2014/10

Page 1

T Ü R K

BAfiKENT ÜN‹VERS‹TES‹ KÜLTÜR YAYINI

R E S S A M L A R I

1 EK‹M 2014

NEJDET VERG‹L‹

192297 SAYI: 2014 / 10

F‹YATI: 4 TL

EK‹M 2014

Nejdet Vergili 1954 y›l›nda Bafra’da do¤du.1980’de Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Resim Bölümü’nü birincilikle bitirdi. 2007 y›l›ndan itibaren çal›flmalar›na ‹talya’da a¤›rl›k verdi. Floransa, Roma, Venedik’de sergiler açt›. 2010 y›l›nda ‹talya’da de¤iflik flehirlerde k›sa aral›klarla açt›¤› sergilerle ad›ndan bahsettirdi. Son olarak 2011 Eylül ay›nda Treviso kentinde sergi açan Nejdet Vergili, çal›flmalar›na yurt d›fl›nda da devam ediyor. Nejdet Vergili’nin son resim ve desen çal›flmalar›, 16 Ekim - 9 Kas›m tarihleri aras›nda Dere Sok. No:3 Arnavutköy,‹stanbul adresindeki Galeri Selvin’de “Rüzgar” ad›yla sergilenecektir.

Cumhuriyet Ayd›nl›kt›r Orta Do¤u Organ Nakli Derne¤i'nin Öncüleri ‹stanbul'da Yeni Bulufllar›n› Aç›klad› Sh: 23

Cengiz Özak›nc›,

Gerçe¤e Ayk›r› ‹ddialar› Somut Belgelerle Çürütüyor Sh: 35

Dr. Ö¤üt Yazman: Türkiye Cumhuriyeti'nin Evrensel De¤eri Sh: 5

Gözleri Görmeyen Sporcu Necdet Turhan'›n Yeni Bir Da¤c›l›k Zaferi Sh: 68


K

itap Türkiye’nin 200 y›ll›k demokrasi maceras›n› anlatmaktad›r. Osmanl›n›n tarihi ve kültürel miras›n› devrald›¤›m›z belirtilerek Atalar›m›z› ve Atam›z› sevmek üzerine bir sentez denemesine yer vermekte, Yeni Osmanl›c›l›k heveslerine karfl› ç›kmaktad›r. Tarihi belgelerle demokrasi ve çok partili hayata geçiflimiz, 1950 den sonraki bütün milletvekili seçim sonuçlar› ile anlat›lmaktad›r. AKP iktidar›n›n demokrasiye ayk›r› bütün uygulamalar› birer birer elefltirilmektedir.Bu kitapta dünyada ilk defa siyaset bilimi 21. yüzy›l literatürüne geçmek üzere bir tez ileri sürülmektedir : Ad› "Bukalemun Yeni Sultanist Rejimdir.”

Biri Size ‹kincisi Bir Sevdi¤inize

50

%

‹ND‹R‹M

Bütün Dünya’dan ‹kinci Aboneli¤e %50 ‹ndirim Bütün Dünya tüm okuyucular›na kaç›r›lmayacak f›rsat sunuyor: Dergimize 1 y›ll›k abone olan herkese bir yak›n›na arma¤an olarak gönderebilece¤i ikinci abonelik bedeli flimdi % 50 indirimli. Bu f›rsattan yararlanmak ve Bütün Dünya’ya abone olmak flimdi çok kolay. Bir telefonunuz veya e-posta mesaj›n›zla abonelik iflleminizi bafllatabilir; ve y›l boyu dergilerinizi her ay kap›n›zdan alabilirsiniz. Bütün Dünya Abone Servisi:

BÜTÜN K‹TAPÇILARDA

Tel: (0312) 215 51 27-28 Dahili: 313 Gsm: (0536) 634 35 97 E-posta: abone@butundunya.com.tr


BAfiKENT ÜN‹VERS‹TES‹ KÜLTÜR YAYINI

Bütün Dünya

1 EK‹M 2014

2000

Baflkent Üniversitesi Ad›na Sahibi: Prof. Dr. Mehmet Haberal Yay›n Genel Yönetmeni Mete Akyol Görsel Yönetmen ve Yay›n Genel Yönetmeni Yard›mc›s› : Turgut Keskin Sorumlu Yaz› ‹flleri Müdürü: Gülçin Orkut Akyol Teknik Yap›m Yönetmeni: Faruk Güney Yay›n Dan›flman›: Yaflar Öztürk Türk Dili Dan›flman›: Haydar Göfer Sanat Dan›flman›: Süheyla Dinç E¤itim Dan›flman›: Dr. Fatma Ataman Düzeltme Sorumlusu: Nükhet Aliciko¤lu Baflkent Üniversitesi’nin bir kültür hizmeti olan Bütün Dünya 2000, Baflkent Üniversitesi kurulufllar›ndan 1. Cadde, No: 77, Bahçelievler, Ankara adresindeki Aküm Reklamc›l›k, Dan›flmanl›k ve Yay›nc›l›k Ajans› Sanayi ve Ticaret A. fi.’nin 3. Cadde, No: 2, Yenimahalle, Ankara adresindeki tesislerinde bas›lm›flt›r.

Seçiciler Kurulu: Prof. Dr. Nevzat Bilgin (An›sal Baflkan) Prof. Dr. Ahmet Mumcu Prof. Dr. Solmaz Do¤anca Prof. Dr. Sevil Öksüz Prof. Dr. Ender Varinlio¤lu, Prof. Dr. Okay Eroskay Prof. Dr. Fuat Çelebio¤lu, Prof. Dr. Sedefhan O¤uz, Prof. Dr. Levent Peflkircio¤lu, Gürbüz Atabek, Kaya Karan, Alaettin Giray, Ayhan Erten, ‹lhan Banguo¤lu, Ahmet Aydede, Manuel Bilos, Cengiz Dolunay Sürekli Yazarlar: Yücel Aksoy, Pelin Hazar Aliabbasi, Sabriye Afl›r, Dr. Sıtkı Aydınel, Nuray Bartoschek, Sadi Bülbül, Haluk Cans›n, Haluk Erdemol, Sema Erdo¤an, Konur Ertop, Gürbüz Evren, Metin Gören, Mümtaz ‹dil, Muzaffer ‹zgü, Sinan Meydan, Filiz Lelo¤lu Oskay, Cengiz Önal, Sebahat Önen, Cengiz Özak›nc›, Saniye Özden, Tekin Özertem, Bekir Özgen, Nergis Öztürk, Yaflar Öztürk, Sezin San, Mete Tizer, ‹zlen fien Toker, ‹zmir Tolga, Suat Türker, Engin Ünsal, Mehmet Ünver, Dr. Mehmet Uhri, Orhan Velidedeo¤lu, Mustafa Y›ld›z Yönetim Merkezi: 10. Sokak No: 45, Bahçelievler, Ankara Tel: (0312) 215 51 27-313 Faks: (0312) 222 90 07 ‹letiflim Adresi: Sedef Cad. 2446 Ada, 1. Parsel, A Blok, Kat: 3, Da: 16, Ataflehir, 34750 ‹stanbul Tel: (0216) 456 27 27 (pbx) Faks: (0216) 456 27 29 Da¤›t›m: Yaysat Bas›m Tarihi: 22 / 09 / 2014

www.butundunya.com.tr butundunya@butundunya.com.tr

1


‹ Ç ‹ N D E K ‹ L E R

BAfiKENT ÜN‹VERS‹TES‹ KÜLTÜR YAYINI

Bütün Dünya YIL:17 SAYI: 196

2000

3 Tribündeki Cerrahlar Mete Akyol 5 Türkiye Cumhuriyeti’nin Evrensel De¤erleri Ö¤üt Yazman 9 Bilim Ak›l ve Cumhuriyet Tekin Özertem 13 Cumhuriyet’in Bekçisi Olmak Nuray Bartoschek 14 Tamu Yelleri Dr. S›tk› Ayd›nel 17 Atatürk ‹ngiliz Resmi Tarihinde Cengiz Önal 21 Hakimiyeti Milliye Yazıları

23

Organ Naklinin Öncüleri MESOT’un ‹stanbul Kongresi’nde Bulufltu. Sabriye Afl›r

35 Hilafet, TBMM’dir ‹ddias›ndaki ‹ncelik ve Tahrifat Cengiz Özakıncı 45 Aydınlanma ve E¤itim Bekir Özgen 50 Yanl›fl Kararlar Metin Gören 53 Özgür ve Özgün Zeki Sar›han 56 Mufl mu Hufl mu? Orhan Velidedeo¤lu 57 Atatürk’ün Mayaca-Türkçe Sözcük Analiz Çal›flmas› Sinan Meydan 63 Ispartal› Hakk› Köyünü Anlat›yor Konur Ertop 68 5 Maraton 4 Da¤ B.D. Yaz› ‹flleri 73 ‹slam’daki ‹badetlerin Kayna¤› ve Sabiîler Gürbüz Evren 77 Onlar›n Yaflamlar›ndan Dersler Halit Y›ld›r›m 2

81 Çin’deki ‹lk Turizm fiehri Can Pulak 83 Georges Boulanger Mümtaz ‹dil 87 Neler Olmuyor ki Dünyada Sezin San Sungunay 91 Mektuptan E-posta’ya Yahya Aksoy 94 Öfkeye Çak›lan Çiviler Nergis Öztürk 96 Eros ile Psyche Haluk Erdemol 101 Mustafa ile Nuray’›n Evlenme Y›ldönümü Mustafa Tokyay 103 Koza Han ‹zlen fien Toker 106 Kim Kimdi? Sabriye Afl›r 110 Tarafs›z Olmak Sadi Bülbül 114 Hemen Yürüyüfle Bafllaman›z ‹çin 10 Neden Gamze fienbursa 116 A¤açlar›n fiark›s› 117 Okunamayan Kitap Zeynep Aburas 121 Balkon Konuklar› Muzaffer ‹zgü 125 Ünlü Dehaların Bilinmeyen Yönleri Gizay Temizsoylu 130 Dudu Dilek Akınçay Sema Erdo¤an 135 Eski Terzi Kataloglar› Mehmet Ünver 139 Galata’n›n Mart›lar› Mehmet Uhri 144 Bir Kahve Molas› Deniz Bener 148 Stanislav Petrov Saniye Özden 8 22 34 128 151 152 154 156 158 160

‹lk Dersimiz Türkçe Bilginizi Denetleyin F›rçalayarak Ufak Tefek Bilgiler Çözümler Yar›n›n Büyükleri Bulmaca Satranç Ay›n Kitaplar› Bir Fotograf Bin Sözcük


Tribündeki Cerrahlar rta Do¤u’da uçaklar›n, tanklar›n, mermilerin, füzelerin, karadan ölüm f›rlatt›klar›, havadan ölüm ya¤d›rd›klar› yaz ve sonbahar kar›fl›m› günlerde Orta Do¤u Organ Nakli Derne¤i’nin herbiri öncübiliminsan› 817 üyesi ‹stanbul’da biraraya gelmifller, insanlar›n yaflamlar›na yaflam katabilmek için yapt›klar› bilimsel çal›flmalar›n› birbirleriyle paylafl›yorlar, bir yandan konular›nda kendi bulufllar›n› meslektafllar›na sunarken, bir yandan da öteki meslektafllar›n›n bulufllar›ndan kendileri yararlan›yorlard›. Ayr›nt›lar›n› içerdeki sayfalar›-

O

m›zda bulaca¤›n›z Orta Do¤u Organ Nakli Derne¤i’nin 10-13 Eylül’de ‹stanbul’da toplanan 14’üncü Genel Kurul ve Bilimsel Kongresi’ne kat›lan ABD’li dernek üyelerinden biri, bilimsel bildirisini ilgiyle ve yararlanarak izledi¤i bir ‹ranl› biliminsan›n› yemek için verilen arada kutluyor, Japonya’ dan kat›lan bir biliminsan› ise, bir baflka masada Suudi Arabistan’l› ve Arjantin’li meslektafllar›n›n sorular›n› yan›tlayarak, kongredeki bilimsel bildirisinin ayr›nt›lar›n› aç›kl›yordu. Ülke farkl›l›klar› ve s›n›r engellerinin yoksay›ld›¤› kongrenin sonunda dünyaca ünlü biliminsan› ve cerrahlar,

3


BD EK‹M 2014

ülkelerine dönmek üzere yerkürenin tüm yönlerine do¤ru ‹stanbul’dan ayr›l›rlarken, insanlara ve insanl›¤a karfl› sorumluluklar›n› yerine getirme görevlerinde birkaç dev ad›m daha atm›fl olmalar›n›n ve insanlar için daha da güvenilir ve daha da büyük çapl› bir bütünlük oluflturduklar›n›n mutlulu¤unu yafl›yorlard›. Orta Do¤u Organ Nakli Derne¤i üyesi cerrahlar›n ‹stanbul’da “tad›na doyamad›klar›” bir baflka mutluluk kayna¤› da, kongre çal›flmalar› yan›s›ra yap›lan 5. Organ Nakilliler Olimpiyad›’yd›. ünyan›n 55 ülkesinden organ nakilli 110 sporcunun kat›ld›¤› yar›flmalar›n tribündeki seyircileri aras›ndaki bir cerrah›n zaman zaman heyecanla yerinden f›rlamas›, y›llar önce kendisine organ nakletti¤i yüzücünün flimdi havuzun bitifl çizgisine en önde yaklaflmas›n›, ya da atletizm pistindeki koflucu “hastas›” n›n bitifl ipini gö¤üslemek üzere olma-

D 4

s›n› el kol hareketleri ve coflkulu sesleriyle desteklemesi, baflka yar›flmalarda görülmeyen anlamlar içeren sahnelerdi. ar›flmalar sonras›nda birinci gelen ve dereceye giren sporcular›n, y›llar önce kendilerine organ nakli ameliyat› yapan ve flimdi kendilerini coflkuyla alk›fllayan tribündeki “seyirci cerrahlar›n›” alk›fllayarak kutlamalar› ise, yaln›zca Organ Nakilliler Olimpiyat Oyunlar›’na özgü yo¤un anlaml› görüntülerdi. Yaz›n son günleriyle, sonbahar›n ilk günlerinin kar›fl›m› günlerde Orta Do¤u ülkelerinden “insanl›¤›n sona erdi¤i” izlenimi oluflturan haberler ve görüntüler karfl›s›nda Orta Do¤u Organ Nakli Derne¤i’nin ‹stanbul’daki 14’üncü Bilimsel Kongresi ve 5’inci Organ Nakilliler Olimpiyat Oyunlar›, insan olman›n yüceli¤i yan›s›ra, “insanl›¤›n her zaman güvenilir ellerin korumas›nda” oldu¤unun da yeni bir kan›t›n› oluflturuyordu. •

Y

meteakyol@butundunya.com.tr


BD EK‹M 2014

Türkiye Cumhuriyeti’nin Evrensel De¤eri

(*)

Yazan: Ö⁄ÜT YAZMAN

Cumhuriyetimizin kuruluflunun 91. Y›ldönümündeyiz. ürkiye Cumhuriyeti ve Atatürk devrimlerinin getirdi¤i yenilik ve de¤ifliklikler, milli s›n›rlar›m›z içinde kalmam›fl, evrensel derinli¤i ve de¤erleri ile büyük etkiler yaratm›flt›r. Türkiye Cumhuriyeti, milletin egemenli¤i ilkesi ile yeni bir bafllang›çt›r. Halk, bireyler, tebaa de¤il, eflit vatandafllardan oluflmufl bir topluluk fleklinde ümmet olmaktan ç›km›fl, millet olmufltur. Bu kökten bir de¤iflimdir. Egemenlik hakk›n› tanr›dan alan padiflahl›k sona ermifltir. Monarflinin ve teokratik idarenin sonlanmas›, siyasal yap›n›n da art›k ‹slami hilafet olarak tan›mlanamayaca¤› sonucuna

T

ulaflm›flt›r. Hilafet kald›r›lm›flt›r. Devlet ve e¤itim laikleflmifltir. Kuruluflu izleyen y›llarda her alanda büyük devrimler ve yeni at›l›mlar gerçeklefltirilmifltir. Son y›llarda Türkiye Cumhuriyeti (TC) ve Atatürk aleyhinde dozu giderek artan bir kötüleme ve inkar kampanyas› sürdürülüyor. Çirkin nitelendirmelerle bu tutumlar özendiriliyor. Bu y›ldönümünde çok k›sa bir özet bile yararl› olabilir umudunu tafl›yorum. TÜRK‹YE CUMHUR‹YET‹ VE BATI DÜNYASI: Düflman iflgalinden yurdu kurtarmak için giriflilen Milli Kurtulufl 5


BD EK‹M 2014

savafl›n›n baflar›ya ulaflmas›ndan sonra kurulan Türkiye Cumhuriyeti ve bu dönemde gerçeklefltirilen devrimler, Bat› Dünyas›nda Türkiye’ye karfl› büyük bir ilgi ve hayranl›k uyand›rm›flt›r. Türkiye’nin ça¤dafl uygarl›¤a yönelmesi ve gerçekleflen köklü de¤ifliklikler, Türkiye Cumhuriyeti’ni tarihte rastlanan di¤er devrim hareketlerinden ay›ran önemli özellikler tafl›maktad›r. Bat›l› devlet adam› ve yazarlar›n Cumhuriyeti bu yönüyle de¤erlendirmeleri de bunu göstermektedir. Georges Duhamel Türkiye Cumhuriyeti ve onun eserleri için flöyle diyor: “Türk Devrimi, ‹ngiliz, Frans›z, Rus Devrimlerinden baflkad›r. Di¤er devrimlerin hiç biri mesela dil ve yaz› gibi konulara el atmam›fl, uluslar›n bilim felsefesini ve düflünce metodlar›n› de¤ifltirmemifltir. Halbuki Türkiye Cumhuriyeti ve Devrimleri Türk Milletinin al›n yaz›s›n› de¤ifltirmifltir.” Gerçekten Türkiye Cumhuriyeti, bir s›n›f mücadelesinin ürünü olmad›¤› gibi sosyal bak›mdan belirli alanlarda

Georges Duhamel

s›n›rl› de¤ifliklikler getiren bir olaylar zincirinin bafllang›c› da de¤ildir. Türkiye Cumhuriyeti, çok daha genifl kapsaml›, sosyal bünyede esasl› ve kökten de¤ifliklikler getiren ve Do¤u aleminden bir kader de¤ifltirircesine bat› uygarl›¤›na yönelmenin esasl› ve devaml› geliflmesine yol açan bir dönüm noktas›d›r. kadar ki, Kurtulufl Savafl›’n› baflaran yeni Türkiye Devleti daha Lozan görüflmelerinin ilk devresinde Milletler cemiyetine davet edildi¤i halde bu teflkilata girmekte acele etmemifltir. Türkiye Cumhuriyeti, d›flta bar›fl ve istikrar unsuru olarak, içte ise önemli devrimlerini gerçeklefltirmifl bir huzur ülkesi olarak kendini dünyaya tan›t›p kabul ettirdikten sonra girmeyi tercih etmifltir. Böylece Türkiye, Dünya bar›fl›n›n vazgeçilmez bir unsuru oldu¤unun iyice anlafl›lmas›na kadar beklemifltir. Nihayet Türkiye Cumhuriyeti’nin kat›lma iste¤ini belirtmesi üzerine Milletler Cemiyeti (günümüzdeki Birleflmifl Milletler gibi) 18 Temmuz 1932 tarihinde ola¤anüstü bir toplant› yapm›flt›r. O toplant›da çeflitli uluslar›n temsilcilerinin yapt›¤› konuflmalar diplomatik nezaket ifadelerinin ötesinde Türkiye Cumhuriyeti’nin Bat› alemindeki yerini ve önemini gösteriyordu. Reis Hymans yapt›¤› uzun konuflmada özetle flunlar› söylemiflti: ”Kuvvetli, ma¤rur ve mazisi tarihin derinliklerinde uzan›p giden Türkiye, uygarl›¤›n bir ifadesidir. Türkiye çetin s›navlar geçirdikten sonra,

O


BD EK‹M 2014

yaflam›nda, ahlak ve adat›nda ve kurumlar›nda büyük yenilikler yapm›flt›r. Türkiye’nin aramuzda bulunmas›, uluslararas› toplumun gelece¤inin birlik ve bar›fl›n›n güvencesidir.” Ayn› toplant›da ‹ngiltere Mümessili Lord Londonderry ve Alman Delegesi Göpper de yeni Türkiye Cumhuriyeti’nin dünya bar›fl›na katk›s›yla önemli bir bofllu¤u dolduraca¤›n› belirtmifllerdir. Cumhuriyet k›sa bir zaman içinde tahminleri aflan bir genifllikte, sosyal bir devrim hareketi niteli¤i kazanm›flt›r. Türkiye Cumhuriyeti evrensel de¤erinin bir yönü Bat› dünyas› içinde duyulan sayg› ve hayranl›kt›r. AZGEL‹fiM‹fi ÜLKELER ‹Ç‹N ÖRNEK VE ÖNCÜ ROLÜ Mustafa Kemal’in öncülü¤ünde baflar›lan Kurtulufl savafl› ve kurulan Cumhuriyet ise bat›l› olmayan topluluklara yeni bir yol açm›flt›r.

G

azi Mustafa Kemal engin bir ileri görüflle flunlar› söylemiflti: “Türkiye’nin bugünkü mücadelesi yaln›z kendi nam ve hesab›na olsayd› belki daha k›sa, daha az kanl› olur ve daha çabuk bitebilirdi. Türkiye azim ve mühim bir gayret sarfediyor.

çünkü müdafaa etti¤i bütün mazlum milletlerin, bütün flark›n davas›d›r.” “Bugün günün a¤ard›¤›n› nas›l görüyorsam, uzaktan bütün do¤u milletlerinin de uyan›fl›n› öyle görüyorum.” Gerçekten Türkiye Cumhuriyeti, siyasal ba¤›ms›zl›k hareketlerine öncülük etmifltir. Üçüncü Dünya ülkelerinde, ba¤›ms›zl›k ve kalk›nma iste¤i, ‹kinci Dünya Savafl›’ndan sonra belirmifltir. Türkiye Cumhuriyeti, ilk y›llar›nda, tarihi k›saltmak, ekonomik geliflmeyi sa¤lamak iste¤i ile bir “milli iktisat siyaseti” kurmak gere¤ini duymufl ve bunu uygulam›flt›r. Türkiye Cumhuriyeti, “azgeliflmifl ülkelere tutacaklar› yolu göstermekle insanl›¤›n manevi evriminde yepyeni ve çok önemli” bir tarihi bir bafllang›çt›r. Azgeliflmifl ülkeler için Türkiye Cumhuriyeti ve Atatürk bir sembol olmufltur. Türkiye Cumhuriyeti bu yönüyle de dünyan›n siyasal co¤rafyas›n›n yeniden flekilleniflini derinden etkileyen, baflka bir örne¤i olmayan evrensel bir de¤er tafl›maktad›r. Y›ldönümlerini bunun bilinciyle onu koruma azim ve heyecan›yla kutluyoruz. • (*) Yazar›n ayn› adla yak›nda yay›nlanacak kitab›ndan özetlenmifltir.

Yazar›m›z› tan›yal›m: Ö¤üt Yazman, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi ‹ktisat ve Maliye Bölümü’nden 1960 y›l›nda mezun olmufl, ayn› fakültede akademik çal›flmalar›na devam ederek ‹ktisat Doktoru unvan›n› alm›flt›r. Türkiye ve Ortado¤u Amme ‹daresi Enstitüsü’nü "üstün baflar›l›" derece ile bitirmifl, Turizm ve Tan›tma Bakanl›¤›’nda Genel Müdürlük yapm›flt›r. Özel sektörde Genel Müdürlük ve Yönetim Kurulu Baflkanl›¤›da yapan ve Ankara Ticaret ve Turizm Yüksek Okulu ile ‹stanbul Üniversitesi, Sosyal Bilimler Avrupa Toplulu¤u Bölümü’nde onbefl y›l süreyle iktisat ve sosyal politika dersleri veren yazar›n, ‹ktisat, Maliye, Uluslararas› iliflkiler ve Siyaset konular›nda sekiz kitab› yay›mlanm›flt›r. 7


Haz›rlayan: Y‹⁄‹T EREN GÜNEY

İlk Dersimiz: Türkçe Bu ay köflemizi dilimizde yer etmifl yabanc› sözcüklerin karfl›l›klar›na ay›rd›k. Bilginizi s›nay›n. 1 Adaptör (Fr.)

6 Kondisyon (Fr.)

a-Uyarlay›c› b-Is› tedavisi c-Afl›r› d-Kopuntu

a-‹ndirim b-Durum, flart c-Kötümserlik d-Gidiflgelifl

2 Pergola (‹ta.)

a-Ç›kmal›k b-Çizgi c-Gölgelik d-Dufl kabini 3 Factoring (‹ng.)

a-Mütecaviz b-Garip c-Alacakland›rma d-Güçlendirme 4 Enstantane (Fr.)

a-Hofl koku b-Efl zaman c-Toplu ak›n d-Ans›z›n 5 ‹nsiyatif (Fr.)

a-S›n›rlamak b-Ele almak c-Giriflken d-Uç

7 Makro (Fr.)

a-Biçimsel b-Çözümleme c-Büyük, genifl d-Bölüntü, hizip 8 Paradoks (Fr.)

a-Ayk›r› düflünce b-Ask›s›z c-Kavray›fl d-Çok kar›fl›k 9 Santra (Fr.)

11 Prestij (Fr.)

a-Laf cambaz› b-‹ki ölçüt c-Uzun bluz d-‹tibar, sayg›nl›k 12 Terapist (Fr.)

a-Tedavi uzman› b-Muhaf›z c-Sa¤l›k bilgisi d-Cinli, perili 13 Stresli (Fr.)

a-Sanr›, kuruntu b-Gergin c-Bunama d-Karars›z 14 Skeç (‹ng.)

a-Çivileme b-Orta yuvarlak c-Yans›t›c› d-K›r›k çizgi

a-Patlay›c› madde b-Deste, ba¤lam c-K›sa oyun d-Sevimsiz, so¤uk

10 Sempatik (Fr.)

15 Ergonomik (Fr.)

a-S›cakkanl› b-Coflku hali c-Palavra atan d-‹ntihal

a-K›flk›rt›c› b-Ö¤reti c-‹fle yarar d-Kelepir

(Fr.) Frans›zca, (‹ng.) ‹ngilizce (‹ta.) ‹talyanca

Yan›tlar: 151. sayfada


Kültür ve Sanat Dünyas›ndan Tekin Özertem

Bilim Ak›l ve Cumhuriyet Cumhuriyet ancak ak›l ve bilim sözcükleri ile bütünleflerek tan›mlanabilir

nsanl›¤›n geçmiflinde oldu¤u gibi bugün de son derece önemli bu üç sözcük. Anlam olarak da birbirleri ile son derece ilintili. ‹lintili olmaktan da öte. ‹ç içe... Ak›l: Düflünme, anlama ve kavrama gücü, us. Bilim: Evrenin veya olaylar›n bir bölümünü konu olarak seçen, deneye dayanan yöntemler ve gerçeklikten yararlanarak sonuç ç›karmaya çal›flan düzenli bilgi, ilim. Cumhuriyet: Milletin, egemenli¤i kendi elinde tuttu¤u ve bunu belirli süreler için seçti¤i milletvekilleri arac›l›¤›yla kulland›¤› yönetim biçimi. Bu üç sözcü¤ün birbirleri ile

ilintisine, iç içeli¤ine gelince: Bunu; cumhuriyeti daha aç›k, daha anlafl›l›r bir flekilde, ak›l ve bilim sözcükleri ile bütünlefltirerek tan›mlad›¤›m›zda görebiliriz. Buna göre cumhuriyet: düflünme, anlama, kavrama gücüne sahip; bilimi önemseyen insanlardan oluflan bir milletin, egemenli¤i kendi elinde tututu¤u ve bunu belirli süreler için seçti¤i milletvekilleri arac›l›¤›yla kulland›¤› bir yönetim biçimidir. 1933 y›l›nda, dönemin Milli E¤itim Bakan› Dr. Reflit Galip’e: “Ben size manevi miras olarak hiçbir ayet, hiçbir dogma, hiçbir donmufl ve kal›plaflm›fl kural b›rakm›yorum. Benim manevi miras›m, bilim ve ak›ld›r. 9


BD EK‹M 2014

milletinin ve onun de¤erli ordusunun bir ve beraber olarak, azimkârane yürümesine borçluyuz.”söylemi ile de bu mucizevi baflar›y› millete ve onunla bütünleflmifl orduya maletmifltir. tatürk’e göre - yine 10. Y›l Nutku’nda büyük bir özen, özlem ve önemle vurgulad›¤› üzere -Türk milleti yüksek karakterli, çal›flkan ve zekidir. Karfl›s›na ç›kan güçlükleri millî birlik ve beraberlikle yenmesini bildi¤ini kan›tlam›flt›r. Geliflme ve uygarl›k yolunda ancak müsbet ilimlerin ›fl›¤›nda yürünebilece¤inin ay›rd›ndad›r. Tarihî vasf›lar›ndan biri de güzel sanatlar› sevmek ve onda yükselmektir. Bunun için yüksek karakteri, yorulmaz çal›flkanl›¤›, f›trî zekâs›, ilme ba¤l›l›¤›, güzel sanatlara olan sevgisi ve millî birlik duygusunu mütemadiyen her türlü vas›ta ve tedbirlerle besleyerek inkiflaf ettirmeyi “Millî Ülkü” olarak benimsemifltir. Bu sözlerinin üzerinden seksen

A M. Kemal Atatürk

Zaman süratle ilerliyor, milletlerin, cemiyetlerin, fertlerin saadet ve bedbahtl›k telâkkileri bile de¤ifliyor. Böyle bir dünyada, asla de¤iflmeyecek hükümler getirdi¤ini iddia etmek, akl›n ve ilmin geliflimini inkâr etmek olur.” demifl Atatürk.(*) En büyük eseri cumhuriyet yönetimini katmam›fl iflin içine. Cumhuriyet, bilim ve akl›n bileflimi oldu¤u için buna gerek duymam›fl… 10. Y›l Nutku’nda da “Yurttafllar›m! Az zamanda çok ve büyük ifller yapt›k. Bu ifllerin en büyü¤ü, temeli, Türk kahramanl›¤› ve yüksek Türk kültürü olan Türkiye Cumhuriyeti'dir.” diyerek, on y›lda milletçe gerçeklefltirilen mucizenin / mucizelerin temelini oluflturan harc›n, bilim ve ak›l oldu¤una ifleret etmifl. “Bundaki muvaffakiyeti, Türk 10

Atatürk’ün 10. Y›l Nutku’nda vurgulad›¤› üzere Türk milleti karfl›s›na ç›kan güçlükleri millî birlik ve beraberlikle yenmeyi bildi¤ini kan›tlam›flt›r.


BD EK‹M 2014

bir y›l geçti. 29 Ekim 2014 günü, onun k›sa fakat derin anlamlarla yüklü nutkunun sonunda ebediyete ak›p giden her on senede, daha büyük flereflerle, saadetlerle, huzur ve refah içinde kutlamam›z› gönülden diledi¤i Cumhuriyet’in 91. Y›l›n› kutlayaca¤›z. 10. Y›l kutlamas›na yafl›m yetmez, ama “Türkiye’nin Kalbi Ankara” belgeseli izledim; hâlâ da izlerim.(**) Bir yandan da çocuklu¤umun Ankara Radyosu’nun sinyal müzi¤i ç›nlar “Ankara, Ankara, güzel Ankara” diye kula¤›mda. ‹çimde de nedense hep bir burukluk; gözlerim de Japon çizgi filmlerindeki çocuklar›n gözleri gibi dolu dolu...

gerekçesi ile filmin gösterimi, dönemin TRT Genel Müdürü Adnan Öztrak taraf›ndan film yay›ndayken bizzat durdurularak engellenmiflti. 1943 y›l›nda, II. Dünya Savafl›’ n›n tam ortas›nda Cumhuriyet’in 20. Y›l›n›n Atatürk’ün diledi¤i gibi tam bir huzur ve refah içinde kutlad›¤›m›z› düflünmek pek olas› de¤il. Ama savafla kat›lmad›¤m›z, o büyük y›k›m›n d›fl›nda kalmay› baflard›¤›m›z için fleref ve saadetlerle kutlad›¤›m›z› söylemek pekâlâ mümkün. “Büyük bayram dün yurdun her yerinde coflkun tezahürat ve sevinçle kutland›.” diyen 30 Ekim 1943 tarihli Cumhuriyet gazetesinin manfleti de bunu do¤ruluyor. Benim bildi¤im, hat›rlad›¤›m caddelere defne dallar›, bayraklar ve Atatürk foto¤raflar› ile süslü taklar kurularak “Ç›kt›k aç›k al›nla, on y›lda her savafltan” diyerek Onuncu Y›l Marfl› eflli¤inde 1953 y›l›ndan bafllayarak sonraki on y›llardaki kutlamalar. Bu kutlamalar›n en önemseneni 1973 y›l›ndaki 50. Y›l

ovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birli¤i’ne Atatürk’un iste¤i üzerine siparifl edilen; Ankara’daki, yurdun dört buca¤›ndan gelen gençlerin, köylüsüyle kentlisiyle yurtafllar›n büyük bir sevinç ve çoflku ile kat›ld›¤› kutlamalar ile on y›lda gerçeklefltirilen at›l›mlar›, gelece¤e tafl›yan bir film, Türkiye’nin Kalbi Ankara. Atatürk’ün 10. y›l nutkunu sesi ve görüntüsü ile izleme olana¤›n› da yine bu belgesele borçluyuz. Film,1969 y›l›nda, ö¤rencisi ve birlikte çal›flm›fl olmaktan k›vanç duydu¤um Mahmut Tali Öngören’in yönetimindeki Ankara Televizyonu taraf›ndan yay›nland›¤›nda Türkiye’de k›yametler kopmufltu. “Komünizm Propagandas›” yap›ld›¤› Türkiye’nin Kalbi Ankara belgeselinden bir sahne

S

11


kutlamalar›yd›. Yurt içinde ve yurt d›fl›nda 26 Ekim günü ö¤leden sonra bafllayan ve üç buçuk gün süren kutlama törenleri ile ilgili olarak TBMM taraf›ndan özel bir yasa ç›kar›lm›flt›.(***) 50. Y›l coflkusunu gelece¤e tafl›yacak bir marfl bestelenmesi için de -10. Y›lda oldu¤u gibi- bir yar›flma düzenlenmiflti. Yar›flma sonucunda “Müjdeler var yurdumun, topra¤›na, tafl›na / Erdi Cumhuriyetim elli fleref yafl›na…” dizeleri ile bafllayan; sözleri Bekir S›tk› Erdo¤an’a, bestesi Necil Kâz›m Akses’e ait eser, 50. Y›l Marfl› olarak kabul edilmifl; o y›l çal›n›p söylendikten sonra unutulup gitmiflti. 75. Y›l kutlamalar›ndan akl›mda kalan bu kutlamalar›n bir gönüllü/sivil toplum kurumu taraf›ndan düzenlendi¤i, ayr›lan ödenek ile ilgili tart›flmalar ve 75. Y›l marfl› skandal›… 90. Y›ldan akl›mda kalan da görkemli havai fiflek gösterileri… elelim yine bilim, ak›l ve cumhuriyet iliflkisine… Yukar›da çocuklu¤umdan bu yana an›msad›¤›m, k›saca özetledi¤im coflkulu kutlamalara ra¤men samimi inanc›m, cumhuriyet ile bilim ve ak›l ba¤›n›n milletçe “yüksek karakterimi-

G 12

Cumhuriyet kutlamalar›n›n her y›l giderek zay›flamas›n›n nedeni 10.Y›l Nutku’nun içerdi¤i Cumhuriyet kavram›n›n gere¤ince özümsenmemifl olmas›. ze, çal›flkanl›¤›m›za ve zekâm›za” karfl›n ebediyete ak›p giden her on senede giderek daha da zay›flam›fl oldu¤u. Bunun nedeni de 10.Y›l Nutku’nun içerdi¤i Cumhuriyet kavram›n›n gere¤ince özümsenmemifl olmas›. Ne güzel demifl Yunus Emre: ‹lim ilim bilmektir / ‹lim kendin bilmektir/ Sen kendin bilmez isen / Ya nice okumakt›r… diye! Ebediyete ak›p giden her on senede, daha büyük flereflerle, saadetlerle, huzur ve refah içinde kutlanmas› dile¤i ile Cumhuriyet Bayram›n›z kutlu olsun... • tekinozertem@butundunya.com.tr (*) ‹smet Giritli, Kemalist Devrim ve ‹deolojisi, ‹.Ü Yay›nlar› (**) Bu belgeselin tamam› internetten izlenebilir. (***) Cumhuriyetin Kuruluflunun 50. y›ldönümü kutlanmas› hk. 1701 say›l› yasa./ Kabul tarihi 30. 3.1973 Düzeltme: Bir önceki yaz›m›n 2.sayfa 2. sütunundaki “bayrak saat tam 10.00 da ‹zmir Hükümet Kona¤›’n›n balkonundaki göndere çekilirdi.” yerine yanl›fll›kla “Rum Ortodoks Metrapollü¤ü binas›n›n balkonundaki göndere çekilirdi.” Yaz›lm›flt›r. Düzeltir, saygılarımı sunarım.


BD EK‹M 2014

C

Yaflamdan Yans›malar Nuray Bartoschek

UMHUR‹YET‹N BEKÇ‹S‹ OLMAK ay›r, televizyondaki dizide kimin kimi aldatt›¤›, kimin kimi öldürdü¤ü hiç umurumda de¤il! Bizi aldatmaya, ruhumuzu öldürmeye çal›flanlar›n üzerinde gözüm. Heyecanla oynanan bilgisayar oyunlar›nda kaç puan yap›ld›¤›, sanal çiftliklerde yetifltirilen sebzeler, hayvanlar da ilgimi çekmiyor. Ben gözlerimizin içine bakarak tek tip insan yetifltirmek için oynanan oyunlar› izlemekle meflgulüm. “Bugün ne giysem?” endiflem yok, özgürlü¤ü üzerime geçirip, en içten gülümsememi kullan›yorum aksesuar olarak. Modaya uymak için bir servet harcamak yerine bir dilim ekme¤imi paylafl›yorum gereksinimi olanlarla. Kimin neye inand›¤›, ne denli inançl› oldu¤unu baflkalar›na kan›tlamak için yapt›¤› gösteriler umurumda de¤il, inanc›m benim ve yaradan›m aras›nda, hiç kimsenin araya girmesine izin vermiyor, akflamlar› huzurla koyuyorum bafl›m› yast›¤a. Vatan, millet fliirleri okurken a¤lam›yorum ama vatan› bölmek için oynanan oyunlar› görünce gözyafllar›m sicim gibi süzülüyor yüre¤ime. Uyutmak için bofluna ninniler söylemeyin, masallar anlatmay›n bana, yüre¤im yorgun olsa da, umutlar›m kofluyor dört nala. Gelece¤e ›fl›k tutmak için ayd›nlatma araçlar›na gereksinimim yok, Atam›z›n sözleri yol gösteriyor ayd›nl›¤a. Uyku yok, uyumak yok, durmak, dinlenmek yok, yüre¤im ant içti bir kez sonsuza dek Cumhuriyetin bekçisi olmaya. Ata’m›z›n arma¤an› Cumhuriyet Bayram›m›z kutlu olsun. •

H

nuraybartoschek@butundunya.com.tr

13


Y›lmadan Yorulmadan Dr. S›tk› Ayd›nel

Tamu Yelleri

(*)

930 y›l›nda Yarg›tay Baflkanl›¤›’nAn› sahibi 1862 y›l›nda dan emekli olmufltur. Bu kitap Tire’de do¤up bir çok okundu¤unda görülecektir ki Osmanl› ‹mparatorlu¤u’nun son s›k›nt›l› y›llar› yaflam›fl, y›llar›na ve Mustafa Kemal Türkiye’ yurdun baz› yörelerinde sinin ilk y›llar›na ›fl›k tutmaktad›r. Kitapta çok ilginç ve bugünkü neslin yarg›çl›k yapm›fl, ibret alaca¤› pek çok olay anlat›lmakOsmanl› ‹mparatorlutad›r. Kanaat›m›zca okumam›z ve ¤u’nda üst makamlara çocuklar›m›za. Torunlar›m›za okutgereken çok de¤erli bir eserdir. kadar yükselmifl ve pek mam›z Yazar ön sözünde bunu ne güzel ortaya koyuyor: “Yarg›ç çok tarihi olay›n Bir Kamil yazmam›fl içerisinde bizzat Osmanl›Yarg›c› Hüseyin olsayd›, Abdülhamid Hüseyin Kamil’in öldükten sonra zaman›n bulunmufltur.

1

14

An›lar›


BD EK‹M 2014

bilebilirdik? Yarg›ç Hüseyin Kamil yazmam›fl olsayd›, ‹talyanlar›n Trablusgarp’ta gezici yerli fleyhlerden vak›f hazine topraklar›n› parayla sat›n alarak, sinsice oralar› ele geçirme giriflimlerini ö¤renebilir miydik? Mustafa Kemal’in ‹stanbul’un iflgal edilece¤ini sezerek günlerce önceden Rauf’u, Kara Vas›f’› ve daha baflkalar›n› uyarmas›na ve zaman yitirmeksizin Ankara’ya kaçmalar›n› istemesine karfl›n, berikilerin ‹ngilizlere tutsak olmay› ye¤lemelerinin nedenini Yarg›ç Hüseyin Kamil yazmam›fl olsayd›, ö¤renebilir miydik?

Baflkumandan Vekili Enver Pafla’n›n cephelerde ordular düflmana atacak kurflun bulamazken, yiyecek bir lokma ekmek bulamazken, so¤uk bir k›fl gecesi Beylerbeyi Saray›’nda Abdülhamit’in ölüm odas›nda ne aramakta oldu¤unu ö¤renebilir miydik? arg›ç Hüseyin Kamil yazmam›fl olsayd›, otuz üç y›l ülkeye, ulusa egemen olmufl Ulu Hakan’›n (!) ne denli bilgisiz bir yarat›k ve nas›l bofl inançlara ba¤l› oldu¤unu; üzerinde ne çeflit bir muska tafl›d›¤›n› ve bunu geceleri yast›¤›n›n alt›na bile koydu¤unu ö¤renebilir miydik? Yarg›ç Hüseyin Kamil yazmam›fl olsayd›, ‹drisi ayaklanmas›n› bast›rmak üzere gönderilen Osmanl› Pafla’ s›n›n, ‹ngiliz casusu ve ufla¤› bu Habefl eflkiyas›n›n elini öperek tek kurflun atmaks›z›n geri döndü¤ünü nereden

Y

avafl›n sonunun gözükmesine, Arap Yar›madas›’n›n düflmanlar eline geçmesine, Araplar›n erlerimizi arkadan vurmalar›na karfl›n, saymak güç oldu¤u için teraziyle tart›lan alt›nlar›n, Araplara da¤›t›lmak üzere gönderildi¤ini, Yarg›ç Hüseyin Kamil yazmasayd›, kimden ö¤renirdik? Kimden ö¤renirdik, ‹ngilizlerin ne tür bir düzenbazl›k ya da gizli anlaflmayla, Aden’i Abdülhamit’ten sat›n ald›klar›n›? Kim bize söylerdi? Abdülhamit’in kilitli mühürü bir odaya konulmufl, Deutsche Bank’a emanet edilmifl kal›t›n›n bir bölümünü Vahidettin taraf›ndan çal›nd›¤›n›...” Ön sözün di¤er bir paragraf›nda da ”... Gerçekte, Osmanl›lar Arap’a tutsakt›lar. Türkler, Arap’la karfl›laflmalar›ndan sonra niteliklerini yitirmeye, unutmaya bafllam›fllar, din yüzünden, egemen olduklar› Araplar›n

S

15


BD EK‹M 2014

kölesi durumuna düflmüfllerdi. Atatürk’ün ölümünden sonra, Arap sömürüsü yeniden bafllam›flt›r.” An› sahibinin ilginç an›lar›ndan birisi de Surre Emirli¤i görevini almas›d›r. “Surre emirli¤i nedir özetleyeyim: Geleneksel olarak Osmanl› Padiflahlar›, her y›l, güvenilir bir kifli seçerek, Mekke fieriflerine, de¤erli hediyeler alt›nlar, ayr›ca Kâbe için örtü gönderirlerdi. Bu gelenek Dünya Savafl› içinde de sürdürülmüfltür. Dünya Savafl›’n›n bitimine 5-6 ay kala tüm Araplar›n ‹ngilizlerle birlikte bize karfl› savaflt›klar›n›n bilindi¤i, Mekke fierifi Hüseyin’in ba¤›ms›zl›k ilan etti¤i bilindi¤i Mekke ile ulafl›m›n kesildi¤inin bilindi¤i bir s›rada , bu nas›l bir devletti ki güvenilir bir adam›, Araplara para ve hediyeler götürmek için görevlendirilebiliyordu? San›r›m bundan daha mant›ks›z daha olumsuz yersiz bir davran›fl bulunamaz.” n› sahibi, Mustafa Kemal 7. Ordu Komutan› iken fiam’da kendisi ile karfl›laflm›fl ve hediyeleri Araplara getirdi¤ini söylemifltir. Mustafa Kemal o s›rada bahçede bulunan Araplar› pencereden göstererek flunlar› söylemifltir: “fiu d›flar›dakileri görüyor musun? Bu durumda nereye gidersin? Sende de¤il bir hazine, bir tek alt›n oldu¤unu bilseler, onu almak için seni paramparça ederler. Sana bir tek fley tavsiye edebilirim. Usu bafl›nda biriysen, kimseye bir fley söylemeden, hangi ussuz adamlar sana bu hazineyi

A

16

Türkler, Arap’la karfl›laflmalar›ndan sonra niteliklerini yitirmeye, unutmaya bafllam›fllar, din yüzünden, egemen olduklar› Araplar›n kölesi durumuna düflmüfllerdi. ve görevi sana vermifllerse, gider onlar› bulursun. Araplara götürdü¤ün fleyleri de geri verirsin. Ülkenin bu hazineye Araplardan çok gereksinimi vard›r” (**) An› sahibinin Mebus seçilmesinden sonra and içme an›s› da flöyledir: “Her birimiz sadrazam›n önünde and içtik. ‹çilen and flu sözlerden olufluyordu: Padiflah›ma, Vatan›ma, Anayasaya ba¤l› olarak görevimi yapaca¤›m, bunlar›n d›fl›nda her türlü davran›fl ve düflünceden kaç›naca¤›m. Tanr› üzerine and içerim.” (***) Bu and inan›yorum ki bugünkü nesil taraf›ndan çok iyi irdelenmelidir. Bu eserde yukar›da da belirtti¤imiz gibi yaflad›¤›m›z günlere ve olaylara ›fl›k tutabilecek ibret al›nmas› gereken pek çok olay mevcuttur.• sitkiaydinel@butundunya.com.tr (*) Tamu: Cehennem. Emekli Yarg›ç Hüseyin Kamil Ertur ‘un an›lar›n› Esat K. Ertur kaleme alm›fl Türk Tarih Kurumu yay›nlar› olarak Ankara 1994 tarihinde bas›lm›flt›r. 231 sayfa belgelerden oluflmufltur. (**) Sayfa, 143-146 (***) Sayfa, 179


Atatürk’ün Dünyas› Cengiz Önal

ürk Milleti yüzy›llardan beri özgür ve ba¤›ms›z yaflam›fl ve ba¤›ms›z l›¤›, yaflamak için flart saym›fl bir kavmin kahraman evlâtlar›ndan ibarettir. Bu millet ba¤›ms›z olmadan yaflamam›flt›r, yaflayamaz ve yaflamayacakt›r. Gazi Mustafa Kemal Atatürk

T

Atatürk 56 ‹ngiliz Resmi Tarihinde tatürk’ün sonsuzlu¤a u¤urlan›fl›n›n dünyada böylesi bir yank› bulmas›, biz Atatürk gençli¤i için elbette onur vericidir. onu dünyada, ça¤›n›n devrimci önderi ve ba¤›ms›zl›k savafl›m› veren milletlerin y›lmaz önderi yapan özelliklerinin, ‹ngiltere gibi, ulusal kurtulufl ve ba¤›ms›zl›k savafl›m›z boyunca, düflmanl›¤›n› a盤a vurmakta bir s›k›nt› görmeyen ülkenin bile, üzüntülerini böylesi bir flekille dillendirmesinin flafl›rt›c› olmas›ndan daha do¤al ne olabilir? ‹flte bu ‹ngiltere, Atatürk’e olan sayg›nl›¤›n› öylesi bir noktaya tafl›m›flt›r ki, onu resmi tarihinde övgülerle anlatmay› bir ulusal görev gibi yerine getirmifltir. Bu gerçe¤i ö¤renmek bafl-

A

lang›çta bütün Türk ulusunu flafl›rtm›flt›r. Bugün, ço¤unlu¤umuzun ‹ngiltere’yi tan›yor ve biliyor olmam›za karfl›n, Atatürk konusunda bu denli


BD EK‹M 2014

övgü dolu ifadeleri içeren bir metni resmi tarihlerine yerlefltirecek derecede sayg›l› olduklar› gerçe¤i, elbet bizi daha da mutlu etmektedir. Ancak bir ayr›nt›yı daha belirtmekte yarar var. Bilindi¤i üzere, Ankara’n›n baflkent yap›lmas›, baflta ‹ngiltere olmak üzere, dünyan›n birçok ülkesi taraf›ndan önce kabullenilmedi. Büyükelçiliklerini Ankara’ya göndermeyip, iliflkileri ‹stanbul arac›l›¤›yla yürütmeyi denediler. Do¤al olarak baflar›l› olunamad›. ‹ngiltere, bu konuda en iddial› olanlardan ve öne ç›kan ülkelerdendi. Uzun say›labilecek bir süre Ankara’da büyükelçilik açmad›lar. Sonunda gerçe¤i görüp, bu anlams›z inatlar›ndan vazgeçtiler. imdi, Atatürk’e olan sayg›lar› konusundaki tarihsel gerçe¤i ayr›nt›lar›yla aç›klayal›m: 1932 y›l›n›n 21 May›s günü ‹ngiliz Büyükelçisi Mr. George Clerk, Cumhurbaflkan›’na resmi bir ziyarette

18

bulunmak için randevu talebinde bulunur. Talep uygun görülür ve Büyükelçi’ye randevu verilir. üyükelçi, Çankaya Köflkü’ne ç›kar ve Gazi’nin huzuruna kabul edilir. Elinde çok güzel ciltlenmifl iki kitapla gelmifltir. Kitaplar, ‹ngiltere Krall›¤› ad›na Türkiye Cumhurbaflkan› Gazi Mustafa Kemal’e bir hediye anlam›yla takdim edilecektir. Kitaplar, ‹ngiliz resmi tarihinin Çanakkale Muharebeleri’yle ilgili birinci ve ikinci ciltleridir. Bir komisyonun yard›m›yla ve askeri-sivil bütün belgelerin incelenmesi sonucunda Emekli Orgeneral Aspinall Oglander taraf›ndan yaz›lm›flt›r. General, Çanakkale Muharebeleri’ne kat›lm›fl bir ‹ngiliz subay›d›r. Muharebeyi yak›ndan görmüfl ve yaflam›fl, Yarbay ve sonra da Albay Mustafa Kemal’in komuta etti¤i Türk birlikleri önünde ‹ngiliz yenilgisini bizzat tatm›fl ve yaflam›flt›r. Kitap, Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaflkan›’ na, “Büyük bir Komutan, asil bir düflman ve âlicenap bir dost flerefine, Türkiye Cumhuriyeti Reisi Gazi Mustafa Kemal’e ‹ngiliz Kral›’n›n Hükümeti taraf›ndan takdim k›l›nm›flt›r.” ifadesiyle sunuldu. ‹ngiliz resmi tarihinde anlat›lan Çanakkale Muharebeleri’nde Mustafa Kemal flöyle de¤erlendirilmektedir: Atatürk ve ‹ngiliz Kral› III. Edward

B


BD EK‹M 2014

“Çanakkale’de gelece¤i elinde tutan komutan, üstün flah›s, Mustafa Kemal’di. Çanakkale Muharebeleri’nde göstermifl oldu¤u çok yüksek sevk ve idare, fedakârl›k ve feragat, her türlü övgünün üzerindedir ve bu konuda ne söylense azd›r. ustafa Kemal Pafla, bafllang›çta, Gelibolu Yar›madas›’nda bir piyade tümeninin bafl›nda, harbin sevk ve idaresi yönünden çok dikkati çeken, aç›k bir deha örne¤i vermifltir. 25 Nisan’da, Ar›burnu çevresindeki durumu derhal kavram›fl olmakla, Anzak Kolordusunun karaya ç›kar›ld›¤› ilk günde, hedefine eriflmemesini ve ma¤lubiyetini sa¤lam›flt›r. Bu önemli bir sebep olarak ‹ngiliz kuvvetlerinin k›y›da saplan›p kalmalar› sonucunu do¤urmufltur. ‹ngilizlerin hâkim noktalar› elde edemeyecek dar k›y›da s›k›fl›p kalmalar› ve 9 A¤ustos’ta, Suvla-Anafartalar kesimindeki, ‹ngiliz Kolordusunun iflas ve hezimetinin de bafll›ca sebebi yine Mustafa Kemal’den baflkas› de¤ildir. Anafartalar Grup Komutanl›¤› kendisine verilince, derhal yapt›¤› fliddetli ve sert bir hareketle ‹ngiliz Kolordusunun karaya ç›kt›ktan sonraki gecikmifl hareketini hem durdurmufl, hem de bu yeni ‹ngiliz Kolordusunu hezimete u¤ratm›flt›r. Gelibolu Yar›madas›’ndaki baflar›s› yaln›z bu da de¤ildir. Anafartalar’ da ‹ngiliz Kolordusunun ileri hareketi-

M

Atatürk ve Kral Edward Dolmabahçe merdivenlerinde

Çanakkale’de gelece¤i elinde tutan komutan, üstün flah›s, Mustafa Kemal’di. ni durdurup, hezimete u¤ratt›ktan 24 saat sonra, bir baflka cephede, Türk Ordusu’na parlak bir zafer daha sa¤lam›flt›r. Bizzat yapt›¤› keflif sonunda, Conkbay›r›’nda, ‹ngilizlere parlak ve baflar›l› bir karfl› taarruz daha yapm›flt›r. ‹flte bu taarruzla kazan›lan zafer sonunda Türkler, Çanakkale Bo¤az›’ na hâkim olan Sar›bay›r S›rt›’na (Conkbay›r› ve çevresi) yerleflmifller ve kesin olarak orada tutunmufllard›r. Bu suretle, Mustafa Kemal, Çanakkale Muharebeleri’nin kaderinde tek tayin edici rolü oynam›fl ve dolays›yla da Çanakkale’nin kaderini tayin 19


BD EK‹M 2014

etmifltir. K›sacas› Gelibolu Muharebeleri, bütünüyle Mustafa Kemal’in üstün deha ve zekas›n›n etkili oldu¤u bir tarihi anlat›r…” ‹ngilizler, Çanakkale Muharebeleri esnas›nda, dünyan›n en büyük deniz gücünü oluflturarak önce Çanakkale’ye ve sonra da Gelibolu Yar›madas›’ na ac›mas›zca sald›rm›fllar ama baflar›l› olamam›fllard›r. Ard›ndan bir süre sonra Ulusal Kurtulufl ve Ba¤›ms›zl›k Savafl› esnas›nda ve daha sonraki dönemlerde, Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve Türk Ulusu’na karfl› insafs›zca ve düflmanca hareket etmifllerdir. u gerçeklere karfl›n, yukar›daki ifadelerin ‹ngilizlerin resmi tarihinde yer ald›¤›na insan›n bir an inanas› gelmiyor. Hele Büyük Millet Meclisi’nin kuruldu¤u zamanlarda, Anadolu Ulusal Hareketini yok etmek ve Mustafa Kemal’i ortadan kald›rmak amac›yla, Padiflah ve güdümündeki ‹stanbul yönetimince iflbirli¤i halinde ç›kart›lan isyanlar, akl›n kabullenece¤i gibi de¤ildir. Bunlar yetmemifl gibi bir de Mustafa Kemal ve arkadafllar› hakk›nda Sadrazam Damat Ferit’in ve Padiflah›n ‹dam Ferman› ç›karmalar›n› sa¤lamalar›, bir ülke ve kökeni tarihin derinliklerine kadar inen bir ulus için, anlafl›lmas›nda zorlan›lan gerçeklerdir. Bütün bu tarihsel gerçeklere karfl›n, Mustafa Kemal ve onun çevresin-

B

20

‹ngilizler Atatürk’ün cenazesinde de kenetlenmifl Türk ulusu karfl›s›nda yenilmifl olan ‹ngiltere’nin, düflman› oldu¤u Gazi Mustafa Kemal hakk›nda böyle duygu, düflünce ve görüfllere sahip oldu¤u ve bunu resmi tarihine yerlefltirdi¤i gerçe¤i, Atatürk’ün büyüklü¤ünü kan›tlayan önemli bir ayr›nt›d›r. O, sadece Türk Ulusu’nun de¤il dünyan›n devrimci önderi ve mazlum milletler’e yön gösteren bir lideri, ›fl›¤›d›r… • cengizonal@butundunya.com.tr (Gelecek Ay: Atatürk ‹ngiliz Gizli Belgelerinde)


YAZILARI

Türk Devrimleri

T

ürk Devrimleri’nin gücü, yaln›z ilkelerinin yüksek olmas›nda de¤ildir. Onun en büyük de¤eri, esaslar›n›n yeni yaflam flekline uygun olmas›d›r. Kuflku yok ki, insanl›k a¤›r bir s›nav geçiriyor. Bir tarafta biten, tükenen bir dünya var. Öbür tarafta ise yeni bir dünya bafll›yor. Bütün ülkeler bu iki dünyan›n ara yerinde heyecanl› bir tereddüt yafl›yorlar: Ne yapmal›? Herhalde geçmiflten ilgiyi kesmek ve yeni yaflam›n koflullar›na uymak zorunludur. Aksi halde ezilmek kaderdir. Her ülkede birbiriyle çarp›flan güçler, az bir farkla birbirinin ayn›d›r. Bunlar; Muhafazakâr Güçler, Y›k›c› Güçler ve Yarat›c› Güçler olarak s›ralanabilir. Dünyan›n her taraf›nda birbirine karfl› cephelerde çarp›flan bu güçlerden, sonuçta hangisi galip gelecek? ‹flte, insanlar›n bu savafl›m üzerinde anlaflamamalar› endiflelenmemize neden oluyor. fiuras› bir gerçek ki; e¤er insanlar birbirleriyle olan iliflkilerde duygu ve h›rslar›n› de¤il, ak›l ve mant›klar›n› kullansalar, izlenecek yol ve yöntem kendili¤inden ortaya ç›kacakt›r. Galip güçler her yeni fleyin aleyhindedirler. Bu kara güçler, insanl›¤› ileri gitmekten, ve de geliflmekten al›koyuyorlar. Böyle olumsuz güçlere nas›l güvenilebilir?

Y›k›c› Güçlere taraftar olmak ise anarfliyi istemekten baflka bir fley de¤ildir. Zekây› bo¤an, geliflmeyi durduran ve gelece¤e olan güveni k›ran bu esaslara ba¤lanabilir miyiz? fiu hükme varmak için afl›r› bir hayalperest olmak gerekir. Bütün insanlar yaln›z Bar›fl, Güven ve Düzen isteyen yarat›c› ülküye, sayg› göstermelidirler. Yap›c› ve Yarat›c› cephede çal›flmak bütün insanl›¤a hizmet etmek olur. ‹flte Türk Devrimleri’nin amac› da budur…

G

erçek Türk Devrimleri’nin anlam›nda ve ruhunda sald›rgan bir nitelik aramak, en hafif ifadesiyle, ay›pt›r… O, sadece gerçeklere de¤er verir. Ifl›ktan korkan kara ve yenilik düflman› güçler onun nazar›nda nas›l i¤renç ise, bu güçlere ulusde ayn› derecede mahkûmdur… Siyasetini Türk Devrimleri’nin ruhundan alan Cumhuriyet Hükümeti, ‹ç ve D›fl Siyaseti’nde Devrimlerin çizdi¤i daireden ç›km›yor. Do¤rusu da budur… Devrimci ‹dare’nin her iki siyasetteki genel kural› flu flekilde özetlenebilir: D›fl Siyaset’te Bar›fl ve Güven, ‹ç Siyaset’te ise Huzur ve Düzen… Hâkimiyeti Milliye Gazetesi 21 May›s 1929 21


Haz›rlayan: SENEM SENGÜL KARAN

Bilginizi Denetleyin 1- Osmanl›lar›n, Hristiyanlar›n genellikle 8- 18 yafl aras›ndaki çocuklar›n› al›p, devlet ve orduda görevlendirmek için e¤itmelerine ne denir? a- Enderun b- ‹ltizam c- Devflirme d- Kap› kullu¤u 2- Yafll›larda oluflan k›r›klar›n en çok olufltu¤u bölge hangisidir? a- Kaburga b- Kalça c- Diz d- Omuz 3- Cervantes’in ünlü roman› Don Kiflot’ta baflkahraman Don Kiflot un at›n›n ismi nedir? a- Sanço Panço b- Rocinante c- Dulcinea d- Rintintin 4- Coca-Cola’n›n icra kurulu baflkanl›¤›n› yürüten ilk Türk yöneticinin ad› nedir? a- Temel Kodil b- Muhtar Kent c- Faruk Bilen d- Bülent Özayd›nl›

5- Ozon tabakas›na zarar vermesi nedeniyle aerosol spreylerinin kullan›l›m›n› yasaklayan ilk ülke hangisidir? a- ‹talya b- ‹sveç c- Norveç d- G. Afrika 6- Atatürk’ün An›tkabir’e nakledilmesine kadar geçen sürede naafl› afla¤›daki yerlerden hangisinde bekletilmifltir? a- Dolmabahçe Saray› b- Etnografya Müzesi c- Topkap› Saray› d- DTC Fakültesi 7- 1997 yay›mlanan Ad› Aylin adl› biyografik roman›n yazar› afla¤›dakilerden hangisidir? a- Elif fiafak b- P›nar Kür c- Adalet A¤ao¤lu d- Ayfle Kulin 8- ABD Merkez Bankas›n›n k›saltmas› afla¤›dakilerden hangisidir? a- MES b- FED c-FEED d- UMB

9- 1973 y›l›nda an›s›na ‹zmir Konak Meydan›nda ‹lk kurflun an›t› dikilen gazeteci kimdir? a- Hasan Tahsin b- Yunus Nadi c- Fikret Adil d- Takvor Acun 10- Aç›k yerlerden korkma fobisi hangisidir? a- Agirafobi b- Acarafobi c- Agorafobi d- Akrafobi 11- Kad›n hastal›klar› ile ilgili t›p dal›n›n ad› nedir? a- Üroloji b- Jinekoloji c- Dermatoloji d- Onkoloji 12- Napolyon 800.000 kiflilik ordusuyla Rus baflkenti Moskova’ya dayand›¤›nda Ruslar ne yapt›lar? a- Teslim oldular b- Osmanl› deste¤iyle püskürttüler c- Etraflar›n› sar›p ço¤unu yok ettiler d- Moskova’y› yak›p içlere do¤ru çekildiler

Yan›tlar: 151. sayfada


Organ naklinin öncüleri, MESOT’un ‹stanbul Kongresi’nde bulufltu

Yazılar ve Fotograflar: SABR‹YE AfiIR

rgan Nakli konusunda dünyan›n öncü biliminsan› ve cerrahlar›, alanlar›ndaki yeni bulufllar›n› ve geliflmeleri birbirleriyle paylaflmak için Ortado¤u Organ Nakli Derne¤i’nin geçen ay ‹stanbul’da yap›lan 14. Genel Kongresi’nde biraraya geldiler.

O


BD EK‹M 2014

Prof. Haberal 4 y›l sonra gerçeklefltirdi¤i ilk kongresinin aç›l›fl›nda heyecanl›yd› Prof. Dr. Mehmet Haberal’›n, haz›rl›klar›n› iki y›l önce Silivri’nin demir parmakl›klar› arkas›nda bafllatt›¤› ve 55 ülkeden 817 kat›l›mc›n›n bulundu¤u kongrede biliminsanlar›, organ nakli alan›nda son iki y›lda gelifltirdikleri deneyim, bulufl ve baflar›lar›n›, sunduklar› bilimsel bildirileri

ile aç›klad›lar. 10-13 Eylül günlerinde yap›lan kongrede ayr›ca, k›sa ad› MESOT olan Ortado¤u Organ Nakli Derne¤i’ nin, iki y›l önce Abu Dabi’deki 13. Genel Kongresi’nde üyelerin oybirli¤i ile 2014-2016 dönemi baflkanl›¤›na seçilen Prof. Dr. Mehmet Haberal, yeni görevini devrald›. Prof. Haberal, ‹stanbul Kongresi’ni aç›fl konuflmas›nda evsahibi kimli¤iyle tüm kat›l›mc›lara “Hoflgeldiniz” derken, Cezaevinde tutuklu bulunduruldu¤u için kat›lamad›¤› bir önceki toplant›da kendisini baflkanl›¤a aday gösteren ve, üstelik oybirli¤iyle baflkan seçen meslektafllar›na ilk kez resmen teflekkür etmek olana¤› buldu. Konuflmas›nda Prof. Prof. Dr. Mehmet Haberal, MESOT’un bir önceki Haberal, Ortado¤u ülkelebaflkan› Baflkan› Prof. Dr. Seyed Ali Malek-Hossei- ri, Asya, Avrupa, Güney ni’ye Türk sanat›n› simgeleyen bir arma¤an verdi. ve Kuzey Amerika ve 24


BD EK‹M 2014

Avustralya’dan gelen meslektafllar›na duygular›n›, flöyle özetledi. “Maalesef sizle bir süre birlikte olamad›m, baz› toplant›lara kat›lamad›m ama bunlar›n hiçbiri önemli de¤il. fiimdi buraday›m ve sizlerle birlikteyim. Benim için önemli olan budur. Japonya’dan Arjantin’e, tüm dünyadan arkadafllar›m, hepinizle gurur duyuyorum, hepinize teflekkür ediyorum. Bana her zaman destek oldunuz.”

P

rof. Haberal, dünyada ve Türkiye’de organ nakli konusunun tarihini ve MESOT’un kurulmas› çal›flmalar›n› da özetledi¤i konuflmas›nda, Türkiye’de ve birçok ‹slam ülkesinde yanl›fl yorumlar nedeniyle karfl›laflt›klar› güçlükleri ve bunlar› nas›l aflt›klar›n› da an›msatt›.

PROF. HOSSE‹N‹: BAfiARIMIZI VE V‹ZYONUMUZU HABERAL G‹B‹ ÖNCÜLERE BORÇLUYUZ Haberal’dan sonra konuflan MESOT’un bir önceki baflkan› ‹ran’›n

önde gelen biliminsan› Prof. Seyed Ali Malek Hosseini, “iki k›tay› birlefltiren, tarih ve kültür kenti ‹stanbul’da olmaktan duydu¤u mutlulu¤u” ifade ederken, duygular›n› flu sözlerle dile getirdi: “Böylesine prestijli bir kongre yapt›klar› için Prof. Haberal ve ekibine teflekkür etmek istiyorum. Haberal, 26 y›l önce MESOT’u kurdu¤u için bugün burada birlikteyiz. Bu süreçte MESOT, organ nakli uygulamalar›nda ve araflt›rma sürecini gelifltirmede önemli rol oynad›. ilk zamanlarda organ nakli sadece birkaç ülkede böbrek nakliyle s›n›rl›yd›. Bugün ise dernek Kuzey Afrika’dan Asya’ya kadar geniflledi. Organ nakli say›s› da çok fazlalaflt›. Bizler vizyonumuzu ve baflar›m›z› Haberal’›n da aralar›nda bulundu¤u öncülere borçluyuz. Bir kez daha dernek baflkan› Prof. Haberal ve dernek çal›flanlar›n› kutlamak, teflekkür etmek istiyorum.” Prof. Hosseini’den sonra konuflan Dünya Organ Nakli Derne¤i Baflkan› Prof. Philip O’Connel da Haberal’a

25


Kongreden bir görüntü. (Soldan sa¤a) MESOT Genel Sekreteri Prof. Dr. Antoine Barbari, MESOT Kurucusu ve Baflkan› Prof. Dr. Mehmet Haberal, MESOT Eski Baflkan› Prof. Dr. Seyed Ali Malek-Hosseini, MESOT Eski Baflkan› Prof. Dr. Marwan Masri, MESOT Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Refaat Kamel, MESOT Eski Baflkan› Prof. Dr. Antoine Stephan teflekkür etti: “Organ ticareti ve organ nakli turizmi ile mücadele yolunda önemli bir belge olan ‹stanbul Deklarasyonu’ nun oluflmas›na öncülük eden Prof. Haberal’a teflekkür ediyorum. Prof. Haberal, MESOT’un kurucu yöneticisi olarak ve ayr›ca Türkiye’de organ nakli alan›ndaki standartlar›n geliflmesini ve kurumsallaflmas›n› sa¤layan dev bir isimdir.” PROF. HAK‹M, HABERAL’A KEND‹ ELLER‹YLE YAPTI⁄I BÜSTÜ ARMA⁄AN ETT‹ ‹ngiltere Sa¤l›k Derne¤i ‹kinci Baflkan› Prof. Nadey Hakim de konuflmas›na, “De¤erli dostum Haberal, size özgür dünyaya hofl geldiniz demek benim için büyük bir mutluluk” tümcesiyle bafllad› ve Prof. Dr. Haberal’›n demir parmakl›klar arkas›nda geçen 4 y›l 4 ay›n› an›msatt›. Prof. Nadey Hakim, duygulu bir ifadeyle 26

flunlar› söyledi: “4 y›l boyunca gözlerimize görünmez, kalplerimize görünürdünüz. Gözlerimizin önünde de¤ildiniz ama, kalplerimizin içindeydiniz. Siz özgür bir adam de¤ilken, sizi üç kez ziyaret etme f›rsat›m oldu. Özgürlü¤ünüze kavufltu¤unuzdan sonra sizin için bir fley yapmak istedim. Sizi ölümsüzlefltirmek için bir yol arad›m. Sonra bu yolu kendi ellerimle yapt›m. Umar›m görece¤iniz fleyi be¤enirsiniz.” Bu sözlerinden sonra Prof. Nadey Hakim, “Bunu yapmak için sevgiyle, mutlulukla gece-gündüz çal›flt›m” dedi ve Prof. Dr. Haberal’a kendi elleriyle yapt›¤› bir arma¤an verdi. Prof. Haberal arma¤an› açt›¤›nda, “aynaya bakt›¤›n› sand›.” Prof. Haberal’›n elinde, dostu ve meslektafl› Prof. Dr. Hakim taraf›ndan yap›lan kendi büstü duruyordu. Kongrede o an duygusal bir an yafland›.


‹ngiliz bilimadam› Prof. Dr. Nadey Hakim’in kendi elleriyle yapt›¤› Haberal büstü Mesot Kongresi’nin sürprizi oldu Prof. Haberal, dostu taraf›ndan yap›lan büstünü görünce, güçlükle flu sözleri söyleyebildi: “Bir insan paras›z kalabilir, fakat önemli de¤il. Para kolayl›kla bulunabilir. Evsiz kal›nabilir, o da önemli de¤il. Zor ya da kolay, ev de yapabilirsiniz. Fakat sizin gibi dostlar kolay kolay bulunmaz. Benim sizin gibi dostlardan baflka bir fleye ihtiyac›m yok. Ço¤unuzu y›llard›r tan›yorum. ‹nan›n size ihtiyac›m var. Beni hep desteklediniz, hep benimleydiniz. Hepinize, tek tek çok teflekkür ederim. MESOT’u kurmaya karar verdi¤imde ‘Nas›l bir logo kullanmal›y›z’ dedim ve ‘Tüm Ortado¤u’yu kucaklayan iki el olsun’ dedik. fiimdi o eller sadece Ortado¤u’yu de¤il tüm dünyay› kucakl›yor” dedi. ç›l›fl töreninin son konuflmac›s› ise Pakistan’dan gelen, MESOT'un eski Baflkan› Dr. Adibul Hasan Rizvi idi. Rizvi, “Pek çok politik anlaflmazl›¤›n yafland›¤› Ortado¤u’da, bu ça¤da, t›pk› derne¤imizin logosundaki iki el gibi, pek çok

A

Prof. Haberal: Logomuzdaki eller flimdi sadece Ortado¤u’yu de¤il tüm dünyay› kucakl›yor. insan› ayn› amaç etraf›nda bir araya getirdi¤i için Prof. Haberal’a teflekkür ediyorum.” ifadelerini kulland›. Konuflmalar›n ard›ndan, “Görev bafll›yor” gongu çal›nd› ve gongun sesiyle birlikte aç›l›fl törenine son verildi, kongrenin bilimsel program› bafllad›. Dört gün süren kongrede, dünyan›n dört bir yan›ndan gelen kat›l›mc›lara, farkl› ülkelerden konuk olarak gelen konuflmac›lar sunumlar yaparak, organ nakli konusundaki yeni geliflmeler ve araflt›rmalar üzerine görüfllerini dile getirdiler. Kongre boyunca dört ayr› salonda eflzamanl› olarak sürdürülen oturumlarda konuflmac›lar sunumlar›n›n ard›ndan, kat›l›mc›lar›n sorular›n› da yan›tlad›lar. • 27


Tüm dünyadan 817 kat›l›mc› ile gerçeklefltirilen Mesot Kongresi’nde temsil edilen ülkeler: ABD, Almanya, Arjantin, Arnavutluk, Avustralya, Azerbaycan, Bahreyn, Belçika, Bengaldefl, Birleflik Arap Emirlikleri, Bulgaristan, Cezayir, Çin, Endonezya, Fransa, Güney Afrika, H›rvatistan, Hindistan, Irak, ‹ngiltere, ‹ran, ‹spanya, ‹srail, ‹sveç, ‹sviçre, ‹talya, Japonya, Kanada, Katar, Kazakistan, Kenya, K›rg›zistan, Kolombiya, Kore, Kuveyt, Libya, Lübnan, Macaristan, Makedonya, Meksika, M›s›r, Pakistan, Romanya, Rusya, S›rbistan, Sudan, Suriye, Suudi Arabistan, Tayvan, Tunus, Türkiye, Umman, Ürdün, Yemen, Yunanistan. 28


MESOT Organ Nakli Öncülerinin Ödülleri Gala Yeme¤inde Verildi

Prof. Mehmet Haberal, Ortado¤u Organ Nakli Derne¤i’nin 14. Kongresi kapsam›nda ‹stanbul’da buluflan bilim insanlar›n›, kongrenin gala yeme¤inde a¤›rlad›. emek mekân›na yolculukta, Ataköy’ den vapurla Bo¤az turuna ç›kan kat›l›mc›lar, ‹stanbul manzaras›n› da çektikleri foto¤raflarla ölümsüzlefltirdiler. Ortaköy’deki gala yeme¤inde konuklar›n› tek tek karfl›layan Prof. Dr. Mehmet Haberal, selamlama konuflmas›nda da tüm kat›l›mc›lara teflekkür etti.

Y

Prof. Haberal Kongreye kat›lan konuklara teflekkür etti


Prof. Mehmet Haberal, Kadavradan Ba¤›flta Giriflim Ödülü’nü Suudi Arabistan’dan Faissal Shaheen’e verdi.

MESOT Genel Sekreteri Dr. Antoine

Barbari Araflt›rma Ödülü’nü ald›

‹ranl› doktor Saman Nikeghbalian’a MESOT’un Baflar› Ödülü verildi. 30

MESOT Baflar› Ödülü’ne lay›k görülen, fakat toplantıya katılamayan Kuveyt’li Prof. Mustafa Al-Mousawi’nin ödülünü damadı (Muhammed Jamal) aldı. MESOT’un bir önceki baflkan› Prof. Seyed Ali Malek Hosseini’ye Türk sanat›n› simgeleyen bir arma¤an veren Haberal, MESOT’un ‘Baflar›’, ‘Araflt›rma’ ve ‘Mehmet Haberal Kadavradan Ba¤›flta Giriflim’ ödüllerini de sahiplerine takdim etti. MESOT baflar› ödülleri ‹ranl› doktor Saman Nikeghbalian ile Kuveytli Profesör Mustafa Al-Mousawi’ye verilirken, araflt›rma ödülünü ise MESOT’un Genel Sekreterli¤i görevini de yürüten Dr. Antoine Barbari ald›.

M

ehmet Haberal kadavradan ba¤›flta giriflim ödülü ise Suudi Arabistan’dan gelen Faissal Shaheen’e takdim edildi. Ödüllerin ard›ndan gece dans gösterileri ve konserle devam etti. Konuklar yo¤un ve verimli geçen kongrenin yorgunlu¤unu gala yeme¤inde e¤lenerek att›. ‹stanbul’a hayranl›klar›n› dile getiren ve kongrenin t›p-organ nakli dünyas› için son derece faydal› oldu¤unu ifade eden konuklar, Prof. Dr. Haberal’a organizasyon için teflekkür ettiler. •


5.

Uluslararas›

MESOT Transplant Ortado¤u’da bir ilk olan, organ nakilli Olimpiyatlar› bireylerin yar›flt›¤› MESOT Transplant ‹stanbul’da Olimpiyatlar›’na olan ilgi her y›l giderek Yap›ld› büyüyor rtado¤u Organ Nakli Derne¤i (MESOT)’ un, bilimsel etkinlik ve çal›flmalar›n›n yan›nda, spor alan›nda da önemli bir misyonu daha bulunuyor. MESOT, 2001 y›l›ndan bu yana, organ nakli olmufl sporcu bireylerin yar›flt›¤› Transplant Olimpiyatlar›’n› da organize ediyor.

O

31


BD EK‹M 2014

Olimpiyat Oyunlar› kapsam›ndaki yaz ve k›fl oyunlar› ile engelli sporcular›n kat›ld›klar› Paralimpik Oyunlar gibi bilinen olimpiyatlar›n yan› s›ra, son y›llarda öne ç›kan Transplant Oyunlar›’n›n Ortado¤u co¤rafyas›ndaki öncülü¤ünü de MESOT yap›yor. MESOT’un 5. Olimpiyat Oyunlar› 14. Kongresi’yle eflzamanl› olarak bu y›l ‹stanbul’da gerçeklefltirildi. limpiyatlarda ter döken sporcularla birlikte kongrenin kat›l›mc› say›s› da bin kiflinin

O

Transplant Oyunlar›’n›n Ortado¤u co¤rafyas›ndaki öncülü¤ünü de MESOT yap›yor. üzerine ç›kt›. Organ nakliyle yaflama yeniden tutunanlar›n yar›flt›¤› 5. Transplant Olimpiyatlar›’na, 11 ülkeden 110 sporcu kat›l›rken, kat›l›mc›lar


BD EK‹M 2014

Prof. Haberal derece alan sporcularla birlikte yüzme, masa tenisi, bowling ve atletizm alanlar›nda yar›flt›lar. esot Olimpiyat Oyunlar›na kat›lan organ nakilli sporcular›n birbirleri ile dayan›flma içerisinde olduklar›, yar›flma s›ras›nda bile bu deste¤in sergilendi¤i gözlemlendi. ‹ran, Katar, Kuveyt, M›s›r, Pakistan, Sudan, Suudi Arabistan, Tunus, Türkiye, Umman ve Ürdün’den gelen sporcular› a¤›rlayan Prof. Dr. Haberal, kongrenin ikinci gününde hofl geldiniz yeme¤inde bir araya geldi¤i sporcularla tek tek ilgilendi. Yüzme, masa tenisi, bowling ve atletizm alanlar›ndaki yar›fllar› da izleyen Prof. Dr. Haberal, yar›flmalar›n sonunda dere-

M

Prof. Haberal derece alan sporculara madalyalar›n› verdi ceye girenlere de madalyalar›n› verdi. Mesot Kongresi’nin Kuveyt’te yap›ld›¤› 2001 y›l›nda ilki gerçeklefltirilen Transplant Oyunlar›’na 2007’de yine Kuveyt ikinci kez ev sahipli¤i yapt›. MESOT Transplant Oyunlar› 2010’da Tunus’ta, 2012 y›l›nda ise Abu Dhabi’de gerçeklefltirildi.• 33


F›rçalayarak Serdar Günbilen

34


Otopsi

BD EK‹M 2014

Cengiz Özak›nc›

"Hilafet, TBMM’dir" ‹ddias›ndaki "‹ncelik" ve "Tahrifat"

B

ütün Dünya’n›n Eylül 2014 say›s›nda “Atatürk’e göre” “Halifelik, TBMM’dir” diyen Sinan Meydan imzal› bir yaz› yay›mland›. “Hilafetin Kald›r›lmas›ndaki ‹ncelik: Mündemiç ve Mülga” bafll›kl› bu yaz›da; 3 Mart 1924 günü ‘Hilafetin Kald›r›lmas›’ kanunuyla Hilafetin TBMM’nin maneviyat›nda korundu¤u ve bunun bizzat Atatürk taraf›ndan dile getirildi¤i ileri sürülüyordu. “Atatürk’ün stratejik zekâs›n›n ürünü olan bir incelik, çok dikkatli, çok stratejik, çok ustaca, çok ince bir devrimci strateji, stratejik bir yorum,” gibi sözlerle, öncelikle Atatürksever okuyucular› inand›rmay› amaçlayan bir söylemle ortaya at›lan “Atatürk’e göre” “Halifelik, TBMM’ dir” iddias›, sözkonusu yaz›da, flöyle bir usyürütmeye dayand›r›l›yordu:

Rasih Efendi, Atatürk’e gönderdi¤i 5 Mart 1924 tarihli telgrafta; “Hilafet s›fat›n› TBMM’nin maneviyat›nda muhafaza etmek laz›md›r” demifltir. Atatürk, ona gönderdi¤i yan›t telgraf›nda; “Bu kanun metni Y‹NE tamamen mutab›kt›r” demifltir. Sonuç: Atatürk, Rasih Efendi’ nin önerisine “Bu kanun metni Y‹NE tamamen mutab›kt›r” diyerek, Hilafeti kald›ran kanunla, Hilafet s›fat›n›n ZATEN TBMM ’nin maneviyat›nda muhafaza edildi¤ini dile getirmifltir > “Atatürk’e göre” “Halifelik TBMM’ dir.” Topluma yay›lan yanl›fllara karfl› ç›karak, do¤ru bilgiler sunmak, ayd›n›n görevidir. Söz konusu yaz›da usyürütme yoluyla ulafl›lm›fl gibi görünen bu sonuçlar›n gerçek olabilmesi 35


BD EK‹M 2014

için, öncelikle Atatürk’ün Rasih Efendi’ye gönderdi¤i telgrafta “Bu kanun metni Y‹NE tamamen mutab›kt›r” demifl olmas› gerekiyor; oysa Atatürk’ün Rasih Efendi’ye gönderdi¤i telgrafta böyle bir sözü yoktur. fiöyle ki: elgraf çekilmeden önce, haz›rlanm›fl olan elyazmas› taslak metinde, “Bu kanun metni ‘D‹N’e (dikkat; “Y‹NE” de¤il “D‹N’ e”) tamamen mutab›kt›r” tümcesi vard›r; ancak, Atatürk, bu taslak metne, telgraf çekilmeden önce son biçimini verirken, kimi sözcüklerle birlikte, bu tümcenin de üzerini çizdi¤inden; telgraf›n al›c›ya ulaflan metninde “Bu

T

kanun metni ‘D‹N’e tamamen mutab›kt›r” diye bir söz bulunmad›¤› gibi; “Bu kanun metni Y‹NE tamamen mutab›kt›r” diye bir söz de yoktur. “Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün Hayat›” adl› kitab›n 2. bas›m›n›n 736. sayfas›nda yay›mlanan eski yaz›l› telgraf fotokopisi ile ayn› kitab›n 374. sayfas›nda yay›mlanan yeni yaz›ya çevrilmifl telgraf metni karfl›laflt›r›ld›¤›nda; “Din’e” sözcü¤ünün, yeni yaz›ya “yine” biçiminde tahrif edilerek aktar›ld›¤› görülmektedir.[i] Bu ibare “Atatürk’ün Bütün Eserleri”nde “D‹N’e tamamen mutab›kt›r” biçimindedir ve dipnotta, eski yaz›l› özgün belgede bu tümcenin üstünün

Rasih Kaplan’›n Hindistan’dan Atatürk’e gönderdi¤i 05.03.1924 günlü telgraf metni. [Asl› Frans›zca olan bu telgraf›n fotokopisi, Doç. Dr. Ali Satan’›n “Hilafetin Kald›r›lmas›” kitab›nda (s. 265) yay›mlanm›flt›r.] 36


BD EK‹M 2014

çizili oldu¤u belirtilerek, metnin d›fl›nda yer verilmifltir.[ii] Her iki kitab› da inceleyip kaynak gösteren ve “Y‹NE tamamen mutab›kt›r” ibaresinin eski yaz›l› metinde bulunmay›p tahrifat ürünü oldu¤unu, Atatürk’ün telgraf›nda böyle bir söz olmad›¤›n› “Atatürk’ün Bütün Eserleri”nden ö¤renmifl olmas› gereken Sinan Meydan imzal› yaz›da; telgrafta varolmayan “Bu kanun metni Y‹NE tamamen mutab›kt›r” ibaresi, sanki telgrafta varm›fl gibi gösterilmifl ve Rasih Efendi’ nin “Hilafet s›fat›n› TBMM’nin maneviyat›nda muhafaza etmek laz›md›r” önerisinin, Atatürk taraf›ndan hilafeti kald›ran kanun metnine uygun bulundu¤u iddias›na kan›t olarak kullan›lm›flt›r. ysa söz konusu telgraf daha önce baflka kaynaklarda da yay›mlanm›fl olup, bu telgrafta Atatürk’ün “Bu kanun metni Y‹NE tamamen mutab›kt›r” diye bir sözünün bulunmad›¤›, o kaynaklarda da görülmektedir: Telgraf›n sureti, eski yaz›l› tam metin olarak ‹smet ‹nönü taraf›ndan 07.03.1340 (1924) günü Adnan Ad›var’a gönderilmifltir. “Rasih Efendi’

O

Rasih Efendi’ye ve di¤er adreslere gönderilmek üzere haz›rlanan telgraf tasla¤›nda, Atatürk’ün telgraf gönderilmeden önce yapt›¤› de¤ifliklikler görülmektedir. Taslakta bulunan “Bu kanun metni D‹NE tamamen mutab›kt›r” ibaresinin üzerinin çizilmifl oldu¤unu, k›rm›z› çerçeve içine al›p okla gösterdim. C.Ö.

nin “Hilafet s›fat›n› TBMM’nin maneviyat›nda muhafaza etmek” önerisinin Atatürkçe uygun bulundu¤u ve hilafeti kald›ran kanunun, hilafet s›fat›n› zaten TBMM’nin manevi flahsiyetinde muhafaza etti¤i” iddialar›na kan›t diye 37


BD EK‹M 2014

¤uyla ‹ngilizce’ye çevrilerek, 6/7.03. 1924 günü Hindistan ve M›s›r’daki de¤iflik adreslere gönderilmifltir. “Bu kanun metni Y‹NE tamamen mutab›kt›r” ibaresi; telgraf›n Gazi Mustafa Kemal imzal› tam metin ‹ngilizce çevirisinde de yoktur. [iv] Atatürk’ün Rasih Efendi’ye gönderdi¤i telgraf, Say›n Bilal N. fiimflir taraf›ndan, özgün eski yaz›l› fotokopisiyle birlikte yeni yaz›ya çevrilmifl tam metin olarak, Atatürk’ün Rasih Efendi’ye gönderdi¤i telgraf›n, ‹nönü 1974 y›l›nda Cumhutarafından Adnan Ad›var’a gönderilen sureti. [Doç. Dr. riyet gazetesinde yaAli Satan’›n “Hilafetin Kald›r›lmas›” kitab›nda (s.277, 278.) y›mlanm›flt›r. “Bu yay›mlanm›flt›r.] kanun metni Y‹NE tamamen mutab›kt›r” ibaresi; telgraf›n gösterilen “Bu kanun metni Y‹NE ta- D›fliflleri Arflivi’nde bulunan Gazi mamen mutab›kt›r” ibaresi; ‹smet ‹nö- Mustafa Kemal imzal› özgün metninnü’nün suretini Adnan Ad›var’a gön- de de yoktur. [v] Söz konusu telgraf, Say›n Bilal derdi¤i telgraf metninde yoktur. [iii] N. fiimflir’in 1976 y›l›nda VIII. Türk Bu telgraf, Atatürk’ün buyruTarih Kongresi’ne sundu¤u bildiride bir kez daha tam metin olarak yay›mlanm›flt›r. “Bu kanun metni Y‹NE tamamen mutab›kt›r” ibaresi; telgraf›n Türk Tarih Kurumu’nca yay›m‹nönü ve Atatürk. lanan tam metninde (1936)


BD EK‹M 2014

de yoktur. [ v i ] Atatürk’ün Rasih Efendi’ye telgraf›, Say›n Bilal N. fiimflir’in 1981’ de yay›mlanan “D›fl Bas›nda Atatürk ve Türk Devrimi” kitab›nda bir kez daha yay›mlanm›flt›r. “Bu kanun metni Y‹NE tamamen mutab›kt›r” ibaresi; telgraf›n Türk Tarih Kurumu’nca bu kitapta bas›lan tam metinde de yoktur.[vii] Bu telgraf, Say›n Bilal N. fiimflir’in 1999’da yay›mlanan “Do¤unun Kahraman› Atatürk” kitab›n›n iki ayr› bölümünde Atatürk’ün Rasih Efendi’ye gönderdi¤i telgraf›n Hindistan iki kez daha yay›m- ve M›s›r’da de¤iflik adreslere gönderilen ‹ngilizce metni. lanm›flt›r. “Bu ka- [Doç. Dr. Ali Satan’›n “Hilafetin Kald›r›lmas›” kitab›nda nun metni Y‹NE ta- (s.253, 254) yay›mlanm›flt›r.] mamen mutab›kt›r” ibaresi; o telgraf›n bu kitapta iki kez metninde de yoktur.[ix] yay›mlanan tam metninde de yoktur. [viii] onuç olarak: Atatürk’ün Rasih Atatürk’ün bu telgraf›, Doç. Efendi’ye görderdi¤i telgrafta Dr. Ali Satan’›n “Halifeli¤in Kald›r›lyaz›l› oldu¤u ileri sürülerek; mas›” kitab›nda, hem Cumhurbaflkan- Rasih Efendi’nin Hilafet s›fat›n› TBl›¤› Arflivi’nde bulunan elyazmas› eski MM’nin maneviyat›nda muhafaza yaz›l› taslak metnin fotokopisi, hem etmek laz›md›r, önerisinin Atatürk yeni yaz›ya çevrilmifl tam metin olarak taraf›ndan kanun metnine tamamen yay›mlanm›flt›r. “Bu kanun metni uygun bulundu¤u > hilafeti kald›ran Y‹NE tamamen mutab›kt›r” ibaresi; kanunun, hilafet s›fat›n› zaten TBMo telgraf›n özgün metninde bulunma- M’nin manevi flahsiyetinde muhafaza d›¤› gibi yeni yaz›ya çevrilen tam etti¤i > Atatürk’e göre de Halifeli¤in

S

39


BD EK‹M 2014

/ “Hilafet demek idare, hükümet demektir.”[xi] / “Halifenin devlet baflkan› demek oldu¤unu bilirsiniz.” [xii] / “Filhakika hilafetten maksüd hükümettir, devlettir”[xiii] / “‹flte bizim Meclisimiz ve onun içindeki kiflilerden oluflan hükümet dinin tamam›yla emretmifl oldu¤u bir flekilde ve niteliktedir. Buna karfl›n baflkaca bir Hilafet makam› söz konusu olabilir mi?”[xiv] demifltir. Sinan Meydan imzalı yazıda varılan sonuç: Atatürk’e göre D›fliflleri Arflivi’nde bulunan ve Bilal N. fiimflir’in 04.04.1974 günlü Cumhuriyet gazetesinde yay›mlad›¤› “ H a l i f e l i k , T B telgraf›n fotokopisi ve yeni yaz›ya çevrilmifl tam metni. MM’dir”, “Halifelik, esasen Cumhuriyet hükümeti içinde zaten sakl›d›r, vard›r” TBMM oldu¤u iddialar›na kan›t olarak “Hilafeti kald›ran kanunda; Hilafet, gösterilen “Bu kanun metni Y‹NE TBMM’ nin manevi flahs›nda korunmufltamamen mutab›kt›r” sözü; Atatürk’ün Rasih Efendi’ye gönderdi¤i telgrafta tur.” urada, bir kez daha “usyürütyoktur; temeli bu söze dayand›r›lan me”den ç›kan zorunlu sonuçbütün bu iddialar, gerçe¤e ayk›r›d›r, mufl gibi sunulan gerçe¤e aytahrifat ürünüdür. k›r› iddialarla karfl› karfl›yay›z. *** Atatürk’ün gerçekte TBMM’ye ve Söz konusu yaz›da, ayn› iddialar, Cumhuriyet’e Hilafet denemeyecebir de Atatürk’ten al›nt›larla flöyle sa¤ini aç›klad›¤› konuflmalar›; anlam› vunulmaktad›r: tersine çevirmeye yönelik bir makasAtatürk; “Halife reis demektir; lamayla, “Hilafet, TBMM’ dir”, “Hilaemir demektir, sultan demektir. fiekl-i fet, Cumhuriyet hükümetidir” iddiahükümete göre bafl›nda bulunan adalar›na kan›t gösterilmifltir. Fakat, kan›t m›n almas› laz›m gelen isimlerdir.”[x]

B

40


BD EK‹M 2014

gösterilen al›nt›lar›n devam›na bak›ld›¤›nda, makas›n nas›l kullan›ld›¤› da anlafl›lmaktad›r. fiöyle ki: Söz konusu yaz›da Atatürk’ün; “Halife reis demektir; emir demektir, sultan demektir. fiekl-i hükümete göre bafl›nda bulunan adam›n almas› laz›m gelen isimlerdir.” sözleri aktar›lm›fl ve bu sözler “Atatürk’e göre Halifelik, TBMM’dir.”“Hilafeti kald›ran kanunda; Hilafet, TBMM’nin manevi flahs›nda korunmufltur.” iddialar›na kan›t olarak gösterilmifltir. ysa Atatürk ayn› konuflmas›nda; “Peygamber’in kendisi demifl ki: Benden otuz sene sonra krall›klar olacak. Bu bir hadistir. O halde, hilafet vard›r, hilafet olacakt›r, hilafet devam edecektir demek, hadisi nebeviye (Peygamber’in sözüne) ayk›r› bir fleyin tahakkukunu (gerçekleflmesini) talep etmek (istemek) demektir.” [xv] “Bu devletin (Türkiye Devleti’ nin) halife ile alaka ve münasebeti yoktur. (…) Bizim hükümet fleklimize göre böyle bir makam-› hilafet mevcut olamaz.” [xvi] demifltir. Atatürk’ün bu sözleri, “Atatürk’e göre,. Halifelik TBMM’dir” iddialar›n›n tersini kan›tlamaktad›r. Söz konusu yaz›da Atatürk’ün “Hilafet demek idare, hükümet demektir.”[xvii] sözleri aktar›lm›fl ve bu sözler “Atatürk’e göre Halifelik, TBMM’dir.”“Hilafeti kald›ran kanunda; Hilafet, TBMM’nin manevi flahs›nda korunmufltur.” iddialar›na kan›t olarak gösterilmifltir. Oysa Atatürk’ün ayn› konuflmas›nda, bir sonraki tümcede, id-

O

dialar›n tersini kan›tlayan flu sözleri yer almaktad›r; “Hakikaten vazifesini yapmak, bütün Müslüman milletlerini idare etmek istiyen bir halife, buna nas›l muvaffak olur? ‹tiraf ederim ki, bu flerait dahilinde (flartlar içinde) beni halife tâyin etseler, derhal istifam› verirdim.“[xviii] Atatürk’ün bu sözleri de yine “Atatürk’e göre,. Halifelik TBMM’ dir” iddialar›n›n tersini kan›tlamaktad›r. Söz konusu yaz›da Atatürk’ün “Halifenin devlet baflkan› demek oldu¤unu bilirsiniz.” sözleri aktar›lm›fl ve bu sözler “Atatürk’e göre Halifelik, TBMM’dir.”“Hilafeti kald›ran kanunda; Hilafet, TBMM’nin manevi flahs›nda korunmufltur.” iddialar›na kan›t olarak gösterilmifltir. Oysa Atatürk bu konuflmas›n›n devam›nda; iddialar›n aksini kan›tlayan flu sözleri söylemektedir: “Büyük Millet Meclisi, hilafeti la¤vetti¤i zaman, Antalya Meb'usu, ulemadan Rasih Efendi, (…) mülakat (görüflme) talep ederek flu beyanatta bulundu: Seyahat etti¤i memleketlerde, ehli islam, benim halife olmam› istiyormufl.. (…) Rasih Efendiye verdi¤im cevapta, (…) dedim ki: Zat› aliniz ulemay› dindensiniz! Halifenin reisi devlet demek oldu¤unu bilirsiniz. Bafllar›nda, k›rallar›, imparatorlar› bulunan tebaan›n, bana isal etti¤iniz (iletti¤iniz) arzu ve tekliflerini ben, nas›l kabul edebilirim. Kabul ettim desem, buna, o tebaan›n (o halk›n) metbular› (hükümdarlar›) raz› olur mu?! Halifenin emir ve nehyi (buyruk ve yasaklar›) ifa olunur (yerine geti41


BD EK‹M 2014

rilir). Beni halife yapmak istiyenler emirlerimi infaza (buyruklar›m› yerine getirmeye) muktedir midirler? Binaenaleyh (bunun üzerine, bundan dolay›) mevzuu (konusu) medlûlü (manas›, mefhumu, anlam›) olm›yan mevhum (anka kuflu gibi gerçekle hiç bir ilgisi olmayan bütünüyle düfl ürünü) bir s›fat› (unvan›) tak›nmak gülünç olmaz m›? Efendiler, aç›k ve kat’î (kesin) söylemeliyim ki, ehli islâm› (dünyadaki bütün Müslümanlar›) bir halife heyulâsile hâlâ iflgal (u¤raflt›rma) ve i¤fal (kand›rma) gayretinde bulunanlar, yaln›z ve ancak ehli islâm›n (dünyadaki bütün müslümanlar›n) ve bilhassa (özellikle) TÜRK‹YE’N‹N DÜfiMANLARIDIR! Böyle bir oyuna rapt› hayal

eylemek de (umut ba¤lamak da), ancak ve ancak cehil (bilgisizlik) ve gaflet (bilinçsizlik) eseri olabilir.” [xix]

Atatürk’ün Hilafet’in “Pan-islamist Ümmet Devleti” demek oldu¤unu, buna karfl›l›k Türkiye Cumhuriyeti’nin “Ulus Devlet” oldu¤unu vurgulayan bu sözleri de, “Atatürk’e göre, Halifelik TBMM’dir” iddias›n› çürütmektedir. Söz konusu yaz›da Atatürk’ün “Filhakika hilafetten maksüd hükümettir, devlettir” sözleri aktar›lm›fl ve bu sözler “Atatürk’e göre Halifelik, TBMM’dir.”“Hilafeti kald›ran kanunda; Hilafet, TBMM’nin manevi flahs›nda korunmufltur.” iddia kan›t olarak gösterilmifltir. Oysa Atatürk ayn› belgede, bu sözlerinin devam›nda; “as›rlardan beri cihanda bir tek ‹slam hükümeti esas›n› (yeryüzündeki bütün 42

Müslümanlar› yöneten bir tek hükümet, “Pan-‹slamist Devlet” ilkesini) tahakkuk ettirmek (gerçeklefltirmek) için muhafaza edilmifl (korunmufl) olan hilafet makam› maksad› (dünyadaki tüm müslümanlar›n ba¤l› olduklar› tek islam hükümeti amac›) hiç bir zaman tahakkuk ettirilememifl (gerçeklefltirilememifl) bilakis (tersine) Müslümanlar aras›nda daima nifak (ikilik, ayr›flma, bölünme, çat›flma) ve anlaflmazl›k vesilesi olmufltur. Halbuki menfaatlar (ç›karlar) toplumlar›n ba¤›ms›z hükümet (ler) teflkil edebilmelerini (oluflturabilmelerini) esas (ilke) olarak kabul etmektedir.” demifltir.[xx] Atatürk’ün Hilafet’i “Ulus Devlet” yap›s›yla ba¤daflmaz “Pan-‹slamist Hükümet, Pan-‹slamist Devlet” olarak tan›mlayan bu sözleri, “Atatürk’e göre Halifelik TBMM’dir” gibi iddialar›n tersini kan›tlamaktad›r. Söz konusu yaz›da Atatürk’ün “‹flte bizim Meclisimiz ve onun içindeki kiflilerden oluflan hükümet dinin tamam›yla emretmifl oldu¤u bir flekilde ve niteliktedir. Buna karfl›n baflkaca bir Hilafet makam› söz konusu olabilir mi?” sözleri aktar›lm›fl ve bu sözler “Atatürk’e göre Halifelik, TBMM’ dir.” “Hilafeti kald›ran kanunda; Hilafet, TBMM’nin manevi flahs›nda korunmufltur.” iddialar›na kan›t olarak gösterilmifltir. Oysa, bu konuflmas›nda Atatürk; Hilafet’in “Pan-‹slamist Ümmet Devleti” demek oldu¤unu, Türkiye’nin ise “Ulus-Devlet” oldu¤unu, dünyadaki tüm müslümanlar›n devleti, hükümeti demek olan Hilafet’in, yaln›zca Türkiye s›n›rlar› içindeki ulusun


BD EK‹M 2014

yönetimini üstlenen TBMM ile ba¤dafl- lerden biri diyor ki; “Meclis Halifemayaca¤›n› flu sözlerle anlatm›flt›r: nindir.” Efendiler bu kadar sakat “Halife, bütün ‹slam ehlini (dün- manas›z (anlams›z) bir fley olamaz. yadaki bütün müslümanlar›) bir birlik Bu dünyada benli¤ini, insanl›¤›n› ve noktas›nda toplayacak; halife, bütün milli hakimiyetini (ulusal egemen‹slam aleminin (dünyadaki bütün li¤ini) anlam›fl bir toplumsal heyetin müslümanlar›n) hukukunu (haklar›n›) (birli¤in) hiçbir vakitte kabul haysiyetini, flerefini (onurunu) refah›n› edemeyece¤i bir safsatad›r. Meclis (geçimini) saadetini (mutlulu¤unu) halifenin de¤ildir ve olamaz. (alk›flmuhafaza edecek (koruyacak); lar).” (…) Bütün ‹slam alemini muhafaza ve korumaya muktedir (dünyadaki bütün müslümanlar› ve (yetkin) olabilecektir. Halife, ‹slam alemine (dünyadaki bütün müslüman ülkelere) her nereden vuku bulursa bulsun her türlü tecavüzleri (sald›r›lar›) engelleyebilecek, reddedebilecek (karfl› koyabilecek) ve (sald›ranlar›) söküp atabilecek ve bunun için 1996 yılında Refah Partisi de Hilafeti kald›ran 1924 tarihli kanun kuvvetli ordulara metnini benzer biçimde yorumlayarak, de¤ifltirilmesini istemiflti. ve her fleye sahip olacakt›r! Buna göre bütün bu islam ülkelerini) kapsayan bir hilafet sayd›klar›m›z› yapm›fl, yapan, makam› söz konusu olabilir.” (…) yapabilen (kifli) “Halife-i Müslimin” “Hilafetin yaln›z Türkiye halk›n› de¤il (Müslümanlar›n Halifesi) olmak laz›m bütün ‹slam alemini (dünyadaki bütün gelir!” (…) “Efendiler! Halife ve müslümanlar› ve islam ülkelerini) hilafet (…) yaln›z Türkiye ve Türkiye kapsamas› hasebiyle, bu makam halk› için söz konusu olamaz. Belki (Hilafet) hakk›nda bir karar vermek bütün islam alemini (yeryüzündeki Türk milletinin selahiyeti haricindedir bütün müslümanlar›, islam ülkelerinin (yetkisi d›fl›ndad›r).”[xxi] Atatürk’ün bu sözleri de, “Atatürhepsini) kapsayan ve müflterek (ortaklafla) bir makam olarak söz k’e göre, Hilafet TBMM’dir” gibi konusu olabilir. (…) Hoca efendi- iddialar›n tersini kan›tlamaktad›r. 43


BD EK‹M 2014

Sonuç olarak: Bütün Dünya dergisinin Eylül 2014 say›s›nda yay›mlanan söz konusu yaz›da ileri sürülen “Halifelik, esasen Cumhuriyet hükümeti içinde zaten sakl›d›r, vard›r.” “Atatürk’e göre” “Halifelik, TBMM’ dir.” ve “Hilafeti kald›ran kanunda; Hilafet, TBMM’nin manevi flahs›nda korunmufltur.” iddialar›; bir tak›m “incelik” ve tahrifatlara dayal› olup, gerçe¤e ayk›r›d›r. • [NOT: Söz konusu yaz›da, ayn› iddialar, bir de Adalet Bakan› Seyit Bey, Milletvekili Halit Akmansü ve di¤erlerinin konuflmalar›na dayan›yormufl gibi sunulmufl olup; bunlarla ilgili irdelemelerimiz yaz›m›z›n bu say›ya s›¤mayan son bölümünde kald›¤›ndan, onlar da gelecek ay yay›mlanacak.] cengizozakinci@butundunya.com.tr Kaynakça: [i] “Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün Hayat›”, Atatürk Araflt›rma Merkezi yay›n›, 2. bas›m, Ankara 2011 (2012), Yeni yaz›l› metin, sf. 374, eski yaz›l› metin fotokopisi, s.736. (1. bas›m, Ankara 2003, Yeni yaz›l› metin, sf. 351. Eski yaz›l› metin fotokopisi, s. 674.) Yazarlar: Prof. Dr. Yücel Özkaya, Prof. Dr. Mehmet Saray, Prof. Dr. Mustafa Balc›o¤lu, Prof. Dr. Cezmi Eraslan, Haz›rlayan: Hüseyin Tosun. ‹nceleyen: Prof. Dr. Abdurrahman Çayc›. [ii] “Atatürk’ün Bütün Eserleri”, Kaynak y. 2005, c.16, s. 236-237. Eski yaz›l› metni yeni yaz›ya çeviren, Musa Sar›kaya. [iii] Cumhurbaflkanl›¤› Arflivi, A-IV-17-a, D68, F-18-20. Belgenin t›pk›bas›m› için, bkz: Ali Satan, “Halifeli¤in Kald›r›lmas›”, Ufuk y., 2.bs. Ekim 2013, s.277-279. [iv] Cumhurbaflkanl›¤› Arflivi, A-IV-17-a, D68, F-18-16. Belge fotografisi için, bkz: Doç.Dr.Ali Satan, “Halifeli¤in Kald›r›lmas›”, Ufuk y., 2.bs. Ekim 2013, s.253-254. [v] Bilal N. fiimflir, “Halifesiz 50 Y›l” bafll›kl› yaz› dizisi, 18. bölüm. Cumhuriyet gazetesi, 44

04.04.1974, s.4. [vi] VIII. Türk Tarih Kongresi, Ankara 11/15 Ekim 1976, Kongreye Sunulan Bildiriler, c.III, s.1928. [vii] Bilal N. fiimflir, “D›fl Bas›nda Atatürk ve Türk Devrimi”, c.I, s. XVIII, Ankara 1981, TTKy. [viii]Bilal N. fiimflir, “Do¤unun Kahraman› Atatürk”, Bilgi y. 1.bs., Temmuz 1999, s.190, s.230. [ix] Ali Satan, “Halifeli¤in Kald›r›lmas›”, Ufuk y., 2.bs. Ekim 2013, s.255, s.256. [x] Ar› ‹nan, “Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün 1923 Eskiflehir-‹zmit Konuflmalar›”, Ankara, 1982, s.67. [xi] Utkan Kocatürk, “Atatürk’ün Fikir ve Düflünceleri”, Ankara, 1999, s.68 . [xii] Gazi Mustafa Kemal / Kamal Atatürk, “Nutuk”, Devlet Bas›mevi, ‹stanbul 1934, c.2, s.302, 303. [xiii] Cumhurbaflkanl›¤› Arflivi, A.IV,17-a, D.68,F.18, Fotokopi [xiv] Ar› ‹nan, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün 1923 Eskiflehir-‹zmit Konuflmalar›, Ankara, 1982, s.103-104. [xv] Ar› ‹nan, Gazi M. Kemal Atatürk’ün 1923 Eskiflehir-‹zmit Konuflmalar›, Ankara, 1982, s.64 -Günümüz Türkçesiyle aktaran; “Atatürk’ün Bütün Eserleri”, Kaynak y., c. 14, s. 285. [xvi] Ar› ‹nan, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün 1923 Eskiflehir-‹zmit Konuflmalar›, Ankara, 1982, s.67. Günümüz Türkçesiyle aktaran; “Atatürk’ün Bütün Eserleri”, Kaynak y., c. 14, s. 287, 288. [xvii] Utkan Kocatürk, Atatürk’ün Fikir ve Düflünceleri, Ankara, 1999, s.68 [xviii] “Atatürk’ün Bütün Eserleri”, Kaynak y. c. 16., s. 149, 150. Ayr›ca bkz: Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri.c. III, s. 69. [xix] Gazi Mustafa Kemal, “Nutuk”, Devlet Matbaas›, ‹stanbul 1934, c.2 s.302, 303. [xx] “Atatürk’ün Bütün Eserleri”, Kaynak y. c.16., s. 237. [xxi] Ar› ‹nan, Gazi M. Kemal Atatürk’ün 1923 Eskiflehir-‹zmit Konuflmalar›, Ankara, 1982, s.104-105. Günümüz Türkçesiyle aktaran: “Atatürk’ün Bütün Eserleri”, Kaynak y. c.16., s. 335-368.


Anadolu’nun Dünyas› Bekir Özgen

Ayd›nlanma ve E¤itim "Ayd›nlanma", inanca dayal› düflüne sistemati¤i yerine, usa dayal› düflüncenin gelifltirilmesidir. aflka bir deyiflle, sanat, felsefe ve siyaset alanlar›ndaki devrimci geliflmelerin ortak ad›d›r. Oturdu¤u temel, insan akl›d›r. ‹nsanlar›n etik ve toplumsal alanda kendi geleceklerini kendi uslar›n› kullanarak, belirleme giriflimidir. Tekile indirgendi¤inde, bireyin düflünme ve de¤erlendirme süreçlerinde din ve geleneklerin bask›s›ndan kurtulup kendi akl›, kendi edinimleriyle yaflam›n› ayd›nlatma giriflimidir. Kant'›n deyifliyle, insan›n kendi suçu ile düflmüfl oldu¤u bir ergin olmay›fl durumundan kurtularak akl›n› kendisinin kullanmaya bafllamas›, kendi kendisi ile hesaplaflmas›d›r. De¤er yarg›lar›n›n

B

tümüne insanc›ll›¤›, hoflgörüyü, ilerleme kararl›l›¤›n› ve uzlaflmac›l›¤› katabilmesi ve sonuç olarak hukukun üstünlü¤ü, insan haklar› ve sözde de¤il, özde demokrasiyle buluflabilmesidir. Bafllay›nca da durmadan ilerlemesidir. Cumhuriyet Öncesi Ayd›nlanma: Ayd›nlanma sürecinden geçerek ça¤dafl uygarl›¤› yakalamak bizler için hiç de kolay olmam›flt›r. Anadolu yar›madas›, alt› yüzy›ll›k Osmanl› yönetiminde, saray›n asker ve yiyecek deposu olarak alg›lanm›fl; orada yaflayanlara da bu do¤rultuda davran›l45


BD EK‹M 2014

m›flt›r. fiöyle ki: Kimlikleri yok say›lm›flt›r. Sokakta, tarlada kime, "Sen kimsin?" diye sorulsa, al›nan ortak yan›t, "Elhamdülillah müslüman›m," olmufltur. Kendisini babas›n›n ya da dedesinin lakab›yla tan›mlamaya kalk›flm›flt›r. smanl›y› kendi atalar› sayarken, onlar›n kimlerden geldi¤ini düflünmemifltir bile. Cariyelerin (Padiflah kar›lar›n›n) yabanc› uyruklu; vezirlerin ise, Enderun'da yetifltirilen devflirme çocuklardan olduklar›n› ö¤renme f›rsat› bile bulamam›flt›r. Saray çevresinin, ça¤lar boyu kendilerine, "Etrak-› bi idrak = ak›ls›z (idraks›z) Türkler" dedi¤ini ya hiç duymam›fl ya da duymazl›ktan gelmifltir. Böyle olunca da, Osmanl› döneminde bu yar›madada yaflayanlarda belirli bir yurttafll›k bilinci geliflememifltir. Bir ulus olma düflüncesiyle uzun süre tan›flt›r›lmam›fllard›r. Ulus devlet ve ulusal egemenlik nedir ö¤renememifllerdir. Baflka bir deyiflle, belli bir tarih bilincinden yoksun kalm›fllard›r. Dil bilinciyle donat›lmam›fllard›r. Osmanl› yöneticileri kendi aralar›nda, Arapça, Farsça ve Türkçeden oluflan yapay bir yaz› dili (Osmanl›ca) yaratm›fllard›r. Halk›n bu dili anlamas› olanakl› olmam›flt›r.

O

Örne¤in fiemsettin Sami'nin 1908 y›l›nda derledi¤i Kamus-u Türki adl› sözlükteki 30 bin sözcü¤ün 11,300'ü Arapça kökenli, 4,400'ü Farça kökenlidir. Ancak geriye kalan 14,300 sözcük Türkçedir. Kul de¤il, birey; ümmet de¤il, ulus olmalar›na izin verilmemifltir. Tanr›n›n egemenli¤inin d›fl›nda baflka bir egemenlikle tan›flt›r›lmam›fllar; kendi kendilerinin efendisi olabileceklerini düflündürmemifllerdir. Özgür düflünceyi günah sayabilmifller, insan akl›n›n üstünlü¤ünü öne ç›karmalar›na izin vermemifllerdir. Etik ve toplumsal alanda kendi gelece¤ini kendisinin belirlemesi düflüncesine yaklaflt›rmam›fllard›r. Kad›n, ikinci s›n›f insan say›lm›fl, "Saç› uzun akl› k›sa," kabul edilmifltir. Böyle olunca da, özgürlük ve eflitlik kavramlar› yeflerecek uygun bir ortam bulamam›flt›r. Ülke yönetimine kar›flt›r›lmam›fllard›r. Kat›l›mc›l›k, paylafl›mc›l›k ve demokrasi düflünceleri onlara birer umac› olarak gösterilmifltir. "Halk›n, halk için, halk taraf›ndan yönetilebilece¤i" ilkesinden uzak tutulmufllard›r. E¤itimden yoksun b›rak›lm›fllard›r. Uygarl›¤›n kald›rac› olan ça¤dafl okul anlay›fl›n›n, Osmanl› s›n›rlar›n› aflmakta çok zorland›¤› bilinmektedir. Kurtulufl Savafl› y›llar›nda erkeklerin

Osmanl› döneminde bu yar›madada yaflayanlarda belirli bir yurttafll›k bilinci geliflememifltir.

46


BD EK‹M 2014

% 90'›n›ndan fazlas›n›n, kad›nlar›nsa % 99'unun okuyamaz-yazamaz durumda olmas› bunun en tipik göstergesidir. Matbaa, Osmanl› s›n›rlar›na 200 y›l gecikmeyle girebilmifltir. Cumhuriyet döneminde Ayd›nlanma: Anadolu insan›, Türkiye Cumhuriyetini kurarken iflte böylesi y›k›kdökük bir toplumsal görüntü vermektedir. Bu zifiri karanl›¤› y›rtan, Anadolu ayd›nlanma günefli olmufltur. Anadolu ayd›nlanmas›n›n bir ad›n›n da "Türk Devrimi" olmas› tam da bu nedenledir. Çünkü Türkiye Cumhuriyeti ba¤lam›nda ayd›nlanma, ayn› zamanda bir uluslaflmad›r. Ayd›nlanman›n önderi olan Ata-

türk, Anadolu insan›n›n geri kalm›fll›¤›n›n tan›s›n› do¤ru koymufltur. Nedenleri usun tutsak edilmesinde aram›flt›r. Akl›n her zincire vurulmas›nda, toplumun gerileme ve çökme dönemlerine girdiklerini gözlemifltir. O nedenle de, yaflamdaki en gerçek yol göstericinin bilim oldu¤unu söylemifltir. Türkiye'nin ça¤dafl uygarl›k düzeyine eriflebilmesinin öncelikli yolunun bilimden geçti¤ini vurgulam›flt›r. Ve ulusuna flöyle seslenmifltir: "Dünyada her fley için, uygarl›k için, yaflam için, baflar› için en gerçek yol gösterici bilimdir, fendir (teknik). Bilim ve tekni¤in d›fl›nda yol gösterici aramak aymazl›kt›r, bilgisizliktir, sapk›nl›kt›r."

Ayd›nlanman›n önderi olan Atatürk, Anadolu insan›n›n geri kalm›fll›¤›n›n tan›s›n› do¤ru koymufltur.

47


BD EK‹M 2014

Görüldü¤ü gibi Atatürk, insanlar›m›z›n karanl›¤›n derin kuyusunda tutuldukça geri kald›¤›n›n bilincindedir. Bu nedenle de, Cumhuriyet'i kuran ve yaflatacak olanlar›n bilimsel düflünceyi benimsemelerini, usun arkas›na tak›lmalar›n› istemektedir. Bu tür bir ayd›nlanmac› felsefeyi de, rasyonalizm ve pozitivizm ak›mlar›n›n ulusal öze dayand›r›lan bir birleflimi olarak tasarlamaktad›r. Demek ki, Türk Devrimi, "akl›n üstünlü¤ü"nden öte bir fley de¤ildir. nun flu sözleri, bu yaklafl›m› do¤rular niteliktedir: "Biz ilhamlar›m›z› gökten ve gaipten de¤il, do¤rudan do¤ruya yaflamdan alm›fl bulunuyoruz. Bizim yolumuzu çizen; içinde yaflad›¤›m›z yurt, ba¤r›ndan ç›kt›¤›m›z Türk ulusu ve bir de, uluslar tarihinin bin bir facia ve ›st›rap kaydeden yapraklar›ndan ç›kard›¤›m›z sonuçlard›r." Özet olarak; genç Cumhuriyetin kurucular›, ulusal diriliflin alt›n anahtar›n›n özgür düflünce ve bilim oldu¤unu vurgulam›fllar, düflünceyi dünya

O

48

gerçeklerinden bafllatm›fllar ve Türk ulusuna, karanl›¤›n kaba gücüne karfl› durabildi¤i ölçüde, bafl›n›n dik olaca¤›n› an›msatm›fllard›r. Bu u¤urda yakt›klar›, Anadolu Ayd›nlanma Meflalesi, karanl›kta kalm›fl olan bütün uluslara örnek oluflturacak niteliktedir. Nitekim, Türk devrimi d›fl›nda, dünyadaki hiçbir devrim, dile ve yaz›ya dokunmay› akl›ndan geçirmemifltir.

"Bizim yolumuzu çizen; içinde yaflad›¤›m›z yurt, ba¤r›ndan ç›kt›¤›m›z Türk ulusu ve bir de, uluslar tarihinin bin bir facia ve ›st›rap kaydeden yapraklar›ndan ç›kard›¤›m›z sonuçlard›r."


BD EK‹M 2014

Türk ayd›nlanmas›n›n toplumumuzdaki etkisel alan› geniflledikçe, tepkisel seçene¤iymifl gibi görünen fleriatç›l›¤›n da yay›lmakta oldu¤u gözden kaçmamaktad›r. Örne¤in Frans›z Devrimi de, Rus Devrimi de, bir baflka devrim de, yönettikleri halk›n bilimsel, felsefi ve/ya da kültürel dokular›na inerek onlar›n yazg›s›n› de¤ifltirmeye kalk›flmam›flt›r. Atatürk ve arkadafllar›, ayd›nlanman›n, Anadolu'da kökleflmesinin, özünde bir e¤itim sorunu oldu¤unu ta bafl›ndan görüp yola ç›km›fllard›r. Yeni Türk ‹nsan› modelini oluflturmak için kollar› s›vam›fllard›r. Sonuç: Türk ayd›nlanmas›n›n toplumumuzdaki etkisel alan› geniflledikçe, tepkisel seçene¤iymifl gibi görünen fleriatç›l›¤›n da yay›lmakta oldu¤u gözden kaçmamaktad›r. Çeflitli mezheplerin ve tarikatlar›n elinde bulunan kimi güçler, d›fl deste¤i de arkalar›na alarak, ayd›nlanman›n önün kesmeye koyulmufllard›r. Bilgiyi denemeye ve anlamaya sunma yerine, çat›flmac› kör inanc›n pefline tak›l›p kalm›fllar; küresel de¤iflime ayak uydurma ad›na demokrasimizi, dinci bir oligarfliye dönüfltürme

çabas›na girmifllerdir. Bilinç dünyas›n›n elefltirel düflüncenin öncülü¤ünde nerelere vard›¤›n› unutmufllar, inanç dünyas›n›n ç›kmaz soka¤›na sapmakta sak›nca görmemifllerdir. Ayd›nlanma, sanki ortaça¤›n dinsel karanl›¤›na karfl›, insanl›¤›n kan ve gözyafl›yla yakt›¤› meflale de¤ilmifl gibi, dinle oturup ticaretle kalkmaktad›rlar. ‹nanç konusundaki tek hakemin, inanç sahibinin vicdan› oldu¤unu unutmufl gibidirler. Ve e¤itim mekanizmalar›n› sürekli bask› alt›nda tutarak, devlet kadrolar›n› din e¤itimli kiflilerle doldurmakta sak›nca görmemektedirler. Cumhuriyet tarihimiz, bir günde yedi bin okul müdürünün görevden al›nd›¤›n›, bugünden önce hangi dönemde gördü ki? u durumda Türk ayd›nlanmas›n›n flaflk›nlaflmas› ve bunal›ma girmesi do¤ald›; öyle de olmufl gibi görünmektedir. ‹nsanlar›m›z›n günlük yaflam biçimlerine aç›k bir tehdit söz konusudur. Önümüzü görebilmemiz güçleflmifltir. Bugün, halk›n›n ço¤unlu¤u Müslümanlardan oluflan elliyi aflk›n ülkeden yaln›zca Türkiye orta ölçekte geliflebilmifl ve ça¤dafllaflma yoluna girebilmifltir. Bunun alt›n anahtar›n›n Anadolu Ayd›nlanmas› oldu¤unu kim göz ard› edebilir? Dilerim, yüzü günefle dönük a¤ac›n meyvesinin tez olgunlaflaca¤›n› unutmay›z. •

B

bekirozgen@butundunya.com.tr 49


Sporun Dünyas› Metin Gören

Yanl›fl Kararlar Sporsal evrimini tersine, dikine, özcesi; paraflütsüz inifl moduna ayarlayan Türk Sporu'nu yönetenlerin, gelecek günlerde olumsuzluklar içerecek kararlar› kuflkusuz çok tart›fl›lacakt›r. tatürk Türkiyesi'nin ça¤dafllaflma yolunda att›¤› her ad›m›n bilinçli, ileriye dönük verimlilik sa¤layacak kararlar›n›n ›slak imzalar›n› kurutmak isteyenlerin gayretleri, do¤rusu bu ya yüre¤imizi paral›yor. 3530 say›l› yasa ile ifllerlik kazanan Beden Terbiyesi Genel Müdürlü¤ünün, madde madde oluflturdu¤u sporda kalk›nma hedefleri, marka de¤eri bilinen spor malzemeleri üreticilerinin tekeline geçti¤inde, ifl-iflten

A

50

çoktan geçmiflti zaten. Ayn› yasan›n dördüncü maddesine irice yaz›lan, ''Her Türk genci spor yapmak zorundad›r.'' tümcesi, bir büyük liderin beyninde oluflan ve gelece¤i hedefleyen bir düflünce zenginli¤iydi. Komik buldular, ifllerine gelmedi¤i için. Faflist bir uygulama dediler, faflist Adolf Hitler'in üstün ›rk felsefesiyle kar›flt›rarak. Köy Enstitüleri’ni örgütsel oluflumlar fleklinde ve daha ileriye giderek komünist


O körpecik beyinlere sporun insan yaflam›ndaki yeri anlat›l›r, ö¤rencilerin kötülüklerden ar›nmas› için modern düflünce biçimiyle gerçekler yans›t›l›rd›. yuvalar› iddias›yla de¤erlendirenlerin, kapatma kararlar›n›n faturas› çok a¤›r oldu ve kimse de ödemeye yanaflmad›. O ilim irfan yuvalar› varl›klar›n› sürdürebilse, Türk Sporu’nun dayan›kl›l›¤a dayal› tüm sporlarda güçlü olaca¤› uluslararas› arenalarda boy gösterece¤ini kimse inkar edemezdi. Bir yanda faflizm, öte yanda komünizm. ‹zm'lerin komik ifllerli¤i, ne yaz›k ki; Türk Spor'unu yok ediflin utanç belgeleriydi. fiimdi de; okullarda sürdürülen spor (Beden e¤itimi) dersinin kald›r›lmas› eylemi... aftada bir kez ve k›rkbefl dakikac›klar bile çok görüldü. Bu süre içinde, bedensel ne tür bir katk› sa¤lan›r sorusuna yan›t; zihinsel katk› olacakt›r. O körpecik beyinlere sporun insan yaflam›ndaki yeri anlat›l›r, ö¤rencilerin kötülüklerden ar›nmas› için modern düflünce biçimiyle gerçekler yans›t›l›rd›. Bedenin e¤itilmesi, hareketlerin (kültür fizik) programlanmas› fleklinde de¤il-

H

dir kuflkusuz. Bedenin e¤itilmesinin temel ö¤esi, beyinden bafllayan alg›lama, uygulama fleklidir. O çocuklara ne verirseniz onu al›r. Sporsal uygulama spor derslerinin kald›r›lmas›yla sona ermifltir. Bu konuda yap›lan araflt›rmalar›n tümüne yak›n bölümü, giderek k›s›tlanan spor çal›flmalar›n›n, alan darl›¤› nedeniyle beyin oluflumuna yöneldi¤ini gösteriyor. umhuriyet'in yads›namaz ilkeleriyle kendini yetifltirmifl bir ö¤retmenin k›rbefl dakika içinde bedensel olarak verebilece¤i birfleyin olmad›¤›n›n bilinci, ayn› ayd›n› zihinsel u¤rafllara çoktan yöneltmiflti, onu bile çok gördüler. Peki flimdi n'olacak? Ülkenin çeflitli kesimlerinde aç›k seçik görülen ayr›flt›rma operasyonu, bu kez sporun dibine dinamit koyacak, zengin ile yoksul aras›ndaki u¤rafl, malzeme, alan ve düflünce boyutunda zarar salg›layacakt›r. Modern spor salonlar›na erimek için gidenlerin

C

51


BD EK‹M 2014

sa¤l›kl› yaflam› Türk Sporu yerine, kendi alan›na bireysel zenginlik olarak geri dönecektir. Peki temel oluflumlar›n yok edilifli ile gençlik ne yapacak, nereye yönelecektir. Soru kolay, yan›t çok zordur. Zorlu¤un zorluk derecesi, futboldan bafllayarak, salon sporlar›na, atletizm pistlerine, havuzlara dek bir silsile takip edecektir. Yabanc› sporcunun ülkemize ak›n›, sporumuzun özendiricili¤inin tükenmesi baflta olmak üzere, güncel baflar›lar peflinde koflanlar›n çabalar› sonucundad›r.

Yabanc› sporcunun ülkemize ak›n›, sporumuzun özendiricili¤inin tükenmesi baflta olmak üzere, güncel baflar›lar peflinde koflanlar›n çabalar› sonucundad›r. Bizden yetiflmesine engel koyanlar›n günah›, say›lar› çok az alt yap›lar›n duvarlar›na vura vura yank›lanadursun, basketbol tak›mlar›m›z›n ilk befline yabanc› izni ç›kar›lmas›, alt›nc›s› için, yüzyirmibeflbin dolar ödenmesi, darbenin en keskin k›l›çl› olan›d›r. Dünya fiampiyonas›'na milyon dolarlar ödeyerek kat›lan Milli Tak›m›m›z için baflar›s›z oldular 52

diyebilmemiz insaf ölçülerinin d›fl›ndad›r. Dört bir yan› yabanc› sporcular›n tekelinde olan Türk basketbolunun flu günkü varl›¤› bile alk›fla ve övgüye de¤er ölçüdedir. Paran›n egemen oldu¤u bir spor sisteminin, ö¤retmenin özel salonlarda para imzas› tafl›d›¤› mant›¤› sporumuzun tepesinde bir Demokles'in k›l›c› gibidir, indi inecek. unu da göz ard› etmemiz olas› de¤ildir. Sporun evrensel boyutlardaki yap›s›, dil, din, ›rk gözetmeksizin sürdürdü¤ü varl›¤›, ülkemizi de kapsam›na alm›fl olabilir. Ancak; yap›sal kurgunun programlanmas› üst düzey bir yar›flma tak›m› kurarak caka satmak olmamal›d›r. Yurt d›fl›nda çal›flan vatandafllar›m›z›n çocuklar›, torunlar› ciddi anlamda gözetim alt›nda tutulmal›d›r. Gel sen, oyna milli tak›mda yerine, ben geliyorum, birlikte haz›rlanaca¤›z mant›k söylemi geçerli olmal›d›r. Avrupa'n›n bir çok ülkesinde toplumsal hareketin odak noktas› sporla ilgili binlerce Türk gencinin aras›ndan yaln›zca futbolcular› seçmek yerine, di¤er spor branfllar›nda onlarca Türk gençli¤inin varl›¤›ndan haberdar olmak gerekmez mi?. Türkiye son y›llarda yanl›fl kararlar vermekle ünlendi. Bu yads›namaz bir gerçektir. Spor olgusunun içsel programd›r›lmas› ise yok etmenin, ya da bu kulvara do¤ru yönelmenin izlerini tafl›yor. Yanl›fl kararlar sonucunda yanl›fla yönelmek, gelecekteki yanl›fllara da kucak açmakt›r...•

metingoren@butundunya.com.tr


BD EK‹M 2014

Özgür ve Özgün Yeni ö¤retim y›l› bafllad›. Ana babalar, ilkokul birinci s›n›f ö¤rencilerini hafta bafl›nda ö¤retmenlerine teslim etti. Yazan: ZEK‹ SARIHAN

imdi ikinci s›n›ftan on ikinci s›n›fa kadar milyonlarca ö¤rencimiz, hayata daha kaliteli birer insan olarak kat›labilmek için sevgili ö¤retmenlerine kavufltular. E¤itimimizin bin bir sorunu var. Hükümetlerin yapt›¤› kötü e¤itim programlar› ve yaratt›klar› kargafla olmasa bile artan nüfus, yeni teknoloji ve e¤itim usullerinin devreye girmesi, ço¤alan ve güncellenen bilgiler nedeniyle bu sorunlar az veya çok hep

olacak. Yeni ö¤retim y›l›nda meslektafllar›ma baflar›lar dilerken, onlar›n üstesinden gelebilecekleri bir konudan söz edece¤im. Bu, özgür ve özgün insan yetifltirme sorunudur.

Ezbercilikten Yarat›c›l›¤a E¤itim anlay›fl›m›z ezberci bir gelenekten geliyor. Ö¤retmenin ö¤rencilerde bir an önce ve e¤itimin her basama¤›nda yarat›c› düflünce ve davran›fl› gelifltirmesi gerekiyor. Ken53


BD EK‹M 2014

dilerine nas›l bir program dayat›l›rsa dayat›ls›n, her ö¤retmen kendi tutumu ile bunu baflarabilir. Hiçbir güç ona bu konuda müdahale edemez. Ö¤retmenli¤in bir bilgi aktar›c›l›k de¤il, kiflilik gelifltirme özelli¤i de buraya dayan›r. Bizim en çok minnet duydu¤umuz, unutamad›¤›m›z ö¤retmenler de bunlard›r. Onlar bizim yeteneklerimizi a盤a ç›karmaya çal›flm›fllar, ö¤rencilerine özgüven afl›lam›fllard›r.

“Benim Melek Annem” Ortaokul ö¤rencilerine Türkçe dersine girerken, s›n›flar›n birinde yapt›¤›m bir kompozisyon dersini hiç unutmuyorum. Ö¤rencilere “Annenizi anlatan bir yaz› yaz›n” dedim. Dersin sonunda k⤛tlar› toplad›¤›mda hemen bütün yaz›lar›n bafll›¤›n›n “Annem” oldu¤unu hayretle gördüm.

lacakt›? Bunun yerine her biri yaz›n›n içeri¤ine uygun onlarca, yüzlerce bafll›k bulunabilirdi. Birkaç örnek verdim: Benim Annem, Dünyan›n En ‹yi Kad›n›, Mahallenin Ayfle Ablas›, Melek Kad›n, Sevgili Anneci¤im… onra yaz›lar›n› yeni bir bafll›kla yeniden yazmalar›n› istedim. Böylece ilk yaz›lar›nda iflaretledi¤im hatalar› da düzelteceklerdi ve yaz›ya daha bir özgünlük kazand›racaklard›. ‹nan›n›z, nerdeyse s›n›ftaki ö¤renci yaz›s› kadar bafll›k ortaya ç›kt›. Hiçbiri art›k ilk kulland›klar› bafll›¤› ve benim örnek olarak verdiklerimi kullanmam›flt›. (Bir ö¤rencinin konuyu ö¤renip ö¤renmedi¤i, ilk s›navda de¤il, hatalar›n› gösterdikten sonra yap›lan ikinci s›navda anlafl›l›r.)

S

Bir burun hikayesi

Bu onlar›n de¤il, benim bir eksi¤imdi. Demek ki önceden bu konuya dikkatlerini çekmemiflim. Ertesi derste herkesin ka¤›d›n› kendisine verdim ve bu bafll›klardaki tekdüzeli¤e dikkat çektim. Böyle olmamal›yd›. Herkesin bafll›¤› farkl› olmal›yd›. Anneler yaln›zca “Annem” bafll›¤› ile mi anlat›54

Birkaç y›l önce bir kitap fuar›nda orta yafll› bir erkek bulundu¤um stantta yan›ma yaklaflt›, elimi öpmeye çal›flarak: ”Hocam,” dedi. ”Bilseniz ben size ne kadar çok fley borçluyum. Siz benim hayat›m› de¤ifltirdiniz?” ”Hayrola ben sana ne yapt›m ki?” dedim. “Siz,” dedi, ”Bize bir gün s›n›fta bir kompozisyon yazd›rd›n›z. Bir arkadafl›m›z› tahtaya dikerek ’Bu arkadafl›n›z› tasvir eden bir yaz› yaz›n.’ dediniz. Yazd›k. Ben ’Arkadafl›m›z›n yüzünün ortas›nda bir burnu var.’ diye bir cümle yazm›flt›m. Siz bu cümleyi


Ankara 50. Y›l Lisesi Orta K›s›m 2-C flubesinde May›s 1991'de çekilmifltir. Ö¤renciler bir aç›k oturumda farkl› görüfllerini dile getiriyorlar. be¤enmediniz. ’Nas›l bir burun, biraz ayr›nt› anlatmal›s›n. Bir gaga burun mu? Burun uzun mu, yass› m›? Rengi ne? Burun delikleri genifl mi, dar m›? Bunlar› ve baflka özelliklerini yazmal›s›n.’ dediniz. Ve burnu yeniden tasvir ettim. ‹flte bu olay benim hayat›m› de¤ifltirdi. Art›k ayr›nt›ya dikkat etmeliydim ve kendime özgü bir üslubum olmal›yd›. O tarihten sonra hiçbir burun art›k benim için yaln›z bir burun, hiçbir a¤›z benim için art›k yaln›zca a¤›z de¤il.” “fiimdi mesle¤in ne?” diye sordum. “Tiyatrocuyum.” dedi. Oyunlar› sahneye koyuyormufl. u karfl›laflma ‹zmir’de oldu. Hamit, bir süre sonra yeni bir oyununu Ankara’ya getirdi ve beni de oyunu izlemeye davet etti. Oyunun bafllamas›na on dakika kala, onu görmek ve hofl geldin demek için perdeyi aralay›p sessizce salona girdim. Sahnede oyunun son provalar›

B

“Burnu yeniden tasvir ettim. ‹flte bu olay benim hayat›m› de¤ifltirdi.” yap›l›yordu. Beni görünce heyecanland›. Sahneden indi ve boynuma sar›ld›. Sonra arkadafllar›na dönerek beni onlara takdim ederken onun hayat›nda önemli bir yere sahip oldu¤umu söyledi. “Bari flu burun hikâyesini de anlat!” dedim. Onlara da anlatt›. Oyuncular, yöneticilerine burnu ayr›nt›l› olarak anlatmas›n› ö¤reten Türkçe ö¤retmenini alk›fllad›lar! Hangi cumhurbaflkan›, hangi baflbakan, hangi Millî E¤itim Bakan›, bir ö¤retmeni ö¤rencilerinin annelerini anlatan bir yaz› için farkl› bafll›klar düflünmeleri konusunda onlar› özendirmesini önleyebilir? Buna hangi okul müdürünün gücü yeter? Ya da bir burnu herkesten farkl› tasvir etmeyi?.. • 55


Türk Dili Orhan Velidedeo¤lu

Mufl mu Hufl mu A¤ustos 2014 tarihli gazetelerde “Cumhurbaflkan› Erdo¤an’›n ilk 30 A¤ustos kutlamas›” ile ilgili haberler: “Erdo¤an, Cumhurbaflkanl›¤› Senfoni Orkestras› eflli¤inde sanatç› Yavuz Bingöl ve Özhan Eren ile ‘Yemen Türküsü’nü söyledi. Erdo¤an, türküde geçen ‘Buras› Mufltur’ sözünün do¤rusu ‘Buras› Hufltur’ diye düzeltti.” Cumhurbaflkan› Erdo¤an’›n 30 A¤ustos Zafer Bayram› dolay›s›yla Çankaya Köflkü’nde verdi¤i resepsiyondaki bu ilk icraat› (uygulamas›) do¤ru ama eksiktir: “Buras› Hufl’tur” de¤il, “Oras› Hufl’tur” olmal›yd›. Türküde sözü edilen Hufl, Yemen’ de Baflkent Sana ile Taiz flehirleri aras›ndaki da¤l›k yörede, üzerinde kale bulunan bir tepenin ad›d›r ve bu tepe çevresinde çok kanl› çat›flmalar olmufltur. Türkünün bu dörtlü¤ü flöyle düzeltilmeliydi: Oras› Hufl’tur / Yolu yokufltur / Giden gelmiyor / Acep ne ifltir!.. On y›l kadar önce, Yemen’de görev yapm›fl bir beyle tan›flm›fl ve ona Hufl kalesini görüp görmedi¤ini sormufltum.Yan›t› ilginçti: “Bilmez olur muyum; hatta kale-

31

56

nin arka yamac›nda, Anadolu’dan Yemen’e savaflmak için gelen askerlerimizden sa¤ kal›p da dönme olana¤› bulamayanlar›n evlenerek orada evbark kurup yerlefltikleri bir Türk köyü vard›r; dillerini unutmam›fllar, Türkçe konufluyorlard›...” demiflti. alka mal olmufl bir baflka deyiflimizin Halkbilimci bir akademisyen bayan›n kaleminden Cumhuriyet gazetesinde flöyle bir talihsizli¤e u¤ramas› da üzücüydü: fialvar› flaltak Osmanl› / Avrad› kaltak Osmanl› / Eken de yok, biçen de yok /Yiyende ortak Osmanl›... Oysa “avrad›” de¤il, “Eyeri kaltak Osmanl›” denmeliydi . At›n s›rt›na vurulan eyerin kaplamas› alt›ndaki tahta iskelete denir kaltak diye. Köylü, bir çul atar at›n s›rt›na, öyle biner; kaltakl› eyeri nereden bulacak. Üçüncü sat›r: “Eken de, biçen de...” derken “de” ler “dahi” anlam›nda de¤ildir; bitiflik yaz›lmal›yd›: Bu deyifl Azeri a¤z›nda “-ken”; ekerken, biçerken anlam›ndad›r. Herhalde uydurmak, araflt›rmaktan daha kolay geliyor... •

H

orhanvelidedeoglu@butundunya.com.tr


Sakl› Tarih Sinan Meydan

Türk bas›n›nda ilk kez

Atatürk’ün Mayaca-Türkçe Sözcük Analiz Çal›flmas› Atatürk, yeni Türkiye’yi tarihten ç›kartt›¤› derslerle biçimlendirmifltir. Türk’ün Osmanl› döneminde unutulmaya yüz tutan tarihini ve dilini yeniden aray›p bulmufl ve Türk ulus devletini, Türk tarihi ve Türk diliyle beslemifltir.

ürk Tarih Tezi ve Türk Dil Tezi’nin fikir babas› Atatürk’tür. Okudu¤u 5000’e yak›n kitab›n 1000’e yak›n› tarihle ve dille ilgilidir. Tarih ve dille ilgili düflüncelerini yazm›fl, dahas› dil çal›flmalar›na bizzat kat›l›p çok say›da sözcük türetmifltir. Yazd›¤› “Geometri Kitab›”nda Arapça, Farsça matematik terimlerine Türkçe karfl›l›klar bulmufltur. Atatürk, hiç abart›s›z ölünceye kadar okumufltur. Son okumalar› Mayalarla ilgilidir. Çok bilinmemesine ra¤men, Atatürk ömrünün son günlerinde Mayalarla Türkler aras›ndaki iliflkinin izlerini sürmüfltür. Atatürk’ün Mayalar konusunda okudu¤u kitaplar aras›nda M.Brasseur de Bourbourg’un “Maya Dili” adl› eseri çok önemlidir. Çünkü M. Brasseur,

T

57


BD EK‹M 2014

M. Brasseur de Bourbourg dünyadaki en önemli Maya uzmanlar›ndan biridir. 1845 y›l›nda Meksika’ ya yerleflip buradaki yerel a¤›zlar› ö¤renerek “Mayalar” ve “Mu” hakk›nda çok önemli araflt›rmalara imza atan Brasseur, hayat›n› Orta Amerika tarihine, felsefe ve din konular›na adam›fl bir bilim insan›d›r. Brasseur, Mayalar konusundaki ilk araflt›rmalar› gerçeklefltirmifl döneminin birkaç uzman›ndan biridir. Atatürk, Brasseur ’un “Maya Dili” adl› bu çok önemli kitab›n› sayfa kenarlar›na notlar alarak ve önemli gördü¤ü yerlerin alt›n› çizerek büyük bir dikkatle okumufl ve Maya diliyle Türkçe aras›ndaki benzerlikleri ortaya koymaya çal›flm›flt›r. “Maya Dili” adl› kitapta Atatürk’ün ilgisini çeken bölümlerden baz›lar› flunlard›r: tatürk, 124.sayfada geçen “Men” sözcü¤üyle ilgilenmifl, “Men” sözcü¤ünün anlat›ld›¤› paragraf›n

A 58

tamam›n› bir çizgiyle iflaretleyip, paragraf›n bafl›na “önemli” anlam›nda bir (X) iflareti koymufltur. “Men, Maya dilinde on ikinci günün ad› olan bu hiyeroglifin Troano metnindeki karfl›l›¤›d›r. Pio Perez’e göre men kelimesi, sanatç›, köylü anlam›na gelmektedir. Yucatan’›n eski dilbilimcilerine göre, kurmak, infla etmek, desteklemek, vs. anlam›na gelen bir fiildir. (…) Me-en veya Mehan o¤uldur, evlatt›r, yani evin kurucusu ve deste¤idir. (…)” Atatürk bu paragraf›n hemen yan›ndan bir ok iflareti ç›karak “Men, hal› demek” diye de bir not düflmüfltür. 131. sayfada geçen “U-ax-ac” sözcü¤ünün kökeni hakk›ndaki aç›klama da Atatürk’ün dikkatini çekmifltir. Brasseur’un Maya Dili adl› kitab›


BD EK‹M 2014

Atatürk’ün el yaz›s›yla not ald›¤› sayfalardan örnekler 59


Atatürk, Maya dilinin özelliklerinin k›saca özetlendi¤i bir paragraf› bafltan afla¤›ya bir çizgiyle iflaretlemifltir. Bu paragraf›n sonunda “Maya dilinin dünyadaki en eski ve en zengin dillerden biri oldu¤u” belirtilmektedir (s.111). tatürk’ün iflaretledi¤i baz› bölümlerden, onun Maya dilinin kaynaklar›na çok önem verdi¤i anlafl›lmaktad›r: “ABD’de Providence’da M. Brown’›n zengin kütüphanesinde Maya diliyle ilgili çok komple bir sözlük var. Bu sözlük Meksika’dan gelmifltir ve büyük ihtimalle Peder Antonio de Cludad Real’in eseridir. Arkadafl›m›z Dr. Brendt bir kopyas›n› ald› ve bir gün yay›nlayaca¤›n› ümit ediyoruz.” (s.›v) Atatürk, önemli bularak, bu bölümün alt›n› da boydan boya çizmifltir. Atatürk, “Maya Dili ‹le ‹lgili Temel Bilgiler” bafll›¤› alt›ndaki uzun bir paragrafta geçen baz› “Maya dillerinin” alt›n› çizmifltir. Atatürk’ün alt›n› çizdi¤i Maya dilleri flunlard›r: Mije dili, tzotzil ve tzendal dilleri,

A

60

mikstek, zapotek, wabi veya huabi, zoki, fliaponek, diria veya floroteka dilleri, tzendal veya tzeldal, flol, flanabal, zakloh-pakap, mame, lakandon, kifle, kakflikel, kakfli, florti, sinka ve papaluka dilleri… Atatürk, “Maya Dili” adl› kitapta en çok Maya sözcükleriyle ilgilenmifl, baz› Mayaca sözcüklerin Türkçe olabileceklerini düflünerek bu sözcüklerin alt›n› çizmifltir. Atatürk, “En Çok Kullan›lan Edatlar, ‹lgeçler ve Belirteçler” bafll›¤› alt›ndaki A, Ach, Achac, Ah, Ay, Amal, Ba, Baci, Bacilo, Bacito, Bacina, Bacix, Bak, Bal, Balili, Bal-u-chum, Bal-uil, Baluilal, Bal-ua, Banban, Bax, Laac, Layac, Lauac, Bahun, Bahunx, Ache, Ahal, Ah (Ünlem Ah!), Ilan, Ina, Inah, Intah, Luil, ‹x, Ya, Et, Yoklal, Lac, Abil, Habil, Acan, Acanac, Ahbulucbalam, Ahan, sözcüklerinin alt›n› çizmifltir (s.46-53, 66-69, 127-135). Atatürk’ün Mayaca-Türkçe Sözlü¤ü Atatürk, “Maya Dili” adl› kitab› okurken adeta bir dil bilimci gibi


BD EK‹M 2014

Türkçe kökenli oldu¤unu düflündü¤ü çok say›da Mayaca sözcü¤ün yan›na kendi buldu¤u Türkçe karfl›l›klar› yazm›flt›r. Bu flekilde 150’ye yak›n Mayaca sözcü¤e Türkçe karfl›l›k bulan Atatürk, bir anlamda Türkiye’deki ilk Mayaca-Türkçe sözlü¤ü haz›rlam›flt›r. ‹flte Atatürk’ün Mayaca-Türkçe sözcük analiz çal›flmas›: (Atatürk’ün buldu¤u karfl›l›klar kal›n harflerle yaz›lm›flt›r) 1. Ca: Ki. 2. Achak: Uflak. 3. Ahau: “Derebeyi, prens, kral, hükümdar” Aga 4. Ahau-cutz: “Hindi, tavus kuflu” Tavus Kuflu. 5. Ahcax: “Avrupa horozu” Carga, Kakafl 6. Am: “Beraber, hep, her yerde, ayn› zamanda” Hem. 7. Atan: “Efl” - Hatun 8. Baal: “Büyük ünlü, sayg›n, soylu” Beg 9. Baat: “Balta” Balta/ 10. Bal: “Bacanak, han›m›n erkek kardefli” Bald›z (Atatürk, bu sözcü¤ün sonuna, emin olmad›¤›n› ifade etmek için bir soru iflareti (?) koymufltur.) 11. Bey: “Böyle” Böyle 12. B››ç: “‹ncelterek a¤ac› ifllemek, yontmak” Biçmek 13. Bon: “Renk” Boya 14. Box: “Lekeleyen, boyayan” Boyamak 15. Bonl›z: “Renkle kapl›” Boyal› / 16. Buch: “Güve, yün yiyen böcek” Kuha (Atatürk bu sözcü¤ün S›rpça oldu¤unu belirtmifltir.) 17. Bul, Buluc, Buth: “Bo¤ulmufl, Bo¤ulmak suya gömülmüfl” 18. Cahal: “Kalmak, bir yerde oturmak” Kalmak 19. Can: “Bilgelik, bilgi, güç, söylev, Kanun kural, ilke, örnek” (…) 23. Chak: “Çok, kuvvetli, tamamen,

bütünüyle” Çok 24. Chacal: “K›rm›z›, k›z›l, pas rengi, Çakal bir küçük pars cinsi” 25. Ch›cpahal, Ch›ctahal: S›ras›yla Ç›kmak “ço¤altmak, ç›kmak” (…) 30. Chucum: “Kabu¤u dilde burukluk Zakkum b›rakan bir a¤aç” 31. Ch›c: “Çakmak” Çakmak (Hemen alt›na da Çivi ‹çin diye yazm›flt›r). 32. Chol: “Bükmek” Çolak 33. C›l›ch: “Sayg›n, kutsal” K›l›ç 34. Cobal: “Soy, aile, asalet flart›” Kabile 35. Coche: “Seyahat taht›revan›” Çoçi (Atatürk, bu sözcü¤ün yan›na Macarca Araba notunu düflmüfltür.) 36. Coch›ch: “Kufl gagas›” Gaga 37. Coloxche: “Kufllar›n tahta kafesi” Koloçka (Bundan emin olamayarak sözcü¤ün sonuna bir soru iflareti koymufltur.) 38. Com: “Kap, kazan, her türlü derin tabak” Çömlek 39. Cuch: “Yük” Göç 40. Cutz: “Kanatl› av hayvan›” Kufl (…) 42. Ek: “Etin ya¤›” Ya¤ 43. Ekbalam: “Pars” Ekbalam 44. En: “S›fatlar› oluflturmaya yarayan ve Ben-im bazen tamlayan son ek” 45. Et: “Benzeyen fley, eflit” Efl 46. Hatal: “Tahta, bir a¤ac›n, inceltilmifl Hat›l kesilmifl parças›” 47. Hop: “Kafl›k, kepçe, kevgir” Hopçe: A¤aç kepçe 48. Hul: “Varmak, gelmek” Ulaflmak 49. Hunabku: “Eski Mayalar›n Allah bafl tanr›s›n›n ad› olan” 50. Icnal: “Beraber, onun eflli¤inde” ‹le 51. Ix: “‹drar” ‹fl: Çifl 52. Kaax: “A¤açl› orman, çal›l›k, koruluk” Kayafl 53. Kak: “Atefl, yanmak” Akmak 54. Kaxnak: “Kuflak” Kuflak (…) 69. Otoch: “Ev, konut” Ota¤ 61


BD EK‹M 2014

70. Otz›l: “Yoksul, zavall›, fakir,” Yoksul 71. Ot: “Yap›lmakta olan yol” Ot (Yan›na da Macarca Yol yazm›flt›r.) 72. Ox. “Üç” Üç (…) 74. Pachal: “Geride kalan” Pafla 75. Pal: “Çocuk, genç” Bala 76. Pan: “Kazmak, sürmek” Sa-pan 77. Papic: “Çok ac› bir biber türü” Paprika 78. Pek. “Köpek” Kö-pek 79. Pel: “Klitoris” Mih-bel 80. Peten-‹tza: “Maya flehri” Chechen ‹tza; Peken-‹tza (…) 115.Ul:“Gelen, gelmifl, varm›fl” Ulaflmak 116. Uluum›l -Cutz: “Kümes hayvanlar› diyar›” Kufl 117.Uooh: “Okumufl, ak›ll›” Oku’nun asl› (Ancak sözcü¤ün sonuna bir soru iflareti koymufltur.) 118. Ut: “Yol, aç›k saha” Ut:Utza: (“Macarcada yol demektir” diye de eklemifltir.) 119. Uuc: “Kenar, bir kumafl k›vr›m›, ordu birli¤i” Uc 120. Uxmal: “Meksika bölgesinde eski bir flehir ad›.” Üç (Atatürk -Ux’un alt›na“Yani Üç” diye yazm›flt›r.) (…) 130.Yucatan: “En önemli Maya merkezlerinden birinin ad›.” Bu sözcü¤ün ne anlama geldi¤ini anlatan paragraftaki “Su topra¤›na ba¤l›” cümlesinin alt›n› çizen

Atatürk, buradan bir ok ç›kartarak, Yukatan’›n Anlam› diye yazm›flt›r.

Atatürk’ün, M.Brasseur de Bourbourg’un “Maya Dili” adl› kitab›n› okurken bir dil bilimci titizli¤inde çal›flarak 150’ye yak›n Mayaca sözcü¤ün Türkçe olabilece¤ini gösteren bu bilimsel çal›flmas› Türkiye’de Mayaca- Türkçe dil benzerli¤i alan›ndaki ilk çal›flmad›r. Bu bak›mdan çok önemlidir. H.G.Wels’in “Cihan Tarihi’nin Umumi Hatlar›” adl› kitab›n› okurken: “Ortak dil ortak bir kökeni kan›tlam›yorsa, en az›ndan ortak bir geçmifli gösterir.” cümlesinin alt›n› önemli bularak çizen Atatürk’ün, Mayaca ve Türkçe aras›ndaki bu dil benzerli¤inden yola ç›karak en az›ndan iki toplumun ortak bir geçmifle, tarihsel yak›nl›¤a sahip oldu¤unu düflündü¤ü söylenebilir. Nitekim bu konuda araflt›rmalar yapmas› için emekli büyükelçi Tahsin Bey’i Meksika’ya gönderip araflt›rmalar yapt›rm›flt›r. • sinanmeydan@butundunya.com.tr (Bu konularda bkz. Sinan Meydan, Atatürk ve Kay›p K›ta Mu (2 cilt) ‹nk›lap Kitabevi, ‹stanbul, 2005-2008, Ayr›ca. ‹smail Do¤an, Mayalar ve Türklük, Ankara, Ahmet Yesevi Üniversitesi Yay›nlar›, 2007, s. 151-194.)

“Milliyetin çok belirgin niteliklerinden biri de dildir. Türk milletindenim diyen insan, her fleyden evvel ve mutlaka Türkçe konuflmal›d›r. Türkçe konuflmayan bir insan Türk kültürüne, toplulu¤una ba¤l›l›¤›n› iddia ederse buna inanmak do¤ru olmaz.” M. Kemal Atatürk


Büyük Yap›tlar›m›z Konur Ertop

Ispartal›

Hakk› Köyünü Ulusalc› Bir Ayd›n›n Yüz Y›l Önceki Gözlemleri:

Anlat›yor ¤larc›zade Ispartal› Mustafa Hakk›, do¤du¤u kentte vergi memurlu¤u, Menafi Sand›¤›’nda (Ziraat Bankas›) saymanl›k, müdürlük, müfettifllik yapt›. Frans›zcadan çevirileri, fliirleri yay›nlan›yordu. Mehmetçik Gece Nöbetinde fliiri, s›n›rda nöbet bekleyen Mehmetçi¤in köyüne olan sevgisini dile getirir: Bu gecenin nefesinde çok hofl kokan bir fley var; Koku de¤il… bizim köyün yaylas›n›n havas›! Uzaklarda bo¤uk Ulusalc› ayd›n›n, bo¤uk bir hicranl› ses Köyümden bafla¤lar; l›kl› yaz›lar›, Yad ses de¤il… bizim ba¤›n fliirindeki gibi, kumrusunun sedas›! duyarl›k doludur. Ulusalc› ayd›n›n, günümüzden yüz y›l önce kendi köyünü anlatt›¤›, Köyümden bafll›kl› yaz›lar›, fliirindeki gibi, duyarl›k doludur. Ancak yaz›lar›nda ac› gerçekler de dile gelir,

A

63


BD EK‹M 2014

sert elefltiriler s›ralan›r. akk› Bey, ‹stanbul’a gelerek Hukuk Fakültesi’ni bitirdi. Ö¤retmenlik, avukatl›k yapt›. 2. Meflrutiyet’te iki dönem milletvekilli¤i görevinde bulundu. Banka müfettifli olarak fiam’da iken orada görevli olarak bulunan Mehmet Âkif (Ersoy) ile yak›n dost olmufltu. Görüflmeleri ‹stanbul’da da yo¤un biçimde sürdü. Ona, zaman zaman elefltiriler yöneltiyordu. Bir gün flöyle dedi: “Ben flu köylü adam, bu yafl›mda Frans›zca ö¤reniyorum. Boilleau’dan çeviriler yap›yorum. Sen kalkm›fl (Muallim) Naci’nin arkas›ndan kofluyorsun. Bu dönemde, bu gazeller ay›pt›r. Sen bu flairli¤i b›rak da önce bir dil ö¤ren. Ondan sonra flair mi ola-

H

Ispartal› Hakk› Bey Türkçenin ar›laflmas›, zenginleflmesi için emek verdi. E¤itim Bakanl›¤›’na konuyla ilgili ayr›nt›l› raporlar sundu.

64

caks›n, bilgin mi, seninle oturur karar veririz.” Âkif o gün pek k›zd›¤› bu uyar›ya hak verdi. Frans›zcay› eksiksiz ö¤rendi, fliirde izledi¤i yolu yenilefltirdi… Ispartal› Hakk›, “Dilimizin aç›k, sade, güzel bir bilim dili olabilecek biçimde genifl ve uygarl›¤a elveriflli bir duruma gelmesine çal›flmak, yaz›m kurallar›n› ona göre incelemek” amac›n› tafl›yan “Türk Derne¤i”nin kurucular›ndand›. Türkçenin ar›laflmas›, zenginleflmesi için emek verdi. E¤itim Bakanl›¤›’na konuyla ilgili ayr›nt›l› raporlar sundu. Lise ö¤retmenlerine yönelik “Osmanl›can›n ö¤retimi” konferans›nda, konuflma diliyle yaz› ve bilim dili aras›ndaki aç›kl›¤› elefltirmiflti: “Sözcükler bizim de¤il, söyleyifl biçimi bizim de¤il. Kurallar bizim de¤il, yaz› bizim de¤il.” Ö¤rencilerin s›n›flar› ilerledikçe karfl›lar›na y›¤›lan yabanc› sözcüklerden yak›n›yordu: “Zavall› çocuk bak›yor ki ‘yer, gök’ her fley de¤iflmifl. ‘Yer’in ad› ‘arz’ olmufl. ‘Günefl’ demiyorlar, ‘hurflit’ diyorlar, ‘afitap’ diyorlar. ‘Ay’ demiyorlar, ‘kamer’ diyorlar, ‘mah’ diyorlar. ‘At’ diye tan›d›¤› hayvana on befl ad takm›fllar; ‘feres, esb, rahfl, semend, rehvan, flebdiz, yekran, tevsen, sütûr, kümeyt, ethem’ diyorlar. ‘Deniz’ diye bildi¤i fley ‘bahr, derya, yem, lücce, kulzüm, muhit’ ve daha birçok fley olmufl. Bir fleye yaln›z bir ad yeterken böyle birçok ad tak›lmas›na bir türlü akl› ermiyor.” Ispartal› Hakk›, gençli¤inde


BD EK‹M 2014

görevle Isparta’da köylere gidip gelirken gezip dolaflt›¤› yerlerle ilgili dörtlükler yazar, bunlardan baz›lar› köy odalar›na as›l›rd›. Dar›yeri köyü ile ilgili dörtlü¤ü flöyleydi: Bu mihmanhaneyi flenlikli et, mamur k›l yârab Müferrih k›l, müflerref k›l, beladan dûr k›l yârab Gelenler yer içer, rahat eder, memnun giderler hep Bu dâr›n hanedan›n daima mesrur k›l yârab (Bu konukevine flenlik ver, bay›nd›r k›l Tanr›m. / Ferah k›l, onurland›r, beladan uzak tut Tanr›m./ Gelenler yer içer, rahat eder, memnun giderler hep. / Bu evin sahiplerini her zaman memnun et Tanr›m.) stanbul’a yerlefltikten sonra geride b›rakt›¤› bu çevreden kopmad›. Yeniden gidip gördü¤ü bu yerlerle ilgili bir yaz› dizisi kaleme alarak Türk Yurdu dergisinde yay›nlad›. Dergide bu yaz›lar, okurlara flöyle sunulmufltu: “ ‘Köyümden Geliyorum’ Anadolu’nun baz› yaralar›n› gösteriyor. Anadolu’muzu düflünmeye yöneltiyor. Bunlar, ayn› zamanda sade, pürüzsüz ve temiz bir Türkçe ile yaz›lm›fl edebiyat yap›tlar›ndand›r. Umar›z ki okurlar›m›z ‘Köyümden Geliyorum’u okurken hem düflünüp yararlanacak, hem edebiyat tad› alacaklard›r.” Ispartal› Hakk›, yaz›lar›na bafllarken, o dönemde yürürlükte olan Osmanl› anayasas›nda, baflkent ‹stanbul’ un öteki kentlerden hiçbir üstünlü¤ü, ayr›cal›¤› bulunmad›¤›n›n belirtilme-

Ispartal› Hakk› Bey’in Türk Dil Kurumu taraf›ndan yay›mlanan Köyümden Geliyorum adl› kitab›

Ispartal› Hakk› Baflkent ‹stanbuldakilerin köyü, köylüyü unuttuklar›n›, kendilerini besleyen köylünün aç m› tok mu oldu¤unu düflünmediklerini söyler. sine karfl›l›k, gerçekte taflra kentlerinin alabildi¤ine geri kald›¤›na dikkati çekmektedir. Baflkenttekilerin köyü, köylüyü unuttuklar›n›, kendilerini besleyen köylünün aç m› tok mu oldu¤unu düflünmediklerini söyler. Yap›t›n› flöyle tan›t›r: “Bunda çok edebiyat yok, sanat, yok, özenti 65


BD EK‹M 2014

yok. Bunu yazan edip (edebiyatç›) de¤il, tabip (hekim) de¤il, hasta. Bu yaz›lan k›na de¤il yak›… Gül de¤il, da¤ (yara)… Ezgi de¤il, inilti. Bu bir dilekçe, ancak kiflisel de¤il, ulusal. Resmî de¤il, pulu yok, damgas› var. Hükümete de¤il ulusa sunuluyor.” az› dizisinde Nazfa (Nazife) gelinle ilgili olarak anlat›lan yoksulluk, sevgi, özveri öyküsü ürperticidir. Genç kad›n, pazara getirdi¤i iki kilo üzümü satm›fl, köyüne dönmektedir. Isparta milletvekili, gördüklerini aktar›r: “Ayaklar› potinli de¤il, çar›kl› de¤il, ç›plak... Ayaklar› alt›nda serilen hal› de¤il, keçe de¤il, toprak. Öyle bir toprak ki geçenlerin ayaklar›yla dö¤üle dö¤üle k›na olmufl. Ancak aya¤a yak›lan k›na de¤il, aya¤› yakan

Y

k›na… Gül renginde k›na de¤il, kil ve kül renginde k›na. K›z›l ve ruhlu k›na de¤il, soluk, hasta, ölü k›na…” Genç kad›n yapt›¤› al›flveriflten yak›nm›flt›r: “fiimdi y›llar kötü oldu efendi! Yerlerden bereket kalkt›, Allah yarl›gas›n (affetsin) bizi!..” Efli askerde olan, kayn› Çanakkale’de flehit düflen Nazife’nin anlatt›klar› flafl›rt›c›d›r: Kazand›¤› birkaç kuruflla, pazardan dönerken tuz, “benim k›z” dedi¤i Ayifl (Ayfle) için biraz basma, leblebi, incik-boncuk alm›flt›r. Kendi çocu¤u olmad›¤› için kocas›n› “kör k›z”la evlendirmifltir. Ayfle onun k›z›d›r. Ama Nazife’ye ana, kör k›za abla demektedir. Nazife onsuz duramaz: “Da¤a gitse, tarlaya gitse, harmana gitse, flehre gitse kula¤›na birisi f›s›ldar… Kar›, durma, eve kofl, der. Kör k›z kör de¤il mi ya? Görmez de belki bir fley olur!..” Hakk› Bey, ayr›l›rken Nazife’ye biraz para uzat›r: “Ald›, kör k›za götüreyim, dedi. Kör k›z okur efendi… Sana, senin ölmüfllerine sabah akflam tebarek okusun. Diflimi s›kt›m, dilimi tuttum.

Yaz› dizisinde Nazfa (Nazife) gelinle ilgili olarak anlat›lan yoksulluk, sevgi, özveri öyküsü ürperticidir. 66


BD EK‹M 2014

Yarabbi, sen sab›rlar ba¤›flla bana, diyordum. Kalkt›k. Ayr›ld›k. U¤urlar olsun… Art›k gidiyoruz. Biz Karaa¤aç’a do¤ru… O köyüne do¤ru. Biz araba içinde gölgede rahat… O aç›kta günefl alt›nda, yayak ve yal›nayak…” Ispartal› Hakk›’n›n anlatt›¤› köylerde bilgisizlik, e¤itimsizlik yüzünden yaflam, yanl›fll›klar, tehlikelerle doludur: “Ba¤bozumu günlerinde ba¤ aralar› çok çok kalabal›kt›r. Dolu, bofl küfeli hayvanlar gider gelir. Hayvan› olmayanlar, hayvan ve kirac› aray›p k›vran›r. Büyük çocuklar silah atar, barut patlat›r. fiurada hayvan ürker, yük devrilir. Burada bofl küfelerde mini miniler ba¤r›fl›r. Ötede çocuklar, silah tutmay›, silah atmay› ö¤renip barutla oynarken kaza ç›kar›r. Hayhuy her yan› doldurur. Ba¤bozumu olmufltur ki bir semtte dört çocuk birden yaralanm›flt›r. Biri o anda, ikisi birer gün sonra ölmüfltür, biri de sakat kalm›flt›r.”

Köylerde alabildi¤ine geçim s›k›nt›s› vard›r. Yaflam›, do¤a da olumsuz etkiler: “K›fl olur ki yollar› kar kapat›r, köylüler yerlerinde kapan›r. Ne yerler, ne içerler? Onu kimseler bilmez. Bir ihtiyar bana bu köyler için: Üç ay tok, dokuz ay aç, demiflti.” imselerin u¤ramad›¤›, yaln›zca uzaktaki Dar›yeri köyü de¤il, bütün köyler böyledir: “Köylü bu çetinlik içinde çal›flacak, yaflayacak, borç ödeyecek, devlete vergi verecek, orduya asker yetifltirecek, kenti ve ülkeyi besleyecek ve yaflayacak. Yafla, kahraman köylü.” Ispartal› Hakk›, Enstitü ç›k›fll› gerçekçi-toplumcu köy yazarlar›ndan elli y›l, günümüzden yüz y›l önce yazd› “Köyümden” bafll›kl› yaz›lar›n›. Anlatt›¤› köyde elbette de¤iflmeler oldu. Onun yurt sevgisi, duyarl›¤›, gözlem gücü ise etkileyicili¤ini sürdürmekte… •

K

konurertop@butundunya.com.tr

HAKLILIK ÖLÇÜSÜ

XIV. Louis, bir gün nedimelerinden biriyle satranç oynuyordu. Oyun nedeniyle bir anlaflmazl›k ç›kt›. Oyunu seyredenlerin derin bir sessizlik içinde beklefltikleri s›rada, içeriye Kont Grammont girdi. Kral durumu anlatarak, Kont'tan hakemlik etmesini istedi. Kont hemen hükmünü verdi: “Haflmetmeap, siz haks›z olmal›s›n›z.” Kral, biraz flaflk›n ba¤›rd›: “Durumu daha ö¤renmeden beni nas›l haks›z ç›kar›yorsun?” Kont gayet kibarca cevab›n› verdi: “Majesteleri, birazc›k hakl› olsalard›, oyunu seyreden bu asil kifliler, hiç suskun kal›rlar m›yd›? Sizin, lehinizde konuflmak için âdeta birbirleriyle yar›flmazlar m›yd›?” 67


BD EK‹M 2014

Görme engelli sporcumuz Necdet Turhan’›n "5 K›tada 5 Maraton-5 Zirve" projesi tamamlanmak üzere:

5 4

Maraton Da¤

68

Bütün Dünya YAZI ‹fiLER‹

957 y›l›nda Bal›kesir'de do¤an görme engelli Necdet Turhan çok istedi¤i üniversite ö¤renimine Orta Do¤u Teknik Üniversitesi (ODTÜ) Kamu Yönetimi bölümünü kazanarak bafllad›. Üniversitenin Da¤c›l›k ve K›fl Sporlar› Kolu'nda spor bilgisini gelifltirdi. Da¤c›l›¤›n yan›nda bedensel geliflimi için atletizm sporuna da yönelen Necdet Turhan 2000 y›l›nda Avrasya, 2002 y›l›nda New York maratonuna kat›ld›. Daha sonraki y›llarda Atina Klasik Maratonu, Japonya Körler Dünya Maratonu, ve Luxor Maratonu'na kat›lan ve A¤r› Da¤›'na t›rmanan ilk "görme engelli" sporcumuzdur. ‹lk söyleflimize 2007 y›l› A¤ustos say›m›zda yer verdi¤imiz Necdet Turhan'la "5 K›tada 5 Maraton-5 Zirve" projesinin dördüncü etkinli¤i olan Sherman t›rman›fl› öncesinde konufltuk. "‹nsan isterse tüm engelleri azim ve istekle aflar" diyen sporcumuzun güncel durumunu anlatan söylefliyi Bütün Dünya okurlar› için yay›ml›yoruz.

1


S

“Say›n Necdet Turhan Bütün Dünya dergimizin 2007 y›l› A¤ustos say›s›nda size yer verdi¤imiz günlerde ”Befl K›tada Befl MaratonBefl Zirve” projenizin A¤r› Da¤› t›rman›fl›n› yapm›fl, maratonlar bölümünü tamamlamaya çal›fl›yordunuz. Gördü¤ümüz kadar›yla k›talara, da¤lara meydan okumay› sürdürüyorsunuz. K›sa bir süre önce de ABD’nin Colorado Eyaleti’nde 4280 m. Sherman Zirvesi’ne t›rman›fl yapt›n›z. Befl K›ta projenizin güncel etkinli¤i olan Sherman t›rman›fl›n› konuflmadan önce sizi bir kez daha tan›yabilir miyiz? Örne¤in spor yaflam›n›z nas›l bafllad›?” “Spora fieref Ö¤rencisi Statüsü ile 1994 y›l›nda mezun oldu¤um Orta Do¤u Teknik Üniversitesi’nde (ODTÜ) bafllad›m. ODTÜ'yü 1989 y›l›nda kazanm›flt›m. Da¤lara do¤aya olan tutkum beni üniversite’nin Da¤c›l›k Kolu’na tafl›d›.

BD EK‹M 2014

“Gözleri hiç görmeyen bir kiflinin da¤c›l›k koluna gitmesi nas›l bir fley?” “Tabii s›ra d›fl› bir fley. Ancak Ben da¤lar› seviyor ve oralarda olmak istiyordum. Öncesinde Bursa Uluda¤’ da geçirdi¤im y›llar beni tekrar da¤lara yönlendiren bir motivasyondu. Da¤c›l›k yapma iste¤im ilk kez benim gibi bir görme engelli ile karfl›laflan da¤c›l›k kolundaki arkadafllar›n kafalar›nda kayg›lar›n oluflmas›na yol açm›flt›. Buna ra¤men süreç her fleyi çözümledi. Arkadafllar beni tan›d›lar, performans›m›, irade ve azmimi gördüler. Temel da¤c›l›k e¤itimlerimi ald›m. Da¤da yürüme tarz›m olan çan sesini takip tekni¤imi buldum ve her etkinlikte bir parça daha gelifltirdim bu tekni¤i. Kapasiteme uygun tarzda kaya t›rman›fl e¤itimlerimi ald›m. Ve nihayetinde iki üç y›ll›k bir sürede görme engelli bir t›rman›c› olarak performans›m ortaya ç›kt›. ODTÜ Da¤c›l›k Kolu'nun onur üyesiydim

ODTÜ’lü ekip arkadafllar› ile. (Soldan) Do¤an Çömez, Nevzat Öntafl, Necdet Turhan, Hakan ‹nano¤lu, ‹lker Tünay

69


BD EK‹M 2014

“Befl K›ta” projem için 5 k›tada 5 maraton koflmaya ve 5 de t›rman›fl yapmaya karar verdim. fiu ana de¤in 5 maraton ve 4 de da¤ tamamlad›m. art›k. Ankara Hüseyingazi’de, Alada¤lar Cimbar Vadisi’nde kaya çal›flmalar›m oldu. Bey Da¤lar›’nda, A¤r› Da¤›’nda, Erciyes Da¤›'nda ilk t›rman›fllar›m› yapt›m. “Koflmaya da da¤c›l›k performans›n›z› art›rmak için ODTÜ'de bafllad›¤›n›z› biliyoruz. ‹lk kat›ld›¤›n›z yar›fl da 2000 y›l›nda Avrasya Maratonu oluyor.” “Evet Avrasya Maratonu’nun 15. km bölümüne kat›l›p koflan ilk görme engelli atlet oldum. Zaten ODTÜ’de bafllayan da¤c›l›k yaflam›m nedeniyle uzun süredir kofluyordum. Bu yüzden çok zor olmad› Avrasya’da koflmak. Sonras›nda 2002 y›l›nda kat›l›p tam maraton olarak yani 42 km kofltu¤um ilk maraton olan New York Maratonu var. Bu maraton ”Befl K›tada Befl Maraton-Befl Zirve” projemin oluflmas›na yol açt›. Türkiye Görme Özürlüler Spor Federasyonu taraf›ndan gönderildim ABD’ye. Daha sonra 2005 y›l›nda yine Türkiye Görme Engelliler Spor Federasyonu taraf›ndan Japonya Dünya Körler Maratonu’ 70

na gönderildim. Türkiye’yi yurt d›fl›nda temsil eden ilk görme engelli atlet olma onurunu bana veren New York Maratonu’nda ilk kez 42 km kofluyordum, baflard›m da... Bu baflar› bende büyük mutluluk yaratt›. Bu mutluluk ve çoflku ile Türkiye’ye döndü¤ümde ”Befl K›ta” projemi kurgulayarak befl k›tada befl maraton koflmaya ve befl de t›rman›fl yapmaya karar verdim. fiu ana de¤in de befl maraton ve dört de da¤ tamamlad›m.

“Da¤lar deyince, 5895 m yükseltisi ile t›rmand›¤›n›z da¤lar›n en büyü¤ü olan Afrika’n›n çat›s› Klimanjaroya ç›kmak nas›l bir duygu?” “Evet, Klimanjaro 5895 m yüksekli¤i ile benim flu ana de¤in ulaflt›¤›m en yüksek rak›m. Befl K›ta projem kapsam›nda ulaflt›¤›m di¤er yükseltiler; A¤r› 5137 m Mont Blanc


Necdet Turhan, ABD Colorado’da Sherman Da¤› zirvesinde arkadafllar›yla. 3500 m. K›sa bir süre önce ABD Colorado’da t›rmand›¤›m Sherman Da¤› 4280 m, Klimanjaro’da Zirve panosu önünde pankartlar›m›z› açmak ve fotograf çektirmek oldukça güzel bir duyguydu. Zirve'ye yerel rehberlerimiz Ernest ve David ve ODTÜ Da¤c›l›k Kolu antrenörü arkadafl›m Nevzat Öntafl ile ulaflt›k. Bu vesileyle Onlara teflekkürlerimi gönderiyorum. Klimanjaro Zirvesi'nde açt›¤›m›z pankartlardan birinde 'Da¤a göz de¤il yürek t›rman›r.' yaz›yordu. Ayn› pankart› ABD Sherman Zirvesi’nde de açt›k. Di¤er pankart ise; 'Yaflam› sevmek için yürek, baflarmak için emek gerek' fleklindeydi... Bu sloganlar benim yaflama, da¤lara ve kendime bak›fl›m› yans›t›yorlar. Gözlerim görmüyor ama da¤lara yüre¤imle bak›yorum der gibi. Yaflam› yürekten sev ve emek ver, baflar›rs›n der gibi… “Befl K›ta Projenizin dördüncü

Di¤er mutlulu¤um; ‹zmir’de faaliyet gösteren Türkiye Görme Özürlüler Kitapl›¤› yarar›na ba¤›fl toplam›fl olmak. da¤ etab› olan Sherman t›rman›fl› konusunda neler söylersiniz?” “Sherman t›rman›fl› benim için hayli önemliydi. Mali destek bulamad›¤›m için 2002 Y›l›nda New York Maratonu’nu koflarak bafllatt›¤›m ”Befl K›tada Befl Maraton -Befl Zirve” projemin da¤lar serisindeki 4. etab› epeydir gerçeklefltiremiyordum. Bu anlamda ABD’de yaflayan Türklerin oluflturdu¤u Bridge to Turkey Grubu’ nun deste¤i ile 4. t›rman›fl› yapm›fl olmak beni mutlu etti. 71


BD EK‹M 2014

Di¤er mutlulu¤um; t›rman›fl› ayn› zamanda ‹zmir’de faaliyetlerini sürdüren Türkiye Görme Özürlüler Kitapl›¤› yarar›na yapm›fl, görme engellilerin kabartma kitap okuyabilme olanaklar›n› art›rmak için ba¤›fl toplam›fl olmak. Bu durum etkinli¤i daha da anlaml› hale getiriyordu. 19 Temmuz 2014 sabah› ulaflt›¤›m›z 4280 m Sherman Zirvesi’nde 'Da¤a göz de¤il yürek t›rman›r' 'Görme engelliler için bir mum da siz yak›n' pankartlar›yla birlikte TÜRGÖK kurucusu de¤erli büyü¤üm Gültekin Yazgan’›n an›s›na

“Sherman t›rman›fl›nda zorluk yaflad›n›z m›?” “Zirve yak›nlar›ndaki kayal›k bölge daha riskliydi. Hemen önümde yürüyen ODTÜ Da¤c›l›k Kolu antrenörü Nevzat Öntafl ile kayal›k bölgede daha dikkatli davrand›k. Beni düflündüren as›l zorluk; Türkiye ile 9 saatlik zaman fark› olan Colorado’da dört bin metre üzerine t›rmanmakt›. Bafl a¤r›s› bile yaflamadan 4280 metreye ulaflt›m. Bu baflar› sonras›nda ekip olarak kendimizi ödüllendirdik. Denver'in 220 km güney bat›s›ndaki

Sherman Da¤› baflar›s›ndan sonra ekip olarak Buena Vista’daki Arkansas Nehri’nde 25 km rafting yaparak kendimizi ödüllendirdik.

haz›rlan›lm›fl portresini, ODTÜ flamas›n› ve Türk bayra¤›n› açt›k. Bunlar Benim ve ekip arkadafllar›m için onur verici. T›rman›fl ekibimiz; Do¤an Çömez, Nevzat Öntafl, Hakan ‹nano¤lu ve ‹lker Tünay’dan olufluyordu. Ekip arkadafllar›ma, Bridge to Turkey Grubuna ve ABD’de t›rman›fl yapma talebimi Bridge to Turkey’e ileten Turgut Keskin’e can› gönülden teflekkür etmek isterim. 72

Buena Vista’ya gidip Arkansas Nehri’nde 25 km rafting yapt›k. “Son olarak ne söylemek istersiniz?” “Bir fleyleri baflarmak için engelli olmak sorun de¤il. Zira imkanlar aleminde yafl›yoruz. Bundan sonraki dile¤im; sponsor bulabilmek ve Befl K›ta etkinli¤imin son etab› Avustralya t›rman›fl›n› yapabilmek.• www.necdetturhan.com


Evrensel Bak›fl Aç›s› Gürbüz Evren

‹slam’daki ‹badetlerin Kayna¤› ve Sabiîler Bütün Dünya’da daha önce yay›mlanan “‹slam’da Do¤ru Bilinen Yanl›fllar” bafll›kl› yaz›lar›mda, dinler aras›ndaki iliflkilere de de¤inmifltim. öz konusu yaz›lar›m›n birinde ise Yahudiler ile Müslümanlar›n, ibadet alan›ndaki benzerliklerini s›ralam›flt›m. Bu yaz›da ise benzerlikler konusuna bir baflka dini ele alarak devam edece¤im. ‹slam dininin kutsal kitab› Kur’an’› Kerim’de, baflta Musevilik ve Hristiyanl›k olmak üzeri di¤er tek tanr›l› dinler de konu edilir. Kur’an’da ad› geçen tek tanr›l› dinler aras›nda Sa-

S

biîlik de vard›r. Sabiîlerden, Hac suresinin 17. Ayetinin yan› s›ra Bakara Suresi 62. Ayetinde ve Maide Suresi' nin 69. Ayetinde bahsedilmektedir. Ancak söz konusu ayetlerde ad› geçen Sabiîler için çok de¤iflik bilgiler ve de¤erlendirmeler vard›r. Araplar aras›nda Sabiîler, atalar›n›n dininden ayr›lm›fl kifliler için kullan›lm›fl bir kelimedir. Öyle ki, Hazreti Muhammet ve ilk Müslümanlar için 73


BD EK‹M 2014

Sabiî dini takipçileri Dicle nehrinde vaftiz omak için haz›rlan›yor. (Irak) de Sabiî denilmifltir. Sabiî Arapça’da bir dinden ç›k›p di¤erine girenleri tan›mlamak için kullan›l›rken, Yahudi dilinde ise y›ld›z anlam›na gelen Saba’ dan türedi¤i de söylenmektedir. Adlar›n›, ‹dris peygamberin torunu Sabi’ den ald›¤› belirtilen Sabiîleri Yahudilere, Hristiyanlara, Zerdüfltlere, Yezitlere benzetenler oldu¤u gibi putperest olarak görenler de vard›r. Sabiîli¤in, Musevilik ile Hristiyanl›k kar›fl›m› bir din oldu¤u da iddia edilmektedir. Atalar›n›n putlara tapmas›ndan hofllanmayan, kendilerine daha ak›lc› bir inanç yöntem arayan bir k›s›m Arap kabilelerin tek tanr›l› dine yönelip, önce Hazreti ‹brahim’in dini üzerinden ibadet etmeleri üzerine Sabiîli¤in ç›kt›¤› da söylenir. Sabiîlerin dini uygulamalar›na bak›ld›¤›nda Hristiyanl›k ve Musevilik ile benzerlikler gösterdi¤i anlafl›lacakt›r. As›l büyük benzerliklerin ise ‹slam dinindeki uygulamalar ile oldu¤u görülecektir. Müslümanlardaki genel anlay›fl, 74

dindeki baflta tap›nma yani ibadet flekilleri olmak üzere birçok âdetin ‹slamiyet’le birlikte bafllad›¤› yönündedir. Sabiîleri önemli k›lan ise Müslümanlar›n ibadet flekillerini ‹slam dininden önce uygulam›fl olmalar›d›r. ‹slamiyetin yay›ld›¤› ilk y›llarda, Mezopotamya ve Anadolu’nun do¤u kesimlerinde yaflayan Sabiîler, özellikle Roma ve ard›ndan Bizans’›n etkili oldu¤u bölgelerde, Hristiyanlardan daha büyük bir nüfusa sahipti. üslümanlar, Abbasi Halifesi Memnu döneminde, 830’lu y›llarda Sabiîlerle Urfa civar›nda karfl›laflt›klar›nda, ‹slam’a kaynakl›k eden ibadet tarzlar› ve Kur’an’da adlar› oldu¤u için onlar› k›l›çtan geçirmemifltir. Tam tersine Hristiyan ve Yahudilere yapt›klar› gibi, haraç alarak, inançlar›n› sürdürmelerine müsaade etmifllerdir. Sabiîlik kökeni Sümerlere kadar inen bir dindir. Sabiîler, ilk tek tanr›l› din olarak bilinen Günefl kültünden gelmektedirler. Tanr› olarak ise ›fl›¤›n kayna¤› Günefl’i görmektedirler.

M


BD EK‹M 2014

Günefl baflta olmak üzere 7 y›ld›za taparlar. Sabiîler için ikinci önemli y›ld›z, Günefl’in diflisi olarak tan›mlad›klar› Ay’d›r. Ondan sonra da, Mars, Jüpiter ve Satürn gelmektedir. fiit ve ‹dris peygamberlere de inanmakla birlikte son peygamber olarak ise Hazreti Yahya’y› görmektedirler. ‹nand›klar› 3 kutsal kitap ise “Ginza”, “Draflia Yahya” ve “Qolasta”d›r. Günümüzde Irak’›n baz› bölgelerinde yaflayan ve say›lar› 80 bin civar›nda olan Sabiîlerin bir k›sm›, Günefl kültüne inand›klar› yönündeki bilgileri reddetmektedir. Sabiîlerin 2 kolu oldu¤u da söylenir. Buna göre Halife Memun’un karfl›laflt›¤› topluluk Harran Sabiîleridir. Di¤er kol ise El Cezire’deki YahudiHristiyan kar›fl›m› uygulamalar› olan Sabiîlerdir. Bunlar Mandeller olarak da adland›r›lmaktad›r. Harran’daki Sabiî bilgin Kurra, dininin önde gelenleriyle, uygulamalar ve inanç flekli konusunda yapt›¤› tart›flmalar›n yan› s›ra getirdi¤i de¤ifliklik önerileri nedeniyle çok dikkat çekti¤i için bölgeden kovuldu. Bunun üzerine Ba¤dat’a yerleflen Kurra, burada Sabiîli¤in baflka bir ak›m›n› oluflturdu. Harran’daki Saabilik ise 11. Yüzy›l›n ortalar›nda çöktü.

tutma gelmektedir. Sabiîler, yirmi dokuz gün tuttuklar› orucun ard›ndan 2 gün bayram yaparlar. Ayr›ca her namaz öncesi abdest alma ve boy abdesti de yine Sabiîlerin uygulamalar› aras›ndad›r. Namazlar› flekil olarak Müslümanlar›n namaz›ndan farkl›d›r. K›bleleri kuzeye do¤ru oldu¤u için oraya dönerek bafllar›n› e¤meden dua ederler. Difli koyun kesmez, koç kurban ederler. Dikkat edilirse sayd›¤›m›z tap›nma biçimlerinden 3’ü ‹slam’›n 5 flart› aras›ndad›r. Sabiîler, Günefl kültündeki tapt›klar› yedi 7 y›ld›z›n her biri için günde 7 kez namaz k›larlar. ‹slam’da ise bilindi¤i üzere günde 5 vakit namaz k›l›n›r. Saabiler ayr›ca ay göründü¤ünde bafllay›p, sonraki ay›n bafl›nda da

Sabiîler Günefl baflta olmak üzere 7 y›ld›za taparlar.

slam dinindeki birçok söylem ve tap›nma biçiminin kayna¤›n›n Sabiîlik oldu¤unu söylemifltik. Bunlar›n bafl›nda, kutsal yerleri ziyaret yani hac, namaz k›lma, kurban kesme, oruç

75


BD EK‹M 2014

farkl›l›klarla Sabiîlikte vard›r. Öldükten sonra günah iflleyenlerin cezaland›r›laca¤›, sevap iflleyenlerin de ödüllendirilece¤i belirtilir. Bunu ölçmek için de bir terazi vard›r. Ölümle birlikte bedenden ayr›lan ruh, söz konusu terazide tart›l›r. Günahkârlar cezalar›n› çekmek üzere dünyaya dönerken, sevab› çok olanlar ise ›fl›klar âlemi ad› verilen cennete yükselirler. alan söylemenin, küfür etmenin, zina yapman›n büyük günah say›ld›¤› Sabiîlikte, yeme¤e bafllan›rken besmele çekilir, bitirilirken de flükredilir. Sabiîler’in dinlerindeki önemli gezegenler için düzenledi¤i ayinler, daha sonra Latin kökenli dillerde kullan›lan gün isimlerine kaynakl›k etmifltir. Pazar için Günefl Günü Sunday, Pazartesi için Ay Günü Monday, Cumartesi için Satürn Günü Saturday denilmifltir. Bu ilginç, ama kamuoyu taraf›ndan çok fazla tan›nmayan, Irak’ta katliamlar yapan terör örgütü Ifi‹D’in sald›r›lar› sonucu gündeme gelen Saabiler ile ilgili bilgileri bir baflka yaz›da paylaflmaya devam edece¤im. •

Y

Sabiî lerin bir kolu olan Mandellere ait bir ibadet mekân› bitirmeleri, Müslümanlar ile oruç ibadeti konusundaki benzerli¤i göstermesi bak›m›ndan önemlidir. Sabiîlikte, ‹slam dini ile baz› farkl›l›klar gösterse de, k›yamete inan›l-

Dikkat edilirse Sabiîlerin tap›nma biçimlerinden 3’ü ‹slam’›n 5 flart› aras›ndad›r. maktad›r. Dünyan›n sonunu getirecek kötü olaylar sonucu her fleyin alt üst olaca¤› ve k›yametin kopaca¤› söylense de, sonunda t›pk› Hristiyanlarda ve baz› di¤er dinlerdeki gibi bir kurtar›c›n›n gelece¤ine de inan›lmaktad›r. Cennet ve cehennem de, yine baz› 76

gurbuzevren@butundunya.com.tr

Bilelim ki milli benli¤ini bilmeyen milletler baflka milletlere yem olurlar. M. Kemal Atatürk


BD EK‹M 2014

Onların

Yaşamlarından

Dersler

Dünyada 7,5 milyar, Türkiye’de ise sadece 75 milyon insan yafl›yor. Yani insanl›¤›n sadece %1’iyiz. Daha kötüsü, % 48’imiz ilkokul mezunuyuz ve ülkenin e¤itim ortalamas› yaln›zca üç y›l!

D

ünyadaki her yüz insandan sadece biri Türkçe düflünüyor. ‹ngilizce gibi yayg›n bir dili kullananlar üç milyardan fazla insan›n ortak ak›l havuzuna eriflebiliyorlar. Bilmeyenler ise bu bilgi hazinelerinden habersizce yafl›yor. Neler kaç›rd›¤›m›z› bile bilmiyoruz! Sonuçta dilimizin s›n›r› dünyam›z› s›n›rl›yor. Bu sebeplerle, insanl›¤›n ortak hayat bilgisinin 77


BD EK‹M 2014

sistematik olarak incelenerek bir araya getirilmesi gerekti¤ini düflündüm. Hayat derslerinin ‘maden’ oldu¤u beyinlere entelektüel sondaj yapt›k! Bu kitapta insanl›¤›n ortak ak›l okyanusundan Türkiye’nin “milli” kültür havuzuna bilgi aktar›m› amaçland›¤›ndan, Türk büyüklerine de¤il, dünya büyüklerine odaklan›lm›flt›r.” Giriflindeki bu sözlerle amac›n› aç›klad›¤› “Hayat Bilgesi-fiu Hayat› Nas›l Yaflamal›?” adl› kitab›n› Mümin Sekman, “baflkalar›n›n hayatlar›ndan ve hatalar›ndan ö¤renme kitab›” olarak betimliyor. Okudu¤u seçme kitaplar›n özetlerini ç›kararak bunlar›, “kal›n kitap okuyabilecek denli zaman› olmayan” dostlar›na gönderen ve dostlar› aras›nda bu nedenle “kitap kurdu” takma ad›yla an›lan Halit Y›ld›r›m, Steve Jobs’tan Bernard Shaw’a de¤in, çok iyi bildi¤imizi sand›¤›m›z ünlü 25 kifliden 16’s›n›n yaflam öykülerinden derledi¤i “yaflam dersleri”ni flimdi de Bütün Dünya okuru dostlar›yla paylafl›yor. *** Derleyen: HAL‹T YILDIRIM

A

udrey Hepburn’ün ölümünden sonra onun hayat felsefesi dostlar› taraf›ndan flu sözlerle özetlenmifltir: E¤er güzel gözlerin olsun istiyorsan, insanlara iyilikle bak. E¤er saçlar›n güzel olsun istiyorsan, b›rak çocuklar ellerini geçirsin saçlar›ndan. ‹nce bir bedense istedi¤in, ekme¤ini açlarla bölüfl. Ve güzel dudaklara sahip olmak için, sadece güzel sözler söyle…

Audrey Hepburn 78

Woody Allen Ve sonra da… Woody Allen’in, “Hayat› yaflaman›n ideal s›ras› nas›ld›r?” diye sorulan soruya verdi¤i ilginç yan›t›yla paylafl›ma bafllamak istiyorum: “Bir daha dünyaya gelirsem, hayat› sondan bafla do¤ru yaflamak istiyorum! Hayata ölümle bafll›yorsunuz ve onu aradan ç›kar›yorsunuz. Daha sonra gözlerinizi yafll›lar evinde aç›yorsunuz ve her geçen gün kendinizi daha sa¤l›kl› hissediyorsunuz. Çok sa¤l›kl› oldu¤unuz için yafll›lar sizi


BD EK‹M 2014

yafll›lar evinden at›yorlar. Emeklilik maafl›n›z› toplamaya bafll›yorsunuz. Çal›flmaya bafllad›¤›n›z ilk gün, size alt›n bir saat hediye ediliyor. 40 sene kadar çal›fl›yorsunuz ve emeklili¤inizin tad›n› ç›karabilecek kadar gençlefliyorsunuz. Alkol içiyor, partiliyor, önünüze gelenle yat›yorsunuz. Art›k lise y›llar› için haz›rs›n›z. Daha sonra ilkokula gidiyor, çocuk oluyor, oyun oynuyorsunuz. Hiçbir sorumlulu¤unuz yok. Do¤ana kadar olan süreyi bebek olarak geçiriyorsunuz. Daha sonra hayat›n›z›n son 9 ay›n› lüks bir spa’da geçiriyorsunuz. Merkezi ›s›tma sistemi, oda servisi, her gün büyüyen bir oda… Ve bir orgazmla hayat›n›z sona eriyor!”

Ö

zlü sözler havai fiflekler gibidir, çarp›c›l›klar›yla gözünüzü kamaflt›r›rlar, ama onlarla uzun süre yolunuzu bulamazs›n›z. Modüler düflünceler ise, el feneri ya da sokak lambas› gibidir, hayat›n ara sokaklar›n›, az bilinen bölgelerini gezerken yolunuz ayd›nlan›r. Araya entelektüel damak tad› vermesi için birkaç özdeyifl de ekledik, ama bu özdeyifller ana yemek de¤il garnitür… Kitaptaki modüler düflünceleri, IKEA mobilyalar› gibi hayal edebilirsiniz. Size verilen bu fikir bloklar›ndan, bütüncül bir düflünce sistemi oluflturmaya çal›flmal›s›n›z. Teknoloji bu kadar ilerlerken insanl›k neden geriliyor? Günümüz dünyas›n›n sorunu flu; modas› geçmifl lokomotifleri ve dinamolar› atabiliyoruz da, eskimifl önyarg›lar›, eskimifl gelenekleri, eskimifl dinsel ve siyasal

Özlü sözler havai fiflekler gibidir, çarp›c›l›klar›yla gözünüzü kamaflt›r›rlar, ama onlarla uzun süre yolunuzu bulamazs›n›z. yasalar› b›rakam›yoruz. dalet ve merhamet görecelidir. ‹nsan›n, kaplan öldürmesine spor, kaplan›n insan öldürmesine vahflet/canavarl›k diyoruz! Suç ile adalet aras›ndaki ay›r›m da bundan baflka bir fley de¤ildir… ‹nsanlar adaletle de¤il, yasayla ya da inand›rmayla yönetiliyor. Ben bir eflk›yay›m, zenginleri soyarak geçiniyorum. Ben de bir centilmenim, yoksullar› soyarak geçiniyorum. Farkl› ve “yabani” fikirlere aç›k olmak, özgür ve özgünbir flekilde düflünebilmek cesaret ister. Oysa ço¤u insan kültürel olarak korkakt›r, sadece kendini onaylamak için okur. William James’in dedi¤i gibi, “Ço¤u insan›n düflünmekten anlad›¤› fley, önyarg›lar›n› yeniden düzenlemektir.” Sadece kendi kanaatlerini onaylama peflindeki “kapal› ak›ll›lar” dan de¤il, aç›k ve genifl beyinlilerden olman›z› isteriz. Ak›l kal›plar›n›z›n ötesine geçmeye çal›fl›n… Baflar›l› olmaya çal›flmak m›, de¤erli olmaya çal›flmak m›? Baflar›l›

A

79


BD EK‹M 2014

derlerdi.” ‹nsanlar ne istediklerini, ancak onlara gösterdi¤in zaman bilir. Bu yüzden pazar araflt›rmalar›na asla güvenmem. Bizim iflimiz, henüz sayfada olmayan fleyleri okumakt›r.

William James olmaya çal›flmay›n, de¤erli olmaya çal›fl›n. Baflar›l› insan, çevresine verdiklerinden fazlas›n› al›r; de¤erli insan ise ald›klar›ndan fazlas›n› verir. ‹nsan›n gerçek de¤eri, ald›klar›yla de¤il verdikleriyle ölçülür. Baflar›l› olmaya çal›flmaktansa de¤erli olmaya çal›fl›n. nsanlara istediklerini mi vermeliyiz, olmas› gerekeni mi? Baz› insanlar, “Müflteriye istedikleri fleyi verin,” diyorlar. Benim yaklafl›m›m bu de¤il. Bizim iflimiz müflterilerin ne isteyeceklerini onlardan önce bulmak! H. Ford flöyle bir söz söylemiflti: “Müflterilere ne istediklerini sorsayd›m, ‘daha h›zl› giden bir at’

İ

Henry Ford 80

elecekte olaca¤›n›z yer için, bugünkü faydalar›n›zdan feragat etmeyi bilin. Çin’de her sene üç milyon kadar bilgisayar sat›lmas›na ra¤men yaz›l›ma para ödenmiyor. Ama bir gün yaz›l›m sat›n almaya bafllayacaklar. E¤er illa bir fley çalacaklarsa, benim ürünümü çals›nlar! Bir flekilde ba¤›ml›l›klar› oluflur. Biz de ileride bu ba¤›ml›l›¤› bir flekilde paraya döndürmenin yolunu buluruz. Wall Street, Rolls Royce’a binen insanlar›n, metroyu kullanan insanlardan tavsiye ald›¤› tek yerdir! Ne kadar yetenekli olursan›z olun… Ne kadar çal›fl›rsan›z çal›fl›n… Hayatta baz› fleyler zaman al›r. Dokuz adet “bir ayl›k hamile kad›ndan” bir bebek elde edemezsiniz! Aptall›k ve dâhilik aras›ndaki fark; dâhili¤in s›n›rlar›n›n olmas›d›r! Hayatta iki fley sonsuzdur: ‹nsano¤lunun aptall›¤› ve evren. Fakat ben, ikincisinden o kadar emin de¤ilim! Baflar›s›zlar, neden hep baflar›s›z kalmaya devam ediyor? Delilik, ayn› fleyi tekrar tekrar yap›p, farkl› sonuç beklemektir… Sorunlar, onlar› yaratanlar›n mant›¤›yla çözülemez. En zor iflleri vermek için en tembel insan› seçerim. Çünkü o ifli yapman›n kolay bir yolunu mutlaka buluyorlar! •

G


fiimdiki Zaman Can Pulak

Çin’deki ‹lk Turizm fiehri nca yolu göze al›p Çin’e gittik ama, bizdeki seçimler ve sonras›ndaki geliflmeler, bu ülkeyle ilgili gözlemlerimizi ikinci plana att›. Türkiye’de siyaset daha fazla kar›flmadan, elimdeki Çin notlar›n› özetlemem gerek. Yeni Cumhurbaflkan›, yeni Baflbakan, kabinede revizyon, muhalefetteki çatlaklar filan derken, Çin’e s›ra gelmeyebilir. ‹mkân› olanlar mutlaka Çin’e gitsinler ve bir ülkenin 30 y›lda tepeden t›rna¤a nas›l de¤iflti¤ini, geliflti¤ini, zenginleflti¤ini görsünler. Türk Hava Yollar› hergün Pekin ve fianghay’a uçuyor. Yaklafl›k 9-10 saatlik çok rahat bir uçuflla gidiliyor Çin’e. 2000 liraya gidip dönmek mümkün. Elbette çok daha ucuz imkanlar da var. Örne¤in Çin Hava Yollar› devaml› kampanyalar yap›p, ücreti 14001500 liraya kadar da düflürüyor. Pekin, fianghay ve Guanzhou ile ilgili çok fleyler yaz›ld›, çizildi. Ayr›ca Çin’le ilgili bilgilere, internet de dahil olmak üzere çok kanaldan kolayca ulafl›labilir. Ama hayaller ötesi iki yeni turizm flehirleri var ki bunlar› anlatmadan geçemeyece¤im. Biri Tayvan adas›n›n karfl›s›ndaki Xiamen

O

(okunuflu fiamen), di¤eri ise Güney Çin denizindeki tropik Hainan adas›nda bulunan Sanya flehri. Buraya Çin’in Antalya’s› yada Çin’in Havaii’si de diyebiliriz. Bizim turizmcilerin gidip görmesi laz›m. Hayallerimizin bile yetiflemeyece¤i mükemmel turizm kentleri. fiamen’in nüfusu 4 milyon civar›nda, Sanya ise 2 milyona yaklafl›yor. amen’de bizim bo¤az köprüsü gibi en az 5 köprü var. Altgeçitler, üstgeçitler, hayveyler ve skayveyler harika. Çok düzenli ve planl› bir flehir. Bir planlama merkezi var ki, dünyada efli yok denebilir. Kentin geliflimini, yaflam›n› filmlerle, canl› ve ›fl›kl› maketlerle gösteriyorlar. Hayran olmamak mümkün de¤il. Bu merkezden habersiz kufl bile uçamaz. Öylesine bir yap› ve yaflam disiplini kurmufllar. Oteller befl de¤il enaz 10 y›ld›zl›k. Bir müflterinin rahat etmesi için ne mümkünse yapm›fllar, herfley elektronik, her fleyi aynan›n üzerinde gezdirdi¤iniz parma¤›n›zla ayarl›yorsunuz. fiehrin peyzaj› dünyaya nam salm›fl. Her yer çiçek, her yerde palmiye,

81


Sanya flehrinden bir görünüfl hurma ve Hindistan cevizi a¤açlar›… ‹ki büyük botanik parklar› var. Bu parklardan birinde, pek çok ülkenin bitki, çiçek ve a¤açlar› sergilenmifl. Bir tek Türkiye’nin yok. Yetkililerle görüfltük, Mu¤la’da Çin, fiamen’de ise Türk yeflil dünyas› yarat›lacak. Biz onlara bitki, çiçek ve a¤açlar›m›z› yollayaca¤›z, onlar da bize… ropik bölge oldu¤u için nem ve ya¤›fl fazla... Bu yüzden her yer yemyeflil. Sanya ise daha da farkl›, 10 ay denize girip, bütün y›l golf oynan›yor. Bizim Belek gibi bir proje yapm›fllar. Birkaç sahalar›, etraf›nda da harika otelleri var. Tatil köylerini de yabana atmamak laz›m. Herfley dahil sistemi Çin’e henüz gelmemifl. Bu yüzden oteller iyi çal›fl›yor, iyi de para kazan›yorlar. Öyle 30-40 dolara kal›nacak oda, pansiyon ve apart yok. Devlet, turizmi inan›lmaz ölçülerde destekliyor. Bedava toprak, s›f›r faizle kredi, ücretsiz elektrik ve su veriyor. Dünyan›n en büyük otel zincirleri koflarak geliyorlar, dev ve modern tesisler, fabrikalar kuruyorlar. Gerek fiamen’de ve gerekse Sanya’da gökdelenler, kentlerin görünümünü New-

T

82

york’a çevirmifl. Yabanc› sermayeyi el üstünde tutuyorlar. Çin’in komünizmi gitmifl, yerini ak›lc› bir liberal ekonomi alm›fl. fiöyle bir düflündüm, yat›r›mc›lara çektirdi¤imiz çilelere bak›yorum da, biz Çin’den daha komünistiz galiba. Türkiye hâlâ golfün zararlar›n› tart›fladursun, Çin golf tesislerinin say›s›n› artt›rmak için ç›rp›n›yor. Onlar›n da, bizim de iklimimiz çok müsait. Ak›lc› politikalarla, her iki ülkede de bütün y›l golf oynanabilir. Para golfte art›k, zengin turist golfe merakl›… Sanya’da yat liman›n› da ziyaret ettik. Müthifl bir proje yapm›fllar. Liman›n bir yan›n› yatlara, di¤er bölümünü büyük yolcu gemilerine ay›rm›fllar. Gemiler gelip gidiyor ama, fazla yatlar› olmad›¤› için yat liman› bölümü, flimdilik pek ifl yapm›yor gibi. ‹çinde bizim Kumkap›’daki eski takalara, çektirmelere benzeyen tekneler var. Yurda dönüflümde Sinan Özer gibi baflar›l› tekne yap›mc›lar›na haber verdim, durumu anlatt›m.Gidip oralardaki bot-showlara kat›lmalar›n› istedim. Bizimkiler bir giderse, çok ifl yaparlar ve büyük paralar kazan›rlar.• (Sürecek) canpulak@butundunya.com.tr


Tarihten Damlalar Mümtaz ‹dil

‹ktidars›z General: 2 GEORGES BOULANGER 27 Ocak mücadelesinde Clemenceau, dostu ve sad›k bir yak›n› olarak senelerce korudu¤u Boulanger’nin karfl›s›na ç›k›yordu. Birkaç uyan›k devlet adm›n›n teflviki ile Cumhuriyetçiler, bir disiplin karar› alm›fllard›.

D

arbeci Boulanger’yi hesaba katmaks›z›n, tek bir aday göstereceklerdi. Bu aday, tam istedikleri gibi, ifllerine gelecek kadar donuk, silik, kiflili¤i olmayan biriydi ‹smi bile kiflilikten yoksundu.. Jacques diye bir isim... Yani herhangi bir isim. Soyad›n› kullanmaya bile gerek duymad›klar› bir isim... Mevcut rejim taraftarlar› ve radikaller de ayn› aday› desteklemek karar›ndayd›lar. Baflbakan Floquet “iflte aday Jacques bu destekler sonucu seçilecek,” diye durumu aç›klamaya 83


BD EK‹M 2014

çal›fl›yordu. 27 Ocak seçimlerinin çok hareketli ve beklenmedik olaylar do¤urabilecek bir siyasi dönüm noktas› olaca¤› flimdiden belliydi. aris, tarihi 27 Ocak günü sabah›n erken saatlerinden itibaren taflk›nl›¤a varabilecek bir heyecan içindeydi. Her an çat›flmaya haz›r bir kalabal›k bulvarlar›, meydanlar› doldurmufltu. Halk, ayaküstü uydurulmufl bir marflla, cumhuriyetçilerin talihsiz aday› ile alay ediyordu: “Ah! Ne kötü! ‹nsan›n isminin Jacques olmas› dayan›l›r gibi de¤il!” Buna karfl›l›k Boulanger’nin resmi her yanda p›r›l p›r›l parl›yor, sokaklarda kap›fl kap›fl sat›l›yordu.

P

Gelen ilk seçim sonuçlar› umulan›n çok üstündeydi. Boulanger, tek kelimeyle tam bir zafer kazan›yordu. General Sudes, k›l›c›n›n Boulanger’nin emrinde oldu¤unu aç›klam›flt›. Deroulede taraftarlar›n› Paris’in birçok bölgesine destek için göndermiflti. Duvarlar afifllerden geçilmiyordu. Çaresiz kalan Boulanger ancak yirmi bin afifl bast›rabilmifl, buna karfl›l›k kayna¤› belli olmayan kitlelerce desteklenen hükümet aday› Jacques’in üç milyon84

dan fazla afifli bas›lm›flt›. Herkes Boulanger’in kesin zaferini bekliyordu. Hükümet tedirgindi ve askerler herhangi bir müdahale için haz›r bekliyordu. Ama askerlerin de hükümeti dinledi¤i pek söylenemezdi. Hemen hepsinin cüzdan›nda Boulanger’in üniformal› bir resmi bulunuyordu. Deoulede, seçim akflam› saat yedi sular›nda arkadafllar›n› yeme¤e davet etmiflti. Rochefort da Kont Dillon ile baflbafla yeme¤i tercih etmiflti. Her iki tarafa da ayn› mesafede durmaya çal›fl›yoru. Gelen ilk seçim sonuçlar› umulan›n çok üstündeydi. Boulanger, tek kelimeyle tam bir zafer kazan›yordu. Boulanger taraftarlar› perencerelerden, sokaktaki halka sonuçlar› hayk›rarak büyük flamata yap›yordu. Gece saat on olmufltu. Bulvarlarda heyecan son haddindeydi. Öyle ki, ana caddelerde yürümek olanaks›z hale gelmiflti. Boulanger’nin arkadafllar›yla birlikte toplant›da bulundu¤u Durand lokantas›n›n önünde hareketsiz, heyecandan sarhofl olmufl bir kalabal›k, ilerleyen saate ra¤men hâlâ sab›rla bekliyor, ba¤›r›yor, hayk›r›yor, sar›l›p öpüflüyordu. aat on bire do¤ru Durand kalabal›¤›n birden yüklenerek kap›s›n›, çerçeveleri indirmesinden korkarak demir kepenkleri kapamak zorunda kalm›flt›. Deroulede, uzam›fl sakal›, yorgun yüzüyle kalabal›¤a seslenerek da¤›lmalar›n› istemiflti, ama halk inatla bekliyor ve “Balkona, balkona!” diye ba¤›r›yordu. Boulanger’den baflka kim olsa balkona ç›kar ve bir konuflma yapard›.

S


BD EK‹M 2014

Ama Boulanger yerinden bile k›p›rdamad›. Bu bir tiyatro sahnesi de¤ildi! Ama kalabal›k hâlâ bekliyor ve flimdi de biraz öfkeyle hayk›r›yordu: “Generali bekliyoruz. Nerede Boulanger, neyi bekliyor?” rdunun ço¤unlu¤u ve cumhuriyet hükümetinin muhaf›z alaylar› gibi, polis de Boulanger taraftar›yd›. Paris emniyet teflkilat› o rarihi 27 Ocak günü Boulanger ve taraftarlar›ndan gelebilecek herhangi bir harekete karfl› hiçbir önlem almam›flt›. Kalabal›k aras›nda tek bir polis bile yoktu. O s›rada Savunma Bakan› olan Freycinet flöyle diyordu: “E¤er Boulanger, sokaklar› dolduran o kalabal›kla Elysee üzerine yürüseydi, onu durdurabileek, felaketleri önleyebilecek hiç bir güç yoktu.” 27 Ocak sabah› Baflbakan Floquet kendi zaferinden emindi, ama gece saat on bir oldu¤unda iflin hiç de bekledi¤i gibi olmad›¤›n› gördü, umudu kalmam›flt›. Baflbakanl›kta herkes suskundu. Adalet Bakanl›¤›nda Clemenceau, on sekiz y›l önce askeri mahkemelerce mahkûm edilmifl bir eski milletvekiline soruyordu: “Siz askeri mahkemeleri ve sonra hapishaneleri bilirsiniz. Anlat›n bana. Oralarda hayat nas›ld›r?” Gece yar›s› olmufltu. Durand’›n kahvesindeki büyük salonda Boulanger ayaktayd›. Dillon arkas›nda, yak›n dostlar› etra›f›n› sarm›flt›. Deroulede konufluyordu: “Generalim, flu kalabal›¤a bak›n›z. Her an sizinle birlikte yürümeye haz›r! Bir iflaret veriniz, yeter! Befl yüz bin kifli, evet tam befl

O

yüz bin kifli sizin emrinzi bekliyor. Polis emrinizde! Ordu emrinizde ve Avrupa ayaklar›n›z›n alt›nda!” adam Bonnemais heyecan içindeydi. General onun kendisini endifleyle bekledi¤i salona geçti. Y›llar sonra ihtilalciler, genç kad›n›n sevgilisini sonu belirsiz ve tehlikeli bir maceraya at›lmaktan al›koydu¤una inanm›flt›. Nitekim olaylar bir süre sonra beklenmedik yönde geliflince, hepsi bu konuyu itiraf edecekti. Sabah›n biri olmufltu. Boulanger müthifl yorgundu. Bütün her fleyi unutmak ve oradan bir an önce uzaklaflmak istiyordu. “Herhalde sabaha kadar burada ayaküstünde bekleyecek de¤ilim. Çok yorgunum. Eve gidip yatmak istiyorum,” diye isyan etti. Bu sözler Boulanger olay›n›n özeti say›l›d›. Kap›ya ç›kt›¤›nda halk bir anda çevresini sard› ve omuzlar›n-

M

Charles Floquet 85


sa¤c›lar›n oyunun yan› s›ra hükümetin kukla aday› Jacques’in oylar›n›n, sosyalistlerin oylar›n›n ve radikallerin oylar›n›n yar›s›n› kazam›flt›. Paris’in tüm banliyölerinde zafer Boulanger’ nindi. Ama Boulanger büyük hareketlerin adam› olmad›¤›n› k›sa sürede gösterdi, zira seçimi kazand›¤› gün bir hükümet darbesiyle karfl›laflaca¤›n› hiç düflünmemifl, bu konuda da hiçbir haz›rl›k yapmam›flt›.

Georges Boulanger da arabas›na kadar tafl›m›flt›. Arabac› atlar› kamç›lad›, ama kalabal›k araban›n hareket etmesine izin vermiyordu. Hep bir a¤›zdan, “Saraya, saraya!” diye ba¤›r›yorlard›.

B

efl yüz bin kifli tek bir a¤›zdan ayn› anda heyecan›n› ifade ediyordu. Ama Boulanger konuflmuyordu. Konuflmayacakt›. Elleriyle “hay›r” iflareti yap›yordu, o kadar. Bir ara f›rsat›n› bulan atl› araba kalabal›¤› yar›p generali kalabal›ktan kopard›. Ayn› anda Deroulede de arabaya atlamay› baflarm›flt›. Yol boyunca da generali ikna etmeye, iktidar› ele geçirmeye raz› etmeye çal›flt›, ama bofluna çabayd›. Sabah›n ikisi oldu¤unda kesin sonuç aç›kland›. Boulanger efli görülmemifl bir zafer kazanm›flt›. Boulanger, say›lan 444 bin 546 oyun 250 binini kazanarak en yak›n rakibine 83 Georges Boulanger bin oy fark atm›flt›. Boulanger afl›r› 86

Ocak’ta bütün Fransa Paris seçimlerinin sonucunu ö¤renmiflti. Paris millet ad›na generali halk oyuna sunmufl ve yine millet ad›na ona oy vermiflti. Ama tarihi geleneklere uyarak baflkent bu kez bütün memlekete el koymuyor, Paris’e hakim olmay› reddediyordu. General, seçimin ertesi günü Figaro gazetesine flu beyanat› vermiflti: “Ald›¤›m oylar›n büyük anlam›n› araflt›rmak istemiyorum. Ben milliyetçi parti taraf›ndan aday gösterildim. Bu partinin aday› olarak da oylar›n ço¤unlu¤unu almaya muvaffak oldum. Bu parti hudutlar› son derece genifl, kap›lar› -sa¤da veya solda, sa¤c› veya solcuherkese aç›k bir oluflumdur. Bunun için benim de bu partinin aday› olarak her cepheden oy almam çok normaldir. ‹flte benim bildi¤im ve bilmek istedi¤im de yaln›zca budur!” As›l tehlikeli olan da partinin bu kal›ps›z, hudutsuz flekli, doktrinden ve ciddi bir anayap›dan yoksun düzensizli¤iydi... Bu derme çatma yap›, kuruldu¤u kadar h›zl› ve kolay y›k›lmaya haz›rd›. •

28

mumtazidil@butundunya.com.tr


Neler Olmuyor ki Dünyada Sezin San Sungunay

Ebola Virüsüne Büyülü Afl›

1

haberlerinde yer verince, halk tuzlu su ile banyo yapmaya bafllad›. Bunun üzerine Nijerya hükümeti bir aç›klama yaparak, bu “büyülü afl›”n›n ebola için tedavi olmad›¤› konusunda halk› uyard›.

2

Giyilebilir Teknoloji

Tarihin ilk giyilebilir bilgisayar›n›n 300 y›l önce üretildi¤i ortaya ç›kt›. Qing Hanedan›na mensup Çinli bir

Nijerya’da geleneksel Igara Kral›, Ebola virüsünden korunmak için ‘büyülü bir afl›’ önerdi. Bat› Afrika’da h›zla yay›lan ve henüz bir tedavisi bulunmayan ebola salg›n›na karfl›, geleneksel kral “Virüsten korunmak için tuzlu su ile banyo yap›n” dedi. Yaln›z banyo, gece saat 04.00’dan önce ve sabun kullanmadan sadece tuzlu su ile yap›lacakt›. Yerel radyolar ve televizyon kanallar› bu ça¤r›ya 87


BD EK‹M 2014

tüccar›n giydi¤i antik yüzük, üzerindeki abaküs sayesinde, ilk ak›ll› giysi s›fat›n›n sahibi oldu. 12 mm boya ve 7 mm ene sahip olan abaküs, her birinde yedi küçük boncuk bulunan, yedi adet çubu¤a sahip. O dönemde, minyatür abaküs sayesinde, tüccarlar hesaplar›n› h›zl› ve hatas›z bir biçimde yapabiliyormufl.

4

Ölümcül Bakteriler

Uzay Asansörü

3

Gökbilimciler, Dünya’dan uzaya ç›k›fl› sa¤layacak 42 kilometre uzunlu¤unda bir asansör projesi üzerinde çal›fl›yor. Roket kullan›lmadan uzaya gidilmesini hedefleyen projede, asansör, yerden 160 ila 2000 kilometre aras›nda bir yükseklikte bulunacak. Ünlü bilim-kurgu yazar› Arthur C. Clarke’›n “The Fountains of Paradise” adl› kitab›ndan ilham alan gökbilimciler, böylece y›llard›r tart›flma konusu olan uzay asansörü projesini yeniden bilim dünyas›n›n gündemine getirmifl oldu. 88

Fosiller üzerindeki bir araflt›rma, yaklafl›k 252 milyon y›l önce metan üreten bakterilerin, dünya üzerindeki canl›lar›n yüzde 90’›n› yok etti¤ini gösterdi. Massachusetts Teknoloji Enstitüsü, bu bakterilerin okyanuslar› kaplamas› sonucu, atmosfere metan yay›ld›¤›n› düflünüyor. Bu durum, okyanuslar›n kimyas›n› ve iklimi de¤ifltirerek çok say›da canl›n›n neslinin tükenmesine neden oldu. Yüz milyonlarca y›l önce yanarda¤lar, bu bakterilerin besini olan nikel elementini püskürterek, bakterilerin büyümelerine katk›da bulundu.

5

Kaçak Ava Rekor Ceza

Güney Afrika’da mahkeme, gergedanlar› boynuzlar› için avlayan bir kaçak avc›y› 77 y›l hapse mahkûm etti. Asya ülkelerinde talep gören boynuzlar› nedeniyle, kaçak avc›lar geçen y›l Güney Afrika’da 1004 gergedan öldürmüfltü. Ülke turizmi


BD EK‹M 2014

dilen en büyük y›ld›z› ortaya ç›kard›. fiili’de bulunan “Çok Büyük Teleskop” ile yap›lan çal›flmaya göre, Dünya’dan 12 bin ›fl›k y›l› uzakl›ktaki y›ld›z›n çap›, Günefl’in çap›n›n 1300 kat›ndan daha büyük. Günefl’ten 1 milyon kat daha parlak, “sar› dev” kategorisindeki y›ld›z›n ismi, HR 5171 A. Sar› dev kategorisindeki y›ld›zlar, son derece büyük yap›lar› ve parlakl›klar›yla di¤er y›ld›zlardan ayr›l›yor. için büyük önem tafl›yan vahfli hayvanlar›n korunmas› için, kaçak avc›lara yönelik cezalar›n artaca¤› belirtildi. Kruger Ulusal Park› yöneticileri, cezan›n kaçak avc›lar›n gözünü korkutmas›n› umduklar›n› söyledi. Güney Afrika, dünyadaki gergedan nüfusunun yüzde 70’ine ev sahipli¤i yap›yor.

6

7

En Yafll› Su Y›lan›

‹sveç’in Brantevik kasabas›nda, bir su kuyusunda yaflayan 155 yafl›ndaki

Güneflten 1000 Kat Büyük

Avrupa Uzay Ajans›’ndan astronomlar, evrende bugüne dek keflfedünyan›n en yafll› suy›lan› öldü. 1859 y›l›nda Samuel Nilsson adl› bir çocu¤un kuyuya att›¤› suy›lan›n›n öldü¤ünü, kuyunun flimdiki sahibi Tomas Kjellman gördü ve sosyal medyada paylaflt›. Bugüne kadar ‹sveç gazetelerinde ve televizyonlar›nda birçok kez gösterilen suy›lan›n›n ölümü nedeniyle, ‹sveç halk› duygular›n› sosyal medyada dile getirdi. Dondurulan suy›lan›, gerçek yafl›n›n kaç oldu¤unun anlafl›lmas› için otopsi yap›laca¤› baflkent Stockholm’deki Tatl› Su Araflt›rma Enstitüsü’ne götürüldü. 89


BD EK‹M 2014

8

Maymunun Telif Talebi

David Slater adl› bir foto¤afç›, 2011’de Endonezya’n›n Sulawesi Adas›’nda nesli tükenmek üzere olan makak türü maymunlar›n yaflamlar›n› foto¤rafl›yordu. Çal›flmalar› s›ras›nda maymunlardan biri Slater’›n makinekolay olsa da, birçok yönetmen, “üst düzey kalitesi ve do¤all›¤›” sebebiyle geleneksel filmden vazgeçmiyor. Ünlü yönetmenler, dünyan›n son film fleridi üretim fabrikas›n› kurtarmak için kollar› s›vad›.

10 sini ald› ve yüzlerce foto¤raf çekti. Daha sonra foto¤raflar, tüm dünya gazetelerinde, ‘selfie çeken maymun’ olarak yer ald›. Slater, foto¤raflar›n kendisine ait oldu¤unu savunarak foto¤raflar›n kald›r›lmas›n› ya da kendisine telif ödenmesini talep etti. Ancak Wikipedia, “Bu dosya kamu mal›d›r. Çünkü insana de¤il bir hayvana ait çal›flmad›r. Ortada telif hakk› kazanm›fl eser sahibi bir insan yoktur” aç›klamas›yla talebi reddetti.

9

Sinemay› da Etkiliyor

Her geçen gün gerçek filme çekim yapan kameralar azal›rken, bunun yerini dijital kameralar al›yor. Dijital kamera kullanmak çok daha ucuz ve 90

40 Çeflit Meyveli A¤aç

ABD’li “do¤a giriflimcisi” ve heykel sanatç›s› Sam Van Aken, ayn› anda 40 ayr› meyve veren a¤açlar yetifltirebilmek için çal›flmalar yap›yor. Van Aken, önce birkaç a¤ac› henüz köklerini yeni salarken birlefltirdi. Daha sonra ise afl›lama yöntemiyle, tek bir gövdede toplanan farkl› a¤aç say›s›n› 40’a kadar ç›kard›. sezinsan@butundunya.com.tr


BD EK‹M 2014

Mektuptan E-posta’ya Yazan: YAHYA AKSOY

Bir ses bir nefesle dünyaya gelen insano¤lunun ilk ifli, iflaretler ve seslerle birbiriyle anlaflmak oldu. lerleyen zaman ihtiyaçlara göre her alanda yenilikleri beraberinde getirdi. Tek merkezde yerleflen aileler, zamanla obalar, kavimler ve devletlere dönüfltü. Yerleflim s›nrlar›n› geniflleten insanlar, bilgilerini, görgülerini ve tecrübelerini art›rarak yeni heves ve umutlarla amaçlar›n› art›rarak yeni ufuklara do¤ru aç›lmaya

bafllad›. Haberleflme büyük bir gereksinim olarak ortaya ç›kt›. Sesler, iflaretlerle anlaflan insanlar, renklerle donat›lm›fl flamalarla, güvercinlerle ve daha sonra telefon ve telgrafla anlaflmaya bafllad›lar. Telefon, uçak ve televizyonlar›n ortaya ç›kmas› ile dünya küçülür oldu. Yerkürenin en eski ve en uzun 91


BD EK‹M 2014

ve en önemli karayolu olan ve kültürticaret yolu olan tarihi ‹pek Yolu'nda develer, atlar ve kervanlarla yap›lan ulafl›m zamanla geliflen yeni teknolojilerle tan›flt›. elgraf›n telleri ve tellere konan kufllardan sonra, kömürlü, buharl› ve elektrikli kara trenler toplumsal ulafl›m arac› olarak önem kazand›. Türküler, öykülere konu olan bu konular her zaman canl›l›¤›n› korumaya devam etti. Bütün dünyada haberleflme alan›na internetle birlikte e-posta hakim oldu. Mektuplar, talgraflar unutulur oldu. Hat›ralar› kald›. Kil tabletler üzerine yaz›lan ve eskiden ticaret alan›nda yo¤un bir fleklide kullan›lan güven verici, haber verici mektuplar müzelerde kald›. Urartu, Sümer, Asur tüccarlar›n›n yazd›¤› mektuplar›n büyük bir k›sm› Ankara Anadolu Medeniyetleri Müzesi’nde yerini ald›. Yaz›n›n icad› ve matbaa ile kade-

T

92

ri de¤iflen insanlar, tarihe belgeler ve bilgiler b›rakarak geçmifli gelece¤e tafl›d›lar. Önemli belgeler aras›nda mektuplar özel bir yer ald›lar. Yozgat yöresinden Adana'ya çal›flmaya giden bir gencin anas›na yazd›¤› eski bir mektup özetle flöyle demekte: "Sevgili anac›¤›m; Bu gurbet ellerinden hasretle selam eder, o nazik ellerini incitmeden doya doya öperim. Nas›ls›n, iyi misin? Cenab-› Allah’tan sa¤l›¤›n› ve iyili¤ini dilerken, büyüklerin ellerinden, küçüklerin gözlerinden öperim. Doru at›ma, kardeflim Kadir, iyi baks›n. Her gün yemini verip unutmas›n kafla¤›las›n..." Ana hasreti çeken o¤lun-Ömer Adan azarlar, gazeteciler, sanatç›lar ve bilim adamlar› aras›nda yaz›lan mektuplar. Ö¤renci ve ö¤retmeni aras›nda yaz›lan mektuplar, ana-baba ve çocuklar› aras›nda yaz›lan mektuplar, yavuklular aras›nda yaz›lan; ucu yan›k, köfleleri çiçek motifleri

Y


BD EK‹M 2014

ile süslü, sayfa aras›nda do¤al çiçek ve oyalar›n yer ald›¤› mektuplar›n içerikleri ve öyküleri kitaplara s›¤mayacak zenginliktedir. ektuplar, yerini "e-mail"e, ka¤n›lar yerini "internet"e, kitaplar yerini "e-kitap"a, ö¤retmenler yerlerini "dijital dünya"ya teslim etmeye bafllad›lar. Dünya ülkeleri aras›nda Teknoloji ve bilim devir- teslimi yap›lmakta. Bunun d›fl›nda kalanlar gerilerde kalmaya mahkûm olacaklar. Bu alanda e¤itime ve bilgi paylafl›m›na öncelikle büyük görevler ve sorumluluklar düflmekte. Bu konuda, ülkelerin yönetcileri ve bilim adamlar› ile ö¤retmen ve ö¤rencileri de sürekli uyan›k, dinamik ve bilinçli olmak durumundad›rlar. Hiç kimse sorumluluklar›n› baflkas›na devretmeye çal›flmamal›d›r. Bütün bunlar›n yerini "e-posta" ald›. Devleti ve vatandafllar› "e-posta" sard›, bütün özel ve resmi alanlar› "eposta", "e-ticaret", "e-devlet", "e-maliye", "e-denetim", "e -sanat" vb. sarma-

M

lad›. Zamanla bunlar da de¤iflecek ve bakal›m yerlerine neler gelecek? Ömrü olanlar bunlar› da görecek. Gelecek kuflaklar da geçmifli inceleyerek an›lar›n› mektuplarla de¤il "e-posta" ile gelece¤e tafl›yacaklar.

Bilgiden bilince geçen toplumlar, zaman› ve ça¤› gecikmeden yakalamas›n› bilirler. •

K‹MYA DENEY‹

Kimya laboratuvar›nda deney yaparak ders anlatan ö¤retmen, cebinden ç›kard›¤› madeni bir dolar› içi asit dolu bir tüpün a¤z›nda tuttu ve ö¤rencilerine sordu: "Bu dolar› flimdi tüpün içine ataca¤›m" dedi. "Söyleyin bakal›m, tüpteki asit bu gümüfl dolar› eritecek mi, eritemeyecek mi?" Ö¤renciler sorunun yan›t›n› düflünürken, aç›kgöz bir ö¤renci yan›tlad› soruyu: "Hay›r, kesinlikle eritmez" dedi. Ö¤retmen, yan›t›n aç›klamas›n› da istedi. "Sizin ne denli tutumlu oldu¤unuzu çok iyi biliyoruz" dedi ö¤renci. "Asit o paray› eritseydi, siz onu hiç tüpe atar m›yd›n›z?" 93


BD EK‹M 2014

Not Defterimden Nergis Öztürk

Öfkeye Çak›lan Çiviler

K

üçük o¤luyla çiftliklerinde yaln›z yaflayan bir baba, uzun süredir o¤lunun afl›r› davran›fllar› nedeniyle s›k›nt›l›yd›. O¤lan sevimli ve ak›ll› bir çocuk olmas›na ra¤men, sinirlenince o küçücük boyuyla hiç de hafife al›nmayacak a¤›rl›kta k›r›c› sözler edebiliyor, kendisiyle birlikte çevresini de y›pratabiliyordu. Belli ki böyle giderse, o¤lan›n bu kötü huyu hem kendisine 94

hem de çevresine çok çektirecek ve fark›nda olmadan da bir sürü kâlp k›racakt›. Bir baba olarak, henüz küçükken bu kötü huyundan vazgeçmesi için o¤luna yard›m etmeliydi ve nasihatle de olacak gibi de¤ildi. Uzun sure düflünüp tafl›nd›ktan sonra, bir sabah o¤lunu çiftli¤in çitlerine do¤ru yürüyüfle ç›kard›. Yan›na da koca bir torba çivi ve bir de eski a¤›r bir çekiç ald›. Çitlerin yan›na gelince o¤luna çivileri ve çekici uzatarak o¤lan›n


BD EK‹M 2014

flaflk›n bak›fllar›na cevap vererek, “Al bakal›m küçük bey bunlar senin, bundan sonra her sinirlendi¤inde, bir fleyler istedi¤in gibi gitmedi¤inde bu çite gelip bir çivi çakacaks›n.” dedi. Sonraki günlerde o¤lan her sinirlendi¤inde koflarak çite gitti ve küçük elleriyle koca koca çivileri zar zor tahtaya çakmaya bafllad›. ‹lk hafta bitti¤inde neredeyse elli tane çivi çakm›flt›. ‹kinci hafta otuz befl, üçüncü hafta ise yirmi befle düflmüfltü çivilerin say›s›. Beflinci hafta neredeyse hiç çivi çakmam›flt›. ivileri çakmak o kadar zor gelmiflti ki, çivi çakmamak için daha az sinirlenmeye çabalar, sinirini ve k›zg›nl›¤›n› kontrol alt›na almay› tercih eder hale gelmiflti. Alt›nc› haftan›n sonunda koflarak heyecanla babas›n›n yan›na giden çocuk: “Baba, ben art›k çivi çakmak istemiyorum. Zaten hiç gerek kalmad›, beni k›zd›ran fleyler nedense art›k çok azald›.” dedi. Babas› her ne kadar bunu duydu¤una çok sevinmifl olsa da o¤lunun bu huyundan tamamen kurtuldu¤una emin olmadan pes etmeye niyeti hiç yoktu. O¤luna bu kez de çocu¤un beklemedi¤i bir baflka görev verdi: “Buna çok sevindim, seni tebrik ederim. Öfkelendi-¤in zaman kendine hâkim olmay› ö¤rendin demek ki. Seni art›k çok az fley k›zd›r›p öfkelendirebiliyor. Bu harika bir

Ç

haber. fiimdi de öfkelendi¤i-ni hissedip kendine hâkim oldu¤un, kötü söz söyleyip a¤lay›p s›zlanmad›-¤›n her olay için çakt›¤›n çivilerden birisini ç›kart bakal›m. Hepsi bitince de çivileri bana geri getir.”

A

radan haftalar aylar geçiyor, fakat tahtan›n üzerindeki çiviler bitmek bilmiyordu. Çocuk nihayet bir gün, mutluluktan koflarak babas›na gitti ve art›k hiçbir çivi kalmad›¤›n› hepsini ç›kartt›¤›n› söyledi. Elindeki çivi dolu teneke kab› da babas›na uzatt›. Babas› gülümseyerek, küçük o¤lunun elinden tutup çivileri çakt›¤› çitin oldu¤u yere götürdü. Burada, kendisine merakl› gözlerle bakan o¤luna, bundan sonra kula¤›na küpe etmesi gereken yaflam dersini, yine tatl› sözleriyle verdi: “Aferin benim küçük o¤luma, seninle gurur duyuyorum. Sana göstermek istedi¤im son bir fley kald›. Sonra oyununa kald›¤›n yerden devam edebilirsin. fiimdi çivileri çakt›¤›n tahtalar› ve sonra onlar› ç›kartt›¤›nda kalan izleri de görüyor musun? Çivilerin hepsini ustaca ç›kartm›fl olabilirsin ama izlerini görebiliyorsun. Tahtalar›n üzeri irili ufakl› oyuklarla dolu. ‹flte bu yüzden, kimseye k›zg›nl›kla kötü söz söylememeye gayret et, elinden geleni yap ve bundan sak›n. Yoksa bu tahta parças›nda oldu¤u gibi hepsi birer iz b›rak›r ve asla eski haline dönmez.”•

nergizozturk@butundunya.com.tr 95


Mitolojiden Yans›yanlar Haluk Erdemol

Eros Psyche ile

syche Cupid’in ard›ndan gözyafl› dökerek dövündü; ölmek istedi. Kona¤›n yak›n›ndaki nehre att› kendini, fakat sular›nda Cupid’in y›kand›¤› nehir onun bu güzel sevdice¤ine k›yamad›, k›y›s›ndaki çimenlere b›rakt› onu. Az ilerde bir a¤aç dibinde uzanm›fl, keyif içinde flütünü çalan keçi ayakl› tanr› Pan periflan Psyche’yi görünce ö¤üt verdi ona: “Sen birine âfl›ks›n,” dedi, “böyle kendine eziyet edece¤ine git, Cupid’e yakar, derdine çare olsun, âfl›¤›na kavufltursun seni.” Psyche Pan’›n ö¤ütleriyle yeniden umutlanm›flt›; Cupid’in aflk›n› kalbine

3

P

96

Pan Psyche’ye ö¤üt veriyor Edward Burne-Jones (1833-1898)


BD EK‹M 2014

gömmek yerine diri tutarak dere tepe yürümeye bafllad›. Gide gide bir kente ulaflt›. Oran›n kral›n›n ablalar›ndan birinin efli oldu¤unu ö¤rendi¤inde ablas›yla görüflmek istedi. Kuflkusuz, ablas› neler oldu¤unu, neden böyle periflan dolaflt›¤›n› sordu ona. Psyche “Söyledi¤iniz gibi yapt›m,” dedi, “Ifl›¤› tutunca dünyalar benim oldu; me¤er sizin canavar dedi¤iniz fley Cupid’mifl. Fakat sevincim uzun sürmedi. Sevinçten titreyince elimdeki lambadan bir ya¤ damlas› düfltü omzuna. Hemen uyand›; beni görünce öfkelendi.

Venus Psyche’ye ifl buyru¤u veriyor Luca Giordano (1632-1705) Onu kucaklamaya çal›flt›m, ama uzaklaflt›. ‘Ne cüretle yapt›n bunu? Hemen git buradan; art›k seni istemiyorum, senin yerine ablan› efl olarak alaca¤›m,’ dedi. Ablan derken senin ad›n› da söyledi. Sonra da Zefiros’u ça¤›r›p beni kona¤›ndan uzak bir yere götürüp b›rakmas›n› istedi.” unlar› duyar duymaz Psyche’nin ablas› sevinçten havalara uçtu. Zevk ve ihtiflam dolu yeni bir yaflam bekliyordu onu. Bir an önce o görkemli kona¤a gitmeye can att›¤›ndan efline bir bahane uydurup önceki gidifllerinin bafllang›ç yeri olan o da¤ bafl›na gitti. “Ey Zefiros, yeni han›m›n› efendine götür,” diye seslenerek bofllu¤a b›rakt›

B

Psyche Persephone’den ald›¤› kutuyu aç›yor John William Waterhouse (1849-1917) 97


BD EK‹M 2014

Cupid Psyche’yi uyand›r›yor Benigne Gagneraux (1756-1795) kendini. Zefiros’un yelden kuca¤›nda o bildik çimenlere konmay› beklerken kayalarda parçaland›, kurtlara kufllara yem oldu. Psyche’nin öcü di¤er ablas›na da ulaflmakta gecikmedi. Onun sonu da di¤er abladan farkl› olmad›. avall› Psyche göksel eflini ve onun vermifl oldu¤u görkemli yaflam› yitirmenin kederiyle durmadan dolafl›yor, kendini ba¤›fllatmak umuduyla Cupid’ e ulaflmaya çal›fl›yordu. Cupid ise annesinin kona¤›na gelmifl, tensel ve gönülsel yaralar›n›n iyileflmesini

Z

Uyan›fl ve kavuflma François Gérard (1770-1837) bekiyordu. Venüs olanlar› ö¤renmifl, Psyche’ye düflmanl›¤› daha da koyulaflm›flt›. Kona¤›na döner dönmez bir odaya kapat›p azarlad› o¤lunu. Verdi¤i buyru¤a uymad›¤› gibi düflman gördüPsyche’nin Olympos’a kabul töreni Raffaello (1483-1520)


BD EK‹M 2014

¤ü ve cezaland›rmak istedi¤i bir ölümlüyü efl seçmekle kendini küçük düflürdü¤ünü, ona verdi¤i güçlere nankörlük etti¤ini söyledi. Ziyaretleri s›ras›nda duygular›n› paylaflt›¤› Hera ve Demeter onu teselli ettiler, Cupid’i ba¤›fllamas› için dil döktüler. “Yüreklere aflk atefli düflürmekle görevlendirdi¤in o¤lunu nas›l olur da âfl›k olmakla suçlars›n,” dediler, “sen ki aflk tanr›ças›s›n, aflk› inkar m› ediyorsun?” Bu sözler bile dindiremedi Venüs’ün öfkesini. u arada Psyche umutlar›n› diri tutarak aray›fl›n› sürdürüyor, Cupid’i buldu¤unda kendini ba¤›fllatmay›, efl olarak kabul etmese bile evinde hizmetçi olmakla yetinmeyi düfllüyordu. Karfl›s›na ç›kan konaklar›n gölgesinde dinleniyor, kap›lar›n› çalarak sahiplerinin korumas›na s›¤›n›yordu. Sunaklar›na u¤ray›p yard›m diledi¤i

B

Ceres (Yunan’da Demeter) ve Juno’ dan (Hera) bekledi¤i ilgiyi göremedi. Sonunda Venüs’ün ayaklar›na kapanarak ba¤›fllanmay› dilemekten baflka yapacak bir fleyi olmad›¤›na karar verdi. Psyche’nin önce kendisine, sonra da o¤luna yapt›¤› sayg›s›zl›ktan ötürü katlanm›fl olan öfkesiyle Venüs ararken karfl›s›nda buldu¤u periflan k›zca¤›za iflkenceye varan eziyetlerde bulundu, bir köleymifl gibi davrand› ona. Onaylamad›¤› bir evlilikten do¤acak çocu¤u torunu olarak kabul edemeyece¤ini söyledi. Üstelik çocu¤unu do¤uramadan ölece¤i beklentisi ile birbirinden zor ifller buyurdu ona. Bir ölümlü için baflar›lmas› olanaks›z gözüken bu ifllerin verdi¤i keder ve umutsuzluk duygular› içinde Psyche her defas›nda kendini öldürmek istedi, Cupid ile Psyche’nin evlenmesi Pompeo Batoni (1708-1787)


ama o ifllerin yerine getirilmesi için gitti¤i yerlerde karfl›laflt›¤›, belki de Cupid’in buyruklar›yla yönlendirilen birtak›m do¤a güçlerinin yard›mlar›yla her iflin üstesinden geldi. Venüs bu iflleri Psyche’nin kendi becerisi ve gücüyle yapt›¤›na inanm›yor, hatta onu büyücülükle suçluyordu, ama ifller baflar›ld›¤› sürece yapabilece¤i bir fley yoktu. Venüs’ün verdi¤i son ifli tamamlad›¤›nda Psyche’nin elinde ölüler diyar›ndan getirdi¤i bir kutu vard›. Venüs Persephone’nin güzellik iksirinden getirmesini buyurmufltu ona. Kutuyu açmamas› gerekiyordu, ama Psyche Pandora gibi merak›n› yenemedi. Bunca badireden sonra solan güzelli¤ini tazelemesi umuduyla iksirden bir parça almak istedi. Kutuyu açar açmaz derin bir uyku sard› benli¤ini. Bir ölü gibi uzan›p kald›. Psyche’ye olan aflk› sönmeyen ve annesinin yapt›klar›na ve bask›s›na art›k dayanamayan Cupid kapat›ld›¤› yerden kaç›p sevdice¤inin üzerine süzüldü. Onu saran uykuyu silip att› yüzünden; okunun ucuyla Psyche’yi 100

Dü¤ün flöleni Giulio Romano (1499-1546) uyand›r›p son ifli de baflard›¤›n› göstermesi için kapatt›¤› kutuyla birlikte annesine gönderdi onu. Sevgili eflinin çekti¤i ac›lara son vermek isteyen Cupid çareyi Jupiter’e (Zeus) baflvurmakta buldu. Olan biteni ona anlatarak Psyche ile olan evlili¤inin Olympos kat›nda kutsanmas› dile¤inde bulundu. Zeus da Olympos meclisini toplad›, herkesin onay›n› ald›ktan ve k›z› Venüs’ü öfkesini sonland›rmas› için ikna ettikten sonra Hermes’ten Psyche’yi huzurlar›na getirmesini istedi. Psyche gelince ölümsüzlük nektar› içirdiler ona. Apollo’nun lir, Pan’›n flüt çald›¤›, Musailerin dans etti¤i görkemli bir dü¤ünle Cupid ile Psyche’nin evlili¤ini önce kutsad›lar, sonra da kutlad›lar. Böylece Aflk ile Ruh veya Sevgi ile Can bir daha ayr›lmamak üzere birbirine kavufltu. Bir k›zlar› oldu, ad›n› Volupta (Zevk) koydular. • halukerdemol@butundunya.com.tr


Ö¤retmen G›yaseddin Tokyay’›n örnek yaflam›ndan kesitler 14

Ramazan’›n ‹lk ‹ftar› ve Mustafa ile Nuray’›n Evlenme Y›ldönümü Yazar›m›z›n önceki say›lar›m›zda yer verdi¤imiz, babas›n›n yaflam›ndan öyküye dönüfltürdü¤ü yaz›lar›n› yay›mlamay› sürdürüyoruz...

Yazan: MUSTAFA TOKYAY

H

er Ramazan’›n ilk iftar›nda Mustafalar babalar›na gitmeyi adet edinmifllerdi. Üniversite’den ç›k›p, k›zlar› Ekin’i de al›p baba evine giderler, Nuray sofray› haz›rlar, Ekin de yeterince büyüdükten sonra, ona yard›m ederdi. G›yas Bey’in bir bardak suyu, zeytini, hurmas› önüne konur. Dördü birden sofrada yerlerini al›rlar, televizyonda Ankara için iftar vakti verildikten sonra yap›lan duay› yüksek sesle ve spikerle birlikte okur ve orucunu açard›. Bu s›rada, oruç tutmayan Mustafa, Nuray ve Ekin de sessizce onu beklerler, suyunu içtikten sonra onlar da bir 101


BD EK‹M 2014

fleyler yeme¤e bafllarlard›. Orucunu açt›ktan sonra G›yas Bey akflam namaz›n› k›lar sonra yeme¤ine devam ederdi. Çocuklar da onun namaz›n›n bitmesini beklerlerdi. Yemek bitip sofra kad›r›ld›ktan sonra, çocuklu¤undan beri adet oldu¤u üzere, Mustafa kahveleri yapar, önce babas›ndan bafllayarak ikram ederdi. Daha sonra sohbet yats› namaz› vaktine kadar sürer, G›yas Bey namaza kalkarken çocuklar da izin isteyip elini öperler ve eve dönerlerdi.

Yemek bitip sofra kad›r›ld›ktan sonra, çocuklu¤undan beri adet oldu¤u üzere, Mustafa kahveleri yapar, önce babas›ndan bafllayarak ikram ederdi. Bu aile içi ritüel bir çeyrek yüzy›l, G›yas Bey’in ölümüne kadar böyle sürdü.

Y

ine böyle bir Ramazan’›n ilk iftar› Mustafa’yla Nuray’›n evlenme y›ldönümlerine rastlam›flt›. Babaevinin kap›s›n› çald›lar. G›yas Bey kap›y› aç›p onlar› karfl›s›nda görünce, “Yahu, niye geldiniz?” diye sordu. Çocuklarsa ”Ne demek niye 102

geldik? Bugün Ramazan›n ilk iftar› de¤il mi? Yoksa bizi istemiyor musunuz?” diye tak›ld›lar. “Yok yok! Buyurun ama bugün sizin evlenme y›ldönümünüz de¤il mi?” “Evet. Bu evlenme y›ldönümümüzü de sizinle kutlayal›m.” Yine Nuray sofray› haz›rlad›, Ekin ona yard›m etti. Yemekler ›s›t›l›rken G›yas Bey Mustafa’ya seslendi. “Buzdolab›nda day›ndan kalma rak› var. Getir bakal›m.” aman zaman Nilüfer Han›m’›n kardeflleri Ankara’ya geldiklerinde enifltelerinin evinde kal›rlard›. G›yas Bey orta yafl› geçtikten sonra, sa¤l›k nedenleriyle, içki içmez olmufltu ama kay›n biraderlerinin geldi¤i zamanlarda onlara ikram etmek üzere evde rak› bulunurdu. Mustafa flafl›rd›: ”Ramazan baba!” “Ramazan ama bugün de sizin evlenme y›ldönümünüz. Sen al getir rak›y›.” Sonra gülerek ekledi: ”Günah› senin boynuna! G›yas Bey orucunu açt› ard›ndan akflam namaz›n› k›ld› ve sofraya geri döndü. “Koy bakal›m Nuray’la kendine birer duble rak›!” Mustafa’n›n can›na minnet. Rak›lar› koydu. Babas› su barda¤›n› kald›rd›, “Haydi bakal›m, nice y›llara çocu¤unuzla birlikte, sa¤l›kla, mutlulukla, baflar›larla…” •

Z

mustafatokyay@butundunya.com.tr


Gezdikçe Gördükçe ‹zlen fien Toker

Bursa’n›n ipek zarifli¤indeki çarfl›s›:

Koza Han ökyüzündeki pamuk gibi bulutlar, yavafl yavafl Koza Han’›n üzerinden geçiyor. Bulutlar da yüzy›llar önce bu handa el de¤ifltiren ipek kozalar› gibi bembeyaz... Tafl ve tu¤la duvarlar, han›n avlusunu ipek böce¤i t›rt›llar›n›n kendi etraflar›na ördü¤ü kozalar gibi ince ince, özenle sarm›fl. Bulutlar›n gidifliyle ortaya ç›kan günefl ›fl›klar›

G

yemyeflil büyük a¤açlar›n dallar› aras›ndan geçerek genifl avluyu ayd›nlat›yor. Buradaki masalardan birinde otururken geçmiflte Ceddid-i Evvel, Beylik Kervansaray›, Beylik Han›, fiimsek Han›, Cedid-i Amire ve Yeni Kervansaray gibi adlar›n verildi¤i hana en çok yak›flan ad›n Koza Han oldu¤unu düflünüyorum. Büyük emek verilerek yap›lan ipek üretimini ve 103


ipe¤in yumuflak, zarif ve narin güzelli¤ini an›msatan Koza ad› handaki emek ve zerafet ile bütünlefliyor. ‹pek böce¤i yetifltiricili¤i ve ipek üretimi çok azalm›fl olsa da Bursa’n›n baz› köylerinde devam ediyor. ‹pek

böce¤inin b›rakt›¤› yumurtalar önce uzun bir süre uyuyarak, sab›rla canlanacaklar› zaman› bekliyorlar. Bu bekleyiflin sonunda yeni do¤anlar yaflama koyu renkli minik t›rt›llar olarak kat›l›yor. K›sa bir süre sonra yedikleri dut yapraklar› sayesinde kendi a¤›rl›klar›n›n binlerce kat›na ç›karak, koza örmeye haz›r, aç›k renkli t›rt›llar haline geliyorlar. Her t›rt›l, b›kmadan, yorulmadan, binlerce kez yapt›¤› bafl hareketiyle kendi etraf›nda ince ince ipek ipliklerinden oluflan bir koza örüyor. Her birinden ortalama 1000 metrelik ipek ipli¤i üretilebilecek olan kozan›n içinde kal›yor. Kelebe¤e dönüfltü¤ünde, kozay› delip d›flar› ç›karak yumurtlay›p bu mucizevi döngünün devam›n› sa¤l›yor. Bu minicik t›rt›llar›n üretti¤i iplikler dokunarak nadide ipeklere dönüflüyor. Bayezid taraf›ndan 1491 y›l›nda yapt›r›lan, Ulu Cami ile Orhan Cami aras›ndaki Koza Han, ipekböce¤i yetifltiricili¤i ve ipek dokumac›l›¤› Bursa’y› ipek ticaretinin

II.


merkezi haline getirdi¤inde ipek tüccarlar›na kap›lar›n› açm›fl. Sentetik kumafllara talebin artmas› ve ipek böce¤i üretiminin azalmas› nedeniyle art›k koza, iplik ve kumafl ticareti yap›lm›yor olsa da handa ipek ürünlerin sat›fl› sürüyor. enifl, dikdörtgen bir avlunun etraf›nda yer alan iki katl› ana bloktaki 95 odada yer alan ma¤azalarda çeflitli kumafllar, eflarplar, flallar, konfeksiyon, çeyiz ve ev tekstili, sanat ürünleri ile hediyelik eflyalar sat›l›yor. Han›n do¤usunda bulunan, eskiden ah›r ve depo alan› olarak kullan›lan küçük bir avlusu olan D›fl Kozahan denilen bölümde de ma¤azalar ve kafeler var. Koza Han’›n alt kat›ndaki merdivenlerden ikinci kata ç›k›yorum. Bir çok ma¤azan›n kap› giriflleri rengârenk, farkl› boyut ve desenlerdeki eflarplarla dolu. Renk cümbüflü ve çeflitlilik vitrinlerde de hakim. Üst

G

kattan afla¤›daki avluya bak›yorum. Önümdeki saks›da pembe kas›mpat› çiçekleri. Alt kattaki kafeteryan›n vitrininde sergilenen de¤iflik kahve fincanlar›. Avludaki büyük ç›nar ve ›hlamur a¤açlar›n›n alt›na dizilmifl masa ve sandalyelerde çay-kahve içenler. Turistler avlunun ortas›ndaki tafltan yap›lm›fl, alt›nda flad›rvan olan iki katl› mescidin foto¤raf›n› çekiyor. Kuzey cephesini di¤er çarfl›lara ba¤layan büyük, kemerli tafl kap› da örgülü ve mavi süslemeleriyle han›n en çok foto¤raflanan bölümlerinden biri. Koza Han’›n Orhan Camisi’ne do¤ru aç›lan genifl kap›s›na ek olarak üst katta da güneye do¤ru aç›lan bir kap›s› daha var. Y›llard›r Koza Han’da çal›flan bir büyü¤ümüzün dedi¤i gibi “Hangi kap›dan girdi¤iniz önemli de¤il, siz hana gönül kap›s›ndan, gönül gözünüzle girin.” Böylece yaln›zca geçmifle de¤il, güzelli¤e ve iyili¤e do¤ru bir yolculu¤a da ç›kabilirsiniz.• izlensentoker@butundunya.com.tr 105


Kim Kimdi? Dünyam›zda iz b›rakm›fl ünlüler ve k›sa yaflam öyküleri... Yazan: SABR‹YE AfiIR

ahudi bir tüccar ailesinin dokuzuncu çocu¤u olarak do¤du. Liseye devam ederken tiyatroya merak sararak s›k s›k edebiyatç›lar kahvesinde boy göstermeye bafllad›. Liseden sonra bir süre hukuk, felsefe ve Alman filolojisi okusa da, e¤itimini yar›m b›rakt›. Viyana gazetelerinde muhabirlik yapmaya bafllayan foto¤raftaki genç, daha sonra da kendi gazetesini kurarak, hep istedi¤i ‘müdahalesiz’ çal›flma ortam›n› oluflturdu. Yazd›klar›yla, sokak dili ile gazete ç›karanlar› suçlayan genç adam›n gazetecilerle aras› bozuldu ve hiç an›lmamakla cezaland›r›ld›. Dilin yozlafl-

Y

106

mas›, iktidar yalakas› sanatç›lar, sat›l›k kalemler, ikiyüzlü gazeteciler; üzerinde durdu¤u konulardan baz›lar›yd›. Yazd›klar›n›n içeri¤inden ödün vermeme konusundaki direnci, bir süre sonra onu dergisinin tek yazar› haline getirdi. Yazd›¤› savafl karfl›t› oyunuyla belge-


BD EK‹M 2014

sel tiyatroya da öncülük eden gazeteci, gazetesinin 922 say›l›k yay›n yaflam› boyunca say›s›z tehdit ald› ve ölüm tehlikesi geçirdi. Do¤ru söz ve rüflvet yememek onun için en yüce de¤erdi. Ça¤dafl edebiyat, tiyatro ve gazetecilikle ilgili hicivleriyle, dil elefltirisiyle ve ayr›ca kaleme ald›¤› eserleriyle oldu¤u kadar; yaflam› boyunca sürdürdü¤ü onurlu durufluyla da iz b›rakan Avusturyal› yazar ve düflünür, Karl Kraus idi… *** anada’da, giyim ma¤azas› sahibi bir baban›n o¤lu olarak orta s›n›f bir ailede do¤du. Henüz dokuz yafl›ndayken babas›n› kaybetti. Ergenlik döneminde gitar çalmay› ö¤renen genç, babas›n›n ona vasiyetinin de etkisiyle, edebiyata olan ilgisine s›k› s›k›ya sar›ld›. ‹lk fliir kitab›n›, üniversite y›llar›nda ç›kard›. Üniversite sonras›nda da kendini bütünüyle yazmaya verdi,

K

fliir ve roman yazarak yar› münzevi bir yaflam sürdürdü. Hydra Adas›’nda geçen y›llar›nda üç kitap yay›mlad›,

fiark› sözlerinde, toplumsal konulara, politik ve sosyal çöküntüye de de¤indi, ABD’yi elefltirdi, kara mizah dokunufllar›n› da esirgemedi. flark› sözleri de yazd›. Ani bir kararla, kariyerine flark›c› ve flark› yazar› olarak devam etmek üzere Amerika’ya tafl›nd›. Baz› davetlerde sahneye ç›karken, bir müzik flirketi yöneticisinin dikkatini çekti. ‹lk albümünün ç›k›fl›, ona ticari bir baflar› getirmedi ama müzik dünyas›nda büyük yank› uyand›rmas›na yetti. Ard› ard›na yeni albümler yapmay› sürdüren sanatç›n›n müzi¤i, Avrupa ve Kanada’da büyük be¤eni kazand›. Folk müzikte kült bir isim haline geldi. fiark› sözlerinde, toplumsal konulara, politik ve sosyal çöküntüye de de¤indi, ABD’yi elefltirdi, kara mizah dokunufllar›n› da esirgemedi. 90’l› y›llar›n ikinci yar›s›nda 5 y›l boyunca yeniden zen budist rahibi olarak Baldy Da¤›’nda inzivaya çekildi. Milyonlarca müzikseverde iz b›rakan ve pek çok ödül alan müzisyen, Leonard Cohen… 107


BD EK‹M 2014

F

oto¤raftaki güzel k›z, Hollywood’un efsanevi isimlerinden biri olan bir baba ile New York sosyetesinin tan›nm›fl simalar›ndan bir annenin çocuklar›yd›. Varl›kl› bir ailenin sunabilece¤i tüm ayr›cal›klara ve imkânlara sahip bir çocukluk geçirse de, asl›nda anne ve babas›n›n kendisine s›cak bir yuva veremeyiflini yaflam›fl, bunu da y›llar sonra kendisi itiraf etmiflti. Babas›n› so¤uk, iletiflim kurmas› imkâns›z ve sevgisiz bir kifli olarak gören küçük k›z, annesiyle de mesafeli bir iliflkiye sahipti. Çeflitli psikolojik sorunlarla

Oyunculu¤uyla iki Oscar ödülü de kazand› ve oyunculu¤unu sürdürürken, kad›n haklar› için çal›fl›p, Vietnam Savafl›’na karfl› ç›karak ve az›nl›k topluluklar›n›n haklar›n›n korunmas› için çal›flarak toplumsal alanda da etkili oldu. Mesle¤indeki baflar›s›n›, babas›n›n gölgesinde de¤il, kendi çabalar›yla elde eden aktris, özel yaflam›nda ise ayn› ölçüde baflar›l› olamad› ve üç kez evlenerek bofland›. Güzelli¤i yan› s›ra, oyunculuktaki yetene¤i ile de ak›llara kaz›nan Hollywood y›ld›z›, Jane Fonda… *** ir tekstil fabrikatörünün o¤lu idi. Çok küçük yafltan itibaren müzi¤e ve bilime ilgi duymas›na ra¤men babas›n›n ›srarlar›na boyun e¤erek bir tekstil okulunu bitirdi ve mühendis oldu. 20 y›l babas›n›n fabrikas›nda yöneticilik yapt› ve fabrikay› sat›p matematik, felsefe ve psikoloji ö¤renimi görmeye karar verdi. Edebiyat çevrelerine girerek, yazarlarla arkadafl oldu ve ilk yap›tlar› bir dergi taraf›ndan yay›mland›. ‹lk roman› yay›mland›¤›nda 45 yafl›ndayd›. Gestapo taraf›ndan tutukland›, James Joyce ve arkadafllar›n›n giriflimi sayesinde ABD’ye iltica etti. 18 gün tutuklu bulundu¤u hapishanede bafllad›¤› Vergillius’un Ölümü’nü, 10 y›l sonra burada tamamlayabildi. Eserlerinde geleneksel de¤erlerin y›k›lmas›n› ve burjuva dünyas›ndaki çöküflün de¤iflik

B

da bo¤uflan annesini 12 yafl›ndayken kaybeden ve bu intiharla sars›lan Amerikal› k›z, bu olay›n etkisini uzun y›llar üzerinden atamad›. Gençlik y›llar› boyunca zay›f kalmak için kendisini adeta açl›¤a mahkûm etti. Bir oyunculuk okulunda e¤itim gördü ve k›sa bir süre sahneye ç›kt›ktan sonra, sinema alan›na geçti. K›sa sürede dönemin en iyi kad›n oyuncular› aras›nda say›lmaya bafllayan oyuncu, arka arkaya rol ald›¤› filmlerle ününü pekifltirdi. 108


BD EK‹M 2014

evrelerini ele ald›. Dünya çap›nda büyük baflar› sa¤layan bu yap›t›n› tamamlad›ktan sonra, insanlara do¤rudan do¤ruya yard›m etmek amac›yla bilimsel çal›flmalara yöneldi. Bir baflyap›t olarak nitelendirilen Vergillius’ un Ölümü yan› s›ra, pek çok önemli eser üreten Avusturyal› yazar-filozof, 20. yüzy›l edebiyat›n›n kurucular›ndan Hermann Broch…

dönüflünce; iyileflti¤inde ailesini ikna ederek bu kez resim ö¤renimi için Paris’e gitti. Baz› ressamlar›n da atölyelerinde çal›flan Frans›z genç, sabr› ve titizli¤iyle burada sanat›n› gelifltirdi. ‹lk eserlerini sergiledi¤i ürkek denemelerinden sonra, dönemin öngelen ressamlar›yla dostluklar kurdu. Yaflad›¤› maddi zorluklara karfl›n hiçbir ak›ma kap›lmadan tek bafl›na yoluna devam etti. Çünkü kendisi bir ak›m yaratmak istiyordu. Kat›ld›¤› sergilerde, eserlerinin kaba ve çirkin oldu¤u elefltirilerine u¤rad›. Vazgeçmedi ve yeni tablolar yapmay› sürdürdü. Zarif üslubu, ›fl›k oyunlar›, saf ve canl› renkleri kullanmas›yla dahiyane bir ustal›k ortaya

F

oto¤raftaki Frans›z, tasas›z bir çocukluk ve delikanl›l›k dönemi geçirdi. Bir tohum tüccar›n›n o¤lu idi. Anne-babas›n›n hayali, o¤ullar›n›n da kendi ifllerini sürdürmesiydi fakat genç adam ayn› fikirde de¤ildi. Hukuk ö¤renimi yapmak için Paris’e gitti. Ertesi y›l mahkeme katibi olarak do¤du¤u flehre döndü. 21 yafl›ndayken a¤›r bir hastal›¤a yakaland›. Yata¤a ba¤l› kald›¤› bu dönemde, annesinin arma¤an etti¤i ya¤l› boyalarla resim yapmaya bafllad›. Oyalanmak için bafllad›¤› resim, bir tutku haline

koydu, sanat çevrelerinde gücünü hissettirdi. 85 yafl›nda, yaflama veda ederken dahi eskiz yap›yordu. Fovizm ak›m›n›n ve Picasso ile birlikte modern resmin kurucusu olarak an›lan bu adam, 20. yüzy›l›n en önemli ressamlar›ndan Henri Matisse’ydi… • 109


Yazarak Söyleyerek Sadi Bülbül

Tarafs›z Olmak Bir süre önce ‹stanbul’a da gelen Amerikal› ünlü psikiyatrist Gary Small’un sat›fl retorlar› k›ran kitab›n› okumufltum: Bir psikiyatristin gizli defteri. Bir itapta gerçek psikiyatrist klinik olaylara dayanan, birbi- veya bir hakim için rinden güzel ve “taraf tutmak” ibretli, ilginç hasta öyküaffedilir bir fley leri yer al›yordu. Öykülerde, ne oldu¤u de¤ildir.

K

binlerce y›ld›r çözülemeyen insan anlafl›lmazl›¤› bir laboratuvar zenginli¤i içinde okurlara sunuluyor, bu arada doktor hatalar› da örnekleniyordu. Öyküler içinde, psikiyatristlerin zaaf ve yanl›fl de¤erlendirmelerini ortaya koyan bir öykü, her insan davran›fl›nda rastlanabilecek evrensel niteli¤iyle dikkatimi çekmiflti. Öyküde psikiyatristin önüne gelen olayda “tarafs›zl›k”›n› ne derece koruyup koruyamad›¤› konusu iflleniyordu. 110


BD EK‹M 2014

Geçimsizlik yaflayan kar› kocadan her biri günlerce süren seanslarda doktora kendini ve eflini anlat›yor ve doktor bir süre sonra, “kendinin de fark›nda olmad›¤›” bir biçimde taraflardan birini kendine daha yak›n “hissediyor” ve nihai karar›n› ad›m ad›m bu önyarg› ile oluflturuyordu.

bir tan› koyuyorsa, sizi tedavi edemeyebilir ve hatta yanl›fl tedavi ile s›k›nt›n›z› art›rabilir. Çocuklu¤unda bafl›ndan a¤›r bir taciz geçmifl olan bir doktorun y›llar sonra karfl›s›na gelen benzer bir olayda, hastas›na karfl› tarafs›z kalmas› mümkün olmayabilir. Bir baflka doktorun, hastas›n›n hâl ve özelliklerini hiç dikkate almadan tecavüz olay›n› var sayarak “zihniDiyelim siz bir nin oyununa” gelmesi mümkündür. psikiyatristsiniz. Hastan›n gerçekte Size bir gün, bafl›ndan böyle bir cebinde öldürece¤i olay geçmedi¤ine, bunun baflka sebepkiflilerin isim “uydurulmufl” listesini tafl›yan bir lerle bir yalan oldu¤una,

ir psikiyatrist için olay› incelerken “taraf tutmak” affedilir bir fley de¤ildi. Bu, doktor için hukuki ya da ahlaki bir sonuç yaratmayabilirdi ancak, "çare"ye önyarg›larla gitmek; onar›l“hasta” maz hatalara yol açabilirdi. Ama doktor, olay› incelerken tarafs›zl›¤›n› kaybetti¤ini bilmiyordu ki gere¤ini yaps›n? Hatta böyle bir fleyi akl›na bile getirmiyor ve konferanslar›nda, derslerinde taraf tutman›n yanl›fll›¤›n› anlatmaya devam ediyordu. Diyelim siz bir psikiyatristsiniz. Size bir gün, cebinde öldürece¤i kiflilerin isim listesini tafl›yan bir “hasta” geliyor. Gelen, her an bir sald›r›ya u¤ray›p öldürülece¤i korkusunu yaflayan birisi de olabilir. Bu kifli, marketlerden çikolata, gofret, sak›z çalan bir milyarder de olabilir. Bir psikiyatrist, onu dinleye dinleye zihninde, kendinin de fark›nda olmad›¤› bir “alt zihin” oluflturuyor ve olaya, böylece oluflan önyarg› ile

B

geliyor.

111


BD EK‹M 2014

Bir davada, hakim taraf›ndan ›srarla suçlanan bir san›¤›n, isyan etti¤ini ve inan›lmaz bir cesaretle: “Sen karar›n› vermiflsin hakim bey! Ben art›k konuflmayaca¤›m! Bildi¤in gibi olsun!” diye ba¤›rd›¤›n› duymufltum. Bir süre sonra gerçek san›k ortaya ç›km›fl ve o kifli aklanm›flt›. o doktorun inand›r›lTarafs›zl›¤›n› Bir doktor, avumas› çok güç olabilir. kat, hakim, jüri Tarafs›zl›¤›n› kaybetmek hukuk üyesi, hakem, haber kaybetmek hukuk dünyas›nda çok yazan gazeteci ve dünyas›nda çok görügörülen bir akl›m›za gelmeyen len bir “hastal›k”t›r. heryer ve olayda, Müvekkilinin anlatt›k“hastal›k”t›r. hayat›n her alan›nda, lar›n› do¤ru sayan ve iflini yaparken, “kensamimiyetle buna inanan avukatlar olabilir. Hastalar›n› di de fark›na varmadan taraf tutan” sonradan farketseler bile, dönemezler. insanlara rastlayabiliriz. Tarafs›zl›klar›n› kaybetmediklerine samimiyetle yn› durum savc›lar için de inand›klar› için bu insanlar›n bir vicdan rahats›zl›¤› da yoktur. geçerlidir. Soruflturmay› Otobüste iki kifli aras›nda ç›kan yürütürken, kendilerini bu hastal›¤a kapt›rabilirler ve kavgada, kar› koca tart›flmalar›nda, trafikte, tiyatro bilet giflesi önünde ve delilleri, tarafs›z bir flekilde de¤il, önyarg›lar› istikametinde toplayabi- günlük hayatta rastlayabilece¤imiz pekçok yerde kaybedilen tarafs›zl›¤›n lirler. Ya hakimler? Onlar›n tarafs›zl›- ortaya ç›kartaca¤› sorunlar da olabilir ancak çok daha vahim olan›, baflkas›¤›n› kaybetmesi, en korkuncudur. Hiçbir d›fl bask› olmadan, davada n›n sa¤l›k ve hayat› üzerinde aç›lan onar›lmaz zararlard›r. bir taraf›n hakl›l›¤›na inanm›fllarsa, Bir peflin yarg› ile yap›lan tan› bir süre sonra buna flartlan›rlar ve davay› âdil olmayan sonuçlara sürük- yanl›fll›¤›yla verilen ilac›n ya da yap›lan ameliyat›n; telafisi olmayaleyebilirler.

A 112


BD EK‹M 2014

bilir. Tarafs›zl›¤›n› kaybeden iddia ve savunmaya göre verilen ön yarg›l› bir yanl›fl karar da, masum insanlar›n y›llarca hapiste yatmas›na ya da ölümlerine sebep olabilir. Özcesi, hayat›n her bölümünde “tarafs›zl›k” sorunu vard›r. ir de tarafs›zl›¤›n›, bir d›fl bask› ya da etki ile, yani “kas›tla” kaybetmek vard›r ki orada art›k befleri bir zaaftan de¤il, vicdans›zl›ktan söz edebiliriz. Bu yaz›n›n konusu olan, “kendisinin de fark›na varmadan” tarafs›zl›¤›n› kaybetmekten peki nas›l kurtulabilir, “bu hastal›¤›” nas›l yenebiliriz? Psikiyatristlere ve filozoflara sorarsak belki flöyle diyeceklerdir:

B

Bir de tarafs›zl›¤›n›, bir d›fl bask› ya da etki ile, yani “kas›tla” kaybetmek vard›r ki orada art›k befleri bir zaaftan de¤il, vicdans›zl›ktan söz edebiliriz. Herfleyi en iyi sizin bildi¤inizi sanmak gibi, bir di¤er hastal›¤a bulaflmadan hep, “kuflku”nun ›fl›¤›nda yol al›n. Bu sizi, bir ölçüde koruyabilir. • sadibulbul@butundunya.com.tr

Ak›fla B›rakmak Önce ‹ngilizce söylemeyi denedim: "Egg" dedim. Hiçbir tepki alamad›m. Sonra

s›rayla Frans›zca "oeuf", Almanca "ei", Latince "ovum" ve son olarak da anadilim Macarca "tojas" dedim.Yine hiçbir fley anlafl›lmad›. Kahvalt› için yumurtam› nas›l isteyebilirdim? Birden akl›ma güzel bir fikir geldi. Bir ka¤›da yumurta resmi çizdim. Sonuç flafl›rt›c›yd›. "Si, si," dedi garson mutlu bir biçimde. "Patete!" ‹talyanca "patates" demiflti. Bafl›m› "hay›r" anlam›nda sallad›m ve hemen yumurtan›n alt›na bir yumurta kab› çizdim. "Si, si" dedi garson yüzünde genifl bir gülümsemeyle. "Konyak." Bafl›m› ve ellerimi "Hay›r" anlam›nda sallayarak bir yumurtlayan bir tavuk resmi çizdim. "Si, si" dedi garson heyecanla. "Pollo" "Pollo", ‹talyanca’da "tavuk" demekti. O an vazgeçip bir "colazione", yani kahvalt› getirmesini söyledim. Befl dakika sonra kahve, tereya¤, marmelat ve ekmek ile hafllanm›fl yumurta getirdi. Otelin klasik kahvalt›s›yd›, bu... Albert Vajda'dan * Bazen olaylar› kendi ak›fl›na b›rakmak, bize herfleye hemen müdahale etmeme al›flkanl›¤› kazand›r›r. Böylece, sorunlara hemen kar›fl›p, belki de hiç istemedi¤imiz bir duruma düflmektense, bir ad›m geride durup, neler olaca¤›n› izleyebiliriz. 113


BD EK‹M 2014

Hemen yürüyüfle bafllaman›z için neden

10

Yrd. Doç. Dr. Gamze fienbursa, yürüyüflün yararlar›n› sizler için kaleme ald›:

Neden yürüyüfl yapmaya bafllamal›s›n›z? Her gün 30 ile 60 dakika aras›nda yürümek; vücudunuz, zihniniz ve ruhunuz için yapabilece¤iniz en yararl› fleylerden biridir.

1

Yürüyüfl yapanlar daha uzun yaflar 8000 erkekte yap›lan ‘Honolulu Kalp Çal›flmas›’nda’ ve di¤er araflt›rmalarda günde 2 mil yürüyen kiflilerde ölüm riskinin neredeyse yar›ya düfltü¤ü bulunmufltur. Yürümekle, daha uzun ve daha sa¤l›kl› yaflam mümkündür.

2

Yürüyüfl kilo almay› önler Colorado Üniversitesi Sa¤l›k Bilimleri Merkezi, ‹nsan Beslenmesi Merkezi’nden Dr. James O. Hill taraf›ndan yap›lan bir çal›flma; "E¤er günlük aktivitelerinize günde 2000 ad›m daha eklerseniz, bir daha hiç kilo almayabilirsiniz" diyor. Kilo vermek için daha fazla ad›m atmal›s›n›z.

114


BD EK‹M 2014

3

Kilolar›n›zdan yürüyerek kurtulun Yürüyüfl kilo verme programlar›n›n önemli bir parças›d›r. Ama yine de ne kadar yedi¤inize dikkat etmeniz gerekiyor. Yürümek kaslar›n›z› güçlendirir, ya¤lar› yakar ve metabolizman›z› h›zland›r›r. Uzun sürede baflar›yla kilo verenlerin hemen tümü yürüyüfl ya da di¤er egzersiz programlar›n› takip etmifllerdir. Yürüyüfl kanser riskini azalt›r Egzersiz ve yürüyüfl, meme ve kolon kanseri riskini azaltmaktad›r. Yürüyüfl ayn› zamanda devam eden kanser tedavisi için yararl›d›r, iyileflme ve hayatta kalma oran›n› art›r›r.

4

Kalp hastal›klar› ve inme riskini azalt›r Bu hastal›klar, kad›n ve erkeklerde en yüksek ölüm nedenidir. Bu riski günde 30 ile 60 dakika yürüyerek yar›ya indirebilirsiniz.

5 6

Diyabet riskini azalt›r Günde en az 30 dakika yürüyün, ve tip 2 diyabeti önleyin. Pittsburgh Üniversitesi Halk Sa¤l›¤› taraf›ndan yap›lan bir çal›flmada, günde 30 dakika yürümenin fazla kilolu kiflilerdeki diyabet riskinin, kilolu olmayan kiflilerle ayn› oldu¤u bulunmufltur. Yürümek diyabetli kiflilerde kan flekerinin düzenlenmesine de yard›mc› olur.

The National Council on Aging taraf›ndan yap›lan bir çal›flmada, günde 45 dakika yürümenin 60 yafl üstündeki kiflilerde düflünme yetene¤inde art›fl sa¤lad›¤› bulunmufltur. Kat›l›mc›lar yürüyüfle 15 dakika olarak bafllad›lar ve ard›ndan zaman› ve h›z› gelifltirdiler. Bu yürüyüfl program›n› uygulayan kiflilerin de ayn› flekilde mental olarak keskinleflti¤i sonucu bulunmufltur. Yürümek stresi azalt›r Yürüyüfl ve egzersizler vücudun mutluluk hormonu olan endorfin sal›n›m›n› sa¤lar. Birçok insan kendilerindeki de¤iflimi fark etmifllerdir. 1999 y›l›nda yay›nlanan bir çal›flma; yürüyen ve egzersiz programlar›n› uygulayanlar›n tembellere ya da gayretlice egzersiz yapanlara göre daha az stresli oldu¤unu göstermifltir.

8 9

Yürümek iktidars›zl›k riskini azalt›r Günde 2 mil yürümek erkekler için, ileride olabilecek orta yafl iktidars›zl›¤› riskini azalt›r.

10

7

Yürümek beyin gücünüzü art›r›r

Yürümeye bafllamak kolayd›r Bütün ihtiyac›n›z olan bir çift rahat ayakkab› ve kendinizi kap›dan d›flar›ya atmak ya da koflu band›na ç›kmak. Yürüyüflün etkilerini günde birçok kez k›sa yürüyüfller yaparak ya da günde bir kez uzun bir yürüyüfl yaparak görebilirsiniz.• 115


Afiark›s› ¤açlar›n Çeviri: DEN‹Z BENER

H

er a¤ac›n eflsiz bir hikayesi vard›r. Peki bu hikayeyi a¤ac›n kendisinden, üstelik bir plakta dinlemek istemez miydiniz? Alman tasar›mc› ve sanatç› Bartholomäus Traubeck, yapt›¤› çal›flmalarla bunu mümkün k›ld›… A¤açlar ve a¤aç fosillerindeki yafl halkalar›ndan, a¤açlar›n gücü, büyüklü¤ü, büyüme h›z› ve yafl› ö¤renilebiliyor. Yafl halkalar›, buzullardan al›nan örnekler, ma¤aralardaki sark›t ve dikitler, toprak katmanlar› gibi tarihsel olarak da pek çok veriyi bar›nd›r›yor. Hele ki ayaktaki yafll› a¤açlar›n halkalar›, kurakl›k dönemlerinden sellere kadar baflka tarihi olaylar› ayd›nlatacak bilgileri de verebiliyor. Avusturya’da yaflayan, 26 yafl›ndaki Almanya do¤umlu tasar›mc› ve sanatç› Bartholomäus Traubeck ise, a¤açlar›n hikayelerini ‘bizzat kendilerinden dinlemek’ için bir yöntem gelifltirdi. A¤açlar›n gövdesinde bulunan yafl halkalar›n›, diskleri okumak için 116

kullan›lan bir göz ile pikap-plakçalar benzeri bir sistem kurdu. A¤aç gövdeleri enlemesine kesildi¤inde veya kesit al›nd›¤›nda pla¤a benzemesinden esinlenen Traubeck, gelifltirdi¤i sistemle a¤açlar›n gövdesinde bulunan yafl halkalar›n› ses dalgalar›na dönüfltürdü. Piyano notalar› olarak ortaya ç›kan eserleri, bir albümde toplayan Traubeck, bu albümüne de ‘Y›llar’ ismini verdi. A¤açlar›n yafl halkalar›n› sese dönüfltüren sistemle elde edilen, bu oldukça duygusal besteler, Traubeck’in kiflisel internet sayfas› üzerinden de dinlenebiliyor.


Okunamayan kitap:

Voynich Elyazmas› (Kitab›n kapa¤)›

Yazan: ZEYNEP ABURAS

P

olonyal› sahaf Wilfrid M. Voynich’in, 1912’de ‹talya’da sat›n ald›¤›, üzerinde anlams›z sembol ve resimler bulunan 240 sayfal›k bir elyazmas› olan Voynich Elyazmas›, üzerinde y›llardan bu yana çok yo¤un araflt›rmalar yap›lmas›na karfl›n gizemini koruyor… ‹smi bulucusunun ismiyle özdeflleflen gizemli kitap Voynich Elyazmas›’n›n, 1450 ila 1520 y›llar›nda yaz›ld›¤› tahmin ediliyor. 15 santimetreye 22,5 santimetre boyutlar›ndaki elyazmas›, 240 sayfadan olufluyor. Ancak yap›lan incelemeler, kitab›n orijinalinin 272

sayfa oldu¤unu ortaya koyuyor. Bilinmeyen bir yazar taraf›ndan, bilinmeyen bir alfabeyle ve bugüne dek anlafl›lamayan bir dille yaz›lan Voynich Elyazmas›’n›n çözülebilmesi

Wilfrid M. Voynich 117


BD EK‹M 2014

Kitab›n 26. sayfas› için, bulundu¤undan bu yana pek çok profesyonel ve amatör kriptolog yo¤un çal›flmalar yürüttü. Bunlar aras›nda ‹kinci Dünya Savafl›’n›n ünlü Amerikal› ve ‹ngiliz flifre k›r›c›lar› da vard›.

K

‹lginç olan, resmedilen bitkilerin hiçbirinin dünyada bulunmamas›…

riptologlar›n yan›nda, çok say›da dilbilimci, akademisyen, tarihçi ve merakl›lar› da, Voynich Elyazmas›’n› çözebilmek için u¤rafl verdi. Roger Bacon, John Dee ve Edward Kelly dahil çeflitli kiflilerin yazd›¤› öne sürülse de, bu iddialar›n hiçbiri kan›tlanamad›. Gizemli kitap, bugün halen bir baflka kitap koleksiyoncusu olan Hans P. Kraus taraf›ndan ba¤›flland›¤›, ABD’ 118

deki Yale Üniversitesi’ nin Nadir Kitaplar Koleksiyonu’nda MS 408 koduyla kay›tl› bulunuyor. Voynich Elyazmas›’nda, befl ayr› bölüm, anlafl›lmayan bir kodlamayla yaz›lm›fl yaz›lar ve çeflitli resimler bulunuyor. ‹lk ve en genifl bölüm 130 sayfa içeriyor. Bu sayfalar›, botanik kitaplar›ndaki gibi bitki çizimleri renklendiriyor. ‹lginç olan, resmedilen bitkilerin hiçbirinin dünyada bulunmamas›… 26 sayfal›k ikinci bölüm astronomiye, üçüncü bölüm ise biyolojiye ayr›lm›fl. Dördüncü bölümün ise farmakolojiyi, yani ilaçlar›n etkisini ve kullan›l›fl›n› inceleyen bilim dal›n› içerdi¤i belirtiliyor. 23 sayfal›k son


BD EK‹M 2014

bölümde hiç çizim kullan›lmad›¤›, sadece her paragraf bir y›ld›zla iflaretlendi¤i için fikir yürütmek güçlefliyor. Voynich Elyazmas›’n›n bir aldatmaca olabilece¤ini de öne sürenler oldu.

olarak nitelendirdi ve 2001’de flifre çözmekte uzman bilgisayarlarla yap›lan çal›flmalar da sonuçsuz kald›. Friedman, “Bu ifle hayat›m› verdim, bir de kitap yazd›m. Ama hepsi boflunaym›fl.” dedi.

67. sayfa Ancak kitap öylesine sistematik ve do¤al bir dille yaz›lm›flt› ki, yap›lan analizler, Voynich’in uydurma bir metin olabilece¤i iddias›n› tamam›yla çürüttü. Y›llardan bu yana üzerinde çal›flan uzmanlar› isyan ettiren gizem, halen çözülebilmifl de¤il.

‹ngiltere’deki Bedfordshire Üniversitesi’nden Stephen Bax’›n yürüttü¤ü çal›flmalar ise, elyazmas› kitaba dair baz› ipuçlar›n›n ortaya konuldu¤unu gösteriyor. ‘Voynich alfabesi’ üstünde on y›la yak›n

B

unlardan biri olan dilbilimci Jacques Guy, “On y›ld›r hiçbir ilerleme kaydedememifl olmak beni deli edecek.” diyor. Japon savafl kodlar›n› çökerten Amerikal› flifreci William Friedman taraf›ndan oluflturulan tak›m, aylar süren çabas›n›n sonunda belgeyi, “Çözülemez”

Kitaptan al›nm›fl sözcük örnekleri 119


BD EK‹M 2014

Stephen Bax, kitapta 14 sözcü¤ün karfl›l›¤›n› buldu¤unu söylüyor çal›flt›ktan sonra 14 sembolün karfl›l›klar›n› buldu¤unu söyleyen Bax’›n çal›flmalar›n›, pek çok dilbilimci de ilgiyle takip ediyor. Bunlardan Yale Üniversitesi’nden Claire Bowern ilk kez biraz ümitlendi¤ini ifade ediyor. Bax’›n bulgular›n› inceleyen Manchester Üniversitesi’nden Marcelo Montemurro da, kitab›n çözümü yolunda al›nan bu küçük mesafeyi bile önemli bir ad›m olarak niteliyor. 14 harfin karfl›l›¤›n› buldu¤unu ifade eden Stephen Bax, bu ay (Haziran) Londra’da bir grup dilbilimcinin davet edilece¤i bir Voynich toplant›s› düzenlemeyi de planl›yor. Dilbilimcilerin, tarihçilerin, flifre çözücülerin ve araflt›rmac›lar›n ilgi oda¤› haline gelen Voynich Elyazmas› bugüne de¤in, profesyonel araflt›rmac›lar›n çabalar› ve bilgisayarl› flifre çözüm tekni¤inin de denendi¤i çal›flmalar›n da dahil oldu¤u hiçbir 120

yöntemle çözülemedi. Do¤al dil özellikleri sergileyen bu esrarengiz kitap, deflifre biliminin en ilgi çekici bilmecelerinden birisi ve bir s›r olarak halen ak›llar› kar›flt›r›yor. tephen Bax’›n geçti¤imiz ay yapt›¤› bir sunuma göre kitap, semitic (Sami dili), Türkçe, Hintçe, Kafkas dili, Hint-Avrupa dil grubundan etkiler tafl›yor. Gizemlerle dolu ve çözülmeye son derece dirençli Voynich Elyazmas›, Yale Üniversitesi’nin çevrimiçi kütüphanesinde de, dünyan›n her yerinde araflt›rmac›lar›n ilgisine sunulmufl. bu kitab›n tüm sayfalar›na, (http://brbl-dl.library. yale.edu/vufind/Record/3519597) adresinden ulafl›labiliyor. Öyle görünüyor ki, bu esrarengiz kitab›n neler söyledi¤ini anlamak için, araflt›rmac›lar›n yo¤un mesaisi sürecek… •

S


Yazar Dede ve Torunlar› Muzaffer ‹zgü

izim balkona kufllar konmuyor. Niye acaba? Anneme sordum. “Bilmem ki,” dedi. “Sak›n sana kufllar küsmüfl olmas›n Defne?” Bana niye küssünler ki? Oysa ben s›k s›k balkona ç›k›yor, “Hey kufllar, bak›n burada bir balkon var, Defne’lerin balkonu... Haydi uçun gelin!” diyorum. Ama gelmiyorlar. Kardeflim Alp’e sordum; “Kufllar bize küsmüfller mi acaba?” Yüzüme gülerek bakt› Alp. Bu y›l okula bafllayacak. Sonra güldü. Kofla kofla içeriye gitti. K›rm›z› küçücük topunu ald›, geldi. Ba¤›rd›: “Kufllar topumu size verece¤im, haydi bizim balkona gelin” diye ba¤›rd›.

Bu kez ben güldüm. Karfl› apartmanda oturan bir Sedef Teyze var, onlar›n balkonuna her zaman kufllar geliyor. Sedef Teyze

121


BD EK‹M 2014

balkona ç›k›yor, “Geldiniz mi benim p›rp›rlar›m, sevgili kufllar›m? Hoflgeldiniz!.. fiimdi size yiyecek getirece¤im” diyor, içeri giriyor, onlara birfleyler getiriyor. Ondan sonra, “Ay cikciklerini sevsin Sedef Teyzesi” diyor. kflam yemekte babama sordum. “Bizim balkon dördüncü kat, onlara göre biraz yüksek,” dedi, sonra ekledi, “Kufllar çiçekleri severler, baksan›za Sedef Han›m’›n balkonunda ne çok çiçek var.” Biz iki kardefl ba¤›rmaya bafllad›k, “Biz de çiçek alal›m, biz de saks› alal›m!..” diye. Annem de, babam da güldüler. Annem: “Zaten ben ne zamand›r balkonumuza saks›lar almak istiyordum, yar›n alay›m” deyince, iki kardefl ba¤›rmaya bafllad›k. “Kufllar geliyor, kufllar geliyor!..” Kufllar› tan›m›yorum ki. Acaba hangi kufllar bizim balkona gelecek-

ler? Serçeyi biliyorum. Küçücük... Öyle cikcikler ç›kar›yor ki, bafl›n› iki yana öyle h›zl› çeviriyor ki, uçuflu da öyle, bir o yana p›››r, bir bu yana p›››r... Okuldan gelince, daha yeme¤i yemeden annem, “Balkona bir bak Defne!..” dedi. Alp ba¤›rd›: “Saks› abla saks›››...” Kofluverdim balkona... Aaa, annem saks› alm›fl. Hem de dört tane. Birinin üzerinde çiçek de var. Ay ben saks›daki çiçekleri de tan›m›yorum. Annem balkonun kap›s›na geldi. Daha ben sormadan söylemeye bafllad›: “Bu sardunya, bu mine, bu karanfil, bu da gül...” Üzerinde çiçek olmasa onu da tan›mazd›m... Sardunya çiçekleri pembeydi, sanki öteki saks›lara,“Bak›n benim çiçeklerim var” diyordu. Annem, “Ötekiler de yak›nda çiçek açmaya bafllar” dedi. Ve annem biz iki kardefle görev verdi. Çiçekleri sulamak bizim görevimizdi. Annem onlar› nas›l sulayaca¤›m›z› bize gösterecekti. Aaa Alp elinde kocaman bir tasla su getirmiflti bile. Annem Alp’in saç›n› okflad›. “Haydi Alp sardunyaya ilk suyu sen ver!..” dedi. Alp sardunyay› ar›yordu. Seslendim: “K›rm›z› çiçekli olan Alp...” Alp, suyu sanki kendisi içiyormufl gibi yutkuna yutkuna sardunya saks›s›na boflaltt›. Eh art›k kufllar› ça¤›rman›n tam zaman›yd›. 122


Ba¤›rd›m, “Haydin kufllar, sardunyaya gelin, güle gelin, mineye gelin!..” Ay dördüncüsünün ad› neydi? H›h... Ba¤›rd›m: “Kufl çiçe¤ine gelin, kufl çiçe¤ine gelin!..” Alp durur mu? O benden çok ba¤›rmaya bafllad›. “Sardalyaya gelin, sardalyaya gelin!..” Güldüm, Alp’i uyard›m. “Bal›klarla çiçekleri kar›flt›rd›n galiba Alp? Sardalya bal›k ad›. O çiçe¤in ad›, Sardunya...” Aa aa, akflamleyin babam da iki saks› getirmesin mi? Alp ve ben bir alk›fl bir alk›fl... Saks›n›n birini ben kapt›m, birini Alp... Dosdo¤ru balkona... “Çiçekler size iki arkadafl daha geldi” dedim. e¤er babamla annem anlaflm›fllar. Babam›n getirdikleri, birinin ad› melisa, birinin ad› da menekfle... Oh oh oh!... Bunlar ne güzel adlar... Yar›n hemen s›n›f›m›zdaki Melisa’ya söylerim, “Melisac›¤›m bizim eve hofl geldin...” Eh art›k, kufllar durmadan bizim balkona konarlar. Acaba kufllar çiçek kokusunu mu seviyorlar? Koklarlar art›k gülü, menekfleyi?.. Acaba kufllar biz yatt›ktan sonra balkonumuza gelirler mi? “Hay›r,” dedi annem, onlar da bizim gibi uyurlar...” Demek ki yar›n gelecekler. Ama ben sabahç›y›m. Olsun ö¤leden sonra

Eh art›k, kufllar durmadan bizim balkona konarlar. Acaba kufllar çiçek kokusunu mu seviyorlar? s›k s›k balkona bakar›m. Zaten ben görmesem bile cikcikleriyle beni ça¤›r›rlar. ‹flte o zaman duyurabilirsem Sedef Teyzeye seslenirim, “Sedef Teyzee, benim cikciklerim de geldi!..” Okuldan gelince hemen anneme sordum, “Gelmedi k›z›m” dedi. H›h annem görmemifltir. O içerdeyken gelmifllerdir. Bu kez Alp’e sordum. Alp omuzlar›n› kald›rd›. 123


“Bilmem ki” dedi... “Uf Alp uf, insan durup durup bakmaz m›?” Alp bakmaz ki, ancak odan›n içinde koflturmas›n› bilir... Acaba ödevimi balkonda m› yapsam? “Hay›r,” dedi annem. “O zaman hiç gelmezler... En iyisi pencereden veya kap›dan bak...” ak›yorum gelmiyor ki... Sedef Teyze’nin sesi geliyor, “Uf cikciklerim geldiniz demek. Hoflgeldiniz, sefa geldiniz...” Gelmiyorlar, gelmiyorlar!..Kaç gün oldu? Ih yoklar. Okuldan gelir gelmez anneme soruyorum. Annem, “Yok, görmedim,” diyor. Alp’e soruyorum, Alp omuzlar›n› kald›r›yor. Uf, niye gelmezler ki?.. O akflam babam karar›n› verdi: “Onlara yiyecek verece¤iz Defne...” Babam sabahleyin ifline gitmeden önce eski bir kahve tepsisini balkon demirinin k›y›s›na ba¤lad›. Ben, annem, Alp flaflk›nl›kla bak›yorduk. “Bu ne babac›¤›m?” diye sordum. “Kufllara sofra k›z›m” dedi. Annem mutfaktan hemen biraz bulgur al›p getirdi, tepsinin üzerine yayd›. Sonra, “Ay ben kaç kez bunlar yem ister?” diyordum ama balkona 124

serpmeyi istemiyordum, çünkü balkonu kirletirler diye korkuyordum” dedi. Babam ifle giderken, benim ve kardeflimin yanaklar›n› okflad›, “Hadi bakal›m kufl bekçileri, bugün iyi gözleyin” dedi... Annemin izni bitmiflti, yar›n göreve bafll›yordu. Alp’i anneanneme b›rakacakt›. Yani bundan böyle gözlemek bana düflüyordu. Ay ne güzel bir görevdi. Kufllar› izlemek, onlar›n geldiklerini görmek, c›v›lt›lar›n› iflitmek, sonra gittiklerinde onlara el sallamak. Ö¤leyin eve geldi¤imde bir de ne göreyim? Tepsinin içinde bir tane bile bulgur yoktu... Birden ba¤›rd›m: “Gelmifller, gelmifller, kufllar gelmifller!..” Anneanneme telefon ettim, “Gelmifller anneanne gelmifller!..” Sesim çok mu ç›km›flt› telefonda, anneannem flaflk›n ve korkulu, “Kimler gelmifller k›z›m?” dedi... “Kufllar anneanne kufllar!..” Telefonda Alp’in sevinç 盤l›klar› geliyordu... O günden sonra bizim balkonumuza da kufllar gelmeye bafllad›... Kumrular, serçeler, güvercinler, ibibikler... “Buyrun gelin kufllar, buyrun gelin, hepinize yiyecek var, su var.”• muzafferizgu@butundunya.com.tr


BD EK‹M 2014

Bilinmeyen Yönleri Yazan: GİZAY TEMİZSOYLU

T

Onlar yapt›klar›yla, üm zamanlar›n en baflar›l› bilim baflar›lar›yla hayranl›k adamlar›ndan say›lan Einstein, yapt›¤› uyand›ran dehalar. Ama bilimsel çal›flmaherkes gibi s›radanl›kAlbert Einstein lar›yla akl›m›za lar›, tak›nt›lar›, de¤iflik kaz›n›rken bilinal›flkanl›klar› var. Kimi meyen yönleriyle de oldukça dikkat çekici bir deha. Bilime vakit uyuman›n gereksizli¤ine kals›n diye saçlar›n› inan›yor, kimi u¤urlu dahi kestirmeyen Einsnesneleri olmadan çal›tein, çoraplar›n›n birbiflam›yor, kimi baz› rakamrine uyumuna da hiç lar›n u¤ursuzlu¤una inan›dikkat etmiyordu. yor. ‹flte baflar›l› insanlarla Einstein hakk›nda ilgi çeken bir baflka bilgi ise ilgili ilginç bilgiler ve beynini di¤er insanlaronlar›n tuhaf al›flkanl›klar›... 125


BD EK‹M 2014

dan farkl› ve daha çok kulland›¤›na dair ortaya at›lan teorilerdi. Bu nedenle Einstein öldükten sonra beyni ç›kar›ld› ve halen ABD, Wichita'daki yafll› doktorun evinde, bir kavanozda saklan›yor. Araflt›rmalar sonucunda beyninin normal koflullarda 1,4 kg. olan normal bir beyinden yüzde 12 oran›nda daha hafif oldu¤u görüldü. Düflünce için gerekli sinirleri besleyen "gliyal hücre" say›s› da di¤er insanlara göre daha fazlayd›.

Agatha Christie

P

opüler edebiyat›n en ünlü yazarlar›ndan biri olarak bilinen Agatha Christie, yazd›¤› cinayet romanlar›yla okuyucuyu kendisine ba¤larken, Mary Westmacott takma ad›yla aflk romanlar› da yaz›yordu. Christie’nin ilgi çekici özelliklerinden biri de mesle¤i soruldu¤unda “ev kad›n›” diye yan›t vermesiydi. Baflar›l› yazar, çal›flma odas›nda yaz› yazmaktan hofllanm›yor, iki yemek aras›nda yazmak için en ideal yer diyerek yaz›lar›n› hep yemek masas›nda yaz›yordu.

126

elefonun icad›n› gerçeklefltiren büyük mucit, do¤ufltan iflitme engelli olan bir anneye sahipti. Y›llarca Alexander Graham Bell dedesi ve babas›yla birlikte iflitme engelliler için çal›flt›lar, onlar için aç›lan okullarda e¤itim verdiler. Daha sonra Bell, kendi okulunu kurdu. Efli de 4 yafl›ndan beri iflitme engelli olan Graham Bell yapt›¤› tüm çal›flmalar› iflitme engelliler ad›na yapt›. Graham Bell yapt›¤› çal›flmalara kendisini öyle ad›yordu ki günde 2-3 saatten fazla uyumuyordu. Bell, bu durumu, ''Beynim çok kalabal›k. Akl›ma bir düflünce gelirse kafamdan kaybolur diye korkuyorum'' diye aç›kl›yordu.

T

ngiliz ünlü kad›n flair, hayat boyu edindi¤i bir ilkeye hep sad›k kald›. Edith Sitwell Ona göre bir kad›n, haftan›n bir günü bütün iflleri bir kenara b›rakarak yataktan hiç ç›kmadan keyif yapmal›yd›. Bu düflüncesini hayat›n›n sonuna kadar uygulad›.


BD EK‹M 2014

ünyaca ünlenen ilk kad›n Charles Dickens Victoria devrinin Frans›z yazar olan George en iyi romanc›s› kabul edilen Sand, feminist harekete dahil baflar›l› yazar ve elefltirmen, babaolarak görünüyor ama George Sand s›n›n borçlar› yüzünden hapishaneye düflmesinin ard›ndan okulkendisi bunu dan ayr›larak fabrikada çal›flmaya hiçbir zaman do¤rulam›yordu. bafllad›. Oliver Twist, Antikac› Dahi s›n›f›nda ad› duyulmuyor Dükkan›, ‹ki olsa da ünlü yazar›n IQ’su 143’tü. fiehrin HikâYazar, yaz›lar›ndan çok ad›n› yesi, Büyük topluma ayk›r› davran›fllar›, Umutlar gibi sokaklarda erkek k›yafetleriyle dev yap›tlara gezinmesi ve gayrimeflimza atan ru iliflkileriyle duyurDickens'›n mufltu. Toplumdaki u¤urlu objeleri kad›n figürüne vard›. Onlar karfl› ç›kan ve buolmadan nun için elinden masas›nda çal›flamayan Dickens, geldi¤ince ayk›r› taze çiçeklerin oldu¤u bir vazo, bir hayat süren u¤urlu ka¤›t açaca¤›, üzerinde Sand, bir süre bronz bir tavflan›n bulundu¤u sonra asi ve farktemiz ka¤›tlar ile düello eden l› yaflam tarz›yla iki kurba¤a biblosu masas›nda kabul görmüfltü. yoksa çal›flam›yordu.

D

aflar›l› ‹ngiliz roman yazar›n›n en büyük tak›nt›s› ise ailesine yaz›lar›n› göstermemesi idi. Yazarken Jane Austen sessizlik ve mahremiyete önem veren Austen, aile fertlerinden birinin yaklaflt›¤›n› duydu¤unda yaz›lar›n› sakl›yordu.

B

George Gershwin

R

hapsody in Blue'nun ünlü bestecisi, tam bir iflkolikti. Müzi¤e olan tutkusu nedeniyle piyanosunun bafl›ndan hiç ayr›lmad›. Sabah kalkt›¤›nda piyano karfl›s›na oturuyor ve gün boyu hep çal›fl›yordu. Genç yaflta hayat›n› kaybeden baflar›l› müzisyenin k›z kardefli ‹ra onun müzik aflk›n› “Hayat› boyunca hiç dinlenmedi” fleklinde dile getiriyordu. 127


UFAK TEFEK B‹LG‹LER Sabahat Önen

Geri Kazanal›m 1 ton kullan›lm›fl ka¤›t at›¤›n›n geri dönüflümü sonucu, 17 adet yetiflmifl çam a¤ac› ve 85 metre karelik ormanl›k alan kurtar›l›r

Uyku Dostlu¤u Su samurlar› suda uyurken birbirlerini kaybetmemek için elele tutuflurlar. De¤erini Bilelim Difller, vücudun kendini onaramayan tek parças›d›r.

Korkutan Art›fl Otomobil say›s› insan say›s›ndan 3 kat daha h›zl› artmaktad›r.

‹nsanlar örümceklerden, ölümden korktuklar›ndan daha fazla korkarlar.

Bir bardak s›cak su, buzdolab›nda so¤uk sudan daha çabuk donar.

En Küçü¤ü

Dünyan›n en küçük kurba¤as› Amazon ormanlar›n›n ortas›nda bulunan bilim adamlar›n›n ‘Kay›p Dünya’ diye adland›rd›¤› Roraima Da¤›’nda yaflamaktad›r.

Araflt›rmalara göre bir kifli evlenmeden önce 7 kez afl›k olmaktad›r. 128

Tatlar› Ayn› Albatros Elma, so¤an ve Dünyan›n en büyük patatesin tad› ve en uzun süre ayn›d›r. Fark uçabilen kufludur. sadece tamamen kokular›ndan kaynaklan›r. Asl›nda hepsi tatl›d›r.


BD EK‹M 2014

En Derin Ma¤ara Gürcistan Abazya’da bulunan Krubera Ma¤aras› 2.197 metre derinlikle dünyan›n bilinen en derin ma¤aras›d›r.

Dairesel Parkur Bir daire etraf›nda döndüklerinde binicileri at üzerinde daha rahat ayakta durabilirler. Sirk çad›rlar› da bu nedenle daire biçimindedir

Hayal Gücünü Afl›yor Ortalama bir buzda¤›n›n a¤›rl›¤› 20 milyon tondur.

Osman Hamdi Bey (1842-1910) ‹stanbul’da do¤mufl, 15 yafl›ndan sonra yurtd›fl›nda e¤itimine devam etmifltir. Ça¤dafl Türk müzecili¤inin kurucusu ve ilk Türk arkeolo¤u kabul edilir. ‹lk Türk bilimsel kaz›lar›n› bafllatan Osman Hamdi Bey, Nemrut Da¤›, Mu¤la, Yata¤an ve (Sayda) Lübnan'da arkeolojik kaz›lar yapm›flt›r. Lübnan’da yapt›¤› kaz›larda buldu¤u antik eserler aras›nda arkeoloji dünyas›n›n baflyap›tlar›ndan say›lan ve ‹stanbul Arkeoloji Müzesi'nde sergilenen ‹skender Lahiti de bulunmaktad›r. Ona uluslararas› ün getiren bu kaz›larla ilgili olarak arkeolog Salomon Reinach ile birlikte “ Une necropole a Sidon (Sayda Kral Mezarl›¤›)” adl› bir kitap yazm›fl ve 1892’de Paris’te yay›mlatm›flt›r. Türk resminde ilk kez figürlü kompozisyonu kullanan ressamd›r. Resimlerinde özlemini duydu¤u Türk ayd›n tipini ve d›flar›ya aç›lm›fl kad›n imgesini ele alm›flt›r. Aya ‹rini ve Çinili Köflk kaz›lardan ç›kan eserler için yetersiz gelince, ‹stanbul Arkeoloji Müzesi binas›n›n infla edilmesini sa¤lam›fl eserlerini buraya tafl›tm›flt›r. Kaplumba¤a Terbiyecisi, Silah Taciri, Mihrap, Feraceli Kad›nlar Osman Hamdi Bey’in ilgi çeken, özgün eserlerindendir. Birçok resmi ‹stanbul Resim ve Heykel Müzesi, Londra, Liverpool ve Boston müzelerinde sergilenmektedir. 129


Yaflamdan Kesitler Sema Erdo¤an

Adana Belediye Bandosu’nun ‹lk Kad›n Müzisyeni

Dudu Dilek Ak›nçay Dudu Dilek Ak›nçay, ortaokul s›ralar›nda müzi¤e olan ilgisini keflfedince, babas›ndan gitar almas›n› istemiflti. eçen y›l kaybetti¤i babas› da onun bu iste¤ini yerine getirmekle kalmam›fl özel ders de ald›rm›flt›. Gitarla bafllad›¤› müzik serüveninde 2 y›l önce geçifl yapt›¤› enstrüman› saksafon ile Adana Büyükflehir Belediyesi Bandosu’nun ilk kad›n üyesi olarak bir ilke imza att›. Ak›nçay, ortaokul s›ralar›nda arkadafllar›n›n aksine klasik müzikten hofllan›yordu. 14 yafl›ndaki k›z çocu¤u hayran Dudu Dilek oldu¤u Bach’› ve Tarrega’y› dinliyordu. O, bilindik öyküler- Ak›nçay bir den farkl› müzi¤e olan ilgisini ö¤rencisiyle

G

130


Bandodaki ilk günlerinde flef Cuma Ali fian ile … kendisi keflfetti. Bir enstürman çalmak istiyordu. “Gitar kendime en yak›n buldu¤um enstrümand›. Babamla paylaflt›m bu düflüncemi. O da, bende bir gelecek görmüfl olmal› ki hiç itiraz etmedi, ald›. ‹yi bir flekilde çalabileyim diye özel ders almam› da istedi ve destek oldu.” flte o günden itibaren Utku Özkano¤lu’ndan nota ve gitar tekni¤i dersleri almaya bafllayan Dudu Dilek Ak›nçay’›n müzikal yolculu¤u bafllam›fl oldu. Bir disiplin içinde dört y›l süren e¤itimden sonra sekiz y›l süreyle kendisi gibi müzi¤e sevdal› onlarca kifliye e¤itim verdi, yaflam›n› kazand›. Adana Büyükflehir Belediyesi Bandosu’nu dinledi¤i güne kadar her fley istedi¤i gibi gidiyordu. “Bir e¤itim merkezinde kursu tamamlam›fl ç›k›yordum. Caddede de bir yerin aç›l›fl› vard›. Arkadafllar›m Belediye Bandosu çalacak kal dinle diye ›srar ettiler.” ‹flte o gün 12 y›l boyunca neredeyse gece gündüz birlikte oldu¤u,

yeri yata¤›n›n baflucu olan gitar›na ihanet eder… “Belediye Bandosu’nu ilk dinledi¤imde o kadar hofluma gitti ki… ‹çimde bir fleyler k›p›rdad›. Ben de bu ekibin içinde olsam dedim içimden. Enstrümanlar› flöyle bir gözden geçirdim, sesleri dikkatlice dinledim ve iflte dedim... Kendimi alto saksafon çalarken dahi hayal ettim.”

O an gözleriyle bandonun foto¤raf›n› çeker beyninde de kendisini yerlefltirir o foto¤rafa. Bandoda enstürmandan sonra dikkatini çeken fley bir fley daha vard›r. “Bandoda hiç kad›n yoktu. Baflka kentlerde görmüfltüm oysa. 28 erkekten oluflan bu bandodaki ilk kad›n ben olmal›y›m diye geçirdim içimden.” O an gözleriyle bandonun foto¤raf›n› çeker beyninde de kendisini 131


BD EK‹M 2014

yerlefltirir o foto¤rafa. Gitar çalmay› çok istedi¤i 12 y›l öncesine dönmüfltür sanki. “Medeni cesaretimi toplad›m ve solu¤u Adana Büyükflehir Belediyesi Bandosu’nda ald›m. fiu an emekli olan fief Cuma Ali fian’a ben alto saksafon çalmak ve kadro olursa da bu bandoda çal›flmak istiyorum dedim. Cuma Ali fian’›n da uzun zamand›r bandoda bir kad›n olmas›n› istedi¤ini ö¤renince nas›l mutlu oldum anlatamam. Belediye Baflkan› ile görüfltüler ve beni ö¤renci olarak bandoya kabul ettiler. Enstrüman›m yoktu ama sa¤ olsunlar yard›mc› oldular.”

gibi büyük tepkilerle karfl›laflm›flt›m. Hatta bugün birlikte çal›flt›¤›m ekip içinden de benzer tepkiler alm›flt›m. Bak›fllar çok rahats›z edici idi. Önceleri hiç benimsemediler beni ama ben zorla da olsa sevdirdim kendimi.” Dudu Dilek Ak›nçay için, karar verdi¤i ilk günden itibaren önemli olan ailesinin bak›fl aç›s›yd›. “Annem ve babam, karar›m›

y›l süreyle bandoda Alto Saksafon Dudu Dilek çalabilmek için Ak›nçay bandoda e¤itim al›r. Müzik altart›k çok rahat yap›s› oldu¤u için çok da zorlanmaz. Ekipte yer alacak duruma gelmifltir, flef de verdi¤im andan itibaren çok destek çok istemektedir ama kadro yoktur. oldular. Kanser hastas› olan ve geçen “Bu y›l›n fiubat ay›nda kadro y›l kaybetti¤im babam beni bandoda aç›l›nca dünyalar benim oldu. Yetifl- çalarken görmeyi çok istiyordu ama mifl eleman oldu¤um için kadroya olmad› ne yaz›k ki… Annem ise ilk geçiflim zor olmad›. Bando ekibinin göreve bafllad›¤›mda ve beni bandoda deste¤ini de asla unutamam. ” çalarken ilk gördü¤ünde mutluluktan a¤lam›flt›.”

2

Bandoda ilk kad›n Bando ekibinin ilk kad›n üyesidir art›k ve bir ilke imza atm›flt›r. “Asl›nda 2 y›l önce Alto Saksafon ö¤renmeye geldi¤imde ‘bir kad›n›n ne ifli var bu kadar erkek içerisinde’ 132

Bando ile ilk çal›fl› “O günü hiç unutmuyorum. Beni bandoda çalarken ilk kez görenlerin ilk tepkileri “Aaa bayan varm›fl!” oldu. Çok flafl›rd›lar. O kadar çok göz


BD EK‹M 2014

sam da art›k kendime ait bir alto saksafonum var. Odam› iki enstrüman›m ile paylafl›yorum art›k. ‹kisi tan›fl›yorlar asl›nda.” Eskisi kadar olmasa da klasik gitar e¤itimi vermeye devam ediyor ve kenHer gün birkaç dine kalan zamanlar›saatini saksafon n› böyle de¤erlendiriçalarak geçiriyor. yor. Dinledi¤i müzik tarz›nda da zorunlu bir vard› ki üzerimde. Do¤al olarak ben de¤iflikli¤e gidifl var. “Yeni yeni Türk müzi¤i dinlemede çok heyecanlanm›flt›m. Hata yapmamak için gözümü notadan ay›ram›- ye bafllad›m. Çünkü bandoda marflyordum. Utan›yordum, s›k›l›yordum. lar›n yan› s›ra gerek halk gerekse Ama Cumali fief, beni herkese göster- sanat müzi¤i hatta istek üzerine arabesk flark›lar çal›yoruz. Usul, makam, meye çal›fl›yordu.” ayak nedir yeni yeni ö¤reniyorum.” Belediye Bandosunu ilk dinledirt›k kalabal›klardan büyük bir ¤inde “burada olmal›y›m” düflüncesi keyif al›yor ve çok rahat bir hedefti ve azimli bir çal›flma süreci çal›yor. Tüm gün mesaide. sonras›nda hedefine ulaflt›. Mesai Genel provalar›n d›fl›nda kendisine ait odada günün birkaç saatini saksa- kavram› olmadan çal›flsa da hiç flikayetçi de¤il. fon üfleyerek geçiriyor, yeni yeni parçalar çalmaya çal›fl›yor.

A

Bundan sonraki “hedef” ‹lk enstürman aflk› gitar ‹lk afl›k oldu¤u ve yaflam›n›n 12 y›l›n› geçirdi¤i, para kazand›¤› enstrüman› gitar ile aras› son iki y›ld›r biraz aç›k. “‹lk göz a¤r›m enstürman›m gitar› çok ihmal etti¤imin fark›nday›m ama onu terk etmifl de¤ilim… Kendime yeni bir yol çizmeliydim. Evimde, yata¤›m›n baflucundaki yerini koruyor en az›ndan. Ekonomik olarak zorlan-

Dudu Dilek Ak›nçay, mesleki olarak ilerlemek ve yeni fleyler yapmak istiyor. Kendi ilkini, kentin ilkine de tafl›mak istiyor. Daha sanatsal müzikleri çalabilecekleri bir “Kent Orkestras›” kurmak ya da böyle bir orkestrada çalmak gibi bir hedefi var. Ayr›ca, Balkan ve caz müzikleri çalmak istiyor. “Adana Büyükflehir Belediyesi Bandosu’ ndan neden bir Kent 133


BD EK‹M 2014

Orkestras› ç›kmas›n. Müzikal anlamda kendimizi daha çok ifade edebilece¤imiz bir orkestra olacak diye düflünüyorum.” u anda taflerona ba¤l› olarak çal›fl›yor, asgari ücretin biraz üzerinde kazan›yor ama düzelece¤i umudunu tafl›yor. fiubat 2014’te tak›m›n ilk kad›n üyesi olarak göreve bafllad› ama art›k yaln›z de¤il. Yaklafl›k iki ay önce bir kad›n›n daha tak›ma kat›lmas›ndan çok mutlu. Tek dile¤i kad›n say›s›n›n h›zla artmas›. “Yeni bafllayan arkadafl›mla iki kiflilik bir örgütlenme bafllatt›k bile. Birlikte ya da bir kifliyi daha dahil edip küçük bir grup kurmak, özel aç›l›fl ve davetlerde de sahne almak istiyoruz. Kad›n müzisyenler daha s›k görünür olsun ve yad›rganmas›n istiyorum.”

Vazgeçmek mi? ‹ki y›ll›k emek sonras›nda bir ilki baflard›¤› mesle¤inden vazgeçmeyi düflünmüyor. Kararl› bir ses tonuyla “Hiçbir güç beni bu yoldan döndüremez” diyor. Yaflam›n› paylaflaca¤› kifliden böyle bir öneri gelirse sorusuna yan›t› ise “Asla... Kendisi kaybeder.” aflam demek, müzik demek onun için. Biraz a¤›r dedi¤i enstrüman›n› kald›ramaz hale gelinceye dek devam edece¤ini belirtiyor. Saksafon bir erke¤e uygun sert bir enstrüman gibi alg›lansa da o, bu enstrüman› çalmay› baflarman›n keyfini ç›kar›yor.

Y 134

Dünyaca ünlü saksafoncular› daha yak›ndan tan›maya çal›fl›yor ve bir arfliv oluflturuyor. Evde de caz müziklerine yönelik çal›flmalar yap›yor.

”Çok azimliyimdir. Yeter ki isteyeyim. ‹lk bafllad›¤›m günlerde gitarda da öyle olmufltu. Ellerim de küçük. Özellikle bareli pozisyonlarda a¤laya a¤laya çalm›flt›m. Hocam da ne yap›yorsun demiflti bana, flafl›rm›flt›.” Azmin, fiziksel özelliklerin önüne geçti¤ini kan›tlayan örneklerinden biri Dudu Dilek Ak›nçay. Dünyaca ünlü saksafoncular› daha yak›ndan tan›maya çal›fl›yor, araflt›r›yor ve bir arfliv oluflturuyor. Evde de caz müziklerini icra etmeye yönelik çal›flmalar yap›yor. Bir siyasi yap› içerisinde çal›flsa da o, sadece sanatla ilgileniyor. Yetenekli, azimli ve kararl›. Görünen o ki, bir ilke imza atm›fl olan Dudu Dilek Ak›nçay, notalar›n üzerine basa basa daha çok yol kat edecek ve o yollar en güzel bestelerin çal›nd›¤› bahçelere ç›kacak… • semaerdogan@butundunya.com.tr


‹nsanlar Yaflad›kça Mehmet Ünver

Eski Terzi Kataloglar› Çocukluk y›llar›mda konfeksiyon sanayi flimdiki gibi geliflmifl de¤ildi. Bugün herhangi bir al›flverifl merkezindeki ma¤azalardan istedi¤imiz paltoyu, ceketi ya da tak›m elbiseyi sat›n alabiliyoruz. ltm›fll› y›llar›n bafl›nda, kazaklar evlerde, anneler, nineler ve ablalar taraf›ndan örülürdü. O dönem kazak satan bir ma¤aza gördü¤ümü an›msam›yorum. Sonbahara girerken, Sultanhamam’dan istenilen renkte birkaç çile yün al›n›r, o çileler evde yumak haline getirilir, sonra da ifl bilen eller kaza¤› örmeye bafllard›. Örme sürecinin en güzel yan›ysa, s›f›rdan bafllayarak sa¤lam ve fl›k bir kaza¤›n yarat›l›fl›na tan›k olmakt›. Elbette bu süreç s›ras›nda birkaç s›k›c› provaya katlanmak

A

135


BD EK‹M 2014

gerekiyordu. O zamanlar tak›m elbiseler, paltolar, döpiyesler ve günlük elbiseler mahalle terzileri taraf›ndan dikilirdi. Ayn› flekilde önce bir model be¤enilirdi. Bunun için terzilerin belle¤ine epeyce ifl düflerdi. Çünkü müflterilerin ilginç talepleri olurdu: Örne¤in; “Mefharet Han›ma geçen ay dikti¤in füme renkli tayyörün modelinden, ama rengi lacivert olan bir tayyör istiyorum”, ya da “Tacettin Bey’e geçen sonbahar dikti¤in gri paltonun modelinden istiyorum ama benimki taba renkli olsun”. Terzimiz, bir sene önce dikti¤i modeli an›msarsa ne alâ. ‹fl, yar› yar›ya tamamlanm›fl demekti. Yok e¤er, an›msamazsa, o zaman hemen her terzinin masas›n›n üzerinde bulunan ansiklopedi kal›nl›¤›ndaki giyim kataloglar›na baflvurulurdu. erzi kataloglar› yaflam›mda gördü¤üm ilk renkli ve kalite ka¤›da bas›lm›fl yay›nlard›. Hepsi de yabanc› kaynakl›yd›. fiimdilerde hiçbir terzide göremiyorum onlardan. Zaten terzilik mi kald›? Oysa o kataloglarda, çok say›da farkl› kumafl ve modelden paltolar, mantolar, tak›m elbiseler, tayyörler, ipekli elbiseler ve günlük giyimler son derece gözal›c› bir flekilde tan›t›l›rlard›. Diktirilecek elbisenin, ya da paltonun modeli, o kataloglardan seçildikten sonra gerisi kumafl› temin etmeye kal›yordu. Ne yaz›k ki, yabanc› kaynaklarda sunulan çeflit çeflit kumafllar o zaman›n Türkiye’sinde pek kolay bulunmazd›. Onun yerine, önce Sümerbank’› sonra da Sultanhamam’

T

136

daki ma¤azalar› dolafl›p en yak›n olan› bulmak gerekiyordu. Han›mlar için sunulan ipekli elbise modellerinin kumafllar›ysa neredeyse hiç bulunamazd›. Bu durumda da ayn› yöntem uygulan›rd›. ‹pekli yerine empirme, flifon yerine saten seçmek gerekirdi. Kumafl› seçerken karfl›lafl›lan bir di¤er zorluksa; desenlerdi. Kataloglarda tan›t›lan fl›k modellerdekilerin ayn›s›

Diktirilecek elbisenin, ya da paltonun modeli, o kataloglardan seçildikten sonra gerisi kumafl› temin etmeye kal›yordu.


“Patron” kelimesinin terzilikte neyi ifade etti¤ini benimle yafl›t olanlar bilirler. Bilmeyenler içinse, sözkonusu elbisenin tasla¤› diye aç›klayabilirim. bulunamad›¤› için mümkün oldu¤u kadar benzer bir desen bak›l›rd›. ahalle terzimiz Celal amcan›n atölyesi iskelenin yan›ndayd›. Hem caddeyi hem de k›smen denizi görürdü. ‹lk tak›m elbiselerimizi diktirmek için gitti¤imizde masas›n›n üzerindeki renkli giyim katalo¤u dikkatimi çekmifl, sayfalar›n› kar›flt›rmaya

M

bafllam›flt›m. Mankenlerin üzerindeki fl›k k›yafetler hayranl›k vericiydi: Tüvit kumafltan mantolar, gabardin tak›m elbiseler, alpaka, ya da kaflmir kumafltan paltolar, saten tuvaletler, flifon buluzlar, gözal›c› desenlere sahip ipekli kumafllardan zarif elbiseler... Tak›m elbiselere bakarken özellikle petrol mavisi renginde bir kumafltan yap›lm›fl olan› hofluma gitmiflti. “Bunun ayn›s›n› dikebilir misin Celal amca?” diye sordu¤umda, “Patronu olduktan sonra neden dikmeyeyeim ki?” demifl, ard›ndan da eklemiflti: “Gerçi patronunu kendim de ç›kartabilirim ama kumafl›n› bulman›z gerek”. “Patron” kelimesinin terzilikte neyi ifade etti¤ini benimle yafl›t olanlar bilirler. Bilmeyenler içinse, sözkonusu elbisenin tasla¤› diye aç›klayabilirim. Celal amcan›n bu denli iddial› konuflmas›na flafl›rm›flt›m. Bu kadar kolay m›yd› yani? Gerçekten de kolaym›fl: Çünkü o hafta, annemle birlikte Sultanhamam’da bir ma¤azadan, katalogdaki kumafl›n ayn›s›n› ald›k ve Celal amca da bir güzel dikti. Hatta ayn›s›n› kardeflime de dikti¤i için bize indirim yapt›. Büyük ablam, Olgunlaflma Enstitüsü mezunuydu. ‹lk Türk moda tasar›mc›lar›n› yetifltiren bu güzide okulun ona çok katk›s› olmufltu. Patron ka¤›d› denen ya¤l› ka¤›tlara kafas›ndaki modelleri ç›kart›p, bir anlamda 137


Kim Novak kendi tasar›mlar›n› yapt›¤› gibi, herhangi bir dergide, bir artist ya da tan›nm›fl bir kad›n›n üzerinde gördü¤ü k›yafetin de ayn›s›n› dikebilirdi. s›ralar, Hollywood y›ld›z› Kim Novak, talihsiz oyuncu Marilyn Monroe’nun yerini als›n diye öne ç›kart›lm›flt›. Hayat dergisinde bir foto¤raf› vard›. Göz al›c› desenleri olan ipekli bir elbise giymifl, ayn› desenden zarif bir flapka takm›flt›. Hayranl›kla bakarken ablama; “Bunun ayn›s›n› dikebilir misin?” diye sormufltum. O da, t›pk› terzi Celal amca gibi konuflmufltu: “Patronunu ç›kartmam gerek.” Hepsi bu kadar m›yd›? Koskoca bir Hollywood y›ld›z›n›n dergilere kapak olmufl foto¤raf›nda görülen elbiseyi dikmek bu kadar basit miydi? Herfley tasla¤›n› ç›kartmakla bitiyor muydu yani? O konuflmadan k›sa bir süre sonra, ortanca ablam›n niflan töreni haz›rl›klar› bafllad›. Büyük ablam, ne yap›p etti ve Kim Novak’›n üzerindeki elbisesinin desenlerine çok benzeyen bir ipekli kumafl bulup, ayn›s›n› kendisi için dikti. fiapkay› da unutmad›. Zarif elbisesi ve flapkas›yla

O

138

bahçemizde düzenlenen niflan töreninde epeyi sükse yapt›. Rahmetli annem, az ama öz mant›¤›yla yaflayan bir insand›. K›rk y›lda bir ayakkab› al›rd› ama en iyisi olurdu ald›¤›. Senelerce giyerdi. K›yafetleri için de ayn› mant›kla hareket ederdi. Terzi Celal amcaya tüvit kumafltan sa¤lam bir manto diktirmiflti. Defalarca provalara gitti¤ini an›ms›yorum. Zaman›n ünlü oyuncusu Cahide Sonku’nun, bir dergide yay›mlanan foto¤raf›ndan yola ç›karak gereken kumafl bulunup, manto dikilmiflti. Tüvit kumafllar bazen, bir rengin iki farkl› tonunu içlerinde bar›nd›r›rlar. Annemin tüvit mantosu da öyleydi. Ana renk olan grinin üzerinde füme renkli noktac›klar vard›. Bana hep, sabahlar› sobay› temizledi¤imizde hazneye dökülen küllerin aras›nda kalan yanmam›fl kömür parçac›klar›n› an›msat›rd›. Küçük ablam›n diktirdi¤i manto ise “bal›k s›rt›” denilen desenlere sahipti. Onun modelini de uzun uzun inceledi¤i terzi kataloglar›ndan seçmiflti. radan onca y›l geçti. Art›k ne o terziler var, ne de o gözal›c› terzi kataloglar›. Geçenlerde bir ma¤aza vitrininde t›pk› rahmetli annemin diktirdi¤ine benzer bir tüvit manto gördüm ve o günleri an›msad›m. Yaflan›p gidenler mazide kal›yor ve bir daha geri gelmiyor. Hiç de¤ilse o eski an›lar› sizlerle paylaflay›m dedim.

A

mehmetunver@butundunya.com.tr


Gözle Gönül Aras› Mehmet Uhri

Galata’n›n Mart›lar› Bunca y›l›n mart›s›y›m böyle fley görmedim. Kendileri pek kabul etmek istemese, görmezden gelmeye çal›flsa da bu flehre ve flehrin insanlar›na bir fleyler oldu. astal›k gibi bir fley bulaflt› ve insanlar›n huylar› de¤iflti, sanki. Eski galata köprüsünün bir gecede yan›p kül olmas›yla bafllad›, her fley. Haliç giriflinin emektar mart›lar›ndan›m. ‹nsanlar gözlerini

H

kaç›rmaya çal›flsalar da ben her fleyi gördüm, yaflad›m. O gece yang›n olmasa ve köprü ayakta kalsayd› flehir yine de¤iflecekti belki ama insanlar böyle birbirine uzak ve yabanc› olmayacakt›.

139


BD EK‹M 2014

Köprünün yan›p kapanmas› biz Galata mart›lar› için de hiç iyi olmad›. Kimse olmay›nca aç kald›k. Aç kalmaktansa gemilerin pefline tak›l›p uzaklara gidenlerimiz bile oldu. Ço¤undan bir daha haber alamad›k. Her fley o gece köprünün yanmas› ile bafllad›. yisi mi size her fleyi bafltan anlatay›m. Sirkeci ile Karaköy aras›ndaki köprüyü bekleyen mart›lar olarak rahat›m›z yerindeydi. Günden güne say›m›z ço¤al›yordu. Galata köprüsü büyümekte olan flehrin kalbi gibiydi. Herkes buraya toplan›p buradan flehre da¤›l›yordu. O zamanlar Sirkeci bölgesi küçük esnaf›n ço¤unlukta oldu¤u görece daha fakir bölge olmas›na karfl›n Galata ve Karaköy zenginlerin muhitiydi. Köprü iflte bu iki yakay› birbirine ba¤l›yor, zengini fakiri köprü üzerinde karfl›lafl›yor ayn› köprüyü kullan›rken

birbirini görüyor, fark ediyordu. Normalde bir araya gelmekten haz etmeyecek farkl› sosyal konumdaki insanlar köprü üzerinde yan yana bal›k tutuyor, biz mart›lara simit atarken karfl›l›kl› gülüflüp flakalaflt›klar›n› görüyorduk. Nas›l oluyorsa o köprü iki yakay› birbirine ba¤lad›¤› gibi farkl› insanlar› da üzerinde eflitleyip yaklaflt›r›yordu. Macera arayanlar›m›z olsa da Galatan›n mart›lar› olarak gemilerin pefline tak›l›p gitmektense bölgeden ayr›lmamay›, orada olmay› kendimiz için ayr›cal›k say›yorduk. Sanki canl›yd› Galata köprüsü, yafl›yordu. Geçip gidenlerin yan› s›ra alt kat›nda birahaneler, lokantalar, çay bahçeleri ile herkesi buluflturuyordu. Gün bat›m›nda birlikte efkârlan›yor geceleri hep birlikte nefleli flark›lar›n› iflitiyorduk. ‹stanbul gibi bir flehirde gezilip görülecek onca yer varken

Nas›l oluyorsa o köprü iki yakay› birbirine ba¤lad›¤› gibi farkl› insanlar› da üzerinde eflitleyip yaklaflt›r›yordu.

140


BD EK‹M 2014

dubalar üstünde yüzen her taraf› pasl› demir bir köprü alt›nda yemek yemenin çekicili¤ini anlamayanlar için aç›klayay›m; Galata köprüsü tüm canl›l›¤› ile iki yakay›, insanlar›, bo¤az›, flehri ve hepsinden çok hayatlar› bir araya getirip görünür k›l›yordu. Sabahlar› Kad›köy’den yükselen günefl ile köprünün erkencileri yani bal›k tutmak için gelenler ile bafllayan gün, okulu k›rm›fl ö¤renciler ile hareketlenir, nargilecilerin yükselen fokurtular› ile günefl alçal›rken akflam üstü Eyüp’e do¤ru gün bat›m›nda kahvesini yudumlayanlar ile devam eder, birlikte efllik edilen flark›lar›yla birahane ve lokantalar›n hareketlili¤i gece yar›lar›na kadar sürerdi. Tüm bu hareketlilikten biz mart›lar da sebeplenirdik. Köprünün yanmas› ile sanki flehrin kalbi sustu, atmaz oldu. Önce Karaköy yakas›nda teknede bal›k satanlar çekti, gitti. Kimse fark etmedi ama o bal›kç›lar›n ay›klad›klar› sayesinde karn›n› doyuran biz mart›lar için açl›k ve sefalet günleri bafllad›.

‹nsanlar›n uzaklaflmas› ile yaflad›¤›m›z açl›k trajediye dönüfltü. Köprünün lokanta ve çay bahçeleri kapan›p Sirkeci taraf›nda bal›k ekmek piflirip satan tekneler de gidince açl›k kaç›n›lmaz oldu. ‹nsanlar›n uzaklaflmas› ile yaflad›¤›m›z açl›k trajediye dönüfltü. ‹flte o dönem Karaköy'ün aç kedilerinin pençesine düflmekten veya açl›k çekmektense her fleyden vazgeçip gemilerin pefline tak›lan, uzaklara gidenlerimiz çok oldu. Yafll›yd›m, gücüm olsa belki ben de giderdim. Yaflay›p tan›k olmakm›fl, kaderim. öprünün yoklu¤unda ‹stanbul büyümeyi kalabal›klaflmay› sürdürdü. Me¤er açl›k yüzünden do¤du¤u yeri b›rak›p gemilerin peflinde giden mart›lar gibi insanlar da köylerini terk edip flehre geliyorlarm›fl. Yüksek sesle söylemeseler de gelenleri kucaklay›p buluflturan, üzerinde herkesi eflitleyen, görüfltüren

K

141


BD EK‹M 2014

Bal›k tutanlar bile ayr›flm›flt›. Köprünün bal›kç›lar› ile bo¤az›n bal›kç›lar› ayn› insanlar de¤ildi. için birlefltiriyordu. ‹ki taraftaki meydan düzenlemeleri de araçlar›n h›zl›ca ak›p gitmesi, yayalar›n ise birbirinden uzaklaflmas›, mümkünse birbirini hiç görmeden geçip gitmesini sa¤lamak için yap›lm›fl gibiydi. Cans›z bir demir y›¤›n› olarak eskisine benzetseler de yap›lan köprü, insanlar›n birbirini görüp fark etti¤i o köprü de¤ildi. Olamazd›. ‹nsanlar› yaklaflt›rmak yerine ay›rmaya uzaklaflt›rmaya mümkünse hiç bir araya getirmemeye yönelik yap›lm›flt›. Öyle de oldu.

Galata köprüsünün yoklu¤u giderek daha çok hissedilir oldu. Bal›kç›lar ile bafllayan çözülme köprünün esnaf›na yans›d›. Nargileciler Tophane taraf›na giderken birahane ve lokantalar istiklal caddesine yöneldi. Çay bahçeleri bo¤aza yak›n yerlere gidip flehrin içine da¤›ld›. Sessiz bir patlama gibiydi. Her fley birden bire oldu. ok zor günlerdi. ‹nsanlar› görüyorduk. Herkes ac› çekiyor kimse konuflmuyordu. Öylece bekledik. Sonra köprü yeniden yap›lacak dendi, heyecanland›k. Umutland›k. Ancak, yap›lan köprü iki yakay›, insanlardan çok arabalar

Ç 142

skiden yan yana bal›k tutan o farkl› insanlar› göremez olduk. Bal›k tutanlar bile ayr›flm›flt›. Köprünün bal›kç›lar› ile bo¤az›n bal›kç›lar› ayn› insanlar de¤ildi. Bo¤azda bal›k tutarken demlenen, kafa çekenlerle bu yeni köprüde pek karfl›laflm›yorduk. Bafllar›nda gece gündüz zab›ta bekliyordu. ‹nsanlar, hayatlar ve giderek flehrin ayr›flt›r›lm›fl olmas›na kimse ses ç›karm›yor, hatta bir araya gelmemeye özen gösteriyorlard›. fiatafatl› arabalar›yla köprünün kalabal›¤›n›n içinden h›zl›ca geçip gidebilsinler, fark edilmesinler diye görece daha varl›kl› kesim için köprünün üzerinde gidifl gelifl üç flerit yol yap›lm›flt›. Onlar›n gözünde köprü, ne oldu¤u belirsiz insanlar› yüzünden tedirgin edici bir yer haline dönüfl-

E


BD EK‹M 2014

müfltü. Köprünün üzerinde yaya geçidi bile yoktu. Gerçi tüm bunlar olurken biz mart›lar için bir fleyler düzelmeye bafllam›flt›. Açl›k çekmekten kurtulmufl olsak da köprü ile birlikte alt›m›zdan giden flehrin yerine sanki baflka bir fley gelmiflti. Köprünün lokanta, birahane ve çay bahçeleri yine aç›ld› ama gidenlerden dönüp gelen olmad›. Üstelik köprünün iflletmecileri flehrin yeni sakinlerindendi. Eskiyi tan›m›yor bilmiyor, ö¤renmek de istemiyordu. eçenlerde garsonluk yapan birinin “Bu lanet olas› köprüde mi geçecek ömrüm, gelen geçen gemilerden birinde ifl bulup çekip gitsem uzaklara” dedi¤ine ve sonra iflinin bafl›na döndü¤üne de flahit oldum. Dedim ya; Galata bölgesinin mart›lar› olarak tüm bu yaflananlar›n flahidiyiz. Eskiden geriye neredeyse hiç bir fley kalmad›. Biz hiç bir yere gitmedik ve her fleyi gördük. O eski Galata köprüsü yang›n› ile flehrin kalbinin nas›l susup da¤›ld›¤›n›, ölü bir beden gibi yavafl yavafl ayr›fl›p da¤›lan hayatlar ile birlikte koca flehrin cans›z, renksiz baflka bir fleye dönüfltü¤ünü gördük. Üstelik tüm bu yaflananlara kimse sesini ç›karmad›, ard›ndan a¤layan olduysa da biz görmedik, duymad›k. ‹nsanlar› ile birlikte flehir de¤iflse de denizin, mehtab›n ve say›lar› gün gün azalsa da bo¤az›n bal›klar›n›n de¤iflmedi¤ine de flahitlik ederiz. ‹stanbul'u çok sevdi¤inden söz eden ama flehrin kalbi susarken ses ç›karmay›p izlemekle yetinen, kendi kaypak hayatlar›nda küçük hesaplar

G

yap›p gözlerini kaç›ran insanlar› da gördük. Onlar bu konuda konuflmay›p hiç bir fley yaflanmam›fl gibi unutmaya çal›flsalar, hatta "ben ne yapabilirdim ki" diye söylenip masum olduklar›n› düflünseler de biz Galata köprüsünün mart›lar›y›z, buradayd›k ve herfleyi gördük. Onlar› affetmeyece¤iz. Köprünün ard›ndan giderek yaln›zlaflt›klar›na, mutsuzluklar›n›n artt›¤›na da flahitlik ederiz. Tüm bu yaflanandan sonra Galata’n›n mart›lar› olarak flehrin insanlar›na iki çift laf›m›z olacak; "Çok kolay teslim oldunuz. Ne kadar gizlenirseniz gizlenin. Sizi görüyoruz. Herkesi buluflturan, eflitleyip görüfltüren o eski köprü olmay›nca

tan›mad›¤›n›z insanlarla yak›n düflmek, karfl›laflmak zorunda kalmak belki fark›nda de¤ilsiniz ama sizleri ürkütüyor, korkular›n›z yaln›zl›¤›n›z› artt›r›yor. Dünyan›z› küçültüyorsunuz. Böyle giderse gün gelir biz mart›lardan bile korkars›n›z. Ne kadar gizlenirseniz gizlenin, mart›lar sizi görüyor. O birbirinden ürken, korkan, küçülmüfl halinize keflke siz de buradan, bizim oldu¤umuz yerden bakabilseniz..." • mehmetuhri@butundunya.com.r 143


BD EK‹M 2014

BirKahve Molas›!

Yazan: DENİZ BENER

ahve, kökeni olan Habeflistan’dan zamanla Yemen’e geçmifl ve sonra da tüm Ortado¤u’ya yay›lm›fl. Türk kahvesi olarak bilinen kahvenin çekirdekleri, Arap Yar›madas›’nda 11. yüzy›lda yayg›nlaflt›ktan üç yüzy›l sonra, çeflitli ve de¤iflik teknikler kullan›larak pifliril-

K 144

ünümüzde dünyan›n dört bir yan›nda kahvenin farkl› adlar›, çeflitleri ve kültürleri var. Ancak Türk kahvesi, özel tad›, köpü¤ü, kokusu, piflirme flekli, ikram› ve kendine özgü kimli¤iyle biliniyor... meye baflland›. Kahvenin ilk keflfedilifli ve Arap Yar›madas›’na getirilmesinden sonra, ilk haz›rlama flekillerinden biri olan suda hafllanarak tüketildi. Kahve çekirde¤inin yeflil d›fl kabuklar›yla s›cak suda hafllanmas›, o dönemin en çok kullan›lan içme usulleri aras›ndayd›. Kurutularak içme yöntemi daha sonra kefl-


BD EK‹M 2014

fedilmifltir. Kahve, kahve a¤ac›n›n kiraza benzeyen çekirdek meyvelerinden olufluyordu. Çiçekler kuruyup yere döküldükten sonra a¤ac›n dallar›nda renksiz çekirdekler kal›yordu. Ard›ndan dallarda kalan çekirdekler silkelenip güneflte kurutuluyor ve tahta tokmaklarla dövülüyordu. Kabuklar› s›yr›ld›ktan sonra da öz meyvesi ortaya ç›k›yor, bunlar da kavrulduktan sonra ö¤ütülüyordu. Kahve ne kadar çok kavrulursa, ne kadar ince çekilirse tad› da o kadar sert oluyordu.

sonra sarayda uzun y›llar tüketilecekti. Osmanl› paflalar›n›n da s›kça tüketti¤i kahve için Osmanl› Mutfa¤›nda ‘Kahvecibafl›’ olarak görevliler atand›. Bu kadrolu kahveci ustalar› s›r tutmay› bilen, "dili mühürlü" özel insanlardan seçildi. Hatta sadrazamlar›n bile kahvecibafl› oldu¤u görüldü. Osmanl› saraylar›nda bir gelenek haline gelen kahve için, çekirdekler tavalarda kavruluyor sonra dibeklerde dövülüyor, cezvelerde a¤›r ateflte pifli-

Kahve nas›l keflfedildi? Kahvenin keflfedilifli için çeflitli söylentiler var. Ancak bunlar›n içinde en yayg›n olan› III. yüzy›lda Habeflistan’a, Kaffa flehrine yerleflen ve hayvan yetifltiren rahiplere ait olan›: Rahipler bir gece hayvanlar›n bir türlü uyumad›¤›n›, devaml› hareket halinde oldu¤unu gördüler. Bu hal günlerce sürünce de içlerinden biri hayvanlar› takip edip tuhaf, yabani bir bitkiyi yediklerini fark etti. Rahip, yan›l›p yan›lmad›¤›n› anlamak için bu bitkiyi yedi¤inde, kendisini her zamankinden zinde, canl› hissetti. Böylece de kahve insano¤lu taraf›ndan keflfedilmifl oldu.

Kahvenin Anadolu’daki serüveni Kanuni Sultan Süleyman döneminde, Özdemir Pafla’n›n Yemen’de içti¤i ve lezzetine hayran kald›¤› kahve, sefer dönüflü Anadolu topraklar›na gemilerle 1543’te ilk kez gelecek ve daha

Kahve, Anadolu topraklar›na gemilerle 1543’te ilk kez gelecek ve daha sonra sarayda uzun y›llar tüketilecekti. 145


BD EK‹M 2014

raklar› ile de s›n›rl› kalmad›. 1615’te Venedikli ve 1650’de Marsilyal› tacirler de Türk kahvesini dünyaya yaymaya bafllad›. Ancak, bu tarihlerde kahve yayg›n bir flekilde Avrupa’da tüketilmeye bafllanmad›. Zira bir yandan din, di¤er yandan t›p adamlar› bu gizemli içecek hakk›nda hiç de olumlu yorumlarda bulunmuyordu. Türk kahvesinin Avrupa’da kal›c› olmas›n›n arkas›nda ise bir savafl vard›. Avusturyal›lar kahveyle, 1683’te Osmanl› ordusunun Viyana Kuflatmas› 3sayesinde tan›flt›. Viyana kap›lar›ndan geri çekilen Osmanl› ordusu yaklafl›k 250 kilogram kahveyi orada b›rakt›. Asl›nda bu kahve çuvallar› Viyanal› askerler taraf›ndan deve yemi san›lrilerek ve en itibarl› dostlara büyük d›klar› için neredeyse Tuna’ya dökülebir özenle ikram ediliyordu. cekti. Ancak, Türk kültürünü yak›ndan Osmanl›’dan Avrupa’ya tan›yan Avusturyal› ajan George KolsTürk kahvesine olan ilgi Osmanl› top- chitzki, bu kahvelerle Viyana’da bir

Türk kahvesinin Avrupa’da kal›c› olmas›n›n arkas›nda ise bir savafl vard›.

Kahvenin sosyal yaflamdaki devrimi Sarayda bafllayan kahve serüveni zamanla evlere kadar ulaflt›. fiehir merkezlerine kahvehaneler aç›ld›. Ancak bundan sonra ba¤›ml›l›k derecesinde al›flkanl›k yapan kahvenin içilmesi din adamlar› taraf›ndan yasakland›. Hatta devrin fleyhülislam› ‘kömür oluncaya kadar kavurup yak›lan nesnenin yeme içmesi caiz de¤ildir’ dedi ve kahve getiren gemiler yükleriyle beraber denize bat›r›ld›. Ancak sonunda yasaklar, kahve tutkusuna yenik düfltü. Sonraki yüzy›llar boyunca zaman zaman uygunsuz bulunsa ve hatta yasaklansa da kahvehane de, kahve de gitgide yayg›nlaflt›. Günümüzde milyarlarca fincan tüketilen kahve, tüketimi için aç›lan özel mekânlarla sosyal yaflam›m›zda da büyük bir devrim yapt›.


BD EK‹M 2014

kahvehane açt›. Böylelikle, Türk kahvesi kültürü yavafl yavafl tüm Bat› ülkelerine yay›lmaya bafllad›.

Üç vakte kadar Türk kahvesinin öyküsü, kahve bitse de bitmiyor. Yan›nda bir bardak su, iste¤e göre fincan›n taba¤›nda küçük bir lokumla ya da çikolatayla ikram edilen kahve bitince, bu kez fal fasl› bafll›yor. Özellikle kahve fal›yla ilgilenen kad›nlar için, fal bak›lmadan Türk kahvesinin tad› ç›km›yor. ‹yi niyetler ve özenle taba¤›na kapat›lan fincan›n alt› so¤uyunca, telvedeki suretler okunuyor, her birine ayr› bir anlam yükleniyor. Yollar, üç vakte kadar k›smetler, atlar, bal›klar, al›nacak haberler… Dünyada petrolden sonra en çok

ticareti yap›lan ürün olan, en çok tan›nan kokunun ve 600’den fazla aroman›n sahibi kahve, her yönüyle kesinlikle Türklerin elinde apayr› bir anlam kazan›yor… Yorgunlu¤unuzu gidermek için ya da k›z evinde, arkadafl sohbetlerinde ya da bir kitab›n dostlu¤unda… Az flekerli, orta, sade ya da flekerli; siz kahvenizi nas›l al›rs›n›z? •

29 NUMARA 7 Bir kad›n Las Vegas kumarhanelerinin

birinde rulet oynuyordu. Oynad›¤› her oyunda kaybetti¤inden elinde yaln›zca on dolar› kalm›flt›. Onu da kumar masas›na yat›r›p, son flans›n› denemek istedi. Tam paray› yat›r›rken gözü yan›ndaki adama kayd›, u¤ur getirece¤ine inanarak onun görüflünü almak istedi. “Param› hangi numaraya yat›ray›m, siz söyleyin” dedi. Adam gülerek yan›tlad›: “Hangi yafltaysan›z, o numaraya yat›r›n.” Bu öneri kad›n›n çok hofluna gitti. Son on dolar›n› da yat›rd›ktan sonra, ruletin dönüp, durmas›n› bekledi. Adam ise dalm›fl, kendi oyununu oynarken birden yan›ndaki kad›n›n bay›l›p, yere düfltü¤ünü gördü. Ve merakla krupiyeye sordu: “Ne oldu?” dedi, “Kazand› galiba...” Krupiye sakin bir tav›rla yan›tlad› adam›: “Hay›r” dedi. “29 numaraya on dolar koymufltu, ama 36 numara kazand›.” 147


BD EK‹M 2014

26 Eylül 1983 gecesi, dünya bir nükleer savafl›n efli¤ine geldi. Sovyet üssündeki erken uyar› sistemi, ABD’den f›rlat›lan füzelerin h›zla Sovyet Rusya topraklar›na do¤ru geldi¤ini haber veriyordu… Yazan: SANİYE ÖZDEN

Tek bafl›na nükleer savafla engel olan bir asker:

Stanislav Petrov

M

oskova yak›nlar›ndaki Serpukhov15 yeralt› kontrol merkezinde o gece nöbetçi olarak Stratejik Füze Kuvvetleri’nden Yarbay Stanislav Petrov vard›. Petrov’un görevi, uydular›n erken uyar› sistemini kontrol etmek ve Sovyet Rusya topraklar›na yap›lacak olas› bir sald›r›da üstlerine haber vermekti. Böyle bir durumda Sovyetler’in uygulayaca¤› strateji belliydi. Karfl›l›kl› Yokolma doktrini do¤rultusunda hareket edecekler ve derhal Amerikan topraklar›na 148


BD EK‹M 2014

Durmadan çalan füze alarm› karfl› nükleer sald›r›ya geçekarfl›s›nda Petrov’un yapmas› ceklerdi. Gece yar›s›ndan gereken tek fley, kal›yordu: hemen sonra, üste alarmlar Önündeki yan›p sönen k›rm›çalmaya bafllad›. Uydular, ABD’deki bir üsten k›talararas› z› dü¤meye basmak ve üstlerine füzeler f›rlat›ld›¤›n› tespit etmiflti. haber göndererek tam ölçekli bir Bir süre sonra sisnükleer savafl baflABD, tem, f›rlat›lan füzelerin latmak... Ama StaSovyetlere toplamda 5 adet oldu¤unislav Petrov, s›¤›nu ve ABD’den Sovyetna¤›n kaotik atmossald›rmak ler topraklar›na do¤ru ferine ra¤men elinyöneldi¤ini rapor etti. isteseydi sadece deki bilgiyi do¤ru Petrov’u zor bir karar 5 tane füzeyle analiz etmeyi babekliyordu. Uyar›, sisteflard›. ABD, Sovyetsald›rmas› lere sald›rmak istemin hatas›ndan kaynakseydi sadece 5 tane lanan yanl›fl bir uyar› herhalde olabilece¤i gibi, gerçek sald›rmas› beklenemezdi. füzeyle bir sald›r› da olabilirdi. herhalde bekleneAma kullan›lan sistemde, uyar›n›n mezdi. Elinde ne kadar nükleer füze yanl›fl oldu¤unu tespit etmesi mümkün varsa gönderirdi. Petrov, bu uyar›n›n de¤ildi. Ne yapaca¤›na karar vermek bir hata oldu¤unu düflündü. Üstelik için birkaç dakikas› olan Petrov’un, kulland›klar› sistemin arada bir saçABD’nin sald›rabilece¤ini düflünmesi malayabildi¤ini de daha önce görmüfliçin ise birçok sebebi vard›.

A

BD-Sovyetler Birli¤i iliflki-

leri berbat bir dönemden geçiyordu. 1 Eylül’de Sovyetler, ABD’li yolcular›n da içinde bulundu¤u bir Güney Kore yolcu uça¤›n› düflürmüfltü. ABD ise, kilit rol üstlenmifl Sovyet askeri bölgelerinin çevresinde deniz kuvvetleriyle manevralar yap›yordu. DEFCON 1 nükleer uyar› sisteminin simüle edilmesini de içeren Able Archer 83 isimli 10 günlük NATO tatbikat› için haz›rl›klar da devam etmekteydi. Sovyetler’de bir çok kifli, Able Archer tatbikat›n›n ABD’nin nükleer sald›r› haz›rl›klar›n› gizlemek için tezgahland›¤›n› düflünüyordu.


BD EK‹M 2014

lerdi. Petrov bu nedenlerle üstlerine herhangi bir bilgilendirmede bulunmad›. ‹lk yanl›fl alarm›n ard›ndan sistem bu kez, 4 füzenin daha Sovyet Rusya’ ya do¤ru geldi¤i uyar›s›nda bulundu. Petrov, hiçbir dayana¤› olmamas›na ra¤men, bir kez daha sistemin uyar›s›ndan flüphelenerek füzelerin varl›¤›ndan kesin olarak emin olmak ad›na, yerde bulunan Rus radarlar›ndan ufuk çizgisinden alaca¤› sinyalleri beklemeye bafllad›. u bekleme süreci, Sovyet ordusunun olas› bir karfl› ata¤›n gerçeklefltirmesini neredeyse imkâns›z duruma getirmiflti. Çünkü yer radarlar›n›n füzeleri alg›lamaya bafllamas›, söz konusu füzelerin ancak radar›n görebildi¤i ufuk çizgisi s›n›r›n› geçmesi ile mümkün olacakt› ve bu durumda herhangi bir karfl› atak yap›lamadan ABD füzeleri Sovyet Rusya’ daki hedeflerini bulacaklard›. Ancak bu ciddi olas›l›¤a ra¤men Petrov üstlerini uyarmad› ve askeri tecrübelerine dayanarak beklemeye devam etti. Sonuç olarak, ilk uyar›n›n üzerinden dakikalar geçmesine ra¤men füzelere ait herhangi bir kan›t görülemedi ve Petrov hakl› ç›kt›. Ortada herhangi bir füze yoktu ve uydular ile iletiflimde olan erken uyar› bilgisayarlar› hata yapm›flt›. Olaydan sonra yap›lan incelemelerde, bu hatan›n oldukça nadir görülen bir problem sonucunda meydana geldi¤i, uydular›n Molniya yörüngesi ile yüksek atmosferde bulunan baz› bulutlar›n üzerine düflen gün›fl›¤› aras›ndaki bir hizalanma ile olufltu¤u an-

B

150

Petrov, Dünya Vatandafll›k Ödülü ile lafl›ld›. Petrov’un bu serinkanl› karar›, belki de milyonlarca insan›n hayat›n› kurtard›.

A

ma ne yaz›k ki, bu kahramanl›k cezas›z kalmad›. Petrov hakk›nda derhal, emirlere itaatsizlik ve askeri protokole karfl› gelmek suçlar›ndan soruflturma aç›ld›. Uzun süren sorgulamalardan geçirildi. Bu olayla, erken uyar› sisteminin yetersizli¤ini ortaya serdi¤i ve Sovyet ordusunu küçük düflürdü¤ü için Petrov derhal görevden al›narak önemsiz bir yere tayin edildi. Böylece, parlak askeri kariyeri sona ermiflti. Bundan çok etkilenen Petrov bunal›ma girdi ve k›sa süre sonra emekli oldu. Bir pansiyonda, 200 dolarl›k emekli maafl›yla k›t-kanaat yaflamaya bafllayan Petrov’a, 2006’da “Dünya Vatandafll›¤›” ödülü verildi. •


BD EK‹M 2014

EK‹M AYI ÇÖZÜMLER SAYFASI Satranç Çözümleri

PROBLEM: Umut Sayman 1. Fe4! [2. Vd5#] 1. ... fixe4 2. Af3# 1. ... fid6 2. Vd5# 1. ... fxe4, Kxe4 2. Vxc5# Deneme: 1. Ff3? [2.Vxc5, 2.Vd5] 1...Kf3! 1. Fg2? [2.Vxc5, 2.Vd5] 1...Kf3! 1. Fh1? [2.Vxc5, 2.Vd5] 1...Kf3! 1. Vxc5 [2. Ff3, 2. Fg2, 2. Fh1#] 1...Kc3! OYUN SONU: Horwitz, Beyaz kazan›r 1.Ve3 fif5 ( 1…fid5 2.Vb3+) 2.Vf3+ fie6 3.Vb3+ fie7 4.Fg5 fif8 5. Vb8+ Ve8 6.Vd6+ fig8 7.Fe7! Vf7 8.Vb8+ (7…Vc8 8.Vg6+) 1-0

1-(a) Uyarlay›c›

9-(b) Orta yuvarlak

2-(c) Gölgelik

10-(a) S›cakkanl›

3-(c) Alacakland›rma

11-(d) ‹tibar, sayg›nl›k

4-(d) Ans›z›n

12-(a) Tedavi uzman›

5-(b) Ele almak 6-(b) Durum, flart

13-(b) Gergin

7-(c) Büyük, genifl

14-(c) K›sa oyun

8-(a) Ayk›r› düflünce

15-(c) ‹fle yarar

Kare Bulmaca

“Bilginizi Denetleyin”

1-(c) Devflirme 2-(b) Kalça 3-(b) Rocinante 4-(b) Muhtar Kent 5-(b) ‹sveç 6-(b) Etnografya Müzesi 7-(d) Ayfle Kulin 8-(b) FED 9-(a) Hasan Tahsin 10-(c) Agorafobi 11-(b) Jinekoloji 12-(d) Moskova’yı yakıp içlere do¤ru çekildiler 151


BD EK‹M 2014

YARININ BÜYÜKLER‹ Gönderi adresi: Sedef Cad. 2446 Ada, 1. Parsel, A Blok, Kat: 3, Da: 16, Ataflehir, 34750 ‹stanbul e-posta: butundunya@butundunya.com.tr (e-posta ile gönderece¤iniz fotograflar›n 150 KB’den fazla olmamas›na lütfen özen gösteriniz.)

Ömer Ahmet Arkan ve Ali Arkadafl, ‹stanbul

Yi¤it Kürflat Yelen, Ordu

Ziya Karadeniz, Atlanta, ABD 152

Baba Ali Bayındır ve Kızı Fatma Asya Bayındır, Büyükada

Yi¤it ve Güney Gökçe, Sivas

Evren Karadeniz, Atlanta, ABD

Remle Gökçe, Alanya


BD EK‹M 2014

Almila ve Eymen Kufl, ‹stanbul

Sude ve Melike Genço¤lu, Adana

Nil Kırbıyık, Samsun

Yusuf Acar, Afyonkarahisar

Batu Yanmaz, Antalya

Mehmet Alkın Polat, Ankara

Burak Efe Kurban, Adana

Özge Ertafl, Tekirda¤

Elif Ece Kartal, ‹stanbul

Batu Coflkundeniz, ‹stanbul

Yi¤it Bayramo¤lu, ‹stanbul 153


BD EK‹M 2014

Bulmacan›n çözümü 151. sayfadadır. 154


Bulmaca Filiz Lelo¤lu Oskay SOLDAN SA⁄A: 1-‘…. …… Tanp›nar’(Fotografta görülen edebiyatç›m›z)-.Bir iskambil destesinin en alt›ndaki ka¤›t. 2- Bir nota.- Güney Asya’da küçük bir üke.- ‹ki kulplu, dibi sivri, dar boyunlu, karn› genifl testi. 3-‘….. Ortayl›’ (Tarih profesörümüz).- Yaz›m.- ‹stanbul’un bir semti. 4-Avrupa’da yaflayan bir halk.Asker kemeri. 5-Kalça sinirlerinde oluflan a¤r›l› hastal›k.-Savaflta yararl›k gösterenlere, yar›fllarda derece alanlara hat›ra olarak verilen metal niflan. 6-Akdeniz bölgesinde Toros da¤lar›n›n uzant›s› olan s›rada¤lar.Bir yön. 7-Güneydo¤u Anadolu’da bir petrol bölgesi.- Bir ba¤laç.- Bir g›da maddesi. 8-Bir bat›nda do¤an iki kardeflten her biri.- Cilve.- Kuzey Ege’de bulunan bir körfez. 9-Bir cetvel türü.- Ba¤›fllama.- Bir ba¤laç.- Kum fal›.- 10-Cezayir’de bir liman kenti.Fakat, lakin.- Ardahan ilinde bulunan bir ›rmak. 11-Dazlak.- Bir bölgemiz. 12-Alan Parker’in yönetti¤i bir müzikal.-‹sviçre’e bir kanton.- Eski M›s›r’da günefl tanr›s›.- Bir haber ajans›n›n simgesi. 13-Endonezya’n›n plaka imi.-Medeni.- Baflkalar›. 14Zirkonyumun simgesi.- Kiloamperin k›sa yaz›l›fl›.- ‘On ‹ki Y›ll›k ……’ (Bratt Pitt’in de rol ald›¤› bir film.) 15Göreceli olarak.-Antalya’n›n bir ilçesi. 16-Ad›na her y›l sinema ve müzik ödülleri da¤›t›lan organizasyon.- Dans. 17-Pop Müzik sanatç›m›z. 18-Küçük ma¤ara.- Jüpiterin bir uydusu.- Elleri ve ayaklar› e¤ri olan. 19-Bellek yitimi. 20-Klavyeli bir çalg›.- Bo¤az, g›rtlak.

YUKARIDAN AfiA⁄IYA: 1-‘Bir Sevda Geldi Bafl›ma’, ‘ Çek Küre¤i Güzelim’,’Ç›ksam fiu Da¤lar›n Yücelerine’ adl› bestelerinden de tan›d›¤›m›z bestekar›m›z.-‹talya’da bat›s›nda bulunan bir kent. 2-K›br›s’a mahsus bir peynir türü.-Maydanozgillerden, kökleri ve yapraklar› sebze olarak kullan›lan kokulu bir bitki- 3-Türk mus›kisinde bir makam.- Yüce, Ulu.Arapçada bir yaz› çeflidi.- Gümüflün simgesi. 4-Bir toplulukta çal›flan insanlar›n her biri.- San›.- Uzakl›k iflareti- Zulmeden, gaddar. 5-Ceviz içi, sar›msak, tuz, ekmek içi, sirke ile yap›lan bir sos.- Tiramisu yap›m›nda kullan›lan bir ‹talyan peyniri.- 6Holmiyumun simgesi.- Bolluk, bereket anlam›nda bir sözcük.- Kalsiyumun simgesi.- Sergen. 7-‹syankar.- ‘ … Ve Siyah’ ( Halit Ziya Uflakl›gil’in bir yap›t›.) -‹talyan Radyo Televizyon Kuruluflu’nun k›sa ad›.- Orta Çin’de bir kent. 8-Askeri polis anlam›nda yabanc› bir k›saltma.- Sacda piflirilmifl yuvarlak ekmek.- Ced.- Gümüfl. 9-Mu¤la’n›n bir ilçesi.- Belirti, iz - Bir ay ad›.- 10Üretim.- Bir alan ölçüsü birimi.Mercek.- Küçük su yolu. 11-‘ Halide Edip …..’ (Edebiyatç›m›z).- Do¤u Anadolu’da bir ›rmak.- 12-Ömer Seyfettin’in bir yap›t›.- Amaç, gaye.Kur’anda bir sure.13-Trabzon’un bir ilçesi- Omurgay› oluflturan ö¤elerden her biri.- Devir, ça¤. 14-‘Rüçhan …..’ (Pop müzik sanatç›m›z).- Tutsak.Yap›lan ifl, fiil. 15-Arka, geri.- Dar ve kal›nca tahta.- Tellürün simgesi. filizoskay@butundunya.com.tr 155


Satranç Mustafa Y›ld›z RECEBOV’UN TUZA⁄I Recebov –Anand, 2006, Dünya fiampiyonas› (Blitz) (B97)

icilya Najdorf zehirli piyon devam yolundan gelen yandaki konumda, e4’teki at, g5’teki fil ve e5’teki piyon siyah›n ifltah›n› kabartan yiyecekler gibi duruyor. Hemen 13…Axe5 yap›lam›yor çünkü 14.Ab5! sonras›nda beyazlar hem 15. Vd8 ile mat ister hem siyah veziri. Dünya fiampiyonu Anand, çok oynanan ve yine siyah› zor konumlara sürükleyen 13.Vxa2 14.Kd1 yerine, 13…Va4 oynayarak gözünü e4’teki ata dikiyor. “13.Fh4” ‹flte burada Recebov sinsi bir tuzak kuruyor: 14.Fe2! Ac6?? 15.Axe6!! Müthifl bir vurufl. Recebov’un tuza¤›na karfl› siyah›n kendini korumak için yapabilece¤i hiçbir fley kalmad›. 15...g5 E¤er siyah 15...Vxe4?? ile at› al›rsa 16.Ac7# var. E¤er siyah 15...fxe6?? ile at› al›rsa 16.Fh5+ g6 17.Fxg6# 15...Fb4 hamlesi de beyaz› durdurmaz 16.Kxb4! Vxb4 17.Ad6+ Vxd6 18.Vxd6 ve Ac7# mat tehdidine karfl› yeterli savunma yok. 16.Af6+ 1-0 Siyah terk etmek zorundad›r. Çünkü 16...fie7 17.Vd6# ya da 16...Axf6 17.Ac7+ fie7 18.Vd6# Her yol mata ç›k›yor.

S

Ivanchuk – Mamedyarov, 2014, Tromso

IVANCHUK NASIL ÇATALA GELD‹? Ukraynal› süper büyükusta Vassily Ivanchuk bafl›na geleceklerden habersizce 25.fic3 oynad›. Buna karfl› Azerbaycan’›n süper büyükustas› fiahriyar Mamedyarov, flafl›rt›c› bir flekilde bir çok taktik motifin ustaca harmanland›¤› 25...d4+!! oynayarak bir piyon çatal› att›. Ivanchuk hemen terk etti. E¤er beyaz, 26.Kgxd4 hamlesini deneseydi, 26...Axd4 27.Fxd4 Kc4+! ara hamlesiyle karfl›lafl›rd› ve 28.fib3 Kd8 ile açmazdaki fil düflerdi. Bunun d›fl›nda beyaz›n 26.Fxd4 hamlesi de derhal 26...Kc4+! ara hamlesiyle karfl›lafl›rd›, ve 27.fid3 Axd4 28.Kxd4 Kxd4+ 29.fixd4 hamlelerinden sonra siyah 29...Kd8+ ile flifl atarak oyunu kazan›rd›. 156


BD EK‹M 2014

E¤er beyaz, 26.Kdxd4 hamlesini tercih ederse 26...Axd4 27.Fxd4 (fiimdi 27.Kxd4 Kxd4 28.Fxd4 Ka4 sonras›nda kalite önde olan siyahlar üstündür.) 27...f5! önemli çünkü kale art›k e4’e gelemiyor. 28.Kh4 Kc4+! Siyah tempo kazanarak batarya kuruyor. 29.fid3 Kaa4 30.fie3 fid5 ve siyahlar fili kazan›r. B.Bok – R.Raport, 2014

FRANSIZ USULÜ KANCA MATI Frans›z büyükusta Rapport, görülmesi çok zor bir tuzak kurarak rakibinin flah›na yönelik önce vezir fedas›yla çekme uyguluyor, ard›ndan da kanca mat›yla oyunu kazan›yor. Yandaki konumda GM Rapport, beyaz›n flah kanad›ndaki zay›fl›¤›ndan yararlanmak amac›yla 20...Fxc3 21.Vxc3 Ae5 22.Fc5 sonras›nda beyaz›n kalite kazanmas›na izin veriyor. Siyah›n kalite feda etmesinin alt›ndan 22...Af3+ 23.fig2 Ke5! sonras›nda kurdu¤u sinsi tuzak ortaya ç›k›yor. Beyaz, burada 24.Fxf8 ile kaliteyi al›nca siyahlar 24...Vh3+!! ile flah› a盤a çekerek, 25.fixh3 Kh5+ için zaman kazan›yor ve 26.fig2 Kxh2# sonras›nda oyunu kanca mat›yla bitiriyor. (Katk›lar›ndan dolay› say›n Umut Sayman’a teflekkür ederim. M.Y.)

PROBLEM Umut Sayman

OYUN SONU B. Horwitz

2#

Beyaz Kazan›r

myildiz@butundunya.com.tr

Çözümler 151. sayfadad›r.

157


Bize Gönderilen Kitaplardan “Kuzey’in çocuklar›ndan en ak›lda kalan›m›z… O, fliirlerle, flark›larla gelip geçti aram›zdan. fiark›lar›n türkülerin ortaya koyduklar›n› betimlemek imkâns›zd›r. Kaz›m Koyuncu, birçok hikâyenin ve Didou fliirin flark›s›n› ustal›kla yaparken, onun Nana flark›lar›n›n bir notas›na dair o t›n›y› kaleme dökmek nas›l olacak ki? ‹flte, Birol Öztürk edebiyat›n çöktü¤ü an da bu an’d›r. Sanmay›n ki, Kaz›m kolay Gece Kitapl›¤› vazgeçenlerdendi. O yaflam›n da, ölümün de hakk›n› verdi. Yaflam›, u¤runda ölecek kadar çok sevdi ve ölüme karfl› da gülümseyerek yaflamay› seçip, son an’a ›sa bir ömre ölümsüzlük ekleyen kadar direndi. Kemoterapiden dökülmüfl Kaz›m Koyuncu’nun seslendirdi¤i ve saçlar›na ra¤men sahneye ç›kt›, hoplayaad›yla özdeflleflen dillere destan olan z›playa ezgileri döktürdü.(...) ezgi “Didou Nana” yaflam›- sanat›savafl›m›n› anlatan kitaba da ad oldu. Pek çok insan› kendine ba¤layan Lazca Halkla bu 盤l›k asl›nda evrensel. Her dilde ‹liflkiler insano¤lunun bafl›na bir ifl geldi¤inde Ne a¤z›ndan ç›kan ilk söz. Kaz›m Koyuncu’nun deyifliyle: “bir ac› ünlemi De¤ildir? asl›nda. Hani, yand›m anam diye ba¤›r›r›z ya, onun gibi bir fley!” Kaz›m Koyuncu kendisini dünyaya getiren Say Yay›nlar› anas› kadar bütün canl› ve cans›zlar› ba¤r›na basan “do¤a ana”y› da unutmad›. “Kemençeci Yaflar”›n kulaklar›ndan yflen Temel Eginli’nin derleyip eksilmeyen ezgilerini yar›nlara tafl›d›. yay›na haz›rlad›¤› kitapta Özgür Müzi¤iyle do¤a ana için savafl›p durdu: Köseo¤lu, Ayflen Temel Eginli, “Hayat›m 33 yafl›na kadar hep mücadele Sinem Yeygel Çak›r, E. Pelin Bayteile geçti. Hep g›c›k ifllerle u¤raflt›m. kin, Nahit Erdem Köker, Mina ÇeriSahil yolu projesi dediler. Bir albüm bafl› Alemdar, Ifl›l Karpat Aktu¤lu, yapt›m, sanki gazete ç›karm›fl gibi yaz- Müjde Ker Dinçer, Nilay Baflok, d›m oraya “Sahil yolu projesini istemi- Didem Özflenler, Mikail Bat gibi yoruz. Nükleer santral istemiyorum…” uzmanlar›n gözüyle “Halkla iliflkiler”

K

A

158


BD EK‹M 2014

kavram›yla ona eflitlendirilenlerin bir olmad›¤› anlat›l›yor. Halkla ‹liflkiler, sadece iyi kiflileraras› iliflkiler kurmak; reklam; propaganda; pazarlama; sadece etkinlik düzenlemek; marka yönetimi; döngü uzmanl›¤›; kurum d›fl› iletiflim; kurumsal imaj... de¤ildir. Gözleri kapat›lan bir grup insan filin farkl› organlar›n› elle yoklarlar. Gözleri aç›l›p dokunduklar›n›n ne oldu¤u sorulur. Birbirleriyle çeliflkili tan›mlar, yorumlar yaparlar. Yetkin uzmanlar “Halkla iliflkiler”in neler olmad›¤›n› anlat›nca asl›nda ne oldu¤u da ortaya ç›k›yor. Günümüzde halkla iliflkiler kavram›n› bilmeyen ya da duymayan yok... Halkla iliflkilerin ne kadar önemli oldu¤undan sürekli söz ediliyor... Eskiça¤ Anadolu Toplumlar›nda Kad›n Anayanl› bir Hitit Kraliçesi

Puduhepa ve Zaman› Ahmet Ünal Hitit Üniversitesi Yay›nlar›

H

ititler, Anadolu’da ba¤r›m›zda yaflayan ancak fark›nda olmad›¤›m›z görkemli bir uygarl›k. Hayat›n› Hititler konusuna adayan Prof. Dr. Ahmet Ünal, bir yandan bilimsel çal›flmalar yürüterek Hitit uygarl›¤›n›n gün›fl›¤›na

ç›kmas› için çaba harcarken öte yandan da yap›tlar›yla günümüz ve gelecek kuflaklar›n Hititlerle kucaklaflmas› için savafl›yor. Haz›rlad›¤› iki ciltlik “Hititçe Çok Dilli Sözlük” bafll› bafl›na bir an›t. Chicago’dan 10.000, Bern’den 3000 ve Münih’ten 2500 km uzakta kald›¤› Hititlerin baflkenti Hattua’ya sonunda varabilen Ahmet Ünal “Hititolojik rüyalar›n›” gerçeklefltiriyor. Karfl›l›kl› sohbet ediyormuflças›na kaleme ald›¤› yap›t›yla, yediden yetmifle herkesin okuyabilece¤i Hitit ansiklopedisi sunuyor: “Nerede oldu¤u hala meçhul HintAvrupa ana vatan›ndan elleri bofl olarak Anadolu’ya sessizce gelmifl olan Hititler, yerli Anadolu ve biny›llar boyu uygar dünyan›n Avrupas› olmay› üstlenmifl Mezopotamya kültürleriyle hafl›r neflir olup beslenmifller, rol ve ifllevlerini tamamlad›ktan sonra da ayn› sessizlikle yok olup gitmifllerdir. M.Ö. 1650 ile 1200 y›llar› aras›nda topu topu dört buçuk as›r hüküm sürmüfl olan bu insanlar, arkalar›nda günümüz teknoloji ça¤› insan›n›n hayranl›k duymaktan kendisini al› koyamad›¤› maddi kal›nt› ile kendileri ve di¤er Eski Anadolu halklar›n›n kültür ve ruh dünyalar›n› mükemmel flekilde yans›tacak nitelik ve bollukta yaz›l› ve arkeolojik eser b›rakm›fllard›r.” Ahmet Ünal Hitit kraliçesi Puduhepa’y› yeniden keflfetmeye, Hitit uygarl›¤›n› yak›ndan tan›maya ça¤›r›yor. 159


Bir Fotograf Bin Sözcü¤e Bedeldir Gönderi: AYL‹N KAVLAK, ALMANYA

160


K

itap Türkiye’nin 200 y›ll›k demokrasi maceras›n› anlatmaktad›r. Osmanl›n›n tarihi ve kültürel miras›n› devrald›¤›m›z belirtilerek Atalar›m›z› ve Atam›z› sevmek üzerine bir sentez denemesine yer vermekte, Yeni Osmanl›c›l›k heveslerine karfl› ç›kmaktad›r. Tarihi belgelerle demokrasi ve çok partili hayata geçiflimiz, 1950 den sonraki bütün milletvekili seçim sonuçlar› ile anlat›lmaktad›r. AKP iktidar›n›n demokrasiye ayk›r› bütün uygulamalar› birer birer elefltirilmektedir.Bu kitapta dünyada ilk defa siyaset bilimi 21. yüzy›l literatürüne geçmek üzere bir tez ileri sürülmektedir : Ad› "Bukalemun Yeni Sultanist Rejimdir.”

Biri Size ‹kincisi Bir Sevdi¤inize

50

%

‹ND‹R‹M

Bütün Dünya’dan ‹kinci Aboneli¤e %50 ‹ndirim Bütün Dünya tüm okuyucular›na kaç›r›lmayacak f›rsat sunuyor: Dergimize 1 y›ll›k abone olan herkese bir yak›n›na arma¤an olarak gönderebilece¤i ikinci abonelik bedeli flimdi % 50 indirimli. Bu f›rsattan yararlanmak ve Bütün Dünya’ya abone olmak flimdi çok kolay. Bir telefonunuz veya e-posta mesaj›n›zla abonelik iflleminizi bafllatabilir; ve y›l boyu dergilerinizi her ay kap›n›zdan alabilirsiniz. Bütün Dünya Abone Servisi:

BÜTÜN K‹TAPÇILARDA

Tel: (0312) 215 51 27-28 Dahili: 313 Gsm: (0536) 634 35 97 E-posta: abone@butundunya.com.tr


T Ü R K

BAfiKENT ÜN‹VERS‹TES‹ KÜLTÜR YAYINI

R E S S A M L A R I

1 EK‹M 2014

NEJDET VERG‹L‹

192297 SAYI: 2014 / 10

F‹YATI: 4 TL

EK‹M 2014

Nejdet Vergili 1954 y›l›nda Bafra’da do¤du.1980’de Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Resim Bölümü’nü birincilikle bitirdi. 2007 y›l›ndan itibaren çal›flmalar›na ‹talya’da a¤›rl›k verdi. Floransa, Roma, Venedik’de sergiler açt›. 2010 y›l›nda ‹talya’da de¤iflik flehirlerde k›sa aral›klarla açt›¤› sergilerle ad›ndan bahsettirdi. Son olarak 2011 Eylül ay›nda Treviso kentinde sergi açan Nejdet Vergili, çal›flmalar›na yurt d›fl›nda da devam ediyor. Nejdet Vergili’nin son resim ve desen çal›flmalar›, 16 Ekim - 9 Kas›m tarihleri aras›nda Dere Sok. No:3 Arnavutköy,‹stanbul adresindeki Galeri Selvin’de “Rüzgar” ad›yla sergilenecektir.

Cumhuriyet Ayd›nl›kt›r Orta Do¤u Organ Nakli Derne¤i'nin Öncüleri ‹stanbul'da Yeni Bulufllar›n› Aç›klad› Sh: 23

Cengiz Özak›nc›,

Gerçe¤e Ayk›r› ‹ddialar› Somut Belgelerle Çürütüyor Sh: 35

Dr. Ö¤üt Yazman: Türkiye Cumhuriyeti'nin Evrensel De¤eri Sh: 5

Gözleri Görmeyen Sporcu Necdet Turhan'›n Yeni Bir Da¤c›l›k Zaferi Sh: 68


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.