat›ld›.
Sinan Meydan: Halifeli¤in Kald›r›lmas›ndaki ‹ncelik
Mündemiç ve Mülga Sh: 39 Metin Gören: Toplumumuzun Büyük Kayb› Süleyman Seba Sh: 24
Ç›raklar Turhan Selçuk Ustalar›n› ‹zliyor
Tekin Özertem: ‹zmir’in Da¤lar›nda Çiçekler Açar
Sh: 56
Sh: 9
Süleyman Demirel ve Can Pulak Y›llar Sonra Bulufltular Sh: 64
Kaya Karan: Dünyada ve Türkiye’de Çocuk ‹flçiler Sh: 71