2014/11

Page 1

T Ü R K

BAfiKENT ÜN‹VERS‹TES‹ KÜLTÜR YAYINI

R E S S A M L A R I

1 KASIM 2014

TEOMAN SÜDOR

192297 SAYI: 2014 / 11 KASIM 2014

1943 y›l›nda ‹stanbul’da do¤du. 1968 y›l›nda ‹stanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi’nden mezun oldu. 1970-74 y›llar›nda kazand›¤› bursla Roma Güzel Sanatlar Akademisi’nde e¤itimine devam etti. 1985-2005 y›llar›nda ‹TÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü’nde Özgün Bask› ve Temel Tasar›m dersleri verdi. Yurtiçi ve yurtd›fl›nda 50’den fazla kiflisel sergi açt› ve 100’den fazla karma sergiye kat›ld›. Yurtd›fl›nda ve yurtiçinde olmak üzere bienallere, trienallere ve fuarlara kat›ld›. Sanat yaflam› boyunca yurtiçinde ve yurtd›fl›nda birçok ödül kazand›. Etkin sanat yaflam›n› ‹stanbul Kültür Üniversitesi’nde verdi¤i derslerle ve kiflisel atölyesinde yapt›¤› çal›flmalarla sürdürmektedir.

Cengiz Özak›nc›: Atatürk'ün Adalet Bakan› "Hilafet yok, Cumhuriyet Var!" diyor. Sh: 45 Konur Ertop: Bozk›r'da Talip Apayd›n Sh: 53

Bir Cumhuriyet Çiçe¤i: Heykel Sanatç›s› Esra Öztay Güraras Sh: 61

Sabriye Afl›r: 9 Kas›m 1989 Berlin Utanç Duvar› Y›k›ld› Sh: 81

F‹YATI: 4 TL


Ö

lümü üzerine tüm dünyan›n aya¤a kalkt›¤› insan… Atatürk'ün Hastal›¤› ve ölümü sürecinin belgesel kronolojisi... ‹lk hastal›k haberlerinden Atatürk'ün nâfl›n›n An›tkabir'e tafl›nmas›na dek 15 y›ll›k bir sürecin hikâyesi...

Biri Size ‹kincisi Bir Sevdi¤inize

50

%

‹ND‹R‹M

Bütün Dünya’dan ‹kinci Aboneli¤e %50 ‹ndirim Bütün Dünya tüm okuyucular›na kaç›r›lmayacak f›rsat sunuyor: Dergimize 1 y›ll›k abone olan herkese bir yak›n›na arma¤an olarak gönderebilece¤i ikinci abonelik bedeli flimdi % 50 indirimli. Bu f›rsattan yararlanmak ve Bütün Dünya’ya abone olmak flimdi çok kolay. Bir telefonunuz veya e-posta mesaj›n›zla abonelik iflleminizi bafllatabilir; ve y›l boyu dergilerinizi her ay kap›n›zdan alabilirsiniz. Bütün Dünya Abone Servisi:

BÜTÜN K‹TAPÇILARDA

Tel: (0312) 215 51 27-28 Dahili: 313 Gsm: (0536) 634 35 97 E-posta: abone@butundunya.com.tr


BAfiKENT ÜN‹VERS‹TES‹ KÜLTÜR YAYINI

Bütün Dünya

1 KASIM 2014

2000

Baflkent Üniversitesi Ad›na Sahibi: Prof. Dr. Mehmet Haberal Yay›n Genel Yönetmeni Mete Akyol Görsel Yönetmen ve Yay›n Genel Yönetmeni Yard›mc›s› : Turgut Keskin Sorumlu Yaz› ‹flleri Müdürü: Gülçin Orkut Akyol Teknik Yap›m Yönetmeni: Faruk Güney Yay›n Dan›flman›: Yaflar Öztürk Türk Dili Dan›flman›: Haydar Göfer Sanat Dan›flman›: Süheyla Dinç E¤itim Dan›flman›: Dr. Fatma Ataman Düzeltme Sorumlusu: Nükhet Aliciko¤lu Baflkent Üniversitesi’nin bir kültür hizmeti olan Bütün Dünya 2000, Baflkent Üniversitesi kurulufllar›ndan 1. Cadde, No: 77, Bahçelievler, Ankara adresindeki Aküm Reklamc›l›k, Dan›flmanl›k ve Yay›nc›l›k Ajans› Sanayi ve Ticaret A. fi.’nin 3. Cadde, No: 2, Yenimahalle, Ankara adresindeki tesislerinde bas›lm›flt›r.

Seçiciler Kurulu: Prof. Dr. Nevzat Bilgin (An›sal Baflkan) Prof. Dr. Ahmet Mumcu Prof. Dr. Solmaz Do¤anca Prof. Dr. Sevil Öksüz Prof. Dr. Ender Varinlio¤lu, Prof. Dr. Okay Eroskay Prof. Dr. Fuat Çelebio¤lu, Prof. Dr. Sedefhan O¤uz, Prof. Dr. Levent Peflkircio¤lu, Gürbüz Atabek, Kaya Karan, Alaettin Giray, Ayhan Erten, ‹lhan Banguo¤lu, Ahmet Aydede, Manuel Bilos, Cengiz Dolunay Sürekli Yazarlar: Yahya Aksoy, Yücel Aksoy, Pelin Hazar Aliabbasi, Sabriye Afl›r, Dr. Sıtkı Aydınel, Nuray Bartoschek, Sadi Bülbül, Haluk Cans›n, Haluk Erdemol, Sema Erdo¤an, Konur Ertop, Gürbüz Evren, Metin Gören, Mümtaz ‹dil, Muzaffer ‹zgü, Sinan Meydan, Filiz Lelo¤lu Oskay, Cengiz Önal, Sebahat Önen, Cengiz Özak›nc›, Saniye Özden, Tekin Özertem, Bekir Özgen, Nergis Öztürk, Yaflar Öztürk, Sezin San, Mete Tizer, ‹zlen fien Toker, ‹zmir Tolga, Suat Türker, Engin Ünsal, Mehmet Ünver, Dr. Mehmet Uhri, Orhan Velidedeo¤lu, Mustafa Y›ld›z Yönetim Merkezi: 10. Sokak No: 45, Bahçelievler, Ankara Tel: (0312) 215 51 27-313 Faks: (0312) 222 90 07 ‹letiflim Adresi: Sedef Cad. 2446 Ada, 1. Parsel, A Blok, Kat: 3, Da: 16, Ataflehir, 34750 ‹stanbul Tel: (0216) 456 27 27 (pbx) Faks: (0216) 456 27 29 Da¤›t›m: Yaysat Bas›m Tarihi: 23 / 10 / 2014

www.butundunya.com.tr butundunya@butundunya.com.tr

1


‹ Ç ‹ N D E K ‹ L E R

BAfiKENT ÜN‹VERS‹TES‹ KÜLTÜR YAYINI

Bütün Dünya YIL:17 SAYI: 197

2000

3 Çocuklu¤umun 10 Kas›m’lar›na Özlem Mete Akyol 4 Mustafa Kemal Pafla’n›n Geçirdi¤i Kaza ve Gazilik Unvanı ile Mareflall›k Rütbesi Dr. S›tk› Ayd›nel

9

Atatürk’ün Ekonomi Politikası Yeni Türkiye ve Ulusal Ekonomi Dr. Ö¤üt Yazman

13 Atatürk ve Kitaplar Yahya Aksoy 16 Biliyorum. Yine, Yeniden... Neslihan Yaflar 17 Atatürk ‹ngiliz Gizli Belgelerinde Cengiz Önal 22 Hakimiyeti Milliye Yazıları 25 Kasımpatıları Tekin Özertem 31 Cumhuriyet Döneminde Spor Metin Gören 35 Atatürk’ün Ça¤dafllaflma, Uygarlaflma Modeli Sinan Meydan 41 24 Kasım Ö¤retmenler Günü Prof. Dr. Cengiz Kuday 45 Hilafet Yok, Cumhuriyet Var! Cengiz Özakıncı 53 Talip Apaydın Konur Ertop 58 Ve Son... Mustafa Tokyay 61 Esra Öztay Güraras O¤uz Han Öztay 66 Türk-Yahudi ‹liflkilerinin Tarihsel Arka Planı Gürbüz Evren 71 Talihsiz Arachne’nin Öyküsü Haluk Erdemol 2

76 Yaza Veda Ederken Can Pulak 78 Uydurukça Orhan Velidedeo¤lu 81 Berlin Duvarı Sabriye Afl›r 85 ‹. Petroviç Pavlov Mümtaz ‹dil 88 Düfllerden Gerçeklere Nuray Bartoschek 90 Serhan Kelleözü Sema Erdo¤an 95 Bir Havva Hanım Vardı Bekir Özgen 99 Oylat ‹zlen fien Toker 103 Kim Kimdi? Sabriye Afl›r 107 Erol Akyavafl Mehmet Uhri 111 Doru Seni Hiç Unutmadım Muzaffer ‹zgü 116 Bir Konakta Okumak Mehmet Ünver 120 Mektup Nergis Öztürk 122 Üniversitelerim Sadi Bülbül 125 Neler Olmuyor ki Dünyada Sezin San Sungunay 129 Ünlü Dahilerin Bilinmeyen Yönleri Gizay Temizsoylu 134 Kim Demifl Tarih S›k›c›d›r Diye? Deniz Bener 139 Oyuncak Hastanesi Zeynep Aburas 142 Silahlara Veda Saniye Özden 146 Playa Del Amor Nüket Aliciko¤lu 148 Joseph Pilates Melek Kurt 24 30 34 132 151 152 154 156 158 160

‹lk Dersimiz Türkçe F›rçalayarak Bilginizi Denetleyin Ufak Tefek Bilgiler Çözümler Yar›n›n Büyükleri Bulmaca Satranç Ay›n Kitaplar› Bir Fotograf Bin Sözcük


Çocuklu¤umun 10 Kas›m’lar›na Özlem tatürk’ün ölümünün ulusumuz için ne denli büyük bir kay›p oldu¤unun ay›rd›na, ilkokul ö¤rencili¤imin son iki y›l›nda vard›m. O y›llar›n her 10 Kas›m’›nda okuldaki büstünün karfl›s›nda yerimi ald›¤›mda, hasta bafl›nda beklercesine bir özenle ve birkaç dakika sonra gelece¤ini bildi¤im sonunun peflin üzüntüsüyle bafl›m› önüme e¤er, çaresizlikten k›p›rdamadan dururdum. O y›llar›n 10 Kas›m’lar›nda yelkovanlar›n üflengeçli¤i tutar, 9’dan sonraki beflinci dakikaya galiba beflinci saatte var›rlard›. O süreyi hep, son anlar›n› yaflamakta olan hastam› teselli edecek sözler söyleyerek, fakat üzüntüden bafl›m yine öne e¤ik geçirirdim. “Hiç kuflku duyma Atatürk, söz veriyorum; ölünceye kadar, her zaman Türk istiklalini, Türk Cumhuriyeti’ni korumak ve savunmak, birinci vazifem olacakt›r...” derdim. “Yaflad›¤›m her an, yurdumu, ulusumu özümden çok sevece¤ime de söz veriyorum…” derdim. “Varl›¤›m, bugün de, yar›n da, yaflad›¤›m her an, Türk varl›¤›na arma¤an olsun. Ona da söz veriyorum” derdim. “Gözün arkada kalmas›n, gözün aç›k gitme, Atam… Bak, karfl›nda ‘Ben, sen, o’ demiyoruz, ‘biz’ diyoruz

A

hep… Güven bize… Koskoca biz var›z…” derdim hep içimden. Sonra yelkovan befl dakikal›k üflengeçli¤ini bitirmifl, befl saatlik yolculu¤unu tamamlam›fl olmal›yd› ki, bizim ‹zci oymakbafl› Taflk›n’›n nefesi, trompetin a¤z›ndan 盤l›k 盤l›k f›flk›r›r, onu Ordu’nun o günlerdeki tek taksisi “‹lyas’›n Ford’u”nun öksürüklü kornas› ve elektrik santrali binas›n›n alarm düdü¤ü izlerdi. Atatürk’ün son nefesini verdi¤i haberini, her y›l›n 10 Kas›m’›nda o seslerle yeniden duyard›k. fiimdi, 70 y›l› aflk›n bir süre gerilerde kalan o y›llar›n 10 Kas›m’lar›n› özlemle ar›yorum, özlemle an›yorum. A¤›rl›klar› nedeniyle bafllar›m›z› önümüze e¤diren, büyüklükleri nedeniyle yüreklerimize s›¤d›r›lamayan üzüntülerimize karfl›n, yine de çok ar›yorum, yine de çok özlüyorum çocukluk y›llar›m›n 10 Kas›m’lar›n›… En çok da, An›t Kabir’e gitti¤imde, Atatürk’ün huzuruna ç›kt›¤›mda, karfl›s›nda sayg› durufluna geçti¤imde… ‹flte 1940’l› y›llar›m›n 10 Kas›m’lar›n› en çok orada ve o zamanlarda ar›yorum, en çok orada ve o zamanlarda özlüyorum flimdilerde, kendili¤inden önüme düfltü¤ünde bafl›m, utanc›mdan…• meteakyol@butundunya.com.tr 3


Y›lmadan Yorulmadan Dr. S›tk› Ayd›nel

Mustafa Kemal Pafla’n›n Geçirdi¤i Kaza ve Gazilik Unvan› ile, Mareflall›k Rütbesinin Verilmesi Sözlü¤ünde Gazi; azi ne demektir? Gazi, 1- Düflmanla savaflan veya savafl Osmanlıca Gazâ sözcü¤ünden yapmıfl kimse, gelir ve Hazreti Muhammet 2- Ola¤anüstü yararlıklar göstezamanında kullanılmaya bafllanan din rerek düflmanı yenen komutanlara u¤runa yap›lan savafl anlam›ndad›r. Gazilik unvan› din savafllarına katılan veya flehirlere devlet tarafından verilen yaralanan veya yönetenlere Osmanlı onur unvanı, 3- Savafltan sa¤ ve zafer kazanfieyhülislam fetvasıyla verilirdi. Sonradan savafla katılmayan Osmanlı mıfl olarak dönenlere verilen unvan olarak yer almaktad›r. Padiflahlarına da bu unvan verildi. Türk tarihinde gazilik unvaYakın ça¤larda vatan u¤runa nın› hakeden pek çok kifli savaflan her er veya komutaHiç flüphesiz ve komutan vardır. Hiç nın kahramanlıklarını en büyük Gazi flüphesiz en büyük Gazi gösteren bir unvan niteliBaflkomutan Mustafa ¤i kazandı. Baflkomutan Kemal Pafla’dır. Türk Dil Kurumu Mustafa Kemal

G

4

Pafla’d›r


BD KASIM 2014

Kendisine verilen Baflkomutanlık yetkisini anlatmadan Gazilik ve Mareflallık rütbesinin verilmesini ve geçirdi¤i kazaya de¤inmeliyiz. A¤ustos 1921 tarihinde TBMM’ de M. Kemal’e oy birli¤iyle Baflkomutanlık yetkisinin verilmesi, yurdun düflman igalinden kurtulmasında tarihin seyrini de¤ifltiren çok önemli bir olaydır. Adeta Kurtulufl Savaflında bir dönüm noktasıdır. Meclis’in savunma ile ilgili bütün yetkilerini almayı kendisi istemifltir. Aslında yetkilerden daha da büyü¤ü aldı¤ı sorumluluktur. Bu da onun sevk ve idare konusundaki büyük yetene¤ini kendisine ve ulusuna olan özgüvenini gösterir. Afla¤ıda yer alan belgeler bunun kanıtıdır. 16 Eylül1921 tarihinde Sakarya Zaferi’ni ulusuna kutlarken ve ordunun büyük baflarısını överken flunlar› söylemifltir: “Gerçekten milletimiz düflmanın hazırlıklarına karflılık vermek için hiçbir fedakârlıktan çekinmedi. Ordumuzu takviye için para, insan, silah, hayvan, araba velhasıl ne lazımsa büyük olgunlukla ve özveriyle ba¤ıflta bulunmufllardır. Avrupa’nın en mükemmel vasıtalarına sahip olan Konstantin ordusundan geri kalmaması ve ondan üstün olabilmesi mucizevi Anadolu halkının fedakârlı¤ına borçludur.” Bu sözler Mustafa Kemal Pafla’ nın Baflkomutan oldu¤u zaman çıkardı¤ı on emrin (Tekâlifi Milliye Emirleri) ne kadar büyük flevkle halkımız tarafından uygulandı¤ını gösterir.

5

Yukarıda Baflkomutanlı¤ın Kurtulufl Savaflımız için bir dönüm noktası oldu¤unu ifade etmifltik. ‹flte ‹smet Pafla’nın gazilik ve müflirlik (Mareflallık Rütbesi) verilmesi için TBMM’ne yaptı¤ı teklifteki flu cümle buna bir kanıttır: “Bizim mukaddes davamızın içte ve dıflta temsili yüce kiflili¤inizin Türk Ordularının Baflkomutanlı¤ını üzerinize almanızın nasıl bir etki (Âmil-i

Mustafa Kemal ve ‹smet ‹nönü müessir) oldu ise… cümleleri ile bafllayan beyanatı (Afla¤›da tam metin verilmifltir.) fiimdi Mustafa Kemal Pafla’nın geçirdi¤i kazayı belgelerle gösterebiliriz. Yunan ordusunun Ankara’yı ele geçirmek için bafllattı¤ı taarruz, ve Sakarya do¤usuna geçmesi Mustafa Kemal’in kaçınılmaz olarak Sakarya 5


BD KASIM 2014

Savaflını bafllatmaktı. Bu amaçla 12 A¤ustos 1921’de Genelkurmay Baflkanı (Fevzi Çakmak Pafla) ile birlikte Ankara’dan Polatlı yakınlarında bulunan Alagöz köyünde bulunan cephe karargâhına geldiler. Geldi¤i ilk üç gün cephede teftifllerini yaptı¤ı Yıldıztepe ‹nler Katrancı bölgesinde bindi¤i at›n›n ürkmesiyle yere düflen Mustafa Kemal’in kaburga kemi¤i kırılm›flt›. ‹lk müdahalede “adele ezi¤i” teflhisi konmufl, Mustafa Kemâl o acılara ra¤men çalıflmalarına devam

Y›ld›ztepe ‹nler Katranc› bölgesinde bindi¤i at›n›n ürkmesiyle yere düflen Mustafa Kemal’in kaburga kemi¤i k›r›lm›flt›. etme kararı vermiflti.13 A¤ustos’ta Yunan kuvvetlerinin iyice yaklafltı¤ı haberi alındı. 14 A¤ustos’da Mustafa Kemal Ankara’daki Milli Savunma Bakanı Refet (Bele) Pafla’ya cepheden çekti¤i telgrafta “Düflman ileri yürüyüfle bafllamıfltır. Üç-dört gün içinde meydan muharebesinin bafllamasını bekliyoruz buna göre ordunun istifadesine verilebilecek ne varsa hepsinin verilmesini rica ederim” mesaj›n› ileterek son hazırlıklarını yapmaya çalıfltı. 15 Austos günü Yunanlar Sivrihisar’ı iflgal ederek ilerlemeye devam etti, 16 A¤ustos’da Mustafa 6

Kemal Pafla gö¤sündeki acılara dayanamayıp Ankara’ya geldi. Dr. Mim Kemal, o günü flöyle anlatır: “Atatürk’ün cepheyi teftifl ederken hayvanın ürkmesiyle attan düflmüfl ve kaburga kemikleri kırılmıfltı, Murat Bey arkadaflımla birlikte Çankaya’nın mütevazı bir odasında muayene ettik. Röntgeni alınmak üzere Cebeci Askeri Hastane’sine birlikte gittik. Kazım Pafla, Adnan Bey oradaydılar. Atatürk çok ıstıraplıydı, kırılan kaburga kemiklerinden birinin ucu ci¤erini zedeliyor, nefes aldırmıyordu. Hemen güç halle tedarik edebildi¤imiz plâsterle kırık tarafı tespit ettik, rahat ettiler.” Baflkumandanlık Kalem Reisi Kâzım durumu Genelkurmay Baflkanı Fevzi Pafla’ya bir telgrafla bildirir ve Baflkomutan’›n yar›n ö¤leye do¤ru Karargahta bulunaca¤›n› belirtir. 16.8.1921 tatürk, bu sırada “Allah Konstantin’e yardım ediyor, fakat ben böyle de çalıflabilirim.” demifl, istirahat tavsiyesine ra¤men cepheye koflmufltur. Orgeneral Kâzım Özalp anılarında o günleri flöyle anlat›r: ”Düflmanın hareketlerinde bir yavafllama oldu¤unu gördüm ve durumu Batı Cephesi Komutanlı¤ı’na telefonla bildirdim. M. Kemal a¤rılarına ramen, Fevzi Pafla ve ‹smet Pafla ile beraber karargâhımın bulundu¤u Zafer tepesine geldiler. Birkaç saat dürbünle incelemede bulundu. (5.8.1921). Burada durumu tekrar muhakeme ettik.10 Eylül sabahı tekrar taarruza baflladık.13 Eylülde düflman

A


BD KASIM 2014

da¤ınık bir flekilde Sakarya’nın batısına çekildi. Mustafa Kemal zaferin kazanıldı¤ını gördü¤ü zaman '‹lk defa a¤rılarımın geçti¤ini hissettim.' demifltir. ustafa Kemal Pafla’nın bu tutumu onun vatan sevgisinin, istiklal ve özgürlü¤e ne kadar de¤er verdi¤inin, aldı¤ı sorumlulu¤u yerine getirmek için sa¤lı¤ını hiçe sayacak kadar özverili oldu¤unun en büyük delilidir. fiimdi de ona verilen Gazilik unvanı ve Mareflallik rütbesine ait belgeleri ortaya koyabiliriz. Bu konuda Meclise teklif verenler Fevzi Çakmak ve ‹smet Pafla’ dır. Belge aynen flöyledir: Türkiye Büyük Millet Meclisi Riyaseti Celilesine: Bizzat muharebe meydanındaki tedabiriyle (tedbirleriyle) muzafferiyetin âmil ve müessiri olmufl olan Baflkumandan Mustafa Kemal Pafla Hazretlerine Müflirlik rütbesi ve Gazilik unvanı tevcihini teklif ve istirham ederiz. Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin bu tevcihinin milletimiz tarafından do¤rudan do¤ruya bütün orduya müteveccih bir eseri takdir ve taltif olaca¤ı kanaatında bulundu¤umuzu arzeyleriz. 14.7.1337 (1921) Edirne mebusu ‹smet Kozan Mebusu Fevzi. Fevzi ve ‹smet Pafla’ların verdi¤i

M

teklifler TBMM’de oy birli¤i ile kabul edildi. Bu kabulden sonra Gazi ve Mareflal Mustafa Kemal Pafla orduya, kumandanlara, zabitlere (subaylara) ve erlere teflekkürlerini iletti. Orduya: “Benim gibi ömrünü senelerden beri saflarınız yanında geçirmifl olan bir silah arkadaflınız, ezilmifl, kahredilmfli düflmanın geri çekilmesinden sonra hakkınızda duydu¤um takdiri ve hayreti ve minnet

Fevzi Çakmak ve ‹smet ‹nönü ve flükranı ordunun her ferdi, memleketin her tarafından duyulabilecek bir sesle söylemeyi lüzum gördüm… Mazlum milletimizi tarihinin en tehlikeli bir zamanında yeniden ıflı¤a ve kurtulufla kavuflturan bu muharebede sizin baflkumandanınız olmaktan dolayı bir insan kalbi için mukadder olabilecek en derin saadet ve iftiharı duydum.” Kumandanlara: “Tehlike büyüdükçe yükselen azim ve tedbiriniz, derin ve hassas zekalarınızla muharebenin baflarılı bir suretle sevk ve idaresinde gösterdi¤iniz harikulade 7


BD KASIM 2014

"Dünyan›n hiç bir ordusunda yüre¤i seninkinden daha temiz daha sa¤lam bir askere rastgelinmemifltir. Her zaferin mayas› sendedir.” liyakat için... Zabitlere: Trablusgarp, Balkan ve Cihan harbinden henüz çıkmıflken bir ateflten di¤erine geçerek milletin istiklal mücadelesinde tuttu¤unuz mevki, genç ve aziz bafllarınızın üstünde dönen yeni ölüme karflı gösterdi¤iniz hiçe sayıfl ve kalplerinizde ıflıldayan ve bize zafer yolumuzu aydınlatan millet aflkı ve büyük bir heyecanla seyretti¤im sayısız kahramanlıklarınız için... Neferlere: Kurtulufl için yaptı¤ınız bu savafltan çok daha evvel sizi baflka muharebe meydanlarında da tanımıfltım. Dünyan›n hiç bir ordusunda yüre¤i seninkinden daha temiz daha sa¤lam bir askere rastgelinmemifltir. Her zaferin mayas› sendedir. Her zaferin en büyük pay› sendedir. Kanaatinle, iman›nla, itaatine hiç bir korkunun y›ld›rmad›¤› demir gibi pak kalbinle düflman› nihayet alt eden büyük gayretin için, minnet ve flükran›m› söylemeyi nefsime borç bildim. 8

TBMM tarafından 19 Eylül 1921 tarihinde yeni bir rütbe ve unvan ile tecelli eden iltifat ve teveccühü do¤rudan do¤ruya size racidir." u konuflman›n yap›ld›¤› 19 Eylül 1921 tarihi Gaziler Günü olarak kabul edilmifl ve her y›l kutlanm›flt›r. Daha sonra 5 Nisan 1925 tarihinde Marafl’a Kırmızı fieritli Madalya ve 7 fiubat 1973 tarihinde de yine bu flehre Kahramanlık unvanı verilmifl ve bu ilimizin adı Kahramanmarafl olarak de¤ifltirilmifltir. ‹nebolu mavnacılar loncasına bir Kıt’a beyaz fleritli ‹stiklal Madalyası 9 Nisan 1924 tarihinde Gazi Mustafa Kemal imzası ile verilmifltir. 15 Mayıs 1919’dan itibaren Milli mücadeleye ifltirak edenlerden üstün yararlıkları görülenlere ‹stiklal Madalyası verilmesi kabul edilmifltir. Ayıntap livası merkezi olan Ayıntap kasabasının namı Gaziayıntab’a tahvil olunmufltur. (3.11.1921)• sitkiaydinel@butundunya.com.tr

B


Atatürk’ün Ekonomi Politikas›

Yeni Türkiye ve Ulusal Ekonomi Yazan: Dr. Ö⁄ÜT YAZMAN

1

920’lerde TÜRK‹YE EKONOM‹S‹: Türk Milleti, Kurtulufl Savafl›yla sonunda sinesinden ba¤›ms›z, zinde bir devlet ç›karm›flt› ama uzun savafllarla yorulmufltu. Elveriflsiz koflullar içinde Türkiye, kalk›nma hamlesine, çok a¤›r koflullar alt›nda girmiflti. Birinci Dünya Savafl› 1918 y›l›nda bitti¤i halde Türkiye 1922 y›l› sonlar›na kadar bir ölüm kal›m savafl›, bir istiklal savafl› yaflam›flt›. Yeni Türk Devleti, Osmanl› sisteminin yerine geçerken ülke, geri, fakir ve sermayesizdi. Yetersiz olan alt yap› tesisleri de uzun savafl y›llar› boyunca harap olmufltu. Sanayi denilebilecek tesisler yoktu. ‹stanbul, ‹zmir

ve Çukurova’da enkaz haline gelmifl birkaç dokuma tesisi ile yine enkaz halindeki bir kaç askeri fabrikaya sanayi denilemezdi. Ad›na flose denilebilecek hiçbir yol yoktu. Demiryollar› 3.756 kilometreden ibaret ve tamam› yabanc› flirketlere aitti. Türk Ticaret Filosu’nun bütün gemi hacmi 96 bin tonilatoydu. Ulafl›m yetersizdi. Adapazar›’ndan ‹stanbul’a gönderilen patates, Marsilya’dan ithal edilip ‹stanbul’a gelen patates-ten daha pahal› oluyordu. Kiremitten toplu i¤neye kadar akla gelebilecek bütün sanayi ürünleri ithal ediliyordu. Fransa’dan gelen oluklu kiremitlere “Marsilya kiremidi” deniliyordu. Kapitülasyonlar sonucu bankac›l›k, d›fl ticaret, demiryollar›, hep 9


BD KASIM 2014

yabanc›lar›n elindeydi. Ekonominin kilit noktalar›, sanayi iflyerlerinin sermaye ve emek olarak % 85’i Türk olmayan unsurlar›n elindeydi.

K

urtulufl Savafl› sonras› durum daha çok kötüleflti. Nüfusun %90’› okuma yazma bilmiyordu. ‹htiyac› karfl›layacak elemanlar› yetifltirecek okullar yoktu. Sanayide çal›flacak vas›fl› ifl gücü, bankac›l›k, sigortac›l›k, gibi konularda bilgisi olan elemanlar›n hemen hepsi, mübadele yoluyla ülkeden ayr›lm›flt›.. Okuryazar gençlerin ço¤u ard› ard›na girilen savafllarda yitirilmiflti. Ekonominin en büyük parças› olan tar›m üretimi ise ilk ça¤ metotlar›yla yürütülüyordu. Gazi Mustafa Kemal, Yeni Türkiye Devleti’nin devrald›¤› ekonomik yap›y› ve geri kalm›fll›¤› Büyük Millet Meclisi’nde yapt›¤› bir konuflmada Atatürk Dönemi Ulusal Ekonomi Politikalar› (1923-1938)

‹zmir ‹ktisat Kongresi, Lozan Anlaflmas› Aflar Vergisi’nin kald›r›lmas›, Yerli Mallar Kanunu E¤itimin Birlefltirilmesi Çiftçinin özendirilmesi, örnek çiftlikler ve Tar›m kredi kooperatifleri kurulmas›, Kabotaj Kanunu, Sanayi Teflvik Kanunu, Toprak Reformu, I. ve II. Kalk›nma planlar›, Üniversite reformu, Yüksek Ziraat Enstitüsün kurulmas›, Ticaret ve Sanayi Odalar› kurulmas› Osmanl›’dan kalan borçlar›n taksitli ödemeleri, Demiryollar›, Limanlar ve Sular ‹daresi’nin yabanc›lardan döviz karfl›l›¤› sat›n al›n›p millilefltirilmesi, 1929 Dünya Ekonomik krizinden korunma önlemleri. 10

M. Kemal Aatürk

Efendiler bize karfl› yap›lan rekabet, hakikaten çok gayrimeflru, hakikaten çok kahredici idi.

flöyle aç›kl›yordu: "Tanzimat›n açt›¤› serbest ticaret devri, Avrupa rekabetine karfl› kendini müdafaa edemeyen iktisad›m›z› bir de kapitülasyon zincirine ba¤lad›. Efendiler bize karfl› yap›lan rekabet, hakikaten çok gayri-meflru, hakikaten çok kahredici idi. Rakiplerimiz bu flekilde geliflmeye uygun sanayimizi de mahvettiler. Ziraat›m›z› da derinden yaralad›lar. ‹ktisadi ve mali geliflmemizin önüne geçtiler." (1 Mart 1922) Milletin ekonomik ihtiyac› olan


BD KASIM 2014

mesela tren yapmak, mesela fabrika yapmak için devlet serbest de¤ildi... Devlet, istiklalini çoktan kaybetmiflti. Osmanl› ülkesi, yabanc›lar›n serbest sömürgesinden baflka bir fley de¤ildi. Ve Osmanl› halk› içindeki Türk milleti de tamamen esir vaziyetine getirilmiflti.” (Türkiye ‹ktisat Kongresini aç›fl konuflmas›ndan-17.02.1923)

Bütün bu güçlükleri Türkiye, yapayaln›z, kendisine yard›mc› olmayan bir çevre içinde yenmek zorunda kalm›flt›r. M‹LL‹ ‹KT‹SAT S‹YASET‹’N‹N DO⁄UfiU ve M‹LL‹ EKONOM‹N‹N KURULUfiU (1923-1938) Cumhuriyet döneminde ekonomiye yön verilmesi ve yüzy›llar›n ihmalleriyle geri kalm›fl bir ülkenin kalk›nmas› gerekiyordu. Bu amaçla ‹zmir’de bir iktisat kongresi toplanmas› kararlaflt›r›ld›. (17 fiubat 1923)

Tam ba¤›ms›zl›k için flu temel flart var: Milletin egemenli¤i, ekonomik egemenlikle ile tamamlanmal›d›r. ”Milli ‹ktisat Siyaseti”ne olan ihtiyac›n belirlenerek flekillendirildi¤i bu kongreye çiftçi, sanayici, tüccar ve iflçi temsilcilerinden oluflan 1135 delege ile befl yüzü kad›n olmak üzere üç binden fazla dinleyici kat›lm›flt›. Mustafa Kemal, Lozan görüflme-

lerinin ekonomik dayatmalar nedeni ile kesintiye u¤rad›¤› bir dönemde yap›lan ve yabanc› devlet temsilcilerinin de izledi¤i ‹zmir ‹ktisat Kongresi’nde, görüfllerini aç›kl›yordu: “Bir milletin do¤rudan do¤ruya hayat›yla alakadar olan, o milletin iktisadiyat›d›r” “Tam ba¤›ms›zl›k için flu temel flart var: Milletin egemenli¤i, ekonomik egemenlikle ile tamamlanmal›d›r.” “Esasl› bir program tespit etmek, program üzerine bütün milleti hemahenk olarak çal›flt›rmak laz›md›r.”

Y

eni Türkiye Devleti ayn› zamanda bir ”‹ktisat Devleti” de olacakt›. Kongre’de konuflan ‹ktisat Bakan› Mahmut Esat (Bozkurt) iktisat devletinin, dünyada mevcut iktisadi sistemlerden hiç birini kopya etmeyece¤ini, kendine özgü bir ekonomi politikas› uygulayaca¤›n› belirtiyordu. Hükümete ve parlamentoya sunu-

Mahmut Esat Bozkurt 11


BD KASIM 2014

lan dan›flma niteli¤indeki kongrenin kararlar›, Cumhuriyet’in ulusal iktisat siyasetinin önemli temel tafllar›ndan biridir. at›n›n kapitalizmi, Sovyet Rusya’n›n sosyalizmi temsil etti¤i 1920’ler dünyas›nda Türkiye Cumhuriyeti, güttü¤ü “millî iktisat siyaseti” ile Dünya’da Karma Ekonomi’yi uygulayan ilk ülke olmufltu. Türkiye Cumhuriyeti, özel ve kamu ayr›m› yapmaks›z›n milli bir sanayi kurmak, ülkenin ekonomik bütünlü¤ünü sa¤lamak amac›na yönelmiflti. Bu uygulamas›yla Türkiye, azgeliflmifl ülkelerin kalk›nma gayretlerine de öncülük etmifltir. (Bkz Cumhuriyet’in

B

Evrensel De¤eri. Bütün Dünya, Ekim 2014)

O kadar ki, emperyalizme karfl› kazan›lm›fl bir Kurtulufl Savafl›n›n ard›ndan, “Yurtta bar›fl, cihanda bar›fl” ilkesiyle Gazi Mustafa Kemal: ”Efendiler; (...) zannolunmas›n ki ecnebi sermayesine has›m›z; hay›r, (...) Kanunlar›m›za uymak flart›yla ecnebi sermayelerine gerekli teminat› vermeye her zaman haz›r›z. Ecnebi sermayesi bizim eme¤imize eklensin ve bizim ile onlar için faydal› neticeler versin ” diyordu. (17 fiubat 1923) *** Türkiye, uygulad›¤› devletçili¤i birçok otoriter rejimlerin aksine bir siyasi doktrin olarak benimsememifltir. Türkiye’nin devletçilik uygulamas›, fertlerin yapamad›¤› ifller ve kamu yarar›n›n gerektirdi¤i ifllerin devlet taraf›ndan yap›lmas› biçiminde geliflmifltir. Özel teflebbüsün ekonomik 12

geliflmedeki rolü hiçbir zaman reddedilmemifltir. Laiklik ve ça¤dafl uygarl›¤a yönelme temelinde siyaset, toplum, e¤itim, kültür ve hukuk alan›ndaki devrimler yan› s›ra, Atatürk döneminde ekonomi alan›nda da büyük at›l›mlar gerçekleflmifltir. 1923-1938 döneminde ulusal ekonomin kurulup yap›land›r›lmas› (inflas›) döneminde Türkiye’nin ekonomik büyümesi (GSMH y›ll›k ortalamas› olarak) yüzde 6,6 d›r. E¤itimle, demiryollar› ve sa¤l›kla çok yönlü dengeli ve adaletli kalk›nma bafllam›fl ve gelir düzeyinin yükselmesi ve refah›n halka yay›lmas› ile olumlu gerçek bir ekonomik transformasyon (de¤iflim) sa¤lanm›flt›r. *** eçen yüzy›lda dünyan›n siyasal co¤rafyas›n›n birkaç kez de¤iflimine, Sovyetler Birli¤inin da¤›l›p çökmesine ve 21. Yüzy›l›n bafl›nda küreselleflme furyas›n›n açt›¤› gediklerin karma ekonomiye yönelerek onar›lmas›na tan›k olduk. Türkiye Cumhuriyeti, Atatürk’ün yeniliklere aç›k kurulufl felsefesi ile günümüzde de uluslararas› toplumun önemli bir üyesidir ve “dünyadaki en uzun ömürlü” Cumhuriyet olman›n onurunu tafl›maktad›r. Aram›zdan ayr›l›fl›n›n 76. y›ldönümünde Büyük Atatürk’ü, ona özlemimiz ve minnet duygular›m›zla an›yoruz. •

G

ogutyazman@butundunya.com.tr

Bilelim ki milli benli¤ini bilmeyen milletler baflka milletlere yem olurlar. M. Kemal Atatürk


Atatürk ve Kitaplar “‹nsanlar› istedi¤i gibi kullanan kuvvet, düflünceler ve bu düflünceleri sezinleyen ve genellefltiren kimselerdir.” M. Kemal Atatürk Yazan: YAHYA AKSOY

D

üflüncenin özelli¤i de, hiç bir itiraz›n bozamayaca¤› bir kesin biçimle kendini kabul ettirmektir. Bu ise, düflüncenin yavafl yavafl sezifl biçiminde de¤iflerek inan›fla dönüflmesi ile mümkündür. Ve öyle olduktan sonrad›r ki onu sarsmak için bütün baflka mant›klar›n, baflka usavurumlar›n hükmü olamaz.” (Mustafa Kemal -Zabit ve Kumandan ile Hasbihal 1914 / 1918 kitab›ndan) Mustafa Kemal’in düflünce yap›s›-

n› etkileyen olaylar, düflünürler, yazarlar ve kitaplar sözkonusu oldu¤u zaman, onun salt bir olay›n ya da düflüncenin izleyicisi olmay›p, de¤iflik görüfl ve düflüncelerden kendine özgü bir bileflke yaratarak yoluna devam etmifl oldu¤u görülür. Atatürk, çok okudu¤unu, her kitab› ve görüflü elefltirerek okudu¤unu esin kayna¤›n›n Türk ulusundan baflkas› olmad›¤›n› her zaman ifade etmifltir. Düflüncenin kiflisel yönden oldu¤u kadar toplum yaflam›nda ve insanlar›n yönetiminde 13


BD KASIM 2014

çok öncelikli ve önemli bir yer tuttu¤una inanm›flt›r. Mustafa Kemal, de¤iflik kaynaklardan beslenerek, düflüncenin önce "sezifl"e, ard›ndan da "inan›fl"a ve uygulamaya dönüflerek yaflam boyu geliflmesi gerekti¤ine inan›r. Tarihi geliflmeleri yak›ndan de¤erlendiren Mustafa Kemal, çökmekte olan Osmanl› ‹mparatorlu¤u’ nun yerine ulusal de¤erlere ve ça¤dafl ilkelere dayanan yeni bir Türkiye’nin kurulmas› gerekti¤ine inanm›fl ve

düflünce mayas›n›n temelini oluflturmufltur. 20. yüzy›l, dünya tarihinde iki evrensel savaflla, siyasal ve sosyal olaylar›n yo¤unlu¤u ile tarih sayfalar›nda yerini al›rken, bu gerçekleri , derin sezifli ve öngörüflü ile gören ve de¤erlendiren Mustafa Kemal Atatürk, asr›n ve as›rlar ötesinin lideri olarak tarihin alt›n sayfalar›nda yerini ald›. 14

ngiliz tarihçi ve yazar› Lord Kinross,” Atatürk, Bir Milletin Yeniden Do¤uflu” eserinde ve Andrew Mango, “Atatürk, Modern Türkiye’nin Kurucusu” adl› eserinde,”Mustafa Kemal Atatürk, Avrupa uygarl›¤›n›n alt›n ça¤›nda do¤du” ifadesine yer vermifltir. Dünyan›n her taraf›ndan düflünür, devlet adam›, yazar ve komutan Atatürk’e hayranl›klar›n› ifade etmifllerdir. Daniel Dumoulin, “Atatürk’ten Düflünceler “ eserinde flunlar› yazm›flt›r: “...1933 sonunda, Türk ulusu bir mucize gerçeklefltirmifltir. Genç Türk Cumhuriyeti modern bir millet olmufltur ve herkesin g›pta ile bakt›¤› ve örnek gösterdi¤i halk devleti olmufltur. Bu istisnai baflar›n›n fikir sahibi ve sanatkâr› Atatürk idi.” fievket Süreyya Aydemir, “Tek Adam” eserinde flöyle demekte: “Ölümünün daha 25 nci y›l›nda kendisi hakk›nda çeflitli dillerde 3.000 eser yay›nlanan insan, üzerinde düflünülen insan demektir. Mustafa Kemal, yaflam› süresince büyük dönemeçlerde karfl›laflt›¤› (fiam’da karfl›laflt›¤› 'kavm-i necip' ve Belgrad istasyonunda yaflanan 'fes' gibi ) olaylar karfl›s›nda gelece¤e dönük yepyeni ve yarat›c› düflünceler oluflturmufl ve gelifltirmifltir. Atatürk 1924 y›l›nda, 'nereden esin ve kuvvet' ald›¤› yolunda yöneltilen bir soruya karfl› flu yan›t› vermifltir: '...‹lk esin, ana-baba kuca¤›ndan, sonra okuldaki e¤iticinin dilinden, vicadan›ndan, e¤itiminden al›n›r." Atatürk, ailesinden, ö¤retmen-


“Ölümünün daha 25. y›l›nda kendisi hakk›nda çeflitli dillerde 3.000 eser yay›nlanan insan, üzerinde düflünülen insan demektir.” lerinden, Tevfik Fikret, Nam›k Kemal, Ziya Gökalp, M. Emin Yurdakul, H. Cahit Yalç›n ve J. J. Rousseau gibi flair, yazar ve düflünürlerden elefltirerek okudu¤u yerli ve yabanc› yazarlara ait kitaplardan esinlenerek zengin düflünce dünyas›n› gelifltirmifl ve uygulamalar› ile hayata geçirmifltir. ünya tarihinde silinmez izler b›rakan, kendine özgü ça¤dafl bir düflünce sistemi oluflturan, as›l unsurlar›n insan ve insanl›k, kifli için özgürlük ve toplum için ba¤›ms›zl›k oldu¤una inanan Atatürk, dünyan›n sürekli bir bar›fla kavuflmas› gerekti¤ine inanarak “ Yurtta bar›fl, dünyada bar›fl” ilkesini savunmufltur. Düflünceleriyle Atatürk (Ar› ‹nan), Atatürk’ün Fikir ve Düflünceleri (Prof.Dr. Utkan Kocatürk), Atatürk Yolu (Prof.Dr. Turhan Feyzio¤lu koordinatörlü¤ünde, Prof. Dr. Mustafa Aysan, Prof. Dr. Hamza Ero¤lu, Prof. Dr. ‹smet Giritli, Prof. Dr. Mehmet Gönlübol), Atatürk’ün Düflünce Yap›s›n› Etkileyen Olaylar,

D

Düflünürler, Kitaplar (Prof. Dr. fierafettin Turan), Evrensel Yönüyle Atatürk (ATSE Baflkanl›¤›), 100. y›l Atatürk Könferanslar› (ETKB) ve daha yüzlerce yerli ve yabanc› kaynak kitap Atatürk’ü bütün yönleriyle anlatmaktad›r. “Kitaplar vard›r, kimileri yaln›z ve yaln›z özel kitapl›klara girebilir/ Ola¤anüstü yaz›larla yaz›lm›flt›r kimileri.” Andre Gide • 15


B‹L‹YORUM. Y‹NE, YEN‹DEN… Sen bendeyken ›fl›l ›fl›ld› dört bir yan›m… Ne ben, beni k›ranlar› getiriyordum akl›ma, Ne unuttuklar›m geliyordu akl›ma. Öylesine mutluydum ki ben, sen bendeyken. Çevremdekiler de mutlan›yorlard› seni bende, beni sende gördüklerinde… Asl›nda onlar da sendeydi, sen de onlardayd›n... Hiç unutmad›m seni ben... Bana en yak›flan giysimdin, en düzgün ç›kan sesimdin. Senle bakt›¤›mda önüme, çözüm hemen ç›k›yordu karfl›ma. Kime gösterdiysem seni, onlar da seni gösterdiler bana.

Anlad›m ki , sen sadece bana de¤il, herkese yak›fl›rm›fls›n me¤er. Bir çocu¤un yüre¤indeki ilk oyunca¤›n›n sevinciydin, Bir genç k›z›n kalbindeki ilk delikanl› ç›rp›nt›s›yd›n Bir aç›n midesine giren ilk lokma, Bir üflüyenin s›rt›n› saran gocuktun. Sen ne güzel bir özetiydin herfleyin. Herkese, hepimize yak›fl›rd›n da, En çok da dünyaya yak›fl›rd›n sen. Yüzümdeki gülümsememi kaybett¤imde ay›rd›na vard›m yoklu¤unun Sen de, gülümsemem de birlikte kayboldunuz. Sen nereye kayboldun?

Yazan: NESL‹HAN YAfiAR

Sesim nereye gitti? Sana seslendi¤im sesim, sen neredesin? Sesimi bulabilsem, sana seslenebilece¤im. Sesim de yok ki, sen olmay›nca. Sen de, sesim de neredesiniz, bilmiyorum. Fakat senin birgün dönece¤ini biliyorum, O bir günün ne zaman gelece¤ini de biliyorum. Her vicdanda s›z›n›n ad› oldu¤unda ad›n,

Biliyorum o birgün duyacak herkes herfleyi, Biliyorum o birgün görecek herkes, her gerçe¤i. Silahlar›n ac› 盤l›klar› sustu¤unda döneceksin, Kuru topraklarda çiçekler, “su su” diye inildediklerinde geleceksin. Ve biliyorum herkes yine, yeniden ö¤renecek seni... ‹ste o zaman sen yine, yeniden geleceksin yüzlerimize Gülümsememiz olacaks›n, yine, yeniden Neflemiz, sevincimiz olacaks›n, yine yeniden Yitirdi¤imiz ama hiç unutmad›¤›m›z mutlulu¤umuz olacaks›n, Y›pranan ama hep korudu¤umuz gururumuz olacaks›n, Yine, yeniden Mustafa Kemal…


Atatürk’ün Dünyas› Cengiz Önal

apt›¤›m›z ve yapmakta oldu¤umuz devrimlerin amac›, Türk ulusunu tamamen yaflad›¤› ça¤a uygun ve gelece¤e haz›rlanan, bütün anlam ve biçimiyle uygar bir toplum haline getirmektir.

Y

Gazi Mustafa Kemal Atatürk

57

Atatürk ‹ngiliz Gizli Belgelerinde

tatürk’ün aram›zdan ayr›l›p, sonsuzlu¤a u¤urlan›fl›yla birlikte, öteden beri düflman olarak bilinen ‹ngiltere, her f›rsatta derin üzüntülerini bildirmifl ve ‹ngiliz bas›n› da bu elim olaya genifl yer vermifltir. Özellikle ölüm haberi duyulunca ‹ngiliz ‹mparatorlu¤u’nun hemen her taraf›ndan taziye mesajlar› gelmifl, sömürgelerinde bile bas›n›n olaya genifl yer ay›rd›¤› görülmüfltür. ‹lginç olabilecek bir örne¤i sunal›m: ‹ngiltere’nin, 1934-1939 y›llar› aras›nda önce ‹stanbul’da daha sonra da Ankara’da Büyükelçi olarak görevlendirdi¤i diplomat Sir Percy Loraine 25 Kas›m 1938 tarihinde ‹ngiltere D›fliflleri Bakan›’na gönderdi¤i 608 numaral› bir mesajda, Atatürk hakk›nda hayret edilecek derecede övgülerde

A

bulunmaktad›r. “Gizli” iflaretiyle gönderilen ve üzerine k›rk y›l aç›lmamas› notu konulan o telgraf›, afla¤›da sunuyorum: “Aziz Lordum, Size Mustafa Kemal Atatürk'ün ölümü-

XXX


BD KASIM 2014

nü bildiren 194 say›l› telgraf› çok derin üzüntüler içinde sunmufltum. Bu belgeye ek olarak, Büyükelçili¤imiz Müsteflar› taraf›ndan haz›rlanan ve Atatürk'ün geçmiflteki kariyerini içeren belgeyi sizlere sunma onuru yan›nda, bu yaz›mda, Atatürk’ün yapt›¤› iflleri övmekten çok, onun kiflili¤i ve bu ülke insan› için neler ifade etti¤i konusuna de¤inmeye çal›flaca¤›m.

belki de ayr›cal›kl› bir konuma sahiptim. Her ne kadar, bugün için aram›zda bulunmayan Türk Cumhurbaflkan› ile çok nadir karfl›laflm›fl olsam da bu görüflmeler di¤er diplomatik temsilciliklerinkine nazaran daha s›k ve daha uzun olmufltur. Bütün bunlar bir yana, görevimin ilk günlerinden itibaren Atatürk beni bir dost gibi görmüfl, benimle görüflmekten memnun olmufl, görüflme f›rsat› do¤du¤unda bundan hoflnut kalm›fl, karfl›l›kl› konuflmalar›m›z esnas›nda flahs›ma karfl› ilgi ve dikkati asla azalmam›flt›r.

Atatürk'ün müstesna ve övgüye de¤er bir kiflilik oldu¤unu söylemek pek bir fley ifade etmeyebilir. Ancak gerçekten seçkin ve övgüye de¤er bir kifliydi. ‹ngiltere’nin Türkiye Büyükelçisi, Sir Percy Loraine iç flüphesiz toplumbilimciler ve tarihçiler onun çal›flma hayat› ve yapt›klar›yla ilgilenip ayr›nt›l› bir çal›flma yapacaklard›r. Ancak bunlar›n çok az›, Atatürk’ün gerçek kimli¤ini ö¤renmeden haz›rlanacakt›r ki, onu tan›madan yap›lacak de¤erlendirmeler kuflkusuz yanl›fl olacak ve yanl›fl yönlendirmelere sebebiyet verecektir. Bu bilginin toplanmas›nda, ben

H

18

Do¤rudan edinilen tecrübelerimi sa¤layan kiflisel görüflmelerimiz d›fl›nda, onu, çok yak›n dostlar›ndan ve hatta aram›zdaki dostlu¤u gördükten sonra benimle onun hakk›nda konuflmaya hiç çekinmeyen Kabine’deki baz› Bakanlardan da birçok kez dinleme f›rsat›m oldu. Atatürk'ün müstesna ve övgüye de¤er bir kiflilik oldu¤unu söylemek pek bir fley ifade etmeyebilir. Ancak gerçekten seçkin ve övgüye de¤er bir kifliydi. Neden bu niteliklere sahip bir flahsiyet oldu¤unu aç›klamaya çal›flmal›y›m.


BD KASIM 2014

San›r›m bunu temelde, bize göre, “Çift karakterlilik” olarak aç›klayabiliriz. Bu ülkede nefret uyand›ran ve yasaklanan H. C. Armstrong’un Bozkurt adl› kitab›n› okuyan ço¤u insan, çok yetenekli; inatç› bir enerjiye sahip ancak insafs›z, itici tav›rlar› olan, serkefl mizaçl›, gem vurulmam›fl zevkleri, ahlak d›fl› ihtiraslar› olan; dahas›, dostlu¤u tan›mayan bir adam›n portresiyle karfl›laflmaktad›r. Bu tespiti do¤rular nitelikte görünecek kan›tlar› toplamak hiç de zor olmayacakt›r. Ancak flahsen ben, bir insan›n bu flekilde tan›t›lmas›n› tamam›yla yan›lt›c› buluyorum. Gözle görülen bir dizi kurald›fl›l›¤› sadece ayr› karakterlilikle anlatabilece¤ime inan›yorum. Sadece flu veya bu savafl› kazanarak, flu veya bu kanunu ç›kararak, Harf Devrimi yaparak ya da fes giyilmesini yasaklayarak veya ülkeyi laik k›larak de¤il yüzy›llarca ac› çekmifl, ruh karart›c›

Atatürk, ‹ngiltere Kral› Edward, ‹smet ‹nönü ve Sir Percy Loraine yönetimler yaflam›fl bir ›rk›n dehas›na güvenerek, sadece art›k kölelik çekilmemesi gerekti¤ine inand›¤› için çok say›da kuvveti harekete geçirip, on befl y›l gibi k›sa bir sürede bu insan birçok iyi fley yapm›flt›r. Gerisi ayr›nt›dan ibarettir; sadece dedikoducu zihniyetin üzerinde duraca¤›, ancak bir tarihçinin gerekti¤i kadar›n› verece¤i ayr›nt›lar bunlar... tatürk'ün dinamik enerjisi üzerinde durmama gerek yok. Bu enerjinin dayan›lmaz gücü, Türk ulusunun tarihinde flimdiden önemli bir sayfa olarak yer alm›flt›r. Ancak ben, pek bilinmeyen bir baflka özelli¤ine de¤inmek istiyorum: Bu da Atatürk’ün do¤ufltan gelen, belki de fark›nda olmadan t›pk› sütün kayma¤›n› hemen ay›ran aletler gibi,

A

19


BD KASIM 2014

faydas›z› faydal›dan ay›rma yetene¤i oldu¤udur. Atatürk’ün bütün kiflili¤inde veya en az›ndan mevcut fleklinde, baz› çeliflkilerle karfl›lafl›lmaktad›r. ‹ddia edilen ac›mas›zl›¤›, onu tan›yanlar›n çok iyi bildi¤i gibi, vatandafllar›na duydu¤u sevgiyle uyuflmamaktad›r. Geçici iliflkilere duydu¤u varsay›lan zevklere karfl›n toplumda kad›n›n rolü kavram›, halk devrimlerinde en çarp›c› savunmay› ortaya koydu¤u kad›n haklar› ve önemiyle ba¤daflmak-

Kendisi zaten Ülkesi ve ulusu için yafl›yor, onlar için düflünüp onlar için çal›fl›yordu. Di¤erleri bu flekilde davranm›yorsa görevlerini yerine getiremedikleri kan›s›na var›yordu. tad›r. Zira bir iki sene içinde çok efllili¤i yasal olarak ortadan kald›rm›fl ve istedikleri takdirde harem kad›nlar›na bile devletin liberal mevkilerinin aç›k oldu¤unu ortaya koymufltur. Atatürk, Bat›'da “Yes-Men” ve Türkiye'de “Evet Efendimci” olarak bilinen tarzdan hofllanm›yor, bu tür insanlar› afla¤›l›yordu. Ahmak ve dalkavuklara tahammülü yoktu. Asl›nda 20

belki de en çok sömürücüleri sevmez, açgözlüleri hor görürdü. Bir insan›n onun için çal›fl›yor olmas› fikrine hofl bakmazd›. Kendisi zaten Ülkesi ve ulusu için yafl›yor, onlar için düflünüp onlar için çal›fl›yordu. Di¤erleri bu flekilde davranm›yorsa görevlerini yerine getiremedikleri kan›s›na var›yordu. orkar›m gelecek nesillere Atatürk bir diktatör olarak aktar›lacak. Bunun yanl›fl olaca¤› kan›s›nday›m. Hem savaflta, hem bar›flta evet o büyük bir liderdi ancak bir diktatör de¤ildi. Ne yaz›k ki ben, flimdiye kadar onu anlatabilecek diktatör kelimesine ait bir tan›m›m›z oldu¤una inanm›yorum. Ancak Hitler ve Mussolini’nin tersine, devlette idari veya yönetim fonksiyonu bulunmuyordu. Af ve mahkemelere emir yetkisi yoktu. Diplomatik temsilcileri reddetme hakk›na sahip de¤ildi. Bütün bu hususlara teknik gözle bak›p bir kenara iter ve bütün devlet meselelerinde onun isteklerinin hâkim oldu¤u konusunda ›srar edebilirsiniz. Do¤ru! Ancak bu de¤erlendirme daha çok o konudan sorumlu kiflilerin onay›n›n hâkimiyeti fleklinde karfl›m›za ç›k›yordu. Olaylar›n gidifli, Atatürk'ün görüfl aç›s›n›n do¤rulu¤unu, verdi¤i hükümlerin zekice oldu¤unu ve hata yapmad›¤›n› göstermifltir. Dolay›s›yla s›kça fikirlerine baflvurulmas› ve memnuniyetle bu fikirlerin uygulanmas›n› görmek pek de flafl›rt›c› de¤il. Ancak onu Mussolini ve Hitler gibi diktatörlerden ay›ran belki de en büyük özellik, bafl›n-

K


BD KASIM 2014

dan beri isteyerek ve çok emek sarf ederek, kendini yaflatacak bir sistem kurmaya çal›flmas›d›r. Atatürk'ten sonraki Cumhurbaflkan› seçiminin sessizce hallolmas› ve ölümünden sonra kurdu¤u rejimin sakince sürmesi bir ölçüyse; evet baflar›l› olmufltur. tatürk'ün idrak gücünde esrarengiz bir yön vard›. Küçük fleylere önem vermeyifl veya sinsi olamay›fl›nda üstün bir yön bulunuyordu. Konsantrasyon gücü ola¤anüstüydü. fiefkat ve ilgi bekleyen bilinçalt›n›n etkileyici yan› belki de fluurlu amac›n›n buz gibi dimdikli¤inin bir baflka parças›yd›. Müslüman olarak do¤mufl, ancak yobazl›k karfl›t› bir kifli olmufltu. Do¤rulu¤u sevmifl, günahtan nefret etmiflti. ‹flini iyi bilen, yetenekli bir askerdi. Savafltan nefret ederdi. Ba¤›ms›zl›¤› elde etti¤i andan itibaren bar›fl›n peflinde koflmufl ve bar›fl ortam›n› sa¤lamay› baflarm›flt›. Türkiye'nin kaderini elleri aras›na ald›¤›ndan beri, Kemalist Cumhuriyet'in dostluk elini uzatmad›¤› ve aralar›nda Osmanl› ‹mparatorlu¤u’nun düflmanlar›n›n da bulundu¤u tek bir komflusu dahi yoktur. Uzat›lan dostluk eli ço¤unlukla tutulmufl ve sarf edilen çabalar sonucunda ülkeleraras› sürtüflme azalt›larak, do¤unun bu bölgesinde daha genifl kapsaml› bar›fl, dikkat çekici bir biçimde sa¤lanm›flt›r. Mustafa Kemal Atatürk, yap›lmas› gerekti¤ine inand›¤› fleyleri korkusuzca yerine getirmekten asla vazgeçmemifltir. Hastal›¤›n›n fliddetlendi¤i anlarda ölüme çok yak›nlaflm›fl olsa bile, korku asla ne yüre¤ine ne beynine

A

Do¤rulu¤u sevmifl, günahtan nefret etmiflti. ‹flini iyi bilen, yetenekli bir askerdi. yerleflmeyi baflaramam›flt›r. O, Türk ulusuna hizmet ederken öldü. Ölüm bile büyük zaferini ondan çalmay› baflaramad›. O, insanlara hayatlar›n›, onur ve flereflerini ve insanca yaflama yolunu vermifl, belki de bütün bunlardan daha önemlisi bu haklar›na sahip ç›kmalar›n› sa¤layacak ba¤›ms›zl›¤› tatt›rm›flt›r.” Sir Percy Loraine ‹ngiltere Türkiye Büyükelçisi öylesi ifadeler için söylenebilecek fazla bir fley olmad›¤›n› düflünüyorum. ‹ngiltere gibi, geçmifli tamamen Mustafa Kemal Atatürk ve Türk Ulusu’na karfl› savafl ve aleyhte olmak üzere çeflitli tezgâh ve entrikalarla geçmifl bir ülkenin böylesi düflüncelere sahip olmas› üzerinde kafa yorulmas› gereken bir husustur. ‹ngiltere’nin Türkiye’deki Büyükelçisi taraf›ndan kaleme al›nm›fl bu sat›rlar›n yaz›lmas›na neden olan gerçek sadece Mustafa Kemal Atatürk’ün kiflili¤i, devrimcili¤i, Türk ulusunu ça¤dafl medeniyetler düzeyine ç›karma gayretleri, bar›flç› ve birlefltirici ve daha birçok karizmatik özelli¤idir.•

B

cengizonal@butundunya.com.tr

(Gelecek Ay: Atatürk ve Nobel Bar›fl Ödülü) 21


BD KASIM 2014

YAZILARI

Sosyal Denge oplum yaflam›, sadece kiflilerin toplu yaflay›fl›ndan oluflan bir olgu de¤ildir. Bu toplanman›n o kadar çeflitli flekilleri vard›r ki; toplum yaflam›nda en çok dikkat edilmesi ve önemsenmesi gereken de bu flekil konusudur. Kiflileri kendi bünyesinde bir araya getiren toplum, sadece kendine özgü özellikleriyle ayr› bir kimlik ve nitelik sahibidir. Her canl› organizmada oldu¤u gibi, toplum yaflam›nda da istikrar ve devam›n› sa¤layabilecek bir denge, bu yaflam›n en esasl› temellerinden birini oluflturur. Güçlü bir denge kiflileri, millet yaflam› içinde yerli yerine oturtmad›kça, meydana gelen oluflum, sonuçta bir kuru kalabal›ktan ibaret kal›r…

T

Bir millette, iflçilere iliflkin dengesizli¤in zarar›, fikir adamlar› aras›ndaki dengesizli¤in do¤urdu¤u sak›ncalara nispeten daha hafiftir. 22

Sosyal ve ekonomik krizler geçiren milletlerin yaflam›n› inceleyince gözümüze çarpan ilk illet bu dengesizlik noktas›d›r. Sözgelifli; Fransa, iflçi yetersizli¤inden flikâyetçidir. ‹ngiltere fazla say›daki iflçisinin iflsiz kalmas›ndan s›k›nt› çekmektedir. Japonya daha garip ve ilk bak›flta insan› flafl›rtan di¤er bir çeflit sosyal dengesizlikten flikâyet etmektedir. Bu ülke de; tahsil görmüfllerin ve fikir iflçilerinin fazlal›¤›ndan rahats›zm›fl... Bir incelemede gördük; Japonya’da iflçilerin %13’ünü üniversite, yüksek ve benzeri okul mezunlar› oluflturuyormufl. Japonya’n›n 1916-1918 y›llar›ndaki seri geliflmesi birçok gençleri orta ve yüksek tahsile ihtiyaç gösteren ve çok para kazand›ran meslek ve hizmetlere sevk etmifl, fakat savafl›n sona ermesi üzerine ortaya ç›kan ekonomik kriz bunlar›n birço¤unu kald›r›m üzerine atm›fl… Bir millette, iflçilere iliflkin dengesizli¤in zarar›, fikir adamlar› aras›ndaki dengesizli¤in do¤urdu¤u sak›ncalara nispeten daha hafiftir. ‹flçilerin zamanla di¤er bir ifl bulmas› ve yaflamlar›n› yeni koflullara uydurmalar› daha kolayd›r. Fakat yozlaflm›fl fikir iflçileri için durum bu merkezde de¤ildir. Günlük yaflam›n zorluklar› yüksek tahsil görmüflleri de, Japonya’


BD KASIM 2014

da oldu¤u gibi, sonuçta vatmanl›k ve floförlük gibi ifllere mecbur edebilir. Ancak, el ve beden mide için çal›fl›rken; fikir de baflka alanlarda meflgul olur. Bu itibarla, Japonya’y› son zamanlarda hayli endifleye düflüren komünizm cereyanlar›, as›l iflçi s›n›f›ndan ziyade bu fikir proletaryas›n›n k›flk›rt›lmas›ndan ileri gelmektedir.

B

ir ülkede, Amerika’da oldu¤u gibi, servet ve alt›n›n bile denge s›n›r›n› aflmas› hofl karfl›lanm›yor… Ça¤dafll›k yolunda ilerlemifl milletler I. Dünya Savafl›’n›n bozdu¤u sosyal dengeyi yeniden kazanmaya, oluflturmaya çal›fl›rlarken; bu yola yeni girenler, onu her suretle sa¤lamaya zorunludurlar. Ülkede sadece flu veya bu s›n›f›n geliflme ve gönenci, genel gönencin sa¤land›¤› anlam›na gelmez. Vatandafllar›n, ça¤dafl bir

Ülkede sadece flu veya bu s›n›f›n geliflme ve gönenci, genel gönencin sa¤land›¤› anlam›na gelmez toplumun her tülü ihtiyac›n› karfl›layacak hizmetlerle ilgili uygun ifllerde çal›flmalar› gereklidir. Bir hizmete hiç talep ç›kmaz veya gere¤inden fazla talep olursa, dengesizlik bafl göstermifl demektir. Sosyal dengesizli¤in ilk belirtilerinden birisi hayat pahal›l›¤› ve bundan kaynaklanan sak›ncal› benciliktir. Di¤er sosyal hastal›klar bunlar› izler. Toplum yaflam›n›n genel düzeninden sorumlu olan devlet, hiç kuflkusuz, böyle bir durum karfl›s›nda kay›ts›z kalamaz… Hâkimiyeti Milliye Gazetesi 25 May›s 1929 23


Haz›rlayan: Y‹⁄‹T EREN GÜNEY

İlk Dersimiz: Türkçe Bu ay köflemizi dilimizde yer etmifl yabanc› sözcüklerin karfl›l›klar›na ay›rd›k. Bilginizi s›nay›n. 1 Paraf (Fr.)

a-Molekül yapısı b-Kale çizgisi c-Pervane d-Kısa imza, imce 2 Rantiye (Fr.)

a-Güçlü heyecan b-Yönelteç c-Getirimci d-Gözleme dayalı 3 Simetrik (Fr.)

a-Ayrıntı b-Töretanımaz c-Fizik bilimi d-Mütenazır 4 Amblem (Fr.)

a-Metal niflan b-Belirtke c-Moda yaratan d-Sunum

6 Vokal (Fr.)

a-Etkisiz b-Gezegen c-Yanardöner d-Sesle ilgili 7 Kombine (Fr.)

a-Toplumsal b-Esnek c-Egemen d-Birleflik, toplu 8 Market (‹ng.)

a-Yemek hizmeti b-Bütünleflik c-Stok, y›¤›m d-Sat›fl merkezi 9 Sinerji (Fr.)

a-Bitki nakli b-Efl zamanl› c-Görevdefllik d-Eflitlemek

5 Aspiratör (Fr.)

10 Episot (Fr.)

a-Mutfak sobas› b-Emmeç c-A¤aç sak›z› d-Yal›t›m

a-Üst düzey b-‹ntihal c-Dilim d-Eleme

11 Optimist (Fr.)

a-Dedikodu yapan b-Köktendinci c-Mini gösterici d-‹yimser 12 Optimal (Fr.)

a-Sabit fikir b-Parçal› sistem c-En uygun d-Öndelik 13 Sirküler (Fr.)

a-Yeralt› sanat› b-Yelpaze c-Genelge d-Oyma bask› 14 Etajer (Fr.)

a-Raflı dolap b-Dil tutukluğu c-Epilasyon d-İşkence aleti 15 Evlek (Rum.)

a-Sırnaşık b-Tarla bölümü c-Bir hastalık d-Niteliksiz

(Fr.) Frans›zca, (‹ng.) ‹ngilizce (Rum.) Rumca

Yan›tlar: 151. sayfada


Kültür ve Sanat Dünyas›ndan Tekin Özertem

Kas›mpatlar› ‹zmir’de do¤up büyüdü¤üm evin güzel bir bahçesi vard›. Art›k var olmayan o güzel evin o güzel bahçesinde her sonbahar kas›mpatlar› açard›. onbahar›n habercisiydi kas›mpatlar›. Sar›, beyaz, eflatun, k›rm›z›, mor, pembe… Renk renk. Kimi top top, kimi papatya irisi, kimi dalya benzeri. 10 Kas›mlarda evlerimizin bahçelerinden toplad›¤›m›z çiçeklerle süslerdik ilkokulda okulumuzun bahçesindeki mermer kaidesinde 18811938 yazan Atatürk büstünü. Ben de bahçemizden toplad›¤›m bir kucak kas›mpat› ile

S

kat›l›rd›m bu imeceye. Onun için o günlerden bugüne sonbahar gelip de kas›mpatlar› açt›¤›nda hep o 10 Kas›m günlerini hat›rlar›m. Saat dokuzu befl geçe vapurlar›n, fabrikalar›n, Alsancak Gar› ile Basmane Gar›’ndaki lokomotiflerin, otomobillerin otobüslerin, kamyonlar›n düdük, korna ve sirenleri çalmaya bafllar, tüm ‹zmir’de hayat durur; bayrak, okulun bahçe kap›s›n›n yan›ndaki gönderin yar›s›na kadar çekilir; bahçede s›n›f s›n›f dizilmifl biz, befl derslikli Kemal Reis 25


BD KASIM 2014

‹lkokulu’nun ö¤rencileri, bafl ö¤retmenimiz Recep Bilgin ve ö¤retmenlerimizle birlikte çiçeklerle bezedi¤imiz Atam›z›n büstünün karfl›s›nda, bafllar›m›z› öne e¤ip onu sayg›yla anard›k. Okula bafllamadan önce de evimizde, çal›flma odas›ndaki küçük, sar›mtrak yald›zla boyal› Atatürk büstünün önünde gerçeklefltirirdik bu anma törenlerini. Annem, babam ve ben… lkokul y›llar›mda da orta okul ve lise y›llar›mda da adeta bir matem havas›na bürünürdü 10 Kas›mlarda Atatürk’ü anma törenleri. Tutulamay›p d›fla vuran h›çk›r›k sesleri duyulurdu, sirenler çalar, onun ile ilgili fliirler okunurken. Bir fleyler dü¤ümlenirdi bo¤azlar›m›za. Saat dokuzu befl geçe bafllayan sayg› duruflu befl dakika sürer, sirenler de bu befl dakika boyunca sürekli çalard›.. Sonraki y›llarda kimi yerlerde bir, kimi yerlerde iki dakika çalar oldu sirenler…Ve yine sonraki y›llarda daha da artarak görülmeye baflland› 10

Ve yine sonraki y›llarda daha da artarak görülmeye baflland› 10 Kas›mlarda çalan sirenlere ald›rmay›p yollar›na devam eden yayalar ile tafl›tlar… 26

Kas›mlarda çalan sirenlere ald›rmay›p yollar›na devam eden yayalar ile tafl›tlar. Okulumuzun bahçesindeki Atatürk büstünü rengârenk kas›mpatlar› ile bezedi¤imiz o y›llar, “dinimizde heykel günaht›r” diye Atatürk heykellerine sald›r›lar›n bafllad›¤›, heykellerinin k›r›l›p, tahrip edildi¤i; Atatürk ve devrim düflmanl›¤›n›n aç›k seçik ortal›¤a saç›ld›¤› y›llar olarak geçti tarihe. Heykelleri ve an›s› yasa ile korunur oldu.1951 y›l›nda ç›kar›ld› 5816 say›l›, Atatürk Aleyhine ‹fllenen Suçlar Hakk›nda Kanun. Laik Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu, ‹stiklâl Savafl›’n›n Baflkomutan›; ölümünden 13, Cumhuriyet Halk Partisi’nin iktidar› Demokrat Parti’ye devretmesinden 1 y›l sonra kanun gücü ile korunur oldu Küçük bir çocuktum Atatürk’ü Koruma Kanunu yürürlü¤e girdi¤inde. Ne Kurtulufl Savafl› s›ras›ndaki, ne de Cumhuriyetin ilk y›llar›ndaki Atatürk ve devrim karfl›t› isyanlar ile ayaklanmalardan haberdard›m.(*) ‹stiklal Savafl›’n›n en büyük kahraman›, ça¤dafl, laik Türkiye Cumhuriyeti’ nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün heykellerini ve an›s›n› neden kanun gücü ile korunmak zorunda kald›¤›m›z› sorgulayacak yaflta de¤ildim. Sadece çocukluk y›llar›mda de¤il, ilk gençlik y›llar›mda da böyle bir bilgi ve birikime sahip de¤ildim. Bize sadece Atatürk’ü sevmeyi ö¤retmifllerdi okulda. Kol k›r›l›r yen içinde kal›r misali düflmanlar›ndan; ona, devrimlerine kimlerin neden karfl›t ya da düflman olduklar›ndan gere¤ince söz etmemifllerdi. Ellerinden


BD KASIM 2014

geldi¤ince üstünü örtmüfllerdi hep olup bitenlerin. Hep görmezden gelmifllerdi. Atatürk’ün Gençli¤e Hitabesi’ndeki “(…) ‹stikbalde dahi seni bu hazineden mahrum etmek isteyecek dahili ve harici bedhahlar›n olacakt›r. (…) öngörüsünü bu nedenle gere¤ince anlay›p kavrayamad›k. Sonunda da yen içinde saklanan k›r›k kol, kangren olup ç›kt›! Çocukken Cumhuriyet ve Devrimlere karfl›tl›k ad›na bildi¤im: gözü dönmüfl din bezirgân› befl on (!) “derviflin” yeflil bayrak açarak bafllatt›klar› Menemen isyan› ve bu isyana kat›lan

güruhun yedek subay olarak askerli¤ini yapan ö¤retmen Mustafa Fehmi Kubilay’› bafl›n› keserek katlettikleriydi.

er y›l flehit edildi¤i 23 Aral›k günü Menemen’deki Kubilay an›t›nda düzenlenen, çok genç yaflta yitirdi¤imiz a¤abeyime Kubilay ad›n› koyan babam ve annemin ellerinden tutarak kat›ld›¤›m anma törenleri nedeniyle duyup ö¤renmifltim Kubilay’›n bafl›na gelenleri. Bir de Ö. Lütfi Akad’›n 1949 y›l›nda, Halide Edip Ad›var’›n ayn› adl› roman›ndan sinemaya uyarlad›¤› Vurun Kahpeye adl› filmini izlemifltim yine annem ve babamla s›cak bir yaz gecesi ‹zmir’in Çiçek Aç›khava Sinemas›nda. 23 Aral›k 1930 günü Menemen’ de o gözü dönmüfl meczuplar›n ve onlar›n pefline tak›lan güruhun KubiKemalist Devrim fiehidimiz Mustafa lay’›n de¤il de onun g›yab›nda AtaFehmi Kubilay (1906-23 Aral›k 1930) türk’ün bafl›n› kestiklerinin ay›rd›na

H

27


BD KASIM 2014

ancak y›llar sonra varabildim. Yukar›da da de¤indi¤im gibi okul y›llar›nda ö¤renmemifltik Mustafa Kemal’in askerlerinin Milli Mücadele karfl›tlar›nca nas›l arkadan hançerlendiklerini. Cumhuriyetin nas›l, hangi güçlüklerle kuruldu¤unu; devrimlerin nas›l gerçeklefltirildi¤ini. Yurttafllar›m›z›n tümünün Mustafa Kemal Atatürk’ü yürekten sevdi¤ine, devrimlerini benimsedi¤ine inand›r›lm›flt›k. Oysa öyle de¤ilmifl. Bugün de öyle! Görülmemifl bir biçimde sürdürülüyor kimilerince cumhuriyet ve Atatürk düflmanl›¤›. eden mi? Nedeni bir de¤il, çok: Düflman iflgaline karfl› flahsi ç›karlar›n› elinin tersi ile itip halk›n›n yan›nda yer ald›¤›; kar›lar›n›n k›zlar›n›n, analar›n›n bac›lar›n›n ›rzlar›n›, ekip biçtikleri tarlalar›n› düflmandan kurtarmak için her türlü tehlikeyi göze ald›¤›… Cumhuriyeti kurup halk›n› padiflah kullu¤undan kurtar›p vatandafll›k mertebesine yükseltti¤i… Din ve vicdan özgürlü¤ü demek olan laikli¤i çok sevdi¤i halk›na arma¤an etti¤i…

N

Kur’ an-› Kerim’i Türkçeye tercüme ettirip, Müslüman vatandafllar›n›n inand›klar› dinin kutsal kitab›n› okuyup, anlay›p kavramalar›n›n yolunu açt›¤›… Gerçeklefltirdi¤i devrimler ile ülkesini ve ulusunu ça¤dafl uluslar / medeniyetler düzeyine ulaflt›rmak için gecesini gündüzüne katt›¤›… Hayatta en hakiki mürflit / k›lavuz, yol gösterici ilimdir, yurtta bar›fl, dünyada bar›fl dedi¤i… Padiflaha damat olup, kimin ne hali varsa görsün diyerek çubu¤unu tüttürmedi¤i… Evet, bütün bunlar için düflmanlar, Atatürk’e düflman olanlar. Dahas› da var, var ama yerimiz dar. Uzun y›llar önce kendisine Atatürk ile ilgili bir kitap önermemi isteyen yabanc› bir dostuma Lord Kinross’un Atatürk: Bir Milletin Yeniden Do¤uflu (**) adl› eserini önermifltim. Sadece o kitapla yetinmeyip Atatürk ile ilgili ‹ngilizce yaz›lm›fl baflka kitap ve makaleleri okuduktan sonra Ankara’daki ilk buluflmam›zda bana ilk sözü “Nas›l, benzemifl miyim?” olmufltu. fiafl›rm›fl, ne demek istedi¤ini kavrayamam›flt›m. “Kime?” diye sordu¤umda “Atatürk’e!”


BD KASIM 2014

demiflti. Daha önce yana tarad›¤› sar› saçlar›n› Atatürk gibi s›k› s›k›ya geriye taray›p saç fleklini de¤ifltirdi¤ini o zaman fark etmifltim. Daha önceki gelifllerinde hiç merak etmedi¤i An›t Kabir’i ziyaret etmeye gittiydik o geliflinde. An›t Kabir Müzesi’ndeki Atatürk’ün okudu¤u kitaplar› uzun uzun inceledi. Sonra da bana “Biliyor musun sizin için fazla” dedi. “20. yüzy›l için de! 21. yüzy›l›n lideri bu Atatürk.” Harvard Üniversitesi mezunuydu. Hem hukuk hem de ekonomi okumufltu de¤erli dostum. Atatürk ile ilgili onun en çok ilgisini çeken fleylerden biri de Atatürk’ün “Karma Ekonomi” politikasyd›.. Amerika Birleflik Devletleri tarihinde de zaman zaman karma ekonomi anlay›fl›na benzer uygulamalar oldu¤undan söz etmifl, “Göreceksin” demiflti, “Bir gün gelecek biz de ABD’de karma ekonomiye geçece¤iz. Yurtta bar›fl, dünyada bar›fl da o zaman gerçekleflecek.” Görür müyüm, görmez miyim bilmem. Bildi¤im, Thomas Kenucky ile hâlâ ayn› fikirde oldu¤um. Thomas’›n anlay›p, büyük sayg› duydu¤u, be¤enip sevdi¤i; saçlar›n› ona özenerek geriye tarad›¤› Atatürk’ü

biz neden gere¤ince sevip anlayamad›k dersiniz? adece foto¤raflar›n›, dükkânlar›m›za, kahvelerimize, ifl yerlerimize asmakla, otomobillerimizin arka camlar›na, kaportalar›na imzas›n› yap›flt›rmakla yetindi¤imiz; Atatürkçü geçinenlerimizin ço¤u dahil zahmet edip de Nutuk’unu, onun ile ilgili yaz›l›m›fl eserleri okuma zahmetine katlanmad›¤›m›z; cumhuriyetin, devrimlerin de¤erini ve önemini kavrayamad›¤›m›z; yak›n tarihimizi, dünümüzü, bugünümüzü ve gelece¤i sorgulayabilen ona lay›k vatandafllar olamad›¤›m›z için desem bilmem ne dersiniz? Sonbahar›n habercisi kas›mpatlar› açmaya bafllad›. Ben bu 10 Kas›m günü t›pk› çocuklu¤umdaki gibi kas›mpatlar› ile süsleyece¤im Atatürk’ün çal›flma odamda, masam›n karfl›s›ndaki resmini. Ve Nutuk’u yeniden okumaya bafllayaca¤›m. Dilerim siz de bana efllik edersiniz… •

S

tekinozertem@butundunya.com.tr *Kurtulufl Savafl› s›ras›nda yurdun çeflitli bölgelerinde Milli Mücadele karfl›t› 15, Cumhuriyetin ilk y›llar›nda (1924-1938) Cumhuriyet ve devrimlere karfl› 18 isyan ve ayaklanma olmufltur. ** Atatürk: The Rebirth of a Nation (1960) 29


F›rçalayarak Serdar Günbilen

30


Sporun Dünyas› Metin Gören

C

UMHUR‹YET DÖNEM‹NDE SPOR Bu yaz›, rahmetli Turgut Özakman’›n vefat›ndan sonra Bilgi Yay›nevi’nce bas›lan, Cumhuriyet Kazan›mlar› kitab›nda yer alan yazar›m›z Metin Gören’e ayr›lan bölümün sunum yaz›s›d›r. ustafa Kemal, 26 A¤ustos 1922 sabah›n›n alaca karanl›¤›nda ve tarihsel komutunu vermeden önce, zeka f›flk›ran beyninde f›rt›nalar estiriyordu. Türkiye Cumhuriyeti’ni kurabilmenin anlam› çok büyük gururu bir yana, sorunlardan oluflan dev dalgalar›n gel gitleri aras›nda adeta ring seferleri yapan bu büyük insan, yoktan var olan ve küllerinden yeniden do¤an ülkenin evlatlar›na belli ki; çok fleyler vermek istiyordu. Kocatepe’den yank›lanacak

M


komutun, ‹zmir’e dek uzanmas›, spor literatürüne girmesi olas›, uzun çok uzun bir maraton koflusunun start› gibiydi. Vatan Parças› Parkuru’nda ve de¤iflik bir yöntemle, düflman›n› önüne katarak günlerce sürebilecek bir özgürlük yar›fl› Akdeniz’de sonlanacakt›. Bu anlaml› yar›fla kat›lacak Mehmetciklerin gözleri komutanlar›nda, kulaklar› ise emir söylemindeydi. Bekliyorlard› uyumadan. Bekliyorlard›, gelecek günlerde Türkiye Cumhuriyeti vatandafl› olman›n gururuyla. arafl’›n s›rt›n› Toroslara vermifl bir da¤ köyünde yafl›yordu Mehmet Ali, askere al›nmadan önce. Komflu köylere gidip gürefl tutuyordu, rakipleriyle. Para da kazan›yordu kendince. Yavuklusuna söz vermiflti genç asker, ”Yunan› deniz döker dökmez, gelip seni babandan isteyece¤im.” Silah arkadafl› Salih’in ise askerlik sonras›nda baflka düflleri vard›. ‹stanbul’a yerleflecekti. Befliktafl’› çok seviyordu. Siyah beyazl›lar›n hiçbir maç›n› kaç›rmak istemiyordu. Salih’i

M

32

Fenerbahçeli R›za k›zd›r›yor, Galatasarayl› Muharrem ise Salih’ten yana oluyordu. Bu ezeli rekabetin cephe içi görüntüleriydi. ‹malat-› Harbiye (Ankaragücü) futbolcusu Seyfettin Rüfltü, bir kenara oturmufl tart›flmalar› izliyordu. Kondüsyonlar› yerindeydi Mehmetçiklerin. Ço¤u zaman komutanlar›n›n kat›l›m›yla futbol oynuyorlar, tozu dumana kat›yorlard›. Kimi zaman da dayan›kl›l›k koflular› düzenliyorlard›. Dereceye girenler ödüllendiriliyordu, iki somun, bir parça et, ayran gibi yiyecek, içeceklerle... Kazananlar›n bo¤az›ndan geçmiyor, kazand›klar›n› arkadafllar›yla paylafl›yorlard›.. Mustafa Kemal’in akl›nda Mehmet Ali de vard›, Salih de... R›za vard›, Kemal, Nuri, Sadettin. Türk ulusunun tüm bireyleri sanki gözlerinin önünden geçiyordu birer birer. Ayflesi, Fatmas›. Yeni do¤an bebekler, yafll›lar, sakatlar.... Ve kalk›nma planlar›, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nden geçirilecek yasalar ve milli birli¤i sa¤layacak hamleler. Kuflkusuz olumsuzluklar›n


BD KASIM 2014

tümü. Ya bu Kurtulufl Savafl› kazan›lmazsa. Ya beklenmedik bir geliflme, kahredici bir sonu getirirse... Urfal› Müslüm yan›k sesiyle, Çanakkale türküsünü söylüyordu, saz›n›n tellerine vura vura. Mehmetçi¤in heyecan› giderek art›yordu, içi kabar›yordu sanki.

rulamayan, olmas›n› istemeyenlerin ayak oyunlar›yd›. Bu ülkenin bir çok alanda oldu¤u gibi Atatürk patentli tüm spor hamlelerinin önüne, kurdu¤u partisinden bile engeller kondu. Ne ac›d›r ki; bir dehan›n söylemleri, uygulamaya koymak istedikleri, düflünce zenginli¤inden f›flk›ran kalk›nma hamleleri

onra derin bir sessizlik çöktü Kocatepe’nin sisli yamaçlar›na. Uzun bir bekleyifl sonunda, yeri gö¤ü inleten bir ses duyuldu, uzaklardan yank›lanarak. Bu Mustafa Kemal’in sesiydi; ”Ordular ‹lk Hedefiniz Akdenizdir ileri!” Ve Kurtulufl Maratonu bafllad› Allah Allah sesleri aras›nda. Coflku içeren, ba¤l›l›k yeminini ana rahminde ezberleyen Mehmetçi¤in koflar ad›mlarla düflmana yürüyüflü, özgürlük hasretini doruklara tafl›d› sanki. Onlar düfllerinin gerçekleflmesi için, vatanlar›ndan emperyalist güçleri kovmak için savaflt›lar, koflullar›n olumsuzluklar›na ald›r›fl etmeden. Ve sonunda maratonu biz kazand›k, 9 Eylül sabah›nda ‹zmir alev alev yanarken. Kalplerde kurulan manevi kürsülere ç›kar›p, madalyalar takt›k o asil çocuklara. Mehmet Ali’yi seçtim uzaktan. Salih’i göremedim, bir s›z› yay›ld› benli¤ime sordum; ”fiehit oldu” dediler. Duydum ki; flimdi o¤lu izliyormufl Befliktafl’›n maçlar›n›, babas›n›n gönül iste¤ini yerine getirebilmek için.. ‹flte böylesine bir özgürlük evriminin özetlenmifl öyküsü, Atatürk zekâ becerisiyle dillere destan, ciltlere s›¤mayan kitap oldu. Olmayan, oldu-

Ve sonunda maratonu biz kazand›k, 9 Eylül sabah›nda ‹zmir alev alev yanarken. Kalplerde kurulan manevi kürsülere ç›kar›p, madalyalar takt›k o asil çocuklara.

S

arflivlere kald›r›ld›. Ve spor denilen evrensel bir olgu, en büyük siyasal güç yok oldu, tükendi. Atatürk diyor ki; söylem bafll›klar›, günümüz Türkiyesi’nde Atatürk demiflti ki; gibi bir ola¤anüstü geçmifl, zaman çukuruna adeta gömüldü. fiimdi bofla geçen, geçirilen y›llar› düfllüyoruz. Ve de “Kaybolan birfley yok” komik söylemleri içinde, güldürüyoruz da. Sporumuz, bu ülkeyi kanlar›n› ak›tarak, canlar›n› vererek kuran ad› sonsuza dek Türkiye Cumhuriyeti olarak yaflayacak kahraman insanlar oluflumundan ne yaz›k ki, çok ama çok gerilerde kald›. • metingoren@butundunya.com.tr 33


Haz›rlayan: SENEM SENGÜL KARAN

Bilginizi Denetleyin 1- Hayvansal yemekleri k›smen veye tamamen yemeyen insanlara ne ad verilir? a- Bul imik b- Presbiteryen c- Vejeteryen d- Obez 2- Afla¤›dakilerden hangisi gemilerin bir yerde durmak istediklerinde deniz taban›na att›klar› a¤›r kancad›r? a- Ç›pa b- Demir c- Kanca d- Kaz›k

6- Konya’da sonbahar yaflan›rken, Avustralya’n›n Sydney kentinde hangi mevsim yaflan›r? a- Sonbahar b- ‹lkbahar c- K›fl d- Yaz

7- Afla¤›dakilerden hangisi 1930 y›l›nda Menemen’de yedek subay Kubilay’›n bafl›n› kesen ve iki bekçiyi öldüren grubun talep etti¤i fleydir? a- Arap harfleriyle tedrisat 3- Papa hangi Hristiyan b- Hükumetin istifas› mezhebinin lideridir? a- Katolik b- Ortodoks c- Halifeli¤in kald›r›lmas› c- Protestan d- Lutheryan d- fieriat 4- Sabun afla¤›daki hangi kimyasal madde çiftinin 8- Tek yumurta ikizlerinin fiziksel tepkimesiyle üretilir? benzerliklerinin sebebi a- Asit - Baz nedir? b- Alkan - Baz a- Rahimde ayn› c- Ya¤ - Asit g›dalarla d- Alkan - Asit beslenmeleri 5- Çok ünlü bir klasik b- Baban›n etkinli¤i film olan Casablanca’ya c- Rahimde maruz kald›klar› hormon isim veren flehir seviyelerinin ayn› Kazablanka hangi olmas› ülkededir? d- Genetik maddelerin a- Cezayir b- M›s›r ayn› olmas› c- Fas d- Tunus

9- 1974 y›l›nda Macar heykelt›rafl ve mimar Erno taraf›ndan icat edilen popüler mekanik bulmaca hangisidir? a- Zeka küpü b- Bilgi küpü c- Rubik küpü d- Erno küpü 10- Müslümanl›kta uygulanan geçici evlili¤e ne isim verilir? a- Misyar nikah› b- Muta nikah› c- fieriat nikah› d- Bofl ol nikah› 11- Derin bir keder ve sürekli bir karamsarl›kla kendini belli eden yo¤un depresyon afla¤›dakilerden hangisidir? a- Melankoli b- fiizofreni c- Paranoya d- Obsesyon 12- Uluslar aras› Futbol Federasyonlar› Birli¤i k›saca FIFA n›n merkezi hangi kentdedir? a- Paris b- Cenevre c- Zürih d- Lahey

Yan›tlar: 151. sayfada


Sakl› Tarih Sinan Meydan

Emperyalizme ve Geri Kalm›fll›¤a Karfl› Savafl›n Ad›: Atatürk

Atatürk’ün Ça¤dafllaflma/ Uygarlaflma Modeli slam dünyas› kan a¤l›yor. Ortado¤u, emperyalizmin ve geri kalm›fll›¤›n bask›s›nda... Çevremizi saran ateflin gittikçe alevlenip s›n›rlar›m›zdan içeri s›zmaya çal›flt›¤› bu günlerde ‹slam dünyas›n›n, mazlum milletlerin en gerçekçi, kurtulufl yolu -yüzy›l›n bafl›nda denenmifl ve baflar›s› kan›tlanm›fl- Atatürk yoludur. Gerçi bu yoldan yürümek o kadar da kolay de¤ildir. Çünkü bu yoldan yürümeyi göze alanlar›n her fleyden önce “Ya istiklal ya ölüm” diyebilmeleri gerekir. Atatürk, emperyalizme, sömürgecili¤e karfl› tam ba¤›ms›zl›k; geri kalm›fll›¤a, ba¤nazl›¤a karfl› ça¤dafll›k savafl› vermifltir. Atatürk’ün bu iki

Atatürk, sömürgecili¤e

karfl› tam ba¤›ms›zl›k; geri kalm›fll›¤a, ba¤nazl›¤a karfl› ça¤dafll›k savafl› vermifltir. yönlü savafl›n›n iç ve d›fl cepheleri vard›r. Emperyalizme/sömürgecili¤e karfl› verdi¤i savafl›n d›fl cephesi ‹ngiltere, Fransa, Yunanistan, Ermenistan gibi ülkeler; iç cephesi ise emperyalizmin güdümündeki ‹stanbul hükümetleri, Padiflah Vahdettin, komprador ayd›nlar, sahte din adamlar›, ç›karc› zümreler, feodal unsurlar, etnik ayr›l›kç›lard›r. Atatürk’ün geri kalm›fll›¤a, ba¤nazl›¤a karfl› verdi¤i savafl›n d›fl cephesi, “Türkler barbar35


BD KASIM 2014

d›r, sar› ›rktand›r, evrimini tamamlamam›flt›r; yönetme, ilerleme, geliflme yetene¤inden yoksundur!” diyen emperyalist, oryantalist Bat›; iç cephesi ise cehaleti kutsayan; geliflmeyi, ilerlemeyi, ça¤dafllaflmay›/ uygarlaflmay› “dine ayk›r›” görüp k›yas›ya elefltiren Ortaça¤ kafas›d›r. Görüldü¤ü gibi Atatürk’ün emperyalizme ve geri kalm›fll›¤a karfl› verdi¤i iki yönlü savafl›n iç ve d›fl cepheleri asl›nda ayn›d›r ve ittifak halindedir. tatürk’ün ça¤dafllaflma/ uygarlaflma modelinin özü ve önceli¤i tam ba¤›ms›zl›kt›r. O, emperyalizmin her türlü sömürüsünden kurtulup tam ba¤›ms›z olmadan ça¤dafl, özgür ve demokrat olunamayaca¤›na inanm›flt›r.

A

M. Kemal Atatürk Bu bak›mdan Atatürk’ün önderli¤indeki Türk Kurtulufl Savafl› asl›nda onun ça¤dafl/ uygar/ muas›r Türkiye’ 36

sinin ilk ve en güçlü ad›m›d›r. Kurtulufl Savafl›’yla ve ard›ndan imzalan Lozan Antlaflmas›’yla “tam ba¤›ms›zl›¤›n›” kazanan Türkiye’yi (ak›l+ bilim= ça¤dafll›k) formülüyle yenilemifltir. Atatürk, Tanzimat’la bafllayan Bat›’n›n güdümündeki karars›z ve k›r›lgan Osmanl› modernleflmesinden ç›kard›¤› derslerden yararlanm›flt›r. Ancak Atatürk ça¤dafllaflmas›, Osmanl› modernleflmesinden çok farkl›d›r. Osmanl›, Bat›’n›n maddi uygarl›k ürünlerini alarak ve Bat›’n›n güdümünde kal›p Bat›l›laflarak kalk›nabilece¤ini düflünürken; Atatürk Cumhuriyeti, Bat›’n›n uygarl›¤›na yönelmeden önce Bat›’n›n her türlü güdümünden kurtulup tam ba¤›ms›z olmak, sonra Bat›’n›n uygarl›¤›na, daha do¤rusu o uygarl›¤›n kayna¤›na; özgür akla, ça¤dafl bilime yönelmek gerekti¤ini görmüfltür. Bu nedenle Atatürk önderli¤indeki Türk Devrimi, “Bat›l›laflma” de¤il, tam tersine önce Bat›’n›n güdümünden kurtularak ba¤›ms›zlaflma, sonra Atatürk’ün ifadesiyle muas›rlaflma/ça¤dafllaflma hareketidir. Atatürk, ak›l ve bilim rehberli¤inde ça¤dafllaflmak ve -kendi ifadesiyle- “tek uygarl›¤a” mensup olabilmek için her fleyden önce “uluslaflmak” gerekti¤ini erken kavram›flt›r. O, uluslaflmak için de tarihe ve dile yönelmifltir. Bat›, nas›l ki Rönesansla antik Yunan-Roma tarihine yönelmifl, Anadolu’da, Mezopotamya’da ortaya ç›kar›lan eski uygarl›klara sahip ç›km›fl ve ayd›nlanmas›n› antik tarihle beslemiflse, Atatürk de Türk ça¤dafllaflmas›n› eski Türk tarihiyle, Türk kültürüyle, eski Anadolu uygar-


BD KASIM 2014

l›klar›yla beslemifltir. Atatürk uluslaflmas›n›n s›rr› millet kurgusunda gizlidir. Atatürk teoride ve pratikte milleti, “›rk” ve “din” k›skac›n›n çok ötesinde “tarihsel yak›nl›k”, “kültürel akrabal›k” ve “dil birli¤i” ekseninde tan›mlam›flt›r. 1930’da yapt›¤› flu millet tan›m›n› esas alm›flt›r: “Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Türkiye halk›na Türk milleti denir.” Bu tan›m›n benzeri 1924 Anayasas›’n›n 88. maddesinde de flöyle yer alm›flt›r: “Türkiye ahalisine din ve ›rk fark› olmaks›z›n vatandafll›k itibariyle (Türk) ›tlak olur.” aflta Atatürk olmak üzere Cumhuriyeti kuranlar “Türkiye ahalisi”ni, “Türkiye halk›” n› “Türk” olarak kabul etmifltir. Atatürk, “Türk” derken genetik anlamda bir “›rk›” veya bir “dini” kastetmekten çok bütün unsurlar›yla “Türkiye Cumhuriyetini kuran halk›n” tamam›n› kastetmifltir. Atatürk’ün 1930’larda yapt›rd›¤› antropoloji çal›flmalar› da hep iddia edildi¤i gibi ›rkç› bir yaklafl›m›n de¤il, tam tersine Bat›’n›n ›rkç› yaklafl›ma karfl› gelifltirilen eflitlikçi bir anlay›fl›n eserdir. fiöyle ki, 19. yy’dan beri Bat›’da, Türklerin geliflmemifl “sar› ›rka” mensup oldu¤u fleklinde bir “›rkç› iddia” vard›r. Bat›, 20. yy’›n bafl›nda Türklere yönelik sald›r›lar›na bu ›rkç› iddiayla meflruiyet kazand›rm›flt›r. ‹flte Atatürk, kafatas› ölçümleri, kan grubu tahlilleri vb yöntemlerle Türkleri “sar› ›rka” mensup, “geliflmemifl” bir millet olarak gören ve göste-

B

Atatürk teoride ve

pratikte milleti, “›rk” ve “din” k›skac›n›n çok ötesinde “tarihsel yak›nl›k”, “kültürel akrabal›k” ve “dil birli¤i” ekseninde tan›mlam›flt›r. ren “›rkç› Bat›”ya yine onlar›n yöntemini kullanarak baflkald›rm›flt›r. Atatürk, Türkiye’ye ça¤›rd›¤› E. Pittard baflta olmak üzere dünyaca ünlü antropologlar›n öncülü¤ünde (Prof. fievket Aziz Kansu’ya, Dr. Afet ‹nan’a) yapt›rd›¤› incelemeler sonunda Türklerin “sar› ›rka” mensup olmad›klar›n› kan›tlatm›flt›r. Atatürk, Anadolu’da Kürt, Türk ayr›m› yapmadan “Türkiye halk›” üzerinde yapt›rd›¤› (64.000 kiflilik antropometri anketi) ölçümlerle Türklerin bütün unsurlar›yla Bat›l› ›rklardan eksik herhangi bir yanlar›n›n olmad›¤›n›, onlarla Efi‹T olduklar›n› tüm dünyaya hayk›rm›flt›r. Atatürk’ün Bat›’da ses getiren bu çal›flmalar›ndan sonra Bat›’n›n Türke bak›fl›nda ciddi bir de¤iflim görülmüfltür. Atatürk’ün antropoloji çal›flmalar›nda: 1) Sadece Türk ›rk› de¤il, Anadolu’daki bütün etnik unsurlar ayr›m yap›lmadan Türkiye halk› olarak incelenmifltir, 2) Bu çal›flmalar›n amac› Türklerin üstünlü¤ünü de¤il eflitli¤ini kan›tlamakt›r. 3) Dolay›s›yla bu çal›flmalar ›rkç› de¤il, tam tersine ›rkç›l›¤a karfl› bilimsel bir baflkald›r›d›r. Atatürk Cumhuri37


BD KASIM 2014

yeti, baflta Osmanl›’n›n dönme/devflirme ve saltanat soylulu¤u olmak üzere her türlü soylulu¤a, her türlü ayr›cal›¤a son verip bütün unsurlar›yla Türk milletini, bu topra¤›n insan›n› yeniden devletin as›l sahibi haline getirmifltir. oparlarsak, Atatürk tipi ça¤dafllaflman›n üç önemli özelli¤i vard›r: 1) Bat›’n›n her türlü bask›s›ndan, sömürüsünden kurtulmak, 2) Ak›l ve bilimle ça¤dafl uygarl›¤›n temeline yönelmek, 3) Kendi köklerinden; tarihinden, dilinden, kültüründen beslenip uluslaflmak. Atatürk tipi ça¤dafllaflmay› di¤er ça¤dafllaflma modellerinden farkl› k›lan -üstelik yaklafl›k yüz y›l öncebir ‹slam ülkesinde uygulanm›fl ve baflar›ya ulaflm›fl olmas›d›r. Bu modelin baflar› s›rr› ise laikliktir. Hele hele bizim co¤rafyam›zda tam ba¤›ms›z kalabilmek, akl› ve bilimi temel al›p ça¤dafllaflabilmek için laiklik flartt›r. Laikli¤in olmad›¤› bir ülkede ak›l ve bilimi temel almak zorlafl›r, hatta imkâns›zlafl›r; akl›n ve bilimin temel al›nmad›¤› ülke ise de¤iflin ve geliflen ça¤a uyum sa¤layamaz, geliflemez; geri kalan bir ülke de eninde sonunda ba¤›ms›zl›¤›n› kaybeder. Çok uzaklara gitmeye gerek yok! Osmanl› Devleti’nin çöküflü incelendi¤inde bu döngü çok net bir flekilde görülecektir. Atatürk laikli¤i, toplumu dinsizlefltirme, imans›zlaflt›rma projesi de¤ildir. Atatürk laikli¤i, hem inanç özgürlü¤ü, hem de devlet akl›n›n dünyevi-

T

38

leflmesi, özgürleflmesi bak›m›ndan çok büyük öneme sahiptir. Sembolik de olsa meflruiyetini/yasall›¤›n› dinden alan bir devletin gerçek anlamda, laik, ça¤dafl bir devlet olmas› mümkün de¤ildir. Halifeli¤in kald›r›lmas›, Tekke ve Zaviyelerin kapat›lmas›, medreselerin kapat›lmas›, Tevhid-i Tedrisat Kanunu’nun kabulü ve Medeni Kanun’un kabulü gibi laiklefltirici devrimlerle, hem ça¤dafl Cumhuriyet’e düflmanl›k besleyen gerici çevrelerin s›¤›naklar› y›k›lm›fl, hem de akl›n zincirleri k›r›lm›flt›r. Tarih, zincirlerinden boflal›p

Atatürk laikli¤i, hem

inanç özgürlü¤ü, hem de devlet akl›n›n dünyevileflmesi, özgürleflmesi bak›m›ndan çok büyük öneme sahiptir. özgür kalan akl›n, sanat›n ve bilimin do¤uflunda, gelifliminde do¤rudan etkili oldu¤unu göstermektedir. Laik niteli¤e sahip olmayan bir cumhuriyette akl›n ve bilimin dünyevi hayata egemen k›l›nmas› mümkün olmayaca¤› için gerçek anlamda ça¤dafllaflma da mümkün olamayacakt›r. ün ve bugün ‹slam dünyas›nda baflka cumhuriyetler de kurulmufltur, ama hiçbiri Atatürk’ün Cumhuriyeti gibi laik bir niteli¤e sahip de¤ildir. Bu nedenle hiçbir ‹slam ülkesi Türkiye’nin k›sa sürede gösterdi¤i ça¤dafllaflman›n yan›ndan yak›n›ndan geçememifltir.

D


BD KASIM 2014

Türk Devrimi’nin s›rr› cumhuriyet de¤il, “laik cumhuriyet”tir. tatürk, tam ba¤›ms›z bir ülke ve bu ülkede -çok de¤ilsadece 15-20 y›lda say›s›z uygarl›k eseri yaratm›flt›r: Yeni okullar; anaokullar›, ilkokullar, köy okullar›, liseler, enstitüler, üniversiteler, numune hastaneleri, sa¤l›k ocaklar›, krefller, süt damlalar›, ana kucaklar›, yeni fabrikalar, kilometrelerce demiryolu, örnek çiftlikler, ‹deal Cumhuriyet Köyleri, modernyeflil kentler, Halkevleri, Halkodalar›, Millet Mektepleri, konservatuarlar, kütüphaneler, tohum ›slah enstitüleri, fidanl›klar, Köy Enstitüleri ve daha niceleri… En önemlisi de emperyalizmi ve geri kalm›fll›¤› yenmenin verdi¤i gururla kendine güvenen, bafl› dik, onurlu; çal›flan, üreten; sanatla, sporla, bilimle u¤raflan ve gelece¤e güvenle bakan bir nesil yaratm›flt›r Atatürk

A

Cumhuriyeti. Bu ayd›nlanma hiç de kolay olmam›flt›r. Cumhuriyet’in idealist kufla¤›n›n k›ymetini anlamak için gezici dershaneleri, gezici doktorlar›, gezici ö¤retmenleri, gezici kütüphaneleri, gezici sergileri, halk hatiplerini, halk kürsülerini, üniversite haftalar›n›, üniversite konferanslar›n›, azat obalar›n› bilmek gerekir. Atatürk, bütün bunlar› yaparken Türkiye’yi gerçek anlamda bir bar›fl çemberi içine alm›flt›r. Atatürk, Bat›’da Yunanistan, Yugoslavya, Romanya, Do¤u’da ise Rusya, ‹ran, Irak, Afganistan ile kurdu¤u bar›fl paktlar›yla “Yurtta bar›fl dünyada bar›fl” ilkesinin nas›l uygulanaca¤›n› da göstermifltir. Mazlum milletlerin bir gün zalimleri yenece¤i, emperyalizmin, sömürünün yeryüzünden silinece¤i ve dünyada bir “uyum ve iflbirli¤i ça¤›n›n” bafllayaca¤› inanc›yla aram›zdan ayr›lm›flt›r. Ruhu flad olsun! • sinanmeydan@butundunya.com.tr 39


B

u kitapta; Tufllarla buluflan bir yaflama sevincini ve “Bugüne kadar yapt›klar›ma bakarsak asl›nda 100 yafl›nda olmam gerekiyor. Yapmak istediklerime bakarsak 500 y›l yaflamam laz›m” sözleriyle piyanoya ve müzi¤e olan tutkuyu ifade eden bir yaflam öyküsünü bulacaks›n›z.

BÜTÜN K‹TAPÇILARDA


BD KASIM 2014

24 Kas›m Ö¤retmenler Günü “Candan aflt›k cehle karfl› bir savafl / Ey bu yolda ant içen genç arkadafl! / Ö¤ren, ö¤ret hakk›, halka gürle cofl, durma kofl. / fianl› yurdum her buca¤›n flanla dolsun, / Yurdum seni yüceltmeye antlar olsun.” Yazan: Prof. Dr. CENGİZ KUDAY

u dizeler ‹smail Hikmet Ertaylan’›n ö¤retmen marfl›ndan al›nma dizelerdir. 1949 y›l›nda Kütahya Gazi ‹lkokulu’nda ö¤renim hayat›ma bafllad›m. Ö¤retmenimizi, beyaz saçl›, dudaklar›n›n üstünde beyaz küçük bir b›y›¤› olan; yelekli tak›m elbise ve yele¤inde köstekli saati olan, bize sevgi ve gülümseme ile bakan biri

B

olarak hat›rl›yorum. O zaman kalemt›rafl olmad›¤› için kalemimiz k›r›ld›¤› veya k›sald›¤›nda, önünde s›raya girerek ona çak›s› ile her birimizin kalemlerimizi sab›rla ve hiç flikayet göstermeden açt›¤›n› da hat›rl›yorum. ‹lk okulun daha 1. s›n›f›nda bize Türkçemizi ö¤retmeye çal›fl›rken fiil-zarf, zarf tamlamas› tarif etti¤ini hiç unutmuyorum. 41


BD KASIM 2014

H

enüz 2. s›n›fta iken Kütahya’ m›z›n tarihini bize gezdirerek gösterdi ve anlatt›. Bu surlar›n Romal›’lardan, flu kalenin Selçuklu’ lardan, flu camiin Osmanl›’lardan, flehrin d›fl›ndaki mahallelerin, Frigyal›’lardan kald›¤›n› göstererek anlatt›, ö¤retti. Bizi, flehrin köklü ailelerinin evlerine götürerek örne¤in “Bu Germiyano¤ullar›ndan geliyor. Daha evvel flehrimizin sahibi; Germiyano¤ullar› idi” diyerek anlatt›klar›, bugün de akl›mdad›r. Henüz ilkokul 2. s›n›f›nda bize tarihi tan›flt›rmakla yetinmeyip, sevdirdi¤ini de, o ilkokul y›llar›mda de¤il ama, ancak ileride, lise y›llar›mda anlayabildim. 25 kiflilik s›n›f›m›za çinilerin nas›l yap›ld›¤›n› da o gösterdi, çocuklu¤umuzun unutulmaz Halkevi’ne götürerek bizi klasik müzik dinletisiyle de o tan›flt›rd›. Daha sonra ebeveynlerimiz dolay›s›yla tayinle gitti¤imiz ‹zmir Buca’daki Çakabey ‹lkokulu’ndaki her zaman sevgi ve sayg›yla and›¤›m Han›m ö¤retmenimiz... Yüzü bugün bile gözlerimin önünde olan bu ö¤retmenimizin, okulun müzik odas›nda bize mandolin çalmay› ö¤retirken, bir yandan da, çocuklar için bestelenmifl klasik müzik parçalar› dinlemeye

Ö¤retmenlerimiz, ö¤retimleri yaparak, deneyerek ö¤retiyorlard›. al›flt›rmak için yapt›¤› u¤rafllar› da unutam›yorum. Gazi Mustafa Kemal’in ‹zmir’e geldi¤inde orada kald›¤› söylenen ortaokulumuz da, okul an›lar›m aras›nda önemli bir yer tutuyor. Binan›n giriflindeki kocaman bir havuzun tam ortas›nda, mermerden yap›lm›fl bir Afrodit heykeli yükseliyordu. Bahçede ise mitolojik kahramanlar›n bire bir bronz heykelleri, her ders için farkl› dershaneler, sedef kakmal› flöminelerin süsledi¤i s›n›flar›m›z vard›. Ö¤retmenlerimiz, ö¤retimleri yaparak, deneyerek ö¤retiyorlard›. Her y›l bütün mevsim boyunca sorumlulu¤umuza emanet edilen çiçek ve sebze tarlalar›m›z vard›. Ö¤retmenlerimiz bize, bu tarlalarda sebzelerin ve çiçeklerin nas›l yetifltirildiklerini, bak›mlar›n›n nas›l yap›ld›¤›n›, buralar› nas›l gelifltirece¤imizi durmadan, yorulmadan, sab›r ve hoflgörüyle ö¤retiyorlard›. Bugün üniversitede ders veren,

Cengiz Kuday 1942 y›l›nda ‹zmir’de do¤du. T›p e¤itimini ‹stanbul Üniversitesi T›p Fakültesi’nde bitirdikten sonra Hacettepe T›p Fakültesi Nöroflirurji Bilim Dal›’nda ihtisas yapt›. 1974 y›l›ndan beri ö¤retim görevlisi olarak Cerrahpafla T›p Fakültesi’nde görev yapt›. 1981 y›l›nda Türkiye’nin ilk beyin cerrah› olan Prof. Dr. Feyyaz Berkay’dan sonra klinik baflkan› olarak 20 y›l bu görevi sürdürdü. 1989 y›l›nda Nörolojik Bilimler Enstitüsü’nü kurarak baflkanl›¤›n› yapmaya devam etti. Enstitü kapsam›nda nörolojinin bütün dallar›n› bir çat› alt›nda toplamay› amaçlayarak çal›flmalar yapt›. Bakanlar Kurulu’ndan Nöroloji Bilimleri Enstitüsü Kanunu’nun ç›kar›larak kadrolar verilmesinde öncü oldu. 42


BD KASIM 2014

ö¤renci yetifltiren ve ameliyatlar yapan deneyimli bir beyin cerrah›y›m ama... ‹lk cerrahi deneyimim olan bir kurba¤an›n karn›n› açarak iç organlar›n› ilk kez okulda “disseksiyon” dersini gördü¤ümü çok iyi biliyorum. Elifli atölyemizde bize tahta oymay›, ka¤›t hamurundan heykel yapmay›, ipliklerden hamak, kilim yapmay› ö¤retmeye çal›flan ö¤retmenlerimizi flimdi yaln›zca sayg›yla de¤il, minnet ve flükranla da an›yorum. Her birimizin önünde notalar›m›z› koydu¤umuz aç›l›p kapanan tek kiflilik masalar›m›z, içinde kuyruklu bir piyanonun, eskiden kalma bir orgun, onlarca say›da tafl pla¤›n ve eski bir gramofonun oldu¤u bir müzik odam›z vard›. Müzik hocam›z›n bize piyanoda “Atefl dans›” adl› parçay› çalarak ilk klasik piyano dinletisi deneyimim, biraz güçlükle de olsa, çift sesli korolarda bize flark› söyletirken gösterdi¤i hoflgörüsü yan›s›ra, “Bir kez daha deneyelim... Baflaracaks›n›z” diyerek deste¤i, yaflam›m boyunca gözlerimden ve kulaklar›m-

dan ve hatta gönlümden hiç gitmedi. Yüzy›l›n bafl›nda yap›lm›fl ve bir sanat yap›t› olan ilk demiryolu istasyonumuzdan kalkan yaz›n her iki taraf› aç›k, vagonlar›nda bordo renkli kadife perdeler olan trenimizle her sabah Alsancak istasyon yolu ile gitti¤im saray yavrusu muhteflem ‹zmir Atatürk Lisem, tüm heybetiyle flimdi an›lar›mdaki yerinde duruyor. Bir y›l boyunca ‹zmir’in nas›l iflgal edildi¤ini, o günlerde çocuk gözü ile gördüklerini ve çocuk yüre¤iyle yaflad›klar›n›, bizde bir polisiye dizisi izliyormufluz gibi “Acaba yar›n ne olacak, ne anlatacak?” merak› uyand›rarak anlatan “fieker” takma adl› tarih hocam›z da o tatl›l›¤›yla an›lar›m›daki okulumuzda bizi bekliyor gibi, bu gün de...

Y

a “Baba” takma adl› edebiyat ö¤retmenimiz? O da anlar›mdaki ‹zmir Atatürk Lisesi’nde flimdi, bir an önce s›n›fa girmemizi ve derse bafllamas›n› bekliyor... Bugün 43


BD KASIM 2014

de tüm s›n›f israr edersek, bizi belki yine “Deniz k›y›s›ndaki krall›¤a” götürür ve orada Edgar Allen Poe’nun Annabel Lee’siyle buluflturur... O duygulu fliiri okurken yine, Annabel Lee’yi karfl›s›nda görüyormufl gibi sesi yine titreyecektir, gözleri yine bu¤ulaflacakt›r, kuflkusuz. eden e¤itimi dersinde, o dersin s›radan bir ders olmad›¤›n›, tam tersi, insan› terbiye eden bir disiplin bilinci ve ahlak› afl›layan çok önemli bir ders oldu¤unu ö¤ren-dim. Okulun ilk günlerinde ö¤retmenlerimize “Muallim Bey”, “Muallime Han›m” diye hitap ederdik. Giderek onlara “Ö¤retmenim”, “Hocam” demeye bafllad›k; kendilerini daha yak›ndan tan›d›kça, her birinin, flükranla and›¤›m›z birer “mümtaz” kifliler olduklar›n› “keflfettik.” Atatürk’ün Cumhuriyetimizin ö¤retmenlerini, ö¤rencilik y›llar›m›zda flöyle nitelerdik: Vasat ö¤retmen: Anlat›r; ‹yi ö¤retmen: Aç›klar; Usta ö¤retmen: Gösterir; Büyük ö¤retmen: ‹lham verir. Benim ö¤retmenlerim hep “‹lham” verdiler. Onlar›n flahs›nda bütün ö¤retmenleri selaml›yor ve önlerinde sayg› ile e¤ilerek geçti¤imiz haftalarda bir konuflma için davet edildi¤im lisemdeki bir gözlemimi anlatmak istiyorum: Kap›dan girerken d›fl duvarlarda as›l› “Gurur tablosu” adl› listelere bakt›m. Geçti¤imiz y›l mezun olan ö¤rencilerin hemen hepsi, çok önemli üniversite ve yüksek okullara girmifl-

B

44

“Biz ba¤l›y›z gönülden sevgili Lisemize Tuttu¤umuz yol Atatürk’ün yoludur.” ler. Eskiden oldu¤u gibi baflar› oranlar› hala çok yüksek. Onlarla gurur duydum. Sonra 51 y›l önceki s›n›flar›m›za bakt›m. Hiçbir fley de¤iflmemifl, herfley oldu¤u gibi korunmufltu. Duvarlar hâlâ Atatürk’ün güzel sözleriyle süslüydü. Biraz ötede, sevgili lisemin marfl›, her zamanki pirinç levhas›nda, her zamanki parlakl›¤›yla, yine ›fl›l ›fl›ld›: “Biz ba¤l›y›z gönülden sevgili Lisemize Tuttu¤umuz yol Atatürk’ün yoludur.” Bir yenilik d›fl›nda, hiçbir fley de¤iflmemiflti. Lisemde flimdi, k›z ö¤renciler de vard›. Hepsinin yüzleri ayd›nl›kt› ve hepsi de gelece¤e güven ve nefleyle bak›yorlard›. kul müdürü beni, konuflma yapaca¤›m salona götürdü¤ünde, salondaki k›zl› erkekli ö¤rencilerin, bana de¤il ama müdürlerine sayg›lar› nedeniyle aya¤a kalkmalar›n› bekledim. Fakat hiçbir ö¤renci, de¤il aya¤a kalkmak, yerinden k›p›rdamad› bile. 51 y›l sonra gitti¤im okulumda gözlemledi¤im bu de¤ifliklik, beni çok flafl›rtt›. Do¤ruluk pay› varm›fl me¤er, halk aras›nda dolaflan “Okullar çok de¤iflti” sözünde...

O


Otopsi Cengiz Özak›nc›

'Hilafet Meclis’te Mündemiçtir' ‹ddias›na Adalet Bakan› Seyyid Bey’in Verdi¤i Yan›t:

Hilafet Yok, Cumhuriyet Var!

D

oksan y›l önce, 3 Mart 1924 günü, milletvekillerince görüflülmek üzere Meclis'e sunulan yasa tasar›s›: "Hilafetin ‹lgas›na ve Hanedan-› Osmani'nin Türkiye Cumhuriyeti Memaliki Haricine Ç›kar›lmas›na Dair Teklif-i Kanuni" bafll›¤›n› tafl›yordu. Yasan›n ilk maddesi flöyleydi: "Halife hal' edilmifltir. Hilafet, hükümet ve cumhuriyet mana ve mefhumunda esasen mündemiç oldu¤undan, makam-› hilafet mülgad›r." Maddede yer alan "Hilafet, hükümet ve cumhuriyet mana ve mefhumunda esasen mündemiç oldu¤undan" ibaresi; bu yasa tasar›s› Meclis'e sunulmadan bir gün önce, 2 Mart 1924 günü, Cumhuriyet Halk F›rkas› Grup Toplant›s›'nda; Adalet Bakan› Seyyid Bey'in yapt›¤› uzun aç›klamalar›n özü olarak ve onun imzas›n› tafl›yan bir önergeyle metne kat›lm›flt›. Bu metin, ertesi gün (3

Mart 1924) Adalet Bakan› Seyyid Bey'in imzas›n› tafl›yan "hilafet, hü-

fiemseddin Sami'nin"Kamus-i Türki" adl› sözlü¤ünden. 45


BD KASIM 2014

kümet ve cumhuriyet mana ve mefhumunda esasen mündemiç oldu¤undan" ibaresiyle Meclis'e sunulacak ve milletvekilleri iflte bu ibareyi içeren madde metniyle ilgili olarak söz al›p, görüfllerini aç›klamaya bafllayacaklard›.[i] Yasa maddesi Meclis'te görüflülürken milletvekilleri ikiye ayr›ld›: 1-YASAYI SAVUNANLAR:

B

unlar, yasalaflmas› durumunda hilafetin kökten kald›r›lmas› sonucunu do¤uracak olan "hilafet, hükümet ve cumhuriyet mana ve mefhumunda esasen mündemiç oldu¤undan makam-› hilafet mülgad›r" ibareli metnin aynen kabulünü istiyordu. Adalet Bakan› Seyyid Bey imzas›yla metne kat›lan bu ibarenin, yine Seyyid Bey’in bir gün önceki parti grup toplant›s›nda yaptı¤› aç›klamalar ›fl›¤›nda anlam›, özetle flöyleydi: Hilafet, flu ya da bu devlete ait somut bir hükümetin ve somut bir cumhuriyetin de¤il; sözcü¤ün soyut ve genel anlam›yla "hükümet" ve "cumhuriyet" anlam ve kavram›nda; ilk 4 halife dönemindeki biçimi ile içerilmifl; ancak ‹slam Bilginleri'nce "Gerçek Hilafet" ad› verilen o Hilafet'in, Peygamberin ölümünden otuz y›l sonra sona erece¤i ve bir daha da dirilmeyece¤i, hadisle sabit oldu¤undan; hilafet de, hilafet makam› da, kald›r›lm›flt›r. 2-YASAYA KARfiI ÇIKANLAR:

Bunlar, Hilafetin Osmanl› Hanedan›'ndan al›nmas›n›, fakat kald›r›lmay›p Millet Meclisi'nce üstlenilme46

sini istiyordu. Anlam› bir gün önce parti grup toplant›s›nda Adalet Bakan› Seyyid Bey taraf›ndan aç›klanm›fl olan "Hilafet, hükümet ve cumhuriyet mana ve mefhumunda esasen mündemiç,..." ibaresine karfl› ç›karak; bunun yerine, baflka bir ibare; yasalaflmas› durumunda hilafetin Osmanl› Hanedan›'ndan al›narak Millet Meclisi'nce üstlenilmesi sonucunu do¤uracak olan "Hilafet TBMM'nin manevi flahsiyetinde mündemiçtir" ibaresinin metne konulmas›n› öneriyorlard›. 1924 Anayasas›n›n 40. maddesinde "Baflkumandanl›k TBMM' nin flahsiyet-i maneviyesinde mündemiç" maddesi vard›. Bu, günümüz Türkçesinde: "Baflkomutanl›k, TBMM'nin görev ve yetkileri aras›nda olup, bu görev ve sorumluluk, TBMM taraf›ndan üstlenilmifltir" anlam›na geliyordu. Bu grubun yasa metnine sokulmas›n› önerdikleri "Hilafet TBMM'nin manevi flahs›nda mündemiçtir" ibaresi de, benzer biçimde, günümüz dilinde "Hilafet TBMM'nin görev ve yetkileri aras›nda olup, TBMM taraf›ndan üstlenilmifltir" anlam›na gelmekteydi.

B

u ibarenin, kayna¤› bir y›l önce, 1923 y›l› bafl›nda, Ankara'da Yeni Gün matbaas›nda bast›rd›¤› "Mebuslara Beyanname" (Milletvekillerine Bildiri)' de milletvekillerine: "Meclis-i âlinin flahsiyet-i mâneviyesi (...) hilâfeti dahi vekâleten deruhde" etmelidir, ça¤›r›s› yapm›fl olan Said Nursi'ydi.[ii] 3 Mart 1924 günü, Millet Meclisi'ndeki tart›flma, özünde, Adalet


BD KASIM 2014

Said Nursi'nin 1923 y›l›nda Hilafet'in Millet Meclisi'nin manevi flahsiyetine ait k›l›nmas› ça¤r›s› yapt›¤› beyannamesinin yer ald›¤› "Mesnevi-i Nuriye" adl› kitab›n›n, 1958 y›l›nda gerçeklefltirilmifl yeni yaz›l› bask›s›. Bakan› Seyyid Bey imzal› "mana ve mefhumda esasen mündemiç" ibaresi ile Said Nursi kaynakl› "TBMM'nin manevi flahsiyetinde mündemiç" ibaresi aras›ndayd›. Said Nursi' nin 1923'te milletvekillerine yönelik "Hilafet, TBMM 'nin manevi flahsiyetinde deruhte edilmelidir" (Meclis' çe üstlenilmelidir) ça¤r›s›; bir y›l sonra, 3 Mart 1924 günü, Millet Meclisi'nde yank›lanacak; Kastamonu Milletvekili Halit Bey (Akmansü), Gümüflhane Milletvekili Zeki Bey (Kadirbeyo¤lu), Zonguldak Milletvekili Tunal› Hilmi Bey ve daha bir kaç milletvekili, "Hilafet TBMM' nin manevi flahsiyetindedir, flahsiyet-i

maneviyyesinde mündemiçtir" ibaresinin yasa metnine sokulmas›n›; yani Osmanl› Hanedan›'ndan al›nacak olan Hilafet'in, TBMM'nin görev ve yetkileri aras›na sokulmas›n› önereceklerdi. Halid Bey, yasaya "Hilafet, Büyük Millet Meclisi'nin flahsiyet-i maneviyesinde" ibaresinin sokulmas›n› önermifl, Tunal› Hilmi Bey, bunu "(Hilafet) Büyük Millet Meclisi'nin flahs›nda mündemiçtir"e dönüfltürmüfl; görüflmeler s›ras›nda bir kaç milletvekili daha Hilafet'in TBMM taraf›ndan üstlenilmesi anlam›na gelen sözler etmifller; ancak, hilafetin kökten kald›r›lmas›n› savunan ve ezici ço¤unlu¤u oluflturan milletvekilleri, onlar›n bu önerilerine karfl› ç›km›fllard›. Söz alan milletvekillerinin konuflmalar› bittikten sonra oylamaya geçilmeden önce; ‹zmir Milletvekili Adalet Bakan› Seyyid Bey kürsüye ç›kt›. Seyyid Bey, yapt›¤› uzun konuflmada; Hilafet'in hangi nedenlerden dolay› "TBMM'nin manevi flahsiyetinde mündemiç" olamayaca¤›n› yads›namaz kan›tlar›yla ortaya koyacakt›.

S

eyyid Bey'in,"Hilafet TBMM' nin manevi flahsiyetinde mündemiçtir" ibaresini öneren Halit Bey ve yandafllar›na verdi¤i yan›t, 3 Mart 1924 günlü TBMM Tutana¤›'nda saptanan ve parantez içinde günümüz Türkçesi'ni verdi¤imiz kendi sözleri ile, özetle flöyleydi: “Hilafet-i Hakikiye’nin (Gerçek Halifeli¤in) flartlar›na gelince, bunlar on kadar fleraitten (kofluldan) ibarettir.” “Bunlardan biri eksik 47


BD KASIM 2014

Son Halife Abdülmecid, 1922 y›l›nda Halife seçildikten sonra oturdu¤u taht›nda. olursa Hilafet sahih (gerçek, do¤ru) olmaz.” (Bu flartlardan biri) “Kureyfl” ten (Araplar›n Kureyfl afliretine mensup) olmak(t›r). (...) “Efendiler! Kendi kendimizi aldatmayal›m. Alem-i ‹slam’› (yeryüzündeki bütün müslümanlar›, ‹slam ülkelerini) biz hiç aldatamay›z. (...) Onlar Hilafeti ‹slamiye’nin (‹slam Halifeli¤i’nin) ne demek oldu¤unu bilmezler mi efendiler? (...) Halifenin Kureyfl'ten (Araplar›n Kureyfl kabilesinden) olmas› laz›m gelece¤ini bilmezler mi efendiler? (...) Bilcümle kütüb-i ‹slamiyye’de (bütün ‹slam din kitaplar›nda) imam›n (Baflkan'›n, Halife'nin) 48

Kureyfl’den olmas› meflrut (zorunlu) oldu¤u ve baflkas›n›n (Kureyfl kabilesinden olmayan›n) imameti (Baflkanl›¤›, Halifeli¤i) caiz olmayaca¤› (kabul edilmeyece¤i) mutlak (de¤iflmez) ve kat’i bir lisanla (kesin bir dille) beyan ediliyor (aç›klan›yor.)” (...) “fierait-i Hilafeti cami (Halife olmak için zorunlu say›lan koflullar›n eksiksiz tümünü kendinde toplam›fl) bir imam nasb› (Baflkan, Halife seçimi) müte’azzir (olanaks›z) oldu¤u surette (durumda) yine Hükümet tesisi (kurulmas›) vacib (gerekli) olur, fakat art›k ona Hilafet ve reis-i hükümete de (Hükümet Baflkan›’na da) Halife manas›na "imam" denmez ve bundan dolay› da millet-i ‹slamiyye (‹slam toplumu, ümmeti) günahkâr (Kur'an'›n buyruklar›na ayk›r› davranm›fl) olmaz.” (...) “Risaletpenah Efendimiz (Peygamberimiz) gaibden (bilinmeyen gelecekten) haber vermek suretiyle bir mucize kabilinden olarak “Benden sonra Hilafet 30 senedir, ondan sonra mülk-i adud (›s›r›c› krall›klar) olur” buyurmufllard›r” (…) “Hakiki Hilafet (…) Hazret-i Ali’nin vefat›yla (Miladi 661 y›l›nda) hitam (son) buluyor.” (...) “Hilafet-i Hakikiyye (Gerçek Hilafet) as›l Hilafet'tir ki Hulefay› Raflidin’e (ilk dört halifeye) mahsus (özel) ve münhas›r (özgü) idi. Geldi geçti.” (...) “Hilafet-i Hakikiyye” de (Gerçek Hilafet’te) Halife (…) ehl-i ‹slam›n (yeryüzündeki bütün müslümanlar›n) saadet


BD KASIM 2014

Adalet Bakan› Seyyid Bey'in TBMM albümünde yer alan foto¤raf› ve bilgileri. ve terakkisi (mutluluk ve ilerlemesi) neye mütevakk›f (ba¤l›) ise onu istihsale (sa¤lamaya) bezl-i makderet eyleyecek (var gücünü adayacak). fiimdi zaman›m›zda böyle bir “Hilafet-i Hakikiyye” tesisi (niteli¤i bu olan bir "Gerçek Hilafet" kurulmas›) kabil midir? (olanakl› m›d›r?)” (...) “Zaman›m›zda böyle halife bulmak mümkün müdür? Mümkün olmay›nca halife araman›n manas› (anlam›) kal›r m›? Sözlerimin mukaddemesinde (bafllang›c›nda) söylemifltim ki fler’i flerif nazar›nda (‹slam fleriat›na göre) hilafetten maksad (amaçlanan) hükümettir; bir hükümet-i adile (adil yönetim) tesis etmektir (kurmakt›r). Kur’an’› Kerim de, emr-i hükümette (yönetimde) usul-i idare (yönetim biçimi) olmak üzere bize “Meflveret”i (kararlar›n toplumun oy ve görüflü al›narak verilmesini) tavsiye ediyor (ö¤ütlüyor). Bizim de bugün mümkün oldu¤u kadar (olabildi¤ince) tesis etmek (kurmak) istedi¤imiz usul-i idare (yönetim biçimi) “Meflveret”tir. Hükümeti (yönetimi) “Meflveret” (toplumun oy ve görüflü-

Seyyid Bey’in Cumhuriyet’e Kur’andan dayanak olarak gösterdi¤i fiura Suresi’ nin 38 Ayeti 1925 y›l›nda, Millet Meclisi’nde, kürsünün üzerinde as›l›yd› ne baflvurmak) esas› (ilkesi) üzerine tesis etmek (kurmak) istiyoruz ve hatta (dahas›) ettik de. Bu usul-i idare (yönetim biçimi) tahsin-i ilahiye (Tanr›’n›n be¤enisine) mazhar (erifl49


BD KASIM 2014

Hakimiyet-i Milliye gazetesinin, Hilafetin kald›r›lmas›n› haber veren 04.03. 1924 günlü say›s›. Gazete, bu say›s›nda, bir gün önce yap›lan Meclis görüflmelerinin tutana¤›n› yay›mlam›flt›r. mifl) oldu¤u halde, daha ne istiyoruz, bafl›m›za heyula (korkunç haya-

50

let) gibi bir halife bulundurman›n ne ma’nas› (anlam›) vard›r?” (...) “Halife, Millet-i ‹slamiye'nin (yeryüzündeki bütün Müslümanlar›n) vekilidir.” (…) “Hilafet bir nevi (bir tür) vekalettir.” (...) “Hilafet, mahiyet-i fler’iyyesi itibariyle (‹slam fleriat›ndaki niteli¤ine göre) hükümet demektir.” (…) “Hilafet, Müslümanlar üzerinde tasarruf-› âm’a istihkakt›r (dünyadaki bütün Müslümanlar› yönetme hak ve yetkisine sahip olmakt›r.)” (…) ‹flte Hilafet’in f›k›h yani ilm-i hukuk (‹slam hukuku bilimi) nokta-i nazar›ndan (bak›fl aç›s›ndan) ta’rifi (tan›m›) budur.” (…) “Müslümanlar (yeryüzündeki bütün Müslümanlar) üzerine riyasettir (Baflkanl›kt›r)." (…) Vakit Gazetesi'nin 04.03.1924 günlü say›s›nda, Hilafetin Kald›r›ld›¤› haberi, bafl sayfada, büyük puntolarla verilmifl, ve milletvekillerinin Meclis’te zapta geçen konuflmalar› yay›mlanm›flt›r.


BD KASIM 2014

Hilafetin en güzel ve do¤ru ta’rifi (tan›m›) budur. “Tasarruf-› âm’a istihkakt›r” (yeryüzündeki bütün Müslümanlar› yönetme hak ve yetkisine sahip olmakt›r.) (…) “Tasarruf› âmm" demek BÜTÜN MÜSLÜMANLARA fiAM‹L OLMAK ÜZERE (yeryüzündeki bütün müslümanlar› kapsayacak biçimde) onlar›n umur-› amme ve müflterekesinde (dünyadaki bütün müslümanlar›n ortak ve kamusal iflleri konusunda) tasarruf (yönetme hak ve yetkisi) demektir. “Millet hiç bir zata (hiç kimseye) vekalet vermez, yani bir Halife, bir imam (baflkan) intihab etmezse (seçmezse) H‹LAFET YOK DEMEKT‹R. O vakit de CUMHUR‹YET olur. Buna ne mani (engel) vard›r. “Hilafet, hilafet diye çökmüfl gitmifliz, harap ve türap (toprak) olmufluz. Ne mal›m›z, ne can›m›z, ne memleketimiz kalm›fl. Bütün memleket yoksulluk içinde kalm›fl. Bu mu hilafetin mehanisi (güzellikleri) efendiler?.. (Bravo sesleri) (...)"[iii] eyyit Bey, 2 Mart 1924 günü Cumhuriyet Halk F›rkas› Grup Toplant›s›'nda yapt›¤› uzun aç›klamalar›n özü olarak kendi imzas›n› tafl›yan önergeyle metne katm›fl oldu¤u "Hilafet, hükümet ve cumhuriyet mana ve mefhumunda esasen mündemiç oldu¤undan, makam-› hilafet mülgad›r" ibaresinin ne anlama geldi¤ini, 3 Mart 1924 günü Meclis'te yapt›¤› konuflmada böyle aç›klam›fl; Halit Bey ve yandafllar›n›n yasaya sokulmas›n› istedikleri Said

S

Nursi kaynakl› "Hilafet TBMM'nin manevi flahsiyetinde mündemiçtir" ibaresini böyle çürütmüfltü. Halid Bey'in "(Hilafet) Büyük Millet Meclisi'nin flahsiyet-i maneviyyesinde, deriz" önerisini destekleyen Tunal› Hilmi Bey; Seyyid Bey'i dinlerken coflup "Zeki Bey'in kulaklar› ç›nlas›n!" diye ba¤›rarak Gümüflhane Milletvekili Kadirbeyo¤lu Zeki Bey'den uzaklaflt›¤› gibi; Seyyid Bey konuflurken kendinden geçip "Yafla hocam, yafla!" diye ba¤›rarak, Halid Bey'i de terketmiflti. Seyyid Bey'in ard›ndan kürsüye ç›kan Baflbakan ‹smet ‹nönü konuflmas›n› bitirdikten sonra, oylamaya geçildi ve yasa tasar›s› Seyyid Bey'in aç›klamalar›yla aynen ve oybirli¤iyle kabul edildi. KABUL ED‹LEN MET‹N: Seyyid Bey'in aç›klamalar› ›fl›¤›nda flöyleydi: BAfiLIK: Hilafetin ‹lgas›... (Hilafet'in kald›r›lmas›..) MADDE 1 - Halife hal' edilmifltir (Son Halife Abdülmecid, Hilafet taht›ndan indirilmifltir). (‹slam Bilginleri'nce gerçek say›lan hadisler uyar›nca, Peygamberimizden 30 y›l sonra sona erdi¤i ve bir daha diriltilemeyece¤i saptanan) Hilafet, (sözcü¤ün genel ve soyut anlam›nda) hükümet ve cumhuriyet mana (anlam) ve mefhumunda (kavram›nda) esasen (dört halife dönemindeki de¤iflikli¤e u¤ramam›fl haliyle, ayr›nt›ya girmeksizin, öz olarak) mündemiç (içerilmifl) (ancak, "Gerçek Hilafet"in "Kureyfl kabilesinden olmak", "yeryüzündeki bütün 51


BD KASIM 2014

müslümanlar› yöneten tek hükümet olmak" vb. gibi ‹slam Bilginleri'nce olmazsa olmaz say›lan tüm koflullar›n›n, Türkiye Büyük Millet Meclisi taraf›ndan eksiksiz olarak yerine getirilmesi olanaks›z) oldu¤undan, makam-› hilafet (Peygamberimizden 30 y›l sonra sona erdi¤i ve bir daha da diriltilemeyece¤i halde, yüzy›llard›r ‹slam Bilginleri'nin fleriata ayk›r› "Uydurma Hilafet" ad›n› verdikleri biçimde sürdürülmüfl olan makam-› hilafet) mülgad›r (kald›r›lm›flt›r). REDDED‹LEN MET‹N: Kastamonu Milletvekili Halit Bey ve birkaç milletvekilinin Meclis Tutana¤›'nda yer alan aç›klamalar› ›fl›¤›nda flöyleydi: BAfiLIK: Yok. MADDE 1 - "Hilafet, TBMM'nin manevi flahsiyetinde mündemiçtir. (Hilafet, TBMM'nin görev ve yetkileri aras›na kat›lm›flt›r). Makam-› hilafet (Osmanl› Hanedan›'n›n hilafet makam›) mülgad›r (kald›r›lm›flt›r)." *** Seyyid Bey'in konuflmas›ndan önceki tart›flmalarda "Hilafet TBMM' nin manevi flahs›nda mündemiç" olsun diyenlerin biri d›fl›nda hepsi, bu öneriden vazgeçmifl; bir tek Halid Bey, Hilafet'in Meclisçe üstlenilmesi demek olan "Hilafet TBMM'nin manevi flahsiyetinde mündemiç" önerisinin reddedilmifl olmas› ve kabul edilen yasada geçen "hilafet, hükümet ve cumhuriyet mana ve mefhumunda esasen mündemiç" ibaresi ile Hilafet'in Millet Meclisi'ne sokulmayarak kökten kald›r›lm›fl olmas› karfl›s›nda, oylama biter bitmez derhal gidip istifas›n› vermiflti. 52

Sonuç: Hilafeti kald›ran yasada geçen "hilafet, hükümet ve cumhuriyet mana ve mefhumunda esasen mündemiç oldu¤undan,.." ibaresinin "Hilafet, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin manevi flahsiyetinde mündemiçtir" anlam›na geldi¤i iddias›, gerçe¤e ayk›r›d›r. Seyyid Bey'in, 3 Mart 1924 günü Meclis'te yapt›¤› konuflmada, Hilafeti kald›ran yasan›n "Hilafet TBMM'nin manevi flahs›nda mündemiçtir" anlam›na geldi¤ini savunmufl oldu¤u iddias›, gerçe¤e ayk›r›d›r.[iv] Seyyid Bey konuflmas›nda, bu öneriyi çürütmüfltür. Atatürk, 1927 y›l›nda, Nutuk'ta, Seyyid Bey ve ‹smet ‹nönü'nün 3 Mart 1924 günü Meclis'te Hilafeti kald›ran yasa görüflmelerinde "Hilafet TBMM'nin manevi flahs›nda mündemiçtir" önerisini çürüten konuflmalar›n›n, bilimsel ve güvenilir ve her zaman için okuyup anlamaya de¤er oldu¤unu belirtmifltir.[v]

G

erek yasada, gerekse Atatürk'ün, Seyyid Bey'in, ‹smet ‹nönü'nün yasayla ilgili aç›klamalar›nda; "Hilafet TBMM'nin manevi flahsiyetinde mündemiçtir", "Hilafet TBMM'dir" vb. sözler yoktur. Tersine, onlar bir kaç milletvekilince yasaya sokulmak istenen "Hilafet TBMM'nin manevi flahs›nda mündemiçtir" ibaresine karfl› ç›km›fllar; Hilafet'i Meclis'e sokmayarak, kökünden kald›rm›fllard›r. • cengizozakinci@butundunya.com.tr

Not: Kaynakça bilgilerine butundunya.com. tr adresimizden ulafl›labilir


Büyük Yap›tlar›m›z Konur Ertop

Bozk›rda Talip Apayd›n “Ah buralar›n hayat›, fakirli¤i içinde s›cakt›, dokunakl› idi.” Bozk›rda Günler -Talip Apayd›n

T

alip Apayd›n bozk›r›n çocu¤uydu. Bir zamanlar Türkiye’ye ›fl›k saçan “Köy Enstitüleri”nden yetiflmiflti. Ö¤retmen olarak yeni kuflaklar› ayd›nlatmakla yetinmedi. Romanlar›, öyküleriyle “köy roman›” 盤›r›n›n önde gelen adlar›ndan biri oldu. Uyar›c› yaz›lar›yla yurttafllar›n› gerçekleri görmeye, toplum sorular›na bilginin, akl›n ›fl›¤›nda yaklaflmaya ça¤›rd›. Onun ilk roman›, Apayd›n “Sar› Traktör” dü. Köyü yaflanan sorunlar aras›n- edebiyata da ele al›rken, çevresini, fliirle ça¤›n›, koflullar› aflarak bafllam›flt› gelece¤e aç›lan insan› gösteriyordu. Ancak ondan da önce, etkileyici köy notlar›ndan oluflan “Bozk›rda Günler” yap›t›yla 53


BD KASIM 2014

baflar› kazanm›flt›. Polatl›’n›n bir köyünde do¤mufl, Çifteler Köy Enstitüsü’nü bitirmifl, Hasano¤lan Yüksek Köy Enstitüsü’ne gitmeden önce Tokat köylerinde gezici baflö¤retmen olarak çal›flm›flt›. Anadolu bozk›r›n›n do¤as›n›, sert yaflama koflullar›n› biliyordu. ‹nsan›n› tan›yordu. O insanlardan biriydi. Kitab›, okurlar›na bozk›rdaki yoksunluklar› apaç›k tan›t›yor ama orada, o insanlarla bir arada olma özlemi de afl›l›yordu.

1

950’lerin geri kalm›fl, bak›ms›z, yoksul bozk›r›na bakarken, okurunu da hüzünlü sevgisine ortak ediyordu: “Köyün evleri fakir, toprak evlerdi. Ama içimden bir yak›nl›k geliyordu. Onlar› unutmay› kafam alm›yordu. Oralarda ileri ve güzel hayata dayan›lmaz bir susuzluk keflfediyordum. K›rlara bak›yordum.

Ç›plak, sonsuz topraklard›. Buruk bir muhabbet duyuyordum.” ozk›rdan kente bakarken, hele o dönemde birbirine alabildi¤ine yabanc› bu iki ortam› karfl›laflt›r›yordu: “Beyaz evleriyle kocaman flehirleri, serin caddeleri, temiz salonlar› düflünürsünüz. Gazetelerin uzun sütunlar› akl›n›za gelir. Bildi¤iniz parti kavgalar›n›, muhalefet gürültülerini zavall› bulursunuz. Bozk›r›n gerçe¤i ortas›nda o bitmez didiflmelere ac›rs›n›z.” Bozk›r›n bütün varl›¤›na, rüzgâr›na, so¤u¤una, s›ca¤›na, susuz topraklar›na, kimsesiz yollar›na, c›l›z çeflmelerine, a¤ac›na içten sevgiyle yaklafl›r,oralarda gördüklerine, yaflad›klar›na okurunu ortak eder. S›radan a¤açlar onun kalemiyle canlan›r, kimlik kazan›r. Bunalt›c› ö¤le s›ca¤›nda o a¤açlardan biriyle dertleflmeye koyulmufltur: “Bizim a¤aç… Anadolu’nun bütün derelerinde, su k›y›lar›nda kendi kendine biten, büyüyen, kese kese bitiremedi¤imiz, gölgelerinde davarlar›m›z› sürüp ö¤le üstlerinin yak›c› s›ca¤›nda diplerine serilip uydu¤umuz, bizim a¤aç!.. Seni an›nca hep hüzünleniyorum. Ödeyemedi¤im bir borcum var gibi. (…) Söyle bana sö¤üt a¤ac›m, bu s›cakta sen de yan›yor musun?” Apayd›n edebiyata fliirle bafllam›flt›. Düzyaz›s›na da fliirin katk›s› her zaman oldu:

B

Talip Apayd›n gezici ö¤retmen olarak çal›flt›¤› y›llarda 54


BD KASIM 2014

“‹lerde bir çoban inekleri ko¤uyor. Konuflsam ne anlatacak, ‘hiç’ diyecek, ‘yok’ diyecek. ‹nekler hayretli gözlerle bak›flacaklar. Ben doymad›klar›n› anlayaca¤›m. ‘Köy ekonomisi, tar›msal üretim, modern tar›m’. Kafam u¤ulduyor. ‹çimde derin bir yara s›zl›yor. Memleketime fliir söylemek istiyorum, fakirli¤in fliirini.” Y›llar sonra Polatl›’n›n Köseler köyündeki ablas›n› görmeye gitti¤inde an›lar› canlanacakt›r. Küçükken anas› ölünce uzun süre onun yan›nda kalm›flt›r. O s›ralar yan›nda ç›rakl›k yapt›¤› Çoban Nuri’yi de özlemifltir. Çoban›n flimdiki ç›ra¤›yla konuflurken geçmifl günleri an›msar: “O zaman benim de üstümde bununkine benzer eski bir elbise vard›. Fazla y›rt›k ve söküklerimi al›ç a¤açlar›n›n diplerine oturup kendim dikerdim. Dudaklar›m her zaman yalama idi. Küçük teneke kutulu kremim olurdu. ‹kide bir ondan sürerdim. Yüzüm stepin yak›c› günefllerinde belki bu çocu¤unkinden daha fazla yanm›fl ve çatlam›flt›. Akflamlara do¤ru bütün yüzüm s›zlard›. Bu s›z›y› flakaklar›mda, burnumun üstüde gene de duyar gibi olurdum.” Anlatt›¤› çileli yaflam onu o topraklara derin bir sevgiyle ba¤lam›flt›r: “Sevgiler, yak›nl›klar ve mesuli-

Y›llar sonra Polatl›’n›n Köseler köyündeki ablas›n› görmeye gitti¤inde an›lar› canlanacakt›r.

yet üzüntüleri kar›fl›k bir duygu ile sersemliyorum. Bu topraklar benim vatan›m. Hiçbir emek geçmemifl, hiçbir hizmet dokunmam›fl unutulup kalm›fl vatan›m. (...) ‹çimden buralara dayan›lmaz bir yak›nl›k hissi, erimek, buralara kar›flmak hissi geliyor.” ollarda bafll›kl› yaz›s›nda, bozk›r, bütün gerçekli¤iyle canland›r›lm›flt›r. On yafl›nda bile de¤ildir, c›l›z kara efle¤inin s›rt›nda, yaln›z bafl›na ablas›n›n köyüne gitmektedir. Iss›z yolda, yak›c› s›ca¤›n alt›nda güçlükle ilerlemektedir: “Efle¤in üstünde ceketimi ç›kard›m, bafl›ma ve omuzlar›ma örttüm. Ama biraz sonra nefessizlikten daha çok bunald›m. Ceketimi heybeye koydum, bu sefer güneflten omuzlar›m yand›. Hiç çare yoktu. ‹nip biraz

Y

55


BD KASIM 2014

yürüyeyim dedim, daha çok s›cakland›m, ayaklar›m› toprak yakt›. Bir aral›k nefesim t›kan›r gibi oldu. Efle¤e ‘çüfl’ deyip tekrar bindim. Çocuk aln›mdan kocaman damlalar halinde terler ak›yordu. Beni serinletecek hafif bir rüzgâr esmiyordu. Step bütün sar›l›¤› ile karfl›mda âdeta s›r›t›yordu. Kalbim ah, ta o zaman k›r›l›r gibi oldu. Bugünkü gibi hat›rl›yorum. Dünya böyle olmamal›yd›. Bu çekilmezdi. (...) O gün akflama kadar efle¤imden ve kendimden baflka bir canl›ya rastlamad›m. Yollar saatlerce boflluktan ibaretti. Step kocaman bir sar›l›kt›. Günefl bir ateflti. Köseler’e var›rken hava kararm›flt›. Üstelik hasta idim. Ablam, ‘günefl vurmufl, bu yaflta çocuk kendi bafl›na yola ç›kar›l›r m›’ diye babama ilendi durdu.”

G

ezici baflö¤retmen, y›llar sonra yine at s›rt›nda karda, so¤ukta, köyden köye dolafl›rken k›rsal çevreyi gözlemekte, düflüncelere dalmaktad›r: “Yamç›m›n içinde so¤uktan ve da¤ bafllar›n›n havas›nda büzülmüfl-

Ben y›llard›r at üstünde, köy yollar›nda idim. ‹dealimden, sevgimden hiçbir fley kaybetmemifltim.

tüm. Kendimden ibaret baflka bir dünyada gibiydim. fiimdi herkes s›cak odalar›nda dünyan›n bu müflküllerinden habersiz, rahat çal›fl›yorlar. Oturuyorlard›. Ben y›llard›r at üstünde, köy yollar›nda idim. ‹dealimden, sevgimden hiçbir fley kaybetmemifltim. Görevime karfl› eskisi kadar, belki daha fazla heyecanl› idim. Ama baflkalar›n›n bu kadar hissiz kalmas› beni üzüyordu. Herkes sadece rahat› ile meflguldü.” “Tabiata hayran kal›yorum. Sabah havas›n› tekrar tekrar kokluyorum. Adeta yaflad›¤›m› anl›yorum. Memleket sevgim içimde tabiat sevgisi, toprak sevgisi halinde gittikçe derinlefliyor, flekilleniyor. Aç›k havada daha çok seviyorum. Birden susup kendimi dinliyorum. Duygular›m› yokluyorum. Memleketimi daha derinden kucaklamak istiyorum.” Bozk›rda Günler, onun kiflili¤ini oluflturan topraklara bir a¤›t, gelece¤e yönelik bir çal›flma izlencesidir. Talip Apayd›n 86’s›nda yaflam› noktalan›ncaya de¤in kalemini elinden b›rakmad›. Eski bir sendikac›yd›. Toplumcu


BD KASIM 2014

meslektafllar›yla omuz omuza, yönetimine de katk›da bulundu¤u Ö¤retmen Dünyas› dergisinde, güncel olaylar›, kültür konular›n› ele al›yordu. Yafll›l›k Günleri yaz›s›, ülkesinde yaflananlar yüzünden kopard›¤› ac› 盤l›kt›: “Yaflland›kça ülkenin sorunlar› daha çok u¤raflt›r›yor insan›. Hele yanl›fl yollara girilmiflse. Güzelim ümitlerin solmuflsa. Hiçbir fley istedi¤in gibi de¤ilse. Hep karfl›dan esiyorsa rüzgârlar. Do¤rular göz göre göre çarp›t›l›yorsa. Özgür, ba¤›ms›z Türkiye Cumhuriyeti devleti yar› sömürge haline gelmiflse... Ülke sömürülüyorsa. Halk gittikçe yoksullafl›yorsa, borçlar art›yorsa. Yurtsever nice ayd›n, bilim adam›, sanatç›, Atatürkçü asker suçsuz yere içerilere at›l›yorsa… Hukuk, hukuk olmaktan ç›km›flsa. E¤itim Ortaça¤ karanl›¤›na dönüfltürülmüflse...” u kapkaranl›k görüntüyü ancak “iyi yetiflmifl ça¤dafl ayd›nlar”›n de¤ifltirece¤ini düflünür. Ça¤dafl Ayd›n Olabilmek adl› yaz›s›nda, “her türlü dogmalardan kurtulup insan akl›na ve gerçe¤e uygun düflünebilmenin” koflullar› s›ralan›r. Bu niteliklerin tümüne ülkeyi yönetenlerin y›llard›r uzak kald›¤› kan›s›ndad›r: “Duyduklar›n›, gördüklerini, okuduklar›n› kuflkuyla karfl›lamak, kendi akl›n›n süzgecinden geçirip elefltirebilmek... ‹nsano¤lunun binlerce y›ld›r deneyerek, düflünerek buldu¤u do¤rular›, duygu ve düflünceleri kabul edebilmek, içine sindirebilmek... Güzel sanatlara ilgi duymak; müzik,

B

resim, edebiyat, tiyatro, bale... etkinliklerinden zevk alabilmek. (...) Donan›ml›, kültürlü, bilinçli olabilmek. Demokrasiyi iyi anlamak. ‹nsan sevgisi, eflitlik, adalet duygusu, yaflama sevinci, kendi halk›na ve tüm insanl›¤a hizmet etmek gibi yüce de¤erleri kazanmak…”

O

rtaça¤ Kültürü, yaz›s›n›n konusu ça¤d›fl› kalm›fl sözde ayd›nlarla onlar›n etkisindeki y›¤›nlard›r: “Ortaça¤ kafas› en geliflmifl teknolojiyi kullan›r. En modern uçaklara biner, en pahal› mersedeslere kurulur, ama düflünsel planda ça¤dafl uygarl›¤›n nice de¤erlerini kavrayamaz. Kendinden baflka düflünen insanlara tahammül edemez.” Bütün bunlar›n temel nedeni, Köy Enstitüsü ç›k›fll› ö¤retmen-yazar›n, Önce E¤itim Bozuldu yaz›s›ndad›r: ”Yanl›fl ve yetersiz e¤itimden geçen insanlar, her yapt›¤› ifli yüzüne gözüne bulaflt›r›yor. ‹yi yap›yorum san›yor ama hem kendisi için, hem toplum için zararl› oluyor.” Çözümü ise, “Atatürkçü, bilimsel, laik, ayd›nlanmac› bir e¤itim”de görmüfltür. Talip Apayd›n, yetiflti¤i köye, aralar›ndan geldi¤i ezilen küçük insana gerçekçi gözle yönelen bir yurtseverdi. K›rsal kesimin büyük destan›n› anlatt›. Alçakgönüllü, sessiz bir kimseydi. Bulunmay› hak etti¤i çizginin gerisinde yaflad›. Yap›tlar› onun özledi¤i dünyan›n ad›m ad›m gerçekleflmesine katk›s›n› sürdürecektir. • konurertop@butundunya.com.tr 57


Ö¤retmen G›yaseddin Tokyay’›n örnek yaflam›ndan kesitler 15

Ve Son... Yazar›m›z›n önceki say›lar›m›zda yer verdi¤imiz, babas›n›n yaflam›ndan öyküye dönüfltürdü¤ü yaz›lar›n›n sonuncusunu yay›ml›yoruz... Yazan: MUSTAFA TOKYAY

niversitedeki yöneticilik y›llar›mda babama s›k s›k u¤rama flans›m olmuyordu. Haftada bir kez ailecek kendisini ziyaret ediyor, di¤er günlerde de mutlaka telefonla ar›yordum. Bu telefonla aray›fllarda, kulaklar› art›k hemen hemen hiç duymad›¤›ndan, bazen cevap vermiyordu. Ben bir daha, bir daha aray›p da yine cevap alamay›nca arabaya atlar ODTÜ’den Bahçelievlerdeki evine bir koflu giderdim. Kalbim yerinden ç›kacakm›fl gibi, korkarak kap›y› açar içeri girer ve onu her zamanki gibi koltu¤unda oturmufl kitap veya gazete okurken bulurdum. Ço¤u zaman yan›na gidene kadar geldi¤imin fark›nda olmazd›. Boynuna

Ü

sar›ld›¤›mda gevrek gevrek güler, “Ne o? Yine seni korkuttum mu?” diye sorard›. On, onbefl dakika oturduktan son-


BD KASIM 2014

ra, “Haydi bakal›m, iflinden geri kalma. Vatan senden hizmet bekliyor” der ve beni yollard›. rt›k evden ç›kmaz olmufltu. ‹lk kez düflüflüne kadar kendi ifllerini kendi yapmaya devam ediyordu. Neredeyse seksen y›ld›r yapt›¤› günlük jimnasti¤ini b›rakmak zorunda kalm›flt›. Buna karfl›n her gün evin içinde bin ad›m yürüyordu, ta ki ikinci düflüflüne kadar. A¤abeyimin uyar›s›yla, evde kendi bafl›na kalamayaca¤›n› söyledi¤imizde önce kabul etmek istemedi. Sonunda a¤abeyimin bir hekim olarak zorlamas›yla hem de çeflitli sa¤l›k kontrollerinden geçirilmek üzere onun yan›na ‹stanbul’a gitti. Yürüteçle hareket edebiliyordu. Sa¤l›¤› giderek bozuluyordu. Uzunca bir süre orada kald›. Kendini bir ölçüde toplad›. Ard›ndan Ankara’ya ablam›n yan›na geldi. Bizim evimiz, iki katl› ve merdivenli oldu¤undan onun durumuna uygun de¤ildi. Her fleye karfl›n, bir çok al›flkanl›¤›n› sürdürüyordu. Kahvalt› ve yemek saatleri sabitti, kahvalt›s›ndaki zeytin say›s›, yar›m greyfrut, peynir diliminin büyüklü¤ü, vb y›llard›r nas›lsa ayn›yd›. Oturdu¤u yerde namaz›n› k›l›yordu. Bir süre sonra idrar sorunlar› bafllad›¤›nda alt›n› ba¤lamak zorunlulu¤u ortaya ç›k›nca çok rahats›z oldu. ‹lk kez bu nedenle, “Allah’›n gücüne gitmesin ama, art›k verdi¤i emaneti alsa iyi olacak dedi¤ine flahit oldum.” Her hafta sonu banyo yap›yorduk. Benim geldi¤imi görünce yatakta do¤ruluyor, yan›nday-ken

A

Mustafa Tokyay a¤abeyimin ona söyledi¤ini bana gülerek tekrar ediyordu: ”Eh! B›c› b›c› vakti geldi demek!” Önceleri yürüteçle banyoya

Neredeyse seksen y›ld›r yapt›¤› günlük jimnasti¤ini b›rakmak zorunda kalm›flt›. kendisi giderken sonra gücü kalmad›¤›ndan, enifltemle bir plastik sandalyeye oturtuyor, bir yan›ndan o, bir yan›ndan ben tutarak, “Haydi, hoppac›k!” diyerek banyoya tafl›yorduk. Gülüyordu. Son onbefl gün, bizim konufltuklar›m›z› anlamakla birlikte, verdi¤i cevaplardan biz bir fley anlaya59


BD KASIM 2014

m›yor, yaln›zca yüz ifadesinden ne demek istedi¤ini ç›karabiliyorduk. Buna ra¤men konufluyorduk. Bu konuflmalar›n birinde, Amerika’da doktoras›n› yapmakta olan k›z›m Ekin’in çok yak›nda tatil için gelece¤ini söyledim: “Haydi baba, biraz gayret! Bak›n, Ekin bir hafta sonra burada. Sizi b›rakt›¤› gibi görsün.” “‹nflallah o¤lum.” Bir süredir konufltuklar›n› anlamad›¤›m›z babam›n bu söyledi¤i çok netti. Ben mi böyle anlamak istemifltim yoksa o gerçekten bunu mu söylemiflti? Kimbilir? Belki ikisi de… ‹ki gün sonra ablam arad›. A¤l›yordu: “Mustafa, babam iyi de¤il.” A¤abeyine de haber verdim. Arabaya atlad›¤›m gibi, ablama gittim. Koflarak eve ç›kt›¤›mda ruhunu teslim etmiflti. “Olmad› baba! Olmad› aslan›m! Hani inflallah demifltin? Hani Ekin geldi¤inde aya¤a kalkacakt›n?...” 8 Haziran’d›. Ablam›n komflular› oradayd›. Biraz sonra amcam›n k›z›, di¤er amcam›n da torunu geldiler. Akflam da a¤abeyimle yengem. Haberi alan efl dost, arkadafl toplan›yordu. Gece yar›s›na kadar telefonlar›m›z hiç susmad›. Amcam›n k›z›n›n›n efli bir cenaze arabas› ayarlad›. Ertesi gün Kayseri’de do¤du¤u köye do¤ru yola ç›kt›k. Y›llar önce köyün mezarl›¤›nda, babas›n›n ve annesinin yan›nda kendine bir yer alm›flt› babam. Annem öldükten sonra onun Çorlu’daki mezar›n›n ayn›s›n› kendisi için buraya yapt›rm›flt›. Tafl›nda yaln›zca ölüm tari60

hinin yeri bofltu. Çok önceden, sa¤l›¤› henüz yerindeyken, onun ölümünü akl›m›zdan dahi geçirmezken, bizleri al›p kendisi için haz›rlatt›¤› o mezara götürmüfl ve oraya gömülmek istedi¤ini söylemiflti. Köyün meydan›nda musalla tafl›n›n üstüne koyduk tabutunu. O s›rada kim düflündüyse, tabutun üstüne kocaman bir Türk bayra¤› sard›lar. Cumhuriyetin ilk ö¤retmenlerinden olan G›yasettin Tokyay’a o bayrak öylesine yak›flm›flt› ki… Babam› yerine yerlefltirdi¤imizde, a¤abeyimin kay›npederi, babam›n sevgili dostu ve tavladaki rakibi Mustafa Amca hepimiz ad›na ona sesleniyordu: “Güle güle koca ç›nar! Güle güle… Yine buluflaca¤›z…” •

Ölümünden sonra saklad›¤› bir çok belgenin aras›nda buldu¤um, 34 y›l önce Babalar Günü’nde kendisine yazd›¤›m kart ve alt›nda kendi notu.


BD KASIM 2014

Ifl›¤› Aln›nda Hisseden Bir Heykel Sanatç›s›

Esra

Öztay Güraras Pir Sultan Abdal heykeli

Yazan: O⁄UZ HAN ÖZTAY

Ö

nce, bahçeden kopard›¤› çiçeklerden, otlardan, duvar diplerinden toplad›¤› irili ufakl› tafllardan çeflit çeflit flekiller oluflturan, daha sonra su ve topra¤› kar›flt›r›p, avucundaki çamur topa¤›ndan atlar, kediler, evler, a¤açlar yapan 6 yafl›ndaki küçük Esra, flimdi parmaklar›n›n becerisinin ve düfl’ünün s›n›rs›zl›¤›n›n ürünü dev boyutlu an›t heykeller imzal›yor.


BD KASIM 2014

kurumunu daha s›ral›yor: “Gazi Üniversitesi, Seramik Bölümü, Meslek E¤itim Fakültesi’nde tamamlad›¤›m yüksek lisans çal›flmalar›m›n pay›n› da yads›yamam...”

B

ugün Türkiye’nin önde gelen heykelt›rafllar› aras›nda yer alan Esra Öztay, ulaflt›¤› baflar›s›n›n temelindeki

Esra Öztay yüzü aflk›n

yap›t›n›n yaln›zca “parmak becerisi ve düfl s›n›rs›zl›¤› ürünü” olmad›¤›n› söylüyor üniversite ö¤renimi yan›s›ra, herfleyin temelindeki “baba katk›s›”n›n önemini de unutmuyor. “Çocuklu¤umdan bafllayarak beni hep destekledi babam” diyor. “Onun tüm güzel sanatlara olan ilgisi ve duyarl›¤›, kuflkusuz, samimi bir Atatürkçü olmas›n›n Esra Öztay Güraras verdi¤i kültürden de kaynaklan›Ankara Yenimahalle yordu.” Belediyesi için yapt›¤› 1997’de Hacettepe Üniversi‹nönü heykelinin önünde tesi Güzel Sanatlar Fakültesi s›navlar›na girmek iste¤indeki Atatürk, ‹smet ‹nönü, Naz›m Hikmet, kararl›l›¤›nda da, ayr› bir özenle yap›Pir Sultan Abdal, Afl›k Veysel an›t lan Heykel Bölümü yetenek s›navlar›heykelleri örne¤i yüzü aflk›n yap›t›n›n ndaki baflar›lar›nda da babas›n›n yaln›zca “parmak becerisi ve düfl yan›s›ra annesinin de kendisini yüreks›n›rs›zl›¤› ürünü” olmad›¤›n› söylüyor lendirmesinin büyük pay› oldu¤unu Esra Öztay. “Hacettepe Üniversitesi, gururla söylüyor Esra Öztay. Güzel Sanatlar Fakültesi Heykel “Çocukluk ve genç k›zl›k dönemBölümü’ndeki ö¤renimimi elbette yok lerimde anne ve babam›n evde olufltursayamam” diyor ve yetiflti¤i iki e¤itim duklar› ‘sanatsever ortam’, yaflam›m›n 62


BD KASIM 2014

ilerideki bölümünü yönlendirmemde en büyük talihim oldu.” Mustafa Ayaz Vakf› ve Plastik Sanatlar Müzesi Heykel ve Seramik Atölyeleri’nde sanat e¤itimcili¤i, Çankaya Belediyesi’nde bir süre heykeltrafl olarak da görev yapan Esra Öztay Güraras, sanat çal›flmalar›n› flimdi kendi kiflisel atelyesinde sürdürüyor ve sivil toplum kurulufllar›, üniversiteler ve belediyelere an›t heykel, büst ve rölyef biçimlerinde yap›tlar üretiyor.

G

enç sanatç› heykeli, “Kültürel süreklili¤in, hem de bu süreklilikte yaflanan de¤iflimlerin temel ö¤esi” olarak tan›ml›yor ve heykel konusundaki görüflünü ayr›nt›l› olarak flöyle aç›kl›yor: “Heykel bir topluma özgü kimlik tan›mlamalar›n› geçmiflten gelece¤e aktaran yap› tafllar›d›r ve bir kültür ö¤esi olmas›n› sa¤layan de¤erlerin simgesidir.” Kent esteti¤i ve kültürel geliflim aç›s›ndan heykelin çok büyük öneme sahip oldu¤unu özellikle belirten ve

Afl›k Veysel heykeli (Ankara Yenimahalle Belediyesi) Ankara’da çeflitli kültür merkezleri ve parklarda yap›tlar› bulunan sanatç›, “yönetici ve heykel iliflkisi” konusundaki görüflünü flöyle özetliyor: “Bir tak›m siyasal yap›lanmalar, siyasetçilerin heykellere olan bar›fl›ks›z tav›rlar› ve günümüze kadar süregelen sanat bilincinin temel felsefesinden yoksun bir e¤itim politikas›, heykelin Türkiye’ deki geliflme sürecinin yar›m kalmas›na neden olmufltur. Cumhuriyetin kuruluflu ile ülkemizde Genç sanatç› ”En büyük deste¤im” dedi¤i babas› Nihat Öztay ile 63


koydu ve bu yap›lanmalarla tan›d›¤›m›z yöneticiler, hiçbir zaman heykel sanat›yla bar›fl›k olamad›lar. Heykellerin ve sanatç›lar›n›n zaman zaman sald›r›ya u¤ramalar›nda yöneticilerin pay› küçümsenemez.” u görüflünün arkas›ndan hemen ekliyor: “Sanatç›lar›n bu etkiye ve hatta bask›ya hiçbir zaman ald›r›fl etmemeleri gerekmektedir.” Esra Öztay Güraras, “Bir ülkeyi ve toplumu ancak sanatç›lar ayd›nl›¤a ç›karabilirler” diyor ve “heykellerin, oluflturduklar› görsel esteti¤in yan›s›ra toplumun üzerindeki ö¤retici ve e¤itici ifllevini de an›msat›yor: “Bireyin e¤itiminde görsel, estetik ve do¤ru bilgiye ulaflma aç›s›ndan çok önemli destekleyici bir unsurdur heykel. Ülkemizin bilim, sanat, siya-

B

Almanya’da sergilenen ”Anne ve çocuk” heykeli kent meydanlar›nda an›t heykeller tam anlam› ile varl›k göstermeye bafllam›flt›. Demokrasinin ard›na saklanarak gelen türlü siyasal yap›lanmalar, zamanla kendi ideolojilerini ortaya

Çankaya Belediye binas› önünde mermer rölyef


set, ekonomi, kültür ve spor alanlar›nda topluma hizmet etmifl birbirinden de¤erli çok say›da ismi var. Bu kiflilerin kesinlikle an›t heykellerinin yap›l›p sergilenmesi gerekmektedir.” Heykel yapman›n, yapaca¤› ifllerin her zaman ön s›ras›nda yer ald›¤›n› belirtilen Esra Öztay Güraras, yapt›¤› her heykeli, severek yapmaktan önce, inanarak yapt›¤›n› söylüyor ve bu özelli¤ini flöyle aç›kl›yor: “Biz sanatç›lar, toplumu bilinçlendirmeye, estetik olan› ortaya koymaya ve topluma kültürünü tan›tmay› amaç edinmifl bireyleriz” diyor. “Her sanatç›, birey ve toplum yarar›na olan çal›flmalar›yla ve ülke kültürüne katk› sa¤layan yap›tlar›yla bir yandan sanatç›

Almanya Heykel Sempozyumu çal›flmas›ndan bir görüntü

‘Heykeller topluma özgü kimli¤i geçmiflten gelece¤e aktaran yap› tafllar›d›r’ sorumlulu¤unu, di¤er yandan da yurttafl sorumlulu¤unu yerine getirmek yükümlülü¤ündedir.”

E Atölyeden bir görüntü

sra Öztay, Büyük Atatürk’ün “Sanatç›, aln›nda ›fl›¤› ilk hissedendir” büyük sözünden ald›¤› ilhamla, “Aln›mda ›fl›¤› hissederek heykeller yap›yorum” diyor ama… Bu sözün kendisi için, ilhamdan da öte, bir “toplum görevi ça¤r›s›” ve bir “yurttafll›k görevi an›msatmas›” oldu¤unu da içtenlikle belirtiyor . • 65


Evrensel Bak›fl Aç›s› Gürbüz Evren

Türk-Yahudi ‹liflkilerinin Tarihsel Arka Plan›

ütün Dünya’da, ‹slam ile Musevilik aras›ndaki benzerlikleri, Yahudiler ile Araplar aras›ndaki düflman kardeflli¤in nedenlerini ve tarihsel iliflkileri irdeleyen yaz›lar kaleme alm›flt›m. Son dönemde ‹srail-Filistin sorunundan kaynaklanan çat›flmalar›n artmas›, Türkiye ile ‹srail aras›ndaki iliflkilerin kötü gidifli, konuyu bir kez daha ele almak gerekti¤ini gösterdi. Ancak bu defa konuya Türkler ile Yahudilerin aras›ndaki iliflkiler penceresinden bakmaya çal›flaca¤›m. Türklerin Yahudiler ile iliflkile-

B

66

Osmanl› döneminde Yahudiler


rinde bafllang›ç san›lan›n aksine çok daha eskilere gitmektedir. Genel bilgi, 1492’de ‹spanya’dan kovulan Yahudileri Osmanl› Devletinin kabul etmesi üzerine taraflar aras›ndaki iliflkinin bafllad›¤› fleklindedir. Ancak dedi¤im gibi iliflkilerin çok eskiye dayand›¤›na dair önemli bilgiler vard›r.

Sultan Orhan, 1326 y›l›nda Bursa’y› fethetti¤inde, bu kentte önemli bir Yahudi toplulu¤u vard›.

ürk-Yahudi iliflkilerini incele- leri kan›tlayan olaylar kayda geçmifltir. yenler Hazreti ‹brahim ve Sultan Orhan, 1326 y›l›nda Bursa’y› soyundan gelenlerin dönemine fethetti¤inde, bu kentte önemli bir kadar inerler. Ortado¤u’dan bafllaya- Yahudi toplulu¤u vard›. Kentin ekonorak çevre bölgelere yay›lan Yahudi misini elinde tutan Yahudiler, Bizans misyonerlerin baz›lar› da Orta Asya’ döneminde gördükleri bask› ve zulya gitmifltir. Burada Türk boylar› ile mün Türklerin geliflinin ard›ndan karfl›laflan misyonerler yo¤un bir artaca¤› korkusuna kap›larak Bursa’y› propaganda yürütmüfltür. Bunun sonu- terk etmifltir. Ancak bir süre sonra cu da, Türk boylar›ndan Hazarlar Sultan Orhan’›n verdi¤i garanti ve Musevili¤i kabul etmifltir. Hazarlar, tan›d›¤› haklar üzerine sadece kentten Musevilik içinde Karaim Yahudilik gidenler de¤il, çevrede yaflayan Yahuadl› bir mezhep oluflturmufltur. Hadiler de Bursa’ya gelmifltir. zarlar›n ayr›ca Türkçe Tevratlar› Sultan Murad’›n Ankara ve Ediroldu¤u belirtilmektedir. ne’yi fethetmesi ile bu kentlerde çok Yahudilerin kutsal kitaplar›ndan büyük olmayan Yahudi topluluklar Talmut’taki baz› Türkçe kelimeler de iliflkilerin eskili¤ini göstermesi bak›m›ndan önemlidir. Küfe, Anbar ve Küpe gibi kelimeler, Türklerin Anadolu’ya geliflinden çok daha önce Irak’ta bulunan Türklerle Yahudiler aras›ndaki iliflkinin kan›tlar› olarak gösterilmektedir. Selçuklunun son, Osmanl›’n›n ilk dönemlerinde yine Yahudiler ile Türkler aras›nda iliflki- Günümüzden bir örnek: Özbek Yahudisi bir aile

T

67


da Osmanl› tebaas›na al›nm›flt›r. Türkler ile Yahudilerin yak›n iliflkisine bafllang›ç olarak ise 1200 y›llar›n›n bafllar›nda kurulan engizisyon mahkemeleri ile ortaya ç›kan geliflmeler gösterilmektedir. H›ristiyanlar›n din de¤ifltirin yönündeki taleplerinden ve bu mahkemelerden kaçan Yahudiler Türklere s›¤›nmaya bafllam›flt›r. ahudilerin ‹spanya’dan kovulmas›ndan 166 y›l önce benzer bir olay Fransa’da yaflanm›flt›r. Fransa Kral› 6. Charles, 1326 y›l›nda topraklar›ndaki Yahudileri kovdu¤unu ilan etti¤inde, onlara Türkler sahip ç›km›flt›r. Osmanl›’ya s›¤›nan Yahudilere belli bir yerde ikamet etmeleri yönünde zorunluluk getirilmemifl, aksine yerleflmeleri için farkl› bölgeler önerilmifltir. Milattan önce 63 y›l›nda Kudüs’ü yak›p y›kan Romal›lar, direnen Yahudileri de k›l›çtan geçirmiflti. Yanan yerler aras›nda Süleyman Mabedi de

Y

68

Yahudilerin önünde a¤lay›p dua etti¤i duvar Türkler taraf›ndan korunmufltur vard›. Tap›naktan geriye sadece bir duvar kalm›flt›r. Osmanl›lar 1516’da Kudüs’ü ald›ktan sonra buraya A¤lama Duvar› ad›n› vermifltir. Yahudilerin önünde toplan›p a¤lad›¤› ve dua etti¤i duvar Türkler taraf›ndan korunmufltur. Daha sonra da onar›lm›flt›r. Ayr›ca Kudüs’te bulunan 5 bin civar›ndaki Yahudi’ye de özel bir statü tan›nm›flt›r. ‹flte bu jestler Türklerle Yahudiler aras›ndaki iliflkilerin güçlenmesinde önemli bir yer tutmaktad›r. Türk-Yahudi iliflkilerindeki as›l dönüm noktas› ‹spanya’n›n Yahudileri kovma karar›d›r. Bu karar, Yahudilerin tarih boyunca bulunduklar› ülkelerden kovulma gerçe¤inin bir parças›d›r. 1290 y›l›nda ‹ngiltere’nin, 1394 y›l›nda Fransa’n›n Yahudileri topluca kovmas›n›n yank›lar› Hristiyan inanc›n çok güçlü oldu¤u ‹spanya’y› da etkilemifltir. Yaklafl›k 14 as›r boyunca ‹spanya’da yaflayan Yahudilere karfl›


Sultan 2. Bayezid, Osmanl› topraklar›n› açt›¤› Yahudileri, ‹stanbul, Selanik ve Sak›z adas›na yerlefltirdi. her geçen gün artan düflmanl›k, fliddete dönüflünce Krallar, 1483 ve 1486 y›llar›nda, Yahudilerin kovulmas›n› emretmifltir. Ancak bu emir s›n›rl› bir flekilde yerine getirilmifl, gidenlerin say›s› çok az olmufltur. Bunun üzerine, 31 May›s 1492 tarihinde Yahudiler hakk›nda önemli bir karar al›nm›flt›r. Buna göre Endülüs ve Aragon’daki Yahudilerden, 4 ay içinde Hristiyan olmalar›, bunu kabul etmedikleri takdirde ise ‹spanya’dan ayr›lmalar› istenmifltir. Osmanl› Devletinin kucak açmas›yla birlikte Yahudilerin ‹mparatorluk topraklar›na gelmeye ve yerleflmeye bafllamas› 1492’ den itibaren olmufltur. ma büyük Yahudi topluluklar›n›n Osmanl› topraklar›na gelifli ise 1532 y›l›d›r. Yukar›da s›ralad›¤›m›z dönemlerde çeflitli vesilelerle iliflki yürüten Türkler ile Yahudilerin daha büyük ve yak›n birlikteli¤i iflte bu tarihlerden itibaren bafllam›flt›r. Sultan 2. Bayezid, Osmanl› topraklar›n› açt›¤›

Yahudileri, ‹stanbul, Selanik ve Sak›z adas›na yerlefltirdi. Türklerin hoflgörülü tavr› ‹spanya’dan Almanya, Fransa, Rusya ve Kazakistan’a giden Yahudileri de etkiledi. Bu ülkelerde gördükleri kötü muameleden kaçmak isteyen Yahudiler 16. ve 17 yüzy›lda da Osmanl› topraklar›na göçlerini sürdürdü. Yahudilerin gittikleri ülkelerde u¤rad›klar› en büyük k›y›mlardan biri de Kazakistan’da oldu. Kazaklar›n k›l›çtan geçirdi¤i Yahudi toplulu¤undan geri kalanlar ise Osmanl›’ya s›¤›nd›. Fatih Sultan Mehmet, Yavuz Sultan Selim, Kanuni Sultan Süleyman ve 2. Selim dönemlerinden itibaren Yahudilerin Saray’da ilerlemeye bafllad›¤›, padiflahlar›n yak›n çevresinde yer buldu¤u gözlemlenecektir. Yahudilerin Osmanl› Saray›nda

A

Sultan II. Bayezid 69


BD KASIM 2014

Murad’›n Manisa’dan ‹stanbul’a geliflini ve tahta geçiflini sa¤lam›flt›r. Ancak baz› tarihçiler, kimi Osmanl› belgelerini kaynak göstererek, Nur Banu’nun Yahudi de¤il Hristiyan oldu¤unu savunurlar. As›l ad› Cecilia Venier Baffo olan Nur Banu Sultan›n 11 yafl›nda, Barbaros'un Venedik’e Nur Banu Sultan ba¤l› Korfu adalar›n› iflgali s›ras›nda ele geçirilen di¤er en çok etkili oldu¤u dönem ise Kanuesirlerle birlikte ‹stanbul'a getirilerek ni’nin o¤lu Sultan 2. Selim’in tahta Osmanl› Saray›na sat›lan cariyelerden ç›kmas›n›n ard›ndan olmufltur. biridir. Yine ayn› tarihçiler, Nur Banu ar› Selim ad› ile de tan›nan 2. Sultan’›n, Venedikli önemli bir yöneSelim’in gözdelerinden Nur ticinin saraylarda yaflam›fl k›z› oldu¤uBanu Sultan Yahudi dönmesi nu öne sürerler. olarak bilinir. 2. Selim’in ölümünün Sarayda Yahudilerin güçlenmesi ard›ndan tahta ç›kan 3. Murad’›n bak›m›ndan önemli bir rol oynayan annesi olan Nur Banu Sultan, üstün Nur Banu Sultan’dan ve sonras›ndan zekâs› ile herkesin takdirini kazanm›fl- örnekler vererek konuya devam edet›r. Öyle ki, kocas›n›n ölümünü büyük ce¤iz. • gurbuzevren@butundunya.com.tr bir titizlikle saklay›p, o¤lu fiehzade

S

Bizi Haz›rl›ks›z Yakalad›n›z

Lokantan›n kap›s›nda, büyük yaz›larla flöyle bir duyuru vard›: "Siparifl etti¤i yeme¤i haz›rlayamad›¤›m›z her müflterimize, 500 dolar veriyoruz." Bir adam içeri girdi ve garsondan, yar›m yulaf ekme¤i içinde hafllanm›fl fil kuyru¤u istedi. Birkaç dakika sonra lokantan›n sahibi geldi ve elindeki befl adet yüzer dolarl›k banknotu masan›n üstüne koyduktan sonra müflterisinden özür diledi: "Bizi çok kötü bir an›m›zda yakalad›n›z...." dedi. "On y›ldan bu yana ilk kez bugün yulaf ekme¤imiz kalmam›fl... 70


Mitolojiden Yans›yanlar Haluk Erdemol

TAL‹HS‹Z

ARACHNE’N‹N ÖYKÜSÜ Mitolojik Bir Dönüflüm Öyküsü

Velazquez (1599-1660)

omal› ozan-yazar Ovidius (MÖ 43-MS17) ‘Dönüflümler’ isimli yap›t›n›n 6. kitab›nda becerisine güvenerek tanr›ça Athena’ya meydan okuyan Lydia’l› (Orta-Bat› Anadolu) genç k›z Arachne’nin öyküsünü anlat›yor. (Yap›tta Athena Roma’daki ad›yla "Minerva" yer almaktad›r.) Zeus’un k›z› Athena insanlara yararl› beceriler arma¤an etmekle bilgelik tanr›ças› olarak tan›nm›flt›. Tar›mda, denizcilikte ve savaflta gerekli donan›m ve el

R Ovidius

71


BD KASIM 2014

aletlerinin bulufl ve kullan›m›nda erkeklere, ev iflleri, dokuma ve süsleme gibi kad›nlara özgü konularda da kad›nlara yard›mc› olurdu. Savafl tanr›ças› olarak da ünlenmiflti; ancak o savafl›n sald›r› de¤il, savunma taraf›n› tutar, bu nedenle savafl tanr›s› Ares’in vahfli ve kan dökücü kiflili¤inden hofllanmazd›. Her zaman yan›nda bulundurdu¤u ve savunman›n simgeleri olan mi¤fer ve kalkan Athena’n›n bu özelli¤ini yans›tmaktad›r. Nitekim kahraman Perseus’a Medusa karfl›s›nda kendini korumas› için d›fl› parlak bir kalkan arma¤an etmiflti. (Bkz: BD Say› 2013/06).

thena’n›n insanlar için yararl› ifller yapma çabas›na deniz tanr›s› Poseidon ile girdi¤i bir yar›flmayla da tan›k oluyoruz. En yararl› fleyi bulan kazanacakt› yar›flmay›. Rakibi Poseidon yar›flmada insanlara at› sunarken Athena zeytini sunmufl ve yar›flman›n

A

hakemleri Olymposlular zeytini daha yararl› bulmufllard›. Athena ödül olarak yar›flman›n yap›ld›¤› yerin koruyucu tanr›ças› olmak ayr›cal›¤›n› kazanm›fl ve bu yere kendi ad›n› vermiflti: Atina. Athena’n›n girdi¤i ikinci yar›flmadaki rakibesi Lydia’n›n Kolophon kentinde (bugünkü De¤irmendere) yaflayan Arachne ad›ndaki genç k›z oldu. Babas› kumafl boyamac›l›¤› yapan Arachne dokuma ve nak›fl ifllerinde üstün beceri kazanm›fl, bölgenin gururu olmufl, öyle ustalaflm›fl ki yak›nlardaki Tmolus da¤›ndan (Bozda¤) da¤ perileri, Pactolus nehrinden (Sart çay›) nehir perileri bile gelir, yapt›¤› ifllere hayranl›kla bakarlarm›fl. Arachne ustal›k kazand›¤› ifllerin insanlara Athena’n›n arma¤an› oldu¤unu bilirmifl bilmesine ama becerisinde o denli kendine güveniyormufl ki bir yar›flma yap›lsa herkesi, hatta Athena’y› bile yenebilece¤ini söylermifl uluorta. Bu meydan okumay› ciddiye alan Athena Arachne’nin karfl›s›na ç›km›fl, ama önce yafll› bir kad›n k›l›¤›na girerek bu haddini bilmez ölümlüye ö¤üt vermek istemifl. “Bilgi ve beceri ilerleyen yaflla olgunlafl›r.” demifl ona, “Becerinle övünmeyi ve ün peflinde koflmay› yafl›t›n ölümlüler aras›nda yap, Tanr›ça’y› bu ifle kar›flMarten van Cleve (1520-1570)

72


BD KASIM 2014

t›rma. Ondan özür dile, dilersen seni ba¤›fllayacakt›r.” akat Arachne geri ad›m atmam›fl, üstelik küstahça davranm›fl. “Sözlerini varsa k›z›na veya gelinine sakla,” diye yan›tlam›fl yafll› kad›n›. “Benim akl›m bana yeter. Tanr›ça yar›flmaktan çekiniyor mu yoksa? Neden kendi gelmiyor?” “‹flte kendisi burada?” diye birden göksel k›l›¤›na bürünmüfl Athena. Çevredekiler hemen korku içinde sayg› durufluna geçmifller. Arachne oral› olmam›fl, biraz yüzü k›zarm›fl sadece. Ve ödülü olmayan yar›flma bafllam›fl. Yar›flmac›lar birer dokuma tezgâh› (veya gergef) karfl›s›nda yerlerini al›p ifllemeye bafllam›fllar. Çevredekilerin bak›fllar› mekiklerin h›z›na yetiflemiyormufl. Athena önce Olymposlular› ifllemifl. Tam ortaya bütün görkemiyle babas› Zeus’u koyarken di¤erlerini de ellerinde ve yanlar›ndaki simgeleriyle betimlemifl; sonra da Atina kenti için Poseidon’la yapt›¤›

F

Tintoretto -1518-1594 (Üstte) Francesco del Cossa -1435-1477 (Altta)

yar›flmay› ve zeytin a¤açlar›n›. Birer köfleye de Arachne’ye gözda¤› verir gibi tanr› ve tanr›çalara meydan okuyan ölümlülerin birer hayvana dönüfltükleri öyküleri dökmüfl renkli ipliklere. Arachne de kendi seçti¤i öyküleri 73


R. Antoine Houasse -16451710 (Üstte) Rubens -1577-1640 (Solda)

ifllemifl iplikleriyle. Fakat bunlar Athena’n›n öykülerinin aksine Europa’n›n, Daphne’nin, Danae’nin ve Persephone’nin öyküleri gibi Olymposlular›n pek de parlak olmayan yanlar›n› dile getiren öykülerdenmifl. (Bkz: BD 2012/ 12, 2013/4, 2013/05, 2014/05)

Yar›flma son buldu¤unda Arachne’nin gergefi o denli güzelmifl ki ne 74

Athena ne de kem gözlü tanr›ça Invidia kusur bulabilmifl onda. Athena ‘Benim gergefim daha güzel’ diyememifl. Öfkelenerek elindeki mekikle Arachne’nin nak›fllar›n› parça parça etmifl, sonra da k›z›n aln›na vurmufl. Arachne yar›flmay› kazand›¤›n›n veya kaybetti¤inin bilincine varamadan gördü¤ü bu afla¤›lanma yüzünden oradan kaçm›fl. Eline geçirdi¤i bir ipi boynuna geçirerek kendini asmak istemifl. Athena arkas›nda yetiflip bo¤ulmadan kald›rm›fl onu. “Ölme, yafla,” demifl, “ama yine de as›l› kal; suçunun cezas› olarak son nesline kadar nak›fl ifllemeye devam et.” Bunlar› söylerken Arach-


Yar›flma son buldu¤unda Arachne’nin gergefi o denli güzelmifl ki ne Athena ne de kem gözlü tanr›ça Invidia kusur bulabilmifl onda. ne’nin üzerine karanl›k güçlerin tanr›ças› Hecate’nin otlar›ndan serpmifl. Bu büyülü yapraklar tenine de¤er de¤mez Arachne’nin gövdesi de¤iflmeye bafllam›fl. Saçlar› dökülmüfl, bafl› küçülmüfl, ince parmaklar› yok olurken gövdesinin yanlar›ndan daha ince ayaklar ç›km›fl; a¤z›ndan iplik ç›kararak as›l› kalmay› sürdürmüfl. Örümce¤e dönüflmüfl Arachne.

Gustave Doré -1832-1883 (Üstte) Veronese -1528-1588 (Altta)

Arachne efsanesinin sanatç›lar›n yap›tlar›na yans›tt›klar› betimlemelerden yapt›¤›m›z seçkiden ikisi ressamlar›n›n yaflad›¤› dönemlerin ünlü saraylar›n›n duvarlar›nda fresk olarak yer almaktad›r. Del Cossa’n›n freski Ferrara’daki Schifanoia saray›nda, Veronese’nin freski de Venedik’te Dükler saray›nda bulunmaktad›r. Ünlü çizim ustas› Doré’nin yap›t› ise ‹lahi Komedya’da Dante’nin Araf’ta Arachne ile karfl›laflmas›n› betimlemektedir. • halukerdemol@butundunya.com.tr

Not: Rahmetli Azra Erhat “Arachne efsanesi el sanatlar›nda Anadolu’nun Yunanistan üzerine üstünlü¤ünü dile getiren bir efsanedir,” demiflti. 75


fiimdiki Zaman Can Pulak

Yaza Veda Ederken ir sezonu daha geride b›rak›yoruz. O afl›r› s›caklar, yerini ›l›man günlere devretti. Nefis bir sar› yaz yaflayarak, art›k k›fla merhaba diyece¤iz. Üzülerek söylemek zorunday›m ki, deniz kirlili¤i konusundaki disiplini iyice kaybetmeye bafllad›k. Ne mavi kart uygulamas› hedefine gitti, ne oto kontrol ne de sahil güvenlik önlemleri.. Bu yaz koylar›n ço¤u karadan da kirliydi, denizden de... Kimse kimseyi kand›rmas›n. Görünen köy k›lavuz istemiyor çünkü... Mavi kart komedisi, do¤ru dürüst önlem al›nmadan hâlâ sürüyor. Mavi kart›n var m› var. ‹fllettin mi ifllettim. Peki sintineyi, kirli suyu nereye boflaltt›n? Elbette denize, boflaltacak tank yoksa nereye verece¤iz? Sahil Güvenlik yakalad› m› yand›n. Ama kaçak kovalamaktan ve mazot s›k›nt›s›ndan Sahil Güvenlik de görevini tam yapamad› ki… Hofl yapsa, kirlilik önlenecek mi sanki? Önemli koylara ve sahil köylerine tank koymad›ktan sonra, ne yapsalar nafile... Geçmifl y›llarda Bodrum Ticaret Odas› ile Akyaka Belediyesi, iyi kötü Gökova’daki kat› ve s›v› at›klar› toplarlard›. Yeterli olmazd› ama, hiç de¤ilse problemi hafifletirdi. ‹ki y›ld›r

B

76

Ticaret Odas› bu deste¤i kald›rd›, Akyaka Belediyesi de mahalle olup Büyükflehir belediyesine ba¤lan›nca, Gökova’da deniz temizli¤i ortada kald›. Peki, karadaki çöpler niye toplanamad›? Denizden alan olmay›nca, millet çöp pofletlerini sahillere b›rakt›. Belediye da¤›l›nca, muhtarl›klar yetkilerini kaybedince, eldeki kamyona da mazot bulunamay›nca olanlar oldu. ‹flte gazete ve televizyonlarda gördü¤ünüz çöp da¤lar› da böyle olufltu… izlere Gökova’n›n durumunu özetledim. Peki Hisarönü farkl› m›, Bozburun temiz mi, Marmaris’te durum ne? Göcek hariç, Antalya’ya kadar tüm Ege ve Akdeniz sahilleri, koylar› vede köyleri ayn› vaziyette. Göcek hariç diyorum, çünkü Deniz Temiz Derne¤i (TURMEPA) tüm gücünü buraya sarfederek, teknelerin kat› ve s›v› at›klar›n› toplamaya çal›fl›yor. Niye sadece Göcek, baflka denizi yok mu Türkiye’nin? Göcek’ten çok daha kritik, önemli ve Bodrum-Çeflme-Marmaris-Kufladas› gibi deniz ve turizm merkezleri dururken, TURMEPA’n›n y›llard›r

S


Göcek ›srar› anlafl›l›r gibi de¤il. Bir ifl yap›lacaksa tam yap›lmal›. Tam yap›lmayacaksa, o zaman TURMEPA’ n›n ad›n› GÖÇMEPA olarak de¤ifltirmek laz›m. esti k›r›ld›ktan sonra yol gösteren çok olur. Biz çatlayan testinin k›r›lmas›n› beklemeden, deniz kirlili¤inin önlenebilmesi için al›nmas› gereken tedbirleri bir kere daha belirtelim. Öncelikle Çevre Bakanl›¤›n›n bu ifli bilenlere kulak vermesi flart. ‹kide bir Bakan de¤iflikli¤i, devaml› Vali ve ilgili bürokrat de¤ifliklikleri, meseleyi sürüncemede b›rak›yor. Onun için, denizlerin temizli¤i konusunda kal›c› bir sistemi devreye sokmak laz›m. Denizler yüzde 86 karadan kirleniyor. Deniz turizm bölgelerindeki belediyelerin kanalizasyon ve ar›tma sistemlerini sa¤l›kl› bir flekilde tamamlamal›y›z. Sahil koy ve köylerindeki kat› ve s›v› at›klar› toplama iflini özel sektöre devretmeliyiz. fiehircilik ve Çevre Bakanl›¤› ‹zmir-Ayd›n-Mu¤la ve Antalya Büyükflehir belediyelerine, bunun için özel bir ödenek ay›r›rsa, sorun hem daha ucuza ve hem de daha kolayca çözülmüfl olur. O takdirde koylara boflaltma tanklar› yerlefltirilir, gezici tekneler kat› at›klar› toplar ve bu at›klar kamyonlarla çöp merkezlerine yollan›r. Sistemi iyi kurmal›y›z. ‹yi kurar ve sahil güvenli¤in kontrolünü de ak›ll›ca sa¤larsak, deniz kirlili¤i yak›n bir gelecekte tarihe kar›fl›r. Sahil Güvenlik dedim de akl›ma geldi.

T

Gökova Binlerce beygirlik motorla çal›flan modern botlar›m›z, iç devriye ve kontrol konular›nda atik ve h›zl› davranam›yorlar. Korkunç mazot masraf› nedeniyle küçük flikayetlere bakam›yorlar. Koylarda gerekli kontrolleri tam yapam›yorlar. Bunun için, k›çtan takma çift 250 beygirlik motorlara sahip lastik botlar› devreye sokmal›y›z. Bütün dünya böyle yap›yor çünkü. Büyük teknelerini ise d›fl devriye görevlerinde kullan›yorlar. Bizim Sahil Güvenlik teknelerimiz kaçak, takip, kovalama ve d›fl güvenlik aç›s›ndan bir harika. Öyle ki, özel sektörün Tuzla’da imal etti¤i bu tekneleri, dünyan›n en modern ülkelerine bile sat›yoruz. Ama bunlarla iç denizde, koylarda ve köylerde kirlilik kontrolü yapmak büyük israf. Onun için hareket kabiliyeti yüksek ve her yere girip ç›k›fl› çok kolay olan lastik botlar› devreye sokal›m diyorum. Ak›l için yol birdir. Yeter ki, bu yola hepimiz inanal›m ve gere¤ini vakit geçirmeden yerine getirelim. • canpulak@butundunya.com.tr 77


Türk Dili Orhan Velidedeo¤lu

Uydurukça 17

Eylül Çarflamba: Konu¤um Say›n Ak›n ‹nal ile ‘Türkçe’ye de¤gin söyleflirken bir ‘bilgisunar ç›kt›s›’ göstererek düflüncelerimi ö¤renmek istedi. Okudum: Yanl›fl kullan›ld›¤› ileri sürülen on iki deyim ve atasözünün, -sözümona- do¤rular› belirtilmifl; ama biri d›fl›nda, hepsi uydurma... 19 Eylül Cuma: Cumhuriyet gazetesinin CBT ekinde bir köfle yaz›s›... Say›n yazar, iki gün önce bana verilen bilgisunar ç›kt›s›ndaki on iki deyim ve atasözünden on tanesini -hepsini ‘deyim’sanarakköflesine aynen aktarm›fl: 78

fiu deyimleri hepimiz biliriz: “Güzele bakmak sevapt›r”, “Göz var nizam var”, “Eflek hoflaftan ne anlar”, “Aptala malum olurmufl”, “K›sa kes Ayd›n havas› olsun”, “Su uyur, düflman uyumaz”, “Saatler olsun”, “Su küçü¤ün söz büyü¤ün”, “Elinin körü”, “S›f›r› tüketmek”. Say›n yazar, “Peki, bu deyimlerin hepsinin de yanl›fl oldu¤unu biliyor muyuz?” dedikten sonra “Yaz›n›n giriflindeki deyimlerin do¤ru halleri ise flöyle” diyerek do¤rulu¤una inand›¤› uydurukçalar› s›ralam›fl: “Güzel bakmak sevapt›r”, “Göz var izan var”, “Eflek hofl laftan ne anlar”, “Abdala malum olurmufl”,


BD KASIM 2014

“K›sa kes Ayd›n abas› olsun” “Sü (asker) uyur, düflman uyumaz”, “S›hhatler olsun”, “Sus küçü¤ün, söz büyü¤ün”, “Ölünün kuru (mezar›)”, ”Zafiri (solu¤u) tüketmek” *** “Atasözleri ve Deyimler” konusunda en kapsaml› ve aç›klamal› araflt›rmay› Ömer As›m Aksoy (1898 -1993) yapm›flt›r (1971-üç cilt). Ali Püsküllüo¤lu (1935-2012)’nun Aç›klamal› Deyimler Sözlü¤ü (1995). Güvenilir bir di¤er kaynak, Say›n Emin Özdemir’in “Aç›klamal›- Örnekli Deyimler Sözlü¤ü” nün yan›nda, Milli Kütüphane Gen. Müdürlü¤ü taraf›ndan haz›rlanan “Türk Atasözleri ve Deyimleri Sözlü¤ü” (1971-iki cilt)’i tarad›m: 1- Güzele bakmak sevapt›r sözü yanl›fl de¤il, do¤rudur: “Güzel fleylere bakarken hayranl›k duyar, Tanr›’n›n neler yaratt›¤›n›, yüceli¤ini düflünürüz.” (Ö.A.A.) Ayr›ca bu ‘deyim’ de¤il, ‘atasözü’dür. Bakarken flükredilecek, dolay›s›yla sevaba girilecek olan da, san›ld›¤› gibi, yaln›zca “bayanlar›n güzelli¤i ” de¤il, do¤an›n bütün güzellikleridir. 2- Göz var izan var: “Bir fley, görerek ve ak›l yoluyla anlafl›l›r.” (A.P.) Bu deyimin do¤rusu Ak›l var,

iz’an var biçimindedir. “‹flin do¤rusunun ne oldu¤u aç›k; akl› olan kifli böyle yapar” anlam›ndad›r.” (Ö.A.A.) 3- Eflek hoflaftan ne anlar: “Bilgisiz, görgüsüz kimse, ince fleylerin zevkine varamaz; de¤erini ölçemez” anlam›nda kullan›l›r. (Ö.A.A.) Bu da ‘deyim’ de¤il ‘atasözü’dür ve do¤rudur. [“Eflek hofl laftan ne anlar” sözü efle¤e iftirad›r. Hele, onu bir sevin, okflay›n da görün, nas›l anl›yor...] 4- Aptala malum olur: Aptal›n Tanr›ya yaklaflm›fl bir kifli oldu¤una inan›l›r. Bu söz daha çok, bir olay› ortaya ç›kmadan önce sezen kimseler için flaka yollu kullan›l›r. (Ö.A.A.) 5- K›sa kes Ayd›n havas› olsun: Böyle bir ‘deyim’ ya da ‘atasözü’ yok. 6- Su uyur düflman uyumaz: Bu da ‘deyim’ de¤il, ‘atasözü’ dür. (Ö.A.A.) Düflman›n uyumad›¤› yerde ‘sü-asker’ uyuyabilir mi? Askeri uyuyan ülkenin vay haline... 7- Saatler olsun: Halk aras›nda, ses benzeflmesi nedeniyle yanl›fl alg›lama sonucu böyle kullan›l›r. Deyimin do¤ru kullan›m› - yazar›n da belirtti¤i gibi -s›hhatler olsun biçimindedir. 8- Su küçü¤ün, söz büyü¤ün deyifli ‘atasözü’dür. (Ö.A.A.) Çocuklar susuzlu¤a dayanamazlar, olanak bulundu¤unda önce onlar›n susuzlu¤u giderilir. Söz ise, do¤al 79


BD KASIM 2014

olarak, büyüklerindir; küçükler lafa izinsiz kat›lamazlar... 9- Elinin körü: Deyimin asl› “Ehlinin gûru” olarak yorumlan›r: Arapça“Ehl =kar›/koca” (Ehl ayal/ ev halk›); “gûr” Farsça mezar. (A. TietzeEtimolojik Türkçe Lugat›) “Ehlinin gûru” sözü, “Anan›n/baban›n mezar›na...” gibi bir anlamda tepki sözü olarak kullan›l›rken zamanla “elinin körü”ne dönüflür. “Kûr= mezar” diye bir sözcük yok. 10- S›f›r› tüketmek: Elde avuçta hiçbir fleyi kalmamak; yaflama gücünü yitirmek...(A.P.) Do¤rusu, “Zafiri (nefesi) tüketmek”mifl. (?) Sözlüklerde ‘nefes’ karfl›l›¤›¤ ‘zafir’ sözcü¤ünü

bulamad›m. Hangi dildendir acaba?..

C

BT’nin say›n yazar› çok kötü yan›lt›lm›fl. Yaz›s›n› yazmadan önce bilgisunar›nda biraz gezinebilseydi flu uyar›y› okumufl olacakt›: “Yanl›fl bilinen atasözleri ve deyimler” bafll›¤›ndaki tan›mlamalar Uluda¤ Sözlük yazarlar› taraf›ndan yap›lm›flt›r. Yanl›fl bilinen sözler ve deyimler ile ilgili tan›mlamalara ait yaz›lanlar›n hepsi do¤ru olmamakla beraber sadece Uluda¤ Sözlük yazarlar›n› ba¤lamaktad›r...” Ne denir?..•

orhanvelidedeoglu@butundunya.com.tr

Marangozun Dert A¤ac›

Eski çiftlik evini restore etmek için tuttu¤u marangoz, iflteki ilk gününü zorlukla tamamlamıfltı. Marangozun arabasının patlayan lasti¤i onun çiftli¤e bir saat geç gelmesine neden olmufl, elektrikli testeresi iflas etmifl ve flimdi de eski aracı çalıflmayı tamamen reddetmiflti. Çiftlik sahibi marangozu evine götürürken yanında adeta bir tafl gibi oturuyordu. Evine ulafltıklarında marangoz, çiftlik sahibi adamı evine davet etti. Marangoz, evine do¤ru yürürken küçük bir a¤acın önünde durdu, dallarına eliyle dokundu. Kapı açıldı¤ında, tüm günü aksiliklerle geçmifl marangoz, flaflırtıcı bir flekilde de¤iflti. Yüzü gülüyorduı, iki küçük çocu¤unu kucakladı ve efline kocaman bir öpücük verdi. Bir süre sonra marangoz, çiftlik sahibini arabaya yolcu etmek için dıfları çıktı¤ında, çiftlik sahibi merakla eve giderken gördü¤ü olayı sordu. Marangoz, “O benim dert a¤acım.” dedi. Ve devam etti: “Elimde olmadan iflimde bazı sorunlar çıkıyor. Ama flundan eminim ki o sorunlar evime, eflime ve çocuklarıma ait de¤il. Bunun için bu sorunları her akflam eve girerken o a¤aca asıyorum. Sabahları tekrar onları oradan alıyorum. Ama komik olan ne biliyor musunuz? Ertesi sabah onları almaya gitti¤imde, astı¤ım kadar çok olmadıklarını görüyorum.” 80


Ölüm so¤uklu¤undaki beton flerit:

Dünya Döndükçe Sabriye Afl›r

B erlin Duvar› 13 A¤ustos 1961 sabah› Almanya’n›n Berlin kentinde yaflayanlar, öncekilerden çok farkl› bir güne uyanm›fllard›.

Ç

ünkü 12 A¤ustos gecesi, gece yar›s›ndan sonra askerler ve inflaat iflçileri Berlin’in Do¤u bölgesinde, kenti dönüfltürmeye bafllam›fllard›. Berlin’de yaflayanlar sabah, farkl› bir güne, ‘bölünmüfl’ bir kente uyand›lar… Sokaklara duvarlar, dikenli teller çekilmifl ve halen çekilmeye devam ediyordu.

81


BD KASIM 2014

o¤u bölgesinden Bat› bölgesine, yani bir yakas›ndan di¤er yakas›na geçifl yasakland›. Aileler, akrabalar, sevgililer ve arkadafllar; aralar›na çekilen bu üç metreyi aflk›n duvarla, birbirlerinden ayr› düfltüler. ‹kinci Dünya Savafl›’ndan yenik ayr›lan Almanya, iflgal kuvvetlerince dörde bölündü. Frans›z, Amerikan, ‹ngiliz ve Sovyet bölümlerinden oluflan bu bölünme bir süre sonra Bat›’n›n iç ittifak› ile Sovyet k›sm› d›fl›nda yönetimsel olarak birleflti. 1952’ de kesin s›n›rlar›n çizildi¤i s›rada, baflkent Berlin ortada kald› ve Do¤u Almanya ile Bat› Almanya ayr›l›¤›, Berlin’e de yans›d›. 1950’li y›llardaki bu günlerde, Frans›z-

D

82

Amerikan-‹ngiliz ittifak›n›n yönetimindeki Bat› Almanya, Bat›’n›n deste¤iyle ekonomik olarak büyük bir geliflim gösteriyordu. Sovyet yönetimindeki ve sosyalist ekonomiotoriter siyasetle idare edilen Do¤u Almanya’dan insanlar, daha parlak bir ekonomisi olan ve h›zla geliflen Bat› Almanya’ ya göç ediyorlard›. 1949-1961 y›llar› boyunca yaklafl›k 2,5 milyon Do¤u Almanyal› Bat› Almanya’ya kaçm›flt›. Bu kaç›fllar›n büyük k›sm› da Berlin üzerinden gerçeklefliyordu. Kaçanlar›n neredeyse tümünün iflçiler, mühendisö¤retmen-doktor gibi meslek sahipleri, ayd›nlar olmas›; ifli Do¤u Almanya’y› s›k›nt›ya sokacak boyutlara ulaflt›rd›. Do¤u’daki Demokratik Almanya Cumhuriyeti vatandafllar›n›n, Bat›’daki Federal Almanya Cumhuriyeti’ne kaç›fl›n› engellemek amac›yla, Do¤u Alman Meclisi’nce


BD KASIM 2014

Do¤u Almanya taraf›ndan inflas› baflat›lan 165 kilometrelik bu duvar Berlin’i ikiye böldü... bir karar al›nd›. 12 A¤ustos 1961’de, gece yar›s› sonras›nda uygulamaya konulan bu karar gere¤ince, Do¤u Almanya taraf›ndan bir duvar inflas›na baflland›. 165 kilometrelik bu duvar Berlin’i ikiye böldü, Do¤u Berlin taraf›na 186 gözetleme kulesi, keskin niflanc›lar ve lambalar konuldu. Art›k s›n›r bariyerleri Do¤u Berlin’de yaflayanlar için ‘ölüm’ demekti. S›n›r güzergâh›nda asker ve polis denetim yap›yor, duvarda kufl uçurtulmuyordu. Do¤u Berlin’den Bat› taraf›na geçifli engellemek için duvarda görev yapan s›n›r birliklerindeki asker say›s› 12 bin idi. Kenti bölen yaln›zca duvar da de¤ildi. Duvar› geçebilen birisi, metal çite tak›l›yor ve alarm

sistemi devreye giriyor, nöbet kulesindeki askerler kaça¤›n nerede oldu¤unu an›nda tespit ediyordu. Gece saatlerinde, gündüzmüfl gibi ayd›nlat›lan bu s›n›ra, Bat› Berlin taraf›nda ‘ölüm fleridi’ deniliyordu. Çünkü Do¤u Almanya taraf›ndan Bat›’ya kaçmak isteyenlere, Do¤u askerleri atefl de açabiliyordu. Duvarda ayr›ca, metal çitin yan› s›ra, bir bariyer ve 16 santimetre uzunlu¤undaki çivileri üzerinde bar›nd›ran, çelikten bir hal› da bulunuyordu.

B

at›’daki ad› ‘Stalin çimenli¤i’, Do¤u Alman askerlerince ‘kuflkonmaz tablas›’ denilen çelik hal›dan sonra, kaçaklar›n iz b›rakmas› için sürekli düzlefltirilen bir zemin ve ard›ndan da 3 metre 60 santimetre yüksekli¤indeki Berlin Duvar› yer al›yordu. S›n›r›n en dar noktas› bile 40 metre geniflli¤ini buluyordu. Böylesine engellerle bezenmifl ve hassasiyetle kontrollerin yap›ld›¤› Berlin Duvar›’ndan, duvar›n ayakta kald›¤› 28 y›l boyunca yaklafl›k 5 bin Do¤u Alman vatandafl› Bat› Alman83


ya’ya geçmeyi baflard›. Duvarda 136 kiflinin de öldü¤ü biliniyor. Sovyet ülkelerinin s›n›r kap›s› olan Berlin Duvar› ve civardaki di¤er tüm s›n›rlar kapitalist Bat›’dan ülkeyi koruyor gibi görünse de Do¤u Almanya vatandafllar›n›n seyahat özgürlü¤ünü k›s›tl›yordu. 1989’da, Do¤u’daki Demokratik Almanya Cumhuriyeti di¤er Sovyet ülkeleri olan Çekoslavakya, Macaristan, Polonya, Yugoslavya gibi ülkelere seyahat izni verdi. Bu ülkelere ak›n

eden binlerce Do¤u Almanyal› ise buralardaki Bat› konsolosluklar›na s›¤›nma talebinde bulundular ve özel trenlerle bu co¤rafyan›n d›fl›na kaç›r›ld›lar. Duvar›n art›k bir anlam›n›n kalmad›¤›n› gören Do¤u Alman yönetimi, 9 Kas›m 1989’da yapt›¤› bas›n toplant›s› ile y›k›m karar›n› halka duyurdu. Do¤u Almanya vatandafllar›n›n istedikleri s›n›r kap›s›ndan Bat›’ya geçebilecekleri aç›kland›. uvar›n her iki taraf›nda toplanan on binlerce insan, 28 y›ll›k ayr›l›¤a son verdiler. Berlin Duvar›’n›n (Utanç Duvar›) resmen y›k›l›fl› ise, 13 Haziran 1990’da gerçeklefltirildi. Duvar›n parçalar› halen Berlin’in baz› noktalar›nda ve müzelerde flehrin an›tsal parçalar› olarak sergileniyor.•

D

84


Tarihten Damlalar Yaln›zca fiartl› Refleks Kuram› ile Tan›d›¤›m›z

Mümtaz ‹dil

‹VAN PETROV‹Ç AVLOV

P

Bilim insanlar› en çok da çocukluklar›nda s›k›nt› çekmifltir. Hemen hepimiz bir flekilde sinekler üzerinde deney yapm›fl, kanatlar›n› kopard›¤›m›z sineklerin nas›l bir davran›fla girdi¤ini merakla izlemiflizdir. Pasteur de bizim gibiydi. ‹fle flaraplar› incelemeyle bafllad›, ard›ndan hasta olarak gördü¤ü t›rt›llar› tedavi etmeye kalk›flt›, mayalanma ile ilgilendi, hatta onun baz› kurallar›n› bile buldu, daha sonra tavuk koleras›n› yendi ve sonunda... Kuduz afl›s›n› buldu. 85


BD KASIM 2014

Bir baflka bilim adam› dersin tam ortas›nda, bir do¤ruya birden fazla dikme inilemez kural›n› allak bullak edip dersten at›ld›. Einstein’d›. Kimi de ‹van Petroviç Pavlov gibi kendini ömür boyu fizyoloji gibi bir tutkuya hapseder ve bir ad›m bile geri atmadan bu tutkusunu sürdürür.

T

üm dünyan›n “flartl› refleks” ile tan›d›¤› Pavlov modern fizyolojinin kurucusudur ve bu yönüyle de daha çok bilim adamlar› ya da baflka bir deyiflle doktorlar taraf›ndan bilinir. Pasteur’ün çizebilmeyi becerdi¤i kadar bile köpek resmi çizemeyen Pavlov, en çok da köpekler üzerine yapt›¤› deneylerle tan›nm›flt›r. Pasteur’ün çizdi¤i bir köpek resmine ünlü bir ressam, “Bu adam iyi ki ressam olmam›fl, yoksa önemli bir rakibimiz olacakt›,” demifltir.

Pavlov ö¤rencileriyle

Ö¤rencileriyle konuflurken Pavlov, “Hiçbir fleyi gözden kaç›rmay›n. Buna iflinizle ilgili olmayan fleyler de dahil,” derken, bütün “ilgi d›fl›” konular›n asl›nda yeni kefliflerin ve baflar›lar›n anahtar› oldu¤unu söylemeye çal›fl›yordu. “Yukar› bakmaya çal›fl›rken flapkan›z› düflürebilirsiniz,” de bu düflünceyi desteklemek için söylemifltir. Birgün ö¤rencileriyle bir konu üzerinde çal›fl›rken, birden elindeki kalemi f›rlat›r ve, “Bu ifli b›rakal›m, zira bu iflin gerçe¤i kendi s›n›rlar›n› afl›yor,” diye ba¤›r›r. Bir ö¤rencisi ürkerek, “Gerçeklerin s›n›rlar›n› afl›yor da ne demek,” diye sorar. “Çok basit,” der ünlü bilim adam›. “Ele ald›¤›m›z konu, bildi¤imiz hiçbir gerçe¤in s›n›rlar› içine s›¤m›yor. Ya bildi¤imiz gerçeklerden vazgeçmeliyiz ya da gerçek diye bildi¤imiz


BD KASIM 2014

Pavlov, müzmin bir “yemek yiyememe” hastas›yd›. Bu hastal›¤› da t›pk› köpekler üzerine yapt›¤› deneydeki yöntemlerle çözdü: Mide salg›s›n› art›rmak. fleylerin s›n›rlar›n› geniflletmeliyiz.” Pavlov, müzmin bir “yemek yiyememe” hastas›yd›. Bu hastal›¤› da t›pk› köpekler üzerine yapt›¤› deneydeki yöntemlerle çözdü: Mide salg›s›n› art›rmak.

Ö

¤rencilerinden biri kafeste-

ki bir köpek üzerine deney yapt›klar›nda Pavlov’a, “Köpek yemek yemek istiyor. Önündeki yemekler de hofluna gidiyor. Köpek, yemekten alaca¤› zevki önceden kestirebiliyor,” fleklinde bir aç›klama getirir. Bu asl›nda fizyolojik de¤il, psikolojik bir yaklafl›md›r. Pavlov önce ö¤rencisini dikkatle dinler, köpe¤e yan gözle bir bakar ve ard›ndan ö¤rencisine dönerek, “Çok yerinde bir yaklafl›m,” der. “Hatta mükemmel bile denebilir. Ama fluna dikkat etmeni

istiyorum: Köpe¤in önüne bir parça kuru ekmek koyuyorum, a¤z› sulan›yor, salyalar› ak›yor, ama ekme¤e dokunmuyor bile. Ard›ndan flimdi bir parça et koyaca¤›m. A¤z›ndan akan salyalar›n nas›l artaca¤›n›, köpe¤in nas›l çileden ç›kaca¤›n› kendi gözünüzle göreceksiniz. Bunu aç›klayabilir misiniz? Neden hiç salya akm›yor?” “Devam edelim,” diyor Pavlov. “Tükürü¤ün içinde olan maddeleri biliyorsunuz. Ya¤ üreten maddeler olmadan yiyecekler yemek borusundan geçmez. Köpe¤e bir miktar suland›r›lm›fl klorik asit verelim, bir anda “müsün” ad›n› verdi¤imiz salg›lar›n artt›¤›n› göreceksiniz.

B

u, köpe¤in klorik asitten hofl-

land›¤›n› m› gösterir? Elbette hay›r. Asidi yutmak kimin hofluna gider ki köpe¤in hofluna gitsin. Ama klorik asit köpekte ya¤l› salg› miktar›n› art›r›r ve köpek de ister istemez a¤z›na koydu¤umuz klorik asidi yutmaya çal›fl›r. Ayn› fleyi kuru ekmekte yapmaz. Kuru ekmekte üretti¤i tek fley, a¤z›na ald›¤› ve sevmedi¤i fleyi y›kamak için üreti¤i bol miktarda sudur. Tükürük bezleri de iflte bu görevi yapar. K›sacas›, kuru yiyecekler çok tükürük üretir, yafl yiyecekler az.” Pavlov için yazacak çok fley var asl›nda, ama bunu birkaç yaz›ya bile s›¤d›rmak mümkün de¤il. Pavlov, bilim dünyas›nda yeni bir ça¤ bafllatmay› baflarm›fl birkaç insandan biriydi. Daha da önemli bir özelli¤i vard›: ‹flah olmaz bir vatanseverdi. fiimdilik bu kadar. • mumtazidil@butundunya.com.tr 87


Yaflamdan Yans›malar Nuray Bartoschek

"Adaleti yaflatarak yurdumu yaflatmak isterim." Albert Camus

üfllerden D Gerçeklere D

ört bir yan›m›zda savafl 盤l›klar›n›n duyuldu¤u, haberleri izlerken insanl›¤›m›zdan utand›¤›m›z, her gün insan›n içindeki vahflete tan›k oldu¤umuz bugünlerde Frans›z yazar Albert Camus taraf›ndan ‹kinci Dünya Savafl› döneminde yaz›lm›fl, “Bir Alman Dosta Mektuplar” kitab›n› bir kez daha sat›r altlar›n› çizerek okudum. Albert Camus mektuplardan birinde “‹nsan›n güttü¤ü amaca her fleyi feda etmesi gerekti¤ine inanmam. Kimi yollar vard›r ki 88

ba¤›fllanamaz onlara baflvurmak. Adaleti seve seve yurdumu da sevmek isterim. Yurdum için herhangi bir büyüklü¤ü, hele kana ve yalana dayanan bir büyüklü¤ü istemem. Adaleti yaflatarak yurdumu yaflatmak isterim.” yazm›fl. Ne yaz›k ki günümüz dünyas›nda insanlar›n inançlar› ya da etnik kökenleri nedeniyle nas›l linç edildiklerine, masumiyetin simgesi çocuklar›n ac›mas›zca can verifllerine, adaletin nas›l katledildi¤ine tan›k oluyoruz.


BD KASIM 2014

‹nsanl›¤›n ve adaletin olmad›¤› yerde yurtseverlik olur mu? Hangi inanç çocuklar› öldürmeyi emreder? ‹nsan cinayetlerin, yalanlar›n üzerine basarak ülkesini yükseltebilir mi gerçekten? ‹nsanl›k tarihi güç ve h›rslar› u¤runa gözü dönmüfl, ülkesini yükseltmek ad›na felakete sürükleyen hasta ruhlu liderlerin öyküleriyle doluyken neden hâlâ bar›fla de¤il, savafla do¤ru yol al›yoruz son h›zla? Bu nas›l bir egodur ki, doymak bilmez canla, kanla beslenmeye. ündemle ilgili sohbet etti¤im Alman ö¤rencim Burkhard, “Ailem varl›kl› de¤ildi ama sevgi dolu bir ortamda büyüdük, çünkü annem de, babam da savafl›n en çirkin yüzüne tan›k olmufllard›. Babam› diri diri gömmüfller, annem uzun zaman ondan haber alamam›flt›.” dedi. Paras›zl›k, yoksulluk de¤il, onursuzluktur insan›n ruhunu öldüren ve yemek de¤il, gerçek sevgidir ruhu besleyen. Almanya’da yaflad›¤›m y›llarda okullar›n ö¤rencileri Hitler döneminin toplama kamplar›na geziye götürdüklerini duydu¤umda çok etkilenmifltim. Aralar›nda 23 Türk vatandafl›n›n da bulundu¤u 45 Bin kifliye mezar olan, Nazi Almanya’s›n›n ilk toplama kamp› olma özelli¤ini de tafl›yan Dachau Toplama Kamp›’n› ziyaret etmeyi defalarca düflünmeme karfl›n yüre¤im elvermedi gitmeye. Kampta yaflam›n› yitirenlerin sessiz 盤l›klar›n› duymaktan, a¤›r kokunun içime yerleflerek beni asla terk etmeyece¤inden korktum. Elimde olsa

G

di¤er ülkelerden de tüm çocuklar›n, ö¤rencilerin, dahas› tüm insanlar›n bu kamplar› görmesini, hatta o kamplarda dönemin vahfletini anlatan filmleri izlemesini isterdim. ‹sterdim ki, insanlar savafl›n o ac›mas›z, çirkin yüzünü tüm ç›plakl›¤›yla görebilsin. ‹sterdim ki, insanlar yedikleri yeme¤in, yatt›klar› yata¤›n, sahip olduklar› her fleyin gerçek de¤erini bilerek yaflas›nlar. ‹sterdim ki, çocuklara bir güç sembolü ve oyuncak olarak silahlar verilmesin. ‹nsanlar›n mutluluklar› maddi kavramlara de¤il, gerçek sevgilere, adalete, paylaflmaya, üretmeye dayal› olsun. Hatalar bazen ö¤renmemiz, olgunlaflmam›z için en etkili ö¤retmenlerdir ama yeter ki ayn› hatalar sürekli tekrarlanmas›n. ‹nsan art›k susuzlu¤unu kanla, cinayetle, adaletsizlikle, savaflla de¤il, sevgiyle, bar›flla, dostlukla gidersin. Albert Camus yazd›¤› mektuplardan birinde do¤ada anlam arayan tek varl›¤›n insan oldu¤unu vurguluyor. sl›nda yaflam›n anlam›n› yok etmeye çal›flan tek varl›k da bizleriz san›r›m. Ben yine de John Lennon gibi bir gün s›n›rlar›n olmad›¤›, tüm insanlar›n bar›fl içinde yaflad›¤› bir dünyan›n düflünü kurmaya devam edece¤im. “Bu asla gerçekleflmeyecek bir hayal” dedi¤inizi duyar gibiyim. John Lennon’›n sözleriyle yan›tlayaca¤›m sizi: “Bana hayalperest diyebilirsin. Ama ben tek de¤ilim. Umar›m, bir gün sen de bize kat›l›rs›n, ve dünya tek vücut olarak yaflar.”

A

nuraybartoschek@butundunya.com.tr 89


Yaflamdan Kesitler Sema Erdo¤an

Serhan

Akdeniz Akflamlar› 41. Y›l›nda

Kelleözü

Sanat yaflam›nda geride b›rakt›¤› 40 y›ll›k sürede 713 esere imza att›.

A

kdeniz Akflamlar›, Hasretler Ayr›l›kla Bafllar, Çiçe¤i Burnunda, Ara Beni Ara Yar…. Gitar ö¤renen hemen herkesin çalmaya çal›flt›¤› ilk flark› Akdeniz Akflamlar›, ayn› zamanda yaz aylar›nda sahillerde de en çok yank›lanan flark›. 37 sanatç› taraf›ndan okunan ve albümlere al›nan, bir Arap ve ‹srailli flark›c›n›n dostluk ve sevgi ad›na sahnede birlikte okudu¤u bu flark›n›n sözlerini yazan ve bestesini yapan Serhan Kelleözü ile müzikal yolculu¤unu ve o 90


Okul dinletileri yapt›klar› günlerden kalan bir an› flark›n›n öyküsünü konufltuk.

S

erhan Kelleözü 1956 y›l›nda Adana’da dünyaya geldi. Adeta bir beste fabrikas›. Kelleözü’nün müzi¤e olan ilgisi bilindik öyküler gibi bafllam›fl olsa da okuma yazma ile ayn› anda notalar› ö¤renen kaç müzisyen sayabiliriz ki. “Annemin sesi güzeldi. Evde halk ve sanat müzi¤i çal›n›p söylenir ben de onlara efllik ederdim. Rahmetli babam hevesli oldu¤umu görünce bana bir blok flüt ald›. Nota, usul bilmeden ç›kard›¤›m sesler çok hofluma gitmiflti. ‹lkokula bafllad›¤›mda da beni çok seven ö¤retmenimin deste¤i ile ders almaya bafllad›m. Neredeyse okuma yazmayla birlikte nota okumay› da ö¤rendim diyebilirim.” Zamanla çok iyi nota okumaya bafllay›nca babas› bu kez mandolin al›r. Böylece nefesli bir sazdan telli saza geçifl yapar. 11. yafl gününde ise babas›n›n bir baflka sürprizi ile karfl›lafl›r. Yurt d›fl›na giden babas› do¤um günü arma¤an› olarak gitar getirmifltir o¤luna. Lise ça¤›nda dershanelerde kendisi gibi gençlere ders veren bir müzisyendir. “Boyuma posuma bakmadan müzik teorisi, nefesli ve telli sazlarla

ilgili dersler vermeye bafllad›m. Lise son s›n›fta da üfürmelere bafllad›m. Üfürmeden kast›m enstürümanl› ya da enstürümans›z melodiler t›nlatmaya, derken beste yapmaya bafllad›m. Ve üretti¤im melodileri notaya geçirmeyi de baflard›m zamanla.”

Orhan Kemal, Yaflar Kemal, Karacao¤lan... Çukurova’n›n ustalar›n› ve klasikleri okuya okuya derdimi fliirlerle anlatmaya bafllam›flt›m. Art›k hem beste yap›yor hem de yaz›yordu. “Siz bulmaca yap›yorsunuz, baflkalar› da bulmaca çözüyor. Bulmaca haz›rl›yorsunuz gibi bir fley. Böyle 10-15 tane olunca ben neden flark› yazm›yorum dedim. Edebiyat ö¤retmeni olan teyzemin etkisi ile Orhan Kemal, Yaflar Kemal, Karacao¤lan… Çukurova’n›n ustalar›n› ve klasikleri okuya okuya derdimi fliirlerle anlatmaya bafllam›flt›m.” 91


BD KASIM 2014

Grup Merdiven Üniversite e¤itimine bafllad›¤› Çukurova Üniversitesi ‹ktisadi ve ‹dari Bilimler Fakültesi’nde de müzik dersleri vermeyi sürdürür. Bu kez ders verdi¤i en iyi ö¤rencileriyle birlikte sadece kendisinin de¤il her tarzda bilinen ve sevilen flark›lar› polifonik yani çok sesli olarak seslendirirler. Herkes sesi ve enstrüman› ile katk› verir ve üniversitede dinletiler vermeye bafllarlar. Bu süreç Grup Merdiven’in do¤um sürecidir. “Murat Hasar›, Saim Ünal, Nacip Atay, Samim Belli ilk kuruluflunda yer alan arkadafllar›m. Grubun ad›n› da Sefa Sofuo¤lu koydu. Dünya lüteratüründe kap›, duvar, pencere diye grup isimleri var. Merdiven deyince çok ilginç geldi bize. Anlam yükleyebilirsiniz. ‹nersiniz ya da ç›kars›n›z. Yaflamda her bir kesit, merdiven basma¤›d›r ve yaflam›n ta kendisidir. Yaflam da, insan da bir basamakt›r.”

Askerlik, ifl, memlekete dönüfller gibi nedenlerle kendisi ve Murat Hasar› d›fl›nda grup çok eleman de¤ifltirir. “Grup Merdiven olarak Adana’ da 5 konser verdik. Her konserde yeni üretimlerimizi sunduk. 179 grup ve eserin kat›ld›¤› Alt›nç›nar Uluslararas› Müzik Yar›flmas›’nda da birinci olduk.”

H

emen tüm üniversitede konser veririler. 1991 y›l›nda ç›kard›klar› Çiçe¤i Burnunda albümü 2 milyonun üzerinde satsa da telif alamazlar.1986 da kurulan Grup Merdiven 1994’de yoktur art›k. “800’ün üzerinde konser verdik. Her fleyin bir ömrü vard›r. Da¤›ld› demeyelim, misyonunu tamamlad›.” Çok say›da dizi ve film müzikleri de yapar ama…. “Dizi müzikleri çok yüksek telifler ald›¤› için müzik üreten biri olarak bunu kendime yak›flt›ram›yorum. Teliflere yap›lan adaletsizlikten dolay› özellikle dizi için müzik yapmay› düflünmüyorum Grup Merdiven ama müziklerimi kullan›günleri yorlar.”

Akdeniz Akflamlar› Akdeniz akflamlar›n› 37 sanatç› albümlerinde okudu. Haluk Levent, Feridun Düza¤aç, Kurtulufl, Murat Gö¤ebakan, ‹brahim Tatl›ses, fiebnem K›saparmak akl›na ilk gelenler… Gitar çalmaya bafllayanlar›n ç›karmaya çal›flt›¤› ilk flark› ayn› 92


zamanda sahillere yank›lanan flark›… Akdeniz Akflamlar›. “1981 y›l›nda Erzurum’ da asker iken yazd›¤›m bir flark›. Erzurum so¤uk memleket. Temmuz ay› bile çok so¤uk. Ben Akdeniz çocu¤uyum. Bir deniz özlemi var içimde. Kavurucu yaz s›ca¤›n›, ›l›k ›l›k esen rüzgar›, k›y›ya vuran dalgalar› hayal ediyorum. ‹flte o an kendimi bir yaz akflam›nda, Çukurova’da buldum. 15 dakikal›k bir yolculuktu ve bu flark› ç›kt› ortaya.”

ark›n›n yafl› 34. Bu flark›yla ilgili o kadar çok an›s› var ki…Ama baz›lar› çok özel. “Görüntülü bir e-posta ald›m. ‹ki ayr› dü¤ünden kesitler var. ‹kisinde de dü¤ün müzi¤i Akdeniz Akflamlar›. Gönderen, benim ve o¤lumun dü¤ün görüntüleri, inflallah üçüncü kuflak da Akdeniz Akflamlar› ile evlenecek diye not düflmüfl. Bu öyle büyük bir onur ve mutluluk ki... Manisa’da duvara yaz› yazd›klar› gerekçesi ile uzun süre tutuklu kalan liseli gençler, özgürlüklerine kavufltuklar› ilk gün kol kola girip benim flark›m› söylemifllerdi. Haberlerde a¤layarak izlemifl-

Efli Hatice Berkant ile bir konserde tim. Uzaklar adl› tekneleriyle Dünya turuna ç›kan çifti de yüzlerce insan sahilde hep bir a¤›zdan Akdeniz Akflamlar›’n› söyleyerek karfl›lam›fllard›. O da beni çok a¤latm›flt›.” fiark›lar›n›n çal›n›p söylendi¤i ortamlar›n içinden sessiz sedas›z geçip gitti¤i anlar› çokça yaflar. Kimin yazd›¤› de¤il kimin paylaflt›¤›d›r önemli olan. “Belki herkesin rahatl›kla söyleyebildi¤i ya da içinde yaflamak istedi¤i bir Akdeniz’i oldu¤undan flark› çok sevildi.” fiark›n›n birlefltirici bir özelli¤i de var. Bir Arap ve bir ‹srailli sanatç›, ayn› sahneyi paylafl›p bu flark›y› söylediler.

Eurovision elemeleri Grup Merdiven 1992 y›l›nda ayn› anda bir televizyon ve Eurovision fiark› Yar›flmas›’n›n elemelerine kat›l›r. “‹stanbul’dan Murat Hasar› arad›. ‘Bir TV kanal›n›n flark› yar›flmas› var, kat›lal›m m›?’ dedi. Biz flark›lar›n yani duygular›n yar›flt›r›lmas›na karfl›yd›k. Olur olmaz derken ben seni arar›m Murat dedim kapatt›m 93


BD KASIM 2014

ama sonra hemen arad›m; ad› Ara Beni Ara Yar olsun dedim. Ve bu flark›y› Murat ‹stanbul’da ben Adana’ da telefonlaflarak tamamlad›k. Aranjesini ise Vedat Sakman yapt›. O s›rada Eurovision yar›flmas› bafllay›nca ona da kat›lal›m dedik.” fiark› her iki yar›flmada da aç›k ara finalist olur ama flartname gere¤i ayn› anda iki yar›flmaya kat›lamayacaklar› için ikisinden de elenirler. Hiç üzülmezler çünkü Ara Beni Ara Yar adl› çok sevilen bir flark›lar› olur. Çiçe¤i Burnunda flark›s›n›n da her flark›s› gibi bir hikayesi var. K›z› Ezgi’nin do¤du¤u gün yazd›¤› flark› Grup Merdiven’in ilk albümünün de ad› olur.

Albümler Merdiven 1, Merdiven 2, Merdiven 2000 ve Ayn› Mahallenin çocuklar›. Çok say›da albüm projesi var.

“Eflim Hatice Berkant’la baz› flark›lar› birlikte yorumlamak, konserlerde de birlikte seslendirmek büyük keyif. Birlikte bir albüm ç›karma projemiz var. Bir de senfonik eserlerden oluflan albüm çal›flmas› var. 26 y›lda yazd›¤›m bir eser. Eserler bitti ama albüm yapmak çok zor. Senfoni orkestras›na çald›raca¤›n›z için maliyeti çok yüksek. Bu devirde sponsor sanatsever bulmak çok zor.”

Müzikal yolculu¤unda 41. Y›l ‹mza att›¤› eser say›s› 713. Üreten ama kazanamayan bir sanatç›. “Manevi kazanç çok yüksek. Maddi kazanç derseniz ay›p derecesinde bir sahipsizlik var. ‹lgili yasalar var ama nedense uygulanm›yor. Bu bir sorundur. Umar›m bir gün sanat üreten insanlara sahip ç›k›l›r. Akdeniz Akflamlar› albümü 2 milyon satm›flt›. ‹brahim Tatl›ses’in okudu¤u albüm 2 milyon alt›yüzbin, Haluk Levent’in 1 milyon 200 bin… Hiç birinden telif alamad›m. Sadece bu flark›dan bugün san›r›m 35-37 bin lira telif al›rd›m. Bir de bir yerden h›rs›zl›kla flark› yapsam ya da Baflbakana-Cumhurbaflkan›’na yazsam ihya olurum. Ama ülkede üreten, demokrat ya da sosyalist düflünen insanlara kazand›rmazlar.”

S

erhan Kelleözü yerleflti¤i Çanakkale’ de besteler üretmeye devam ediyor. Memleketi Adana’ya geldi¤inde ise sosyal sorumluluk projelerinde gönüllü olarak yer al›yor.

Serhan Kelleözü

semaerdogan@butundunya.com.tr


Anadolu’nun Dünyas› Bekir Özgen

Bir Havva Han›m Vard› Elimi ›fl›¤a gölge yap›p pencere cam›ndan d›flar› bak›yorum. Nereye göz atsam onu görüyorum. endi öz ablamdan daha yak›n bulmama karfl›n, kendisine bir kez olsun "Abla!" diyemedi¤im Havva Yücel'i. O gönlümde hep "han›m" olarak kald›¤› için midir, yoksa han›ml›¤› ablal›¤›ndan daha öne ç›kt›¤›ndan m›d›r nedir, ona ne zaman "Havva Han›m!" diye seslensem; o, "Sen han›mlar›n da han›m›s›n! Ablalar›n da ablas›s›n," demek istedi¤imi anlard›. Ya da en az›ndan bana öyle gelirdi. Nas›l biri miydi Havva Yücel? E¤ri otursa da do¤ru konuflan, azla yetinmesini bilen, nefsini baflkalar› ad›na göz k›rpmadan feda edecek kadar erdemli biri. Sessiz, sakin, yufka yürekli ve çal›flkan. Bir kar›nca ya da ar› çal›flkanl›¤› içinde kendi mutlulu¤unun mimar› olmay› becerebilen ender ve örnek kad›nlar›n en önde geleni belki de.

K

95


BD KASIM 2014

‹yi bir efl, iyi bir anne, iyi bir ö¤retmen, iyi bir nine, iyi bir dost. everdik onu. Çevresine yüre¤iyle bakt›¤›ndan olmal›, hep do¤ruyu ve iyiyi görürdü. Kime ne verse içten, kalbiyle verir; verdi¤inin de¤erini art›rmay› becerirdi. Verdi¤iyle ço¤al›r, verdi¤i kadar yüre¤ini büyütür, paylaflabildi¤ince de insanlafl›rd›. Baflkalar› ile mutlu yaflamak iste¤inden olmal›, onlardan yaln›zca verebileceklerini isterdi. Beklediklerini bulamad›¤› zamanlarda da kendi yaratt›¤› güzellikler için asla üzüntü duymazd›.

S

kalmay› becerebilirdi bir biçimde. Onlar›n evi ya anahtar bilmezdi ya anahtar sevmezdi. Gelenlere aç›k dururdu kap›lar›. Yo¤u yoksulu, var› vars›l› ayn› kap›dan girer; birlikte u¤urlan›rd›. ‹nsan› vars›l ya da yoksul eden, kazand›¤› de¤il harcad›¤› ise e¤er, onlar›n yeri vars›ll›¤›n zirvesiydi hep. Kolay de¤il hani, baflkalar›n›n rahat›na kendini adamak, sürekli bitmez tükenmez bir yorgunlu¤a katlanabilmek... Ben onlar›n evine kimi zaman "imarethane", kimi zaman "tekke" kimi zaman "ocak", kimi zaman da "Örnek K›z›lay" derdim de, kocas› olsun, kendisi olsun gülümserlerdi. S›radan bir ev de¤il, haberli habersiz konuklar›n konakl›k yeriydi oras›. Biz uzaktan onlar› izler, evde hizmetçi ya da yard›mc› bir kad›n›n olmad›¤›n› gözler, onca iflin, bunca yorgunlu¤un alt›ndan nas›l kalkabildi¤ine flaflar kal›rd›k Havva Han›m'›n.

‹nsan› vars›l ya da yoksul eden, kazand›¤› de¤il harcad›¤› ise e¤er, onlar›n yeri vars›ll›¤›n zirvesiydi hep. Bafll› bafl›na bir biçemdi o. Dile kolay. Tam k›rk üç y›ll›k birliktelik... Yazda ve k›flta. Ac›da, tatl›da. Bir kez olsun as›k surat›yla, yapmac›k davran›fllar›yla karfl›laflmam›fl olmam›z, onun ne biçim bir iyilik simgesi oldu¤unu ortaya koyar san›r›m. Fazla konuflmay› sevmezdi Havva Han›m. Rol yapmas›n› bilmezdi. Ya oldu¤u gibi görünür ya da göründü¤ü gibi olurdu. Ço¤umuzun, ço¤u kez s›zland›¤›, bu bozuk düzen yaflam›n içinde bile güzelleflmeyi ve güzel 96

ir keresinde, evlerinden ayr›l›p on günlü¤üne geziye ç›km›fllard›. Giderlerken d›fl kap›lar›n›n anahtar›n› da bize b›rakt›lar. Uzun süredir birlikte oldu¤umuz için, akrabalar›n›, yak›n dostlar›n› tan›r olmufltuk. Güneflli bir gündü. Bir bakt›k, daha önce gözümüze hiç çarpmam›fl iki genç -sevgili olmal›el ele tutuflmufl onlar› ar›yorlar. Belli ki onlar›n yazl›k evlerinde kalacaklar,

B


yiyip içecekler, denizin tad›n› ç›karacaklar. Bir çeflit balay› yapacaklar. Sonra da bulafl›klar›n›, pislerini paslar›n› geride b›rak›p gidecekler. Karfl› komflusu olarak bizden nerede olduklar›n› sordular. "Geziye ç›kt›lar," yan›t›n› al›nca da yüzleri ekflidi. ‹stemeye istemeye uzaklaflt›lar. "Havva Han›m yeni bir yükten kurtulmufl oldu böylece," diye geçirdim içimden. Hatta onun iflini bir anlamda kolaylaflt›rm›fl olmakla rahatlad›m da. Döndüklerinde durumu anlat›nca, bu gençlerin kim olduklar›n› bile ç›kartamadan, "Keflke verseydiniz anahtar›," tümcesini duyunca Havva Han›m'›n a¤z›ndan, dondum kald›m. Hayretle ona bakakalm›fl›m... Yüzü gülerken, gözleri gülerken, yüre¤i gülerken hem de. eme¤ini yiyen, suyunu içen hemen herkesin gerçeklerine bu denli yabanc›yken, nelerin onlara iyilik olaca¤›n› nas›l da bulup ç›karabiliyor, bu denli onlara kendini nas›l adayabiliyordu bu efli az görülür dünya tatl›s› Han›m, ço¤u zaman bizler bile anlamakta güçlük çekerdik. ‹flte bu nedenledir ki, onu tan›d›kça ona olan hayranl›¤›m›z yerinde saymad›; hep arta geldi . Kimi insanlar beyniyle, kimileri cüzdan›yla, kimileri de kol gücüyle büyürken, belli ki o, yüre¤iyle büyümesini becerebilmifl ender kad›nlardan

Y

O, yüre¤iyle büyümesini becerebilmifl ender kad›nlardan biriydi. biriydi. fiimdilerde onun yoklu¤unda düflünüyorum da, o herkesin bu kadar yak›n›ndayken, hayat ona ne kadar uzakta kald› bilemiyorum. ‹flte bu nedenle diyorum ki, Havva Han›m demek güler yüz demekti. Havva Han›m demek iyilikseverlik demekti. Havva Han›m demek özveri demekti. Havva Han›m demek incelik, zarafet ve komfluluk demekti. ‹nsanlar›n de¤eri davran›fllar›yla ölçülüyor; ve bu de¤erler o öldükten sonra çok daha derin bir anlam kaza97


BD KASIM 2014

n›yorsa e¤er, onun yoklu¤u varl›¤›n› aratmayacakt›r. astal›¤›nda neredeyse bir an olsun yan›ndan ayr›lmamaya çal›flt›m onun. Ne ki o beni, bizleri hiç göremedi. En çok etkilendi¤im ise, beyin ameliyat›ndan ç›kt›¤› and›. ‹yi bir ressam, yetenekli bir heykelt›rafl olup onun o an›n› yaflatabilecek bir baflyap›t yaratabilmeyi çok isterdim. Bir kad›n yüzü bu kadar m› mele¤e benzermifl? Bir mele¤in içinin güzelli¤i bu kadar m› yüzüne vururmufl! Belle¤imde hep böyle kalacak o azize yüzü. Sevgili Havva Han›m! Anlad›m ki, seni görebilmek için ille de elimi ›fl›¤a gölge yap›p pencere

H

cam›ndan d›flar› bakmaya gerek yokmufl. Nereye göz atsak sen her yan›m›zdaym›fls›n zaten. Bugünlere dek düzgün görünüflünle çok karfl›lam›flt›k seni. fiimdi ise bulunmaz kiflili¤in ile u¤urluyoruz iflte. Yaflam›n› feda etmenin bir anlam› oldu¤u zaman m›yd› aram›zdan ayr›lman bilemiyorum. Ancak senin ölümünün de bir gerçek de¤eri oldu¤unu anlad›¤›m›za göre, yapt›¤›n, yapmak istedi¤in tüm iyiliklerinle, gerçek bir de¤er olma yolunda hiç mi hiç yan›lmam›fl olmal›s›n. Bu ba¤lamda öykünmecilerin olabilecektir belki, ama mirasç›n asla. Huzur ve erinç içinde uyu. ‹nan ki seni tan›yanlar, seni çok, ama çok sevdiler. bekirozgen@butundunya.com.tr

KISA KISA HERKES ‹N‹ YANINDAK ! ‹R VER

ÖLÜLER Ç‹ÇEK KOKLAMAZ

ÖLÜM NED‹R?

98

Kendisine hakaret edilen Hz. ‹sa'ya: "Niçin karfl›l›k vermediniz?" diye sorduklar›nda: “Herkes yan›ndakini verir,” demifl. “Onda olan, benim yan›mda yoktu.” Amerika'l› ifl adam›, bir Çinli'yle alay ederek sormufl: “Ölüleriniz, mezarlara koydu¤unuz pirinçleri ne zaman yiyecek?” Çinli, bafl›n› kald›rmadan cevap vermifl: “Sizin ölüleriniz, koydu¤unuz çiçekleri koklad›¤› zaman.” Talebelerinden biri, Konfüçyüs'e: "Ölüm nedir?" diye sordu¤unda, Konfüçyüs'ün cevab› flu olmufl: ”Hayat hakk›nda ne biliyorsun ki, sana ölümden bahsedeyim.”

MUTLULUK

Tolstoy'a "Nas›l mutlu oluyorsunuz?" diye sorduklar›nda flu yan›t› vermifl: “Sahip oldu¤um fleylere sevinerek, sahip olmad›klar›m› ise hiç düflünmeyerek.”

HAKSIZ ÖLÜM

Sokrat ölüme mahkûm edildi¤inde, efli: “Haks›z yere öldürülüyorsun,” diye a¤lamaya bafllay›nca, Sokrat: “Ne yani, demifl. Bir de hakl› yere mi öldürülseydim?”


Gezdikçe Gördükçe ‹zlen fien Toker

Do¤an›n flifaland›rd›¤›

Oylat Ormanlarla kapl› tepelerin aras›nda oksijeni bol, havas› tertemiz bir vadi... Kayalara ve topra¤a kökleriyle s›ms›k› tutunmufl a¤açlar... Da¤dan coflkuyla akan suyun dere boyunca duyulan sesi... ursa’n›n ‹negöl ilçesine ba¤l› kapl›calar›yla ünlü Oylat; iki yamac›n bulufltu¤u yerde, bedeni, zihni ve ruhu do¤an›n flifas›yla buluflturuyor. Çam, gürgen, mefle, kestane, ›hlamur, kavak ve ç›narlar, çeflitli meyve a¤açlar›, kuflburnu ve bö¤ürtlenler tepeler ve vadiyle bütünlefliyor. Oylat, her mevsim farkl› renklere bürünüyor; ilkbaharda k›r çiçekleri ve menekflelerle süslenirken, sonbaharda yemyeflil bir ormandan sar› ve turuncu renklerde bir alev topuna, k›fl mevsiminde de bembeyaz bir kar topuna dönüflüyor.

B

99


Oylat yolundan bir görüntü negöl’den Bozüyük yönüne giderken Oylat-Domaniç sapa¤›ndan devam edilerek Hilmiye köyü üzerinden da¤lara do¤ru yükselip vadinin yamac›ndaki kasabaya var›l›yor. Giriflte solda küçük bir park, sa¤da genifl bir otopark alan› var. Otoparktan kasaban›n meydan›na do¤ru yürüyorum. Soldaki banyo girifline kapl›ca suyunun faydalar›n›n ve suyun içeri¤iyle ilgili bilgilerin belirtildi¤i bir tabela as›lm›fl. Burada romatizma, kireçlenme, siyatik gibi hastal›klara faydal› oldu¤u yaz›l› olsa da kapl›caya doktor önerisiyle gelip, önerilen süreyle kalmak gerekiyor. Meydan›n etraf› oteller, f›r›n ve dükkanlarla çevrilmifl. Ç›nar a¤açlar›n›n yapraklar› aras›ndan geçebilen günefl ›fl›klar› meydan›n ortas›ndan akan suyu parlat›yor. Çevredeki banklarda oturup sohbet edenlerin gözleri bazen suya dal›yor. Bir bölümünde ördeklerin yüzdü¤ü suyun üzerindeki küçük köprüden meydan›n di¤er taraf›na geçiyorum. Burada kurulan pazarda banyo malzemeleri, hediyelik eflyalar ve yöresel ürünler

100

Hastal›klara faydal› oldu¤u yaz›l› olsa da kapl›caya doktor önerisi ile gelip, önerilen süreyle kalmak gerekiyor sat›l›yor. Genellikle han›mlar›n durdu¤u tezgâhlarda eriflte, tarhana, salça, turflu, kurutulmufl/taze sebze ve meyveler, zeytin, bal, kekik, ›hlamur, kuflburnu, ceviz, f›nd›k, yer kiraz› gibi yiyecekler var. Armutlar, elmalar, erikler, tüm mevsim meyveleri dal›ndan yeni kopar›lm›fl gibi taptaze görünüyor. Elleri ceviz k›r›p, ay›klamaktan simsiyah olmufl yafll› bir teyzeden taze ceviz al›yorum. Ihlamur ald›¤›m genç han›m, balla tatland›rd›¤› bir bardak Osmanl› çay› ikram ediyor, al›flverifl yaparken sohbet ediyoruz.

Ç

evresinde bulunan sarn›ç, sikke, toprak ve küplere bak›larak kullan›m›n›n Romal›lar dönemine dek uzand›¤› tah-


BD KASIM 2014

min edilen kapl›can›n bir de efsanesi var. Bu efsaneye göre Bizans imparatorlu¤u zaman›nda bölge hakimi olan tekfurun biricik k›z› hastalan›r ve uzun süre tedavi edilemez. Çok sevdi¤i k›z›n›n gözünün önünde eriyip gitmesine dayanamayan tekfur onu orman içindeki kapl›caya gönderir. Hekimler hastal›ktan kurtaramayacaklar›na inand›klar› k›z› buraya “Öl-Yat” diyerek b›rak›rlar. Kapl›ca sular›yla her gün y›kanan k›z, gün geçtikçe iyileflmeye bafllar ve k›sa bir süre sonra sa¤l›¤›na kavuflup babas›n›n saray›na geri döner. O zamandan itibaren Ölyat kapl›cas› yöre halk› taraf›ndan bir flifa kayna¤› olarak tan›n›r ve kullan›l›r. Ölyat ad› da zamanla de¤iflerek günümüze Oylat olarak gelir. aha çok s›cakl›¤› 40 dereceyi bulan kapl›cas›nda flifa arayanlar›n u¤rak yeri olan kasaba asl›nda temiz havas›n› içine çekerek do¤a yürüyüflleri yap›p kufl seslerini dinleyerek huzur bulmak için de iyi bir seçim.

D

Çeflitli bitkilerle harmanlanm›fl yöreye özgü Osmanl› çay› Ben de yürüyüfl yapmak için meydandaki “fielale 1 km.” yaz›l› tabelay› takip ediyorum. Patika olarak bafllayan yol, hiçbir yerleflimin olmad›¤› s›k bir bitki örtüsü aras›ndan akan flelaleye gidiyor. Yamaçtaki yol önce daral›p, sonra vadiye suyun ve kayalar›n yan›na iniyor. Büyük bir kayan›n ard›ndan suya do¤ru gelen bir duman görüyorum. Neyse ki karfl›ma ç›kan yang›n yeri de¤il, biraz soluklanmak

Oylat pazar›


a¤açlara, topra¤a ve bizlere hayat veriflini izliyorum. E¤er bir gün Oylat’a gelirseniz, siz de acele etmeden yürüyün bu yolda. fielaleye, varaca¤›n›z noktaya, yolculu¤un sonuna odaklanmadan yolculu¤un tad›n› ç›kar›n. O zaman do¤a size farkl› yüzlerini gösterecek. Küçücük bir yapra¤›n içindeki çam a¤ac› fleklini, a¤aç köklerinin oluflturdu¤u heykelleri, y›ld›z fleklindeki yapraklar›, kahverengi ve beyaz mantarlar›, kendinden küçük yapraklara sar›lm›fl salyangozlar›, kayalardaki yosunlar›n desenlerini göreceksiniz.

B

Meydan isteyenler için yap›lm›fl küçük bir çay bahçesi. Duman da üzerinde çay demlenen odun ateflinden geliyor. Su kenar›ndaki sedirlerde oturanlara çay ya da buz gibi akan suyun içinde so¤utulan su ve meflrubatlar servis ediliyor. Tahta köprülerden geçerek kayalar›n aras›ndan ve dar patikalardan yürümeye devam ediyorum. Yaklafl›k 45 dakika sonra tepedeki kayal›ktan afla¤›ya köpük köpük akan flelaleye geliyorum. Su, da¤dan de¤il de ormandan, gökyüzünden topra¤a ak›yor sanki. Suyun 102

elki bazen kendinizi art›k tutunacak gücü kalmay›p devrilmifl a¤açlar gibi yorgun hissedeceksiniz. Kütüklerden yap›lm›fl banklara ya da kayalara oturup dinleneceksiniz. fielaleye kadar gidemeseniz de, Oylat yürüdü¤ünüz her ad›mda size irili, ufakl› ça¤layanlar, k›r çiçekleri ve kufl sesleri gibi farkl› güzellikler sunacak. Buraya kapl›caya girmek, yak›ndaki ma¤aray› görmek, yürüyüfl ya da al›flverifl yapmak gibi hangi nedenle gelmifl olursan›z olun, gözlerinizi ve kulaklar›n›z› do¤an›n size sunduklar›na aç›n ve ona iyi bakarak özen gösterin ki, o da sizi flifaland›rmaya devam etsin. • izlensen@butundunya.com.tr


Kim Kimdi? Dünyam›zda iz b›rakm›fl ünlüler ve k›sa yaflam Yazan: SABR‹YE AfiIR öyküleri... ‘gelece¤in Michelange-

eykel sanatç›s› bir baban›n o¤lu olan foto¤raftaki adam›n, sanat ve heykelle olan ilgisi, babas›na ç›rakl›k etti¤i çocukluk y›llar›nda bafllad›. Zeki ve yetenekli bir çocuktu. Öylesine flafl›rt›c› ölçüde yetenekliydi ki, henüz çok erken olmas›na karfl›n, arkadafllar› babas›na, o¤lunun yak›nda onu gölgede b›rakaca¤›n› söylüyorlard›. 8 yafl›ndayken ilk kez Papa’ n›n karfl›s›na ç›kt›¤›nda ‘di¤erleri gibi resim yapmak istemedi¤ini’ söylemesi, Papa’y› flaflk›na çevirdi. Küçük çocu¤un

H

lo’su oldu¤unu söyleyen Papa, onu korumas› alt›na ald›. Sürekli kendini gelifltiren genç sanatç›, daha 16-17 yafllar›ndayken yapt›¤› eserlerle ad›ndan söz ettirmeye bafllad›. Papal›k hizmetindeki geçen y›lla-

103


BD KASIM 2014

r›, Roma’daki tüm ressam, mimar ve heykelt›rafllar›n kiliseden ifl alabilmek için s›raya girdikleri dönemlerdi. Ne istedi¤ini bilen, çal›flkan, azimli ve disiplinli bu ‹talyan sanatç›, 20’sindeyken flövalyelik niflan›n› ald›. Baflar› basamaklar›n› h›zl› ad›mlarla ç›kan heykelt›rafl, heykel sanat›nda devrim yapacak nitelikte eserlere imza att›. Coflku duygusu üzerine kurulu sanat›yla, kendisinden önce kimsenin yapamad›¤›n› yapt›; mermerlere ak›l almaz bir canl›l›k verdi. Yaln›zca Roma’daki heykellerin yüzde 70’inin sahibi, Barok tarz›n›n öncüsü bu üstün yetenekli heykelt›rafl, mimar ve oyun yazar›, Gian Lorenzo Bernini… *** bas› banker, annesi ise piyanist olan bu küçük k›z, Viyana’da do¤du. Sinema ilgisini çekiyordu ve daha küçük yafllar›ndan itibaren oyuncu olmay›

B

akl›na koymufltu. Henüz 15 yafl›ndayken, figüranl›k yapmaya bafllad›. Berlin’de rol ald›¤› bir filmle, hep hayal etti¤i popülerli¤i yakalad›. Bu s›rada 104

Kocas›n›n faflist rejimlere silah satan bir katil oldu¤unu görünce, adeta bir kale gibi korunan evinden kaçt›. bir silah tüccar›yla evlendi. Kocas›n›n faflist rejimlere silah satan bir katil oldu¤unu görünce, adeta bir kale gibi korunan evinden kaçt›. Oyunculu¤a geri döndü ve Hollywood’a ad›m att›. Fakat savafl ve ekonomik buhran Avrupa’y› kas›p kavuruyordu. Amerika’ n›n, Avrupal› müttefiklere yard›m ulaflt›rma çabalar›, Almanlar›n denizlerdeki hakimiyeti nedeniyle baflar›s›zl›kla sonuçlan›rken, genç y›ld›z eski eflinin mühendis dostlar›yla sohbetleri s›ras›nda edindi¤i teknik bilgileri an›msad›. Almanlar taraf›ndan hedefi de¤ifltirilemeyecek torpidolar üretilmesi gerekiyordu. Buldu¤u ‘frekans atlamal› yay›l› spektrum’ tekni¤i, torpidoyu kontrol eden telsize ait frekanslar›n devaml› olarak de¤iflmesine imkan veriyordu. Bu Almanya’n›n en az›ndan denizlerdeki hakimiyetini sona erdirmek demekti. Heyecanla yetkililere baflvurdu ama alaya al›narak reddedildi. ABD onun


BD KASIM 2014

sisteminin önemini, 20 y›l sonra anlad› ve kulland›. Buluflu, savafl sanayisinin yan› s›ra, cep telefonu, Wi-Fi ve GPS gibi teknolojilerin de önünü açt›. Dehas› geç fark edilen ve iletiflimde devrim yaratan bu Hollywood y›ld›z›, Hedy Lamarr idi… *** essam bir baban›n o¤lu olarak, babas›n›n yolundan giderek sanatç› olmay› düflünürken, t›bb› seçti ve psikiyatri e¤itimi ald›. Henüz küçük bir çocukken mürekkep lekelerini kulla-

R

y›llarca sürdü, araflt›rmalar›na devam etti. Bir arkadafl›yla birlikte okul çocuklar›na mürekkep lekeleri göstererek, onlar›n tepkilerini inceledi. Sanatta baflar›l› çocuklar›n mürekkep lekelerini yorumlamada daha yarat›c› olup olmad›klar›n› görmek istiyordu. 38 yafl›nda, henüz bilimsel çal›flmalar›n›n çok bafl›ndayken, apandisit iltihaplanmas› sonucu yaflam›n› yitirdi. Çocukluk y›llar›nda bafllayan ‘mürekkep’ ilgisi, psikanaliz tarihine damga vuracak bir metot haline dönüflen ve bilinçalt›ndaki düflünce bozukluklar›n› tespit etmek amac›yla kullan›lan Rorschach Testi’ni gelifltiren ‹sviçreli bilimadam›, Hermann Rorschach… *** u kolejli genç k›z, Yale Üniversitesi’nin matematik alan›nda doktora yapan ilk k›z ö¤rencisi oldu. Bir süre ö¤retim üyeli¤i yaparak doçentli¤e yükseldikten sonra, 1944’te gönüllü olarak ABD Deniz Kuvvetleri’ne kat›ld›. Donanma için gelifltirilen bilgisayar projesinde görev ald›, dünyan›n ilk bilgisayarlar›ndan biri olan Mark-I’in çal›flmas› için gereken yaz›l›mlar› gelifltiren ekibe kat›ld›. 4.5 ton a¤›rl›¤›ndaki, 765 bin parçadan oluflan Mark-I’i programlayan genç biliflimci-asker, 500 sayfal›k bir kullan›m k›lavuzu da haz›rlad›. Profesör olma davetini kabul etmedi ve

B

narak resim yapmay› çok sevdi¤i için, arkadafllar› taraf›ndan “kleck” (mürekkep lekesi) lakab›yla ça¤r›l›rd›. Mezun olduktan sonra hastanelerde çal›flt›. 300 hastay› ve 100 normal kifliyi inceledi. Bu araflt›rmalar›n sonuçlar›ndan oluflan ve bugün psikiyatri ve psikolojinin klasiklerinden biri kabul edilen ünlü “Psikodiagnostic” adl› yap›t›n› 1921’de yay›nlad›. Bu yap›t, yöntemlerinin ve mürekkep lekelerinin bilinçalt›n› araflt›rmada nas›l kullan›ld›¤›n› aç›kl›yordu. Psikanalize yönelik ilgisi

105


BD KASIM 2014

1949’da dünyan›n ilk ticari bilgisayar› UNIVAC-I’in yap›m›nda çal›flt›. 1985’te tu¤amiral unvan›n› alarak ABD’nin ilk kad›n amirali oldu. ‹lk derleyici tabanl› bilgisayar programlama dillerini gelifltirdi. Cobol dilinin standartlar›n› belirledi ve yaz›lmas›na öncülük etti. Bilgisayar program› yazman›n temel prensiplerini belirleyen ve ilk yaz›l›mlar› gelifltiren bu amiral, bilgisayar ça¤›n›n ad› sakl› kalan kad›n mühendisi Grace Hopper’d›… *** raba tamircisi bir baban›n o¤luydu. Üniversiteden sonra, ünlü fizikçi J.J. Thomson’un yan›nda, Cavendish Laboratuvar›’nda çal›flmak üzere ‹ngiltere’ye gitti. ‹lk y›l›n› radyo dalgalar›, ve X-›fl›nlar› üzerindeki çal›flmalarla geçirdi. 19. yüzy›l›n sonunda pek çok bilim adam› art›k fizikte gerçeklefltirilecek bir yenilik kalmad›¤› kan›s›ndayd›. Ama genç fizikçi, üç y›l gibi k›sa bir süre içinde tümüyle yeni bir fizik dal› ortaya ç›kard›:

Radyoaktiflik. Kanada’dan gelen fizik profesörlü¤ü teklifini kabul etti ve burada hem radyoaktif atomlar›n kendili¤inden farkl› nitelikte atomlara dönüfltü¤ünü ispatlayarak Nobel Ödülü’nü kazand›; hem de atomun yap›s›na iliflkin aranan aç›kl›¤› getiren çekirdek buluflunu ortaya koydu. Radyoaktiviteye iliflkin ilk önemli buluflu, alfa ve beta dedi¤i iki de¤iflik ›fl›n›n varl›¤›n› belirlemesiydi. Bir elementin bir baflka elemente dönüflümünde radyoaktivitenin rolünü de, deneysel olarak kan›tlam›flt›. 1919’da bafl›na geçti¤i Cavendish onun yönetiminde dünya-

A 106

n›n baflta gelen deneysel fizik merkezi oldu. Basit laboratuvarlar›nda, çekirde¤in temel tafl› sayd›¤› pozitif yüklü parçay›, protonu keflfetti, Rutherford Atom Modeli’ni gelifltirdi. Pek çok seçkin fizikçi yetifltirmesinin yan›nda, onlara esin kayna¤› da olan nükleer fizikçi, Ernest Rutherford idi… •


Gözle Gönül Aras› Mehmet Uhri

Erol Akyavafl

Anadolu’nun Van Gogh’u

Ressam Erol Akyavafl hem anne hem baba taraf›ndan pafla torunu olarak 1932 y›l›nda dünyaya gelir. Cumhuriyet dönemi yüksek bürokrat ailenin tek çocu¤udur. Aristokrat e¤ilimli varl›kl› bir ailede e¤itimine özen gösterilen, hayat› ile ilgili seçimler konusunda ailenin beklentilerinin d›fl›na ç›kmas›, hofl görülmeyen çocukluk ve gençlikten sonra diplomat olmas› yönündeki telkinlere itiraz etmesi nedeniyle mimarl›k okumas›na karar verilmifltir. 107


BD KASIM 2014

B

y›fl› ressam›n gerçeküstücü eserler verdi¤i dönemi oluflturur. Bu dönemde ailesi ile yaflad›¤› çat›flmaya Amerika’da Macar bir kad›nla evlilik yapmas› da eklenir. Ailesinin gölgesi olmas› beklenirken ressaml›k gibi o y›llarda pek de hofl karfl›lanmayan mesle¤e yönelmek, onaylanmayan evlilik yapmak k›saca baflka bir fleye dönüflüyor olmak veya tam dönüflememenin verdi¤i arada kalma hissinin eserlerinin hemen tamam›na yans›d›¤› söylenebilir. Ne de olsa t›rt›l›n kozay› parçalay›p kelebe¤e dönüflmesi zor ve hayli zahmetlidir. Herkese arkan› dönüp kendin olmak ve bu yüzden ac› çekmek veya ailenin gölgesi gibi kal›p kabullenmek aras›ndaki gidifl Erol Akyavafl atölyesinde çal›fl›rken gelifller s›ras›nda tan›flt›¤› tasavvuf düflüncesi, Hallac-› Mansur’un hayat› ve anlat›lar› Akyavafl için yol abas›n›n Emlak Bankas› gösterici olur. Gölge olarak kalmay› genel müdürü olmas›n›n da

meslek seçiminde pay› oldu¤u düflünülebilir. Tek çocuk olarak üzerine titrenmesi, aristokrat aile gelene¤i ile yo¤rulup aileden ald›¤› kültürü bir gölge gibi üzerinde tafl›maya zorlanmas›, k›saca kendi olma ile ait oldu¤u bütünün gölgesi olma beklentisi, eserlerine de yans›yan bir iç çat›flma olarak hep yaflayacakt›r. Ald›¤› mimarl›k e¤itimi erken dönem eserlerine duvarlar, labirentler, ›fl›k ve gölge oyunlar› olarak yans›r. Kendi olmak ile baflka birilerinin gölgesi olma ikilemi yap›tlar›na giderek daha fazla yans›r. Bu ikilemden kaçma, gerçeklerden uzaklaflma ara108

Akyavafl’›n eserlerinden biri


BD KASIM 2014

seçerken Hallac-› Man- ...tan›flt›¤› tasavvuf üretmeye giriflir. Gersur’un iflaret etti¤i gibi çe¤e ulaflmak için yüce bir varl›¤›n gölgesi, düflüncesi, Hallac-› kulland›¤›m›z alg›lar ile parças› olup hiçlik ale- Mansur’un hayat› ifle bafllar. Düflünceler mine gölge olarak yans›alg›lar›m›z›n gölgesidir ve anlat›lar› ma fikrini eserlerine yandiyerek, alg›lar›m›zdan Akyavafl için yol süzülen gölgeyi düflüns›tmaya bafllar. ‹lla bir fleylerin gölgesi olacaksa gösterici olur. celerimizde görünür tasavvuf düflüncesinin k›lmaya çabalar. Böylevahdet-i vücuduna s›¤›nmay› ve eser- ce gerçeküstücülükten soyut döneme leri ile oradan seslenmeyi seçer. geçifl yapar. Ona göre sözler ise düflüncelerin gölgesi, izdüflümüdür. S›ra kyavafl’›n bu dönemi Hal- sözleri de aktarmaya geldi¤inde Palac›n yapt›¤› gibi kendi ris’te Miraç konulu sergisini gerçekolmaktan vazgeçip alemle- lefltirir. Bir ad›m ötesine geçti¤inde rin gölgesi olmaya do¤ru ise sözlerin gölgesi olarak yaz› ve yolculuktur. Eserleriyle gölgeleri ve harfleri kullan›r. Özellikle hat sanat›iç içe geçen izdüflümleri ile gölgelerin n›n kaligrafik motif ve yaz›lar›na yer ötesini göstermeye çabalar. verdi¤i eserleriyle iç içe geçen gölgeBafllang›çta mimari e¤itimini kul- lere ve onlar›n oluflturdu¤u zengin lan›p ›fl›¤› ve o ›fl›¤›n yaratt›¤› gölgeler aleme yolculu¤u bafllar. ile tasarlad›¤› soyut resimlerine Son dönem yap›tlar›nda alg›lar›n kaligrafik anlat›mlara dönüflen figürler düflünceye, düflüncenin sözlere, ekleyerek soyut döneminin resimlerini sözlerin de yaz› ve harflere dönüflerek

A

109


BD KASIM 2014

oyunlar›ndan kurtulmufltur. Mektup ve görüflmelerinde arkadafllar›na kendini hapsetti¤i ve gölgesi olmaya adad›¤› bütünlü¤ü Hallac’›n gözünden görmeye çabalad›¤›ndan söz eder. umhuriyet dönemi resim tarihine eserleriyle iz b›rakm›fl Erol Akyavafl’›n ‹slami motifleri kullanmas› dönemin siyasi konjonktürü nedeniyle ülke içinde hak etti¤i ilgiyi görmemifltir. Ancak özgün eserleriyle bu topraklar›n dünya çap›nda tan›nan en önemli ressam› olmufltur. Türk resim sanat› ülkemizde Akyavafl’tan çok daha popüler isimlerle an›lsa da New York Modern sanatlar müzesi daimi sergisine eseri kabul edilen (1956) ilk ressam›m›zd›r. 20 Nisan 1999’da yitirdi¤imiz Erol Akyavafl, bat›n›n analitik düflüncesi ile do¤unun bütüncül alg›s›n› ayn› gölgede birbirinin izdüflümü olarak resmedebilmifl, birbiriyle çeliflkili görünenlerin bar›fl içinde bir araya gelebilece¤ini eserleriyle kan›tlam›flt›r. Yaflad›¤› dönemde Anadolu’nun Van Gogh’u benzetmesini hak edecek biçimde tan›n›rl›¤› s›n›rl› olsa da Erol Akyavafl, eserleri ile kendini de tüketerek her daim ilgi çekecek, ard›ndan gelenlere yol gösterecek bir kap› aralam›flt›r. •

C kavufltu¤u kendi iç dünyas›n› ortaya döker ve paylafl›r. Tüm bunlar›n ard›ndan kendi hiçli¤ini bir gölge gibi yans›tt›¤› son dönem eserlerinde yaz› ve motifler ile tasavvuf düflüncesinin gösterdi¤i bütüne ulaflma, onun içinde hiç olup kaybolmay› seçti¤inden söz eder. Figüratif anlat›m›n yan›na iç içe geçen gölgeler gibi harf ve motifleri serpifltirdi¤i resimlerinde mimari tasar›m›n gerektirdi¤i ›fl›k ve gölge

mehmetuhri@butun dunya.com.tr 110


Yazar Dede ve Torunlar› Muzaffer ‹zgü

Doru Seni Hiç

Unutmad›m

Okullar aç›ld›¤› gün ö¤retmenim bize gülümseyerek, “Haydin bakal›m, yine yaz›n!” dedi. ¤retmenim ne yazmam›z› istiyor? Belli de¤il mi? Her y›l bunu yineleriz. ‹kinci s›n›fta yazd›k, üçüncü s›n›fta yazd›k. Bu y›l dördüncü s›n›ftay›z. Diyor ki bize ö¤retmenim, “Haydin bakal›m, bu yaz tatilinde hiç unutmayaca¤›n›z bir an›n›z› yaz›n!..” Ah nas›l yazaca¤›m?

Ö


BD KASIM 2014

Günlerce unutmad›m ki. Alt› yafl›ndaki kardeflim Utku da unutmad›. Arkadafllar›m yazmaya bafllam›fllard›. Ben, s›n›f›n tavan›na bak›yordum. Bir elimde kalemim, öteki elimle de aln›m› tutmufltum. Beni etkileyen olay hiç gözümün önünden gitmiyordu ki! Ama yazaca¤›m... u yaz babam bizi ‹stanbul’a götürdü. Teyzemlerin yan›na gittik. Teyzem bizi çok seviyor. Biz de onu çok seviyoruz. Zaten yaz tatili bafllay›nca, bir y›l onlar bize gelirlerdi, öteki y›l biz giderdik. Ama babam bize söz vermiflti. Öyle çok istiyordum ki. “Büyükada babac›¤›m, Büyükada” diyordum. “Tamam k›z›m Funda, götürece¤im” diyordu.

B

Utku soruyordu: “Büyükada’da ne var ablac›¤›m?” “Görmek istiyorum Utku. fiimdiye dek hiç ada görmedim ki...” “Orada çok a¤aç var m› ablac›¤›m?” “Elbette.” “Ya hayvanlar?” “Ada olur da hiç hayvan olmaz m›? Belki önümüzden kaçan bir tavflan bile görebiliriz. Hem biliyor musun Utku, adan›n her yan› denizdir.” “A-a yüze yüze mi gidece¤iz o adaya?” “Ay çocuk ay, yüze yüze hiç adaya gidilir mi? Ada vapurlar› varm›fl onlarla gidece¤iz. Belki babam bizi faytona da bindirir...” “Fayton ne ablac›¤›m, fayton ne?” “Ah bu çocu¤un sorular›!.. Gidince görürsün!..” Can›m kardeflim, “Fayton fayton” diye bir flark› bile uyduruvermiflti o anda... Ben de çok istiyorum faytona binmek. “H› babac›¤›m, faytona da biner miyiz?” “Bineriz Funda...” Utku yine düfller kurup, ba¤›rmaya bafllad›: “Faytona bineriz, uçaklar gibi uçar›z. Kufllara el sallar›z, da¤lar› selamlar›z.” “Fayton uçmaz Utku” dedim. Hop, hemen flark› de¤iflti: “Faytona bineriz, dalgalarla yar›fl eder, bal›klara el sallar›z...”

Ben hep Büyükada’y› düflünüyordum.

112


BD KASIM 2014

Can›m teyzeci¤im bize neler haz›rlam›flt›. Babam›n da annemin de, bizim de çok sevdi¤imiz güveç ve ekflili tavuk vard›. Hele teyzemin evde yapt›¤› limonlu dondurmay› yalamaya doyam›yorduk... Teyzemin çocuklar› Asl› ve Soner’le de çok iyi anlafl›yorduk. Biri alt›nc› s›n›ftayd›, biri de ikinci s›n›fa gidiyordu. Ama ben hep Büyükada’y› düflünüyordum. Babam bizimle bir hafta kalacakt›, sonra iflinin bafl›na gidecekti. Çünkü izni o denliydi. Annem ve biz, babam gittikten sonra bir hafta daha teyzemlerde kalacakt›k. Öyleyse Büyükada’ya ne zaman gidece¤iz? Elbette bu hafta... Ben Büyükada diye say›kl›yordum. Utku fayton flark›lar› söylüyordu. “Pilot faytonun gaz›na bas›yor, hop fayton uça uça bu apartman›n kap›s›na geliyor.” Utku, ilk kez faytonu atlar›n çekti¤ini Soner’den duyunca ona gözlerini açarak bakt›. Ve ba¤›rd›, “At at at... Uçan at!” Soner, “Faytonu iki at çeker Utku” dedi. O gece çok heyecanl›yd›m. Babam bizi sabah kahvalt›dan sonra Büyüka-

da’ya götürecekti. Teyzemle annem de gelseler çok sevinecektim ama, o gün onlar pazara gideceklermifl. O pazarda çok ucuz giysiler sat›l›yormufl. Giysilerin hepsi de çok güzelmifl. Babam eniflteme sordu. Enifltem ada vapurlar›n›n nereden kalkt›¤›n› söyledi. Oraya dek bir taksiye biner gidermifliz. ahvalt›m› nas›l yapt›m, hiç bilemedim. Öyle heyecanl›yd›m ki. Utku, yumurtas›n› yiyor, Fayton flark›s›n› söylüyordu, sütünü içiyor, “Faytooon” diye ba¤›r›yor, bizi güldürüyordu. Adada çok güzel tostlar, köfte yapan yerler de varm›fl, oralarda da karn›m›z› doyuraca¤›z. Utku yine ba¤›rd›: “Art›k ben hiç ac›kmam, çünkü faytona binece¤iz...” Ben Büyükada’y› çok uzak bir yer san›yordum. Kimbilir heyecandan belki de bana öyle geldi. Ada vapuru denize aç›ld›... A-aa geliverdik Büyükada’ya. Hiç inanamam›flt›m. Babam, “Adaya yanafl›yoruz” dedi. Asl› ve Soner daha önce adaya gelmifller. Onlar da faytona binmifller. ‹flte Büyükada. Pekiyi nerede

K

113


BD KASIM 2014

Hiçbir yere bakm›yor atlara bak›yordum. faytonlar? Babac›¤›m, benim de kardeflimin de sab›rs›zl›¤›na gülüyordu. Çok fazla yürümedik. Babam eliyle karfl›y› gösterdi. “‹flte faytonlar çocuklar” dedi. Ben, heyecanla, “At arabas›››!” diye ba¤›rd›m, Utku, “Haaay›r, onlar fayton” dedi. aytonlar›n yan›na yaklaflt›k. Elbette en önde Utku, nerdeyse aya¤›n› faytonun merdivenine atacak. “Buyrun çocuklar” dedi faytoncu. Araban›n en önünde yüksekçe bir yerinde oturuyordu. Bir eliyle atlar›n a¤z›na ba¤l› olan ipin ucunu tutuyordu. Bir elinde de k›rbaç vard›.

F 114

Dolufluverdik çocuklar araban›n içine. Babam da bindi. Ben faytoncunun elindeki k›rbaca bak›yordum. Soner’e f›s›ldayarak sordum. “O k›rbaç,” dedi, “atlar istedi¤i gibi yürümezse onlara wuracak!..” “Neee?” ‹nanamad›m. Gözlerimi açt›m, hep k›rbaca bak›yordum. Ah, ilk k›rbac› indirdi soldaki ata... Sanki k›rbac› ben yemiflim gibi s›çray›verdim, içimi çektim babama bakt›m. Çok zay›ft› atlar, biz çocuktuk, flimdi bu araban›n içine büyükler binse, bu zay›f atlar arabay› nas›l çekecekti? Faytoncu daha m› çok k›rbac›n› sallayacakt›? Suskundum. Yüzüm gülmüyordu. Atlar sanki ayaklar›n› birbirine uydurmak için çal›fl›yorlard›. Arabac›n›n arada bir sesi duyuluyordu, “Çüh, çüh çüh... Hadi hadi hadi...” Hiçbir yere bakm›yor, atlara


BD KASIM 2014

bak›yordum. ‹flte!.. Ve bir anda, evet evet, bir anda soldaki at yere düflüverdi. Araba z›nk diye durdu. Arabac› oturdu¤u yerden afla¤›ya atlad›. At›n yan›na çömeldi. “N’oldu Doru, n’oldu Doru??” diye ba¤›rmaya bafllad›. At›n dili d›flar›ya ç›km›flt›? Gö¤sü kalk›p kalk›p iniyordu... Arabac›, “Ölme ha Dorum ölme!” diyordu. At›n bafl›n› okfluyordu, bo¤az›n› okfluyordu, kulaklar›n›n yan›nda a¤lar gibi ba¤›r›yordu, “Ölme at›m, ölme Dorum, ölme!...” Arabac› dizlerine vura vura a¤l›yordu. H›çk›r›yordu. “At›m biricik at›m!..”

Az önce k›rbaçl›yordu. “Ben sensiz ne yapar›m Dorum?..” K›rbac› flaklat›yordu... Babam, “At öldü galiba,” dedi. “Zaten çok zay›ft›.” “Öldü mü babac›¤›m?” abam bafl›n› sallad›. Arabac›n›n yan›na paras›n› b›rakt›, elimizden tuttu. “Yürüyün çocuklar!..” Donmufl kalm›flt›m, bakm›fl kalm›flt›m. Utku da hep ata bak›yordu. Babam elimizden tuttu... Bizi sarst›: “Haydi gidiyoruz!..” “Sevgili ö¤retmenim, ben bir daha hiç faytona binmeyece¤im...” •

B

muzafferizgu@butundunya.com.tr

En iyi arkadafl

En iyi arkadafllar›m›z hayvanlard›r, ne soru sorarlar, ne de kusur, kabahat bulurlar Gavin Douglas

Bir milletin büyüklü¤ü ve ahlaki geliflimi, hayvanlara olan davran›fl biçimi ile de¤erlendirilir. Mahatma Gandhi

‹nsan ruhunun bir parças› hayvan sevgisini tadana kadar uyanmaz. Anatole France

Köpeklerin cennette olmayaca¤›n› düflünüyorsunuz! Söylüyorum size hepimizden önce orada olacaklar. Robert Louis Stevenson

Elimden geldi¤ince hayvan sevgisini anlatan resim ve yaz›lar paylaflt›m. Bir nebze faydal› olmuflsam ne mutlu bana. Hayvan sevgisi ile ilgili yaz›lar› okuyan herkese teflekkür ediyorum. Charlie Chaplin 115


‹nsanlar Yaflad›kça Mehmet Ünver

Bir Konakta Okumak Çok flansl› bir ö¤renci oldu¤umu söyleyebilirim. Çünkü e¤itim yaflam›m›n tamam›na yak›n›, ya deniz kenar›nda ya da denizi kuflbak›fl› gören okullarda geçti. unun nas›l bir nimet oldu¤unu ancak karfl›s›nda uzanan Bo¤aziçi’ni ve süzülerek geçen gemileri seyrederek ders dinleyebilmifl olanlar anlayabilir.

B 116

‹lkokulum, Osmanl› döneminde sa¤l›k bakanl›¤› yapm›fl olan Marko Pafla’n›n kona¤›yd›. Sonradan Milli E¤itime devredilmifl. Birinci derece tarihi eser oldu¤u için hiç bozulmadan okul binas› olarak kullan›lmaya bafllanm›fl. Befl sene boyunca kesintisiz okudu¤umuz dershanemiz, kona¤›n güney, kuzey ve bat› yönlerine bakan köfle odalar›ndan biriydi. Adeta bir kartal yuvas› gibi Bo¤aziçi’ni kuflbak›fl› görüyordu. Genifl pencereleri sayesinde Hisarlar’dan, K›zkulesi’ne kadar tüm Bo¤az, oturdu¤umuz


yerden rahatl›kla görünürdü. Okulumuz, zaman›nda bir konak olarak ince bir iflçilikle, özene, bezene yap›lm›fl oldu¤u için tavanlar, kabartmalar ve resimlerle süslüydü. Kap›larsa bir dershane kap›s›n›n çok ötesinde yine oymalar ve kabartmalarla hareketlendirilmifl a¤›r ahflaptand›. Baz› oda ve salonlarda flömineler vard›. K›fl›n yak›lan sobalar›n baz›lar› çiniden yap›lm›fl son derece zarif antika soba örneklerindendi. Giriflteki genifl tafll›k salonun alt›nda bir sarn›ç vard› ve o sarn›c›n kapaklar› salonun köflelerindeydi. Salonda kofltu¤umuz zaman yank›lanan ayak seslerimizden alt›ndaki sarn›ç bofllu¤unun hayli genifl oldu¤u anlafl›l›rd›. Bizlere en ilginç gelense; kona¤›n bodrum kat›yd›. Çünkü nereye gitti¤ini kimselerin bilmedi¤i bir tünelin girifli o bodrumdayd›. O tünelden hem ürker, hem de önümüzde uzan›p giden karanl›¤›n nereye kadar uzand›¤›n› merak ederdik. Kimileri, tünelin, Bo¤az›n alt›ndan karfl› sahildeki Ç›¤aran saray›na, kimileriyse Dolmabahçe

Kimileri, tünelin, Bo¤az›n alt›ndan karfl› sahildeki Ç›¤aran saray›na, kimileriyse Dolmabahçe Saray›’na kadar gitti¤ini iddia ederdi Saray›’na kadar gitti¤ini iddia ederdi. Bunlar elbette ki çocukça söylentilerdi ve bizler bugünün teknolojisiyle bile yap›lmas› ne denli güç olan o tünelin varl›¤›na inand›rd›k. Zaman›nda bir Osmanl› paflas›n›n kona¤› olarak kullan›lm›fl olmas› bizi buna inanmaya iterdi adeta. Bo¤az’a naz›r bir tepede kurulmufl olan okulumuz dört mevsimde de ayr› bir güzelli¤e sahipti. K›fl›n, patlayan f›rt›nalar›n›n yaratt›¤› dalgalar›n sahilleri dövüflünü ve beyaz köpükler aras›nda bata ç›ka giden gemileri seyretmekten ders dinlemezdik. Bunu fark eden ö¤retmenimiz bazen perde117


BD KASIM 2014

leri örttürür, neyse ki bizler yine ders aras›nda açard›k ve rahmetli ö¤retmenimiz bu kez görmezden gelirdi. K›fl›n, dershanenin denize bakan köflesindeki çini soba ders aralar›nda toplanma yerimizdi. Görevli hademenin sürekli kömürle besleyerek yanar tuttu¤u o soban›n etraf›nda toplan›r, bir yandan denizden geçen kocaman flilepleri seyrederken bir yandan da vakit öldürürdük. Sonbaharlarda ise okulun arkas›ndaki tepede bulunan as›rl›k ç›narlardan düflüp, rüzgârda savrulan yapraklar adeta resmigeçit

Yavuz o kadar büyüktü ki, demir att›¤›nda sanki Bo¤az’› tamamen kapatm›fl gibi görünüyordu. seyrederdik. Kimi zaman r›ht›mda yanaflacak yer kalmaz, “Canbrerra”, “Normandia”, “France” ya da “Queen Mary I” ismini tafl›yan o dev gemiler Dolmabahçe önlerine demirlerdi. Oturdu¤umuz yerden bakt›¤›m›zda

Yavuz Z›rhl›s› yaparcas›na pencerelerin önünde uçuflurlar, bizlerse sanki güneye göçen bir kufl sürüsünü izler gibi o uçuflan yapraklar› izlerdik.

A

s›l flölense turizm mevsiminin bafllay›p, dev yolcu gemilerinin Galata r›ht›m›na yanaflt›¤› nisan ve may›s aylar›yd›. Ço¤u çift bacal› olan o koca transatlantikler altm›fll› y›llar›n bafllar›nda gördü¤ümüz en muhteflem teknoloji ürünleriydi ve ö¤retmenimizin tüm ikazlar›na karfl›n hepimiz pencerelere üflüflerek limana girifllerini 118

sanki elimizi uzatsak tutacakm›fl›z gibi görünen o transatlantikleri gün boyu izlemekten ne ders dinler ne de kitap açard›k.


BD KASIM 2014

Bir seferinde, Yavuz Z›rhl›s› gelip, Dolmabahçe önünde demir atm›flt›. Bu kez binam›z›n arka taraf›nda denizi görmeyen tarafta bulunan dershanelerin ö¤rencileri de ö¤retmenleriyle birlikte gelip, uzun uzun flanl› Yavuz’un demir at›fl›n› ve güvertesinde ip gibi dizilmifl beyaz üniformal› denizcilerin sahildeki vatandafllar› selamlamalar›n› seyretmifllerdi. Pupas›ndan pruvas›na kadar rengârenk bayraklarla donat›lm›flt› Yavuz... O kadar büyüktü ki, demir att›¤›nda sanki Bo¤az’› tamamen kapatm›fl gibi görünüyordu. Hatta geminin pruvas›na çarpan fliddetli Bo¤az ak›nt›s› nedeni ile oluflan bir göz yan›lmas›ndan dolay› deniz, yokufl afla¤› ak›yormufl gibi gelmeye bafllam›flt› bize. 19 May›s, Gençlik Ve Spor Bayram› için liman› flereflendirmiflti Yavuz z›rhl›m›z. Ayn› gece, güvertesinden at›lan fifleklerin yaratt›¤› ›fl›k flöleni sahillerden izleyenleri büyülemiflti. Okulun arkas›nda as›rl›k ç›narlar›n ve çam a¤açlar›n›n bulundu¤u çok büyük bir arazi vard›. Zaman›nda bir baflka köflke aitmifl o arazi. Biz do¤-

madan çok önce köflk yanm›fl. ‹çi art›k toprakla dolmufl olan havuzu futbol sahas› olarak kullan›rd›k. Küçük süs havuzu ise k›fl›n ya¤mur ve kar sular›yla dolar, baz› muz›r ö¤renciler birbirlerini o havuza itmece oynarlard›. ok flükür ki, okulumuz di¤er tarihi binalar›n ak›betine u¤ramad›. Aradan geçen onca y›la karfl›n hâlâ sapasa¤lam duruyor. Günümüzde, gönüllülerin de yard›m›yla düzenli olarak onar›m› ve yenilemesi yap›l›yor. Befl senemizi geçirdi¤imiz dershanemizse, uzun y›llar boyunca, konusu yine okulda geçen bir televizyon dizisine çekim mekân› oldu. Bir zamanlar, o dershanenin s›ralar›nda oturmufl olan biz, eski ö¤rencilerse, geliflen bilgisayar iletiflimi sayesinde aradan yar›m asra yak›n bir zaman geçmifl olmas›na karfl›n yeniden bulufltuk. fiimdilerde, her 23 Nisan Ulusal Egemenlik Bayram›nda toplan›p, elli sene önceki s›ralar›m›z› ziyaret ediyoruz. Dar›s› tüm eski dostlar›n bafl›na.•

Ç

mehmetunver@butundunya.com.tr

Patron Kim?

Bir flirketin patronu, çal›flanlar›n›n kendisini ciddiye almad›klar›ndan ve sayg› göstermediklerinden yak›n›yordu... Bir gün flirkete, kocaman bir tabelayla geldi. Tabelan›n üstünde, "Burada Patron Benim" yaz›l›yd›. Tabelay› odas›n›n kap›s›na ast› ve… Bir toplant›ya kat›lmak üzere d›flar› ç›kt›. Döndü¤ünde tabelan›n kald›r›lm›fl oldu¤unu gördü. Onun yerine, kap›s›nda flöyle bir not vard›: "Efliniz geldi… Tabelas›n› geri ald›…"

119


Not Defterimden Nergis Öztürk

Afla¤›daki mektup, 83 yafl›ndaki bir kad›n taraf›ndan arkadafl›na yaz›ld›... Sevgili Bertha, esin kararlar zincirimin ilk halkas›n› evde uygulamaya bafllad›m. Evde art›k okumaya daha fazla, toz almaya daha az zaman ay›r›yorum. Bahçede otururken, yaban otlar›n› dert etmiyor, bol bol manzaran›n tad›n› ç›kar›yorum. Yapmam gereken ifllere de daha az zaman ay›r›yorum ve zaman›m›n büyük bir bölümünü ailemle yak›ndan ilgilenerek geçiriyorum. Yaflam›n anlam› me¤er, yaflad›klar›m›za katlanmak de¤il, onlar›n ve deneyimlerimizin tümünün tad›n› ç›karabilmekmifl... Kimi çok uzaklarda, kimi az uzaklarda, kimi hatta yak›nlarda yaflad›¤›m›z ac›l› tatl›l› birçok olaylar›n ay›rd›na varmaya ve o anlar›n hakk›n› vermeye çal›fl›yorum flimdi. Hiçbir fleyi sonraya saklam›yorum. Güzel Çin porselenlerimizi ve kristal içki tak›m›m›z›, yar›m kilo verebildi¤im, t›kanan lavaboyu açabildi¤im, saks›lardaki çiçeklerimizi sulayabildi¤im her “özel” baflar›m›n kutlamas›nda kullan›yorum. En güzel ceketimi

K

120


BD KASIM 2014

markete giderken giyiyorum. En sevdi¤im parfümümü özel davetlere saklam›yor, olanak buldukça kullan›yorum. “Bir gün” ve “belki günün birinde” sözcüklerini, günlük sözcüklerim aras›ndan ç›kard›m. Görmeye, duymaya ve yapmaya de¤er bir fley varsa, onu hemen flimdi görmek, flimdi duymak, flimdi yapmak istiyorum ve yap›yorum da. irçok kifli yar›n dünyada olmayacaklar›n› bilseler, bugün ne yaparlar, bilmiyorum. Belki yak›n akrabalar›n›, sevdikleri dostlar›n› ararlar, onlarla son kez görüflmek, aralar›ndaki k›rg›nl›klar› onarmak, belki de vedalaflmak isterler. Kim bilir belki de, çok sevdikleri bir kifliyle bir Çin lokantas›na giderler, birlikte son bir yemek yerler. San›r›m, onlar›n ne yapmak isteyeceklerini bilemeyece¤im… Fakat böyle bir günde benim ne yapmak isteyece¤imi çok iyi biliyorum.

da bana ayn› sözü tekrar tekrar söylemelerini isterdim. Yaflam›m özünün sevmek ve sevilmek oldu¤unun ay›rd›na vard›ktan sonra flimdi art›k, günüme kahkahalar ve par›lt›lar ekleyecek konular› ertelememeye, geri b›rakmamaya ya da bir

B

“Bir gün” ve “belki, günün birinde” sözcüklerini, günlük sözcüklerim aras›ndan ç›kard›m. Ben yar›n bu dünyada olmayaca¤›m› bilseydim, öncelikle “Seni seviyorum” dedi¤im sevdiklerime de, bu sözü kendilerine hiç söylemedi¤im sevdiklerime de bugün kimbilir kaçar kez “Seni seviyorum, Seni seviyorum, Seni seviyorum” derdim ve onlardan

baflka gün için saklamamaya çal›fl›yorum. O güzelli¤i, o gün, orada yaflamak ve sevdiklerime yaflatmak istiyorum. Ve her sabah gözlerimi açt›¤›mda, tekrar tekrar kendime benim de özel oldu¤umu, sevdiklerimin de özel olduklar›n› an›msat›yorum. Yaflad›¤›m her günün, her dakikan›n ve al›p verdi¤im her nefesin bana, Tanr›’n›n ola¤anüstü bir arma¤an› oldu¤unu biliyorum art›k. Yaflam›mda belki, düfllerini kurdu¤um anlara ve olanaklara sahip olamad›m ama... Sahip olabildi¤im anlar›n ve olanaklar›n anlam›n›n ve de¤erinin ay›rd›na vard›¤›mda art›k, hiçbir gücün, içimden gelen en temiz ve en özgür duygular›mla, diledi¤imce dans etmeme engel olamayaca¤›n› da biliyorum. • nergisozturk@butundunya.com.tr 121


Yazarak Söyleyerek Sadi Bülbül

Benim Üniversite

Ankara’da Kolej metro istasyonunun önünde bir simitçi gördüm. “Simitler, simitler... Buz gibi, el yak›yor!” diye ba¤›r›yordu. uz gibi ancak el yak›yor! Sohbete yol açs›n diye bir simit ald›m ve sonra da ona, neden böyle ba¤›rd›¤›n› sordum. “Bunu soran o kadar çok kifli var ki” dedi. ”Ama hepsi de sormadan önce birer simit al›yor. Almayan da bana bak›p bak›p gülüyor.” Simitçinin, sat›flta en makbul olacak “s›cak” s›fat›n› kullanmadan

B 122

s›ca¤›, onun z›dd› olan so¤ukla ve el yakma ile an›msatmas› do¤rusu hofluma gitmiflti. Simit tablas›n›n önünde kendine göre, tezatlar›n büyüsüne dayanan bir “edebi tür” yaratm›flt›. Bu simitçi beni y›llar öncesinin Beyaz›t Meydan›’na ve Küllük’üne götürdü. Hergün önünden geçerek Hukuk Fakültesine gitti¤imiz o alan, bizim için âdeta bir mabetti. Beyaz›t


Beyaz›t Meydan› ve Küllük bizim için adeta bir mabetti

lerim

Kütüphanesi’nde okuyor, ders çal›fl›yor; Ç›naralt›’nda çay içerken çok defa dönemin flairlerine ve yazarlar›na rastl›yor, ucundan k›y›s›ndan onlar›n sohbetlerini dinliyor, hatta bazen biz de kat›l›yorduk. Örne¤in Cemal Süreya’y›, Onat Kutlar’› ve Mehmet Seyda’y› burada tan›m›flt›m. Do¤an H›zlan’› hiç durmadan h›zl› h›zl› geçerken hat›rl›yorum. Sadece bunlar m›? Gelen geçen turist k›zlar›n gözüne bak›yor ve çatpat tarzanl›klarla sözüm ona ‹ngilizcemizi ilerletiyorduk.

BD KASIM 2014

Sonra? Kitapç›lar... Eski ve yeni ne ararsan bütün kitaplar. Ve de pazarl›kla çok ucuza. Sahaflar Çarfl›s›. ‹smi bile ne kadar güzel... Özetle o alan ve Küllük bizim için sanki bir zerafet, kültür ve edebiyat külliyesiydi. Bu külliyenin sat›c›lar› da oraya uymufltu. Her biri flakac›, mizahsever ve haz›rcevap birer küçük edebiyatç› ve filozoftu. Onlar›n hangisinden söz etsem bilmem ki? Örne¤in bir tart›c› vard›. Bafl›nda eski bir has›r flapka olurdu. Müflterilerinin ço¤u rejim yapan üniversiteli k›zlard›. Ama hergün de kiloya ç›k›lmaz ki?.. Bu nedenle o, baz› zamanlar sinek sallar ama, sanki müflteriden bunalm›fl gibi: “S›k›flt›rmay›n! Teker teker gelin! Ben de insan›m!.. Acele yok, teker teker!..” diye ba¤›r›rd›. eydan›n ve Ç›naralt›’n›n bir ince mesajl› esnaf› da “Diflçilik Okulu”nun önündeki ayakkab› boyac›s› amcayd›. Müflterisi olmad›¤› zamanlar elindeki f›rçan›n tahta k›sm›n› yana¤›na dayar gelen geçene flöyle seslenirdi: “Amcan›z bir çay içsin... Amcan›z bir çay içsin...”

M

123


BD KASIM 2014

fiu “edebi”li¤e bir bakar m›s›n›z? Gelin bir siftah yapal›m demiyor. Parlat›r›m, cilalar›m... demiyor. Sanki ayakkab› ve boyas› ile hiç ilgili de¤ilmifl gibi mesaj›n› veriyor. Hem de abartmadan, fazla da ac›nd›rmadan. ir de, hergün Beyaz›t Camisi’ nin avlusunu temizleyen hizmetlisinden, söz etmeliyim. Temizlik görevlisi ifli bitince Ç›naralt›’na gelir ve oralar› da siler süpürürdü. Onun, görevi olmad›¤› halde; de¤il para, bir çay ikram›n› bile kabul etmeden yapt›¤› iflin s›rr›n› çözemezdik. Bir gün s›k›flt›rd›k ve flu cevab› ald›k: “Yapmazsam içim rahat etmiyor. Turistlere de ay›p olacak diyorum...” Gönül gözüyle bak›nca bu ince insanlar›n daha nicesini görebiliriz... Belki sizin tan›d›¤›n›z bir marangoz da böyledir... Kumafltan elbise yaratan terziye, terzi deyip geçebilir miyiz? Belki kitaplar›yla ve davran›fllar›yla sizde de sayg› uyand›ran apartman kap›c›lar› da tan›m›fls›n›zd›r. Onlardan birini ben biliyorum. Ve onu sayg› ile an›yorum. Bu kap›c›, Yazar Ahmet Emin Yalman’›n emektar odac›s› Ali Efendi idi. Durufluyla, konuflmas›yla, hatta sesinin tonuyla sizi öyle etkilerdi ki, nerede ise önünüzü ilikleyesiniz gelirdi. Hep tak›m elbiseli ve kravatl› olurdu. Onunla ilgili flöyle bir an›m var: Y›llar öncesiydi. Molla Fenari Sokakta Hür Vatan gazetesinde çal›fl›yordum. Ali Efendi, Ahmet Emin

B

124

Bey’in kap›s› önünde bekliyor, biz muhabirler de bitiflikteki istihbarat odas›nda oturuyorduk. Aniden bir gürültü koptu. Adam›n biri ortal›¤› y›k›yor “Olmaz böyle fley! Siz beni o adama götürün. Hepinizi yakaca¤›m!” gibi kontrolsüz sözler söylüyordu. Adam ortal›¤› öyle ç›nlat›yordu ki hepimiz flafl›rm›fl, aç›kças› biraz da sinmifltik. Bu karmaflada Ali Efendi’nin a¤z›ndan aynen flu sözleri duyduk: “Tabii istedi¤iniz olacakt›r efendim. Önce biraz istirahat buyurun. Ahmet Emin Bey de o zamana kadar, yemekten döner ve sizinle konuflur. Sizi elbette kabul edecektir.” Ali Efendi adama sandalyesini vermifl ve oturtmufltu. 15 dakika kadar sonra adam, içerde oturan Ahmet Emin Beyin” yemekten dönüflünü beklemekten s›k›lm›fl ve ben yine gelirim diye ç›k›p gitmiflti. vet... Simitçi gibi, tart›c› gibi, ayakkab› boyac›s›, terzi, marangoz ve binlercesi gibi odac› Ali Efendi de “önce” bir insand› ve bu insanlar kendilerine göre birer küçük filozof ve edebiyatç› idiler. Onlar, bu inceliklerin sadece yazar ve düflünürlerde olmad›¤›n›n kan›t›yd›. Benim gençli¤imin Küllük’ü, edebiyatç›larla doluydu. Ali Efendi gibi, hayatlar›nda belki de oradan bir kere bile geçmemifl olanlar da dahil, insanlar›n ço¤u, bu üniversiteden yetiflmifllerdi. ‹stanbul Üniversitesi’nin ihtiflaml› kap›s› onlar› da içine al›yordu...•

E

sadibulbul@butundunya.com.tr


Neler Olmuyor ki Dünyada Sezin San Sungunay

Rekor Tazminat

1

s›nda anlaflma sa¤land›. California Otoban Devriyesi kad›na 1,5 milyon dolar ödemeyi kabul etti. Polis memuru ise görevinden istifa etti.

2

Uçakta 11 Saatlik Eylem

Dine s›k› s›k›ya ba¤l›l›klar›yla tan›nan Ultra Ortodoks Yahudiler, New YorkTel Aviv seferi yapan bir uçakta eylem yapt›. Bir grup Ultra Ortodoks Yahudi, California eyaletinde polisin darp etti¤i evsiz kad›n rekor bir tazminat karfl›l›¤› flikâyetçi olmaktan vazgeçti. Marlene Pinnock isimli kad›n, geçti¤imiz Temmuz ay›nda otoban kenar›nda polis taraf›ndan darp edilmiflti. Olay›n yoldan geçen vatandafllar taraf›ndan videoya çekilip sosyal medyada paylafl›lmas› üzerine soruflturma aç›ld›. Ancak, iki taraf avukatlar›n›n 9 saat süren görüflmelerinin ard›ndan taraflar ara125


BD KASIM 2014

kad›nlar›n yan›na oturmak istemedi ve koridorda beklemeye bafllad›. Hatta di¤er yolculara yer de¤ifltirmek için para ödemeyi teklif ettiler. Bu nedenle uçak bir türlü kalkamad›. Pilot ile var›lan anlaflma üzerine, kalk›fl esnas›nda oturmaya raz› olan grup, ‘emniyet kemerinizi ç›karabilirsiniz’ anonsundan hemen sonra koltuklar›ndan f›rlad› ve 11 saat boyunca yerde topluca dua ettiler.

vücuttaki di¤er k›s›mlara göre çok daha belirgin bir farkl›l›k gösteriyor.

4

Canl› Yay›nda Ölece¤ini Aç›klad›

ABD’nin Illinois Eyaleti’nde haber sunucusu olan Dave Benton, beyin

‹nsan Yüzünün Fark›

3

Hayvanlar âleminde ayn› türdeki canl›lar fiziksel aç›dan ayn›yken, insan yüzünün neden ender ve emsalsiz oldu¤u sorusu yan›t buldu. ‹nsan evriminin bafllar›nda ayn› olan insan

yüzlerinin, ‘birbirlerini ay›rt edebilsinler diye’ evrime u¤ray›p de¤iflti¤i tahmin ediliyor. Yap›lan araflt›rmalar, hayvanlar›n birbirlerini fark edebilmeleri için koku duyusuna ihtiyaçlar› oldu¤unu ortaya koymufltu. Askerlere ait vücut ölçülerinin bulundu¤u bir veri taban›n› temel alan ABD’li araflt›rmac›lara bak›l›rsa, yüze ait özellikler 126

kanseri oldu¤unu ve sadece 6 ay ömrü kald›¤›n› canl› yay›nda aç›klad›. Önce Benton’un program orta¤› Jennifer Roscoe, Benton’un izleyicileriyle ciddi bir konuyu paylaflmak istedi¤ini söyledi ve haber spikerinin metanetli davran›fl›n› takdir eden bir konuflma yapt›. Benton canl› yay›nda, “Geçti¤imiz gün ö¤rendi¤ime göre tümör, ameliyat veya ›fl›n tedavisi için çok büyük. Doktorlar›m bana 4- 6 ay aras›nda bir ömrüm kald›¤›n› söyledi” dedi.

5

Uzaya Bir ‹ki

NASA, astronot tafl›yacak iki ABD’li firmaya 6,2 milyar dolar ödeyecek. ‹haleyi kazanan dev uçak flirketi Boeing ve uzay arac› tasar›m ve yap›m firmas› SpaceX’in üretece¤i ‘uzay


BD KASIM 2014

dolmufllar›’ 7 kiflilik olup, en geç 2017’nin sonuna kadar haz›r hale gelecek. ABD’nin bu görevi ticari firmalara yüklemek istemesinin nedeni ise K›r›m’›n ilhak› ve akabinde geliflen Ukrayna meselesi sebebiyle iliflkilerin iyinden iyiye gerildi¤i Rusya’ya olan ba¤›ml›l›¤›ndan kurtulmak. NASA, astronotlar›n› istasyona gönderebilmek için Rusya’n›n Soyuz kapsüllerini kullan›yor ve astronot bafl›na 70 milyon dolar ödemek zorunda kal›yordu.

6

Stadyumlara Bedava Ifl›k

Brezilya’n›n Rio de Janeiro kentindeki bir favelada (gecekondu) oyuncular›n

kinetik enerjisiyle ayd›nlat›lan bir futbol sahas› aç›ld›. Dünyada bir benzeri daha bulunmayan sahan›n aç›l›fl›na efsane futbolcu Pele de kat›ld›. Gözyafllar›n› tutamayan Pele, ülkesinin çok yak›nda yaln›zca futbolla de¤il bilimle de an›laca¤›n› söyledi. Pavega adl› teknolojide, oyuncular›n hareketleri ile oluflan kinetik enerji, çimlerin alt›ndaki 200 su geçirmez levhada birikiyor. Levhalar, sahan›n etraf›ndaki günefl panellerinden de destek al›yor.

7

Çorum’da Dev Gergedan

Çorum’un Sungurlu ‹lçesi’nde günümüzden yaklafl›k 23- 27 milyon y›l öncesine ait en büyük kara memelisi olarak bilinen dev gergedan fosili bulundu. Fosilin gün yüzüne ç›kar›lmas› için Maden Tetkik Arama (MTA) Genel Müdürlü¤ü ekiplerince çal›flmalar sürüyor. Dev Gergedan fosilleri, 2013 y›l› Kas›m ay›nda Kavflut beldesinde bir çoban taraf›ndan bulunmufltu. Yeni bulunan dev gergedan fosili eriflkin bir erkek bireye ait, a¤›rl›¤› 10 tondan fazla ve omuz yüksekli¤i 5 metrenin üstünde. 127


BD KASIM 2014

8

Dünyan›n En Pahal› Elmas›

Güney Afrika’daki bir madende on milyonlarca dolar de¤erinde çok nadir görülen 29,6 karatl›k bir elmas bulundu. Petra Diamonds flirketi,

hale gelmelerini de sa¤lad›. Araflt›rmac›lar, genin ba¤›rsaklar gibi kolayca ulafl›labilen bir organda aktif hale getirilmesi halinde, yafllanman›n etkilerini de ortadan kald›rabileceklerini düflünüyor.

bulunan elmas›n mefle palamudu büyüklü¤ünde ve dünyada en çok aranan bir tür oldu¤unu aç›klad›. fiirket, bugüne kadar bulunan en büyük mavi elmas olan cevherin ifllendikten sonra karat de¤erinin 2 milyon dolar civar›nda olaca¤›n› bildirdi. Geçti¤imiz y›l ayn› madende bulunan 25,5 karatl›k elmas, 16,9 milyon dolara sat›lm›flt›.

9

Çin’in Çongçing flehrinde yolda yürürken dahi telefonlar›n› ellerinden düflürmeyenler için kald›r›mda ayr›

Yafllanmay› Yavafllatan Gen

California Üniversitesi’nde bir grup bilim adam›, vücutta yafllanman›n etkilerini yavafllatan bir gen keflfettiklerini aç›klad›. Meyve sineklerinde AMPK ad› verilen bir geni aktif hale getiren araflt›rmac›lar, sineklerin yaflam süresini yüzde 30 art›rmay› baflar›rken, daha sa¤l›kl› 128

10

Cep Telefonu fieridi

bir flerit aç›ld›. Ak›ll› telefon kullan›m›n›n ba¤›ml›l›k haline gelmesi sebebiyle yürürken bile bafl›n› telefonlar›ndan kald›ramayanlar›n say›s› art›nca, belediye bu yöntemi bulmak zorunda kald›. sezinsan@butundunya.com.tr


BD KASIM 2014

Bilinmeyen Yönleri Yazan: GİZAY TEMİZSOYLU

Onlar yapt›klar›yla, rlanda as›ll› ABD’li yazar›n di¤er baflar›lar›yla hayranl›k yazarlardan ayr›lan en önemli özelli¤i uyand›ran dehalar. Ama kendi içinde iki herkes gibi s›radanl›kFrancis Scott Key karfl›t görüflü balar›, tak›nt›lar›, de¤iflik r›nd›al›flkanl›klar› var. Kimi rabiliyor olmas›yd›. Romanlar›n›n ses getirmesiyle uyuman›n gereksizli¤ine kazanc› artan Fitzgerald, inan›yor, kimi u¤urlu romanlar›ndaki kahramanlar nesneleri olmadan çal›gibi yaflamaya bafllad›. flam›yor, kimi baz› rakamAlkol kullanmadan yaz› lar›n u¤ursuzlu¤una inan›yazamayaca¤›n› söyleyen yor. ‹flte baflar›l› insanlarla yazar, e¤lence hayat›na kendini kapt›r›nca 44 yafl›nda ilgili ilginç bilgiler ve hayat›n› kaybetti. onlar›n tuhaf al›flkanl›klar›... 129


BD KASIM 2014

Karl Marx

K

omünizmin kuramsal kurucusu olan Marx, s›n›flar›n var oldu¤u bir topluma karfl› ç›kmas›yla tan›n›yordu. Hayat›n›n 34 y›l›n› Londra’da geçiren devrimcinin ilgi çeken özelli¤i British Museum’un aç›l›fl saati olan 09.00’ da okuma odas›na kendini kapat›yor olmas›yd›. Marx, salon kapanana kadar orada kal›yor ve y›llar y›l› tart›fl›lan, konuflulan teorilerini belki de o salonda ortaya ç›kar›yordu. Marx’›n ayr›lamad›¤› o salon günümüzde sergi salonu olarak kullan›l›yor.

A

s›l ad› Samuel Langhorne Clemens olan Amerikan edebiyat›n›n Mark Twain babas› ise uykusuzluk hastal›¤›yla bo¤uflu-yordu. Yorgun düflüp bir köflede uyuyakalmad›¤› sürece uyuyamayan Twain’in baz› yak›nlar› bu hastal›¤› yüzünden onu kimi zaman banyo zemini ya da Missisippi’de çamurlu bir bank›n üzerinde uyurken buluyorlard›.

130

R

önesans döneminin ‹talyan mimar›, mucidi, matematikçisi, müzisyeni, ressam› Leonardo Da Vinci Leonardo de t›pk› di¤er da Vinci dahiler gibi kolay bir hayat sürmüyordu ve her dahi gibi garip özellikleri vard›. Mükemmele ulaflma arzusu onu sürekli olarak yapt›¤› iflleri yar›m b›rakmas›na sebep oluyordu. Buna ra¤men onun en ünlü eserlerinden olan Mona Lisa ve Son Akflam Yeme¤i yap›tlar›n› tamamlamay› baflard›. Da Vinci de 8 saatlik bir uyku yerine 15’er dakikal›k molalar vererek uyumay› tercih ediyor belki de bu nedenle ifllerini tamamlayam›yordu. Çok güzel lir çalan ve vejeteryan olan Da Vinci, üreme faaliyetleri ve ba¤lant›l› olan herfleyin i¤renç oldu¤unu ifade eden sözleri nedeni ile Freud taraf›ndan frijit biri olarak analiz edilmifltir.


BD KASIM 2014

Victor Hugo Sefiller ve aflar›s›n›n yan›nda sert ve Notre Dame'›n aksi tav›rlar›yla da bilinen Kamburu baflyap›tlar›n›n efsane Beethoven, çok zor bir çocukluk yazar› Victor Hugo’nun ilginç bir dönemi geyaflam rutini vard›. Her sabah iki çirdi. Engelli Ludwig van çi¤ yumurta 7 kardefle sa- Beethoven içen Hugo, hip olan Besadece buzlu ethoven, kendini rahatlatmak için suyla y›kan›çevresindeki herkesle kavga eder, yordu. eline geçen eflyalar› yere f›rlat›r Ayr›ca her evinde çal›flan herkesi h›rgün berbere s›zl›kla suçlard›. Beetgidip saç›n› hoven, k›yafetlerinin düzelttiren temizli¤ine de önem Hugo’nun, vermiyordu. Bu rutin hayat› ona iyi gelmifl olacak aksi tav›rlar›n› ki olacak ki 83 yafl›na kadar ba¤›fllatan fley ise yaflad›. kuflkusuz dünyan›n en iyi bestecilerinden biri olufluydu. Bu Thomas ykuyla aras› Edison nedenle farkl› iyi olmayan, günde yaflam tarz›yla 9 icat yapan bir di¤er dahi ise kabul görmüfltü. Edison. ‹nsan›n bütün gece uyu-

B

U

Ünlü caz müzisyeni, ölümüne kadar aral›ks›z olarak gerçeklefltirdi¤i turnelerle an›l›yordu. Bazen konser zaman›ndan 2 saat önce orada oluyor ve provas›z sahneye ç›k›yordu. Ölmeden bir gün önce bile sahnede olan Armstrong, yollarda geçen ömrünü 69 yafl›nda tamamlad›.

Louis Armstrong

mamas› gerekti¤ini savunan Edison uyumad›¤› vakitlerini sevdikleri ile, ya da gezip e¤lenerek mi geçiriyordu peki? Hay›r. Edison hayat›ndaki ço¤u fleyden kendini mahrum ediyordu. 10 yafl›nda okuldan al›nan ve evde annesi taraf›ndan yetifltirilen ünlü mucit tüm hayat›n› yapt›¤› çal›flmalara adad›. 131


UFAK TEFEK B‹LG‹LER ‹lk Tünel: Titus

Sabahat Önen

Dünyan›n ilk tüneli bin kiflinin çal›flarak 10 y›lda bitirdi¤i Hatay’›n Samanda¤ ilçesinin yak›n›ndaki Titus tünelidir. En çok ülkeyle s›n›r komflusu olan devlet, Çin Halk Cumhuriyeti’dir. Romantik Dayan›flma Difli baykufllar uyurken dengelerini yitirip düflmemek için erkek baykufllara yaslan›rlar.

Herkesin Dili Farkl›ym›fl ‹nsanlar›n dil izleri, t›pk› parmak izleri gibi birbirinden farkl›d›r. Çöple Is›nan Ülke ‹sveç’te elektrik ve ›s›nma ihtiyac›n›n büyük bir k›sm› çöplerden elde edildi¤inden ülkede çöp sorunu yoktur.

Humus Fabrikas› Ormanlar a¤açs›z bir alandan 8 kat fazla humus üretir. 132

‹lginç Gerçek Deniz y›ld›zlar›n›n beyni yoktur. Hepsi Afrika’da Dünya’n›n en yoksul ülkeleri Sierra Leone, Nijer ve Etiyopya’d›r. Elektrikli sandalye bir difl hekimi taraf›ndan icat edilmifltir.


BD KASIM 2014

Kay›p Bahçe 16. yy’dan bu yana Cornwall’da varl›¤›n› sürdüren Heligan’›n Kay›p Bahçeleri’nde harika flekiller verilmifl bitkiler görülmeye de¤erdir.

En So¤uk fiehir Dünyan›n en so¤uk flehri Rusya’n›n Yakutsk flehridir.

Ihlara Vadisi Ihlara Vadisi 14 km uzunlu¤unda, içinde insanlar›n yaflayabildi¤i dünyan›n en büyük kanyonudur.

Lev Nikolayeviç Tolstoy (1828-1910) Rusya’ da varl›kl› bir ailenin çocu¤u olarak dünyaya gelen Tolstoy e¤itimini Moskova’da tamamlam›flt›r. ‹lk eseri olan Çocukluk’ta Volatire ve J.J. Rousseau’nun etkisinde kalm›flt›r. Bir süre sonra orduya girip Kafkasya’ya gitmifl, K›r›m Savafl›’na kat›lm›fl ve savafl›n etkilerini hayat› boyunca unutamam›flt›r. Kafkas halk›n›n çekti¤i ac›lara ait gözlemler onun daha gerçekçi öyküler yazmas›na neden olmufltur. Asalet unvanlar› ve zenginlik Tolstoy’un ilgisini hiç çekmemifl, sade bir yaflam sürmüfltür. Kazand›¤› gelirleri halk› ile paylaflm›fl böylece daha faydal› ve huzurlu bir hayat yaflad›¤›na inanm›flt›r. Daha iyi e¤itim amac›yla köyüne bir okul yapt›rm›fl, en güzel eserlerini bu zengin manevi duygular›yla yazm›flt›r. Kar›s› eserlerini yazmas›nda en büyük yard›mc›s› olmufltur. Befl çocu¤unun ölümü ile çok ac› çeken Tolstoy Savafl ve Bar›fl ile Anna Karenina’y› bu dönemde yazm›flt›r. Kroyçer Sonat, Efendi ile Uflak, Karanl›klar›n Gücü, ‹man nedir, ‹nciler, Kilise ile Devlet, ‹tiraflar›m adl› eserleri hep bu y›llar›n ürünleridir. En tan›nm›fl eserleri Dirilifl, Gençli¤im, Çocukluk, Hac› Murat, Ayaklan›fl, Sergi Baba, Tanr› Bizim ‹çimizdedir, Tesadüf, ‹ki Süvari’dir. Tolstoy, zatürre hastal›¤› nedeniyle 1910’da bir tren istasyonunda vefat etmifltir. 133


Kim demifl tarih s›k›c›d›r diye? Bir dahaki sefer ellerinizi y›karken suyun s›cakl›¤› tam istedi¤iniz gibi de¤ilse eskiden ‹ngiltere’de bu ifllerin nas›l yap›ld›¤›n› düflünün… Yazan: DEN‹Z BENER

1500

lerde ‹ngiltere’de ifller flöyle yap›l›yordu: ‹nsanlar›n ço¤u Haziran’da evleniyordu; çünkü senelik banyolar›n› may›s ay›nda yap›yorlar, haziranda hâlâ çok kötü kokmuyorlard›. Ama yine de kokmaya bafllad›klar› için gelinler vücutlar›ndan ç›kan kokuyu bast›rmak amac›yla ellerinde bir buket çiçek tafl›yordu. Banyolar, içi s›cak suyla doldurulmufl büyük bir f›ç›dan meydana geliyordu.


BD KASIM 2014

Böceklerin ve buna benzer nesnelerin yataklar›n içine düflmesi büyük bir s›k›nt› oluflturuyordu.

vin erke¤i temiz suyla y›kanma imtiyaz›na sahipti. Ondan sonra o¤ullar› ve di¤er erkekler, daha sonra kad›nlar, sonra çocuklar ve en son olarak da bebekler ayn› suda y›kan›yordu. Bu esnada su o kadar kirli hale geliyordu ki, içinde gerçekten bir fleyleri kaybetmek mümkündü. ‹ngilizce’deki ‘banyo suyuyla birlikte bebe¤i de atmay›n’ deyimi buradan gelmektedir. Evlerin çat›lar› üst üste y›¤›lm›fl kam›fltan yap›l›yor, kam›fllar›n alt›nda tahta bulunmuyordu. Buras› hayvanlar›n ›s›nabilecekleri tek yer oldu¤u için bütün kediler, köpekler ve di¤er küçük hayvanlar (fareler, böcekler) çat›da yafl›yordu. Ya¤mur ya¤d›¤› zaman çat› kayganlafl›yor ve bazen hayvanlar kayarak çat›dan afla¤› düflüyordu. ‹ngilizce’deki ‘kedi-köpek ya¤›yor’ deyimi de buradan gelmektedir. Yukar›dan evin içine düflen fleyleri engelleyecek hiçbir fley yoktu. Böceklerin ve buna benzer nesnelerin yataklar›n içine düflmesi büyük bir

E

s›k›nt› oluflturuyordu. Etraf›nda yüksek direkler ve üstünde örtü bulunan ‹ngiliz usulü yataklar buradan gelmektedir. Zemin toprakt›. Sadece zenginlerin zemini topraktan baflka bir fleyden yap›lm›flt›. Toprak kadar fakir tabiri buradan ç›km›flt›r. Zenginlerin ahflaptan yap›lm›fl zeminleri vard›. Bunlar k›fl›n ›sland›¤› zaman kayganlafl›yordu. Bunu önlemek için yere saman seriyorlard›. K›fl boyunca saman sermeye devam ediliyordu. Bir

135


BD KASIM 2014

zaman geliyordu ki, kap› aç›l›nca saman d›flar›ya tafl›yordu. Buna mani olmak üzere kap›n›n alt›na bir tahta parças› konuyordu ki, bunun ad› saman tutan; yani eflik idi. emek piflirme ifllemi her zaman ateflin üzerine as›l› durumdaki büyük bir kazan›n içinde yap›l›yordu. Her gün atefl yak›l›yor ve kazana bir fleyler ilave ediliyordu. Ço¤u zaman sebze yeniyor, et pek bulunmuyordu. Akflam yahni yenirse art›klar kazanda b›rak›l›yor, gece boyunca so¤uyan yemek ertesi gün tekrar ›s›t›larak yenmeye devam ediliyordu. Bazen bu yahni çok uzun süre kazanda kal›yordu. Bezelye lapas› s›cak, bezelye lapas› so¤uk, kazandaki bezelye lapas› dokuz günlük (peas porridge hot, peas porridge cold, peas porridge in the pot nine days old) tekerlemesi buradan geliyor. Bazen domuz eti buluyorlar o zaman çok seviniyorlard›. Eve ziyaretçi gelirse domuz etlerini asarak onlara gösterifl yap›yorlard›. Birisinin eve domuz eti getirmesi zenginlik iflaretiydi. Bu etten küçük bir parça keserek misafirleriyle oturup paylafl›yorlard›. Buna ya¤ çi¤nemek ad› veriliyordu. Paras› olanlar kalay-kurflun

Y

136

alafl›m›ndan yap›lm›fl tabaklar alabiliyordu. Asidi yüksek olan yiyecekler kurflunu çözerek yeme¤e kar›flmas›na sebep oluyor, böylece g›da zehirlenmelerine ve ölüme yol aç›yordu. Domatesler buna s›k s›k sebep oldu¤u için bundan sonraki yaklafl›k 400 y›l boyunca domateslerin zehirli oldu¤u düflünülmüfltü. Ço¤u insan›n kalay-kurflun alafl›m›ndan yap›lm›fl tabaklar› yoktu. Onun yerine tahta tabaklar kullan›yorlard›. Ço¤u zaman bu tabaklar bayat ekmekten yap›l›yordu. Ekmekler o kadar bayat ve sertti ki uzun zaman kullan›labiliyordu. Bunlar hiçbir zaman y›kanmad›¤› için içinde kurtlar


BD KASIM 2014

Ekmek itibara göre bölüflülüyordu. ‹flçiler yan›k olan alt kabu¤u, aile orta k›sm›, misafirler de üst kabu¤u al›rd›. ve küfler olufluyordu. Kurtlu ve küflü tabaklardan yemek yiyen insanlar›n a¤›zlar›nda tabak a¤z› denen hastal›k ortaya ç›k›yordu.

na toplan›p yiyip-içerek uyan›p uyanmayaca¤›na bak›yordu. Buna uyanma nöbeti deniyordu. ‹ngiltere eski ve küçük bir yerdi, insanlar ölülerini gömecek yer bulamamaya bafllam›flt›. Bunun için mezarlar› kaz›p tabutlar› ç›kar›yor, kemikleri bir kemik evine götürüyor ve mezar› yeniden kullan›yorlard›. Tabutlar aç›ld›¤›nda her 25 tabutun birinde iç tarafta kaz›nt› izleri oldu¤u görüldü. Böylece insanlar›n diri diri gömüldü¤ü ortaya ç›kt›. Buna çözüm olarak cesetlerin bileklerine bir ip ba¤lay›p bu ipi tabuttan d›flar›ya tafl›yarak bir çana ba¤lad›lar. Bir kifli bütün gece boyu mezarl›kta oturup zili dinlerdi. Buna mezarl›k nöbeti denirdi. Baz›lar› zil sayesinde kurtulur baz›lar› da ölü zilci olurdu. Ortaça¤da Avrupa’daki rahibelerin yüz ve ellerinden baflka yerlerini y›kamalar› kesin olarak yasaklanm›flt›. Kastilya Kraliçesi ‹sabella bile 50

kmek itibara göre bölüflülüyordu. ‹flçiler yan›k olan alt kabu¤u, aile orta k›sm›, misafirler de üst kabu¤u al›rd›. Bira ve viski içmek için kurflun kadehler kullan›l›yordu. Bu bileflim insanlar› bazen birkaç gün fluursuz vaziyette tutabiliyordu. Yoldan geçen insanlar bunlar›n öldü¤ünü san›p defnetmek için haz›rl›k yap›yordu. Bu insanlar birkaç gün süreyle mutfak masas›n›n üstüne yat›r›l›yor, aile etraf›-

E

137


BD KASIM 2014

bulaflm›fl Pennsylvania ve Virginia eyaletlerinde banyo yapmay› yasaklayan ya da belirli k›s›tlamalar getiren kanunlar ç›kar›lm›flt›. Philadelphia’da ise kanunla bir ay içinde birden fazla banyo yapan insanlar cezaevine gönderiliyordu. uvaletle henüz tan›flmayan Avrupa’da laz›ml›klar› sokaklara boflaltma adeti 17. yüzy›la kadar sürdü. Fransa krallar›ndan 14. Louis, gününün belli bir zaman›n› laz›ml›¤›nda oturarak geçirir, devlet ifllerini de buradan yürütürdü. 1600’lerde ‹stanbul’a gelen ‹ngiliz büyükelçiler, laz›ml›k kullanma ve bunu da pencereden boflaltma adetleri yüzünden flehirden uzak olan Tarabya’yaki bir kona¤a gönderilmiflti. 19. yüzy›la gelindi¤inde, kesin olarak tuvalet kullanma sözü vermeleri üzerine Taksim’e tafl›nmalar›na izin verilmiflti... •

T Kastilya Kraliçesi ‹sabella hayat› boyunca iki kez banyo yapm›flt›. y›ldan fazla süren hayat› boyunca iki kez banyo yapm›flt›. Kirlilik adeti Amerika’ya da

Bofluna Tart›flma

Trende biri çok fliflman, öteki çok zay›f iki kad›n ayn› kompart›mana düflmüfltü. Zay›f kad›n kalkt›, kompart›man› ›s›tan kaloriferin kolunu "s›cak" yazan tarafa getirdi. Çok geçmeden bu kez fliflman kad›n kalkt› ve kaloriferin kolunu "so¤uk" yazan yana çevirdi. Az sonra yeniden üflüyen zay›f kad›n kalkt›, "s›cak" tarafa... fiiflman kad›n terleyerek kalkt›, so¤uk tarafa... Derken kondüktör geldi. ‹kisi birden flikayete bafllad›: "S›caktan bay›laca¤›m... Sönsün flu kalorifer!" "Titriyorum so¤uktan ne olur yans›n!" Kondüktör güldü: "Han›mlar, bofl yere tart›fl›yorsunuz... Kaloriferimiz bozuktur, çal›flm›yor..." 138


S›rad›fl› bir "cerrahi" hizmet:

Oyuncak Hastanesi Avustralya’n›n Sydney kentinde bulunan bu as›rl›k hastane, ne insanlar›, ne de hayvanlar› tedavi ediyor. Buraya yaln›zca oyuncak bebekler, pelüfl ay›lar, pusetler, sallanan atlar; yani oyuncaklar kabul ediliyor… Yazan: ZEYNEP ABURAS

913 y›l›nda Sydney’de Harold

1

Chapman taraf›ndan aç›lan Oyuncak Bebek Hastanesi, kentin güneyindeki bir arka sokakta, 101 y›ldan bu yana ‘cerrahi’ hizmet veriyor. Babas›n›n bir as›r önce bafllad›¤› bu ifli devralan ve sürdüren

67 yafl›ndaki Geoff Chapman, hastanelerinde bugüne dek 3 milyondan fazla oyunca¤›n hayat›n› kurtard›klar›n› ifade ediyor. Avustralya ve Yeni Zelanda’ dan gelen ‘hasta’ oyuncaklar› kabul eden Oyuncak Hastanesi’nin ikinci nesil ‘cerrahi’ sorumlusu Ge139


kendilerine gelen müflterilerini a¤latmak istemeyece¤ini ifade eden Chapman, “Bizim iflimiz için ise, oyuncaklar›n› geri almaya gelenlerin gözyafllar›, bizim iflimizi iyi yapt›¤›m›z›n bir iflareti oluyor. Özellikle de, çocukluklar›ndan kalan k›r›k-dökük oyuncaklar›n›n tamir edildi¤ini gören yetiflkinler için, bu oyuncaklar›n eski haline gelmeleri, onlar›n çocukluk an›lar›n› da tazeliyor.” diyor. eri üretim, fabrikasyon plastik bebeklerin-oyuncaklar›n ça¤›nda, varl›¤›n› sürdürebilen yaln›zca birkaç Oyuncak Hastanesi’nden birisi olduklar›n› anlatan Chapman, mesleklerinin inceliklerinin de y›llar boyu kazan›lan deneyimler sonucu elde edildi¤ini vurguluyor. T›pk› insanlar›n tedavi alanlar› gibi, oyuncaklar›n da çeflitli tedavi alanlar›nda uzmanlaflan çal›flanlar›n›n oldu¤unu dile getiren Chapman, “Örne¤in Gail Grainger özellikle bacak, parmak ve ayaklar›n tamirinde uzmanlaflm›flt›r.” diyor. En çok zorland›klar› k›s›mlar›n saçlar ve gözler oldu¤unu söyleyen

S 101 y›ll›k Oyuncak Hastanesi’nin ikinci nesil mirasç›s› Geoff Chapman off Chapman, hastanelerine gelen oyuncaklara yapt›klar› ameliyat ve ço¤u zaman da nakillerle; onlara el, göz, parmak, bafl ve kimi zaman da ayak parmaklar› kazand›rarak, eski hallerine geri döndürdüklerini dile getiriyor. Hiçbir dükkan sahibinin,


BD KASIM 2014

Oyuncak Hastanesi’nde uzman ellerde ”iyileflen” bir bebek Chapman, oyuncak hastanesinde ‘doktorluk yapman›n’ en güzel taraf›n›n, oyuncaklar› tamir edilen müflterilerin gözlerindeki sevinç ve memnuniyet

Baz›lar› evlerinden çal›flan 12 personeli olan hastane, her ay ortalama 200 oyunca¤› eski görünümlerine kavuflturuyor. astanenin sorumlusu Geoff Chapman, müflterilerinin yüzde 80’inin ‘büyük çocuklar’ oldu¤unu anlat›yor: “Çocukluklar›nda muhtemelen tek oyuncaklar› oldu¤u, bugünkü gibi her süpermarkete gittiklerinde bir bebek alamad›klar› için, aralar›nda duygusal bir ba¤ var. Bu nedenle, hem çocukluk an›lar›n› tazelemeyi, hem de bu özel oyuncaklar›n› kendi çocuklar› ya da torunlar›na bir an› olarak b›rakmay› önemsiyorlar.” •

H

ifadesi oldu¤unu dile getiriyor: “Hem kad›nlar hem erkekler geliyor. Kad›nlar›n say›s› daha fazla ama oyuncak Oyuncak ay›s› eski haline ay›lar›na ba¤›ml› olan gelmifl mutlu bir pek çok erkek de var. ”büyük çocuk” Oyuncak bebeklerinin ya da oyuncak ay›lar›n›n eski haline döndü¤ünü gören ve gözyafllar›na bo¤ulan müflterilerimiz oldu.”


BD MAYIS 2014

Silahlara Veda a ve Karfl›n›zd Orkestra

Yazan: SAN‹YE ÖZDEN

Meksikal› sanatç› Pedro Reyes, insan›n kendisi için en zararl› nesnelere, isterse nas›l tam tersi bir ifllev kazand›rabilece¤ini, iki önemli sosyal sorumluluk projesiyle ve oldukça yarat›c› biçimde ispatlad›… edro Reyes, silahla ifllenen cinayetlerin yüksek oldu¤u Meksika’n›n Culiacan kentinde 4 y›l önce, yasad›fl› silahlar›n gönüllü ba¤›fl› için “Palas por Pistolas” (Silah Saray›) adl› kampanyay› düzenledi.

P


BD KASIM 2014

Kampanyada, insanlar taraf›ndan ba¤›fllanan silahlar teslim al›nd› ve ba¤›flç›lara yerel ma¤azalardan ücretsiz ev aletleri alabilecekleri kuponlar verildi. Kampanyan›n duyurulmas› için yerel televizyon kanallar› da destek verdiler. Ba¤›flç›lardan al›nan 1527 silah, önce silindirle ezildi, sonra ise bir

projenin ikinci aflamas›nda a¤açland›rma çal›flmalar›na baflland›. 2008’de Vancouver, San Francisco, Paris, 2009’da Lyon ve 2010’da da Teksas ve Colorado’da, çocuklar›n da kat›ld›klar› a¤aç dikme faaliyetleri yap›ld›. ‹nsanlar, önceki yaflamlar›nda birer ölüm makinesi olan metalleri, birer yaflam makinesi k›larak, diktikleri fidanlarla birer yaflam makinesine dönüfltürmüfllerdi… VE ‹K‹NC‹ PROJE ARDISIRA GEL‹R… Sanatç› Pedro Reyes, silahlar› toplumsal sorumluluk ürünlerine dönüfltürme fikrinde yeni bir bak›fl aç›s› daha gelifltirmeye karar verdi ve ikinci projesi için harekete geçti. Projesinin ana unsuru, bu kez hem Meksika ordusunun yasa d›fl› gruplarda ele geçirdikleri ve el koyduklar› eski silahlar idi. v tüfe¤i, tabanca ve tüfek gibi silahlar›, bu kez de özgün tasar›mlar haz›rlayarak müzik aletlerine dönüfltüren Reyes, 2012 y›l› boyunca

A

dökümhanede eritilip s›v› metale dönüfltürüldü. Elde edilen s›v› metalle, küreklerin metal k›s›mlar› haz›rland›, yani kürek dökümü yap›ld›. Üretilen yüzlerce kürek, flimdi projenin bir sonraki k›sm› için haz›rd›… Eritilen metalden elde edilen, silahlarla ayn› say›daki 1527 kürekle, Ba¤›flç›lardan al›nan 1527 silah, önce silindirle ezildi

143


BD KASIM 2014

Eritilen silahlar küreklere dönüfltü üzerinde çal›flt›¤› ve 2013’te tamamlad›¤› bu projede, bir müzik stüdyosundan da destek ald›. Ve sonuçta ortaya bu kez de, hem mekanik olarak kullan›labilen, hem de bilgisayar taraf›ndan programlanarak melodi üreten 8 farkl› müzik aleti ortaya ç›kard›.

Reyes, toplanan silahlar› özgün tasar›mlarla müzik aletlerine dönüfltürdü Aralar›nda flüt, gitar ve bateri de dahil olmak üzere farkl› müzik aletlerinin bulundu¤u bu enstrümanlar, art›k dev bir orkestraya dönüflmüfllerdi. Reyes, önce yaflad›¤› bölgedeki gençlerin bu enstrümanlarla halka aç›k konserler vermelerini sa¤lad›. Bu, daha önce ‘savafl enstrüman›’yken birer ‘müzik enstrüman›’na dönüflen mekanizmalar öylesine ilgi çekti ki, Reyes davet edildi¤i baflka ülkelere 144

de giderek bu müzik aletlerinin çeflitli sanat festivallerine kat›lmalar›na olanak verdi. Hem silahlar›n bar›flç›l müzik üretim mekanizmalar›na dönüfltürülmesi fikri, konuk olduklar› her festivalde oldukça yarat›c› ve yararl› bulunurken, enstrümanlar da son derece ilgili bir konukseverlikle karfl›land›lar, hatta oralarda da konserler bile verdiler. Reyes, daha fazla müzik aleti üretmeye devam etti ve toplamda 6 bin 700 bozuk silahtan 50 kullan›labilir müzik aleti ortaya ç›kard›. Baflta da belirtti¤imiz gibi, Reyes, Pedro Reyes ve müzik aletlerine dönüflen silahlar


BD KASIM 2014

Silahlardan üretilen müzik aletleri ve orkestra silahlar› kullanarak ölümcül nesnelere yeni bar›flç›l ifllevler kazand›ran eserler üretti¤i bu iki ayr› sosyal projesiyle, insan›n kendisi için en zararl› nesnelere, isterse nas›l tam tersi bir ifllev kazand›rabilece¤ini, oldukça yarat›c› biçimde ispatlad›. Ki, sanat›n en olumsuz olgular›, bir dokunuflla olumlu k›lan sihrinin de ispat›yd› yapt›¤› bir taraftan da… kinci projesinin ad›, ‘Imagine’, yani ”hayal et” idi. Reyes’in yaflad›¤› ülkesi Meksika’n›n, uyuflturucu cinayetleri ve suçla an›ld›¤›n›, son yedi y›lda 80 bine yak›n insan›n silahlarla öldürüldü¤ünü göz önüne ald›¤›m›zda, cinayetlerin s›radanlaflt›¤› böylesine bir ortamda hem böyle bir hayal kurman›n güçlü¤ü hem de ne de¤in anlaml› oldu¤u daha net biçimde

ortaya ç›k›yor. Reyes, bu s›radanlaflan ölüm düzenine karfl› ç›kmak için silahlarla yok etmiyor; aksine, olumsuz buldu¤unu olumluya dönüfltüren bir üretim biçimini ortaya koyuyor. Yaln›zca metallerin biçim de¤ifltirmesini sa¤lamakla da kalm›yor, kurtulmak istedi¤imiz olgular›m›z› görmezden gelerek de¤il; onlar› dönüfltürerek ve yararl› k›larak bir hedefe varabilece¤imizi de bir yaflam dersi olarak önümüze koyuyor. •


Playa Amor Dünyanın tek saklı kumsalı:

Del

Volkanik aktiviteler sonucu binlerce y›l önce oluflan Marieta Adalar› ve yemyeflil bir adan›n ortas›nda aç›lan devasa bir delikte gizlenmifl Playa Del Amor (Sakl› Kumsal), dünyadaki tek gizli plaj olma özelli¤ini tafl›yor. Yazan: NÜKET AL‹C‹KO⁄LU

P

uerto Vallarta'nın batısında yer alan Marieta Adaları'na teknelerle ulaflım sa¤lanabiliyor. Yanarda¤ların öldürücü lavlarının flekil verdi¤i adalarda, dünyanın en güzel sualtı manzaralarından biri Playa Del Amor olarak bilinen Saklı Kumsal da bulunuyor. Yemyeflil bir ada, üzerinde devasa bir delik, içerisinde

146

gizlenmifl bir kumsal, güneflli ve gölgeli alanlar bile tamamıyla do¤anın mühendisli¤inden… Meksika hükümeti tarafından uzun yıllar ıssız bırakılan ve bazı askeri uygulamalar için kullanılan Marieta Adaları'ndaki bu Saklı Kumsal'ın da, bir bomba düflmesi sonucu oluflmufl olabilece¤i belirtiliyor.


1

960'lı yıllarda, bilimadamı Jacques Cousteau'nun do¤ayı tahrip eden bu çalıflmalara karflı çıkması ve bunun bir protestoya dönüflmesi üzerine durdurulan askeri çalıflmalardan sonra, adaların uzun yıllar ıssız kaldı¤ı ifade ediliyor. 2005'te milli park ilan edilerek Parque Nacional Islas Marietas ismini alan do¤a harikası bölge, Meksika hükümeti tarafından koruma altına alınırken, adalar insanların ziyaretine de açıldı. Bozulmamıfl do¤al yüzeyi ve pırıl pırıl deniziyle eflsiz bir turizm alanı haline gelen Marieta Adaları'nda, Playa Del Amor olarak bilinen bu 'do¤al yüzme havuzu' Saklı Kumsal da özel bir ilgi görüyor. Saklı kumsal, adaya dıflarıdan bakıldı¤ında görünmüyor ve Pasifik Okyanusu'na do¤al bir su tüneliyle ba¤lantısı bulunuyor. Dalıfl için de dünyanın sayılı 'özel' noktaları arasında gösterilen bölgenin bozulmamıfl do¤ası ve faunasında, 103 türün yafladı¤ı ifade ediliyor. •

Islas Marietas isimli do¤a harikası bölge koruma alt›nda ve ziyarete aç›k

Kaynak: http://www.atlasobscura.com/ places/hidden-beach-2


J

”Hareket iyilefltirir” ilkesiyle dünyay› etkileyen hasta çocuk:

oseph Pilates

9 Aral›k 1883’te Almanya Mönchengladbach’ta dünyaya gelen Joseph Hubertus Pilates, ödüllü jimnastikçi bir baba ile do¤al tedavi yöntemleri üzerine çal›flan bir annenin o¤ullar›yd›. Yazan: MELEK KURT

astal›kl› bir çocukluk dönemi geçiren ve ast›m, raflitizm, romatizmal ateflle bo¤uflan Pilates, hastal›klar› nedeniyle çelimsizdi ve bu nedenle de s›kl›kla di¤er çocuklar›n kendisiyle alay etmelerine maruz kal›yordu. üçük

H


üçük yafllar›ndan itibaren, kendini bu hastal›klardan kurtarabilecek çareler üzerine kafa yoran Pilates, bir aile hekimi taraf›ndan kendisine verilen anatomi kitab› sayesinde daha çocukken insan vücudunu incelemeye bafllad›. Kitab›n her bir sayfas›n› anlamak ve ö¤renmek için kendi beden hareketlerinden faydaland›. Kayak, jimnastik, vücut gelifltirme, yoga ve kung-fu gibi pek çok sporla u¤raflan Pilates, 14 yafl›na geldi¤inde, bünyesi daha flimdiden iyi bir duruma gelmiflti. Sporla ilgilenerek kendisini ve bedenini gelifltirmeyi sürdüren Pilates, do¤u ve bat› felsefesi ile egzersiz çeflitleri üzerine de araflt›rmalar yapt›. Tüm gençli¤ini iyi bir sa¤l›¤a ve fizi¤e sahip olabilmek için beden gelifltirme sporlar› ile geçiren Joseph Pilates, 1912 y›l›nda ‹ngiltere’ye tafl›narak sirk cambazl›¤›ndan boksörlü¤e kadar birçok de¤iflik alanda çal›flt›. ‹ngiliz polisine dövüfl esnas›nda korunma yöntemleri konusunda e¤it-

K

Joseph Pilates menlik yapt›. Birinci Dünya Savafl› s›ras›nda, Alman uyruklular›n al›konuldu¤u Lancaster bölgesindeki kampta hastabak›c›l›k yapan Pilates, kendini gelifltirmeye devam etmekle birlikte hastalara da iyileflmelerini ve geliflmelerini sa¤layacak programlar haz›rlad›. Daha sonra “Contrology” diye adland›raca¤› metodunu oluflturacak orijinal egzersizlerini bu kampta gelifltirmeye bafllad›. Sorumlu oldu¤u 30 hastaya her gün fitness ve kendi gelifltirdi¤i teknikleri ö¤retti. 1918’deki, a¤›r grip salg›n›nda Joseph Pilates’in spor salonu

149


‹ngiltere’de, pek çok kifli yaflam›n› yitirirken, Pilates’in kamp›ndaki insanlar›n salg›ndan hiç etkilenmemesi; bir mucize olarak adland›r›ld› ve Pilates’in egzersizleri hayat kurtaran teknikler olarak an›lmaya bafllad›. Pilates’in çal›flmalar›na kat›lanlar da kamp›n en güçlü ve sa¤l›kl› grubu haline geldi. avafl sonras› Almanya’ya dönen Joseph Pilates, gelifltirdi¤i metotlarla ün sald›. fiehir polislerine bile kendi egzersiz tekniklerini ö¤retiyordu ancak Nazilerle çal›flmaktan da hoflnut de¤ildi. Daha baflar›l› olabilme iste¤i ile 1926 y›l›nda Amerika’ya gitmeye karar verdi. Bu deniz yolculu¤unda da, hemflire efli Clara ile tan›flt›. New York’ta, New York City Bale Okulu’nun yan binas›nda ilk stüdyosunu açt›. Pilates’ in programlar› Amerika’daki dansç›lar aras›nda çok popüler hale geldi. Halen faaliyetlerine devam eden stüdyosu ve metodu, özellikle Shawn, Denis ve Balanchine gibi sakatl›k geçiren dansç›lar› k›sa sürede iyilefltirerek yeniden kariyerlerine dönme-

S

150

lerini sa¤lad›. Gelifltirdi¤i ve kendisinin “Contrology” olarak isimlendirdi¤i pilates; denge, nefes ve hareketlerin sentezi olan bir çal›flma program› idi. ‹çinde bar›nd›rd›¤› 500’ün üzerinde egzersiz kaslar›n güçlenmesini ve dengenin geliflmesini sa¤l›yordu. Bu teknik üzerine; Return to Life through Contrology ve Your Health, A Corrective System of Exercising That Revolutionizes the Entire Field of Physical Education isimli iki kitap da yazan Pilates, ö¤retti¤i tekni¤i sayesinde say›s›z insan› daha sa¤l›kl› hale getirdi. Tüm bu sistemin temel ilkesi olan “Hareket ‹yilefltirir” prensibini 87 y›ll›k kendi yaflam›n›n da temel ilkesi haline getiren Joseph Pilates, yaflam›n› tekniklerini gelifltirmek, uygulamak ve ö¤retmeye adam›flt›. 1967’de, 87 yafl›nda stüdyosunda ve ‘yine iflinin bafl›nda’ yaflama veda ederken; geride yetifltirdi¤i yüzlerce ö¤rencisini, iyilefltirdi¤i-daha sa¤l›kl› bir bedene kavuflmalar›n› sa¤lad›¤› kursiyerlerini ve milyonlarca insan› etkileyen sistemini b›rakt›… •


BD KASIM 2014

KASIM AYI ÇÖZÜMLER SAYFASI Satranç Çözümleri

OYUN SONU: Duras, 1903 Beyaz kazan›r 1.Kd1+ fie7 2.Kd6!! Kc2 (2…fixd6 3.fic8 Kc2 4.fid8 Kh2 5.b8V+ ) 3.Kc6!! Kxc6 4.fia7 +KURGUMAT: VelikhanovSayman (StrateGems,2014) 3 # 1. Fg3! [2. Kd6#]1. ...Ff4 2.fic7! [3.Kd8#] 2....Fxe5+ 3. Kxe5# 1. ... Khf4,Kff4 2. fia7! [3. Kd8#] 2....Kxf5 3. Kd6# Grimshaw temas›, siyah tafllar›n tokuflmas›.

1-(d) Kısa imza, imce

9-(c) Görevdefllik

2-(c) Getirimci

10-(c) Dilim

3-(d) Mütenazır

11-(d) ‹yimser

4-(b) Belirtke

12-(c) En uygun

5-(b) Emmeç 6-(d) Sesle ilgili

13-(c) Genelge

7-(d) Birleflik, toplu

14-(a) Raflı dolap

8-(d) Sat›fl merkezi

15-(b) Tarla bölümü

Kare Bulmaca “Bilginizi Denetleyin”

1-(c) Vejeteryen 2-(a) Ç›pa 3-(a) Katolik 4-(c) Ya¤- Asit 5-(c) Fas 6-(b) ‹lkbahar 7-(d) fieriat 8-(d) Genetik maddelerin ayn› olmas› 9-(c) Rubik küpü 10-(b) Muta nikah› 11-(a) Melankoli 12-(c) Zürih 151


BD KASIM 2014

YARININ BÜYÜKLER‹ Gönderi adresi: Sedef Cad. 2446 Ada, 1. Parsel, A Blok, Kat: 3, Da: 16, Ataflehir, 34750 ‹stanbul e-posta: butundunya@butundunya.com.tr (e-posta ile gönderece¤iniz fotograflar›n 150 KB’den fazla olmamas›na lütfen özen gösteriniz.)

Günefl Aliabbasi, ‹stanbul

K›vanç Atefl, Zonguldak

Arda Tunç Karakoyun, Bal›kesir 152

Mete Alp Yazman Londra, ‹ngiltere

Lara ve Erol Çevikçe Da¤l›o¤lu, Ankara

Elçin Biçer, Manisa

Eylül Tezler, Ankara


BD KASIM 2014

Öykü Serin, Ankara

Umut Ege Y›ld›z, ‹stanbul

Deniz Kırbıyık, Samsun

Nil Kırbıyık, Samsun

Duru Kırbıyık, Samsun

Zeynep Beren Özgünefl, ‹stanbul

Elif Ece Kartal, ‹stanbul

Zeki Dinçer, Bal›kesir

Yusuf Acar, Afyonkarahisar

Sude ve Melike Genço¤lu, Adana 153


BD KASIM 2014

Bulmacan›n çözümü 151. sayfadadır. 154


Bulmaca Filiz Lelo¤lu Oskay SOLDAN SA⁄A: 1-Foto¤rafta görülen sinema sanatç›m›z.- 2-‹skambilde birli.- Çin takvimine göre bir burç ad›.Demirin simgesi 3-Akdeniz, Ege Denizi, Marmara Denizi ve Karadeniz’de yaflayan eti lezzetli bir bal›k.- Eski M›s›r’da günefl tanr›s›.- Kat›rt›rna¤› da denilen bir çeflit dikenli bitki. 4-Demokratik Kongo Cumhuriyeti’nin eski ad›. Gözkapaklar›n› saran, genellikle süre¤en bir çeflit göz hastal›¤›. 5-Otomatik para çekme makinelerine verilen ad.- Namzet.- ‹hsan, Lütuf. 6-Boru sesi.- Büyük hakan anlam›nda bir sözcük.- Yüce, ulu. 7Türkiye’nin ilk yap›lan araflt›rma gemisi.Bir kimseyi övmek amac› ile yaz›lan fliir.Bir çeflit ‹ngiliz biras›. 8-Bir yüzeyin üzerinde çizgi biçiminde olan, sarmal girinti veya ç›k›nt›.- Stronsiyumun simgesi.- Ced. 9-‹çki mahzeni.- Bir ilimiz.Samaryumun simgesi. 10-Yo¤urttan yap›lan flerbetli bir tatl›.- Haz›r durumda olan. 11-Osmanl› Devleti’nin kurulufl y›llar›nda yaflam›fl bir ‹slam ilahiyatç›s›.S›v› dam›tmaya yarayan alet. 12Lityumun simgesi.- Kar›fl›k renkli.‘Salvatore …….’ (‘Her Yerde Kar Var’ adl› flark›s›ndan tan›d›¤›m›z ‹talyan solist.)Kiloamperin k›sa yaz›l›fl›. 13-‘… fiehrin Hikayesi’ (Charles Dickens’in bir yap›t›).Yoksullara yiyecek da¤›tan kurum.- Bir soru sözü. 14-Arpa malt›n›n mayaland›r›lmas› ile oluflturulan alkollü bir içki.- H›ristiyanl›kta dinden ç›karma-‘Ve Durgun Akard›…’ (Mihail fiolohov’un ünlü yap›t›). 15-Asya’da bir nehir.-‘…. Damar’ (fiairimiz).- Efelek. 16-Elbise, giyecek.-Do¤u Karadeniz’de yaflayan bir halk. 17-Yap›lmas›, konuflulmas› uygun olmayan.- Acemi. 18-Niteli¤i, de¤eri, biçimi ayn› olan.- Bir nota. 19-Ba¤›fllama.Bir ilimiz. 20-Figür.- ‹lgeç.

YUKARIDAN AfiA⁄IYA: 1-‘ Tutunamayanlar’, ‘Korkuyu Beklerken’ adl› yap›tlar›ndan da tan›d›¤›m›z edebiyatç›m›z.- Buket Uzuner’in bir yap›t›.‹sim. 2-Elefltirel anlat›m› olan edebi eser.‹zmir’in bir ilçesi.- Zeybek. 3-Mahkemelerde davalar› karara ba¤layan kifli.- Raj Kapoor’un ünlü filmi.- Kurba¤a larvalar›na verilen ad. 4-Mezopotamya’da kurulmufl eski bir uygarl›k.- Tümör.- Albert Camus’nun bir yap›t›.- Göz al›c› giysi. 5Anlam, mana.- Bir flehrin en büyük mülki amiri.- Genellikle oje ç›kartmada kullan›lan kimyasal madde. 6-Büyük tren istasyonu.- Bir meyve.- Kafadan bacakl›lardan eti lezzetli bir deniz canl›s›. 7-A.B.D.’de bir eyalet.- Ölümlü.- Görünmez olan, kaybolan.- Bir bölgemiz. 8-Nyobyumun simgesi.- ‘…. O’Neal’ (A.B.D.’li ünlü sinema oyuncusu).- Endonezya’n›n plaka imi.- Mekke’nin güneydo¤usunda bulunan kutsal da¤.- Kur’an’da ad› geçen bir Arap kavmi. 9-Üzüm suyundan yap›lan alkolsüz bir içecek.A.B.D. Uzay Araflt›rmalar› Merkezi.Fiyat- Otuz para de¤erinde bir Osmanl› para birimi. 10-‘….. Komedya’ (Dante’nin ünlü yap›t›).- Bir kulübe, derne¤e ait özel sembol.- Mercan adas›.- fiaflma belirten bir ünlem. 11-Radyumun simgesi.- ‹yi ahlakl›, dürüst kifli. – Bilim adam›.- Güney Afrika Cumhuriyeti’nin plaka imi. 12-Sermaye.- Manisa lalesi de denilen bir çiçek. 13-Yitikler, Kay›plar.Antimonun simgesi.- Tav›r, davran›fl. 14-Bir nota.- Esnek, uzun-ince kauçuk.Eski dilde atefl. 15-Fas’›n Atlas Okyanusu k›y›s›nda bulunan bir liman kenti.- ‹rmik veya una yumurta kar›flt›r›larak haz›rlanm›fl türlü biçimlerdeki kuru hamur. filizoskay@butundunya.com.tr 155


Satranç Mustafa Y›ld›z TÜRK‹YE HIZLI SATRANÇ fiAMP‹NASINDAN ‹LG‹NÇ KONUMLAR Suat Soylu – Cankut Emiro¤lu IM Soylu, yandaki konumda çok ö¤retici bir piyon sürüflüyle genç rakibi karfl›s›nda üstünlü¤ünü perçinliyor. 23.c5! dxc5 bu sürüfl do¤rudan kale bataryas›na d dikeyini açmakla kalm›yor dolayl› olarak e5 karesini zay›flat›yor. 24.Fxe5 f4 25.Vb3! Kxd5 Perdeleme ve açmaz iç içe. 26.Kxd5 f3 Bofl bir oyalama. ( 27.Kd6 Fxe5 28.Kxe6 ve 29.Kxe5 tehdidini ne yapsa önleyemiyor.)27.Fxf3 Kf7? 28.Fh5 Kxf2 Bu bir ç›rp›n›fl de¤il yenilgiyi kabul edifl. 29.Fxg7 Kf4 ( c4 sürebilmek için.)30.Fh6! Kxb4 (fiimdi c4 süremiyor, 31.Vg3+ ve kale de düfler.) 31.Kxd8+ Vxd8 32.Vxe6+ fih8 33.Ve5+ fig8 35.Vg7+# fiahane bitirifl. Durdu Akkök – Suat Soylu Siyah piyonun süngüsünden kurtulmak için beyaz kalenin gidebilece¤i dört kare var: e3 karesi piyonu bloke etti¤i için tercih edilmeye de¤er ama beyaz, kaleleri de¤ifltirmeye zorlayan 41.Kc3 hamlesini seçiyor. 41…Ve5+ 42. fig2 Vxc3 43.Vb7+ fih6 44.Vxd5 axb4 45.axb4 Vxb4 46.Vf7 Vd6 47.Ve8 Vd5 48.Vf8+fig6 Beyaz, sürekli flah ile beraberlik umuyor ama sonuç getirmeyen flah çekifl tempo kaybettirir. 49.Ve8+ fif5 50.Vc8+ Ve6 51.Vc5 fig6 52.fig3 f5 53.f4 e3 54.Vc3? gxf4 55.fixf4 Vf4+ 56.fig3 f4+ 57.fih2 e2 0-1

1981 Türkiye Satranç fiampiyonu Suat Soylu 33 y›l sonra 2014 Türkiye H›zl› Satranç fiampiyonu oldu.

156


BD KASIM 2014

NORVEÇ USULÜ BO⁄MA Hakyung Lim - Silje Bjerke Tromso Satranç Olimpiyat› (Bayanlar), 02.08.2014

Materyal durumunun dengede ve flahlar›n son derece güvenli oldu¤u bu konumda,birbirleriyle ba¤lant›l› olarak yerleflmemelerinden dolay› baz› beyaz tafllar bofltad›r. Siyah, bu zaaftan fl›k bir hamle ile yararlan›yor. 14...Ac3!! Siyah, bofla koydu¤u atla ço¤ul sald›r› gerçeklefltiriyor. fiimdi beyaz›n do¤al 15.Vxd8 hamlesine karfl› siyah, 15...Axe2+! ara hamlesi ile tafl kazan›r. At› koruyan di¤er bir seçenek ise 15.Vc2 hamlesi ancak buna karfl› da siyah 15...Fe4 16.Vd2 Vxd2 17.Fxd2 Axe2+ hamleleri sonras›nda kazan›r. 15.Vc4 Vd5! Siyah, beyaz veziri sapt›rarak at› boflta b›rakmaya çal›fl›yor. 16.Vxb4 Beyaz, at›na karfl›l›k fili al›yor. 16...Axe2+ 17.fih1 Vxf3!! 0–1 Beklenmedik anda gökten düflen y›ld›r›m diye buna derler. 18.gxf3 Fxf3# hamlelerinden sonra Norveçli bayan uluslararas› usta zarif bir bo¤ma mat› gerçeklefltirir. (Gönderi ve yorum: Umut Sayman) KURGUMAT Velikhanov-Sayman (strateGems, 2014)

OYUN SONU Duras, 1903

3#

Beyaz Kazan›r

myildiz@butundunya.com.tr

Çözümler 151. sayfadad›r. 157


Bize Gönderilen Kitaplardan dünyadan veriler) karfl›laflt›rmal› bir yöntemin kullan›ld›¤› bu temel eser, Thomas Piketty’nin sözleriyle: “bir ekonomi kitab› oldu¤u kadar, bir tarih kitab›” da olma özelli¤ini tafl›Yirmi Birinci yor. Kitab›n yank›lar›: New York Yüzy›lda Times’tan Paul Krugman: “Piketty’Kapital nin magnum opus’u (büyük ifli) Yirmi Birinci Yüzy›lda Kapital’in Thomas Piketty y›l›n hatta belki de önümüzdeki on y›l›n en önemli kitab› olaca¤›n› ‹fl Bankas› rahatl›kla söyleyebiliriz.” Harvard Kültür Yay›nları Business School’dan Rakesh Khurana: “Piketty bu esasl› kitab›yla iketty eflitsizlik konusunda son hem akademik dünyaya, hem de tüm dönemin en önemli önde gelen düflü- okuyuculara büyük bir hizmet nürü… Yay›nland›¤›ndan beri dünya sunuyor.(...) çap›nda yank› uyand›ran yap›t› servet uçurumlar›na dikkat çekiyor: “Baz›lar›na göre, adaletsizli¤in sürekli Aflk›n artt›¤› dünyada eflitsizlik uçurumlar› Kokusu giderek derinleflirken, kimileri de gelirler ve servetler aras›ndaki mesa- P›nar Özen felerin do¤al bir e¤ilimle darald›¤›n›, sisteme d›flar›dan müdahale edil- Gece Kitapl›¤› mezse bu sürecin daha sa¤l›kl› iflleyece¤ini ileri sürüyorlar. Peki, bu konuda bir fikir oluflturabilmek için eflitsizliklerin uzun vadeli de¤iflim al›flan, kariyer yapan kad›nlar›n e¤risi hakk›nda, yani eflitsizli¤in ve hayat› kendince alg›layan erkekdünden bugüne tarihi hakk›nda bilgi lerin dünyalar›ndan kesitler sunarak sahibi olmak gerekmez mi?” Uzun “ailenin, soyun, insanl›¤›n gelece¤i“ bir araflt›rman›n ürünü. Ekonomi ad›na yap›lan bask›lar sonucu gerterminolojisine yabanc› olan okurlar çeklefltirilip yürütülmeye çal›fl›lan taraf›ndan da kolayca anlafl›labilecek evlilikleri, zorlanan yaflamlar› sorbir dille yaz›lm›fl. Çok genifl bir veri guluyor, Aflk›n kokusu. “Tam hayat› taban›yla dolu. Hem zaman (tarihsel ›slad›¤›n› düflündü¤ü bir s›rada veriler) hem de co¤rafya içinde (tüm piyangodan büyük ikramiyeyi ka-

P

Ç

158


BD KASIM 2014

zanmay› baflaran” roman›n bafl kahraman› Aylin’in yan›nda “bir kere denemifl ve evlilik s›nav›n› vermeyi becerememifl, çakm›fl bir ö¤renci”, “her zaman kibar davranan, efli için para ve zaman harcamaktan çekinmeyen, üstelik bunlar› yaparken de bir tak›m beklentilere girmeyen, eflini oldu¤u gibi be¤enen, de¤ifltirmeye çal›flmayan” Osman var. Pembe dünyan›n, karanl›kta kalan bölgesi de var. “Erke¤in ilgisini sürekli üzerinde tutmak için çaba sarf etmesi gerekti¤ine inanan” kad›n›n içinde bulundu¤u ruhsal bedensel yük ve zorlamalar evin efli, annesi, temizlikçisi, aflç›s›, sa¤l›kç›s› yaparken gözünü, akl›n›, yüre¤ini ba¤l›yor.(...)

Etik, Toplum, Siyaset Bertrand Russell Say yay›nlar›

B

ertrand Russel’in 60 y›l sonra Türkçeye çevrilen kitab› akl›n› yitiren insanl›¤a sesleniyor. Kitab›n›n iki amac› oldu¤unun alt›n› çizen Russell: “Birincisi dogmatik olmayan bir etik ortaya koymak, ikincisi ise bu eti¤i çeflitli siyasi sorunlar

üzerinde uygulayabilmek.” “Siyaset bireylerden çok sürülerle ilgilenir ve siyasette önemli olan tutkular da bu sebeple belirli bir sürünün çeflitli üyelerinin kendini yak›n hissedebilece¤i tutkulard›r. Siyasi yap›lar›n üzerinde kurulmak zorunda oldu¤u genifl çapl› içgüdüsel mekanizma, sürü içinde iflbirli¤inin ve di¤er sürülerle düflmanl›¤›n›n oldu¤u bir mekanizmad›r. Sürü içindeki iflbirli¤i asla mükemmel de¤ildir. Buna uyum göstermeyen, etimolojik anlamda “çok kötü olan” üyeler sürünün d›fl›nda kal›r. Bu üyeler normal düzeyin alt›na inmifl veya üstüne ç›km›fl olanlard›r.” “Di¤er sürülerle olan iliflkilere gelince, modern yöntemler kiflisel ç›kar ve içgüdü aras›nda bir çeliflme yaratm›flt›r. Eski zamanlarda iki kabile savafla girdi¤inde, bunlardan biri di¤erini yok eder, o kabilenin topraklar›n› kendi topraklar›na katard›. Zafer kazanan›n bak›fl aç›s›ndan bak›ld›¤›nda, tüm bu ifllemler bafltan sona tatmin ediciydi. Bu koflullar alt›nda savafl›n varl›¤›n› sürdürmesine flaflmamak gerek. Güncel savafl manevralar› tamamen de¤iflmifl olsa da, ne yaz›k ki biz hala savafla dair böylesine ilkel hislere sahibiz.” “Savafllar olmasayd› flu anda çok daha zengin olurduk. E¤er insanlar kiflisel ç›karlar›na göre harekete geçiyor olsalard› ki, bir kaç aziz d›fl›nda kesinlikle böyle yapm›yorlar.(...) 159


Bir Fotograf Bin Sözcü¤e Bedeldir Gönderi: ETHEM YILDIRIM, ANTALYA

160


Ö

lümü üzerine tüm dünyan›n aya¤a kalkt›¤› insan… Atatürk'ün Hastal›¤› ve ölümü sürecinin belgesel kronolojisi... ‹lk hastal›k haberlerinden Atatürk'ün nâfl›n›n An›tkabir'e tafl›nmas›na dek 15 y›ll›k bir sürecin hikâyesi...

Biri Size ‹kincisi Bir Sevdi¤inize

50

%

‹ND‹R‹M

Bütün Dünya’dan ‹kinci Aboneli¤e %50 ‹ndirim Bütün Dünya tüm okuyucular›na kaç›r›lmayacak f›rsat sunuyor: Dergimize 1 y›ll›k abone olan herkese bir yak›n›na arma¤an olarak gönderebilece¤i ikinci abonelik bedeli flimdi % 50 indirimli. Bu f›rsattan yararlanmak ve Bütün Dünya’ya abone olmak flimdi çok kolay. Bir telefonunuz veya e-posta mesaj›n›zla abonelik iflleminizi bafllatabilir; ve y›l boyu dergilerinizi her ay kap›n›zdan alabilirsiniz. Bütün Dünya Abone Servisi:

BÜTÜN K‹TAPÇILARDA

Tel: (0312) 215 51 27-28 Dahili: 313 Gsm: (0536) 634 35 97 E-posta: abone@butundunya.com.tr


T Ü R K

BAfiKENT ÜN‹VERS‹TES‹ KÜLTÜR YAYINI

R E S S A M L A R I

1 KASIM 2014

TEOMAN SÜDOR

192297 SAYI: 2014 / 11 KASIM 2014

1943 y›l›nda ‹stanbul’da do¤du. 1968 y›l›nda ‹stanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi’nden mezun oldu. 1970-74 y›llar›nda kazand›¤› bursla Roma Güzel Sanatlar Akademisi’nde e¤itimine devam etti. 1985-2005 y›llar›nda ‹TÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü’nde Özgün Bask› ve Temel Tasar›m dersleri verdi. Yurtiçi ve yurtd›fl›nda 50’den fazla kiflisel sergi açt› ve 100’den fazla karma sergiye kat›ld›. Yurtd›fl›nda ve yurtiçinde olmak üzere bienallere, trienallere ve fuarlara kat›ld›. Sanat yaflam› boyunca yurtiçinde ve yurtd›fl›nda birçok ödül kazand›. Etkin sanat yaflam›n› ‹stanbul Kültür Üniversitesi’nde verdi¤i derslerle ve kiflisel atölyesinde yapt›¤› çal›flmalarla sürdürmektedir.

Cengiz Özak›nc›: Atatürk'ün Adalet Bakan› "Hilafet yok, Cumhuriyet Var!" diyor. Sh: 45 Konur Ertop: Bozk›r'da Talip Apayd›n Sh: 53

Bir Cumhuriyet Çiçe¤i: Heykel Sanatç›s› Esra Öztay Güraras Sh: 61

Sabriye Afl›r: 9 Kas›m 1989 Berlin Utanç Duvar› Y›k›ld› Sh: 81

F‹YATI: 4 TL


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.